You are on page 1of 803

NGLZCE

a a bad egg a bad lot a bad mark a bad sailor a bad turn a bare chance a bit a bitter pill a black eye a bottle of milk a broken reed a can of worms a cappella a cappella a card up ones sleeve a case in point a chip off the old block a citizen of Turkey a contradiction in terms a couple of a couple of minutes a crack shot a cursory glance a cut above a dab of a dark day a dead loss a demanding boss a demanding job a desperate situation a drain on the resources a drink of water a drive for funds a drop in a bucket a dry speech a fainting fit a fat chance a feast for the gods a feather in ones cap a feather in ones cap a feeling of insecurity a few a fifth a figment of the imagination a fine distinction

TRKE s. (nszlerden nce) 1. bir, herhangi bir: We went on a sunny day. libir gittik. Theyve bought a house. Ev aldlar. In this Gne eri gnde be para etmez adam. argo ci k. dili sa lam ayakkab deil, st bozuk; it kopuk. k rk not, kt not. deniz tutan kimse. ktlk. zayf bir ihtimal. biraz. ac bir reete/ila, beraberinde zorluklar getiren bir zm yolu. morarm gz. bir ie st. k. dili gvenilmez kimse/ ey. k. dili iinden klmas zor bir durum; zmlenmesi g bir problem. z. herhangi bir alg nn elii olmadan, algsz, enstrmansz (ark sylemek). s. 1. alg elii olmadan ark syleyen (koro). 2. algsz, enstrmansz (mzik). k. dili kurtar c. sz konusu edilen eyin bir rnei. k. dili hk demi babasnn burnundan dm. Trk vatanda . szlerde elime. 1. iki. 2. birka. birka dakika. keskin nianc. gz gezdirme. k. dili -den bir gmlek stn. azck: Put a dab of the ointment on the wound. Yaraya merhemden biraz sr. 1. karanlk gn. 2. kt gn. bir ie yaramayan nesne/kimse. ok i bekleyen patron. ok emek isteyen i, zahmetli i. vahim bir durum. bteye yk olan ey. bir bardak su. para toplamak iin a lan kampanya. k. dili devede kulak. yavan sz, tats z konuma. have s.t. dry-cleaned bir eyi kuru temizleyiciye vermek, bir eyi 2. (gl bir temizletmek. duygunun patlak verdii) an: He threw it baygnlk nbeti. away in a fit of anger. Bir hiddet an nda onu pe att. argo ok zayf bir ihtimal.

ahane bir ziyafet. k. dili koltuklar kabartan baar. vnlecek ba ar.


gvensizlik duygusu. birka. A.B.D. (iki ls) galonun be te biri, 84 santilitre. hayal rn, hayal mahsul. ince fark.

a fit of nerves a flight of stairs a fools errand a friend of mine a friend of ours a fright a full week a gleam of hope a glimmer of hope a good a good command of a good deal a good deal/a great deal a good distance off a good loser a good many a good provider a good turn a good turn a good way a great many a hard act to follow a hard nut to crack a hard/tough nut to crack a heavy sea a hell of a lot a horse of another color a host of a howling success a kilo of bananas a kind of millionaire a knockout la carte a labor of love a labor of love a large proportion of the profits a lasting impression a leading question a length of piping a little a little bit a little terror a live issue a long face a long haul a long shot a long shot

sinir krizi. bir kat merdiven. sama bir i. bir dostum. dostlarmzdan biri, bir dostumuz. k. dili korkun derecede irkin, tuhaf veya insan oke eden kimse: She looked fright in 2. that wig. O dolu perukla grnm korkuntu. 1. tam a bir hafta. olaylarla bir hafta. bir mit . bir mit . 1. epey, epeyi, bir hayli; birok: He was there a good while. Orada epey . A good (bir many of the camellias were in bloom. Birok kamelya iek kald (a language) dili) rahat konu abilme. 1. ok: That cost him a good deal. Ona pahal ya mal oldu. Its climate is a good deal Cairos. Havas Kahireninkine ok benziyor. 2. k. dili birok, bir like hayli. epey uzakta. oyunu kaybedince k zmayan kimse. birok, hayli. ailesine iyi bakan kimse. bir iyilik: He did me a good turn. Bana bir iyilik etti. iyilik. k. dili 1. hayli mesafe. 2. iyi bir are/yol. pek ok. almas/ulalmas zor bir baar. k. dili 1. ba arlmas zor i. 2. etin ceviz. k. dili etin ceviz. dalgal deniz. argo ok fazla. tamam yla farkl bir konu. bir sr. byk bir ba ar. bir kilo muz. milyoner gibi bir ey. k. dili ok gzel/fevkalade biri/bir ey. alakart. hatr/zevk iin yaplan i, gnll yaplan i. k. dili hatr iin yaplan i. krn byk bir blm. derin bir iz; byk bir etki. verilecek cevab belirleyen soru. (belirli uzunlukta) bir boru paras . biraz: Give me a little time. Bana biraz zaman verin. azck, bir para. k. dili ok yaramaz/ha ar ocuk, canavar. gnn nemli sorunu. ek i yz. 1. uzun ta ma mesafesi. 2. uzun sren zor bir i. ufak bir ihtimal. baar ihtimali az olup gerekleince kazanc ok olan bir i.

a long way off a lot a lot of a man in my position a man of few words a marked difference a marked man a matter of indifference a matter of life and death a matter of life and death a matter of two dollars a mess of a minus quantity a modicum of a month hence a month of Sundays a new lease on life a number of a pack of cards a pack of lies a pair of denims a pair of dungarees a pair of scales a pair of scissors A penny for your thoughts. a piece of cake a pillar of society a play on words a plum job/post a poor shot a pretty penny a priori a private person a proud day for us a quick one a raft of a ray of hope a ready pen a remote chance/possibility a request for help a ripple of conversation A rolling stone gathers no moss. a round peg in a square hole a run of luck a running battle a safe bet a scrap of evidence

ok uzakta. ok: They like her a lot. Ondan ok ho lanyorlar. Shes a lot better. O ok dahaok iyi. ( ey): She bought a lot of books. ok kitap ald. ok/pek benim durumumda olan bir adam. az konuan adam. belirgin bir fark. mimli adam, mimlenmi adam. ilgilenmeye de meyen sorun. lm kalm meselesi. lm kalm meselesi. iki dolar meselesi. bir yemeklik (ye illik). sfrdan aa miktar. 1. zerre kadar, bir nebze: Theres not a modicum of truth in it. Onda zerre kadar hakikat 2. az bir miktar; pek az: He drank only a modicum of bundan bir ayyok. sonra. ok uzun bir zaman. (hastalktan/zntden sonra) yeniden hayata balama. birtak m, birka. iskambil destesi. bir sr yalan. kot pantolon, cin; blucin. blucin, kot. terazi. makas. k. dili Ne d nyorsunuz? k. dili ok kolay bir i. topluma dayanak olan kimse, nfuzlu kimse; bir yerin e rafndan olan biri. kelime oyunu. ok iyi bir i, herkesin istedii bir i. nianc olmayan kimse, hedefi iyi vuramayan kimse. k. dili epeyce para, klliyetli miktarda para. s. nsel, apriori. kendinden bahsetmekten ka nan kimse. bizim iin vn dolu bir gn. k. dili abuk iilen/iilmi bir iki. bir yn, bir sr, pek ok. umut . iyi yaz yazma yetenei. uzak bir ihtimal, ufak bir olas lk. yardm dileme. dalga gibi ykselip alalan konu ma sesi. Yuvarlanan ta yosun tutmaz./leyen demir pas tutmaz. bulunduu yere hi uygun olmayan kimse. clothes-peg i., ng. amar . mandal ans zinciri. uzun sren bir ihtilaf. elde bir. ok ufak bir delil.

a sea of faces a sense of responsibility a shade a shot in the arm a shot in the dark a sight a spate of a square deal a stomach upset a stormy passage a tissue of lies a trifle a twist of the wrist a vintage year a wad of gum a wee bit a week off a whale of a a white lie a whole lot of a wodge of a world power A, a A1 AA AB aback abacus abaft abaft abalone abandon abandon abandon hope abandon o.s. to abandon ship abandoned abandonment abase abase o.s. abasement abash abashed abashedly abate abatement abattoir

insan kalabal. sorumluluk duygusu. biraz, azck: Lower your voice a shade. Sesini biraz alalt. birine birdenbire moral veren bir ey. kr krne bir deneme. k. dili ok daha: Its a sight dirtier than I thought itd be. Tahmin imden ok daha kirli. etti pek ok, bir sr. k. dili adil bir anla ma. mide bozuklu u. frtnal deniz yolculuu. bir sr yalan. biraz, azck. hner, ustalk. 1. kaliteli arabn elde edildii yl. 2. baarl bir yl. pabu kadar iklet. k. dili 1. azck, birazck. 2. olduka. 1. bir haftalk izin. 2. bir hafta sonra. k. dili 1. ok byk: a whale of a difference ok byk bir fark. 2. mthi , et,z ok gzel: a whale of a novel mthi bir roman. deh yalan. zarars k. dili pek ok: A whole lot of people dont approve of this. Pek ok ki i n, grmyor. bunu ho bir sr: He laid a wodge of papers on the table. Masaya bir 1. bir y sr evrak koydu. 2. koca/iri bir g. bir para: a wodge of chocolate koca bir pol. dnya ap nda i. 1. A, ngiliz alfabesinin birinci harfi. 2. mz. la notas. 3. en yksek not veya kaliteyi harf. f, klas; ok kaliteli. s., k. en dili iyi birinci s nsimgeleyen k s. Alcoholics Anonymous. i. Adsz Alkolikler (alkolizmle savaan bir grubun ad ). s. Artium Baccalaureus. i. lisans. k z. i. sayboncuu, abaks, rk. z., den. k ta, k tarafnda. edat, den. gerisinde, arkas nda: abaft the beam kemerenin gerisinde. i., zool. abalon (bir deniz kabuklusu), Haliotis. f. 1. terketmek, b rakmak: Dont abandon me here! Beni burada brakma! amanizmi b ku. rakp He and kap became Muslim. eye) kaptrma, lma, a kendini brakma. 2. co i. 1.abandoned kendini (bir shamanism midi kesmek. kendini (bir eye) kaptrmak/vermek: She abandoned herself to the music. Kendini mzie kaptrd. Youve abandoned yourself to drink. gemiyi terketmek. s. 1. terkedilmi, braklm, metruk. 2. cokulu, cokun. 3. ahlaksz; utanmaz. i. 1. terk, b rakma. 2. bak. abandon 2. f. -in kibrini k rmak; alaltmak. kendini alaltmak. i. (-in) kibrini k rma; alaltma. f. utandrmak, -in gururunu incitmek. s. utandrlm, gururu incitilmi. z. utanarak, gururu incitilmi bir halde. f. 1. azalmak; hafiflemek: The wind had abated. Rzgr hafiflemi ti. 2. i drr. azaltmak; hafifletmek: This will abate the fever. Bu ate i. 1. azalma; indirilme; hafifleme. 2. azaltma; indirme; hafifletme. i., ng. mezbaha, kesimevi.

abbess abbey abbot abbr abbreviate abbreviation ABCs ABCs abdicate abdication abdomen abdominal abdominal cavity abdominal region abduct abduction abed abelia aberrant aberration abet abetment abetter abettor abeyance abhor abhorrence abhorrent abide abiding ability abject abjure Abkhas Abkhas Abkhasia Abkhasian Abkhasian Abkhaz Abkhaz Abkhazia Abkhazian Abkhazian abl ablative ablative ablaze

i. (kadnlar manastrnda) ba rahibe. i. manastr. i. (erkekler manast rnda) bakan, bakei. k s. 1. abbreviation ks. (ksaltma). 2. abbreviated ks. (ksaltlm). f. k saltmak. i. 1. k saltma, bir szcn veya sz grubunun ksaltlm ekli. 2. saltma, saltma ii. alfabe. 2. abece, alfabe, bir iin en nemli bilgileri: k dili 1. abece, i., o., k. k He still learned the ABCs of the job. in abecesini hl skemedi. ., hasnt k. dili, bak. ABCs. i., o f. 1. (kral/kralie) tahttan ekilmek, tac n ve tahtn terketmek; yksek bir n ve tahtn) mevkiden ekilmek. (kral/kralie) ekilmek, (tac n ve tahtn(tahttan) terketme; yksek bir mevkiden i. 1. tahttan ekilme, 2. tac ekilme. 2.kar (tahttan) ekilme; (yksek bir mevkiden) ekilme. 3. n. 2. (bcek gvdesinde) kar n. i., anat. 1. s., anat. 1. karna ait. 2. (bcek gvdesindeki) karna ait. karn boluu. karn blgesi. f. (birini) ka rmak. i. (birini) ka rma. z., eski yatakta. i., bot. abelya, Abelia. s. 1. anormal. 2. istisnai. i. 1. (doru/doal/normal olandan) sapma. 2. ruhb., gkb. sapn, b. yardak sapk. lk etmek; kkrtmak, tahrik etmek. 2. yardmda aberasyon. 3. t f. (--ted, --ting) 1. bulunmak. i. 1. yardak lk etme; kkrtma, tahrik etme. 2. yardmda bulunma. i., bak. abettor. i. 1. yardak ; kkrtc. 2. yardmda bulunan biri. i., huk. 1. uygulanmama: That rule has since fallen into abeyance. Sonra n--ring) uygulanmas ndan vazgeildi. 2. sahipsiz kalma/olma, o kural irenip uzak durmak. f. (--red, irenmek; i. irenme; irenip uzak durma. s. iren. f. 1. by -e gre hareket etmek/davranmak; (vaade/karara) sad k kalmak. 2. by -e -e riayet etmek. 3. ekmek, tahamml etmek; -e c,uymak, daimi; baki. s. kal i. yetenek, kabiliyet; dirayet. s. 1. rezil, berbat (bir durum); son derece kt: She had never seen such He was an abject liar. Son abject poverty. yle bir sefalet grmemi ti. f. yemin ederekHi vazgemek/reddetmek/inkr etmek. i. (o. Ab.khas) bak. Abkhaz 1. s., bak. Abkhaz 2. i., bak. Abkhazia. i., bak. Abkhazian 1. s., bak. Abkhazian 2. i. 1. (o. Abkhaz) Abhaz. 2. Abhazca. s. 1. Abhaz. 2. Abhazca. i. Abhazya. i. 1. Abhaz. 2. Abhazca. s. 1. Abhaz. 2. Abhazca. k s. ablative. s., dilb. -den haline ait; -den halindeki. i., dilb. -den halindeki szck/szck grubu. s. 1. yanmakta olan, alevler iinde; tutu mu. 2. l l ldayan; prl prl parlayan.

able able-bodied ablute ablution ably ABM abnegate abnegation abnormal abnormality abnormally abnormity abo aboard aboard abode abode abolish abolition A-bomb abominable abominate abomination aboriginal aboriginal aborigine aborigines abort abortion abortionist abortive aboulia abound about about about About face! About ship! about-face about-face about-ship about-turn about-turn above above above above

s. yetenekli, kabiliyetli. s. salkl, shhatli. f., aka y. 1. ykanmak. 2. ykamak. i. aptes, gusl, ykanma. z. ustaca, ustalkla. k s. antiballistic missile. f. 1. feragat etmek; vazgemek; feda etmek; (sorumluluktan) kamak. 2. inkr etmek, reddetmek. i. 1. feragat etme; vazgeme; feda etme; (sorumluluktan) kama. 2. inkr etme, reddetme. s. anormal. i. anormallik. z. anormal bir ekilde. i., bak. abnormality. i., aa. yerli, atalar ok eski alardan bu yana Avustralyada yaam olan t iin) iinde, -de; (tat iin) iine, -e: All aboard! Haydi binin! z. (tabiri. edat (tat iin) iinde, -de: He was aboard the train. Trendeydi. i. 1. ikametgh, ev. 2. (bir yerde) ikamet etme, oturma. f., bak. abide (4), (5), (6). f. kaldrmak, lavetmek, ilga etmek; feshetmek. i. kaldrma, lav, ilga; fesih. i. atom bombas . s. 1. iren, menfur. 2. ok kt, berbat, pis. f. 1. irenmek, nefret etmek. 2. hi sevmemek, nefret etmek. i. 1. iren/menfur bir ey. 2. irenme, nefret etme. i. asl yerli, atalar ok eski alardan bu yana belirli bir yerde yaam olan s. 1. biri. ok eski a larda var olan; ok eski alardan kalan. 2. atalar ok lardan bu1. yana belirli bir yerde yaam olan. eski a i., bak. aboriginal i., o. asl yerliler, atalar ok eski alardan bu yana belirli bir yerde am olanlar. ya f. 1. (dlt) d rtmek/almak; -in dltn drtmek; (dlt) rmek. 2. (henz balanm ken) -e son vermek. 3. dk yapmak. 4. d rtme/alma, krtaj. 2. (dlt) drtme/alma. 3. i. 1. dlt d

arszl ba .k. 4. ask., bilg. (uuu/ilemi) yarda kesme. 5. ask., bilg. i. krtajc s. baarsz.
i., ng., ruhb., bak. abulia. f. (in/with) (bir yerde) bol/ok olmak. edat 1. hakk nda, ile ilgili, zerine, stne: I know nothing at all about you. nda hibir ey bilmiyorum. I have doubts about them. Senin hakk a yukar , yakla k, az ok; hemen hemen, neredeyse: at Onlar about z. 1. a sular nda. Come about midnight. Gece saat on iki six oclock saat alt s. ask. Geriye dn! den. Alesta tiramola! i. 1. ask. geriye dn . 2. eskiden savunduunun tersini savunmaya lama. ba f., ask. geriye dnmek. f. (--ped, --ping) den. tiramola etmek. i., ng., bak. about-face 1. f., ng., bak. about-face 2. edat 1. stnde; stne: She was then living in a room above the store. O n stndeki odada oturuyordu.That was above and zamanlar da; yukar daki: Shebir lives above. Yukarda oturuyor. He was z. 1. yukardkkn daki dalda oturuyordu. 2. yukar ya: sitting on the branch above. Yukar yazlanlar; (bir yazda) eserin bundan A i. 1. the (bir sayfada) yukar da

ki, lanlar: As soon as youve readthe above, give daha me a nceki call. ncesinde yaz yukar daki, (sayfan n) yukar snda bulunan; s. 1. the yukar (blm/paragraf/sat r/sayfa): The above picture depicts the city in 1782.

above all above all above average above average above par above sea level aboveboard aboveboard aboveground above-mentioned abovementioned abovestairs abrade abrasion abrasive abrasive abreast abridge abridgement abridgment abroad abroad abrogate abrogation abrupt abruptly abruptness abscess abscess abscessed abscissa abscond absence absence of mind absence without leave absent absent absent o.s. absent without leave absentee absentee absentee ballot absentee landlord absentee voter absenteeism absently absentminded

her eyden nce, her eyden ok. bilhassa, zellikle. ortalaman n stnde. vasatn stnde. tic. yazl deerin stnde. deniz seviyesi stnde. s. 1. drst: Be aboveboard with me! Benimle a k konu! 2. yasal, olmayan: Its completely aboveboard. Tamamen yasal bir kanuna ayk ekilde. z. drst birr s. yerst, zemin stndeki. s. the yukar da sz edilen/ad geen; daha nce sz edilen/ad geen: It inde, yukar da contains an illustration of the picture. da sz edilen/ad above-mentioned geen ey/kii; yukar da ad geenler; daha i. the yukar

geen ey/kii; daha nce ad geenler. nce edilen/ad bak. upstairs. z., s., sz i., ng., f. andrmak.
i. 1. s yrk. 2. andrma; anma; abrasyon. s. 1. sinirlendirici, rahats z edici. 2. andrc, abrasif. i. andrc, abrasif. z. yan yana, ayn hizada; baaba. f. 1. (yazl bir eseri) ksaltmak. 2. azaltmak. i., ng., bak. abridgment. i. 1. yazl bir eserin ksaltlm ekli: I dont read abridgments of novels. n nda, ksalt lm da; eklini okumam. 2. (yaz bir eseri) ksaltma.Hi 3. Romanlar d ar yurtd na: Have youlever been abroad? z. 1. yurtd na kt n m ? 2. ev d nda; ortada: That animal ventures abroad yurtd i. yurtdndaki yerler, yurtd: Is there any news from abroad?

ndan bir haber varkald m ?rmak. Yurtd f. iptal etmek, feshetmek; i. iptal, fesih; kald rma.
s. 1. ani, birdenbire oluveren, apans z, ansz: They made an abrupt ve ters: He me 3. andik/sarp abrupt reply. departure. Gitmeleri ani birden. oldu. 2.2. k sa ve ters birgave ekilde. bir z. 1. aniden, birdenbire, k sa ekilde. i. 1. anilik. 2. k sa ve ters olu. 3. diklik, sarplk. i. apse. f. apse olmak. s. apseli, apse olmu . o. --s (bssz)/--e (bssi) i., mat. apsis. f. (bir sutan dolay) kamak, svmak. i. 1. yokluk, bulunmama: We felt her absence. Yoklu unu hissettik. He returned dalgnlk.after an absence of six months. Alt aylk bir aradan sonra ask. (tekrar dnmek zere grev yerinden) izinsiz olarak ayr lma. s. 1. (bir yerde bulunmas gerekirken orada) bulunmayan (kii); (orada artk) bulunmayan (kii): How many people are absent today? Bugn ka f. 1. kmak, gitmek: I shall absent myself. kacam. He absented himself for adnmek few days. Birka gn yoktu. 2. izinsiz from -den uzak durmak, -e lm olan. ask. (tekrar zere grev yerinden) olarak ayr i. (bir yerde bulunmas gerekirken orada) bulunmayan kii/ey, hazr olmayan kii.bulunmas gerekirken orada) bulunmayan (kii). s. (bir yerde posta yoluyla verilen oy. kiraya verdii gayrimenkulden uzakta yaayp onunla pek ilgilenmeyen mlk postasahibi. yoluyla oy veren semen. i. 1. (ie, okula v.b.ne) devamszlk. 2. kiraya verdii gayrimenkulden ay p onunla pek ilgilenmeme. uzakta yadalg n. z. dalgn s. dalgn.

absinth absinthe absolute absolute majority absolute majority absolutely absolution absolutism absolutist absolutist absolve absorb absorbable absorbed absorbency absorbent absorbent absorber absorbing absorption absorptive abstain abstainer abstemious abstemiously abstemiousness abstention abstinence abstinent abstract abstract abstract abstract art abstract expressionism abstract number abstracted abstraction abstruse absurd absurd absurdity absurdly Abu Dhabi abulia abundance abundant abundantly

i., ng., bak. absinthe. i. apsent. s. 1. tam, eksiksiz: His trust in them was absolute. Onlara olan gveni . 2. pol. mutlak, saltk, snrsz: absolute monarchy mutlak monari. tamd unluk. salt o salt ounluk. z. 1. (bs lutli) (niteledii szckten nce gelince) ok, baya: Youre sn! Were absolutely famished! ok ktk! 2. absolutely right! ok hakl ndan affedilme; (gnah iin) af. 2. ac aklama, i. 1. Hrist. (gnah) Allah taraf beraat ettirme. fromyet. (bir sorumlulu u/ykmll) yerine getirmekten lk, 3. mutlak i., pol. salt s., pol. salt . i., pol. salt . f. 1. Hrist. Allah ad na (gnah) affetmek. 2. affetmek. 3. aklamak, beraat u/ykmll ) yerine getirmekten ettirmek. 4. from (birini) (bir sorumlulu /gaz / /sesi) so urmak, iine ekmek, emmek, absorbe f. 1. (s vy 3. (dikkati/enerjiyi/zaman /paray ) almak; (enerjiyi) etmek. 2. renmek. emilebilecek; sourulabilen, emilebilen. s. sourulabilecek, s. tm dikkatini bir eye vermi. i. sourganlk, emicilik. s. sourgan, emici, absorban: absorbent cotton hidrofil pamuk. i. sourgan, emici, absorban. i. sourucu, emici, absorplayc. s. insann tm dikkatini toplayan; srkleyici. i. 1. sourma; sorulma; absorpsiyon. 2. renme. 3. /paray) alma; (enerjiyi) emme. 4. iine alma, (dikkati/enerjiyi/zaman s. sourucu, emici. f. 1. from (bir eyi) yapmamak: Hes decided to abstain from alcohol. ki imemeye karar verdi. oy vermemek, ekimser kalmak. 3. iki i. 1. iki imeyen biri. 2.2. oy vermeyen biri, ekimser kalan biri. s. (zellikle yeme ime konusunda) kendini tutan; a rya kamayan; rlklar bulunmayan. a z. (zellikle yeme ime konusunda) kendini tutarak; a rya kamadan. i. (zellikle yeme ime konusunda) kendini tutma; a rya kamama, riyazet. i. 1. ekimser oy; oy vermeme, ekimser kalma. 2. from (bir eyi) kasten yapmama. i. 1. (from) (bir eyi) yapmama, riyazet; (yeme ime konusunda) kendini tutma. 2. iki imeme. 3. cinsel riyazet. riyazeti. s. nefsini k ran, s. soyut, abstre. i. 1. zet. 2. soyut sanat eseri. f. 1. (bstrkt) zetlemek, zet haline getirmek. 2. (bstrkt) kafas n gul etmek. 3. (bstrkt) almak, armak. 4. (bstrkt) soyutlamak. me soyut sanat. soyut ekspresyonizm. mat. soyut say. s. dalgn. i. 1. soyut kavram, soyutlama. 2. soyutlama, soyutlama eylemi. 3. nlk, dnceye dalm olma. 4. gz. san. soyutluk. 5. soyut sanat dalg zor, anla lmas g. s. kavranmas s. sama, abes, absrd. i. i. 1. sama olma, samal k, abeslik. 2. samalk, sama sz/davran. z. 1. sama bir ekilde. 2. k. dili ok, feci derecede: Shes absurdly rich. Feci Dabi. derecede zengin. Abu i., ruhb. abuli. i. 1. bolluk, ok olma. 2. bereket, bolluk. 3. refah, varl k ve rahatlk. s. 1. bol, ok. 2. bereketli; feyizli. z. bol/ok miktarda: The fruit trees were now bearing abundantly. Meyve aalar artk ok verimli olmutu.

abuse abuse abuse o.s. abusive abut abutment abysmal abyss AC acacia academic academic academician academy acanthus accede accede to the throne accelerate acceleration accelerator accent accent accentuate accept

i. 1. yetkiyi/grevi ktye kullanma, suiistimal; do ru olmayan bir ekilde kullanmama; istismar. 2. ktleme. 3. kt kullanma; gere i gibi ru olmayan bir f. 1. (yetkiyi/grevi) ktye kullanmak, suiistimal etmek; do ekilde kullanmak; gere i gibi kullanmamak; istismar etmek. 2. mastrbasyon yapmak. s. 1. ktleyici; kt szlerle dolu; kt szler syleyen. 2. kt ). (davran f. (--ted, --ting) 1. (on/upon) (-e) biti mek, bitiik olmak. 2. against -e dayanmak. i. 1. (kprnn k yya dayand yerdeki) ayak. 2. bitime yeri. 3. bitime. 4. s., dayanma. k. dili ok kt, feci. i. dipsiz gibi grnen yer; uurum. k s. alternating current. i. dalgal akm. i., bot. 1. mimoza, akasya, Acacia. 2. akasya, yalanc akasya, Robinia pseudoacacia. s. 1. akademik. 2. teorik, kuramsal. 3. pratik de eri/nemi olmayan. 4. resmi, kitabi. i. niversite retim grevlisi. i. 1. niversite retim grevlisi. 2. akademi yesi, akademisyen. i. akademi; yksekokul. i., bot. ay penesi, akantus, akant, Acanthus. f. to 1. -e raz olmak. 2. (hkmdar) (tahta) kmak. tahta kmak. f. hzlandrmak; hzlanmak, ivmek. i. hzlandrma; hzlanma, ivme. i. gaz pedal. i. 1. dilb. vurgu, aksan. 2. dilb. vurgu i areti. 3. ive. f. vurgulamak. f. vurgulamak.

f. 1. kabul etmek; raz olmak; kabullenmek. 2. (bir eyi) teslim almak. accept/assume responsibility for -in sorumlulu unu zerine almak. s. kabul edilir, makbul. acceptable i. 1. kabul. 2. (bir eyi) teslim alma. acceptance i. 1. giri, geit. 2. to (biriyle) grme imkn; (bir eyden) faydalanma access /imkn : He 2. has access him. stedi inde grebilir. hakk labilirlik. kolayl kla to ula labilir olma. 3. onunla grlebilir olma. 3. 4. i. 1. ula accessibility accessible accessible to the public accession accessory accessory after the fact accident accident victims accidental accidentally accident-prone acclaim acclaim acclamation acclimate acclimation acclimatise acclimatization acclimatize

kla grlebilir olma. 5. to -den etkilenebilir olma. 4. kolaylkla kolayl labilir. 2. kolayl kla ula labilen. 3. grlebilen. s. 1. ula lebilen. gr halka a k. 5. to -den etkilenebilir.

i. 1. (tahta) kma. 2. (bir mze veya ktphanenin koleksiyonuna) yeni nan eya, kitap v.b. These are accessories for the new machine. al i. 1. aksesuar, eklenti: . 2. (kad n giysisini btnleyen) Bunlar yeni makinenin aksesuarlar sonra su orta olan kimse. huk. su ilendikten i. 1. kaza (kt olay). 2. rastlant . 3. fels. ilinek, araz. kazaya u rayanlar. s. 1. kaza eseri olan, yanl lkla olan. 2. tesadfen meydana gelen. 3. fels. ilineksel. z. 1. kazara, yanllkla. 2. tesadfen. s. hep kazaya u rayan; sakar. f. 1. bararak/alklayarak/tezahratla (birini) (bir ey) ilan etmek: They acclaimed emperor. Byk bir tezahratla onu imparator ilan ettiler. . 2. tezahrat. i. 1. vme, him alk i. 1. bararak/alklayarak/tezahratla ilan etme. 2. tezahrat. 3. vme, al . trmak, intibak ettirmek: Im acclimating myself to the customs alk f. 1. tryorum. (to) (-e) almak, intibak here. buradaki detlere al trma, intibak ettirme. 2. al ma, intibak2. etme. i. 1. alKendimi f., ng., bak. acclimatize. i. 1. altrma, intibak ettirme. 2. alma, intibak etme. f. 1. altrmak, intibak ettirmek. 2. almak, intibak etmek.

accolade accommodate accommodate o.s. to accommodate ones pace/step to accommodate their differences accommodating accommodation accommodation ladder accompaniment accompanist accompany accomplice accomplish accomplished accomplishment accord accord accordance accordant according as according to according to all accounts according to Hoyle according to ones own lights according to plan accordingly accordion accordion accost account account book accountable accountant accounting accounts payable accounts receivable accrue accumulate accumulation accuracy accurate accusation accusative accusative accuse accused accustom

i. 1. dl. 2. vg: It received accolades from all the newspapers. Tm . gazetelerden vgler ald The ndrmak: cell had lastly accommodated a drunkard. f. 1. almak, bar bar nd rm t. This room can accommodate four Hcre en son bir ayya lamak. -e ayak uydurmak, -e uyum sa birine ayak uydurmak. aralarndaki anlamazlklar uzlama yoluyla gidermek. s. uysal, yumu ak bal. i. 1. kalacak yer: In that region accommodation for the traveler is hard to find. O blgede konaklama yeri zor bulunur. 2. uzla ma: Have you den. borda iskelesi. i. 1. mz. e lik. 2. to -e elik eden ey: Its a nice accompaniment to the roast. Rostoyla beraber kii, egzel. liki. i., mz. e lik eden f. 1. elik etmek, refakat etmek, beraberinde gitmek. 2. mz. elik etmek, refakat etmek. . 3. ile beraber (bir ey) yapmak: He accompanied the curse i. su orta f. baarmak, becermek, stesinden gelmek. s. 1. iini iyi bilen, usta. 2. sosyetenin grg kurallarn ustalkla uygulayabilen. i. 1. baarma, becerme, stesinden gelme. 2. baar, baarlan i. 3. marifet. i. 1. (iki devlet aras nda olan) anlama. 2. uyum, ahenk. 3. uyuma, mutabakat. f. 1. with -e uymak, ile ba damak, -e uygun olmak/gelmek. 2. with -e mak, -e uygun gelmek/d mek. 3. vermek: He accorded them for that yak i. verme: The accordance of these privileges to them were delayed five years. Bu imtiyazlar n onlara verilmesi be senelik bir gecikmeye s. ba. -e gre. z. 1. ki seenei olan bir durumu belirtir: You can stay or go, l istersen. It can according as you Kalabilirsin veya gidebilirsin, nas edat 1. -e gre, -elike. uygun olarak: Arrange yourselves according to your

na girin! 2. -e gre, (birinin) dedito ine/gsterdi ine gre, height! Boy s ras klar na gre: He was drunk, according all accounts. Tm tm anlatt klar na gre sarhotu. anlatt usulne gre, usulen.
kendi inanlar na gre. planland gibi, planlanana uygun bir ekilde. z. 1. ona gre, yle, ylece: He told me to shoot him, and I acted accordingly. i. akordeon. Kendisini vurmam istedi; ben de yle yaptm. 2. bu yzden, s. akordeon gibi a lp katlanan, akordeon: accordion door akordeon kap. f. 1. yakla p/gidip (birine) bir ey sylemek. 2. para karlnda seks teklif etmek. i. 1. hesap. 2. rportaj; (birinin) anlatt . f. for -i anlatmak, -i aklamak, -i izah etmek. hesap defteri. s. sorumlu. i. muhasebeci. i. muhasebe. tic. alacakllar hesab. tic. borlular hesab . f. 1. birikmek. 2. to -e gelmek: What advantages will accrue to us from this? Bunun biriktirmek; bize ne gibi toplanmak, faydalar olacak? f. toplamak, birikmek, y lmak. i. 1. birikim, birikme. 2. birikinti. i. 1. doruluk. 2. yanl yapmamaya zen gsterme. s. 1. doru, tam. 2. yanl yapmamaya zen gsteren. i. sulama. s., dilb. -i haline ait; -i halindeki. i., dilb. -i halindeki szck/szck grubu. f. sulamak, itham etmek. s. sank. f. altrmak.

ace ace an exam acetone acetylene ache achieve achievement acid acknowledge acknowledgment acne acorn acoustics acquaint acquaint o.s. with acquaintance acquiesce acquire acquisition acquisitive acquit acquit o.s. well acquittal acre acrid acrobat acrobatic acrobatics acronym across across the board across the way act act as act in unison act on a suggestion act on s.o.s advice act up acting action activate activation active active service active verb activism activist

i. 1. isk. as, birli. 2. k. dili uzman, eksper. s., k. dili i inin ehli, as. f. k. dili s navda (dokuz ila on arasnda) yksek bir not almak. i. aseton. i. asetilen. i. ar, sz, ac. f. armak, szlamak, acmak. f. baarmak, yapmak; elde etmek, kazanmak. i. 1. baar. 2. elde etme, kazanma. i. asit. s. 1. asit. 2. i neleyici: an acid remark ineleyici bir sz. f. 1. (bir gere i) kabul etmek. 2. (bir eyin alndn/farkedildiini) bildirmek. i. 1. (bir gere i) kabul etme. 2. (bir eyin alndn/farkedildiini) bildirme. nd. 3. tic. al i. akne, ergenlik. i. mee palamudu. i. akustik. f. 1. bilgi vermek, haberdar etmek. 2. tan tmak: This book is designed to acquaint readers with new developments in the field of genetic bilgi edinmek. hakk ndaits i. tandk, tan. f. boyun e mek, katlanmak, kabullenmek. f. 1. elde etmek, edinmek, almak. 2. kazanmak: acquire a bad reputation kt bir hret i. 1. elde etme,kazanmak. edinme, alma. 2. kazanma. 3. elde edilen ey, edinti. s. bir eyler elde etmeye ok hevesli, mal canls, agzl. f. (--ted, --ting) aklamak, temize karmak, beraat ettirmek. yznn ak yla kmak. i. aklanma, beraat. i. 0,404 hektarlk arazi l birimi. s. ac, eki, keskin. i. akrobat, cambaz. s. akrobatik. i. akrobatlk, cambazlk. i. birka kelimenin ba harflerinin veya ilk hecelerinin birlemesiyle meydana kelime: NATO, br tarafUNESCO. na: He stretched a rope across the river. edat 1. birgelen taraf ndan ndan br taraf na bir ip gerdi. 2. karsnda: Serra lives Nehrin bir taraf derecede etkileyen (cret/vergi). herkesi ayn yolun te taraf nda, kar tarafta. i. 1. hareket, eylem. 2. kanun, yasa. 3. tiy. blm, perde. 4. rol yapma, oyun. f. 1. rol yapmak,yapmak. oynamak. 2. harekete gemek. 3. davranmak, nn vazifesini bakas birlikte hareket etmek. yaplan teklife gre davranmak. birinin szne uymak, birinin szne gre hareket etmek/davranmak. yaramazlk etmek, gsteri yapmak. i. oyunculuk. s. veklet eden, vekil: acting president ba kan vekili. i. 1. hareket, eylem. 2. etki. f. 1. harekete geirmek, hareketlendirmek. 2. harekete gemek, hareketlenmek. i. 1. harekete geirme, hareketlendirme. 2. harekete geme, hareketlenme. s. 1. faal, hareketli, aktif. 2. dilb. etken. askerlik hizmeti. dilb. etken fiil. i. eylemcilik. i. eylemci.

activity actor actress actual actuality actually acumen acupuncture acute acute angle acute angle AD ad adage Adam adamant adamantly adapt adapt o.s. to adaptable adaptation adapter adaptor add add fuel to the flames add spice to add up add up to addendum addict addict adding machine addition additional additive addled address address a remark to addressee adduce adept adequacy adequate adhere adherence adherent adhesion

i. faaliyet, etkinlik. i. aktr, oyuncu. i. aktris, kad n oyuncu. s. gerek, do ru. i. gerek, hakikat. z. aslnda; gerekten. i. abuk kavrama yetene i, keskin zek-. i. akupunktur. s. 1. keskin. 2. t b. akut, hd. 3. tiz. geom. dar a . geom. dar a . k s. Anno Domini M.S. (milattan sonra), .S. (sadan sonra). i. ilan, reklam. i. atasz. i. dem Baba, dem. Adams apple anat. demelmas . s. son derece kararl, kat. z. inatla, kat bir ekilde. f. 1. uyarlamak, adapte etmek. 2. al mak, intibak etmek. -e kendini altrmak. s. yeni ko ullara adapte olabilen/uyarlanabilen. i. 1. uyarlama, adaptasyon. 2. al ma, intibak. i. 1. elek., mak. adaptr. 2. uyarlay c, adapte eden. i., bak. adapter. f. 1. eklemek, ilave etmek; katmak. 2. toplamak. k. dili yang na krkle gitmek. k. dili -i canland rmak, -i ilginletirmek. 1. toplamak. 2. k. dili makul olmak, akla yak n olmak. 1. -e varmak, (bir yekn) tutmak. 2. k. dili ... anlam na gelmek: What it adds up to is that youre not coming. Gelmeyeceksin anlam na geliyor. . ad.den.da (dend ) i. ilave, ek; ilave edilecek ey/sz. o i. baml, mptela; tiryaki: drug addict uyuturucu bamls. cigarette addict sigara tiryakisi. f. altrmak. hesap makinesi. i. 1. ekleme, ilave. 2. ek, ilave. 3. mat. toplama. s. biraz daha, ilave edilen, eklenilen. i. 1. katk . 2. katlan kimyasal madde, katk maddesi. s. toplamsal, ilave olunacak. s. 1. sersem, akaloz. 2. clk (yumurta). i. 1. (veya dres) adres. 2. sylev, nutuk. f. 1. hitap etmek. 2. adres yazmak. (birine) bir sz yneltmek. i. alc, kendisine mektup/paket gnderilen kimse. f. (kant) ileri srmek. s. (at/in) usta, ok becerikli; mahir. i. (dept) usta, i inin ehli. i. yeterlilik, kifayet. s. yeterli, kfi. f. to 1. -e yap mak. 2. -e sadk kalmak, -e bal kalmak. i. 1. yapma. 2. ballk. i. taraftar, yanda . i. 1. yapma. 2. to -e bal kalma, -e sadk kalma, -e uyma.

adhesive adhesive tape adj. adjacent adjective adjoin adjoining adjourn adjust adjust o.s. to adjustment administer administer an oath administration administrative administrator admirable admiral admiration admire admirer admiring admissible admission Admission free. admit admit of admittance admonish admonition admonitory ado adolescence adolescent adopt adopted child adopted child adoption adorable adoration adore adorn adornment adrift adroit adsorb adsorbent

s., i. yap kan, yaptrc. (yaptrc) bant. k s. adjacent, adjective, adjustment. s. (to) (-e) bitiik, bitiikteki; komu. i., dilb. s fat. f. bitiik olmak. s. bitiik, bitiikteki, yan, yandaki. f. 1. oturuma son vermek. 2. (toplant /oturum) sona ermek, bitmek. 3. (bir ka yere) gemek. ba f. ayar etmek, ayarlamak. kendini -e altrmak. i. 1. ayarlama. 2. kendini al trma. 3. tic. tazminat miktarnn sigortal ve aras nda etmek. kararlatrlmas. sigortac f. ynetmek, idare yemin ettirmek, ant iirmek. i. ynetim, idare. s. idari, ynetimle ilgili, ynetimsel. i. ynetici, idareci. s. takdire de er, beenilecek, ok gzel. i. amiral. i. takdir, be enme. f. takdir etmek, be enmek; hayran olmak, hayran kalmak. i. takdir eden, be enen; hayran. s. takdir ettiini belirten; hayran, hayranlk gsteren. s. kabul edilebilir. i. 1. ieri alma; kabul; giri . 2. giri creti, giri. 3. itiraf. Giri serbest. f. (--ted, --ting) 1. ieri almak, almak; kabul etmek: They wont admit you. Seni ieri sokmazlar. 2. itiraf etmek. imkn vermek. i. kabul; giri. f. tembih etmek; kula n ekmek. i. tembih; kula n ekme. s. uyar niteliinde. i. insan yoran hazrlklar; koumalar. i. ergenlik, ergenlik a . s., i. ergen, ergenlik a nda olan (gen). f. 1. evlat edinmek. 2. edinmek, benimsemek. evlatlk, manevi evlat. evlat edinilmi ocuk, evlatlk. i. 1. evlat edinme. 2. edinme, benimseme. s. tapnlacak, ok gzel ve sevimli. i. tapnma, lgnca sevme. f. 1. tapnmak, tapmak, lgnca sevmek. 2. (Allaha) tapnmak, tapmak. f. sslemek, donatmak, donamak. i. 1. ssleme. 2. ss. s. s. usta, ok becerikli. f., kim. adsorbe etmek. i., s. adsorban.

adsorption adult adulterate adulterer adulteress adultery adv. advance advanced advanced in years advanced in years advancement advantage advantageous advent adventure adventurer adventuresome adventurous adverb adversary adverse adversity advertise advertise for s.o. advertisement advertising advertising agency advertize advertizement advertizing advice advisable advise adviser advisor advisory advisory committee advocate advocate adz adze Aegean aerial aerial view aerobics aerodrome

i., kim. adsorpsiyon. s., i. yetikin; huk. ergin, reit. f. iine yabanc madde katmak. i. zina yapan erkek. i. zina yapan kad n. i. zina. k s. adverb. i. 1. ilerleme, ileri gitme. 2. yakla m; teklif. 3. tic. avans. f. 1. ilerletmek; ilerlemek. artmak; art rmak. 3. avans vermek. 4. ileriye almak. 5. , ileri. s. ilerlemi2. yal. a child whos advanced for his age yana gre ok bilgili bir ocuk. yal. i. ilerleme. i. 1. avantaj, stnlk sa layan ey. 2. yarar, fayda. s. avantajl, yararl, faydal. i. geli, var. i. macera, serven. i. 1. servenci, macerac . 2. dolandrc, dalavereci. s., bak. adventurous. s. 1. macerac , maceraperest. 2. maceral. i., dilb. zarf, belirte. i. 1. spor, isk. rakip. 2. d man. s. 1. kt, elverisiz. 2. menfaatine aykr, aleyhte. i. 1. zorluk, glk, s knt. 2. skntl bir durum/zaman. f. 1. reklam n yapmak. 2. ilan etmek. ilan arac lyla eleman aramak. i. ilan, reklam. i. reklamc lk. reklam ajans . f., bak. advertise. i., bak. advertisement. i., bak. advertising. i. nasihat, t, tavsiye. s. ak llca, makul, doru. f. 1. tavsiye etmek, tlemek. 2. tic. bildirmek. ill-advised s. ak lsz, tedbirsiz. i. danman, mavir; akl hocas; rehber, klavuz. i., bak. adviser. s. danma kurulu. f. desteklemek, savunmak. i. 1. savunucu. 2. huk. avukat. i. keser. i., bak. adz. s. Ege. i. 1. anten. 2. havai. havadan grn . i., s. aerobik. i., ng. havaalan, havaliman.

aerogramme aeroplane aerosol aesthete aesthetic aesthetics aestival afar afar off affable affair affect affect ignorance affectation affected affection affectionate affidavit affiliate affiliate affiliate o.s. with affiliated affiliation affinity affirm affirmation affirmative affix affix afflict afflicted affliction affluence affluent afford affront Afghan Afghanistan afield afire afloat afraid afresh Africa African after after a fashion

i. hava mektubu. i., ng., bak. airplane. i. sprey tp, aerosol. i. estet. s., i. estetik. i. estetik. s. yaza zg. z. ok uzakta. s. rahat, dosta ve sokulgan. i. 1. sorun, mesele, i. 2. k. dili ey (makine/eya). 3. k. dili olay, skandal. f. 1. etkilemek, tesir etmek; dokunmak. 2. (hastal k) zarar vermek: My k koluma yayld. 3. gibi grnmek, yalancktan arm is affected. Hastal cahillik taslamak, bilmezlikten gelmek. i. sahte tavr, yapmack. s. 1. (hastalktan) zarar grm. 2. sahte, yapmack, yapmackl. i. muhabbet, efkat, sevgi. s. sevgisini gsteren; efkatli, sevecen, sevgi dolu. i., huk. yeminli ve yazl ifade. f. balamak. i. (baka bir irkete) bal olan irket. ile ba/iliki kurmak. s. bal. i. balant, iliki. i. 1. benzerlik, benzer taraf. 2. sempati; sevgi. f. dorulamak, tasdik etmek. i. dorulama, tasdik. s. olumlu. i. olumlu cevap. f. 1. takmak; yap trmak. 2. (imza) atmak; (mhr) basmak. i., dilb. nek veya sonek. f. 1. ac vermek, strap vermek. 2. bana bela olmak. s. (zihinsel/bedensel bak mdan) zrl. i. dert; hastalk. i. zenginlik, refah. s. zengin, gnenli. f. 1. mali gc yetmek, (bir ey iin) paras olmak. 2. (bir eyi) zarar grmeden yapabilmek: You cant afford to make him angry. Onu davran . f. hakaret etmek, kk d rmek. i. hakaret, kk d ren i. Afganl, Afgan. s. 1. Afgan. 2. Afganl. i. Afganistan. z. k ra, krda, evden uzak. s. tutumu; alevler iinde. z. s. z. yeniden. i. Afrika. i. Afrikal. s. 1. Afrika, Afrikaya zg. 2. Afrikal. edat 1. -den sonra. 2. iin, yznden; -den dolay . 3. ardndan: After them came giraffes. Onlar n ardndan zrafalar geldi. s. sonraki. z. sonra. a yle the byle.

after all after all after the dust has settled after the fashion of afterlife aftermath afternoon aftershave aftertaste afterthought afterward afterwards again against against nature against s.o.s will agave age age limit age limit aged ageless agency agenda agent agent provocateur agglomerate agglomeration aggrandise aggrandisement aggrandize aggrandizement aggravate aggregate aggression aggressive aggressor aggrieved aghast agile agility agility of mind agitate agitated agitation agitator aglow

bununla birlikte, yine de, buna ra men. nihayet. 1. toz da ldktan sonra. 2. ortalk sakinleip herkes kendine geldikten k yat tktan sonra. sonra, nda. ... gibi,ortal ... tarz i. ahret, br dnya. i. (kt) sonu. i. leden sonra. i. tra losyonu. i. azda kalan tat. i. sonradan akla gelen d nce. z., bak. afterwards. z. sonra, sonradan. z. tekrar, yine, bir daha. edat 1. kar : against the current akntya kar. a vaccine against the flu bir gribe karayk r.a. 2. aleyhinde, kar: a vote against the president doaya birinin iste ine kar. i., bot. agave, agav, Agave. i. 1. ya. 2. a, devir. ya haddi. ya haddi. s. 1. (eycd) ya nda: a girl aged four drt yanda bir kz. 2. (eycd) yal, llanm; eski. 2. eskimeyen. ihtiyar. (eycd) y lanmayan, ihtiyarlamayan. s. 1. ya3. i. 1. acente; ajans: travel agency seyahat acentesi. news agency haber . 2. devlet dairesi. ajans i. gndem. i. 1. acente, temsilci. 2. ajan. o. a.gents pro.vo.ca.teurs (^jan prvk^tr) provokatr, k krtc ajan. i. aglomera. i. aglomerasyon. f., ng., bak. aggrandize. i., ng., bak. aggrandizement. f. bytmek. i. bytme. f. 1. ktle tirmek, zorlatrmak, arlatrmak, iddetlendirmek: Dont scratch that 2. sore; youll aggravate it. O yaray kama, azdrrsn. i. 1. toplam. agrega. i. saldrganlk. s. saldrgan. i. saldrgan, saldran. s. incitilmi; madur. s. dehet iinde, donakalm . s. evik. i. eviklik. zek k vrakl. f. 1. alkalamak, alkamak; kar trmak. 2. heyecanlandrmak. 3. ruhb. ajite 4..sallamak. 2. ruhb. ajite. s. 1. etmek. heyecanl i. 1. alkalama, alkama; ajitasyon. 2. heyecan. 3. ruhb. ajitasyon. 4. sallama. i. 1. k krtc, tahriki, provokatr; eylemci, kampanyac. 2. ajitatr, c, kartrc: washing machine agitator amar makinesi alkalay s. parlak.

ago agonise agonize agony agree agreeable agreement agricultural agricultural credit agriculture agriculturist aground AH ah ahead ahead of time AIDS aid Aids ail ailing ailment aim aim at aim to aimless air air base air brake air compressor air filter air force air force air pollution air pressure air raid air shaft airborne air-conditioned air-conditioner aircraft aircraft carrier airfield airlift airline airliner airmail

z. nce, evvel: a long time ago ok zaman nce. f., ng., bak. agonize. f. strap ekmek. i. strap. f. 1. raz olmak, rza gstermek; mutabk olmak. 2. hemfikir olmak. 3. mak, iyi2. geinmek. 4. (bir ey) (baka bir eye) uymak, (bir ey) anla , iyi. raz. s. 1.ho i. anlama, szleme. s. tarmsal, zirai. tic. tarm kredisi. i. tarm, ziraat. i. ifti. z. k s. Anno Hegirae hicri. nlem 1. Ah! (zlem/be enme/pimanlk/fke/sevgi belirtir.). 2. Ah!/Of! belirtir.). (Ac z. ileri, ileride.3. Vay! (aknlk belirtir.). erken. i., tb. AIDS. i. 1. yard m. 2. yardmc. f. yardm etmek. i., tb., bak. AIDS. f. hasta olmak, rahats z olmak. s. hasta, rahats z. i. hastalk, rahatszlk. i. ama, gaye, maksat. f. ni an almak. 1. (silah ) (birine/bir yere) dorultmak. 2. (bir eyi) (bir yere) frlatmak. ... niyetinde olmak. s. amas z. i. 1. hava. 2. na me. 3. tavr. f. 1. havalandrmak. 2. herkese sylemek. hava ss. hava freni, haval fren. hava kompresr. hava filtresi. hava kuvvetleri. hava kuvvetleri. hava kirlilii. hava bas nc. hava sald rs. hava boluu, aydnlk. s. 1. havadan gelen (mikrop, toz v.b.). 2. havadan nakledilen. 3. umakta olan. s. klimal. i. klima. i. uak; uaklar. uak gemisi. i. havaalan . i. hava kprs. f. hava yoluyla ta mak/gtrmek. i. havayolu. i. yolcu ua . i. uak postas .

airmail letter airplane airplane crash airport airstrip airtight airways airy airy-fairy aisle ajar akin alabaster alacrity alarm alarm clock alarm clock alas Albania Albanian albeit albino album alcohol alcoholic alcoholism alcove ale alembic alert alfresco alga algebra Algeria Algerian alias alibi alien alienate alight align align o.s. with alignment alike alimentary alimentary canal alimony

uak mektubu. i. uak. uak kazas . i. havaliman , havaalan. i. uu pisti. s. hava geirmez. i. havayollar . s. 1. havai. 2. havadar. 3. hava gibi hafif. 4. hayali. 5. al m satan, , en. kendine birdili hava 6. evik, canl hi veren. pratik olmayan, hayal mahsul, fantezi. s., ng., k. i. sralar aras yol, geenek. z. aralk, az ak (kap). s. benzer, yak n: Her speech is akin to poetry. Syledikleri iire benziyor. i. albatr, kaymakta . i. nee ve eviklik, evk. i. 1. korku; deh et. 2. alarm, tehlike iareti: fire alarm yangn zili, yangn . f. 1. tehlikeden haberdar etmek. 2. korkutmak; dehete drmek. alarm alar saat. alar saat. nlem Eyvah!/Yazk! i. Arnavutluk. s., i. 1. Arnavut. 2. Arnavuta. ba. ... de olsa: He is, in short, a boor, albeit an educated one. Ksacas, napar. biri. Shes learning French, albeit painfully. tahsilli de olsa, hd albino, albinos, i. ak n, i. albm. i. 1. alkol. 2. alkol, alkoll iki. s. alkoll. i. alkolik. i. alkolizm. i. (duvarda bulunan) ni, oyuk; hcre gibi ve kapsz ufak oda. i. bir eit bira. i. imbik. s. uyank, tetikte olan. s. ak havada yaplan, ak hava. z. ak havada. o. al.gae (lci) i. alg. i., mat. cebir. i. Cezayir. s. 1. Cezayir, Cezayire zg. 2. Cezayirli. i. Cezayirli. i. takma isim; ba ka ad. z. nam dier: Cavit alias the Bear Cavit nam er Ay.san n, suun ilendii srada baka yerde bulunduu eklindeki di1. i. huk.

. 2. dili bahane, mazeret. iddias ,k. ecnebi. i. yabanc f. soutmak, uzaklatrmak.


f. konmak, inmek. f. 1. ayn hizaya getirmek. 2. sraya koymak. birinin saff na gemek. i. 1. ayn hizaya getirme. 2. sraya koyma. s. birbirine benzer: Were alike in many ways. Birok bak mdan birbirimize benziyoruz. z. 1. e it bir ekilde: Treat them alike. Onlara eit s. beslenmeye ait; besleyici. anat. sindirim ayg t. i. nafaka.

alive alkali all all along all along all along the line all at once all at once all but all but all day all in a tumble all in one all manner of all night long all of a sudden all of a sudden all over All right! All right. all round All that glitters is not gold. All the best! all the better all the ins and outs of all the livelong night all the rest all the same all the same all the time all the way all the while all the year round all there all things considered all told all too soon Alls fair in love and war. Allah all-around allay allegation allege allegiance allegorical allegory all-embracing

s. sa, canl, hayatta, diri. i., kim. alkali. s. btn, tm; hepsi: All roses have thorns. Btn gller dikenlidir. He t. i. hepsi: All of us went. Hepimiz gittik. worked day. Btn gn al teden all beri; hep byle, her zaman. 1. boyunca. 2. k. dili ba tan, bandan beri. sra boyunca. hep birden. birden, birdenbire. az daha; -den ba ka. 1. -den gayri hepsi, ... d nda hepsi: We have interviewed all but two of the candidates. Adaylar n ikisi dnda hepsiyle grtk. 2. az kalsn, btn gn. altst, karmakar k. hem ... hem de ...: Hes the Minister of Defense and the Minister of Education her eit. all in one. Hem Savunma Bakan , hem de Eitim Bakandr. btn gece, sabaha kadar. birdenbire, birden, ani olarak, aniden, ans zn. birdenbire, aniden, ans zn. tamamen; bitmi; tekrar, batan. k. dili Aferin!/Ya a be!/ok iyi!/Harika! k. dili Peki./Tamam.: All right, Ill come. Peki, gelirim. btnyle, her ey gz nnde tutulursa. Parlayan her ey altn deildir./Grne aldanmamal. 1.(mektubun sonunda) En iyi dileklerimle! 2. Yolun a k olsun! daha iyi. 1. (bir konunun/iin) tm ayrntlar, (bir eyin) girdisi kts. 2. (bir yerin) /yeri. her gibi gelen bir gece boyunca. hi taraf bitmeyecekmi kalanlarn hepsi. hepsi bir. bununla birlikte. her zaman, daima, hep. 1. bandan sonuna kadar. 2. tamamen. belirli bir mddetin ba ndan sonuna kadar: She wasnt surprised because shed known it all the while. Ba tan bildii iin armamt. tm yl boyunca. k. dili akl banda. her ey gz nne alnrsa. yekn olarak. pek erken, zamans z. Akta ve savata her ey mubahtr. i. Allah. s. her alanda ba arl; pek ok yetenei olan: an all-around student drt drtlk renci. rmak, hafifletmek: allay s.o.s fears birinin endielerini yattrmak. f. yattbir i. iddia. f. iddia etmek. i. sadakat, ba llk. s. alegorik. i. alegori. s. her eyi saran.

allergic allergy alleviate alley alliance allied alligator all-inclusive all-night all-nighter allocate allocation allot allotment allow allow for allowable allowance alloy all-purpose all-right all-round all-rounder allspice allude allure alluring allusion ally ally o.s. with/to alma mater almanac almighty almond almost alms alone along alongside aloof aloud alphabet alphabetic alphabetical alpine already alright

s. alerjik. i. alerji. f. azaltmak; hafifletmek; k smen gidermek. i. dar sokak, ara yol. i. 1. pol. ittifak, anla ma. 2. birleme, mttefiklik. s. 1. mttefik, birle ik. 2. benzer. 3. with/to -e bal. 4. with/to ile beraber. i. amerika timsah . s. her eyi kapsayan. s. 1. btn gece sren (bir olay). 2. btn gece a k olan (lokanta, dkkn v.b.). i., k. dili btn gece sren bir olay. f. ayrmak, tahsis etmek. i. tahsisat. f. (--ted, --ting) ayrmak, tahsis etmek; (sre) vermek/tanmak. i. 1. ayrma, tahsis. 2. ayrlm/tahsis edilmi ey, pay. f. izin vermek, msaade etmek. -i hesaba katmak. s. yaplmas uygun grlen, yaplmasnda saknca olmayan, mubah. i. harlk. i. alam. s. pek ok ie yarayan; ok kullanl. s., k. dili iyi, kafadar, kafa dengi. s., ng., bak. all-around. i., ng. her alanda baarl kimse. i. yenibahar. f. to st kapal bir ekilde -den bahsetmek, kastetmek; ima etmek, trmak. an i. cazibe, ekicilik, albeni. s. cazibeli, ekici, alml. i. antrma. i., pol. mttefik. ile birlemek. bir kimsenin mezun oldu u okul, lise veya niversite. i. almanak. s. her eye gc yeten. i. badem. z. 1. hemen hemen: This pictures almost done. Bu resim hemen hemen bitti. 2. az kald , az kalsn, az daha, neredeyse: He almost died. Az kald i. sadaka. s. yalnz; kimsesiz. z. yalnz, yalnz bana, tek bana. edat boyunca: along the river rmak boyunca. z. with ile beraber: He came along with Bizimle beraber geldi. na; yannda. 2. den. bordasna; bordasnda. edat 1. yanus. s. souk, uzak duran. z. uzak, uzakta. z. yksek sesle. i. alfabe, abece. s., bak. alphabetical. s. alfabetik, alfabe s rasna gre dizilmi: The words are in alphabetical gre . order. Kelimeler alfabe s ras zg. 2.na aa sndizilmi rnn stndeki blgeye zg. s. 1. yksek da lara z. 1. imdiden, halen (Trkede genellikle evirisiz kalr.): Youre too late; n; gitti. 2. Beklenenden hes gone. Ge All kald s., k. already dili, bak. All right., right!, all-right, be all right.daha erkeni

also Alt key altar alter alterable alteration alternate alternate alternately alternating current alternation alternative alternator although altimeter altitude altogether alum aluminium aluminum alumna alumnus always always excepting am AM AM, am amalgam amalgamate amass amateur amaze amazement amazing ambassador ambassadress amber ambidextrous ambience ambiguity ambiguous ambition ambitious ambivalent amble ambulance ambush

z. bir de: Youll need pliers. Youll also need tape. Sana kerpeten laz m. Bir de bant. It was cold u. and it was also wet. Hava so uktu ve bir de bilg. ek karakter tu i. sunak. f. deitirmek; deimek. s. deitirilebilir. i. 1. deitirme; deime. 2. deiiklik. s. 1. birbirini s rayla izleyen (eyler). 2. bot. almak, alternatif. 3. alternatif, ka. i. bakas n rayla n yerine geebilen kimse, yedek. ba e/s yapmak. 2. -in birbirini srayla izlemesini f. 1. -i nbetle lamak; (with) birbirini s rayla izlemek/takip etmek: In her speech she sa z. nbetle e; sra ile. elek. alma k akm. i. 1. nbetle e/srayla yapma. 2. birbirini srayla izlemesini salama; izleme. birbirini s rayla k: We had no alternative. Baka aremiz i. seenek, alternatif,

t./Yapacak baka bir ey yoktu. s. dier, baka. kalmam i., elek. alternatr. ba. -dii halde, ise de, olmakla beraber: Although hes old hes a good l olduu halde iyi dans eder. Although I tried hard it didnt do dancer. Ya ykseklikler. i. altimetre,
i. ykseklik; irtifa; ykselti, rak m. z. tamam yla, btnyle. i. ap. i., ng., bak. aluminum. i. alminyum. o. a.lum.nae (l^mni) i. bir okul, lise veya niversite mezunu kz. o. a.lum.ni (l^mnay) i. bir okul, lise veya niversite mezunu erkek. z. daima, her zaman. her zaman oldu u gibi ... hari: Everybody came on time always excepting f., bak. be.Levent. Her zaman oldu u gibi Levent hari herkes vaktinde k s. Artium Magister (hmaniter bilimlerde master derecesinin ). k saltmas s. ante meridiem leden evvel (24.00-12.00 arasndaki saatler iin k l r.): 2:30 A.M. saat 2.30. 12 A.M. saat 24.00. kullan i., kim. malgama, amalgam. f. birletirmek; with ile birlemek. f. biriktirmek. i. amatr. f. hayrette b rakmak, hayrete drmek, akna evirmek. i. hayret. s. insan artan, insan hayrete dren, artc. i. bykeli. i. 1. sefire, (kad n) eli. 2. sefire, eli kars. i. kehribar. s. iki elini ayn ekilde kullanabilen. i. atmosfer, hava, ambiyans. i. birden fazla anlama gelme; belirsizlik. s. birden fazla anlama gelebilen; ne oldu u belirsiz. i. 1. bir eyi baarma/elde etme tutkusu. 2. (uzun zamandr gdlen) byk ama. eyi baarma/elde etme tutkusuyla yanp tutuan veya dolu. 2. s. 1. bir n rn olan, byk. byk bir amac olan, kar k hisleri olan; deiken. s. birbirine zt hisleri f. rahat rahat yrmek. i. cankurtaran, amblans. i. pusuya d rme. f. pusuya drmek.

ameba ameliorate amelioration amen amenable amend amendment amends amenity America American American leopard amiable amicable amid amidst amiss amity ammeter ammonia ammunition ammunition dump amnesia amnesty amoeba amoebic amok among amongst amoral amorous amorphous amortisation amortise amortization amortize amount ampere amperemeter amphetamine amphibian amphibious amphitheater amphitheatre ample amplification amplifier

i., zool., bak. amoeba. f. iyiletirmek. i. iyiletirme. nlem min. s. uysal, yumu ak bal; ikna edilebilen. f. 1. dzeltmek. 2. (kural /tasary) deitirmek. i. 1. dzeltme, slah. 2. (kural/tasary) deitirme. i. i. hayat kolaylatran ey, rahatlk: This hotel has all sorts of amenities. Bu otelde her tr konfor var. the amenities grg kurallar . i. Amerika. i. Amerikal. s. Amerikan; Amerika, Amerikaya zg. jaguar. s. cana yak n, sevimli. s. arkada a, dosta. edat ortas na, ortasnda, arasna, arasnda. edat, bak. amid. z. i. arkada lk, dostluk. i. ampermetre, amperler. i. amonyak, n adrruhu. i. cephane, mhimmat. ask. cephede geici cephanelik. i. bellek yitimi, amnezi. i. genel af. i., zool. amip. s. 1. amipli, amipten ileri gelen. 2. amibe benzeyen; amibe ait. i. edat aras na, arasnda, iinde. edat, bak. among. s. ahlakd . s. ehvetli; ehvet dolu. s. 1. ekilsiz, biimsiz; snrlar belli olmayan. 2. kim., biyol. amorf. i., ng., bak. amortization. f., ng., bak. amortize. i. amortisman. f. amorti etmek. i. miktar. f. to 1. ile e anlaml olmak: It amounts to the same thing. Ayn ya kar. 2. toplam (belirli bir miktar) olmak: It amounts to fifty kap i., elek. amper. i., bak. ammeter. i. amfetamin. i., zool. iki ya ayl hayvan. s. 1. zool. iki ya ayl, amfibi. 2. amfibi, yzergezer. i. amfiteatr. i., ng., bak. amphitheater. s. 1. bol, bol bol yetecek kadar. 2. geni . i. 1. daha uzun/ayr ntl bir ekilde syleme. 2. amplifikasyon, ykseltme. i. amplifikatr, ykselte.

amplify amplitude amply amputate amputation amputee amuck amulet amuse amusement amusing an an accomplished fact an odd fish an off street an open question an open question an open secret anachronism anaemia anaesthesia anaesthesiologist anaesthetic anaesthetist anaesthetize anal analgesia analgesic analogous analogue analogue computer analogy analyse analysis analytic analytical analyze anarchic anarchism anarchist anarchy anathema Anatolia Anatolian anatomical anatomy anc

f. 1. daha uzun/ayr ntl bir ekilde sylemek. 2. (sesini) kuvvetlendirmek. i. 1. bolluk. 2. genilik. z. bol bol yetecek kadar. f., tb. (bir uzvu) kesmek. i., tb. amptasyon. i., tb. bir uzvu kesilmi kimse. i., bak. amok. i. muska, nazarlk, tlsm. f. elendirmek; oyalamak, gldrmek. i. elence. s. elendirici; oyalayc; gldrc. s. (nllerden nce) bir. olmu bitmi bir ey. k. dili tuhaf bir adam. sapa bir sokak. zlmemi sorun. zmlenmemi sorun. herkese bilinen bir s r. i. anakronizm. i., ng., tb., bak. anemia. i., ng., bak. anesthesia. i., ng., bak. anesthesiologist. i., s., ng., bak. anesthetic. i., ng., bak. anesthetist. f., ng., bak. anesthetize. s. anal. i. ac yitimi, analjezi. s., i. ar kesici, analjezik. s. benzer, paralel; benze en. i. benzer ey, benze. rneksel bilgisayar. i. benzerlik, paralellik; benze im. f., ng., bak. analyze. i. tahlil, zmleme, analiz. s. tahlili, zmsel, zmlemeli, analitik. s., bak. analytic. f. tahlil etmek, zmlemek, analiz etmek. s. anarik. i. anarizm. i. anarist. i. anari. i. 1. aforoz, lanetleme. 2. aforoz edilmi kimse. i. Anadolu. i. Anadolulu. s. 1. Anadolu, Anadoluya zg. 2. Anadolulu. s. anatomik, anatomiyle ilgili. i. anatomi; gvde yap s; gvdebilim. k s. ancient.

ancestor ancestral ancestry anchor anchor man anchor person anchor woman anchorage anchovy ancient ancient Greek ancillary and And how! and rightly so and so forth and so forth and so on and so on/forth and such and suchlike and vice versa

i. ata, cet. s. atalara ait, soysal. i. soy. i. demir, apa, lenger. TV (erkek) sunucu. TV sunucu. TV (kadn) sunucu. i. demirleme yeri. i. anez. s. 1. antik. 2. ok eski, ok eski bir zamandan kalma. 3. k. dili ya l, ihtiyar. 1. Greke, Grek dili, eski Yunanca. 2. Grek, eski Yunanl : the ancient Greeks Grekler. 3. Grek, eski Yunan, Greklere zg. 4. Greke, eski . s. yardmc ba. ve; ile: mice and men fareler ve insanlar. knife and fork bakla atal. He looked and l! ran away. Bakt ve kat. Hem de nas ... ve haklyd da, ... ve iyi de etti: He scolded him for his negligence, and hmalkrl ndan dolay onu azarlad ve haklyd da. rightly falan, so. filan, vesaire, ve benzerleri. vesaire, ve ba kalar. filan, v.s., v.b. vesaire, ve benzerleri. ve benzerleri: Orange trees, palms, and such should be kept under glass in winter. K n portakal aalar, palmiyeler ve benzeri aalar serada k. dili ve benzerleri.

ve tersine, ve aksine: The bigger the fish, the blander its taste, and vice versa. Balk bydke tad yavanlar ve tersine. and what have you/and what not k. dili vesaire. bir de, hem de, stelik, ayr ca: She was wearing a pink cape and, whats and whats more more, was carrying a pink poodle. Pembe bir pelerin giymi ti ve tarz nda. s. fkrashe anecdotal anecdote anemia anesthesia anesthesiologist anesthetic anesthetist anesthetize anew angel angelic anger angina angle angle angle iron angler angleworm Anglican angling Anglo-Saxon Angola Angolan i. fkra, hikye, anekdot. i., tb. kanszlk, anemi. i. duyum yitimi, anestezi. i. anestezi uzman . i., s. anestezik. i. narkozitr. f. narkoz vermek, uyu turmak. z. 1. yeniden fakat de iik bir ekilde. 2. tekrar, bir daha, gene, yine, yeniden. i. melek. s. melek gibi. i. fke, hiddet. f. k zdrmak, fkelendirmek. i., tb. bir eit kalp hastal. i. 1. geom. a . 2. (bir cisme ait) ke. 3. k. dili bak as, gr as. f. 1. oltayla balk avlamak. 2. for (bir eyi) kurnazlkla elde etmeye mak. demiri. al ebent k i. oltayla balk tutan kimse. i., zool. solucan. s., i. Anglikan. i. oltayla balk avlama. s., i. Anglosakson. i. Angola. s. 1. Angola, Angolaya zg. 2. Angolal . i. Angolal.

angora angry anguish anguished angular animal animal breeding animal heat animal husbandry animal kingdom animal lover animal magnetism animal spirits animate animated animated cartoon animation animism animistic animosity anise aniseed ankle anklet annals annex annex annexation annihilate annihilation anniversary annotate announce announcement announcer annoy annoyance annoying annual annually annuity annul annulment anode anodyne anoint anomalous

i. 1. angora, angora yn; tiftik. 2. ankarakedisi. 3. ankarakeisi. 4. an. k zgn; gcenik, dargn. ankaratav s. fkeli, hiddetli, i. strap, ac, keder. s. ac dolu, kederli. s. 1. keli. 2. mat., fiz. asal. 3. kemikli, kemikleri belirgin. i. hayvan. s. hayvani; hayvansal; hayvanca. hayvan besleme. vcut s cakl. hayvanc lk. hayvanlar lemi. hayvansever. ekicilik. canllk, coku. f. hayat vermek, canland rmak. s. canl; neeli. izgi film. i. 1. canllk. 2. canlandrma. i. canlclk, animizm. s. canlclkla ilgili, canlc, animist. i. dmanlk, husumet, kin. i., bot. anason. i. anason, anason tohumu. i. ayak bile i. i. 1. halhal. 2. k sa orap, oset. i. 1. tarihi olaylar. 2. kronik, vakayiname. i. ek bina, m temilat. f. ilhak etmek, katmak, eklemek. i. ilhak, katma. f. yok etmek, imha etmek. i. yok etme, imha. i. yldnm. f. (bir metne) notlar eklemek. f. bildirmek, ilan etmek. i. bildiri, ilan. i. spiker. f. taciz etmek, s knt vermek; kzdrmak, sinirine dokunmak, sinirlendirmek. i. 1. k zgnlk. 2. ba belas, bela, sknt veren ey/kimse. s. sknt veren; sinir bozucu, sinir. i. 1. yllk, yln olaylarn anlatan kitap. 2. bot. bir yllk mr olan bitki. s. 1. k, bir llda iin. 2. ylda bir yaplan; her yl yaplan; yllk. yllher bir. z. yl;yy i. belirli bir sre iin her yl denen ve emek karl olmayan maa. f. (--led, --ling) (yasa, yarg , szleme v.b.ni) bozmak, feshetmek. i. (yasa, yarg , szleme v.b.ni) bozma, feshetme, fesih. i. anot, art u. i., s. ar kesici; yattrc. f. (kutsamak iin) (ba na) ya srmek, meshetmek. s. 1. allmn dnda, beklenene ters den, tuhaf, uygunsuz; elikili. 2. kurald .

anomaly anonymity anonymous anorak another answer answer back answer for answer in the affirmative answer the door answer the telephone answering machine ant antagonise antagonism antagonist antagonize Antarctic Antarctica antecedent antecedents antelope antenna antennae anterior anteroom anthem anthology anthropological anthropologist anthropology anti antiantiaircraft antiballistic antiballistic missile antibiotic anticipate anticipation anticlockwise anticorrosive antics antidepressant antidote antifreeze antihistamine antiknock

i. anomali. i. gerek ismini saklama: The writer used a pen name to preserve his anonymity. Yazar gerek saklamak iin takma ad kulland . z. s. isimsiz, anonim, imzas ismini i., ng. anorak. s. 1. bir ( ey) daha: another match bir kibrit daha. 2. baka, baka bir: ka 3.cevap bir, ikinci bir: This is going toyan be another another t; kar sefer. lk. f. 1. vermek, cevaplamak, tlamak; i. cevap,time yan ba

lk vermek. to -e uymak: This man does not answer to the kar kstaha cevap 2. vermek. 1. hakk nda teminat vermek; sorumluluunu stlenmek: Ill answer for ini stme alyorum. 2. hesabn vermek: Youll have his safety. Gvenli olumlu cevap vermek.
kapya bakmak: Wholl answer the door? Kapya kim bakacak? telefona bakmak: The telephones ringing; will you answer it? Telefon yor, bakar msn? al telesekreter. i. karnca. f., ng., bak. antagonize. i. husumet, kin, d manlk. i. hasm, muhalif. f. 1. k zdrmak. 2. dman etmek. s. Antarktik. i. Antarktika. s. (to) -den nce olan, -den nceki. i., o. atalar. i., zool. antilop. i. 1. anten. 2. o . (nteni) duyarga, anten. s. n, ndeki; nceki. i. bekleme odas . i. ilahi. i. antoloji, seki. s. antropolojik, insanbilimsel. i. antropolog, insanbilimci. i. antropoloji, insanbilim. edat, k. dili -e kar , -in aleyhinde. nek kar, anti-. s. uaksavar. s. fzesavar. i., s. antibiyotik. f. 1. nceden tahmin edip ona gre davranmak; -den nce davranmak. 2. ece ini tahmin etmek/kestirmek. k. dili beklemek, gerekle i. 1. nceden tahmin edip ona gre davranma; -den nce davranma. 2. eyin olabilece ini) nceden tahmin etme. 3. k. dili drt gzle (birz., ng., bak. counterclockwise. s., i., s. antikorosif. i. maskaralklar; tuhaf davranlar. i., s. antidepresan. i., tb. antidot, panzehir; are. i. antifriz. i. antihistamin. s. detonasyon kesici (madde).

antimissile antipathy antiperspirant Antipodes antiquated antique antique dealer antique shop antiquity antiseptic antisocial antithesis antithetical antithetically antlers antonym anus anvil anxiety anxious any any longer any more any old thing anybody anyhow anyone anyplace anything anyway anywhere AP Ap apace apart apart from apartment apartment house apathetic apathy ape aperture apex aphrodisiac apiece aplomb apocryphal

s., i. roketsavar. i. antipati. s., i. ter kesici. i. s. ad, khne. s. 1. antik, ilk a lardan kalma. 2. antika. i. antika. antikac . antika dkkn , antikac. i. 1. antikite, antik a lar, ilk alar. 2. antikite, antik alardan kalma bir ey. s., i. antiseptik. s. 1. ruhb. antisosyal. 2. insanlardan kaan. o. an.tith.e.ses (ntthsiz) i. 1. antitez, kar tez. 2. bir eyin tam kart. s. kart olan. z. kart olarak. i. geyiin atall boynuzlar. i. kart anlaml szck. i. ans, makat. i. rs. i. endie, kayg, tasa. s. endieli, kaygl, tasal. s. 1. hi: Do you have any candles? Sende hi mum var m ? No, I dont r, bende hi yok. He did it without any help. Hi yardm have Hay dahaany. fazla, daha: I cant stay any longer. Daha fazla kalamam. 1. artk: Belma doesnt live here any more. Artk Belma burada oturmuyor. 2. daha fazla: Dont give me any more! Bana daha fazla ne olursa olsun, herhangi bir ey. i., zam. 1. kimse: Is anybody at home? Kimse var m ? I couldnt find m. 2. herhangi biryine kimse. anybody. Hi kimseyi bulamad men, gene de, de: I did it anyhow. z. 1. her neyse, neyse. 2. ona ra men yapt m. Ona ra bak. anybody. i., zam., z., bak. anywhere. zam., i. 1. bir ey: Do you want anything? Bir ey istiyor musun? I dont ey neyse. istemem. 2. herhangi bir ey: Anythingll do. want anything. Hibir z. 1. zaten. 2. her neyse, z. 1. bir yer: He never goes anywhere. Hibir yere gitmez. Do you need anywhere to stay? Kalacak bir yere ihtiyac n var m? I couldnt find it s. Associated Press. k k s. April, Apostle. z. abuk, h zla, sratle: The project is proceeding apace. Proje abuk ilerliyor. z. 1. ayr, bir tarafa, bir yana, bir tarafta: He stood apart (from the others). erlerinden ayr duruyordu. 2. birbirinden : The two man, houses are from Di lmazsa, sarf nazar edilirse, bir yana:ayr Hes a good apart 1.say

ki imesini saymazsak iyi bir adam. 2. -den baka, -den his drinking.dairesi. i. apartman
apartman. s. ilgisiz, kaytsz, lakayt. i. ilgisizlik, kaytszlk, lakaytlk. i. maymun. f. taklit etmek, yknmek. i. delik, aralk, aklk. o. --es (eypeksz)/a.pi.ces (eypsiz) i. doruk, zirve. i., s. afrodizyak. z. para ba na, her biri, her birine: The books are ten dollars apiece. lyor./Kitaplar n her biri on dolar. Kitaplar onar dolara sat lk. i. kendine gvenme, zgven, so ukkanl s. 1. doruluu kabul edilmeyen. 2. sahte, uydurma, sonradan uydurulmu.

apogee apologetic apologetically apologise apologize apology apoplexy apostasy apostate apostatise apostatize apostle apostrophe apothecaries/troy pound appal appall appalling apparatus apparel apparent apparently apparition appeal appealing appear appear in concert appear out of thin air appearance appease appeasement append appendage appendectomy appendicitis appendix appertain appetite appetizer appetizing applaud applause apple apple polisher applesauce appliance applicability applicable

i. 1. doruk, zirve. 2. gkb. yerte. s. zr dileyen. z. zr dileyerek. f., ng., bak. apologize. f. zr dilemek: I apologized to him for being late. Gecikti im iin ondan zr diledim. i. zr dileme. i., tb. apopleksi. i. (dininden/prensiplerinden/inanlar ndan) dnme. i. (dininden/prensiplerinden/inanlar ndan) dnen kimse. f., ng., bak. apostatize. f. (dininden/prensiplerinden/inanlar ndan) dnmek. i. 1. Hz. sann on iki havarisinden biri. 2. bir hareketin lideri, nder. i. kesme iareti. (12 ounces) 373 gram. f., ng., bak. appall. f. dehete drmek, oke etmek. s. 1. korkun, deh et verici. 2. k. dili ok kt, berbat. i. 1. aygt, cihaz. 2. (belli bir ama iin kullanlan) aygtlar/makineler. i. giysiler, elbiseler. s. 1. a k, belli, aikr. 2. grnrdeki, gze arpan. z. grn e gre, grne baklrsa. i. hayalet. i. 1. ar. 2. ekicilik, cazibe. 3. huk. temyiz: the right of appeal temyiz . 4. ba vurma, mracaatta bulunma. f. 1. to ekici gelmek; hakk s. 1. ekici, cazip, albenili. 2. sevimli, sempatik. 3.-e yalvaran (bak ).(bir f. 1. gzkmek, grnmek. 2. belirmek, meydana kmak. 3. (gazete, dergi v.b.nde) kmak. 4. in (oyunda/filmde) oynamak; on konser vermek. k. dili birdenbire ortaya kmak, birdenbire peyda olmak, vermek, peydahlay vermek. peydahlan , grnm, d grn. 3. meydana i. 1. grnme, gzkme. 2. grn kma. f. 1. yattrmak. 2. (al) bastrmak. 3. pol. taviz vermek, dn vermek. i. 1. yattrma. 2. (al) bastrma. 3. pol. taviz verme, dn verme. f. ilave etmek, eklemek; ili tirmek. i. eklenti; uzant. i., tb. apandis karm. i. apandisit. i. 1. ilave, ek. 2. anat. apandis. f. ait olmak, ba l olmak. i. 1. itah. 2. istek, arzu, ehvet. i. meze; erez. s. itah ac; lezzetli. f. alk lamak. i. alk . i. elma. k. dili dalkavuk. be in apple-pie order k. dili (bir yer) ok dzenli olmak, ey) yerli yerinde olmak. (her i. elma presi. i. aygt, cihaz. i. (to) (-e) uygulanabilme. s. (to) (-e) uygulanabilir.

applicant application application form applied applied linguistics applied sciences apply apply a match to apply an embargo apply o.s. to apply sanctions appoint appointee appointment apportion apportionment appraisal appraise appraiser appreciable appreciate appreciation appreciative appreciatory apprehend apprehension apprehensive apprentice apprenticeship apprise approach approbation appropriate appropriate appropriately appropriation approval approve approximate approximate approximately approximation apricot April April fool apron apropos

i. bavuran kimse, aday. i. 1. mracaat, ba vurma, bavuru. 2. mracaat formu. 3. uygulama. mracaat formu. s. uygulamal, tatbiki. uygulamal dilbilim. uygulamal bilimler. f. 1. to/for -e ba vurmak, -e mracaat etmek: Apply to the head physicians office. Ba tabiplie bavurun. 2. uygulamak, tatbik etmek: You turmak. -i kibritle tutu ambargo koymak. kendini (bir ie) vermek; btn dikkatini (bir ie) evirmek. pol. yaptrmlarda bulunmak. f. 1. (to) (-e) atamak, tayin etmek. 2. (tarih, gn v.b.ni) kararla trmak, tayin etmek, saptamak, tespit etmek. i. atanan kimse. i. 1. atama, tayin. 2. atan lan grev/makam. 3. randevu. f. bltrmek, paylatrmak. i. 1. blp da tma, bltrme. 2. pay. i. deer bime, kymet takdir etme. f. deer bimek, kymet takdir etmek. i. deer bien kimse. s. farkedilebilecek derecede; olduka ok. f. 1. takdir etmek, be enmek. 2. takdir etmek, (bir eyin erini/nemini/gereklili ini)anlamak. 3. (bir2. eyin eri) artmak. de inaslk; kran. (bir de eyin i. 1. takdir, de erbilirlik, kadir

erini/nemini/gereklili ini) anlama. 3. (bir eyin deeri) artma. de erbilir, kadirinas, takdirkr; minnettar. s. de
s. takdir eden. f. 1. yakalamak; tutuklamak. 2. anlamak, kavramak. i. 1. korku, endie; kuruntu, evham. 2. yakalama; tutuklama. 3. anlay, . evhaml. kavray eli, s. endi i. rak; stajyer. i. raklk; staj. f. haberdar etmek. f. yaklamak, yanamak. i. 1. yaklama, yanama. 2. yaklam tarz: We need to change ourbulma, approach to this problem. Bu soruna yakla m uygun tasvip. i. beenme, f. 1. ayrmak, tahsis etmek. 2. kendine mal etmek. s. uygun, yerinde. z. uygun bir ekilde. i. 1. denek, tahsisat. 2. ayrma, tahsis etme. 3. kendine mal etme. i. onaylama, tasvip. f. uygun bulmak, onaylamak, tasvip etmek. s. yaklak, takribi. f. 1. tahmin etmek, yakla k olarak deerlendirmek. 2. -e yakn olmak: The measurements of this room closely approximate (to) my a yukar , yaklak olarak. z. aactual i. 1. tahmin. 2. -e yak n olma. 3. -e yakn bir ey. i. kays. i. nisan. nisanbal, bir nisan akas. i. nlk (giysi). s. uygun, yerinde. edat ile ilgili, -e ait, hakk nda.

apt aptitude aptitude test aptness aquamarine aquarium Aquarius aquatic aquatic sports aqueduct aquiline aquiline nose Arab Arabia Arabian Arabic Arabic numerals arable arbiter arbitrary arbitrate arbitration arbitrator arbor arboretum arbour arc arc lamp arcade arch arch arch arch ones eyebrows archaeological archaeologist archaeology archaic archaism archangel archbishop archbishopric archdeacon archdeaconry archduchess archduke archenemy archeological

s. 1. Muhtemel bir durumu belirtmek iin kullan lr: Hes apt to be late. Sk k ge kal r. That pile of books is apt to fall. O kitap yn devrilir. 2. akll syetenek, i. kabiliyet. istidat testi. i. 1. uygunluk. 2. to -e e ilimli olma. i. mavimsi ye il. i. akvaryum. i., astrol. Kova burcu. s. suda ya ar, sucul: aquatic plants sucul bitkiler. su sporlar . i. sukemeri. s. 1. kartal gibi. 2. kartal gagas gibi kvrk. gaga burun. i. 1. Arap. 2. Arap at . i. Arabistan. i. 1. Arap. 2. Arap at . s. Arap. i. Arapa. s. 1. Arap. 2. Arapa. Arap rakamlar . s. srlp ekilebilir, ilenebilir (toprak). i. hakem, arabulucu. s. keyfi, kanun yerine birinin karar na bal olan. f. 1. (iki taraf aras nda) hakemlik yapmak, arabuluculuk yapmak. 2. (bir zyla birinin kararna balayarak halletmek. meseleyi) tarafs halletme. i. arabulucu karar i. hakem, arabulucu. i. ardak. i. arboretum. i., ng., bak. arbor. i. 1. kavis, yay. 2. elek. ark. 3. mat. yay, ark. f. kavis izmek, yay izmek. ark lambas . i. 1. arkat, s rakemerler. 2. atari salonu. k s. archaic, archaism, architect, architecture. i. 1. kemer, tak. 2. ayak kemeri. f. 1. over/above zerinde kemer turmak; zerinde kemer gibi uzanmak. 2. (havada) kavis izmek, yay olu eytanca. s. kalarn kaldrmak. s. arkeolojik. i. arkeolog. i. arkeoloji. s. arkaik. i. arkaizm. i., Hrist. ba melek. i. bapiskopos. i. bapiskoposun makam /idaresi altndaki blge. i. badiyakoz. i. badiyakozun makam/idaresi altndaki blge. i. arides. i. aridk. i. 1. ba dman. 2. eytan. s., bak. archaeological.

archeologist archeology archer archery archetype archfiend archipelago architect architectural architecture archives archivist archway Arctic arctic ardent ardor ardour arduous are Are you serious? area aren`t arena Argentina Argentine Argentinean Argentinian argue argue against argue for argue s.o. into s.t. argue s.o. out of s.t. argument aria arid aridity Aries arise arisen aristocracy aristocrat aristocratic arithmetic ark arm arm in arm

i., bak. archaeologist. i., bak. archaeology. i. oku. i. okuluk. i. ilk rnek, arketip. i. eytan. i. 1. tak mada. 2. iinde ok ada olan deniz. i. mimar. s. mimari, mimarla ait. i. mimarlk, mimari. i. ariv. i. arivci. i. 1. kemerli giri/kap. 2. kemerli geit. s. Arktik. i. s. ok so uk, buz gibi. s. gayretli, evkli, ateli. i. gayret, evk, ate. i., ng., bak. ardor. s. g, etin. f., bak. be. Ciddi misin? i. 1. alan, saha; blge, m ntka; civar, yre: We will use that meadow as a parking not. O ayr park alan olarak kullanacaz. There are a number k s. are area. i. arena. i. Arjantin. i. Arjantinli. s. 1. Arjantin, Arjantine zg. 2. Arjantinli. i. Arjantinli. s. 1. Arjantin, Arjantine zg. 2. Arjantinli. i., s., bak. Argentinean. f. 1. tartmak, mnakaa etmek. 2. kavga etmek; ekimek; atmak. 3. that -i savunmak, -i iddia etmek. olmak. 4. -e belirti olmak, -e alamet olmak. aleyhinde aleyhinde konu mak; lehinde konu mak; lehinde olmak. tartarak birini bir ey yapmaya ikna etmek. tartarak birini bir eyden vazgeirmek. i. 1. tartma, mnakaa. 2. kavga, ekime, atma, az dala. 3. sav, iddia. i., mz. arya. s. 1. kuru (iklim/hava). 2. kurak (toprak). i. 1. (iklim/hava iin) kuruluk. 2. (toprakta) kurakl k. i., astrol. Ko burcu. f. (a.rose, --n) (from) (-den) meydana gelmek, kmak. f., bak. arise. i. aristokrasi. i. aristokrat, asilzade. s. aristokratik. i. aritmetik. i. sandk, kutu. i. 1. kol. 2. kol, dal, blm, k sm. f. silahlandrmak; silahlanmak. kol kola.

arm of the law arm of the sea arms length arms reach armada armament armature armchair armed armed forces armed forces Armenia Armenian armful armhole armistice armor armored armpit arms arms control arms race army army of occupation aroma aromatic arose around around arouse arr arraign arraignment arrange arrange flowers arrange for arrangement array arrears arrest arrest s.o.s attention arrival arrive arrive at a decision arrogance arrogant arrogate

gvenlik kuvvetleri. krfez. kol boyu. elin yetiecei mesafe. i. donanma. i. 1. silahlar. 2. silahlanma; silahland rma. 3. (bir lkede toplam) askeri g. i., elek. armatr; endvi; rotor, dne. i. koltuk (mobilya). s. silahl. silahl kuvvetler. silahl kuvvetler. i. Ermenistan. i., s. 1. Ermeni. 2. Ermenice. s. kucak dolusu: an armful of oranges kucak dolusu portakal. i., terz. kolevi. i. atekes. i. zrh. s. zrhl. i. koltuk alt. i. silahlar. silahlanma kontrol. silahlanma yar . i. kara ordusu, ordu. igal ordusu. i. (kuvvetli ve ho ) koku; aroma. s. 1. kuvvetli ve ho (koku); kuvvetli ve ho kokusu olan; aromal. 2. kim. aromatik. i., kim. aromatik bile ik. f., bak. arise. z. 1. etraf na: He looked around. Etrafna bakt. 2. aa yukar, yaklak; nda: around 6 oclock saat alt sular sular nda: around the table masan nda. n etrafnda. 2. civarnda, edat 1. etraf nda: somewhere around Naples Napoli civarnda bir yerde. 3. orada etraf f. uyandrmak. k s. arranged, arrival, arrived. f. 1. huk. (san ) mahkemeye armak. 2. sulamak. i. 1. huk. (san ) mahkemeye arma. 2. sulama. f. 1. (eyay) (belirli bir ekilde) yerletirmek: Elifs going to arrange the furniture in this room. Bu odan n mobilyalarn Elif yerletirecek. 2. yapmak. iek aranjman ayarlamak: Ill arrange for a taxi. Bir taksi ayarlar m. i. 1. dzenleme. 2. yerle tirme. 3. dzen, tertip. 4. anlama. 5. mz. aranjman. iin) aranjman. ,(iek dzen. 2. giyini . f. 1. (askeri birlikleri) sralamak. 2. giymek; i. 1. s ralan6. giydirmek. i., o. vaktinde denmemi borlar. i. tutuklama, tevkif. f. 1. tutuklamak, tevkif etmek. 2. durdurmak. birinin dikkatini ekmek. i. var; geli. new arrival yeni gelen. f. varmak; gelmek: When will we arrive? Ne zaman varaca z? Has the mail arrived? Posta geldi mi? karara varmak. i. kstaha bir kibir. s. kstah ve kibirli. f. (haks z yere) benimsemek.

arrow arrowhead arse arsenal arsenic arson arsonist art arterial arteriosclerosis artery artesian well artful arthritis artichoke article articulate articulate articulated lorry articulation artifact artifice artificial artificial fertilizer artificial flower artificial insemination artificial kidney artificial light artificial lighting artificial person artificial respiration artificial sweetener artillery artilleryman artisan artist artistic artistry artless artlessly artlessness arty as as ... as all get-out as ... as ever as ... so ... as a general rule

i. ok. i. ok ba, temren. i., kaba 1. k , makat. 2. bzk, ans. i. arsenal; cephanelik, mhimmat deposu; silahhane. i. arsenik. i. kundak lk. i. kundak . i. sanat. s., anat. atardamara ait. i., tb. arteriyoskleroz, damar sertlii. i. 1. anat. atardamar, arter. 2. arter, anayol. artezyen kuyusu. s. kurnaz. i., tb. artrit, mafsal iltihab. i. enginar. i. 1. makale, yaz. 2. huk. (bir anlamada bulunan) madde. 3. eya: itli giyim eedebilen. yas. 4. dilb. tan mlk (a,net an, the). various articles of clothing ncelerini ak bir e ekilde ifade 2. a k (ifade); s. 1. d oynakl. (telaffuz). 3. anat.ifade/telaffuz eklemli; bo umlu, ekilde etmek. f. ak bir

ng. TIR kamyonu, TIR. i. 1. a k bir ekilde dile getirme. 2. net telaffuz. 3. dilb. boumlanma. 4. um, anat. eklem; lan oynak. ey, zellikle ilk insanlarn meydana getirdii sanat i. insan eliyle bo yap eseri. i. 1. hile, oyun. 2. beceri, hner, ustal k.
s. yapay, yapma, suni, sahte. suni/yapay gbre. yapma iek. suni/yapay dlleme. suni/yapay bbrek. yapay k. yapay aydnlatma. huk. tzel kii. suni solunum/teneffs, yapay solunum. yapay tatland rc. i. 1. toplar, (top gibi) a r silahlar. 2. topu snf. o. ar.til.ler.y.men (artlrimn) i. topu. i. zanaat . i. sanat , sanatkr. s. 1. sanatkrane, sanatl . 2. sanat ruhuna sahip, sanatsal yn olan: She is also lk.artistic. Onun sanat yn de var. i. sanat s. 1. hilesiz, saf, a kszl. 2. sanatsz, kaba; beceriksizce yaplm. z. hilesiz bir ekilde, saflkla. i. hilesizlik, saflk. s. sanatkrane. ba. 1. -irken; -dike: I nabbed him as he was going out the door. dan karken ok: yakalad m. Hes taking life more as he gets Kap son k. dili sonderece, He was driving as fast as all seriously get-out. Arabay

zlazamanki sryordu. She asas smart all get-out. gibi Zehir gibi h . bir zeks var. her gibi: as is fast everas her zamanki h zl
1. -dike ...: As the time grew shorter so his excitement mounted. Zaman ka heyecan artt. 2. ne kadar ... o kadar ...: As she loves cats, so azald genellikle.

as a matter of course as a matter of course as a matter of fact as affairs stand as black as pitch as bold as brass as easy as pie as far as as far as he is concerned As far as I can see .... as far as in me lies as far as it goes as far as s.o. is concerned as far as that goes as fit as a fiddle as for as for me as for the rest as from as good as as good as gold as if as if as is as it were as like as two peas as long as as luck would have it as meek as a lamb as much again as much as one can as nearly as I can tell as one man

gayet tabii olarak. doal olarak. aslnda. imdiki halde. simsiyah, zift gibi. k. dili byk bir kstahl kla. ok kolay. kadaryla, -e gre: as far as I can see grdm kadaryla. as far as Im concerned bana gre. ona sorarsan. ona kalrsa, Bana kalrsa .... elimden geldii kadar, tm gcmle. take s.t. lying down bir eyi alttan eyin alt nda you kalmak. almak; bir esasen: What propose is good, as far as it goes; but it aslnda,

nda iyi, ama overlooks some details. nerin asl -e gre: Its fine important as far as Im concerned. Bana gre iyi. baz nemli k. dili 1. o zaman; o durumda, o halde. 2. ayr ca. 3. zaten, aslnda.
turp gibi, sa l yerinde. ise: As for me, Im not going. Bense gitmiyorum. bana gelince. geri kalan na gelince. -den itibaren, -den ba layarak: as from that date o tarihten itibaren. as from now bundan byle. gibi (olmak): Weve as good as finished. Bitirmi gibiyiz. Its as good as new. Yeni oldu. lam, ok gvenilir. 2. ok terbiyeli. 1. ok sa gibi -mi gibi, -cesine, -e (benzemek): He looks as if hes asleep. Sanki gibi duruyor. uyuyormu gya, szde, sanki, gibi.He was smiling as if hed received some good tic. imdiki haliyle, olduu gibi. sanki, gya, deta. tpk birbirine benzer, bir elmann iki yars. 1. -dii srece: You wont get so much as a penny from me as long as I adm srece benden bir kuru bile alamayacaksn. 2. artyla: live. Ya ans ma. kuzu gibi, uysal. bir misli daha. elinden geldii kadar, gc yettii kadar, yapabildii kadar: Ill help as iyla. kadar yardm edeceim. much as can. Elimden kI olarak, bildiimgeldi kadar yakla hep birlikte.

as plain as the nose on your face besbelli, apa k. k. dili bir lahzada, gz a p kapayncaya kadar; bir rpda. as quick as a wink ile ilgili olarak, konusunda, hakk nda, -e gelince. as regards as regards/to as safe as houses as soon as as soon as possible as such as the crow flies as though as usual as well as well as as yet -e gelince: as to him ona gelince. ng., k. dili ok emniyetli. -er -mez: Ill call you as soon as I reach Istanbul. stanbula varr varmaz im. sana edece sa zamanda; bir an nce. en k telefon 1. yle/yle/byle: Hes a teacher and is known as such. O retmendir 2. aslnda: Its not a medicine as such. ve onu yle tan yor. ru gidecek olursak. k. herkes dili dosdo sanki, ... gibi, -cesine: We behaved as though wed known each other for r tanrm gibi davrandk. It was as though hed never years. Yllardgibi. her zamanki 1. de, da, dahi: Im going as well. Ben de gidiyorum. 2. ayr ca. 1. ... kadar iyi: He writes well, but not as well as E ref. yi yazyor, ama ref kadar iyi de il. 2. hem ... hem de ...: He gave me money as well as E imdiye kadar, henz.

as yet as you please as/so long as asbestos ascend ascendancy ascendant ascendent ascension ascent ascertain ascetic asceticism ASCII ascorbic ascorbic acid ascribe aseptic ash ash ash can Ash Wednesday ashamed ashen ashore ashtray Asia Asia Minor Asian Asiatic aside aside from ask ask a favor of ask for it ask for trouble ask/say the blessing askance askew asleep asparagus asparagus spear aspect asphalt asphyxiate aspirant aspiration

daha, henz. nasl isterseniz. 1. srece, -dike. 2. -mek artyla, -mek kouluyla. i. 1. asbest. 2. amyant. f. 1. kmak, yukar kmak. 2. (hkmdar) (tahta) kmak. i. hkm, nfuz, itibar, stnlk. s. 1. ykselen. 2. stn, hkim. 3. ufukta grnmeye ba layan. i. s., i., bak. ascendant. i. ykselme. i. 1. k; trman. 2. ykseli. 3. yoku, bayr. f. (aratrma yoluyla) tespit etmek, belirlemek, saptamak. i. nefsinin isteklerini k rarak ok sade bir hayat yaayan kimse; ileci. i. nefsinin isteklerini k rarak ok sade bir hayat yaama; riyazet; ilecilik. k s. American Standard Code for Information Interchange bilg. ASCII (Bilgi Alverii iin Standart Amerikan Kodu). s. askorbik asit. f. to -e atfetmek. s. aseptik. i. 1. bot. dibudak aac, dibudak. 2. dibudak kerestesi, dibudak. i. kl. kl tenekesi; p tenekesi. Paskalyadan nce gelen byk perhiz sresinin ilk ar ambas. s. s. 1. klrengi. 2. ok soluk, ok solgun. z. k yya, kyda; karaya, karada. i. kl tablas , kllk. i. Asya. Anadolu. i. Asyal. s. 1. Asyal. 2. Asya, Asyaya zg. s., i., bak. Asian. z. 1. bir yana, bir kenara. 2. bir yana: Joking aside, just who are you? aka bir yana, kimsin i., tiy. oyuncunun alak sesle syledi ibir sz, ka, bir yana: sen? No one, aside from Esat, can do this. Esat yana, -den ba kimse bunu yapamaz. f. 1. sormak. 2. istemek: He asked to be excused from the table. lmak iin izin istedi. Shes asking a lot for this poodle. Bu Sofradan ayr -e ricada bulunmak. k. dili ka nmak, kt bir karlk gerektiren bir davranta bulunmak. k. dili bela aramak, belay satn almak. yemek duas yapmak. z. z. eri, arpk. s. 1. uykuda: The guards were asleep. Bekiler uykudayd . 2. uyumu. i., bot. ku konmaz, Asparagus officinalis. kukonmaz filizi. i. 1. a , yn, bakm: Lets consider this aspect of the problem. Meselenin bu ynn d nelim. 2. grn. i. asfalt. f. asfaltlamak. f. bomak, oksijensiz brakmak. i., s. istekli. i. (uzun zamand r gdlen) byk ama: It was his aspiration to become famous. Amac nl olmakt.

aspire aspirin ass assail assailant assassin assassinate assassination assault assault and battery assay assay assemblage assemble assembly assembly line assembly room assent assert assert o.s. assertion assertive assess assessment assessor asset assets asshole assiduous assign assignation assignment assimilate assimilation assist assistance assistant assistant professor associate associate associate professor association assort assorted assortment assuage assume

f. to/after -i amalamak, -i ama edinmek; -e sahip olmak istemek, -i arzu etmek. i. aspirin. i. 1. eek, merkep. 2. dangalak. 3. kaba k, makat. 4. kaba bzk, ans. f. 1. sald rmak, hcum etmek. 2. with ... yamuruna tutmak: She assailed him with questions. Onu soru ya muruna tuttu. rgan, saldran kimse. i. sald i. suikast . f. suikast yapmak. i. suikast. i. saldr. f. saldrmak. huk. messir fiil. i. 1. analiz edilecek bir rnek. 2. analiz, zmleme, tahlil. f. 1. analiz etmek, zmlemek, tahlil etmek. 2. denemek. i. 1. toplant, meclis. 2. topluluk, kalabalk. 3. montaj. 4. bir araya toplama; bir araya toplanma. f. 1. toplamak; toplanmak. 2. monte etmek. i. 1. toplant; meclis; kongre. 2. montaj. montaj hatt. toplant salonu. i. rza; onaylama. f. to -e raz olmak; -i onaylamak. f. (emin bir ekilde) ileri srmek, ne srmek. 1. kendini gstermek. 2. otoritesini kabul ettirmek. i. 1. iddia. 2. (bir iddiay) ne srme. s. kendini hissettiren. f. 1. deer bimek, kymet takdir etmek: He assessed their house at biti. 2. (para eighty dollars. Evlerine dolar er bime. 2. (para miktarseksen n) tayinbin etme. 3. de de er erlendirme; i. 1. dethousand

nce, fikir: Whats your assessment of the situation? Durum d er bien: tax assessor tahakkuk memuru. i. de i. 1. mal, k ymetli ey. 2. deerli bir nitelik/erdem/beceri.
i., tic. emval, servet, mevduat, aktif, varl k. i., kaba 1. bzk, ans. 2. a alk herif, it herif, put. s. bezmeyerek alan, dikkatli ve devaml alan; dikkatli ve devaml (bir atamak, ma). al f. 1. tayin etmek. 2. ayrmak, tahsis etmek. 3. tayin etmek, t rmak. 4. (birine) (belirli bir) grev vermek: I assigned you to do kararla i. randevu. i. 1. atama. 2. ayrma. 3. tayin, kararlatrma. 4. grev; dev. f. asimile etmek. i. asimilasyon. f. yardm etmek. i. yardm. i. yardmc, muavin. asistan. f. with 1. ile gr mek, ile ilikide bulunmak. 2. -i hatrlatmak, -i akla getirmek: I associate smell with the back streets of Warsaw. O koku ; i ortathat . i. i arkada doent. i. 1. dernek; birlik; kurum. 2. ili ki. 3. arm. f. snflandrmak. s. eitli, muhtelif. i. trl e itleri ieren bir btn. f. azaltmak, hafifletmek, yat trmak; dindirmek. f. 1. farzetmek, varsaymak: Youre assuming too much where Eralps concerned. Eralpin yle yapaca n farzetmekle pekl yanlm

assumed assumption assurance assure assured assuredly assuringly asterisk astern asteroid asthma asthmatic astigmatic astigmatism astir astonish astonishing astonishment astound astounding astray astride astringent astrologer astrological astrologically astrology astronaut astronomer astronomic astronomical astronomy astute asunder asylum asymmetric asymmetry at at a bound at a clip at a distance at a glance at a stroke at a stroke at all at all costs/at any cost at anchor

s. 1. farzolunan; hayali. 2. takma (ad). i. 1. varsaym, faraziye. 2. san, zan. i. 1. rahatlatc/ikna edici sz. 2. kendine gven(me). 3. ng. sigorta: life assurance hayat sigortas c/ikna edici. szlerle) temin etmek. 2. salama balamak. f. 1. (rahatlat s. 1. kendine gvenen. 2. sa lama balanm. z. mutlaka. z. rahatlatc bir ekilde. i. yldz iareti (*). z., den. geriye, gerisinde, arkaya, geminin k na. i., gkb. asteroit, kk gezegen. i. astm. s. astmla ilgili; astml. s. astigmatik. i. astigmatizm. s. 1. hareket halinde. 2. heyecan iinde, ayakta. f. akna evirmek, hayrette brakmak. s. hayrette b rakan. i. hayret, aknlk. f. oke etmek. s. oke eden. z. z. (ata binmi gibi) bacaklar birbirinden ayr olarak. s. sktrc, bzc. i. lokal olarak doku ve damarlar bzen ila. i. yldz falcs, astrolog, mneccim. s. astrolojik, astrolojiye ait. z. astrolojik olarak. i. yldz falcl, astroloji, mneccimlik. i. astronot. i. astronom, gkbilimci. s., bak. astronomical. s. 1. astronomik, gkbilimle ilgili. 2. ok byk, astronomik (rakam/byklk): astronomical prices astronomik fiyatlar. i. astronomi, gkbilim. s. ak ll, kurnaz, cin fikirli, cin. z. 1. para para. 2. birbirinden uzak/ayr . i. 1. s nma yeri, snak, melce. 2. tmarhane, akl hastanesi. s. asimetrik, bak msz. i. asimetri, bak mszlk. edat 1. Bir yeri belirtmek iin kullan lr: at my office benim broda. at the station istasyonda. 2. Bir zaman belirtmek iin kullanlr: at five oclock bir hamlede. hzla. uzakta, uzak bir yerde. bir bak ta. bir hamlede. bir anda. hi. ne pahas na olursa olsun. demirli, demir atm .

at any price at any rate at any time at best at best at bottom at close quarters at close quarters at close range at cross-purposes at dark at deaths door at deaths door At ease! at every turn at first at first sight at four oclock sharp at full blast at full gallop at full length at full speed at full tilt at great length at heart at home at home in at home with at intervals at issue at its zenith at large at large at last at last at least at least at leisure at length at liberty at long last at long last at most at most at no time at odd moments at once

her ne pahas na olursa olsun. her ne ise, her neyse, neyse, her ne hal ise: At any rate, we enjoyed your umuza gitti. Most of the party immensely. Her neyse, sizin parti ok ho her an: She could come at any time. Her an gelebilir. nihayet, olsa olsa. olsa olsa, ta atlasa. aslnda, esasnda. ok yak ndan, gs gse. ok yak ndan. yak ndan, yakn mesafeden. fark nda olmadan apayr amalar peinde (olmak/almak). ak am olunca, hava kararrken. lmn e iinde, bir aya ukurda. lmek zere, bir aya ukurda. ask. Rahat! her keresinde, her defas nda. nce, evvela. ilk bak ta. saat tam drtte. tam gazla; tam kapasiteyle. drtnala. 1. ayrntlaryla. 2. boylu boyunca. son sratle, son srat. son sratle. ayrntlaryla, detaylaryla. aslnda, hakikatte. evde, kendi evinde. 1. (bir konuda) bilgili: Hes at home in the business world. dnyasn ndan r. 2. (bir yerde) kendini rahat hisseden. yak ina, tan -i iyi bilen: Hes at home with machines of all kinds. Her tr -e a makineden anlar. aralkl, aralarla. zerinde konu ulan, sz konusu olan. doruunda, zirvesinde. serbest. 1. serbest, ortada dola an. 2. genellikle. 3. btn ayrntlaryla. nihayet. sonunda. en az, en a a; hi olmazsa, en azndan. 1. hi olmazsa, bari. 2. en az ndan. 1. bo zaman olan. 2. bo zamanlarda. 1. uzun uzad ya. 2. en sonunda. zgr. en sonunda. en sonunda. en ok. olsa olsa, en fazla. hibir zaman. zaman bulduka. derhal, hemen.

at once at one blow at one scoop at one whack at ones command at ones leisure at ones peril at ones pleasure at par at peace at present at random at that at that point at the drop of a hat at the eleventh hour at the end of the day at the expense of at the instance of at the latest at the moment at the outside at the rate of at the risk of at the same time at the sight of at the top of his lungs at the top of ones lungs/voice at the utmost at the very least at this juncture at times at value at will at worst at worst at your convenience at your risk at/in one fell swoop ate atheism atheist atheistic athlete athletes foot athletic athletics

1. hemen, derhal. 2. ayn anda. bir vuruta. bir vuruta, bir darbede. ng., k. dili bir defada, bir kalemde, birden. emrinde. bo zamanlarnda. bana gelebileceklerden kendisi sorumlu olarak. 1. istedii zaman. 2. isteine gre. tic. baaba. 1. bar halinde. 2. huzur iinde. 1. u an. 2. u ara, halihazrda. rasgele, tesadfen. onun zerine: Once again she refused, and at that he left. Bir daha . srada ktm. 2. o noktaya gelince, o reddetti; o da onun ktO At that zerine point I left. 1. o s rada: amaya gelince: At that point add the eggs. O aamaya gelince a k. dili hemen, derhal. k. dili son anda, son dakikada. ng., k. dili eninde sonunda. ... pahas na. (birinin) iste i zerine. en ge. u an, imdilik. k. dili en fazla, olsa olsa, azami. hzla: at the rate of one hundred meters per second saniyede yz metre hzla. ... pahas na. ayn zamanda. -i grnce, -i grr grmez. avaz kt kadar. k. dili avaz kt kadar. en ok, olsa olsa. en aa, en az. bu noktada. bazen, aras ra. piyasa fiyatna gre deerlendirilmi. 1. istedii gibi; istenilen ekilde: The aerial can be rotated at will. Anten istenilen yne evrilebilir. 2. istedi inde; istenilen zamanda. en kt ihtimalde. en kt ihtimal: At worst, all hell get is a year in jail. En kt ihtimal, bir l hapis yer. y size uygun bir zamanda, mmkn oldu u kadar yakn bir zamanda. ziyan oldu u takdirde sizin hesabnza, tehlike sorumluluu size ait olmak zere. bir rpda. f., bak. eat. i. ateizm, Tanr tanmazlk, zndklk. i. ateist, Tanr tanmaz, zndk. s. ateistik, ateist, Tanr tanmaz; zndk (kimse). i. sporcu. madura aya . s. 1. spora zg, sportif, spor. 2. atletik, sporcu. i. atletizm.

Atlantic atlas atmosphere atmospheric atom atom bomb atomic atomic age atomic bomb atomic energy atomic nucleus atomic number atomic pile atomic power atomic waste atomic weight atomise atomize atomizer atone atonement atrocious atrocity atrophy attaboy attach attach attach case attached attachment attachment for/to attack attain attainment attempt attend attend to attendance attendant attention attention span attentive attenuate attest attic attire attitude

s. Atlantik. i. atlas (harita kitab ). i. atmosfer. s. atmosferik. i. 1. atom. 2. zerre. atom bombas . s. atomik. atom a. atom bombas . nkleer enerji, atom enerjisi. atom ekirde i. atom says. nkleer reaktr, atom reaktr. atomik g, nkleer enerji. nkleer atklar. atom arl, atomik arlk. f., ng., bak. atomize. f. 1. atomlara ayrmak. 2. (svy) pskrtmek. i. atomizr; pskrte. f. (bir su, kabahat v.b.ni) affettirecek harekette bulunmak, telafi etmek; kefaret etmek. i. kefaret. s. 1. iren, menfur; canavarca. 2. ok kt, berbat. i. 1. irenlik, canavarlk. 2. berbatlk. i. dumur, krelme. f. dumura u ramak, krelmek; dumura uratmak, kreltmek. nlem, k. dili Aferin sana! f. 1. takmak, ilitirmek, balamak. 2. huk. el koymak, haczetmek. i. atae. Bond anta. s. 1. bal, ilgili. 2. iliik, iliikteki. 3. sevgiyle bal. i. 1. aksesuar, bir eye taklabilen para. 2. sevgi ba. 3. huk. el koyma, haciz llk, -e sevgi. -e bakoyma. f. hcum etmek, sald rmak; vurmak, tecavz etmek. i. 1. saldr, hcum. 2. nbet, kriz. kazanmak. 2. varmak; ermek, eri mek. f. 1. elde etmek, i. 1. elde etme, kazanma. 2. ba ar. 3. marifet. f. denemek, giriimde bulunmak, teebbs etmek; almak; kalkmak: denedi. You He to climb mountain. O etmek; da a trmanmay 2.that bakmak; tedavi hizmet etmek. f. 1.attempted hazr bulunmak. -e dikkat etmek, -e bakmak. i. 1. hazr bulunma. 2. hazr bulunanlar. i. (bir hizmette bulunan) grevli: shop attendant tezghtar. theater attendant biletleri veya gsteren grevli. flight attendant 3. iltifat. 4. yer ask. esas duru /vaziyet. i. 1. dikkat. 2. ilgi, kontrol bak m. eden dikkat genilii. s. 1. dikkatle izleyen: an attentive audience dikkatle izleyen seyirciler. 2. dikkat eden, dikkatli: an attentive worker dikkatli bir2. i i. flatmak. deerini drmek. f. 1. inceltmek; hafifletmek, azaltmak; zay f. 1. dorulamak, tasdik etmek. 2. (bir belgeyi imzalayarak bir eyin ruluuna/gerekli ine) ahadet etmek. 3. to -i gstermek, -e delalet do . i. tavanaras i. elbise, giysi, k lk. f. giydirmek. i. tutum, davran , tavr.

attorney attorney general attract attraction attractive attractiveness attribute attribute attribution attrition attune aubergine auburn auction auctioneer audacious audacity audible audibly audience audiocassette audiovisual audit auditor auditorium auditory auditory canal Aug auger aught aught augment augmentation augur August august aunt auspices auspicious austere austerity Australia Australian Austria Austrian authentic authenticate

i. avukat. basavc. f. ekmek; cezbetmek. i. 1. cazibe, almllk. 2. fiz. ekim. s. cazibeli, ekici, alml. i. ekicilik, almllk. f. to 1. (bir nedene) ba lamak; -e yormak. 2. -e mal etmek, -e atfetmek. i. sfat, nitelik, vasf. i. 1. balama; yorma. 2. atf. i. 1. ypranma, anma; ypratma, andrma. 2. zayiat. f. 1. akort etmek. 2. to -e uydurmak, -e al trmak. i., ng. patlcan. s. kumral. i. ak artrma, mezat, mzayede. f. (off) ak artrma ile satmak. i. mezat . s. 1. cretli. 2. kstah. i. 1. cret. 2. kstahl k. s. iitilebilir, duyulabilir. z. iitilebilecek ekilde. i. dinleyiciler; seyirciler, izleyiciler. i. teyp kaseti. s. grsel-iitsel, odyovizel. i. (hesaplar ) denetleme. f. (hesaplar) denetlemek. i. deneti, kontrolr. i. toplant salonu; konser salonu. s. iitme ile ilgili, iitsel. anat. iitme kanal. k s. August. i. burgu, matkap, delgi. i. i. sfr. f. artrmak. i. artrma. f. (iyi/kt) bir iaret olmak: This augurs well for us. Bu bize iyi bir iaret. i. austos. s. yce ve ok sayg n. i. 1. teyze: She is my maternal aunt. O benim teyzem. 2. hala: She is my paternal i., o. aunt. O benim halam. 3. yenge: Aunt Aliye is my uncles wife. s. uurlu, hayrl. s. 1. sert. 2. sade ve sssz; konforsuz. i. 1. sertlik, ha inlik. 2. sade, konforsuz ve dnyevi zevklerden yoksun bir am. ya i. Avustralya. i. Avustralyal. s. 1. Avustralya, Avustralyaya zg. 2. Avustralyal. i. Avusturya. i. Avusturyal. s. 1. Avusturya, Avusturyaya zg. 2. Avusturyal. s. 1. hakiki, gerek, otantik. 2. gvenilir: How authentic is this news? Ne derece gvenilir bir haber bu? tasdik etmek; gereklemek. f. dorulamak,

authenticity author authorisation authorise authoritarian authoritative authority authorization authorize autistic auto autobiographer autobiographic autobiographical autobiography autocracy autocrat autocratic autograph automat automate automatic automatic pilot automatic transmission automatically automation automobile automotive automotive industry autonomous autonomy autopsy autumn autumnal autumnal equinox auxiliary auxiliary verb auxiliary verb avail avail o.s. of availability available avalanche avarice avaricious avenge avenue

i. 1. gereklik, otantiklik. 2. gvenirlik. i. yazar, mellif. i., ng., bak. authorization. f., ng., bak. authorize. s. otoriter. s. 1. ok gvenilir ( ey). 2. amirane. 3. sayg uyandran; itaat etmeye ynelten. i. 1. yetki. 4. 2. otoriter. yetke, otorite. the authorities yetkili ki iler. i. izin. f. 1. izin vermek. 2. yetkilendirmek. s. otistik. i., k. dili oto, otomobil. i. otobiyografi yazar . s., bak. autobiographical. s. otobiyografik. i. otobiyografi, zya amyks. i. otokrasi. i. otokrat. s. otokratik. i. imza; bir kimsenin el yazs. i. 1. otomatlardan yemek al nan kafeterya. 2. otomat, parayla alan yiyecek iecek da tma makinesi. 3. otomat, bir canlnn yapabilecei baz tirmek. f. otomatikle s. otomatik. i. otomatik tabanca/tfek, otomatik. hav. otomatik pilot. otomatik vites, otomatik transmisyon. z. otomatik olarak, otomatikman. i. otomasyon. i. otomobil. s. otomotiv. otomotiv sanayii. s. zerk, otonom. i. zerklik, otonomi. i. otopsi. i. sonbahar, gz. s. sonbahara ait. sonbahar noktas , gz lm (21 Eylle rastlayan ekinoks). s., i. yedek; yard mc. dilb. yard mc fiil. yardmc fiil. i. yarar, fayda. f. yaramak. -den yararlanmak, -den faydalanmak. i. var olma, elde edilebilme. s. var, elde edilebilir. i. 1. . 2. heyelan. i. para hrs. s. para canls. f. cn almak, cn karmak. i. cadde.

aver average averse aversion avert aviary aviate aviation aviator avid avocado avocation avoid avoidable avoidance avoirdupois avoirdupois pound avow avowal avowed await await s.o./s.t. with anticipation awake awake awaken award aware awareness awash away away game awe awe-inspiring awesome awestricken awestruck awful awfully awhile awkward awkwardly awkwardness awl awning awry ax axe

f. (--red, --ring) (emin bir ekilde) ileri srmek, ne srmek. i., mat. ortalama, vasati. s. 1. mat. ortalama, vasati: average annual rainfall yllk ortalama ya. 2. olaan, vasat, orta. f. 1. mat. -in s. i. hi holanmama. f. 1. baka tarafa evirmek, yn deitirmek. 2. nlemek. i. kuhane. f. uak kullanmak. i. havac lk. i. pilot, havac . s. cokun; hevesli. i., bot. avokado, amerikaarmudu. i. birinin as l ii dnda yapt bir i, hobi. f. 1. -den kurtulmak; -i nlemek. 2. -den ka nmak; -den ekinmek. 3. nmak. 2. ka nlabilir. den s. 1. sak nlenebilir. i. of 1. -den kurtulma; -i nleme. 2. -den ka nma; -den ekinme. 3. -den nma. sak ngiliz ve Amerikan arlk l sistemi. i. (16 ounces) 453 gram. f. aka sylemek, itiraf etmek. i. aka syleme; itiraf. s. -i a ka ilan edilmi olan (biri): Hes an avowed monarchist. Monarist unu hergzlemek, zaman syler. oldu f. beklemek, haz r olmak. birini/bir eyi drt gzle beklemek. s. uyank, uyanm. f. (a.woke, --d/a.wok.en) 1. uyanmak; uyand rmak. 2. to -in farkna varmak. f. 1. uyanmak; uyand rmak. 2. to -in fark na varmak. i. dl, mkfat. f. 1. dllendirmek. 2. (resmi bir kararla) vermek. s. fark nda; haberdar. i. fark nda olma. s. z. 1. buradan, uradan, oradan: Go away! Git buradan! 2. bir yere, bir tarafa, bir yana: Put thatma away! . Onu bir yere kald r! 3. Pekitirmek iin deplasman, deplasman i. 1. korkuyla kar k sayg, huu. 2. korkuyla kark aknlk, dehet. f. 1. u iinde rakmak. -i deh2. ete d rmek. -i hub u iinde b2. rakan. deh et verici. s. hu 1. insan s. 1. insan huu iinde brakan. 2. dehet verici. 3. k. dili mthi, dehet. s., bak. awestruck. s. 1. huu iinde. 2. dehet iinde. s. 1. korkun, mthi ; berbat. 2. k. dili ok fazla, pek ok: Thatll take an awful lot of work. O ok i ister. z. ok. z. bir sre, bir mddet: Youll have to wait awhile. Bir sre beklemen m. laz s. 1. beceriksiz; hantal; sakar. 2. kullan lmas zor. 3. zor; uygunsuz, mnasebetsiz. z. beceriksizce; hantal bir ekilde. i. beceriksizlik; hantall k; sakarlk. i. biz, kundurac bizi, t. i. tente. s., z. eri, yamuk; arpk. i. balta. i., bak. ax.

axiom axiomatic axis axle ay aye azalea Azerbaijan Azerbaijani azure B, b BA baa babble babbler babe baboon baby baby blue baby bottle baby carriage/buggy baby farm baby grand baby sitter baby tooth babyhood babyish baby-sit baby-sitter baccara baccarat bachelor Bachelor of Arts degree Bachelor of Science degree bacillus back back and forth back and forth back country back down back number back number back out back pay back scratcher back seat back street

i. aksiyom, belit. s. aksiyomatik, belitsel. o. ax.es (ksiz) i. eksen, mihver. i. dingil, mil, aks. z., bak. aye. z. evet, muhakkak, hay hay. i., bot. aalya, aelya, azelya, Rhododendron. i. Azerbaycan. i., s. 1. Azeri. 2. Azerice. i., s. gkmavisi. i. B, ngiliz alfabesinin ikinci harfi. k s. Bachelor of Arts. i. meleme. f. melemek. f. 1. anla lmaz szler sylemek. 2. gevezelik etmek, samalamak; boazlbo k etmek. bo boaz.3. (su) alamak. i. geveze, i. 1. bebek. 2. k. dili k z, pili. i., zool. habe maymunu. i. 1. bebek, ocuk. 2. k. dili sevgili. s. yavru. f. (birine) a r bir zenle bakmak, her ihtiyac n karlamak. st mavisi. biberon, emzik. ocuk arabas . ocuk ve bebekler iin cretli bak mevi, kre. k sa kuyruklu piyano. ocuk bak cs. stdii. i. bebeklik devresi. s. bebek gibi. f. (ba.by-sat, --ting) ana babalar evde olmad zaman ocua bakmak. i. ocuk bak cs. i., isk., bak. baccarat. i., isk. bakara. i. bekr erkek, bekr. k s. B.A. edebiyat fakltesi diplomas. k s. B.S. fen fakltesi diplomas. o. ba.cil.li (bslay) i. basil. i. 1. arka taraf, arka. 2. anat. s rt, belkemii. 3. futbol bek. f. 1. -i desteklemek, -e arka olmak, -e yard m etmek: Akifs company is backing ileri geri. ileri geri. tara. bir iddiadan vazgemek. (dergi/gazete iin) eski say/nsha. bir derginin eski saylarndan biri. caymak, sznden dnmek. cret veya maa n denmesi gecikmi ksm. kaa. 1. arka yer, arka koltuk. 2. ikinci mevki/rol. arka sokak.

back talk back to back back up backache backbit backbite backbitten backbone backbreaking backcomb backdoor backer backfire backgammon background backhand backhanded compliment backing backlash backlog backpack backpacker backpedal backrest backside backslid backslidden backslide backspace backstage backstitch backstroke backtrack backup backup copy backward backward backwardness backwards backwards and forwards backwards and forwards backyard bacon bacterial bactericide bacteriological bacteriological warfare

kstaha kar lk verme. arka arkaya, s rt srta. 1. geri srmek, geri gitmek. 2. (kan tla) desteklemek. 3. arka kmak, desteklemek. 4.romatizmas bilg. yedeklemek. , lumbago. i. srt ars; bel f., bak. backbite. f. (back.bit, back.bit.ten) arkas ndan ekitirmek/ktlemek. f., bak. backbite. i. 1. anat. omurga, belkemi i. 2. belkemii, en nemli destek, temel. 3. karakter kuvveti, yrek c.gc, maneviyat. s. ok yorucu, yprat f. (salar) tersine taramak. s., k. dili yasad . i. desteki, taraftar. f. 1. (motorun ate i) geri tepmek. 2. geri tepmek, istenilenin aksi olmak. i. tavla. i. 1. arka plan, zemin; fon. 2. bir kimsenin gemi teki grg, evre ve tahsili. i. elin tersi ne gelecek ekilde yaplan vuru. s. elin tersi ne gelecek kompliman ekilde yaplan v.b.). z. elinin tersiyle. olup olmad belli olmayan tiri; kompliman gibi(vuru gzken ele sz. i. arka, destek. i. 1. (siyasal/toplumsal bir geli meye kar) gl tepki. 2. geri tepme. i. birikmi i, ylm i: You should work on that backlog of unanswered mektuplar cevaplamaya bakmalsn. letters. O birikmi . f. omzunda srt antasyla gezmek. i. srt antas i. omzunda s rt antasyla gezen kimse. f. 1. pedal geri evirmek. 2. k. dili caymak, tornistan etmek. i. arkalk. i. 1. arka taraf. 2. k. dili k , makat. f., bak. backslide. f., bak. backslide. f. (back.slid, back.slid/back.slid.den) (iyi yoldayken) kt yola sapmak. f. (daktiloda/bilgisayarda) geri gitmek. i. kulis, perde arkas . i. ineard diki. f. ineard diki yapmak. i. srtst yzme. f. geldii yoldan geri dnmek. i. yedek. s. 1. yedek. 2. mz. e lik eden. bilg. yedek kopya. s. 1. geriye do ru yaplan. 2. ge kavrayan. 3. geri kalm . z. geriye do ru, tersine, geri geri. i. 1. ge kavrama, gerilik. 2. geri kalm lk. z., bak. backward 2. ileri geri. ileri geri. i. arka bahe, evin arkas ndaki bahe. i. beyk n, tuzlanm/ttslenmi domuz br/srt. s. bakteriye ait. i. bakterisit. s. bakteriyolojik. bakteriyolojik sava .

bacteriologist bacteriology bacterium bad bad blood bad debt bad debt bad luck bade badge badger badly bad-mouth bad-tempered baffle baffling bag bag and baggage bag lady bag of tricks baggage baggage car baggage room baggy bagpipe bah Bahama Bahamas Bahamian Bahrain Bahraini bail bail bail s.o. out bail s.o./s.t. out bailiff bailiwick bait bake bake sale baked beans baked potato baker bakers dozen bakery baking baking powder

i. bakteriyolog. i. bakteriyoloji. o. bac.te.ri.a (bktriy) i. bakteri. s. bakteriye ait. s. (worse, worst) 1. kt, ahlaks z. 2. kt, ho olmayan. 3. ciddi, vahim. . 5. bozuk, bozulmu (yiyecek). 6. hasta/sakat 4. kt, is niteliksiz; hatal There bad blood between them. Onlar birbirine d man. alnamayan alacak. pheli alacak.

ansszlk.
f., bak. bid. i. rozet; nian. i., zool. porsuk. f. hi rahat b rakmamak, bann etini yemek. z. 1. fena halde, fena bir ekilde: The team was badly beaten. Takm fena halde yenildi. 2. ok: That child badly needs a new pair of shoes. O f., k. dili ktlemek. s. aksi, huysuz, ters. f. 1. artmak. 2. engel olmak. s. artc, aldatc.i. torba; anta; heybe; uval; kese; kesek d. f. (--ged, --ging) 1. torbalamak, yla. koymak. 2. (av ) yakalamak. btn eyasuvala tm eyasn bir torbada tayp sokaklarda yaayan kadn. 1. bir sr yalan dolan. 2. eldeki imknlar. i. bagaj, yolcu e yas. furgon, yk vagonu. emanet. s. torba gibi sarkan, apal duran (pantolon). i., mz. tulum, gayda. nlem Tu! s. Bahama, Bahama Adalar na zg. i. i. Bahamal. s. 1. Bahama, Bahama Adalarna zg. 2. Bahamal. i. Bahreyn. i. Bahreynli. s. 1. Bahreyn, Bahreyne zg. 2. Bahreynli. i., huk. 1. (san n tahliye edilmesi iin verilmesi gereken) teminat akesi, kefalet. 2. kefaletle tahliye edilme. f. kullanlan) kova, marapa v.b. f. 1. iin i. (tekneye giren suyu bo altmak ile boaltmak. 2. out (tekneye) tekneye girenederek suyu kova, ma rapa lamak. birine kefalet tahliyesini sa v.b. k. dili birini/bir eyi (zor bir durumdan) kurtarmak. i. 1. icra memuru. 2. khya. i. uzmanlk alan; yetki alan. i. olta yemi; kapan yemi. f. 1. yemlemek. 2. szlerle eziyet etmek. f. frnda piirmek. evde yaplm kek, kurabiye, pasta gibi eylerin sat. frnda piirilmi kuru fasulye. frnda patates; kumpir. i. frnc, ekmeki. on . i. 1. ekmek f rn, frn. 2. pastane. i. 1. frnda piirme. 2. (bir) piim. kabartma tozu.

baking soda baking soda baksheesh balance balance a tire balance of a debt balance of payments balance of power balance of trade balance sheet balanced balcony bald bald-faced baldness bale bale baleful balk balky ball ball ball and chain ball bearing ball cock ball of the foot ballad ballast ballerina ballet ballet dancer ballistic ballistic curve ballistic missile ballistics balloon balloon tire ballot ballot box ballpark ball-point ball-point pen ballroom balls ballsy ballyhoo balm

karbonat, sodyum bikarbonat. kabartma tozu, sodyum bikarbonat. i. bahi. i. 1. terazi. 2. denge. 3. denklem. 4. bilano. 5. bakiye. f. 1. dengelemek. 2. dengeli olmak. in balans ayarn yapmak. lasti bor bakiyesi. demeler dengesi. (uluslararas ilikilerde) kuvvetler dengesi. ticaret dengesi, ithalat ve ihracat aras ndaki deer fark. bilano. s. dengeli. i. balkon. s. 1. dazlak. 2. k lsz; tysz. 3. yaln, sade. s., bak. barefaced. i. dazlaklk. i. balya. f. balyalamak. i., ng., bak. bail 2. s. uursuz, meum. f. bir engel kar snda duraklamak; yrmemekte direnmek. s. yrmemekte direnen, inat eden (hayvan). i. 1. top; kre. 2. yumak: a ball of yarn bir yumak iplik. 3. topak: a ball of dough i. balo. bir topak hamur. f. up k. dili (bir eyin) iine etmek. pranga. mak. bilye. amandra ile ileyen kapama valf. ayak parmaklar nn kk. i. balad; trk. i. 1. den. safra. 2. d.y. balast. i. balerin. i. 1. bale. 2. bale trupu. 1. balerin. 2. dansr. s. balistik. balistik e risi. ask. roket. i. balistik, at bilimi. i. balon. f. balon gibi imek. balon lastik. i. oy pusulas . oy sand. i., k. dili i. tkenmez, tkenmez kalem. tkenmez kalem. i. dans salonu, balo salonu. i., argo 1. ta aklar, husyeler. 2. cesaret, taak, gt. 3. ng. sama, zrva, fasa fiso. s., argo baya cesur: Shes one ballsy female! Amma taakl kar yahu! i., k. dili 1. heyecanl ve amatal propaganda/reklam. 2. grlt, patrt, velvele. i.amata, 1. ila olarak kullan lan birka eit ya. 2. pelesenk. 3. bot. melisa, oulotu. 4. gzel koku, rayiha. 5. kokulu merhem; ar veya szy dindiren

balmy baloney balsam Baltic balustrade bamboo bamboozle ban banal banality banana banana pepper banana republic band band band saw band together bandage Band-aid band-aid bandit banditry bandmaster bandstand bandwagon bandy bandy about bandy words with bandy-legged bane baneful bang bang up banger Bangladesh Bangladeshi bangs banish banishment banister bank bank bank account bank bill bank discount bank holiday bank note

s. 1. yumu ak ve lk (hava). 2. k. dili kak, bir tahtas eksik. i. 1. bir cins salam. 2. k. dili sama, z rva, fasa fiso. i. pelesenk. s. Baltk. i. korkuluk, trabzan. i. bambu. f., k. dili 1. aldatmak, doland rmak. 2. artmak. f. (--ned, --ning) yasaklamak, menetmek. i. yasak. s. banal, s radan, baya. i. 1. banallik, s radanlk. 2. banal sz; banal ey. i. muz. arliston, arliston biber. muz cumhuriyeti. i. 1. tak m, zmre. 2. bando. i. 1. erit, bant, kurdele; kolan; sarg. 2. kemer; kay. 3. uzun izgi. f. emberlemek. erit testere. birlemek, bir araya toplanmak; birletirmek, bir araya toplamak. i. sarg. f. (yaray) sarmak, balamak. i. yara band , plaster, bant. i., bak. Band-aid. s., k. dili geici: a band-aid solution geici bir zm. i. haydut, e kya. i. haydutluk. i., mz. bando efi. i. ak havada alan mzik topluluklarna zg ve ou zaman st kapal platform. i. f. 1. (bir sz) ok iyi biliyormu gibi kullanmak. 2. (bir fikri) ortaya atmak. 3. (bir haberi) mak,yaymak. ile az kavgas yapmak. be bandied about azdan aza ile at mak, sylenmek. dola k bacakl . s. arp i. s. zararl, kt. i. 1. at!/Bom! 2. grlt, pat rt; patlama. 3. heyecan, sevin. 4. iddetle arpmak/kapanmak. grltl birdare ekilde sansasyon, olay. 1.okumak: na You can use my car, 2. but dont you mahvetmek, canf. bang it up! Arabam k. dili sosis. kullanabilirsin, ama canna okuyaym deme! i., ng., i. Banglade . i. Banglade li. s. 1. Banglade, Bangladee zg. 2. Bangladeli. i. perem, kkl, k rkma. f. 1. srgne gndermek, srmek. 2. kovmak, uzakla trmak. i. srgn. i. trabzan; trabzan kpetesi. i. 1. (nehir, gl, v.b.ne ait) k y, kenar. 2. (set gibi duran, yanlar hafif meyilli/dik) toprak kmesi. (bulut) rmak.kmesi. f. y mak; ylmak. i. banka. f. bankaya (para) 3. yat banka hesab . banknot; bir banka taraf ndan dier bir banka zerine ekilen polie. banka skontosu, bir senedin banka tarafndan krlmas.

ng. cumartesi ve pazar gnleri dndaki resmi tatil. banknot, k t para.

bank on bank rate bank vault bankable bankbook bankcard banker banking bankrupt bankruptcy banner banns banquet banter baptise baptism baptize bar bar none bar of soap barb Barbadian Barbados barbarian barbaric barbarism barbarity barbarous barbecue barbed barbed wire barbell barber barbershop bard bare bare bare its teeth bare living bareback barefaced barefoot barefooted barehanded bareheaded barelegged barely

-e bel ba lamak, -e gvenmek: We are banking on their support. k. oran. Desteklerine bel ba lad haddi, faiz banka skonto banka kasas . s., k. dili kr getiren, para getiren. i. banka czdan , hesap czdan. i. (bankan n kard) kredi kart. i. bankac . i. bankac lk. s., i. iflas etmi, batkn, mflis. f. iflas ettirmek, batrmak. i. iflas, batk . i. 1. bayrak, sancak, alem. 2. gazet. man et. i. (gelecek bir tarihe ait) evlenme ilan . i. ziyafet, resmi ziyafet. i. akalama, taklma. f. akalamak, taklmak. f., ng., bak. baptize. i. vaftiz. f. vaftiz etmek. i. 1. ubuk, s rk. 2. engel. 3. bar (iki iilen yer). 4. huk. baro. 5. su iindeki seti. 6. mz. l izgisi. f. (--red, --ring) 1. srglemek. 2. z, ayr ksz. istisnaskum sabun kalb. i. 1. engel; kanca. 2. i neleyici sz. i. Barbadoslu. s. 1. Barbados, Barbadosa zg. 2. Barbadoslu. i. Barbados. i., s. vah i, barbar. s. medeniyetsiz, barbar; vah i. i. barbarlk. i. vahet. s. barbarca, vah i. i. 1. (et k zartmak iin darda kullanlan) zgara; barbek. 2. stne bir kancal sos dklerek zgarada baharatl . 2. ineli (sz). kzartlan et. 3. etin bu ekilde s. 1. dikenli, dikenli tel. i. halter. i. berber. f. tra etmek. i. berber dkkn , berber. i. saz airi, ozan. s. 1. plak. 2. ancak yetecek kadar. f. soymak, amak. f., eski, bak. bear 2. (hayvan) dilerini gstermek. k t kanaat geinme. z. s. apa k, dpedz: Thats a barefaced lie. Dpedz yalan bu. s., z. yalnayak. s., z., bak. barefoot. z. 1. silahs z. 2. eldivensiz. 3. aletsiz. s. ba ak. s. oraps z, plak bacakl. z. ancak, gbela.

barf bargain barge barge in bark bark bark up the wrong tree barkeep barkeeper barley barmaid barman barmy barn barnstorm barnyard barnyard fowl barometer baron baroness baroque barracks barrage barred barrel barrel organ barrel vault barren barrette barricade barrier barrister barroom barrow bartender barter base base base of operations base s.t. on baseball baseboard baseless basement baseness bash bashful

f., argo kusmak. i. kusmuk. i. 1. i anlamas. 2. kelepir. f. 1. pazarlk etmek. 2. for/on -i ummak, -i beklemek: i. mavna. I hadnt bargained on that. yle bir ey beklememitim. burnunu sokmak, ie karmak. i. havlama. f. havlamak. i. kabuk; a a kabuu. k. dili yanl kap almak. i., bak. barkeeper. i. barmen. i. arpa. i. barn tezghnda alan kadn, barmeyd. o. bar.men (barmn) i. barmen. s., ng. kafadan kontak, kafas bir ho, atlak. i. ahr, iftlik ambar. f., k. dili ta rada temsil vermek. i. iftlik ambar yanndaki avlu. kmes hayvan . i. barometre. i. 1. baron. 2. ok zengin i adam, kral: an oil baron petrol kral. i. barones. s. 1. barok. 2. atafatl, ok ssl. i. k la. i., ask. yo un yaylm atei, baraj atei. s. 1. parmaklkla kapal. 2. yasaklanm. i. f. laterna. mim. be iktonoz. s. k sr; meyvesiz; kra, verimsiz. i. sa tokas . i. barikat. f. barikat yapmak: They barricaded the street. Sokakta barikat lar. yapt i. (it, duvar, korkuluk gibi) engel; bariyer. i., ng. en yksek mahkemelerde dava grebilen avukat. i. bar. i., ng. 1. iportac arabas. 2. el arabas. i. barmen. f. dei toku etmek, takas yapmak, trampa etmek. i. dei toku, takas, trampa. i. 1. temel, esas. 2. ask. s. 3. kim. baz. s. alak, adi, rezil. harekt ss. bir eyi -e dayandrmak. i. beysbol. i. sprgelik. s. aslsz, temelsiz. i. bodrum kat, bodrum. i. alaklk; alaka bir davran. f. kuvvetle vurmak, h zla vurmak. i. 1. hzl vuru; kuvvetli darbe. 2. k. dili atafatl parti. s. utanga, s klgan, ekingen.

BASIC basic basically basil basin basis bask basket basketball bass bass bass clef basswood bastard bastardise bastardize baste bastion bat bat batch bated bath bath chair bath towel bathe bathhouse bathing bathing suit bathrobe bathroom bathroom fixtures bathtub baton battalion batten batter batter batter batter s.t. down batter s.t. in battered battery battery-operated batting battle battle cry

k s. Beginners All-purpose Symbolic Instruction Code bilg. BASIC (bir programlama dili).2. kim. bazal. s. 1. esas, temel. z. aslnda, esasnda. i., bot. fesle en. i. 1. leen. 2. havuz. 3. havza. o. ba.ses (beysiz) i. 1. temel. 2. kaynak. 3. ana ilke. f. gnelenmek, tatl bir scakln karsnda uzanmak. i. 1. sepet; kfe; zembil. 2. spor say , basket. i. 1. basketbol, sepettopu. 2. basketbol topu. i., zool. levrek, hani. i., mus. basso, bas. fa anahtar . i. hlamur aac. i. 1. pi, gayrime ru ocuk. 2. alak herif, it. f., ng., bak. bastardize. f. alaltmak; de erini drmek. f. 1. teyellemek. 2. (kurumamas iin) (pien etin stne) sv dkmek/srmek. i. kale burcu; tabya. i., spor (beysbol, kriket v.b.nde) sopa. f. (--ted, --ting) 1. spor sopayla topa vurmak. 2. (gz) k rpmak. i. yarasa. i. 1. bir piimde piirilenler. 2. takm; grup; parti: a batch of books bir parti kitap. s. i. 1. banyo. 2. hamam; kapl ca. 3. film banyosu. f., ng. ykamak; kanmak. yng. (st bazen kapal) tekerlekli sandalye. banyo havlusu. f. 1. ykamak, banyo etmek; ykanmak, banyo yapmak. 2. slatmak; suya rmak. bat i. 1. (plaj, gl v.b. kenar nda) kabinli bina. 2. (halka ak) banyo/hamam. i. 1. banyo yapma, ykanma. 2. deniz banyosu, yzme. mayo. i. bornoz. i. 1. banyo. 2. tuvalet. banyoya ait sabit e ya. i. banyo kveti. i. denek. i., ask. tabur. i. ince tahta paras , tiriz. f. sert darbelerle vurmak; h rpalamak; dvmek. i. sulu hamur. i., spor sopayla vuran oyuncu. (yerle bir etmek iin) bir eye vurmak. (delmek/kertmek iin) bir eye vurmak; bir eye vurup delmek; bir eye vurup kertmek. km, ezilmi. 2. dvlm (kimse). s. 1. hurdas i. 1. elek. pil; akmlatr, ak. 2. ask. batarya. 3. huk. dvme, dayak. 4. dizi, seri, tak m. s. pilli. i. tabaka halinde pamuk. i. 1. muharebe; meydan sava . 2. mcadele, byk ura. f. 1. mak, dv mek. 2. mcadele etmek, ok ura mak. sava naras . 2. herhangi bir kampanyada kullan lan slogan. 1. sava

battle fatigue battle royal battle-ax battlefield battleground battleship batty bauble baulk bauxite bawdily bawdiness bawdy bawl bawl out bay bay bay bay leaf bay tree bay window bayberry bayonet bayou bazaar BB BB gun BBC BC be BE be vexed with s.o. be (caught) between a rock and a hard place. be ... shy be a bad judge of be a basket case be a big deal be a byword for be a disgrace to be a good judge of be a hard worker be a match for be a nervous wreck be a nuisance to be a part and parcel of be a past master at be a physical wreck

sava grm kimselerde grlen ruhsal knt. 1. (birka kii arasndaki) byk dv. 2. byk kavga, byk a. mnaka i. 1. cenk baltas , teber. 2. argo huysuz kocakar. i. sava alan. i., bak. battlefield. i. sava gemisi, zrhl. s., argo atlak, ka k. i. gsterili ss, gsterili fakat kullansz ey. f., bak. balk. i. boksit. z. ak sak bir ekilde. i. ak sak olu. s. ak sak, mstehcen. f. 1. barmak. 2. yksek sesle alamak. argo azarlamak, ha lamak, paylamak. i. koy, kk krfez. i. uluma. f. ulumak. i., bot. defne, defne a ac. defne yapra . bot. defne a ac. 1. cumba. 2. k. dili gbek, ya balam karn. i., bot. muma ac. i. sng. i. bir nehir veya gln batakl kl kolu veya k noktas. i. pazar, ar ; kermes. i. hava tfe inin samas. hava tfe i. k s. British Broadcasting Corporation BBC, B.B.C. (ngiliz RadyoTelevizyon Kurumu). s. before Christ M.. (milattan nce), .. (sadan nce). k f. (--en, --ing) (kurald ekimleri: imdiki zaman I am; he/she/it is; we/you/they are; eski thou art. gemi zaman I/he/she/it was; eski thou k s. bill of exchange. birine k zmak. k. dili iki ate arasnda kalmak; iki arada kalmak; iki cami arasnda kalm beynamaza dnmek; iki arada bir derede i olmak:kalmak. Were only twenty dollars shy (birinin) (belirli bir miktarda) eksi of a million. Bir milyona varabilmek iin yaln zca yirmi dolar eksiimiz var. -den anlamamak. k. dili 1. berbat bir halde olmak. 2. ambale olmak, do ru drst nemez haldeolmak. olmak. ddili k. ok nemli mec. ile e anlaml olmak. -in yzkaras olmak. -den anlamak, -in ne oldu unu bilmek. ok alkan olmak. (birinin) dengi olmak. k. dili sinirleri bozulmu olmak. -in bann belas olmak. (bir eyin) nemli bir esi olmak: These words are now part and parcel of the language. szckler (bir konuda) ok Bu usta olmak. art k dilin nemli bir paras oldu. sal bozulmu olmak.

be a picture of health be a be a be a be a be a

turp gibi olmak.

yenilince k zp ksmek. poor loser shadow of ones former self 1. (biri) epeyce km olmak. 2. (biri) epeyce aptan dm olmak. 3. eski halinden d m olmak. s ok olmak. -in yabanc stranger to ... konusu olmak: She was a subject of gossip throughout the village. subject of/for Kydeki dedikodu konusu idi. artk gemi e ait bir ey olmak. (bir ey)herkesin thing of the past k. dili (bir konuda) ok becerikli olmak, (bir i in) ustas olmak. 1. -e iren gelmek. 2. -e son derece ters/ayk r gelmek. 1. (kt bir ey) kol gezmek: Smallpox was about in the town. ehirde iek geziyordu. 2.olmak. ayakta olmak: That morning she was about at the zerekol olmak; me gul bir ey yapmak, bir eyle megul olmak: What are you about? Sen ne yorsun? YouveIbeen long enough about it! Amma uzun srd! yap dan kmak He -mek zere olmak: was about to go out the door. Kap zereydim. I knew by heart the poems about to be read. O s rada tirilemez olmak. ele -den phe edilemez olmak: Hes above suspicion; he couldnt have been there when it happened. Ondan phe edilemez; olay srasnda pheden uzak olmak. her trl 1. yurtdnda olmak. 2. artk sr olmaktan km olmak: Howd it get abroad that I was here? Burada bulundu um nasl kefedildi? 3. ev dna eye) vermi olmak. tm dikkatini (bir -de bol/ok olmak: The forest was abundant in game. Ormanda av oktu. hayvan -e uygun olmak; ile uyumlu olmak. -e alkn olmak. 1. ile tan mak, -i tanmak. 2. -i bilmek, -e aina olmak. (of) (-den) beraat etmek, temize kmak. (bir eyin) bamls/tiryakisi olmak. ak ntyla srklenmek. z. Tavsiyeleri pekitirmek iin kullanlr: Great caution is advisable. Son derece dikkat edilmeli. olmak. -e bal -den mustarip olmak. 1. su stnde yzmek. 2. (mali a dan) ayakta kalmak, zarar etmemek: The (-den) firm is korkmak. afloat. irket masrafn karyor. 3. (sylenti) dolamak: (of) kendi glgesinden korkmak. peinde olmak. (birine) yabanc gelmek. -in fark nda olmak. kaynamak, ok miktarda bulunmak. -den dolay ok zgn olmak. kulak kesilmek, dikkatle dinlemek. gzn drt amak. -i candan desteklemek, -e taraftar olmak. k. dili pestili kmak; ok yorgun olmak. ok heyecanl olmak; endie iinde olmak. 1. iyi olmak, zarara u ramam olmak: Are you all right? yi misin? 2. iyi fena il. 3. uygun olmak, fena olmamak: His grades are all right. Notlar gelince beceriksiz olmak. 2. atde (belirli bir k. dili 1. elleriyle i yapmaya konuda) beceriksiz olmak. k. dili ok yan lmak. k. dili 1. tamamen yanl olmak. 2. yanlmak, yanlgya dmek. gelmek. k. dili (i iin deil) elenmek/vakit geirmek iin (hazr) bulunmak. gerektii gibi olmamak.

be a whiz at be abhorrent to be about be about be about s.t. be about to be above reproach be above suspicion be above suspicion be abroad be absorbed in be abundant in be accordant with be accustomed to be acquainted with be acquitted be addicted to be adrift be advisable be affiliated with be afflicted with be afloat be afraid be afraid of ones own shadow be after be alien to be alive to be alive with be all broken up over be all ears be all eyes be all for be all in be all keyed up be all right be all thumbs be all wet be all wet be along be along for the ride be amiss

be an old hand at be anathema to be angry about be angry at be angry with s.o. be annoyed with be answerable for s.t. be answerable to s.o. be anxious about be anxious for s.o. to be anxious to be as good as ones bond be as good as ones word be as good as ones word/promise be as thick as thieves be ashamed be asleep be assailed with doubts be assassinated be associated with be astonished at be at be at a disadvantage be at a loss for words be at a loss for words be at a low ebb be at a standstill be at bay be at cross purposes be at daggers drawn be at fault be at hand be at loggerheads be at loose ends be at loose ends be at odds be at ones back be at ones best be at ones elbow be at ones wits end be at ones wits/wits end be at rest be at risk be at s.o.s beck and call be at s.o.s disposal be at s.o.s disposition be at s.o.s service

(bir konuda) baya tecrbeli olmak. ... taraf ndan nefret edilen biri olmak: She was anathema to the leftwingers. Solcular ondan nefret ettiler. -e sinir olmak. -e k zgn olmak, -e kzmak. birine gcenmi olmak. (birine) k zgn olmak. bir eyden sorumlu olmak. birine kar sorumlu olmak. -i merak etmek. (birinin bir eyi yapmasn) ok istemek. k. dili -i ok istemek. son derece gvenilir olmak. szn tutmak, szn yerine getirmek. szn tutmak, sznde durmak, szn yerine getirmek. k. dili s k fk olmak, cancier kuzu sarmas olmak. utanmak. uyumak. kukular iinde olmak. suikasta u ramak, suikasta kurban gitmek. ile ilikisi olmak; ile ilgisi olmak. -e hayret etmek. -de bulunmak, -de olmak. dezavantajl olmak. ne diyece ini armak/bilememek. ne diyece ini armak, syleyecek sz bulamamak. 1. (birinin) morali bozuk olmak. 2. ok azalm olmak. durmak, durmu vaziyette olmak; kesilmek, kesilmi vaziyette olmak. ok zor bir durumda olmak. -in amalar birbirine ters dmek/birbiriyle elimek. kanl bakl olmak. kabahatli olmak. el altnda olmak; yaknda olmak. (with) (ile) ihtilafa d m olmak. k. dili 1. me gul olmamak, bo olmak. 2. bota gezmek. serbest olmak, (birinin) bir i i olmamak. 1. (birilerinin) aralar ak olmak. 2. with -e aykr olmak. bir kimseye arka kmak. en iyi durumda olmak, formunda olmak. yan banda olmak, yannda olmak. ne yapaca n bilmemek, armak. k. dili ne yapaca n armak. hareketsiz olmak, hareket etmemek. tehlikede olmak. her an birinin emrinde olmak. birinin emrinde olmak: While Im away my house is at your disposal. Ben yokken evim emrinizde. birinin emrine amade olmak. birinin hizmetinde olmak.

be at sea be at the end of ones rope be at the end of ones tether be at the end of ones tether be at the mercy of be at the point of death be at variance with be at war be at work be averse to be avid for be awake to be aware of be awash be bad for be bad news be badly off be baffled be bang on be based on be behind the eight ball be behind the times be beneath s.o. be bent on/upon be bent out of shape be beset by/with be beside the point be beside the point/question be besotted with be better off be beyond belief be beyond dispute be beyond ones ken be beyond s.o.s grasp

1. denizde olmak; (a k denizde seyreden) gemide olmak. 2. k. dili aresiz akna dnm olmak. kalmak. son kozunu oynam olmak. k. dili ok zor bir durumda olmak, ne yapaca n arm olmak. -in insafna kalm olmak. lmek zere olmak. 1. ile uyu mamak, ile aralar bozuk olmak. 2. -e ters dmek, ile mek. eli halinde olmak. sava ite olmak, i banda olmak. 1. -den ho lanmamak: He is averse to hard work. ok almaktan lanm yor. 2. -e kar olmak: were olmak. averse to our plan. Planmza ho eyi elde etmek iin) ok hThey rsl/arzulu (bir -in fark nda olmak. -in fark nda olmak; -den haberdar olmak. 1. suyla kapl olmak, sular altnda olmak. 2. (bir ey) su iinde yzmek. 3. with ile dolu olmak; bol miktarda bulunmak. olmak. -e zararl k. dili hi iyi biri/bir ey olmamak. k. dili fakir/yoksul olmak. armak.

ng., k. dili tam isabet etmek, ta gediine koymak.


-e dayanmak. argo zor/m kl bir durumda olmak. an gerisinde kalmak. birine yak mamak, birinin tenezzl etmeyecei bir ey olmak: Thats maz. beneath you. O sana yak na koymu olmak. -i kafas na/akl k. dili kplere binmek, ldrmak. 1. -in (olumsuz ynleri) ok olmak: This projects beset with problems. Bu proje problemlerle dolu. 2. -i kaplamak, ey olmak. -i istila etmek: I was suddenly konuyla ilgisi olmayan bir -in (konu ulan eyle) hi ilgisi olmamak: Thats beside the point. Onun kap yok. alakas ng. -e lmak, ... sevdasna kaplmak, kendini -e kaptrmak. daha iyi durumda olmak. inanlmas mmkn olmamak, inanlmaz olmak. tartma gtrmemek. (birinin) hi bilmedii bir ey olmak. 1. birinin kavraynn dnda olmak. 2. birinin elinden kurtulmu olmak: k onlara dokunamaz. 3. birinin elde Theyre beyond his grasp now. Obir art ey olmamak. hi kabul olunacak/onaylanacak

be beyond the pale be beyond/without a shadow of a zerre kadar phe kalmamak. doubt 1. -in program dolu olmak. 2. -in tm yerleri dolu/rezerve olmak. be booked up k. dili s kntdan patlamak/atlamak. be bored stiff be born with a silver spoon in k. dili zengin bir ailenin ocu u olmak. ones mouth -mesi kesin gibi/kesin olmak: Hes bound to win. Kazanmas kesin gibi. be bound to parampara olmak. be broken to smithereens yangn yznden sokakta kalmak. be burned/burnt out be cast adrift be caught short be centrally located be chary of be close to

ak ntya braklmak. 1. paras kmamak. 2. of yannda yeterli miktarda (bir ey) olmamak. ng. sk mak, aptesi gelmek. 3. ehrin merkezinde bulunmak. merkezi bir yerde olmak, (bir konuda) son derece ihtiyatl davranmak/dikkatli olmak: Be chary of z 2. o -in irkete rmadan investing your money in that company. Paran olmak. yakyat n olmak. 1. (belirli bir zaman veya yerde) -e yak n

be closeted with be cognizant of be comparable be composed of be concerned about be conditioned by be conducive to be congenial be conscious of be consoled be contrary to be convulsed with laughter be crazy about be cross with be cursed be damaged in shipment be delayed be delighted with be desirous of be destined be destined for be disdainful of s.t. be disenchanted with be disgusted with be disposed to be done for be doomed to be down in the dumps be down on be down to the wire be dressed in tatters be dressed up fit to kill be due be enamored of be encased in be enchanted by/with be encrusted with be encumbered with be endowed with be engrossed in be enmeshed in be enshrined in be entitled to be equal to be equivalent to be exempt be expecting

grme amacyla (birisi) ile odaya kapanmak. -den haberdar olmak, -in fark nda olmak, -i bilmek. 1. to -e benzemek. 2. with ile kar latrlabilir olmak. -den olu mak, -den ibaret olmak. -den kayg lanmak, -den endie duymak, -i merak etmek. (bir ey) (baka bir eye) bal olmak: Your spending capacity is n gelir na conditioned by the size of your income. Harcamalar etmek/sevketmek, -e msait olmak: This ismiktar a place thats insan -e davet ncelere dalabilir. conducive reflection. Burada insanolmak. derin d gelmek. 2. with -e uygun 1. to -e ho to -in fark nda olmak, -i bilmek. avunmak. -e zt olmak, -e ters dmek. glmekten katlmak. -e baylmak. -e dargn olmak. lanetli olmak. (mal) yoldayken hasar grmek. gecikmek, ge kalmak. -e ok sevinmek. -i arzu etmek, -e can atmak. for/to talih taraf ndan bir eye yneltilmek: He was destined for greatness. Kader onu byk bir adam yneltti. He was destined ru) yol almak/gitmek; (bir olmaya yere do ru) gidecek olmak: The to (bir yere do ru yol al yordu. ship was destined for China. Gemi ine do bir eyi hor grmek. gznden d mek: Im disenchanted with him. O, gzmden dt. -den bkmak. ... eiliminde olmak. k. dili 1. mahvolmak; belaya atmak. 2. pestili kmak, can kmak. (kt bir eye) mahkm olmak. ok neesiz olmak, can skkn olmak. -e kar olmak. k. dili (bir eyi yapmak iin tannan mhlet) bitmek zere olmak; (bir iin) m y olmak: down to the wire. Bu iin sonuna sonuna rtk pWere rtk olmak, yrt k prt k giysiler iinde olmak. (birinin)yakla st ba iki dirhem bir ekirdek olmak, ok sslenmi olmak. 1. to -den kaynaklanmak/ileri gelmek, -e borlu olmak. 2. -in verilmesi/denmesi gerekmek/laz m olmak: When is this note due? Bu -e k olmak. ile kapl olmak; ile rtl olmak. -e baylmak, -i ok sevmek: She is enchanted with her new house. Yeni lyor. evine bay nca bir tabaka) ile kapl olmak. 2. (mcevherler) ile ssl olmak. 1. (kal 1. ile ykl olmak. 2. ile doldurulmu olmak. Allah (birine) (bir eyi) vermek: Hes endowed with a good memory. Allah ona iyip bir haf za vermi. gitmek. -e dal (olumsuz bir duruma) d mek: He was enmeshed in his own intrigues. ok aya na dolanm tolmak: . Kendi entrikalar iinde sayg n bir yeri Its an expression thats (bir eyin)

z dilinde ok saygn bir yeri enshrined French usage. O deyimin Frans olmak. 2. -i yapmaya yetkisi olmak. 1. -e hakkin (bir iin) stesinden gelmek.
-e eit olmak. i. 1. karlk, eit. 2. dilb. eanlaml szck, eanlaml. (from) -den muaf olmak. f. muaf tutmak. k. dili hamile olmak, gebe olmak.

be fagged out be familiar to be familiar with be famished be fascinated by/with be fast be few and far between be fluent in be flushed with be fond of be for the benefit of be found wanting be free of be free to be free with ones advice be free with ones money be from be frozen hard be fucked up be full of beans be given to be going strong be going to be good at be good enough to be good for be good/bad at figures be greedy for be green with envy be guilty of be halfway through be halfway to be hand in/and glove with be happy with be hard at hand be hard at it be hard by be hard hit by be hard of hearing be hard on be hard on the heels of be hard put to be hard put to be hard up be hard up for money be hell on be here to stay

ok yorgun olmak, tur u gibi olmak. i., argo 1. sigara. 2. homoseksel erkek, ibne, tekerlek. olmak. -e aina -i iyi bilmek. ok ac km olmak. -e kendini kaptrmak. (saat) ileri gitmek/olmak. nadir rastlanmak; ok seyrek olmak. (bir dili) ak c bir ekilde konumak. (bir eyin) verdii heyecanla dolu olmak. -i sevmek. -in yararna olmak: This concerts for the benefit of Darafaka. Bu afakann yararna. konser Dar kusurlu bulunmak. 1. (birinden) kurtulmu olmak. 2. (bir yerden) km olmak. -ebilmek: Shes now free to marry. Art k evlenebilir. Youre free to go. Gidebilirsiniz. sorulmadan t vermek. paras n cmerte harcamak. -den gelmek, -li olmak. donup kaskat olmak. 1. kafay yemek, kafay yemi olmak; kafay tm olmak. 2. (i/iler) berbat olmak, rezil olmak. ve hevesli olmak. k. dili ok canlmahvolmak, (bir ey yapmak) itiyadnda olmak. enerjik bir ekilde almak. 1. Niyet gsterir: Shes going to register for that course. O ders iin nbir yapt racak. 2. Zorunluluk gsterir: You are radios. going to get that job, kayd eyi) iyi yapmak: Hes good at repairing Radyo tamirini (belirli iyi yapar. bir iyilik edip de (bir yard mda bulunmak): Will you be good enough to m eder help me? bir Bir sre iyilik iin) edip dayanmak: de bana yard 1. (belirli That rugsmisiniz? good for another twenty

yirmi yl daha dayanr. 2. (belirli bir ie) yaramak: Its years. hal birolmak. iyi/kt hesabO gzn (bir ey) hrs brmek.
1. ok k skanmak, kskanlktan atlamak. 2. gpta etmek. -in sulusu olmak, -den sulu olmak. -in yarsn bitirmi olmak. -e giden yolun yar snda olmak: We were halfway to Alanya. Alanyaya sndayd k. giden yolun yar n iliki iinde olmak. ile yak -den memnun olmak. kapda olmak, kapya dayanm olmak. k. dili ok almak. -in ok yak nnda olmak; -e ok yakn olmak. -in ok zarar n grmek: We were hard hit by the cold weather in December. Aralktaki souk bize ok zarar verdi. ar iitmek/duymak. k. dili 1. (bir eyi) hor kullanmak. 2. (bir eyi) abuk eskitmek/mahvetmek. 3. ndan gelmek. -in(birine) hemen sert ard davranmak. (bir eyi) zorla/ok zor yapmak: They were hard put to finish it on time. Onueyi) vaktinde bitirmeleri ok zor oldu.I was hard put to give her an zorlukla/glkle (yapmak): (bir answer. Ona zor cevap verdim. k. dili (birinin) pek paras olmamak, (biri) zrt olmak. para s knts ekmek. -i hor kullanmak, -i hoyrata kullanmak. kalc olmak, vazgeilmez olmak: Computers are here to stay. Bilgisayar artk hayatmzn vazgeilmez bir paras oldu.

be honeycombed with be hooked on be hungry be ignorant of be imbued with be implicit in be in be in the ascendant be in a (tight) spot be in a bad humor be in a bad mood be in a bad way be in a brown study be in a fix be in a flap be in a good humor be in a good mood be in a hurry be in a pickle be in a pinch be in a be in a be in a be in a

ile dopdolu olmak. k. dili 1. -in tiryakisi/ba mls olmak. 2. -e vurgun/k olmak. 1. a olmak, karn a olmak. 2. for -i ok zlemek; -i ok arzu etmek, -e susamak. -den haberi olmamak; ... hakk nda bilgisi olmamak. ile dolu olmak: He was imbued with a strong sense of duty. Grev a kyla doluydu. -de sakl olmak, -in iinde olmak: Thats implicit in what I said. O, . dediklerimde 1. evde/ofiste sakl bulunmak. 2. moda olmak. 3. (mevsimi geldi i iin) (sebze/meyve) kmak. dou ufkunda grnmek. 2. (birinin) yldz parlamak; 1. (yldz/gezegen) egemen olmak. k. dili zor bir durumda olmak. -in sinirleri/huyu/heyheyleri stnde olmak. sinirleri tepesinde/stnde olmak. 1. ar hasta olmak. 2. ok zor bir durumda olmak. k. dili dalp gitmek. zor bir duruma d mek. k. dili tela iinde olmak. -in keyfi yerinde olmak. keyfi yerinde olmak. 1. -in acelesi olmak, acele etmek: Im in a hurry. Acelem var. Dont be in too big a hurry. Fazla acele etme. 2. to (bir eyi) abuk/bir an evvel k. dili zor bir durumda olmak.

k. dili zor bir durumda olmak. (aslnda istenilmeyen/orada bulunmas yasak olan biri) (bakasnn) place on sufferance /grmezlikten gelmesidurumda sayesinde bir yerde bulunmak: You msamahas eyler yapabilecek olmak. position to do s.t. (about) (bir konuda) bir ne yapaca n bilememek. quandary deimek, deiim iinde olmak. state of flux k. dili tela /endie iinde olmak. k. dili somurtup durmak. k. dili endie iinde olmak. k. dili tela iinde olmak. k. dili tela iinde olmak. k. dili fkesi burnunda olmak. ng., k. dili endie/tela iinde olmak. 1. (with) (ile) anla mak. 2. with -e uymak; ile uyumlu olmak. hemfikir olmak; mutab k olmak. ayn hizada olmak. (birinin) vaktinde denmemi borlar olmak. -in gznden d mek. (bir davran ) (birinin) karakterine uymak. (of) -in sorumlusu olmak, -e bakmak: Whos in charge here? Buraya kim yor? olmak, -e uymak. bak -e uygun ok g durumda olmak. ok zor bir durumda olmak. gzden d m olmak. gzden d m olmak. grnmek; grnrde olmak. (kt bir eyi) geirmek zere olmak. yrrlkte olmak. k. dili (bir ey) en hareketli zamannda olmak, hzn almak; yoluna girmek.

be in a stew be in a sulk/be in the sulks/have a fit of the sulks be in a sweat be in a swelter be in a swivet be in a temper be in a twist be in accord be in agreement be in alignment be in arrears be in bad odor with be in character be in charge be in conformity with be in dire straits be in dire/desperate straits be in disfavor be in disgrace be in evidence be in for be in force be in full swing

be in good taste be in good with be in good working order be in high spirits be in hopes of be in hot water be in hysterics be in juxtaposition be in keeping with be in labor be in league with be in limbo be in line with be in low spirits be in need be in need of be in neutral be in no hurry to be in on be in on the secret be in ones element be in ones glory be in ones right mind be in order be in poor health be in possession of be in possession of o.s. be in power be in practice be in print be in progress be in quotes be in rags be in ruins be in rut be in s.o.s debt be in s.o.s grasp be in s.o.s power be in s.o.s shoes be in s.t. up to ones eyes be in session be in shape be in short supply be in short supply be in sight be in step be in stitches

(bir ey) uygun dmek, yakk almak, yerinde olmak: That remark was zd. not in good taste. O lafgirmi yak ks olmak. k. dili (birinin) gzne iyi iler durumda olmak. keyifli olmak, keyfi yerinde olmak. -i ummak. k. dili ba dertte olmak, g durumda olmak. 1. k. dili glmekten kat lmak, glme krizi geirmek. 2. isteri krizi geirmek. birbirine yak n bulunmak; yanyana bulunmak. -e uygun olmak. dourmakta olmak. -in mttefiki olmak. iki cami aras nda kalm beynamaza dnmek. 1. -e uymak. 2. ile bir hizada olmak. keyifsiz olmak. yoksul/fakir olmak. -e ihtiyac olmak; istemek.. (motor) bo ta almak, rlantide durmak/almak. (bir ey yapmaya) can atmamak. 1. -e dahil olmak/kat lmak, -de pay olmak. 2. -i bilmek, -den haberi olmak. srra ortak olmak. k. dili kendini rahat hissetti i bir ortamda bulunmak. kendinden ok ho nut olmak. akl banda olmak. 1. dzenlenmi/sralanm durumda olmak. 2. (iler) yolunda olmak. -in sal iyi olmamak. -e sahip olmak, -si olmak. kendine hkim olmak, kendine sahip olmak. (parti) iktidarda olmak. formda olmak. (kitap) yaymcsnda mevcut olmak, kitaplarda bulunmak. devam etmek, srmek, yap lmak: The battle was still in progress. Muharebe hl devam ediyordu. The hearing is now in progress. rnaklar iinde olmak. trnak iaretleri/t (birinin) giysileri yrtk prtk olmak. 1. harap/ykk dkk bir halde olmak. 2. mahvedilmi olmak. (hayvan) k zmak, ksnmek. bir kimseye borlu olmak. birinin penesine d m olmak. birinin elinde olmak. k. dili birinin bulundu u durumda olmak, birinin yerinde olmak. (yasad) bir iin iinde olmak, bir ie fena halde bulam olmak. (mahkeme/toplant /kongre/parlamento) toplant halinde olmak; ylnaolmak, girmi kondisyonu olmak: Courts in session now. (okul/niversite) retim formda iyi olmak: The right players (for) (-e) hazr olmak; are in shape. az olmak; az Oyuncular bulunmak. formda. az miktarda bulunmak. 1. yak n olmak, ufukta olmak: Victory is in sight. Ufukta zafer grnyor. 2. (with) grlmek, gzle seilmek. na) adm uydurmak. 2. with -e ayak uydurmak: Were 1. (ba kalar a ayak uydurduk. in step with the times. Biz atlamak. k. dili glmekten kas klara

be in store for be in straitened circumstances be in substantial agreement be in sympathy with be in sync be in tatters be in tears be in the black be in the clear be in the doldrums be in the employ of be in the know be in the lead be in the limelight be in the making be in the market for be in the mood to/for be in the pink be in the pipeline be in the process of be in the red be in the right be in the running be in the same ballpark be in the soup be in the swim be in the throes of death be in the way be in the wind be in the wrong be in town be in transit be in trouble be in vogue be in with be in with be in work be in/under ones charge be incapable of be inclined to be included be inconsistent with be incumbent on be indicative of be indifferent to be ineligible for be infatuated with

(bir ey) (birini) beklemek: A surprise is in store for you. Seni bir srpriz bekliyor. yoksulluk iinde ya amak, darlk iinde olmak. temelde anla mak, temel noktalarda hemfikir olmak. (gr/fikri) anlayp paylamak/desteklemek. senkronik olmak, senkronize edilmi olmak. 1. lime lime olmak, yrtk prtk olmak. 2. (ad, hret v.b.) mahvolmak. alamak. borcu kalmamak, borlu olmamak. phe altnda olmamak; masumluu ispatlanm olmak. f. 1. (bir eyi) (bir trmak/yok Clear table! Sofray yerden) kald rmak/uzakla n esmediibir blgede etmek: bulunmak. 2. the (birinin ileri) kesat 1. den. rzgr

k nts ekmek; efkrl olmak. olmak. 3. can mak. (birisi iin) als (bir konuda) o u kimsenin bilmedii eyleri bilmek.
nde/bata gitmek. ilgi oda olmak. hazrlanmakta olmak; olumakta olmak: Theres a new age in the makta. making. Yeni niyetinde bir devir olu olmak. -i satn alma can (bir eyi) yapmak istemek: Im not in the mood to go there. Canm oraya gitmek istemiyor. Im not the mood company. Kimseyle lam olmak, turp gibi in olmak. 2. enfor gzel halinde olmak. 1. sapasa k. dili hazrlanmakta olmak. srecinde olmak, -mekte olmak. borlu olmak. hakl/doru olmak. adaylardan biri olmak. -e yak n olmak. s. kabataslak, yaklak: Give me a ballpark figure. Bana kabataslak bir rakam syle. olmak. k. dili ba dertte (of things) k. dili faal bir hayat srmek; faal bir sosyal hayat olmak. can ekimek. engel olmak, ayak alt nda olmak. k. dili (bir eyin) (gerekletirilmeden nce) sz edilmek: Its been in the sz ediliyordu. wind for some time now. Epey zamand sulu/kabahatli olmak: You were in ther wrong. Kabahat sendeydi.

ehirde olmak.
(insanlar/mallar) yolda olmak; (insanlar) bir yerden ba ka bir yere gemekte olmak; (mallar) bir yerden ba ka bir yere tanmakta olmak. olmak. ba belada 1. moda olmak. 2. ra bette olmak. 1. ile arkada olmak, ile aras iyi olmak. 2. (birinin) gzne girmi olmak. k. dili (biriyle) ok iyi geinmek; (birinin) gzne girmi olmak. k. dili almak, ii olmak, i sahibi olmak: Hes been in work since May. stan beri al yor. May u alt nda olmak. sorumlulu -i yapamamak, ... yetene inin dnda olmak. -e meyli olmak. (in) -e dahil olmak/edilmek. ile elimek. -in sorumlulu u -e ait olmak, -e dmek: It is incumbent on you to educate your children. etmek. nn eitiminden sen sorumlusun. i. -i gstermek, -e iaret ocuklar -e kar ilgisiz olmak, -e ilgi gstermemek: Hes indifferent to her. Ona ilgisiz. kar uymad iin) -e alnamamak/katlamamak. (artlara -e deli gibi k olmak.

be infested with be informed about be inherent in s.t. be insensible be insensitive to be intended for be intent on be interested in be intimate with be into be intrinsic to be involved in be involved with be itching to be jealous of be keen on be lacking be laid up be late be leery of be left holding the bag be left holding the sack be left stranded be liable be littered with be loath to do s.t. be located in be long on be lost on be lousy with be low in be low on be low on ones list be mad about be mad on be marooned be master of be mindful of be misguided be mistaken be mixed up be mixed up in be mixed up with be mounted on be much sought after be mysterious about be nauseated

-in iinde/zerinde ok olmak, ile dolu olmak: The areas infested with bandits. Blge olmak. haydut dolu. -den haberdar bir eyin aslnda var olmak. 1. to -i hissedememek. 2. to -e kar ilgisiz olmak; -e aldrmamak. 3. of (tehlikeden) habersiz olmak; farkedememek. olmak; -e ald-i rmamak. 2. -e duyarl/hassas olmamak. 1.-e kar ilgisiz iin amalanmak, iin olmak: This book is intended for children. Bu kitap . is intent on solving the problem. Sorunu zmeye ocuklar iin yazlm olmak: He 1. -e kararl . 2. -e dalm olmak: He was so intent on his work that he Edebiyata lost all kararl She is interested in literature. -e ilgi duymak, -e merakl olmak: ilgi My uncle is interested in reptiles. Amcam srngenlere ile duyuyor. samimi olmak. k. dili (bir ile) uramak; merak (bir ey) olmak. Dividing two into twelve gives six. On iki bl iki e ittir alt. -e zg olmak. 1. -e kar mak: She was once involved in a scandal. Bir zamanlar bir t.olmak. 2. ile megul olmak, ile uramak: Hes involved in a skandala kar k ilim kisi k. dili ile a -e can atmak. -i k skanmak.

ng., k. dili -e ok hevesli olmak, -e merakl olmak, -e dkn olmak: be e hevesli olmak. keen on acting aktrl 1. ... olmamak; ... eksik olmak: Somethings lacking here. Burada bir eksiklik var. 2. in -de ... olmamak: Hes in intelligence. Onda ak l k v.b. nedeniyle) 1. biriktirilmek, ilerisi iin saklanmak. 2.lacking (with) (hastal a mahkm olmak. yatakta/evde kalmak zorunda olmak, yata (for) (-e) ge kalmak, (-e) gecikmek.
-den ekinmek. k. dili 1. kabak ba na patlamak. 2. avucunu yalamak. k. dili 1. kabak ba na patlamak. 2. avucunu yalamak. bak. be stranded. 1. for -den sorumlu olmak. 2. to (biri) ... e iliminde olmak. 3. to ... ihtimali olmak: Hes get caught. Onun yakalanma atliable lm (to eyler) ile darmada nk olmak. ihtimali yksek. geliigzel 1. bir eyi yapmay hi istememek. 2. bir eyi yapmaktan ekinmek. -de bulunmak/olmak. -in fazlas olmak. -i etkilememek. k. dili 1. ile dolu olmak, ile kaynamak. 2. (birinde) bir ey ok olmak: Hes ok. lousy with money. OnunIts paras az olmak: low in cholesterol. Onun kolesterol az. -in ... miktar k. dili (bir eyin stoku) az olmak: Were low on wood. Az odunumuz kald. k. dili -in nemli sayd ilerden olmamak: Thats low on my list right now. imdi iin sevmek, n planda de il.nca k olmak. 2. -e baylmak. O lg k.dili 1.benim -i deli gibi -e

ng., k. dili, bak. be mad about.


(on) (-de) mahsur kalmak. -in ustas olmak. 1. -i hatrnda tutmak. 2. -e dikkat etmek. 1. (insan) yan lmak. 2. yanl olmak. yanlmak. zihni karmak. -e karmak, -e bulamak. ile ilikisi olmak. (binek hayvan na) binmi olmak. ok aran lan/istenilen bir ey/biri olmak, ok rabette olmak, ok rabet grmek. k. dili -in ne oldu unu aklamaktan kanmak; ... hakknda konumaktan nmak; ... konusunda doru drst cevap vermemek. ka midesi bulanmak.

be necessary be no great shakes be no slouch at/as a be noncommittal be none the worse for be nonplussed be notable for be noted for be nothing but skin and bones be noth-ing to write home about be nuts be nuts about be o.s. be obliged be obliged to do s.t. be oblivious of/to be obsessed by/with be of capital importance be of one mind be of prime importance be of service to be of the same mind be of use be of use for s.t. be of value be of/in two minds about be off be off guard be off in ones calculations be off ones nut be off ones rocker be off ones trolley be off sick be off the air be off the beaten track be offended be OK, OK be on be on a better footing than ever be on a diet be on a par with be on an even keel be on display be on edge be on familiar ground be on fire be on good terms

gerekmek, lazm olmak/gelmek, icap etmek. k. dili stn biri olmamak. k. dili (belirli bir konuda) hi fena olmamak, baya iyi olmak: Hes no iyi. slouch as an artist. Ressamrengini olarak belli baya belirli bir cevap vermemek; etmemek. (bir eyden) (birine) hi zarar/halel gelmemek: They were none the worse olmad. for it. Onlara hi ak na dnm zarar olmak. ile tannmak, ile mehur olmak; ... iin nemli saylmak. ile tannmak, ile mehur olmak; ... iin nemli saylmak. k. dili bir deri bir kemik kalmak. k. dili tamah edilecek bir matah/mal olmamak. akln oynatm olmak, kafadan kontak olmak. 1. -in delisi olmak. 2. -in hayran olmak, -e deli olmak. kendisi gibi davranmak, normal bir ekilde hareket etmek. memnun olmak: Id be obliged if youd come early. Erken gelirsen memnun olurum. mecbur olmak. bir eyi yapmaya (etrafnda olup bitenlerin) farknda olmamak. -i aklna takmak, akl -e taklmak. ok nemli olmak, ok nem ta mak. hemfikir olmak, ayn fikirde/dncede olmak. ok nemli olmak. -e yardm dokunmak, -e yardm etmek. hemfikir olmak, ayn fikirde/dncede olmak. yardm etmek. bir eye yaramak. deerli olmak. -in hakk nda kesin bir karara varamamak. 1. gitmek; yola kmak. 2. (elektrik/su/gaz) kesik/kesilmi olmak; k) sndrlm/kapal olmak; (makine/aygt) kapal olmak: The (elektrik/ tetikte olmamak. hesabnda yanlm olmak. k. dili akln karm olmak, akln oynatm olmak. k. dili ldrm olmak. k. dili kafadan kontak olmak. hastalk nedeniyle ie gelmemi olmak. (radyodan/televizyondan) yaymlanmamak; yaymda olmamak. k. dili her yerden uzak bir yerde olmak, da banda olmak. gcenmi/alnm olmak. iyi olmak. 1. (elektrik/su/gaz) a k olmak; (elektrik/k) ak olmak. 2. t) almak, a k olmak. (makine/ayg daha iyi olmak. aralar her zamankinden perhiz yapmak, rejim yapmak. ile ayn/eit derecede/deerde olmak. 1. bata ve kta ektii su ayn olmak, (gemi) dengede olmak. 2. k. dili ey yolunda olmak. her sergilenmek. sinirleri gergin olmak. 1. bildii bir yerde/yrede bulunmak. 2. bildii bir konuyla ilgilenmek. yanmak. (with) (biriyle) aras iyi olmak: Eces on good terms with Ayen. Ecenin Ayenle aras iyi.

be on guard be on its way out be on ones hands be on ones last legs be on ones mettle be on ones own be on ones own responsibility be on ones toes be on ones way out be on overtime be on pins and needles be on probation be on s.o.s side be on s.o.s trail be on s.t.s trail be on show be on skid row be on speaking terms be on strike be on tap be on target be on television be on tenterhooks be on the air be on the alert be on the ball be on the decline be on the defensive be on the go be on the high (low) side be on the house be on the level be on the make be on the mend be on the point of be on the right road be on the road be on the safe side be on the shelf be on the skids be on the spot be on the table be on the telephone be on the tip of ones tongue be on the tip of ones tongue be on the up-and-up be on the wane

1. nbet tutmak. 2. tetikte olmak. -in devri kapanmak zere olmak. (yk saylan bir ey/biri) -in banda olmak, -in sorumluluunda olmak. mr/miad dolmak zere olmak. elinden geleni yapmaya hazr olmak. 1. bakasndan yardm grmeden geinmek/rzkn kazanmak, kendi nn aresine bakmak. 2. yalnz bana kalmak. kendini ba eyden) kendisi sorumlu olmak. (yaptgeindirmek, k. dili uyan k/dikkatli olmak. kmak: We were just on our way out. Biz imdi kyorduk. fazla mesai yapmak, mesaiye kalmak. k. dili diken stnde olmak, endi e iinde olmak.

artl tahliyeden sonra gzetim altnda olmak. 1. birinden yana olmak, birinin taraf n tutmak. 2. birinin lehinde olmak, olmak: Youth is on your side. Gen olman lehinedir. birine yararl birinin izini takip etmek; birini aramak.
1. (av kpe i) avn izini takip etmek: The dogsre on the trail. Kpekler iz eyi takip etmek; bir eyi aramak. sryor. 2. bir olmak. sergilenmekte k. dili serseri ve sefil bir hale d m olmak. (with) (biriyle) selamla p konumak. grev yapmak. 1. k. dili hazr bulunmak. 2. (bira) fdan alnp satlmak. 1. (bir tahmin) do ru kmak. 2. (bir i) belirlenen sreye uygun olarak ilerlemek. televizyonda olmak; televizyona kmak. endie iinde olmak. (radyodan/televizyondan) yaymlanmak; yaymda olmak. tetikte olmak. argo ak ll ve dikkatli olmak. (kuvvetli/yksek bir durumdan) d mekte olmak: The birthrate is on the um oran olmak. dmekte. The Roman Empire was on the decline. decline. Do savunma durumunda birtak m ilerle megul olmak. olduka pahal (ucuz) olmak. ... iyerinin ikram olmak, ... irketten olmak: Your meal tonight is on the house. Bu geceki yeme iniz lokantamzn ikram. ruyu sylemek. k. dili do k. dili 1. k eyi dnmeye almak; statsn ykseltmeye almak. 2. ki iin e aramak. cinsel ili mek. (hasta) iyile -mek zere olmak: He was on the point of going. Gitmek zereydi. doru yolda olmak. 1. yolda olmak, seyahat etmek. 2. yola km olmak. 3. to -e doru ilerlemek. ihtiyatl davranmak. 1. k zaa ekilmi olmak; emekliye ayrlm olmak. 2. (kadn) evde kalm olmak. k. dili kt bir durumda olmak, ktye gitmek. olayn getii yerde bulunmak. 1. teklif edilmi olmak. 2. (tasarnn/meselenin) grlmesi/tartlmas lm olmak. ileri birtelefonda tarihe b rak mak. k. dili olmak/konu k. dili dilinin ucunda olmak: It was on the tip of my tongue. Dilimin . ucunda olmak. ucundayd k. dili dilinin k. dili yalans z konumak; drst bir ekilde davranmak: I think hes on the up-and-up. Bence numara yapm yor. azalmakta/batmakta/snmekte/sonuna yakla makta olmak.

be on the watch be on the wing be on to be on top of be on top of the world be on top of the world be on top of things/the news be on trial be on vacation be one jump ahead be one with be ones own man be ones own man be ones own master be onto a good thing be open to dispute be operated on be opposed to s.t. be oriented towards be out be out and about be out for s.o.s blood be out in force be out in left field be out in ones reckoning be out of be out of a job be out of character be out of character be out of commission/kilter/whack be out of control be out of earshot be out of favor (with) be out of it be out of line be out of luck be out of ones mind be out of ones mind be out of order be out of place be out of place be out of plumb be out of practice be out of practice be out of print be out of print be out of reach

1. tetikte olmak, kulak kesilmek. 2. nbette olmak. umakta olmak, umak. k. dili (birinin) ne halt/haltlar yedi ini/kartrdn bilmek. k. dili (duruma) hkim olmak. k. dili ok mutlu olmak, sevinten umak. k. dili sevinten umak, ayaklar yere dememek, bast yeri bilmemek. k. dili olup bitenlerden haberdar olmak. 1. yarglanmak. 2. denenmek. tatilde olmak, tatil olmak: Schools are on vacation. Okullar tatil. k. dili 1. (of) (-den) nce davranarak avantajl durumda olmak. 2. of -den m ilerideolmak. olmak. iki fikirde ile ad ayn bana buyruk olmak. yerini korumak. bana buyruk olmak. k. dili yal bir i bulmu olmak. (bir ey) tartlabilmek, tartmaya ak olmak. ameliyat olmak. bir eye kar olmak, bir eyin aleyhinde olmak. -e ynelmi olmak. 1. darda olmak: Hes out at the moment. u an burada deil. 2. (belirli I had to buy them lunch, and bir miktar para) gitmek; (para) a /soka a olmak: kp gezmek. (nekahetten sonra) d ar k. dili birinin hakk ndan gelmek istemek. k. dili ortalkta ok olmak. argo ok yan lm olmak. hesabnda yanlmak. 1. (bir ey) tkenmi olmak, kalmamak: Were out of gas. Benzinimiz bitti. By the time he reached the top of the hill he was out of breath. Yoku un olmak. isiz (bir davran ) (birinin) karakterine uymamak. (bir davran ) birinin her zamanki davranlarna uymamak. k. dili bozulmu olmak. 1. kontrolden km olmak, frenlenemez olmak. 2. (biri) dizginlenemez olmak. (uzakta oldu u iin) iitememek, duyamamak. (birinin) gznden d m olmak. argo baka bir dnyada yaamak, hayal dnyas iinde olmak. 1. yersiz/uygunsuz/yak ksz olmak, yakk almamak. 2. sradan km olmak. ans olmamak, ans yaver gitmemek. 1. akl yerinde olmamak, akln karm olmak. 2. ok fkeli olmak. k. dili akln karm olmak, delirmi olmak, keileri karm olmak. 1. (makine/ayg t) bozulmu/bozuk olmak, almamak. 2. dzensiz r olmak. 4. uygunsuz olmak. olmak. 3. usule ayk ksz olmak, 1. (her zamanki) yerinde olmamak. 2. yersiz/uygunsuz/yak k almamak. yak 1. (fiilen) yerinde olmamak. 2. uygun d memek.

akulnde olmamak, akulden kamak. (uzun zamandan beri bir eyi yapmad iin) (onu) iyi yapamamak. formda olmamak; formdan d m olmak. (kitabn) basks tkenmi olmak. (kitap) yaymcsnda mevcut olmamak, kitaplarda bulunmamak, n) bask s tkenmi olmak. (kitab nda olmamak. 2.eri ilemez olmak. 1. el alt

be out of season be out of shape be out of shape be out of sorts be out of sorts be out of step be out of stock be out of sync be out of the hole be out of the picture be out of the question be out of the running be out of the running be out of the woods be out of the woods be out of this world be out of this world be out of touch be out of touch with be out of work be out of work be out on maneuvers be out on strike be out on the end of a limb be out on the town be out on the town be out to be out to lunch be over be over and done with be over ones head be over s.o. be over the hump be overcome by/with be overdrawn be overgrown with be overjoyed be overwhelmed by/with be overwhelmed with be par for the course be parallel with/to be peeved at be peopled by/with be perishing be pertinent to be pissed be pleased to do s.t.

-in mevsimi bitmi olmak. formunda olmamak. 1. formda olmamak, formdan d m olmak. 2. eklini kaybetmi olmak, pssinirleri z olmak. kal k. dili ayakta olmak. k. dili can skkn olmak, keyfi kamak/bozulmak. 1. (with) (ba kalarna) adm uydurmamak. 2. with -e ayak uydurmamak. stokta bulunmamak. senkronik olmamak, senkronize edilmemi olmak. k. dili bortan kurtulmu olmak. k. dili (biri) sahneden ekilmi olmak, iin iinde olmamak. k. dili sz konusu olmamak, d nlmemek, uygun saylmamak. (yarmadan) elenmi olmak. adaylktan elenmi olmak. (hasta) hayati tehlikeyi atlatm olmak. k. dili tehlikeyi atlatm olmak. argo ok gzel/harika/sper olmak. k. dili sper/fevkalade gzel/fevkalade/harika/harikulade olmak. 1. (with) (biriyle) iletiim iinde olmamak. 2. dnyada olup bitenlerden meler hakknda bilgisi haberi olmamak. 3. with (bir konuya) ait yeni geli 1. ile temasta bulunmamak. 2. -den habersiz olmak. isiz olmak. isiz olmak. ask. manevra yapmak. grevde olmak. desteksiz kalmak. ehirde yiyip iip elenmek. k. dili ehirde zevk peinde komak. (bir ama) pe inde olmak; (bir ey) iin frsat kollamak: Hes out to get ndan gelmek frsat kolluyor. Theyre to win him. Onun hakk le yeme i yemeye kmiin olmak. 2. argo kafas izinliout olmak. 3. the argo 1.

pek albitmek, mamak. kafas olmak, sona ermek: The concerts over. Konser bitti. Its bitmi zda her ey bitti. over between us. Aram olmak. k. dili tamam yla bitmi
1. (su) boyunu gemek/a mak. 2. (birinin) bilgisi/yetenei dnda olmak. birinin amiri olmak; birinden daha yksek bir grev/makam/rtbe sahibi olmak. iin en zor tarafn atlatm olmak, dze/dzle kmak. -den (kt bir ekilde) etkilenmek: She was overcome by the smoke. kendinden2. geti. He was overcome emotion. yle Dumandan dolaygstermek. ndan fazla para with ekmi olmak; 1. bor bakiyesi hesab olmak. (hesaptan) fazlav.b.) para ekilmi olmak. (yabani bitkiler ile kapl /rtl ok sevinmek. 1. (duygulara) yenik d mek, yenilmek. 2. (sorumluluk, ar bir i v.b.) ezilmek. alt -e garkolmak. -enda boulmak, k. dili normal saylmak. 1. -e paralel olmak. 2. -e benzemek. -e sinirlenmek, -e sinir olmak. (bir yerin) halk /personeli -den olumak/ibaret olmak. 1. ok mek. 2. (hava) ok souk olmak. ile ilgisi olmak, ile ilgili olmak. 1. off k zm/sinirlenmi olmak. 2. ng. fitil/ok sarho olmak. (bir eyi) memnuniyetle yapmak: Id be pleased to do it. Memnuniyetle yaparm.

be pleased with be pleased with o.s. be plugged into be plumb be pocked with be poised for be poised for battle be poised in the sky be poles apart be polluted be positive (of/about) be possessed of be possessed with be predicated on be predisposed to be prejudicial to be prepared be prepossessed by be pressed be pressed for time be pretty well suited to be priced at be privy to s.o.s secrets be profuse in be prone to be proof against be proper to be proud of be provoked at be pushed for money be pushed for time be puzzled Be quick about it! be quite something be quits be related be reputed to be ... be resigned to be responsive be retired be revolted by be rid of be ridden with be rife be round the bend be rumored be s.o.s due

-den memnun olmak. kendinden memnun olmak. k. dili (bir sisteme) ba l olmak.

akulnde olmak. z., k. dili gerekten, dpedz. f. 1. iskandil etmek. 2. akullemek. akulne (ukurlar) ile 3. dolu olmak.getirmek.
-e hazr olmak. ask. sava a hazr bir ekilde beklemek. (ku) havada hareketsizmi gibi durmak. birbirine zt olmak. kirli olmak. (-den) emin olmak. -e sahip olmak. ... tutkusuyla yan p tutumak: He was possessed with a desire to see grme tutkusuyla yan p tutu uyordu. olmak. Africa. Afrikay-e olmak, -in zerine kurulmu -e dayanmak, dayal -e meyilli/e ilimli/yatkn olmak. -e zararl olmak. 1. hazr/hazrlkl olmak. 2. to -e raz olmak. 1. -den olumlu bir ekilde etkilenmek. 2. -e kendini kaptrmak. skk bir durumda olmak, skk olmak. zaman dar olmak. -e iyi uymak. fiyat ... olmak, -e satlmak: Theyre priced at a million liras each. Onlar lyor. birer milyona olmak. birinin s rdasat (bir eylemi) defalarca yapmak: She was profuse in her praise of him. Onu ok ilimi olmak, -e meyilli olmak. -e evd. -e kar dayankl/direnli olmak. -e uygun/zg/ait olmak. -den gurur/k van/vn duymak, ile iftihar etmek, ile vnmek. -e k zm/sinirlenmi olmak. k. dili para s knts ekmek. k. dili -in az vakti olmak, -in vakti ok daralm olmak. armak, afallamak. abuk ol/olun! 1. herkese nasip olmamak; ok iyi bir ey olmak. 2. olaanst bir ey olmak: It is quite msomething olmak. to be made a countess these days. k. dili hesapla 1. (to) (ile) akrabalk ba olmak: Hes not related to them. Onlarla k lmak; yok. 2. (to) (ile) olmak, (ile) ilgisi olmak. -ehonest akrabal u ba san ... oldu u ilgili sylenmek: He is reputed to 3. beto an ... oldu u syleniyor. person. Onun drst bak. resign o.s. to. bir insan oldu 1. to -e duyarl/hassas olmak. 2. to tb. (tedaviye) cevap vermek. 3. cevap vermeye istekli olmak. emekli/tekat olmak. -den tiksinmek. -den kurtulmu olmak, -den kurtulmak: Were rid of them now! Onlardan kurtulduk artk! This building is ridden with rats. Bu binada fareler ile dolu olmak: yor. n olmak. kayn ok yayg

ng., k. dili keileri karm olmak, delirmi olmak. sylenilmek, a zdan aza dolamak. birinin hakk olmak.

be s.o.s shadow be s.t. in disguise be scared be scheduled Be seated. be separated be set be set in ones ways be shackled by be short be short for be short of be short on be shorthanded be shot of be shot through with be shy about be shy of be sick be sick and tired of be sick at ones stomach be sick for be sick of be silent on be sitting pretty be sitting pretty be situated be skilled in be slanted towards be slated be slumped to one side be snookered be snowed in be snowed under be soaked in be soaked to the skin be soft on be solicitous be solidly for be something of a ... be somewhat of a ... be sore about be sorry be soused be sparing in/with be spoiling for be spread-eagled

birinin glgesi olmak, birinin yan ndan ayrlmamak. bir ey klna girmi olmak: Thats a blessing in disguise. O aslnda nn bir ltfudur. Im Hes actually a conservative in disguise. O gizli bir Tanr (of) (-den) korkmak: scared of spiders. rmceklerden korkuyorum. programa gre (belirli bir zamanda) olmak; tarifeye gre (belirli bir zamanda) Oturunuz. olmak: His flight is scheduled to arrive at three oclock in the huk. ayr yaamak, ayrlmak. 1. bulunmak: The village was set deep in the mountains. Ky da larn nda bulunuyordu. 2. pek on -ia akl na koymak: Hes set on going. Gitmeyi ortas u dzenden mayan biri olmak. kendi kurdu -in tutsa olmak: She was shackled by her prejudices. Kendi larnn (bir tutsa yd . nyarg ey) (belirli bir miktarda) eksik olmak; (belirli bir miktar) (s.t.) (birinde) k t ramamak: Im short five books. Bende be kitap eksik. Hes one olmak. (belirli bir eyin) ksaltmas/ksas 1. (varolan eyler/birileri) kfi gelmemek, yetmemek, eksik olmak: Were m z kfi de il. 2. (bir yerden) (belirli bir uzakl kta) short of cups. Fincanlar gelmek. 2. (belirli bir konuda) birinin eksikli i 1. (bir giysi) (birine) k sa olmak: Hes short on i smarts. olmak. Onda pek kafa yok. -de personel eksikli ng. -den kurtulmak. (bir eyde) (bir e) yer yer bulunmak: Her poetry is shot through with iirlerinde yer yer mizah var. humor. -den ekinmek. -den bahsetmekten ekinmek. 1. hasta olmak. 2. ng. kusmak. k. dili -den illallah demek: Im sick and tired of this! Bundan illallah! midesi bulanmak. -i ok zlemek. -den bkm olmak. ... hakk nda hibir ey dememek/sylememek/yazmamak: The law is silent point.olmak. Bu konuda kanunda yaz l bir ey yok. k. dili on iyi this durumda k. dili (birinin) her eyi tkrnda olmak. (bir yerde) bulunmak: The towns situated on a river. ehir bir nehrin ndaiyi bulunuyor. kenar yapmak; (bir iin) ustas olmak. (bir eyi) -den yana olmak, -in taraf n tutmak. 1. programda olmak, planda olmak: Construction is slated to start on pazartesi gn ba layacak. 2. byk bir side. Monday. Plana gre in aat lm /yaslanm olmak: He was sitting slumped to one bir yana kayk lm oturuyordu. Bir yana kayk ng., k. dili ok zor bir durumda kalmak/bulunmak, keye skmak. kardan mahsur kalmak. k. dili iten ban kaldramamak, ban kayacak vakti olmamak. ile dolu olmak. k. dili iliklerine kadar slanmak. k. dili -e fazla yumu ak davranmak. 1. about -e ilgi gstermek, -i merak etmek. 2. to (bir ey) yapmak istemek. Grlerin tamamen birletiini belirtir: Alibeyky is solidly for our man. tutuyor. Alibeykyde adamap olmak; bizim (biri) kendi nda bir ... olmak: Shes something of ... gibi bir ey herkes

ey ap o. nda bir ... olmak: Hes somewhat of a philosopher. Filozof (biri) gibi bir kendi ... gibi bir ey olmak; air gibi bir ey o. a poet. n/gcenik olmak. k. dili -e k zg
1. zlmek, zgn olmak: Yusuf died. Im sorry. Yusuf ld. zldm. sorry to see her go. Gitti ine zldm. Im sorry Ive olmak. k. dili sarhoIwas (bir eyi) ok az yapmak/kullanmak, esirgemek: Dont be sparing with the nHe esirgeme! Hes in hismek praise. ok az ver. butter! Tereya nmak: is spoiling for sparing a fight. Dv iin ka nyor. k. dili ka kol ve bacaklar yana alm durumda yatmak.

be square be starved for be sticky be stir crazy be stone broke be stone cold be stone deaf be straight with be stranded be strange bedfellows be strange to be strong for be strong in be strong on be studded with be subject to be subordinate to be subsequent to be subservient to be sufficient be suffused with be suggestive of be suicidal be suitable for be supportive be supposed to be surcharged with be sure of o.s. be surrounded by/with be susceptible to be suspicious of be swamped with be sweet on be sympathetic to/towards be tailor-made for be taken aback be taken ill be taken up with be taken with be talked out be tangent to be tantamount to be the death of be the spitting image of/be the spit and image of be the victim of be there be thick with

1. with k. dili (biriyle) a k konumak; (birine) drste davranmak. 2. k. olmak; (iki duymak: kii) fit olmak; kii) hesapla m dili (bir hesap) grlm eyin) eksikli ini/yoklu unu ok Hes (iki starved for affection. (bir . Sevgiden yoksun kalm 1. (yzey) yap yap olmak, yapkan olmak. 2. (hava) yap yap karmak. olmak, nemli olmak. about k. dili (bir konuda) kald ktan sonrazorluk bunalm olmak. k. dili bir yerde uzun 3. sre kapal k. dili meteliksiz olmak, be parasz olmak. k. dili tamam yla soumu olmak, buz gibi olmak. k. dili tamamen sa r olmak, duvar gibi olmak. (biriyle) do ru/yalansz konumak; (birine) doru sylemek. 1. mahsur kalmak: We were stranded at the airport for fifteen hours. On saat boyunca havaalan nda mahsur kald k.birlikte 2. (gemi) karaya be halde belirli bir ama iin al mak. oturmu birbirine zt olduklar 1. (bir yer) (birine) yabanc olmak. 2. (bir eyin) yabancs olmak. -i ok desteklemek. (belirli bir konuda) iyi/yetenekli olmak. k. dili -i ok sevmek, -i ok be enmek. 1. (bir ey) ok bulunmak. 2. yer yer bulunmak. 1. -e tabi/ba l olmak: This income is subject to taxation. Bu gelir vergiye tabidir. This is subject to confirmation the assembly. Bu meclisin a a kalmak, -den sonraby gelmek, -den daha az nemli (bir eyden) kas n n) emrinde olmak; (baolay ) takip etmek, olmak. (belirli bir olaydan) sonra olmak/vuku (belirli bir bulmak. -in hizmetinde olmak: Should faith be subservient to reason? nan akln hizmetinde mi yetmek. olmal? yeterli olmak, (belirli bir renge) boyanmak; ile kaplanmak; ile dolu olmak: Her eyes were suffused tears. Gzleri ya la doluydu. ey) (bawith ka bir eyi) akla getirmek. 2. (belirli bir) izlenim brakmak, 1. (bir ... hissini vermek. nmek. intihar etmeyi d -e uygun olmak. destek vermek. 1. beklenmek: Youre supposed to stand up when he walks in. O inde aya a kalkmanz bekleniyor. 2. gerekmek, lazm olmak: Youre girdi ile dopdolu olmak. kendinden emin olmak. etraf (bir ey/birileri) ile evrili olmak. 1. (bir hastala) kar direnci olmamak. 2. (bir ey iin) kolay bir hedef olmak: This place is susceptible naval attacks. Buras denizden ku duymak, -den pheto etmek. -den ku ar miktarda olmak; ... iinde boulmak: Hes swamped with work. ok i var. Theyre swamped with guests. Onlarn evi misafirlerle dolup fazla k. dilii (birine) k olmak. (gr/fikri) anlayp paylamak/desteklemek. 1. (biri/bir ey) iin zel olarak yaplm olmak. 2. (biri) iin biilmi kaftan olmak. (at/by) (-e) aakalmak, ok armak. hastalanmak. ile megul olmak. -den holanmak, -den etkilenmek. syleyecek sz kalmamak. -e teet gemek. ile ayn olmak, ile eanlaml olmak. -in lmne neden olmak. k. dili hk demi (birinin) burnundan dm olmak. -in kurban olmak. var olmak: Two hours later the pain was still there. ki saat sonra hl ar . kapl Shes always there whenthick you need her. Ne ihtiyac n olsa vard olmak: This tables with dust. Bu zaman masa toz iinde. The 1. ile courtyard was thick with smoke. Avlu duman iindeydi. 2. ok miktarda

be thirsty be thirsty for be thoughtless of/for be through be thrown back on ones own resources be thunderstruck be ticketed for be tickled be tied to be tied to a womans apron strings be tied up be tired of be to blame for be to s.o.s disadvantage be to s.o.s discredit be tolerant be too much for be true to be true to ones word be tuckered out

susamak: Im thirsty. Susad m. -i ok istemek, -e susamak. -i hi d nmemek: Dont be thoughtless of the future! Gelecei n!/Gelece i d nmezlik etme! d olmak: Are you through? Bitirdin mi? 2. (biri) ie 1.(with) (-i) bitirmi

i araszorunda ndaki ili ki bitmi olmak: Sevda yaramaz olmak. 3. (with) k. dili iki ki zca kendi yetenekleriyle idare etmek kalmak. yaln arp kalmak; donakalmak; hayretler iinde kalmak.
1. (bir eyin) (belirli bir eye/yere) verilmesi planlanmak. 2. (birinin) (belirli bir yere) gsterilmesi planlanmak; (birinin) bir yere) uygun bir k. dili 1. aday son derece memnun olmak: Im tickled (belirli to hear theyre coming. lenmek, Geleceklerini duymak beni son derece memnun etti. 2. ok e -e bal olmak, -e tabi olmak: The value of the mark is tied to the value of

deeri sterlininkine bal. the pound. Mark nnn tahakkm altnda olmak. k. dili bir kad k. dili 1. me gul olmak. 2. in (para) (belli bir eye) yatrlm olmak. 3. (para) ynden) ancak belirli birka ama iin kullan labilmek; kmak, -den usanmak. -den b(hukuki
sulusu olmak. birinin zarar na olmak, birinin aleyhine olmak. birinin erefini lekelemek. 1. (of) (-e kar ) hogrl olmak. 2. of (organizma v.b.) -e tahamml etmek, dayanmak. iin ok-e zor olmak, -in gcn a mak: These stairs are too much for an l bir adamn bu merdivenleri kmas ok zor. old man. k Ya kalmak. -e sad szn tutmak, szn yerine getirmek. k. dili pestili kmak, turuya dnmek, ok yorulmu olmak.

-ememek, -amamak, -den ciz olmak: She was unable to come. be unable to be unable to bear/stand the sight Gelemedi. I am unable to make the decision by myself. Karar yalnz -i hi ekememek, -e hi tahamml edememek. of be unable to get a word in karsndakinin fazla konumasndan dolay azn aamamak. edgewise -e alk olmamak: He is unaccustomed to getting up early in the be unaccustomed to morning. Sabah erken kalkmaya al k deil. (of) (-den) utanmamak/utan duymamak. be -unashamed -in fark nda olmamak, -den haberi olmamak, -den habersiz olmak: He is be unaware of unaware of his evresindekilerin fark nda deil. They are zlksurroundings. duymak. -den rahats be uncomfortable with be undaunted by be under a ban be under a cloud be under arrest be under attack be under consideration be under construction be under custody be under discussion be under guard be under house arrest be under oath be under pressure be under repair be under s.o.s thumb be under stress be under suspicion be under the assumption that be under the influence be under the sway of 1. -den ylmamak. 2. -den dolay cesareti krlmamak: She was undaunted by the difficulty of the task. in zorluu karsnda cesareti yasaklanmak. (of suspicion) phe altnda olmak. tutuklu olmak. saldrlara maruz kalmak; topa tutulmak. zerinde d nlmek. inaat halinde olmak. tutuklu olmak. grlmekte olmak. koruma altnda olmak. gz hapsi altnda olmak. yeminli olmak. (manevi) bask altnda olmak. tamir edilmek, tamirde olmak. k. dili birinin kontrol alt nda olmak. 1. stres iinde olmak. 2. (yap ) fazla yk altnda bulunmak. zan altnda bulunmak. k. dili 1. farzetmek, varsaymak. 2. sanmak, zannetmek. k. dili ikili olmak, alkoll olmak. 1. -in nfuzu alt nda olmak. 2. -in egemenlii altnda olmak.

be under the weather be under way be underage be uneasy about be unequal to a task be unfamiliar with be uninterested in be unlucky be unmindful of be unqualified for a job be unqualified to do s.t. be unsettled about/as to be unskilled in/at be untroubled by be unused to be unwilling be up be up a creek be up a gum tree be up a gum tree be up against be up against the wall be up all night be up and about/around be up for be up for grabs be up in arms be up in arms be up on be up s.o.s alley be up to be up to date be up to ones eyes in be up to par be up to scratch be up to snuff/the mark be up to the mark be upset be used up be vested in be vexed at s.t. be victorious be vulnerable to be wanted by the police be wanting be wary of be washed up

k. dili hasta/rahats z olmak. hareket halinde/ilerlemekte/devam etmekte olmak. (belirli bir ey yapabilmek iin) ya tutmamak. -den endie duymak. bir ii becerememek. -i bilmemek. -e ilgi duymamak, -i merak etmemek. ans olmamak. -e aldrmamak, -i gz nne almamak. bir ie uygun niteliklere sahip olmamak. bir eyi yapmak iin gereken niteliklere sahip olmamak. ... hakk nda kararsz olmak, ... hakknda tereddt iinde olmak. -de iyi/usta olmamak. 1. -den ikyeti olmamak. 2. -i dert etmemek. -e alk/alkn olmamak. (to) (-e) raz olmamak; (-i) istememek: He was unwilling to go. Gitmeye deildi. Hes unwilling to learn how to dance. Dans Hes etmeyi renmek raz olmak; (uykuya) yatmam olmak: never up 1. yataktan kalkm before seven. Saat yediden nce hi yataktan kalkmaz. Shes never up k. dili zor durumda kalmak/olmak. ng. zor bir durumda olmak.

ng., k. dili zor durumda olmak, ne yapacan armak. k. dili ile kar karya olmak/kalmak, -e atmak. k. dili 1. iflas n eiinde olmak, iflasla kar karya olmak. 2. keye kmak, ok skk bir durumda olmak. s sabahlamak.
k. dili hastalktan kurtulmu olmak, ayaa kalkm olmak. k. dili 1. (bir ey yapmay) istemek: Whos up for a movie? Sinemaya ? 2. -e aday He is for mayor. Belediye up gitmek isteyen var m kontrat bir kadro, v.b.) olmak: adaylara a kup olmak: This contracts k. dili (bo

n elinde kal r. for grabs. Bu ihale pskrmek. 1. ayaklanmak. 2. kapan fkelenmek, ate k. dili ayaklanm olmak, isyan halinde olmak.
k. dili 1. -i iyi bilmek. 2. -den haberi olmak. k. dili biri iin biilmi kaftan olmak, (tam) birine gre olmak: This job is gre. right up your alley. Bu i tam sana 1. -i yapabilmek, -in stesinden gelebilmek: Are you up to this? Bunu yapabilir Im not up to talking to him today. Bugn melerden haberdar olmak. 2. enonunla son teknolojiye 1. en sonmisin? olaylardan/geli i iklikleri kapsamak. sahip olmak; son modaya uymak. 3. en son de ile ok me gul olmak. 1. tic. saymaca de erini bulmak. 2. her zamanki seviyede olmak. k. dili istenilen seviyeye varmak, ngrlen standarda uymak. k. dili istenilen dzeyde/nitelikte olmak. istenilen derecede olmak. 1. altst olmak. 2. (favori rakip) yenilmek. 3. (mide) bozuk olmak. 4. zgn olmak; sinirli olmak. 2. 5. bitkin alabora mek, bitmek, tkenmek. 1. tkenmek, harcanmak. d olmak. (yetki, hak v.b.) -e verilmi olmak. bir eye can sklmak. galip gelmek. (kt bir eye) ak/maruz olmak. polis taraf ndan aranmak. 1. eksik olmak, noksan olmak: A few pages of this book are wanting. Bu n birka sayfas eksik. 2. in -den yoksun olmak: That man is wanting kitab 2. -e dikkat etmek. 1. -den sak nmak. k. dili mahvolmu olmak, ii bitmi olmak.

be way out in left field be weary of be weighed down be wide of the mark be wild about be willing to be winded

fena halde yan lmak, skalamak. -den bkm/usanm olmak. 1. with/by (dert/keder) ykl olmak: He was weighed down by his sorrow. i acuzak doluydu. 2. with/by (bir grev, sorumluluk v.b.) belini bkmek: Yre hedeften olmak. k. dili -e hayran olmak, -e baylmak. -e raz olmak. nefes nefese kalm olmak, nefesi kesilmi olmak.

be wiped off the face of the earth yeryznden silinmek. haritadan silinmek. be wiped off the map k. dili (birinin) ne yapt nn farknda olmak; (durumun) ne olduunun be wise to nda olmak. fark n hi gerisinde kalmamak; a yakalamak. k. dili a be with it be with s.o. be within arms reach be within earshot be within reason be within s.o.s grasp be wont to be worked up be worried sick be worried sick be worth be worth ones keep be worth ones salt be worth ones while k. dili birinin ne demek istedi ini anlamak. elinin altnda olmak. (yak n olduu iin) iitebilmek, duyabilmek. ak l kr olmak. 1. birinin kavray iinde olmak. 2. birinin elde edebilecei bir ey gibi olmak. genellikle (belirli bir ekilde davranmak/hareket etmek): He is wont to come early. O genellikle gelir.olmak. olmak. 2. kerken zgn/fkeli 1. heyecanl ok endieli olmak. k. dili ok endieli olmak. 1. -in k ymeti/deeri (belirli bir miktar) olmak; (belirli bir miktar) deerinde olmak: This worth approximately thirty million liras. Bu candlesticks maan karl n vermek. k. dili ald k. dili ald maan karln vermek; iinin ehli olmak.

k. dili birinin harcad zamana demek. be worth ones/its weight in gold k. dili ok de erli olmak, arlnca altn demek/etmek; ok ie yaramak. birinin vaktini ayrmasna demek: Its worth your while to learn Spanish. be worth s.o.s while spanyolca renmeye deer. -e layk olmak. -e demek, be worthy of (arlar, hastalk v.b.) yznden ok ekmek: His body had been be wracked by/with tmadan ok ekmi ti. wracked by malaria. e) kapts rm olmak. 2. (dncelere) dalm olmak. k. dili 1. kendini (bir iVcudu be wrapped up in be written all over be/feel disinclined be/feel nauseous be/feel sorry for be/feel under the weather be/get chummy with be/get tangled be/live in a world of ones own be/live on the razors edge be/make friends be/play truant be/skate on thin ice be/stand firm be/stand head and shoulders above beach beach buggy beachcomber beachhead

k olmak. 3. s rlsklam k. (birine) dili ... yznden akmak: His innocence was written all over his face. u yznden ak yordu. Susuzlu istememek. can
midesi bulanmak. -e ac mak: I feel sorry for those who work there. Orada alanlara yorum. ac k. dili (kendini) bir ho /tuhaf hissetmek. ile ahbap olmak.

k. dili 1. up (karma k bir durumun) iinden kamamak: Hes all tangled up in those intrigues of his own devising. Kendi entrikalar nn iinden nda ya amak. kendi dnyas lmle kalm arasnda olmak; iki ate arasnda kalmak. (with) (ile) arkada olmak. 1. dersi asmak; okulu k rmak. 2. vazifeden kamak. k. dili tehlikeli/ok rizikolu bir durumda bulunmak. kararndan hi vazgememek. -den ok stn olmak. i. kumsal, plaj; k y, sahil. plaj arabas . i. 1. hayatn kylardan toplad enkaz ile kazanan kimse. 2. okyanustan y ya vuran byk dalga. k kylar zerinde ele geirilen karma yeri. i., ask. d man

beacon bead beads beady beak beaker beam beam beaming bean beanpole bear bear bear a loss bear down bear down on bear in mind bear no relation to bear no resemblance to bear no responsibility for bear on/upon bear s.o./s.t. out bear the blame for bear the brunt of bear the brunt of bear up bear watching bear with bear witness bear witness to bear/keep in mind bearable beard bearded beardless bearer bearing bearskin rug beast beastly beat beat beat beat a retreat beat a retreat beat about/around the bush beat down the price

i. iaret ; fener; akar. i. 1. boncuk. 2. (silahta) arpac k. i. 1. ipe dizilmi boncuk. 2. boncuklar. s. boncuk gibi: beady eyes boncuk gibi gzler. i. gaga. i. geni azl byk bardak. i. 1. kiri, hatl, putrel. 2. direk, mertek. 3. araba/saban oku. 4. n. 5. den. kemere. f. 1. yaymak, samak ( k). 2. (yz sevinle) parlamak. s. parlak, sevinle parlayan (yz). i. 1. fasulye. 2. tane, tohum. i. 1. fasulye s r. 2. srk gibi kimse. i. ay. f. (bore/eski bare, borne) 1. ta mak; kaldrmak: It wont bear your weight. rln kaldrmaz. They have the right to bear arms. Silah tama Senin akatlanmak. zarara gayret etmek. 1. -e do ru gelmek/ilerlemek. 2. -i ok etkilemek: This tax bears down on etkiliyor. 3.also fazla bastthis rmak: DontBunu bear the poor. Bu vergi fakirleri baya lda tutmak: You should bear in mind. -i unutmamak, -i ak

sn. da ilgisi unutmamal ile olmamak.


-e hi benzememek. -in sorumlusu olmamak. ile ilgisi olmak. birini/bir eyi dorulamak/gereklemek. -in suunu zerine almak; -in thmeti alt nda kalmak. (saldr, azarlama, bask v.b.nin) en ar/iddetli ksmn ekmek: She ks wrath. Tar k n r/ gazab nken ok o ekti. bore brunt of Tar r, azarlama, bask v.b.nin) en a iddetli sm n ekmek. (saldthe (under) (zor bir duruma) dayanmak: Shes bearing up well. yi dayanyor. -in izlenmesi gerekmek. -e sabr gstermek. tanklk/ahitlik etmek. (bir eyin) kant/delili olmak, (bir eye) delalet etmek. 1. aklnda tutmak, unutmamak. 2. dikkate almak, hesaba katmak. s. tahamml edilebilir, ekilebilir. i. sakal. s. sakall. s. sakals z. i. zerinde ta yan kimse, elinde bulunduran kimse. i. 1. hal, tav r, davran. 2. yatak, mil yata. 3. den. kerteriz. (yayg olarak kullanlan) ay postu. i. hayvan. s. hayvanca. f. (beat, --en) 1. dvmek, vurmak, arpmak. 2. almak (davul). 3. 4. yenmek, galip (yumurta) rpmak. . gelmek. 5. (kalp) atmak. s., k. dili ok yorgun, pestili km i. 1. vuru , darbe. 2. darbe sesi. 3. mz. tempo. 4. polis memurunun devriyesi. 1. geri ekilmek. 2. vazgemek. geri ekilmek, kamak. k. dili bin dereden su getirmek. k. dili pazarlkla fiyat indirtmek.

Beat it! beat off beat off the attack beat s.o. all hollow beat s.o. black and blue beat s.o. down beat s.o. to a pulp beat s.o. up beat s.t. all hollow beat the air beat the bushes beat the rap beat time

argo Defol! k. dili kovmak, defetmek. saldry tamamen pskrtmek. k. dili 1. birini byk bir yenilgiye u ratmak, birini ezmek, birini pes ettirmek. 2. birinden daha stn olmak, birini cebinden karmak. birini dvp rkler ok iinde b rakmak. k. dili birine fiyat indirtmek. k. dili birini ldresiye dvmek, birinin posas n/leini karmak, birinin pstekisini sermek. k. dili birini fena halde dvmek, birini tekme tokat dvp iyice h rpalamak. k. dili bir eyden ok daha stn olmak. k. dili bo una uramak; havanda su dvmek. k. dili her yerde aramak. argo 1. cezadan kurtulmak. 2. temize kmak, aklanmak. tempo tutmak. den. orsas na seyretmek.

beat to windward beat/bang/hit ones head against k. dili bo una uramak, haybeye krek ekmek. a stone wall rekoru k rmak. beat/break the record f., bak. beat. s. 1. dvlm , dvme (metal). 2. rplm (yumurta v.b.). 3. beaten nenmi , zerinden geilmi i . --s/--x (boz) i. (kad na) (patika, k erkek,yol v.b.). k, sevgili. o beau beautician beautiful beautifully beautify beauty beauty contest beauty parlor beauty queen beauty salon beauty shop beauty sleep beaver became because because of beck beckon become become paralyzed become polarized become/get anxious become/get hysterical (over) become/get suspicious becoming bed bed and board bed and breakfast bedbug bedclothes i. 1. kadn berberi, kuafr. 2. gzellik uzman. s. (ok) gzel. z. gzelce. f. gzelle tirmek. i. 1. gzellik. 2. gzel kad n. 3. gzel ey. gzellik yarmas. bak. beauty shop. gzellik kraliesi. bak. beauty shop. gzellik salonu/enstits; (kad nlar iin) kuafr salonu. gzellik uykusu. i. 1. zool. kunduz. 2. kastor, kunduz krk. f., bak. become. ba. -dii iin, nedeniyle; nk. -den dolay, iin. i. f. el/ba iaretiyle armak. f. (be.came, be.come) 1. olmak. 2. yak mak, yaramak: That tie yor.u ramak. becomes you. ktrm O kravat olmak. sana yak 1. fel olmak; 2. felce kutuplamak. endielenmek, merak etmek, meraklanmak. (bir ey) (karsnda) lgna dnmek, sinirleri boanmak. kukulanmak, phelenmek. s. 1. to -e yak an. 2. uygun, mnasip. i. 1. yatak; karyola. 2. (bahedeki) tarh. 3. nehir yata . f. 1. (down) -e yatacak bir yer vermek, -i yat rmak. 2. down yatp uyumak. tam pansiyon. yatak ve kahvalt . i. tahtakurusu. i., o. yatak takm.

bedding bedfellow bedlam Bedlam broke loose. bedpan bedridden bedroll bedroom bedside bed-sit bed-sitter bedsore bedspread bedstead bedtime bee beech beef beef up beefsteak beehive beekeeper beeline been beer beer on draft beeswax beet beet sugar beetle beetroot befall befit befitting before before Christ before long before the wind beforehand befriend beg began beget beggar beggar description begin beginner

i. yatak tak m. i. i. tmarhane gibi bir yer, ok grltl ve kargaal bir yer. Kyamet koptu. i. (yatakta kullan lan) srg. s. yatalak. i. drl yatak. i. yatak odas . i. yatan baucu. i., ng., bak. bed-sitter. i., ng. banyosuz, tek odal apartman dairesi. i., tb. yatak yaras. i. yatak rts. i. karyola. i. yatma zaman . i. ar, balars. i., bot. kayn, kayn aac. i. 1. s r eti. 2. (o. beeves) sr. 3. (o. --s) argo ikyet. f., argo k. ikyet etmek, szlanp durmak. dili kuvvetlendirmek. i. biftek. i. ar kovan. i. ar yetitiricisi, arc. i. 1. kestirme yol. 2. dz izgi, dz hat. f., bak. be. i. bira. f biras. i. balmumu. i. pancar. pancar ekeri, sakaroz. i., zool. k nkanatl bcek. i. (o. beet.root) ng. pancar. f. (be.fell, --en) ba na gelmek. f. (--ted, --ting) yak mak, uygun olmak. s. yak an. z. 1. nce, evvel. 2. nnde, cephesinde. edat 1. tercihen, yerine. 2. . -den nce. sadan nce (..). huzurunda. ba (B.C.) milattan nce (M..), yak nda, abuk. rzgr ynnde. z. nce, nceden. f. dosta davranmak, yard m etmek. f. (--ged, --ging) 1. dilenmek. 2. of -den dilemek, -den rica etmek. 3. yalvarmak. f., bak. begin. f. (be.got, be.got.ten/be.got, --ting) 1. babas olmak. 2. yol amak, sebep olmak. i. 1. dilenci. 2. apk n. f. sefalete drmek, mahvetmek. tarifi imkns z olmak, anlatmaya szckler yetmemek. f. (be.gan, be.gun, --ning) 1. ba lamak; balatmak, n ayak olmak. 2. meydana gelmek, bulmak. layanvcut kimse. i. ie yeni ba

beginning begonia begot begotten begrudge beguile begun behalf behave behave o.s. Behave yourself! behavior behaviorism behaviour behaviourism behead beheld behest behind behind bars behind bars behind ones back behind the scenes behind the scenes behind the times behold beholden beholder behoove behove beige being belabor belabour Belarus Belarussian belated belatedly belch beleaguer belfry Belgian Belgium belie belief believable believe

i. 1. balang. 2. kaynak, ba, esas. i., bot. begonya. f., bak. beget. f., bak. beget. f. 1. (bir eyi) (birine) fazla grmek: You dont begrudge me this vacation, il mi? 2. (bir eyi) do you? Bu tatili bana fazla grmyorsun, de elmek, ayartmak; saptrmak. 2. cezbetmek. f. 1. akln f., bak. begin. i. f. davranmak, hareket etmek. terbiyeli davranmak. Terbiyeni tak n! i. davran tarz; davran. i. davran lk. i., ng., bak. behavior. i., ng., bak. behaviorism. f. boynunu vurmak, kellesini uurmak. f., bak. behold. i. 1. emir, buyruk. 2. srarl istek, srar: She would sometimes sing at the inden; larnn geride: srarl istekleri zerine bazen ark behest of friends. Arkada The children were running z. 1. (somut anlamda) pe kouyordu. We left them far behind. Onlar behind. ocuklar pe inden klar arkas nda. k. dili hapiste, ieride, parmakl k. dili hapiste, ieride, parmakl klar arkasnda. -in arkas ndan, -in gyabnda. perde arkas nda. 1. perde arkas nda. 2. gizlice. an gerisinde, demode. f. (be.held) 1. bakmak, gzlemlemek. 2. grmek. s. borlu, minnettar. i. seyirci. f. 1. yak k almak, yakmak. 2. -meli, gerekmek. f., ng., bak. behoove. s., i. bej. i. 1. olu, varolu. 2. varlk. 3. yaratk. 4. insan. f. zerinde fazla durmak: Dont belabor the point. O nokta zerinde fazla durma. f., ng., bak. belabor. i. Beyaz Rusya. i., s. 1. Beyaz Rus. 2. Beyaz Rusa. s. gecikmi, ge kalm. z. gecikerek, vaktinden sonra. f. 1. geirmek. 2. pskrtmek, frlatmak. i. geirme. f. kuatmak, etrafn sarmak, etrafn evirmek, muhasara etmek. i. an kulesi. i. Belikal. s. 1. Belika, Belikaya zg. 2. Belikal. i. Belika. f. (--d, be.ly.ing) 1. (sahte bir ey) (gerek bir eyi) rtmek. 2. yanl/sahte unu gstermek. oldu i. inan. s. inanlr. f. 1. inanmak. 2. iman etmek, gl bir inan duymak. 3. sanmak.

believe in believe in s.o. Believe me! believer belittle Belize Belizean bell bell pepper belladonna bellboy belle bellflower bellhop bellicose belligerence belligerent bellow bellows belly belly dancer belly dancer belly dancing bellyache bellybutton belly-up belong belongings Belorussia Belorussian beloved below below average below par belt belt buckle Belt up! bemoan bemused bench bench mark bend bend to/towards bendable bends beneath beneath contempt

1. -e inanmak. 2. -e gvenmek. birine gvenmek. Szme inan! i. inanan, mmin. f. kltmek, alaltmak; kmsemek. i. Beliz. i. Belizli. s. 1. Beliz, Belize zg. 2. Belizli. i. an, kampana; zil, ngrak. dolmalk biber. i., bot. gzelavratotu, belladonna. i. otellerde oda hizmetisi ocuk. i. gzel kad n, dilber. i., bot. anie i. i., bak. bellboy. s. kavgac , dvken. i. 1. kavgac lk, dvkenlik. 2. savalk. s., i. 1. kavgac , dvken. 2. sava. f. 1. brmek. 2. barmak. i., tek., o . krk. i. karn. Oryantal dansz, dansz. 1. oryantal dansz. 2. rakkase. gbek atma, Oryantal dans. i. karn ars. f., k. dili ikyet etmek, szlanmak. i., k. dili gbek, gbek ukuru. z. f. 1. to (bir ey) (birinin) mal olmak, (birine) ait olmak: That table belongs to me. benim. . O (kimasa isel) e ya. 2. to -in yesi olmak: Bahri belongs to the Moda i., o i., bak. Belarus. i., s., bak. Belarussian. s. sevgili, aziz. i. sevgili. z. aadan; aada; aaya: from below aadan. the river flowing a da akan nehir. two floors below iki kat aada. those below below nalt nda. vasata tic. saymaca de erinin altnda. i. kuak, kemer, kay; kolan. f. 1. k. dili yumruk indirmek; iddetle vurmak. 2. kemerle ba lamak. 3. kuatmak, evirmek. . kemer tokas

ng., k. dili Sus!/eneni kapa! f. (bir eyden) alayp szlayarak ikyet etmek, inleyerek yaknmak; zntsn 2. dalgn. s. 1. akn. belirtmek. i. sra, bank. 1. rper, rper noktas , seviye iareti. 2. denekta, lt, kstas. f. (bent/eski --ed) 1. e mek, bkmek, kvrmak; eilmek, bklmek, vrlmak. den. balamak. i. 1. kvrm. 2. dirsek. 3. dneme, viraj. 4. k eye) 2. akl yatmak. (bir s. eilir, erilir, bklr.
i. z. aadan; aada; aaya: The sea beneath was blue. Aadaki deniz maviydi. rezil. beneath there came a voice. A adan bir ses geldi. edat aalk,From

benediction benefaction benefactor beneficence beneficent beneficial beneficially beneficiary benefit benefit concert benevolence benevolent benign Benin Beninese bent bent benzene benzine bequeath bequest berate bereaved bereavement bereft bereft of beret berry berserk berth beseech beseechingly beset besetting beside beside o.s. beside the mark beside the question besides besiege besmear besotted besought bespoke best best best bet

i. kutsama, takdis. i. 1. hayr iine para balama. 2. hayr iine balanan para, ba. i. hayr iine para balayan, ba. i. 1. yard mseverlik; cmertlik. 2. hayr iine balanan para, ba. s. 1. yard msever, cmert. 2. iyi, hayrl. s. hayrl; yararl, faydal. z. yararl bir ekilde. i. 1. yararlanan kimse. 2. miras , vris. i. yarar, fayda. f. -in yarar na olmak, -e yararl olmak, -e yarar dokunmak; from yararlanmak, -den faydalanmak, -den istifade etmek: This m amac yla dzenlenen konser. yard-den i. 1. yard mseverlik; cmertlik. 2. ba. s. 1. yard msever; cmert. 2. kr gayesi gtmeyen (kurum v.b.). 3. iyi, rl . hay ak huylu. 2. yumuak (hava). 3. bereketli (toprak). 4. iyi huylu, s. 1. yumu iyicil, selim (tmr). i. Benin. i. (o. Be.nin.ese) Beninli. s. 1. Benin, Benine zg. 2. Beninli. s. 1. eri, kvrk, bklm. 2. ng., k. dili hilekr, dzenbaz, kt; hi gvenilmez; f., bak. bend.r veti; hrsz. 3. k. dili deli, atlak. 4. k. dili o biim, i., kim. benzen. i. benzin. f. vasiyet etmek, miras olarak b rakmak. i. vasiyet. f. azarlamak, ha lamak. s. matemli, yasl; matemliler, yasllar. i. (lm nedeniyle) kayp, kaybetme, yitirme; matem, yas. s. -den yoksun kalm : bereft of strength kuvvetten dm. i. bere. i. etli ve zarl kabuksuz meyve. s. lgnca hareket eden. i. 1. (tatlarda) yatak, ranza. 2. den. manevra alan. 3. den. rhtmda . 5. i, grev. f., den. (gemiyi) rhtma palamar yeri. 4. gemici ranzas istirham f. (be.sought/--ed) yalvarmak, etmek. z. yalvararak. f. (be.set, --ting) 1. -e s knt vermek. 2. -i kuatmak, -in etrafn sarmak/evirmek. s. yakay brakmayan. edat 1. yan na; yannda. 2. -in yannda, -e nazaran. kendinden gemi, lgn. konu d. konu d. edat 1. -den ba ka, -in dnda. 2. yan sra. z. ayrca, stelik. f. 1. -i ku atma altnda tutmak. 2. etrafn almak, bana mek. f. bulatrmak, kirletmek. s. 1. sarho . 2. aptal, sersem. f., bak. beseech. s., ng. 1. smarlama, smarlama yaplm. 2. smarlama i yapan. f. hakk ndan gelmek, yenmek; baskn kmak, gemek. s. (good ve wellin enstnlk derecesi) en iyi, en ho , en uygun. i. en iyisi. en iyi yol/are. Ill bet .../Im willing to bet .../My bet is .... Bahse girerim ki ....

best man best seller bestial bestially bestir bestow bestow favors on bestride bet Bet your boots. betide betray betrayal betrayer better better and better better half better half Better late than never. between between you and me between you and me and the gatepost you and me and the between lamppost bevel beveled beverage bevy bewail beware bewilder bewilderment bewitch bewitching beyond beyond doubt beyond measure beyond number beyond price beyond question beyond the veil beyond/out of reach beyond/past redemption Bhutan Bhutanese bias biased bib

sad. oksatar. s. hayvan gibi, hayvana ait; vah i; kaba. z. hayvanca, hayvana yak r ekilde; vahice, kabaca. f. (--red, --ring) harekete geirmek, yerinden oynatmak. f. (on/upon) (-e) vermek, ihsan etmek. -e ayrcalk tanmak, -e iltifat etmek. f. (be.strode, be.strid.den/be.strid) 1. bacaklar n ayrarak binmek. 2. her nda bulunmak/uzanmak: Istanbul bestrides two iki tarafnda/yakas mak. 2. kuvvetle sanmak: f. (bet/--ted, --ting) 1. bahse girmek, bahis tutu Ik. bet hes there. Bence orada olmas kesin. i. bahis; iddia. dili Emin olun. f. 1. (birinin) ba na gelmek: Woe betide them! Balarna ta yasn! 2. -e alamet olmak: It betides good. O alamet. f. 1. ihanet etmek; ele vermek. 2. hayra gstermek. 3. aldatmak. i. hyanet; ele verme. i. hain, ihanet eden. s. (good ve wellin stnlk derecesi) 1. daha iyi, daha gzel. 2. daha ok. ekilde. i. 1. daha iyisi. 2. stnlk. z. daha iyi bir gittike daha iyi. k. dili e. k. dili e (kadn/erkek): Wheres your better half? Ein nerede? Hi olmamaktansa vars n ge olsun. edat 1. aras nda: between Kadky and skdar Kadky ile skdar nda. between aras zda. the two of them ikisi arasnda. 2. arasnda, il: laf/sz aram sz aram zda. k. dili sz aram zda. i. pah, pahlanm kenar. f. (--ed/--led, --ing/--ling) pahlamak. s. pahlanm , ev. i. iecek, me rubat. i. kalabalk bir grup: That bevy of beauties made the house ring with yla nlatt. laughter. O gzeller evi kahkahalar flanmak. 2. (bir eye) alamak. f. 1. -e hay f. sak nmak, ok dikkat etmek, gzn amak. f. artmak, sersemletmek. i. aknlk. f. 1. by yapmak. 2. bylemek, cezbetmek. s. byleyici. z. tede; teye. edat 1. tesinde; tesi, -den te; -den sonra: Beyond there theres nothing but mountains. Oradan te da dan baka ey yok. phesiz. kukusuz, son derece. saysz, saylamaz. paha biilmez. 1. phe gtrmez. 2. kukusuz, phesiz, tartmasz. br dnyada. eriilmez, yetiilmez. kurtarlamaz. i. Butan. i. (o. Bhu.tan.ese) Butanl. s. 1. Butan, Butana zg. 2. Butanl. i. 1. verev. 2. e ilim. 3. nyarg. f. 1. (birini) (belirli bir ekilde) etkilemek: They tried lto . bias me against him. Beni onun aleyhine evirmeye s. nyarg i. mama nl .

Bible Biblical biblical Biblically biblically bibliography bicarbonate bicarbonate of soda bicentenary bicentennial biceps bicker bicycle bicycle shed bid bid bid farewell bid s.o. farewell bide bide ones time bide ones time biennial bier bifocal bifocals big big business big gun big shot big shot/wheel big wheel bigamist bigamy bighearted bigness bigot bigoted bigotry bigwig bike bikini bilateral bile bilge Bilge cant help but win. bilingual bilious

i. Kitab Mukaddes, Kutsal Kitap, Eski ve Yeni Ahit. s. Kitab Mukaddese ait. s., bak. Biblical. z. Kitab Mukaddesle ilgili olarak. z., bak. Biblically. i. bibliyografya, kaynaka. i. bikarbonat. karbonat. i., s., bak. bicentennial. i. iki yznc yldnm. s. iki yznc yldnmne ait. i. (o. bi.ceps) anat. paz. f. atmak, ekimek, mnakaa etmek. i. bisiklet. f. bisikletle gitmek, bisiklet kullanarak gitmek. (kapal) bisiklet park yeri. f. (bid, --ding) 1. a k artrmada fiyat artrmak. 2. bri deklarasyon ebbs. etmek. 2. demek, yapmak. 3. nermek. 1. neri. giri im, tekumanda f. (bade/bid, --den/bid,i. --ding) 1.2. emretmek, sylemek. veda etmek. birine veda etmek. f. (--d/bode; --d) 1. dayanmak, yklmamak. 2. oturmak, beklemek. uygun zaman beklemek. bir eyin zamann beklemek; sabretmek. s. iki ylda bir olan. i. ayakl tabut altl; tabut tamak iin kullanlan tekerlekli sedye. s. bifokal, ift odakl. i., o. bifokal gzlk. s. 1. byk, iri, kocaman. 2. nemli, etkili. dev irketler. k. dili kodaman. k. dili kodaman. k. dili kodaman. argo kodaman. i., huk. resmen evliyken ba ka biriyle yasad olarak evlenen kimse. i., huk. resmen evliyken ba ka biriyle yasad olarak evlenme. s. eli a k, cmert. i. byklk. i. banaz, mutaassp; dar grl kimse. s. banaz, mutaassp. i. banazlk, taassup. i., k. dili kodaman. i., k. dili bisiklet. i. bikini. s. iki tarafl, iki kenarl. i. 1. d, safra. 2. huysuzluk, terslik, aksilik. 3. garaz, kin. i. 1. den. sintine, karina. 2. samal k. k. dili Bilgenin kazanmas kesin. s. iki dilli. s. 1. safraya ait, de ait. 2. aksi, ters, huysuz.

bilk bill bill bill of exchange bill of exchange bill of fare bill of fare bill of health bill of lading bill of lading bill of rights bill of sale billboard billfold billiard billiards billion billow billowy billy billy goat bimonthly bin binary bind binder bindery binding Bing cherry binge binoculars biochemistry biodegradable biographer biographical sketch biography biological biological clock biological warfare biologically biologist biology biped bipedal birch bird bird cage

f. doland rmak, aldatmak, kandrmak. i. 1. fatura, hesap. 2. k t para. 3. kanun tasars. f. fatura karmak. i. gaga. polie; kambiyo senedi. polie; kambiyo senedi. yemek listesi, men. yemek listesi. salk belgesi. konimento; manifesto. konimento. insan haklar beyannamesi. fatura. i. ilan tahtas . i. czdan. i. ball bilardo topu. hall bilardo salonu. i. bilardo. i. 1. A.B.D. milyar, bilyon. 2. ng. trilyon. i. (byk) dalga. f. 1. dalgalanmak; dalgaland rmak. 2. (yelken) imek; iirmek. 3. (duman) buram buram kmak; ok (duman) (yelkeni) s. dalgal. i. 1. k. dili cop. 2. teke, erkek kei. teke, erkek kei. s. 1. iki ayda bir olan. 2. ayda iki kez olan. i. (kmr, tah l v.b.ni saklamak iin) kap; sandk; yer: coal bin kmrlk. wood odunluk. s. ikili,bin ift. f. (bound) 1. ba lamak; sarmak. 2 kenarn tutturmak. 3. ciltlemek. 4. (dar z etmek, fazla skmak. bir giysi) lar. 3. tutkal. i. 1. cilti.rahats 2. bierba i. ciltevi. s. 1. balayc. 2. zorlayc. i. 1. ciltleme; cilt. 2. kenar eridi. Napolyon kiraz, Napolyon. i. 1. ok fazla iki iilen sre: He goes on a weekend binge every now and hafta sonu boyunca iki imekten baka bir ey yapmaz. 2. then. Aras ra labilen) drbn. i. (iki gzle bak i. biyokimya. s. evreye zarar vermeden toprakta znebilen. i. biyografi yazar . hayat hikyesinin zeti. i. yaamyks, biyografi. s. biyolojik, ya ambilimsel, dirimbilimsel. biyolojik saat. biyolojik sava . z. biyolojik olarak, biyolojik a dan. i. biyolog, ya ambilimci, dirimbilimci. i. biyoloji, ya ambilim, dirimbilim. i. iki ayakl hayvan. s. iki ayakl. i., bot. hu , Betula. i. ku. ku kafesi.

bird in the hand bird of passage bird of passage bird of prey bird of prey bird sanctuary bird watcher birdcall birdhouse birds of a feather birds of a feather bird's-eye bird's-eye view biro birth birth certificate birth control birth defect birthday birthmark birthplace birthrate biscuit bisexual bishop bison bit bit bit bit by bit bitch bite

k. dili elde olan yararl ey, elde olan frsat. 1. gmen ku . 2. k. dili bir yerde ancak geici bir sre iin kalan kimse. 1. gmen ku . 2. gebe kimse. yrtc ku. yrtc ku. ku cenneti, kularn avlanmas yasak olan yer. ku gzlemcisi. i. ku t. i. ku evi. k. dili huylar birbirine benzeyen kimseler. kafadarlar. s. kubak. i., ng. tkenmez kalem, tkenmez. i. 1. doum, doma, dou. 2. soy. 3. balang, kaynak. nfus k d. doum kontrol. doutan olan zr. i. doum gn, ya gn. i. doum lekesi. i. doum yeri. i. (nfusa gre) do um oran. i. 1. rek. 2. ng. biskvi. s. 1. biseksel, ift cinsiyetli, ikicinslikli, ikie eyli. 2. biseksel, her iki cinse erotik istek kar i. 1. piskopos. 2. duyan. satran fil. i. (o. bi.son) zool. bizon. i. 1. delgi, matkap. 2. gem. i. 1. para, lokma, k rnt. 2. bilg. bit. f., bak. bite. azar azar, yava yava. i. 1. dii kpek, kanck. 2. k. dili cadaloz kadn, irret. f., k. dili ikyet p durmak, rd r etmek. etmek, s zlan1. srmak. d 2. (bal k) oltaya vurmak. 3. (souk) yakmak. i. 1. f. (bit, bit.ten)

srdili k, para, lokma. 2. i(ikide) 3. (souk veya rzgra zg) byk lere/iesertlik. girimek/kalk mak. ba ndan bite off more than one can chew k. (fkesini/zntsn belli etmemek iin) duda n srmak. bite ones lip
bite s.o.s nose off bite the bullet biting bitten bitter bittersweet bitumen bituminous bituminous coal bizarre blab Black black birine ters cevap vermek. k. dili (zor bir) karar almak. s. 1. ac , keskin; src (rzgr). 2. ac (sz). f., bak. bite. s. 1. ac , keskin; sert, iddetli. 2. ekersiz, ac, bitter (ikolata). s. 1. hem ac hem tatl. 2. iyi ve kt. i. bitm; zift, katran. s. bitml; ziftli, zift gibi. madenkmr. s. garip, tuhaf, acayip, biimsiz. f. (--bed, --bing) gevezelik etmek; bo boazlk etmek. i. geveze; bo az. bo s., i. zenci. s. 1. siyah, kara. 2. zenci. 3. karanl k, kasvetli. 4. kirli. i. 1. siyah, kara. 2. zenci.

black and white black belt black book black box black coffee black cumin black eye black horehound black leopard black list black magic black market black mulberry black out black pepper black pepper black plague black sheep black tie black-and-blue black-and-white blackball blackberry blackbird blackboard blacken black-eyed pea, cowpea blackguard blackhead blackjack blackleg blacklist blackmail blackmailer blackness blackout blacksmith blacktop bladder blade blah blame blameless blameworthy blanch blancmange bland

1. yaz. 2. siyah beyaz resim. judo siyah ku ak. kara listedekilerin kaytl olduu defter. hav. kara kutu. stsz kahve. reotu. 1. siyah gz. 2. morarm gz. 3. kara leke. bot. kara srgan, kpekotu. siyah pars. kara liste. (kt bir ama iin yap lan) by. karaborsa. karadut. 1. karartmak. 2. gz kararmak; k sa bir sre iin uurunu kaybetmek. karabiber. karabiber. kara veba. ailenin yzkaras . 1. siyah papyon kravat. 2. smokin. s. rk, morarm . s. siyah beyaz: black-and-white television siyah beyaz televizyon. f. kar oy kullanmak. i. brtlen. i. karatavuk. i. kara tahta. f. 1. karartmak, karalamak. 2. lekelemek, iftira etmek. i. brlce. i. alak kimse. s. alak, edepsiz, rezil. f. svp saymak, kfretmek. i. ba siyah olan sivilce. i. cop. i., ng., k. dili grev krc. i. kara liste. f. -i kara listeye almak. i. antaj. f. antaj yapmak. i. antajc. i. siyahlk, karalk. i. 1. karartma. 2. gz kararmas ; ksa sren uur kayb. i. 1. demirci. 2. nalbant. i. asfalt. f. (--ped, --ping) asfaltlamak. i., anat. sidik torbas , mesane. i. 1. (bak) az. 2. kl. 3. ince uzun yaprak. 4. (krekte) pala. i., k. dili sama. s. can s kc, bezdirici. i. bir su veya ba arszln sorumluluu, su, kabahat, thmet. f. suu (birinin) stne atmak. s. susuz, masum. s. 1. ayplanacak. 2. kabahatli. f. 1. benzi atmak. 2. (kabu unu soymak iin) (bademi) biraz halamak. i. paluze, stl pelte. s. 1. tad bebek mamas gibi ve hazm kolay olan (yemek). 2. kimsenin dikine gitmeyen.

blandishment blank blank cartridge blank check blank endorsement blank verse blankbook blanket blankly blare blas blaspheme blasphemy blast blast furnace blast off Blast! blasted blasting cap blatant blaze blaze a trail blaze a trail blaze away at blaze up blazer blazon bleach bleachers bleak blear bleary bleary-eyed bleat bled bleed bleeding bleep blemish blend blend in blender bless bless s.o. out Bless you! blessed blessing

i. kandrmak iin sylenen veya edilen iltifat. s. 1. bo, yazsz, ak, beyaz. 2. anlamsz. i. 1. yazsz kt. 2. numara. 3. kurusk fiek. piyangoda bo ek. kurus k fi ak ek. ak ciro. kafiyesiz on heceli nazm ekli. i. not defteri. i. battaniye. f. sar p sarmalamak. z. bo bo, bo gzlerle: look blankly at -e anlamam gibi bakmak, -e bo bakmak. bo i. 1. boru sesi. 2. borununkine benzer ses; yksek ses. f. 1. boru gibi ses

karmak. herkese ilan etmek, sylemek. , bezgin. s. usanm 2. f. Allah hakk nda kt konumak, kfretmek.
i. Allah hakk nda kt konuma, kfr. i. 1. patlama, infilak. 2. k. dili ok e lendirici bir ey. f. 1. tahrip etmek, kmak, eritme yakmak. 2. (so y . uk/scak) (bitkiyi) kavurmak. maden oca (roket) uzaya f rlatlmak. nlem, ng. Allah kahretsin! s. 1. harap. 2. k. dili Allah n belas, kr olas. dinamit tapas . s. 1. apa k, yznden akan. 2. grlt yapan. i. 1. alevler: the blaze of the fire yang nn alevleri. 2. yangn; yanan ey. 3. 4. fkeli parlama. 5. yapmak. atn alnndaki beyaz leke. f. 1. alev alev parlakl r amak. 1. (yolk. olmayan bir yerde) yol 2. 1. r amak. 2. aalarn gvdelerinde entikler aarak yeni bir yolun yerini iaretlemek. gei e tutmak, -e ate etmek. 2. -i hararetle yapmak. 1. -iate birden parlamak. i. spor ceket, blazer. f. 1. (gze arpan bir ekilde) ilan etmek. 2. sergilemek, tehir etmek. 3. donatmak/kaplamak. (gze arpan bir eyle) artmak. i. amar suyu. i. arma, ongun. f. beyazlatmak, a i. bir tr a k tribn. s. 1. souk ve kasvetli (hava). 2. rzgrdan korunmasz, rzgra ak. 3. c olmayan. kt, i a s., bak. bleary. s. sulanm /ok apaklanm/kzarm (gz). s. gzleri sulanm /ok apaklanm/kzarm. f. 1. melemek. 2. m zrdanmak, szlanmak. i. 1. meleme. 2. m zrdanma, szlanma. f., bak. bleed. f. (bled) 1. kanamak. 2. k. dili ac mak, kan alamak: My heart bleeds for tlk olas kurbanlar iin iim kan alyor. 3. k. dili the victims of the K ng., k. dili kr . s. 1. kanayan. 2. drought. i. ok tiz ve anlk elektronik ses, bip. f. bip sesi karmak. i. leke, kusur, hata. f. kartrmak, harmanlamak. i. harman, karm. 1. ile uyumlu olmak, uymak. 2. yava a katmak. i. blender, kar trc. f. (--ed/blest) kutsamak, takdis etmek. k. dili birini ha lamak/azarlamak. ok yaa! be blessed with (Allah) (birine) belirli bir nimeti balamak: ihsan etmi Youre blessed these 3. children. sana bu ocuklar .with 2. kutsal. Allahn Allah ...: every blessed day her Allah n . s. 1. kutsanm gn. i. 1. kutsama, takdis. 2. hayrdua. 3. nimet.

blessing out blest blether blew blight blind blind alley blind as a bat blind date blind in one eye blind spot blinder blindfold blindfolded blindly blindness blink blinker bliss blissful blister blithe blithely blitz blitzkrieg blizzard bloat bloated blob bloc block block and tackle block letter block print block up blockade blockage blockhead bloke blond blonde blood blood bank blood bank blood bath blood count blood feud

k. dili ha lama, azarlama. f., bak. bless. f., ng. samalamak. i. sama. f., bak. blow. i. 1. kf, mantar. 2. afet. f. soldurmak, kavurmak, mahvetmek; kurutmak. s. 1. kr, m. 2. kmaz (sokak). f. 1. kr etmek. 2. gzn almak, trmak. i. 1. 2. o .kmaz, jaluzi. amaz. 2. ng. stor. 3. avclarn avlarndan gizlendii kama sokak. 1. kmaz k. dili kr gibi. nceden tan lmayan biriyle elence yeri, lokanta v.b.ne gitme. bir gz kr. 1. anat. (retinada) kr nokta. 2. kendi nyarg snn insan anlamaktan i . konu. engelledi i. at gzl f. gzlerini ba lamak. i. gzba. s. gz ba l. z. kr gibi. i. krlk. f. gz k rpmak. i. gz krpma. i. 1. oto. sinyal lambas . 2. den. akar. 3. (devaml) yanp snen sinyal . 4. ng. at gzl . mutluluk. lambas i. eksiksiz bir mutluluk, byk s. ok mutlu. i. kabarc k, fiske. f. kabarmak, su toplamak; kabartmak. s. neeli, en; gamsz, tasasz. z. neeli/en/tasasz bir ekilde, prnee. i. yldrm saldr. i., bak. blitz. i. tipi. f. iirmek, kabartmak. s. imi, i (karn,le). i. 1. k vam koyu iri bir damla: a blob of paint bir boya damlas. two blobs of mustard i., pol. blok.iki s km hardal. 2. k. dili ya tulumu, iko. i. 1. blok, byk para. 2. blok, parsel. 3. ng. byk bina: block of flats apartman. palanga. office block (brolar n bulunduu) i han. f. tkamak, kesmek, kitap yazsyla yazlan byk harf. (kuma/kitab) kalpla basmak. 1. tkamak. 2. (delii/boluu) doldurarak kapamak. i. abluka. f. abluka etmek, ablukaya almak. i. tkama; tkanma; blokaj. i., k. dili mankafa, dangalak. i., ng., k. dili adam, arkada. s. 1. sarn (erkek). 2. sar (sa). s., i. sarn (kadn). i. 1. kan. 2. soy. kan bankas . kan bankas . katliam. kan saym. kan davas .

blood feud blood group blood money blood poisoning blood pressure blood pressure blood sugar blood test blood transfusion blood transfusion blood type blood vessel bloodcurdling bloodshed bloodshot bloodthirsty bloody bloody-minded bloom blooming blossom blot blot out blotch blotter blotting paper blotting paper blouse blow blow blow a fuse blow great guns blow hot and cold blow in blow ones brains out blow ones cool blow ones nose blow ones own horn blow ones own horn blow ones own trumpet blow ones top blow ones top/stack blow out blow over blow s.o. away blow s.o.s cover blow s.o.s mind

kan davas . kan grubu. 1. kiralk katillere verilen para. 2. diyet. kan zehirlenmesi. tansiyon. tansiyon, kan bas nc. kan ekeri. kan tahlili. kan nakli. kan nakli. kan grubu. anat. kan damar . s. tyler rpertici. i. kan dkme. s. kan ana na dnm (gz). s. kana susam , canavar ruhlu, hunhar. s. 1. kanl; kan gibi. 2. kana susam, gaddar, zalim. 3. ng., k. dili kr . 4. k. ng., dili, baya , adamakll. olas ng., dili k. inat aksi. s., i. 1. tazelik, genlik. 2. meyve zerindeki bu u. 3. (alm) iek. f. iek amak. s. 1. iek am . 2. argo kr olas: That blooming telephone! O kr olas telefon! i. iek; bahar. f. 1. iek vermek; bahar amak. 2. geli mek; canlanmak. i. 1. leke; mrekkep lekesi. 2. ayp, kusur. f. (--ted, --ting) 1. lekelemek. 2. dortadan ile kurutmak. kurutma k 1. bozmak. 2. silmek, yok etmek. i. 1. leke. 2. kabart , fiske. f. lekelemek; lekelenmek. i., bak. blotting paper. kurutma k d, papyebuvar. kurutma k d. i. bluz, gmlek. i. darbe, vuru . f. (blew, --n) 1. esmek. 2. flemek. 3. uurmak; umak: The wind has nfkelenmek. klahn uurdu. 4. solumak. blown off the chimney cowl. Rzgr att rmak. 2. k. dili tepesibacan atmak, 1. sigortay k. dili (rzgr) ok sert esmek. k. dili karars z olmak, duraksamak. k. dili ans zn gelmek, dmek. k. dili 1. ba na kurun skmak. 2. bana kurun skarak intihar etmek. k. dili tepesi atmak, k zmak. smkrmek. k. dili kendi reklam n yapmak. bbrlenmek. k. dili kendi borusunu almak, kendi reklam n yapmak, vnmek. k. dili tepesi atmak, ok k zmak. k. dili tepesi atmak, parlamak. 1. fleyip sndrmek. 2. (lastik) patlamak. 1. (frtna) dinmek. 2. unutulmak, gemek. k. dili 1. birini ok artmak. 2. ate ederek birini ldrmek, birini vurmak. k. dili birinin gerekte kim oldu unu gstermek. k. dili 1. birini ok heyecanland rmak. 2. birini ok artmak. 3. birine ok keyif vermek.

blow s.o.s mind blow s.t./s.o. to smithereens blow the lid off blow up blow-by-blow blow-dry blowjob blowout blowtorch blowup blubber blubber bludgeon bludgeon s.o. into doing s.t. blue blue blood blue blood blue cheese blue jeans blue ribbon blue vitriol bluebell blueberry bluecollar blueprint bluff bluff bluing bluish blunder blunt blunt blur blurry blurt blush bluster boar board board of directors board of managers board up boarder boarding house boarding school boarding school boardwalk

k. dili birini hayrete d rmek/akna evirmek, birinin akln bandan almak. bir eyi/birini parampara etmek. k. dili a a vurmak. 1. iirmek. 2. havaya uurmak. 3. patlatmak; patlamak. 4. bytmek, agrandisman yapmak. 5. k. dili patlamak, tepesi atmak, kplere binmek. s. ayrntl. f. (blow-dried) kurutma makinesiyle kurutmak. i., kaba penisi a zla uyarma, supet, spet. i. 1. lastik patlamas . 2. k. dili byk parti; atafatl davet. i. prmz lambas , prmz. i. 1. patlama. 2. kavga. i. 1. balina ya . 2. k. dili (insan vcudundaki) yalar. f. hngr hngr a lamak, hngrdemek. i. k sa ve kaln sopa; cop. f. ar bir cisimle vurmak. birini bir ey yapmaya zorlamak. s. 1. mavi, mavi renkli. 2. k. dili efkrl . i. mavi, mavi renk. f. ivitlemek. aristokrat, soylu kimse. aristokrat, asilzade. bir eit kfl peynir. blucin. herhangi bir alanda en byk dl. gzta. i., bot. anie i, Campanula. i. ayzm. s. ii snfna ait. i. 1. mavi kopya. 2. proje, plan. f. 1. mavi kopya karmak. 2. tasarlamak. s. tok szl. i. sarp ve yksek k y/kaya. f. blf yapmak, kurus k atmak. i. blf, kurusk. i. ivit. s. mavimsi, mavimt rak. i. gaf, pot. f. gaf yapmak, pot k rmak. f. 1. krletmek. 2. azaltmak. s. 1. kr, keskin olmayan. 2. szn sak nmayan. f. (--red, --ring) bulan klatrmak; bulanklamak. i. belirsiz bir ekil. s. bulank. f. out azndan karmak. f. yz k zarmak. i. kzart, kzarklk. f. 1. fart furt etmek. 2. (rzgr) iddetle esmek. i. 1. fart furt, bbrlenme. rzgrn kard) uultu. 2. zool. (iddetli i., yabandomuzu. i. 1. kereste, tahta. 2. satran v.b. oyun tahtas . 3. ynetim kurulu. 4. den. borda. f. 1. (vapura/trene/otobse/ua a) binmek. 2. pansiyoner olmak. 3. ynetim kurulu. ynetim kurulu. stne tahta akarak kapamak. i. 1. pansiyoner. 2. yat l renci. pansiyon. yatl okul. yatl okul. i. (kum, bataklk v.b. zerindeki) tahta yaya kaldrm.

boast boastful boat boathouse bob bob bob bobbin bobby bobby pin bobsled bode bode bode ill bode well bodice bodily body body bag body building body count bodyguard bog boggle boggle the mind bogus boil boil boil away boil down boil over boiler boiler suit boiling point boisterous bold boldface boldfaced boldly boldness Bolivia Bolivian boloney bolshy bolster bolt bolt of lightning

f. 1. vnmek. 2. -e sahip olmaktan gurur duymak: This hotel boasts two swimming pools and a sauna. Bu otel iki yzme havuzu ve bir saunas yla s. vngen. i. (gemi, vapur, sandal, yat gibi) tekne: What time does the boat leave? Vapur kata kalk yor? Ive got a new boat. Yeni bir sandalm var. How i. kaykhane. i. 1. ekln ucundaki a rlk. 2. olta mantar. 3. abuk eip kaldrma veya ilip kalkma hareketi. 4. alagarson sa. abuk eilip kalkmak. 2. sk sk e f. (--bed, --bing) 1. abuk e ip kaldrmak; ng., k skk. alal ykselmek. 3. (sa) alagarson sallanmak; dili p ilin. i. (o. bob)s i. 1. makara, bobin. 2. ufak i . i., ng., k. dili polis. madeni sa tokas . i. 1. yarta kullanlan kzak. 2. arka arkaya bal ifte kzak. f. -e iaret etmek, -e delalet etmek. f., bak. bide. ktye iaret/delalet etmek. iyiye iaret/delalet etmek. i. korsaj, kad n yelei. s. bedensel. z. btnyle, tmyle, tamamen. i. 1. beden, vcut, gvde. 2. ceset. 3. karoser. 4. miktar: a body of information bir miktar bilgi. 5. ktle, kitle: A lake is a zg fermuarl torba, ceset torbas . body of water. Gl bir ceset tamaya vcut gelitirme. ask. l says. i. koruma grevlisi, koruma. i. 1. bataklk. 2. ng., kaba kenef, hela, tuvalet, yznumara. f. (--ged, -ging) f. at/over -e tak lp tereddde dmek. insan hayrete drmek. s. sahte, dzme, yapma. f. kaynamak; ha lanmak; kaynatmak; halamak. i. ban. kaynayarak buharla p yok olmak. 1. kaynayarak suyunu ekmek, z kalana kadar kaynamak. 2. saltmak, ksmak. k 1. (kaynarken) ta mak. 2. k. dili tepesi atmak, kprmek. i. kazan, buhar kazan .

ng. tulum (giysi). kaynama noktas . s. 1. grltl. 2. iddetli; frtnal. s. 1. cesur, gzpek; at lgan, cretli. 2. matb., bilg. siyah (harf).
i., matb., bilg. siyah harfler. s., matb., bilg. siyah (harf). z. cesaretle. i. cesaret, yreklilik. i. Bolivya. i. Bolivyal. s. 1. Bolivya, Bolivyaya zg. 2. Bolivyal. i., bak. baloney. s., ng., k. dili asi, serke; kurallara kar gelen. i. uzun yastk; yastk, minder. f. (up) 1. yastkla beslemek. 2. desteklemek, i. 1. srg, kolglendirmek. demiri. 2. kilit dili. 3. c vata. 4. frlama, ka. f. 1. srglemek. 2. f rlamak; frlayp kamak: When the pickpocket saw the yldrm.

bolt upright bomb bombard bombardier bombardment bombastic bomber bombshell bon voyage bona fide bonanza bond bond paper bondage bonded warehouse bondholder bondsman bone bone bone china bone for an exam bone meal bone of contention bone up on a subject bone-dry bonehead boneless boner bonesetter bonfire bonito bonk bonkers bonnet bonny bonus bony boo boob boob tube boo-boo boobs booby booby prize booby trap book book club

dimdik. i. bomba. f. bombalamak. f. 1. topa tutmak, bombard man etmek; bombalamak. 2. zerine varmak, k trmak. s i., ask. (bombard man uanda grevli) bombac. i. bombard man, topa tutma. s. tumturakl. i. 1. bombard man ua. 2. (bir yere) bomba atan/yerletiren kimse, . bombac i., k. dili bomba etkisi yapan, bomba: blonde bombshell sar n bomba. iyi yolculuklar, yolunuz a k olsun. gerek, hakiki. i. beklenmedik kazan. i. 1. ba. 2. iliki. 3. bono, senet, tahvil. 4. kefalet. f. kefil olmak. iyi cins yaz kd. i. klelik. gmrk antreposu. i. tahvil sahibi. o. bonds.men (bandzmn) i. 1. kefil. 2. kle. i. 1. kemik. 2. k lk. 3. balina (ubuk). f. 1. kemiklerini/k lklarn ayklamak. 2. k. dili ok almak, hafzlamak, lamak. ku iine kemik kl kat larak yaplan porselen tabak. snava hazrlanmak. kemik tozu. anlamazlk sebebi. k sa zamanda bir konuyu alp renmek. s. kupkuru. i., argo aptal, mankafa. s. 1. kemiksiz. 2. k lksz. i., argo byk gaf/pot. i. kk, krk. i. enlik atei, ak havada yaklan ate. i., zool. palamut. f. 1. k. dili vurmak. 2. ng., argo -i sikmek; sevimek, ak yapmak. i. 1. k. , darbe. 2. ng., argo sikme; dili ng., k. dili kafadan kontak, atlak.sevime. s., vuru i. 1. backl bone. 2. ng., oto. kaput, kaporta. s., ng. leh. 1. gze ho grnen, gzel, zarif, ho. 2. shhatli, grbz. i. ikramiye, prim. s. 1. s ska; bir deri bir kemik. 2. kemikli. 3. k lkl. 4. kemiksi. f. yuhalamak. i., argo 1. aptal, budala, salak. 2. ng. aptalca hata; falso. f., ng., argo aptalca hata yapmak; falso yapmak. argo televizyon. i., k. dili aptalca hata; falso. f., k. dili aptalca hata yapmak; falso yapmak. i., o., argo ayvalar, farlar, ikizler, ampuller, memeler. i. ahmak. en kt oyuncuya verilen dl. bubi tuza . i. kitap; cilt. f. 1. (polis) (san /cezaya arptrlan birini) kayda geirmek. ng.kulb. (yer) ayrtmak; rezervasyon yaptrmak. 2. kitap

book in book of matches book of music book review book s.o. into a hotel book s.t. to s.o.s account book value bookbinder bookcase booked bookie booking booking clerk booking office bookkeeper bookkeeping booklet bookmaker bookmark bookseller bookshelf bookshop bookstall bookstore boom boon boon companion boondock boonies boor boorish boorishly boorishness boost booster boot boot boot booth bootlegger bootlick bootlicker booty booze bop borax border

ng., bak. check in.


kibrit paketi. nota kitab . kitap ele tirisi. biri iin otelde rezervasyon yapmak. ng. bir eyi birinin hesabna yazmak. defter de eri, maliyet. i. cilti. i. kitaplk, kitap konulan rafl mobilya. s. 1. rezerve edilmi, ayrlm. 2. defterde kaytl. i., k. dili ganyan bayii; bahisleri kabul eden bayi. i., ng. 1. rezervasyon yapma. 2. rezervasyon. 3. (birinin hesabna) yazma. ng. bileti.

ng. bilet giesi.


i., muh. defter tutan kimse. i., muh. defter tutma. i. bror, kitapk. i. ganyan bayii; bahisleri kabul eden bayi. i. sayfa iareti; kitapta son okunan sayfay bulmak iin araya konulan karton, v.b. . i. kitapkurdele i. kitap raf . i., ng. kitabevi. i., ng. gazete kulbesi. i. kitabevi. f. 1. gmbrdemek, grlemek. 2. (bir yerin ticaret, nfus v.b.) h zla ykselmek, patlamak i. nimet, ltuf, iyilik. (olumlu bir ekilde); (ticaret) hzla artmak, patlama yak n arkada. i. i. i. 1. kaba ve grgsz kimse. 2. kyl. s. kaba. z. kaba bir ekilde. i. kabalk. f. 1. itelemek. 2. lehinde konu arak yardmc olmak. 3. (fiyat) artrmak. i. art . motor. 1.1. destek, yard m. .2. 2.artma, (rokette) ek i. propagandac i. izme; bot. f. 1. izme giydirmek. 2. izme eklindeki aletle ikence yapmak. 3. argo tekmelemek. 4. bilgisayar n belleine komutlar okutarak sistemi f. i. 1. (fuarda/sergide) stand. 2. ardak. i. iki kaak s. f. dalkavukluk etmek, anak yalamak, yaltaklanmak. i. dalkavuk, anak yalayc, yaltak, yaltak. i. ganimet, ya ma, apul. i., k. dili iki, alkoll iecek. f., k. dili kafa/kafay ekmek. f. (--ped, --ping) vurmak. i. vuru , darbe. i., kim. boraks. i. 1. kenar; s nr, hudut. 2. kenar ss. f. snrlamak.

border on borderline borderline case bore bore bore bore a hole in bore s.o. to death/tears boredom boring born born to the purple borne boron borough borrow borrow trouble borrower borrowing borstal Bosnia Bosnia and Herzegovina Bosnia-Herzegovina Bosnian bosom bosom friend Bosphorus Bosporus boss boss s.o. around bossy botanical botanical garden botanist botany botch both

1. s nr komusu olmak. 2. eiliminde olmak. i. snr, hudut. s. her iki kategoriye de girebilecek bir durum: Hasans a borderline case; we could as easily i. fail him as we could pass him. Hasan tam s nrda; f. delmek, oymak. kalibre, ap. f. cann skmak, ban artmak. i. can skc kimse. f., bak. bear 2. 1. -de delik amak. 2. (bir fikri) az ck rtmek. birinin cann ok skmak. i. can s knts. s. can s kc. s. 1. domu. 2. doutan: a born preacher doutan vaiz. asil bir aileden gelen. ,f., bak. bear 2. i., kim. bor. i. kasaba, kaza, ile. f. 1. dn almak, bor almak. 2. mat. ( karma ileminde) dn almak. k. dili nceden tasas n ekmek. i. dn alan. i. yabanc bir dilden alnan szck/kelime, yabanc szck/kelime. i., ng. slahevi, slahhane. i. Bosna. bak. Bosnia-Herzegovina. i. Bosna-Hersek. i. 1. Bonak; Bosnal. 2. Bonaka. s. 1. Bonak; Bosna, Bosnaya zg. nak; Bosnal r, . 3. Bonaka. 2. Bo s, sine, ba koyun. s. samimi. i. g samimi dost, can yolda . i., bak. Bosporus. i. Boazii, Boaz. i. patron; ef. f. ynetmek. birine kar amirane davranmak, birine emir yadrmak. s. 1. bakalarna hkmetmeyi seven. 2. amirane, patronvari. s. botanik, bitkibilimsel; bitkisel. botanik bahesi. i. botanist, bitkibilimci, botaniki. i. botanik, bitkibilim. f. (bir ii) berbat/rezil etmek. i.

zam. her ikisi; ikisi de: both of them her ikisi. both of us her ikimiz. Did the packages come? both came. Paketler mi? Evet, hem ... hem ... olarak: Yes, I respect her both as a teachergeldi and as a person. both as ... and as ... duyuyorum. Hem hoca, hem insan olarak ona sayg Both your lives are in the scales. Her ikinizin de hayat tartlyor. i. sknt, zahmet. f. cann skmak, rahatsz etmek. bother bothersome Botswana Botswanan bottle bottle opener bottleneck bottom s. skc, rahatsz edici. i. Botsvana. i. Botsvanal. s. 1. Botsvana, Botsvanaya zg. 2. Botsvanal. i. 1. ie. 2. biberon. f. ielemek. ie aaca. i. 1. dar geit, dar bo az. 2. engel. i. 1. dip, alt. 2. esas, kaynak, temel. 3. vadi. 4. karina, tekne.

bottom dollar bottom land bottomless Bottoms up! bough bought boulder boulevard bounce bound bound bound bound boundary boundless bounds bounteous bounteously bounteousness bountiful bounty bouquet bourgeois bout boutique bovine bow bow bow bow and scrape bow out bow tie bowel bowels bower bowl bowl bowl along bowl s.o. over bowlegged bowline bowling bowshot bowstring box box box number

son kuru . ovalk arazi. s. 1. dipsiz; ok derin. 2. sonsuz, s nrsz. k. dili Fondip! i. (aata) byk dal. f., bak. buy. i. iri kaya paras . i. bulvar, cadde. f. 1. s ramak, sekmek; zplatmak, sektirmek. 2. k. dili (ek) karlksz kmak. i., 1. sray , zplay . 2. lk. sramak, zplamak, frlamak. s ray zplama; geri tepme. f.canl sekmek, i. f. 1. s nrlamak. 2. kuatmak. s. 1. bal, kaytl. 2. ciltli, ciltlenmi. 3. for -e giden. f., bak. bind. i. snr, hudut. s. snrsz, sonsuz. i. snr, snrlar. s. 1. eli a k, cmert. 2. bol, ok. z. cmerte. i. 1. cmertlik. 2. bolluk. s. 1. cmert, eli a k. 2. bol, ok. i. 1. cmertlik, eli a klk. 2. prim. 3. (zararl bir hayvann yok edilmesi iin devlete veya bir sulunun zg koku. verilen) para. i. 1. buket, demet. yakalanmas 2. bir araba i., s. burjuva, kentsoylu. i. 1. nbet; hastalk: Hes just recovered from a bout of pneumonia. Zatrreeden yeni kalkt . 2. ksa sren hummal faaliyet. 3. boks, gre, i. butik. s. sr cinsinden. i., den. ba , pruva. i. ba eerek selamlama, reverans yapma. f. ba eerek selamlamak, reverans yapmak. i. 1. (ok atmak iin) yay. 2. (yayl alg iin) yay. 3. fiyonk. ar sayg gsterisinde bulunmak, el pene divan durmak. 1. of -den ekilmek. 2. emekliye ayr lmak. papyon, papyon kravat. i., anat. ba rsak. i. 1. anat. ba rsaklar. 2. i ksmlar; derinlikler: the bowels of the earth yeryznn i. kameriye, derinlikleri. ardak. i. kse, tas. f. 1. bowling oynamak. 2. kriket top atmak. sratle gitmek. 1. birini artmak, birini akna evirmek. 2. birini yere ykmak, birini yere devirmek. s. arpk bacakl. i. 1. baro ba . 2. den. borina. i. bowling, a r bir topla oynanan bir oyun. i. ok menzili. i. kiri. f. iple bomak. i. 1. kutu, sand k. 2. loca. f. kutulamak, kutuya koymak. f. boks yapmak. box s.o. on the ear birinin kula na tokat atmak. posta kutusu numaras .

box office boxcar boxer boxing Boxing Day boxing glove boxing match boxwood boy boy friend boy scout boy scout boycott boyhood boyish bra brace bracelet braces bracing bracket brackish brag brag about/of braggart braid braided brain brain trust brain wave brainchild brainless brains brainstorm brainwash brainy brake brake drum brake fluid brake lining brake pedal brake shoe bramble bran branch branch off branch out into

(tiyatroda/sinemada/stadyumda) bilet gi esi. i., d.y. kapal yk vagonu. i. boksr, yumrukoyuncusu. i. boks, yumrukoyunu. ng. yirmi alt Aralk. boks eldiveni. boks ma . i. imir. i. 1. erkek ocuk, o lan; delikanl. 2. gen uak. erkek arkada . erkek izci. erkek izci. f. boykot yapmak; boykot etmek. i. boykot. i. (erkek iin) ocukluk, ocukluk dnemi. s. olan gibi. i. styen. i. 1. ba, kuak. 2. matkap kolu. 3. dii. tel. f. 1. salamlatrmak, desteklemek. 2. birbirine tutturmak, raptetmek. i. bilezik. i., o., ng. pantolon asks. i. destek, dayanak. s. zinde yapan: bracing mountain air insan tiren da havas . 2. k eli parantez, keli ayra. 3. ng. zindele i. 1. dirsek, destek, kenet. parantez, ayra. s. hafif tuzlu, ac (su). f. (--ged, --ging) vnmek. -den vnerek bahsetmek. i. vngen kimse, yksekten atan kimse. f. rmek. i. 1. sa rgs. 2. ask. (niformaya tak lan) kordon. 3. rlm ey, rg., rgl. s. rlm i. beyin. f. kafas na ar bir darbe indirmek. bir grup dan man. k. dili aniden gelen parlak fikir. i., k. dili birinin kafas ndan kan dnce. s. beyinsiz, ku beyinli, kafasz, aklsz. i. ak l, zek. i., k. dili aniden gelen parlak fikir. f. beynini ykamak. s. kafal, akll. i. fren. f. fren yapmak. fren kampanas /tamburu. fren ya. fren balatas . fren pedal. fren pabucu. i. 1. (brtlen gibi) dikenli bitki. 2. ng. brtlen (yemii/als). i. kepek, bu day kepei. i. 1. (aaca ait) dal. 2. (nehre ait) kol. 3. ube; blm, ksm; dal, kol, . f. 1. dal budak bran lmak.salmak. 2. kollara ayrlmak. (kol olarak) ayr (asl faaliyetine devam ederken) (yeni bir faaliyete) girmek.

brand brand name brand spanking new brandied brandish brand-new brandy brash brass brass band brass knuckles brassed off brassiere brassy brat bravado brave brave the elements bravely bravery bravo brawl brawny bray brazen brazier Brazil Brazil nut Brazilian breach bread bread and butter bread bin bread box bread crumb breadbasket breadboard breadth breadwinner break break a habit break a promise break a record break cover break down break even break ground

i. 1. (bir rne ait) zel ad, marka. 2. (k zgn demirle yaplan) da. f. 1. lamak. 2. lekelemek, damgalamak. da (bir rne ait) zel ad, marka. k. dili gcr gcr, yepyeni. s. konyakla konserve edilmi (meyve). f. sallamak, savurmak. i. sallama, savurma. s. yepyeni, g cr gcr. i. konyak. s. 1. yzsz, kstah. 2. fazla at lgan. i., s. pirin, sar . bando, m zka. pirin mu ta.

ng., k. dili biraz kzgn, biraz sinirlenmi.


i. styen. s. yzsz, grltc ve kaba (kad n). i. velet; mark ocuk; arsz ocuk; pi kurusu. i. kabadaylk, kurusk atma. s. cesur, cesaretli. f. g s germek. kt havada d arda bulunmak. z. cesaretle. i. cesaret. nlem Aferin!/Bravo! i. arbede. s. kaslar gelimi, adaleli. i. anrt, anrma. f. anrmak. s. 1. pirin, sar ; pirin gibi. 2. utanmaz, yzsz. i. mangal. i. Brezilya. Brezilya kestanesi. i. Brezilyal. s. 1. Brezilya, Brezilyaya zg. 2. Brezilyal. i. 1. k rk, yark, gedik. 2. huk. ihlal. i. ekmek. k. dili ekmek kap s; insan geindiren i/para. ng., bak. bread box. ekmek kutusu. ekmek k rnts. i. 1. ekmek sepeti. 2. mec. tah l ambar. 3. argo mide. i. 1. ekmek tahtas . 2. hamur tahtas. i. genilik, en. i. bir aileyi geindiren kimse. i. 1. k rk, atlak. 2. aralk, aklk; ara, fasla. 3. i molas: They took a break. verdiler. 4. f rsat, ans. f. (broke, bro.ken) 1. krmak, kanl ktan kurtulmak. kt alMola sznde durmamak, sznden dnmek. rekor k rmak. gizlendii yerden kmak. 1. bozulmak. 2. ruhen yklmak. kr ve zarar eit olmak, ancak masrafn karlamak. 1. trenle temel atmak. 2. r amak.

break in break into break loose break off break ones faith break ones fast break ones neck break ones word break open break out break the ice break the law break the news to break to pieces break up break wind break wind break with breakable breakage breakdown breaker breakfast breaking breakneck breakthrough breakup breakwater breast breast stroke breastbone breast-feed breath breathe breathe down ones neck breathe hard breathe in breathe ones last breathe out breathless breathtaking bred breeches breed breeding breeze breezy

1. zorla girmek. 2. lafa kar mak; araya girmek. 3. altrmak. 1. -e zorla girmek. 2. birden -e ba lamak: The horse broke into a run. At balad . birden ko maya 1. kendini kurtarmak; kendini kurtar p kamak. 2. from -den kopmak; -

kopmak. den kopup sarkmak/sallanmak. (k yamet) rlp ayr lmak. 2. birdenbire 3. durmak. 3. ili iini kesmek. 1. k
sznde durmamak. orucunu amak/bozmak. 1. boynu k rlmak. 2. kendini paralamak, paralanmak, diini trnana takmak. szn tutmamak. k rmak, zorla amak. 1. patlak vermek, patlamak, kopmak: War has broken out in Asia. patlad. 2. in ile kaplanmak, ... dkmek: Shes broken out Asyada sava yumu atmak. 2. ilk defa bir ie giri mek. 1. resmiyeti gidermek, havay su ilemek, kanuna kar gelmek. (birine) (kt) haber vermek. 1. para para etmek. 2. paralanmak. 1. dalmak; datmak. 2. bozumak. 3. (aralarnda sevgi ba olan iki ayr lmak. osurmak. kii) karmak, gaz gaz karmak, yellenmek. ilgisini kesmek, -den ayr lmak. s. k rlr. i. 1. k rma, krlma. 2. krlan eylerin tutar. i. 1. bozulma, durma. 2. sinir bozuklu u, kme. 3. ayrntl hesap. i. k yya vuran byk dalga. i. sabah kahvalt s, kahvalt. i. k rlma. s. ok hzl; byk (bir hz): a breakneck pace ok hzl bir tempo. i. 1. ask. cepheyi yar p geme. 2. (bilimde) byk bulu. i. 1. bozulma, sona erme. 2. paralanma. i. dalgak ran, mendirek. i. 1. gs, meme. 2. sine, kalp, gnl. kurbaalama (yzme teknii). i., anat. g s kemii. f. (breast.fed) (bebe i) emzirerek beslemek. i. nefes, soluk. f. soluk almak, teneffs etmek. Dont breathe a word of this to anyone. n kimseye syleme. Bunu nda dikilip durmak, banda beklemek. 2. rahat brakmamak. k. dili sak 1. ba ndan takip etmek. 3. yak solumak, s k ve kesik soluklar alp vermek. nefes almak. son nefesini vermek, lmek. nefes vermek. s. nefes nefese, solu u kesilmi. s. nefes kesici, ok heyecan verici. f., bak. breed. i., o. pantolon. f. (bred) 1. remek. 2. yeti tirmek. 3. yol amak, sebep olmak. i. cins, tr. i. 1. terbiye. 2. yetitirme. i. hafif rzgr, esinti, meltem; imbat. s. 1. rzgrl. 2. teklifsiz. 3. lakayt, umursamaz. 4. canl, hareketli.

brethren brevity brew brewer brewery brewski briar bribe bribery brick brick red brick up bricklayer brickyard bridal bridal veil bride bridegroom bridesmaid bridge bridge bridgehead bridle brief briefcase briefing briefly briefs brier brig brigade brigadier brigadier general brigand bright bright color bright lights brighten brights brilliance brilliant brilliantly brim brimful brimstone brine bring

i., o. kardeler. i. k salk. f. 1. (bira/kahve) yapmak; (ay) demlemek. 2. (ay/kahve) imeye haz r olmak, olmak. 3. mcs . (kt bir ey) hazrlamak, tertiplemek; hazrlanmak, i. bira yap i. bira fabrikas . i., k. dili bira: He bought me two brewskies. Bana iki bira smarlad. i., bot., bak. brier. i. rvet. f. rvet vermek, para yedirmek. i. rvetilik. i. (gen. deliksiz/bo luksuz) tula. kiremit rengi. tula rerek kapatmak. i. duvarc , tula rc. i. tula harman. s. 1. geline ait. 2. nikha ait. duvak. i. gelin. i. gvey. i. gelinin nedimesi, nedime. i. kpr. f. kpr yapmak, kpr kurmak. i. bri. i., ask. kprba . i. (gem ve dizginlerin tak ld) at bal. f. 1. (ata) balk takmak. 2. frenlemek, gemlemek, vurmak. 3.yapmak. ba n hafife kaldrarak fkesini davanngem zeti. f. brifing s. k sa. i., huk. i. evrak antas . i. brifing. z. k saca. i., o. slip (erkek klotu). i., bot. (herhangi bir) dikenli yabani al . i., den. 1. brik. 2. gemi hapishanesi. i., ask. tugay. i., ask. tu general. tugeneral. i. haydut, e kya. s. 1. parlak, parlayan. 2. ak ll, zeki. bright-eyed and bushy-tailed k. dili tam formunda. parlak renk. (otomobil farlar na ait) uzunlar. f. 1. parlatmak. 2. ayd nlanmak, aydnlk olmak. 3. neelendirmek; nee lk vermek, daha ho ve sevimli bir hava katmak. 4.dili (bir yere) canl (otomobil farlar na ait) uzunlar. i., o., k. i. 1. parlaklk, gz alclk. 2. deha. 3. harikuladelik, mkemmellik. s. 1. parlak, gz alc. 2. dhice, parlak. 3. harikulade, harika, mkemmel. rlanta. i. z.p parlak bir ekilde, prl prl. i. 1. bardak a z. 2. apka kenar. s. azna kadar dolu, silme. i. kkrt. i. 1. salamura, tuzlu su. 2. deniz suyu. f. (brought) getirmek.

bring (a child) into the world bring a lump to s.o.s throat bring a unit up to strength bring about bring along bring an action/suit against bring around/round bring down the house bring down the house bring forth bring forth bring forward bring home the bacon bring in bring into disrepute bring into line bring into relief bring off bring on bring out bring pressure to bear on bring s.o. down bring s.o. in on bring s.o. to bring s.o. to his/her knees bring s.o. to justice bring s.o. to reason bring s.o. up to date bring s.o. word of bring s.t. home to s.o. bring s.t. to bear on bring s.t. to pass bring shame on bring through bring to a head bring to light bring to mind bring up bring up ones big guns bring/file suit against brink brisk briskly bristle bristle with bristly Britain

(anne) (ocu u) dnyaya getirmek, dourmak; (doktor/ebe) (ocuu) urtmak. dodili k. 1. birini ok duyguland rmak. 2. birinin yreini burkmak. bir grubun mevcudunu tamamlamak. meydana getirmek, sebep olmak. yannda getirmek. -i dava etmek. 1. ikna etmek. 2. ayltmak. k. dili bir alk tufan kopartmak. 1. ok alk lanmak, ok alk toplamak. 2. seyircileri krp geirmek/ok gldrmek. meydana getirmek, sebep olmak. 1. dourmak. 2. meydana getirmek. 1. ileri srmek, arzetmek. 2. hesap toplam n nakletmek. 3. ileri bir tarihe almak. k. dili ailesinin geimini sa lamak, ailesini geindirmek. 1. getirmek. 2. (para) kazand rmak; kazanmak. 3. huk. (jri) karara varmak. -e glge d rmek. sraya sokmak. aa karmak. k. dili ba armak, baaryla yapmak. 1. sebep olmak. 2. geli tirmek. 1. (yeni bir eyi) yapmak/yaymlamak. 2. belli etmek, meydana karmak. 3. birinin) konu up rahat davranmasna sebep olmak, -i amak. -i zorlamak. -i (ekingen sktrmak, k. dili birinin keyfini bozmak. birinin (bir ie) katlmasn salamak, birini (bir ie) katmak. birini ayltmak. birini yola getirmek, birine boyun e dirmek, birine diz ktrmek. (yarglanmak zere) birini mahkemenin nne kartmak. birinin akln bana getirmek. birini en son olaylardan/geli melerden haberdar etmek. ... hakk nda birine haber getirmek. k. dili bir eyi birinin kafasna dank ettirmek. -e bir eyi uygulatmak: He brought some pressure to bear on the general. yaptrd. Generale biraz bask rmak. bir eyi sonuland -i rezil etmek. birinin (bir hastal/zor bir durumu) atlatmasn salamak. karar noktas na getirmek. meydana karmak, aydnlatmak, gn na karmak. hatrlatmak, akla getirmek; hatrlamak. 1. yetitirmek, bytmek. 2. bahsetmek. en nemli dayanaklar /kantlar ileri srmek; en nemli destekileri getirmek. -i dava etmek. i. 1. (uurum iin) kenar; (felaket iin) e ik. 2. ky. s. 1. canl; hareketli; istenilen hzda hareket eden. 2. serte esen (rzgr). z. canl/hareketli bir ekilde; istenilen hzda. i. sert k l, domuz kl. f. 1. tylerini kabartmak. 2. diklemek, kzmak. (ho olmayan bir eyle) dolu olmak. s. k ll. i. Britanya.

britches British Briton brittle broach broad broad bean broad jump broad jump broadcast broaden broadly speaking broad-minded brocade brochure brogue broil broiler broiling hot broke broke broken broken-down broken-hearted broker bronchial tubes bronchitis bronco bronze brooch brood brooder broody brook brook broom broomstick broth brothel brother brotherhood brother-in-law brotherly brought brow browbeat brown

i., o., k. dili pantolon. s. Britanyaya ait, ngiliz. i. Britanyal. s. k rlgan; gevrek. f. (bir konuyu) amak. s. 1. geni; engin. 2. genel, ayrntlara girmeyen. i., argo eksik etek, kadn. bakla. spor uzun atlama. uzun atlama. f. (broad.cast) 1. (radyo/televizyon arac lyla) yaymlamak. 2. (tohum) samak. 3. yaymak, herkese sylemek. i. radyo/televizyon yay n. genilemek. f. geniletmek; kabaca, yakla k. s. ak fikirli, hogrl. i. brokar. i. bror; kitapk. i. 1. ive. 2. bir eit erkek ayakkabs. f. 1. zgara yapmak, zgarada kzartmak. 2. k. dili (hava) ok scak olmak. i. 1. frnda et kzartmaya zg zgaral kap. 2. zgaralk pili. k. dili ok s cak (hava). s., k. dili paras z, meteliksiz. f., bak. break. s. 1. k rk, krlm. 2. bozuk, bozulmu. 3. (kt bir olaydan sonra) .harap. 4. dilbilgisi kurallarna uymayan (bir yabancnn umudunu yitirmi , bitik; s. ii bitmi s. kalbi k rk. i. komisyoncu; banker. anat. bron lar. i., tb. bronit. i. yabani at; ehlile tirilmemi at. i. bronz, tun. i. bro. f. 1. kulukaya yatmak. 2. derin derin d nmek, dnceye dalmak. i. kuluka. i. kuluka makinesi. s. 1. kulukaya yatmak isteyen. 2. d nceye dalan. i. ay, rmak. f. dayanmak, tahamml etmek, ekmek, katlanmak. i. 1. sapl sprge. 2. bot. katrtrna. i. sprge sopas . i. et/balk suyu. i. genelev. i. erkek karde , birader. i. 1. karde lik, birlik, beraberlik. 2. bir kuruluun yeleri. i. enite; kaynbirader; bacanak. z. erkek karde e zg, aabeyce. f., bak. bring. i. 1. aln. 2. ka. 3. ehre, yz. 4. yama. f. (brow.beat, --en) gzn korkutmak, y ldrmak. s. kahverengi. f. karartmak; kararmak.

brown sugar brown sugar brownish browse bruise brunch Brunei Bruneian brunette brunt brush brush brush against brush aside brush off brush up brush up on brushoff brushwood brusk brusque Brussels Brussels sprouts brutal brutality brutally brute brute force bubble buccaneer buck buck buck buck for buck naked buck up bucket buckle buckle down buckle on buckling buckshot buckwheat bud Buddhism Buddhist budding

esmereker. esmereker. s. kahverengimsi. f. 1. through -i yle bir okumak/kartrmak, -e gz gezdirmek. 2. otlamak. f. rtmek, berelemek, ezmek. i. rk, bere, ezik. i., k. dili leye doru yenen ve kahvalt ile le yemei yerine geen yemek; ku luk yemei. i. Brunei. i. Bruneili. s. 1. Brunei, Bruneiye zg. 2. Bruneili. i. esmer kad n. i. (saldr, azarlama, bask v.b.nin) en ar/iddetli ksm. i. fra. f. 1. fralamak. 2. hafife dokunmak, deinmek. i. allk, fundalk. -e srtnmek. nemsememek, ald rmamak. 1. bandan atmak, savmak. 2. tozunu almak.

ng. (bilgiyi) tazelemek.


(bilgiyi) tazelemek. i. geri evirme, ret. i. 1. al rp. 2. sk allk, fundalk. s., bak. brusque. s. sert, ters, kaba. i. Brksel. brksellahanas , frenklahanas. s. 1. vah i, yabani. 2. merhametsiz. i. vahilik. z. vahice. i. 1. hayvan. 2. vah i adam. kaba kuvvet. i. kabarc k. f. kaynamak, fokurdamak. i. korsan. f. 1. (at) s ramak. 2. kar gelmek. i. 1. erkek geyik. 2. erkek hayvan. 3. k. dili dolar. z. (terfi, zam v.b.ni) elde etmeye al mak. k. dili rlplak. k. dili ne elenmek. i. kova. i. toka. f. 1. (tokal bir eyi) balamak. 2. yer yer kabarmak/kamburlamak. 3. kmeye ba lamak. ciddiyetle/gayretle almak. (tokal bir kayla) (bir eyi) takmak/giymek. i., mek. flambaj; burkulma; buru ma. i. (tfek iin) sama. i., bot. karabu day. i. tomurcuk; gonca. f. (--ded, --ding) tomurcuklanmak; gonca vermek. i. Budizm. i., s. Budist. s. yetimekte olan: a budding physicist yetimekte olan bir fiziki.

buddy budge budgerigar budget budgie buff buff buffalo buffer buffer state buffer zone buffet buffet bug bug off bug-eyed bugger bugger about bugger all bugger off bugger s.o. about bugger s.t. up Bugger you! buggy buggy bughouse bugle bugle call bugler build builder building building complex building permit built bulb Bulgaria Bulgarian bulge bulk bulky bull bull session bulldog bulldoze bulldozer bullet

i. arkada , ahbap. f. k mldamak, hareket etmek; kmldatmak. i., ng., zool. muhabbetkuu. i. bte. i., ng., k. dili muhabbetkuu. f. (bir eyi) yumuak bir eyle parlatmak. i. (araba, radyo v.b.) merakl s, kurdu. i., zool. bizon. i. tampon. tampon devlet. tampon blge. i. bfe. f. (about) h rpalamak; rselemek. i. 1. bcek. 2. mikrop, virs. 3. k. dili gizli dinleme ayg t. 4. k. dili (makinede) bozukluk. 5. bilg. hata, ar za. f. (--ged, --ging) k. dili 1. (bir k. dili toz olmak, gitmek. s., k. dili patlak gzl. f., ng., kaba arkadan sikmek. i., ng., argo 1. herif. 2. ok zor bir ey.

ng., argo oyalanarak vakit geirmek. ng., argo hibir ey. ng., argo svmak, toz olmak. ng., argo birine zorluk karmak. ng., argo bir eyin iine etmek. ng., argo Siktir!
s. bcek dolu, bcekli. i. fayton; br ka. i., argo tmarhane. i., mz. b l, boru (askerlere iaret vermek iin kullanlan alg). boru iareti. i. borazan, borazanc . f. (built) 1. yapmak, kurmak, yaratmak. 2. yap yapmak, ina etmek. i. aat , bnye, (insan iin) yap . fizik. i. mteahhit, in i. 1. bina, yap . 2. yapm, ina, inaat. site. inaat ruhsat. f., bak. build. i. 1. iek so an. 2. elektrik ampul. i. Bulgaristan. i., s. 1. Bulgar. 2. Bulgarca. f. bel vermek. i. 1. hacim, oylum. 2. o unluk. s. iri, csseli, hacimli, hantal. i. 1. boa. 2. argo sama, zrva. yarenlik, syle i. i. buldok. f. 1. stnden buldozer geirmek. 2. argo zor kullanarak bir eyi yapmaya mecbur etmek. i. buldozer, dozer, yoldzer. i. kurun, mermi.

bulletin bulletin board bulletproof bullfight bullhorn bullion bully bulwark bulwarks bum bumblebee bumf bump bumper bumper crop bumph bumpy bun bunch bundle bundle s.o. off bundle up bung bung up bungalow bungle bunion bunk bunk bunny buoy buoy s.o. up buoyant burden burden of proof burdensome bureau bureaucracy bureaucrat bureaucratic burette burger burglar burglarise burglarize burglary burgle

i. bildiri, belleten, blten. ilan tahtas . s. kurun geirmez. i. boa grei. i., k. dili megafon. i. kle altn/gm; altn/gm ubuk. i. kabaday, zorba. f. zorbalk etmek, kabadaylk etmek. i. siper, istihkm. f. siper ile korumak, muhafaza alt na almak. i., den. kpe te. i., argo 1. serseri, ba bo adam. 2. otlak, anaforcu, bakalarnn rt ndan geinen kimse. 3. ng. k, makat. f. (--med, --ming) 1. serseri s s. i., zool. toprak yabanar i., ng., k. dili 1. hibir ie yaramayan ktlar. 2. sama laflar, sama. i. 1. vuru , arpma. 2. i, yumru, tmsek. f. vurmak, toslamak, arpmak, bindirmek. i. 1. oto. tampon. 2. a zna kadar dolu kadeh/bardak. s. mebzul, landan ok daha bol. al bereketli mahsul. i., ng., k. dili, bak. bumf. s. 1. tmsekli, engebeli. 2. ini li kl. i. 1. rek. 2. topuz: She wears her hair in a bun. Sa n hep topuz yap i. 1.yor. salk m, demet, hevenk, deste. 2. grup, takm. i. 1. boha. 2. yn. f. toplamak, bohalamak. birini apar topar gndermek: As soon as his wife was certified insane, sn n delili i resmen tasdik up. Berkant bundled her to an asylum. Kar sar npoff sarmalanmak: Its cold out; youd better bundle sk giyinmek, s so uk;2. sk D pa. fgiyinsen delii. f.iyi 1.olur. tapalamak, tpalamak, azn tapa/tpa ile i. 1.ar tapa, t kapamak. dvmek, h rpalamak. k. dili 1. -i 2. yara bere iinde b rakmak. 2. -e epey hasar vermek. i. bungalov. f. aptalca hatalar yaparak (bir eyi) becerememek. i. (ayak parma nda oluan) i. i. sama, zrva. i. ranza. i. tavan, tavanck. i. amandra. f. birini neelendirmek. s. 1. yzen, batmaz. 2. ne eli. i. yk, arlk. f. 1. yklemek. 2. yklenmek, sknt vermek. huk. kan tlama zorunluu. s. klfetli, s kc. o. --s/--x (byroz) i. 1. bro, yazhane, daire. 2. (aynal ve alak) i.ifoniyer. 1. brokrasi, k rtasiyecilik. 2. devlet memurlar. i. brokrat, k rtasiyeci. s. brokratik. i., kim. bret. i., k. dili hamburger. i. ev/bina h rsz. f., ng., k. dili, bak. burglarize. f., k. dili (evi/binay) soymak. i. ev/bina soyma, h rszlk. f., k. dili (evi/binay) soymak.

burial Burkina Faso Burkinese Burkinian burlap burly Burma Burmese burn burn down burn o.s. out burn out burn s.o. up burn the candle at both ends burn the midnight oil burn up burn/hang s.o. in effigy burned down burned to a crisp burner burning burnish burnisher burnt burp burrow bursar burst burst in on/upon burst into flames burst into laughter burst into tears burst out crying Burundi Burundian bury bury the hatchet bus bus station bus stop bush bushel bushiness bushy business business hours business transaction

i. gmme, defin. Burkina Faso. i. (o. Bur.ki.nese) Burkina Fasolu. s. 1. Burkina Faso, Burkina Fasoya zg. 2. Burkina Fasolu. i. Burkina Fasolu. s. 1. Burkina Faso, Burkina Fasoya zg. 2. Burkina Fasolu. i. uval bezi. s. iriyar, csseli. i., tar., bak. Myanmar. i. (o. Bur.mese) 1. Birman; Birmanyal. 2. Birmanca. s. 1. Birmanya, .k 3. Birmanca. Birmanyaya zg; Birman. 2. yeri. f. (--ed/--t) yanmak; yakmak. i.Birmanyal yan k, yan yanp kl olmak; yakp kl etmek. kendini tketmek. 1. yak p yok etmek. 2. iini yakmak. 3. tamamen yanp (kendi kendine) snmek. 4.ok mahvolmak. 5. yanmak, bozulmak. k. dili birini k zdrmak/sinirlendirmek. fazla almak. hold a He doesnt hold a candle to her. Onun eline su dkemez. gece yarsna kadar almak. 1. tamamen yanmak. 2. yakmak, yak p yok etmek. protesto olarak sevilmeyen birinin kuklas n yakmak/asmak. The house burned down. Ev yan p kl oldu. yanp kl olmu. i. brlr. s. 1. yanan, yan c. 2. iddetli, hararetli, byk: She has a burning desire to become rich and famous. Zengin ve k.nl olmak iin yan p tutuuyor. f. cilalamak; parlatmak. i. cila, parlakl i. 1. cilac , perdah. 2. mhre, perdah kalemi. f., bak. burn. s. yan k, yanm. i. geirme. f. geirmek; geirtmek. i. oyuk, in, yuva. f. 1. tnel kazmak, yuva yapmak, oyuk amak. 2. bir oyukta/yuvada i. muhasebeci, gizlenmek. okul veznedar . f. (burst) patlamak, yar lmak. i. 1. patlama, atlama. 2. ileri atlma. s. , patlak. What do you mean bursting in on us like this? Ne diye patlam pat diye girmek: za byle diye giriyorsun? odam almak. tutumak, alev pat kahkahay koyuvermek. birden alamaya balamak. birden alamaya balamak. i. Burundi. i. Burundili. s. 1. Burundi, Burundiye zg. 2. Burundili. f. 1. gmmek, defnetmek. 2. gizlemek, saklamak, rtmek. barmak. i. otobs. otobs terminali. otobs dura . i. al, allk. i. kile; ng. 4/5 kile. i. al gibi olma. s. 1. alyla kapl. 2. al gibi, gr (sa, ka, kuyruk v.b.). i. 1. i, meslek, grev. 2. ticaret. 3. mesele, problem. i saatleri. (ticari) i.

business trip businesslike businessman businesswoman bust bust bust a gut bust ones ass bust out of busted bustle bust-up busy busy as a bee busy signal busy signal but but for but what butane butcher butchery butler butt butt butt butt in butt in on butter butter up buttercup butterfat butterfingers butterfly buttermilk buttocks button button ones lip button up buttonhole buttress buxom buy buy a pig in a poke buy a pig in a poke buy in buy off

i seyahati. s. ciddi, sistemli. o. busi.ness.men (bznsmen) i. iadam. o. busi.ness.wom.en (bznswmn) i. i kadn. i. 1. gs. 2. bst. f. (--ed/bust) k. dili 1. k rmak; bozmak; patlatmak. 2. tutuklamak. 3. girip aramak. 4. (askerin indirmek. 5. up (bir ift) gibi alrtbesini) mak. k. dili eek kaba k n yrtmak, eek gibi almak. k. dili (bir yerden) s vp kamak. s., k. dili 1. k rk, krlm; bozuk, bozulmu; patlak, patlam. 2. iflas etmi, frtketmi , aceleyle topu atmhareket . s uturma, etme. f. kouturmak, aceleyle hareket i.ko etmek. i., k. dili bo anma; birbirinden ayrlma. s. 1. megul: Ive had a busy day. Bugn ok meguldm. 2. ilek, hareketli. ok megul. megul iareti. telefon me gul sesi. edat -den gayri, -den ba ka: The new maid will do almost anything but wash windows. Yeni hizmeti, pencere hari, with hemen her i i : But for hersilmek relationship the hemen boss she ... sayesinde, ... olmasayd efle ili kisi olmasayd oktan i ten would have de, been fired long ago. men. ... ki, gene ra i. btan. i. kasap. f. 1. kasapl k hayvan kesmek. 2. katletmek. 3. berbat etmek, rezil etmek. salhane. 2. katliam, k rm. i. 1. mezbaha, i. bir evin ba hizmetkr; khya, ba uak. i. 1. u, sap. 2. dipik. 3. izmarit. 4. argo popo, k . i. alay konusu kimse. f. 1. tos vurmak, ssmek, boynuzlamak. 2. kafa atmak. araya girmek, kar mak, burnunu sokmak. -e karmak, -e burnunu sokmak. i. tereya. f. tereya srmek. k. dili -e ya ekmek, -i yalamak, -e dalkavukluk etmek. i., bot. d niei. i. st kayma . i., k. dili sakar kimse. i. kelebek. i. yayk ayran. i. but, kala, k , popo, kaba et. i. 1. dme. 2. elektrik dmesi, dme, buton. f. (up) iliklemek, melemek; iliklenmek, melenmek: Button your shirt! Gmleini ddili mamak, sr vermemek. k. 1. susmak, enesinid kapamak. 2. konu k. dili, bak. button ones lip. i. ilik, dme ilii. f. yakasna yapmak. i. 1. payanda, ayak. 2. destek. f. desteklemek. s. 1. iri g sl (kadn). 2. shhatli, canl; etli butlu. 3. ekici, neeli. f. (bought) satn almak, almak. i. 1. al, alma. 2. kelepir. k. dili mal grmeden satn almak; kr krne alveri etmek. bir eyi grmeden satn almak. ortak olmak; hisse almak. rvetle elde etmek, rvetle defetmek, savuturmak; satn almak.

buy on impulse buy on installment buy on margin buy out buy over buy s.t. between themselves buy s.t. on credit buy s.t. sight unseen buy up buyer buyers market buzz buzz off buzzard buzzer By golly! by (main) force by by by a hairs breadth by a narrow majority by a vote of thirteen to twelve by accident by acclamation by air by all accounts by all means by and by by and large by any means by chance by common consent by courtesy of by day by degrees by dint of by ear by fair means or foul by far by fits and starts by fits and starts By gosh! by half by hand by heart by herself by hook or by crook

dnmeden satn almak. taksitle satn almak. yalnz ihtiyat akesi yatrarak satn almak. btn hisselerini almak. (birini) r vetle satn almak. bir eyi ortaklaa satn almak: They bought the house between them. Evi a satn ald lar. ortakla almak. bir eyiveresiye bir eyi hi grmeden satn almak. tmn satn almak, kapatmak. i. alc, mteri. alc piyasas. i. vzlt. f. vzldamak. ng., k. dili toz olmak, svmak. i., zool. bir tr akbaba. i. vzltl elektrik zili, vibratr. Vallahi! zorla. edat 1. yan nda, yaknnda, nezdinde. 2. yaknndan, yanndan. 3. ile, tas yla. 4. -den, ndan. 5. -e vas n, yak nda. taraf 2. bir kenara, birkadar. yana. 6. -e gre. 7. hakknda, hakk z. 1. yak k l pay, az kald. az bir o unlukla. on ikiye kar on oyla. 1. kazara, yanllkla. 2. rastlant sonucu, tesadfen. bararak, alklayarak, tezahratla: They elected her president by acclamation. Onu tezahratla ba kan setiler. uakla. herkesin dediine gre. elbette. ok gemeden. genellikle. 1. ne ekilde olursa olsun, ne pahasna olursa olsun. 2. hi. tesadfen, kazara. oybirliiyle. izniyle, sayesinde. gndzn. derece derece, tedricen. -in sayesinde. mz. notas z, kulaktan. her ne pahas na olursa olsun. (brlerinden) kat kat daha ...: Theyre by far the best. Onlar kat kat daha iyi. bir tempo ile, rasgele al arak. dzensiz gayet dzensiz bir ekilde: Ive worked on this by fits and starts for twenty years. Bunun zerinde gayet dzensiz bir ekilde yirmi yl altm. Vallahi! ok fazla. elle. ezbere. kendi ba na, kendi kendine. k. dili bir yolunu bulup, ne yap p yapp.

by hook or by crook by inches by itself by leaps and bounds by main force by means of by name by nature by night by no means by o.s. by order of by popular demand by reason of by request by return mail by return of post by return post by rights by rota by rote by stealth by the gross by the job by the piece by the same token by the skin of ones teeth by the sweat of ones brow by the way by the way by the week by turns by twos by virtue of by way of by weight by your leave by yourself bye bye-bye by-election Byelorussia Byelorussian bygone bylaw by-line bypass

ne yapp edip. ar ar, yava yava. 1. (yard m grmeden) kendi bana: That cat can open the window by itself. Obir kedi pencereyi kendi ba na aabilir. 2. kendiliinden: The byk h zla. var gcyle. araclyla, vastasyla. 1. adyla, ismiyle: He called me by name. Bana ismimle hitap etti. 2. ismen: him name only. Onu ancak ismen tan yorum. know tan, do uby tan. yaradlI geceleyin. asla, katiyen. yalnz, kendi kendine. -in emrine gre, -in emri gere ince. genel istek zerine. nedeniyle, sebebiyle. rica/istek zerine. , ng. ilk posta ile (cevap). ilk posta ile, acele. aslnda, dorusu. nbetlee, nbetle. mekanik olarak, d nmeden, ezberden. hrszlama; gizlice; dikkati ekmeden. tic. toptan. gtr. para ba na. ayn ekilde, aynen: He hasnt been friendly to us, but by the same token we havent been . very friendly to him. O bize s cak davranmad, fakat biz k. dili k l pay k. dili aln nn teriyle. Its no sweat!/No sweat! k. dili 1. Hi problem il!/ok Hi de zahmet deil! de gelmi2. ken .... ha aklma kolay! sras gelmiken, aklma gelmiken. haftalna, hafta hesabna gre. nbetlee, nbetle, sra ile. ikier ikier. -den dolay, ... nedeniyle, ... yznden. yolu ile, -den. tart ile. izninizle. kendi kendine; kendi kendinize. nlem, bak. bye-bye. nlem 1. Allaha smarladk./Hoa kal. 2. gle gle. i., ng. ara seim. i., bak. Belarus. i., s., bak. Belarussian. s. gemi, eski. i., o. gemi ey. i. (tzkte) ek madde. i. yazar ad nn verildii satr. i. 1. baypas, baypas yol, evre yolu. 2. elek. baypas. 3. t b. baypas ameliyat, baypas: heart bypass kalp baypas. f. baypas yoluyla -den

by-product bystander byte by-way byword Byzantine Byzantium C C C of C C, c c, C c/f ca cab cabbage cabin cabin boy cabin class cabinet cabinetmaker cabinetmakers glue cabinetwork cable cable car cable television cablegram caboose cabstand cacao cacao bean cacao butter cackle cactus cad cadaver caddie cadence cadet caesarean caf cafeteria caffeine caftan cage cagey cajole

i. yan rn, trev rn. i. seyirci kalan. i., bilg. bayt. i. gizli/zel/karanlk yol, dolak yol; yan yol. i. atasz; ok kullan lan bir deyim. i. Bizansl. s. 1. Bizans, Bizansa zg. 2. Bizansl. i. Bizans. Romen rakamlar dizisinde 100 says, C. k s. Celsius. k s. Chamber of Commerce. i. C, ngiliz alfabesinin nc harfi. k s. circa, cent, centigrade, century, city, copy, copyright. k s. carried forward. k s. circa. i. 1. taksi. 2. tek atl binek arabas. 3. lokomotif veya kamyon srcsnn oturdu u kapal blm. i. lahana. i. 1. kulbe. 2. kamara, kabin. f. 1. kabin veya kamarada ya amak. 2. kk bir yere kapamak, tahdit etmek. kamarot. ikinci s nf. i. 1. (caml ve rafl) dolap. 2. kabine, bakanlar kurulu. 3. kk zel oda. i. ince i yapan marangoz. tutkal. i. ince marangozluk. i. 1. kablo. 2. den. gomene, palamar. 3. telgraf. 1. teleferik. 2. kablo ile ekilen araba. kablolu televizyon. i. sualt kablosu ile ekilen telgraf. i. marandizin arkasna taklan ve demiryolu grevlilerini tayan cumbal vagon. i. taksi dura (taksilerin bekleme yeri). i. 1. bot. kakao a ac, hintbademi. 2. kakao ekirdei. kakao ekirde i. kakao ya . f. 1. gdaklamak. 2. kesik kesik glmek. 3. grltl bir ekilde konumak, gevezelik etmek. i. 1. g daklama. 2. gevezelik. i., bot. kakts. i. aalk herif. i. ceset, kadavra. i., golf oyuncunun sopalar n tayan kimse. f., golf oyuncunun sopalarn mak. ta1. i. ritim, ahenk. 2. sesin yava lamas. 3. mz. perdenin derece derece menin sonu, kadans. inmesi, na 2. kk erkek karde veya oul. 3. en i. 1. askeri lise/okul rencisi. kk erkek ocuk. i., s., bak. cesarean. i. kk lokanta. i. kafeterya. i. kafein. i. kaftan. i. 1. kafes. 2. hapishane. 3. asansr. 4. (in aatlarda) iskele. f. kafese kapamak, hapsetmek. s. 1. ok dikkatli. 2. kurnaz, uyan k. f. tatl szlerle kandrmak.

cajolement cajolery cake cake rack calamitous calamity calcification calcify calcium calculate calculation calculator calendar calendar year calendar year calf calf calf love calfskin caliber calibre calico calico cat calif caliph caliphate call call call a halt to call a spade a spade call box call for call forth call girl call in call in question call into being call it a day Call it what you want. call number call off call on the carpet call out call s.o. (a name) for short call s.o. back call s.o. down call s.o. long-distance

i. tatl szlerle kandrma. i., bak. cajolement. i. 1. pasta, kek, rek. 2. kal p. 3. kspe. stne s cak kek konulan ubuklu altlk. s. felaketli, felaket getiren, vahim, belal ; felaket, ok kt. i. felaket, afet, bela. i. 1. tb. kirelenme. 2. jeol. kalkerleme, kireleme. 3. kim. kalsifikasyon. f. 1. tb. kirelenmek; kirelendirmek. 2. jeol. kalkerlemek, kirelemek; tirmek, kireletirmek. kalkerle i. kalsiyum. f. 1. hesap etmek, hesaplamak. 2. saymak. 3. ayarlamak. i. 1. hesaplama, hesap. 2. tahmin. i. 1. hesap makinesi. 2. hesap eden kimse. 3. hesap cetveli. i. takvim. takvim yl. takvim yl. o. calves (kvz) i. dana, buza. o. calves (kvz) i., anat. baldr. k. dili ocukluk a k. i. vidala, vaketa. i. 1. ap, kalibre. 2. yetenek, kabiliyet, kapasite. i., ng., bak. caliber. i. (o. --es/--s) 1. pamuklu bez, basma. 2. ng. patiska. s. 1. basmadan lmsiyah , basma. 2. ng. patiskadan yaplm, patiska. 3. benekli. yap beyaz, ve turuncu renkli di i kedi. i., bak. caliph. i. halife. i. halifelik, hilafet. i. 1. barma, arma, bar, haykrma: I heard a call for help. Birinin mdat! diye bard n rmak; duydum. 2. telefon konu mas , konu ma. 3. ba rmak: Did you just call me? Bana f. 1. (out) seslenmek, a demin seslendin mi? He called out for help. mdat! diye bard. 2. -i durdurmak, -i kesmek, -e son vermek. k. dili do ruya doru, eriye eri demek, gerekleri saknmadan sylemek, dobra dobra konu mak. ng. telefon kulbesi. 1. -i istemek. 2. -i gerektirmek, -i icap ettirmek. karmak, ortaya karmak. telek z. 1. (yard mc/danman olarak) (birini) armak. 2. (bir eyin) iade edilmesini istemek. 3.(borcun) denmesini istemek. 4. (paray ) undan phe etmek. 2. -e glge drmek. 1. -in do rulu yaratmak, halketmek. paydos etmek. Ne derseniz deyin. ktphanelerde kitaplar snflandran numara. -i iptal etmek. k. dili azarlamak. (askerleri, grevcileri v.b.ni) devreye sokmak. birine k saca ... demek: They call him Memo for short. Ona k saca Memo diyorlar. 1. birini geri a rmak. 2. birine tekrar telefon etmek; kendisini telefonla p bulamayan birine telefon etmek. aray k. dili birini azarlamak.

ehirleraras/uluslararas telefonla birini aramak.

call s.o. names call s.o. to account call s.o. up call s.o.s attention to call s.t. into question call s.t. to mind call the game off call the shots call to mind call to order calligrapher calligraphy calling card callous callously callousness callow callowness calm calm down calmative calmly calorie calory calumniate calumny calve calves cam Cambodia Cambodian cambric cambric tea came camel camel hair cameleer cameleon camellia camera cameraman Cameroon Cameroonian camomile camouflage camp camp

birine/biri iin (yalanc , korkak, kpek gibi) kt szler sylemek: Hes calling her names. Ona kt eyler sylyor. birinden hesap sormak. 1. birine telefon etmek. 2. birini askere a rmak. birinin dikkatini (bir eye) ekmek. bir eyden phe duymak. (birine) bir eyi hatrlatmak. oyunu iptal etmek. k. dili borusu tmek, sz gemek, (bir yerin) amiri olmak: He calls the n efi o. shots around here. Buranakla hat rlatmak, getirmek. hatrlamak; (toplanty) amak. i. kaligraf; hattat. i. kaligrafi; hat sanat , hat, hsnhat. kartvizit. s. 1. kat, duyarsz, hissiz. 2. nasrl, nasr tutmu. f. nasrlanmak. z. umursamayarak, ald r etmeden, duyarszca. i. duyars zlk, aldrszlk. s. 1. toy, tecrbesiz. 2. tyleri bitmemi (ku). 3. bask. i. bask arazi. i. toyluk, tecrbesizlik. s. sakin, durgun, dingin. i. sknet, durgunluk, dinginlik. f. 1. yat trmak, tirmek; mak, sakinlemek. 2. (frtna) dinmek; (deniz) sakinle yattyat rmak. yatmak; s., i. yattrc (ila). z. sakince, heyecan gstermeden. i. kalori. i., bak. calorie. f. iftira etmek, amur atmak, kara almak. i. iftira, kara alma. f. buza dourmak, buzalamak. i., o., bak. calf 1, calf 2. i., mak. kam. i., bak. Kampuchea. i., s., bak. Kampuchean. i. 1. ince beyaz pamuklu/keten kuma . 2. patiska. scak su ile st ve eker karm bir iecek (bazen ay da katlr). f., bak. come. i. deve. deve ty. i. deveci. i., zool., bak. chameleon. i., bot. kamelya. i. fotoraf makinesi, kamera. o. cam.er.a.men (kmrmen) i. kameraman. i. Kamerun. i. Kamerunlu. s. 1. Kamerun, Kameruna zg. 2. Kamerunlu. i., bot., bak. chamomile. i., ask. kamuflaj, saklama, gizleme. f., ask. kamufle etmek, gizlemek. i. 1. kamp. 2. ordugh. f. kamp yapmak.

camp chair campaign campaigner camper campfire campground camphor camping campsite campus camshaft can can Can he sit a horse? Can it! can opener Can you drop by tonight? can`t cant help Canada Canadian canal canap canary cancel cancelation cancellation Cancer cancer cancerous candid candidacy candidate candidateship candidly candidness candied candle candlelight candlestick candor candour candy candy store cane cane sugar canine

portatif sandalye. i. 1. sefer, seferberlik. 2. kampanya. f. 1. kampanya yapmak. 2. lmak. 3. for kat ... iin etmek. kampanyaya kat , kampanyaya lan mcadele kimse. i. kampanyac i. 1. kamp . 2. ufak kamp karavan; karavan gibi kullanlan minibs/kamyonet. i. kamp ate i. i. kamp sahas . i. kfur, kfuru. i. kamp yapma; kamp lk. i. kamp yeri. i. kampus. f. okulda kalma cezas vermek. i., mak. eksantrik mili, kam mili. yardmc f. (could) 1. -ebil-, yapmak imkn olmak: Can you do this work? i yapabilirkutusu, misin? teneke I couldnt find my hat. apkam bulamad m. (Can Bu i. 1.i konserve kutu. 2. argo klozet; hela ta . 3. argo

hane, yznumara. 4. argo hapishane, kodes. f. (--ned, -tuvalet, memi Ata binmeyi biliyor mu? argo Kes artk!
konserve aaca . Bu gece bize u rar msn? k s. cannot. She cant help shouting at people; its just the way she is. Onun insanlara i. Kanada.ba rmas elinde deil, huyu yle. i. Kanadal. s. 1. Kanada, Kanadaya zg. 2. Kanadal. i. kanal. i., ah . kanepe. i., zool. kanarya. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. iptal etmek. 2. stne izgi ekmek, silmek. 3. mat. k saltmak. i., bak. cancellation. i. 1. iptal etme, iptal. 2. iptal olunan ey. i., astrol. Yenge burcu. i. kanser. s. 1. kanserli. 2. kanser gibi. s. 1. a k, asl fikrini gizlemeyen; ak yrekli, samimi, iten. 2. gerek, l (fikir). as k. 3. drst. 4. tarafsz. i. adayl i. aday, namzet. i. adaylk, namzetlik. z. ak yrekle, samimiyetle, itenlikle. i. aklk, asl fikrini syleme; ak yreklilik, samimiyet, itenlik. s. 1. ekerle kapl, ekerli: candied orange peel portakal kabuu 2. tatl dilli. i.ekerlemesi. mum. i. mum . i. amdan. i. 1. a klk, asl fikrini syleme; ak yreklilik, samimiyet, itenlik. 2. drstlk. 3. candor. tarafs zlk. i., ng., bak. i. eker, ekerleme; bonbon; ikolata. f. 1. ekerleme yapmak. 2. erbet iinde kaynatmak. 3. ekerleme haline getirmek. ekerci dkkn, ekerci. i. 1. baston, de nek. 2. kam, bambu; ekerkam. f. 1. baston ile la kaplamak, hasrlamak. dvmek. 2. kam ekerkam ndan elde edilen eker. s. 1. kpekgillere zg. 2. anat. kpekdi ine ait. i., zool. kpekgillerden bir hayvan.

canine tooth canister canker canned cannery cannibal cannibalism canning cannon cannonball cannot canny canoe canon canon law canonical canonisation canonise canonization canonize canopy cant cantankerous cantankerously cantankerousness canteen canter canvas canvass canyon cap capability capable capacious capacity cape cape caper caper capillary capital capital account capital assets capital crime capital dividend capital expenditure capital letter

kpekdii. i. (ay, kahve v.b. konulan) teneke kutu. i. pamukuk, aft. s. konserve: canned chickpeas konserve nohut. i. konserve fabrikas , konserve yaplan yer. i. yamyam. i. yamyamlk. i. konserve yapma. i., ask. top. i. top gllesi. yardmc f. -amam, -amazsn(z), -amaz, -amayz, -amazlar (Anlam inde can not ayrlr; konuma dilinde ou vurgulamak 2. tedbirli. 3.olarak akgz. s. 1. dikkatli,gerekti uyan k. i. kano. i. 1. kilise yetkililerinin kard bir kanun. 2. kural. 3. bir katedrale bal olan papaz. kilise hukuku. s. 1. kilise hukukuna ait. 2. kurallara uygun; geleneklere uygun. i., ng., Hrist., bak. canonization. f., ng., Hrist., bak. canonize. i., Hrist. azizlik mertebesine ykseltme. f., Hrist. azizlik mertebesine ykseltmek. i. 1. sayvan; karyola sayvan ; baldaken; markiz. 2. gk kubbe. i. bo laf, laf. s. aksi, geimsiz, huysuz. z. huysuzluk yaparak. i. aksilik, huysuzluk. i. 1. matara. 2. kantin, bfe. i. ekin gidi. f. 1. ekin gitmek. 2. ekin srmek. i. 1. branda bezi, branda. 2. tuval. f. (anket yapmak/oy toplamak amac yla) (birok kimseye) gidip mak. konu i. kanyon, derin vadi. i. 1. kep, takke, kasket, ba lk. 2. zirve, doruk, tepe. 3. kapak, kapsl, . f. (--ped, --ping) 1. tapa. 4. byk harf, majskl. 5. iktidar, tabanca mantar i. 1. yetenek, kabiliyet, istidat. 2. g. 3. kapasite. 4. ehliyet. s. yetenekli, kabiliyetli, ehliyetli. s. geni, byk, ii ok ey alan. i. 1. hacim, oylum. 2. istiap haddi. 3. yetenek. 4. g, iktidar. 5. grev; He did this in his capacity as president. Bunu bakan sfatyla mevki, s fat: i. pelerin, kap. i., cor. burun. f. hoplayp zplamak. i. 1. k. dili yaramazlk. 2. argo i, hrszlk; su. i. 1. bot. gebreotu, kebere, kapari. 2. gebre, kapari, gebreotunun yemi i. i. 1. anat. k lcal damar. 2. ince boru. i. 1. bakent, baehir. 2. byk harf, majskl. 3. sermaye, anamal, kapital. 4. hesab stun ba . . s. 1. byk (harf). 2. sermayeye ait. 3. k. dili sermaye sabit aktifler, sabit varl klar. failini lm cezas na arptrabilen su. sermaye kr . sermaye masraf . byk harf, majskl.

capital letter capital levy capital punishment capital stock capitalise capitalism capitalist capitalize capitalize on capitulate capitulation capitulations caprice capricious Capricorn caps caps capsize capstan capsule captain caption captivate captive captive audience captivity captor capture car car park car wash caramel carat caravan caravansary caraway carbide carbine carbohydrate carbon carbon black carbon copy carbon dioxide carbon monoxide carbon paper carbonate carbonated drink

byk harf, majskl. sermaye vergisi. lm cezas . esas sermaye hisse senedi. f., ng., bak. capitalize. i. kapitalizm, anamalc lk. i. kapitalist, anamalc . f. 1. -i byk harfle yazmak. 2. -e sermaye sa lamak. 3. -i sermayeye evirmek. -i kendi menfaatine evirmek, -den faydalanmak. f. 1. teslim olmak. 2. silahlar brakmak. i. artl teslim. i., o. kapitlasyonlar. i. kapris. s. kaprisli. i., astrol. O lak burcu. i., o., k. dili byk harfler. k s. capital letters. f. 1. alabora olmak, devrilmek. 2. alabora etmek, devirmek. i. rgat, bocurgat. i. kapsl. i. 1. kaptan, reis. 2. deniz albay, yzba. f. kaptanlk etmek, kumanda etmek. i. manet, balk. f. bylemek, cezbetmek. i. esir, tutsak. s. esir d m. zoraki dinleyiciler. i. tutsaklk. i. tutsak eden kimse, ele geiren kimse. f. 1. zaptetmek, ele geirmek. 2. tutsak etmek. i. zaptetme, ele geirme. i. 1. otomobil, araba. 2. vagon. ng. otopark. oto ykama yeri. i. 1. yanm eker. 2. karamela. i. k rat, ayar (1 krat = 200 mg.). i. 1. kervan. 2. st kapal yolcu veya yk arabas. 3. ng. karavan. i. kervansaray. i. Karaman kimyonu, frenkkimyonu. i., kim. karpit. i. karabina, k sa tfek. i. karbonhidrat. i. 1. karbon. 2. karbon k d, kopya kd. 3. kopya. is, lamba isi. karbon kopyas . karbondioksit. karbonmonoksit. karbon k d, kopya kd. i. karbonat. f. karbonatla trmak. gazl iecek.

carbonated water carbuncle carburetor carburettor carcass card card catalog card index card index card table cardamom cardboard cardiac cardiac arrest cardiac disease cardiac failure cardiac muscle cardigan cardinal cardinal numbers cardiogram cardiologist cardiology cardsharp care care for care of careen careen around the corner careen down the road career carefree careful carefully carefulness careless carelessly carelessness caress caretaker caretaker government careworn carfare cargo Caribbean caricature caricaturist

soda, maden sodas . i. ban, irpene. i. karbratr. i., ng., bak. carburetor. i. 1. le, ceset. 2. enkaz (gemi v.b.). 3. bina iskeleti. i. 1. kart. 2. iskambil k d. kart katalo u. kart fihristi. kartotek. kumar masas . i. kakule. i. mukavva, karton. s. 1. kalbe ait, kalple ilgili, kardiyak. 2. kalbi uyaran. 3. mide a zna ait. i. 1. kalp hastas . 2. kalp ilac. kalp krizi. kalp hastal. kalp krizi. anat. kalp kas . i. hrka, ceket. s. 1. belli ba l, ana, nemli. 2. parlak krmz. i. kardinal. asal saylar. i. kardiyogram. i. kardiyolog. i. kardiyoloji. i., isk. hileci, k t. i. 1. dert, kayg , tasa. 2. bakm: Hes in intensive care. O youn bakmda. karde ine emanet etti. 3. dikkat; He left him in his sisters care. Onu k z mzda bize 1. -e bakmak: Who will care for us in our old age? Ya ll kim bakacak? 2. care istemek: Would you care for some tea? ay imek ister nda eliyle: Write me of Cengiz Gksel. Bana mektup postalad na Cengiz Gksel eliyle diye yaz. zarftaki ismimin alt f. 1. (motorlu ara) bir yandan bir yana hafife sallanarak

bir yana yatmak. 3. den. karina gitmek/ilerlemek. 2. (h zla giderken) (motorlu ara) yan yatarak k eyi dnmek.
(motorlu ara) bir yandan bir yana hafife sallanarak ilerlemek. i. kariyer. s. tasas z, kaygsz, dertsiz. s. 1. dikkatli. 2. zenli, itinal . 3. tedbirli. 4. ll. z. 1. dikkatle. 2. zenle, itinayla. i. 1. dikkat, dikkatli olma. 2. zen, itina. s. 1. dikkatsiz. 2. bilgisiz, kaytsz. z. dikkatsizce. i. dikkatsizlik, ihmal. i. ok ama, kucaklama. f. okamak, sevmek, kucaklamak. i. 1. (sahibi yokken malikne, ev v.b.ne bakan) beki. 2. ng. kapc. geici hkmet. s. endieden bitkin. i. (otobste) bilet paras . i. kargo, yk. s. Karayip. i. karikatr. f. karikatrn izmek. i. karikatrc, karikatrist.

caries carload carmine carnage carnal carnation carnival carnivore carnivorous carob carol carouse carp carpenter carpentry carpet carpet sweeper carport carriage carriageway carrier carrier bag carrier pigeon carrion carrot carry carry an amount forward carry away carry coals to Newcastle carry on carry one through carry ones point carry out carry out/take reprisals carry s.t. through carry s.t. too far carry the day carry the day carry through

i. (dite/kemikte) rme, yenirce. i. 1. araba dolusu. 2. vagon dolusu. s., i. lal, k zl. i. katliam, k rm, kan dkme. s. 1. ehevi. 2. cinsel. 3. bedensel. i., bot. karanfil ie i, karanfil. i. karnaval. i. etobur. s. etobur, etil. i., bot. keiboynuzu, harnup. i. Noel ilahisi. f. Noel ilahisi sylemek. f. iki lemi yapmak, iki iip amata yapmak. i., zool. sazan. i. marangoz; dlger; do ramac. i. marangozluk. i. hal. grgr (sprge). i. yanlar ak garaj. i. 1. at arabas . 2. ng. yolcu vagonu. 3. ng. nakliye creti. 4. nakliye, ma.1. 5.(karayolunda) duru, duru biimi. ta ng. erit, tat eridi. 2. yol. i., i. 1. tayan, tayc. 2. nakliye irketi, nakliyeci. ng. byk torba/poet. posta gvercini. i. le, rm et. i. havu. f. 1. tamak: Carry her on your back! Onu srtnda ta! This truck can carry a load of bir twenty tons. Bu kamyon yirmi tonluk bir yk ta yabilir. 2. (ba ka stuna/sayfaya/deftere) nakletmek. (to) hesaptaki miktar alp gtrmek, srklemek. k. dili tereciye tere satmak. 1. (ii) srdrmek; ii srdrmek, devam etmek. 2. szlanp durmak; zg ey) nlktan) pla rmak. 3.ula a rtrmak; bir ekilde 4. amata (k biriniba ba r ar bir sonuca (bir davranmak. ey) birini ayakta tutmak: (bir Her patience will carry her through. Sabr sayesinde bu ii baarr. na ula mak, istedi ini elde etmek. amac 1. yerine getirmek, gerekten yapmak; uygulamak, tatbik etmek. 2. eyi) darya tamak. (birini/bir misillemeyapmak. bir eyi yerine getirmek, gerekten yapmak. k. dili bir eyin dozunu karmak, ar gitmek. k. dili kazanmak, galip gelmek. get carried away kendini kapt rmak, lp gelmek, gitmek; heyecanlan kap stn kazanmak. p arya kamak.

k. dili 1. (on) -i yerine getirmek; -i bitirmek: She carried through on her sayesinde (bir ii) promise. Szn yerine getirdi. 2. (bir eyin) etkilemez o. etkili/nemli olmak: Itll carry no weight with them. Onlar carry weight carry/bear/have a grudge against birine kar kin beslemek. i., ng. (sapl) portbebe. carrycot i. (kara ta tnn sallanmasndan ileri gelen) mide bulants. carsickness i. 1. atl yk arabas. 2. el arabas. f. 1. at arabas ile tamak. 2. tamak; cart gtrmek. i., zool. k krdak. cartilage cartographer cartography i. haritac , kartograf. i. haritac lk, kartografi.

carton cartoon cartoonist cartridge cartridge belt cartridge case cartridge pen cartwheel carve carver carving carving knife casaba casaba melon cascade case case case ending casement cash cash cash dispenser cash in on cash on delivery cash on the barrelhead cash point cash register cashew cashier cashmere casing casino cask casket Caspian cassava casserole cassette cassette player/deck cassock cast cast cast a horoscope cast a shadow cast a slur on cast a spell on cast a spell upon

i. karton kutu, mukavva kutu. i. 1. izgi film. 2. karikatr. 3. byk resim tasla . i. 1. karikatrist, karikatrc. 2. izgi film izen sanat . i. 1. fiek. 2. foto. film kutusu, kaset. 3. kartu. fieklik; palaska. (mermi iin) kovan. kartulu dolmakalem. i. el yard m ile yanlamasna atlan takla, yana dayanmal ama, emberleme. f. 1. (aa, ta v.b.ni) oymak. 2. (kzarm eti) dilim dilim kesmek, dilimlemek. i. oymac . i. 1. oyma, oyularak yap lm eser. 2. oymaclk. 3. oyma. (sofrada kullan lan) et ba. i. kavun. kavun. i. elale, alayan. i. 1. durum, vaziyet, hal. 2. hasta: I had five cases of syphilis this morning. hastaya baktm. 3. vaka: murder case cinayet Bu be frengili k. 2. kutu, mahfaza: violin case a keman kutusu. camera i. 1.sabah kutu, sand raf makinesi mahfazas. 3. kn. 4. kasa. 5. ereve. 6. matb. case foto . dilb. tak i. 1. kanatl pencere. 2. pencere kanad. i. 1. nakit para, pe in para. 2. para. f. 1. (ek) bozdurmak. 2. paraya evirmek. 3. tahsil etmek. bankamatik. k. dili -den yararlanmak/faydalanmak; -den kazan sa lamak. tesliminde denecek, demeli; k s. C.O.D. k. dili nakit para. ng. (byk bir sat yerinde) kasa yeri, kasa. yazarkasa, kasa. i. 1. bot. amerikaelmas , biladeraac. 2. mahuncevizi. i. 1. kasiyer, kasadar. 2. ng. (bankada) vezneci, veznedar. i. 1. kamir, kamir yn. 2. kamir kuma. s. kamir: cashmere sweater mir kazak. ka i. kaplama, ereve. i. kumarhane. i. 1. f; varil. 2. bir f dolusu; bir varil dolusu. i. 1. tabut. 2. kk kutu, mcevher kutusu. f. kutuya koymak. s. i. 1. bot. manyok. 2. tapyoka, manyok kknden karlan niasta. i. 1. frnda kullanlan toprak/cam kap; gve. 2. toprak/cam kapta piirilen yemek. i. kaset. kasetalar. i. papaz cppesi. i. 1. atma. 2. (k rk kemie) al. 3. (bir tiyatro oyununda/filmde) rol alan maket. 5.2. d grn . kimseler, 4. kal p, savurmak. (bak v.b.ni) evirmek, f. (cast) 1.oynayanlar. atmak, f rlatmak, yneltmek, zayiesine atfetmek. bakmak. 3. (oy) vermek. 4. rol taksimi yapmak. glge yapmak. -e leke srmek, -i lekelemek. -i bylemek, -e by yapmak. by yapmak.

cast a vote cast about cast anchor cast away cast down cast in ones lot with cast iron cast iron cast loose cast lots cast of mind cast off cast ones bread upon the waters cast ones lot in with s.o./cast in ones lot with s.o./cast ones lot cast s.t. adrift cast/drop anchor castanet castaway caste caster caster sugar caster/castor sugar castigate castigation cast-iron castle castle in the air/castle in Spain castor castor castor oil castrate castration casual casual clothes casualness casualty casualty ward/department cat cat cat nap catafalque Catalan catalog catalogue Catalonia catapult cataract

oy vermek. -i dnmek, -i tasarlamak. demir atmak. 1. pe atmak. 2. ssz adada brakmak. 1. devirmek. 2. can n skmak. k. dili -in kaderine ba lanmak. dkme demir, pik, font. pik. zmek, ayrmak. kura ekmek. dn ekli. 1. reddetmek. 2. den. alarga etmek. k. dili kar ln beklemeden iyilik etmek. biriyle ibirlii yapmak/bir olmak. bir eyi akntya brakmak. demir atmak, demirlemek. i. kastanyet, spanyol alparas. i. deniz kazas na urayp ssz bir kyda mahsur kalan kimse. i. kast. i. 1. dkmc. 2. (mobilyaya tak lan) kk tekerlek. ng. ince tozeker.

ng. pudraeker, pudraekeri.


f. 1. paylamak, azarlamak. 2. k namak. i. paylama, azarlama. s. 1. pikten yap lm. 2. ok salam, ok dayankl. i. 1. kale, ato. 2. satran kale. hulya, hayal. i., bak. caster. i. hintya. f. hadm etmek; idi etmek. i. hadm etme; idi etme. s. 1. tesadfen olan. 2. kas tl olmayan, rasgele. 3. ilgisiz, kaytsz, lakayt. 4. pek dikkatli olmayan: He gave it a casual glance. Ona yle bir gz att. gnlk elbiseler. i. ilgisizlik, kaytszlk. i. 1. (kazada/sava ta) len, l; yaralanan, yaral. 2. ng. acil servis. 3. kaza. Heservis. was a casualty of the spending cutback. Tasarrufun ucu ona ng. acil i. kedi. cat-and-dog fight kedi kpek kavgas . k s. catalog/catalogue, catechism.

ekerleme.
i. katafalk. i., s. 1. Katalan. 2. Katalanca. i. katalog. f. katalog yapmak, katalo unu hazrlamak. i., f., ng., bak. catalog. i. Katalonya. i. 1. ng. sapan. 2. mancnk, katapult. i. 1. elale, byk alayan, avlan. 2. tb. katarakt, perde, aksu, akbasma.

catarrh catastrophe catastrophic catch catch catch at catch cold catch fire catch fire catch forty winks catch it catch on catch ones breath catch ones breath catch ones eye catch s.o. in the act catch s.o. napping catch s.o. off guard catch s.o. off guard catch s.o. red-handed catch s.o.s attention/eye catch sight of catch sight of catch the fancy of catch up catch/get hell catch/take s.o. unawares catcher catching catchy catechise catechism catechize categorical categorically categorise categorize category cater caterpillar caterpillar tread catfish catgut catharsis cathartic cathedral Catholic

i. boaz veya burunda balgam/smk toplanma. i. afet, felaket. s. feci, felaket; felaketli. f. (caught) 1. yakalamak; tutmak. 2. (trene/vapura/ua a) yetimek. 3. lmak; skmak: I caught my sleeve onpartide the door handle. Gmle imin tak k. 4. k. i. 1. yakalama, tutma. 2. kilit dili. 3. av, bir yakalanan av/bal olarak d nlen uygun ki i. 5. para, blm. 6. k. dili dili mstakbel e -i yakalamaya/tutmaya al mak. nezle olmak. tutumak, ate almak. tutumak. k. dili kestirmek, k sa bir sre uyumak. k. dili papara/zlgt yemek. k. dili 1. anlamak, akmak. 2. moda olmak, tutmak. soluk almak, dinlenmek. nefes almak, soluk almak, soluklanmak, dinlenmek. dikkatini ekmek, gzne arpmak. birini sust yakalamak. birini gafil avlamak, birini haz rlksz yakalamak. birini gafil avlamak. birini gafil avlamak. birini sust yakalamak. birinin dikkatini ekmek. -in gzne ilimek, birdenbire farketmek: I caught sight of Seda. Seda mek: ti. gzme ili At that moment I caught sight of her. O anda gzme gzne ili

ti.houna gitmek. ili -in 1. with -e yetimek: Hes so far ahead of me I cant possibly catch up memin imkn yok. 2. on with him. Benden o kadar ileride ki ona lanmak, adamak llyeti birz lgt yemek. k. dili fena halde ha
birini gafil avlamak. i. 1. yakalayan ey/kimse. 2. beysbol vurucunun arkasnda durup topu tutan oyuncu. s. sri, bula c. s. ho ve kolaylkla aklda kalan. f., ng., Hrist., bak. catechize. i., Hrist. ilmihal. f., Hrist. ilmihale dayanarak din dersi vermek. s. kategorik, kesin, kati. z. kategorik olarak. f., ng., bak. categorize. f. 1. s nflandrmak. 2. vasflandrmak. i. kategori, blm, s nf, tabaka, zmre. f. yiyecek tedarik etmek, yemeklerin haz rlanmasn ve servisini stne almak. i. trtl, kurt. trtll palet, trtl. i., zool. yaynbal. i., mz. kiri. i. katarsis, rahats z edici duygular da vurarak onlardan kurtulma. s. 1. katarsisle ilgili; katarsise yol aan. 2. mshil. i. mshil. i. katedral. i., s. Katolik.

catholic Catholicism catsup cattle catty Caucasia Caucasian Caucasus caught caught in the act cauldron cauliflower causal causality cause cause cause s.o. to sin cause/create a stir causeway caustic cauterise cauterize caution cautionary cautious cautiously cautiousness cavalier cavalry cavalryman cave cave in caveat caveman cavern cavernous caviar caviare cavil cavity cavort caw cayenne cayenne pepper cc CD CD player

s. 1. liberal, a k fikirli. 2. evrensel, genel, umumi. i. Katoliklik, Katolik kilisesi. i., bak. ketchup. i., o. srlar. s. 1. kedi gibi. 2. k. dili i neli (sz). 3. k. dili ineli sz syleyen. i. Kafkasya. s. Kafkas. i. Kafkasyal . i. f., bak. catch. sust yakalanm , crm mehut halinde yakalanm. i., ng. kazan. i. karnabahar. s. neden olu turan, nedeni olan, nedensel. i. nedensellik. i. 1. neden, sebep, illet. 2. ama, gaye, hedef. 3. dava, lk: Thats a dava. 4. huk. cause worthy of sebep ones devotion. Kendini adamaya de er bir f. neden olmak, olmak, yol amak: Whats caused this? Buna yol aan Will sokmak. it really cause my camellias to bloom earlier? Gerekten birini ne? gnaha 1. heyecan yaratmak; sansasyon yaratmak. 2. herkesin ilgisini ekmek. i. 1. (gl/bataklk zerinden geen) uzun kpr/kazkl yol. 2. iki kara n birbirine layan ve deniz nda suyla kaplanan paras c. 2.kabard ac (sz). i. kostik madde. s. ba 1. kostik, yak f., ng., tb., bak. cauterize. f., tb. yakmak, dalamak. i. 1. tedbir, ihtiyat. 2. uyarma, ikaz. f. uyarmak, ikaz etmek. s. uyarc. s. ihtiyatl, tedbirli, sakngan, dikkatli. z. ihtiyatla. i. ihtiyatllk. i. atl valye. s. 1. kendini beenmi, kibirli. 2. serbest, laubali. i. 1. svari s nf. 2. svariler. o. cav.al.ry.men (kvlrimn) i. svari. i. maara. f. kmek. i. ihtar, uyar , ikaz. o. cave.men (keyvmen) i. maara adam. i. byk ma ara. s. kocaman, ambar gibi (yer). i. havyar. i., bak. caviar. f. (nemsiz eyler zerinde) tartmak; at -e itiraz etmek: I wont cavil about it with onu tart luk. 3.mam. dii. rk, oyuk. i. 1. oyuk. 2. you. anat.Seninle kavite, bo f. sramak, oynamak. i. karga sesi, gak. f. karga gibi tmek, gaklamak. i. arnavutbiberi. arnavutbiberi. k s. cubic centimeters, carbon copy. k s. compact disk. kompakt disk alar.

CE cease cease fire cease-fire ceaseless ceaselessly cedar cede ceiling ceiling price celebrate celebrated celebration celebrity celerity celery celery root celestial celestial pole celibacy celibate cell cellar cellist cello cellophane cellular cellular phone/telephone celluloid cellulose Celsius thermometer Celt Celtic cement cement good relations with cement mixer cemetery censor censorship censure census cent cent centenary centennial center center of attraction

k s. Chemical Engineer, Church of England, Civil Engineer, Corps of Engineers. f. 1. durmak, kesilmek. 2. bitmek, sona ermek. 3. b rakmak, devam etmemek, son vermek. ate kesmek. i., ask. ate kes. s. aralksz, srekli. z. durmadan, ara vermeden. i., bot. sedir, da servisi. f. 1. brakmak. 2. terketmek. 3. devretmek, germek. i. tavan. tavan fiyat, azami fiyat. f. 1. kutlamak. 2. bayram yapmak. s. nl, me hur, hretli. i. kutlama. i. 1. nl, me hur. 2. n, hret. i. hz, srat. i. sapkerevizi. kereviz, kkkerevizi. s. 1. ge ait, gksel, semavi. 2. kutsal, ilahi. gkkutbu. i. (gen. dini nedenlerden dolay) evlenmeme ve cinsel ilikide bulunmama. s., i. (gen. dini nedenlerden dolay) evlenmeyen ve cinsel ilikide bulunmayan (kimse). i. 1. hcre, gze. 2. kk oda. 3. nite. 4. elek. pil. i. 1. bodrum, bodrum kat. 2. mahzen. 3. kiler. 4. arap mahzeni. 5. arap stoku. i. viyolonselist. i. viyolonsel. i. selofan. s. 1. hcresel, gzesel. 2. hcreli, gzeli. i., k. dili cep telefonu. cep telefonu. i. selloit. i. selloz. santigrat termometresi. i. Kelt. i. Kelte. s. 1. Kelt, Keltlere zg. 2. Kelte. i. imento. f. 1. imentolamak, imento ile s vamak. 2. beton ile kaplamak. yap trmak. 4. salamlatrmak. ile dostluk 3. kurmak. betonyer, betonkarar, beton kar trc. i. mezarlk, kabristan. i. sansrc, sansr memuru. f. sansrlemek, sansrden geirmek. i. sansr, sansr ileri. f. k namak, eletirmek. i. knama, eletirme. i. saym, nfus saym. i. sent (Amerikan dolar nn yzde biri). k s. centigrade, central, century. s., i., bak. centennial. s. 1. yz yllk. 2. yz ylda bir olan. i. 1. yznc yldnm. 2. yzyl, asr. i. 1. merkez, orta. 2. spor santr. f. 1. ortaya almak, bir merkezde almak, ortalamak. 3. ortada olmak, ortaya gelmek. toplamak. 2. ortas n 1. ekim merkezi. 2. dikkat merkezi.

center of gravity center of gravity centigrade centigrade thermometer centigram centigramme centiliter centilitre centimeter centimetre centipede Central central Central America central bank central heating centralisation centralise centralization centralize centrally centre centrifugal centrifugal force centripetal century ceramic ceramic tile ceramics ceramist cereal cerebellum cerebral cerebrum ceremonial ceremonially ceremonious ceremoniously ceremony cert certain certainly certainty certificate certify certitude cervix

arlk merkezi. arlk merkezi. s., i. santigrat. santigrat termometresi. i. santigram. i., ng., bak. centigram. i. santilitre. i., ng., bak. centiliter. i. santimetre. i., ng., bak. centimeter. i., zool. k rkayak, yan. s. s. 1. merkezi, orta. 2. ana, belli ba l. i. 1. telefon santral. 2. santral memuru. Orta Amerika. merkez bankas . kalorifer, merkezi stma. i., ng., bak. centralization. f., ng., bak. centralize. i. merkezile tirme; merkeziletirilme. f. merkezile tirmek, merkezde toplamak; merkeziletirilmek. z. i., f., ng., bak. center. s. merkezka, santrifj. merkezka kuvveti. s. merkezcil, merkeze do ru yaklaan. i. yzyl, asr. s. seramik. fayans, karo fayans. i. 1. tek. seramik sanat ve teknii. 2. ini, ini ileri. 3. inicilik. 4. o. seramik e ya, ini, anak mlek. i. inici, seramiki. i. (m sr gevrei gibi) tahldan yaplm kahvaltlk yiyecek. 2. tahl bitkisi. hububat, zahire. s. tahla ait; tahl trnden. 3. anat. tahl, beyincik. i., s. 1. anat. beyinsel. 2. ussal. 3. k. dili entelektel, entel. i., anat. beyin. s. trensel, merasimle ilgili, resmi. i. 1. tren, merasim. 2. ayin. z. trensel olarak. s. 1. resmi, teklifli. 2. trensel. z. ok resmi bir ekilde. i. 1. tren, merasim. 2. ayin. 3. resmiyet, protokol. k s. certificate, certified, certify. s. 1. kesin, kati. 2. emin. 3. ka nlmaz. 4. muhakkak, phesiz. 5. belirli, . stne. muayyen. baz z. elbette, 6. tabii, ba i. kesinlik, katiyet. i. 1. belge, vesika. 2. sertifika, tasdikname, ahadetname. 3. ruhsat. 4. diploma. f. 1. tasdik etmek, do rulamak, teyit etmek; (-in doruluunu/gerekliliini) belgelemek. 2. k. dili -in ak l hastas olduunu resmen tasdik etmek. i. kesinlik, katiyet. i., anat. 1. boyun. 2. rahim boynu.

cesarean cesarean section cesium cessation cesspool Ceylon Ceylonese cf CF CFI cg, cgm ch Chad Chadian chafe chafe at the bit chaff chagrin chain chain letter chain of command chain reaction chain smoker chain store chain-smoke chair chair lift chairman chairmanship chairperson chairwoman chaise longue chalcedony chalice chalk challenge challenge match challenger chamber chamber music chamber music chamber of commerce chamber of commerce chamber orchestra chamber pot chambermaid chambers

i., s. sezaryen. sezaryen. i., kim. sezyum. i. durma, kesilme, ink ta. i. lam ukuru. i., bak. Sri Lanka. i., s., bak. Sri Lankan. k s. compare. k s. cost and freight. k s. cost, freight, and insurance. k s. centigram(s). k s. chain, chancery, chapter, chief, child, church. i. ad, at. i. adl. s. 1. ad, ada zg. 2. adl. f. 1. ovarak stmak. 2. ovarak andrmak. 3. (ayakkab) vurmak. 4. sinirlendirmek. k. dili ilerin gecikmesinden dolay huzursuz olmak. chafing dish (sofrada yemek stcp. s. kullan kabu u; saman, i. tahllan) i. utan; hayal k rkl; i sknts. f. utandrmak, rezil etmek; hayal rkl na u ratmak. k 1. i. zincir. 2. silsile (da ). f. zincirlemek, zincirle balamak. zincirleme mektup. komuta zinciri. zincirleme reaksiyon. sigara tiryakisi. ayn maazalar zincirine bal maaza. f. pe pee sigara imek; pe pee (sigara) imek. i. 1. iskemle, sandalye. 2. kurul ba kan, bakan. 3. makam. 4. krs. telesiyej. o. chair.men (ermn) i. (erkek) kurul bakan, bakan. i. bakanlk. i. kurul ba kan, bakan. o. chair.wom.en (erwmn) i. (kadn) kurul bakan, bakan. ezlong. i. kalseduan, kad kyta. i., Hrist. (ayinde kullan lan) kadeh. i. tebeir. f. up (say/puan) kazanmak/kaydetmek. i. meydan okuma. f. meydan okumak. spor elen. i. meydan okuyan kimse. i. 1. oda, yatak odas , zel oda. 2. daire. 3. mahkeme, komisyon. 4. ngiliz kamara, i. yasama meclisi. 5. fiek yata. oda mzi oda mzii. ticaret odas . ticaret odas . oda orkestras . lazmlk. i. oda hizmetisi. i., o. hkimin oturum d konularda alt yer.

chameleon chamois chamomile champ champ at the bit champagne champion championship chance chance chance on/upon chancellor chancy chandelier change change change clothes change color change color change hands change hands change of address change of air change ones mind change ones tune change over change purse change the guard changeability changeable changeableness changeless changeover channel channel s.t. into chant chant chaos chaotic chap chap chapel chaperon chaplain chapter char char

i., zool. bukalemun. i. 1. zool. da keisi. 2. (madeni yzeyleri parlatmak iin kullanlan) gderi . paras i., bot. papatya. f. katr kutur/ktr ktr/hart hurt/tr tr yemek. ok sab rszlanmak. i. 1. ampanya. 2. ampanya rengi. s. ampanya rengi. i. 1. ampiyon. 2. savunucu, mdafi. s. ampiyon. f. 1. savunmak, mdafaa etmek. 2. taraf n tutmak, destek olmak. ampiyona; ampiyonluk. i. i. 1. talih, ans. 2. kader. 3. ihtimal. 4. frsat. 5. risk, riziko. s. ans eseri olan. f. 1. k. dili (bir riski) gze almak. 2. tesadfen olmak: She chanced to be . there. Tesadf eseri oradayd -e rastlamak, -e tesadf etmek. i. 1. rektr. 2. (Almanyada) anslye, babakan. s., k. dili kesin olmayan, rizikolu. i. avize. i. 1. deiim, deime, deiiklik. 2. dnm, dnme, tahavvl. 3. k. 5. paran n st. yenilik. 4. bozuk para, ufakl itirmek, tahvil bozuk, etmek;bozukluk, deimek, de i ikli e uramak. 2. 6. (tatta) f. 1. de aktarma yapmak: Youll have trains in Ankara. Ankarada itirmek, stn bato nchange deitirmek. stn de 1. yz k zarmak. 2. yz solmak. yz k zarmak. sahip de itirmek, el deitirmek. el deitirmek, bakasnn eline gemek. adres de iiklii. hava de iimi. caymak, fikrini/karar n deitirmek. k. dili az deitirmek. (from/to) (bir uygulamadan ba ka bir uygulamaya) gemek. bozuk para antas . ask. nbet de itirmek. i. deikenlik. s. 1. deiken, kararsz, istikrarsz. 2. anjanl, yanardner. i., bak. changeability. s. hi de imeyen. i. (bir uygulamadan ba ka bir uygulamaya) gei. i. 1. radyo, TV kanal. 2. yol; su yolu; bo az. 3. nehir yata, akak, mecra. f. kanal amak, oymak. (bir yere) vermek/dkmek/aktmak/kanalize etmek. bir eyi f. 1. monoton bir melodiyle sylemek. 2. ark sylemek. 3. ark syleyerek kutlamak. i. 1. monoton bir melodi. 2. monoton bir melodi e liinde sylenen szler. 3.1. tilavet. ses tonu. karga a. i. kaos.4. 2.monoton kar klk, s. karmakar k, dzensiz. i. (ciltte) atlak, yar k. f. (--ped, --ping) 1. (souk) (cildi) atlatmak, zartmak, sertle tirmek. 2. delikanl (toprak,.tahta v.b.ni) yarmak, atlatmak. 3. k ng., k. dili adam, ocuk, i., i. apel, kk kilise. i. aperon. i. (okul, ordu veya hastanede) papaz. i. (kitapta) blm, k sm. f. (--red, --ring) 1. yakarak kmrle tirmek; -in dn yakarak tirmek;kad yanarak kmrle mek. 2. kavurmak; kavrulmak. 3. atee kmrle n, hizmeti; (kad n) hademe. i., ng. hizmeti

character characterisation characterise characteristic characterization characterize characterless charcoal chard charge charge charge account charg d`affaires chariot charisma charitable charity charlady charlatan charm charming chart charter charter flight charter member charter plane charwoman chary chase chasm chassis chaste chasten chastise chastity chat chteau chattel chatter chatterbox chattiness chatty chauffeur chauvinism chauvinist chauvinistic cheap

i. 1. karakter, zyap . 2. (roman, hikye, oyun v.b.nde) kii, ahs, karakter. 3. karakter, harf. 4. tip bir kimse, nevi ahsna mnhasr bir ng., bak. characterization. i., f., ng., bak. characterize. s. karakteristik, tipik. i. zellik, hususiyet, vas f. i. karakterize etme, nitelendirme. f. karakterize etmek, nitelemek, nitelendirmek. s. karaktersiz. i. 1. mangal kmr. 2. karakalem. i., bot. paz. i. 1. (hizmet kar lnda denen) cret. 2. barut hakk. 3. sulama, itham. arj. 4. hcum, hamle. 5. elek. birinin hesab na) geirmek. 2. grevlendirmek. 3. f. 1. (bir masraf sulamak, itham etmek. 4. hcum etmek. 5. elek. arj etmek. k hesap. tic. a o. char.gs daf.faires (arjeyz dfer) maslahatgzar, igder, arjedafer. i., tar. iki tekerlekli sava /yar arabas. i. karizma. s. hayrsever, yardmsever. i. 1. hayrseverlik, yardmseverlik. 2. merhamet. 3. sadaka. 4. hayr ii. 5. r cemiyeti, dernei. (kadn) hademe. hay ng. hizmetiyard kad m n, hizmeti; i., i. arlatan. i. 1. cazibe, ekicilik. 2. t lsm, muska. 3. by. f. bylemek, cezbetmek. s. ekici, ho , sevimli, cana yakn. i. 1. portolon, deniz haritas . 2. grafik, izge. 3. izelge; tablo. f. 1. nkontrat yapmak. yapmak, plan gstermek, kaydetmek. 2. 2. -ingemi haritas . f.3. 1.plan (uak, gemi v.b.ni) i. 1. patent, imtiyaz, berat. kira kiralamak, tutmak. 2. berat/imtiyaz/patent vermek. arter seferi. kurucu ye. kiralanm ucuz tarifeli uak. o. char.wom.en (arwmn) i., ng. hizmeti kadn, hizmeti; (kadn) hademe. s. 1. dikkatli, tedbirli, ihtiyatl . 2. of -i esirgeyen. f. kovalamak, pe ine dmek, izlemek, takip etmek. i. kovalama, peine me, izleme, d i. 1. kanyon, dartakip. bo az. 2. derin yark. o. chas.sis (siz) i. 1. oto. asi. 2. top kza. s. 1. iffetli, namuslu, sili; yasaklanm cinsel ilikilerde bulunmayan. 2. saf, . 3. lekesiz. 4. basit, sade. bozulmam iin cezaland rmak, uslandrmak, yola getirmek. f. slah etmek f. cezaland rmak; dverek cezalandrmak. i. iffet, saflk, temizlik; yasaklanm cinsel ilikilerde bulunmama. f. (--ted, --ting) sohbet etmek, ho be etmek, ene almak. i. sohbet, be. ho ato. i. i. tanr mal, menkul. f. gevezelik etmek, ene almak. i. gevezelik. i. geveze, enebaz, dilliddk. i. konukanlk. s. konukan. i. zel ofr. i. ovenizm. i. oven. s. ovence. s. 1. ucuz. 2. baya , adi.

cheapen cheapskate cheat cheater check check check for check in check into check on check out check up on check valve check with checkbook checkered checkers check-in check-in counter/desk checking account checklist checkmate check-out check-out counter checkpoint checkroom checkup cheddar cheek cheek by jowl cheek by jowl cheekbone cheekily cheekiness cheeky cheep cheer cheer s.o. up cheer s.o./an animal on cheer up Cheer up! cheerful cheerfully cheerfulness cheerio cheerleader cheerless

f. ucuzlatmak; ucuzlamak. i., argo pinti, cimri. f. 1. doland rmak, aldatmak. 2. kopya ekmek. i. dolandrc, hilekr, t ., kopya eken. k i. kopyac i. 1. kontrol, gzden geirme, muayene. 2. durdurma; engelleme; latma; gemengellemek; vurma; ket vurma. 3. engel, ket, fren grevi yapan yava gem vurmak; ket vurmak: f. 1. durdurmak; yava latmak; That defeat checked their advance. O yenilgi ilerlemelerini durdurdu. This arayarak (bir eyi) kontrol etmek: Im checking for leaks in (belirli bir eyi) n ak p akmad n kontrol ediyorum. the roof.v.b.ne Dam girince) kayd n yaptrmak: First you have to check in at 1. (otel lk nce otelin resepsiyonunda the hotels reception desk. n yapt rp bir oda tutmak. kaydn (otel, pansiyon v.b.nde) kayd 1. (kontrol etmek amac yla) bakmak, gz atmak. 2. (bir eyin) doru olup n renmeye al mak. v.b.nden) ayrlmak. 2. (bir eyin) olmad n deyip (otel, pansiyon 1. hesab ru olup olmad n renmeye almak. 3. with (bir 2. ey) (ba ka bir do yla) -e bakmak, -e gz atmak. (bir eyin) doru 1. (kontrol etmek amac olup olmad . n renmeye almak. ek valf 1. (birine) dan mak. 2. (birinden) izin almak. i. ek defteri. s. 1. kareli, ekose. 2. de iik olaylarla dolu. i. dama oyunu. i. hava terminalinde bilet ve bagaj n kontrol edildii tezgh. ek hesab . i. kontrol listesi. i. 1. satran mat. 2. tam yenilgi. f. 1. satran mat etmek. 2. yenmek. i. (spermarketteki gibi) al nan mallarn hesabnn yaplp dendii tezgh, k tezgh . . i.kontrol noktas i. vestiyer; emanet. i. ekap, genel sa lk kontrol. i. edar (bir e it peynir). i. 1. yanak, avurt. 2. ng., k. dili cret, yzszlk, arszlk. yan yana. sk fk; yan yana. i., anat. elmac kkemii. z., ng., k. dili yzszce, kstahlkla. i., ng., k. dili yzszlk, kstahlk. s., ng., k. dili yzsz, arsz, kstah. f. cvldamak, cik cik tmek. i. cvlt. i. 1. (szle yap lan) tezahrat. 2. nee, keyif. f. 1. (szle) tezahrat yapmak. ne elendirmek. elendirmek. birini ne2. birini/bir hayvan (szl) tezahratla tevik etmek. neelenmek. Keyfine bak!/Gemi olsun! s. en, neeli, keyifli. z. neeyle. i. neelilik. nlem, ng. Hoa kal! i. amigo. s. neesiz, keyifsiz.

Cheers! cheery cheese cheeseburger cheesecake cheesecloth cheesy cheetah chef chem chemical chemical compound chemical compound chemical engineer chemical engineering chemical reaction chemical warfare chemise chemist chemistry chemistry major chemotherapy cheque chequered cherish cherry chess chessboard chessman chest chest of drawers chestnut chew chew s.o. out chew the cud chew the fat chewing gum chic chicanery chick chicken chicken feed chicken pox chicken-hearted chickpea chicory chide

nlem, ng. 1. erefe! 2. Hoa kal! 3. (teekkr olarak) Sa ol! s. en, neeli, keyifli. i. peynir. i. izburger, peynirli hamburger. i. peynirli kek. i. tlbent. s. peynire benzeyen; peynir k vamnda. i., zool. ita, Acinonyx jubatus. i. ef, ahba, ah. k s. chemical, chemist, chemistry. s. kimyasal, kimyevi. i. kimyasal madde. kimyasal bile im. kimyasal bile im. kimya mhendisi. kimya mhendislii. kimyasal reaksiyon. kimyasal sava . i. kombinezon, kad n i gmlei. i. 1. kimyager. 2. ng. eczac. i. kimya. asl bran kimya olan renci. i., tb. kemoterapi. i., ng. ek. s., ng., bak. checkered. f. 1. aziz tutmak. 2. zerine titremek, ba rna basmak. 3. beslemek, gtmek. i. kiraz; vine. i. satran. i. satran tahtas . o. chess.men (esmn) i. satran ta. i. 1. gs. 2. sandk. 3. kutu. ifoniyer. i. 1. kestane. 2. kestane rengi. s. kestane rengi, kestane. f. inemek. k. dili birini azarlamak. 1. gevi getirmek. 2. k. dili derin derin dnmek. argo ene almak. iklet. s. k, modaya uygun. i. klk. i. hile, ike. i. 1. civciv. 2. argo gen k z, pili. i. pili, tavuk eti. f. out argo korkudan ekinmek. argo bozuk para, az para. suiei. s. korkak, dlek. i. nohut. i., bot. hindiba, gne ik. f. (chid/--d, chid.den/--d) azarlamak, kusur bulmak.

chief chief justice chief rabbi chiefly chieftain chilblain child childs play childs play childbirth childhood childish childishly childless childlike childminder children Chile Chilean chili chili pepper chill chilled to the marrow chilli chilliness chilly chime chime in chimerical chimney chimney sweep chimpanzee chin China china china closet Chinese chink chip chip in chipmunk chirp chisel chitchat chivalric chivalrous chivalry

i. ef, amir, reis, ba. s. 1. en yksek rtbede olan, ba. 2. belli bal, ana. huk. dan tay bakan. hahamba . z. balca, en ok. i. 1. kabile reisi. 2. ba kan, ef. i. (souktan dolay) el/ayak parmandaki ikinlik. o. chil.dren (ldrn) i. 1. ocuk; bebek. 2. ocuksu kimse. 3. ocuk, evlat. kolay i, ocuk oyunca. ocuk oyunca , ok kolay i. i. doum. i. ocukluk dnemi, ocukluk. s. 1. ocuksu, ocu umsu. 2. ocuka. z. ocuka. s. ocuksuz, ocu u olmayan. s. ocuk gibi, ocuk ruhlu, ocuksu. i., ng. ocuk bakcs. i., o., bak. child. i. ili. i. ilili. s. 1. ili, iliye zg. 2. ilili. i. k rmzbiber. i. 1. souk. 2. titreme, me, rperme. s. 1. tc. 2. souk. f. 1. mek, rpermek; tmek. 2. (yiyecek/iecek) soutmak. uk ili ine gemi , ili ine kadar m. so i., ng., bak. chili. i. 1. souk. 2. souk davran. s. serin, so uk, tc. z. souk bir ekilde. i. 1. madeni ubuklardan olu an zil. 2. an sesi; zil sesi. 3. melodi. 4. ahenk, uyum. f. (saat/zil/an) ahenkli bir sesle almak. mak. k. dili lafa kar s. hayali, gerek olmayan. i. 1. baca. 2. lamba iesi. 3. krater, yanarda az. baca temizleyicisi. i., zool. empanze, Anthropopithecus troglodytes. i., anat. ene. i. in. i. porselen, seramik, ini. tabak dolab . i. 1. (o. Chi.nese) inli. 2. ince. s. 1. in, ine zg. 2. ince. 3. inli. i. ufak a klk/yark, atlak. i. 1. yonga, entik. 2. o ., ng. kzarm patates, patates kzartmas, cips. 3. para bilg. ip, yonga. (--ped, --ping) 1. entmek, ta bulunmak. 2. yontmak, ng. lafa kar mak. budamak, ekil 1. vermek, baf. i., zool. amerikasincab , Tamias. f. 1. c vldamak. 2. crldamak, crlamak. i. 1. cvlt. 2. crlt. i. keski, kalem. f. kalemle oymak. i., k. dili (sohbette geen) szler; yarenlik, muhabbet, ene alma: Enough of this chitchat; wed better get to work. Bu kadar muhabbet s., bak. chivalrous. s. 1. valye gibi. 2. yrekli, cesur; cmert. 3. centilmen, nazik. i. 1. valyelik. 2. yreklilik, cesaret; cmertlik. 3. centilmenlik, nezaket.

chive chlorinate chlorine chloroform chock chock full chockablock chockfull chocolate chocolate cake choice choir choke choke back ones tears choke down ones rage choke up cholera cholesterol chomp choose choosey choosy chop chop down chopper choppy chopstick choral chorale chord chore choreographer choreography chorus chose chosen chow Christ christen Christendom christening Christian Christian name Christian name Christianity Christmas Christmas Day

i. frenkso an. f. klorlamak. i., kim. klor. i., kim. kloroform. f. kloroformla uyutmak. i. takoz. azna kadar dolu. s., ng. dopdolu. s. dopdolu. i. ikolata: a piece of chocolate candy bir ikolata. s. ikolatal . ikolatal kek. i. 1. seme, sei. 2. seilen kimse/ey: He was our choice. Bizim imiz oydu.koro. 3. seenek, k, alternatif; are: Youve no other choice. seti i. kilise korosu, f. bomak, nefesini kesmek; tkamak, boulmak; tkanmak. i. 1. boulma; kanma. 2. jikle. tgzya lar noto. tutmak. fkesini bastrmak. 1. tkanmak. 2. heyecandan konuamamak, nutku tutulmak. i. kolera. i. kolesterol. f., bak. champ. f. (chose, cho.sen) 1. semek. 2. tercih etmek. 3. istemek. s., k. dili, bak. choosy. s., k. dili titiz, zor be enen, mklpesent. f. (--ped, --ping) 1. (balta ile) k rmak. 2. (up) ince ince kymak/doramak. i. pirzola: lamb chop kuzu pirzolas . ac) kesmek. (a i. 1. k sa sapl balta, satr. 2. argo helikopter. s. 1. deiken, yn deitiren (rzgr). 2. rpntl (deniz/gl). i. (Uzakdo uda kullanlan) yemek ubuu. s. 1. koro ile ilgili. 2. koro taraf ndan sylenen. 3. koro iin yazlm. i., mz. koral. i. 1. alg teli, kiri. 2. mz. akort. i. 1. kk bir i. 2. o. bir evin/iftliin gnlk ileri. 3. g ve tatsz i. i. koreograf, koregraf. i. koreografi, koregrafi. i. 1. koro, koro toplulu u. 2. (mzik eseri) koro. 3. koro, arknn koro blm. f., bak. choose. f., bak. choose. s. seilmi . i., k. dili yemek. i. Mesih, sa. f. vaftiz etmek. i. Hristiyanlk, Hristiyan lemi. i. vaftiz etme; vaftiz treni. s., i. Hristiyan. ng. ilk ad. ad, isim: Her Christian name is Fanny, and her family name is Burney. Fanny, soyad Burney. Ad k. i. Hristiyanl i. Noel. Noel gn.

Christmas Eve Christmas tree chromatic chrome chromium chromosome chronic chronicle chronological chronologically chronology chronometer chrysanthemum chubby chuck chuck it up Chuck it! chuck s.o. out chuckhole chuckle chuffed chum chummy chump chump chunk church church service churchwarden churchyard churl churlish churn chute CIA CIF cicada cider cigar cigarette cigarette lighter cinch cinder cinder block Cinderella cinecamera cinema

Noel arifesi. Noel aac. s. 1. renklerle ilgili, kromatik. 2. mz. kromatik. i. krom. i., kim. krom. i. kromozom. s. kronik, mzmin, sre en. i. kronik, tarih. s. kronolojik. z. tarih s rasna gre. i. kronoloji. i. kronometre, sreler. i., bot. kas mpat, krizantem. s. tombul. f., k. dili 1. atmak, f rlatmak. 2. (out) pe atmak. k. dili bir ii brakmak, bir iten ayrlmak/vazgemek. k. dili 1. Onu pe at!/At onu!/At gitsin! 2. Onu b rak!/Ondan vazge! k. dili 1. birini d ar atmak/kap dar etmek/sepetlemek. 2. birini iten atmak. i. (yolda olu an) ukur. f. k kr kkr glmek, kkrdamak. i. kkr kkr glme, kkrdama. s., ng., k. dili mutlu; ok memnun. i. yak n arkada, ahbap, dost. f. (--med, --ming) 1. dost olmak. 2. ayn oday s. paylamak. i. 1. ktk. 2. k. dili aptal, budala. f. inemek. i. 1. kaln bir para. 2. kle, yn, topak. 3. k. dili byk bir miktar. 4. k. knaz adam. dili i. 1.tkilise. 2. kilise ayini. 3. Hrist. mezhep. 4. cemaat. ayin; ibadet. i. kilise idame amiri. i. kilise avlusu/bahesi. i. 1. kaba adam. 2. kyl. s. kaba, terbiyesiz. i. 1. yayk. 2. st kab. f. (st) yaykta alkalamak. i. (st kattan alt kata inen, ama r/p atlan) baca. k s. Central Intelligence Agency. k s. cost, insurance, and freight sif. i., zool. a ustosbcei. i. elma suyu; elma arab. i. puro. i. sigara. akmak. i. 1. at kolan . 2. k. dili skca tutma, kavrama. 3. k. dili elde bir; antada keklik. i. 1. cruf, yanm kmr art. 2. o. kl. cruf briketi. i. 1. Klkedisi. 2. gzelli i ve deeri anlalmam kz. i., ng. kamera. i., ng. sinema, sinema salonu.

cinnamon cipher circa Circassian circle circuit circuit breaker circuitous circuitously circuitousness circular circular note circular saw circulate circulation circumcise circumcision circumference circumflex circumnavigate circumscribe circumspect circumspection circumstance circumstantial circumstantial evidence circumvent circus cistern cit citadel citation citizen citizenship citric acid citron citrus citrus fruit city city block city centre city council city councilor/father city hall city manager city planner city-state

i. tar n. i. 1. s fr. 2. solda sfr, hi. 3. (nfuz asndan) nemsiz biri. 4. ifre. edat dolaylar nda, takriben, aa yukar: It was built circa 1650. 1650 nda yap lm . dolaylar i., s. 1. erkez. 2. erkezce. i. 1. daire, ember, halka. 2. evre, muhit, grup. f. 1. -in etraf na daire izmek. -in etraf n dnmek. izmek, -in2. etraf i. 1. daire. tur;n ring seferi; 2. devir. 3. elek. devre. 3. (bir yerin stnde devre kesici anahtar. s. dolayl, dolambal. z. dolayl olarak. i. dolayllk. s. 1. dairesel, yuvarlak. 2. dolayl , dolambal. i. genelge, tamim; sirkler. 1. genelge, sirkler. 2. bir tr kredi mektubu. yuvarlak testere. f. 1. (havan n/svnn) akm/dolam olmak; (kan/hava) dolamak; v ) devridaim yapmak; (havan n/s vn(motordaki n) akmn/dola mn (motordaki v iin) akm; (kan/hava iin) dola m; sv iin) i. 1. (hava/ss devridaim. 2. (para iin) tedavl, srm. 3. tiraj. f. snnet etmek. i. snnet. i. daire evresi; ember. i. inceltme iareti; uzatma iareti. f. denizden etraf n dolamak. f. 1. k stlamak. 2. -in etrafna daire izmek. s. dikkatli, sak ngan, ihtiyatl, tedbirli. i. dikkat, ihtiyat. i. 1. durum, hal, keyfiyet, ko ul, art, vaziyet. 2. olay, vaka. 3. kader. s. 1. durumla ilgili. 2. ikinci derecede nemi olan. 3. ayr ntl. huk. ikinci derecede kan t. f. 1. atlatmak, ka nmak. 2. tekerine omak sokmak, ksteklemek. i. 1. sirk. 2. ng. daire izen yol; meydan. 3. gsteri, numara. i. sarn, mahzen, su deposu. k s. citation, cited, citizen. i. hisar, kale. i. 1. huk. celp, a r. 2. huk. celp kd. 3. takdirname. 4. -i kaynak/rnek olarak gsterme. , yurtta. 2. uyruk, tebaa. 3. hemeri. i. 1. vatanda i. 1. vatanda lk, yurttalk. 2. uyrukluk, tabiiyet. sitrik asit. i. aakavunu. s. turungillere ait. i. (o . cit.rus) turungillere ait aa/meyve. turungillerden bir meyve. i. ehir, kent. kesien sokaklarla ayrlan blok. ng. kent merkezi. belediye meclisi. belediye meclisi yesi. 1. belediye. 2. belediye binas /kona. belediye ba kan.

ehir mimar. i. ehir devleti, site.

civic civic center civics civil civil defense civil engineer civil engineering civil law civil law civil liberty civil marriage civil marriage civil rights civil servant civil service civil service civil war civilian civilisation civilise civilised civility civilization civilize civilized clad claim claim for damages claimant clairvoyance clairvoyant clam clamber clammy clamor clamorous clamour clamp clan clandestine clandestinely clang clank clap clap clap eyes on clap of thunder

s. 1. ehre ait, belediye ile ilgili. 2. yurttalk ile ilgili. hkmet binalar , mahkeme, ktphane v.b.nin bulunduu ehir merkezi. i. yurttalk bilgisi, yurt bilgisi. s. 1. vatanda larla ilgili. 2. hkmete ait, milli. 3. sivil. 4. bireysel, ferdi. 5. uygar, medeni. 6. terbiyeli, edepli, nazik, kibar. sivil savunma. inaat mhendisi. inaat mhendislii. 1. medeni hukuk. 2. Roma hukuku. medeni hukuk. insan haklar . medeni nikh. medeni nikh. vatanda lk haklar.

ng. devlet memuru.


sivil devlet memurlar . devlet memurlu u. i sava. i. sivil. i., ng., bak. civilization. f., ng., bak. civilize. s., ng., bak. civilized. i. terbiye, edep; nezaket, kibarl k. i. uygarlk, medeniyet. f. 1. uygarla trmak, medeniletirmek. 2. aydnlatmak. s. 1. uygar, medeni. 2. terbiyeli; nazik, kibar; ho . f., bak. clothe. i. 1. talep, iddia. 2. hak. 3. sigorta poliesi stnden denecek para. f. 1. hak talep etmek, istemek. 2. iddia etmek. 3. sahip kmak. . 2. tazminat talebi. 1. tazminat davas i. davac ; hak iddia eden; talep sahibi. i. 1. kehanet. 2. gaipten haber verme. i. khin. i., zool. tarak, deniz tara . f. trmanmak, glkle trmanmak. s. 1. yap yap. 2. souk ve nemli. i. 1. hayk rma, feryat, yaygara. 2. grlt. f. hayk rmak, feryat etmek, yaygara koparmak. s. grltl. i., f., ng., bak. clamor. i. mengene, kenet, s ktrc, kska. f. mengene ile sktrmak. i. klan, boy, kabile. s. gizli, el altndan yaplan. z. gizlice, el alt ndan. i. madeni ses; nlama. f. 1. madeni ses karmak; nlamak. 2. nlatmak. ngrt; tangrt. f. ngrdamak; tangrdamak. i. i. 1. el rpma. 2. elle vuru, aplak. f. (--ped, --ping) 1. el rpmak, alk lamak. 2. elle vurmak, aplak indirmek. i.

ng., k. dili -i grmek.


gk grlemesi/grlts.

clapped-out claret clarification clarify clarinet clarinetist clarity clash clasp clasp knife class class classic classical classification classified classified ads classified advertisements classifieds classify classmate classroom clatter clause clavicle claw claw hammer clay clean clean out clean up cleaner cleaning cleaning fluid cleaning woman cleanliness cleanly cleanse cleanser clear clear conscience clear off clear out clear the air clear the table clear thinker clear up

s., ng., k. dili 1. ok yorgun, bitkin, pestili km. 2. klstr, hurdas km .z Bordo arab. k rm i. i. 1. a klama; aklk getirme, akla kavuturma, aydnlatma. 2. klanma; klk kazanma, a kl a kavua ma, ayd nlanma. a ekilde anlatmak, a klamak; klk getirmek, akla f. 1. a k bira turmak, aydnlatmak. 2. aklanmak; aklk kazanmak, akla kavu i., mz. klarnet. i. klarneti. i. aklk, berraklk, vuzuh. f. 1. (madeni eyler) birbirine arpmak; (madeni eyleri) birbirine arpmak. mak, at2. mak, arpp sava mak; mek. 3. mcadeleye 2. arp lma. f. 1.dv tokaile tutturmak, i. 1. toka, kopa. kucaklama, sar kopalamak. 2. kucaklamak, bak. sar lmak. byk ak , sustal i. 1. s nf, tabaka, zmre. 2. kast. 3. eit, tr. 4. takm, grup. 5. snf; ders. f. 1. classic, -i (belirliclassification, bir grubun iinde) saymak. 2. -i s nflamak, -i (kategorilere) classify. k s. s. klasik. i. klasik eser, klasik. s. klasik. i. 1. s nflama, snflandrma, tasnif, blmleme. 2. kategori, snf. s. 1. kategorilere ayr lm, snflanm, snflandrlm, tasnif edilmi, . 2. gizli (bilgi). blmlenmi k. dili, bak. classified advertisements. (gazetede) kk ilanlar. i., k. dili (gazetede) kk ilanlar. f. -i (kategorilere) ayrmak, -i snflamak, -i snflandrmak, -i tasnif etmek, i blmlemek. i. snf arkada. i. snf, dershane, derslik. f. tak rdatmak, atrdatmak; takrdamak. i. patrt, takrt, grlt. i. 1. madde, bent, hkm, f kra, art. 2. dilb. cmle veya yancmle ya da gemi zaman sfat-fiilleri gibi bir zne ve ona ait bir fiilden oluan baz i, kprck. i., anat. kprckkemi i. pene, trnak. f. yrtmak, trmalamak, pene atmak. domuz trna eki. i. kil, bal k. s. 1. temiz, pak. 2. halis, saf, ar . 3. kusursuz. 4. engelsiz, ak. 5. masum, temiz ahlakl. 6. yenebilir (av eti v.b.). 7. dzgn, biimli. f. temizlemek. temizlemek. i. 1. temizliki. 2. temizleyici madde. 3. kuru temizleyici. i. 1. temizleme, temizlik. 2. kuru temizleyiciye gnderilen giysi v.b. leke giderici (s v) ila. temizliki kad n. i. temizlik. z. temiz bir ekilde, temizce. f. temizlemek. i. 1. temizleyici madde. 2. sabun. s. 1. effaf, saydam; duru. 2. bulutsuz, ak (gk). 3. przsz (cilt). 4. kla anla lan/duyulan, net, ak: His instructions were quite clear. kolayl . vicdan rahatl k. dili s vmak, tymek. 1. k. dili s vmak, tymek. 2. toplayp atmak.

pheleri gidermek.
sofray kaldrmak. mantkl dnen kimse. 1. zmek, halletmek, a kla kavuturmak; zlmek. 2. temizlemek. 3. (hastal) gidermek; (hastalk) gemek.

clearance clear-cut clearing cleat cleavage cleave cleave cleaver clef cleft clemency clement clench clergy clergyman cleric clerical clerk clever cleverly cleverness clew clich click client clientele cliff climate climax climb climb down climber clinch cling cling film clinic clinical clink clink clinker clip clip clip s.o.s wings clip s.t. onto clipboard clipper clipping

i. 1. temizleme. 2. a klk yer. 3. gmrk muayene belgesi. 4. geminin terketme liman k, net. 2.izni. kesin. f. (aalk bir alandaki) tm aa ve allar s. 1. a al k ) tra lama 3. kesmek. kesmek, (a 2. alan a a karma. aydnlatma. 4. aklk, meydan. 5. i. 1. temizleme ii.bir takas, kliring. i. 1. den. koboynuzu. 2. k sk, kama, takoz. i. 1. yark. 2. yarlma, atlama. 3. (kadnn) gs aras. f. (--d/clove/cleft, --d/clo.ven/cleft) yarmak, blmek; yar lmak, blnmek. f. (--d/clove/clave) to 1. -e yap mak. 2. -e sadk kalmak; -den lmamak/ ayr r, balta. kmamak. i. sat i., mz. anahtar. f., bak. cleave. i., s. atlak, yar k, ayrk. i. 1. merhamet, efkat. 2. havann gneli ve lk olmas. s. 1. merhametli, efkatli. 2. gneli ve lk (hava). f. 1. (yumru unu/dilerini) skmak. 2. skca yakalamak, kavramak. i. papazlar. o. cler.gy.men (klrcimn) i. papaz. i. papaz. s. 1. sekretere ait, sekreterlik. 2. papaza ait. i. 1. tezghtar. 2. sekreter. s. 1. ak ll. 2. zeki. 3. becerikli. z. ak llca, zekice. i. 1. ak lllk. 2. beceriklilik. i., bak. clue. i. 1. klie, basmakalp sz. 2. matb. klie. i. 1. tk sesi, tk; tkrt. 2. t sesi, t; trt. f. 1. tk sesi karmak; klatmak; tkrdatmak; tklamak; tkrdamak. 2. t sesi karmak; t i. 1. mvekkil. 2. m teri. i. 1. mvekkiller. 2. m teriler. i. uurum, sarp kayalk. i. iklim, hava. i. 1. doruk, zirve. 2. doruk noktas . 3. orgazm. f. dorua ulamak; dorua ttrmak. ula rmanmak. 2. kmak. i. 1. trmanacak yer. 2. trman, trmanma. f. 1. inmek. i. 1. bot. trmanc sarmak. 2. k. dili toplumda ykselmek isteyen kimse. f. 1. perinlemek. 2. sa lama balamak. 3. gre, boks birbirine sarlmak. , boks birbirine sarlma. 3. perinlenmi ivi. 3. i. perinleme. 2. gre mak, s k ca sar lmak, tutunmak. 2. yaknnda olmak. f. 1. (clung) 1. yap

ra v.b.ne) (hat ng.stre film. bal olmak.


i. klinik. s. klinikle ilgili, klinik. f. 1. ngrdamak; ngrdatmak. 2. (bardak/kadeh) tokuturmak. i. 1. i. ngrt. 2. tokuturma. i. cruf paras . f. (--ped, --ping) 1. k rkmak. 2. krpmak. 3. ularn kesmek. 4. k. dili hzla gitmek. (gazete, dergima v.b.nden) kupr kesmek. ; klips; mandal, a. 2. (tfekte) arjr. f. 6. vurmak; arpmak. i. i. 1. ata5. (ceza olarak) birinin hareket alan n snrlamak. bir eyi -e atala/klipsle tutturmak. i. klipsli k t altl. i. 1. o. (sa/trnak/im kesmek iin) makas. 2. tek. hzl bir yelkenli gemi. i. 1. k rkma. 2. krpma. 3. kesme. 4. kupr, kesik.

clique clitoris cloak cloak s.t. in a guise of cloakroom clock clock in clock out clockmaker clockwise clockwork clod clog clog cloister close close close by close call close call close combat close contest/game close down close haircut close in on close on close out close resemblance close shave close shave close the deal close to close up close up shop closed closed circuit closed circuit closed season closed shop close-fisted close-fitting close-mouthed closet closet communist closet homosexual close-up clot

i. klik, hizip. i., anat. klitoris, b zr. i. pelerin. f. bir eyi (baka bir eyin) kisvesine brndrmek. i. 1. vestiyer. 2. ng. tuvalet, lavabo. i. saat. f. saat tutmak. puantre kaydettirerek i ba yapmak. puantre kaydettirerek paydos etmek. i. saati. s., z. saat yelkovan ynnde. i. saatin makinesi. i. 1. toprak/amur paras , kesek. 2. k. dili budala, sersem. i. 1. takunya, naln; tahta ayakkab; sabo. 2. engel, kstek. f. (--ged, --ging) 1. t kamak; tkanmak. 2. engel olmak, kstek vurmak; engellemek. i. 1. revakl avlu. 2. revak, kemeralt. 3. manastr. f. 1. manastra rmak. yakn (arkada). 3. sk. 4. kapal, kapatmak. tecrit etmek, birbirine yakn. ay 2. samimi, s. 1. yak n, 2. lm. 5. dar. 6. havasz. 7. sk azl. kapat i. yak nda. dar kurtulma. k. dili paay zor kurtarma. gs gse arpma. beraberlie yakn oyun/yar. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. (i yerini) kapamak/kapatmak; yeri) kapanmak. (i sa sa tra. k -in etraf n evirmek. hemen hemen. hepsini satmak, indirimli satmak. yak n benzerlik. 1. sinekkayd tra. 2. k. dili paay zor kurtarma. sinekkayd tra. anlamaya varmak. 1. hemen hemen. 2. yak ndan. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. (i yerini) kapamak/kapatmak; yeri) kapanmak. 3. birbirine yakla mak. 2. k. dili paydos etmek. (i bitiminde) iyerini kapatmak. 1. (i gnnn s. kapal. kapal devre. kapal devre. avlanman n yasak olduu mevsim. yalnz sendika yelerini altran fabrika. s. cimri, eli s k. s. dar, ste oturan (giysi). s. sk azl, az sk. i. 1. (gard rop ilevi gren sandk odas gibi) gmme dolap, yklk. 2. ng. klozet, helata . s., k. dili gizli, gizli tutulan; aleni olmayan. f. gizli komnist. gizli homoseksel. i. yak ndan ekilen fotoraf. i. pht. f. (--ted, --ting) 1. phtlamak; top top olmak; (st) kesilmek. 2. phtlatrmak.

cloth clothbound clothe clothes clothes basket clothes moth clothes moth clotheshorse clothesline clothes-peg clothespin clothing cloud cloudburst cloud-capped cloudless cloudy clout clove clove clove clover clown clownish clownishness club clubfoot clubfooted cluck clue clump clumsily clumsiness clumsy clung cluster clutch clutch at straws clutch at straws clutch pedal clutter cm CO Co co, c/o coach coagulate

i. kuma, bez, rt. s. bez ciltli. f. (--d/clad) 1. giydirmek. 2. stn rtmek, kaplamak. i., o. giysiler, elbiseler. amar sepeti. gve. gve. i. amar asks. i. amar ipi. i., ng. mandal. i. mandal. i. giyim eyas, giysiler, elbiseler. i. 1. bulut. 2. duman veya toz bulutu. 3. leke. f. 1. bulutlanmak, kararmak; bulutla kaplamak, karartmak, rtmek. 2. buland rmak; bulanmak. 3. glge i. saanak. s. bulutlu, bulutlarla kapl (da tepesi). s. bulutsuz. s. 1. bulutlu. 2. dalgal (mermer). 3. dumanl. 4. bulank. 5. karanlk, ak phe alt nda; nda. olmayan. i., k. dili 1.6. yumruk, tokat. 2.thmet nfuz. alt f. 1. k. dili yumruk indirmek, tokat zla vurmak. atmak. 2. beysbol di.(topa) h i. (sarmsakta) i. karanfil (baharat). f., bak. cleave. i. yonca. i. palyao, soytar . f. soytarlk etmek. s. soytar gibi. i. soytarlk. i. 1. sopa, omak; cop. 2. kulp, dernek. 3. isk. sinek, ispati. f. (--bed, -bing) coplamak; i. yumru ayak. sopalamak. s. yumru ayakl. f. gdaklamak. i. gdaklama. i. ipucu, iz, anahtar. i. 1. yn, kme. 2. ar ar atlan admlarn sesi. f. 1. ymak, yrmek. kmelemek. 2. a r admlarla z. hantalca, beceriksizce, sakarca. i. hantallk, beceriksizlik, sakarlk. s. hantal, beceriksiz, sakar. f., bak. cling. i. 1. salk m; hevenk. 2. tutam, demet. 3. kme, grup. f. 1. salk m haline getirmek. demet yapmak.2. 3.mak. kmelenmek, bir araya toplanmak. tutma, kavrama. kenet, ambreyaj. 3. oto. debriyaj, i. 1. s kca2. . f. 1. s k ca tutmak, kavramak. 2. at -i kavrama; debriyaj pedalmin demek. k. dili olmayacak duaya k. dili mitsizlik iinde her areye ba vurmak. oto. debriyaj pedal. i. 1. dzensizce yaylm eya. 2. danklk, karklk. f. 1. dzensiz bir doldurmak; ymak, dzensizce atmak. 2. darmadank etmek. s. centimeter(s). kekilde k s. Commanding Officer. k s. company, county. k s. 1. care of eliyle, vastasyla. 2. carried over muh. sonraki sayfaya/stuna nakledilen (toplam). . 2. zel retmen. 3. ng. otobs, yolcu i. 1. spor antrenr, al trc ng., d.y. yolcu vagonu. f. 1. -i yetitirmek; -i altrmak. 2. otobs. 4. f. phtlamak; phtlatrmak.

coal coal mine coalesce coalescence coalescent coalition coarse coarsely coarsen coarseness coast coast guard coastal coaster coastline coat coat hanger coat of paint coat rack coating coax coax s.t. out of s.o. cob cobalt cobble cobbler cobblestone cobra cobweb cocaine cock cock ones hat cock-a-doodle-doo cockchafer cockerel cockeyed cockfight cockpit cockroach cockscomb cocksure cocktail cocky coco cocoa cocoa bean cocoa butter

i. 1. kmr. 2. kor. kmr oca . f. birlemek, bir olmak, yekvcut olmak. i. birleme, birleim. s. birlemek zere olan. i. koalisyon, birle me. s. 1. kaba, iri taneli. 2. kaba (dokunmu kuma). 3. kaba saba, grgsz. 4. kabaca. kaba, ince olmayan; adi, baya . z. f. kabala mak; kabalatrmak. i. 1. kabalk. 2. terbiyesizlik. i. sahil, deniz k ys. f. 1. (kayakla/bisikletle) yoku aa kaymak/inmek. 2. pedal evirmeden bisiklet srmek. 3. den. k y boyunca gitmek. sahil koruma. s. k y, sahil, kysal. i. 1. den. koster. 2. bardak altl , altlk. i. k y boyu. i. 1. palto, ceket. 2. kat, tabaka. 3. (hayvan n derisindeki) tyler. f. kaplamak; s, tabaka ask. (boya v.b.) srmek. elbise ask bir bir kat boya. portmanto, ask lk. i. 1. tabaka, kat. 2. paltoluk kuma . f. 1. tatl szlerle kandrmak, gnln yapmak. 2. dil dkmek. birini tatl szlerle kandrarak bir ey elde etmek. i. m sr koan. i. kobalt. i. kaldrm ta. f. 1. kaldrm ta demek. 2. ayakkab tamir etmek. i. ayakkab tamircisi. i. parke ta , kaldrm ta. i., zool. kobra ylan. i. rmcek a . i. kokain. i. 1. horoz. 2. erkek ku . 3. vana; valf; musluk. 4. tfek horozu, tabanca horozu. argo penis, kam . f. tfek horozunu ekmek. s. erkek (ku). apkay5. yana yat rmak. i. horoz t , kukuriku. i. maysbcei. i. yavru horoz. i. 1. a gzl. 2. arpk, eri. 3. argo sama. 4. argo kfelik. i. horoz dv . i. 1. pilot kabini, kokpit. 2. den. alak gverte, kokpit. 3. horoz dv lerinin ld yer. i. yap i. hamambce i. 1. horoz ibii. 2. bot. horozibii. 3. zppe. s. kendinden fazla emin, kendine fazla gvenen. i. kokteyl. s., k. dili kendini be enmi. i. hindistancevizi. i. 1. kakao. 2. kakao rengi. 3. stl kakao. kakao tohumu. kakao ya .

coconut coconut palm cocoon cod COD, cod coddle code code of honor codeine codger codification codify coed coeducation coeducational coefficient coequal coerce coercion coercive coexist coexistence coffee coffee bean coffee cup coffee grounds coffee mill coffee of a kind coffee shop coffee spoon coffee store coffee table coffeepot coffer coffin cog cogency cogent cogitate cognac cognisance cognisant cognition cognizance cognizant cogwheel cohere

i. byk hindistancevizi, hindistancevizi. hindistancevizi a ac. i. koza. i. morina. cod-liver oil bal kya. k s. cash on delivery; collect on delivery. f. 1. stne titremek, ihtimam gstermek. 2. hafif ate te kaynatmak. i. 1. kanun, kanunname. 2. ifre; kod. f. 1. kanun haline getirmek. 2. ifre ile yazmak; kodlamak. . ahlak kurallar i. kodein. i., k. dili moruk, pinpon adam. i. kanun halinde toplama. f. 1. kanun halinde toplamak. 2. bir sisteme ba lamak. i., k. dili karma bir niversitede okuyan k z renci. s., k. dili, bak. coeducational. i. karma e itim. s. karma e itime ait; karma eitimin uyguland bir okulda okuyan; karma itim uygulayan. e . i. katsay i. e. s. 1. eit, msavi. 2. akran, denk. f. zorlamak, mecbur etmek. i. zorlama, bask . s. zorlayc. f. bir arada var olmak. i. bir arada var olu . i. kahve. kahve ekirde i. (alafranga) kahve fincan . kahve telvesi. kahve de irmeni. kahveye benzer bir ey. kahve, ay, tatl, sandvi ve hafif yemekler sunan lokanta. tatl ka. kurukahveci dkkn , kurukahveci. sehpa. i. kahve demlii. i. sandk, kasa, kutu. i. tabut. i. ark dii, di. i. inandrclk, ikna kuvveti. s. inandrc, ikna edici. f. dnmek, dnp tanmak, tasarlamak. i. kanyak, konyak. i., ng., bak. cognizance. s., ng., bak. cognizant. i., ruhb. bili. i. 1. fark na varma. 2. kavrama. s. i. dili ark. f. 1. yapmak, kaynamak. 2. uyum iinde olmak, uyumak. 3. birbirini tutmak, tutarl olmak.

coherence coherent coherently cohesion cohesive cohort coiffeur coiffure coil coin coincide coincidence coincidental coincidentally coition coitus coke coke colander cold cold cream cold cream cold cuts cold fish cold snap cold snap cold sore cold war cold wave cold-blooded coldhearted coleslaw colic colitis collaborate collaboration collaborationist collaborator collage collapse collapsible collar collar stud collarbone collate collateral collateral security

i. tutarllk, tutarlk, mantkllk. s. 1. yap kan. 2. tutarl, mantkl. 3. kolay anlalr. 4. fiz. koherent, evreli. e z. tutarl olarak. i. 1. yapklk, yapma. 2. uyum iinde olma, uyuma. 3. fiz. kohezyon. s. 1. yap m; birlemi. 2. uyum salayan. 3. fiz. kohezif. i. 1. hempa, su orta . 2. yanda, taraftar, desteki. 3. (insanlardan an) grup. olu i. kuafr, kad n berberi olan erkek. i. sa biimi, sa tuvaleti. i. 1. kangal. 2. den. roda. 3. halka, kangal eklinde boru. 4. halka eklinde vrlm sa. 5.f. elek. bobin. para f. 1. sarmak, sar lmak, k madeni i. para. 1. madeni basmak.kangallamak; 2. (szck/sz) tretmek. f. 1. with ile rastla mak, ayn zamana rastlamak, atmak. 2. uymak, bir olmak. 3., mat. ak mak. tesadf. i. rastlant s. rastlant eseri olan, tesadfi. z. tesadfen, ans eseri. i., bak. coitus. i. cinsel iliki. i. kok kmr, kok. i. 1. k. dili kolal iecek. 2. argo kokain. i. kevgir, szge. s. souk. i. 1. souk, soukluk. 2. nezle. yz kremi, cilt kremi. yal krem. s et. souk kimse, frigo. havann aniden soumas, ani souk. aniden gelen so uk hava. uuk. souk sava. souk dalgas. s. 1. duygusuz, ac masz, merhametsiz. 2. biyol. soukkanl. s. kat yrekli, merhametsiz. i. lahana salatas . i., tb. kolik, kalnbarsakta ve karn boluunda duyulan sanc. i., tb. kolit, kalnbarsak iltihab. f. birlikte almak, ibirlii yapmak. i. birlikte alma, ibirlii. i. ibirliki, kolaboratr. i. 1. birlikte alan kimse, ibirlii yapan kimse, kolaboratr. 2. ibirliki, kolaboratr. i. kolaj. f. 1. kmek, yklmak; kertmek, ykmak. 2. (iskemle/masa) alr r kapan olmak. 3. (proje/plan) suya dmek; bir sonuca balanmadan kapan r, katlanabilir. s. alr i. 1. yaka. 2. gerdanl k. 3. tasma. f. 1. yaka takmak, tasma takmak. 2. yakalamak, yakas na yapmak. k dmesi. yakal i., anat. kprckkemi i, kprck. f. 1. (sayfalar ) sraya koymak; (formalar) harman etmek, harmanlamak. la trarak okumak. 2. 1. kar s. yan yana olan. 2. ikincil, tali, yard mc, tamamlayc. 3. ayn soydan gsterilen ve bir mlk, tahvil, senet v.b.ne dayal) gelen. i. 1. (borca kar ve bir mlk, tahvil, senet v.b.ne dayal ) teminat, (borca kar gsterilen kar teminat.

colleague collect collect call collect call collect o.s. collect ones thoughts collected collection collective collective agreement collective bargaining collective farm collective memory collective noun collective noun collective ownership collector college collide collie collier collision colloq colloquial colloquialism colloquially colloquy Colombia Colombian colon colon colonel colonial colonialism colonialist colonise colonist colonization colonize colony color color filter color photograph color photograph color photography color printing color television/TV

i. meslekta , i arkada. f. 1. toplamak; biriktirmek; derlemek; toparlamak; dev irmek; toplanmak; birikmek: He collects mas. Pul biriktiriyor. They dont collect trash on demeli telefon konustamps. demeli telefon konu mas. kendini toparlamak. kafas n toplamak. s. 1. toplu, hep bir arada, toplanm : the collected works of Shakespeare nda. para, iane. Shakespearein toplu eserleri. 2. akl ba i. 1. toplama. 2. koleksiyon. 3. (kilisede toplanan) s. kolektif; ortakla a; ortak. toplu szle me. (iverenle ii temsilcileri arasnda) toplu grme. kolektif iftlik. ruhb. ortak bellek. dilb. topluluk ad . topluluk ismi. ortaklaa iyelik, ortak mlkiyet. i. 1. koleksiyoncu. 2. al mc, tahsildar. 3. kolektr, topla. i. 1. niversite. 2. yksekokul. 3. faklte. f. arpmak; with -e arpmak. i. sko oban kpei. i., ng. 1. kmr gemisi. 2. kmr madeni iisi. i. arpma. k s. colloquial, colloquialism. s. konuma diline zg. i. konuma dilinde kullanlan szck/sz. z. konuma diliyle. i. karlkl konuma, mkleme. i. Kolombiya. i. Kolombiyal. s. 1. Kolombiya, Kolombiyaya zg. 2. Kolombiyal. i., anat. kolon. i. iki nokta st ste (:). i. albay. s. 1. kolonyal (sanat, mimari v.b.). 2. smrgeci. 3. (anayurdundan ayr ) bir kolonide ya ayana zg. i. smrgecilik. s. smrgeci. i. smrgecilik yanl s. f., ng., bak. colonize. i. koloni kuran; kolonide ya ayan. i. 1. -de koloni/koloniler kurma. 2. koloni haline getirme; koloni haline smrgele me. gelme. smrgele tirme; f. 1. -de3. koloni/koloniler kurmak. 2. koloni haline getirmek. 3. tirmek. smrgele i. 1. koloni.2. smrge, koloni. i. 1. renk; boya. 2. renk, canl lk. 3. o. bayrak, sancak. f. 1. boyamak. 2. renklendirmek; renklenmek. 3. renk de itirmek. 4. yz kzarmak. renk filtresi. renkli foto raf. renkli foto raf. renkli foto raf ekme. foto., matb. renkli bask . renkli televizyon.

color-blind color-blindness colored colorfast colorful coloring coloring book colorless colossal colour colt column columnist coma comatose comb comb out combat combat combat troops combat zone combat zone combatant combative combination combination lock combine combine combustible combustion come come about come across come along Come along. come around come at come back come between come by come close to come down come down in ones opinion come down in ones price come down in price come down in the world come down to earth

s. renkkr. i. renkkrl , akromatopsi, daltonizm. s. 1. renkli. 2. kaba zenci, siyah. s. solmaz. s. 1. renkli. 2. renkli, canl . i. renk, boya. boyama kitab . s. 1. renksiz. 2. soluk, solgun, renksiz. 3. s kc, monoton, tekdze. 4. z. 5. tarafs z, yans z, renksiz. silik, donuk; anlams s. muazzam, kocaman, ok byk, devasa. i., f., ng., bak. color. i. tay; s pa. i. 1. mim. stun; kolon. 2. direk. 3. gazet. k e yazs, fkra. 4. ask. kol. i., gazet. k e yazar, fkra yazar. i. koma. s. 1. komada. 2. yar baygn. i. 1. tarak. 2. (horoz v.b.nde) ibik. 3. petek, bal pete i. f. taramak. taramak, ayrmak. i. 1. muharebe, sava ma, sava, arpma. 2. vuruma, dvme. 3. ateli bir tartma. f. (--ted, --ting) 1. sava mak. 2. dvmek. 3. mcadele etmek. muharip birlikler. ask. muharebe alan . sava alan. i. 1. sava , muharip. 2. dv. 3. ateli bir tartmaya katlan kimse. s. kavgac , dvken. i. 1. birle me, birleim; birletirme. 2. birlik. 3. (kilitte) ifre. 4. kim. bileim. 5. kombinezon. ifreli kilit. i. 1. tic. kartel. 2. bierdver. f. birlemek; birletirmek. s. kolay tutu an, yanc. i. kolay tutuan madde. i. yanma, tutu ma. f. (came, come) 1. gelmek. Come July and well be swimming. Temmuz inde denize gelmek. girmi olacaz. 2. k. dili beli gelmek, boalmak; orgazm geldi olmak, meydana -e rastlamak, -e rast gelmek, ile kar lamak. 1. ilerlemek. 2. iyile mek, sal gittike dzelmek. 3. (frsat) kmak. 4. beraber gelmek. m. Hadi can 1. kendine gelmek. 2. u ramak. 3. dediine gelmek. 1. -e erimek, -e ulamak. 2. -e varmak, -i kefetmek. 3. stne yrmek, rmak. sald 1. geri dnmek, geri gelmek. 2. akla gelmek. aralarna girmek. 1. elde etmek. 2. u ramak. He came close to losing his temper. Az kald tepesi atacakt. 1. to (bir kiiden/bir zamandan) (baka birine/baka bir zamana) kalmak. 3. saymamak. kmek, yklmak; dmek. 2. (fiyat) d mek. (birini) eskisi kadar (kendi malnn) fiyatn drmek. (bir eyin) fiyat dmek. (biri) (eskiden sahip oldu u) para ve prestijini kaybetmek. hayal kurmaktan vazgemek, gereki olmak.

come down with a cold come forward come from afar come hell or high water come home to come in come in handy come into come into collision with come into force come into play come into possession of come into power come into prominence come into sight come into the picture come into the world come into use come into view come of come off Come off it! come off worst/get the worst of it come on Come on! come ones way come out come out of ones shell come out on top come through come through come through with come to come to a dead stop come to a decision come to a head come to a head come to a point come to a point/ make a point of come to a stop come to an agreement come to blows come to blows come to close quarters come to fruition come to grief come to grief

nezle olmak. (belirli bir amala) ortaya kmak: Nobody came forward to claim that cat. kedi benim demedi. Kimse kp da ogelmek. ok uzaklardan ne olursa olsun, btn zorluklara ra men. kafas na dank etmek. 1. girmek: Come in! eri gir!/Buyrun! 2. (yarma sonunda) (belirli bir rada) olmak: He came in first. Birinci oldu. 3. varmak, gelmek: Has the s e yaramak. i 1. (mirasa) konmak. 2. girmek, kat lmak. ile arpmak. yrrle girmek. meydana kmak, kullanlmaya balamak, etkili olmak. -in sahibi olmak. 1. i bana gemek. 2. iktidara gemek. herkesin dikkatini ekmeye ba lamak; n plana kmak. grnmeye ba lamak. ortaya kmak. dnyaya gelmek, do mak. kullanlmaya balamak. ortaya kmak, grnmek. -den kmak. 1. kopmak, kmak, dmek. 2. olmak, meydana gelmek. k. dili Yalan brak!/Brak! k. dili 1. yenilmek, altta kalmak. 2. en ok zarara u ramak. sahneye kmak. 1. Haydi! 2. Yok can m! k. dili (f rsat) eline gemek. 1. kmak, grnmek, gzkmek. 2. (haber) yaylmak; (yayn) mlanmak. 3. (leke) kmak. yay suskunlu u b rakmak. almak, k. dili 1. muzaffer kmak. 2. birinci olmak. 3. baarl bir sonu almak; arl olmak; drt ayak stne dmek. ba gerekeni/beklenileni yapmak/becermek. k. dili 1. kendini gstermek, belli olmak. 2. kendinden bekleneni yapmak, kalar n hayal kyapmak. rklna uratmamak. 3. (zor bir durumdan) sa olarak ba k. dili (beklenileni) aylmak, kendine gelmek. tamamen durmak. karara varmak. dnm noktas na varmak. son noktaya varmak. (av kpe i) ferma yapmak, fermaya oturmak. 1. (bir eyi) bilhassa yapmak. 2. -e zen gstermek, -e zenmek. durmak; stop/istop etmek. bir karara varmak, uyu mak. yumruk yumru a gelmek. yumruk yumru a gelmek. gs gse dvmek, cenklemek. gerekle mek. 1. ba darda olmak. 2. baarszla uramak. felakete u ramak, belasn bulmak.

come to grips come to grips with come to grips with come to hand come to life come to life come to light come to mind come to naught come to nothing come to nothing/naught come to ones senses come to pass come to rest come to s.o.s rescue come to stay come to terms come to terms come to terms with come to the fore come to the point come true come true come under come undone come unglued come untied come up against come up in the world come up to come up with come upon come what may come what may come/draw to a close come/run across

(with) (ile) kap mak, dvmeye balamak. -in esaslar n ele almak. ile ciddi bir ekilde ilgilenmek. 1. kmak, bulunmak. 2. gelmek, varmak. canlanmak. aylmak. kefedilmek. aklna gelmek, hatrlamak. boa kmak. suya dmek. baarsz kalmak. akl bana gelmek, akln bana toplamak. olmak, meydana gelmek. durmak. birinin imdad na yetimek. (bir yere) devaml yaamak amacyla gelmek: Hes come to stay. Artk burada kalacak. 1. (with) anla maya varmak, mutabk kalmak. 2. with (sevmedii bir eyi) glkle etmek. kalmak, anlamak. mutabk kabul (kabul edilmesi zor olan bir eyi) kabul etmek/kabullenmek. ne gemek, sivrilmek. sadede gelmek. gerekle mek. doru kmak, gereklemek. (-in yetki alan na) girmek. almak, zlmek. k. dili tela a kaplmak, etekleri tutumak, itidalini kaybetmek. zlmek, a lmak. -e atmak, ile kar lamak. (birinin) para ve prestiji artmak. 1. (belirli bir hizaya) kadar gelmek. 2. (belirli bir seviyeyi) tutturmak. k. dili (bir plan, are, cevap v.b.ni) bulmak. -e rastlamak. ne olursa olsun. ne olursa olsun. sona ermek, bitmek. -e rastlamak, -e tesadf etmek.

come/run up against a blank wall k. dili kmaza girmek, amaza dmek. i. 1. eski formunu bulma. 2. argo zekice ve yerinde cevap. comeback i. 1. komedyen. 2. komedi yazar . comedian i. kadn komedyen. comedienne comedown comedy comely come-on comet comfort comfort station i. 1. d. 2. hayal krkl. i. komedi. s. alml. i. i. kuyrukluyldz. i. 1. rahatlk, ferahlk, konfor. 2. teselli. f. 1. rahat ettirmek. 2. teselli etmek. umumi hela.

comfortable comfortably comforter comic comic book comic opera comic strip comical comics coming comma command commandeer commander commander in chief commanding commandment commando commemorate commemoration commemorative commemorative stamp commence commencement commend commendable commensurate comment commentary commentator commerce commercial commercial law commercial law commercial traveller commercialise commercialize commingle commiserate commiseration commission commissioned commissioned officer commissioner commit commit an impiety commit an offense

s. rahat, konforlu. z. rahata. i. 1. rahatlatc ey. 2. teselli edici kimse/ey. 3. yorgan. 4. ng. emzik, ng. ka kol, atk . kauuk meme. 5. s. 1. gldrc, gln, komik. 2. komedi ile ilgili. i. komedi oyuncusu. izgi roman. operakomik. bant-karikatr. s. komik. i. bant-karikatr. i. geli, yaklama. s. gelen, nmzdeki, gelecek, yaklaan. i. virgl. i. 1. emir, komut. 2. egemenlik, buyruk, hkmranl k. 3. bilg. komut: k, kumandanl k: hizmete Air search command arama komutu. 4. komutanl f. 1. (askeri hizmette kullanmak zere) el koymak. 2. askeri bir mecbur etmek. komutan. 2. deniz binba s. i. 1. kumandan, bakomutan. s. 1. emreden. 2. etkili. 3. hkim. i. emir. i. 1. komando birlii. 2. komando. f. anmak. i. 1. anma, hatrasn yad etme. 2. anma treni. s. (birinin/bir eyin) ansna yaplan. hatra pulu. f. balamak. i. 1. balama, balang. 2. diploma treni. f. 1. tavsiye etmek, sal k vermek. 2. vmek. 3. emanet etmek. s. vgye de er. s. orantl, eit. i. 1. yorum, tefsir. 2. a mlama. 3. eletiri, tenkit. f. sz sylemek; on ndatefsir. fikrini sylemek, hakknda yorumda bulunmak. hakk i. yorum, i. 1. yorumcu. 2. ele tirmen. i. ticaret, alm satm. s. ticari. i., radyo, TV reklam. ticaret hukuku. ticaret hukuku. ng. (gezici) sat temsilcisi. f., ng., bak. commercialize. f. -i ticaret arac yaparak bayalatrmak. f. karmak; katmak, kartrmak. f. -in derdini payla mak. i. teselli, ac ma. i. 1. grev, vazife, i . 2. ileme. 3. eylem. 4. komisyon creti, yzdelik. 5. kurul, komisyon. 6. yetki. f. 1. atamak, tayin etmek. 2. grevlendirmek. 3. s. subay. i. 1. komisyon yesi. 2. ube mdr. f. (--ted, --ting) 1. i lemek, yapmak. 2. emanet etmek, teslim etmek. 3. lamak. sz vererek sayg szlk etmek. Allaha kar ba su ilemek.

commit o.s. commit suicide commit to memory commit to prison commit to writing commitment committee commode commodious commodity common common fraction common ground common knowledge common law common law common man Common Market common noun common noun common property common sense common sense common stock common touch commonly commonplace commonwealth commotion communal commune commune communicable communicate communication communicative communion communiqu communism communist community commute commuter comp compact compact compact

1. (bir konuda) ne d ndn sylemek, fikrini sylemek. 2. to sz vermek: Youve committed yourself to doing this. Bunu yapmaya sz intihar etmek. ezberlemek. hapsetmek. yazmak. i. 1. sz, vaat; taahht, stenme. 2. kesin karar. 3. teslim etme; teslim sadakat. olma. 4.komite, ba llk, i. kurul, heyet, komisyon, encmen. i. 1. lazmlk iskemlesi. 2. klozet. s. ferah, geni. i. mal, eya. staple commodities balca sat rnleri. s. 1. mterek, ortak; beraber yaplan: common defense ortak savunma. man. common grave ortak bir mezar. common common enemy ortak d kesir. mat. adi kesir, baya ortak bir zevk, gr , tutku v.b.: Theres no common ground between n hibir ortak yan yok. them. Onlar bilinen gerek. rf ve dete dayanan hukuk. common-law marriage resmi nikhs z beraber ya ama. rf ve det hukuku. sradan insan, sokaktaki adam. Ortak Pazar. dilb. cins ad , cins ismi. cins isim. ortak mal. saduyu. saduyu, aklselim. adi hisse senetleri. sempatiklik. z. ounlukla; genellikle. s. 1. s radan, baya. 2. olaan. i. 1. beylik laf, klie, basmakalp sz. 2. radan bir ey. s i.1. ulus. 2.cumhuriyet. 3. eyalet. i. 1. amata, grlt patrt. 2. karklk. s. 1. toplumla ilgili, toplumsal, halka ait. 2. umumun mal olan. i. komn. f. sohbet etmek, syle mek. s. bulac. f. 1. iletmek, nakletmek, bildirmek. 2. (hastal ) bulatrmak, sirayet mek, iletimek; (ile) iletiim kurmak. ettirmek. 3. iletim; (with) (ile) haberle . 2. (mektup, not, telgraf gibi iletilen)4. i. 1. iletme, iletilme, iletili haber. iletiim, haberleme, komnikasyon. 4. o. haberleme; ulam. kan. s. konu3. i. 1. payla ma. 2. katlma. 3. Hrist. komnyon. 4. Hrist. mezhep. i. (k sa ve resmi) bildiri. i. komnizm. i., s. komnist. i. 1. toplum, cemiyet. 2. topluluk. 3. halk, kamu, amme. 4. m terek i. tasarruf, ortak mal sahiplievirmek. ) hafifletmek, 2. banliydeki ev ile ehirdeki iyeri f. 1. (cezay nda her gn gidip gelmek. aras i. banliydeki evi ile ehirdeki iyeri arasnda her gn gidip gelen kimse. k s. companion, compare, compiled, complete. s. 1. youn, kesif, sk, sk. 2. ksa, zl. i. 1. pudriyer, pudralk. 2. oto. kk araba. i. szleme, szl anlama. f. szlemek.

compact disk compact disk player companion companionable companionship company comparable comparative comparative anatomy comparative degree comparative linguistics comparative linguistics compare compare notes compare notes comparison compartment compartmentalize compass compass needle compassion compassionate compatibility compatible compatriot compel

kompakt disk. kompakt disk alar. i. 1. arkada , yolda. 2. e. 3. refakati. 4. elkitab, rehber. s. sokulgan, cana yak n, yalpak. i. arkada lk, elik. i. 1. irket, kumpanya, ortaklk. 2. topluluk, kumpanya. 3. elik, refakat, l k. misafirler; misafir. 5. beraberindekiler, arkadalar. 6. ask. arkada la tr4. labilir; benzer. s. kar s. 1. karlatrmal, mukayeseli. 2. orantl, nispi. 3. dilb. (sfat veya n) stnlk derecesini gsteren. i. zarflar trmal anatomi. karla dilb. stnlk derecesi. karlatrmal dilbilim. karlatrmal dilbilim. f. 1. (with) (ile) kar latrmak. 2. to -e benzetmek; -e benzemek. gr alveriinde bulunmak. fikir alveriinde bulunmak, gr alveriinde bulunmak. i. karlatrma, mukayese. i. 1. blme, blm. 2. d.y. kompart man. f. blmelere ayrmak. i. 1. pusula. 2. pergel. 3. evre. 4. s nr. 5. alan, saha. pusula ibresi, pusula inesi. i. efkat, merhamet, acma, sevecenlik. s. efkatli, merhametli, bakalarna acyan, sevecen. i. uyumluluk, uyum, uyma, ba dama. s. 1. (with) (ile) uyumlu, (ile) ba daan. 2. geimli. i. vatanda , yurtta. f. (--led, --ling) zorlamak, mecbur etmek.

f. 1. tazmin etmek, bedelini demek. 2. telafi etmek. compensate compensate for one thing by/with bir eyi baka bir eyle telafi etmek: She compensates for her occasional another rudenesses by frequently making us laugh. Bizi s k sk gldrerek arasra -in bedelini birine demek. compensate s.o. for i. 1. tazminat paras , tazminat. 2. telafi. 3. fayda, faydal taraf, olumlu compensation taraf. i. sunucu, takdimci. compere compete competence competent competition competitive competitor compile complacency complacent complain complainant complaint complaisance complaisant complement complement f. 1. with ile yar mak. 2. for iin yarmak. 3. with tic. ile rekabet etmek. i. 1. yeterlik, kifayet. 2. yetenek, kabiliyet. 3. ehliyet, yetki. s. 1. yeterli, ehil; yetenekli; i in stesinden gelebilen. 2. yetkili. i. 1. yarma. 2. tic. rekabet. s. 1. rekabete dayanan. 2. ba kalaryla rekabet edebilir. i. 1. tic. rakip. 2. yar mac. f. derlemek. i. kendinden ho nut olma. s. kendinden ho nut. f. ikyet etmek, yaknmak. i. ikyeti, davac. i. 1. ikyet, yaknma. 2. hastalk. i. yumuaklk, yumuak ballk. s. yumuak, yumuak bal. i.1. tamamlayc. 2. dilb. tmle. f. tamamlamak.

complementary complete complete with complete works completely completion complex complex complex sentence complexion complexity compliance compliant complicate complicate complicated complication complicity compliment compliment complimentary compliments compliments of the season comply component comport comport o.s. compose compose o.s. composer composite composition compositor compost composure compote compound compound compound interest compound sentence compound word comprehend comprehensible comprehension comprehensive compress compress

s. tamamlayan, tamamlayc, tmleyici. s. 1. tam, kat ksz: Im in complete sympathy with what youre saying. yla kat lyorum. It came a complete surprise. Senin dediklerine tamam ile beraber: You can buythe books complete withas a book case for five

, bir kitapl kla beraber be Rahmi milyar liraya alabilirsiniz. billion Kitaplar btn liras. eserler: the complete works of Hseyin Hseyin Rahminin btn eserleri. z. tamamen, btnyle.
i. 1. bitirme, tamamlama; bitme, tamamlanma, sona erme. 2. yerine getirme. i. 1. bileik/kark ey. 2. karmaa. 3. ruhb. kompleks, karmaa. 4. ekon. kompleks. s. 1. karma k, kompleks. 2. mat. kompleks, karmak. dilb. giriik cmle. i. 1. cilt, ten, tenin rengi. 2. grn , grnm. i. karmaklk. i. 1. uyma, riayet. 2. uyma, boyun e me, itaat. 3. uysallk. s. uysal, yumu ak bal, itaatkr. f. karma trmak; etrefilletirmek, zorlatrmak, gletirmek. s. karma k; etrefil. s. karma k; etrefil, aprak, anlalmas g, zlmesi g. i. 1. karma k hale getirme. 2. (bir ie giritikten sonra ortaya kan) engel, prz, glk, zorluk. 3. karma . 2. karma a. klk, karklk. 4. tb. komplikasyon, i. 1. su ortakl f. (on) tebrik etmek, kutlamak; iltifat etmek, kompliman yapmak. i. iltifat, kompliman. s. 1. hediye olarak verilen, cretsiz, paras z. 2. iltifat eden; vg dolu, vc. i. 1. selamlar. 2. sayg lar. 3. tebrikler.

ng. tebrikler.
f. with -e uymak, -e riayet etmek. i. e, unsur, para, eleman, cz. s. bileimde bulunan. f. with -e uymak, -e uygun olmak: The results comport with our imiz gibi comports oldu. expectations. Sonular bekledi davranmak, hareket etmek: She always herself with dignity. O rba l bir ekilde davran r. her zaman a f. 1. (mzik/iir) yazmak; beste yapmak; iir yazmak. 2. (aralarndaki

mazl klar) olmak, gidermek. anla kendine hkim kendine gelmek.


i. besteci, bestekr, kompozitr. s. 1. bile ik. 2. karma, kark. i. 1. (yazl dev olarak) kompozisyon. 2. beste. 3. gz. san. kompozisyon. im. 5. beste yapma; iir yazma. 6. oluum. 4. kim. bile i. dizgici, mrettip. i. rm yaprakla kark gbre, komposto. i. itidal, lmllk; sakinlik, soukkanllk. i. komposto, ho af. i. iinde binalar bulunan etraf duvarla evrili yer. s. bileik. i. bileim, terkip. bileik faiz. dilb. birle ik cmle. dilb. birle ik szck. f. 1. kavramak, anlamak. 2. kapsamak, iine almak. s. kavranabilir, anla labilir. i. 1. kavray, anlay. 2. kapsam. s. kapsaml, etrafl, geni. f. sktrmak. i. kompres.

compressed air compression compressor comprise compromise compromise on compromise with compulsion compulsive compulsory compunction compute computer computer chip computer engineer computer engineering computer hardware computer operator computer program computer programmer computer programming computer software computerise computerize comrade con con concave concave conceal concede conceit conceited conceivable conceive conceive of concentrate concentrated concentration concentration camp concentric concept conception concern concern o.s. with concerned concerning

sktrlm hava. i. sktrma, basn, tazyik, kompresyon. i. kompresr. f. kapsamak, iermek, -den olu mak; oluturmak. i. (taraflar n karlkl dn vererek yapt) anlama, uzlama, uyuma. f. lkl dn vererek 1. kar mak. anlamaya varmak, uzlamak. 2. uzlatrmak. 3. (bir konuda) uzla ile uzlamak, ile uyumak. i. 1. zorlama. 2. ruhb. dayan lmaz bir istek, itepi, zorgu. s. 1. zorlayc. 2. ruhb. zorgulu. s. zorunlu, mecburi. i. vicdan rahats zl/azab. f. hesap etmek, hesaplamak. i. bilgisayar, kompter. bilgisayar ipi. bilgisayar mhendisi. bilgisayar mhendislii. bilgisayar donan m. bilgisayar operatr, sistem operatr. bilgisayar program . bilgisayar programc s. bilgisayar programlamas . bilgisayar yazlm. f., ng., bak. computerize. f. 1. bilgisayara geirmek. 2. bilgisayarla donatmak. i. yolda, arkada. z. kar, aleyhte. f. (--ned, --ning) aldatmak, kand rmak. s. ibkey, obruk, konkav. i. ibkey yzey. f. gizlemek, gizli tutmak, saklamak, rtmek. f. 1. kabul etmek, itiraf etmek, teslim etmek. 2. vermek, b rakmak. i. kendini be enme, kibir, gurur. s. kendini be enmi, kibirli. s. akla gelebilir; d nlebilir; hayal edilebilir. f. 1. gebe kalmak. 2. anlamak, kavramak, idrak etmek. 3. d nmek, na gelmek. tasavvur etmek.a 4. tasarlamak, dislike I haveakl conceived a dislike for him. Ona kar dnmek.d . getirmek, y mak; toplanmak. 2. younlatrmak; iimde bir nefret uyand f. 1. toplamak, bir araya

unla mak. 3.deri deri tirmek, koyula yo ik. 2. yo un. trmak. 4. dnceyi/dikkati/gc bir s. 1. konsantre,
i. 1. dikkati bir noktada toplama, konsantrasyon. 2. toplama, bir araya ma; getirme, .toplanma, toplam. 3. konsantrasyon, deriim. toplama y kamp s. merkezleri bir, ortak merkezli. i. 1. kavram, mefhum. 2. gr , fikir. i. 1. gebe kalma. 2. ba lang. 3. kavram. 4. dnce, fikir, gr. i. 1. (birini) ilgilendiren ey: Its one of our major concerns. Bizi en ok eylerden biri. 2. ilgi: I understand the reason for your concern. ilgilendiren ile ilgilenmek. ile megul olmak, s. 1. ilgili, alakal. 2. endieli, dnceli. edat ile ilgili olarak, -e dair, hakk nda.

concert concerted concerto concession conch conciliate conciliation conciliatory concise concisely conclude concluding conclusion conclusive concoct concoction concord concourse concrete concrete mixer concur concurrence concurrent concurrently concussion condemn condemn to death condemnation condensation condense condensed milk condenser condescend condescending condescension condiment condition conditional conditional mood conditional sale conditionally condole condolence condom condone conduce conducive

i. 1. konser, dinleti. 2. uyum, ahenk, birlik. s. 1. birlikte yap lm. 2. birlikte planlanm. i. konerto. i. 1. kabul, itiraf, teslim. 2. taviz, dn. 3. imtiyaz, izin. i. byk deniz kabu u. f. 1. gnln almak, yat trmak. 2. uzlatrmak. i. 1. gnln alma, yat trma. 2. uzlatrma. s. gnl alc, yattrc. s. k sa, veciz; zl, az ve z. z. k saca, az ve z. f. 1. bitirmek, sona erdirmek; bitmek, sona ermek. 2. sonuca varmak, karmak. 3. (bir iin) sonunu getirmek. 4. bir karara varmak, karar sonu . s. son, biti i. 1. son, nihayet. 2. sonu, netice. 3. karar. s. 1. kesin, kati. 2. son, nihai. f. 1. birbirine kar trarak hazrlamak, tertip etmek, yapmak. 2. (hikye/yalan) kartrma.dzmek. i. 1. karm. 2.uydurmak, i. 1. uyum, ahenk; bar . 2. anlama, antlama. i. 1. toplanma, bir araya gelme. 2. kalabal k, izdiham. 3. nda/garda) byk yolcu salonu; meydan. (havaalan s. 1. somut. 2. beton. i. beton. betonyer, betonkarar, beton kar trc, malaksr. f. (--red, --ring) 1. ayn fikirde olmak, uyumak. 2. ayn zamana rastlamak, (fikir) mak. ayn olma, birlik, uyuma. 2. ayn zamana rastlama. at i. 1. s. 1. ayn zamana rastlayan. 2. ayn olan, uyuan. z. ayn zamanda. i. 1. beyin sars nts. 2. iddetli sarsnt. f. 1. k namak, ayplamak. 2. sulu karmak. 3. mahkm etmek. 4. huk. lmasn etmek. resmen yasaklamak. 5. huk. kamulatrmak, istimlak in kullan idama mahkm i. 1. k nama, ayplama. 2. kabahatli bulma. 3. sulu karma. 4. mahkm trma, istimlak. etme; 5. kamula u. 2. buula ma. 3. kim., fiz. yo unlatrma; younlama, i. 1. bumahkmiyet. v la t rma; s v la ma. 5. k saltma, zet. koyulamak. kondansasyon. 4. s yo unlamak, f. 1. kim., fiz. yo unlatrmak, koyulatrmak;

/gaz) sv latrmak; (buhar/gaz) svlamak. 3. (yazy/sz) 2. (buhar ekerli konsantre st.


i. 1. fiz. kondansatr, yo unla. 2. kim. youturucu. f. tenezzl etmek, szde alakgnlllk gstermek, ltfetmek. s. tenezzl eden. i. tenezzl. i. yemee eni veren ey. i. 1. art, koul: Its one of the conditions of the agreement. Anlamann artlar ndan biri. What are conditions there? Oradaki hayat artl , arta ba lliving , kaytl . i., dilb. like art kipi. s. koullu, dilb. art kipi. arta bal sat. z. artl olarak. f. with ba sal dilemek, taziyede bulunmak. i. basal, taziye. i. prezervatif, kaput. f. gz yummak, grmezlikten gelmek. f. to/toward -e neden olmak, -e vesile olmak. s.

conduct conduct conduct o.s. conduction conductive conductivity conductor cone confection confectionary confectioner confectioners sugar confectioners sugar confectionery confederacy confederate confederate confederated confederation confer conference confess confession confessional confessor confidant confide confide in s.o. confidence confidence game confidence in confidence man confident confidential confidentially confidently configuration confine confinement confirm confirmation confirmed bachelor confiscate confiscation conflagration conflict conflict

i. 1. davran , tavr, hareket. 2. ynetim, idare. f. 1. yrtmek; ynetmek, idare etmek: Youve conducted this siege well. ok iyi yrttnz. You cant conduct such experiments Bu kuatmay davranmak: He conducted himself well at the party. (belirli bir ekilde) . Partide iyi davrand i., fiz. iletme, geirme, nakletme. s., fiz. iletici, geirici, iletken, geirgen. i., fiz. iletkenlik, geirgenlik. i. 1. k lavuz, nder, lider, ef. 2. d.y. bileti, kondktr. 3. (orkestra/koro ef. 4. koni. iletken iletken. iin) i. 1. geom. 2. madde, mak. koni biiminde makara. 3. bot. kozalak, kozak. 4. (dondurma iin) klah. eker. i. ekerleme, i., bak. confectionery. i. ekerci. pudra ekeri. pudraeker, pudraekeri. i. 1. ekerleme imalathanesi. 2. ekerleme. i. konfederasyon, ittifak, birlik. s. birleik, balak, konfedere. i. su orta. f. birlemek, balamak; birletirmek. s. birleik, balak, konfedere. i. konfederasyon, birle ik devletler. f. (--red, --ring) 1. (with) (ile) gr mek, mzakere etmek; mzakere yapmak: Ime. conferred with on the matter. 2. toplant ; him konferans, kongre.Meseleyi onunla gr tm. 2. i. 1. gr f. 1. itiraf etmek. 2. gnah kartmak. i. 1. itiraf. 2. gnah kartma. i. gnah kartma hcresi. i. gnah kartan papaz. i. srda, dert orta. f. to (s rrn) -e sylemek. birine s rrn sylemek. i. gven, itimat. dolandrclk, ktlk. I have confidence in him. Ona gvenirim./Ona itimad m var. dolandrc, kt. s. emin, inanan. s. gizli kalmas gereken, gizli: This is confidential. Bu aram zda kalsn. z. sr olarak. z. gvenle. i. 1. dzenleni, dzen. 2. grnm, biim. 3. geom., bilg. konfigrasyon. f. 1. to -e hapsetmek, -e kapatmak. 2. to (bir hastal k) (birini eve/yataa) lamak. 3. snrlamak, nrlandrmak. 4. to -e hasretmek. ba a) ba l kalma. 3. snrlama, i. 1. hapis, hapsedilme. 2.s(eve/yata

rland rma. 4. do um etmek, sonrasteyit yatakta kalma sresi. sn tasdik etmek. 2. (rezervasyonu) konfirme f. 1. dorulamak, tirmek; sa lama ba lamak. 3. (birini) kutsayarak kiliseye etmek; kesinle i. 1. dorulama, tasdik, teyit. 2. konfirmasyon; kesinletirme; salama lama.bekr. 3. papazn verdii ilmihal derslerine devam etme ve kiliseye ye ba mzmin
f. 1. (mala) el koymak, -i msadere etmek; (yasaklanm eyi) toplamak. t eyi) rmak, istimlak etmek. 2. -emala haciz koymak, haczetmek. 3. kamula toplama. 2. haciz. 3. i. 1. el koyma, -i msadere; (yasaklanm trma, istimlak. kamula n. i. bykyang i. 1. uyumazlk, anlamazlk, ihtilaf. 2. sava, harp; (silahl) atma. 3. ma. ruhb. mamak, ile atmak, ile elimek. f. withat ile uyu

conflict of interest conflict of laws conflicting conform conformism conformist conformity confound Confound it! confounded confront confrontation confuse confused confusion congeal congenial congeniality congenital congested congestion conglomerate conglomeration Congo Congolese congratulate congratulation Congratulations! congregate congregation congress congressional congressman congresswoman congruent congruous conic conifer conjectural conjecture conjugal conjugate conjugation conjunction conjunctive conjunctivitis conjure

kar atmas. kanuni ihtilaf. s. elikili. f. (to) (-e) uymak, (-e) riayet etmek. i. konformizm, uymac lk. i. konformist, uymac . i. uygunluk, uyma. f. artmak, akna evirmek. Allah kahretsin! s., k. dili kr olas , kahrolas. f. 1. with -e gidip sylemek/anlatmak: He confronted me with the problem. karsna kmak; kesmek. 3. -in Bana gelip meseleyi . kl2. meydan okuma. 2. nn huk. (san , kendisini i. 1. meydan okuma; anlatt kar l ttirme. sulayanla) yzle kar rmak, artmak. 2. with (bir eyi/birini) (baka f. 1. kafas n

eyle/biriyle) kar t rmak. m , akna dnm. 2. kark, dzensiz; karman s. 1. kafas kar rt edilemez, orman. 3. ay kl , aknlseilemez. k. 2. karklk, dzensizlik. 3. bir eyi/birini i. 1. kafa kar ka ey/biri sanma. ba f. 1. dondurmak; donmak. 2. p htlatrmak; phtlamak. s. sempatik, sevimli; ho .
i. 1. sempatiklik, sevimlilik. 2. uygunluk. s. doutan, yaradltan. s. 1. tkank. 2. kalabalk, tklm tklm. 3. tb. kan toplam. i. 1. tkanklk. 2. kalabalk, izdiham. 3. tb. kan toplanmas, kan hcumu. i. 1. kme. 2. tic. irketler grubu. 3. jeol. ym, konglomera. i. birikinti, yn, kme. i. i. (o. Con.go.lese) Kongolu. s. 1. Kongo, Kongoya zg. 2. Kongolu. f. tebrik etmek, kutlamak. i. tebrik, kutlama. Tebrikler!/Tebrik ederim. f. 1. toplamak, bir araya getirmek. 2. toplanmak, bir araya gelmek, birikmek. i. 1. toplama, toplant . 2. cemaat. i. kongre. s. kongreye ait. , o. con.gress.men (kanggrsmn) i., pol., A.B.D. Temsilciler Meclisi yesi (erkek). (kanggrswmn) i., pol., A.B.D. Temsilciler o. con.gress.wom.en n). Meclisi yesi (kad s. 1. uygun, mnasip, yerinde. 2. mat. benzer. s., bak. congruent. s., mat. konik. i., bot. kozalakl aa. s. tahmini, varsaymsal, farazi. i. zan, san ; tahmin, varsaym, farz. f. zannetmek, sanmak; tahmin etmek, farzetmek. s. evlilik ile ilgili, kar kocala ait. f., dilb. ekmek. i., dilb. fiil ekimi. i. 1. dilb. ba la. 2. birlik; birleme. 3. gkb. kavuum. s., dilb. ba layc. i., tb. konjonktivit, konjonktiv iltihab. f. 1. hokkabazlk yaparak -i yapmak: She conjured a dove out of the box. Hokkabazlk yaparak kutudan gvercin kard. 2. by yoluyla (ruh)

conjure up conjurer connect connected connecting link connecting rod connection connexion connivance connive connoisseur connotation connote conquer conqueror conquest conscience conscientious conscientious objector conscientiously conscious consciously consciousness conscript conscript conscription consecrate consecration consecutive consecutively consensus consent consequence consequently conservation conservationist conservatism conservative conservatory conserve conserve consider considerable considerably considerate consideration considering

1. hayal etmek; icat etmek. 2. -i an msatmak, -i akla getirmek, -i rmak. 3. sihirbaz. hokkabaz -i yapvermek. uyand i. 1. hokkabaz, 2.gibi byc. f. 1. balamak, birletirmek; balanmak, birlemek, bal olmak. 2. (with) ey aras nda) ba kurmak. bir balantl olmak. (iki l, birle tirilmi . 2. with 3. -e (with) bal, (belirli ile ilgili, -eseferle) ait. s. 1. ba 1. halka. 2. (iki ey arasndaki) balant, ilgi. oto. biyel, biyel/piston kolu. i. 1. balant, ba, iliki. 2. balama, birletirme. 3. tandk, arkada. 4. 5. balantl sefer. akraba, h sm. ng., bak. connection. i., i. 1. gz yumma. 2. su ortakl . f. 1. at -i grmezlikten gelmek, -e gz yummak. 2. with ile dolap/entrika evirmek. We connived i. eksper, erbap, uzman.together in the plot. Komployu birlikte haz rladk. i. yananlam, bir szc n artrd ey. f. akla getirmek, anlam na gelmek, demeye gelmek, gstermek, ifade etmek. f. 1. fethetmek, zaptetmek. 2. yenmek. i. fatih. i. 1. fetih, zapt. 2. zafer. i. 1. vicdan. 2. vicdanl lk. s. 1. vicdanl. 2. zenli, itinal. 3. iine bal, vazifeinas. savaa kar olduu iin askerlik yapmay reddeden kimse. z. 1. vicdan na dayanarak; vicdanen. 2. zenle, itina ile. s. 1. bilinci yerinde, uuru yerinde. 2. farknda olan. 3. bilinli. z. bile bile, bilinli olarak. i. 1. of -in fark nda olma, -i bilme. 2. bilin, uur. s., i. askere alnm (kimse). f. askere almak. i. 1. askere alma. 2. mecburi askerlik. f. 1. kutsamak, takdis etmek. 2. (birine) dini bir trenle (belirli bir unvan) vermek. 3. to -e i. 1. kutsama. 2. adamak. kutsama treni. s. 1. arka arkaya gelen, ard l. 2. mat. ardk. z. arka arkaya, art arda, ard k olarak. i. fikir birlii, oybirlii. i. rza: Theyve finally given their consent. Nihayet rza gsterdiler. How zasn nasl alabiliriz? She cant do it can we gainnetice. her consent? Onun i. 1. sonu, 2. semere. 3. r nem. z. bu/o yzden, bu/o nedenle, dolaysyla, binaenaleyh. i. 1. koruma, himaye. 2. do al kaynaklar koruma. i. doal kaynaklar koruma yanls. i. tutuculuk, muhafazakrl k. s. 1. tutucu, muhafazakr. 2. hi a rya kamayan, lml. i. tutucu kimse. i. 1. limonluk, sera. 2. konservatuvar. f. korumak, muhafaza etmek. i. reel. f. 1. zerinde d nmek; dnmek. 2. gz nnde tutmak, dikkate almak, hesaba katmak. 3.2. saymak, r saylr. byk, addetmek. hayli, fazla, olduka ok. s. 1. nemli, hat z. epeyce, olduka. s. 1. dnceli, saygl, hrmetkr. 2. nazik. i. 1. nezaket, sayg , dnce. 2. zerinde dnme. 3. karlk, bedel; 6. etken, faktr. cret. 4. nem. 5. itibar, sayg nlk. . gz nnde tutulursa. z., k. dili her ey gz nnde tutulursa. edat, ba

consign consignee consigner consignment consignor consist consistency consistent consistently consolation consolation prize console consolidate consonant consort consortium conspicuous conspiracy conspirator conspire constable constabulary constancy constant constantly constellation consternation constipation constituency constituent constitute constitution constitutional constrain constrained constraint constrict constriction construct construction construction site constructive construe consul consul general consular consular agent

f. 1. gndermek; vermek. 2. teslim etmek, emanet etmek. i. maln gnderildii kimse. i., bak. consignor. i. 1. mal gnderme, sevk yat. 2. gnderilen mal. i. mal gnderen kimse. f. 1. of -den meydana gelmek, -den olu mak, -den ibaret olmak. 2. in -e l k, olmak. dayanmak, ba tutarl l insicam. 2. kvam; koyuluk; younluk. i. 1. tutarlk,-e s. tutarl. z. 1. tutarl bir ekilde. 2. srekli olarak, devaml olarak, mtemadiyen. i. teselli, avun. teselli mkfat. f. avutmak, avundurmak, teselli etmek. f. 1. pekitirmek, takviye etmek, salamlatrmak; pekimek, lamla mak. 2. birletirmek; birlemek. 3. tic. konsolide sa i. nsz, sessiz, konson, konsonant. s. 1. to/with -e uygun,etmek. ile uyumlu. 2. ahenkli, f. with ileuyumlu. arkada lk etmek. i. konsorsiyum. s. gze arpan, dikkati eken. i. komplo. i. komplocu. f. komplo kurmak. i., ng. polis, polis memuru. i., ng. polis tekilat. i. 1. vefa. 2. sebat. 3. de imezlik. s. 1. deimez, sabit. 2. srekli, devaml. 3. sadk. i. 1. sabit ey. 2. mat. imez nicelik, de z. srekli, daima. sabit say, sabite. i., gkb. tak myldz. i. aknlk, hayret, korku, dehet. i. kabzlk, peklik. i. 1. bir seim blgesindeki semenler. 2. seim blgesi. s. btn olu turan. i. 1. semen. 2. e, unsur. f. 1. olu turmak, tekil etmek. 2. meydana getirmek, kurmak, tesis etmek. 3.1. atamak, tayin etmek.nizamname. 3. yap , bnye. 4. bileim, terkip. i. anayasa. 2. tzk, s. 1. anayasal. 2. bnyesel, yap sal. i. salk iin yaplan yry. f. 1. zorlamak, mecbur etmek. 2. engellemek, menetmek. s. zoraki. i. 1. s nrlama, tahdit. 2. kendini tutma. f. skmak, sktrmak, bzmek, daraltmak. i. 1. s kma, bzme. 2. boaz, dar geit. f. 1. yapmak, in a etmek, bina etmek, kurmak, tertip etmek. 2. geom. izmek. i. 1. yapm, ina, inaat. 2. yap, inaat. 3. yorum, tefsir. 4. dilb. yap, ina, tertip. geom. izim. alan /sahas . inaat 5. s. 1. yap c, olumlu, mspet. 2. yapsal. f. 1. yorumlamak, tefsir etmek, mana vermek, anlamak. 2. (cmleyi) tahlil etmek. i. 1. konsolos. 2. (eski Romada) konsl. bakonsolos. s. 1. konsolosa ait. 2. konsle ait. fahri konsolos.

consulate consult consultant consultation consultative consultative committee consume consumed with jealousy consumer consumer durables consumer goods consumer nondurables consummate consummate consummate consumption cont contact contact lens contact lens contagious contain contain/have overtones container contaminate contamination contemplate contemplation contemplative contemporaneous contemporary contemporary with contempt contempt of court contemptible contemptuous contend content content contented contention contentment contents contest contest contestant context

i. konsolosluk, konsoloshane. f. 1. danmak, bavurmak, mracaat etmek, sormak. 2. gz nnde tutmak, hesaba katmak. 3. with ile gr mek. m avir. i. danman, i. 1. danma, mzakere, istiare. 2. tb. konsltasyon. s. danmanlkla ilgili, istiari. danma kurulu. f. 1. tketmek, yo altmak, istihlak etmek. 2. yakp yok etmek. k skanlktan deliye dnm. i. tketici, yo altc. dayankl tketim mallar. tketim maddeleri. dayanksz tketim mallar. s. tam, mkemmel, drt drtlk. s. tam, mkemmel, drt drtlk. f. tamamlamak, ikmal etmek. i. tketim, yo altma, istihlak. k s. contents, continent, continue. i. 1. temas, de me, dokunma: It mustnt have any contact with the air. Havayla hi temas kontakt lens, lens. olmamal. 2. temas, iliki; irtibat, balant: Have you kontakt lens, lens. s. 1. tb. bulac, bulakan, sri. 2. abuk yaylan. f. 1. kapsamak, iermek, iine almak. 2. kontrol alt na almak, tutmak. ... izleri ta mak, -de ... izleri/havas olmak: This story has political overtones. bir hava var. ie hikyede v.b.) kap.siyasi 2. konteyner. i. 1. (kutu, Bu f. (mikrop, zehir v.b. ile) kirletmek; bula trmak. i. (mikrop, zehir v.b. ile) kirletme/kirletilme/kirlenme; bula trma. f. 1. dnmek; dnp tanmak. 2. niyetinde olmak, tasarlamak. 3. dikkatle seyretmek/izlemek. tefekkr; dnp tanma. 2. tasarlama. 3. dikkatle i. 1. dnme, seyretme/izleme. s. 1. uzun uzun d nmeyi seven. 2. dalgn, dnceye dalm. s. ada, ayn zamanda olan. s. ada, muasr. i. 1. yat, akran. 2. ada. ile ada. i. kk grme, hor grme. huk. mahkemeye itaatsizlik. s. aalk, alak, rezil. s. hakir gren, hor gren. f. 1. for iin yar mak, ekimek. 2. with ile uramak, mcadele etmek. 3. iddia etmek, srmek. i. 1. ierik. 2. ileri miktar: This coal has a high sulfur content. Bu kmrn yksek. kkrt miktar s. honut, memnun. i. honutluk, memnuniyet. f. honut etmek, memnun etmek, tatmin etmek. memnun; rahat, mutlu. s. honut, i. 1. sav, iddia, tez. 2. yar ma, msabaka. 3. kavga, mnakaa. i. memnuniyet; rahatlk. i., o. iindekiler, ierik, muhteviyat. f. 1. (bir eye) itiraz edip yanl olduunu ispatlamaya almak. 2. yar mak. yar ma. 2. mcadele, ekime. i. 1. i. yarmac. i. balam, kontekst.

Continent continent continent Continental continental contingency contingency fund contingent continual continually continuation continue continuity continuous continuously contort contorted contortion contour contracontraband contraception contraceptive contract contract contraction contractor contradict contradiction contradictory contrary contrary to contrast contrast contribute contribution contributor contrite contrive contrived control control control tower controversial controversy convalesce convalescence

i. i. k ta, anakara. s. idrarn tutabilen; barsaklarna hkim olabilen. s. Avrupa k tasndaki lkelere zg. s. k tasal. i. 1. olas lk, ihtimal. 2. beklenmedik olay. ihtiyat fonu. s. on/upon -e ba l. s. srekli, devaml. z. srekli, devaml, sk sk, boyuna, habire. i. devam, devam etme, srme. f. devam etmek, srmek. i. sreklilik, devamllk. s. srekli, devaml, aralksz. z. srekli, devaml, durmadan, aralksz. f. burmak, bkmek, e mek, arptmak; -i arptarak tuhaf/anormal bir ekle sokmak. uk, bkk. s. buru i. burulma, bklme, e ilme; -i arptarak tuhaf/anormal bir ekle sokma. i. d hatlar, evre, ekil. nek kar, zt, aksi. s. kaak, ithal veya ihrac yasaklanm. i. 1. kaak mal. 2. kaaklk. i. gebelikten korunma. s., i. gebelii nleyici (hap/alet). i. 1. szle me, mukavele, kontrat, akit. 2. szleme metni, mukavelename. f. 1. kasmak, daraltmak, k saltmak, bzmek; kaslmak, daralmak, salmak, ekmek, bzlmek. 2.ekilme, (hastalk) kapmak. szle me yapmak. k 1. daralma, ksalma, bzlme. 2.3. do ums ras nda i. kas lma,

nn kaslmas . 3. dilb. (bir veya birka harf atlarak yaplan) rahim kaslar stenci, i. mteahhit, stlenici, yklenici. f. 1. yalanlamak, tekzip etmek, aksini iddia etmek. 2. ters d mek, mek. eli rlk, eliki, elime, tutarszlk. 2. yalanlama. i. 1.ayk
s. elikili, eliik, tutarsz. s. 1. k ntreri) aksi (kimse). 2. (kantreri) kart, aksi, zt, aykr. 3. (kantreri) ters ynden esen (rzgr). i. (kantreri) z t, kart, aksi, ters. z. -in tersine/aksine. i. 1. kartlk, ztlk. 2. foto. kontrast. f. 1. (aradaki fark gstermek zere) karlatrmak, mukayese etmek, 2.olarak) (with) (ile) elimek, ters2. d mek. k vermek, ba(-e) lamak. katk da bulunmak, -in pay f.yas (to) etmek. 1. (ba vermek. olmak. 3. (gazete, dergi v.b.ne) yaz i. 1. ba. 2. yardm, katk, pay. 3. makale, yaz. i. 1. ba. 2. (gazete, dergi v.b.ne) yaz yazan kimse. 3. katkda bulunan kimse. nadim, tvbekr. s. piman, f. 1. (a way of/a means of) -in yolunu bulmak, iin bir yol bulmak: She contrived a way to get herself invited to the party. Kendisini partiye davet s. uydurma, uyduruk. i. 1. kontrol, denetim. 2. ynetim, idare, egemenlik, hkimiyet. f. (--led, --ling) 1. kontrol etmek, denetlemek. 2. idare etmek, hkim olmak. kontrol kulesi. s. tartmal, ekimeli. i. tartma, ekime, anlamazlk. f. nekahet dneminde olmak, iyile mek. i. nekahet.

convalescent convection convene convenience convenient convent convention conventional conventional weapons converge conversant conversation conversational conversationalist converse converse conversion convert convert converter convertible convex convey conveyance conveyer conveyor conveyor belt convict convict conviction convince convincing convivial conviviality convoke convolution convoy convulse convulsion convulsive coo cook cook cook ones goose cook s.o.s goose cook up cookbook

s. nekahet dneminde olan. i. nekahet dnemindeki hasta. i., fiz., kim. konveksiyon, s yaym, iletim. f. 1. (toplant) yaplmak; toplanmak. 2. (toplantya ararak) toplamak. i. 1. uygunluk, rahatlk, kolaylk, elverililik. 2. o. konfor. 3. ng. tuvalet, WC, lavabo. s. uygun, elverili, msait; rahat; kullanl. i. kadnlar manastr. i. 1. kongre; konvansiyon. 2. anla ma, konvansiyon. 3. gelenek, det. s. 1. geleneksel. 2. beylik, basmakal p, sradan. konvansiyonel silahlar. f. 1. bir noktaya ynelmek. 2. geom. yak nsamak. s. with -e a ina, -i iyi bilen. i. konuma, sohbet. s. 1. konu maya zg. 2. konuma dilinde. 3. konumaya hazr, kan. biri. konu sohbet i. ho f. (with) (ile) konu mak, sohbet etmek. s. kart, zt, aksi, ters. i. kart anlaml sz/szck. i. 1. evirme, bir durumdan ba ka duruma getirme; deitirme, trme; evrilme; de2. idnme, me, dn me. 2. din deitirme. 3. ihtida. dn kimse. mhtedi. i. 1. din de itiren f. (from) (to/into) (-den) (-e) evirmek, (bir durumdan) (ba ka duruma) getirmek; (-e) de itirmek, (-e) dntrmek. i., elek. evirge. s. 1. evrilebilir, ba ka duruma getirilebilir; deitirilebilir. 2. konvertibl (para). i. 1. st a labilen araba. 2. ekyat. konveks. s. dbkey, f. 1. tamak, gtrmek, iletmek, nakletmek. 2. iletmek, bildirmek. 3. huk. devretmek. i. 1. tama, nakil, nakletme. 2. tat. 3. devretme, devir. 4. huk. temlikname; feragatname. i., bak. conveyor. i. 1. tayc. 2. konveyr. tayc kay/bant, tama kay; bantl konveyr. i. mahkm, hkml. f. 1. mahkm etmek, hkm giydirmek. 2. sulu bulmak. i. 1. mahkm etme, hkm giydirme. 2. mahkmiyet. 3. inan; kanaat. f. ikna etmek, inand rmak. s. inandrc. s. neeli, en, keyifli. i. enlik ve ziyafet, elenti, elence. f. toplantya davet etmek. i. k vrm. i. konvoy. f. iddetle sarsmak. i. rpnma, ihtila, spazmoz. s. rpnmal. f. (kumru/gvercin) tmek, ku urmak, veymek. i. kumru t. i. a, ah. f. 1. piirmek; pimek. 2. k. dili (hesaplar) zerinde oynamak. k. dili iini bozmak. k. dili -i mahvetmek, -in can na okumak. k. dili uydurmak. i. yemek kitab .

cooked rice cooker cookery cookie cooking cookstove cooky cool cool as a cucumber Cool it! cool ones heels coop co-op coop up in cooperate cooperation cooperative coordinate coordinate coordination cop cope copier copious copiously copper coppersmith coppice copse copter copulate copy copy copyright coquette coquettish cor coral coral reef cord cordial cordiality cordially cordon cordon off corduroy corduroys

pilav. i., ng. frn (st ocak, alt frn olan mutfak aleti). i. yemek piirme sanat; alk. i. kurabiye, (tatl) rek, (tatl) kuru pasta; (tatl) biskvi. i. 1. yemek piirme/pime. 2. yemek piirme sanat. s. yemeklik, yemek irmede kullan lan. pi rn (st ocak, alt frn olan mutfak aleti). i. f i., bak. cookie. s. 1. serin: a cool wind serin bir rzgr. cool water serin su. 2. insan serin , so tutan 3. serinkanl , soukkanl .ukkanl, sakin. 4. souk, ilgisiz: He gave me k. dili(giysi). serinkanl k. dili Sakin ol!/A r ol! k. dili beklemek: He made me cool my heels for at least forty-five minutes. en az sokmak. k rk be dakika bekletti. i. kmes. Beni f. kmese i., k. dili kooperatif. k. dili -e kapatmak, -e hapsetmek, -e t kmak. f. birlikte almak, ibirlii yapmak. i. birlikte alma, ibirlii. s. 1. ibirlii yapan. 2. ortak, mterek. i. kooperatif. s. ayn derecede, eit. i., mat., den., gkb., kim. koordinat. f. koordine etmek, e gdmlemek, birbirine gre ayarlamak. i. koordinasyon, e gdm, birbirine gre ayarlama. i., k. dili polis, aynas z. f. (with) (ile) ba etmek, (ile) baa kmak, (-in) stesinden gelmek. i. fotokopi makinesi. s. bol, ok, bereketli. z. bolca, bol miktarda. i. 1. bak r. 2. ufak para. s. 1. bakr. 2. bakr renginde. i. bak rc. i., bak. copse. i. koru, a alk, baltalk. i., k. dili helikopter. f. iftlemek. i. 1. kopya. 2. adet, tane; (yaz l eserler iin) nsha. f. 1. kopya etmek. 2. taklit etmek. 3. (s navda) kopya ekmek. 4. bilg. kopyalamak. i. telif hakk . f. telif hakk almak. i. fettan kad n. s. fettan, cilveli. k s. corner, coroner, corpus, correct, correspondence. i., s. mercan. mercan kayal. i. 1. ip, sicim, kaytan; kordon. 2. (alg iin) tel. f. iple balamak. s. samimi, iten, yrekten, candan. i. likr. i. samimiyet, itenlik. z. candan, samimiyetle. i. kordon (grevli veya aralardan olu an dizi). kordon altna almak. i. (fitilli) kadife. s. fitilli kadifeden yap lm. i., o. kadife pantolon.

core coriander cork corkscrew cormorant corn corn corn bread corn muffin corn silk corn syrup corncob cornea cornelian cherry corner corner kick cornet cornetist cornflakes cornflour cornhusk cornice cornmeal cornstarch corny coronary coronation coroner coronet corporal corporal corporal punishment corporate corporation corps Corps of Engineers corpse corpuscle correct correct correct usage correction corrective correctly correctness correlate correlation

i. 1. (etli meyvelerde) gbek, i. 2. nve, z, esas; merkez. i. kini. i. 1. (mantarme esinin kabuu olan) mantar. 2. mantar tapa, mantar. f. mantarla tapalamak. tapa burgusu. i. tirbuon, i., zool. karabatak, Phalacrocorax. i. 1. m sr. 2. ng. buday; hububat, tahl. i. nasr. m sr ekmei. m sr unundan yaplan ufak, yuvarlak ve tuzlu bir ekmek tr. m sr pskl. m sr pekmezi. i. m sr koan. i., anat. saydam tabaka, kornea. k zlck. i. 1. ke, ke ba. 2. futbol korner, korner vuruu, ke at. 3. futbol n n k drt esinden biri. f. 1. keye sktrmak, korner, oyun alan u, ek at . futbol korner vuru i. 1. mz. kornet. 2. ng. (dondurma iin) klah. i. korneti. i. m sr gevrei. i., ng. msr niastas. i. m sr kabuu. i. 1. korni. 2. mim. saak silmesi, korni. i. iri taneli m sr unu. i. m sr niastas. s. aptal. s., tb. 1. kalple ilgili. 2. koroner. i. 1. koroner damar, tadamar. 2. koroner tromboz; koroner oklzyon. i. ta giyme treni. i. pheli lm olaylarn aratran memur. i. kk ta. i., ask. onba . s. bedensel, bedeni, cismani. bedensel ceza, dayak. s. 1. ortak, kolektif. 2. anonim irkete ait. 3. irketletirilmi. 4. birleik, mi. irket. 2. tzelkii. 3. ng. belediye. birle i. 1. anonim i., ask. 1. kolordu. 2. s nf, tekilat. stihkm Snf. i. ceset, l. i., anat. yuvar. f. dzeltmek, do rultmak, tashih etmek, slah etmek. s. 1. doru, yanlsz. 2. doru, yerinde. doru kullan, yerinde kullanma. i. dzeltme, tashih, slah. s. dzeltici, slah edici. z. doru olarak. i. doruluk. f. 1. karlkl ilikisi olmak. 2. aralarnda uygunluk salamak, (iki nda ili ki kurmak. i. birbiriyle ilgisi olan eylerin her 2. mat. ba l la m, korelasyon. i.ey/sonu/rakam) 1. karlkl iliki. aras

correspond correspondence correspondent corresponding corridor corroborate corrode corrosion corrosive corrugate corrugated corrugated iron corrupt corruptible corruption corsage corset cortege cortex cortisone cos cos lettuce cos/romaine lettuce cosine cosmetic cosmic cosmonaut cosmopolitan cosmos cost cost cost a bomb cost a pretty penny cost an arm and a leg cost of living cost of living cost price cost price cost sheet cost, insurance and freight Costa Rica Costa Rican costly cost-of-living index costume costume ball cosy

f. 1. (to/with) (-e) uymak, tekabl etmek: It corresponds with what she ey) (baka birinin/baka bir said. Onun dediklerine uyuyor. 2. to (biri/bir ma. 3. mektuplar. i. 1. benzerlik; benzer taraf. 2. mektupla i. muhabir: Does your paper have a correspondent in Paris? Gazetenizin ? s. That with -e uygun: It was correspondent with her Pariste eye) karvar lkm olan: century saw a lessening of Spains s. 1. (bir muhabiri influence a corresponding rise in that of Holland. O yzy lda i. koridor, and geit, dehliz. f. (bir d nce, ifade v.b.ni) pekitirmek, glendirmek, desteklemek, rulamak, teyitmadde) etmek. rtmek, yemek, korozyona u ratmak; do f. (pas, kimyasal rmek, korozyona u ramak. i. 1. (pas veya kimyasal maddeden ileri gelen) rme, korozyon. 2. jeol.

nma/a ndrma, korozyon. a s., i. rtc, korozif. f. k rtrmak, buruturmak; burumak.


s. oluklu (sa, karton v.b.). oluklu sa. s. 1. ahlaks z, ahlak kurallarna uymayan, soysuz. 2. rvet yiyen, veti. 3. bozuk, m (dil). 4. yanl r labilir. 2.yozla rvet almaya haz r. dolu (metin). f. 1. (birini) doru s. 1. ayart i. 1. (birini) do ru yoldan saptrma, ayartma. 2. rvetilik. 3. ahlakszlk, z olma. 4. (dili) yozla tolarak rma. gs veya bele takt) iek/iek ahlaks nlar n ss i. 1. korsaj. 2. (kad demeti. i. korse. i. kortej, cenaze alay. i., anat. beyinzar , korteks. i. kortizon. i. marul. marul. i., mat. kosins. i., s. kozmetik. s. evrensel, kozmik. i. kozmonot. s., i. kozmopolit. i. evren, kinat, kozmos. i. 1. masraf, harcanan para; fiyat. 2. maliyet. f. (cost) 1. -e mal olmak; (bir eyin) fiyat (belirli bir miktar) olmak: How much does this cost? Bunun fiyat ne? It costs ten million liras. Fiyat on ng., k. dili pahal ya patlamak. epey pahalya mal olmak. k. dili ok pahal olmak. hayat pahall. yaam maliyeti. maliyet fiyat. maliyet fiyat. maliyet cetveli. tic. sif, bir maln bedeli, sigortas ve navlunu ile birlikte maliyeti. i. Kosta Rika. i. Kosta Rikal. s. 1. Kosta Rika, Kosta Rikaya zg. 2. Kosta Rikal. s. ok pahal; masrafl. geim indeksi. i. 1. k yafet, elbise. 2. kostm. k yafet balosu. s., i., ng., bak. cozy.

cot coterie cottage cotton cotton candy cotton gin cotton wool cottonseed couch couch cougar cough cough drop cough up could could do with couldn`t council Council of Ministers Council of State councillor councilman councilor councilwoman counsel counselor counselor-at-law count count count count down count noses count on count ones chickens before theyre hatched count out money count s.o. in count s.o. out countdown countenance counter counter counteract counterattack counterbalance countercharge counterclockwise countercurrent

i. 1. (zerine bez gerili) portatif karyola. 2. ng. bebek karyolas. i. zmre, grup. i. 1. kk ev, kulbe. 2. yazl k ev, sayfiye evi. i. 1. pamuk; (hidrofil) pamuk. 2. ng. pamuk iplii. 3. pamuklu kuma, pamuklu. s. pamuklu. f. 1. . (on) (to) -i kavramak/anlamak, -in fark na ketenhelva, ketenhelvas rr. ng. (hidrofil) pamuk. i. iit. i. kanepe, sedir, divan. f. ifade etmek, beyan etmek. i., zool. puma, Felis concolor. i. ksrk. f. ksrmek. ksrk pastili. argo vermek, sklmek, ulanmak. yardmc f., bak. can. ... ise iyi olur, ... ise fena olmaz: He could do with a bath. Banyo yapsa iyi olur. k s. could not. i. 1. kurul, komisyon; konsey, dan ma kurulu. 2. ng. belediye meclisi; ihtiyar heyeti. Bakanlar Kurulu, Kabine. Dantay, Devlet ras. i., ng., bak. councilor. o. coun.cil.men (kaunslmn) i. belediye meclisi yesi (erkek). i. 1. kurul yesi, komisyon yesi; konsey yesi. 2. ng. belediye meclisi yesi; ihtiyar heyeti yesi. . coun.cil.wom.en (kaunslwmn) i. belediye meclisi yesi (kadn). o i. 1. tavsiye, fikir, gr ; nasihat, t. 2. avukat. f. nasihat vermek, t vermek. i. 1. rehber, dan man. 2. avukat. 3. k. dili kurul yesi, komisyon yesi; konsey yesi. . coun.sel.ors-at-law (kaunslrz.tl) i. avukat. o i. kont. f. 1. say saymak: Do you know how to count? Saymay biliyor musun? She can only count from one to ten. Ancakveya birden ona kadar sayabiliyor. m. 2. huk. (dava dilekesi iddianamede saylan) i. 1. sayma, say sulama. geriye do ru saymak. k. dili bir yerde hazr bulunanlar saymak. 1. -e gvenmek. 2. -i beklemek, -i hesaba katmak. k. dili ayy vurmadan postunu satmak. paralar birer birer saymak. k. dili birini (bir ie) katmak: If thats what youre up to, dont count me in! planlad n z katmamak: oysa beni oYou ie katmay n! me out of that! Beni o Yapmay e) can count 1. k. dilibirini (bir i

katma! on saniye iinde birden ona kadar sayarak boksrn nakavt ie ru sayma. i. geriye do2. i. 1. ehre, yz, sima, grn ; yz ifadesi. 2. destek, onama, tasvip. f. uygun bulmak, desteklemek, onamak, , marka. 3. saya, saytasvip c. etmek; msamaha etmek; i. 1. tezgh. 2. fi
i. 1. kart ey. 2. karlk. s. 1. ters, zt, aksi. 2. kar, mukabil. z. 1. (to) -e , -in tersine.nlemek, 2. aksi ynde. 3.hale tersine, aksine. f. 1. kar koymak. 2. kar koymak, etkisiz getirmek. f. kar i. kar saldr. f. (kauntrblns) 1. (karlkl olarak) dengelemek, denkletirmek. 2. -e denk olmak. i. (kaunt rblns) e arlk, denk. sulama. i. kar s. saat yelkovan nn ters ynnde. z. sola (dnmek). i. ters ak nt.

counterdemonstration counterespionage counterfeit counterfeiter countermand countermeasure counteroffensive counterpane counterpart counterpoint counterproposal countersign counterspy countess counting ... countless country countryman countryside county county seat county town coup coup dtat couple coupling coupon courage courageous courageously courgette courier course court court fool court of appeals court of common pleas court of first instance court of first instance courteous courtesan courtesy courthouse courtier courtly court-martial courtroom

i. kar gsteri. i. kar casusluk. s. sahte, kalp. i. taklit. f. 1. kalp para basmak. 2. taklit etmek, sahtesini yapmak. i. kalpazan. f. (kauntrmnd) (yeni bir emir ile) (nceki emri) iptal etmek. i. rmnd) iptal emri. (kaunt tedbir. i. kar i., ask. kar saldr. i. yatak rts. i. 1. tayda . 2. karlk, mukabil. 3. kopya, ikinci nsha, suret. i., mz. kontrpuan. i. kar neri. f. (tasdik iin) (bir belgeye) imza atmak. i. kar casus. i. kontes. ... dahil: That makes ten, counting me. Ben dahil on ki i eder. Thats sixteen people, not counting the children. ocuklar hari, on alt kii z, hesaps z, pek ok. s. says i. 1. lke, memleket; yurt, vatan. 2. arazi. 3. huk. jri, yarg clar kurulu. s. raya zg; krsal; krsal blgede bulunan. ta . coun.try.men (k^ntrimn) i. 1. ta ral. 2. vatanda, hemeri. o i. k rsal yerler/blgeler. i. 1. A.B.D. ile. 2. ng. kontluk. ile merkezi. ng. ile merkezi. i. darbe; askeri darbe; hkmet darbesi. (ku deyta) hkmet darbesi. i. 1. ift. 2. ift, kar koca. f. 1. balamak, bititirmek, birletirmek. 2. lant kurmak. 3. iftletirmek. ba lama, kavrama. i. ba i. kupon. i. cesaret, yreklilik, yrek, yi itlik, mertlik. s. cesur, cesaretli, yrekli, yi it, mert. z. cesaretle, merte. i., ng., bak. zucchini. i. kurye, ulak. i. 1. izlenen yol; rota; seyir; gidi ; yn. 2. yol, plan. 3. kurs (dersler dizisi). . yemek, kap, f.saray, 1. kpekle (av) kovalamak. zla akmak. 4. ah i. 1. avlu, i bahe. 2.servis. kort. 3. hkmdar ve maiyeti. 2. 4. h huk. k mahkeme. f.s 1. . kur yapmak, ile flrt etmek. 2. (tehlike, hastal v.b.ni) saray soytar huk. istinaf mahkemesi. huk. medeni hukuk mahkemesi. huk. asliye mahkemesi. huk. asliye mahkemesi. s. nazik, kibar, ince, sayg l. i. zenginlerle d p kalkan fahie. i. nezaket, kibarlk, incelik. i. 1. adliye saray, mahkeme binas. 2. ile hkmet binas. i. hkmdar n maiyetinde bulunan kimse. s. 1. sarayla ilgili. 2. zarif, nazik. o. courts-martial (krtsmarl) i. askeri mahkeme. f. askeri mahkemede yarg lamak. i. mahkeme salonu.

courtship courtyard cousin cove covenant cover cover cover charge cover girl cover ground cover letter cover ones tracks cover to cover cover up cover up for coverage coveralls covering covering letter coverlet covert covertly covet covetous covetousness cow cow coward cowardice cowardliness cowardly cowboy cower cowslip coxcomb coxswain coy cozy cp CPA Crab crab crab louse crabby crack crack a joke crack a joke

i. kur yapma. i. avlu, i bahe. i. day olu/kz; teyze olu/kz; amca olu/kz; hala olu/kz; kuzen; kuzin. i. dik yamalarla evrili koy/krfez/vadi. i. akit, szle me, mukavele. f. 1. akdetmek. 2. szlemek. f. 1. with ile rtmek; ile kapatmak/kapamak: Cover the bread with a cloth. i bir bezle rt. Cover that lid. O tencereyi birparavana, kapakla Ekme nak, a bar nak. 4. maske, i. 1. kapak; rt. 2. cilt, kapak. 3.pan s with l k. perde. 5. tic. kar kulbne) giri creti. (lokantaya/gece kapak k z. 1. yol katetmek. 2. h zl gitmek. 3. (belirli bir) konu hakknda bilgi vermek. aklayc mektup. k. dili 1. kendini ele verebilecek eyleri gizlemek. 2. ne yaptn/ne n gizlemek. yapaca He read the book from cover to cover. Kitab bandan sonuna kadar okudu. gizlemek; rtbas etmek. (birinin) hatas n/suunu gizlemek. Dont move; Ive got you covered! prdama; elimdesin! K ve kapsam. 2. gazet., TV bir konuya/olaya ayrlan yer i. 1. sigorta miktar ve zaman. i. (giysi olarak) tulum. i. rt. ng., bak. cover letter. i. yatak rts, rt. s. gizli, rtl. z. gizlice. f. imrenmek, g pta etmek, gz dikmek. s. agzl, h rsl, haris. i. agzllk. i. inek. f. yldrmak, gzn korkutmak, sindirmek. i. korkak, dlek. i. korkaklk, dleklik. i., bak. cowardice. s. korkak, dlek, yreksiz. i. kovboy, s rtma. f. sinmek, korkup ekilmek. i., bot. uhaie i, Primula veris. i. zppe. i., den. filika veya kik serdmeni, dmenci. s. 1. cilveli, nazl. 2. ekingen, utanga, mahcup. s. rahat, s cak, samimi, ho. i. aydanlk rts. k s. compare. k s. Certified Public Accountant. i. the astrol. Yenge burcu. i. yenge, pavurya. f. (--bed, --bing) m zrdanmak, homurdanmak, zlanmak, zldanmak. s kbiti, ks lbiti. kas s. huysuz. i. 1. atlak, yar k. 2. atrt, aklama. 3. hzl darbe; arpma. 4. bir eit eroin. f. 1. atlamak, yar lmak, krlmak; atlatmak, yarmak, krmak. 2. aka yapmak, taklmak.

aka etmek, aka yapmak.

crack down crack up crackdown cracked cracked wheat cracker crackle cradle craft craftily craftiness craftsman craftsmanship crafty crag cram cramp cramp cranberry crane crank crank up crankshaft cranky cranny crap crape craps crash crash crash course crash diet crash helmet crash of thunder crash repairs crash the gate crash-land crass crate crater crave craving crawfish crawl crawl stroke crayfish crayon

(on) k. dili 1. (son vermek iin) -in stne gitmek. 2. msamaha etmekten lamak. vazgeip sert davranmaya ba 1. k. dili delirmek, oynatmak. 2. glmekten kat lmak. 3. (arabay) kazada parampara kaza i., k. dili (son etmek. vermek4. iin) -ingeirmek. stne gitme. k, atlak, deli. s. 1. atlak. 2. k. dili ka yarma buday. i. kraker, biskvi. f. atrdamak. i. atrt, trt. i. beik. f. beie yatrmak. i. 1. zanaat, el sanat . 2. tekne, gemi; gemiler. z. eytanca, kurnazca. i. kurnazlk. o. crafts.men (krftsmn) i. zanaat, zanaatkr. i. 1. zanaat lk. 2. hner. s. aldatmakta usta olan, kurnaz, hilekr, eytan. i. sarp kayalk. f. (--med, --ming) 1. t kmak, tktrmak, sktrmak. 2. tknmak, tka basa nav ncesi ineklemek. yemek. 3. s kramp. n, 2. iddetli karn ars. f. kasmak; kaslmak. i. 1. kas i. kenet, mengene. f. (hareketi/geli imi) kstlamak, snrlandrmak. i. yabanmersini, keiyemii. i. 1. turna. 2. vin, mauna. f. 1. vinle kald rmak. 2. (boynunu) uzatmak. i. 1. krank, kol, manivela. 2. k. dili garip fikirleri olan kimse. f. krankla hareket ettirmek. k. dili (motoru/makineyi) fayrap etmek, hareket ettirmek. i., mak. krank mili. s. 1. garip, tuhaf, acayip, eksantrik. 2. huysuz, ters. i. yark, atlak. i., argo bok. f. (--ped, --ping) argo s mak. i. krepon. i. ift zarla oynanan bir oyun. i. 1. angrt; grleme, byk bir grlt. 2. ng. araba kazas. 3. hzla f. 1. (kaza sonucu gelen byk iflas.yap 4. bilg. ar za. mnda kullan lan kaba bez. olarak) i. havlu ve perde youn kurs. sk rejim. kask. gk grlts. ng. karoser tamirat. cret vermeden girmek; izinsiz/davetsiz girmek/kat lmak. f. (uak) zorunlu ini yapmak. s. kaba, incelikten yoksun, grgsz. i. sandk, kasa. f. sandklamak, kasalamak. i. 1. krater. 2. bomban n at ukur. f. 1. ok istemek, -e ii gitmek, -e can atmak. 2. rica etmek, istirham etmek. i. iddetli arzu, zlem. i., zool., bak. crayfish. f. 1. srnmek; emeklemek. 2. dalkavukluk etmek. i. srnme; emekleme. kulalama yz , kravl. ed with The rock crawled with insects. Tan stnde bcekler kayn yordu. i., zool. kerevit, kerevides, karavide, tatl sustakozu, Astacus fluviatilis. i. 1. mum boya, pastel. 2. mum boya ile yap lan resim, pastel. f. mum boya ile resim yapmak.

craze crazily craziness crazy creak cream cream cheese cream of tartar cream of tartar cream of the crop cream of the crop cream pitcher cream sauce creamer creamery creamy crease create creation creative creatively creativity Creator creator creature crche credence credentials credibility credible credit credit credit an amount to s.o.s account credit and debit credit balance credit card credit line credit rating credit s.o. with credit to creditor credulity credulous creed creek creel creep

f. ldrtmak. i. geici moda. z. lgnca, delice. i. delilik, lgnlk. s. deli, ka k, lgn. i. gcrt. f. gcrdamak. i. 1. kaymak, krema. 2. kremal tatl. 3. (merhem olarak) krem. 4. z, en bej. iyisi. 5. yumu krem rengi, a k ak beyaz peynir. bir tr krem tartar. krem tartar, beyaz tartar. bir eyin en ls. en iyisi. (ufak srahi biiminde) stlk. beyaz sos. i. stlk. i. sthane, st dkkn . s. 1. kaymakl. 2. kaymak gibi, kaymak kvamnda olan. i. 1. k rma, pli, pasta, kat. 2. izgi, buruuk. 3. t izgisi, kat yeri. f. 1. yapmak.2. 2.meydana buruturmak. 3. katlanmak, buru mak. k rma 3. yapmak. f. 1. yaratmak. getirmek, olu turmak. i. 1. yaratma; yarat l. 2. yarat, kreasyon. 3. evren, kinat. s. yaratc. z. yaratc bir ekilde. i. yaratclk. i. the Yaradan, Allah, Tanr . i. yaratc, yaratan, kreatr, mucit. i. yaratk, mahluk. i. kre, ocuk yuvas, yuva. i. gven, itimat. i., o. kimlii gsteren belgeler. i. gvenirlik, gvenilirlik. s. inanlr, gvenilir. i. 1. tic. kredi. 2. sayg nlk, itibar. 3. gven, itimat, emniyet. 4. (niversitede ders geme sonucunda verilen) kredi, puan. 5. o ., sin. f. bir miktar paray birinin hesabna geirmek. tic. alacak ve verecek. tic. matlup bakiyesi. tic. kredi kart. tic. kredi limiti. tic. kredi de erlendirmesi. sevilmeyen birinde (olumlu bir niteli in olduunu) kabul etmek. Youre a credit to your parents. Annen baban seninle iftihar edebilir. i. alacakl; kredi aan kimse/kurulu. i. saflk, her eye inanma. s. saf, her eye inanan. i. 1. bir dinin temel ilkelerini ieren ifade, ament. 2. birinin veya bir tankk ilkeler. grubun felsefesini yans koy, krfez. i. 1. ay, dere. 2. ng. i. balk sepeti. f. (crept) 1. srnmek, emeklemek. 2. sessizce gitmek/hareket etmek. 3. rpermek. i., argo k l/gck/pis herif; uyuz kar.

creep up on creeper cremate cremation crematorium crepe crepe paper crept Crescent crescent cress crest crestfallen crevasse crevice crew crew crew cut crib crib crib sheet crick cricket cricket crime Crimea Crimean criminal criminal code criminal court criminal law criminologist criminology crimp crimson cringe crinkle cripple crippled crisis crisp crisper crispy crisscross criterion critic critical

-e hissettirmeden yakla mak. i. srngen bitki. f. (ly) yakmak. i. ly yakma. o. cre.ma.to.ri.a (krim toriy)/--s (krim toriymz) i. krematoryum. i. krep. krepon k d. f., bak. creep. i. the slam lemi. i. hilal, aya. s. hilal eklinde. i., bot. tere, Crucifer. i. 1. tepe, tepelik, hotoz, sorgu. 2. ibik. 3. (mi fere taklan) sorgu. 4. /dalga iin) tepe; (da iin) srt. (yoku n, sngs dk. s. ylg i. byk yar k; buz yar. i. yark, atlak. i. 1. tayfa, mrettebat. 2. ekip, tak m. f., ng., bak. crow. alabros tra, asker tra. i. 1. (yanlar yksek) bebek karyolas. 2. yemlik. 3. tahl ambar. 4. ekmek iin haz rlanan kopyakopya kdetmek. . s kopya ekmek; 2. almak, f.navda (--bed,kopya --bing) 1. (s navda)

rmak. kopya ekmek iin hazrlanan kopya kd. a navda s i. kas lma, tutulma.
i., spor kriket. i., zool. c rcrbcei, Gryllus. i. 1. su, crm. 2. gnah, ac maya yol aacak kt davran. i. s. Krm, Krma zg. s. sua ait. i. sulu. ceza kanunu. ar ceza mahkemesi. ceza hukuku. i. kriminolog, subilimci. i. kriminoloji, subilim. i. k vrm, dalga. f. 1. kvrmak. 2. dalgalandrmak. s., i. koyu k rmz, kzl, fesrengi. f. 1. korkuyla ekilmek, sinmek. 2. yaltaklanmak. f. buruturmak, krtrmak; burumak, krmak. i. buruukluk, krk, rklk. k i. topal; sakat. f. 1. sakat etmek, sakatlamak. 2. ksteklemek. s. topal, ktrm; sakat, ar zal. o. cri.ses (kraysiz) i. 1. kriz, bunalm, buhran. 2. tb. kriz, nbet. s. 1. gevrek. 2. taptaze ve sulu (meyve/sebze). 3. kuru ve so uk (hava). 4. abuk ve kendinden emin. i., ng. (bir para) cips. f. gevreklemek, nda) sebzelik. i. (buzdolab s. 1. gevrek. 2. taptaze ve sulu (meyve/sebze). s. aprazlama kesien. i. aprazlama kesien dorular. f. 1. aprazlama en dorular izmek. aprazlama gidip gelmek. kesi .cri.te.ri.a (kraytriy ) 2. i. lt, kriter, k stas. o i. 1. tenkiti, olumsuz noktalar zerinde duran kimse. 2. ele tirmen. s. 1. tenkiti; kusur bulmaya meyilli; kusur bulmak amac yla sylenen/yap lan. 2. eletirel, deerlendirme amacyla yaplan. 3. kritik,

critical point criticise criticism criticize critique croak Croat Croatia Croatian crochet crochet hook crochet needle crockery crocodile crocodile tears crocus croissant crone crony crook crooked croon crop crop crop up Cross cross cross cross cross my heart cross o.s. cross ones arms cross ones fingers cross ones legs cross ones mind cross out cross section cross swords cross swords with cross the Rubicon crossbar crossbred crossbreed crosscheck cross-country cross-country skiing cross-examine

nazik nokta, kritik nokta. f., ng., bak. criticize. i. 1. tenkit, kusur bulma. 2. ele tiri. f. 1. -i tenkit etmek, -de kusur bulmak, -in olumsuz noktalar zerinde durmak. ele tirmek, tenkit, kritik. tenkit etmek, deerini belirtmek iin -i incelemek. i. eletiri, 2. i. 1. kurba a sesi, vrak. 2. gaklama sesi, gak. f. 1. vraklamak. 2. gaklamak. 3. argo cartay ekmek, cavlamak, lmek. i., bak. Croatian. i. H rvatistan. i., s. 1. H rvat. 2. Hrvata. i. kroe, t ii; tla ilenen dantel. f. kroe yapmak, t ile ilemek. t. t. i. anak mlek. i. timsah. sahte gzya lar, timsah gzyalar. i., bot. idem, Crocus. i. ayrei. i. kocakar . i. kafadar, yak n arkada. i. 1. oban de nei; asa, sap kvrk baston. 2. kvrm. 3. k. dili dolandrc, t , arp dzenbaz, madrabaz, hilekr, f. olan, kvrmak, k ri, k. 2. virajl . 3. k. dili iindedalavereci. bir dalavere hileli bkmek, (i). 4. k. s. 1. e

rc, k sesle t, dzenbaz, hilekr. dili rldanmak, alak ark sylemek. f. mdoland
i. 1. rn, mahsul, ekin, rekolte. 2. zool. kursak. 3. binici k rbac. f. (--ped, --ping) k rkmak, krpmak, kesmek, kesip ksaltmak. birdenbire olu mak/ortaya kmak. i. the 1. Hz. sann armhta lm. 2. Ha (Hristiyanln simgesi). i. 1. apraz iareti. 2. ha, put, armh, stavroz. 3. ile, cefa. 4. melez. f. 1. aprazlamak. 2. kar dan karya gemek; -i gemek: Look both dan kar geminin/ua ya gemeden nce iki ways before crossing the street. Kar ; kzg n, fkeli; aksi, ters. 2. n rotas na s. 1. huysuzlanm r esen (rzgr). ayk vallahi.

stavroz karmak, ha karmak. kollarn kavuturmak. ans dilemek.


ayak ayak stne atmak, bacak bacak stne atmak. hatrna gelmek, aklndan gemek. karalamak, silmek, stn izerek iptal etmek. kesit. (with) (biriyle) atmak, az kavgas etmek. ile ekimek, ile kavga etmek. dnlmeyecek bir karar vermek. i. srg, kol demiri. s. melez. f. (cross.bred) melezlemek, aprazlamak. i. melez. f. 1. (kontrolden geirilmi bir eyi) kontrol etmek. 2. mat. salamasn yapmak. i. 1. kros, k r kousu. 2. kros kaya, kayak krosu. s. lkeyi batan baa kateden. utan br uca. ,bir kayak krosu. kros kayaz. f. sorguya ekmek.

cross-eyed crossing cross-legged cross-purpose cross-reference crossroad crossroads crosswalk crosswise crossword puzzle crossword puzzle crotch crotchet crotchety crouch croup croupier crouton crow crow crowbar crowd crowd into crowd out crowded crown crucial crucifix crucifixion crucify crude crude oil crudely crudeness cruel cruelly cruelty cruise cruiser crumb crumble crumple crunch crusade crusader crush crush

s. a. i. 1. gei. 2. gei yeri, geit. 3. yaya geidi. z. bak. sit cross-legged. i.bak. at cross-purpose. i. (kitapta) gnderme. i. ara yol, yan yol. i. 1. drtyol; kav ak. 2. dnm noktas. i. yaya geidi. s. apraz. z. aprazlama. bulmaca. bulmaca. i. 1. atal, dal ile gvdenin birle tii yer. 2. anat. kask. 3. terz. pantolon . garip d nce; tuhaflk. 2. ng. drtlk, drtlk nota. a i. 1. s. 1. huysuz, d rdrc. 2. tuhaf, acayip. f. melmek. i. melme. i. krup hastal, boak. i. krupiye. i. (orbaya konulan) kp biiminde do ranm kzarm ekmek. i., zool. karga, Corvus. f. (--ed/ng. crew) 1. (horoz) tmek. 2. (over) (-den dolay) ok sevinmek. i. levye, kald ra, manivela. i. kalabalk. f. 1. dolumak, toplanmak, birikmek. 2. sktrmak, doldurmak. -e dolumak. 1. s ktrarak karmak, darya itelemek. 2. (birine) yer brakmamak. s. kalabalk. i. 1. ta. 2. hkmdarl k. 3. hkmdar. 4. tepe, ba. 5. kron (para birimi). . 7. di i. kuron. f. 1. ta giydirmek. 2. tamamlamak. 3. tepesini 6. ok ditac s. nemli, can alc, kritik. i. arm ha gerilmi sa heykeli, krsifi. i. 1. arm ha germe. 2. Hz. sann armhta lmn gsteren resim. f. arm ha germek. s. 1. ham, ar tlmam. 2. kaba. 3. derme atma, stnkr yaplm. i. ham ham petrol. petrol. z. kabaca. i. kabalk. s. 1. zalim, ac masz. 2. dayanlmaz, ac. z. zalimce, ac maszca, insafszca. i. zulm, ac maszlk. f. 1. ayn hzla uzunca bir sre gitmek. 2. (gemiyle) dolamak. 3. mak, dolanmak, gezinmek. 4. (polis, polis arabas) (etraf kolaan dola i. kruvazr. i. 1. k rnt, ekmek krnts. 2. para, zerre. 3. ekmek ii. f. ufalamak. f. 1. ufalamak; ufalanmak, un ufak olmak. 2. harap olmak, kmek. 3. paralanmak. f. 1. buru turmak, krtrmak; burumak, krmak. 2. kmek. f. 1. tr tr yemek, ktr ktr yemek, katr kutur yemek, hart hurt yemek. rt ile ezmek. 3. at rdamak. i. 1.sava atrt 2. k. dili g durum. 2. at seferi. 2. din uruna yaplan ,.cihat. 3. kampanya, i. 1. hal m. f. against -e kar savam vermek. sava . 2. bir davan n hararetli taraftar . i. 1. Hal f. ezmek. i. 1. ezme. 2. kalabalk, izdiham.

crust crust of the earth crustacean crusty crutch crux cry cry for cry on s.o.s shoulder cry ones heart out cry out cry out against cry out for cry quits cry wolf crypt cryptic crystal crystalline crystallise crystallize cu cub cub scout Cuba Cuban cubbyhole cube cube sugar cube sugar cubic cubic centimeter cubic foot cubic inch cubic meter cubical cubicle cuckold cuckoo cuckoo clock cucumber cud cuddle cuddle up cuddle up to cudgel cue

i. 1. ekmek kabu u. 2. kabuk. f. 1. kabuklanmak, kabuk balamak. 2. kabukla u. yerkabukaplamak. s., i. kabuklu (hayvan). s. 1. kabuklu. 2. aksi, huysuz. i. 1. destek. 2. koltuk de nei. i. 1. dnm noktas , kritik an. 2. zlmesi zor sorun/durum. 3. pf . noktas lamak. 2. (hayvan) barmak. i. 1. haykr, haykr; feryat. 2. f. 1. a (hayvana ait) ses. -e ok ihtiyac olmak: This country is crying for a -i ok gerektirmek, leader. Bu bir lidere byk bir ihtiyac var. birine dert lkenin yanmak. hngr hngr a lamak. barmak. -e kar yksek sesle protestoda bulunmak. bak. cry for. yeter artk demek. yalandan imdat diye ba rmak, yalandan imdat istemek. i., mim. kriptos, kripta. s. 1. rtl, gizli, kapal . 2. gizemli. 3. ifreli. i. 1. kristal, billur. 2. saat cam . s. 1. billur gibi, berrak. 2. kristal, billurdan yap lm. f., ng., bak. crystallize. f. billurla trmak; billurlamak. k s. cubic. i. yavru (tilki/ay/aslan). f. (--bed, --bing) yavrulamak. yavrukurt. i. Kba. i. Kbal. s. 1. Kba, Kbaya zg. 2. Kbal. i. 1. odac k; hcre. 2. (yazhanede/dolapta) n ak ufak gz. i. 1. geom., mat. kp. 2. kp, kp biiminde nesne. f. 1. kp biiminde kesmek. 2. mat. (bir saynn) kbn almak. kp eker. kesmeeker, kpeker; kesmeeker. s. kbik. santimetre kp. ayak kp (,028 m3). in kp (16,4 cm3). metre kp. s. kbik, kp biiminde. i. kabin, kabine, odac k. i. boynuzlanm koca, boynuzlu koca. f. (kocasn) boynuzlamak. i., zool. guguk, gugukku u, Cuculus canorus. s., argo kak, deli. guguklu saat. i. salatalk, hyar. i. gevi. f. 1. kuca na alp okamak. 2. (birbirine) sokulmak. (birbirine/birine) sokulmak. -e sokulup yaslanmak; -e sokulup sar lmak. i. sopa, omak. f. sopa atmak, sopa ekmek, sopalamak. i. 1. bilardo isteka. 2. s ra, kuyruk.

cue cue ball cuff cuff link cuisine cul-de-sac culinary culminate culmination culottes culpability culpable culprit cult cultivable cultivatable cultivate cultivate a friendship cultivated cultivation cultivator cultural culture culture gap culture shock cultured cultured pearl cumbersome cumin cumulative cumulus cuneiform cunning cunt cup cup cup final cup ones hands cup winner cupboard cupidity cupola cur curable curate curator curb

i., tiy. 1. oyuncunun sz arkada na brakmadan nceki son sz veya hareketi. 2. sufle. f. sufle etmek. bilardo topu. i. 1. kol a z, kolluk, manet. 2. sille, tokat. f. tokatlamak, tokat atmak. kol dmesi. i. yemek piirme sanat, mutfak. i., ng. kmaz sokak. s. yemek piirme ile ilgili, mutfakla ilgili; yemekte/mutfakta kullanlan. f. 1. in ile sonulanmak, ile sona ermek, ile son bulmak. 2. en yksek una ykselmek. noktaya varmak, doru . 2. doruk, zirve, en yksek nokta. i. 1. sonu, son, biti i. pantolon-etek. i. kusur, kabahat, sululuk. s. kusurlu, kabahatli. i. sulu, mcrim. i. klt. s. ekilebilir, yetitirilebilir. s., bak. cultivable. f. 1. (tarlay) srmek, (topra) ilemek. 2. yetitirmek. 3. gelitirmek. 4. (biriyle) kurmaya al mak. dostluk dostluk kurmaya almak. s. 1. ilenmi (toprak). 2. kltrl, grgl. i. 1. (topra ) ileme; tarm. 2. yetitirme. 3. gelitirme. 4. kltr, grg. i. ekici, yetitirici. s. kltrel. i. 1. kltr. 2. yetitirme. 3. gelitirme. 4. biyol. kltr. f. kltr yapmak, laboratuvarda kltr fark . mikrop retmek. kltr oku. s. kltrl. kltive inci. s. 1. havaleli, lenduha gibi. 2. hantal. 3. kullan sz, elverisiz. 4. ar; kc. skimyon. i. s. birikerek artan, birikmi , kmlatif. i. kmebulut. i. iviyazs. s. 1. kurnaz, eytan, hin. 2. irin, sevimli. i. kurnazlk, eytanlk. i., kaba 1. *am. 2. *siki me. i. 1. fincan, bardak, kupa, kadeh. 2. spor kupa. 3. litrenin drtte biri, 236 cm3. f. (--ped, --ping) ie ekmek, hacamat yapmak, vantuz ekmek. kupa finali. avularn bititirerek anak gibi amak. kupa galibi. i. dolap, yklk. i. hrs, tamah, agzllk. i. 1. ufak kubbe. 2. dkm oca . i. 1. sokak kpe i, it. 2. it herif, it. s. tedavi edilebilir, iyile ebilir. i. stajyer papaz. i. mze/ktphane mdr. i. 1. kald rmn kenar ta. 2. engel, fren. 3. suluk, gem zinciri. f. tutmak, zaptetmek, frenlemek, hkim olmak, yenmek, durdurmak.

curd curd cheese curdle curdle ones blood cure cure curfew curiosity curiosity shop curious curl curl ones hair curl up curler curling iron curly currant currency current current current account current account current events current expenses current market rate current price currently curriculum curriculum vitae curry curry curry favor with curry favor with curry powder currycomb curse cursed cursed cursor cursory curt curtail curtain curtain ring curtain rod curtsy curvature

i. kesmik. lor peyniri, lor. f. phtlatrmak; phtlamak, kesilmek. k. dili deh ete drmek, kann dondurmak. i. 1. tedavi, sa altm. 2. are, derman, ila. 3. ifa. 4. kr. f. 1. iyile tirmek, tedavi etmek, saaltmak, ifa vermek. 2. -e zm getirmek, -e are bulmak. kma yasa . 3. ttslemek; tuzlamak; kurutmak. i. sokaa i. 1. merak. 2. nadir ey, tuhaf ey. hediyelik e ya dkkn. s. 1. merakl. 2. acayip, tuhaf, garip. i. 1. k vrm, bklm. 2. bukle, lle. f. kvrmak, bukle yapmak, bkmek; vr lmak, bklmek. k n k vrmak. 2. k. dili yreini oynatmak, korkutmak. 1. sa k vrlmak. i. bigudi. sa maas. s. k vrck, kvr kvr. i. 1. kuzm. 2. frenkzm. i. 1. para, nakit, nakit para. 2. srm, geerlik, tedavl, reva. i. cereyan, ak m, aknt. s. 1. imdiki, bugnk, gncel, aktel. 2. geer, yrrlkte olan, cari. tic. cari hesap. cari hesap. gncel olaylar. gnlk masraflar, gnlk giderler. rayi, srm de eri. cari fiyat, piyasa fiyat . z. halen, u anda, bugnlerde. i. mfredat program . zgemi. i. f. kaalamak, tmar etmek. k. dili -e yaranmak, yaltaklanarak (birinin) gzne girmeye al mak. yaltaklanarak (birinin) gzne girmeye al mak. toz haline getirilmi kimyon, kini, zerdeal v.b. baharat karm. i. kaa. f. 1. svmek, svp saymak, kfretmek. 2. ilenmek, lanet etmek, beddua etmek. i. 1. ilenme, ilen, lanet, lanetlenmi beddua. 2. , melun. 2. lanetli, .svg, svme, kfr. 3. bela. s. 1. krolas s. i., bilg. krsr, kl gsterge, imle. s. geliigzel, stnkr. s. ters ve k sa (sz). f. kesmek, k saltmak, azaltmak. i. perde. f. perdelemek. perde halkas . perde ray, korni. i. reverans. f. reverans yapmak. i. 1. erilik. 2. erilme.

curve curve cushion cuspid cuss custard custodian custody custom customary customary usage customer custom-made customs customshouse cut cut cut cut a big/wide swath cut a tooth cut a tooth cut across cut across all boundaries cut an alcoholic drink with water cut and run cut back cut both ways cut corners cut corners cut down a piece of clothing into cut down a tree cut down on cut glass cut in cut in half/cut into halves cut in on cut into Cut it out! cut loose cut loose cut no ice cut no ice cut of meat cut off cut off ones nose to spite ones face cut off ones nose to spite ones face cut ones nails to the quick

i. 1. eri, kavis, kvrm. 2. viraj. f. 1. emek, bkmek; eilmek, bklmek. 2. kvrmak; kvrlmak. i. 1. yastk, minder. 2. bir darbenin hzn kesen tampon. 3. bilardo nn lastikli i kenar. f. 1. hafifletmek, azaltmak. 2. altna/arkasna masas i. i. kpekdi f., k. dili svmek, kfretmek. i., k. dili 1. svg, kfr. 2. herif. i. 1. st, eker ve yumurta ile hazrlanan bir sos. 2. krem karamele . z. 2. sorumlu kimse. 3. kapc. benzeyen bir tatl i. 1. koruyucu, muhaf i. 1. vesayet. 2. gzetim; koruma. i. 1. gelenek, det. 2. al kanlk, itiyat. 3. (bir mterinin yapt) alveri. s. allm, det olan, mutat. det. i. mteri. s. smarlama. i. gmrk, gmrk resmi. i. gmrk. i. 1. kesme, kesim. 2. kesik. 3. kesim, fason, biim. 4. dilim, para. 5. k. dili hisse, pay. 6. indirim. 7. yolazaltmak. geirmek 4. iin a lan yar. f. (cut, --ting) 1. kesmek. 2. kesinti. bimek.8. 3.yarma, kesmek, kesilmek: This stone easily. Bu ta kolayca kesiliyor. 5. (ders, konferans v.b.ni) , cuts kesik. s. kesilmi k. dili 1. ok nfuzlu olmak. 2. ok dikkat ekmek. (ocuk) di karmak. di karmak. It set my teeth on edge. Dilerimi kamatrd. kestirmeden gitmek. snr tanmamak. ikiyi suland rmak. brakp kamak. 1. azaltmak. 2. kesip k saltmak. 3. geri dnmek. hem lehine, hem aleyhine olmak. (bir ite) kestirme yollara bavurmak. k. dili en kolay ve en ucuz yollara ba vurarak yapmak. eski bir giysiden (yeni bir ey) yapmak. aa kesmek. -i azaltmak. kristal, kesme cam. (birinin) szn kesmek; araya girmek. yarya blmek. do a thing by halves bir ii yarmyamalak yapmak. go halves yar yarya blmek. go off half-cocked k. dili yeterince -i azaltmak. -i azaltmak. k. dili Yapma!/B rak! 1. from (bir yerden/gruptan) ayr lmak; (denetim, bask v.b.nden) kurtarmak/syrmak. 2. k. dili gayrete gelmek, aka gelmek. 3. k. yakas kesmek. ilikiyin k. dili nemli olmamak. k. dili nemi/etkisi olmamak. (kasaplk hayvann gvdesinden belirli bir ekilde kesilen) et paras. -i kesmek. k. dili gvura k zp oru bozmak. k. dili gvura k zp oru bozmak. trnaklarn dibine kadar kesmek.

cut ones own throat cut out cut s.o. down cut s.o. off cut s.o. short cut s.o. to the quick cut s.t. into slices cut short cut the ground (out) from under ones feet cut the ground from under s.o.s feet cut the melon cut the wheels cut to the quick cut up cutback cute cuticle cutlery cutlet cutoff cutoff point cut-price cut-rate cutter cutthroat cutting cuttlefish cutup cwt -cy cyanide cybernetics cyclamen cycle cyclist cyclone cylinder cylindrical cymbal cynic cynical cynicism cypress Cyprian Cypriot Cyprus Cyrillic

k. dili kendi kendine zarar vermek, bindi i dal kesmek. 1. -i kesmek; -i kesip karmak. 2. (giysi) bimek. 3. k. dili -i kesmek, -i rakmak. b birini ldrmek. 1. birine miras olarak on para/hi para b rakmamak. 2. birinin yolunu kesmek. birinin laf n kesmek. birini (ac szlerle) derinden yaralamak. bir eyi dilimlemek, bir eyi dilim dilim kesmek. k sa kesmek. (birinin) dayanak noktalar n rtmek. birinin savundu u noktalar rtmek. argo kr paylamak. (of an automobile) sol yapmak; sa yapmak. k. dili iine ilemek, iini yakmak, ac vermek. 1. para para kesmek, do ramak. 2. k. dili aklabanlk yapmak, komik yapmak. i.eyler 1. kesinti, azaltma, eksiltme. 2. sin. geriye dn . s., k. dili irin, sevimli. i., anat. 1. trnaklarn etrafn evreleyen deri. 2. stderi. i. atal b ak takm. i., kasap. kotlet. i. 1. kestirme yol. 2. sona erme tarihi. sona erme noktas . s. 1. indirimli, tenzilatl. 2. indirimli mal satan. s. 1. indirimli, tenzilatl. 2. indirimli mal satan. 3. niteliksiz, kalitesiz. i. 1. den. kotra. 2. (belirli bir eyi) kesen kimse. 3. kesici alet, kesici: wire . z. i. katil, cani. cutters makas ya, amans s. k yastel i. 1. kesme, kesi. 2. sin. kesim. 3. bah. a kalemi. s. 1. ac, incitici, c (sz). 2. ac, keskin, sert (rzgr). k rzool. , Sepia. i., mrekkepbal i. aklaban, akac. k s. hundredweight 1. ng. 112 libre, yaklak 50 kg. 2. A.B.D. 100 libre, 45,5 kg. isim belirten sonek: fluency ak clk. i. siyanr. i. sibernetik, kibernetik. i., bot. siklamen, tav ankula, buhurumeryem, Cyclamen. i. 1. elek. devre. 2. dnme, dn , devir. 3. bisiklet; motosiklet. f. bisiklete binmek. i. bisikleti; motosikleti. i. siklon, kiklon. i. silindir. s. silindirsel, silindirik. i., mz. byk zil. i. kinik, sinik. s. kinik, sinik. i. kinizm, sinizm. i., bot. servi, selvi, Cupressus. i., s., bak. Cypriot. i. Kbrsl. s. 1. Kbrs, Kbrsa zg. 2. Kbrsl. i. Kbrs. s.

Cyrillic alphabet cyst cystitis czar Czech Czechoslovak Czechoslovakia Czechoslovakian D d D, d D, d DA da dab dabble dabbler dachshund dad daddy daddy-longlegs daffodil daft dagger dahlia Dahoman Dahomean Dahomey Dahomeyan daily daintily daintiness dainty dairy dairy cattle dairy farm dairy products dairyman daisy dale dally dally away dally with dam dam up damage damages

Kiril alfabesi. i., tb. kist. i., tb. sistit. i. ar. i., s. 1. ek. 2. eke. i., s., tar., bak. Czechoslovakian. i., tar. ekoslovakya. i., tar. ekoslovakyal, ekoslovak. s., tar. 1. ekoslovak. 2. . Department, Doctor, Dutch. ekoslovakyal k s. December, k s. date, daughter, day, days, dead, diameter, died. i. D, ngiliz alfabesinin drdnc harfi. i. 1. D, ngiliz alfabesinin drdnc harfi. 2. mz. re notas. k s. District Attorney. k s. daughter, day(s). i. dokunma, hafif vuru . f. (--bed, --bing) hafife vurmak, dokunmak. f. 1. su serpmek, hafife slatmak. 2. in ile amatrce uramak. i. bir ie heves duyup girime eiliminde olan kimse, amatr, hevesli. i. mast. i., k. dili baba, babac m. i., k. dili baba, babac m. i., zool. tipula sine i. i. zerrin, fulya, nergis. s. 1. ka k, deli, kafadan kontak. 2. sama. i. kama, haner. i., bot. yldziei, Dahlia. i., s., bak. Beninese. i., s., bak. Beninese. i., bak. Benin. i., s., bak. Beninese. s. gndelik, gnlk. z. her gn. i. 1. gndelik gazete. 2. ng. gndeliki (hizmeti). z. zarafetle. i. 1. zarafet, nezaket. 2. titizlik. s. 1. narin, zarif, nazik. 2. titiz. i. 1. mand ra. 2. sthane, st dkkn. samal inekler. mandra. st rnleri. o. dair.y.men (derimn) i. st. i. papatya. i. kk vadi. f. 1. vakit ldrmek, oyalanmak. 2. haylazl k etmek. vakit ldrmek. oynamak, cilvelemek. i. baraj, set, su bendi. f. (--med, --ming) -e set ekmek. -i frenlemek, -i bast rmak. i. 1. zarar, ziyan, hasar. 2. k. dili masraf, fiyat. f. zarar vermek, hasar yapmak, bozmak. i., huk. tazminat.

Damascus damask dame damn Damn!/Damn it!/Damn him!/Damn her! damnation Damnation! damned Damned if I know. damnedest damp dampen dampness dance dancer dancing dandelion dandle dandruff dandy Dane danger dangerous dangerously dangle Danish dank Danube daphne dapper dapple dapple-gray Dardanelles dare daredevil daring dark dark dark blue darken darkness darkroom darling darn darn Darn it! dart

i. am. i. damasko (kuma ). i. 1. argo kad n. 2. kadnlara verilen valyelik ayarnda bir asalet unvan. yaokumak, l kadn. beddua etmek. i. lanet. 3. eski han m, hatun, f. 1. lanetlemek. 2. lanet Allah belas n versin!/Allah kahretsin! i. 1. lanet. 2. bela. 3. cehennem cezas . Lanet olsun! s. 1. lanetli, melun. 2. Allah n belas, kahrolas, kr olas, lanet. z. ok, pek. Biliyorsam kahrolaym. s. en acayip, en tuhaf. i. en iyisi. s. nemli, rutubetli, ya . i. 1. nem, rutubet. 2. grizu. f. 1. bomak, latmak, durdurmak. 3. nemlendirmek, slatmak. sndrmek. 2. yava slatmak; nemlenmek, slanmak. 2. (titre imi) f. 1. nemlendirmek, azaltmak. 3. k rmak, karmak: dampen s.o.s enthusiasm k. dili birinin i. nem, rutubet. i. 1. dans, raks, oyun. 2. balo. f. dans etmek, oynamak; dans ettirmek, oynatmak. i. dans , dansr, dansz. i. dans etme, dans. i., bot. karahindiba, Taraxacum officinale. f. hoplatmak, zplatmak. i. kepek, konak. s. 1. zppe. 2. harika, mkemmel, ok iyi. i. Danimarkal. i. tehlike. s. tehlikeli. z. tehlikeli bir ekilde. f. sarkmak, as l durup sallanmak; sark tmak, asp sallamak. i. Danca. s. 1. Danimarka, Danimarkaya zg. 2. Danimarkal . 3. Danca. s. ya, nemli, rutubetli, kf kokulu. i. Tuna nehri, Tuna. i. defne. s. k, zarif. s. benekli. f. beneklemek. i. 1. benek. 2. benekli hayvan. s. bakla k r, alaca kr (at). i. f. cesaret etmek, cret etmek, kalk mak. i. gz pek. i. cret, cesaret, yiitlik. s. cretkr, yiit. s. 1. karanlk. 2. koyu. 3. esmer. 4. mulak, aprak. 5. cehalet iinde. 6. . 2. akam. 3. koyu renk, glge. gizli, esrarlk. i. 1. karanl lacivert. f. 1. karartmak; kararmak. 2. anla lmas zor hale getirmek. 3. mak, koyula k. esmerlemek. i. karanl i., foto. karanlk oda. i. sevgili, sevgilim. s. 1. sevgili. 2. sevimli, cici, ho . f. ineyle rerek onarmak. i. rlerek onarlm delik. f. lanet etmek. Lanet olsun! i. 1. kk ok. 2. ileri at lma, frlama, hamle. 3. bcein inesi. 4. terz. pens. f. 1. ok gibi f rlamak, atlmak. 2. atmak, frlatmak.

dartboard darts dash dash off dash off a letter dash s.o.s hopes dash to pieces dash water on ones face dashboard dashing data data bank data base data file data processing date date date date line date palm dated dative datum daub daughter daughter-in-law daunt dauntless davenport dawdle dawn dawn on day day after day day by day day by day day in day out day laborer day of reckoning day school daybreak daydream daylight daytime daze dazed dazzle

i. ok atma oyununda kullan lan nian tahtas. i. ok atma oyunu. f. 1. hzla komak: She dashed to the childs rescue. ocuun imdadna tu. 2. hzla ilerlemek, ko acele gitmek, f rlamak. atlmak, frlamak: I dashed to the window but bir mektup karalamak. bir kimsenin mitlerini k rmak, birini hayal krklna uratmak. arpp parampara etmek. yzne su arpmak. i., oto. kontrol paneli, pano. s. 1. atak, atlgan, cesur. 2. gsterili, k. i. 1. o. veya tek. bilgi. 2. veriler, data. bilg. veri bankas , bilgi bankas. bilg. veri taban , bilgi taban. bilg. veri dosyas . bilg. bilgiilem. i. hurma, arabistanhurmas . i. 1. tarih, zaman. 2. randevu. 3. flrt, flrt edilen ki i. f. 1. tarih koymak, tarih atmak. 2. tarihlendirmek. 3. ile kmak, ile flrt etmek. cor. gndeime izgisi. hurma a ac. s. 1. tarihli. 2. modas gemi, demode. s., dilb. -e halindeki. i. -e halindeki szck. o. da.ta (deyt, dt) i. veri. f. 1. srmek, s vamak. 2. bulatrmak. 3. lekelemek, kirletmek. i. 1. har, amur. 2. leke. kz. i. k z evlat, i. gelin. f. yldrmak, gzn korkutmak. s. gz pek, ylmaz, korkusuz. i. kanepe, sedir, divan; ekyat. f. iini ardan alarak vakit kaybetmek, ar davranmak, oyalanmak. i. 1. seher, tan vakti. 2. afak, tan. f. grnmeye balamak, aydnlanmak. anlalmak, sezilmek. i. 1. gndz: Weve been working night and day on this project. Bu proje zerinde gndz alyoruz. 2. gn: the second day of the month her gn, gece gnlerce. gnden gne. gnbegn, gnden gne. her gn. gndeliki. hesap gn, k yamet gn. gndzl okul. i. seher, tan vakti. i. hayal. f. hayal kurmak, dalmak. i. gn .daylight-saving time yaz saati. i. gndz. f. sersemletmek, sersem etmek, serseme evirmek. i. sersem bir hal, sersemlik. s. sersemlemi, serseme evrilmi. f. gz kama trmak.

deacon deaconess dead dead ahead dead beat dead center dead end dead heat dead language dead letter dead loss dead set dead set against dead tired deaden deadline deadlock deadly deaf deaf mute deafen deaf-mute deal deal in deal with dealer dealings dealt dean dear Dear me! dearly dearly love to dearth death death rate death sentence death squad death toll death warrant deathbed deathless deathlike deathly deathly cold deathly pale deathly silence

i. diyakoz. i. kilisenin hayr ileriyle grevlendirdii kadn. s. 1. lm , l. 2. cansz, hareketsiz; snk. 3. l (renk). dosdoru. ok yorgun, bitkin. tam merkez, tam orta. 1. kmaz sokak. 2. kmaz. spor berabere biten yar . l dil. 1. geersiz yasa. 2. sahibine ula trlamayan mektup. bir ie yaramayan nesne/kimse. k. dili kararl. -e tamamen kar , -e muhalif. bitkin, yorgun. f. 1. hafifletmek, azaltmak, zayflatmak; (ses, ar v.b.ni) kesmek. 2. n gidermek, donuklatrmak. parlakl i. son teslim tarihi. i. kmaz. f. kmaza sokmak; kmaza girmek. s. 1. ldrc; lmcl. 2. l gibi. s. 1. sar. 2. kulak asmayan. sar ve dilsiz kimse. f. sar etmek. i. sar ve dilsiz kimse. i. 1. anla ma, mukavele. 2. i. 3. miktar. 4. iskambil ktlarn datma. f. (--t) (iskambil k tlarn) datmak. ... ticareti yapmak. 1. ile ilgilenmek. 2. -i idare etmek. 3. -in stesinden gelmek, -in ndan bir gelmek. -e deinmek, bahsetmek. 5. terisi hakk eyin)4. ticaretini yapan -den kimse, tccar, sat c-in : a m dealer in old i. 1. (belirli c s . 2. iskambil k tlar n da tan kimse. stamps eski pul sat veri . 2. i ilikisi; iliki. i. 1. i, al f., bak. deal. i. 1. katedralin ba rahibi. 2. dekan. i. sevgili. s. 1. sevgili, aziz. 2. de erli, kymetli. 3. pahal. Olur ey deil! z. (bir eyi) ok arzu etmek. i. yokluk, k tlk. i. lm. lm oran . idam hkm. lm mangas . l says. huk. idam hkm. i. lm d ei. s. baki, lmsz. s. lm gibi. s. lms. ok souk: Its deathly cold outside. Dars ok souk. beti benzi atm . lms bir sessizlik.

debacle debar debase debatable debate debilitate debility debit debit an account debit and credit debit balance debris debt debt of gratitude debt of honor debtor debug debunk debut Dec dec decade decadence decadent decaffeinate decaffeinated coffee decal decamp decanter decapitate decathlon decay decease deceit deceitful deceitfully deceitfulness deceive deceiver December decency decent decently deception deceptive deceptively deceptiveness

i. k, yenilgi, ykm. f. (--red, --ring) (from) engellemek; menetmek. f. 1. deerini drmek, ayarn bozmak. 2. alaltmak, erefini lekelemek. trmak. 3. yozla labilir. s. tart f. 1. tartmak. 2. ok dnmek, dnp tanmak: He debated with vermeden nce ok himself before reaching the decision. Karar n rmek, zay flatmak, takatini kesmek. f. kuvvetten d i. halsizlik, bitkinlik, gszlk, zayflk. i. bor. f. 1. bor kaydetmek. 2. birinin borcuna kaydetmek. bir hesab borcuna kaydetmek. bor ve kredi. bor bakiyesi. i. yknt, enkaz; dknt. i. bor. teekkr borcu, gnl borcu. namus borcu. i. borlu. f. (--ged, --ging) 1. (bir yerden) gizli dinleme ayg tn skmek. 2. (bir aygt ntaraflar gidermek. 3. bilg. hataszlatrmak, ayklamak. veya sistemin) kusurlar yanl n a a vurmak. f., k. dili (bir eyin) i. 1. balang. 2. (sahneye) ilk k. 3. bir gen kzn sosyeteye ilk defa takdimi. k s. December. k s. deceased, decrescendo. i. on yl. i. kme, k , ykl. s. km . f. kafeinini karmak. kafeinsiz kahve. i. kartma. f. 1. kamp bozup ayrlmak. 2. k. dili svmak, savumak, tymek, kamak. i. srahi. f. ban kesmek, boynunu vurmak. i., spor dekatlon. f. 1. rmek, bozulmak; rtmek. 2. azalmak. i. 1. rme, bozulma. 2. azalma. i. lm, lme, vefat. f. lmek. i. 1. aldatma; hile, yalan. 2. hilekrl k, dzenbazlk, dolandrclk. s. 1. hilekr, hileci. 2. aldat c. s. hilekrlkla, yalanclkla. i. hilekrlk, yalanclk. f. aldatmak. i. aldatc, hilekr. i. aralk. i. 1. terbiye, edep, nezaket. 2. lmllk. 3. iffet, namus. s. terbiyeli, nazik; temiz, iyi. z. 1. terbiye lsnde. 2. yeterince. i. 1. aldatma; aldanma. 2. yalanc lk. 3. hile, dzen, dolap. s. aldatan, aldatc. z. aldatarak, aldat c bir biimde. i. aldatclk, dzenbazlk, hilekrlk.

decide decide against s.t. decide for s.t./decide in favor of s.t. decide to take the plunge decided decidedly deciduous decigram decigramme deciliter decilitre decimal decimal fraction decimal fraction decimal point decimal scale decimal system decimate decimation decimeter decimetre decipher decision decisive decisively decisiveness deck deck deck chair deck of cards deck out declaim declaration declaration of residence declare declare bankruptcy declare war on declension decline declivity declutch decode decompose decomposition decorate decoration decorative

f. karar vermek, kararla trmak, hkm vermek. bir eyin aleyhinde karar vermek. bir eyin lehinde karar vermek. (bir eyi) yapmaya karar vermek. s. 1. kesin. 2. kararl , azimli. 3. kararl, ll. z. kesinlikle, katiyetle. s. k n yapraklarn dken (bitki). i. desigram. i., ng., bak. decigram. i. desilitre. i., ng., bak. deciliter. s., mat. ondalk. i. 1. ondalk say. 2. ondalk kesir. ondalk kesir. mat. ondalk kesir. ondalk virgl: 1.07 (Trk sistemine gre 1,07). ondalk hesap cetveli. ondalk sistem. f. byk bir k smn yok etmek. i. byk bir k smn yok etme; byk bir ksm yok olma. i. desimetre. i., ng., bak. decimeter. f. (ifreyi) zmek. i. karar; hkm. s. 1. kesin, kati. 2. kesin sonuca ula tran: the decisive victory in that war kesin sonuca ulatbir ranbiimde. zafer. 3. kararl. o z. sava 1. kesin olarak. 2. kararl i. 1. kesinlik. 2. kararl lk. i., den. gverte. f. donatmak, sslemek. ezlong. isk. deste. donatmak, sslemek. f. 1. hararetle sylemek/konu mak. 2. (hitabet kurallarna gre) sylemek; ekilde sylemek. resmi bir 2. i. 1. ilan. deme. 3. bildiri, deklarasyon. ikamet beyannamesi. f. 1. ilan etmek. 2. bildirmek, deklare etmek. iflas ilan etmek. -e sava amak/ilan etmek. i. 1. dilb. ad ekimi. 2. k , kme. f. 1. aaya meyletmek. 2. azalmak, dmek. 3. kmek. 4. reddetmek, geri evirmek. , meyil. 5. dilb. ekmek. i. 1. meyil, ini . 2. azalma, d; gerileme, i. ini f. debriyaj yapmak. f. (ifreyi) zmek. f. 1. ayrtrmak. 2. rtmek; rmek. i. 1. ayrma. 2. bozulma. f. 1. sslemek, dekore etmek. 2. ni an vermek. i. 1. ssleme, dekorasyon. 2. ss. 3. ni an, madalya. s. ssleyici, ssl.

decorator decorous decorously decorum decoy decrease decree decrepit dedicate dedicated dedication deduce deduct deduction deductive reasoning deed deem de-emphasise de-emphasize deep deep in debt deep in thought deep sea deep trouble deepen deepfreeze deep-fry deep-rooted deep-seated deer def deface defamation defame default defeat defecate defect defective defector defence defend defendant defender defense defenseless defensive

i. dekoratr. s. grg kurallar na uygun. z. grg kurallar na uygun bir biimde. i. adaba uygun olma, terbiyeli olma. i. tuzak yemi. f. 1. away from -den hile ile uzakla trmak; into -e hile ile a d rmek. azaltmak, drmek. i. azalma, d. ekmek. 2. d tuza mek, klmek; f. azalmak, i. 1. resmi emir. 2. karar. 3. kararname. f. 1. emretmek, buyurmak. 2. karar vermek. , ypranm. s. eskimi f. 1. adamak, vakfetmek. 2. to -in ad na sunmak, -e ithaf etmek. s. 1. ithaf olunmu . 2. adanm. 3. kendini iine adam. i. adama, ithaf. f. sonu karmak. f. karmak, hesaptan dmek. i. 1. sonu karma. 2. man. tmdengelim. 3. sonu. 4. hesaptan dme. 5. kesinti: tmdengelimli usavurma. i. 1. eylem, i, fiil. 2. huk. senet, tapu senedi. f. to -e senetle devretmek. f. saymak, addetmek. f., ng., bak. de-emphasize. f. nemini azaltmak. s. 1. derin. 2. anla lmaz. 3. iddetli, ar. 4. koyu (renk). 5. kaln, bouk, pes (ses). z. into . 1. derinlerine kadar; derinliklerine kadar: It sank deep borca batm derin d nceye dalm. derin deniz. vahim bir durum. f. 1. derinle mek; derinletirmek. 2. artrmak. 3. (rengi) koyulatrmak. i. 1. dipfriz. 2. dondurup saklama. f. (deep.froze, deep.fro.zen) dondurup saklamak. f. bol yada kzartmak. s. 1. kkleri derinlere inen (a a/al). 2. kkl, kklemi (det/inan). s. 1. derin, derinden gelen; derinde olan. 2. kkl, kkle mi. i. (o. deer) geyik; karaca. k s. defective, defendant, defense, deferred, defined, definite, definition. f. (bir eyin yzeyine) zarar vermek. i. karalama, kara alma, lekeleme. f. karalamak, kara almak, lekelemek. i. 1. (bir ykmll ) yerine getirmeme. 2. bilg. varsaym. f. (bir ) yerine u getirmemek: They defaulted ykmll ratmak. i. bozgun, yenilgi. on their loan. Borlarn f. yenmek,bozguna f. byk aptesini yapmak, d klamak. i. kusur, noksan, eksiklik. s. 1. kusurlu, sakat, eksik, noksan. 2. dilb. baz ekim ekilleri olmayan. i. kar tarafa kaan kimse. i., ng., bak. defense. f. 1. savunmak. 2. from -den korumak. i., huk. daval. i. savunucu, savunan; koruyucu. i. 1. savunma, korunma. 2. spor savunma, defans. s. savunmas z, korunmasz. s. 1. savunmayla ilgili. 2. (hedef al ndn zannederek) savunmaya geen. 3. koruyucu. 4. spor defansif.

defensive alliance defer deference deferential deferment deferred defiance defiant deficiency deficient deficit defile define definite definite article definitely definition definitive deflate deflation deflect

savunma anla mas. f. (--red, --ring) 1. sonraya b rakmak, ertelemek. 2. to -e boyun emek. i. riayet, (sayg dan kaynaklanan) itaat. s. riayetkr; sayg ve itaat gsteren. i. erteleme. s. ertelenmi. i. 1. meydan okuma. 2. kar koyma. s. 1. meydan okuyan. 2. kar koyan. i. eksiklik, noksanlk; yetersizlik. s. eksik, noksan; yetersiz. i. (bte, hesap v.b.nde) a k; zarar. f. kirletmek, pisletmek, lekelemek, bozmak. f. 1. tanmlamak, tarif etmek. 2. belirlemek, snrlamak, tayin etmek. s. 1. kesin. 2. belirli, belli. dilb. belirli tan mlk: the. z. kesinlikle. i. 1. tanm, tarif. 2. tanmlama. s. kesin, son, tam. f. 1. havas n/gazn boaltmak, sndrmek; snmek. 2. gururunu k rmak. 3. ekon. para arz n/gaz n n azaltmak. boaltma, sndrme; snme. 2. gururunu k rma. 3. i. 1. havas

ekon. deflasyon. f. ynn de itirmek; baka yne evirmek; yn deimek. deflect s.o. from his/her purpose birini amac ndan evirmek. ynn de itirip -e evirmek. deflect s.t. into f. biimini bozmak, biimsizle tirmek. deform i. 1. biimsizlik. 2. t b. biim bozukluu, bozunum. deformity defraud defray defrost deft defunct defy degenerate degenerate degradation degrade degrading degree dehumidifier dehumidify dehydrate dehydrated deify deign deity dejected dejection delay f. doland rmak, elinden almak. f. demek; (giderleri) kar lamak. f. buzlarn zmek/eritmek; buzlar zlmek/erimek. s. becerikli, usta, marifetli. s. 1. l. 2. feshedilmi . f. meydan okumak, kar gelmek, kar koymak. s. yoz, yozla m, soysuz, dejenere. f. yozlamak, soysuzlamak, bozulmak, dejenere olmak. i. 1. aalk bir durum; itibarszlk. 2. aalama. 3. rtbeyi indirme. f. 1. alak bir duruma d rmek. 2. rtbesini indirmek. s. alaltc, onur krc. i. 1. fiz., geom. derece. 2. derece, basamak, a ama, rtbe, mertebe. 3. diploma. i. nem gideren alet. f. nemini gidermek. f. 1. suyunu almak, kurutmak. 2. su kaybetmek. s. susuz, kurumu . f. tanrlatrmak. f. tenezzl etmek. i. 1. tanr, ilah. 2. tanrsal varlk. s. keyifsiz, morali bozuk; hznl. i. keyifsizlik, moral bozuklu u; hzn. f. 1. ertelemek, sonraya b rakmak. 2. geciktirmek. 3. oyalanmak. i. gecikme, ge kalma.

delegate delegation delete deletion deliberate deliberate deliberately deliberation delicacy delicate delicately delicatessen delicious delight delightful delimit delineate delinquency delinquent delirious delirium deliver deliver the goods deliverance deliverer delivery delivery note delivery order delivery receipt delivery time deliveryman dell delta delude deluge delusion delusive deluxe delve demagogue demagogy demand demand deposit demean demeanor demeanour demented

i. (delgt, delgeyt) delege, temsilci; eli; vekil. f. (delgeyt) 1. havale etmek, devretmek. grevlendirmek. i. 1. delegasyon. 2. 2. yetki verme. f. silmek, karmak. i. 1. silme, karma. 2. yazdan karlan para. s. 1. kas tl, maksatl, nceden tasarlanm. 2. temkinli, ll, dikkatli. f. 1. dnp tanmak, lnmek, tartmak. 2. grmek, mzakere etmek. z. kasten, mahsus, bile bile. i. 1. zerinde d nme, dnp tanma. 2. grme, mzakere. i. 1. incelik, kibarlk. 2. lezzetli ey. s. 1. kolaylkla krlabilen, krlgan, nazik. 2. hassas (alet). 3. hassas ), narin. hafif (koku/tat). 6. hafif, (konu); nazik (durum). 4. ince (yapbyk z. 1. incelikle. 2. dikkatle, ihtiyatla, bir5. zenle. i. arkteri, mezeci. s. lezzetli, leziz, nefis. f. 1. sevindirmek; sevinmek. 2. in -den zevk almak. i. 1. sevin, zevk, keyif, 2. sevin , gzel; zevkli. veren ey. s. hohaz. f. snrlandrmak, tahdit etmek. f. 1. eklini izmek. 2. betimlemek. i. 1. (ocuklarda) su i leme. 2. borlarn denmemesi. s. 1. sulu, su ileyen (ocuk). 2. denmemi (hesap, vergi, bor v.b.). 3. nklayan. dememi .lg i.na ocuk sulu. borlar 2. dnm . s. 1. say i. 1. sayklama. 2. lgnlk. f. 1. teslim etmek, b rakmak, vermek: They will deliver the furniture tomorrow morning. eyi Mobilyay yapmak. yarn sabah teslim edecekler. 2. (gazete, k. dili istenilen i. 1. kurtarma; kurtulu . 2. hkm. i. 1. kurtar c. 2. teslim eden kimse. 3. datc. i. 1. teslim; da tm. 2. dourma; doum. 3. konuma tarz. 4. beysbol servis. topa vuru ,beyan . tic. teslim tic. teslim emri. tic. teslim makbuzu. tic. siparilerin teslim sresi. o. de.liv.er.y.men (dlvrimen) i. satlan mal eve teslim eden kimse. i. kk vadi, korulu vadi. i. delta, atala z. f. aldatmak, yan ltmak. i. 1. sel, tufan. 2. iddetli yamur. i. 1. aldanma, yan lma. 2. ruhb. sabuklama. s. aldatc, yanltc. s. lks, ihtiaml. f. into -i ara trmak. i. demagog, halkavc s. i. demagoji, halkavc l. i. 1. istem, istek; talep. 2. tic., ekon. talep, ra bet. 3. huk. talep, hak iddia etme. f. 1. talep etmek, istemek. 2. gerektirmek. 3. huk. mahkemeye vadesiz mevduat. f. alaltmak, kltmek. i. davran , tavr. i., ng., bak. demeanor. s. deli, ka k, lgn.

demerit demidemijohn demilitarise demilitarize demilitarized zone demise demobilisation demobilise demobilization demobilize democracy democrat democratic democratically demolish demolition demon demonstrate demonstration demonstrative demonstrative adjective demonstrative pronoun demonstrative pronoun demonstrator demoralise demoralize demote demotion demur demure den denatured alcohol denial denigrate denim denims Denmark denomination denominator denote denounce dense density dent dental dental floss

i. (okulda) ihtar, tembih. nek yarm, yar. i. damacana. f., ng., bak. demilitarize. f. askerden ar ndrmak. askerden ar ndrlm blge. i. lm, vefat. i., ng., bak. demobilization. f., ng., bak. demobilize. i. seferberliin bitmesi; terhis. f. terhis etmek. i. demokrasi, elerki. i. demokrat. s. demokratik, halk . z. demokratik olarak. f. ykmak. i. ykma; yklma. i. 1. cin, kt ruh, eytan, iblis. 2. kt kimse, iblis. 3. enerjik kimse. f. 1. kantlamak, ispat etmek: He has demonstrated his loyalty to the firm. olan baispat. lln2. kan tlad. 3. 2. tan gstererek tantmak: demonstrate a tlama, gsteri. tm gsterisi. i.irkete 1. kan s. 1. kan tlayan, gsteren. 2. duygularn aa vuran. dilb. iaret sfat. dilb. iaret zamiri. iaret zamiri. i. 1. gstererek tan tan kimse. 2. uygulama retmeni. 3. gsterici. f., ng., bak. demoralize. f. cesaretini k rmak, moralini bozmak, yldrmak. f. aa dereceye indirmek, rtbesini indirmek. i. indirme. f. (--red, --ring) kabul etmemek, itiraz etmek. i. s. 1. ekingen. 2. a rbal, ciddi. i. 1. in, ma ara. 2. k. dili tekke, yatak. 3. k. dili dinlenme odas, snak. mavi ispirto, kar k ispirto. i. 1. inkr, yads ma. 2. yalanlama. 3. ret. f. iftira etmek, leke srmek, karalamak, kara almak, amur atmak. i. kot (kuma ). i., o. kot pantolon, cin; blucin. i. Danimarka. i. 1. ad, isim. 2. mezhep. 3. adland rma. 4. deer/l birimi. i. payda. f. gstermek, belirtmek. f. 1. (insan, fikir, davran v.b.nin) kt/zararl taraflarn aa vurmak. 2. man n) kald rlaca n3. duyurmak. ihbar etmek. 3. (anla un, kesif. 2. s k (orman, sa v.b.). anlalmas g, ar (yaz). s. 1. yo n kafal , mankafa. 5. foto. koyu (negatif). 4. kal i. 1. younluk, kesafet. 2. (orman, sa v.b. iin) sklk. 3. (yazda) arlk. 4.ufak foto.ukur; koyuluk. i. entik, knt, girinti. f. entmek; kertmek. s. 1. dilerle ilgili. 2. diilikle ilgili. 3. dilb. disel. i. disel nsz. di iplii.

dental surgery dentist dentistry dentures denude denunciation deny deodorant deodorise deodorize depart department department store departure departure gate departure lounge departure terminal depend depend from Depend upon it. dependable dependence dependency depict depilate depilation depilatory deplete deplorable deplorably deplore deploy deployment deport deport o.s. deportation deportment depose deposit deposit account deposition depositor depository depot deprave depraved depravity

di cerrahisi. i. di hekimi, di tabibi, dii. i. di hekimlii, diilik. i. takma di. f. soymak; plaklatrmak, plak brakmak. i. 1. (insan, fikir, davran v.b.nin) kt/zararl taraflarn aa vurma. 2. man n) kald r2. laca n duyurma. ihbar. 3. (anla mak. yalanlamak. 3. reddetmek. 4. -den yoksun f. 1. inkr etmek, yads

esirgemek, vermemek. brakmak, s., i. deodoran, koku giderici. f., ng., bak. deodorize.
f. kokusunu gidermek. f. 1. ayrlmak, gitmek. 2. hareket etmek, kalkmak: At what time does the 3.kol. lmek, vefat etmek. 4. from bus depart? Otobs saat sm, kalk ube,yor? daire, 2. bakanl k, veklet. i. 1. departman, blm, k kata byk ma aza, bonmare. i. 1. gidi, ayrl, terk. 2. hareket etme, kalk. 3. deiiklik, yenilik. 4. 5. vazgeme. sapma, ayr s lma. . k kap k salonu. k terminali. f. on/upon 1. -e gvenmek. 2. -e ba l olmak: The number of people who will come depends on how many tickets we can sell. Geleceklerin say s -den sarkmak. Emin olunuz. s. gvenilir. i. 1. gven, gvenme. 2. ba llk. 3. bamllk. i. 1. bamllk. 2. smrge. 3. ek bina. f. 1. resmetmek, resmini izmek. 2. betimlemek, anlatmak. f. tyleri gidermek/dkmek. i. depilasyon, depilaj, tyleri giderme/dkme; epilasyon. i. depilatuar, depilatif, ty dkc krem. s. depilatif, ty giderici/dkc. f. tketmek, bitirmek. s. acnacak durumda, iler acs. z. acnacak biimde. f. 1. -e ok zlmek, -den ac duymak. 2. -e yerinmek, -e yazklanmak. f. 1. plana gre yerle tirmek. 2. ask. yaylmak. i. 1. plana gre yerle tirme. 2. ask. yaylma f. snrd etmek. davranmak, hareket etmek. i. snrd etme. i. davran , tavr. f. 1. tahttan indirmek. 2. grevden almak, azletmek. 3. yeminli ifade vermek. i. 1. emanet. 2. depozit, depozito; kaparo, pey akesi: The salesman asked for hesab a thirty .million lira deposit. Sat c otuz milyon lira depozit istedi. mevduat i. 1. tahttan indirme. 2. grevden alma. 3. yeminle yaz l ifade. 4. depozit olarak verme. 5.ran (tortu) b rakma. kimse. i. mudi, para yat i. depo, ardiye. i. 1. depo, ardiye. 2. istasyon; durak. 3. ask. depo. f. batan karmak, ahlakn bozmak. s. ahlak bozuk, batan km. i. 1. ahlak bozuklu u. 2. doru yoldan ayrlma.

deprecate depreciate depreciation depress depressed depression deprive dept depth depth of winter deputation deputise deputize deputy derail derailment derange deranged derangement derelict deride derision derisive derisory derivation derivative derive dermatitis dermatologist dermatology derogatory dervish descend descendant descendent descent describe description descriptive desecrate desecration desegregate desegregation desensitise desensitize desert desert

f. onaylamamak, protesto etmek. f. 1. fiyatn krmak, deerini drmek. 2. ucuzlatmak; amortize etmek. i. 1. deerini drme; deeri dme. 2. anma pay, amortisman. f. 1. -i bastrmak, -e basmak. 2. zmek, cann skmak, moralini bozmak. zay2. flatmak. erini/miktar n azaltmak. 3. 1. kuvvetten d rmek, dde rlm . 3. durgun s. morali bozuk, keyifsiz. de eri 4. (piyasa/ekonomi). i. 1. moral bozuklu u, keyifsizlik. 2. piyasada durgunluk, ekonomik kriz. 3. alan. -den etmek: This work ruhb. depresyon, knt. 4. alak bas n etmek, rakmak, -den mahrum f. of -den yoksun b bizi sa l mzdan edecek. will us of our health. Bu i s. deprive department. k i. 1. derinlik. 2. derin yer. k ortas, karak. i. 1. temsilciler heyeti, delegasyon. 2. temsilci atama. f., ng., bak. deputize. f. 1. vekil olarak atamak. 2. for (bir kimsenin) yerini doldurmak. i. 1. vekil; yard mc, muavin. 2. polis. 3. milletvekili. f. (treni) raydan karmak; (tren) raydan kmak. i. (treni) raydan karma; (tren) raydan kma. f. 1. dzenini bozmak, altst etmek, kar trmak. 2. delirtmek. s. deli. i. 1. dzensizlik, kar klk. 2. delilik. s. 1. terkedilmi, sahipsiz. 2. kaytsz, ilgisiz, ihmalkr. f. alay etmek, alaya almak. i. alay, istihza. s. alayl, alayc. s. 1. alayl, alayc. 2. gln, kepaze, devede kulak gibi. i. 1. tretme. 2. kken, kaynak. i. trev. f. from 1. -den sa lamak, -den elde etmek, -den almak: He derives his income from his Gelirini yat rmlarndan salyor. He derives yang sinvestments. . i., tb. deri i. dermatolog, deri hastal klar uzman, cildiyeci. i. dermatoloji, cildiye. s. kltc, kk d rc, aalayc. i. dervi. f. 1. inmek; (ku , uak v.b.) alalmak; (karanlk, sis v.b.) kmek. 2. from in soyundan gelmek. 3. on/upon inip -e sald rmak; -e skn etmek, i. torun; of (birinin) soyundan gelen kimse. i., bak. descendant. i. 1. ini; alalma; kme. 2. on/upon inip -e saldrma; -e skn etme; n. 3. soy. betimlemek, tarif etmek. 2. anlatmak. bask mlamak, f. 1. tan i. 1. tanmlama, betimleme, tarif. 2. cins, eit, tr. 3. ekl: The police were obtain a description of the thief. Polis h rszn eklini mlaycto , betimsel. s. tanunable f. (kutsal bir eye) saygszlk etmek. i. (kutsal bir eye kar) saygszlk. f. rk ayrmn kaldrmak. i. rk ayrmnn kaldrlmas. f., ng., bak. desensitize. f. uyuturmak. i. hak edilen ey, layk olunan ey. He got his deserts. Hak ettiini buldu. i. l, sahra. s. 1. orak, llk. 2. bo , ssz.

desert deserter desertion deserve deservedly deserving deserving of praise design designate designation designer desirable desire desirous desist desk desktop desktop computer desktop publishing desolate desolate desolation despair despairingly desperate desperately desperation despicable despicably despise despite despondent despot despotic despotical despotism dessert dessert spoon destination destined destiny destitute destitution destroy destroyer destruction destructive

f. 1. terketmek, b rakmak. 2. ask. askerlikten kamak. 3. kamak, firar etmek. i. asker kaa . i. 1. terketme, terk. 2. askerlikten kama, firar. f. hak etmek, layk olmak. z. hakl olarak; hak ettii gibi. s. of -i hak eden, -e layk. vlmeye layk. i. 1. tasar m, dizayn, tasar izim. 2. tasarlama. 3. plan, proje. 4. desen. 5. mn isimlendirmek. yapmak: Selda3. ama, maksat, hedef. 6. entrika, komplo. f. adland 1. tasar belirtmek. 2. rmak, f. 1. gstermek, iaret etmek,

rmak, -e ays rmak, (to/for) -e atamak, -e tayin tayin etmek. 4. for 2. iin ayisim, fat. -e tahsis i. 1. atama, tayin; atanma, edilme. ad, unvan, i. 1. tasar mc. 2. desinatr. 3. modelist, stilist.
s. arzu edilen, istek uyand ran, ekici, cazip. i. 1. arzu, istek. 2. rica, dilek. 3. ehvet. f. 1. arzu etmek, arzulamak, istemek. rica etmek. s. istekli, 2. arzu eden. f. from -den vazgemek, -i b rakmak. i. 1. yaz masas. 2. sra. 3. krs. 4. daire, ube, masa. From her desk the teacher could see the desks of all her students. retmen i. masast. masast bilgisayar. masast yaymclk. s. 1. terkedilmi, metruk; ssz, tenha, bo. 2. harap, perian. 3. kimsesiz, z. etmek, perian etmek. yaln f. harap i. 1. haraplk, perianlk. 2. kimsesizlik, yalnzlk. 3. keder. i. umutsuzluk, mitsizlik. f. of -den umutsuz olmak, -den mitsiz olmak. z. umutsuzca, mitsizce. s. 1. umutsuz, mitsiz. 2. her eyi gze alabilen; gz dnm. z. umutsuzca, mitsizce. i. umutsuzluk, mitsizlik. s. alak, a alk, rezil. z. alaka. f. kmsemek, hor grmek, adam yerine koymamak. i. nefret, kin, garaz. edat -e kar n, -e ramen: He was generous despite una karn eli akt. his poverty. Yoksullu s. umutsuz, mitsiz, meyus. i. despot, tiran. s. despotik, despota. s., bak. despotic. i. despotluk, despotizm. i. (yemein sonunda yenen) tatl, yemi, soukluk. tatl ka. i. 1. gidilecek yer. 2. var yeri. 3. hedef. s. i. talih, k smet, kader, alnyazs, yazg. s. 1. yoksul, muhta, fakir. 2. of -den yoksun. i. yoksulluk, fakirlik. f. ykmak, harap etmek, yok etmek, ortadan kaldrmak; ldrmek. i. 1. yok edici ey/kimse. 2. destroyer, muhrip. i. 1. ykma, yok etme; yklma, yok olma. 2. ykm. s. ykc, zararl.

desultory detach detachable detached detachment detail detailed detain detect detection detective detective story detector detention deter detergent deteriorate deterioration determinant determination determinative determine determined deterrence deterrent detest detestable dethrone detonate detour detract detriment detrimental deuce devaluation devalue devastate devastation develop developing developing country development developments deviate deviation device devil

s. 1. geliigzel, rasgele. 2. rabtasz, balantsz. 3. amasz, gayesiz. f. ayrmak, karmak, skmek. s. ayrlabilir, karlabilir, yerinden sklebilir. s. 1. tarafs z, yansz, objektif. 2. mstakil (ev). i. 1. ayrma, karma, skme. 2. ask. mfreze, mfrez birlik. 3. tarafs zlk, zlk, objektiflik. yans nt , detay. 2. ayrntlar, detaylar, tafsilat, teferruat. 3. ask. zel bir i. 1. ayr iin seilmi grup, i nt l , detayl . mfreze. s. ayr f. 1. alkoymak. 2. geciktirmek. 3. gzaltna almak. f. 1. sezmek, farketmek. 2. bulmak, ke fetmek. i. bulma, ke if. i. dedektif, hafiye. polisiye roman. i. dedektr, detektr, bulucu: mine detector may n dedektr/detektr. i. 1. alkoyma. 2. gecikme. 3. gzaltna alma. f. (--red, --ring) from -den vazgeirmek, -den cayd rmak. i. deterjan. f. ktle mek, ktye gitmek, fenalamak, bozulmak. i. ktleme, ktye gitme, fenalama, bozulma. s. belirleyici, tayin eden. i. belirleyici etken. i. 1. azim, kararllk. 2. belirleme, tayin; tespit, saptama. s. belirleyici, tayin eden. i. belirleyici ey. f. 1. belirlemek, tayin etmek; tespit etmek, saptamak: We have not yet determined the price of that book. O kitab n fiyatn henz saptamadk. . s. azimli, kararl i. 1. cayd rma. 2. caydrclk. s. caydrc. i. caydrc ey. f. nefret etmek, irenmek, tiksinmek. s. nefret uyand ran, iren, tiksindirici. f. tahttan indirmek. f. patlamak, infilak etmek; patlatmak, infilak ettirmek. i. varyant (yol). f. varyanttan gitmek. f. from -i azaltmak, -e glge d rmek. i. zarar, ziyan. s. zarar veren, zararl, muzr. i. 1. isk. ikili. 2. (zarda) d. 3. tenis beraberlik, berabere kalma. i., ekon. devalasyon, de er drm. f., ekon. devale etmek, de erini drmek. f. 1. harap etmek, mahvetmek, viraneye evirmek. 2. peri an etmek. i. 1. harap etme, mahvetme; harap olma, mahvolma. 2. peri an olma. 3. m, zarar. y tirmek; gelimek: He is working hard to develop his Italian. f.k 1. geli

talyancas n geli tirmek iin ok alyor. develop an idea bir fikri olan. s. gelimekte gelimekte olan lke.
i. 1. gelitirme; gelime, geliim. 2. geniletme; genileme. 3. (det) edinme. i. olaylar.4. (f rtna, basn alan v.b.) oluma, oluum. 5. kalknma, f. sapmak, ayr lmak. i. sapma, ayr lma. i. 1. alet; ayg t. 2. plan, yol, yntem. 3. hile, oyun. 4. arma, ongun. i. eytan, iblis.

devils advocate devilish devil-may-care devilment devious devise devoid devolve devote devoted devotee devotion devotional devotions devour devout dew dewdrop dewy dexterity dexterous dextrous diabetes diabetic diabolic diabolical diagnose diagnosis diagonal diagram dial dial direct to dial tone dialect dialectics dialing tone dialog dialogue dialysis diameter diametrically diametrically opposite diamond diamond cutter diamond jubilee diaper diaphragm

tartma olsun diye zayf taraf savunan kimse. s. eytanca, eytan gibi. s. kimseye ald rmayan, pervasz. i. muzrlk, yaramazlk. s. 1. dola k, dolambal. 2. sinsi, hilekr. 3. hileli. f. tasarlamak, planlamak, dzenlemek, tertiplemek. s. of -den yoksun, -den mahrum. f. on -e gemek, -e kalmak, -e devrolmak. f. to -e adamak, -e vakfetmek; -e ay rmak, -e hasretmek: He has devoted n himself serving poor. Kendini yoksullar -e iten ba l. 2. -e dkn; -i hizmetine seven. adad. He s. (to) 1.to -e sad k, the i. 1. dkn, merakl, tutkun. 2. dinine ok bal olan kimse, zahit. i. 1. sadakat, iten ba llk. 2. adama, vakfetme; hasretme. s. ibadete zg, ibadetle ilgili. i. k sa bir ibadet. i. ibadet. f. 1. (yeme i) silip sprmek, bir rpda yiyip bitirmek; (av) paralayp yutmak. 2. bir solukta okumak. 3. (bir (birini) yiyip bitirmek. 4. s. 1. dindar, dini btn, mtedeyyin. 2.duygu) samimi, iten, yrekten. i. iy, ebnem. i. iy damlas . s. zerine iy d m, iyle kapl. i. el abuklu u, beceri, ustalk. s. eli abuk, eli uz, usta. s., bak. dexterous. i., tb. eker hastal, diyabet. s., tb. diyabetik. i., tb. eker hastas. s. eytani, eytanca. s., bak. diabolic. f. tehis etmek, tanlamak. i. tehis, tan. s. kegenel. i. kegen, diyagonal. i. 1. diyagram, grafik. 2. plan, ema. f. diyagram ile gstermek; n izmek. diyagram i. 1. kadran. 2. (saatte) mine, kadran. f. (--ed/--led, --ing/--ling) (telefon n) evirmek. numaras -i direkt aramak. (telefonda) evir sesi. i. diyalekt, lehe, a z. i. eytiim, diyalektik. ng. (telefonda) evir sesi. i. diyalog. i., ng., bak. dialog. o. di.al.y.ses (daylsiz) i., tb. diyaliz. i. ap, kutur. z. 1. ap boyunca. 2. tamamen. taban tabana zt. i. 1. elmas. 2. baklava biimi. 3. isk. karo. 4. beysbol i alan; oyun alan . elmastra. altm nc veya yetmi beinci yldnm. i. ocuk bezi. f. ocuk bezini sarmak/de itirmek. i. 1. anat. diyafram kas , diyafram. 2. zar, ble. 3. diyafram.

diarrhea diary dice dicebox dicker dictate dictation dictator dictatorial dictatorship diction dictionary dictum did Did she hurt herself? Did you ever? Did your ears burn? didactic didn`t die die die away die down die of boredom die off die out diehard diet dietician dietitian differ difference difference of opinion different differential differentiate differently difficult difficulty diffidence diffident diffraction diffuse diffuse diffusion dig dig down

i. ishal, srgn. i. 1. gnce, gnlk. 2. hat ra defteri. i., o. oyun zarlar. f. 1. kp eklinde doramak. 2. zar atmak. i. zar atma kab . f. (with) (ile) pazarlk etmek. f. 1. dikte etmek, yazd rmak. 2. emretmek. 3. zorla kabul ettirmek. 4. gerektirmek. 5. belirlemek. i. 1. dikte. 2. emir. i. diktatr. s. diktatrce, amirane. i. diktatrlk. i. 1. diksiyon, syleyim. 2. szck seimi, szckleri kullanma ekli. i. szlk, lgat. o. dic.ta (dkt)/--s (dktmz) i. 1. otoriter hkm/sz. 2. zdeyi, atasz. 3. huk. mtalaa. f., bak. do. Bir yerini mi incitti? k. dili Allah Allah! Kulaklarnz nlad m? s. didaktik. k s. did not. f. (--d, dy.ing) 1. lmek, vefat etmek. 2. (makine) birdenbire durmak, stop ) snmek. canoyun atmak, etmek. p, (ate matris. 2. (o. 4. dice) zarok . istemek: Altan is dying to i. 1. kal3. (grlt) yava yava kesilmek, (ses) azalmak. (rzgr/f rtna/yamur) hafiflemek; (ate/yangn) snmeye yz tutmak; (alev) azalmak. dan patlamak. sknt birer birer lmek. yok olmak, ortadan kalkmak. i. inatla tutuculu unu srdren kimse. i. 1. diyet, rejim, perhiz. 2. beslenme biimi. 3. yiyecek. f. perhiz yapmak, rejim yapmak. i., bak. dietitian. i. diyet uzman , diyetisyen. f. 1. from -den ba ka olmak, -e benzememek, -den farkl olmak, -den lmak. 2.fark. with 2. ileanla ayn mazl fikirde ayr k.olmamak. i. 1. ayrlk, fikir ayrl. s. 1. (from) farkl, baka, ayr. 2. eitli, deiik. i. diferansiyel. f. 1. ayrmak, ayrt etmek. 2. farkllamak, farkl olmak. z. baka ekilde, baka trl. s. 1. g, zor. 2. geimsiz. i. 1. glk, zorluk. 2. s knt, problem. make difficulties zorluk karmak. i. ekinme, utangalk, ekingenlik. s. ekingen, utanga, s klgan. i., fiz. k rnm, difraksiyon. s. 1. fiz. da nk, yaynk, difzyona uram. 2. zaman zaman konu dna meseleyi uzun uzad ya anlatan. yay lmak, dalmak. f.karak yaymak, da tmak; i., fiz. yaynma, yaynm, difzyon. f. (dug, --ging) 1. kazmak, bellemek. 2. kaz yapmak. 3. drtmek. 4. argo enmek, holanmak. 5.sklmek, argo -den kendi anlamak. i. 1. be n(arkeolojik) demek. kaz. 2. k. dili elini cebine atmak, paras

dig in dig ones heels in dig out dig up digest digest digestion digestive digestive troubles digit digital digital computer digital computer dignified dignify dignitary dignity digress digression dike dilapidate dilapidated dilapidation dilate dilatory dilemma dilettante diligence diligent diligently dill dillydally dilute diluted dim dime dimension diminish diminishing returns diminutive dimmer dimple dimwit din dine dine out diner

1. ask. siper kazmak, avc ukuru kazmak. 2. (bir eyi) krekle topraa trmak. 3. k. dili yemek yemeye ba lamak, yumulmak: Dig in! Haydi kar k. dili inat edip hi yapmamaya karar vermek. 1. arayp karmak. 2. (gmlm birini/bir eyi) krekleyerek karmak. kazp karmak. i. 1. zet. 2. derleme. f. 1. sindirmek, hazmetmek; sindirilmek. 2. zmlemek, zmsemek: Ive read the poem, but I havent yet digested it. iiri okudum fakat henz i. sindirim, hazm. s. 1. sindirime ait, sindirim. 2. sindirimi kolayla tran. i. sindirimi tbozuklu ran ila.u, hazmszlk. kolayla sindirim i. 1. parmak. 2. s frdan dokuza kadar tamsaylarn her biri, rakam. s. dijital, saysal. dijital bilgisayar. dijital bilgisayar. s. arbal. f. 1. onurland rmak, eref vermek. 2. bytmek, yceltmek. i. rtbe/mevki sahibi, kodaman. i. 1. itibar, sayg nlk. 2. vakar, asalet. f. konu d na kmak, konudan ayrlmak. i. 1. konudan ayr lma. 2. konu d sz, arasz. i. 1. hendek, suyolu, ark, kanal. 2. set, bent. 3. argo lezbiyen, sevici. f. harap etmek, tahrip etmek; harap olmak. s. harap, khne, ykk dkk, ykkn, viran. i. harap olma. f. geniletmek, bytmek; genilemek, bymek. s. 1. ii ardan alan, geciktiren. 2. ar, yava. i. 1. man. ikilem, dilemma. 2. g durum, kmaz, amaz. i. hevesli, heveskr, amatr. i. zenle ve sebat ederek al ma. s. zenle ve sebat ederek al an (kimse); zenle ve sebat edilerek lan (i ). sebat ederek. yap z. zenle ve i., bot. dereotu, yabant rak, Anethum graveolens. f., k. dili oyalanmak; karars zlk yznden vakit kaybetmek; vr zvrla vakit kaybetmek. rmak, su katmak; hafifletmek. f. suland s. suland rlm, su katlm. s. (--mer, --mest) 1. lo , donuk, snk. 2. belirsiz. 3. bulank. f. (--med, -ming) 1. ( ) azaltmak; (k) azalmak. 2. sndrmek, azaltmak; i. on sent. i. 1. boyut. 2. o . ebat, boyutlar. f. azaltmak, eksiltmek, kltmek; azalmak, eksilmek. ekon. azalan verim. s. kck, ufac k, minicik. i., dilb. 1. kltme. 2. kltme eki. i., elek. dimmer, azalt c. i. gamze. i., k. dili aptal, budala, al k. i. grlt, patrt. f. 1. gnn esas yeme ini yemek. 2. akam yemei yemek. 3. ziyafet e davet etmek, yemek vermek. yemeyemek. yemek dining car vagonvermek. restoran. dining hall yemek darda 4. . salonu. dining room yemek odas i. 1. yemek yiyen kimse. 2. vagon restoran. 3. vagon restorana benzer lokanta.

dingy dinner dinner jacket dinner party dinner service/set dinner table dinnertime dinnerware dinosaur dint dip dip into a book diphtheria diphthong diploma diplomacy diplomat diplomatic diplomatic corps diplomatic immunity diplomatic relations diplomatic service diplomatically dipper dipstick dire direct direct direct call direct current direct current direct dialing direct object direct object direct tax direction directions directive directly director directory dirge dirt dirt cheap dirt cheap dirt poor dirt road

s. 1. rengi atm , kirli. 2. karanlk, snk. i. 1. gnn esas yeme i. 2. akam yemei. 3. ziyafet. smokin. yemekli davet. sofra tak m, yemek takm. sofra. i. yemek vakti. i. yemek tak m. i. dinozor. i. f. (--ped, --ping) 1. bat rmak, daldrmak, banmak; batmak, dalmak. 2. a ya do ru meyletmek. i. 1. dalma, batma. 2. ani ini, ukur. a gzden geirmek. bir kitab i., tb. difteri, kupalaz. i. ikili nl, diftong. i. diploma. i. 1. diplomasi. 2. ba kalaryla ilikide ustalk. i. 1. diplomat. 2. ilikilerinde ustalk gsteren kimse, diplomat. s. 1. diplomatik. 2. ba kalaryla ilikide usta. kordiplomatik. diplomatik dokunulmazlk. diplomatik ilikiler. dileri memurluu, hariciyecilik. z. diplomata, diplomatik bir ekilde. i. kepe. i., oto. ya ubuu. s. 1. korkun, deh etli, mthi. 2. acil. s. 1. direkt, do rudan, dolaysz. 2. ak, kesin. 3. tokszl. z. dorudan ruya, doruca, direkt. do f. 1. ynetmek, idare etmek. 2. yneltmek, evirmek, do rultmak: The astronomer directed telescope toward the Milky Way. Astronom ma. otomatik/direkt konuhis elek. do ru akm. doru akm. direkt arama. dilb. nesne, dolays z tmle, dz tmle. dilb. nesne. dolaysz vergi. i. 1. yn, istikamet, taraf. 2. ynetim, idare. i. 1. talimat. 2. kullanma talimat . i. direktif, ynerge, talimat. z. 1. dorudan, dorudan doruya. 2. hemen. i. 1. ynetici, mdr, direktr. 2. ynetmen, rejisr. i. 1. rehber. 2. bilg. rehber, dizin. i. at, mersiye. i. kir, pislik; amur; toz. k. dili ok ucuz, sudan ucuz. k. dili sudan ucuz, bedava. k. dili ok yoksul, ok fakir. toprak yol.

dirty dirty look dirty work disability disable disabled disabuse disadvantage disadvantageous disagree disagreeable disagreement disappear disappearance disappoint disappointed disappointment disapproval disapprove disarm disarmament disarrange disarray disaster disaster area disastrous disastrously disavow disavowal disband disbar disbelief disbelieve disburse disbursement disc disc harrow disc jockey discard discern discernible discerning discernment discharge discharge discharge/pay a debt disciple

s. 1. kirli, pis. 2. iren, irkin. f. kirletmek, pisletmek. k. dili kt bir bak : He gave her a dirty look. Ona kt kt bakt. k. dili 1. pis i, insan pisleten i. 2. tatsz iler. 3. hile, sahtekrlk. i. 1. sakatlk, maluliyet. 2. yetersizlik. f. sakatlamak. s. sakat. f. (birini) (yanl dncesinden) vazgeirmek. i. sak nca, mahzur, dezavantaj, zarar. s. sak ncal, mahzurlu, dezavantajl; elverisiz. f. 1. uyumamak, uymamak, elimek: The reports disagree on the cause konusunda eli iyor. 2. with -e of the accident. Raporlar kazan , hoa gitmeyen, tatsn z.nedeni 2. huysuz, aksi, ters, sert. s. 1. naho i. 1. anla mazlk, uyumazlk. 2. ekime. f. 1. gzden kaybolmak, kaybolmak. 2. yok olmak: Too many forests have disappeared. Pek ok orman oldu. 3. ortadan kaybolmak: My pen has i. 1. gzden kaybolma. 2. yok yok olma. 3. ortadan kaybolma. f. hayal k rklna uratmak. s. hayal k rklna uram, midi krlm. i. hayal k rkl. i. doru bulmama, onaylamama; knama. f. of -i do ru bulmamak, -i onaylamamak; -i knamak. f. 1. silahs zlandrmak; silahszlanmak. 2. zararsz duruma getirmek. 3. gvenini kazanmak. i. silahs zlanma. f. kartrmak, datmak, dzenini bozmak. i. karklk, dzensizlik. i. felaket, afet, ykm, bela. afet blgesi. s. felaket getiren, feci. z. feci halde. f. reddetmek, tan mamak. i. ret. f. datmak; dalmak. f. (--red, --ring) huk. barodan ihra etmek. i. inanmama, inanmay. f. (in) -e inanmamak. f. (para) harcamak; (para) da tmak. i. 1. deme. 2. denen para. i. 1. (tarm makinelerinde) disk. 2. bak. disk. diskaro, diskli trmk makinesi. diskcokey. f. atmak, skartaya karmak. f. 1. ayrt etmek. 2. sezmek, grmek, anlamak, fark na varmak. s. farkedilebilir, grlebilir. s. anlayl; zeki. i. 1. ayrt etme. 2. anlay, sezi. f. 1. boaltmak, aktmak; boalmak, akmak, dklmek: discharge cargo altmak. is discharging sewage2. into the river. O yk bo altma, akThat tma;pipe boalma, akma, dklme. karma, d arboru i. 1. bo

olma, boalma; elektrik akmn boaltma. 4. ate verme. 3. elek. tediye de arjetmek. bor demek,
i. 1. mez, mrit. 2. havari.

disciplinarian disciplinary discipline disclaim disclaimer disclose disclosure disco disco music discolor discolour discomfort disconcert disconnect disconsolate discontent discontented discontinue discord discordant discothque discount discount discourage discouragement discourse discourse discourteous discourteously discourtesy discover discovery discredit discreet discrepancy discrete discretion discretionary discriminate discriminate against discriminating discrimination discus discus thrower discuss discussion disdain

i. sert amir, disiplin yanl s. s. disiplinle ilgili. i. 1. disiplin, dzence, s kdzen: military discipline askeri disiplin. 2. talim. me.etmek. 4. cezaland rma. 5. bilim dal , disiplin. 3. f. 1. disiplin 3. itaat, boyun mak,e inkr 2. reddetmek, kabul etmemek. f. 1. yads yalanlamak, etmek. i. yalanlama, tekzip tekzip. f. 1. a a vurmak, ifa etmek: disclose a secret bir srr ifa etmek. 2. a karmak, ortaya karmak: Our have disclosed the a a karma, ifa.2. ortaya karinvestigations lan ey. i. 1. a i., s., k. dili disko. disko mzii. f. rengini bozmak, soldurmak, lekelemek. f., ng., bak. discolor. i. rahats zlk, sknt, huzursuzluk. f. rahatsz etmek, sknt vermek. f. 1. artmak. 2. dzenini bozmak, altst etmek. f. 1. from elek., mak. ile ba lantsn kesmek. 2. (telefon, cereyan, gaz v.b.ni) kesmek. 3. from -den ayrmak. s. ok kederli, avutulamaz. i. honutsuzluk. s. honutsuz. f. kesmek, durdurmak, devam etmemek, yar da brakmak, vazgemek. i. 1. uyumazlk, anlamazlk. 2. mz. akortsuzluk. s. 1. uyumsuz, ahenksiz. 2. mz. akortsuz. i. diskotek. i. indirim, skonto, tenzilat. f. 1. indirim yapmak, skonto etmek, hesaptan dmek. 2. (bono/senet) k rmak. f. 1. cesaretini k rmak, hevesini krmak, gzn korkutmak. 2. (from) -den vazgeirmek. i. cesaretsizlik, hevesin k rlmas. i. 1. ciddi ve ayr ntl bir konuma/yaz. 2. sylev, nutuk. f. ciddi ve ayr ntl bir ekilde konumak/yazmak. s. nezaketsiz, kaba, sayg sz. z. kabaca, sayg szca. i. nezaketsizlik, kabalk, saygszlk. f. kefetmek, bulmak; ortaya karmak, meydana karmak. i. keif, bulu, bulgu; meydana karma. i. 1. itibars zlk. 2. gvensizlik, itimatszlk, phe. f. 1. itibardan drmek, rmek. 2. drmek, gvenini sarsmak. 3. gzden s pheye k, azndan kana dikkat eden. s. denli, d tedbirli; a z i. 1. farkllk, ayrlk; fark, ayrm. 2. elime, tutarszlk. 3. muh. fark, mazl k.. uyu , farkl s. ayr i. 1. saduyu. 2. az skl. 3. takdir yetkisi. s. istee bal, ihtiyari. f. 1. ayrt etmek, ayrmak: He cant discriminate good books from bad. yi ktlerinden ayrt edemez. 2. fark gzetmek, ayr tutmak, ayrm kitaplar ayrm yapmak. -e kar s. 1. ayrt eden, ayran. 2. zevk sahibi. 3. titiz, zor beenen. i. 1. ayrt etme, ayrm. 2. fark gzetme, ayrm yapma. 3. zevk, beeni, rabilme yetisi. i., spor 1. disk. 2. disk atma. gzeli irkinden ay . --es (dsks z)/dis.ci (dsay) o spor diski. f. 1. gr mek, tartmak. 2. -den sz etmek, -i ele almak. i. grme, tartma. i. kk grme, tepeden bakma, hor grme. f. kk grmek, tepeden bakmak, hor grmek.

disdain to do s.t. disdainful disease diseased disembark disenchant disenchantment disengage disengaged disentangle disfavor disfavour disfigure disgrace disgraceful disgruntled disguise disgust disgusting dish dish drainer/rack dish rack disharmony dishcloth dishearten dishevel disheveled dishful dishonest dishonesty dishonor dishonorable dishonour dishpan dishwasher dishwater disillusion disillusionment disincline disinfect disinfectant disinherit disinheritance disintegrate disintegration disinterested disk

bir ey yapmaya tenezzl etmemek. s. i. hastalk, sayrlk, illet. s. hasta, sayr ; hastalkl. f. karaya karmak/kmak. f. gzn amak. i. gzn ama. f. 1. ilgisini kesmek, ba lantsn kesmek. 2. salvermek, serbest rakmak. b lantsz. sava alanndan ekmek. s. serbest, 3. ba(askerleri) f. 1. zmek, amak; zlmek, a lmak. 2. from -den kurtarmak. i. gzden d me. i., ng., bak. disfavor. f. biimini bozmak, biimsizle tirmek, irkinletirmek. i. 1. gzden d me, itibardan dme. 2. rezalet, yzkaras. f. 1. itibardan rmek, gzden d rmek. 2. rezil etmek. d zart c, rezil. s. utan verici, yz k s. honutsuz, can skkn. f. 1. as ... olarak k lk deitirmek: The king disguised himself as a nmamak iin dilenci knl l na 2. gizlemek, saklamak: beggar. Kral tan tiksinti. 2. bezginlik, bkk k. f. girdi. 1. irendirmek, tiksindirmek. i. 1. irenme,

ktrmak. 2. tiksindirici, bezdirmek,i bren. s.


i. 1. tabak, anak. 2. yemek. f. 1. out da tmak, vermek. 2. up tabaa koymak. (seyyar) damlalk, bulak damlal. bulaklk. i. uyumsuzluk, ahenksizlik. i. bulak bezi. f. 1. cesaretini k rmak, umudunu krmak. 2. hevesini krmak. f. (--ed/--led, --ing/--ling) (sa, giyim v.b.ni) darmada nk etmek, kn etmek. karmakar k, karmakark. s. darmada i. tabak dolusu. s. drst olmayan, sahtekr, yalanc . i. sahtekrlk, yalanclk. i. 1. yzkaras , utan kayna. 2. alaklk. f. erefini lekelemek. s. drst olmayan, gvenilmez; alak. i., f., ng., bak. dishonor. i. bulak tas. i. 1. bula k. 2. bulak makinesi. i. bulak suyu. f. hayal k rklna uratmak, gzn amak. i. hayal k rkl, gz alma. f. (bir eyden/birinden) soutmak, caydrmak. f. dezenfekte etmek, mikroplardan ar ndrmak, mikropsuzlandrmak. i., s. dezenfektan. f. mirastan yoksun b rakmak. i. mirastan yoksunluk. f. 1. paralamak, blmek; paralanmak, blnmek. 2. fiz. bozunmak. i. 1. paralama; paralanma. 2. fiz. bozunum, bozunma. s. bir konuyla hibir ilgisi olmayan, bir konuda hibir kar olmayan z, yans z. disk. 2. teker, kurs, a rak. (kimse); tarafs i. 1. spor, anat., mz., bilg.

disk brake disk crash disk drive disk jockey diskette dislike dislocate dislocation dislodge disloyal disloyalty dismal dismantle dismay dismember dismiss dismiss from ones mind dismissal dismount disobedience disobedient disobediently disobey disorder disorderly disorderly conduct disorderly house disorganisation disorganise disorganization disorganize disorient disown disparage disparagement disparate disparity dispassionate dispassionately dispatch dispel dispensable dispensary dispensation dispense dispense with dispense with the need for

disk freni. bilg. disk kazas . bilg. disk src. diskcokey. i., bilg. disket. f. -i sevmemek, -den ho lanmamak. i. of/for -i sevmeme, -den lanmama. ho f. 1. yerinden karmak. 2. tb. mafsaldan karmak. 3. bozmak, altst etmek. i., tb. kk. f. yerinden karmak; yerinden atmak. s. 1. vefas z, sadakatsiz. 2. hain. i. 1. vefas zlk, sadakatsizlik. 2. ihanet, hyanet. s. 1. kederli, ne esiz, kasvetli. 2. snk. f. 1. skmek, paralara ayrmak. 2. eyasn boaltmak. f. 1. dehete drmek. 2. perian etmek. i. dehet. f. paralamak, uzuvlar bedenden ayrmak, uzuvlarn kesmek. f. 1. iten karmak, kovmak; grevden almak, grevden uzaklatrmak: The Prime Minister karmak,has ddismissed nmemek.two members of her cabinet. Ba bakan aklndan i. 1. iten karma; iten karlma. 2. gitmesine izin verme. 3. ciddiye reddetme. 4. akl ndan karma. 5. (davay ) reddetme. almay f. 1. (hayvan, bisiklet v.b.nden) inmek/indirmek. 2. mak. skmek. i. itaatsizlik, ba kaldrma. s. itaatsiz, asi. z. itaatsizce. f. -e itaat etmemek, -i dinlememek, -e uymamak; itaatsizlik etmek. i. 1. dzensizlik. 2. kar klk, kargaa. 3. hastalk, bozukluk. s. 1. dzensiz, intizams z. 2. (barp ararak, kavga kararak) kalar kalar nn huzurunu karan. ba nn huzurunu karan davran. huk. ba huk. genelev. i., ng., bak. disorganization. f., ng., bak. disorganize. i. dzensizlik, kar klk. f. dzenini bozmak, karmakar k etmek, altst etmek, kartrmak. f. 1. (birinin) yolunu artmak. 2. zihnini kartrmak. f. 1. tanmamak, yadsmak. 2. evlatlktan reddetmek. f. ktlemek, kk d rmek. i. ktleme, kk d rme. s. farkl, apayr. i. eitsizlik, fark. s. 1. tarafs z, yansz. 2. soukkanl, serinkanl, sakin. z. tarafs zlkla. i. 1. gnderme, sevketme. 2. (telgraf/faks) ekme. 3. mesaj; rapor: We have received dispatch from headquarters. Kararghtan bir mesaj ald k. tmak, defetmek, gidermek. f. (--led, --ling) a da s. zorunlu olmayan, vazgeilebilir. i. dispanser. i. 1. datma, verme. 2. (kurald bir eyin yaplmas iin verilen) zel izin. dnem. 3.1. (bir dinin etkili oldu u) tmak, vermek. 2. (ila) hazrlamak. f. da -den vazgemek; -i ekarte etmek. -i gereksiz k lmak.

dispenser dispersal disperse dispirited displace display displease displeased displeasure disposable disposal disposal unit dispose dispose of disposition dispossess disproportionate disprove dispute disqualification disqualify disquiet disregard disrepair disreputable disrepute disrespect disrespectful disrobe disrupt disruption disruptive dissatisfaction dissatisfy dissect dissemble disseminate dissension dissent dissenter dissertation disservice dissident dissimilar dissimilarity dissimulate dissimulation

i. 1. datan kimse, datc. 2. datma arac/makinesi. i. datma; dalma. f. 1. datmak, yaymak; dalmak. 2. fiz. (nlar) ayrmak. s. 1. morali bozuk. 2. cesareti k rk. f. 1. yerinden karmak, yerini deitirmek. 2. yerini almak. i. 1. gsterme, sergileme. 2. gsteri . 3. bilg. grntleme. f. 1. gstermek, sergilemek. 2. bilg. grntlemek. sinirlendirmek. f. cann skmak, s. honutsuz. i. honutsuzluk, fke. s. kullan ldktan sonra atlabilen. i. 1. yok etme, imha etme. 2. yerle tirme, yerletirme dzeni. 3. satma; karma. 4. huk. tasarruf, kullanm. elden tc. p f. 1. yerle tirmek. 2. hazrlamak. 1. (belirli bir dzene gre) yerle tirmek. 2. (zaman, para v.b.ni) (belirli bir biimde) harcamak. yok etmek, imha etmek. l, miza, 3. tabiat. 2. yerle tirme. 3. sat4. ;satmak; elden elden karma; verme; i. 1. yarad tma. da f. 1. mal ve mlkne el koymak; evinden karmak, huk. tahliye etmek. 2.

rakmak. yoksun z; to ile orantl olmayan. s. oransb f. aksini kan tlamak, rtmek.
i. tartma, mnakaa. f. 1. tartmak, mnakaa etmek. 2. doruluundan etmek. i.phe 1. (ceza olarak) yetkisini elinden alma. 2. spor diskalifiye etme; diskalifiye f. 1. (ceza olma. olarak) yetkisini elinden almak. 2. spor diskalifiye etmek, d b rakmak. yar endie vermek, huzurunu karmak. i. endie, f. rahats z etmek, huzursuzluk. f. nemsememek, ald rmamak, hie saymak, bo vermek. i. nemsememe, i. bak mszlk. ald rmazlk, hie sayma, bo verme. s. ad ktye km. i. i. saygszlk, hrmetsizlik, kabalk. s. saygsz. f. 1. (resmi giysisini) karmak; resmi giysisini karmak. 2. soyunmak. f. 1. bozulmas na yol amak; altst etmek; aksatmak. 2. (toplantnn) kesilmesine yol amak. i. aksama; kesilme. s. 1. ileri aksatan. 2. aksatan. 3. karkla/kargaaya yol aan. 4. birlii bozan, blc. i. memnuniyetsizlik, ho nutsuzluk, tatminsizlik. f. memnun etmemek, ho nut etmemek, tatmin edememek. be dissatisfied memnun olmamak. with s.t. bir eyden 2. inceden inceye incelemek. f. 1. paralara ayrmak. f. gerei gizlemek; (gerei) gizlemek. f. samak, yaymak, ne retmek. i. anlamazlk, ihtilaf. f. from 1. -i kabul etmemek. 2. -den ayr grte olmak, -den ayrlmak. i. . 2.kimse. ayrlk. 1.ayr kabul etmeyi gr te olan i. i. tez, travay. i. zarar, ziyan. s. ayr grte olan, kart grl, muhalif. i. ayr grte olan kimse, muhalif. s. farkl, ayrml, deiik; to -den farkl. i. farkllk. f. gerei gizlemek; (gerei) gizlemek. i. gerei gizleme.

dissipate dissipated dissipation dissociate dissociate o.s. from dissolute dissolve dissonance dissonant dissuade distance distant distant relative distaste distasteful distemper distemper distend distil distill distillation distilled distillery distinct distinction distinctive distinguish distinguish o.s. distinguished distort distortion distract distracted distraction distraught distress distressing distribute distribution distributor district district attorney distrust distrustful disturb disturbance disturbed

f. 1. datmak; dalmak. 2. israf etmek. s. 1. datlm. 2. israf edilmi. 3. sefih. i. 1. datma; dalma. 2. israf. 3. sefahat. f. ayrmak. -den ayrlmak. s. ahlaks z, apkn, sefih. f. 1. eritmek; erimek. 2. zmek. 3. feshetmek, da tmak, son vermek. 4. zamanla kaybolmak, yok olmak. i. ahenksizlik, uyumsuzluk. s. ahenksiz, akortsuz, uyumsuz. f. from -den cayd rmak, -den vazgeirmek. i. 1. uzaklk, mesafe, ara. 2. uzak, uzak yer. 3. mesafe, resmiyet. f. geride rakmak. b s. 1. uzak, rak (yer/zaman). 2. souk, mesafeli (kimse). uzak akraba. i. beenmeme, holanmama. s. tats z, naho, hoa gitmeyen. i. bulac bir kpek hastal. i. kire boya, badana. f. kire boya srmek, badanalamak. f. iirmek; imek. f., ng., bak. distill. f. dam tmak, imbikten ekmek; imbikten ekilmek. i. dam tma. s. dam tk, damtlm. i. dam tk iki fabrikas. s. 1. ayr, farkl, baka. 2. ak, belli. i. 1. ayrt etme. 2. fark. 3. paye. 4. stnlk. s. kolaylkla ayrt edilebilen, farkl; kendine zg. f. ayrt etmek, ayrmak. sivrilmek. s. 1. sekin, gzide. 2. sivrilmi . f. 1. biimini bozmak; (yzn) arp tmak. 2. arptmak, gerek ndan bozma; saptrmak, baka arp anlam vermek. anlam tma. 2. arptma, gerek anlamndan i. 1. biimini (yzn) rma. ba ka yne ekmek, dikkatini datmak: Dont distract me. sapt f. dikkatini

etme. Beni megul s. 1. (by) (-den dolay) dikkati dalm. 2. akna dnm. 3. ok eli. 4. with -den dolay deliye . endi ey; oyalay c dnm ey; elence. 2. dikkatini baka yne i. 1. dikkati da tan
ekme, da )tma. lgna dnm; ok endieli. s. (with) dikkatini (-den dolay i. 1. znt; ac ; endie. 2. tehlikeli bir durum, zor bir durum. f. 1. zmek. 2. zc, endielendirmek. s. ac kl. f. datmak; yaymak. i. 1. datm. 2. dalm. i. 1. datc, bayi. 2. oto. distribtr. i. m ntka, blge, mahalle. savc. f. gvenmemek, itimat etmemek. i. gvensizlik, itimats zlk. s. bakalarna gvenmeyen, gvensiz, itimatsz. f. 1. rahats z etmek; huzurunu karmak; endielendirmek. 2. kartrmak, altst etmek. zlk, huzursuzluk. 2. karklk, kargaa. i. 1. rahats s. (ruhen/aklen) dengesiz.

disunity disuse ditch ditto divan dive diver diverge divergence divergency divergent diverse diversify diversion diversionary diversity divert divest divide divide down the middle divide into quarters divide up among divided dividend dividers divine divinity divinity school divisible division division of labor division sign divisive divisor divorce divorc divorce divulge dizziness dizzy DNA do do a food justice do an implant do away with do badly do disservice to

i. ayrlk, kopukluk. i. kullanlmama, kullanlmazlk. i. 1. hendek. 2. ark, kanal. i. denden iareti, denden. i. 1. sedir, divan. 2. divan, byk meclis. 3. iir divan. (--d/dove, --d) f. 1. suya dalmak, dalmak. 2. hav. pike yapmak. i. 1. dal . 2. hav. pike. 3. k. dili batakhane. diving board atlama tahtas , tramplen. . i. dalg f. ayrlmak, birbirinden uzaklamak. i. ayrlma, uzaklama. i., bak. divergence. s. ayr, farkl. s. eit eit, eitli, farkl. f. eitlendirmek. i. 1. elence, oyalayc ey. 2. dikkati baka yne eken ey; artmaca; ltmaca. 3. ng. varyant (yol). 4. saptrma. yan ka yne eken. s. dikkati ba i. eitlilik, farkllk. f. 1. dikkatini ba ka yne ekmek, dikkatini datmak. 2. evirmek, rmak. 3. oyalamak, elendirmek. sapt f. of -den yoksun b rakmak. f. 1. blmek, taksim etmek; blnmek. 2. among -e da tmak. ikiye blmek. drt k sma ayrmak, drde blmek. -e datmak. s. blnm . i. 1. mat. blnen. 2. kr pay. i. pergel. s. tanrsal, ilahi. i. papaz. f. 1. sezmek, hissetmek. 2. kehanette bulunmak. i. 1. tanrsallk, ilahilik. 2. tanr, ilah; tanra, ilahe. 3. ilahiyat, Tanrbilim, teoloji. Hrist. ilahiyat fakltesi. s. blnebilir. i. 1. blme, taksim; blnme. 2. blm, k sm. 3. blm, departman, seksiyon. iblm.4. mat. blme. mat. blme iareti. s. blc. i., mat. blen. i. 1. boama; boanma. 2. ayrlma, ayrlk. f. 1. boamak; boanmak. 2. rmak; lmak. ay anmayr erkek. i. bo i. boanm kadn. f. aa vurmak, ifa etmek. i. ba dnmesi, sersemlik. s. 1. ba dnen, sersem, akn, gz kararm. 2. ba dndrc, sersemletici. i., k s. deoxyribonucleic acid DNA. f. (did, --ne) 1. yapmak. 2. etmek. 3. ba a kmak, baarmak. 4. bitirmek, rlamak. 6. davranmak. 7. yetmek. 8. becermek. 9. tamamlamak. 5. haz ndan gelmek. bir yemein hakk tb. implantasyon yapmak. 1. -i ortadan kald rmak, -i yok etmek. 2. -i ldrmek, -i ortadan kaldrmak. durumu kt olmak. (bir kimseye, lkeye v.b.ne) zarar vermek.

do honor to do in do justice do o.s. justice do o.s. up do ones best do ones best do ones damnedest do ones duty do ones hair do ones own thing do ones shopping do ones stuff do ones utmost do over again do penance do s.o. a dirt do s.o. a favor do s.o. an injustice do s.o. dirt do s.o. good do s.o. justice do s.o. proud do s.t. behind ones back do s.t. in secret do s.t. the hard way do s.t. unbeknown to s.o. do s.t. with feeling do the cleaning do the washing-up do violence to do well do with do without do wrong do yeoman service Do you have any practical experience? do/go without do/go without s.o./s.t. do/work wonders for docile dock dock dockyard doctor doctor up doctors degree

-i ereflendirmek, -e eref kazandrmak. argo ldrmek. 1. adil bir ekilde davranmak; adalet datmak. 2. to (bir eyi) gerektii gibi yapmak: Thatperformans painting doesnt do justice the valleys beauty. O tablo gstermek: Heto didnt do himself justice in the her zamanki concert last night. Dn geceki konserde her zamanki performans n k. dili sslenmek, sslenip pslenmek. elinden geleni yapmak. elinden geleni yapmak. elinden geleni yapmak. grevini yerine getirmek. salarn dzeltmek, san yapmak. k. dili ba kalarna pek aldr etmeden kendi setii bir yolda gitmek. alveriini yapmak. k. dili marifetini gstermek. elinden geleni yapmak. yeni batan yapmak. bir gnah balatmak iin papazn nerdii kefareti yerine getirmek. k. dili birine kahpelik etmek; birine kalle lik etmek. birine bir iyilik etmek/yapmak. birine haks zlk etmek. k. dili birine ktlk etmek. birine iyi gelmek. birinin hakk n vermek, birine haka davranmak. k. dili 1. birini ok iyi a rlamak. 2. birine gurur vermek. birinden gizli yapmak. bir eyi gizlice yapmak. (daha kolay bir zm varken) bir eyi zor bir ekilde yapmak. birinin haberi olmadan bir ey yapmak. bir eyi duyarak yapmak: He plays the piano with feeling. Piyanoyu duyarak yapmak. alyor. temizlik ng. bulak/bulaklar ykamak. -i bozmak. durumu iyi olmak. 1. -i yapmak: What have you done with my book? Kitab m ne yaptn? 2. etmek: What are we going to do with you? Seninle nasl ba (biriyle) baetmek. -siz idare ktlk etmek/yapmak; su/gnah i lemek. ok yard m etmek, ok yardm dokunmak. Hi tecrbeniz var m ? onsuz yapabilmek. biri/bir ey olmadan idare etmek/yapmak: Can you do without meat? Et yemeden yapabilir misin? If you have the money to buy a parrot, k. dili (birine) ok yaramak, ok dont iyi gelmek. s. uysal, yumu ak bal, halim selim. f. 1. (kuyru unu) ksaltmak, kesmek. 2. (cretten) kesmek. i. 1. iskele, r htm. 2. havuz, gemi havuzu, dok. 3. huk. sank yeri. f. 1. ma yanamak. 2. havuza ekmek; havuza girmek. r i.ht tersane. i. 1. doktor, hekim, tabip. 2. doktor, doktora sahibi. f. 1. tedavi etmek. 2. onarmak, tamir 3. (kt birtat amala) de itirmek. e)etmek. (bir ey katarak) vermek. (with) (yeme doktora.

doctorate doctrine document documental documentary documentary film documentation dodge doe does Does he dare do it? doesn`t dog dog dog collar dog-ear dog-eared dog-eat-dog dogged doggie doggy dogma dogmatic dogmatism dog-tired doily doings do-it-yourself do-it-yourself store do-it-yourselfer doldrums dole doleful doll doll o.s. up doll s.o. up dollar dolly dolphin dolt domain dome domed domestic domestic animal domestic animal domestic flight

i. doktora. i. reti, doktrin. i. belge, dokman. f. belgelemek. s. belgesel, dokmanter. s. belgesel, dokmanter. i. belgesel. belgesel film, dokmanter film. i. belgeleme. f. 1. bir yana kamak; bir yana ka p -den kurtulmak. 2. kurnazlkla/hileyle kla/hileyle atlatma. 3. kaamak atlatmak. i. 1. tav biryana kama. 2. kurnazl an v.b. hayvanlar n diisi. i. geyik, kei, f. do fiilinin geni zamandaki nc ahs tekil ekli: He does good work. O yi ii iyapar. yapmaya cesareti var m ? k s. does not. i. kpek, it. f. (--ged, --ging) 1. (bir iste in stne derek) (birini) rahat brakmamak. 2. (kttasmas bir ey) .peini brakmamak. kpek f. sayfa k elerini kvrmak/buruturmak. s. sayfa k eleri kvrk/buruuk. i. k ran krana rekabet. s. kran krana rekabet edilen. s. inat , dik kafal, direngen. i., bak. doggy. i. 1. k. dili kpek. 2. k. dili yavru kpek. 3. . dili havhav. i. dogma, inak. s. dogmatik, inaksal. i. dogmatizm, inak lk. s., k. dili ok yorgun, bitkin, ho af gibi. i. dantel/ilemeli altlk. i. iler. s. birinin kendi ba na yapabilecei/monte edebilecei (ey). tamir/yap ilerini kendi bana yapmak isteyenlere gre malzeme ve alet lan dkkn. sat ilerini kendi yapan kimse. i. tamir/yap i., o. 1. den. okyanuslarn ekvator dolaylarndaki durgun veya az k smlar e leksel durgunluk alan. 2. tic. durgunluk, kesatlk. 3. rzgrl yard m ., f. out da tmak. i. isizlik s. kederli, ac l, hznl. i. oyuncak bebek. f. giyinip ku anmak, sslenip pslenmek. birini ssleyip pslemek. i. dolar. i. 1. bebek, kukla. 2. tekerlekli kriko. 3. iki tekerlekli yk ta ycs. i. yunusbal, yunus. i. mankafa, ahmak, budala. i. 1. nfuz alan , nfuz blgesi. 2. bilgi alan; ilgi alan: Its not in my domain. i. kubbe. O benim alan m dnda. s. kubbeli. s. 1. ev ile ilgili; aile ile ilgili, aile ii. 2. evcimen. 3. evcil. 4. yurtii, i. i. hizmeti. ehli hayvan, evcil hayvan. evcil hayvan. yurtii uu .

domestic flights domestic industries domestic market domestic politics domestic trade domesticate domicile dominance dominant dominate domination domineer domineering Dominican dominion dominoes don`t Dont bother! Dont look a gift horse in the mouth. Dont mention it. Dont move a muscle! Dont overestimate his abilities. Dont push your luck. Dont stand out there in the wet! Dont trouble yourself. Dont you have any manners? donate donation done done in done through done to a turn done to a turn Done! donkey donor doom doomsday door door salesman door service doorbell doorkeeper doorknob doorman doormat doorstep

i hatlar. yerli sanayi. i pazar. i politika. i ticaret. f. evcille tirmek. i. ikametgh, konut, mesken. i. 1. hkimiyet, stnlk. 2. biyol. ba atlk. s. 1. hkim, egemen. 2. biyol. dominant, ba at. f. 1. hkim olmak, egemen olmak, hkmetmek. 2. (bir yere) hkim olmak, tepeden bakmak. i. hkimiyet, egemenlik, hkmetme. f. despota hkmetmek, hkim durumda olmak. s. otoriter, hkmeden. s. 1. Dominik, Dominik Cumhuriyetine zg. 2. Dominikli. i. Dominikli, . Dominik Cumhuriyeti vatanda i. 1. egemenlik, hkimiyet. 2. dominyon. i. domino oyunu. k s. do not. Zahmet etmeyin! Bahi atn diine baklmaz. Bir ey deil./Estafurullah. Kprdama!/Kmldama! Yeteneklerini abartma. ansna fazla gvenme./ansn zorlama. Orada ya murun altnda durma! Zahmet etmeyin./Zahmete girmeyin. Sende hi terbiye yok mu? f. balamak, hibe etmek. i. 1. balama. 2. ba, hibe. f., bak. do. s. 1. tamamlanm , bitmi. 2. iyi pimi. k. dili ok yorgun, bitkin. iyi pimi (et). k vamnda pimi. tam karar nda pimi. Tamam!/Oldu!/Kabul! i. eek. i. 1. ba. 2. tb. verici. i. (talihin belirledii) kt son, korkun son. f. i. k yamet gn. i. kap. ev ev dola arak sat yapan satc. kapdan kapya servis. i. kap zili. i., bak. doorman. i. kap tokma. o. door.men (dormen, dorm n) i. kapc. i. paspas. i. eik.

doorstop door-to-door doorway dope dopey dorm dormant dormer dormer window dormitory dosage dose dossier dot dot the is and cross the ts dotage dotard dote dotted line double double double back double bed double boiler double boiler double chin double density double entry double feature double for double header double jeopardy double pneumonia double room double standard double up double-breasted double-check double-click double-cross double-dealer double-decker double-density double-edged double-edged compliment double-faced double-glazed

i. kap tamponu. s. 1. ev ev dola arak yaplan. 2. kapdan kapya. i. giri, kap aral. i. 1. makine ya . 2. uyuturucu madde, narkotik. 3. argo budala, ahmak. 4. argo s., argo bilgi. 1. uyu turucu etkisinde. 2. budala. i., k. dili yatakhane. s. uykuda, uyu uk, cansz. i. at penceresi. i. 1. yatakhane, ko u. 2. renci yurdu. i. dozaj. i. doz. i. evrak dosyas . i. 1. nokta. 2. puan, benek, nokta. f. (--ted, --ting) noktalamak. k. dili en ufak ayr ntlarn zerinde titizlikle durmak. i. bunaklk. i. bunak. f. 1. on/upon -in stne titremek, -e ok d kn olmak. 2. bunamak. bir belgenin imza yeri. i. 1. iki kat, ift, iki misli. 2. e , benzer, ayn; ikiz: Aye so resembles her annesine o kadar benziyor ki mother that she could beiki her double. Ay e na karmak, misli yapmak; iki misli olmak. 2. iki ile f. 1. iki kat arpmak. 3. ikiye katlamak. geri dnmek. ayn yoldan iki kiilik karyola/yatak. iki katl tencere, benmari. benmari. (insanda) gerdan: Shes developing a double chin. Gerdan kmaya lad . yo unluk. double entendre iki tarafa ekilebilecek sz, ikircil ba bilg. ifte sz, lastikli sz. t sistemi. muh. ift kay iki film birden. -in dublrl n yapmak. spor st ste yap lan iki karlama. huk. ayn su iin ikinci defa yarglanma. iki tarafl zatrree. (otelde) ift yatakl oda. ifte standart. 1. eilmek; iki bklm olmak; iki bklm etmek. 2. with ile ayn oday mak.(ceket). payla s. kruvaze f. tekrar kontrol etmek; ifte kontrol yapmak. f., bilg. fare d mesine iki kez basmak. f., argo sznden dnerek aldatmak, kaz k atmak. i., argo kazk atma. i. ikiyzl, doland rc, sahtekr. i. 1. iki katl otobs. 2. ranza. s., bilg. ifte yo unluklu. s. 1. iki taraf keskin. 2. hem lehte hem aleyhte olan. ineli kompliman. s. 1. iki yzl. 2. iki tarafl (kuma). s. ift caml.

double-glazed window double-quick doubles double-space doubt doubt s.o.s word doubtful doubtless douche dough doughnut doughy dour dove dove dowel down down down and out down at the heel down at the heels down in the mouth down in the mouth/dumps down on his luck down on ones luck down payment down to the wire Down with ...! downcast downfall downgrade downhearted downhill download download downpour downright downstairs downstream down-to-earth downtown downtrod downtrodden downward downwards downwind dowry

ift caml pencere. s. ok abuk, h zl. i. hzl yry. f. hzl yrmek. i., tenis iftler. f. (daktiloda/bilgisayarda) ift aral kla yazmak. i. 1. kuku, phe. 2. pheli durum. f. 1. kukulanmak, kuku duymak, birinin phelenmek, phe etmek: I doubt his integrity. Drstlnden kuku phe etmek. dediklerinden s. 1. kukulu, pheli, kuku duyan. 2. kukulu, kukulandran, kuku ran. 3. belirsiz; karanl k. uyand kusuz, phesiz, kesinlikle, muhakkak. 2. herhalde. z. 1. ku i., tb. rnga. f. rnga etmek. i. 1. hamur. 2. argo para, mang r. i. yada kzarm ekerli rek. s. hamur gibi. s. ask yzl, ters, hain, aksi. i. 1. kumru. 2. beyaz gvercin. 3. pol. sava aleyhtar, bar, bar s. dive. yanl f., bak. i. geme, a a ivi. i. ince ku ty, yonda. z. 1. aa, aaya, aada. 2. gneye doru. edat -in aasnda: down na a s,na doru. f. 1. aa indirmek, alaa etmek, the mountain da u ram bezgin, bitkin. hayatta yenilgiye perian klkl, hrpani, pejmrde. perian bir durumda. cesareti k rlm, karamsar. k. dili zntl, hayal k rklna uram. talihsiz. talihsiz, bahts z. kaparo, pey akesi; ilk deme. k. dili son ana kadar: They worked right down to the wire. Son ana kadar tlar. ...! al Kahrolsun s. 1. aaya ynelmi. 2. zgn, morali bozuk. i. 1. d, ykl, k, kme. 2. (yamur) boanma. f. derecesini indirmek, alaltmak. s. zgn, morali bozuk. z. yoku aa, aaya. s. inili, meyilli. f. (nternet zerinden bilgisayara program) yklemek. f., bilg. indirmek. i. saanak. s. 1. tam, dpedz: a downright insult dpedz bir hakaret. 2. a k, szn esirgemeyen. tamamen, bsbtn: Hes drst. a kszl, kata, alt kata, aaya; aa katta, z. alt1. katta, aada. s. alt katta z. aa3. i. a a kat, olan, a a a daki. a, ak a a . alt kat. z. ak nt s. 1. gereki. 2. uygulanabilir, gerekle tirilebilir. i. ehrin merkezi, ar. z. ar tarafnda; arya. s. ehrin merkezinde olan. s., bak. downtrodden. s. 1. ayaklar alt nda inenmi. 2. hakszla uram, ezilmi. z. aa doru. z., bak. downward. z. rzgr ynne; rzgrla birlikte. i. 1. eyiz. 2. drahoma.

doze doze off dozen dozer Dr drab draft draft draft drafting drafting board draftsman drafty drag drag on drag ones feet drag ones heels drag out dragon dragonfly drain drainage drainboard draining board drainpipe drake drama dramatic dramatically dramatise dramatist dramatize drank drape drapery drastic draught draughtsman draw draw draw a bead on draw a blank draw a conclusion draw a parallel between draw ahead draw away draw back

i. hafif uyku, ekerleme, kestirme, uyuklama. f. ekerleme yapmak, kestirmek, uyuklamak. uyuklamak, uykuya dalmak. i. dzine. i., k. dili dozer, buldozer. k s. Doctor, Drive. s. (--ber, --best) 1. kasvetli, s kc. 2. l (renk). f. askere almak. i. zorunlu askerlik. f. ekmek. i. 1. ekme, ekim, yudum. 2. polie, ek. 3. deme emri. 4. soba borusunun ekmesi. s.rlamak. fdan ekilen (bira). hava ak m, cereyan, izmek; msveddesini haz i. taslak; f. tasarlamak; tasla n m;teknik msvedde. tasar i. izim, resim. izim tahtas . o. drafts.men (drftsmn) i. teknik ressam. s. cereyanl, souk hava akm olan. f. (--ged, --ging) 1. srklemek, srmek, ekmek; srklenmek, ) taramak. 3. geride kalmak. i. 1. srkleme, ekme. srnmek. 2. (topra srmek. uzayp gitmek, k. dili ii ardan almak. istemeyerek gitmek veya kabul etmek, ayaklar geri geri gitmek. uzatmak. i. ejderha, ejder. i. yusufuk, byk k zbcei. f. 1. ak tmak, szmek; akmak, szlmek. 2. suyunu ekmek, kurutmak; akalamak, drenaj yapmak. bitirmek, tketmek. i. 1. suyunu tma, boaltma. 3. kanalizasyon, lam i. 1. akalama, drenaj. 2. ak 3. emi. d k, bula k damlal . i. (sabit) damlal

ng. (sabit) damlalk, bulak damlal. i. 1. atk su borusu. 2. aka, oluk.


i. erkek rdek, suna. i. 1. dram, drama, oyun, piyes. 2. tiyatro edebiyat , dram, drama; tiyatro . 3. dramatik durum, dram; dramatikco olaylar dizisi;duygular dramatik sanat ku veren, zellik. s. 1. dramatik, tiyatro ile ilgili. 2. dramatik, layan.bir biimde, arp c biimde. kam z. dramatik f., ng., bak. dramatize. i. oyun yazar , piyes yazar. f. 1. oyunla trmak, dramatize etmek, dramlatrmak. 2. dramatik hale sokmak, dramatize etmek. f., bak. drink. f. kumala rtmek. i., gen. o. kaln perde. i. 1. perde. 2. rt. 3. gz. san. drape. s. sert, iddetli, zorlayc. f., i., s., ng., bak. draft 1, draft 2, draft 3. o. draughts.men (drftsmn) i., ng., bak. draftsman. i. 1. ekme, eki. 2. (silah) ekme. 3. (piyangoda) ekili; kura. 4. ilgi ey/olay/kimse. 5. He ekicilik. 6. berabere biten oyun; eken f. (drew, --n) 1. ekmek: drew the tray of food closer to beraberlik, his plate. na do ru ekti. 2. srklemek. 3. (su) ekmek. 4. Yemek tepsisini taba -e nian almak. 1. (piyangoda) bo kmak. 2. k. dili sonu alamamak; baarsz olmak, ars zl a uramak; hava almak; eli bo dnmek. 3. k. dili hibir cevap ba karmak. sonu -i benzetmek, -i kar latrmak. yava yava ne gemek. ekilmek, kendini ekmek. geri ekilmek; geri ekmek.

draw blood draw close draw interest draw lots draw near draw on draw out draw the line draw the line at draw up drawback drawbridge drawer drawers drawing drawing board drawing compass drawing pin drawn drawstring dread dreadful dream dream dream about s.o./s.t. dream that dream up dreamer dreamlike dreamt dreary dredge dregs drench dress dress down dress rehearsal dress up dressed up fit to kill dresser dressing dressing gown dressing table dressmaker dressmaking drew dribble

kan ak tmak. yaklamak. faiz getirmek. kura ekmek. yaklamak. (bir fon, hesap v.b.nden) para ekmek. 1. uzatmak. 2. konu turmak, syletmek, amak. (at) bir s nr koymak. -i reddetmek, -i yapmamak. 1. (kontrat, senet v.b.ni) haz rlamak, yazmak. 2. yaklap durmak: A limousine up in front of the mansion. K kn nne bir limuzin mahzur, dezavantaj. i. sak nca,drew i. kaldrma kpr. i. ekmece, gz. i. don, klot. i. 1. izim, eskiz. 2. resim, karakalem resim. 3. piyango, ekili . izim tahtas . resim pergeli. ng. raptiye. f., bak. draw. i. ukur. f. ok korkmak, korku ve endi e duymak. i. byk korku, dehet. s. 1. korkun, deh etli. 2. k. dili berbat, ok kt. i. 1. d, rya. 2. hayal, hulya. f. (--ed/--t) 1. rya grmek. 2. hayal kurmak. birini/bir eyi ryasnda grmek. -i ryas nda grmek. k. dili hayalinde yaratmak. i. hayalperest, hayalci, d . s. rya gibi, hayal gibi. f., bak. dream. s. kasvetli, s kc. i., mak. tarak, t rmk, tarama aygt; tarak dubas. f. (deniz, gl, rmak v.b.nin) dibini taramak; (liman ) tarakla temizlemek. i. 1. tortu, telve. 2. p, sprnt. f. srlsklam etmek. f. 1. giydirmek; giyinmek. 2. dzenlemek, sslemek. 3. ask. bir hizaya getirmek. 4. (yaraya) yapmak. 5. (saa) ekil vermek. 6. lamak. k. dili azarlamak, ha pansuman tiy. kostml prova. giyinip sslenmek. k. dili iki dirhem bir ekirdek. i. ifoniyer. i. 1. (salata iin) sos. 2. (k zarm hindi ile yenilen) ekmek krntlaryla lan baharatl bir yemek. yap ng. sabahl k; robd ambr. 3. pansuman. tuvalet masas . i. kadn terzisi. i. terzilik. f., bak. draw. f. 1. damla damla ak tmak, damlatmak. 2. spor dripling yapmak; (topu) srmek. 3. salyas akmak. i. ufak aknt; sznt.

dribble down driblet dried drier drift drift apart driftwood drill drink drink a toast to drink like a fish drink s.o. under the table drink s.t. straight drink to excess drinking drinking cup drinking straw drinking water drip drip-dry dripping dripping wet drive drive a hard bargain drive a hard bargain drive at drive away/off drive back drive by drive into a corner drive mad drive out drive s.o. ape drive s.o. bananas

(damlalar) akmak, szlmek; (su) s zmak. i. ok az miktar. f., bak. dry. s. kurutulmu , kuru. i. 1. kurutucu, kurutucu madde. 2. bak. dryer. i. 1. srklenme. 2. ynelim, yneli , kayma. 3. srkleni, amaszca n ytedricen d) kar ayr birikintisi. 5. anlam, demek istenilen srklenme. 4.uzakla (rzgr mak; dmek. srklenmek; i. sularn srkledii aa dallar. i. 1. matkap, delgi. 2. ask. talim. 3. al trma. f. 1. (matkapla) delmek. 2. talim 2. yapmak. 3. al3. tin rma yaptbir rmak; altrma ask. talim drunk) yaptrmak; f. (drank, 1. imek. iki imek. byk zevkle erefine imek. i. 1. iecek. 2. iki. 3. bir seyretmek/dinlemek. 4. to -in imek. (birinin) s hhatine/erefine fazla iki imek. k. dili sarho olmadan iki iebilme konusunda birini glgede brakmak. (ikiyi) sek imek. ikiyi fazla ka rmak. i. iki ime. kadeh. kam . ime suyu. f. (--ped/--t, --ping) damlatmak; damlamak. i. 1. damla. 2. damlama. 3. k, mur suyunu aktan kistemeyen nt/yiv. damlal kya lmadan kurumak. s. t (kuma); t istemeyen f. suyu s tan ak yap lm (giysi). kuma p donmu ya damlas. i. eriyerek srsklam, srlsklam. f. (drove, --n) 1. (araba) srmek, kullanmak: He doesnt know how to nbilmiyor. 2. araba ile gitmek: I drive to and drive a car. Araba kullanmas pazarl k sonucu birok ey elde etmek. sk bir sk bir pazarlk yaparak fiyat ok indirmek. ... demek istemek, -i kastetmek. 1. kovmak, defetmek. 2. arabayla uzakla mak/ayrlmak. 1. arabayla geri dnmek. 2. pskrtmek, geri dnmek zorunda b rakmak. arabayla gemek; arabayla nnden gemek. keye sktrmak, kstrmak. ldrtmak. kovmak, defetmek. k. dili birini delirtmek. k. dili birini ldrtmak.

birini deli etmek, birini deliye evirmek. drive s.o. to distraction drive s.o. to the wall/drive s.o. up k. dili 1. birini iflas ettirmek; birini iflasa srklemek; birini iflas n eiine against the wall getirmek. 2.deliye birini ok zor bir duruma k eye sktrmak. vanadanbirini karmak. k. dili birini dndrmek, birini zsokmak, drive s.o. up the wall 1. birini ldrtmak. 2. birini lgna evirmek, birini ok kzdrmak. drive s.o. wild drive-in drive-in window drivel driven driver drivers license driveway driving driving rain i. 1. mterilerine arabalarnda servis yapan lokanta. 2. seyircilerin iinde oturarak film seyrettikleri ak hava sinemas. s. 1. arabalar arabalar nda hizmet veren banka giesi. mterilerine f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. salyas akmak. 2. samalamak. i. sama sapan f., bak.sz. drive. i. 1. src, ofr. 2. bilg. uyumcu. ehliyet, src belgesi. i. evin garaj n sokaa balayan yol. i. srme, sr . s. 1. enerjik, canl, dinamik. 2. iddetli, sert.

iddetli yamur.

drizzle drone drool droop drop drop a brick drop a hint drop a line/note drop asleep drop behind drop down drop in at drop in on drop off drop out drop-off dropout dross drought drove drove drown drown out drowse drowsiness drowsy drudge drudgery drug drug addict drug habit druggist drugstore drum drumbeat drummer drumstick drunk drunk with success drunkard drunken drunkenness dry dry cell dry cell dry cleaner dry cleaning

f. (yamur) iselemek, serpitirmek. i. 1. isenti. 2. iseleme. i. 1. erkek ar . 2. asalak, parazit, ekti. 3. monoton ses, vzlt. f. 1. ldamak. 2. homurdanmak. v z sulanmak. f.z a f. 1. sarkmak, bklmek, e ilmek; sarktmak, emek. 2. (bitki/iek) boynunu bkmek. i. 1. damla: a drop of water su damlas ; bir damla su. Would you like a drop of brandy? Bir konyak ister misiniz? 2. d , ini: a drop in prices gaf yapmak, am devirmek. k. dili pot k rmak, imada bulunmak, dokundurmak. iki satr yazvermek, pusula gndermek. uyuyakalmak. geri kalmak. dmek. -e uramak. -i ziyaret etmek. 1. azalmak; d mek. 2. inmek. 1. (yelikten) ayr lmak, kmak. 2. okula devam etmemek. i. 1. azalma, d me. 2. dik ini. i. okulu b rakan renci. i. 1. cruf, maden posas , dk. 2. sprnt, artk, deersiz eyler. i. kuraklk, susuzluk. i. sr. f., bak. drive. f. (suda) bo ulmak; bomak. (bir sesi) (daha yksek bir sesle) bast rmak. f. uyuklamak, pineklemek. i. uykulu olma, uyu ukluk. s. 1. uykulu. 2. uyku veren. i. ar ve skc bir ite alan kimse. f. ar ve skc bir i yapmak. i. ar ve skc i, angarya. i. 1. ila, ecza. 2. uyu turucu madde; hap. f. (--ged, --ging) 1. ilala turmak. 2. (yiyece e/iece uyu turucu ba mls; hap . e) uyuturucu ila katmak. uyu uyuturucu bamll. i. eczac . i. eczane. i. 1. davul; trampet; dmbelek. 2. davul sesi. 3. anat. kulakzar , kulakdavulu. i. davul sesi. 4. varil. f. (--med, --ming) davul almak. i. davulcu; trampeti. i. 1. davul tokma ; fkn; trampet denei, baget. 2. ah. (kmes nda) bacak. hayvan f., bak. drink. s., i. sarho , ikili. baar sevinciyle kendinden gemi. i. ayya, ikici. s. sarho, ikili. i. sarholuk. s. 1. kuru. 2. ya mursuz, kurak, susuz. 3. susam . 4. kurumu, suyu . 5. st vermeyen, st kesilmi (inek). 6. kr (kuyu). 7. sert, ekilmi kuru pil. kuru pil. kuru temizleyici. kuru temizleme.

dry cough dry dock dry goods dry mustard dry quart dry up dryer drying rack dual dual-purpose dub dubious duchess duck duckling duct dud duds due duel dues duet dug duke dull duly dumb dumbfound dumfound dummy dump dump truck dumping dumps dun dunce dune dung dungarees dungeon dunk duo duodenum dupe duplex duplicate duplicity

kuru ksrk. den. kuru havuz. manifatura, mensucat. toz hardal, hardal tozu. A.B.D. 1,101 litre. kurumak, tkenmek; kurutmak, tketmek. i. kurutucu; kurutma makinesi: hair dryer sa kurutucusu. clothes dryer rrkurutma ama asks. makinesi. ama s. ikili, ifte, ift; ift ynl. s. ift amal. f. (--bed, --bing) dublaj yapmak, filmi ekimden sonra seslendirmek. s. 1. kukulu, pheli. 2. belirsiz. 3. kararsz. 4. gvenilmez. i. des. i. rdek; dii rdek. f. 1. (ban/vcudunu) suya sokup karmak, suya rmak; suya dalmak. dald i. rdek yavrusu, palaz. 2. ban abucak eip kaldrmak. i. tp, kanal. i. 1. patlamayan mermi/bomba. 2. ba arsz kimse; fiyasko. i., o., k. dili giysiler. s. 1. (akla/kanunlara/toplumca makbul say lana) uygun olan. 2. hak ettii, gereken: This matter is at last being given due attention. Bu mesele i. dello. f. dello etmek. i., o. denti, aidat. i., mus. det, do. f., bak. dig. i. dk. s. 1. kaln kafal, anlaysz, gabi. 2. kr, kesmez (bak, makas v.b.). 3. c, kasvetli. 1. sersemlemek; donuk, snk (renk). 4. duygusuz. 5. sik ince, gerekti gibi, hakkyla.f. 2. tam zamannda. z. 1. uygun olarak, gere s. 1. dilsiz. 2. dili tutulmu , sessiz. 3. k. dili sersem, kafasz, budala. f. hayretler iinde b rakmak, artmak. f., bak. dumbfound. i. 1. enayi, aptal, budala, mankafa. 2. terz. manken. 3. taklit, sahte ey. 4. ng. emzik, meme. s. taklit, sahte; yapay. matb. maket. 5. atmak. altmak, 2. tic. damping yapmak, toptan ucuza satmak. i. f. 1. bo plk. p yn,kamyon. damperli i., tic. damping. i., o. f. (--ned, --ning) alaca n istemek, borluyu sktrmak. i. ahmak. i. kumul. i. 1. hayvan tersi. 2. gbre. f. gbrelemek. i., o. blucin pantolon, blucin, kot pantolon, kot; blucin tulum. i. zindan. f. batrmak, banmak. i. ikili, duo, do. i., anat. onikiparmak ba rsa. i. safdil. f. aldatmak, doland rmak. s. 1. ift. 2. dubleks. s., i. (duplkt) 1. e, ift. 2. kopya. f. (duplkeyt) 1. kopyasn yapmak. 2. kopya etmek,dzenbazl suretini karmak. k, hile. i. ikiyzllk,

durability durable duration duress during dusk dusky dust dust cover/jacket Dust has settled on everything. dustcloth dustheap dustpan dusty Dutch Dutch treat Dutchman Dutchwoman dutiful duty duty to/towards duty-free dwarf dwell dwell in dweller dwelling dwindle dye dyestuff dying dyke dynamic dynamite dynamo dynasty dysentery dyspepsia E E, e ea each each one each other eager eager beaver eagerness

i. 1. dayan kllk. 2. sreklilik, devam. s. 1. dayan kl, salam, eskimez. 2. srekli, devaml. i. 1. sreklilik, devam. 2. sre. i. zorlama, bask . edat boyunca, sresince, esnas nda, zarfnda, -de. i. alacakaranlk, akam karanl. s. 1. olduka karanlk. 2. koyu esmer. i. 1. toz. 2. toprak. f. 1. toz serpmek: dust a cake with sugar keke eker serpmek. 2. tozunu almak; f ralamak: She is dusting the furniture. miz, ceket. Her ey tozland. i. toz bezi. i. toz/sprnt yn. i. fara. s. 1. tozlu. 2. toz gibi. s. 1. Hollanda, Hollandaya zg. 2. Hollandal . 3. Hollandaca. i. Hollandaca. k. dili masraf n Alman usul blld elenti. o. Dutch.men (d^mn) i. Hollandal erkek, Hollandal. o. Dutch.wom.en (d^wmn) i. Hollandal kadn, Hollandal. s. 1. devcil. 2. sayg l. i. 1. grev, dev, vazife. 2. gmrk resmi, gmrk vergisi. -e kar sorumluluk. s., z. gmrksz. i. cce. f. 1. ccele tirmek. 2. kk gstermek. s. cce, bodur. f. (dwelt/--ed) 1. ikamet etmek, oturmak. 2. on (bir konu) zerinde durmak. -de ikamet etmek, -de oturmak. i. oturan, sakin. i. konut, ev, ikametgh, mesken. f. 1. yava yava azalmak, gittike ufalmak, giderek klmek. 2. nemini kaybetmek. i. boya, renk. f. boyamak; boyanmak. i. boya maddesi. f., bak. die. i., bak. dike. s. 1. dinamik, devimsel. 2. mekanik gc olan. 3. dinamik, canl , hareketli. i. dinamit. f. dinamitle havaya uurmak, dinamitlemek. i. dinamo. i. hanedan. i., tb. dizanteri, kanl basur. i., tb. hazmszlk, dispepsi. k s. East, Eastern, English. i. E, ngiliz alfabesinin beinci harfi. k s. each. s. her, her bir. zam. her biri, tanesi. two million liras each tanesi iki milyon lira. her biri. birbirini. s. istekli, hevesli, can atan. argo grevine fazlas yla bal kimse. i. evk, istek, arzu, canllk.

eagle eagle-eyed ear ear eardrum earful earl earlobe early early riser early warning system earmark earn earn ones keep earnest earnest earnest money earnings earphone earring earshot earsplitting earth earthen earthenware earthly earthquake earthshaking earthworm earthy earwax ease ease ease off/up easel easily easiness east Easter Easter egg easterly eastern eastward eastwardly eastwards easy easy

i. kartal, karaku . s. keskin gzl. i. 1. kulak. 2. iitme duyusu. i. baak. i., anat. kulakzar , kulakdavulu. i., k. dili 1. azar, papara, z lgt. 2. bir sr dedikodu. 3. beklenmedik bir sr laf. i. kont. i. kulakmemesi. s. erken; eski; ilk. z. zamans z, vakitsiz, vaktinden evvel. erken kalkan kimse. erken uyar sistemi. i. 1. hayvanlar n kulaklarna taklan marka. 2. (bir eyin) esas nitelii. f. rmak, bir yana koymak. belirli bir maksat iin ay rmak. f. kazanmak; kazand (biri/bir hayvan) yapt hizmetle kendi masrafn karmak/karlamak. s. ciddi, a rbal. i. teminat akesi, pey akesi. i. kazan, kr; maa , gelir. i., bak. headphone. i. kpe. i. s. sar edici (ses). i. 1. dnya. 2. toprak. 3. ng., elek. toprak. s. topraktan yap lm, toprak. i. anak mlek. s. topraktan yap lm, toprak. s. dnyaya ait, dnyevi. i. deprem, zelzele, yersars nts. s. inanlar kknden sarsan, fikirleri altst eden. i. yer solucan . s. 1. topra a benzer, topraks. 2. kaba, incelikten yoksun. i. kulak kiri. i. 1. kolaylk. 2. rahat, skntszlk. f. 1. rahat ettirmek, s kntdan kurtarmak. 2. (ary) yattrmak. 3. trmak. 4. dikkatle yerletirmek. 5. yava yava hareket ettirmek. kolayla gevetmek. i. ressam sehpas , vale. z. kolaylkla, kolayca, rahat rahat. i. 1. kolaylk. 2. yumuaklk, yumuak davran. i. dou, ark. s. dou. z. douya doru, douya. i. Paskalya, Paskalya yortusu. Paskalya yumurtas . z. 1. doudan. 2. douya doru. s. 1. gndousuna bakan. 2. doudan esen. s. dou, dousal, douya ait. s. 1. douya ynelen. 2. douya bakan. z. douya doru, dou ynnde. z. 1. douya doru. 2. doudan. s. 1. douya ynelen. 2. doudan esen (rzgr). z. douya doru, dou ynnde. s. kolay, rahat. z., k. dili kolayca, rahata.

easy chair easy mark easy money easygoing eat eat humble pie eat ones fill eat ones heart out eat ones words eat s.o. out of house and home eat up eaves eavesdrop ebb ebb tide ebony ebullient EC eccentric eccentricity ecclesiastic echelon echo clair eclectic eclecticism eclipse ecological ecologist ecology econ economic economical economics economise economist economize economy ecosystem ecstasy ecstatic Ecuador Ecuadoran Ecuadorean Ecuadorian ecumenical eczema

rahat koltuk. k. dili kolayca aldat labilen kimse. kolay kazan lm para. s. uysal, yumu ak bal. f. (ate, --en) 1. yemek. 2. yemek yemek. kibri k rlmak, burnu srtlmek; kabahatini itiraf edip af dilemek, n yalamak. tkrd doyurmak. karnn k. dili kendi kendini yemek, ii iini yemek, ok zlmek. k. dili szn geri almak. k. dili ar miktarda yiyerek birinin btesini altst etmek. yiyip bitirmek. i. saak. f. (on) -e kulak misafiri olmak. i. deniz sular nn ekilmesi. f. (deniz) ekilmek. cezir, inik deniz. i., s. abanoz. s. 1. ii kaynayan, co kun, evkli. 2. kaynayan, taan (sv). k s. the European Community. s. 1. acayip, garip, tuhaf, eksantrik. 2. d merkezli, eksantrik. i. garip bir i, tuhafl eksantrik. ki k, eksantriklik. 2. dmerkezlilik, eksantriklik. i. 1. s. kiliseye veya kilise rgtne ait, dini. i. papaz, rahip. i., ask. kademe. i. (o. --es) yank. f. 1. yanklanmak, aksetmek. 2. tekrarlanmak; tekrarlamak. i. ekler (bir e it pasta). s. 1. eitli sistem ve kaynaklardan derlenmi. 2. fels. semeci, e ait. i., fels. semeci. semecili i., fels. semecilik. i., gkb. tutulma. f. 1. n karartmak. 2. (birinden) stn kmak, (birini) glgede brakmak. s. ekolojik, evrebilimsel. i. ekolojist, evrebilimci. i. ekoloji, evrebilim. k s. economic, economics, economy. s. ekonomiyle ilgili, ekonomik, iktisadi. s. tutumlu, hesapl; ekonomik. i. iktisat, ekonomi bilimi. f., ng., bak. economize. i. iktisat , ekonomist. f. tasarruf etmek, ekonomi yapmak, iktisat yapmak. i. 1. ekonomi, iktisat. 2. tasarruf, tutumluluk, ekonomi. i. ekosistem. i. esrime, co u, kendinden geme, vecit. s. 1. esrik, kendinden gemi . 2. ok mutlu, sevin dolu. i. Ekvador. i., s., bak. Ecuadorian. i., s., bak. Ecuadorian. i. Ekvadorlu. s. 1. Ekvador, Ekvadora zg. 2. Ekvadorlu. s. 1. kiliselerin tmn temsil eden; tm kiliselerin kabul etti i. 2. tm kiliselerin birle mesini mayasamalayan. l. i., tb. egzama,

ed Edam Edam cheese eddy edema edge edgewise edginess edging edgy edible edict edifice edify edifying edit editing edition editor editorial editorship educate educated education educational educator EEC eel efface efface o.s. effect effective effects effectual effeminate effervesce effervescent effete efficacious efficacy efficiency efficient effigy effluence effluent effort effortless

k s. edited, edition, editor. i. Hollanda peyniri, edam. bak. Edam. i. girdap, anafor, e rim, evri, burga. f. anaforlanmak, burgalanmak. i., tb. dem. i. 1. kenar. 2. k. dili avantaj, stnlk. f. 1. kenar na bordr yapmak. 2. (bir ru) yava yava gitmek. tarafa na;yandan. z. yan do yan, yanlamas i. sinirlilik. i. kenar suyu, dantel, suta . s. sinirli, sinirleri gergin. s. yenebilir. i. yiyecek. i. emir, ferman. i. byk yap . f. ahlaka ykseltmek. s. ahlaka ykselten. f. redaksiyon yapmak. i. redaksiyon. i. edisyon, bas m. i. 1. editr. 2. redaktr. i. bamakale. i. 1. editrlk. 2. redaktrlk. f. eitmek; okutmak. s. eitimli, tahsilli. i. eitim. s. eitimsel, eitsel; eitici. i. eitimci, eitmen. k s. the European Economic Community. i. (o. --s/eel) ylanbal. f. 1. silmek, bozmak. 2. yok etmek, gidermek. dikkatleri stne ekmemeye al mak. i. etki, sonu. f. yerine getirmek, gerekle tirmek, baarmak. s. 1. yrrlkte. 2. etkili, tesirli. i., tic. efektif, nakit. i., o. eya, mal. s. etkili, istenilen sonucu veren. s. kadns, efemine. f. kprmek, kabarmak. s. efervesan. s. 1. bitkin, halsiz, gsz. 2. k sr, verimsiz. 3. efemine. s. istenen sonucu veren, etkili, tesirli. i. yarar, fayda, etki. i. hzl ve verimli alma. s. hzl ve verimli alan, randmanl. i. i. 1. dar akma, aknt. 2. atk su; atk madde. i. atk su; atk madde. i. gayret, aba, efor. s. zahmetsiz, kolay.

effrontery effusive eg egg egg egg white egg white eggbeater eggcup egghead eggplant eggshell ego egocentric egocentricity egoism egoist egotism egotist egregious Egypt Egyptian eh eiderdown eight eighteen eighteenth eighth eighth note eightieth eighty Eire either either this or that ejaculate ejaculation eject ejector eke eke out eke out a living El Salvador elaborate elaborate lan elapse elastic

i. kstahlk, yzszlk. s. cokun, takn. k s. exempli gratia (for example) mesela, rnein. i. yumurta. f. on tahrik etmek, k krtmak. yumurta ak . yumurta ak . i. yumurta rpaca. i. yumurtalk, yumurta kab. i., argo entel, entelektel. i. patlcan. i. yumurta kabu u. i. benlik, ego, ben. s. egosantrik, beniinci. i. egosantrizm, beniincilik. i. egoizm, bencillik. i. bencil, egoist. i. egotizm, benlikilik. i. bencil. s. fevkalade kt, korkun: an egregious mistake korkun bir yanl . i. M sr. i. M srl. s. 1. Msr, Msra zg. 2. Msrl. nlem, k. dili 1. ... de il mi?: Hes a lucky guy, eh? ansl bir herif, deil mi? 2. Ne?/Ha?: Come here! Eh? I said Come here! Buraya ty yorgan. i. ku s. sekiz. i. sekiz rakam (8, VIII). eight-hour day gnde sekiz saat alma sistemi. s. onsekiz. i. onsekiz rakam (18, XVIII). s., i. 1. onsekizinci. 2. onsekizde bir. s. 1. sekizinci. 2. sekizde bir. mz. sekizlik nota, sekizlik. s., i. 1. sekseninci. 2. seksende bir. s. seksen. i. seksen rakam (80, LXXX). i. rlanda Cumhuriyeti. s. ikisi de; her iki: She doesnt like either one. kisini de sevmiyor. On either of him sat a cat. Her iki taraf nda bir kedi oturuyordu. zam. her ya bu side ya o. f. 1. birdenbire yksek bir sesle sylemek. 2. bo almak, meni gelmek. i. 1. nlem. 2. bo alma, meninin atlmas. f. 1. dar atmak, karmak, fkrtmak. 2. defetmek, kovmak. i., mak. f krtc, ejektr. f. (bir ey yapmakla) (yetersiz bir eyi) artrmak. k t kanaat geinmek. El Salvador. s. 1. ok ayr ntl ve ok i isteyen. 2. karmak; girift, giriik. f. (on) ayr ntlarna girmek. i. evk, canllk. f. (zaman) gemek, akmak. s. 1. esnek, elastik, elastiki. 2. lastikli. i. lastik, lastikli erit.

elasticity elate elated elation elbow elbow grease elbowroom elder elder elder brother elder sister elder sister elderly elders eldest elect election electioneer elective elector electorate electric electric arc electric arc electric chair electric current electric eye electric fan electric guitar electric light electric meter electric motor electric power electric shaver electrical electrical appliance electrical engineer electrical engineering electrician electricity electrification electrify electrocardiogram electrocute electrode electrolysis electrolyte

i. esneklik, elastiklik, elastisite. f. ok sevindirmek, ok ne elendirmek. s. sevinli, k vanl. i. sevin, k van. i. dirsek. f. dirsekle itmek/vurmak, dirseklemek; ite kaka yol amak. k. dili aln teri, emek. i. rahata hareket edilebilecek yer, geni yer. s. yaa byk, byk. i. yal/itibarl kii. i. mrver a ac, mrver. aabey. abla. abla. s. olduka ya l. i., o. (yaa) bykler. s. (yaa) en byk. f. semek. i. seim. f. seim propagandas yapmak. s. 1. iste e bal. 2. seimle elde edilen (bir makam). i. semeli ders. i. semen. i. semenler. s. 1. elektrikle ilgili. 2. elektrikli. elektrik ark . fiz. elektrik ark , elektrik yay. elektrikli sandalye. elektrik ak m, elektrik cereyan. elektrikli gz. vantilatr. elektrogitar. elektrik lambas . elektrik saati. elektrik motoru. elektrik kuvveti. elektrikli tra makinesi. s. 1. elektrikli. 2. elektrikle ilgili. elektrikli alet; elektrikli ayg t. elektrik mhendisi. elektrik mhendislii. i. elektriki, elektrik tesisat s. i. elektrik. i. elektriklendirme, elektrifikasyon. f. 1. elektriklendirmek. 2. elektriklemek. 3. heyecanland rmak, heyecan vermek. i., tb. elektrokardiyogram. f. 1. elektrikle ldrmek. 2. elektrikli sandalyede idam etmek. i. elektrot. i. elektroliz. i. elektrolit.

electromagnet electromagnetic electron electronic electronic music electronic music electronics electropositive electroshock elegance elegant elegy element elemental elementary elementary education elementary school elements elephant elevate elevation elevator elevator shaft eleven eleventh eleventh hour elf elicit eligibility eligible eliminate elimination elite elixir elk ellipse ellipsis elliptical elm elocution elongate elongation elope eloquence eloquent else elsewhere

i. elektrom knats. s. elektromanyetik. i. elektron. s. elektronik. elektronik mzik. elektronik mzik. i. elektronik. s. elektropozitif. i., tb. elektrook. i. zarafet. s. zarif. i. eleji, a t. i. 1. e, unsur, eleman, para. 2. kim. element, e. s. 1. ilkel; dizginsiz, frenlenmemi . 2. doadaki glere zg. 3. doal. s. 1. balayanlar iin: elementary French course yeni balayanlar iin zca kursu. 2. temel. 3. ilkel. 4. basit, kolay. Frans ilkretim. ilkretim okulu. i., o. 1. the doa gleri. 2. gruplar. 3. temel ilkeler. i. fil. f. 1. ykseltmek; kald rmak. 2. terfi ettirmek. i. 1. ykseltme; kald rma. 2. terfi. 3. cor. ykselti. i. 1. asansr. 2. silo. asansr bo luu. s. on bir. i. on bir rakam (11, XI). s. 1. on birinci. 2. on birde bir. son dakika. o. elves (elvz) i. cce ve yaramaz cin. f. 1. (gere i) ortaya karmak. 2. (bilgi) edinmek, salamak. 3. -e yol amak, -e neden olmak. i. uygunluk. s. (for) -e uygun. f. 1. gidermek; yok etmek. 2. (bir yar y) elemek. 3. k. dili ldrmek, temizlemek. i. 1. giderme; yok etme. 2. (yar y) eleme. i. elit, sekinler. s. elit, sekin. i. iksir. i., zool. kanadageyii; avrupamusu. i. elips. o. el.lip.ses (lpsiz) i., dilb. eksilti, eksiltili anlatm. s. eliptik. i. karaaa. i. 1. sz syleme sanat . 2. etkili ve gzel konuma tarz. f. uzatmak. i. uzatma. f. evlenmek iin evden kamak, yla kamak. i. etkili ve gzel sz syleme yetene i. s. 1. etkili ve gzel sz syleyen. 2. etkili ve gzel (szler, konu ma tarz). z. baka: What else can he do? Baka ne yapabilir? Who else was there? ka kim ? Where else can they be? Baka nerede Orada ba yere; bavard ka yerde. z. baka

elucidate elude elusive elves emaciated emanate emancipate emancipation emasculate embalm embankment embargo embark embark on/upon embarkation embarrass embarrassment embassy embattled embed embellish embellishment ember embezzle embezzlement embezzler embitter emblazon emblem embodiment embody embolden embolism emboss embrace embroider embroidery embroidery frame embroil embryo emcee emend emendation emerald emerge emergency emergency door/exit

f. aklamada bulunmak, izahat vermek; aklamak. f. 1. (izleyenleri, bir tehlikeyi) atlatmak. 2. hat rlayamamak, aklna ehrin aklma gelmiyor. gelmemek: The name of tarifi the town me. zor. 2. zor; eludes anlalmas zor. 3. ad abucak geen. s. 1. yakalanmas i., o., bak. elf. s. (alktan/hastalktan) ok zayflam, sskas km, bir deri bir kemik .-den kmak; -den yaylmak; -den fkrmak; -den akmak. kalm f. from f. 1. azat etmek, serbest b rakmak, zgrlne kavuturmak. 2. from den kurtarmak. i. 1. azat etme, serbest b rakma. 2. zgrlk, kurtulu. f. 1. hadm etmek, enemek, burmak. 2. kuvvetten drmek. 3. (baz mlar kararak veya sansr ederek) (bir yazy) kua k s f. tahnit etmek, mumyalamak. i. toprak set. i. (o. --es) ambargo. f. gemiye binmek. -e girimek, -e balamak. i. gemiye binme. f. utandrmak, mahcup etmek. i. utanma, utan duyma, mahcup olma. i. elilik, sefaret. s. g durumda, s km. f. (--ded, --ding) (in) (iine) iyice yerle tirmek, gmmek. f. sslemek. i. 1. ssleme. 2. ss. i. kor; kz. f. (emanet para veya mlk) zimmetine geirmek. i. zimmete geirme. i. zimmetine para geiren kimse. f. hayata kstrmek. f. 1. sslemek, tezyin etmek. 2. armalarla donatmak. 3. kutlamak. i. amblem, simge. i. (bir eyin) somut hali; kendisi: She is the embodiment of elegance. Zarafetin ta kendisi. bir halde) d a vurmak. 2. kapsamak. f. 1. in (belirli/somut f. cesaret vermek, yreklendirmek. i., tb. amboli. f. 1. kabartma desenle sslemek. 2. kakmak, kabartmak. f. 1. (birine) sar lmak, (birini) kucaklamak; kucaklamak. 2. kapsamak. 3. (bir kabul etmek, (bir dine) girmek. 4. (bir teklifi) i. ilemek. 2. (anlat lan bir yk veya kabul olay)etmek. hayalinden bir f. 1. dini) zerine nak eyler katarak sslemek. , ileme. i. nak kasnak. f. (birini) (zor bir ie) sokmak, kartrmak. i., biyol. embriyon, o ulcuk. i. sunucu. f. (bir program n) sunuculuunu yapmak. f. (bir metnin) yanllarn dzeltmek. i. (metne ait) dzeltme. i. 1. zmrt. 2. zmrt ye ili. s. zmrt yeili. f. kmak, meydana kmak. i. acil durum. acil k kaps.

emergency landing emergency treatment emergency ward emergent emeritus emery emery board emetic emigrant emigrate emigration migr eminence eminent emissary emission emit emollient emolument emotion emotional empathy emperor emphasis emphasise emphasize emphatic emphatically emphysema empire empirical empiricism empiricist employ employee employer employment employment agency empower empress emptiness empty empty words empty-handed emulate emulsion en route

mecburi ini. acil tedavi. (hastanede) acil servis. s. kan, meydana kan. s. emeritus (emekli bir niversite retim grevlisine verilen unvan). i. zmpara. zmparal trnak trps. s., i. kusturucu (ila). i. gmen. f. g etmek. i. g. i. siyasi gmen. i. 1. yksek bir mevki. 2. ykseklik; yksek yer, tepe. s. 1. yksek (mevki). 2. tan nm ve stn, nl (kii). 3. yksek (yer). i. zel bir grevle gnderilen ki i. i. 1. karma; yayma. 2. mal. emisyon. f. (--ted, --ting) karmak; fkrtmak; yaymak. s. yumuatc. i. yumuatc ve acy dindiren merhem. i. cret; maa ; kazan. i. duygu, his; heyecan. s. duygusal, duygulu, heyecanl . i., ruhb. bir ba kasnn duygularn anlayabilme, duygu sezgisi. i. imparator. o. em.pha.ses (emfsiz) i. 1. vurgu, vurgulama. 2. nem. f., ng., bak. emphasize. f. vurgulamak. s. 1. vurgulanarak sylenen. 2. srarl. 3. gze arpan, frapan. z. 1. zerinde durarak. 2. kesin olarak. i., tb. anfizem. i. imparatorluk. s. deneysel, ampirik. i. deneycilik, ampirizm. i. deneyci, ampirist. f. 1. kullanmak. 2. bir hizmet veya i te kullanmak, istihdam etmek. i. i. alan; grevli; ii. i. patron, iveren. i. i verme, istihdam. i bulma brosu, i ve ii bulma kurumu. f. yetki vermek. i. imparatorie. i. boluk. s. 1. bo. 2. of -den yoksun. 3. k. dili a. i. bo ey, bo. f. boaltmak; dkmek; bo laf. bo almak; dklmek. s. eli bo. f. benzerini veya daha iyisini yapmaya al mak; taklit etmeye almak. i. emlsiyon. yolda, giderken.

en route enable enact enamel enameled enamor enamour encase enchant enchanting enchilada encircle encl enclose enclosure enclosures encompass encore encounter encourage encouragement encouraging encroach encroachment encrust encumber encumbrance encyclopaedia encyclopedia encyclopedic end end table endanger endear endear o.s. to s.o. endearing endeavor endemic ending endive endless endlessly endlessness endorse endorse a bill endorsement endow

(an rut) yolda. f. 1. imkn vermek, mmkn k lmak, salamak. 2. yetki vermek. f. yasala trmak. i. 1. emay. 2. mine. 3. (di lere ait) mine. s. emaye. f. (--ed/--led, --ing/-ling) 1. emaylamak. 2. minelemek. s. emaye. f. f., ng., bak. enamor. f. f. 1. bylemek. 2. k. dili (birinin) ok ho una gitmek. s. 1. byleyici. 2. k. dili harika, fevkalade, ok gzel. i. Meksika mutfa na zg bree benzeyen acl bir yemek. f. etraf n evirmek, kuatmak. k s. enclosed, enclosure. f. 1. (bir eyi) (bir mektupla ayn zarf iine) koymak: Ive enclosed a rafile) gnderiyorum. photograph this it letter. bir foto i. 1. (bir yeri)with (duvar, v.b.Bu ile)mektupla evirme. birlikte 2. (duvar, it v.b. evrili olan yer. i. (mektupla ayn zarf iinde) gnderilen eyler, iliiktekiler. f. 1. kapsamak. 2. kaplamak, rtmek. 3. ku atmak. nlem Bravo! i. bis. f. 1. (bir tehlike veya zorlukla) kar karya gelmek. 2. rastlamak. f. 1. tevik etmek, zendirmek. 2. cesaret vermek, yreklendirmek. i. 1. tevik etme, zendirme. 2. cesaret verme, yreklendirme. s. 1. mitlendirici, umut verici. 2. te vik edici, zendirici. 3. cesaret verici, yreklendirici. f. upon (ba kasnn hakkna) tecavzde bulunmak. i. (bakasnn hakkna) tecavzde bulunma. f. f. i. 1. yk. 2. ocuk. 3. huk. ipotek. i., ng., bak. encyclopedia. i. ansiklopedi. s. ansiklopedik. i. 1. u. 2. son, nihayet. 3. ak bet. 4. gaye, ama; niyet, maksat. 5. mec. lm, f. bitirmek, kkson. masa, sehpa. son vermek; bitmek, sona ermek. f. tehlikeye atmak. f. sevdirmek. kendini birine sevdirmek. s. sevimli, tatl. f. yapmaya almak; gayret etmek, almak. i. aba, gayret. s. in (bir yer veya halka) zg: That disease is endemic in India. O k Hindistana zg. hastal i. 1. son, nihayet. 2. dilb. tak , sonek. i. acmarul, yabanimarul, hindiba. s. sonsuz. z. durmadan, bitmek tkenmek bilmeksizin. i. sonsuzluk. f. 1. ciro etmek. 2. onaylamak. eki ciro etmek. i. 1. ciro. 2. onay. f. with -e ba ta bulunmak.

endowment endurable endurance endure enduring endways endwise enema enemy energetic energise energize energy energy crisis enervate enfold enforce enforceable enforcement enfranchise Eng engage engage in engage s.o.s attention engaged engagement engaging engender engine engine driver engineer engineering England English Englishman Englishwoman engrain engrave engraver engraving engross engross ones thoughts engrossing engulf enhance enigma enjoin

i. 1. Allah vergisi, do utan gelen zel yetenek. 2. balardan oluan toplu sermaye. labilir. 3. ba ta bulunma. s. dayan i. dayanma gc, tahamml. f. dayanmak, tahamml etmek, ekmek, kald rmak. s. 1. dayan kl. 2. devaml, srekli. z. 1. dik, dikine. 2. ucu ileriye do ru; uzunluuna. 3. u uca. z., bak. endways. i., tb. lavman, tenkye. i. dman. s. enerjik, faal. f., ng., bak. energize. f. enerji vermek, g vermek. i. 1. enerji, erke. 2. enerji, g, kuvvet. enerji krizi. f. zayflatmak, kuvvetten drmek. f. 1. katlamak, sarmak. 2. kucaklamak, ba rna basmak. f. uygulamak, tatbik etmek, yerine getirmek. s. uygulanabilir. i. uygulama. f. oy hakk vermek. k s. England, English. f. 1. ie almak, tutmak, angaje etmek. 2. birbirine girmek, arpmak. 3. sz vermek, taahht etmek. 4. mak. birbirine gemek; birbirine geirmek, gul olmak. ile me birinin kafas n megul etmek. s. 1. nianl. 2. megul (telefon). i. 1. nianlanma. 2. randevu. 3. sz; vaat, taahht. 4. arpma, dvme. 5. ho belirli bir sre iin cretli i . , sevimli, ekici. s. f. 1. meydana getirmek, olu turmak. 2. dourmak. i. 1. motor. 2. lokomotif. ng., d.y. makinist. i. 1. mhendis. 2. d.y. makinist. 3. den. ark . f. planlayp dzenlemek. i. mhendislik. i. ngiltere. s. 1. ngiliz. 2. ngilizce. i. ngilizce. o. Eng.lish.men (ngglmn) i. ngiliz erkek, ngiliz. o. Eng.lish.wom.en (ngglwmn) i. ngiliz kadn, ngiliz. f. in 1. (d nce, alkanlk v.b.ni) -e alamak. 2. -in iine iyice ektirmek/geirtmek. f. hakketmek, kazmak. i. 1. hakkk, oymac . 2. gravrc. i. 1. gravr. 2. hakkkl k, oymaclk. 3. hakkk ii. f. kafas n btnyle igal etmek. s. ok srkleyici (roman, film v.b.). f. iine ekmek, yutmak. f. (deer, fiyat v.b.ni) artrmak, ykseltmek. i. bilmece, muamma. f. 1. tembih etmek; emretmek: I enjoined him to leave. Gitmesini tembih ettim. 2. yasaklamak.

enjoy enjoy good health enjoy o.s. enjoyable enjoyment enlarge enlarge upon enlargement enlarger enlighten enlightened enlightenment enlist enliven enmesh enmity ennoble enormity enormous enough enough and to spare Enough! Enoughs enough. enquire enrage enrich enroll enrollment ensconce ensconce o.s. in ensemble enshrine ensign ensign enslave ensnare ensue ensure entail entangle entanglement enter enter into enter into an agreement enter on/upon enter ones head enterprise

f. zevk almak, ho lanmak. sal yerinde olmak. elenmek, hoa vakit geirmek. s. ho, tatl, zevkli, elenceli. i. zevk. f. bytmek; geniletmek; bymek; genilemek. daha ayrntl bir ekilde anlatmak. i. 1. bytme; byme. 2. foto. agrandisman. i., foto. agrandisr, bylte. f. aydnlatmak, bilgilendirmek. s. aydn (kimse). i. aydnlatma, bilgilendirme; aydnlanma, bilgilenme. f. 1. askere kaydolmak/yaz lmak; askere kaydetmek/yazmak. 2. yardmn lamak.rmak. sa f. canland f. in (birini) (olumsuz bir duruma) d rmek. i. dmanlk, husumet. f. 1. soylular s nfna almak, asalet unvan vermek. 2. yceltmek. i. 1. er, byk ktlk. 2. muazzamlk, byklk. s. kocaman, muazzam. i. yeterli miktar. s. yeterli, kfi. z. kfi derecede. yeter de artar bile. nlem Yeter! Yeter artk! f., bak. inquire. f. fkelendirmek, hiddetlendirmek. f. 1. zenginle tirmek, zengin etmek. 2. zenginletirmek, deerini artrmak. f. kaydn yapmak, kaydetmek; kaydolmak, yazlmak. i. kaydetme, kayt. f. yerletirmek. -e yerlemek. i. 1. mz. topluluk. 2. tiy. trup. 3. btn. 4. birka paradan olu an kadn m, dpiyes. kostm, tak sayg n bir yere koymak. f. -i -in iinde i. bayrak, sancak, band ra. i., den. aste men. f. kle yapmak, esir etmek. f. tuzaa drmek. f. kmak, meydana gelmek; ardndan gelmek, izlemek.the ensuing year ertesi sene. lamak, temin etmek. 2. garanti etmek. f. 1. sa f. gerektirmek. f. 1. dola trmak, karmakark etmek. 2. in (olumsuz bir eye) trmak, bula t rmak. kar klk, dola klk. 2. engel, mnia. i. 1. kar f. 1. girmek, iine girmek. 2. giri mek, balamak. 3. deftere yazmak, kaydetmek. 4. bilg. Enter -e giri mek. tu una basarak (bir komutu) gerekletirmek. -e balamak, anlamaya girmek. -e balamak, -e girimek. -in aklna gelmek. i. giriim, teebbs.

enterprising entertain entertain a motion entertaining entertainment enthrall enthrone enthuse enthusiasm enthusiastic entice enticement enticing entire entirely entirety entitle entity entomb entomologist entomology entourage entrails entrance entrance entrance examination entrance fee entrap entreat entreaty entre entrench entrenchment entrept entrepreneur entrust entry entryway entwine entwine itself around entwine s.t. enumerate enunciate envelop envelope enviable envious

s. uyank, akgz, giriken, mteebbis. f. 1. elendirmek. 2. misafir etmek, arlamak, ikram etmek. (bakan) bir teklifi kabul edip kurula sunmak. s. elenceli, elendirici. i. parti, davet; ziyafet; balo. f. bylemek. f. tahta karmak. f. (about/over) gklere karmak, ok vmek. i. evk, istek; heves. s. evkli, hararetli. f. (birini) tatllkla (kt bir ey yapmaya) ikna etmek. i. 1. batan karma. 2. ekici ancak tehlikeli ey. 3. ekicilik. s. ekici, cazip. s. btn, tamam, hepsi: the entire group grubun hepsi. z. bsbtn, tamam yla, tamamen. i. tm, btn. f. 1. hak vermek. 2. yetki vermek. i. varlk. f. mezara koymak, gmmek. i. entomolojist, bcekbilimci. i. entomoloji, bcekbilim. i. beraberindekiler, maiyet. i. barsaklar. i. 1. giri, girme. 2. giri yeri, giri kaps, giri. 3. giri creti, giri. f. bylemek. giri snav. giri creti. f. (--ped, --ping) tuza a drmek, yakalamak. f. yalvarmak. i. yalvarma, yalvar , yakar. i. 1. giri, giri izni, giri hakk. 2. ba yemek. 3. ng. balkla ba yemek nda yemek. aras lam yenilen bir ekilde yerletirmek. f. sa i., ask. siper. i. antrepo. i. giriimci, mteebbis. f. emanet etmek. i. 1. giri, girme. 2. giri, giri yeri, antre. 3. kayt. i. giri, giri yeri. f. (bitki, ylan v.b.) (bir eyin) etrafna dolanmak. (around) bir eyi (baka bir eye) dolamak. f. saymak, birer birer saymak/sylemek. f. telaffuz etmek. f. sarmak; ku atmak, rtmek. i. zarf, mektup zarf . s. gpta edilecek. s. k skan.

environment environmental environmentalism environmentalist environs envisage envision envoy envy enzyme epaulet epaulette ephemeral epic epicenter epidemic epidermis epigram epilepsy epileptic epilog epilogue Epiphany episcopal episode episodic Epistle epistle epitaph epithet epitome epoch Epsom salts equable equal equal equal sign equalise equality equalize equanimity equate equation equator Equatorial equatorial Equatorial Guinea

i. evre, muhit. s. evresel. i. evrecilik. i. evreci. i., o. dolay, civar. f. kafas nda canlandrmak, tasavvur etmek. f. kafas nda canlandrmak, tasavvur etmek. i. 1. delege, temsilci. 2. diplomat; eli. i. 1. k skanlk, haset. 2. gpta. f. 1. kskanmak. 2. gpta etmek. i., biyokim. enzim. i. apolet. i., bak. epaulet. s. ok k sa sren; ok ksa mrl; gelip geici. s. epik, destans . i. epik, destan. i., jeol. depremin merkezi, deprem ze i. s. salgn, salgnlam. i. salgn: flu epidemic grip salgn. i. epiderm. i. nkte, nkteli sz. i., tb. sara. i. saral. s. 1. sara hastalna zg. 2. saral. i. sonsz, epilog. i., ng., bak. epilog. i., Hrist. 6 Ocakta kutlanan bir yortu. s. 1. piskoposlara ait. 2. piskoposlarca ynetilen. i. 1. edeb. (olaylar zincirinde) olay, epizot. 2. radyo, TV (dizide) blm. s., edeb. epizodik. i., Hrist. (Yeni Ahitte yer alan) mektup. i. mektup. i. mezar kitabesi. i. (vc veya hakaret edici) sz, laf. i. i. devir, a . ngiliz tuzu. s. 1. sakin, rahat, kolayca k zmayan. 2. lman (iklim). s. 1. eit. 2. ayn dzeyde. i. eit. f. 1. eit olmak: Two plus two equals four. ki art iki eit drt. 2. ayn dzeyde olmak, (=). emsali olmak: No one equals her. Emsali yok. eit iareti f., ng., bak. equalize. i. eitlik. f. eitlemek. i. itidal, lm, temkin. f. ile eit saymak. i. denklem. i. ekvator. s. s. ekvatoral. Ekvator Ginesi.

Equatorial Guinean equestrian equidistant equilateral equilibrium equinox equip equipment equitable equity equivalence equivalent equivocal equivocate era eradicate erase eraser erasure ere ere long ere now erect erection Eritrea Eritrean ermine erode erosion erosive erotic eroticism err errand errand boy erratic erroneous error erudite erudition erupt eruption escalate escalator escapade escape escape from s.o.s grasp

i. Ekvator Gineli. s. 1. Ekvator Ginesi, Ekvator Ginesine zg. 2. Ekvator Gineli. s. 1. binicilie ait. 2. atl (heykel/portre): an equestrian statue of Napoleon heykeli. Napolyonun atl ayn mesafede olan. s. eit uzaklkta, s. ekenar: equilateral triangle. ekenar gen. i. denge, muvazene. i., gkb. ekinoks, lm, gn tn eitlii. f. (--ped, --ping) donatmak. i. 1. donatm. 2. gereler. s. adil, adaletli. i. 1. adalet. 2. tic. zsermaye. 3. muh. net varl k. i. eitlik. s. s. kaamakl; iki anlama gelebilen. f. kaamakl konumak; ne evet ne de hayr demek. i. devir, a . f. 1. kknden skp atmak. 2. yok etmek. f. 1. silmek. 2. gidermek, yok etmek. i. silgi. i. silinmi yer; silinti. edat, ba., iir evvel, nce. ok gemeden. bundan nce. s. 1. dimdik, ayakta duran, aya a kalkm. 2. dik, dikilmi, dikelmi. f. 1. (heykel, direk, v.b.ni) dikmek. 2. 2. kurmak; yapmak; a a etmek. etme. 3. penisin i. 1. (heykel, direk v.b.ni) dikme. kurma; yapma; in in mesi. sertle i. Eritrea, Eritre. i. Eritreal. s. 1. Eritrea, Eritreaya zg. 2. Eritreal. i. (o. --s/er.mine) ermin, as. f., jeol. a ndrmak; anmak. i., jeol. erozyon, a nma; andrma. s. andrc. s. erotik. i. erotizm. f. hata etmek. i. ayak ii. ayak ilerine bakan kimse, ayak. s. istikrars z, dengesiz, birden deiiveren. s. yanl, hatal. i. hata, yanl, yanllk. s. ok bilgili, bilgin, lim. i. bilginlik, limlik. f. 1. (yanarda ) pskrmek. 2. patlak vermek. i. 1. (yanarda ) pskrme. 2. tb. dknt. 3. patlak verme. f. 1. (fiyat v.b.ni) ykseltmek; ykselmek. 2. (sava , anlamazlk v.b.ni) ztrmak; kzmak. k i. yryen merdiven. i. macera. i. ka , kama, firar. f. 1. kamak, firar etmek. 2. kurtulmak, paay kurtarmak; atlatmak.kurtulmak. 3. gznden kamak; akl ndan kmak. birinin penesinden

escapist eschew escort escort escort vessel escutcheon Eskimo Eskimo dog esophagus esoteric especial especially espionage esplanade espousal espouse espresso esprit esprit de corps Esq Esquire essay essay essence essence/spirit of peppermint essential essentially establish establishment estate estate agent estate car esteem esthete esthetic estimable estimate estimation estival Estonia Estonian estrange estranged estuary et cetera etc etch

s. insana gndelik hayat ve dertlerini unutturan ok srkleyici (roman/film). f. -den sak nmak, -den kanmak. i. 1. kavalye. 2. (koruma/gzetim iin) e lik eden; elik edenler. f. 1. kavalyelik etmek. 2. (korumak/gzetmek amac yla) elik etmek. refakat gemisi. i. armal kalkan. i. 1. Eskimo. 2. Eskimoca, Eskimo dili. s. 1. Eskimo. 2. Eskimoca. Eskimo kpe i. i., anat. yemek borusu. s. 1. ancak ufak bir grupa bilinen; ufak bir gruba zg; bat ni, irek. 2. lmas zor. 3. nadir; olaand. 4. gizli inanlar olan. anla s. zel, hususi. z. zellikle, bilhassa. i. casusluk. i. gezi, gezinti yeri; kordon. i. destekleme. f. desteklemek. i. ekspreso kahve, ekspreso. i. (bir grup iindeki) birlik ruhu. k s. Esquire. i., ng., mektup zarf zerine isim ve soyadndan sonra ksaltlarak yazlan na gelen bir unvan: Marmaduke Wigglesworth, ve bay anlam tr). 2. deneme, yapmaya kalkma. Esq. i. 1. deneme (bir dzyaz f. denemek, yapmaya kalk mak. i. 1. z, as l. 2. esans, tr. naneruhu. s. 1. as l, esas, temel, ana. 2. gerekli, zaruri. i. esas, temel. z. aslnda. f. 1. kurmak. 2. saptamak, tespit etmek. i. 1. kurum, kurulu , messese. 2. kurma; kurulu. 3. tespit etme; tespit edilme. i. 1. huk. tereke, b rakt. 2. malikne.

ng. emlak. ng. steyn. f. -e sayg duymak. i. sayg, itibar.


i., bak. aesthete. s., i., bak. aesthetic. s. saygdeer, itibarl. f. (estmeyt) 1. tahmin etmek, kestirmek. 2. (k ymetini) takdir etmek, erlendirmek. i. (est mt) tahmin, kestirme. 2. takdir, erlendirme, de fikir, d1. nce: in my estimation benim de gzmde, i. (birisi hakk ndaki) bana gre, bence. s., bak. aestival. i. Estonya. i. 1. Estonyal. 2. Este. s. 1. Estonya, Estonyaya zg. 2. Este. 3. . amak, soutmak. Estonyal f. aralarn s. birbirinden ayr lm, ayr yaayan. i., cor. hali. v.s., vesaire, v.b., ve benzeri. k s. et cetera. f. (desen hakketmek iin) (madeni bir yzeyi) asitle oymak.

etch a design on etching eternal eternally eternity ether ethereal ethic ethical ethics Ethiopia Ethiopian ethnic ethnography ethnology ethos etiquette etymological etymology EU eucalyptus Eucharist eulogise eulogize eulogy eunuch euphemism euphony Euphrates Eur Eurasia Europe European Eustachian tube evacuate evacuation evade evaluate evaluate s.o./s.t. on his/her/its own merits evaluation evangelical evangelise evangelist evangelize evaporate evaporation evaporator

asitle oyarak (madeni bir yzeye) desen hakketmek. i. asitle oyulmu resim. s. ebedi ve ezeli, ba ve sonu olmayan, lmsz. z. ebediyen, daima. i. ebediyet. i., kim. eter, lokmanruhu. s. gksel, semavi. i. ahlak sistemi. s. ahlaki, etik. i. trebilim, ahlak bilimi, etik. i. Etyopya, Etiyopya, Habe istan. i. Etyopyal, Etiyopyal, Habe. s. 1. Etyopya, Habe, Etyopyaya zg. 2. Etyopyal s. etnik. . i. etnografya. i. etnoloji. i. 1. ruh, de erler sistemi. 2. deer ve inanlar sistemi, dnya gr. i. grg kurallar , adabmuaeret. s. etimolojik, kkenbilimsel. i. etimoloji, kkenbilim. k s. the European Union. i. okalipts. i. f., ng., bak. eulogize. f. vmek. i. vg; methiye. i. hadm. i. rtmece, edebi kelam. i. ses ahengi. i. k s. Europe, European. i. Avrasya. i. Avrupa. i. Avrupal. s. Avrupa, Avrupaya zg; Avrupai. anat. staki borusu. f. 1. (insanlar ) (bir yerden) almak, gtrmek; (bir yeri) boaltmak. 2. rsaklar))bo altmak. (ba (bir yerden) alma; (bir yeri) boaltma, boaltm. 2. i. 1. (insanlar

rsaklar ) boaltma, bo altm. (ba f. 1. -den kurtulmak. 2. (bir bahaneyle) kendini (bir ykmllkten) kurtarmak. 3. (birinin sorusuna, birine) cevap vermekten kamak; (bir f. deerlendirmek.
birini/bir eyi kendi yeteneklerine/zelliklerine gre deerlendirmek. i. deerlendirme. s. 1. son derece Protestanca (bir reti, yaklam v.b.). 2. ncilin na uyan/sad k; ncilde bulunan; ncile ait. 3. hararetli, ateli. i. mesaj bak. evangelize. f., ng., i. 1. ateli vaazlar veren gezici Protestan. 2. ncilin mesajn yaymaya an kimse. bir mesaj yaymaya alan kimse. al mesaj3. nbelirli bildirmek/ retmek/yaymak. f. ncilin f. buharla trmak; buharlamak. i. buharla ma; buharlatrma. i. evaporatr, buharla trc.

evasion evasive eve even even even if even so even so even though evenhanded evening evening dress evening paper event even-tempered eventful eventual eventuality eventually eventuate ever ever after ever changing evergreen everlasting evermore every every few days every four days every inch every jot and tittle every man jack every now and then/every now and again every once in a while every one every other day every other day every other day every other person every single every so often every which way everybody everybody else everyday Everyman everyone

i. 1. (bir bahaneyle) kendini bir ykmllkten kurtarma. 2. -den kurtulma. s. kaamakl; cevap vermekten kaan; (bir ite) yan izen. i. 1. ak am. 2. arife gecesi. 3. arife. s. 1. dz, engebesiz. 2. bir dzeyde. 3. ift (say ); tam (say). 4. temkinli. f. tirmek; dzle z. hatta, bile. dzlemek, tesviye etmek. olsa bile. yine de, gene de. yine de, gene de: That book contains some mistakes. Even so, its still yanllar var. Olsun, yine almaya worth O kitapta baz though men, -di i halde: Even he studied hard, he de couldnt pass -e rabuying. the exam. al z, ok yans z.t halde snav veremedi. s. tarafs i. ak am. 1. gece elbisesi, tuvalet. 2. smokin; frak. ak am gazetesi. i. olay, vaka, hadise. s. itidalli, itidal sahibi. s. olayl, hadiseli. s. er ge olan, en sonunda olan, nihai. i. ihtimal. z. sonunda, nihayet; er ge. f. 1. meydana gelmek, olmak. 2. in ile sonulanmak, ile son bulmak. z. hi: Have you ever been to Eyp? Hi Eype gittin mi? ondan sonra, hep: They lived happily ever after. Ondan sonra hep mutlu adlar. ya daima de ien. s., i. yapra n dkmeyen, her dem taze (aa/al). s. 1. srekli, sonsuz. 2. ok dayan kl. 3. kr olas: You and your everlasting typewriter! Sen ve senin kr olas daktilon! z. daima, ebediyen, ilelebet. s. her, her bir. birka gnde bir. drt gnde bir. tepeden trnaa. en ufak her ey: Shes particular about every jot and tittle. En ufak noktaya herkes. dikkat eder. ara s ra, arada bir. arada bir. her biri. gn ar, iki gnde bir. iki gnde bir, gna r. gnar. her iki kiiden biri. her: She remembers every single mistake they made. Yapt klar her hatarada rlyor.srada. hatay ara sra, k. dili her yne, her tarafa. zam. herkes. bakalar, brleri. i. her gn. s. her gnk. i. herhangi bir kimse, sokaktaki adam. zam. herkes.

everything everywhere evict eviction evidence evident evil evil eye evildoer evil-minded evince evocative evoke evolution evolutionary evolutionism evolutionist evolve ewe ewer ex exacerbate exact exact exacting exactitude exactly exactness exaggerate exaggerated exaggeration exalt exaltation exalted exam examination examine examiner example exasperate exasperation excavate excavation excavator exceed exceedingly excel

zam. her ey. z. her yer; her yerde; her yere. f., huk. tahliye ettirmek. i., huk. tahliye ettirme. i. kant, delil. f. gstermek, aa vurmak. s. ak, belli. i. er, ktlk. s. ok kt, erir. kem gz, nazar. i. ktlk eden kimse, erir. s. kt niyetli. f. gstermek. s. (of) (birtak m eyleri) akla getiren; birtakm armlar yapan. f. aklna getirmek, artrmak. i. evrim. s. evrimsel. i. evrimcilik. i. evrimci. f. yava yava gelitirmek; yava yava gelimek. i. dii koyun, marya. i. ibrik. k s. examination, example, except. f. daha kt bir duruma sokmak, (kt durumdaki bir eyi) artrmak. s. 1. tam, kesin. 2. hatas z, doru (bir ey). f. zorla/tehditle almak; koparmak. s. titizlik isteyen (bir i ); iin titizlikle yaplmasn isteyen (kimse). i. eksiksizlik, kusursuzluk, kesinlik. z. tam, tamamen, aynen. i. eksiksizlik, kusursuzluk, kesinlik. f. abartmak, mbala a etmek. s. abartlm, abartl, mbalaal. i. abartma, abart , mbalaa. f. yceltmek. i. 1. yceltme. 2. co kunluk; vecit. s. yce, ulu. i., k. dili s nav, imtihan. i. 1. s nav, imtihan. 2. huk. sorgu. f. 1. dikkatle gzden geirmek. 2. incelemek, tetkik etmek. 3. muayene etmek. 4. huk. sorguya ekmek. i. 1. imtihan eden kimse. 2. huk. sorguya eken kimse. i. rnek, misal. f. ileden karmak, ok kzdrmak. i. k zgnlk. f. 1. kaz yapmak, hafriyat yapmak. 2. kazyp ortaya karmak. i. 1. kaz. 2. kaz yeri. i. ekskavatr, kaz makinesi. f. gemek, a mak. z. fazlas yla, ok, son derece. f. (--led, --ling) -den stn olmak.

Excellence excellence Excellency excellent except except except for excepting exception exceptional excerpt excess excessive excessively exchange exchange exchange blows exchange rate exchange shots exchangeable exchequer excise excise excitable excite excited excitedly excitement exciting exclaim exclamation exclamation point/mark exclude exclusion exclusive excommunicate excommunication excrement excrete excretion excruciating excursion excursion ticket excusable excuse excuse excuse from

i., bak. Excellency. i. stnlk. i. Ekselans: His Excellency Ekselanslar . Your Excellency Ekselans. s. stn, mkemmel. f. -in dnda tutmak: He excepted Harun from this. Harunu bunun nda tuttu. d edat -den ba ka, hari, dnda. ba. 1. -den baka: He can do everything

maktan baolmasayd ka her eyi yapabilir. 2. except speak ince konufor :Chinese. Id be there, except this. Bu orada 1. olmasayd m. 2. d nda, -den ba ka: Everyone was there except for him. olacakt edat -den ba ka, hari, dnda.
i. istisna. s. 1. ola anst. 2. ok iyi. i. (bir kitaptan/yazdan) seilmi para, pasaj. i. arlk, ifrat, fazlalk. s. fazla, ziyade, artan. s. fazla, a r. z. ar olarak, ziyadesiyle. i. 1. dei toku, trampa, deitirme. 2. borsa; kambiyo. 3. telefon santral. f. dei toku etmek, trampa etmek, deitirmek. yumrukla mak. dviz kuru. karlkl olarak birer el silah atmak. s. deitirilebilir. i. i., tic. tketim vergisi. f. kesmek, kesip karmak. s. kolay heyecanlanan; kolay tela a kaplr. f. 1. heyecanland rmak; telaa vermek. 2. kkrtmak, tahrik etmek. 3. (bir duygu/tepki) s. heyecanl. uyand rmak. z. heyecanla. i. heyecan. s. heyecan verici. f. 1. lk atmak. 2. ... diye barmak. i. nlem. nlem iareti (!). f. (from) -in d nda brakmak. i. (from) (bir eyin) dnda braklma; (bir eyin) dnda brakma. s. ancak zel seilmi baz kiilere ak olan. f. kiliseden aforoz etmek. i. aforoz. i. dk. f. (vcuttan) karmak. i. 1. salg , ifrazat. 2. salglama. s. dayanlmaz derecede ac veren. i. gezinti, k sa yolculuk. indirimli gidi dn bileti. s. affedilebilir. f. affetmek, mazur grmek. i. zr, mazeret. (birini) (bir eyi yapmaktan) muaf tutmak.

Excuse me. excuse o.s. execute execution executioner executive executive committee executive power executor executory exemplar exemplary exemplify exempt exemption exercise exert exert o.s. exertion exhale exhaust exhaust exhaust pipe exhausted exhaustion exhaustive exhibit exhibition exhilarate exhilaration exhort exhortation exhume exile exist existence existential existentialism existentialist exit exodus exonerate exorbitant exorcise exotic exp expand

zr dilerim./Affedersiniz./Beni ba layn. izin istemek. f. 1. idam etmek. 2. uygulamak, yerine getirmek; (bir yarg y) infaz etmek. 3. (manevra/hareket) yapmak. . 2. uygulama, yerine getirme; infaz. 3. i. 1. idam, idam n infaz (manevra/hareket) yapma. i. cellat. i. ynetici, idareci. s. 1. yneticiye ait. 2. ynetimsel, idari. yrtme kurulu. yrtme yetkisi. i. icra eden. s. icrai. i. rnek. s. rnek niteliinde olan, rnek. f. 1. -e rnek olmak. 2. -i rnekle gstermek. s. i. muafiyet, ba klk. i. 1. uygulama, yerine getirme, kullanma. 2. al trma. 3. egzersiz. f. 1. uygulamak, yerine getirmek, kullanmak. 2. hareket ettirmek, al trmak. f. (g) kullanmak, (gayret) sarfetmek. abalamak, u ramak, gayret sarfetmek. i. gayret, aba, emek. f. 1. nefes vermek. 2. (egzoz, duman v.b.ni) karmak. i. egzoz, egzoz duman . f. 1. tketmek, bitirmek. 2. btn kuvvetini tketmek, ok yormak. egzoz borusu. s. 1. tkenmi. 2. yorgun, bitkin. i. 1. yorgunluk, bitkinlik. 2. tketme; tkenme. s. geni kapsaml ve ayrntl. i. sergi. f. 1. sergilemek. 2. (bir duygu veya niteli i) gstermek. 3. huk. nda t) ibraz (dava s ras i) gsterme. 3. huk. (dava srasnda i. 1. sergi. 2. (bir belge/kan duygu veya niteli etmek. t) ibraz etme. belge/kan zindeletirmek, ok keyiflendirmek. f. ok ne elendirip i. nee ve zindelik. f. tevik etmek. i. 1. tevik etme. 2. tevik edici sz. f. mezardan karmak. i. 1. srgn. 2. srgn edilen kimse. f. srgne gndermek. f. var olmak, mevcut olmak. i. 1. varlk, varolu. 2. hayat, yaam. s., fels. varolu sal. i., fels. varolu uluk, egzistansiyalizm. i., s., fels. varolu u, egzistansiyalist. i. 1. k. 2. k kaps, k. f. kmak, gitmek. i. k. f. beraat ettirmek, aklamak, temize karmak. s. ar yksek, fahi (fiyat). f. (cin, kt ruh v.b.ni) dualarla defetmek. s. egzotik, yabanc l. k s. export, express. f. 1. geniletmek; genilemek; bytmek; bymek. 2. fiz. genlemek; genletirmek.

expanse expansion expansive expat expatriate expect expect the worst expectancy expectant expectant mother expectation expedience expedient expedite expedition expel expend expenditure expense expense account expensive experience experienced experiment experimental expert expertise expiration expire expiry explain explain away explain o.s. explanation explanatory explicable explicate explicit explicitly explode exploit exploit exploitation exploiter exploration explore explorer

i. 1. geni alan. 2. enginlik. i. 1. geniletme; genileme; bytme; byme. 2. fiz. genleme; tirme. genle s. 1. engin, geni. 2. genileyen, alan. 3. samimi, iten. i., ng., k. dili, bak. expatriate. i. kendi vatan ndan baka bir lkede yaayan kimse. f. 1. beklemek. 2. d nmek; zannetmek, sanmak. 3. (birinden) (bir eyin lmasihtimalin n) beklemek: He expects me to carry out the garbage. Benden yap ece ini ummak. en kt gerekle i. 1. mit, umut. 2. beklenti, beklenen ey. s. mitle bekleyen. hamile kad n. i. beklenti. i. (belki do ru olmayan fakat) elverili bir areye bavurma. s. (belki do ru olmayan fakat) elverili (bir are). i. (belki doru olmayan li bir are. trmak. fakat) elveri rmak, kolayla f. hzland i. (zel bir amala yap lan) uzun yolculuk. f. (--led, --ling) 1. kovmak, karmak, atmak. 2. snrd etmek. f. sarfetmek, harcamak. i. masraf, harcama, gider. i. masraf. gider hesab ; masraf hesab. s. pahal, masrafl. i. deneyim, tecrbe. f. (bizzat) ya amak, bandan gemek; (sknt, ac v.b.ni) ekmek. s. deneyimli, tecrbeli. i. deney, tecrbe, deneme. f. deney yapmak. s. deneysel. s. usta. i. uzman; eksper, bilirki i. i. (belirli bir alandaki) bilgi, uzmanl k. i. srenin dolmas ; sona erme, biti. f. 1. (sre) dolmak; sresi dolmak; sona ermek. 2. lmek, son nefesini vermek. i. srenin dolmas ; sona erme, biti. f. anlatmak, a klamak, izah etmek; aklamada bulunmak, izahat vermek. (bahane ne srerek bir eyi) mazur/makul gstermek. 1. kendisinin ne demek istedi ini anlatmak. 2. kendisinin niye yle nizah; anlatmak. davrand izahat. i. aklama, s. aklayc. s. aklanabilir, anlatlabilir. f. (ayrntl bir ekilde) aklamada bulunmak, izahat vermek. s. ak, sarih. z. aka, ak bir ekilde. f. 1. patlatmak; patlamak. 2. yanl olduunu gstermek, rtmek. i. kahramanlk, kahramanca davran. f. smrmek, istismar etmek, (kendi kar iin) kullanmak. i. kendi karna kullanma, smrme, smr, istismar. i. smren, smrc. i. 1. (keifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolama. 2. (bir konuyu) t rma, inceleme. ara ifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolamak. 2. (bir konuyu) f. 1. (ke t rmak, incelemek. ara i. (keifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolaan kimse.

explosion explosion of laughter explosive exponent exponential export export export duty export license exportation exporter expose expos exposition exposure exposure meter exposure time expound express express express delivery express in other terms express o.s. express ones sympathy express ones thanks expression expressionless expressive expressly expressway expropriate expropriation expulsion expunge expurgate exquisite extant extemporaneous extemporaneously extempore extend extended order extension extension cord extensive extent extenuate

i. patlama, infilak. kahkaha tufan . s. 1. patlayc. 2. hakknda iddetli tartmalar yaplan (konu), iddetli malara yoltaraftar. aabilen (konu). i. patlay tart i. 1. savunucu, 2. mat. st, s. c madde, patlayc. s., mat. stel. f. ihra etmek, (mal) yurtdna satmak; darya mal gndermek, ihracat yapmak. i. 1. ihracat lk. 2. ihra mal. ihracat vergisi. ihracat lisans . i. ihra etme, d satm, ihracat. i. ihracat . f. 1. maruz b rakmak, etkisine ak brakmak. 2. sergilemek, tehir etmek, iin) sergilemek. 4. foto. (filmi) klamak, herkese duyurmak. 3. (sat aa vuran makale/kitap. i. gizli ileri i. sergi, fuar. i. 1. maruz b rakma, etkisine ak brakma; maruz kalma.The house has a southern exposure. Evin cephesi gneye bak yor. 2. sergileme, foto. pozometre. foto. klama sresi, pozlandrma sresi, poz sresi. f. aklamak, izah etmek, yorumlamak. s. 1. a k, belli. 2. zel. 3. tam, tpk. 4. ekspres (tat). 5. ng. ekspres, zel ulak, acele. z. i. 1. ekspres tren. 2. ng. acele posta. f. aekspresle. vurmak, anlatmak, beyan etmek. f. ifade etmek, d

ng. acele posta. baka szlerle anlatmak. maksadn anlatmak, meramn ifade etmek. 1. for (gr /fikri) anlayp paylamak. 2. to (birine) taziyede bulunmak; n paylatn belirtmek. (birinin) ac s ekkir olduunu belirtmek, kranlarn ifade (to) (birine) minnettar/mte etmek. i. 1. deyim, tabir. 2. (yzdeki) ifade. 3. ifade, anlat m, davurum. 4. mat., man. deyim, ifade. z, manasz. s. ifadesiz, anlams s. anlaml, manal. z. 1. a ka. 2. zellikle, bilhassa.
i. otoyol, ekspres yol. f. istimlak etmek, kamula trmak. i. istimlak, kamula trma. i. kovma, ihra etme; kovulma, ihra edilme. f. karmak, silmek. f. (bir kitap, oyun v.b.nin) mstehcen/sak ncal blmlerini karmak. s. 1. stn, mkemmel, sper. 2. ok byk (ac /mutluluk). 3. ince bir e sahip. gzelli s. mevcut. s. doalamayla sylenen/yaplan. z. doalamayla, doatan, irticalen. z. doalamayla, doatan, irticalen. s. doalamayla sylenen/yaplan. f. 1. uzatmak. 2. uzamak, srmek. 3. (yard m, kredi v.b.) vermek. ask. dank dzen. i. 1. uzatma. 2. uzama. 3. (yard m, kredi v.b.) verme. 4. paralel telefon, paralel. uzatma kablosu, uzatma kordonu. s. geni, byk, kapsaml. i. boyut. f. extenuating circumstances huk. hafifletici sebepler.

exterior exterior angle exterminate external external affairs externals extinct extinct volcano extinguish extinguisher extirpate extol extoll extort extortion extortionate extortioner extortionist extra extraextract extract extraction extracurricular extradite extradition extraneous extraordinarily extraordinary extrapolation extravagance extravagant extravagantly extreme extreme case extreme point extremely extremes extremist extremity extricate extroversion extrovert extrude exuberance exuberant exudation

s. d, harici, zahiri. i. d taraf, d, hari. d a. f. yok etmek, imha etmek. s. 1. d, harici. 2. yzeysel. dileri. i., o. s. nesli tkenmi. snm yanarda. f. sndrmek. i. yangn sndrme aleti. f. 1. skp atmak, kkn kaz mak. 2. kknden skmek. f. (--led, --ling) vmek. f., bak. extol. f. (para) s zdrmak, (hara) almak; zorla almak. i. para s zdrma, haraca kesme; zorla alma. s. 1. ok fazla, fahi (fiyat). 2. para szdran, insan haraca kesen. i. hara ; zorla alan kimse. i., bak. extortioner. s. 1. fazla: Do you have an extra pencil? Fazla kalemin var m ? 2. ok ok, Work extraevlilikd hard! ok . ok al ! i. 1. ek crete tabi ey. 2. nekfevkalade: dnda: extramarital i. 1. zet. 2. z, ruh; esans. f. 1. karmak. 2. syletmek, itiraf ettirmek. 3. (bilgi) almak; (para) karmak. 5. semek; (bir kitap v.b.nden koparmak. 4. 2. (zn/suyunu) z. (di) ekme. 3. i. 1. karma. s. ders program dnda kalan. f. (to) (suluyu) (su i ledii lkeye) iade etmek/ettirmek. i. sulularn iadesi. s. 1. konu d . 2. yabanc (madde/cisim). z. fevkalade, ola anst: extraordinarily beautiful fevkalade gzel. s. olaanst, fevkalade. i., mat. d deerbiim, ekstrapolasyon. i. 1. israf, savurganlk. 2. arlk, fazlalk; abart. s. 1. savurgan, msrif. 2. a r, fazla; abartl. z. 1. har vurup harman savurarak, msrife. 2. a r. s. 1. uta olan. 2. a r, ok. i. u, snr. olaanst bir rnek. mat. at noktas, ekstrem nokta. z. ar derecede. i.1. ar ular; ar. 2. mat. dlar. i. ifrata kaan kimse. i. u, s nr. the extremities eller ve ayaklar. f. kurtarmak, karmak. i., ruhb. d adnklk. i., ruhb. d adnk kimse. s. dadnk. f. 1. uzatmak. 2. karmak; kmak. i. 1. canllk ve neelilik. 2. (bitkilerde) grlk. s. 1. ok canl ve neeli. 2. gr (bitkiler). i. dar szan ey, sznt.

exude exult exultation eye eye eye shadow eyeball eyebrow eyebrow pencil eye-catching eyeful eyeglasses eyelash eyelid eyeliner eye-opener eyesight eyesocket eyestrain eyewash eyewitness F F f F, f fable fabric fabricate fabrication fabricator fabulous fabulously face face face down face the issue face the music face to face face up to face value facedown face-saving facet facetious facial facile facilitate

f. szmak. f. (bir zaferden sonra) ok sevinmek. i. sevinme. i. gz. f. bakmak, szmek. far, gz far . i., anat. gzyuvar , gz yuvarla, gz kresi. i. ka. ka kalemi. s. gzalc, alml. i., k. dili 1. gz alc ey. 2. gzel kz. i. gzlk. i. kirpik. i. gzkapa . i. gz kalemi. i. aydnlatc/artc olay/haber. i. grme duyusu, gr . i., anat. gzyuvas , gzevi, gz ukuru. i. gz yorgunlu u. i. gz banyosu. i. grg tan . k s. Fahrenheit. k s. February, Fellow, France, Friday. k s. feminine, fine, fluid, folio, following, frequency. i. 1. F, ngiliz alfabesinin altnc harfi. 2. mz. fa notas. i. masal, fabl. i. 1. kuma , bez, dokuma. 2. yap, bnye, doku. f. 1. uydurmak, yalan sylemek. 2. imal etmek, yapmak, retmek. i. 1. uydurmasyon, yalan. 2. imal, yap m, retim. i. 1. imalat . 2. uydurmac, yalanc. s. 1. harika, sper, ok gzel, enfes. 2. inan lmaz, olaanst. 3. efsanevi. z., k. dili inan lmaz derecede, sper. i. 1. yz, surat, ehre, sima. 2. n yz, cephe. 3. mad. al n, ayna. 4. geom. yz. 5. (saatte) mine, kadran. lamak. 2. kar snda olmak/durmak. 3. (bir duruma) dayanmak, f. 1. kar tahamml etmek. 4. kaplamak, astarlamak. 5. (ta n) yzn yontup sindirmek. (karsndakini) bir durumu oldu u gibi kabul edip ona gre davranmak. argo kendisini ele tirecek/cezalandracak insanlarn nne kmak. yz yze. -i cesaretle kar lamak. tic. nominal de er, itibari deer. z. yzst, yzkoyun. s. vaziyeti kurtaran. i. faseta, faeta. s. akac. s. yze ait. i. yz masaj . s. kolay. f. kolayla trmak.

facility facsimile fact fact-finding faction factional factionalism factious factitious factor factor cost factory factual faculty faade fad fade fade away fade in fade out fade-in fade-out faecal faeces fag fag s.o. out fagot Fahrenheit faience fail failing failing failing that failure faint fainthearted faintness fair fair fair and square fair game fair to middling fair wind fairground fairly fairness fairy

i. 1. kolaylk. 2. yetenek. 3. (zel bir) hizmet, servis. 4. (zel bir hizmet iin )bas tesis, yap m, yer. faksimile, kopya. 2. faks. i. 1.lm tpk i. gerek. s. kant toplayan. i. hizip, grup. s. 1. hizipi. 2. hizipler aras . i. hizipilik. s. kavgac . s. sahte, uydurma. i. 1. faktr, etken, etmen. 2. mat. arpan; tamblen. f., mat. arpanlara rmak. ay tic. faktr fiyat . i. fabrika. s. gereklere dayanan. i. 1. yeti; duyu, duyum; yetenek, kabiliyet. 2. (bir retim kurumundaki) personeli; okulun)2. retmen (bir bir) niversitenin) tm retim larda) n yz, (bir n cephe. (gere i kadrosu; maskeleyen d i. 1. (yap . grn i. geici bir moda/heves. f. solmak, rengi atmak; soldurmak. yava yava yok olmak. sin., TV a lmak. sin., TV kararmak. i., sin., TV a lma. i., sin., TV kararma. s., ng., bak. fecal. i., ng., bak. feces. f. (--ged, --ging) birini ok yormak, birinin tur usunu karmak. i. al rp demeti. i., s. fahrenhayt. i. fayans, ini. f. 1. baaramamak; becerememek. He failed to come. Gelmedi. 2. iflas etmek. 3. kuvveti kesilmek, gten d mek. 4. snfta kalmak; snfta i. kusur, zaaf. edat olmad takdirde. aksi takdirde. i. 1. baarszlk; beceremeyi; fiyasko. 2. ihmal, yapmay. 3. iflas. 4. inde/ibelirsiz, hayatnda hi arn. gsteremeyen kimse. za: power mesle 2.ba bayg i. baygnlk, bay lma.5. f. ar bay lmak. s. 1. donuk, zayf. s. yreksiz; ekingen. i. baygnlk, baylma. i. fuar. s. 1. adaletli, adil. 2. kurallara uygun. 3. fena olmayan, olduka iyi. 4. kve gne li (hava). 5. temiz (kopya). 6. sarn; ak tenli. 7. gzel, ekilde, drste. drsta bir kolaylkla eletirilebilecek veya alay konusu olabilecek kimse/durum. k. dili fena olmayan. fair-weather friend iyi gn dostu. uygun rzgr. i. (akta olan) fuar yeri, fuar alan. z. 1. adaletli/adil bir ekilde. 2. olduka: fairly big olduka byk. 3. deta: He flew down the stairs. Merdivenlerden deta indi. k; auarak k tenlilik. 4. gzellik, i. 1.fairly adaletlilik. 2. kurallara uygunluk. 3. sar nl ml l k. al i. 1. peri. 2. argo homoseksel erkek, ibne. s. 1. peri gibi. 2. perilere ait.

fairy tale fait accompli faith faithful faithful to his word faithfulness faithless fake faker falcon fall fall fall asleep fall asleep fall away fall back fall back on fall back upon fall behind fall by the wayside fall down fall down fall down in a fit fall flat fall for fall foul of fall guy fall ill fall in fall in battle fall in love fall into a trap fall into disfavor fall into disrepute fall into disuse fall into error fall into the clutches of fall of man/the Fall fall off fall on fall on ones feet fall out fall over fall over o.s. fall overboard fall prey to fall prostrate

peri masal. i. oldubitti, olupbitti, emrivaki. i. 1. inan; itikat; iman. 2. din. 3. gven, itimat. s. sadk, vefakr. szne sad k. i. sadakat, vefakrlk. s. vefas z, sadk olmayan, sadakatsiz. s. uydurma, sahte. f. uydurmak. i. 1. sahte bir ey. 2. kt, aldatc. i. kt, sahtekr, dolandrc. i. ahin; doan. f. (fell, fall.en) 1. d mek. 2. dklmek. 3. yamak. 4. kmek. 5. mek. kapanmak. 6. (kale) zaptolunmak, d . me. 2. kme. 3. ya 4. (fiyat, talep, s v.b.nde) d. i. 1. d, d 5. sonbahar, gz. 6. gre d. uykuya dalmak. uykuya dalmak. ekilmek, gerilemek. geri ekilmek. (gvenilecek bir kimseye/yere) ba vurmak. (are olarak) -e ba vurmak. geri kalmak. k. dili ii brakmak, iten vazgemek. dmek. dmek. fenalk geirerek yere dmek. umulan ra beti hi grmemek. argo 1. aldatlmak. 2. ok beenmek, baylmak. ile atmak. 1. bakasnn cezasn eken kimse. 2. dolandrlan kimse. 3. keriz, enayi. hastalanmak. dizilmek, s raya girmek. ask. sava rken lmek. k olmak. tuzaa dmek. gzden d mek. ad ktye kmak. kullanlmaz olmak, braklmak, terkedilmek. hataya d mek. k. dili -in penesine d mek. Hz. dem ve Havvan n iledii gnah ve sonular. 1. azalmak, d mek. 2. bozulmak. -e hcum etmek, -e sald rmak. This month the twentieth fell on a Friday. n yirmisi cumaya . Bu ay nn stne drastlad mek, atlatmak, syrlmak, baarmak. drt aya 1. kavga etmek, bozu mak. 2. ask. sradan kmak. yklmak. kendini ok istekli gstermek. (gemiden) denize d mek. -e kaplmak, -in tutsa olmak. yzst d mek, yzkoyun kapaklanmak.

fall short fall short fall sick fall through fall through fall to fall upon fall victim to fall/be in love with fallacious fallacy fallen fallen woman fallible falling star fallout fallow fallow fallow deer falls false false pride false step false teeth falsehood falseness falsify falter fame famed familial familiar familiarise familiarity familiarize familiarize o.s. with family family circle family man family name family name family planning family tree famine famish famous famously

(of) 1. eksik gelmek. 2. umdu u gibi kmamak. (of) yeterli olmamak, yetmemek. hastalanmak. suya dmek, gereklememek. k. dili suya d mek, gerekleememek: The plan fell through. Plan suya t. e/savaa balamak; -e balamak, -e koyulmak. d yeme -e saldrmak. -e kurban gitmek. -e k olmak. s. yanl fikirlere dayanan, rk, temelsiz. i. 1. yanl dnce/inan. 2. man. yanltmaca, safsata, mantk kurallarna r sav. ayk f., bak. fall. dm kadn, fahie. s. yanlabilir, hataya debilir. akanyldz. His eye fell upon me. Gz bana iliti. His face fell. Surat ld. It fell to my lot. Benim payma dt. as i. radyoaktif serpinti. s. nadasa b raklm, ekilmemi. s. devety rengi, devety. alageyik, s n. i. alayan, elale. s. 1. sahte. 2. vefas z, gvenilmez. bo gurur. falso, yanl davran. takma diler. i. 1. yalan. 2. yalan syleme. i. sahtelik. f. 1. (hesap, kayt, belge v.b.nde) tahrifat yapmak. 2. (gerekleri) tmak. etmek. 2. azalmak, d mek; gcn/hzn kaybetmek. 3. arp f. 1. tereddt sendeleyerek yrmek, sendelemek. 4. (ses) titremek; titrek bir sesle i. n, hret, nam. s. nl, me hur. s. ailevi, aileye ait. s. 1. iyi bilinen, bildik; iyi tan nan, tandk; aina. 2. samimi, teklifsiz. i. iyi . arkada familiarize. f., ng.,bak. i. 1. ainalk. 2. samimiyet, teklifsizlik. 3. laubalilik. f. (bir eyi) herkese tantmak. (bir ey) hakknda bilgi edinmek. i. 1. aile; akrabalar; oluk ocuk. 2. bot., zool. familya. aile evresi, aile muhiti. ev bark sahibi, aile babas . soyad. soyad, aile ad. aile planlamas .

ecere, soyaac. i. k tlk, alk.


f. s. nl, me hur, tannm. z., k. dili ok iyi.

fan fan fan fan belt fan blade fan the flames fanatic fanatical fanciful fancy fancy fancy dress ball fancy o.s. fang fanny fantastic fantasy far far afield far and away Far from it. far off faraway farce farcical fare fare fare badly fare well farewell farewell dinner far-famed farfetched far-flung farina farm farm farmer farmhand farmhouse farming farmost farmstead farmyard far-reaching farsighted fart

i. 1. yelpaze. 2. vantilatr. 3. yelpaze biimindeki herhangi bir ey. f. (--ned, --ning) yelpazelemek. i., k. dili hayran: Shes one of your fans. Hayranlar nzdandr. baseball fan s. . beysbol meraklkay mak. pervane mak. pervane kanad . k krtmak, krklemek. s., i. fanatik, ba naz, mutaassp. s. fanatik, ba naz, mutaassp. s. 1. hayalperest. 2. hayali. i. 1. hayal gc. 2. hayal, d lem. s. 1. ok ssl; fantezi. 2. lks. 3. stn maddeleri). kaliteli (g da f. 1. hayal etmek. 2. sanmak, zannetmek, d nmek. 3. -den holanmak. 4. istemek. balosu. k yafet hayallerinde kendini ( yle veya byle) grmek. i. 1. (yrtc hayvanlarda) kpekdii. 2. ylann zehirli dii. i., k. dili k , popo. s. 1. harika, sper, enfes. 2. inan lmayacak kadar byk (miktar). 3. ak l 4. fantastik, dlemsel. almaz, ak ld lem, sn rs.z hayal veya hayali, hayal gc. 2. mz. fantezi. i. 1. fantezi, d,gerekd z. 1. -den uzak; uza a; uzakta: Hes never journeyed far from Istanbul. konu stanbuldan uzaa hi seyahat etmedi. They didnt go far. Uzaa dnda. (brlerinden) kat kat daha ...: Hes far and away the best. brlerinden kat katNe daha iyi. k. dili mnasebet./Bilakis./Tersine. ok uzak. s. 1. uzak. 2. dalg n (bak). i. 1. tiy. fars. 2. samal k, maskaralk. s. gln. i. 1. yol paras , bilet creti. 2. taksi mterisi. 3. yiyecekler, yemekler. f. (birisi) iin kt olmak: He fared badly. Onun iin ktyd. (birisi) iin iyi gitmek. nlem Elveda! i. veda. veda yeme i. s. ok me hur. s. gerek pay ok az olan. s. uzaklara yaylm. i. irmik. i. iftlik. f. iftilik yapmak. i. ifti. i. renper, rgat. i. iftlik evi. i. iftilik. s., bak. farthest. i. iftlik ve iindeki binalar. i. iftlik avlusu, iftlik binalar arasndaki meydan. s. ok kii veya eyi etkileyen. s. 1. ileri gr l, ngrl. 2. tb. hipermetrop. i., kaba osuruk. f. osurmak.

farther farthermost farthest farthing fascicle fascinate fascinating fascination fascism fascist fashion fashion designer fashion model fashion show fashionable fast fast fast asleep fast color fast food fast lane fastback fasten fasten on/upon fasten the blame on s.o. fastener fastidious fastness fat fat cat fatal fatalism fatalist fatalistic fatality fate fated fateful father Father Father Christmas father-in-law fatherland fatherless fathom fatigue fatten

s. 1. daha uzak. 2. teki, tedeki; daha uzaktaki; daha tedeki; daha ilerdeki. s. 1. en uzak. 2. en tedeki. s. en uzak. z. en uzakta; en tede; en ilerde; en uza a. i. eyrek peni (eski bir ngiliz paras). i. fasikl. f. (birinin) ilgisini/merak n ok ekmek. s. ok ilgin, ok enteresan. i. 1. byk merak. 2. cazibe. i. faizm. i., s. faist. i. 1. moda. 2. biim, ekil; tarz. f. yapmak, ekil vermek. modac . manken. defile. s. moda olan, k, revata olan, rabette olan. f. oru tutmak. i. oru. s. 1. hzl, sratli; seri. 2. solmaz, sabit (renk). 3. hzl yaayan, uar. 4. rep. z. abuk, hafifme . tez. derin uykuya dalm solmaz renk. (hamburger, pizza gibi) hazr yiyecekler. fast-food restaurant hazr yiyecek satan lokanta. eridi. (otoyolda) srat i. arka kaportas yatk spor araba. f. 1. balamak; tutturmak; balanmak; tutturulmak. 2. engelle balamak, engellemek. 3. on (gz) (bir yere) dikmek. -i kafasna takmak. -e saplanmak; stnde durmak; -e tak lmak; suu birine yklemek, suu birinin stne atmak. i. 1. balayan ey, ba. 2. kopa; tt. s. titiz, zor be enen. i. 1. (kuma boyas iin) sabitlik; sabitlik derecesi. 2. korunak; mahfuz yer. 3. (--ter, cra yer. s. --test) 1. iman; semiz, yal. 2. dolgun; kaln. i. ya. argo zengin adam. s. 1. ldrc; lmcl. 2. vahim. i. fatalizm, kadercilik, yazg clk. i. fatalist, kaderci, yazg c. s. fatalist, kaderci, yazg c. i. 1. (kaza sonucu olan) lm. 2. ldrclk; lmcllk. 3. fatalite. i. kader, yazg , alnyazs, mukadderat. s. kaderde olan. s. vahim. i. baba, peder. i. Peder (papazlara verilen unvan). ng. Noel Baba. i. kaynpeder. i. anavatan, anayurt. s. babas z. i. kula (uzunluk l birimi). f. 1. iskandil etmek. 2. anlamak, kavramak. i. yorgunluk, bitkinlik. f. yormak. f. semirtmek, imanlatmak; semirmek, imanlamak.

fatty fatty acid fatuity fatuous faucet fault faultless faultlessness faulty fauna faux pas fava fava bean favor favorable favorite favoritism favour fawn fawn fax faze FBI fear fear fear the worst fearful fearless fearlessly fearlessness fearsome feasibility feasibility study feasible feast feat feather feather feather bed feather ones nest featherbrained feathered featherweight feature Feb February fecal

s. yal. i., aa. iko, dobi. kim. ya asidi. i. hebennekalk, budalalk. s. 1. hebenneka, kendini ak ll sanan budala. 2. budalaca. i. musluk. i. 1. (birinin karakterinde) kusur, noksan. 2. yanl , kabahat. 3. jeol. krk, . f. -de kusur fay. tenis servis hatas z. 2. yanl sz.bulmak. s. 1.4. kusursuz, noksans i. 1. noksans zlk. 2. yanlszlk. s. 1. kusurlu, defolu. 2. rk, sa lam bir temele dayanmayan. o. --s (fnz)/--e (fni) i. fauna, direy. falso, pot. i., bak. broad bean. bak. broad bean. i. 1. beenme, onay; sevgi, sempati. 2. iltimas, kayrma. 3. iyilik, ltuf. 4. lanlara ufak iyi. hediye. f. 1. tarafn tutmak. 2. tercih (bir s. 1.davete uygun,kat msait. 2. verilen) ho a giden, i. 1. ok sevilen kimse/ ey; sevgili, gzde. 2. favori, kazanacana inanlan s. yar r. c len k. ok sevilen, favori, gzde. i. kay i., f., ng., bak. favor. i. alageyik yavrusu; geyik yavrusu. s. sar ms kahverengi. f. yaltaklanmak, dalkavukluk etmek. i. 1. faks makinesi, faks. 2. faksla gelen mesaj, faks. f. fakslamak. f., k. dili etkilemek: It didnt faze him at all. Onu hi etkilemedi. k s. the Federal Bureau of Investigation. i. korku. f. korkmak. en kt ihtimalin gerekle mesinden korkmak. s. 1. korku veren, korkun. 2. korkak. s. korkusuz, gz pek, ylmaz. z. korkusuzca, ylmadan. i. korkusuzluk. s. dehetli, korkun. i. fizibilite, yap labilirlik. fizibilite raporu. s. 1. mmkn. 2. yap labilir, uygulanabilir. i. 1. ziyafet. 2. Hrist. yortu, bayram. f. 1. ziyafette yiyip imek, doyas ya yemek. 2. ziyafet vermek. g isteyen) ba ar. i. (cesaret veya bedensel i. ty. f. ty takmak, ku ty ile kaplamak. kuty yatak. k. dili kpn doldurmak. s. ku beyinli. s. tyl. i. tys klet. i. 1. yzdeki organlardan biri. 2. o . yz, sima, ehre; yz hatlar. 3. zellik. 4. as l film. 5. uzun makale. f. 1. -de nemli bir rol olmak: This s. February. k i. ubat. s. dkya ait.

feces feckless fed federal federalise federalism federalist federalize federate federation fedora fee feeble feeble-minded feebleness feebly feed feed feedback feedbag feeder feeding bottle feel feel feel an affinity for feel at ease feel at home feel bad feel for feel giddy feel in ones bones feel keenly feel like a fish out of water feel like doing feel like o.s. feel low feel no pain feel no pain feel o.s. obliged to feel ones oats feel ones oats feel ones way feel pity for feel queasy feel rotten feel shame feel sick at/about

i. dk. s. 1. beceriksiz, elinden i gelmeyen. 2. cansz, zayf. f., bak. feed. s. federal. f., ng., bak. federalize. i., pol. federalizm. i., s. federalist. f. (devletleri) federasyon haline getirmek. f. federasyon haline getirmek. i. federasyon. i. ftr apka, ftr. i. cret; giri creti; doktor creti, vizite. s. zayf, kuvvetsiz. s. geri zekl. i. zayflk, kuvvetsizlik. z. zayf bir ekilde, hafife, kuvvetsizce. f. (fed) 1. yemek vermek. 2. beslemek. 3. yedirmek; on ile beslemek. 4. (hayvan) beslenmek; ongyemek, ile beslenmek. da. i. yem, yemek; yiyecek, i. 1. birinin bir ey hakkndaki dndkleri/izlenimleri. 2. fiz. fidbek, geribesleme, geribildirim. i. yem torbas . i. yemlik, yem kab . biberon. be fed up with argo -den b km olmak, illallah demek. f. (felt) 1. dokunmak, el srmek; elleri ile yoklamak. 2. hissetmek, duymak: I feeldokununca good. Kendimi iyird hissediyorum. 3. anlamak. 4. ... gibi uyand ) his. 2. dokunma. i. 1. (bir eyin (birini) ok ekici bulmak. ii rahat etmek. kendini rahat hissetmek, yad rgamamak. 1. kendini iyi hissetmemek. 2. k. dili zlmek. -in ektiklerini anlamak. ba dnmek. iine domak. kuvvetle hissetmek. sudan/denizden km bala dnmek. can yapmak istemek. kendini iyi hissetmek. morali bozuk olmak. k. dili baya sarho olmak, zilzurna sarho olmak. argo sarho olmak. kendini (bir eyi yapmaya) mecbur hissetmek. 1. comak. 2. amirane tavrlar iinde olmak. k. dili 1. k pr kpr olmak, yerinde duramamak. 2. kendini beenmek. 1. el yordam yla ilerlemek. 2. ok ihtiyatl davranmak. -e ac mak. midesi bulanmak. 1. keyfi olmamak. 2. kendini tur u gibi hissetmek. (for) -den utan duymak. -e ok zgn olmak.

feel small feel suicidal feel up to feel up to par feel woozy feel/be troubled feel/get/have an/the urge to feeler feeling feet feign feign madness feint feldspar felicitous felicity fell fell fellow fellow citizen/countryman fellow sufferer fellow townsman fellowship felon felony felt felt felt-tipped pen/felt pen fem female feminine femininity feminism feminist fen fence fence fence off fencer fencing fend fend for o.s. fend off fender fennel fenugreek ferment

utanmak, mahcup olmak. intihar etme arzusu duymak. kendini (belirli bir eyi) yapacak kadar gl hissetmek. k. dili kendini iyi hissetmek. 1. ba dnmek; sersemlemek. 2. midesi bulanmak. zlmek, merak etmek. (bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand . i., zool. dokuna. i. 1. his, duygu. 2. o . his dnyas, i lemi. i., o., bak. foot. f. (yapar) gibi grnmek, ... numaras yapmak. deli numaras yapmak. i., ask. yan ltma hareketi, yanltma. f. yanltma hareketi yapmak. i., min. feldispat. s. 1. mutlu, mesut. 2. uygun, mnasip, yerinde, isabetli. i. mutluluk, saadet. f. 1. kesip devirmek. 2. yere sermek, d rmek. f., bak. fall. i. 1. adam, kii; arkada. 2. (bir bilim kurumunda) ye. vatanda , yurtta. dert orta . hem eri, hemehri. i. 1. arkada lk; kardelik. 2. grup, cemaat. 3. burs. 4. (bir bilim kurumunda) i., huk. sulu.yelik. i., huk. a r su. f., bak. feel. i. kee, ftr. keeli kalem. k s. female, feminine. s., i. dii. s. 1. kad na zg; kadns. 2. dilb. diil. i. kadnlk, diilik. i. feminizm. i., s. feminist. i. bataklk. i. 1. parmaklk; tahta perde; it. 2. alnt mal alp satan kimse. f. 1. (in) -i parmaklkla/tahta perdeyle/itle evirmek. 2. eskrim yapmak. -i parmaklkla/tahta perdeyle/itle ayrmak. i. eskrimci. i. 1. eskrim. 2. it veya parmakl k malzemesi. f. kendini geindirmek, ba nn aresine bakmak. -i kovmak, -i uzakla trmak. i. 1. amurluk. 2. minenin nne konulan alak parmaklk. i. rezene, raziyane. i., bot. emen. i. 1. maya. 2. mayalanma, ek ime.

ferment ferment trouble among fermentation fern ferocious ferocity ferret ferret ferret out Ferris wheel ferroconcrete ferry ferryboat fertile fertilise fertility fertilize fertilizer fervent fervid fervor fester festival festive festivity festoon fetal fetch fetching fetid fetish fetishism fetter fettle fetus feud feudal feudalism feudality fever fevered feverish few few and far between fez fianc fiance

f. mayalanmak, ek imek. (birilerini) k krtmak. i. mayalanma, fermantasyon. i., bot. e reltiotu, ak merdiveni, fjer. s. vahi, yrtc. i. vahilik, vahet. i., zool. da gelincii. f. arayp taramak. arayp tarayp bulmak. dnme dolap. i. betonarme. i. 1. iki k y arasnda araba/insan tayan gemi, kayk, sal v.b.; araba n iledii yer. f. byle bir tatla vapuru, vapur. 2. byle ta bir ta ttekne. arasnda araba/insan yan i. iki k y feribot; s. verimli, bereketli. f., ng., bak. fertilize. i. verimlilik. f. 1. gbrelemek. 2. dllemek. i. gbre. s. hararetli, ate li. s. hararetli, ate li. i. hararetlilik, hararet, ate lilik, ate. f. irinlenmek, iltihaplanmak, azmak. i. 1. bayram; yortu. 2. festival, enlik. s. 1. en, neeli. 2. bayrama ait. i. kutlama: What kind of festivities will there be? Ne gibi kutlamalar olacak? i. feston. s. cenine ait. f. 1. alp getirmek, getirmek. 2. gelir salamak, hslat getirmek. s., k. dili cazibeli, ekici, al ml. s. pis kokan, koku mu. i. feti. i. fetiizm. i. 1. buka . 2. gen. o. engel. f. 1. ayana zincir vurmak; elini ayan ba i. lamak. 2. balamak, engellemek. i. cenin. i. 1. uzun sren d manlk. 2. kan davas. f. ihtilafl olmak, kavga etmek. s. feodal. i. feodalizm. i. feodalite. i. 1. ate, hararet. 2. humma. 3. Duygu younluu belirtir: He was shouting in fever of excitement. li, hararetli olan. Byk bir heyecanla ba ryordu. s. a ate s. 1. ateli, atei km. 2. hararetli, ateli. 3. heyecanl, telal. s. az. i. az miktar. ok nadir. i. (o. --zes) fes. i., eril nianl. i., diil nianl.

fiasco fiat fib fiber fiberglass fibre fibrous fickle fiction fictionalise fictionalize fictitious fiddle fiddle around fiddle away Fiddle! fiddle-faddle fidelity fidget fidgety fief field field artillery field day field events field exercise field glasses field hockey field hospital field maneuver field manual field marshal field mouse field officer field officer field trip fieldpiece fieldwork fiend fiendish fierce fiery fiesta fifteen fifteenth fifth fifth wheel

i. fiyasko. i. 1. emir. 2. karar. f. (--bed, --bing) yalan sylemek, uydurmak, atmak. i. kk yalan. i. lif. i. cam elyaf . i., ng., bak. fiber. s. lifli. s. 1. (akta) vefasz, hercai. 2. frdnd, hercai, deiken; kaypak, dnek. i. 1. roman ve hikye edebiyat . 2. huk. kolaylk olsun diye gerek gibi ey, mevhume. farzolunan ng., bak. fictionalize. f., f. hikye/roman ekline sokmak. s. uydurma, hayali. i., k. dili keman. f., k. dili 1. keman almak. 2. vakit geirmek, oyalanmak. vakit geirmek, oyalanmak. (zaman) bo geirmek. nlem Hay Allah! i. sama sapan szler, zrva. i. sadakat, vefa. f. rahat oturamamak, yerinde duramamak, durmadan k mldamak. s. rahat durmayan, k pr kpr. i. tmar, zeamet. i. 1. tarla. 2. ayr; otlak, mera. 3. alan, saha. f. (bir spor tak mn) sahaya karmak. ask. sahra topu s nf. spor bayram . alan yarlar. ask. k ta tatbikat. (ifte) drbn. im hokeyi. sahra hastanesi. ask. kara manevras . ask. sahra talimatnamesi. feldmareal. tarla faresi. ask. stsubay. stsubay. (retimde) gezi. i. sahra topu. i. (bilgi toplamak iin yap lan) alan aratrmas. i. 1. eytan, ifrit, zebani. 2. k. dili dkn, merakl, hasta, deli, tiryaki: a tennis fiend tenis hastas . an opium fiend afyonke. eytani, eytanca. s. s. 1. iddetli. 2. sert, vahi. s. 1. ate gibi. 2. kzgn. 3. abuk fkelenen, barut gibi. 4. ateli; turucu; galeyana 5. ateli, ehvet dolu. co i. 1. yortu; bayram. 2.getiren. festival. s. on be. i. on be, on be rakam (15, XV). s., i. 1. on be inci. 2. on bete bir. s., i. 1. be inci. 2. bete bir. gereksiz ey/kimse.

fiftieth fifty fifty-fifty fig fig fight fighter fighter plane fighter-bomber fighting fighting cock figment figurative figure figure figure of speech figure of speech figure on figure out figure skater figure skating figure up figurehead Fiji Fijian filament filbert filch file file file a complaint file clerk filet filet mignon filial filings fill fill a prescription fill a tooth fill dirt Fill her up! fill in fill in for Fill me in on the situation. fill out fill s.o.s shoes fill the bill

s., i. 1. ellinci. 2. ellide bir. s. elli. i. elli, elli rakam (50, L). s. yar yarya. i. 1. incir a ac. 2. incir. k s. figurative, figure. i. 1. kavga, dv . 2. mcadele. f. (fought) 1. kavga etmek, dvmek. 2. 3. sava mcadele etmek, u ramak. . 2. boksr. 3. avc ua . mak. i. 1. sava avc ua. i. avc bombardman ua. i. sava. dv horozu. i. s. mecazi. i. 1. say, rakam, numara. 2. boy bos, endam. 3. figr. f. 1. k. dili sanmak, zannetmek. 2. nemli bir rol oynamak. mecaz. mecaz. k. dili 1. -i hesaba katmak. 2. -e gvenmek. 3. -i planlamak. -i anlamak, -i zmek. artistik patinajc . artistik patinaj, figr pateni. (bir hesab ) toplamak. i. gemi aslan . i. Fiji. i. Fijili. s. 1. Fiji; Fijiye zg; Fiji Adalar na zg. 2. Fijili. i. 1. tel, iplik, lif. 2. bot. ercik sap . 3. elek. filaman. i. fndk. f. almak, a rmak, yrtmek. i. ee; trp. f. eelemek; trplemek. i. 1. dosya; klasr. 2. bilg. dosya. 3. evrak/dosya dolab . 4. dosya (bir yaz eyle/ki iyle ilgili belgeler). f. 1. dosyalamak, dosyaya koymak. 2. huk. l olarak ikyet etmek. evraklar dosyalayan grevli. filing cabinet evrak/dosya dolab. i. fileto. fileminyon. s. evlada ait; evlada yak r. i., o. ee tala. f. 1. doldurmak; dolmak. 2. doyurmak. i. 1. dolgu maddesi, dolgu. 2. dolgu, dolguyla meydana getirilmi yer. vermek. reetedeki ilalar dolgu yapmak. dolgu toprak. oto. Depoyu doldur! 1. doldurmak. 2. geici olarak bir i te almak. (birinin) yerine almak. Durumu bana a kla. 1. (formu) doldurmak. 2. toplamak, kilo almak. k. dili birinin yerini doldurmak. ihtiyac n karlamak, iini grmek: Thisll fill the bill. imizi grr bu.

fill the bill fill up filler fillet filling filling station filly film film speed film star filter filter paper filter paper filter tip filter-tipped filth filthy filtrate fin final final heat finale finalise finalist finality finalize finally finance finances financial financial pressure financial year financier financing finch find find employment find fault find fault with find guilty find o.s. tte--tte with find out Find out if he came. find s.o./s.t. strange find s.t. sympathetic finding fine

k. dili ihtiyac karlamak. doldurmak. i. 1. dolgu, katk maddesi. 2. boyaclk filler, dolgu macunu. i. 1. sa band . 2. kemiksiz et/balk, fileto. i. 1. doldurma; dolma. 2. di i. dolgu. benzin istasyonu. i. k srak. i. 1. zar; ince rt, ince tabaka. 2. foto., sin. film. f. 1. filme almak. 2. film ekmek. film duyarl. film yldz. i. 1. filtre. 2. k. dili, o . filtreli sigaralar. f. filtreden geirmek. filtre kd. filtre kd. 1. filtreli sigara. 2. sigara filtresi. s. filtreli (sigara). i. pislik. s. ok pis. i. sznt, filtrat. i. yzge. s. 1. son, sonuncu; kesin. 2. spor final: final match final ma . i. 1. yl sonu, smestr sonu veya kurs sonu s nav. 2. spor final, final spor final ko usu. i., mz. final. f., ng., bak. finalize. i. finalist. i. kesinlik. f. bitirmek, son eklini vermek. z. nihayet, sonunda. i. 1. maliye, finans: ministry of finance maliye bakanl . 2. finansman. f. finanse etmek. i. 1. para: A lack of finances was the problem. Problem paras zlkt. 2. mali durum: His finances are in good shape. Onun mali durumu iyi. s. mali. para s knts. bte yl; mali yl. i. 1. finans . 2. yatrmc. i. finansman. i., zool. ispinoz. f. (found) bulmak, ke fetmek. i bulmak. (with) kusur bulmak. -e kusur bulmak. sulu karmak. kendini (biriyle) ba baa bulmak. renmek. Gelip gelmediini ren. biri/bir ey (birinin) tuhafna gitmek: I find him strange. O benim tuhafma gidiyor. bir ey birinin houna gitmek: She didnt find his ways sympathetic. Onun lar ho una gitmedi. davran /ke fedilmi ey. 2. huk. (jrinin verdii) karar. i. 1. bulunmu s. 1. gzel, ince, zarif. 2. ince. 3. saf, kat ksz, halis. 4. hassas, ince ruhlu, duygulu. 5. l, mkemmel, stn. 6. a k, gzel (hava).

fine fine arts fine arts finery finesse finger fingernail fingerprint fingertip finicky finish finish line finish off/up finish with finite finite verb fink Finland Finlander Finn Finnish fiord fir fire fire fire a salute fire a shot fire alarm fire brigade fire department fire engine fire escape fire escape fire extinguisher fire hose fire hydrant fire insurance fire questions at fire s.o. up fire s.o. with enthusiasm for fire s.t. up fire station fire the first shot fire tower fire truck firearms fireboat

i. para cezas . f. para cezasna arptrmak. gzel sanatlar. gzel sanatlar. fine-toothed comb ince di li tarak. go over the matter with a fine-toothed i. ssl giyim. comb ince eleyip s k dokumak. i. incelik, ustalk. f. ustalkla durumu idare etmek. i. parmak. f. parmakla dokunmak, el srmek, ellemek. i. trnak, parmak trna. i. parmak izi. i. parmak ucu. s. titiz, k l krk yaran. f. 1. bitirmek; sona erdirmek; tamamlamak; bitmek; sona ermek; tamamlanmak. spor fini, biti. 2. k. dili ldrmek, i ini bitirmek. 3. k. dili bitirmek, bitirmek. 1. ile ii bitmek: If youve finished with that computer, Id like to use it. O onu kullanmak istiyorum. 2. ile ilikisini bilgisayarla iin bittiyse 2. mat. sonlu. s. 1. s nrl, mahdut. dilb. ekimli fiil. i., argo 1. hain; ispiyoncu, ispiyon, gammaz, ihbarc . 2. grev krc. i. Finlandiya. i. Finlandiyal. i. Finli. s. Fin. i. Fince. s. 1. Fin. 2. Fince. i., bak. fjord. i. kknar. i. 1. ate. 2. yangn. f. 1. (tfek, top, v.b.ni) ate lemek; (silah) ate almak. 2. (kurun, top, belirli el silah) atmak. 3. (toprak e yay) (frnda) piirmek. 4. k. dili iten yla selamlamak. top atbir bir el silah atmak. yangn zili; yangn alarm.

ng. itfaiye. itfaiye te kilat. itfaiye arabas . yangn merdiveni. yangn merdiveni. yangn sndrme aleti. yangn hortumu. yangn musluu. yangn sigortas. (birini) soru ya muruna tutmak.
(birini) gayrete getirmek. (bir i iin) (birini) evke getirmek. 1. (soba, kalorifer v.b.ni) fayrap etmek. 2. (motoru) al trmak. itfaiye, itfaiye binas . ilk silah atan olmak. yangn kulesi. itfaiye arabas . i. ateli silahlar. i. yangn sndrme gemisi.

firebrand firebrick firebug firecracker firefly fireman fireplace fireplug fireproof fireside firewood fireworks firing firing line firing mechanism firing pin firing range firing squad firing squad firm firm firm offer firmament firman firmness first first aid first aid first and foremost first class first class first floor first floor first impression first lady first lieutenant first lieutenant first name first night first person first person first watch firstborn first-class firstly first-rate firth

i. 1. yanan odun paras . 2. ortal kartran delifiek. i. yangn tulas. i. kundak . i. kestanefiei. i. atebcei. o. fire.men (fayrmn) i. itfaiyeci. i. mine, ocak. i. yangn musluu. s. yanmaz. i. ocak ba . i. odun. i. havai fiekler, kestanefiekleri, atapatlar v.b. i. 1. (tfek, top v.b.ni) ate leme; atelenme, ate alma. 2. (kurun, top, belirli bir el . silah) atma, at . 3. (toprak eyay) piirme; piim. 4. k. dili ate hatt ateleme mekanizmas, ateleme tertibat. ateleme inesi, ateleme pimi. at alan, poligon. idam mangas . ask. at mangas. i. firma. s. 1. donmu (jle, pelte, ikolata v.b.). 2. salam; sallanmayan; kaymayan. 3. s k. 4. fiyat deiiklik gstermeyen (hisse senedi, tahvil tic. kesin teklif. i. gk kubbe. i. ferman. i. 1. (jle, pelte, ikolata v.b.ne zg) donmu luk. 2. salamlk. 3. sklk. 4. 1. (fiyatlarda) istikrar. s. ilk, birinci. 2. ba , en byk. i. ilk, birinci. z. 1. ilkin, evvela, ilknce, nce. 2.m. ilk: When we first came here it was a village. lk geldiimiz ilk yard tb. ilk yardm. en bata. birinci s nf; birinci mevki. (tatta) birinci mevki. zemin kat; ng. birinci kat. 1. A.B.D. zemin kat. 2. ng. birinci kat. ilk izlenim. (A.B.D.de) cumhurba kannn kars. ask. ste men. stemen. ilk ad. gala, a l gecesi. dilb. birinci tekil veya o ul ahs. dilb. birinci ahs. gecenin ilk nbeti. i. ilk ocuk. s. ilk do an. s. 1. birinci mevkie ait, birinci mevki. 2. stn, mkemmel; birinci s nf, ekstra. birinci mevkide. z. ilkin, z. evvela, ilknce, nce. s. stn, mkemmel; birinci s nf, ekstra. i. (skoyada) hali.

fiscal fiscal year fiscal year fish fish fish for fish in troubled waters fish or cut bait fish story fishbone fisherman fishing line fishing pole fishing rod fishing tackle fishnet fishnet stocking fishy fissile fission fissure fist fisticuffs fit fit fit fit for nothing fit like a glove fit s.o. out for fit to be tied fitful fitness fitter fitting five fivefold fix fix fix a place up fix o.s. up fix on fix ones attention on fix ones eyes on fix s.o. up with fix s.o.s wagon fixation fixed

s. mali. mali yl. mali yl. i. (o. fish, deiik trler iin fish.es) balk. f. balk tutmak, balk avlamak. dolayl bir ekilde istemek/aramak. bulank suda balk avlamak. k. dili bir eyi yapmak ya da ondan tamamyla vazgemek: You must either fish or cut hikye. bait! Ya bu deveyi gdersin, ya da bu diyardan gidersin! palavra, masal, i. k lk, balk kl. o. fish.er.men (frmn) i. balk. olta, olta ipi, misina. olta kam . olta ubu u. olta tak m. i. balk a. file orap. s. 1. balk kokan; iinde balk tad olan. 2. bal ok. 3. k. dili phe ran: Theres something fishy about this. Bu ite bir bityenii var. uyand s. blnebilir, yar labilir. i., fiz. blnm, yar lm. i. ince atlak. i. yumruk. i. yumrukla ma, dvme. i. 1. nbet, kriz: a fit of coughing ksrk nbeti. s. 1. uygun. 2. (bedenen) formda olan, spor yapmaya haz r. f. (--ted, --ting) 1. -e gre olmak, -e yak mak; -e uygun olmak; -i n salamak: This job fits you uydurmak, -i ayarlamak, -in uymas be para etmez. hibir ie yaramaz, tpatp uymak. birine (bir ey iin) gerekli eyleri salamak/tedarik etmek. k. dili ok fkeli, babalar tutmu, kplere binmi, zvanadan km. s. k sa aralklarla blnen, kesintili, dzensiz. i. 1. uygunluk, uygun olma. 2. (bedenen) formda olma, spor yapmaya r olma. haz i. borucu, tesisat . i. 1. terz. prova. 2. (rakor, man on gibi) tesisat ilerinde kullanlan para; . fitings. 3. (bir) aksesuar. s.V). uygun. obe . i. 1. be , be rakam (5, 2. isk. beli. five-and-ten-cent store/tens. cent store/dime store/five-and-ten ucuz e ya satlan maaza. s., z. be kat, be misli. i. f. 1. tamir etmek. 2. (sabitle tirecek bir ekilde) takmak, yerletirmek. 3. (tarih, miktar bir yeri tamir v.b.ni) etmek. kararla trmak, tayin etmek. 4. (kahvalt/le sslenmek, kendini sslemek. -i semek, -e karar vermek. dikkatini -e evirmek. gzn -e dikmek. k. dili birine (bir ey) ayarlamak/salamak. k. dili 1. birini mahvetmek. 2. birinin hakk ndan gelmek. i. ar ballk, ar dknlk. s. 1. sabit, de imeyen. 2. k. dili ike/rvet yoluyla ayarlanm.

fixed asset fixed idea fixed price fixings fixture fizz fizzle fizzy fjord fl oz flabbergast flabby flaccid flag (down) a taxi flag flag flag flag flagpole flagrant flagrante delicto flagship flagstaff flagstone flair flake flambeau flamboyant flame flamethrower flamingo flammable Flanders flange flank flank attack flanking action flannel flannelette flap flare flash flash flash flood flash in the pan flash through ones mind flashback

sabit de er. saplant. sabit fiyat. i., o., k. dili (bir et yemeini tamamlayan) dier yemekler. i. 1. (bir yap ya/odaya ait) sabit eya. 2. ng., spor msabaka. f. (gazoz, soda, ampanya v.b.) f f/fr fr kprdemek, frdamak, ldamak. i. 1. (kpren gazoz, soda kard) frtl ses, frt, f layp sonradan suya v.b.nin dmek. f. out k. dili iyi ba s. karbonatl (iecek). i. fiyort. k s. fluid ounce(s). f., k. dili ok artmak, kk dilini yutturmak. s. 1. gevemi, gevek (adale/doku). 2. cansz, gsz, ruhsuz, snk. s., bak. flabby. taksi evirmek. i., bot. ssen, zambak. i. byk ve yass kaldrm ta. f. (--ged, --ging) bu talarla demek. i. bayrak; sancak; band ra; flama. f. (--ged, --ging) (down) bayrak/el ) durdurmak. sallayarak (birini, bir vas tay lamak, kuvveti kesilmek. f. (--ged, --ging) yorulmaya ba i. gnder, bayrak dire i. s. gze batan (ktlk/ahlaks zlk); pervasz (su ileyen kimse). z., bak. in flagrante delicto. i. 1. amiral gemisi. 2. bir irket grubundaki en nemli irket: The Chicago Hilton is the flagship i.the Hilton chain of hotels. ikago Hiltonu, Hilton i. gnder, bayrak direof i. byk ve yass kaldrm ta. i. 1. yetenek, kabiliyet. 2. igd. i. 1. ince bir tabaka halinde olan para. 2. ince bir tabaka halindeki kar tanesi. f. (off/away) (boya tabakalar v.b.) kabarp dklmek; tabaka i. meale. s. 1. frapan, gze arpan (renk). 2. a r davranlarndan dolay gze arpan (kimse). i. 1. alev, yalaz. 2. k. dili sevgili. f. alev alev yanmak. i. alev makinesi. i. (o. --s/--es) zool. flamingo. s. yanc. i. Flandra. i. flan. i. 1. br. 2. ask., den. yan. f., ask. 1. yandan kuatmak. 2. yan saldrs yapmak, rs, yanyapmak. taarruzu. ask. yan yan saldtaarruzu ask. yan hareketi. i. 1. flanel. 2. pazen. 3. ng. elbezi; sabun bezi, sabunluk. 4. ng. sama, palavra. i. pazen. i. 1. (kanat) rpma, rpnt, rp. 2. (bayrak, yelken v.b.) dalgalanma. 3. (ad ra ait) etek. 6. (uan (zarfa ait) kapak. 4. (kaskette) kulakl k. 5. k samak. 3. (etekler) f. 1. parlamak, alevlenmek. 2. parlamak, nlatma cephanesi.3. kabarmak. 4. akmak. up parlamak, fkelenmek. i. 1. ask. ayd 2. (iaret vermek iin) (klar ) yak p sndrmek. f. 1. (imek)

zlaldama. gemek. an iin gstermek. byk bir hpar 2. 4. flabir , k sa fakat nemli bir haber. 3. foto. fla i. 1. ani bir t , fla . 4. cep feneri. ayg aniden gelen sel.
saman alevi gibi bir ey. birden aklndan gemek. i. geriye dn .

flashbulb flashgun flashing flashlight flashy flask flat flat flat flat broke flat on ones back flat rate flat tire flatcar flat-footed flatiron flatten flatter flatterer flattery flattop flaunt flautist flavor flavorful flavoring flavour flaw flawed flawless flax flaxen flaxseed flay flea fleck fled fledgling flee fleece fleecy fleet fleet fleeting Fleming Flemish flesh

i., foto. fla ampul. i., foto. fla lambas, fla. i. etek, ya mur sularna kar konulan sa rt. i. el feneri. s. frapan, gze arpan. i. 1. cep iesi; matara. 2. kim. balon (cam kap). s. (--ter, --test) 1. dz; yass . 2. yavan, tatsz. 3. mz. bemol. 4. gaz (merubat/bira/ ampanya). gitmi i. apartman dairesi, daire. i. 1. dzlk, geni dz yer. 2. mz. bemol. k. dili meteliksiz, z rt. yatalak. tek fiyat. patlak lastik. i., d.y. a k yk vagonu. s. dztaban. i. t. f. yass latrmak, yassltmak, yasslatmak; ezmek. f. pohpohlamak, koltuklamak, samimi olmayan iltifatlarda bulunmak. i. pohpohu. i. pohpohlama. i. alabros sa. f. gz nne sermek, sergilemek. i., mz. flt. i. 1. (duyum olarak) tat, lezzet. 2. lezzetli bir tat, e ni. 3. eit: Their ice cream comes in twenty flavors. Onlar n dondurmasnn yirmi eidi var. 4. s. lezzetli. i. yemee tat veren ey, tatlandrc. i., f., ng., bak. flavor. i. kusur; (kuma ta/giyside) defo. s. kusurlu; defolu. s. kusursuz; defosuz. i., bot. keten. s. sar, lepiska. i. ketentohumu. f. 1. (derisini) yzmek. 2. fena halde azarlamak, ha lamak. i. pire. i. 1. nokta, benek, leke. 2. ok ufak para. f., bak. flee. i. 1. tyleri henz bitmi yavru ku. 2. k. dili acemi aylak, bir ie yeni layan kimse. firar etmek. ba f. (fled) kamak; i. 1. (bir koyunun stnde biten) ynn tm. 2. (bir koyundan k rklan) 2. k. dili soyup sokapl ana ynn tm. f. 1. (koyunu) k rkmak. . s. 1. uzun tyl yn kmelerine benzeyen. 2. (hile uzunile) tyl ynle i. filo, donanma. s. hzl. s. abuk geen, uup giden; geici, fani. i. Flaman. i. Flamanca. s. 1. Flaman. 2. Flamanca. i. et.

flesh color flew flex flexibility flexible flick flick ones fingers flick ones wrist flicker flier flight flight of fancy flight of stairs flighty flimsy flinch fling fling back open fling o.s. into flint flip flip a coin flip ones lid flip ones lid flip-flop flippant flipper flirt flit float floating floating assets floating capital floating dock floating population flock floe flog flood flood plain flood tide floodgate floodlight floor floor lamp floor plan floor show

ten rengi. f., bak. fly. f. (kas ) bkmek. i. esneklik, elastikiyet. s. esnek, elastiki. i. 1. abuk bir sallama hareketi: a flick of the fingers bir fiske. a flick of the wrist ve kesik bir el sallama. 2. k. dili (sinema salonunda fiskeabuk atmak. abuk ve kesik bir ekilde elini sallamak. i. 1. titreim, titreme. 2. ufack bir belirti: He suddenly felt a flicker of hope. k bir Birdenbire ufac . umut duydu. f. 1. (k/glge) oynamak. 2. titreyen i. 1. pilot. 2. el ilan i. 1. uu, uma. 2. ka; firar. hayal, hayal kurma. 1. (bir kattan ba ka bir kata giden) merdiven. 2. (bir kattan merdiven na kadar giden) merdiven blm. sahanl s. hercai; havai; kaprisli. s. 1. dayan ksz; rk; derme atma. 2. uydurma olduu belli, uyduruk, uydurmasyon. f. (darbe yememek iin) (vcudunu, vcudunun bir paras n) geri veya bir yana ekmek. f. (flung) 1. f rlatmak, hzla atmak. 2. (kollarn) savurmak. i. (pencereyi/kap y) hzla amak. (bir ie) drt elle sarlmak, balklama dalmak. i. akmakta . f. (--ped, --ping) 1. fiske atmak. 2. k. dili ldrmak, keileri karmak. 3. over diliatmak. -e hayran olmak. s., k. dili sayg sz, kstah. tura yaz k. k. dili 1. ok k zmak, tepesi atmak, kplere binmek. 2. ldrmak, keileri rmak. 3. over -e hayran olmak. ka argo ldrmak. i. tokyo. s. saygsz, kstah. i. 1. (deniz kaplumba alarnda ve yzen memelilerde) yzge. 2. (yzmek lan) palet. iin kullan f. (with) (erkek) (kad na) k gibi davranmak; (kadn) (erkee) cilve nlara k oraya rol yapmay seven erkek; yapmak. i. kad 1. gemek. cilve f. (--ted, --ting) oradan umak. 2. -den h zla erkeklere i. 1. olta mantar . 2. amandra, flotr. 3. duba. f. 1. su yznde/havada yzmek/gitmek. 2. (gemiyi) yzdrmek. 3. (bir eyin) su yznde yzerek s. su yznde/havada yzen. tic. cari aktifler. tic. dner sermaye. yzer havuz. gelip geici nfus. i. sr. f. sr halinde toplanmak. i. denizde yzen st dz buz ktlesi. f. (--ged, --ging) k rbalamak. i. sel; su bask n, takn. f. 1. sel basmak; su basmak. 2. sel gibi akmak. 3. oto. (motoru) ambale etmek. r. ta kn yata . co kabarma, met. i. bent kapa . i. projektr. i. 1. ta/tahta deme, yer, zemin. 2. (binadaki) kat. f. 1. ta/tahta emek. 2. vurup yere ykmak. 3. k. dili artmak, kk dilini d lamba, abajur. ayakl mim. kat plan . elence program.

floorboard flooring floorwalker floozy flop flophouse floppy floppy disk flora floral florid florist floss flossy flotation flotsam flotsam and jetsam flounce flounce flounder flounder flour flourish flout flow flower flower bed flower girl flowerpot flowers of sulfur flower-seller flowery flowing flown flu fluctuate fluctuation flue fluency fluent fluently fluff fluffy fluid fluid ounce fluke flung

i. deme tahtas. f., k. dili (motorlu tatn) gaz pedalna sonuna kadar basmak, alabildiine gazlamak. i. demelik. i. byk ma azalarda ii idare eden ve mterilere yardmc olmak zere an hayat grevli. dola i., k. dili kad n, fahie. f. (--ped, --ping) 1. rpnmak. 2. k. dili baaramamak. 3. (bir eyi) birden rak vermek. i., k. dili ba ars zl k, serte b lar n kalabilece i yurt; berdu lar nfiyasko. kald otel. i. berdu s. yumuak ve kenarlar sarkk. bilg. disket, esnek disk. o. --s (florz)/--e (flori) i. flora, bitey, bitki rts. s. ieklere ait. s. 1. tumturakl (yaz); fazla ssl. 2. krmz (yz/yanak). i. ieki, kesme iek sat lan dkkn ileten kimse. i. di iplii. f. (di aralarn) iplikle temizlemek. s., k. dili atafatl. i. 1. yzme; yzdrme. 2. tic. (senetleri) ihra etme. i. denizde yzen veya k yya vuran eyler. f. 1. into -e bir h mla girmek. 2. out bir hmla kmak. i. frfr, farbala. i. dilbal. f. 1. debelenmek, rpnmak. 2. bata ka ilerlemek. 3. bocalamak. i. un. f. 1. gelimek, bymek; ilerlemek. 2. sallamak. i. gsterili bir hareket. f. hor grmek; reddetmek; itaat etmemek. f. 1. akmak. 2. (sa) sarkmak. 3. (elbise/kuma ) (belirli bir ekilde) i. akamak. . dklmek, d mek, durmak, i. iek. f. ieklenmek, iekoturmak. vermek, iek iek tarh . 1. ieki k z. 2. nikh treninde iek tayan kk kz. i. saks . kkrtie i. i. (sokakta iek satan) ieki. s. 1. iekli, ie i ok. 2. ssl (yaz/szler/slup). s. 1. akan. 2. ak c. f., bak. fly. i. grip. f. 1. ykselip alalmak; inip kmak. 2. deimek. 3. tic. dalgalanmak. i. 1. ykselip alalma; inip kma. 2. deime. 3. tic. dalgalanma. i. byk bir baca iindeki birka ayr duman yolunun her biri; duman yolu. i. (dilde) ak clk. s. ak c (yaz/slup); akc bir ekilde konuan (biri). z. ak c bir ekilde. i. (haldan/kumatan dklm) hav. f. (tylerini/san) kabartmak. s. tyleri kabar k. s. ak c; akkan. i. sv; akkan. A.B.D. 29,57 cc.; ng. 28,41 cc. i. (bir) ans, ans eseri. f., bak. fling.

flunk flunk out flunky fluorescent fluorescent light fluoride flurry flush flush s.o. out flush s.t. down the toilet flush tank flush the toilet fluster flute fluted column fluting flutter flux fly fly fly a kite fly at fly at s.o.s throat fly away fly blind fly by the seat of ones pants fly in the face of fly into a rage fly into a tantrum fly into a temper fly low fly off fly off the handle fly off the handle fly swatter fly the coop fly/go off on a tangent fly-by-night flyer flying flying buttress flying saucer flypaper flyweight flywheel foal foam

f., k. dili 1. (s navda) akmak; aktrmak. 2. (snfta) kalmak; (snfta) rakmak. b arszlktan dolay okulu brakmak zorunda kalmak. ba i. 1. birinin emirlerine ko an, uak, piyon. 2. dalkavuk. s. floresan. 1. floresan lamba, floresan. 2. floresan k. i., kim. florr. i. 1. k sa sren hafif bir kar ya. 2. ksa sren bir heyecan/tela. 3. tic. sa sren bir fiyat 2. ykseli i/inii. borsada hizada olan. k. dilizerinde bol para olan. f. 1. (av s. 1. dz,kayn unu) rktp uurmak. 2. (yz) k zarmak; (yanaklarn) kzartmak. i. ku birini sakland yerden karmak. bir eyi tuvalete atp sifonu ekmek. (tuvalete ait) rezervuar. sifonu ekmek. f. (birini) heyecanland rp artmak. i. heyecanl ve akn bir hal. i. 1. mz. flt, flavta. 2. mim. (stundaki) yiv. mim. yivli stun. i., mim. (stundaki) yiv/yivler. f. 1. (kanatlar n) rpmak. 2. rpnmak. 3. (rzgrda) titremek veya hafife i. ak . dalgalanmak. 4. abuk abuk sallamak. 5. rpnr gibi dmek. i. i. 1. sinek. 2. erkek pantolonunun nndeki fermuar veya d melerle lp kapanan blm: Your flys open. Pantolonunun n a k. gitmek. a f. (flew, flown) 1. umak; uurmak. 2. uakla gitmek. 3. ok abuk 4. (zaman) ak p gitmek. 5. (bayrak) dalgalanmak. uurtma uurmak. birdenbire stne sald rmak. birine birdenbire (szlerle) sald rmak. uup gitmek. 1. kr umak. 2. (tecrbesizlik veya birtak m eksiklikler yznden) sadece igdlerine dayanarak idare etmek. m eksiklikler yznden) sadece igdlerine (tecrbesizlik veya birtak dayanarak idare etmek. -i hie saymak. kplere binmek, hiddetlenmek. (hiddetten) ba rp arp tepinmeye balamak. k. dili hemen fkelenmek. alaktan umak. uup gitmek. kplere binmek, tepesi atmak, ok k zmak. k. dili zvanadan kmak, kprmek, tepesi atmak. sineklik. k. dili kamak, s vmak, tymek. k. dili (nemsiz/ilgisiz bir eye taklarak) asl konudan lmak/uzaklamak, amatan sapmak. ayr s. gvenilmez. i., bak. flier. i. 1. uma, uu ; uurma. 2. havaclk; pilotaj; pilotluk. s. 1. uan. 2. lkla ilgili. kemeri. havac mim. dayanma uan daire. i. sinek k d. i., boks sineka rlk, sineksklet. i. volan, dzenteker. i. tay. f. tay do urmak. i. kpk. f. kprmek.

foam at the mouth foam rubber foamy fob focal focal point focus focus ones attention on fodder foe foetal foetid foetus fog foggy foghorn fogy foible foil foil foil foist -fold fold fold fold ones arms folder folding chair folding door foliage foliage plant folk folk dance folk literature folk song folklore follow follow in s.o.s footsteps follow ones nose follow s.o.s advice follow suit follow the lead of s.o. follow through follow through follow up follower following

1. az kprmek. 2. ok fkeli olmak, kprmek. snger. s. kpkl. k s. free on board tic. fob (gemide/trende teslim). s., fiz. odaksal, mihraki. odak noktas . o. --es (foksz)/fo.ci (fosay) i. odak. f. (--ed/--sed, --ing/--sing) odaklamak. -e dikkatini evirmek. i. (saman/ot gibi) hayvan yemi. i. dman, hasm. s., bak. fetal. s., bak. fetid. i., bak. fetus. i. sis. f. (--ged, --ging) bu ulanmak; buulandrmak. s. sisli. I dont have the foggiest idea. Hi fikrim yok. i. sis dd . i. rmcek kafal kimse. i. zaaf, zayf yn. f. set ekmek, nlemek. i. 1. alminyum folyo, folyo. 2. (alt n, kalay v.b. madenleri dverek turulan) varak, yaprak. olu i., eskrim flre. f. 1. on -e zorla kabul ettirmek, -in ba na ykmak: foist a job (off) on s.o. bana ykmak. 2. s. on -e 3. in/into -e sokuturmak, bir ii birinin kakalamak. misli, be kat. sonek kat, misil, kere: fivefold be f. 1. katlamak; katlanmak. 2. sarmak. 3. yava yava katmak. 4. k. dili yeri) kapanmak; (i l. 2. koyun srs. iflas etmek, topu atmak. i. 1. kat, k vrm. 2. jeol. i. 1. atemelli kollarn kavuturmak. i. 1. dosya. 2. bro r. katlanr iskemle. katlanr kap; akordeon kap, armonik kap, krkl kap. i. bitki yapraklar ; yeillik. yapraklarnn gzellii iin yetitirilen ss bitkisi. i. 1. halk. 2. o . insanlar, kimseler. 3. o., k. dili akrabalar, aile, ana baba. halk oyunu. halk edebiyat. halk arks. i. folklor. f. 1. takip etmek, izlemek. 2. anlamak, kavramak. bir kimsenin izinde olmak. 1. dosdo ru gitmek. 2. sezgileriyle/sezgilerine dayanarak hareket etmek. birinin szn dinlemek. ayn eyi yapmak: When Derya got herself a telephone, Hlya followed suit. Derya kendine telefon al nca Hlya da ayn eyi yapt. gitmek. birinin ard ndan 1. (bir iin) sonunu getirmek. 2. spor (belirli bir beden hareketini) sonuna kadar yapmak. 1. on (bir iin) sonunu getirmek. 2. ask. harekete geerek dman sk ekilde etmek. (bir eyi) tamamlamak. bir ka bir takip ey yaparak) (ba i. taraftar, yanda . i. taraftarlar, yanda lar. s. aadaki; -den sonraki. edat -den sonra, -i mteakip.

folly foment fomenter fond fond memories fondle fondly fondness fondue font font food foodstuff fool fool fool around fools gold fools paradise foolhardy foolish foolishness foolproof foot foot foot it foot the bill foot the bill football footboard footbridge footed foothills foothold footing footlights footlocker footloose footnote footpath footprint footsore footstep footway footwear fop for for (all) the world

i. delilik, budalalk. f. 1. k krtmak. 2. tevik etmek. i. k krtc, tahriki. s. 1. fazla msamahakr. 2. sevgi dolu. gzel hatralar. f. ok amak, sevmek. z. sevgiyle, efkatle. i. 1. dknlk. 2. fazla msamaha. i. fond. i. vaftiz kurnas . i., matb., bilg. font. i. yemek, yiyecek; g da, besin. i. yiyecek, g da maddesi. i. ahmak, budala, enayi, aptal. f. 1. aldatmak. 2. aka yapmak. k. dili 1. vaktini bo a geirmek; vaktini alacana elenmekle geirmek. 2. with ile oynamak. 3. with bir hobi olarak (bir ey) ile pirit. hayaller zerine kurulmu mutluluk. s. kendini/dierlerini bo yere tehlikeye atan. s. ahmak, budala, aptal (kimse); ahmaka, budalaca, aptalca ( ey). i. ahmaklk, budalalk, aptallk. s. 1. salam ve kullanlmas kolay. 2. ok salam, drt drtlk, mkemmel. o. feet (fit) i. 1. ayak. 2. (da/tepe iin) dip. 3. (karyolann) ayakucu. 4. fut (30,4 cm.). I wouldnt touch that with a ten-foot pole. Ona hi f. yaya gitmek. k. dili paras n vermek. hesab demek. i. 1. Amerikan futbolu. 2. ng. futbol. i. (karyolan n) ayakucundaki tahta. i. yaya kprs. s. ayakl: a four-footed animal drt ayakl bir hayvan. i., o. sradalarn veya bir dan uzants olan tepeler. i. ayak basacak yer. i. ayak basacak yer. i., tiy. ramp klar. i. kk sand k. s. serbest, ba bo. i. dipnot. f. dipnot koymak. i. patika. i. ayak izi. s. yrmekten ayaklar imi/yaralanm/aryan. i. 1. adm. 2. ayak sesi. 3. ayak izi. i., ng. yaya kaldrm, kaldrm. i. ayakkab lar; ayaa giyilen eyler. i. zppe. edat 1. iin, -e. 2. u runa. 3. erefine. 4. -den dolay. 5. -e kar. ba. nk, zira. verseler: She wouldnt do that for the world. Dnyay k. dili dnyay verseler onu yapmaz.

for a change for a song for a variety of reasons for ages for all one is worth for all that for all the world like for appearances sake for aught I care for aught I know for better or for worse for certain for dear life for effect for ever for ever and a day for ever and ever for example for fear of for free for fun for good for good for good measure For goodness sake! for heavens sake For heavens sake! for hire for instance for keeps for life for luck For mercys sake! for months for my part for my part for my sake for nothing for once

deiiklik olsun diye. ok ucuza, yok pahas na. eitli nedenlerden dolay. uzun bir zaman, senelerce, oktan beri. k. dili var kuvvetiyle/gcyle: She was running for all she was worth. Var uyordu. kuvvetiyle ko men. her eye ra k. dili gerekten/hakikaten ... gibi: He looks for all the world like his na benziyor. grandfather. T pk bykbabas iin. grn kurtarmak ... bana ne, ... beni hi ilgilendirmez: He can do it for aught I care! Vars n n, bildi bana ne! gre, bildiim kadaryla: Shes still in Rome for aught I yaps ime benim ime gre hl Romada. know. Benim bildi iyi de olsa, kt de olsa; anca beraber kanca beraber. muhakkak, kesinlikle. k. dili vargcyle. gsteri iin. sonsuza kadar, ebediyen. k. dili ilelebet, daima. ilelebet, ebediyen. rnein, mesela. korkusundan, korkusuyla, -den korkarak. k. dili bedava, paras z. 1. zevk iin. 2. akadan. 1. kesinlikle, resmen. 2. sonsuza dek. temelli olarak. fazladan, ek olarak. Allah akna! Allah akna. Allah akna! kiralk. rnein, mesela. her zaman iin, temelli olarak, sonuna kadar. mr boyu. uur getirsin diye. Aman!/Allah a kna! aylarca. kendi hesab ma, bana kalrsa. bana kalrsa, bence. hatrm iin. 1. paras z, bedava. 2. bo yere, bouna. bir kere.

bir kerelik, bu sefer. for once For one thing ..., and for another Sebepler s ralanrken kullanlr: I dont want to go. For one thing its too ...: cold, for na.another Im tired. Gitmek istemiyorum. Evvela d ars fazla Allahand a k for pitys sake pratik davranmamak. for s.o. to be impractical satlk. for sale For shame! for starters for sure Ne ayp! k. dili ilkin, evvela. kesin: Thats for sure! Oras kesin!

for that matter for the asking for the birds for the life of me for the life of me for the love of ... for the most part for the most part for the present for the public weal for the purpose of for the sake of argument for the sake of clarity for the time being for weeks for what/whatever its worth for/on sale forage foray forbade forbear forbid forbidden forbidding forbore forborne force force force a smile force majeure force s.o. at gunpoint force the door forced labor forced labor forced landing forced march forced sale forceful forceps forcible forcibly ford fore foreforearm forebear forebode

1. ona gelince. 2. hatta. istersen: Its yours for the asking. Alabilirsin.: If you want to use my boat on Mondays, k. dili sama.its yours for the asking. Teknemi pazartesileri kullanmak vallahi. hi, ne yaptysam. ... akna, ... hatr iin. genellikle. ounlukla.

imdilik.
1. umumun refah iin. 2. kamu yararna. -mek amac yla. varsayalm ki, farz edelim ki. anlalsn diye.

imdilik.
haftalarca. k. dili iinize yarar m, bilmiyorum: Heres what I heard, for whatever its inize yarar m, bilmiyorum, ama duyduum bu. worth. satlk. f. 1. kartrarak aramak. 2. aramak; toplamak. i. 1. ak n, baskn. 2. dalma, girme. f., bak. forbid. f. (for.bore, for.borne) 1. (merhametten/ efkatten dolay) (bir eyi) alkoymak. yapmamak. 2. (from) kendini (bir ey yapmaktan) f. (for.bade, --den, --ding) yasaklamak, yasak etmek. s. yasak, yasaklanm . s. 1. sert, ha in. 2. rktc, korku veren. f., bak. forbear. f., bak. forbear. i. g, kuvvet; zor. f. zorlamak; mecbur etmek. zorla glmsemek. fors majr, zorlayc neden. tabancayla/tfekle birini zorlamak. kapy zorlamak. zorla altrma, angarya. angarya. hav. mecburi ini. ask. cebri yry . mecburi sat. s. gl, kuvvetli. i., tb. forseps. s. 1. zora dayanan. 2. gl, etkili. z. zorla. i. rmakta yryerek geilen s yer, geit. f. s yerden yryerek gemek. s. ndeki. i. n. nek n; nceden; nceki. i., anat. nkol, kolun dirsekle bilek aras ndaki blm. i. ata, cet. f. 1. nceden haber vermek. 2. (zellikle u ursuz bir eyi) nceden hissetmek.

foreboding forecast forecastle foreclose forefather forefinger forefoot forefront foregone foregone conclusion foreground forehand forehead foreign Foreign Affairs foreign affairs foreign exchange foreign exchange foreign minister foreign parts foreign trade foreigner foreknowledge forelady foreleg foreman foremost forename forensic forensic medicine forensics foreplay forerunner foresee foreshadow foresight foreskin forest forest ranger forestall forester forestry foretaste foretell forethought forever forewarn

i. kt bir eyin meydana geleceini nceden hissetme, nsezi. f. (fore.cast/--ed) nceden tahmin etmek. i. tahmin. i., den. ba kasaras. f., huk. paray demedii iin ipotekli mal sahibinin elinden almak. i. ata, cet. i. iaret parma. o. fore.feet (forfit) i. n ayak. i. en ndeki yer; n plan. s. nceden belli olan sonu. i. n plan. i., tenis sa vuru. s. sa vurula yaplan. i. aln. s. yabanc , ecnebi; d. Dileri. dileri. dviz. dviz. dileri bakan. yabanc /d lkeler. d ticaret. i. yabanc , ecnebi. i. nceden bilme. i. iiba kadn. i. (hayvanlarda) n ayak. o. fore.men (formn) i. 1. iiba; ustaba. 2. huk. jri bakan. s. bata gelen, en ndeki. z. bata. i. ilk isim; kk isim. s. 1. mahkemeye ait. 2. mnazaraya ait, hitabetle ilgili. adli tp. i. mnazara sanat. i. cinsel ilikiden nce oynama, perev, n oyun. i. 1. haberci; nden gelen. 2. selef, ncel. f. (fore.saw, --n) nceden grmek, nceden sezmek. f. (birinin/bir eyin) habercisi olmak. i. ngr, ileri gr ; basiret, sagr. i., anat. snnet derisi. i. orman. f. a a dikip orman haline getirmek, aalandrmak, trmak.nda grevli ormanc. ormanla devlet ormanlar f. erken davran p nlemek. i. orman mhendisi, ormanc . i. orman mhendislii, ormanclk. i. nceden alnan tat. f. (fore.told) nceden haber vermek; kehanette bulunmak. i. nceden d nme. z. 1. sonsuza kadar, ebediyen. 2. hep, durmadan. f. nceden uyarmak/ikaz etmek.

forewoman foreword forfeit forgave forge forge forge ahead forger forgery forget forgetful forgetfulness forget-me-not forgive forgiven forgivingness forgo forgone forgot forgotten fork forked forklift forlorn form form a government form a habit form a line form a single file form an opinion formal formalise formality formalize format formated diskette formation formative former formerly formidable Formosa Formosan formula formulate fornicate forsake

o. fore.wom.en (forwmn) i. 1. iiba kadn, iiba. 2. huk. kadn jri kan. ba i. nsz. i. ceza, bedel. f. ceza olarak kaybetmek. f., bak. forgive. i. demirci oca , demirhane. f. 1. demiri ocakta k zdrp ilemek, dvmek. 2. f. oluturmak, yapmak. 3. sahtesini yapmak. 1. hzla ilerlemek. 2. ne gemek. i. 1. bir eyin sahtesini yapp orijinal olduunu ileri sren kimse. 2. sahtekr; kalpazan. sahtesini yapp orijinal olduunu ileri srme. 2. sahtekrlk; i. 1. bir eyin 3. sahte ey. unutmak. kalpazanl f. (for.got,k. for.got.ten, --ting) s. unutkan. i. unutkanlk. i., bot. unutmabeni. f. (for.gave, --n) affetmek, ba lamak. f., bak. forgive. i. balama, af. f. (for.went, for.gone) vazgemek, b rakmak. f., bak. forgo. f., bak. forget. f., bak. forget. i. 1. atal. 2. bah. bel. 3. yolun/nehrin atalla an yer veya kolu, atal. f. 1. mak. 2. bah. bellemek. atalla . s. atall i. forklift. s. 1. yaln z, mitsiz ve zgn. 2. terkedilmi ve harap. i. 1. ekil, biim. 2. spor form. 3. form, doldurulmak zere hazrlanm l belge. 4. ng. (okullarda) snf. f. 1. ekil vermek, biim vermek, bas hkmet kurmak. alkanlk edinmek, det edinmek. sra olmak, sraya girmek. tek s ra olmak, birbiri ardnca sralanmak. fikir edinmek. s. 1. resmi. 2. biimsel. f., ng., bak. formalize. i. 1. resmiyet. 2. formalite. f. 1. resmile tirmek, resmiyete dkmek. 2. biimlendirmek, biim/ekil vermek. i., bilg. biim, format. f. (--ed/--ted, --ing/--ting) bilg. biimlemek, format etmek, disket. formatlformatlamak. i. 1. oluma; oluturma, tekil. 2. ekil verme, biim verme, biimlendirme. 3. ask. ekil dzen. veren, biim veren, biimlendiren. s. s. 1. eski, nceki. 2. the birinci, ilk, ilk sylenen. z. eskiden. s. zor, g, m kl; almas zor. i. Formoza. i. Formozal. s. 1. Formoza, Formozaya zg. 2. Formozal. o. --s (frmylz)/--e (frmyli) i. 1. reete. 2. mat., kim. forml. f. kesin ve a k olarak belirtmek. f. evlilik d cinsel ilikide bulunmak, zina etmek. f. (for.sook, for.sak.en) 1. vazgemek. 2. yzst b rakmak, terketmek.

forsaken forsook forswear forswore forsworn fort forte forth forthcoming forthright forthwith fortieth fortification fortify fortitude fortnight fortress fortuitous fortunate fortunately fortune fortuneteller forty forty winks forum forward forward forward forwarding agent forwards forwent fossil fossilise fossilize foster foster child foster parents fought foul foul foul play foulmouthed found found found foundation founder

f., bak. forsake. f., bak. forsake. f. (for.swore, for.sworn) b rakmak iin yemin etmek, tvbe etmek. f., bak. forswear. f., bak. forswear. i. kale, hisar. i. birinin en iyi yapt i; birinin asl uzmanlk alan. z. ileri, d ar, darya doru. s. gelecek, nmzdeki. s. 1. a kszl. 2. iten, samimi. 3. dorudan. z. hemen, derhal. s., i. 1. k rknc. 2. krkta bir. i., ask. 1. tahkimat. 2. tahkimat yapma. f. 1. -de tahkimat yapmak. 2. -e moral vermek. i. metanet. i. iki hafta, on be gn. i. byk kale, byk hisar. s. rastlant sonucu olan, tesadfi. s. ansl, talihli. z. iyi ki, ok kr, Allahtan, bereket versin. i. 1. k smet, kader; ans, talih. 2. servet. i. falc . s. k rk. i. krk, krk rakam (40, XL). k sa sren uyku, ekerleme. o. --s (formz)/fo.ra (for) i. forum. f. 1. ilerletmek. 2. gndermek, sevketmek, yeni adrese gndermek. s. 1. ileride olan, ndeki, n; ileri. 2. kstah, mark. i., futbol forvet. z. ileri do ru, ileri. nakliye acentesi. z., bak. forward. f., bak. forgo. i. fosil, ta l. f., ng., bak. fossilize. f. fosillemek, tallamak; fosilletirmek, tallatrmak. f. beslemek, bytmek, bakmak. evlatlk. evlatla bakan ana baba. f., bak. fight. s. 1. kirli, pis. 2. iren, tiksindirici. 3. kt, fena. 4. birbirine karm (ipler, zincirler v.b.). i., spor f. 1. kirletmek, pisletmek. 2. faul. ile kar mak. 3. spor faul yapmak. cinayet, suikast. s. az bozuk, kfrbaz. f., bak. find. f. kurmak. f. kalba dkmek. i. 1. kurma, tesis etme. 2. temel. 3. temel, esas. 4. kurum, vak f. 5. fondten. i. kurucu.

founder foundling foundry fount fountain fountain pen fountain pen fountainhead four four corners of the earth foursquare fourteen fourth fowl fowling piece fox foxglove foxy foyer fracas fraction fractious fracture fragile fragility fragment fragrance fragrant frail frailty frame frame frame of mind frame-up framework framing franc France franchise frank frank frank frankfurter frankly frankness frantic fraternal

i. dkmc, dkmeci. i. buluntu, terkedilip sokakta veya ba ka bir yerde bulunan bebek. i. dkmhane. i. pnar, kaynak, eme. i. 1. fskye. 2. eme. dolmakalem. dolmakalem, stilo. i. 1. pnar ba, kaynak, memba. 2. asl kaynak. s. drt. i. drt, drt rakam (4, IV). dnyann drt buca. s. cesur, gvenilir ve inanl . s. on drt. i. on drt, on drt rakam (14, XIV). s., i. 1. drdnc. 2. drtte bir. i. (o. fowl/--s) 1. ku; kmes hayvan. 2. tavuk/hindi/rdek eti. av tfei. i. 1. tilki. 2. tilki krk. 3. kurnaz kimse, tilki. f. aldatmak. i., bot. ykskotu. s. tilki gibi, kurnaz. i. fuaye. i. arbede; grltl kavga; dala . i. 1. mat. kesir. 2. (bir eyden) kk bir para. s. huysuz, aksi. i. 1. k rma; krlma. 2. krk, bir eyin krlan yeri. s. kolay k rlan, krlgan. i. 1. kolay k rlma, krlganlk. 2. naziklik. i. k rk para, krk. i. gzel koku. s. gzel kokulu, mis kokulu. s. 1. ince ve zayf nahif; ince ve gsz; hafif ve krlgan. 2. zayf (umut, v.b.). i.ans 1. ince ve zayf nahif olma; ince ve gsz olma; hafif ve k rlgan olma.

ans v.b.nde) zayflk. 3. zaaf, irade zayfl . erevelemek; 2. (umut, f. 1. tasarlamak; dzenlemek, tertip etmek, yapmak. 2. nda susuz olan2. birine) ykmak. ereveletmek. 3. argo suu (asl ya ait) kasa; telaro. (binaya ait) iskelet, i. 1. ereve; (pencereye/kap . 4. (otomobil, kamyon v.b.nde) asi. karkas. 3. (vcuda ait) bnye, yap bir (ruhi) hal, durum: I left him in a cheerful frame of mind. Onu ne eli raktm. halde b i., argo suu (aslnda susuz olan birine) ykma, kumpas kurma, kumpas, tuzak. i. (binaya ait) iskelet, karkas.
i. (binaya ait) iskelet, karkas. i. (Fransa, Belika, svire para birimi) frank. i. Fransa. i. 1. the oy hakk . 2. (irketin bayie tand) imtiyaz. s. akszl; akyrekli, akkalpli; dncelerini/duygularn aka gsteren; iten, samimi. f. (posta pulunu) damgalamak; (zarf n stne) posta damgasn veya olduunu gsteren bir iareti basmak. posta cretinin denmi i., k. dili, bak. frankfurter. i. bir eit sosis. z. aka. i. akszllk. s. 1. lgna dnm. 2. ok acele ve telal; lgn. s. 1. karde e. 2. kardelere zg.

fraternise fraternity fraternize fraud fraudulent fraudulent bankruptcy fraudulent bankruptcy fraudulent transaction fraught fray fray frazzle freak freckle freckled free free free and easy free enterprise free from free kick free kick free of free of charge free on board free pass free port free will free will free zone freedman freedom freedom of the press freeholder free-lance freeload freeloader freely freemason freesia freestyle freestyle swimming freestyle wrestling freeway freewheel freeze freeze ones blood

f., ng., bak. fraternize. i. 1. karde lik. 2. erkek niversite rencilerine ait birlik. f. arkada lk etmek: Officers are forbidden to fraternize with enlisted men. n eratla lkk, etmesi yasak. desise. 2. dolandrc, Subaylar rclk,arkada sahtekrl hile, aldatma, i. 1. doland sahtekr, s. hileli. hileci. hileli iflas. huk. hileli iflas. huk. hileli muamele. s. (ile) dolu: a journey fraught with danger tehlike dolu bir seyahat. i. 1. arbede, bo uma; dvme, savama. 2. mnakaa; atma. f. (kuma /ipi) ypratmak; ypranmak; saaklanmak. i. i. 1. hilkat garibesi. 2. garabet; garip bir olay. 3. argo hastas , delisi: a soccer i. il. freak futbol hastas . f. out argo 1. lgna dndrmek; lgna s. illi. s. 1. zgr, hr; serbest. 2. bedava, paras z. 3. megul olmayan, bo. 4. s z. z. bedava, parasz. laubali, saygb rakmak, azat etmek. 2. kurtarmak. f. 1. serbest 1. rahat, sert olmayan; teklifsiz. 2. serbest, hafifme rep (kadn); mezhebi . 3. ok ho grl, ok toleransl. geni im, hr te ebbs. ekon. zel giri -siz: free from error hatas z. free from pain arsz. spor frikik, serbest vuru . frikik, serbest vuru . -den muaf: free of tax vergiden muaf. bedava. tic. nakliyecinin arac na cretsiz teslim, fob. paras z giri kart. serbest liman, a k liman. fels. hr irade. fels. hr irade. tic. serbest blge. o. freed.men (fridmen) i. klelikten azat edilmi kimse, azatl. i. zgrlk, hrriyet; serbestlik. basn zgrl. i., ng. tapu sahibi, mlk sahibi. s. serbest alan (gazeteci/yazar/fotoraf). f. (gazeteci/yazar/fotoraf) mak.otlak lk etmek. serbest f., k. dili al otlamak, i., k. dili bedavac kimse, otlak kimse. z. serbeste. i. mason, farmason. i., bot. frezya. s. serbest yzme. serbest gre . i. otoyol, evre yolu. f. 1. arka tekerle i zincirden g almadan serbest dnen bisikletle gitmek; hareket etmek; ok 2. pedal evirmeden gitmek. 2. etrafa ald rmadan lamak; dondurmak. f. (froze, fro.zen) 1. donmak; buz tutmak, buz ba mek, donmak: Im freezing! Donuyorum! i. donma. ok n dondurmak, ok korkutmak. kan

freeze over freeze-dry freezer freezing freezing compartment freezing point freight freight car freight train freighter French French doors French fried French fries French Guiana French horn French toast French windows Frenchman Frenchwoman frenetic frenzied frenzy frequency frequent frequent frequently fresco fresh fresh air freshen freshen up freshman freshwater fret fret fretful fretsaw fretwork Fri friar friction friction tape Friday fridge fried fried egg

st buz tutmak. f. dondurarak kurutmak. i. dipfriz; (buzdolab nn iindeki) buzluk. s. dondurucu; ok so uk. (buzdolabnn iindeki) buzluk. donma noktas . i. 1. tama creti, nakliye; navlun. 2. cretle tanan mal; navlun. yk vagonu. marandiz, yk treni. i. ilep. i. Frans zca. s. 1. Fransz. 2. Franszca. caml ve ift kanatl kapnn kanatlar. yada kzartlm. k zarm patates, patates tava. Fransz Guyanas. mz. korno, Frans z kornosu. yumurtaya batrlp tavada kzartlm ekmek. (balkon, teras veya baheye a lan) caml ve ift kanatl kapnn . kanatlar . French.men (frenmn) i. Fransz erkek, Fransz. o o. French.wom.en (frenwmn) i. Fransz kadn, Fransz. s. 1. tela l, ok heyecanl. 2. lgn (bir olay). s. lgn. i. lgn bir hal; lgnlk. i. 1. s k sk tekrarlanma; sklk. 2. fiz. frekans. s. sk sk tekrarlanan. f. (bir yere) s k sk gitmek. z. sk sk. i. fresk. s. 1. taze. 2. yeni; yeni yap lm; yeniden yaplan. 3. zinde; canl. 4. taze (hava). 5. k. dili fazla samimi davranan, sulu, c vk. taze hava. f. (rzgr) kuvvetlenmek, artmak. 1. yzn ykayp kendine bir ekidzen vermek. 2. (bir yeri) daha gzel ve daha ekici bir hale sokmak. . fresh.men (fre mn) i. (kolejde/niversitede) birinci snf rencisi. o s. tatl suya ait, tatl su. i. 1. mz. (telli alg larn sap zerindeki) perde. 2. mim. fret, sapak. f. (-ted, --ting) mim. fretlemek. f. (--ted, --ting) 1. (kk eyler iin) endie etmek; endielendirmek, eyehuysuz, drmek. 2.ters. (kk eyler yznden) sinirlenmek, kzmak, endi s. sinirli, aksi, i. k l testere. i., mim. fretler, sapaklar, fretleme i i, fretaj. k s. Friday. i., Hrist. (erkeklere zg baz dini tarikatlarda) frer, rahip. i. 1. srtnme; srtnm. 2. t b. friksiyon, ovma, ovuturma. 3. mazl k, uyumazlk, srtme, ihtilaf. anla elek. izole bant. i. cuma. i., k. dili buzdolab . s. yada piirilmi, kzartlm. sahanda yumurta.

friend friendly friendship frier frieze frigate fright frighten frighten s.o. out of his/her wits/frighten the wits out of s.o. frightening frightful frightfully frigid frigidaire frill fringe fringe benefit fringe benefits frisk frisky fritter fritter frivolity frivolous frizzle frizzly frizzy fro frock frock coat frog frogman frolic frolicsome from from a distance from afar from beginning to end from day to day from end to end from head to foot from mouth to mouth from pillar to post from the first From the sound of it things are pretty bad. from the word go from time to time

i. arkada ; ahbap; dost. s. 1. cana yak n, scakkanl, kan scak. 2. arkadaa; dosta. i. arkada lk; ahbaplk; dostluk. i., bak. fryer. i., mim. efriz, friz. i., den. firkateyn. i. korku, deh et. f. korkutmak. birinin dn koparmak/patlatmak. s. korkutucu. s. korkun, mthi. z. 1. korkun bir ekilde. 2. k. dili ok. s. 1. ok so uk, buz gibi. 2. souk, cana yakn olmayan, iten olmayan. 3. b. frijit, so t ,uk. frijider. i. buzdolab i. frfr, farbala. i. 1. saak, pskll saak. 2. perem, kkl. 3. kenar. f. saak takmak. (sosyal sigorta, emeklilik sigortas gibi) iiye creti dnda salanan ey. herhangi dbir nda verilen haklar. maa f. 1. (mutlu bir ekilde) srayp oynamak. 2. (birinin) stn aramak. s. oynak, yerinde duramayan. i. gzlemeye benzer bir e it brek. f. away azar azar arur etmek, para para harcamak. i. 1. havailik, delimenlik. 2. ciddiyetten yoksun hareket/sz. 3. elence. s. 1. ciddi olmayan, nemsiz, bo , sama. 2. havai (kimse); hoppa n). (kad zrdamak. 2. czrdatarak kzartmak. f. 1. c s., bak. frizzy. s. k vrck, kvr kvr (sa). z. i. kadn elbisesi, rop. redingot. i. kurbaa. o. frog.men (fragmen) i. kurbaa adam. i. elence. f. (--ked, --king) 1. glp gemek. 2. srayp oynamak. s. en, neeli. edat 1. (bir yer)den, (bir ba lang noktasn)dan: Hes from Manisa. O . He jumped from the branch. Daldan atlad. Her ranking rose Manisal uzaktan. uzaktan. batan sona kadar. gnden gne. bir utan bir uca. tepeden trnaa (kadar), batan aa. dilden dile, a zdan aza. 1. bir glkten dier bir gle. 2. kap kap (dolama). batan itibaren. k. dili Anlad m kadaryla durum vahim. k. dili ta ba ndan beri. zaman zaman, arada s rada.

from top to bottom from top to toe from top to toe from within front front line front page front sight frontage frontal frontal attack frontier frontispiece frost frost line frostbite frostbitten frosted frosted glass frosting frosty froth frothy froufrou frown frown on froze frozen frozen food frozen prices frugal frugality fruit fruiterer fruitful fruitfulness fruition fruitless fruity frump frumpish frumpy frustrate frustrated frustrating frustration fry

batan baa. tepeden trnaa, batan ayaa, batan aa, btnyle. tepeden trnaa. iten; iinden; ieriden: Well take the city from within. ehri iten iz. edat n 1. (belirli bir zaman) be here within an fethedece ta) iinde: cephe.Theyll 3. (havaya ait) cephe. 4. i. 1. n; n cephe; taraf. 2. (sava y , kenar. s. n, ndeki. f. on -e bakmak. (gl, deniz v.b.ne ait) k ask. cephe, cephe hatt , ileri hat. gazet. ba sayfa. front-wheel drive oto. nden ekili: This cars got frontwheel drive. Bu araba nden eki li. k. (tfekte) arpac i. binann cephesi; arsann sokaa/denize/gle/nehre bakan taraf. s. 1. n, ne ait. 2. cepheye ait, cephe. 3. direkt. 4. alna ait. cephe taarruzu. i. hudut, s nr; hudut blgesi. i. kitabn bandaki resimli/ssl sayfa. i. ayaz, don, k ra. f. 1. kra dmek. 2. (keki) ekerli bir karmla kaplamak. yeralt don seviyesi. i. (bir uzuv) so uktan yanma; souktan donma. s. souktan yanm (uzuv); souktan donmu. s. 1. k ral. 2. ekerli bir karmla kapl (kek). buzlucam. i. keklerin zerine konulan ekerli karm. s. 1. dona ekmi (hava). 2. kral. 3. souk (tavr, cevap v.b.). i. kpkk kmesi, kpkkler. f. kpkkler kmak/akmak. s. st kpkklerle kapl . i. 1. (eteklerin kard) hrtl ses, hrt. 2. (frfr, tl veya an) a r ss. 3. (evin i dekorasyonunda) ufak aksesuarlardan olu i. ka atma. f. kalarn atmak. -i uygun grmemek. f., bak. freeze. f., bak. freeze. s. donmu . dondurulmu yiyecek. dondurulmu fiyatlar. s. 1. tutumlu. 2. kk, sade ve ucuz. i. tutumluluk. i. 1. meyve. 2. sonu, netice. f. meyve vermek. i., ng. manav. s. verimli. i. verimlilik. i. gerekle me. s. faydas z, nafile. s. 1. meyvemsi. 2. fazla na meli (insan sesi). i. k lksz kadn, demode giyimli kadn. s., bak. frumpy. s. demode giyimli, gsteri siz. f. 1. engellemek; ksteklemek, ket vurmak; set ekmek. 2. hsrana ratmak. u s. 1. engellenmi; ksteklenmi, ket vurulmu; set ekilmi. 2. hsran

m, istekleri gerekle memi . 3. hsran yans tan; dolu; mitleri suya d bozucu: s. sinir bozucu, moral This work is very frustrating. Bu ok sinir . bir i engellenme; ksteklenme; set ekilme. 2. hsran. i. 1.
i.

fry fryer frying pan ft fuchsia fuck fuck fuck about/around fuck all Fuck off! fuck s.o. over fuck s.t. up fuck up Fuck you!/Get fucked! Fuck! fucked-up fucker fucking Fucking hell! fuckup fud fuddy-duddy fudge fuel fuel gauge fuel oil fuel pump fuel tank fugitive fugue fulfil fulfill fulfilling fulfillment fulfilment fuliginous full full dress full fare full general full measure full membership full moon full speed full stop full stop

f. tavada k zartmak/kzarmak. i. pili. tava. k s. foot, feet. i., bot. kpeie i. f., kaba sikmek, dzmek. i., kaba sikime, dzme. 1. vakit geirmek/ldrmek. 2. akalamak. ng. hibir ey. Siktir git! birini sikmek/dzmek, birine ok a alk bir ey/bir kahpelik/bir putluk yapmak. bir eyin iine etmek, bir eyin iine smak, bir eyi berbat etmek. iin iine etmek, ii berbat etmek. Siktir git! nlem Allah kahretsin! s., kaba 1. kafay yemi; kafay tm; baya problemli/kompleksli. 2. berbat, i., kaba rezil; herif.koku mu; yozlam. s., kaba 1. Vurgulamak iin kullan lr: Youre a fucking idiot! Tam bir n! 2. kahrolas. dangalaks Allah kahretsin! i., kaba tam bir fiyasko. i., k. dili a r titiz ve rmcek kafal kimse. i., k. dili a r titiz ve rmcek kafal kimse. s. ar titiz ve rmcek kafal. i. yumuak ve ikolatal ekerleme. f. 1. biraz uydurmak; ufak apta bir r almamak. yalan sylemek; ufak--ing/--ling) bir hile yapmak. 2. kesin bir tav f. (--ed/--led, 1. yakmak, yanmas n salamak;3. -den i. yak t.

trmak. 2. up yakt almak. al t gstergesi. mak. akaryak fuel-oil, ya yakt.


yak t pompas. yak t deposu. s. kaak, kaan, firari. i. firari, kaak. i., mz. fg. f., ng., bak. fulfill. f. 1. yerine getirmek, yapmak: fulfill an obligation bir grevi yerine ekilde getirmek. 2. (insan) iindeki kendini tatmin edecek bir tatmin in seni s. tatmin edici, doyurucu: Dopotansiyelini you find your work fulfilling? ediyor mu?getirme, yapma. 2. iindeki potansiyelini iyi kullanmaktan i. 1. yerine an dong.,memnuniyet. bak. fulfillment. i., s. 1. isli; is dolu. 2. is renginde, is renkli. s. 1. (of) (ile) dolu: The glass was full. Bardak doluydu. The glass was full of water. Bardak suyla doluydu. 2. tam: full member tam ye. a full hour larda giyilen elbise. ok resmi toplant tam bilet. orgeneral. tam l. tam yelik. dolunay. tam srat. ng. nokta.

ng. nokta (noktalama iareti). full to overflowing/full to the brim azna kadar dolu, dopdolu.

fullback full-blooded full-blown full-fledged full-grown full-length full-time full-time job fully fulminate fumble fume fumes fumigate fun fun fair function functional functionary functioning fund fundamental fundamentally funeral funeral march funereal fungicide fungus funicular funnel funnies funny funny bone funny business funny paper fur furbish furious furl furlough furnace furnish furnished furnishings furniture furrier furrow

i., futbol bek. s. 1. safkan. 2. tam bir, gerek bir. s. tamamen am ; tam gelimi. s. tam, gerek, ehliyetli. s. tamam yla bym; yetikin. s. tam boy (portre). s. fultaym, tamgn. tamgn bir alma gerektiren i. z. tamamen, tamam yla. f. (against) (-e) ate pskrmek. f. 1. el yordam yla aramak, yoklamak. 2. (oyunda) topu drmek. i. topu rme. d f. 1. fkeli olmak. 2. pis kokulu gazlar yaymak. i., o. pis kokulu gazlar. f. buharla dezenfekte etmek. i. elence, zevk. f. (--ned, --ning) k. dili aka etmek.

ng. lunapark. i. 1. i, grev, vazife, ilev, fonksiyon. 2. tren, merasim. 3. mat. lev. f. ilemek, almak. fonksiyon, s. ilevsel, ifonksiyonel.
i. memur, grevli. s. faal, iler durumda. i. 1. fon. 2. o . para. 3. o. fonlar. f. (bir i/kimse iin) para salamak. s. temel, esasl, asl. i. esas, temel. z. temelde, znde. i. cenaze treni. cenaze mar . s. kasvetli; cenaze trenine yak an. i. mantar ldrc ila. o. fun.gi (f^ncay, f^nggay)/--es (f^nggsz) i., bot. mantar veya mantar trnden bitki. i. fnikler. i. 1. huni. 2. (vapurda) baca. i., o. s. 1. komik, gldrc, e lendirici. 2. tuhaf, garip, acayip. 3. pheli, anat. phe dirsekte uyandran. bir eye arpnca kolun karncalanmasna sebep olan

i hilecilik, yer. sinirin yalan geti dolan, dzenbazl k.


(gazetede) bant-karikatrlerin bulundu u sayfa. i. 1. krk. 2. krkl giysi, krk. 3. (baz yumuak tyl hayvanlara ait) tyler: the cats 2. fur kedinin tyleri. 4. (aydanl kta/borularda oluan) kire. tirmek. f. 1. parlatmak. yenile s. 1. ok fkeli, kplere binmi , gz dnm. 2. iddetli, sert. f. (yelken/bayrak) sarmak. i. izin, vazifeden izinle ayr lma. i. byk ocak, kalorifer oca ; (demirhanede) ocak. f. 1. demek; donatmak. 2. salamak. s. 1. mbleli, mobilyal. 2. with ile deli. i. mefruat. i. mobilya, mble. i. krk. i. 1. saban n at iz. 2. krk. f. 1. saban izi yapmak. 2. krtrmak.

furry further furtherance furthermore furthermost furthest furtive fury fuse fuse fuselage fusion fuss fussy fusty futile futility future fuze fuzz fuzzy G, g gab gabardine gabble gaberdine gabfest gable gable roof Gabon Gabonese gad gadfly gadget Gaelic gaffe gag gag gag on gaga gage gaiety gain gain an advantage over gain ground gain ground gain momentum

s. tyleri kabar k, tyl. s. 1. tedeki, uzaktaki, daha uzak. 2. ilave olunan. (Further o unlukla miktar ve derece, farther ise mesafe iin kullan lr.) z. 1. daha teye; daha i. ilerlemesini sa lama. z. bundan ba ka, ayrca. s. en tedeki. s. en ok, en uzak. s. gizli, sinsi. i. 1. byk fke, gazap. 2. iddet. f. eritmek; erimek; eriyip birbiriyle kayna mak. i. 1. elek. sigorta. 2. fitil. i. uak gvdesi. i. 1. eritme; erime; eriyip kayna ma. 2. fiz. fzyon. i. 1. gereksiz tela /heyecan/fke. 2. yaygara. f. ufak meseleleri sorun eyler telaa dmek. yapmak; ufak yaran, okyznden titiz. s. k l krk s. 1. kf kokan. 2. eski, demode, kflenmi , kfl. s. bo, nafile, abes. i. bouna olma, abes olma. s. gelecek, mstakbel. i. gelecek, istikbal. i. (top mermisine ait) tapa. i. 1. hav. 2. ince tyler, ayva ty. 3. k vrck sa. 4. argo polis. f. havlanmak. s. 1. ince tylerle kapl. 2. ok tyl (kpek v.b.). 3. hatlar belirsiz, flu. 4. (kuma ). 5. kvrc k (sa). ok alfabesinin yedinci harfi. 2. mz. sol notas. 3. argo bin i. 1. havl G, ngiliz dolar. f. (--bed, --bing) k. dili ene almak. i. ene alma. i. gabardin. f. abuk ve anla lamayacak bir ekilde konumak. i. abuk ve anlalmaz ma. konu i. cppe. i., k. dili ene alma. i. bina duvar nn beikat ile birletii yerdeki gen blm. beikat. i. Gabon. i. (o. Ga.bon.ese) Gabonlu. s. 1. Gabon, Gabona zg. 2. Gabonlu. f. (--ded, --ding) about/around ba bo dolamak. i. atsinei. i. alet, kk ayg t. i., s. Gaelce; rlandaca; skoa. i. gaf. i. susturmak iin a za sokulan tka. f. (--ged, --ging) 1. azn tkamak. 2.(haberin) yaylmasna engel olmak, susturmak. aka; glt. i. (bir ey) boazn tkamak. s., k. dili budala, deli. i., f., bak. gauge. i. neelilik, enlik, nee. i. 1. kazan, kr. 2. artma, art . f. 1. -i elde etmek, -e sahip olmak. 2. on i/ey) yakla mak, aradaki (takip eden kaski ndan) daha kuvvetli olmak. mesafeyi kapatmak. (bir ba rabet kazanmak. 1. (askerler) ilerlemek. 2. (hastan n durumu) iyiye gitmek. 3. kazan lamak. 2. h z artmak. sa 1. bymek.

gain the upper hand gain time gain weight gain weight/put on weight gainsay gait gaiter gal gal galaxy gale gall gall gallant gallantry gallbladder galleon gallery galley galling gallivant gallon gallop gallows gallstone galore galosh galvanise galvanize Gambia Gambian gamble gamble for high stakes gambler gambling gambling den gambol game game game game preserve gamekeeper gamma gamma rays gammon gammy gamut

avantaj (birine) gemek, avantaj (birinde) olmak. 1. vakit kazanmak. 2. (saat) ileri gitmek. kilo almak. kilo almak, imanlamak. f. (gain.said) inkr etmek. i. yry, gidi. i. tozluk, getr. i., k. dili kad n. k s. gallon. i., gkb. galaksi, gkada. i. kuvvetli rzgr, bora, f rtna. i. safra. f. sinir etmek, sinirlendirmek. s. centilmen, efendi. i. kahramanlk, yiitlik. i., anat. safra kesesi. i. kalyon. i. 1. sanat galerisi. 2. balkon, galeri. 3. mad. galeri. i. 1. kadrga. 2. gemi mutfa. s. sinir edici, sinirlendirici. f. gezip tozmak. i. galon, A.B.D. 3,78 litre; ng. 4,55 litre. f. drtnala gitmek. i. drtnala gidi . i. daraac. i. safra ta . s. ok miktarda, bol: You can find blackberries galore there. Orada rtlenden b , kalo,geilmiyor. lastik. i. galo f., ng., bak. galvanize. f. 1. galvanizlemek. 2. hemen harekete geirmek. i. Gambiya. i. Gambiyal. s. 1. Gambiya, Gambiyaya zg. 2. Gambiyal. f. kumar oynamak. i., k. dili ok riskli i , kumar. byk para iin kumar oynamak. i. kumarbaz. i. kumar, kumar oynama. kumarhane. f. (--ed/--led, --ing/--ling) s rayp oynamak. i. sray, zplama. i. 1. oyun, e lence; spor. 2. oyun, karlama; (baz oyunlarda) parti. 3. av , av. 4. k.2. dili i, faaliyet; meslek. hayvan cesur. steklilik belirtir: Were going to play football. Are you s. 1. yiit, game? futbol oynayaca z. Sen de var msn? s. sakatBiz (bacak). av hayvanlar iin ayrlm yer. i. avlak bekisi. i. gamma nlar. i., ng. (domuz budundan yaplm) jambon. s., ng. sakat (bacak). i. (of) her e it, her tr.

gander gang gang up on gangling gangplank gangrene gangrenous gangster gangway gantlet gaol gaoler gap gape garage garage sale garb garbage garbage can garbage man garbage truck garbanzo garble garden garden party gardener gardenia gargantuan gargle garish garland garlic garment garner garnet garnish garret garrison garrulous garter gas gas mask gas meter gas meter gas station gas station gas up

i. 1. erkek kaz. 2. A.B.D., k. dili bak . i. 1. ete. 2. tak m; gruh. 1. (birine) kar cephe oluturmak. 2. (birka kii) toplanp (birine) kar rmaya rlanmak. sald r gibi, leylek gibi. s. fasulye s haz i. iskele, iskele tahtas , srme iskele. i., tb. kangren. s. kangrenli. i. gangster. i. nlem Destur!/Yol ver! i., bak. gauntlet. i., f., ng., bak. jail. i., ng., bak. jailer. i. 1. aralk; boluk, gedik. 2. eksiklik. f. 1. az ak bir ekilde hayretle/aknlkla bakmak. 2. almak. i. garaj. f. garajda b rakmak. evde istenilmeyen e yay satmak amacyla garajda/bahede dzenlenen sat l. k, kyafet, giysiler. i. k i. 1. p; sprnt. 2. pis ve de ersiz ey. p tenekesi. p. p kamyonu, p arabas . i. nohut. f. yanl bir ekilde anlatmak/nakletmek. i. bahe; bostan. f. bahede al mak, ieklerle uramak. gardenparti. i. bah van. i., bot. gardenya. s. ok byk, kocaman. f. gargara yapmak. i. gargara. s. 1. i, cart, crlak, parlak (renk). 2. cafcafl. i. elenk. i. sarmsak, sarm sak. i. giysi, elbise. f. toplamak. i. grena, lal ta . f. garnitrle sslemek. i. garnitr. i. tavanaras ; tavanarasndaki oda. i., ask. garnizon. s. geveze, lafazan, enebaz. i. jartiyer. i. (o. --es/--ses) 1. benzin. 2. gaz. 3. (midede) gaz. 4. havagaz; algaz. f. (--sed, --sing) 1. gazla zehirlemek. 2. k. dili ene almak. do gaz maskesi. gaz sayac , gaz saati. havagaz/doalgaz sayac. benzin istasyonu. benzin istasyonu. benzin deposunu doldurmak.

gaseous gash gasket gaslight gasoline gasp gastric gastritis gastronome gastronomic gastronomy gasworks gate gatecrasher gatepost gateway gather gather speed gathering GATT gauche gaudy gauge gaunt gauntlet gauntlet gauze gave gavel gawk gawky gawp gay gaze gazebo gazelle gazette gazetteer GB gear gear down gear up gear wheel gearbox gearshift gearshift lever gee

s. gaz gibi; gazl. i. derin yara. f. -de derin yara amak; -i kesmek. i. conta. i. gaz . i. benzin. f. 1. soluk solu a kalmak, nefesi daralmak, nefesi kesilmek. 2. solumak. sylemek. 3. solu aait, midevi. i. soluma, nefes. s., soluk tb. mideye i., tb. gastrit. i. gastronom. s. gastronomik. i. gastronomi, iyi yemek yeme ve yemekten anlama sanat . i. gazhane. i. 1. kap (kap araln kapayan kanat). 2. kanal kapa. 3. (ma, konser, salanan) hslat; gie hslat. sirk bilet sat ndangiren z/davetiyesiz kimse. i., k.v.b.nde dili paras i. kap dikmesi; kap svesi. i. 1. kap aral, kap. 2. giri. f. 1. toplamak, bir araya getirmek; toplanmak, bir araya gelmek. 2. irmek, toplamak. 3. anlamak, sonu karmak. 4. bzmek. 5. (irin) dev hzkazanmak. i. toplant. k s. General Agreement on Tariffs and Trade. s. 1. pot k ran, gaf yapan. 2. uygunsuz, mnasebetsiz. s. 1. i (renk); i renkli. 2. ar ve zevksiz bir ekilde ssl. i. 1. ap; l; kalnlk. 2. d.y. ray akl. 3. lme aleti. f. 1. lmek. 2. lmlemek. s. sska, ok zayf ve kuru. i. i eldiveni. i. i. gaz bezi, gazl bez. f., bak. give. i. (toplantda oturumun aldn ilan etmek iin bakann masaya u) tokmak. vurdu f. avalaval bakmak, bn bn bakmak. s. kollar, bacaklar uzun, biimsiz ve hantal. f. (at) az ak bir ekilde seyretmek; aval aval bakmak, bn bn bakmak. s. 1. neeli, en. 2. canl, parlak ve gzel (renk); parlak ve gzel renkli. 3. cinsel, homoseksel. i. ecinsel, homoseksel. e f.(at) gzn dikip bakmak, seyretmek. i. dik bak . i. belveder; gzel manzaral kameriye, ardak, pavyon; bir yapnn zerindeki teras/pavyon. i. ceylan, ahu, gazal. i. resmi gazete. i. 1. yer adlar szl. 2. (atlasta) yer adlar dizini. k s. Great Britain. i. 1. (belirli bir i iin kullanlan) eya/takm/giysi. 2. tertibat, dzen, aygt. ark. 4. vites. 3. dili azaltmak. vitesi vitesi ykseltmek. dili ark. i. vites kutusu, anjman, anzman. i. vites. vites kolu. nlem (At/kz srerken Sa a git! veya leri git! anlamnda kullanlr.) Deh!/Haydi!

gee geese Geiger Geiger counter geisha gel gelatin gelatine geld gelding gem Gemini gemstone gendarme gender gene genealogy general General Agreement on Tariffs and Trade general election general of the army general practice general practitioner general practitioner general staff general strike generalisation generalise generality generalization generalize generally generate generation generation gap generator generic generosity generous genesis genetic genetics genial genital genitals genitive genius

nlem 1. Allah Allah! 2. Birinin veya bir eyin beenildiini gsterir: Gee youre Sen bir harikas n! bak. goose. i., o.,swell! i. Gayger sayac . i. geya. i. jel, pelte. i. jelatin. i., bak. gelatin. f. idi etmek, enemek. i. idi edilmi at. i. 1. deerli ta, mcevher. 2. deerli kii, cevher; deerli nesne. i., astrol. kizler burcu. i. yontulmam deerli ta. i. jandarma. i. 1. dilb. cins. 2. k. dili cinsiyet. i., biyol. gen. i. ecere, soyaac. s. genel. i., ask. general. Gmrk Tarifeleri ve Ticaret Genel Anla mas. ng. genel seim. rtbesi orgeneralden yksek bir general. tb. pratisyen hekimlik. tb. pratisyen hekim, pratisyen. pratisyen doktor, pratisyen. ask. kurmay s nf. genel grev. i., ng., bak. generalization. f., ng., bak. generalize. i. 1. genellik. 2. o unluk. 3. genelleme; genelleme ieren sz. i. 1. genelle tirme. 2. genelleme, genelleme ieren sz. f. genelle tirmek. z. genellikle. f. retmek; meydana getirmek; -e yol amak. i. 1. kuak, nesil. 2. retim; meydana getirme. kuak fark, kuaklar arasndaki fark. i. jeneratr, dinamo. s., i. ambalaj nda reticinin ad/markas bulunmayan (gda maddesi). i. cmertlik. s. cmert, eli a k. o. gen.e.ses (censiz) i. balang. s., biyol. genetik. i., biyol. genetik. s. 1. cana yak n, arkadaa davranan, iyi huylu, gleryzl. 2. yumuak (iklim). s., tb. reme organlarna ait. i., o., tb. reme organlar, cinsel organlar. s., dilb. -in halindeki. i. -in halindeki szck. i. (o. --es) 1. deha. 2. dhi. 3. istidat, yetenek. 4. zellik.

genocide genome genre gent genteel gentian gentile gentle gentleman gentlemanly gentleness gently gentry genuflect genuflection genuine genus geodesic geodesic dome geodesy geographer geographic geographical geography geologic geological geologist geology geometric geometry geophysics geopolitics georgette Georgia Georgian geranium Gerber Gerber daisy geriatric geriatrics germ German German measles germander germane Germany germicide

i. soyk rm, jenosit. i., biyol. genom. i. tarz, tr, nevi. i., k. dili erkek, adam. s. efendilik/kibarlk taslayan. i., bot. centiyana, centiyan, kantaron. i. Musevi olmayan kimse. s. Musevi olmayan. s. 1. yumu ak ve nazik. 2. hafif (rzgr/yamur). 3. meyli ok az (yoku). o. gen.tle.men (centlmn) i. centilmen, efendi. gentlemans/gentlemens agreement yak centilmenlik anla mas. an. s. centilmence, efendice, centilmene i. yumuaklk, nezaket. z. 1. yumu ak ve nazik bir ekilde. 2. hafife (esen). 3. yavaa (ykselen yoku ). . sosyal stats iyi olanlar. i., o f., Hrist. (ibadette) diz kmek. i. (zellikle ibadet ederken) diz kme. s. 1. gerek, hakiki. 2. iten gelen. 3. iten, samimi. o. gen.e.ra (cenr) i., biyol. (birka trden meydana gelen) cins. s. geodezik, jeodezik, geodeziyle ilgili. geodezik kubbe. i. geodezi, jeodezi. i. corafya uzman, corafyac. s., bak. geographical. s. corafi. i. corafya. s., bak. geological. s. jeolojik, yerbilimsel. i. jeolog. i. jeoloji, yerbilim. s. 1. geometrik, uzambilgisel: geometric figure geometrik ekil. 2. arpanl: geometric series geometrik seri. geometrik, i. geometri, e uzambilgisi. i. jeofizik. i. jeopolitik. i. jorjet. i. Grcistan. i., s. 1. Grc. 2. Grcce. i., bot. sardunya. i. bot. gerbera. s. geriatrik, jeriyatrik. i. geriatri, jeriyatri. i. 1. mikrop. 2. tohumun z. 3. ba lang, tohum. s., i. 1. Alman. 2. Almanca. k zamkk. i., bot. 1. dalakotu, yerme esi, yerpalamudu. 2. kurtluca, yerpalamudu, esi.ilgili. yerme s. (to) (ile) i. Almanya. i. mikrop ldrc, antiseptik.

germinate germination gerrymander gerund gestalt gestation gesticulate gesticulation gesture Gesundheit get get (s.o.) into hot water get a bang on get a bang out of get a fright get a good press get a grasp on o.s. get a hard-on get a hustle on get a kick out of get a load of get a load of get a lump in ones throat get a lump in ones throat get a move on get a move on get a rise out of s.o. get a rise out of s.o. get a sniff of get a swelled head get a whipping get a woman into trouble get about get above o.s. get across get after get ahead get ahead get along in/on in/up in years get along with get along/on get an erection get around get around to get at get away get away with

f. (tohum) imlenmek; (tohumu) imlendirmek. i. (tohum) imlenme; (tohumu) imlendirme. f. (seim blgesini) bir siyasi partinin karlarna uygun decek ekilde ayarlamak. i., dilb. fiilden tretilen isim. i., ruhb. ge talt. i. 1. gebelik. 2. gebelik sresi. f. el/kol/ba hareketleri yapmak, jestler yapmak. i. 1. jestler yapma. 2. el/kol/ba hareketi, jest. i. 1. el/kol/ba hareketi, jest. 2. jest, gzel davran. f. el/kol/ba hareketi yapmak, jest ayn! (Hapran bir kimseye sylenir.). nlem ok yayapmak. f. (got, got.ten/got, --ting) 1. elde etmek; edinmek; kazanmak; almak; n almak; ele geirmek: He got it with difficulty. Zorla elde sat n belaya sokmak. (birinin) ba yakalamak; (a part of ones body) k. dili darbe yemek: She got a bang on her head. na darbe yedi. Ba lmak, -e bitmek. k. dili -ebir bay korkmak. basnda/medyada iyi bir ekilde yanstlmak. kendine hkim olmak, kendine gelmek. -in kuu kalkmak/uyanmak, -in penisi beton olmak/dikelmek. k. dili acele etmek, abuk olmak. -den zevk almak. argo -e gz atmak. k. dili 1. (ok ilgin/gzel/tuhaf birine veya bir eye) bakmak. 2. (ok eyi) ilgin/gzel/tuhaf bir az ddinlemek. mlenmek. (zntden) -in bo 1. k. dili ok duygulanmak. 2. bo az dmlenmek. 1. balamak. 2. acele etmek. k. dili acele etmek. k. dili birinin bamteline dokunup a zn atrmak. k. dili dalga geerek birini k zdrmak. -den bir nefes ekmek. k. dili kendini bir ey zannetmek, ba dnmek, marmak. dayak yemek. k. dili bir kad n hamile brakmak. 1. (haber/sylenti) yaylmak. 2. (bir hastalktan sonra yeniden) kp mak. seyahat etmek; gezmek. dola ey sanmak. kendini bir 3. anlatmak; a klamak: He couldnt get his point across. Ne demek ini anlatamad . What he said obviously didnt get across to them. istedi paylamak. kmak, (maddi a dan) daha iyi bir duruma girmek; i hayatnda ilerlemek. 1. baarl olmak. 2. tasarruf etmek, para biriktirmek. 3. of (rakibi) gemek. k. dili ya lanmak. ile geinmek, ile anla mak. 1. gitmek, ayr lp gitmek. 2. (zaman/ya) ilerlemek. 3. geinmek, idare etmek. 4. (belirli bir ekilde) olmak, gitmek: Im getting along just fine. Her mek. penisi sertle 1. ok gezmek. 2. hareket etmek, yrmek. 3. (haber) yay lmak. 4. bir yol bulup -den bir yol bulup (birini) atlatmak. rpkurtulmak; (bir eyi) yapmak: When will you get around to answering my vakit ay p mektubuma cevap yazacaks n? letter? Ne zaman ayr2. mak, -e vakit erimek. zarar vermek, ktlk etmek. 3. (bir eyle) 1. -e ula gul olmak. 4. kastetmek, demek istemek; ima etmek. me 1. kamak. 2. kmak. (s.t.) k. dili (yap lan i) yanna kr kalmak: Hes gotten away with it. Yapt yanna kr kald. I wont let him get away with this. 1. Bunu yanna

get away with murder get back at s.o. for s.t. get behind in get better get bogged down in get by get cracking get dark get down off ones high horse get down to get down to brass tacks get down to brass tacks get down to brass tacks/get down to business get down to work get even with get even with get going get hold of get hot get in get in a state get in a stew get in a tizzy get in good with get in on the ground floor get in ones hair get in ones two cents worth get in ones way get in s.o.s hair get in through/by the back door get in with get into a predicament get into a scrape get into mischief get into ones stride/hit ones stride get into the swing of things get into trouble get it get it in the neck get it into ones head that ... get it together get loose get lost get no credit for get o.s. couthed up get o.s. in a fix get off

k. dili bir ktl n cezasn ekmemek. k. dili birine bir eyi detmek, birinden bir eyin cn almak. 1. (bir ite) gecikmek; (bir iin) gerisinde kalmak: Hes gotten behind in his payments. demelerinde gecikti. Theyve gotten behind in their work. mek. iyile (bir yerde) saplan p kalmak. k. dili 1. gemek. 2. ile atlatmak, ile geirmek; ile idare etmek; (bir eyi) durumu kurtaracak yapmak: I can get by this year with these lamak. k. dili (gayretle) ba kadar ak am olmak, hava kararmak. k. dili kibiri b rakmak, kibirli davranmaktan vazgemek. k. dili (bir ie) bakmak/balamak. k. dili meselenin esaslar n ele almak; asl meseleye gelmek. k. dili as l konuya gemek. k. dili as l ie gelmek/bakmak, asl ii ele almak. ciddi olarak ie koyulmak. with a fever He is down with a fever. ten yataa dm. Ate -den intikam almak. k. dili -den almak. k. dili 1. (gayretle) ba lamak. 2. balatmak, kzdrmak: Dont get him going! Onu ba latma! 1. -i eline geirmek. 2. (birini) bulmak. 1. snmak. 2. kzmak, fkelenmek. 1. (arabaya) binmek. 2. (bir yere) girmek/gelmek/gitmek. 3. with -in ldili n kazanmak. arkada ng., k. ok endieli/heyecanl/sinirli bir hale girmek. k. dili tela a/endieye dmek. gereksiz yere tela lanmak/heyecanlanmak, eli aya dolamak, etei na dolamak. aya k. dili (birinin) gzne girmek. k. dili bir ie balangta katlmak. k. dili -e musallat olmak, ba ndan ayrlmayarak -i rahatsz etmek. k. dili, bak. put in ones two cents worth. k. dili -e engel olmak, -in i lerini aksatmak. birini rahats z etmek. k. dili -e torpille girmek. k. dili (birinin) arkada ln kazanmak; (birinin) gzne girmek. skya gelmek. zor duruma d mek. yaramazlk etmek. k. dili bir iin havasna girmek. k. dili ilere almak. belaya atmak, ba belaya girmek. k. dili zlgt yemek; gnn grmek: Were going to get it now! imdi k belaya! att k. dili 1. a r bir darbe yemek. 2. alabanday yemek, fray yemek. -i kafas na koymak. k. dili 1. ne yapmak istedi ine karar verip ona gre yaamak. 2. hayatn unu kavramak. ne oldu emek. 2. kamak. 1. gev yolunu kaybetmek. He got no credit for what he had done. Onun o i teki rol hi dikkate nmad . al k. dili sslenip pslenmek. kendini zor bir duruma sokmak. 1. inmek. 2. from (i ten) izin almak. 3. paay kurtarmak; (birini) cezadan kurtarmak: How can we get him off? Onu cezadan nas l kurtarabiliriz? 4.

k. dili hafif bir cezayla veya cezas z olarak kurtulmak; ucuz kurtulmak. get off on the wrong foot with s.o. k. dili ba langta birini kzdrmak. k. dili birini rahat b rakmak, birini azarlamaktan/eletirmekten get off s.o.s back vazgemek. k. dili birini rahat b rakmak. get off s.o.s tail 1. (uak) havalanmak. 2. (bir i ) balamak. get off the ground get off easy get off the ground get on get on ones nerves get on ones nerves get on s.o.s good side get on the ball get on the bandwagon Get on the stick! get on the wrong side of s.o. get ones second wind get ones back up get ones ducks in a row get ones feet wet get ones goat get ones hands on get ones knickers in a twist get ones knickers in a twist get ones moneys worth get ones number get ones way get ones wind up get ones wits about one get onto get oriented get out get out of a scrape get out of debt get out of hand Get out! get over get ready for get rid of get rid of get s.o. couthed up get s.o. down get s.o. into trouble get s.o. off the hook get s.o. out of the way get s.o. over a barrel get s.o. under ones thumb get s.o./s.t. in shape get s.o./s.t. wrong k. dili ba arl bir ekilde balamak. 1. (tata) binmek. 2. azarlamak. 3. geinmek: They get on well. Birbiriyle iyi geiniyorlar. birinin sinirine dokunmak. -i sinir etmek. birinin gzne girmek. k. dili dikkat etmek, dikkatli olmak, uyan k olmak. k. dili birok kiinin yapt bir eye katlmak. k. dili 1. Dikkat et!/Akl n bana topla!/Kendine gel!/Uyan! 2. abuk ol! k. dili birini k zdrmak. 1. (koucu v.b.) (ilk kez yorulup soluu kesildikten sonra) soluklanp tekrar eski formunu kazanmak. 2. k. dili toparlan p yeniden gayrete k. dili fkelenmek. k. dili hazrlklarn yapmak. k. dili ba lamak, denemek. k. dili sinirlendirmek, k zdrmak. 1. -i yakalamak, -i eline geirmek. 2. -e sahip olmak. ng., k. dili heyecanlanmak. ng., k. dili endieye/telaa kaplmak. k. dili denen paran n karlnda iyi mal almak: You get your moneys in parann karlnda iyi mal worth that store. O dkknda unu anlamak. k. dili in birinin ne menem biri oldudedi istediini yaptrmak: She always gets her way. Hep onun istedii olur. k. dili 1. korkuya kap lmak, korkmak. 2. sinirlenmek. akln bana toplamak. k. dili 1. (bir ie) bakmak, (bir ii) ele almak, (bir ile) megul olmak. 2. (bir konuya) girmek, al (bir konudan) bahsetmeye ba lamak. 3. (biriyle) temasa mak/intibak etmek. bir yere/evreye 1. kmak. 2. karmak, yaymlamak. beladan kurtulmak, yakay kurtarmak. bortan kurtulmak. rndan kmak, idare edilememek. Defol! 1. stnden gemek. 2. (bir hastal k) gemek: Have you gotten over your cold? Nezlen geti mi? 3. (bir znty) unutmak. 4. ( artc bir olaya) iin/-e hazrlanmak. -den kurtulmak; -i ba ndan savmak/atmak; -i defetmek/kovmak: How nasl-iba ndan etmek. savdn? did you get rid-i of them? Onlar bertaraf -i yok etmek; ortadan kald rmak, k. dili birini ssleyip pslemek. k. dili birinin moralini bozmak. birinin ba n belaya sokmak. k. dili birini (zor bir durumdan) kurtarmak. 1. birini kenara ekmek. 2. birini devred etmek, etkisiz hale getirmek. k. dili birini k eye sktrmak. k. dili birini istedii gibi idare etmek/kullanmak. (for) birini/bir eyi hazrlamak. birini/bir eyi yanl anlamak.

get s.o.s goat get s.t. across to s.o. get s.t. by heart get s.t. off ones chest get s.t. off ones chest get s.t. out of ones system get s.t. out of the way get s.t. over get s.t. over with get s.t. right get s.t. straight get s.t. through ones head get s.t. through s.o.s head get set get shot of get showered on get shut of get snakebit get steamed up about get the ax get the ball rolling get the best of get the better of get the better of/get the best of get the blues get the boot get the brush off get the cart before the horse get the cold shoulder get the cold shoulder get the feel of get the feel of get the goods on s.o. get the hang of get the hang of get the jitters get the jump on get the jump on s.o. get the message/get the picture get the nod get the push get the red carpet treatment get the runaround get the sack get the sack get the shaft get the shakes

k. dili birini sinir etmek/k zdrmak. k. dili bir eyi birine anlatabilmek. bir eyi ezberlemek. k. dili iini dkmek. k. dili derdini dkmek, iini dkmek/bo altmak. 1. (birinin) vcudu bir eyi atmak: Youll get this poison out of your system in twenty-four hours. Yirmi drt saat iinde vcudun bu zehri atar. kenara ekmek. 2. bir eyi bitirmek. 1. bir eyi bir eyi bitirmek. bir eyi yapp bitirmek; bir eyi bitirmek. bir eyi tam istenilen ekilde yapmak: I cant get this right. Bunu tam im gibi yapam yorum. Youve right this time! Bukez istedi eyi do ru anlamak: Have yougot gotitthis straight now? imdi bunu 1. bir ru anlad n m ? 2. (bir yeri) bir dzene/dzenli bir hale sokmak. do eyi anlamak/kafas almak: Why cant you get this through your bir

yor? head? Kafan bunu alm birineniin anlatmak, bir eyi birinin kafasna sokmak: He cant get bir eyi this through her head. Bunu onun kafas na sokamyor. hazrlanmak.
k. dili -den kurtulmak. k. dili ya mura yakalanmak. k. dili -den kurtulmak. ylan sokmak. k. dili (bir eye) kzmak, sinirlenmek. k. dili iten/okuldan atlmak, sepetlenmek. k. dili ba lamak, ileri balatmak. -i alt etmek, -i yenmek. galip gelmek, stn olmak. 1. -i yenmek, -in s rtn yere getirmek, -i alt etmek. 2. -den kazanl kmak. k. dili efkrlanmak. argo sepetlenmek, kap dar edilmek, kna tekmeyi yemek, iten kar lmak. k. dili (from) so uk bir davranla/szle kovulmak; souk bir karlk grmek: got the brush off from her. Bana so uk davrand. i tersinden yapmak. k. dili birIi k. dili so uk bir davranla karlamak: I got the cold shoulder. Bana so uktu. kar uk bir ekilde karlanmak, souk bir karlk almak. so -e almak. -e almak. k. dili biri hakk nda elinde kuvvetli deliller olmak: Weve got the goods on nda elimizde kuvvetli deliller var. him. Onun hakk -in esas n kavramak. -in usuln renmek, -i anlamak, -i kavramak; -in havas na girmek. sinirli olmak, korku duymak. k. dili -den nce davranmak. k. dili birinden nce davranarak avantajl duruma girmek. argo anlamak, akmak. argo 1. izin almak. 2. seilmek. k. dili sepetlenmek/iten atlmak. k. dili atafatl bir ekilde karlanp arlanmak. argo kaamak cevap almak. ng., k. dili iten kovulmak, sepetlenmek. k. dili iten atlmak, sepetlenmek. argo (birinin) can yanmak. k. dili titremeye ba lamak, titreme nbetine tutulmak.

k. dili payna pek az bir ey dmek. get the short end of the stick/of it k. dili en az be enilen ey birine dmek: I got the short end of the stick. t. En kt pay banai d lamak; leri balatmak. k. dili ba get the show on the road galip gelmek, stn kmak. get the upper hand dizginleri ele geirmek; ne gemek. get the upper hand 1. yenilmek, s rt yere getirilmek, alt edilmek. 2. -den kazanl kmamak. get the worst of get the short end of the stick get through get through to get to get to know get to the bottom of get to the bottom of get to the finals/make it to the finals get to the heart of get to the point get to work get together get under ones skin get under s.o.s skin get up get up on ones soapbox get up on the wrong side of the bed get up the nerve to get whats coming to one get whats coming to one get wind of get wind of get wise get wise to get with it get worse get/catch a whiff of get/go to sleep get/have cold feet get/have ones way get/have s.o.s number 1. (to) -e varmak, -e ula mak: Owing to the snow no buses have gotten . 2. through Bugn kar yznden buraya hibir otobs ey anlatmak: I cant get through to her. Ona bir varamad ey anlatamam. 1. -e birtoday. na girmek: I think gotten throughbirlikte to him.kullan Nihayet anlad 2. (Mastarla lr.): 1.kafas -e varmak/gelmek. 2. k.its dili finally ba lamak They to talking. Konu maya baladlar. 3. lazm olmak, gerekmek; art mak. -i tangot (meselenin) zn renmek: How can we get to the bottom of this? Bu renebiliriz? meselenin nas l bulmak, asl sebebini (iin) kkenine inmek. (bir eyin) zn finale kalmak -in zne inmek, -in esas anlam n kavramak. sadede gelmek. ie balamak: Get to work! Haydi, i bana! 1. toplamak, biriktirmek. 2. bir araya gelmek, bulu mak. 3. (on) maya varmak, mutabk kalmak. (zerinde) anla -i sinir etmek. -i k zdrmak, k. dili birinin sinirine dokunmak. 1. yataktan kalkmak. 2. aya a kalkmak. 3. hazrlamak, dzenlemek. 4. sokmak: She got herself up as a mouse. (birini) (belirliekmeye bir k yafete) k. dili nutuk ba lamak. k. dili ters taraf ndan kalkmak. (bir ey yapmak iin) cesaretini toplamak. mstahakk n bulmak, hak ettii cezay yemek. cezasn bulmak, layn bulmak: She got what was coming to her! Mstahakt k. dili -denr! haber almak, -i duymak. -i duymak, -i renmek, -den haberdar olmak. (to) k. dili (-in) fark na varmak. k. dili (birinin) ne yapt nn farkna varmak, (birinin) ne yaptn akmak; farkna varmak,sylenir.). (bir durumun) ne olduunu (bir durumun) ne kendine oldu unun k. dili uyanmak, gelmek (Mecazen daha kt olmak. -in kokusunu duymak. uyumak. k. dili tereddde d mek, kararszla kaplmak, pheler duymaya lamak. ba kendi istediini yaptrmak. birinin ne mal oldu unu renmek/anlamak.

get/put s.o./s.t. out of ones mind birini/bir eyi aklndan karmak/unutmak. adaylk seimlerini kazanmak. get/win the nomination i. k yafet, klk. getup geyser Ghana Ghanaian ghastly ghazi gherkin ghetto ghost i. 1. gayzer, kayna. 2. ng. (havagazyla/doalgazla alan) ofben. i. Gana. i. Ganal. s. 1. Gana, Ganaya zg. 2. Ganal. s. 1. beti benzi atm . 2. korkun. 3. k. dili berbat, ok kt. i. gazi. i. kornion. i. (o. --s/--es) getto. i. hayalet, hortlak.

ghost town ghostwriter ghoul GHQ GI giant giaour gibber gibberish gibbet gibe giblets Gibraltar Gibraltarian giddiness giddy gift gifted gigantic giggle gigolo gild gild gilding gill gilt gimmick gin gin ginger ginger ale gingerbread gingerly gingham ginkgo ginseng Gipsy gipsy giraffe gird gird o.s. for gird o.s. with gird ones loins gird ones loins gird s.o. with girder girdle

l kent; terkedilmi yerleim yeri. i. bir dierinin hesabna ve onun ismi altnda kitap yazan kimse. i. gulyabani. k s. General Headquarters 1. ask. bakumandanlk karargh. 2. merkez, idare merkezi. i., k. dili Amerikan askeri/eri. s. Amerikan erlerine zg. i. dev. s. dev gibi, kocaman. i. gvur. f. konumaya benzeyen anlamsz sesler karmak. i. konumaya benzeyen anlamsz sesler. i. daraac. f. dokunakl/incitici sz sylemek, alay etmek. i. dokunakl/incitici sz. i., o. (kmes hayvanlarndan elde edilen) sakatat. i. Cebelitar k. i. Cebelitar kl. s. 1. Cebelitark, Cebelitarka zg. 2. Cebelitarkl. i. 1. ba dnmesi. 2. hoppalk, havailik, terelellilik. s. 1. ba dndrc (ykseklik veya dnme hareketi). 2. hoppa, havai, terelelli. i. 1. hediye, arma an. 2. yetenek, istidat, Allah vergisi. s. yetenekli, istidatl. s. dev gibi, kocaman. f. k krdamak, kkr kkr glmek. i. kkrdama. i. jigolo. f. (--ed/gilt) yald zlamak. i., bak. guild. i. yaldz. i. solunga. f., bak. gild. s. yald zl. i. yaldz. i. 1. numara, trk. 2. alet. i. cin (iki). i. rr (makine). f. (--ned, --ning) (pamuu) rrdan geirmek. i. zencefil. s. k zl (sa). zencefilli gazoz. i. 1. zencefilli, pekmezli kek. 2. zencefilli, pekmezli kurabiye. z. byk bir dikkatle. i. izgili/damal pamuklu kuma. i. ginko, k zsa. i. ginseng. i., bak. Gypsy. i., bak. gypsy. i. zrafa. f. (--ed/girt) 1. evrelemek, ku atmak. 2. (on) (kl v.b.ni) kuanmak. kendini -e iyice hazrlamak. -i takmak, -i tak nmak, -i kuanmak. (zor bir ie) hazrlanmak. paalar svamak, kollar svamak. birine (bir eyi) vermek/bahetmek. i. putrel, potrel. i. 1. korse. 2. ku ak, kemer.

girl girl friend girl guide girl scout girl scout girlhood girlish girth gismo gist give give give a good account of o.s. give a play give a roundup of the news give a slip give a wide berth to give affront to give an account of o.s. give an edge to give away give back give back give birth to give birth to give chase give credence to give ear to Give her my love! Give her my regards. give in give in to temptation/yield to temptation give it ones best shot give no leg to stand on give notice give o.s. airs give o.s. airs give off give offense give offense give one a black eye give one a tickle in ones throat give out give preference to give priority to give rein to give rise to

i. 1. k z. 2. k. dili kz arkada. k z arkada.

ng. kz izci. k z izci. k z izci. i. k zlk a, kzlk. s. k z gibi; kzlara zg.


i. 1. (semere ait) kolan. 2. evre ls, evre: The trees girth was ninety centimeters. A acn evresi doksan santimetreydi. 3. bel ls, bel. i., bak. gizmo. i. ana fikir, esas anlam; ba lca fikirler. f. (gave, giv.en) 1. vermek. 2. sebep olmak: Her presence gives him pleasure. Varl ona mutluluk veriyor. It gave him a shock. Onu oke etti. i. esneklik. Kendine d en ii iyi yapmak anlamna gelir: He gave a good account of himself on the battlefield today. Bugn iyi sava t. bir piyes oynamak. nemli haberleri zet halinde vermek. k. dili s varak birinin elinden kurtulmak. -den ka nmaya dikkat etmek. -i k zdrmak, -i gcendirmek. kendisi hakk nda hesap vermek. 1. -i bilemek. 2. (itah) amak; (keyif, fke v.b.ni) artrmak. 1. hediye olarak vermek, hediye etmek: She gave her dog away. ini birine hediye etti. 2. ele vermek. Kpe geri vermek, iade etmek. geri vermek. 1. (ocuk/yavru) do urmak. 2. dourmak, meydana getirmek. -i dourmak. 1. (av kpe i) avn kokusunu alp peine dmek. 2. kovalamaya lamak. ba -e inanmak. -e kulak vermek, -i dinlemek. Ona sevgilerimi syle! Ona benden selam syle. teslim olmak, raz olmak, kabul etmek.

eytana uymak.
elinden geleni yapmak. tutunacak bir dal b rakmamak. bildirmek. alm satmak. burnu havada olmak. (koku, buhar v.b.ni) yaymak, karmak: Plants give off oxygen. Bitkiler havaya oksijen verir. gcendirmek. 1. gcendirmek, dar ltmak, incitmek. 2. sinirlendirmek. bir gzn patlatmak. -e gck vermek, -i gcklamak. ok yorulmak, bitmek. -i tercih etmek. -e ncelik tan mak. in order of priorities nem srasna gre. -in dizginini salvermek, -i babo brakmak. -e yol amak, -e sebebiyet vermek.

give rise to give s.o. a bath give s.o. a belt on give s.o. a blessing out give s.o. a blowjob give s.o. a break give s.o. a cold welcome give s.o. a fair shake give s.o. a free hand give s.o. a fright give s.o. a hand give s.o. a hard time give s.o. a lift give s.o. a piece of ones mind give s.o. a piece of ones mind give s.o. a raw deal give s.o. a ride give s.o. a ring give s.o. a round of applause give s.o. a scare give s.o. a shampoo give s.o. a spanking give s.o. a sporting chance give s.o. a start give s.o. a start in life give s.o. a swelled head give s.o. a tickle give s.o. a warm welcome give s.o. asylum give s.o. credit for give s.o. credit for give s.o. custody of give s.o. hell give s.o. his due give s.o. money under the table give s.o. no quarter give s.o. ones illness give s.o. ones word give s.o. pause give s.o. pleasure give s.o. rope give s.o. shelter give s.o. the benefit of the doubt give s.o. the bird give s.o. the boot give s.o. the bums rush give s.o. the bums rush

-e yol amak, -e neden olmak, -i meydana getirmek. birini ykamak. k. dili birine yumruk indirmek. k. dili birine sapartay ekmek/vermek. birinin penisini a zla uyarmak, supet/spet yapmak; saksofon almak. birine bir f rsat vermek/bir ans tanmak. birini souk karlamak. birine adaletli/drst bir ekilde davranmak. birine geni yetki vermek. birini korkutmak. 1. birine yard m etmek. 2. birini alklamak. k. dili 1. (alay/tenkit etmek iin) biriyle u ramak, birine ullanmak. 2. trmak. birini u ra na almak. biriniok arabas birinin aznn payn vermek, birine verip veritirmek. k. dili birine a zna geleni sylemek, birine verip veritirmek. birine haks zlk etmek. birini (at/bisiklet/araba ile) gtrmek: Will you give me a ride to Bursa? Beni Bursaya kadar gtrr msnz? He is riding high. k. dili leri birine telefon etmek. birini alk lamak. birini korkutmak. birinin sa n ampuanla ykamak. birinin k na aplak atmak. k. dili birine kazanma imkn tanmak. 1. birini irkiltmek. 2. (birinin) arabas nn motorunu altrmak. birinin hayata atlmasn salamak. k. dili birinin ba n dndrmek, birini martmak. birini gdklamak. 1. birini nezaket ve itenlikle kar lamak. 2. birini piman ettirmek. pol. birine s nma hakk tanmak. -in hakk n vermek. (bir eyden dolay) birini takdir etmek. birine (birinin) vesayetini vermek. k. dili birini fena halde ha lamak, birine adamakll bir zlgt vermek. birine haks zlk etmemek. k. dili birine r vet vermek. birine aman vermemek. birine hastaln bulatrmak/geirmek: Dont give me your cold! Nezleni trma! bana bula birine szvermek. birini dndrmek, birinin dnmesine yol amak. birine zevk/haz/keyif vermek. birini serbest b rakmak, birini kendi haline brakmak. birini korumak. k. dili birinin kt/olumsuz bir ey yapmadn farzetmek. k. dili el iaretiyle birine Siktir! demek. argo birini sepetlemek, birini kap dar etmek, birinin kna tekmeyi karmak. atmak, iten ng., k. birini dili birini yaka paa karmak; birini deta kap dar etmek. k. dili birini yaka paa etmek/gtrmek.

give s.o. the cold shoulder give s.o. the cold shoulder give s.o. the come-on give s.o. the creeps give s.o. the glad eye give s.o. the glad hand give s.o. the jumps give s.o. the once-over give s.o. the pip

k. dili birine so uk davranmak. birine so uk davranmak. -e pas vermek. birinin tylerini rpertmek. birine pas vermek, birine davetkr bir bak yneltmek. sahte bir s caklkla el skmak/selam vermek. argo birini ok sinirlendirmek, birinin tepesini att rmak. birini tepeden trnaa szmek.

ng. 1. birinin sinirine dokunmak. 2. birinin cann skmak.

k. dili birini sepetlemek/i ten atmak. give s.o. the push give s.o. the red carpet treatment k. dili birini atafatl bir ekilde karlayp arlamak. ng., k. dili birini iten atmak, birini sepetlemek. give s.o. the sack argo birinin can n yakmak. give s.o. the shaft give s.o. the shirt off ones back give s.o. the shivers give s.o. the slip give s.o. the third degree give s.o. the willies give s.o. tit for tat give s.o. to understand s.t. give s.o. what for give s.o./s.t. a trial give s.t. a lick and a promise give s.t. a press give s.t. a stir give s.t. a swirl give s.t. a whirl give s.t. ones consideration give s.t. prominence give s.t. some thought give s.t. the benefit of the doubt give s.t. the once-over give short notice give solace to give thanks give the alarm give the land a wide berth give the lie to give the start signal give umbrage to give up give up the ghost give up the ghost give up thought of give vent to give voice to give witness ok cmert olmak. birinin tylerini rpertmek/diken diken etmek. k. dili s varak birinden kamak/kurtulmak. 1. birini konu turmak iin ikence yapmak. 2. birini sk bir sorguya ekmek. birinin tylerini rpertmek, birinin tylerini diken diken etmek. k. dili birine misilleme yapmak, birine ayn biimde karlk vermek. birine bir eyi ima etmek. k. dili 1. birini ha lamak, birine zlgt vermek. 2. birine dayak atmak. birini/bir eyi denemek. bir eyi yalapap/yalap alap yapmak. bir eyi abucak/yle bir tlemek. bir eyi kartrmak: Give that stew a stir! O gveci bir kartr! bir eyi alkalayarak dndrmek. k. dili bir eyi denemek: Give it a whirl! Onu bir dene! bir ey zerinde dnmek. bir eyi n plana karmak. bir eyi iyice dnmek. k. dili bir eyin kt/olumsuz bir sonu vermediini farzetmek. 1. bir eyi gzden geirmek. 2. etraf yle bir dzeltmek. (bir iin yaplmas iin) ok az zaman vermek. -i teselli etmek, -e teselli vermek. kretmek. tehlike iareti vermek. karadan ok uzakta bulunmak. -in yalan/yanl olduunu gstermek. spor start vermek. -i gcendirmek. 1. vazgemek. 2. pes etmek. 1. lmek, son nefesini vermek. 2. (makine/motor) bozulmak. 1. lmek, son nefesini vermek. 2. (makine/motor) bozulmak. -i aklndan karmak. -i belli etmek, -i gstermek. -i anlatmak, -i ifade etmek, -i dile getirmek. bak. bear witness.

give/lend s.o. a helping hand give/make a speech give-and-take given given name gizmo gizzard glacial glacier glad glad glad rags glad rags glad to meet you gladden glade glad-hand gladiator gladiolus gladly gladness glamor glamorise glamorize glamorous glamour glamourise glamourize glamourous glance glance off gland glare glaring glass glass glass cutter glass in glass wool glassblower glasses glasses frames glassful glasshouse glassware glassworks glassy

birine yard m elini uzatmak. bir konu ma yapmak. i., k. dili kar lkl zveri, karlkl fedakrlk. f., bak. give. s. belirli, muayyen. i. veri. kk isim. i. aygt; alet. i. 1. biyol. ta lk, kat. 2. aka mide. s. 1. buzullara ait: glacial lake buzul gl. 2. buz gibi, ok so uk. i. buzul. i., k. dili, bak. gladiolus. s. (--der, --dest) mutlu, memnun: He was glad to see us. Bizi grd ne sevindi. be en glad do it. Onu memnuniyetle yapar m. klar, iyito giysiler. bayramlIll k. dili ssl giysiler. Im glad to meet you. Tan tmza memnun oldum. f. sevindirmek. i. orman iindeki a k alan. f. sahte bir s caklkla el skmak/selam vermek. i. gladyatr. o. glad.i.o.li (gldiyolay) i., bot. glayl, kuzgunklc. z. memnuniyetle. i. memnuniyet. i. romantik bir ekicilik. f., ng., bak. glamorize. f. 1. romantik ve ekici bir ekilde tarif etmek. 2. romantik ve ekici bir hava vermek. s. romantik bir ekicilii olan. i., ng., bak. glamor. f., ng., bak. glamorize. f., ng., bak. glamorize. s., ng., bak. glamorous. f. at -e gz atmak. i. bak . -i syrp gemek. i., anat. bez, beze, gudde. f. 1. gz kama tracak bir ekilde parlamak. 2. at -e ters ters bakmak. i. 1. trc par . 2. ters bak.i (renk). 3. ok gze arpan. 4. ters gz t rclt . 2. ok parlak, s. 1.kama gz kama ters bakan. i. 1. cam. 2. bardak: a glass of water bir bardak su. a water glass su . barda f. cam takmak, camlamak. elmastra, elmas. -i camla kapatmak. cam yn. i. fleyerek cam ve ie yapan kimse. i., o. gzlk. gzlk erevesi. i. bardak dolusu. i. 1. cam fabrikas . 2. ng. sera. i. zcaciye. i. cam fabrikas . s. 1. cam gibi. 2. durgun ve par ldayan (deniz, gl v.b.). 3. donuk (bak ).

glaucoma glaze glazier gleam glean glee glee club gleeful glen glib glide glider gliding glimmer glimpse glint glisten glitter gloat glob global globe globe-trotter gloom gloomy glorification glorify glorious glory gloss gloss glossary glossy glove glove compartment glow glower glowworm gloxinia glucose glue glum glut glut o.s. with/on glut the market with glutinous glutton

i., tb. glokom, karasu. f. 1. (pencereye) cam takmak. 2. (seramik nesneleri) s rlamak. 3. (bak) mak. i. (seramikte) sr. donukla i. camc . i. prlt. f. prldamak, parldamak, parlamak. f. 1. hasattan sonra ekin toplamak; hasattan sonra (tarladaki) ekinleri toplamak. 2. azar azar (bilgi) toplamak. i. nee. koro. s. neeli, nee dolu. i. kk vadi, dere. s. (--ber, --best) 1. cerbezeli. 2. kolaya kaan ve itenliksiz (cevap/sz). f. szlerek gitmek, szlmek; sessizce ve kay yormu gibi gitmek. i. planr. i. 1. szlerek gitme, szlme. 2. planrclk. f. hafife p rldamak. i. hafif prlt. i. anlk bak, ksa bak. f. (birini/bir eyi) bir an iin grmek. f. prldamak, parldamak. i. prlt. f. prldamak, parldamak. i. parlt. f. prldamak, parldamak. i. prlt. f. over -den eytanca bir zevk duymak, (birinin baarszln) zevkle seyretmek; Oh olsun! demek. i. 1. damla. 2. topak. s. 1. tm dnyay kapsayan/ilgilendiren. 2. global. i. 1. kre, yuvarlak, yuvar. 2. yerkre, yeryuvarla , yeryuvar. 3. kre, yerkreyi simgeleyen model. 4. (lamba iin) karpuz. dola an kimse. i. sk sk dnyay i. 1. karanlk; loluk. 2. kasvet, hzn. s. 1. karanlk; lo. 2. kasvetli, hznl. i. 1. hamdederek (Allah ) yceltme. 2. yceltme. f. 1. hamdederek (Allah ) yceltmek. 2. yceltmek. s. 1. ok erefli, yceltilmeye deer. 2. fevkalade gzel, harikulade, em. muhte ve eref. 2. ihtiam, grkem. 3. medar iftihar. f. in 1. -e ok i. 1. an sevinmek. vnmek. k.ile 2. ok sahte bir d grnm: Her politeness was merely a i. 1. parlakl2. over yanl , doru gloss. Onun nezaketi sadece bir gsteri ti. klama. 2. yorum. f. 1. a klamak. 2. f. a klay(bir c yaz eklemek. i. 1. a i. lgate, kitab n sonundaki szlk blm. s. parlak. i. eldiven. torpido gz. f. 1. (kor) parlamak; kor gibi parlamak: The cats eyes glowed in the dark. kta kor Kedinin gzleri karanl . parlyordu. 2. (yz/yanaklar) f. ters ters bakmak. i. ters bakgibi i. atebcei. i., bot. gloksinya. i. glikoz. i. zamk. f. zamklamak. s. (--mer, --mest) 1. as k suratl, somurtuk. 2. kasvet veren. i. ar miktar: Theres a glut of turnips on the market. Piyasa algama f. (--ted, --ting) bo uldu. ka basa yemek: They glutted themselves on pears. Armutlar tka -i t basa yediler. (ar miktarda mala) bomak: He glutted the market with piyasay muza bo du. bananas. Piyasay yap . s. tutkala benzer, yap i. obur.

gluttonous gluttony glycerin glycerine GMT gnarled gnash gnat gnaw gnome GNP go (the) whole hog go (the) whole hog go go go a long way towards go aboard go about go about a task go abroad go after go against go against the grain go aground go ahead go ahead Go ahead and smoke! Go ahead! Go ahead! go all out go all the way go all the way go along with Go along! Go along. go ape over go around go ashore go astray go at go away go awry go back go back on ones promise/word go back on ones word go back on ones word go back on s.o.

s. obur. i. oburluk. i. gliserin. i., bak. glycerin. k s. Greenwich Mean Time. s. boum boum. f. (di) gcrdatmak. i. 1. tatarc k. 2. titrersinek. f. kemirmek. i. (peri masallar nda) cce. k s. gross national product. (bir ii) tamamyla yapmak, hibir eyi atlamadan yapmak, esasl bir (bir ekilde tam yapmak. ii) yapmak. f. (went, gone) 1. gitmek. 2. -e kmak: Shes gone shopping. Alverie kt . Theyve gone aS walk. Onlar yrye kt. 3. (bir eyin) yeri ng. sra: Its yourfor go. ra sende. i., (bir ey) ok katkda bulunmak, ok yararl olmak: Thisll go a long way towards binmek.making up for what you did. Bu, yapt n affettirmeye baya den. tiramola etmek. bir ii ele almak, bir ie balamak. yurtdna gitmek, dar gitmek. (yakalamak/almak iin) pe inden gitmek; kovalamak. 1. -e kar gelmek, -e kar olmak. 2. -e aykr olmak. 3. (sonu) -in aleyhinde olmak. na aykr olmak. (birinin) tabiat karaya oturmak. 1. devam etmek. 2. of -den nce gitmek. 1. (of) -den nce gitmek. 2. (with) -e devam etmek. Buyur, sigaran i! 1. Devam et! 2. Buyur! Devam et! k. dili elinden geleni yapmak. (with) 1. tamam yla hemfikir olmak. 2. (birinin) tm isteklerini yerine mek: Theyve gone all the way. getirmek. 3. cinsel ilikide 1. son haddine varmak. 2.bulunmak, her naneyisevi yemek. 1. ile beraber gitmek. 2. -e raz olmak, -i kabul etmek. Haydi, git! Hadi git. k. dili -e baylmak, ... iin deli olmak. 1. herkese yetmek. 2. with ile arkada olmak, ile birlikte olmak. 3. k) ok kiiye bulamak. (hastal kmak. karaya 1. (hayvan) srden kp kendi bana gitmek, srden ayrlmak. 2. (insan) kt yola sapmak, do ru yoldan sapmak. 3. yanl yapmak, hata rmak. -e sald gitmek, ayr lmak. ters gitmek. dnmek. sznden dnmek. sznden dnmek. sznden dnmek. birine ihanet etmek.

go bad go bad go bail for go bananas go bankrupt go begging go belly-up go berserk go beyond go beyond reason go bust go by go by go by the board go by the board go down go down in history go down the drain go down the drain go downhill go Dutch go far go far Go fly a kite! go for go for a song go for a walk go for a walk/take a walk Go for it! go for nothing go from bad to worse go from bad to worse go gaga over go green around the gills go halves go haywire go hog wild go in go in for go in with s.o. on go into go into a decline go into a skid go into action go into detail go into details go into effect

(yiyecek) bozulmak. bozulmak. -e kefil olmak. k. dili ldrmak. iflas etmek, batmak. istenilmemek, ra bet grmemek. k. dili topu atmak, iflas etmek. ldrarak etraf krp geirmek. -in tesine gemek. makul s nrlarn dna kmak. k. dili iflas etmek, s fr tketmek, topu atmak. geip gitmek. 1. gemek: Several hours went by. Birka saat geti. Ive never gone by your house. Evinin 2. nnden hi gemedim. Dont let that chance go by! O kamak. vazgeilmek, braklmak. 1. (frsat) (iyi eyler) yok olmak, gitmek; (frsat) karlmak; (i, tasar v.b.) suya mek. d 1.(seviye/kalite) d mek. 2. batmak. 3. (i/sular) inmek; (lastik) lanmak: The proposal went down well. Teklif iyi snmek. 4. kar tarihe gemek. boa gitmek, ziyan olmak. k. dili (para) bo una harcanmak, boa gitmek. (baar, salk v.b.) d gstermek, bozulmak; ba aa gitmek. k. dili (bir e lentide) masraf Alman usul blmek. ok baarl olmak. ok baarl olmak. ek araban ! 1. -e sald rmak, -in stne varmak. 2. -i elde etmeye almak. 3. -i semek; -i tercih etmek. 4. -den ho lanmak. 5. iin geerli olmak: Im fed ok ucuza satlmak. yrye kmak. yrye kmak, gezmeye gitmek. Yallah! boa gitmek, heder olmak. ktyken daha kt olmak. gittike/giderek ktle mek, ktye gitmek. (bir ey iin) deli olmak. k. dili benzi atmak. k. dili payla mak, lemek. k. dili 1. sap tmak, delirmek. 2. bozulmak. k. dili lgnlamak, lgnca davranmak, iyice azmak. 1. girmek. 2. girmek, uymak. 3. (gne /ay) bulutla rtlmek. (bir eyin) merakls olmak, (bir eyi) yapmaktan holanmak. (bir eyde) biriyle ortak olmak. 1. (bir mesle e) girmek. 2. (bir i) iin (belirli bir sre) harcanmak: Five years of work mek. gone into the preparation of this project. Bu projeyi kuvvetten d have (araba) kaymaya ba lamak. harekete gemek. ayrntlara girmek. ayrntlara girmek. yrrle girmek.

go into ones shell go into operation go it alone Go it! go native go off go off at half cock go off ones chump go off the air go off the deep end go off the deep end go off the rails go on go on a diet go on strike go on strike go on the rampage go on the road go on the rocks go on the stage go on the stage go on tour Go on! go ones way go out go out of ones way to do s.t. go out of sight go over go over the top go overboard for/about go places go places go round go s.o. one better go shares go shares with go shopping go short go soft in the head go sour go stag go steady go steady go steady with go straight go sugary go swimmingly

kabuuna ekilmek, susup insanlarla konumamak. yrrle girmek. kendi ba na hareket etmek/yaamak. 1. Ko! 2. Haydi gayret! yerliler gibi davranmaya/d nmeye/giymeye balamak. 1. patlamak. 2. almaya ba lamak. 3. (klar/kalorifer) snmek; (bir t) durmak, ilemez olmak, almamak. 4. (yemek) bozulmak. 5. (bir ayg rl ksz i grmek. haz

ng., k. dili akln oynatmak, oynatmak, kafay tmek. radyo, TV yayna son vermek. k. dili kendini fazlas yla kaptrmak. k. dili 1. kendini bir i e fazlasyla kaptrmak. 2. ok kzmak, kudurmak, kprmek, kmak. kaybetmek. 2. k. dili akln karmak/oynatmak. 1. raydan kendini
1. olmak; devam etmek: Whats going on? Ne oluyor? The party went on all night. ba Parti gece boyunca devam etti. 2. ( klar/kalorifer) yanmaya lamak. perhize grev yapmak. greve gitmek. (through) (-i) yak p ykmak, (-i) kasp kavurmak. (tiyatro toplulu u) turneye kmak. k. dili 1. (evlilik) bozulmak. 2. (i yeri) topu atmak, iflas etmek. tiyatro oyuncusu olmak. oyuncu olmak, tiyatrocu olmak. turneye kmak. Aman sen de!/Haydi can m sen de! kendi yoluna gitmek, bildi ini okumak. 1. elenmek iin dar kp insanlarla bulumak, kmak. 2. (with) ile Taryapmak. ks started to go out with Derya. flrt etmek, ile aba gezmek, ile kmak: k. dili zel bir sarfederek bir eyi gzden kaybolmak. 1. -i incelemek, -i kontrol etmek. 2. -i tekrar anlatmak, -i tekrar 3. -i tekrar geirmek. (belirli bir ekilde) a amak: We went 4. over the top by seventy million k.klamak. dili amalanan s nrgzden m zdan yetmi milyon lira fazla elde ettik. liras. Amalad k. dili -e fazla tutkun olmak. baarl olmak; mesleinde ilerlemek. k. dili ba arya ulamak. bak. go around. birinin yaptndan daha iyisini yapmak, birini gemek. paylamak: Ill go shares with you in this. Bunu seninle paylarm. ile payla mak, ile lemek. arya kmak, alverie kmak. (of) (birine) yeterli miktarda (bir ey) olmamak: They wont go short of bread. Onlara yetecek kadar ekmek var. n oynatmak, oynatmak. k. dili akl 1. ek imek. 2. bozulmak, ktye gitmek. k. dili (bir erkek) (bir e lenceye/partiye) damsz gitmek. devaml olarak tek bir kii ile flrt etmek; with ancak (belirli biriyle) kmak/gezmek. k. dili birbirinden ba ka kimseyle kmamak/flrt etmemek. k. dili sadece (belirli biriyle) kmak/flrt etmek. 1. dz/do ru gitmek. 2. doru yoldan ayrlmamak, ahlakl bir ekilde amak. ya (reel, bal v.b.) ekerlenmek. k. dili (iler) ok iyi/tkrnda gitmek.

go the round go through go through go through the mill go through the roof go through with go to all lengths/go to any length/go to great lengths go to any extent go to bed go to bed go to bed with Go to blazes! go to extremes go to great expense go to great expense go to hell Go to hell! go to ones glory go to ones head go to ones head go to pieces go to pieces go to pot go to pot go to press go to press go to rack and ruin go to school go to sea go to sea go to see go to seed go to seed go to sugar go to the dogs go to the dogs go to the flicks go to the movies go to the wall go to town go to town go to waste go to wrack and ruin go together go too far go under go under

azdan aza dolamak. 1. (hastalk, sknt v.b.ni) geirmek. 2. (paray) harcamak. 3. (bir kanun s v.b.) onaylanmak. 4. -i gzden geirmek, -i kontrol etmek; tasar , teklif v.b.) (meclisten) gemek, onaylanmak. 2. (bir tat) 1. (tasar

gereken bir yerden) durmadan gemek. 3. -i incelemek, -i (durulmas in emberinden gemek. 1. byk zorluklar atlatmak. 2. fele k. dili ok k zmak, kplere binmek.
(planlanm bir eyi) gerekten yapmak, gerekletirmek. her areyi kullanmak, her areye ba vurmak. her eye bavurmak: Hell go to any extent to get it. Onu elde etmek iin eye bavurur. her yatmak. (gece uykusuna yatmak zere) yatmak. ile cinsel ilikide bulunmak, ile sevimek. k. dili Cehennem ol! ifrata kamak. (bir eyi yapmak iin) ok masraf etmek, byk masrafa girmek. ok masrafa girmek. cehennemin dibine gitmek. Cehennem ol! lmek. 1. kendini bir ey zannetmesine sebep olmak, ban dndrmek. 2. (iki) na ba n vurmak. dndrmek. ba (bir olay kar snda) kendini tutamayp alamaya, fenalklar geirmeye eyi ifa etmeye balamak. veya o zamana kadar tuttu u her tmak. 1. paralanmak. 2. k. gizli dili (kendini) da berbat olmak. k. dili bozulmak, mahvolmak. (gazete v.b.) bask ya girmek. bask ya girmek. harabeye dnmek, harap olmak; mahvolmak. 1. okula gitmek. 2. okula/niversiteye devam etmek; tahsil/e itim grmek. denizci olmak. 1. denizci olmak. 2. deniz yolculu una kmak. 1. (belirli bir ama iin) (bir yere) gitmek: I went to see what I could find there. Orada neler bulabilirim diye bir bakmaya gittim. 2. -in ziyaretine aptan d mek. tohuma kamak. (reel, bal v.b.) ekerlenmek. k. dili 1. ahlaken kmek. 2. bozulmak. rezil olmak. k. dili (film seyretmek iin) sinemaya gitmek. sinemaya gitmek. k. dili iflas etmek; iflas n eiinde olmak. 1. hzl almak; byk bir gayretle almak. 2. ok baarl olmak. 1. ehre gitmek. 2. k. dili hz ve gayretle almak. 3. k. dili ok baarl olmak. ziyan olmak, heder olmak, bo a gitmek. bak mszlktan harabeye dnmek. f. birbirine uymak. ileri gitmek, fazla olmak, ok olmak. 1. batmak. 2. iflas etmek, batmak. k. dili 1. batmak. 2. iflas etmek, batmak.

go under the name of go underground go up go up in flames/smoke go up in smoke go white as a sheet go wild go with go with the crowd go without go without saying go wrong go/be on the dole go/get off scot-free go/run counter to go/stand bail for go/work on the assumption that goad go-ahead goal goal kick goal line goal posts goalie goalkeeper goat goatee gob gobble gobble gobbler go-between goblet goblin god God bless you! God forbid! God help us! God only knows! God willing godchild goddamn goddess godfather God-fearing godforsaken godhead

adyla tannmak. faaliyetlerini gizli olarak srdrmeye ba lamak, yeraltna kaymak. 1. kmak, ykselmek. 2. artmak. 3. tiy. (perde) kalkmak. tamam yla yanmak. 1. yanp kl olmak. 2. yok olmak. No smoking. Sigara iilmez. k. dili sapsar /bembeyaz kesilmek, benzi atmak/umak, beti benzi atmak. ldrmak. 1. -e uygun olmak, -e uymak; -e yak mak. 2. ile flrt etmek. grubun iste ine uymak. 1. -den mahrum kalmak: Hes gone without food for three days. gn yaayabilmek, -siz yapabilmek: She yemekten mahrum kald . 2. -siz sylemeye lzum olmamak: It goes without saying that you must be unu sylemeye lzum yok. punctual. Vaktinde gelmenizin gerekli oldu 1. bozulmak; aksamak: After that everything began to go wrong. Ondan

ey sonra her yard maksamaya almak. balad. What went wrong? Aksayan neydi? 2. isizlik
k. dili (san k) hibir ceza yemeden serbest braklmak. 1. -e ayk r dmek, -e uymamak. 2. -e zt gitmek. 1. (sann) kefaletini yatrmak. 2. (sana) kefil olmak. (bir eyin olacan) zannederek harekete gemek/harekete gemi olmak. i. vendire. f. 1. vendire ile drtmek. 2. drtmek; k krtmak; itmek. i. 1. enerji ve giriim; enerji ve inisiyatif. 2. the izin, msaade. s. 1. enerjik ken;gaye, enerjik ve inisiyatifini kullanan. 2. yeni yntem ve giri i. 1. ama, hedef, erek, maksat. 2. spor kale. 3. sporveya gol. kale vuru u, aut at. gol izgisi. spor kale direkleri. i., k. dili kaleci. i. kaleci. i. kei; teke. i. keisakal. i., k. dili 1. para. 2. o . byk miktar, ok. f. acele yemek, at trmak. f. hindi gibi sesler karmak. i. hindi sesi. i. baba hindi. i. arac , arabulucu. i. kadeh. i. cin (gze grnmeyen efsanevi yarat k). i. tanr, ilah. Allah senden raz olsun! Allah korusun! Allah yard mcmz olsun! Allah bilir! inallah. i. vaftiz ocu u. nlem Kahrolsun! s. kahrolas . i. tanra, ilahe. i. vaftiz babas . s. dindar, dini btn, mtedeyyin. s. 1. ok tenha, cinlerin cirit oynad (yer). 2. sefil. i. tanrlk, uluhiyet.

godless godlike godly godmother godsend Godspeed gofer go-getter goggles going going concern going price going to be goings-on goiter goitre gold gold digger goldbrick golden goldfinch goldfish goldsmith golf golf club golf course/links golfer golly golosh gondola gone gong gonorrhea goo goober good good and Good day! Good evening! Good evening. good faith Good for you! Good Friday Good God! Good gracious! Good grief! Good heavens!

s. Allahs z, Tanrsz. s. Tanrsal. s. dindar. i. vaftiz anas . i. H zr gibi yetien devlet kuu, beklenmedik nimet. nlem 1. Allah yard mcn olsun! 2. yi yolculuklar! i., argo (iyerinde) ayak ilerini yapan kimse, hizmetli, odac. i. gayretli ve tuttu unu koparan kimse. i., o. gzleri toz, su, kar veya rzgrdan koruyan gzlk. i. 1. gidi, ayrl. 2. ilerleme hz: That part of the road is hard going. Yolun o blmnden zor. This books heavy going. Bu kitab . kr eden ticari kurulugemek

imdiki fiyat.
What are you going to be when you grow up? Byynce ne olacaks n? i., o. olup bitenler. i., tb. guatr. i., ng., tb., bak. goiter. i. altn. s. altn, altndan yaplm. argo erkeklerden para s zdrmaya alan kadn. f. kaytarmak, iten kamak; iini stnkr yapmak; kendi iini kalar na b rakmak. ba alt ndan yaplm. 2. altn renginde. s. 1. altn, i., zool. saka, sakaku u. i., zool. k rmzbalk, havuzbal, Carassius auratus. i. altn kuyumcusu. i. golf. f. golf oynamak. 1. golf sopas . 2. golf kulb. golf alan. i. golf, golf oyuncusu. nlem Hay Allah! i., bak. galosh. i. gondol. f., bak. go. i. gonk. i., tb. belsoukluu. i. yapkan madde. i., k. dili yerf st. s. (bet.ter, best) 1. iyi. 2. iyi, sa lam. 3. iyi, taze, rm olmayan. i. 1. r. 2. iyilik, iyilik; : menfaat, She was yarar. good and mad. Baya kzmt. k. dilihay iyice, baya

yi gnler! yi akamlar! yi akamlar. 1. (birine kar beslenen) gven, itimat. 2. niyetin ciddilii.
Aferin! Hrist. Paskalya yortusundan nceki cuma. Aman yarabbi! Allah Allah! Allah Allah! Aman yarabbi!

Good Heavens! good looks Good morning! Good night! good offices Good riddance! Good riddance! good sense Good show! good sport good works good-by good-bye good-for-nothing good-looking goodly good-natured goodness Goodness knows! goods goods train good-tempered goodwill goody gooey goof goof off goofy gook goon goop goose gooseberry gooseflesh GOP gopher gore gore gorge gorge gorge o.s. on gorgeous gorilla gory gosh gosling go-slow

Aman yarabbi!/Allah Allah! yak kllk; gzellik. Gnaydn! 1. yi geceler! 2. Allah Allah! arabuluculuk. yi ki gitti!/yi ki gittiler! Hele kr kurtulduk!/Oh olsun! ak lllk.

ng. Aferin! aka kaldrabilen kimse. hayr ileri.


nlem, bak. good -bye. nlem Allaha smarladk. s. hibir ie yaramayan/yaramaz. s. yak kl, gzel. s. 1. epey byk (bir miktar). 2. gzel, ok ho . s. iyi huylu. i. 1. iyilik. 2. faziletlilik, erdemlilik. 3. (bir yemekteki) besleyici de er veya lezzet. Allah bilir! i., o. 1. menkuller, tanrlar; menkuller ve gayrimenkuller. 2. mallar, ya.mar 3. kuma . 4. ng. yk, e ng. andiz, yk katar . kargo. s. iyi huylu, yumu ak bal. i. 1. iyi niyet. 2. (ticari) itibar. i., k. dili 1. lezzetli (zellikle tatl ) bir yiyecek. 2. gzel ey, istenilen bir ey. s. yapkan, vck vck, yap yap. i., k. dili aptalca bir hata. f. (up) k. dili aptalca bir hata yapmak; aptalca bir eyi bozmak. hata yaparak k etmek, aylaklk etmek. k. dili haylazlher s., k. dili aptal, ahmak. i., k. dili amur gibi yap kan bir karm. i., k. dili adam, fedai, goril. i., k. dili yap kan madde. o. geese (gis) i. kaz. f., k. dili poposuna parmak atmak. i. bektaizm. i. tyleri diken diken olmu deri. k s. the Grand Old Party (the Republican Party). i. 1. Amerikan yersincab . 2. argo (iyerinde) ayak ilerini yapan kimse, hizmetli, i. kan. odac . f. boynuzla yaralamak. i. iki da arasndaki geit/boaz. f. midesini (bir ey) ile tka basa doldurmak. s. ok gzel, harika. i. 1. zool. goril. 2. argo goril, koruyucu. s. kanl. nlem Hay Allah! i. kaz palaz, kaz yavrusu. i., ng. ii yavalatma grevi, ii yavalatma.

Gospel gospel gospel music gospel truth gossamer gossip got Gothic gotten gouge gourd gout govern governance governess government governmental governor governorship gown gr gr wt grab grace graceful graceless gracious grad gradation grade grade crossing grade school grader gradient gradual gradually graduate graduate graduate school graduate school graduate student graduation graduation ceremony graffiti graft graft grain

i., Hrist. drt ncilden biri, ncil. i. 1. Hz. sann rettikleri, Hristiyanln esaslar. 2. bir inan sisteminin gerek. temel 3.lara as l zg dini mzik tr. siyah ilkeleri. Amerikal asl gerek. i. 1. havada uan ince rmcek a . 2. ok ince bir tr brmck. s. incecik, hafif. 2. dedikoducu kimse. f. 1. dedikodu yapmak. 2. about -in i. 1. dedikodu. dedikodusunu yapmak. f., bak. get. s., mim. Gotik. f., bak. get. ill-gotten gains haks z kazan. i. iskarpela, oyma kalemi. f. iskarpelayla oymak. i. 1. sukaba . 2. (sukabandan yaplm) su kab. i., tb. gut, damla hastal. f. 1. ynetmek, idare etmek. 2. iktidarda bulunmak. i. ynetim, idare. i. mrebbiye. i. 1. hkmet, devlet ynetimi. 2. idare, ynetme, ynetim. s. idari, hkmete ait. i. 1. vali. 2. ynetici, idareci. 3. mak. reglatr. i. valilik. i. 1. uzun etekli kad n elbisesi. 2. gecelik. 3. sabahlk (giysi). 4. cppe. k s. grade, grain(s), gram(s), grammar, gravity, great, gross, group. k s. gross weight. f. (--bed, --bing) 1. kapmak, abucak ve zorla elinden almak. 2. (elle) mak. i. inayet. 3. Hrist. (yemekten tutmak. 3. atletafet, -i (elle)incelik. tutmaya i. 1. zarafet, 2. al (Allaha zg) kran duas . 4. ertelenme sresi: Ill give you a nce/sonra sylenen) s. zarif, latif. s. 1. kaba, grgsz. 2. irkin. 3. zarafetten yoksun. s. kibar, ince, ho . nlem Hay Allah!/Allah Allah! i., k. dili mezun. i. 1. derece, a ama. 2. bir tondan dier bir tona geme; gei. i. 1. derece; rtbe; cins; s nf, kalite. 2. (ilkretimde) snf: Hes six years old and in the first grade. Alt yanda ve birinci snfta. 3. (retmenin hemzemin geit. ilkretim okulu. i. greyder. i. eim, meyil. s. derece derece olan, yava yava olan, yava. z. yava yava, derece derece, gittike, giderek. i. mezun kimse, mezun. f. from -den mezun olmak; -i mezun etmek. (bir niversiteye ait) lisansst e itim birimi. (bir niversiteye ait) lisansst e itim birimi. lisansst rencisi. i. 1. mezun olma. 2. mezuniyet treni. mezuniyet treni. i. duvardaki yazlar, grafiti, graffiti. i. 1. bah. a . 2. tb. doku nakli; nakledilen doku. f. 1. bah. alamak; lanmak. 2. tb. (doku) (doku) nakledilmek. a i. 1. para, makam v.b.ni nakletmek; yolsuzlukla elde etme. 2. yolsuzlukla elde edilen vet. para, makam v.b. 3. r i. 1. (arpa, bu day, msr v.b.) tane: three grains of wheat buday tanesi. 2. tah l, hububat. 3. zerre. 4. (bir aa parasnn iindeki)

gram grammar grammar school grammar school grammatical gramme gramme gramophone gramophone record gramps gran granary grand grand duchess grand duke grand jury grand piano grand total grand vizier Grand Vizier grandad grandaddy grandbaby grandchild granddad granddaddy granddaughter grandeur grandfather grandfather clock grandiloquent grandiose grandma grandmother grandpa grandparent grandson grandstand granite granny grant grant a request grant s.o. bail Granted. granulated granulated sugar granulated sugar

i. gram. i. 1. dilbilgisi, gramer. 2. gramer a sndan ifade. 3. dilbilgisi kitab, gramer . retim okulu. 2. ng. (rencileri niversiteye hazrlayan) lise. kitab 1. ilk 1. ilkokul. 2. ng. (rencileri niversiteye hazrlayan) lise. s. 1. gramere ait, dilbilgisel. 2. gramatikal, gramer kurallar na uygun. i., ng., bak. gram. i., ng., bak. gram. i., ng. pikap; gramofon, fonograf. plak. i., k. dili dede, bykbaba. i., k. dili nine, bykanne. i. tahl ambar. s. 1. muhte em, grkemli, ihtiaml. 2. byk, mhim. 3. k. dili ok gzel, harika. 1. k. dili kuyruklu piyano. 2. argo bin dolar. es. grandi. grandk. huk. byk jri, soru turma kurulu, tahkikat heyeti. kuyruklu piyano. (genel) toplam. sadrazam. sadrazam. i., k. dili, bak. granddad. i., k. dili, bak. granddaddy. i., k. dili (bebek) torun. o. grand.chil.dren (grndldrn) i. torun. i., k. dili dede, bykbaba. i., k. dili 1. dede, bykbaba. 2. en eski; en byk. i. k z torun. i. 1. ihtiam, grkem, heybet. 2. byklk, azamet. i. dede, bykbaba. dolapl saat, sandkl saat, ayakl duvar saati. s. tumturakl. s. fazlas yla byk ve grkemli, atafatl, cafcafl. i., k. dili nine, bykanne. i. nine, bykanne; anneanne; babaanne. i., k. dili dede, bykbaba. i. bykbaba; bykanne. i. erkek torun. i., spor kapal tribn. i. granit. i., k. dili nine, bykanne. f. 1. kabul etmek; r za gstermek; yerine getirmek: She granted his n yerine getirdi. Granting the truth of what youre saying, I request. kabul etmek. bir ricayRicas birini kefaletle/kefaleten tahliye etmek. (cevaben) Evet. s. tozeker. tozeker.

granule grape grapefruit grapeshot grapevine graph graph paper. graphic graphic design. graphic designer. graphite grapple grasp grasp at straws grasp the nettle grasping grass grass widow grass widower grasshopper grassroots grassy grate grate grate on grate on ones nerves grate ones teeth grateful gratefully grater gratification gratify grating gratis gratitude gratuitous gratuity grave grave gravedigger gravel gravestone graveyard gravitate gravitation gravitational gravity

i. tanecik. i. zm. i. greypfrut, greyfrut, greyfurt, alt ntop, kzmemesi. i., ask. (bomba/ arapnel iindeki) misket. i. asma. i. grafik, izge. kareli k t. s. 1. grafikle ilgili. 2. canl ve net; tm ayrntlar gsteren; canl ve ak ekilde yazan. 3. arpc. 4. yazlm/izilmi/kazlm. 5. grafik seik grafikbir dizayn. grafiker. i. grafit. f. with ile bo umak. f. 1. s k tutmak; kavramak; yakalamak. 2. at kapmaya almak. 3. , anlay. 2. pene. kavramak, i. 1. kavray ummak. k. dili uananlamak. ku tan medet zor bir probleme zm yolu bulmak. s. agzl, haris, tamahkr. i. 1. imen; im, ot. 2. argo (sigara halinde iilen) hintkenevirinin yapraklar . f. 1. imenle kaplamak. 2. imlemek. kurutulmu veya kocas ndan ayr ya ayan kad n. 2. kocas geici olarak 1. boanm

olankar kad n. bir yere gitmi anm veya s ndan ayr yaayan adam. 2. kars geici olarak 1. bo olan adam. bir yere gitmi i. ekirge.
i., k. dili s radan insanlar, sokaktaki kiiler, ortadirek. s. 1. sradan insanlara 2. s radan insanlardan kaynaklanan. s. imenli,ynelik. imenlik. i. 1. zgara. 2. demir parmaklk. f. rendelemek. -e srtnerek/arparak ses karmak. sinirine dokunmak. dilerini gcrdatmak. s. minnettar. z. minnetle. i. rende. i. 1. memnuniyet, zevk, haz. 2. zevk veren ey. f. memnun etmek, ho nut etmek, tatmin etmek. i. zgara; demir parmaklk. z., s. bedava, paras z. i. minnettarlk. s. 1. bedava, paras z. 2. gereksiz. i. bahi. i. mezar. s. 1. ciddi, a r, vahim. 2. arbal. i. mezarc . i. ak l. f. (--ed/--led, --ing/--ling) ak l demek. i. mezar ta . i. mezarlk. f. 1. (towards/to) -e ynelmek. 2. yerekimiyle hareket etmek. 3. kelmek, kmek. i. 1. yerekimi. 2. yerekimiyle hareket etme. 3. ynelme. 4. kelme, kme. s. yerekimiyle ilgili. i., fiz. 1. yerekimi. 2. ciddiyet, vahamet. 3. a rballk.

gravy gray gray matter graze graze grease grease s.o.s palm grease s.o.s palm greasy great Great Britain Great Dane great-grandchild great-grandfather great-grandmother great-hearted greatly greatness Greece greed greedy Greek green green bean green light green onion green onion green pea green pepper green pepper greenback greenery greengrocer greenhorn greenhouse Greenland Greenlander Greenlandic greens Greenwich Greenwich Mean Time Greenwich Mean Time greet greeting greeting card gregarious gremlin

i. sos; et suyu. s., i. gri. k. dili beyin, ak l. f. otlamak; otlatmak. f. syrp gemek, syrmak; syrlmak. i. syrk. i. 1. ya, iya, et ya. 2. makineya, gres, gresya. f. ya srmek, lamak. ya k.dili birine r vet vermek. birine r vet vermek. s. yal, yalanm. s. 1. byk (derece/miktar), ok. 2. byk, muazzam; nemli. 3. k. dili mkemmel, fevkalade, harika. Byk Britanya. Danua cinsi kpek. o. great-grand.chil.dren (greytgrndldrn) i. torun ocuu. i. byk dede. i. byk nine. s. 1. cesur, yiit. 2. cmert. z. ok, pek ok; fazlas yla. i. byklk. i. Yunanistan. i. hrs, tamah, agzllk. s. tamahkr, h rsl, agzl. i. 1. Yunanl; Rum. 2. Yunanca; Rumca. s. 1. Yunan; Rum. 2. Yunanca; . olgunlamam, ham (meyve). 3. k. dili acemi, toy. 4. Rumca. 3. 2. Yunanl henz s. 1. yeil.

iller Partisine ait. i. 1. yeil renk, yeil. 2. imenlik. 3. Yeiller Partisi Ye fasulye. taze fasulye, ye il 1. (trafik lambas nda) yeil k. 2. k. dili msaade, izin, yeil k.
yeil soan. taze soan. bezelye. 1. dolmalk biber. 2. yeil biber (olgunlamam biber). 1. dolmalk biber. 2. yeil biber (olgunlamam biber). i., k. dili papel, dolar, ye il. i. yeillik. i., ng. manav. i. acemi kimse, acemi aylak. i. sera, ser, limonluk. i. Grnland. i. Grnlandl. i. Grnlandca. s. 1. Grnland, Grnlanda zg. 2. Grnlandca. 3. . Grnlandl i/halanm olarak yenilen) yeil yaprakl sebzeler. i., k. dili (yapraklar i. Greenwich. Greenwich ortalama zaman . Greenwich ortalama zaman . f. selamlamak, selam vermek; kar lamak; selamlamak. i. selam. tebrik kart. s. 1. bakalaryla beraber olmay seven, girgin. 2. sr halinde yaamay seven; srcl. i. (makineleri bozdu una inanlan) cin.

grenade grew grewsome grey greyhound grid griddle gridiron grief grief-stricken grievance grieve grievous grill grim grimace grime grimy grin Grin and bear it! grind grind to a halt grinder grindstone grip grip s.o.s imagination gripe grisly grist gristle grit grit ones teeth grits gritty grizzly grizzly bear groan grocer groceries grocery grocery store groggy groin groom groove grope grope for words

i. el bombas . f., bak. grow. s., bak. gruesome. s., i., bak. gray. i. taz. i. 1. zgara. 2. grid. i. (alak kenarl, demir) tava. i. 1. zgara. 2. k. dili Amerikan futbol sahas. i. byk znt, ac , keder. s. byk bir znt iinde olan. i. 1. ikyet, yaknma. 2. ikyete yol aan durum. f. byk bir znt iinde olmak; -e byk znt vermek, -e ac vermek. s. ok byk (yanl/zarar/kayp/ac); ar (masraf). i. 1. zgara (alet). 2. (alak kenarl, demir) tava. 3. ufak lokanta. f. 1. zgarada irmek. 2. k. dili sorguya ekmek. s. (--mer, pi --mest) 1. korkun. 2. aman bilmez, kat , sert. 3. amansz (mcadele). i. yz buru turma/arptma. f. yzn buruturmak/arptmak. i. kir, kirlilik. s. kirli. f. (--ned, --ning) s rtmak. i. srtma. Glmseyip sineye ek! f. (ground) 1. (de irmen, havan, dibek v.b.nde) 2. (ketmek; yma makinesinde) (et) ekmek; (mutfak tmek/ekmek/dvmek. crdayarak yava yava stop stop etmek, durmak. g i. 1. (aletle/makineyle bir eyi) ten/eken/dven kimse. 2. tc . 4. bileyici. (alet/makine). 3. tc di ita , bilei ark. 2. deirmenta. i. 1. (ark ile dndrlen) bile f. (--ped, --ping) 1. s k tutmak, kavramak. 2. (birinin) dikkatini ekmek. i. 1. -i tutma/kavrama alp gtrmek. ekli. 2. kontrol, idare: Get a grip on yourself! Kendine f. 1. (about/at) k. dili ikyet etmek, yaknmak. 2. (mide) sancmak. i. 1. k. ikyet, yaknma. 2. (midede) . dili verici. s. tyler rpertici, korkun, deh etsanc i. tlecek/tlm tahl. i. k krdak. i. 1. kum tanesi; kum tanesi gibi ta parac. 2. metanet. f. (--ted, --ting) k. dili metin olmak; di ini skmak. i., o. kabuksuz msr tanelerini kaba bir ekilde terek yaplan ezme. s. 1. kumlu; kumlu gibi. 2. metin, dayan kl. i., zool., bak. grizzly bear. s. boz, gri, kur uni. zool. (Kuzey Amerikaya zg) korkunay , Ursus horribilis. f. inlemek. i. inilti. i. bakkal. i., o. bakkaldan alnan gda maddeleri. i. bakkal dkkn , bakkal, bakkaliye. bakkal dkkn , bakkal, bakkaliye. s. sersem, zihni kar k; mahmur; uyku sersemi; iki sersemi. i., anat. kas k. i. gvey. f. tmar etmek. i. 1. yiv. 2. rutin. f. yiv amak. f. 1. el yordam yla aramak/ilerlemek. 2. (elle) sarkntlk etmek. kelimeleri zor bulmak.

gross gross gross income gross national product gross profit gross weight grotesque grotty grouch grouchy ground ground ground ground beef ground crew ground floor ground floor ground forces ground glass ground meat ground rule ground s.o. in ground wire groundbreaking groundbreaking ceremony groundhog groundless groundnut groundwork group group insurance group therapy groupie grouse grouse grove grovel grow grow away from grow into grow old grow on s.o. grow out of grow too big for ones boots grow up Grow up! grower

i. grosa, on iki dzine. s. 1. brt, gayri safi (miktar/a rlk). 2. gze batan veya tahamml edilmez (kusur, hata v.b.). 3. kaba, grgsz. 4. ok iman. i. brt para toplam . f. brt gelir. ekon. gayrisafi milli hs la. brt kr. brt arlk. s. gln, gldrecek kadar acayip; ok garip. s., ng., k. dili 1. pis, kirli, pasakl, krtpil. 2. ktpiyoz, ktpiyos, krtpil, ersiz. de i., k. dili her zaman ikyeti olan kimse, drdrc. s., k. dili 1. ikyeti, drdrc. 2. sinirli. i. 1. yer (yerin yz): He fell to the ground. Yere d t. 2. toprak. 3. zemin; binaya/kurulu a ait) arazi/baheler. 6. fon. 4. elek. oturmak; toprak. 5. o . (bir f. 1. karaya karaya oturtmak. 2. (uak) (hava ko ullarndan ) uamamak; (ua) uurtmamak. 3. (birini) (ceza olarak) (ev, okul, dolay f., bak. grind. s. sr kymas. (havaalan nda) yer mrettebat. zemin kat. zemin kat. kara kuvvetleri. buzlucam. k yma. temel kural. birine (bir konunun) temel ilkelerini retmek. elek. toprak teli. s. r aan (olay v.b.). i. temel atma treni. i., zool. da san. s. aslsz, temelsiz. i., ng. yerfst. i. n hazrlklar. i. grup. f. grupland rmak; gruplamak. grup sigortas . grup terapisi, kme sa altm. i. pop mzik toplulu u yelerinin peinde koan kz. i., zool. ormantavu u. f., k. dili ikyet etmek. i. 1. koru. 2. (meyve a alarndan oluan) bahe: orange grove portakal bahesi. walnut grove cevizlik. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. kendini alaltmak, yaltaklanmak. 2. yerde srnmek. f. (grew, --n) 1. bymek; geli mek; artmak. 2. (bitki/sebze/meyve) tirmek; yetimek.-den 3. olmak: Shes yeti kileri azalmak, uzakla mak.grown ugly. irkinleti./irkin oldu. ile ili 1. ... olmak. 2. zamanla byyp (bir giysinin) llerine uymak. 3. (bir e)ya al mak. ihtiyarlamak. 2. eskimek. i lanmak, 1. zamanla birinin ho una gitmeye balamak. 1. byd iin (bir giysiyi) giyememek. 2. byyp/olgunlap (kt bir k. eyden) vazgemek. 3. kaynaklanmak. p-den kabu unu beenmemek. dili yumurtadan k 1. bymek. 2. meydana gelmek, vuku bulmak. ocuklu u brak! i. yetitirici, retici.

growl grown grown-up growth grub grub grubby grudge grudgingly gruel grueling gruelling gruesome gruff grumble grumpy grunt G-string guarantee guarantor guaranty guard guard guard a secret guard against guard of honor guard ones tongue guards van guarded guardian guardian angel guardianship guardrail guardsman Guatemala Guatemalan gubernatorial guerilla guerrilla guerrilla warfare guess guesswork guest guest artist guest of honor guest room guesthouse

f. hrlamak. i. hrlama. f., bak. grow. s. yeti kin. s., i. yetikin. i. 1. byme; gelime; artma. 2. bir bitkiden sren dallar/srgnler/yapraklar. ur, tmr. i. 1. kurtuk, larva. 2. k. dili3. yiyecek. f. (--bed, --bing) 1. up kazarak/belleyerek -i karmak/skmek. 2. (bir yerdeki) kkleri kazarak skmek. 3. kazmak, bellemek. s. kirli, pis. f. (bir eyi) (birine) ok grmek; k skanmak: Do you grudge me this? Bunu bana ok mu gryorsun? i. kin, garaz, h n. z. istemeyerek. i. sulu yulaf v.b. lapas . s. ok zor; zorlu. s., ng., bak. grueling. s. korkun, deh et verici. s. sert, kat, sevimsiz. f. ikyet etmek. i. ikyet. s. aksilii tutmu, hrnl stnde. f. domuz gibi ses karmak, homurdanmak. i. homurtu. i., k. dili ( ovlarda danslarn giydii) minicik tanga. i. garanti. f. garanti etmek. i. kefil. i., huk. garanti. i. 1. koruma grevlisi, muhaf z; nbeti. 2. muhafzlar. 3. basketbol gard. 5. ng. (trende) 4. boks gard, savunma duru u. gzetim tutmak. f. 1. korumak. 2. (bir tutukluyu) alt nda bileti. sr tutmak. -e kar nlem almak. ask. eref ktas. azn sk tutmak, dilini tutmak.

ng. marandizin arkasna taklan ve demiryolu grevlilerini tayan vagon. cumbal (sz, cevap, rapor v.b.). s. ihtiyatl
i. 1. huk. vasi. 2. koruyucu. koruyucu melek. i. vesayet, vasilik. i. (yol kenar ndaki) bariyer, korkuluk. o. guards.men (gardzmn) i. muhafz. i. Guatemala. i. Guatemalal. s. 1. Guatemala, Guatemalaya zg. 2. Guatemalal. s. valiye/valilie ait. i., bak. guerrilla. i. gerilla, gerillac , eteci. gerilla sava . f. 1. tahmin etmek; tahminde bulunmak. 2. zannetmek, sanmak. i. tahmin. i. 1. tahmini i. 2. tahmine dayanan sonu/sonular. i. 1. misafir, konuk; davetli. 2. otel/pansiyon m terisi. konuk sanat .

eref konuu/misafiri. misafir odas .


i. pansiyon.

guff guffaw Guiana Guianan Guianese guidance guidance counselor guide guide dog guidebook guided missile guideline guild guile guileful guileless guillotine guilt guiltless guilty guilty conscience Guinea guinea guinea fowl guinea fowl guinea pig Guinea-Bissau Guinea-Bissauan Guinean guise guitar guitarist gulch gulf gull gullet gullibility gullible gully gulp gulp s.t. down gum gum gum gum mastic gum tree gumbo

i., k. dili bo laf, palavra, martaval. i. naho bir kahkaha. f. naho kahkaha atmak. i. 1. Frans z Guyanas. 2. Guyana blgesi, Guyana. i. 1. Frans z Guyanal. 2. Guyana blgesi halkndan biri, Guyanal. s. 1. Guyanas, Frans z Guyanas na zg. 2. Guyana, Guyana Frans s., bak. Guianan. i. (o.zGui.a.nese) i. 1. rehberlik, yol gsterme. 2. gdm. rehber retmen. f. 1. rehberlik etmek, yol gstermek. 2. ynetmek, idare etmek. i. 1. 2. rehber kitab, birine rehber. rehber, k lavuz. rehber kpek, gzleri grmeyen rehberlik eden kpek. i. rehber, rehber kitab . ask. gdml mermi. i. (bir projedeki) ana hatlar. i. esnaf birlii, lonca. i. kurnazlk, akgzlk. s. kurnaz, a kgz. s. saf, art niyetsiz. i. giyotin. f. giyotin ile idam etmek. i. sululuk. s. susuz. s. sulu. vicdan azab . i. Gine. i. 1. yirmi bir ilin deerindeki eski ngiliz altn. 2. betavuu. betavu u. betavu u. kobay. i. Gine-Bisav. i. Gine-Bisavl. s. 1. Gine-Bisav, Gine-Bisava zg. 2. Gine-Bisavl. i. Gineli. s. 1. Gine, Gineye zg. 2. Gineli. i. 1. k lk. 2. d grn. i. gitar. i. gitarist. i. kk kanyon. i. 1. krfez. 2. ok derin kanyon. i. mart. i. boaz, grtlak. i. kolay aldatlma, saflk. s. kolay aldatlabilir. i. sel yata . f. yutuvermek. i. yutuverme. bir eyi yutuvermek. i., gen. o . dieti. i. 1. (am reinesinden ba ka herhangi bir) reine. 2. iklet. f. (--med, --ming) zamk srmek; zamklamak. sak z. 1. okalipts, s tmaaac. 2. (amdan baka herhangi bir) reineli aa. i. bamyal yahni.

gumboot gumdrop gummed gumption gun gun for gun rack gun s.o. down gunboat gunfight gunfire gunge gung-ho gunk gunman gunner gunnery gunnysack gunpoint gunpowder gunrunner gunrunning gunshot gunsmith gurgle guru gush gusset gussy gussy o.s. up gust gustatory gusto gut gutless guts gutsy gutter guttural guy Guyana Guyanese guzzle gym gymnasium gymnast gymnastic

i., ng. lastik izme. i. jelatinli ekerleme. s. zamkl. i., k. dili inisiyatif ve cesaret. i. ateli silah; top; tfek; tabanca. f. (--ned, --ning) (motoru) birdenbire tam rmak; ) birdenbire tam gaz srmek. gazla alt na(arabay ot tkamak iin frsat kollamak. 2. (belirli bir yeri) elde 1. (birinin) an etmek iin btn gayretiyle al mak. tfeklik. birini (ate li silahla) vurmak. i. gambot. i. (iki kii arasndaki) silahl atma. i. ate etme, ate. i., ng., bak. gunk. s., k. dili fazlas yla istekli, dnden hazr. i., k. dili vck vck ey. o. gun.men (g^nmn) i. silahl kimse, ateli silah tayan kimse. i. topu. i. topuluk; at ilmi. i. uval. i. i. barut. i. silah kaak s. i. silah kaak l. i. 1. silah at. 2. (ateli silaha ait) menzil, erim, atm. i. tfeki, tfek ve tabanca yapan veya tamir eden kimse. f. 1. aldamak. 2. (bebek) agulamak. i. 1. alt. 2. agu. i. guru, mr it, rehber. f. 1. f krmak. 2. (about) hayranln abartl bir ekilde anlatmak; lay p ballamak. fkrma, fkr.; fkrt. ya , verev taklani.kuma paras i. ku f. up k. dili -i sslemek. sslenip pslenmek. i. rzgrn ani ve sert esmesi. s. tat alma duyusuyla ilgili. i. zevk. i. barsak. s., k. dili yreksiz. i. 1. o. barsaklar. 2. k. dili cesaret, yrek: Hes got guts. Baya cesur o. s., k. dili cesur, yrekli. i. 1. (at/dam kenarndaki) oluk. 2. (kaldrm kenarndaki) oluk, kanivo. s. grtlaks (ses). i., k. dili adam. i. 1. Guyana, eski ngiliz Guyanas. 2. Guyana, Guyana blgesi. i. (o. Guy.a.nese) 1. Guyanal, eski ngiliz Guyanas halkndan biri. 2. , Guyana blgesi halkndan biri. s. 1. Guyana, eski ngiliz Guyanal f. (iki) oka imek. i. 1. spor salonu, jimnastik salonu. 2. (okullarda) beden e itimi. i. spor salonu, jimnastik salonu. i. jimnastiki. s. jimnastie ait.

gymnastics gynaecologist gynaecology gynecologist gynecology gyp gyp joint gypsum Gypsy gypsy gyrate gyration gyropilot gyroscope H, h haberdasher haberdashery habit habitat habit-forming habitual habitually hack hack hack hack stand hackberry hacker hackle hackneyed had had best do haddock hadj hadji hadn`t hag haggard haggle ha-ha hail hail hail fellow well met hail from hailstone hailstorm hair

i., o. jimnastik. i., ng., bak. gynecologist. i., ng., bak. gynecology. i. jinekolog. i. jinekoloji, nisaiye. i., k. dili k t, hileci, sahtekr; kazk. f. (--ped, --ping) aldatmak; k kaz katmak. bir yer. kaz i. al ta, jips. i. Roman, ingene. i. Roman gibi ya ayan kimse. f. dnmek, dnerek sallanmak. i. dnme, dnerek sallanma. i., hav., bak. automatic pilot. i. cayroskop, jiroskop. i. H, ngiliz alfabesinin sekizinci harfi (Honor, hour, herb gibi baz ve ma herhangi birng. kelime veya hecenin sonunda telaffuz kelimelerin ba nda aza. 2. tuhafiyeci. i. 1. erkek giyimi satan i. 1. apka dkkn. 2. ng. tuhafiye. 3. ng. tuhafiye dkkn. i. 1. alkanlk, itiyat, det. 2. Hrist. din grevlilerine zg kyafet. i. 1. habitat, hayvan veya bitkinin yeti tii doal ortam. 2. bir eyin doal yeri. s. alkanlk meydana getiren. s. 1. allm, mutat. 2. daimi. z. alld ekilde, det zere. f. 1. entmek, yarmak, yontmak, k ymak. 2. kuru kuru ksrmek. 3. argo becermek. i. 1. entik. ksrk. at; ya2. l kuru at. 2. kiralk atl araba. 3. k. dili taksi. i. 1. kiralk binek i. 1. smarlama yaz yazan yazar. 2. niteliksiz yazar. s. vasat, niteliksiz (i). taksi dura . i. itlembik, melengi. i. bilgisayar korsan . i. --s o. (hayvan dvmeye hazrlannca dikleen/kabaran) tyler. s. basmakalp, klie, bayat. f., bak. have. yapmal, yapsa daha iyi olur. i. mezgit. i. hac. i. hac. k s. had not. i. 1. yal irkin kadn, kocakar. 2. byc kadn. s. yorgunluk ve alktan bitkin, bitkin, argn. f. sk pazarlk etmek, ekie ekie pazarlk etmek. nlem kah-kah, kih-kih (glme sesi). i. dolu. f. dolu halinde ya mak. f. selamlamak; a rmak; seslenmek. 1. yak n arkada. 2. herkesle abuk ahbap olan kimse. den. ... liman ndan kalkmak. i. dolu tanesi. i. dolu frtnas. i. sa, k l, ty.

hair curler hair dryer hair net hair spray hairbrush haircut hairdo hairdresser hairless hairpin hairpin turn hair-raising hairsplitter hairsplitting hairy Haiti Haitian hale hale and hearty half half a dozen half brother half fare half glasses half measures half sister half sister half sole half the battle half time halfback half-baked half-breed halfhearted halfheartedly half-length half-life half-mast half-moon half-sole half-time halfway half-witted Halicarnassus hall hallow Halloween

bigudi. sa kurutma makinesi, sa kurutucusu. sa filesi. sa spreyi. i. sa fras. i. 1. sa tra. 2. san kesilme biimi. i. (o. --s) sa tuvaleti, sa ekli. i. 1. kadn kuafr, kadn berberi. 2. ng. erkek berberi. s. 1. tysz; k lsz. 2. sasz. i. sa tokas , firkete. s. U eklinde kvrlan. keskin viraj. s. tyler rpertici, korkun. i. k l krk yaran kimse. i. k l krk yarma. s. kl krk yaran. s. 1. tyl; k ll. 2. argo tehlikeli. 3. argo ok zor. i. Haiti. i. Haitili. s. 1. Haiti, Haitiye zg. 2. Haitili. s. turp gibi, sapasa lam. o. halves (hvz) i. yarm, yar: Two halves make a whole. ki yarm bir btn half an apple yar m elma. Half the students have come. dzine. yarmeder. vey erkek karde . yarm bilet. yarm gzlk. yeterli olmayan tedbirler. vey k zkarde. vey k zkarde. yarm pene. iin yars; iin ou, iin en zor taraf. 1. spor haftaym, ara. 2. yar m gn: She works there half time. Orada m gn alyor. yar i., spor hafbek. s. 1. yar pimi. 2. iyi dnlmemi. s., i. melez. s. isteksiz, gnlsz. z. istemeye istemeye, isteksizce, gnlszce; yar m az, yarm azla. s. yarm boy. i. vcudun yukar ksmn gsteren resim. i., fiz. yar lanma sresi. i. bayran yarya indirilmesi. i. yarmay. f. (ayakkab ya) yarm pene vurmak. s. yarm gnlk (i/alma). z. 1. ortada, yar yolda. 2. yetersiz olarak. s. 1. yar yolda bulunan (yer). 2. yetersiz. s. ahmak, budala. i. Bodrum, Halikarnas. i. 1. koridor. 2. hol. 3. salon. 4. okul/niversite binas . 5. malikne, iftlikteki k k. 2. kutsalla trmak. f. 1. kutsamak. i. (eski bir inan a gre) cadlarn, hayaletlerin, hortlaklarn ortala kt gece (31 Ekim).

hallucinate hallucination hallway halo halogen halt halter halve halves ham hamburger hamlet hammer hammer

f. sanrlamak. i., ruhb. sanr . i. 1. koridor. 2. hol. i. (o. --s/--es) hale, al, ayla. i. halojen. i. 1. durma, duru . 2. mola. f. durmak; durdurmak. i. yular. f. 1. yarya blmek. 2. yarya indirmek. i., o., bak. half. i. 1. jambon. 2. argo abartarak oynayan oyuncu. 3. k. dili amatr radyo operatr. (--med, --ming) argo abartarak oynamak. ymas . 2. hamburger. i. 1. s r kf. i. mezra, ufak ky. i. eki; tokmak.

f. 1. ekile akmak; ekile vurmak; ekilemek, ekile dvmek. 2. lemek. bir fikri ibirinin kafas na sokmak. hammer an idea into s.o.s head ekile durmadan almak. hammer away -e ekil vermek. hammer out spor eki atma. hammer throw hammock hamper hamper hamster hamstring hamstrung hand hand hand down hand grenade hand in hand in hand hand labor hand on hand organ hand out hand over handbag handball handbill handbrake handcuff handful handgun handicap handicapped handicraft handily handiness i. hamak. i. kapakl byk sepet; amar sepeti. f. engel olmak, gle tirmek. i. hamster, c rlaksan. i. dizard kirii. f. (ham.strung) 1. ksteklemek. 2. dizard kiriini koparmak/kesmek. f., bak. hamstring. i. 1. el. 2. rgat, renper; ii. 3. den. tayfadan biri, tayfa. 4. el yazs. 5. (saatte) akrep/yelkovan. 6. isk. el. f. elle vermek, uzatmak: Please hand me that book. O kitab bana uzatr s n z? m kuaktan kuaa devretmek. el bombas . vermek, teslim etmek. el ele. el ile yap lan i. 1. babadan o ula geirmek. 2. bakasna vermek. laterna. datmak. vermek, devretmek, teslim etmek. i. el antas . i., spor hentbol, eltopu. i. el ilan. i. el freni. i. kelepe. f. kelepe vurmak, kelepelemek. i. 1. avu dolusu. 2. az miktar. 3. k. dili idare edilmesi zor biri; ele avuca maz ocuk. s i. tabanca. i. 1. engel. 2. sakatl k, zr. 3. handikap. 4. spor handikap. f. (--ped, -ping) engel olmak, engellemek. s. zrl, sakat. i. el sanat. z. kolayca, elverili bir ekilde. i. beceriklilik.

handiwork handkerchief handle handle s.o. with kid gloves handlebar handling handmade hand-me-down handrail hands down Hands off! Hands up! handshake handsome handwork handwriting handy handyman hang hang hang hang around hang back hang fire hang in the balance hang in the balance hang on hang on s.o.s every word Hang on. hang out/up ones shingle hang up hangar hangdog hanger hanger-on hanging hangman hangnail hangover hangup hank hanker haphazard hapless happen happen across/on/upon happen by

i. i, elii. i. mendil. f. 1. el srmek, ellemek, dokunmak. 2. ele almak. 3. kullanmak. 4. idare etmek. 5. satmak. i.birine) sap, kulp, kabza, tutama. lgan/sinirli son derece dikkatli davranmak. (ok k r i. (bisiklette/motosiklette) gidon. i. 1. elle dokunma. 2. i leme tarz. s. elii, el yapm. s. kullan lm, elden dme. i. kullanlm elbise/eya. i. merdiven parmakl, trabzan. 1. parma n kprdatmadan, kolaylkla. 2. phesiz, apak: He was hands down the best. Onun en iyi oldu u apakt. Dokunma!/Elini srme! Eller yukar ! i. el s kma. s. 1. yak kl. 2. ok, bol; byk. 3. cmert. i. elii. i. el yazs. s. 1. hazr, yakn, el altnda. 2. eli ie yatkn, becerikli, marifetli, usta. 3. li, kullanl(hndimen) . elveri . hand.y.men i. elinden her i gelen ii. o f. (--ed) ipe ekmek, asmak, salland rmak, idam etmek; aslmak, idam edilmek. f. (hung) 1. asmak; as lmak, asl olmak, sallanmak, sarkmak. 2. takmak. n ), e mek. 4. yap rmak. 3.1. (ba dkm. 2. kaplamak, anlam; kullan l ttarz . 3. sarkma, asl. i. duru k. dili ba bo gezerek beklemek. tereddt etmek, ekinmek. geri kalmak. muallakta olmak, nazik bir durumda olmak. tehlikede olmak. 1. (to) (-e) s k tutunmak. 2. dayanmak, katlanmak. k. dili birinin her dediini can kulayla dinlemek. Bekle./Bir dakika. k. dili (tp doktoru) zel muayenehanesini amak; (avukat) kendi hanesini amak. yaz telefonu kapamak. be hung up on 1. -e kafas n takmak. 2. -e tutulmak, iin yanp tutumak. 3. -e baylmak, -i ok beenmek. i. hangar. i. sinsi adam. s. 1. alak, habis. 2. rkek, korkak. i. 1. ask , ask kancas. 2. engel. i. (o. hang.ers-on) belei kimse. i. 1. asma. 2. ipe ekme, asma, idam. s. as l, sarkan. o. hang.men (hngmn) i. cellat. i. eytantrna. i. iki sersemlii. i. 1. glk, engel. 2. tak nak. i. 1. ile, yn/ipek ilesi. 2. kangal. f. (after/for) arzulamak, zlemini ekmek. s., z. rasgele, geliigzel. i. rastlant, ans. s. anssz, talihsiz, bahtsz. f. olmak, meydana gelmek. -e rastlamak, -e tesadf etmek. gemek; u ramak; gelmek.

happen in happen to happen to meet happening happily happiness happy happy-go-lucky harangue harass harbor harbour hard hard hard cash hard currency hard disk hard drink hard hat hard labor hard labor hard luck hard row to hoe hard-boiled hard-core harden hardheaded hardhearted hard-line hardly hardly to have time to breathe hardness hard-nosed hard-on hardship hardware hardware store hardwood hardy hare harebrained harelip harem haricot haricot bean hark hark back to

uramak, girmek. olmak; ba na gelmek. -e rastlamak, -e tesadf etmek. i. olay, vaka. z. 1. mutlulukla, sevinle. 2. ok kr, Allahtan, bereket versin ki. i. mutluluk. s. 1. mutlu, mesut; en, neeli. 2. yerinde, iyi. 3. ... delisi: girl-happy kz delisi. s. kaygsz; bir eye aldrmaz, neeli. i. uzun ve tumturakl konuma, tirat. f. uzun ve tumturakl bir ekilde mak, tirat sylemek. konu f. 1. rahat vermemek, rahats z etmek, taciz etmek; bizar etmek, tedirgin ks sald rlarla etmek. etmek. 2. ask. aral s nak. f. 1. taciz barnd rmak. 2. misafir etmek. 3. i. 1. liman. 2. bar nak, z beslemek. i., f., ng., bak. harbor. s. 1. kat, sert, pek. 2. g, zor, etin. 3. kat, acmasz, sert. 4. ac, ar, kuvvetli. 6. iddetli, sert; ok so uk (mevsim/hava). sert 5. iddetli, tlar. Try hard! z. 1. (sz). ok, byk bir gayretle: They worked hard. ok al ok gayret nakit para. et! 2. iddetle, kuvvetle: The winds blowing hard. Rzgr salam dviz/para. bilg. sabit disk. sert iki. kask, mifer. huk. ar i cezas. ar i cezas. ansszlk. zor i. s. 1. lop, kat (yumurta). 2. k. dili kl yutmaz, kurt. s. 1. yolundan amaz, boyun emez, kararl. 2. cinsel organlar ve me hareketlerini 3. etin ceviz. sevi tirmek, katyak latndan rmak;gsteren. sertlemek, katla mak. 2. pekitirmek, f. 1. sertle kuvvetlendirmek; pekimek, kuvvetlenmek. 3. (imento) donmak. s. makul d nen. s. kat yrekli, acmasz, kalpsiz. s. kat, inat, uzlamaz. z. 1. zorla, glkle, gbela. 2. hemen hemen: Hardly anything was left. ey kalmam tbile . I hardly knewok her. Tan kl mz Hemen hemennefes hibiralacak olmamak, me gul olmak. k. dili (birinin) zaman i. 1. (fiziksel olarak) kat lk, sertlik. 2. glk, zorluk. 3. katlk, sertlik, maszl ac k. karn dnen, karc. s. kendi i. i. sknt, darlk, glk. i. 1. madeni e ya, hrdavat. 2. silah. 3. bilg. donanm. nalbur dkkn . i. 1. kerestesi sert a a. 2. sert kereste. s. dayankl, direnli. i. yabani tavan. s. ku beyinli, kafasz. i. yark dudak, tavanduda. i. harem. i. kuru fasulye. bak. haricot. f. dinlemek. nlem Dinle!/Dur!/Sus! (gemie, nceki konuya) dnmek; (gemiten, eski olaylardan) sz etmek.

harlot harm harmful harmless harmonic harmonica harmonious harmonise harmonize harmony harness harp harp on harpoon harpsichord harrow harrowing harsh hart harvest has hash hash over hasheesh hashish hasn`t hasp hassle haste Haste makes waste. hasten hastily hasty hat hat press hatch hatch hatchback hatchet hatchway hate hateful hatred haughtiness haughty haul haul s.o. over the coals

i. fahie, orospu. i. 1. zarar, hasar, ziyan. 2. ktlk. f. zarar vermek, ktlk etmek. s. zararl. s. zarars z. s. 1. uyumlu, ahenkli. 2. mz. armonik, armoniye ait. i. armonika, m zka. s. ahenkli, uyumlu. f., ng., bak. harmonize. f. 1. uyum sa lamak. 2. mz. armonize etmek. 3. uymak. i. 1. ahenk, uyum. 2. mz. armoni. i. koum takm. f. 1. (ata) koum takmak. 2. to (at) (arabaya) komak; mak. 3. (doal bir gc dizginleyerek) (kzleri) (sabana) i., mz. harp, arp. f.ko harp almak. -in zerinde ok durmak, (ayn eyleri) tekrarlayp durmak. i. zpkn. f. zpknlamak. i. klavsen. i. 1. kesek k rma makinesi. 2. tapan. f. 1. trmk ekmek, kesek krmak. 2. tapanlamak, tapan ekmek. s. zc, asap bozucu. s. 1. sert, ac . 2. kaba, hain, ters, huysuz. i. erkek geyik; k zl geyiin erkei. i. 1. hasat. 2. hasat zaman , hasat, orak mevsimi. 3. rn, mahsul, rekolte. 4. sonu, semere. f. hasat etmek, bimek. f., bak. have. i. 1. kuba doranarak yeniden piirilen et yemei. 2. karmakark ey. ey. 4. argo hai. f. 1. kuba doramak. 2. bozmak, altst 3. mak. k. bozulmu dili tart i., bak. hashish. i. hai, hintkenevirinden karlan esrar. k s. has not. i. asma kilit kprs. i. 1. tartma. 2. zorluk, glk. i. 1. acele. 2. ivedilik. Acele ie eytan karr. f. acele ettirmek; acele etmek. z. aceleyle. s. 1. acele, tez, abuk. 2. d ncesiz. 3. aceleci, tela. i. apka.

apka kalb.
i., den. ambar a z; ambar kapa. f. 1. civciv karmak. 2. yumurtadan kmak. 3. (plan) yapmak, (kumpas) kurmak. i., oto. arkada kap s olan kk araba. i. kk balta. i., den. ambar a z; lombar az. f. nefret etmek. i. nefret. s. 1. nefret edilen. 2. nefret dolu. i. kin, nefret, d manlk. i. kibirlilik, kendini be enmilik. s. kibirli, kendini be enmi, marur. f. 1. ekmek. 2. ta mak. 3. den. vira etmek. 4. (rzgr/gemi) yn itirmek, dnmek. i. 1. ekme, eki. 2. bir ada karlan balklar. 3. de lamak/azarlamak. k. dili birini ha

haul s.o. over the coals haunch haunt haunted haunting hauteur have have a ball have a bearing on have a bee in ones bonnet have a big lead have a blast have a bone to pick with have a bone to pick with s.o. have a bowel movement/have a BM have a change of heart have a chip on ones shoulder have a chip on ones shoulder have a crush on s.o. have a feeling for have a field day have a finger in the pie have a fit have a fling have a fling at have a gander at have a go have a good grasp of have a good head on ones shoulders have a good head on ones shoulders have a good mind to have a good press have a green thumb have a hand in have a heart Have a heart! have a kip have a line on have a losing streak have a lot of brass have a lucky/winning streak have a mind to have a mind to have a narrow escape have a one-track mind have a penchant for have a puncture

birini azarlamak/ha lamak. i. 1. kala. 2. o . k, popo. 3. but; sar. f. 1. (hortlaklar/ruhlar) s k sk uramak. 2. usandrmak. 3. akldan kmamak. 4. sk perili. sk gitmek, dadanmak. 5. srekli yannda bulunmak. i. s. tekin olmayan, s. zor unutulan, ak ldan kmayan. i. kibir, gurur. f. (had, hav.ing) kurald ekimleri: imdiki zaman I, you, we, they have; he, she it has; gemi zaman had 1. sahip olmak; -si olmak. 2. almak; k. dili ok e lenmek. ile ilgisi olmak; -i etkilemek. k. dili bir fikri kafas na takm olmak. ok nde olmak. k. dili ok e lenmek. k. dili ... ile payla lacak kozu olmak. k. dili biriyle payla acak kozu olmak, halledilecek davas olmak. byk aptes bozmak. fikir veya davran larn deitirmek. k. dili her zaman kavgaya haz r olmak. ok alngan olmak. k. dili birine fena halde tutulmak. -in dilinden anlamak: She has a feeling for animals. Hayvanlar n dilinden anlar. 1. bayram etmek. 2. with -i makaraya almak, -i sarakaya almak. orbada tuzu bulunmak. 1. (fkeden) deli olmak, babalar tutmak, kplere binmek, zvanadan kmak. mest olmak, deli olmak, neredeyse zil tak p oynamak, ok n2. dkmek. kurtlar (bir ey yapmay) denemek. -e bakmak. (at) denemek: Have a go! Bir dene! -i iyi kavramak, -e iyice vk f olmak. akl banda biri olmak. saduyu sahibi olmak. -ecei gelmek, -esi gelmek: Ive a good mind to tell him off right now. Hemen terbiyesini bak. getgidip a good press. verece im geliyor. k. dili bitkileri iyi yetitirebilen biri olmak, bitkilerden iyi anlayan biri olmak. (bir ite) parma olmak. insafl davranmak. nsaf be!

ng., k. dili uyumak. hakk nda bilgi almak/bilgisi olmak. k. dili (birinin) ans rast gitmemek.
argo ok yzsz olmak. k. dili (birinin) ans rast gitmek. -e niyeti olmak. -ecei gelmek, -esi gelmek: I have a mind to go there this instant. Oraya hemen gidesim geliyor. ucuz kurtulmak. bir konuyu tutturmak: Youve got a one-track mind. Akl n fikrin hep onda. -e eilimi/meyli olmak: He has a penchant for fixing things. Eyalar tamir . etmeye merakl We had a puncture. Lasti imiz patlad.

have a rough time Have a round of drinks on me. have a run-in with s.o. have a screw loose have a screw loose have a share in have a shit have a short memory have a soft heart have a soft spot for have a soft spot for have a sore throat have a sore throat have a stiff neck have a stomachache have a strong stomach have a sweet tooth have a temper have a thing about have a tickle in ones throat have a voice in have a way with s.o. have a way with s.t. have a whale of a time have a whale of a time have a whip-round have a word with s.o. have a working knowledge of have a wreck have a yearning to/for have a yen to have an abortion have an accident have an ace up ones sleeve/have an ace in the hole have an advantage over s.o. have an affair with have an aptitude for have an in have an itching palm have an option on s.t. have bats in the belfry have been around have both ones feet on the ground have designs on have done with have green fingers have had it

zor/skntl bir dnem geirmek, zor/skntl bir dnemden gemek; zor bir hayat benden geirmek: Theyre having Herkese birer bardak iki. a rough time right now. imdi zor bir biriyle atmak. aklndan zoru olmak. k. dili bir tahtas eksik olmak, deli olmak. -de pay olmak. smak. abuk unutmak, haf zas zayf olmak. k. dili yumu ak kalpli olmak, mfik olmak. k. dili (birine) zaaf olmak. k. dili (birine/bir eye) (birinin) zaaf olmak. boaz armak/yanmak, anjin olmak. anjin olmak, bo az yanmak. boynu tutulmak. (birinin) midesi a rmak. 1. (birinin) midesi kolaylkla bulanmamak/bozulmamak, midesi salam dayankl olmak. olmak. 2. korkun grntlere kar sevmek. sevmek, tatl yiyecekleri k. dili tatl k. dili abuk fkelenen biri olmak: Hes got a temper. abuk fkelenir. k. dili 1. -i hi sevmemek, -den nefret etmek. 2. -i ok sevmek. (birinin) bo az gcklanmak, gck duymak. -de sz gemek, -de sz sahibi olmak. k. dili biriyle kolaylkla arkada olabilmek/iletiim kurabilmek. k. dili bir eyden anlamak. k. dili ok e lenmek. k. dili ok e lenmek. para toplamak. biriyle konu mak. (bir eyi) iyi kt kullanabilecek kadar bilmek: They have a working knowledge of Russian. Bir Rusla iyi kt anla abilecek kadar Rusa geirmek. trafik kazas -i arzu etmek. k. dili (bir ey yapmay) arzu etmek. ocuk ald rmak, krtaj olmak. kaza geirmek, kazaya u ramak. elinde kozu olmak. bakasna gre avantajl bir durumda olmak. (kendisiyle evli olmayan biriyle) bir a k ilikisinde bulunmak. -e yetene i olmak. (bir yerde) torpili olmak. para hrs olmak. bir eyi belirli bir sre iinde alma/reddetme hakk olmak. k. dili bir tahtas eksik olmak, kafadan kontak olmak. k. dili grm geirmi olmak. akl banda olmak, gereki ve pratik bir ekilde dnmek. -de gz olmak. bitirmek, ii tamamlamak.

ng., bak. have a green thumb. argo 1. b kmak: Ive had it; I am going to divorce my husband. Artk bktm; kocamdan boanacam. 2. artk yetmek: Hes been cheating me

have half a mind to have half a mind to have hard feelings about have in mind have it coming have it in for have it in for have it in one have it made have it out Have it your own way. Have it your way! have kittens have many irons in the fire have no business doing s.t. have no stomach for have no thought of have no time for have no use for have no use for have none of have nothing to do with have nothing to do with have nothing to show for it have o.s. to thank for have on have one foot in the grave have ones back to the wall have ones eyes on have ones fill of have ones guard down have ones guard up have ones hands free have ones hands full have ones hands full have ones head screwed on have ones wits about one have ones wits about one have ones work cut out for one have other fish to fry have preference have recourse to have resort to have rocks in ones head have s.o. on a string have s.o. to thank for have s.o. under ones thumb

-ecei gelmek, -esi gelmek. bir taraftan -ece i/-esi gelmek: Ive half a mind to shoot him. Bir yandan m geliyor. onu vuraca olmak. k. dili -e gcenmi hatrnda tutmak, aklnda olmak. -i hak etmek. (birine) kin beslemek. k. dili -e kin beslemek. yetenei olmak. 1. smarlamak. 2. argo ii i olmak, ileri tkrnda olmak. bir davay kavga ederek/tartarak sonulandrmak. Siz bilirsiniz./Nas l isterseniz yle olsun. Nasl istersen yle yap! argo iini kurt kemirmek, dokuz do urmak. k. dili k rk tarakta bezi olmak. (birinin) bir ey yapmaya hakk olmamak: You have no business burnunuolmamak. sokmaya hi hakkn yok. interfering in bir my affairs. i lerime ey iin)Benim (birinde) hi istek/arzu k. dili (belirli ... hi aklndan gememek, -e hi niyeti olmamak: Hed had no thought of hi aklndan2. gememi ti. becoming a teacher. retmen olmak -i hi sevmemek. (birinin)-e 1. k. dili -den hi ho lanmamak, ey) iin vakti olmamak. harcayacak olmamak, (birinin) (biri/bir -den nefret vakti etmek/tiksinmek. 1. -e ihtiyac olmamak, -i gereksememek. 2. -den holanmamak. -e izin vermemek, -i kabul etmemek. ile hibir ilikisi olmamak. ile hibir ilgisi olmamak: This has nothing to do with you. Bunun seninle hibir ilgisi yok. n gsterecek hibir ey olmamak. elinde ne yapt (bir eyin) sulusu olmak: If he didnt succeed, hes only got himself to ar l olamad ysa sulu olan sadece kendisi! thank for it! Ba aka etmek. 1. giyinmek. 2. bir aya ukurda olmak. k. dili aresiz kalmak. 1. gz -in zerinde olmak. 2. -e gz koymak. k. dili -den b kmak, -den illallah demek. tetikte olmamak. tetikte olmak. 1. elleri bo olmak. 2. bo olmak, megul olmamak. fazla me gul olmak, ii bandan akn olmak. ok megul olmak. (right/the right way) akl banda biri olmak. bak. kafas yerinde olmak, doru drst dnebilmek. k. dili (birinin) nnde zor bir i olmak. baka bir ii olmak. tercih hakk na sahip olmak. -e bavurmak. -e bavurmak. k. dili kafadan kontak olmak. k. dili birini parma nda oynatmak: Sevda has Kzm on a string. Sevda, parma nda borlu oynatyor. Kz ey iin) (birine) olmak: Weve her to thank for this. Bunun iin (birm ona borluyuz. k. dili, bak. get s.o. under ones thumb.

have s.o./s.t. in mind have s.o./s.t. on ones mind have s.t. at ones fingertips have s.t. in common with s.o. have s.t. on s.o. have s.t. on the brain have scruples about doing s.t. have second thoughts have sex have shadows around ones eyes have some say in have stars in ones eyes have sympathy for have the best of it have the blues have the courage of ones convictions have the face to do s.t. have the floor have the gall to have the inside track have the last laugh have the last word have the makings of have the run of have the runs have the shits have the squirts have the time of ones life have the time of ones life have the trots have title to have to have to do with have what it takes have words have/feel qualms about have/hold/keep in reserve have/put s.o. in hysterics have/suffer a miscarriage have/take a bath have/take a crap have/take a spill have/take a zizz haven haven`t haves havoc

birini/bir eyi dnmek, biri/bir ey aklnda olmak. biri/bir ey kafasn megul etmek, akl birine/bir eye taklmak. 1. bir ey elinin altnda bulunmak. 2. bir eyi ok iyi bilmek. biriyle bir eyi paylamak: I have nothing in common with him. Onunla eyim yok. ortak hibir c delil bulunmak. elinde sulay k. dili bir eyi kafasna takmak. vicdani nedenle bir eyi yapmaktan ekinmek. (about) (daha nce verilen bir karar hakk nda) tereddt etmeye balamak. seks yapmak, sevimek. gzleri mor halkalarla evrili olmak. -de sz sahibi olmak. k. dili ortal toz pembe grmek; ok sevinli olmak. 1. (gr /fikri) anlayp paylamak/desteklemek. 2. (birinin) halini anlamak. galip gelmek, stn olmak. k. dili efkrl olmak. inand eyi yapma/syleme cesaretini gstermek. bir ey yapmaya yz olmak/cret etmek. mecliste sz syleme hakk olmak. k. dili (belirli bir eyi) yapacak kadar kstah olmak. 1. yar alannn en i ksmna yakn olmak. 2. daha elverili durumda olmak. sonunda ba armak. 1. (bir tartmann/az kavgasnn sonunda) son sz birinin olmak: He always has the last word. Son sz hep onun. in (bir ey olma) potansiyeli olmak: He2. has the konuda) makings nihai of a good -de (belirli bir lawyer. Onda iyi bir avukat olma potansiyeli (bir yeri)var. serbeste kullanabilmek. (bir yere) rahata girip kabilmek; k. dili ishal olmak, ii srmek/gitmek: Hes got the runs. shal olmu. ishal olmak. k. dili ii srmek, ii gitmek, ishal olmak. elenceli vakit geirmek. k. dili ok e lenmek, ok gzel bir vakit geirmek. k. dili ishal olmak, dibi tutmamak. 1. (bir mlkn) tapusunun sahibi olmak. 2. (bir yerde) (birinin) mlkiyet olmak. hakk -meli, -mal: I have to go. Gitmeliyim. had better -se iyi olur: I had better go. Gitsem iyi olur. ile ilgisi olmak. as Plato has it Eflatunun deyi iyle. k. dili gereken niteliklere sahip olmak: Shes got what it takes to be number one in at her class. S nfnn birincisi olmak iin gerekli niteliklere mak. kavga etmek, (bir eyden) dolay vicdan rahatsz olmak/szlamak. ihtiyat olarak saklamak. 1. k. dili birini ok gldrmek, birini glmekten ldrmek. 2. birine isteri krizi geirtmek. (istem d) dk yapmak, ocuk drmek. banyo yapmak, ykanmak. argo s mak. atn srtndan dmek. k. dili ekerleme yapmak, kestirmek, k sa bir uyku ekmek. i. 1. liman. 2. s nak. k s. have not. i., o. i. hasar, tahribat, zarar ziyan.

haw hawk hawk hawker hawthorn hay hay fever hay rack hayloft hayrick haystack haywire hazard hazard a guess hazardous haze hazel hazelnut hazy he He cant see the woods for the trees. He did what little he could. He didnt let any grass grow under his feet. He doesnt give a damn. He gives you good value for your money. He had better not. He had, say, a thousand dollars. He has a bad name. He has a good head on his shoulders. He has turned seventy. He is not himself. He is past hope. He is riding for a fall. He is welcome to come and go at his pleasure. He just missed being run over. He little knows .... He looked me through and through. He no longer comes here. He numbers eighty years. He said it in an unguarded moment. He should have known better than to do it. He suffered a violent death. He takes his whisky on the rocks. He tilted back in his chair. He treated me to a beer. He walks home to save carfare. He was the life of the party.

i. al. i. 1. ahin; doan. 2. atmaca. 3. aylak. f. iportaclk yapmak. i. iportac. i. al. i. saman, kuru ot. f. 1. (kurutmak iin) ot bimek. 2. otu biip kurutmak. saman nezlesi. otluk, kuru ot konulan parmakl kl raf/tekne. i. otluk, samanlk. i. kuru ot yn, otluk; tnaz. i. kuru ot yn, otluk; tnaz. s. i. ans, tehlike, riziko. f. 1. tehlikeye atmak, ansa brakmak. 2. -e cesaret etmek. tahmin etmek, kafadan atmak. s. tehlikeli, rizikolu. i. hafif sis, ince duman, pus. i. 1. fndk aac. 2. kestane rengi. s. ela (gz). i. fndk. s. 1. sisli, dumanl, puslu. 2. anlalmaz, belirsiz, bulank. zam., eril o. s. erkek: he-goat teke. Ayrntlara taklp kald iin durumu bir btn olarak gremiyor. Elinden geleni yapt . Hi vakit kaybetmedi. Ona vz gelir./Umurunda deil./plemez. dediin para karlnda sana iyi mal verir. Yapmazsa daha iyi eder. Diyelim ki bin dolar vard. Ad ktye km./Kt hreti var. Onun kafas alyor./Akl banda biri. Ya yetmii geti./Yetmi yana bast. Kendinde de il. mitsiz durumda. Belasn aryor.

stedii zaman gelip gidebilir.


Ezilmekten zor kurtuldu. Bilmiyor ki .... Beni iyice inceledi./Beni szd. Artk buraya gelmiyor. Seksen ya nda. Bo bulunup azndan kard. O ii yapmayacak kadar akl olmalyd. lm korkuntu. k. dili Viskiyi buzlu ier. Kayk larak sandalyesini arkaya doru yatrd. Bana bir bira smarlad. Yol paras ndan tasarruf etmek iin eve yryerek gider. Toplanty canlandran o idi.

He will amount to something. He will come to no good. He will have it that .... He will not take nay. He/She can stew in his/her own juice! he`d he`ll he`s Hes a good speller. Hes a man of few words. Hes a man of principle. Hes always thinking about sex. Hes an object of scorn. Hes puffed up with pride. Hes/Shes not the only fish in the sea! head head head honcho head over heels head over heels head over heels in love head s.o. off head s.t. off head start head up head wind headache headband headboard headdress header headfirst headgear heading headland headlight headline headlong headmaster headmistress head-on headphone headquarters headrest Heads or tails? headstrong headwaiter

Baarl bir adam olacak. Onun sonu iyi olmaz. -i iddia ediyor. I had him there. O noktada onu mat ettim. I had rather go. Gitmeyi tercih ederdim. Yok sznden anlamaz. k. dili Ne hali varsa grsn! k s. 1. he had. 2. he would. k s. he will. k s. 1. he is. 2. he has. Onun imlas iyi. Az konu an biri o. Prensip sahibi bir adam. Akl fikri sekste. Herkes onu hor gryor. Kibrinden geilmiyor. Ondan ba kas yok mu bu dnyada? i. 1. ba; kafa; kelle. 2. ef, ba, bakan: the head of the math department kan .f. 3. ba yer, baba taraf, n ba: Go to the matematik blm ba olan; ba a ait. 1. (bir eyin) kanl taraf, n yapmak/ba kan s. ba, bata olmak: Who ef, baheads kan. this outfit? Buran n bakan kim? 2. -in birincisi olmak: argo tepetaklak perende atma. bak. head. srlsklam k. 1. birinin yolunu kesmek, birinin ilerlemesini engellemek. 2. birini ksteklemek. 1. bir eyin yolunu kesmek, bir eyin ilerlemesini engellemek. 2. bir eyi engellemek. spor avantaj. k. dili ba kanlk etmek. pruva rzgr . i. 1. ba ars. 2. dert, ba belas. i. sa band , bant. i. karyolan n baucundaki tahta. i. balk. i. sayfa ba l. z. ba nde, balklama (dalma). i. balk. i. (yazda) balk. i., cor. burun. i., oto. far. i. balk, manet. z. 1. pervas zca, saknmadan; balklama. 2. apar topar. i. zel okul mdr. i. zel okul mdiresi. s., z. batan (arpma), kafa kafaya, burun buruna (arpma). i. telefon/radyo kulakl. i. 1. karargh. 2. kumanda merkezi. 3. merkez bro. 4. merkezde anlar. al i. koltuk ba l. Yaz m, tura m? s. inat , dik bal, bildiini okuyan. i. ef garson.

headwaters headway heady heal healer health health certificate health food health insurance health insurance health officer healthful healthy heap hear hear a shot hear of/about hear out heard hearing hearing aid hearsay hearsay evidence hearse heart heart attack heart disease heart failure heart transplant heartache heartbeat heartbreak heartbreaking heartburn hearten heartfelt hearth heartless heart-rending heartstrings heart-to-heart hearty heat heat heat conduction heat rash heat rash

i., o. rma besleyen kaynaklar. i. ilerleme, yol alma. s. 1. kuvvetli, sert, arp c (esans/iki). 2. inat, kafa tutan. f. iyiletirmek; iyilemek. i. insanlar iyiletirdiini ne sren kii; frk. i. salk. salk belgesi. sala yararl, katksz, doal besin. salk sigortas. salk sigortas. salk memuru. s. 1. sala yararl. 2. salkl. s. 1. salkl, salam. 2. sala yararl. i. 1. yn, kme. 2. k. dili ok miktar. 3. k. dili kalabalk. f. 1. ymak, kmelemek. 2. (hediye/hakaret) ya drmak. itmek, duymak. 2. dinlemek, kulak vermek. 3. haber almak, f. (heard) 1. i mektup almak. 4. sorguya ekmek, ifadesini almak. Hear! Hear! ng. silah sesi iitmek. -den haberi olmak, -i duymak. sonuna kadar dinlemek. f., bak. hear. i. 1. iitme, iitim. 2. huk. celse, duruma, oturum. kulaklk, iitme cihaz. i. sylenti, dedikodu. huk. bakalarndan iitilerek ne srlen delil. i. cenaze arabas . i. 1. yrek, kalp. 2. kasap. yrek. 3. gnl, can. 4. merkez, orta. 5. (marul, enginar v.b.nde) gbek. 6. z, can damar . 7. kuvvet, enerji. 8. cesaret, kalp krizi. kalp hastal. kalp yetmezlii. kalp nakli. i. kalp ars, znt, ac, keder. i. kalp at, yrek vuruu. i. 1. byk ac /keder. 2. byk ac veren kimse/ey. s. byk ac veren. i., tb. mide ekimesinden dolay yemek borusunda veya midede duyulan yanma hissi. f. yreklendirmek, cesaretlendirmek. s. yrekten, candan, iten. i. 1. ocak, mine. 2. yurt, aile oca. s. kalpsiz, ac masz, merhametsiz. s. yrek paralayc, ok ackl, yrekler acs. i., o. s. samimi, a k. s. 1. candan, yrekten, iten. 2. sa lam, kuvvetli, salkl. i. 1. s caklk, s. 2. hiddet, fke. 3. tav. 4. kzma, ksn. 5. spor eleme, . eleme kousu/yar snmak. f. stmak;

s iletimi.
isilik. isilik.

heat stroke heat wave heat wave heated heater heath heathen heather heating heating coil heave heave heave a sigh Heave ho! heave to heaven heavenly heavenly body heavily heaviness heavy heavy guns heavy industry heavy industry heavy metals heavy water heavy-duty heavy-handed heavy-hearted heavyweight Hebrew heck heckle hectare hectic hedge hedgehog hedgerow heed heedless heehaw heel heel hefty heifer height heighten

scak arpmas. scak dalgas. scak dalgas. s. 1. fkeli. 2. k zm, kzk, hararetli (tartma). i. stc, soba, ocak, frn. i. 1. fundalk. 2. funda, sprge als, sprgeotu. i. (o. hea.then/--s) 1. kfirler, kefere, kffar. 2. kfir. s. kfir, kfirlere zg. i. sprgeotuna benzer bir al . s. stc. i. stma. elek. rezistans. f. (--d/hove) 1. byk bir gle atmak/f rlatmak. 2. kaldrmak, ekmek. 3. kald rmak. ykseltmek, kabartmak. 5. (deniz) kabarmak. 6. yukar rma. 2. f4. rlatma. i. 1. kald iini ekmek, ah ekmek. den. Yisa!/Vira salpa! 1. rzgr baa alp gemiyi durdurmak. 2. faa edip durmak. i. cennet. s. 1. cennet gibi, ok gzel. 2. gksel, gkle ilgili, g e ilikin. 3. ilahi, Tanrsal. gkcismi. z. 1. ar bir ekilde. 2. iddetle. i. 1. arlk. 2. iddet, yeinlik. s. 1. ar. 2. iddetli, kuvvetli (yamur/rzgr/frtna). 3. kaln (kar ). 4. ok miktarda (oy kullanm). 5. (borsada) ok miktarda (alm tabakas ar silahlar. ar sanayi. ar sanayi. ar metaller. kim. ar su. s. dayankl, ar i iin elverili. s. eli ar, beceriksiz, sakar. s. zgn, kederli. i., s. arsklet. i., s. 1. brani. 2. branice. nlem, argo Kahrolas . f. (konumacnn) szn kesmek, soru yamuruna tutmak, sktrmak. i. hektar. s. heyecanl, telal. i. sk aalardan/allardan oluan it; al it. f. 1. etrafna al dikmek, ile evirmek. 2. kuatmak, sarmak, evirmek. 3. kaamak cevap al i. kirpi. i. ekilmi allardan/aalardan oluan it. f. dikkat etmek, dinlemek, nemsemek. i. dikkat, nemseme. s. 1. dikkatsiz. 2. pervas z. i. eek anrmas, anrma. i. 1. topuk, ke. 2. argo alak herif. f. ke takmak. s., k. dili 1. olduka a r. 2. kuvvetli. 3. iriyar. 4. bol. i. dve, do urmam gen inek. i. 1. ykseklik. 2. boy. 3. ykselti. 4. doruk, en yksek nokta. f. 1. ykseltmek; ykselmek. 2. art rmak; artmak. 3. oaltmak; oalmak.

heinous heir heiress heirloom held helicopter heliotrope helium hell hellebore hellish hello helm helmet helmsman help help o.s. to help out help s.o. out Help wanted. Help! helper helpful helping helpless helplessness helter-skelter hem hem in/about hemisphere hemline hemlock hemoglobin hemophilia hemophiliac hemorrhage hemorrhoid hemp hemstitch hen hence henceforth henceforward hencoop henpeck henpecked hepatitis

s. tiksindirici, iren, kt, irkin. i. vris, miras , kalt. i. kadn miras. i. kuaktan kuaa geen deerli ey. f., bak. hold. i. helikopter. i., bot. bambulotu. i. helyum. i. cehennem. nlem Kahrolsun! i., bot. pleme. s. kt, berbat, korkun. nlem 1. Merhaba. 2. Alo. i., den. dmen yekesi; dmen. i. 1. mifer, tolga. 2. kask. o. helms.men (helmzmn) i. dmenci. f. 1. yard m etmek; katkda bulunmak: I dont see how I can help you. l yardservis m edeyim bilemiyorum. 2. faydas olmak, etmek; Sana nas (kendi kendine yaparak) (yiyeceklerden) almak: Hefayda helped himself to a piece the cake. Kekten bir dilim ald . mda of bulunmak. yard birine yard m etmek: Can you help her out with her French? zcas na yardm edebilir misin? Frans yor. Eleman aran nlem mdat! i. yardmc; muavin; rak. s. 1. faydal, yararl; kullanl. 2. yardmsever, yardmc: Youre not being mc olmuyorsun. helpful. Yard m etme; katkda bulunma. 2. ah. porsiyon. i. 1. yard s. ciz; savunmas z. i. aciz, cizlik; savunmas zlk. z. alelacele, tela la, apar topar. s. 1. karmakark. 2. geliigzel. i. elbise kenar , bask. f. (--med, --ming) kvrp kenarn bastrmak. kuatmak, iine almak, evirmek. i. yarkre. i., terz. elbise veya paltonun etek kenar , etek boyu, etek. i. baldran, aotu. i. hemoglobin. i., tb. hemofili. i., s. hemofil. i., tb. kanama. i., tb. basur, emoroit. i. kenevir, kendir. i. ajur, antika, s andii. i. 1. tavuk. 2. dii ku. z. 1. bu nedenle, bundan dolay, dolaysyla. 2. (belirli bir zaman) sonra. 3. buradan. z. bundan byle, bundan sonra. z., bak. henceforth. i. kmes. f. bann etini yemek, vr vr etmek, dr dr etmek. s. k lbk. i., tb. hepatit, karacier iltihab.

her Her conscience pricked her. herald herb herbal herbicide herbivore herbivorous Hercules Hercules allheal herd herd instinct herdsman here here and there Here goes! Here goes! Here you are. hereabouts hereafter hereby hereditary heredity herein heresy heretic heretical heretofore hereupon herewith heritage hermit hernia hero heroic heroical heroin heroine heroism heron herring hers herself hertz hesitant hesitantly hesitate

zam., diil onu; ona; ondan; onun: He loves her. Onu seviyor. He looked hated her. Ondan nefret ettiler. It pleased her. at her. Ona bakt . They kendisini rahats z etti. Vicdan i. 1. haberci, mjdeci. 2. protokol grevlisi, te rifat. f. haber vermek, ilan etmek. i. 1. ot. 2. yemeklere tat vermek iin kullan lan bitki. 3. ifal bitki. s. otlara ait; otlardan yap lan, bitkisel. i. herbisit, yabanc ot ldrc. i. otul hayvan. s. otul. i. Herkl. avrotu, avr. i. 1. hayvan srs, sr. 2. avam, ayaktak m. f. 1. gtmek. 2. sr halinde gitmek. sr igds. o. herds.men (hrdzmn) i. oban. z. burada; buraya; buras . orada burada, urada burada. te balyorum. Balyoruz!/Haydi bakalm! 1. Buyur, al. 2. Ha, geldin mi? 3. te! z. buralarda. z. ileride, bundan sonra. z. bu vesile ile. s. 1. miras yoluyla geen. 2. kal tsal, kaltmsal, irsi. i. kaltm, soyaekim, irsiyet. z. bunda, bunun iinde. i. 1. dince kabul olunmu inanlara aykr dnce, dalalet. 2. hkim olan gelen d nce. felsefi/siyasi doktrinlere kar doktrinlere kar olan kimse. i. kabul olunmu s. kabul olunmu doktrinlere kar olan. z. imdiye kadar, bundan nce. z. bunun zerine. z. 1. bununla. 2. iliikte. i. miras, kalt. i. mnzevi, topluluktan kaan, yaln z bana yaayan kimse. i. ftk, kavl. i. (o. --es) 1. kahraman, yiit. 2. edeb. kahraman, ba karakter. s. 1. kahraman, kahramanca, cesur. 2. gz. san. muazzam, gerek ndan ok byk (heykel/resim). 3. edeb. kahramanlarla ilgili, boyutlar s., bak. heroic. i. eroin. i. kadn kahraman. i. kahramanlk. i. balkl. i., zool. ringa. zam., diil onunki; onun: Take hers. Onunkini al. Thats hers. O onun. That damn goat of kendi; hers isbizzat. eating my roses. Onun o kr olas keisi zam., diil kendisi, i. (o. hertz/--es) fiz. hertz. s. tereddtl, ikircikli, ikircimli, karars z, duruksun. z. tereddtle, duraksayarak. f. tereddt etmek, duraksamak; ekinmek.

hesitation heterogeneous heterophyte heterosexual hew hew down hew out hewn hexagon hey heyday HH hi hiatus hibernate hibernation hibiscus hiccough hiccup hick hickory hid hidden hide hide hide away hide out hide-and-seek hideaway hidebound hideous hide-out hiding-place hierarchical hierarchy hieroglyph hi-fi high high and low high density high fidelity high frequency high gear high jinks high jump high jump high latitudes

i. tereddt, duraksama, ikircik, ikircim. s. heterojen. i. tamasalak. s. kar cinse ilgi duyan, heteroseksel. f. (--ed, hewn) 1. balta ile kesmek. 2. yontmak. 3. kesmek, yarmak. (aac) kesip devirmek. 1. yontarak ekil vermek. 2. zahmetle meydana getirmek. f., bak. hew. i., geom. altgen. nlem 1. Hey!/Baksana! 2. Haydi! 3. A! i. altn a, en parlak dnem. k s. 1. His/Her Highness. 2. His Holiness. nlem 1. Merhaba! 2. ng. Hey! i. (o. --es/hi.a.tus) aralk, aklk, ara, fasla, bo yer. f. k uykusuna yatmak. i. k uykusu. i. ingl. i., f., bak. hiccup. i. hkrk. f. hkrmak. i., k. dili ta ral, hdk, hanzo, kro. i., bot. karya. f., bak. hide 2. f., bak. hide 2. s. gizli, kapal . i. hayvan derisi, deri; post. f. (hid, hid.den) saklamak, gizlemek; saklanmak, gizlenmek. saklamak; saklanmak. (polisten) saklanmak. in hiding sakl . i. saklamba. i. (polisten) saklanacak yer, yatak. s. dar gr l, eski kafal. s. ok irkin, iren, korkun. i., bak. hideaway. i. 1. saklanacak yer, gizlenecek yer. 2. zula. s. hiyerarik. i. hiyerari. i. hiyeroglif. i., s., bak. high fidelity. s. 1. yksek. 2. kibirli, kendini be enmi. 3. yce. 4. mz. tiz, yksek ). 6. kokmu (et). 7. cor. kutuplara yakn. 8. perdeden. 5. lks (ya ant 1. her yerde. 2. zengin fakir, herkes. bilg. yksek yo unluk. 1. sesi ok do al bir ekilde verme. 2. sesi ok doal bir ekilde veren (radyo/pikap/hoparlr). yksek frekans. oto. en h zl vites. amata, cmb. yksek atlama. yksek atlama. kutuplara yak n yerler.

high living high octane gasoline high places high point high price high relief high school high school high seas high tech high tide high tide highbrow highchair high-class high-density higher higher education high-grade highlands highlight highly high-minded highness high-pitched high-pressure high-rise highroad high-speed high-speed train high-strung high-tech high-water high-water mark highway highwayman hijack hijacker hike hiker hilarious hilarity hill hillside hilltop hilly hilt

lks hayat. yksek oktanl benzin. yksek mertebeler. en nemli/heyecanl nokta. yksek fiyat. gz. san. yksek kabartma. lise. lise. enginler, a k deniz. k. dili ileri teknoloji. kabarma, met. 1. met zaman . 2. met hareketi, denizin kabarmas; met hali. s., i. entelektel. i. (yksek) mama iskemlesi. s., k. dili kaliteli, birinci s nf. s., bilg. yksek yo unluklu. s. daha yksek. yksek renim. s. kaliteli, stn nitelikli, ekstra. i., o. dalk yer. i. 1. (resimde) kl blm. 2. foto. parlak nokta. 3. ilgi ekici olay; en nok izmek, -ebir dikkati ekmek. 2. nemli blm. f. 1. son -i vurgulamak, -in alt ekilde. z. 1. ok, pek ok, derece. 2. ok iyi; olumlu s. yce gnll. i. ycelik. s. ok tiz. i. yksek bas n. s. 1. zorla yaplan (sat). 2. zorlayc. s., i. yksek (bina/apartman). i. anayol. s. byk h zla giden. hzl tren. s. sinirli, sinirleri gergin. s., k. dili ileri teknolojinin rnleriyle donat lm/yaplm. i. 1. azami kabarma. 2. ta kn. 1. suyun azami kabarma noktas . 2. doruk, en stn baar dzeyi. i. anayol. o. high.way.men (hayweymn) i. ekya, haydut. f. 1. (uak/gemi) ka rmak. 2. (kamyon, tren v.b.ni) soymak. i. 1. uak korsan . 2. (kamyon, tren v.b.ni durdurarak soyan) soyguncu. f. 1. uzun yry yapmak. 2. (eteini) toplamak. 3. (fiyat) ykseltmek, rmak. i. 1. uzun ve kimse. etin yry. 2. ykselme, art. art yapan i. uzun yry s. grltl ve ne eli. i. nee, kahkaha. i. 1. tepe. 2. bayr, yoku. i. yama. i. doruk. s. tepelik. i. kabza, k l kabzas.

him himself hind hind hind legs hind quarter hinder hindermost Hindi hindmost hindrance Hindu hinge hint hint at hinterland hip hipbone hippie hippo hippopotamus hire hire o.s. out hire out hirsute his His All Holiness His bark is worse than his bite. His blood is up. His eyes rested on it. His face became purple.

zam., eril onu; ona. zam., eril kendisi, kendi; bizzat. i. dii geyik. s. (--er, --most/--er.most) arkadaki, geride olan, art. arka ayaklar. but (et). f. engellemek. s., bak. hindmost. i., s. Hinte. s. en arkadaki, en gerideki, en sondaki. i. 1. engelleme. 2. engel. i. Hindu, dini Hinduizm olan kimse. s. Hindu; Hinduizme zg; dini Hinduizm olan. e, reze. 2. dayanak noktas. f. 1. mentee takmak. 2. on/upon i. 1. mente l olmak, -e dayanmak. e ba sz. f. ima etmek, tlatmak. i. ima, st kapal -i hissettirmek, -i st kapal sylemek, -i dokundurmak, -i ima etmek. i. hinterlant, i blge. i. kala. i., anat. kala kemii. i. hippi. i., k. dili suayg r. o. --es (hppatmsz)/hip.po.pot.a.mi (hppatmay) i. suaygr. i. kira; cret. f. 1. cretle tutmak. 2. kira ile tutmak, kiralamak. cretle almak. -i kiraya vermek. s. 1. k ll, tyl. 2. sal sakall. zam., eril onunki; onun: I dont want his. Onunkini istemiyorum. That dogs his. O kpek onun. Take his iin outside. Onunkini d arya kar. s. (Ekmenik Patrik kullan lr.). Patrik Cenaplar k. dili Ne varsa dilindedir. k. dili Baya kzd. Gzleri ona dikildi. fkeden mosmor kesildi.

His face was wreathed in smiles. Yznde byk bir tebessm vard . Tyleri rperdi. His hair stood on end. Ba dnyor. His head is spinning. His heart is in the right place. His Holiness his opposite number his strong point His/Your Highness hiss hiss s.o. off the stage hist histoid histology historian historic historic moment

yi niyetlidir.
Papa Cenaplar . kar tarafta ayn yeri igal eden kimse. onun kuvvetli taraf . Ekselanslar . f. 1. tslamak. 2. slklamak, slk alarak yuhalamak. i. 1. tslama. 2. slk. birini slklayarak sahneden kovmak. k s. historian, historical, history. s. dokusal. i. dokubilim, histoloji. i. tarihi. s. 1. tarihsel, tarihi. 2. nemli. dnm noktas , tarihi an.

historical historical novel historically history hit hit below the belt hit below the belt hit it off hit man hit ones stride hit pay dirt hit the books hit the bottle hit the ceiling hit the deck hit the high spots hit the jackpot hit the jackpot hit the mark hit the nail on the head hit the roof hit the sack hit the sack/sack out hit the spot hit the trail hit upon hit-and-run hitch hitch on to hitch up hitchhike hitchhiker hither hither and thither/yon hitherto hive hives HMS hoard hoarder hoarding hoarfrost hoarhound hoarse hoarsely hoarseness hoary

s. tarihsel, tarihi, tarihle ilgili. tarihi roman. z. tarihe gre. i. tarih. f. (hit, --ting) 1. vurmak, arpmak. 2. isabet ettirmek; isabet etmek. i. 1. , vurma, darbe. isabet. 3. olarak baar.vurmak. 4. yerinde vuru a usulsz 2. sz. mec. (birine) kahpelik 1. boks kemerden a 2. etmek. hakszlk etmek, kallelik etmek. anlamak, uyumak. k. dili kiralk katil. k. dili en yksek h za/dereceye ulamak. k. dili (bir eyi arayan biri) aradn bulmak/kendisini ok umutlandran bir k. eydili bulmak. ineklemek. argo ieyi devirmek. argo tepesi atmak. argo 1. yataktan kalkmak. 2. iki/bir seksen uzanmak. k. dili 1. ancak en nemli noktalara de inmek. 2. ancak en nemli eyleri grmek. umulmadk bir anda baar kazanmak, turnay gznden vurmak. k. dili turnay gznden vurmak; byk bir baar kazanmak. 1. hedefi vurmak. 2. tahmini do ru olmak. 1. ta gediine koymak. 2. tam bilmek. 3. tam isabet kaydetmek. k. dili kplere binmek, tepesi atmak. argo yatmak. k. dili yatmak. k. dili (yiyecek/iecek) ok makbule gemek. k. dili yola koyulmak. rasgele bulmak. s. arpp kaan (ofr). f. 1. ip ile ba lamak; balamak, ilitirmek, takmak. 2. topallamak. 3. ekelemek. i. 1. engel. 2. aksama. 3. ba lant paras. 4. volta, ba, adi -e balamak. 1. to (at) -e komak. 2. yukar ekmek. f. otostop yapmak. i. otostopu. z. buraya. s. beriki, beri yandaki. 1. oraya buraya, uraya buraya. 2. bir ileri bir geri. z. imdiye kadar, imdiye dek. i. kovan; ar kovan. i., tb. rtiker, kurdeen. k s. His/Her Majestys Service, His/Her Majestys Ship. i. biriktirilmi ey, istif. f. biriktirmek, stok etmek, istiflemek. i. biriktirip saklayan kimse, istifi. i. istifilik. i. k ra. i., bak. horehound. s. 1. bouk. 2. bouk sesli. z. bouk sesle. i. 1. boukluk. 2. bouk seslilik. s. k r; ak, aarm.

hoax hobble hobby hobgoblin hobo hock hockey hodgepodge hoe hog hog wild hoist hold hold hold a child back a year hold a crowd back hold a postmortem hold a thing over s.o. hold against hold aloof hold at bay hold by hold down hold forth hold good hold good hold in hold in contempt hold in esteem hold in leash hold in pledge hold incommunicado hold no brief for hold off hold on hold on to Hold on! hold ones ground hold ones own hold ones own hold ones peace hold ones peace/tongue hold ones tongue hold out hold out on one hold over hold s.o. back

i. 1. aka, latife. 2. hile, oyun. f. aldatmak, oyun etmek, iletmek. f. 1. topallamak, aksayarak yrmek. 2. buka vurmak, ksteklemek. 3. topal etmek. i. zel 1. topallama, aksama. 2. buka , kstek. 3. dert. 4. ayak zevk. i. hobi, d k, i. 1. ifrit, gulyabani. 2. yersiz korku; saplant . i. (o. --es/--s) 1. gezici renper. 2. serseri, aylak, bo gezenin bo . rehin. f. rehine koymak. kalfas i., k. dili i. hokey. i. 1. karmakar k ey. 2. trl yemei. i. apa. f. apalamak. i. byk domuz. argo lgn. f. 1. yukar kaldrmak; yukar ekmek. 2. (bayrak) ekmek. i. yk asansr. f. (held) 1. tutmak: Hold my hand. Elimi tut. 2. b rakmamak, zaptetmek. 3. iine almak: How wateri will this . much 2. geminin taraf . glass hold? Bu bardak ne kadar su i. 1. gemi ambar ocua (okulda) ayn snf tekrarlatmak. kalabal zaptetmek. (baarsz bir durumu) ameliyat masasna yatrmak. birini bir ey ile durmadan tehdit etmek. 1. (suu) -e yklemek. 2. yzne vurmak. uzak durmak, yakla mamak, iliki kurmamak. arada mesafe b rakmak, yaklatrmamak. k. dili tutmak, inanmak. 1. k. dili (bir ii) yrtmek. 2. bask altnda tutmak. 1. nermek, ne srmek. 2. nutuk sylemek, uzun uzad ya konumak. geerli olmak. geerli olmak. tutmak, zaptetmek. hakir grmek, hor grmek. saymak, sayg gstermek. yularn elden brakmamak. rehin olarak tutmak. kimseyle gr trmemek, bakalaryla grmesine izin vermemek. -in savunucusu olmamak, -in taraftar olmamak. 1. uzakta tutmak, yakla trmamak. 2. ertelemek. 1. devam etmek, sregelmek. 2. tutmak. 3. dayanmak, direnmek. 4. (telefonda) beklemek. -i tutmak, -e tutunmak. k. dili Dur!/Bekle! durumunu korumak. eski durumunu korumak. yerini korumak. susmak, bir ey sylememek. dilini tutmak, konu mamak. k. dili dilini tutmak, konu mamak. 1. dayanmak. 2. ileri srmek. 3. yetmek. 4. ayak diremek. birinden gizlemek. ertelemek. birinin ilerlemesini durdurmak/engellemek.

hold s.o. in ones arms hold s.o./s.t. in high regard hold still hold sway hold the field hold the line hold the pass hold the purse strings of hold together hold up hold water hold with Hold your horses! holder holding holding company holdover holdup hole hole up holiday holidaymaker holiness Holland holler hollow hollow victory holly hollyhock holocaust holster holy Holy Scripture Holy Week homage home home base home economics Home Office home office home port Home Secretary homebody homeland homeless homelike homely

birini kuca nda tutmak. birine/bir eye sayg duymak. k prdamamak. egemen olmak. stnln korumak. 1. deiiklie kar olmak. 2. telefonu kapatmamak. geidi tutmak. kasann anahtar (birinde) olmak, para (birinin) elinde olmak. 1. bir arada tutmak. 2. ayr lmamak. 3. (ifade) tutarl olmak. 1. kaldrmak. 2. tutmak, yardmda bulunmak, korumak. 3. geciktirmek; engellemek. arzetmek, gstermek. 5. yolunu kesip soymak. k. dili geerli4. olmak, makul olmak. ile ayn fikirde olmak. k. dili Dur!/Bekle! i. 1. iine bir ey konulan nesne/kap, iinde bir ey saklanabilen amdan. cigarette nesne/kap: candle holder un sahip olduholder u) sigara azl. 2. kulp, i. 1. tutma. 2. (birinin/bir kurulu hisseler/emlak/mlk/mallar. 3. kira ile tutulmu arazi. holding. i. from k. dili -den kalma bir ey/kimse. i. 1. gecikme. 2. soygun. i. 1. delik. 2. bo luk. 3. ukur. 4. k. dili berbat yer. f. delik amak, delmek. saklanmak. i. 1. tatil gn; tatil. 2. bayram gn; yortu gn. 3. ng. tatil, dinlenmek madan geirilen sre. iin altatile km kimse. i., ng. i. kutsallk, kutsiyet. i. Hollanda. f., k. dili ba rmak, haykrmak. i. bar, haykr. s. 1. ii bo , oyuk. 2. ukur, derin, kk. 3. yank yapan, boluktan gelen (ses). 4. yalan, sahte. i. oyuk, ukur. f. yaramayan zafer, bo baar . out oymak. bir eye i., bot. obanpskl. i., bot. glhatmi. i. 1. imha. 2. byk yang n. i. tabanca k lf. s. kutsal, mukaddes. Kitab Mukaddes. Paskalyadan nceki hafta. i. (hkmdara v.b.ne gsterilen) sayg , hrmet. i. 1. ev, aile oca , yuva. 2. vatan, yurt, memleket. s. 1. ev ile ilgili, eve ng. iilerine ait. zg. 2. s. merkez, ev ekonomisi. ng. ileri Bakanl. (irketin) idare merkezi. demirleme liman .

ng. ileri Bakan. i. evde oturmay tercih eden kimse.


i. anavatan, anayurt. s. evsiz, evsiz barks z. s. ev gibi, rahat. s. 1. basit, sade. 2. irkin. 3. ng. rahat; cana yakn; gsterisiz.

homemade homemaker homeroom homesick homesickness homespun homestead homeward homeward bound homeward bound homework homicide homogeneity homogeneous homogenise homogenize homogenized homogenizer homologous homonym homosexual Hon hon Honduran Honduras hone honest honestly honesty

s. evde yap lm. i. ev kad n. i. (okulda) esas dershane. s. gurbet eken, vatan/ev hasreti eken. i. gurbet ekme, s la hasreti. s. 1. evde dokunmu . 2. basit, sade. i. 1. ev ve eklentileri. 2. iftlik ve eklentileri. z. eve do ru. memleket yolunda. evine/vatan na dnmekte olan. i. ev devi, dev. i. adam ldrme, cinayet, katil. i. homojenlik, ba daklk, trdelik. s. homojen, ba dak, trde. f., ng., bak. homogenize. f. 1. homojenle tirmek, badak hale getirmek. 2. dvp kvamna getirmek. s. homojenize: homogenized milk homojenize st. i. homojenle tirici. s. homolog. i., dilb. e adl. i., s. homoseksel, e cinsel. k s. Honorable. k s. honorably, honorary. i. Hondurasl. s. 1. Honduras, Hondurasa zg. 2. Hondurasl. i. Honduras. f. bilemek. s. 1. drst, namuslu. 2. hilesiz. z. 1. sahiden, gerekten. 2. drste, hilesizce. i. drstlk, namus.

Drstlk en iyi yoldur. Honesty is the best policy. Honesty, let alone honor, was not eref yle dursun, onda drstlk nam na bir ey yoktu. in him. i. 1. bal. 2. k. dili sevgilim; can m. honey petek bal. honey in the comb honeybee honeycomb honeymoon honeysuckle honk honky-tonk honor honor a debt honor roll honorable honorable mention honorable mention honorarium honorary i. balars. i. (ball/balsz) petek. f. i. balay. f. balayna kmak. i., bot. han meli. i. 1. yabankaz sesi. 2. klakson sesi. f. 1. kaz sesi karmak. 2. klakson almak. i., k. dili pavyon; adi bar. i. 1. onur, eref. 2. hret, nam, n. 3. namus, iffet. f. 1. -i ereflendirmek, eref vermek. 2. (bono/ek) kabul edip karln demek. e borcunu demek. iftihar listesi. s. erefli. mansiyon. mansiyon. o. hon.o.rar.i.a (anreriy)/--s (anreriymz) i. cret, serbest meslek l nda verilen para. sahibine hizmet kar2. s. 1. fahri, onursal. cretsiz yap lan.

honour honourable hood hoodlum hoodwink hoof hoof it hoo-ha hook hook and eye hook up hook up with hook, line and sinker hooka hookah hooked hooked nose hooker hooky hooligan hoop hoopoe hoopoo hooray hoot hoot of laughter hoot s.o. down hoover hooves hop hop hope hope against hope hope for the best hopeful hopefully hopeless hopper hopping mad hopping mad hopscotch horde horehound horizon horizontal hormone horn

i., f., ng., bak. honor. s., ng., bak. honorable. i. 1. kukuleta, ba lk. 2. oto. motor kapa, kaput. 3. kabaday; yeralt ndan biri. dnyasndan biri. dnyas ; yeralt i. kabaday f. aldatmak, gz boyamak. o. --s (hfs)/hooves (huvz) i. toynak. f. k. dili 1. yaya gitmek, taban tepmek. 2. dans etmek. i., ng., k. dili amata, patrt. i. 1. kanca, engel; kopa. 2. orak. f. 1. engel ile yakalamak, tutmak, ilamak. ekmek, kopa.2. olta ile (balk) tutmak. 3. engel ekline sokmak. 4. erkek veba di 1. kancayla ba lamak. 2. birletirmek. argo 1. ile iliki kurmak. 2. ile evlenmek. k. dili tamamen, oldu u gibi: He swallowed my story hook, line and sinker. Masalm olduu gibi yuttu. i., bak. hookah. i. nargile. s. 1. engel eklindeki; engelsi. 2. engelli. gaga burun. i., k. dili orospu, fahi e. i. i., k. dili serseri, kabaday. i. ember, kasnak. f. emberlemek. i., zool. ibibik, htht, avu kuu, Upupa epops. i., zool., bak. hoopoe. nlem, f., bak. hurrah. f. 1. (bayku ) tmek. 2. (korna, vapur/tren/sis dd) tmek, almak. 3. kah kah glmek. i. 1. (bayku , korna, vapur/tren/sis dd iin) t. 2. kahkaha. birini yuhalayarak susturmak. i., ng. elektrikli sprge. f., ng. elektrikli sprge ile temizlemek. i., o., bak. hoof. f. (--ped, --ping) sekmek, s ramak. i. 1. sekme, srama. 2. k. dili uu, uak seferi. i. erbetiotu. i. mit, umut. f. mit etmek, ummak. her eye ramen mitli olmak. hayrls demek. s. mitli, mit verici. z. 1. mitle. 2. k. dili in allah. s. 1. mitsiz, umutsuz. 2. mit vermeyen. i. silo, sarp n. k. dili ok fkeli. k. dili ok k zm, kprm. i. seksek oyunu. i. 1. horda. 2. kalabal k. i., bot. 1. kara srgan, kpekotu. 2. kpekayas. i. ufuk, evren. s. yatay. i. yatay dzlem/izgi. i. hormon. i. 1. boynuz. 2. mz. boru. 3. klakson, korna.

horn of plenty hornbeam hornet horns of a dilemma horny horoscope horrendous horrible horribly horrid horridly horrific horrify horror hors d'oeuvre horse horse chestnut horse mackerel horseback horsebean horsehair horseman horsemanship horseplay horsepower horseradish horseshoe horsewhip hort hortative hortatory horticulture hose hose hosier hosiery hospice hospitable hospital hospitalise hospitality hospitalize Host host host hostage hostel

bereket boynuzu. i. grgen. i. byk e ekars. birinin seilmesi gereken iki g seenek. s. 1. boynuzlu. 2. argo seks yapma arzusuyla yan p tutuan; abaza, rl .z fal. abazan. 3. nas ld i. 1. zayie. 2. y s., k. dili korkun. s. 1. korkun, deh et verici, dehete dren, dehetli. 2. k. dili berbat, ren. a 3. k. diliok kt, fena, kaba k rc . ok r bir ekilde. 2. ok k. dili ok korkun; kt, okok fena; okve kaba ve z. 1.kt, fena ihalde, c dili bir ekilde. 3. korkun/deh etli bir ok ekilde. k rk. s., 1. ok kt, ok fena, korkun; kaba ve k rc. 2. berbat, ok kt, iren. z., k. dili ok kt, ok fena; ok kaba ve k rc bir ekilde. s. korkun. f. korkutmak. i. dehet, ylg, korku. Fr. ordvr, erez, meze. i. 1. at, beygir. 2. spor atlama beygiri, beygir. atkestanesi. istavrit. i. at s rt. i. bakla. i. 1. at k l. 2. at klndan dokunmu kuma. o. horse.men (hrsmn) i. binici; svari. i. binicilik. i. eek akas; hoyratlk. i., mak. beygirgc. i., bot. bayrturpu. i. 1. at nal. 2. nal eklinde ey. 3. o. nal ile oynanlan oyun. i. kam , krba. f. (--ped, --ping) kamlamak. k s. horticulture. s. 1. t veren, nasihat dolu. 2. tevik edici, gayret verici, yreklendirici. s., bak. hortative. i. bah vanlk, bahecilik, iekilik. i. (o. hose) orap. i. (o. --s) hortum. i., ng. orap. i. 1. oraplar. 2. orap fabrikas . 3. mensucat. 4. mensucat fabrikas. i. 1. zellikle rahipler/rahibeler taraf ndan idare edilen misafirhane/yurt. 2. n lene kadar bakld lmcl hastalar . bakmevi. s. konuksever, misafirperver; ikramc i. hastane. f., ng., bak. hospitalize. i. konukseverlik, misafirperverlik; ikramc lk. f. hastaneye yatrmak. i., Hrist. (ekmek ve arap ayinindeki) ekmek. i. 1. ev sahibi; davet veren kimse. 2. sunucu. f. 1. ev sahipli i yapmak, rlamak, etmek; davet vermek. 2. sunuculuk yapmak. a k,konuk okluk. i. kalabal i. rehine, tutak. i. 1. gen turistler iin ucuz otel. 2. ng. renci yurdu.

hostess hostile hostility hot hot air hot chocolate hot dog hot line hot pepper hot plate hot spring hotbed hot-blooded hotchpot hotchpotch hotel hothead hothouse hound hour hour hand hourglass hourly house house house dog house martin house of cards housebound housebreaker housecoat housedress houseguest household household word householder housekeeper housekeeping houseman housetop housewarming housewife housework housing housing estate housing project hove

i. 1. ev sahibesi. 2. hostes. 3. garson kad n. 4. konsomatris. s. dman, dmanca, saldrgan. i. 1. dmanlk. 2. o. silahl atmalar. s. (--ter, --test) 1. s cak, kzgn. 2. ac (biber v.b.). 3. iddetli, sert. 4. yan (tel). 5. yeni, taze (haber v.b.). 6. radyoaktif. yksek gerilimli ak m ta laf, martaval, atmasyon. argo bo stl kakao. 1. bir e it sosis. 2. bu sosisle yaplan sandvi, sosisli sandvi. 1. direkt telefon hatt (zellikle devlet bakanlar arasnda). 2. her zaman cevap veren imdat telefonu. ac biber. elektrikli ocak; elektrik oca . kaplca. hot-water bottle scak su torbas, buyot. i. 1. cameknda bulunan gbreli toprak. 2. (fesat/ktlk/huzursuzluk) /yuvas . kayna s. 1. abuk parlayan (kimse). 2. (cinsel a dan) ateli. i., bak. hodgepodge. i., bak. hodgepodge. i. otel. i. fkeli kimse, abuk k zan kimse. i. limonluk, sera, ser. i. 1. taz, av kpei. 2. k. dili it, alak herif. f. 1. taz ile ava gitmek. 2. k. dili ini brakmamak, izlemek. pe i. 1. saat. 2. vakit, zaman. (saatte) akrep. i. kum saati. z. saatte bir, saat ba . i. 1. ev. 2. ev halk , aile. 3. tiyatro. 4. hkmet meclisi. 5. gen. b.h. hanedan. 6. ticarethane. rmak; yerletirmek: The government housed the refugees in f. 1. barnd tents. Hkmet s nmaclar adrlara yerletirdi. 2. -de bulunmak: That i. ev kpe evk rlangc, pencerekrlangc. dayanksz i; derme atma ey. s. (hastalk v.b. nedeniyle) evde hapis olan. i. ev hrsz. i. sabahlk (giysi). i. ev k yafeti. i. gece yatsna gelen misafir. i. ev halk , aile. s. ev, eve ait. her gn kullan lan kelime. i. aile reisi, ev sahibi. i. khya kad n. i. ev idaresi. o. house.men (hausmn) i. 1. (evde temizlik v.b. ileri yapan erkek) hizmetkr. . ng. stajyer doktor. i. dam, at2. i. yeni bir eve ta nmann kutlan. i. 1. o. house.wives (hauswayvz) ev hanm. 2. (h^zf), o. house.wives (h^zfs) ng. diki kutusu. i. ev ii. i. 1. barnacak yer. 2. konutlar. 3. barndrma, iskn. 4. mak. kutu, karter: clutch housing debriyaj karteri. ng. konut sitesi; toplu konutlar. sosyal konutlar. f., bak. heave.

hovel hover Hovercraft hovercraft how How about it? How about that? How are you? How come? How did he measure up? How do you do? How do you do? How ever ...? How goes it?/How is it going? How good of you! how much How so? Hows about ...? Hows it going? howdy however howl howler HP HQ hr hrs HS ht hub hubble-bubble hubbub hubby hubcap huckleberry huckster huddle hue hue hue and cry huff hug huge huh hulk hulking hull

i. 1. derme atma ev; (tahta) baraka. 2. a k al. f. 1. fazla hareket etmeden zerinde ve etraf nda umak. 2. etrafnda p hovercraft. durmak. 3. tereddt etmek. dola i., bak. i. hoverkraft. z. 1. nas l: How did it happen? Nasl oldu? How will he do this? Bunu nasl yapacak? How does it work? Nas l alyor? 2. ne kadar: How long must Ne dersiniz? 1. ok ilgin, de il mi? 2. ok gzel, deil mi? 3. ok artc, deil mi? 4. ok lskt, nz? de il mi? Nas k. dili Niye?/Nas l olur? Dierlerine gre nasld o? Naslsnz? Naslsnz? Nasl ...?: How ever did it come about? Nasl oldu? Ne var ne yok?/Ne lemdesiniz?/ ler nasl? ok naziksiniz. 1. ne kadar: No matter how much I try, I just cant do it. Ne kadar rarsam u raaym, yine de yapamam. How much money do you u l olabilir? Niin?/Nas k. dili, bak. How about ...? (1). ler nasl gidiyor? nlem, k. dili merhaba. z. 1. ama, bununla birlikte, ancak, yaln z. 2. nasl. 3. ne kadar. f. ulumak; inlemek. i. uluma, inleme. i., k. dili gln hata, budalaca yanl lk. k s. high pressure, horsepower. k s. Headquarters. k s. hour. k s. hours. k s. high school, Home Secretary. k s. heat, height. i. 1. poyra, tekerlek gbe i. 2. (of) merkez. i. nargile. i. amata, curcuna, hayhuy. i., k. dili koca, e . i., oto. jant kapa . i. kamburzm. i. 1. reklamc (Kmseme belirtir.). 2. balca amac para kazanmak olan c. kimse, seyyar sat k mak. 2. birbirine sokulup sarlmak. f. 1. bir tccar. araya s3. i. 1. renk. 2. (renk iin) ton. 3. tr, e it. i. barma, bar ar. i. k zgnlk, fke: She left the room in a huff. Hmla oday terketti. f. (--ged, --ging) 1. kucaklamak, sar lmak. 2. barna basmak, smsk tutmak. 3. benimsemek. i. kucaklama, sar lma. s. kocaman; dev gibi; muazzam. nlem 1. Ne? 2. Ne olacak, ...! (Kmseme belirtir.). i. 1. hurda gemi. 2. ok byk ve kaba gemi. 3. iri ve hantal kimse/ ey. f. ekilde do rulmak. gibi. up1. hantal bir vehantal. 2.lenduha s. iriyar i. 1. (ceviz, f stk, bezelye v.b.ne ait) kabuk. 2. den. tekne (geminin temel blm). f. (iini karmak iin) (ceviz, fstk, bezelye v.b.nin) kabuunu

hullabaloo hum hum human human being human nature human rights humane humanely humanism humanist humanitarian humanity humankind humanly humble humble apology humble s.o.s pride humbleness humbly humbug humdinger humdrum humid humidifier humidify humidity humidness humiliate humiliation humility hummingbird humongous humor humorist humorous humour hump humpback humpbacked humph humus hunch hunch ones shoulders/back hunch over hunchback hunchbacked

i. grlt; hayhuy; velvele; pat rt. nlem H m .../H ... (Dndrc bir durumla karlanca sylenir.). f. (--med, --ming) 1. v zldamak. 2. (ark) mrldamak, mrldanmak. 3. k. gibi dili faaliyette olmak: The nature office was humming. Broda herkes ar insan eri, insani: human insan tabiat. human psychology s. be psikolojisi. resources insan kaynaklar . human rights insan insan, be er. insanolu, human insan tabiat. insan haklar . s. insani, insanla yakan. z. insanca, insana yak an bir ekilde. i. hmanizm, insanc lk. i., s. hmanist. s. insanlara yard m etmek isteyen; insani. i. insanlara yardm etmek isteyen kimse. k, insan sevgisi. 2. insanolu, insanlk. 3. insan kalabal. 4. i. 1. insanl k, insaniyet, n doasn oluturan niteliklerin hepsi. the insanl k. i. insanolu, insanlinsan z. insanca, insan olarak. s. 1. alakgnll, mtevaz . 2. hakir, ciz. f. kibrini krmak, burnunu rmak. k alakgnlllkle zr dileme. birinin kibrini k rmak. i. alakgnlllk, tevazu. z. alakgnlllkle, tevazu ile. i. 1. yalan dolan; sahtekrl k; dolap, hile. 2. sahtekr. 3. sama, zrva. i. olaanst ey/kimse: That was one humdinger of a storm! O ne rtmonoton, nayd yle! f s. tekdze, yeknesak; s radan, yavan. s. ya, rutubetli, nemli. i. nemlendirici, rutubetlendirici. f. nemlendirmek. i. rutubet, nem. i., bak. humidity. f. kk d rmek, rezil etmek, ok utandrmak. i. kk d rme, rezil etme, utandrma. i. alakgnlllk, tevazu. i. sinekku u. s., argo ok byk, kocaman. i. 1. mizah, gldr. 2. glnlk, komiklik. 3. nktedanl k. 4. keyif. 5. huy, tabiat. 6. kapris. f. suyuna gitmek, kaprisine boyun e mek, ayak , nktedan. 2. gldr yazar . i. 1. akac s. gln, komik; mizahi. i., f., ng., bak. humor. i. 1. kambur. 2. hrg. 3. tmsek yer, tepe. f. 1. ng. tamak. 2. argo mek, vuru mak; sikmek, binmek, stnden/zerinden gemek. 3. k. siki rt. 2. kambur kimse. i. 1.kambur s s. kambur. nlem 1. H h! (Bir eyin/birinin hi beenilmediini belirtir.). 2. Hm! (Kuku belirtir.). i., bah. humus. f. kambur durmak; s rtn kamburlatrmak. -in stne abanmak. i., k. dili sezinleme, sezinleyi , sezinme, sezinti, ma, iedo ukambur . iedo 2. kimse. i. 1. kambur s rt. s. kambur.

hundred hundredfold hundredth hung hung jury Hungarian Hungary hunger hunger strike hungrily hungry hunk hunt hunt down hunt out of season hunt up/out hunter hunting hunting season hurdle hurdle race hurdler hurdy-gurdy hurl hurrah hurray hurricane hurricane lamp hurried hurry Hurry up! hurt hurt ones feelings hurt s.o.s feelings hurt s.o.s pride hurtful hurtle husband husbandry hush hush money hush up Hush! hush-hush husk husky husky

s. yz. i. yz, yz rakam (100, C). s., z. yz kat, yz misli. s. yznc. i. yzde bir. f., bak. hang 2. s. as lm, asl. kararnda oybirliine varamayan jri. i., s. 1. Macar. 2. Macarca. i. Macaristan. i. 1. alk. 2. for -e duyulan byk zlem/hasret. f. for -i ok zlemek; -i ok arzu etmek, -e susamak. grevi. alk z. 1. alkla. 2. byk bir arzuyla. s. a, karn a, ackm. i., k. dili 1. iri para. 2. boylu boslu, yak kl adam. f. 1. avlanmak; avlamak. 2. for -i aramak. yakalayncaya kadar peini brakmamak. av mevsimi d nda avlanmak. 1. bulmak. 2. aramak. i. 1. avc . 2. arayc. 3. av at/kpei. i. avc lk. s. av: hunting dog av kpei. hunting knife av ba. av mevsimi. i. 1. (yarlarda) engel, mania. 2. o. engelli yar: high hurdles 1. yksek engel. 2. yksek engelli 110 metrelik ko u. low hurdles 1. alak engel. 2. ko u, engelli. engelli/manial i. engelli ko uya katlan yarmac, engelci, maniac. i. laterna. f. 1. f rlatmak, savurmak. 2. (tehdit, kfr v.b.ni) savurmak, yadrmak. nlem Yaa! f. Yaa! diye barmak. nlem, f., bak. hurrah. i. uraan, kasrga. rzgr feneri, gemici feneri. s. 1. aceleyle yap lan. 2. acele iinde olan. f. 1. acele etmek; acele ettirmek. 2. aceleyle gtrmek/getirmek. 3. zlandet!/abuk rmak, abukla trmak. i. acele. h Acele ol!/Haydi! f. (hurt) 1. (bir uzva) zarar vermek, (bir uzvu) yaralamak/incitmek/zedelemek: gcendirmek, hat rn krmak. Are you hurt? Sana bir ey oldu mu? Is birini k rmak/yaralamak. birinin onuruna/haysiyetine dokunmak, birinin gururunu k rmak. s. k rc, yaralayc, ac veren. f. 1. son srat gitmek, umak. 2. kuvvetle/h zla frlatmak/atmak/uurmak. d mek/yuvarlanmak. 3.koca. hzla f. i. (gelecek zamana kalmas iin) kullanmamak, idareli kullanmak. i. 1. iftilik. 2. idarecilik. 3. idareli kullanma. i. derin sessizlik. f. susmak; susturmak. susmalk, sus pay. rtbas etmek, kapatmak. nlem Susun! s., k. dili ok gizli. i. byk gizlilik. i. 1. m sr baann d yapraklar. 2. (baz tohum ve meyvelerde) (d) 3. bir eyin e(ses). yaramayan d ksm . f. (m sr baa n) kabuk, kap k. uk, ksi k 3. k. dili iriyar , gl kuvvetli. i. n gl s. 1. kabuklu. 2. bo kuvvetli kimse. i. i. eskimokpe

hussy hustle hustle and bustle hustle s.o. into hustle s.o. off to hustle s.o. out of hustler hut hutch hyacinth hyaena hybrid hybridisation hybridise hybridization hybridize hydrangea hydrant hydrate hydraulic hydraulics hydrohydrobiology hydrocarbon hydrocephalic hydrocephalus hydrocephaly hydrochloric hydrochloric acid hydrodynamic hydrodynamics hydroelectric hydrofoil hydrogen hydrogen bomb hydrogen peroxide hydrologist hydrology hydrolysis hydromechanics hydrometer hydrophobia hydroplane hydroponics hydrosphere hydrotherapy hyena

i. 1. rfnt, ahlaksz kadn. 2. civelek kz, fndk. i. hareketlilik, ko uturma. f. 1. acele etmek, abuk olmak; iki ayan bir pabuca sokmak, ettirmek. 2. k. dili gzn drt a p ok almak. turma. hareketlilik, ko uacele birini apar topar (bir yere) sokmak. birini apar topar (bir yere) gtrmek. birini apar topar (bir yerden) karmak. i. 1. argo k t, numarac, dmenci, hileci. 2. argo fahie. 3. k. dili gzn drt a p ok alan kimse. i. kulbe; baraka. i. tavan kafesi. i. smbl. i., bak. hyena. i. melez hayvan/bitki, hibrit. s. melez, hibrit. i., ng., bak. hybridization. f., ng., bak. hybridize. i. melezleme, hibritleme. f. melezlemek; melezle mek. i., bot. ortanca. i. yangn musluu. i. hidrat. f. su ile kar trarak bileik meydana getirmek. s. hidrolik. i. hidrolik. nek suya ait, hidro-. i. hidrobiyoloji. i., kim. hidrokarbon. s., i., tb. hidrosefal. i., tb. hidrosefali. i., tb., bak. hydrocephalus. s. klorhidrik. hidroklorik asit. s. hidrodinamik. i. hidrodinamik. s. hidroelektrik. i. deniz otobs. i. hidrojen. hidrojen bombas . hidrojen peroksit; oksijenli su. i. hidrolog, subilimci. i. hidroloji, subilim. i. hidroliz. i. hidromekanik. i. hidrometre, suler. i. hidrofobi, su korkusu. i. deniz ua , suya inebilen uak. i. su iinde bitki yetitirme. i. hidrosfer, sukre, suyuvar . i. hidroterapi, su tedavisi. i. srtlan.

hygiene hygienic hygrometer hygroscope hymen hymn hymnal hyperhyperbola hyperbole hyperbolic hyperbolic hyperbolical hyperbolical hyperboloid hyperboloidal hypercritical hypersensitive hypertension hyperthermia hypertrophy hyphen hyphenate hyphenated hypnosis hypnotic hypnotise hypnotism hypnotist hypnotize hypochondria hypochondriac hypocrisy hypocrite hypocritical hypodermic hypodermic needle hypodermic needle hypodermic syringe hypoglycemia hypotension hypotenuse hypothesis hypothetical hypothetically hyssop hysteria

i. hijyen, sa lk bilgisi. s. hijyenik, sa lksal. i. higrometre. i. higroskop. i., anat. k zlk zar, himen. i. ilahi. f. ilahi okumak; ilahi okuyarak kutlamak veya ifade etmek. i. ilahi kitab . nek ar, yksek, hiper-. o. --e (hayprbli)/--s (hayprblz) i., geom. hiperbol. i. abartma, mbala a. s., geom. hiperbolik. s. abartmal. s., geom., bak. hyperbolic 1. s., bak. hyperbolic 2. i., geom. hiperboloit. s., geom. 1. hiperboloidal. 2. hiperboloit. s. ar derecede eletiren. s. 1. ar duyarl. 2. alerjik. i., tb. hipertansiyon, yksek tansiyon. i. hipertermi. i., tb. hipertrofi, irileim, irileme. f., tb. irilemek. i. tire, k sa izgi. f. tire ile birle tirmek/ayrmak. s. tireli. i. ipnoz, hipnoz. s. uyutucu. i. uyu turucu. f., ng., bak. hypnotize. i. ipnotizma, hipnotizma. i. ipnotizmac . f. ipnotize etmek. i., tb. hastalk hastal. i. hastalk hastas. i. ikiyzllk. i. ikiyzl kimse. s. ikiyzl. s. hipodermik. enjeksiyon inesi, a inesi. 1. enjektr inesi. 2. enjektr, ine. 1. enjektr, ine. 2. enjektr rngas. i., tb. hipoglisemi. i. hipotansiyon. i., geom. hipotens. o. hy.poth.e.ses (haypathsiz) i. varsaym, hipotez, faraziye. s. varsayml, varsaymsal, hipotetik, farazi. z. varsayml olarak. i., bot. rdkotu, zufaotu. i. isteri, histeri.

hysteric hysterical hysterically hysterically funny hysterics I I I shouldnt think so. I am much obliged. I am proud to know him. I beg your pardon. I cant make head or tail of it. I cant make heads or tails of it. I cant seem to solve this problem. I couldnt help smiling. I dare say I dare say I dare you. I dont doubt that I dont feel like myself. I dont give a darn. I dont give a toot! I dont like the sound of it. I dont mind. I dont think hes all there. I doubt whether .... I feel like resting. I feel refreshed. I for one I had better go. I have had enough of him. I have no idea. I havent a penny to my name. I havent seen hide or hair of him. I heard it on the grapevine. I hope so. I kind of expected it. I myself am doubtful. I paid through the nose for it. I promise you! I say .... I say!

s., bak. hysterical. s. 1. isterik, histerik. 2. k. dili ok komik: a hysterical joke ok komik bir aka. z. 1. lgnca, deli gibi. 2. isterik bir ekilde. k. dili ok komik. i., o. isteri krizi, kriz. Romen rakamlar dizisinde 1 says. zam. ben. Zannetmiyorum. ok minnettar m. Onu tan makla iftihar ediyorum. Affedersiniz. Hibir ey anlayamyorum./in iinden kamyorum. Ondan hibir ey anlayamyorum. Bu sorunu zebilece imi sanmyorum. Kendimi glmsemekten alamad m. zannedersem, san rm, bana kalrsa. belki, diyebilirim ki. Haydi yap bakalm. .... Hi ku kum yok ki .... yi deilim./Keyfim yok. Bana vz gelir. k. dili Bana ne!/Bana v z gelir! k. dili Bana iyi bir ey gibi gelmiyor. 1. tirazm yok. 2. ng. Benim iin farketmez. k. dili Bence bir tahtas eksik. ... pek sanmam./... pek sanm yorum. Canm dinlenmek istiyor. Kendime geldim. I for one do not believe it. Kendi hesab ma ben inanmyorum. Gitsem iyi olacak. Burama kadar geldi. Hibir fikrim yok. Hi param yok. zi tozu yok. k. dili Kula ma geldi. nallah./Umarm yle olur. Bunu biraz da bekliyordum. Ben bile ku kulanyorum. Bana ok pahalya mal oldu. 1. Yemin ederim!/Vallahi do ru! 2. Oras kesin! 3. ... benden sylemesi/sana syleyeyim: This plan ...! wont work, I promise you! Bu plan ng., k. dili Dinle ...!/Bak ...!/Baksana

ng., k. dili 1. Fevkalade!/Harika! 2. Hayret! ... iitir gibi oluyorum. I seem to hear .... I should have liked ...: I should Onu tan m olmanz isterdim. have liked youthought to have...: known I should have I should Daha yal olduunu zannederdim. have thought her to be older. I should like ...: I should like to Senden zr dilemek istiyorum. Id like to buy a novel. Roman almak tell you Im sorry. istiyorum. Hem de nas l! I should say so!

I should say so. I should think so. I swear .... I think so. I thought as much. I treated myself to a new dress. I want a haircut. I want no more of it. I was on the verge of leaving when he arrived. I was under the impression that .... I will not labor the point. I wont hear of it. I would like to take this occasion to thank you all. I would not know! I wouldnt know. I, i I`d I`ll I`m I`ve Id just as soon stay here. Id sooner die! Ill be buggered! Ill be damned! Ill be jiggered! Ill come in a minute or two. Ill do my level best. Ill go along now. Ill have his head/hide! Ill thank you to keep out of this! Im buggered! Im on the horns of a dilemma. Im pleased to meet you. Im surprised at you.

yle zannediyorum./Herhalde. yle zannediyorum./Herhalde. Bir sz pekitirmek iin kullanlr: I swear I didnt do it! Vallahi m! yapmad yle zannediyorum. Zaten bunu bekliyordum./Hi armadm. Paraya k yp kendime yeni bir elbise aldm. Sam kestirmek istiyorum. Bu kadar yeter./Sz uzatma. O geldiinde ben gitmek zereydim. She is on the verge of accepting our teklifimizi kabul etmek zere. job offer. yle zannediyordum ki ..../Bana yle geliyordu ki .... in ayrntlarna girmeyeceim. Kabul etmem. Bu vesileyle hepinize te ekkr etmek istiyorum. Ne bileyim ben! Hibir bilgim yok./Bilmiyorum. i. , ngiliz alfabesinin dokuzuncu harfi. k s. 1. I had. 2. I would/should. k s. I will/shall. k s. I am. k s. I have. Burada kalmay tercih ederim. lmeyi tercih ederim! ng., argo Hay Allah! Olur ey deil!/Allah Allah! k. dili Vay anas na! Bir iki dakikaya kadar gelece im. Elimden geleni yapar m. Gidiyorum artk. k. dili Kellesini uuraca m!/Derisini yzeceim! Ive been had. k. dili da igeldim. k e burnunu sokmazsan iyi olur! k. dili Bu ng., argo Pestilim kt!/Bittim! Aa tkrsem sakalm, yukar tkrsem bym. Tantmza memnun oldum.

1. Yaptna aryorum. 2. Akolsun! Ive a sinking feeling youre right. Korkarm haklsn. Ive half a notion to give you a Sana dayak atas m geliyor! hiding! Ive never seen the like of it./I Benzerini hi grmedim. never saw the likes of it. i. zlanda. Iceland Icelander Icelandic ID card If he hasnt done it again! If I only knew! i. zlandal. i. zlandaca. s. 1. zlanda, zlandaya zg. 2. zlandaca. 3. zlandal. kimlik kart, kimlik. Hay Allah, yine ayn eyi yapt. Keke bilseydim!

Siz olmasayd nz .... If it werent for you .... If its just the same to you, Ill go Senin iin farketmezse onlarla giderim. with them. If you dont like it you can lump k. dili Be ensen de bir, beenmesen de. it. Msaade ederseniz .../ zin verirseniz .../zninizle .... If you dont mind, ....

ILO IMF Indeed! Independence Day India India ink Indian Indian corn Indian file Indian hemp Indian lotus Indian meal Indian rice Indian summer Indian yellow Indochina Indochinese Indo-European Indo-European languages Indonesia Indonesian Inner Mongolia International Standard Book Number Internet Interpol IOU Iran Iranian Iraq Iraqi Ireland Irish Irish coffee Irish Gaelic Irishman Irishwoman Iron Curtain Is he the man for the job? ISBN Islam Islamic Islamise Islamize Israel Israeli It appeals to the eye. It comes to the same thing.

k s. International Labor Organization (Uluslararas alma rgt). k s. the International Monetary Fund (Uluslararas Para Fonu). yle mi? A.B.D. Ba mszlk Gn (4 Temmuz). i. Hindistan. ini mrekkebi. i. 1. Hintli. 2. K zlderili. s. 1. Hint; Hindistan; Hindistana zg. 2. Hintli. 3. zlderili, Kzlderililere zg. 4. Kzlderili. K ng. msr. tek s ra (yry). hintkeneviri. hintful. ng. msr unu. hintpirinci. pastrma yaz. hintsars. i. inhindi. i. (o. In.do.chi.nese) inhintli. s. 1. inhindi, inhindine zg. 2. inhintli. s. Hint-Avrupa dil ailesine ait. Hint-Avrupa dilleri. i. Endonezya, ndonezya. i. Endonezyal. s. 1. Endonezya, Endonezyaya zg. 2. Endonezyal. Moolistan. uluslararas standart kitap numaras. i. i. nterpol. k s. I owe you size olan borcum; bor senedi. i. ran. i. ranl. s. 1. ran, rana zg. 2. ranl. i. Irak. i. Irakl. s. 1. Irak, Iraka zg. 2. Irakl. i. rlanda. i. rlandaca. s. 1. rlanda, rlandaya zg. 2. rlandaca. 3. rlandal. stne krem antiyi konulan viskili ve ekerli kahve, rlanda kahvesi. rlandaca. o. I.rish.men (ayrmn) i. rlandal erkek, rlandal. o. I.rish.wom.en (ayrwmn) i. rlandal kadn, rlandal. tar. Demirperde. O bu iin adam m? k s. International Standard Book Number (Uluslararas Standart Kitap ). Numaras slam, Mslmanl k, slamiyet. i. s. slam, slami, Mslman. f., ng., bak. slamize. f. slamlatrmak; slamlamak. i. srail. i. srailli. s. 1. srail, sraile zg. 2. srailli. Gze ho geliyor./Gze gzel grnyor. Ayn kapya kar.

It dawned on me. It doesnt matter. It gives me a kick. It has seen better days. It has seen better days. It is reported that .... It is an ill wind that blows nobody good. It is beyond my power. It is half past one. It is more than probable that .... It is neither here nor there. It is only a question of time. It is rumored that ..../Rumor has it that .... It is usual to do so. It isnt done. It isnt worth a farthing. It leaves me cold. It looks like rain. It makes my flesh creep. It makes no difference. It never rains but it pours. It requires qualification. It rings a bell It says here that .... It seems as if/as though .... It serves him right! It serves him right! It stands to reason It stands to reason that .... It still hasnt penetrated. It was just one of those things. It was like this. It was nothing of the kind!

Kafama dank etti. nemi yok./Farketmez. Bana zevk veriyor./Ho uma gidiyor. Eskisi kadar ie yaramaz. Artk eskidi. -dii syleniyor. Her ite bir hayr vardr. Elimde de il. Saat bir buuk. Byk bir olas lkla .... Onun nemi yok./Mesele onda de il. Sadece bir zaman meselesi. Sylentiye gre .... Byle yapmak dettir. Yak k almaz./Hi ho bir ey deil. Be para etmez. Beni etkilemiyor./Bana v z gelir. Yamur yaacaa benziyor. Tylerimi rpertiyor. Farketmez. 1. Aksilikler hep st ste gelir. 2. Allah verince ya drr. Ksmen doru. (with me). k. dili Tan dk gibi geliyor./Bana bir ey hatrlatyor. Burada (gazete, kitap v.b.nde) diyor ki .... Sanki .../Galiba .../... imi gibi. Mstahaktr!/Oh olsun! Mstahaktr!/Oh olsun!/Ettiini buldu! (that) .... Kuvvetle tahmin edilen bir ey iin kullanlr: Will she come? It stands reason she will. Gelecek Tabii, gelmesin? diyor ki ..., -e gre tabii ki ...: mi? Unless you neden pay him a decent salary, Mantkto vermedike it stands to reason he wont work hard. Ona makul bir maa k. dili Jeton hl d medi. Ne yapalm? Ksmet! Byleydi. Hi de yle de ildi!

... gibi grnyor. It would seem that .... Its a bit thick of you to ask me to ng., k. dili Benden bunu istemen biraz fazla, deil mi? do this, isnt it? yi ettiniz! (Cevaben sylenir.). Its a change for the better. k. dili ok kolay bir ey!/ten bile deil! Its a cinch! Yazklar olsun! Its a crying shame! Its a deal! Its a pleasure. Its a real pity! Its a sure thing! Its a wonder shes still alive. Its about time! Its all very well but .... Its anybodys guess. Its become indispensable. Anlatk! Benim iin bir zevktir. ok yazk! k. dili Yzde yz olacak bir ey!/Salam bir i bu! Onun hayatta kalmas bir mucize. Nihayet! (Sitem belirtir.). Hepsi iyi ho ama .../Her ey iyi gzel de .... Kesin olarak kimse bilmiyor. Artk onsuz olmaz.

Its Greek to me. Its high time. Its just the thing! Its my treat. Its no go. Its no joke. Its no joke. Its no laughing matter. Its no skin off my nose! Its no wonder he took to drink. Its not humanly possible. Its not my cup of tea. Its not within her capacity. Its not within reach. Its nothing special. Its one o'clock. Its outside the city proper. Its plain sailing from here on.

Hi anlayam yorum. Tam vakti./Zaman geldi de geti bile. k. dili Tam arad mz ey! Ben smarlyorum. Olmuyor.: Its no go; he wont change his mind. Olmuyor; karar ndan vazgemiyor. akaya gelmez./akas yok. Kolay i deil./akaya gelmez. in akas yok./akaya gelmez. k. dili Bana ne! Kendini ikiye vermesi alacak bir ey deil. k. dili nsanolu bunu yapamaz. k. dili O bana gre de il. Kapasitesi ona yetmez. El altnda deil. Pek bir zellii yok./Ahm ahm bir ey deil. Saat bir. Aslnda ehrin snrlar dnda. k. dili Bundan sonras kolay. O kadar pahal ki kimse alamaz./Yanna yaklalmaz.

Its prohibitively expensive. Its six of one and half a dozen of k. dili Aralar nda hi fark yok aslnda./kisi ayn kapya kar./Ha Ali Hoca, the other. ha Ali. moda! Hoca imdi ok O Its the rage these days! Its time for school. Okul zaman geldi. Its time for Sra sende. Its your turn. Italian Italy IUD Ivorian Ivory ice ice cream ice cube ice field ice hockey ice hockey ice pack ice pick ice rink iceberg icebound icebox icebreaker icecap ice-cold ice-cream soda iced iced-tea iced-tea spoon i., s. 1. talyan. 2. talyanca. i. talya. k s. intrauterine device. i. Fildii Kyl. s. 1. Fildii Kys, Fildii Kysna zg. 2. Fildii Kyl. i. i. 1. buz. 2. buzlu erbetten yaplan tatl. f. 1. dondurmak; donmak. 2. 4. zerine krema srmek. 5. (over/up) buzlanmak. buzda so utmak.klah . 2. dondurmayla dolu dondurma. ice-cream3. cone 1. dondurma klah: an ice-cream cone. Klah iinde dondurma . kk She buz was kalbeating isfilt. buz hokeyi. buz hokeyi. buz torbas . buz k raca. buz pateni alan . i. aysberg, buzda . s. 1. etraf buzlarla evrili (gemi). 2. buzlarla kapl, buz tutmu (liman). i., k. dili buzdolab . i. buzk ran. i. buzul. s. buz gibi. stne soda dklm dondurma. s. 1. buzlu: iced tea buzlu ay. 2. zerine krema srlm (pasta/kek). s. uzun sapl tatl ka.

icicle icing icon iconoclasm iconoclast iconoclastic icy idea ideal idealise idealism idealist idealistic idealize ideally ide fixe identical identical twins identically identification tag identify identify s.o./s.t. with identity identity card identity crisis identity disk ideological ideologist ideology idiom idiomatic idiomatically idiosyncracy idiot idiotic idle idle away time idle hours idler idol idolater idolatry idolise idolize idyl idyll idyllic

i. buz, saak buzu, buz saa , buz salkm, kar dii. i. (pasta ve kek zerine srlen) krema v.b. i. ikona, ikon. i. 1. yerle mi inan, gelenek veya kurumlara kar kma/saldrma. 2. clk. kurumlara kar kan/saldran kimse. b.h., tar. ikonoklazm, ikon k rveya mi inan, gelenek i. 1. yerle

c. kurumlara kar kan/saldran. 2. b.h., 2. b.h., tar. ikonoklast, ikon k rveya mi inan, gelenek s. 1. yerle c. kapl . tar. ikon k rbuz s. 1.ikonoklast, buz gibi. 2. buzlu,
i. fikir, d nce. i. ideal, lk. s. 1. ideal, lksel. 2. ideal, mkemmel. f., ng., bak. idealize. i., fels. idealizm, lkclk. i. idealist, lkc. s. idealist, lkc. f. idealle tirmek. z. ideal olarak. saplant, sabit fikir, idefiks. s. 1. (with/to) (ile) ayn . 2. mat., fels. zde. zde ikizler. z. aynen, ayn ekilde. ask. (kolye zincirine tak l) knye. f. 1. -in kim/ne/kimin oldu unu tespit etmek/saptamak/sylemek. 2. with letirmek, (biriyle) zdelemek. kendini (biriyle) zde eyin ... ile ilgili olduunu dnmek. birinin/bir i. 1. kimlik, hviyet. 2. mat., fels. zde lik. kimlik kart, kimlik czdan. ruhb. kimlik bunalm. ask. knye. s. ideolojik. i. ideolog. i. ideoloji. i. 1. deyim, tabir. 2. (bir gruba zg) dil, a z. s. (bir dilin) ifade tarzna uygun. z. (bir dilin) ifade tarzna uygun olarak. i. tuhaf zellik, tuhaflk, eksantriklik, ayrkslk. i. geri zekl; dangalak. s. geri zekl; dangalak. s. 1. isiz, aylak. 2. tembel. 3. bo, aslsz (sz/vaat/tehdit). 4. bota, lemeyen (makine). 5. bo (vakit). f. (motor) rlantide/avarada almak. i zaman ldrmek. bo vakit. i. 1. bo gezen kimse. 2. mak. avara dilisi. 3. mak. avara kasna. i. 1. put, sanem. 2. ok sevilen kimse/ ey. i. putperest. i. putperestlik. f., ng., bak. idolize. f. 1. tapnmak. 2. putlatrmak. i., bak. idyll. i. idil. s. idilik; sanki bir idilden al nm; pastoral.

ie if if ever if need be if not if only if perchance if push comes to shove/if it comes to the push if worst comes to worst if you please iffy igneous ignite ignition ignition key ignition switch ignoble ignominious ignominy ignoramus ignorance ignorant ignore iguana ileum ilex ill ill at ease ill will ill will ill-adapted ill-advised ill-bred ill-disposed illegal illegibility illegible illegitimate ill-fated illiberal illicit illiterate ill-judged ill-mannered ill-natured illness illogical

k s. id est yani, demek ki. ba. eer, ise, ayet. i. art.

ayet.
gerekirse. aksi takdirde, de ilse, olmazsa. keke: If only I had known. Keke bilseydim. eer, ayet. k. dili ok gerekirse. en kt ihtimal gerekle ecek olursa/gerekleirse: If worst comes to worst, we rica can ederim. always live in the cave. En kt ihtimal gerekle ecek 1. ltfen, 2. isterseniz. s., k. dili pheli; belirsiz. s. pskrk (ktle). f. tututurmak, yakmak, atelemek; tutumak, yanmak, ate almak. i. 1. tutu ma; tututurma, ateleme. 2. oto. ateleme tertibat. oto. kontak anahtar . oto. kontak, ate leme dzeninin alp kapanmasn salayan aygt. s. 1. alak, a alk, baya. 2. soysuz, erefsiz. s. 1. alaka, namussuzca. 2. yz k zartc. i. rezalet, alaklk. i. cahil. i. cehalet, cahillik, bilgisizlik. s. 1. pek bilgisi olmayan, cahil, bilgisiz. 2. bilgisizlikten ileri gelen. f. 1. ald rmamak, bo vermek. 2. bilmezlikten gelmek. i., zool. iguana, hintkertenkelesi, Iguana iguana. o. il.e.a (liy) i., anat. kvrmbarsak. i., bot. 1. p rnal, prnar, yeilmee. 2. obanpskl. s. (worse, worst) 1. hasta, rahats z. 2. kt, fena. 3. ters, uursuz. i. k, zarar. ktlk, fenal huzursuz, ii rahat olmayan. kt niyet. husumet. s. uymayan, uygun olmayan. s. yanl, sakncal. s. terbiye grmemi. s. 1. kt huylu. 2. dzensiz. s. 1. yasad , illegal. 2. yolsuz. i. okunaks zlk. s. okunaks z. s. 1. gayrime ru, evlilikd. 2. yasad, yolsuz. s. bahts z, talihsiz. s. 1. cimri. 2. dar gr l. 3. kltrsz, bilgisiz. s. 1. yasad . 2. haram; caiz olmayan. s. okumam , kara cahil, okuma yazma bilmeyen. s. yanl; yanl dnlm/tasarlanm. s. terbiyesiz, kaba. s. huysuz, ters, serke . i. hastalk, rahatszlk. s. mantksz, manta aykr.

ill-omened ill-starred ill-timed ill-treat illuminate illuminating illumination illusion illusive illusory illustrate illustration illustrative illustrator illustrious illuvium image imagery imaginable imaginary imagination imaginative imaginatively imagine imagism imagist imbalance imbecile imbecility imbibe imbue imitate imitation immaculate immaculately immanence immanent immaterial immature immaturity immeasurable immediate immediate cause immediately immense immensely immensity

s. uursuz. s. baht kara, talihsiz. s. vakitsiz, zamans z, mevsimsiz. f. kt davranmak. f. 1. aydnlatmak, klandrmak. 2. (kitab/yazy) tezhip etmek. 3. (birini/bir konuyu) ayd nlatmak. c. s. aydnlat i. 1. aydnlatma. 2. tezhip. i. 1. yanlsama, illzyon. 2. hayal. s. aldatc, aslsz. s. aldatc, aslsz. f. 1. rneklemek. 2. resimlemek. i. 1. rnek. 2. resim, illstrasyon. s. rnekleyen. i. izer, illstratr. s. 1. nl, me hur. 2. anl, erefli. o. il.lu.vi.a (luviy)/--s (luviymz) i., jeol. ilvyon. i. 1. imaj. 2. grnt. 3. hayal, imge. 4. put. i. betimleme. s. hayal edilebilir, gz nne getirilebilir. s. imgesel, hayal rn, hayali. i. 1. hayal gc. 2. imgelem. 3. hayal. 4. kuruntu. s. 1. hayal gc kuvvetli, yarat c. 2. iyi planlanm. z. hayal gcne dayanarak. f. 1. hayal etmek, imgelemek; tasar mlamak. 2. sanmak, zannetmek. i. imgecilik. i., s. imgeci. i. dengesizlik. s., i. geri zekl, aptal. i. geri zekllk, aptallk. f. 1. imek. 2. so urmak, emmek. 3. renmek, kapmak; zmsemek. f. with (fikir) a lamak. f. 1. taklit etmek, taklidini yapmak. 2. (birini) rnek almak. i. 1. taklit. 2. taklit etme. s. 1. lekesiz, tertemiz. 2. kusursuz. z. lekesiz olarak, tertemiz bir ekilde. i., fels. ikinlik. s., fels. ikin. s. 1. nemsiz. 2. konu d . 3. maddi olmayan. s. 1. olgunla mam. 2. ham, olmam. 3. toy, gelimemi. i. 1. olgun olmama. 2. haml k. 3. toyluk. s. llemez; llemeyecek kadar byk/ok, tahmin edilemeyecek boyutlarda; sonsuz. 2. acil. 3. yakn. s. 1. imdiki. (bir eye) dorudan yol aan neden. z. 1. hemen, derhal. 2. do rudan doruya. s. ok byk, kocaman; usuz bucaks z. z. gayet, pek ok. i. ok byk olma; usuz bucaks z olma.

immerse immersed in thought immersion immersion heater immigrant immigrate immigration imminent immobile immobilise immobility immobilize immoderate immodest immoral immorality immortal immortalise immortality immortalize immovable immune immunise immunity immunize immutable imp impact impact impacted tooth impair impale impart impartial impartiality impassable impasse impassion impassioned impassive impatience impatient impatiently impeach impeccable impecunious impede

f. daldrmak, suya batrmak. dalgn, derin dncelere dalm. i. 1. dalma, batma; dald rma, batrma. 2. ng., k. dili elektrikli su stcs. ng. elektrikli su stcs. i. gmen, muhacir. f. g etmek. i. g etme. s. yak nda olmasndan korkulan, yakn. s. 1. k mldatlamaz. 2. hareketsiz. f., ng., bak. immobilize. i. hareketsizlik. f. k mldayamaz duruma getirmek, tespit etmek. s. ar, lsz. s. 1. utanmaz, ars z. 2. ak sak. 3. haddini bilmez. s. 1. ahlaks z, edepsiz. 2. ahlaka aykr. i. ahlaks zlk. s. lmsz, ebedi, sonsuz. i. lmsz varl k. f., ng., bak. immortalize. i. lmszlk. f. lmszle tirmek, ebediletirmek. s. 1. k mldamaz, yerinden oynamaz, sabit. 2. deimez. 3. kolay nmaz. etkilenmez. huk. gayrimenkul, ta ba k; from/to -den muaf. s. to -e kar 4. f., ng., bak. immunize. i. 1. baklk. 2. huk. dokunulmazlk. f. (against) (-e kar ) bak klmak. s. deimez, sabit. i. 1. kk eytan. 2. afacan ocuk, eytann art aya. f. sktrmak, pekitirmek. i. 1. vuru . 2. arpma. 3. etki. dii. ene kemiine kaynam di. f. bozmak, zayflatmak. f. kazklamak, kaza oturtmak, kaza vurmak. f. 1. (to) (-e) bildirmek, sylemek. 2. to -e vermek. s. tarafs z, yansz. i. tarafs zlk, yanszlk. s. geilmez, a lmaz, geit vermez. i. kmaz, amaz, krdm. f. 1. hrslandrmak, kzdrmak, ileden karmak. 2. coturmak, rmak. heyecanland heyecanl. s. ateli, cokulu, s. duygularn aa vurmayan. i. sabrszlk. s. sabrsz, tez canl. z. sabrszlkla. f. (devlet memurunu) mahkeme nnde suland rmak; sulamak. s. kusursuz. s. paras z. f. engellemek.

impediment impel impending impenetrable impenitence impenitent imperative imperceptible imperfect imperfection imperial imperialism imperialist imperialistic imperil imperious imperishable impermanent impermeable impersonal impersonate impersonation impertinence impertinency impertinent imperturbable impervious impetuous impetus impiety impinge impious implacable implant implant implantation implement implement implementation implicate implication implicit implicitly implore imply impolite impolitely

i. 1. engel, mni. 2. zr, engel. f. (--led, --ling) srmek, itmek, sevketmek. s. olmas yakn. s. 1. delinmez. 2. to (ya mur/hava) geirmez. 3. iinden geilmez (kale). 5. zlemeyen (sav, sz, sr v.b.). (orman). girilmesi olmama, piimkns manlkz duymama. i. piman 4. s. piman olmayan, pimanlk duymayan. s. 1. zorunlu, mecburi. 2. emreden. 3. dilb. emir belirten. i. 1. zorunlu ey. 2. grlmez, zorunluk, zorunluluk. 3. emir. s. seilmez, farkedilmez, hissedilmez; belli belirsiz. s. 1. eksik, noksan, kusurlu. 2. defolu. 3. dilb. bitmemi bir eylemi gsteren (zaman/fiil). i. i. kusur, eksiklik. s. 1. imparatora zg; imparatorlu a ait. 2. ahane. i. keisakal. i. 1. imparatorluk sistemi. 2. emperyalizm, yay lmclk. i. emperyalist, yaylmc. s. emperyalist, yaylmc. f. (--ed/--led, --ing/--ling) tehlikeye atmak. s. emretmeyi seven, buyurgan; amirane. s. bozulmaz, rmez, yok olmaz. s. geici, kalc olmayan. s. 1. sugeirmez; hava geirmez. 2. geirimsiz (toprak). s. kiisel olmayan, kiilikd. f. 1. taklit etmek. 2. canland rmak, temsil etmek. i. 1. taklit etme. 2. canland rma. i. kstahlk; mnasebetsizlik. i., bak. impertinence. s. terbiyesiz, kstah; mnasebetsiz. s. arbal, temkinli, istifini bozmayan, soukkanl. s. 1. to (su, hava v.b.ni) geirmez. 2. nfuz edilemeyen. 3. to ( t, tiri v.b.ne) asmaz, ( t, ele tiri v.b.ni) dinlemez. 4. to (korku, ele yap lan. 3. sert, iddetli. 4. abuk, hzl . s. 1. aceleci. 2. kulak d nmeden i. 1. g, zor, iddet. 2. uyar; drt; gd. i. Allaha kar saygszlk. f. on/upon -i etkilemek. s. Allaha kar saygsz. s. 1. yattrlmaz (fke, nefret v.b.). 2. amansz (dman). f. 1. dikmek. 2. akl na sokmak, alamak. 3. tb. implantasyon yoluyla a b. implantasyon. i., tlamak/dikmek. i. 1. tb. implantasyon. 2. mim. aplikasyon. i. alet, ara. f. 1. (taahht, plan v.b.ni) yerine getirmek, uygulamak. 2. (yasa, karar e koymak. v.b.ni) yrrl i. 1. yerine getirme, yrtme. 2. yrrl e koyma. f. (birini) (olumsuz bir eye) kartrmak. i. 1. (bir eyin iinde) sakl olan anlam. 2. (birini) (olumsuz bir eye) t rma.edilmeden anla lan, sakl. 2. ima edilen, dolayl olarak kar s. 1. ifade

lan. 3. tam, kesin: implicit trust tam gven. anla olarak. 2. tamam yla. z. 1. dolayl
f. yalvarmak. f. 1. (dolayl olarak) gstermek, ima etmek, -e iaret etmek. 2. iermek: Smoke implies fire. Duman ate i ierir. 3. beraberinde getirmek: s. terbiyesiz, kaba. z. terbiyesizce, kaba bir ekilde.

impoliteness impolitic imponderable import import import duty import license/permit import permit import quota importance important importation importer imports and exports importunate importune impose imposing imposition impossibility impossible impossibly impost impost impostor impotence impotency impotent impound impoverish impracticable impractical imprecise impregnable impregnate impress impression impressionable impressionism impressionist impressionistic impressive impressively imprint imprint imprison imprisonment

i. terbiyesizlik, kabalk. s. uygunsuz, isabetsiz. s. tartya gelmez, arl olmayan, llemeyen. i. nceden kestirilemeyen f. ithal etmek. etken. i. 1. ithal mal. 2. anlam. 3. nem. ithalat vergisi. ithal izni. permi, ithalat izni. ithalat kotas . i. 1. nem. 2. etki, nfuz, itibar. s. 1. nemli. 2. etkili, nfuzlu, itibarl . i. ithalat, d alm. i. ithalat . ithalat ve ihracat. s. isteinde ok srar eden; ok srarl. f. srarla istemek. f. on/upon 1. -e (vergi) koymak. 2. zorla kabul ettirmek, empoze etmek. 3. z etmek. 4. zahmet vermek. 5. (ceza) vermek. 6. (zorla) yklemek. rahats s. heybetli, grkemli. i. 1. (vergi) koyma. 2. zorla kabul ettirme. 3. zahmet. 4. ceza. 5. yk. 6. z talep. hile. 7. haks zlk, imknszlk. i. olanaks s. olanaks z, imknsz. z. imkns z bir ekilde. i. vergi; resim, har. i., mim. zengita . i. sahtekr, doland rc. i. 1. gszlk. 2. iktidars zlk. i., bak. impotence. s. 1. gsz, ciz, zayf. 2. iktidarsz (erkek). f. 1. haczetmek, kanunen el koymak. 2. a la kapamak. f. 1. yoksulla trmak, fakirletirmek. 2. kuvvetini kesmek. s. 1. yap lamaz. 2. uygulanamaz. 3. kullansz, elverisiz, pratik olmayan. 4. 1. geilmez, etin 2.(yol). uygulanamaz. 3. elverisiz, pratik olmayan, mantksz. s. yap lamaz. 4. beceriksiz. s. 1. kesin olmayan. 2. dikkatsiz, titiz olmayan, zensiz. s. 1. zaptedilemez. 2. kazan lamaz. f. 1. gebe b rakmak, dllemek. 2. kim. emdirmek, emprenye etmek. 3. with (fikir) a lamak. f. 1. etkilemek. 2. on/upon akl na sokmak. 3. (damga) basmak. i. 1. etki. 2. izlenim. 3. damga. 4. bask . s. 1. ar duyarl, hassas. 2. kolayca etkilenen. i. izlenimcilik, empresyonizm. i. izlenimci, empresyonist. s. izlenimci, empresyonist. s. duygular etkileyen, etkileyici. z. etkileyici bir ekilde, artc derecede. i. 1. bask . 2. damga. 3. iz. 4. etki. 5. izlenim. 6. (kitapta) yaynevinin ad. f. (on) 1. (damga/mhr) basmak. 2. (zihnine) sokmak, nak etmek. f. hapsetmek. i. 1. hapsetme. 2. hapis.

improbable impromptu improper impropriety improve improvement improvise imprudence imprudent imprudent impudence impudent impugn impulse impulsive impulsively impunity impure impurity impute in acknowledgment of in in in in in a bad way in a big way in a breeze in a coons age in a daze in a ferment in a flash in a good light in a hurry in a jiffy in a lather in a lump sum in a manner of speaking in a monotone in a nutshell in a roundabout way in a sense in a slapdash manner in a small way in a small way in a state of undress in a trice

s. ihtimal d , olmayacak. s. (hazrlk yaplmadan) o anda yaplan, hazrlksz; doatan/irticalen lan. z. hazrl ks z olarak, rlksz; doatan, irticalen. yap ksz, haz irkin. s. 1. uygunsuz. 2. yak i. uygunsuzluk. f. 1. dzeltmek, yoluna koymak; dzelmek, yola girmek: zhans health is n sa2. l dzeliyor. 2. geli tirmek, ilerletmek; gelimek, improving. zhan tirme; geli me. 3. ilerleme. i. 1. dzelme; dzeltme. geli f. 1. annda uydurmak, uydurup yapmak. 2. doatan almak. i. tedbirsizlik, ihtiyats zlk. s. tedbirsiz, ihtiyats z. s. tedbirsiz, ihtiyats z. i. kstahlk, yzszlk, arszlk. s. kstah, yzsz, ars z. f. yalanc karmak. i. 1. tepi, itki. 2. itici g. 3. ani bir istek. s. 1. dncesizce davranan. 2. ruhb. tepisel. z. dnmeden, birdenbire. i. cezadan muaf olma. s. 1. kirli, pis, murdar. 2. kar k, katk. 3. iffetsiz. i. 1. kirlilik, pislik, murdarl k. 2. katklk. 3. safl bozan ey, yabanc . stne ykmak, yklemek. 3. vermek. madde, katk2. f. 1. atfetmek. -in karl olarak: in acknowledgment of his years of service yllarca i hizmetin kar-da: lin olarak. verdi edat 1. iinde, -de, the box kutuda. in the envelope zarf n iinde. 2. iine, -e, -a: Put it in iine. your pocket. Cebine koy. iinde, -de, -da, gelmi. nda. 4. mevsimi z. 1. ieride; ieriye; 2. evde. 3. grev ba3. 5. 1. moda, s. i. 2.gzde. iktidardaki. 3. elinde. 4. ieri do ru ynelen. 5. ok moda olan. i. 1. yetkili kii. 2. k. dili torpil, piston. k. dili 1. kt bir durumda. 2. tehlikede. 3. ok hasta. k. dili byk apta. kolaylkla. k. dili oktand r, epeydir. sersem sepelek. k. dili karga alk iinde. yldrm hzyla. (bir eyi) iyimser olarak (grmek). aceleyle, abuk abuk. hemen. k. dili heyecanl. pein ve taksitsiz olarak: I can pay for it in a lump sum. Parasnn hepsini inen deyebilirim. pe bir anlamda. monoton bir ekilde, sesini alaltp ykseltmeden. az ve z olarak. 1. dolambal yoldan. 2. dolayl yoldan, dolayl olarak. bir anlamda, yani. geliigzel, batan savma. karnca kararnca; azck. k. dili kk apta. plak. k. dili bir anda, abucak, bir rpda.

in a twitter/all in a twitter in a way in a word in a/one body in absolute privacy in abundance in accord with in accordance with in actuality in addition to in advance in aid of in all in all in all probability in alphabetical order in an advisory capacity in and out in anticipation of in any case in any case in any event in any shape or form in apple-pie order in bad/ill repair in between in black and white in bloom in brief in broad daylight in broad daylight in bulk in camera in case in case of in case of emergency in cipher in cold blood in cold blood in command in commission in company with in comparison with in compliance with in concert in conclusion in conference

k. dili heyecan iinde. bir bak ma. szn k sas. hep birlikte/beraber. tamamen aralar nda kalmak zere. bol/ok miktarda: There were pears in abundance. ok miktarda armut . vard -e uyarak. -e gre, -e uygun olarak: Is this in accordance with your wishes? Bu isteklerinize gre mi? I acted in accordance with your instructions. gerekten, hakikaten. -e ilaveten, -e ek olarak, ayr ca, fazla olarak. 1. nde, ileride. 2. pe in olarak. yararna, menfaatine, -e yardm iin. hepsi, tamam . toplam olarak, toplam. byk bir ihtimalle/olas lkla. 1. alfabetik olarak dizilmi . 2. alfabetik sraya gre. danman olarak. i. uyar niteliinde blten/duyuru. kh ieride, kh d arda. (bir eyin gerekleebilecei) dncesiyle. 1. ne olursa olsun, her halkrda, her halde: In any case you be there. Ne olursa olsun sen olsun. orada ol. 2. zaten: In any case you couldnt have herhalde, ne olursa 1. ne olursa olsun, her halkrda, her halde: In any event Ill see you at Billurs ekilde. Her halkrda Billurun yeme inde grrz. 2. zaten: In hibir dinner. ok dzenli bir ekilde. kt durumda. aralarnda: two houses with a yard in between aralarnda bir bahe olan iki dili ev.yazl olarak. k. iek am , iekte. k saca, zetle. gpegndz. gpegndz. 1. ak, ambalajsz. 2. toptan. huk. gizli celsede. takdirde: In case its necessary, I can work late. Gerekti i takdirde ge vakte kadar alabilirim. halinde: In case of fire press this button. Yang n annda bu dmeye n. in case of bas acil bir durumda.emergency acil durumda.

ifreli. k ln kprdatmadan. soukkanllkla.


amir, sz geen. 1. sefere hazr (gemi). 2. ie hazr. ile beraber, birlikte. -e nazaran, -e gre. -e uygun olarak, mucibince. uyum iinde, birlik iinde. son olarak. toplantda, megul.

in conjunction with in connection with in consequence of in danger in days of yore in deep water in deep water in default of in defiance of in despite of in detail in diameter in disrepair in doubt in due course in due course in duplicate in earnest in easy circumstances/on easy street in effect in excess of in fact in fact in favor of in fine fettle in flagrante delicto in flames in focus in front in front of in full retreat in full view in fun in future in general in good company in good faith in good repair in good season in good spirits in good time in good trim in great demand in great request in hand in harness in haste

ile beraber, ile birlikte, ile bir arada. ile ilgili olarak. sonucunda, nedeniyle. tehlikede. ok eskiden. 1. ba dertte. 2. aknlk iinde. k. dili ba dertte, zor durumda. yokluunda, yokluundan dolay. 1. -i hie sayarak, -e meydan okuyarak. 2. -e ayk r olarak. -e karn, -e ramen. ayrntl olarak, ayrntlaryla. ap olarak. tamire muhta, harap. kukulu, pheli, henz belli olmayan. zaman gelince; zamanla. zaman/vakti gelince. iki suret halinde. 1. ciddi olarak, ciddi, gerekten. 2. baya , ok. hali vakti yerinde, varl kl. 1. aslnda. 2. yrrlkte. -den fazla, -i geen. aslnda, dorusu. gerekte, aslnda. -in lehinde, -in lehine, -den yana, -in taraftar . keyfi yerinde. z. sust, crm me hut halinde. alevler iinde. iyi odaklanm . nde. nnde: in front of the building binan n nnde. tam ekilme durumunda. tam gz nnde. akadan. bundan sonra, bundan byle. genellikle, genel olarak. iyi arkada larla. sadece birinin szne gvenerek. iyi durumda. tam zaman nda. keyfi yerinde. 1. biraz erken. 2. vaktinde, nceden belirlenen zamanda. 3. sresi gelince. k. dili iyi durumda/vaziyette, formda. ok revata, ok aranan, byk ra bet gren, tutulan. ok aranan, ok ra bette. 1. elde. 2. hazrlanmakta. 3. kontrol altnda. i banda. aceleyle, tela la.

in his/her own backyard in hock in honor of in imitation of in irons in itself/in and of itself in jeopardy of his life in jest in leaf in less than no time/in no time/in no time at all in lieu of in line for in luck in memory of in mesh in miniature in motion in my book in my judgment in my opinion in my opinion in name in no time in no uncertain terms in no way in no way. out of the way in nothing flat in one go in one sense in ones minds eye in ones pocket in ones spare time in operation in order that in order that in order to in in in in

kendi evresinde. rehinde. erefine. -i taklit ederek. zincire vurulmu ; eli kelepeli. znde, kendisi, bizatihi: In itself its not a problem. Kendi ba na bir problem de il. tehlikesiyle kar karya. 2. hayat tehlikede. 1. idam cezas aka olarak. yapraklanm . ok abuk, abucak, abucac k. -in yerine, -e bedel olarak. -e aday, iin s rada. talihli, ans ak. -in ansna, -in hatrasna. birbirine girmi. ufak apta, minyatr. hareket halinde. bana gre. fikrimce, bana kalrsa. kanmca, bana gre; bana kalrsa. bence, bana gre, kan mca. szde, ismen. hemen, derhal. sert bir ekilde/aka (sylemek). hi, kesinlikle: He was in no way responsible. O hibir ekilde sorumlu ildi. yol st olmayan. 2. al lmn dnda. de 1. sapa, k. dili ok abuk. bir kerede, bir seferde: He drank all the beer in one go. Biran n tmn bir dikite iti.bir taraftan. bir anlamda, hayalinde, kafas nda. nfuzu altnda, avucunun iinde. bo vaktinde: Do it in your spare time! Onu bo vaktinde yap! yrrlkte. diye, ta ki. -sin diye: in order that he may see grsn diye.

iin: in order to see grmek iin. order to keep up appearances ele gne kar rezil olmamak iin. yani, demek. other words aram zda. our midst k smen. part zellikle. para para, k sm ksm. 1. geerken. 2. tesadfen. k smen, yer yer. rehinde. ebediyen, her zaman iin, daima. ahsen, bizzat.

in particular in parts in passing in patches in pawn in perpetuity in person

in place in place of in plain English in plain English in play in point of in point of fact in position in practice in press in private in process of construction in proportion to in protest against in public in pursuance of in regard to in relation to in reply to in respect of in respect to in response to in retrospect in return for in revenge for in s.o.s stead in search of in self-defense in sequence in seventh heaven in shore in short in short course in short order in short order in sight in single file in so far as in so many words in some ways in some measure in spite of in stock in sum in tandem in ten seconds flat in terms of

yerinde. -in yerine. akas. 1. a ka. 2. akas. aka olarak. bak mndan. aslnda, gerekte. tam yerinde. pratikte, uygulamada. bask da, baslmakta. 1. gizlice, gizli olarak. 2. ba kalar yokken, ba baa. ina halinde, yaplmakta. -e oranla, -e gre. -e protesto olarak. alenen, a ka, herkesin nnde. yerine getirirken, pe inde koarken, gerekletirmeye alrken: He sacrificed his wealth bak. with regard to. in pursuance of his ideals. deallerinin peinde ... hakk nda: She said nothing in relation to that matter. O mesele nda hibir ey sylemedi. hakk -e cevap olarak. 1. -e gelince. 2. ile ilgili olarak. 1. ile ilgili olarak. 2. ile ilgili. -e karlk; -e karlk olarak. gemie bakarak. -e karlk olarak, -in karlnda. -den almak iin. birinin yerine, birinin nam na: etin can go in his stead. Onun yerine etin gidebilir. aramaya; aramakta, pe inde. kendini korumak iin. 1. s rayla. 2. art arda. ok mutlu. k yya yakn. k saca, szn ksas. k saca. abuk. arabuk. grnrde. tek s ra halinde. -dii kadar/derecede. ak seik bir ekilde, aka. baz bakmlardan. bir dereceye kadar, k smen. -e ramen, -e karn: Hes carrying on in spite of the difficulties. Zorluklara ra men devam ediyor. tic. mevcut. szn k sas, ksaca. 1. art arda dizilmi bir ekilde. 2. koordinasyon iinde, birbirine bal a, birlikte, beraber. olarak; tam onortakla saniyede. 1. ... a dan: Dont look at the situation in those terms! Duruma o adan bakma! 2. k. dili -e gelince, -ce/-e: In terms of money shes well fixed.

in that in that case in the absence of in the abstract in the aggregate in the background in the bag in the cards in the circumstances in the clouds in the course of in the course of in the course of time in the crunch in the dark in the end in the event of in the extreme in the eyes of in the face of in the family way in the flesh in the hole in the interest of in the interim in the land of the living in the large in the light of the facts in the long run in the long run in the long term in the lump in the main in the matter of in the meantime in the midst of in the morning in the name of in the nature of things in the neighborhood of in the nick of time in the nick of time in the nude in the offing in the open in the presence of in the process of time

-diinden, -diinden dolay; nk; -diine gre, mademki, madem. o takdirde. -in yoklu unda: In the absence of any guidelines this is what we came up eyler iin ancak bunu yapabildik. with. Bize yol gsterecek bir kavram olarak: He approves of it inolmad the abstract, but not in practice. Onu uygulamada de il, kavram olarak beeniyor. toplam olarak. ikinci planda. k. dili emin, garantili; antada keklik. k. dili muhtemel, olas . bak. under the circumstances. pomp and circumtance tantana, debdebe. hayal leminde, dalg n. srasnda, esnasnda. srasnda, esnasnda. zamanla. k. dili paas sknca. 1. karanlkta. 2. habersiz. sonunda, eninde sonunda. takdirde, halinde. son derece. -in gznde. karsnda. k. dili gebe, hamile. bizzat. k. dili borlu; para kaybetmi durumda. ... yarar na, ... iin. aradaki zamanda. sa, hayatta. btn kapsam ile. olaylarn gelimesine gre, olaylarn altnda. uzun vadede; eninde sonunda. zamanla, eninde sonunda. uzun vadede. btnyle, btn olarak. ounlukla, ou. ... konusunda. o/bu arada, o/bu sre iinde. -in ortas nda, -in arasnda. sabahleyin. 1. adna, namna, yerine. 2. ba iin, hakk iin, akna. doal olarak, tabiatyla. yaklak olarak, civarnda. tam zaman nda. tam zaman nda (Gecikmeye hi yer olmayan durumlar iin kullanlr.): Reinforcements arrived in the nick of time. Takviyeler tam zaman nda plak olarak, plak. yak nda, pek uzak olmayan (olay). ak havada. f. 1. amak; almak. 2. balamak; balatmak. 3. yaymak, sermek.nnde/yan 4. a a vurmak. nda/huzurunda: in the presence of a large company (birinin) byk bir topluluk nnde. zamanla, zaman getike. Dont say that in her presence! Onun yan nda

in the raw in the rough in the same breath in the second place in the short haul/term in the short run in the short term in the thick of the battle in the vicinity of in the wake of in the world in this connection in three months in time in total in tow in triplicate in truth in tune in turn in two in two shakes in unison in vain in view in view of in/at a pinch inability inaccessible inaccurate inaction inactive inactivity inadequate inadmissible inadvertent inalienable inane inanimate inappropriate inapt inarticulate inasmuch inasmuch as inattention inattentive inattentiveness

1. doal halde, ilenmemi. 2. k. dili plak. 1. kaba taslak durumda. 2. i lenmemi durumda. bir solukta, ayn zamanda. ikinci olarak, ondan sonra. k sa vadede. k sa vadede. k sa vadede. muharebenin en iddetli yerinde. 1. dolaylar nda, civarnda: She lives in the vicinity of Taksim. Taksim nda 2.k. dili 2. a a ard yukar , yakla k olarak: salary is in civar nda, -in pe inde. -in ndan, -den sonra; ...His sonucunda. 1. -in ard oturuyor. k. dili Allah a kna, Allah/Allahn seversen (Soru zamirleriyle kullanlr.): What in the world bu is that? O ne, Allah n seversen? How in the world did bu mnasebetle, hususta. aya kadar. 1. vaktinde, zaman nda (yetimek/yetitirmek): Can you finish this in misiniz? We cant get there in time. time? Bunu vaktinde yeti tirebilir yla. 1. toplam olarak. 2. btnyle, tamam k. dili beraberinde: He had his girl friend in tow as well. Beraberinde k z da vard. arkada kopya olarak. hakikaten, gerekten. akortlu. 1. s ra ile; srasyla; nbetlee: Each charge was mowed down in turn by their fire.(kesmek/blmek/ay Hcuma kalkan her grup onlar n ldrc ateiyle helak sma, ikiye rmak). iki k deadly (of a lambs tail) k. dili hemen, bir rpda, bir lahzada. 1. birlikte, beraber (yapmak). 2. hep bir a zdan, hep beraber. bo yere, bouna. grnrde, ortada. -den dolay, ... yznden, -i gz nnde tutarak. gerektiinde, gereinde; sknca. i. yetersizlik, ehliyetsizlik; yeteneksizlik; gszlk; beceriksizlik. s. yanna varlmaz, eriilmez. s. yanl, kusurlu, hatal. i. hareketsizlik. s. 1. hareketsiz. 2. kim. etkisiz. 3. tic. durgun. i. 1. hareketsizlik. 2. kim. etkisizlik. 3. tic. durgunluk. s. 1. yetersiz. 2. eksik, noksan. s. kabul olunmaz, uygun grlmez. s. kas tsz, elde olmayan. s. 1. (kiinin) elinden alnamayacak (hak). 2. satlamaz, devrolunamaz. s. 1. bo, anlamsz. 2. budala, aptal; budalaca, aptalca. s. 1. cans z, ruhsuz, l. 2. donuk, snk. s. uygunsuz, yersiz, mnasebetsiz. s., bak. inept. s. 1. kendini iyi ifade edemeyen. 2. anla lmaz. 3. dilsiz. 4. iyi ifade edilmemi. z. 1. -diine gre, mademki. 2. -dii derecede/kadar. i. dikkatsizlik. s. dikkatsiz. i. dikkatsizlik.

inaugural inaugurate inauguration inauspicious inborn inbound inbred incalculable incandescence incandescent incandescent lamp incandescent lamp incapable incapacitate incapacity incapacity for incarcerate incarnate incase incautious incendiary incendiary bomb incense incense incentive incentive pay inception incessant incessantly incest inch inch along incidence incident incidental incidentally incinerate incinerator incipient incise incision incisive incisor incite incitement incivility inclement

s. al treni ile ilgili. f. 1. resmen ie balatmak, (birini) trenle bir greve getirmek. 2. trenle ba latmak. 3. ba lamak; balatmak, balang c. amak, a l e balama. 2. greve ba lama treni. 3. al-in treni, al i. 1. resmen itreniyle s. uursuz, meum. s. 1. (birinin) tabiat nda olan, doutan gelen. 2. irsi, kaltsal. s. 1. limana/havaalan na giren (gemi/uak). 2. ehir merkezine doru giden (tren, otobs v.b.).edinilegelmi . s. uzun zaman boyunca s. hesap edilemez, hesaplanamayan; haddi hesab olmayan. i. akkorluk. s. akkor. elektrik ampul. ampul. s. yeteneksiz, kabiliyetsiz; ciz, gsz. f. gsz duruma getirmek; i yapamaz duruma getirmek. i. gszlk, yeteneksizlik. (bir eyi) yapamama. f. hapsetmek. s. 1. cisimlenmi. 2. insan ekline girmi. f., bak. encase. s. dikkatsiz, tedbirsiz, d ncesiz. s. 1. kasten yang n karan. 2. kkrtc, karklk karan. i. kundak. yangn bombas. i. gnlk, buhur, tts. f. k zdrmak, fkelendirmek. i. 1. isteklendiren dl; zendirici ey. 2. drt, gd. tevik primi. i. balama, balang. s. devaml, srekli, ard arkas kesilmeyen. z. srekli olarak, ard arkas kesilmeden. i. ensest, yak n akraba ile cinsel iliki kurma. i. in, parmak, 2,54 cm. 1. yava yava ilerlemek. 2. yava yava hareket ettirmek. i. of (bir eyin) meydana gelmesi: The incidence of cholera has been azalmakta. declining. Kolera vakalar i. olay, hadise, vaka. s. to -e ait olan, -e zg; ile beraber gelen. s. 1. ikinci derecede olan/saylan: incidental expenses yan masraflar. 2. tesadfen meydana ken.gelen, tesadfi. 3. to -e ait olan, -e zg; ile beraber z. aklma gelmi f. yak p kl etmek. i. p frn; frn. s. henz ba lamakta olan, yeni balayan. f. hakketmek, oymak, kaz mak. i. 1. yarma, de me. 2. tb. ensizyon. s. 1. keskin. 2. zeki. i. kesicidi. f. k krtmak, tahrik etmek; tevik etmek. i. k krtma, tahrik; tevik. i. 1. kabalk, nezaketsizlik. 2. kaba davran. s. sert, f rtnal (hava).

inclination incline incline incline ones ear incline ones head inclined plane inclose inclosure include included inclusion inclusive incognito incoherence incoherency incoherent income income tax incoming incommensurate incommunicado incommunicative incomparable incompatibility incompatible incompetence incompetency incompetent incomplete incomprehensible incomprehension inconceivable inconclusive incongruity incongruous inconsequent inconsequential inconsiderate inconsistent inconsolable inconspicuous inconstant incontestable incontinent incontrovertible incontrovertibly inconvenience

i. 1. eilim, meyil; istek, heves. 2. eim, eiklik. f. 1. -e yneltmek, -e sebep olmak: It inclined him to support us. Onu bizi desteklemeye i. meyil, e im. yneltti. 2. to e iliminde olmak: His thought inclines to the kulak kabartmak. ban emek. eri yzey. f., bak. enclose. i., bak. enclosure. f. 1. iine almak, iermek, kapsamak. 2. dahil etmek, katmak. s. dahil. i. 1. dahil etme, katma; dahil olma, kat lma. 2. iindeleme. 3. katlan ey. s. 1. of -i kapsayan, dahil: The charge is thirty million liras inclusive of service. otuz milyon lira tuttu. 2. ilemci. lk dedahil itirerek. z. takmaHesap, adla; k servis i. tutars zlk. i., bak. incoherence. s. 1. anla lmayan, anlalmaz (szler/sesler). 2. tutarsz, rabtasz, lantkazan. sz (szler/fikirler). ba i. gelir, gelir vergisi. s. 1. giren, ele geen. 2. yeni (hkmet/y l). s. 1. orans z. 2. yetersiz. z. s. bildiini bakalarna sylemeyen, ketum. s. 1. esiz, emsalsiz. 2. with/to ile karlatrlamaz, ile kyaslanamaz. i. uyumazlk, badamazlk. s. 1. birbirine uymayan, birbirine z t. 2. uyumaz, badamaz. i. beceriksizlik, yetersizlik. i., bak. incompetence. s. 1. beceriksiz, yetersiz, gereken yetenekte olmayan. 2. huk. ehliyetsiz. s. eksik, noksan, bitmemi ; kusurlu. s. anlalmaz, akl almaz. i. anlayszlk, kavrayamama. s. kavran lmaz, anlalmaz. s. 1. bir sonuca varmayan, sonusuz. 2. inand rc olmayan. 3. etkisiz. i. 1. uyumazlk, badamazlk. 2. uygunsuzluk, yersizlik. 3. uyumayan s m/ ey. k maz, badamaz. 2. uygunsuz, yersiz. s. 1. uyu s. 1. tutars z. 2. mantksz. 3. konu d. s. 1. yersiz. 2. nemsiz. s. dncesiz, saygsz. s. tutars z; yaptklar birbirini tutmayan (kimse); her zaman ayn seviyeyi tutmayan (i). teselli edilemez; tesellisiz, tesellisi olmayan. s. avutulamaz, s. 1. farkedilmeyen, gze arpmayan. 2. nemsiz. s. 1. karars z, deiken. 2. vefasz. s. tartlmaz, itiraz edilemez, su gtrmez. s. 1. kendini tutamayan. 2. idrar n tutamayan. s. yads namaz, inkr edilemez. z. yads namayacak ekilde. i. glk, zahmet, rahats zlk. f. zahmet vermek, rahatsz etmek.

inconvenient incorporate incorporated incorrect incorrigible incorruptible increase increase increasingly incredible incredulity incredulous incredulousness increment incriminate incrust incubate incubation incubator inculcate incumbency incumbent incur incur a debt incurable incurious incursion indebted indecent indecipherable indecision indecisive indecorous indecorum indeed indefatigable indefensible indefinable indefinite indefinite article indefinite pronoun indefinite pronoun indelible indelible ink indelible pencil indelicacy indelicate

s. 1. uygunsuz. 2. zahmetli, m kl. 3. elverisiz. f. 1. iermek, kapsamak. 2. into/in -e dahil etmek, -e katmak. 3. anonim irket haline getirmek. 4. birletirmek; birlemek. 5. cisimlendirmek. s. anonim. s. 1. yanl. 2. dzeltilmemi. 3. biimsiz. s. adam olmaz, yola getirilemez, dzelmez (kimse). s. 1. rvet kabul etmez. 2. ahlak bozulmaz. 3. bozulmaz, rmez, maz. o almak; artrmak, oaltmak. 2. bymek, gelimek; koku f. 1. artmak,

tirmek. verimli olmak; bytmek, , artma, oalma.geli 2. rn. 3. kr. 4. hslat. i. 1. art
z. gittike artarak: become increasingly difficult gittike zorla mak. s. 1. inan lmaz, akl almaz. 2. k. dili harika. i. 1. inanmazlk. 2. kuku. s. 1. inanmayan. 2. ku kulu, kukulanan. i., bak. incredulity. i. art, artma, oalma. f. sulamak. f., bak. encrust. f. 1. kulukaya yatmak. 2. civciv karmak. 3. kafasnda (plan) kurmak. i. kuluka dnemi. i. 1. kuluka makinesi. 2. kuvz. f. retmek, tekrarlayarak kafasna sokmak, alamak. i. 1. grev, vazife. 2. grev sresi. s. f. (--red, --ring) 1. u ramak, maruz kalmak, girmek. 2. stne ekmek, rmak. borca girmek. uyand borlanmak, s. onulmaz, amans z, ifasz. s. 1. meraks z. 2. ilgisiz, kaytsz. i. ak n, hcum, saldr. s. 1. borlu. 2. te ekkr borlu, minnettar. s. 1. yak ksz, edepsiz, kaba. 2. huk. toplum tresine ayk r. s. okunmaz, zlmez, sklmez. i. karars zlk. s. 1. karars z. 2. kesin olmayan. s. uygunsuz, mnasebetsiz, yak ksz, yakk almayan. i. 1. uygunsuz davran /sz, uygunsuzluk. 2. uygunsuzluk, uygunsuz olma. z. 1. gerekten, hakikaten. 2. do rusu, dorusu istenirse, gerei sylemek gerekirse. s. yorulmaz, yorulmak bilmez. s. savunulamaz. s. 1. anlatlmas zor; anlatlmas imknsz. 2. belli olmayan, belirsiz. 3. mlanmas zor. tan s. 1. belirsiz. 2. dilb. belgisiz. dilb. belgisiz s fat: bir (ngilizcede a, an). dilb. belgisiz zamir. belirsizlik zamiri. s. 1. silinmez, kmaz, giderilmez (leke/iz). 2. silinmez, kalc (izlenim/etki/duygu). 3. sabit (boya/mrekkep). sabit mrekkep. kopya kalemi. i. 1. uygunsuzluk. 2. kabal k. s. 1. uygun olmayan. 2. kaba, nazik olmayan, nezaketsiz.

indemnify indemnity indent indent indentation indenture independence independent independently indescribable indestructible indeterminate index index card index finger indicate indication indicative indicator indict indictment indifference indifferent indigenous indigent indigestible indigestion indignant indignation indignity indigo indigo plant indigo blue indigo-blue indirect indirect cost indirect lighting indirect object indirect object indirect tax indirectly indiscernible indiscreet indiscrete indiscretion indiscriminate indispensable

f. 1. zarar n demek. 2. zarar grmeyeceine dair peinen kefil olmak. i. 1. tazminat, dence. 2. kefalet, teminat, gvence. f. 1. ierlek yazmak, paragraf ba yapmak. 2. entmek. 3. (for) ng. -i 1. etmek; vermek. 4. (for) ng. -i talep etmek; talepte sipari siparisipari . 2. talep. i., ng. i. 1. ierlek yazma. 2. (sat r iin) ierlek olma. i. szleme. f. kontratla/senetle balamak. i. bamszlk. s. 1. bamsz. 2. bana buyruk. 3. (ekonomik adan) bamsz, kendi z. i., pol. bamsz. geliri ile geinebilen. 4. pol. ba ms msz olarak. 2. birbirini etkilemeden. z. 1. ba s. tanmlanamaz, anlatlmaz. s. yklmaz, yok edilemez. s. 1. s nrsz, belirsiz, bellisiz. 2. kukulu. o. --es (ndeksz)/in.di.ces (ndsiz) i. 1. dizin, indeks, fihrist. 2. katalog. 3. gsterge. f. 1. (kitap) iin dizin haz rlamak, (kitabn) indeksini fi. iaretparma. f. iaret etmek, gstermek, imlemek. i. 1. bildirme, anlatma, gsterme. 2. belirti, delil, gsterge, i aret. s. i. gsterge, ibre. f. for ile sulamak. i. 1. iddianame, savca. 2. sulama. 3. dava ama. i. ilgisizlik; ald rmazlk. s. 1. ilgisiz; ald rmaz, umursamayan. 2. vasat, sradan. s. 1. yerli. 2. to (bir yere) zg, (bir yerde) do al olarak bulunan/yetien. s. yoksul, fakir. s. hazmedilemez. i. sindirim gl , hazmszlk, mide fesad. s. (haks zlktan dolay) kzgn, fkeli. i. (haks zlktan dolay) kzgnlk, fke. i. kk d rc hareket, hakaret; onur krc durum. i. 1. ivit rengi, ivit mavisi. 2. bot. ivitotu, indigo, Indigofera tinctoria. s. ivit ivitotu, rengi, ivit mavisi, ividi. tinctoria. bot. indigo, Indigofera ivit rengi, ivit mavisi. s. ivit rengi, ivit mavisi, ividi. s. 1. dolayl. 2. dolak, dolambal. dolayl masraf. dolayl klandrma. dilb. dolayl tmle, -e halindeki isim. dilb. dolayl tmle. dolayl vergi. z. dolayl olarak. s. seilemez, ayrt edilemez, farkedilemeyecek. s. 1. dnmeden davranan; boboaz. 2. dncesizce yaplan. s. k smlara blnmemi, toplu halde. i. 1. dnmeden davranma; boboazlk. 2. dncesiz bir davran; ncesizce sylenen sz. d igzel, rasgele; ay rt edilmemi, kark. s. geli s. vazgeilmez; zaruri.

indispose indisposed indisposition indisputable indistinct indistinguishable individual individualism individualist individuality individually indivisible indoctrinate indoctrinate s.o. with indolent indomitable indoor indoors indorse induce inducement induct induct s.o. into induct s.o. into the army induction inductive inductive reasoning indulge indulgence indulgent industrial industrial action industrial arts industrial engineer industrial estate industrial school industrialise industrialist industrialize industrious industry inebriate inedible ineffable ineffective ineffectual inefficient

f. 1. hevesini k rmak, soutmak. 2. rahatsz etmek. s. 1. rahats z, hasta, keyifsiz. 2. isteksiz. s. 1. rahats zlk, keyifsizlik. 2. isteksizlik. s. su gtrmez, kesin, tart lmaz. s. belirsiz, mphem, iyice grlmeyen. s. ayrt edilmesi olanaksz, seilemez. s. 1. her ... kendi ...: This decision will be up to the individual agencies. Bu konuda her acente kendi karar n verecek. The individual tiles are each a i. bireycilik. i. bireyci. i. bireysellik. z. tek tek, ayr ayr. s. blnmez. f. 1. bir d nce sisteminin esaslarn retmek. 2. -in beynini ykamak. birine (bir fikri) a lamak/telkin etmek. s. 1. tembel, engen, enge. 2. tb. arsz. s. ylmaz, boyun emez. s. 1. i meknlara uygun; i meknlarda kullan lan: indoor shoes i lar. 2. kapal : indoor tennis court kapal tenis meknlarda giyilen ayakkab eride kal! She went indoors. eri z. ieride; ieri, ieriye: Stay indoors! gitti. f., bak. endorse. f. 1. neden olmak. 2. ikna etmek, kand rp yaptrmak. i. 1. neden, vesile. 2. ikna, te vik. f. birini resmen -in yesi yapmak. birini askere almak. i. 1. greve getirme. 2. man. tmevar m. 3. sonu karma. 4. elek. indksiyon, indkleme. msal. 2. elek. indkleyen, indksiyon yapan. s. 1. man. tmevar tmevarml usavurma. f. 1. (sak nlmas gereken bir eye) teslim olmak: She indulged her desire ekermsamaha. yeme arzusuna 2.(bir in kendine bir izni ey yapma izni for ey yapma) verme. i. 1.candy. yz verme, 2. in yenildi. kendine s. yz veren, msamahakr. s. endstriyel, s nai, ileyimsel.

ng. grev; ii yavalatma.


endstriyel sanatlar. endstri mhendisi. ng. organize sanayi blgesi. endstri meslek lisesi. f., ng., bak. industrialize. i. sanayici. f. sanayile tirmek. s. alkan, gayretli. i. 1. sanayi, endstri, i leyim. 2. alkanlk, gayret. f. sarho etmek, mest etmek. s. yenmez. s. 1. sz edilmez, a za alnmaz (kutsal). 2. tarifsiz, anlatlmaz. s. 1. etkisiz (are, ila v.b.). 2. beceriksiz (ynetici, i i v.b.). s. 1. etkisiz (are, ila v.b.). 2. ba arsz; beceriksiz (ynetici, ii v.b.). s. 1. istenilen etkiyi uyand rmayan, etkisiz. 2. zaman ve enerjiyi ekonomik bir ekilde kullanmayan, verimsiz, randmansz (i yntemi, makine v.b.).

inelegant ineligible ineluctable inept ineptitude inequality inequitable inequity inert inertia inescapable inessential inestimable inevitable inevitably inexact inexcusable inexcusably inexhaustible inexorable inexpedient inexpensive inexpensively inexperience inexperienced inexpert inexplicable inexplicably inexpressible inexpressibly inexpressive inextricable inextricably infallibility infallible infallibly infamous infamy infancy infant infantile infantile paralysis infantilism infantry infantryman infatuate infatuation

s. zarif olmayan, incelikten yoksun. s. s. ka nlmaz. s. 1. uygunsuz, yersiz, yak ksz. 2. beceriksiz, hnersiz. i. 1. uygunsuzluk. 2. beceriksizlik. 3. gaf, pot. i. 1. eitsizlik, farkllk. 2. deiebilirlik, deikenlik. s. haks z, insafsz. i. haks zlk, insafszlk. s. 1. hareket edemeyecek durumda olan; hareketsiz. 2. yava ileyen. 3. harekete geen; uyuuk, tembel. 4. fiz., tembellik. kim. atl, sreduran, inert. yava i. 1. fiz., kim. atalet, sredurum. 2. uyu ukluk, s. ka nlmaz. s. gereksiz. s. 1. hesaba s maz, hesapsz. 2. paha biilmez, ok deerli. s. ka nlmaz, aresiz. z. ka nlmaz ekilde. s. 1. tam do ru olmayan, yanl, hatal. 2. kesin olmayan. s. balanamaz, affedilmez. z. affedilmeyecek ekilde. s. 1. tkenmez, bitmez tkenmez. 2. yorulmaz. s. 1. amans z, insafsz, acmasz. 2. deitirilemez. s. amaca uygun d meyen, elverisiz. s. ucuz, pahal olmayan; masraf az. z. ucuza. i. tecrbesizlik, deneyimsizlik, acemilik. s. tecrbesiz, deneyimsiz, acemi. s. 1. tecrbesiz, deneyimsiz, acemi. 2. beceriksiz. 3. yetersiz, usta i i olmayan. s. nedeni anla lmaz, aklanamaz; muammal, esrarengiz. z. a klanamayacak ekilde. s. anlatlmaz, ifade edilemez. z. anlatlamayacak derecede. s. bir anlam/d nce ifade etmeyen. s. 1. iinden klmaz. 2. zlmez. 3. ayrlmaz; girift. z. iinden klamayacak ekilde. i. yanlmazlk. s. yanlmaz, amaz, hata yapmaz. z. yanlmadan. s. 1. ad ktye km, (kt bir eyden dolay) mehur. 2. rezil. 3. ayp, ok irkin.alaklk. i. rezalet, i. 1. bebeklik, ocukluk. 2. kklk. 3. (tasar , i v.b.nin) balang amas, kk emekleme dnemi. a i. bebek, ocuk. s. kk. s. 1. ocu a zg. 2. ocuka. 3. bebeksi, ocuksu, bebek gibi, ufak bir ocuk gibi.felci. tb. ocuk i., ruhb. bebeksilik. i. 1. piyadeler, piyade s nfna ait askerler. 2. piyade, piyade snf. o. in.fan.try.men (nfntrimn) i. piyade, piyade askeri. f. akln elmek, ldrtmak. i. (with) (-e) hayranlk, delicesine k olma.

infect infection infectious infelicitous infelicity infer inference inferior inferiority inferiority complex inferiority complex infernal inferno infertile infertility infest infestation infested infidel infidelity infiltrate infiltrate s.o. into infiltration infinite infinite pains infinitely infinitesimal infinitive infinity infirm infirmary infirmity inflame inflammable inflammation inflammatory inflate inflation inflect inflection inflexible inflexion inflict inflict punishment on inflorescence inflow influence

f. bulatrmak, geirmek. i. 1. iltihap. 2. enfeksiyon. 3. bula ma; bulatrma. s. 1. bula c. 2. bakalarna kolay geen (glme/nee). s. ho olmayan/naho (sz/davran). i. ho olmayan/naho sz/davran. f. (--red, --ring) (from) (-den) 1. karmak, anlamak. 2. sonu karmak. i. 1. sonu karma. 2. man. karm. s. 1. (to) (-den) a a, daha aa bir nitelikte olan. 2. kalitesiz. i. 1. daha a a bir nitelikte olma. 2. kalitesizlik. aalk duygusu/kompleksi. aalk kompleksi. s. 1. cehenneme ait. 2. i ren. i. 1. cehennem. 2. cehennem gibi yer. s. 1. orak, verimsiz. 2. k sr. i. 1. verimsizlik. 2. k srlk. f. (bit/kurt/fare) istila etmek, etraf sarmak. i. (bit/kurt/fare) istila etme, etraf sarma. s. i. kfir. i. 1. sadakatsizlik. 2. zina. 3. imans zlk, kfr. f. (rgt, kurulu v.b.ne) szmak/gerek kimliini gizleyerek girmek. birini -e s zdrmak. i. (rgt, kurulu v.b.ne) szma/gerek kimliini gizleyerek girme. s. 1. sonsuz, s nrsz. 2. bitmez, tkenmez. 3. muazzam bir, ok byk bir r, dikkat v.b.). (sab sonsuz gayret. z. son derece, ok. s. 1. mat. infinitezimal, sonsuzkk. 2. llemeyecek kadar kk. i., dilb. mastar. i. sonsuzluk, s nrszlk. s. zayf, kuvvetsiz, halsiz. i. 1. (okulda/fabrikada) revir. 2. hastane. 3. klinik. i. 1. zayflk. 2. hastalk. 3. sakatlk f. 1. tutu turmak, alevlendirmek; tutumak; alevlenmek. 2. kkrtmak, iltihapland tahrik etmek. 3. fkelendirmek. 4. t b. k an, parlayc. 2. kolay zdrlr. rmak. s. 1. kolay tutu i., tb. 1. kzarma. 2. iltihaplanma, iltihap, yang. s. k krtc, tahrik edici. f. 1. (hava ile) iirmek. 2. (fiyatlar) suni olarak ykseltmek, iirmek. 3. t para karmak. piyasaya okpara miktarda k ikinli i. i. enflasyon, f. 1. ses tonunu de itirmek. 2. dilb. ekmek. i. 1. sesin ykselip alalmas . 2. dilb. ekim. s. 1. eilmez, bklmez. 2. hi esnek davranmayan, kat, sert. i., ng., bak. inflection. f. (on) (birini) kt bir eye uratmak: inflict pain ac ektirmek. -e ceza vermek/verdirmek. i., bot. iek durumu. i. ieriye ak . i. etki, tesir, nfuz. f. 1. etkilemek, tesir etmek. 2. szn geirmek.

influential influenza influx inform informal informality informally informant information information booth information desk informative informed informer infraction infrared infrastructure infrequent infringe infringement infuriate infuse infusion ingenious ingeniously ingenuity ingenuous inglorious ingoing ingot ingrate ingratiate ingratiate o.s. with s.o. ingratitude ingredient ingrowing inguinal inguinal gland inhabit inhabitable inhabitant inhalation inhale inherence inherency inherent inherit

s. nfuzlu, sz geen. i., tb. grip, enflanza. i. 1. ieriye akma. 2. ak n. f. 1. (of/about/that) -den haberdar etmek, hakk nda bilgi vermek, -i bildirmek: I informed him that I would not come tomorrow. Ona yar n s. resmi olmayan; teklifsiz. i. resmi olmama; teklifsizlik. z. gayri resmi olarak; teklifsizce. i. bilgi veren kimse. i. 1. bilgi, haber. 2. dan ma. danma, mracaat, danma yeri. danma, danlan yer. s. bilgilendirici, ayd nlatc, retici, eitici. s. bilgili, haberli. i. jurnalci, ihbarc , muhbir. i. (kurallar ) bozma, ihlal. s. k zltesi, kzlalt, enfraruj. i. altyap, enfrastrktr. s. seyrek. f. 1. (anla ma, antlama v.b.ni) bozmak, ihlal etmek. 2. on/upon -e tecavz etmek. ma, antlama v.b.ni) bozma. 2. on/upon -e tecavz etme. i. 1. (anla f. gazaba getirmek, ileden karmak. f. 1. with -i a lamak; into -e alamak. 2. into iine dkmek/aktmak. 3. (ay) demlemek, demlendirmek. tma; iine dklme. 2. demleme, demlendirme. 3. i. 1. iine dkme/ak iecek (ay/ila). 4. tb. damara demlenmi mahirane. s. 1. ok becerikli, hnerli, maharetli, mahir.zerketme, 2. usta i i,iitim. z. ustalkla, mahirane bir ekilde. i. ustalk, maharet, hner. s. 1. saf, masum. 2. a kyrekli, samimi, candan. s. 1. utand rc, yz kzartc. 2. erefsiz. 3. tannmam. s. 1. iktidara yeni gelen (hkmet). 2. kabaran (deniz). i. kle. i. nankr kimse. f. birinin gzne girmek; birinin gzne girmeye al mak. i. nankrlk. i. (karmdaki) madde, malzeme: What are the ingredients in this cake? Bu kekin ru byyen.ne? s. ie do malzemesi s. kas ksal, kasa ait. anat. kas k bezi. f. -de oturmak. s. iinde oturulur, oturmaya elveri li. i. (bir yerde) oturan kimse, sakin. i. 1. nefes alma. 2. (sigara duman v.b.ni) iine ekme. f. 1. nefes almak. 2. (sigara duman v.b.ni) iine ekmek. i. (bir eye/birine) zg olma. i., bak. inherence. s. 1. in (bir eye/birine) zg/has. 2. esas, asl, z: inherent rights temel haklar. f. (from) -e (-den) miras kalmak, -e (-den) kalmak, (bir eyin) mirass/vrisi olmak: She inherited it from her grandfather. Ona

inheritance inheritance tax inherited inheritor inhibit inhibit s.o. from inhibited inhibition inhospitable inhuman inhumane inhumanity inimical inimitable iniquity initial initially initiate initiate initiation initiative initiator inject injection injudicious injunction injure injured injurious injury injustice ink inkling inkpad inkwell inky inlaid inland inland revenue inland sea inland sea inland waters in-law inlay inlet inmate inn

i. 1. miras, kalt. 2. biyol. kaltm, soyaekim. veraset vergisi. s. 1. irsi, kaltsal. 2. miras kalan. i. miras , vris. f. -e ket vurmak. birinin (bir ey yapmasna) ket vurmak. s. duygularn pek da vuramayan. i. 1. ket vurma/vurulma. 2. ruhb. inhibisyon, inhibe etme. s. 1. konukseverlik gstermeyen. 2. ya anmas zor olan (yer/iklim). s. 1. insanlktan km; acmasz, zalimane. 2. ok souk, robot gibi. 3. insana gre yap lmam/olmayan. s. zalim, merhametsiz. i. insaniyetsizlik. s. 1. to -e d man: That village is inimical to strangers. O ky yabanclara man. to -e ters2. d en, d siz.-e kart; -e zararl: His plan is inimical to our s. 1. taklit2. edilemez. e i. 1. gnah. 2. ktlk. 3. haks zlk, adaletsizlik. s. bataki, birinci, ilk. i. birinin ad veya soyadnn ba harfi. f. (--ed/--led, -ing/--ling) etmek. ta, ba langta, nce. z. ilkin, ba parafe f. 1. balatmak. 2. into -e altrmak, -i gstermek. 3. into -i trenle yelie kabul e yeni kabul edilmi kimse. i. yelietmek. i. 1. yelie kabul treni. 2. balatma. i. 1. inisiyatif. 2. giriim, teebbs. i. balatan kimse. f. 1. rnga etmek, enjeksiyon yapmak. 2. katmak, vermek. i. enjeksiyon, ine. s. ak lszca; akln kullanmayan. i., huk. (birinin bir ey yapmasn/yapmamasn emreden, mahkemece verilen) f. 1. (bir karar. uzva) zarar vermek, (bir uzvu) yaralamak/incitmek/zedelemek. 2. zarar/ziyan s. yaral. vermek: It could injure your reputation. Ad na halel getirebilir. s. 1. zararl, dokunur. 2. krc, yerici, aalayc. i. 1. yara; zarar. 2. zarar, ziyan. 3. eza, zg. 4. haks zlk. i. haks zlk, adaletsizlik. i. mrekkep. i. 1. iaret, ipucu. 2. sezi. i. stampa. i. mrekkep hokkas . s. 1. mrekkeplenmi, mrekkepli. 2. zifiri. s. kakma, kakmal, ilemeli. i. lkenin denizden uzak yerleri; lkenin i k sm. s. denizden uzak, i. z. smlarda; i ksmlara doru. denizden uzakta, i k ng. yurt iinde tahsil edilen vergi. kapal deniz, ideniz. ideniz. i sular. i., k. dili evlilik dolaysyla yakn akraba olan kimse. f. (in.laid) iine kakmak, kakma yapmak. i. 1. kakma i i. 2. dii. dolgu. i. 1. koy, kk krfez. 2. giri , giri yeri. i. 1. hapishanede/ak l hastanesinde bulunan kimse. 2. sakin. 3. bakas evde oturan kimse. 4. birlikte oturan kimse. ile aynotel. i. han,

innards innate inner inner city inner resources inner significance inner tube innermost inning innings innkeeper innocence innocent innocent amusement innocuous innovate innovation innovator innuendo innumerable inoculate inoculation inoffensive inoperable inoperative inopportune inordinate inorganic inorganic chemistry inpatient input input data input device input-output inquest inquire inquire after s.o. inquiring inquiry inquisition inquisitive inroad insane insane person insanitary insanity insatiability

i., o., k. dili i ksmlar, i organlar. s. 1. (bir eyin) temelinde/znde olan. 2. (birinin) tabiatnda/znde olan. tsal.2. 4.i, fels. dou3. tan olan. 3. irsi, kal s. 1. i, dahili. ruhsal. gizli, sakl (anlam v.b.).

ehrin merkezinde yoksullarn oturduu mahalle.


manevi kuvvet. derin/gizli anlam. i lastik. s. en ierideki, en iteki. i., beysbol her iki tak mdaki oyuncularn birer vuru sras. i. 1. kriket bir tak mdaki on oyuncunun oyun d edilinceye kadar vuru ralar., 2. sra, nbet. s otelci. i.hanc i. 1. masumluk, susuzluk. 2. safl k. s. 1. masum, susuz. 2. zarars z. 3. saf, safdil. i. 1. masum kimse/ocuk. 2. aptal kimse. z elence. zarars s. zarars z, incitmeyen. f. yenilik karmak, deiiklik yapmak. i. 1. deiiklik yapma; yenilik getirme. 2. yenilik; deiiklik. 3. yeni ey. metot/alet, yenikimse. i. yenilik yapan i. olumsuz bir ey ima eden sz, ta, kinaye. s. saysz, hesapsz, pek ok. f. alamak. i. 1. a. 2. alama. s. zarars z, incitmeyen. s. 1. ameliyat edilemez. 2. al trlamaz; uygulanamaz. s. ilemeyen, almayan. s. zamans z, mevsimsiz, uygunsuz, srasz. s. 1. ar. 2. dzensiz. s. inorganik. inorganik kimya. i. hastanede yatan hasta. i. 1. (birinden gelen) d nceler/szler. 2. ekon., elek. girdi. 3. bilg. girdi, . 4. katma, giri verileri. bilg. girdi, giri verme. bilg. girdi ayg t. s., bilg. girdi- kt, giri-k. i. (resmi) soru turma; (nedeni bilinmeyen lm hakknda adli) soruturma. f. 1. about -i sormak, ... hakk nda bilgi almak istemek. 2. into hakknda turma/tahkikat yapmak, turma yaparak -i aratrmak. 3. (of) (soru sormak,soru birini sormak. birinin hal ve hatrn s. 1. soru sorar gibi (bak /yz ifadesi). 2. renmeye hevesli. i. 1. aratrma. 2. soruturma, tahkikat. I received a lot of inquiries about the new tax law. Yeni vergi yasas hakknda epey soru soran oldu. make i. sorguya ekme. s. merakl, bakalar hakknda bilgi edinmeyi seven. i., gen. o . akn, baskn. s. 1. ak l hastas, deli. 2. delice, anlamsz. deli. s. hijyenik olmayan, sa la zararl. i. delilik, cinnet. i. doymazlk, agzllk.

insatiable insatiableness inscribe inscription inscrutable insect insecticide insectivorous insecure insecurity inseminate insemination insensible insensitive inseparable inseparables insert insert insertion inshore inside inside inside inside inside information inside of an hour inside out insider insides insidious insight insignia insignificant insincere insincerity insinuate insinuation insipid insist insistence insistent insofar insofar as insolence insolent insoluble insolvency

s. 1. doymak bilmez, doymaz, kanmaz. 2. agzl, obur. i., bak. insatiability. f. 1. yazmak, kaydetmek. 2. (yaz t) yazmak, hakketmek. 3. to/for (bir imzalayarak) -e etmek. yap .ithaf 2. ithaf. 3. madalya veya para zerindeki yaz. i. 1.t kitabe, yazt, yaz s. 1. ne d nd belli olmayan. 2. ne anlama geldii belli olmayan. i. bcek. i. bcek ilac . s. bcekil. s. 1. emniyetsiz; tehlikede olan; sa lam olmayan: He feels insecure here. Burada kendini emniyette hissetmiyor. 2. ruhb. kendine gveni olmayan. olmama. 2. ruhb. kendine i. 1. emniyetsizlik; tehlikede olma; sa lam gveni olmama. f. 1. dllemek. 2. a lamak, telkin etmek. i. dlleme. s. 1. hissedilemeyecek kadar ufak. 2. bayg n. s. dncesiz, bakalarn dnmeyen. s. ayrlmaz. i. ayrlmaz dostlar. f. 1. (in) (-e) sokmak. 2. (into) (-e) koymak. 3. aras na koymak. i. 1. araya eklenen ey. 2. kitap ortasna eklenen sayfalar. 3. dergi/gazete na konulan ek. aras ey. 3. bir ilann gazeteye bir kez konmas. i. 1. ekleme. 2. eklenen s. k yya yakn. z. kyya doru. i. i, i taraf: the inside of the box kutunun ii. s. i, iteki. z. ieride; ieriye. edat iine, ierisine; iinde, ierisinde: The mouse is hiding inside that piano. Fare o piyanonun haberler. iinde saklan yor. ieriden s zan bir saate kadar. tersyz. i. ieriden biri, i yzn bilen kimse. i., k. dili ba rsaklar; i organlar, i ksmlar. s. 1. sinsi, gizlice f rsat kollayan. 2. hain, hilekr. i. anlay, bir eyin i yzn kavrama. i., o. (rtbeyi/makam simgeleyen) iaretler, alametler. s. 1. anlams z. 2. nemsiz. 3. pek az. 4. ufak. 5. deersiz, demez. s. samimiyetsiz, itenliksiz, ikiyzl. i. samimiyetsizlik, itensizlik. f. (kt bir ey) demek istemek, demeye getirmek, (kt bir eyi) st sylemek: Are you insinuating that shes a liar? O yalanc m kapal sz. 2. st kapal syleme. i. 1. st kapal (kt) s. 1. snk. 2. tats z, yavan, lezzetsiz. f. (on/upon) (-de) srar etmek, (-de) direnmek, (iin) diretmek, (-de) ayak diremek, -i tutturmak: srar, ayak direme. She insisted on buying the red dress. K rmz i. s. 1. srar edici, direngen. 2. srarl. z. -dii derecede/kadar. i. kstahlk. s. kstah, terbiyesiz, ars z. s. 1. zlmez, halledilmez (problem v.b.). 2. erimez, znmez. i., huk. aciz hali.

insolvent insomnia insomniac insomuch insomuch as insomuch that inspect inspection inspector inspiration inspire inst instability install install o.s. in/on installation installment installment plan instalment instance instant instantaneous instantly instead instep instigate instigation instigator instil instill instillation instinct instinctive instinctively institute institution institutional institutionalise institutionalize instruct instruct a solicitor instruction instructions instructive instructor instrument instrument panel

s., tic. deme aczine d m; iflas etmi, batkn. i. deme aczine dm i/irket; mflis kimse, batk n. yitimi. ki k, uyku i. uykusuzluk, uyuyamazl i. uykusuzluk eken kimse. z. 1. -diine gre, mademki. 2. -dii derecede/kadar. o kadar ki. f. tefti etmek, denetlemek; kontrol etmek, yoklamak. i. tefti, denetleme; kontrol, yoklama. i. mfetti; denetleyici, deneti, denetimci, kontrolr. i. 1. ilham, esin. 2. a lama, telkin. f. 1. ilham etmek, esinlemek. 2. (fke, sevgi v.b.ni) uyand rmak. 3. solumak. k s. instant, institute, institution. i. istikrars zlk. f. 1. (bir ayg t) (bir yere) takmak; (kalorifer, elektrik v.b.) tesisat emek; (bilgisayar v.b. sistemi) kurmak. 2. (yeni seilmi/atanm birini) d -e oturmak. i. 1. (bir ayg t) (bir yere) takma; (kalorifer, elektrik v.b.) tesisat deme; (bilgisayar v.b. kurma. 2. ask. tesis, kurulu . sm, blm. i. 1. taksit. 2. k sistemi) taksit usul. i., ng., bak. installment. i. 1. rnek. 2. kere, defa. 3. durum. s. 1. ani, hemen olan, derhal olan. 2. acil, ivedi. 3. imdiki. 4. su katlarak (yiyecek/iecek). i. an, dakika: at this instant bu anda. hemen hazrlanan nda meydana gelen, ani, enstantane. s. hemen/an z. hemen, derhal. z. of -in yerine, -ecek yerde, -ece ine: He came here instead. Oraya ine buraya gidece n st ksm, geldi./Ba am. kasnn yerine kendisi buraya geldi. i. aya f. k krtmak, tahrik etmek, tevik etmek. i. k krtma. i. k krtc. f., ng., bak. instill. f. 1. in/into -e yava yava alamak/telkin etmek. 2. with -i yava yava lamak/telkin a i. fikir alama. etmek. i. igd. s. igdsel. z. igdsel olarak. i. 1. kurulu , messese. 2. enstit, okul. 3. bilimsel kurum. f. 1. kurmak, tesis etmek. 2. atamak,2. tayin etmek. mi gelenek. kurum, messese. i. 1. yerle s. 1. kurulu a/kuruma ait. 2. kurumsal. f., ng., bak. institutionalize. f. 1. kurum haline getirmek, kurumla trmak. 2. det haline getirmek. 3. l hastanesi, slahevi v.b.ne yerle tirmek. vermek, yol gstermek. ak retmek, eitmek. 2.talimat f. 1. okutmak,

ng. avukat tutmak. i. 1. retme, eitim. 2. renim. 3. bilgi; ders. i. direktif, ynerge; a klama. s. retici, eitici. i. 1. retmen, eitmen. 2. asistan; okutman. i. 1. alet. 2. ara. 3. enstrman, alg . 4. huk. belge. 5. belgit, senet.
kontrol paneli, pano.

instrumental instrumental music instrumentalist insubordinate insubordination insubstantial insufferable insufficient insufficiently insular insulate insulation insulator insulin insult insult insuperable insurance insurance broker insurance company insurance policy insurance premium insure insurgent insurmountable insurrection int intact intake intake valve intangible integer integral integral calculus integral equation integrate integration integrity intellect intellectual intellectualism intelligence intelligence bureau intelligence quotient intelligence service intelligence test intelligent

s. 1. yararl, etkili. 2. yardmc, arac olan. 3. mz. enstrmantal. enstrmantal mzik. i. alg alan mzisyen. s. asi, itaatsiz, kafa tutan, ba kaldran. i. ba kaldrma. s. 1. as lsz, temelsiz, hayali. 2. zayf; hafif. s. ekilmez, katlan lmaz. s. eksik, yetersiz. z. yetersiz derecede. s. 1. adaya ait, adaya zg. 2. ayr lm, ayr. 3. dar grl. f. izole etmek, yaltmak. insulating tape elek. izole bant, yaltm sargs. i. 1. izolasyon, yaltm. 2. yaltm maddesi. i. izolatr, yaltkan. i. enslin. f. hakaret etmek, a asamak, hor grmek. i. hakaret, onur k rma, aasama. s. 1. baa klmaz, yenilemez. 2. geilemez. i., ekon. sigorta. sigorta simsar . sigorta irketi. sigorta poliesi. sigorta primi. f. 1. against -e kar sigorta etmek; sigorta olmak. 2. emin olmak; lamak, temin etmek: called hotel to insure that I had a saasi, ran, kafa Itutan. i.the isyanc , asi. s. ba kald s. yenilmez, geilemez, ba a klmaz, stesinden gelinemez. i. isyan, ayaklanma. k s. intelligence, interest, interior, interjection, internal, international, interval, intransitive. , dokunulmam, el srlmemi; salam, eksiksiz. s. bozulmam i. 1. (yemek) yeme. 2. ng. (bir kurulua/camiaya) yeni girenler. oto. emme supab /valf. s. 1. fiziksel varl olmayan, elle tutulamaz, dokunulamaz. 2. kavranamaz. i., mat. tamsay. s. 1. bir btnn ayr lmaz bir paras olan. 2. paralardan oluan. i., mat. integral. integral hesab /kalkls. integral denklemi. f. 1. tamamlamak, btnlemek. 2. with ile birle tirmek. 3. into -e katmak: kitab katt . He thebirle letters into his book. Mektuplar me, integrasyon, entegrasyon. 2.na mat. integrasyon. i. 1.integrated btnle me, i. 1. doruluk, drstlk. 2. btnlk. i. 1. ak l, zihin, idrak, anlk, entelekt, intelekt. 2. akl sahibi. s. 1. zihinsel, entelektel, akla ait. 2. entelektel, ayd n. 3. yksek zek sahibi. entelektel, ayd n. klk, entelektalizm, intelektalizm. i., fels. i. anl i. 1. ak l, zek, anlay. 2. zek sahibi. 3. haber; bilgi. 4. istihbarat. istihbarat brosu. zek blm. istihbarat te kilat. zek testi. s. ak ll, zeki, anlayl.

intelligible intemperate intend intense intensely intensify intensity intensive intensive care intensive care unit intent intention intentional intentionally inter interact interaction intercede intercellular intercept intercession intercessor interchange interchangeable interconnect interconnecting rooms interconnection intercontinental intercourse interdependence interdependent interdict interdict interest interesting interface interfere interference interim interior interior decoration interior decorator interject interjection interlace interlock interlope

s. anlalr. s. 1. takn, ar. 2. sert, frtnal, bozuk (hava). 3. sert, iddetli (sz). f. 1. kastetmek, demek istemek: Thats not what she intended to say. i o deil. 2. niyetinde olmak, niyetlenmek; olmak: I Demek istedikuvvetli, keskin, hararetli. 2. gergin. 3. ciddikararl olan (kimse). s. 1. iddetli, z. 1. iddetle. 2. youn bir ekilde. f. iddetlendirmek, younlatrmak; iddetlenmek, younlamak: The rt na iddetleniyor. They intensified their search for storm is intensifying. iddet. F 2. yo unluk. i. 1. keskinlik, s. 1. iddetli. 2. youn. tb. youn bakm. tb. youn bakm servisi. i. ama, maksat, niyet. s. i. 1. niyet, ama, maksat: His intention is to help you. Amac size yardm etmek. has no intention of bile coming. Gelmek niyetinde de il. 2. anlam, , kasti, maksatl , bile yaplan, isteyerek yaplan. s. kas tlHe z. kasten, bile bile, isteyerek, mahsus. f. (--red, --ring) gmmek, defnetmek. f. birbirini etkilemek. i. 1. birbirini etkileme, etkile im. 2. kim., fiz. interaksiyon, etkileim. f. araya girmek, arac lk etmek. s., biyol. hcreleraras , gzeleraras. f. yolunu kesip durdurmak, yolunu kesip yakalamak. i. araya girme, arac lk. i. arac , arabulucu. f. deitirmek, dei toku etmek. i. deitirme, dei toku etme. s. birbiriyle de itirilebilir. f. birbirine ba lamak. birbirine a lan odalar. i. 1. birbirine ba l olma. 2. elek. interkoneksiyon. s. k talararas. i. 1. gr me, konuma; iliki. 2. cinsel iliki. i. karlkl dayanma. s. birbirine ba l olan. i. yasak. f. yasaklamak, menetmek. i. 1. in -e ilgi, merak. 2. hisse, pay. 3. kar. 4. kr, kazan. 5. faiz. f. 1. ilgilendirmek. 2. merak n uyandrmak. s. ilgin, enteresan. i. 1. arayzey. 2. bilg. arabirim. f. 1. in -e kar mak, -e burnunu sokmak, -e mdahale etmek. 2. with ile kar mak. 3. with -i engellemek. at ma, mdahale. 2. atma. 3. engel. 4. radyo parazit. i. 1. i. aralk, ara, fasla. s. geici. s. ierideki, i, dahili. i. 1. i, dahil. 2. i yerler, i k sm. imimarlk. imimar. f. arada (sz) sylemek. i. 1. nlem. 2. arada syleme. f. 1. birbirine dolanmak; birbirine dolamak. 2. birbirine gemek; birbirine tirmek: He interlaced writings with geirmek. -e yer yer serpi lamak, birbirine kenetlemek; birbirine bahis lanmak, birbirine f. birbirine 3. bawith kenetlenmek. f. bakasnn iine karmak.

interloper interlude intermarriage intermediary intermediate interment intermezzo interminable intermission intermittent intermittent current intermittent fever intermittently intern intern internal internal affairs internal combustion engine internal inflection internal medicine internal migration internal organs internal revenue internal structure international international law international law internationalism internationalist interpenetrate interplay interpolate interpolation interpose interpret interpret s.t. strictly interpretation interpreter interracial interrelated interrelation interrogate interrogation interrogative interrogative pronoun interrogator interrupt

i. bakasnn iine burnunu sokan kimse. i. 1. ara dnem. 2. tiy., sin., konser ara, antrakt. 3. tiy. ara oyunu. i. 1. eitli aileler/milletler arasnda evlenme. 2. yakn akrabalar arasnda evlenme. s. arada bulunan, arac lk eden. i. arac, arabulucu. s. ortadaki, aradaki, orta. i. (ly) gmme, defnetme. i., mz. intermezzo. s. sonsuz, bitmez tkenmez. i. 1. sin., tiy., konser ara, antrakt. 2. futbol ara, haftaym. 3. voleybol, basketbol ara, aral mola. kl. s. kesik kesik, elek. kesikli ak m. tb. belirli aralklarla gelen ate. z. kesik kesik, aralkl olarak. f. 1. enterne etmek, gzalt na almak. 2. (bir gemiyi bir limanda) hapsetmek. i. 1. staj yapan t p rencisi, intern. 2. staj yapan kimse. s. 1. i, dahili. 2. iilir (ila). 3. iten. iileri. i yak ml motor. dilb. ibkn. tb. dahiliye. ig. i organlar. devlet geliri. i bnye, i yap . s. uluslararas , milletleraras, enternasyonal. uluslararas hukuk. uluslararas hukuk. i. enternasyonalizm, uluslararas clk. i. enternasyonalist, uluslararas c. f. 1. tamamen iine gemek, nfuz etmek. 2. birbirinin iine gemek. i. karlkl etkileme. f. 1. yazya szck/cmle ekleyerek asl metni deitirmek. 2. iki ey na ba ka bir ey sokmak. aras ya szck/cmle ekleyerek asl metni deitirme. 2. metne i. 1. yaz szck/cmle, eklenti. araya bir ey sokma. 4. mat. eklenmi eyin aras na koymak. 2. 3. araya girmek. f. 1. iki f. 1. yorumlamak. 2. evirmek, tercme etmek. 3. evirmenlik yapmak. bir eyi tam yazld/sylendii gibi yorumlamak, hayal gcn eye) baka bir anlam yklemeye kalkmamak. kullanarak (bir klama. i. yorum, a i. 1. yorumcu. 2. evirmen, tercman. s. rklararas. s. birbiriyle ilgili. i. karlkl iliki. f. 1. sorguya ekmek. 2. soru sormak. i. 1. sorguya ekme. 2. soru sorma. s. sorulu, soru ifade eden. i. soru zamiri; soru szc . soru zamiri. i. 1. sorgu yarg c. 2. soru soran kimse. f. 1. yarda kesmek. 2. engellemek. 3. (birinin) szn kesmek.

interruption intersect intersection intersperse interspersion interstate intertwine interuniversity interval intervene intervention interview interweave intestinal intestine intimacy intimate intimate intimately intimation intimidate intimidation into into the bargain intolerable intolerance intolerant intonation intoxicant intoxicate intoxication intractable intramuscular intransigence intransigent intransitive intransitive verb intrauterine device intravenous intrepid intricate intrigue intrigue intrinsic intrinsical intrinsically introduce

i. ara, kesinti, kesilme. f. 1. kesimek. 2. katetmek, kesmek, ikiye blmek. i. 1. kesime. 2. kavak. 3. geom. arakesit. f. aras na serpmek, kartrmak. i. serpitirme. s., A.B.D. eyaletleraras . i., A.B.D. eyaletler arasndan geen otoyol. f. 1. birbirine sar lmak, birbirine gemek. 2. with -e sarmak, -e dolamak. s. niversiteleraras . i. 1. aralk, ara. 2. sre. 3. mz. iki ses arasndaki perde fark, enterval. f. 1. araya girmek. 2. in -e kar mak. i. 1. arac lk. 2. karma. i. 1. gr me, mlakat. 2. rportaj. f. 1. ile grme/mlakat yapmak. 2. ile(in.ter.wove, rportaj yapmak. f. in.ter.wo.ven) 1. beraber dokumak. 2. birbirine kar trmak. s. barsaklara ait. i., anat. ba rsak. i. samimilik, samimiyet. s. 1. samimi, ok yak n (arkada). 2. ok yakn, sk: There is an intimate k ve nefret arasnda ok yakn bir relationship love and hate. A sylemek, ima etmek, imlemek, tlatmak. f. st kapalbetween z. 1. itenlikle, samimiyetle. 2. ok yak ndan: Hes a distant relative; I dont intimately. O uzak bir akraba; kendisini yak ndan syleme, ima. i. stknow kapalhim f. gzn korkutmak, sindirmek, yldrmak; gzda vermek. i. gzn korkutma, yldrma, sindirme; gzda verme. edat iine; ieri; -e, -ye. stelik, caba. s. ekilmez, dayan lmaz. i. hogrszlk. s. of -e kar hogrsz. i. 1. ses tonunun ykselip alalma ekli, tonlanma, titremleme. 2. mz. entonasyon, tontm. i. sarho eden madde. s. sarho edici. f. 1. sarho etmek. 2. mest etmek. 3. tb. zehirlemek. i. 1. sarho luk. 2. mest olma. 3. tb. zehirlenme. s. 1. inat , serke, yola getirilemeyen. 2. kolay kontrol edilemeyen. s. kasii. i. uzlamazlk. s. uzlamaz, uzlamas olanaksz. s., dilb. geisiz, nesnesiz (fiil). geisiz fiil. tb. spiral. s. damarii. s. ylmaz, korkusuz, cesur. s. kark, aprak, giriik, girift. f. 1. merak n uyandrmak, ilgisini ekmek; artmak. 2. entrika evirmek, dalavere evirmek. 3. gizlice sevi mek. . i. 1. entrika, hile. 2. gizli a k maceras s. asl, esas, kendine zg. s., bak. intrinsic. z. aslnda, znde. f. 1. to ile tan trmak: She introduced him to her mother. Onu annesiyle tantrd. 2. to -i tantmak: This book introduces preschool children to

introduction introductory introspection introspectionism introspectionist introspectionistic introspective introvert intrude intruder intrusion intrusive intuition intuitionism intuitionist intuitionistic intuitive intuitive knowledge intuitively inundate invade invader invalid invalid invalidate invaluable invariable invariably invasion invective inveigh invent invention inventive inventor inventory inverse inversion invert invertebrate inverted inverted commas inverted commas invest investigate investigation investigator

i. 1. tantm. 2. tantrma, takdim. 3. balang, giri, nsz. s. 1. tantc. 2. balang ile ilgili. i. igzlem, iebak . i. iebak lk. i., s. iebak . s. iebak . s. igzlemsel. i. iednk kimse. f. 1. zorla ieriye sokmak; zorla girmek. 2. istenilmeyen bir yere izinsiz ve davetsiz i. 1. zorlagirmek. giren kimse. 2. davetsiz misafir. i. 1. zorla girme. 2. izinsiz ve davetsiz girme. s. 1. zorla giren. 2. izinsiz ve davetsiz giren. i. sezgi, sezi, ie do ma. i., fels. sezgicilik. i., s., fels. sezgici. s., fels. sezgici. s. sezgiyle anla lan/renilen, sezgisel. sezgiyle edinilen bilgi. z. sezgiyle. f. 1. su basmak, sel basmak. 2. garketmek. f. 1. sald rmak, hcum etmek. 2. istila etmek. i. istilac . s. 1. hasta. 2. yatalak. 3. sakat. s. geersiz, hkmsz. f. geersizle tirmek, hkmsz klmak. s. ok de erli, paha biilmez. s. deimeyen, deimez, sabit kalan. z. 1. deimeyerek. 2. ayn ekilde. 3. her zaman. i. istila, sald r, akn. i. ar hakaret, svp sayma, kfr. f. against -i iddetle eletirmek; -i paylamak. f. 1. icat etmek, yaratmak. 2. uydurmak. i. bulu, icat. s. yaratc. i. icat eden, yarat c. i. 1. envanter. 2. deftere kaytl eya, demirba. s. ters, aksi. i., mat. ters sonu. i. 1. ters dnme, altst olma. 2. tersine dnm ey. 3. ters evirme. 4. mz. tersine al, enversiyon. f. 1. tersine evirmek, tersyz etmek. 2. dilb., mz. s rasn deitirmek. s. omurgas z. i. omurgasz hayvan. s. 1. tersine evrilmi, tersyz edilmi. 2. dilb., mz. sras deitirilmi.

ng. trnak iaretleri. ng. trnak iaretleri, trnaklar. f. 1. in -e (para) yat rmak. 2. in (bir proje iin) (para/emek/zaman) harcamak. 3. with (bir makama) getirmek. 4. with (sorumluluk, tahkikat/soru turma yapmak: The detective was yetki f. 1. hakk nda nda tahkikat yapyordu. 2. investigating murder. cinayet hakk turma. Dedektif 2. aratrma, inceleme. i. 1. tahkikat, the soru
i. 1. dedektif. 2. ara trc.

investment investor inveterate invidious invigorate invincible inviolable inviolate invisibility invisible invisibleness invitation invite invite s.o. in inviting invoice invoke involuntary involve involvement invulnerable inward inward inwards iodic iodine iodisation iodise iodised iodization iodize iodized ion ionic ionisation ionise ionization ionize ionosphere iota irascible irate ire iridescent iris irk irksome

i. 1. yatrm, envestisman. 2. (sorumluluk, yetki v.b.ni) verme. i. yatrmc. s. 1. kkle mi, yerlemi. 2. mzmin; dkn, tiryaki. s. 1. k skandrc. 2. haksz. 3. tiksindirici. f. canland rmak, glendirmek. s. yenilmez. s. 1. dokunulmaz. 2. bozulamaz, i nenemez. s. bozulmam , inenmemi. i. grnmezlik. s. 1. grlmez, grnmez, gzle seilemez. 2. abuk kestirilemez. 3. mal. resmi hesaplarda i., bak. invisibility. gzkmeyen. i. 1. davet, a r. 2. davetiye. f. 1. davet etmek, a rmak: He invited only his close friends to the arkada larn davet etti. 2. rica etmek: exhibit. Sergiye sadece yak n birini buyur etmek, birini en ieriye davet etmek. s. ekici, cazip, ho ; davetkr. i. fatura. f. faturas n karmak. f. 1. (yard m, koruma v.b.ni) istemek. 2. (Allaha) yakarmak, yalvarmak. 3. bavurmak: yap He invoked his diplomatic immunity. (ruh) armak. 4. lan, istemsiz. 2. ruhb. istensiz, s. 1. gayriihtiyari, istemeyerek , gayriiradi. iraded f. 1. gerektirmek, istemek: Expertise involves practice. Ustal k pratik ister.

trmak, -e bula trmak, -ek. sokmak: 2. inilgi, -e kar 2. kar ma, bula ma. 3. dili ak Dont ilikisi.involve me in your i. 1. iliki. s. 1. zarar grmekten veya yaralanmaktan tamamen korunmu . 2. lam: His position in the fethedilemez; ele geirilmez (yer). manevi. 3. gayet i. sa s. 1. ieride bulunan, i. 2. ruhsal, i k sm.
z. 1. ieriye do ru. 2. fikir veya ruhun derinliine doru, ie doru. z., bak. inward 2. s. iyotlu. i. iyot. i., ng., bak. iodization. f., ng., bak. iodize. s., ng., bak. iodized. i. iyotlama. f. iyotlamak. s. iyotlu, iyotlanm . i. iyon. s. iyonik. i., ng., bak. ionization. f., ng., bak. ionize. i. iyonlama, iyonlanma. f. iyonlatrmak; iyonlamak. i. iyonyuvar. i. zerre, nebze: Theres not an iota of truth in it. Onda zerre kadar gereklik yok. s. abuk fkelenen, sinirli, huysuz. s. fkeli, hiddetli, k zgn. i. fke, hiddet, k zgnlk. s. yanardner. i. 1. anat. iris. 2. bot. ssen, iris, Iris. f. 1. bktrmak, usandrmak. 2. cann skmak, sinirlendirmek. s. can s kc, bktrc, usandrc.

iron iron foundry iron gray iron out ironic ironical ironing ironing board ironmonger ironwork ironworks irony irony of fate irrational irrationalism irrationally irreconcilable irrecoverable irredeemable irrefutable irregular irrelevant irremediable irreparable irreplaceable irrepressible irreproachable irresistible irresolute irresolvable irrespective irresponsibility irresponsible irretrievable irreverence irreverent irreversible irrevocable irrigate irrigation irritable irritant irritate irritating irritation is island

i. 1. demir. 2. t. 3. maden ulu golf sopas . s. 1. demir, demirden lm. 2. demir gibi. f. tlemek. yap dkmhane, demirhane. demirk r. 1. tleyerek (buru ukluklar) gidermek. 2. (prz, sorun v.b.ni) gidermek. s. inceden inceye alay eden, alayl , ironik. s., bak. ironic. i. 1. tleme: Have you done the ironing? ama rlar tledin mi? 2. tlenecek ama .rlar: Shes got a lot of ironing to do. ok t ii var. 3. t tahtas /masas i., ng. nalbur. i. (bir eye ait) demir ksmlar, demirler. i. demirhane. i. 1. ironi, istihza. 2. insana alay gibi gelen bir tesadf. kaderin cilvesi. s. 1. ak lsz, mantksz. 2. akld, usd, irrasyonel. i., fels. usd clk, irrasyonalizm. z. mantkszca. s. uzlatrlamaz, bartrlamaz. i. 1. uzlamaz kimse. 2. o. uyumayan fikirler. s. 1. dzeltilemez. 2. geri al namaz. s. 1. kurtulamaz. 2. paraya evrilemez. 3. bedeli denerek kurtar lamaz. 4. aresiz. s. aksi iddia edilemez, su gtrmez, rtlemez. s. 1. dzensiz, kurals z. 2. yolsuz, usulsz. 3. arpk, dz olmayan. 4. bozuk (asker). 5. dilb. kurald. ba ; to ile ilgisi olmayan. s. konu d s. 1. aresiz. 2. tedavisi olanaks z. s. onarlamaz, tamir olunamaz; onulmaz, aresiz. s. yeri doldurulamaz. s. 1. bastrlamayan, frenlenemeyen, nne geilemeyen. 2. zaptolunmaz, gemlenmez. s. kusur bulunamaz, aleyhinde sylenecek bir ey olmayan, kusursuz. s. kar konulmaz, dayanlmaz, ok ekici. s. karars z, ikircimli, mtereddit. s. zlemez. s. of -e bakmaks zn. i. sorumsuzluk. s. sorumsuz. s. 1. bir daha ele gemez. 2. telafi edilemez. i. saygszlk. s. saygsz. s. 1. ters evrilemez. 2. de itirilemez, geri alnamaz. 3. kim., fiz. tersinmez. s. geri alnamaz, deimez, deitirilemez. f. 1. (topra ) sulamak. 2. tb. ykamak, lavaj yapmak. i. 1. (topra ) sulama. 2. tb. ykama, lavaj. s. abuk k zan, sinirli. s. 1. sinirlendirici. 2. tahri edici. i. 1. tahri edici ey. 2. sinirlendirici ey. f. 1. sinirlendirmek. 2. tahri etmek. s. 1. sinirlendirici. 2. tahri edici. i. 1. k zgnlk, fke. 2. tahri, kandrma. bak. be. i. ada.

islander isle islet isn`t isobar isolate isolated isolation isomer isomeric isomerism isomorph isomorphic isomorphism isosceles isosceles triangle isotherm isotope issue issue of shares isthmus it it`d it`ll it`s italic italicise italicize itch itch mite itchy item itemise itemize itinerant itinerary its itself ivory ivory tower ivy J, j jab jabber jack jackal jackass

i. adal. i. ada. i. adac k. k s. is not. i. izobar, e basn. f. 1. yaln z brakmak, izole etmek. 2. ayrmak; tecrit etmek. 3. mahsur rakmak. 4. kim. b z,rmak. tek bana kalm; tek. 3. tek tk: isolated instances s. 1. tenha. 2. yalnay

4. mahsur kalan. of1.tenhal cholerak; tek tkzl kolera vakalar yaln k. 2. yaln z b.rakma, izole etme. 3. ayrma; tecrit i. rma. etme. 4. kim. ay i., kim. izomer.
s. izomerik. i. izomerizm. i. izomorf, e biim. s. izomorfik, e biimli. i. izomorfizm, e biimlilik. s. ikizkenar. geom. ikizkenar gen. i. izoterm, e scak. i. izotop, yerde . f. 1. yaymlama, yaym, basm. 2. konu. 3. sorun, mesele. 4. sonu, , nsha. netice. 5. sayihrac . 6. boalma yeri. 7. boalma, k. 8. datm. 9. hisse senedi i., cor. kstak, berzah. zam. o; onu; ona. i. (oyunlarda) ebe. k s. 1. it had. 2. it would. k s. it will. k s. 1. it is. 2. it has. s. italik. i., gen. o . italik. f., ng., bak. italicize. f. italik harflerle basmak. f. kanmak, kama istei duymak. i. 1. kant, kanma. 2. arzu, istek. uyuzbcei. s. 1. insan kandran, teni dalayan (kuma/giysi). 2. kanan, kants olan. i. 1. para, kalem, adet. 2. madde, f kra. 3. gazet. haber. 4. hesapta tek rakam. f., ng., bak. itemize. f. ayrntlaryla yazmak. s. dolaan, gezgin, seyyar. i. gezginci, seyyar kimse. i. 1. yol. 2. seyahat program . 3. yolcu rehberi. s. 1. yola ait. 2. yolculukla ilgili. onun (itin iyelik hali). zam. zam. kendi, kendisi. i. 1. fildii. 2. fildii rengi. fildii kule. i., bot. duvarsarma , aasarma, sarmak, hedera. i. J, ngiliz alfabesinin onuncu harfi. f. (--bed, --bing) 1. drtmek, itmek. 2. saplamak. i. 1. drtme. 2. saplama. ng., k. dili ine,konu ineyoluyla ila. 3. mak. 2.verilen anlalmayacak ekilde konumak. f. 1. abuk abuk i. 1. oto. kriko, kald rc. 2. adam; kyl. 3. gemici. 4. bocurgat. 5. isk. lan, bacak, 6. (baz oyunlarda) top. 7. argo para. 8. elek. priz. 9. ozool. i., akal, vale. Canis aureus. i. 1. erkek e ek. 2. ahmak adam, eek herif, marsvan eei.

jackboot jackdaw jacket jackknife jack-of-all-trades jackpot jade jade jaded Jaffa Jaffa orange jag jagged jaguar jail jailbird jailbreak jailer jailhouse jaloppy jalopy jam jam jam on the brakes jam session jam session Jamaica Jamaican jamb jamboree jam-packed Jan jangle janissary janitor janizary January Jap Japan Japanese Japanese cedar Japanese maple Japanese persimmon Japanese plum Japanese quince japonica jar

i. 1. kaba kuvvet. 2. kaba kuvvet kullanan kimse, zorba. f. kaba kuvvetle kasn boyun emeye zorlamak. s. kaba kuvvete dayanan. bazool. i., kkkarga, ccekarga, Corvus monedula. i. 1. ceket. 2. miz. 3. mak. silindir ceketi. o. jack.knives (cknayvz) i. byk ak . i. elinden her i gelen kimse, on parmanda on marifet olan kimse. i., isk. pot, ortada biriken para. i. yeim. i. 1. hafifme rep kadn. 2. yal ve ie yaramaz at, dldl. f. ok yormak. s. 1. ok yorgun, bitkin. 2. isteksiz, b kkn. i. yafa, yafa portakal. yafa, yafa portakal. i. 1. viraj, keskin dn . 2. di, sivri u. f. (--ged, --ging) di di etmek, entmek. s. dili, entikli, sivri ulu. i. jaguar, jagar. i. hapishane, mahpushane. f. hapse atmak, hapsetmek. i., k. dili 1. mahkm, mahpus. 2. (vaktiyle hapis yatm ) sabkal. i. firar, hapishaneden kama. i. gardiyan. i. hapishane, mahpushane. i., argo, bak. jalopy. i., argo klstr otomobil, dldl. f. (--med, --ming) 1. t kmak, sktrmak. 2. hncahn doldurmak; tkmak: They are going to jam all of us into that small room. Hepimizi o kk i. reel, marmelat. frene kuvvetle bas vermek. cazclarn bir araya gelip doatan ald caz mzii. cazclarn bir araya gelip doatan ald caz mzii. i. Jamaika. i. Jamaikal. s. 1. Jamaika, Jamaikaya zg. 2. Jamaikal. i. kap veya pencerenin dik yan veya kenar pervaz. i., argo cmb , elenti, grgr. s. dopdolu, h ncahn dolu, tklm tklm. k s. January. f. 1. ahenksiz ses karmak. 2. kavga etmek, ekimek. i. 1. ahenksiz ses. 2. grlt. i. yenieri. i. kapc; odac. i., bak. janissary. i. ocak ay. k s. Japan, Japanese. i. Japonya. i. 1. (o. Jap.a.nese) Japon. 2. Japonca. s. 1. Japon. 2. Japonca. bot. kriptomerya, Cryptomeria japonica. bot. japonakaa ac, Acer palmatum. bot. trabzonhurmas , Diospyros kaki. bot. maltaerii, yenidnya, Prunus salicina. bot. japonayvas , Chaenomeles lagenaria. i., bot. japonayvas , Chaenomeles lagenaria. f. (--red, --ring) 1. kulak t rmalayc bir ses karmak. 2. zangrdatmak; zangrdamak. 3. (with) (-e) ters dmek, (ile) atmak. 4. on/upon

jar jargon jasmine jaundice jaundiced jaunt jauntily jaunty Java Javan Javanese javelin javelin throw jaw jawbone jawbreaker jay jaywalk jaywalker jazz jazz band jazz up jealous jealously jealousy jean jeep jeer jell jello jelly jellybean jellyfish jeopardise jeopardize jeopardy jerboa jerk jerk jerk off jerk out jerkily jerky jerry jerry-built jersey Jerusalem

i. kavanoz. i. 1. anla lmaz dil. 2. meslek argosu. 3. zel dil. i., bot. yasemin, Jasminum. i. 1. tb. sarlk. 2. honutsuzluk; karamsarlk; dmanlk; kskanlk; . lk olmu. 2. honutsuz; karamsar; dmanca; kskanlk dolu; nyarg s. 1. sar

l. i. gezinti. nyarg f. gezmek. z. kaygszca, ftursuzca.


s. 1. neeli, en, kaygsz. 2. gsterili, k. i. Cava. i. Caval. s., bak. Javanese. i. 1. (o. Jav.a.nese) Caval. 2. Cavaca. s. 1. Cava, Cavaya zg. 2. Cavaca. i. cirit. 3. Caval. cirit atma, cirit. i. 1. ene. 2. o . az. 3. argo ene alma, laflama. f., argo 1. ene almak, laflamak. 2. d rlanmak. i. f., argo tehditle bask yapmak. i., anat. enekemi i., k. dili 1. ok sert akide ekeri. 2. sylenii zor szck. i., zool. alakarga, kestanekargas , Garrulus glandarius. f., k. dili (yaya) yaya geidi olmayan bir yerde kar dan karya gemek; na uymadan kar dan kar ya gemek. (yaya) trafik kurallar na uymadan geen kimse. i. caddeyi trafik kurallar i., s. caz. cazbant. argo canland rmak, hareketlendirmek. s. k skan. z. k skanlkla. i. k skanlk. i. cin kuma . --s i. cin, cin pantolon; blucin. i. cip. f. (at) ba rarak/kahkahalar atarak (ile) alay etmek. i. alayl r /kahkaha. ba f. 1. donmak, peltele mek. 2. k. dili biimlenmek, belirginlemek. i. (meyve tad nda, pelteye benzeyen) jle. i. 1. (reel veya marmelada benzeyen) jle. 2. ng., bak. jello. f. tirmek; peltele mek.bir eker. peltele i. ii jleli fasulye biiminde i. 1. denizanas , medz. 2. k. dili kararsz kimse. f., ng., bak. jeopardize. f. tehlikeye atmak, tehlikeye sokmak. i. 1. tehlike, nazik durum. 2. huk. yarg lanan sann cezaya arplma l. olas i., zool. c rboa, lfaresi, lsan, Dipus. i. 1. iddetli ve ani eki. 2. silkinme; silkme. 3. bzlme, burkulma. 4. k. alk herif. dili f. 1.pis/a birdenbire ve iddetle ekmek. 2. silkip atmak. 3. frlatmak. 4. sarsla gitmek. sarsla argo otuz bir ekmek, abaza ekmek, mastrbasyon yapmak. kesik kesik ve h zl sylemek. z. sars ntlarla, sarsarak. s. 1. sars ntl. 2. spazmodik. 3. argo aptal, salak. i., ng., k. dili lazmlk, oturak. s. kt malzemeyle yap lm. i. 1. jarse. 2. ng. kazak, sveter, pulover. i. Kuds.

Jerusalem artichoke Jerusalem artichoke jessamine jest jester Jesus Jesus! jet jet jet lag jet plane jet propulsion jet setter jet-black jet-propelled jettison jetton jetty Jew jewel jeweled jeweler jewelled jeweller jewellery jewelry jewelry store Jewish jib jibe jiff jiffy jiggered jiggery-pokery jiggle jigsaw jigsaw puzzle jihad jilt jimmy jimsonweed jingle jinks jinni jinx jitters jittery

yerelmas . yerelmas . i., bot., bak. jasmine. i. aka, latife, alay. f. latife etmek, aka sylemek; aka etmek. i. soytar, maskara. i. Hz. sa. nlem Allah Allah! s. simsiyah, kapkara. f. (--ted, --ting) 1. f krtmak; fkrmak. 2. jetle yolculuk yapmak. i. 1. jet. 3. fyolculu skye. undan sonra) zaman farkndan doan uyku 2. fkrma. (uzun bir uak

i, yorgunluk v.b. dzensizli jet, tepkili uak. jet ua,


tepkili altrma, jetli sr. jet sosyeteden bir kimse. s. simsiyah. s. 1. tepkili (uak). 2. jet gibi h zl. 3. enerjik, hareketli. f. (tehlike an nda gemiyi hafifletmek iin) (yk) denize atmak. i. jeton. i. 1. dalgak ran, mendirek. 2. kgir iskele. i., s. Musevi, Yahudi. i. 1. deerli ta, cevher, mcevher. 2. cep saatinin iindeki ta. 3. deerli ey. (--ed/--led, --ing/--ling) deerli talarla sslemek. kimse/ taf. la/ta larla ssl. s. deerli i. kuyumcu, mcevherci. s., ng., bak. jeweled. i., ng., bak. jeweler. i., ng., bak. jewelry. i. mcevherat, mcevher. kuyumcu dkkn . s. Musevi, Yahudi. i., den. flok yelkeni. f. (--bed, --bing) ng. (at) (-e) kar gelmek, itiraz eyi yapmaktan) ekinmek; (bir ey hakknda) tereddde etmek; (bir f. 1. den. bumba ile seren veya yelkeni rzgr ynnde giderken kavano mak. etmek. 2. with k. dili -e uymak, ile uyu i., bak. jiffy. i., k. dili an, lahza. s. i., ng., k. dili katakulli, oyun, hile. f. salnmak, dingildemek, rgalanmak; sallamak. i. 1. titreme. 2. hafif . oyma testeresi. sallant i. motorlu kesilmi paralar birletirerek oynanan resim-bilmece. i. cihat. f. (sevgilisini) terketmek. i. sevgilisini terkeden k z. i. (hrszlarn kulland) ufak levye. f. (hrszlarn kulland) ufak levye ile amak. i. tatula, eytanelmas. i. 1. ngrt; ngrt; krt. 2. (tekerleme gibi) ksa iir. 3. tekerlemeli i.ark. f. ngrdatmak; ngrdatmak; krdatmak. i. cin. i., argo u ursuz ey/kimse, uursuzluk. f. uursuzluk getirmek. i., k. dili the a r sinirlilik. s., k. dili ok sinirli.

jiujitsu job job work jobber jobless jockey jockey jockey for position jockstrap jocular jocularity jocularly jog jog s.o.s memory jogging joggle join join battle join battle join hands join up joiner joinery joint joint joint account joint account joint creditors joint debtors joint heir joint owner joint surety jointed jointly joist joke joker jokingly jolly jolly a place up jolly s.o. along jolly s.o. into jolly s.o. out of jolly well jolt jonquil Jordan

i., bak. jujitsu. i. i, grev, vazife, memuriyet. gtr i. i. 1. toptanc , toptan mal satan tccar, toptan datmc. 2. para bana an ii. al siz. s. i i. cokey. f. dalavere ile kand rmak. (bir yarta) daha avantajl bir yere gemeye almak. i. suspansuvar. s. 1. akal, aka yollu. 2. akac. i. akaclk. z. aka olarak. f. (--ged, --ging) 1. itmek, sarsmak, drtmek. 2. yava komak, jogging ko ma. birinin belleini canlandrmak. yapmak. i. 1. drtme.iin 2. yava rlatmak ipucu vererek) (bir eyi hat i. yava koma, jogging. f. 1. hafife sarsmak, yava a sallamak; hafife sarslmak/sallanmak. 2. nt. 3. geme. geme ile tutturmak. i. 1. kat birden drtme, sallama. 2. sars lmak. 2. bulu mak. 3. birle tirmek; birlemek. f. 1. (kulp, parti v.b.ne) lamak; ba lanmak. 5. k. dili bitimek. 6. in -de yer almak, -e 4. ba maya ba lamak. arp savaa girimek. el ele tutu mak. k. dili 1. asker yazlmak. 2. ye yazlmak. i. 1. birok derne e/gruba ye olan kimse; birok yere ye olma merakls. ng. ng. do do ramac ramac l;k; marangoz. 2. marangozluk. i., i. 1. anat. eklem, mafsal. 2. ek. 3. ek yeri. 4. kasap. byk et paras . 5. m, um. 6. gece kulb; bot. mibo ; biti mi . argo 2. ortak, m terek.bar; lokanta. 7. argo afyon s. 1. d birle tic. mterek hesap. mterek hesap. mteselsil alacakllar. mteselsil borlular. mirasta ortak. mlkiyette/tasarrufta ortak; payda . joint-stock company tic. anonim irket. mteselsil kefil. s. eklemli, mafsall. z. ortakla a, birlikte. i. kiri; putrel. i. aka, latife, nkte. f. aka yapmak, aka etmek. i. 1. akac kimse. 2. isk. joker. z. aka ederek, akayla. s. 1. en, neeli. 2. nee verici. 3. ng., k. dili ho, gzel. z., ng., k. dili , ne gerekten: Thisbir is jolly ng. baya iyi! Jolly good! ok baya elendirmek; yeregood! sevimli bir Bu hava vermek. bir yeri birini tatl szlerle tevik etmek. tatl szlerle birini (bir eye) ikna etmek. tatl szlerle birini (bir eyden) vazgeirmek. Bir sz pekitirmek iin kullanlr: Hell jolly well have to. Yapmaktan ka aresi yok. ba f. 1. sarsmak; sars lmak. 2. akna evirmek, oke etmek. i. 1. sarsma,

ntfulya, . 2. ok. sars i., bot. zerrin, Narcissus jonquilla.


i. rdn.

Jordanian josh jostle jot joule journal journalism journalist journey journeyman jovial joviality jovialness jowl joy joyful joyfully joyous joyride joystick JP Jr jubilant jubilation jubilee Judaism Judas Judas tree Judeo-German Judeo-Spanish judge judge by externals judgement judgment Judgment Day judicial judiciary judicious judo judoist jug juggle juggle the books juggler Jugoslav Jugoslavia Jugoslavian

i. rdnl. s. 1. rdn, rdne zg. 2. rdnl. f., k. dili tak lmak, aka etmek, alay etmek. f. itip kakmak, itelemek, drtklemek. i. itip kakma. f. (--ted, --ting) down yazmak, not etmek. i. zerre, nebze: I wont change a jotfiz. of it! Bir noktas n bile deitirmem! Dont you miss a jot or a tittle! En i., jul. i. 1. gnlk, gnce. 2. dergi; gazete. 3. den. seyir defteri. 4. tic. gnlk defter, yevmiye defteri. i. gazetecilik. i. gazeteci. i. yolculuk, gezi, seyahat, sefer, yol. f. yolculuk etmek. o. jour.ney.men (crnimn) i. ustaba. s. en, neeli. i. enlik, nee. i., bak. joviality. i. ene kemii, alt ene. i. sevin, keyif, haz, ne e. s. sevinli, sevindirici, ne eli, neeyle dolu. z. neeyle. s. sevinli, keyifli, ne eli. i. otomobil gezintisi; al nt araba ile gezme. i. 1. uakta manevra kolu. 2. bilg. kumanda kolu. k s. Justice of the Peace. k s. Junior. s. sevinli, co kun. i. cokulu sevin, coku. i. 1. herhangi bir olayn ellinci yldnm. 2. evlilikte altn yl. 3. jbile. i. 1. Musevilik, Musevi dini. 2. Musevi olma, Musevilik. 3. Musevi lemi. i. bot. erguvana ac, erguvan, Cercis siliquastrum. i., s., bak. Yiddish. i., s. Yahudi spanyolcas. i. 1. yarg , hkim. 2. hakem. 3. bilirkii. f. 1. yarglamak. 2. hakemlik etmek. vermek; hkmetmek. e hkm dayanarak hkme varmak. 4. tahmin etmek. grn3. i., bak. judgment. i. hkm, karar, yarg . k yamet gn. s. adli, hukuki, trel. s. adli, hukuki; yarg lama ile ilgili. i. 1. adliye. 2. yarglar. s. ak llca, tedbirli, sagrl, mantkl. i. judo. i. judocu. i. 1. testi. 2. ng. (kulplu) srahi. 3. argo hapishane, kodes. f. 1. hokkabazlk yapmak. 2. el abukluu ile marifet yapmak. 3. hile k. hile. yapmak. 4. aldatmak. i. 1. hokkabazl tr2. p haz rlamak. aldatmak iin hesap defterlerini kar i. 1. hokkabaz, jonglr. 2. hilekr kimse. i., s., bak. Yugoslav. i., bak. Yugoslavia. i., s., bak. Yugoslavian.

Jugoslavic jugular jugular vein juice juiceless juicy jujitsu jujube jukebox Jul July jumble jumble sale jumbo jump jump jump a train jump around jump at jump at a conclusion jump down s.o.s throat jump down s.o.s throat jump for joy jump on s.o. jump ones bail jump out of jump out of ones skin jump out of the frying pan into the fire jump over jump rope jump seat jump ship jump the gun jump the gun jump the queue jump the track jump the track jump to conclusions jump to ones feet jump up and down jump/get on the bandwagon jump/skip bail jumper jumper jump-start jumpy Jun

s., bak. Yugoslavic. s. boyuna ait. ahdamar. i. 1. zsu. 2. sebze/meyve/et suyu. 3. argo cereyan, elektrik. 4. argo benzin. 5. argo kuvvet, enerji. s. z/suyu olmayan, kuru. s. 1. zl, sulu. 2. k. dili herkesin merak etti i (ayrntlar); herkesin merak i ayr ntlarla dolu. etti i., spor jiujitsu. i., bot. hnnap, ide. i. para ile plak alan otomatik pikap. k s. July. i. temmuz. i. 1. dzensiz kar m; karmakark ey; karklk, dzensizlik. 2. ng. rsever bir kurum yarar na sat lmak zere biriktirilen lm dini/hay ng. dini/hay rsever bir kurum yarar na yaplan kullan lm ekullan ya sat . s. ok byk, kocaman. i. 1. atlama, s rama. 2. (parayla ilgili bir miktarda) ani ykselme, frlama. f. 1. atlamak, s ramak, zplamak; sratmak, zplatmak, frlatmak, atlatmak. 2. zerinden atlamak. 3. (fiyat) f rlamak. trene atlamak. hoplayp zplamak. (frsattan) hemen faydalanmaya bakmak; (teklifi/daveti) hemen kabul etmek. acele hkm vermek. k. dili birini ha lamak/azarlamak. k. dili birini sert bir ekilde azarlamak, birini halamak, birine sapartay vermek. gbek atmak, ok sevinmek. birini terslemek, birine kmak. kefalet altndayken durumaya gelmemek. (bir yerden) (d ar) atlamak. k. dili hayretle yerinden s ramak; d kopmak, d patlamak, yrei z naya gelmek: I nearly out of my skin! dm koptu!/Yreim a murdan kap jumped doluya tutulmak. k. dili -in stnden atlamak, -den atlamak. ip atlamak. oto. straponten. (tayfa) gemiyi haber vermeden terketmek. balanmas gereken zamandan nce balamak. k. dili 1. vaktinden evvel davranmak. 2. i aret verilmeden balamak. 3. ta) hatal k (yar ng. hakk yokken syapmak. rada bekleyenlerin nne gemek. (tren) hattan kmak. (tren) raydan kmak. her eyi bilmeden/yeterince dnmeden hemen bir sonuca/karara varmak. ayaa frlamak. hoplayp zplamak. jumping-off place 1. dnyann br ucu. 2. balama , ba lang . noktas kalar n n yeri/noktas yapt bir eyleme katlmak. k. dili ba k. dili (kefaletle tahliye edilen san k) hazr bulunmas gereken durumaya gelmemek. i. 1. atlayan kimse. 2. delgi. 3. elek. geici olarak kullan lan balant teli. i. 1. bluz/kazak zerine giyilen kolsuz elbise. 2. ocuklara giydirilen n iin) kazak, sveter, pulover. pantolonlu ceket, tulum. aksnden 3. ng. (kadba motorun ka bir motorun aksne tel f. aks bitmi layarak (aks bitmi olan n motorunu) al t rmak. basinirli, sinirleri gergin, diken stnde. s. k s. June, Junior.

junction junction box juncture June June bug Juneberry jungle junior junior college junior high school juniper junk junk junk food junk heap junk mail junkie junkman junkyard junta Jupiter jurisdiction jurisprudence jurist juror jury just just Just a sec! just about just like just my luck just now just so just so just the same just the same just then just there Just think! just to spite Just try and catch me! just under the wire

i. 1. bitime, birleme. 2. birleme yeri, kavak. 3. d.y. makas. elek. buat, kutu. i. 1. bitime, balant. 2. oynak yeri. 3. diki yeri. 4. nemli an. 5. aralk, zaman. i. haziran. zool. haziranbce i, Phyllopertha. i., bot. kayaarmudu, Amelanchier canadensis. i. cengel, cang l. s. 1. yaa kk. 2. kdemce aa, ast. 3. iki kiiden kk olan. 4. b.h. yla ayn ad ta kimsenin adna eklenir.). 5. spor kk (Babas nf retim program n uygulayan iki gen. niversitenin birinci ve ikinci syan senelik okul. ilkokul ile lise aras ndaki 7., 8. ve 9. snflar kapsayan ortaokul. i. ard. i. in yelkenlisi. i. 1. atlacak eyalar; hurdalar: That cars a piece of junk. O arabann km . 2. tapon mal. 3. yiyecek. argo uyuturucu maddeler; uyuturucu; hurdas besin de eri az olan tad gzel, argo hurdas km araba. reklam olarak gelen posta. i., argo ke , uyuturucu bamls; eroinman. o. junk.men (c^ngkmn) i. eskici; hurdac. i. hurda deposu, hurdalk. i. cunta. i., gkb. Jpiter, Erendiz. i. 1. huk. yarg hakk, yarglama hakk. 2. yetki. 3. hkmet, hkmetin nfuz dairesi. i. hukuk ilmi, hukuk. i. hukuk ilmi uzman ; hukuku. i. jri yesi. i. 1. jri, yarg clar kurulu. 2. jri, seiciler kurulu, seici kurul. s. 1. adaletli, adil. 2. hakl , yerinde, doru. z. 1. tam: just across from us tam kar mzda. just at that spot tam o noktada. in time tam vaktinde. Thats just what Ive been looking for. k. dili Bir just saniye! 1. -mek zere: I was just about to leave. Tam kmak zereydim. 2. hemen hemen: Were just about finished. bitirdik. Shes : Fehmi looks just like his father.Hemen Fehmi themen pk babas na benziyor. ayn, tpk Thats just like Behzat, ans ma. isnt it? O tam Behzata bir ey, deil mi? tam benim 1. imdi. 2. biraz nce: They were here just now. Biraz nce lar. bir halde: She keeps her house just so. Evini ok buradayd 1. ok dzenli ekilde: When youre with them you muntazam tutuyor. 2. ok dikkatli sisteme gre bir dzenlenmi . belirli bir ekilde/bir 1. yine de, buna ra men. 2. tpatp ayn. 1. gene de, yine de: She described the apartments condition, but just the same I would to see it for myself. Dairenin durumu hakk nda bilgi tamlike o anda. tam o s rada; tam orada. Bir dn!/Dnsene!: Just think! This time tomorrow well be in Tibet! nsene! n bu saatte Tibetde olaca z! inat bunu yap yor. D -e inat: HesYar doing this just to spite them. Onlara k. dili Haydi, yakala bakal m! k. dili son anda, ucu ucuna.

Just what the fuck do you mean? Ne demek istiyorsun be? i. 1. adalet, hak. 2. hakl lk, yerindelik, doruluk. justice justice of the peace justice of the peace sulh hkimi. sulh hkimi.

justification justify justly jut jute juvenile juvenile court juvenile delinquency juvenile delinquent juvenile delinquent juxtapose juxtaposition k K, k Kaaba kale kaleidoscope Kampuchea Kampuchean kangaroo kaput karat karate Karelia Karelian karyokinesis Kashmir Kashmiri Kashmirian Kazak Kazakh Kazakhstan Kazakstan keel keel over keelage keen keenly keenness keep keep

i. 1. hakl karma/kma. 2. hakl neden, gereke. 3. matb., bilg. metnin kenar n hizalama. sa hakl karmak. 2. susuzluunu kantlamak, temize f. 1. dorulamak, karmak. 3. matb., bilg. metnin kenar n hizalamak. ekilde. 2. sa hakl olarak. z. 1. adaletle, adil bir f. (--ted, --ting) 1. out knt yapmak, kk olmak. 2. kmak, uzanmak. i. jt, muhliye. s. 1. gen; genlie zg. 2. olgunlamam, ocuksu. i. gen; ocuk. ocuk mahkemesi. ocuun su ilemesi. ocuk sulu. sulu ocuk. f. birbirine yak n koymak; yanyana koymak. i. 1. birbirine yak n koyma; yanyana koyma. 2. birbirine yak n bulunma/bulundurma; yanyana bulunma/bulundurulma. s. kilogram, karat; elek. capacity. k i. K, ngiliz alfabesinin on birinci harfi. i. Kbe. i. karalahana. i. iek drbn, kaleydoskop. i. Kampuya, Kamboya, Kambo. i. 1. Kampuyal, Kamboyal, Kambolu. 2. Kampua, Kamboa. s. 1. Kampuya, Kampuyaya zg. 2. Kampua. 3. Kampuyal . i., zool. kanguru, Macropodidae. s., argo mahvolmu . i. ayar, altn ayar. i. karate. i. Karelya. i. 1. Karelyal. 2. Karelyaca. s. 1. Karelya, Karelyaya zg. 2. Karelyaca. . 3. biyol. Karelyal i., karyokinez, mitoz. i. Kemir. i., s. Ke mirli. s. 1. Ke mir, Kemire zg. 2. Kemirli. i. Kemirli. i., s., bak. Kazakh. i., s. 1. Kazak. 2. Kazaka. i. Kazakistan. i., bak. Kazakhstan. i. gemi omurgas , karina. f. alabora etmek. 1. alabora olmak. 2. birden devrilip d mek. i. liman resmi. s. 1. keskin, sivri. 2. ac . 3. sert, iddetli, keskin. 4. kuvvetli, youn. 5. keskin (gz/zek). 6. gz a k, zeki. 7. ng., k. dili ok hevesli. 8. 2. evkle. z. 1. iddetle. i. 1. keskinlik. 2. iddet. 3. dknlk, merak. 4. zek, aklllk. f. (kept) 1. tutmak:.Itll keep you warm. Seni s cak tutar. She keeps a diary. Gnlk keeps the books. Defter tutuyor. 2. tutmak, i. 1. geim. 2. tutuyor. himaye.He 3. ikale.

keep a civil tongue in ones head k. dili terbiyeli bir ekilde konumak: Ill thank you to keep a civil tongue n! in s your head! Terbiyeni tak k bir gzetim altnda tutmak. -i keep a close watch on keep a journal keep a low profile keep a low profile keep a secret gnlk tutmak. k. dili dikkati ekmemeye al mak, sivri olmamaya almak, gze batmamaya almak. al mak. k. dili gze arpmamaya sr saklamak.

keep a secret keep a stiff upper lip keep a stiff upper lip keep a straight face keep abreast of keep account of keep an account of keep an ear to the ground keep an eye on keep an eye out for keep away keep back Keep back! keep bankers hours keep company with keep count keep dark keep early hours keep fit keep going keep good time keep house keep in keep in mind keep in view keep in with keep it up keep o.s. aloof from keep off keep on keep ones balance keep ones balance keep ones counsel keep ones distance from keep ones end up keep ones eyes open/peeled/skinned keep ones eyes peeled keep ones figure keep ones head keep ones mouth shut keep ones nose to the grindstone keep ones nose to the grindstone keep ones own counsel keep ones promise keep ones promise/word keep ones seat keep ones shirt on

sr saklamak. cesaretini kaybetmemek, metin olmak. k. dili ikyet etmeden soukkanllkla karlamak; metanet gstermek. k. dili hi glmemek, ciddiyetini korumak, istifini bozmamak. 1. (son gelimeler hakknda) bilgi sahibi olmak, (son gelimelerden) haberdar tutmak.2. ile atba (beraber) gitmek. -i aklnda olmak. -in kayd n tutmak, -i kaydetmek, -i not etmek. kula kirite olmak, kula tetikte olmak. -e gz kulak olmak, gz -in stnde olmak. (bir ey iin) gz kulak olmak. uzak durmak. saklamak, gizlemek. Uzak dur! k. dili 1. gnde pek az saat a k olmak. 2. gnde pek az saat almak. ile arkada lk etmek. (of) -in saysn tutmak. saklamak, s r vermemek. eve erken dnmek; erken yatmak. formunu korumak. 1. devam etmek. 2. ilerlemek. 3. srdrmek, devam ettirmek. (saat) her zaman zaman doru gstermek: My watch keeps good time. Kol saatim zaman hep doru gsterir. ev idare etmek. 1. ieride kalmak. 2. ieride al koymak, saklamak. ak lda tutmak, unutmamak. 1. gzden kaybetmemek; gzden uzak tutmamak. 2. gz nnde tutmak. ile dost kalmak. srdrmek, devam etmek. kendini -den uzak tutmak. 1. -i yakla trmamak, -i uzak tutmak. 2. -den uzak kalmak. devam etmek. dengesini korumak. kendine hkim olmak, dengesini kaybetmemek. sr saklamak. -den uzak durmak, ile aras na mesafe koymak. kendine d en grevi yerine getirmek; kendine den pay demek. gzn amak, gzn drt amak, tetikte olmak. tetikte olmak. vcut hatlar n korumak. kendine hkim olmak. k. dili azn sk tutmak, enesini tutmak. k. dili durmadan almak. durup dinlenmeden almak. fikirlerini kendine saklamak. szn tutmak. szn yerine getirmek, szn tutmak, sznden dnmemek. 1. oturdu u yerden kalkmamak. 2. parlamentodaki yerini korumak. k. dili 1. sinirlenmemek, patlamamak. 2. sab rszlanmamak. 3. telaa kaplmamak.

keep ones temper keep ones trap shut keep ones wits about one. How about ...? keep ones word keep order keep out keep out of mischief keep out of sight Keep out! keep pace with keep s.o. advised of keep s.o. at a distance keep s.o. at arms length keep s.o. at arms length keep s.o. away keep s.o. company keep s.o. down keep s.o. engaged keep s.o. from doing s.t. keep s.o. guessing keep s.o. under surveillance keep s.o. waiting keep s.o. waiting keep s.o./s.t. in sight keep s.t. a secret from s.o. keep s.t. from s.o. keep s.t. in perspective keep s.t. under wraps keep s.t. under ones hat keep s.t. under ones hat keep score keep silent keep step with keep tabs on/keep a tab on keep the accounts keep the ball rolling keep the lid on keep the peace keep time keep time keep to keep to the straight and narrow keep touch with keep track of keep track of keep up keep up with

fkeye kap lmamak; fkesini yenmek; itidalini muhafaza etmek. k. dili enesini tutmak, gagas n ksmak. 1. -e ne dersin/dersiniz?: How about a game of tennis? Tenis oynamaya ne dersin? 2. -den ne haber? How about etin? Whats he doing? szn tutmak. disiplini korumak. 1. dnda kalmak. 2. darda brakmak. yaramazlktan kanmak. hi grnmemek, hi gzkmemek. 1. Girilmez. 2. Yakla ma! -e ayak uydurmak. birini -den haberdar etmek, birini (bir konuda) bilgilendirmek. well-advised ll. s. tedbirli, ukdavranmak. birine so ak (biriyle samimi olmamak iin) ona ok mesafeli davranmak. birini pek yakla trmamak, birinin samimi olmasna izin vermemek. birini uzak tutmak. birine refakat etmek, birini yaln z brakmamak. birinin ilerlemesine mni olmak/ket vurmak. birini megul etmek. birini bir ey yapmaktan alkoymak. birini doru drst haberdar etmemek. birini srekli olarak gizlice izlemek. birini bekletmek. birini bekletmek. (izlerken) gzn/gzlerini birinden/bir eyden ayrmamak. bir eyi birinden saklamak. birinden bir haberi saklamak/gizlemek. bir eye bir btn olarak bakmak, bir eyi bir btnsellik iinde ele almak. k. dili bir eyi gizli tutmak. bir eyi gizli tutmak. k. dili bir eyi gizli tutmak. (puan) saymak. susmak, sessiz kalmak. -e ayak uydurmak. -i takip etmek, -i izlemek; -i gzetlemek. hesap tutmak, defter tutmak. iyi bir ii srdrmek. k. dili 1. -i gizli tutmak, -i gizlemek. 2. ( rndan kmamas iin) -i nda tutmak. denetim altbozmamak. huk. sulhu tempo tutmak. 1. tempo tutmak. 2. spor (bir yar , ma v.b.nde) zaman tutmak. 3. (saat) zaman zaman doru gstermek. kalmak. -e balher k. dili do ru yoldan ayrlmamak, ahlakl bir ekilde yaamak. ile ilikiyi srdrmek. -i izlemek, -i takip etmek. 1. (bir eyi) aklnda tutmak. 2. (bir eye) dikkat etmek, (bir eyi) takip etmek; (birinin) izini 1. devam etmek. 2. kaybetmemek: yksek tutmak.You ought to keep track of whats 1. ile ayn hzda/tempoda gitmek, -e ayak uydurmak. 2. (aa/zamana) ayak uydurmak. 3. -i takip etmek, -i izleyerek bilgi sahibi olmak. 4. ile a k

keep up with the times keep watch keep/hold s.o./an animal at bay keep/stay in the background keeper keeping keepsake keg kelp Kelt Keltic ken kennel Kenya Kenyan kept kerb kerbstone kerchief kerfuffle kermes kermes mineral kermes oak kernel kerosene kerosene lamp kettle kettledrum key key key position key ring key up key word keyboard keyhole keynote keynote address keystone kg khaki khakis Khyber kibla kiblah kick kick

an gerisinde kalmamak, aa ayak uydurmak. bekilik etmek, nbet tutmak/beklemek. birini/bir hayvan korkutarak yaklap zarar vermesini nlemek, birini/bir sindirmek. hayvan arka planda kalmak, kendini gstermemek. i. 1. beki. 2. gardiyan. 3. bak c. i. 1. tutma, koruma. 2. geim, geimini sa lama. 3. himaye. 4. uyum. i. yadigr, anda, anmal k, hatra. i. kk f , varil. i. esmer suyosunu, varek. i., bak. Celt. i., s., bak. Celtic. f. (--ned, --ning) sko. bilmek, anlamak, tanmak. i. 1. gr alan; gr s . 2. bilgi alan. 2. kpek yeti tirilen yer. --s i., o. kpek yetitirilen a i. 1. kpek kulbesi. yer. i. Kenya. i. Kenyal. s. 1. Kenya, Kenyaya zg. 2. Kenyal. f., bak. keep. i., ng. (yol kenarndaki) bordr, bordr talar. i., ng. bordr ta. i. 1. barts, earp. 2. boyun atks. 3. mendil. i., ng., k. dili amata; grlt patrt; tela. i. k rmz. madenk rmz, krmz madeni. k rmzmeesi. i. 1. tahl tanesi. 2. ekirdek ii. 3. i. 4. z, cevher, esas, ruh. i. gazya, gaz. gaz lambas . i. 1. aydanlk. 2. gm. i., mz. timbal. i. 1. anahtar. 2. kurgu, zemberek kurgusu. 3. zm yolu. 4. cevap , ifre cetveli. (klavyede) tu. -e 6. uygun mz. anahtar. ses perdesi. anahtar f. 1. kilitlemek. 2. to -e5. gre ayarlamak, duruma 7. getirmek, -e s. uydurmak. akortmevki. etmek. nemli yer;3. yetkili anahtar halkas . 1. heyecanland rmak, coturmak. 2. mz. perdesini ykseltmek. (szlkte/ansiklopedide) madde, madde ba szck. i. klavye. i. anahtar delii. i. 1. mz. ana nota. 2. temel d nce, ilke, dayanak. toplanty a konumas. i. 1. anahtar ta , kilit ta. 2. temel ta, ana ilke, temel. k s. keg(s), kilogram(s). s., i. (koyu) bej. i. 1. (koyu) bej pantolon. 2. (koyu) bej niforma. i. Hayber. i., bak. qibla. i., bak. qibla. f. 1. tekmelemek, tekme atmak; ifte atmak. 2. (silah) geri tepmek, irdim yapmak. 3.kar k. dili kar durmak. 4. tekmeleyerek kovmak. se gelme. 3. argo (ikide) kuvvet, sertlik; i. 1. tekme. 2. k. dili (uyuturucu maddenin) kamlama etkisi: This drinks got a kick to it. Bu

kick a goal kick around kick ass kick at kick back kick off kick over the traces kick s.o. out kick the bucket kick the habit kick up a row/fuss kick up a row/make a row kick up ones heels kick up ones heels kickback kicker kickoff kid kid brother kid sister kiddie kiddy kid-glove kid-gloved kidnap kidney kidney bean kidney machine kill kill off

topa vurup gol atmak. k. dili 1. ktye kullanmak. 2. ihmal etmek. 3. diyar diyar dola mak. 4. np nmak. d lar na dnyann ka bucak olduunu gstermek. k. dili bazta tekme vurmak. 1. (tfek) geri tepmek. 2. argo r vet vermek. 1. futbol oyuna ba lamak. 2. argo nallar dikmek, mortoyu ekmek, lmek. k. dili dizginleri koparmak. birini kap dar etmek; birini iten karmak. argo nallar dikmek, mortoyu ekmek, lmek. k. dili uyu turucu bamllndan/sigara tiryakiliinden kurtulmak. k. dili kavga karmak, hr karmak. k yameti koparmak, ngar karmak. elenmek, hoa vakit geirmek. kendini zevke vermek, e lenceye dalmak. i., argo r vet, komisyon. i. 1. vuran ey/kimse. 2. k. dili ikyeti, yaknan kimse. 3. argo may etkileyecek gizli nokta. konuyu/tart lama vuru u. 2. k. dili balama. i. 1. futbol oyuna ba i. 1. olak, kei yavrusu. 2. k. dili ocuk. f. (--ded, --ding) 1. k. dili lmak, letmek, dalga tak . gemek. 2. olak dourmak. k. dili ufaki erkek karde k. dili ufak k z karde. i., k. dili, bak. kiddy. i., k. dili ocuk. s. fazla nazik. s., bak. kid-glove. f. (--ped/--ed, --ping/--ing) (fidye iin) (birini) ka rmak. i. bbrek. bir tr barbunya fasulyesi, barbunya. bbrek makinesi, diyaliz makinesi. f. 1. ldrmek, katletmek. 2. mahvetmek, yok etmek. 3. argo ok gldrmek, glmekten ldrmek. 4. etkisiz hale getirmek. 5. (zaman ) geirmek. hepsini ldrmek, k ltan

k. dili byk bir kar lama treni hazrlamak. kill the fatted calf kill the goose that lays the golden k. dili altn yumurtlayan kaz kesmek. egg zaman ldrmek. kill time bir tala iki ku vurmak, iki ii birden grmek. kill two birds with one stone i. 1. ldren ey/kimse. 2. argo ok ekici kimse. killer killing kiln kiln-dry kilo kilocalory kilocycle kilogram kilogram-force kilogramme kilogram-meter kilohertz kilojoule i. 1. ldrme, katil. 2. vurgun (av). 3. k. dili vurgun, byk kazan. s. 1. ldrc. 2. k. dili komik. 3. yorucu, y pratc. oca ,ok frn. i. tula/kire f. ocakta kurutmak. i. kilo, kilogram. i. kilokalori. i. kilosikl. i. kilogram, kilo. i., fiz. kilogramkuvvet. i., ng., bak. kilogram. i., fiz. kilogrammetre. i., fiz. kilohertz. i., fiz. kilojul.

kiloliter kilolitre kilometer kilometre kilowatt kilt kin kind kind kindergarten kindhearted kindle kindly kindness kindred kinetic kinetic art kinetic energy kinetics king king orange kingdom kingfisher kingpin king-size king-sized kink kinky kinship kiosk kip kipper Kirghiz Kirghizia Kirghizistan Kirgiz Kirgizia Kirgizistan kiss kiss and be friends kiss away the hurt kiss the dust kit kitchen kitchen cabinet kitchen garden kitchen sink

i. kilolitre. i., ng., bak. kiloliter. i. kilometre. i., ng., bak. kilometer. i. kilovat. i. fistan, sko erkeklerinin giydii eteklik. i. (o. kin) akraba. i. eit, cins, tr, nevi. s. iyi, iyiliksever, iyiliki; sevecen; merhametli. i. anaokulu. s. iyi kalpli. f. 1. tutu turmak, yakmak; tutumak, yanmak, ate almak. 2. uyandrmak; uyanmak. kindling (wood) ra. s. 1. iyi niyetli, iyilikten kaynaklanan. 2. iyi, iyiliksever; sevecen;

fik/merhametli bir ekilde. 2. ltfen: you merhametli. z. 1. iyi; m i. 1. iyilik, iyilikseverlik, iyilikilik; sevecenlik; merhametlilik. 2.Will iyilik, ltuf. k. s. akraba olan; birbirine i. 1. akraba, akrabalar. 2. soy. 3. akrabal benzer; ayn soydan; ayn trden. s. kinetik.
kinetik sanat. kinetik enerji. i., fiz., kim. kinetik, h zbilim. i. 1. kral. 2. ba ta olan kimse. 3. bir konuda en usta kimse. 4. isk. papaz. 5. satran king, kink. ah. i. 1. krallk. 2. biyol. lem. i. yalapkn, iskelekuu. i., k. dili en nfuzlu ki i, en nemli kii; kilit noktasnda bulunan kimse. s., k. dili ola andan daha byk; ok byk. s., k. dili, bak. king-size. i. 1. halat, tel veya ipin dola mas. 2. garip fikir, kapris. s. 1. k vrck (sa). 2. dolak, kark. 3. ng., k. dili seksle ilgili garip ilimleri/fikirleri olan. e nlk. 2. birbirine benzerlik. i. 1. akrabalk, yak i. 1. ng. kulbe: newspaper kiosk gazete kulbesi. telephone kiosk telefon 2. (parkta ve byk bir kameriyeye benzeyen) k. dili 1. (birinin kaldbulunan ) yer/ev/oda; (birinin yatt) yatak. 2. uyku. i., ng., kulbesi. k.p dili (down) (on) (bir yere) yatp uyumak; (bir f. iroz. (--ped, tuzlay ttslemek/kurutmak. i. f. --ping) (bal)ng., i. 1. (o. Kir.ghiz) Krgz. 2. Krgzca. s. 1. Krgz. 2. Krgzca. i., tar. K rgzistan. i., bak. Kyrgyzstan. i., s., bak. Kirghiz. i., bak. Kirghizia. i., bak. Kirghizistan. f. 1. pmek; p mek. 2. hafife dokunmak. i. 1. p, pck, buse. 2. hafif temas. mak. 3. eker, ekerleme. bar ary pckle geirmek. 1. boyun e mek, malup olmak. 2. vurulup lmek. i. 1. (belirli bir i iin kullanlan) malzeme/alet takm: first-aid kit ilkyardm . 2. monte edilmemi takm. antas i. mutfak. mutfak dolab . sebze bahesi. eviye, bula k teknesi.

kitchen sink kitchenette kite kitten kitty kittycat kiwi kiwifruit kleptomania kleptomaniac klutz km knack knackered knapsack knave knead knee knee joint knee-deep knee-high knee-high to a grasshopper knee-jerk kneel knell knelt knew knickerbockers knickers knickknack knife knife grinder knife sharpener knight knit knit goods knit one, purl one knitted knitting knitting machine knitting needle knitting needle knitting work knitwear knives knob knobby

eviye. i. ufak mutfak. i. 1. uurtma. 2. zool. aylak. i. 1. yavru kedi, enik, encik. 2. tav an yavrusu. i. pisi, pisipisi, kedi. i., bak. kitty. i. 1. zool. kivi. 2. bot. kivi. i. kivi (meyve). i. kleptomani. i. kleptoman. i., argo saloz, dangalak. k s. kilometer(s). i. 1. ustalk, marifet, hner. 2. ustalkl i. s., ng., k. dili bitkin, hoaf gibi, ok yorgun. i. srt antas. i. 1. hilekr kimse. 2. isk. bacak, vale, o lan. f. 1. yourmak. 2. masaj yapmak. i. diz. diz eklemi. s. diz boyu derinliinde. s. dize kadar ykselen, diz boyunda. k. dili ok k sa boylu. s. dnmeden yaplan, tepke olarak yaplan. f. (knelt/--ed) 1. diz kmek. 2. diz st oturmak. 3. diz bkp selamlamak. i. 1. matem an . 2. lm haberi, kara haber. 3. herhangi bir eyin yok kneel. haberi. olaca f., bak. f., bak. know. i., o. diz altndan bzgl bol pantolon, golf pantolonu. i. 1. golf pantolonu. 2. ng. kadn klotu. i. biblo, ss e yas. i. (o. knives) bak, ak. f. 1. bakla kesmek. 2. baklamak. 3. argo arkadan vurmak. bak bileyici. bak bileyici alet, bilei. i. 1. valye. 2. satran at. f. (--ted/knit) 1. rmek. 2. s k skya balamak, birletirmek. 3. (kalar) atmak: brows. Ka larn att. 4. (kemik) kaynamak: The ya; knit trikohis eya. rme eHe bir dz, bir ters rmek. s. rme, rlm . i. 1. rme. 2. rg. rg makinesi. rg ii, i. rg ii. rg ii. i. rme e ya/giysiler. i., o., bak. knife. i. 1. top, yumru. 2. topuz, tokmak. 3. tepecik, yuvarlak tepe. 4. ng. ufak . f. (--bed, --bing) para: a knob yumru of butter bir para tereya s. 1. yumrulu, yumru. 2. tokmak gibi.

knock knock about knock at the door knock down knock off knock off work knock on the door knock out knock over knock s.o. out knock s.o. up knock s.t. off the price knock together knock up knock-down-drag-out knocker knock-kneed knockout knoll knot knotty know know know all the wrinkles know how to know ones own mind know ones own mind know ones stuff know ones way around a place know s.o. by sight only know s.t. cold know the ropes know the ropes know the score know whats what know which side ones bread is buttered on know-how knowing knowingly knowledge knowledgeable known knuckle knuckle down knuckle under knuckledusters kohlrabi

f. 1. vurmak, arpmak. 2. toku mak. 3. at/on -i almak, -e vurmak. 4. mak., oto.tekrar vuruntu/detonasyon yapmak. 5. against/into -e arpmak. 6. sarsmak, tartaklamak. 2. k. dili oradan 1. tekrar vurmak, iddetle mak. oraya dola bak. knock on the door. 1. yumrukla yere devirmek. 2. mezatta ekici vurup mal son fiyat 3. (fiyat ) indirmek. verenin b rakmak. paydos etmek, tatil etmek. 2. pnii yapvermek. 3. 1. k. dilizerine ii brakmak, argo ldrmek. 4. argo brakmak; paydos etmek; mola vermek. k. dili (geici olarak) i i soymak. y almak. kap k. dili (elektrii, telefon hattn v.b.ni) kesmek. devirmek. 1. birini (bir darbeyle) yere ykmak/nakavt etmek. 2. k. dili (ila) birini uyutmak. 3. k. dili birini hayran etmek/mest etmek. 2. ng., k. dili birini uyandrmak. 3. ng., k. 1. argo birini hamile b rakmak. n karmak. dili birini ok yormak, birinin pestilini/can fiyatta indirim yapmak. birbirine arpmak. ng., k. dili yapvermek, abucak hazrlamak. s., k. dili k ran krana (dv). i., k. dili kran krana dv. i. 1. kap tokma, tokmak. 2. argo (kadnda) gs, meme, far, ampul, ng rak, an. , yrrken dizleri birbirine arpan. k bacakl s. arp i., boks nakavt. s. 1. sersemletici. 2. ask. d mana ok zarar veren r). 3. k. dili ok gzel, muhteem. (sald i. tepecik. i. 1. dm. 2. glk, zorluk. 3. rabta, ba. 4. kme. 5. budak, boum. 6. den. deniz mili:d twenty knots saatte mil. f. k. (--ted, --ting) 1. boum ml, m d m. 2. karyirmi k, dola 3. budakl . 4. s. 1. d um. bo f. (knew, --n) 1. bilmek. 2. tan mak. 3. semek, farketmek. 4. haberi olmak, haberdar olmak. i. bilgi, malumat. k. dili iin btn ynlerini bilmek. -i bilmek, -in usuln bilmek: Do you know how to swim? Yzmeyi biliyor musun? kendi fikrini bilmek, ne istedi ini bilmek. emin olmak, kararl olmak. k. dili ilgilendii konuyu iyi bilmek. k. dili bir yerin girdisini ktsn bilmek. birini sadece yznden tan mak. bir eyi eksiksiz bir ekilde bilmek. usuln bilmek, aresini bilmek. k. dili ne yap lmas gerektiini iyi bilmek. k. dili dnyada olup bitenleri bilmek. uyank olmak, dnyada olup bitenleri bilmek. k. dili gerek karnn nerede olduunu bilmek. i., k. dili bilgi; yetenek; bilgi ve tecrbeden do an g. s. 1. bilgisi olan. 2. ok bilmi , eytan. 3. kurnaz, akgz. 4. bir eyleri ini ima eden (bak ). bildi z. bilerek, bile bile, kasten. i. 1. bilgi, malumat. 2. haber. s. bilgili, zeki. f., bak. know. s. bilinen. i. i. parman oynak yeri, boum. ie koyulmak. teslim olmak, boyun e mek. i., k. dili demir mu ta. i. (o. --es) alaba.

kook kooky Koran Koranic Korea Korean Kos kosher kowtow kraut Kremlin kudos kudzu kumquat kung fu Kurd Kurdish Kuwait Kuwaiti Kyrgyz Kyrgyzstan L L l L, l la lab lab labdanum label labor labor dispute labor exchange labor relations labor under a misconception labor union laboratory labored labored breathing laborer labor-intensive laborious laboriously laborsaving labour labourer Labrador

i., argo antika kimse. s., k. dili antika. i. Kuran. s. Kurana ait; Kuranda bulunan; Kuran n buyurduklarna gre/uygun. i. Kore. i. 1. Koreli. 2. Korece. s. 1. Kore, Koreye zg. 2. Korece. 3. Koreli. i. stanky. s. 1. turfa olmayan, ka er. 2. k. dili drst. f. to -e yaltaklanmak. i. bir eit lahana turusu. i. i. vg, vc szler. i. japonsarma . i., bot. kumkat. spor kung fu. i. Krt. s., i. 1. Krt. 2. Krte. i. Kuveyt. i. Kuveytli. s. 1. Kuveyt, Kuveyte zg. 2. Kuveytli. i. 1. (o. Kyr.gyz) Krgz. 2. Krgzca. s. 1. Krgz. 2. Krgzca. i. Krgzistan. Romen rakamlar dizisinde 50 says. k s. Latin. k s. latitude, law, league, left, length, line, lira, lire, liter(s). i. L, ngiliz alfabesinin on ikinci harfi. i., mz. la notas , mzik gamnda altnc nota. i., k. dili laboratuvar. k s. laboratory. i. laden reinesi. i. 1. etiket. 2. nitelendirici isim/cmlecik. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. etiket trmak, n fland 3.sanc nitelendirmek, ... 5. den. yap ma, etiketlemek. i, emek. 2. i2. iss n f. 3.rmak. doum s. 4. zahmet. i. 1. al rt nada geminin fi anla mazl . iddetle alkalanmas. f. 1. almak, abalamak. 2. i ve ii bulma kurumu. 1. i ilikileri. 2. ii ve iveren ilikileri. yanl kanda olmak. ii sendikas. i. laboratuvar. s. rahat/tabii olmayan. zor nefes alma. i. ii, renper. s. youn igc gerektiren. s. 1. zahmetli, emekli, yorucu. 2. al kan. z. zahmetle, emek vererek. s. zahmeti azaltan, kolayla trc, daha az emek isteyen. i., f., ng., bak. labor. i., ng., bak. laborer. i. 1. cor. Labrador. 2. labradorkpei.

Labrador retriever Labradorean Labradorian laburnum labyrinth lace lace lacerate laceration lachrymal lachrymatory lack lackadaisical lackey lacking lackluster lacklustre laconic lacquer lacrimal lacrimal gland lacrimal sac lacrimatory lactate lactation lactic lactic acid lactose lacuna lacustrine lacy lad ladanum ladder ladder stitch lade laden lading Ladino ladle ladleful lady lady in waiting lady of the house ladybird ladybug lady-killer

labradorkpe i. i. Labradorlu. s. 1. Labrador, Labradora zg. 2. Labradorlu. i., s., bak. Labradorean. i., bot. sar salkm. i. labirent. i. 1. dantel. 2. erit. 3. kaytan. 4. kordon. 5. (ayakkab iin) ba, back. f. 1. (ayakkab ya) balarn geirmek. 2. up (ayakkab, bot v.b.ni) lamak. 3. yaralamak. dantelle sslemek. 4. into k. dili -e yumrukla saldrmak. 5. ba 2. (kalbini) krmak, (duygular n) incitmek, f. 1. yrtmak, zmek. i. 1. yrtma, yaralama. 2. incitme. s., bak. lacrimal. i., bak. lacrimatory. i. 1. of -sizlik, yokluk; yoksunluk: lack of water susuzluk. lack of money zlk. lackbezmi of love sevgisizlik. bulunmamak; -e sahip paras ndan gibi, cansz.2. 2.eksiklik. uyuuk, f. tembel. s. 1. can i. uak. s. i. donukluk, cans zlk. s. donuk, cansz. i., s., ng., bak. lacklustre. s. az ve z, zl, veciz. i. vernik, laka. f. verniklemek. s. gzya ile ilgili, lakrimal. gzya bezi. gzya kesesi. i. gzya testisi. i. laktik asidin tuzu/esteri. f. 1. st salg lamak. 2. meme vermek, emzirmek. i. 1. st salg lama. 2. meme verme, emzirme. s. laktik asit. i. laktoz, st ekeri. o. --e (lkyuni)/--s (lkyunz) i. boluk, aralk, bo yer, eksiklik. s. 1. glsel. 2. glcl. s. 1. dantel gibi. 2. dantelli. 3. dantelden yap lm. i. 1. erkek ocuk; delikanl , gen. 2. o., ng. (erkekleri kastederek) lar: Tell the lads! Arkadalara syle! Come on, lads! Haydi beyler! arkada i., bak. labdanum. i. 1. merdiven, portatif merdiven. 2. ng. orap ka. ineard teyel, apraz teyel. f. (--d, --d/--n) yklemek. f., bak. lade. s. ykl. i. ykleme. i., s. Yahudi spanyolcas, Yahudice. i. kepe. f. kepe ile doldurmak/bo altmak. i. kepe dolusu. i. 1. bayan, han m, hanmefendi. 2. b.h. Leydi. 3. sevilen kadn, sevgili. kralienin/prensesin nedimesi. evi idare eden kad n. i., bak. ladybug. i. hanmbcei, gelinbcei. i. kadn avcs.

ladylike lag lag end lager laggard lagoon laic laicise laicize laid lain lair laissez-passer laity lake lamb lamb chop lambs wool lamblike lambskin lame lame excuse lamebrain lament lamentable lamentation lamina laminate lamination lamp lamp chimney lamp shade lampblack lamplight lampoon lamppost lance land land agent land bank land breeze land force land grant land mine land tax landed landing

s. hanmca, hanma yakr, hanm gibi, zarif. f. (--ged, --ging) 1. behind -den geri kalmak. 2. oyalanmak. i. geri kalma, r, geri. gerilik. s. a ge kalan, son. i., ng. sar renkli bir bira. s. 1. tembel, a r. 2. geri kalan. i. ar hareket eden kimse. i. lagn, denizkula , ky gl. s. laik. f., ng., bak. laicize. f. laikletirmek. f., bak. lay. f., bak. lie. i. 1. in. 2. gizli bar nak, yatak. i. lesepase. i. 1. papazdan ba ka btn halk. 2. meslekten olmayanlar. i. gl. i. 1. kuzu. 2. kuzu eti. 3. kuzu gibi masum ve zay f kimse. kuzu pirzolas . kuzu yn. s. kuzu gibi, iyi huylu, yumu ak bal. i. kuzu derisi. s. 1. topal, aya sakat. 2. eksik, kusurlu. f. topal etmek. sudan bahane, kabul edilmez zr. i., k. dili aptal, ku beyinli, beyinsiz. f. alamak, dvnmek. s. acnacak, esef edilecek. i. alama, dvnme. o. --e (lmni)/--s (lmnz) i. 1. ince tabaka, yaprak. 2. bot. yaprak . tabakalara ayrmak. 2. lamine etmek. ayas f. 1. ince i. tabaka, varak, yaprak. i. lamba. lamba iesi. abajur. i. lamba isi. i. lamba . f. talamak, yermek. i. talama, yergi. i. sokak lambas direi. i. m zrak. i. 1. kara. 2. toprak, yer, arsa. 3. lke, memleket. 4. emlak, arazi. f. 1. karmak/kmak. 2. yere indirmek/inmek: That airplane is about karaya . emlak emlak bankas . kara meltemi. ask. kara kuvveti. hkmet taraf ndan okul binas yapm gibi iler iin verilen toprak. kara mayn. arazi vergisi. s. arazisi olan, arazi sahibi. i. 1. hav. ini. 2. iskele. 3. karaya kma/karma.

landing craft landing field landing gear landing place/stage landing strip landlady landlocked landlord landmark landmass landowner landscape landscape architect landscape architecture landscape garden landscape gardener landslide landslip lane lang language language laboratory languid languish languish in prison languor languorous lanky lanolin lantana lantern lantern-jawed Lao Laos Laotian lap lap lap lap dog lap of luxury lapel lapful lapidary Lapland Laplander Lapp lapse

kartma gemisi. havaalan . hav. ini takm. iskele. (uaklar iin) ini pisti. i. 1. pansiyoncu kad n. 2. evini kiraya veren mal sahibi kadn, ev sahibesi. s. kara ile ku atlm. i. evini kiraya veren mal sahibi, ev sahibi. i. 1. s nr iareti. 2. herhangi bir eyin yerini gsteren iaret. 3. dnm . noktas kara paras. i. k ta, byk i. emlak ve arazi sahibi. i. k r manzaras, peyzaj. bahe mimar . bahe mimarl; peyzaj mimarl. manzara bahesi. baheyi dzenleyen kimse. i. 1. toprak kaymas , yer gmesi, kaya, heyelan. 2. seimde oylarn unu kazanma. o i. toprak kaymas , yer gmesi, kaya, heyelan. i. 1. dar yol, dar sokak, dar geit. 2. oto. erit. 3. spor kulvar. 4. den., hav. rota. k s. language. i. dil, lisan. dil laboratuvar . s. 1. ruhsuz, gev ek, yava, ar. 2. isteksiz. f. zayf dmek, takati kesilmek. hapishanede rmek. i. bitkinlik, dermans zlk, kuvvetsizlik. s. bitkin, dermans z, kuvvetsiz. s. leylek gibi, s rk gibi. i. lanolin. i., bot. a aminesi. i. fener. s. ene kemii ince ve uzun olan. i., s. 1. Lao. 2. Laoca. i. Laos. i. Laoslu. s. 1. Laos, Laosa zg. 2. Laoslu. i. 1. kucak. 2. etek. f. (--ped, --ping) (yar ta) (rakibini) bir devirlik mesafe ile gemek. i., spor tur. f. (--ped, --ping) 1. yalayarak imek. 2. (dalga) hafif hafif arpmak. kucaa alnan ufak kpek, fino. servet ve konfor. i. klapa. i. kucak dolusu. i. k ymetli ta kesicisi. s. 1. kymetli ta kesme sanatna ait. 2. talara ait. 3. zl. 4. yazta elverili. i. Laponya. i. Laponyal. i., s. 1. Lapon. 2. Laponca. i. 1. (zaman) geme. 2. yan lma. 3. yanl (sz/yaz). 4. sapma. 5. (adalette) kusur. 6. kullan lmaz duruma gelme. f. 1. gemek. 2.

lapse into silence laptop computer lapwing larceny larch lard larder large large as life large intestine largehearted largely large-minded largeness larger-than-life largess(e) largish lariat lark lark larkspur larva larval larviphagic larvivorous laryngitis larynx lasagna lascivious lasciviously lasciviousness laser laser printer lash lash lash out at lash s.o. into a fury lash together lass lassitude lasso last last last but not least last ditch last for many hours last mentioned

sessizlie gmlmek. dizst bilgisayar. i. k zkuu. i. hrszlk. i., bot. melezam, melez. i. domuz ya . f. 1. domuz ya ile yalamak. 2. with (yazy/sz) kelimelerle) sslemek. (tumturakl i. kiler. s. 1. byk. 2. geni. 3. iri. 4. bol. ta kendisi. kalnbarsak. s. iyi kalpli, cmert ruhlu. z. 1. byk bir lde. 2. o unlukla. s. geni fikirli, geni grl. i. 1. byklk. 2. geni lik. 3. bolluk. 4. irilik. s. epik ve efsanevi zellikleri olan. i. 1. bahi, byk hediye. 2. cmertlik. s. irice, bycek. i. kement. i. tarlaku u. i. 1. aka, muziplik. 2. elence, elenti, cmb. i. hezaren ie i. o. lar.vae (larvi) i., zool. trtl, kurtuk. s. trtla ait. s., bak. larvivorous. s. kurtul. i., tb. larenjit. o. lar.ynx.es (lerngksz)/la.ryn.ges (lernciz) i., anat. grtlak. i., ah . lasanya. s. 1. ehvetli. 2. ehvete dkn. 3. ehvet uyandrc. z. ehvetle. i. ehvet. i., fiz. lazer. bilg. lazer yazc/printer. i. 1. kam darbesi. 2. ac sz. 3. vuru, vurma. 4. kirpik. f. 1. kam ile vurmak, kam lamak. 2. knamak, ayplamak. 3. azarlamak. 4. talamak, f. balamak. -e sert ve ani k yapmak. birini galeyana getirmek. iple birbirine ba lamak. i. 1. k z, gen kadn. 2. sevgili. i. dermans zlk, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk. i. kement. f. kementle tutmak. s. 1. son, en sonraki, en gerideki, sonuncu: When does the last boat yor? 2. geen, nceki, evvelki: last week leave? Son vapur neetmek. zaman 2. kalk f. 1. srmek, devam dayanmak. 3. yetmek, bitmemek. son fakat ayn derecede nemli. son are. saatlerce srmek. en son olarak sylenen.

last night last resort lasting lastly latch latch onto latchkey child late late late for dinner late in the day latecomer lately latent later on lateral lateral thinking latex lath lathe lather lathery Latin Latin alphabet latitude latter lattice Latvia Latvian laud laudable laudative laudatory laugh laugh at laugh away laugh down

dn gece. son are. s. 1. uzun sren. 2. dayan kl. z. son olarak. i. kap mandal. f. mandallamak; mandallanmak. k. dili 1. -i elde etmek/bulmak/almak. 2. -e tak lmak, sk sk ... ile beraber olmak. anne ve babas alan ocuk. s. 1. ge. 2. gecikmi . 3. sabk, eski. 4. l, merhum, rahmetli, mteveffa. z. 1. ge. 2. son zamanlarda. yemee ge kalm. 1. gnn sonuna do ru. 2. ge kalnm. i. ge gelen, ge kalan. z. son zamanlarda. s. gelimemi, belirti gstermeyen, gizil, potansiyel. daha sonra. s. 1. yana ait. 2. yanal. 3. yandan gelen. 4. yana do ru. etraflca dnme. i. lateks. i. lata, tiriz. i. torna tezgh . i. sabun kp . f. 1. sabunlamak. 2. kprmek. s. kpkl. s., i. 1. Latince. 2. Latin. Latin alfabesi. i. 1. enlem. 2. serbestlik, tolerans, ho gr. s. 1. ikisinden sonuncusu, ikincisi. 2. son. i. pencere kafesi, kafes. i. Letonya. i. 1. Leton; Letonyal. 2. Letonca. s. 1. Leton. 2. Letonca. 3. Letonyal. i. 1. vme, yceltme. 2. vg, methiye. f. vmek, yceltmek. s. vgye de er. s., bak. laudatory. s. vc, vg dolu. f. glmek; kahkaha atmak. i. glme, gl ; kahkaha. -e glmek. glerek konuyu kapatmak, glerek gei tirmek. glerek susturmak. glerek geitirmek.

laugh off laugh on the other side of the burnu srtlmek. mouthon the wrong side of ones laugh glerken a lamak. mouth glerek birini susturmak. laugh s.o. down iinden glmek, iin iin glmek, b yk altndan glmek. laugh up ones sleeve laughable laughing laughing gas laughingstock laughter s. 1. gln, glnecek, glnr. 2. tuhaf, acayip. s. glen; gldren. i. glme, gl . gldrc gaz. i. glnecek kii, alay konusu, maskara. i. glme, gl , kahkahalar.

launch launch forth launch into launch/launching pad launder launderette laundromat laundry laundry room laurel lava lavatory lavatory paper lavender lavish lavish gifts on s.o. lavishness law law and order law court law court law enforcement officer law of supply and demand law school law-abiding lawbreaker lawful lawfully lawgiver lawless lawlessness lawmaker lawn lawn mower lawsuit lawyer lax laxative laxity laxness lay lay lay lay lay about one lay an ambush lay aside

f. 1. (gemiyi) k zaktan suya indirmek. 2. (roket) frlatmak. 3. (yeni ii) latmak. 4. mzrak gibi atmak. 1. (gemiyi) kzaktan suya indirme. 2. ba maya i. ba lamak. 1.yola koyulmak. 2. konu -e balamak. frlatma rampas, at rampas. f. 1. (ama r) ykamak. 2. ykayp tlemek. 3. amar ykamak. i. (selfservis) ama rhane. i. (selfservis) ama rhane. i. 1. ama r, kirli amar. 2. amarhane (ticari kurulu). (evde) ama rlk, amarhane. i. 1. defne. 2. o . eref, an, hret. i. lav, pskrt. i. 1. lavabo (el ve yz ykamaya yarayan tekne). 2. ng. tuvalet, lavabo, hela. ng. tuvalet kd. i. lavanta. s. 1. savurgan. 2. bol, pek ok. f. bol bol harcamak, savurmak. birine bol bol hediye vermek, birini hediyelere bo mak. i. savurganlk. i. 1. kanun, yasa. 2. kural. 3. hukuk. yasa ve dzen. mahkeme. mahkeme. polis. ekon. sunu ve istem kural , arz ve talep kanunu. hukuk fakltesi. s. yasalara uyan, kanuna itaat eden. i. kanunlar ihlal eden kimse, sulu. s. meru, yasal, yasalara uygun, kanuni. z. yasalara uygun bir ekilde. i. yasa yapan kimse. s. 1. kanunlar n hkm gemeyen (yer). 2. kanunlar hie sayan. 3. r. kanunsuz, yasalara ayk mazlk. i. kanunsuzluk, kanun tan i. meclis yesi. i. (srekli biilen) imlerle kapl alan. im bime makinesi. i. dava. i. avukat. s. 1. gevek, laka. 2. savsak, ihmalci. i., s. mshil, laksatif. i. geveklik. i., bak. laxity. s. 1. belirli meslekten olmayan; alayl . 2. laik. f. (laid) 1. (dikkatle) koymak. 2. yat rmak; sermek. 3. (tula) rmek. 4. ) dyap emek.. yattrmak. 6. (yumurta) yumurtlamak; yumurtlamak. (hal s. 2.5. durum, vaziyet. 1. arazi f., bak. lie. sana soluna vurmak. pusu kurmak. 1. bir yana koymak. 2. -i terketmek, -den vazgemek. 3. biriktirmek.

lay at ones door lay at s.o.s door lay awake lay away lay bare lay by lay down ones arms lay down ones arms lay down ones life lay down the law lay for lay great store on lay hands on lay hands on lay hold of lay into lay it on thick lay low lay off lay on lay ones cards on the table lay ones hand on lay ones hands on lay open lay out lay s.o. to rest lay s.o. to rest lay s.o. up lay siege to lay siege to lay stress on lay the groundwork for lay up lay waste to lay waste to lay/put/set store by/on lay/spread/pour it on thick layer layer cake layering layman layoff layover layperson laywoman laziness lazy

-in stne atmak, -e yklemek. (bir suu) birine yklemek, birinin stne atmak. gzne uyku girmemek. 1. bir yana koymak. 2. ayrmak, saklamak. amak, a ka ortaya koymak. biriktirmek, ymak. savamaktan vazgemek; teslim olmak. silahlarn brakmak, teslim olmak. cann feda etmek. direktif vermek, zart zurt etmek. -e pusu kurmak, -i pusuda beklemek. -e ok de er vermek. 1. -i bulmak; -i yakalamak. 2. (cezaland rmak/dvmek iin) yakalamak, ele geirmek. 1. -i yakalamak. 2. -e el srmek, -e dokunmak, -e zor kullanmak. 1. -i ele geirmek. 2. -in yakas na yapmak. 1. argo -i dvmek, -e dayak atmak. 2. -i ha lamak, -i azarlamak. ok pohpohlamak. 1. yataa drmek. 2. k. dili gizlenmek. 1. (iiye) geici olarak yol vermek. 2. k. dili -i rahat brakmak. 1. zerine atlmak, saldrmak. 2. stne srmek. k. dili, bak. put ones cards on the table. -i bulmak. 1. (cezaland rmak/dvmek iin) yakalamak, ele geirmek. 2. -e sahip olmak, -i elde 3. -ikesip bulmak. klamak. 2. iini amak. 1. amak, a etmek. 1. sermek. 2. sergilemek. 3. ly gmlmeye haz rlamak. 4. harcamak. 5. tasarlamak. cenazeyi topra a vermek. birini gmmek/defnetmek. k. dili birini yata a drmek/yataa mahkm etmek. -i kuatmak. (bir yeri) ku atma altna almak. -i vurgulamak. (bir i iin) n hazrlk yapmak. biriktirmek, toplamak, saklamak. -i yak p ykmak, -i yerle bir etmek. -i yak p ykmak, -i yerle bir etmek. -i nemsemek, -e nem vermek. k. dili 1. fazlas yla vmek. 2. fazlasyla eletirmek, (birinde) fazlasyla yla bahane ileri srmek. kabahat bulmak. 3. fazlas daldrma yntemiyle daldrlan i. 1. tabaka, katman; kat. 2. bot. dald rma, dal. kat kat kremal pasta. i., bot. dald rma. o. lay.men (leymn) i. 1. papaz/rahip snfndan olmayan erkek. 2. bir in/ilmin yabanc ten . karlmas. mesle geici olaraks i i. iilerin i. (uak, otobs, gemi veya trenle yolculuk ederken) (bir yerde) bekleme; konaklama. o. lay.peo.ple (leypipl) i. 1. papaz/rahip/rahibe snfndan olmayan in/ilmin yabanc s. Hristiyan. 2. bir mesle . lay.wom.en (leywmn) i. 1. papaz/rahibe snfndan olmayan kadn. o

in/ilmin yabanc s olan kad n. 2.tembellik, bir mesle k; miskinlik, uyu ukluk. i. haylazl s. tembel, haylaz; miskin, uyu uk.

lazy Susan lazybones lb lead lead lead lead a dogs life lead a happy life lead a life of pleasure lead off lead pencil lead poisoning lead s.o. a dance/lead s.o. a (merry) chase lead s.o. astray lead s.o. astray lead s.o. by the nose lead s.o. on lead the way lead up to leaden leader leadership lead-free leading leading article leading lady leading man leading question leaf leaf through leaf through leaflet leafstalk league leak leakage leaky lean lean leaning leanness leant leap leap in the dark leap year leap year leapfrog

dner tepsi. i. tembel kimse. k s. pound. i. 1. kurun. 2. (versatil kalem iin) u, min. 3. grafit. 4. den. iskandil. f. (led) 1. yol gstermek, rehberlik etmek, gtrmek. 2. ynetmek, idare nda olmak, etmek. 3. -e nderlik etmek, -e liderlik etmek; ba rehberlik. 2. nde bulunma. 3. -in nde gelme, bata -in olma, i. 1. k lavuzluk, rol. 5. tiy. ba rol oyuncusu, ba oyuncu. 6. elek. ileride bulunma. 4. tiy. ba k nt ekmek, srnmek. ok s mutlu bir ya am srmek. zevk ve sefa srmek. balamak. kurunkalem. kurun zehirlenmesi. birini ok u ratrmak; birini ok zahmete sokmak; birini ok yormak. birini kt yola sapt rmak, birini ayartmak. birini batan karmak/ayartmak. birini parma nda oynatmak/evirmek, birinin yular elinde olmak. birini kand rmak/ayartmak. yol gstermek, k lavuzluk etmek, ne dmek. 1. -in kap sn yapmak, -e zemin hazrlamak. 2. -e yol amak. s. 1. kurundan, kurun. 2. kurun renginde, kuruni. 3. ar, kurun gibi. 4.1. kasvetli. i. k lavuz, rehber. 2. nder, lider, ba. 3. orkestra/bando/koro efi. 4. ng. gazetenin nnderlik, yanstanliderlik. makale. kanlk; gr nclk, 2. lidere yakan vasflar. 3. i. 1. ba liderler, nde (benzin). gelenler. s. kurunsuz s. nde olan, yol gsteren, k lavuzluk eden. ng. bamakale. barol oyuncusu kadn. barol oyuncusu erkek. belirli bir cevaba ynelten soru. i. (o. leaves) 1. yaprak. 2. ince madeni tabaka. 3. (masada) kanat. f. yaprak yapraklanmak. (kitaba)vermek, gz gezdirmek. (kitap, dergi v.b.nin) sayfalar na gz atmak. i. 1. bror, kitapk; bildiri; el ilan. 2. ufak yaprak, yaprakk. i. yaprak sap . i. 1. birlik, cemiyet. 2. spor lig. i. 1. su s zdran delik/atlak. 2. sznt. f. 1. szdrmak, karmak; szmak: The nt,is sleaking zma. air. Lastik hava ka ryor. 2. out (sr) dar szmak, ifa i. sztire s. akan (dam, kova v.b.). s. 1. zayf, sska. 2. yasz. f. (--ed/leant) 1. on/against -e dayanmak. 2. e ri durmak, yana yatmak, ilmek. e ilim. 3. on/upon -e gvenmek. i. e i. 1. zayflk. 2. yaszlk. f., bak. lean. f. (--ed/leapt) s ramak, atlamak, frlamak, hoplamak; sratmak. i. 1. atlama, s rama. sonu belirsiz i. 2. atlanlan yer. 3. atlanlan uzaklk. artkyl. artkyl. i. birdirbir oyunu.

leapt learn learn by heart learn by rote learn s.t. from the ground up learned learning learnt lease leaseholder leash least least common denominator least common multiple leather leatherette leave leave leave a good/bad impression with s.o. leave a place (in) a shambles leave for leave in the lurch Leave it alone! Leave me alone! leave no stone unturned leave nothing undone leave of absence leave off leave out leave over leave s.o. in the lurch leave s.o. out in the cold leave s.o. short leave s.o. to his own devices leave s.t. undone Leave the house! leave word with s.o. leave/put s.o./s.t. in the shade leaven leaves leave-taking leavings Lebanese Lebanon lecher lecherous lectern

f., bak. leap. f. (--ed/learnt) 1. renmek. 2. haber almak, renmek. ezbere renmek, ezberlemek. tekrarlaya tekrarlaya ezberlemek. bir eyi her ynyle renmek. s. bilgili. i. ilim, irfan. f., bak. learn. i. 1. kira szle mesi. 2. kiralama. f. 1. kiralamak. 2. kiraya vermek. i. kirac . i. tasma kay. s. en ufak, en kk, en az, asgari. z. en az derecede. i. 1. en az derece. ey. seviye. 3. asgari m terek 2. az en miktar. 3.ortak en nemsiz 1.en mat. kk payda. kimse/ 2. ortalama mat. en kk ortakkat. i. deri; ksele; me in. s. deriden yaplm, deri. i. suni deri. i. 1. izin. 2. veda, ayr lma. f. (left) 1. b rakmak, terketmek. 2. (tat) kalkmak. 3. ayrlmak. 4. (miras olarak) b rakmak. 5. vazgemek. bir yeri darmada nk bir halde brakmak. He has left for India. Hindistana hareket etti. yar yolda brakmak, yzst brakmak. Elleme!/B rak! Beni rahat b rak! k. dili her areye ba vurmak. yaplmam hibir ey brakmamak. izin. 1. -i giymemek. 2. -i takmamak. 3. -den vazgemek, -i b rakmak. -i atlamak. ertelemek. birini yzst b rakmak, birini yar yolda brakmak. 1. birine hi haber vermemek. 2. birine hibir ey vermemek. birini -siz b rakmak: The factory ownerll hire her and leave me short a maid. Fabrikatr onu ie alp beni hizmetisiz brakacak. That leaves me birini kendi haline b rakmak. bir eyi yarda brakmak. Defol! birine haber b rakmak. birini/bir eyi glgede brakmak. i. hamur mayas . f. mayalandrmak. i., o., bak. leaf. i. ayrlma, veda. i., o. artklar. i. (o. Leb.a.nese) Lbnanl. s. 1. Lbnan, Lbnana zg. 2. Lbnanl. i. Lbnan. i. zampara. s. ehvet dkn, zampara. i. krs.

lecture lecturer led ledge ledger lee leech leek leer leery leeward leeway left left left hand left luggage left wing left winger left-handed left-handed compliment left-handedness leftist leftover leftovers lefty leg leg of lamb leg of mutton legacy legal legal error legal holiday legal science legal separation legalise legality legalize legally legation legend legendary legging leggy legibility legible legibleness legibly

i. 1. konferans, konu ma. 2. (niversitede) ders. 3. azarlama. f. 1. konferans vermek. 2.kimse, (niversitede) ders 3.. -e ekmek; -i , vermek. konumac 2.nutuk okutman, lektr. i. 1. konferans veren konferans f., bak. lead. i. 1. dz knt. 2. resif. i. ana hesap defteri, defteri kebir. i., den. rzgr alt , boca, poca. i. 1. slk. 2. tufeyli, asalak, parazit (kimse). i. prasa. f. pis pis glmsemek. i. pis bir glmseme. s. s. boca ynndeki. z. boca ynne. i. 1. rahata k mldanacak yer, bol yer. 2. den. rzgr altna dme. s. sol, soldaki. i. sol, sol taraf. z. sola. f., bak. leave. s. 1. sol el. 2. sol taraf. (office) ng. emanet (bavul v.b.nin brakld yer). pol. sol kanat. solak. s. solak. acemice veya samimi olmayan kompliman. i. 1. solaklk. 2. gizli anlam olma. i., pol. solcu. s. artan, artk. i. artan yemekler. s. 1. solak. 2. ng., k. dili solcu. i. 1. bacak. 2. (mobilyada/pergelde) ayak. 3. (pantolonda) bacak. kasap. kuzu budu. koyun budu. i. kalt, miras. s. 1. yasal, legal, kanuni, me ru. 2. adli. 3. hukuksal, hukuki. adli hata. resmi tatil gn. hukuk ilmi. evli bir iftin ayr yaamas. f., ng., bak. legalize. i. yasallk, kanunilik, yasaya uygunluk, meruluk. f. yasalla trmak, merulatrmak. z. 1. yasal olarak, kanunen. 2. hukuken. i. ortaelilik. i. 1. efsane, sylence. 2. sikke/harita zerindeki yaz . s. efsanevi, sylencesel. i., gen. o . tozluk, getr. s. uzun bacakl. i. okunakllk, aklk. s. okunur, a k, okunakl. i., bak. legibility. z. okunakl olarak.

legion legions of legislate legislation legislative legislative immunity legislative power legislator legislature legitimate legitimate legitimatise legitimatize legitimise legitimize legume leisure leisurely lemon lemon balm lemon peel lemonade lend lend a hand lend an ear lend an ear lend itself to lend o.s. to lend/give a hand to length lengthen lengthways lengthwise lengthy lenience leniency lenient leniently lens Lent lent lenticel lentil Leo leopard leopardess leotard

i. 1. tar. (Romallarda) lejyon. 2. kalabalk, alay. bir sr (kii). f. kanun yapmak, yasa karmak, yasamak. i. 1. kanun yapma, yasama. 2. yasa, kanunlar. s. kanun koyan, yasamal . milletvekillii dokunulmazl. yasama gc. i. parlamenter, millet meclisi yesi. i. yasama meclisi, parlamento. s. 1. yasal, trel. 2. me ru olarak domu, meru. 3. kabul edilmi kurallara uygun. trmak. 2. (ocuun) nesebini tashih etmek. f. 1. yasalla f., ng., bak. legitimatize. f., bak. legitimize. f., ng., bak. legitimize. f. 1. yasalla trmak. 2. hakl gstermek, mazur gstermek. 3. (ocuun) nesebini etmek. i., bot. 1. tashih baklagiller familyas ndan bitkinin tanesi/tohumu. 2. baklagiller ndan bitki. familyas i. bo zaman. s. 1. acelesiz i yapan. 2. acelesiz yaplan. z. acele etmeden. i. 1. limon. 2. limon a ac. 3. argo deersiz kimse/ey, moloz, gazoz. bot. oulotu, kovanotu, melisa. limon kabu u. i. limonata. f. (lent) 1. dn vermek. 2. bor vermek. yardm etmek. kulak vermek, dinlemek. kulak vermek, dinlemek. -e uygun olmak, -e elveri li olmak. -e yardm etmek. -e yardm etmek, -e elini uzatmak. i. 1. uzunluk, boy. 2. sre. f. uzatmak; uzamak. z., bak. lengthwise. z. uzunlamas na. s. uzun, fazlas yla uzun. i., bak. leniency. i. yumuaklk, msamaha. s. yumuak davranan, msamahakr. z. yumuaklkla. i. 1. mercek. 2. gz merce i. 3. foto. objektif. i. Paskalyadan nce gelen byk perhiz. f., bak. lend. i., bot. kovucuk. i. mercimek. i., astrol. Aslan burcu. i. leopar, pars. i. dii leopar. i., gen. o . danslarn giydii mayo.

leper leprosy leprous Lesbian lesbian lesbianism Lesbos lesion Lesotho less -less lessen lesser lesson lest let Let go! let alone let alone/be Let be! Let bygones be bygones. let down let down ones hair let fall let fly let go Let him have his say. let in Let it be. let loose let loose Let me have a whack at it! Let me see. let o.s. go let o.s. in let off let off steam let on let ones hair down let out let s.o. down gently let s.o. have it let s.t. go by the board let s.t. slide let s.t. slip let s.t./s.o. slip through ones fingers let sleeping dogs lie

i. lepral/czaml kimse. i. lepra, czam. s. 1. lepral, czaml. 2. czam gibi. i. Midillili. s. 1. Midilli, Midilliye zg. 2. Midillili. i., s. lezbiyen, sevici. i. lezbiyenlik, sevicilik. i. Midilli. i., tb. 1. lezyon, doku bozukluu. 2. yara, bere. i. Lesoto. z. daha az: less attractive daha az ekici. Eat less! Daha az ye! s. daha az: Eat-siz. less cake! Daha az kek ye! i. daha az: He gave me less. Bana sonek f. kltmek, eksiltmek, azaltmak; klmek, azalmak. s. 1. daha az; daha kk. 2. ikinci derecedeki; daha az nemli. i. 1. ders. 2. ibret: Let it be a lesson to you. Size ibret olsun. ba. 1. -mesin diye. 2. korkusu ile. f. (let, --ting) 1. izin vermek: Let him through. Gemesine izin verin. 2. ng. kiraya Brak!vermek. 3. -elim, -sin, -sinler (birinci/nc ahs emir kipi): Lets

yle dursun: He cant support himself, let alone two relatives. ki akraba kar yle dursun, kendisini bile b geindiremiyor. mamak, kendi haline rakmak. Brak!/yle kalsn!/Dokunma!/Bozma! Gemii unutalm./Olan oldu./Gemie mazi derler. 1. indirmek. 2. bo a karmak, hayal krklna uratmak.
samimi davranmak. drmek. 1. salverip uurmak. 2. frlatmak. 3. ate etmek. 1. brakmak, koyuvermek. 2. serbest brakmak. Brak, diyeceini desin. kapy ap ieriye almak. Brak./yle olsun. as it were gibi, sanki, gya. serbest b rakmak. salvermek, zp koyvermek. ng., k. dili Bir deneyeyim bakalm! Bakaym./Dur bakalm./Dneyim. 1. kendini b rakp comak. 2. kendini kapp koyuvermek, kendini rakmak, kendine gstermemek. b y anahtarla azen p ieriye girmek. kap 1. cezas n affetmek, cezasn hafifletmek. 2. dar vermek. k. dili de arj olmak, iini dkerek rahatlamak. srr bakasna sylemek, srr ifa etmek. iini dkmek. 1. darya brakmak, koyuvermek, kamasna izin vermek. 2. (ip, kablo etmek, geni letmek. 3. k (elbiseyi) letmek. 4. ng. kiraya v.b.ni) gev yava al trarak hayal rklna geni uratmak. birini yava birine dnyan n ka bucak olduunu gstermek; birini halamak. Rumor has that thermak. government will fall. Sylentiye gre hkmet d ecek. rsat ka 2. bir eyden vazgemek. 1. fit k. dili ii oluruna brakmak. k. dili 1. bir eyi azndan karvermek. 2. frsat karmak. bir eyi/birini elinden karmak. k. dili fincanc katrlarn rktmemek.

let slide let slip let the cat out of the bag let the cat out of the bag let the side down

vazgemek. 1. azndan karmak. 2. (frsat) elinden karmak. k. dili s rr aklamak, baklay azndan karmak. k. dili baklay azndan karmak.

ng., k. dili bekleneni yapmayarak arkadalarn byk bir hayal krklna ratmak. Suyu iki gn dinlendir. Let the water stand for two days. u imdilik her ey olduu gibi kalsn. Tears stood in her eyes. Gzleri yala Let things stand for now. tu. The sweat stood out on his 2. brow. nda boncuk boncuk terler dolmu sertli ini kaybetmek. (yaAln mur) kesilmek/dinmek. 1. yumu amak, let up Dost olarak ayr lalm./Dost kalalm. Let us part friends.
let well enough alone Let x equaly. let/leave s.o./s.t. alone Lets call it quits! Lets do it; nobodyll be any the wiser. Lets get this show on the road! Lets meet at ten past three. lethal lethargic lethargy Lett letter letter box letter carrier letter of condolence letter of credit letter of credit letter opener lettered letterhead letterhead stationery lettering Lettic Lettish lettuce letup leucocyte leukemia leukocyte Levant Levantine level level at level crossing levelheaded lever leverage levitate olanla yetinmek. Xin 2yye e it olduunu farzedelim. olduu gibi brakmak, kendi haline brakmak; dokunmamak, rahat brakmak. Haydi brakalm artk!/Paydos edelim!/Haydi vazgeelim! k. dili Onu yapalm. Kimsenin haberi olmaz. Haydi balayalm! on gee bulu alm. s. ldrc. s. 1. uyu uk. 2. tb. letarjik. i. 1. uyuukluk. 2. tb. letarji. i. 1. Let. 2. Letonca. i. 1. harf. 2. mektup. 3. o . bilim; edebiyat. 4. spor takm yelerine verilen mektup eref armas . f. kitap harfiyle yazmak. kutusu.

ng. postac. basal mektubu.


tic. akreditif. akreditif, kredi mektubu. mektup aaca . s. okumu , tahsilli. i. antet. antetli k t. i. harfle belirtme. s., bak. Lettish. i. Letonca. s. 1. Let. 2. Letonca. i. yeil salata; kvrck salata. i. 1. azalma. 2. sakinle me. 3. ara. i., biyol., bak. leukocyte. i., tb. lsemi, kan kanseri. i., biyol. akyuvar, lkosit. i. s. 1. Levanten. 2. Do u Akdeniz blgesine/halkna zg. i. 1. Levanten. 2. u Akdenizli. Do i. 1. dzey, seviye. 2. dze, kabarc kl dze, su terazisi. 3. dzlk, dz yer. s. 1.) dzlem, yatay. 2. hemzemin, bir seviyede olan. 3. ll, -e dorultmak. 2. (suu) -e yklemek. 1. (silah ng., d.y. hemzemin geit. s. akl banda, dengeli. i. manivela, kald ra. i. manivela gc. f. 1. havada durmak. 2. ispritizma gc ile veya ryada havaya ykselmek/ykseltmek.

levity levulose levy levy war on lewd lexicographer lexicography lexicologist lexicology lexicon liability liable liaison liaison officer liar lib lib libel liberal liberalism liberality liberate liberation liberator Liberia Liberian liberty liberty of conscience liberty of speech liberty of the press Libra librarian library Libya Libyan lice licence license license number license plate/tag license tag licentious licentiousness lichen lick lick clean lick into shape

i. akalama, glme. i., kim. levloz, meyve ekeri. i. 1. zorla (asker) toplama. 2. zorla toplanan asker. 3. (vergi) toplama. f. zorla toplamak. (birine kar ) sava amak. s. kaba bir ekilde cinsel hareketleri/organlar akla getiren, kaba bir seksi akla getiren. i.ekilde szlk, leksikograf. i. szlklk, leksikografi. i. szlkbilimci, leksikolog. i. szlkbilim, leksikoloji. i. szlk. i. 1. sorumluluk, ykmllk. 2. tic. bor. 3. k. dili dert; birine yk olan kimse; dert kayna olan ey. s. i. 1. balant, irtibat, liyezon. 2. gizli (cinsel) iliki. irtibat subay. i. yalanc . i., k. dili zgrlk, kurtulu . k s. liberal, librarian, library. i. 1. yayn yoluyla hakaret. 2. iftira. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. yayn yoluyla hakaret etmek. 2.k iftira etmek. fikirli, geni gnll. 3. cmert, eli ak. i. s. 1. liberal, erkinci. 2. a liberal. i. liberalizm, erkincilik. i. 1. cmertlik. 2. liberallik. f. 1. azat etmek, serbest b rakmak, salvermek. 2. argo almak. i. 1. azat etme, serbest b rakma. 2. kurtulu, zgrlk. i. kurtarc. i. Liberya. i. Liberyal. s. 1. Liberya, Liberyaya zg. 2. Liberyal. i. zgrlk, hrriyet. vicdan zgrl . konuma zgrl. basn ve yayn zgrl. i., astrol. Terazi burcu. i. ktphaneci. i. ktphane, kitaplk. i. Libya. i. Libyal. s. 1. Libya, Libyaya zg. 2. Libyal. i., o., bak. louse. i., ng., bak. license. i. 1. izin belgesi, ruhsatname, lisans. 2. ehliyet. 3. izin, ruhsat. f. 1. izin vermek. 2. numaras izin belgesi . vermek. 3. yetkilendirmek. oto. plaka oto. plaka. oto. plaka. s. ahlaks z, ehvet dkn. i. ahlaks zlk. i., bot. liken. f. 1. yalamak. 2. alev gibi yalayp gemek. 3. k. dili dayak atmak. 4. k. dili stn yenmek. i. yalama, yalay . p temizlemek. yalaygelmek, biim vermek.

lick ones chops lick s.o.s boots lick the dust licorice lid lie lie lie behind lie down lie fallow lie in ambush lie in ones teeth lie in ruins lie in wait lie in wait lie like a trooper lie low lie off lie ones way out of s.t. lie sick Liechtenstein Liechtensteiner lieu lieutenant lieutenant colonel lieutenant commander lieutenant general lieutenant governor lieutenant, junior grade lieutenant, senior grade life life assurance life belt life buoy life expectancy life expectancy life imprisonment life insurance life insurance life jacket life line life preserver life sentence life span lifeboat lifeguard lifeless

dndke az sulanmak. birinin elini ete ini pmek, birine dalkavukluk etmek. 1. ldrlmek. 2. yere serilmek, yeri pmek, iki seksen uzanmak. 3. el etek pmek, anak yalamak. i. meyan, meyankk. i. 1. kapak. 2. gzkapa . i. 1. yalan. 2. yalan syleme. f. (--d, ly.ing) yalan sylemek. f. (lay, lain, ly.ing) 1. yatmak, uzanmak. 2. durmak, kalmak, olmak. i. 1. . 2. duru . 3. mevki. yat nda yatmak, -in ardnda gizli olmak. -in ard yatmak, uzanmak. bo kalmak. pusuya yatmak. korkun yalanlar sylemek. harap olmak. pusuda beklemek. pusuya yatmak. ok yalan sylemek. 1. ortalkta grnmemek. 2. gze batmamaya almak. den. alargada yatmak. yalan syleyerek bir iten syrlvermek. hasta yatmak. i. Lihtentayn. s. Lihtentayn, Lihtentayna zg. i. Lihtentaynl. i. i. 1. ask. te men. 2. den. yzba. 3. vekil. yarbay. n yzba, kdemli yzba. korgeneral. vali vekili. den. temen. yzba. i. (o. lives) 1. yaam, hayat, dirim; mr. 2. canllk. 3. can. 4. yaam . hayat sigortas. tarz ng. cankurtaran kemeri. cankurtaran simidi. ortalama mr. ortalama mr uzunlu u, beklenimli yaam sresi. mr boyu hapis cezas . hayat sigortas . hayat sigortas . cankurtaran yele i. 1. cankurtaran halat . 2. avu iinde grlen yaam izgisi. cankurtaran. mr boyu hapis cezas . mr. i. cankurtaran sandal. i. (plajlarda) can kurtaran grevli, cankurtaran. s. cans z, l.

lifelike lifelong lifesaver life-size life-sized lifestyle lifetime lift lift off lift up ones voice liftoff ligament ligate ligation ligature light light light light light comedy light fixtures light in the head light industry light into light literature light meal light meter light opera light out light sleeper light up light year lighten lighten lighter lighter light-fingered light-footed lightheaded lighthearted lighthouse lighting lightly lightness lightning lightning bug lightning conductor

s. canl gibi grnen. s. mr boyu. i. 1. (plajlarda) can kurtaran grevli, cankurtaran. 2. imdada yeti en ey. s. doal byklkte (resim/heykel). s., bak. life-size. i., k. dili ya am biimi. i. mr. f. 1. kald rmak, ykseltmek. 2. k. dili almak, yrtmek, armak. 3. 4. (kulaklar) dikmek. i. 1. kaldrma, ykseltme; (sis/duman) da lmak. (roket) havalanmak, kalkmak. barmak, sesini ykseltmek. i. (roket) havalanma, kalkma. i., anat. ba . f., tb. (kan damarn) balamak. i. balama; balanma. i. 1. ba. 2. balama, raptetme. 3. tb. kan damarn balamak iin k, lan iplik. . ey: Turn off the lights. Lambalar kapatn. kullan ayd nl4. k. mz. 2. kba veren i. 1. : Do you have a light? Ate iniz var m? 4. dnyaya 3. (sigara v.b. iin) atetutu turmak; yanmak, tutu mak. 2. ayd nlatmak, k f. (--ed/lit) 1. yakmak,

elendirmek, canland rmak. vermek. 3.1. ne mek. 3. (attan/arabadan) inmek. f. (--ed/lit) konmak. 2. zerine d
s. 1. hafif. 2. eksik. 3. nemsiz. 4. ince. 5. yksz, yk hafif. 6. az, ufak. 7. iyi mayalanm hafif komedi. . 8. endiesiz. 9. evik, ayana tez. 10. ak (renk). z. 1. (duvara/tavana yerle tirilen) lamba armatrleri. k. dili 1. ba dnm, sersemlemi. 2. budala, ahmak. 3. deli. hafif sanayi. k. dili -e sald rmak. elendirici, kolay okunan hafif kitaplar. hafif yemek. kler. operet. k. dili aceleyle yola kmak, yola dzlmek. uykusu hafif kimse. 1. -i ayd nlatmak; aydnlanmak. 2. (sigara/puro/pipo) yakmak.

k yl. f. aydnlatmak, k samak.


f. 1. hafifletmek, ykn azaltmak; hafiflemek, yk azalmak. 2. elendirmek; ne2. elenmek. ne i. 1. yakan kimse. yak c alet; tututurucu ey. 3. akmak. i. mavna, salapurya, layter. s. hrszl benimsemi, eli uzun. s. evik, zarif. s. ba dnen, sersemlemi. s. kaygsz, endiesiz, tasasz, neeli, en. i. fener, deniz feneri. i. aydnlatma, klandrma. z. 1. hafife. 2. kolayca, kolayl kla. 3. ciddiye almadan, umursamazca. 4. eyle. ne i. hafiflik. i. imek; yldrm. atebcei, yldzbcei.

ng. yldrmsavar, paratoner.

lightning rod lightweight light-year lignite lignum vitae ligustrum likable -like like like like a bolt out of the blue like a drowned rat like a house afire like a shot like a streak of lightning like all get-out like clockwork Like father, like son! like hell like lightning like mad like mad likeable likelihood likely likeminded liken likeness likes and dislikes likewise liking lilac lilt lily lily of the valley lily-livered lily-white lima lima bean limb limber limbo lime lime lime limekiln limelight

yldrmsavar, paratoner. s. 1. hafif. 2. nemsiz. i. 1. spor tys klet, hafifsklet. 2. yeteneksiz kimse. i., gkb. k yl. i. linyit. peygambera ac. i., bot. kurtba r. s. hoa giden, ho. sonek -imsi, gibi, benzer: lifelike, workmanlike. edat gibi, -e benzer. s. 1. benzer. 2. ayn . i. benzeri. f. holanmak, sevmek; beenmek. k. dili beklenmedik bir ekilde, birdenbire. k. dili s rsklam, srlsklam. 1. son sratle, son srat. 2. gl gibi (geinmek), ball brekli (olmak). 1. derhal, hemen, hi tereddt etmeden. 2. imek gibi, yldrm gibi, abucak. k. dili yldrm gibi. k. dili son srat, delicesine, deli gibi: They were working like all get-out. ek gibi, gibi al dzenli, yorlard.t He E kr was tkr.running like all get-out. Deli gibi saat ok k. dili T pk babas!/Babasna ekmi! k. dili 1. deli gibi: He was running like hell. Deli gibi ko uyordu. 2. hi; aksine. imek gibi, yldrm gibi, ok abuk. k. dili lgnca, lgn gibi. deli gibi, lgnca. s., bak. likable. i. olaslk, ihtimal. s. 1. olas , muhtemel. 2. uygun: a likely day for a picnic piknie uygun bir gn. 3. gelece i parlak: a likely candidate gelecei parlak bir aday. 4. s. hemfikir. f. to -e benzetmek. i. 1. suret, k lk. 2. resim, portre. 3. benzerlik, benzeme. (bir kimsenin) sevdii ve sevmedii eyler. z. 1. ayn biimde, aynen; keza. 2. ayrca, ve de. i. 1. holanma, sevme; beenme. 2. sevgi. 3. ilgi; eilim. i. 1. leylak. 2. leylak rengi, a k mor, lila. s. leylak rengindeki, ak mor, lila. i. (ses tonunda) ho bir ini k. i. zambak. mge, inciie i. s. korkak, dlek, yreksiz. s. bembeyaz, zambak gibi beyaz. i. limafasulyesi. i. 1. kol ve bacak gibi vcuda eklemle ba l organ. 2. aacn ana dal. 3. kol, f. updal. spor bedeni stmak, snma hareketleri yapmak. s. eilir bklr, oynak kol ve bacaklar). i., b.h. (zellikle Araf. i. kire. i., ng. hlamur aac, hlamur. i. misket limonu. i. kire oca . i. 1. kire lambas . 2. ng., tiy. spot, spotlu lamba. 3. ilgi merkezi, ilgi oda.

limestone limit limitation limited limited liability company limitless limousine limp limpid linchpin linden linden tea line line line of defence line of least resistance line of vision lineage lineament linear linear measure lineman linen linen closet liner lineup linger lingerie lingo lingua franca linguist linguistic linguistical linguistics lining link link up linkage linnet linoleum linotype linseed linseed oil lint lion lioness lionhearted

i. kireta . i. snr, had, limit, u. f. snrlandrmak, snrlamak, kstlamak. i. snrlama, kstlama. s. 1. s nrl, kstl; az, sayl. 2. evrili. 3. ekspres (tren). 4. ng. limitet, nrl sorumlu s irket. (irket). limitet s. snrsz, sonsuz. i. limuzin. f. topallamak, aksamak. i. topallama. s. yumu ak, bklgen, gevek. s. berrak, effaf, duru. i. 1. tekerle in dingil ivisi. 2. kilit adam; temel ta. i. hlamur aac, hlamur.

hlamur.
i. 1. izgi. 2. yol, hat. 3. ip, sicim. 4. sat r; dize, msra: There are fifty-four lines on this page. Bu sayfada elli drt sat r var. a line of poetry bir iir f. astarlamak. 1. ask. savunma hatt . 2. savunma tezi. en kolay yol. gr hatt. i. soy, nesil, silsile. i., o. yz hatlar. s. 1. izgisel. 2. do rusal. uzunluk ls. o. line.men (laynmn) i. hat bekisi; hat deyicisi. s. keten. i. 1. keten kuma , keten. 2. masa rtleri ve yatak araflar. 3. dolab r, ama i ama r . r. ama i. 1. yolcu gemisi. 2. yolcu ua . i., spor oyun ba lamadan oyuncularn yerini almas. f. 1. (gitmesi gerekirken) kalmak, ayr lamamak. 2. on kolay kolay gememek. i. kadn i amar ve gecelik. i. (o. --es) dil; yabanc dil. anadili farkl insanlarn konutuu ortak dil. i. dilbilimci, dilci, lengist. s. 1. dile ait. 2. dilbilimsel. s., bak. linguistic. i. dilbilim, lengistik. i. astar. i. 1. halka, zincir baklas . 2. ba, balant. 3. radyo, TV link. f. birbirine lamak, tirmek, balanmak, birlemek, ba lamak,birle birle tirmek;zincirlemek; balanmak, birbirine birlemek. ba i. 1. balama, balay. 2. mak. balant. i. ketenku u. i. muamba, linolyum. i., matb. linotip. i. ketentohumu. bezirya. i. 1. keten tiftii. 2. yaralar sarmak iin kullanlan yumuak bir madde. i. 1. aslan. 2. cesur ki i, aslan yrekli adam. 3. nl kii, hret. i. dii aslan. s. aslan yrekli, cesur.

lip lip service lipid lipide lipoma lipstick liquefaction liquefy liqueur liquid liquid measure liquid measure liquid quart liquidate liquidation liquidity liquor liquorice lira lisp list list list price listen listen in listen to reason listless listlessness lit lit liter literacy literal literally literary literate literature lithe lithium lithograph lithographer lithography lithology lithosphere Lithuania Lithuanian litigant

i. 1. dudak. 2. kenar, u. 3. argo kstahl k, yzszlk. sahte ba llk. i., biyokim. lipit. i., biyokim., bak. lipid. o. --s (laypom z)/ --ta (laypomt) i., tb. lipom, ya uru. i. ruj, dudak boyas . i. svlatrma; svlama. f. eritmek, s vlatrmak; erimek, svlamak. i. likr. s. 1. s v, akc, akkan. 2. effaf, berrak. 3. hemen paraya evrilebilir; .i. likit. s v le sv i. sv oylum ls. A.B.D. 0,946 litre; ng. 1,136 litre. f. 1. (borcu) deyip kapatmak, tediye etmek. 2. (bir ticaret kurulu unu) kapatmak, etmek, likide etmek. 3. argo ldrmek, temizlemek. kapatma, likidasyon. i. tasfiye, iitasfiye i. 1. s vlk. 2. ekon. likidite. i. 1. iki, alkoll iecek. 2. et suyu. i., ng., bak. licorice. i. 1. lira. 2. liret. f. peltek konu mak. i. pelteklik. i. liste, cetvel, dizin, fihrist. f. listeye geirmek, deftere yazmak. f. yan yatmak. i. yan yatma. katalog fiyat; liste fiyat. f. to -i dinlemek, -e kulak vermek. bakasnn konumasn dinlemek, kulak misafiri olmak. manta kulak vermek. s. neesiz, halsiz. i. neesizlik, halsizlik. f., bak. light. s. 1. yanm , tututurulmu. 2. aydnlatlm. k s. literally, literary, literature. i. litre. i. okuryazarlk. s. 1. kelimesi kelimesine, harfi harfine. 2. gerek. z. 1. harfi harfine. 2. gerekten. s. edebi, yaznsal. s., i. okuryazar. i. edebiyat, yazn. s. kolay e ilip bklebilen, kvrak. i., kim. lityum. i. tabasmas resim, tabasmas, tabask, litografya, litografi. i. litografyac , tabaskc. i. litografya, litografi, ta bask, tabasmas. i. tabilim, litoloji. i. tayuvar, takre, litosfer. i. Litvanya. i. 1. Litvanyal. 2. Litvanyaca, Litovca. s. 1. Litvanya, Litvanyaya zg. 2. Litvanyaca, Litovca. 3. Litvanyal . . i. davac /daval

litigate litigation litmus litmus paper litmus paper litre litter litter bag litter up litterbin litterbug little little by little Little did I think. little or nothing Little pitchers have big ears. littoral liturgical liturgy live live live a double life live a lie live among live and learn live by ones wits live embers live fast live fast live from hand to mouth live in s.o.s shadow live in sin live like a lord live off the fat of the land live out live through live up to ones reputation live wire live with live-in livelihood livelong lively lively hope liven liven s.t. up liver

f. 1. mahkemeye ba vurmak. 2. dava etmek, dava amak. i. 1. dava etme. 2. dava. i. turnusol. turnusol k d. turnusol k d. i., ng., bak. liter. i. 1. (yere atlan) p, erp. 2. bir defada doan yavrular. 3. tahtrevan. 4. sedye. 5..hayvanlar yatrmak iin serilen saman veya kuru ot. f. 1.yere p torbas karmakar k etmek. i., ng. (umumi yerlerde) p kutusu. i., k. dili yere p atan kimse. s. (--r, --st) 1. kk, ufak. 2. az: Theres little time left. Az zaman kald . 3. ersiz. cici. nemsiz, yava . i. 1. az miktar, az: Hes content with little. Azla azar4. azar, yava de Aklmdan geirmedim. hi denecek kadar az, hemen hemen hi. ocuklarn kula delik olur. s. sahile yak n. i. sahil boyu. s. 1. liturjiye ait, liturjik. 2. liturjisi olan, liturjik (kilise). 3. liturjiye gre lan,liturya. liturjik (ayin). yap i. liturji, f. 1. yaamak. 2. oturmak, ikamet etmek. 3. (yaam/mr) srmek, 4. dolu. on ile3. beslenmek. 5. on ile geinmek. 6. off geirmek, ya amak. diri. 2. zinde, hayat yanan. 4. elektrik ykl, cereyanl s. 1. canl, (hayat) (bomba). 6. radyo, TV canl (yay n). (tel, ray v.b.). 5. patlamam ikiyzl bir hayat ya amak. sahte hayat geirmek. -in iinde/aras nda yaamak. yaadka renmek. (geinmek iin) uyan k ve kurnaz olmak. snmemi ate korlar. hzl yaamak. hzl yaamak. elden aza yaamak, kt kanaat geinmek. daha gl/nl birinin glgesinde kaybolup gitmek. nikhs z olarak beraber yaamak. k. dili lort gibi lks iinde ya amak. bir eli ya da, bir eli balda yaamak. sonuna kadar ya amak. 1. (bir zaman /olay) yaamak. 2. (zor bir durumdan) sa olarak kmak, salim do kmak. sa hretini rulayacak bir yaam srmek. 1. cereyanl tel. 2. k. dili bakalarn harekete getirme yetenei olan ok enerjik kimse. ile birlikte ya amak. s. 1. iyerinde oturan. 2. iyerinde oturmay gerektiren (i). i. 1. geim, geinme. 2. geim yolu. 3. r zk. s. bitmez tkenmez, btn. s. 1. canl, neeli. 2. parlak (renk). gl umut. f. up canlanmak, hareketlenmek. bir eyi daha canl bir hale getirmek. i. karacier, cier.

livery lives livestock livid living living living image of living language living picture living room living wage lizard llama LLD loach load load load up loaded loaded question loading loads loadstar loaf loaf loafer loam loan loan shark loanword loath loathe loathing loathsome loaves lob lobby lobe lobed leaf lobelia lobster local local call local color local government locale localisation

i. 1. zel niforma. 2. hizmeti s nf. 3. klk, kyafet. i., o., bak. life. i. iftlik hayvanlar . s. 1. k. dili ok fkeli, kan beynine sram. 2. kuruni. i. 1. yaam. 2. yaam tarz. 3. geim yolu. s. 1. yaayan, canl, diri, sa. 2. yaayanlara zg. -in tpks. yaayan dil. canl tablo. oturma odas . geindirebilecek maa . i. kertenkele. i. lama. k s. Doctor of Laws. i. oprabal. i. 1. yk. 2. a rlk. 3. endie, znt, kayg. 4. mak. diren. 5. elek. yk, f.arj. 1. ykletmek; yklemek. 2. with (hediye) ya drmak. 3. (zar) doldurmak. 4. doldurmak. 5. (foto raf makinesine) film koymak. -i (silah) ykletmek. s. 1. dolu. 2. hileli (zar). 3. argo sarho , ykl. 4. argo zengin, ykl.

artc soru.
i. 1. ykleme. 2. yk. i., k. dili ok miktar, yn: loads of love pek ok sevgiler, kucak dolusu sevgiler. i., bak. lodestar. o. loaves (lovz) i. ekmek somunu, somun. f. aylaka vakit geirmek, aylakl k etmek, bo gezmek; haylazlk etmek. i. 1. aylak, bo gezen; haylaz kimse. 2. mokasen. i. 1. kil, kum ve rm bitkisel maddelerden oluan toprak. 2. pahsa, bal k, kerpi amuru. 3. killi toprak. 3. dn para. f. 1. zellikle samanl i. 1. dn verme. 2. dn alma, borlanma. lnda dn para vermek. 2. dn vermek. faiz kar k. dili tefeci. i. baka bir dilden alnan szck. s. f. -i hi sevmemek, -den hi ho lanmamak. i. hi sevmeme, hi ho lanmama; nefret. s. pis, naho . i., o., bak. loaf. f. (--bed, --bing) havaya atmak, havaya do ru vurmak. i. havaya atlm antre. top. 3. bekleme salonu, lobi. 4. kulis top, havayakoridor, do ru vurulmu i. 1. dehliz, geit. 2. yapanlar, lobi. 5. f. kulis yapmak. sm. faaliyeti. 2. anat. lop. 3. kulakmemesi. i. 1. yuvarlaka k kulis bot. oymal yaprak. i., bot. lobelya. i. stakoz. s. 1. yerel, yresel, mahalli. 2. dar, s nrl. 3. tb. lokal. i., k. dili 1. yerli. 2. ng. bar. ehir ii konuma. gz. san., edeb. yresel zellikler. yerel ynetim. i. (bir olayn getii) yer. i., ng., bak. localization.

localise locality localization localize locate location locative loch lock lock lock lock s.o. in lock s.o. out lock s.o. up lock s.t. up/away lock up lock, stock and barrel locker locker room locket lockjaw locknut lockout locksmith lockup loco locomobile locomotion locomotive locus locust locust bean locution lode lodestar lodge lodge lodger lodging lodging house lodgings loess loft lofty log log log

f., ng., bak. localize. i. yer, semt, lokalite. i. 1. lokalizasyon, -in (belirli bir yerden) kmasn nleme. 2. lokalizasyon, -in yerini tayin etme/saptama. f. 1. -i lokalize etmek, -in (belirli bir yerden) kmasn nlemek. 2. -in yerini tayin etmek/saptamak, -i lokalize etmek. tirmek. 2. yerini saptamak, yerini f. 1. (bir yerde) iskn etmek, yerle fetmek, bulmak. ke i. 1. yer, mahal, konum, mevki. 2. sin., TV lokasyon, stdyo d ndaki ekim yeri. yerini saptama, bulma. szck. s., dilb. -de 3. halindeki. i. -de halindeki i., sko. 1. gl. 2. krfez, hali. i. 1. sa llesi. 2. o . salar. i. 1. kilit. 2. silah akma . 3. gre birka eit yakalama yntemi. 4. kilitlenme. 5. lok, ykseltme havuzu. f. 1. kilitlemek; kilitlenmek. 2. birbirine gemek, kenetlenmek. 3. bilg. kilitlenmek. kapy kilitleyerek birini (bir yere) hapsetmek; birinin zerine kapy kilitlemek. kapy kilitleyerek birini darda brakmak; of kapy kilitleyerek birinin (bir yere) girmesini engellemek. kmak. 2. birini tmarhaneye kapatmak. 1. birini hapse t bir eyi kilit altnda tutmak. kapy/kaplar kilitlemek. batan baa, tamamen. i. 1. (soyunma odas nda/okul koridorunda) kilitli dolap. 2. den. dolap, ambar. (sporcularn elbiselerini brakt) dolapl oda, soyunma odas. i. madalyon. i., k. dili tetanos, kazklhumma. i. emniyet somunu, kilit somunu. i. lokavt. i. ilingir. i., k. dili hapishane. s., argo deli, lgn. i. lokomobil. i. hareket. s. 1. harekete ait. 2. hareket edebilen. 3. hareket ettiren. i. lokomotif. o. lo.ci (losay) i. yer, mahal, konum, mevki. i. 1. ekirge. 2. a ustosbcei. 3. akasya, yalanc akasya, salkmaac. bak. carob. i. 1. anlat tarz. 2. deyim, tabir. i. maden damar . i. 1. obanyldz. 2. Kutupyldz. 3. yol gsterici rehber/ilke. i. 1. tekke. 2. mason locas . 3. (krlardaki) kk otel. 4. rstik ev, kulbe. c/bahvan kulbesi. 6. hayvan ini. 5.1. kap ) -de kalmak; with (pansiyoner/kirac) -in evinde f. (pansiyoner/kirac ng. -e oda kiralamak. 3. in (bir ey) -e taklp kalmak; -e kalmak. 2. ng. pansiyoner, kirac. i., i. (geceyi geirmek iin) kalacak yer; kiral k oda. ng. pansiyon; kiralk oda bulunan ev. i., o., ng. kiralk oda. i., jeol. ls. i. 1. ng. tavanaras. 2. tavanaras odas. 3. gvercinlik. 4. (ahr stndeki) k. 5. kilise samanl s. 1. yksek, yce.balkonu. 2. azametli, al ml. i. logaritma. i. 1. ktk (kesilmi aa gvdesi). 2. den. parakete. 3. den. jurnal, seyir jurnali. f. (--ged, --ging) 1. den. seyir jurnaline kaydetmek. 2. belirli bir mesafe katetmek.

log cabin log in/on log off logarithm logbook loge loggerhead logic logical logically logician logistics logo logos loin loincloth loiter loiterer loitering loll lollipop Lombardy Lombardy poplar London London pride lone lone wolf loneliness lonely loner lonesome long long long after a friend long for long hours long in the tooth long johns long jump long play long since long since Long time no see! long-distance long-distance call long-drawn-out longevity

ktklerden yap lm kulbe. (to) bilg. (-e) girmek. bilg. -i sonland rmak. i., mat. logaritma. i., den. seyir jurnali/defteri. i. loca, tiyatro locas . i., zool. adi denizkaplumba as, Caretta caretta. i. mantk ilmi, mantk, eseme. s. 1. mantki, mantksal. 2. mantki, mantksal, mantkl, manta uygun. 3. kl (kimse). mant a gre, mantkl olarak. z. mant i. mantk. i. lojistik. i. logo. i. logos, deyi. i. 1. bel. 2. fileto. i. petemal. f. yolda oyalanmak, aylaka dola mak. i. aylaka dola an kimse. i. aylak aylak dola ma. f. 1. in/on -de tembel tembel oturmak; against -e s rtn dayamak. 2. out ar sarkmak. (dil) azndan eker. i. lolipop; sapld i. Lombardiya. karakavak. i. Londra. bot. takran. s. yalnz, tek. yalnzl seven kimse. i. yalnzlk. s. 1. yaln z (kimse). 2. ssz, tenha. i. yalnzl seven kimse. s. yalnz, yapayalnz. s. 1. uzun: a long corridor uzun bir koridor. a long table uzun bir masa. 2. ma! z. ok, uzun, uzun sren:arzulamak, What a long speech! Ne uzun konu f. 1. ok istemek, hasretini ekmek: I bir long to go. Gitmeyi ok istiyorum. longs for freedom. zgrlk hasreti ekiyor. 2. for -i bir dostunHe zlemini ekmek. -i zlemek. uzun alma saatleri. k. dili yalanm. show ones teeth k. dili dilerini gstermek, tehdit etmek. k. dili uzun paal don. uzun atlama. uzunalar, longpley. oktan beri, epey zamand r. oktan: Ive long since forgotten his name. smini oktan unuttum. k. dili Epeydir gr emedik! s. 1. uzun mesafeli. 2. ehirleraras/uluslararas (telefon konumas). ehirleraras konuma; milletleraras konuma. s. ok uzun sren. i. uzun mrllk.

longhand longing longitude long-lived long-playing long-playing record long-range long-range plan long-sighted long-suffering long-term long-winded loo look look about look after look ahead look alive look around look at s.o. askance look at s.t. in perspective look back look back Look before you leap! look daggers at look daggers at s.o. look down on look down ones nose at look for look for a needle in a haystack look forward to Look here! Look here. look in on look into look kindly upon look like Look lively! look on look on the bright side look onto look out Look out for number one. Look out! look over look s.o. in the face look sharp

i. el yazs. i. zlem, hasret. i. boylam. s. uzun mrl. s. uzun devirli (plak). uzunalar, longpley. s. uzun menzilli (top). uzun vadeli plan. s. uza gren. s. uzun sre birinin kahr n eken. s. uzun vadeli. s. sz bitmez. i., ng. yznumara, tuvalet. f. 1. bakmak. 2. grnmek, gzkmek: He looks ill. Hasta grnyor. i. 1. ,na bakma, nazar. grn. 3. (birinin yzndeki) ifade. bak bakmak, bak2. nmak. etraf -e bakmak, -i gzetmek, ile ilgilenmek. ileriye bakmak, gelece i dnmek. acele etmek. 1. bak nmak. 2. aratrmak. birine yan bakmak. bir eye geni bir adan bakmak. arkaya bakmak. 1. geriye bakmak. 2. gemi e bakmak, gemii dnmek. Balamadan/Hareket etmeden nce iyice dn! -e kt kt bakmak. birine fke ile bakmak. -i hor grmek, -e tepeden bakmak. -i hor grmek. 1. -i aramak. 2. -i beklemek. saman ynnda ine aramak, olanaksz eyi bulmaya almak. -i drt gzle beklemek, -i sab rszlkla beklemek, -i iple ekmek; -e can atmak. Bana bak! Buraya bak./Baksana. -e k sa bir ziyaret yapmak. -e bakmak, -i ara trmak, -i incelemek, -i soruturmak. -i ho grmek/karlamak. 1. -e benzemek. 2. -e benzemek, -cek gibi olmak: It looks like rain. mur yaacaa benziyor. Ya Acele et!/abuk ol! 1. seyretmek, izlemek. 2. ba kas ile ayn kitaptan okumak. iyimser olmaya almak. -e bakmak, -e nazr olmak. 1. -den d ar bakmak. 2. saknmak. 3. for -e dikkat etmek, -i gzetmek. Kendi karna bak. Dikkat! -e yle bir bakmak. birinin yzne bakmak. 1. dikkat etmek, gzn drt amak. 2. k olmak: Youre looking sharp today. Bugn ksn.

Look sharp! look the other way look the worse for wear look through Look to your manners! look up look up to looking glass looking-glass lookout look-see loom loom loom large in loop loophole loose loose change loose ends loose living loose-leaf loosely loosely made loot lop lop money off lope lopsided loquacious loquat Lord lord lord it over s.o. lordly lore lorry lose lose a vote of confidence lose control lose count lose face lose face lose ground lose ground lose heart lose o.s. lose o.s. in

Dikkat et! grmezlikten gelmek. k. dili pek iyi bir halde olmamak, pek iyi gzkmemek: You look the worse for wear today. Bugn seni pek iyi-i grmyorum. 1. -den bakmak. 2. -i gzden geirmek, incelemek. Davranlarna dikkat et!/Kendine gel! 1. yukarya bakmak. 2. -i aramak; -i arayp bulmak. 3. -i ziyaret etmek, -i yoklamak. iyile mek, dzelmek. duymak/beslemek. 2. -e hayranlk duymak; -i rnek almak. 1. -e sayg 4. ayna. s. 1. ters ynde olan. 2. karmakar k. i. 1. gzetleme yeri, gzle i. 2. gzetleme; gzleme. i., k. dili bakma. i. dokuma tezgh . f. belirmek, grnmek. -de ar basmak, -de -in nemli bir yeri olmak. i. 1. ilmik; ilik halkas . 2. hav. takla. 3. bilg. dng. 4. elek. kapal devre. i. 1. kaamak, kaamak noktas . 2. mazgal delii, mazgal. s. 1. gevek. 2. dank, seyrek. 3. serbest, aslndan uzak (eviri, yorum v.b.). 4. paralar. bol, dkml (giysi). 5. sallanan (di ). 6. yumuak (ksrk). 7. madeni yarm kalm iler. ahlak kurallar na aykr olarak yaama. s. sayfalar karlp tekrar taklabilen (kitap/defter). z. gevek, gevek bir biimde. bol yaplm, gevek rlm (elbise). i. 1. ganimet; alnt mallar. 2. yama. 3. argo mangr, para. f. talan etmek. f. (--ped, --ping) (a acn dallarn) kesmek, budamak. k. dili paray (bteden) kesmek. f. 1. uzun ad mlar atarak gitmek. 2. (at) ekin gitmek. i. 1. uzun admlarla kin gidi . yrme. 2. e e ik. 2.orant sz. s. 1. bir yana s. konukan, dilli. i. maltaerii, yenidnya. i. 1. Hrist. Rab, Allah, Tanr . 2. Hrist. Rab, Hz. sa. i. 1. lort. 2. efendi, sahip, mal sahibi. 3. hkim, hkmdar. f. lort payesi vermek. birine amir gibi davranmak. s. 1. amirane, lortvari, lorda yara r. 2. gururlu. i. ilim, bilgi, irfan (zellikle eski zaman bilgileri). i. 1. ng. kamyon. 2. alak, yanlar ak ve drt tekerlekli yk arabas. f. (lost) 1. kaybetmek, yitirmek; kaybettirmek. 2. ka rmak, elden rmak. 3. yenilmek, kaybetmek: Did your team win? No, it lost. ka gvenoyu almamak. (of) (duruma/kendine) hkim olamamak. hesabn armak; of -in saysn hatrlamamak. saygnln yitirmek, itibarn kaybetmek. k. dili itibar n kaybetmek. 1. (askerler) geri ekilmek. 2. (hastan n durumu) ktye gitmek. 3. plara uramak. kay geri ekilmek. k. dili morali bozulmak; umudunu yitirmek. k. dili kendini kaybetmek, kendinden gemek. k. dili -e dalmak.

lose ones appetite lose ones balance lose ones bearings lose ones footing lose ones grip lose ones head lose ones head lose ones heart to lose ones life lose ones marbles lose ones mind lose ones nerve lose ones reason lose ones seat lose ones shirt lose ones shirt lose ones stake lose ones temper lose ones temper lose ones train of thought lose ones way lose out lose out on lose sight of lose sight of lose the toss lose time lose track of lose weight loser losing loss lost lost cause lost in lot lotion lottery lotus loud loudly loudmouthed loudspeaker loud-voiced lough lounge lounge away

itah kesilmek. dengesini kaybetmek. armak, pusulay armak. aya kaymak, aya srmek. 1. tutunamamak, eli kaymak/kurtulmak. 2. art k ilerin stesinden rmak. gelememek, ipin ucunu ka ba ndan gitmek. kendinden gemek, akl k. dili itidalini kaybetmek. k. dili (birine) gnln kapt rmak. hayatn kaybetmek. argo akln karmak. akln karmak/oynatmak. cesaretini kaybetmek. akl bandan gitmek. yerini kaybetmek. k. dili paras nn tmn/ounu kaybetmek, parasz pulsuz kalmak. k. dili meteliksiz kalmak. (kumarda) koydu u paray kaybetmek. k. dili tepesi atmak. tepesi atmak, fkeye kap lmak; itidalini kaybetmek. ne dediini/dndn unutmak. yolunu armak. k. dili 1. zarara u ramak. 2. yenilmek, kaybetmek. k. dili -i kaybetmek. 1. -i gzden kaybetmek. 2. -i unutmak. 1. (birini/bir hayvan ) gzden kaybetmek: At that moment I lost sight of her. an gzden kaybettim. 2. -i unutmak. turada kaybetmek. yazO 1. zaman/vakit kaybetmek. 2. (saat) geri kalmak. Youve lost me. k. dili akl trd n./Ne demek istedi ini anlayamad m. Kafam eyi) nda tutmamak. 2. (bir eye) dikkat etmemek, (bir eyi) 1. (bir kar takip etmemek; (birinin) izini kaybetmek. flamak. kilo vermek, zay i. 1. kaybeden kimse. 2. zarar eden kimse. 3. k. dili ba arszn teki. s. kazanl olmayan, zarar gren. i. 1. tic. zarar, ziyan. 2. kayp. 3. ask. kayp, l. f., bak. lose. s. 1. kaybolmu , kayp, yitik, kaybedilmi. 2. boa gitmi . 4. yolunu arm, kaybolmu. (zaman). 3.harap dava,olmu mitsiz dava. kaybedilmi -e tamamen dalm , -e dalp gitmi. i. 1. arsa. 2. grup; parti (mal). 3. nasip, k smet. 4. tic. (mal) parti. i. losyon. i. piyango. i. nilfer, lotus. s. 1. yksek (ses). 2. grltl, pat rtl. 3. ok parlak, i, cart (renk). z. 1. yksek sesle. 2. grltyle. z. 1. yksek sesle. 2. grltyle. s. az kalabalk. i. hoparlr. s. yksek sesli. i., rlandaca 1. gl. 2. krfez, hali. f. 1. tembelce uzanmak, yaylp oturmak. 2. aylaklk etmek, aylaka vakit geirmek. i. 1. lobi; fuaye. 2. (okulda/i yerinde) oturma salonu. 3. ng. geirmek. (zaman) tembelce

lounge suit lounger louse lousy lout love love affair love affair love letter love potion love seat love story love vine lovebird lovely lover lover of art lovesick loving loving-kindness lovingly low low low frequency low gear low life low pressure low pressure trough low price low relief low tide low tide lowbrow lowdown low-down lower lower case lower case lower class lower class lower deck lowermost lowland lowlands lowliness lowly lownecked

ng. takm elbise.


i. tembelce ya ayan kimse, aylak. o. lice (lays) i. bit. s. 1. bitli. 2. k. dili kt, berbat. 3. k. dili alak, i ren. i. hdk. f. sevmek, k olmak. i. 1. sevgi. 2. sevi, ak. 3. sevgili. 4. tenis sfr. ak maceras. ak maceras. ak mektubu. ak iksiri. iki kiilik kanepe. ak hikyesi. bot. kskt, eytansa. i. muhabbetku u. s. gzel, ho , sevimli. i. k, sevgili, yr, dost. sanat . s. ak hastas, sevdal. s. 1. seven. 2. sevecen, m fik. i. efkat. z. sevgi ile. f. (inek/kz) b rmek. i. brme. s. 1. alak; alt, alaktaki. 2. d k (fiyat/scaklk). 3. alakgnll. 4. hakir, hor. 5. frekans. az. 6. ucuz, adi. 7. yava , alak (ses). 8. mz. pes. 9. gsz, alak birinci vites. yoksulluk. alak bas n. alak bas nl dar ve uzun hava sahas. dk fiyat. hafif kabartma. cezir, inik deniz. 1. cezir zaman . 2. cezir hareketi, denizin alalmas; cezir hali. i. hi entelektel olmayan kimse. s. hi entelektel olmayanlara hitap eden; hi entelektel olmayan birine uygun. i., k. dili hakikat, iin iyz. s., k. dili 1. alak, ahlaks z. 2. alaka yaplan. f. 1. indirmek; inmek. 2. azaltmak, eksiltmek, alaltmak; azalmak, eksilmek, alalmak. 3. (gurur) k rmak; alaltmak. 4. zayflatmak. 5. kk harf, minskl. minskl, kk harf. aa tabaka. alt tabaka. ikinci gverte, tavlun. s. en aa, en alt, en aadaki. s. alak (blge). i., o. alak blgeler. i. alakgnlllk. s. 1. rtbece/mevkice a a. 2. alakgnll. z. ikinci derecede, aa. s. ak yakal (elbise), dekolte.

lowpitched low-pressure low-rise low-spirited low-water mark loyal loyally loyalty lozenge lss LP lube lube oil lubricant lubricate lubrication lubricator lucid lucidity lucidness luck luck out luckily luckless lucky lucky day lucky dog Lucky dog! lucrative ludicrous lug luggage luggage rack luggage van lugubrious lukewarm lukewarmness lull lull s.o. into a false sense of security lull s.o. to sleep lullaby lulu lumbago lumber lumber lumber mill lumber s.o. with

s. 1. pes sesli. 2. heyecans z. 3. az eimli (at). s. alak bas nl, alak basn. s. asansrsz ve alak (bina). s. neesiz, keyifsiz, zgn. 1. alak su seviyesi iareti. 2. bir eyin en alak/dk noktas. s. sadk, vefal. z. sadakatle. i. sadakat, vefa, ba llk. i. 1. pastil. 2. e kenar drtgen. i., bak. loess. k s. long-playing record. i., k. dili uzunalar, longpley. i. k. dili, bak. lubricating oil. i. yalayc madde. f. yalamak. lubricating oil makine ya, motor ya. i. yalama. i. 1. ya pompas, gresr. 2. yalayc madde. 3. yalama ii yapan kimse. s. 1. kolay anla lr, ak. 2. akl banda. 3. duru, berrak. 4. effaf. i. 1. a klk. 2. berraklk. 3. saduyu. i., bak. lucidity. i. 1. talih, ans, baht. 2. uur, yom. f. k. dili talih (birine) glmek. z. ok kr, bereket versin ki, talihine. s. talihsiz, anssz. s. 1. talihli, ansl. 2. uurlu. uurlu gn. k. dili talihli adam. k. dili ansl kerata! s. krl, kazanl, yararl. s. 1. gln, gldrc, komik. 2. sama. f. (--ged, --ging) 1. ekmek, srklemek. 2. glkle ta mak. i. bagaj, e ya. bagaj raf . ng. eya vagonu. s. mahzun, kederli. s. 1. lk. 2. souk, kaytsz. i. 1. lklk. 2. kaytszlk. f. 1. yattrmak. 2. (frtna, rzgr v.b.) dinmek. 3. (konumada) geici bir sessizlik olmak. i. 1. geici bir durulma/dinme. 2. durgunluk, kesatl k. birine sahte bir gven duygusu vermek. birini ninni syleyerek uyutmak. i. ninni. i., k. dili 1. fevkalade bir gaf/falso. 2. facia, felaket, pskll bela: Shes a real lulu. facia. belTam arsbir , lumbago. i., tb. f. hantal hantal yrmek. i. 1. kereste. 2. ng. hurdas/can km eyalar. f. 1. kereste kesmek. 2. ormanda a a kesmek. kereste kesme yeri. birine (tats z bir i) yklemek.

lumberjack lumberroom lumberyard luminary luminescence luminescent luminescent paint luminous luminous paint lump lump lump everything together lump s.o. together with lump sugar lump sum lumpen lumpen proletarian lumpen proletariat lumpy lunacy lunar lunar eclipse lunar month lunar year lunatic lunatic fringe lunch lunch counter lunch hour luncheon lung lunge lungs lupine lupus lurch lurch lure lurid lurk luscious lush lush lust luster lustful lustre

i. ormanda a a kesen kimse. i., ng. hurdas km eyann depoland oda. i. kereste deposu. i. 1. k veren cisim (zellikle gne ve ay). 2. (belirli bir meslekte) hret, nde gelen kii. , lminesans; ldama, lt. i. gaz s. gazl; ldayan. fosforlu boya. s. 1. (fosforlu boya gibi) karanl kta k saan/ldayan. 2. ok aydnlk, k dolu.boya. fosforlu i. 1. para, topak, yumru. 2. kme, bek. 3. ikinlik, i. 4. yn, toptan ey. hantal kimse; abullabut kimse. f. 1. ymak. 2. bir araya toplamak. ekmek. f., k. 5. dili kahr n her eyi bir araya koymak. birini (bakalaryla) ayn tutmak, birini (bakalaryla) ayn kefeye koymak, birini (bir gruptan) saymak. eker. kesme bir defada yap lan deme, toptan denen para. s. lmpen. lmpen proleter. lmpen proletarya. s. yumrulu, yumru yumru, topak topak. i. delilik, cinnet. s. aya ait, ay. ay tutulmas . kameri ay. ay yl. s. 1. deli, lgn. 2. delice, lgnca. i. deli. (siyasal/toplumsal/dinsel bir gruptaki) fanatikler. i. le yemei. f. le yemei yemek/yedirmek. bfe. le tatili. i. (davet olarak verilen) le yemei. f. le yemei yemek. i. akcier, cier. i. at -in zerine hcum/sald r. f. at -in zerine hcum etmek/saldrmak. i., o. akcier. i. acbakla, yahudibaklas. i. deri veremi. i. 1. sallant, sarsnt. 2. birdenbire sallanma. f. 1. sallanmak. 2. yalpalamak, sendelemek. i. i. 1. yem. 2. cazibe; tuzak. f. cezbetmek, ekmek, ayartmak. s. 1. korkun, deh etli, heyecan uyandran. 2. cart, fazlasyla parlak (renk). 3. donuk, uuk renkli. f. 1. (about/around) sinsi sinsi/gizli gizli dola mak. 2. pusuda beklemek; olmak, -de gizli olmak. saklanmak, gizlenmek. 3. sakl 2. -de fazla tatl . 3. zevki ok ayan. s. 1. pek tatl, ok lezzetli. in s. 1. gr (ot/ayr/bitki). 2. yemyeil, otlar/bitkileri gr olan (yer). 3. k. dili lks. i., argo ayya . f. 1. iki imek. 2. (iki) imek. i. 1. ehvet. 2. ok iddetli arzu. f. for/after -i ehvetle arzu etmek. i. 1. parlaklk, parlt. 2. cila. 3. aaa, gz alclk. 4. hret. s. ehvet dolu, ehvetli. i., ng., bak. luster.

lustrous lusty lutanist lute lute Lutheran luting lutist luxate Luxembourg Luxembourger Luxembourgian Luxemburg Luxemburger Luxemburgian luxmeter luxometer luxuriant luxuriate luxurious luxury lye lying lymph lymph node lymphatic lymphatism lymphocyte lymphoduct lynch lynch law lynx lyre lyric lyrical lyrics M M, m m, m MA ma ma`am mac macaber macabre macadam macadamise

s. parlak. s. 1. kuvvetli (darbe). 2. grbz; kanl canl. i. lavtac , lavta alan kimse. i., mz. lavta. i. lk, lkn. s., i. Lteriyen. i. lk, lkn. i. 1. lavtac , lavta alan kimse. 2. lavtac, lavta yapan kimse. f. eklemden karmak; yerinden karmak; burkmak. i. Lksemburg. i. Lksemburglu. s. Lksemburg, Lksemburga zg. i., bak. Luxembourg. i., bak. Luxembourger. s., bak. Luxembourgian. i. lksmetre, ayd nlkler. i., bak. luxmeter. s. 1. gr (ye illik/sakal/sa). 2. ok ssl. f. 1. lks iinde ya amak. 2. in -den pek ok zevk almak, -den tat almak. -inrahat. tadn karmak. 4. iyi yetimek/gelimek. 3. in -in zevkini karmak, s. 1. lks. 2. zevk verici, ok i. lks ey, lks. s. lks. i. kll su, bo ada suyu. i. yalan syleme, yalanc lk. i. lenf, lenfa, akkan. lenf boumu, akkan dm. s. 1. lenfatik. 2. a r kanl, uyuuk. i., tb. lenfatizm. i., biyol. lenfosit. i., anat. lenf damar . f. lin etmek. lin kanunu. i. vaak. i., mz. lir. s. lirik. i. lirik iir. s. lirik. i., o. (arkya ait) szler. Romen rakamlar dizisinde 1000 says. i. M, ngiliz alfabesinin on nc harfi. k s. meter(s). k s. Master of Arts. i., k. dili anne. i. madam, efendim, han mefendi (Bir cevap/cmle sonunda kullanlr.). i., ng., k. dili yamurluk. s., bak. macabre. s. 1. lm hatrlatan. 2. dehetli, korkun. i. makadam, ose. f., ng., bak. macadamize.

macadamize macaroni macaroni and cheese macaroon Mace mace mace mace Macedonia Macedonian macfarlane machete machinate machination machine machine gun machine oil machine operator machine shop machine-made machinery machinist mack mackerel mackintosh macram macro macromacrocephalic macrocephalous macrocephalus macrocephaly macroeconomics

f. makadam yntemi ile ose yapmak. i. ddk makarnas . frnda makarna. i. 1. koko. 2. ac badem kurabiyesi. i. yze pskrtlnce insan sersemleten bir kimyasal madde. f. (birinin) yzne Mace pskrtmek. i. 1. ortaa da kullanlan ar topuz. 2. ssl asa. i. kkhindistancevizi meyvesinin toz haline getirilmi kabuk ii. i. Makedonya. i. 1. Makedonyal. 2. Makedonca. s. 1. Makedonya, Makedonyaya zg. 2. Makedonca. 3. Makedonyal . i. makferlan. i. byk bir e it bak. f. dzenbazlk etmek, dolap evirmek, entrika evirmek. i., gen. o . entrika, dolap. i. 1. makine. 2. motorlu ara. 3. mekanizma. 4. politika ark . s. 1. makineyle ilgili. 2. makinemitralyz. ile yap lm. f. makine ile yapmak veya ekil makineli tfek, makineli, makine ya . makinist, makine ileten kimse. 1. makine atlyesi. 2. tornac dkkn. s. makine ii. i. 1. makineler. 2. makine aksam . 3. mekanizma, sistem, dzenek. i., ng. makinist, makine ileten kimse. i., ng., k. dili yamurluk. i. uskumru. i., ng. yamurluk. i. makrame. i., bilg. makro. nek makro-, byk. s., bak. macrocephalous. s. makrosefal. o. mac.ro.ceph.a.li (mkroseflay) i. makrosefal. i. makrosefali. i. makroiktisat.

s. (--der, --dest) 1. deli. 2. lgn. 3. k. dili ok kzm, kudurmu. 4. kuduz. mad mad as a hatter/mad as a March 5. delice, deli gibi. zrdeli. hare i. Madagaskarl. s. 1. Madagaskar, Madagaskara zg. 2. Madagaskarl. Madagascan i. Madagaskar. Madagascar s. 1. Madagaskar, Madagaskara zg. 2. Madagaskarl . Madagascarian madam Madame madcap madden maddening madder made made to measure made-to-order i. 1. bayan, madam. 2. han mefendi. 3. genelev ileten kadn, mama, aa. . Mes.dames (meydam) i. Madam. o s. delimen, ele avuca smaz. f. 1. delirtmek; delirmek. 2. sinirlendirmek. s. 1. ldrtc, delirtici. 2. sinirlendirici, can skc. i. 1. bot. kkboyas , kkboya, kzlkk. 2. kkboyas, kkboya, rm zs, alizarin. kkk f., bak. make. s. yap lm: made of wood aatan yaplm.

smarlama yaplm (elbise). s. smarlama.

made-up madhouse madly madman madness madrigal madrona madrona apple magazine magazine rack maggot maggoty magic magic marker magic wand magical magically magician magistracy magistrate magma magnanimity magnanimous magnanimously magnate magnesium magnet magnetic magnetic field magnetic needle magnetise magnetism magnetize magneto magnification magnificence magnificent magnify magnifying glass magnitude magnolia magnum opus magpie mahaleb mahaleb cherry mahogany mahonia

s. 1. uydurma. 2. makyajl . i. tmarhane. z. delice. o. mad.men (mdmen) i. deli. i. delilik. i., mz. madrigal. i., bot. kocayemi aac. kocayemi. i. 1. dergi, magazin, mecmua. 2. depo. 3. cephanelik. 4. arjr. mecmualk. i. kurt, kurtuk, larva. s. kurtlu. i. 1. sihirbazlk. 2. sihir, by. 3. gzbaclk, hokkabazlk. s. 1. sihirle ilgili, byclkte kullan lan. 2. sihirli, byl. keeli kalem. sihirli de nek. s. fevkalade, ok gzel. z. byl bir ekilde, byleyerek. i. 1. sihirbaz, byc. 2. gzba c, hokkabaz. i. 1. yarg lk, hkimlik. 2. yarglar, hkimler. 3. bir yargcn nfuz blgesi. i., ng. sulh yargc. i., jeol. magma. i. yce gnlllk. s. yksek ruhlu, yce gnll. z. cmerte. i. 1. nfuzlu kimse. 2. gazet. patron. 3. byk i adam. i. magnezyum. i. m knats. s. manyetik. manyetik alan. pusula inesi. f., ng., bak. magnetize. i. manyetizma. f. m knatslamak. i. (o. --s) manyeto. i. bytme, bytm. i. ihtiam, grkem. s. 1. grkemli, ihtiaml. 2. harika, nefis, fevkalade. f. 1. bytmek, byk gstermek. 2. abartmak, bytmek. byte, pertavs z. i. 1. byklk, boy. 2. nem. 3. gkb. kadir. i. manolya. i., edeb., gz. san. ba yapt, aheser. i. saksaan. i. mahlep, kokulukiraz. mahlep, kokulukiraz. i. 1. maun, akaju (a a/kereste): a mahogany table maun bir masa. 2. maun/akaju rengi. i., bot. mahunya, mahonya.

maid maid of honor maiden maiden name maidenhair maidenhair fern maidenhair tree maidenhead maidenhood maidservant maigre mail mail mail carrier mail order mail route mail train mailbag mailbox mailed fist mailman mail-order mail-order house maim main main main body main deck main dish main road Main Street mainframe computer mainland mainly mainspring mainstay maintain maintenance maize majestic majestically majesty major major major major general major key

i. 1. hizmeti, hizmeti kad n. 2. evlenmemi gen kz. ba nedime. i. evlenmemi gen kz. s. 1. evlenmemi (kadn). 2. ilk: maiden effort ilk im.k maiden (gemi giri soyadvoyage , kzlk ad . iin) ilk sefer. bekrl i. baldrkara. baldrkara. k zsa, gingko. i. bekret, k zlk. i. gen k zlk a. i. hizmeti, hizmeti kad n. i., zool. 1. sar az. 2. ikine. i. zrh. i. 1. posta. 2. posta arabas . f. postalamak, postaya vermek, posta ile gndermek. postac . posta ile sipari. postac nn gzergh. posta treni. i. 1. postac antas. 2. posta torbas. i. posta kutusu. saldr tehdidi, bask. o. mail.men (meylmen) i. postac. s. posta sipariiyle alnan. posta ile sipari alan maaza. f. sakat etmek, sakatlamak. i. ana boru. s. asl, esas, balca, ana, temel. ask. as l kuvvet. den. ba gverte. ba yemek. anayol. 1. ana cadde. 2. ta ra gelenekleri. bilg. merkezi ilem birimi. i. anakara. z. en ok: His support comes mainly from the provinces. Onu taral . 2. as l neden, ba etken. destekleyenlerin o u ana i. 1. byk zemberek, yay. i. balca dayanak. f. 1. srdrmek, devam ettirmek. 2. korumak: maintain ones reputation n bozmamak. 3. beslemek, bakmak, geindirmek: koruma. 3. srdrme. 4. geim. 5. huk. nafaka. 6. i.hretini 1. mak.korumak, bak m. 2.ad iddia. i., ng. msr. s. grkemli, ahane, muhteem, heybetli. z. grkemli bir ekilde. i. 1. grkem, ha met, heybet. 2. b.h. kral veya eine verilen unvan: metmeap. Your/His/Her Majesty Majesteleri, Majeste, Ha mz. majr. 3. (niversitede) as l bran. i. 1. binba . 2. f., A.B.D. in (niversitede) -i as l bran olarak almak. s. 1. byk. 2. ba lca, asl. 3. mz. (gam) majr. 4. ergin, reit. tmgeneral. majr perdesi.

major offense major premise major premise major scale major term Majorca Majorcan majority majuscule make make make make a go of make a bed make a beeline for/to make a big splash make a bolt for make a botch of make a clean breast of make a clean breast of it make a commitment make a decision make a detour make a difference make a display make a face make a face make a faux pas make a fire make a fool of make a fuss about tracks make (s.t.) good

byk su. man. byk nerme. man. byk terim. mz. majr gam. man. byk terim. i. Mayorka. i. Mayorkal. s. 1. Mayorka, Mayorkaya zg. 2. Mayorkal. i. 1. ounluk. 2. oy ounluu. 3. erginlik, rt. i. byk harf, majskl. s. 1. byk (harf), majskl. 2. byk harfle lm1. . kp gitmek. 2. hzla gitmek. yaz k. dili 1. telafi etmek; (zarar n) demek. 2. yerine getirmek: He made good his promise. Szn yerine 2. getirdi. , yap, biim. marka. 3. verim, randman. i. 1. yapl f. (made) 1. yapmak, etmek. 2. yaratmak. 3. olarak atamak, yapmak: The board made him president of the company. baar l bir ekilde idare etmek.Ynetim kurulu onu irketin (bir iyerini) yatak yapmak. -e hemen gitmek. k. dili byk bir skse yapmak; dikkatleri zerine ekmek. frlayp (bir yere) doru komak. (bir ii) berbat/rezil etmek. k. dili iini dkmek. her eyi itiraf etmek. (to) (-e) sz vermek. karar vermek, karar almak. varyanttan gitmek. farketmek. gsteri yapmak. yzn gzn buru turmak. suratn buruturmak, somurtmak. pot k rmak, falso yapmak. ate yakmak. (birini) maskaraya evirmek, rezil etmek. -i mesele yapmak.

-in zerine titremek; -i ba tac etmek. make a fuss over make a good/bad impression on birinde iyi/kt bir izlenim b rakmak. s.o. -e elini atmak. make a grab for k. dili -i bozmak, -i iyice kar trmak; -i yzne gzne bulatrmak. make a hash of 1. stn ba ar salamak. 2. ok beenilmek. make a hit make a mess of make a mistake make a motion make a mountain out of a molehill make a mountain out of a molehill make a muck of make a name for o.s. make a night of it make a night of it make a nuisance of o.s. 1. (bir yeri) da tmak. 2. -i berbat etmek. yanl yapmak, hata etmek/ilemek. nerge vermek, teklifte bulunmak. habbeyi kubbe yapmak, pireyi deve yapmak. habbeyi kubbe yapmak, pireyi deve yapmak. ng., k. dili -i berbat etmek. ad yapmak. sabaha kadar e lenmek. k. dili felekten bir gece almak. ba belas olmak.

make a pass at make a play for make a point make a point make a point of make a practice of doing s.t. make a profit (on) make a show of make a stab at make a stand make a swing through make a travesty of make a vow to do s.t. make a wish make a wry face make after make allowance for make amends to s.o. for s.t. make an example of make an example of s.o. make an exhibition of o.s. make as if make away with make believe make bold make bold to make both ends meet make both ends meet make capital of make common cause with make do with make do with make eyes at make eyes at make faces make for home make free with make friends with make fun of make fun of/poke fun at make good make good make good ones charge make good ones escape make good time make great strides make haste

(birine) duyulan erotik hisleri belli etmek, pas vermek. k. dili 1. -i ayartmaya al mak. 2. -i kazanmaya almak. mim koymak. bak. (bir ey yapmaya) dikkat etmek; (bir ey yapmay) ihmal etmemek. bir eyi det edinmek. (-den) kr etmek. ... gibi yapmak, -miesine davranmak: They made a show of resistance. koyar gibi yapt lar. Kar k. dili -i denemek: He made a stab at conversation. Sohbet etmeyi denedi. (d mana kar) direnmek, direnerek savamak. (against) k. dili (bir blgede) kk bir tur yapmak. -i gln/rezil bir hale sokmak. bir ey yapmaya ant imek. dilekte bulunmak; niyet tutmak. yzn ek itmek/buruturmak. k. dili takip etmek, kovalamak. -i hesaba katmak. 1. bir eyin zararn telafi etmek. 2. birinden bir ey iin zr dilemek. ibret olsun diye -i cezaland rmak. birini ibret olsun diye cezaland rmak. kendini rezil etmek. yapar gibi grnmek. -i alp gtrmek, -i yrtmek. -i (bir ey) olarak dnmek/hayal etmek: Make believe youre a king. Kendini kral olarakcesaret d n. etmek. cret gstermek, -e cesaret etmek, -e cret etmek. geliri gidere denkle tirmek. kazanc masrafna yetimek, idare etmek. -i kendi karna kullanmak, -i istismar etmek. (bir uurda) ... ile birlikte hareket etmek. ile idare etmek, ile yetinmek. ile yetinmek, ile idare etmek. -e ka gz etmek. gzle flrt etmek. alay ederek yzn gzn tuhaf ekillere sokmak. evin yolunu tutmak, eve ko mak. 1. (bakasnn mal olan bir eyi) izin almadan kullanmak. 2. (bir kadna) fazla samimi davranmak. olmak. ile arkada ile elenmek, ile alay etmek. (bir kimse) ile alay etmek. baarl olmak. 1. on (sz) yerine getirmek. 2. (zarar ) demek. 3. baarl olmak. iddiasn kantlamak. kamay baarmak. (yolu) hzla katetmek: We made good time between Edremit and ndaki yolu hzla katettik. Burhaniye. Edremitle Burhaniye aras hzla ilerlemek, ok yol katetmek. k. dili (bir ite) acele etmek.

make havoc of Make hay while the sun shines. make headway make heavy weather of make inroads in make inroads on make it Make it snappy! make life miserable for make light of make like make little of make love make love make mention of make merry make mincemeat of make much of make no bones about make no bones about make no pretensions to make noises about make nothing of make o.s. conspicuous make o.s. presentable make o.s. scarce make of make off make off with make ones blood boil make ones blood run cold make ones deposition make ones eyes water make ones heart bleed make ones living make ones mark make ones mouth water make ones mouth water make ones point make ones presence felt make ones rounds make ones toilet make ones way make ones will make or break make out make out a case for

-i harabeye evirmek. Yamur yaarken kpn doldur. ilerlemek. k. dili (bir ii) fazlasyla bytp bin bir glkle yapmak. -de ilerleme kaydetmek. 1. -i azaltmak: Its made inroads on our stock. Stokumuzu azaltt . 2. (bir n) bir payn elde etmek. 3. (soyut birarmak. eye) zarar vermek, piyasan mek, zaman nda varmak. 2. ba 3. hayatta badarbe arl k. dili 1. yeti eyi dnmek. olmak; k k. dili abuk ol! (birine) ok ektirmek, (birinin) ensesinde boza pi irmek. -e nem vermemek, -i hafife almak. argo taklidini yapmak. -i kmsemek, -i nemsememek. sevimek, ak yapmak. 1. sevimek, ak yapmak. 2. to -e kur yapmak. -den bahsetmek, -den sz etmek, -in szn etmek, -i anmak. elenmek. -i parampara etmek. 1. -in fazlas yla stnde durmak, -i fazlasyla nemsemek. 2. (birine) tezahrat yaparak sevgisini belirtmek. ka sylemek. k. dili -i a k. dili 1. -e hi itiraz etmemek. 2. -i hi gizlememek, -i gizlemeye mamak. -de hi tereddt etmemek, -den hi ekinmemek. aliddias nda 3. olmamak. ... k. dili -den bahsetmek. 1. -e nem vermemek. 2. -i anlayamamak. dikkati zerine ekmek. kendine bir ekidzen vermek: I went upstairs to make myself presentable before the guests arrived. Misafirler gelmeden nce yukar k. dili ortadan kaybolmak. 1. -den anlamak: What do you make of this? Bundan ne anl yorsunuz? 2. -e anlam vermek: I couldnt make anything of his behavior. Onun mak, kamak. sv -i armak, -i alp kamak. k. dili ok k zdrmak, ok fkelendirmek, kanna dokunmak. k. dili tylerini rpertmek. yeminle yazl ifade vermek. gzlerini ya artmak. -in kalbini k rmak, -i zmek. geimini kazanmak. n kazanmak, isim yapmak. azn sulandrmak, imrendirmek. azn sulandrmak. ne demek istediini yeterince anlatmak: Youve made your point; now sit down! Ne demek istediini anladk; otur artk! n hissettirmek. varl 1. (doktor) viziteye kmak: The doctor is making his rounds. Doktor . 2. (beki) devriye gezmek: The watchman is making his viziteye kt tuvaletini yapmak. ileri gitmek, ilerlemek. vasiyetini yazmak/yazd rmak. ya kazanmak ya da bat rmak. 1. (ne oldu unu) kestirmek, karmak; semek, farketmek. 2. anlam karmak, anlamak. 3. okumak, zmek. 4. yazmak. 5. baarmak. 6. n) savunulabilecek yanlar n bulmak. (bir iddian

make over make overtures make peace make peace with make progress make ready for make redundant make reference to make room for make room for s.o. make s.o. a curtsy make s.o. a proposition make s.o. look sick make s.o. see reason make s.o. see stars make s.o. sick make s.o. thirsty make s.o. turn in his grave make s.o.s acquaintance make s.o.s hackles rise make s.t. clear make s.t. into make s.t. over to make s.t. public make s.t. tingle make sail make sense make sense out of make shift make shift with make short work of make short work of make small talk make sure make sure of make the best of make the best of a bad situation make the fur fly make the grade make the most of s.t. make the supreme sacrifice make things lively for s.o. make time make to order make up make up for lost time make up for lost time

1. yenilemek. 2. to -e devretmek. 1. to -e girizghta bulunmak. 2. for -e raz olduunu belirten baz admlar atmak. barmak. ile barmak. 1. ilerlemek. 2. (hasta) iyiye do ru gitmek. (bir ey iin) hazrlamak. 1. iten karmak. 2. gereksiz klmak. -den sz etmek, -den bahsetmek. -e yer amak. biri iin yer amak. (kadn) birine reverans yapmak. birine bir teklifte bulunmak. k. dili birini glgede b rakmak, birini ok geride brakmak, birinin pabucu lmak. dama n bana getirmek. birinin at akl k. dili birini bir yumrukla sersemletmek. 1. birini hasta etmek. 2. birinin midesini buland rmak. 3. k. dili birini zdrmak. 4. k. dili birini tiksindirmek, birinin midesini bulandrmak. k birini susatmak. (mezarnda) birinin kemiklerini szlatmak. biriyle tan mak. birini fkelendirmek. bir eyi belli etmek, bir eyi belirtmek. bir eyi -e dntrmek: Dont make this into a big deal! Bunu mesele yapma! bir eyi (birinin) stne yapmak. bir eyi herkese/halka/kamuya bildirmek; bir eyi ilan etmek. 1. bir eyi tatl bir ekilde rpertmek: Such music makes ones flesh tingle. tr mzik insana tatl bir rperti veriyor. 2. bir eyi nlatmak. sefereBu kmak. 1. anlam olmak: Does this poem make sense? Bu iirin anlam var m? kl olmak. 2. mant -den anlam karmak. varolanla idare etmek. ile idare etmek. 1. -i abucak bitirmek. 2. -i bir rpda yemek. 3. -i abucak yenmek, -i bir hamlede alt etmek. 4. (birinin) abucak problemini abucak eyi) yiyivermek, yemek, siliphalletmek. sprmek. 2. abuk k. dili 1. (bir ini abucak bitirmek/halletmek: He made bitirmek. 3. (biri) (biriyle) olan i k. dili havadan sudan konu mak, hobe etmek. emin olmak iin gerekeni yapmak: Make sure the door is locked! Kap y kilitli mi, bir bak! Make doesnt come! Ne yapp kontrol et!/Kap eyin) do ru olup olmad ndan sure eminhe olmak. 2. Emri peki tirmek 1. (bir lr: Make sure shes here at eight! Ne yapp edip onun saat iin kullan azami derecede yararlanmak. kt bir durum kar snda idare etmeye almak. k. dili 1. adamak ll dvmek, dayak atmak. 2. sert bir ekilde azarlamak, lamak, ha armak.zlgt vermek. ba bir eyden azami derecede faydalanmak. cann feda etmek. birinin ba na i amak. (with) k. dili (biriyle) flrt etmek. smarlama yapmak. 1. dzenlemek, hazrlamak. 2. oluturmak. 3. uydurmak, icat etmek. 4. bir araya getirmek, tamamlamak. 5. for -i telafi etmek. 6. telafi etmek. kaybedilen zaman toplamak, kaybedilen zaman telafi etmek.

make up ones mind make up ones mind make up to/with make use of make water make waves make way make way for Make yourself at home. make/strike a bargain make-believe makeshift makeup makeup exam making makings malabsorption maladjusted maladjustment maladministration maladroit malady Malagasy malaise malaria Malawi Malawian Malay Malaysia Malaysian malcontent Maldive Maldivian male male chauvinism male prostitute malediction malefactor malevolence malevolent malevolently malformation Mali Malian malice malicious maliciously

1. karara varmak. 2. to -i akl na koymak, -e karar vermek. 1. karara varmak. 2. to -i akl na koymak, -e karar vermek. k. dili -in gzne girmeye al mak, ile barmak. -i kullanmak, -den yararlanmak. k. dili su dkmek, iemek. k. dili problem yaratmak. (for) yol vermek, yol amak. -e yol amak, -e yol vermek. 1. Kendi evinizdeymi gibi hareket edin. 2. Rahatnza bakn. anlamaya varmak, mutabk kalmak. i. hayal, hayal rn. s. hayali, hayal rn olan. i. geici are. s. geici, e reti. i. 1. makyaj. 2. karakter, zyap ; yaradl. 3. matb. mizanpaj, sayfa dzeni. 4. k. btnleme, ikmal, btnleme s nav. nav . btnleme s dili i. i., o. malzeme. i. kt emilim. s. uyumsuz, intibaks z. i. uyumsuzluk, intibaks zlk. i. kt ynetim. s. beceriksiz, eli ie yakmaz, sakar. i. hastalk. i. (o. Mal.a.gas.y), s. 1. Malga. 2. Malgaa. i. k rklk, keyifsizlik. i. stma, malarya. i. Malavi. i. Malavili. s. 1. Malavi, Malaviye zg. 2. Malavili. i., s. 1. Malay. 2. Malayca. i. Malezya. i. Malezyal. s. 1. Malezya, Malezyaya zg. 2. Malezyal. s. honutsuz, memnun olmayan, tatmin olmayan. i. honutsuz kimse. i. the --s o . Maldiv Adalar. i. Maldivli. s. 1. Maldiv, Maldiv Adalar na zg. 2. Maldivli. s., i. erkek. erkek ovenizmi. erkek fahie. i. lanet, beddua. i. 1. sulu kimse. 2. ktlk eden kimse. i. kt niyet. s. kt niyetli, hain. z. kt niyetle. i. kusurlu olu um, sakatlk. i. Mali. i. Malili. s. 1. Mali, Maliye zg. 2. Malili. i. kt niyet. s. kt niyetli. z. kt niyetle.

malign malignant malignant tumor mall mallard malleable mallet mallow malnutrition malodorous malpractice malpractice suit malt Malta Malta fever Maltese maltose maltreat maltreatment mama mamma mammal mammoth man man man man about town Man alive! man and wife man of letters man of letters man of substance man of the world Man overboard! man to man manacle manage manage money manageable management manager managerial managerial decision managerial position managerial staff Manchu Manchuria

s. 1. kt, zararl. 2. ktcl (kimse). 3. ktcl, habis (ur/hastalk). f. nda kt 2. szler sylemek. ktlemek, hakk 3. tb. ktcl, habis. s. 1. ktcl, kt yrekli. u ursuz. ktcl ur. i. 1. kapal alveri merkezi, kapal ar. 2. aalk yol. i., zool. ye ilba. s. 1. dvlgen (maden). 2. yumu ak bal, uysal. i. 1. tokmak. 2. spor sopa. i., bot. ebegmeci. i. 1. yetersiz beslenme. 2. kt beslenme, dengesiz beslenme. s. pis kokulu. i. 1. yolsuzluk, grevi ktye kullanma. 2. byk hata yaparak hastaya/mvekkile zarar verme. . huk. mesleki hata davas i. imlendirilmi arpa, malt. f. 1. (arpa veya baka tahldan) malt yapmak. 2. malt haline gelmek. i. Malta. maltahummas . i. 1. (o. Mal.tese) Maltal. 2. Maltaca. s. 1. Malta, Maltaya zg. 2. Maltaca. i. maltoz. 3. Maltal. f. kt davranmak, eziyet etmek. i. kt davranma. i., k. dili anne. i., k. dili, bak. mama. i. memeli hayvan. i., zool. mamut. s. devasa, muazzam. o. men (men) i. 1. adam, erkek. 2. insan, insanolu. 3. (erkek) ah s, ki i. 5. satran, dama ta. hizmetkr. 4. 1. biri, kimse, hitap ederken bir sz vurgulamak iin nlem, k. dili Bir erke e

lr: --ning) Man, what a game! Aman Allahm, ne harika bir ma! Hitap kullan yeterince insan olmak: Do you 2. have f. (--ned, (belirli bir i iin) savunmak iin enough soldiers to man those defenses? O tahkimat giden adam. tiyatro ve gece kulbne s ka
Yahu!/Be adam! kar koca. 1. yazar; edebiyat , yaznc. 2. bilim adam. 1. yazar; edebiyat , yaznc. 2. bilim adam. zengin adam. grm geirmi adam. Yetiin! Adam denize dt. erkek erke e, samimi olarak, aka. i., gen. o . kelepe. f. kelepe takmak, kelepelemek. f. 1. ynetmek, idare etmek. 2. -i becermek; to -i -ebilmek, -i becermek: Howd you manage idare etmek. to get here? Sen buraya nas l gelebildin? 3. paray s. 1. ynetilebilir, idare edilebilir. 2. kontrol edilebilir. 3. kullan l. 4. tirilebilen, yerine getirilebilen. gerekle i. 1. ynetim, idare. 2. ynetim kurulu. 5. ekle girebilen (sa). i. 1. ynetmen, mdr, direktr. 2. ynetici, idareci. 3. menajer, bir sanat veya spor tak mnn ilerini yneten kimse. s. ynetimsel. ynetim karar . ynetim mevkii. ynetim kadrosu. i., s. 1. Manu. 2. Manuca. i. Manurya.

Manchurian mandarin mandarin duck mandarin orange mandate mandatory mandolin mandrake mane maneuver maneuvers manful manfully manganese mange manger mangle mango mangosteen mangrove mangy manhandle manhole manhole cover mania maniac maniacal manic-depressive manicure manicurist manifest manifest manifest itself manifestation manifestly manifesto manifold manikin manipulate manipulation manipulative mankind manly manmade mannequin manner manner of life

i. Manuryal. s. 1. Manurya, Manuryaya zg. 2. Manuryal. 1. mandalina. 2. king, kink. inrdei. 1. mandalina. 2. king, kink. i. 1. emir, ferman. 2. pol. manda. s. mecburi, zorunlu. i. 1. mandater, mandac . 2. vekil. i. mandolin. i., bot. adamotu, kankurutan, adamkk, abdsselamotu, hac larotu, . kpekelmas i. yele. i. 1. manevra. 2. hile, dolap. f. 1. manevra yaparak/birtak m hareketlerle -i (belirli bir yere) getirmek: He maneuvered the car into the parking space. ask. manevralar: i., o., s. cesur, mert, yiit, erkeke. z. cesaretle, merte, yi ite, erkeke. i. manganez, mangan. i. (hayvanlarda) uyuz hastal . i. (ahrda) yemlik. f. 1. korkun bir ekilde yaralamak. 2. paralamak. 3. bozmak. i. (o. --es/--s) hintkiraz, mango. i., bot. mangostan. i., bot. mangrov, rizofora, hindistansak zaac. s. 1. uyuz (hayvan). 2. pis, i ren, tiksinti veren. f. 1. tartaklamak. 2. kol kuvvetiyle/var kuvvetiyle (bir eyi) ekmek/hareket mak. ettirmek/gtrmek/ta i, bakmalk. i. rgar, baca, kontrol deli rgar kapa . i. 1. ruhb. mani. 2. for -e a r dknlk, -e tutku. s., i. manyak, lgn, deli. s. 1. lgn. 2. manyaka. s., i., ruhb. manik-depresif. i. manikr. f. manikr yapmak. i. manikrc. i. manifesto, gmrk bildirgesi. s. belli, a k. f. aka gstermek, belirtmek. kendini belli etmek, kendini gstermek. i. 1. alamet, belirti, gsterge. 2. a ka gsterme. 3. gsteri. z. aka. i. (o. --es) 1. bildiri, tebli, beyanname. 2. pol. parti program . s. trl trl, pek ok ve e itli. i., oto. manifolt. i. manken. f. 1. elle hareket ettirmek. 2. kullanmak, hareket ettirmek, al trmak, 3. kendi karlar iin kullanmak. 4. hile yaparak (fiyatlar ) letme. istedii iletmek. trma, i i. 1. elle hareket ettirme. 2. kullanma, hareket ettirme, al

iin kullanma. 4. hile yaparak (fiyatlar ) istedi i ekilde 3. kendi karlar iin bakalar n kullanan, karc (kimse). 2. karc s. 1. kendi karlar ). 3. hileli. 4. el becerisine ait. 5. elle hareket ettirmeye zg. (davran k, be eriyet, insano ullar . i. insanl
s. 1. erke e yakan, erkeke. 2. mert, yiit. s. insan ii; fabrika ii; insan tarafndan yaplan. i. manken. i. 1. tavr. 2. usul. 3. eit. 4. o. grg, terbiye. 5. o. rf, tre. yaam biimi, yaay tarz.

mannered mannerism mannerly manoeuvre manoeuvres man-of-war manor manor house manpower mansard mansard roof manse manservant mansion manslaughter mantle manual manual labor manually manufacture manure manuscript Manx Manx cat Manxman Manxwoman many many a time Many thanks! Manys the time .... many-colored manyplies many-sided map maple maple sugar maple syrup maquis mar Mar marabou marabou stork marabout maraschino maraschino cherry marathon maraud

s. yapmac kl, yapma tavrl. i. bir kiiye zg hareket, tavr veya ifade tarz. s. terbiyeli. i., f., ng., bak. maneuver. i., o., ng., ask., bak. maneuvers. o. men-of-war (menvwr) i. 1. iri bir tr denizanas. 2. tar. sava gemisi. i. malikne, k k. malikne, k k. i. 1. insan gc. 2. igc. 3. ii says, personel. i. mansart at, mansart. i. papaz lojman , papaz evi. o. men.ser.vants (mensrvnts) i. uak; (erkek) hizmetkr. i. konak; k ane; kk; malikne. i. nceden tasarlamadan adam ldrme, kas tsz cinayet. i. 1. kolsuz manto. 2. rt, rten ey. 3. lks gmlei. 4. jeol. ekirdek u. ait. 5. anat. rtenek. kabu s. 1. ele 2. elle yap lan; elle altrlan. i. 1. elkitab, klavuz. 2. mz. (orgda) klavye. 1. amelelik. 2. a r i. z. el ile. i. 1. imal, yap m. 2. mamul, yaplm eya/yiyecek. f. 1. imal etmek, yapmak. 2.gbrelemek. (bahane) uydurmak. i. gbre. f. i. 1. yazma, el yazmas . 2. msvedde. i. Manca. s. 1. Man, Man Adas na zg. 2. Manca. mankedisi. o. Manx.men (mngksmn) i. Manl erkek, Manl. o. Manx.wom.en (mngkswmn) i. Manl kadn, Manl. s. (more, most) ok, bir hayli. i. bir o u. ok kere. k. dili ok te ekkr!/ok mersi! ok kez ...: Manys the time Ive wanted to call you. ok kez sana telefon etmekrengrenk. istedim. s. ok renkli, i., zool. k rkbayr. s. 1. mat. okyzl; okkenar. 2. ok ynl. i. harita, plan. f. (--ped, --ping) 1. haritas n yapmak. 2. out ayrntlaryla planlamak. i. akaaa, isfendan. akaaa ekeri. akaaa pekmezi. i., bot. maki. f. (--red, --ring) bozmak, mahvetmek. k s. March. i. (o. --s/mar.a.bou) murabutkuu, murabut, marabut. murabutku u, murabut, marabut. i. 1. murab t, murabut. 2. murabutkuu, murabut, marabut. i. 1. maraskino, marasken (likr). 2. maraska, marask, maraska kiraz . maraska, marask, maraska kiraz . i. maraton. f. apulculuk amac yla akn etmek, apulculuk etmek.

marauder marble marbled March march marchioness march-past mare margarine margin margin of safety marginal marigold marijuana marina marinate marine mariner mariners compass marital marital rights marital status maritime maritime law marjoram mark mark mark mark down mark off mark out mark time mark up marked markedly marker market market garden market value market value marketable marketing marketplace marksman marksmanship markup marl

i. apulcu, ya mac. i. 1. mermer. 2. bilye, misket. 3. o . misket oyunu. s. mermer, lm. f. d ebrulamak. mermerden eli. s. 1. ebrulu. yap 2. mermer i. mart ay. i. 1. (topluca) yry . 2. ilerleme, gidi. 3. mz. mar. f. 1. (topluca) yapmak. 2.kar ilerlemek. yry s. i. markiz, markinin i. geit treni. i. k srak. i. margarin. i. 1. kenar, s nr. 2. tic. maliyet fiyat ile sat fiyat arasndaki fark. 3. tic. ihtiyat akesi, sayfa hava 4. pay . kenar ndaki boluk, marj. emniyet pay, marj. s. 1. kenarda olan. 2. kenarda yaz l, marjinal. 3. pek az: It is of marginal importance. Pek az i. nemi var. 4. ekon., sosyol., ruhb. marjinal. i., bot. kadifeie i. 1. marihuana. 2. bot. hintkeneviri, kenevir, kendir. i. yat liman , marina. f. (eti yumu atmak iin) zeytinyal salamurada brakmak. s. 1. denize ait, denizle ilgili. 2. denizcili e ait. 3. deniz kuvvetlerine ait. i. 1.1. denizcilik. 2.denizci. denizci, deniz askeri. i. gemici. 2. gemici pusulas . s. evlenmeye ait, evlilikle ilgili. evlilikte kar kocaya tannan haklar. medeni hal. s. 1. deniz k ysnda olan; denize yakn. 2. denizle ilgili; denizcilikle ilgili. 3. denizciye zg. deniz hukuku. i., bot. mercank k, merzeng, ile. i. 1. iaret, marka, alamet. 2. damga. 3. iz. 4. nian, hedef. 5. norm, 7. (derste) not, numara. 8. leke; izik. 9. yara yeri, standart. 6. n, hret. 2. damga vurmak, damgalamak. 3. gstermek, f. 1. iaretlemek. belirtmek. 4. izmek, i. mark, Alman mark .yazmak. 5. not vermek. 6. dikkat etmek, dikkate 1. -in fiyatn indirmek. 2. not etmek, kaydetmek. snrlarn izmek. 1. s nrlarn izmek. 2. plann yapmak. 3. seip ayrmak. yerinde saymak. 1. izmek. 2. -in fiyat n ykseltmek/artrmak. s. 1. gze arpan, belirgin. 2. i aretli. z. nemli derecede. i. 1. markac . 2. iaret, damga. i. 1. pazar, ar . 2. piyasa. 3. for -e talep, -e rabet. f. 1. pazarlamak. 2. a karmak. 3. arda alveri etmek. sat bostan. piyasa de eri, piyasa fiyat. piyasa fiyat. s. 1. pazarlanabilir. 2. kolayl kla satlabilir. i. 1. alveri. 2. pazarlama. i. pazar yeri. o. marks.men (marksmn) i. nianc. i. nianclk. i. 1. al ve sat fiyatlar arasndaki fark. 2. fiyat art. i., jeol. marn, pekmez topra .

marmalade marmot maroon maroon marquee marquess marquis marquise marriage marriage certificate marriage licence marriage vows marriageable married married life marrow marrowbone marry Mars marsh marsh crocodile marshal marshmallow marshy marsupial mart marten martial martial law martial law martin martinet martini martyr marvel marvelous Marxism Marxist masc mascara mascot masculine masculinity mash mashed potatoes masher mask

i. marmelat. i., zool. da san, marmot. i., s. kestane rengi, maron. f. (birini) ssz bir adaya/kyya brakmak. i. 1. (kap nndeki) markiz. 2. byk adr, ota. i., bak. marquis. i. marki. i. markiz. i. 1. evlenme. 2. evlenme treni. 3. evlilik. 4. birle me. evlenme czdan . nikh k d, evlenme izni. evlilik sz. s. evlenecek ya ta, yetimi. s. 1. evli. 2. to ile evli. 3. evlili e/evlilere zg. evlilik ya am. i. 1. anat. ilik. 2. z. 3. ng. sakzkaba, kabak. i. ilii ok olan kemik. f. 1. evlenmek; evlendirmek. 2. evermek. 3. birle mek; birletirmek. i., gkb. Merih, Mars. i. bataklk. hinttimsah . i. 1. ask. mare al. 2. terifat, protokol grevlisi. 3. polis mdr. f. (--ed/-koymak, sralamak, dizmek. 2. nne dp led, --ing/--ling) 1. s raya ekerleme. i. 1. hatmi. 2. lokuma benzer s. 1. batakla zg. 2. bataklk gibi. 3. batakl. s., zool. keseli. i. keseli hayvan. i. ar, pazar. i. 1. zool. a asansar, zerdeva. 2. zerdeva krk. s. 1. sava a zg. 2. askeri. 3. sava, savakan. skynetim, rfi idare. skynetim. i. k rlang. i. disipline son derece nem veren amir, kurallara a r derecede bal olan amir. i. martini. i. ehit. f. ehit etmek. i. harika, mucize. f. (--ed/--led, --ing/--ling) hayret etmek, amak. s. olaanst; harika. i. Marksizm. i., s. Marksist. k s. masculine. i. rimel, maskara. i. maskot. s. 1. erke e zg, erkeksi. 2. dilb. eril. i., dilb. 1. eril cins. 2. eril szck. i. erkeklik. i. 1. lapa. 2. bira yapmak iin ezilmi arpa ile su karm. f. ezmek, pre yapmak. patates presi. i., argo ask nt, kadnlara asknt olan erkek. i. maske. f. maskelemek, gizlemek.

masked ball masochism Mason mason Masonry masonry masque masquerade mass mass mass media mass meeting mass movement mass production massacre massage masseur masseuse massif massive mass-produce mast master master master master builder master copy master key master key Master of Arts master of ceremonies Master of Science master plan master switch master touch masterful masterly mastermind masterpiece masterstroke mastery mastic mastic tree masticate mastication mastiff masturbate

maskeli balo. i. mazoizm. i. mason, farmason. i. duvarc ; ta. i. masonluk, farmasonluk. i. duvarc lk; talk. i. maskeli balo. i. 1. maskeli balo. 2. maskeli balo kostm. 3. (sahte bir) gsteri. f. as tmak. kendini ... gibi ... bu olarak tan arap ayini, kendini kudas. 2. ayine zg mzik. i. 1. ekmek ve gstermek, i. 1. ktle, kitle, para, yn, kme. 2. fiz. ktle. medya, kitle iletiim aralar. kitlesel miting. kitle hareketi. toptan/seri retim. i. katliam, k rm, toplukym. f. katletmek, krp geirmek. i. masaj. f. masaj yapmak. i. masajc , masr. i. kadn masajc, masz. i. da kitlesi. s. 1. byk ve a r. 2. ok byk, kocaman, koca; heybetli; byk apta, muazzam. 3.retmek. iriyar , irikym. 4. iddetli (deprem, kalp krizi v.b.). f. seri olarak i. direk, gemi dire i. i. 1. efendi, sahip, patron, amir. 2. stat. 3. ng. erkek retmen. 4. ey. 7. kk bey. 8. kaptan. ynetici. 5. rnek. 6. as kopya l, baedilecek . s. ana, temel, esas, f. 1. yenmek, stesinden gelmek. 2. hkmetmek. 3. iyice renmek, mak: Sezens mastered Chinese. Sezen inceyi ok iyi rendi. uzmanla mimar; kalfa. orijinal, orijinal kopya, as l. ana anahtar. ana anahtar. hmaniter bilimlerde master derecesi/yksek lisans. 1. protokol grevlisi, te rifat. 2. sunucu, takdimci. fen bilimlerinde master derecesi/yksek lisans. ana plan. elek. ana anahtar. 1. usta eli. 2. yerinde sz/davran . s. 1. amirane, buyurucu. 2. ustaca, ustal kl. s. ustaca, ustalkl. i. bir iin beyni. f. (bir iin) beyni olmak. i. 1. aheser, bayapt. 2. harika. i. 1. mkemmel bir zm; (tart mada) ok etkileyici bir cevap. 2. kesin ar . ba i. 1. stnlk, hkim olma, hkimiyet. 2. ustal k. i. 1. damlasak z, sakz, mastika, sakzaacndan karlan reine. 2. rak s. bot. zaac, sakzaac. mastika, sak zza ac ,3. sak zadamlasak ac. bot. damlasak f. inemek. i. ineme. i. mast (kpek). f. mastrbasyon yapmak.

masturbation mat mat matador match match matchbox matchless matchmaker matchmaking mate mat material material well-being materialise materialism materialist materialistic materialize maternal maternal aunt maternal grandmother maternal uncle maternity maternity clothes maternity dress maternity hospital math math mathematical mathematician mathematics maths matine mating mating season matriarch matriarchal matriarchy matriculate matriculation matrimony matrix matrix printer matron matronly matter

i. mastrbasyon. i. 1. has r. 2. paspas. 3. altlk. 4. keelemi sa, kllar, lifler v.b. 5. (sa, l, lif v.b.nde) d m. f. (--ted, --ting) 1. karton hasr ile rtmek. 2. k ndaki kenar. f. (--ted, --ting) i. paspartu, resim ve ereve aras

na) paspartu (resmin etraf a gre isi. geirmek. s. mat, donuk. i. matador, bo i. 1. e, benzer, akran, denk. 2. uygun e. 3. evlenme. 4. ma, karlama. f. 1. (birbirine) uymak; (birbirine) uydurmak: That tie doesnt match your i. kibrit.
i. kibrit kutusu. s. esiz, emsalsiz, rakipsiz. i. patan. i. patanlk. i. 1. e, misil. 2. kar, koca, e. 3. arkada. 4. ikinci kaptan, muavin. f. 1. lemek. 2. evlendirmek; e i. mate, Paraguay ay. evlenmek. 3. iftletirmek; iftlemek. 4. uymak. s. 1. maddi, zdeksel. 2. bedensel. 3. nemli. 4. to -e de gin. i. 1. madde, zdek. materyal, gere, malzeme. 3. bez, dokuma, kuma . maddi 2. refah. f., ng., bak. materialize. i. materyalizm, maddecilik, zdekilik. i. materyalist, maddeci, zdeki. s. materyalist, maddeci, zdeki. f. 1. maddile mek; maddiletirmek. 2. gereklemek. 3. (hortlak/ruh) grnmek, peydahlanmak. e zg. 2. anneye yakr. 3. anne tarafndan. s. 1. anneli teyze. anneanne. day. i. analk, annelik. hamile k yafetleri/giysileri. hamile elbisesi. doumevi, doum hastanesi. i., k. dili matematik. k s. mathematical, mathematician, mathematics. s. 1. matematiksel, matematikle ilgili. 2. kesin, tam. i. matematiki. i. matematik. i., ng., k. dili matematik. i. matine. i. iftleme; iftletirme. iftleme mevsimi. i. aile reisi saylan kadn. s. anaerkil, matriarkal, mader ahi. i. anaerki, mader ahilik. f. 1. kaydetmek. 2. (zellikle niversiteye) renci olarak kaydedilmek. i. 1. renci kayd. 2. niversite giri snav. i. evlenme, evlilik. o. ma.tri.ces (meytrsiz)/--es (meytrks z) 1. bir nesneye biim veren veya olan c.ey. 2. anat. dlyata, rahim. 3. mat., bilg., matb. bilg. dayanak matrisli yaz i. 1. (zellikle ocu u olan) orta yal evli kadn. 2. n ynetici. 3. ba hem ire. (hapishanede/yetimhanede) l (kad n). s. 1. ana gibi, ana. 2. toplu, kad dolgun. 3. a rba i. 1. madde, zdek. 2. mesele, sorun; konu, i ; durum. 3. nem. 4. of/for neden.

matter matter-of-fact mattress mature maturity maudlin maul Mauritania Mauritanian Mauritian Mauritius mausoleum mauve maverick maw mawkish max maxi maxim maximal maximum May may May Day May I trouble you for the salt? May I venture a suggestion? maybe Maybe its all for the best. Mayday mayhem mayonnaise mayor mayoress Maypole maypop maze mazourka mazurka MC MC McCoy MD mdse me mead meadow meager

f. nemi olmak, nem ta mak, farketmek. s. 1. gereki. 2. sakin, heyecandan uzak. i. yatak, d ek, ilte. f. 1. olgunla mak; olgunlatrmak. 2. erginlemek. s. 1. olgun, ergin. 2. iyi (plan, eser v.b.). 3. vadesi gelmi, vadesi dolmu. haz i. 1.rlanm olgunluk, erginlik. 2. vade. s. ar duygusal. f. 1. pene atarak yaralamak. 2. ok h rpalamak; dvmek. i. Moritanya. i. Moritanyal. s. 1. Moritanya, Moritanyaya zg. 2. Moritanyal. i. Morityuslu. s. 1. Morityus, Morityusa zg. 2. Morityuslu. i. Morityus. i. mozole, an tmezar. i. leylak rengi. s. leylak renginde olan. i. 1. damgalanmam ve sahipsiz dana. 2. k. dili toplum kurallarna z. . uymayan parti disiplinine politikac a z. 2. (korkun uymayan bir yere a lan) a i. 1. mide;kimse. bo az;3. s. 1. tiksindirici. 2. a r duygusal. k s. maximum. i., k. dili maksi etek/palto. i. zdeyi, zl sz, vecize. s. maksimal. o. --s (mksmmz)/max.i.ma (mksm) i. maksimum, azami derece, en yksek dzey. s, may s ays. . maksimum, maksimal, azami. i. may yardmc f. (might) -ebilmek, -meli, -mal (zin/olanak/olaslk belirtir.): May I1 have a drink of water? Bana bir bardak su verir misin? He may or may s. May Tuzu verebilir misiniz? Bir teklifte bulunabilir miyim? z. belki, olabilir. Belki de bylesi daha iyi olur. i. Mayday (telsizle yap lan uluslararas imdat ars). i. kargaa. i. mayonez. i. belediye ba kan. i. kadn belediye bakan. i. 1 Maysta kzlarn etrafnda dans ettii ieklerle ssl direk. i., bot. ark felek. i. 1. labirent. 2. aknlk, hayret. i., bak. mazurka. i. mazurka. i. protokol grevlisi, te rifat. k s. Master of Ceremonies. i. k s. Doctor of Medicine. k s. merchandise. zam. beni; bana. i. mayaland rlm bal ve sudan yaplan alkoll bir iki. i. ayr. s. 1. yetersiz, eksik, az. 2. yavan, tats z. 3. zayf.

meagre meal meal mealtime mealy-mouthed mean mean mean mean business mean daily temperature mean distance mean little mean pressure mean solar time mean well meander meaning meaningful meaningless means means of support means of transport means to an end meant meantime meanwhile measles measly measure measure measure out measure up measured measureless measurement measuring measuring cup measuring spoon meat meat loaf meat packing meat pie meaty Mecca mech mechanic mechanical

s., ng., bak. meager. i. 1. elenmemi kaba un. 2. una benzer ey. i. yemek. i. yemek zaman . s. samimiyetsiz. f. (--t) 1. ... anlam na gelmek: Does that mean shell be late? Yani ge mi gelecek? To the egress means to the exit. Mahrece demek ka demek. a , baya . 2. kt (davran ); kt davranan; zalim, s. 1. adi, a mas z. 3. ng. cimri, pinti. 4. k. dili huysuz. 5. k. dili zor, g. 6. argo acorta, vasat; ortalama. i. orta; ortalama. s. ok ciddi olmak, aka yapmamak: This time she means business. Bu kez ciddidir. gnlk ortalama s caklk. ortalama uzaklk. -in deeri/nemi az olmak: That prize means little to her. Onun gznde o dln pek azn. nemi var. ortalama bas ortalama gne zaman. -in niyeti iyi olmak. f. 1. dolanmak, dolana dolana gitmek. 2. avare dola mak, gezinmek. i. anlam, mana. s. anlaml, manal. s. 1. anlams z, manasz. 2. bo, abes. i. 1. ara, vas ta, bir sonuca ulamak iin kullanlan ey. 2. servet, varlk. 3. gelir, para. birini geindiren i/para. ulam aralar, tatlar. ara, vas ta. f., bak. mean. i. z. bu arada. i. k zamk. s. 1. k zamkl. 2. k. dili ok az. 3. k. dili adi, deersiz. i. 1. l, miktar. 2. lm, lme. 3. nlem, tedbir. 4. derece. 5. iir l, vezin. 6. mz. l. 7. lt, kriter. f. 1. lmek; lsn almak: Measure the height of that door right now! n n yksekli ini hemen l! The tailor is measuring me for a new O kap rmak. lp ay 1. istenilen llere gre/uygun olmak. 2. to ... kadar iyi olmak: Aynur doesnt measure up to dzenli. Hlya. Aynur, Hlya kadar iyi de il. Her , ll. s. 1. ll. 2. dzgn, 3. hesapl s. lsz, s nrsz, hesapsz. i. 1. l. 2. lme, lm. i. lme, lm. l kab . l ka. i. 1. yenecek et, et. 2. z. rulo kfte. toptan kasap ii. etli brek. s. 1. etli. 2. zl, dolgun. i. Mekke. k s. mechanical, mechanics, mechanism. i. motor tamircisi. s. 1. mekanik. 2. makineye ait.

mechanical drawing mechanical engineer mechanical engineering mechanical pencil mechanically mechanics mechanise mechanism mechanization mechanize mechanized meconium med medal medalist medallion meddle meddler meddlesome medfly media mediaeval medial median median strip mediate mediate mediation mediator medical Medicare medicate medicated medication medicinal medicine medicine chest medieval Medina mediocre mediocrity meditate meditation Mediterranean Mediterranean fruit fly medium medium

teknik resim. makine mhendisi. makine mhendislii. versatil kalem. z. mekanik olarak. i., fiz. mekanik. f., ng., bak. mechanize. i. 1. mekanizma. 2. ileyi. 3. fels. mekanikilik, mekanizm. i. makinele tirme; makineleme. f. 1. makinele tirmek. 2. ask. mekanize etmek. s. 1. makinele tirilmi. 2. ask. mekanize. i. ilkdk, mekonyum. k s. medicine, medieval, medium. i. madalya. i. 1. madalya yapan kimse. 2. madalya kazanan kimse. i. madalyon. f. karmak, burnunu sokmak. i. herkesin iine karan kimse, her eye burnunu sokan kimse, igzar. s. her eye burnunu sokan, her ie karan, igzar. i., zool. akdenizmeyvesine i. i., o. aralar, vastalar. s., bak. medieval. s. 1. orta. 2. ortada olan. s. orta. i. 1. orta. 2. medyan. 3. geom. kenarortay. 4. (yolda) refj. (yolda) refj. f. 1. arac lk etmek, arabuluculuk etmek, arac olmak, araya girmek. 2. ara s. 1.bulmak. dolayl ilgisi olan, dorudan doruya olmayan. 2. ortada olan, ikisi .lk, arabuluculuk. ortas i. arac i. arabulucu, arac . s. 1. tbbi, tbba ait. 2. iyiletirici. i., A.B.D. (ya llar iin) devlet salk sigortas. f. 1. ilala tedavi etmek. 2. ilalamak; iine ila katmak. s., tb. ilal. i., tb. 1. ila. 2. ilala tedavi. s. ila zellii olan, iyiletirici, tedavi edici, tbbi. i. 1. ila. 2. tp, hekimlik. ila dolab . s. ortaa a ait, ortaaa zg. i. Medine. s. sradan, alelade, ne iyi ne kt, orta karar. i. sradanlk, aleladelik. f. 1. (on) (-i) derin derin d nmek. 2. meditasyon yapmak. i. 1. derin derin d nme. 2. meditasyon. 3. derin dncelerin rn olan . yaz s. Akdeniz, Akdenize veya Akdeniz blgesine zg. akdenizmeyvesine i. o. --s (midiymz)/me.di.a (midiy) i. 1. orta. 2. evre, ortam. 3. ara, ta, ulamak iin kullanlan ey. s. 1. orta. 2. ortalama. vas . bir --s)sonuca medyum. i. (o

medium frequency medium-sized medlar medley medulla oblongata meek meekly meekness meek-spirited meerschaum meet meet meet ones match meet ones Waterloo meet the requirements of meeting meeting place megahertz megalomania megalomaniac megaphone megaton megawatt melancholy Melanesia Melanesian mlange melba melba toast meld melee meliorate mellow melodious melodrama melodramatic melody melon melt melt into tears melting point melting pot member member of parliament membership membrane memento

radyo orta dalga. s. orta boy. i. mumula, dngel, bebyk. i. 1. karmakar k ey. 2. mz. potpuri. o. me.dul.la ob.lon.ga.tas (md^l ablng.gatz)/me.dul.lae anck. ob.lon.ga.tae (md^li ablng.gati) anat.2. so alakgnll. s. 1. fazla uysal, hi sesini karmayan. z. uysalca. i. uysallk. s. alakgnll. i. 1. eskiehirta, lleta, denizkp, manyezit. 2. lleta pipo. f. (met) 1. -e rastlamak, -e rast gelmek, ile kar lamak: I met Deniz by e giderken Denize rastladm. 2. karlamak: chance on ve myyzme way todallar work. nda) karlama, yarma. i. (atletizm hakk ndan gelebilecek birine rastlamak. k. dili byk yenilgiye u ramak. -in gerekli grd artlara uymak; -in gerekli grd niteliklere sahip olmak. i. 1. toplant. 2. birleme, bitime. 3. miting. 1. toplant yeri. 2. buluma yeri. i., fiz. megahertz. i., ruhb. megalomani, byklk hastal . i., s., ruhb. megaloman. i. megafon. i. megaton. i. megavat. i. melankoli, karasevda. s. 1. melankolik. 2. kasvetli. i. Melanezya. i. Melanezyal. s. 1. Melanezya, Melanezyaya zg. 2. Melanezyal. i. kark ey, karm. i. bir eit gevrek. f. birbirine kar mak. i. meydan kavgas . f. dzeltmek, iyile tirmek; dzelmek, iyilemek. s. 1. olgun. 2. yllanm (arap). 3. yumuak, tatl (ses/renk). 4. cana n. 5. keyifli. 6. yumuezgili. ak (toprak). f. 1. olgunlamak. 2. yumuatmak; yak s. 1. ahenkli. 2. melodik, i. melodram. s. 1. melodram trnden. 2. a r duygusal. i. melodi, ezgi. i. 1. karpuz; kavun. 2. argo havadan gelen kr. f. (--ed, --ed/eski mol.ten) 1. eritmek; erimek. 2. yumu atmak; amak. yok etmek; yok olmak, kaybolmak. 4. into -in iine yumu larna 3. boaway ulmak. gzya erime noktas . 1. pota. 2. e itli rk ve ulustan insanlarn kaynat yer. i. 1. ye, aza. 2. organ. milletvekili. i. 1. yelik. 2. yeler. i. zar, rtenek. i. (o. --s/--es) yadigr, hatra, anda, anmalk.

memo memoir memoirs memorabilia memorable memorandum memorial memorial service memorialise memorialize memorise memorize memory men of weight menace menagerie mend mend Mend your ways. mendacious mendacity mendicant menial meningitis menopause menstrual menstruate menstruation mental mental age mental age mental arithmetic mental deficiency/retardation mental hospital mentality mentally mentally deficient mentally retarded menthol mentholated mention mentor menu meow mercantile mercenary mercer

i., k. dili k sa not. i. 1. biyografi. 2. inceleme yaz s, rapor. i. anlar, hatrat. i., o. (mehur birinden/bir olaydan) kalma eyler. s. hatrlanmaya/anmaya deer. o. --s (memrndmz)/mem.o.ran.da (mem rnd) i. 1. muhtra. 2. not. 3. huk. layiha. rlat c. i. 1. ant. 2. muhtra, nerge. s. hat anma treni. f., ng., bak. memorialize. f. 1. takdirle anmak. 2. anma treni yapmak. f., ng., bak. memorize. f. ezberlemek, ezbere renmek. i. 1. bellek, haf za. 2. hatr. 3. hatra, an. nfuzlu adamlar, kodamanlar. i. 1. tehdit, gzda . 2. tehdit eden ey. f. tehdit etmek, gzda vermek. i. 1. (canl) hayvan koleksiyonu. 2. yabanl hayvanlarn sergilendii yer. f. 1. onarmak, tamir etmek. 2. dzeltmek. 3. iyile mek. i. onarm, tamir. Davranlarna dikkat et. s. 1. yalanc . 2. yalan. i. yalanc lk. s. 1. dilencilik eden, dilenen. 2. dilenciye zg. i. dilenci. s. 1. hizmetiye ait. 2. kleye yak r. 3. baya, adi, aalk. 4. kk, nemsiz (i). i. hizmeti. i., tb. menenjit. i. menopoz. s. detle ilgili, ayba na ait, menstrel. f. det grmek, ayba olmak. i. menstrasyon, det, ayba . s. 1. zihinsel, zihni, ak l ile ilgili. 2. argo deli, kak. ruhb. zek ya . ak l ya. ak ldan yaplan hesap. geri zekllk, zek gerilii, zihinsel zr. ak l hastanesi. i. 1. zihniyet, d n. 2. anlak, zek. z. aklen, zihnen. geri zekl, zihinsel zrl. geri zekl. i. mentol. s. mentoll. i. bahsetme, sz etme, anma. f. -den bahsetmek, -den sz etmek, -in szn etmek, -i anmak. akl hocas, yol gsterici. i. rehber, dan man; i. yemek listesi, men. i. miyav. f. miyavlamak. s. ticarete ait, ticari. s. 1. kr gzeten, karc, paragz. 2. (yabanc orduda hizmet eden) (asker). i. orduda paral kuma , (yabanc kuma sat cs. hizmet eden) paral asker. i., ng.

mercerise mercerised mercerize mercerized merchandise merchandize merchant merchant marine merchant prince merchantman merciful merciless mercurial Mercury mercury mercy Mercy! mere merely merest merge merger meridian meringue merino merino wool merit merit system meritorious merlon mermaid merrily merriment merry merry-go-round merrymaking mesa mesh mesmerise mesmerize Mesopotamia mess mess about mess around mess call mess hall mess s.t. up

f., ng., bak. mercerize. s., ng., bak. mercerized. f. merserizelemek. s. merserize. i. ticari e ya, emtia, mal. f. alp satmak, -in ticaretini yapmak. f., bak. merchandise. i. tccar. s. ticari. ticaret filosu. ok zengin tccar. o. mer.chant.men (m rntmn) i. ticaret gemisi. s. 1. merhametli. 2. ac ektirmeyen. s. merhametsiz, amans z, acmasz. s. 1. c val. 2. canl, cva gibi. 3. birdenbire deien/parlayan; ruhsal durumu i., gkb. birdenbire Merkr. de ien; deiken. i., kim. c va. i. 1. merhamet. 2. insaf. nlem Aman!/Allah a kna! s. 1. yaln zca, yalnz, sadece, ancak. 2. katksz, saf. 3. nemsiz. z. yalnzca, yalnz, sadece, ancak. s. en az, en ufak. f. 1. birle mek; birletirmek. 2. iine karp kaybolmak. i. 1. birle me; birletirme. 2. iki veya daha ok irketin birlemesi. i. 1. meridyen. 2. doruk, zirve. s. meridyen. i., ah . 1. beze. 2. (turtann zerine konulduktan sonra piirilen) rplm yumurta ak , eker v.b. karm, mereng. i. merinos. merinos yn, merinos. i. 1. deer. 2. erdem, fazilet. f. -i hak etmek, -e layk olmak; -e demek. devlet memurlu unda baarya gre atama ve terfi sistemi. s. vgye de er, saygya deer. i. mazgal dii/siperi. i. denizk z. z. neeyle. i. 1. elence, keyif, enlik. 2. nee, keyif. s. 1. en, neeli, keyifli. 2. nee verici, keyiflendirici. i. atlkarnca. i. cmb, elence. i. mesa, masatepe. i. 1. a gz. 2. a, ebeke. 3. ark dilerinin birbirine girmesi. f. 1. a ile tutmak. 2. (ark dilerini) birbirine geirmek; birbirine gemek. mesmerize. f., ng., bak. f. 1. ipnotizmayla uyutmak. 2. bylemek, gzn ba lamak. i. Mezopotamya. i. 1. karklk, dzensizlik, danklk. 2. kark durum, g/utandrc durum. pislik, 4. ask. yemekhane. f. 1. with (birinin i ine) ng., k. 3. dili, bak.kirlilik. mess around. k. dili 1. vakit geirmek; avarelik etmek. 2. with ile arkada lk etmek. 3. with -e mdahale etmek. 4. with ile me gul olmak. ask. yemek borusu. ask. yemekhane. 1. bir yeri da tmak. 2. bir eyi bozmak.

message messenger Messiah messiah met metabolic metabolism metal metallic metallurgical metallurgy metamorphic metamorphose metamorphosis metaphor metaphoric metaphorical metaphorically metaphysical metaphysics metaplasia metapsychic metapsychics metastasis metathesis mete metempsychosis meteor meteoric meteorite meteorological meteorologist meteorology meter methane method methodical methodically methodological methodology meths meths drinker methyl methyl alcohol methylated methylated spirits meticulous

i. 1. mesaj, haber. 2. resmi bildiri. i. 1. haberci, ulak. 2. kurye. i. i. kurtarc. f., bak. meet. s. metabolik. i., biyol. metabolizma. i. metal, maden. s. madeni, metal, metalik. s. madeni, metalik. s. metalurjik, metalbilimsel. i. metalurji, metalbilim. s. bakalam, metamorfik. f. bakalatrmak; bakalamak. o. met.a.mor.pho.ses (metmrfsiz) i. bakalama, bakalam, metamorfoz. i. mecaz. s., bak. metaphorical. s. mecazi. z. mecazen. s. metafizik, do atesi, fiziktesi. i. metafizik, do atesi, fiziktesi. i., biyol. dn m, metaplazi. s. ruhtesi, metapsiik. i. ruhtesi, metapsiik. o. me.tas.ta.ses (m tstsiz) i. metastaz. o. me.tath.e.ses (m tthsiz) i., dilb. gme, yer deitirme, metatez. f. out vermek. o. me.tem.psy.cho.ses (m temskosiz) i. ruh g. i. akanyldz, meteor. s. 1. akanyldza ait. 2. akanyldza benzer. 3. parlak, gz kamatrc. 4. ., meteorta, meteorit. ok hzl i. gkta s. meteorolojik. i. meteoroloji uzman . i. meteoroloji. i. 1. metre. 2. saya, saat. 3. iir vezin, l. 4. mz. l. f. saat ile lmek. i., kim. metan. i. 1. yntem, metot, usul, yol. 2. dzen. s. 1. yntemli, metotlu. 2. dzenli, sistemli. z. dzenli olarak. s. metodolojik, yntembilimsel. i. metodoloji, yntembilim. i., o., ng., k. dili mavi ispirto.

ng., k. dili ispirtocu.


i. metil. metil alkol. s. ng. mavi ispirto. s. ok titiz, ok dikkatli.

meticulousness metre metric metrical metro metronome metropolis metropolitan mettle mew Mexican Mexico mezzanine miaow mica mice Michaelmas Michaelmas daisy micromicrobe microbial microbic microbiologist microbiology microcephalic microcephalous microcephalus microcephaly microchip micrococcus microcopy microeconomics microfiche microfilm micrometer micron Micronesia Micronesian microorganism microphone microscope microscopic microsecond microsurgery microwave microwave oven mid

i. titizlik. i., f., ng., bak. meter. s. 1. metrik, metre ile ilgili. 2. metrik, metre sistemini kullanan. 3. iir vezinli, vezinli, ll. 2. metrik, metre ile ilgili. 3. metrik, metre sistemini s. 1. iirll. kullanan. s., k. dili anakente ait, metropoliten. i. ( ngiltere hari, Avrupada bulunan) metro. i., mz. metronom. i. anakent, byk ehir, metropol. s. 1. anakente ait, metropoliten. 2. Hrist. metropolite ait. i., Hrist. metropolit. i. 1. huy, miza. 2. yreklilik, at lganlk. f. 1. miyavlamak. 2. (mart ) miyavlar gibi ses karmak. i. miyav. i. Meksikal. s. 1. Meksika, Meksikaya zg. 2. Meksikal. i. Meksika. i. asmakat. i., f., bak. meow. i. mika, evrenpulu. i., o., bak. mouse. i., Hrist. ba meleklerden Mikilin 29 Eyllde kutlanan yortusu. bot. saraypat, aster. nek mikro-, kk. i. mikrop. s. mikrobik. s. mikrobik. i. mikrobiyolog. i. mikrobiyoloji. s. mikrosefal. s., bak. microcephalic. o. mi.cro.ceph.a.li (maykroseflay) i. mikrosefal. i. mikrosefali. i., bilg. mikroip, yongac k. o. mi.cro.coc.ci (maykrokaksay) i. mikrokok. i. mikrokopya. i. mikroiktisat. i. mikrofi. i. mikrofilm. i. mikrometre. i. mikron. i. Mikronezya. i. Mikronezyal. s. 1. Mikronezya, Mikronezyaya zg. 2. Mikronezyal. i. mikroorganizma. i. mikrofon. i. mikroskop. s. 1. mikroskobik. 2. ok ufak. i. mikrosaniye. i. mikrocerrahi. i. mikrodalga. mikrodalga f rn. s. orta, ortadaki.

midmid-air midday middle middle age middle C middle class middle class middle-aged middle-class middleman middlemost middle-of-the-road middle-sized middleweight middling midget midi midland midmost midnight midpoint midriff midst midstream midsummer midterm midway midweek Midwest midwife midwifery midwinter midyear mien might might mighty mignonette migraine migrant migrate migration migratory migratory bird mihrab mike

nek orta, ortadaki. s. havadaki. i. le, gn ortas. s. 1. orta, vasat. 2. ortadaki, aradaki. i. orta, orta yer. orta ya. mz. do. orta s nf. orta s nf, burjuva. s. orta ya l. s. orta s nftan, burjuva; orta snfa zg. o. mid.dle.men (mdlmen) i. komisyoncu, arac. s. en ortadaki. s. lml bir yol/politika izleyen, lml. s. orta boy. i. ortas klet, ortaarlk. s. 1. orta, iyice. 2. orta s nfa zg. z., k. dili yle byle. i. cce. i., k. dili midi etek/palto. s. lkenin i k smnda bulunan. i. bir lkenin i ksm. s. en orta yerdeki, tam ortadaki. i. gece yar s. i. orta yer, orta, gbek. i. 1. k. dili gbek, kar n. 2. anat. diyafram. i. 1. orta, orta yer. 2. edat ortas nda. i. nehrin orta yeri. i. yaz ortas . i. 1. smestr ortas . 2. smestr ortasnda yaplan snav. s. yar yolda olan. z. yar yolda. i. hafta ortas . i. o. mid.wives (mdwayvz) i. ebe. i. ebelik. i. k ortas, karak. s. sene ortas ndaki. i. sene ortasnda yaplan snav. i. 1. surat, ehre. 2. eda, tav r. i. g, kuvvet, kudret. f., bak. may. s. 1. gl, kuvvetli, kudretli. 2. gl, byk. z., k. dili baya , ok. i., bot. muhabbetie i. i. migren. i. gmen. f. g etmek. i. g. s. 1. gmen, gebe, ger. 2. gle ilgili. gmen ku . i. mihrap. i., k. dili mikrofon.

mil milage milch mild mildew mildly mile mileage mileometer milestone milfoil milieu militant military military police military policeman military service military training military uniform militate militate against militate in favor of militia milk milk jug milk shake milk shake milk sugar milk teeth milk thistle milker milking milking machine milkmaid milkman milkweed milky mill mill wheel millennium miller millet milligram milligramme milliliter millilitre millimeter

k s. military. i., bak. mileage. s. st veren, sa mal. s. 1. yumu ak bal, lml. 2. hafif. 3. lman (iklim). i. 1. kf. 2. mildiyu. f. kflendirmek; kflenmek. z. 1. kibarca. 2. biraz. i. mil (uzaklk l birimi). i. mil hesab ile uzaklk. i., ng. mil sayac. i. 1. kilometre ta . 2. nemli bir olay, dnm noktas. i., bot. 1. binyaprak. 2. civanperemi, kandilie i. i. (o. --s/--x) ortam, evre. s. 1. kavgac . 2. militan. i. militan. s. askeri. i. askeri inzibat. inzibat, inzibat eri. askerlik, askerlik hizmeti. askeri e itim. asker niformas , niforma. f. -in aleyhine olmak, -e engel olmak. -in lehine olmak, -e yararl olmak. i. milis. i. st. f. 1. sa mak. 2. smrmek; samak. ng. (srahi eklinde) stlk. milk eyk. milk eyk (st ve dondurma karm bir iecek). laktoz, st ekeri. stdileri. bot. meryemanadikeni. i. 1. st sa an kimse, sac. 2. sama makinesi. 3. samal hayvan, mal. sa ma, sam. i. sa sama makinesi. i. st k z. o. milk.men (mlkmen) i. (erkek) st. i., bot. ipekotu. s. 1. st gibi, ste benzer. 2. stl. i. 1. deirmen. 2. el deirmeni. 3. fabrika, yapmevi, imalathane. f. 1. irmende tmek, ekmek. 2. deirmenden geirmek. 3. (parann de irmen ark /dolab. de o. --s (mleniymz)/mil.len.ni.a (mleniy) i. 1. milenyum, bin yllk devre. 2. bininci yldnm. 3. mutluluk a. i. deirmenci. i. dar. i. miligram. i., ng., bak. milligram. i. mililitre. i., ng., bak. milliliter. i. milimetre.

millimetre million millionaire millionth millipede milometer mimbar mime mimic mimicry minaret minbar mince mincer mind mind Mind you, .... Mind your own business! Mind your own business! Mind your ps and qs. Mind your step! mindful mindless mine mine mine detector mine shaft minefield miner mineral mineral oil mineral water mineralogist mineralogy minesweeper mingle mini miniminiature miniature camera miniaturise miniaturist miniaturize minibus minimal minimise minimize

i., ng., bak. millimeter. i. milyon. i. milyoner. s., i. 1. milyonda bir. 2. milyonuncu. i. k rkayak. i., ng., bak. mileometer. i., bak. minbar. i., tiy. 1. mim sanat s. 2. mim. f. mimle anlatmak. s. taklit eden. i. 1. takliti. 2. taklit. f. (--ked, --king) 1. taklidini yapmak. 2. taklit etmek, kopya etmek. 3. zool. benzemek. i. 1. taklitilik. 2. biyol. benzeme. i. minare. i. minber. i., ng. kyma, kylm et. f. 1. kymak, ince ince doramak. 2. ufak ng. mlarla krta krta yrmek. without mincing words/matters dobra ad kyma makinesi. i., i. 1. ak l, zihin, bellek. 2. hatr. 3. fikir, dnce. 4. zek, anlak. 5. istek, arzu. f. 1. dikkat etmek: Mind you dont step on those rotten boards! Sak n o gul olmak: She cant come rk tahtalara basma! 2. -e bakmak, ile me ...: Mind you, I dont for a minute think hell agree. Do rusunu Aslnda, istersen kabul edece bak! ini hi sanmyorum. Sen kendi iine Sen kendi iine bak! Sz ve hareketlerine dikkat et. Dikkat et! (Yryen birine sylenir.). s. dikkatli, dikkat eden. s. 1. ak lsz. 2. dikkatsiz. 3. of -e aldr etmeyen. i. 1. maden, maden oca . 2. hazine, kaynak. 3. ask. mayn. f. 1. mad. p benim; karmak. 2. yeralt nda (laO m/yol) kazmak. 3. aratrp bulmak. 4. kaz zam. benimki: Its mine. benim./Benim. mayn dedektr. maden kuyusu. i. mayn tarlas. i. madenci. s. 1. madensel, madeni. 2. mineral. i. 1. maden, mineral. 2. maden filizi. dili madensuyu. 3. o., ng., mineral ya. madeni ya , k. madensuyu. i. mineralog. i. mineralbilim, mineraloji. i. mayn tarama gemisi. f. 1. katp kartrmak. 2. birbirine kartrmak; katmak; katlmak. i., k. dili mini etek. s. mini. nek mini-, kk. i. minyatr. s. minyatr, ok ufak. 35 mm.lik veya daha dar bir film kullanan foto raf makinesi. f., ng., bak. miniaturize. i. minyatrc. f. (bir eyin) daha kn yapmak; -i minyatrletirmek. i. minibs. s. en az, asgari, minimal, minimum. f., ng., bak. minimize. f. 1. mmkn oldu u kadar azaltmak/ufaltmak. 2. nemsememek, kmsemek.

minimum minimum wage minimum wage mining mining engineer mining engineering minion miniskirt minister minister ministration ministry mink minnow minor minor league minor premise minor premise minor scale minor term Minorca Minorcan minority minster minstrel mint mint minuet minus minus minus seven degrees minus sign minuscule minute minute minute book minutes minutiae miracle miraculous mirage mire mire down mirror mirth mirthful mirthless

o. --s (mnmmz)/min.i.ma (mnm) i. en az miktar, en ufak derece, minimum. s. asgari, minimum, en az, en kk, en a a. asgari cret. asgari cret. i. 1. madencilik. 2. maden kazma. 3. ask. may n dkme, maynlama. maden mhendisi. maden mhendislii. i. 1. yardak . 2. buyruk altnda olan biri. i. mini etek. i. 1. pol. bakan. 2. (Protestanl kta) papaz. 3. ortaeli. f. to -e bakmak, -e yard m etmek, -e hizmet etmek. i. zenli bak m, ihtimam. i. 1. bakanlk. 2. (Protestanlkta) papazlk. i. vizon, mink. i. 1. (yem olarak kullan labilen) ufak balk. 2. golyan bal. s. 1. kk. 2. ikincil, nemi az. 3. mz. minr. i. 1. ergin olmayan kimse, tn ispat etmemi kimse. 2. (niversitede) yardmc bran. 3. mz. r spor ikinci lig. man. kk nerme. man. kk terim. mz. minr gam. man. kk terim. i. Minorka. i. Minorkal. s. 1. Minorka, Minorkaya zg. 2. Minorkal. i. 1. aznlk. 2. ergin olmama, reit olmama. i., ng. 1. manastr kilisesi. 2. byk kilise, katedral. i. ozan, k, halk airi. i. nane. i. 1. darphane. 2. byk miktar (zellikle para). f. (para) basmak. i. menuet. s., mat. eksi. edat 1. eksi, -den ... karsa: Three minus one equals two. ten bir karsa iki kalr./ eksi bir iki eder. 2. -siz; -den yoksun: the price minus eksi yedi derece. eksi iareti. i. kk harf, minskl. s. 1. kk harfle yaz l. 2. ufack, kck. 3. czi. i. 1. dakika. 2. an. 3. tutanak, zab t. s. 1. ok ufak. 2. nemsiz. 3. titiz, ok ince. 4. s k. tutanak defteri. i., o. tutanak, zabt. tek. mi.nu.ti.a (mnu y) i., o. ufak ayrntlar. i. mucize, harika. s. mucizevi, mucize trnden, harikulade, hayret verici. i. serap, lgm, yalgn. i. 1. amur, batak. 2. kir, pislik. f. 1. amura saplamak; amura ta rmak. saplanmak. 2. amur baarbula szl uramak. yarda kalmak, i. ayna. f. yans tmak, aksettirmek. i. nee, sevin. s. en, nee dolu, neeli, sevinli. s. neesiz.

miry mismisadventure misadvise misanthrope misanthropist misapply misapprehend misapprehension misappropriate misbehave misbehavior misbehaviour misc miscalculate miscalculation miscarriage miscarriage of justice miscarry miscast miscellaneous miscellany mischance mischief mischief-maker mischievous misconceive misconception misconduct misconstrue miscount misdate misdeed misdirect miser miserable miserly misery misfire misfit misfortune misgiving misguide misguided mishandle mishap mishmash

s. 1. amurlu. 2. kirli, pis. nek yanl, kt, hatal. i. baa gelen olay; talihsizlik. f. yanl t veya bilgi vermek. i. 1. insanlardan nefret eden kimse; insanlara gvenmeyen kimse. 2. insanlardan kaan kimse, merdmgiriz kimse. i., bak. misanthrope. f. yanl uygulamak. f. yanl anlamak. i. yanl anlama. f. zimmetine geirmek, haks z olarak almak. f. 1. yaramazlk etmek; terbiyesizlik etmek. 2. kt davranmak. i. 1. yaramazlk; terbiyesizlik. 2. kt davran. i., ng., bak. misbehavior. k s. miscellaneous, miscellany. f. yanl hesap etmek. i. yanl hesaplama. i. 1. (istem d ) dk yapma, ocuk drme. 2. iin boa kmas, iin ters adli gitmesi, hata. ba arszlk. 3. yanl yere sevketme. f. 1. baaramamak. 2. (plan) istenilen sonucu vermemek. 3. (istem d) k yapmak, d rmek. 4. yanl yere gtrlmek. d rol vermek. f. (mis.cast) tiy.,ocuk sin. yanl s. 1. eitli, muhtelif, kark. 2. ok ynl. i. derleme. i. talihsizlik, kaza. i. 1. yaramazlk, haylazlk. 2. fesat, ktlk. 3. zarar. 4. haylaz kimse. 5. . fiti, arabozucu, fesat , fesat kumkumas. fesat i. fitneci, s. 1. yaramaz, uslu durmayan; ha ar. 2. zarar verici. f. yanl kavramak; yanl yorumlamak; yanl anlamak. i. yanl kavram; yanl yorum; yanl kan/fikir. i. 1. suiistimal, yetkisini ktye kullanma. 2. zina; ahlaks zca davranma. f. yanl anlamak, yanl yorumlamak. f. yanl saymak, yanl hesap etmek. i. yanl hesap. f. yanl tarihlendirmek, yanl tarih koymak. i. ktlk, kt ve ahlaks zca hareket, gnah. f. 1. yanltmak. 2. yanl yere/adrese gndermek. 3. yanl yn gstermek. i. cimri kimse, pinti kimse. s. 1. ok kt, berbat; ok mutsuz, insan mutsuz eden, insann keyfini ran: pinti. I feel miserable. Kendimi ok kt hissediyorum. What a ka s. cimri, i. 1. ok ac bir durum, ok kt bir durum, perianlk. 2. sefalet. 3. ng. ikyetate eden kimse. 2. (iten yanmal motor) iyi almamak. 3. hep almamak. f. 1. (silah) almama. hedefe isabet ettirememek. i. (msfayr) . 2. iyi uymayan ey. ate 3. uyumsuz kimse. i. 1. uygun gelmeyi i. 1. talihsizlik, ansszlk. 2. kaza, bela, felaket. i., gen. o . 1. phe, kuku, endie. 2. korku. f. 1. saptrmak, azdrmak, batan karmak. 2. yanltmak. s. yanl (fikir/plan). f. 1. kt kullanmak. 2. kt ynetmek. 3. (bir i i) yanl bir yntemle yapmak. i. 1. ufak kaza. 2. aksilik, talihsizlik. i. gzel olmayan kar m.

misinform misinformation misinterpret misinterpretation misjudge mislay mislead misleading mismanage mismanagement misplace misplace ones confidence misprint mispronounce mispronunciation misquotation misquote misread misrepresent misrepresentation Miss miss miss miss fire miss the mark miss the point misshape misshapen missile missing mission missionary missive misspell misspelled mist mistake mistake mistaken mistakenly Mister mistletoe mistook mistranslate mistranslation mistreat mistress

f. yanl bilgi/haber vermek. i. yanl bilgi/haber. f. yanl yorumlamak, yanl anlamak. i. yanl yorum. f. 1. yanl hkm vermek. 2. yanl anlamak. 3. yanl fikir edinmek. f. (mis.laid) yanl yere koymak, kaybetmek. f. (mis.led) 1. yanl yoldan gtrmek. 2. yanltmak. s. yanltc. f. kt ynetmek, kt idare etmek. i. kt ynetim, kt idare. f. yanl yere koymak, kaybetmek. yanl kimseye gvenmek. f. yanl basmak. i. (msprnt) bask hatas. f. yanl telaffuz etmek, yanl sylemek. i. yanl telaffuz, yanl syleyi, yanl syleni. i. yanl aktarma. f. yanl aktarmak, (birinin szn) yanl tekrarlamak. f. (mis.read) (msred) 1. yanl okumak. 2. yanl yorumlamak. f. bile bile yanl bir ekilde tantmak. i. bile bile yanl bir ekilde tantma. i. Bayan, Matmazel, Mis (Evlenmemi kadnlarn soyadndan nce lr.): Miss Joy Bayan Joy. kullan i., k. dili gen k z. f. 1. isabet ettirememek, skalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi skaladn. By some miracle the ate almamak. 1. hedefi tutturamamak. 2. tahmini yanl kmak. birinin ne demek istediini anlamamak/karmak. f. kt biim vermek. s. deforme olmu , biimsiz. i. 1. fze. 2. mermi. 3. at lan ey. s. eksik, olmayan, kayp: There is a page missing. Bir sayfa eksik. i. 1. zel grev. 2. ask. uu . 3. pol. misyon. 4. misyoner heyeti, misyon. 5.1. elilik; sefarethane. i. misyoner, dinyayar, dinyayc. 2. misyoner, misyon sahibi kimse. s. misyoner. i. uzun mektup. f. (--ed/mis.spelt) imlas n yanl yazmak. s. imlas bozuk, yanl yazlm. i. 1. sis, duman, pus. 2. buhar, bu u. 3. karart. f. 1. sisle kaplamak, sis ulamak; basmak. 2. bu yanl lk. buulanmak. 3. iselemek. i. yanl, hata, f. (mis.took, mis.tak.en) 1. yanl anlamak. 2. for yanllkla -e benzetmek, trmak: I mistook for students. Onlar ile karmistake. yanl fikre dayanan, hatal .rencilerle f., bak. s. yanl ,them z. yanllkla. i. Bay, Msy (Soyad ndan nce gelir.). i., bot. kseotu, bur, g ce. f., bak. mistake. f. yanl evirmek, yanl tercme etmek. i. yanl eviri. f. 1. hor/kt kullanmak. 2. kt davranmak. i. 1. hanm, sahibe. 2. metres. 3. ng. kadn retmen.

mistrust mistrustful misty misunderstand misunderstanding misunderstood misuse misuse mite miter mitigate mitigation mitosis mitral mitral insufficiency mitral valve mitre mitt mitten mix mix up mixed mixed doubles mixed economy mixed group mixed marriage mixer mixture mix-up mizzenmast mm mnemonic mnemonics mnemotechnics moan moat mob mobile mobilise mobility mobilize mobster moccasin mocha mock mock orange mockery

i. gvensizlik, ku ku, phe. f. -e gvenmemek, -den kukulanmak/phe etmek. s. gvensiz, ku kulu, pheli. s. 1. sisli, dumanl. 2. bulank. f. (mis.un.der.stood) yanl anlamak, ters anlamak. i. 1. yanl anlama. 2. anlamazlk. f., bak. misunderstand. s. yanl anlalm. f. 1. yanl kullanmak. 2. ktye kullanmak. i. 1. yanl kullanma. 2. ktye kullanma. i., zool. akar. i. piskoposluk tac . f. 1. yattrmak. 2. hafifletmek, azaltmak. i. hafifletme, azaltma. i., biyol. mitoz, karyokinez. s., anat. mitral. tb. mitral yetersizlik. anat. mitral kapak k, ikili kapack. i., ng., bak. miter. i. 1. beysbol eldiveni. 2. tek parmakl eldiven, kolak. 3. argo el. 4. argo boks eldiveni. eldiven, kolak. i. tek parmakl f. 1. kartrmak, birbirine kartrmak; karmak: Oil and water wont mix. , su ile karmaz. 2. karmak. 3. into -e katmak. 4. melez elde etmek Ya trmak. kar s. 1. kark. 2. karma. tenis kar k iftler. karma ekonomi. karma grup. deiik dinden/rktan kiilerin evlenmesi. i. 1. kartrc. 2. mikser. i. 1. kartrma; karma. 2. karma. 3. katma. 4. karm: a mixture of salt . mazlk. and flour ve un kar manla kltuz k, kar k durum, i. kar i., den. mizana dire i, mizana. k s. millimeter(s). s. hatrlamaya yardmc olan, belletici, bellemsel. i. bellete. i. mnemotekni. i. mnemotekni, belletmece. f. inlemek. i. inilti. i. (kaleye ait) hendek. i. 1. kalabalk, izdiham. 2. ayaktakm, avam. 3. k. dili gangster etesi. f. (-rmak. bed, --bing) gruh halinde sald s. 1. devingen, hareket eden. 2. kolay de ien (ehre). 3. deiken (fikir). 4. (ordu). ng., seyyar bak. mobilize. f., ask. i. 1. devingenlik. 2. de ikenlik. f. seferber etmek, harekete geirmek; seferber olmak, harekete gemek. i., k. dili mafya yesi. i. mokasen. i. moka, Yemen kahvesi. i. 1. alay, e lenme. 2. taklit, sahte ey. s. 1. yapmack, sahte. 2. taklit. f. 1. taklidini yaparak (biriyle) alay etmek. 2. ile alay etmek. bot. filbahri, filbahar. i. 1. alay. 2. taklit. 3. alay konusu.

mod mode model model o.s. on model s.t. on modem moderate moderate moderation moderator modern modernise modernistic modernity modernize modest modesty modicum modification modifier modify modulate module moggy mohair Mohammed moist moisten moisture molar molasses mold mold mold public opinion Moldavia Moldavian moldiness molding Moldova Moldovan moldy mole mole mole mole bean mole cricket molecular

k s. moderate, modern. i. 1. mz. makam. 2. dilb. kip. 3. usul, tarz, slup, ekil. i. 1. model, rnek, maket. 2. manken, model. 3. gz. san. model. 4. ey. 5. model, tip. s. rnek, model. f. (--ed/--led, --ing/-rnek, rnek kimse/ -i kendine rnek almak. -i rnek alarak bir eyi yapmak. i., bilg. modem. s. 1. lml. 2. orta; ne byk ne kk olan; ne az ne ok olan: Hes a moderate ne az ne ok yer. 3. makul/ehven 4. vasat, orta rmak, O yumu atmak, azaltmak, hafifletmek; (fiyat). yatmak, f. 1. yatteater. amak, azalmak, hafiflemek. 2. ba kanl k etmek. 3. fiz. lmlamak. yumu ama, i. 1. yattrma, yumuatma, azaltma, hafifletme; yatma, yumu

lml l k. azalma, hafifleme. 2. bakan . 2. fiz. lmlayc. i. 1. toplant s. modern, a cl; ada. i. modern kimse, acl kimse.
f., ng., bak. modernize. s. szmona modern. i. modernlik, a cllk. f. modernle tirmek, modernize etmek, acllatrmak, yeniletirmek. s. 1. alakgnll, mtevaz . 2. gsterisiz. 3. lml. 4. namuslu, iffetli. 5. az (bir miktar). i. 1. alakgnlllk, tevazu. 2. lmllk. 3. iffet. i. i. 1. kk de iiklik. 2. biraz deitirme. i. 1. deitiren ey. 2. dilb. niteleyen szck/cmlecik. f. 1. biraz de itirmek. 2. azaltmak, hafifletmek. 3. dilb. nitelemek. f. 1. (konu ma ve ark sylemede) ses perdesini gereine gre i tirmek,2. bir tondan baka bir tona gemek. 2. (sesi) yumuatmak, de i. 1. modl. l birimi. i., ng., k. dili kedi. i. 1. tiftik. 2. tiftik kuma . i., bak. Muhammad. s. 1. nemli, rutubetli. 2. slak. 3. yal (gz). f. nemlendirmek, slatmak; nemlenmek, slanmak. i. nem, rutubet. i. azdii. i. 1. pekmez. 2. melas. i. kalp. f. ekil vermek, biimlendirmek. i. kf. f. kflendirmek; kflenmek, kf ba lamak. kamuoyu olu turmak. i., tar. Moldavya. i., tar. Moldavyal. s., tar. 1. Moldavya, Moldavyaya zg. 2. Moldavyal. i. kf, kfllk. i. tiriz; pervaz; korni; silme. i. Moldova. i. Moldoval. s. 1. Moldova, Moldovaya zg. 2. Moldoval. s. kfl, kf ba lam. i. ben, leke. i. 1. zool. kstebek, krs an. 2. k. dili kstebek, casus. i. dalgak ran, mendirek. 1. hintya bitkisinin tohumu. 2. bot. hintyabitkisi, keneotu. zool. danaburnu, kkkurdu. s. molekler, zdeciksel.

molecule molehill molest molestation molester mollify mollycoddle Molotov Molotov cocktail molt molten Molucca Moluccan mom moment moment of truth momentary momentous momentum momma mommy Monacan Monaco monarch monarchy monastery monastic monasticism Monday Monegasque monetary monetary unit money money belt Money is no object. money market money on deposit money order money order money plant moneybags moneychanger moneyed moneylender moneyless moneymaker moneymaking

i. molekl, zdecik, tozan, zerre. i. f. -e cinsel tacizde bulunmak. i. 1. cinsel taciz. 2. engelleme. i. cinsel tacizde bulunan kimse. f. yumuatmak, yattrmak. i. muhallebi ocu u, hanm evlad. f. stne titremek. i. molotofkokteyli. f. 1. tylerini dkmek. 2. deri de itirmek. f., eski, bak. melt. s. 1. erimi . 2. dkme. s. Molk, Molk Adalar na zg. i. Molkl. s. 1. Molk, Molk Adalar na zg. 2. Molkl. i., k. dili anne. i. 1. an. 2. nem. 3. fiz. moment. karar an , kritik an. s. 1. bir an sren, bir anl k. 2. geici, ok az sren. s. ok nemli, ciddi. o. --s (momentmz)/mo.men.ta (moment) i., fiz. momentum. i., k. dili anne. i., k. dili anne, anneci im. i. Monakolu. s. 1. Monako, Monakoya zg. 2. Monakolu. i. Monako. i. kral, hkmdar. i. monari, tekerklik. i. manastr. s. manastra veya manastr hayatna zg. i. kei. i. manastr hayat/sistemi. i. pazartesi. i. Monakolu. s. 1. Monako, Monakoya zg. 2. Monakolu. s. parayla ilgili, parasal, para .... para birimi. i. para. para tamaya elverili kuak. parada deil./Para nemli deil. para piyasas . bankadaki para, mevduat. posta havalesi. para havalesi. bot. denizlahanas , ayotu. i., argo zengin kimse, para babas . i. dvizci, dviz alp satan kimse, sarraf. s. paral. i. faiz kar l bor para veren kimse, faizci. s. paras z. i., k. dili para getiren i . s., k. dili para getiren/kazand ran.

monger -monger -monger Mongol Mongolia Mongolian mongolism mongrel monism monist monitor monk monkey (about/around) with monkey monkey monkey about/around monkey business monkey puzzle monkey wrench monkfish monkshood mono monomonobloc monochromatic monochrome monochrome monitor monochromous monocle monogamous monogamy monogenesis monogram monograph monolog monologue mononuclear mononucleosis monopolise monopolist monopolistic monopolize monopolize the conversation monopoly monotheism monotheist monotheistic

i., ng. satc. sonek satc: ironmonger, fishmonger. sonek, a a. yapan kimse, karan kimse: scandalmonger, warmonger. i. Mool, Mool halkndan biri. s. Mool, Moollara zg. i. Moolistan. i. 1. Mool, Moolistan halkndan biri. 2. Moolca. s. 1. Mool. 2. Moolca. i., tb. mongolizm. i. melez kpek; melez hayvan. s. melez (kpek/hayvan). i., fels. monizm, tekilik. i., fels. monist, teki. i. 1. bilg., TV monitr. 2. s nf bakan. 3. izleme/gzlem sistemi. i. kei. ile oynamak, -i ellemek. i. maymun. f., k. dili vakit geirmek. dalavere, dolap, dzenbazl k. bot. iliarokaryas. ingilizanahtar . i., zool. kelerbal. i., bot. kurtbo an, frtnaklah. i., k. dili intani mononkleoz, monositli anjin. nek tek, bir. i. tekgvde, monoblok. s. tekrenkli, monokrom. i. tekrenkli resim. s. tekrenkli, monokrom. bilg. tek- renkli monitr. s., bak. monochromatic. i. tekgzlk, monokl. s. tekeli, monogam. i. tekelilik, monogami. i. tekkaynak lk. i. monogram. i. monografi, tekyaz. i. monolog. i., ng., bak. monolog. s. tekekirdekli. o. mon.o.nu.cle.o.ses (manonukliyosiz, mannukliyosiz) i., tb. 1. intani mononkleoz, monositli anjin. 2. mononkleoz. f., ng., bak. monopolize. i. tekelci. s. tekelci. f. tekeline almak. baka kimseyi konuturmamak. i. tekel, inhisar, monopol. i. tektanr clk, monoteizm. i. tektanr c, monoteist. s. tektanr clkla ilgili.

monotone monotonous monotony monotype monsoon monster monstrosity monstrous montage Montenegrin Montenegro month monthly monument monumental moo mood mood moody moon moonbeam moonlight moonlighting moonrise moonshine moonstruck moonwalk moor moor moorings moose moot mop mop ones brow mop the floor with mop up mope moraine moral moral defeat moral principle moral support moral victory morale moralise moralize morals

i. s. tekdze, monoton. i. tekdzelik, monotonluk. i. monotip. i. muson. i. 1. canavar. 2. ucube. 3. dev gibi ey/kimse. s. ok byk, koskoca, muazzam; dev gibi. i. ucube, devasa ve ok irkin ey. s. 1. acayip/korkun derecede byk; devasa ve ok irkin, ucube gibi. 2. ok korkun derecede kt. i. 1. korkun, fotomontaj. 2. sin., TV montaj. i. Karada l. s. 1. Karada, Karadaa zg. 2. Karadal. i. Karada . i. ay. s. 1. ayda bir olan. 2. ayl k. i. aylk dergi. z. ayda bir. i. 1. ant, abide. 2. eser. s. 1. antsal. 2. muazzam, koskoca. 3. gz. san. aslndan byk. f. brmek. i. brme. i., dilb. kip. i. 1. ruhsal durum, haleti ruhiye. 2. atmosfer, hava. 3. o . terslik, k. huysuzluk, karamsarl s. birdenbire can sklabilen. i. ay. f., k. dili 1. d ncelere dalp hayal dnyasnda gezinmek, dalp kendi hayalleriyle ba baa kalmak. 2. around/about dalgn dalgn dolanp n. i. ay i. ay , mehtap. f., k. dili asl iinden baka bir ite de almak. i., argo as l iinden baka bir ite de alma. i. ayn domas. i., k. dili 1. ruhsats z yaplp satlan viski. 2. ng. sama, zrva. s. aysar, lgn, deli. i. ayda yry . i., ng. engebeli ve aasz arazi. f. demir atmak, palamarla ba lamak; palamarla balanmak. i. 1. palamar tak m. 2. geminin balanaca yer. i. (o. moose) zool. mus. s. tartmal: Thats a moot point. Oras tartmal./Kesin deil o. f. (bir meseleyi) ortaya atmak, (bir fikri) ne srmek. tahta bezi. 2. kar k ve taranmam sa. f. (--ped, -i. 1. paspas, sapl ping) paspas yapmak, paspaslamak. n terini silmek. alnn argo (bir tartmada/oyunda) -i bozguna uratmak. 1. paspaslamak. 2. ask. d man temizlemek. f. 1. zntl olmak. 2. zmek. i., jeol. moren, buzulta . s. 1. ahlaksal, ahlaki, trel. 2. ahlakl , prensip sahibi, drst. 3. ahlak na uyan. 4. (cinsel adan) namuslu. kurallar manevi yenilgi. ahlak kural. manevi destek. manevi zafer. i. moral, igc. f., ng., bak. moralize. f. 1. olaylar n ahlaki yn hakknda nutuk ekmek. 2. ahlakn dzeltmek. i., o. ahlak.

morass moratorium moray moray eel morbid mordant more more or less More power to him! more than one Morea Morean morello cherry moreover morgue moribund morning morning coat morning dress morning glory morning sickness morning star mornings Moroccan Morocco moron moronic morose morpheme morphine morphological morphology Morse Morse code morsel mortal mortal enemy mortality mortality rate mortar mortar mortar shell mortgage mortice mortician mortification mortify

i. 1. bataklk, batak. 2. glk, engel. i. moratoryum. i., zool. murana. murana. s. 1. rktc/marazi konulara a r ilgi duyan. 2. ruhsal adan salkl nce/merak). olmayan, marazi (dkeskin. veren, s. actc, ac s. 1. daha ok, daha fazla: He needs more money. Daha ok paraya var. 2. one more time ihtiyac yukar . bir kez daha. two more oranges iki 1. olduka, azdaha: ok. 2. a a Allah gcn artrsn!/Tebrikler! birden fazla. i. i. Moral. s. 1. Mora, Moraya zg. 2. Moral. vine. z. bundan ba ka, ayrca, stelik. i. morg. s. 1. lmek zere olan, can eki en. 2. ok snk, zayf. i. sabah. jaketatay, ceketatay. jaketatay ve izgili pantolon. bot. kahkahaie i, gndzsefas, Ipomoea purpurea. hamilelikte sabah bulant s. sabah yldz. z., k. dili sabahlar . i. Fasl. s. 1. Fas, Fasa zg. 2. Fasl. i. Fas. i. 1. k smen geri zekl kimse. 2. k. dili gerzek, salak. s., k. dili ok aptalca, salaka. s. somurtuk; somurtkan; surat n asp suspus olan. i., dilb. morfem, biimbirim. i., kim. morfin. s. morfolojik. i., biyol., dilb. biimbilim, yap bilim, morfoloji. i. Mors alfabesi. i. lokma, para. s. 1. lml, fani. 2. ldrc. 3. lmcl. i. insan, insano lu. can dman. i. 1. lmllk, fanilik. 2. byk lde can kayb . 3. lm oran. lm oran . i. kireli har. f. har ile s vamak. i. 1. havan. 2. ask. havan topu. havan mermisi. i. ipotek. f. ipotek etmek. i., bak. mortise. i. cenaze levazmats. i. 1. kk d me. 2. ile. 3. tb. kangren. f. 1. rezil/kepaze etmek, yerin dibine bat rmak/geirmek. 2. tb. kangrenle tirmek; kangren olmak.

mortify the flesh mortise mortuary mosaic Moslem mosque mosquito mosquito net mosquito netting moss mossy most Most of it is true. Most people think so. mostly mote motel moth mothball moth-eaten mother mother country mother tongue Mothers Day motherboard motherhood mother-in-law motherly mother-of-pearl mothproof motif motion motion picture motionless motivate motivation motive motley motor motor launch motor police motor torpedo boat motorbike motorboat motorcade motorcar motorcycle

nefsin isteklerini k rmak. be mortified rezil/kepaze olmak, yerin dibine batmak/gemek. i. zvana, yuva. i. morg. i., s. mozaik. s., i., bak. Muslim. i. cami, mescit. i. sivrisinek. cibinlik. cibinlik kuma . i. yosun. s. yosunlu. s. 1. ou, pek ok: Most of these people spend their evenings watching n o u u do gece televizyon izler. 2. en ok, en fazla: television. Bu insanlar sm doru./o ru. Byk bir k ou kimse byle dnyor. z. 1. ounlukla, ou kez. 2. genellikle. 3. en ok. i. zerre, tanecik, parac k. i. motel. i. 1. gve. 2. pervane. i. naftalin topu. f. (gemiyi) kullan mdan karp tekrar kullanlncaya kadar nda tutmak; (fabrikann) faaliyetine son verip tekrar muhafaza alt . s. gve yemi i. anne, ana. f. -e anne gibi davranmak, -e annelik etmek. anayurt, anavatan. anadili. Anneler Gn. i., bilg. ana levha. i. annelik, analk. i. kaynvalide, kaynana. s. 1. ana gibi. 2. anaya yak r. i. sedef. s. gve yemez. i. motif. i. 1. hareket, devinim. 2. teklif, nerge. f. el ile i aret etmek. (sinemada gsterilen) film. s. hareketsiz. f. motive etmek, harekete geirmek, sevketmek. i. 1. harekete getirme. 2. motivasyon, gdlenme. 3. gd. i. 1. insan motive eden ey, gd, saik. 2. mz. motif. s. 1. hareket ettirici, devindirici, itici. 2. gdsel. kiilerden/eylerden oluan (grup, takm, v.b.). s. 1. birbirinden ok farkl k renkli, alaca, rengrenk. 2. kar i. 1. motor. 2. ng. otomobil. s. 1. hareket ettirici. 2. motorlu. 3. tb. hareket

nasandal, ait. 4. devimsel, kaslar motorlu motorbot,hareki. motor. f., ng. otomobille gitmek; otomobille
motosikletli polis. hcumbot. i. moped, motorlu bisiklet. i. motorbot, deniz motoru, motor. i. araba konvoyu. i., ng. otomobil. i. motosiklet.

motorise motorist motorize motorman motorway mottle mottled motto mould mouldiness moulding mouldy moult mound mount mount mount a production of mount an attack against mount an exhibition mount guard Mount Sinai mountain mountain chain mountain chain mountain range mountaineer mountaineering mountainous mounted mounted gem mounted police mounted policeman mounted troops mourn mourner mournful mourning mouse mousetrap mouth mouth mouth organ mouthful mouthpiece mouthwash movable movable feast

f., ng., bak. motorize. i., oto. src. f. motorize etmek, motor ile donatmak. o. mo.tor.men (motrmn) i. vatman. i., ng. otoyol, otoban. f. beneklemek, alacalamak. s. deiik renklerdeki; deiik renk tonlarndaki; abra; alaca, benekli; ebruli. i. (o. --s/--es) parola, dstur. i., f., ng., bak. mold 1, mold 2. i., ng., bak. moldiness. i., ng., bak. molding. s., ng., bak. moldy. f., ng., bak. molt. i. 1. tmsek, tepecik, kme. 2. hyk. 3. y n. i. da, tepe. i. 1. binek hayvan . 2. (mcevher iin) yuva. 3. kaide, taban, dura, k, ayak. 4. ereve. ayakl (oyunu) sahneye koymak.f. 1. trmanmak, kmak. 2. zerine kmak. 3. -e kar saldrya gemek. sergi dzenlemek/amak. nbet tutmak. Sina Da. i. 1. da. 2. yn. da silsilesi. srada, sradalar. da silsilesi. i. 1. dac. 2. dal kimse. i. daclk. s. 1. dalk. 2. da gibi, ok byk, ok iri. s. 1. ata binmi, atl. 2. takl, hazr. 3. kaklm, kakma. kakma ta . atl polis. atl polis. svari, atl asker. f. 1. yas tutmak, matem tutmak. 2. kederlenmek. i. yasl kimse. s. 1. kederli, zgn. 2. yasl . 3. ackl, dokunakl. i. 1. yas tutma. 2. yas, matem. 3. matem elbisesi. 4. yas sresi. o. mice (mays) i. 1. fare, san. 2. bilg. fare. i. 1. fare kapan . 2. tuzak. i. 1. az. 2. az, akarsuyun denize/gle dkld yer. 3. giri yeri. f. 1. sylemek. 2. dudaklar n oynatarak (bir ey) syler gibi yapmak. m zka, armonika. i. 1. az dolusu: He spit out a mouthful of cherries. Azna doldurduu tkrd. 2. lokma: He couldnt eat another mouthful. Bir lokma kirazlar k. 2. szc. i. 1. azl i. gargara. s. 1. k mldayabilen, hareket edebilen. 2. seyyar, tanabilir. 3. tarihi ien (yortu). 4. huk. tanr. i., o., huk. menkuller, tanr de iik bir menkul, tarihe rastlayan yortu. Hrist. her yl de

move move down move heaven and earth move heaven and earth move in move on move out move up moveable movement movie movie camera movie house/theater moving moving day moving picture moving platform movingly mow mown Mozambican Mozambique Mozambiquean MP MP MP Mr Mrs MS Ms MS, ms Mt, mt much much as much less Much obliged. much the same muck muck s.o. about muck s.t. up muckrake mucous mucous membrane mucus mud muddle muddle along/on

f. 1. k mldatmak, oynatmak, hareket ettirmek; k mldamak, oynamak, hareket etmek: My leg is paralyzed; cant move it. Sa bacam fel bir alt sright nfa indirmek; bir alt sI n fa inmek. (renciyi) mmkn olan her eyi yapmak. her areye ba vurmak. 1. eve ta nmak. 2. ieri girmek. ileri gitmek. 1. evden ta nmak. 2. dar kmak. (renciyi) bir st snfa ykseltmek; bir st snfa ykselmek. s., i., bak. movable. i. 1. hareket, k mldanma. 2. akm, hareket: the womens liberation nlarn zgrl movement kad i. (sinemada gsterilen) film. hareketi. 3. ask. manevra. 4. saatin 1. sin. kamera. 2. kamera, film makinesi. sinema, sinema salonu. s. 1. hareket eden, devingen, oynak. 2. ilerleyen. 3. harekete geiren. 4. duyguland insan gn. ran; etkileyici, dokunakl. tanma sin. film. hareket eden platform. z. etkileyici bir ekilde, dokunakl olarak. f. (--ed, --n) 1. (im/ot) bimek. 2. down (top/tfek ate iyle) toptan ldrmek/bimek. f., bak. mow. i. Mozambikli. s. 1. Mozambik, Mozambike zg. 2. Mozambikli. i. Mozambik. i. Mozambikli. s. 1. Mozambik, Mozambike zg. 2. Mozambikli. i. 1. ask. inzibat, inzibat eri. 2. askeri inzibat. 3. ng. milletvekili, parlamenter, mebus. k s. Military Police. k s. Member of Parliament. i. Bay (Soyad ndan nce kullanlr.): Mr. Green Bay Green. i. Bayan (Evli kad nn soyadndan nce kullanlr.): Mrs. Crawford Bayan Crawford. s. Master of Science. k i. Bayan (Evli veya evli olmayan kad nn soyadndan nce kullanlr.): Ms. Pembroke Bayan Pembroke. k s. manuscript. k s. mount, mountain. s. (more, most) ok, epey, hayli: Theres much work still to be done. Hl var.de, z. 1. ok, pek: Im much yapacak epey ... i ise her ne kadar ise de: epey, Much hayli, as I would like feeling to I cant go. better. Gitmek istesem de gidemem. yle dursun: I cant walk, much less run. Komak yle dursun, yryemiyorum. k. dili Te ekkr ederim. hemen hemen ayn . i. 1. pislik. 2. amur. 3. gbre, ya gbre. f. 1. gbrelemek. 2. ng., k. dili oyalanmak; vakit geirmek. 3. in ng., k. dili ie about/around ng., k. dili birine kapris yapmak.

ng., k. dili bir eyi berbat etmek.


f. (nemli birine) amur atmak. s. smksel; smks. anat. smkdoku, mukoza. i. 1. smk. 2. balgam. i. 1. amur. 2. kt sz veya iftira. f. 1. karmakar k etmek. 2. sersemletmek. 3. up yzne gzne tkt rmak. i. 1.etmek, karkliyi k,kt dzensizlik. 2. sersemlik. karmakar k bir i. bula lmalara kar n 1. iyi idare geinip gitmek. 2. yan3. iten syrlp kmak.

muddle through muddleheaded muddy mudguard mudslinger muezzin muff muff muffin muffle muffle o.s. up muffler mufti mug mug mug mugger mugger muggy Muhammad mulatto mulberry mule mulish mulishly mull mull mull s.t. over mullah mullein mullion multimulticellular multidimensional multifarious multiform multilateral multilingual multimillionaire multinational multiple multiplicand multiplication multiplication table multiplicity multiplier multiply

ng. bu/o ii iyi kt/de kalka yapmak/halletmek.


s. 1. aptal; beceriksiz. 2. aptalca; beceriksizce. s. 1. amurlu. 2. bulan k, kirli, pis. 3. kark. f. 1. amurlamak, amura bulamak. 2. buland rmak. i. amurluk. i., pol. rakibine amur atan kimse. i. mezzin. i. manon, el krk. f. 1. (bir ii) yapamamak, becerememek, yzne gzne bulatrmak. 2. spor (topu) ka rmak. benzeyen bir tr ufak ekmek. i. amkurabiyesine f. 1. in/with -e sar nmak. 2. up sarnp sarmalanmak; sarp sarmalamak. eyi) ses karmayacak bir ekilde rtmek/sarmak. 3. (bir np sarmalanmak. sar i. 1. susturucu. 2. atk , kakol. i. mft. i. 1. kupa, kulplu byk bardak. 2. bardak dolusu. i., argo surat, faa. f. (--ged, --ging) sald rp soymak. i. soyguncu, sald rp soyan kimse. i. hinttimsah . s. scak ve rutubetli, kapal, skntl (hava). i. Hz. Muhammed. i. beyaz ile zenci melezi kimse. i. dut. i. 1. katr. 2. k. dili ok inat kimse. s. inat , katr gibi. z. inatla. i. ince muslin kuma . f. bir eyi iyice dnmek; bir eyi dnp tanmak. i. molla. i., bot. s rkuyruu. i. pencere tirizi. f. tirizlerle ayrmak. nek ok, mlti-. s. okgzeli, okhcreli. s. okboyutlu. s. ok e itli, trl trl. s. okbiimli, ok ekilli. s. 1. ok yanl, ok tarafl. 2. huk. ok tarafl. s. okdilli, ok dil bilen. i. mltimilyoner. s. okuluslu. s. 1. birok, ok ynl. 2. katmerli. i., mat. katsay . i., mat. arp lan. i. 1. oaltma; oalma. 2. mat. arpma, arpm. arpm tablosu. i. okluk, e itlilik. i., mat. arpan. f. 1. oaltmak, artrmak; oalmak, artmak. 2. mat. arpmak. 3. biyol. remek.

multitude multitudinous multi-user mum mum Mums the word! Mums the word. mumble mummification mummify mummy mummy mumps munch mundane municipal municipality munificence munificent munitions mural murder murder in the first degree murder mystery murderer murderess murderous murk murky murmur muscle muscular Muse muse muse museum mush mushroom mushroom cloud mushroom growth mushy music music box music hall music stand musical musician

i. 1. kalabalk, halk yn. 2. okluk. s. ok, pek ok. i., bilg. oklu kullan c. s. susmu , suskun. nlem Sus! i., ng., k. dili anne. k. dili Hi kimseye syleme! Sak n kimseye syleme. f. m rldanmak. i. mrlt. i. 1. mumyalama, mumya yapma. 2. mumyala ma. f. 1. mumyalamak. 2. mumyala mak. i. mumya. i., ng., k. dili anne, anneciim. i., o., tb. kabakulak. f. k tr ktr yemek, hapr hupur yemek. s. 1. gnlk, ola an, sradan. 2. dnyaya ait, dnyevi. s. belediyeye ait, belediye. i. belediye. i. cmertlik. s. cmert, elia k. i., o. sava gereleri. s. 1. duvara ait. 2. duvara as lan. 3. duvar gibi. i. duvar resmi. i. 1. cinayet, adam ldrme. 2. k. dili ba belas, ikence. f. 1. (yasaya r olarak) ldrmek, katletmek. 2. k. dili bozmak, berbat etmek: ayk kasten adam (birini) ldrme. cinai roman. i. katil. i. kadn katil. s. 1. ldrc, lm saan, kanl . 2. tehlikeli. i. karanlk, kasvet. s. 1. karanlk, kasvetli. 2. bulutlu, bulank. 3. belirsiz, anlalmas g. i. 1. m rldanma, mrlt. 2. sylenme, ikyet. 3. alt; uultu. 4. hrlt, frm. f. 1. m rldanmak. 2. sylenmek, homurdanmak. 3. aldamak; i. kas, adale. s. 1. kasl, adaleli. 2. kasa ait. i. Mz. i. esin perisi, ilham perisi. f. dnceye dalmak, derin derin dnmek. i. mze. i. 1. m sr unu lapas. 2. lapa gibi ey. 3. k. dili ar duygusallk. i. mantar. s. mantar ms. f. hzla bymek, mantar gibi bymek; (yaplar) mantar gibi bitmek. (zellikle nkleer patlama sonucunda) mantar eklinde ykselen bulut. birdenbire byyp yaylma, mantar gibi byme. s. 1. lapa gibi. 2. k. dili a r duygusal. i. mzik; musiki. mzik kutusu. 1. mzikhol. 2. ng., tiy. vodvil. nota sehpas . s. 1. mzie ait; mzikle ilgili, mzikal. 2. ahenkli, uyumlu. 3. mziksever. .2. i. alg mzikal. 4. bestelenmi c. i. 1. mzisyen.

musicologist musicology musk musk ox musket muskmelon muskrat Muslim muslin muss mussel must must mustache mustang mustard mustard greens muster mustn't musty mutable mutant mutate mutation mutationism mute mutilate mutilation mutineer mutinous mutiny mutt mutter mutton mutton chop mutual muzzle my My flesh creeps. my lord my off day myalgia Myanmar mycology myeloid myocardial myocardial infarction

i. mzikbilimci, mzikolog. i. mzikbilim, mzikoloji. i. 1. misk. 2. misk kokusu. zool. miskkz, misks r. i. (eski model) tfek. i. amama, miskkavunu. i., zool. misks an, miskfaresi. i., s. Mslman. i. muslin. i. karklk. f. (up) k. dili 1. (sa) bozmak. 2. (giysiyi) buruturmak. i. midye. yardmc f. 1. art belirtir: You must do it. Onu yapman art. 2. Gereklilik belirtir: You must do it. Onu yapman laz m. 3. Kuvvetli bir tahmin belirtir: i. kf; kfllk. i. byk. i. (A.B.D.nin bat sna zg) yabani at. i. hardal. hardal yapraklar . f. 1. toplamak; toplanmak. 2. ask. itima yapmak. i., ask. itima. k s. must not. s. kfl; kf kokulu. s. 1. deiebilir, deiken. 2. dnek, kararsz. s., biyol. mutasyona u ram. i. mutasyona uram hayvan/bitki. f., biyol. mutasyona u ramak; mutasyona uratmak. i. 1. deime, dnme. 2. biyol. deiinim, deinim, mutasyon. i., biyol. de iinimcilik, deinimcilik, mutasyonizm. s. 1. sessiz, suskun. 2. dilsiz. i. dilsiz kimse. f. sesini k smak. f. 1. (vcudun bir uzvunu) (btnyle) kesmek. 2. sakatlamak, ktrm smlar(btnyle) kararak bozmak. etmek. 3. nemli i. 1. (vcudun bir k uzvunu) kesme. 2. ktrm etme. 3. bozma. i. isyanc , asi. s. isyankr, asi. i. (gemi kaptan na kar/askeri yetkeye kar) isyan, bakaldrma, ayaklanma. f. (gemi kaptan na kar/askeri yetkeye kar) isyan etmek, i., k. dili it, kpek. f. 1. sylenmek, homurdanmak. 2. m rldanmak. i. 1. homurtu. 2. mrlt. i. koyun eti, koyun. koyun pirzolas . s. 1. iki tarafl, karlkl: mutual love karlkl sevgi. 2. ortak, mterek: mutual friend ortak 2. dost. i. 1. hayvan burnu. burunsal k. 3. top/tfek az. f. 1. burunsalk takmak. 2. susturmak. zam. benim. nlem O, ...! (Hayret belirtmek iin kullan lr.): My, my, how nice you look! O, bu ne gzellik byle! Tylerim rperiyor. efendim. 1. izin gnm. 2. fena gnm. i., tb. kas ars. i. Myanmar. i. mantarbilim, mikoloji. s., anat. iliksel. s. miyokard enfarkts.

myocarditis myocardium myology myoma myopia myopic myriad myrrh myrtle myself mysterious mysteriously mystery mystic mystical mysticism mystify myth mythic mythical mythological mythology Mytilene N n n N N, n nab nacre nadir nag nag nail nail brush nail down nail file nail polish nail s.t. to nail scissors nail up naive nave naively navely naivete naivet

i., tb. miyokardit, kalp kas iltihab/yangs. i., anat. miyokard, kalp kas . i. kasbilim. o. --s (mayom z)/--ta (mayom t) i., tb. miyom, kas uru. i. miyopluk. s. miyop. s. ok byk sayda, saysz, ok. i. 1. (reine olarak) mrrsafi. 2. laden reinesi; laden reinesiyle mrrsafiden i., bot. mersin.olu an bir karm. zam. kendim, bizzat, ben: I will come myself. Kendim gelece im./Bizzat im. I do not regard myself Kendimi gelece , gizemli. 2.as aka l mathematician. ermez, anlalmaz. 3. garip. s. 1. esrarengiz, esrarl z. esrarengiz bir ekilde, gizemli bir ekilde. i. gizem, s r, esrar. s. 1. mistik, mistisizmle ilgili, gizemsel. 2. gizemli, esrarengiz. i. mistik, gizemci. s. mistik, gizemsel. i. mistisizm, gizemcilik, tasavvuf. f. 1. kafas n bulandrmak; akln kartrmak. 2. anlalmasn tirmek. gle i. 1. mit, sylence, efsane, mitos. 2. hayali kimse/ ey. s., bak. mythical. s. 1. mitlere zg, sylencesel, efsanevi. 2. uydurma; hayali. s. mitolojik, sylencebilimsel. i. mitoloji, sylencebilim. i., bak. Lesbos. k s. Nationalist, Navy, New, Noon, Norse, North, Northern, November. i., mat. n, belirsiz bir say. k s. name, nephew, net, neuter, new, nominative, noon, north, northern, note, noun, number. s. nitrogen, north, northern. k i. N, ngiliz alfabesinin on drdnc harfi. f. (--bed, --bing) k. dili 1. yakalamak, ele geirmek, tutuklamak. 2. kapmak. i. sedef. i. 1. gkb. ayakucu. 2. en a a nokta. i., k. dili ya l ve gsz at. f. (--ged, --ging) 1. -in ba nn etini yemek; drdr etmek. 2. rahatsz etmek. i. 1. ivi, m h. 2. trnak. 3. (hayvanlarda) pene, toynak. f. 1. to -e ivilemek, -e .m hlamak. 2. sk sk balamak, kavramak. 3. argo tutmak; trnak fras 1. -i ivilerle sabitle tirmek. 2. -i garantiye almak. trnak trps. oje, trnak cilas. bir eyi -e ivilemek. trnak makas. -i ivileyerek kapatmak. s., bak. nave. s. 1. toy, tecrbesiz. 2. saf. 3. naif (resim). z., bak. navely. z. safa. i., bak. navet. i., bak. navet.

navet naivety navety naked nakedness name name tag Name your price. name-dropping nameless namely namesake Namibia Namibian nanny nanny goat nap nap nape naphthalene naphthaline napkin napkin ring nappy narcissism narcissist narcissus narcosis narcotic narcotic drug narrate narration narrative narrator narrow narrow circumstances narrow escape narrowly narrow-minded nasal nasal cavity nascent nasturtium nasty nasty blow nasty sea nasty story

i. 1. toyluk. 2. saflk. i., bak. navet. i., bak. navet. s. 1. plak. 2. yaln, ak. 3. aresiz, savunmasz. i. 1. plaklk. 2. yalnlk. 3. aresizlik. i. 1. ad, isim. 2. hret, n. f. 1. -e ... adn/ismini koymak: They named her Rya. isim kart.Ona Rya ismini koydular. 2. -in ad n/ismini sylemek/ilan Dndnz fiyat syleyin. i., k. dili kendine paye vermek iin nl isimlerden sz etme. s. ads z, isimsiz. z. yani, yle ki. i. ada. i. Namibya. i. Namibyal. s. 1. Namibya, Namibyaya zg. 2. Namibyal. i. 1. ng. dad. 2. dii kei. dii kei. f. (--ped, --ping) uyuklamak, hafif uykuya dalmak, kestirmek, ekerleme yapmak. i. hav. i. hafif k sa uyku, ekerleme. i. ense. i., kim. naftalin. i., kim., bak. naphthalene. i. 1. peete, pe kir. 2. ng. ocuk bezi. peete halkas . i., ng., k. dili ocuk bezi. i. narsisizm, narsislik, zseverlik. i. narsist, zsever. o. nar.cis.sus/nar.cis.si (narssay) i., bot. sim; nergis, zerrin. i. narkoz. s., i. uyu turucu, narkotik. uyuturucu ila. f. hikye etmek, yklemek, anlatmak. i. 1. anlatm, anlat. 2. hikye, yk. i. hikye, yk. s. hikye trnden. i. anlatc, anlatan. s. 1. dar, ensiz. 2. s nrl, kstl. 3. dar grl. 4. darlk iinde olan. 5. , dikkatli. i. 1. dar geit. 2. o. dar boaz. f. 1. daraltmak; czi, az. paras 6. s kzl k, darlk. fakirlik, dar darna kurtulma, ucuz kurtulma. z. dar, gbela, dar darna. s. dar gr l. s. 1. buruna ait. 2. dilb. genizsi, genzel. i., dilb. genizsi ses, genizsil. burun bo luu. s. gelimeye balayan, yeni oluan. i., bot. latinie i. s. 1. pis, tiksindirecek kadar kirli; tiksindirici, i ren. 2. kt, irkin. 3. ayp, mstehcen. ar darbe, tehlikeli vuru. frtnal deniz. mstehcen hikye.

nat natal nation national national anthem national anthem national bank national debt national monument national park national/public debt nationalise nationalism nationalist nationalistic nationality nationalize nation-wide native native ability native citizen native land native language native-born nativity natural natural child natural color natural selection naturalise naturalist naturalize naturally naturalness nature naught naughtily naughtiness naughty Nauru Nauruan nausea nauseate nauseous nautical nautical mile naval

k s. national, natural. s. 1. douma ait; doumla ilgili. 2. doutan olan/gelen, doumda var olan, umsal. do i. ulus, millet. s. ulusal, milli. i. vatanda , yurtta, uyruk. milli mar. milli mar. ulusal banka. devlet borcu. ulusal an t. milli park. devlet borcu. f., ng., bak. nationalize. i. ulusuluk, milliyetilik. i. ulusu, milliyeti. s. ulusu, milliyeti. i. milliyet, uyrukluk, tabiiyet. f. ulusalla trmak, devletletirmek, milliletirmek. s. lke ap nda olan. s. 1. yerli. 2. do al. 3. doutan olan. i. yerli. Allah vergisi yetenek. doutan uyrukluk hakk olan kimse. anayurt, anavatan. anadili. s. doma byme, yerli. i. dou, doum. s. 1. doal, tabii. 2. doutan olan. i., k. dili doutan yetenekli kimse. evlilikd ocuk. doal renk, asl renk. doal ayklama/ayklanma. f., ng., bak. naturalize. i. doabilimci. f. 1. vatanda la kabul etmek. 2. (yabanc bir szc) dile almak. 3. (bir ) yeni iklime al t rmak. bitkiyi/hayvan 2. do u tan. 3. doal olarak, tabii, kukusuz, z. 1. doal birbiimde.

i.phesiz. doallk, tabiilik. i. 1. doa, tabiat. 2. huy, miza, tabiat. i. 1. hi, hibir ey. 2. sfr.
z. yaramazca, haylazca. i. yaramazlk. s. 1. yaramaz, haylaz. 2. k. dili a k sak. i. Nauru. i. Naurulu. s. 1. Nauru, Nauruya zg. 2. Naurulu. i. 1. bulant, mide bulants. 2. tiksinme, irenme. f. 1. midesini buland rmak. 2. irendirmek, tiksindirmek. s. mide buland rc, tiksindirici. s. denizcilikle ilgili, deniz; gemicilikle ilgili. deniz mili (1852 metre). s. 1. deniz kuvvetlerine ait, deniz. 2. sava gemilerine ait.

naval academy naval base naval forces naval officer nave nave navel navel cord navel orange navigable navigate navigation navigator navy navy blue nay Nazi Nazism nd NE near near at hand nearby nearly nearness nearsighted neat neatly neatness nebula nebulous necessarily necessary necessitate necessity neck neck and neck neckband neckerchief necking necklace necktie necromancer necromancy nectar nectarine need

deniz harp akademisi. deniz ss. deniz kuvvetleri. deniz subay. i. dingil ba l, tekerlek poyras. i. (kilisede) nef. i. 1. gbek. 2. merkez. tb. gbek kordonu. vaington (portakal). s. seyredilebilir, deniz ta tlarnn seyrine elverili. f. 1. (kaptanlk ederek) gemiyi/tekneyi gtrmek, dmen tutmak. 2. (gemi/tekne) seyretmek. i. 1. gemi seferi, gemi yolculu u. 2. gemicilik; denizcilik. i. rotac ; deniz subay. i. 1. deniz kuvvetleri. 2. donanma. lacivert, koyu mavi. z. hayr, yok. i. 1. ret. 2. olumsuz oy. 3. olumsuz oy veren kimse. i., s. Nazi. i. Nazizm. k s. no date. k s. Near East, Northeast. z. 1. yak n, yaknda. 2. hemen hemen, az daha, az kald, az kalsn, neredeyse: He came near to falling. Az daha d ecekti. 3. aa yukar, yak n. s. yak n. z. yaknda. s. 1. az daha, neredeyse, hemen hemen. 2. yak ndan. i. yak nlk. s. miyop. s. 1. temiz, derli toplu, dzgn. 2. ng. sek (iki). 3. k. dili harika. z. temizce. i. temizlik, dzgnlk. o. --s (nebylz)/--e (nebyli) i., gkb. bulutsu, neblz. s. 1. bulutlu, dumanl. 2. belirsiz, bulank. z. 1. ister istemez. 2. muhakkak. s. 1. gerekli, lzumlu, lazm olan; zorunlu, zaruri. 2. kanlmaz. f. gerektirmek, icap ettirmek. i. 1. gerekli ey. 2. gereksinim, ihtiya. 3. zorunluluk. i. 1. boyun. 2. (elbisede) yaka. 3. ( iede) boyun, boaz. 4. (telli larda) cor. kstak. f., k. dili (iki sevgili) sarma dola alg ta) atsap. ba 5. beraber. (yar i. (giyside) dik yaka. i. boyun atk s. i., k. dili (iki sevgili) sarma dola olup pme. i. kolye, gerdanlk. i. kravat, boyunba . i. byc, sihirbaz. i. 1. llerle haberle erek fala bakma. 2. byclk, sihirbazlk. i. 1. mit. nektar. 2. balz, nektar. i. tyszeftali, nektarin. i. 1. gereksinim, gereksinme, ihtiya; gerek, gereklik, gereklilik, lzum: What are your needs? htiyalarnz nedir? a need for money para

need to needful needle needlefish needless needlessly needn't needy ne'er-do-well nefarious negate negation negative negative evidence negative sign negative vote negativism neglect neglectful neglig negligee neglige negligence negligent negligible negotiate negotiation negotiator Negro negro neigh neighbor neighborhood neighboring on neighborly neighbour neighbourhood neighbourly neither neither fish nor fowl neither more nor less nemesis neolithic neolithic age neologism neology neon

gerekmek, lazm olmak; zorunda olmak, -e mecbur olmak: I need to gitmem gerekiyor. I dont need to obey his orders. leave soon. Yak nda m olan. s. gerekli, lzumlu, laz i. 1. ine, diki inesi. 2. rg ii. 3. t. 4. ibre. 5. bot. ineyaprak. f. 1. ne dikmek. 2. k. dili izargana. nelemek, satamak. i . nee.dle.fish/--es) i. (oile s. gereksiz, lzumsuz. z. gereksizce, gereksiz yere. k s. need not. s. yoksul, fakir. s., i. hibir ii beceremeyen (kimse). s. ok kt, menfur. f. 1. reddetmek, inkr etmek. 2. rtmek, bo a karmak. i. 1. ret, inkr. 2. do ru ol madn kantlama. 3. boa karma. 4. yokluk. s. 1. olumsuz, negatif. 2. aksi, ters. i. 1. olumsuz sz/yan t. 2. foto. negatif. olumsuz kan t. eksi iareti, eksi. aleyhte verilen oy. i., fels. yads maclk. f. 1. ihmal etmek, savsaklamak, bo lamak. 2. bakmamak, aldrmamak. i. 1. ihmalci, ihmal, savsaklama, bo lama. 2. bakmama, aldrmama. s. ihmalkr, savsak. i., bak. negligee. i. (uzun ve ssl) sabahl k. i., bak. negligee. i. ihmal, ihmalkrlk, savsaklama. s. ihmalci, ihmalkr, savsak. s. nemsemeye de mez, nemsiz. f. 1. mzakere etmek/yapmak, gr mek. 2. mzakere ederek -i sonuca lamak. 3. (zor bir durumu) atlatmak; (engeli) amak. 4. (ek/bono) ba me. 2. (zor bir durumu) atlatma; (engeli) ama. 3.ciro i. 1. mzakere, gr (ek/bono) etme. 4. (senet) k rdrma. i. 1. delege.ciro 2. arabulucu. i., s., aa. zenci. i., s., aa., bak. Negro. f. kinemek. i. kineme. i. kom u. i. 1. civar, yre. 2. semt, mahalle. -e kom u, -e yakn. s. kom uya yakr, dosta. i., ng., bak. neighbor. i., ng., bak. neighborhood. s., ng., bak. neighborly. s. ikisinden hibiri, ne bu ne teki: Neither of them knows. Hibirinin ne de: neither white haberi yok. ba . ne, ey.red nor black ne beyaz, ne hibir kategoriye girmeyen; garip bir ki i/nor ne fazla ne eksik, tam yle, tam o kadar. i. 1. hak edilen ve ka nlmaz ceza. 2. gl rakip. s. neolitik. cilal ta devri. i. yeni szck. i., bak. neologism. i., kim. neon.

neon lamp/light Nepal Nepalese Nepali nephew nephritis nepotism Neptune nerve nerve center nerve gas nerve o.s. nerve-racking nerve-wracking nervous nervous breakdown/prostration nervous system -ness nest nestle net net net curtains net income net profit nether Netherlands netting nettle nettle tree network neural neural tissue neuralgia neurasthenia neurogenic neurologist neurology neuropath neuropathic neuropathy neurosis neurotic neuter neutral neutralise neutrality

neon lambas . i. Nepal. i. (o. Nep.a.lese) Nepalli. s. 1. Nepal, Nepale zg. 2. Nepalli. i. 1. Nepalli. 2. Nepalce. s. 1. Nepal, Nepale zg. 2. Nepalce. 3. Nepalli. i. erkek ye en. i., tb. bbrek iltihab, nefrit. i. akrabalara yap lan iltimas, akraba kayrma. i., gkb. Neptn. i. 1. sinir. 2. so ukkanllk, cesaret. 3. kstahlk. f. cesaret vermek. kalp, merkez: Istanbul is the economic nerve center of Turkey. Trk ekonomisinin kalbi stanbulda atyor. sinir gaz. cesaretini toplamak. s. sinir bozucu. s., bak. nerve-racking. s. 1. heyecanl. 2. endieli, kaygl. 3. sinirleri gergin. 4. sinirsel. sinir arg nl, nevrasteni. sinir sistemi. sonek -lik, -lk: fulness i. doluluk. kind-heartedness i. iyi kalplilik. i. yuva. f. yuva yapmak. f. 1. birbirine sokulmak. 2. gmlmek, yerle mek; gmmek, koymak. 3. ra na basmak. ba . 2. tuzak. 3. a, ebeke. f. (--ted, --ting) 1. a ile tutmak. 2. a ile i. 1. rtmek. s. net, kesintisiz. f. (--ted, --ting) 1. kazanmak, kr etmek. 2. kazan getirmek, kr getirmek. ng. tl perdeler, tller. net gelir. net kr. s. alt, alttaki. i. i. 1. rme, a rme. 2. a. 3. cibinlik. i., bot. srgan, srganotu. f. kzdrmak, sinirlendirmek. bot. itlembik. i. a, ebeke. s. sinirsel, sinire ait, sinirle ilgili. anat. sinirdoku. i., tb. nevralji, sinir ars. i., tb. nevrasteni, sinir argnl. s., tb. sinir kkenli. i. nrolog, sinir hastalklar uzman. i. nroloji, sinirbilim. i. nevropat. s. nevropatik. i., tb. nevropati. i. nevroz, sinirce. s. 1. nevrotik, nevrozla ilgili. 2. nevrozlu, nevrotik, sinir hastas . i. nevrotik . kimse, sinir hastas z, cinssiz. 2. dilb. geisiz (fiil). 3. biyol. cinsliksiz, s. 1. dilb. yans eysiz. i. 2. 1. ntr. dilb. i. cinssiz szck. 2. idi edilmi hayvan. 3. cinsiyetsiz, e yans z. 1. tarafs z kimse/lke. 2. oto. bo vites. s. 1. tarafs z, f., ng., bak. neutralize. i. tarafs zlk, yanszlk.

neutralize neutron never Never fear. never in the world Never mind. Never mind. Never say die. never-ending nevermore nevertheless new newNew Guinea New Guinean new moon New Year New Years Day New Years Eve New Zealand New Zealander newborn newcomer new-fangled Newfoundland Newfoundlander newly news news agency newsagent newsboy newscast newspaper newspaper rack newspaperman newsprint newsstand newsworthy next next door next door next door neighbor next of kin next of kin next to next to nothing next to nothing

f. 1. etkisiz duruma getirmek. 2. tarafs z klmak, yanszlatrmak. 3. kim. tirmek, ntralize etmek. ntrle i. ntron. i. hi, hibir zaman, asla, katiyen. Korkma, yle bir tehlike yok. k. dili dnyada, asla, hibir zaman: Id never in the world think of doing something like that. ver.yle bir ey yapmay dnyada dnmem. Zarar yok./Bo Zarar yok./Bo ver. Davandan asla vazgeme. s. hi bitmeyen, bitmez tkenmez. z. asla, hibir zaman. z. yine de, bununla birlikte. s. 1. yeni. 2. taze. nek yeni. Yeni Gine. 1. Yeni Gineli. 2. Yeni Gine, Yeni Gineye zg. yeniay, aya, hilal. yeni yl. 1 Ocak, Ylba. 31 Aralk; 31 Aralk gecesi; Ylba gecesi. 1. Yeni Zelanda. 2. Yeni Zelanda, Yeni Zelandaya zg. 3. Yeni . Zelandal . Yeni Zelandal s. yeni do mu. i. yeni gelen. s., k. dili yeni ve tuhaf. i. 1. cor. Ternv. 2. Ternv kpei, Ternv. s. 1. Ternv, Ternve zg. 2.Ternvl. Ternvl. i. z. 1. yak n zamanlarda, geenlerde, yeni. 2. yeniden. i. haber. haber ajans . i., ng. gazete bayii. i. gazete satcs, gazeteci. i. haber yayn. i. gazete. gazetelik. o. news.pa.per.men (nuzpeyprmen) i. 1. gazeteci. 2. gazete sahibi. i. gazete k d. i. gazete sat yeri/kulbesi. s. bahsedilmeye de er. s. 1. bir sonraki, sonraki: the next street bir sonraki sokak. 2. ertesi: the next ertesi gn. kom u, yak n. 3. gelecek: next year gelecek y l. z. sonra, ondan kapday yandaki evde, bitiikte. kap komu. huk. en yak n akraba. en yak n akraba. 1. -in yan nda, -e bitiik; -in yaknndaki. 2. hemen hemen. hi denecek kadar az, hemen hemen hi. hemen hemen hi.

next-door nib nibble nibble at Nicaragua Nicaraguan nice nicely niceties nicety niche nick nickel nickname nicotine niece nifty Niger Nigeria Nigerian Nigerien Nigerois niggard niggardly niggle niggling night night and day night blindness night nurse night owl night school night school nightcap nightclub nightfall nightgown nightingale night-light nightlong nightly nightmare nightshirt nightspot nightstick nighttime nighty

s. 1. yandaki evde oturan. 2. yandaki, biti ikteki, bitiik. i. kalem ucu. f. 1. kemirmek. 2. azar azar yemek, plenmek. i. 1. kemirme. 2. ufak lokma. -i dilemek. i. Nikaragua. i. Nikaragual. s. 1. Nikaragua, Nikaraguaya zg. 2. Nikaragual. s. 1. ho, gzel, cazip, iyi. 2. nazik. 3. latif, tatl. z. gzel bir ekilde, gzelce, iyi. i., o. i. incelik, hassaslk, titizlik. i. 1. (heykel v.b. iin) duvarda oyuk. 2. ni . 3. mevki, uygun yer. i. di, entik, kertik. f. 1. entmek, kertik yapmak. 2. ng., k. dili almak, ng., argo yrtmek. 3. A.B.D. sentlik para. i. 1. nikel. 2. be tutuklamak. i. lakap, takma ad. f. lakap takmak. i. nikotin. i. k z yeen. s., k. dili 1. k. 2. ho. 3. kullanl. i. Nijer. i. Nijerya. i. Nijeryal. s. 1. Nijerya, Nijeryaya zg. 2. Nijeryal. i. Nijerli. s. 1. Nijer, Nijere zg. 2. Nijerli. i. (o. Ni.ge.rois) Nijerli. s. 1. Nijer, Nijere zg. 2. Nijerli. i. cimri kimse. s. 1. cimri, eli s k. 2. ok az. f. 1. about/over (czi eyler/ufak kusurlar) zerinde durmak/ile uramak. ey) -in kafas n hep 2. 1. at ok (bir ntlar insan ok uratran (i). 3. insann s. nemsiz. 2. ufak ayr kurcalamak.

n hep kurcalayan. kafas am. i. 1. gece. 2. ak


gece gndz. gece krl . gece hem iresi. gece ku u, geceleri ge yatmay det edinen kimse. gece okulu. 1. ak am okulu. 2. gece blm. i. 1. gece ba l, takke. 2. yatmadan nce iilen iki. i. gece kulb. i. ak am vakti, akam karanl. i. gecelik (kad n giysisi). i. blbl. i. gece a k braklan lo k. z., s. gece boyunca (sren). z. 1. geceleyin. 2. her gece. i. kbus, karabasan. i. gecelik entarisi (erkek giysisi). i., k. dili gece kulb. i. cop. i. gece vakti, gece. i., k. dili gecelik (kad n giysisi).

nihilism nihilist nil nimble nimbus nincompoop nine nineteen nineteenth ninetieth ninety ninny ninth nip nip nip in the bud nipper nipple nit niter nitpick nitrate nitrogen nitroglycerin nitroglycerine nitty-gritty nitwit NNE NNW no no No admittance. no better than No dice. no doubt no end of talk No ifs or buts! no laughing matter no mans land no matter how difficult no matter what No matter. no mean cook no more than No offense! no respecter of persons no soap

i. nihilizm, hiilik, yokuluk. i. nihilist, hii, yoku. i. hi. s. 1. evik, atik. 2. uyan k, zeki, akgz. o. nim.bi (nmbay)/--es (nmbsz) i. 1. nimbus, karabulut. 2. hale, ayla. i. dangalak, ku beyinli. s. dokuz. i. dokuz, dokuz rakam (9, IX). s. on dokuz. i. on dokuz, on dokuz rakam (19, XIX). s., i. 1. on dokuzuncu. 2. on dokuzda bir. s., i. 1. doksan nc. 2. doksanda bir. s. doksan. i. doksan, doksan rakam (90, XC). i. ahmak, budala, sersem. s., i. 1. dokuzuncu. 2. dokuzda bir. f. (--ped, --ping) 1. srmak. 2. imdiklemek, kstrmak. 3. krpmak, uk) s zlatmak. 5. (don/k ra ) (bitkileri) kesmek. (soaz ck (alkoll iki). f. (--ped, --ping) azcyakmak, k iki imek. i. damla, 4. iim, balangta durdurmak/bastrmak. i. 1. o. kska. 2. yenge veya stakozun kskac. 3. ng., k. dili erkek 4.. o ., argo kelepe. ocuk, o lan. 2. (biberon iin) emzik. 3. (boru iin) nipel. i. 1. meme ba i. bit yumurtas , sirke. i. gherile. f., k. dili ufak kusurlar aramak. i. nitrat. i. nitrojen, azot. i. nitrogliserin. i., bak. nitroglycerin. i. bir konunun z; as l mesele. i. ku beyinli, beyinsiz. k s. north-northeast. k s. north-northwest. k s. number. z. hayr, yok, deil, olmaz: Would you like some tea? No, thank you. ay ier misiniz? Hayr, teekkr ederim. Is there any film in the Girilmez. -den daha iyi olmayan. argo Olmaz./Olmayacak. hi kukusuz, hi phesiz, elbette. sonu gelmez laf. tiraz yok!

akaya gelmez durum, glnmeyecek ey. 1. iki cephe aras ndaki sahipsiz toprak. 2. ok tehlikeli blge.
.... ne kadar g olursa olsun .... k. dili ne olursa olsun. nemi yok./Zarar yok. ok iyi bir a . -den daha ok de il. Gcenmek yok!/Alnmak yok! kiilere rtbesine gre deer vermeyen kimse. k. dili imkns z, imkn yok.

no sooner ... than No sooner said than done. No Trespassing no way No way! no wonder No, indeed! Noah Noahs ark Noahs ark nobility noble nobleman noblewoman nobody nocturnal nocturnal emission nod node nodule noggin noise noise pollution noiseless noiselessly noisome noisy nomad nomadic nomenclature nominal nominal value nominalism nominalist nominally nominate nomination nominative nominee nonnonalcoholic nonchalance nonchalant noncombatant noncommissioned noncommissioned officer noncommittal

... -er -mez: Hed no sooner begun to speak than the lights went out. maya ba lar ba lamaz Konu zdan kar kmaz yap lklar r. snd. Sz a Girilmez./Girmek yasak. k. dili, bak. k. dili Asla!/Katiyen! hi garip de il, pek tabii, tabii ki. Hi de yle de il!/Yok canm! i. Nuh peygamber. Nuhun gemisi. Nuhun gemisi. i. soyluluk, asalet. s. 1. soylu, asil. 2. licenap, yce gnll. 3. yce, ulu. i. soylu, asilzade. o. no.ble.men (noblmn) i. asilzade. no.ble.wom.en (nob lwmn) i. soylu kadn. zam. hi kimse. i. nemsiz biri, hi. s. geceye zg; geceleyin olan. tb. uyurken belsuyunun boalmas, d azmas. f. (--ded, --ding) 1. ba sallamak. 2. off uyuklamak, kestirmek. i. ba sallama. i. 1. dm. 2. bot. dm, nod. 3. tb. nod, yumru, i. 4. fiz. boum. 5. m. bilg. d bot. nodl, yumrucuk, dmck. i., tb., i. 1. k. dili kafa. 2. ufak bardak. 3. ufak bir iki ls. i. ses, grlt, pat rt, amata. f. about/around/abroad etrafa yaymak, ilan etmek. grlt kirlilii. s. sessiz, grltsz. z. sessizce. s. 1. iren, pis kokulu. 2. zararl. s. 1. sesli, grltl. 2. grltc, yaygarac . s., i. gebe. s. gebe, gerkonar, ger. i. 1. adlar dizgisi, adland rma. 2. terminoloji. s. 1. saymaca, itibari, nominal. 2. ismen var olan, szde. 3. nemsiz (fark, derece v.b.), ok d k (fiyat, rakam v.b.). nominal de er. i. nominalizm, adc lk. i., s. nominalist, adc . z. ismen. f. 1. aday gstermek. 2. atamak, grevlendirmek. i. aday gsterme. s., dilb. yaln, nominatif. i. aday. nek gayri-, -siz. s. alkolsz. i. lakaytlk, kaytszlk, umursamazlk. s. lakayt, kaytsz, umursamaz. i., ask. 1. geri hizmetlerde grevli kimse. 2. sava zamannda sivil olan kimse. s. resmen grevli olmayan. astsubay. s. 1. tarafs z, yansz. 2. belirsiz, mphem. 3. ne olumlu, ne de olumsuz (cevap, sz v.b.).

noncompliance nonconductor Nonconformist nonconformist Nonconformity nonconformity nondescript none nonentity nonetheless nonexistence nonexistent nonfiction nonfigurative nonintervention nonleaded no-no nonpartisan nonplus nonproductive nonprofit nonresident nonrestrictive nonsectarian nonsense nonsensical nonstop nonunion noodle nook noon noose nope nor norm normal normal price normal-angle lens normalise normalize normally north northeast northeastern northern Northern Ireland northerner

i. with (emredilen bir eye) uymama. i. yaltkan madde. i., ng. Anglikan kilisesine bal olmayan kimse. i. topluma ayak uydurmayan kimse. i., ng. resmi kiliseye uymama. i. uymay reddetme. s. ne id belirsiz; kolay tanmlanamaz, snflandrlamaz. zam. hibiri, hi kimse. z. hi, asla, hibir biimde. i. 1. nemsiz kimse. 2. de ersiz ey. 3. hilik, yokluk. z. bununla birlikte, her eye karn, gene de, yine de. i. yokluk, varolmama. s. varolmayan. i. kurgusal olmayan dzyaz. s. nonfigratif. i. baka devletlerin iine karmama politikas. s. kurunsuz (benzin). i., k. dili yap lmamas gereken ey. s. 1. partizan olmayan. 2. tarafs z, yansz. i. aknlk, hayret. f. artmak, hayrete drmek. s. verimsiz. s. kr amac gtmeyen. s., i. 1. grevli bulundu u yerde oturmayan (kimse). 2. okuduu yerin yerlisi olmayan ( renci). 3. lkesi dnda yaayan (kimse). s. k stlamayan. s. bir mezhebe ba l olmayan. i. 1. sama, zrva, bo laf. 2. samalk. s. sama, sama sapan, anlams z, abuk sabuk, ipe sapa gelmez. s. 1. direkt giden, hibir yerde durmayan, direkt. 2. aral ksz, srekli. z. 1. duraklamadan, 2. durmadan, srekli, aral ksz. l olmayan, sendikas z. s. sendikaya badirekt. i. 1. erite, erit halindeki makarna. 2. k. dili kafa. i. kuytu yer, k e. i. le. i. ilmik, ba . f. ilmiklemek. z., k. dili Yok./Hayr. ba. ne de, ne: His answer was neither positive nor negative. Cevab ne olumlu, de olumsuzdu. i. norm, ne dzg, standart, rnek. s. normal, dzgl. normal fiyat. foto. ola an al mercek. f., ng., bak. normalize. f. normalle tirmek; normallemek. z. normal olarak; genellikle, o unlukla. i. kuzey. s. 1. kuzey. 2. kuzeyden esen/gelen. 3. kuzeye bakan. z. 1. 2. kuzeyde, kuzey tarafta. kuzeye doru. u. i., s. kuzeydo s. 1. kuzeydo uda olan. 2. kuzeydoudan esen/gelen. s. kuzeye ait, kuzey. Kuzey rlanda. i. kuzeyli kimse, kuzeyli.

northward northwest northwestern Norway Norway maple Norway spruce Norwegian nose nose dive nose out nosebleed nose-dive nostalgia nostalgic nostril nosy not not a bit not a little not a single one of them not at all not at all Not at all. Not bad! not by a long shot Not by a long shot! not for love or money not give the least sign not half bad Not half bad. not in the least Not just yet. not one tittle not only this Not that I know of. Not that it matters but .... not to be able to make heads or tails of s.t./s.o. not to be about to not to be advisable not to be fit to be seen not to be long for this world not to not to toot/a not to be sure be worth a hill of beans/a damn/a tinkers damn be worth a shit

z. kuzeye do ru. i., s. kuzeybat. s. 1. kuzeybatda olan. 2. kuzeybatdan esen/gelen. i. Norve. bot. nar yaprakl akaaa, sivriakaaa. bot. avrupaladini. i. 1. Norveli. 2. Norvee. s. 1. Norve, Norvee zg. 2. Norvee. 3. Norveli. i. 1. burun. 2. koklama duyusu. 3. burun gibi knt. 4. (uakta) burun. 1. pike. 2. ani d . -i k l pay farkla yenmek, -i az bir farkla yenmek. i. burun kanamas . f. 1. pike yapmak. 2. aniden d mek. i. 1. nostalji, gemie duyulan zlem. 2. vatan zlemi. s. nostaljik, zlem dolu. i. burun delii. s., k. dili ba kasnn iine burnunu sokan, merakl. z. deil, olmayan. hi de de il, asla. epey. onlardan bir kii/tane bile, onlardan bir tek bile: Not a single one of them i bile mna ko mad . at all! Bir came to her aid.is Onlardan tek ki Bu il. Not hi: This house not at all bir suitable. evyard hi uygun de hi, ey de il! (Thank you! szne kar l k). asla, katiyen. Bir ey deil./Rica ederim. k. dili Fena de il!/Olduka iyi! k. dili hi. Bir ite birinin baardan ok uzak kaldn belirtir: Did she pass the test? Notlsem, by a long shot! hayatta. mtihan verdi mi? Fena halde akt. k. dili asla, dnyada, en kk bir iaret vermemek. hi de fena olmayan. ok iyi./Hi fena de il. hi. Yok, imdi deil./imdi deil./Henz deil./Henz vakti deil. en ufak hibir ey: Not one tittle of it will be changed. En ufak bir noktas itirilmeyecek. bile de z bu deil. yaln Bildiime gre, deil/yok. nemli de il ama .... k. dili bir eyi/birini hi anlayamamak. 1. -memek zere olmak: I wasnt about to go out the door. Kap dan kmak ildim. 2. k. dili -i asla/katiyen -memek, -e hi niyeti l krzere bir i de olmamak. ak k. dili insan iine kacak durumda olmamak. k. dili yak nda bu dnyadan gitmek, yaknda lmek: Hes not long for this dnyadan gecek. Im not sure how to do this. Bunun world. Yak nda bu emin olmamak, tam olarak bilmemek:

not to be worth ones keep not to care a whit not to give a fuck

l yap laca n tam olarak bilmiyorum. Shes not sure where he is. nas para bile etmemek. k. dili be be para etmemek; deersiz bir ey olmak, boktan bir ey olmak; aalk bir ey olmak. (biri/bir hayvan) masraf na dememek.
(birinin) hi umurunda olmamak. (about) (-i) siklememek, (-e) hi de er/nem vermemek.

not to give a shit not to have a care in the world not to have a good word to say for not to have a stitch on not to let s.o./an animal out of ones sight not to lift a hand not to make a peep not to say not to sleep a wink not to turn a hair not to turn a hair not worth a red cent not worth considering not worth his salt not/without excepting notable notably notarise notarize notary notary public notation notch note note note down notebook noted notepad notepaper noteworthy nothing nothing but Nothing doing. nothing else nothing like nothing loath noth-ing more than nothing short of nothingness notice noticeable notification notify notion notions notoriety

(birinin) umurunda olmamak. k. dili (birinin) hi derdi olmamak. -i hi be enmemek, -i hep tenkit etmek. k. dili rlplak olmak. birini/bir hayvan gznden hi karmamak. k. dili parma n kprdatmamak, en ufak bir gayret gstermemek. k. dili gk dememek, gk kmamak. hem de .... k. dili hi uyumamak, gz k rpmamak. k ln kprdatmamak. k ln bile kprdatmamak, aldr etmemek. 1. be para etmez, deersiz. 2. meteliksiz. dnmeye demez. masrafn karlamaz, be para etmez. de dahil olmak zere: Everybodys going to be affected by this, not excepting da dahil olmak tan zere herkes bundan i. 1. ileri nm . 3. unutulmaz. s. 1. gze Fsun. arpan;Fsun nemli. 2. ileri gelen, nm kimse. 2. o . ileri gelenler. gelen/tan z. 1. zellikle, bilhassa. 2. dikkati ekecek bir ekilde. 3. gerekten,

, bak. olduka. baya ng., notarize. f.,


f. 1. notere onaylatmak, notere tasdik ettirmek. 2. (noter) onaylamak, tasdik etmek. i. noter. noter. i. 1. bir sistemi olu turan iaretler: musical notation nota sistemi. 2. t. geidi. 3. k. dili derece. f. 1. simgelenim, notasyon. 3.dar notve etme, kay derin da i. 1. entik, kertik, di . 2. di etmek. 2. (oku) yaya yerle tirmek. entmek, kertiklemek, di mz. ndan biri. 4. pol. i. 1. not, pusula, betik. 2. nota; ses. 3. piyano tu lar

hret, itibar. 7. ng. (okulda) not, etmek. numara. belirti. nota. 5. senet. 6. n, iaret 3.8. -den sz f. 1. dikkat etmek, nem vermek. 2. i aretlemek, etmek, anmak. not etmek, kaydetmek.
i. defter, not defteri. s. mehur, nl, tannm. i. bloknot. i. mektup k d. s. dikkate de er, nemli. i. 1. hibir ey. 2. sfr. 3. nemsiz ey/kimse, hi: Your problems are nothing compared to mine. Senin sorunlar n benimkilerin yannda hi z. 2. -den baka bir ey. 1. s rf, yaln k. dili Olmaz./Ben kar mam. baka hibir ey: He said nothing else. Baka hibir ey sylemedi. benzemez, hi de de il. seve seve. yalnz, sadece. -den ba ka hibir ey: He will accept nothing short of an apology. Kendisinden zr dilenilmesinden ba ka hibir eyi kabul etmez. i. yokluk, hilik. i. 1. (yazl) ilan, duyuru, bildiri. 2. ihbarname. 3. uyarma, ikaz. 4. dikkat, nemseme. s. belli, a k.f. 1. farketmek, fark na varmak; dikkat etmek. 2. sayg i. bildirme, haber verme. f. bildirmek, haber vermek. i. 1. dnce, fikir, inan. 2. heves; ani fikir: She goes whenever she takes atuhafiye. notion. Aklna estii zaman gidiyor. 3. dnce, fikir, inan. 4. i., o. i. hret, n (kt anlamda).

notorious notwithstanding nought noumenon noun nourish nourish false hopes nourishing nourishment Nov nova novel novel novelist novelties novelty November novice now Now ... now .... now and again now and again/now and then now that now then Now we are in for it. nowadays nowhere noxious nozzle NP NT nt wt nth nuance nub nubile nuclear nuclear energy nuclear family nuclear physics nuclear power plant nuclear reactor nuclear reactor nuclear warhead nuclear waste nuclear weapons nucleon

s. ad km, ktlyle n salm, dile dm. z. gene de, yine de. edat -e kar n, -e ramen. i., ng. sfr. o. nou.me.na (numn) i., fels. numen. i. isim. f. 1. beslemek, g da vermek. 2. (duygu, umut v.b.ni) beslemek. gerekle emeyecek umutlar beslemek. s. besleyici. i. 1. besin, g da, yemek. 2. besleme, beslenme. k s. November. i., gkb. nova. i. roman. s. 1. yeni, yeni km. 2. orijinal, deiik, allmn dnda olan. i. romanc . i., o. (turistik yerlerde satlan) hediyelik eya. i. 1. yenilik. 2. yeni km ey. 3. orijinallik, orijinalite, deiiklik. i. kas m. i. 1. acemi aylak. 2. rak. 3. kei aday; rahibe aday. 4. kiliseye yeni giren kimse. imdi. i. imdiki zaman. z. Bazen/Kh ... bazen/kh .... ara s ra, zaman zaman, bazen. ara s ra, zaman zaman. mademki. u halde, yle ise. attk belaya! z. bugnlerde, gnmzde. z. hibir yerde; hibir yere. s. 1. zehirli, zehirleyici. 2. zararl . i. (hortum iin) a zlk, meme. k s. notary public. k s. New Testament. k s. net weight. s. 1. mat. n derecesinde olan. 2. k. dili son, sonuncu. i. nans, ince fark, ayrt. i. 1. yumru. 2. k. dili z, nve: the nub of the story hikyenin z, hikyenin nvesi. s. evlenecek ya a gelmi, gelinlik. s. nkleer, ekirdeksel. nkleer enerji. ekirdek aile. nkleer fizik. nkleer santral. nkleer reaktr. nkleer reaktr. nkleer harp ba l. nkleer artk. nkleer silahlar. i., fiz. nkleon.

nucleus nude nudge nudist nudist colony nudity nugget nuisance nuke null null and void nullify num numb number number number plate number s.o./s.t. among numberless numbness numbskull numeral numerator numerical numerous numismatics numismatist numskull nun nunnery nuptial nurse nurse a grudge nursemaid nursery nursery rhyme nursery school nursing nursing sister nurture nut nutcracker nutmeg nutrient nutriment nutrition nutritious

o. nu.cle.i (nukliyay) i. ekirdek, z, nve. s. plak. i., gz. san. n, plak. f. dirsek ile drtmek. i. drtme. i. plaklk yanls, ndist. plaklar kamp. i. plaklk. i. (altn) kle. i. ba belas. i., k. dili atom bombas . f. -e atom bombas atmak. s. 1. geersiz, hkmsz. 2. de ersiz, nemsiz. huk. hkmsz, geersiz. f. 1. huk. -i hkmsz k lmak. 2. -i etkisiz brakmak; -i boa karmak. k s. number, numeral. s. 1. hissiz, duygusuz. 2. uyu uk, uyumu. f. uyuturmak. i. 1. say, rakam: fractional number kesirli say. Add up these numbers. lar topla. 2. numara numara:koymak. room number oda telephone Bu sn numaras snrland.rmak. 3. (belirli f. 1.say numaralamak, 2. say da) olmak: They numbered some twenty men. Onlar yirmi kadar bir say oto. plaka. 1. birini/bir eyi -den saymak: He doesnt number Batu among his friends. arkada z, hesaps z. larndan saymyor. 2. birini/bir eyi -in arasna s. saysBatuyu i. uyuukluk, uyuma. i., bak. numskull. s. saysal, say. i. say, rakam. i. 1. mat. pay. 2. sayc. s. saysal. s. ok, pek ok. i. nmismatik. i. nmismat. i. mankafa, dangalak. i. rahibe. i. rahibe manastr. s. evlenmeye/d ne ait. i., o. nikh; dn. i. 1. hem ire, hastabakc. 2. stnine, stanne, stana. 3. dad. f. 1. (hastaya) bakmak. 2. emzirmek. kin beslemek. nursing bottle biberon. nursing home 1. ifa yurdu, ng. kk zel hastane, zel klinik. huzurevi. 2. . i. dad i. 1. fidanlk. 2. kre, ocuk yuvas. 3. ocuk odas. ocuk iiri; ocuk arks. anaokulu. i. hem irelik, hastabakclk.

ng. hemire.
i. 1. yetitirme. 2. terbiye, yetime. 3. eitim. 4. besleyen ey, gda. f. 1. tirmek. 2. gibi eitmek. 3. beslemek. (zenle) yeti f st k, ceviz kabuklu yemi. 2. bot. kapk meyve. 3. mak. i. 1. fndk, somun. 4. k. dili atlak kimse, kafadan kontak kimse. 5. k. dili kafa, ba . nd kk ran. i. f i. kkhindistancevizi. s. besleyici. i. besleyici madde; besin, g da. i. besin, g da. i. beslenme; besi, besleme. s. besleyici.

nutritive nuts nutshell nutter nutty nux vomica nuzzle nylon nylons nymph nymphomania nymphomaniac O O O O, o oaf oafish oak oakum oar oarsman oasis oath oatmeal oats obbligato obdurate obedience obedient obeisance obelisk obese obesity obey obfuscate obfuscation obituary obj object object object at issue object lesson objection objectionable objective objectively

s., bak. nutritious. s., argo i. fndk, fstk, ceviz gibi yemilerin kabuu. i., ng., k. dili atlak kimse, kafadan kontak kimse. s. 1. k. dili deli, atlak. 2. f ndk, fstk, ceviz v.b. tadnda olan. 3. fndk, stk, ceviz v.b. ile dolu. f bot. kargabken. f. 1. burunla e mek/eelemek; burun srtmek. 2. yanamak, sokulmak. i. naylon. i., o., k. dili naylon orap. i. su perisi; orman perisi. i. nemfomani. i. nemfoman, nemfomanyak. s. nemfomanyak. nlem Ey: O poet! Ey air! k s. ohm, Old. k s. Ocean, October. i. 1. O, ngiliz alfabesinin on beinci harfi. 2. sfr. i. hdk, h rbo. s. hdk gibi; kaba saba. i. mee. i. stp, kalafat stps. i., den. krek. f. krek ekmek. o. oars.men (orzmn) i., den. kreki. o. o.a.ses (oweysiz) i. vaha. i. 1. yemin, ant. 2. kfr, lanet. i. yulaf ezmesi. i., o. yulaf. i., mz. obligato. s. 1. inat , boyun emez, dik bal. 2. sert, kat, krc. i. itaat, sz dinleme; boyun e me. s. itaatli, itaatkr, sz dinleyen. i. 1. reverans, sayg yla eilme. 2. sayg, hrmet. i. dikilita, obelisk. s. ar iman. i. ar imanlk. f. itaat etmek; -e uymak, -e riayet etmek. f. 1. rtmek, gizlemek, perde ekmek. 2. artmak. i. 1. rtme, gizleme, perde ekme. 2. artma. i. 1. bir l hakk nda yazlan ksa biyografi. 2. lm ilan. s. birinin lmne ait. objection, objective. k s. object, i. 1. nesne, obje, ey, cisim. 2. ama, gaye, maksat, hedef: Moneys her para. dilb. object. Onun amac nesne. kmak. f. (to) (-e) itiraz etmek, (-e)3. kar 1. anlamazlk konusu. 2. iddia olunan ey. ibret. i. 1. itiraz; itiraz etme. 2. itiraz nedeni. s. itiraz edilebilir, naho , uygunsuz, mnasebetsiz: His actions were . objectionable. Terbiyesizce davrand s. nesnel, objektif. i. 1. ama, gaye, maksat, hedef. 2. objektif, mercek. z. nesnel olarak.

objectivity obligate obligation obligatory oblige obliging oblique oblique angle obliterate obliteration oblivion oblivious oblong obnoxious oboe oboist obs obscene obscenity obscure obscurity obsequious observance observances observant observation observation post observatory observe observer obsess obsession obsolescence obsolescent obsolete obstacle obstacle race obstetrician obstinacy obstinate obstinately obstreperous obstruct obstruction obstructive obtain obtainable

i. nesnellik, objektiflik. f. zorlamak, mecbur etmek. i. 1. zorunluluk, zorunluk, mecburiyet; ykm, ykmllk; farz. 2. senet, bor. s. mecburi, gerekli, zorunlu. f. 1. mecbur etmek, zorlamak. 2. -e iyilik etmek, -e yard m etmek, -i memnun etmeye hazr. s. yardm etmek. s. 1. eik, yatk, meyilli. 2. dolayl. geom. yatk a. f. yok etmek, silmek. i. yok etme, silme. i. 1. unutma; unutulma. 2. kaytszlk, ilgisizlik. s. unutkan. s. 1. dikdrtgen biiminde olan, boyu eninden fazla. 2. bot. oblong, yumurta (yaprak). tiksindirici. s. iren,biiminde i. obua. i. obuac . k s. observation, observatory, obsolete. s. 1. mstehcen, a k sak. 2. aza alnmaz (sz). 3. k. dili korkun, oke eden. insan k sa klk, mstehcenlik. 2. ak sak laf. 3. k. dili korkunluk, i. 1. a korkun durum. s. 1. pek az tan nan, pek tannmayan. 2. sradan, hi dikkati ekmeyen; . 3. az inin anlayaca , anla lmas mtevaz nm lki k. 2. belirsizlik. 3. karanl k. zor. 4. bulutlu, karanlk. f. i. 1. az tan s. 1. dalkavukluk eden; yaltak; akak. 2. dalkavuka; yaltaka. i. of 1. (kurallara/kanunlara) uyma/riayet etme. 2. (zel bir gn) kutlama. 3. o (bir getirme. .deti) tren;yerine kutlamalar. i., s. 1. dikkatli. 2. itaatli. i. 1. gzlem, gzleme. 2. gzetleme, gizlice bakma. 3. ileri srlen dnce/fikir. ask. gzetleme noktas /yeri. i. gzlemevi, rasathane, observatuar. f. 1. gzlemlemek, gzlemek. 2. gzetlemek, gizlice bakmak. 3. (kural, yasa, v.b.ne) uymak. 4. (bir deti) yerine getirmek. 5. (bayram ) i. gzlemci. f. -in aklna taklmak, -in kafasna taklmak. i. 1. akla tak lan dnce, taknak. 2. srekli endie. i. eskime. s. modas gemekte olan (szck/makine). s. kullan lmayan, modas gemi (szck, makine, grenek v.b.). i. engel, mni. engelli ko u. i. doum uzman. i. inat lk, dik ballk. s. inat , direngen, dik kafal. z. inatla. s. 1. grltc, yaygarac . 2. ele avuca smaz, haylaz. f. 1. engellemek, engel olmak, mni olmak. 2. t kamak, kapamak. i. 1. engelleme. 2. engel, mni, set. s. engelleyici. f. 1. elde etmek, almak, edinmek, sa lamak, ele geirmek. 2. geerli olmak. s. elde edilebilir, bulunabilir, mevcut.

obtrude obtrusive obtuse obtuse angle obtuse angle obviate obvious obviously occasion occasional occasionally Occident Occidental occult occupant occupation occupational occupy occur occur to s.o. occurrence ocean ocean current ocean sunfish Oceania Oceanian oceanography o'clock OCR ocrea Oct octagon octahedron octane octave October octopus ocular oculist odd odd or even oddball oddity oddly enough odds odds and ends odds and ends

f. upon -e empoze etmek. s. rahats z edici; gze batan; kendini fazlasyla hissettiren/belli eden. s. 1. kaln kafal. 2. geom. geni. geom. geni a. geom. geni a. f. gereksiz k lmak; nn almak, nne gemek, nlemek. s. belli, a k, apak, aikr. z. besbelli, apa k: This ones obviously the best. En iyisinin bu olduu k. apa i. 1. zaman: I wasnt there on that occasion. O zaman orada de ildim. 2.

atafatl kutlama. 3. neden, meydana gelen. sebep. 4. gerek, lzum. f. -e yol amak, -in s. ara sra z. ara s ra, zaman zaman.
i. s. 1. Batya zg. 2. Batl. i. Batl. s. 1. byclkle ilgili; medyumlukla ilgili. 2. esrarengiz, esrarl , gizli, bilinmez. i. 1. (ev, bina, oda v.b.nde) oturan kimse, sakin. 2. (koltuk, masa v.b.nde) oturan2. kimse; yatan Thealma. occupants of these ura,(yatakta) meguliyet. 3. ikimse: gal, zorla i. 1. i, meslek. s. 1. mesleki, meslek dolaysyla meydana gelen: occupational disease k. occupational tehlike. igal mesleki gul etmek; (zamann) hazard almak. mesleki 2. (ev, bina, oda2. v.b.nde) oturmak. f. 1. mehastal 3.(--red, (koltuk, masa v.b.nde) oturmak;gelmek, (yatakta) yatmak. 4. (belirli bir yerde) f. --ring) 1. olmak, meydana vuku bulmak. 2. bulunmak, olmak. birinin aklna gelmek. i. 1. (meydana gelen herhangi bir) olay. 2. meydana gelme. 3. bulunma, olma. i. okyanus. okyanus ak nts. zool. aybal, pervanebal. i. Okyanusya. i. Okyanusyal. s. 1. Okyanusya, Okyanusyaya zg. 2. Okyanusyal. i. oinografi, denizbilim. z. saate gre. k s. optical character recognition. i., bot. k n. k s. October. i., geom. sekizgen. o. --s (akthidrnz)/oc.ta.he.dra (akthidr) i., geom. sekizyzl. i. oktan. i., mz. oktav. i. ekim. i. ahtapot. s. gze ait, gzle ilgili, gz. i. okler. i. 1. gz doktoru. 2. gzlk. s. 1. garip, tuhaf, acayip, bamba ka. 2. tek: odd number tek say. odd sock tek orap. 3. ksur: ten thousand odd dollars on bin ksur dolar. 4. tek mi ift mi oyunu. i. tuhaf biri. s. tuhaf. i. 1. tuhaflk, acayiplik. 2. garip zellik. 3. garip kimse/ey.

in tuhaf u ki .... i., o. ihtimal: The odds are very much in our favor. Baar ihtimalimiz yksek. The oddsteberi. are against us. Ba ar ihtimalimiz dk. eyler, ufak tefek
ufak tefek eyler, vr zvr.

ode odious odometer odor odoriferous odorless odour odourless oeil-de-boeuf of of a different kind of a piece with of age Of all their loyal servants none was more so than he. of course of course of high standing of late of late of long standing of long standing of necessity of no account of no consequence of no earthly use of ones own accord of ones own free will of ones own volition of sorts of the first water of the old school of yore off off and on off and on off base off chance off color off duty off limits off ones feed off ones head/out of ones head off shore off the beam off the coast of off the cuff off the hook

i., edeb. od; kaside; gazel. s. tiksindirici, iren, nefret uyandran. i. yol sayac , mil/kilometre sayac. i. koku. s. 1. ho kokulu. 2. kt kokan. s. kokusuz. i., ng., bak. odor. s., ng., bak. odorless. o. oeils-de-boeuf (ydbf) i., mim. gzpencere. edat 1. -in: the properties of light n zellikleri. the works of Shakespeare Shakespearein eserleri. 2. -li: a man of talent hnerli bir baka tr. ... ile ayn , -in tpks. reit, rtn ispat etmi. Onlarn sadk hizmetkrlarndan hibiri ondan daha sadk olamazd. tabii, elbette. tabii, elbette. ok itibarl. son zamanlarda. son zamanlarda. ok eski. ok eski. zaruri olarak. nemsiz, de ersiz. nemsiz. hibir faydas olmayan, be para etmez. kendi rzasyla. kendiliinden: He did it of his own free will. Kendiliinden yapt. kendi iradesiyle, isteyerek, gnll olarak. bir eit: Its a game of sorts. Bir eit oyun. ok iyi, birinci s nf: Shes a poet of the first water. O ok iyi bir air. Hes an idiot of the . first water. Dangala n teki o. eski kafal 1. ok eskiden: Here lived of yore an archduchess. ok eskiden burada id esuzakta. yaard2. . 2. eski zaman, eski: I miss those of kapal yore. O bir aruza a; ileriye; ileride. 3. teye; tede. s. Bairams 1. uzak. 2. . z. 1. ). 4. yanl (l). 5. uzak, zay f, az (bir olas l k). 6. sa daki. 3. kesat (i rada, ara s ra. arada s 1. kesintili. 2. arada s rada, zaman zaman. Thats/Thiss not on! ng., k. ru olmaz!/Olmaz! dili Do yolda; yanlm. yanl zayf bir ihtimal. kaba, mstehcen, mnasebetsiz (hikye/ aka). izinli. yasak blge. k. dili itahsz. k. dili deli, ldrm. den. a kta. yanl yolda; yanl. ... sahillerine yak n. argo do atan, irticalen. (skntdan/sorumluluktan) kurtulmu.

off the map off the press off the record off the top of ones head Off with you! offal offbeat off-color offence offend offender offense offensive offer offer battle offer for sale offer resistance offer/return thanks offering offhand office office hours office hours officeholder officer official official minute book officially officiate officious officiously offing off-licence off-line offprint offset offshoot offshore offside offside lane offspring often ogle ogre Oh Oh yeah? Oh, for wings!

ortadan kaybolmu . bask dan km. 1. gizli. 2. a klanmamak artyla. k. dili hi d nmeden, hemen. Defol! i. 1. kasaplk hayvanlarn yenilmeyen ksmlar. 2. ng. sakatat. 3. erp, sprnt. s., k. dili baya deiik, orijinal, olaand. s. 1. doal renkte olmayan. 2. ak sak. i., ng., bak. offense. f. 1. gcendirmek, dar ltmak, incitmek. 2. -e itici gelmek. 3. against -e r davranmak/olmak. ayk i., huk. sulu. i. 1. su, kusur, kabahat. 2. sald r, hcum, tecavz. 3. gcenme, darlma, incinme. spor ofans, hcum. , irkin, iren. 2. saldrya zg, hcuma ait. 3. s. 1. itici, 4. ok naho maz. 4. hakaret edici. 5. ofansif. i. saldr , hcum. yak 3. sunmak, takdim f. 1. teklif etmek, nermek. 2. spor vermek, sa lamak. etmek, arzetmek. 4. ikram etmek, sunmak. i. 1. teklif, neri. 2. fiyat teklifi. sava amak. satla karmak. kar koymak. Allaha kretmek, Allaha kranlarn sunmak. i. 1. sunma. 2. teklif, neri. 3. sunulan ey. 4. Hrist. (ayin srasnda cemaatten toplanan) para, ba lar. yaplm , rasgele yaplm. z. dnmeden, rasgele. s. dnmeden i. 1. bro, yazhane, iyeri, daire, ofis. 2. makam. 3. i, memuriyet. 4. grev, vazife. saatleri. alma alma saatleri. i. devlet memuru. i. 1. subay. 2. makam sahibi. 3. memur. 4. polis memuru. s. 1. resmi. 2. memuriyete ait; memura yak r. i. memur. kararname defteri. z. resmen. f. 1. (din grevlisi) ayin ynetmek. 2. resmi bir grevi yerine getirmek. s. igzar. z. igzarlk ederek. i. i., ng. iki dkkn. s., bilg. evrimd . i. ayrbasm. f. (off.set, --ting) 1. telafi etmek, kar lamak; dengelemek. 2. ofset basmak. i.,yan matb. ofset. . 3. yan alma; yan rn. i. 1. dal. 2. kurulu s. 1. k ydan uzak. 2. kydan esen. s. 1. spor ofsayt. 2. ng. sa taraftaki, sa.

ng. (karayolunda) sollama eridi.


i. 1. dl, evlat. 2. rn. z. sk sk, ou kez. f. arzuyla/itahla bakmak. i. arzuyla/itahla bakma. i. 1. insan yiyen dev. 2. canavara benzer kimse. nlem 1. Ay! (Korku/ aknlk belirtir.). 2. Ay!/Ah!/Of! (Ar/ac belirtir.). 3. manlkmsendi k/zlem belirtir.). 4. Oh!/O! enme/sevin/hayranl k Ah! (Piszn ini belirtir: Im(Be going to beat you. Oh yeah? 1. Bir im.! Yap da grelim! 2. Sylenen eyin Sana dedirtece kanatlar m olsayd Kekepes

ohm oho oil oil field oil filter oil gauge oil lamp oil painting oil pan oil s.o.s hand/palm oil slick oil tanker oil well oilcan oilcloth oilstone oily ointment OK, OK okay okra old old age old bird Old Church Slavonic old fellow old fogy Old Glory old hand old hat old lady old maid old salt old salt old scratch old standby old timer old wives tale old-clothesman olden old-fashioned oldish oldster oleander oleaster olfactory oligarchy

i., elek. om, ohm. nlem Ooo! (Biraz artc bir haber ilk kez renildiinde sylenir.). i. 1. ya, svya: olive oil zeytinya. corn oil msrya. 2. petrol. 3. lboya. f. 1. ya . yalamak. 2. ya ekmek, pohpohlamak. petrol sahas oto. ya filtresi. ya basnleri, ya basn manometresi. kandil. yalboya resim. ya deposu. birine r vet vermek. (gl, deniz v.b. zerinde yzen) ya tabakas. akaryak t tankeri. petrol kuyusu. i. yadanlk. i. muamba. i. yata. s. yal. i. merhem. z. Peki!/Tamam!/Olur!/Oldu! s. 1. geer. 2. iyi. 3. do ru. i. onay, tasdik. f. (OKd/O.K.d, OKing/O.K.ing) peki demek, onaylamak, tasdik etmek, z., s., i., f., bak. OK. i. bamya. s. 1. eski. 2. ya l, ihtiyar. 3. deneyimli, tecrbeli. 4. modas gemi. 5. sevgili (dost). ihtiyarlk. yallk, k. dili ihtiyar kurt, tecrbeli kimse. Slavonca. nlem azizim. eski kafal kimse. Amerikan bayra , A.B.D. bayra. tecrbeli kimse, usta. modas gemi. argo 1. anne, kocakar . 2. kar, kocakar. 1. evlenmemi yal kz. 2. argo fazla titiz kimse. tecrbeli denizci, deniz kurdu. k. dili deniz kurdu. eytan. eskiden beri kullan lp popler olan ey. yal adam. batl itikat. o. old-clothes.men (oldkloz-men) i. eskici. s., eski eski zamana ait, eski. s. eski moda, modas gemi. s. 1. olduka ya l. 2. eskice. i., k. dili ya l kimse, yal. i., bot. zakkum, a aac. i. ide. s. koklama duyusuna ait. i. 1. oligar i, takmerki. 2. btn siyasi gc elinde tutan grup/kiiler.

olive olive branch olive oil olive tree Olympic Oman Omani omasum omelet omelette omen ominous omission omit omnipotence omnipotent omnipresent omniscience omniscient omnivorous omnivorous reader on on a level with on a line on a regular basis on a shoestring on a vast scale on a weekday on account on account of on all fours on alternate days on and on on approval on behalf of on bended knee on board on call on condition that on consignment on contract on credit on demand on duty on file on foot on hand

i. zeytin. 1. (bar sembol olan) zeytin dal. 2. bar sembol olarak kullanlan herhangi bir . ey. zeytinya zeytin aac. s. i. Umman. i. Ummanl. s. 1. Umman, Ummana zg. 2. Ummanl. o. o.ma.sa (omeys) i., zool. krkbayr. i. omlet. i., bak. omelet. i. (bir olayn gerekleeceini nceden belirten) alamet, iaret. s. uursuz, meum; hayra yorulamayan, kara; insann keyfini karan, verici. atlama. 2. of koymama, -in iine almama; koymay unutma. kayg i. 1. eksiklik; savsama. -in iine almamak; koymay unutmak; from 3. ihmal, bo lama, f. (--ted, --ting) 1. koymamak, nda 2. to (bir eyi) yapmamak/ihmal etmek: Youve omitted in d eyetutmak. gc yetme. i. her s. her eye gc yeten. s. her yerde ve her zaman haz r. i. her eyi bilme. s. her eyi bilen. s. 1. her eyi yiyen. 2. zool. hepil. ne bulursa okuyan kimse. edat 1. zerinde, stnde; zerine, stne: on the end table sehpan n n stnde. stnde. the wall 2. duvar dzeyde. ile ayn hizada. Dont write on the wall. Duvarn 1. ile aynon ayn hizada, bir srada. dzenli olarak, muntazaman. az parayla. geni lde. hafta aras nda/iinde, hafta arasnda/iinde bir gn: Lets meet on a weekday. Hafta iinde bulu alm. krediyle, veresiye. -den dolay, iin. drt ayak zerinde. gnar, iki gnde bir. durmadan; durup dinlenmeden. beenilmedii takdirde geri verilmek artyla. -in nam na, -in adna. yalvararak, diz km durumda. gemide; trende. hazr.

artyla, kouluyla: You can stay here on condition that you look after the animals and the garden. Hayvanlara ve baheye bakma artyla burada konsinye olarak. szlemeli, mukaveleli, mukavele ile.
tic. veresiye. mal istenildiinde. grev ba nda. dosyaya geirilmi (evrak). yaya olarak. elde; hazr.

on his/her merits on horseback on ice on leave on loan on no account on occasion on ones conscience on ones mind on ones own on ones own initiative on paper on parole on purpose on record on request on schedule on second thought on second thought on shore on suspicion of on that score on the average on the beam on the bias on the chance that on the contrary on the contrary on the cuff on the decrease on the dot on the face of it on the high seas on the hour on the increase on the job on the line on the loose on the move on the nail on the occasion of on the one hand/on the other hand on the order of on the part of on the pretext of on the rise on the run

deerine gre. atla, ata binmi olarak, at srtnda. argo yedekte. izinli. dn olarak. asla, katiyen. ara s ra, zaman zaman. vicdann rahatsz eden. aklnda, hatrnda. kendi ba na, bakasndan yardm grmeden. kendi inisiyatifini kullanarak. kt zerinde kalan.

artl olarak tahliye edilmi.


mahsus, bile bile, kasten. kaydedilen, kaytl, kayd olan. rica/istek zerine; istenildi i zaman. tam zaman nda, vaktinde, tarifede belirtilen zamanda. iyice dndkten sonra. 1. Yok, ... (Az nce verilmi bir karardan vazgeince sylenir.): On second k yda. thought, lets not go. Yok, gitmeyelim. 2. D ndm de ...: On zannyla: He was arrested on suspicion of murder. Cinayetten tutukland. 1. o nedenle. 2. o konuda. ortalama olarak. doru ynde; doru, tam. verevine, verev. midiyle. bilakis, tersine, aksine. tersine, aksine, bilakis. argo veresiye. azalmakta. k. dili dakikas dakikasna, tam zamannda. d grne baklrsa. ak denizlerde, enginlerde. saat banda. gittike artmakta. i banda, grev banda. pein (deme). serbest. hareket halinde. 1. hemen, derhal. 2. sz konusu. ... nedeniyle, ... dolaysyla. dier taraftan. tarznda. -in taraf ndan. ... bahanesiyle. artmakta, ykselmekte. 1. kamakta. 2. geri ekilmekte. 3. ko arken.

on the scout on the side on the sly on the spot on the spur of the moment on the strength of on the wagon on the water on the whole on thin ice on Thursday on time on tiptoe/tiptoes on top of on welfare once once again once for all once for all once in a blue moon once in a while once in a while once more once or twice once upon a time Once upon a time .... once-over oncology oncoming one one after another one after another/the other one and all one and only one and the same one another one another one by one one fine day one foot in the grave one hundred percent one of his redeeming features one or two ones besetting sin ones native soil oneiric oneirology

keif grevi yapmakta, kefe km. ikinci bir i olarak: Hes a grocer, but he fixes radios on the side. Bakkal, ama ikincigizlice. bir i olarak radyo tamirat yapyor. gizli gizli, k. dili hemen, derhal. k. dili an nda, o anda. -e dayanarak; -in yznden. k. dili ikiyi b rakm durumda. denizde. 1. her eyi dnrsek, her ey hesaba katlrsa: It is, on the whole, a kl eyi bir d nrsek iyi bir i.bir 2. riske genellikle. good job. Her durumda; byk girmi. ok nazik/m perembe gn. zamannda, vaktinde, vakitli: Shes always on time. Her zaman vaktinde gelir. ayaklarnn ucuna basarak. -e ek olarak, -in yan sra, ile beraber: Hes doing this on top of his l iinden ayr olarak yor. He asked for a regular job. Bunu sylaas resmi kurulu tan yardyap m alan. ihtiya dolay z. 1. bir kez, bir defa. 2. bir zamanlar, eskiden. ba . 1. bir -se ..., bir -di mi ...: started you cant get him to stop. Bir ba lad m onu birOnce daha,hes bir kez daha, tekrar. ilk ve son defa olarak. 1. son olarak. 2. ilk ve son olarak. k. dili k rk ylda bir. arasra, arada bir. arada bir. bir kez daha. bir iki kere. bir varm bir yokmu. Bir varm bir yokmu ... (Masal anlatmaya balarken sylenir.). i. i. onkoloji. s. yaklamakta olan. i. yaklama. s. 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeri i ver. One hundred and twenty people came. Yz yirmi ki i geldi. One half of them were crazy. ndan, sra ile. birbiri arkas birbiri ard ndan, birbiri pei sra, pe pee, arka arkaya. hepsi; herkes; her biri. tek: It was her one and only desire. Onun tek arzusuydu. ayn, bir, tek: Theyre one and the same person. Onlar ayn kii. birbirini, yekdierini. birbiri, birbirleri (Hep ekimli bir ekilde kullanlr.): You must get along with one another. Birbirinizle iyi geinmeniz laz m. Dont kill one another. birer birer, teker teker. gnn birinde. bir aya ukurda. yzde yz. iyi taraflar ndan biri. birka. birinin en kt huyu. anavatan. s. dsel. i. dbilim.

one-man one-man show onerous oneself one-sided one-track one-way one-way ticket ongoing onion on-line onlooker only onomatopoeia onrush onset onshore onslaught on-the-job onto ontology onus onward onward onwards onyx oops ooze opal opaque open open air open end wrench open fire open into/out on/onto open s.o.s eyes open s.o.s eyes open sea open to the public open-ended openhanded openhearted opening openly open-minded openness opera

s. tek kiilik sergi. s. zahmetli, me akkatli, klfetli, eziyetli. zam. 1. kendi, kendisi, bizzat. 2. kendi kendini; kendi kendine. s. tek tarafl. s. s. tek ynl. gidi bileti; dn bileti. s. devam eden. i. soan. s., bilg. evrimii. i. seyirci. s. bir tek, e siz, biricik, yegne. z. 1. yalnz, ancak. 2. daha: She was here only yesterday. Daha dn buradayd . ba. yalnz, ancak. onomatope. i., dilb. yans ma, i. hcum; me. i. 1. balama, balang. 2. saldr, hcum. s. k yya doru. z. kyda. i. iddetli saldr/hcum. s. hizmetii, ibanda (eitim). edat stne, -e. i. varlkbilim, ontoloji. i. sorumluluk, ykmllk. s. ileriye do ru giden, ilerleyen. z. ileriye do ru, ileri; ileride. z., bak. onward 2. i. oniks. nlem Ay! i. 1. sulu amur, bal k; batak. 2. szma. 3. sznt. f. szmak; szdrmak. i. opal, panzehirta . s. k geirmez, donuk, saydam olmayan. s. 1. a k. 2. serbest. 3. aikr, meydanda olan. 4. kapanmam , denmemi ak hava. (bor). 5. zlmemi (sorun). 6. aasz. i. somun anahtar . ate amak. open-heart surgery ak kalp ameliyat. -e a lmak. (to) (bir konuda) birini ayd nlatmak, birinin gzn amak. birinin gzn amak, birini uyarmak, birini haberdar etmek. ak deniz. halka a k, umuma ak. s. sonuca ba lanmam, ak braklm. s. elia k, cmert. s. ak yrekli, ak kalpli, samimi. i. 1. a klk, delik. 2. al: opening day al gn. 3. ama; alma. 4. alana yer. 5. frsat. (kadroda) bo ktan a. z. aka, a s. ak fikirli. i. aklk, gizlilikten kanma. i. opera.

opera glasses operate operate on s.o. operation operational operative operator operetta ophthalmia ophthalmologist ophthalmology ophthalmoscope opiate opinion opinionated opium opium poppy opopanax opoponax opossum opp opponent opportune opportunely opportunism opportunist opportunity oppose opposite opposite angle opposite leaves opposition oppress oppression oppressive oppressor opt opt for opt out (of) opt to optative optic optic nerve optical optical character reader optical character recognition optical illusion

opera drbn. f. 1. mak. ilemek, almak; iletmek, altrmak. 2. (ticari/snai bir u) iletmek, ynetmek, idare etmek. 3. ameliyat yapmak. 4. kurulu birini ameliyat etmek. i. 1. mak. ileme, alma. 2. (ticari/snai bir kuruluu) iletme, ynetme. 3. al ma. 4. ameliyat, 5. (borsada) i, 1. lemsel; iletimsel.operasyon. 2. kullanlmaya hazr. alveri. 6. etki. 7. ask. s. i s. 1. ileyen, alan, faal. 2. yrrlkte olan. 3. etkin, etkili. 4. ameliyata 2. bir teknisyen. 3. casus, ajan. 4. 4. ait. ameliyat edilebilir. i. 1. i i. nai kuruluun sahibi/yneticisi. i. 1.5. operatr. 2. teknisyen. 3.usta ticari/s santral, santral memuresi/memuru, santral. 5. argo lp. i. operet. i., tb. gz iltihab/yangs. i. gz doktoru/hekimi, oftalmolog. i. oftalmoloji, gzbilim, gz hekimli i. i. oftalmoskop, gz aynas . s. 1. afyonlu. 2. uyu turucu, uyku getirici, sersemletici. i. afyonlu ila. i. gr, fikir, dnce. s. nyarg l; inat, fikrinden dnmeyen, dik kafal. i. afyon. haha. i. (reine olarak) av r. i., bak. opopanax. i., zool. opossum, sarig. k s. opposed, opposite. i. 1. dman. 2. rakip. s. 1. elverili, uygun. 2. tam zamannda olan, vakitli. z. tam zaman nda. i. frsatlk, oportnizm. i. frsat, oportnist. i. frsat, elverili durum. f. 1. -e kar olmak; kar kmak, kar koymak, direnmek. 2. la t rmak. kar ki, kar. 2. kart, ters, zt, aksi. i. 1. kart olan ey/kimse. 2. s. 1. kar da olan ey/kimse. z., edat 1. kar karya. 2. karlkl. 3. karsnda. kar . geom. tersa bot. karlkl yapraklar. i. 1. pol. muhalefet. 2. kar tlk, ztlk. 3. kar koyma, kar kma. f. 1. s kmak, sktrmak, bask yapmak. 2. eziyet etmek, zulmetmek. 3. knt vermek. bunaltmak, s eziyet, zulm. 3. sknt, arlk. i. 1. bask . 2. s. 1. ezici, zulmedici. 2. bunalt c, skc, ar. i. zalim kimse. f. -i semek. (-den) ekilmek, (-den) vazgemek, (-i) yapmamaya karar vermek. -e karar vermek. s. istek belirten. i., dilb. istek kipi. s. optik, grsel. anat. grme siniri. s. 1. optikle ilgili. 2. grsel. bilg. optik karakter okuyucu. bilg. optik karakter tan ma. grsel yan lsama.

optical scanner optician optics optimise optimism optimist optimistic optimistically optimize optimum option option key option to purchase optional opulence opulency opulent opulently opus or or else or so or so I think or whatever oracle oracular oral orally orange orange blossom orange marmalade orangoutan orangoutang orangutan orangutang orate oration orator oratorical oratory orbit orchard orchestra orchestrate orchid ordain ordeal

bilg. optik tarayc. i. gzlk. i. optik. f., ng., bak. optimize. i. iyimserlik, optimizm. i. iyimser, optimist. s. iyimser. z. iyimserlikle. f. en iyi ekilde kullanmak. i. en uygun durum, optimum. s. en uygun, optimum. i. 1. seme. 2. seme hakk , tercih. 3. seenek, k. 4. tic. opsiyon. bilg. seme tu u. satn alma opsiyonu. s. zorunlu olmayan, iste e bal, semeli. i. 1. servet, zenginlik. 2. bolluk. i., bak. opulence. s. 1. zengin. 2. bol. z. bolca. i. 1. yapt, eser. 2. mz. opus. ba. veya, ya da, yahut; yoksa: one or two bir veya iki. Are you joking, or aka mtrain. sylyorsun, have you really offense? imdi git,yoksa yoksagerekten treni yoksa: Go now taken or else youll miss the racaks n. ka kadar, civar nda, yaklak: Its twenty miles or so from here. Buradan yirmi mil kadar uzakta. zannedersem. k. dili veya yle bir ey, veya onun gibi bir ey. i. 1. kehanet. 2. khin. s. 1. kehanetle ilgili. 2. gizli anlaml . s. 1. szl, a zdan sylenen. 2. aza ait. 3. oral, azdan alnan (ila). 4. ruhb. zdan. 2. szl olarak. z. 1. aoral. i. 1. portakal. 2. portakal rengi, turuncu. s. portakal renginde olan, turuncu. portakal ie i. turun/portakal marmelad . i., zool., bak. orangutan. i., zool., bak. orangutan. i., zool. orangutan. i., zool., bak. orangutan. f. nutuk ekmek. i. sylev, nutuk, hitabe. i. hatip, nutuk eken kimse. s. hatiplie ait. i. 1. hatiplik, hitabet. 2. belagat, dil uzlu u. i. yrnge. f. -in etraf nda bir yrngede dnmek. i. meyve bahesi. i. 1. mz. orkestra. 2. tiy. orkestra. 3. tiy. parter. f. 1. orkestra iin mzik paras yazmak. 2. planlamak, dzenlemek. i., bot. orkide. f. 1. emretmek, buyurmak; (Tanr ) takdir etmek. 2. (birine) trenle papaz n ok vermek. unvan i. insana s knt ektiren i, ateten gmlek.

order order of precedence orderly ordinal ordinal numbers ordinance ordinarily ordinariness ordinary ordnance ore oregano org organ organ bank organ grinder organdie organdy organic organic chemistry organic disease organic substance organically organisation organise organism organist organization organize orgasm orgy Orient orient orient o.s. Oriental Oriental poppy Oriental rug Oriental rug Orientalist orientate orientation orifice orig origanum origin original originality

i. 1. dzen, tertip. 2. s ra, dizi. 3. yntem, usul. 4. emir, buyruk. 5. k smarlama, sipari . 6. tarikat. 7. eref rtbesi. 8. cins, eit, tr. 9. mimari dem sras . s. dzenli, derli toplu, dzgn. i. 1. emir eri. 2. hastane hademesi. s. 1. s ra/derece gsteren. 2. biyol. takma ait. mat. s ra saylar. i. 1. dzen, kural. 2. emir. 3. yasa; ynetmelik. z. genellikle, normal olarak. i. sradanlk. s. 1. s radan, alelade: an ordinary house sradan bir ev. 2. olaan, lm , her zamanki, al1. gereleri. 2. normal, ordonat.tipik: his ordinary way of speaking her i. sava i. maden cevheri. i. keklikotu, gveyotu, gveyiotu. k s. organic, organization, organized. i. 1. org, erganun. 2. anat. organ, rgen, uzuv. 3. organ, kurulu ; yayn .bankas . organ organ laternac . i., bak. organdy. i. organze. s. organik, rgensel. organik kimya. organik hastalk. organik madde. z. organik olarak. i., ng., bak. organization. f., ng., bak. organize. i. organizma, rgenlik. i. orgcu. i. 1. kurulu , messese, organizasyon; rgt, tekilat. 2. dzen, tertip. 3. organizasyon. dzenleme, hazrlama, organize etmek. 2. rgtlemek, f. 1. dzenlemek, hazrlamak, kilatland rmak. te i. orgazm. i. 1. lem, lgnca elence, sefahat lemi. 2. ar dknlk. i. f. (kendinin) tam olarak nerede bulundu unu saptamak. s. 1. Doulu. 2. Douya zg. i. Doulu. bot. douhaha. ark hals, Ortadou veya Orta Asyada dokunan hal.

ark hals. i. doubilimci, arkiyat, oryantalist. f., ng., bak. orient. i. bir yere/evreye alma/intibak. i. delik, a z. k s. origin, original, originally.
i., bak. oregano. i. 1. kken, kaynak, as l. 2. nesil, soy. s. 1. ilk, as l: Who was the original owner of this car? Bu arabann ilk sahibi kimdi? 2. orijinal, as l, kopya olmayan: Is this an original painting? i. orijinallik, zgnlk.

originally originate originator ornament ornament ornamental ornamental plants ornamentation ornate ornately ornery ornithologist ornithology orogenesis orogeny orography orology orphan orphanage orthodontics Orthodox orthodox orthopedic orthopedics orthopedist oscillate osmosis osprey Osset Ossete Ossetia Ossetian Ossetic ossicle ossification ossify osteitis ostensible ostensibly ostensive ostentation ostentatious ostentatiously osteogenesis osteoid osteology osteolysis

z. 1. ilk ba ta; balangta. 2. zgn bir biimde, orijinal bir ekilde. 3. aslen: Shes originally Edirne. O aslen Edirneli. yaratmak; meydana gelmek, f. icat etmek, meydanafrom getirmek, karmak, kmak, kaynaklanmak. i. yaratan kimse, icat eden kimse. i. ss. f. sslemek, donatmak. s. 1. ss olarak kullan lan. 2. ssleyici; dekoratif. ss bitkileri. i. 1. ss. 2. ssleme. s. ok ssl, atafatl, gsterili. z. ok ssl bir biimde. s. 1. huysuz, aksi. 2. inat . 3. alak, aalk. i. kubilimci, ornitolog. i. kubilim, ornitoloji. i., bak. orogeny. i. daolu, orojeni. i. dabilgisi. i. dabilgisi. i., s. ksz. f. ksz b rakmak. i. yetimhane, kszler yurdu. i. ortodonti. i. (o. Or.tho.dox) Ortodoks. s. Ortodoks. s. 1. ortodoks. 2. geleneksel, greneksel. s. ortopedik. i., tb. ortopedi. i. ortopedist, ortopedi uzman . f. 1. salnmak. 2. kararsz olmak, tereddt etmek, bocalamak. i., kim. geime, geiim, ozmos. i., zool. balkkartal, deniztavancl. i., bak. Ossete. i. Oset. i. Osetya, Osetiya. i., s. Oset. i. Osete. s. 1. Oset. 2. Osete. i., anat. kemikik, kk kemik. i. 1. kemikle me; kemikletirme. 2. katlama; katlatrma. f. 1. kemikle mek; kemikletirmek. 2. katlamak; katlatrmak. i., tb. kemik iltihab/yangs. s. grn teki, grnen. z. grn te, grnrde. s. grn te olan. i. gsteri, gereksiz gsteri. s. dikkati eken, gsteri li, fiyakal, cakal. z. gsterili bir biimde. i. kemik olu umu. s. kemiksi. i. kemiksi doku. i. osteoloji, kemikbilim. i., tb. kemik erimesi.

osteoporosis ostracise ostracism ostracize ostrich ostrichlike OT other otherwise otter Ottoman ottoman ouch ought oughtn't ounce our ours ourselves oust oust s.o. from ouster out out at the elbows out back out front out loud out loud out of out of action out of breath out of commission out of control out of curiosity out of danger out of date out of deference to out of doors out of fashion out of favor out of focus out of hand out of harms way out of hearing out of his/her senses out of joint out of line

o. os.te.o.po.ro.ses (astiyoprosiz) i., tb. osteoporoz. f., ng., bak. ostracize. i. 1. toplum d na itme; dlama; aforoz etme, kovma. 2. srme, srgne gnderme. f. 1. toplum d na itmek; dlamak; aforoz etmek, kovmak. 2. srmek, srgne u. i. devekugndermek. s. deveku u gibi. k s. Old Testament. s. baka, dier, br. zam. bakas, dieri, br. z. 1. baka trl. 2. yoksa, olmazsa, aksi takdirde. i., zool. susamuru. s., i. (o. --s) Osmanl. i. 1. otoman, koltuklu sedir; sedir, kanepe. 2. (byk) ayak iskemlesi. 3. otoman (kuma ). nlem Ah!/Of!/Aman! yardmc f. -meli, -mal (Gereklilik ve zorunluluk belirtir.): I ought to go. Gitmeliyim. It ought not to be allowed. Buna izin verilmemeli. You ought to k s. ought not. i. ons, 28,3 gram. zam., s. bizim. zam. bizimki. zam., o . kendimiz, bizler: We ourselves will help. Biz kendimiz yardm iz. edece f. birini (bir yerden) karmak/ekarte etmek. i. of birini (bir yerden) karma/ekarte etme. z. 1. Belirli bir yerden gitme/gnderme anlam ndaki fiillerle birlikte lr: They started out afak skerken yola ktlar. Take him kullan ks z, hrpani, st baat dawn. dklen. 2. eskimi (giysi). 1. k l k. dili binan n/bir yerin arkasndaki yer, arka: Ill meet you out back in ten n arka taraf nda bulurum. minutes. Seni on yerin dakika sonra binan n/bir nndeki yer, n: Hes standing out front. Binann k. dili binan nnde duruyor. sesli; yksek sesle. yksek sesle; duyulacak bir ekilde. 1. -den (Yeri de ien birinin/bir nesnenin k yerini bildirir.): Take your hands out of your pockets! kar! 2. dnda: Its out of hale gelmiEllerini . 2. saf ceplerinden d (oyuncu/asker). 1. ilemeyecek soluu kesilmi, soluk solua. 1. grev yapamaz durumda. 2. bozuk. 1. rndan km, kontrolden km; zaptedilemez. 2. (fkeden) kendini kaybetmi. meraktan. tehlikeyi atlatm . 1. modas gemi, demode. 2. tarihi gemi. -e riayeten, -e uyarak. 1. darya; darda. 2. ak havada. demode, modas gemi. gzden d m. odaklanmam , flu. 1. hemen, derhal. 2. kontrolden km; rndan km. emniyette, emin yerde. iitemeyecek uzaklkta. akl bandan gitmi, ldrm. 1. kk, km. 2. rndan km. 1. with -e uymayan. 2. itaatsiz (kimse). 3. uygunsuz (sz/davran ).

out of luck out of pity out of position out of proportion out of regard for/to out of spite out of stock out of the blue out of the blue out of the corner of ones eye out of the ordinary out of the question out of trim out of tune out of turn out of use out of wedlock out of whack out of/beyond ones depth Out with it! Out you go! Out! out-and-out outbid outboard outboard motor outbreak outburst outcast outclass outcome outcrop outcropping outcry outdated outdistance outdo outdoor outdoors outer Outer Mongolia outermost outfit outfitter outflank outgoing outgrow

talihsiz. merhameten, ac yarak. yerinden km. orans z, orantsz. -in hatr iin. inadna: She did it out of spite. Onu inadna yapt. tic. elde kalmam , mevcudu tkenmi. k. dili aniden, damdan d er gibi. birdenbire. gznn ucuyla (bakmak). olaand. imkns z, olamaz, sz konusu olamaz. k. dili 1. kt durumda, fena vaziyette. 2. idmans z. 1. akortsuz. 2. ahenksiz, uyumsuz. sra beklemeden, sras gelmeden. geersiz, kullan lmayan. evlilik d, gayrimeru. k. dili bozuk, alamaz/ileyemez durumda. boyunu a an, bilgi ve yetenei dnda. Sylesene! Haydi k! nlem k dar! s., k. dili tam, dpedz: Hes an out-and-out fraud. O tam bir sahtekr. f. (out.bid, --ding) (a k artrmada) (-den) daha fazla fiyat vermek. s., den. takma motorlu, d tan motorlu. takma motor. i. 1. (istenmeyen bir olay) (birdenbire) ortaya kma, patlak verme. 2. n. salg i. 1. (birinin birdenbire syledi i) fkeli/ac szler. 2. birdenbire meydana gelme, patlama. i. toplum d na itilmi kimse; aforoz edilmi/kovulmu kimse. s. toplum na itilmi ; aforoz olmak. edilmi/kovulmu. d f. -den ok stn/iyi i. sonu, netice. i. 1. (istenmeyen bir olay) ortaya kma, kma, ba gsterme, patlama. 2. n yeryzne km uzant s ,s kma, k nt nt . . jeol. birbir kayac n yeryzne km uzant , kma, k i., jeol. kayac i. 1. hayk r, lk, bar. 2. (byk apta) protesto, yaygara. s. 1. modas gemi, demode. 2. gnn artlarna uymayan, zamana ngemek. gereksinimlerini karlamayan. 3. eski (teknoloji, uymayan, a -i f. -i geride khne; b rakmak, f. (out.did, --ne) -i ok geride b rakmak, -den ok daha iyi bir performans gstermek; -i gemek, -i hava. bast rmak. lan, ak s. darda yap z. 1. darya. 2. darda, ak havada. i. ak hava. s. 1. dtaki, d. 2. dardaki. D Moolistan. s. en dtaki. i. 1. k yafet. 2. donat; gereler. 3. k. dili askeri birlik. 4. k. dili ekip, tak m. ; giyim irket. f. (--ted, --ting) 5. k.tehizat dili kurulu . 2. e yas sat cs. donatmak, gerelerini salamak. i. 1. f., ask. (d mann) yanndan dolanp arkasna gemek. s. 1. sempatik, cana yak n. 2. girgin. 3. giden, kan. 4. ayrlan, kalkan. i. , k. --n) 1. kk gelmek: The child has outgrown his clothes. gidi f. (out.grew, Giysileri ocu a artk kk geliyor. 2. (byynce) -den vazgemek.

outgrowth outing outlandish outlast outlaw outlay outlet outline outlook outlying outmoded outnumber out-of-date out-of-doors out-of-the-way outpatient outpost outpour output outrage outrageous outrageous price outrank outreach outreach program outright outrun outset outshine outside outside of outsider outsize outskirts outsmart outspoken outstanding outstanding account outstay outstay ones welcome outstretch outstretched hand outstrip outward outwardly outwards outweigh

i. 1. bir ba ka eyden gelierek byyen ey. 2. fazlalk. 3. doal bir sonu/geli i. gezinti. me. s. 1. tuhaf, acayip, garip. 2. yabanc . 3. uzak. f. -den ok daha kalc olmak, -den ok dayanmak. i. 1. haydut, yasaya kar gelen kimse. 2. yasal haklardan yoksun raklm giderler, kimse. f.harcama. 1. yasaklamak. 2. yasad ilan etmek. 3. yasal b i. masraf, i. 1. dar kacak yer, k yeri, k, kap, kak, kt. 2. yol, k yolu. yeri.2. 4.taslak; elek. priz. 3.1. sat i. kontur. kroki. 3. of -in ana hatlar . f. -in ana hatlarn ema n izerek halinde gstermek; -in grhatlar . 2. bak as, anlatmak. gr as. 3. gelecek: The i. 1. (on) (-e) bak , (-i) ana

irketin etraftaki. gelecei olumlu. 4. manzara. outlook for the company is good. s. 1. uzakta bulunan, uzak. 2. evredeki, s. 1. modas gemi, demode. 2. gnn artlarna uymayan; an lamayan. 3. eski (teknoloji/makine v.b.). gereksinimlerini kar olmak. f. (sayca) -den ok
s. 1. gnn artlarna uymayan; an gereksinimlerini karlamayan. 2. gemi , demode. modas a k havada. i. ak hava. z. darda, s. sapa. i. ayakta tedavi edilen hasta. i. ileri karakol. i. dklme, ta ma, akma. i. 1. retim; hs la; randman, verim. 2. rn, kt. 3. elek. k. 4. bilg. khaklar , kt.n aka inenmesi; byk hakaret; byk ayp. 2. (byk bir i.1. zlktan/hakaretten fke. f. ok2. fkelendirmek. haks oke edici. fazlasyla frapan; s. 1. korkun, ok fazla, kaynaklanan) ly a an, acayip. fahi fiyat. f. -den daha yksek rtbede olmak. f. amak, gemek. i. sosyal yardm. sosyal yard m program. z. 1. a ka, kesin olarak. 2. tamamen, resmen. 3. hemen, derhal. 4. in olarak, bir demede: He bought the house outright. Paray bast pe komak. 2 -i gemek, -i rp f. (out.ran, out.run, --ning) 1. -den daha h zl mak: This a lang . year income outran expenses. Bu yl gelir gideri at. i. ba f. (out.shone) (ba kasn) glgede brakmak, -den daha fazla parlamak. i. 1. d, d taraf. 2. d grn. s. 1. d. 2. en fazla, en yksek, azami. arda; dka. arya. 2. ak havada. 3. dtan. edat -in dnda. z. d k.1. dili -den ba i. yabanc , bir grubun dnda olan kimse. i. byk boy. s. byk boyda olan, byk. i. (bir yer iin) etraf, evre; varo lar, d mahalleler. f., k. dili -den daha kurnazca davranmak; -i kurnazl kla yenmek. s. szn sak nmayan, akszl. s. 1. stn, sekin. 2. gze arpan. 3. denmemi ; kalm (bor). tic. vadesi gemi bor. f. -den daha fazla kalmak. (misafir) fazla kalmak. f. amak, gemek. uzatlan el. f. (--ped, --ping) 1. (yar ta) gemek. 2. -den stn kmak. s. d. z. 1. darya doru. 2. grnte, dtan. z. 1. dtan. 2. da doru. 3. d grne gre, grnte. z. darya doru. f. 1. -den daha a r gelmek. 2. -den daha nemli olmak, -den daha ar basmak.

outwit outworn oval ovary ovation oven oven cloth oven glove oven gloves over overover again over and above over and over overact overall overalls overarch overawe overbalance overbearing overblown overboard overbook overburden overcast overcharge overcoat overcome overcompensate overconfident overcrowd overcrowded overdo overdose overdraft overdraw overdrive overdue overeat overestimate overexpose overexposed overexposure overflow overflow pipe overgrow

f. (--ted, --ting) -i kurnazl kla yenmek. s. 1. fazla eskimi. 2. gnn artlarna uymayan; an gereksinimlerini lamayan. kar s. oval. i. oval ey. i., anat. yumurtalk. i. cokunca alk. i. frn. ng. tutacak.

ng. frn eldiveni. ng. tutacak. z. 1. -e, -e do ru (Bir yerden baka bir yere/tarafa doru yaplan/olan bir doru kostnden, tu. Lets swim hareketi belirtir.): He ran over to the tree. A aca zerinde; r, fazla. 2. stne, zerine; stnde, nek 1. a zerinden. 3. teye, tesine. 4. st-. bir daha. tekrar, yeniden, ba tan,
k. dili -den ayr olarak, -den baka. defalarca, tekrar tekrar. f. (rol) abartmal bir ekilde oynamak. s. 1. batan baa olan, bir utan bir uca olan. 2. kapsaml, ayrntl. i. 1. i nl, nlk. 2. A.B.D. i tulumu. i.ng. i tulumu. f. zerinde kemer meydana getirmek. f. korkutup hareketsiz b rakmak. f. 1. ar basmak. 2. dengesini bozmak, devirmek; dengesini kaybetmek. s. 1. herkese hkmeden; herkese hkmetmeyi seven; zorba tav rl, otoriter. 2. ezici. , iirilmi. s. abartmal z. f. fazla rezervasyon yapmak. f. 1. -e ta yabileceinden fazla yk yklemek. 2. -e fazla i vermek. 3. -in kapasitesini zorlamak/a (hava).mak; -e fazla yk olmak. s. bulutlu, kapal f. 1. -den fazla para/fiyat istemek. 2. elek., mak. fazla yklemek, fazla doldurmak. i. 1. fazla fiyat. 2. elek., mak. fazla yk. i. palto. f. (o.ver.came, o.ver.come) -in stesinden gelmek; -i yenmek. f. for (zayf bir tarafn) fazlasyla telafi etmek. s. 1. fazla emin. 2. kendine fazla gvenen. f. fazla kalabalk etmek. s. fazla kalabalk. f. (o.ver.did, --ne) 1. -de a rya kamak, dozunu karmak. 2. fazla kullanmak. 3. gere inden fazla piirmek. (tuzu/baharat 2. fazla miktarda ila verme, dozu ama. f. (with) (birine) i. 1. ar doz.) fazla miktarda ila vermek. i. 1. hesaptan ekilen fazla para. 2. hesaptan fazla para ekme. f. (o.ver.drew, --n) 1. abartmak. 2. hesaptan fazla para ekmek. i., oto. overdrayv, fazla h zlandrma mekanizmas. s. 1. gecikmi. 2. vadesi gemi. f. (o.ver.ate, o.ver.eat.en) gere inden fazla yemek yemek; tka basa yemek. f. 1. -i oldu undan fazla yetenekli grmek, -in yeteneini/yeteneklerini abartmak. 2. (bir yaparken) -in masraf n/deerini fazla yksek r poz vermek. f., foto. (filme) a tahmin s., foto. srekspoze. i., foto. 1. srekspozisyon. 2. srekspoze foto raf. f. (--ed, --n) 1. ta mak. 2. ok bol olmak. i. 1. tama. 2. fazlalk. 3. tama borusu. tama borusu. f. (o.ver.grew, --n) (bitkiler) birbirini rtecek derecede bymek.

overgrown overhang overhaul overhead overhear overjoyed overkill overladen overland overlap overlay overload overlook overmuch overnight overpass overpay overplay overplay ones hand overplus overpopulation overpower overpowering overprice overproduce overproduction overprotect overrate overreach overreach o.s. override overriding overrule overrun overseas oversee overseer overshadow overshoe overshoot oversight oversimplification oversimplify oversize oversleep overspend overstate

s. yana gre fazla bym. f. (o.ver.hung) 1. zerine ssl eyler asmak. 2. zerine sarkmak. 3. knt. 2. knt derecesi. (tehlike v.b.) tehdit geirmek, etmek. i. 1. f. 1. -i revizyondan -i gzden geirerek gereken i iklikleri yapmak. 2. arkas ndan yeti ip nne gemek. tamirleri/de tan yukar da olan. 2. yukar dan geen. 3. genel i. genel giderler. s. 1. ba

yukar , yukarda, stte. giderlerle ilgili. z. ba tan f. (o.ver.heard) kulak misafiri olmak.
f. i., k. dili 1. gere inden fazla silah. 2. fazlalk, arlk. s. fazlas yla yklenmi. s. karayolu ile yap lan. z. karada; karadan. f. (--ped, --ping) st ste bindirmek; st ste binmek, bini mek. f. (o.ver.laid) kaplamak. i. (ov rley) 1. rten tabaka, rt. 2. kaplama. f. 1. -e fazla yk yklemek; (bagaj, kfe v.b.ne) fazla yk koymak: Dont rtna fazla yk koyma! 2. (elektrik hatlarkat na/sistemine) overload him! S . 2. -e gz f. 1. gznden kamak: I overlooked that. O gzmden r olmak, -e hkim olmak, -e yummak, -i grmezlikten gelmek. 3. -e naz z. gereinden fazla. z. 1. geceleyin, bir gece iinde. 2. birdenbire. s. bir gecelik. i. stgeit. f. (o.ver.paid) fazla demek. f. bytmek, abartmak. kendi olanaklar na fazla gvenmek. i. fazlalk. i. nfus fazlal. f. 1. kaba kuvvet kullanarak (birini) etkisiz hale getirmek. 2. (bir duyguya) hkim olamamak. 3. ok etkilemek. s. 1. zaptedilemeyen (duygu). 2. ok kuvvetli (bir neden/san ). 3. i ltan, bayltfiyat c (koku). 4. insan bunaltan, bunaltc, bayltc (scak). bay f. fazla yksek koymak. f. gereinden fazla retmek. i. ar retim. f. -i gere inden fazla korumak. f. -i olduundan fazla iyi/nemli saymak. f. 1. yetiip gemek. 2. tesine gemek. 3. aldatmak, dolandrmak. altndan kalkamayacak kadar ok i stlenmek. f. (o.ver.rode, o.ver.rid.den) 1. (bir sorun) (hepsinden) nemli olmak. 2. ka(neden/ama). birinin kararn) geersiz klmak. 3. -e baskn yetkisini kullanarak (ba nemli olan s. her eyden f. yetkisini kullanarak (ba ka birinin kararn) geersiz klmak/iptal etmek. f. (o.ver.ran, o.ver.run, --ning) 1. istila etmek; kaplamak. 2. gemek, amak. s., z. deniza r. f. (o.ver.saw, --n) nezaret etmek, bakmak. i. 1. (fabrikada/in aatta) ef; ustaba, avu. 2. iftlik khyas. 3. deneti, nezareti. f. -i glgelemek, -e glge d rmek. 2. -i glgede brakmak, -i amak, -i gemek. i. lastik, galo , kalo, oson. f. (o.ver.shot) 1. hedeften teye atmak. 2. gemek. 3. a rla kamak. i. 1. dikkatsizlik. 2. yanl , kusur. 3. gzetim, bakm; ynetim. i. fazla basitle tirme. f. fazla basitle tirmek. s. fazla byk. f. (o.ver.slept) fazla uyumak; uyuyakal p gecikmek, ge uyanmak. f. (o.ver.spent) fazla masraf yapmak, bteyi a mak. f. abartmak.

overstatement overstay overstay ones welcome overstay/wear out ones welcome overstep overstep the bounds/limits of overstep the mark oversupply overt overtake overtax overthrow overthrow the government overtime overtly overtone overture overturn overweening overweight overwhelm overwork overwrought ovulate ovulation owe owl own own own s.t. in common own up to owner ownership ox oxalis oxcart oxeye oxidation oxide oxidise oxidize oxygen oxygen tent oyster oyster bed oz ozone

i. abartma, abart . f. fazla kalmak. (misafir) fazla kalmak. fazla kalp tadn karmak, ziyareti uzatp bktrmak. f. (--ped,--ping) gemek, a mak. -in snrlarn amak. haddini amak, ar gitmek. i. fazlalk. s. ak olarak yaplan, aktan aa olan, ortada olan. f. (o.ver.took, --n) 1. yeti mek, yakalamak. 2. ng. (tat) sollamak, na r kmak. gemek. 3. birden kar s n ) a derecede yormak/zorlamak. 2. -den fazla f. 1. (vcudun bir organ vergi almak. 3. --n) -e fazla vergi koymak. f. (o.ver.threw, (hkmet v.b.ni) devirmek, y kmak, drmek. i. kma. devirme, y hkmeti devirmek. i. 1. fazla mesai. 2. fazla mesai iin denen cret. z. ak bir biimde, aka. i. ima edilen fikir. i. 1. neri, teklif. 2. mz. uvertr. f. devirmek, altst etmek, bozmak. s. 1. kendinden fazla emin. 2. a r, sonsuz. i.1. fazla a rlk. 2. fazla kilo. 3. fazla kilolu olma. s. (ovrweyt) fazla kilolu (kimse). f. 1. (byk bir orduyla) a r bir yenilgiye uratmak. 2. istila etmek, ak na 5. with (iltifat, kaplamak. 3. (manen) mahvetmek. trmak; fazla almak. i.4. fazla al evirmek. ma. f. fazla al s. 1. sinirleri bozuk. 2. a r heyecanl. f., biyol. yumurtlamak. i., biyol. yumurtlama. f. borcu olmak, borlu olmak: How much do I owe you? Sana ne kadar borcum var? That company owes us a billion liras. O irketin bize bir . i. bayku s. kendine zg, zel, kendinin, kendi: her own book onun kendi kitab . a character of its own kendine zg bir ahsiyet. olmak: Do you own this house? Bu evin sahibi siz f. 1. -in sahibi/mal misiniz? 2.sahip kabulolmak: etmek,We itiraf etmek. own this building in common. Bu binann ayn eye ortak sahibiyiz. k. dili (bir suu) itiraf etmek, kabul etmek. i. sahip, iye, malik. i. 1. (arazi/bina iin) mlkiyet: The ownership of this vineyard is in dispute. n mlkiyeti konusu oldu. 2. sahip olma, sahiplik, iyelik: The Bu . ox.en (aksn) ihtilaf i. kz. oba i. ek iyonca. i. kz arabas , kan. i., mim. gzpencere. i. oksitlenme, oksidasyon. i., kim. oksit. f., ng., bak. oxidize. f. oksitlemek; oksitlenmek. i., kim. oksijen. oksijen ad r. i. istiridye. istiridye yata . k s. ounce(s). i. ozon.

ozonosphere p p P, p pa PA pa

i. ozonyuvar . k s. piano. k s. page, participle, past, penny, population. i. P, ngiliz alfabesinin on altnc harfi. Mind your ps and qs. larna dikkat et. Davran i., k. dili baba. k s. power of attorney. k s. per annum.

i. 1. (yrrken at lan) adm. 2. bir admda alnan yol. 3. gidi, yry. 4. pace pace back and forth/pace up and yry h z. yukar 5. hz, tempo, gidi. f.mak, 1. advolta mlamak. 2. bir aa bir yukar bir yrmek/dola atmak. bir aa down i. 1. rnek alnan kimse. 2. (geici) kalp pili, kalbin at hzn ayarlayan pacemaker ayg i. t. Pacific s. 1. uzla trc, bartrc. 2. sakin. pacific pacification pacifier pacifism pacifist pacify pack pack pack a wallop pack a wallop pack animal pack off pack up package package deal package store package tour packed packed like sardines packer packet packhorse packing packing box/case packinghouse packsaddle pact pad pad padding paddle paddle paddle steamer paddle wheel paddle-wheeler paddock i. 1. bar salama. 2. of (karklklara sahne olan bir yerde) asayii lama. 3. kontrol altna alma. 4. bartrma, uzlatrma; barma, sa i. emzik (kauuk meme). i. barseverlik, barlk. i. bar kimse. f. 1. (kar klklara sahne olan bir yerde) asayii salamak. 2. bartrmak, trmak.3. tdenk. rmak,3. sakinle tirmek. uzla kyat n. 2. (sigara iin) paket. 4. srt antas. 5. (kpek i. 1. boha, an) sr. 6. ng., isk. deste. 7. t b. kompres; tampon. veya olu 2. -i denk etmek, -i f. 1. -ikurtlardan bohalamak. denklemek. 3.

n) hazrlamak; eyalar tanmaya hazr bir duruma (bavulunu/bavullar argo bomba gibi patlamak.
k. dili ok etkili olmak. yk hayvan . gndermek, defetmek, kovmak. 1. -i bavula/sand a koymak. 2. (makine) durmak. i. 1. paket. 2. boha. 3. ambalaj. tic. paket teklif. iki dkkn . paket tur, grup turu. s. 1. paketlenmi. 2. azna kadar dolu. sardalye gibi istif edilmi. i. ambalajc ; paketi. i. 1. paket. 2. boha, kn. i. yk beygiri. i. 1. ambalajlama; paketleme, paket etme. 2. ambalaj. 3. salmastra, t ka, conta. eya sand. i. byk mezbaha. i. semer. i. pakt, antla ma; szleme. i. 1. yumu ak bir maddeden yaplm koruyucu ey: kneepad dizlik. saddle . desk pad sumen. 2. bloknot, kt destesi. 3. baz pad semer yast f. (--ded, --ding) sessizce yrmek. i. 1. dolgu maddesi. 2. vatka. 3. fodra. 4. abartma. i. 1. (kanoya ait) krek. 2. (masatenisi iin) raket. 3. (ocuklar dvmek langezinmek. ucu yass ve yayvan) sopa. 4. f. 1. krekle (kanoyu) iin 2. suda oynamak. 3.toka. (ocuk/ihtiyar) sendeleyerek f. 1. kullan s suda yrmek. yandan arkl vapur; ktan arkl vapur. vapur ark , ark. i. yandan arkl vapur; ktan arkl vapur. i. 1. ng. (atlar iin etraf evrili, kk) ayr. 2. padok.

paddy padishah padlock paeony pagan paganism page page page through pageant pageantry paginate pagination paid pail pailful pain pain in the neck painful painkiller painless painstaking paint paintbox paintbrush painter painting pair pair of compasses pair of compasses pair of pajamas pair of pants pair of scissors pair of trousers pair of trousers pair off pajamas Pakistan Pakistani pal palace palatable palate palatial palaver pale pale

i. eltik tarlas . i. padiah. i. asma kilit. f. asma kilitle kilitlemek, asma kilit vurmak. i., ng., bot., bak. peony. i., s. 1. pagan; putperest. 2. dinsiz. i. 1. paganizm; putperestlik. 2. dinsizlik. i. sayfa. f. (bir yaznn) sayfalarn numaralamak. i. 1. (otelde) komi. 2. io lan. 3. uak. f. hoparlr ile armak. sayfalarn evirmek; sayfalarn evirip gz atmak. i. 1. trensel oyun. 2. geit treni. i. atafat, tantana, debdebe. f. (bir yaznn) sayfalarn numaralamak. i. (bir yaznn) sayfalarn numaralama. f., bak. pay. i. kova. i. bir kova dolusu. i. 1. ar, ac, sz. 2. ac, strap. 3. dert, keder. 4. o. zen, ihtimam, itina. 5. o .. doum sanclar. f. 1. cann yakmak, eziyet etmek. 2. ba belas s. 1. arl. 2. zahmetli, g. 3. ackl, zc. i., k. dili a r kesici ila, ar kesici. s. 1. ac sz, arsz. 2. zahmetsiz. s. 1. titiz, zenli, itinal . 2. zen/itina isteyen (i). i. 1. boya. 2. allk. 3. makyaj. f. 1. -i boyamak. 2. (boyayla) -in resmini/portresini yapmak. 3. -i tasvir etmek, -i betimlemek, -i resmetmek. i. boya kutusu. i. boya fras. i. 1. boyac , badanac. 2. ressam. i. 1. resim, tablo. 2. boyac lk, badanaclk. 3. ressamlk. 4. resim sanat. i. (o. --s) ift. f. iftletirmek, eletirmek. pergel. pergel. pijama. pantolon. makas. pantolon. pantolon. elemek; eletirmek. i. pijama. i. Pakistan. i. Pakistanl. s. 1. Pakistan, Pakistana zg. 2. Pakistanl. i., k. dili arkada , dost. i. saray. s. 1. lezzetli. 2. yenilebilir, yenebilir. 3. iilebilir. 4. ho a giden, ho. i. 1. damak. 2. tat alma duyusu. 3. (for) damak zevki. s. saray gibi. i. 1. bo laf, palavra. 2. pohpohlama. f. 1. bo laf etmek, palavra atmak. 2. pohpohlamak. i. 1. kazk. 2. (tahta) parmaklk ubuu. 3. snr, limit. s. 1. soluk, solgun, renksiz. 2. a k, uuk (renk). 3. donuk. f. beti benzi atmak, sararmak; sarartmak.

paleness paleography paleontologist paleontology Palestine Palestinian palette paling palisade pall pallet palliate pallid pallor palm palm branch palm oil palm s.t. off on s.o. Palm Sunday palmetto palmist palmistry palpable palpably palpitate palpitation palsy paltriness paltry pampa pampas grass pamper pamphlet pan panpan holder pan out panacea Panama Panamanian pancake pancreas panda pandemonium pander panderer pane

i. 1. solgunluk. 2. (renkte) a klk, uukluk. 3. donukluk. i. paleografi. i. paleontolojist, ta lbilimci. i. paleontoloji, ta lbilim. i. Filistin. i. Filistinli. s. 1. Filistin, Filistine zg. 2. Filistinli. i. 1. (boya iin) palet. 2. palet, bir ressama zg renkler. i. 1. it yapmaya zg kazk. 2. (tahta) parmaklk ubuu. 3. kazk it, it. i. 1. savunmada kullan lan ve sivri kazklardan yaplm it; kazk it; kazk . (rmak uzanan) kayalk2. uurum dizisi. f. na duvar. 2. o i. 1. (siyah uha veya boyunca kadifeden) tabut rts. rt, tabaka: Aetraf pall of rtm t. thick mist covered the city. Kenti koyu bir sis tabakas i. 1. mleki spatulas . 2. (yk kaldrmada/tamada kullanlan) palet. f. 1. (hastalk, zorluk v.b.ni) hafifletmek. 2. (kabahat, hakaret v.b.ni) gibi gstermek. nemsizmi s. solgun, soluk. i. solgunluk, beniz sar l. i. 1. avu ii, aya. 2. palmiye. 3. hurma a ac. f. avu iinde saklamak. zafer simgesi olan hurma dal . hurma ya . birine bir eyi hile ile kabul ettirmek. paskalyadan nceki pazar gn. i. (o. --s/ --es) bot. sabal. i. el falna bakan kimse. i. el fal. s. 1. hissedilir, dokunulabilir. 2. a ikr, ak. z. 1. el ile hissedilerek. 2. a ikr olarak, aka. f. (kalp) h zl atmak, arpmak. i. arpnt. i. 1. inme, fel, nzul. 2. titreme, srekli titremeye yol aan hastal k. f. felce uratmak. nemsizlik. i. deersizlik, s. 1. ok az, czi (Kmseme belirtir.). 2. de ersiz, nemsiz. i. pampa. bot. pampaotu, tykam . f. 1. -in ihtiyalar n karlarken arya kamak, martmak: Dont pamper martma! 2. pohpohlamak. him! r, risale. i. broOnu i. 1. tepsi. 2. tava. 3. kefe, terazi gz. f. (--ned, --ning) 1. topra alttm. n karmak. 2. k. dili hakknda olumsuz eletiri yazmak. ykayarak nek btn,

ng. tutacak; frn eldiveni.


k. dili 1. sonu vermek. 2. ba arya ulamak. i. her derde deva. i. Panama. i. Panamal. s. 1. Panama, Panamaya zg. 2. Panamal. i. krep; gzleme. i., anat. pankreas. i., zool. panda. i. k yamet, kargaa, velvele. i. pezevenk. f. 1. to ( kar amacyla) (birinin olumsuz bir eilimini) tatmin etmeye almak: He is pandering to their reactionary tendencies. Onlarn i. pezevenk. i. pencere cam .

panegyric panel panel discussion pang panhandle panic panicky panic-stricken Panjab Panjabi panorama panoramic pansy pant pantechnicon pantheism pantheist panther panties pantograph pantomime pantry pants pantyhose pantywaist pap papa papacy papal papaw papaya paper paper clip paper clip paper credit paper mill paper money paper mulberry paper profits paper tiger paperback paper-bag paperhanger paperknife paper-mch paperweight papier-mch

i. birini/bir eyi gklere karan yaz/sylev, vg. i. 1. mim. panel. 2. kap aynas. 3. pano, duvar panosu. 4. (gstergelerin u) pano. 5.yap (dinleyiciler nnde belirli bir konuyu tartmak iin bulundu lan) panel. (dinleyiciler nnde i. ani ve iddetli ar, sanc, spazm. i. 1. tava sap . 2. ileri doru uzanan dar kara paras. f., k. dili dilenmek. i. panik, rk. f. (--ked, --king) pani e kaplmak; panie kaptrmak. s. 1. panie kaplm. 2. kolayca panie kaplan. s. panie kaplm. i. i. 1. Pencapa. 2. Pencapl . s. 1. Pencapa. 2. Pencap, Pencapa zg. 3. Pencapl. i. panorama. s. panoramik. i., bot. hercaimenek e, alacameneke, Viola tricolor hortensis. f. 1. nefes nefese kalmak, solumak. 2. after/for -e can atmak, -e ii tutu mak. kamyon. 3. (kalp) iddetle arpmak, hzla atmak. gitmek, ... iin yan p kullan lan byk) i. (tanrken i. panteizm, tmtanr clk, kamutanrclk. i. panteist, tmtanr c, kamutanrc. i., zool. 1. panter, pars, leopar. 2. puma, yenidnyaaslan . i., o. kadn klotu. i. pantograf, leylekgagas . i. pantomim. f. pantomim oynamak. i. kiler. i., o. 1. pantolon. 2. ng. klot, don. i. klotlu orap. i. 1. pantolonu ve bluzu birbirine d melenen ocuk tulumu. 2. argo nspapara; adam, efemine kad i. lapa; mama. erkek. i. (zellikle ocuk dilinde) baba. i. papalk. s. papaya/papala ait. i. 1. ieaacnn meyvesi. 2. ieaac. 3. kavunaacnn meyvesi. 4. ac. kavuna acnn meyvesi. 2. kavunaac. i. 1. kavuna i. 1. kt. 2. gazete. 3. kt, yazl kt. 4. herhangi bir yaz, tez, bildiri, tebli .. 5. duvar kd. 6. yazl dev. 7. snav kd. 8. mal. deerli kt. ata ata, kt maas. vadeli senet ile kredi. kt fabrikas. kt para, banknot. ktdutu, ktaac. kt zerindeki kr. glym gibi grnen ama aslnda zayf kimse/kurulu/lke. s., i. karton kapakl, ciltsiz (kitap). i. kesek d. i. duvar k d yaptran kimse. i., ng. kitap aaca; mektup aaca. i., bak. papier-mch. i. prespapye. i. ezilmi kt, tutkal v.b.nden oluan ve kalplara dklerek eitli eya yaplan madde, kt ezmesi; kartonpiyer.

papist papoose pappy paprika Papua Papua New Guinea Papuan papyrus par par value parable parabola parabolic parabolical paraboloid parachute parachutist parade parade ground paradigm paradise paradox paradoxical paradoxically paraffin paraffin wax paragon paragraph Paraguay Paraguayan Paraguayan tea parakeet parallax parallel parallel bars parallel port parallelepiped parallelogram paralyse paralysis paralytic paralyze parameter paramount paranoia paranoiac paranoid

i., aa. Katolik. i. (Kzlderili) bebek. i., k. dili baba. i. tatl bir tr krmz biberin tozuyla yaplan baharat. i. Papua. Papua-Yeni Gine. i. Papual. s. 1. Papua, Papuaya zg. 2. Papual. o. --es (ppayrsz)/pa.py.ri (ppayri) i. papirs. i. tic. yazl deer, saymaca deer. i. iinde gerek pay olan ksa alegorik hikye, mesel. i., geom. parabol. s. 1. alegorik. 2. geom. parabolik. s., bak. parabolic. i., geom. paraboloit. i. parat. f. 1. paratle atlamak. 2. paratle indirmek. i. parat. i. 1. geit treni, alay. 2. gsteri . 3. gezinti yeri, gezi. f. 1. geit treni yapmak. 2. belirli bir . s ra halinde/belirli bir dzen iinde gemek. 3. ask. merasim alan i. 1. rnek, numune. 2. dilb. ekim rne i. 3. paradigma, dizi. i. cennet. i. paradoks. s. paradoksal. z. paradoksal olarak. i. 1. parafin mumu, petrol mumu. 2. ng. gazya, gaz. 3. kim. parafin. parafin mumu. i. mkemmel oldu u kabul edilen rnek, numune. i. 1. paragraf. 2. huk. paragraf, f kra; bent, madde. i. Paraguay. i. Paraguayl. s. 1. Paraguay, Paraguaya zg. 2. Paraguayl. Paraguay ay, mate. i. muhabbetku u. i. paralaks, raklk as. s. 1. paralel, ko ut. 2. ayn, benzer. 3. ayn dorultuda olan. f. 1. paralel olmak. 2. paralel koymak. 3. -e benzetmek, ile kar latrmak. spor paralel bar, olarak paralel. bilg. paralel kap , paralel port. i., geom. paralelyz. i., geom. paralelkenar. f., ng., bak. paralyze. i. fel, inme. s. felli, inmeli. i. felli kimse. f. 1. fel etmek; ktrm etmek. 2. felce u ratmak. i. parametre. s. 1. stn, en nemli, ba lca. 2. rtbece stn olan. i. paranoya. s., i. paranoyak. s., i. paranoit.

parapet paraphasia paraphernalia paraphrase parapsychology parasite parasitic parasitical parasitology parasol paratrooper paratroops paratyphoid parboil parcel parch parchment pardon Pardon me. pardonable pare parenchyma parent parentage parental parenthesis parenthetical pariah paring parish parishioner parity park parka parking lot parking meter parkway parl parlance parlay parlay one thing into another parley parliament parliamentarian parliamentarianism parliamentarism parliamentary

i. 1. siper. 2. korkuluk, korkuluk duvar , parapet. 3. parmaklk. i., tb. sz karkl, kelime karkl, parafazi. i., o. 1. kiisel eyalar. 2. donat, tehizat. i. baka szcklerle anlatma. f. baka szcklerle anlatmak. i. parapsikoloji, ruhbilim tesi. i. asalak, parazit. s. 1. asalak, parazit. 2. asalaksal. s., bak. parasitic. i. asalakbilim, parazitoloji. i. gne emsiyesi. i. parat asker. i., o., ask. parat birlikleri. i., tb. paratifo. f. yar kaynatmak. i. 1. paket. 2. boha, kn. 3. parsel. f. 1. out -i parsellemek. 2. out -i eit mlara ayr p datmak, -i letirmek. 3. up -i paketlemek. k s f. kavurmak, yakmak. i. 1. parmen, tire. 2. parmen kd. f. affetmek, ba lamak. i. af, balama. Pardon. s. affedilebilir, ba lanabilir. f. 1. (kabu unu) soymak. 2. (trnak, peynir kabuu v.b.ni) kesmek. 3. down azaltmak, k smak. i., biyol. zekdoku, parenkima. i. 1. anne/baba. 2. ata, cet. 3. o . ana baba, ebeveyn: My parents and your parents are friends. Bizim ana babalar mz eski dost. the parents k. old 2. soy, nesil. i. 1. ana babal s. ana babaya ait. o. pa.ren.the.ses (prenthsiz) i. parantez, ayra. put s.t. in parentheses eyi parantez bir s. parantez ii. iine almak. i. 1. parya. 2. toplum d braklm kimse. i. 1. kabuk, soyuntu. 2. kabu unu soyma. i., Hrist. 1. (bir kilise ve papaz nn sorumlu olduu) mahalle/semt. 2. bu mahallede/semtte oturanlar. i. parishte oturan kimse. i. 1. eitlik. 2. tic. parite. i. park. f. park etmek. i. parka. park yeri, otopark. park saati. i. bulvar. k s. parliament, parliamentary. i. 1. deyi, dil. 2. deyim. f. (kazan lan paray) bir sonraki yara yatrmak. bir eyi baka bir eye dntrmek: She parlayed that idea into a fortune. . with ile grmek, ile mzakere yapmak. 2. O fikirden bir servet yaratt me, mzakere. f. 1. i. gr

grmeleri yapmak. bar i. parlamento.


i. parlamenter. i., bak. parliamentarism. i. parlamentarizm. s. parlamentoya ait.

parliamentary procedure parlor parlour Parmesan Parmesan cheese parochial parochial school parochial school parody parole parquet parrot parry parsimonious parsimony parsley parsnip parson parsonage part part part part company part company with part from part owner part with partake partake of parthenogenesis partial partiality partially participant participate participation participle particle particular particular to particularly parting parting of the ways parting shot parting shot partisan partisanship

parlamento usulleri. i. oturma odas , salon. i., ng., bak. parlor. i. parm can. s. 1. (bir kilise ve papaznn sorumlu olduu) mahalleye/semte ait. 2. dar l;kurulu dar (gr ). gr un/grubun ynetimindeki zel okul. dini bir dini bir kurulu veya grubun ynetimindeki zel okul. i. 1. parodi. 2. gln bir taklit. f. 1. parodisini yazmak. 2. gln bir taklidini yapmak. artl tahliye. f. (mahkmu) artl olarak serbest brakmak. i. i. parke. f. parke d emek. i. papaan. f. papaan gibi tekrarlamak. f. 1. (darbeyi) bertaraf etmek. 2. kaamak cevap vermek. s. cimri, pinti, hasis, eli s k. i. cimrilik, pintilik, hasislik. i. maydanoz. i. yabanhavucu, yabanihavu, karakavza. i. papaz. i. papaz evi. k s. participle, particular. i. 1. para, blm, k sm. 2. hisse, pay. 3. rol. 4. grev. 5. semt, taraf. 6. m. 7. katk . z. ksmen. sa rmak; blmek. 2. paralanmak, ayrlmak; blnmek. f. 1. ayr paralamak, ay 1. birbirinden ayr lmak. 2. with ile ilikisini kesmek. -den ayrlmak. -den ayrlmak. hissedar. -i brakmak. f. (par.took, par.tak.en) 1. in -e kat lmak. 2. paylamak. 1. -i yemek; -i imek. 2. -in niteli inde olmak, -i andrmak. i., biyol. kendiliinden treme/reme, partenogenez. s. 1. k smi; ksmen etkili. 2. taraf tutan, tarafgir. 3. to -e meyilli. i. 1. taraf tutma, tarafgirlik. 2. tarafgirlikten ileri gelen haks zlk. 3. leme. 4. d knlk, zel sevgi. ye 2. tarafgirlikle, bir taraf tutarak. z. 1. k smen. i. katlan, itiraki. s. paylaan, katlan. f. in -e katlmak. i. 1. katlma. 2. ortaklk. i., dilb. s fat -fiil, sfat-eylem, orta, partisip. i. 1. zerre, parac k, partikl. 2. dilb. edat; ek, tak. s. 1. zel, -e zg: his particular style onun slubu. 2. zel, de ik, farkl. 3. dikkate de er; istisnai. 4. titiz, merakl. i. 1. madde, husus. 2. o. -ezel; zg. z. zellikle. i. 1. ayrlma. 2. veda. s. ayrlrken yaplan. ayrlma noktas; yol ayrm. giderayak atlan ta (sz). giderayak sylenen ineli laf, son ta. i. 1. partizan, tarafgir. 2. ask. gerillac , partizan. s. partizan. i. partizanlk.

partition partitur partitura partizan partizanship partly partner partnership partridge parts of speech part-time parturition party party line party organ pasha Pashto Pashtu pass pass pass an examination pass away pass by pass for pass in review pass judgment pass judgment pass muster pass muster pass o.s. off as pass on pass out pass over pass s.t. on to pass the ball (to) pass the buck pass the buck pass the hat pass the hat pass the time pass the time of day pass through pass through ones mind pass up passable passage passageway

i. 1. blme; blnme. 2. blme, perde. 3. bilg. blnt. 4. mz. partisyon. f. 1. blmek, ayrmak. 2. bilg. blntlemek. i., mz. partisyon. i., mz., bak. partitur. i., s., bak. partisan. i., bak. partisanship. z. k smen, bir dereceye kadar. i. 1. ortak; arkada . 2. e, partner. 3. dans arkada, kavalye/dam. i. ortaklk. i., zool. keklik. dilb. szblkleri. s. parttaym. i. dourma. i. 1. parti, e lence. 2. pol. parti. 3. grup, takm. 4. huk. taraf. 5. katlan. 6. k. dili kii, ahs.benimsedii fikirler. partinin/grubun parti organ . i. paa. i., s. Petuca, Afganca. i., s., bak. Pashto. i. 1. gei, geme. 2. paso, ebeke. 3. snavda geme. 4. boaz, geit. 5. ask. hatlardan geme izni. 6. durum, hal. 7. spor f. 1. gemek; geirmek: When the car passed us pas. we were doing one hundred and eighty kilometers an hour. Araba bizi geti inde biz saatte imtihan vermek. snav gemek, 1. lmek. 2. sona ermek. yanndan gemek. ... gzyle bak lmak, ... diye kabul edilmek. geit treni yapmak. huk. hkm vermek. 1. huk. hkm vermek. 2. on ... hakk nda yargya varmak. k. dili (yap lm bir i) istenildii gibi olmak: This wont pass muster. bu. gemek. Olmam yeterli olmak, ... diye geinmek, kendini ... diye satmak. 1. vefat etmek. 2. to (ba ka bir konuya) gemek. 1. baylmak, kendinden gemek. 2. datmak. 1. atlayp gemek, stnden gemek. 2. br tarafa gemek. 3. ihmal etmek, gz yummak. (bakasna)4. vermek/geirmek. bir eyigrmemek. spor (-e) pas vermek. sorumlulu u bakasna yklemek. sorumlulu u bakasnn zerine atmak. parsa toplamak. yardm toplamak. vakit geirmek. 1. muhabbet/hasb hal etmek. 2. selamlap hobe etmek. 1. iinden gemek. 2. nfuz etmek. aklndan gemek. k. dili yararlanmamak, f rsat karmak. s. 1. geirilebilir, geer. 2. kabul edilir, geerli. 3. geit verir (yol). i. 1. geme, gitme. 2. yol; bo az, geit. 3. pasaj. 4. yolculuk. 5. koridor, dehliz. 6. metin paras , para, pasaj. 7. (tasar) kabul edilip yrrle i. pasaj, geit.

passbook passenger passe-partout passerby passing passing grade passion passionate passionately passionflower passionless passive passive resistance passive resistance passively passiveness passivity passport password past past participle past perfect tense pasta paste pasteboard pastel pasteurisation pasteurise pasteurization pasteurize pasteurized milk pastille pastime pastor pastoral pastorale pastrami pastry pastry shop pasturage pasture pasty pat pat pat on the back patch patch s.o. up

i. hesap czdan . i. yolcu. o. --s (psprtuz, paspartuz) i. paspartu. o. pass.ers.by (psrzbay) i. yoldan geen kimse. s. geen: I heard the sound of a passing train. Geen bir trenin sesini duydum. It was but a passing fancy. Gelip geici bir hayalden ba ka bir geer not. i. 1. gl duygu; tutku; h rs. 2. sevda, ak. 3. ehvet. 4. hiddet, fke. s. 1. ar tutkulu. 2. heyecanl, hararetli, ateli. 3. abuk fkelenen, hiddetli. z. 1. tutkuyla. 2. hararetle. i., bot. ark felek, frldakiei. s. tutkusuz, ruhsuz. s. 1. pasif, eylemsiz, edilgin. 2. dilb. edilgen. pasif direni, eylemsiz direni. pasif direni. z. pasif olarak. i. pasiflik, edilginlik. i. pasiflik, edilginlik. i. pasaport. i. parola. s. gemi, geen, olmu, sabk. i. 1. gemi, mazi. 2. bir kimsenin i. zaman 3. dilb. s gemi zaman kipi. z. geerek. edat 1. -den daha gemi fat-fiili. gemi dilb. -mili gemi zaman. i. makarna. i. 1. beyaz tutkal. 2. kola. 3. macun. 4. lapa, ezme. f. 1. (tutkalla) trmak.s. 2.mukavva, argo yumruk atmak. yap lm. yap i. mukavva. mukavvadan i. 1. pastel boya. 2. pastel resim. i., ng., bak. pasteurization. f., ng., bak. pasteurize. i. pastrizasyon. f. pastrize etmek. pastrize st. i., tb. pastil. i. elence. i. (Protestanlkta) papaz. s. 1. pastoral, obanlara/k r hayatna ait. 2. papazla ait. i., edeb. pastoral. i., mz. pastoral. i. sr pastrmas. i. 1. hamur; yufka. 2. hamur tatl s/tatllar. pastane. i. otlak, mera. i. otlak, mera. f. otlamak; otlatmak. s. 1. hamur gibi, macun k vamnda. 2. solgun. f. (--ted, --ting) (takdir/sevgi belirtisi olarak) elle hafife/yumu aka svazlamak. i. (takdir/sevgi belirtisi olarak) elle vurmak; ok amak, p: a pat answer basmakal p bir cevap. s. basmakal tebrik etmek. i. 1. yama. 2. benek. 3. toprak paras . f. 1. yamamak, yamalamak, yama bir ekilde tamir etmek. vurmak. 2. e reti n tedavi etmek. birinin yaralar

patch s.t. up/together patch things up patchwork pate patent patent patent leather patent medicine patent medicine patent rights patentee patently paternal paternalism paternally paternity paternity suit paternity test path path pathetic pathfinder pathogen pathological pathologist pathology pathos pathway patience patience dock patient patiently patio Patmian Patmos patriarch patriarchal patriarchate patriarchy patrician patricide patriot patriotic patriotism patrol patrol car patrolman

bir eyi ereti bir ekilde tamir etmek. aradaki anla mazl gidermek. i. 1. kuma artklarndan dikilmi yorgan. 2. uydurma i. 3. yama ii. i., alay ba , kafa. i. 1. patent, imtiyaz. 2. imtiyazl arazi. s. patentli. f. patentini almak. s. ak, aikr, belli. rugan (deri). hazr ila, mstahzar. hazr ila, mstahzar. patent hakk . i. patent sahibi. z. aka, aikr olarak. s. 1. babaya ait. 2. babacan. 3. baba taraf ndan olan. 4. babadan kalma. i. (devletin/hkmetin/bir kurulu un/patronun) kendine bal bireylere kar ngibi. ocuuna davrand gibi davranmas. baban z. baba i. babalk. huk. babalk davas. babalk testi. i. 1. yol. 2. patika. k s. pathological, pathology. s. 1. ac kl, dokunakl, etkili, patetik. 2. k. dili gln: What youve written is so bad its pathetic! r aan kimse, kYazd if. klarn o kadar berbat ki ... gln buluyorum! i. i., tb. patojen mikrop. s. patolojik. i. patolog. i. patoloji. i. acnma duygusu uyandran nitelik. i. yol: the pathway to success ba arya giden yol. i. 1. sabr, dayan, tahamml. 2. bot. labada. bot. labada. s. sabrl. i. hasta. z. sabrla. i. 1. avlu, hayat. 2. taraa, teras, veranda. i. Patmoslu. s. 1. Patmos, Patmosa zg. 2. Patmoslu. i. Patmos. i. 1. aile reisi saylan adam. 2. yal ve saygdeer adam. 3. patrik. s. 1. ataerkil, patriarkal, peder ahi. 2. yal ve saygdeer (adam). 3. e ait. patri i. 1. patrikhane. 2. patriklik. i. ataerki, peder ahilik. i. en yksek s nftan adam, aristokrat. i. 1. babay ldrme. 2. baba katili. i. yurtsever, vatansever, ulussever. s. yurtsever, vatansever, ulussever. i. yurtseverlik, vatanseverlik, ulusseverlik. i. 1. devriye, karakol. 2. devriye gezme. f. (--led, --ling) devriye gezmek. devriye arabas . o. pa.trol.men (ptrolmn) i. devriye polis.

patron patronage patronise patronize patter patter pattern pattern o.s. on/after s.o. patty paucity paunch paunchy pauper pauperise pauperize pause pave pave the way for pavement pavilion paving paving stone paw pawn pawn pawn broker pawn shop pawn ticket pawpaw pay pay a compliment pay a premium for pay a visit to pay an arm and a leg for pay as one goes pay attention pay court to pay day pay dearly for pay for pay for itself pay in advance pay in kind pay interest pay lip service to pay off pay ones dues

i. 1. hami, koruyucu. 2. devaml mteri. i. koruma, himaye, yard m. f., ng., bak. patronize. f. 1. korumak, himaye etmek. 2. -in m terisi olmak, -den alveri etmek. f. 1. bcr bcr konumak. 2. durmakszn ve monoton bir biimde mak. tprdamak. i. ptrt, tprt. konu rdamak, f. pt i. 1. rnek, model; patron. 2. biim dzeni. 3. ablon. f. 1. modele gre ekillerle sslemek. yapmak. 2. almak. birini rnek i. 1. yass kfte. 2. kk brek. i. azlk, ktlk, yetersizlik. i. (iman) gbek. s. gbekli. i. yoksul, fakir. f., ng., bak. pauperize. f. dilenecek duruma getirmek, dilenci durumuna getirmek. i. 1. durma; durgu. 2. mola, fas la, ara. f. 1. durmak, duraklamak. 2. mola vermek. 3. duraksamak, etmek. v.b. ile) kaplamak. f. (with) (yolu) (asfalt, ta tereddt -e zemin hazrlamak; -in yolunu amak. i. 1. yol yzeyi, kald rm. 2. ng. kaldrm, yaya kaldrm, trotuar. i. 1. (parklarda) byk kameriye. 2. (fuarda) pavyon. 3. (hastanede) pavyon. i. 1. yol d eme. 2. yol yzeyi, kaldrm. kaldrm ta. i. 1. hayvan n peneli aya; pati. 2. k. dili el. f. 1. (at/boa) (yeri) elemek; e inmek. 2. (hayvan) patisiyle yeri) tpiyon, rmalamak. e a, kukla, alet. 3. pene i. 1. satran piyon, piyade, paytak. 2. ma (bir i. 1. rehin, rehine. 2. rehine koyma. f. 1. rehine koymak. 2. tehlikeye atmak. rehin karl bor para veren kimse; tefeci. tefeci dkkn . rehin makbuzu. i., bak. papaw. i. cret, maa . f. (paid) 1. (birine) (para, bor v.b.ni) demek: Havent you demedin mi? You have to pay your taxes paid yet? Paras n daha iltifat him etmek, kompliman yapmak. -i pahalya almak. -i ziyaret etmek. -e ok pahalya patlamak: Youll pay an arm and a leg for it. Sana ok patlayacak. pahal parayla alveri etmek. peinya dikkat etmek. -e kur yapmak. maa gn. pahalya mal olmak. 1. -in paras n demek; -in masrafn/hesabn demek/ekmek, -in n demek. 2. (hatann/suun) bedelini demek, cezasn ekmek. faturas n karmak. kendi masraf pein demek, teslim almadan nce parasn demek. ayni olarak demek. (hesap, bono v.b.) faiz getirmek. -e inanr gibi yapmak. 1. (borcu) tamam yla demek. 2. k. dili faydal olmak. 1. aidatn demek. 2. argo (stajyerlik/raklk dnemlerine zg) skc iler yapmak. 3. argo bir eyin cezasn ekmek.

pay ones respects pay ones way pay ones whack pay out pay phone pay regard to pay s.o. a call pay s.o. a compliment pay s.o. a visit pay s.o. back pay s.o. off pay s.o.s way pay station pay telephone pay telephone pay the piper Pay the piper and call the tune. pay through the nose pay under protest pay up pay/do obeisance to payable payable at sight payable on demand payable to bearer payable to cash payable to order payday payee paying guest paymaster payment payoff payroll PC pd pea pea green pea soup pea souper peace Peace be with you. peace offering peaceable peaceful peacemaker peacetime

1. (to) (-e) ziyarette bulunmak. 2. (-e) sayg ziyaretinde bulunmak. kendi masraflar n kendi demek.

ng., k. dili payna deni demek. 1. (paray) demek. 2. (ip, zincir v.b.ni) vermek; den. kaloma etmek.
k. dili umumi/ankesrl telefon. -i dikkate almak. birini ziyaret etmek. birine iltifat etmek. birini ziyaret etmek. 1. birine olan borcu demek: Ill pay you back tomorrow. Borcumu size n deyece im. 2. (gzel bir eye kar ) birine kar lkta r bulunmak: yar n verip i ine son vermek. 2. birine vet vermek. 1. birine cretini/maa n kar lamak/demek. birinin masraflar bak. pay telephone. umumi/ankesrl telefon. jetonlu telefon. k. dili yaptnn/yaptklarnn sonularna katlanmak: He did it, but its me whos going to have to pay the piper. O yapt , fakat ceremesini ekecek veren dd alar. Paray k. dili -e ok pahalya patlamak: Youll pay through the nose. Sana ok ya patlayacak. pahal itiraz ederek demek. (borcunu) demek; borcunu demek. -e sayg gstermek. s. 1. denebilir. 2. denmesi gereken, denecek. grldnde denecek. ibraznda denecek. hamiline denecek. hamiline. emre denecek. i. maa gn; deme gn. i. alacakl. pansiyoner. i. mutemet. i. 1. deme. 2. cret, maa . 3. taksit. i. 1. cret deme. 2. k. dili dl. 3. k. dili ceza. 4. k. dili sonu, netice. 5. kmaa noktas . 6. bordrosu. argo rvet. /cret 2. maalarn/cretlerin toplam. i.1. k s. personal computer. k s. paid. i. bezelye. bezelye ye ili, ak yeil. bezelye orbas . k. dili koyu sis. i. 1. huzur, skn, rahat, asayi . 2. bar. Selamnaleykm. bar ve uzlama amacyla verilen hediye. s. 1. barsever. 2. sakin. s. huzurlu, sakin. i. bartrc, uzlatrc. i. bar zaman.

peach peach blossom peach fuzz peach Melba peach tree peacock peahen peak peak load peak traffic hours peaked peal peanut peanut brittle peanut butter peanut gallery pear pearl pearl onion peasant peasantry peat peat bog pebble pebbly pche melba peck peck peck at pectin pectoral pectoral fin pectoral muscle peculiar peculiarity peculiarly pecuniary pedagog pedagogic pedagogical pedagogue pedagogy pedal pedant pedantic pedantry peddle

i. eftali. eftali bahar. 1. eftalinin stndeki tyler. 2. ayva ty, insan vcudundaki ince sar tyler. pemelba.

eftali aac.
i., zool. tavus. i., zool. dii tavus. i. 1. tepe, doruk, zirve. 2. (kaskette) siper, siperlik. en byk yk. trafiin en skk olduu saatler. s. 1. zayf, bitkin. 2. tepeli. 3. siperli (kasket). i. 1. birka an n birlikte/art arda alnmas. 2. yksek ve devaml ses. 3. nmak. para. top/gk grlemesi ses. (an) al st. 2. ogibi ., k. dili f. nemsiz miktarda i. 1. yerf yerfstyla yaplan bir ekerleme. yerfst ezmesi, fstk ezmesi. k. dili (tiyatrodaki) en st balkon. i. armut. i., s. inci. ok ufak arpac ksoan. i. 1. kyl. 2. k. dili kyl, emi . i. kyller, kyl s nf. i. turba. turbalk, turba batakl. i. ak l ta, akl. s. ak ll. pemelba. i. 1. hacim ls birimi (0,009 metre kp). 2. byk bir miktar. f. 1. gagalamak. 2. gaga ile toplamak. i. gagalama. ku gibi az yemek. i. pektin. s. gs boluuna ait; gse ait, pektoral. gs yzgeci. gs kas. s. 1. to -e zg: a disease peculiar to children ocuklara zg bir hastal k. 2.1. zel: a peculiar circumstance zel bir durum. 3. acayip, garip, tuhaf. i. zellik. 2. acayiplik. z. 1. zel olarak. 2. al lmn dnda. 3. acayip bir ekilde. s. parayla ilgili, parasal, para. i., bak. pedagogue. s. eitimsel, pedagojik. s., bak. pedagogic. i. 1. eitimbilimci, eitimci, pedagog. 2. dar grl retmen. i. eitimbilim, eitbilim, pedagoji. i. pedal, ayaklk. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. pedalla iletmek. 2. pedal evirmek. i. 1. bilgilik taslayan kimse. 2. gereksiz ayr ntlar zerinde srarla duran . bilim adam s. bilgilik taslayan. i. bilgilik taslama. f. kap kap/sokak sokak dolaarak satmak.

peddler pederast pederasty pedestal pedestrian pedestrian crossing pedestrian subway pediatric pediatrician pediatrics pedicel pedicure pedigree pedigreed pedlar pedology pedology pedophile pedophilia peduncle pedunculus pee peek peel peel off ones clothes peeling peep peep peep of day pee-pee peephole peeping Tom peer peer peerless peeve peevish peg peg away (at) pejorative pelican pellet pellmell pell-mell Peloponnese Peloponnesian Peloponnesus

i. seyyar satc. i. olanc. i. olanclk. i. 1. heykel/stun taban , kaide. 2. esas, temel. i. yaya. s. 1. yrmeye ait. 2. yaya giden, piyade. 3. a r, skc. yaya geidi. (yayalar iin) altgeit. s., tb. pediatrik, pediyatrik. i. ocuk doktoru. i., tb. pediatri, pediyatri. i., bot. sap k. i. pedikr. i. 1. soy. 2. soya ac, ecere. s. ecereli (hayvan). i., ng., bak. peddler. i. ocukbilim, pedoloji. i. toprakbilim, pedoloji. i. pedofil, sbyanc . i. pedofili, sbyanc lk. i., bot., anat. sap k. i., anat. sap k. i., k. dili i. f. iemek. f. gizlice bakmak, gzetlemek, dikizlemek. i. gizlice bakma, gzetleme, dikiz. f. 1. (meyvenin/sebzenin) kabu unu soymak, (meyveyi/sebzeyi) soymak. karmak. 3. (aacn kabuu, insann derisi, boya 2. (karidesin) kabu unu karmak. soyunmak, elbiselerini i. (soyulmu ) meyve/sebze kabuu: Throw those apple peelings out the n pencereden at! window! Odiye elma kabuklar i. civciv sesi. f. cik cik ses karmak. f. gizlice bakmak, gzetlemek, dikizlemek, rntgencilik etmek. i. gizlice bakma. gn aarmas. i., . dili i. f., . dili i yapmak. i. gzetleme delii. rntgenci. i. 1. akran, emsal. 2. ng. dk/marki/kont/vikont/baron unvanl kimse. f. 1. into/at -e dikkatle bakmak. 2. out aral ktan dar bakmak. s. esiz, emsalsiz. f., k. dili sinirlendirmek. i. s. sinirli, huysuzlu u stnde. i. 1. aa ivi. 2. ask, kanca. 3. gereke; bahane. 4. k. dili derece. 5. mz. mandal. f. (--ged, --ging) 1. a a iviyle ivilemek. 2. up ng. ng. (bir ite) sebatla al mak. s. aalayc, yermeli, pejoratif. i. aalayc szck, yermeli szck. i., zool. ka kkuu, pelikan. i. 1. kk topak. 2. sama tanesi. 3. hap. z., bak. pell-mell. z. paldr kldr, aceleyle. i. i. Peloponezli. s. 1. Peloponez, Peloponeze zg. 2. Peloponezli. i.

pelt pelt pelvis pen pen pen an animal up pen name pen point pen s.o. up (in) penal penal code penal colony penal servitude penalise penalize penalty penance pen-and-ink pen-and-ink drawing pence penchant pencil pencil box pencil sharpener pend pendant pending penduline penduline titmouse pendulous pendulum peneplain penetrate penetrating penetration penguin penholder penicillin peninsula peninsular penis penitence penitent penitentiary penknife penmanship pennant

i. post. f. 1. with ... ya muruna tutmak: They pelted him with rotten tomatoes. Onu rk domates ya muruna tuttular. They pelted her with questions. i., anat. pelvis, le en. i. 1. (evresi it veya tel rgyle evrili, st a k) al. 2. k. dili cezaevi. f. (--ned/pent, --ning) dnda herhangi bir) kalem; dolmakalem; i. (kurunkalem p yazmak; tkenmezkalem; ty kalem. f. (--ned, --ning) kalemi veya tel rgyle evrili, st ak ele bir al yere/a la hayvan evresi it koymak/kapatmak. edeb. takma ad. kalem ucu. birini (bir yere) kapatmak/hapsetmek. s. ceza ile ilgili, cezai. ceza kanunlar . mahkmlar n gnderildii srgn yeri. ar hapis cezas. f., ng., bak. penalize. f. cezaland rmak. i. 1. ceza. 2. spor penalt . i., Hrist. 1. gnah karma ve papazn nerdii kefareti yerine getirme. 2. papaz birdolmakalemle gnah balatmak /izilmi .n nerdii kefaret. s. yazlmiin mrekkeple yap lan resim/lavi. i., ng., o., bak. penny. i. i. kurunkalem. f. (--ed/--led, --ing/--ling) kurunkalemle yazmak/izmek. kalem kutusu, kalemlik. kalemtra. f. ask da kalmak, muallakta olmak. i. 1. as l ey. 2. pandantif; kpe ucundaki ss. s. 1. kararla trlmam, bir karara balanmam, askda. 2. gelen, ufukta gzken. edat 1. s rasnda, esnasnda. 2. -inceye kadar; -e kadar. s. zool. ulhaku u. s. sarkan, as l. i. 1. sarka, rakkas. 2. srekli de ien ey. i., jeol. peneplen, yontukdz. f. 1. girmek; delmek; iine i lemek, nfuz etmek. 2. etkilemek. 3. delip gemek. 4. iyice nfuz kavramak/anlamak. 5. s zmak, gizlice girmek. leyen, eden. 2. keskin (zek/koku/ses). 3. anlayl. s. 1. ie i i. 1. girme; delme; iine i leme, nfuz etme. 2. etki. 3. delip geme. 4. zma, girme. 5. iyice kavrama/anlama. s i., zool. gizlice penguen. i. 1. kalem sap . 2. kalemlik, kalem koyaca. i. penisilin. i. yarmada. s. yarmadaya ait. o. --es (pinsz)/pe.nes (piniz) i. penis, erkeklik organ. i. tvbekrlk, tvbekr olma. s. tvbekr. i., Hrist. bir gnah balatmak iin papazn nerdii kefareti yerine getirencezaevi. kimse. i. hapishane, o. pen.knives (pennayvz) i. ak. i. 1. elle yaz yazma sanat. 2. el yazs. i. flama, flandra.

penniless pennon penny penny pincher pennyroyal pennyweight pension pension s.o. off pensioner pensive pent pent up pentagon pentagonal pentathlon Pentecost penthouse penultimate penurious penury peony people pep pep pill pep talk pepper pepper mill pepper s.o. with buckshot pepper s.o. with questions pepper s.t. with pepper-and-salt peppercorn peppermint peppery peppy pepsin per per annum per capita per diem per se Pera perambulate perambulator perceive percent percentage

s. paras z, meteliksiz, cebi delik. i. 1. flandra, flama. 2. kanat. o. pen.nies (peniz)/ng. pence (pens) i. 1. sent. 2. ng. peni. 3. az miktarda para. cimri kimse. penny-wise and pound-foolish ufak eylerde tutumlu, byk eylerde (kimse). i. yarpuz,msrif habak. i. yirmi drt bu day arlnda l birimi (1,56 gram). i. emekli ayl/maa. f. emekli ayl vermek, aylk balamak. birini emekliye ayrmak. i., ng. emekli kimse. s. dalgn, dnceli. s. 1. bir yere kapat lm, hapsedilmi. 2. bastrlm (duygu). i., geom. be gen. s. be keli. i., spor pentatlon. i. 1. Hrist. Hamsin yortusu, Hamsin, Gl Paskalyas . 2. Musevilik Hamsin . , ekmekat. bayram i. at kat s. sondan nceki, sondan bir evvelki. s. ar yoksul. i. ar yoksulluk. i., bot. akayk. i. 1. birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next up room? Biti ikteki lk. f. (--ped, --ping) canland rmak,odada i. 1. kuvvet, enerji. 2. canl hareketlendirmek. amfetaminli hap. k. dili moral verici k sa konuma. i. biber; karabiber; k rmzbiber. f. -e (toz/pul) biber koymak; zerine biber ekmek, biberlemek. irmeni. biber de birinin zerine kur un yadrmak. birini soru ya muruna tutmak. bir eye ... serpitirmek. s. karyad (kuma); ak dm (sa/sakal). i. karabiber tanesi. i. 1. nane. 2. nane ekeri. s. 1. biberli. 2. hemen parlayan (kimse). 3. i neli, ineleyici (szler). s. canl, enerjik. i., biyokim. pepsin. edat 1. ... ba na, her bir ... iin: two per person kii bana iki tane. 2. tas yla, ndan. vas m) ylleliyle; k, her taraf yl iin; ylda. (n (kpt) kii bana. (diym) gnlk; gnde. (sey) kendi ba na, aslnda, haddi zatnda. i., tar. Beyo lu, Pera. f. 1. (bir yerde) gezinmek, gezmek, dola mak. 2. evresini dolamak. i., ng. ocuk arabas. f. 1. alg lamak. 2. farketmek, anlamak; kavramak; sezmek. i., s. yzde: ten percent of his salary maa nn yzde onu. a two percent nda birhisse, zam. yzdelik. 3. k. dili yarar, avantaj, price hike yzde oran . 2. pay, i. 1. yzde, yzdeiki oran kr.

perceptible perception perceptive perch perch perchance percolate percolation percolator percussion percussion cap percussion instrument percussion instrument peregrinate peregrination peremptorily peremptory perennial perfect perfect perfection perfectly perfidious perfidiously perfidy perforate perforation perforce perform performance performer perfume perfunctorily perfunctory perfusion pergola perhaps peri pericardium perigee perigon peril perilous perimeter period periodic periodic table

s. 1. alg lanabilir. 2. farkedilebilir, anlalr. i. 1. alglama. 2. farketme, anlama; sezme. 3. alg, idrak. 4. sezgi, feraset. s. 1. sezgileri kuvvetli, ferasetli. 2. ok ak llca, zekice. i., zool. tatlsulevrei. i. 1. tnek. 2. oturulacak yksek yer. f. (on) (-e) 1. tnemek, tneklemek, konmak. 2. oturmak, tnemek. z. f. szmek, filtreden geirmek; szlmek, s zmak. i. szme; szlme. i. filtreli kahve makinesi. i. 1. vurma, arpma. 2. vurma alg lar. 3. tb. perksyon. atapat. vurma alg . vurma alg . f. 1. yolculuk etmek, seyahat etmek. 2. katetmek, a mak. i. yolculuk, seyahat. z. kesin olarak, tart maya yer brakmayacak ekilde. s. 1. kesin, mutlak. 2. otoriter, amirane, buyurucu, diktatrce. s. 1. yllarca sren, srekli, daimi. 2. ok yllk (bitki). i. ok yllk bitki. s. 1. mkemmel; kusursuz; tam: perfect circle tam daire. perfect na kadar: perfect nonsense specimen kusursuz rnek. 2. k. dili tam, sap tirmek. 2. geli tirmek. 3. bitirmek, tamamlamak. f. 1. mkemmelle i. 1. mkemmellik, mkemmeliyet, kusursuzluk. 2. mkemmelle tirme. 3. bitirme, tamamlama. z. 1. tamamen. 2. mkemmelen, kusursuz bir biimde. s. hain; vefas z; kalle. z. haince; vefas zca; kallee. i. hyanet, hainlik; vefaszlk; kallelik. f. 1. delmek. 2. bir dizi delik amak. 3. iine i lemek, nfuz etmek. i. 1. delik, bir dizi delikten biri. 2. delme, perforaj. 3. bir dizi delik ama. 4. b. perforasyon. t z. mecburen. f. 1. -in performans ... olmak: The car performed well. Arabann iyiydi. (oyuncu/sanat ) oynamak. 3. (oyunu) oynamak; performans i. 1. performans. 2.2. temsil, gsteri. 3. (oyunu) oynama; (oyun) oynanma. nma, icra edilme. 5. yapma, icra. 4. alma, icra etme; (mzik eseri) al . i. 1. yerine getiren kimse. 2. oyuncu; sanat i. parfm, esans; gzel koku. f. parfm srmek. z. 1. formalite gere i. 2. dikkatsizce, batan savma. s. 1. mekanik olarak yap lan. 2. dikkatsiz, batan savma. 3. skc, i yaplan. formalite iitimi. i., tb. svgere i. ardak. z. belki, muhtemelen. i. peri. o. per.i.car.di.a (perkardiy) i., anat. perikard. i., gkb. yerberi. i., geom. tam a . i. tehlike; tehlikeye u rama. f. (--ed/--led, --ing/--ling) tehlikeye atmak. s. ok tehlikeli. i. evre. i. 1. devir: the Ottoman period Osmanl devri. 2. dnem, devre: a period of sreli, political unrest siyasi karga alarn olduu bir dnem. 3. sre, mddet: s. periyodik. kim. eler izelgesi, periyodik cetvel.

periodical periodically periphery periscope perish perishable perishing peritoneum peritonitis periwinkle perjure perjure o.s. perjury perk perk up perky perm permanence permanency permanent permanent press permanent wave permanently permanganate permeability permeable permeate permissible permission permissive permit permit permutation pernicious pernicious anemia perniosis peroxide perpendicular perpetrate perpetrator perpetual perpetual motion perpetual motion perpetually perpetuate perpetuity perplex

i. sreli yayn. s. sreli, periyodik. z. 1. belirli aralklarla. 2. belirli zamanlarda. i. d snr izgisi, evre. i. periskop. f. 1. lmek; (hayvan) helak olmak. 2. yok olmak. 3. ng. rtmek; rmek. s. 1. kolay bozulur, dayan ksz (yiyecekler). 2. lml, fani. i., o. abuk/kolay bozulabilen g da maddeleri. s., ng. o. --s (pertniymz)/per.i.to.ne.a (pertniy) i., anat. karnzar, periton. i., tb. karnzar yangs/iltihab, peritonit. i., bot. cezayirmenek esi. f. yalan yere yemin ettirmek; yalanc tanklk etmek. yalan yere yemin etmek. i. yeminli yalan; yalanc tanklk. f. neelenmek, canlanmak; neelendirmek, canlandrmak. s. neeli, canl. i. perma, permanant. f. perma yapmak. i. kalclk, daimilik; sreklilik, devamllk. i., bak. permanence. s. kalc, daimi; srekli, devaml: permanent scar kalc iz. permanent solution kalc zm. permanent chairman daimi bakan. permanent job t istemez. perma, permanant. z. kalc bir ekilde; srekli olarak, devaml olarak. i., kim. permanganat. i. geirgenlik, geirimlilik, permeabilite. s. geirgen, geirimli, permeabl. f. nfuz etmek, iine ilemek. s. izin verilebilir, ho grlebilir. i. 1. izin; msaade. 2. ruhsat. s. ar hogrl, fazla msamahakr. f. (--ted, --ting) 1. izin vermek; msaade etmek. 2. ruhsat vermek. 3. in -i (bir yere) almak/sokmak: She wont permit him in her house. Onu evine i. izin belgesi, tezkere; izin; ruhsat; permi. i. 1. permtasyon; de iim; deitirim. 2. mat. permtasyon, devirim. s. 1. zararl, tehlikeli. 2. ldrc. tb. ktcl kanszlk. o. per.ni.o.ses (prniyosiz) i., tb. souk srmas. i. 1. kim. peroksit. 2. oksijenli su. f. (sa ) oksijenlemek. s. dey, dikey. i., mat. dikme. f. (su v.b.ni) ilemek. i. (su) ileyen kimse. s. 1. srekli, devaml, daimi, aralksz. 2. ebedi, lmsz. devaml hareket. fiz. srgit devinim. z. srekli olarak, daima. f. srekli k lmak, srdrmek, devam ettirmek. i. f. 1. kafas n bulandrmak, zihnini kartrmak, artmak, allak bullak etmek. 2. kar trmak, aprak duruma getirmek.

perplexed perplexing perplexity persecute persecution perseverance persevere persevering Persia Persian Persian carpet/rug Persian cat Persian rug persimmon persist persistence persistent persistently person person of note person to person call persona persona non grata personable personage personal personal computer personal effects personal estate personal pronoun personal pronoun personality personally personify personnel perspective perspicacious perspiration perspire persuade persuasion persuasive persuasively persuasiveness pert pertain pertinacious

s. kafas bulandrlm/bulanm, akn, arm. s. insann kafasn bulandran, artc. i. 1. kafa bulan kl, aknlk. 2. insann kafasn bulandran durum. 3. klk, apra klk. kar f. zulmetmek, eziyet etmek, can n yakmak. i. zulm, eziyet, eziyet etme, can n yakma. i. sebat, dire me. f. sebat etmek, dire mek. s. sebatl, direken. i. ran. i. 1. Farsa. 2. tar. ranl. 3. tar. Pers. s. 1. Farsa. 2. tar. ran, rana zg. 3. tar. ran hal s. ranl. 4. tar. Pers. irankedisi. ran hals, Acem hals. i. trabzonhurmas , japonhurmas. f. 1. in -de srar etmek, -de ayak diremek, -de inat etmek. 2. devam etmek, srp gitmek. inat. 2. devam etme, srp gitme. i. 1. srar, s. 1. srarl, inat. 2. devaml, srekli, srp giden. z. 1. srarla, zerinde durarak, inatla. 2. devaml olarak, srekli. i. 1. kimse, kii, ahs. 2. dilb. ahs. nemli biri. ihbarl konuma, davetli konuma. i. Lat. istenmeyen kii. s. ho, ekici, cana yakn. i. ahsiyet, nemli kii. s. kiisel, zel. kiisel bilgisayar. zel eya. huk. menkuller. dilb. ahs zamiri.

ahs zamiri. i. 1. kiilik, ahsiyet. 2. ahsiyet, nemli kii. z. 1. ahsen, bizzat. 2. kendine gelince. f. 1. (somut bir eyin) ta kendisi olmak, canl bir rnei olmak: He personifies i. personel, courage. kadro. O cesaretin ta kendisi. 2. edeb. -i ki iletirmek.
i. 1. (resimde) perspektif. 2. bak as, a. 3. uzaklk duygusu veren manzara ll, ferasetli; ok akllca. s. ok ak resmi. i. 1. ter. 2. terleme. f. terlemek, ter dkmek. f. 1. ikna etmek, inand rmak: I persuaded him that he was wrong. Onu na inand rdm. 2. ikna etmek, raz etmek: persuaded him to go. yan rma. 2. ikna etme, raz etme.I 3. kanaat, inan. i. 1.ld ikna etme, inand s. ikna edici. z. ikna edici ekilde. i. ikna edici olma. s. ars z, mark, ylk; kstah. f. to 1. -e ait olmak; ile ilgili olmak, -e ili kin olmak; ile ilgisi olmak: This forest doesnt pertain to that estate. Bu orman o malikneye ait de il. His , azimli. s. direngen; kararl

pertinaciously pertinacity pertinent perturb Peru perusal peruse Peruvian pervade pervasive perverse perversion perversity pervert pesky pessimism pessimist pessimistic pessimistically pest pester pesticide pestilence pestilent pestle pet pet aversion/hate pet peeve petal petiole petit petit bourgeois petit four petite petition petrify petrochemistry petrography petrol petrol bomb petrol station petrolatum petroleum petroleum jelly petroleum jelly petrology petticoat

z. kararllkla, azimle. i. direngenlik; kararllk, azim. s. 1. yerinde: a pertinent remark yerinde bir sz. 2. geerli: This book is still Bu kitap2. hl geerli. zihnini kartrmak, rahatsz etmek. 3. altst f. 1. pertinent. endielendirmek. etmek. i. Peru. i. 1. inceleme, tetkik etme. 2. okuma. f. 1. incelemek, tetkik etmek. 2. okumak. i. Perulu. s. 1. Peru, Peruya zg. 2. Perulu. f. istila etmek, kaplamak, her taraf na yaylmak, sarmak, brmek; -de hkim olmak: Silence always the house. Evde her zaman 2. her pervaded zaman hissedilen. s. 1. her tarafa yaylan. s. 1. aksi, ters, huysuz. 2. sap k; sapkn. i. 1. of -i yanl yola saptrma, -i yoldan karma, -i doru yoldan ayrma. 2. k. 3. (of) (sz/anlam ) arp tma. ruhb. sap klterslik, klk. i. 1. aksilik, huysuzluk. 2. sap f. 1. -i yanl yola saptrmak, -i yoldan karmak, -i doru yoldan ayrmak. ) pe arp tmak. i. (p rv rt) (cinsel) saps k. 2. ini brakmay p rahats z eden; rnak; belal. s., (sz/anlam k. dili insan n i. ktmserlik, karamsarl k. i. ktmser, karamsar. s. ktmser, karamsar. z. karamsarlkla. i. 1. insan n bana bela olan ey/biri, ba belas, pskll bela, musibet. 2.-e bitkilere zarar veren kk hayvan, v.b. etmek,mantar -in peini brakmamak. f. musallat olmak, -i srekli rahats zbcek, i. bcek ilac . i. 1. salg n ve ldrc hastalk, kran. 2. veba. 1. bulac hastalk getiren. 2. tehlikeli, ldrc. 3. ahlaka zararl. 4. k. dili kc. s i.havaneli. i. 1. evde beslenen hayvan. 2. gzde: teachers pet retmenin gzdesi. s. 1. evcil. 2. gzde, ok sevilen. f. (--ted, --ting) sevmek, ok amak. ey/kimse. en ok nefret edilen en balca ikyet konusu. i., bot. tayapra , petal. i., bot. yaprak sap . s. kk, ufak. kk burjuva. ptifur. s. ufak, ince, narin, minyon. i. 1. rica. 2. dilek, dua. 3. dileke. f. 1. for iin rica etmek, iin ricada bulunmak. dileke vermek. rmak; tala mak. 2. ok korkutmak, dn koparmak. 3. akln f. 1. talat2. ndan almak. be petrified (korkudan) donakalmak, donup kalmak, ba i. petrokimya. i. tabilgisi, petrografi. i., ng. benzin.

ng. molotofkokteyli. ng. benzin istasyonu.


i. petrolatum. i. petrol. vazelin. petrolatum. i. tabilim, petroloji. i. jpon, i eteklii.

pettiness pettish petty petty cash petty cash petty larceny petty officer petty officer petulance petulancy petulant petulantly petunia pew pew pewit pewter pf pfennig pH phagocyte phagocytosis phantom Pharaoh pharmaceutic pharmaceutical pharmaceutical company pharmaceutics pharmacist pharmacologist pharmacology pharmacy pharyngitis pharynx phase phase s.t. in phase s.t. out PhD pheasant phenomenal phenomenalism phenomenology phenomenon philander philanderer philanthropic philanthropical

i. 1. kk eylerle urama. 2. kklk. s. huysuz, aksi. s. kk, nemsiz, czi, ufak tefek. 1. kk kasa. 2. kk masraf. kk kasa. adi hrszlk. deniz astsubay. den. astsubay, erba . i. huysuzluk, aksilik. i., bak. petulance. s. huysuz, aksi. z. huysuzca, aksice. i., bot. petunya. i. (kilisede oturacak) s ra. nlem f!/Pf! (Pis bir koku duyunca sylenir.). i., zool. k zkuu. i. 1. kurun ve kalay alam. 2. bu alamdan yaplan kap. k s. pfennig, preferred. i. fenik (Alman mark nn yzde biri). i., kim. pH. i., biyol. yutargze, fagosit. i., biyol. gzeyutarl, fagositoz. i. 1. hayal. 2. hayalet. 3. grnt, aldan . i. firavun. s., bak. pharmaceutical. s. 1. eczac la ait. 2. ila kullanmna ait. ila irketi. i. eczac lk. i. eczac . i. farmakolog. i. farmakoloji, ilabilim. i. 1. eczac lk. 2. eczane. i., tb. farenjit, yutak iltihab. i., anat. yutak. i. 1. evre, safha. 2. elek. faz. f. (bir eyi) evreler halinde rlamak/sunmak. haz eyi yava yava kullanma sokmak/uygulamaya geirmek. bir bir eyi yava yava kullanmdan/uygulamadan kaldrmak. k s. Doctor of Philosophy. i. sln. s. 1. doal olaylarla ilgili. 2. olaanst, fevkalade, harikulade. i., fels. olayc lk, fenomenizm. i., fels. olaybilim, fenomenoloji. o. phe.nom.e.na (fnamna) i. 1. olgu, fenomen. 2. fels. fenomen, grng. f. kadn peinde komak, zamparalk etmek. i. zampara, apk n erkek. s. iyiliki, iyiliksever, hayrsever, yardmsever. s., bak. philanthropic.

philanthropist philanthropy philatelist philately philharmonic philharmonic orchestra Philippine philodendron philologist philology philosopher philosophic philosophical philosophise philosophize philosophy phlebitis phlegm phlegmatic phlox phobia phoenix phone phoneme phonetic phonetic alphabet phonetic spelling phonetically phonetics phonograph phonology phony phosphate phosphorescent phosphorous phosphorus phot photo photo finish photocell photochemistry photocopier photocopy photocopyist photoelectric photoelectric cell photoelectricity

i. hayrsever, yardmsever. i. hayrseverlik, yardmseverlik. i. filatelist, pul koleksiyoncusu. i. filateli, pul koleksiyonculu u. s. filarmonik. filarmoni orkestras . s. 1. Filipin, Filipin Adalar na zg. 2. Filipinli. o. --s (fldendrnz)/phil.o.den.dra (fldendr) i., bot. filodendron. i. filolog, dil bilgini, dilci. i. 1. filoloji. 2. dilbilim. i. filozof, felsefeci. s., bak. philosophical. s. 1. felsefi. 2. filozofa. f., ng., bak. philosophize. f. 1. filozofa konu mak/dnmek. 2. felsefeyle megul olmak. i. felsefe. i., tb. flebit, filibit, toplardamar yangs. i. 1. balgam. 2. kaytszlk, ilgisizlik. 3. soukkanllk. s. soukkanl, sakin, kendine hkim. i., bot. alevie i. i. fobi, ylg, korku. i. Anka, Zmrdanka. i., k. dili telefon. f., k. dili telefon etmek. i. fonem, sesbirim. s. fonetik, sesil. fonetik alfabe, sesil abece. fonetik yazm. z. fonetik olarak. i. fonetik, sesbilgisi. i. fonograf. i. sesbilim, fonoloji. s., argo 1. sahte, dzme, dzmece. 2. yapmac k. i. 1. sahte ey. 2. sahtekr, dzenbaz. i., kim. fosfat. s. fosfor gibi ldayan. s., kim. fosforlu. i. fosfor. k s. photograph, photography. i., k. dili foto, foto raf. fotofini. i. kgz. i. fotokimya, lkimya, fotoimi. i. 1. fotokopi makinesi. 2. fotokopici. i. fotokopi, tpkekim. f. fotokopisini ekmek/karmak. i. fotokopici. s. fotoelektrik. kgz. i. fotoelektrik, lelektrik.

photogenic photograph photographer photography photogravure photometer photometry photosphere photosynthesis phototaxis phototaxy phototropism phrase phrase book phraseology phrenology phyllo phyllo dough phylogeny phylum physic physic nut physical physical education physical examination physical therapist physical therapy physician physicist physics physiognomy physiologic physiological physiology physiotherapist physiotherapy physique pi pianissimo pianist piano piano pianoforte piazza picarel picayune piccolo

s. fotojenik. i. fotoraf. f. fotorafn ekmek: He is photographing his daughter. zn nraf foto K .rafn ekiyor. i. foto i. fotoraflk. i. fotogravr. i. fotometre, kler. i. fotometri, klm. i. fotosfer, kkre, kyuvar. i., biyokim. fotosentez, lbireim. i., biyol. fototaksi, agm. i., bak. phototaxis. i., biyol. fototropizm, aynelim, adorulum. i. 1. ibare. 2. deyim, tabir. 3. mz. cmle. f. 1. cmle veya szcklerle anlatmak. 2.kmz. (bir paray) cmlelemek. lavuzu. yabanc dil i. syleni; syleyi. i. frenoloji. i. 1. yufka. 2. yufka hamuru. 1. yufka. 2. yufka hamuru. i., biyol. filogenez, filojenez, soyolu . o. phy.la (fayl) i., biyol. filum. i., eski mshil. hintfst, krkas. s. 1. fiziksel, fiziki. 2. maddi. 3. bedensel. i., k. dili sa lk muayenesi, ekap. beden e itimi. salk muayenesi, ekap. fizyoterapist. fizik tedavisi, fizyoterapi. i. doktor, hekim. i. fiziki. i. fizik. i. fizyonomi. s., bak. physiological. s. fizyolojik, ilevbilimsel. i. fizyoloji, ilevbilim. i. fizyoterapist. i. fizyoterapi, fizik tedavisi. i. bnye, fizik yap s. i., mat. pi. s., z., mz. pianissimo, ok hafif (sesle). i. piyanist. i. piyano (alg ). s., z., mz. piano, hafif (sesle). i. piyano. i. 1. (talyan ehirlerinde) meydan; pazar yeri. 2. balkon, veranda. i., zool. istrongilos. s. ok nemsiz, ok de ersiz. i., mz. pikolo, kk flt.

pick pick a fight pick a quarrel pick and choose pick apart pick at pick at ones food pick holes in pick holes in pick o.s. up pick off pick on pick ones nose pick ones teeth pick ones way through pick out pick over pick people/animals off pick s.o./s.t. to pieces pick s.o.s brains pick s.o.s pocket pick up pick up s.o.s/an animals trail pick up speed pickaback pickax picket picket fence pickings pickle pickled pickling pickling tank picklock pick-me-up pickpocket pickup pickup arm pickup truck picky picnic pictorial picture picture book picture frame picture gallery picture postcard

i. 1. (sivri) kazma. 2. krdan. 3. m zrap. f. 1. semek. 2. (meyve, iek v.b.ni) toplamak, karmak. koparmak; (meyveyi) dev irmek. 3. delmek, kazmak. 4. kavga kavga karmak. titizlikle semek. 1. ekitirmek, insafszca eletirmek. 2. (sav) rtmek. 1. -i ekelemek. 2. k. dili -i k zdrmak, ile uramak. tabandaki yemekten pek az yemek. -de kusur bulmak. (bir sav) rtmek. (yere dmken) ayaa kalkmak. -i koparmak. 1. semek. 2. k. dili ... ile u ramak, -e kt davranmak. burnunu kar trmak. krdan v.b.yle dilerini temizlemek. -in aras ndan dikkatle ve yava yava ilerlemek. 1. semek, ayrmak. 2. ayrt etmek. 3. karmak. 4. mz. ar ar nota karmaya al lk mallar )mak. kartrarak incelemek. (sat insanlar/hayvanlar teker teker (silahla) vurmak/ldrmek. birini/bir eyi kyasya eletirmek. k. dili birine ok soru sormak. birinin cebindekileri yrtmek. 1. (daha a a bir yerde duran birini/bir eyi) kaldrmak; (daha aa bir eyleri) kald rmak/almak/toplamak. yerde duran birinin/bir n izini bulmak. 2. (bir yere gelip/gidip) (takip edilen) hayvan hzlanmak. z. omuzda, s rtta. i. (sivri) kazma. i. 1. it kaz. 2. nbeti asker, nbeti; bir grup nbeti asker. 3. grev gzcs; kazk it. bir grup grev gzcs. f. 1. kaz klarla etrafn evirmek. 2. i., o. toplanlacak artklar. i. 1. turu: She bought a jar of tomato pickles. Bir kavanoz domates usu ald . 2. salatal k/h turusu; korni on. 3. beets dekapaj solsyonu. f. tur u haline getirilmi yar (sebze/meyve): pickled pancar turusu. s. 1. tur

, fitil gibi. s. turuluk. 2.1. k.-den dili zilzurna sarho 2. dekapaj. i. tur u yapma.
dekapaj teknesi. i. 1. hrsz. 2. maymuncuk. i., k. dili kuvvet verici ve canland rc iecek/yiyecek. i. yankesici. i. 1. oto. h zlanma kapasitesi, abuk hzlanma kapasitesi: This cars got no pickup. pikap kolu. Bu araban n hzlanma gc sfr. 2. kamyonet, pikap. 3. k. dili kamyonet, pikap. s., k. dili ok seen (biri). i. 1. piknik. 2. kolay/ho a giden i. f. (--ked, --king) piknie gitmek, piknik yapmak. s. 1. resimle ilgili. 2. resimli. 3. resim gibi. i. resimli dergi. i. 1. resim. 2. betimleme. 3. -in t patp benzeri, kopya. 4. k. dili film, sinema filmi. 5. grnt. f. 1. betimlemek, resmetmek. 2. canland rmak, resimli kitap. resim erevesi. resim galerisi. kartpostal.

picture tube picturesque pie piebald piece piece piece goods piece on piece out piece s.t. together piecemeal piecework piecrust pied piedmont pieplant pier pierce piety pig pig iron pig Latin pigeon pigeonhole piggyback pigheaded pigment pigmentation Pigmy pigmy pigpen pigskin pigsty pike pike pike pike perch pilaf pile pile pile driver pile in pile off/out pile on pile up pilfer pilgrim

TV resim tp, resim lambas . s. pitoresk, resim konusu olmaya elveri li. i. 1. ah . turta. 2. argo kolay ey. 3. argo rvet. s. alacal (at, ku v.b.). i. 1. para, k sm, blm. 2. dama ta. 3. satran piyadeden yksek ta. 4. f. tfek, top. 5. mz. para. 6. oyun, piyes. 7. resim. 8. rnek. tic. metreyle sat lan kuma. eklemek. para ekleyerek tamamlamak. bir eyin paralarn bir araya getirmek. z. para para, yava yava. s. para para yaplan, kademeli. i. para ba i. i., ah . turta hamuru. s. benekli, alaca. i., cor. sradalarn eteklerindeki blge. s., cor. sradalarn eteklerindeki. i., bot., k. dili ravent. i. 1. iskele, r htm. 2. kemer/kpr payandas. f. 1. delmek. 2. delip gemek. 3. iine i lemek, nfuz etmek. i. 1. Tanr ya hrmet. 2. dindarlk. i. 1. domuz. 2. k. dili obur. 3. k. dili pis herif, domuz. 4. k. dili rfnt, yelloz. pik, dkme demir, font. bir tr ku dili (Birinci ses kelimenin sonuna getirilir ve ay eklenir: igpay atinlay.). i. gvercin. i. 1. gvercin yuvas . 2. yaz masasnda kt gz. f. 1. k. dili yaz nn k t gzne yerletirmek. 2. snflandrmak. 3. k. dili bir masas z. omuzda, s rtta. s. inat , dik kafal. i. 1. renk maddesi, boya maddesi. 2. toz boya. 3. biyol. pigment. i., biyol. pigmentasyon. i., s., bak. Pygmy. i., s., bak. pygmy. i. domuz a l. i. 1. domuz derisi. 2. k. dili Amerikan futbol topu. i. 1. domuz a l. 2. domuz al gibi pis ev/oda, mezbele. i. karg, mzrak. i., zool. turnabal. i. 1. anayol. 2. paral yol. uzunlevrek. i. pilav. i. temel dire i, kazk. i. 1. yn, kme. 2. fiz. atom reaktr. 3. ty, hav. 4. argo servet, k. 5. o. emoroitler. f. ymak, kmelemek. dnyal ahmerdan. dolumak. inmek, hep birlikte inmek. 1. mek. 2. tepeleme doldurmak. 1. ymak, biriktirmek; ylmak, birikmek. 2. k. dili kazada arpp ezmek. f. almak, a rmak, yrtmek. i. hac.

pilgrimage piling pill pillage pillar pillar box pillory pillow pillowcase pilot pilot burner pilot film pilot light pilot project pilothouse pimento pimento cheese pimiento pimp pimple pin pin down pin s.o. down on s.t. pin s.o.s ears back pin s.t. on s.o. pinafore pinball pinball machine pincers pinch pinchbug pincushion pine pine pine cone pine needle pine nut pineal pineal body/gland pineapple ping ping-pong pinion pinion pink pinna pinnacle

i. hac. i. 1. temel dire i, kazk. 2. kazk akma. i. hap. i. 1. yama, talan. 2. ganimet. f. yama etmek, yamalamak, talan etmek. i., mim. stun, kolon; direk; dikme. ng. (ak yerlerde bulunan umumi) posta kutusu. f. elleme rezil etmek. i. yastk. i. yastk yz. i. 1. pilot. 2. den. k lavuz, klavuz kaptan. 3. den. dmenci. 4. klavuz, rehber. 5.brlr. TV deneme yayn. f. 1. (uak) kullanmak. 2. klavuzluk etmek, ateleme deneme filmi. 1. (ofben, frn v.b.nde) pilot alevi, ateleme brlr. 2. iaret lambas. deneme projesi. i. kaptan k k. i. bir tr tatl krmzbiber. iine bu tr biber kat lm ok yumuak bir peynir. i., bak. pimento. i. pezevenk. f. pezevenklik etmek. i. sivilce. i. 1. topluine. 2. bro, ine. 3. mz. (telli alglarda) akort mandal. f. (-neetmek. ile tutturmak. 2. ilitirmek. 3. kprdayamaz hale ned, --ning) 1. toplui k. dili saptamak, tespit k. dili birini (bir konudaki niyetini) a klamak zorunda brakmak. k. dili birini ha lamak/azarlamak. k. dili 1. bir eyi birinin stne atmak, birini bir eyle sulamak. 2. birinin ini kan tlamak. bir suu nl iledi , g slk. i. ocuk i. langrt. langrt makinesi. i., o. kerpeten, kska. f. 1. imdiklemek. 2. k strmak. 3. (ayakkab) vurmak, skmak. 4. k. dili rmak, yrtmek. i. 1. imdik. a bcek, yere ei.2. tutam: a pinch of salt bir tutam tuz. 3. i., zool. makasl i. inedenlik, inelik. i. am. f. 1. away erim erim erimek, eriyip solmak. 2. for -in zlemiyle yan p mak, -in ekmek. tutu hasretini . am kozala am inesi. amfst. s. kozalaks . anat. kozalaks bez. i. ananas. f. (motor) detonasyon yapmak. i. detonasyon. i. pingpong, masatenisi. i. 1. zool. kanat. 2. iri kanat ty. f. 1. (ku un umasn engellemek iin) nn ucunu kesmek. 2. (bir kimsenin) elini kolunu balamak. 3. kanatlar pinyon. i., mak. kk dili ark, i. 1. pembe renk. 2. (bir e it ufak) karanfil. s. pembe. o. --s (pnz)/--e (pni) i., zool. pines. i. 1. mim. bina zerindeki sivri tepeli kule. 2. doruk, tepe, zirve.

pinpoint pinprick pins and needles pinstripe pinstripe suit pinstriped pint pintail pinwheel pioneer pious pip pip pip pipe Pipe down! pipe dream pipe organ pipe up pipeline piper pipestem pipet pipette piping piping piping hot piquant pique piracy pirate pirate publisher pirate radio station pirate ship pirouette Pisces piss piss down Piss off! piss s.o. off pissed pistachio pistil pistol piston piston ring piston rod

i. 1. ine ucu. 2. ufack nokta. f. kesin olarak yerini belirtmek. i. 1. ine batmas. 2. sinir bozucu ufak bir ey. karncalanma, uyuma. i. (kumata) ince izgi. ince izgili tak m elbise. s. ince izgili (kuma /giysi). i. yarm litrelik sv l birimi, bir galonun sekizde biri, A.B.D. 0,473 litre, ng. 0,550 litre. i., zool. k lkuyruk. i. frldak (oyuncak); ark felek. i. nc. f. -de nclk etmek. s. dindar, mtedeyyin, dini btn. i., ng. (elma, portakal v.b.nde) ekirdek. i., ng. bip, bip sesi. i. 1. boru. 2. kaval, ddk. 3. pipo. f. 1. ddk almak. 2. ddk alarak rmak. 3. boru hattyla/borularla emretmek/a k. dili Ks sesini! bo hayal, hulya. borulu org. k. dili birden sesini karmak, birden konumak. i. 1. boru hatt/yolu, payplayn. 2. iletiim hatt. i. 1. gayda alan kimse, gaydac . 2. kavalc. i. pipo sap . i., bak. pipette. i. pipet. i. 1. boru sistemi; (boru sistemine ait) borular. 2. kordone, kordon. s. ok s cak, duman stnde. s. 1. ho bir acl olan (tat/koku). 2. insann kafasn altran (yaz v.b.). i. gcenme. f. 1. gcendirmek. 2. uyand rmak: Youve piqued my curiosity. k. merakland rdn. i. korsanlBeni i. 1. korsan. 2. korsan gemisi. korsan yaymc. korsan radyo istasyonu. korsan gemisi. i. parmak ular nda veya topuk zerinde dn yapma. f. parmak ndaBal veya topuk zerinde dn yapmak. ular k burcu. i., astrol. i., kaba sidik. f., kaba i emek. ng., kaba (yamur) bardaktan boanrcasna yamak.

ng., kaba Defol!


kaba birini sinirlendirmek/sinir etmek/k zdrmak. s., kaba i. 1. fstk, antepfst, amfst. 2. fstkaac, antepfstaac. i., bot. pistil, diiorgan. i. tabanca. i. piston. segman, piston segman . biyel, biyel kolu.

pit pit pit one person/thing against another person/thing pita pitch pitch pitch in pitch-black pitch-dark pitched battle pitched battle pitcher pitcher pitchers mound pitchfork piteous pitfall pith pith helmet pithy pitiable pitiful pitifully pitifulness pitiless pitilessly pitilessness pittance pituitary pituitary gland pity piuri pivot pivotal pizza pkg pl placable placard placate place place place a bet place an order (with) place card place great demands on place in the sun

i. 1. ukur: rifle pit avc ukuru. target pit hedef ukuru. orchestra pit yere gml sera. --ting) 3. (ciltte kalaniek izi gibi) orkestra ukuru. 2. k smen ekirde eftali gibi etli meyvelerin i. f. (--ted, ekirde ini karmak. i. 1. iki kiiyi/eyi kar karya getirip dvtrmek/yartrmak. 2. (iki ey) birbiriyle i. pide. yarmak/boy lmek: Zekis pitted his brains against Yavuzs i. zift. f. 1. atmak, f rlatmak. 2. (adr) kurmak. 3. mz. tam perdesini vermek. 4. mek, birdenbire mek. 5. den. (gemi) ba ketmek vurmak. 6. gelmek: beysbol d ana) yard m etmek; (yard m zere) k. dili (bir grup ald m etmiyorsun? Why dont you pitch in and k. help? Neden gelip yard s. simsiyah, zifiri karanl s. zifiri karanlk. byk kavga, byk mnaka a. 1. meydan sava . 2. yakn muharebe. i. (kulplu) srahi. i., beysbol topu atan oyuncu. beysbol atcnn durduu tmsek yer. i. yaba. s. yrekler ac s, yrek paralayc. i. 1. tuzak. 2. gizli tehlike. i. 1. z, esas. 2. bot. sngerdoku. gne kask. s. 1. zl. 2. kuvvetli, etkileyici, az ve z. s. acnacak, ackl. s. 1. ac nacak, ackl. 2. (acnacak ve horlanacak kadar) gln, acnas, . kl bir ekilde. 2. acnacak kadar. 3. gln derecede. zavall z. 1. ac i. acnacak durum. s. acmasz, merhametsiz, tayrekli. z. acmaszca, merhametsizce. i. acmaszlk, merhametsizlik. i. ok d k cret. s., biyol. 1. balgam salg layan. 2. smks. i., anat. hipofiz. anat. hipofiz. i. acma, merhamet. i. hintsars. i. mil, eksen, mihver. f. 1. mil zerine yerle tirmek. 2. on mil/eksen zerinde s. 1. mile dnmek. ait. 2. ok nemli. i. pizza. k s. package. k s. place, plural. s. kolay yatr, kolay affeder. i. afi; dviz. f. (taviz vererek) -i memnun etmek/yat trmak/susturmak. i. 1. yer, konum, mevki: Put it back in its place. Onu yerine koy. This is a gzel bir yer. All the places2. in-e this row are taken. beautiful place. -i Buras tirmek. i bulmak. 3. -i f. 1. -i koymak, bir yere koymak, -i yerle rmak. 5. -in kim oldu unu atamak, -i tayin etmek. 4. (para) vermek, yat bahse girmek. -e sipari vermek. davetlilerin sofradaki yerlerini gsteren kart. -in kapasitesini zorlamak. iyi durum.

place mat place of delivery place s.t. out of s.o.s reach place setting place/put s.o. under arrest placement placenta placid plagiarise plagiarism plagiarist plagiarize plagiary plague plague s.o. with Plague take it!/Plague on it! plaice plaid plain plain dealing plain living plain-dealing plainspoken plaintiff plaintive plait plan plane plane plane plane tree planer planet planetarium planetary planetoid planing planing mill planisphere plank plankton planner plant plant louse plantain plantain plantation

Amerikan servis. tic. teslim yeri. 1. bir eyi birinin eriemeyecei/yetiemeyecei bir yere koymak. 2. bir eyi biri iinservis imkns zm hale tak . getirmek. (tek kiilik) birini tutuklamak. i. koyma, yerle tirme. i., anat. son, plasenta, etene. s. sakin, yumu ak, uysal. f., ng., bak. plagiarize. i. arma, armaclk. i. armac. f. (bakasnn szlerini/fikrini) armak. i. arma, armaclk. i. 1. (hastalktan/haarattan kaynaklanan) salgn. 2. veba. 3. k. dili ba ,bir dert. f.yaparak) 1. (dert) (birini) rahatsrahats z etmek. 2. eziyet vermek. belas ey birini srekli z etmek. (belirli Allah belas n versin! i. (o. plaice) pisibal. s. ekose. i. 1. ekose kuma . 2. ekose desen. s. 1. dz: I want a plain rather than a patterned cloth. Desenli de il, dz istiyorum. 2. sade, sssz, basit: The ceremony was not bir kuma k, a k davranma. aikl sade yaam/yaay. s. ak, ak davranan. s. akszl. i., huk. davac . s. hazin, hzn dolu. i. 1. sa rgs, rg. 2. pli, k rma. f. rmek. i. 1. plan. 2. kroki, taslak. 3. plan, d nce, niyet, maksat. f. (--ned, --ning) n izmek. 2. tasarlamak, planlamak. 3. dzenlemek. 1. nar. i. plan i. 1. geom. dzlem. 2. dzey, seviye: on an intellectual plane entelektel bir dzeyde. 3. uak. s. 1. dz 2. dzlem, dzlemsel: plane figure , planya. f. (yzey). rendelemek; planyalamak. i. rende, el planyas nar. i. 1. planya makinesi, planya. 2. planyac ; rendeleyici. i. gezegen. i. planetaryum, gkevi, yldzlk. s. gezegenlere zg; gezegenlerle ilgili. i., gkb. kk gezegen. i. planyalama; rendeleme. planyalama atlyesi. i. dzlemkre. i. 1. (enli) tahta. 2. pol. (parti program nda) ana madde. i. plankton. i. plan yapan kimse, planc . i. 1. bitki, ot. 2. fabrika. 3. demirba . 4. tehizat. 5. argo hile, oyun, tuzak. akak. 7. seyircilerin arasnda oturup rol yapan oyuncu. f. 1. (bitki) 6. fidanbiti. i., bot. sinirotu. i. bir tr muz. i. plantasyon.

planter plaque plash plasma plasmolysis plaster plaster cast plaster of Paris plastered plastic plastic arts plastic surgery plate plate glass plate rack plateau plated plateful platform platinum platinum blonde platitude Plato Platonic platonic platonic love Platonism platoon platter plausible play play a joke on s.o. play a part play at play back play ball play ball play both ends against the middle play down play fair play fast and loose with play fast and loose with play havoc with play havoc with play hooky play house play into the hands of

i. 1. ekici. 2. tohum serpme makinesi. 3. plantasyon sahibi; plantasyon iletmecisi. i. 1. ss taba . 2. plaka, plaket, madeni levha. 3. di ta, di kiri. f. su s ratmak; (suyu) sratmak. i. plazma. i. plazma bozulumu. i. 1. mim. s va. 2. al. 3. tb. yak. 4. ng. yara band, bant. f. 1. svamak. yap 2. yak al . trmak. 3. yaptrmak. 4. k. dili yumruk indirmek. tb. al . s., k. dili sarho , kfelik. s. 1. plastik, naylon. 2. plastik, biimlenebilir, esnek. i. plastik. plastik sanatlar. plastik ameliyat. i. 1. tabak. 2. plak, plaka, madeni levha. 3. kupa, ilt. 4. dii. damak, , protez. 5. beysbol kale iareti. f. with -i madeni levhalarla takma di dkme cam. tabaklk. o. --s/--x (pltoz) i. plato. s. kaplamal, kaplama, kapl. i. bir tabak dolusu. i. 1. krs: The speaker used a crate as his platform. Konu mac krs olarak sand k kulland. 2. platform, ykseke yer. 3. peron. 4. pol. i., kim. bir platin. platin sal kadn. i. 1. yavan sz, basmakal p sz. 2. yavanlk, tatszlk. i. Eflatun, Platon. s. Eflatun veya felsefesine ait, Platonik. s. platonik sevgi. i. Eflatunculuk, Platonculuk. i. mfreze, tak m. i. servis taba . s. akla yak n, makul. f. 1. oynamak; oynatmak. 2. (alg /mzik) almak. 3. tiy. oynamak, rmak. i. 1. oyun. 2. oyun sahne oyunu, piyes. 3. aka. 4. hareket canland yapmak, birine oynamak. birine aka bir rol oynamak. (ocuklar) -cilik oynamak. (kayd) yeniden gstermek/dinlemek. 1. top oynamak. 2. k. dili birlikte al mak. 1. oyuna ba lamak. 2. with k. dili ... ile ibirlii yapmak. kendi kar iin bakalarn birbirine drmek. hafifsemek, nemsememek. doru/hilesiz oynamak. 1. -i aldatmak. 2. -i arp tmak. ... ile oynamak, -i hafife almak. -i harap etmek. -i mahvetmek. k. dili okulu asmak. evcilik oynamak. -in ekme ine ya srmek.

play it smart play off play on play on s.o.s affections play on s.o.s feelings play ones trump card play politics play possum play s.o. false play s.t. by ear play s.t. down play second fiddle play second fiddle play second string to play the devils advocate play the field play the fool play the game play the market play up play up to play with playbill playboy play-by-play played out player playfellow playful playgoer playground playhouse playing card playmate playoff playpen plaything playwright plaza plea plead plead guilty plead not guilty pleasant pleasantry please please o.s.

k. dili ak ll olmak, akllca davranmak. berabere kalan bir oyunu sonradan tamamlamak. durmadan almak, almaya devam etmek. karsndakinin hislerine hitap etmek. birinin duygular n smrmek/istismar etmek. kozunu oynamak. siyasi karlarna gre davranmak. 1. uyur gibi yapmak. 2. l numaras yapmak. birini aldatmak, birine oyun oynamak. 1. notas z almak. 2. olaylarn seyrine gre hareket etmek. bir eyi nemsizmi gibi gstermek. ikinci derecede rol oynamak. ikinci derecede rol oynamak. k. dili (birinin) glgesinde kalmak. (kendi gr lerinin doruluunu lmek iin) kart grlerin n fazla yapmak. savunmas k. dili birden kimseyle ayn zamanda flrt etmek. ahmaka davranmak. drste hareket etmek. speklasyon yapmak. -in zerinde durmak, -i vurgulamak. -e yaltaklanmak. ... ile oynamak. i. 1. tiyatro afii. 2. oyun program. i. zampara, apk n; safa pezevengi. s. 1. dakikas dakikasna veren. 2. ayrntl. 1. bitkin. 2. modas gemi. 3. ie yaramaz. i. 1. oyuncu. 2. aktr. 3. alg alan kimse, algc. 4. elenceyle vakit geiren kimse. 5. . k. dili bir i le megul olanlardan biri. i. oyun arkada s. akac, en; glp oynayan. i. tiyatro merakls. i. (ilkretim okulunda) bahe, oyun alan. i. 1. tiyatro. 2. (ocuklar n iinde oynadklar) kk ev. oyun kd, iskambil kd. i. (ocuun) oyun arkada. i., spor rvan ma, rvan. i. portatif ocuk park . i. oyuncak. i. oyun yazar . i. meydan, ar yeri. i. 1. yalvarma, rica. 2. huk. iddia, ifade. 3. huk. dava. 4. huk. itiraz. 5. bahane, mazeret, zr. f. (--ed/pled) 1. yalvarmak, rica etmek. 2. huk. dava amak. 3. iddia etmek. 4. mazeret olarak gstermek, bahane etmek. huk. suu kabul etmek. huk. suu reddetmek. s. ho, gzel, tatl, latif. i. latife; ho sz. exchange pleasantries hobe etmek. f. 1. sevindirmek, ho nut etmek, memnun etmek. 2. houna gitmek. z. ltfen: give me the salt./Please pass the salt. Ltfen tuzu verir n istedi i gibi hareket etmek, ho una gideni yapmak. cannPlease

please the eye pleased pleasing pleasure pleat plebiscite plectrum pled pledge plenary plenipotentiary plenteous plentiful plenty plenty of pleura pliable pliant pliers plight plod plod away at plop plop o.s. down on plop s.t. down on plot plotter plough plow plow into plow money back into plow money into plow through a book plowshare ploy pluck pluck pluck ones eyebrows pluck out ones gray hairs pluck up by the root pluck up ones courage plucky plug plug away at plug for plug s.t. in plum

gze ho grnmek, gz okamak. s. memnun. s. ho, sevimli, tatl. i. 1. zevk; haz; keyif. 2. fels. haz. 3. ltuf, eref: May I have the pleasure of bana ltfeder misiniz? Will you do me the pleasure this dance? i. pli, plise. f.Bu pli dans yapmak. i. plebisit. o. plec.tra (plektr) i., mz. mzrap, alg. f., bak. plead. i. 1. ant, sz, vaat. 2. i aret: It was a pledge of their friendship. lklar n bir iaretiydi. 3. teminat; rehin. ba lanaca na dair Arkada n rs z: plenary authority tam yetki. 2.4. btn yelerin haz r s. 1. tam; s n u (toplant /kurul). bulundu s. tam yetkisi olan. i. tam yetkili temsilci. s. ok, bol, bereketli. s. 1. ok, bol. 2. bereketli, verimli. i. bolluk. bol miktarda, bol. o. --e (plri)/--s (plrz) i., anat. plevra, gs zar. s. 1. esnek, bklgen. 2. uysal, yumu ak. s. 1. uysal, yumu ak. 2. esnek, bklgen. i., o. kerpeten, pense, kska. i. kt durum. f. (--ded, --ding) (along) ayaklar n srmek, ar admlarla yrmek. (bir ite) evksiz bir ekilde almak; (bir ii) hevessizce srdrmek. f. (--ped, --ping) into -e cup diye d mek, -e cumbadak dmek. i. cup sesi, cumburtu, suya d en ar bir cismin kard ses. z. cup diye, (bir yere) lop diye oturmak. (bir eyi) -in zerine pat diye koyuvermek. i. 1. arsa, parsel. 2. hikyenin konusu. 3. komplo, entrika, gizli plan. f. (-izmek; haritasn karmak. 2. komplo kurmak, ted, --ting) 1.entrikac plan n . i. komplocu, i., f., ng., bak. plow. i. saban, pulluk. f. 1. (topra /tarlay) sabanla/pullukla srmek. 2. through p 1. gemek, ap aras i k. yar arpmak. 2.ndan -e girigemek. mek. dili -e h zlayol k. dili paray tekrar (bir ie) yatrmak. k. dili paray (bir ie) yatrmak. bir kitab glkle okuyup bitirmek. i. saban demiri, pulluk demiri. i. manevra, hile, taktik. f. 1. yolmak. 2. (telli alg y) parmaklarla almak. 3. (iek, meyve v.b.ni) koparmak. i. yrek, cesaret. kalarn almak. beyaz sa tellerini koparmak. kknden skmek. cesaretini toplamak. s. yrekli, cesur. i. 1. tapa, tka, tampon. 2. elek. fi. 3. oto. buji. 4. ttn paras. 5. k. dili reklam. f. (--ged, --ging) 1. t kamak, tkala kapamak. 2. k. dili durmadan mak. -in zerinde sebatla al k. dili (birini) desteklemek, (birinin) taraf n tutmak. bir eyin fiini prize sokmak: Plug in the television. Televizyonun fiini prize sok. i. 1. erik. 2. arzulanacak ey; kyak i.

plumage plumb plumb bob plumb line plumb the depths plumber plumbing plumbing fixtures plume plume o.s. on plummet plump plump plump down on ones knees plump o.s. down on plump s.o. into plump s.t. down on plunder plunge plunger plunk plunk down money plunk o.s. down on plunk s.t./s.o. down on pluperfect plural pluralism pluralist plurality plus plus fours plus sign plush Pluto plutocracy plutonium ply ply ply s.o. with liquor plying between New York and London plywood PM, pm pneumatic pneumonia PO poach poach

i. (kua ait) tyler. i. 1. ekln ucuna ba l olan kurun. 2. iskandil kurunu. s. ekln ucuna ba l olan kurun. ekl, akul. son raddeye varmak. i. (shhi) tesisat. i. 1. (binadaki) (s hhi) tesisat. 2. (shhi) tesisatlk. (bir yapnn shhi tesisatn oluturan) borular ve boru balama paralar. i. (kua ait) ty. f. 1. tylerle sslemek. 2. (ku) tylerini dzeltmek. k. dili ... ile vnmek. i. 1. iskandil kur unu. 2. ekln ucuna bal olan kurun. 3. ekl, akul. zla) d mek, dvermek. f. ve byk bal bir h keti, bal ketinde. s. (dikine dolgun, tombul; f. 1. down oturuvermek. 2. in girivermek. 3. out kvermek. 4. for -i ng. -e karar vermek, -i semek. 6. (up) (yastk desteklemek. 5. for dizlerinin zerine kvermek. (bir yere) lop diye oturmak. birini pat diye -e oturtuvermek. bir eyi pat diye -in zerine koyuvermek. f. yamalamak, yama etmek. i. yama. f. 1. into iine dalvermek. 2. (down) (dikine ve byk bir hzla) dmek, vermek. 3. forward (ileriye do ru) atlgbek, vermek. 4.c into hemen (bir eyi d . 2. planer, hareketli dal piston. i. 1. lavabo pompas f., k. dili 1. (telli bir alg y) tngrdatmak, zmbrdatmak. 2. pat diye mek; d vermek. 3. pat diye koymak/brakmak; koyuvermek, d bast rmak. paray (bir yere) oturuvermek, kendini (bir yere) at vermek/brakvermek. bir eyi/birini pat diye (bir yere) brakmak/koymak; bir eyi/birini (bir yere) rak vermek/koyuvermek. b s., dilb. -mili gemi. i. s., i., dilb. o ul. i. oulculuk, plralizm. i., s. oulcu, plralist. i. 1. adaylar aras nda en fazla oy alma. 2. seimi kazanan kimsenin ikinci iden fazla olarak oyki say s. 3. be okluk. gelen kiart .Two plus threeald is five. art eder. 2. ve ayrca, ve, ve edat 1. de. s. 1. fazla. 2. art , pozitif. i. art iareti (+). golf pantolon. art iareti (+). i. pel. s. 1. pel. 2. k. dili lks. i., gkb. Plton. i. pltokrasi, zenginerki, vars lerki. i., kim. plutonyum. i. 1. kat, tabaka. 2. e ilim. f. 1. iletmek, kullanmak. 2. etmek, yapmak. 3. (between) (arasnda) dzenli seferler yapmak, gidip gelmek, i lemek. birine durmadan iki iirmek. New York ile Londra aras nda ileyen (gemi/uak). i. kontrplak. k s. post meridiem leden sonra (12.00-24.00 arasndaki saatler iin lr.): 2:30 P.M. saat 14.30. 12 P.M. saat 24.00. kullan , pnmatik. s., mak. haval i. zatrree. k s. Post Office. f. 1. (bir eyi) (kaynama derecesinin biraz altndaki bir svda) piirmek. 2. eyi)blgede (bir tr benmaride) (bir f. yasak avlanmak. piirmek.

poacher poacher pock pocked pocket pocket calculator pocket knife pocket money pocketbook pocketknife pockmark pockmarked pod podium poem poet poetaster poetess poetic poetical poetically poetry pogrom poignancy poignant poikilothermal poinciana poinsettia point point lace point of honor point of no return point of view pointed pointedly pointer pointillism pointillisme pointillist pointilliste pointless poise poise poise s.t. on poison poison gas poison hemlock

i. bir tr benmari. i. kaak avlanan kimse. i. iek hastalnn kabarc. s. 1. kabarc kl. 2. ukurlarla dolu. i. 1. cep. 2. ukur. f. 1. cebe yerle tirmek, cebe koymak. 2. i etmek. 3. gizlemek, saklamak. cep hesap makinesi. ak . cep harl. i. 1. el antas . 2. ng. cep defteri. 3. ng. czdan. i. ak . i. iek hastalnn kabarc. s. iekbozu u, opur. i., bot. 1. (baklagillerde) tohum zarf . 2. baklams meyve. o. --s (podiymz)/po.di.a (podiy) i. podyum. i. iir, kouk. i. air, ozan. i. air bozuntusu. i. kadn air. s. 1. airlie zg: poetic talent iir yazma yetenei. 2. manzum: I like his poetic works. Onun iirlerini beeniyorum. 3. iirsel, airane: a poetic turn s., bak. poetic. z. iirsel bir biimde, airane. i. 1. iir, kouk, nazm. 2. iir sanat. 3. iirler. 4. iirsellik. i. soyk rm; Yahudi soykrm. i. 1. ac lk, keskinlik. 2. dokunakllk; aclk. s. 1. ac , keskin. 2. iddetli. 3. dokunakl; ac. s., zool. so ukkanl. i., bot. cenneta ac, cennetiei. i., bot. Atatrkie i. i. 1. u, sivri u. 2. nokta: boiling point kaynama noktas . freezing point donma noktas . . point of intersection kesime noktas. 3. nokta, noktalama ine oyas

eref meselesi. dn olmayan nokta. bak as, gr as. s. 1. sivri ulu. 2. anlaml . z. anlaml olarak. i. 1. iaret eden kimse/ey. 2. iaret denei. 3. ibre, gsterge. 4. puanter (bir tr av kpe li). k. i., resim noktac
i., resim, bak. pointillism. i., resim noktac . i., resim, bak. pointillist. s. 1. usuz. 2. anlams z. 3. amasz. 4. puansz. f. 1. dengelemek; dengelenmek. 2. haz rlamak; hazrlanmak: The general hazrlad. 3. poised hisso army for battle. askerlerini sava a ukkanl lk. 2. General (hareketlerdeki) gzellik, letafet. i. 1. itidal, bir eyi -in zerine dengeli bir ekilde koymak/yerletirmek/oturtmak: She poised water jar on her head. Testiyi dengeli bir ekilde bann i. zehir. the f. zehirlemek. zehirli gaz. bot. bald ran, aotu.

poison ivy poison oak poison sumac poisonous poke poke poke poke about/around in poke along poke ones nose in/into poke ones nose into s.t. poke out of poke s.t. at poke s.t. out poke sallet pokeberry poker poker pokeweed pokey poky Poland polar polar bear Polaris polarisation polarise polarity polarization polarize Polaroid Polaroid camera Polaroid photograph Pole pole pole pole vault polecat polemic polemical polemics polestar pole-vault police police commissioner police force police officer

bot. bir tr zehirli sumak. bot. bir tr zehirli sumak. bot. bir tr zehirli sumak. s. zehirli. i., k. dili kesek d. i., bot. 1. ekerciboyasnn yeni kan yapraklar. 2. ekerciboyas. i. drtme. f. 1. drtmek. 2. yava gitmek. 3. ng., kaba sikmek. (bir yerde) (bir eyi aramak veya merakn gidermek iin) etraf taylak rmak:dola What are you doing poking around in here? Etraf ne kar mak. aylak -e burnunu sokmak. bir ie burnunu sokmak. -den kmak. bir eyi -e uzatmak. bir eyi -den dar uzatmak/karmak. k. dili 1. ekerciboyasnn yeni kan yapraklar. 2. bu yapraklarla yaplan bir yemek. ekerciboyasnn meyvesi. 2. bot. ekerciboyas. i. 1. i. ler, ocak sngs. i., isk. poker. i., bot. ekerciboyas. i., argo hapishane, kodes. s. 1. delirtecek kadar yava . 2. ng. darack, fazla kk. i. Polonya. s. kutupsal, kutup: polar lights kutup klar. kutupays. i., gkb. Kutupyldz. i., ng., bak. polarization. f., ng., bak. polarize. i., fiz. polarite. i. polarizasyon, polarma, ucaylanma. f. 1. polarmak, kutuplanmak. 2. kutupla trmak; kutuplamak. i. polaroit. polaroit, polaroit foto raf makinesi. polaroit foto raf. i. Polonyal; Leh. i. srk, direk, kazk. i. 1. cor. kutup. 2. fiz. kutup, ucay. srkla (yksek) atlama. i., zool. kokarca, k rsansar. s. tartmal. i. polemik, sert tartma. s. tartmal. i. tartma sanat, polemik. i., gkb. Kutupyldz, Demirkazk. f., spor s rkla atlamak. i., o. polisler, polis memurlar. f. 1. polis kuvvetiyle gvenlii salamak. 2. denetlemek, kontrol etmek. komiser, polis komiseri. polis (kurulu ). polis.

police squad police station police station policeman policewoman policlinic policy policy polio poliomyelitis Polish polish polish off polish up polite politeness politic political political science politician politics polity polka polka dot poll polled pollen pollinate pollination pollster pollutant pollute pollution polo polypolyandrous polyandry polyester polyethylene polygamist polygamous polygamy polyglot polygon polygynous polygyny polyhedral

polis mfrezesi. polis karakolu, karakol. karakol. o. po.lice.men (plismn) i. (erkek) polis. o. po.lice.wom.en (pliswmn) i. kadn polis. i. poliklinik. i. siyaset, politika. i. polie: life insurance policy hayat sigortas poliesi. i. ocuk felci. i. ocuk felci. i. Lehe, Polca. s. 1. Polonya, Polonyaya zg; Leh. 2. Lehe, Polca. 3. ; Leh. parlatmak; cilalanmak, parlamak. 2. (ayakkab ) boyamak. Polonyal f. 1. cilalamak, 3. etmek.bitirmek. i. 1. cila. 2. 2. (yeme incelik, nezaket, terbiye. bir rpda i) silip sprmek, 1.terbiye (ii) abucak temizlemek. 1. iyice parlatmak. 2. al arak ilerletmek. s. kibar, nazik, terbiyeli. i. kibarlk, nezaket, terbiye. s. 1. akla uygun, ak llca: I dont think thats politic. Bence o i akl kr il.devlete/hkmete 2. kurnaz, becerikli. grl; tedbirli, ihtiyatl. 4. politik, siyasal. de1. s. ait.3. 2.sa politik, siyasal, siyasi. siyasal bilgiler. i. politikac , siyaseti, siyasi. i. 1. politika, siyaset. 2. politikac lk. 3. entrikalar. i. ynetim biimi, hkmet ekli. i. polka (dans/mzik). (kumata) byk puan. i. 1. anket. 2. oylama. 3. oy says. f. 1. anket yapmak. 2. oy toplamak. 3. oyboynuzsuz vermek, oyunu kullanmak. s. (hayvan). i. iektozu, polen. f., bot. tozla mak. i., bot. tozla ma. i. anketi. i. kirletici madde. f. kirletmek. i. 1. kirletme; kirlenme. 2. kirlilik. i. polo, evgen. nek ok. s. okkocal. i. okkocallk, poliandri. i. polyester. i., kim. polietilen. i. okeli erkek, poligam erkek. s. okeli, poligam. i. okelilik, poligami. s. 1. ok dil bilen, poliglot. 2. birok dili kapsayan. i. ok dil bilen kimse. i., geom. okgen, poligon. s. okkar l. i. okkarllk. s., geom. okyzl.

polyhedron Polynesia Polynesian polynomial polyp polyphasal polyphase polyphonic polyphony polypore polysemous polysemy polytheism polytheist polyurethane polyuria pomade pomegranate pommel pomp pomposity pompous pond pond lily pond lily ponder ponderous ponderously pong pongy pontiff pontoon pontoon bridge pony pooch poodle pooh-pooh pool pool pool hall poolroom poop poop poop poop poop deck pooped

i., geom. okyzl. i. Polinezya. i. Polinezyal. s. 1. Polinezya, Polinezyaya zg. 2. Polinezyal. i., mat. okterimli. i., zool., tb. polip. s., elek. okfazl. s., elek. okfazl. s., mz. oksesli, polifonik. i., mz. okseslilik, polifoni. i., bot. katrankp . s. okanlaml. i. okanlamllk. i. oktanr clk, politeizm. i. oktanr c, politeist. i. poliretan. i., tb. skieme. i. briyantin; pomat, merhem. i. nar. f. (--ed/--led,--ing/--ling) bak. pummel. i. tantana, debdebe, grkem. i. 1. alm, kurum, fiyaka. 2. tantana, debdebe. s. 1. fiyakac , almc. 2. tantanal, debdebeli, grkemli. i. glck, glet; havuz. nilfer, glotu. bot. nilfer, glotu. f. dnp tanmak, zihninde tartmak, uzun uzun dnmek. s. 1. ar, hantal. 2. skc, tatsz. z. 1. ar ar. 2. skc bir ekilde. i., ng., k. dili (pis) koku. f., ng., k. dili (pis) kokmak. s., ng., k. dili (pis) kokan. i. 1. papa. 2. piskopos. i. duba, tombaz. dubal kpr. i. midilli. i., argo it. i. kani. f., k. dili kmsemek. i. 1. glck; havuz. 2. su birikintisi. 3. yzme havuzu. i. 1. isk. ortaya konulan para. 2. on be top ile oynanan bir eit bilardo. 3. tic. rekabeti nlemek iin fiyatlar kontrol altnda tutan tccarlar birlii. 4. bilardo salonu. i. bilardo salonu. i., den. pupa, k . i., . dili kaka. f. 1. . dili kaka yapmak; on -i kakalamak, -e kaka yapmak. osurmak. 2. diliyormak, p rt yapmak, f., k. argo takatini kesmek. i., argo haber, bilgi, malumat. k kasaras. s. bitkin, bitap, takati kesilmi .

poo-poo poor poor fellow Poor fellow! poor sport poorly pop pop pop in pop out pop the question pop the question popcorn pope popeyed poplar poplin popper poppy poppy seed poppycock populace popular popularise popularity popularize populate population population explosion populous porcelain porch porcupine pore pore pore fungus/mushroom pork pork sausage porn porno pornographic pornography porosity porous porous plaster porphyry porpoise

i., . dili kaka. f., . dili kaka yapmak; on -i kakalamak, -e kaka yapmak. s. 1. yoksul, fakir. 2. zayf. 3. az. 4. kuvvetsiz. 5. verimsiz, ksr. 6. zavall, biare. kt, beklenen dzeyde olmayan. i. adam. zavall 7. Vah zavall! m zk. z. kt bir ekilde; baarszlkla. i. 1. hafif bir patlama sesi, hafif bir patlama. 2. gazoz. f. (--ped, --ping) 1. sr) patlatmak. patlamak; patlatmak. 2. (m s. pop: pop concert pop konseri. pop music pop mzik. pop singer pop k. ark c s . i. pop mzik. dili uramak. 1. azdan kamak. 2. frlamak, birdenbire kmak. k. dili evlenme teklif etmek. k. dili evlenme teklif etmek. i. 1. patlam msr. 2. cinmsr. i. papa. s. patlak gzl. i. kavak. i. poplin. i., ng., k. dili tt, fermejp. i., bot. gelincik; ha ha. haha tohumu. i., k. dili sama, samal k, zrva. i. halk, kitle. s. 1. popler, herkese sevilen. 2. ra bette olan. 3. halkn zevkine uygun, halka hitap 4. yayg n, genel. 5. herkese anlalabilir. 6. halkn ng., bak.eden. popularize. f., i. poplerlik, poplarite. f. yaygnlatrmak, ou kimsenin tanmasn salamak, poplerletirmek. f. 1. (bir yeri) iskn etmek. 2. ya amak, oturmak. i. nfus. nfus patlamas . s. kalabalk, youn nfuslu. s. porselen. i. 1. hayat, (bir yan /yanlar ak) veranda. 2. (kap nndeki, yanlar ak) sundurma, rtme; (kap nndeki) giri, portik, portiko. i., zool. oklukirpi. i. gzenek. f. over -i incelemek, -i tetkik etmek. bot. katrankp . i. domuz eti. domuz sosisi. i., k. dili pornografi. i., k. dili, bak. porn. s. pornografik, mstehcen. i. pornografi. i. gzeneklilik, porozite. s. gzenekli. yak . i. porfir, somaki. i., zool. 1. domuzbal. 2. yunusbal.

porridge port port port port port port authority port of call port of entry portable portal portend portent porter porter porterage portfolio porthole portion portly Porto Rican Porto Rico portrait portrait painter portray portrayal Portugal Portuguese Portuguese man-of-war pos pose pose as poseur posh position position o.s. (to do s.t.) positive positive sign positivism positivist possess possessed possession Possession is nine points of the law. possessive possessive pronoun possessor

i., ng. suyla/stle piirilen lapa. i. liman; liman kenti. i., den. 1. lombar. 2. lomboz. i., den. iskele, geminin sol yan . i. porto arab. i., bilg. port, kap . liman idaresi. den. uranlacak liman. 1. giri liman. 2. gmrk kaps. s. tanabilir, portatif. i. ana kap . f. -e alamet olmak, -e i aret etmek. i. 1. belirti, alamet, i aret, haberci. 2. mucize, harika. i., ng. kapc. i. 1. hamal, ta yc, yk. 2. d.y. yatakl vagon grevlisi. i. 1. hamallk. 2. hamal creti. i. 1. (ressam n yapp bir araya getirdii) resimler. 2. borsa portfy. 3. ; resim antas . 4. makam, grev. evrak antas . i. 1. den. lomboz. 2. kale mazgal i. 1. k sm, para, blm, cz. 2. porsiyon, bir tabak yemek. 3. pay, hisse. 4. kader, f. out bl trmek. , csseli, i-i man. s. iri yap lnasip. bak. Puerto Rican. bak. Puerto Rico. i. portre. portre ressam . f. 1. resmetmek, resmini yapmak. 2. betimlemek, tan mlamak. 3. roln oynamak. i. 1. resmetme. 2. betimleme. 3. roln oynama. i. Portekiz. i. 1. (o. Por.tu.guese) Portekizli. 2. Portekizce. s. 1. Portekiz, Portekize zg. 2. Portekizce. Portekizli. (birka tr) renkli ve 3. byk medz/denizanas . k s. position, positive, possessive. i. 1. poz, duru . 2. tavr; yapmack tavr. f. 1. poz vermek. 2. ortaya (bir tirmek. soru) atmak. 3. (sorun) yaratmak. 4. girmek: yerle mek; Theyerle burglar, posing as a kendine ... ss vermek, ... k lna policeman, i. pozcu. knocked on the door. H rsz kendine polis ss vererek kapy s., ng., k. dili 1. k; lks. 2. kibar; sosyetik. i. 1. yer, mevki. 2. durum, vaziyet, pozisyon. 3. tutum, gr . 4. konum. 5. 7. ask. mevzi. 8. himself i, grev, toplumsal durum, sosyal pozisyon. duru .player 1. -e uygun pozisyona girmek: The6. football positioned for a ey yapabilmek iin) zemin goal. Futbolcu gol pozisyonuna girdi. 2. (bir 2. kesin, s. 1. olumlu, pozitif: a positive development olumlu bir geli me. mutlak: positive kesin(+). delil. 3. gerek: a positive difference gerek art iareti toplama iareti, proof i., fels. pozitivizm, olguculuk. i., s., fels. pozitivist, olgucu. f. 1. -e sahip olmak, -si olmak: He possesses two cars. ki arabas var. 2. hkmetmek. s. 1. deli; mecnun. 2. lgn. 3. sahipli. 4. soukkanl. i. 1. mal. 2. iyelik, sahip olma. 3. huk. zilyetlik. 4. cin arpmas , cinnet, delilik. huk. Zilyetlik mlkiyet hakk nn en byk delilidir. s. 1. iyelik gsteren, iyelik .... 2. payla mak istemeyen. iyelik zamiri. i. 1. mal sahibi. 2. huk. zilyet.

possibility possible possibly possum postpost post post post office postage postage due postage stamp postal postal clerk postal money/order postcard postdate postdated check poster posterior posterity post-free postgraduate posthaste posthumous posthumously postman postmark postmaster postmistress postmortem postnatal postpaid postpartum postpone postponement postscript postulate posture pot pot holder potable potassium potato potato chip potbellied potbelly

i. 1. olanak, imkn. 2. olas lk, ihtimal. s. 1. mmkn, olabilir, imkn dahilinde. 2. olas , muhtemel. z. belki, olabilir. i., k. dili opossum, sarig. f., k. dili 1. uyur gibi yapmak. 2. l numaras yapmak. nek sonra. i. kazk, destek, direk. f. 1. (ilan) yaptrmak. 2. afile ilan etmek. i. 1. memuriyet, grev. 2. ordugh. 3. kol, karakol. 4. polis noktas . 5. lar n kurdu u alservisi. veri yeri. 1. koymak, tirmek.f.2. yabanc ng. 1. posta. 2. posta 3. f. posta kutusu.yerle 4. postane. 1.tayin ng. i., tlar ) gnlk defterden ana deftere postalamak, postaya vermek. 2. (kay postane. post-office box posta kutusu. i. posta creti. taksa. postage-due stamp taksa pulu. posta pulu. s. postayla ilgili. postane memuru. posta havalesi. i. kartpostal. f. zerine ileri bir tarih atmak. tic. vadeli ek. i. poster, afi. s. 1. sonra gelen, sonraki. 2. gerideki. 3. anat. k a yakn. i. k, popo, kaba etler. i. 1. dl, soy. 2. gelecek ku aklar. s. 1. posta cretine tabi olmayan. 2. ng. posta creti denmi. s., ng. niversite sonras renimle ilgili. i., ng. master/doktora rencisi. z. byk bir h zla, ok acele. s. 1. babas nn lmnden sonra domu. 2. yazarn lmnden sonra mlanm . 3. ldkten sonra gelen/olan/meydana gelen. yay z. lmden sonra. o. post.men (postmn) i. postac. i. posta damgas . i. postane mdr. i. postane mdiresi. s. ldkten sonraki, lm sonras . i. otopsi. s. doum sonras. s., z. posta creti denmi (olarak). s. doum sonras. f. ertelemek. i. erteleme. i. (mektubun alt ndaki) not; dipnot. i. man., mat. postulat, konut, koyut. f. (pas leyt) farzetmek, varsaymak. i. 1. duru , poz. 2. durum, hal. 3. tutum, tavr. i. 1. toprak kap, mlek. 2. tencere. 3. argo ha i. 4. gbek. 5. bir kap dolusu: of tea bir aydanl k dolusu ay. a pot of soup bir tencere rn eldiveni. tutacak;a f pot s. iilebilir. i., kim. potasyum. i. (o. --es) patates. cips. s. iman gbekli, gbekli. i. 1. k. dili iman gbek, gbek. 2. bir tr soba.

potency potent potentate potential potential energy potentially pothole potion potpourri potsherd potshot potter potter potters clay potters wheel pottery potty potty chair pouch poulter poulterer poultice poultry poultryman pounce pound pound pound pound sterling pound sterling pour pour cold water on pour concrete pour money down the drain pour oil on troubled waters pour ones heart out pout poverty poverty-stricken POW powder powder horn/flask powder puff powder room powdered powdered sugar powdery

i. 1. etki. 2. kuvvet, g. 3. yetki. 4. nfuz. 5. iktidar, cinsel g. s. 1. etkili. 2. kuvvetli, gl. 3. yetkili. 4. nfuzlu. 5. cinsel iktidar olan. i. 1. hkmdar, kral. 2. byk yetki sahibi, otorite. s. 1. olas , muhtemel. 2. fiz. gizil, potansiyel. i. potansiyel. fiz. gizilg. z. potansiyel olarak: That man is potentially dangerous. O adam tehlikeli olabilir. i. (yol yzeyinde arabalar n yol at) ukur. i. 1. ila dozu. 2. iksir. i. 1. eitli ieklerin gzel kokulu yapraklaryla baharattan oluan ve kavanozda saklanan parasbir . kar m. 2. birbirinden epey farkl eylerden i. k rk mlek i. (ateli silahla yaplan) rasgele vuru. i. mleki. f., bak. putter. mleki amuru. mleki ark . i. 1. anak mlek. 2. mlek imalathanesi. 3. mlekilik. i., . dili 1. lazmlk. 2. klozet. s., ng., k. dili deli, atlak. lazmlkl iskemle. i. 1. kese, torba. 2. gz alt nda oluan torbams ilik. 3. zool. kese. 4. zool. avurt. bak. poulterer. i., ng., i., ng. 1. kmes hayvanlarnn etini satan kasap. 2. kmes hayvanlarn tirip satan yeti . kimse. i. yara lapas i. 1. kmes hayvanlar . 2. kmes hayvanlarnn eti. o. poul.try.men (poltrimn) i. 1. kmes hayvanlarnn etini satan kasap. n yeti tirip satan adam. 2. kmes r, hayvanlar atlm, hamle. f. at/on/upon birden stne atlmak. i. sald i. 1. libre. 2. ng. sterlin, pound. i. 1. babo hayvanlarn muhafaza edildii yer. 2. yasak yere park eden n ekildi i otopark. 3. k. dili cezaevi. aralar f. 1. vurmak, dvmek. 2. yumruklamak. 3. (gemi) dalgaya arpmak. 4. (kalp) kt kt atmak. 5. a r admlarla yrmek. ng. sterlin, pound. sterlin, ngiliz liras. f. 1. dkmek, ak tmak; dklmek, akmak. 2. bardaktan boanrcasna mak. ya ...umudunu sndrmeye al mak, ... hevesini krmaya almak; (olumsuz bir ekilde) eletirmek, tenkit etmek. beton dkmek. paray sokaa/denize atmak. ortal yattrmaya almak. iini dkmek, de arj olmak. f. surat asmak, somurtmak. i. surat asma, somurtma. i. 1. yoksulluk, fakirlik, ihtiya. 2. yetersizlik, eksiklik. s. ok fakir, yoksul. k s. Prisoner of War. i. 1. toz. 2. pudra. 3. barut. f. 1. pudralamak. 2. toz haline getirmek; toz haline gelmek. barutluk. pudra ponponu. bayanlara ait tuvalet. s. toz: powdered milk sttozu. powdered sugar pudra eker. pudraeker, pudraekeri. s. 1. toz gibi. 2. tozlu.

power power cut power failure power of attorney power of attorney power of life and death power plant power politics power station power struggle powerful powerless powwow pp PR practicability practicable practical practical joke practical joke practicality practically practice practice practice economy Practice makes perfect. Practice what you preach! practiced practise practise practised practitioner pragmatic pragmatism pragmatist prairie praise praiseworthy pram prance prank prate prattle prawn pray prayer prayer beads

i. 1. g, kuvvet: air power hava kuvveti. nuclear power nkleer g. physical power kesintisi. fiziksel g. 2. yetenek: the power to learn renme ) elektrik (planl (arza nedeniyle) elektrik kesintisi. veklet, temsil yetkisi. vekletname. idam etme veya af yetkisi. elektrik santral. kuvvet politikas . ng. elektrik santral. pol. iktidar mcadelesi. s. 1. gl, kuvvetli. 2. etkili. 3. nfuzlu. s. 1. gsz, kuvvetsiz. 2. aresiz. 3. beceriksiz. 4. nfuzsuz. i., k. dili toplant ; grme. f. grmek, konumak. k s. pages, pianissimo. k s. public relations. i. yaplabilirlik, uygulanabilirlik. s. 1. yap labilir, uygulanabilir. 2. kullanl, elverili. s. 1. pratik, kullan l, elverili. 2. pratik, uygulamal, tatbiki. 3. pratik (kimse). eek akas. eek akas. i. pratiklik. z. 1. gerekte. 2. hemen hemen. 3. pratik bir ekilde. i. 1. uygulama, tatbikat. 2. pratik, egzersiz, al trma. 3. antrenman, soccer practice antrenman . 4. yapmak, tiy., mz. idman; egzersiz, alma: tirmek futbol iin) al mak, pratik f. (bir maharet, yetenek v.b.ni geli egzersiz yapmak: You must practice the piano every day for one hour. tasarruf yapmak. Mek kemale erdirir. Verdiin nasihat kendin uygula! s. deneyimli, tecrbeli. i., ng., bak. practice 1. f., ng., bak. practice 2. s., ng., bak. practiced. i. (belirli bir ii) uygulayan kimse, pratisyen. s. pragmatik. i. pragmac lk, pragmatizm. i. pragmac , pragmatist. i. (aasz, otlarla kapl, geni) dzlk, ova. f. 1. vmek, methetmek. 2. (Allaha) hamdetmek, kretmek. i. vg, meth, medih. s. vlmeye de er. i., ng. ocuk arabas. f. (at) s rayp oynamak; (at) sratp oynatmak. i. eek akas; oyun. f. gevezelik etmek. i. gevezelik. f. 1. ocuka konu mak. 2. laflamak, gevezelik etmek. i. 1. ocuka ma. 2. laflama, gevezelik, nemsiz konuma. konu karides. i., ng. f. 1. dua etmek. 2. namaz k lmak. i. 1. dua. 2. namaz. tespih.

prayer book prayer meeting prayer rug prayer rug praying mantis prepreach preach against preach to preacher preamble preanimism prearrange precarious precariously precaution precede precedence precedent preceding precept precinct precious precious metals precious stone precipice precipitant precipitate precipitate precipitation precipitous prcis precise precision preclude precocious preconceived preconception precondition precursor predate predator predatory predecessor predestination predestine predetermine

dua kitab . dua meclisi. seccade. seccade. zool. peygamberdevesi. nek nce, n. f. vaaz etmek; vaaz vermek. aleyhinde vazetmek. -e vazetmek. i. vaiz. i. balang, nsz. i. preanimizm. f. nceden dzenlemek. s. 1. gvenilmez. 2. karars z, pheli. 3. tehlikeli; rizikolu; nazik. z. tehlikeli bir ekilde. i. nlem, tedbir. f. -den nde olmak, -den nce gelmek. i. 1. nce gelme. 2. stnlk. 3. nce olma. i. 1. rnek olu turan durum. 2. det, gelenek. s. -den nceki; nde bulunan. i. 1. emir. 2. ahlaki kural, ilke. 3. ynerge. i. 1. (ehir iinde) blge; yre. 2. evre. 3. seim blgesi. s. 1. deerli, kymetli. 2. ok pahal. 3. aziz. 4. fazla nazik. 5. k. dili rezil. z., k. dili ok, pek: There is precious time left. Pek az zaman kald . n, gm , platin gibi) kymetli little madenler. (alt k ymetli ta, mcevher. i. 1. uurum. 2. sarp kayal k. i., kim. keltici, ktrc. s., bak. precipitate. i., kim. kelti, kel. s. 1. aceleci. 2. d ncesiz. 3. aceleyle yaplan. 4. ani. f. 1. neden olmak, ba latmak. 2. kim. keltmek; kelmek. 3. mur/kar eklinde) yere d mek, yamak. (ya kim. kelme; keltme. i. 1. ya. 2. s. 1. dik, sarp. 2. at lgan, aceleci. i. zet. s. 1. tam, kesin: a precise definition of the word szc n tam karl. at 2. ok dikkatli,5. titiz the moment of his arrival tam geldi i anda. 3. dikkat, dikkatlilik. 4. (saatte) dakiklik. i. 1. precise kesinlik. 2. do ruluk. (alette) hassasiyet. s. hassas: a precision instrument hassas bir alet. -i z klmak, -i imkns zlatrmak, -i olanak d brakmak, f. 1. -i imkns zla t rmak. 2. -i d ar da b rakmak. olanaks s. erken gelimi. s. eski, yerle mi (fikir). i. eski/yerle mi fikir. i. nkoul. i. 1. haberci, mjdeci. 2. of -in ilk ekli/balangc. f. 1. erken tarih atmak. 2. -den daha nce gelmek. i. yrtc hayvan. s. 1. yrtc: predatory animal yrtc hayvan. 2. apulcu, yamac: a predatory apulcu kabile. 3. ba kalarnn eine/malna gz koyup i. 1. selef, tribe ncel. 2. ata, bir cet. i. 1. Allah n, kiinin cennete/cehenneme gideceini domadan nce tayin kiinin hayatyla ilgili her eyi nceden tayin etmesi, etmesi. 2. Allah n, ini) nceden tayin etmek. f. 1. (for) (birinin) (cennete/cehenneme gidece arken ba na gelecekleri) nceden tayin etmek. 2. (birinin) (ya f. 1. nceden tayin etmek/belirtmek. 2. nceden kararla trmak.

predicament predicate predicate predict predilection predispose predisposition predominance predominant predominantly predominate preeminence preeminent preempt preemption preemptive preemptive strike preen preen o.s. preexist pref prefab prefabricate prefabricated prefabrication preface prefatory prefer preferable preferably preference preferential preferred stock prefix pregnancy pregnant preheat prehistoric prehistory prejudge prejudice prejudice s.o. against prejudice s.o. in favor of prejudice s.o.s chances prejudicial preliminary prelude

i. 1. zor durum, bela. 2. durum, hal, vaziyet. i., dilb., man. yklem. s. yklemle ilgili. f. 1. dorulamak. 2. belirtmek. f. 1. nceden sylemek: That economist predicted the present recession. imdiki durgunluun olacan nceden sylemiti. 2. -e Oye ekonomist leme, tercih. i. f. to 1. -e nceden hazrlamak. 2. -e yatknlatrmak. i. to/towards -e meyil/e ilim/yatknlk. i. 1. hkim olma, a r basma. 2. ounluk. s. 1. hkim olan, a r basan: the predominant color hkim olan renk. 2. unlukta olan. en representatives nfuzlu: the predominant group in the meeting ogenelde, The were predominantly European. z. o u:3. Temsilcilerin o u Avrupalyd. asndan) stn olmak. 2. hkim f. 1. (say/nfuz/kuvvet/etki/derece unlukta olmak. 4. galip gelmek. olmak. 3. o i. stnlk. s. en nde gelen, rakipsiz, stn. f. 1. nceden ayrmak. 2. herkesten nce ele geirmek. i. herkesten nce sat n alma hakk, nalm hakk; nalm. s. nceden satn alma hakk olan. kar tarafn muhtemel saldrsna kar nceden yaplan saldr. f. 1. (ku) gagasyla (tylerini) dzeltmek; gagasyla tylerini dzeltmek. 2. (kedi, (tylerini) yalamak; tylerini yalamak. 3. sa n ban n kpek ban v.b.) zenle dzeltmek. sa f. nceden var olmak. k s. preface, prefix. i., k. dili prefabrik yap . f. paralar n nceden hazrlamak. s. prefabrik, prefabrike. i. prefabrikasyon. i. nsz. f. 1. nsz ile ba lamak. 2. nszn yazmak. 3. -e ile lamak. bansz s. niteliindeki. f. (--red, --ring) 1. ye lemek, tercih etmek. 2. huk. sunmak, arzetmek. s. tercih edilir, daha iyi. z. tercihen. i. 1. yeleme, tercih. 2. tercih edilen ey. s. tercihli; ayr calkl. tic. tercihli hisse senedi. f. (szck ba na) nek koymak. i. (prifks) nek. i. hamilelik, gebelik. s. 1. hamile, gebe. 2. with ile dolu. 3. anlaml . f. nceden stmak. s. tarihncesi, tarihten nceki, prehistorik. i. tarihncesi, prehistorya. f. pein hkm vermek, pein yargda bulunmak. i. 1. nyarg . 2. kayrma, taraf tutma, tarafgirlik. 3. zarar, ziyan. f. 1. haksz ratmak. hkm verdirmek. 2. zarara u birini -in aleyhine evirmek, birine -e kar olumsuz fikirler alamak. birini -in lehine evirmek, birine -in lehine olumlu fikirler a lamak. birinin ansn azaltmak. s. s. hazrlayc, hazrlk, ilk, n. i. 1. eleme ma. 2. n snav, yeterlik snav. . n haz klar. 3. o lang ,rl giri . 2. mz. preld. i. 1. ba

premature prematurely premeditate premeditated premier premiere premiership premise premises premiss premium premonition prenatal preoccupation preoccupy prep prep prep school prepaid preparation preparative preparatory preparatory school prepare prepare for the worst prepared preparedness prepay prepayment preponderance preponderant preponderate preposition prepositional phrase prepossess prepossessing preposterous preposterously prepuce prereligion prerequisite prerogative presage presbyope presbyopia presbyopic Presbyterian

s. 1. zaman ndan nce olan/gelien, erken. 2. mevsimsiz, zamansz. 3. mu, prematre (bebek). erken do ndan nce, mevsimsiz olarak, erken. z. zaman f. nceden tasarlamak. s. nceden tasarlanm . s. 1. birinci, ilk. 2. ba , asl. i. babakan. i. gala. i. babakanlk. i., man. ncl; terim. i. (bir kuruma/kiiye ait) bina/arazi. i., man., bak. premise. i. 1. prim. 2. dl. 3. ikramiye. 4. sigorta primi. 5. tic. acyo, prim. i. 1. nsezi. 2. uyarma. s. doum ncesi. i. with zihni ... ile me gul olma. f. zihnini me gul etmek. be preoccupied with zihni ... ile megul olmak. s., k. dili hazrlayc, hazrlk. i., ng. ev devi. k s. preparatory, preposition. 1. kolej, zel ortaokul ve lise. 2. ng. koleje hazrlayan zel okul. f., bak. prepay. i. 1. hazrlama. 2. hazrlk. 3. preparat, hazr ila. s. hazrlayc, hazrlk. i. hazrlayc ey. s. hazrlayc, hazrlk. z. to -den nce: preparatory to leaving the country preparatory to sending it gnderilmesi iin lkeden kmadan kolej, zel ortaokulnce. ve lise. f. 1. hazrlamak; hazrlanmak. 2. dzenlemek. 3. donatmak. 4. yapmak. en kt ihtimale kar hazrlanmak. s. hazr, nceden hazrlanm. i. hazrlk, hazr olma. f. (pre.paid) paras n nceden vermek, pein demek. i. pein deme. i. 1. ounluk, stnlk. 2. ar basma; hkim olma. s. ar basan, stn gelen; hkim olan. f. 1. ar basmak, stn gelmek, bask n kmak. 2. hkim olmak. i. edat, ilge. edat ve isimden olu an sz bei. f. 1. olumlu bir ekilde etkilemek. 2. zihnini megul etmek. s. alml, ekici. s. ak l almaz, inanlmaz, sama, abes. z. mantkszca. i., anat. snnet derisi. i. dinncesi. s. nceden gerekli olan. i. nko ul, nart. i. 1. hak, yetki. 2. ayr calk, imtiyaz. i. alamet, iaret. f. -e alamet olmak, -e iaret etmek. i., tb. presbit. i., tb. presbitlik. s. presbit. i., s. Presbiteryen.

preschool prescience prescient prescribe prescription presence presence of mind presence of mind present present present present a bold front present arms present company excepted present itself present o.s. present ones compliments present ones compliments present participle present s.o. with present s.o. with a problem presentable presentation present-day presentiment presently preservation preservative preserve preserve preserves preside presidency president presidential press press press press agent press association press conference press corps press for press forward press money into s.o.s hand press on press ones advantage

i. anaokulu. s. okulncesi. i. ileri gr . s. ileri gr l. f. 1. (doktor) (ila) vermek/yazmak; (doktor) (bir tedavi yntemi) tavsiye /kurallar etmek. ( artlar reete. 2. emir. ) belirtmek/tayin etmek. i. 1. tb. 2. i. huzur, hazr bulunma, varlk, var olma: The test results do not indicate the of nitrogen. Test sonular na gre nitrojen yok. banda olma. aklpresence soukkanllk. s. 1. imdiki: the present worth of -in imdiki deeri. 2. bulunan, hazr, mevcut: animals an. present in this region bu blgede bulunan hayvanlar. i. hediye,the arma f. 1. sunmak, takdim etmek: present a petition dileke sunmak. 2. takdim tmak: He yrekli presented me to the queen. Beni kralieye takdim etmek, tan cesaret gstermek, gzkmek. ask. selam durmak. sz meclisten d ar, h huzurdan/huzurunuzdan. (frsat) olmak/kmak/dmek. bulunmak, hazr bulunmak, gelmek. sayglarn sunmak. selam sylemek. durum ortac , faaliyet ismi. birine -i sunmak/takdim etmek. birini bir problemle kar karya brakmak. s. prezantabl. i. 1. sunma, sunu , takdim; sunulma, sunulu. 2. takdim etme; takdim edilme. 3. gsterme; gsterilme. 4. temsil, oyun. za ait, imdiki, gnmzn. s. bugnk, zaman m i. nsezi. z. 1. birazdan, yak nda. 2. k. dili u ara, halihazrda. 3. k. dili u an. i. 1. saklama; saklanma. 2. koruma, muhafaza; korunma. s. saklayan, koruyan, koruyucu. i. koruyucu madde. i., bak. preserves. f. 1. korumak, muhafaza etmek. 2. saklamak. 3. srdrmek. 4. reelini yapmak. 5. konservesini ekerleme. yapmak. i., o. reel; f. at/over -e ba kanlk etmek. i. bakanlk. i. 1. bakan. 2. cumhurbakan. 3. rektr. s. bakanla ait. i. 1. bas n, medya. 2. yaynevi. 3. basn mensuplar. 4. matbaa, basmevi. /matbaa makinesi. 6. pres, mengene. 7. suyunu sktrma. 8. 5.1. bask meye bas. 2. skmak, f. basmak: Press the button. D cendere, karmak; ezmek. 3. s k t rmak, s k t rarak itmek: The soldiers pressed into -i (hizmete) zorlamak; -i zorla (askere) almak: The government f. pressed the villagers into military service. Hkmet kylleri zorla askere basn szcs. basn kurumu. basn toplants. gazeteciler. ... iin bask yapmak, -i srarla istemek: They are pressing for more time. Onlara daha ok zaman verilmesi iin bask yapyorlar. hzla ilerlemek. birinin eline para s ktrmak. devam etmek. avantajndan mmkn mertebe yararlanmak.

press ones luck press release press s.o. for s.t. press s.o. into service press s.o. to press s.o.s hand press s.t. into service press s.t. on s.o. press s.t. upon s.o. press the shutter pressed pressing pressure pressure cooker pressure gauge pressure group pressure loss pressurise pressurize prestige presto prestressed presumably presume presumption presumptive presumptuous presuppose presupposition pretence pretend pretend to pretend to the throne pretense pretension pretentious pretentiously pretentiousness pretext pretty pretty difficult pretty much pretty much the same pretty nearly/well prevail prevailing prevalence

ansna fazla gvenmek, ansn zorlamak: Dont press your luck. ans na gvenme./ansn zorlama. n bildirisi. bas srarla birinden bir ey istemek, bir ey iin birini sktrmak. birini seferber etmek, birini i e komak. birinin (bir ey yapmas) iin srar etmek, birine (bir ey yapmas) iin yapmak: He is pressing me to accompany him to Ankara. Onunla bask birinin elini s kmak. bir eyi hizmete sokmak. birine bir eyi srarla kabul ettirmeye almak: He pressed the money on eyi bana zorla kabul ettirdi. me. Paray srarla vermeye almak. birine bir foto. deklan re basmak. s. prese, preste s ktrlm: pressed steel prese elik. s. 1. acil, ivedi, ivedili. 2. srarl; skboaz eden. i. 1. bas n, tazyik: atmospheric pressure hava basnc. high pressure n. low pressure alak basn. 2. (manevi) bask: work under yksek bas ddkl tencere.
basler, manometre. bask grubu. basn kayb. f., ng., bak. pressurize. f. 1. hav. (uaktaki kabinin) havas n yeterli basnta tutmak. 2. ng. yapmak, (birini) sktrmak. (birine) bask nlk, itibar. i. prestij, sayg z., mz. presto. s. ngerilmeli: prestressed concrete ngerilmeli beton. z. herhalde, zannedersem. f. 1. sanmak, zannetmek, tahmin etmek: I am presuming that it will cost k milyon mal olaca around fifty millionk. liras. Yakla 2. zan, san , elli tahmin. 3. liraya farz, varsay m. n tahmin i. 1. cret, kstahl s. 1. olas , muhtemel. 2. varsaymsal. s. cretli, kstah, haddini bilmez. f. 1. (bir ey) mantken (baka bir eyi) gerektirmek, -in var oluuna varl gerek. This dayanmak: Prayer presupposes Dua iin Allah n unu farzetme. 2.God. nceden farzedilen ey. i. 1. -in var oldu i., ng., bak. pretense. f. 1. rolne girmek, olmak: You pretend to be the cat and Ill be the m. 2. -mi gibi - to be mouse. Sen kedi ol, ben de fare olay nda olmak, -i iddia etmek, ... taslamak: Imdavranmak, not pretending ... iddias k iddias nda de ilim. Hes pretending to be a scholar. an expert. Uzmanl tahtta hak iddia etmek. i. 1. rolne girme. 2. oyun, numara, yalan: make a pretense of illness yapmak. 3. bahane: on the slightest pretense en ufak hasta numaras eyde) iddia. 2. hak iddias. 3. gsteri , kurum. i. 1. (bir s. 1. kendisinde aslnda olmayan bir eyin var olduunu iddia eden; kendisinde aslnda olmayan bir eyin var olduu izlenimini vermeye z. gsterile. i. gsteriilik. i. bahane. s. 1. sevimli, gzel, ho . 2. iyi. z. olduka, epeyce, hayli. epey zor, hayli g. k. dili hemen hemen. hemen hemen ayn , yine yle. k. dili hemen hemen. f. 1. stn/galip gelmek, galebe almak; over/against -i yenmek, -den n kmak. 2. (among/in) en ok ... bulunmak, en 3. ok bask s. 1. galip gelen, stn gelen. (-de) 2. hkm sren, hkim olan. en-e ra bette olan, en geerli, en hkim ok tutulan. i. 1. hkm srme, olma. 2. yayg nlk.

prevalent prevaricate prevarication prevent preventable prevention preventive preventive measures preventive medicine preventorium preview previous previous knowledge of previous to previously prewar prey prey on s.o.s mind prezzie prezzy price price ceiling price cutting price list price o.s./s.t. out of the market price range price tag priceless pricey prick prick of conscience prick s.t. on prick up its ears prick up ones ears prick up ones ears prickle prickly prickly heat prickly juniper prickly pear pride pride o.s. on s.t. pride of place priest prig prim prim and proper

s. 1. yayg n, ok rastlanan. 2. olagelen, hkm sren, hkim olan. 3. en ok f. 1. tutulan. kaamak cevaplar vermek. 2. k. dili yalan sylemek. i. 1. kaamak cevaplar verme. 2. k. dili yalan; yalan syleme. f. nlemek, engellemek, mni olmak; -den al koymak. nlenebilir, nne geilebilir. i. nleme, engelleme. s. nleyici, engelleyici. i. 1. nleyici ey. 2. nlem, nleyici tedbir. nleyici tedbirler. koruyucu hekimlik. o. --s (privntoriymz)/pre.ven.to.ri.a (privntoriy) i. prevantoryum. i. 1. sin. ilk oynat m. 2. sin. fragman. 3. of (muhtemel bir eyin) habercisi. s. 1. nceki, evvelki: the previous day evvelki gn. 2. eski, sab k: a previous husband of hers eski kocalar ndan biri. nbilgi. ... hakk nda -den nce. z. nceden, evvelce. s. sava ncesi: prewar politics sava ncesi politika. i. av. f. on 1. -i avlayp yemek. 2. (bir kayg, znt v.b.) -in iini 3. (bir yeri/insanlar ) haraca kesmek. 4. -i kemirmek, -i rahatv.b.) b rakmamak. -in iini kemirmek, -i rahat b rakmamak. (bir kayg, znt i., ng., k. dili hediye. i., ng., k. dili, bak. prezzie. i. 1. fiyat, eder, paha. 2. kar lk, bedel. f. 1. fiyat koymak, paha bimek. 2. k. dili tavan fiyatn . sormak. fiyat fiyat k rma. fiyat listesi, tarife. bir maln fiyatn fazla yksek tutarak ona ait piyasay kaybetmek: Youve priced yourself lm. out of the market in that line. O serinin fiyatlar n fazla fiyat da 1. fiyat etiketi. 2. fiyat. s. 1. deer biilmez. 2. k. dili ok komik, gln. s., ng., k. dili pahal. i. 1. ine v.b.nin batmasndan ileri gelen ac. 2. sivri bir eyin at delik. 3. argo penis, vicdan azab . yarak. 4. k. dili pis herif. f. 1. sivri bir eyi -e batrmak; sivri bir uzva (sivri bir eyi) batrmak; (sivri bir ey) bir uzva batmak: I keep pricking my hand on thorns. Bu dikenler hep elime bat yor. n these dikmek. (hayvan) kulaklar kulak kabartmak. kulak kabartmak. i. 1. ufak diken. 2. ufak diken v.b.nin batmas ndan ileri gelen ac. 3. ncalanma. 4. (kuma /giysi) dalama. f. 1. diken v.b.) inelenme; /giysi). 3. huysuz, aksi. 4.(ufak zor, apra k s. 1. dikenli.kar 2. dalayan (kuma (mesele). isilik. bot. katranard c, Juniperus oxycedrus. 1. bot. frenkinciri, hintinciri, firavuninciri, Opuntia ficus-indica. 2. frenkinciri, hintinciri, firavuninciri cactus bak. van, iftihar, vn: (meyve). He takes prickly-pear pride in his work. bot., inden gurur i. 1. gurur, k , izzetinefis, onur, haysiyet, eref, gurur. 3. gurur, kibir: duyuyor. 2. zsayg ey ile vnmek, bir eyden k van duymak. bir en yksek mevki. i. papaz. i. ahlaken kendini stn gren kuralc kii, herkese ahlak hocal yapan kimse. s. fazla resmi, biimci, ok ciddi; ok dikkatli ve a rbal. dikkatli ve kuralc .

prima donna primacy primarily primary primary color primary colors primary school primate prime prime prime prime a pump prime cost prime meridian prime minister prime number prime s.o. about prime the pump prime time primer primer primeval primitive primitively primitiveness primitivism primitivist primordial primrose primula prince princely princess principal principality principally principle principled Prinkipo print print s.t. out printed printed matter printed matter printer printers ink printing

1. primadonna. 2. k. dili hep n planda olmak isteyen ki i. i. ncelik, stnlk. z. 1. aslnda, esasen: Its primarily an exporting firm. O firmann asl ii ihracat. en ok: They export primarily figs. En ok incir ihra ediyorlar. menin ilk s. 1. ilk, 2. birinci, birincil: primary stage of development geli . 2. en nemli, balca; temel, ana, asl: primary problem en aamas ana renk. ana renkler. ilkokul. i. 1. bapiskopos. 2. zool. primat. i. (birinin/bir eyin) en gzel/parlak dnemi; (birinin) en verimli/baarl u dnem. dnemi; (birinin) zirvesinde oldu ca: This has become a prime concern. nemli bir s. 1. nemli; ba lformunun mesele bu. Thats the prime why shes rlamak. 2. (topa/tfe e) areason zotu koymak. 3. come. astar Onun f. 1. hazoldu l cevap vermesi gerektiini vurmak/srmek, astarlamak. pompan4. n (birine) iine sunas ak tmak. (altrmadan nce) retim maliyeti. balang meridyeni. babakan. asal say. birini (bir konuda) ayd nlatmak, birine (bir ey) hakknda bilgi vermek. (devlet) e itli yatrmlarla ekonomiyi canlandrmaya almak. televizyonun en ok izlendi i saatler. i. 1. astar; astar boya. 2. a zotu. i. okuma kitab . s. tarihncesi a lara ait. s. ilkel, primitif. z. ilkelce. i. ilkellik. i. ilkelcilik, primitivizm. i. ilkelci, primitivist. s. balangta var olan. i., bot. uhaie i, Primula. i., bot., bak. primrose. i. prens. s. 1. prense yak r. 2. cmert, asil. 3. ahane. i. prenses. s. ba, ana, balca, en nemli, belli bal. i. 1. mdr, okul mdr. 2. huk. mvekkil. 3. tic. sermaye, anamal, anapara. i. prenslik. z. 1. en ok, o unlukla. 2. aslnda, esasen. i. prensip, ilke. s. prensip sahibi. i., tar. (K zl Adalardan) Bykada. i. 1. bas , tab. 2. basma, matbua. 3. matbaa harfleri. 4. iz: footprint ayak raf, negatiften yaplm resim. 6. gravr/ta bask bir (resim). izi. 5. foto. foto eyi printere yazdrmak/printerde basmak. 2. (printer) eyi bilg. 1. bir yazmak/basmak. s. bas l, matbu. basma, matbua. matbua, basma. i. 1. bas mc, matbaac. 2. bilg. yazc, printer. bask mrekkebi. i. 1. basma, tab, tabetme. 2. bask . 3. bask says. 4. matbaa harfleriyle yazma.

printing press print-out prior prior to prioritise prioritize priority prism prison prison breaker prisoner prisoner of war prissy pristine privacy private private detective private enterprise private eye private parts private school private secretary private sector private soldier privates privation privatise privatization privatize privilege privileged privy privy council prize prize prize possession prize s.t. open prize s.t. up pro pro propro and con pro forma pro forma invoice pro forma invoice prob probability

matbaa makinesi, bask makinesi. i., bilg. yazl k/kt. s. 1. nceden planlanm . 2. nceki, evvelki, sabk. -den nce: prior to his death lmnden nce. f., ng., bak. prioritize. f. -e ncelik tan mak. i. ncelik. i. prizma. i. hapishane, cezaevi. hapishane kaa . i. 1. tutuklu, mahkm, mahpus: political prisoner siyasi tutuklu. 2. tutsak, esir. sava esiri. s., k. dili m klpesent ve burnu havada. s. bozulmam , saf. i. 1. mahremiyet: The English value their privacy. ngilizler mahremiyetlerine nem verir. 2. zel gizlilik. private car araba. private life zel yaam. s. 1. zel, hususi, ok kiisel: private ownership zel iyelik. private property zel mlk. private school zel dedektif. ekon. zel te ebbs. k. dili zel dedektif. edep/ut yerleri. zel okul. zel sekreter. zel sektr. er, asker. i., o., k. dili edep/ut yerleri. i. yoksunluk, s knt. f., ng., bak. privatize. i. zelletirme. f. zelletirmek. i. ayrcalk, imtiyaz. s. ayrcalkl, imtiyazl. i. 1. (su tesisat olmayan kulbe iindeki) ayakyolu, apteshane. 2. tuvalet. s. zel meclis. i. 1. dl, mkfat. 2. ok istenilen ey. 3. ikramiye. f. 1. -e ok deer vermek. 2. paha bimek. s. 1. dl olarak verilen. 2. dl kazanan. 3. rmak/amak, kan rtmak. i. ganimet. f. manivela ile kald en deerli ey, en gzde ey: That old typewriter is his prize possession. i eyas . O eski onun en sevdi eyi daktilo (manivela grevini gren bir eyle) amak. bir bir eyi (manivela grevini gren bir eyle) kanrtmak. i. (bir meseleye ait) olumlu/yararl bir yan: Every issue has its pros and its cons. Her olumlu ve olumsuz yanlar vardr. z. lehte. s. lehine i., s., k. dilimeselenin profesyonel. nek ... taraftar , ... yanls, -in tarafn tutan: Hes pro-French. 1. O, zlar n tarafn tutuyor. 2. O, Franszcadan yanadr. Frans lehte ve aleyhte. s. proforma fatura. tic. proforma fatura. k s. probable, probably, problem. i. ihtimal, olas lk.

probable probably probation probation officer probationer probe probity problem problematic problematical procedure proceed proceedings proceeds process procession proclaim proclamation proclivity procrastinate procreate procure procurer prod prod s.o. into action prodigal prodigious prodigy produce produce producer producer goods product production production line productive productive capacity productivity prof prof profane profanity profess professed profession professional professionalism

s. muhtemel, olas , olasl. z. herhalde, byk bir ihtimalle/olas lkla. i. 1. artl tahliye, meruten tahliye. 2. deneme sresi.

artl tahliye edilmi kimseyle ilgilenen memur. i. artl tahliye edilmi kimse.
f. 1. (birine) soru sorarak sondaj yapmak. 2. (sonda v.b. ile) yoklamak; sondalamak, sondaj yapmak. 3. irdelemek; incelemek, ara trmak. i. 1. i. doruluk, drstlk. i. 1. sorun, mesele, problem. 2. mat. problem. s. problemli, problem: problem childtart problem ocuk. maya ak, tartmal, problematik. 2. pheli: I think s. 1. pheli, thats quite problematic. Bence oras hi belli olmaz. 3. zor, g, baya s., bak. problematic. i. 1. yol, yntem, metot, prosedr. 2. i lem: There are a number of steps izlenecek birka basamak to be followed in this Bu i lemde f. 1. to -e gemek; -e procedure. gitmek; ilerlemek. 2. with -e devam etmek. 3. to -e lamak: When I asked them to lower their voices to bao . 1. olan bitenler, olup bitenler. 2. tutanak, zabthey t. 3. proceeded (resmi/hukuki) i.,

lemler. i i., o. gelir, hslat, kazan.


i. 1. yntem, metot, yol: a production process bir retim yntemi. 2. sre, lem; proses: growth process sreci. 3. i alay funeral byme procession cenaze .tretman: the steps in the i. alay; dizi, s ra: f. 1. ilan etmek, duyurmak. 2. belli etmek, a a vurmak. i. 1. ilan, duyuru. 2. bildiri. i. eilim, meyil. f. 1. ileri daha sonraya brakmak. 2. srncemede brakmak, ardan almak, geciktirmek. 3. ertelemek. f. 1. retmek; yaratmak. 2. remek; -in ocu u olmak. Perhaps this pair can the species. sa Bu ift belki devam ettirebilir. lamak. 2.tr (birine) seks iin (birini) bulmak. f. 1. procreate elde etmek, edinmek, i. pezevenk. f. (--ded, --ding) 1. drtmek. 2. te vik etmek. i. 1. drtme. 2. vendire. birini harekete geirmek. s. 1. savurgan, msrif. 2. ok bol. i. savurgan/msrif kimse. s. 1. ok byk, kocaman. 2. alacak, mthi, fevkalade. i. 1. dhi, deha, harika: child prodigy dhi ocuk, harika ocuk. musical 2. (meyve/sebze) harika, olaanst ey. 3. haz rlamak, yapmak. prodigy mzik dehas . 2. f. 1.retmek, yapmak. vermek. kar p gstermek, karmak. 5. (oyunu) 4. gstermek, ibraz etmek; i. 1. rn. 2. zerzevat, sebze ve meyve; tar m rnleri. i. 1. retici. 2. sin. yap mc, prodktr. tic. sermaye mallar . i. 1. rn. 2. sonu, netice. 3. mat. arp m. i. 1. retim; imalat. 2. rn. 3. eser, yap t. 4. sin. yapm, prodksiyon. 5. tiy. sahneye koyma. retim/imalat hatt . s. verimli, bereketli; retken. retim kapasitesi. i. verimlilik; retkenlik; prodktivite. i., k. dili prof, profesr. k s. professor. s. 1. Allaha kar son derece saygsz olan. 2. dnyevi. 3. adi, baya. f. ssayg zca davranarak (bir yerin) kutsiyetini bozmak. son derecesayg eylere szlk. 2. kfr, svme, svg; a z bozukluu. i. 1. kutsal f. 1. itiraf etmek, a ka sylemek; ilan etmek. 2. iddia etmek, ... nda bulunmak, ileri edilen. srmek. (inancn) ikrar etmek, aka iddias . 2. iddia 3.3. szde. s. 1. itiraf edilmi i. 1. meslek; sanat; i kolu. 2. iddia, ileri srme. 3. itiraf. 4. inancn klanmas e . ait, mesleki. 2. profesyonel. i. profesyonel. a1. s. mesle i. profesyonellik.

professor proffer proficiency proficient profile profit profit and loss account profit motive profit sharing profitable profiteer profitless profligate profound profuse profusion progenitor progeny prognosis prognosticate prognostication program program programer programme programmer progress progress progression progressive progressive assimilation progressive paralysis progressive tax prohibit prohibit s.o. from prohibited prohibition prohibitionist prohibitive prohibitively prohibitory project project project s.t. onto projectile projection projection booth

i. profesr. f. 1. (elle) sunmak, uzatmak. 2. teklif etmek, nermek. i. teklif, nerme. i. ehliyet, beceri, ustal k, maharet. s. ehliyetli, becerikli, usta, maharetli. i. 1. profil. 2. k sa biyografi, karakter portresi. 3. grafik, izge. f. 1. -in biyografisini yazmak. profilini k sa i. 1. kr,yapmak. kazan. 2. 2. -in yarar, fayda. f. by/from -den yararlanmak/faydalanmak/istifade etmek. kr ve zarar hesab . kr gds. kr datm. s. 1. krl, kazanl; ekon. rantabl. 2. yararl, faydal. f. vurgunculuk yapmak. i. vurguncu. s. 1. krs z. 2. yararsz, faydasz. s. 1. savurgan, msrif; hovarda. 2. sefih, ahlaks z. s. 1. derin; byk; yo un: a profound impression byk bir etki/derin bir iz. a mystery byk bir s r. a profound remark byk bir sz. a s. profound 1. bol, ok. 2. savurgan. 3. cmert. i. ok byk miktar, okluk, bolluk. i. cet, ata, dede. i. 1. soy; torunlar. 2. zool. yavrular. o. prog.no.ses (pragnosiz) i. 1. tb. prognoz. 2. tahmin. f. 1. (gelecekte bir ey olaca) tahmininde bulunmak. 2. (gelecek nda bir eye) i aret etmek. hakk ey olaca ) tahmininde bulunma. 2. (gelecek i. 1. (gelecekte bir nda) i aret, belirti. hakk i. program, izlence. f. programlamak, programa ba lamak. i., bilg. program. f. (--med/--ed) bilg. programlamak. i., bilg. programc . i., f., ng., bak. program 1. i., ng., bilg., bak. programer. i. 1. ilerleme, gelime. 2. (fiilen) ilerleme, ileriye gitme, yol alma. f. 1. ilerlemek. 2. (hasta) iyiye do ru gitmek. 3. to -e doru gitmek/ilerlemek; -e varmak. i. 1. ilerleme. 2. mat. dizi: arithmetical progression aritmetik dizi. geometrical progression geometrik dizi.(hastal k). 3. tedrici. 4. ileri s. 1. gitgide artan. 2. ilerleyen, ilerleyici nceli, ilerici. i. ileri dnceli kimse, ilerici. d me. dilb. ilerleyici benze tb. ilerleyici fel. artan oranl vergi. f. yasak etmek, yasaklamak, menetmek. 1. birini (bir ey yapmaktan) menetmek. 2. birinin (bir ey yapmasn) zlatrmak/imknsz klmak. imkns s. yasak. i. 1. yasak. 2. yasak emri. 3. iki yasa . i. iki yasa taraftar. s. 1. yasaklayc. 2. engelleyici. 3. fahi, satn alnmasn imknsz klan ykseklikteki (fiyat). z. s., bak. prohibitive. f. 1. tahmin etmek, d nmek, beklemek. 2. planlamak; tasarlamak. 3. 4. from darkonutlar, kmak,sosyal -den dkonutlardan ar uzanmak. frlatmak, tasar . -den 2. sosyal olu5. an i. 1. proje, atmak. i; plan, site. (projeksiyon makinesiyle) bir eyi -e yanstmak. i. mermi, atlan cisim. i. 1. tahmin. 2. foto., sin. projeksiyon, gsterim. 3. f rlatma, atma. 4. knt . 5. geom. izdm, izdm. sin. makine dairesi.

projectional projectionist projector proletarian proletariat prolific prolificacy prolix prolog prologue prolong prolongation prom promenade promenade concert promenade deck prominence prominent promiscuity promiscuous promise promise s.o. the moon promise s.t. to s.o. promising promissory promissory note promontory promote promoter promotion prompt prompter promptly promulgate pron prone prong pronoun pronounce pronounce absolution pronounced pronouncement pronto pronunciation proof -proof proof positive

s., geom. izd msel. i., sin. makinist. i. 1. projektr, projeksiyon makinesi, gsterici. 2. ldak, projektr. i. proleter, emeki. s. proleter, proletaryaya zg, emeki. i. proletarya, emeki s nf. s. 1. dourgan. 2. bereketli, verimli. 3. retken. i. 1. dourganlk. 2. bereketlilik, verimlilik. 3. retkenlik. s. 1. uzun, ayr ntl. 2. yorucu, skc. i. 1. prolog, ndeyi. 2. to (baka bir olayn) habercisi/provas. i., ng., bak. prolog. f. uzatmak, devam ettirmek, srdrmek. i. uzatma, devam ettirme, srdrme. i. 1. renci balosu. 2. ng., k. dili (deniz kenarndaki) gezinti yeri, kordon. ng., k. dili, bak. promenade 3. f. piyasa etmek; gezinmek. i. 1. concert. piyasa; gezinti, gezinme. 2. gezi, gezinti

ng. (deniz kenar ndaki) gezinti yeri, kordon. yeri; ng. dinleyicilerin mzi i ayakta dinledikleri konser.
gezinti gvertesi, st gverte. i. 1. herkese tan nma, n. 2. gze arpan ey. 3. knt; uzant. s. 1. nde gelen (kimse); nl, nemli. 2. dikkati eken, gze arpan. 3. kntl, kk; profili ok belirgin olan: prominent lips etli dudaklar. rasgele bulunma. i. cinsel ilikide s. rasgele cinsel ilikide bulunan. i. 1. sz, vaat. 2. umut verici ey. f. 1. sz vermek, vaat etmek, vadetmek: ine sz ver! You promised to do it. Onu Promise me youll come! Gelece birine olmayacak vaatlerde bulunmak. bir eyi birine vereceini/brakacan sylemek. s. umut verici, gelece i parlak, gelecek iin bir eyler vadeden. s. bono. i., cor. burun. f. 1. terfi ettirmek. 2. (to) daha st (bir s nfa/lige) geirmek. 3. n/tantm n yapmak. 4. desteklemek; gelikimse. tirmek, reklam 2. ilerletmek. giriimci, 5. i. 1. destekleyici, destekleyen kimse; te vik eden , tan t mc . 4. spor organizatr. kurucu. 3. reklamc i. 1. terfi. 2. (to) daha st (bir s nfa/lige) geme/geirme. 3. tic. promosyon, reklam, tan tm. nda/gecikmeden/hemen yapan; dakik. 2. s. 1. ilerini zaman nda/gecikmeden/hemen yaplan. 3. abuk, acele. 4. hazr. i. zaman i., tiy. suflr. z. 1. zaman nda, vaktinde; gecikmeden; hemen. 2. (zaman iin) tam: It ended promptly ten. Tam onda bitti. f. 1. resmen ilan at etmek, duyurmak. 2. huk. (yasay ) yrrle koymak. 3. nce v.b.ni) yaymak. (inan, d s. pronoun, pronunciation. k s. 1. yzkoyun yatm . 2. eilimli. i. 1. atal dii. 2. sivri ulu alet. 3. sivri u. i., dilb. zamir, ad l. f. 1. telaffuz etmek, sylemek. 2. huk. (karar ) bildirmek. Hrist. (papaz) bir gnahkr n Allah tarafndan affedildiini sylemek. s. 1. belirgin. 2. kesin. i. 1. resmi a klama; resmi bildiri. 2. huk. (karar) bildirme. z., k. dili hemen, derhal. i. telaffuz, syleni, syleyi. i. 1. delil, kan t, tant. 2. matb. prova. 3. foto. ayar. 4. alkol derecesi. 5. lama; ispat, kantlansesgeirmez. m. mat. sa sonek geirmez: soundproof waterproof sugeirmez. kesin bir delil; kesin deliller.

proof sheet proofread proofreader prop prop prop prop s.t against prop up propaganda propagandise propagandist propagandize propagate propane propel propeller propensity proper proper fraction proper name proper noun proper noun properly properly speaking property property tax prophecy prophesy prophet prophetess prophetic prophylactic prophylaxis propitiate propitious propman proponent proportion proportional proportionate proposal propose propose a toast proposition propound proprietary proprietor

matb. prova. f. (proof.read) (prufred) provas n okumak. i. dzeltmen. f. (--ped, --ping) (belirli bir vaziyette) tutmak. He propped up her leg with n alttan yast klarla besledi. The houses were propped on pillows. lan) eya, aksesuar. i., k. dili Baca (sahne dekorunda kullan i., k. dili uak pervanesi. bir eyi -e dayamak/yaslamak. 1. (bir eyi) dmemesi iin desteklemek/dayaklamak/payandalamak. 2. (bir kurulu u, dzeni, hkmeti) desteklemek, arkalamak. i. propaganda. f., ng., bak. propagandize. i. propagandac . f. propaganda yapmak. f. 1. retmek, o altmak; remek. 2. yaymak. i., kim. propan. f. (--led, --ling) 1. ileriye do ru srmek. 2. itmek, sevketmek. i. pervane. i. (for/to) (-e) e ilim/meyil. s. 1. uygun, mnasip, yak r: the proper time uygun zaman. 2. grg na ok bal. 3. doru, kurallara uygun. 4. ng., k. dili gerek, kurallar basit kesir. zel ad. zel isim. dilb. zel ad/isim. z. 1. esasl bir ekilde. 2. doru drst; gerektii gibi, laykyla; ru/uygun bir ekilde; kurallara uygun bir ekilde 3. ng., k. dili do nda, gerekte. asl i. 1. mal. 2. mlk, emlak; arazi. 3. (sahne dekorunda kullan lan) eya, aksesuar. 4. zellik. emlak vergisi. i. 1. kehanet. 2. tahmin. f. 1. (bir olayn gerekleeceini) nceden haber vermek. 2. kehanette bulunmak, gaipten haber vermek. 3. tahminde bulunmak. i. 1. peygamber, yalva, nebi. 2. khin. i. kadn peygamber. s. 1. kehanetle ilgili; kehanet gibi. 2. gelecekten haber veren (sz/yaz ). 3. khince. 4. isabetli (tahmin). 5. peygambere zg. ktan koruyan, koruyucu, profilaktik. i. 1. tb. koruyucu ila. 2. s., tb. hastal prezervatif. o. pro.phy.lax.es (proflksiz) i., tb. profilaksi. f. 1. yattrmak. 2. gnln almak. s. 1. uurlu, hayrl. 2. uygun, elverili. o. prop.men (prapmen) i., tiy. aksesuarc. i. taraftar, desteki. i. 1. oran, orant , nispet: the proportion of births to population nfusa gre um oran do l. . 2. miktar, ksm, kadar. 3. mat. orant. 4. hisse, pay. 5. oran, s. orant s. orantl. i. 1. neri, teklif. 2. evlenme teklifi. f. 1. nermek, teklif etmek. 2. niyet etmek. 3. (to) (-e) evlenme teklifinde bulunmak. Id like to propose a toast to Fato . Kadehlerimizi Fatoun erefine ralm./Fato un erefine ielim. kald im. 3. man. nerme. 4. k. dili birlikte i. 1. neri, teklif.2. k.dili i ; giri

me teklifi. f., k. dili (birine) birlikte olma/sevime teklifinde olma/sevi f. ileri srmek, ne srmek, ortaya atmak, nermek.
s. 1. birinin mlk olan, zel. 2. mal sahibine ait. 3. sicilli, tescilli, patentli. kan, sahiplik taslayan. 4. sahip bir un sahibi: Whos the proprietor of this store? Bu i. 1. ticari kurulu dkknn sahibi kim? 2. arazi/mlk sahibi.

propriety propulsion prorate pros and cons prosaic prosaical proscribe prose prosecute prosecution prosecutor proselyte proselytise proselytism proselytize prosody prospect prospective prospector prospectus prosper prosperity prosperous prostate prostate gland prosthesis prostitute prostitute o.s. prostitution prostrate prostrate o.s. prostrate o.s. before prostration prosy protprotagonist protasis protect protecting protection protectionism protective protector protectorate protg protge protein

i. 1. grg kurallar na uyma. 2. grg kurallar, adabmuaeret. 3. uygunluk, the 2.proprieties itici g. grg kurallar , adabmuaeret. i. 1. ileriye mnasebet. do ru srme. f. belirli bir oranda bl trmek/paylatrmak. lehte ve aleyhte olanlar. s. 1. s kc, tekdze, monoton; yavan. 2. hayal gcnden/iirsellikten yoksun. 3. alelade. s., bak. prosaic. f. 1. -i yasak etmek, -i yasaklamak. 2. medeni haklar n elinden almak. i. 1. dzyaz, nesir. 2. ng. (rencinin egzersiz olarak yapt) tercme. s. eklinde yazdava lm. amak, -i mahkemeye vermek. 2. -i srdrmek, dzyaz f. 1. huk. ... aleyhine

. 2. huk. davac taraf. 3. huk. -e1. devam etmek. attorney lk, prosecuting savcnn temsil ettii savc taraf. i. huk. savc turma. 4. srdrme; srdrlme. 5. yerine getirme, uygulama. dava, kovu i., huk. 1. savc . 2. davac.
i. dinini de itiren kimse. f. bakasn kendi dinine evirmek/evirmeye mak; (ba kasn) kendi dinine evirmek/evirmeye almak. al ng., bak. proselytize. f., i. bakalarn kendi dinine evirme/evirmeye alma. f. bakasn kendi dinine evirmek/evirmeye almak; (bakasn) kendi dinine evirmek/evirmeye al mak. i. prosodi, lbilim. i. 1. ihtimal, olas lk: The prospect of his finding a job is poor. bulma . baar2. ans : Her prospects are excellent. Onun ihtimali az. 2. o s. 1. beklenen, umulan. muhtemel, olas . i. maden araycs. i. prospekts, tan tmalk. f. 1. -in ileri iyi/rast gitmek; -in geliri artmak; -in refah dzeyi ykselmek; mek. 2. geli mek. zenginle ar. i. 1. refah, gnen. 2.ba s. 1. mreffeh, gnenli; zengin. 2. ba arl. i. prostat. prostat. o. pros.the.ses (prasthisiz) i. protez. i. fahie, orospu. f. (yeteneini v.b.ni) kendine layk olmayan bir ite kullanmak. kendine layk olmayan bir ite almak. i. 1. fahielik. 2. (yeteneini v.b.ni) kendine layk olmayan bir ite kullanma. s. 1. yzkoyun yatan; yzkoyun kapanm . 2. halsiz, bitkin, gsz. f. 1. (birini) sermek, yere ykmak. 2. halsiz brakmak, gsz drmek. secde yere etmek. -in ayana kapanmak. i. 1. yere kapanma, secde. 2. bitkinlik. s. 1. dzyaz trnden; dzyaz gibi. 2. can skc, ar; sradan, yavan. nek birinci, ilk, ba . i. 1. edeb., tiy. ba kii, bakahraman. 2. nc, nder. 3. taraftar, desteki. o. prot.a.ses (pratsiz) i., dilb. koullu yantmce. f. korumak, muhafaza etmek. s. koruyan. i. koruma, muhafaza. i. yerli sanayii koruma politikas . s. koruyucu. i. koruyucu. i. gl bir devletin koruma ve denetimi alt nda olan devlet. i. haminin yard m ettii kimse. i., diil, bak. protg. i. protein.

protest Protestant protestant Protestantism protestation protoprotocol proton protoplasm prototype protozoan protract protractor protrude protrusion protuberance protuberant proud proudly prove provenance proverb proverbial provide provide against provide for provide s.o. with provided that Providence providence provident providential providentialism providentialist providentially provider province provincial provincialism provision provisional provisions proviso provocation provocative provoke provost

f. 1. protesto etmek, kar kmak; itiraz etmek. 2. iddia etmek. i. (protest) protesto, kar kma; itiraz. i., s. Protestan. i. itiraz eden kimse. s. itiraz eden. i. Protestanlk. i. 1. protesto etme; itiraz. 2. iddia. nek, bak. prot-. i. 1. protokol. 2. tutanak. i., kim., fiz. proton. i. protoplazma. i. prototip, ilkrnek. i., zool. birgzeli hayvan, birgzeli. s., zool. birgzeli (hayvan). f. 1. (sreyi) uzatmak. 2. anat., zool. d arya uzatmak. i. iletki, a ler. f. knt yapmak, dar km/uzanm olmak; prtlamak; dar karmak. i.1. knt. 2. dar km/uzanm olma. i. i, knt, yumru, tmsek. s. i, dar km/uzanm/frlam, frlak, yumru gibi, tmsek, kk. s. 1. gururlu, ma rur. 2. kibirli: Hes too proud to apologize. O kadar kibirli ki zr bileiftiharla. dilemez. z. gururla, f. (--d, --d/--n) 1. ispatlamak, kan tlamak, tantlamak. 2. denemek, namak. 3. sonunda ... kmak: The news proved false. Haber aslsz skaynak, i. kken. i. atasz. s. 1. atasz trnden; atasz gibi; atasznde geen. 2. herkese hur. etmek, tedarik etmek; getirmek: Ouz provided the bilinen, me lamak, temin f. 1. sanl,

rubat olmak. Ouz getirdi. 2. -i art komak. drinks. Me haz rlkl -e kar
1. -i geindirmek, -in geimini sa lamak, -in rzkn temin etmek. 2. -i hesaba almak/katmak, -i d nmek: Shes provided for that as well. Onu lamak/getirmek. birine -i sa kouluyla, artyla: I will lend you the money provided that you pay me back tomorrow. i. Allah, Tanr . Yar n bana iade etmeniz artyla size paray veririm. i. 1. Tanr nn inayeti, takdiri ilahi, ilahi takdir. 2. vaktinde gerekli tedbirleri bilme, tedbirlilik. almay s. vaktinde gerekli tedbirleri almay bilen, tedbirli. s. 1. Allah n inayetiyle olan/meydana gelen. 2. talihli. i. kayrac lk, providansiyalizm. i. kayrac , providansiyalist. z. 1. Allah n inayetiyle. 2. ans eseri. i. 1. salayan kimse. 2. aile geindiren kimse. i. 1. il, vilayet; eyalet. 2. bilgi/yetki alan . s. 1. illere/ile ait, vilayete ait. 2. ta ral. 3. grgsz. i. taraya zg det veya deyi zellii. i. 1. for/against iin/-e kar tedbir. 2. koul, art. 3. salama, temin, eyleri salamak. tedarik. f. muvakkat; yiyecek veya gerekli s. geici, nihai olmayan. i., o. erzak; azk. i. (o. --s/--es) huk. (szlemeye konulan) kayt, koul, art. i. 1. k krtma, tahrik, drtme. 2. provokasyon, kkrtma. 3. kz-drma, sinirlendirme. s. 1. k krtc, tahrik edici. 2. kzdrc, sinirlendirici. 3. tahrik edici, seksi. f. 1. k krtmak, tahrik etmek, drtmek. 2. kzdrmak, sinirlendirmek. 3. -e yol -e neden olmak. i. 1.amak, resmi amir. 2. dekan. 3. ( skoyada) belediye bakan.

provost guard provost marshal prow prowess prowl prowl car proximity proxy prude prudence prudent prudery prudish prune prune pruning pruning knife pruning shears prurient pruritic pruritus Prussia Prussian pry pry pry into s.o.s affairs pry s.t. open pry s.t. up PS psalm pseudpseudo pseudopseudonym psoriasis psych psych psychpsych s.o. up (for) psychasthenia psyche psychiatrist psychiatry psychic psychical psycho psycho-

askeri polis karakolu. inzibat amiri, adli subay. i., den. pruva, ba . i. 1. yiitlik, cesaret. 2. hner; maharet. f. 1. sinsi sinsi dola mak. 2. etraf kolaan etmek. i. 1. sinsi sinsi dolama. kolaan etme. 2. . k. etraf dili polis arabas i. yak nlk. i. 1. vekil. 2. vekillik, veklet. 3. vekletname. i. (cinsel konularda) dar gr l ve ar ahlak kimse. i. 1. tedbirlilik, sa gr. 2. tutumluluk. s. 1. tedbirli, sa grl. 2. tutumlu, hesabn bilir. i. (cinsel konularda) dar gr l ve ar ahlak olma. s. (cinsel konularda) dar gr l ve ar ahlak. i. kurutulmu /kuru erik. f. 1. budamak. 2. fazla k smlar atmak; ksaltmak; azaltmak. i. budama. budama b a. bahvan makas, bahe makas. s. 1. sekse dayanan. 2. akl fikri sekste olan, ehvet dkn. 3. istekli, arzulu. s. kantl. i., tb. kant. i., tar. Prusya. i., tar. Prusyal. s., tar. 1. Prusya, Prusyaya zg. 2. Prusyal. f. into -in gizlisini saklsn aratrmak. i. manivela, kald ra. f. birinin ilerine burnunu sokmak. bir eyi (manivela grevini gren bir eyle) amak. bir eyi (manivela grevini gren bir eyle) kanrtmak. k s. postscript. i. 1. mezmur. 2. ilahi. nek, bak. pseudo-. s. sahte, yalanc , kalp. nek sahte, yalanc . i. takma ad. o. pso.ri.a.ses (sraysiz) i., tb. sedef hastal. f. k s. psychological, psychologist, psychology. nek, bak. psycho-. birini (-e) psikolojikman hazrlamak. i., ruhb. psikasteni. i., ruhb. ruh. i. psikiyatr, psikiyatri uzman . i. psikiyatri. s. ruhsal, psiik. s., bak. psychic. s., i., k. dili ruh hastas . nek 1. ak l. 2. ruh.

psychoanalyse psychoanalysis psychoanalyst psychoanalyze psychologic psychological psychologically psychologist psychology psychopath psychopathologic psychopathological psychopathology psychopathy psychosis psychosomatic psychotherapist psychotherapy psychotic pt PTA ptosis pub pub puberty pubic public public convenience public debt public domain public enemy public health public holiday public house public law public library public nuisance public opinion public prosecutor public relations public revenue public revenues public school public school public sector public servant public servant

f., ng., bak. psychoanalyze. i. psikanaliz. i. psikanalist. f. psikanaliz yapmak. s., bak. psychological. s. ruhbilimsel, psikolojik. z. psikolojik bak mdan, psikolojikman. i. psikolog, ruhbilimci. i. psikoloji, ruhbilim. i. ruh hastas , psikopat. s., bak. psychopathological. s. psikopatolojik. i. psikopatoloji. i. psikopati. o. psy.cho.ses (saykosiz) i. ak l hastal, psikoz. s. psikosomatik. i. psikoterapist. i. psikoterapi. s. 1. psikozdan ileri gelen. 2. psikoza dn m. 3. psikoza girmi. k s. part, past tense, payment, pint, point, port. k s. Parent-Teacher Association. o. pto.ses (tosiz) i., tb. kpklk. i., ng., k. dili bar, pub. k s. public, publication, publisher. i. ergenlik a , bulu a. s. kas a ait. s. 1. umumi, halka ait. 2. halka/herkese a k. 3. ak, aleni. i. 1. halk, ahali, kamu,tuvalet/hela. umum. 2. seyirciler. public-address system (havaalan , ng. umumi devlet borlar . 1. kamu arazisi. 2. halk n mal. halk dman. halk sal. resmi tatil gn. 1. ng. bar, pub. 2. han, otel. kamu hukuku, amme hukuku. halk ktphanesi. kamu iin zararl olan davran. kamuoyu. savc. halkla ilikiler. devlet geliri. devlet geliri. 1. devlet okulu. 2. ng. zel okul. 1. devlet okulu. 2. ng. zel okul. kamu kesimi/sektr. devlet memuru. memur, devlet memuru.

public service public service public utilities public works publication publicise publicity publicize publicly public-spirited publish publish the banns publisher publishing publishing house puce pucker pud pudding puddle pudgy puerile Puerto Rican Puerto Rico puff puff s.o. up puffball puffin puffy pug pug nose pugilism pugilist pugnacious pugnaciously pugnaciousness pugnacity puke pull pull a boner pull a fast one pull a gun on pull a long face pull a long face pull a muscle pull a tooth pull an all-nighter

kamu hizmeti. kamu hizmeti. (elektrik, su idaresi gibi) kamu hizmeti kurulu lar. bayndrlk ileri. i. 1. yaymlama, yaym. 2. yayn. f., ng., bak. publicize. i. 1. umuma a k olma. 2. aklk, alenilik. 3. hret. 4. tantm, reklam; ilan. f. 1. tantmn yapmak. 2. ilan etmek. z. alenen, a ka, herkesin nnde. s. yardmsever. f. 1. yaymlamak; yaymlatmak. 2. (kitap, dergi v.b.ni) basmak/bastrmak. klamak. 3. ilan etmek, bir iftin belirlia bir tarihte evleneceklerini ilan etmek, nikh k tlarn ya karmak. ask mc . i. yay i. 1. yaymlama. 2. yaymclk. yaynevi. s., i. patlcan rengi. f. 1. buru turmak, krtrmak; burumak, krmak. 2. (dudaklarn) ) bzlmek. bzmek; ng., k.(dudaklar dili (yeme in sonunda yenilen) tatl. i., i. 1. muhallebi, puding. 2. ng. (yemein sonunda yenilen) tatl. i. su birikintisi, glck. s. 1. tombul. 2. k sa boylu ve tombul, tknaz, bodur. s. ocuka, ocuksu. 1. Porto Riko, Porto Rikoya zg. 2. Porto Rikolu. Porto Riko. i. 1. ani bir esinti. 2. s k aralklarla kan duman/buhar kmelerinden biri: a puff birbirini duman kmesi. 3. He vmek. took a puff on his martmak. 2. nefes: birini ok k. dili of 1. smoke vglerle i. 1. bot. kurtmantar . 2. olgunlam karahindiba tohumlarnn iek ndan kopmadan sap s. nceki beyaz ve ty gibi top hali. i., zool. kutupmart s. i, imi, ikin. i. buldoa benzeyen ufak bir cins kpek. ucu kalk k bask burun. i. boksrlk. i. boksr. s. kavgac , kavga etmeyi seven; kavga etmekten hi ekinmeyen. z. hrnlkla. i. kavgac lk. i. kavgac lk. f., k. dili kusmak; kusturmak. i., k. dili kusma. f. 1. ekmek: Six dogs were pulling the sled. K za alt kpek ekiyordu. eken kimdi? Who pulled the trigger? Teti ibir rmak. Dont pull that rope! O ipi byk bir gaf yapmak, byk pot k k. dili oyun oynamak, katakulli yapmak; numara yapmak. -e silah ekmek. suratn asmak. surat asmak. adaleyi fazla ekerek incitmek. di ekmek. btn gece almak.

pull at pull at/tear at/tug at ones heartstrings pull away pull down pull for s.o. pull in pull in ones horns pull o.s. away pull o.s. together pull off pull on pull ones leg pull ones rank pull ones weight pull out pull out all the stops pull out all the stops pull over pull rank pull rank on pull s.o. in pull s.o. over pull s.o. through pull s.o. through pull s.o. up pull s.o./s.t. away pull s.o./s.t. through pull s.o.s leg pull s.o.s leg pull s.t. (on) pull s.t. apart pull s.t. over pull s.t. over ones head pull s.t. to pull s.t. to pieces pull strings pull the door to pull the rug out from under s.o. pull the wool over s.o.s eyes pull the wool over s.o.s eyes pull through pull through pull together pull two people apart pull up Pull up a chair and sit down! pull up at

1. -i ekmek/ekelemek. 2. (pipodan) nefes ekmek. -i ok duyguland rmak; -in yreini cz ettirmek. 1. hareket etmek, yola kmak. 2. (bir yerden) uzaklamak: Pull away rmdan az ck uzaklatr. 3. geri from curb a little. Arabay aya/a a ekmek. 2.kald ng. (binay ) y kmak. 1. athe k. dili 1. birinin arkas nda olmak, birinin iyiliini istemek. 2. (yaran) birini/bir grubu t) (bir yere) gelmek/girmek; (src) arabasn (bir yere) 1. (motorlu ta tutmak. oraya gelmek. ek./Oraya gir. 2. (dizginleri, srmek: Pull in Arabayhizaya m ndanthere. vazgeerek) 2. kemerini skmak, ipi k. dili 1. (al over tasarruf ba lamak. kendini etmeye (bir yerden) (zor) ayrmak/koparmak. kendini toparlamak/toplamak, toparlanmak. 1. ekip karmak. 2. (giysiyi) karmak; (aacn kabuunu) soymak. 3. nefes bir eyi) (raftan) indirmek. 5. k. dili ekip indirmek. 4. k. dili (yasaklanm 1. -i ekmek/ekelemek. 2. (pipodan) ekmek. biriyle dalga gemek, birini i letmek. stnln kabul ettirmek. kendi iini bakasnn/bakalarnn srtna yklememek. 1. karmak; ekip karmak. 2. (motorlu tat) (bir yere) kmak; (src) n i(bir suddenly pulled out in front of me. Aniden arabas te) yere) hibirsrmek: fedakrlHe ktan kanmamak/kamamak. k. dili (bir k. dili elinden geleni yapmak. (src) arabay yolun kenarna ekmek. (birinin zerinde) otoritesini kullanmak. k. dili (birine) kendisinden stn bir unvana/makama sahip oldu unu rlatmak. hat 1. birini (bir yerin iine) ekmek: Dont pull her in the water! Onu suya ekme! 2. k. dili (polis) sorgulamak birini karakola gtrmek. yerezere ykmak/d rmek. 2. (polis) (arabay 1. birini kendine do ru ekerek na ekmek. srmekte olan) birini yolun kenar k. dili birini (zor/vahim bir durumdan) kurtarmak. k. dili birini a r bir hastalktan sa salim kurtarmak. k. dili birini azarlamak. birini/bir eyi (bir yerden) ekerek uzaklatrmak. 1. k. dili birini/bir eyi zor bir durumdan kurtarmak. 2. birini/bir eyi (bir yerden) ekmek. lmak, birini iletmek, biriyle dalga gemek. birine tak biriyle dalga gemek, birini i letmek. k. dili (birine) oyun oynamak, katakulli yapmak. 1. bir eyi (ekerek) paralara ayrmak. 2. bir eyi (ekerek) aralamak. 1. bir eyi ekerek yaklatrmak; bir eyi yaklatrmak: Pull that chair over kendine doru ekerek devirmek. here. O iskemleyi buraya ek. 2. bir eyi rt gibi) bir giysiyi ba ndan geirmek. (kazak/ti bir eyi ekmek, bir eyi ekerek kapamak: Pull the door to. Kapy ek. bir eyi paralara ayrmak. k. dili (bir eyi yapmak iin) nfuzunu/nfuzlu tandklarn kullanmak; nfuzlu birine/birilerine iini yaptrmak. kapy kapamak/kapatmak. k. dili birini desteklemekten vazgeerek i ini bozmak; birinin iini bozmak. k. dili birini (yalan dolanla) kand rmak/oyuna getirmek. k. dili birini aldatmak, birine oyun oynamak. k. dili 1. (a r hasta olan biri) iyilemek: Will he pull through? Bunu ? 2. (tehlikeyi atlatarak) dze/dzl e 2. kmak. atlatacak m r bir hastalktan) sa salim kurtulmak. (zor bir durumdan) k. dili 1. (a kurtulmak. birlik iinde almak/hareket etmek. iki kiiyi (zorla) ayrmak. 1. (bitkiyi) kknden skmek. 2. durmak. Bir iskemle ekip otur! (src) arabas n (bir yerde) durdurmak: Pull up at that gas station over there. Arabay u benzin istasyonuna ekiver.

pull up stakes pull up stakes pull votes pulley pullover pulmonary pulp pulpit pulpy pulsate pulse pulverise pulverize puma pumice pummel pump pump handle pump up pumping station pumpkin pumpkin pie pun punch punch punch punch bowl punching bag punctilious punctiliously punctual punctuality punctuate punctuation punctuation mark puncture pundit pungent punish punishable punishment punitive Punjab Punjabi punk puny pup

(baka yere tanmak zere) ply prty toplayp gitmek. k. dili (ba ka yere tanmak zere) ply prty toplayp gitmek. oy toplamak. i., mak. makara; kasnak. i. kazak, pulover, sveter. s. 1. akciere ait; akcieri etkileyen. 2. akcieri olan. i. 1. (baz etli meyvelerde) et, z. 2. odun hamuru; kt hamuru; selloz. benzeyen bir ey, posa. s. ucuz kda baslm 3.(kilisede) ezilmi meyveye i. vaiz krss, krs. s. etli, zl. f. 1. (kalp) atmak, (yrek) arpmak. 2. (kan) kalp at laryla ahenkli bir mak.e3. (motor, v.b.) u uldamak. 4. bir z, nabz atdola . 2. genel ilim. f. 1. makine (kan) kalp at lar yla ahenkli i.ekilde 1. nab(damarlarda)

ekilde dolamak. 2. (su) grl grl akmak. 3. with ile ng., (damarlarda) bak. pulverize. f., f. (ezip) toz haline getirmek; (ezilip) toz haline gelmek. i., zool. puma, yenidnyaaslan . i. sngerta , ponza. f. sngertayla temizlemek/parlatmak, ponzalamak.
f. (--ed/--led, --ing/--ling) yumruklamak, dvmek. i. 1. pompa. 2. tulumba. f. 1. pompalamak. 2. tulumbayla ekmek. 3. out (bir yerdeki) s vy (pompayla) boaltmak. 4. k. dili azn aramak. pompa kolu. -i pompayla iirmek. pompalama istasyonu. i. balkaba , helvackaba, kestanekaba. balkaba turtas, balkabakl turta. i. szck oyunu, cinas. f. (--ned, --ning) szck oyunu yapmak. i. zmba, delgi, matkap. f. zmbalamak; zmba ile (delik) amak. f. yumruklamak, yumruk atmak. i. 1. yumruk, yumruklama. 2. kuvvet, etki. i. pun. pun ksesi. boks armuttop. s. (ayrntlar ve resmiyette) fazla titiz. z. titizlikle. s. dakik, vaktinde gelen. i. dakiklik. f. noktalamak, noktalama i aretleri koymak. i., dilb. 1. noktalama. 2. noktalama i areti. noktalama iareti. i. 1. (lastikte) patlak. 2. ufak delik. 3. delme. f. 1. delmek. 2. (lastik, balon v.b.ni) patlatmak. 3. sndrmek, de ersizliini/anlamszln ortaya i. uzman. s. 1. sert, ac , keskin. 2. ineleyici. f. cezaland rmak. s. cezaland rlabilir. i. 1. ceza. 2. cezaland rma. s. cezaland rc, cezai. i. the Pencap. i. 1. Pencapl. 2. Pencapa. s. 1. Pencap, Pencapa zg. 2. Pencapl. 3. Pencapa. i., k. dili 1. ocuk, sbyan, kopil. 2. punku. s. punku. s. 1. elimsiz, s ska, clz, zayf. 2. nemsiz, ufak. i. 1. kpek yavrusu, enik, encik. 2. kurt yavrusu. 3. fok yavrusu. f. (--ped, -ping) (kpek, kurt, fok v.b.) yavrulamak.

pup tent pupa pupil pupil puppet puppet government puppet show/play puppeteer puppetry puppy purchase purchaser pure pure and simple purebred pure purely purgative purgatory purge purification purify puritan puritanical purity purl purl purloin purple purple language purple passage purport purpose purposeful purposeless purposely purr purse purse snatcher purslane pursuance pursuant pursue pursuit purulence purulent purvey

iki kiilik ufak adr. o. pu.pae (pyupi)/--s (pyupz) i., zool. pupa. i. renci. i., anat. gzbebe i. i. kukla. kukla hkmet. kukla oyunu, kukla. i. kuklac . i. kuklac lk. i. kpek yavrusu. i. 1. satn alma, alm. 2. satn alnan ey. 3. sk tutma, kavrama. f. 1. nalmak. 2. sat teri, alc . ele geirmek, kazanmak. 3. manivela ile i. m s. 1. saf, ar ; som, has. 2. ktlkten uzak. 3. masum. sadece, yaln zca. s., i. safkan. i. pre. f. -i pre haline getirmek. z. 1. sadece, yaln zca. 2. tamamen, btnyle. i., s. mshil, prgatif. i. Araf. f. 1. temizlemek, ar ndrmak. 2. pol. tasfiye etmek. i. arndrma; arnma. f. 1. temizlemek, ar ndrmak; arnmak. 2. temize karmak. 3. tirmek. sadele i., s. priten. s. priten. i. 1. temizlik, saflk, arlk, safiyet. 2. masumluk. i. 1. (yn rgsnde) ters rme. 2. s rma; sim iplik. f. ters rmek. f. aldayarak akmak. f. almak, a rmak. i., s. mor; lila; eflatun; erguvani. kfr. ssl yaz. i. anlam, mana. f. ... grnmnde olmak, gibi grnmek; ... iddias nda olmak. i. 1. niyet, maksat, ama. 2. kararl lk, azim. s. 1. maksatl. 2. anlaml. s. 1. maksats z. 2. anlamsz. z. kasten, bile bile. f. 1. (kedi) m rlamak. 2. (motor) hrldamak. i. 1. (kad nlarn kulland) el antas. 2. ng. bozuk para antas. 3. ng. para czdan . . 4. hazine: public purse devlet hazinesi. 5. para dl. 6. kapka i. semizotu. i. z. to -e gre. f. 1. kovalamak, pe ine dmek, izlemek, takip etmek. 2. srdrmek: She orada srdryor. is pursuing her izleme, studies takip. there.2. ra, i. 3. peinde olma, 3. peinde i. 1. kovalama, urenimini tirmeye al ma. gerekle i. cerahat toplama, irinlenme. s. cerahatli, irinli. f. salamak, tedarik etmek.

purveyor purview pus push push ahead push away push back push down push for push forward push in push off Push off! push on push ones luck push ones way push s.o. around push s.o. out push s.t. on s.o. push s.t. through push the panic button push up push up daisies pushchair pushover Pushto Pushtu pusillanimous puss puss pussy pussy pussycat pussyfoot pussyfooter pustule put put a bold face on put a call through put a crimp in put a flea in ones ear put a spoke in s.o.s wheel put a stop to put a stop to put a whammy on s.o. put about put all ones eggs in one basket

i. satc; salayan kimse. i. 1. alan (Soyut anlamda kullan lr.): Thats not within the purview of the Tax Office. Vergi Dairesinin yetki alan na girmiyor o. Does that come i. cerahat, irin. f. 1. itmek, drtmek. 2. srmek, sevketmek, yrtmek. 3. (d me v.b.ne) zorlamak. 5. etmek. zellikle -idevam sattrmaya/kabul basmak. 4. s ktrmak, k. dili 1. ilerlemek, ilerlemeye devam 2. etmek. itip defetmek. geriye itmek. aa itmek. -i srarla istemek. k. dili, bak. push ahead. itip ieri sokmak. 1. den. avara etmek. 2. k. dili gitmek, kamak. ng., k. dili Defol! k. dili, bak. push ahead. k. dili ansn zorlamak, ansna fazla gvenmek. k. dili ite kaka ilerlemek. k. dili birine amir gibi davranmak. 1. of birini iterek -den karmak. 2. birini safd/bertaraf etmek. bir eyi birine zorla kabul ettirmek. bir eyi kabul ettirmek. k. dili panie kaplmak. artrmak, ykseltmek. argo gebermek. i., ng. puset. i., k. dili 1. mis gibi kolay olan i . 2. kolaylkla aldatlabilen kimse, yemlik. i., s., bak. Pushtu. i., s. Petuca, Afganca. s. korkak, dlek, yreksiz. i., k. dili kedi, pisi. i., argo yz, surat, faa. i., k. dili kedi, pisi, pisipisi. i., kaba 1. *am. 2. cinsel ili ki. i., k. dili kedi, pisi, pisipisi. f. 1. kendi fikrini belirtmemek/belirtmekten ekinmek. 2. gerekeni yapmaktan ekinmek. i. fikrini belirtmeyen kimse. i. sivilce; irinli kesecik. f. (put, --ting) koymak, yerle tirmek. (zor bir durum) kar snda cesaret gstermek. telefon etmek. k. dili -e engel olmak. ihtar etmek, kula n bkmek. k. dili birini engellemek, birinin tekerine omak/ta koymak. -e son vermek, -i kesmek. -e son vermek. k. dili birine u ursuzluk getiren bir by yapmak. 1. (gemi) yn de itirmek. 2. (geminin) ban evirmek. her eyini tek bir eye/kiiye balamak, tm umutlarn tek bir eye/kiiye balamak.

put all ones eggs in one basket put an animal away put an animal down put an animal out of its misery put an animal to sleep put an embargo on put an end to put an end to put back put by put down at/in/on put forth put forward put forward put in put in a good word for s.o. put in an appearance put in an appearance put in for put in ones two cents worth put in pledge put in prison put in time on put into commission put into effect Put it down, please! Put it in reverse!

k. dili tm umutlar n bir kiiye/eye balamak. bir hayvan merhametten dolay ldrmek. bir hayvan n hayatna son vermek. hayvan ldrerek aclarna son vermek. hayvan ineyle verilen ilala ldrmek. -e ambargo koymak. -e son vermek. -e son vermek. 1. geri koymak. 2. eski yerine koymak. 3. ilerlemesine engel olmak. 4. (saati) geri almak. 5. reddetmek. 6. den. yoldan geri dnmek. ilerisi iin saklamak. (uak) -e inmek. 1. (yaprak, iek, filiz v.b.ni) vermek. 2. ileri srmek. 3. karmak, mlamak. yay ileri srmek. 1. nermek. 2. (saati) ileri almak. 1. ieri koymak, sokmak. 2. arzetmek. 3. takmak. 4. limana girmek. 5. iin) harcamak. (bir eyler sylemek. biri iiin iyi (zaman) k sa bir sre kalp gitmek, grnmek. boy gstermek, ok k sa bir sre kalmak. ... iin ba vurmak/mracaat etmek. k. dili fikrini sylemek, gr n belirtmek. rehine koymak. hapsetmek. (bir i iin) belirli bir zaman harcamak. 1. sefere hazrlamak. 2. tamir etmek. uygulamak. ng. Hesabma yazn ltfen! (Veresiye alnan bir ey iin sylenir.).

Geri vitese al! put it/the car/the motor in neutral -i boa/rlantiye almak. (bir konuda) bahse girmek: Will you put a million on that? Bir milyona put money on bahse misin? nn yerine koymak. kendinigirer ba kas put o.s. in anothers place put off put off an appointment put on put on a mask put on a scene put on airs put on airs put on an act put on the feedbag put on the map put ones best foot forward put ones cards on the table put ones cards on the table put ones feet up put ones finger on put ones foot down put ones foot down den. -den ayr lmak. bir randevuyu ertelemek. 1. giymek. 2. ( , radyoyu v.b.ni) amak. 3. atfetmek, zerine yklemek. 4. (oyunu) sahneye koymak; (oyunu) oynamak. 5. (kilo) almak. maske takmak. olay karmak, kyameti koparmak. alm satmak, hava atmak, hava basmak, poz tak nmak. caka satmak. poz yapmak. argo yemek yemek. k. dili me hur etmek, ismini duyurmak. iyi bir tesir b rakmak iin elinden geleni yapmak. k. dili samimi olarak a klamak. k. dili d ncelerini/durumunu aka belirtmek. k. dili dinlenmek. k. dili -in stne/zerine basmak, en do ru olan sylemek. ayak diremek. k. dili artk hi taviz vermemeye kararl olmak.

put ones foot in it put ones foot into it/put ones foot in ones mouth put ones hand/hands on put ones head in the lions mouth put ones house in order

k. dili pot k rmak, gaf yapmak. pot k rmak, gaf yapmak. k. dili -i bulmak. tehlikeye atlmak, kellesini koltuuna almak.

k. dili ilerini dzene sokmak. put ones nose to the grindstone k. dili gerektii gibi almak; grevini laykyla yapmak. gayretle almaya balamak. put ones shoulder to the wheel 1. sndrmek. 2. ( ) kapamak. 3. karmak, yaymak: That chimneys put out putting out a lot of smoke. O bacadan ok duman kyor. 4. (s) vermek. k. dili sondaj yapmak. put out feelers put out feelers put out of commission put pen to paper put pressure on put s.o. away put s.o. down put s.o. in a flutter put s.o. in his/her place put s.o. in mind of put s.o. in the picture put s.o. off put s.o. on put s.o. on a diet put s.o. on the shelf put s.o. on the spot put s.o. on the spot put s.o. onto put s.o. out put s.o. out of his/her misery put s.o. out of the way put s.o. out to pasture put s.o. straight (about s.t.) put s.o. through (to) put s.o. through his/her paces put s.o. through the wringer put s.o. to bed put s.o. to death put s.o. to shame put s.o. to shame put s.o. to sleep put s.o. to the test put s.o. up put s.o. up to put s.o. wise put s.o./s.t. to the test put s.o./s.t. to use put s.o.s nose out of joint put s.o.s nose out of joint k. dili (bir durumu anlamak iin) sondaj yapmak. 1. ilemez hale getirmek. 2. ykmak, mahvetmek. yazmaya balamak. (birine) bask yapmak, (birini) sktrmak. k. dili 1. birini t marhaneye kapamak. 2. birini ieri/hapse atmak. 1. birini indirmek/yere koymak; birini daha a a bir yere koymak. 2. k. dili birini birini tenkit etmek. 3. as birinin ... oldu unu birinikmsemek; heyecana d rmek. k. dili birine gstermek, birine dnyan n ka bucak olduunu gstermek, Konyay gstermek, birine haddini bildirmek. birine Hanyay rlatmak, birini aklna getirmek: She put him in mind of k. dili -e birini hat rlatt . hisdili aunt. Ona teyzesini hat k. birine durumu anlatmak, birini ayd nlatmak. 1. birini bahanelerle atlatmak/ba ndan savmak. 2. birini artmak. 3. eyden) vazgeirmek; birinin letmek, rmak. 4.biriyle birinin birini (bir(bir 2. k. hevesini dili birini k i dalga 1. birini ile) grevlendirmek. gemek; birine numara yapmak. birini perhize sokmak. birini k zaa ekmek; birini emekliye ayrmak. k. dili birini zor bir duruma sokmak. k. dili birini zor bir duruma sokmak/d rmek, birini zor bir durumda rakmak. b k. dili 1. birini (birine) yollamak/gndermek. 2. birine (bir eyi) tavsiye k vermek. etmek/sal k. dili 1. birini zahmete sokmak; birini rahats z etmek. 2. birini kzdrmak. 1. birini ldrerek ac larna son vermek. 2. birinin aresine bakmak, birini l bir durumdan kurtarmak. ldrmek. 3. birini s knt rmak. k. dili birini ldrmek, birini ortadan kald birini emekliye ayrmak. k. dili (yanl dnen) birine iin dorusunu anlatmak/sylemek. (santral memuru) birini (telefonla) (-e) ba lamak. bir kimsenin yetene ini denemek. k. dili anas ndan emdii st burnundan getirmek, birine glk/sknt ektirmek; birinin iman n gevretmek; birini cendereye sokmak/koymak, birini yatrmak. birini idam etmek. k. dili 1. birini glgede b rakmak. 2. birini utandrmak/mahcup etmek; birini rezil etmek. 1. birini utand rmak/mahcup etmek; birini rezil etmek. 2. birini glgede rakmak. b birini uyutmak; birine uyku vermek. birini zora ko mak. birini misafir etmek. k. dili birini (kt bir i e) azmettirmek/komak. (to) k. dili birini (birinden/bir eyden) haberdar etmek; birine (bir eyi) rmak. akt eyi denemek/snamak; birinin/bir eyin nasl/ne mene biri/bir ey birini/bir

unu gstermek/meydana karmak. etmek. oldu eyden yararlanmak/istifade birinden/bir birinin pabucunu dama att rmak.
birinin pabucunu dama atmak.

put s.t. about put s.t. across put s.t. away put s.t. back put s.t. by put s.t. down put s.t. forward to put s.t. in s.o.s mind put s.t. in storage put s.t. into orbit put s.t. into practice put s.t. into s.o.s head put s.t. off put s.t. on put s.t. on paper put s.t. on the back burner put s.t. on the market put s.t. out of ones head put s.t. out of the way put s.t. over put s.t. over on s.o. put s.t. plainly put s.t. through put s.t. to a vote put s.t. to a vote put s.t. to one side put s.t. to rights put s.t. to s.o. put s.t. to shame put s.t. to shame put s.t. together put s.t. up for auction put s.t. up for sale put s.t./s.o. out of ones mind put the blame on put the cart before the horse put the finger on put the screws on put the shot put the wind up s.o. put their heads together put through a call to put to bed put to death put to flight put to sea put to use

k. dili bir haberi etrafa yaymak. k. dili 1.bir eyi etkili bir ekilde iletmek/anlatmak/aklamak/sylemek. 2. eyi yutturmak. bir eyi kabul ettirmek. bir eyi ortadan 3. kald rmak/saklamak. 2. bir kenara para koymak. 3. k. 1. bir

indirmek. dili ok yemek yeme i midesine/gvdeye eyi eski yemek; yerine koymak. 2. bir eyi geciktirmek. 3. to 1. bir y/randevuyu (nceki bir tarihe/saate) almak; toplant/randevu toplant bir kenara para koymak.
1. bir eyi (indirerek) brakmak/yere koymak; bir eyi (aa bir yere) etmek/yazmak. 3. kaparo koymak. bir eyi kaydetmek/not /randevuyu (daha ileri bir tarihe/saate) almak; toplant/randevu toplanty2. tarihini/saatini ileri almak/ertelemek. eyi birinin akl na koymak. bir bir eyi depoya koymak. bir eyi yrngeye oturtmak. bir eyi uygulamak/uygulamaya koymak. k. dili bir fikri birinin akl na/kafasna koymak, bir fikri birine alamak. bir eyi ertelemek. 1. bir eyi giymek. 2. -e bir fiyat koymak; -e bir deer bimek. 3. (bir maliyeti) belirli bir miktar artrmak. toplam k da/yaz ya dkmek. bir eyi, k. dili bir eyi imdilik askya almak. bir eyi sata karmak. bir eyi unutmak/unutturmak. k. dili (uygunsuz bir yerde duran) bir eyi baka bir yere kaldrmak. 1. bir eyi etkili bir ekilde iletmek/anlatmak/aklamak/sylemek. 2. to bir k. eyi -ebirine ertelemek/b yutturmak, birine bir oyun oynamak. dili bir eyrakmak. bir eyi aka sylemek. bir eyin onaylanmasn/kabul edilmesini salamak; bir yasa tasarsn (meclisten) geirmek. koymak, bir eyi oya sunmak. eyi oylamaya/oya bir bir eyi oya/oylamaya koymak. bir eyi bir kenara brakmak. bir durumu dzeltmek/yoluna koymak. k. dili birine bir ey teklif etmek/sormak. k. dili bir eyi glgede brakmak. bir eyi glgede brakmak. k. dili 1. bir eyi hazrlamak. 2. bir ekibi oluturmak. 3. bir eyi monte etmek/kurmak. eyi ak artrma ile sata karmak. bir bir eyi sata karmak. bir eyi/birini aklndan karmak/unutmak. kabahati/suu (birinin) zerine atmak. tersine i grmek. -i ihbar etmek, -i gammazlamak, -i ele vermek. k. dili (birini) s ktrmak. spor glle atmak. k. dili 1. birini korkutmak. 2. birini sinirlendirmek. ba baa verip dnmek. -e telefon etmek. yatrmak. ldrmek. karmak. denize a lmak. kullanmak.

put too much stress on put two and two together put two and two together put under a ban put up put up a fight put up a poor show put up for sale put up with Put up your hands! put upon put words into s.o.s mouth put words into s.o.s mouth put/get/have the cart before the horse put/lay s.t. to rest put/set ones house in order put/set s.o. on a pedestal put/set s.o. right put/set s.o./s.t. over against put/set s.t. to rights put/set the record straight put/step on the brake/brakes putative put-down putrefy putrid putridity putridness putt putter putty putty knife put-up put-up job puzzle puzzle over puzzle s.t. out puzzling Pygmy pygmy pyjamas pylon pyoderma pyogenesis pyogenic pyopoiesis pyorrhea

1. -i fazlas yla vurgulamak. 2. (bir yapdaki eleman) -e fazla yk olmak/bindirmek. k. dili (olaylar aras nda balant kurarak) durumun ne olduunu anlamak. k. dili d nerek bir sonu karmak. yasaklamak. 1. ina etmek, yapmak. 2. (adr) kurmak. 3. (birini) misafir etmek. 4. at (otel v.b.nde) kalmak. 5. (fiyat, kira v.b.ni) ykseltmek, art rmak. 6. mcadele etmek. baarl olmamak, yapt iyi olmamak. satla karmak. -i ekmek, -e katlanmak/tahamml etmek. Eller yukar ! -i smrmek, -i kullanmak. uydurup birinin a zndan konumak. birinden izin almadan onun ad na konumak. k. dili ii tersinden yapmak. (naho bir olay) unutmak (ve sanki olmam gibi davranmak). kendi ilerini/hayatn dzene koymak. birine fazla de er vermek, birine deta tapnmak. (about) (yan lm olan) birine (bir eyin) gerekten nasl olduunu sylemek: Im going to gokar over there this minute and set him right! Oraya eyi (ba kas yla) la trmak/mukayese etmek. birini/bir bir eyi dzene sokmak/koymak; bir eyi yoluna koymak. k. dili herhangi bir yan lgy gidermek iin olay doru bir ekilde anlatmak. frene basmak. s. farzedilen, varsaylan. i., k. dili kmseyici/tenkit dolu laf. f. 1. ryp kokmak, taaffn etmek, koku mak. 2. rtmek; kokutmak. 3. ryp kangren kokan, olmak. taaffn eden, koku mu, kokuuk. s. i. 1. rklk. 2. koku ma. i., bak. putridity. i., golf topu delie sokmak iin hafif vuru. f. (topa) hafife vurmak. f. about ufak tefek i lerle megul olmak, oyalanmak. i. camc macunu. f. macunlamak. macun spatulas. s. dankl. dankl dv. i. 1. bilmece; bulmaca. 2. mesele, sorun. 3. aknlk, hayret. 4. lmaz kimse. f. artmak, hayrete drmek; armak, hayrete anla -i ok d nmek. 1. bir eyin anlamn bulmaya almak; bir eyi zmeye almak. 2. bir eyin bulmak; bir artc n . 2. muammal . eyi zmek. s. 1. anlam i. Pigme. s. Pigme, Pigmelere zg. i., s. cce. i., ng., bak. pajamas. i. elik direk, pilon. i., tb. irinli deri, piyodermit. i., tb. irinlenim, irinlenme, piyogeni, piyogenez. s., tb. irinyapan, piyogenik. i., tb. irinlenim, irinlenme. i., tb. piyore, dieti iltihab.

pyracantha pyramid pyre pyrethrum Pyrex pyrite pyrography pyrogravure pyrosis pyrotechnic pyrotechnics Pyrrhic Pyrrhic victory python Q q Q, q Qatar Qatari qibla qiblah qt qu quack quack quack doctor quadrangle quadrilateral quadruped quadruple quaff quagmire quail quail quaint quaintly quaintness quake Quaker qualification qualified qualify qualitative quality qualm qualms of conscience quandary

i., bot. ate dikeni. i. piramit. i. ly yakmaya zg odun yn. i., bot. pireotu, pirekapan, nezleotu. i. payreks. i., min. pirit. i. dalama resmi, yakma resim, pirogravr. i., bak. pyrography. i., tb. mide ekimesi. s. piroteknik. i. 1. piroteknik, pirotekni. 2. ask. piroteknik mhimmat. 3. piroteknik gsteri. s. fazla pahalya mal olan zafer; byk kayplarla kazanlan baar. i., zool. piton. k s. quarto, queen, question. k s. quart(s), quarter, quarterly, question. i. ngiliz alfabesinin on yedinci harfi. i. Katar. i. Katarl. s. 1. Katar, Katara zg. 2. Katarl. i. k ble, namazda ynelinen yn. i., bak. qibla. k s. quantity, quart(s). k s. question. f. vaklamak, vakvaklamak, rdek sesi karmak. i. rdek sesi, vak vak. i., s. arlatan.

arlatan hekim.
i. 1. avlu. 2. geom. drtgen. s., geom. drt kenarl . s. drt ayakl. i. drt ayakl hayvan. s. drt kat: I want quadruple this amount. Bu miktar n drt katn istiyorum. f. imek, kana kana imek. i. iim. i. batak, bataklk. i. bldrcn. f. ylmak; sinmek, rkmek. s. antika, yabans , acayip, tuhaf. z. acayip bir ekilde. i. antikalk, acayiplik, tuhaflk. f. 1. titremek. 2. sars lmak. i. bir Protestan tarikat yesi, Kuveykr. i. 1. nitelik, zellik: He has all the qualifications. Btn niteliklere sahip. 2. art, t: with manyvas qualifications birok artlarla. 3. dilb. niteleme. fl, ehliyetli: a qualified worker kalifiye bir ii. 2. s. 1. kay kalifiye, nitelikli,

3. artl kstl, ehliyetli, olan: a qualified driver ehliyetli bir ofr. rmak. 2. ks,tlamak, f. 1. hak ehliyeti kazanmak, ehliyet kazanmak; hak kazand n rland rmak. 3. nitelendirmek. 4. hafifletmek. 5. dilb. nitelemek. s niteliksel, nitel. s.
i. 1. nitelik, vas f. 2. kalite, nitelik: average quality orta nitelik. high quality yksek kalite. quality d k kalite. quality control kalite kontrol. 3. . i. vicdan azab poor vicdan azab . i. 1. phe, ikircim; hayret, aknlk. 2. ikilem.

quantify quantitative quantitatively quantity quantum quantum leap quarantine quarrel quarrelsome quarry quarry quart quarter quarter hour quarter note quarterback quarterdeck quarterfinal quarterly quartermaster quartet quartette quartz quartz crystal quash quasi quasiquassia quatrain quaver quay queasy Queen queen Queen Annes lace queen bee queen consort queen dowager queen mother queenlike queenly queer queer fish queer s.o.s pitch quell quench quench ones thirst

f. miktarn belirtmek; miktarn belirlemek, lmek. s. nicel. z. nicel olarak. i. 1. nicelik: Quality is more important than quantity. Nitelik nicelikten daha nemlidir. 2. miktar: a quantity nemsiz bir miktar. 3. o . . quan.ta (kwant ) negligible i. 1. miktar, tutar. 2. pay, hisse. 3. fiz. kuantum, o nicem. nemli bir atlm. i. karantina. f. karantinaya almak. i. kavga, mnaka a, ekime. f. (--ed/--led, --ing/--ling) kavga/mnakaa mek. etmek, eki ; ters, huysuz. s. kavgac i. av. i. taoca. f. 1. (from) taocandan karmak. 2. taoca amak. i. galonun drtte biri, kuart. i. 1. drtte bir, eyrek: a quarter of the amount miktar n drtte biri. 2. eyrek: quarter to two. kiye eyrek var. 3. eyrek dolar, eyrek, 25 eyrek Its saat. mz. drtlk. i., Amerikan futbolu oyunu idare eden oyuncu. f., k. dili -i idare etmek. i., den. k gverte. i. eyrek final. s. ayda bir verilen/olan. i. ayda bir yay mlanan sreli yayn. z. ayda bir. i., ask. levazm mdr; levazm subay. i., mz. drtl, kuartet. i., ng., mz., bak. quartet. i. kuvars. kuvars kristali. f. 1. huk. iptal etmek, feshetmek, kald rmak, bozmak. 2. (isyan v.b.ni) rmak; sanki. (duygu, v.b.ni) yoks. etmek: We shall quash those hopes bast z. 1. gya, 2.umut hemen hemen. gibi, -e benzer. nek benzeri. i. 1. bot. ac aa, kavasya. 2. acaa/kavasya tentr. i., edeb. drtlk, k ta. f. 1. titremek. 2. titrek sesle ark sylemek veya konumak. i. 1. titreme. 2. titremesi. htm, iskele. i. rses s. 1. midesi bulanm . 2. mide bulandrc. 3. midesi kolayca bulanan. i. i. 1. kralie. 2. ar beyi, anaar. 3. satran vezir. 4. isk. kz. 5. argo ibne. (o. Queen Annes lace) krlarda yetien beyaz iekli bir havu tr. arbeyi, anaar. kraln kars olan kralie. dul kralie. ana kralie. s. kralie gibi. s. 1. kralie gibi. 2. kralieye yak r. s. 1. acayip, tuhaf, garip. 2. argo homoseksel. f. garip bir kimse, tuhaf bir kimse, antika, ka merdikoz.

ng., k. dili birinin iini/planlarn bozmak. f. 1. (isyan v.b.ni) bast rmak. 2. (korku, endie v.b.ni) trmak. gidermek/yat u) gidermek. 2. (ate, yangn v.b.ni) sndrmek. 3. (isyan f. 1. (susuzlu rmak; (duygu, umut v.b.ni) yok etmek. 4. (elie) su vermek. v.b.ni) bast susuzluunu gidermek.

querulous query quest question question mark questionable questionnaire queue queue up quibble quibble about/over quick quick on the trigger quick on the uptake quicken quickie quicklime quickly quickness quicksand quick-tempered quick-witted quid quid quid pro quo quiescent quiet quiet down quietism quietly quill quill pen quilt quilted quince quinine quintal quintessence quintessential quintet quintette quintillion quintuple quintuplet quip quirk quit

s. ikyeti, titiz, aksi. i. 1. soru. 2. ku ku, phe. f. 1. (birine) soru sormak. 2. -in doruluunu sormak. i. arama, ara trma. f. for -i aramak, -i aratrmak. i. 1. soru, sual. 2. sorun, mesele. 3. ku ku, phe. f. 1. soru sormak. 2. sorguya ekmek: soru The imi. police are questioning the suspect. Polisler san soru iareti, s. 1. kukulu, pheli. 2. kesin olmayan. i. 1. anket, sormaca. 2. form, belge. i., ng. sra, kuyruk. f., ng. 1. kuyrua girmek. 2. kuyruk olmak.

ng. kuyrua girmek.


i. 1. batan savma cevap, kaamakl sz. 2. ufak itiraz/ikyet. f. cevap vermek. mnakaa etmek. kaamakl eyler zerinde) (nemsiz s. 1. abuk, h zl: as quick as I can elimden geldii kadar abuk. quick lan ) abuk kavrayan, kavrayl. i. returns abuk gelen 2. (anlat kafas abuk iler. k. dili 1. eli tetikte. 2.kazan. haz rcevap, k. dili 1. hazrcevap. 2. uyank. f. 1. abukla trmak, hzlandrmak; abuklamak, hzlanmak. 2. rmak, diriltmek; canlanmak, dirilmek. sevime/ak yapma. 3. canland iki. 2. arabuk i., k. dili 1. abuk iilen/iilmi abuk yap lan/yap kire.lm ey. s. abuk yaplan/yaplm. i. snmemi z. abuk, abucak, sratle, h zla. i. abukluk, srat, h z. i. bataklk kumu. s. abuk k zan. s. (durumu) abuk kavrayan, kavray l; (durumu) abuk kavrayp hemen gerekeni dili (bir) sterlin. i., ng., k.yapan. i. bir inemlik ttn. i. (verilen bir eye) karlk: If we give this to them we must insist on a quid pro quo. Bunusakin. onlara verirsek, kar ln istememiz art. s. hareketsiz, s. 1. sessiz, sakin. 2. hareketsiz, dingin. 3. rahat. 4. yumu ak huylu, siz. i. 1. sessizlik, sessiz, uslu.2. 5.yat gsteri mak, sakinle mek. skt. 2. rahat, huzur, sknet, 1. susmak. i. dingincilik. z. yavaa, sessizce, hareketsizce. i. 1. ku kanadnn byk ty, yelek, telek, teleke; kuyruk telei. 2. ii bo olan ty sap . 3. ty kalem. 4. kirpi oku. ty kalem. i. yorgan. s. kapitone. i. ayva. i. kinin. i. kental, 100 kilograml k arlk birimi. i. 1. z, cevher. 2. en mkemmel rnek: Shes the quintessence of in This ta kendisi. beauty. O gzelli s. mkemmel, tam: is quintessential mediocrity. S radanln ta kendisi Thats ali. quintessential mark of good breeding. Terbiyenin i., mz. bu. kuintet, be i., ng., mz., bak. quintet. i. kentilyon. s. be kat, be misli. i. 1. be eyden meydana gelen takm, beli. 2. beizlerden biri. i. 1. espri, nkte, latife. 2. ta , akayla kark ineli sz. f. (--ped, --ping) atmak, kar k ineli sz sylemek. 1.1. espri yapmak. 2. ta davran . akayla 3. mim. kabartmal sslemede girinti. i. acayiplik. 2. tuhaf f. (quit/--ted, --ting) 1. b rakmak, vazgemek: He quit smoking cigarettes. Sigara imekten vazgeti./Sigaray brakt. 2. kesilmek, durmak, dinmek:

quit the scene quite Quite (so). quite a bit quite a few quite a/an quitter quiver quiver quixotic quixotical quixotism quiz quiz show quizzical quorum quota quotation quotation marks quote quoth quotient R, r rabbet rabbi rabbinate rabbit rabbitfish rabble rabid rabies raccoon race race race against time race won by a length racecourse racehorse racer racetrack rachitic rachitis racial racialism racialist racism racist

sahneden veya olay yerinden ekilmek. z. 1. tam, tamamen: Im not quite through yet. Henz tam bitirmi deilim. Idont quite know what to say. Ne diyece imi bilemiyorum. Is it ready? ng. Tabii. 1. epey: Youve grown quite a bit. Epey bydn. I havent seen her for quite a bit. Epeydir grmedim onu. 2. s k sk: They go there quite a bit. birok. 1. Ne ...! (Be eni ve aknlk belirtir.): Shes quite a woman! Ne kadndr o! That a party! partiydi ama! 2. epey (bir miktar): I saw hep yar da bNe rakan kimse. i., k. dili was ileriquite i. ok k lf, sadak. f. titremek; titretmek. i. titreme. s. donkiota, donkiotvari. s., bak. quixotic. i. donkiotluk. i. 1. k sa snav, kk imtihan. 2. sorgu. f. (--zed, --zing) (birine) ok soru sormak, (birini) sorguya masekmek. . radyo, TV bilgi yar s. 1. sorgulayc (bak, tavr v.b.). 2. alayl ve keyifli (gl, bak v.b.). i. yetersay. i. 1. hisse, pay. 2. kontenjan. 3. kota. i. 1. alnt, iktibas. 2. alntlama, aktarma. 3. (teklif olarak verilen) fiyat. trnak iaretleri. f. 1. alntlamak, alnt yapmak, aktarmak, iktibas etmek. 2. (birinin) sylediklerini tekrarlamak. 3.ba -eka (teklif vermek. k. dili 1. kipiolarak) yoktur.fiyat zne daima i., fiilden sonra f., eski dedim; dedi (Bu fiilin gelir: quoth I, quoth he). i., mat. blm. i. R, ngiliz alfabesinin on sekizinci harfi. i. 1. yiv, oluk. 2. lambal geme. i. haham. i. 1. hahamlk. 2. hahamhane. 3. hahamlar. i. tavan. i. denizkedisi. i. insan kalabal, insan srs, gruh, derinti. s. 1. kudurmu , kuduz. 2. fkeden kudurmu. 3. fanatik. i. kuduz. i., zool. rakun. i. 1. yar, kou. 2. aknt. f. 1. yarmak; yartrmak. 2. hzl gitmek; mak. 3.soy. (at)3. drtnala koturmak; (arac) hzl srmek. 4. (avaradaki ko rk. 2. dl, nesil. i. 1. zamanla yarmak. bir at/kayk boyu ile kazanlan yar. i. 1. ng. (at iin) parkur. 2. ng. hipodrom. 3. parkur. 4. yar pisti. i. yar at, kou at. i. 1. koucu. 2. yar at. 3. yar arabas. 4. yar yat. i. 1. yar pisti. 2. (at iin) parkur. 3. hipodrom. s., tb. raitik. i., tb. raitizm. s. rksal. i., ng. rklk. i., s., ng. rk. i. rklk. i., s. rk.

rack rack rack and ruin rack ones brains rack ones brains racket racket racketeer racquet racy radar radar signal radial radian radiance radiancy radiant radiate radiation radiational radiator radical radicalism radicel radicicolous radicivorous radicular radio radio frequency radio link radio operator radio station radio transmitter radio wave radioactive radioactivity radiogram radiography radiologist radiology radiometer radiophoto radiophotograph radioscopy radiotelegraph radiotelephone radiotherapy

i. 1. (otobs, tren ve vapurda) (ubuklardan olu an) raf; (otomobilin stnde) portbagaj. 2. bir ift geyik boynuzu. 3. mak. di li ubuk. i. ykm, harabiyet. k. dili baya dnmek, kafa patlatmak, beyin patlatmak. kafa patlatmak, ok d nmek. i. raket. i. 1. grlt, pat rt, amata. 2. k. dili hileli i, dzenbazlk. 3. k. dili lk. 4. argo meslek, . hara ; mafya yesi. i. 1. sahtekr, dzenbaz. 2. ihara i., bak. racket 1. s. 1. komik ve biraz a k sak. 2. canl, renkli (slup). i. radar. radar sinyali. s. radyal, nsal. i., geom. radyan. i. parlaklk, aydnlk. i., bak. radiance. s. 1. n yayan, parlak. 2. nee saan. f. 1. n yaymak. 2. n halinde yaylmak. 3. yaymak, samak. i. yaylma, radyasyon, nm. s. nsal. i. radyatr. s. 1. kke ait, kksel. 2. esasl , kkl, kkten, radikal. 3. radikal, kktenci. i. kktenci. i. radikal, radikalizm, kktencilik. i., bot. kkk. s. kklerin zerinde ya ayan. s., zool. kkl, kklerle beslenen. s. kksel. i. 1. radyo. 2. telsiz telgraf/telefon. f. 1. -i radyo ile yay mlamak. 2. -i telsizle haber vermek: We radioed for help. Telsizle yard m istedik. 3. . radyo frekans radyolink. telsizci. radyo istasyonu. radyo vericisi. radyo dalgas . s. radyoaktif, netkin. i., fiz. radyoaktivite, netki, netkinlik. i. radyogram. i. radyografi, nekim. i. radyolog, nbilimci. i. radyoloji, nbilim. i. radyometre, nler. i., bak. radiophotograph. i. radyofoto. i. radyoskopi. i. telsiz telgraf, radyotelgraf. i. telsiz telefon, telsiz, radyotelefon. i. radyoterapi.

radish radium radius raffle raft raft rafter raftsman rag rag rag doll/baby rag rug ragamuffin rag-and-bone rag-and-bone man rage ragged ragman raid raider rail rail rail at/against railing railroad railroad station railroad system railway rain rain cats and dogs rain check rain forest rain gauge rain or shine rainbow rainbow chaser rainbow trout raincoat raindrop rainfall rainstorm rainwater rainy rainy day raise raise Cain/hell/the devil raise hell

i. k rmzturp. i., kim. radyum. o. ra.di.i (reydiyay)/--es (reydiysz) i. 1. yarap. 2. anat. nkol kemii, dner kemik. i. piyango, ekili. f. (off) piyangoda (hediye olarak) datmak, piyangoda vermek. i. sal. f. 1. salla gitmek. 2. sal kullanmak. 3. -i salla ta mak. i., k. dili yn, byk miktar. i. at kirii, kiri. o. rafts.men (rftsmen) i. salc. i. 1. paavra, aput, eski bez paras . 2. o. yrtk prtk giysi. 3. k. dili adi gazete. f. (--ged, --ging) k. dili 1. ( aka yaparak) -e taklmak. 2. azarlamak, paylamak. 3. ng. eek akas yapmak. i., ng. 1. grlt, amata. 2. eek bez bebek. pala. i. st ba perian ocuk. s. ng. eskici. i. 1. fke, gazap, hiddet, kprme; h rs; hm. 2. coku, heyecan. 3. gren ey. f. 1. fkelenmek, hiddetlenmek, moda, ok ra k p rt bet k. 2. hrpani, peri an klkl, giysileri yrtk prtk; kprmek; s. 1. yrt pejmrde:with a ragged appearance pejmrde k lkl. 3. kenarlar eri . rag.men (rgmen, rgmn) i. eskici. o i. 1. bask n; polis baskn. 2. akn. f. 1. baskn yapmak. 2. akn etmek. i. 1. bask nc. 2. aknc. i. 1. (tahta parmaklktaki yatay) srk. 2. kpete; trabzan kpetesi, merdiven kpe tesi; parmaklk kpetesi. 3. den. kpete. 4. d.y. ray. 5. f. svp saymak. -e svp saymak. i. 1. kpe te; trabzan kpetesi; parmaklk kpetesi. 2. parmaklk, korkuluk; trabzan. 3. (tahta parmaklktaki yatay) srk. i. demiryolu. tren istasyonu. demiryolu ebekesi. i., bak. railroad. i. yamur. f. 1. yamur yamak. 2. yamur gibi boanmak. 3. yamur gibi drmak. bo anrcasna yamak, gk delinmek, yamur boanmak. ya bardaktan 1. yamur yznden iptal edilen ma, gsteri, konser v.b. yerine ilerisi iin bilet. mur orman . 2. ekici bulunan bir davet reddedildi i zaman kullanlr: yaverilen yaler, yamurler. ne olursa olsun. i. gkkua. hayal peinde koan kimse. elikba alabalk. i. yamurluk. i. yamur damlas. i. ya miktar. i. saanak. i. yamur suyu. s. yamurlu. skntl zaman, dar gn. f. 1. (yukar ) kaldrmak: raise a hand el kaldrmak. 2. ykseltmek, rmak: prices fiyatlar 2. ykseltmek. raise ones voice sesini art yameti koparmak. kplere binmek. k. dili 1. kraise karklk karmak, kyamet koparmak.

raise s.o.s curiosity raise the roof raise/lift a blockade raisin rajah rake rake in money rake s.o. over the coals rake up the past rakeoff rakish rally RAM Ram ram ram s.o./s.t. down s.o.s throat ram s.o./s.t. down s.o.s throat Ramadan Ramazan ramble rambler rambunctious ramification ramify ramp rampage rampant rampart ramshackle ran ranch ranch house rancher rancid rancor rancorous rancour rancourous random random shot Random-Access Memory rang range range range far range finder rank

birinin merak n uyandrmak, birinin dikkatini ekmek. ok grlt yapmak. ablukay kaldrmak. i. kuru zm. i. raca. i., bah. trmk, tarak. f. 1. trmkla toplamak. 2. (topra) rmklamak/taraklamak. 3. through -i taramak, -i dikkatle gzden tok para kazanmak. birini iddetle azarlamak, birini halamak. eski defterleri kar trmak. i. 1. kazantan alnan (yasad) pay, (yasad) komisyon, anut; avanta. 2. nan pay, payolan. . kazantan lm n dkr nda s. rahat ve al al f. 1. (birilerini) toplamak; toplanmak. 2. harekete geirmek; canland rmak. 3. k moral vermek, cesaretlendirmek. 4. (d tkten sonra) (fiyatlar) s. Random-Access Memory. i., i., astrol. Ko burcu. i. 1. zool. ko. 2. mak. ahmerdan. f. (--med, --ming) 1. ok kuvvetle vurmak. 2. toslamak. k. dili birine birini/bir eyi zorla kabul ettirmek. k. dili birini/bir eyi birine zorla kabul ettirmek, birinin grtlana basarak eyi kabul ettirmek. birini/bir i. Ramazan. i., bak. Ramadan. f. 1. gezinmek, dola mak, dolanmak. 2. konuyu datmak. 3. (bitki) igzel kimse. yaylp 2. bymek. i. gl. 1. gezinme, gezinti. 2. dolambal yol. geli i. 1.gezen sarma k s., k. dili 1. ne eli, grltl. 2. delimen; ele avuca smaz. i. 1. bot. dallanma. 2. kol, ube, dal. f. 1. dallanmak, dal budak salmak. 2. dallan p budaklanmak. 3. kollara lmak. ayr i. rampa. i. yak p ykma. s. 1. dal budak salm , her tarafa yaylm; fkrm; azgn (bitki): This trumpet vines gotten quite rampant. Bu acemborusu baya azd. 2. ar , sur; siper. f. sur ile evirmek. i. kale duvar s. harap, ykk. f., bak. run. i. hayvan iftlii. iftlik evi. i. iftlik sahibi. s. ek imi, kokmu, kfl (ya). i. garaz, kin. s. garazl; garaz dolu. i., ng., bak. rancor. s., ng., bak. rancorous. s. rasgele, geliigzel, tesadfi. rasgele ate . bilg. rasgele eriimli bellek. f., bak. ring. f. 1. dizmek, s ralamak; dizilmek. 2. dolamak, gezinmek. 3. otlatmak. 4. (birveya yerde) bulunmak. 5. olarak dalmak. over bot. (bir yerde) yeti mek; n doal i. 1. alan, saha. 2. mera, otlak. zool. 3. (bitki hayvan ti i) alan/alanlar: Its range is confined to the mountainous regions of yeti kapsaml olmak. geni telemetre. i. 1. s ra, dizi, saf. 2. ask. rtbe. 3. derece, mertebe, mevki, aama; makam. f. 1. derecelendirmek, s raya koymak: The teacher ranks her

rank above rank below rank next to ranking rankle ransack ransom rant rant and rave rap rapacious rapaciousness rape rape rapid rapidity rapidly rapidness rapids rapier rapine rapist rapprochement rapt rapture rapturous rare rarefy rarely rarity rascal rase rash rash rasp raspberry rasping raspy rat rat race ratchet ratchet wheel rate rate of exchange rate of interest rather Rather!

-den daha yksek rtbede olmak, rtbece -den stn olmak. (birinden) a a bir rtbede olmak. rtbece/mevkice ikinci gelmek. s. 1. ask. en yksek rtbeli. 2. en yksek mevkide/makamda olan. f. acs unutulmamak. f. 1. iyice ara trmak, altn stne getirmek. 2. yama etmek. i. 1. fidye, kurtulmalk. 2. fidye ile kurtarma. f. 1. fidye ile kurtarmak. 2. fidye alarak serbest b rakmak. bir ekilde bararak konumak. 2. bararak atp f. 1. heyecanl mak. tutmak/yksekten atmak, yksek konu konuperdeden mak. 2. ba rpa rarak atp 1. heyecanla ba ra ara tutmak/yksekten atmak.2. argo su, kabahat. 3. argo ceza. f. (--ped, -i. 1. hafif vuru ; tklatma. ping) hafife vurmak; t klatmak. doymak bilmez. s. 1. yrtc. 2. agzl, i. agzllk. f. -in rzna gemek, -e tecavz etmek. i. 1. rza geme, tecavz. 2. malay p yak p ykma. 3. yamalama. ya algam. i. kolza; kk s. abuk, h zl, tez, sratli. i. hz, srat. z. hzla, sratle. i., bak. rapidity. i., o. bir akarsuyun hzla akan trblansl ksmlar. i. me, dz ve uzun k l. i. yamaclk, apulculuk. i. tecavz eden adam. i. uzlama. s. 1. kendinden gemi. 2. ok dalm. i. kendinden geme, a r sevin. s. kendinden gemi. s. 1. nadir, seyrek, az bulunur. 2. yo un olmayan (hava/gaz). f. 1. younluunu azaltmak. 2. seyrekletirmek; seyreklemek. 3. inceltmek. kalitesini ykseltmek. 5. ar tmak, tasfiye etmek. z. nadiren, 4. seyrek olarak. i. 1. nadirlik, seyreklik. 2. nadir ey. i. yaramaz; maskara; kerata. f., bak. raze. i., tb. dknt; kurdeen. s. fazla aceleci, at lgan, tela, dncesiz. f. 1. raspalamak, e elemek, trplemek. 2. (trp sesine benzeyen) kulak rmalay c bir sesle sylemek/konu t i, frambuaz. mak. 3. (ses) -in kulaklarn i. ahududu, a aile s. kulak trmalayc, rahatsz eden (ses). s., bak. rasping. i. san. f. (--ted, --ting) 1. fare tutmak. 2. on argo -i gammazlamak. 3. k etmek. argo uturma. argooyunbozanl ke meke, ko i. 1. (mandall ark iin) mandal, crcr. 2. mandall ark, crcrl makara. mandall ark, crcrl makara. i. 1. oran, nispet; s klk: death rate lm oran, lm skl. rate of interest . 2.kambiyo deer, fiyat, cret: hourly rate saat bana cret. 3. hz, srat: faiz oran dviz kuru, kuru. faiz oran . z. 1. -mektense: I decided to visit a friend rather than go home. Eve dili ziyaret etmeye verdim. 2. -den ziyade, gitmektense bir arkada ng., k. Hem de naskarar l! (rdhr) nlem,

ratification ratify rating ratio ration rational rational number rationalisation rationalise rationalism rationalist rationality rationalization rationalize rationally ratlin ratline rattan rattle rattle off rattle on rattlebrain rattlebrained rattlesnake rattling rattrap raucous ravage rave rave review ravel ravel out raven ravenous ravenously ravine raving ravioli ravish ravishing ravishingly raw raw material raw sewage raw spirits rawboned rawhide

i. onaylama; onaylanma. f. onaylamak, tasdik etmek. i. 1. s nflama. 2. snf, kategori. i. oran, nispet. i. 1. pay, hisse. 2. vesika ile verilen miktar. 3. tay n, er az. f. vesika ile tmak; karneye ba lamak. da mant kl , makul. 2. ussal, rasyonel. 3. mat. rasyonel. s. 1. ak l sahibi, mat. rasyonel say, oranl say.i., ng., bak. rationalization. f., ng., bak. rationalize. i. usuluk, ak lclk, rasyonalizm. i. usu, ak lc, rasyonalist. i. 1. ussallk, rasyonalite. 2. mantkllk. i. 1. bahane. 2. ussalla trma, rasyonalizasyon. 3. modernleme. 4. mat. tirme. rasyonelle f. 1. bahane bulmak. 2. mant a gre aklamak. 3. ussallatrmak, kl k lmak. 4. ng. modernletirmek. 5. mat. rasyonel sayya mant kla. z. mant i., den., bak. ratline. i., den. iskalarya. i. hezaren, hintkam . f. tak rdamak, tkrdamak; takrdatmak, tkrdatmak. i. 1. takrt, tkrt. 2. ngrak, ngrdak. ezbere sylemek. cr cr tmek, durmadan konumak. i. ku beyinli kimse. s. ku beyinli, tn tn. i., zool. ngraklylan. s. 1. tak rdayan, tkrdayan. 2. ng., k. dili byk (hz). z., ng., k. dili son derece, ok. . i. fare kapan s. yksek ve bet/naho (ses). f. yak p ykmak, kasp kavurmak, harap etmek. f. 1. lgnca barp armak, hezeyan etmek. 2. about -i gklere karmak, bay lmak. i. 1. lgnca rma. 2. lgnlk. s. vg dolu. nda) vg doluba yaz . (kitap, film-e v.b. hakk f. (--ed/--led, --ing/--ling) amak, zmek, skmek. amak, zmek, skmek; a lmak, zlmek, sklmek. i., zool. kuzgun. s. 1. ok a. 2. yrtc hale gelmi. z. a kurt gibi. i. dar ve derin vadi. s. lgn, gz dnm, kudurmu. i. deli samas, abuk sabuk sz. i. talyan usul mant. f. 1. esritmek; ok sevindirmek, kendinden geirmek, bylemek. 2. rzna gemek, tecavz etmek. gzel; byleyici. s. enfes, mthi z. byleyici bir ekilde. s. 1. i, pimemi: raw meat i et. 2. ham, ilenmemi: raw material hammadde. hammadde.raw silk ham ipek. 3. terbiye edilmemi . 4. olgunlamam. 5. artlmam pissu. saf ispirto. s. bir deri bir kemik kalm , kaburgalar km, ok zayf. i. ham deri.

ray ray rayon raze razor razor blade razor strop razorback razor-sharp rcd rd RE rereach reach ahead reach an accord reach down reach for reach for ones gun react reaction reactionary reactionism reactivate reactive reactor read read read between the lines read between the lines read over read s.o. the riot act read s.o. to sleep read s.o.s mind read s.o.s thoughts read s.t. through readability readable reader readership readily reading reading desk reading lamp reading matter reading room readjust

i. n, ua. i., zool. vatoz; t rpana, rina. i. suni ipek. f. ykp yerle bir etmek. i. 1. tra makinesi. 2. ustura. jilet. ustura kay. i., zool. bir domuz tr. s. ok keskin, jilet gibi. k s. received. k s. road, rod(s), round. k s. Right Excellent. nek 1. geri, geriye do ru: recall, retrace. 2. tekrar, yeniden: readdress, rearm, f. 1. outrestate. (elini/kolunu) uzatmak; uzanmak: He reached out and took my p elimi tuttu. 2. out for (almak zere) -e uzanmak. 3. -e hand. Uzan ileriye uzanmak. (with) (ile) anla maya/mutabakata varmak. elini aaya uzatmak. (almak/dokunmak zere) -e uzanmak/elini uzatmak. silahna davranmak. f. (to) (-e) tepki gstermek, tepkimek. i. 1. tepki, reaksiyon. 2. kim. reaksiyon, tepkime. 3. pol. gericilik. s., i. gerici. i. gericilik. f. tekrar yrrl e koymak, tekrar altrmak. s. 1. tepkisel. 2. kim., fiz. tepkin. i. reaktr. f. (read) (red) 1. okumak: read a book kitap okumak. 2. ng. okumak, ... itimi e f., bak. grmek: read. s. read law hukuk okumak. 3. anlamak, yorumlamak: I read bir yazdaki kapal anlam kefetmek. kapal anlamn kefetmek. 1. batan baa okumak. 2. tekrar okumak. k. dili birine dnyan n ka bucak olduunu gstermek, birini sert bir kitap ekilde azarlamak. okuyarak birini uyutmak. birinin ne d ndn yznden okumak. birinin d ncesini okumak. bir eyin tamamn okumak. i. 1. okunakllk. 2. okunmaya deer olma. s. 1. okunakl. 2. okunmaya deer, ilgin. i. 1. okuyucu, okur. 2. yaymlanacak eserleri eletiren kimse. 3. dzeltmen. 4. okuma kitab i. okurlar, okuyucular; okur. says. z. 1. seve seve, isteyerek. 2. kolayca, kolayl kla. i. 1. okuma; okunma. 2. okunu . 3. okunacak metin. 4. gstergenin i lm. 5. yorum. s. okumaya elverili. kaydetti ; krs. kitap sehpas masa lambas . okunacak ey. okuma salonu. f. 1. tekrar dzeltmek, yeniden dzenlemek/ayarlamak. 2. yeniden almak.

readjustment readmit Read-Only Memory ready ready cash ready money ready money ready-made ready-to-wear reaffirm reagent real real estate real estate real estate agent real property real wages realisation realise realism realist realistic realistically reality realization realize really Really! Really? realm realtor realty ream ream reamer reams of reanimate reanimation reap reaper reappear rear rear rear admiral rear guard rear sight rearm

i. 1. yeni artlara alma. 2. altrma. 3. yeniden dzenleme/ayarlama. f. (--ted, --ting) tekrar (yeli e/rencilie) kabul etmek. bilg. salt okunur bellek. s. 1. hazr. 2. istekli. 3. yetenekli. kasa mevcudu. nakit, hazr para; pein para. hazr para, nakit. s. hazr. s. hazr (giyim eyas). i. hazr giyim eyas, konfeksiyon. f. tekrar do rulamak, tekrar teyit etmek. i., kim. ayra, miyar. s. 1. gerek, hakiki: real image gerek grnt. real number gerek say . the real problem asl sorun. his real aim onun asl amac. 3. 2. asl: huk. gayrimenkuller, mlk. huk. tanmaz mal, gayrimenkul mal, mlk. emlak. huk. mlk. reel cret. i., ng., bak. realization. f., ng., bak. realize. i. gerekilik, realizm. i. gereki, realist. s. gereki; gere e uygun. z. gereki bir ekilde; geree uygun olarak. i. 1. gereklik, hakikat, realite. 2. gerek, realite. i. 1. fark nda olma; farkna varma, farketme, anlama. 2. of gerekletirme. 3.1. paraya evirme. olmak; farkna varmak, farketmek, anlamak: I didnt realize f. fark nda that you were a doctor. Doktor oldu unuzun farknda deildim. Someday z. gerekten. nlem Hay Allah! yle mi?/Ciddi mi?/Cidden mi? i. 1. krallk. 2. lke, memleket. 3. alan: This is not within the realm of possibility. i. emlak . Bunun imkn yok. realm of authority yetki alan. 4. dnya, i., huk., bak. real estate. i. 480/500 tabakalk kt topu. f. -i raybayla geniletmek. i. rayba, przalr. k. dili ok miktar. f. yeniden canland rmak. i., tb. reanimasyon. f. 1. (ekin) bimek. 2. semeresini almak. i. 1. orak . 2. bierdver. f. yeniden grnmek, yeniden ortaya kmak. i. 1. arka, geri. 2. k . 3. ask. art. s. arkadaki, arka, geri. f. 1. yetitirmek, bytmek. 2. kaldrmak, ykseltmek, dikmek; ykselmek. 4. ahlanmak. 3. ina amiral. den. tuetmek. ask. art . (tfekte) gez. f. yeniden silahland rmak; yeniden silahlanmak.

rearmament rearmost rearrange rearrangement rearview mirror reason reason s.t. out reasonable reasonably reasoned reasoning reassurance reassure rebate rebel rebel rebellion rebellious rebirth reborn rebound rebound rebroadcast rebuff rebuke rebut rebuttal rec recalcitrant recall recall recant recap recap recapitulate recapitulation recapture recast recd recede receipt receive receive/win a vote of confidence receiver recent recently receptacle

i. yeniden silahland rma; yeniden silahlanma. s. en geri, en sonraki. f. yeniden dzenlemek. i. 1. yeniden dzenleme. 2. yeni dzenleme; yeni dzen. oto. dikiz aynas . i. 1. neden, sebep: There are several reasons why Im not going. Gitmemem iin birka neden var. Theal reasons zmek/zmeye mak. youve given wont do. bir eyi akl yoluyla s. 1. makul. 2. makul lleri a mayan. 3. orta derecede, ok da fena olmayan: Youve a reasonable chance ofItbeing accepted by that 2. orta derecede: was reasonably entertaining. z. 1. makul bir ekilde. mz s kmad. ve mantkl. Can nlm s. iyice d i. 1. dnme, muhakeme; mantk: I like your reasoning. Mantn eniyorum. 2. fels. uslamlama, usavurma, muhakeme. be elerini tekrar giderme veya gidermeye i. 1. (birinin) phelerini/endi (birinin) ma. 2. bak. reinsurance. al phelerini/endi elerini tekrar gidermek; (birinin) f. 1.

elerini tekrar gidermeye almak. 2. bak. reinsure. geri denen ksm. i.phelerini/endi indirim, skonto, s. ayaklanan, ba kaldran. i. isyanc, asi. f. (--led, --ling) isyan etmek, ayaklanmak; kar gelmek.
i. isyan, ayaklanma. s. isyankr, asi, serke . i. yeniden do ma. s. yeniden do mu. f. geri sekmek. i. 1. geri sekme. 2. spor ribaunt. 3. k. dili hayal k rklndan sonraki tepki. s. tekrarlanan (radyo/televizyon program ). i. 1. ret. 2. ters cevap. 3. (sald ry) pskrtme. f. 1. reddetmek. 2. ters yazar, ) pskrtmek. cevap vermek. 3. (sald ri. f. azarlamak, paylamak. paylama. f. (--ted, --ting) rtmek, bo a karmak. i. delillerle rtme. k s. receipt, record, recorder. s. inat , serke. f. 1. geri a rmak. 2. hatrlamak, anmsamak; hatrlatmak, anmsatmak. 3. geri almak. i. 1. geri a rma. 2. hatrlama, anmsama. 3. geri gelme iareti/emri. f. szn geri almak, vazgemek, caymak. f. (--ped, --ping) (lasti i) kaplamak/kaplatmak. i., k. dili kaplama lastik, kaplama. f. (--ped, --ping) k. dili zetlemek. i. zet. f. zetlemek. i. zet. f. 1. geri almak, yeniden ele geirmek. 2. hat rlatmak. f. (re.cast) 1. yeniden dkmek. 2. yeni bir biime sokmak. k s. received. f. geri ekilmek. i. 1. makbuz, alnd; fi. 2. reete. f. 1. almak: He received the report on time. Raporu zaman nda ald. 2. kabul etmek: He is not receiving visitors today. Bugn ziyareti kabul gvenoyu almak. i. 1. alc, reseptr. 2. ahize. s. yeni, yak nda olmu, son. z. geenlerde, son zamanlarda, yak nlarda. i. 1. kap, koyacak. 2. depo; hazne.

reception reception desk reception room receptionist receptive receptor recess recess recession recipe recipient reciprocal reciprocate reciprocity recital recitation recite reckless reckon reckon on/upon reckon with reckoning reclaim recline recluse recognise recognition recognize recoil recoil recollect recollection recommend recommendation recompense reconcile reconciliation recondite recondition reconnaissance reconnaissance plane reconnoissance reconnoiter reconnoitre reconsider reconstitute reconstruct

i. 1. alma; alnma. 2. kabul. 3. kabul treni, resepsiyon. 4. radyo, TV n alma. yay resepsiyon. 1. ng. (mutfak, banyo ve yatak odas dndaki) misafir kabul edilebilen oda/salon. 2. memuru. bekleme odas . i. resepsiyon s. 1. alr, kabul eder. 2. yeni dncelere ak. i., anat. reseptr. i. 1. teneffs, ara; paydos; tatil. 2. (rses) girinti, oyuk. 3. (rses) gen. o . gizli yer, i taraf. ya) ara vermek. 2. (rses) girinti yapmak, oymak. f. 1. (toplant i. 1. geri ekilme. 2. ekon. durgunluk. i. 1. yemek tarifi. 2. forml, yntem. i. alan kimse, alc. s. karlkl, iki tarafl. f. 1. -e kar lk vermek, -e karlkta bulunmak: reciprocate a kindness e kar k vermek. 2. misillemede bulunmak. 3. mak. ileri geri iyili lkl llk. i. kar i. 1. ezberden okuma. 2. anlatma. 3. mz. resital. i. 1. ezberden okuma. 2. ezberden okunacak para. f. 1. ezberden okumak. 2. ( renci) ders anlatmak. 3. sayp dkmek, anlatmak. s. 1. dnyay umursamayan, pervasz, gz kara. 2. dikkatsiz, aldrsz, z. kay f. 1.ts saymak, hesaplamak. 2. saymak, gzyle bakmak. 3. sanmak. -e gvenmek. -i hesaba katmak, -i dikkate almak. i. 1. hesap, sayma. 2. sayma, gzyle bakma. 3. sanma. f. 1. geri istemek, iadesini istemek. 2. (rkleym) (araziyi/orman ) slah kurutarak, denizi doldurarak) arazi etmek. 3. (rkleym) (batakl 2. f. 1. boylu boyunca uzanmak. arkaya dayanmak, yaslanmak. s. bakalaryla grmeden yalnz yaayan, mnzevi. i. bakalaryla meden yalnz yaayan kimse, mnzevi. gr ng., bak. recognize. f., i. 1. tanma; tannma. 2. farknda olma; farkna varma. 3. hakl olarak kabul edilme. 4. kabul; onay. 5.friend takdir. mak: recognize an old eski bir arkada tanmak. 2. f. 1. tan nda ekilmek. olmak; fark na varmak: recognize facts gereklerin fark nda fark f. 1. geri 2. (silah) geri tepmek. 3.the geri gelmek. i. 1. geri ekilme. 2. (silah) geri tepme. f. hatrlamak. i. 1. hatrlama. 2. hatra. f. tavsiye etmek, salk vermek: recommend a good doctor iyi bir doktor ar tavsiye etmek. I recommended that shebonservis, stay home. Evde kalmas in ba i. 1. tavsiye; vme. 2. tavsiye mektubu; iyi i belgesi, belgesi. f. karln vermek; dllendirmek; cezalandrmak; tazminat vermek. i. uzla lk; dl; ceza; tazminat. kar trmak, bar trmak, aralarn bulmak. 2. raz etmek. f. 1. i. uzlama, barma. s. 1. derin (ilim). 2. anla lmas g, anlalmaz, mulak. f. tamir edip yenilemek. i., ask. ke if. ask. keif/gzc ua. i., ask., bak. reconnaissance. f., ask. ke if yapmak, incelemek. f., ng., ask., bak. reconnoiter. f. yeniden incelemek, yeniden d nmek. f. 1. yeniden kurmak. 2. yeniden olu turmak. f. 1. yeniden yapmak, yeniden dzenlemek. 2. kal ntlarndan eski durumunu anlamaya almak.

record record record player record prices record-breaking recorder recording recording session recount recount recoup recoup ones losses recourse recover re-cover recover damages recover lost time recover ones voice recovery recreate re-create recreation recriminate recrimination recruit rectangle rectangular rectifier rectify rectitude rector rectum recumbent recuperate recur recurrence recurrent recycle recycled paper red red deer red flag red herring red light red mulberry red pepper red pepper

f. 1. yazmak, kaydetmek. 2. banda almak. 3. kayd n yapmak. i. 1. kayt, vesika. 2. sicil, defter. 3. plak. 4. tutanak. 5. rekor. s. rekor ran, rekor yapan, en yksek, en ok. k pikap; fonograf. rekor fiyatlar. s. rekor k ran. i. 1. blok flt. 2. teyp. 3. kayt tutan kimse, yazc. i. (kaset, plak v.b.ne ait) kayt. plak/bant kayd iin yaplan toplant. f. anlatmak, hikye etmek. f. yeniden saymak. i. (rikaunt) yeniden sayma. f. 1. telafi etmek. 2. zarar n demek. zararn telafi etmek. i. 1. bavuru, yardm dileme. 2. bavurulacak yer/kimse. f. 1. yeniden ele geirmek, geri almak. 2. yeniden bulmak. 3. telafi etmek. mek. d 5. kendine gelmek. 4. iyile emek. 2. tekrar kapatmak. 3. demesini yenilemek. f. 1. yeniden tazminat almak. kaybolan vakti telafi etmek. eski sesine kavu mak, sesi dzelmek. i. 1. geri alma. 2. yeniden bulma. 3. telafi. 4. iyile me. f. 1. canland rmak, dinlendirmek, elendirmek. 2. elenmek. f. yeniden yaratmak. i. elence. f. (birbirini) sulamak. i. karlkl ikyet. f. 1. asker toplamak; askere almak. 2. iyile mek, dzelmek. i. 1. acemi er. 2. geom. yeni ye. i., dikdrtgen. s. dikdrtgen eklinde, dikdrtgen. i., elek. do rultma. f. 1. dzeltmek, do rultmak. 2. tasfiye etmek. 3. elek. (dalgal akm) ru akmado evirmek. do ruluk. i. drstlk, i. 1. papaz. 2. rektr. i., anat. rektum. s. 1. boylu boyunca uzanm , yatan. 2. yan yatan. 3. yaslanan. f. iyilemek. f. (--red, --ring) (hastal k) depremek, nksetmek; (olay) tekrar olmak, tekrarlamak, yinelemek. me, nksetme; (olay) tekrar olma, tekrarlama, i. (hastalk) depre yineleme. s. depreen, nkseden (hastalk); tekrar tekrar olan, tekrarlanan, yinelenen (olay). maddeleri) yeniden ileyip kullanlr duruma getirmek, geri f. (kullan lm kazanmak. geri kazan lm kt. s. (--der, --dest) i. 1. k rmz, kzl, al. 2. gen. b.h. kzl, komnist. k zl geyik. 1. k zl bayrak. 2. isyan bayra. 3. tehlike iareti. ilgiyi baka yne ekmek iin ne srlen konu. (trafik lambas nda) krmz k. k rmz dut. k rmzbiber. k rmzbiber.

red tape red-blooded redbud redden reddish redeem redeemer redemption redemptive red-handed redhead red-hot rediscount red-letter red-light red-light district redo redolent redouble redouble ones efforts redoubtable redound redress redskin reduce reduce s.o. to silence reduced price reducer reducing reducing agent reduction redundant reed reeducate reef reefer reefer reek reel reel reel off reelect reelection reel-to-reel reenforce reenter reevaluate

k rtasiyecilik, brokrasi. s. 1. gl kuvvetli. 2. mert, erkeke. i., bot. erguvan. f. k rmzlatrmak; krmzlamak. s. k rmzms, krmzmtrak. f. 1. bedelini verip geri almak, rehinden kurtarmak. 2. fidye vererek kurtarmak. 3. (borcunu) demek. i. kurtarc kimse. i. 1. kurtarma; kurtar lma. 2. rehinden kurtarma. 3. paraya evrilme. s. kurtar c, kurtaran. s. sust. i. k zl sal kimse. s. 1. k zgn. 2. yepyeni, taze (haber). 3. son derece fkelenmi, ate saan. f. tekrar skonto etmek, reeskont etmek. i. reeskont. s. ok nemli, unutulmaz. s. genelevlerin bulundu u semt, genelevler. f. (re.did, --ne) yeniden yapmak. s. 1. gzel/keskin kokulu. 2. of/with ... kokan. 3. of/with -i an msatan, -i rlatan, ... kokan. hat f. 1. iki misline karmak. 2. tekrarlamak; tekrarlanmak. daha fazla gayret sarfetmek. s. yaman, etin, yavuz; gl ve gz pek. f. 1. to -i artrmak: This will redound to your credit. Herkesin gznde r r. 2. on/upon -i etkilemek, -edzeltme. dokunmak, yansmak: senin k ymetini art rultmak. 2. telafi etmek. i. 1. 2. -e tazminat. f. 1. dzeltmek, do i., aa. Kzlderili. f. 1. azaltmak, indirmek, d rmek; kltmek. 2. to (belli bir duruma) to poverty yoksullua drmek. getirmek, sokmak, d rmek: birini susturmak, birinin sesini reduce kestirmek. indirimli fiyat. i., kim. redktr, indirgen. i., bak. reduction. s., kim. indirgeyici. kim. redktr, indirgen. i. 1. azaltma, indirme; kltme; azalma. 2. indirim, skonto. 3. ey; azalt ey. 4. kim., redksiyon, kltlm s. 1. gerekenden fazlalm olan, gereksiz. 2.mat. fazla szle ifade indirgeme. edilmi , adal. ng. i inden kar lan. 3. i. 1. kam . 2. saz. 3. kam ddk; kaval. 4. (flemeli alglarda) dil. f. 1. yeniden e itmek. 2. eiterek slah etmek. i. resif. i. kruvaze kaln ceket. i., argo esrarl sigara. f. (of) (fena koku) yaymak: reek of carrion le kokmak. i. fena koku. i. makara. f. makaraya sarmak. f. 1. dnmek, abuk dnmek. 2. (ba ) dnmek. 3. bozguna uramak. 4. yalpalamak, sendelemek. k. dili ezbere anlatmak; pe pee sralamak. f., pol. yeniden semek. i. yeniden seilme. s. iki makaral (teyp). f., bak. reinforce. f. 1. yeniden girmek. 2. yeniden kat lmak. 3. yeniden kaydetmek. f. 1. yeniden de erlendirmek. 2. yeniden gz nne almak.

reexamine ref refectory refer referee reference reference library referendum refill refill refine refined refinement refinery refit reflect reflect poorly on reflection reflective reflector reflex reflexion reflexive reflexive pronoun reflexive pronoun reflexive verb reforestation reform re-form reform school reform school Reformation reformation reformatory reformer reformism reformist refract refraction refractor refractory refrain refrain refresh refresh s.o.s memory of refresher course refreshing

f. 1. yeniden imtihan etmek. 2. yeniden de erlendirmek. 3. tekrar sorguya ekmek. s. referee, reference. k i. 1. manastr yemekhanesi. 2. niversite yemekhanesi. f. (--red, --ring) to 1. -e gndermek, -e havale etmek: He referred me to a specialist. i. hakem. Beni bir uzman hekime gnderdi. 2. -e ba vurmak, -e bakmak: i. 1. gnderme, havale etme. 2. ba vurma. 3. sz etme, bahsetme. 4. referans. aratrma ktphanesi. o. --s (refrendmz)/ref.er.en.da (refrend) i. referandum, . yedek kalem ii, kartu . halkoylamas i. 1. yedek. 2. f. yeniden doldurmak. f. 1. artmak, tasfiye etmek, rafine etmek: refine sugar ekeri rafine etmek: refine a kibar, piece of writing bir yazy rtu etmek. 3. etmek. rtu tlm , rafine edilmi . 2. ince, zarif. s. 1. ar2. i. 1. artma, rafine etme. 2. rtu etme. 3. kibarlk, incelik, zariflik. i. 1. rafineri, ar tmevi. 2. dkmhane. f. (--ted, --ting) (gemiyi) yeniden donatmak. f. 1. yans tmak, aksettirmek; yansmak, aksetmek. 2. on/upon -i derinlemesine d nmek. -e leke srmek. i. 1. yans , akis. 2. yansma, aksetme. 3. derinlemesine dnme. 4. nce, fikir. d1. tan; yansyan. 2. dnceli. s. yans i. yans ta, reflektr. s. tepkesel, tepkeli, refleks. i. tepke, yans , refleks. i., ng. yansma, aksetme. s., dilb. dn l. i., dilb. 1. dnl fiil. 2. dnl zamir. dilb. dn l zamir. dnl zamir. dilb. dn l fiil. i. yeniden orman haline getirme, yeniden a alandrma. f. slah etmek, iyiletirmek, dzeltmek; slah olmak, iyilemek, dzelmek; slah, dzeltme. reform yapmak. i. reform, f. 1. yeniden kurmak. 2. yeniden s raya dizmek. 3. yeni bir biime sokmak. slahevi.

slahevi.
i. the Reformasyon. i. slah, dzeltme, iyiletirme; slah, dzelme, iyileme. s. dzeltici, iyile tirici. i. slahevi. i. reformcu, slahat. i. reformculuk, slahatlk. i. reformcu, slahat. f. (nlar) krmak. i., fiz. k rlma, krlm, refraksiyon. i. kkran, refraktr. s. 1. inat , itaatsiz. 2. kolay ilenemez, erimez. 3. tb. tedavisi g, tedaviye cevap vermeyen. i., mz. nakarat. f. from -den ekinmek, -den sak nmak; kendini tutmak. f. 1. tazelemek: Can I refresh your drink? kini tazeleyeyim mi? 2. (g rmak, diriltmek, ihya etmek. 3. mutluland rmak, verip) canland nda birinin bilgisini tazelemek; ... hakk nda birine bir eyler ... hakk

rlatmak. hat takviye kursu. s. 1. (can skkn veya olduka umutsuz birine) ok ho gelen veya umut veren. 2. canland rc, diriltici, ihya edici.

refreshments refrigerate refrigeration refrigerator refrigerator car refuel refuge refugee refugee camp refund refund refurbish refusal refuse refuse refuse collector refuse container refuse on principle refuse tip refute refute an argument reg regain regal regale regalia regally regard regard s.t. as good riddance regarding regardless regenerate regent regime regimen regiment regiment region regional regionally register registered registrar registration registry regress regression

i., o. (misafirlere ikram edilen kurabiye, ay gibi) hafif yiyecek ve iecekler. f. soutmak, dondurmak. i. soutma, dondurma. i. buzdolab , soutucu. frigorifik vagon. f. (--ed/--led,--ing/--ling) yeniden yak t almak. i. snacak yer, snak, barnak. i. mlteci. mlteci kamp . f. (alnm paray) geri vermek, geri demek. i. 1. geri deme. 2. geri denen para. f. 1. yeniden cilalamak, yeniden perdahlamak, yeniden parlatmak. 2. yeniden tefri etmeme etmek. veya reddetme hakk . yeniden d emek, i. 1. ret, kabul etmeme. 2. kabul f. kabul etmemek, reddetmek, geri evirmek: He refused to see me. Beni grmeyi reddetti. The company refused our offer. irket teklifimizi geri p. i. dknt; artklar;

ng. p.
p kutusu. prensiplerine ayk r olduu iin reddetmek. ng. plk. f. yalanlamak, rtmek. bir sav rtmek. k s. regent, region, register, regular. f. tekrar ele geirmek, yeniden kazanmak. s. 1. krala ait; krala yak r. 2. ahane, muhteem. f. 1. elendirmek. 2. ziyafetle arlamak; ziyafet ekmek. i. (belirli bir durumda/zamanda giyilen) k yafet, klk. z. kral gibi. f. 1. dikkatle bakmak. 2. saymak, ... gzyle bakmak: I regard him as a say yorum. 3. ilgilendirmek; ile ho ilgili olmak: This friend. arkada trlmas n , bir eyin yok edilmesini) kar lamak. (birininOnu uzakla edat ... hakk nda; -e ilikin. z. 1. her eye ramen; ne olursa olsun. 2. of -e aldrmayarak, -e bakmayarak. f. 1. yeniden yapmak/retmek/olu turmak; yeniden olumak. 2. slah etmek, dzeltmek, iyile tirmek; slah olmak, dzelmek, iyilemek. 3. i. kral naibi. i. rejim, ynetim, sistem. i. 1. tb. perhiz, rejim. 2. ynetim, idare. i., ask. alay. f. 1. ask. alay olu turmak. 2. (toplum, kurum v.b.ni) sk bir dzene sokmak. i. 1. yre, blge. 2. alan, evre. 3. tabaka: in the upper regions of the atmosphere s. blgesel. havan n st tabakalarnda. z. blgeye gre. i. 1. ktk, kayt defteri: register of births doum kt. 2. sicil: register office sicil dairesi. f. 1. kaydetmek, defteremektup. geirmek. 2. gstermek: The tl: registered s. 1. taahhtl: registered letter taahhtl 2. kay tl hem ire. nurse kay i. 1. (niversitede) kayt memuru. 2. sicil memuru. i. 1. kayt; tescil. 2. oto. ruhsat. i. 1. kayt; tescil. 2. sicil dairesi. f. gerilemek. i. gerileme.

regressive regressive assimilation regret regretful regrettable regular regular verb regularise regularity regularize regularly regulate regulation regulator regurgitate regurgitation rehabilitate rehabilitation rehash rehearsal rehearse reign reimburse reimburse s.o. for reimbursement rein reincarnate reincarnation reindeer reinforce reinforced reinforced concrete reinforcement reinstate reinsurance reinsure reinvest reissue reiterate reject rejection rejoice rejoin rejoinder rejuvenate rejuvenation relapse

s. gerileyen, gerileyici, regresif. dilb. gerileyici benze me. f. (--ted, --ting) 1. pi manlk duymak: She regrets having sold her home. na pi man. 2. -e zlmek, -e hayflanmak, -e yerinmek: I Evini satt man. 2. zntl. s. 1. pi s. zc, ac nacak. s. 1. dzenli, muntazam; kurall , kurallara uygun. 2. dzgn. 3. normal; her zamanki. 4. devaml (mteri). 5. k. dili tam: a regular lie tam bir dilb. kurall fiil. f., ng., bak. regularize. i. 1. dzenlilik, dzen. 2. dzgnlk. 3. kurala uygunluk. f. 1. dzene koymak. 2. resmile tirmek, yasallatrmak. z. dzenli olarak, muntazaman. f. -in ileyiini/almasn dzenlemek/regle etmek/ayarlamak/denetlemek. i. 1. kural, kaide. 2. of -in i leyiini/almasn dzenleme/regle etme/ayarlama/denetleme. 3. o . tzk; ynetmelik. i. dzenleyici, reglatr. f. 1. (kusarak) karmak: She regurgitated the contents of her noontime le inde yediklerini omzuma kard. 2. repast onto my shoulder. 2. t b. (syeme v) geri akma. i. 1. kusarak karma. f. 1. slah etmek, iyiletirmek. 2. onarmak. 3. namus veya itibarn iade etmek, eski haklar n iade etmek. i. rehabilitasyon. f. (baka birinin yazdklarn/sylediklerini) farkl bir biimde yazmak/sylemek. i. 2. of tekrarlama. (yazl/sylenen bir eyin) az ok tekrar. i. 1. tiy., mz. prova. f. 1. (oyun, mzik v.b.ni) prova etmek. 2. tekrarlamak. i. 1. saltanat. 2. devir. f. 1. saltanat srmek. 2. hkm srmek. f. birine (yapt masraflar) demek, birinin (masraflarn) karlamak. i. 1. (birinin masraflar n karlayan) deme/para. 2. for (masraflar) deme. i., gen. o . dizgin, yular. f. in/up dizginini ekip durdurmak. f. yeni bedene girmek; (ruhu) yeni bedene sokmak. i. ruhun bir bedenden dierine gemesi, reenkarnasyon. i. (o. rein.deer) rengeyii. f. 1. takviye etmek, desteklemek. 2. kuvvetlendirmek, sa lamlatrmak, tirmek. peki 1. takviye edilmi, desteklenmi. 2. kuvvetlendirilmi, salamlatrlm, tirilmi. peki betonarme. i. 1. takviye, destek. 2. kuvvetlendirme, sa lamlatrma, pekitirme. f. 1. in (birini) tekrar (bir makama) getirmek. 2. -i geri getirmek, -i yeniden lamak. sa i. reasrans. f. reasrans yapmak/yapt rmak. f. (paray/geliri) yeniden yatrmak. f. 1. yeniden basmak. 2. yeniden karmak; yeniden kmak. i. yeni bask. f. tekrarlamak. f. 1. kabul etmemek, reddetmek. 2. skartaya karmak, atmak. i. kabul etmeme, ret; kabul olunmama. f. (at/over) (-e) ok sevinmek, (-den dolay ) sevinten umak, dnyalar bayram etmek. He rejoices in the name oflmak/i Uuk.Ona onun olmak, d n birle tirmek. 2. (ricoyn) tekrar/yeniden kat tirak f. 1. tekrar/yeniden etmek. 3. (rcoyn) cevap vermek. i. cevap. f. 1. genle tirmek; genlemek. 2. canlandrmak, ihya etmek. i. 1. genle tirme; genleme. 2. canlandrma, ihya etme. f. 1. eski (ve kt) haline dnmek; into (eski ve kt haline) dnmek. i. eski (ve kt) haline dnme.

relate related relation relationship relative relative clause relative pronoun relative pronoun relative to relatively relativism relativist relativity relax relay relay relay station release release s.o. on bail relegate relegate s.o./s.t. to relent relentless relevance relevant reliability reliable reliableness reliance relic relief relief map relieve religion religious relinquish relish reluctance reluctant reluctantly rely remain remain true to remainder remains remake remand

f. 1. anlatmak, nakletmek. 2. (olaylar/durumlar/insanlar) aras nda balant kurmak: I cant two events. O iki olay aras nda balant s. (onunla) ilgili; relate (ona) those benzeyen; o trden. i. 1. ilgi, alaka, ba lant, rabta, iliki, mnasebet. 2. akraba, hsm. 3. fels. akrabal nt, izafet. 4. man. ba nt ,2. mnasebet. 5.anlatma, anlat , nakletme, ba k ba , akrabal k. iliki, balant . 3. (insanlar aras ndaki) i. 1. ki; arkada lm. k; s. dostluk. ili 1. greli, grece, greceli, izafi, bal, rlatif, nispi. 2. i. akraba, h s

l, nispi, relative humidity ba l nem. relative fiz., mat. ba dilb.kim., (who, which veya that izafi: gibi ilgi zamirini ieren) ilgileme cmlesi.
ilgi zamiri. dilb. (who, which veya that gibi) ilgi zamiri, ba lama zamiri, ki balac. ile ilgili olarak: She wrote to him relative to Nedims retirement. Nedimin izafeten onaher mektup yazd . emekli olu una gre/nazaran; ey gz nnde tutulursa, nispeten: Their z. dierlerine casualties were few. Her ey gz nnde tutulursa zayiatlar ntclrelatively k, grecilik, rlativizm. i., fels. ba i., fels. ba ntc, greci, rlativist. i. grelilik, izafiyet, ba llk, rlativite. f. 1. gevetmek; gevemek. 2. yumuatmak, hafifletmek; yumuamak, hafiflemek. i. 1. vardiya.3. 2.dinlenmek. spor bayrak ko usu. 3. elek. rle. f. (rley) 1. (birinden nan haberi) iletmek, bildirmek, aktarmak. 2. rlelerle iletmek/aktarmak. al (re.laid) yeniden sermek/d emek. f. rle istasyonu. f. 1. serbest b rakmak, salvermek; huk. tahliye etmek. 2. kurtarmak. 3. duyurmak. 4. (yeni film, plak v.b.ni) piyasaya karmak. i. 1. salverme; birini kefaletle/kefaleten tahliye etmek. f. birini/bir eyi (daha aa bir kategoriye) koymak. f. 1. yumu amak. 2. acyp merhamet gstermek. 3. (frtna) hafiflemek. s. 1. amans z, acmasz. 2. durmak bilmeyen (ey). 3. devaml, aralksz. i. (belirli bir konuyla olan) ilgi. s. 1. to ile ilgili. 2. konuyla ilgili, yerinde. 3. gncel konularla ilgili; yararl . i. gvenirlik. s. gvenilir, emin, sa lam. i., bak. reliability. i. on -e gven, -e itimat, -e bel ba lama. i. 1. bir peygamberin/azizin bedeninden artakalan para veya zel e yas, yadigr. rlik. kalnt. 3. , ferahlama. 2. kurtarma. 3. yardm, imdat. 4. avuntu. 5. i. 1. i2. rahatlamas nbeti devralan kimse. harita. 6. heyk. kabartma, rlyef. 7. rlve. 8. (devletin ykseklikleri gsteren f. 1. gnln ferahlatmak. 2. kurtarmak. 3. nbetini devralmak. i. din. s. 1. dindar, mtedeyyin. 2. dini, dinsel. 3. ok dikkatli. f. -den feragat etmek, -den vazgemek; -i b rakmak. i. 1. gzel tat, lezzet, e ni. 2. zevk, keyif. f. -den zevk/keyif almak. i. gnlszlk, isteksizlik; tereddt. s. gnlsz, isteksiz; tereddtl. z. istemeyerek, gnlszce; tereddt iinde. f. on -e gvenmek, -e itimat etmek, -e bel ba lamak. f. 1. kalmak, durmak. 2. artakalmak. 3. oldu u gibi kalmak. (ones word/friends) (szne/arkada larna) sadk kalmak. i. kalnt, artan; bakiye. f. (elde kalan kitaplar) ucuza elden karmak. i. 1. kalntlar. 2. ceset. f. (re.made) yeniden yapmak. f. 1. geri gndermek, iade etmek. 2. (cezaevine/ slahevine) iade etmek.

remark remark on/upon remarkable remarry remedial remedy remember Remember me to him. remind reminder reminisce reminiscence reminiscent remiss remission remit remittance remnant remodel remonstrance remonstrate remonstrate against remonstrate with s.o. about s.t. remorse remorseful remorseless remote remote control remote-control remote-control switch remotely remoteness removal remove remunerate remunerative Renaissance renascence renascent rend render render a verdict render accounts render payment render s.t. into render thanks rendezvous

f. 1. sylemek, demek. 2. -i farketmek. i. 1. sz, laf. 2. dikkat etme. ... hakk nda bir ey sylemek/yazmak. s. 1. dikkate de er. 2. olaanst. f. yeniden evlenmek. s. 1. iyile tirici, tedavi edici. 2. dzeltici. i. 1. are. 2. ila, deva. f. 1. aresini bulmak. 2. dzeltmek. f. hatrlamak, anmsamak, anmak. Ona benden selam syleyin. f. hatrlatmak, anmsatmak. i. 1. hatrlatma. 2. hatrlatc ey. f. about 1. ... hakk ndaki anlarn anlatmak. 2. -i hatrlamak. i. 1. hatrlama, anmsama. 2. hatra, an. s. of -i an msatan, -i andran. s. 1. ihmalci, ihmalkr. 2. dikkatsiz. 3. enge, tembel. i. 1. af. 2. hafifletme, azaltma; hafifleme, azalma. f. (--ted, --ting) 1. (para) gndermek, yollamak, havale etmek. 2. (ceza lamak. 4. v.b.nden) vazgemek. su v.b.ni) affetmek, ba i. 1. gnderilen para. 2. 3. of (gnah, (para) gnderme/gnderilme; havale. 3. (ceza v.b.nden) 4. (gnah, v.b.ni) affetme, ba lama. 5. artk; bakiye. 2. parasu kuma . i. 1. kalnt,vazgeme. f. (bir yerde) tadilat yapmak; -e yeni bir biim vermek. i. itiraz; ikyet. f. -i protesto etmek. birine bir ey hakkndaki itirazlarn/ikyetlerini sylemek: I remonstrated with the judge about his decision. byk pi manlk. Hkime karar hakkndaki itirazlarm i. vicdan azab , s. ok piman. s. merhametsiz, amans z; acmasz. s. 1. uzak. 2. cra, sapa. 3. pek az. uzaktan kontrol, uzaktan kumanda. s. kumanda cihaz, kumanda. z. 1. uzaktan. 2. hi (Olumsuz bir fiille birlikte kullan lr.). i. uzaklk. i. 1. karma; karlma. 2. kaldrma, alp gtrme; kaldrlma. 3. tanma, karma. 5. Ayakkab (ameliyatla) 6. giderme. nakil. yol verme, iinden his karmak: He removed shoes. laralma. n kard . 2. f. 1. 4. rmak: Remove the flowers from the table. iekleri masadan kaldr. kald f. 1. (for) (birine) (yapt nn karln) vermek/demek. 2. (with) (birini)

eyle) dllendirmek. (bir , kazanl . s. krl


i. i. yeniden do ma. s. 1. yeniden olu maya balayan, yeniden uyanan. 2. yeniden doan. f. (rent) 1. yrtmak; yrtlmak. 2. paralamak; paralanmak. 3. yarmak; lmak. yar f. 1. k lmak, ... duruma getirmek, -letirmek: render possible mmkn lmak. render unnecessary gereksiz k lmak. render defenseless k (hkim/jri) karar vermek, karara varmak. (mterilere) hesap ekstresi gndermek. deme yapmak. bir eyi (baka bir dile) evirmek/tercme etmek. kretmek. o. ren.dez.vous (randvuz) i. buluma (yeri), randevu (yeri). f. szleip bulumak.

rendition renegade renege renege on a/ones promise renew renewal renounce renovate renown renowned rent rent rent s.t. by the week rental rental agency renter rent-free rentier renunciation reorder reorganise reorganize rep repair repair shop repairman reparations repartee repatriate repay repeal repeat repeated repeatedly repel repent repentance repentant repercussion repertoire repertory repetition repetitious repetitive rephrase replace replenish

i. 1. icra, yorumlama. 2. eviri, tercme. i. 1. dininden dnen kimse. 2. kaak kimse. s. 1. dininden dnen. 2. kaan. 3. hain. dnmek. 2. on -den caymak. f. 1. sznden sznden dnmek. f. 1. yenilemek, onarmak. 2. canland rmak, genletirmek. 3. (pasaport v.b.nin) sresini uzatmak.2. of sresini uzatma; sresinin uzat lmas. i. 1. yenileme; yenilenme. f. 1. (bir iddiadan) vazgemek; (bir imtiyazdan) vazgemek/feragat etmek. 2.yenilemek: terketmek. renovate 3. reddetmek, tan mamak. f. a building bir binay yenilemek. i. n, hret. s. nl, me hur, hretli. i. kira, kira bedeli. f. 1. kiralamak, kiraya vermek: She is going to rent her apartment to a foreigner. Dairesini bir yabanc ya kiralayacak. 2. f., bak. rend. bir eyi haftalna kiralamak. i. 1. kira, kira bedeli. 2. kiralama. s. 1. kiral k. 2. kira ile ilgili. emlak acentesi. i. kirac . s. kiras z, bedava. i., ekon. rantiye. i. 1. vazgeme, feragat. 2. terketme. 3. ret, tan mama. f. 1. yeniden smarlamak. 2. yeniden dzenlemek. f., ng., bak. reorganize. f. yeniden dzenlemek. k s. report, representative. f. 1. tamir etmek, onarmak. 2. dzeltmek. i. 1. tamir, onarma. 2. o . tamirat, onar m. . tamirci dkkn o. re.pair.men (rpermen) i. tamirci. i. sava tazminat. i. hazrcevap szlerle dolu konuma. f. (birini) uyru unda olduu lkeye geri gndermek/iade etmek. f. (re.paid) 1. geri vermek, demek. 2. kar ln vermek. f. (yasay) yrrlkten kaldrmak, ilga etmek. f. 1. tekrarlamak, tekrar etmek, yinelemek; tekrarlanmak, tekerrr etmek, yinelenmek. 2. tekrar ezberden sylemek. i. 1. tekrarlama, yineleme; s. tekrarlanan, edilen, yinelenen. z. tekrar tekrar; defalarca. f. (--led, --ling) 1. itmek, itelemek. 2. defetmek, kovmak. 3. (d man) geri pskrtmek. 4. reddetmek. tiksindirmek, i rendirmek. 2. tvbe5. etmek. f. 1. piman olmak. i. 1. pimanlk. 2. tvbe. s. 1. piman. 2. tvbekr. i. 1. geri tepme. 2. yank . i. repertuar. i. 1. tiy. repertuar. 2. zengin kaynak. i. 1. tekrarlama, tekrar etme, yineleme; tekrarlanma, tekerrr, yinelenme. 2. 1. ezberden okuma. s. tekrarlarla dolu. 2. hep kendini tekrar eden. s., bak. repetitious. f. baka bir ekilde ifade etmek. f. 1. yenilemek, yenisiyle de itirmek: We need to replace all this old machinery. Bu eski makinelerin hepsini yenilememiz laz m. 2. bakasyla f. tekrar doldurmak.

replenishment replete repletion replica reply report report card reporter repose repository reprehend reprehensible represent represent o.s. as ... representation representation of o.s. as ... representative repress repression repressive reprieve reprimand reprimand reprint reprint reprisal reproach reproachful reprobate reprocess reproduce reproduction reproof reprove reptile reptilian republic Republican republican repudiate repugnant repulse repulsion repulsive repulsiveness reputable reputation

i. tekrar dolma; tekrar doldurma. s. 1. doymu . 2. with ile dopdolu. i. 1. ar tokluk; doygunluk. 2. dolgunluk. i. ikinci nsha, kopya. f. (to) (-e) cevap/yan t/karlk vermek; to -i cevaplamak/yantlamak. i. lk.vermek: Todays paper reports that workers in cevap, yan t, kar f. 1. bildirmek, haber Berlin have gone on strike. Bugnk gazete Berlindeki i ilerin greve karnesi. karne, renci i., gazet., radyo, TV muhabir. f. 1. dinlenmek. 2. on -in stnde durmak/bulunmak/yatmak; in -de bulunmak. 1. dinlenme, istirahat. i. 1. kap. 2. i. depo, ambar. 3. s rda.2. skn, huzur. f. azarlamak, paylamak. s. menfur; ayp, ayplanacak. f. 1. gstermek, betimlemek, tasvir etmek: This painting represents a village in... Anatolia. Bu tablo Anadoludaki bir himself ky betimliyor. 2. -i Kendini tmak: He represented as a genius. kendini olarak tan tt. bir dhi olarak tan i. 1. gsterme, betimleme, tasvir etme. 2. simgeleme, temsil etme; temsil edilme. temsilcisi olma. 4. (roln) oynama. 5. anlatma, kendini 3. ... temsil olaraketme, tan tma. s. tipik, rnek. i. temsilci, mmessil. f. bask altnda tutmak, bastrmak. i. 1. bask altnda tutma, bastrma. 2. pol. bask. 3. ruhb. bask; itilim, itilme. s. bask c; bask uygulayan. f. 1. (birinin) cezas n ertelemek. 2. (kt bir eyi) ertelemek, geciktirmek. ) erteleme, tecil etme. 2. (cezay) erteleme karar. 3. (kt bir i. (cezay i. 1. azar, paylama. f. azarlamak, paylamak. f. tekrar basmak. i. yeni bask . i. misilleme. f. sitem etmek: She reproached me for being late. Gecikti im iin bana sitem etti. i. 1.sitemli. sitem. 2. leke, yzkaras . 3. sitemli sz. s. sitem dolu, s. namussuz, ahlaks z. i. namussuz/ahlaksz kimse. f. tekrar ilemek. f. 1. dourmak, yavrulamak. 2. remek, oalmak; retmek, oaltmak. 3. /kopyas nalma; yapmak, taklit etmek. 4. yeniden oluturmak. ayn retme, o altma. 2. rprodksiyon, kopya. 3. i. 1.n reme, o n /kopyas n yapma. 4. yeniden olu turma. ayn i. azar, paylama. f. azarlamak, paylamak. i. srngen. s. 1. zool. srngenlere zg. 2. srngensi; donuk; so uk. 3. aalk, pis (kimse). i., zool. srngen. i. cumhuriyet. i., A.B.D. Cumhuriyeti, Cumhuriyeti Parti yesi/taraftar . s., A.B.D. Cumhuriyeti. i. cumhuriyeti. s. 1. cumhuriyete ait. 2. cumhuriyeti. f. 1. reddetmek, tan mamak. 2. kabul etmemek, geri evirmek. s. 1. iren, tiksindirici, irkin. 2. to -e zt, -e kart. f. 1. geri pskrtmek. 2. (sulama v.b.nin) haks z olduunu kantlamak. 3.1. reddetmek, geri evirmek. i. 1. geri pskrtme. 2. ret, geri evirme. 2. fiz. geritepki. i. irenme, tiksinme. s. iren, tiksindirici, itici. i. irenlik, iticilik. s. saygn. i. ad, n; itibar.

repute reputed request require requirement requisite requisition requite rescind rescue research resection resemblance resemble resent resentful resentment reservation reserve reserve judgment reserve officer reserved reserves reservoir reside residence residence permit residence permit residency resident residential residual residue resign resign o.s. to resignation resilience resiliency resilient resin resist resistance resistant resistivity resole resolute resolutely

i. ad, hret. s. 1. varsaylan, farzolunan; szde. 2. saygn. i. rica, istek, dilek. f. rica etmek, dilemek. f. 1. gerektirmek, icap ettirmek, istemek: work requiring patience sab r olmak, -e 3. gereksinimi olmak: We require help. isteyen i. 2. -e ihtiyac i. 1. gereksinim, ihtiya. 2. talep. gerek, icap. s. gerekli. i. gerekli ey. i. talep. f. talep etmek. f. karln vermek. f. (yasa, anla ma v.b.ni) iptal etmek, feshetmek, yrrlkten kaldrmak. f. kurtarmak. i. kurtarma; kurtulu . i. aratrma. f. aratrmak. i., tb. rezeksiyon. i. benzerlik. f. benzemek, and rmak: He resembles his father. Babasna benziyor. This basket resembles those made in North Africa. Bu sepet Kuzey Afrikada f. -e k zmak/sinirlenmek. s. k zgn. i. k zgnlk. i. 1. yer ayrtma, rezervasyon: Did you make a reservation at this hotel? rm for myd nz? 2. tereddt; ku ku, phe: drt I Bu rezervasyon yapt I reserved a table four at the restaurant. Lokantada f. 1.otelde ayrtmak: ilik birvermeyi masa ay rttm. 2. saklamak, ayrmak: I will reserve this book for ki hkm uzatmak. yedek subay. s. 1. ayrlm, saklanlm. 2. rezerve edilmi. 3. az sk. i. 1. yedek kuvvet. 2. ihtiyat akesi. 3. yedek askerler. 4. ask. yedek ikmal maddeleri. i. 1. baraj gl, baraj. 2. depo, hazne, birikim. f. 1. oturmak, ikamet etmek. 2. in -e ait olmak: The authority resides in -eikametgh. dayanmak: The ability to plan him. Yetki ona aittir. 3. -e ba l olmak, i. 1. oturma, ikamet. 2. in ev, konut, mesken, ikamet tezkeresi. ikamet tezkeresi, oturma belgesi/izni. i., tb. ihtisas dnemi. s. 1. oturan, sakin. 2. asl nda bulunan. 3. yerli (ku). i. sakin, bir yerde oturan kimse. ayr lm (alan/mahalle/semt). 2. zel konutlarn bulunduu s. 1. oturmaya (mahalle/semt). 3. ikametgh ilgili. ey. k, artan s. artan, artakalan, art k. i. artile i., kim. znmez art k; tortu, kelti. f. 1. istifa etmek, (i ten) ayrlmak, ekilmek: resign ones post grevinden istifa etmek. 2. feragat etmek, vazgemek, terketmek, b rakmak: -e katlanmak: We have resigned ourselves to theresign a (boyun e erek) na boyun edik. governments new 2. policy. yeni politikas i. 1. istifa, ekilme. istifaHkmetin mektubu. 3. feragat, vazgeme, terketme,

katlanma; tevekkl.. birakma. 4. direnlilik. (boyun e erek) gc; zorluklar yenme gc. 3. i. 1. diren, 2. abuk iyile me esneklik. i., bak. resilience.
s. 1. direnli. 2. abuk iyile en; kendini abuk toparlayan; glkleri yenme yetene i olan. 3. esnek, elastiki. i. reine. f. 1. direnmek, kar durmak, kar koymak: resist an enemy dmana koymak.direni 2. dayanmak: resist kar pain ya dayanmak. kar , kar durma, ac koyma. 2. fiz. diren, rezistans. i. 1. direnme, s. 1. direnen, kar koyan. 2. to -e dayankl/direnli. fire-resistant s. atee kl. water-resistant s. suya dayankl. dayan i., fiz. zdiren. f. (ayakkab ya) pene vurmak. s. kararl, azimli. z. kararl olarak, kararllk iinde, azimle.

resolution resolve resolve on resolved resonance resonant resonate resonator resort resort to violence resound resource resourceful resp respect respectable respectful respective respectively respiration respiratory respiratory system respire respite resplendent respond response responsibility responsible responsive rest rest rest assured Rest assured .... rest room restaurant restaurant car restaurateur restful restitution restive restless restoration restorative restore restore s.o./s.t. to restore s.t. to its owner

i. 1. kesin karar. 2. kararl lk, azim. 3. zm. 4. fiz., kim. zme. 5. teklif, nerge. f. 1. -e azmetmek, -e kesin karar vermek: She resolved to give up brakmaya karar verdi. 2. zmek, halletmek; ortadan cigarettes. Sigaray na koymak. -e karar vermek, -i kafas s. 1. kararl, azimli. 2. karar vermi; kararlatrlm. i. 1. tn. 2. ses grl. 3. fiz. rezonans, seselim. 4. nlama, yanklanma. s. 1. nlayan, yanklanan. 2. tnlayan. f. 1. nlamak; yanklanmak. 2. tnlamak. i., fiz. rezonatr, nla. f. to 1. -e gitmek. 2. -e ba vurmak. i. 1. urak. 2. tatil yeri. 3. are. iddete bavurmak. f. 1. nlamak, yanklanmak. 2. dillere destan olmak. i. 1. kaynak: natural resources do al kaynaklar. 2. olanak. 3. are. 4. yetenek; beceriklilik; kuvvet, g. 5. e lence. s. becerikli. k s. respective, respectively, respondent. i. 1. sayg , hrmet: have respect for -e sayg duymak. pay ones respects lar n sunmak. 2. 3. bak m, yn, 4. aepeyce, , husus:hayli. This plan is flawed in to 1. -e sayg saygde er. 2. saygn. namuslu. s. s. saygl. s. kendi: They went to their respective homes. Her biri kendi evine gitti. z. srasyla: Aye, Nee, and Tue are five, six, and seven years of age e, Nee ve Tue srasyla be, alt ve yedi yanda. respectively. i. nefes alma,Ay solunum. s. solunumla ilgili. anat. solunum sistemi/ayg t. f. nefes almak, solumak. i. 1. mhlet, sre. 2. erteleme. 3. ara; tatil, paydos. 4. dinlenme, soluk alma. without ,hi durmadan. aaal gz kamatrc. s. parlak, f. 1. cevap vermek, yan t vermek; to -i cevaplamak/yantlamak. 2. (to) (-e) tepki gstermek. i. 1. cevap, yan t. 2. tepki; karlk. i. sorumluluk, mesuliyet. s. 1. sorumlu, mesul: They are responsible to me for the results. Onlar sonulardan bana kar sorumludur. 2. gvenilir. s. i. 1. dinlenme. 2. rahat, huzur, skn. 3. dinginlik, hareketsizlik. 4. uyku. 5. mz. es. 6. dayanak. f. 1. dinlenmek, nefes almak; dinlendirmek: We i. emin olmak. Emin ol/olun/olunuz .... tuvalet, W.C. i. lokanta, restoran. ng., d.y. yemekli vagon, vagon restoran. i. lokantac . s. 1. rahat, sakin, huzurlu. 2. dinlendirici, rahatlat c, huzur verici. i., huk. 1. istirdat, geri alma/al nma. 2. sahibine iade etme. 3. zarar deme. s. 1. inat . 2. sabrszlanan, yerinde duramayan, huzursuz. s. 1. k prdak. 2. huzursuz, rahatsz. 3. vesveseli. 4. uykusuz (gece). i. 1. restorasyon, onar m. 2. restore etme, onarma. 3. yeniden kurma; e koyma; geri getirme. 4. iade, 5. eski yeniden yrrl lk, g v.b.ni) yeniden kazand ran. 2. geri eskiverme. durumuna getiren. i. s. 1. (sa

ran/insan dirilten madde. insana g verip canland e koymak; geri getirmek. 2. iade f. 1. yeniden kurmak; yeniden yrrl etmek, geri vermek. restore onarmak, yenilemek. 4. yeniden eyi yeniden3. (belirli bir etmek, duruma) getirmek. birini/bir
bir eyi sahibine iade etmek.

restrain restrain s.o. from restrained restraint restrict restriction restrictive result resultant resume rsum resumption resurge resurgence resurgent resurrect resurrection resuscitate retail retailer retain retaining fee retaining wall retaliate retaliation retard retarded retch retell retention retention of urine retentive retentive memory rethink rethought reticent retina retinue retire retired retirement retirement pension retiring retort retort retouch retrace

f. 1. tutmak, zaptetmek, dizginlemek. 2. s nrlamak, kstlamak. birinin (bir ey yapmasn) engellemek, birini (bir ey yapmaktan) al s.koymak. 1. sakin, so ukkanl, lml, ll, itidalli. 2. gsterisiz, sade. i. 1. kendini tutma/zaptetme, itidal. 2. s nrlama, kstlama. 3. sklma, ekinme. f. k stlamak, snrlamak. i. 1. koul, art. 2. kstlama, snrlama. s. k stlayc, snrlayc. f. 1. in -e yol amak, -e sebep olmak. 2. from -den kaynaklanmak, -den kmak, -den do mak. 3. meydana meydana gelmek, kan, -den do an, -in sonucu olan.gelmek, s. meydana gelen, -den -den f. 1. kald yerden -e devam etmek. 2. -e yeniden balamak. 3. geri almak. i. zet. i. of 1. -in kald yerden devam etmesi. 2. -in yeniden balamas. 3. -in nmas . geri f. 1. al tekrar meydana gelmek, yeniden ba lamak. 2. yeniden dirilmek. i. 1. of -in tekrar meydana gelmesi, -in yeniden ba lamas. 2. yeniden dirilme. s. yeniden dirilen. f. 1. yeniden diriltmek. 2. yeniden canland rmak. 3. yeniden ortaya karmak, hortlatmak. dirilme. 2. yeni hayat bulma, yeniden canlanma. 3. i.1. dirili, yeniden hortlatma. yeniden ortaya karma, f. 1. dirilmek, yeniden canlanmak; diriltmek, yeniden canland rmak. 2.

ama dndrmek. yeniden ortaya karmak, hortlatmak. ya perakende. f. perakende satmak; perakende i. perakende sat. s. 3. lmak. sat i. perakendeci.
f. 1. (s, su v.b.ni) tutmak; (svy) szdrmamak/darya vermemek. 2. korumak; srdrmek, devam ettirmek: in olarak denen cret. Theyve retained that custom. O avukata pe istinat duvar . f. 1. misilleme yapmak, dengiyle kar lamak. 2. almak, intikam almak. i. 1. misilleme, k sas. 2. , intikam. f. geciktirmek, yava latmak. s., ruhb. geri zekl. f. kusmaya almak, rmek. f. (re.told) 1. tekrar/yeniden anlatmak. 2. tekrar/yeniden saymak. i. 1. (s, su v.b.ni) tutma; (s, su v.b.) tutulma; (svy) rmama/d arya s zd b. idrar tutulmas . vermeme; (sv) szdrlmama. 2. aklnda tutma, t s. 1. (s vy) szdrmayan. 2. (svy) tutan. 3. hatrda iyi tutan. gl bellek, kuvvetli haf za. f. (re.thought) -i yeniden d nmek, -i yeniden dnp tanmak. f., bak. rethink. s. 1. s r saklayan, az sk. 2. pek konumaz, suskun. o. --s (retnz)/--e (retni) i., anat. atabaka, retina. i. maiyet. f. 1. emekliye ayr lmak, emekli/tekat olmak; emekliye ayrmak. 2. eye ekilmek. 3.yatmaya gitmek. ekilmek, bir 2. kbir eye ekilmi . s. 1. emekli. k i. 1. emeklilik. 2. geri ekilme. 3. bir k eye ekilme. emekli ayl/maa. s. ekingen, utanga, s klgan, mahcup. f. 1. sert cevap vermek. 2. abuk cevap vermek. 3. kar lk vermek. i. 1. sert cevap. 2. abuk verilen cevap. 3. kar lk. i., kim. karni. f. rtu etmek. f. 1. (bir izginin stn) tekrar izmek. 2. izini takip ederek kayna na gitmek.

retrace ones steps retract retraction retreat retrench retrenchment retribution retrieval retrieve retriever retroactive retrograde retrogress retrogression retrogressive retrospect retrospective retry return

ayn yoldan geri gitmek. f. 1. szn geri almak. 2. geri ekmek; geri ekilmek. i. 1. szn geri alma. 2. geri ekme; geri ekilme. f. 1. ask. ricat etmek. 2. geri ekilmek. 3. geri ad m atmak. i. 1. ask. ricat. 2.(masraflar geri ekilme. kalabal klardan uzak dinlenme yeri. ) k3. smak/azaltmak. f. i. (masraflar ) ksma/azaltma. i. 1. cezaland rma. 2. ceza. i. 1. tekrar ele geirme, kurtarma. 2. yeniden kazanma. 3. yeniden dzeltme. telafiele etme. 5. bulup getirme. 2. yeniden kazanmak. 3. f. 1.almak;4. tekrar geirmek; kurtarmak. yeniden dzeltmek. 4. telafikpek. etmek. 5. bulup getirmek. i. vurulan av bulup getiren s. gemiteki bir sre iin de geerli olan; gemiteki bir sreyi de kapsayan. s. 1. geriye do ru giden, gerileyen. 2. ktye giden; yozlaan. f. 1. gerilemek, geriye gitmek. 2. bozulmak, yozla mak. i. 1. gerileme, geriye gitme. 2. bozulma, yozla ma. s. 1. gerileyen, gerileyici. 2. ktye giden; yozla an. i. gemie bak. s. 1. gemile ilgili. 2. gemii hatrlayan. 3. huk. gemii kapsayan. i. retrospektif sergi, retrospektif. lamak. f. yeniden yarg

f. 1. geri dnmek, geri gelmek, geri gitmek: return home eve dnmek. to normal normale dnmek. 2. geri vermek, iade etmek: Have you una karar vermek. huk. (jri) susuz/sulu oldu return a verdict of innocent/guilty return gnderenin adresi. return address rvan ma. return game/match 1. dn bileti. 2. ng. gidi dn bileti. return ticket ng. gidi dn bileti. return ticket returnable reunion rev Rev rev revaluation revalue revamp reveal revealing reveille revel revelation revelry revenge revenge o.s. on revenue revenue stamp reverberate revere reverence reverend reverent s. iade edilebilir: returnable bottle depozitli ie. i. yeniden bir araya gelme. f. (--ved, --ving) up (motorun) h zn artrvermek. k s. Revelation, the Reverend. k s. revenue, reverse, review, revised, revision, revolution. i. 1. yeniden de er bime. 2. deer ykseltimi, revalasyon. f. 1. yeniden -e de er bimek/bitirmek. 2. deerini ykseltmek, revale etmek. f. 1. yenilemek, revizyondan geirmek. 2. ayakkab nn yzn i tirmek. a karmak; ortaya koymak, gzler nne sermek; ele de f. 1. ortaya/a

etmek, a a vurmak: reveal ones plans n vermek; if a a vuran/belli eden (sz). 2.planlar kadn vcudunun s. 1. (belirli bir durumu) a s mlar n sergileyen (giysi). genelde rtl olan k i., ask. kalk borusu.
f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. cmb /lem yapmak, elenmek. 2. in -den a , lem. zevk almak. i. cmb a kma; a karma, keif. 2. vahiy. i. 1. a i. cmb, lem, elenti, enlik. f. -den almak, -den intikam almak. i. , intikam. i. 1. gelir. 2. devletin geliri. damga pulu. f. 1. yank lanmak, yank yapmak. 2. yanstmak, aksettirmek; yansmak, aksetmek. f. -e byk sayg duymak; -i saymak, -e sayg gstermek. i. 1. byk sayg , ihtiram. 2. huu. 3. sayg gsteren bir hareket. 4. papaz efendi (rlandada his, your veya their ile kullanlan bir unvan): Bring their s. s. ok sayg l.

reverential reverentially reverently reverie reversal reverse reverse gear reverse o.s. on reverse the charges reversed-charges call reversible reversion revert review reviewer revile revise revision revisionism revisionist revitalise revitalize revival revive revoke revolt revolting revolution revolutionary revolutionise revolutionize revolve revolver revolving revue revulsion reward reword rewrite rewritten rewrote Rhaeto-Romanic rhapsody rheostat rhetoric rhetorical rhetorical question

s. 1. sayg dan ileri gelen. 2. sayg uyandran. 3. saygl, sayg dolu. z. sayg iinde. z. ok sayg l bir ekilde. i. 1. derin d nme. 2. hayale dalma. i. 1. tersine evirme. 2. of huk. (karar n) bozulmas. 3. ansszlk. s. 1. aksi, arka, ters: reverse side ters taraf. 2. tersine dnm . f. 1. ters evirmek; tersyz etmek. 2. tersine dndrmek/dnmek. 3. yerlerini oto. geri vites. (daha nce savundu unun) tersini savunmaya balamak. ng. demeli telefon konumas yapmak/yaptrmak. demeli konu ma. s. 1. tersine evrilebilir. 2. kim., fiz. tersinir. i. 1. (eski durum, alkanlk, inan v.b.ne) dnme. 2. biyol. birka kuak boyunca birtak m zelliklerin yeniden ortaya kmas, f. to (eskigrnmeyen bir duruma) dnmek. i. 1. tekrar gzden geirme, yeniden inceleme. 2. ele tiri. 3. tefti. 4. edebiyat ve fikir dergisi. f. 1. tekrar gzden geirmek, yeniden incelemek. i. eletirmen. f. svmek, kfretmek. f. 1. (fikrini/plan n) deitirmek: He has revised his opinion of me. mdakigzden fikrini de itirdi. 2. (metni) gzden geirerek Hakk itirme/dzeltme; of (metnin) gzden i. 1. (metni) geirerek de geirilerek de itirilmesi/dzeltilmesi. 2. (metnin) deitirilmi/dzeltilmi i. revizyonizm. i., s. revizyonist. f., ng., bak. revitalize. f. yeniden canland rmak, diriltmek. i. 1. yeniden canlanma, dirilme; yeniden canland rma, diriltme. 2. uyanma, . 3. (eski bir oyunu) yeniden yeniden oynama/sahneye koyma. 4. Hrist. uyan diriltmek. 2. f. 1. yeniden canlanmak, dirilmek; canland rmak, /hat ray ) yeniden uyand rmak. 3. (eski bir oyunu) yeniden (merak f. 1. iptal etmek, feshetmek. 2. geri almak. f. 1. (at/against) (-e kar ) isyan etmek, ayaklanmak. 2. tiksindirmek. i. isyan, ayaklanma. s. tiksindirici, iren. i. 1. devrim; ihtilal; ink lap: Industrial Revolution sanayi devrimi. 2. dnme, devir: revolution i., s. devrimci; ihtilalci. of a wheel tekerle in devri. f., ng., bak. revolutionize. f. -de devrim yapmak, -i kkten de itirmek. f. 1. (about/around) (etraf nda) dndrmek, evirmek; dnmek. 2. around olmak, ile ilgili olmak: Our conversation revolved around her. ... hakk nda i. revolver, tabanca. s. dner: revolving door dner kap . revolving fund dner sermaye. revolving i. rev. light dner fener. i. tiksinme. f. 1. dllendirmek. 2. kar ln vermek. i. 1. dl, mkfat. 2. karlk, bedel. f. baka bir ekilde ifade etmek. f. (re.wrote, re.writ.ten) yeniden yazmak. f., bak. rewrite. f., bak. rewrite. i., s. Reto-Romanca. i. 1. mz. rapsodi. 2. heyecanl ve duygusal konuma. i., elek. reosta. i. 1. sz sanat, belagat, retorik. 2. abartmal dil/yaz. s. 1. sz sanatna zg. 2. etkileyici bir ekilde sylenen. 3. tumturakl. cevab beklenmeyen soru.

rhetorical question rheumatism rhinestone rhino rhinoceros rhizome Rhodes Rhodian rhododendron rhombus rhubarb rhyme rhythm rhythmical rib ribald ribbed vault ribbon rice rice flour rice plant rice pudding rich riches rickets rickety ricochet ricochet fire rid rid o.s. of rid s.t. of riddance ridden riddle riddle ride ride a high horse ride a wave ride bareback ride for a fall ride on ride roughshod over ride s.t. out rider ridge ridgepole ridicule

cevab beklenmeyen ve etkili olmak iin sorulan soru. i. romatizma. i. suni elmas. i. (o. --s/rhi.no) k. dili gergedan. o. --es (raynasrsz)/rhi.noc.er.os/rhi.noc.eri (raynasray) i. gergedan. i., bot. kksap. i. Rodos. i. Rodoslu. s. 1. Rodos, Rodosa zg. 2. Rodoslu. i., bot. ormangl, komar. o. --es (rambsz)/rhom.bi (rambay) i., geom. ekenar drtgen. i. ravent. i. uyak, kafiye. f. 1. (with) (ile) kafiyeli olmak. 2. kafiyeli iir yazmak. i. ritim, tartm, dizem. s. ritmik, tartml, dizemli; tartmsal, dizemsel. i. 1. anat. kaburga, e e. 2. pirzola, kotlet. 3. bot. yaprak damar. f. (--bed, rmayacak bir ekilde) -e taklmak, -i grgra -bing) dili (kendisini k zd bozuk, kfrbaz, baya . s. azk. mim. kaburgal tonoz. i. 1. kurdele; erit. 2. erit: printer ribbon yazc eridi. i. 1. pirin. 2. eltik. 3. pilav. pirin unu. eltik. zml bir e it stla. s. 1. zengin, varlkl: a rich man zengin bir adam. a rich source of protein zengin protein kayna . 2. pahal ve gzel. 3. bitek, verimli: rich soil verimli i. zenginlik, servet. i., tb. raitizm. s. 1. kecek gibi, rk ar k (ey). 2. sarsak, titrek (kimse). i. sekme, sekerek s rama. f. sekmek, sekerek sramak. sekme at. f. (rid/--ded, --ding) kendini (bir d nce v.b.nden) kurtarmak. bir eyi -den kurtarmak; bir eydeki -i yok etmek. i. f., bak. ride. s. i. bilmece, muamma. i. kalbur. f. 1. kalburdan geirmek. 2. kalbura evirmek. f. (rode, rid.den) 1. (bisiklet, motosiklet v.b.ne) binmek: Can you ride a bicycle? Bisiklete binebilir misin?/Bisiklete binmeyi biliyor musun? 2. ata byklk taslamak. dalga zerine binerek srklenmek. ata eyersiz binmek. felakete srklenmek. 1. -e binmek. 2. k. dili (gelecekte olabilecek bir ey) -e bal olmak/dayanmak. (birinin duygular n/isteklerini) hie sayarak bildiini okumak. k. dili olumsuz bir eyi iyi kt idare etmeye almak; olumsuz bir eyi iyi kt atlatmak. i. 1. binici. 2. huk. (evrak veya yasaya) ek, ilave, zeyil. i. 1. cor. (iki vadiyi birbirinden ayran yayvan) srt. 2. da srt. 3. at srt. i. mahya kirii. i. alay, makaraya alma, e lenme. f. ile alay etmek, -i makaraya almak, ile elenmek.

ridiculous riding riding breeches riding for a fall riding habit rife riffraff rifle rifle rift rig rig rig the market rigging right right angle right angle right away right away Right face! right of assembly right of assembly right of asylum right of eminent domain right of sanctuary right of search right of way right of way right off right on time Right on. right triangle right wing right winger Right you are! Right! righteous rightful rightfully right-hand right-handed rightist rightly rightminded rigid rigidity rigor

s. 1. gln. 2. tuhaf, sama: Dont be ridiculous! Samalama! Thats ridiculous! ok sama! binicilik: riding school binicilik okulu. s. binek. i. 1. bini. 2. binici pantolonu, klot. binici k yafeti. s. i. ayaktak m. f. 1. through (bir eyi ararken) -i altst/karmakark etmek. 2. iindeki i.eyleri tfek.altst ederek -i talan etmek. i. 1. yark, gedik, atlak. 2. ara bozukluu, ara almas; anlamazlk: gittike alyor. Theres growing in their relationship. Aralar f. (--ged,a --ging) 1. rift donatmak. 2. up k. dili -i uydurup yapmak/kurmak. i. 1. m, arma. 2. tak m. 3. (rmorklu) kamyon. 4. k. dili k yafet, k l k. 5. donan eyi) (yasalara ayk r olarak) kendi kar na gre f. (--ged, --ging) (bir

rmak/katmak; ike yapmak. ayarlamak; (seime) hilebyk kar tmiktarlarda n alarak piyasan n belirli bir hisse senedini sat(mata) kontroln geici olarak ele geirmek. i., den. donan m, arma.
s. 1. (ahlaka) do ru: Do whats right! Doru olan yap! 2. doru, yanl olmayan: What geom. dik a . you said is right. Dedi iniz doru. Thats not the right geom. dik a . hemen, derhal. hemen, derhal. ask. Sa a dn! toplanma hakk . toplanma hakk . snma hakk, iltica hakk. huk. istimlak hakk . snma hakk, iltica hakk. huk. arama hakk . 1. huk. geit hakk . 2. trafik gei hakk. 1. huk. geit hakk , irtifak hakk. 2. oto. yol hakk. hemen, derhal. tam zaman nda, tam vaktinde, tam belirlenen zamanda: Youre right on tmet. z zamanda geldin. time. anla Tam Tam isabet. Devam geom. dik gen. pol. sa kanat, saclar. saak. ng., k. dili Hay hay!/Tamam! nlem Haklsnz!/Dorudur! s. 1. drst, erdemli, do ru. 2. adil. s. 1. (birinin) hakk olan. 2. gerek, yasal: Whos the rightful owner? Gerek sahibi kim? This is rightfully yours. Bu senin doal hakkn. z. hakl olarak: s. 1. sadaki, sa. 2. gvenilen: right-hand man en ok gvenilen kimse, kol. sa s. 1. ou iini sa eliyle yapan, sa elini kullanan. 2. sa elle yaplan. 3. elle kullan iin yaplm. 4. soldan saa dnen. sa lmak . s., i., pol. sa c z. 1. hakl olarak. 2. doru olarak. s. 1. iyi niyetli. 2. kafas normal bir ekilde alan, normal; akl banda; duyulu. sa1. s. kat, sert. 2. eilmez, bklmez, kat, dimdik. 3. sert, iddetli. s. katlk, sertlik. i. 1. sertlik, kat lk. 2. titizlik, zen, ihtimam, dikkat. 3. o. glkler, zorluklar.

rigor mortis rigorous rigour rile rim rime rime rind ring ring ring binder ring false ring for a servant ring hollow ring in ring mold ring off ring road ring s.o. up ring s.t. up ring the changes on ring true ring true ringleader ringlet ringmaster ringside ringworm rink rinse riot rip rip cord rip s.o. off rip s.t. off rip s.t. open rip s.t. up ripe ripen ripoff ripple rise rise above rise to the occasion risen rising risk

tb. l katl. s. 1. sert, iddetli. 2. titiz, zenli, ihtimaml, dikkatli. i., ng., bak. rigor. f., k. dili 1. sinirlendirmek, k zdrmak. 2. bulandrmak. i. 1. kenar: the rim of a circle bir emberin kenar . 2. jant, ispit: rim of a wheel jant. . i. k ra i., f., bak. rhyme. i. kabuk: lemon rind limon kabu u. cheese rind peynir kabuu. f. kuatmak, ember iine almak, etrafn evirmek. i. 1. halka, daire, . wedding ring ember. 2. yzk: engagement ring(zil/an) ni an yz ) almak; almak/al nmak. 2.alyans. ng. f. (rang, rung) 1. (zili/an telefon klasr. etmek. 3. nlamak. i. 1. an sesi, zil sesi. 2. nlama sesi. k. dili (szler) gerek gibi gelmemek. hizmetiyi a rmak. k. dili, bak. ring false. ng. (dardan) (iyerini/evi) (telefonla) aramak. ah. halka eklindeki kalp. ng. telefonu kapamak/kapatmak.

ng. evre yolu. ng. birine telefon etmek. (kasaya) bir eyi yazmak/kaydetmek. (ayn eyi) tekrar tekrar sylemek. k. dili (szler) do ru gibi gelmek. k. dili do ru gibi gelmek. i. ete ba , eleba.
i. 1. (sa iin) lle. 2. ufak halka. i. sirk yneticisi. s., i. ringe veya sirk sahnesine yak n (yer). i., tb. mantar hastal. i. paten sahas . f. 1. alkamak, alkalamak, durulamak. 2. suyla y kayarak -i temizlemek: kar. i. 1. Rinse the soap off hands. Ellerindeki sabunu suylaf.karga a, kar your klk, ayaklanma. 2. cmb , elenti. a i. 1. karga ayaklanmak. karmak, f. (--ped, --ping) 1. yrtmak; yrtlmak. 2. yarmak; yarlmak. i. 1. yrtk. 2.

k.t 3. diki sk yar aan ip. . para k. dili birine kazk atmak, birinden fazla para almak.
1. (iplikle dikilmi) bir eyi ekip koparmak/skp atmak. 2. k. dili bir eyi rmak/yrtmek/almak. a eyi yrtarak amak. bir bir eyi yrtmak. s. 1. olmu , olgun (meyve). 2. tam vakti gelmi. f. (meyveyi) olgunla trmak; (meyve) olgunlamak. i., argo hile, k tlk. i. 1. dalgac k. 2. hafife dalgalanma. f. hafife dalgalanmak; hafife rmak. dalgaland f. (rose, --n) 1. yukar kmak, ykselmek. 2. ykselmek, artmak: Prices

3. -in kalkmak, aya akalkmak: The students rose are rising. Fiyatlar art yor. 2. mak/ykselmek. 1. -in stesinden gelmek. stnden do gerektiinde lazm geleni yaparak iin stesinden gelmek.
f., bak. rise. i. ayaklanma, isyan. i. 1. tehlike, risk, riziko. 2. sigorta edilen kimse/ ey. f. 1. tehlikeye atmak. 2. gze almak.

risk ones neck risk ones neck risky rite ritual rival river river bed rivet rivet ones eyes on riveting Riviera rivulet roach road roadblock roadside roadway roam roar roaring roast roasted chickpea roaster roasting rob rob Peter to pay Paul robber robbery robe robot robust rock rock rock rock bottom rock candy rock crusher rock crystal rock dove rock garden rock partridge rock pigeon rock reef rock salt rock the boat rocker

hayatn tehlikeye koymak. k. dili hayatn tehlikeye atmak. s. tehlikeli, rizikolu. i. ayin, dinsel tren. s. 1. ayine ait, dinsel trene ait. 2. det edinilmi . i. 1. ayin. 2. det, alk. i. rakip. s. rakip olan; birbiriyle rekabet eden. f. (--ed/--led, --ing/--ling) ... kadar ... nehir. olmak, ile rekabet etmek, ile a k atmak: Its winters rival those of i. rmak,

rmak yata.
i. perin. f. perinlemek, perinle tutturmak. gzlerini/gzn -e dikmek. s., ng., k. dili harika, byleyici. i. i. ay, dere. i. hamambce i; karafatma; kaloriferbcei. i. yol. i. barikat. i. yol kenar . i., ng. yolun ortas, platform, yolun tatlara zg ksm. f. dolamak, gezinmek. f. 1. gmbrdemek; grlemek. 2. (aslan) kkremek. 3. ok ba rmak, grlemek. 4. kahkaha ile glmek. 1. gmbrdeme; s., k. dili ok; byk: roaring drunki.zilzurna sarho . grleme. 2. f. 1. (f rnda/atete) kzartmak. 2. (kahve v.b.ni) kavurmak. i. 1. rosto, zarm et paras. 2. rostoluk/kzartmalk et paras. s. 1. kzarm, k leblebi. i. (et k zartmaya yarayan kapakl) rosto tenceresi. s., k. dili ok s cak. z., k. dili ok (scak). f. (--bed, --bing) 1. soymak. 2. ya malamak, talan etmek. birine olan borcu demek iin ba kasnn hakkn yemek. i. soyguncu, h rsz; haydut. i. soygun, h rszlk. i. 1. robd ambr; sabahlk. 2. cppe, bini. 3. kaftan. i. robot. s. grbz, ok sa lkl, din, zinde. i. 1. kaya; kaya paras . 2. ta. 3. kaya gibi kuvvetli ey. 4. argo byk akide ekeri. mcevher, 5. ng. f. sallamak,elmas. sarsmak; sallanmak, sars lmak. i. rock, rock mzii. 1. kaya tabakas . 2. en aa nokta: Prices have hit rock bottom. Fiyatlar en alt seviyeye ekeri. d t. akide konkasr. necefta. zool. kayagvercini, Columba livia. 1. kayalk yerde bulunan bahe. 2. da iekleri yetitirmek iin k bahe. graeca. dzenlenen kayalAlectoris zool. k nalkeklik, zool., bak. rock dove. kaya dkntl k y. kayatuzu. k. dili (var olan) durumu bozmak. i. 1. (beik veya salncakl sandalye altndaki) kavisli ayak. 2. salncakl sandalye.

rocker arm rocket rocket rocking chair rocking horse rockrose rocky rod rode rodent rodeo roe roe roe deer rogue roguish rle role, rle roll roll call roll call roll out the red carpet for roll out the welcome mat roll up ones sleeves rolled oats rolled oats roller roller skate roller-skate roller-skating rollick rollicking rolling rolling pin roll-neck roly-poly ROM Romaic romaine romaine lettuce Roman Roman alphabet Roman candle Roman Catholic Roman Catholicism Roman law Roman nose

klbtr. i. 1. roket, fze. 2. havai fi ek. i., bot. roka, Eruca sativa. salncakl sandalye. salncakl at. i., bot. laden, Cistus ladaniferus. s. 1. kayalk. 2. kaya gibi. i. (demirden/a atan yaplm) ubuk: stadia rod stadya. f., bak. ride. i. kemirgen hayvan. i. rodeo. i. i. balk yumurtas. zool. karaca, Capreolus capreolus. i. 1. hilekr, dzenbaz, doland rc. 2. apkn, kerata. 3. yaramaz kimse. n fil. 4. 1. azg s. dzenbaz. 2. apk n. 3. yaramaz. i., bak. role. i. rol. f. 1. yuvarlamak; yuvarlanmak: rolling ball yuvarlanan top. 2. up -i sarmak; lmak: Roll up the hose. Hortumu sar. 3. up -i drmek: Roll up the sar da yap lan szl) yoklama. (okulda/toplant yoklama. k. dili -i atafatl bir ekilde karlayp arlamak. arlamak. kollarn svamak. yulaf ezmesi. yulaf ezmesi. i. 1. silindir. 2. merdane. 3. byk dalga. 4. bigudi. tekerlekli paten. f. tekerlekli patenle kaymak. i. tekerlekli patenle kayma. f. neeli ve grltl bir biimde davranmak. s. grltl, amatal. s. 1. yuvarlanan. 2. ini li yokulu (arazi). 3. dalgal (deniz). oklava, merdane. s., ng. balk yakal (giysi). s. tknaz, bodur. i., bilg. Read-Only Memory. i., s. (halk n konutuu) Rumca. i. marul. marul. i. 1. Romal. 2. tar. (eski) Romal, Romen. s. 1. Roma, Romaya zg. 2. tar. (eski) Roma, (eski) Romaya zg, Romen. 3. Katolik. Latin alfabesi. bir tr havai fiek. Katolik. Katoliklik. Roma hukuku. kemerli burun.

Roman numeral Romance romance Romance languages Romanesque Romania Romanian Romansh romantic romanticise romanticism romanticize Romany Rome romp rompers roof roof garden roof of the mouth roofing rook rook rookie room room and board roomer roommate roomy roost rooster root root and branch root directory root for root out/up rootless rootlet rootstalk rope rope in rope ladder rope off ropy Roquefort cheese rosary rose rose

Romen rakam . s. i. 1. ak stne kurulmu iliki; ak. 2. romantiklik. 3. ak ve macera dolu hikye/roman. Romen dilleri, Latince kkenli diller. s. Roman, Romanesk. i. Romanya. i. 1. Rumen; Romanyal. 2. Rumence. s. 1. Rumen; Romanya, Romanyaya zg. 2. Rumence. 3. Romanyal . i., s. Roman a. s. 1. romantik; a ki; duygusal. 2. romantik, romanesk, ak ve macera dolu. 3. bak. fantastik. 4. edeb. romantik, romantizme zg. i., edeb. romantik. ng., romanticize. f., i. romantizm. f. -i romantik bir ekle sokmak, -i romantikletirmek. i., s. 1. Romanca, ingenece. 2. Roman, ingene. i. Roma. f. (about/around) s rayp oynamak. i. 1. hoyrata ve grltl oyun. 2. k. lantulumu. ey. dili kazan sa paal ) ocuk i. (kkolayca i. 1. dam; at. 2. at rts. 3. ng., oto. sa tavan. f. 1. -in n/atsn yapmak. 2. -in atsn rtmek. dam at bahesi. damak. i. 1. at yapma. 2. at rts. i., zool. ekinkargas . f. 1. hile ile kapmak. 2. dolandrmak, aldatmak; klamak. kaz i., satran kale. i., k. dili 1. acemi aylak, acemi. 2. acemi er. 3. yeni polis. 4. acemi oyuncu. i. 1. oda. 2. yer. f. oturmak. tam pansiyon. i. pansiyoner. i. oda arkada . s. geni. i. tnek. f. tnemek. i. horoz. i. kk. f. kkle tirmek, tutturmak; kklemek, tutmak. tamam yla, kkten, toptan, hepsi. bilg. kk rehber, kk dizin. k. dili -i desteklemek. kknden skmek. s. kksz. i. kkk. i., bot. kksap. i. 1. ip. 2. halat. 3. idam. 4. kement. f. 1. iple ba lamak. 2. kementle tutmak. k. dili -i kand rmak. ip merdiven. -i iple ayrarak girii engellemek. s., ng., k. dili kt, berbat. Rokfor peyniri. i. (dua okurken kullan lan) tespih. i. 1. bot. gl. 2. gl rengi, a k pembe. 3. hortum szgeci. f., bak. rise.

rose acacia rose geranium rose hip rose jam rose of Sharon rose petal rose water rosebud rosebush rose-colored rosemary rosin roster rostrum rosy rot rota rotary rotary press rotate rotation rote rotor rotten rotten to the core rotund rotunda rouge rough rough it rough up rough usage roughage rough-and-tumble roughcast roughen roughhewn roughhouse roughly roughneck roughshod roulette Roumania Roumanian Roumelia Roumelian round

bot. k rmz akasya, krmz yalanc akasya, krmz salkmaac. bot. tr. kuburnu. gl reeli. bot. 1. aahatmi. 2. klotu. gl yapra. glsuyu. i. gl goncas . i. gl aac. s. gl rengi, gl renkli. i. biberiye. i. (kat) reine, kolofan. i. 1. ask. subaylar n nbet srasn gsteren liste/defter. 2. isim listesi. o. --s (rastrmz)/ros.tra (rastr) i. krs. s. 1. gl gibi. 2. gl rengi, gl renkli; k rmz, al. 3. gzel, ho; mit verici. en. --ting) rmek; rtmek. i. 1. rme. 2. rk. 3. ng. sama, 4.(--ted, f. rva. z ng. nbet listesi. i., s. dnen, dner, dnel: rotary harrow dner tapan. rotary engine dnel devimli motor. i. gbek, gbekli kav ak. rotatif, dnerbasar. f. 1. dnmek; dndrmek. 2. s rayla almak; srayla altrmak: rotate nbet tutmak. 3. dnml olarak ekmek: rotate crops the s rayla i. 1. watch dnme. 2. devir. 3. rotasyon. i. i. 1. rotor, dne. 2. helikopter pervanesi. s. rk, bozuk, rm , kokmu; clk (yumurta). (ahlaka) temelden rk, koku mu. s. 1. yuvarlak, toparlak. 2. tombul. 3. dolgun ve kuvvetli (ses). i. rotond, st kubbeli yuvarlak bina/oda. i. allk. f. allk srmek. s. 1. prtkl, ptr ptr; t rtkl, trtk trtk: This lemon has a rough skin. uartlar prtkl. The cliffs are rough. Kayalklar ptr ptr. Bu limonun kabu iinde ya amak. (bir sre iin) ilkel -i hrpalamak. hoyrata kullanma. i. ok sellozlu yiyecek. i. bouma: He dislikes the rough-and-tumble of politics. Siyasi hayatn umalar ndan hi holanm yor. n yapmak. 2. kaba sva ile svamak. bo f. (rough.cast) 1. tasla i. kaba s va. f. 1. przlendirmek; przlenmek. 2. kabartmak; kabarmak. s. kaba yontulmu , tasarlanm, taslanm. i., k. dili grlt pat rt. f., k. dili grlt patrt karmak. z. 1. kabaca. 2. a a yukar, yaklak olarak. i., k. dili klhanbeyi. s. i. rulet. i., bak. Romania. i., s., bak. Romanian. i., tar., bak. Rumelia. i., s., bak. Rumelian. s. 1. yuvarlak: round shape yuvarlak ekil. 2. yuvarlak, toparlak: a calculation given in round figures yuvarlak hesap. 3. tam: a round dozen

round bracket round number round table conference round the clock round trip round trip roundabout rounder roundly round-the-clock round-trip round-trip ticket roundup rouse rousing rout route routine roux rove rover roving row row row row against the tide rowboat rowdy rower rowlock royal royalist royalty rpm, rpm rps, rps RR RSVP Rt Hon Rt Rev Ruanda rub rub away rub down rub elbows with rub in rub it in rub off/out

ng. parantez, ayra. mat. yuvarlak say.


yuvarlak masa toplant s. gece gndz. gidi dn. gidi dn. i., ng. gbek, gbekli kavak. s. dolambal. i., k. dili sefa pezevengi, sefih. z. 1. adamak ll. 2. saknmadan, dobra dobra. 3. azarlayc bir ekilde. s. gece gndz yap lan. s. gidi dn (bileti). gidi dn bileti. i. (hayvanlar /insanlar) toplama; (sulular) yakalama. f. 1. uyand rmak; uyanmak. 2. canlandrmak. 3. kkrtmak. s. 1. uyand rc. 2. heyecan verici. 3. canl. 4. byk. i. bozgun, hezimet. f. bozguna u ratmak, hezimete uratmak. i. yol; rota; gzergh. f. (belirli bir yolla) gndermek. i. 1. det, usul. 2. i program. s. allm, her zamanki. o. roux (ruz) i. unla tereyan kartrp piirerek yaplan bir karm. f. avare dola mak. i. 1. serseri kimse. 2. korsan. s. gezici, dola an. i. 1. s ra, saf, dizi. 2. sra evler. 3. sra evleri olan sokak. f. krek ekmek. i. sandal gezintisi. i. grltl kavga, ngar, hrgr. f. grltl bir ekilde kavga etmek. ak ntya kar krek ekmek, glklere kar abalamak. i. kayk, sandal. i. klhanbeyi. s. 1. grltl ve kavgal . 2. grltc ve kavgac. i. kreki. i., ng. krek skarmozu, skarmoz. s. krala ait, krala yak r. i. kralc . i. 1. kraliyet ailesi bireyleri. 2. imtiyaz creti; patent creti; telif hakk creti. k s. revolutions per minute dakikada devir. k s. revolutions per second saniyede devir. k s. Railroad, the Right Reverend. k s. Rpondez sil vous plat. Ltfen cevap veriniz. k s. the Right Honorable. k s. the Right Reverend. i., bak. Rwanda. f. (--bed, --bing) 1. ovmak, ovalamak. 2. against/on -e srtnmek. i. 1. ovma, ovalama; ovunma. rmak, yemek. 2. 2. asrtme. nmak. 3. srtnme. 4. k. dili problem. 1. and masaj yapmak. ile bir arada olmak; ile bir araya gelmek, ile kar lamak. 1. (merhem v.b.ni) ovarak yedirmek. 2. k. dili yzne vurmak. k. dili yzne vurmak. 1. silip karmak. 2. srtnmeyle kmak, dklmek.

rub out rub s.o. the wrong way rub s.t. against rub s.t. on rub shoulders with rub shoulders with rubber rubber band rubber check rubber stamp rubber tree rubberise rubberize rubber-stamp rubbing alcohol rubbing alcohol rubbish rubbish bin rubble rubella Rubicon rubric ruby rucksack ruckus ruction rudd rudder ruddy rude rudimentary rudiments rue rue rue the day one was born rueful ruffian ruffle ruffle s.o.s feathers rug rugby rugged rugger ruin ruinous ruins rule

argo ldrmek. k. dili birini k zdrmak/sinirlendirmek. bir eyi -e srtmek. bir eyi -e srmek. bir arada bulunmak. ile grmek, -e rastlamak. i. 1. kauuk, lastik. 2. (ya murlu havalarda ayakkab zerine giyilen) lastik. 3. ng. silgi. 4. k. dili prezervatif. lastik bant. argo karlksz banka eki. 1. lastik mhr, stampa. 2. ahsiyetsiz kimse. bot. kauuk a ac, kauuk. f., ng., bak. rubberize. f. 1. lastik kaplamak. 2. kuma su geirmez hale koymak. f., k. dili d nmeden onaylamak. tuvalet ispirtosu. tuvalet ispirtosu. i. 1. erp, sprnt, dknt. 2. sama, samal k. 3. ng. p. ng. p kutusu. i. 1. moloz. 2. blokaj iin kullan lan talar, blokaj talar. i., tb. kzamkk. i. i. 1. eski kitaplarda k rmz harflerle baslan ksm. 2. yasa tasars bal. l . 4. rengi. blm. 5. k rm renk. 3. blm ba rm zz , lal. i. 1. yakut. 2. yakut s. k i. srt antas. i., k. dili ngar; arbede. i., k. dili ngar, grltl kavga: Therell be ructions if that shipment doesnt get here today. O parti buraya bugn gelmezse ngar kacak. zlkanat. i., zool. k i. dmen. s. 1. k rmz, al. 2. al yanakl. 3. ng., k. dili Vurgulamak iin kullanlr: That zil! z., 3. ng., k. dili Vurgulamak kullan lr: ruddy doorbell! O krolas iddetli. s. 1. kaba. 2. terbiyesiz, edepsiz. kaba saba. 4. ilkel. 5.iin sert, s. 1. temel. 2. geli memi. i. en temel bilgiler/kurallar. f. esef etmek; esefle anmak. i., bot. sedefotu. doduuna piman olmak. s. 1. yalandan hznl. 2. zc; hazin; hznl. i. kabaday, klhanbeyi. f. 1. (ku) (tylerini) kabartmak. 2. kartrmak. 3. (suyu) dalgalandrmak. ac n yapraklarn) oynatmak. 5. rahatn bozmak, rahatsz 4. zd rmak. k. (rzgr) dili birini(a k i. 1. hal. 2. yayg (kilim, cicim v.b.). i., spor rugbi. s. 1. engebeli, ar zal. 2. dzensiz. 3. sert, hain. 4. kaba. 5. salkl, kl , salam. 7. frtnal, sert. kuvvetli. 6. dayan ng., spor, k. dili rugbi. i., i. 1. harabe; virane. 2. harabiyet, harabelik. 3. ok kt durum, k , : It caused his ruin. Mahvolmas na edici. sebep oldu. 4. iflas, . 5. bat viran. 3. s. 1. ok zarar veren, mahvedici, tahrip 2. harap, y kk;batk : ruinous interest fahi faiz. fahi i., o. harabeler, ykntlar: We walked among the ruins of Ephesus. Efes harabelerini gezdik. /yneticisi olmak; ynetmek, idare etmek. 2. -e f. 1. hkmdar hkmetmek. 3. egemen olmak, hkim olmak. 4. (on) huk. (hkim) (-e)

rule of thumb ruler ruling rum Rumania Rumanian rumble Rumelia Rumelian ruminant ruminate rummage rummage out rummage sale rumor rumour rump rump roast rump session rumple rumpus rumpus room run run run a blockade run a blockade run a boundary run a risk run a temperature run a temperature run about run across run after run against run aground run along run amok run an errand run away run away with run circles around s.o. run counter to run down run dry run errands run for ones life run hard

yaklak hesap, gz karar, pratik i grme usul. i. 1. hkmdar. 2. cetvel. i., huk. (hkimin verdi i) karar. s. 1. iktidardaki: ruling party iktidar partisi. 2. en gl, ba lca. i. 1. rom. 2. iki. i., bak. Romania. i., s., bak. Romanian. f. 1. grlemek, gmbrdemek. 2. gurlamak, guruldamak. i. 1. grleme, gmbrt. 2. gurlama, gurultu. i., tar. Rumeli. i. Rumelili. s. 1. Rumeli, Rumeliye zg. 2. Rumelili. i. gevigetiren hayvan. s. 1. gevigetiren. 2. dnceli. f. 1. gevi getirmek. 2. over/about/on zerinde derin derin dnmek. f. altst edip aramak. aratrarak bulmak. 1. yardm dernekleri yararna yaplan kullanlm eya sat. 2. elde kalan n sat . mallar i. sylenti, rivayet. i., ng., bak. rumor. i. 1. but. 2. bakiye, geri kalan para. kasap. but. bir toplantnn dalmasndan sonra ounluun olmad gayriresmi . turmak. 2. (sa) kartrmak, karmakark etmek. i. krk, devam f. 1. buru

ukluk. buru i., k. dili ngar; arbede.


evde oyun salonu. f. (ran, run, --ning) 1. ko mak: He can run very fast. ok hzl koabilir. 2. mak; letmek, alka trmak: Who is running machine? Bu ilemek, , ko ma. i2. (orapta) k. 3. tic. talep, istem, this rabet: Theres i. 1. koual a run on novels. Yabanc romanlar ok rabette. 4. gezi, gezinti. 5. foreign yarmak. ablukay ablukay yarmak. snr gemek. riske girmek. atei kmak. (birinin) ate i olmak, vcut ss fazla olmak. kouturmak, teye beriye komak. 1. -e rastlamak, -e rast gelmek. 2. -in bir kenar ndan br kenarna mak, -i ko arak gemek. ko ko mak. -in peinden 1. ile kar lamak, -e atmak. 2. -e arpmak. karaya oturmak. k. dili gitmek: Id better run along. Art k gitmeliyim. Run along now! Haydi, imdi (ocuklara sylenir.). rmak. 2. insanlar ldrmek amacyla saa sola saldrmak. 1. ldgit! bir i iin bir yere gitmek. kamak, firar etmek: Upon seeing me the burglar ran. H rsz beni . grnce kamak. 2. () ile kamak. 3. (bir konuda) en ok baar 1. -i alp kat kazanan biri olmak. k. dili, bak. run rings around s.o. -in aksine gitmek. 1. arpp yere drmek, arpmak: That taxi ran down an old man. O taksi yal bir adama arpp yere drd. 2. (bir tekne) (baka bir kurumak. ayak ileri yapmak; ayak ilerine bakmak. kap kurtulmak. hzl komak.

run into run into debt run into debt run low run off run on run on the rocks run out run out of time run out on run over run rampant run rings around s.o. run riot run s.o./s.t. to earth run short run short of run the gamut run the gauntlet run the risk of run through run through run true to form run up run upon run wild runaway rundown run-down rung rung run-in runner runner bean runner-up running running account running account running board running light running mate run-of-the-mill run-time runway rupture rural ruse

1. -e rast gelmek. 2. -e arpmak. borca girmek. borca girmek. azalmak. 1. kamak. 2. matb. basmak. 3. (yar ta/oyunda) beraberlii zmek. 4. rmak. 5. with ( ) ile kamak. with -i almak, -i a2. konu mak. 1. devam etmek. devaml 1. (gemi) kayalara oturmak. 2. k. dili iflas etmek, batmak. 1. dar komak. 2. (sre) bitmek. 3. tkenmek. 4. of -den dar atmak, den kovmak. (birinin) vakti kalmamak: Weve run out of time. Vaktimiz kalmad . (birini) terketmek. 1. arpp stnden gemek; ezmek, inemek: The truck ran over the ay ezdi. varmak, 2. to (birkol yere) gidivermek. 3. dal turtle. Kamyon kaplumba gezmek. 2. (bitki) 1. (kt bir durum) a r boyutlara

fk rmak; azmak. budak salmak, her tarafa yaylmak; birine ta karmak; birini glgede k. dili birini cebinden karmak, rakmak, birinin pabucunu dama atmak. b 1. deli gibi ko up barmak. 2. (bitki) azmak, dal budak salp her yeri
sarmak. birini/bir eyi arayp tarayp bulmak. (of) tkenmek: Were running short of time. Vaktimiz tkeniyor. (malzemesi) tkenmek, k tlamak. her eidi/tr olmak. sra daya yemek. ... tehlikesini gze almak. 1. israf etmek. 2. iinden geirmek. 3. abucak gzden geirmek. 1. k. dili (bir eyi) abucak tketmek; (bir eyi) israf etmek. 2. (bir tat) gereken bir yerden) durmadan hzla gemek: He ran through (durulmas i gibi davranmak. kendisinden beklenildi 1. (denecek bir faturay) ykl bir hale getirmek: Youve run up quite a rmak. bill this month.They Bu ayki epey ykl. 2.z art kald lar. 3. (bayrak) -e rastlamak. ranfaturan out of money. Paras 1. (ocuk) ta knca davranmak, azmak. 2. (bitki) azp ok yaylmak. i., s. kaak. i. zet. s. 1. khne, harap. 2. yorgun, hastal kl, zayf. f., bak. ring. i. 1. portatif merdiven basama . 2. iskemlenin basamak denei. 3. . 4. kademe, tekerlek parma ma, anla mazlk. basamak. i., k. dili at i. 1. koucu. 2. yol hals. 3. ayak ilerini yapan kimse, ayak. 4. bot. srngen sap. 5. ng., k. dili alfasulyesi. ng. alfasulyesi. i., spor ikinci gelen yar mac/takm. i. 1. kou, koma. 2. ynetim, ynetme, idare, idare etme. 3. spor kou. 2. komaya elverili. 3. sarlgan, srngen (bitki). 4. srekli, s. 1.cari koan. tic. hesap. 1. cari hesap. 2. an nda verilen haber. oto. marpiye. seyir feneri. 1. ayn takmda yaran at. 2. ayn partiden seime katlan aday. s. olaan, baya, alelade, sradan. i., bilg. yrtme sresi. i. (havaalan nda) pist. i. 1. kopma, k rlma. 2. (ilikilerde) kopma, kopukluk. f. 1. koparmak, kopmak, kr2. lmak. 2. (ilikiyi) koparmak, bozmak. k rmak; kye ait. tarmsal. s. 1. k rsal, i. hile, oyun.

rush rush rush a bill through rush hour rush order rush order rush out of the room Russia Russia turnip Russian Russian roulette Russian turnip rust rustic rustle rustler rusty rut rut rutabaga ruthless ruthlessly ruthlessness Rwanda Rwandan rye rye bread rye whisky ryegrass S, s s.o.s pride and joy Sabbath sabbatical saber saber rattling sable sabot sabotage saboteur sabre saccharin saccule sachet sack sack sacking sacrament

i. saz, has rotu. f. 1. komak, acele etmek; koturmak, acele ettirmek. 2. saldrmak. 3. zla akmak. 4. aceleyle yapmak. i. 1. ko ma, acele etme. 2. hcum, h sn acele ile meclisten geirmek. bir kanun tasar (i gnnde) trafiin en youn olduu zaman. acele sipari. acele sipari. odadan f rlayp kmak. i. Rusya. algam. i., s. 1. Rus. 2. Rusa. Rus ruleti. algam. i. 1. pas. 2. pas rengi. f. paslanmak; pasland rmak. s. 1. kye/k ra zg. 2. kaba, yontulmam. 3. rstik, sade, basit. i. basit ve kaba kimse. hrdatmak. 2. k. dili (davar/at) almak. i. hrt. f. 1. hrdamak; i., k. dili davar/at h rsz. s. 1. pasl, paslanm. 2. krelmi, paslanm: My English is rusty. ngilizcem kullan lmaya lmaya epey flad . kc zay bir ya am/al ma tarz: i. 1. tekerlek izi. 2. rutin; kullan monoton ve s Youve gotten into aksnme. rut. Hayat n ok monotonlat. f. (--ted, --ting) ma, i. (hayvan) k z i. algam. s. merhametsiz, ac masz, insafsz. z. insafs zca. i. insafs zlk. i. Ruanda. i. Ruandal. s. 1. Ruanda, Ruandaya zg. 2. Ruandal. i. avdar. avdar ekme i. avdar viskisi. i., bot. 1. delice. 2. karaayr. i. S, ngiliz alfabesinin on dokuzuncu harfi. birinin ok sevdii kimse/ey, birinin medar iftihar. i. i. niversitedeki retim yesine tannan uzun ve maal izin. i. svari k lc. sava tehdidi. i. 1. samur. 2. samur krk. 3. siyah. s. siyah. i. sabo. i. sabotaj, baltalama. f. sabotaj yapmak, sabote etmek, baltalamak. i. sabotajc . i., ng., bak. saber. i. sakarin. i., anat. kesecik. i. sae, (amarlarn arasna konulan) ii ho kokulu kuru bitki v.b. ile dolu bezuval. kese. f. 1. uvala koymak. 2. ng., k. dili kovmak, iten atmak, i. torba, sepetlemek. f. 1. yamalamak. 2. soyup soana evirmek. i. yama. i. uval bezi, ul. i., Hrist. Hz. sadan kaynaklanan ve papaz araclyla yaplan kutsal bir ilem.

sacred sacred ibis sacrifice sacrifice sale sacrilege sacrilegious sacrosanct sad sadden saddle saddle s.o. with a task saddler sadism sadist sadistic sadistically sadomasochism safari safe safe and sound safe-conduct safe-deposit safe-deposit box safeguard safekeeping safety safety belt safety lamp safety lamp safety lock safety lock safety pin safety razor safety razor safety valve safety-deposit safflower saffron sag saga sagacious sagacity sage sage Sagittarius sago sago palm

s. 1. kutsal. 2. dinsel, dini. zool. m srturnas. i. 1. kurban. 2. fedakrl k, zveri. 3. feda etme, kurban etme. f. 1. kurban etmek, kurban sat. olarak kesmek: sacrifice a sheep koyun kurban etmek. 2. zararna i. kutsal bir eye kar saygszlk. s. kutsal bir eye kar saygsz. s. 1. ok kutsal. 2. dokunulmaz. s. 1. kederli, zgn: sad person kederli kimse. 2. zc, ac kl: sad news zc haber. 3. ok kt: a sad state of affairs ok kt bir durum. 4. f. kederlendirmek, zmek; kederlenmek, zlmek. i. 1. eyer. 2. semer. 3. (bisiklette) sele. f. eyerlemek. birine zor bir i yklemek. i. sara. i. sadizm. i. sadist. s. sadist. z. sadiste. i. sadomazo izm. i. safari. s. emin, emniyetli, gvenli, sa lam; gvenilir; tehlikesiz: in safe hands emin ellerde. a safe neighborhood emniyetli bir mahalle. a safe building sapasa lam. sa salim, i., ask. yasak blge izin belgesi. s. (bankadaki) kiralk kasa. i. 1. koruma. 2. against -e kar koruyucu ey. f. against -e kar korumak. i. saklama, koruma. i. gvenlik, emniyet. emniyet kemeri. madenci feneri. madenci lambas . 1. emniyet kilidi. 2. (silahta) emniyet tertibat . emniyet kilidi. engelliine. tra makinesi. tra makinesi. emniyet valf /supab. s., bak. safe-deposit. i. yalanc safran, aspur, papaanyemi. i. safran. f. (--ged, --ging) 1. e ilmek, bklmek, kmek, bel vermek; sarkmak. 2. ymet/fiyat) yava yava dmek. (kdestan. i. s. ferasetli; zeki. i. feraset, zekvet, zek. i. adaay. s. bilge; ferasetli; bilgece. i. bilge. i., astrol. Yay burcu. i. sagu, hintirmii. bot. sikas, sago palmiyesi.

Sahara Saharan said sail sail close to the wind sail into sail under false colors sailboat sailcloth sailer sailing sailing boat sailing orders sailor saint Saint-John's-wort saintly sake salability salable salableness salacious salad salad days salad dressing salamander salami salangane salaried salary salary deduction sale saleable sales clerk salesman salesmanship salesroom saleswoman salient saline salinity saliva salivate sallow sally salmon salmon trout

i. s. Sahra, Sahraya zg. f., bak. say. i. 1. yelken. 2. yelkenli. 3. deniz yolculu u. f. 1. gemi ile yola kmak. 2. gemi gitmek. 3. kullanmak. 4. havada uurmak. 5. szlmek. hareket etmek. 2. k. dili ile 1. tehlikeli bir(gemi) yolda gitmek, tehlikeli bir ekilde n n/szn) a k sa k olmas na ramak kalmak. (yaz k. dili 1. -e byk bir evkle girimek. 2. -i fena halde azarlamak, -i

lamak. ha undan baka trl grnmek. oldu


i. yelkenli, yelkenli tekne. i. yelken bezi. i. yelkenli gemi; yelkenli. i. 1. yelkencilik. 2. gemi ile yolculuk. 3. gemicilik. 4. den. kalk saati. yelkenli, yelkenli tekne. sefer talimat. i. gemici. s. aziz. i. aziz, evliya, eren. f. azizler mertebesine karmak. i., bot. binbirdelikotu, k lotu. s. 1. aziz gibi. 2. azizlere yak r. 3. kutsal. i. hatr, uur: for my sake hatrm iin. for the sake of peace bar uruna. i. satlabilme, satlma ans. s. satlabilir. i., bak. salability. s. 1. ehvetli. 2. mstehcen. i. salata. genlik/acemilik gnleri. salata sosu. i., zool. semender. i. salam. i., zool. salangan. s. maal, aylkl, cretli. i. maa, aylk, cret. f. maa vermek, cret vermek, aylk balamak. cret kesintisi. i. 1. sat. 2. indirimli sat, ucuzluk, tenzilatl sat. s., bak. salable. tezghtar, sat eleman. o. sales.men (seylzmn) i. satc, sat eleman; tezghtar. i. satclk. i. sat yeri. o. sales.wom.en (seylzwmn) i. satc kadn; kadn tezghtar. s. 1. gze arpan, dikkati eken. 2. kntl. s. 1. tuzlu. 2. tuz gibi. i. tuzluluk. i. salya, tkrk. f. 1. salya ak tmak. 2. az sulanmak. s. benzi sararm , soluk yzl; soluk, solgun (beniz). i. 1. kuatma srasnda askerin hcuma gemesi. 2. ani hareket/hamle. 3. gezinti. 4. espri, nkteli sz. f. forth/out 1. d ar frlamak. 2. hcuma . i. som bal daalas.

salon saloon saloonkeeper salt salt away/down salt cellar salt flat salt lake salt mine salt pan saltcellar saltpeter saltpetre saltshaker saltwater saltworks salty salubrious salutary salutation salute salvage salvation salve salve ones conscience salvo Sam Hill same Same here. Samian Samoa Samoan Samos Samothrace Samothracian sample San Marinese San Marino sanatorium sanctify sanctimonious sanctimoniously sanction sanctity sanctuary sand sand dune

i. salon, dkkn: beauty salon kuafr salonu. i. 1. bar, meyhane. 2. ng. (krksz) binek arabas. 3. ng. salon, dkkn: billiards saloon bilardo salonu. 4. (yolcu gemisinde) salon. i. meyhaneci. i. 1. tuz. 2. lezzet, tat. s. 1. tuzlu. 2. tuzlama, tuzlanm : salt fish tuzlu k,tuzlamak, tuzlama bal k. salt tuzlanm s r eti. bal rmak. 2. (para) biriktirmek, istif etmek. 1. -i -i tuza yatbeef tuzluk. (deniz/gl kenar ndaki) tuzla. tuzlu gl, tuz gl. (kayatuzu karlan) tuzla. tuzla tavas . i. (kapa deliksiz) tuzluk. i. gherile. i., ng., bak. saltpeter. i. (kapa delikli) tuzluk. s. tuzlu suya zg; tuzlu suda ya ayan. i. tuzla. s. tuzlu. s. sala yararl. s. 1. sala yararl. 2. yararl, hayrl. i. 1. selamlama. 2. selam. f. selam vermek, selamlamak. i. 1. selamlama. 2. selam. i. kurtarlan mal. f. (eya) kurtarmak. i. 1. kurtulu . 2. kurtarlma; kurtarma. i. 1. merhem. 2. vme. f. 1. merhem srmek. 2. ac sn dindirmek, acsna merhem rahatlatmak. vicdannolmak. i. (o. --s/--es) 1. yaylm atei; salvo, topu bombardman. 2. selam Allah tufan .kna: What in the Sam Hill do you think youre doing? topu. the -- 3. k.alk dili a n zannediyorsun Allah akJohn na? Just who Hill do as Sen yapt , tpk : the same thing ayn ey. speaks inthe theSam same way s. 1. ne ayn

babas gibi konu uyor.here. 2. eit: Bir Bothkahve amounts are the his father. John t pk Ben de.: I want a cup of coffee. Same istiyorum. Ben de. i. Sisaml. s. 1. Sisam, Sisama zg. 2. Sisaml.
i. Samoa. i. 1. Samoal. 2. Samoaca. s. 1. Samoa, Samoaya zg. 2. Samoaca. 3. . Samoal i. Sisam. i. Semadirek, Semendirek. i. Semadirekli. s. 1. Semadirek, Semadireke zg. 2. Semadirekli. i. rnek, numune; model; mostra; e antiyon. f. rnek olarak denemek. 1. o. San Mari.nese (sn mrniz)/San Mar.i.ne.si (sn mrneyzi) San Marinolu. 2. San Marino, San Marinoya zg. San Marino. o. --s (sntriymz)/san.a.to.ri.a (sntriy) i. sanatoryum. f. 1. kutsalla trmak. 2. kutsamak. s. dindarlk taslayan, sahte sofu. z. dindarlk taslayarak. i. 1. onay, tasdik. 2. hukuku ihlal nedeniyle verilen ceza. 3. yapt rm, meyyide. i. kutsallk. f. onaylamak, tasdik etmek. i. 1. tapnak, mabet. 2. kutsal yer. 3. snak. i. 1. kum. 2. o . kumluk, kumsal. 3. o. mrn dakikalar. kumul.

sand martin sandal sandalwood sandbag sandbar sandblast sandman sandpaper sandstone sandstorm sandwich sandy sane sang sanguinary sanguine sanitarium sanitary sanitary napkin sanitation sanitation system sanity sank Sanskrit Santa Santa Claus sap sap sapling saponification saponify sapper sapphire sappy saprophyte saprophytic Sarawak Sarawakese sarcasm sarcastic sarcastical sarcastically sarcolemma sarcoma sarcophagus sardine Sardinia

kumk rlangc. i. sandal, sandalet. i. 1. sandala acnn odunu/kerestesi. 2. bot. sandalaac, sandal. i. kum torbas . i. k y dili, sahil kordonu. f. kum pskrterek temizlemek. o. sand.men (sndmen) i. ocuklarn gzlerine kum serperek n getirdi lan k peri. uykular kd . if.varsay (zmpara d ile) zmparalamak. i. zmpara i. kumta. i. kum f rtnas. i. sandvi. f. (between) (iki eyin) arasna sktrmak. s. 1. kumlu. 2. saman sar s (sa). s. 1. akl banda. 2. mantkl. f., bak. sing. s. 1. kanl. 2. kana susam, kan dkc. s. 1. umutlu; iyimser. 2. ne eli. 3. kan gibi krmz, kan renginde (beniz). o. --s (snteriymz)/san.i.tar.i.a (snteriy) i., bak. sanatorium. s. 1. salkla ilgili. 2. salkl, temiz. hijyenik kad n ba. i. 1. sala uygun bir duruma getirme. 2. salk nlemleri. shhi tesisat. i. akl banda olma. f., bak. sink. i., s. Sanskrite. i., k. dili Noel Baba. Noel Baba. i. 1. zsu, usare. 2. canl lk, enerji, dirilik. 3. argo aptal, avanak. f. (--ped, -n kesmek, kuvvetini azaltmak. ping) azaltmak: strength ykmak; altna sanyolu kazarak f. (--ped, --ping) sap ask.ones temelini kaz p takat ilerlemek. i. 1. (epey boy atm ) fidan. 2. delikanl, gen ocuk. i. sabunla ma. f. sabunla mak; sabunlatrmak. i., ng., ask. istihkmc. i. gkyakut, safir. s. 1. zl. 2. canl. 3. argo ahmak, budala. 4. toy, acemi. i. rkl, saprofit. s. rkl, saprofit. i. Saravak. i. (o. Sa.ra.wa.kese) Saravakl. s. 1. Saravaka zg. 2. Saravakl. i. istihza. s. ineleyici, alayl, mstehzi. s., bak. sarcastic. z. alay ederek. i., anat. kas zar . o. --s (sarkom z)/--ta (sarkom t) i., tb. sarkom. o. sar.coph.a.gi (sarkafgi)/--es (sarkafgsz) i. lahit. i. sardalye, ate bal. i. Sardinya.

Sardinian sardonic sarsaparilla sash sash sash window sass sassy sat Satan satchel sate sateen satellite satiate satiation satiety satin satire satiric satirical satirise satirize satisfaction satisfactory satisfy saturate saturated saturation Saturday Saturn saturnine sauce sauce for the goose sauceboat saucepan saucer saucy Saudi Saudi Arabia Saudi Arabian saunter sausage savage savageness savagery save

i. 1. Sardinyal. 2. Sardinyaca. s. 1. Sardinya, Sardinyaya zg. 2. . Sardinyaca. 3. Sardinyal s. kmseyen, kmseyici, alayl , alayc. i., bot. saparna. i. kuak. i. pencere erevesi. f. pencere erevesi takmak. srme pencere. i., k. dili kstahlk. s. ars z, kstah, haddini bilmez. f., bak. sit. i. eytan. i. okul antas . f. doyurmak. i. saten taklidi pamuklu kuma . i. uydu. f. doyurmak. i. doyma; doyum, doygunluk. i. doyum, doygunluk. i. saten, atlas. i. hiciv, ta lama, yergi, yerme. s., bak. satirical. s. hicivli, hicivsel. f., ng., bak. satirize. f. hicvetmek, yermek, ta lamak. i. 1. honutluk, memnuniyet. 2. tatmin, doyum. 3. doygunluk. s. 1. honut edici, memnun edici. 2. tatmin edici, doyurucu, yeterli. f. 1. honut etmek, memnun etmek: Nothing satisfies him; he is always complaining. f. doyurmak. Hibir eyden honut deil; hep ikyet ediyor. He is not s. doymu , doygun. i. doyma, doygunluk. i. cumartesi. i., gkb. Satrn, Zhal. s. ask suratl, somurtkan. i. 1. sala, sos, terbiye. 2. tat, lezzet. 3. k. dili terbiyesizce sylenmi sz; k. f. 1. sala ilave etmek, sos koymak. 2. k. diliSenin terbiyesizlik kstahl Whats sauce for the goose is sauce for the gander. bana n ben de sana yapamaz m y m? yapt i. salalk, sos kab. i. uzun sapl tencere. i. ay taba , fincan taba. s. ars z, sulu, srnak; kstah. i., s. Suudi. Suudi Arabistan. 1. Suudi Arabistanl, Suudi. 2. Suudi Arabistan, Suudi, Suudi Arabistana zg. f. aylak aylak dola mak, avare avare dolamak. i. aylak aylak dolama. i. sosis; sucuk. s. 1. vah i, yabanl, yabani. 2. acmasz, zalim. i. 1. vahi adam. 2. zalim vebak. canavar ruhlu kimse. f. (hayvan) vah ice i., savagery. i. vahilik, yabanllk, yabanilik, vahet. f. 1. kurtarmak: save s.o.s life birinin hayat n kurtarmak. 2. korumak: He fought to save his homeland. Anavatan n korumak iin savat. 3.

save save face save for save ones face save ones skin save that saving saving your presence savings savings account savings account savings bank savings bank savior saviour savor savoriness savory savour savouriness savoury saw saw saw sawdust sawfish sawmill sax saxophone saxophonist say say a mouthful say a word about say ones say say s.t. under ones breath say the word Say uncle! Say Uncle! Say when. Say! saying say-so sc scab scabbard scads scaffold

edat, ba. -den baka, ... dnda, ... hari. grn kurtarmak. ... hari. (itibarn zedeleyebilecek bir durumdan) yznn akyla kmak. k. dili postunu kurtarmak. ancak, yaln z. edat, ba. -den baka, ... dnda, ... hari. h huzurdan, szm yabana, szm meclisten dar. i. biriktirilmi para; tasarruflar. tic. tasarruf hesab . tasarruf hesab . tasarruf sand , tasarruf bankas. tasarruf bankas ; tasarruf sand. i. kurtarc. i., ng., bak. savior. i. 1. tat, lezzet, e ni. 2. zevk, tat. f. 1. of tad olmak, lezzeti olmak. 2. ni vermek; lezzet vermek. 3. kokusu olmak. 4. zevk almak, tadna e i. lezzetlilik. s. 1. lezzetli. 2. ho kokulu. i. 1. ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak lan)bak. sater, zater. 2. ng. yemein banda/sonunda yenen bir kullan savor. i., f., ng., i., ng., bak. savoriness. s., i., ng., bak. savory. i. testere, b k. f. (--ed, --ed/--n) testere ile kesmek. i. atasz, darb mesel. f., bak. see 1. i. bk tozu, testere tala. i., zool. testerebal. i. bkhane, bkevi. i., k. dili saksofon. i. saksofon. i. saksofoncu. f. (said) demek, sylemek. i. 1. denilen ey, sz. 2. sz sras. k. dili ta gediine koymak. -den bahsetmek/konu mak. syleyeceini sylemek. k. dili bir eyi alak sesle sylemek, bir eyi fsldamak. k. dili (bir eyin yaplmas iin) haber vermek: If you ever need a ticket, just say ol! the word and Ill get you one. Bilete ihtiyac n olursa bana Teslim argo Pes de! k. dili Kfi gelince syle. nlem, k. dili Hey, bana bak! i. 1. sz, laf. 2. atasz; zdeyi . i., k. dili 1. keyfi karar, dayanaks z hkm. 2. karar verme hakk. k s. scale, scene, science, scientific. i. 1. yara kabu u. 2. k. dili greve katlmayan veya grevcilerin yerine alan f. 1. (yara) kabuk balamak. 2. k. dili grevcilerin yerine ii. (--bed, iin) k--bing) n. i. (k l i., o., k. dili byk miktar. i. 1. yap iskelesi. 2. daraac, sehpa; (idam mahkmlarnn bann kesildii yksek) platform. f. yap iskelesi kurmak.

scaffolding scald scale scale scale scale down scale up scaled in scallion scallop scalp scalpel scaly scammony scamp scamp scamper scan scandal scandalise scandalize scandalmonger scandalous Scandinavia Scandinavian scanner scant scantily scanty scapegoat scar scarce scarcely scare scare away/off scare s.o. out of his/her wits/scare the wits out of s.o. scare up scarecrow scarf scarf scarlet scarlet fever scary scat Scat! scathing scatter

i. 1. yap iskelesi kurmak iin kullanlan kereste. 2. yap iskelesi. f. 1. halamak, kaynar su veya buhardan geirmek. 2. (kaynar sv veya 3. f. (kaynar s v veya gne) yakmak. i. buhar ile) yakmak, v.b.nde) ha lamak. srngen pul. pullarn ay klamak. i. (balk, i. 1. terazi gz, kefe. 2. o . terazi. f. tartmak. i. 1. derece. 2. lek, l. 3. dereceli cetvel. 4. mz. gam. f. 1. rmanmak: scale a wall duvara trmanmak. 2. (bir lee gre) tkltmek; indirmek. bytmek; ykseltmek. The boxer scaled in at 87 kilos. Boksr 87 kilo geldi. i. 1. yeil soan, taze soan. 2. yabanisarmsak, yabanisarm sak. 3. prasa. i., zool. tarak, deniztara . f. 1. tarak kabuu eklinde kesmek/sslemek.

rntlar serpipf. sos iinde piirmek. 2. stne ekmek i. 1. kafa derisi. 2.kzafer simgesi. 1. kafa derisini yzmek. 2. k. dili ile) (hisse senedi v.b.ni) karaborsadan (bilet) satmak. 3. k. dili (kr amac b. ne ter, bisturi. i., t
s. pul pul, pullarla kapl, pullu. i., bot. mahmude. i. haylaz, yaramaz; eytann art baca. f. batan savma yapmak. f. 1. about/around ko uturmak. 2. komak, kamak. i. acele ka. f. (--ned, --ning) 1. inceden inceye gzden geirmek; taramak. 2. stnkr gzden geirmek. vezne gre okumak. 4. vezin kurallar . na i. 1. skandal, rezalet. 2. iftira, 3. dedikodu. 3. rezil, kepaze, yzkaras f., ng., bak. scandalize. f. rezalet kararak (birini) utandrmak. i. dedikoducu kimse. s. rezil, kepaze, lekeleyici, utan lacak, ok ayp. i. skandinavya. i. skandinavyal, skandinav. s. 1. skandinav, skandinavyaya zg. 2. skandinavyal skandinav. 3. skandinav dillerine zg. , , skaner. i., bilg. tarayc s. 1. az, k t, dar. 2. yetersiz. 3. snrl. z. k t olarak, eksik olarak. s. 1. pek az, k t, dar. 2. yetersiz, eksik. i. gnah keisi; amar olan. i. iz, yara izi. f. (--red, --ring) iz b rakmak. s. 1. seyrek, nadir, az bulunur. 2. k t. z. hemen hemen, neredeyse, ancak; pek: He scarcely knows a word of talyanca Italian. Hemen hemen hi f. korkutmak; rktmek. i. ani korku, bilmiyor. panik. Its scarcely more than a -i korkutup ka rmak. birinin dn koparmak/patlatmak. k. dili bulup bulu turmak; yoktan var etmek. i. korkuluk, bostan korkulu u. o. --s (skarfs)/scarves (skarvz) i. earp; boyun atks, kakol. f. down/up k. dili hap r hupur yemek. i., s. al, k rmz. tb. kzl. s. 1. korku veren, korkun. 2. korkak, rkek, dlek. f. (--ted, --ting) k. dili ekilmek, gitmek. nlem, k. dili Pist!/Ho t!/Git! s. sert, k rc. f. datmak, yaymak; serpmek; samak; dalmak, yaylmak.

scatterbrain scatterbrained scattered scavenge scavenger scenario scenarist scene scenery scenic scent scepter sceptic sceptre schedule schematise schematize scheme schemer schism schismatic schismatical schist schizophrene schizophrenia schizophrenic schnitzel scholar scholarly scholarship scholarship holder scholastic school school school age school board school year school year schoolbook schoolboy schoolgirl schoolhouse schooling schoolmate schoolmistress schoolroom schoolteacher

i. kafas dank kimse. s. kafas dank. s. dank. f. for pleri kar trarak (yiyecek, ie yarayacak ey) aramak. i. 1. lele beslenen hayvan, leil. 2. pleri kartrarak ie yarayacak arayan kimse. 3. ng. p. i.eyler senaryo. i. senarist, senaryocu, senaryo yazar . i. 1. tiy., sin., TV sahne: the second scene of a play bir oyunun ikinci sahnesi. 2. sahne, manzara, grnm, grnt: The picture depicts a manzara. 2. tiy. dekor. i. 1. doal s. manzaral, gzel manzaralar olan. f. 1. kokusunu almak, sezmek. 2. gzel koku samak. 3. koklayarak izini aramak; koklayarak bulmak. i. 1. (gzel) koku. 2. ng. parfm; kolonya; i. asa, kral asas . i., bak. skeptic. i., ng., bak. scepter. i. 1. program: I have a very busy schedule at the office today. Bugn m ok dolu. 2. liste: His name is not on todays ofisteki i program ng., bak. schematize. f., f. sistemli bir biimde dzenlemek. i. 1. gizli dzen, entrika, dolap. 2. ng. plan, proje. 3. dzen, tertip, uyum. f. entrikac 1. dolap, evirmek, entrika evirmek. 2. plan yapmak. dolap eviren kimse, dzenbaz. i. i. 1. hiziple me, klikleme. 2. hizip, klik. s., i. hizipi, kliki. s. hizipi, kliki. i., jeol. ist. i., ruhb. izofren. i., ruhb. izofreni. s., ruhb. izofrenik. i. izofren. i. nitzel. i. bilgin, lim. s. bilimsel, ilmi, bilgine yak r. i. 1. bilim, ilim, irfan. 2. burs. bursiyer. s. 1. okulla ilgili; e itsel. 2. skolastik. i. 1. okul. 2. (niversitede) faklte: school of business administration letme 3. iin) ekol:sr. school of philosophy felsefe ekol. i balina v.b. f. (bal k) sr halinde yzmek. i. (balk,fakltesi. okul a. okul ynetim kurulu. ders yl, retim yl. ders yl, retim yl. i. ders kitab . i. erkek renci. i. k z renci. i. okul binas . i. eitim, retim. i. okul arkada . i. kadn retmen. i. snf, dershane. i. retmen.

schoolwork schoolyard schooner sciatic sciatic nerve sciatica science science fiction scientific scientist scilla scimitar scintilla scintillate scion scissors scissors kick sclerosis scoff scoff scold scollop sconce scone scoop scooter scope scorch score score a goal score out scorn scornful Scorpio scorpion scorpion fish Scot Scotch scotch Scotch fir Scotch pine Scotch plaid Scotch tape Scotch terrier Scotch tweed Scotch-Irish Scotchman

i. okul devi. i. okulda oyun sahas . i. 1. den. skuna. 2. k. dili byk bira barda. 3. ng. byk arap barda. s. siyatik, siyatik sinirine ait. anat. siyatik, siyatik siniri. i., tb. siyatik, siyatik hastal. i. 1. fen, ilim, bilim. 2. bilim dal . bilimkurgu. s. 1. bilimsel. 2. sistematik, sistemli. i. bilim adam /kadn. i., bot. maviyldz. i. enli k l, pala. i. 1. ak m, kvlcm. 2. zerre. f. parldamak, ldamak. i. 1. ocuk, evlat. 2. bot. a kalemi. i. (kesmek iin kullan lan) makas. makaslama (yz ). o. scle.ro.ses (sklrosiz) i., tb. skleroz, sertleim, sertleme. f. (at) (ile) alay etmek. i. 1. alay. 2. kmseme. f., ng., k. dili hapr hupur yemek. i., ng., k. dili yiyecek. f. azarlamak, paylamak. i. herkesi azarlayan irret kadn. i., f., bak. scallop. i. aplik, duvar lambas /amdan. i. ufak ve yuvarlak bir tr hamur i i. i. 1. kepe: ice-cream scoop dondurma kepesi. 2. k. dili, gazet. atlatma. karmak. 2. k.motosiklet. dili, gazet. (haber) atlatmak. f. 1. 1. trotinet. kepe ile i. 2.skuter, kk i. 1. saha, alan; faaliyet alan . 2. olanak, frsat. 3. kapsam. 4. k. dili teleskop; mikroskop. f. 1. yakmak, kavurmak; yanmak, kavrulmak. 2. ac szlerle incitmek. i. 1. (oyunda) say, puan, skor: Whats the score? Kaa ka?/Durum nedir? 2. yirmi says. 3. izgi, entik, kertik. 4. mz. partisyon. 5. o. ok gol atmak. stn karalamak, zerine izgi izmek. i. tepeden bakma, hor grme, kk grme. f. kmsemek, hor grmek. s. kmseyen. i., astrol. Akrep burcu. i. akrep. iskorpit. i. sko. i. 1. sko viskisi, sko. 2. bir bardak sko viskisi. 3. sko ngilizcesi. s. sko. 2.iin) ok takoz. tutumlu; pinti. 1. i. (tekerlek f. 1. takozlamak. 2. ket vurmak, engellemek. bot. saram. bot. saram. ekose. seloteyp. sko teriye.

sko tvidi. s. Kuzey rlandaya yerlemi sko kkenli insanlara zg. o. Scotch.men (skamn) i., bak. Scotsman.

Scotchwoman scot-free Scotland Scotland Yard Scots Scotsman Scotswoman scottie Scottish Scottish Gaelic scoundrel scour scour scourge scout scout around scout plane scouting scowl scrabble scrag scraggly scraggy scram Scram! scramble scrambled eggs scrap scrap heap scrap iron scrapbook scrape scrape along scrape away/off scrape through scrape together/up scraps of news scratch scratch out scratch paper scratch s.o.s back scratch test scratch the surface scrawl scrawny scream screech

o. Scotch.wom.en (skawmn) i., bak. Scotswoman. s. i. skoya. Londra Emniyet Mdrl nn Dedektif Masas. i. sko ngilizcesi. s. sko. o. Scots.men (skatsmn) i. skoyal erkek, skoyal. o. Scots.wom.en (skatswmn) i. skoyal kadn, skoyal. i. sko teriye. s. sko. i., s. skoa. i. hergele, drz. f. 1. ovalayarak temizlemek. 2. sprp gtrmek. f. taramak, s k bir ekilde aramak. f. 1. k rbalamak, kamlamak. 2. iddetle cezalandrmak. i. 1. krba, . 2. bela, felaket. kam i. 1. izci, gzc, ke if kolu. 2. casus (asker/gemi/uak). f. keif yapmak, fe kmak. ke arayp taramak. keif ua. i. izcilik. f. kalarn atmak; at -e kalarn atp bakmak. i. ka atma. f. 1. eelemek; trmalamak. 2. karalamak, iziktirmek. i. 1. ok zayf kimse, iskelet, teneir kargas. 2. koyun etinin yavan gerdan sm . k s. dzensiz, arp k urpuk. s., ng., k. dili sska, clz. f. (--med, --ming) k. dili s vmak, tymek. nlem Toz ol!/Git! f. 1. up -e trmanmak. 2. for iin kapmak. 3. kartrmak. 4. ask. man uaklar n n yolunu kesmek iin) acele havalanmak. 5. radyo (d lp ya da pi irilmi yumurta. rp i. 1. ufak para. 2. art k; krnt; krpnt; hurda. 3. o. artk. f. (--ped, -skartaya karmak, atmak. ping) yn; hurda yn . k rpnt hurda demir. i. gazete kuprleri veya resim yap trmaya zg defter. f. 1. kazmak: scrape a surface bir yzeyi kazmak. 2. syrmak: scrape 3. (ayak) srtmek. 4. raspa etmek, ones knee dizini s yrmak. zar zor geinmek/idare etmek. 1. kazyarak silmek. 2. kazyarak karmak; raspa etmek. gbela atlatmak. glkle bir araya getirmek. blk prk haberler. f. 1. izmek, izerek zarar vermek/berelemek: He ruined its surface by eyle izerek yzeyini bozdu. scratching with a izmek, sharp object. Keskin bir yarak yok etmek. 1. izmek, it stn karalamak. 2. kaz karalama k d, msvedde kd. k. dili birine ya clk etmek. tb. cilt zerinde alerji testi. ilk adm atmak. f. kt bir el yazsyla yazmak, karalamak, iziktirmek. i. kt el yazs. s. sska, clz. f. 1. at -e ba rmak. 2. feryat etmek, ac ac haykrmak, lk atmak. i. lk. feryat, ve ince bir lk atmak. 2. tiz bir ses karmak. i. 1. ac ve ince f. 1. ac lk. 2. tiz bir ses.

screen screenplay screw screw around/off screw nut screw on screw up screw up ones courage Screw you! screwball screwdriver screwed-up scribble scribe scrimp scrimpy script Scripture scripture scrofula scroll scrotum scrub scrub scrub brush scrubwoman scruff scruffy scrumptious scruple scrupulous scrutinise scrutinize scrutiny scuff scuff ones shoes scuffle scull scullery sculptor sculptress sculpture scum scumbag scurf scurfy scurrilous

i. 1. ekran; beyazperde. 2. paravana, blme. 3. elek, kalbur. 4. perde, rt: Asenaryo. screen of pines runs along the north side of the field. amlar i., sin. i. 1. vida. 2. uskur, pervane. f. 1. vidalamak. 2. argo dzmek; dz mek. klamak. aylakl k etmek. 3. argo kaz argo vakit ldrmek; cvata somunu. vidalamak. argo bir iin iine etmek, bir ii berbat etmek; (bir iin) iine etmek, (bir ii) berbat etmek. cesaretini toplamak. argo Siktir! i., argo kafadan kontak kimse, tk. i. 1. tornavida. 2. portakal suyu ve votkayla yap lan kokteyl. s., argo kompleksli, manyak, ok problemli. f. karalamak, iziktirmek, abuk ve kt bir el yaz syla yazmak. i. karalama, iziktirme, kt el yaz s. i. yazc, ktip. f. 1. fazla veya dar kesmek. 2. a r tutumlu olmak, cimrilik etmek. s. 1. ok k t, eksik. 2. cimri. i. 1. bitiik harflerle yazlan yaz. 2. el yazs. 3. matb. el yazs biiminde harf. (oyun/nutuk iin) yaz l metin. 5. sin., TV senaryo. 6. yaz. i. the 4. --/--s Kitab Mukaddes. i. kutsal yazlar. i., tb. sraca. i. parmen tomar. o. scro.ta (skrot)/--s (skrotmz) i. haya torbas. i. 1. allk, fundalk, maki. 2. bodur insan/hayvan/bitki. 3. spor birinci ma al--bing) nmayan tak f. (--bed, 1. oyuncu. ovmak, f ralayarak temizlemek. 2. argo iptal etmek. i. ralama. ovma, f tahta f ras. o. scrub.wom.en (skr^bwmn) i. temizliki kadn. i. s., ng., k. dili 1. kirli ve st ba perian; pasakl; klksz. 2. kirli ve nk (yer). pejmrde (giysiler). 3. kirli ve da ahane, enfes. s., k. dili ok gzel, harikulade, i. (vicdan n elvermemesinden ileri gelen) tereddt, phe. f. 1. vicdan elvermemek. tereddt etmek.vicdanl. 2. drst. 3. dikkatli, titiz. n sesini dinleyen, s. 1. vicdan n2. f., ng., bak. scrutinize. f. dikkatle bakmak, incelemek. i. dikkatle bakma, inceleme. f. 1. ayaklar n srmek. 2. ayaklarn sryerek andrmak. (kazara uraya buraya arparak) ayakkablarnn cilasn/boyasn bozmak. f. boumak; itiip kakmak. i. bouma; itiip kakma. i. 1. kk sandal. 2. k tan kullanlan tek krek, boyna. f. boyna etmek. i. mutfak yan ndaki bulak ykanan ve kap kacak konulan oda. i. heykeltra. i. kadn heykeltra. i. 1. heykel. 2. heykelt ralk. f. oymak; heykel yapmak. i. 1. (kaynayan/mayalanan s vnn yzeyinde oluan) kpk. 2. (suyun . 3. maden crufu. 4. pislik. zerinde yzen) pislik/alg tabakas lk kimse, ok kt kimse, pislik. i., argo ok a a i. kepek; konak. s. kepekli (ba /sa). s. 1. kabalklarla/irkinliklerle dolu, aalk. 2. kaba, kfrl. 3. az bozuk, kfrbaz.

scurry scurvy Scutari scuttle scuttle scuttle scythe SE sea sea anemone sea bream sea breeze sea captain sea cucumber sea dog sea foam sea food sea green sea gull sea horse sea legs sea level sea monster sea nettle sea power sea salt sea snake sea urchin seaboard seacoast seafarer seafaring seafront seagoing seal seal seal ones fate seal ring sealed orders sealing wax seam seam together seaman seamanship seamed with seamstress seamy

f. acele etmek, ko mak; kouturmak. i., tb. iskorbt. i., tar. (stanbuldaki) skdar. i. kmr kovas . f. hzla ilerlemek/yrmek, seirtmek. i. seirtme, hzla gitme. f. 1. -den vazgemek; -i iptal etmek; -i b rakmak. 2. -i mahvetmek, -i bozmak. i. trpan. f. trpanla bimek, trpanlamak. k s. Southeast. i. 1. deniz, derya. 2. dalga. bot. denizakay. zool. 1. mercanbal. 2. izmarit. denizden esen rzgr, imbat. kaptan, svari. zool. denizh yar. deniz kurdu. denizkp , lleta. deniz rn. mavimsi ye il, camgbei. mart. zool. denizat. frtnal havalarda gvertede dolaabilme becerisi. deniz seviyesi. deniz canavar . zool. denizsrgan. donanmas gl devlet. deniz tuzu. zool. denizylan. zool. denizkestanesi. i. sahil, k y, yal boyu. s. kyya yakn. i. deniz k ys, sahil. i. gemici. s. 1. denizcilikle/gemicilikle u raan. 2. deniz yoluyla seyahat eden. i. 1. deniz yolculu u. 2. denizcilik; gemicilik. i. sahil. s. ak denize kmaya elverili (gemi). i., zool. fok, aybal. f. fok avlamak. i. 1. mhr, damga. 2. onay. f. 1. mhrlemek, mhr basmak, damga basmak. onaylamak, etmek. 3. off/up -i kapamak. nceden tayintasdik etmek. yazgsn2. mhr yz . denize ktktan sonra almak zere kaptana verilen kapal zarf iindeki emir. mhr mumu, k rmz balmumu. i. 1. diki yeri. 2. iki tahtann yan yana birletii izgi, balant yeri. 3. den. armuz. 4.dikmek. jeol. damar, tabaka, yatak. birbirine o. sea.men (simen) i. 1. denizci, gemici. 2. deniz eri. i. gemicilik. ... izleriyle kapl, ile izili (yz). i. kadn terzi. s. 1. dikili. 2. irkin grnl, biimsiz. 3. ahlaksz, aalk, irkin.

sance seaplane seaport sear search Search me! search out search party search warrant searching searchlight seascape seashell seashore seasickness seaside season season ticket seasonable seasonably seasonal seasoning seat seat belt seaward seaweed seaworthy sebaceous sebaceous cyst sebaceous gland sec sec secede secession secessionist seclude seclude o.s. in secluded seclusion second second second best second childhood second class second floor second hand second hand

i. seans. i. deniz ua . i. liman. f. 1. (k zgn demir gibi bir ey) (baka bir eyi) yakmak. 2. (bir et n n yzeyini) yleWe bir are kzartmak. paras t rmak, aramak: searching for an inexpensive apartment. f. 1. ara Ucuz ar yoruz. k. dilibir Nedaire bileyim ben! They searched the house from top to bottom but aratrp renmek. kayp arama ekibi. huk. arama emri. s. 1. aratrc, inceden inceye aratran. 2. nfuz eden. 3. keskin. i. projektr. i. deniz manzaras . i. deniz kabu u. i. deniz k ys. i. deniz tutmas . i. sahil. s. sahile ait. i. 1. mevsim: summer season yaz mevsimi. 2. zaman, mevsim: Cherries imdi kiraz mevsimi. 3. mevsim, sezon, etkinlik are in season . abonman kartnow. s. 1. mevsime uygun; tam zaman nda olan. 2. tam yerinde/zamannda lan. yap z. mevsimine gre, mevsiminde, zaman nda. s. bir mevsime zg, mevsimlik. i. enilik, baharat. i. 1. oturacak yer, iskemle, sandalye. 2. tiy., sin. koltuk. 3. k . 4. pantolon . 5. koltuk, mevki, makam, yer: He lost his seat in the Grand National k emniyet kemeri. s. 1. denize do ru giden. 2. denizden esen. z. denize doru. i. deniz yosunu; varek. s. denize elverili, denize alabilir. s. ya kisti. anat. yabezi. i., k. dili saniye. k s. second, secondary, secretary, section. f. (siyasal/dinsel bir rgtten, bir devletten/federasyondan) ayr lmak. i. (siyasal/dinsel bir rgtten, bir devletten/federasyondan) ayr lma. i. (siyasal/dinsel bir rgtten, bir devletten/federasyondan) ayr lma yanls. f. from -i -den ayrmak. (bir yere) ekilmek/kapanmak; -de inzivaya ekilmek: He has secluded odasna kapand . forest ormanda tenha bir himself in his study. al s. 1. sapa, tenha, kuytu: ama secluded spot in the k: live a secludedinzivaya life kan k yaamak. yer. 2. ka n i. (bir yere) ekilme/kapanma; ekilme, inziva. i. saniye. s. 1. ikinci: a second time ikinci defa. 2. bir daha: Please give him a second helping of soup. Ona bir porsiyon daha orba verir misiniz? i. 1. ikinci en iyi. bunaklk. 1. ikinci s nf/derece. 2. ikinci mevki. 1. A.B.D. birinci kat. 2. ng. ikinci kat. saniye ibresi. (saat kadran nda) saniye ibresi.

second lieutenant second lieutenant second nature second nature second sight second thoughts second wind secondarily secondary secondary education secondary road secondary school secondhand secondly second-rate second-string secrecy secret secret police secret service secret service secret society secretarial secretary Secretary of State secrete secrete secretion secretion secretive secretly sect section sector secular secularise secularism secularize secure securely security sedan sedan chair sedate sedation sedative sedentary

temen. ask. temen. alkanlk, alk, det. kklemi huy. nsezi. sonradan akla gelen d nceler. yeniden kazan lan g/enerji. z. ikinci derecede, ikinci olarak. s. ikincil, ikinci derecede olan. ortaretim. tali yol. orta ve lise seviyesinde okul. s. 1. kullan lm, elden dme: secondhand car elden dme araba. 2. . z. dolaylsaniyen. olarak: learn about s.t. secondhand bir ey hakknda dolayl z. ikinci olarak, s. 1. ikinci derecede olan. 2. ikinci s nf. s., k. dili yedek (oyuncu). i. 1. s r saklama, sr tutma. 2. gizlilik. s. gizli, sakl. i. sr. gizli polis te kilat. gizli haber alma te kilat. gizli polis te kilat. gizli cemiyet. s. sekreterlie ait. i. sekreter, yazman. Dileri Bakan. f. gizlemek, saklamak. f., biyol. salg lamak. i. gizleme, saklama. i., biyol. 1. salg lama. 2. salg. s. az sk, kapal kutu. z. gizlice, el alt ndan. i. mezhep. i. 1. k sm, para, blm. 2. ube, dal, kol. 3. tb. operasyon. 4. (yatakl man. 5.private kesme, kesi.zel 6. geom. kesit. 7. blge. 8. huk. vagonda) kompart i. 1. blm, kesim,sektr: sector sektr. 2. geom. kesme. 3.

ntka. 4.dnyevi. bilg. dilim, sektr. ask. s. 1. blge, laik. 2. m dnyasal, f., ng., bak. secularize.
i. laiklik. f. 1. laikle tirmek. 2. dnyeviletirmek. s. emin, gvenli, sa lam. f. 1. korumak. 2. salamlatrmak. 3. balamak. 4. 1. iyice kapamak. ele geirmek, elde etmek. k . z. emniyetle. 2. 5. s ms i. 1. gvenlik. 2. gvence, teminat. 3. rehin, emanet. 4. tic. menkul k ymet, nr deer.binek arabas . ta i. (krksz) tahtrevan. s. arbal, sakin. i. (ilala) yattrma. s. yattrc. i. yattrc ila. s. 1. oturarak yap lan; oturarak geirilen. 2. bir yere yerlemi, yerleik.

sediment sedimentary sedimentation sedition seditious seduce seducer seduction seductive seductress sedulous see see see a thing through see about see double see eye to eye see eye to eye see fit see how the land lies see in the New Year see one through see ones way see red see red see s.o. home see s.o. off see s.o. out/to the door see s.t. through see s.t. through/out see service see the light see the light of day see the world through rosecolored glasses see things see through s.o./s.t. see to see which way the wind is blowing See ya! See you later. seed seedbed seedless seedling seedy seeing seeing as

i. 1. tortu, kelti, posa. 2. kel. s. tortul. i. 1. kelme, sedimantasyon. 2. tortula ma, tortullama, sedimantasyon. i. 1. fesat, fitne. 2. karga alk. 3. isyana tevik, kkrtma. 4. ayaklanma, isyan. s. fitneci, k krtc, isyana tevik eden. f. 1. ayartmak, azd rmak, batan karmak. 2. ifal etmek. i. ifal eden adam. i. 1. ayartma, ba tan karma. 2. ifal. s. ayartc, batan karan, ekici. i. ayartc kadn. s. gayretli, sebatl. f. (saw, --n) 1. grmek: If you shut your eyes you wont see anything. Gzlerini kaparsan hibir ey grmezsin. 2. anlamak: Do you see what I i. piskoposluk. bir ii baarmak, tuttuunu koparmak. icabna bakmak, bir yolunu bulmaya almak.

ei be grmek, biri iki grmek. tamamen ayn fikirde olmak. ayn fikirde olmak, her konuda anlamak.
(to) -i uygun grmek. ilerin ne durumda olduuna bakmak, nabz yoklamak. yeni yl karlamak. yetmek, idare etmek: This money will see us through until next month. Bu para bizi nmzdeki aya kadar idare eder. This much food will see us aresini bulmak. son derece fkelenmek, gz dnmek, gz dumanlanmak, gzn kan brmek. ok fkelenmek, gzn kan brmek. birini evine b rakmak. birini geirmek, birini u urlamak, birini yolcu etmek. birini kap ya kadar geirmek. bir eyin sonunu getirmek. bir iin sonunu getirmek, bir ii bitirmek. hizmet grmek. anlamak: Youve finally seen the light! Nihayet anlad n! 1. domak, dnyaya gelmek. 2. gereklemek, meydana gelmek. dnyay tozpembe grmek. hayal grmek. birinin/bir eyin kim/ne olduunu anlamak. ile ilgilenmek, -in icab na bakmak. k. dili gidiatn nasl olduunu grmek, gidiat grmek; gidiata bakmak. argo Bay-bay! Grrz./Hoa kal. i. 1. tohum: flower seeds iek tohumlar . 2. ekirdek: the seeds of a fruit bir meyvenin ekirdekleri. 3. as l, kaynak. 4. dl, zrriyet, evlatlar. 5. meni, i. fidelik. s. ekirdeksiz. i. fide. s. 1. yrtk prtk, pejmrde, klksz. 2. keyifsiz. ba. (that) -eceine gre; -diine gre; hazr ...; madem, mademki: Seeing youre going . get her mail, would you mind getting mine too, k. dili, bak. seeing bato

Seeing Eye Dog seek seek solace in seem seemly seen seep seepage seer seesaw seethe segment segment segmentation segregate segregate segregation segregationist seismal seismic seismic wave seismic zone seismograph seismologist seismology seismometer seize seizure seldom seldom if ever select selection selective selectman self -self selfself-addressed self-appointed self-assured self-centered self-centred self-confidence self-confident self-conscious self-contained self-control

rehber kpek, gzleri grmeyen birine rehberlik eden kpek. f. (sought) 1. aramak; ara trmak. 2. abalamak. teselliyi (bir eyde) aramak. f. 1. ... grnmek, ... gzkmek, -e benzemek: He seems well. yi gibi grnyor. seems Drst bir insana benziyor. r, uygun. z.like yakan khonest alr bir person. biimde. s. yak k alShe f., bak. see 1. f. szmak, sznt yapmak. i. sznt. i. gaipten haber veren kimse. i. 1. tahterevalli. 2. ini k. s. aa yukar (hareket). f. 1. aa yukar 2. karars z olmak. sallanmak, nmek. kaynatmak; halanmak, kaynamak. 2. kprmek, ok f. 1. halamak,

nca gibi kayna an birblt. kalabalk. fkeli olmak. a seething crowd dilim. kar 2. geom. para. 3.zool. i. 1. para, blm, k sm,
f. kesimlemek. i. kesimleme. f. ayrmak, tecrit etmek. s. ayrlm. i. fark gzetme, ayr tutma, ayrm: racial segregation rk ayrm. i. rk ayrm yanls. s., bak. seismic. s. sismik, depremsel, depremle ilgili. deprem dalgas . deprem blgesi. i. sismograf, depremyazar, depremizer. i. sismolog, deprembilim uzman . i. sismoloji, deprembilim. i. depremler. f. 1. tutmak, yakalamak. 2. el koymak, zaptetmek, msadere etmek, gaspetmek. 3. kavramak, i. 1. tutma, yakalama. 2. elanlamak. koyma, haciz; msadere. 3. t b. inme, fel; nbet; kriz. pek az, seyrek. z. nadiren, k rk ylda bir. s. seme, sekin. f. semek, ayrmak. i. 1. seme, ayrma. 2. seme ey. s. seici, ayran. o. se.lect.men (slektmn) i. belediye meclisi yesi. o. selves (selvz) i. 1. z, kendi. 2. taraf, yn: his better self onun iyi . 3. ruhb. ki ilik, ahsiyet. 4. of ki isel karlar, kendi: He de has no thought taraf il. I will sonek kendi: He is not in control himself. Kendine sahip aca m. We supporting speak with himkendine, myself. Onunla kendim konu2. nek 1. kendi, kendinden, kendini. z, zn. 3.are otomatik. s. gnderenin ad na. s. kendi kendini tayin etmi . s. kendinden emin. s. hep kendini d nen, bencil. s., ng., bak. self-centered. i. zgven, kendine gven. s. kendine gvenen, zgven sahibi. s. 1. utanga, s klgan, mahcup. 2. kendi halini ok dnen. s. 1. kendine gvenen ve ba kalarna pek ihtiya duymayan. 2. ilemesi ka makineleri gerektirmeyen. ba i. kendine hkim olma, zdenetim.

self-defence self-defense self-denial self-denying self-determination self-educated self-education self-effacing self-employed self-esteem self-evident self-examination self-governing self-government self-help self-induction self-indulgence self-indulgent self-interest selfish selfishly selfishness selfless self-pity self-portrait self-possession self-preservation self-propelled self-propelling self-propulsion self-reliance self-reliant self-respect self-righteous self-rule self-sacrifice self-sacrificing self-satisfied self-seeking self-service self-sufficient self-support self-sustaining self-taught self-will self-winding sell

i., ng., bak. self-defense. i. kendini savunma. i. zveri, feragat. s. zverili. i. 1. hr irade. 2. kendi gelece ini saptama. s. kendi kendini yetitirmi, zrenimli. i. zrenim. s. kendini geri planda tutan. s. serbest alan. i. zsayg, izzetinefis, onur. s. aikr, ak, belli. i. kendi kendini inceleme. s. zerk, kendi kendini yneten. i. zerklik. i. kendi kendine yetme, kendi ba na yapabilme. i., fiz. zindkleme. i. kendi isteklerini frenlememe. s. kendi isteklerini hi frenlemeyen. i. kiisel kar, bencillik. s. bencil. z. bencilce. i. bencillik. s. zgecil, zgeci. i. kendini zavall hissetme, kendi kendine acma. i. bir ressam n izdii kendi portresi. i. kendine hkim olma. i. kendini koruma. s., fiz. zitmeli. s., bak. self-propelled. i., fiz. zitme. i. kendine gven. s. kendine gvenen. i. zsayg, izzetinefis. s. kendini stn gren. i. zerklik, otonomi. i. zveri, fedakrlk. s. zverili. s. kendi halinden memnun. s. yalnz kendi karn gzeten. s. selfservis. s. 1. kendine gvenen. 2. kendi kendine yeten. i. kendini geindirme. s. kendi kendini geindiren. s. kendi kendini e itmi. i. inat lk, benlikilik. s. otomatik olarak kurulan (saat). f. (sold) 1. satmak; sat lmak. 2. satta rabet grmek. 3. beendirmek; beenilmek: sell oneself kendini beendirmek. 4. kabul ettirmek: He

sell a drug over the counter sell like hot cakes sell like hot cakes sell off sell out sell s.o. short sell s.t. at a loss sell s.t. at a profit sell s.t. under the counter sell short seller Sellotape sellout selves semantic semantics semblance semeiology semester semisemiannual semicircle semicivilized semicolon semiconductor semiconscious semidetached semifinal seminal seminar seminary semiofficial semiology semiotic semiotics semipermeable semiprecious semiprivate semiprivate room semiskilled semisphere semitransparent semiweekly semolina sen senate senator

ilac reetesiz satmak. kaplmak. k. dili kap lmak, kap kap gitmek, ok satlmak. hepsini satp bitirmek, elden karmak. 1. btn maln satmak. 2. argo kiisel kar iin ele vermek, satmak. (birinin ismini) deyip de gemek: Dont sell Mahir short! Mahir deyip de geme! bir eyi zararna satmak. bir eyin satndan kr etmek. bir eyi el altndan satmak. 1. henz elde olmayan mal ileride teslim etmek zere satmak. 2. kmsemek. 3.lan desteklemek. ey: best seller oksatar. i. 1. satc. 2. sat i., ng. seloteyp. f., ng. bantlamak, seloteyple yaptrmak/tutturmak/tamir etmek. i. 1. elden karma, elde bulunan satma. 2. k. dili kapal gie. 3. k. dili ihanet. i., o., bak. self. s. anlamsal. i. anlambilim, semantik. i. 1. biim. 2. benzerlik. 3. d grn. i. semiyoloji, imbilim, gstergebilim. i. smestr, yar yl, dnem. nek 1. yar , yarm. 2. ksmi. s. alt aylk, alt ayda bir olan. i. yarm daire. s. yar uygar. i. noktal virgl. i., fiz. yar iletken. s. yar uyank, yar bilinli. s., ng. yar mstakil (ev). i., ng. yar mstakil ev. i. yarfinal. s. yeni ufuklar aan (fikir). i. seminer. i. ilahiyat fakltesi. s. yar resmi. i., bak. semeiology. s. semiyotik, imbilimsel, gstergebilimsel. i. semiyotik, imbilim, gstergebilim. s. yargeirgen. s. ikinci derecede de erli (ta). s. yar zel. (hastanede) iki yatakl oda. s. az maharetli. s. yarkre. s. yarsaydam. s. haftada iki defa kan (yayn). i. irmik. k s. senate, senator, senior. i. senato. i. senatr.

senatorial senatorship send send about ones business send away send away send back send down send for send forth send in send off send ones regrets send one's compliments send out send packing send s.o. packing send s.o. to his/her glory send up send word send word to sender Senegal Senegalese senile senility senior senior citizen senior high school seniority senna sensation sensational sensationalism sensationalist sense sense of humor sense perception senseless senselessly senselessness sensibility sensible sensitive sensitive plant sensitivity sensory

s. 1. senatoya ait. 2. senatrce. 3. senatrlerden olu an. i. senatrlk. f. (sent) 1. gndermek, yollamak. 2. f rlatmak, atmak. 3. argo coturmak, kendinden geirmek. yol vermek, kovmak. baka bir yere gndermek, kovmak. kovmak, uzakla trmak. geri gndermek, iade etmek. ng. niversiteden ihra etmek. -i artmak; -i getirtmek. yaymak, ne retmek, kartmak. 1. gndermek, yollamak. 2. ieri gndermek. 1. yollamak. 2. u urlamak, yolcu etmek. davete gidemeyece ini bildiren mesaj yollamak. He sends his compliments. Selamlar n gnderdi. 1. gndermek, d ar gndermek. 2. datmak, neretmek. k. dili ply prty toplatp kovmak. birini sepetlemek, p lsn prtsn toplatp birini defetmek. birini ldrmek. k. dili hapis cezas vermek. haber gndermek. The telegram sent the household into a dither. Telgraf ak na evirdi. evdekileri (birine) haber gndermek/yollamak. i. gnderen, gnderici. i. Senegal. i. (o. Sen.e.gal.ese) Senegalli. s. 1. Senegal, Senegale zg. 2. Senegalli. s. bunak. i. bunaklk. s. 1. yaa byk. 2. kdemli. 3. son snfla ilgili. 4. st. i. 1. yaa byk kimse. 2. k demli kimse. 3. son snf rencisi. yal kimse. on, on bir ve on ikinci s nflarn karl olan okul, lise. i. 1. yaa byklk, kdemlilik. 2. kdem. i. sinameki (bitki veya meyvesi). i. 1. duyu, duyum, duygu, his; duyarl k. 2. heyecan uyandran olay, sansasyon. s. 1. duygusal. 2. heyecan verici, sansasyonel. i., fels., ruhb. duyumculuk. i., fels., ruhb. duyumcu. i. 1. duyu, his: the five senses be duyu. 2. akl, zek: bring s.o. to his na getirmek. dnce: What is your senses bir kimsenin akln ba n gln ynn grme yetenei. 3. 2. fikir, akadan anlama yetene i. 1. olaylar duyum. s. 1. bayg n, kendinden gemi. 2. aklsz. 3. sama, anlamsz, manasz. z. 4. anlams mantks z olarak, anlamszca. z. i. 1. bayg nlk. 2. samalk, anlamszlk. i. 1. duyarlk, hassasiyet. 2. ayrt etme yetisi. 3. o. anlay. s. 1. mantkl, akla uygun: a sensible decision mantkl bir karar. 2. akl nda: sensible akl duygulu, banda bir kii. duygun. 3. hissedilir, sezilir, ba , -eperson hassas. 2. duyar, 3. ili; alngan. 4. s. 1. to -eaduyarl duygusal. bot. kstmotu. i. (to) (-e) duyarllk, (-e) hassaslk, (-e) hassasiyet. s. duyusal; duyumsal.

sensual sensualism sensualist sensuous sent sentence sententious sentient sentiment sentimental sentimentalise sentimentality sentimentalize sentinel sentry sentry box sepal separable separate separate separately separation separatism separatist September septic septic tank septicemia sepulcher sepulchre sequel sequence sequester sequester o.s. sequestrate sequin sequoia seraglio Serb Serbia Serbian Serbo-Croat Serbo-Croatian serenade serene serenity serf

s. 1. tensel. 2. tensel/erotik zevklere d kn. i. tensel zevklere fazlas yla dkn olma. i. tensel zevklere fazlas yla dkn kimse. s. 1. duyulara hitap eden. 2. tensel; erotik d nceler/hisler uyandran. f., bak. send. i. 1. cmle, tmce. 2. huk. karar, hkm. f. mahkm etmek. s. 1. tumturakl (sz/yaz/konuma). 2. anlaml szlerle dolu. s. sezgili, hisseden. i. 1. duygu, his; sezi. 2. ar duyarlk. 3. fikir, dnce. s. duygusal. f., ng., bak. sentimentalize. i. ar duygusallk. f. ar hassasiyet gstermek. i. nbeti, gzc. i. nbeti, nbeti asker. nbeti kulbesi. i., bot. anakyaprak, sepal. s. ayrlabilir. f. 1. ayrmak; ayrlmak. 2. blmek. s. ayr, ayrlm. z. ayr ayr, baka baka, balantsz olarak, bamsz olarak. i. 1. ayrlma; ayrma. 2. huk. ayr yaama. i. ayrlklk. i. ayrlk. i. eyll. s., tb. mikroplu. fosseptik, la m ukuru, septik ukur. i., tb. septisemi. i. mezar, kabir. i., ng., bak. sepulcher. i. 1. devam: He is writing a sequel to this book. Bu kitab n devamn 2. son, sonu. yaz kl k, birbiri ardndan gelme, birbirini izleme. 2. sra, dzen; seri, i. 1.yor. ard dizi. f. 1. ayrmak. 2. haczetmek, el koymak. tenha bir yere ekilmek. f. haczetmek, el koymak. i. pul, payet. i., bot. sekoya. i. 1. saray. 2. harem dairesi. i. Srp. i. Srbistan. i. 1. Srpa. 2. Srp. s. 1. Srp. 2. Srpa. i., s., bak. Serbo -Croatian. i. 1. Srp-Hrvat dili. 2. Srp-Hrvat dilini konuan kimse. s. 1. Srp-Hrvat lan/konu ulan. 2. Srp-Hrvatserenat dilini konu an. 3. Srp-Hrvat dilini dilinde yazf. i. serenat. serenatalmak/sylemek, yapmak. s. 1. sakin. 2. yce. i. sknet, dinginlik, huzur. i. serf.

sergeant sergeant at arms sergeant major serial serial number serial port serialise serialize sericiculture sericulture series serious sermon sermonette sermonise sermonize serpent serpentine serrate serrated serum servant servant boy servant girl serve serve a summons serve a summons on serve notice serve notice serve ones sentence serve out serve s.o.s purpose serve the same purpose serve time serve up Servia Servian service service service service book service station serviceable serviceberry serviceman serviette servile

i. 1. ask. avu . 2. komiser muavini. parlamentoda gvenlik grevlisi. ask. baavu. s. 1. seri halinde olan. 2. tefrika halinde yay mlanan, devam olan. i. tefrika. seri numaras . bilg. seri kap , seri port. f., ng., bak. serialize. f. tefrika halinde yaymlamak. i., bak. sericulture. i. ipekbcekilii, ipekilik. i. (o. se.ries) 1. sra: a series of shops bir sra dkkn. 2. seri, dizi: a series of events bir olay. person arbal kimse. 2. nemli, ciddi: a l:dizi serious s. 1. ciddi, a rba serious problem nemli bir vaaz. sorun. 3. tehlikeli, a r, ciddi: a serious i. 1. vaaz. 2. diskur, nutuk, i. k sa vaaz. f., ng., bak. sermonize. f. diskur/nutuk ekmek, vaaz vermek. i. ylan. s. ylankavi. i. 1. serpantin (kt erit). 2. ylanta, serpantin. s. testere dili (yaprak/bak). s., bak. serrate. o. --s (srmz)/se.ra (sr) i. serum. i. hizmeti, u ak. uak. hizmeti k z. f. 1. hizmet etmek: serve ones homeland vatan na hizmet etmek. 2. as ... vazifesini grmek: Turkey serves as a bridge between Europe and Asia. celpnameyi eline vermek. (birinin eline) celpname vermek. bildirmek. hizmetinden kacan bildirmek. cezasn (hapiste) doldurmak. datmak, taksim etmek. birinin ihtiyac n grmek. ayn ii grmek. hapis cezas n ekmek. (yemei) sofraya koymak, servis yapmak. i., bak. Serbia. i., s., bak. Serbian. i. 1. hizmet, grev. 2. i . 3. ayin, ibadet. 4. askerlik. 5. yarar, yardm. 6. memuriyet. 7. spor servis. sa lamak, onarmak. 2. yardm etmek. 3. (erkek hayvan) -e f. 1. bak mn mak, (diisiyle) iftle mek. a i. 1. kayaarmudu. 2. vez. dua kitab . benzin istasyonu. s. 1. ie yarar, elverili. 2. dayankl. i. kayaarmudu. o. ser.vice.men (srvsmen) i. 1. asker. 2. tamirci. i., ng. peete. s. 1. kle gibi; kul kle olan. 2. kleye yak r. 3. aalk.

serving serving fork serving spoon servitude sesame sesame oil session session man set set set set a boat afloat set a clock/a watch back set a clock/a watch forward set a good example set a high value on set a match to set a place in order set a poem to music set a price on s.o.s head set a trap for set a watch set about set an animal loose set an animal on set apart set at set at liberty set at naught set back from set eyes on set fire to set fire to/set on fire set foot in set foot in set forth set free set in set off set ones heart on set ones mind on set ones sights on set s.o. against s.t. set s.o. an example set s.o. apart set s.o. at ease set s.o. at large

i., ah . porsiyon. s. servis atal. servis ka . i. klelik. i. susam. susam ya, rlaan. i. oturum, celse. sesi kaydedilen bir arkcya elik eden kayt stdyosunda grevli algc. f. (set, --ting) 1. koymak, komak: Set it over there! Oraya koy! 2. tayin etmek, tespit saptamak: Have you set a date? Birtarih tayin m. 2. etmek, mat. kme. 3. grup, kk topluluk. 4. duru , oturu : ettin i. 1. tak apkan n duru unu de i tir! 5. e ilim, meyil. 6. Change the set of your hat! s. 1. belirli, muayyen; nceden belirtilmi , nceden tayin edilmi. 2.

imeyen; sabit. de tekneyi yzdrmek.


saati geriye almak. saati ileriye almak. iyi rnek olmak. -e ok k ymet vermek. -i yakmak. bir yeri dzene sokmak, bir yeri derleyip toplamak. bir iiri bestelemek. aranlan bir kimsenin kellesine fiyat bimek. -e tuzak kurmak. 1. saati ayarlamak. 2. beki koymak. balamak, girimek, koyulmak. bir hayvan salvermek/serbest brakmak. bir hayvan (birine) saldrtmak/salmak. ayrmak, bir tarafa koymak, tahsis etmek. -in stne sald rmak, -e hcum etmek. serbest b rakmak. take liberties (with) (-e) saygszlk etmek. hie saymak, nem vermemek. (bir yerden) ierlek bir yerde bulunmak: The house sets back from the street. Ev caddeden ierlek. -i grmek. -i tututurmak/yakmak; -i atee vermek. -i tututurmak, -i yakmak; -i atee vermek. -e ayak basmak. (bir yere) ayak basmak. 1. ileri srmek; izah etmek. 2. yola kmak. serbest b rakmak, azat etmek. balamak. 1. yola kmak. 2. patlatmak. 3. balatmak. 4. (bir eyin) gzelliini ortaya karmak: That dress really sets off her red hair. O elbise k zl salarn -i ok istemek. -i ok arzu etmek, -i kafas na koymak. -i amalamak. birini bir eyin aleyhine evirmek. birine rnek olmak. (belirli bir ey) birini bakalarndan ayrmak/sivriltmek. birini rahatlatmak. bir mahpusu serbest b rakmak.

set s.o. back set s.o. down set s.o. in motion set s.o. right set s.o. straight set s.o. to work set s.o. up in set s.o. up on a throne set s.o./an animal free set s.o./s.t. beside set s.o.s mind at rest set s.o.s teeth on edge set s.t. afloat set s.t. apart set s.t. aside set s.t. at naught set s.t. back set s.t. down set s.t. in motion set s.t. on end set s.t. on fire set s.t. on foot set s.t. right set s.t. to music set sail set the fashion set the pace set the pace for set the table set the world on fire set theory set to work set up shop set/turn loose setback setsquare settee setter setting settle settle a score with s.o. settle accounts settle accounts settle an account settle an account settle down settle for

1. bir oyuncuya puan kaybettirmek. 2. k. dili birine (belirli bir miktar para) kaybettirmek. 3.indirmek. birini (belirli bir zaman iin) geciktirmek. birini (bir yere) birini harekete geirmek. birinin yanl bilgisini dzeltmek, birini dzeltmek. k. dili (birinin) yanln gidermek iin kendisine gerei anlatmak. birini ie komak. birinin (bir i) yapmaya balamasn salamak. birini bir tahta geirmek. birini/bir hayvan azat etmek/serbest brakmak. birini/bir eyi (baka biriyle/bir eyle) karlatrmak. birinin ku kularn ortadan kaldrmak; birini rahatlatmak. birini sinirlendirmek, birinin sinirlerini bozmak. bir eyi yzdrmek. bir eyi bir tarafa ayrmak. 1. bir eyi bir tarafa ayrmak. 2. bir eyi bir kenara/yana brakmak. 3. bir bir eyikale almamak, bir eyi nemsememek. 4. huk. (karar) bozmak, eyi hie saymak. 1. bir eyi aksatmak; bir eyi engellemek; bir ii (bir sre iin) geciktirmek. eyiyere) (baka bir eyden) (belirli bir mesafe) geriye koymak. 2. bir (bir brakmak/koymak. 2. bir eyi yazmak/kaydetmek. 1.from bir eyi bir eyi balatmak. bir eyi dikine koymak. bir eyi tututurmak/yakmak; bir eyi atee vermek. 1. bir eyi balatmak. 2. (plan) yapmak. bir eyi dzeltmek. -i bestelemek. yelken amak. modada nclk etmek. rnek olmak. (bir grup sporcunun) temposunu ayarlamak: He sets the pace for us. O bizim tempocumuz. kurmak. sofray k. dili harikalar yarat p an ve hrete kavumak. mat. kmeler kuram . ie girimek, ie koyulmak. dkkn amak; yazhane amak. serbest b rakmak, salvermek. i. 1. aksama. 2. ba arszlk, yenilgi. i., ng. gnye. i. kanepe. i. seter (av kpe i). i. 1. ortam. 2. edeb. zaman ve mekn. 3. tiy. (oyunun bir sahnesine ait) . 5. beste. kiilik) yemek dekor. 4. (mcevher iin)yerle yuva ve t rnaklar ) (bir yere) tirmek; (insanlar ) (bo 6. bir(bir yere) iskn f. 1. (insanlar mek. 2. (bir eyi) (bir yere) oturtmak; -e oturmak: He etmek; -e yerle k. dili biriyle kozunu payla mak, biriyle hesaplamak; birinden (bir eyin)

sn ac karmak. mak. hesapla hesapla mak, hesap grmek.


1. hesab demek. 2. hesabn grmek. bir hesab kapatmak. 1. uslanmak, yola gelmek. 2. sakin olmak. 3. rahat bir ekilde oturmak. 4. e) vermek, (bir ii) cidden yapmaya balamak. 5. in (bir to (bir i -i kabul etmek. -ekendini raz olmak,

settle on/upon settle ones affairs settle out of court settle s.o. down settle s.o. in a place settle s.o.s hash settle s.t. on s.o. settle the dust settle up with s.o. settlement settler set-to setup seven sevenfold seventeen seventeenth seventh seventieth seventy sever several severance severance of relations severance pay severe severity Seville Seville orange sew sew s.t. on sew s.t. up sewage sewer sewer sewer system sewerage sewing sewing cotton sewing machine sewn sex sex appeal sex film sex life sexology sextant

-e karar vermek. btn ilerini halletmek. mahkemeye ba vurmadan uzlamak. 1. birini usland rmak, birini yola getirmek. 2. birini sakinletirmek. 3. in birini biryerle yere) oturtmak. etmek. tirmek/iskn birini(rahat bir yere k. dili birinin hakk ndan gelmek. bir eyi birine brakmak/balamak. tozu bastrmak, tozu gidermek. birine kar olan borcu demek. i. 1. yerle tirme; iskn; yerleme. 2. (iskn edilerek oluturulan) ky. 3. an)en/yerle tasman,oturma. 5. (anlamazl/davay) kelme. 4. (binada olu tirilen kimse. i. iskn edilen bir yere yerle i. kavga; a z kavgas; dvme. i., k. dili 1. dzen, sistem: Whats the setup like there? Oradaki dzen l? 2. Its a setup by the police. Polisin kurduu bir tuzak o. nas (7, VII). 2. isk. yedili. s. yedi. i. tuzak: 1. yedi, yedi rakam s., z. yedi kat, yedi misli. s. on yedi. i. on yedi, on yedi rakam (17, XVII). s., i. 1. on yedinci. 2. on yedide bir. s., i. 1. yedinci. 2. yedide bir. s., i. 1. yetmiinci. 2. yetmite bir. s. yetmi. i. yetmi, yetmi rakam (70, LXX). f. 1. kesmek. 2. ayrmak. 3. kopmak, ikiye ayrlmak. s. 1. birka. 2. ayr , tek. i. 1. kesme. 2. ayrma, ayrm. 3. kopma, ikiye ayrlma. ilikileri kesme. iten ayrlana denen tazminat. s. 1. sert; ha in; kat. 2. ok actan, iddetli. 3. byk (zarar). 4. zor, g ey). 5. ha ok sade, yal n.2. (arya ait) iddet. 3. (zarara ait) byklk. (bir inlik; kat l k. i. 1. sertlik; 4. zorluk, glk. 5. sadelik, yal nlk. i. Sevil. turun. f. (--ed, --n/--ed) dikmek; diki dikmek. (bir giysiye) bir ey dikmek. 1. bir eyi dikip kapatmak; kesik yeri dikmek. 2. bir ii salam kaza lamak. ba i. pissu, la m suyu. i. dikici. i. lam. kanalizasyon. i. 1. pissu, la m suyu. 2. kanalizasyon. i. 1. dikme, dikim. 2. diki ; dikilecek ey. pamuk iplii, tire. diki makinesi. f., bak. sew. i. 1. cinsiyet, cins. 2. seks, cinsel ili ki. seksapel, cinsel cazibe. seks filmi. seks hayat, cinsel yaam. i. seksoloji, cinslikbilim. i. sekstant.

sexton sexual sexual harassment sexual intercourse sexual organs sexuality sexy Seychelles Seychellois Seychelloise Seychelloises shabby shack shack up shackle shadberry shadblow shadbush shade shade into/shade off into shade tree shadow shadow cabinet shadow play shadowbox shadowy shadowy figure shady shaft shaggy shah shake shake shake a leg Shake a leg! shake down shake hands shake o.s. shake s.o. down shake s.o. off shake s.o. up shake s.t. down shake s.t. off shake s.t. out shake s.t. up shakedown shakedown flight

i. zango. s. cinsel, cinsi. cinsel taciz. cinsel iliki. cinsel organlar. i. cinsiyet, cinsellik. s., k. dili seksi. s. Seyel, Seyellere zg: the Seychelles Islands Seyel Adalar. i. elz) (sey . Sey.chel.lois) Seyelli erkek, Seyelli. s. 1. Seyel, Seyellere i. (o zg. . 2. Seyelli. o (seyelwaz) i. Seyelli kadn, Seyelli. s. 1. eski psk, yrtk prtk, pejmrde. 2. hrpani, st ba eski psk alk, adi; pespaye; seviyesiz. 4. ok az, czi. olan. 3. a f. i. baraka. (with) k. dili (ile) evli olmadan beraber ya amaya balamak. i. 1. engel, mania, zincir, boyunduruk, insan engelleyen/hapseden ey. 2. pranga. f. prangaya vurmak. i. kayaarmudu. i. kayaarmudu. i. kayaarmudu. i. 1. glgelik, glge, glgeli yer. 2. abajur. 3. stor. 4. gz siperi. 5. (resimde) glge: In this painting the artist has shade good effect. ka bir eyden) farks z olmaya baused lamak: Theto real shades (bir ey) (ba olmayaaba lyor. into the unreal. Gerek hayalden farks glgesiyle altndakileri gne tenz koruyan a. geni i. 1. glge: The shadows of the trees had begun to lengthen. A alarn lamt. kabinesi. 2. (of) zerre kadar, en ufak bir ...: Theres glgeleri uzamaya ng. glge kabine, ba muhalefet glge oyunu. f. (boksr) glge almas yapmak. s. 1. belli belirsiz, belirsiz, mphem. 2. tayin edilmesi zor olan. 3. glgeler iinde olan. u belli olmayan, hayat hakknda az ey bilinen kimse. kim oldu s. 1. glgeli, glgeler iinde. 2. glge veren. 3. pheli; kanunsuz, kanuna ; k 2. tgvde, , hilebaz, sahtekr: got a shady reputation. Ad zrak, ayk aft, mil. stun balHes yla kaide aras ndaki ksm. 3. (m i. 1.r e ait) eksen. 5. (atl arabaya ait) ok. 6. n, ok v.b.ne ait) sap. 4. (tele s. kaba tyl (tekstil); kaba (sakal v.b.). i. ah. f. (shook, --n) 1. sarsmak: The explosion shook my house. Patlama evimi . The them. Haberler onlar sarst . Nothing sarst ntnews . 2. (sshook vy) alkalama; (kat maddeyi) sallama. 3. can shake i. 1. sars /yumru u) sallama.amak. 4. silkeleme. 5. serpme. (ba acele etmek, pergelleri k. dili abuk ol! k. dili almak, uyum salamak. el skmak. silkinmek, silkelenmek. argo birinden para s zdrmak. birinden kurtulmak. birini (ruhen) sarsmak. bir eyi silkeleyip drmek: Shake those persimmons down! O d rsene! hurmalar silkinmek/kurtulmak. bir eyden bir eyi silkmek. svy alkalamak; kat maddeyi sallamak. i., argo birinden para s zdrma. deneme uu u.

shaken shaker shakeup shaky shale shale oil shall shallot shallow sham shamble shambles shame shamefaced shameful shameless shammy shampoo shamrock Shangri-la shank shan't shanty shape shape up shaped shapeless shapely share Share and share alike share in sharecropper shareholder Shari'a shark sharp sharp practice sharp practices sharpen sharper sharp-eyed sharpie sharpshooter sharp-witted Shasta Shasta daisy shatter

f., bak. shake 1. i. alkalama kab . i., k. dili reorganizasyon. s. 1. titrek; sarsak. 2. sa lam olmayan, sakat. i. killi ist, killi yaprakta. killi istten elde edilen petrol. yardmc f. (should) 1. Gelecek zaman kipinde kullanlr: I shall bolt the im. 2. Kararl lkye belirtir: pledge door. Kap y srgleyece msak, yabanisarm sak. 2. il soIan, taze my solife an. that they i. 1. yabanisar s. 1. s , slk. 2. yzeysel, derine inmeyen, basit. i. s yer, slk. i. 1. yapmac k, sahtelik. 2. oyun, hile; dankl dv. s. sahte, suni; yalandan. f. --ming) (bir ey) yapar gibi yapmak; yalandan (--med, sryerek yrmek. f. ayaklarn i. 1. darmada n bir yer, karmakark bir yer; yknt. 2. hercmer, klk. 3. mezbaha. kar i. utan, hicap: Are they devoid of shame? Utantan yoksun mu onlar? Shame on you! Utan! f. ekingen. 1. rezil etmek. 2. glgede s. 1. utanga, mahcup, 2. utan iinde. b rakmak. 3. (birini) s. utan verici, yz k zartc, utandrc, utanlacak, ayp; rezil. s. utanmaz; yzsz; utantan yoksun. i. (madeni yzeyleri parlatmak iin kullan lan) gderi paras. i. ampuan. f. ampuanla ykamak. i. yonca. i. 1. hayal lkesi; topya. 2. cennet, ok gzel ve rahat bir yer. i. 1. bald r; incik. 2. kasap. incik. k s. shall not. i. baraka. i. 1. biim, ekil. 2. hal: All things considered hes in excellent shape. Her (biri) ey gz tutulursa s ok iyi. That firmsare in bad shape. hhati v.b.) iyi gitmek: Things shaping up O well. iyi nnde bir yolda olmak; (i

ler iyi gidiyor. eklinde, biiminde: heart-shaped kalp eklinde. Its shaped like a s. (like) ekli piramide benziyor. pyramid. ekilsiz; kalps z. s. biimsiz,
s. biimli, biimi gzel olan. i. 1. pay, hisse, para. 2. hisse senedi, aksiyon. f. 1. payla mak. 2. anlatmak, sylemek. (bir fikre) kat lmak. payla3. mak. eit bir ekilde -de pay olmak. i. ortak , maraba. i. hissedar, payda . i. i. 1. zool. kpekbal. 2. k. dili agzlnn teki. 3. k. dili dolandrc. s. 1. keskin. 2. sivri ulu. 3. keskin (gzler, grme duyusu). 4. zehir gibi, ok stn zeks zehir gibi. 5. keskin, sert, ac. 6. ani . hileli bir i(zek); hileli iler, dalavere. f. 1. (ba) bilemek. 2. (kalemi) sivriltmek, amak. 3. (ary) iddetlendirmek. 4. (zeky t. ) gelitirmek. 5. (sesi) tizletirmek. i. dolandrc, k s. keskin gzl. i. dolandrc, kt. i. keskin nianc. s. zeks zehir gibi. i. bot. margarit. f. 1. parampara etmek, tuzla buz etmek. 2. mahvetmek; bozmak.

shattered shave shaven shaver shaving shaving brush shaving cream shaving lotion shawl

s. 1. parampara. 2. mahvolmu ; bozulmu. 3. ng. ok yorgun, can ,--d/--n) bitkin. 1. (off) (sakal /kllar) tra etmek: He wont shave off his km f. (--d,

n tra etmez. She shaved her legs and under her arms. beard. f., bak. Sakal shave. i. elektrikli tra makinesi.
i. 1. tra etme; tra olma. 2. (bir) rende tala. 3. o. rende tala. tra fras. tra kremi. tra losyonu. i. al, atk. zam., diil o. s. dii: she-goat kei.

she She entered the directors office Mdrn odas na endie iinde girdi. Their spirits sank. Neeleri with a sinking feeling. kayboldu. Pek ok dostu var. She has lots of friends. Kendine geldi. She is herself again. En aa altm yanda olmal. She is sixty if a day. She said it herself. She wasnt born yesterday! Shes a hoot! Shes a riot! Shes an excellent manager. Shes got a heart of gold. Shes on the air. Shes pushing seventy. sheaf shear shears shearwater sheath sheathe shebang she'd shed shed shed blood shed light on shed/throw light on sheen sheep sheep dog sheep/sheeps sorrel sheepfold sheepish sheepskin sheepskin coat sheer sheet sheet iron sheet metal Bizzat kendisi syledi. k. dili O ka n kuras!/Onu kolay kolay kandramazsn! k. dili ok matrak biri o. k. dili O bir lem!/ok matrak biri o! leri ok iyi ekip eviriyor. 1. Gnl ok zengin. 2. ok merhametli./Alt n yrekli. Radyoda sylyor. k. dili Ya yetmie dayand. o. sheaves (ivz) i. balam, demet; deste. f. (--ed/shorn) 1. (hayvan n tylerini) ok ksa kesmek, krkmak, krpmak. ) ksa yarayan budamak. 3. of mahrum etmek. off . 2. (bir .itin 1. kdallar rk (k n rkmaya alet). 2.-den bah van makas ; it4. makas i., o i., zool. yelkovanku u, yelkovan. i. 1. (bak, kl iin) kn. 2. bot. kn. 3. anat. klf. f. 1. k nna sokmak, knlamak. 2. with ile kaplamak. i., k. dili k s. 1. she had. 2. she would. f. (shed, --ding) 1. (yaprak/gzya /ty) dkmek; ty dkmek. 2. (su) lan) (gmlek) de itirmek. geirmemek. 3. (y i. (odun, kmr, bahe aletleri v.b. konulan ufak) kulbe. kan dkmek. (konuyu) ayd nlatmak. -i aydnlatmak, -i aklamak. i. parlaklk. i. (o. sheep) koyun. oban kpe i. bot. kuzukula . i. al. s. gln bir ekilde utanga; kabahatinden dolay utanga. i. 1. psteki, koyun postu. 2. k. dili niversite diplomas . napa palto/ceket. s. 1. effaf ve ince (kuma). 2. srf; btnyle: It was sheer luck. anstan ka bir ar ey de sheer nonsense! Btnyle sama o!tabaka: 3. sarp, ba af ,ildi. arThats af. 2. (k t/yufka iin) yaprak. 3. (buz iin) i. 1. yatak The sac,lake sa.was covered with a sheet of ice. Gl bir buz tabakas yla sa, sac.

sheeting sheik sheikh shelf she'll shell shell shellac shellfish shelter sheltered shelve shelves shenanigan shepherd sherbet sheriff sherry she's Shetland shetland Shetland pony shetland wool Shi'a shield shift shift shift down into shift for o.s. shift gears shift gears shift ones attention shift ones ground shift the blame onto shift up into shiftless shifty Shi'i Shi'ism Shi'ite shilling shilly-shally shimmer shin shin down shin up shinbone

i. araflk, yatak araf yapmaya uygun kuma. i., bak. sheikh. i. eyh, kabile reisi. o. shelves (elvz) i. 1. raf. 2. cor. elf. k s. she will. i. 1. (sert) kabuk; kavk : sea shell deniz kabuu. walnut shell ceviz u. egg shell yumurta kabu u. tortoise shell kaplumba a u, kabu unu soymak, kabu unu karmak. 2. (kurumu m skabu r tanelerini) f. 1. kabu ndan ay rmak. 3. -i top ate ine tutmak. 4. out k. dili (para) vermek. koan i. gomalak. i. kabuklu deniz rnleri. i. 1. s nak; barnak; korunak. 2. siper: They took shelter under a tree. Bir ac n siperine snd lar. f. korumak. bar ndrmak; barnmak. 3.ve a z eylerden korunmu , kt s. 1. mahfuz; kuytu, siper. 2.1. kt ve tats 2.

eylerden uzak.rmak. 2. rafa koymak/kaldrmak, imdilik tats f. 1.z rafa koymak/kald vazgemek. i., o., bak. shelf.
i., k. dili 1. maskaral k, samalk, sama ey, komik ey. 2. yaramazlk, . 3. oyun, hile, numara. yaramaz davran i. oban. f. (rehber/refakati olarak) (birini) getirmek/gtrmek, (birine) refakat etmek. it meyveli dondurma. i. bir e i. erif (bir polis amiri). i. bir eit beyaz spanyol arab. k s. 1. she is. 2. she has. i. i. etlant. midilli. etlant. i. i. 1. kalkan. 2. siper; koruyucu ey. f. korumak; siper etmek: He shielded his with his hand. Elini gzlerine siper etti. He shifted about uneasily in the doorway. Kapnn f. 1.eyes k mldanmak: i inde endi eyle k m ldand . 2. (rzgr) yn de iok tirmek, (rzgr it n)kad yn e 1. (rzgr iin) ynn de itirme. 2. vardiya. 3. sade bir e n i. elbisesi. (belirli bir vitese) almak. kendi hayatn kazanmak. vites de itirmek. vites de itirmek. dikkatini evirmek. savundu u konuyu baka birtakm gerekelere dayatmak. suu (birinin) stne atmak, (suu) (birine) yklemek. (belirli bir vitese) gemek. s. haylaz, tembel, miskin. s. dalavereci, hilekr. i., s., bak. Shiite. i. iilik. i., s. ii. i. ilin, eski ngiliz gm paras. f. 1. tereddtten dolay harekete gememek; kararszlk iinde dnp mak. vakit ldrmek. dola ak2. ve titrek bir kla parldamak. i. titrek k. f. yumu i., anat. incik kemii, incik. f. (--ned, --ning) (aa, direk v.b.ne) (sarlp bedenini kaydrarak) inmek. (aa, direk v.b.ne) (sarlp bedenini yukar ekerek) trmanmak. i., anat. incik kemii.

shindig shine shine shoes shingle shingles shinny shinny down shinny up shiny ship ship out ship water shipment shipowner shipper shipping shipping agent shipping charge shipping clerk shipping company shipshape shipwreck shipwrecked shipyard shire shirk shirt shirt stud shirting shirttail shirtwaist shirty shish kebab shit Shit! shitty shiver shoal shock shock shock shock absorber shock therapy shocker shocking shod shoddy

i., k. dili atafatl bir parti. f. (shone/eski --d) 1. parlamak, k samak. 2. parlatmak. 3. (bir ) (bir yere) evirmek. 4. (biri) (belirli bir konuda) ok ba arl olmak. i. parlaklk. boyamak. ayakkab i. tahta at kiremidi, padavra, hartama, yarma (aty rtmek veya bina ntkaplamak duvar b. zona. iin kullanlr.). f. (aty/duvar) padavrayla kaplamak. i., o., f., k. dili bak. shin down. bak. shin up. s. parlak. i. gemi; vapur. f. (--ped, --ping) 1. (bir eyi) (bir nakliyat aracyla) gndermek, yollamak: Havent you shipped that order yet? O sipari i 2. gemiyle gitmek. 1. yola kmak. (teknenin) iine su girmek: Were shipping water. Teknenin iine su giriyor. i. 1. gnderilen mal/sipari . 2. (bir eyi) (bir nakliyat aracyla) yollama. 3. nakliyat, nakliye, ta ma. i. gemi sahibi. i. 1. siparii alp gnderen. 2. nakliyat, nakliyeci, tamac. i. 1. gemiler. 2. sipari i alp gnderme. 3. nakliyat, nakliye, tama. nakliyeci, nakliyat . nakliye, nakliye creti; navlun. bir irketin ambalaj ve nakliyat ilerine bakan kimse. nakliyat irketi. s. dzgn, muntazam. i. 1. gemi enkaz. 2. geminin kazaya uramas. s. 1. gemi kazas geirmi, kazazede. 2. yklm, tuzla buz olmu (mitler v.b.). i. tersane. i. ngilterede kontluk (idare blgesi). f. yan izmek; kaytarmak. i. gmlek. plastron d mesi. f. (--ded, --ding) i. gmleklik kuma , gmleklik. i. gmlek ete i. i. erkek gmle i biiminde kadn bluzu. s., ng., k. dili kzgn, fkeli. i kebap. i., kaba 1. bok. 2. a alk herif. nlem Kahrolsun! s., kaba a alk, pis, alak. f. rpermek. i. rperti: It sent shivers down my spine. Tylerimi diken diken etti. i. byk balk srs. f. 1. oke etmek, ok artmak, sarsmak, dehete drmek. 2. (elektrik) oku ba vermek. i. 1. ok: ekin The demeti). news of their victory arpmak. 3. elektrik (dikey duran lanm birok i. ekin yn i. al gibi gr sa. amortisr (cihaz). ok tedavisi. i. insan oke eden ey. s. 1. insan ok artan, oke eden, sarsc. 2. frapan (renk): shocking pink ingene f., bak. shoe. pembesi. s. kalitesiz, tapon; kavaf i i, geliigzel yaplm.

shoe shoe polish shoe repairer shoebill shoehorn shoelace shoemaker shoeshine shoeshine boy shoeshine parlor shoestring shoetree shone shoo shook shoot shoot a glance at shoot ahead shoot at shoot back at s.o. shoot by shoot down shoot down shoot for shoot heroin shoot it out shoot on location shoot ones bolt shoot ones mouth off shoot ones wad shoot out shoot past shoot s.o. a question shoot s.o. down shoot the ball shoot the breeze shoot the breeze/bull shoot up Shoot! shooting shooting brake shooting of a film shooting range shooting script shooting star shooting star shooting war

i. 1. ayakkab , pabu. 2. nal. f. (shod/--d, --ing) nallamak, nal akmak. ayakkab boyas. ayakkab tamircisi. i., zool. pabugagal. i. ayakkab ekecei, ekecek. i. ayakkab ba, back. i. ayakkab c, ayakkab yapan kimse. i. ayakkab boyama, lostra. ayakkab boyacs. lostra salonu. i. ayakkab ba, back. i. ayakkab kalb. f., bak. shine. nlem Defol!/K t!/Hot!/Pist! f. away kovmak. f., bak. shake. f. (shot) 1. (kur un/ok/top) atmak. 2. (bir hedefi) (silahla) vurmak. 3. from krmak. 4. (bir -e eyi) tkrvermek. 5. (ar) (belirli bir yer boyunca) den f-e gz atmak. k. dili bak vermek, hzla ne gemek. 1. -e ate etmek. 2. k. dili -i amalamak. 1. birinin ate ine karlk vermek. 2. k. dili birine cevap yetitirmek. yldrm hzyla gemek. ate edip drmek. (uaa) ate edip drmek. k. dili -i amalamak. damardan eroin almak. (bir meseleyi halletmek iin) kar lkl ate etmek. sin., TV stdyo d nda ekim yapmak. k. dili elinden geleni yapmak. k. dili patavats zca konumak. k. dili paras nn hepsini harcamak. frlamak. yldrm gibi gemek. birine soru soruvermek. birine ate edip ldrmek. spor ut atmak, ut ekmek, topu utlamak. argo yarenlik etmek, ene almak. k. dili ene almak, kaynatmak; yarenlik etmek. 1. (birinin boyu) h zla uzamak. 2. hzla ykselmek. 3. (alev) parlamak. 4. turucu almak. 5. her tarafa ate etmek; her tarafa rasgele damardan uyu k. dili Haydi anlat! i. 1. ate, ateli silahlarn atlmas: The shooting stopped. Ate kesildi. 2. li silahla) (ate ng. stey n. birinin yaralanmas/ldrlmesi. 3. (hedefi) (silahla) vurma. filmin evirimi. at poligonu, poligon. sin. evirim senaryosu. gkb. akanyldz, aan. gkb. akanyldz, ama. gerek sava .

shoot-out shop shop around shop assistant shopkeeper shoplift shoplifter shoplifting shoppe shopper shopping shopping center shopping list shopwindow shopworn shore shore shoreline shorn short short and sweet short circuit short circuit short cut short measure short of short story short wave shortage shortbread shortcake shortchange short-circuit short-coming shortcut shorten shortening shortfall shorthand shorthanded shortlived shortly shortness shortness of breath short-range shorts shortsighted

i. silahl atma. i. 1. (perakende sat yaplan) dkkn: flower shop iekevi. 2. ya ait) atlye; tamirhane: carpenters shop marangozhane. (zanaat n peinde ar pazar dolamak. en uygun fiyatlar

ng. tezghtar. i. ar esnaf, esnaf, dkknc. f. dkknlardan (mal) a rmak; dkknlardan mal armak. i. dkknlardan mal a ran kimse. i. dkknlardan mal a rma. i. (perakende sat yaplan) dkkn. i. alveri eden kimse. i. (belirli eylerin peinde) ar pazar dolama. alveri merkezi, ar. alveri listesi. i. vitrin, camekn (sokaktan camla ayr lan sergileme yeri). s. (rafta satlmadan uzun zaman kalp) eskimi (mal). i. sahil, k y. f. up 1. (bir eyin kmesini nlemek iin) bir tarafna destek koymak, desteklemek, i. k y eridi. payanda vurmak. 2. (fiyatlar ) desteklemek.
f., bak. shear. s. 1. k sa. 2. ksa boylu, ksa. 3. ters, sert, gnl krc. i., elek. ksa devre. az ve z. kontak, k sa devre. elek. k sa devre. kestirme yol. eksik l. -den baka: She tried everything short of firing him. Onu sepetlemekten ka her eyi denedi. ba hikye, yk. radyo k sa dalga. i. eksiklik; k tlk. i. bir eit kurabiye. i. 1. gevrek, yass bir tr hamur ii. 2. bu hamur iiyle yaplan meyveli ve bir yiyecek. tatl f. 1. (birine) paran n stn eksik olarak vermek. 2. (birini) (bir eyden) rakmak; (birine) (bir eyi) gerekli miktarda vermemek. mahrum b yapmak. 2. (aradaki eyleri) atlay p gemek. f. 1. elek. k sa devre i. kusur, eksik, noksan. i. kestirme, kestirme yol. f. k saltmak; ksalmak. i. (hamur yap mnda kullanlan) kat ya. i. ak, eksik. i. stenografi, steno. s. s. k sa mrl. z. 1. k sa bir zamanda. 2. az bir mesafeden sonra: Its shortly beyond that az ve 4. zeksiklik. bir ekilde. 4. ters bir house. Ok. evin biraz tesinde.3. 3.terslik, k saca, 2. k sa boyluluk. sertlik. i. 1. k sal nefesin abuk kesilmesi. s. 1. k sa vadeli. 2. ksa menzilli. i., o. 1. ort. 2. (erkek iin) klot. s. 1. miyop. 2. ngrs olmayan.

short-tempered short-term shortwave short-winded shot shot shot shot put shotgun shotgun wedding shot-putter should shoulder shoulder arm shoulder bag shoulder blade shoulder strap shoulder to shoulder shoulder weapon shouldn't shout shout s.o. down shove shove off shove s.t. into shovel shovel food into ones mouth shovelbill shoveler show show business/biz show dirt

s. abuk k zan; hemen parlayan. s. k sa vadeli. i. k sa dalga. s. nefesi abuk kesilen. i. 1. (mermi, roket iin) at m, at; (top iin) vuru; (top iin) ut. 2. (ifte iin) sama. 3.(kuma spor glle. 4. dili k. dili frsat. 5. sin. ekim. namlulu av tfe i anjan, janjan ). 2. k. kullan lmaz hale gelmi, s. 1. yanardner, yla bozulmu : This motors shot. Bu motorda i yok. 3. kt bir tamam f., bak. shoot. spor 1. glle atma. 2. glle at . i. 1. ifte, ifte namlulu av tfe i. 2. btn odalar arka arkaya sralanan liindeki ev.iin yaplan) mecburi nikh. tek bir (kad oda geni n hamile kald k. dili i., spor glleci. yardmc f. 1. Manevi zorunluluk gsterir: I think I should go. Gitsem iyi olur galiba.2. Why gitmeyeyim. should apologize. yamacnIngo? st Niin blm. 3. kasap. You krek, krek eti. 4. i. 1. omuz. da shouldnt banket. f. 1. omzuna almak, omzuna vurmak, omuzlamak. 2. (bir i i/bir dipikli silah. omuz antas . anat. krek kemii. (kadn giysisinde) ask, omuz asks. 1. omuz omuza, yan yana. 2. omuz omuza, dayan ma iinde. dipikli silah. k s. should not. f. barmak; haykrmak. i. bart, bar; haykr, haykr. bararak birini konuturtmamak. f. (sert bir ekilde) itmek: He shoved the man to one side. Adam bir . kenara i. itietmek. 1. den. itti. avara 2. gitmek, kmak, palamar zmek. bir eyi (bir yere) sokmak. i. krek. f. (--ed/--led, --ing/--ling) krekle atmak, kreklemek, kremek, krmek. k. dili yeme i hapr hupur yemek/attrmak. i., zool., bak. shoveler. i., zool. ka kn, kakgaga. f. (--ed, --n) 1. gstermek. 2. grnmek, gzkmek. i. 1. radyo, TV program, izlence. 2. ov, rev. 3. sergi. 4. gsteri: air show uu gsterisi. oyunculuk; artistlik. kir tutmak. -e saygszlkta bulunmak.

show disrespect for Show me the hows and the whys Bana iin nedenlerini anlatn. of it. kuvvet gsterisi. show of strength gsteri yapmak. show off show off show ones face show ones face show ones hand show ones hand show ones teeth show ones true colors show promise show s.o. around show s.o. in show s.o. out 1. gsteri yapmak, fiyaka satmak, caka satmak. 2. gururla gstermek. kendini gstermek. gzkmek, grnmek. niyetini a a vurmak. niyetini a klamak. di gstermek. asl karakterini aa vurmak. (biri) gelecek iin bir eyler vadetmek/gelecek iin bir umut olmak. birini gezdirmek, birine rehberlik etmek. birini ieri almak, birini buyur etmek, birini ieriye buyur etmek. birini kap ya kadar uurlamak.

show s.o. the door show s.o. the door show s.o. the way to do s.t. show s.o. up show s.t. up show signs of show up showcase showdown shower shower bath shown showoff showroom showy shrank shrapnel shred shrew shrewd shrewish shriek shriek with laughter shrill shrimp shrine shrink shrink from shrinkage shrivel shroud Shrove Tuesday Shrovetide shrub shrubbery shrug shrunk shrunken shuck Shucks! shudder shuffle shuffle one person/thing in among/with others shun shunt shush shut

birini kovmak, birine kap y gstermek. birine kap y gstermek, birini kap dar etmek. birine bir eyin nasl yapldn gstermek. 1. birinin foyas n ortaya karmak. 2. birini utandrmak. bir eyi aka gstermek. (birinde) (belirli bir eyin) belirtileri gzkmek. k. dili 1. gelmek. 2. kagelmek. i. caml dolap, vitrin, camekn. i. bir kavgan n galibini belirleyecek olay: This debate will turn into a ma Asaf Esat aras nda bir showdown between Asaf Bu tart yamur. 2.and duEsat. , du yapma. 3. du , duile yapma yeri. 4. du , i. 1. k sa sren yapmay sa layan ayg t. 5. geline/bebe e hediye verilen parti. f. 1. du 1. du, du yapma. 2. du, du yeri. f., bak. show. i. gsteri yapan kimse, fiyakac, cakac. i. galeri (bir maln sergilendii salon). s. gsterili; gz boyayan. f., bak. shrink. i., ask. arapnel. i. 1. ince erit. 2. ufak para, parack: We havent a shred of evidence. En bir delilimiz yok. f. (--ded, --ding) irret kadn, irret. 1. dilmek; ditmek. 2. lime lime i. 1.ufak zool. sivrifare. 2. s. kurnaz; a kgz, hinolu. s. irret. f. lk atmak; feryat etmek. i. lk; feryat. glmekten katlmak. s. tiz (ses), tiz sesli; kulak t rmalayc. i. 1. karides. 2. argo bcr kimse, bcr, b zdk. i. tapnak, mabet. f. (shrank/shrunk, shrunk/shrunk.en) 1. (kuma ) ekmek, daralp salmak; (kuma ) ektirmek. 2. (bir eyin) suyu ekilmek; (bir eyin) k (korkudan) -den ekinmek. i. 1. (kuma ta) ekme. 2. fire. f. (--ed/--led, --ing/--ling) kuruyup buru buru olmak; bzmek. i. 1. kefen. 2. rt; tabaka. f. kaplamak; rtmek; gizlemek. Hrist. byk perhizin arife gn. i., Hrist. apukurya, etkesimi. i. al. i. 1. allar. 2. allk. f. (--ged, --ging) omuz silkmek. i. omuz silkme. f., bak. shrink. f., bak. shrink. i. m sr koann saran yapraklar. f. (m sr) soymak, (m sr koan) soymak. nlem, k. dili Hay Allah! f. rpermek; titremek. i. rperti; titreme, titreyi . f. 1. (iskambil k tlarn) kartrmak, karmak. 2. (bir eyleri) bir yerden p baka yere (ayaklarn) srmek, srklemek; ayaklarn al eyi bakoymak. kalarna3. katmak. birini/bir f. (--ned, --ning) -den uzak durmak, -e yakla mamak. f. 1. d.y. (vagonu/katar ) bir hattan baka hatta geirmek; (vagonu/katar) nma hattna veya manevra hattna almak. 2. (nemli bir yerden) bar f., k. dili susmak; susturmak. f. (shut, --ting) kapatmak, kapamak; kapanmak: The door wont shut. Kap kapanmyor. The schools have been shut for a month. Okullar bir

shut down shut down shut o.s. (up/away) in shut off shut ones ears to shut ones eyes to shut out shut s.o. up shut s.o. up in shut s.t. in/on shut up Shut your trap! shutdown shuteye shut-in shutout shutter shutter speed shuttle shuttle diplomacy shuttlecock shy shy shy away from shyness shyster si Siam Siamese Siamese cat Siamese twins Siberia Siberian sibilant sibling sic Sicilian Sicily sick sick sick at heart sick bay sick leave sickbed sicken sickening sickle

(fabrika, iyeri v.b.ni) kapatmak. kapatmak; kapanmak. (bir yere) kapanmak. 1. (k, gaz, makine v.b.ni) kapatmak, kapamak; (k, makine v.b.) kapanmak. 2. from -den uzak tutmak; -den ay rmak; -den yoksun t kamak. -e kulaklar n -e gz yummak, -i grmezlikten gelmek. kapatmak; kesmek, girmesini engellemek: The trees shut out the sun. alar gne i kapatt. birinin enesini kapatmak. A k. dili birini susturmak, birini (bir yere) kapatmak. bir eyi (bir yere) sktrmak: She shut the door on her finger. Parman ya ssusmak. ktrd. 2. (bir yeri) kapatmak. kap 1. k. dili k. dili Kapat eneni!/K s gagan! i. fabrikay kapatma. i., k. dili uyku. s., i. evinden kamayan hasta/yal (kimse). i. 1. taraflardan birinin hi puan kazanmad oyun. 2. lokavt. i. 1. panjur. 2. kepenk. 3. foto. obtratr, rtc. foto. poz sresi. i. 1. iki yer aras nda srekli sefer yapan yolcu arac. 2. dokumaclk mekik. iki/birka yer aras nda getirip gtrmek; iki/birka yer arasnda mekik f. diplomasisi. i., badminton uucu, para tl top. s. 1. ekingen, s klgan, tutuk, utanga, mahcup, rkek. 2. insanlardan kaan, insanlara pek yakla mayan, rkek (hayvan). f. (at) rkmek. -den ekinmek, -den ka nmak. i. ekingenlik, s klganlk, tutukluk, utangalk, mahcubiyet, rkeklik. i., k. dili 1. k- t- avukat/politikac. 2. kt, sahtekr. i., mz. si notas , gamn yedinci notas. i., tar. Siyam. i. 1. (o. Si.a.mese) tar. Siyaml. 2. Siyamca, Tayca. 3. (o. Si.a.mese) siyamkedisi. siyamkedisi.s. 1. Siyam, Siyama zg. 2. Siyamca, Tayca. 3. tar. yapk ikizler. i. Sibirya. i. Sibiryal. s. 1. Sibirya, Sibiryaya zg. 2. Sibiryal. s., dilb. slkl. i., dilb. slkl nsz. i. karde. f. (--ced, --cing) on (kpe i/birini) (birine) saldrtmak: He sicced his n banazg. saldrtt .Sicilyal Sicem! lawyers on me. Avukatlar . s. 1. Sicilya, Sicilyaya 2. . Saldr! (Kpee i. Sicilyal i. Sicilya. s. 1. hasta, rahats z. 2. ruhen hasta. i., ng. kusmuk. f. up ng., k. dili kusmak. f., bak sic. zgn, kederli. revir. hastalk izni. i. hasta yata . f. 1. tiksindirmek, midesini buland rmak. 2. hastalanmak. 3. midesi rmak. 4. of -den illallah demek. 3. korkun. bulanmak; midesini rcbuland . 2. iren, mide buland rc, tiksindirici. s. 1. mide buland i. orak. f. orakla bimek.

sickly sickness sickroom side side side by side side dish side effect side street sideboard sideboards sideburns sidecar sided sidekick sideline sidelong sidestep sideswipe sidetrack sidewalk sidewall sideways side-wheeler siding sidle sidle up to siege Sierra Leone Sierra Leonean sieve sift sifter sigh sigh for sight sight sighted sightless sight-see sight-seeing sight-seer sign sign sign away sign for sign in

s. 1. hastalkl. 2. solgun ve naho (renk/tebessm). 3. mide bulandrc. lkl olmayan (iklim). 4.1. sa k. 2. mide bulants. i. hastal i. hasta odas . i. 1. yan, taraf: Which side of the box has a label on it? Kutunun hangi etiketli? house was the side ofn a hill. Ev bir tepenin taraf olmak. 2. on with -in taraf tutmak. f. 1. against -eThe kar yan yana. ba yemek dndaki yiyecek. yan etki, yan tesir. yan sokak. i., ng. bfe (bir mobilya). i., o., ng., bak. sideburns. i., o. favori (sakal/sa). i. (motosiklete ait) sepet. s. yanl, tarafl: an eight-sided figure sekiz yanl bir ekil. a many-sided i. . person ynl bir ki , yard mc i., k. diliok arkada i. 1. futbol, basketbol yan izgi. 2. as l iten farkl ikinci bir gelir kayna olan i . z. yandan: He looked sidelong at her. Ona yan gzle bakt . s. yandan olan: a sidelong glance yan bakma. f. (--ped, --ping) 1. -den yan kamak, -e yan izmek. 2. boks (birine kar ) yapmak, saydsteps ayak oyunlar tirici sz. f. (bir eye) yandan arpmak. i. 1. yandan arpma. 2. ele tiri, eleyapmak. i., d.y. bar nma hatt; rampa hatt. f. 1. (birini) asl amacndan saptrmak; mak. 2. -i barnma hattna almak. (birini) rm , kald rd.y. m, trotuar. i. yaya lafa kaldbo i. (otomobil lastiine ait) yanak. z. 1. yandan. 2. yan yan: Move sideways! Yan yan git! 3. yanlamas na, yan. 4. yana. i. yandan arkl vapur, yandan arkl. i. 1. d.y. kr hat; bar nma hatt; rampa hatt. 2. (binann d yzn turan) (ah ap/metal) kaplama. olu f. 1. yan yan gitmek. 2. (biri) yana mak. 3. yan yan getirmek; (gemiyi) t rmak. yana (birinin) yan na yaklamak, (birine) yanamak. i. kuatma, muhasara. Sierra Leone. 1. Sierra Leoneli. 2. Sierra Leone, Sierra Leoneye zg. i. elek; kalbur. f. elekten geirmek, elemek; kalburdan geirmek, kalburlamak. f. 1. elekten geirmek, elemek; kalburdan geirmek, kalburlamak. 2. (through) incelemek, tetkik etmek, inceleyerek okumak. 3. (out) from un ele i. i. (mutfakta kullan lan) f. 1. i ekmek, iini ekmek, i geirmek, ahlamak, g s geirmek. 2. (rzgr) hafife inlemek. i. i ekme, g s geirme. -in hasretini ekmek. i. 1. gr , grme yetisi. 2. grn, manzara: What a lovely sight you are! Bu nebirini/bir gzellik byle! 3. o . grlecek yerler, turistik yerler. eyi) grmek. f. (aranan s. gzleri gren. s. gzleri grmeyen, kr, grmez. f. turistik yerleri gezmek. i. turistik yerleri gezme. i. turist. i. 1. iaret: plus sign art iareti. minus sign eksi iareti. the signs of the signimza of the cross 2. ha iareti. 2. levha; tabela: zodiac bur iaretleri. f. 1. imzalamak, imza the etmek, atmak. spor (yeni bir oyuncuyla) kontrat yapmak. yla (bir eyi) (bakasna) devretmek. kendi imzas 1. (baka birinin) namna imza atmak. 2. (bir eyi) alabilmek iin imza atmak: You must sign for this parcel. Bu paketi alabilmeniz iin buraya (bir yere girerken) deftere imza atmak.

sign off sign on sign ones name sign out sign over sign s.o. on sign s.o. up sign up signal signal signal tower signalise signalize signalman signatory signature signature tune signboard signer signet signet ring significance significant signification signify signpost silence Silence ensued. silencer silent silent movie silent partner Silesia Silesian silhouette silica silicon silicone silk silk tree silken silkworm silky sill silly silo silt

1. (radyo spikeri) program nn bittiini sylemek. 2. k. dili mektubu bitirmek, mektubu noktalamak. meli olarak) katlmak: He signed on as a cook. Ekibe ah 1. ekibe (szle ld . 2. ekibe (szlemeli olarak) almak: Lets sign him on! Onu olarak kat imzasn atmak. (bir yerden karken) deftere imza atmak. kendi imzas yla (bir eyi) (bakasna) devretmek. (birini) kontratla tak ma almak. (for) (-e) (birinin) kayd n yapmak/yaptrmak, birini kaydetmek/kaydettirmek. (for) (-e) kendi kayd n yapmak/yaptrmak, kaydolmak, yazlmak. i. iaret; sinyal: signal flag iaret flamas. signal flare iaret fiei. f. (--ed/-etmek; idikkati aret vermek: led, --ing/--ling) iaretarpan, s. byk, stn, gze eken. With a nod of his head he d.y. manevra kulesi, kumanda kulesi. f., ng., bak. signalize. f. -i gstermek, -e iaret etmek. o. sig.nal.men (sgnlmn) i., d.y. iaret memuru, iareti. i. (anlama) imzalayan devlet. i. 1. imza. 2. imzalama, imza atma. 3. matb. forma. radyo sinyal mzii. i. tabela. i. imza eden, imza atan. i. mhr, ka e, damga. mhr yz . i. 1. nem. 2. anlam. s. 1. kayda de er, nemli, mhim; dikkate deer. 2. anlaml, manal. i. anlam, mana. f. 1. ... anlam na gelmek, -i gstermek: What does this signify? Bu ne anlama geliyor? 2. (bir hareketle) direi. i aret etmek, belirtmek. i. yol gsteren levha; iaret i. sessizlik, skt: They sat in silence. Sessizlik iinde oturdular. f. susturmak. Onu sessizlik izledi. i. 1. (tabanca/tfek iin) susturucu. 2. ng. susturucu, egzoz. s. sessiz. sessiz film. kuruluun idaresine karmayan ortak. i. Silezya. i. Silezyal. s. 1. Silezya, Silezyaya zg. 2. Silezyal. i. siluet, glge grnt. i. silis. i., kim. silisyum. i., kim. silikon. i. ipek. bot. glibriim. s. 1. ipek gibi. 2. ipekli, ipekten yap lm. i. ipekbce i. s. 1. ipek gibi. 2. kadife gibi (ses/ten). i. 1. (pencere iin) denizlik. 2. (kap iin) eik. s. 1. aptal, ahmak. 2. gln, sama. i. silo. i. kelme sonucu olu an amur ve kum tabakas. f. up kum ve amurla doldurmak/dolmak.

silver silver silver fox silver jubilee silver-plate silver-plated silverware silvery similar similarity similarly simile similitude simmer Simmer down! simmon simpatico simper simple simple sentence simpleminded simpleton simplicity simplification simplify simply simulate simultaneous simultaneous equations simultaneous translation sin sin sin of omission Sinai since since when Since when ...? Since when? sincere sincerely Sincerely yours, sincerity Sind Sindhi sine sinecure sinew

i. 1. gm . 2. gm eya. 3. (sofrada kullanlan) atal, bak ve kaklar. para. s. 1. gm ten yap lm, gm trmek. . 2. gm gibi parlayan. 4.1. gm le kaplamak. 2.gm renge dn f. gm gm tilki, renar arjante. evliliin yirmi beinci yldnm. f. gmle kaplamak. s. gm kaplama. i. (sofrada kullan lan) atal, bak ve kaklar. s. 1. gm i. 2. berrak (ses). s. 1. benzer, benze : Its similar to that. Ona benzer bir ey. These two ey birbirine benziyor. Okan and Kaan are similar things are similar. Bu , iki benze lik. i. benzerlik, benzeyi z. 1. birbirine benzer bir ekilde. 2. ayn ekilde. i. benzetme, benzeti, te bih. i. benzerlik. f. 1. (kaynama noktas nn biraz altnda bir derecede) pimek/piirmek. 2. 3. with (fke v.b. duygularla) (iin iin) kaynamak, (gizli bir i) kaynamak. k. dili Sakin ol! i., k. dili trabzonhurmas . s. sempatik. f. aptal aptal s rtmak, pimi kelle gibi srtmak. i. aptalca srt. s. 1. sade, sssz: a simple style sade bir stil. 2. anlamas /yaplmas kolay, kolay, basit: a simple solution kolay bir zm. 3. kendi halinde, n cmle. dilb. yal s. 1. basit, saf, kurnaz olmayan (kimse). 2. fazla basit (are, cevap v.b.). . 3. geri zekl i. aptal, avanak. i. 1. sadelik, ssszlk. 2. basitlik. 3. s radanlk. 4. saflk, kolayca labilme. aldat tirme, yalnlatrma; basitleme, yalnlama. 2. kolaylatrma. i. 1. basitle f. 1. basitle tirmek, yalnlatrmak. 2. kolaylatrmak. z. 1. sade bir ekilde, gsterisiz bir ekilde. 2. ak ve samimi bir ekilde. eyin tekli ini vurgulamak iin kullan lr: simulated He writes concern. simply because 3.1. Bir lgi f. -in taklidini yapmak; ... gibi yapmak: She . 2. -in benzerini yapmak. 3. -e benzemek. gsterir gibi yapt s. ayn zamanda olan, ayn zamanda meydana gelen, simltane,

zamanl , e anl. e denklemler. mat. eanl simltane eviri, an nda eviri.


i. 1. gnah. 2. byk hata: Its a sin for you to throw that bread away! O i atma, gnah! ekme f. (--ned, --ning) gnah i lemek; gnaha girmek. ihmal suu. i. Sina. z. o zamandan beri, ondan sonra: He left Wednesday, and I havent seen amba o zamandan grmedim. They started him since. ar o zamandan beri: He gitti; suffered a fall lastberi May, since when hes been the s ayyou ndabeen dt ve o this? zamandan confined to a wheelchair. Geen May Ne zamandan beri ...?: Since when have doing Bunu beri ne zamandan beri beri? yap yorsun? Ne zamandan s. iten, samimi, candan. z. itenlikle, samimiyetle. Sayglarmla. i. itenlik, samimiyet. i. Sint. i. 1. (o. --s/Sin.dhi) Sintli. 2. Sinte. s. 1. Sint, Sinte zg. 2. Sinte. 3. Sintli. i., mat. sins. i. kolay ve iyi maa l bir i. i. 1. kas kirii, sinir. 2. kuvvet, g.

sinewy sinful sing sing a baby to sleep sing a different tune Singapore Singaporean singe singer singing single single single file single ticket single-breasted single-handed single-handedly single-minded singleness singleness of purpose singlet singly singular singularity Sinhalese sinister sink sink sink fast sink into a chair sink into a deep sleep sink into a depression sink low sink ones troubles in drink sink their differences sink to ones knees sink without a trace sinker sinless sinner sinuous sinus sinusitis sip siphon Sir sir

s. 1. adaleli. 2. kuvvetli, gl. 3. sinirli (et). s. gnahkr, gnahl (kimse); gnah olan (bir ey). f. (sang, sung) 1. ( ark) sylemek. 2. (ku/bcek) tmek; (ku) akmak. bebei ninni syleyerek uyutmak. k. dili az deitirmek. i. Singapur. i. Singapurlu. s. 1. Singapur, Singapura zg. 2. Singapurlu. f. (--ing) azck yakmak. i. hafif yank. i. arkc. i. 1. ark syleme. 2. tme; akma. s. 1. tek: She hasnt a single enemy. Onun tek bir d man yok. I cant think single example. Tek bir rnek gelmiyor akl ma. 2. bekr, erlerinden) (birini) semek, ayrmak. f. out of (dia tek s ra halinde. ng. gidi bileti; dn bileti. s. tek s ra dmeli (ceket). s. tek ba na yaplan. z. tek bana, kendi bana, yalnz bana, mc sna, z. kendi bana, yalnz bana, yardmcsz. yard z. tek ba s. tek bir ama gden. i. kendini tek bir amaca verme. i., ng. atlet fanilas, atlet. z. 1. tek tek, teker teker, bir bir. 2. tek ba na, kendi bana, yalnz bana. s. 1. dilb. tekil. 2. byk, fevkalade. 3. nadir. 4. tuhaf. i. 1. tuhaflk. 2. dilb. tekillik. i. 1. (o. Sin.ha.lese) Singala. 2. Singalaca. s. 1. Singala. 2. Singalaca. s. netameli; kt. f. (sank/sunk, sunk/sunk.en) 1. batmak; bat rmak. 2. batmak, rmak, mahvetmek. 3. azalmak; (bir eyin) deeri mahvolmak; i. 1. eviye. 2. bat lavabo. (ar hasta) son gnlerini yaamak, gnleri sayl olmak, gnlerini saymak. bir koltu a kmek. derin bir uykuya dalmak. depresyona girmek. 1. (gne /ay) ok alalmak. 2. (fiyat) ok dmek. ikiyle dertlerini unutmak. aralarndaki anlamazlklar bertaraf etmek. diz kmek, dizlerinin zerine kmek. srra kadem basmak. Her heart sank. Birdenbire umutsuzlua dt. i. (olta iin) kur un. s. gnahs z. i. gnahkr, gnahl. s. ylankavi, dolambal. i., anat. sins. i., tb. sinzit. f. (--ped, --ping) yudumlamak, yudum yudum imek. i. yudum. i. sifon borusu. f. 1. sifon borusuyla (bir eyi) ekmek/boaltmak. 2. (off) ekmek, almak. ng. Sr ... (birinin ilk adndan veya ilk adyla soyadndan nce kullanlan i. ): Sir Walter Raleigh Sr Walter Raleigh. bir asalet unvan i. efendim, beyefendi.

sire siren sirloin sirup sis sissy Sister sister sisterhood sister-in-law sisterly sit sit and twiddle ones thumbs sit cross-legged sit down sit in for sit in on sit on sit on the fence sit s.o. down sit s.o. up sit through s.t. sit tight sit up sit up straight sit well with sitcom sit-down strike site sit-in sitter sitting sitting duck sitting room situated situation six six by nine sixfold sixgun six-pack six-shooter sixteen sixteenth sixth sixth sense sixth sense

i. 1. baba, peder. 2. bir hayvan n babas: Araps sire was Karaba. n babas Karaba t . 3. Majesteleri. (Krala hitap ederken Arap . 2.eski Yunan mit. siren. 3. byleyici gzellikte bir i. 1. siren, canavar dd n. kad i. sr filetosu. i., bak. syrup. i., k. dili k zkarde. i. hanm evlad. i. 1. Sr (rahibelerin ilk ad ndan nce kullanlan unvan): Sister Maria Sr Maria. 2. ng. . Sr (hastalara bakan hemirenin ilk adndan veya ilk adyla i. k zkarde i. k zkardelik. i. grmce; yenge; bald z. s. k zkardee yakr. f. (sat, --ting) 1. oturmak. 2. (bir yerde) kalmak, durmak; bulunmak: The statues been sitting in yapmamak. that corner for years. Heykel y llardr o kede ey k. dili oturup hibir 1. bada kurmak; bada kurarak oturmak. 2. bacak bacak stne atarak oturmak. oturmak. (birine) veklet etmek. dinleyici olarak (bir toplant ya) katlmak. 1. (bir eyi) alp hibir ey yapmamak: Hes been sitting on our report for aylardr onunla ilgili hibir ey yapmad. 2. months. ald ama z kalmak. 2. karars z olmak. 1. tarafsRaporumuzu birini oturtmak. yatan birini oturtmak. bir eyi sonuna kadar oturarak izlemek. sk durmak. 1. dik oturmak. 2. (gece) yatmamak; for (gece) yatmay p (birini) beklemek: Dont sit up for me! Beni bekleme! dik oturmak. (birinin) ho una gitmek; (bir eyi) uygun bulmak: That doesnt sit very well me.radyo Onu pek uygun bulmuyorum. . i., k. with dili, TV, komedi program oturma grevi. i. yer: picnic site piknik yeri. lakefront building sites gl kenar ndaki yeri.eylemi. arsalar. archaeological site arkeolojik kaz yerde yaplan oturma i. (protesto amac yla) bir i. ocuk bak cs. i. 1. oturma, oturu . 2. oturum, celse. k. dili kolaylkla aldatlabilen kimse; kolaylkla saldrlabilecek kimse.

ng. oturma odas, salon.


s. i. 1. durum, vaziyet: How long can this situation continue? Bu durum ne kadar edebilir? yer: The situation of the garden should not be i. alt, alt rakam2. (6, VI). s. alt. devam altya dokuz ebadnda. s., z. alt kat, alt misli. i., bak. sixshooter. i. alt kutuluk paket; alt kutuluk karton: He bought a six-pack of beer. Alt kutuluk bir paket bira ald . i. altpatlar. s. on alt. i. on alt, on alt rakam (16, XVI). s., i. 1. on alt nc. 2. on altda bir. s., i. 1. altnc. 2. altda bir. altnc his. altnc his.

sixtieth sixty sizable size sizeable sizzle sizzler skate skate on thin ice skater skating skating rink skedaddle skein skeleton skeleton crew skeleton in the closet skeleton key skeptic skeptical skepticism sketch sketchy skew skewer ski ski boot ski jump ski jumping ski lift ski pole skid skid chain skid mark skid to a halt skiddoo skier skiff skiing skilful skill skilled skilled worker skillet skillful skim skim/skimmed milk

s., i. 1. altm nc. 2. altmta bir. s. altm . i. altm, altm rakam (60, LX). s. olduka byk. i. 1. byklk. 2. (ayakkab iin) numara; (elbise iin) beden; (ie/kutu iin)boy: What size shoe do you want? Ka numara ayakkab istiyorsun? s., bak. sizable. f. czrdamak, czldamak. i. czrt, czlt. i., k. dili ok s cak bir gn; ok scak bir ey. i. paten. f. patinaj yapmak. k. dili ok nazik bir durumda bulunmak; ok rizikolu bir i in iinde bulunmak. i. patinajc . i. patinaj. patinaj alan . f., k. dili ko up gitmek, typ gitmek. i. (yn, ip v.b. iin) ile, kangal. i. 1. iskelet. 2. iskelet, karkas. ekirdek kadro. utanlacak bir sr. (kilit amak iin) maymuncuk. i. pheci kimse. s. 1. kukulu, phe iinde: Im skeptical about this. Bu konuda birtak m phelerim 2. m, pheci, kukucu, septik. yakla pheci tavr. 2. phecilik, kukuculuk, septisizm. i. 1. phecivar. i. 1. taslak, eskiz, eskis; kroki. 2. ske. f. -i taslak halinde izmek; taslak izmek. s. yarm yamalak, olduka eksik. s. 1. eri, arpk. 2. birbirine paralel olmayan. i. 1. erilik, arpklk. 2. riltmek, arp tmak. 2. eyin anlamn) arptmak. bklme. f. 1. e iin v.b. kullan lan) i. f. -i(bir ie geirmek. i. (i kebap i. kayak, ski. f. kayak yapmak. kayak ayakkab s. 1. kayak nn yapt srama/atlama. 2. atlama tepesi. kayakla atlama. kayak lar tepeye karan teleferik. kayak sopas . i. 1. (araba iin) kayma, patinaj. 2. tersane k zak, kzak zgaras. 3. tekerlek pabucu. f. (--ded, --ding) (araba) kaymak, patinaj yapmak; patinaj zinciri. patinaj izi. (araba) kayarak durmak; (arabay) kaydrarak durdurmak. f., k. dili gitmek, tymek. i. kayak . i., den. skif. i. kayak, ski, kayak yapma; kayak lk. s., ng., bak. skillful. i. beceri, maharet, ustal k, hner, marifet. s. teknik bilgisi iyi olan; i ini iyi yapan. kalifiye ii. i. tava. s. becerikli, marifetli. f. (--med, --ming) 1. (off) (bir s vnn yzeyinden) (kaymak, ya v.b.ni) almak: the st, az yacream l st. off the milk! Stn kayma n al! 2. through/over yasz Skim

skimmer skimp skimpy skin skin skin diver skin diving skin-deep skinflint skinny skinny-dip skintight skip skip skip lunch skip rope skipper skirmish skirt skirting skirting board skit skittish skittles skive skivvy skulduggery skulk skulk away skull skullcap skullduggery skunk sky sky blue sky-blue skyjack skyjacker skylark skylight skyline skyrocket skyscraper skyward skywards slab slack

i. kevgir. f. 1. on gerekenden az bir miktar kullanmak/vermek, -i esirgemek. 2. lks masraflardan narakyetersiz. tasarruf 3. yapmak. olmayan baz i az olan (sofra). ka 2. eksik, dar ve ksa, dttr. s. 1. yeme i. 1. cilt, deri, ten. 2. (hayvana ait) deri; post: bearskin ay postu. 3. kabuk: u. 4. (st, yourt stnde oluan) kaymak. banana muz kabu hafif yaralamak: He f. (--ned,skin --ning) 1. -in derisini yzmek. 2.v.b.nin s yrmak; t ve dizi s yr ld . 3. (kabu unu, d zar n) fell and skinned his knee. D aletsiz dalg . aletsiz dal. s. derine gitmeyen, yzeysel, sathi. i. pinti, cimri. s. sska. f. (--ped, --ping) plak yzmek: They went skinny-dipping in the lake last night. Dndeta gece glde plak ok yzdler. dar (giysi). s. vcuda yap an, f. (--ped, --ping) 1. hoplaya z playa yrmek. 2. bir eyleri atlayarak ka p bir konuya) gemek; (bir konudan) (baka bir konuya) atlayarak (ba konteyneri. i., ng. le yemeini yememek. ip atlamak. i., den. kaptan. i., ask. arp ma, atma. f., ask. ksa bir sre arpmak. i. 1. etek. 2. o . (yer iin) snrlar; (ehir iin) varolar, banliyler, (da ndan gemek. iin) f. 1. (birsyerin) etraf ng. sprgelik, vadibi. 2. eteklik kuma. 2. -den uzak durmak, -e i. 1. etekler.

ng. sprgelik, svadibi.


i. ske. s. 1. havai, delimen, hoppa. 2. rkek (at). i., o. dokuz kuka oyunu. f., ng., k. dili (off) kaytarmak, iten kamak. i., ng., k. dili hizmeti. f. hizmetilik yapmak. i. dalavere, numara, entrika. f. gizlice gitmek; h rsz gibi dolanmak. gizlice uzakla mak. i. 1. kafatas . 2. kurukafa, ba iskeleti. i. takke. i., bak. skulduggery. i. 1. kokarca. 2. k. dili yaramaz kimse: Youre a little skunk! Seni gidi seni! 3. k. dili pis gk, herif, ipe gelesi herif. f., k. dili (bir oyunda) bozguna u ratmak, i. gkyz, sema. gk mavisi. praise s.o. to the skies birini gklere karmak, birini ar derecede vmek. s. gk mavisi. f. (hava korsan ) (ua) ele geirmek. i. hava korsan . i., zool. tarlaku u, toygar, ayrkuu. i. at penceresi. i. (binalar, da lar v.b.nin ufukta izdii) siluet: New Yorks skyline is ehrinin silueti mehur. famous. York ek. f. birdenbire ykselmek/artmak, frlamak; birdenbire i. havai fiNew ykseltmek. i. gkdelen. z. ge doru. z., bak. skyward. i. 1. (bina, kat, dans pisti, taraa, beton yol v.b.nin d emesini oluturan) , plak. 2.zensiz, ta levha. 3.(masaya tabla; (kasab n stnde beton paras ek. 2. laka; geli igzel. 3. ait) durgun, kesat: Business is s. 1. gev slack. ler kesat. i.

slack off slacken slacker slacks slag slag s.o. off slain slake slaked lime slalom slam slam the door in ones face slander slanderous slang slant slant line slant-eyed slap slap paint on slapdash slapstick slash slash mark slat slate slattern slatternly slaughter slaughterhouse Slav slave slaver slavery Slavic slavish slavish imitation Slavonia slay sleaze sleazy sled sledge sledge sledgehammer sleek sleep (s.t.) off

1. (iler) durgunlamak, kesatlamak. 2. ii gevetmek. f. 1. yava latmak; azaltmak; yavalamak; azalmak. 2. (halat) boaltmak, laka etmek, c. gev etmek. 3. hzn kaybetmek. i. kaytar i. pantolon. i. cruf, d k.

ng., k. dili birini (olumsuz bir ekilde) tenkit etmek.


f., bak. slay. f. 1. (susuzlu unu) gidermek. 2. (kireci) sndrmek. snm kire. i., spor slalom. f. (--med, --ming) 1. (kap y/kapa) arparak kapatmak, arpmak. 2. vegrltl bir ekilde) indirmek: He got angry and slammed (down) (h zl ekilde reddetmek. k. dili kaba bir i. iftira. f. -e iftira etmek, -e kara almak, -i karalamak. s. iftira niteliinde. i. argo. f. yana yatmak, yana e ilmek, meyletmek, meyilli olmak, eik olmak, imli olmak. i. taksim. 1. eim, meyil. 2. taksim iareti, taksim. 3. bak as, e taksim iareti, s. ekik gzl. f. (--ped, --ping) 1. sille atmak, tokat atmak, tokatlamak; amar atmak, -e amarlamak. arpmak, vurmak: The waves were slapping against the boya vurmak. geliigzel2. s., i. i. abartl hareketler, dp kalkmalar v.b.yle oynanan komedi. f. 1. (kesici bir aleti kuvvetle savurarak) kesmek: He slashed the bushes with his imachete. Palas n savurarak allar kesti. 2. kamlamak. 3. areti, taksim. taksim i. (pencere kafesini olu turan) ahap ubuk; lata; badadi tas; ta, tiriz. i. 1. kaya anta, arduvaz. 2. kayaanta levhas, arduvaz levhas, tahta. 4. (seim iin) aday listesi. arduvaz. ta kad n, bitli koku . i. pasakl 3. s. pasakl (kimse); kirli ve dzensiz (yer). i. 1. (kasaplk hayvan) kesme, kesim. 2. ldrme, katil. f. 1. (kasaplk ) kesmek. 2. katletmek. 3. k. dili (rakip tak m) byk bir yenilgiye hayvan i. mezbaha, kesimevi. i. slav. i. kle, esir. f. (away) kle gibi al mak. f. 1. salya ak tmak, salyas akmak. 2. over -i byk bir zevkle dinlemek/okumak. 3. after -i ehvetle arzulamak, -e aznn suyu akmak. i. klelik, esirlik, esaret. s. slav. s. kle gibi, kleye yak r. kr krne taklit etme. i. Slavonya. f. (slew, slain) ldrmek. i. 1. adilik, baya lk; pespayelik. 2. hrpanilik, derbederlik. s. 1. ucuz ve pis (yer). 2. adi, baya ; pespaye. 3. derme atma, rk, erden f. (--ded, --ding) 1. k zakla gitmek. 2. -i kzakla tamak. i. k zak.pten. i. 1. yk k za. 2. ng. kzak. f. 1. -i yk kzayla tamak. 2. ng. -i zakla tamak. 3. ng. kzakla gitmek. k i., bak. sledgehammer. i. balyoz, varyos; ahmerdan. s. 1. parlak (sa, ty); sa /tyleri parlak olan. 2. hatlar ince ve zarif olan. (bir eyin etkisini/bir duyguyu) uyuyarak geitirmek.

sleep sleep sleep around sleep in sleep like a log sleep like a top sleep through s.t. sleep with sleeper sleeping sleeping bag Sleeping Beauty sleeping car sleeping pill sleepless sleepwalk sleepwalker sleepwalking sleepy sleet sleeve sleeve coupling sleeve link sleeveboard sleeved sleeveless sleigh sleight sleight of hand slender slept sleuth slew slew slice slick slick o.s. up slick ones hair back/down slicker slid slide slide slide projector slide rule slight slight slim

i. uyku. f. (slept) uyumak. k. dili diledii kiiyle dp kalkmak, eitli insanlarla yatmak. (uykudan) ge kalkmak. k. dili derin derin uyumak. k. dili ok iyi uyumak. bir ey olup biterken uyumak: She slept through the explosion. Patlama . oldu bitti d veo hi uyanmad p kalkmak, yatmak. (biriyle) i. 1. uyuyan kimse. 2. d.y. yatakl vagon. 3. ng., d.y. travers. 4. pijama; bebek tulumu. i. uyuma. s. uyuyan. uyku tulumu. Uyuyan Gzel. ng. yatakl vagon. uyku hap . s. uykusuz. f. uykuda gezmek. i. uyurgezer. i. uyurgezerlik. s. 1. uykusu gelmi, uykulu. 2. ok sakin, ok hareketsiz (yer). i. sulusepken kar. f. sulusepken kar ya mak/dmek. i. 1. (giysi iin) kol. 2. (boru iin) man on, ek bilezii; rakor. 3. ng. (plak iin) karton. (boru iin) man on, ek bilezii; rakor.

ng. kol dmesi. i. kol tahtas .


s. kollu. s. kolsuz. i. (atla ekilen) yolcu k za. i. 1. el abuklu u, hokkabazlk. 2. kurnazlkla yaplan hile. s. 1. ince, narin; hatlar ince ve gzel. 2. az. 3. yetersiz. f., bak. sleep 2. i. dedektif. f., bak. slay. i., k. dili byk miktar: Shes got a slew of children. Onun bir sr ocu u maltaeri var. Wef.picked slews of loquats this year. Bu sene y nlarla i. dilim. (ekmek, kek, peynir v.b.ni) dilimlemek; (havu, patates v.b.i Willcerbezeli. you slice me a piece ofekici, bread? Bana birusta dilim sebzeyi) do ramak: s. 1. kaygan. 2. kurnaz; 3. grnm ii kof. 4. i i

ey). su yzndeki ya tabakas . (k. dili i. iki dirhem bir ekirdek giyinmek. (with) briyantin/su srerek salar n arkaya/yana tarayp yatrmak: He slicked his hair back with water. Su srerek salar n arkaya tarayp i. yamurluk.
f., bak. slide 1. f. (slid) 1. kaymak; kayd rmak. 2. sessizce gitmek/gemek. 3. into (bir belli etmeden (bir yere) koymak. (bir meseleyi) iin) patinaj. 4. 2. over/around d. 3. kayd rak (ocuklar iin i.eyi) 1. kayma, kay; (araba

4. dia, diyapozitif, slayt. 5. gstericisi. (mikros- kopta kullanlan) lam. 6. oyun arac ). diyapozitif projeksiyon makinesi, slayt
hesap cetveli. s. 1. az; kk. 2. ufak (bir bahane). 3. nemsiz; yzeysel. 4. ufak ve ince l; ince. yap f. adam yerine koymamak; nemsememek. i. adam yerine koymama; nemsememe. s. (--mer, --mest) 1. ince. 2. zayf, az (ihtimal/mit).

slim slim pickings slime slimy sling slingshot slink slinky slip slip slip slip from s.o.s mouth slip of the tongue slip of the tongue slip ones mind slip ones shoulder slip s.o.s notice slipcover slipknot slipped disk slipper slippery slipshod slipstream slipup slit slither sliver slob slobber sloe slog slogan slop slope slope down slope up sloppy slosh sloshed slot slot machine sloth slothful slouch slouch hat slough

f. (--med, --ming) 1. kilo vermek. 2. inceltmek; ince bir grnm vermek. k. dili k tlk, darlk, imknszlk. i. 1. suyun yzeyinde duran alg/bakteri tabakas . 2. smk. s. 1. smkle kapl, smk bulam. 2. smk gibi, smks. 3. alak, ren. pis, atmak iin) sapan. 2. (yk kaldrmak iin) izbiro, sapan. 3. (k rk i. 1. i(ta kol v.b. iin) ask . f. (slung) 1. (a) atmak. 2. sapanla (ta) atmak. 3. i. sapan. f. (slunk) sinsi sinsi gitmek/yrmek. s. 1. sinsi (hareket). 2. vcuda ok ho bir ekilde oturan (rop). f. (--ped, --ping) 1. kaymak: My foot slipped. Aya m kayd. 2. away/out dikkati ekmeden gitmek; in dikkati ekmeden sessizce girmek. 2. ufak yanl ; falso. 3. kombinezon (kad n i ama r). i. 1. kayma, kay. sessizce zak; in aat k za ; onar m k za . 5. den. iki uzun iskele 4. den. k i. 1. (kklendirilmek zere kesilen) elik. 2. uzunca k t paras. k. dili birinin a zndan kamak. dil srmesi, sr lisan. dil srmesi. k. dili unutmak, aklndan kmak: It slipped my mind. Onu unuttum. omzu kmak. k. dili birinin gznden kamak. i. koltuk/kanepe k lf. i. ilmik, ba land yerde aa yukar inip kan dm. tb. yerinden kaym disk. i. terlik; pantufla. s. 1. kaygan. 2. hi sa lam olmayan (durum). 3. gvenilmez, kaypak, hilebaz. s. yarmyamalak, stnkr. i., hav. pervane arkas ndaki hava akm. i. hata, yanl, falso. f. (slit, --ting) yarmak, yar k amak; uzunluuna kesmek. i. yark; uzun ve dar kesik/delik; yrtma. esine kaymak; de kalka ilerlemek. 2. f. 1. bir dengesini kaybetmi lan gibi srnp gitmek. srnerek gitmek; y 3. dar ve uzunca ey. i. 1. k ymk. 2. ince dilim. i., k. dili kaba saba kimse, hdk. f., k. dili a zndan salya akmak. i., k. dili azdan akan salya. i. akalerii. f. (--ged, --ging) k. dili 1. (amurda yrr gibi) bata ka ilerlemek. 2. durmadan i. slogan. almak, harl harl almak. i., k. dili 1. zor yry. 2. uzun i. 1. (hayvana verilen) yemek art klarndan oluan sulu yiyecek. 2. dk ve yavan olan sulu yemek. 4. ar duygusal sidik. 3. tad r, yoku , rampa. 2. e im. f. meyletmek, eimli sz/yaz olmak. . f. (--ped, -i. 1. bay inmek, a aya doru meyletmek. kmak, yukarya doru meyletmek. s. 1. yarm yamalak, batan savma yaplm. 2. hi titiz olmayan, son apal (giysi). 4. ok dalgal (deniz). ar duygusal derece dikkatsiz. 3. f. 1. alkalanmak, alkanmak; alkalamak, alkamak. 2. 5. dkmek; sratmak. s., k. dili sarho . i. 1. dar ve uzun yiv/a klk; delik. 2. k. dili yer. 1. kumar makinesi. 2. me rubat otomat; yiyecek otomat. i. 1. tembellik. 2. zool. tembelhayvan. s. tembel. f. 1. yorgun arg n ve tembel tembel yrmek, oturmak veya bir yere yaslanarak durmak. 2. (omuzlar n) kertmek. 3. sarkmak. i. 1. aylak, ftr apka. geni kenarl i. 1. bataklk; batak; amurluk. 2. durgun, batak gibi koy. 3. bataklk ay/deresi.

slough Slovak Slovakia Slovakian sloven Slovene Slovenia Slovenian slovenly slow slow motion slowdown slowly slowness slowpoke slowwitted slowworm sludge slue slug slug slug sluggard sluggish sluice sluice gate sluiceway slum slumber slump slung slunk slur slurp slush slush fund slut sly smack smack smack in/into/on/onto smack ones lips smack ones lips smack-dab small small arms small change

f. off 1. (ylan) (gmleini) deitirmek. 2. -i bir tarafa atmak; -i gidermek. i., s. 1. Slovak. 2. Slovaka. i. Slovakya. i. 1. Slovakyal. 2. Slovak. s. 1. Slovakyaya zg. 2. Slovakyal. 3. Slovak. i. 1. pasakl kimse, apaul kimse; bitli koku. 2. tembel, haylaz, aylak. i., s. 1. Sloven; Slovenyal . 2. Slovence. i. Slovenya. i., s. 1. Sloven; Slovenyal . 2. Slovence. s. 1. pasakl ve tembel. 2. dikkatsizlik yznden hatal (bir ey). 3. hi titiz apaul olmayan, savruk, ok dikkatsiz, savsak, ok ihmalkr. pasakl , a ; ar, yava giden; uzun sren; yava yava4. etkileyen: slow s. 1. yava

lat giden tren. a slow convalescence uzun sren bir nekahet. a train yava lmbir hareket. sin. yava i. 1. yava lama; (ilerde) durgunluk, durgunlama. 2. yavalatma grevi, latma. yava yava; ar ar. z. yava
i. 1. yava lk; arlk. 2. kesatlk, durgunluk. 3. (saat iin) geri kalma. i., k. dili ii ardan alan kimse, yava giden kimse. s. zor anlayan, kaln kafal. i. krylan. i. 1. (motorda olu an) tortulam ya. 2. (su/pissu artma ileminde an) k. 3. olu i., k. dili,tortul bak. at slew 2. (kuyu aarken karlan) amur. 4. (akarsu/deniz i. smklbcek. i. 1. kurun. 2. sahte jeton. 3. k. dili (ikiden) yudum. i. yumruk, yumruk darbesi. f. (--ged, --ging) 1. (birine) okkal bir yumruk atmak/indirmek. i. miskin, uyu uk.2. (beysbol topuna) kuvvetle vurmak. 3. yumrukla mak. s. 1. yava giden, yava, durgun. 2. kesat, durgun. 3. ar kanl. 4. ar leyen. i i. 1. oluk; savak; st a k byk boru. 2. bent kapa; oluk kapa; savak

. kapakapa . savak i. savak yata .


i. halk yoksul, binalar derme atma olan mahalle/semt. f. uyumak; hafif uyumak. i. uyku; hafif uyku. i. 1. (fiyat, oy, m teri says v.b.nde) d, dme. 2. iktisadi bunalm. f. 1. f., onto/to/over bak. sling. -in stne kvermek. 2. into -e kvermek. 3. -e f., bak. slink. f. (--red, --ring) 1. over -i gei tirmek, stnde durmadan geivermek. 2. ine) hecelerini (tane tane syleyece f. hprdetmek, hpr hpr imek. kartrmak; -in hecelerini i. 1. erimeye ba lam kar, eriyen kar. 2. ar duygusallk. rvet fonu, rvet olarak datlmak zere ayrlan fon. i. 1. kaltak, paoz, orospu. 2. pasakl kadn, bitli koku. s. (--er/slier, --est/sliest) sinsi. i. 1. aprt, aprdama, pme sesi. 2. ap sesi. 3. aplak, sille, tokat. 4. ap rdatarak pmek/imek, apr upur/ ap r apof r kt f. 1. ey) kokmak, -in kokusu olmak: This smacks f. ofsesi. 1. (soyut bir

eyin) treachery. ihanet kokuyor. yiyecekte/iecekte) rann bir tam 1. tam: HeBu was sitting smack 2. in (bir the middle of the row. S(belirli ndan oturuyordu. 2. kuvvetle: The truck ran smack into the wall. ortas aprdatmak. dudaklar
dudaklarn aprdatmak. z. tam: The statue was smack-dab in the middle of the square. Heykel n tam ortas ndayd. meydan s. 1. kk; ufak. 2. cmertlikten yoksun, yaln zca kendi karlarn nen, ok bencil. d hafif silahlar. bozuk para, bozukluk.

small fry small hours small intestine small letter small letter small talk small-minded smallpox smalls small-time smarmy smart smart smart aleck smart answer smartass smarten smarten s.o./a place up smarten up smash smash s.o.s face in smasher smashing smashup smattering smear smell smell a place up smell a rat smell to high heaven smelling salts smelly smelt smelt smidgen smile smirch smirk smite smith smithereens smithy smitten smock smog smoke smoke bomb

1. ocuklar, ufaklklar. 2. nemsiz kimseler. gece yarsndan sonraki drt saat. incebarsak. kk harf, minskl. kk harf. havadan sudan konu ma, hobe. s. 1. cmertlikten yoksun, yaln zca kendi karlarn dnen, ok bencil. 2. t dar kafal. b. iek hastal, iek. i., i., o., ng., k. dili i amar, amar. s. kk, ufak apta. s., ng., k. dili yac, pohpohlayc. f. 1. ac mak; actmak: My fingers smarting. Parmam acyor. That mhac t yor.ey). 2. (bir eyin) ac(bir sn ey). ekmek. i. medicine can 3. ila k; zarif. zl (bir 4. kuvvetli 5. incitici, s. 1. zeki, smarts. ak ll. 2.O r c , ac (sz). 6. ars zca ve zek dolu (bir ey). k ukala, bilgi; kendini bir ey zanneden kimse. arszca cevap. i., s., argo ukala, bilgi. f. birine/bir yere ekidzen vermek. kendine ekidzen vermek. f. 1. parampara etmek; parampara olmak, tuzla buz olmak. 2. (in) He smashed door in. Ill Kap y krd . 3. (kuvvetli bir darbeyle) k rmak: birinin enesinithe da tmak: smash your k. dili birinin faas n almak, al r m ha! face in! Faan i. 1. k. dili harika bir ey, sper bir ey. 2. spor smar. s., ng., k. dili harika, sper. i., k. dili 1. (iki ta t arasndaki) arpma. 2. k; iflas. i. (belirli bir konuda) azck bir bilgi: She has a smattering of Greek. Azck var. Rumcas f. 1. on/with (ya l, kolayca dalan veya yapkan bir eyi) (bir yere) srmek: Hes 1. smeared paint on me! stme boya srd!Bend She smeared f. (--ed/smelt) koklamak; -in kokusunu duymak/almak: down and ilip o glleri kokla! I smell coffee. Kahve kokusu smell those roses! E bir yeri kokutmak. k. dili bir katakullinin kokusunu almak. pis kokmak. amonyum tuzu, amonyum karbonat, amonyak tuzu, n adr. s. pis kokan. f., bak. smell. f. (maden klesini) kaletmek, (maden klesini) ergiterek (madeni) maddelerden ayrmak. yabanc ck bir miktar. i., k. dili az f. 1. glmsemek, tebessm etmek. 2. glmseyerek (bir eyi) gstermek: She smiled her pleasure. Glmseyerek memnuniyetini f. 1. -e leke srmek, -i lekelemek, -i karalamak. 2. kirletmek; bula trmak. i. leke. f. (kendinden memnun bir ekilde) srtmak. i. (birinin kendinden memnun unu gsteren) sr t. bir ekilde vurmak. 2. ldrmek; mahvetmek, oldu f. (smote, smit.ten) 1. sert rmak; cezaya arptrmak. smitten 1. with birdenbire bat yapan/onaran kimse. (birine) i. 1. nalbant. 2. demirci, demir be e ya i., o. ufack paralar. i. 1. nalbant dkkn , nalbandn iyeri. 2. demirci dkkn, demircinin yeri. i f., bak. smite. i. (ilikli ve kollu) nlk, i nl. i. kirli hava, kirli hava ktlesi; dumanl sis. i. 1. duman. 2. k. dili sigara. 3. duman rengi, fme. f. 1. sigara imek; (sigara, pipo, . puro, afyon v.b.ni) imek. 2. ttmek; duman karmak; sis bombas

smoke s.o./an animal out smoke s.t. out smoke screen smoke tree smoke-colored smoked smokeless smoker smokestack smoky smolder smooch smooth smooth away smooth down ones hair smooth the way for s.o. smooth things over between smoothbore smoothie smoothly smoothy smote smother smoulder smudge smug smuggle smuggler smuggling smut smutty snack snack bar snafu snag snail snake snake in the grass snake plant snakebit snakebite snakebitten snakey snaky snap snap into action snap ones fingers at

iinde bulundu u yeri dumanla doldurarak birini/bir hayvan dar karmak. eyi meydana karmak. bir sis perdesi. bot. boyac suma, kotinus. smoking jacket erkeklerin evde giydii rahat veduman zarif ceket. smoking s. rengi, fme. tobacco sigaral k/puroluk/pipoluk ttn. s. fme, ttslenmi (et/balk): smoked tongue fme dil. smoked salmon fme som,z; somon fme. duman karmayan. s. dumans i. 1. sigara/puro/pipo ien kimse. 2. d.y. sigara iilebilen vagon. 3. ar c . kr i. (vapura/fabrikaya ait) baca. s. 1. tten, duman karan. 2. duman gibi, dumana benzeyen. 3. dumanl. 4. duman rengi, fme. f. 1. iin iin yanmak; alev karmadan yanmak. 2. (birinin) gzleri ndan f rlamak, iin kzmak. 3. (kavga, kzgnlk v.b.) da yuvalar mek; sar liin p p mek. f., k. dili p s. 1. przsz, dzgn, dz, yzeyinde girinti knt olmayan: smooth road dzgn yol. smooth skin przsz cilt. 2. iinde kat paralar -i gidermek. salarn yatrmak. k. dili birinin iini kolaylatrmak. (people) k. dili -in aralar n bulmak/dzeltmek; -i bartrmak. s. namlusu yivsiz (silah). i. namlusu yivsiz silah. i., k. dili 1. kad nlar kolaylkla tavlayan adam. 2. ho tavrlaryla insanlar ran kimse; cerbezeli kimse. 3. ok ho ve insan rahatlatan kimse. kand gzel bir ekilde: You handled that very smoothly. z. problem karmadan, Onu ok bak. gzel bir ekilde idare ettin. i., k. dili, smoothie. f., bak. smite. f. 1. (duman/havas zlk) bomak/bunaltmak/boarak ldrmek; (dumandan/havas f., bak. smolder. zlktan) boulmak/bunalmak/boularak lmek. 2. i. (bulam) leke. f. (stne) leke bulamak/bulatrmak; lekelenmek: n! Dont rub--gest) it; youll smudge it! Elini stne srme; leke yapars . s. (--ger, kendinden memnun, kendini be enmi f. (birini/bir eyi) (bir lkeye veya yurtdna) karmak; kaaklk yapmak. i. kaak . i. kaak lk. i. 1. kurum tanesi, is tanesi. 2. mstehcen sz/resimler. 3. srme, rast k, is hastal).a k sak. 2. srmeli, rastkl, isli (ekin). s. (ekin 1. mstehcen, i. (yemek aralar nda yenilen) tatl, erez, meyve v.b. f. hafif eyler yemek, , erez, meyve v.b.ni) oturdu yemek. erezlenmek; on (tatl bar gibi bir tezgh n nnde u) ufak lokanta; bfe. (mterilerinin i., k. dili problem, sorun, prz. i. 1. k. dili problem, sorun, prz. 2. kopar lm/krlm bir eyin kk, przl ve keskin ucu. f. (--ged, --ging) -e tak lmak: My fishing lines i. salyangoz. i. 1. ylan. 2. sinsi ve hain kimse. f. 1. ylan gibi sessizce ilerlemek. 2. ylan lmak. gibi k vr k. dili sinsi ve hain kimse. bot. kaynanadili, tav ankula, sansevieria. s. ylann soktuu (kimse). i. ylan sokmas. s., bak. snakebit. s., bak. snaky. s. 1. ylan gibi, ylana benzeyen. 2. ylankavi. 3. ylan dolu. f. (--ped, --ping) 1. at -i a zyla kapmaya almak. 2. at (kpek) -i k. srmaya almak. 3. kopmak; koparmak. 4. (k rbac) aklatmak; (sert bir dili hemen harekete gemek. k. dili -i hi nemsememek, -i takmamak.

snap out of it snap s.o.s head off snap to snap up an offer snapdragon snappish snappy snapshot snare snare drum snarl snatch sneak sneak attack sneak up on sneaker sneaky sneer sneeze snicker snide sniff sniff out sniffle snigger snip snipe snipe sniper snippet snivel snob snobbery snobbish snobbism snobby snooker snoop snoot snooty snooze snore snorkel snort snot snotty snout

k. dili kt bir ruhsal durumdan kurtulmak: When he began whining about that to birine me I told snap out of it. Bana ondan yak nmaya k. dili ok him tersto bir cevap vermek. k. dili 1. acele etmek, abuk olmak: Snap to! Haydi k mlda! 2. ie lamak: Snap to it! Haydi bana! ba k. dili bir teklifi hemen kabuli etmek. i., bot. aslana z. s., k. dili aksi, ters. s., k. dili 1. ok canl . 2. kuru ve souk (hava). 3. k. i. enstantane, enstantane foto raf. i. tuzak. f. 1. tuza a drmek. 2. (ok istenilen bir eyi) elde etmek, kapmak. trampet. f. (up) karmakar k hale gelmek, arapsana dnmek; karmakark bir k hal,i.arapsa . . 2. ksa sre; ksa para: He hale getirmek. i. karmakar mak. 1. kap f. kapmak; at kapmaya al tuklarnn ancak baz only heard snatches of their conversation. 2. Konu f. 1. sinsice ve sessizce ilerlemek/gitmek. in/on/into/onto -e gizlice sokmak; girmek. 3. off/out of -den gizlice karmak; -den gizlice n gizlice taarruzu. ask. bask-e -e gizlice yakla mak. i. tenis ayakkab s. s., k. dili sinsi; sinsice. f. 1. duda n bkmek. 2. at -e dudak bkmek, -i kmsemek. f. 1. aks rmak, haprmak. 2. at -i hor grmek, -i kmsemek: Dont sneeze at Selmas she glmek. i. paintings; ks ks gl . makes millions from them. Selman n f. k s ks s. aka gibi grnen ineli/krc (sz). f. 1. koklamak. 2. at -e burun k vrmak. 3. around k. dili (bir yerde) dolanmak. 4. dudak bkerek sylemek. i. 1. nefes, ie ekilen hava. 2. eyin) ne oldu unu renmek. k. dili 1. bulmak. 2. (birinin/bir f. burnunu ekmek. f., i., bak. snicker. f. (--ped, --ping) makasla k rpmak/kesmek. i. 1. makasla k rpma/kesme. para, k rpnt. 2. zool. k rplm u. i., batakullu f. 1. at -e gizli bir mevziden ate amak. 2. st kapal bir ekilde tirmek, lafs atmak, ta atmak. ele . i. pusu nianc i. ufak para. f. 1. burnu akmak. 2. burnunu ekmek. 3. burnunu ekerek a lamak. 4. nmak, szlanmak, alamak. yak i. snop. i. snopluk. s. snop. i. snopluk, snobizm. s. snop. i. bir eit bilardo. f., k. dili casusluk yapmak; gizlice gzetlemek; gizlice bilgi toplamaya mak. al i., k. dili burun. ., k. dili snop. f. ekerleme yapmak, kestirmek. i. ekerleme, ksa uyku. f. horlamak. i. horultu, horlama. i. norkel. f. 1. (at) kuvvetle burnundan hava karmak. 2. kzgnlkla/kmseyerek sylemek. i. 1. kaba smk. 2. k. dili alak herif. 3. k. dili pis snop. s. 1. kaba smkl. 2. k. dili pis, alak. 3. k. dili snop. i. hayvan n uzun burnu.

snow snow bunting snow goggles Snow White snowball snowbird snowbound snow-capped snowdrift snowdrop snowflake snowman snowplow snowshoe snowstorm snow-white snowy snub snub-nosed snuff snuffle snug snuggle so so so so as to so as to So be it. so far So far, so good. so help me So help me God. So long! so many/much So much the better. So there! so to speak So what? soak soak in soak out soak up soaking rain soaking wet so-and-so soap

i. kar. f. kar ya mak. zool. karku u. kar gzl . Pamuk Prenses. i. 1. kar topu. 2. bot. kartopu. i., zool. karku u. s. kar yznden mahsur kalm . s. kar kapl (da/tepe). i. kar ynts, krtn. i., bot. kardelen. i. 1. kar tanesi. 2. zool. karku u. o. snow.men (snomen) i. kardan adam. i. kar temizleme makinesi. i. kar ayakkab s, kar raketi, raket, leken. i. kar frtnas, tipi. s. bembeyaz, kar gibi. s. 1. karl. 2. bembeyaz, kar gibi. 3. with kar yam gibi (bir eyle) dolu. f. (--bed, --bing) hie saymak, hakir grmek, kmsemek, adam yerine koymamak. i. hie sayma, hakir grme. k burunlu. s. kk ve kalk i. enfiye. f. burnunu ekmek. s. (--ger, --gest) 1. rahat ve s cack. 2. ste iyi oturan (giysi). f. sokulmak, yan na sokulmak: She snuggled up to him. Ona sokuldu. z. 1. byle, bylece; yle, ylece; yle, ylece: While I was so doing the ald . Hold the knife just so. B doorbell rang. Byle yaparken kap zili yzden, bundan/ondan dolay ; bunun/onun sonucunda: Ia was ba. 1. bu/o sitting in the back, so I couldnt the yle stage well. Arkada oturuyordum; yle; yle: Thats just see not so! de il, efendim! If thats so, s. byle; Ill go. yleyse gitmeye mecburum. 1. have -mek to iin: He did that so as to annoy me. Beni k zdrmak iin yapt. 2. ekilde: He coughed so as to attract Selmins attention. Selminin ecek bir zl nlemek iin -mek iin: He did this so as to prevent theft. Bunu, h rs . yapt Olsun./yle olsun. 1. imdiye kadar. 2. belirli bir yere kadar; belirli bir mesafe: They can only go so far before kadar they run of gas. Benzin tkeninceye kadar ancak imdiye/Buraya herout ey yolunda. vallahi, yemin ediyorum: She was also wearing, so help me, a mink coat. Bir de,vallahi, vizon bir palto giymi ti. ahidim olsun. Allah Hoa kal! belirli bir miktar. Daha iyi!/yi ya!/sabet! k. dili ... ite! (Kzgnlkla sylenen bir sz pekitirmek iin kullanlr.): Furthermore, tabir caizse. I shall have your electricity cut off. So there! Elektri ini de E?/Ne olacak? f. 1. suya bastrmak, suda brakmak, slatmak; suda kalmak. 2. suya girmek, suda kalmak; ey) kafaya suya dank sokmak, etmek. suda tutmak: He was soaking in the k. dili (bir suya bastrarak (bir eyi) karmak. emmek, so urmak, iine ekmek. topra derinlemesine slatan yamur. srsklam, srlsklam. i. 1. filan kii; bilmem kim. 2.k. dili herif; aalk adam/kadn, pis yaratk. i. 1. sabun. 2. TV, radyo melodram dizisi. f. sabunlamak.

soap bubble soap dish soap opera soap powder soapbox soapstone soapsuds soapwort soapy soar SOB sob sober sober s.o. up sober up sobriety sobriquet so-called soccer sociable social social security social service socialisation socialise socialism socialist socialite socialization socialize society sociological sociologist sociology sock sock sock away socket sod soda soda cracker soda fountain soda pop soda water sodden sodium sofa

sabun kp . sabunluk, sabun tas . TV, radyo melodram dizisi. toz sabun, sabun tozu. i., k. dili nutuk ekerken krs yerine kullan lan ey, krs. i. sabunta . i., o. sabun kp. i., bot. ven, sabunotu, helvac kk. s. 1. sabunlu. 2. sabun gibi. 3. k. dili yald zl (sz); pohpohlamalarla dolu. an. 4.1. TV, radyo melodram yak ykselmek. 2.dizilerine hzla umak. 3. havada szlmek. 4. beyond -i f. hzla mak; -in tesine gitmek: His imagination soared beyond the mountains a i., k. dili alak herif, ey ettiim herif. f. (--bed, --bing) h kra hkra alamak, hkrmak; hngr hngr i. hkgsteri rk; hngrt. alamak, siz. 3. ikinin etkisi altnda s. 1. ciddi,hngrdemek. a rbal. 2. sssz, olmayan; ayk. f. 1. ayltmak. 2. durgunlatrmak, dnceli bir hale birini ayltmak. aylmak. i. 1. ciddiyet, a rballk. 2. ssszlk, gsterisizlik. 3. ikinin etkisi nda olmama; ayklk. alt i. lakap, takma ad. s. szde: so-called painters szde ressamlar. i. futbol, ayaktopu. s. girgin, sokulgan. s. 1. toplumsal, sosyal. 2. ba ka insanlarla beraber olmay seven (kimse); kendi trnden sosyal sigorta. ba ka hayvanlarla beraber olmay seven (hayvan). 3. toplumsal hizmet, sosyal hizmet. i., ng., bak. socialization. f., ng., bak. socialize. i. sosyalizm, toplumculuk. i. sosyalist, toplumcu. s. sosyalist, toplumcu, sosyalizme zg. i. sosyetik kimse, sosyeteden biri. i. 1. sosyalizasyon, kamula trma, devletletirme; toplumsallatrma, tirme. 2. ruhb. sosyalle me,toplumsalla toplumsalla sosyalle tirme, sosyalle trmak, devletle tirmek; tma; rmak, sosyalle tirmek. f. 1. kamula

tirmek, toplumsalla trmak. 2. ruhb. sosyalle i. 1. toplum; topluluk. 2. dernek, cemiyet. 3. sosyete.
s. sosyolojik, toplumbilimsel. i. sosyolog, toplumbilimci. i. sosyoloji, toplumbilim. i. k sa orap, oset. i., k. dili yumruk, yumruk darbesi. f., k. dili yumruk atmak/indirmek, yumruklamak. k. dili bir kenara (para) koymak: Hes socked a little money away. Bir kenara biraz para koymu i. 1. anat. oyuk, yuva: eye. socket gz yuvas . 2. elek. duy. 3. iine bir ey geirilen delik/oyuk. kaplayan) im. 2. (bir alandan toprayla birlikte alnan) im i. 1. (bir alan . f. (--ded, --ding) (birbikarbonat. alan) (byle) im paralar yla kaplamak, paras . 3. stne i. 1. kabartma tozu, sodyum 2. soda, maden sodas soda tuzlu dklm biskvi. dondurma. 4. gazoz. (maazann/eczanenin bir kesinde bulunan, dondurma, gazoz v.b. lan) bfe. sat gazoz. soda, maden sodas . s. 1. iyice slanm; srlsklam. 2. ii iyi pimemi (ekmek, hamur, kek, tart v.b.). i., kim. sodyum. i. kanepe.

soft soft drink soft drink soft furnishings soft lens soft palate soft shoulders soft soap soft spot soft water softball soft-boiled soft-cover soften soften water softhearted softie soft-soap soft-spoken software software package software system softy soggy soil soil soil erosion sojourn solace solar solar calendar solar eclipse solar eclipse solar system solar year solarium sold solder soldering iron soldier soldierlike soldierly sole sole sole solemn solemnise

s. 1. yumu ak. 2. alak (ses). 3. lk, yumuak (hava). 4. fazla parlak k). 5. hafif (rzgr/yamur). 6. yumuak, tatl, ho, gnl olmayan alkolsz ( iecek. 1. kola; gazoz; soda. 2. alkolsz iecek. ng. mefruat. yumuak lens. anat. yumu ak damak. dk banket. k. dili ya clk, iltifat. zayf nokta. yumuak su, az kireli su. i. 1. bir e it beysbol. 2. bu oyunda kullanlan top. s. rafadan, alakok (yumurta). s., i. karton kapakl (kitap). f. yumuatmak; yumuamak. suyu yumu atmak. s. yumuak kalpli, mfik. i., k. dili, bak. softy. f., k. dili ya clk ederek (birini) kandrmaya almak; into tatl szlerle ey yapmaya) (birini) (bir ak sesli (kimse).ikna etmek. s. yumu i., bilg. yazlm. yazlm paketi. yazlm sistemi. i., k. dili yufka yrekli kimse. s. iyice slanm, pslak. i. toprak. f. kirletmek; kirlenmek. toprak a nmas, erozyon. i. (bir yerde) kalma; ikamet. f. (in) (bir yerde) kalmak; ikamet etmek. i. teselli. f. 1. teselli etmek. 2. (bir znty) hafifletmek, azaltmak. s. 1. gne le ilgili, gnesel. 2. gnee gre hesaplanan. 3. gnein etkisiyle meydana gelen. gne takvimi. gne tutulmas. gkb. gne tutulmas, gn tutulmas. gkb. gne sistemi. gne yl. i. evin bir yan nda bulunan ve yan camla evrili ok gneli oda, solaryum. f., bak. sell. i. lehim. f. lehimlemek. havya. i. asker; er. f. 1. askerlik yapmak. 2. on metanetle devam etmek. s. asker gibi; askere yak r. s. asker gibi; askere yak r. i. 1. (aya a ait) taban. 2. (ayakkabya ait) taban; pene. f. (ayakkabya) pene (ayakkab y) penelemek. . i. dilbalvurmak, s. tek, yegne. s. 1. ok ciddi; a rbal. 2. grkemli bir ekilde yaplan (dini tren/devlet treni). huk. resmi bir ekilde yaplan. bak. solemnize. f., ng., 3.

solemnity solemnize solicit solicitor solicitous solicitude solid solid fuel solid geometry solid state solidarism solidarist solidarity solidify solidity solidly soliloquy solipsism solipsist solitaire solitary solitary confinement solitude solo solo flight soloist solstice solubility soluble solute solution solve solvent Somalia Somalian somber sombre some some day some day or other somebody someday somehow someone someone else someplace somersault

i. 1. byk ciddiyet; a rballk. 2. grkemli tren. 3. grkem, ihtiam. 4. formalite. huk. resmi i ymak. 2. trenle kutlamak. f. 1. (nikh) klem, f. 1. (para, yard m, bir iyilik v.b.ni) istemek. 2. (fahie) sokakta mteri aramak. i., ng. avukat. s. i. ilgi, merak: Your solicitude for my health amazes me. Sa lma beni hayrete d ryor.masif (aa/tahta); yekpare ve ii gsterdi ,iniz svilgi olmayan. 2. som (metal); s. 1. kat dolu 3. tam, kesintisiz, aral ksz, faslasz. 4. salam, dayankl. yakt. kat (madde). kat geometri. fiz. kat hal. solid-state physics kat hal fizii. i., sosyol. dayan maclk, solidarizm. i., sosyol. dayan mac, solidarist. i. dayanma, solidarite. f. katlamak; katlatrmak. i. 1. katlk. 2. salamlk, dayankllk. 3. salam olma, gvenirlik; muteber olma. z. i. monolog, oyuncunun kendi kendine yapt konuma. i., fels. tekbencilik, solipsizm. i., s. tekbenci, solipsist. i. 1. mcevheri ssleyen tek ta . 2. tek tal mcevher: Her earrings were . give 3. tek ki ilik iskambil oyunu. diamond Kpeleri p rlantayd z, kendi ba na. 2. birer tek bir: Can you me a solitary example? s. 1. yaln solitaires. ss z. Tek bir rnek verebilir misin? 3. tenha, huk. hcreye kapatma. i. 1. yaln zlk, kendi bana olma. 2. tenha yer, tenhalk. i. 1. mz. solo. 2. dans tek ba na yaplan gsteri. tek bana yaplan uu. i., mz. solist, solocu. i., gkb. gndnm. i., kim. znrlk. s., kim. znr, zlebilir. i., kim. znen. i. 1. zm, zm yolu, are. 2. mat. zm. 3. kim. zelti, solsyon, eriyik. 4. kim. znme, zlme. 5. zme, halletme, hal. f. zmek, halletmek. i., kim. zc, solvent. s. 1. kim. zc. 2. btn borlar n deyebilen ). (kimse/kurulu i. Somali. i. Somalili. s. 1. Somali, Somaliye zg. 2. Somalili. s. 1. kasvetli. 2. ok ciddi, a rbal. s., ng., bak. somber. s. 1. (belirsiz) bir miktar: He owns some apartment buildings. Onun var. Make us some coffee. Bize kahve yapsana. 2. baz, apartmanlar bir gn, gnn birinde. gnn birinde, bir gn. zam. biri, birisi, bir kimse: Somebody telephoned you. Biri sana telefon etti. i., k. dili nemli biri, hat r saylr biri. z. bir gn. z. naslsa, her naslsa, bir yolunu bulup: Well do it somehow. Bir yolunu z. bir kimse. bulup yapar zam. biri, birisi, baka biri, bir bakas. z., k. dili bir yerde; bir yere; bir yer: Do you have someplace to stay? someplace south of Balkesir. Kalacak bir yerin var m ?f.Were i. takla, taklak; perende. takla atmak.

something something else something else again Somethings up! Somethings up. sometime sometimes someway somewhat somewhere somnambulism somnambulist somnambulistic somnolent son son of a bitch son of a gun sonar sonata song songbird songster songstress sonic sonic boom sonics son-in-law sonnet sonorous soon sooner or later sooner or later soot soothe soothing soothsayer sooty sop sop s.t. up with sophism sophist sophisticated sophistication sophistry sophomore soporific sopping wet

i. 1. bir ey: She wants something brighter. Daha frapan renkli bir ey ey getirebilir istiyor. Can you to drink? Size iecek bir bir Iget ey. 2. k.something dili insan hayrete d ren kimse/ ey. 1. baka k. dili bamba ka bir ey. k. dili Bir ey oldu!/Bir eyler dnyor! Bir eyler dnyor. z. bir zaman; bir gn: It was sometime last year. Geen sene iinde bir . Come see us sometime! Bir gn bize gel! zamand z. bazen. z., k. dili nas lsa, her naslsa, bir yolunu bulup. z. olduka; biraz. z. bir yerde; bir yere; bir yer: Lets go somewhere. Bir yere gidelim. Thats somewhere in Thrace, isnt it? Trakyada bir yerde, de il mi? i. uyurgezerlik. i. uyurgezer. s. uyurgezer. s. 1. uykusu gelmi, uyku basm, uykulu. 2. uyku getiren. i. oul, erkek evlat. kaba it o lu it, it herif, it, eolu eek. k. dili 1. Hay Allah! 2. Seni pezevenk seni! i. sonar. i., mz. sonat. i. ark. i. tc ku . i. 1. arkc. 2. tc ku. i. antz. s. ses dalgalar yla ilgili, sonik. ses duvar n aan bir uan yol at patlama sesi. i. akustik, ses bilgisi. i. damat. i., edeb. sone. s. 1. gr (ses). 2. tumturakl . z. biraz sonra, birazdan, ok gemeden, az zaman iinde. er ge, erken veya ge. er ge. i. is; kurum. f. 1. sakinle tirmek, yattrmak. 2. teselli etmek. 3. (ary) hafifletmek, ryanyat bir yeri) azaltmak; (a tirici, trcrahatlatmak. . 2. teselli edici. 3. (ary) hafifletici; (aryan s. 1. sakinle c . bir yeri) rahatlat i. khin; falc . s. isli; kurumlu. f. (--ped, --ping) in (bir eyi) (bir svya) batrmak. i. 1. birini honut edecek bir ey.2. (st, yeme in salaso v.b.ne) ban lm Sop ekmek lokmas . with eyi (bir s vya) banarak eyi so urmak: up that gravy some bread! O salaya ekmek ban p ye! Sop up that water with this i. sofizm, bilgicilik. i. sofist, bilgici. s. 1. dnya/hayat hakk nda ok ey bilen (kimse). 2. ince zevkli kiilere hitap eden. i. 1. dnya/hayat hakk nda ok ey bilme. 2. ince zevk. i. safsata. i. lisede/niversitede ikinci s nf rencisi. s. uyku getiren, uyutucu. i. uyku veren ila. srlsklam, srsklam.

soppy soprano sorbet sorcerer sorceress sorcery sordid sore sorghum sorority sorrel sorrel sorrow sorrowful sorry Sorry! sort sort sort s.o. out sort s.t. out sortie SOS so-so sot souffl sough sought soul soul music soulful soulless soul-searching sound sound sound sound barrier sound effects sound track sound wave sounding soundproof soup soup kitchen soup up soupy sour sour cherry

s. 1. s rlsklam, srsklam; pslak. 2. ok yamurlu. 3. ng. ar duygusal. i., mz. soprano. s. sopranoya ait. i., ng. 1. (kar pekmezi kvamnda) dondurulmu erbet. 2. meyveyle lan birsihirbaz. tr dondurma. yap i. byc, i. byc kad n. i. byclk. s. 1. alak, iren, menfur. 2. pis, ok kirli. s. 1. aryan; arl; acyan. 2. hassas (bir nokta/bir konu). 3. k. dili k zgn; n, kskn. i. yara. gcenik, ks,2. darg i. 1. sorgum. sorgum pekmezi. i. (niversite rencisi kzlara zg) sosyal kulp. i., bot. kuzukula . i. al donlu at. i. keder, ac . f. keder ekmek. s. 1. kederli. 2. keder veren. s. 1. zgn. 2. piman. 3. kt, berbat, kepaze. 1. Affedersiniz!/Pardon! 2. zgnm! i. eit, tr, nevi. f. (bir eyleri) (baka eylerden) ayrmak; tasnif etmek, blmlemek, nflamak. s ng., k. dili birine gstermek; birine dnyann ka bucak olduunu gstermek. ng. bir eye zm bulmak, bir eyi halletmek. i., ask. 1. ani bir sald rda bulunmak zere tahkimattan kma. 2. (uan )(tehlike k, sorti, sefer. yapt i. SOS halinde verilen imdat sinyali). yle byle, ne iyi ne kt. s. i. ayya. i., ah . sufle. i. (rzgrn yapt) uultu. f. (rzgr) uuldamak. f., bak. seek. i. 1. ruh. 2. gerek duygu, itenlik. 3. kimse, biri: Hes a good old soul. yi r o. 4. (bir eyin) ta kendisi: kalpli bir ihtiyard zencilerin yaratt bir mzik tr. Hes the soul of generosity. Amerikal s. duygulu; duygular yanstan. s. ruhsuz; duygusuz. i. i deerlendirme, kendini motive eden eyleri gzden geirme. s. 1. salam; esasl. 2. derin ve rahat (uyku). 3. salkl, shhatli. 4. akllca (bir davran ). 5. salam, gvenilir. i. ses. f. 1. almak: Sound your horn! Kornay al! The wake-up bell sounded at rma zili saat altda ald. 2. ... gibi gelmek: That sounds good six. ses Uyand duvar. efektler. ses band . ses dalgas . i., k. dili iskandil etme, iskandil. s. ses geirmez. i. orba. yoksullara paras z yemek verilen yer, aevi, ahane. k. dili, oto. (motorun) gcn art rmak. s. 1. orba gibi. 2. k. dili a r duygusal. s. ek i. f. ekitmek; ekimek. vine.

sour cherry sour cream sour cream sour orange sour/bitter/Seville orange source soursop souse south South Africa South African South America South American South Sea southbound southeast southeaster southeastern southerly southern southerner southernmost southernwood southwards southwest southwester southwestern souvenir sovereign sovereignty Soviet Soviet Russia sow sow sow discord sow ones wild oats sow ones wild oats sow ones wild oats sox soy soy sauce soybean spa space space age space capsule space shuttle

vine. smetana. smetana. turun. turun. i. kaynak; kken. i. tar nelmas. f. 1. suyun iine bat rmak/daldrmak. 2. srlsklam etmek. 3. -e (su) dkmek, (suyu) stne boca etmek: i. gney. s. gney, gneyden gelen. He soused a bucket of water in his Gney Afrika. 1. Gney Afrikal, Gney Afrikal kimse. 2. Gney Afrika, Gney Afrikaya zg. 3. Gney Afrikal (kimse). Gney Amerika. 1. Gney Amerikal, Gney Amerikal kimse. 2. Gney Amerika, Gney (kimse). Amerikaya zg. 3. Gney Amerikal na zg. Byk Okyanusun gney k sm s. gneye giden. i. gneydo u. s. gneydou, gneydoudan gelen. i. keileme, akayel. s. gneydo u ile ilgili. s. 1. gney, gneyden gelen. 2. gney, gney taraf nda bulunan. s. gney, gneye ait. i. gneyli. s. en gneydeki. i., bot. karapelin. z. gneye do ru. i. gneybat. s. gneybat, gneybatdan gelen. i. lodos, akyel, bozyel. s. gneybat ile ilgili. i. hatra, anda, yadigr. s. 1. zerk (devlet). 2. en byk siyasi iktidara sahip, egemen. 3. mutlak, nrs z. i. 1. hkmdar. 2. bir eit ngilizk. altn (para). s i.1. egemenlik. 2. zerklik. 3. hkmdarl s., tar. Sovyet, Sovyetler Birli ine zg. Sovyet Rusya. f. (--ed, sown/--ed) (tohum) ekmek; (bir yere) tohum ekmek. i. dii domuz. anlamazlk yaratmak, mesele karmak. k. dili (genliinde) lgnlklar yapmak, lgnca yaamak. k. dili (gen bir insan) lgnca yaamak. k. dili (genliinde) lgnlklar yapmak, lgnca yaamak. i., o. osetler. i. soya sosu. i. soya. i. kaplca. i. 1. yer, alan: parking space park yeri. Is there space for our display? Sergimize uzay a.yer var m ? 2. mesafe: in the space of ten miles on millik bir uzay kapsl. uzay mekii.

space shuttle space station space travel space walk spacecraft spaceflight spaceship spacious spade spade spadework spaghetti Spain span spangle Spaniard spaniel Spanish Spanish America Spanish bayonet Spanish fly Spanish moss spank spanker spanking spanner spar spar spare spare Spare no expense! spare parts spare parts spare tire sparerib sparing spark spark plug sparkle sparkler sparkling sparrow sparrow hawk sparse spasm spasmodic spastic

uzay mekii. uzay istasyonu. uzay yolculu u. uzayda yry . i. uzay gemisi. i. uzay uu u. i. uzay gemisi. s. geni. i., bah. bel. f. bellemek, bel ile kazmak. i., isk. maa. i. 1. n hazrlk, n alma. 2. zor ve skc hazrlklar. i. uzun ve ince makarna, spagetti. i. spanya. i. 1. sre, mddet: a span of seven years yedi y llk bir sre. 2. aras ndaki) a klk. 3. geni lik: (p the of the road (kemer/kpr rspan ltl eylerle) i. pul, payet. f. ayaklar 1. pullarla sslemek, pullamak. 2. with sslemek. spanyol. i. i. spanyel. i. spanyolca. s. 1. spanyol; spanya, spanyaya zg. 2. spanyolca. Kuzey, Orta ve Gney Amerikadaki spanyolca konuan lkeler. bot. avizea ac. 1. zool. kuduzbce i. 2. afrodizyak olarak kullanlan kurutulmu i tozu. kuduzbce bot. bir tr tillandsia. f. (birinin) k na aplak atmak. i. ka atlan aplak. i., den. randa. s. iddetli (rzgr). i. kna aplak atma. i., ng. somun anahtar; ingilizanahtar. i., den. seren; direk. f. (--red, --ring) 1. boks yapmak. 2. a z kavgas etmek, atmak, mak. 2. bo (zaman). 3. bo, kullanlmayan (oda). 4. zayf; ince. 5. dala s. 1.yedek. fazla (para): Do you have yemekleri az ve can basit olan (beslenme n ba lamak. 2. tarz (sk ). c 6. bir eyden) kurtarmak: Spare f. 1. k ymamak, yourself thehi trouble. Kendini o zahmetten kurtar. 3. (tats z bir eyi) Masraftan ka nma! yedek paralar. yedek paralar. 1. yedek lastik, stepne. 2. k. dili hafif ( iman) gbek. i. az etli domuz pirzolas . s. i. k vlcm. f. 1. kvlcm samak. 2. off -e neden olmak, -e yol amak: What sparked it off? Ona yol aan neydi? 3. (birini) (bir eye) tevik oto. buji. f. 1. prldamak. 2. (arap) kprmek. i. 1. prldama. 2. (araptaki) kprme. i. maytap. s. 1. prldayan. 2. kpkl (arap). i. sere. atmaca. s. seyrek. i., tb. spazm, kasn, kaslm, kaslma. s. 1. spazmodik, kas nl, kasml. 2. spazm andran. 3. istikrarsz. s. spastik. i. spastik kimse.

spat spat spat spate spatial spatter spatula spawn spay speak speak about speak for speak for itself/themselves speak ill of speak in sign language speak of speak on speak ones mind speak ones mind speak ones piece speak out speak out against speak up speak up for speak well/ill for speak with conviction speaker spear spearmint special special case special delivery special edition specialisation specialise specialist speciality specialization specialize specialty species specific specific gravity specific gravity specific heat specification specifications

f., bak. spit. i. getr, tozluk. i., k. dili (k sa sren) az kavgas, atma, dala, dalama. i. byk miktar. s. 1. uzamla ilgili, uzamsal. 2. uzayla ilgili, uzaysal. f. 1. s ratmak, damlatmak: Dont spatter paint on the floor! Yere boya damlatma! i. spatula. 2. s ramak: The grease was spattering on the wall. Ya f. 1. (balk) yumurtlamak. 2. retmek, yaratmak, dourmak. f. (dii hayvan) ksrlatrmak. f. (spoke, spo.ken) 1. konu mak. 2. (gerei/sz) sylemek: He couldnt speak a word. Hibir sz syleyemedi. nda konu mak. (bir konu) hakk 1. (birinin) lehinde konu mak. 2. (birinin) yerine konumak. (bir eyin/eylerin) ne olduu meydanda/ortada/aikr olmak: The sound job of restoration nda kt thats konubeen mak. done here speaks for itself. Burada yap lan ... hakk el kol hareketleriyle konu mak. 1. -den sz etmek, -den bahsetmek. 2. -i gstermek, -e i aret etmek: It speaks of careful planning. Dikkatli bir n al ma yapldn gsteriyor. konumak. (bir konu) hakk nda ne dndn aka sylemek. ne dndn aka sylemek. kendi fikrini belirtmek. 1. ne dndn aka sylemek. 2. daha yksek sesle konumak. -in aleyhinde konu mak. 1. daha yksek sesle konu mak. 2. ne dndn aka sylemek. -in lehinde konu mak. (biri/bir ey) iin olumlu/olumsuz bir puan olmak. be spoken for (satlk bir inanla ey) biri iin ayr lmak: Those books have already been spoken for. O mak. konu i. 1. konu mac. 2. szc. 3. pol. meclis bakan. 4. radyo, TV spiker. 5. hoparlr. i. m zrak, karg; zpkn. f. mzrakla vurmak, karglamak; zpknlamak. i., bot. k vrcknane, yeilnane. s. zel, normal olmayan. i. 1. zel bir program. 2. (normal tarifede bulunmayan) zel durum. zel bir tren. 3. (fiyatta) zel bir indirim. 4. (lokantada her ekspres mektup. zel bask . i., ng., bak. specialization. f., ng., bak. specialize. i. mtehass s, uzman. i. 1. zel nitelik. 2. ng., bak. specialty. i. 1. (birok alan/i yerine) tek bir alanda alma/tek bir i yapma; ma. 2. biyol. zelle me. uzmanla k alan /zel ilgi alan (belirli bir ey) olmak: That firm f. in 1. -in uzmanl n k alan 2. vergi hukuku. 2. ihtisas specializes in tax law. O firman k alan , zel ilgi alan ,uzmanl ihtisas, bran . (lokantada) i. 1. uzmanl spesiyalite. i. (o. spe.cies) biyol. tr. s. 1. belirli. 2. kesin ve apa k. 3. fiz., kim. zgl. zgl arlk. fiz. zgl a rlk. fiz. zgl s. i. 1. artname. 2. patent almak iin yazlan ayrntl aklama. 3. artnamedeki) madde. ( maddeler/ayrntlar. i., o. (teknik artnamedeki)

specify specimen specious speck speckle speckled specs spectacle spectacles spectacular spectator specter spectral spectre spectroscope spectroscopy spectrum speculate speculation speculative speculator sped speech speechless speed speed limit speed up speedboat speedometer speedway speedwell speedy speleologist speleology spell spell spell spell s.t. out spellbind spellbound speller spelling spelt spelt spend spend itself spend money like water

f. belirtmek. i. rnek, numune. s. aldatc, sahte. i. benek, ufak leke, nokta. i. ufak benek. s. benekli. i., o., k. dili gzlk. i. 1. (genellikle a k havada yaplan) byk gsteri/tren. 2. grlecek ey: Her return was a real spectacle. Onun dn grlecek eydi. 3. gln . gzlk. i., o s. 1. muhte em, harikulade, grkemli. 2. ok byk (fiyat art/d). i. seyirci. i. hayalet; hortlak. s. hayalete benzeyen; hortlak gibi. i., ng., bak. specter. i. spektroskop, tayfler. i. spektroskopi, tayflm. o. spec.tra (spektr) i., fiz. tayf, spektrum. f. 1. (about) (hakk nda) tahminlerde bulunmak. 2. fels., tic. speklasyon yapmak. i., fels., tic. speklasyon. s., fels., tic. speklatif. i., tic. speklasyon yapan, speklatr. f., bak. speed. i. 1. konu ma, sz syleme. 2. konuma tarz. 3. konuma, nutuk, sylev. s. dili tutulmu . i. hz, srat; abukluk. f. (sped/--ed) abuk gitmek, hzla gitmek, sratle gitmek. azami srat; asgari srat. hzlandrmak; hzlanmak. i. srat motoru. i. hzler, kilometre saati, hz saati. i. yar pisti. i., bot. yavanotu, veronika. s. hzl, sratli, abuk. i. maarabilimci. i. maarabilim. f. (--ed/spelt) 1. (imla kurallar na gre) (kelimeyi) doru yazmak. 2. (kelimenin) harflerini sylemek. i. by. i. 1. sre, mddet. 2. nbet. f. kendisiyle nbet de itirerek (birini) serbest brakmak. (for) k. dili (birine) bir eyi ayrntlaryla aklamak. f. (spell.bound) bylemek. f., bak. spellbind. s. bylenmi . i. imla reten kitap. i. imla, yazm. i. k lksz buday. f., bak. spell. f. (spent) 1. harcamak, sarfetmek. 2. (vakit) geirmek. (frtna) hzn kaybetmek. k. dili su gibi para harcamak.

spend o.s. spend time in the society of ones friends spending money spendthrift spent sperm spermatozoon spew sphagnum sphenoid sphenoid bone sphere sphere of influence spherical sphincter sphinx spice spice a food up spice s.t. up spicebush spices spick-and-span spicy spider spider crab spiel spiffy spigot spike spike heel spike s.o.s guns spike s.o.s guns spill spill blood spill the beans spillway spilt spin spin a yarn spinach spinal spinal column spinal cord spinal marrow spindle spindly spindly legged

btn gcn tketmek. arkadalaryla vakit geirmek. cep harl. s., i. msrif, savurgan, tutumsuz. f., bak. spend. s. 1. ok yorgun, bitkin. 2. kullan lm (kurun). i. 1. biyol. sperma. 2. bel, atm k, sperma. o. sper.ma.to.zo.a (sprmtzow) i. spermatozoit, sperma hayvanc. f. 1. (out) iddetli bir ekilde fkrtmak, pskrtmek; fkrmak, pskrmek. 2. k. dili kusmak. i., bot. sfagnum. s., anat. sfenoit. i., anat. temel kemi i. anat. temel kemii. i. 1. kre. 2. alan. etki alan . s. kresel. i., anat. bzgen. i. sfenks, isfenks. i. bahar, baharat. f. baharat katarak bir yeme i daha lezzetli yapmak. k. dili ilgin bir eyler katarak bir eyi canlandrmak. i., bot. 1. kadehie i, kalikant. 2. lindera. i., o. baharat, baharatlar, baharlar. s. tertemiz, p rl prl. s. 1. baharatl. 2. ak sak. i. rmcek. denizrmce i. i., k. dili (sat iin) nceden hazrlanm ikna edici konuma/szler. s., k. dili zarif, k, iki dirhem bir ekirdek. i. musluk. i. 1. sivri u; sivri ulu ubuk. 2. (spor ayakkab snn tabanndaki) kabara. ak. 4. byk ivi. 3. ba sivri ke. birinin an na ot tkamak. k. dili birinin an na ot tkamak. f. (--ed/spilt) 1. kazara dkmek. 2. over into (bir yere) kadar yay lmak. 3. k. dilidkmek. (bir s rr) sylemek, ifa etmek, aa vurmak. 4. (at) (biniciyi) kan k. dili her eyi ifa etmek, her eyi ortaya dkmek; baklay azndan karmak. ma sava. i.ta f., bak. spill. f. (spun, --ning) 1. (yn, pamuk v.b.ni) e irmek. 2. (rmcek) (a) rmek; i) (koza) rmek. 3. (topa v.b.ni) dndrmek; (topa v.b.) (ipekbce hikye uydurup anlatmak. i. spanak. s. belkemiine ait. anat. belkemii, omurga. anat. omurilik. anat. omurilik. i. i, kirmen. s. 1. salksz ve boyu fazla uzun (bitki). 2. uzun ve zayf (bacak). k. dili leylek gibi, leylek bacakl .

spin-dryer spine spineless spinning spinning mill spinning wheel spinster spiny spiraea spiral spiral downwards spiral staircase spiral upwards spire spirit spirit spirit lamp spirit level spirited spiritless spirits spiritual spiritualism spiritualist spirituality spirituous spirt spit spit spit cotton Spit it out! spit up spite spiteful spitfire spittle spittoon splash splash down splashdown splatter splay spleen splendid splendor splendour splice

i. santrifjl ama r kurutma makinesi. i. 1. anat. omurga, belkemi i. 2. diken. 3. (kitapta) srt. s. 1. karaktersiz ve tabans z. 2. anat. omurgasz, belkemii olmayan. 3. dikensiz. i. eirme. iplikhane. krk. i. 1. huk. hi evlenmemi kadn. 2. hi evlenmemi yal veya yalanmaya yz tutmu kadn. s. dikenli. i., bot. keisakal, erkesakal, ispirya. s. helezoni, helisel, sarmal, spiral. i. helis, helezon, sarmal. f. (--ed/--led, -ing/--ling) dne dne gitmek/hareket etmek. hzla inmek. dner merdiven. hzla ykselmek. i. kulenin sivri ulu tepesi, kule ucu, kule klah . i. 1. ruh. 2. peri; cin; hayalet. 3. gayret, evk, heves, canllk. 4. niyet: I hope you understand the spirit which underlies what I said. Dediklerimin gizlice f. away/off dikkati ekmeden abucak kald rp gtrmek; rmak. ka ispirtoluk, ispirto oca , kamineto. kabarc kl dze, tesviyeruhu. s. canl, heyecanl. s. 1. cans z, ruhsuz, miskin. 2. keyifsiz. i., o. 1. ecza. damtlarak elde edilen alkoll/alkolsz sv: methylated alkoll ikiler. spirits mavi ispirto. 2. ng. s. 1. ruhsal, ruhi, ruhani, ruhla ilgili. 2. dinsel, dini. 3. fels. manevi, tinsel.

veren. i. Amerikal zencilerin yaratt bir ilahi tr. 4. dini de erlere i. 1. ispritizma. 2.nem fels. spiritalizm, tinselcilik. i. 1. ispritizmac . 2. fels. spiritalist, tinselci.
i. 1. ruhilik, ruhanilik. 2. dini de erlere nem verme. s. alkoll. f., bak. spurt. i. 1. i. 2. cor. dil. f. (--ted, --ting) 1. (eti) ie geirmek. 2. (birini) ile i lemek; ldrmek, snglemek. ldrmek, f. (spit/spat, --ting) 1.sngyle tkrmek. 2. (kar) serpelemek, serpi tirmek,

dili trmak. 3. susamak. (kedi) tslamak. i. tkrk. at k. 1. ok 2. kplere binmek, ok k zmak.


k. dili Haydi sylesene! k. dili kusmak. i. garaz, garez, kin; nispet. f. nispet yapmak/vermek. s. garazl, kinci; nispeti. i., k. dili abuk fkelenen kimse. i. tkrk. i. tkrk hokkas . f. 1. on/with -e (su, amur v.b.ni) s ratmak: Youve splashed me with water./Youve mek.on me. Bana su s rattn. 2. (yzne) su (uzay gemisi) splashed denize dwater i. uzay gemisinin denize inmesi. f. on/with -e (su, amur v.b.ni) s ratmak; -e (su) arpmak; -e (boya) damlatmak. f. out amak; yaymak; yaylmak. i., anat. dalak. s. 1. ahane, fevkalade, mkemmel. 2. muhteem, grkemli, atafatl. i. ihtiam, grkem. i., ng., bak. splendor. f. (iki ucu) birbirine ba lamak; (bant/film ularn) birbirine yaptrmak.

splint splinter split split split hairs split infinitive split ones sides split pea split peas split second split up split-second splitting splotch splurge splutter spoil spoiled child spoils spoilsport spoilt spoke spoke spoken spokesman spokeswoman sponge sponge cake sponge s.t. dry sponger spongy sponsor sponsorship spontaneity spontaneous spontaneously spoof spook spooky spool spoon spoonbill spoonfeed spoonful spoor sporadic sporangium

i., tb. cebire, syek, koaptr. f. 1. parampara etmek; parampara olmak. 2. ufak gruplara blmek; ufak gruplara k ymk.atlatmak; krlmak; yarlmak; atlamak. yarmak; f. (split, --ting) blnmek. 1. k rmak; i. rmak; ayr lmak. 3.split blmek. 4. payla mak, . mek. 5. k. 2. into -e ayyar k; k-e rk. 2. ayrlk: in opinion gr ayrle l 3. blnme. i. 1. atlak;

lyeri zerindeki) 4. krk yarmak. skk, skk yer. split-level house odalar deiik k. (diki dili k dilb. to quickly report cmleci indeki gibi zarf ile ikiye blnm mastar.
k. dili glmekten kas klar atlamak, glmekten atlamak/krlmak, kahkahadan yerlere yatmak. inden ikiye ayrlm bezelye tanesi: She bought some kurutulup kendili split peas. Kuru bezelye ald . k rk bezelye. an, lahza. k. dili (bir ift) birbirinden ayr lmak; beraber yaamaktan vazgemek; birbiriyle k. etmekten vazgeip ayr lmak. s. bir anlflrt s. iddetli: splitting headache iddetli ba ars. i. leke, benek. f. lekelemek, bula trmak. i. (bir eyi almak iin) epey para harcama. f. (epey para) harcamak; on -e epey para harcamak. aknlktan) tkrr gibi konumak/tkrr gibi (bir eyler) f. (fkeden/ sylemek. f. (--ed/--t) 1. bozmak. 2. (st v.b.) bozulmak. 3. (birini) martmak. mark ocuk. i., o. ganimet. i. bakalarnn keyfini karan; mzk, oyunbozan. f., bak. spoil. i. tekerlek parma . f., bak. speak. f., bak. speak. s. 1. szl: spoken message szl mesaj. 2. konu ulan. o. spokes.men (spoksmn) i. szc. o. spokes.wom.en (spokswmn) i. kadn szc. i. 1. snger. 2. k. dili otlak , belei, bedavac. 3. ng. pandispanya. f. 1. sngerle temizlemek/ slatmak/srmek; up sngerle temizlemek. 2. k. dili pandispanya. bir eyi sngerle kurulamak. i., k. dili otlak , belei. s. snger gibi, sngersi. i. 1. radyo/televizyon program nn veya bir sanat faaliyetinin maliyetini layan firma,2. sponsor. Hrist. vaftiz babas; vaftiz annesi. 3. kefil. f. kar i. 1. sponsorluk. kefillik, 2. kefalet. i. 1. kendiliinden olma, kendiliindenlik. 2. annda yaplma. s. 1. kendiliinden olan, spontane. 2. spontane, annda yaplan. z. 1. kendiliinden, spontane. 2. spontane, annda. i. (of/on) k. dili (birini/bir eyi) hafif tertip alaya alan parodi. f. 1. (birini/bir hafif tertip bir parodiyle alayaf.almak. 2. k.korkutmak. dili ile dalga gemek, -i i.eyi) 1. hayalet. 2. k. dili ajan, casus. rktmek, s. 1. rktc, rkn, perili. 2. acayip, garip, tuhaf (kimse). 3. rkek, kolay rktlen. i. makara. i. kak. f. 1. into kakla -e dkmek/aktarmak. 2. out -i kakla datmak. klamak, ka kla yemek. 3. (up) ka kn, ka kgaga. i., zool. ka f. (spoon.fed) 1. (bebek, hasta v.b.ni) ka kla beslemek. 2. (birinin) nmesini gerektirmeyecek bir ekilde ders vermek; birinin d k dolusu. i. ka i. vahi hayvann izi. s. ara s ra meydana gelen; ara sra gzken. o. spo.ran.gi.a (sprnciy) i., bot. sporkesesi.

spore sport sport coat sport shirt sporting sports car sportsman sportsmanlike sportsmanship sportswear sportswoman spot spot spot-check spotless spotlight spotted spotter spotty spot-weld spouse spout sprain sprain ones ankle sprain/twist ones ankle sprained ankle sprang sprat sprawl spray spray gun sprayer spread spread spread its wings spread like wildfire spread o.s. thin spread ones arms wide spread rumors spread s.t. thin spread-eagle spreadsheet spreadsheet program spree sprig sprightly spring

i., bot. spor. i. spor. (erkek iin) spor ceket. spor gmlek. s. sporla ilgili, spor. spor araba. o. sports.men (sprtsmn) i. sporcu, sportmen. s. sportmence. i. sportmenlik. i. spor giysi. o. sports.wom.en (sprtswmn) i. kadn sporcu. i. 1. benek, nokta, puan. 2. leke. 3. yer: We chose a shady spot. Glgeli uzun bir yer setik. That city hassemek; long been a trouble ay spot. O ehir rt etmek. 2. lekelemek; f. (--ted, --ting) 1. grmek; farketmek, leke yapmak. f. rasgele kontrol etmek; rasgele kontrolde bulunmak. s. tertemiz, lekesiz. i. projektr, ldak; spot, spot lamba. s. 1. benekli, noktal. 2. lekeli. i. gzc, gzleyici; gzetleyici. s. 1. ancak ara s ra iyi olan; ancak yer yer iyi olan: Her performance was ancak yer yer iyiydi. 2. ng. sivilceli. spotty. Performans yapmak. i. nokta/punta kayna . f. nokta/punta kayna i. e, koca/kar. f. 1. f krtmak; fkrmak. 2. k. dili cafcafl bir ekilde (bir eyler) sylemek. 3. dili (bir eyler) dktrmek, kolaylkla syleyivermek. i. 1. f. burkmak. i. k. burkulma. aya burkulmak, ayan burkmak: Shes sprained her ankle. Aya . burkulmu ayak bileini burkmak. ayan burkmak, burkulan ayak. f., bak. spring. i., zool. aabal. f. 1. yaylp yatmak, sere serpe uzanmak; yaylarak oturmak. 2. ok geni lmak: The sprawls the river. ehir nehir boyunca bir alana yay klar city halindeki su along serpintisi. 2. (serpinti halindeki) i. 1. incecik damlac sprey. f. tabanca. (pskrtele/boya tabancas yla/spreyle) pskrtmek, skmak: pistole, i. 1. pskrte, plverizatr; pistole, tabanca. 2. s v pskrten kimse. f. (spread) 1. yaymak; sermek; yaylmak: Spread that rug on the ground. ylma. yere 2. yay. news is spreading. Haber yay lyor. the 2. (gbre O hal iki The u aras ndaki genilik/uzunluk: Whats spread of i. 1. yay ac n dallar n n yay ld alan ne kadar? What is the spread this tree? Bu an amak/germek. ) kanatlar (ku byk bir h zla yaylmak. k. dili bir sr ile megul olmak, krk tarakta bezi olmak. kollarn alabildiine amak. dedikodu karmak. bir eyi ince bir tabaka halinde srmek. f. kol ve bacaklar n yana aarak yatmak/yatrmak. i., bilg. 1. (tablolama program yla hazrlanan) tablo. 2. tablolama . program bilg. tablolama program . i. lgnca/ar derecede yaplan bir ey: While she was on a shopping veri yaparken kendisi spree went on a;drinking spree. O lgnca k dal paras filizcik: She decorated theal salad with sprigs of i. ufac he maydanoz paralar yla ssledi. parsley. Salatay s. canl, hareketli. f. (sprang/sprung; sprung) 1. over/across bir s rayta (bir eyin) stnden gemek, (bir engeli) s rayarak amak: He sprang over the wall.

spring spring a leak spring into life spring mattress spring onion spring to ones feet spring towards the door spring/vernal equinox springboard springtime sprinkle sprinkler sprinkler system sprinkling sprinkling can sprint sprinter sprite sprout spruce spruce spruce o.s. up sprung spry spue spume spun spunk spunky spur spur s.o. on spurge spurious spurn spur-of-the-moment spurt spurt sputter sputter out sputum spy spyglass squabble squad squad car squadron squalid

i. 1. pnar; kaynak, memba. 2. bahar, ilkbahar. 3. yay; zemberek. 4. ray: He cleared the ditch in one spring. esneklik, elastikiyet. 5. s barrels lamak: The sprung a leak. F akmaya baladBir . akmaya ba k. dili birdenbire canlan p harekete gemek. yayl yatak. i., ng. yeil soan, taze soan. ayaa frlamak. kapya frlamak. bahar noktas , ilkbahar noktas (21 Marta rastlayan ekinoks). i. tramplen, atlama/s rama tahtas. i. ilkbahar, bahar mevsimi. f. 1. serpmek; ekmek; serpi tirmek. 2. (yamur) serpmek, iselemek. i. 1. mur iin) serpinti, serpme. 2. (ya i. su serpme aleti; arozz, arazz.isenti. yamurlama tesisat, yangna kar su serpme tesisat. i. 1. serpme. 2. azck bir miktar, bir nebze. 3. serpinti, isenti. szgeli kova. f. tam hzla komak. i. 1. tam hzla koma. 2. srat kousu, sprint. i., spor srat ko ucusu. i. peri; cin. f. filizlenmek, srmek; (tohum/ty/sakal/sa) bitmek. i. 1. filiz, tomurcuk, srgn. i. ladin. 2. ng. brksellahanas. s. temiz ve zarif. f. k. dili kendine ekidzen vermek. f., bak. spring. s. (--er/sprier, --est/spriest) evik, faal. f., bak. spew. i. kpk. f., bak. spin. i. cesaret, yrek. s. cesur, yrekli. i. 1. mahmuz. 2. te vik eden bir ey. 3. d.y. kr hat; barnma hatt; rampa . 4. (iki arasndaki) knt. f. (--red, --ring) mahmuzlamak. hatt vik koyak etmek. birini te i., bot. stle en. s. sahte. f. reddetmek. s., k. dili an nda yaplan. f. fkrmak; pskrmek; fkrtmak; pskrtmek. i. 1. fkrma; pskrme. 2.at parlama. lm, hamle, atak. f. atlm yapmak, hamle yapmak; spor finie i. gemek/kalkmak. f. 1. heyecanla sylemek. 2. (motor) ksrmek, ksr e benzeyen ses karmak. (alev) snecek gibi 2. titremek. 1. (motor) 3. ksrp stop etmek. (alev) titreyip snmek. o. spu.ta (spyut) i. balgam, tkrk. i. casus, ajan. f. casusluk etmek. i. kk drbn. f. ekimek, didimek, atmak, az kavgas yapmak. i. ekime, didime, ma, z kavgas . manga. at m, ekip. 2. ask. i. 1. tak a (polise ait) devriye arabas . i. 1. (yz yirmi ile iki yz ki iden oluan) svari birlii. 2. ufak gemi filosu. 3. hava s. 1. pis,filosu. ok kirli. 2. (ahlak a sndan) iren.

squall squall squalor squander square square square square accounts square bracket square dance square meal square ones jaw square ones shoulders square peg in a round hole square root square s.o. away square s.t. away squash squash squat squatter squatty squawk squeak squeak through squeaky squeal squealer squeamish squeegee squeeze squeezer squelch squid squill squinch squint squire squirm squirrel squirt squirt gun squirting cucumber Sri Lanka Sri Lankan St Lucie St Lucie cherry

i. bora; ani f rtna. f. (bebek) ok yksek sesle a lamak; cyaklamak, cyak cyak barmak. i. 1. pislik. 2. (ahlak a sndan) irenlik, iren olma. f. israf etmek, arur etmek. i. 1. kare. 2. geom. kare, drdl. 3. ( ehirdeki bina veya sokaklarn turdu u) meydan. 4. mat. (bir sayn n) karesi. 5. k.dili rmcek kafal olu almak. 2. with ile ba da mak, -e uymak; -i f. 1. mat. (bir saynn) karesini datkare rmak. 3. k. dili (hesab ) grmek, kapatmak. 4. k. dili rdrt vet ile bakare, eklinde olan. 2. (metre) kare: four square meters s. 1.

ok tutucu/resmi metre k. kare. 3. k. dili rmcek kafal mak, kozlar n;payla mak; kuyrukdavranan. acsn karmak. (with) dili hesapla ng. keli parantez/ayra.
drder iftten olu an gruplarn yapt bir dans. k. dili doyurucu bir n yemek. k. dili (birine meydan okumaya haz rlanyormu gibi) enesini gerip uzatmak. omuzlarn dikletirmek. mevkiine uygun olmayan kimse. mat. karekk. k. dili 1. birini hizaya getirmek, birini yola getirmek. 2. gereken her eyi birine k. dili anlatmak. bir eyi yoluna koymak; bir eyi dzene sokmak. f. 1. ezmek; ezilmek. 2. (isyan v.b.ni) bast rmak. 3. into (dar bir yere) kmak. 4. susturmak. i. 1. bir odada oynanan tenise benzer bir oyun. 2. skabak. i. f. (--ted, --ting) 1. melmek. 2. (kendi mal olmayan bir mlkte) kanuna r olarak oturmak.bir i. 1. melme; meli . 2. ng. kanuna aykr olarak ayk mlkte kanuna ayk r olarak oturan kimse. i. kendi mal olmayan s. 1. melmi. 2. bodur, ksa ve tknaz (kimse). 3. alak, bask ve irkin (bina). f. 1. c yaklamak, cyak cyak barmak. 2. k. dili ikyet etmek, barmak. 2. k. dili ikyet. i. 1. crdamak. 2. (fare) cik cik tmek. i. 1. gcrt, gcrdama. 2. (farenin f. 1. c gyaklama.

kard cik sesi. farkla kazanmak/atlatmak. k. dili k l)pay s. gcrtl.


f. 1. ok tiz bir ses karmak: The pig began to squeal. Domuz ac ac rmaya balad ba . . 2. k. dili tmek, sr vermek; on -i ihbar etmek, -i ele i., k. dili ihbarc s. 1. kolayca tiksinen, ok titiz; ahlak a sndan ok titiz. 2. midesi kolayca . bulanan. 3. midesi bulanm ve sapl silecek. i. lastik eritli f. 1. (meyve, slak bez v.b.ni) skmak: Squeeze me a glass of orange juice. Banapres. bir bardak portakal suyu s k. She squeezed some toothpaste i. skacak, f. 1. (muhalefet v.b.ni) bast rmak/susturmak. 2. vck vck bir yerden yrrken ayak sesi karmak. , supya. i. kalamar; mrekkepbal i., bot. 1. adaso an. 2. maviyldz. i., mim. tonoz bingi, tromp. f. gzlerini k sarak bakmak, ksk gzlerle bakmak; (gzlerini) ksmak. i., ng. (bir kyn/krsal bir blgenin) toprak aas. f. k prdanmak; kpr kpr kprdanmak. i. kprdanma. i. sincap. f. fkrtmak; fkrmak. i. 1. fkrtlan sv: He sent a squirt of tobacco juice all the way . across the room. Ttnl tkr n odann ta te su tabancas bot. eekhyar, crtatan. Sri Lanka. 1. Sri Lankal. 2. Sri Lanka, Sri Lankaya zg. 3. Sri Lankal (kimse). mahlep, kokulukiraz.

stab stab s.o. in the back stabilisation stabilise stabiliser stability stabilization stabilize stabilized road stabilizer stable stable stable equilibrium staccato stack stack up stacking swivel stadia stadium staff staff officer staff officer stag stag beetle stag party stage stage fright stage manager stagecoach stagehand stagestruck stagflation stagger staging stagnant stagnate stagnation staid stain stained glass stained-glass stainless stainless steel stair staircase stairway stake

f. (--bed, --bing) 1. b aklamak. 2. batrmak; saplamak; delmek: He n ete . i. stabbed thearkadan meat with his fork. atal lik saplad etmek. k. dili birini vurmak, birine kalle i., ng., bak. stabilization. f., ng., bak. stabilize. i., ng., bak. stabilizer. i. 1. istikrar. 2. sa lamlk. 3. stabilite, sabitlik. 4. denge. i. stabilizasyon. f. stabilize etmek. stabilize yol. i. stabilizatr; stabilizr. s. 1. salam, kolayca sarslmaz; gvenilir. 2. dengeli (kimse). 3. fiz. stabil, . 4. istikrarl. kararl i. ahr. kararl denge. z., s., mz. staccato, stakkato. i. 1. tnaz, ekin yn. 2. atlm bir grup (silah), at: a stack of rifles bir s. 3. (st ste konulmu2. y eylerin olu turduu) y f. ... 1. gitmek: ymak; tfek p durmak. lmak; birikmek. 3. (in. ler) k. diliat 1. (trafik) t kan Thats how at things stack kancas . up today. Bugn i ler byle. 3. against ile (tfekteki) i. stadya. o. --s (steydiymz)/sta.di.a (steydiy) i. stadyum, stat. i. 1. (o. --s/staves) denek. 2. (o. --s/staves) (bayrak iin) gnder, . --s/staves) asa. 4. (o. --s/staves) mz. porte. 5. (o. --s) direk. 3. (o kurmay subay. ask. kurmay subay, kurmay. i. erkek geyik. zool. makaslbcek, yereei. k. dili erkekler iin dzenlenen e lence/parti. i. 1. sahne. 2. a ama, safha, mertebe, evre, basamak, merhale. f. sahneye koymak, sahnelemek. sahneye kmadan hemen nce balayan korku ve heyecan. sanat da sahne amiri. i. posta arabas , menzil arabas (atl bir tat). i. sahne grevlisi. s. oyuncu olma hevesine kap lm. i. stagflasyon, durgunluk iinde enflasyon. f. 1. sendelemek. 2. hayrete d rmek; oke etmek. 3. (bir ii) posta rmak. i. sahneleme. sendeleme. posta yaptkoyma, i. sahneye s. 1. durgun ve pis (su). 2. durgun, hi ilerlemeyen/geli meyen. f. durgunla mak, hi ilerlememek/gelimemek. i. durgunluk. s. ciddi, a rbal. f. 1. lekelemek. 2. (kimyasal maddeyle) koyula trmak. i. 1. leke. 2. koyula vitray.trc kimyasal madde. s. vitray. s. lekesiz. paslanmaz elik. i. 1. (merdivene ait) basamak. 2. o . merdiven. i. (iki kat birbirine balayan) merdiven. i. (iki kat birbirine balayan) merdiven. i. 1. kazk; (bitki iin) ispalya, srk, herek. 2. tic. pay, hisse: Youll have a stake in this company. Bu irkette senin payn olacak. f. 1. kaza

stalactite stalagmite stale stalemate stalk stalk stalklet stall stall stall s.o. off stallion stalwart stamen stamina stammer stammerer stamp stamp collecting stamp collector stamp pad stamp s.o. as stampede stamping ground stance stanch stanch stand stand stand a chance stand as it is/was stand aside stand at stand at attention stand back stand behind stand by stand by ones guns stand by ones word stand clear stand clear of stand close examination stand corrected stand down stand erect stand fast/firm stand for stand guard

i. sark t, damlata, stalaktit, istalaktit. i. dikit, stalagmit, istalagmit. s. bayat. i. kazanan veya kaybedenin olmad durum, yeniememe. i. (bitkiye ait) sap. f. 1. sezdirmeden (ava) yakla mak. 2. uzun admlarla yrmek. 3. ava sap r gibik. yrmek. 4. uzun bacakl su kuu gibi yrmek. yakla i., bot. i. 1. (ahrda tek bir bykba hayvana ait) blme. 2. (umumi yerlerde lm ) du /tuvalet yeri. 3. ng. 2. (pazarda/sergide) tezgh, blmelerle ayr ) ah rdaki blmeye kapatmak. (motor) arzalanarak stop f. 1. (hayvan p stop etmesine amak. 3. k. dili (vakit etmek; (motorun) ar zalan savmak. k. dili birini uydurma bahanelerle ba ndan yol i. aygr. s. 1. salam, gvenilir, sadk, davadan dnmeyen. 2. gl kuvvetli (kimse). 3. yrekli, cesur. i., bot. erkekorgan, ercik, stamen. i. dayanma gc. f. pepelemek; kekelemek. i. pepemelik; kekemelik. i. pepeme, pepe; kekeme. f. 1. (aya n) hzla yere vurmak; tepinmek, ayaklarn hzla yere vurmak. 2. damga vurmak, damgalamak. 3. pul yap trmak. 4. preste kesmek. i. pul toplama, filateli. pul koleksiyoncusu, filatelist. stampa. (bir ey) (birinin) (belirli bir gruba ait olduunu) gstermek. i. lgnca kouma/kama. f. (bir grubun) lgnca umas na/ka na yol amak. ko yeri, smas ka gidilen yer: Beyolu is his principal stamping k.dili urak

onun ba l ca urak yeri. ground. lu (biimi). 2. tutum. i. 1. sporBeyo duru f. (kan) durdurmak; -den akan kan durdurmak.
s., bak. staunch 1. f. (stood) 1. ayakta durmak, durmak; ayakta kalmak. 2. (up) aya a i (belirli miktar) olmak: He stands five kalkmak. 3. -in boyu/yksekli k havada bulunan geici) i. 1. (mahkeme salonundaki) krs. 2.bir (a sahne. 3. stand (sergi yeri). 4.stand (taksilere ait) durak. 5. sehpa; dayanak: ans olmak: Does he a chance of winning? Kazanma ans (of) -in ? var m olduu gibi kalmak/durmak: Everything stands as it was. Her ey eskisi gibi. kenara ekilmek, yol vermek. (s v.b.) (belirli bir derecede) olmak: The thermometer stood at 40C. gsteriyordu. Termometre olmak. esas duru ta40C ekilmek, kenara ekilmek. 1. -in arkas nda durmak. 2. (bir eyin) iddia edildii gibi olduuna dair garanti vermek. 3.r(birini) btnyle desteklemek. beklemek. 2. (birini) brakmamak, terketmemek, 1. beklemek; haz eye) sad k kalmak. 3.vazgememek; (kt bir olaya) (birine) destek olmak; (birine/bir ndan hi amamak; inanc ndan/fikrinden k. dili amac

ndan dnmemek. caymamak. karar sznden (of) (bir eyden) zarar grmeyecek kadar bir mesafede durmak, uzak durmak. -den uzak durmak, (birinden) uzak kalmak, ile temas etmemeye mak; eyi) kullanmamak, -den saknmak. al ndan (bir incelemeye gelmek, kurcalamaya gelmek: His past wont stand yak
close examination. Gemiini kurcalamaya gelmez. n kabul etmek. yanld ng. (bulunduu makama) bir daha aday olmamak. dik durmak. 1. geri ekilmemek; teslim olmamak; pes etmemek. 2. ndan/fikrinden kararndan caymamak. inanc 1. -i simgelemek. 2. vazgememek; (bir lknn) savunucusu olmak. 3. (tahamml eye) msaade etmek, izin vermek. edilemeyecek bir (korumak/gzetmek iin) nbet tutmak.

stand head and shoulders above stand high with stand idle stand in for stand in line stand in line stand in s.o.s way stand on ceremony stand on ceremony stand on ones own two feet stand ones ground stand ones ground stand out stand over stand pat stand s.o. in good stead stand s.o. in good stead stand s.o. up stand still stand to gain stand to lose stand trial stand up for stand up to standard standard standard deviation standard lamp standard of living standard-bearer standardisation standardise standardization standardize standby stand-in standing standing committee standing order standing ovation standing room standing start standing water standoffish standout standpoint standstill

-den ok daha iyi olmak, -den ok stn olmak. (birinin) gzne girmi olmak. 1. (makine) kullan lmamak. 2. (biri) hibir ey yapmadan durmak: Dont just stand there etmek. idle; help us! Orada yle bo durma; bize yardm et! (birine) veklet kuyrukta beklemek. kuyrukta beklemek. 1. birine mni olmak, birine engel olmak, birini engellemek. 2. birinin yolunu kapamak: As he was standing in my way I couldnt get out the resmi davranmak. resmi kurallara gre davranmak, protokolc olmak. k. dili kendi ya yla kavrulmak, kimseye muhta olmamak. davas ndan vazgememek. 1. ask. stnde bulundu u yeri baaryla savunmak. 2. savunduundan vazgememek. gze arpmak. (birinin) ba nda durmak. k. dili 1. karar n deitirmeyi reddetmek. 2. yerinde saymak, hi imemek, hi ilerlememek. de yaramak. iine birinin iine yaramak, faydasn grmek: Thisll stand you in good stead n greceksin. later on. Sonradan bunun faydas una bekletmek. randevuya gelmeyerek birini bo k prdamadan/kmldamadan/hareket etmeden durmak. (muhtemelen) kazanabilmek: What do we stand to gain from this? Bunun z? What does she stand to lose? Ne sonucunda ne kazanaca (muhtemelen) kaybedebilmek: kaybedebilir? yarglanmak. -i savunmak, -i desteklemek. 1. (birine) kar gelmek, kafa tutmak. 2. (bir eye) dayanmak, (bir eye ) dayankl olmak. of living hayat standard , yaam dzeyi. 2. ahlaki kar i. 1. standart: standard

er: She has standards. Onun ahlaki deerleri yksek. 3. standart, de1. s. standart. 2.high normal.
standart sapma. ng. ayakl lamba, abajur. yaam standard, yaam dzeyi. i. 1. bayraktar, sancaktar, alemdar. 2. bayraktar, nder. i., ng., bak. standardization. f., ng., bak. standardize. i. standartla trma, standardizasyon. f. standartla trmak, standardize etmek. i. (o. --s) 1. yedek. 2. ekon. stand-by, her an kullanlabilecek kredi. i. dublr. s. her zaman geerli olan. i. durum, pozisyon; stat. daimi komisyon. 1. o. itzn kurallar. 2. o. hastanedeki hastalar iin geerli olan klarla gnderilen sipari, sreli sipari. 4. henz kurallar. 3. belirli aral lan alk lama. ayakta yap ayakta duracak yer. spor ayaktayken yap lan depar. durgun ve akmayan su. s. souk, scak davranmayan. i. stnl nden dolay gze arpan. i. a: Lets look at the matter from her standpoint. Konuya onun a i. sndan bakalm.

stank stanza staple staple stapler star star star star system starboard starch starched stare starfish stark stark naked stark raving mad starlet starlight starling starlit star-of-Bethlehem starred starry starry-eyed start (on) a new bottle of wine start (to) work start start start a car start a fire start a meeting start back start from ones sleep start from scratch start legal proceedings (against) start off start out as start out to do s.t. start s.o. in business start s.o. out/in start s.t. going/up start signal start something start the ball rolling start to ones feet starter

f., bak. stink. i. iir ktas. i. 1. balca rn. 2. temel gda maddesi. 3. (birinin/bir hayvann) temel i:teli, Grass staple of a zebras diet. Ot zebrann temel yiyece tel. is f. a (telle) zmbalamak. i. zmba i. tel zmba. i. 1. yldz. 2. sin., tiy., mz. yldz, star: Shes become a movie star. ldz oldu. Sinema f. (--red, y --ring) 1. -in yan na yldz iareti koymak. 2. (belirli bir filmin)

ziyi; olmak: This film stars Charlie Chaplin. Bu filmin yldz arlo. yld s. en stn: star role en nemli rol.
sin., tiy., mz. star sistemi. i. (geminin) sancak taraf , sancak. s. sancaa ait. i. 1. kola. 2. niasta. 3. resmiyet, resmilik, resmi tavrlar. f. kolalamak. s. kolal, kolalanm. f. (at) (dikkatle) bakmak. i. (uzun ve dikkatli) bak . i. (o. star.fish/--es) zool. denizyldz. s. 1. ssz; bo; plak: stark mountain peaks plak da zirveleri. 2. ok sade (slup); gerekleri hi yumu atmayan (anlatm). 3. katksz, saf, plak, anadan doma. rl kudurmu , delirmi. i., sin. yldz aday, yldzck; yldz olmay uman gen aktris. i. yldz . i., zool. s rck, ekirgekuu. s. yldzlarla aydnlanm, yldzl. o. stars-of-Beth.le.hem (starzvbethlhem) i., bot. tkrkotu. s. yldz iaretli, yldzl. s. yldz ok olan, ok yldzl. s. hi olmayacak bir eye kaplp gitmi; hi olmayacak bir eyin peinde an. ko yeni bir ie araba balamak. ie balamak. f. 1. balamak; balatmak: It started to rain. Yamur yamaya balad. meye ba lad lar. start. Prices start yola at fifteen Theyve started fighting. DvLets . 2. yola kma: get an early Erken kalm. i. 1. balang 3. spor start, al depar, k. 4. spor k izgisi. 5. irkilme: He awoke with a trmak. oto. motoru 1. yangn karmak: Do you think an arsonist started this fire? Sence bu nbir kundak m kard? 2. in -i yakmak; ate yakmak: Theyve yang y amak. toplant geri dnmek, dnmek. uykusundan s rayarak uyanmak. hiten ba lamak, sfrdan balamak. (-e kar) dava amak/hukuki yollara bavurmak. balamak: We started off fine, but after a month things began to go ba ladk,He fakat bir ay sonra aram z boy bozulmaya yz wrong between us. yi ba lamak: started out as a cabin and now ... olarak almaya maya He bastarted layp imdi kaptan oldu. but hes a bir captain. olarak al kmak: out to be a doctor belirli ama Mio gderek yola

m diye ie balad, fakat sonunda ended as a writer. Hekim na atlmas naolaca yard m etmek. birinin up i hayat (as ...) birini (belirli bir i te) almaya balatmak: Well start you out in the packing department. Seni blmnde 2. ambalaj bir eyi ba latmak. i e balatacaz. 1. bir makineyi altrmak.
spor start. k. dili kavga karmak: Are you trying to start something? Kavga m karmaya alyorsun? i balatmak. i birdenbire aya a sramak. i. 1. yara katlan kimse/at. 2. balayan kimse. 3. spor starter, k, balama hakemi. 4. oto. mar. 5. k. dili balang. 6. ng. ordvr, meze. 7.

starters pistol starting line starting point startle startling starvation starve starve s.o. out starve s.o./an animal to death stash stat state state state of mind state school stateless stately stately home statement stateside statesman statesmanlike static static electricity statics station station in life station to station call station wagon stationary stationer stationery stationmaster statistical statistician statistics statuary statue statuesque stature status statute statutory statutory rape staunch staunch stave

spor yar tabancas. spor k izgisi. balang/k/hareket noktas. f. irkiltmek. s. ok artc. i. alk ekme; alktan lme. f. 1. alk ekmek; alktan lmek. 2. (birini) a brakmak. 3. k. dili ok kmak. for (bir teslim eyin) olmaya eksikliini/yoklu unu ok duymak. ac rakarak zorlamak. birini a b4. birini/bir hayvan alktan ldrmek. i., k. dili 1. zula. 2. zulada saklanan ey. 3. byk. f. (away) (in) (bir yere) saklamak: He stashed away in a cupboard. Onu bir dolaba saklad . static,itstationary, statistics, statute. k s. immediately, i. 1. durum, vaziyet, hal: state of war sava hali. the state of his health lk durumu. a state of emergency acil bir durum. in an onun sa f. ifade etmek, sylemek, bildirmek, beyan etmek; belirtmek. ruhsal durum, haleti ruhiye. ng. devlet okulu. s. uyruksuz, tabiiyetsiz. s. hametli, grkemli.

ng. byk bir iftlikte bulunan malikne.


i. 1. ifade; deme, beyanat. 2. hesap zeti: bank statement bankan n terisine verdi iA.B.D.ye hesap zeti. m s. A.B.D.de olan; ait; A.B.D.den gelen. z. 1. A.B.D.ye. 2. A.B.D.de. o. states.men (steytsmn) i. 1. devlet adam . 2. kendi partisinden ok n d nen devletin na yak r. siyaset adam. s. devletyarar adam s. 1. ilerleme/gelime gstermeyen, statik. 2. fiz. statik, duruk. i. 1. radyo parazit. 2. statik elektrik. statik elektrik. i. statik (bilim dal). i. 1. d.y. istasyon/gar; otogar, garaj; (metroya ait) durak. 2. radyo, TV istasyon. 3. istasyon (ara trma kuruluu): agricultural experiment station sosyal durum. normal konu ma, santral araclyla konuma. steyn. s. 1. hareket etmeyen, hareketsiz. 2. i lemeyen, almayan (makine). 3. sabit, dura an. i. k rtasiyeci. i. 1. mektup k d ve zarf. 2. krtasiye. i. istasyon efi. s. istatistiksel, istatistiklere dayanan. i. istatistik uzman , istatistiki. i. istatistik, saymbilim. i. heykeller. i. heykel. s. 1. heykel gibi. 2. endaml ve gzel, heykel gibi (kimse). i. 1. boy, endam, uzunluk. 2. itibar, prestij. i. 1. stat, durum, hal, vaziyet; pozisyon. 2. stat, itibar, prestij. i. kanun, yasa. s. yasaya uygun, yasal, kanuni. huk. reit olmayan bir kzla cinsel ilikide bulunma. s. sadakatli, sad k. f., ng., bak. stanch 1. f. (--d/stove) (in) k rarak delik amak; kertmek.

stave off stay stay stay an order stay away stay for/to dinner stay in stay late stay mum stay one jump ahead stay out stay put stay put stay the course stay up until staying power stead steadfast steady steak steal steal a kiss from steal s.o.s thunder stealth stealthy steam steam steam bath steam engine steam heating steam iron steam s.t. off steam s.t. open steam shovel steam up steamboat steamer steamroller steamship steamy stedfast steed steel steel o.s. steel wool steelworks steely

(geici olarak) savmak, atlatmak; uzakla trmak, defetmek. f. 1. kalmak: I cant stay here any longer. Burada daha fazla kalamam. un ziyaret: yerde kal! How long are interest rates Stay wheresresi; you are! Bulundu k bir i. 1. kalma ziyaret sresi, a three-week stay haftal . corset stay korse balinas . ziyaret. 2. balina: collar stay yaka balinas durdurmak. huk. karar (from) (-den) uzak durmak. ak am/le yemeine kalmak. 1. ieride kalmak, d ar kmamak; evin iinde kalmak. 2. (bir yerde/bir te) al maya devam etmek: Hes going to stay in teaching. i ge saate kadar kalmak. k. dili kimseye bir ey sylememek, azn amamak, konumamak. k. dili, bak. be one jump ahead. 1. of -den uzak durmak. 2. d arda kalmak; darda gezip tozmak. yerinden k mldamamak. k. dili bulundu u/istenilen yerde kalmak: This picture wont stay put; it m yerde durmuyor; hep dyor. keeps Bubir resim veya zor olaytakt n sonuna kadar dayanmak. yarn falling. (belirli bir saate) kadar yatmamak. dayanma gc, metanet. i. s. 1. sadakatli, sad k. 2. sabit, deimeyen. 3. sznden dnmeyen. s. 1. titremeyen; sa lam. 2. deimeyen; durmayan, devaml. 3. durmadan i. biftek. ayn ekilde akan (su). 4. sabit (bak). 5. salam, pusulay f. (stole, sto.len) 1. almak, a rmak; hrszlk etmek: He stole all the n hepsini ald.hi 2. (bir eyi) gizlice veya dikkati ekmeden money. Paran itiraz pvermek. k. dili (birinin) etmesine vakit b rakmadan k. dili (kazara/kasten) (birinden) nce davranarak onun bekledi i ilgi, gibi olmak/almak. vg alm yapma. i. gizliv.b.ni tutma;kendisinden dikkati ekmeden s. hrszlama yaplan. i. 1. buhar: Steam was coming out of the kettle. aydanl ktan buhar yordu. 2. islim, istim: is powered steam. Lokomotif k 2.The (bir locomotive eyden) buhar kmak;by (bir eyden) buhar f. 1. buharda piirmek. kmak: The soup was steaming. orbadan buhar k yordu. Our halinde buhar banyosu. buhar makinesi. buharl kalorifer. buharl t. bir eyi buhara tutarak karmak. bir eyi buhara tutarak amak. ekskavatr, kaz makinesi. (cam v.b.) bu ulanmak. i. istimbot. i. vapur. i. (motorlu ara olarak) silindir. i. vapur. s. 1. buharl; buharla dolu. 2. buulu. 3. k. dili ehvet dolu, ehvetli, erotik. s., bak. steadfast. i., edeb. at, kheylan. i. elik. s. 1. elikten yap lm, elik. 2. elik retimine ait, elik. 3. ok gl. metin f. olmak. elikpamu u, elik tel yuma. i. elik fabrikas , elikhane. s. 1. elikten yap lm, elik; iinde elik bulunan. 2. elik gibi, sert.

steelyard steep steep steep o.s. in steeple steeplechase steer steer steer clear of steer s.o./s.t. away from steering column steering wheel stein stellar stem stem the tide of stemlet stench stencil stencil paper stenographer stenography stenotype step step step by step step down step forward step in step off step on Step on it! step on s.o.s toes/corns Step on the gas! step over step s.t. off step up stepbrother stepchild stepdaughter stepfather stepladder stepmother steppe steppingstone stepsister stepson

i. kantar, el kantar . s. 1. dik, sarp. 2. yksek (fiyat). f. 1. (ay) demlemek; (ay) demlenmek. 2. (in) (svya) bastrp vya)mek. bastrlp bekletilmek. bekletmek; bir konuda (s derinle i. (kiliseye ait) sivri ulu kule. i., spor engelli ko u, engelli. f. 1. direksiyonda olmak, direksiyon kullanmak. 2. den. dmende olmak, dmen kullanmak. 3. into -e yneltmek: What steered you into medicine? boa. i. idi edilmi 1. k. dili -den uzak durmak. 2. -i (bir yerlere) arpmadan gtrmek. birini/bir eyi -den baka tarafa ekmek/yneltmek. direksiyon mili. 1. direksiyon. 2. den. dmen dolab tekerlei. i. byk bira barda . s. 1. yldzlarla ilgili. 2. yldz gibi. i. 1. (bitkide) sap/gvde. 2. (kadehte) sap. 3. (pipoda) beden. f. (--med, -durdurmak/yava latmak. 2. from -den kaynaklanmak. ming) (ak ) -i etmek, engellemek, -i durdurmak. ile ba1. i., bot. sap k. i. pis koku. i. 1. ablon: lettering stencil yaz ablonu. 2. ablonla yazlan yaz; mumlu ablonlak izilen t. desen. f. ablonla (yaz) yazmak; ablonla (desen) i. stenograf. i. stenografi. i. stenotip. f. (--ped, --ping) 1. ad m atmak: Step ten paces to the left! Sola on adm at! teraslamak, sekilemek. m, ayak at : Its about five steps away from you. Senden be i. 1.2. ad m 2. ayak sesi. 3. ok k sa bir mesafe: Its just a few ad mkadar adm,tede. basamak basamak. ad 1. inmek. 2. istifa etmek; emekliye ayr lmak. 1. bir ad m ne kmak. 2. ne doru adm atmak. 1. ieri gelmek/girmek; ieri gitmek. 2. araya girmek, mdahale etmek. -den inmek: He stepped off the train. Trenden indi. -e ayak basmak; -e (ayakla) basmak; -i (ayakla) ezmek. 1. Gaza bas! 2. k. dili abuk ol!/abuk! k. dili, bak. birinin nas rna basmak; birinin kuyruuna basmak. Gazla!/Gaza bas! 1. (yryerek) -in zerinden gemek. 2. -e gelmek/gitmek: Will you step over here a minute? Bir lmek. dakika buraya gelir misin? mlamak/ad mla bir yeri adfor 1. on/onto -e kmak: He stepped up onto the stage. Sahneye kt. 2. rmak; hzland rmak; art . hzlanmak. 3. terfi ettirmek; terfi etmek. i. vey erkek karde o. step.chil.dren (stepldrn) i. vey ocuk. i. vey k z (evlat). i. vey baba. i. seyyar merdiven. i. vey anne. i. step, bozk r. i. 1. atlama ta . 2. atlama tahtas, meslekte bir ilerleme arac. i. vey k zkarde. i. vey o ul.

stereo stereobate stereophonic stereophony stereoscope stereotype stereotyped sterile sterilisation sterilise steriliser sterility sterilization sterilize sterilizer sterling sterling silver stern stern sternum sternums stern-wheeler steroid stethoscope Stetson stevedore stew steward stewardess stick stick stick around stick at stick by stick in ones craw stick in ones gizzard stick in ones mind stick like a leech stick ones neck out stick out like a sore thumb stick s.o. with stick to stick to ones guns stick to ones guns stick to ones ribs stick together stick up for

s. stereo, stereofonik. i. stereo, stereofonik ses sistemi. i., mim. oturtmalk. s. stereofonik. i. stereofoni. i. stereoskop. i. ablon, basmakalp rnek, stereotip. f. -i basmakalp bir kategoriye sokmak. s. basmakalp. s. 1. steril. 2. verimsiz. i., ng., bak. sterilization. f., ng., bak. sterilize. i., ng., bak. sterilizer. i. 1. sterillik. 2. verimsizlik. i. sterilizasyon. f. sterilize etmek. i. (sterilizasyonda kullan lan) otoklav. i. 1. sterlin, ngiliz liras. 2. som gm. som gm . s. 1. msamahas z, sert (kimse). 2. sert (bak/yz). i. (gemide/teknede) k . o. (strnmz)/ster.na (strn) i., anat. gs kemii. i. arkadan arkl istimbot, arkadan arkl. i., biyokim. steroit. i., tb. stetoskop. i. geni kenarl ftr apka. i., den. ykleme/bo altma iisi. f. 1. hafif ate te kaynatmak; kaynamak. 2. over k. dili hakk nda endie a d mek. i. etli/sebzeli sulu etmek, -i kamarot. dert etmek; -in yznden tela i. 1. den. 2. (uakta) (erkek) kabin grevlisi. i. (uakta) hostes, (kad n) kabin grevlisi. i. 1. (aatan/aldan koparlm) ince dal. 2. baston. 3. denek, sopa. 4. erit halindeki iklet/tebe ir/mobilya iin) para: Give mestuck a stick of needle gum. ( saplamak; saplanmak: She the f. (stuck) 1. in/into bat rmak;

neyi kumaa batrd. The splinter stuck in his finger. Kymk in k.the dili cloth. gitmemek, kalmak. (bir i) zerinde sebatla almaya devam etmek, (bir ii) brakmamak.
1. (birini) terketmemek, (birine) sad k kalmak. 2. (inanca) sadk kalmak. k. dili (bir ey) birini gcendirmek, (bir eyin) yutulmas/hazmedilmesi zor olmak. 1. kursa nda kalmak. 2. gcne gitmek, arna gitmek: It stuck in my gizzard. Hazmedemedim./Gcme gitti./A rma gitti. ey) birinin aklndan kmamak. k. dili (bir slk gibi yap mak. k. dili kendini tehlikeye atmak, kendini zor bir duruma sokmak. k. dili kt bir ekilde gze arpmak. k. dili (klfet saylan bir ii) birine yklemek, birinin bana brakmak; na brakmak. (istenilmeyen birini) birinin ba k kalmak. 2. (birine) sadk kalmak, (birini) terketmemek. 1. (bir eye) sad 3. -e yap mak. n srdrmek, savunduklarndan vazgememek. savunduklar k. dili savunduklar ndan vazgememek. k. dili (yemek) doyurucu olmak. 1. dayan arak tek bir cephe oluturmak. 2. birbirine yapmak. -i savunmak.

stick with sticker sticking sticking plaster stick-in-the-mud stickler stickup sticky sticky tape stiff stiff breeze stiff dose of stiff drink stiff neck stiff price stiffen stiff-necked stifle stigma stigmatise stigmatize stile stiletto stiletto heel still still still still still another still life stillborn stillness stilt stilted stimulant stimulate stimulation stimulus sting stinger stinginess stingy stink stink of stink up stinking stint

1. (biriyle) beraber kalmak. 2. (bir i ) zerinde sebatla almaya devam etmek, ii) brakmamak. get stuck 1. in (amur, kum v.b.ne) saplanp i. etiket;(bir kartma. s. ng. yara band. i., k. dili inat ve geri kafal kimse. i. for (belirli bir konuda) titizlik gsteren kimse. i., k. dili soygun. s. 1. yap kan. 2. nemli, rutubetli (hava). 3. k. dili zor ve hassas /problem). (i ng. (yaptrc) bant. s. 1. kat, sert (bir ey). 2. kaskat, gergin (kas). 3. koyu, koyu bir kvamda olan. 4. zor, g, m kl. 5. resmi, souk (davran). i., argo morto, ceset. sert esen rzgr. kuvvetli dozda (bir ila). byk miktarda ve hi suland rlmam iki. tutulmu boyun. yksek fiyat. f. 1. sertle mek, katlamak; sertletirmek, katlatrmak. 2. (kvam) mak; (kvam n koyula l, ok inat .) koyulatrmak. 3. (bir duygu) pekimek, s. dik ba f. 1. bomak, (birinin) soluk almasn zorlatrmak/engellemek; boulmak. ) bast rmak. 3. bo mak, (bir verici eyin) geli eyin mesini 2. (bir duyguyu/isyan . stig.ma.ta (stgmat )/--s (stgm z)i. 1. utan bir o kalar zerinde yaratt etki: He couldnt escape the stigma of his ba ng., bak. stigmatize. f., f. as -e (belirli bir eyin) damgasn vurmak, -i (belirli bir ekilde) damgalamak: They stigmatized protest disobedience. Onlar n lm) ifte merdiven. i. (it gibi bir blmenin stnden their gemek iin as yap i. kk haner. (kadn ayakkabsnda) ince ve sivri ulu ke. s. 1. hareketsiz. 2. dingin. 3. rzgrs z; esintisiz. 4. durgun (su). 5. sessiz. 1. sessizlik, skt; dinginlik. raf. f.The 1. (f rtna 6. 1. kpksz ( arap). 2.foto daha da: next z. hl, daha: Is hei.still here? O hl burada m ?2. cak oldu. day grew hotter still. Ertesi gn daha da ssorry about this. Still, Im sure .itbununla beraber, bununla birlikte: Im ba that in the end its for the best. zgnm. Bununla beraber bundan iyi bir i. imbik. bir ... daha: Here is still another example of this monotonous rhythm. te bu monoton ritimden bir rnek daha. gz. san. natrmort. s. l do mu. i. 1. hareketsizlik. 2. dinginlik. 3. sessizlik. 4. (sularda) durgunluk. 5. sessiz i. eas.yer. s. ok resmi, do allktan yoksun. i. 1. ecza. uyar c madde, uyarc. 2. tevik unsuru, tevik edici unsur. f. 1. uyarmak. 2. te vik etmek. i. 1. uyarma. 2. te vik. o. stim.u.li (stmylay) i. uyarc unsur, uyarc. f. (stung) 1. (ar v.b.) sokmak: The bee stung him. Ar onu soktu. 2. (bitki) sar rmak. 3. (biber/duman) yakmak. 4. (sz) (birinin) yreini czlatmak. i. inesi. i. i. cimrilik. s. cimri, eli s k, hasis, pinti. f. (stank/stunk, stunk) pis kokmak; koku mak, taaffn etmek. i. pis koku. fena halde (bir ey) kokmak: You stink of raki. Sen fena halde rak kokuyorsun. kokutmak. s. pis kokan. z., k. dili ok (zengin/sarho ): He came home stinking drunk. geldi. Eve zilzurna ka sarho nmak. i. (belirli bir ie ait) sre, mddet: He did a stint as f. masraftan a postman. Bir sre postac lk yapt.

stint o.s. stint on stipend stipulate stipulation stipule stir stir stir o.s. stir s.t. in stir up stir up a hornets nest stir up trouble stirring stirrup stitch stock stock stock certificate stock exchange stock exchange/market stockade stockbreeder stockbroker stockholder stocking stockpile stockroom stock-still stocky stockyard stodgy Stoic stoic stoical Stoicism stoicism stoke stoker stole stole stolen stolid stomach stomachache stomp stomp on

masraftan ka nmak iin kendini mahrum brakmak. (bir konuda) cimrilik etmek. i. 1. (papaz iin) maa . 2. (bursiyer iin) yaamsal gereksinmelerini layacak para; aylk. kar komak. f. art i. 1. art. 2. art koma. i., bot. k n. f. (--red, --ring) 1. kar trmak: If you dont stir it, itll burn. Onu kartrmazsan dibi yanar. 2. kmldamak. 3. heyecanlandrmak. 4. (belirli i. kalk p bir eyler yapmaya balamak. bir eyi (baka bir eye) katmak/kartrmak. 1. uyand rmak; sebep olmak: Are you trying to stir up a fight? Kavga m karmaya yorsun? He was trying tona stirp up a rebellion. Halk ldrmlaral stne ekmek; arnn yuvas drtmek. y fesat kartrmak, olay karmak, ortal kartrmak. s. heyecanland rc, heyecan verici. i. zengi. i. 1. diki. 2. (rgde) ilmik. 3. (brde) ani sanc. f. (iplikle) dikmek: birbirineWe dik.dont She stitched up Stitch the depodaki ends together. Ular i. 1. stok, mallar. 2. envanter: have that inthe ourrent. stock. Envanterimizde yok o. 3. miktar: better laydiscs? in a good stock of wood. f. 1. stokta bulundurmak: Do you Youd stock compact Sizde kompakt nlar disk bulunur mu? We dont stock pornography. Pornografik yay hisse senedi. borsa. menkul k ymetler borsas, borsa. i., ask. 1. (genellikle savunma iin yap lan) kazk it. 2. etraf kazk itle evrili yer. yetitiren ifti. i. bykba i. borsac . i. hissedar. i. orap. f. stoklamak, ok miktarda biriktirmek; stokuluk yapmak, istifilik yapmak. i. depo. z. hi k mldamadan. s. k sa boylu ve grbz. i. satlacak/kesilecek hayvanlarn geici olarak muhafaza edildii yer. s. 1. geri kafal. 2. skc; monoton. 3. yava hareket eden, hareketleri ar olan. s., i., fels. stoac . s., i. bana gelenler karsnda itidalini kaybetmeyen/metanet gsteren (kimse). s. bana gelenler karsnda itidalini kaybetmeyen/metanet gsteren. i., fels. stoac lk. i. itidalini kaybetmeme, itidal; sab r, metanet. f. (atee/frna) kmr/odun atmak; with (atee/frna) (kmr/odun) atmak. i. 1. atei. 2. frna kmr otomatikman atan cihaz. f., bak. steal. i. etol. f., bak. steal. s. al nm, alnt. s. hibir eyden heyecanlanmayan, vurdumduymaz. i. 1. mide: Hes sick at his stomach. Midesi bulan yor. 2. karn: She was lying onaher Yzkoyun yat yordu. f. dayanmak, tahamml rsstomach. . i. mide f. 1. ayan yere vurmak; tepinmek. 2. ayakla ezmek. 3. k. dili (bir mata) ar bir2. yenilgiye u ratmak, ezmek. (bir tak m) 1. ayakla ezmek. zerinde tepinmek.

stone stone stone crusher stone pine stone quarry stone s.o./an animal to death stone wall stonecrop stonecutter stoned stonemason stoneware stony stonyhearted stood stool stool pigeon stoop stoop stop stop stop at nothing stop by stop in stop off stop over in stop round stop s.o. from stop short stop short stop short at stop short of stop up stop work stopcock stopgap stoplight stopover stoppage stoppage at source stopper stopwatch storage storage battery storax store storehouse

i. 1. ta. 2. (mcevhere ait) ta. 3. ng. (etli meyvelerde) ekirdek. 4. an) ta . 5. mezar ta . s. tatanekirde yaplm , ta, kgir. (bbrekte/safrada tutmak. 2. ng. (etli bir meyvenin) ini f. 1. talamak, taaolu

karmak. konkasr. fstkam.


taoca. birini/bir hayvan talayarak ldrmek; birini recmetmek. ta duvar. i., bot. damkoru u. i. ta. s., k. dili 1. ok sarho , zilzurna sarho, zom. 2. uyuturucu etkisinde olan, zom. i. duvarc , ta duvar ren kalifiye ii. i. 1. ok dayan kl bir seramikten yaplan tabak, anak. 2. ok dayankl bir seramik ok olan; talk. 2. k. dili sert, kat, duygusuz. s. 1. ta tr. s. ta yrekli. f., bak. stand. i. 1. tabure. 2. d k, kazurat; gaita. k. dili ispiyon, ispiyoncu, gammaz, muhbir. f. 1. (ne) e ilmek; ne emek; over -in stne eilmek/abanmak. 2. n kk/d k olmak/durmak, kambur olmak: He stoops. omuzlar dnda,birka basamakla hafif klan st kapal ) sahanl k. i. (binan f. (--ped, --ping) 1. durmak; stop/istop etmek; durdurmak; stop/istop ettirmek: train has2. stopped. i. 1. mola;The duraklama. durak. Tren durdu. My watch has stopped. k. dili (istediini elde etmek iin) hibir eyden ekinmemek. (bir yere) u ramak. 1. uramak: Stop in on your way home. Eve giderken ura. 2. ng. dar kmamak, evde kalmak. (in) (bir yerde) durmak; mola vermek. (bir yerde) mola vermek, durmak. uramak. 1. birini (bir ey yapmaktan) vazgeirmek. 2. birinin (bir ey yapmasn) engellemek. aniden durmak. birdenbire/ans zn durmak, duruvermek. 1. (bir yerde) birdenbire durmak. 2. i i (belirli bir yere) vardrmamak: He i ihanete rmad . stopped short at betrayal. bir yere) vardrmamak: Shevard stopped short of murdering him. i ii (belirli

ng. . (belirli bir saate kadar) yatmamak. onu vard rmad kamak; tkanmak. 2. 1. tldrmeye
mola vermek; paydos etmek. i. vana. i. geici tedbir. i. trafik lambas . i. 1. mola; yolculu u kesip bir yerde geici olarak kalma. 2. konaklama yeri. i. 1. durdurma. 2. (maa tan yaplan) kesinti. 3. (grev yznden meydana durmas ;kesilmesi. grev. 4. tkanma, tkanklk. gelen) ilerin nda stopaj,kesinti, vergilerin kayna i. tka, tapa, tpa. f. tkalamak, tapalamak, tpalamak. i. kronometre, sreler. i. 1. depoya koyma, depolama. 2. ardiye, depo creti. 3. bilg. bellek. akmlatr, ak. i. 1. bot. ayfnd. 2. ayfnd balsam. 3. sla balsam. i. 1. dkkn; ma aza. 2. stok, hazne. f. 1. (bir eyi) (bir yerde) saklamak; eyi) bir depoya koymak. 2. up iine atmak, biriktirmek: Dont store up (bir i. hazne, kaynak.

storekeeper storeroom storey storeyed storied stork storm storm of applause storm petrel stormy story story storybook storyteller stout stove stove stovepipe stow stowaway straddle strafe straggle straggler straight straight ahead straight from the horses mouth straight from the shoulder straight from the shoulder straight off straight out straight razor straight razor straightaway straightedge straighten straighten out straighten s.o. out straighten up straightforward strain strain strain at a gnat and swallow a camel strain at a gnat and swallow a camel strain every nerve strain ones ears strain ones eyes

i. dkknc , dkkn ileten kimse. i. sandk odas; depo, ardiye. i., ng., bak. story 2. s., ng., bak. storied. s. katl: a two-storied house iki katl bir ev. i. leylek. i. frtna; saanak. f. 1. iddetli bir ekilde hcum ederek (bir yeri) fethetmek; . iddetli bir ekilde hcum etmek. 2. ok fkeli bir halde alk tufan zool. frtnakuu, denizrdei. s. 1. f rtnal; saanak yal. 2. frtnal, kavgal, ekimeli. i. 1. hikye, yk. 2. makale. 3. k. dili yalan, maval. i. (binada) kat. i. (ocuklar iin) hikye kitab . i. 1. hikye anlatan kimse, masalc . 2. k. dili yalanc. s. 1. tombul, toplu, iman. 2. dayankl, salam, gl. 3. cesur, yrekli. salam (desteki). koyu renkli aleti). bir e it bira. 4.1. sad k, n (st ocak, alt frni. olan mutfak 2. soba. i. fr f., bak. stave. i. soba borusu. f. 1. (away) in (bir eyi) dzenli bir ekilde (bir yere) koymak. 2. away ok tta) kaak olarak saklanmak: (yemek) yemek. 3. away in/on (bir ta i. saklanarak kaak yolculuk yapan kimse, kaakyolcu yolcu. f. 1. (ata biner gibi) bacaklar n aarak (bir eyin) stne binmek; (bir stnde ata binmi gibi oturmak. (bir yer) (her iki tarafnda) makineli tfekle 2. taramak. f.eyin) yalama uu yaparak f. 1. in/back (gruptaki o u kimse veya srdeki ou hayvan geldikten 2. (bir dal) erlerinden ayr ve biimsiz sonra) ayr ayr gelmek/dnmek. ba na (di kalm kimse/hayvan. 2. ask. i. 1. gruptan/srden ayr larak kendi dknt. s. 1. doru; dz: straight road dz yol. straight line dz izgi. 2. doru, yalan olmayan: a straight answer do ru bir cevap. 3. pe pee, arka ru, dmdz. dosdo en yetkili a zdan renilmi. dobra dobra, hibir ey saklamadan (konumak). k. dili dobra dobra, hibir eyi rtbas etmeden (konumak/sylemek). k. dili hemen, derhal. k. dili sak nmadan. ustura. ustura. z. hemen, derhal. i. cetvel, izgilik. f. dorultmak. dzeltmek; dzelmek. k. dili birini do ru yola getirmek. 1. (bir yeri) bir dzene sokmak. 2. do rulmak, dik bir duruma gelmek. s. 1. apa k, hibir eyi gizlemeyen. 2. akszl. f. 1. kendini zorlamak; (kaslar) gerilerek zorlanmak; knmak. 2. (kas) ey yapmaya) gayret zorlayarak incitmek. 3. (bir iin) zellik; i. 1. (bitki iin) tr; (hayvan cins, soy. kendini 2. mz. zorlamak/ok ses; na me. 3. irsi zellik. 4.tarz. eyi mesele yapp nemli bir eye hi aldrmamak; ufak bir nemsiz bir p byk bir yanla ald rmamak. kabahati mesele yap zerinde durup ok daha nemli k. dili olduka kk bir yanl /hata/kusur a/hataya/kusura itiraz etmemek. bir yanlgeleni elinden yapmak, byk bir aba gstermek. duymaya/dinlemeye almak. gzlerine zarar vermek.

strain s.t. out of strainer strait straitened straitjacket straitlaced strand strand strange stranger strangle strangulation strap strap s.o. in/down strap s.t. on/to strapless strapping strata stratagem strategic strategist strategy stratification stratify stratocumulus stratosphere stratum stratus straw straw color straw hat strawberry strawberry bush/shrub strawberry tree stray stray bullet streak stream stream with perspiration streamer street street door street sweeper street vendor streetcar streetwalker strength

(bir svy) szgeten geirip ondan bir ey karmak: Ill strain them out. szme yoluyla karacam. Onlar i. szge. i. (denizde) bo az. s. i. deli gmle i. s. ahlak kurallar n ineyenleri sert bir dille eletiren, ahlak konusunda davranan. ok kat , sahil, kenar. f. i. k y i. halatn bir kolu; ipliin bir teli. s. 1. tuhaf, garip, acayip. 2. yabanc . i. yabanc . f. bomak; boulmak. i. boma; boulma. i. 1. kay. 2. (kadn elbisesini omuza tutturan) ask. f. (--ped, --ping) laba dvmek. (birini) kay la lamak. birini kay bir eyi -e kayla balamak. s. ask sz (kadn elbisesi/mayo). s., k. dili sa lkl ve iriyar. i., bak. stratum. i. taktik, manevra, oyun. s. stratejik, gengdmsel. i. strateji uzman . i. strateji, gengdm. i., jeol. katmanla ma. f., jeol. katmanla mak; katmanlatrmak. i. ynbulut. i. stratosfer, katyuvar . o. stra.ta (strt, streyt)/--s (strtmz, streytmz) i. tabaka, katman. o. stra.ti (strtay, streytay) i. katmanbulut, stratus. i. saman. saman rengi. hasr apka. i. ilek. bot. kadehie i, kalikant. bot. kocayemi aac. f. from 1. dola arak (bulunmas gereken yerden) ayrlmak. 2. urken) (asl konudan) ayrlmak. i. yolunu arm hayvan/ocuk. (konu serseri kur un. i. 1. evresinden farkl renkte olan ince izgi: Her hair has streaks of gray var. It of made a streak of light in the sky. Gkte in1. it. dere; Sa nda i. ay.gri 2. izgiler sel: Streams water ran down the steps. Sular merdivenlerden ok terlemek. a a sel gibi akyordu. People were coming and going in i. 1. ince uzun bayrak, flama. 2. (renkli k ttan yaplm) serpantin. i. sokak; cadde; yol. sokak kap s. sokaklar spren kimse/makine. iportac. i. tramvay. i. fahie, orospu. i. kuvvet, g.

strengthen strengthen s.o.s hand strenuous streptococcus streptomycin stress stretch stretch a rule stretch the truth stretcher stretcher-bearer stretchpants strew strewn striated striated muscle striated rock stricken strict strictly strictly speaking stridden stride stride out of strident strife strike strike strike a balance strike a bargain strike camp strike home strike it rich strike on strike ones flag strike out strike out on ones own strike s.o. a blow strike s.o. down strike s.t. off strike s.t. out strike sail strike terror into strike the colors strike the right note strike up a conversation strike up a friendship

f. kuvvetlendirmek, glendirmek; sa lamlatrmak; takviye etmek; tirmek, artrmak; kuvvetlenmek, kuvvet bulmak: It will strengthen peki birinin eline koz vermek. s. 1. yorucu, a r, zor (i). 2. gayretli. o. strep.to.coc.ci (streptkaksay) i. streptokok. i. streptomisin. i. 1. gerilim. 2. stres. f. vurgulamak. f. 1. germek: They stretched a wire between the two houses. ki evin na bir tel gerdiler. 2. esnetmek; esnemek: Mysweater has stretched. aras harfi harfine uygulamamak, kural n bir ksm n grmezlikten kural gelmek. abartmak. i. sedye. i. sedyeci, sedye ta yan kimse, teskereci. i. stre pantolon, stre. f. (--ed, --ed/--n) samak, yaymak. f., bak. strew. s. anat. izgili kas. jeol. izgili/izikli ta . f., bak. strike. s. with/by -e u ram, -e yakalanm, -e tutulmu: stricken m. by1. poverty fakir bir hale d , ok kuralc ,kurallara ok bal: Hes a strict teacher. O s. sert, kat retmen. 2. tam; s k : strict secrecy tam bir gizlilik. strict control sert bir z. kurallara bak lrsa. f., bak. stride. f. (strode, strid.den) 1. uzun ad mlarla yrmek. 2. over bir admda -in m.kmak. stnden gemek. i. uzun ad yryerek -den uzun admlarla s. 1. grltl; tiz, rahats z edici (ses). 2. rahatsz edici (renk). 3. kat, sert (ifade). i. 1. sava ; atma. 2. kavga; ekime; arbede. f. (struck, struck/strick.en) 1. vurmak. 2. arpmak: The ship struck the 3. (y ldrm) dmek. 4.. (kibriti) akmak, iceberg. Gemi aysberge vuru:. air strike havadan vuru 3. keif, i. 1. grev. 2. ask. sald r, arpt fetme. ke mak. uzla (pazarlkta) anlamaya varmak, mutabk kalmak. adr bozarak/skerek gitmeye hazrlanmak. canevinden vurmak. k. dili birdenbire zengin olmak. (bir eyi) kefetmek. teslim olmak, yenilgiyi kabul etmek. 1. for -e do ru gitmek. 2. saa sola vurmak, saa sola yumruk drmak. ya k.dili kendi yoluna gitmek. birine bir yumruk indirmek. 1. birini yere ykmak. 2. birini ldrmek. bir darbeyle bir eyi kesmek. (iptal etmek iin) bir eyi izmek. yelkenleri mayna etmek. (birini) deh ete drmek. bayra indirmek. yerinde sz sylemek, laf gediine oturtmak. sohbet etmeye ba lamak. arkadalk kurmak.

strike up a tune strike while the iron is hot Strike while the iron is hot. strikebreaker strikebreaking striker striking string string string along string bag string bean string instrument string out string s.o. along string s.o. up stringcourse stringed stringent strings stringy strip strip strip mine strip s.o. of strip tobacco stripe striped stripling stripper striptease strive striven strode stroke stroll stroller strong strong language strongbox stronghold strong-minded strong-willed strop strove struck structural

(bando, orkestra v.b.) bir para almaya ba lamak. k. dili f rsat yakalamken ondan istifade etmek. Demir tavnda dvlr. i. grev k rc. i. grev k rcl. i. 1. grevci. 2. ofansif oynayan futbolcu. s. gze arpan, dikkati eken; frapan. i. 1. ip; sicim. 2. (telli alg larda) tel/kiri; (piyanoda) tel. 3. bilg. dizgi. f. (strung) 1. (telli alg ya/piyanoya) tel takmak. 2. (boncuk v.b.ni) ipe n) karmak. 2. (birine) uymak; (birinin) dizmek. k l (with) k. 3. dili(fasulyenin 1. (ile) beraber gitmek/gelmek. dediklerini yapmak. file. alfasulyesi. telli mzik aleti, telli alg . -i ipe asmak. k. dili 1. birine umut vererek aldatmak, birini oyalamak. 2. (vakit kazanmak birini oyalamak. k. dili biriniiin) ipe ekmek. i., mim. sarak. s. telli: stringed instrument telli alg . s. 1. sert/s k/zor (ey). 2. buruk. i. telli alg lar. s. 1. tel gibi. 2. tel tel. f. (--ped, --ping) 1. (off) soymak; karmak; kazmak: Dont strip the bark off that branch. O dal n kabuunu soyma. He stripped the paint off the i. erit. ak kmr oca. birinden (bir eyi) almak, birini (bir eyden) mahrum etmek. kurutulmu ttn yapraklarn saplarndan koparmak. i. 1. (renkli) izgi, yol: This cloth has red stripes in it. Bu kuma ta krmz izgiler var. It resembles zebra which has no stripes. izgileri olmayan s. izgili: striped pajamasa izgili pijama. i. gen delikanl. i. 1. vernii/boyay karan madde. 2. k. dili striptizci. i. striptiz. f. (strove, --n) abalamak, gayret etmek, u ramak. f., bak. strive. f., bak. stride. i. 1. vuru , darbe: He cut it with two strokes of his ax. ki balta vuruuyla onu kesti. With amak, few strokes ofgezinmek: her brush Have she changed the mood ofthe the gezmek; you strolled around f. (around) dola garden? i. puset. Baheyi dola tn m? i. dolama, gezme; gezinti. s. 1. kuvvetli, gl. 2. dayan kl; salam. 3. iddetli (rzgr/darbe). 4. sert (iki); (kahve); koyu (ay). 5. kesin (gr ); sert (sz); sert demli, dil. kfr,koyu a r sz, i. ufak kasa. i. kale. s. bildiinden amaz, dncesinde kararl, iradesi kuvvetli. s. iradesi kuvvetli; inat . i. ustura kay, berber kay. f., bak. strive. f., bak. strike. s. yapsal, strktrel.

structuralism structuralist structure struggle strum strumpet strung strut stub stub a cigarette out stubble stubborn stubbornness stuck stuck-up stud stud student studhorse studied studio studious study study study for the ministry study hall stuff Stuff and nonsense! Stuff it! stuff o.s. stuffing stuffy stultify stultifying stumble stump stun stung stunk stunning stunt stunt stunt man stunted stupefy stupendous stupid

i. yapsalclk, strktralizm. i., s. yap salc, strktralist. i. yap. f. dzenlemek, biimlendirmek, ekillendirmek. f. abalamak, u ramak, mcadele etmek. i. abalama, urama, mcadele. f. (--med, --ming) (telli alg y) tngrdatmak. i. fahie, orospu. f., bak. string 2. f. (--ted, --ting) kas larak yrmek. i. 1. (atda) gsleme. 2. kaslarak yrme. i. 1. kullan lm bir eyden kalan para: cigarette stub sigara izmariti. sac eye) k mum paras .sndrmek. pencil stub ksack kurunkalem. 2. candle stub k(bir bast rarak (on) sigaray i. 1. anz (biilmi ekinin yerde kalan saplar). 2. bir/iki gnlk tra, ra tan,sonraki t dik babir l. iki gn iinde uzayan sakal. s. inat i. inat lk. f., bak. stick 2. s., k. dili burnu havada olan, kendini be enmi. i. 1. (bina duvarlar nn iskeletinde kullanlan) dikme, direk. 2. iri bal ivi. i. 1. bir grup dam zlk at. 2. hara. 3. aygr. 4. k. dili seksi erkek; iyi seks yapan erkek. talebe. i. renci, i. aygr. s. 1. iyice d nlm. 2. nceden prova edilmi gibi. i. stdyo. s. 1. ders almay seven; bir konu zerinde aratrma yapmay seven. 2. dikkatli, i. 1. derszenli. alma; aratrma. 2. o. dersler; aratrmalar. 3. alma . 4. eskiz, taslak. 5. mz. odas Ive got toett. study math tonight. Bu gece matematik f. 1. (ders) almak:

mam gerek. okumak, ... grmek: Hes studying Spanish. al renimi k eitimi grmek. papaz olmak iin 2. okumak, papazl (ortaokul veya liselerde) al ma salonu.
i. 1. madde: What do you call that oily stuff? O ya l maddenin ad ne? 2. (belirli bir tipe zg) karakteristikler: Hes the stuff of which dictators are k. dili Ne sama! k. dili Haydi oradan!/Z rvalama! k. dili tknmak, tka basa yemek yemek. i. 1. dolgu maddesi, dolgu. 2. (bir yiyece e doldurulan) malzeme; dolma ii.1. havas z. 2. tkal (burun). 3. fazla resmi davranan; fazla resmi, ar. s. f. 1. (evk, heves, inisiyatif v.b.ni) yava yava yok etmek. 2. -i kmaza sokmak. s. insann inisiyatifini yava yava yok eden; boucu. f. 1. (on) (birinin) aya taklmak/srmek; tkezlemek: He stumbled on na takl p dt. 2. (yksek sesle) her and fell. Onun aya aac n toprakta kalan blm. 2. kesilmi bir uzvun i. 1. foot ktk, kesilmi /ucu kopmu bir di in azda kalan bedende kalan blm. 3. anm2. oke etmek, (birinde) ok etkisi f. (--ned, --ning) 1. sersemletmek. -i yaratmak, -i ok artmak. f., bak. sting. f., bak. stink. s., k. dili ok gzel, harika, enfes. f. -in bymesini/gelimesini nlemek. i. 1. hner gsterisi. 2. (para/reklam iin yap lan) dikkat ekici gsteri/faaliyet. sin. tehlikeli sahnelerde aktrn yerine oynayan dublr. s. bodur, gelimesi nlenmi. f. 1. sersemletmek, serseme evirmek. 2. oke etmek, ok artmak. s. 1. deh et verici, mthi, hayrete dren. 2. muazzam, ok byk. s. 1. aptal, kaln kafal, ahmak, budala, enayi, dangalak. 2. sama, aptalca.

stupidity stupor sturdy sturgeon stutter sty sty stye style styliform stylise stylish stylism stylist stylistics stylize styloid styptic suave sub subsubaltern subclass subcommittee subconscious subcontinent subcontract subcontractor subdivide subdivision subdue subgroup subhead subheading subject subject subject subject to review subjection subjective subjectivity subjugate subjunctive sublease sublet sublet sublimate

i. aptallk. i. uyuuk hal, uyuukluk; sarho hal, sarholuk. s. 1. salam, dayankl. 2. grbz, salkl. i. (o. stur.geon/--s) zool. mersin, mersinbal. f. pepelemek; kekelemek. i. pepeleme; kekeleme. i. 1. domuz ah r. 2. ok pis ve dzensiz yer. i. (gzkapa nda) arpack, itdirsei. i., bak. sty 2. i. 1. slup, biem; stil; tarz, biim: style of writing yaz slubu. the Empire style ampir stili. his style of acting onun oyunculuk tarz . 2. zarif ve zgn s. inemsi. f., ng., bak. stylize. s. k. i. slupuluk, biemcilik. i. 1. (bir eye) (belirli bir) stil veren kimse, stilist: hair stylist sa modelleri yaratan kimse. 2. belirli bir slubu yazar; biemci. bilim,slupu, deyibilim, stilistik. i. 1. slupbilim, biembilim. 2. dilb.olan anlat f. slupla trmak, biemlemek, stilize etmek. s., bak. styliform. s. stiptik, kan n akmasn durduran (madde). i. stiptik, stiptik madde. s. 1. ho tavrl ve rahat; rahat ve kendinden emin. 2. ho tavrlaryla kand ran. 3. ho fakat aldat c. insanlar layan baz szcklerin ksas: subaltern, i., k. dili subnekiyle ba submarine, subordinate, subscription, substitute. . 2. ikincil, alt: subcommittee altkurul. 3. nek 1. alt: submarine denizalt n: subtropical astropikal. yak i., ng., ask. temen. i., biyol. alts nf. i. altkurul. s. bilinalt, uuralt. i. i. k taya yakn byklkte bir yer: the Indian subcontinent Hindistan . Yar vermek. 2. taeron olarak (ii) almak. 3. taeronluk f. 1.madas (ii) taerona etmek. i. taeron, ikinci stenci. f. 1. tekrar blmek. 2. (araziyi) parselleyip zerine ev yapmak/yapt rmak. 3. parsellemek; parsellenmek. i. parsellenip zerine evler yap lm/yaplacak olan yer. f. 1. (bir yeri/halk ) zor kullanarak kontrol altna almak. 2. (birini) hizaya getirmek. i. alt grup. 3. (bir iste i/korkuyu) bastrmak. i. 1. altba lk; srmanet. 2. blm bal. 3. ikinci mdr. i. 1. altba lk; srmanet. 2. blm bal. i. 1. (hkmdarla tabi olan) vatanda: a British subject Britanya . 2. konu, mevzu. 3. (okul, lise veya niversitede belirli bir bilim vatanda s. hr olmayan, hrriyetsiz. f. to 1. (birini) (olumsuz bir eye) maruz brakmak: Dont subject yourself to this. de Kendini buna maruz itirme art yla. b rakma. 2. (birine) (olumsuz bir ey) yapmak: ileride i. 1. buyru u altna alma; kontrol altna alma. 2. bamllk, zgrlkten yoksunluk. s. 1. znel, sbjektif. 2. hayali. i. znellik, sbjektiflik. f. 1. (bir halk ) buyruu altna almak; (bir yeri) kontrol altna almak. 2. dirmek, ram etmek. boyun i., dilb. e istek kipi. s., dilb. istek kipine ait. f. kirac nn kiracs olmak; to (asl kirac) (kiralad yeri) (bir bakasna) kiralamak; from (bir yeri) (as l kiracdan) kiralamak, kira ile tutmak. f. (sub.let, --ting) bak. sublease. i. asl kirac tarafndan kiraya verilen yer. f. 1. kim. sblimle tirmek; sblimlemek. 2. ruhb. (eilimi/istei) yceltmek.

sublimate sublime submachine gun submarine submarine submerge submerse submission submissive submissiveness submit subnormal suborder subordinate subordinate subordinate clause subpena subpoena subscribe subscriber subscription subsequent subsequently subservient subside subsidiary subsidise subsidize subsidy subsist subsistence subsoil substance substandard substantial substantiate substantive substitute substitute player substitute teacher substitution subterfuge subterranean subtitle subtle subtlety subtract

i., kim. sblime. s. yce, ulu. makineli tabanca. s. 1. denizalt. 2. denizaltnda yetien. i. denizalt (gemi). f. 1. -i suyun iine bat rmak/daldrmak; suyun iine batmak/dalmak. 2. sular (bir yeri) kaplamak; sular alt nda kalmak. f., bak. submerge. i. 1. arz, arz edi, sunu, bildirme. 2. arzedilen ey, sunulan ey, maruzat; 3. teslimiyet, boyun eme. bildirilen gr . itaatkr. s. uysal, itaatli, i. uysallk. f. (--ted, --ting) 1. teslim olmak, boyun e mek. 2. arzetmek, sunmak, bildirmek, gndermek, vermek. (fikir) ileri srmek. alt3. nda. s. normalden a a, normalin i., biyol. alttak m. s. -den a a kalan; -den sonra gelen; (baka bir eye gre) daha az kas nnbir emrinde olan (kimse).sokmak: i. bakasShe nn subordinated emrinde olan nemli olan; ba (ba eyi) ka eyin) hkimiyetine f. to 1. (bir her passion to her reason. Tutkusunu yenerek akl nn dediklerine gre dilb. yancmle. i., f., huk., bak. subpoena. i., huk. a r, birini mahkemeye aran resmi yaz. f., huk. (birini) rmak, (birine) mahkeme a r s yollamak. mahkemeye f. to 1. (dergi,a gazete v.b.ne) abone olmak. 2. (bir gr ) paylamak, (bir e) taraftar olmak. 3. -e ba ta bulunmak; -e ba ta bulunmay gr yapan kimse; ba i. 1. (dergi/gazete/telefon iin) abone. 2. ba , ba

vadeden kimse. yapmay i. 1. abonman, abone olma. 2. abonman, abonman creti. 3. ba ta bulunma. s. sonraki, sonra gelen, (belirli bir olay ) takip eden.
z. sonradan. s. uakvari, uak gibi davranan, fazlasyla itaatli. f. 1. (f rtna/rzgr/yamur) dinmeye balamak/dinmek; (dalgal deniz) ba lamak/durgunla mak.company 2. (fke, kavga v.b.)2. bitmeye durgunla maya mc, ek; ikincil, yan: subsidiary yan irket. s. 1. yard c , btnleyici: subsidiary details tamamlay c ayr nt lar. i. yan tamamlay ng., bak. subsidize. f., f. 1. -i sbvansiyonla desteklemek. 2. -e para yard mnda bulunmak. i. 1. sbvansiyon; (devlet btesinde) tahsisat. 2. para yard m. f. on ile geinmek; ile ya amak. i. 1. kendini geindirme. 2. birini geindiren ey; ekmek kaps; birini kt ey. 3. nafaka, geimlik. kanaat geindiren . i. toprakalt i. 1. madde. 2. gerek, hakikat. 3. esas, as l, z. 4. asl anlam. 5. lk, nem: esasl n altThe nda speech olan. lacked substance. Konumada nemli hibir s. standard s. 1. ok doyurucu (yemek). 2. ok tatmin edici (maa ). 3. salam ve kl . 4. byk. 5. salam, nemli (sebep, kant v.b.). 6. olduka dayan f. ispat etmek, kan tlamak. i., dilb. isim. i. 1. (geici bir sre iin) ba kasnn yerine geen/konuan kimse; kas nn grevini yapan kimse; bakasna veklet eden kimse, vekil; ba yedek oyuncu. vekil retmen. i. 1. (geici bir sre iin) (birini) (ba kasnn) yerine altrma. 2. (geici (baka bir eyin) yerine kullanma. 3. spor (yedek bir sre (bir eyi) vurma. i. 1. hile,iin) manevra. 2. hileye ba s. yeralt. i. 1. altba lk. 2. sin. altyaz. s. 1. ince, hafif, hemen gze arpmayan: a subtle difference ince bir fark. n kavrayabilen/anlayabilen: She has a subtle 2.1. meselenin ince taraflar i. incelik: Theres a subtlety in his work. Onun eserlerinde hemen gze m incelikler var. 2. (bir meseleye/d nceye ait) ince arpmayan birtak f., mat. karma ilemi yapmak; from (bir sayy) (baka bir saydan) karmak.

subtraction subtropic subtropical subtropics suburb suburban suburbanite suburbia subvention subversion subversive subvert subway subway platform subway station succeed success successful succession successive successor succinct succor succotash succour succulent succumb such such a one such and such such as he/she/it is suchlike suck suck s.o./s.t. down suck up to sucker suckle suction suction fan Sudan Sudanese sudden suddenly sudorific suds sudsy sue

i., mat. karma. s., bak. subtropical. s. astropikal. i., o. i. varo, d mahalle. s. 1. banliyye ait. 2. banliyde oturanlara zg. i. banliyde oturan kimse. i. banliy. i. 1. sbvansiyon. 2. tahsisat; para ba . i. (insanlarn gvenini/inancn sarsarak) (devleti/bir kurumu) n kma. kertme/y gvenini/inancn sarsarak) (devleti/bir kurumu) s. (insanlar kerten/y kan. n gvenini/inancn sarsarak) (devleti/bir kurumu) f. (insanlar kmak. kertmek/y i. 1. metro (treni): Whens the next subway? Gelecek metro kata? 2. ebekesi. 3. (yayalar iin) altgeit. metro, metro metro peronu. metro istasyonu. f. 1. baarl olmak, baarmak; in (bir eyi yapmay) baarmak, becermek: ba ardnkimse. m? 2. takip Did succeed in getting back? Onu geri , baar lm i. 2.itba arma, ba ar. almay 3. baar lolan i. 1. you baar s. baarl, muvaffak. i. 1. of (birbirini takip eden) bir sr (kimse); (birbirini takip eden) bir dizi ey): place had st a succession of owners. Bu yerin bir sr sahibi ( pee, arka has arkaya, ste: Theyve won three successive games. s. pe This Arka arkaya ma kazand lar. i. halef; vris. s. veciz, k sa ve z, az ve z. f. imdat etmek, imdad na yetimek. i. imdat, yardm. i. birlikte ha lanm fasulye ve msr taneleri. f., ng., bak. succor. s. 1. taze ve sulu (meyve/sebze). 2. lezzetli, kart olmayan (et). f. (to) 1. dayanamamak, direnememek, yenilmek; dayanamayarak kar na gelmekten vazgemek: to her entreaties. Yalvarmalar yle/byle He bir succumbed kii/ey; yle/ yle/byle kiiler/ eyler: Its his zam. 1. yle/ philosophy, if it may byle biri; yle biri. be called such. Onun felsefesidir, e er ona felsefe 1. filan ey, filan, falan ey, falan. 2. filan, falan. Kmseme belirtir: The doctors, such as they were, had never heard of ether. Hekim geinenlerin lokmanruhundan haberi bile yoktu. My ideas, s., k. dili benzer. zam. f. 1. emmek: The baby was sucking its mothers breast. Bebek annesinin memesini emiyordu. Dont suck your thumb! Ba parman emme! He aa ekmek. birini/bir eyi k. dili (birine) ya clk etmek. i. 1. k. dili enayi, aptal. 2. (horoz ekeri gibi emilerek yenen) ubuklu eker. 3. (bitkinin dibinden kan) srgn, fkn, pi. 4. zool. ekmen, f. -i emzirmek, -e meme vermek. i. emme. emici vantilatr. i. Sudan, Sudan Cumhuriyeti. i. (o. Su.da.nese) Sudanl; Sudan Cumhuriyetli. s. 1. Sudan, Sudan Cumhuriyetine zg. 2. co r. Sudan, Sudana zg. 3. Sudanl; Sudan s. ani. z. birdenbire, aniden, ans zn. s., ecza. terletici. i., o. 1. (sabunlu suyun stndeki) kpkler. 2. argo bira. s. kpkl. f. 1. (birini/bir kurumu) dava etmek, (birine/bir kuruma) dava amak. 2. for -i talep etmek.

suede suet Suez suffer suffer attrition suffer the consequences sufferance sufferer suffering suffice sufficiency sufficient suffix suffocate suffocating suffocation suffrage suffuse Sufi Sufism sugar sugar basin sugar beet sugar bowl sugar refinery sugar tongs sugarcane sugarcoat sugary suggest suggestion suggestive suicidal suicide suit suit o.s. Suit yourself! suitability suitable suitcase suite suiting suitor Sukkoth sulfate sulfur sulfuric

i. podset, set. s. podsetten yap lm, podset, set. i. (sr/koyun) iya. i. Svey. f. 1. strap ekmek, ac ekmek; -i ekmek; from (belirli bir hastalktan) mustarip olmak; from -in s kntsn ekmek; for -in acsn ekmek: Shes zayiat vermek. -in cezas n ekmek. i. i. (bir hastalktan) mustarip olan kimse, (bir illetin) hastas olan kimse. i. strap, ac; dert; kahr; mihnet; eziyet, cefa; ile. s. strap eken; knt iinde olan. Two cases of champagne should suffice. ki kasa dert/s f. kfi gelmek, yetmek:

kfi gelmeli. Theres enough food here to suffice an army. i.ampanya 1. yeterlilik, yeterli olma. 2. yeterli bir miktar. s. yeterli, kfi. i., dilb. sonek. f. bomak; boulmak. s. boucu. i. boma; boulma. i. oy hakk . f. yaylarak (belirli bir renge) boyamak; kaplamak; doldurmak: Happiness suffused her f,face. sofi. Yznden mutluluk ak yordu. The rising sun was i. mutasavv
i. tasavvuf. i. eker. f. eker katmak.

ng. ekerlik, eker kab. ekerpancar. ekerlik, eker kab. eker fabrikas. eker maas. i. ekerkam. f. 1. ekerle kaplamak. 2. (kt bir eyi) gzel ve masum bir kisve altnda z bir eyi) daha ekilir bir hale sokmak. saklamak. 3.tatl (zor/tats . 2. abart l/sahte bir tatl l/ irinli i olan. s. 1. ekerli;
f. 1. (fikir) ileri srmek, ne srmek; teklif etmek, nermek. 2. (bir ey) ka bir eyi) akla 3. (belirli izlenim rakmak, hissini (ba ey: There... was a i. 1.ileri srlen fikir;getirmek. teklif, neri. 2. bellibir) belirsiz bir b suggestion of a malice in tone. Onun ses tonunda belli belirsiz bir garaz k sa kher eyleri ima eden. s. ak sak; s. 1. intihar etme iste inden kaynaklanan. 2. intihara doru giden. 3. . 4.eden/etmeye kendini/kurumu yok kimse. edecek (bir karar, bir hareket intiharla e anlaml i. 1. intihar. 2. intihar kalkan i. 1. (erkek iin) tak m elbise; (kadn iin) dpiyes. 2. tek, iki veya daha an giysi: track suit eofman. bathing suit mayo. suit of fazla paradan oluyapmak. kendi istedii gibi Nasl istersen! i. uygunluk. s. uygun; mnasip, msait; yerinde; elveri li. i. bavul. i. 1. (mobilya iin) tak m: bedroom suite yatak odas takm. 2. birka odal dairesi. 3. mz. sit. 4. maiyet. daire: honeymoon suite balay elbiselik/dpiyeslik kuma . i. tak m i. talip, kad nla evlenmek isteyen erkek: Hayal has four suitors. Hayalin drt talibi var. i., Musevilik ardaklar Bayram . i., kim. slfat. i., kim. kkrt. s., kim. slfrik.

sulfuric acid sulk sulky sullen sully sulphur sultan sultana sultry sum sum s.t. up sumac sumach Sumatra Sumatran summarise summarize summary summer summer house summer resort summer savory summerhouse summersault summertime summer-weight summery summit summit meeting summit meeting summon summons sump sumptuous sun sun o.s. sunbaked sunbath sunbathe sunbeam sunburn sunburned sundae Sunday sundial sundown sun-dried

slfrik asit, zaya , karaboya. f. somurtmak, surat asmak. i. s. somurtkan, somurtuk, as k suratl. s. 1. fke dolu fakat sessiz. 2. (f rtnaya gebe bir havaya zg) kuruni, k (gk/bulutlar). karanl f. kirletmek, lekelemek; glge d rmek: This carnival atmosphere sullies the charm of the town. Bu panayr havas ehrin o gzelim atmosferine sulfur. i., ng., kim., bak. i. sultan (erkek hkmdar). i. 1. ng. sultani kuru zm. 2. bot. camgzeli. 3. sultan (sultann ss /annesi/k zkarde i/kz2. ). ehvet uyandran; ehvetli; ehvet dolu. kar cak ve nemli (hava). s. 1. i. 1. toplam, yekn, mecmu. 2. para miktar , mebla, tutar. 3. o. aritmetik: was good at sums. Aritmetikte 4. zirve, doruk: It was zetlemek: That sums it up. O sz iyiydi. durumu gerekten zetliyor. 1. bir eyiShe 2. bir durumu anlamak/kavramak: She summed situation sepicisuma up . 2.the sumak, somak i. 1. sumak, somak; boyac suma; (baharat olarak kullan lan dvlm sepicisuma meyvesi). i., bak. sumac. i. Sumatra. i. Sumatral. s. 1. Sumatra, Sumatraya zg. 2. Sumatral. f., ng., bak. summarize. f. zetlemek. i. zet. s. 1. zet halinde olan; ok k sa, detayl olmayan. 2. fazlasyla lan. abuk yap i. yaz, yaz mevsimi. f. yaz geirmek. yazlk, sayfiye. sayfiye, yazlk. bot. (ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak kullanlan) sater, zater. i. kameriye; ardak. i., f., bak. somersault. i. yaz, yaz mevsimi. s. yazlk (kuma/giysi). s. yaz gibi; yaz akla getiren. i. 1. zirve, doruk. 2. pol. zirve, zirve toplant s. pol. zirve toplant s. zirve toplants. f. 1. (birini) resmen emirle a rmak; (birini) artmak. 2. (toplantnn) lmas iin 3. (up) (gcn/cesaretini) toplamak. yap . --es) 1.emir huk.vermek. celpname, celp, ar. 2. ar. i. (o i., ng., oto. karter. s. 1. ok grkemli; ok atafatl; lks. 2. ok masrafl. i. 1. gne . 2. gne . f. (--ned, --ning) gnelenmek; gneletmek, lendirmek. gne lenmek. gne s. gnete kurutulup sertletirilmi. i. gne banyosu. f. gne banyosu yapmak. i. gne n. i. (ciltteki) gne yan. f. (--ed/--t) (birinin) cildi gneten yanmak: She ten kolayca yanar. sunburns rnt) f., cildi bak.gne sunburn. s. gne ten yanm. sun.burnt easily. (s^nb Onun i. st urup, krema, ceviz v.b.yle kapl dondurma. i. pazar gn, pazar. i. gne saati. i. gne batt zaman: He came at sundown. Gne batnca geldi. s. gnete kurutulmu.

sundries sundry sun-dry sunflower sung sunglasses sunk sunken sunlamp sunlight sunlit Sunna Sunnah Sunni Sunnite sunny sunrise sunset sunshine sunstroke suntan sunup sup super superabundant superannuated superb supercede supercharger supercilious supercool superdooper superduper superego superficial superfluity superfluous superheat superhighway superhuman superimpose superintendent superior superiority superiority complex superlative superlative degree

i., o. eitli ufak eyler. s. 1. eitli. 2. birka. f. gnete kurutmak. i. ayiei, gnebakan. f., bak. sing. i., o. gne gzl. f., bak. sink 1. f., bak. sink 1. s. 1. bat k, suya gmlm. 2. kk (gzler/yanaklar). i. ultraviyole lambas . i. gne . s. gneli. i. i., slam, bak. Sunna. i. 1. Snniler, Snni. 2. Snni. i. Snni. s. 1. gne li. 2. neeli. i. 1. gne doduu zaman. 2. gnein domas. i. 1. gne batt zaman. 2. gnein batmas, gurup. i. gne . i. gne arpmas. i. (gnein ciltte meydana getirdii) bronzlama: Youve got a good m sn. out at sunup. Gne doduu suntan. gzel bronzlaWe dodu u zaman: started i. gne ok zaman yola ktk. i. yudum. s. 1. k. dili harika, ok gzel, sper. 2. fazlas yla, ar derecede: super secrecy a r gizlilik. i., k. dili 1. ef, amir; nezareti. 2. kapc. s. ok bol. s., ng. 1. ya haddinden dolay emekliye ayrlm. 2. yallktan dolay bir gerektifevkalade, i gibi yapamayan. 3. eskimi, khne; miad dolmu; modas ii enfes, s. ok gzel. f., bak. supersede. i. ar doldurma kompresr. s. bakalarna tepeden bakan; (birinin/bir eyin) ne kadar hor grldn belirten. f., kim. a r soutmak. s., k. dili, bak. superduper. s., k. dili sper, harika. i., ruhb. stben, stbenlik. s. 1. derin olmayan, yzeysel: superficial wound yzeysel yara. 2. esasl olmayan, yzeysel, stnkr, geli igzel. 3. hi derinlemesine i. lzumundan fazla sathi; bir miktar. s. lzumsuz, gereksiz. f., kim. a r derecede stmak. i. otoyol, otoban. s. insanst. f. on/over (bir eyi) (baka bir eyin) stne koymak/bindirmek, -e uygulamak. i. 1. ef, amir; nezareti. 2. kapc. s. 1. daha yksek rtbeli; yksek (rtbe/s nf). 2. stn nitelikli, stn kaliteli, stn. 3. daha kuvvetli. 4. daha ok. 5. kendini bir ey zannettiini i. stnlk. stnlk duygusu/kompleksi. s. en iyi, mkemmel. dilb. enstnlk derecesi.

superman supermarket supernatural superpower supersede supersonic superstar superstition superstitious superstructural superstructure supertanker supertax supervene supervise supervision supervisor supine supp supper supplant supple supplement supplement supplementary supplementary angles suppliant supplicant supplicate supplication supplier supply supply and demand support support unit supporter supporting cast supporting fire supportive suppose supposed supposedly supposition suppository suppress suppression suppurate

o. su.per.men (suprmen) i. 1. spermen. 2. stinsan. i. spermarket. s. doast, tabiatst. i. i. sper devlet. f. (yeni bir ey) (eski bir eyin) yerini almak: The computer has superseded the typewriter. Bilgisayar daktilonun yerini ald . s. spersonik, sesst. i., sin., mz., tiy. byk yldz, sperstar. i. bo inan, batl itikat, hurafe. s. 1. bo inantan kaynaklanan. 2. bo inanlara inanan; bo inanlarn etkisinde sal. s. styap olan. i. styap , sperstrktr. i. ok byk tanker (gemi). i. (baka verginin stne) bindirilen vergi. f. (bir olay/bir durum srerken) (ba ka bir ey) meydana gelmek; (bir ka bir ey) meydana olay/bir durum meydana geldikten sonra) (ba f. gzetip denetleyerek idare etmek, gzetip denetlemek. i. gzetip denetleyerek idare etme, gzetim ve denetim. i. ef, amir; nezareti. s. 1. s rtst yatan. 2. miskin, pasif, inisiyatiften yoksun. k s. supplement. i. ak am yemei. f. 1. (birinin) aya n kaydrp yerine gemek. 2. (yeni bir ey) (eski bir eyin) yerini almak. s. 1. eviklikle hareket edebilen, evik. 2. yumu ak ve esnek. 3. yeni

abuk kavrayp onlara alabilen (zek). 4. akc ve ho (slup). durumlar i. ilave, ek. f. by (belirli bir ey yaparak) (bir eyin) eksikliklerini gidermek; by (belirli bir ey yaparak) (bir eyi) artrmak; with (belirli bir eyle) (bir eyi) artrmak: s. ek olan, ek.
mat. btnler a lar. i. yalvaran kimse. i., bak. suppliant. f. yalvarmak. i. yalvarma, yalvar . i. mal sa layan kimse/firma. f. with (birinin ihtiyac n) karlamak; (bir eyi) bulup (mteriye) trmak: He supplies us tobacco. Ttn ihtiyacmz karlyor. Can ula ekon. arz ve talep, sunu vewith istem. f. 1. desteklemek, arka olmak: He doesnt support that party. O partiyi desteklemiyor. They i. supported him throughout that period. O mddet ask. destek birli i. (birini/bir eyi) destekleyen kimse, desteki; taraftar. sin. yard mc oyuncular. ask. destek ate i. s. destekleyici, destek verici. f. 1. zannetmek, sanmak: I suppose theyre in Mu la by now. imdi lada olduklar n zannediyorum. I suppose so. Galiba yle. They Mu s. zannedilen, farzedilen. z. gya, szmona: Hes supposedly a great scholar. Gya byk bir lim. i. zan, tahmin, varsaym, faraziye. i., tb. supozituvar, fitil. f. 1. bastrmak, durdurmak; yok etmek. 2. gizli tutmak. 3. (bir nn) kmasn yasaklamak. 4. tutma. ruhb. (bilinli olarak) haberin/yay durdurma; yok etme. 2. gizli 3. (bir haberin/yay nn) i. 1. bastrma, kmas n yasaklama. 4. ruhb. (bilinli olarak) (duyguyu/iste i) bast rma. f. 1. (yaradan) irin/cerahat akmak: The wound was suppurating. Yaradan cerahat ak yordu. 2. (yara) irin/cerahat toplamak, irinlenmek.

supremacy supreme Supreme Being Supreme Being supreme court supt sura surah surcharge surcharge sure sure enough sure enough Sure thing! Sure thing! surefire surefooted surely surety surf surface surface features surface mail surfboard surfeit surfer surfing surge surgeon surgery surgery hours surgical surgical spirit Surinam Surinamese surly surmise surmount surname surpass surpassing surpassingly surplus surprise surprise attack surprising surreal

i. stnlk; egemenlik. s. 1. en byk, stn; stn derecedeki. 2. en yksek rtbeli. 3. en nemli. Allah, Tanr , Cenab Hak. Allah. yargtay, en yksek mahkeme. k s. superintendent. i. (Kuranda) sure. i., bak. sura. i. 1. ek cret. 2. fazla yk. 3. (pula yap lan) srarj. f. 1. (birinden) ek bir cret istemek. 2. fazlas yla yklemek. 3. (pula) arj yapmak. sr s. 1. emin: Are you sure? Emin misin? Im sure theyll stay.

ndan eminim. Shes sure of this. Bundan emin. 2. kesin, Kalacaklar gerekten. gerekten: There he was, sure enough. Gerekten oradayd .
k. dili Tabii!/Hayhay! k. dili Tabii!/Hay hay! s., k. dili kesin. s. aya hi kaymaz, srmez. z. muhakkak: Surely you know each other, dont you? Muhakkak yorsunuz, de il mi? birbirinizi i. 1. kefil. tan 2. (para olarak) kefalet. i. 1. k yya arpp atlayan dalgalar. 2. kyya arpp atlayan dalgalarn ya arp p atlayan dalgalarda oluthe ansurface beyaz kpkler. f. 1. spor sesi. 3. k ysat h. 2. (suya/s vya ait) yz: on of the water i. 1. yzey, yz, d grn . f. 1. (bal k/denizalt ) suyun yzne suyun yznde. 3. d cor. yzey ekilleri, yer biimleri. kara veya denizden giden posta. i. srf tahtas . i. 1. fazlalk. 2. fazlasyla (yemek) yeme/ime. f. fazlasyla yedirmek/iirmek/doldurmak. i. srf. i. 1. spor srf. 2. bilg. ( nternet zerinde) srf yapma. f. 1. (deniz) kabarmak, kaynamak. 2. against (dalga) ykselip -e arpmak. iddetle ykselmek. 4. (elektrik cereyan, fiyatlar, satlar 3.cerrah, up (dalga) i. operatr. i. 1. cerrahi; cerrahlk, operatrlk. 2. ng. muayenehane. 3. ng. (milletvekilinin seim blgesinde kendi semenleriyle yapt ) grme. ng. muayenehanenin ak oldu u saatler. s. 1. cerrahi, cerrahiye ait. 2. ameliyatlarda kullan lan. 3. ameliyatla yap ng.lan. tuvalet ispirtosu. i. Surinam. i. (o. Su.ri.nam.ese) Surinaml. s. 1. Surinam, Surinama zg. 2. . nobran, aksi ve kavgac . Surinaml s. sinirli ve i. tahmin, zan, san . f. tahmin etmek, zannetmek, sanmak; sansna I surmised that shendan was unhappy. Mutsuz olduu san sna kap gelmek. 2. -in stnden ykselmek. 3. f. 1.lmak: stesinden gelmek, hakk -in stnde . durmak. i. soyad f. (stnlk a sndan) gemek; geride brakmak: He surpassed all the other students in Latin. Latincede di er rencilerin hepsini geti. emsalsiz. s. esiz, z. son derece: Shes surpassingly lovely. O son derece gzel. i. artakalan miktar; retim fazlas : The U.S. has a surplus of wheat this retildi.yapmak; s. fazla, fazla miktarda: year. Bu sene bu day srpriz akA.B.D.nde nlk; hayret.fazla f. 1. (birine) (birini) artmak. i. srpriz; 2. (birini) gafil avlamak; (bir yere) bask n yapmak. n taarruzu. ask. bask s. artc. s. gerekst.

surrealism surrealist surrender surrender o.s. to surreptitious surrey surrogate surround surrounding surroundings surtax surveillance survey survey surveyor survival survive survivor susceptible suspect suspect suspend suspender suspense suspenseful suspension suspension bridge suspicion suspicious sustain sustained sustaining wall sustenance suture svelt svelte SW swab swaddle swagger swallow swallow swallow ones pride swallow ones words swallow s.t. hook, line, and sinker swallow s.t. up swam

i. gerekstclk, srrealizm. s., i. gerekstc, srrealist. f. 1. teslim etmek; teslim olmak. 2. -den feragat etmek; vermek, rakmak. i. 1. teslim. 2. feragat; verme, brakma, terk. b eye) vermek. kendini (bir s. 1. hrszlama yaplan. 2. gizlice ve kanunsuzca yaplan. i. fayton, payton. i. 1. vekil. 2. ba kasnn yerini tutan/bakasnn yerine kullanlan ey. s. bakas nn yerini tutan/ba kasnn yerine kullan lan kimse/ n evirmek/sarmak. 2. ask. f. 1. evrelemek, evirmek, -in etraf atmak, sarmak. ku s. evredeki, etraftaki: There are many vineyards in the surrounding area. nda ok muhit; ba var. Etraf . evre, ortam. i., o i. ek vergi. i. (birinin faaliyetlerini) gizlice izleme. f. 1. gzden geirmek, incelemek. 2. gz gezdirmek, yle bir bakmak. 3. (bir lmek, mesaha etmek. 4. anket3. yapmak iin soru sormak. . 4. lleme; i. 1. yeri) anket. 2. gzden geirme, inceleme. genel bak yerlme. i. yeri len/mesaha eden kimse, yerlmeci. i. 1. hayatta kalma: Theyre fighting for their survival. Yok olmamak iin m veriyorlar. 2.sa kal nt, artakalan ey. kalmak: Its survived for five sava kalmak. 2. ayakta f. 1. hayatta kalmak; l boyunca ayakta kald . 3. (birinden) uzun hundred years. Be yz kimse. 2. y ayakta kalan ey. 3. k. dili zor durumlar i. 1. sa kalan

sleyip atlatabilen kolayl kimse. gevresindekilerden kla etkilenen; duygularna kolaylkla kaplan s. (biri). f. 1. kuku duymak, phe etmek: I suspect his motives. Onun duyuyorum. of sak us suspected him. Hepimiz ondan niyetlerinden ku ku phe uyandAll ran; ncal; mimli. i. san k, zanl . s. kukulu, pheli,
f. 1. asmak; sark tmak: They suspended the chandelier from the ceiling. lar. 2. (from) geici olarak ta rmak, tardetmek. 3. Avizeyi tavana ast mesini nlemek iin) askuzakla : I want pair of i. 1. (pantolonun d suspenders. Bir geciktirim. tane pantolon ask s istiyorum. 2. ng. jartiyer. i., sin. sspans, s., sin. sspans dolu. i. 1. asma, sark tma; aslma, sarktlma. 2. geici olarak trma/uzaklatrlma. 3. (cezay) erteleme; (ceza) ertelenme. 4. uzakla asma kpr. i. 1. kuku, phe. 2. ipucu. 3. ufak bir belirti. s. 1. kuku dolu; phe iinde; kuku duyan: You seem suspicious. phe pheci biri o. 2. pheli, phe ediyor gibisin. Hes suspicious by nature. n salamak; -in kmesine engel olmak; f. 1. ayakta tutmak; -in ya amas

rl) srdrlen. ekmek. 3. 2. doba rulamak, tasdik devam ettirmek, srdrmek. (a ndan sonuna kadar 2. ayn gle ndan sonuna s. 1. ba kalitede/seviyede srdrlen. kadar . istinatayn duvar
i. 1. yiyecek bir ey/eyler, yiyecek/yiyecekler. 2. (bir yiyecein iindeki) n sa3. lama; besleyici maddeler. 3. ayakta ya yeri, diki . 2. dikitutma; te kullan amas lan iplik/tel. dikikmesine atma. i., tb. 1. diki s., bak. svelte. s. ince ve zarif, narin. k s. southwest. i. 1. ufak bir ubu un ucuna takl hidrofil pamuk/bez paras. 2. ask. lan aput.kundaklamak. 3. den. sopan n ucuna tak l tahta bezi, harbinin tak i) kunda a sarmak, swaddling clothes kundak f. (bebeucuna bezleri. f. 1. kas la kasla yrmek. 2. sallana sallana yrmek. f. 1. yutmak. 2. yutmak, sesini karmadan sineye ekmek. 3. k. dili yutmak, rlang. aldanmak, inanmak. 4. yutkunmak. i. yudum. i., zool. kkanmak, gururunu bir yana b rakmak. 1. kelimeleri yutmak, kelimeleri net bir ekilde telaffuz etmemek. 2. lmbir oldu unu itiraf etmek; tkrd n yalamak. yan tamamen yutmak, bir yalana tamamen inanmak. k. dili yalan bir eyi yok etmek. f., bak. swim.

swamp swampy swan swan song swank swanky swap swarm swarthy swashbuckler swashbuckling swastika swat swatch swath swathe swatter sway Swazi Swaziland swear swear at swear by swear like a trooper swear off swear s.o. in swear s.o. to swearword sweat sweat blood sweat it out sweat s.t. out sweat suit sweater sweaty Swede swede swede turnip Sweden Swedish sweep sweep s.o. off his/her feet sweep up sweeper sweeping sweepings sweepstakes

i. bataklk. f. 1. suyla doldurmak: The high waves were swamping the boat. Yksek dalgalar yznden tekne suyla doluyordu. 2. (bir eylerin k, batak. s. batakl i. kuu. 1. efsaneye gre ku unun lmeden nceki son ve gzel t. 2. bir nn sonswanky. eseri/gsterisi. sanat s., k. dili, bak. s., k. dili k ve lks. f. (--ped, --ping) k. dili de i toku etmek, trampa etmek, deitirmek, mz of depeople i tokugathered ettik. Illaround swap takas etmek: We swapped coats. Paltolar ul, toplu haldeki arlar. 2. sr: A swarm i. 1. o the well. Kuyunun s. esmer (kii/ten).etraf nda bir sr insan topland. f. 1. (arlar) oul i. afili kabaday. s. 1. afili bir kabaday gibi. 2. macera dolu ve heyecan verici (hikye, roman v.b.). ha. i. gamal f. (--ted, --ting) (sineklik, drlm gazete, beysbol sopas veya elle) vurmak. i. 1. numunelik kuma /deri/kt paras, eantiyon, numune. 2. para, zlklarbir yer: Here and there you could see swatches of bime red. Yer yer k rm erit halinde uzanan) alan, erit. 2. trpan, makinesi v.b.nin i. 1. (

te kesti i yer. gei /giysi/rt/kuma ) ile sarmalamak, ile sarp sarmalamak, ile f. in (sarg sarmak. i. sineklik, sinek ldrmeye yarayan sapl alet.
f. 1. (dik duran bir ey/biri) (bir yandan br yana) sallanmak; sallamak: etkisine s. brakarak She was to the music. Kendini mzi inSvazice. . swaying --s/Swa.zi) Swazi, Svazi. 2. Swazice, 1. Swazi, i. 1. (o na zg. 2. Swazice, Svazice. Svazi, Swazi halk i. Swaziland, Svaziland. f. (swore, sworn) 1. kfretmek, svmek. 2. yemin etmek, ant imek; (birine) verdirmek, ant iirmek. (birine)yemin kfretmek. -e ok gvenmek. k. dili svp saymak, kalay basmak. (bir eyi yapmamak iin) tvbe etmek. 1. birine ant iirerek bir makama geirmek. 2. birine ant iirmek. (belirli bir konu) hakk nda (birine) yemin ettirmek: Weve sworn him to silence. Hibir ey sylemeyeceine dair yemin ettirdik. i. kfr, svg. i. 1. ter. 2. (so uk bir yzeyin stnde oluan) damlalar, ter. 3. ter dkme. ulanmak. 3. k. dili f. 1. terlemek. 2. (cam, v.b.) terlemek, buendi mak, bardak epey ter dkmek. 2. ok e etmek. k. dili 1. ok al k. dili 1. (zor bir duruma) dayanmak: Youll just have to sweat it out! Ona ka vcudundan aren yok! 2. endie iinde beklemek: We sweated it dayanmaktan ba eyi atmak. ter dkerek bir eofman. i. kazak, h rka, sveter, pulover. s. 1. terli. 2. ter kokan. 3. terleten, terletici (hava). i. sveli. i., ng. algam. algam. i. sve. i. svee. s. 1. sve, svee zg. 2. svee. f. (swept) 1. sprmek: Sweep the kitchen! Mutfa spr! She swept the n yerini temizledi. 2. away yok kitchen floorkendine clean. Mutfa k sprerek etmek. k. dili birini s rsklam (bir yeri) sprmek. i. 1. elektrik sprgesi. 2. sprme makinesi/arac . 3. sprc. s. 1. ok kapsaml, ok geni, byk apta. 2. fazla genel, yeterince fark gzetmeyen. 3. geni, panoramik (manzara). i., o. sprnt. i. denen paralar n tmn bir/birka kiinin kazanabilecei bir bahis tr/piyango.

sweet sweet alyssum/alison sweet basil sweet bay sweet corn sweet gum sweet marjoram sweet pea sweet pepper sweet pepper sweet potato sweet shop sweet shrub sweet water sweet william sweet woodruff sweetbread sweetbriar sweetbrier sweeten sweetener sweetening sweetheart sweetie sweetmeat sweetsop sweet-talk swell swelling swelter sweltering swept swerve swift swift swiftness swig swill swill a liquid around/about in swim swim against the tide swim with the tide swimming swimming costume swimming pool swimming trunks swimmingly

s. 1. tatl; ekerli: sweet wine tatl arap. sweet orange tatl portakal. Do you take your coffee sweet? Kahvenizi ekerli mi iersiniz? This jams too bot. beyaz deliotu, beyaz kuduzotu. bot. fesle en, reyhan. bot. defne. tatl bir msr tr. 1. bot. amerikans las. 2. bot. anadoluslas. 3. sla balsam. bot. mercank k, merzeng. bot. trahi, trahi. tatl biber. dolmalk biber; arliston biberi. tatlpatates, sarmakpatatesi.

ng. ekerci dkkn, ekerci. bot. kadehie i, kalikant. tatl su.


bot. hsnyusuf. bot. kokulu asperula. i., kasap. uykuluk. i., bot. kokulu bir gl tr. i., bot., bak. sweetbriar. f. 1. tatllatrmak, tatl yapmak, eker tad vermek. 2. daha ho yapmak; hale getirmek, tatl latrmak, daha ekici yapmak; iticiliini daha hobir i/iece i) tatl yapan madde, tatland rc . i. (yiyece i. 1. tatllatrma, tatl yapma. 2. daha ho yapma; tatllatrma, daha ekici yapma; iticiliini azaltma. 3. (yiyecei/iecei) tatl yapan madde, i. sevgili. i., k. dili 1. sevgili. 2. ok eker biri/hayvan; ok ho bir ey. 3. ng. (akide gibi) eker. ekerleme. i.ekeri i. 1. bot. kaymaka ac, hintayvaaac. 2. hintayvas (meyve). f., k. dili (birini) tatl szlerle ikna etmek/kandrmak. f. (--ed; --ed/swol.len) 1. imek, kabarmak; iirmek: Her ankles swollen. i i The rain has swelled the door. Yamur kapnn tahtalarn Ayak kinlik, ti. ilik, i , imi yer. 2. i me; iirme. i. 1. ibile f. (scaktan) terleyerek bunalmak: We sat there sweltering for two hours. Orada iki saat boyunca iinde oturduk. i. 2. bunaltc, boucu cakl yla) insanter ok terletip bunaltan. s. 1. (s cak).sweep. (sbak. f., f. 1. birdenbire ba ka bir tarafa ynelmek; (tat) birdenbire baka bir yne srmek: At point road swerves tozeki. the west. O noktada yol ,that sratli. 2.the k. dili ak ll; makul; s. 1. abuk, h zl i., zool. 1. karasa an. 2. k. dili krlang. i. abukluk, h z, srat. f. (--ged, --ging) k. dili imek. i. yudum. f. 1. ok imek. 2. (domuza) suland rlm yemek artklar vermek. 3. stne su dkerek (bir yeri) temizlemek. i. (domuza yedirilen) ) (bir svyla) alkalamak/alkalayarak temizlemek. (bir kab f. (swam, swum, --ming) 1. (suda) yzmek: They were swimming in the . gelmek. 2. (akarsu, gl v.b.ni) yzerek gemek. 3. (bir creek. ayda egemen olan yzyorlard gr e kar egemen olan gr e uymak. i. yzme. mayo. yzme havuzu. (erkekler iin) mayo: He bought a pair of swimming trunks. Mayo ald . z.

swimsuit swindle swindler swine swing swing into action swinging swinging door swinish swipe swirl swish Swiss Swiss cheese Swiss steak switch switch off switch on switchblade switchboard switchboard operator Switzerland swivel swivel chair swivet swob swollen swoon swoop swoop down on swop sword swordfish swordplay swordsman swordsmanship swordtail swore sworn swot swot up swum swung sycamore sycamore maple sycophancy sycophant

i. mayo. f. doland rmak, dolandrclk etmek. i. dolandrma; dolandrclk. i. dolandrc. i. (o. swine) 1. domuz. 2. k. dili pis herif. f. (swung) 1. (sarka gibi) sallanmak; sallamak: The lamp was swinging in the wind. Lamba rzgrda sallan yordu. She was swinging in the k. dili harekete geivermek. s., k. dili ok hareketli ve ne eli. arpma kap . s. ok kaba; hayvani, hayvanca. f. 1. k. dili almak, a rmak, araklamak, yrtmek. 2. arpmak, vurmak. 3. eyi) -e do ru dnmek; yle bir sallamak: He at (birine) yumruk savurmak; (bir arak dndrmek; f. dnmek; girdap gibi dnmek, helezonla

k trarak dndrmek. dnme; girdap girdap gibi dndrmek; helezonla sl gibi ses karmak.i. 2. (yapraklar, ipek f. 1. (havada hareket ederken) rdamak. i. 1. sl k 1. gibi keskin bir ses. 2. hrt2. . svireli. v.b.) h. Swiss) svireli. s. svire, svireye zg. i. (o svire peyniri. biftek ile yap lan sebzeli, salal bir yemek. i. 1. elektrik anahtar /dmesi, anahtar, dme, komtatr; alter. 2. d.y. . 4. debir itirme, iiklik. 5. (kesilmi) ok ince makas. 3. (uzun bir) posti evirerek) (elektrikli aygt)de kapatmak. (dmesini (dmesini evirerek) (elektrikli bir aygt) amak. i. sustal bak, sustal. i. telefon santral. santralc , santral; santral memuru/memuresi. i. svire. i. 1. frdnd, serbest bir eksenle balanm ift halka. 2. (tfek) at . f. (--ed/--led, --ing/--ling) around dnvermek; dndrvermek. kancas dner sandalye; dner koltuk.
i. i., f., bak. swab. f., bak. swell. s. imi, i. f. baylmak. i. baylma, baygnlk, baygn hal. f. (down) (ku ) birdenbire inmek. 1. birdenbire (birinin) stne ullanmak. 2. birdenbire inip/ kp (birini) yakalamak. i. 1. swap. ani ini. 2. baskn, polis baskn. f., i., k. dili, bak. i. k l. i. (o. sword.fish/--es) klbal. i. k l kullanma. o. swords.men (srdzmn) i. iyi kl kullanan kimse. i. k l kullanmakta ustalk. i., zool. k lkuyruk. f., bak. swear. f., bak. swear. f. (--ted, --ting) ng., k. dili ok ders almak, ineklemek. ng., k. dili (dersi) ok almak, inek gibi almak. i., ng., k. dili 1. inek, ok ders alan renci. 2. ok alma, ok abalama. f., bak. swim. f., bak. swing. i., bot. amerikan nar. bot. daakaaac. i. dalkavukluk. i. dalkavuk.

syllabication syllabification syllabify syllable syllabus syllogism sylph sylphlike sylvan symbiont symbiosis symbiotic symbol symbolic symbolic logic symbolise symbolism symbolist symbolize symmetric symmetrical symmetry sympathetic sympathetic strike sympathise sympathiser sympathize sympathizer sympathy sympathy strike symphonic symphony symphony orchestra symposium symptom symptomatic synagogue sync synch synchromesh synchronic synchronisation synchronise synchroniser synchronism synchronization synchronize

i. 1. hecelere ayrma. 2. heceleme. i., bak. syllabication. f. 1. hecelere ayrmak. 2. hecelemek. i. hece, seslem. i., o. --es (slbsz)/syl.la.bi (slbay) zet. i., man. tas m, kyas. i. 1. havada ya ayan peri, hava perisi. 2. ince ve gzel kz. s. ince gzel, gzel ve ince (k z/kadn). s. 1. ormanda ya ayan/bulunan. 2. ormana zg. 3. ormanlk; ormanla ; orman gibi. kapl ar. i., biyol. ortakya i., biyol. sembiyoz, ortakya ama, ortakyaarlk. s. sembiyotik, ortakya ar. i. sembol, simge. s. sembolik, simgesel. simgesel mantk. f., ng., bak. symbolize. i. sembolizm, simgecilik. i. sembolist, sembolizm yanl s, simgeci. s. sembolist, sembolizmle ilgili, simgeci. f. 1. -in sembol/simgesi olmak, -i simgelemek. 2. sembolle tirmek, tirmek. simgele s., bak. symmetrical. s. 1. simetrik, simetrili. 2. mat. simetrik, bak ml, bakk. i. simetri, bak m. s. 1. birinin duygular n anlayp paylaan, anlayl, halden anlayan. 2. . 3. olumlu, iyi. sempatik, s cakkanl sempati grevi, destek grevi. f., ng., bak. sympathize. i., ng., bak. sympathizer. f. with 1. (birinin) duygular n anlayp paylamak, halini anlamak. 2. /fikri) anlayp paylamak/desteklemek. (gr i. sempatizan. i. 1. anlay, halden anlama: Hes gone there to get sympathy from her. nagrevi. snmaya gitti. Dont look for any sympathy from Oraya onun anlay sempati grevi, destek arouse s.o.s sympathies for birinin eyden) yana olan duygularn uyandrmak. (birinden/bir s., mz. senfonik. i., mz. senfoni. senfoni orkestras . o. sym.po.si.a (smpoziy)/--s (smpoziymz) i. sempozyum. i. 1. tb. semptom, bulgu, belirti. 2. iaret, alamet, belirti. s. of 1. tb. -in semptomu olan, -in belirtisi olan. 2. -e iaret olan, -in belirtisi olan. i. sinagog, havra. f., k. dili, bak. synchronize. i., k. dili f., i., k. dili, bak. sync. i. senkronizr tertibat . s. ezamanl, senkronik. i., ng., bak. synchronization. f., ng., bak. synchronize. i., ng., bak. synchronizer. i. ezamanllk, senkronizm. i. 1. senkronize etme, senkronik/e zamanl bir hale getirme. 2. sin. senkronizasyon, e leme. f. 1. senkronize etmek, senkronik/e zamanl bir hale getirmek. 2. sin. senkronize etmek, e lemek.

synchronizer syncline syncopate syncopated syncopation syncope syncretism syndicate syndrome synergism synergy synesthesia synod synonym synonymous synopsis syntactic syntactical syntagm syntagma syntax synthesis synthesise synthesize synthetic syphilis syphon Syria Syriac Syrian syringe syrup system systematic systematisation systematise systematization systematize systemic systems analysis systems analyst systole systolic T square T, t Ta tab

i. senkronizr. i., jeol. ine, tekne. f., mz. senkoplamak. s., mz. senkoplu. i., mz. senkop. i. 1. tb. senkop, baylma, baygnlk geirme. 2. dilb. ises dmesi. i. 1. dilb. ikili at . 2. fels. senkretizm. i. 1. gazetelere bant-karikatr/karikatr/makale/haber satan ajans. 2. bir ynetim altnda bulunan ayn trden bir grup ticari kurulu: a newspaper i., tb. sendrom. i., bak. synergy. i. grevde lik, sinerji. i. duyum ikilii, sineztezi. i., Hrist. 1. sinod, toplant . 2. sinod, seilmi yelerden oluan topluluk/kurul. i. eanlaml szck, eanlaml, sinonim. s. eanlaml, anlamda, sinonim. o. syn.op.ses (snapsiz) i. zet. s., dilb. szdizimsel, sentaktik. s., dilb., bak. syntactic. i., dilb. dizim, sentagma. i., dilb., bak. syntagm. i., dilb. szdizimi, sentaks. o. syn.the.ses (snthsiz) i., fels., kim. sentez, bireim. f., ng., bak. synthesize. f. 1. sentez haline getirmek. 2. kim. sentez yoluyla yapmak/meydana getirmek. s. 1. sentetik, sentez yoluyla yap lan. 2. suni, yapay. i., tb. frengi, sifilis. i., f., bak. siphon. i. Suriye. i., s. Sryanice. i. 1. Suriyeli. 2. Sryani. s. 1. Suriye, Suriyeye zg. 2. Sryani. 3. Suriyeli. i. 1. rnga, ine, enjektr. 2. rnga, bir yere sv doldurmaya yarayan ngaylabeet iinesyrup su fpancar krtarak pompa. 3. pskrte, plverizatr. 1. rmelas: tatl sv, f. urup, i. 1. pekmez k vamndaki

. lemon syrup limon urubu. chocolate syrup ikolatal system sos. 2. (ila melas sistemi. philosophical i. 1. sistem, dizge: solar system gne felsefe dizgesi. digestive system sindirim sistemi. nervous system sinir s. 1. sistemli, dizgeli. 2. fels. sistematik, dizgesel.
i., ng., bak. systematization. f., ng., bak. systematize. i. sistemle tirme, dizgeletirme. f. sistemli bir hale getirmek, sistemle tirmek, dizgeletirmek. s. sistemik (ila). sistem analizi. sistem analisti. i., tb. kasm, sistol. s., tb. kasml, sistolik. T cetveli. i. T, ngiliz alfabesinin yirminci harfi. to a T tam bir ekilde, tam: It suits you to a T. Tam sana ng., k. dili Sagre ol! bir ey. nlem, i. 1. (dosyan n uzun kenarndaki tasnif numaras/yazs yazl) knt. 2. (sayfa kenar na yaptrlan) indeks etiketi. 3. (bir ucu giysiye dikili br

tabby tabby cat table table d'hte table linen table of contents table salt table tennis tablecloth tableland tablespoon tablet tableware tabloid taboo tabu tabular tabulate tachometer tachycardia tacit taciturn tack tack s.t. down tack s.t. on tackle tackle s.o. about s.t. tacky tacky tact tactful tactic tactical tactician tactics tactile tactless tad Tadjik Tadjiki Tadjikistan tadpole Tadzhik Tadzhiki Tadzhikistan taffeta taffy

s. tekir kedi. i. 1. masa. 2. masa, masadakiler, ayn masada oturanlarn hepsi, sofra, sofradakiler. 3. izelge, liste: periodic table elementler (tbcetvel, lz dot)tablo, (lokantada) tabldot. o. ta.bles dhte (bezden yap lm) sofra rtleri ve peeteler. (kitabn banda bulunan ve alfabetik dizin olmayan) iindekiler. sofra tuzu. masatenisi, masatopu, pingpong. i. sofra rts, masa rts. i., cor. plato. i. 1. byk ka k, servis ka. 2. (l birimi olarak) orba ka. i. 1. bloknot. 2. tablet, hap, komprime. 3. (ta tan) levha. i. (sofrada kullan lan) tabak anak, atal bak gibi eya. i. 1. tabloit gazete; tabloit ek. 2. sansasyonel gazete. s. 1. tabloit. 2. tabu. basna zg. sansasyonel; i. tabu. s. tabuboyal olan, i., s., bak. taboo. s. izelge/tablo/liste halinde olan. f. cetvel haline koymak, tablo haline getirmek. i. takimetre, dn ler. i., tb. taikardi. s. 1. szsz. 2. szle/yazyla belirtilmeden ifade olunan, aka /yaz . sylenmemi an. s. suskun, ok azlmam konu i. 1. ufak ivi; raptiye, pnez. 2. (bir yelkenlinin/bir hareketin/bir ncenin takip ettii) yn: The ship was on a port tack. Gemi iskeleden d eyi ivileyerek/raptiyeleyerek almaz/hareket etmez bir duruma bir getirmek. 1. bir eyi iviyle/raptiyeyle (bir yere) asmak. 2. (to) bir eyi sonradan igzel bir ekilde (bir eye) geli ca yakalama. f. 1. (bir problemi) ele i. 1.den. palanga. 2. (birini) s keklemek.

mak: How are we going to tackle this problem? Bu almak, zmeye al nda biriyle konu mak. zor/hassas bir konu hakk s. yapkan.
s., k. dili 1. adi, baya . 2. ok zevksiz; ok rk. i. takt, ince bir anlay, ince bir nezaket. s. takt sahibi, nazik ve ok anlayl, ince. i. 1. ask. (belirli bir ama iin ba vurulan) taktik. 2. taktik, manevra, vurulan yol ve yntem. ba e ait, taktik. s. takti i. taktiki. i. taktik. s. 1. dokunma duyusuyla alg lanabilen. 2. dokunma duyusuyla ilgili, dokunsal. s. takttan yoksun, patavats z, inceliksiz. i., k. dili azck bir miktar. i., s., bak. Tajik. i., s., bak. Tajiki. i., bak. Tajikistan. i., zool. iriba . i., s., bak. Tajik. i., s., bak. Tajiki. i., bak. Tajikistan. i. tafta; canfes. i. kaynam ekerle tereyandan yaplan ekerleme.

tag tag along tag s.o. as ... tag s.o. with Tahiti Tahitian tail tail away tail end tail lamp tail off tail wind tailgate taillight tailor tailor-made tailspin taint Taiwan Taiwanese Tajik Tajiki Tajikistan take take take a bearing take a bite of s.t. take a break take a chance take a chance on take a devious route take a dim view of take a dislike to take a fancy to take a fancy to take a gander at take a hard line with take a heavy toll take a hint take a joke take a journey take a leaf out of s.o.s book take a liking to take a load off ones mind take a look at take a picture take a piss

i. 1. etiket, yafta. 2. kovalamaca. f. (--ged, --ging) 1. etiketlemek, yafta oyuncuya) dokunmak. koymak. 2. (kovalamaca oyununda) (ebe) (ba ka ndan gitmek/gelmek, pe ine taklmak. 2. 1. (after/behind) -in arkas rf meraktan dolay veya bir kar elde etme umuduyla) (after/with) (s birine (belirli bir) damga vurmak, birine ... damgas vurmak. (bir eyi) birine yklemek, birinin stne atmak. i. Tahiti. i. 1. Tahitili. 2. Tahitice. s. 1. Tahiti, Tahitiye zg. 2. Tahitice. 3. Tahitili. i. 1. (hayvana ait) kuyruk. 2. arka k sm, kuyruk; son blm: in the tail of the procession bak. tail off. kafilenin son blmnde. the tail of the airplane ua n k. dili 1. en son k sm. 2. k. oto., bak. taillight. azalmak; azalarak kaybolmak; azalarak sona ermek; yava yava kaybolmak: The sound their voices ; den. of pupa rzgr . tailed off in the woods around them. hav. arka rzgr i. (yk arabas na/steyna ait menteeli) arka kapak. f., k. dili baka bir n arkas ndan ok az bir mesafe b , rakarak gitmek/gelmek, baka araban , stop, kuyruk lambas arka lamba. i., oto. stop lambas i. terzi. f. (belirli bir amaca gre) (bir eyi) yapmak/deitirmek. s. terzinin yapt (giysi). i. 1. (ua n girdii) vril. 2. k. dili bunalm: It almost put him in a tailspin. bunal ma d recekti. This send the economy into Onu az kald eyin b rakt ) leke. f.will 1. lekelemek. 2. (yeme i) a i. (ahlaka kt bir bozmak. i. Tayvan. i. (o. Tai.wan.ese) Tayvanl. s. 1. Tayvan, Tayvana zg. 2. Tayvanl. i., s. Tacik. i., s. Tacike, Taciki. i. Tacikistan. f. (took, tak.en) 1. almak; gtrmek: Be sure to take a sweater! Yan na ihmal etme! Will you the to the vet? i elde kazak almay lat. 3. k.dog dili (h rszlar n Kpe alarak i. 1. sin. ekim. 2. (para olarak) hstake i) kerteriz kazan.almak. etti den. bir eyden bir lokma srmak, bir eyden bir srk almak. mola vermek. riske girmek; rizikoyu gze almak. (riskli bile olsa) -i denemek. arka yollardan dolanarak gitmek; dolana dolana gelmek. -i doru bulmamak. -den soumak. -den ho lanmak. -den ho lanmaya balamak. k. dili -e bir gz atmak, -e bir bakmak. -e sert davranmak. (of) (bir ey) (-e) ok zarar vermek; byk bir kayba sebep olmak: This last campaigns taken a heavy of our men. Bu son seferde ok adam bir szden anlam kartoll p ona gre hareket etmek. dolayl

aka kaldrmak, akaya gelmek.


yolculuk etmek. birini rnek almak, birinin izinden yrmek. -den ho lanmaya balamak. endiesini gidermek. -e bir gz atmak, -e bir bakmak. fotoraf ekmek. kaba iemek.

take a place by storm take a place by surprise take a powder take a punch at take a rain check take a seat take a shine to take a shine to take a shot at take a shot at take a shower take a sounding take a stand take a stand take a swing at take a swipe at take a trip take a turn for the better/worse take a turn for the worse take a vacation take a vote take a vote of confidence take a vow to do s.t. take a walk take action take advantage of take advantage of take after take aim take aim take along take an examination take an interest in take an oath take an order take apart take away take back take care take care of Take care! Take care! take chances/take a chance take charge take coals to Newcastle take cognizance of take control

ask. iddetli bir hcum yaparak bir yeri almak/ele geirmek. beklenmedik bir sald r/baskn ile bir yeri ele geirmek. argo toz olmak, tymek. k. dili -e bir yumruk atmak. 1. kt hava artlarndan dolay (birinin davetini kabul etmeyince) daha ileri bir tarihte tekrar davet edilmek istemek. 2. iptal edilmi bir ma, oturmak. k. dili (birinden) ho lanmak. k. dili -den ho lanmak. -e (bir el) ate etmek. 1. (tfekle) -e bir el ate etmek. 2. k. dili -i bir denemek. du yapmak/almak. iskandil etmek. bir gr benimseyip savunmak. durum almak, (bir olay kar snda) belirli bir tavr almak. k. dili (birine) bir yumruk savurmak. 1. (birine) (szle) atmak. 2. (birine) yumruk savurmak; (bir eyi) -e doru 1. yle bir sallamak. yolculuk etmek, seyahat etmek. 2. argo uyu turucu madde kullanmak. (-in) durumu iyiye/ktye do ru gitmeye balamak. (iler) ktye gitmeye balamak, kt olmak, ktlemek; (hasta) mek. ktle tatil yapmak. oylama yapmak. gvenoyu iin oylama yapmak. bak. make a vow to do s.t. take vows rahibe olmak. yry yapmak, gezmek: Lets take a walk. Yrye kalm. bir harekette bulunmak. 1. (birini) istismar etmek, (birinin) zaaf ndan faydalanmak. 2. (bir eyden) faydalanmak, istifade etmek. 1. -den faydalanmak/yararlanmak/istifade etmek. 2. (birini) istismar etmek, (birinin) iyi niyetini ktye kullanmak. (fiziki olarak) (birine) benzemek; (biri) gibi davranmak. nian almak. (at) (-e) nian almak. yanna almak, beraberinde gtrmek. (in) -den imtihan olmak; imtihana girmek. ile ilgilenmek, -e ilgi gstermek: He takes an interest in his wifes work. inin i ine ilgi ant gsteriyor. E yemin etmek, imek. 1. birinden emir almak. 2. birinden sipari almak. skmek, paralara ayrmak. 1. (birini/bir eyi) (baka bir yere) gtrmek. 2. from (birini/bir eyi) (baka ka bir 2. yerden) ayrmak. 3. back from (bir say ysaid! ) (baSyledi ka bir say dan) birinden/ba ini geri 1. geri gtrmek. geri almak: Take what you aza paltoyu geri alm yor. al! The store refuses to take back the coat. Ma dikkatli olmak, dikkat etmek. 1. -e bakmak, -in bak myla megul olmak: Shes taking care of her na bakyor. 2.bak! -i karlamak: This money should take care of daughter. K z2. 1. Dikkat et! Kendine iyi 1. Dikkat et!/Dikkatli ol! 2. Aya n denk al! riske girmek, kendini riske atmak; riski gze almak. 1. idareyi ele geirmek; hkmetmeye ba lamak. 2. sorumluluu stne almak. k. dili, bak. carry coals to Newcastle. 1. -e dikkat etmek, -i gz nne almak. 2. -e nem vermek. baa gemek; (of) (-in) ynetimini ele geirmek.

take courage take cover take effect take effect take exception to take exception to take flight take heart take heart take heed of/pay heed to/give heed to take hold take in a garment take in money take into account take into consideration take issue with take issue with Take it easy. take it easy Take it easy! take it kindly take its toll on s.o. take its course take kindly take kindly to take leave take leave of ones senses take leave of ones senses take long take measures take note of take note of take notes take notice of take notice of take off take off from work take off from work take offense take offense at take office take on take ones breath away take ones choice take ones medicine take ones time take ones time

cesaretlenmek, yreklenmek. snmak, gizlenmeye almak: We took cover behind the rock. Kayay kendimize siper ettik. yrrle girmek. yrrle girmek. -e k zmak. -e itiraz etmek. umaya ba lamak. cesur olmak, cesaretlenmek. morali ykselmek; cesaret almak; kendine gveni artmak. -e dikkat etmek, -e kulak asmak. 1. (of) (-i) (elle) tutmak, kavramak; yakalamak. 2. of (birini) etkisi alt na almak: This feeling took hold of him. Bu his onu etkisi alt na ald. bir giysiyi daraltmak. para tahsil etmek. hesaba katmak, dikkate almak, gz nnde tutmak. gz nnde bulundurmak, dikkate almak, hesaba katmak, d nmek. -e itiraz etmek. -e itiraz etmek. Yava yava./Kendini yorma./Kolayna bak./i hafiften al./Kzma. k. dili 1. keyif atmak, keyfine bakmak. 2. on -i hor kullanmamak. 3. on ra mamak, kt 4. on (biriyle) (biriyle) r ol!/Sakin-e ol! 2. Adavranmamak. r ol!/Yava ol!/Acele etme! sert bir ekilde k. dili 1.uA Azra didnt take it kindly. Azran n houna gitmedi. birine zarar vermek. olacana varmak. Servet doesnt take kindly to people asking him for money. nsanlarn gitmiyor. kendisinden para istemesi Servetin pek ho una -i memnuniyetle kar lamak, -i ho karlamak. -den ho lanmak, ayrlmak, veda etmek. delirmek, akln karmak. k. dili delirmek. uzun srmek. nlem/tedbir almak. -e nem vermek, -e dikkat etmek. -e dikkat etmek. not almak. -i dikkate almak, -e ald rmak. -i dikkate almak; -e ald rmak, ile ilgilenmek, -i umursamak. 1. (uak/ku ) havalanmak. 2. k. dili birdenbire kp gitmek; yola kmak. izin alarak ie gitmemek. (geici olarak) ii brakmak: He took off from work for an hour in order to gitmek iin bir saatliine ii brakt. go to the dentist. Diiye incinmek; alnmak. gcenmek, dar lmak, -e k zmak, -e gcenmek. (yksek bir grevli/memur) resmi olarak greve ba lamak. 1. (tat) (kargoyu/yolcuyu) almak. 2. (birini) ie almak. 3. (biriyle) ramak/me gul olmak. 4. (biriyle) dvmek/vurumak. 5. (biriyle) boy u n nefesini kesmek. insan istediini semek. hak ettii cezaya boyun emek. (on) (bir i iin) istedii kadar zaman harcamak: Take your time! Acele etme! acele etmemek.

take out take over take pains take pains take part in take pity on take pity on take place take place take pleasure in take possession of take precautions take precedence over take pride in take refuge in take responsibility for take revenge on take root take root take s.o. aback take s.o. at his/her word take s.o. by storm take s.o. by surprise take s.o. down a peg take s.o. down a peg or two take s.o. for a ride take s.o. for granted take s.o. hostage take s.o. in take s.o. in tow take s.o. into custody take s.o. out take s.o. over take s.o. to one side take s.o. to task take s.o. to task take s.o. to the cleaners take s.o. under ones wing take s.o. up on his/her offer take s.o./an animal in take s.o./s.t. for take s.o./s.t. into account take s.o./s.t. off s.o.s hands take s.o./s.t. wrong take s.o.s advice take s.o.s breath away take s.o.s measure

1. (sigorta poliesini) sat n almak. 2. yola kmak. 3. after -i kovalamaya lamak. 4. after -in pe inden gitmek, -i takip ynetimi etmek. stlenmek: Will ba 1.ynetimi ele almak; ynetimi ele geirmek; you take over for me here while Im in Kayseri? Ben Kayserideyken zen gstermek, zenmek, itina etmek. ok zen gstermek; ok u ramak; ok zahmete girmek. -e katlmak, -e itirak etmek. -e merhamet etmek. -e ac mak, -e merhamet etmek. olmak, meydana gelmek. olmak, meydana gelmek, vuku bulmak; gemek: Their marriage took n nikh bir cuma gn kyld. The story takes place on a Friday. Onlar -den zevk/haz/keyif almak. 1. -in sahibi olmak. 2. -e el koymak. nlem almak, tedbir almak. (daha nemli oldu u iin) -den nce gelmek/ele alnmak. -den gurur/vn duymak, ile iftihar etmek, ile vnmek. -e s nmak. -in sorumlulu unu stlenmek. -den almak. kk salmak; tutunmak. 1. (bitki) kk salmak. 2. (bir ey) iyice yerlemek, kk salmak. birini ok artmak. birine inanmak. birinin kalbini fethetmek, birini bylemek. 1. birini gafil avlamak. 2. birini ok artmak. 3. baskn yaparak birini yakalamak. bir kimseyi kk d rmek. k. dili birine dnyan n ka bucak olduunu gstermek. k. dili birini aldatmak/doland rmak. birinin varln kendisine verilmi bir hak gibi grmek. birini rehin almak. 1. (polis) birini karakola gtrmek; birini tutuklamak. 2. birini ieriye gtrmek; ieriye almak: k. dili birinibirini himayesine almak. He took her in to dinner. Onu ieriye birini tutuklamak. (flrt ettii) birini gezmeye/bir yere gtrmek. birini tekeline almak: Youve just taken Saadet over this evening, havent you? ak am tekeline aldn deil mi? birini Saadeti bir yana bu ekmek. birini azarlamak/paylamak. birini azarlamak/paylamak. k. dili birini soyup so ana evirmek. k. dili birini kanad altna almak, birinin stne kanat germek; birine lavuzluk etmek. k birinin teklifini kabul etmek: Ill take you up on that. O teklifini kabul ediyorum. birini/bir hayvan almak, barndrmak: Shes always taking in stray cats. yor. Theyve started to take in lodgers. Eve Sokak kedilerini hep evine al eyi) (ba ka biri/ba ka bir ey) sanmak/zannetmek. (birini/bir birini/bir eyi hesaba katmak. birini (yk saylan) birinden/bir eyden kurtarmak. birini/bir eyi yanl anlamak, birini/bir eyi yanl bir ekilde yorumlamak. birinin szn dinlemek, birinin szne uymak. k. dili (ok gzel biri/bir ey) birini bylemek, birini ok etkilemek: The view took my breath away. Manzara beni byledi. ini snamak. birinin karakterini/yetene

take s.o.s pulse take s.o.s time take s.o.s word for it take s.o.s/s.t.s place take s.t. amiss take s.t. for granted take s.t. hard take s.t. in take s.t. in ones stride take s.t. in stride take s.t. in the right spirit take s.t. lying down take s.t. off take s.t. on faith take s.t. out take s.t. out on take s.t. to heart take s.t. up take s.t. upon/on o.s. take s.t. with a pinch/grain of salt take s.t./s.o. off take sanctuary take service with take shape take shape take shelter take shelter behind take sick take sick take sides take sides take solace in take steps take steps take stock take the trouble to do s.t. take the air take the bull by the horns take the bull by the horns take the cake take the edge off take the floor take the helm take the initiative take the law into ones own hands take the lead take the liberty

birinin nabzn saymak/almak/lmek. birinin vaktini almak. birinin szne inanmak. 1. birinin/bir eyin yerini doldurmak. 2. birinin/bir eyin yerini igal etmek. gcenmek. 1. otomatikman bir eyin (belirli bir ekilde) olduunu dnmek: I took it for that shed be with you. Seninle beraber olacak sanm tm. 2. eye pek ok zlmek. bir granted 1. bir eyi ieri almak/ekmek: The boats taking in water. Tekne su yor. Take in that rope! O ipi ek! 2. bir eyi kapsamak/iermek/ihtiva al eyin stnde durmamak, bir eyi mesele yapmamak. k. dili bir bir eyin zerinde durmamak, bir eyi mesele yapmamak. bir eyin ardndaki iyi niyeti kavrayarak kzmamak. hi kar gelmeden bir eyi kabul etmek. 1. (bir sayy) (belirli bir miktarda) indirmek: Ill take ten percent off the total. yzde on indiririm. 2. (oyunu/bir ta tn olmadan bir eye inanmak. kantToplamdan (of) bir eyi (bir yerden) karmak: Take the milk out of the fridge. St ndan kar. buzdolab nc n (birinden) almak: Dont take it out on him! Hncn ondan cn/h karma! bir eyi ciddiye almak. 1. giysiyi k saltmak/daraltmak. 2. svy emmek. 3. with bir meseleyi mak. (biriyle) konu inden yapmak. bir ii kendili k. dili bir eye pek inanmamak, bir eyi ihtiyatla dinlemek. 1. bir eyi/birini karmak/indirmek: He took off his hat. apkasn kard. They took the elephant iltica etmek. off the stage. Fili sahneden kardlar. Take her snmak, -in hizmetine girmek. (bir eyin) izgileri belli olmaya balamak, biimlenmeye balamak. esas eklini almaya balamak; esas eklini almak; (iler) yoluna girmek. snmak; siperlenmek. -i siper almak: He took shelter behind the wall. Duvar siper ald. hastalanmak. hastalanmak. taraf tutmak. taraf tutmak. -de teselli bulmak. giriimlerde bulunmak, nlem almak: We must take steps to see that justice is nlemek done. Adaletin yerine gelebilmesi iin baz giriimlerde iin) tedbir almak. (bir eyi 1. envanter yapmak, saym yapmak. 2. durumu/kendini deerlendirmek; erlendirmek. of (durumu/kendini) yapmak: Youve taken the trouble to come here for zahmet edip bir ey de her birthday. Zahmet ediphava onunalmak. do um gn iin buraya geldiniz. ya kp dolamak, dar bir ie cesaretle girimek. k. dili meseleyi pervas zca ele almak. k. dili birinci gelmek. 1. -i krletmek. 2. (i tah) kapamak; (keyfi) karmak; (fke v.b.ni) azaltmak. mecliste sz almak. 1. dmen ba na gemek. 2. ynetimi stlenmek. inisiyatifini kullanmak, ilk ad m atmak, n ayak olmak. hakk n kendi eliyle almak, intikamn almak. 1. baa gemek. 2. in -e nayak olmak. cesaret etmek.

take the liberty of doing s.t. take the place of take the pledge take the rap take the shortcut take the stand take the wind out of s.o.s sails take the wind out of s.o.s sails take the witness stand take time take time off take to take to flight take to ones heels take to ones heels take trouble take turns take turns take umbrage at take up a lot of room take up a quarrel take up arms take up room/space take up s.o.s time take up the gauntlet take up the slack take up time take up with take vengeance on take wing take/run risks takeaway take-home take-home pay taken takeoff take-out takeover taking talc talcum powder tale talebearer talent talented talisman talk

izin istemeden bir eyi yapmak: I took the liberty of ordering you a coffee. Sormadan sana bir-in kahve syledim. -in yerine gemek, yerini almak: These new machines are taking the place of the old ones. Bu yeni yemin etmek, sz vermek. makineler eskilerin yerine geiyor. argo suu stne almak. kestirmeden gitmek. huk. (san k/ahit) mahkemede avukatlarn sorularna cevap vermek. k. dili birinin fiyakas n bozmak. k. dili birinin fiyakas n/sksesini bozmak. (tanklk etmek zere) tank krssne kmak. vakit almak; vakit istemek: Thisll take a long time. Bu ok vakit ister. It . time off! Bir mddet izne k! took a lot of izne time. ok zaman kmak: Takeald some izin almak, 1. (bir yere) gitmek: She took to her bed and stayed there all week. na girip btn hafta orada yatt. 2. (bir eyi yapmaya) balamak: Yata kamak. koarak kamak, tabanlar yalamak. k. dili ko arak kamaya balamak, tabanlar yalamak. 1. zahmete katlanmak, zahmet etmek. 2. dikkat etmek. (at) (bir eyi) srayla yapmak: Take turns riding the pony! Midilliye srayla bininiz! nbetlee yapmak, sra ile yapmak. -e gcenmek. ok yer tutmak. kavgaya katlmak. silaha sar lmak. yer igal etmek/tutmak/kaplamak: That wardrobe takes up too much room. gardrop fazla yer kapl yor. birininO vaktini almak. meydan okuyan n arsn kabul etmek. halatn bounu almak. f. 1. azaltmak; azalmak. 2. (halat) boaltmak, laka etmek, almak. gev etmek. vakit/zaman (biriyle) arkada olmak. -den almak. kanatlanmak, umaya ba lamak. kendini tehlikeye atmak. i., ng. baka yerde yenilmek zere scak yemekleri paketlenmi olarak satan dkkn. s. 1. paketlenmi olarak hazrlanan (scak yemek). 2. scak i. net maa . f., bak. take 1. i. 1. havalanma. 2. (komik) taklit; parodi. s. 1. paketlenmi olarak hazrlanan (scak yemek). 2. scak yemeklerin paket halinde satld (dkkn). i. ele geirme. i. i. 1. talk. 2. talk pudras . talk pudras . i. 1. masal; hikye. 2. yalan. i. dedikoducu kimse. i. kabiliyet, yetenek; hner; Allah vergisi. s. kabiliyetli; hnerli. i. (o. --s) tlsm. f. 1. konu mak: She taught her parrot how to talk. Papaanna konumay retti. Be quiet when Im talking to you! Seninle konutuum zaman sus!

talk a period of time away talk about talk away talk back talk behind ones back talk big talk big talk down to talk in ones sleep talk nonsense talk nonsense talk s.o. into s.t. talk s.o.s head off talk s.t. out talk s.t. over talk sense talk shop talk through ones hat talk through ones hat talk to s.o. like a Dutch uncle talk turkey talkative talking-to tall tallow tally tallyho talon tamale tamarind tamarisk tambourine tame tamer Tamil tamp tamper tampon tam-tam tan tan s.o.s hide tan s.o.s hide tandem tandem bicycle tang Tanganyika Tanganyikan

belirli bir sreyi konu arak geirmek. -den bahsetmek, -i konu mak: Theyre talking about you. Seni uyorlar. konu durmadan konu mak. (to) k. dili (-e) sert kar lk vermek. birinin arkas ndan konumak. k. dili yksekten atmak, fart furt etmek; byk sylemek. k. dili yksekten atmak, fart furt etmek, bbrlenmek. k. dili yksekten bakan bir tav rla (biriyle) konumak; (birine kar) yla basit bir dil kullanmak. fazlas klamak. uykuda say samalamak. samalamak. birini bir eyi yapmaya ikna etmek. k. dili birinin kafas n iirmek/tlemek. bir eyi btn ayrntlaryla konumak/grmek. bir eyi konumak/grmek. makul konu mak. mesleki ileri konumak. palavra atmak, kafadan atmak. k. dili atmak, kafadan atmak. k. dili birini paylamak/azarlamak. k. dili ciddi bir ekilde i konumak; ciddi bir ekilde konumak. s. konukan, eneli. i., k. dili azarlama, azar, paylama. s. uzun boylu, uzun: Hes 1.7 meters tall. Boyu 1,70. i. donya. i. hesap; skor: You must keep a tally of how many trucks come in. Gelen n saysn (tilkiyi tutman lazm. f. 1. (up) saymak. 2. kamyonlar nn kpekleri kobirbirine turmak uymak; iin nlem Haydi!/Yallah! grnce avc i sz). syledi i. pene. i. m sr unu ile kyma ve krmzbiberle yaplan Meksika yemei. i. demirhindi. i., bot. lgn. i. tef. s. 1. evcille tirilmi, evcil. 2. uysal, munis. 3. heyecan vermeyen, z, sktamer c; yavan. f. terbiyecisi. 1. evcilletirmek. 2. uysallatrmak, heyecans i. terbiyeci: lion aslan i., s. 1. Tamil. 2. Tamilce. f. down bastrp sktrmak. f. with 1. kanuna ayk r olarak (bir eyi) deitirmek/(birini) etkilemeye mak. 2. -i de itirerek bozulmas na yol amak. 3. -i kartrmak, -i al b. tampon. f. tamponlamak, tampon koymak. i., t i., bak. tom-tom. f. (--ned, --ning) 1. tabaklamak. 2. (cilt) (gne te) bronzlamak/kararmak; trmak/karartmak. i. 1. sarms kahverengi. 2. (ciltte) (cildi) birinebronzla dayak atmak, birini pataklamak. k. dili birine dayak atmak, birini dvmek. i. ikili bisiklet, tandem, ifte. i. keskin bir tat/koku. i. Tanganika, Tanganyika. i. Tanganikal, Tanganyikal. s. 1. Tanganika, Tanganyika, Tanganikaya zg. 2. Tanganikal, Tanganyikal.

tangent tangerine tangible tangible assests tangle tangled tango tangy tank tank car tanked up tanker tanner tanners sumac tannery tantalise tantalize tantamount tantrum Tanzania Tanzanian Taoism Taoist tap tap tape tape deck tape deck tape measure tape measure tape player tape recorder tape recording taper tape-record tapestry tapeworm tapioca taproot taps tar tarantula tarboosh tardy tare target target date

i., s. teet, tanjant. i. mandalina. s. 1. elle dokunulur/tutulur. 2. somut. maddi aktifler. f. 1. (ip, iplik, tel, zincir, sa v.b.ni) kar trmak, dolatrmak, karmakark etmek; iplik, tel, zincir, sa kar k, dola k, girift, giri ik, v.b.) karma k.mak, dolamak, dolanmak. 2. s. kar(ip, i. tango. s. keskin (tat/koku). i. 1. depo; tank: gas tank benzin deposu. water tank su deposu. fish tank akvaryum. ask. tank. f. up (with) (ta tn benzin deposunu) doldurmak. vagonu. d.y. sarn 2. k. dili istimini alm , sarho. i. 1. tanker. 2. ask. tank . i. tabak, sepici. bot. sepicisuma . i. tabakhane. f., ng., bak. tantalize. f. (birinde) bo mitler uyandrmak: The belly dancer was tantalizing all the men in the group. Dansz gruptaki tm erkekleri tahrik ediyordu. s. i. (hiddetten) ba rp arp tepinme. i. Tanzanya. i. Tanzanyal. s. 1. Tanzanya, Tanzanyaya zg. 2. Tanzanyal. i. Taoizm. s., i. Taoist. i. musluk. f. (--ped,--ping) 1. (bir eyi) delerek iindeki svy aktmak. 2. nn tapas n ekerek (iindekit s v y) aktmak. 3. -i f k rdatmak. i. hafif vuru; tkrt. f. (--ped, --ping) hafife vurmak; i. 1. bant: magnetic tape manyetik bant. adhesive tape (yap trc) bant. 2. (dolu) bant, bant kayd : Do you have a tape of her last concert? Onun teyp; kasetalar. teyp; kasetalar. mezura, mezr, erit metre. elik metre; mezura, erit metre. teyp; kasetalar. teyp. 1. bant, bant kayd . 2. banda alma/kaydetme. i. ok ince mum. f. 1. gittike incelmek; gittike inceltmek. 2. off gitgide p son bulmak. 3. off gitgide azaltmak. azal f. banda almak/kaydetmek. i. (genellikle duvara as lan, halya/kilime benzeyen) resimli rt, goblen. i. tenya, erit. i. tapyoka. i., bot. kazk kk. i., o., ask. yat borusu. i. katran. f. (--red, --ring) katranlamak, katran srmek, katranla kaplamak. o. --s (trnlz)/--e (trnli) i., zool. tarantula. i. fes. s. 1. ge, ge gelen/olan. 2. yava olan; yava hareket eden. i. dara. i. 1. hedef, nian. 2. hedef, ama, gaye, maksat. f. 1. -i amalamak. 2. -i hedef almak. amalanan tarih.

target disk target practice target practice target range tariff tarmac tarnish tarp tarpaper tarpaulin tarragon tarry tarry tart tart tart s.o./s.t. up tartan tartar tartrate task task force taskmaster Tasmania Tasmanian tassel taste taste tasteful tasteless tasty tatter tattered tattle tattler tattletale tattoo tattoo taught taunt Taurus taut tavern tawdry tawny tax taxable taxation

bilg. hedef disk. ask. at talimi. at talimi. poligon, at yeri. i. 1. (ithalat/ihracat zerine konulan) vergi. 2. (otel/motel/pansiyon iin) tarife. i. 1. ng. asfalt. 2. ng. asfalt yol; asfalt pist. 3. (madde olarak) katranl makadamdan yaplmbir kald rm/yol. f. (--ked, makadam. 4. bir katranl f. 1. (madeni yzeyi) karartmak; (madeni yzey) kararmak. 2. --king)

n v.b.ni) lekelemek, kirletmek. i. (madeni yzeyde) kararma. (birinin ) tente, branda. i., k. diliad (branda bezinden yap lm i. katranl karton/mukavva.
i. (branda bezinden yap lm) tente, branda. i., bot. tarhun. s. 1. katrana ait; katran gibi, katrana benzeyen: The room had a tarry . smell. Oda katran kokuyordu. 2. katranl f. 1. vakit kaybetmek, oyalanmak. 2. beklemek. 3. (bir yerde) kalmak. s. 1. ek i; mayho. 2. ac, keskin, ineli (sz). i. 1. ah . tart. 2. k. dili fahie, orospu, paoz.

ng., k. dili birini/bir eyi allayp pullamak. i. ekose kuma /desen. s. ekose.
i. 1. tartar. 2. kefeki, pesek. i., kim. tartarat. i. i, grev, vazife; dev. 1. ask. zel grev kuvveti. 2. geici bir sre iin i birlii yapanlardan an grup. olu i. amir, ba kan. i. Tasmanya. i. Tasmanyal. s. 1. Tasmanya, Tasmanyaya zg. 2. Tasmanyal. i. pskl. f. 1. -i tatmak, -in tad na bakmak; -in tadn almak: Will you taste the tadar ms n? I cant taste mint. tad a soup? orbay n tad hoNanenin uma gitti. Itn had i. 1. tat: I liked the taste of that tea. O aythe bir zevki tad vard .tan. 2. tat alma duyusu. 3. tadmlk: Give me just bitter taste. Ac bir s. zevkli, gzel yans s. 1. tad olmayan, tatsz, yavan (yemek). 2. zevksiz. s. tad gzel, lezzetli. i. s. 1. yrtk prtk, lime lime. 2. st ba yrtk prtk. f. on (birinin) ortaya dklmesini istemedi i bir eyi bakasna sylemek: Dont you tattledklmesini on me! Beniistemedi gammazlama! i bir eyi bakasna syleyen kimse, i. birinin ortaya gammaz. i. birinin ortaya dklmesini istemedi i bir eyi bakasna syleyen kimse, gammaz. i., ask. k sndr borusu/trampeti. i. dvme. f. (birinin) vcuduna dvme yapmak; on (vcuduna) (belirli bir eyin) yapmak. f., bak.dvmesini teach. f. alay ederek sata mak. i. (satamak iin sylenen alayl) laf. i., astrol. Bo a burcu. s. 1. gergin, iyice gerilmi (ip, tel v.b.). 2. gergin (sinirler). i. meyhane, bar. s. adi bir ekilde gsterili, cafcafl. s. sarms kahverengi. i. 1. (tahsil edilen/koyulan) vergi. 2. (birinin takat n, sabrn v.b.ni) ey: This is a real tax on my patience. Sabrm zorlayan bir ey zorlayan s. vergiye tabi. i. 1. of -den vergi alma; -e vergi koyma; -i vergilendirme. 2. vergi tahsilat , vergi.

tax-deductible taxexempt tax-free taxi taxi driver taxi rank taxi stand taxicab taximeter taxis taxpayer TB, tb tea teach teacher teaching teacup teahouse teak teakettle team team spirit teamwork teapot tear tear tear a place apart tear down tear gas tear into tear limb from limb tear off tear ones hair tear s.o. (away) from tear s.o. apart tear s.o. up tear s.o./s.t. down tear s.t. (away) from tear s.t. off/out tear s.t. open tear s.t. up tearful tease tease s.t. apart teasel teasle teaspoon

s. vergiden d lebilen. s. vergiden muaf. s. vergiden muaf. i. taksi. f. 1. taksiyle gitmek; (birini) taksiyle gtrmek. 2. (uak) pist zerinde ilerlemek; (ua ) pist zerinde ilerletmek. taksi ofr.

ng. taksi dura. taksi dura .


i. taksi. i. taksimetre, taksi saati. o. tax.es (tksiz) i., biyol. gm. i. vergi veren kimse, vergi mkellefi. k s. tuberculosis. i. 1. ay. 2. ay partisi; ay: Shes giving a tea tomorrow. Yar n bir ay partisi verecek. Will you2. come for tea this afternoon? Bu leden sonra retmenlik yapmak; ders vermek. f. (taught) 1. retmek. i. retmen, hoca. i. 1. retme, retim. 2. reti, ilke. i. ay fincan . i. ayevi, ayhane. i. 1. tikaac, tik. 2. (kereste olarak) tik. i. aydanlk. i. 1. tak m; ekip; ask. tim: Their soccer teams doing well this year. Bu n ekip futbol takm iyihalinde oynuyor. Theyre a good team of workers. sene onlar ruhu, ruhu, ekip al ma ruhu. tak m i. tak m almas, ekip almas. i. ay demlii, demlik. f. (tore, torn) 1. yrtmak; yrtlmak: She tore the paper in two. Kd ikiye yrtarak . ayrd. Youve torn a hole in one of your trouser legs. i. gzya k. dili bir yerin birliini mahvetmek, bir yerdeki birlik duygusunu mahvetmek. ykmak. gz yaartc gaz. k. dili 1. birdenbire (birine) szlerle sald rmak. 2. birdenbire (birine) rmak. sald k. dili parampara etmek. k. dili byk bir aceleyle gitmek, birdenbire ko maya balamak. k. dili 1. ok endieli olmak, endie iinde olmak. 2. san ban yolmak. k. dili birini (birinden/bir yerden) ayrmak/zorla ayrmak: It was time to tear away thatbirinin lovely kalbini view. Ne kadar zor da olsa 2. o gzelim 1. k.myself dili birini okfrom zmek; parampara etmek. birini paralamak/paralamak. k. dili birini ok zmek; birinin kalbini parampara etmek. k. dili birini/bir eyi iddetle tenkit etmek/eletirmek. bir eyi (birinden/bir hayvandan) almak/kapmak. bir eyi (bir yerden) (yrtarak) koparmak. bir eyi yrtarak amak. bir eyi yrtarak para para etmek/paralara ayrmak. be torn between nda kalm beynamaza dnmek. be by two iki cami aras iinde olan/yap lan, ya l gzlerle yap lan. 2. atorn layan, s. 1.choices gzya lar dken. 3. a lamakl . gzya f. 1. aka yollu taklmak. 2. alay ederek satamak. 3. (sa) (tarakla)

kalar na taklmay seven kimse, taklgan kimse. kabartmak. i. ba lif lif ay rmak. bir eyin tellerini
i., bot. tarakotu. i., bot., bak. teasel. i. ay ka .

teaspoonful teat teazel teazle tech technical technicality technician technique technocracy technocrat technology teddy bear tedious tedium teem teenage teenager teens teeny teeny-weeny teeter teeter-totter teeth teethe teetotaler teetotaller tel telamon telecast telecommunication telegram telegraph telegrapher telegraphic telegraphist telegraphy telelens telemeter teleobjective teleology telepathic telepathy telephone telephone book/directory telephone booth telephone booth

i. ay ka dolusu. i. meme. i., bot., bak. teasel. i., bot., bak. teasel. k s. technical, technology. s. 1. teknik. 2. teknik detaylarla dolu (yaz /konuma). 3. sadece kurallara n ayr2. ntteknik - larna dayanan: was only a dayanan; kurallar nt, detay. i. 1. tekniksadece detaylara dayanma. detay. 3. ayrTheirs i. tekniker, teknisyen, tekniki, uygulay mc. i. teknik, yntem, uygulaym. i. teknokrasi. i. teknokrat. i. teknoloji, uygulaymbilim. oyuncak ay. s. skc, can skan; usandrc. i. can s knts, sknt. f. with (hayvan) ile dolu olmak: This lakes teeming with fish. Bu glde klar yor. bal s. on kayn ile on dokuz ya lar arasndaki devreye ait, genlere ait. i. on ile on dokuz ya lar arasndaki kimse; gen, delikanl; gen kz. i., o. on ile on dokuz arasndaki yalar. s., k. dili ufac k, minicik. s. minimini, minnac k. f. sendelemek; sallanmak. i. tahterevalli. i., bak. tooth. f. di karmak. teething ring (bebeklerin dilerini kamas iin plastik) halka. i. azna iki almayan kimse, yeilayc. i., ng., bak. teetotaler. k s. telegram, telegraph, telephone. i., mim. heykelstun, telamon, atlant. f. (tel.e.cast/--ed) televizyonla yaymlamak. i. televizyon yayn. i. telekomnikasyon, uzileti im. i. telgraf, telgrafla gnderilen mesaj. i. telgraf, telgraf cihaz. f. telgraf ekmek; -e (bir mesaj) telgrafla gndermek. i. telgraf . s. 1. telgrafla ilgili; telgraf sistemine ait. 2. ok k sa, veciz. i., bak. telegrapher. i. telgraf lk. i. teleobjektif, uzakeker. i. telemetre, uzaklkler. i. teleobjektif, uzakeker. i. teleoloji, erekbilim. s. telepatik. i. telepati, uzaduyum. i. telefon. f. telefon etmek. telefon rehberi. telefon kulbesi. telefon kulbesi.

telephone central/exchange telephone directory telephone line telephone pole telephone switchboard telephoto telephoto lens telephoto lens teleprocessing telescope teletype televise television television screen television set television set television tube telex tell tell (the) time tell against tell apart tell fortunes tell in s.o.s favor Tell me another one! tell of tell on s.o. tell one to ones face tell ones fortune tell people/things apart tell s.o. a thing or two tell s.o. a thing or two/tell s.o. where to get off tell s.o. off tell s.o.s fortune tell s.t. to s.o. straight tell which is which teller telling telltale telly temerity temper temper temperament temperamental temperance temperate

santral. telefon rehberi. telefon hatt. telefon dire i. santral. i. foto. rak mercei, teleobjektif. teleobjektif, uzakeker. i., bilg. teleilem. i. teleskop, rakgrr. f. 1. (teleskopun elemanlar gibi) i ie gemek; (bir ) teletayp, (baka bir eleman n) iine geirmek. 2. ezilip i ie gemek; ezip eleman i. teletip, telem, uzyazar. f. televizyonla yaymlamak. i. televizyon. televizyon ekran . televizyon, televizyon al cs. televizyon, televizyon al cs. televizyon tp. i. 1. teleks makinesi, teleks. 2. teleksle gnderilen mesaj, teleks. f. -e ) teleksle teleksle mesaj gndermek; -e (bir mesaj f. (told) 1. sylemek; anlatmak: I told her the news. gndermek. Ona haberi syledim. I unu kendisine syledim. Tell me told her he was here. Onun burada oldu yet? Tekin imdi 1. saatin ka oldu unu anlamak: Can Tekin tell the time

anlayabiliyor mu? 2. (saat) zaman gstermek: This saatin ka oldu unu (birinin) aleyhinde olmak. (bir ey)
birbirinden ayrmak, ayrt etmek. fal amak/bakmak. (bir ey) birinin lehinde olmak. k. dili Haydi oradan!/Hadi hadi!/Hadi can m sen de!/Klahma anlat! 1. -i anlatmak, -den bahsetmek: The book tells of his adventures in skoyadaki maceralar ndan bahsediyor. 2. gone (bir to Scotland. Kitap onun olumsuz bir eyi (bakasna) sylemek: Hes k. dili birinin yapt m sylemeye gitti. Dont you tell tell the teacher on me. Hocaya ne yapt sylemek: Tell him what you think of him to his face. birinin yzne kar

nda ne dndn yzne kar syle. Kendisi hakk bakmak. -in falna
insanlar/nesneleri birbirinden ayrt etmek. k. dili birine kmak. k. dili birini ha lamak, birine dnyann ka bucak olduunu gstermek. k. dili birini azarlamak/ha lamak. birinin falna bakmak: Will you tell her fortune? Onun falna bakar msn? birine bir eyi hi saknmadan sylemek. hangisinin hangisi oldu unu ayrt etmek: I couldnt tell which was which. ayrt edemedim. kimse, anlat c. Hangisinin hangisi oldu unu i. 1. (bankada) veznedar. 2. anlatan/syleyen s. etkili; etkileyici; arp c. i. bakalarnn srlarn aa vuran kimse. s. durumu/gerei aa vuran There a telltale smudge of lipstick on his collar. Yakasnda (ey): ng., k. diliwas televizyon. i., i. cret, ataklk. f. 1. yumu atmak, hafifletmek, azaltmak, etkisini azaltmak: The breeze in etkisini biraz azaltt. 2. to -e gre tempered the sun a bit.yarad Rzgr l.gne 2. menevi leme sonucunda elikte i. 1. miza, huy, tabiat, an sertlik. 3. (bir yarad maddeyi olu l. kvamna getirmek iin eklenen) katk i. miza, huy, tabiat, s. 1. kaprisli; saati saatine uymayan. 2. yarad ltan gelen: He has a l gerei 2. yle temperamental aversion such people. Yarad arto l a kamama, ly amama. hi iki i. 1. arya gitmeme, kullanmama. s. 1. lml, arla kamayan. 2. lman.

Temperate Zone temperature temperature inversion tempest tempestuous temple temple tempo temporal temporary temporise temporize tempt temptation tempting ten tenable tenacious tenacity tenancy tenant tench tend tend tendency tender tender tender tenderfoot tenderhearted tenderise tenderize tenderloin tenderness tendon tendril Tenedos tenement tenet tenfold tennis tennis ball tennis court tennis net tennis player tenon tenor

cor. Ilman Kuak/Blge. i. 1. s derecesi, derece: Yesterday Istanbul had a high temperature of stan- buldaki yksek scaklk 35C idi. 2. s, scaklk, 35C. k inversiyonu, scaklen k evrilmesi. scaklDn i. frtna; bora. s. frtnal. i. akak. i. tapnak, mabet, ibadethane. o. --s (tempoz)/tem.pi (tempi) i. 1. mz. tempo. 2. tempo, gidi. s. 1. dnyevi; dini olmayan. 2. zamana ait. s. geici, muvakkat. f., ng., bak. temporize. f. karar vermeyerek vakit kazanmaya al mak, savsaklamak. f. 1. (birini) ayartmaya al mak, doru yoldan saptrmaya almak: He tempted me with the promise of an earldom. Bir kontluk vadederek beni lmas na yol aabilen ey/kimse, birinin do ru yoldan i. 1. birinin ayart na sebep olabilen ey/kimse. 2. birini ayartmaya alma; birinin sapmas s. ok ekici, ok cazip. s. on. i. 1. on, on rakam (10, X). 2. isk. onlu. s. savunulabilir; makul. s. 1. bir iin arkasn brakmayan, bir iten vazgemeyen. 2. ok kuvvetli ). (ba i. bir iin arkasn brakmama, bir iten vazgememe, kararllk. i. 1. (bir yerde) kirac olma, kiraclk; kiraclk sresi. 2. (bir makamda) memur i. kirac .olma, memurluk; memurluk sresi. i. (o. tench/--es) kilizbal. f. 1. (to) (birine) bakmak, (birinin) bak myla megul olmak. 2. (to) gul olmak: He (hayvana/bitkiye) bakmak. (belirli bir the yere) ait i lerle She 3. tends to do washing on me Mondays. f. 1. eiliminde olmak: r pazartesileri y k yor. He tends to exaggerate. Onun Genellikle ama i. eilim, meyil. s. 1. kolaylkla incinen, hassas, duyarl: The skin around the wound is evreleyen cilt ok hassas. 2. efkatli, m fik,(para) very tender. Yaray u i teklifi. f. 1. arzetmek. 2. demek zere i. mteahhidin sundu vermek. i., d.y. tender. o. --s (tendrfts)/ten.der.feet (tendrfit) i. acemi aylak, acemi kimse. s. yufka yrekli. f., ng., bak. tenderize. f. (eti) yumu atmak. i. fileto. i. 1. efkat, sevecenlik. 2. kolaylkla incinme, hassaslk, duyarllk, k. 3.(et, duyarl . sebze, meyve v.b. iin) yumuaklk, sert olmama. i., anat. kiri i. asma b y, slk. i., tar. Bozcaada. i. byk ve harap apartman. i. prensip, ilke; reti. s., z. on kat, on misli. i. tenis. tenis topu. tenis kortu. tenis a. tenisi. i. zvana dili. i. 1. genel anlam. 2. gidi , gidiat, ak: the tenor of events olaylarn ak. the tenor of the times a n gidii. 3. mz. tenor.

tense tense tension tent tent peg tent pole tentacle tentative tenterhook tenth tenuous tenure tepid terebinth term terminal terminate terminology terminus termite tern terrace terrain terrapin terrarium terrestrial terrible terrier terrific terrify territorial territorial waters territory terror terrorise terrorism terrorist terrorize terry terry cloth terse tertiary test test match test pilot test s.o.s mettle test s.o.s patience

i., dilb. fiil zaman , zaman. s. 1. gergin, gerilmi. 2. endieli, stres iinde. 3. stresli, gerilimli. 4. gergin, elektrikli. i. gerilim. i. adr. adr kaz. adr direi. i. dokuna. s. 1. kesin olmayan. 2. farazi, deneysel. 3. mtereddit/ekingen/karars z (bir i. hareket). s., i. 1. onuncu. 2. onda bir. s. 1. ok ince ( ey). 2. salam olmayan, temelleri salksz. 3. mphem, belli belirsiz. a ait) mlkiyet. 2. (belirli bir makamda) bulunma: I see no i. 1. (topra reason lk. why there cannot be a joint tenure of the throne. Taht n iki s. i., bot. menengi, melengi, terebentinsak zaac. i. 1. dnem, devre. 2. sre, mddet. 3. terim, stlah. 4. mat. terim. 5. o. artlar,ko ullar. f.veya -e ...uta demek, -e ... ad n vermek: They (kontrata ait) (hastal k).2. son bulunan. i. terminal. s. 1. lmcl f. -e son vermek, -i bitirmek; sona ermek, bitmek. i. terminoloji. o. ter.mi.ni (trmnay)/--es (trmnsz) i. (ulam, boru v.b. hattna ait) veya ba lang noktas/yeri. u, biti akkar nca, termit. i., zool. i., zool. denizk rlangc. i. 1. (evin bitiiindeki/yaknndaki taban deli) taraa, teras. 2. (damdaki) taraa, teras. 3. seki, set, taraa, teras. 4. ng. sraevler. 5. ka. i. arazi, yerey; blge, m nt i., zool. (bir e it) su kaplumbaas. i. teraryum. s. 1. yeryuvarla na ait. 2. karasal; karada yaayan. s. 1. korkun: The side effects of this drug are terrible. Bu ilac n yan etkileri i. terye,korkun. teriye. 2. ok kt; berbat: Hes got a terrible cough. ok kt s. 1. k. dili fevkalade, harika, mthi , ok gzel. 2. ok sert, ok iddetli. 3. byk (hz). f. ok korkutmak, deh ete drmek. s. belirli bir blgeye ait. karasular. i. (belirli bir devlet, grup, ki i, hayvan v.b.ne ait) toprak/alan/blge. i. 1. terr, tedhi, korku salma. 2. dehet: They looked on in terror. Dehet iinde seyrettiler. 3. deh et saan kimse. ng., bak. terrorize. f., i. terrizm, tedhiilik. i. terrist, tedhii. f. iddet kullanarak yldrmak. i. havlu kuma . s. k sa ve zl (sz). s. 1. nc. 2. kim. ncl, tersiyer. 3. t b. ncl, nc derecede olan. i. 1. s nav, imtihan, test: French test Franszca snav. Rorschach test laboratuvar aratrmas: blood test kan tahlili. Rorschach testi.2. t b. test, ng. uluslararas kriket ma . deneme pilotu. birinin cesaretini ve atakl n snamak. birinin sabr n snamak, birinin sabrnn snrlarn zorlamak.

test tube testament testicle testify testimonial testimony testis testy tetanus tetchy tte--tte tether text textbook textile textile industry textual texture Thai Thailand Thailander than thank Thank God! Thank goodness! Thank heaven! thank ones (lucky) stars Thank you. thankful thankless thanks Thanks a lot! thanks to thanksgiving Thanksgiving Day Thasian Thasos that That cat has been up to her old tricks. That child knows a trick or two. That glass of beers got quite a head on it. That is not what I bargained for. that is to say That is to say .... That players got a good sense of timing. That settles it! That speaks volumes.

deney tp. test-tube baby tp bebek. i., huk. vasiyetname. i., anat. erbezi, testis, husye, haya. f. 1. tanklk/ahadet/ahitlik etmek; tanklkta/ahadette/ahitlikte to -i gstermek. bulunmak. 2. ispatlamak, kan kran ntlamak; simgeleyen ey. 2. referans, bonservis. 3. i. 1. birinin/birilerinin

t, delil. 4. tanklk, ifade. ahadet. kan klk, ahadet, 2. kant, delil. i. 1. tan . tes.tes (testiz) i., anat. erbezi, testis, husye, haya. o
s. 1. (ufak eylere) abuk kzan, hrn. 2. sinirlilikten kaynaklanan, hrn. i., tb. tetanos, kazklhumma. s., ng. alngan, krlgan. i. sadece iki kii arasnda geen sohbet/konuma. z. ba baa. i. hayvan n snrl bir alan iinde serbeste hareket etmesini salayan ip. f. (hayvana) byle bir ip ba lamak. i. metin, tekst. i. ders kitab . i. dokuma, tekstil. tekstil/mensucat sanayii. s. 1. metne ait. 2. kelimesi kelimesine. i. 1. doku. 2. zyap , karakter. 3. (belirli bir) nitelik, zellik. 4. (sv iin) vam. k i. 1. (o. --s/Thai) Tay. 2. Tayca. s. 1. Tay. 2. Tayca. i. Tayland. i. Taylandl. ba. 1. -den ...: She likes him better than you. Onu senden daha fazla seviyor. Hlyas more beautiful than she. Hlya ondan gzel. Can you etmek. f. teekkr Allaha kr!/kr Allaha! ok kr!/krler olsun! ok kr! k. dili kendini ok ansl saymak, kretmek: You can thank your lucky ine kretmelisin. stars you didnt go. Gitmedi ederim./Sa olun./Mersi. Teekkr s. 1. minnet dolu, kran dolu; minnettar, mteekkir. 2. memnun: Im yi ki olay zaman orada de ildi thankful she wasnt then. i, takdire k grlmeyen (i ): o. Thats a s. 1. kimsenin takdir there etmedi ki onu yapana te ekkr etmek kimsenin thankless task. yle bir i . Thanks! k. dili Te ekkrler!/Mersi! i., o k. dili ok te ekkr!/ok mersi! ... sayesinde: Thanks to you weve gotten this done. Sayende bunu bitirdik. i. kran, kr, kretme. kran gn. i. Taozlu. s. 1. Taoz, Taoza zg. 2. Taozlu. i. Taoz. zam. (o. those) 1. o, u: Did you see that? Onu grdn m? This is a verbena and thats a lantana. Bu . mineie i, o da aaminesi. After that O kedi yine marifetini gstermi O ocuk ne kurnazd r! O bardaktaki biran n stnde ok kpk var. Ne umuyordum, ne buldum. yani, demek ki. Yani ...: That is to say youre not coming? Yani gelmiyorsun, yle mi? O oyuncu iyi zamanlama yap yor. Tamam! (Genellikle k znca sylenir.): That settles it! Im going to give him a piece of my mind! Tamam! imdi aznn payn vereceim. ey ifade ediyor. O ok

That story wont wash. That takes the cake! That was a close shave! That was just what the doctor ordered. That will do. Thatll do the trick. Thats a fine kettle of fish! Thats a fine kettle of fish. Thats all right. Thats just what the doctor ordered. Thats life! Thats neither here nor there. Thats outside my range. Thats rich! Thats that! Thats the last straw! Thats the limit! Thats the stuff! Thats the ticket! thatch thaw the The tides coming in. the ablative the ablative case the absurd the accusative the accusative case the active the Aegean Sea The air is very polluted. the Almighty the Anglican Church the Antarctic the Antarctic Circle the Antipodes the Apostles Creed the apple of ones eye the Archipelago the Arctic the Arctic Circle the Arctic Ocean the Argentine the Atlantic the Atlantic Ocean The ayes have it. the back of beyond

ng., k. dili O masal kimse yutmaz.


k. dili Pes vallahi! k. dili Kl pay kurtulduk! Canma dedi. Kfi./Yetiir. O iimizi grr. Ne l! (Hi istenmeyen bir durum kar snda sylenir.). k. dili Ayvay yedik!/Hap yuttuk! Ziyan yok./nemi yok. (zr dileyen birine sylenir.). ok makbule geti. k. dili te hayat byle! Bunun konu ile ilgisi yok. O benim bilgi alan m dnda./Ben o iten anlamam. They have a small number of books k. dili ok komik!which cover a wide range of topics, whereas Esma has k. dili Mesele kapand !/Bitti bu i!/Tamam, bitti! k. dili Yeter art k! argo ekilir ey deil!/Bu kadar da fazla! k. dili Aferin! k. dili 1. Gereken o! 2. Aferin! i. 1. (dam rts olarak kullan lan) saz/saman. 2. k. dili gr salar. f. (donmu ey) erimek, zlmek. i. kar ve buzlarn erimesi; kar ve n erimeye ba lad nce zaman. buzlar Belirli durumlarda isimden kullan lr: The mail hasnt come yet. Posta Wheres the school? Okul nerede? Which of yous yor. Denizhenz kabar gelmedi. dilb. -den hali, kma durumu, ablatif. bak. the ablative 2. sama, abes. dilb. -i hali, ykleme durumu, akuzatif. bak. the accusative 2. (voice) dilb. etken at . Ege Denizi. Hava ok kirli. Allah. Anglikan Kilisesi. i. Antarktika. Gney Kutbu dairesi, Antarktik daire. Avustralya ve Yeni Zelanda. Hrist. Havariler Aments. k. dili gzbebe i. Adalar Denizi, Ege Denizi. Arktik blge. Kuzey Kutbu dairesi, Arktik daire. Kuzey Buz Denizi. Arjantin. Atlas Okyanusu. Atlas Okyanusu. Lehte oy kullananlar kazand . The boys had themselves a time. ocuklar lendiler. We Haber e , had ok news. cra bir yer. aldk. k. dili da ba

the Bahama Islands the Bahamas the Baltic Sea the Baltic States the bane of ones existence/life the beaten path the bends the best part the better part the Big Bear/Dipper the Big Dipper the Black Sea the blahs the Blessed Sacrament/the Sacrament the blind the blue the blues the bomb the Book of Psalms the boondocks the boonies The boot is on the other foot. the bottom line the break of day

Bahama Adalar . Bahama Adalar . Baltk Denizi. Baltk Devletleri. bann derdi, ba belas. herkesin getii yol, ilek yol. (dalglarda) vurgun. yarsndan fazla, ou: the best part of the day gnn ou. yarsndan fazla, ou: the better part of the night gecenin ou. gkb. Bykay. gkb. Bykay. Karadeniz. can sknts. (komnyonda kullan lan) kutsanm ekmek. krler. iir 1. gk, sema. 2. deniz. 3. mavilik. mz. bir e it caz mzii. k. dili atom bombas . (Kitab Mukaddesteki) Mezmurlar Kitab. o. tara. o., k. dili tara. k. dili Durum tam tersine dnd. k. dili 1. en nemli ey. 2. sonu, netice. gnn a armas. o. Britanyallar.

the British The burglar has gone; were safe Hrsz gitti; artk kurtulduk. now. Arabann motorunu altramyorum. The car wont start. Karayip Denizi. the Caribbean the Caribbean Sea the Caspian Sea the Caucasus the Central African Republic the chancellor of the exchequer the chances are the cinema the clap the clink the close of the day the cloth The coast is clear. The cold has penetrated my bones. the common people the Commonwealth the comparative the Confederacy the Confederate States of America the Congo Karayip Denizi. Hazar Denizi. Kafkasya. Orta Afrika Cumhuriyeti. ng. Maliye Bakan. muhtemelen. sinema endstrisi. argo belso ukluu. k. dili kodes, hapishane. gnn sonu. f. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. t kamak, doldurmak. rahipler. 3. son vermek, bitirmek; sona ermek, bitmek. Kimse yok./Meydan bo . Souk iliime iledi. halk. ngiliz Milletler Topluluu. dilb. stnlk derecesi. bak. the Confederate States of America. tar. Amerika Konfedere Devletleri. Kongo. s. Kongo, Kongoya zg.

the construction business the Continent the controls the country the Crimea the Crusades the cut of ones jib the Czech Republic the Dardanelles the Dark Ages the dative the dead the dead of night the dead of winter the deaf The deal is off. the deceased the Declaration of Independence the Department of State/the State Department the depths The die is cast. the digestive tract the direct opposite the dishes the Dominican Republic the dregs of society the Dutch The early bird gets the worm. the East the Eastern Hemisphere the Eastern Orthodox Church the English the English Channel the epitome of the Establishment the Eucharist

inaatlk, mteahhitlik. Avrupa k tas, Avrupa. kumanda ayg t/cihaz. kent dndaki yerler, krsal blgeler, tara. Krm. Hal Seferleri. k. dili d grn; yz ifadesi. ek Cumhuriyeti. anakkale Bo az. Karanlk Devirler, ortaan ilk yars. -e hali, datif. ller. gecenin kr. k n ortas. sarlar. 1. Anlamadan vazgetiler. 2. Anlamadan vazgetik. merhum, rahmetli. A.B.D. Ba mszlk Beyannamesi. Dileri Bakanl. derinlikler. Ok yaydan kt. anat. sindirim sistemi/ayg t. tam aksi. bulak. Dominik Cumhuriyeti. ayaktak m, dknt. o. Hollandallar. Erken kalkan yol alr, er evlenen dl alr. Dou, ark. Dou Yarkre. Rum Ortodoks Kilisesi. ngilizler. Man Denizi. -in ta kendisi: the epitome of loveliness gzelli in ta kendisi. k. dili toplumdaki nfuzlu kurumlar. Hrist. Komnyon, arap ve ekmek yeme ayini; bu ayin iin takdis edilen F arap ve ekmek. rat nehri.

the Euphrates the European Economic Avrupa Ekonomik Toplulu u. Community the European Union/Community Avrupa Birlii. stisna kural bozmaz. The exception proves the rule. the exchequer the fair sex the faithful the Far East the Far East The fat is in the fire. the Federal Bureau of Investigation

ng. Maliye Bakanl. kadnlar, cinsi latif.


mminler, bir dine iman edenlerin tm. Uzak Dou. Uzakdou. imdi kyamet kopacak. A.B.D. Federal Ara trma Brosu.

the Fiji Islands the Fijis the Flemish the flesh the Flood the Foreign Office the Foreign Secretary the free Churches the French the funnies the future tense the Gambia the general run of the genitive the gift of the gab the Godhead the good the Grand National Assembly the Grand Old Party the graphic arts. the Great Bear the greater part the Green Party the Gregorian calendar the groundbreaking the Gulf Stream The hall will seat fifty people. the haves and the have-nots the hereafter the hiccups the Holocaust the Holy Father the Holy Ghost the Holy Ghost/Spirit the Holy Land the Holy See the House the House of Commons the House of Lords the House of Representatives the human race the Indian Ocean the Indian Subcontinent the Inland Revenue the Inquisition the International Date Line the International Monetary Fund

Fiji Adalar. Fiji Adalar. Flamanlar. nefis; beden. tufan. ng. Dileri Bakanl.

ng. Dileri Bakan. ng. Anglikan olmayan Protestan kiliseleri. o. Franszlar.


(gazetede) bant-karikatrler. dilb. gelecek zaman. Gambiya. -in ounluu, -in byk ksm. -in hali, genitif. konuma yetenei, cerbeze. Allah, Tanr . iyi insanlar. Byk Millet Meclisi. A.B.D. Cumhuriyeti Parti. grafik sanatlar. gkb. Bykay. ounlukla. Yeiller Partisi. Gregoryen takvimi, Miladi takvim. temel atma treni. golfstrim. Salon elli kiiliktir. zenginler ve fakirler, varl kllar ve yoksullar. br dnya, ahret. hkrk tutma. Nazilerin yapt Musevi katliam. Papa. Kutsal Ruh. Kutsal Ruh, Ruhlkuds. Hrist. (srail ve rdndeki) Kutsal Topraklar. papalk. A.B.D. Temsilciler Meclisi. ng. Avam Kamaras.

ng. Lortlar Kamaras.


A.B.D. Temsilciler Meclisi. beeriyet, insanolu. Hint Okyanusu. Hint Yarmadas. (Britanyadaki milli) vergi dairesi. Engizisyon. gndeime izgisi. Uluslararas Para Fonu.

the Internet the Irish the Irish Republic the Irish Sea the Iron Age the Iron Curtain the Isle of Man the Ivory Coast the ice age the imperative the imperfect the indicative mood the inner man the jet set the Khyber the Khyber Pass the kids the kissing disease the known the Kremlin the Labor Party the last day the Last Judgment the last rites the last straw the last two the last word the last word in the last word on the matter the law The leopard cannot change its spots. the lesser of two evils the lesser of two evils the Levant the lie of the land the line the line of least resistance the lions share the Little Bear/Dipper the Little Dipper the liturgy the living the LLords the locative the logic of events the Logos the long and the short of it

bilg. nternet. rlandallar.

rlanda Cumhuriyeti. rlanda Denizi.


Demir Devri. tar. demirperde. Man Adas . Fildii Kys, Fildii Sahili. buzul devri. (mood) dilb. emir kipi. (tense) dilb. bitmemi bir eylemi gsteren zaman. dilb. bildirme kipi. ruh, vicdan. k. dili jet sosyete. Hayber Geidi. Hayber Geidi. 1. ocuklar. 2. bizimkiler. 3. arkada lar. pme hastal, intani mononkleoz. mat. bilinen. Kremlin. ng. i Partisi. maher gn, kyamet gn. k yamet. cenaze treni. barda taran damla. son ve sondan nceki. 1. son sz. 2. son model. 3. en mkemmel ey. k. dili (bir eyin) en ada, en gelitirilmi veya son model rnei: Its the last word innda computers. Bilgisayarlar son ve kesin sz. n en modern olan. konu hakk k. dili polis. Huylu huyundan vazgemez./Huy can n altndadr./Can kmaynca huy kmaz. er. ehveni ehvenier. Dou Akdeniz blgesi.

ng. arazinin d grnm; arazinin engebeleri.


1. ekvator. 2. ordu; donanma. en kolay yol. aslan pay. gkb. Kkay. gkb. Kkay. Hrist. ekmek ve arap ayini, kudas. yaayanlar.

ng. Lortlar Kamaras.


-de hali, lokatif. olaylarn gerektirdii. Hrist. Logos. uzun laf n ksas, eni sonu.

The long and the short of it is this! The Lord knows how. the Lords Day the Lords Prayer the Lords Supper the lot the Low Countries the main chance the Malagasy the Malagasy Republic the Malay Peninsula the man in the street the Manx the march of events The market is flat. the masses the media the Mediterranean the Mediterranean Sea the mending the Messiah the metric system the Middle East the Middle West the Midwest the military the Milky Way the Ministry of Agriculture the Ministry of Commerce the Ministry of Communications the Ministry of Culture and Tourism the Ministry of Customs and Monopolies the Ministry of Defense the Ministry of Development and Housing the Ministry of Education the Ministry of Energy and Natural Resources the Ministry of Finance the Ministry of Foreign Affairs the Ministry of Forestry the Ministry of Health the Ministry of Industry and Technology the Ministry of Justice the Ministry of Labor the Ministry of Labor the Ministry of Public Works the Ministry of the Interior the Ministry of Village Affairs

in gerei bu!
Nasl olduunu ancak Allah bilir. Hrist. pazar gn. sann rettii dua. Hrist. ekmek ve arap ayini, kudas. (of) (-in) hepsi/tm: The whole lot of them are like that. Onlar n hepsi yle. Hollanda, Belika ve Lksemburg. kiisel kar. Malga halk, Malgalar. Malga Cumhuriyeti. Malakka Yar madas. sokaktaki adam, s radan kimse. Manllar, Man halk. olaylarn seyri. Piyasa durgun. halk kitleleri. medya, kitle iletiim aralar. Akdeniz. Akdeniz. onarlacak amarlar. Mesih, Hz. sa. metre sistemi, metrik sistem. Ortadou. A.B.D.nin orta blgesi. A.B.D.nin orta blgesi. silahl kuvvetler, ordu. gkb. Samanyolu. Tarm Bakanl. Ticaret Bakanl. Ulatrma Bakanl. Kltr ve Turizm Bakanl . Gmrk ve Tekel Bakanl . Milli Savunma Bakanl. mar ve skn Bakanl. Milli Eitim Bakanl. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl . Maliye Bakanl. Dileri Bakanl. Orman Bakanl. Salk ve Sosyal Yardm Bakanl. Sanayi ve Teknoloji Bakanl . Adalet Bakanl. ng. alma Bakanl. alma Bakanl. Bayndrlk Bakanl.

ileri Bakanl. Ky leri Bakanl.

the Ministry of Youth and Sports the minute hand the missing the mob the Molucca Islands the Moluccas the Morea the Most Reverend the movies the Muslim calendar the naked eye the naked truth the name of the game the Nativity The nays have it. the Near East The needle skips a lot on this record. the needy the Netherlands the New Testament the New Testament the New World the New Year the Nicene Creed the niceties the nick the North Pole the North Pole the North Sea the North Star the Northern Hemisphere the objective case the Occident the old country the Old Testament the Old Testament the Old World the Olympic Games the Olympics the Orient the other day the other day the ozone layer the Pacific the Pacific Ocean the Panama Canal the Panjab

Genlik ve Spor Bakanl . saat yelkovan . savata kayp askerler. k. dili mafya. Molk Adalar . Molk Adalar . Mora, Mora Yar madas. Hrist. Pek Muhterem (ba piskoposun isminden nce kullanlan unvan): the Mostsinema Reverend Michael Ramsey Pek Muhterem Michael Ramsey. . sinema, sanat Hicri takvim. plak gz. salt gerek. asl sorun. Hrist. Hz. sann douu. Reddedildi. Yak n Dou. Bu plakta ine sk sk atlyor. yoksullar. Hollanda. Hrist. Yeni Ahit. Hrist. Yeni Ahit. Yeni Dnya. yeni yl. Hrist. znik Aments. ince noktalar, incelikler. ng., k. dili hapishane, kodes, delik. Kuzey Kutbu. Kuzey Kutbu. Kuzey Denizi. Kutupyldz. Kuzey Yarkre. dilb. -i hali, akuzatif, ykleme durumu. Bat. gmenin anayurdu. Hrist. Eski Ahit. Hrist. Eski Ahit. Eski Dnya. olimpiyat oyunlar , olimpiyatlar. o. olimpiyat oyunlar, olimpiyatlar. Dou (genellikle Asya lkeleri). geen gn, birka gn nce. geen gn. ozon tabakas . Byk Okyanus. Byk Okyanus. Panama Kanal. bak. the Punjab.

the party in power the past tense the Peloponnese the Peloponnesus the Pentagon the Peoples Republic of China the perfect tense the Persian Gulf the phases of the moon the Philippine Islands the Philippines the pictures the pill the pluperfect the pluses and minuses of s.t. the point in question The point is that .... the police the polls the pools the poor the popular vote the possessive case the powers that be the preceding the present The pressure is down. the prevailing winds the prime of life the prime of life the Princes Islands

iktidar partisi. dilb. gemi zaman. Peloponez. Peloponez. A.B.D. 1. Milli Savunma Bakanl . 2. Milli Savunma Bakanl binas. in Halk Cumhuriyeti. dilb. grlen gemi zaman. Basra Krfezi. ayn evreleri. Filipin Adalar . Filipinler. ng. sinema. doum kontrol hap. dilb. -mili gemi. bir eyin olumlu ve olumsuz taraflar. sz konusu. Mesele yle .... 1. polisler, polis memurlar . 2. polis (kurulu). 1. oylama, oy verme. 2. oy verilen yer. 3. anketler. ng. sportoto; sporloto. yoksullar, fakir fukara. halkoyu. dilb. -in hali, genitif. batakiler, bata olanlar; kodamanlar, bykler. bundan nceki, yukar da gsterilen. 1. bugn, iinde bulundu umuz zaman. 2. dilb. imdiki zaman. Basn azald. (bir yerde) hkim olan/en ok esen rzgrlar: There the prevailing winds are from the north. dnemi. Orada rzgr genellikle kuzeyden eser. n en verimli hayat hayatn en din ve gzel devresi. Adalar, Prens Adalar , Kzl Adalar.

ng. Danma Meclisi. the Privy Council The proof of the pudding is in the Bir eyin deeri kullanldnda anlalr. eating. Hz. Muhammed. the Prophet tara, darlk. the provinces
the Psalms the quick and the dead the rabble the rains the rank and file the real McCoy the real thing the Red Crescent the Red Cross the Red Sea the regular practice the Renaissance (Kitab Mukaddesteki) Mezmurlar. diriler ve ller. ayaktak m. (tropikal lkelerde) ya mur mevsimi. 1. erler, erat. 2. ynetilenler; alt tabaka. orijinal, gerek. orijinal, gerek ey. Kzlay. Kzlha. Kzldeniz. alkanlk, det. Rnesans.

the Republic of China the Republic of Ireland the Republic of the Philippines the Republican Party the rest the Resurrection the reverend the rich the right the right of asylum the Right Reverend the Riviera the rod the Roman Catholic church the Roman Empire the Romany the Rosary the Sabbath the Sahara the Samoa Islands The samples range from bad to excellent. the Scotch the Scotch-Irish the Scots the scruff of the neck the scum of the earth the seamy side of life the Seychelles the Shari'a the Shi'a the signs of the zodiac the Sinai Peninsula the small hours the small of the back the sniffles the social sciences the social sciences the South Pole the South Pole the South Sea the South Sea Islands the Southern Cross the Southern Hemisphere the Soviet Union the Soviets the Spanish the Spice Islands

Tayvan. rlanda Cumhuriyeti. Filipinler Cumhuriyeti. A.B.D. Cumhuriyeti Parti. kalan miktar, kalanlar, geri kalan, artan. Hrist. Dirili. Hrist. Sayn (papazn isminden nce kullanlan unvan): the Reverend John Donne Sayn John Donne. i., k. dili papaz efendi. zenginler. 1. sa taraf, sa. 2. pol. sa. pol. s nma hakk. Hrist. ok Muhterem (piskoposun isminden nce kullan lan unvan): the Right Reverend J. B. Lightfoot ok Muhterem J. B. Lightfoot. Riviera. oto. rot, ba lama/sevk ubuu. Katolik kilisesi. Roma mparatorluu. Romanlar, ingeneler. Hrist. belirli bir dizi dua. 1. Musevilik allmamas gereken gn, cumartesi gn. 2. Hrist. lmamas gereken gn; (ou Hristiyan iin) pazar gn; (baz al Sahra. Samoa Adalar . rnekler kt ile mkemmel aras nda deiiyor. skolar, skoya halk. Kuzey rlandaya yerlemi sko kkenliler. skolar, skoya halk. ense. ba belas, ayaktakm. hayatn glklerle dolu taraf. Seyeller, Seyel Adalar.

eriat. ia, iiler.


astrol. burlar, on iki bur. Sina Yarmadas. gece yarsndan sonraki ilk saatler. srtn en dar ksm. k. dili hafif nezle. toplumsal bilimler. toplumsal bilimler, sosyal ilimler. Gney Kutbu. Gney Kutbu. tar. Byk Okyanus. Byk Okyanusun gney k smndaki adalar. gkb. Gneyha . Gney Yarkre. Sovyetler Birlii. Sovyetler, Sovyetler Birli inin halk/liderleri/silahl kuvvetleri. spanyollar, spanya halk. bak. the Molucca Islands.

the stacks the staff of life the stalls the States the status quo the sticks the Stone Age the straits the straw that broke the camels back the subconscious the subtropics the suburbs the Sudan the Suez Canal the sum total of The sun is going down. the Sunna the superlative the supernatural the Swazi the Swedish the Swiss the Syrian Orthodox church the system the tabloid press the takings the talk of the town the Ten Commandments the Ten Commandments the theory of relativity the Third World/the third world The tides going out. the Tigris the Tonga Islands the Torrid Zone The train leaves at four oclock. the Transfiguration the Treasury the Trinity the Trojan horse the Tropic of Cancer the Tropic of Capricorn the tropics the Trucial States the tube the turf the Turkmen

(ktphanedeki) kitaplklar. ekmek. ng., tiy. parter. k. dili Amerika (Amerika Birle ik Devletleri). statko. k. dili ta ra, da ba gibi yer: He lives out in the sticks. Da ba gibi bir yerde oturuyor. ta devri. o. (denizde) boaz. k. dili barda taran son damla. bilinalt, uuralt. astropika. banliy. 1. cor. Sudan. 2. Sudan, Sudan Cumhuriyeti. Svey Kanal. -in toplam : The sum total of their debts amounted to fifty million liras. nnyor. toplam elli milyon lira. Borlar Gnebat

slam snnet (Hz. Muhammedin Mslmanlarca uyulmas gereken szleri). davran ve (degree) dilb. stnlk derecesi. doast olaylar.
Swaziler, Swazi halk . sveliler, sve halk.

svireliler, svire halk.


Sryani Ortodoks kilisesi. kurulu dzen. boyal basn. (para olarak) hs lat. k. dili herkesin diline dolanan konu. On Emir. (Hz. Musaya Allah taraf ndan verilen) On Emir. grelilik kuram , izafiyet teorisi. nc Dnya. Deniz alalyor. Dicle. Tonga Adalar . cor. Scak Kuak. Tren saat drtte kalkar. Hrist. Hz. sann bakalam. Maliye, Maliye Bakanl. Hrist. teslis. Truva at. Yenge Dnencesi. O lak Dnencesi. tropika, tropikal ku ak, dnenceleraras kuak. bak. the United Arab Emirates. k. dili televizyon. 1. at yar l. 2. hipodrom, kou alan. Trkmenler, Trkmen halk .

the Twins the UK the Ukraine the ultimate deterrent the unconscious the underprivileged the undersigned the unemployed the Union of Soviet Socialist Republics the United Arab Emirates the United Kingdom the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland the United Nations the United Nations Security Council the United States the United States of America the US the USA the USSR the Uzbek the vagaries the Vale of Kashmir the Vatican the vault of heaven the venerable the vernacular The very idea! The very idea! the Very Reverend the Virgin The walls have ears. the wee hours the Welsh the West the West Indies the Western Hemisphere the wet the wherewithal the White House the white of an egg the white of the eye the whole ball of wax the whole kit and caboodle the whole lot the whole of the whole shebang the whole shoot

astrol. kizler burcu. Birleik Krallk. Ukrayna. nkleer silah; hidrojen bombas . ruhb. bilind . imknlar kt olanlar. imza sahibi; imza sahipleri. i. isizler. tar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birli i. Birleik Arap Emirlikleri. Birleik Krallk (Byk Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall). Byk Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall. Birlemi Milletler. Birlemi Milletler Gvenlik Konseyi. Amerika Birle ik Devletleri. Amerika Birle ik Devletleri. Amerika (Amerika Birle ik Devletleri). Amerika (Amerika Birle ik Devletleri). tar. Sovyetler Birlii. zbekler, zbek halk . nceden tahmin edilemeyen/kestirilemeyen eyler/davranlar/olaylar. Kemir Vadisi. 1. Vatikan, papalk. 2. (papann resmi konutu olan) Vatikan saray. gk kubbe. Hrist. Sayg deer (badiyakozun isminden nce kullanlan unvan): the de er William Venerable William Sayg dil. 2. Paley anadili. 3. ya ayan dil. 4. aPaley. z, lehe, dil. s. 1. 1. konuulan

ulan tuhaf! dile ait; konuulan (dil). 2. anadilinin kullanld; anadilinde konu Ne kadar Olacak ey mi?/Olacak ey deil!/Ne biim ey bu!
Hrist. Muhterem (katedral dekan nn isminden nce kullanlan unvan): the Very Reverend Jonathan Swift Muhterem Jonathan Swift. Hazreti Meryem. k. dili Yerin kula var. gece yarsndan sonraki zaman, sabahn erken saatleri. Galliler, Galler lkesi halk . Bat. Bat Hint Adalar. Bat Yarkre. yamur: para: Just how do I get the wherewithal to do all this? Btn bu i leri yapacak paray nasl bulaym? Beyaz Saray. yumurta ak . gzak . k. dili her ey. k. dili tak m taklavat, topu, hepsi birden. hepsi. -in btn: That sentence sums up the whole of their philosophy. O cmle btnn zetliyor. hepsi, felsefelerinin tm, btn. hepsi, tm, btn.

the whole shooting match the wild The wind is down. the World Bank the worse for liquor the worst the wounded the Yemen the young the youth theater theatre theatrical theft theine their theirs theism them theme themselves then thence theocracy theocratic theologian theology theorem theoretic theoretical theorise theorist theorize theory therapeutic therapist therapy there There about There There them. There are a variety of theories is a call for you. is no love lost between is no room for doubt.

hepsi, sr sepet. ssz yer, da ba, kr. Rzgr hafifledi. Dnya Bankas . olduka sarho . en kts, en fenas : This is the worst Ive seen. Grdklerimin en kts bu.lar. I think were through the worst of it. En ktsn atlatt k o. yaral Yemen. genler. genler, genlik. i. tiyatro. i., ng., bak. theater. s. 1. tiyatroya ait. 2. do al olmayan, abartl, teatral. i. hrszlk, alma. i. tein. s. onlarn. zam. onlarnki. i. teizm, Tanr clk. zam. onlar; onlara. i. tema, tem. zam. kendileri; kendilerini; kendilerine. z. 1. o zaman: We were young then. O zaman gentik. Theyll have come olacaklar. Whatll happen then? O by then. O zamana kadar gelmi z. 1. oradan, o yerden. 2. o yzden, ona dayanarak. i. teokrasi, dinerki. s. teokratik, dinerkil. i. ilahiyat , tanrbilimci, teolog. i. ilahiyat, tanr bilim, teoloji. i., mat., man. teorem, kan tsav. s., bak. theoretical. s. teorik, kuramsal. f., ng., bak. theorize. i. kuramc . f. kuram ortaya koyma. i. teori, kuram. s. tedavi edici, sa altc. i. terapist, sa altmc. i. tedavi, terapi, sa altm: shock therapy ok tedavisi. z. 1. orada; oraya: Theyre staying over there tonight. Bu gece orada kalacaklar. you go there? Niin oraya gittin? 2. te ...: There she nda e itli teoriler var. .... ... hakk Whyd Sizi telefondan ar yorlar. k. dili Birbirlerini hi sevmezler./Birbirlerinden nefret ederler. pheye yer yok. -den iyisi yok./-in stne yok./-in yerini hibir ey tutamaz. En ufak bir ihtimal bile yok. Kyamet kopacak. k. dili te!: There you are! A new mink coat! te sana yeni bir vizon business te! Sana again! palto! you are! you Didnt tell you you were wrong? There go,I meddling in other peoples k. dili There 1. te!: te gene igzarlk yapyorsun. 2. Buyur! (Birine bir ey verirken

There is nothing like .... There isnt a ghost of a chance. There will be the devil to pay. There you are! There you go!

There, there. Therell be hell to pay. Theres a nip in the air today. Theres a screw loose somewhere. Theres no help for it. Theres no telling! Theres not a scintilla of truth in it. thereabout thereabouts thereafter thereby therefore thereupon thermal thermal spring thermal waters thermochemistry thermodynamics thermoelectric thermoelectricity thermometer thermonuclear thermos thermos bottle thermosphere thermostat thesaurus these thesis they

k. dili zlme byle. Kyamet kopacak./ekeceimiz var. Bugn hava baya souk. k. dili Bir yerde bir bozukluk var. Onun aresi yok. k. dili Hi belli olmaz!: Do you think shell do it? Theres no telling! dersin? Hi belli olmaz! Onu yapar yok./Tamamen yalan. Gerek paym z., bak. thereabouts. z. 1. o civarda; o civardaki: The mountains thereabouts are beautiful. O gzel. 2. ona yakn bir zamanda/tarihte: She came at five civardaki da lar sonra. z. sonra; ondan z. 1. ylece, ylelikle, o suretle. 2. onunla ilgili: Thereby hangs a tale. Onunla ilgili bir hikye var. z. o yzden, o nedenle. z. 1. onun zerine. 2. hemen, derhal. s. sl, termik. (scak) kaynarca. termal sular. i. termokimya. i. termodinamik. s. termoelektrik. i. termoelektrik. i. termometre, s caklkler, scakler. s. termonkleer. i. termos. termos. i. syuvar, termosfer. i. termostat, sdenetir. o. the.sau.ri (thsray)/--es (thsrsz) i. eanlamllar szl. (tek. this) zam. bunlar. s. bu: These apples arent ripe. Bu elmalar olgun . il. de the.ses (thisiz) i. 1. (yazl eser olarak) tez. 2. fels. tez, sav. o zam. onlar: So theyre saying If only she were here! Demek Ke ke diyorlar. burada olsayd ,gtrdler. Beni sinemaya

They treated me to a movie. They both talk so much you cant k. dili Her ikisi o kadar ok konu uyor ki senin konumana hi frsat get a word in edgewise. yor. kalm ayr. eitleri They differ in kind. Onu kendi kaderine terkettiler. They left him to sink or swim. They wont come on time; you Vaktinde gelmezler, gr bak! mark my words. k s. 1. they had. 2. they would. they'd they'll they're they've thick thick accent thicken thicket thickness thickset thick-skinned thief k s. they will. k s. they are.

k s. they have. s. 1. kaln: a thick layer kaln bir tabaka. This stratums three meters thick. tabaka metre kal nlnda. 2. koyu; youn, kesif: thick yogurt ive. koyu Bu f. 1. kalnlatrmak; kalnlamak. 2. koyulatrmak; younlatrmak; mak; koyula lk. younlamak. i. sk al i. 1. kalnlk. 2. koyuluk; younluk. 3. tabaka, katman. s. 1. kaln yapl (kimse). 2. sk dikilmi, birbirine ok yakn dikilmi (bitkiler). s. vurdumduymaz. o. thieves (thivz) i. hrsz.

thieve thievery thievish thigh thimble thimbleflower thin thin thin down/out thine thing thingamabob thingamajig Things are looking up. Things are picking up. Things look bad for you. Things look bad. think think about think back on think better of think better of think highly of think in terms of think little of think much of think nothing of Think nothing of it! think of think of s.o./s.t. as think of s.o./s.t. in terms of think the world of thinker thinking thinner thin-skinned third third-rate Third-World third-world thirst thirstily thirsty thirteen thirteenth thirtieth thirty

f. hrszlk yapmak. i. hrszlk. s. 1. hrszlk yapan; hrszlk yapmaya eilimli. 2. hrszvari; hrsz gibi. i. but; uyluk. i. 1. yksk. 2. den. radansa. i., bot. ykskotu. s. 1. ince, kaln olmayan. 2. zayf, kuru; sska. 3. fazlasyla ince, iine su lm gibi (sv1. ). 4. (bir topluluk): a thin crowd az3. bir kat vyseyrek ) inceltmek. 2. (bitkileri) seyreltmek. (sa) f. (--ned, --ning) (s az, seyrelmek. k. dili (kalabalk) azalmak. s., eski senin. zam., eski seninki. i. 1. ey, nesne: Whats that thing? O ne? How do you start the thing? l al tryorsun? Get that thing out of here this minute! Onu Bunu nas i., k. dili, bak. thingamajig. i., k. dili ey, zmbrt, zrlt. k. dili ler iyiye gidiyor. k. dili ler iyiye gidiyor. iniz kt./Yandnz. k. dili Durum hi iyi grnmyor. f. (thought) 1. d nmek: Shut up! Im thinking. Sus! Dnyorum. What nyorsun? Im thinking how ridiculous this hi is. are you dgetirmek: nmek, -iNeyi aklna Do you ever think about me? Beni 1. -i dthinking? nyor musun? -i 2. -i uzun uzun dnmek, -i iyice dnmek. 3. aklna d na getirmek, hat rlamak. -i akl dnp fikrini deitirmek, (bir eyi) yapmaktan vazgemek. (bir eyin akl kr olmadn dnerek) -den vazgemek. -e sayg duymak/beslemek. k. dili -i tasarlamak: You seem to be thinking in terms of a palace. Sen yorsun. galiba bir saray yapmay-iplanl er vermemek, nemsiz saymak. 2. duraksamamak, tereddt 1. -e de etmemek. -e gre pek iyi/de erli olmak: I dont think much of him. Benim gzmde deil. pek de erli ey) biri -in gznde byk bir i olmamak, -e gre mesele olmamak: 1. (bir He thinks nothing of running ten ey deil!/nemli de il!kilometers a day. Onun iin gnde on k. dili Bir 1. aklna gelmek; (bir ey yapmay) dnmek, tasarlamak: Theyre znikeShe tanmay dnyorlar. 2. hakk nda thinking moving to znik. eyi ... olarak dnmek: never thought of herself as an birini/bir of

nmedi. artist. Kendini hi ressam olarakd d eyi (belirli bir ekilde) nmek/grmek: He only thinks of birini/bir sadece gzel bir vcut Selma in terms of de her beautiful body. Selmay er vermek, (birini) ok sevmek. k. dili (birine) ok
i. dnr. i. dnme; dn. s. dnen. i. tiner; inceltici. s. alngan, krlgan. s., i. 1. nc. 2. te bir. z. nc olarak. s. kalitesi ok d k, tapon, nc snf. s. nc Dnyaya ait: Third-World Countries nc Dnya lkeleri. s., bak. Third-World. i. 1. susuzluk hissi, susuzluk hissetme. 2. arzu, istek. f. for -i ok arzu etmek, ok istemek, -e susamak. z. kana -i kana. s. 1. susam . 2. kurak. s. on . i. on , on rakam (13, XIII). s., i. 1. on nc. 2. on te bir. s., i. 1. otuzuncu. 2. otuzda bir. s. otuz. i. otuz, otuz rakam (30, XXX).

this this branch of knowledge

zam., s. (o . these) bu. ilmin bu dal.

Bu midesine dokunur. This doesnt suit his stomach. This house doesnt have running Bu evde su tesisat yok. water. k. dili Bu yepyeni bir ey/durum. This is a brand-new ball game. Bu bana yeter. This is good enough for me. Bu i benim yeteneimin dnda. This job surpasses my ability. This machine also has its Bu makinenin yapamayaca eyler de var. limitations. This organizations rife with Bu kurulu ta rvet ald yrd. corruption. Bu benim iimi grr. This will serve my turn. This wont weigh very heavily Onun gznde pek nemli bir ey deil bu. with her. Bu seni adam eder! Thisll be the making of you! i., bot. e ekdikeni; devedikeni. thistle thither thole tholepin thong thorax thorn thorn apple thorny thorough thoroughbred thoroughfare thoroughgoing z. oraya. i. (krek tak lan) skarmoz. i., bak. thole. i. 1. s rm. 2. tokyo; (tokyo biimindeki) terlik: Where are my thongs? nerede? Tokyolar . --esm (thorksz)/tho.ra.ces (thorsiz) i., anat. gs, toraks. o i. 1. diken. 2. al. 3. (hakiki) akasya. 4. ok dikenli al/aa. 1. tatula, eytanelmas. 2. al. s. 1. dikenli. 2. ok zor, ok s kntl. s. 1. tam, esasl: a thorough piece of research esasl bir aratrma. 2. i yapan (kimse). 3. tam: Hes a thorough idiot. Tam bir dangalak. esasl s. safkan. i. safkan at, safkan. i. yol, geit. s. 1. tam, esasl. 2. tam: a thoroughgoing aristocrat tam bir aristokrat. zam., s., o ., bak. that.

those Those teachers have a sense of O retmenlerde grev ak var. vocation. o. ye (yi) zam., eski sen (-in hali thy, thine; -i hali thee; o., -in hali thou ., hali you). your; o . 1. -di -i i halde, ise de; -e ramen/karn: Though they know hes a ba though fool, they still like him. Aptal oldu unu bilmelerine ramen onu seviyorlar. f., bak. think. thought thought thoughtful thoughtless thousand thousandfold thousandth Thrace Thracian thrash thrash about thrash s.t. out thrashing thread thread ones way through threadbare threadworm threat i. 1. dnme: He was lost in thought. Dnceye dalp gitmiti. 2. nce, fikir. 3. felsefe: French thought Fransnazik. z felsefesi. d1. anlay l, ba kalar n dnen, 2. dnceli, s. dnceli, nceye dalm . d s. dncesiz, bakalarn dnmeyen, nezaketsiz. s. bin. i. bin, bin rakam (1000, M). s., z. bin kat, bin misli. s., i. 1. bininci. 2. binde bir. i. Trakya. i. Trakyal. s. 1. Trakya, Trakyaya zg. 2. Trakyal. f. 1. (birini) dvmek. 2. byk bir yenilgiye u ratmak. (hummal bir hasta gibi) rpnp durmak. k. dili bir eyi tartarak halletmek. i. 1. dayak, dvme. 2. byk yenilgi/ma lubiyet. i. 1. iplik. 2. (vidada) yiv. f. 1. -e iplik geirmek: Will you thread this needle, geirir misiniz? 2. film eridini (projeksiyon please? Ltfen bu ineye iplik (bir yerden) zorla/dikkatle gemek. s. 1. (ypranarak) tel tel olmu/hav dklm (kuma, hal v.b.). 2. giysiler iinde olan. ypranm i., zool. sivrikuyruk, oksiyr. i. 1. tehdit, korkutma, gzda . 2. tehlike: This poses a threat to our silk industry. pek sanayimiz iin bir tehlike bu.

threaten three three doors off three-dimensional threefold threesome thresh thresher threshing floor threshing machine threshold threw thrice thrift thrifty thrill thriller thrilling thrips thrive thrive on throat throb throes thrombosis throne throng throttle through through and through through the agency of through the medium of through thick and thin throughout throughway throve throw throw a fit throw a game throw a monkey wrench in the works throw a party throw a vehicle into gear throw away throw caution to the wind throw cold water on throw dice throw down the gauntlet

f. 1. tehdit etmek, korkutmak, gzda vermek. 2. -e iaret etmek, -in habercisi These clouds threatening (3, III).are 2. isk. l. rain. Bu bulutlar ya mura s. . i. 1.olmak: , rakam ev tede. s. boyutlu. s. 1. blmden olu an. 2. kat, misli. z. kat, misli. i. l. f. (harman) dvmek. i. 1. harman dven kimse. 2. harman dvme makinesi. harman yeri. harman dvme makinesi. i. (kapya ait) eik. f., bak. throw. z., eski kere. i. tutum, ekonomi, idare. s. tutumlu, idareli. f. ok heyecanland rmak; byk heyecan duymak. i. byk heyecan. i., k. dili ok heyecan verici ve sspans dolu kitap/film/piyes. s. ok heyecan verici, nefes kesici. i. (o. thrips) zool. kirpikkanatl bcek, kirpikkanatl. f. (throve/--d, --d/--n) 1. ok iyi geli mek/bymek: These geraniums are (iler) ok iyi gitmek, krnda thriving. sardunyalar iyi geli iyor. ey) Bu (birine/bir eye) ok iyi gelmek: She 2. seems to thrive on hardtwork. (bir mak ona iyi geliyor galiba. ok al i. boaz, grtlak. f. (--bed, --bing) 1. zonklamak. 2. (kalp) arpmak, h zla vurmak. 3. rlt yla durmadan ilemek/al mak. 1. zonklama. (makine) hafif bir hke lar, meke , kargaa: The countrys ini.the throes of a2. i., o. alkant lar n ya yor. revolution. lke bir devrimin alkant o. throm.bo.ses (thrambosiz) i., tb. tromboz. i. taht. i. kalabalk. f. kalabalk bir halde ilerlemek/gitmek/gelmek/toplanmak/beklemek: People were thronging (bir eyin) akn the i. (motorda) klape, kelebek. f. 1. bo mak. 2. klapeyle 3. down klapeyle (arac n) h znyan azaltmak. k smak. ndan br na: She walked through the edat 1. -den, iinden, bir yan

n iinden yrd. came in through chimney. building. Binan aa , tepeden trnaa;He sap na kadar: Hes the a monarchist 1. batan through through. Sap na kadar monarist o. 2. tamamen: We were yla, vas tasyla. aracland
araclyla, vastasyla. k. dili iyi gnde kt gnde, iyi gnde kara gnde, olumlu olumsuz her durumda. edat 1. boyunca: throughout the night gece boyunca. 2. her taraf na; her nda: You can see it throughout the state. Onu eyaletin her tarafnda taraf i., bak. thruway. f., bak. thrive. f. (threw, --n) 1. atmak; f rlatmak: Throw me the ball! Bana topu at! 2. vermek: threw kprmek, his arm outtepesi in front of her at once. Hemen kolunu uzat k. dili kplereHe binmek, atmak. spor ike yapmak. k. dili bir halt edip ii bozmak, iin iine etmek. k. dili parti vermek, davet vermek. arabann motorunu vitese almak: Throw her into second! kinciye al! 1. (istenilmeyen bir eyi) atmak: Throw away those old shoes! O eski larat! 2. k. dili israf etmek. k. dili (bir frsat ) bo vererek ayakkab elden b rakmak, tedbirli3. davranmaktan vazgemek. k. dili ihtiyat eletirerek (bir eyin) ekiciliini azaltmak. zar atmak. meydan okumak.

throw in throw in ones lot with throw in the towel throw in the towel/sponge throw light on throw mud at throw o.s. throw o.s. at throw o.s. into throw off throw off ones mask throw on throw ones weight around throw ones hat into the ring throw ones voice throw open throw out throw s.o. a smile throw s.o. into a panic/tizzy throw s.o. into jail throw s.o. off balance throw s.o. out of work throw s.o. over throw together throw up thru thrush thrust thrust o.s. forward thrust o.s. on thruway thud thug thumb thumb a lift/ride thumb index thumb notch thumb ones nose at thumb-index thumbtack thump thunder thunderbolt thunderclap thundercloud thunderous thunderstorm

k. dili -i katmak, -i eklemek, -i ilave etmek. k. dili -e katlmak: He decided to throw in his lot with their party. Onlarn lmaya karar verdi. partisine kat k. dili pes demek. k. dili (bir iten) vazgemek; pes demek. (bir konuyu) ayd nlatmak. k. dili (birine) amur atmak/s ratmak. kendini (bir yere) atmak: They threw themselves onto the sofa. lar. He threw himself off the Kendini Its Kendilerini kanepeye att ekilde kendinden ho land cliff. n belirtmek: k. dili (birine) apa k bir adiyes husband. disgusting way Nermin is throwing herself at e) byk bir gayretle girimek, byk bir hevesle atlmak. k. dili (bir ithe 1. -den kurtulmak, -i ba ndan atmak. 2. (giysiyi) karvermek. 3. -den htiyat bsbtn elden brakt. 4. vazgemek: He threw off all caution. a vurmak. maskesini atmak, gerek yzn a (giysiyi) giyivermek. amirane davranmak; zart zurt etmek. (politikada) yar a girmek. (vantrilok gibi) karn ndan konumak. 1. -i a vermek. 2. to (bir yeri) (birine) amak; (bir kurulua) (birini) kabul etmek/almak. 1. (birini/bir eyi) (bir yerden) atmak: Throw that nincompoop out! O at dar ! 2. (bir eyi) rahatlkla syleyivermek/ortaya atmak. 3. dangala birine tebessm etmek. k. dili birini tela a drmek. birini hapse atmak. 1. birinin dengesini kaybetmesine sebep olmak. 2. birini artmak. birinin isiz kalmasna sebep olmak. k. dili biriyle olan duygusal ili kiyi/flrt sona erdirmek, birini sepetlemek. 1. (bir eyi) geliigzel yapmak. 2. (birilerini) bir araya getirmek. 1. k. dili kusmak. 2. b rakmak. 3. (pencere, stor v.b.ni) kaldrvermek. 4. ) geli igzel yapmak. 5. (nemli biri) (bir yerden/aileden) kmak: (binay edat, bak. through. i., zool. ard kuu. f. (thrust) 1. into (bir eyi) (baka bir eyin iine) sokmak: He thrust his right hand into his pocket. Sa elini cebine soktu. 2. into -e saplamak, -e kendini ne karmak. (birine) kendini srarla kabul ettirmek. i. otoyol, otoban. i. ar bir eyin yere dnce kard ses. i. gangster; cani. i. 1. baparmak. 2. (eldivende) baparmak. f. through (kitap, dergi n kartrmak. v.b.nin) sayfalar k. dili otostop yapmak. sayfa kenarlar ndaki girintilerde harf etiketi bulunan bir indeks tr, harf indeksi. harf indeksine ait girinti. k. dili 1. -e nanik yapmak. 2. -i kmsemek, -i hor grmek, -e burun rmak. sayfa kenarlar na baparman girebilecei byklkte girintiler k f.v (kitapta) aarak indeks yapmak. i. raptiye, pnez. f. 1. (ar ve grltl bir ekilde) vurmak/indirmek; -e yumruk indirmek/patlatmak. 2. gmbr gmbr hareket etmek: The boys i. 1. gk grlemesi/grlts: I heard thunder. Gk grlts duydum. 2. gmbrt. i. yldrm. f. 1. (gk) grlemek: That dog gets scared when it thunders. i. gk grlemesi/grlts. i. frtna bulutu. s. 1. gmbrtl: The thunderous applause with which that speech was greeted still rings her ears. O nutkun yol at alk tufan hl anak. i. gk grltl sain

thunderstruck Thursday thus thus and so/thus thus far thwack thwart thy thyme thymus thyroid Tibet Tibetan tic tick tick tick tick s.o. off ticker ticker tape ticket ticket booth ticking tickle ticklish tidal tidal wave tidbit tide tide s.o. over tidings tidy tidy o.s. up tie tie tie in tie s.o. down tie s.o. up tie the knot tie the knot tie up tie-in tiepin tier tie-up tiff tiger

s. i. perembe. z. 1. bu ekilde, byle, bylece; u ekilde, yle, ylece; o ekilde, yle, ler byle ylece: continued forbylece; ten years. y l boyunca ey. 2. bu ekilde,thus byle, u On ekilde, yle, iylece; o 1. filan Things

ekilde, ylece. imdiyeyle, kadar; bu zamana kadar; o zamana kadar; buraya kadar; oraya kadar. f. kt diye vurmak. i. 1. kt diye ses karan vuru. 2. kt. f. engellemek; ksteklemek; kar gelmek.
s., eski senin. i. kekik. i., anat. tims. i., anat. tiroit. i. Tibet. i. 1. Tibetli. 2. Tibete. s. 1. Tibet, Tibete zg. 2. Tibete. 3. Tibetli. i., tb. tik. f. 1. (saat) tik tak etmek, i lemek, almak. 2. off (listede bulunan bir maddenin) yan na iaret koymak: I need to tick off his name. Onun ismini i., zool. kene. i. 1. (ilte, yatak veya yast kaplayan) yz. 2. ilte; (ilte olarak kullanlan) yatak. k. dili birini sinirlendirmek/k zdrmak. i. 1. argo kalp, yrek. 2. borsa fiyatlar n kt eride kaydeden cihaz. 3. argo saat. (borsa fiyatlar n kaydeden cihazda kullanlan) kt erit. i. 1. bilet. 2. fiyat etiketi. 3. trafik cezas verilen kimseye cezasnn mahiyetini bilet giesi.bildiren resmi k t. 4. (seimde) bir partinin aday listesi. f. 1. i. ilte, yatak veya yastn yzn yapmaya elverili kuma. f. gdklamak: She tickled the babys feet. Bebein ayaklarn gdklad. dkl That feather tickles. O ty beni g 2. (kimse). g yor. dklannca hemen rperen (yer). 3. s. 1. kolayca g dklanan ok isteyen, nazik (mesele). s. 1.dikkat gelgite/meddcezre ait. 2. gelgitten/meddcezirden ileri gelen. 3. gelgitten/meddcezirden etkilenen. deprem dalgas , tsunami. i. 1. lezzetli bir lokma (yiyecek). 2. k. dili birinin ilgisini ekecek bir haber. i. gelgit, meddcezir. birini (bir zaman boyunca/bir zamana kadar) geindirmek. i., o. haberler. s. 1. dzenli, derli toplu, muntazam. 2. olduka byk, hat r saylr (bir bir yeri veya eyay )n toplamak, bir dzene miktar). (up) (da nk vermek, dzeltmek. kendinef.bir ekidzen stn ba f. (--d, ty.ing) 1. ba lamak: They tied him to a tree. Onu bir aaca lad lar. 2. (dm) ba ka lamak; (ayakkab nn ba n) ba .atmak; 2. ba,(kravat) bir eyi ba bir eye tutturmak iin i. 1. kravat, boyunba lan nesne. 3. ba , rab lant ta, ba lant: The ties that had (ile) bound them kullan solmak; (-e) uydurmak; ba lant (with/to) (-e) uymak; (ile) ba kurmak: in with he said earlier. Daha nce dediklerine artlar) biriniwhat bir yerde kalmaya mecbur etmek, birini (bir uyuyor. yere) k. dili 1. It ( ties hlamak; ( artlar) birinin ba ka bir ey yapmas na izin vermemek: His m ka 1. birini iple ba layarak etkisiz hale getirmek. 2. k. dili (bir i) birini ba

eynikhla yapamayacak kadar megul etmek. bir k. dili ba lanmak.


k. dili evlenmek. k. dili 1. (trafii) aksatmak. 2. (telefonu) megul etmek. i. balant, rabta. i. kravat inesi. i. 1. (st ste dizilmi eylerde) dizi, sra: He selected a cask from the bir f2. ba y seti. has forty topmost tier. En st s radaki aksama. lant,The rabamphitheater ta. i. 1. k. dili (ite/trafikte) i. ufak bir kavga/anla mazlk. i. kaplan.

tiger lily tight tighten tighten ones belt tighten ones belt tighten up on tightfisted tightlipped tightrope tightrope walker tights tightwad tigress Tigris tile till till till further notice till further orders Till when? tiller tilt tilt over tilt s.t. over tilt the balance timber Timber! timberland timberline timbre time time time after time time and again time and again time bomb time deposit time deposit time exposure Time is money. Time is pressing. time of life time signature time zone time zone Times up! time-consuming

pars zamba , kaplan postu. s. 1. s km: The lid of the jar is so tight I cant open it. Kavanozun yle sks aam yorum. 2. iyice gerilmi(adale, , gergin: kapa m k tki rmak; (kemer v.b.ni) skmak; ip The v.b.ni) f. (vida v.b.ni) mek. germek; gerilmek, gerginle kmak. kemerleri s kemerini s kmak, daha tutumlu davranmak. (kanunu) daha etkili bir hale getirmek, sertle tirmek. s. eli s k, cimri. s. az sk, az pek, az kilitli, sr saklayan, ketum. i. cambazlar n zerinde yrd sk gerilmi ip. ip cambaz. i., o. 1. leotar. 2. ng. klotlu orap. i., k. dili cimri. i. dii kaplan. i. i. 1. kiremit. 2. karo; karo fayans, fayans; karo seramik, seramik; karo ) kiremitle kaplamak. 2. Antalyaya (duvar/yeri) mozaik; ini. knk. f.Friday 1. (dam . -e 3. kadar: till cumaya kadar. till Antalya kadar. edat, ba i. para ekmecesi, kasa. yeni bir talimat verilene kadar, yeni bir duyuruya kadar. baka emir gelinceye kadar. k. dili, bak. i. (dmene tak lan) yeke. f. 1. (bir eyi) (bir yne) yatrmak/emek: He tilted his chair back. Sandalyesini arkaya do ru yatrd. She tilted her head to one side. Ban yan yatarak devrilmek. bir eyi yan yatrarak devirmek. (bir ey) (baka bir eyin) sonucunu etkilemek: Your vote has tilted the balance in our sonu bizim lehimize oldu. (aa teknedeki) kaburga, i. 1. kereste. 2.favor. kalas;Oyunuz kadron;sayesinde kiri . 3. den. ri. 4. yeti mekte olan kerestelik a alar. e Aaca dikkat! (evredekilere yeni kesilen bir aacn deceini haber vermek iin a sylenir.). alarn yetitii arazi. i. kerestelik i. aa snr. i. tn, tnnet, zel ses tonu. i. zaman, vakit: Itll take a long time. ok zaman ister. Its time for bed. kzamanlamak, yatma zaman(belirli geldi.bir Nows exactly the right time! imdi tam (belirli zaman! Art f. 1. zamana) denk getirmek, rastlatmak, bir zamana gre) ayarlamak, planlamak: He timed it so that hed arrive defalarca. tekrar tekrar. defalarca. saatli bomba. vadeli mevduat. vadeli mevduat. foto. 1. uzun sre poz verme. 2. uzun sre poz verilmi fotoraf. Vakit nakittir. Vakit dar. ya. mz. zaman iareti. saat dilimi. saat dilimi. Zaman bitti! s. vakit alan.

timekeeper timeless timely time-out timepiece times times table timetable timid timidity timing Timor timorous timpani timpanist tin tincture tincture of iodine tincture of iodine tinder tine tinfoil ting tinge tingle tinker tinkle tinner tinny tinsel tint tiny tip tip tip tip tip tip ones hat

i. zaman hakemi; saat hakemi. s. 1. belirli bir zamana/a a ait olmayan. 2. ebedi, hi bitmeyen. s. 1. zaman a sndan yerinde, zamanna uygun: That was a timely ndan yerinde bir szd o. 2. zamannda yaplan; remark. Zaman a s nda zel bir nedenle verilen) mola. i., spor (oyun s ras i. saat. edat kere, arp : Five times ten equals fifty. Be kere on elli eder. arpm tablosu. i. 1. ng. (tren, otobs, vapur, uaa ait) tarife. 2. belli zaman dilimlerine lm program. ayr s. rkek, korkak. i. rkeklik, korkaklk. i. 1. zamanlama, (bir eyi) en uygun zamanda yapma. 2. zamanlama, ayarlama, i. Timor. rastlatma. 3. (motorda) avans ayar . 4. zamann lme. 5. s. rkek, korkak. i., mz. timpani. i., mz. timpanist. i. 1. kalay. 2. teneke. 3. ng. teneke kutu, teneke. f. (--ned, --ning) 1. kalaylamak, kalay tabakas yla kaplamak. 2. ng. (bir eyi) teneke kutu i. tentr. tentrdiyot. tentrdiyot. i. (kav gibi) kuru ve abuk tutu an madde. i. (atala ait) di. i. folyo. i. nlama sesi. f. nlamak; nlatmak. f. 1. with -i hafif bir ekilde (bir renge) boyamak: The dawn was tingeing afak ufkun dousunu pembeye boyuyordu. the horizon with pink. ekilde rpermek; (vcutta bir yer) karncalanmak: Her f. 1.eastern tatl bir yanaklar n sretmeye yordu. 2. cheeks were tingling cold olmayan air. So uk, tamir i. (gezici) tenekeci. f. in 1. the (tamirci biri) bir eyi

mak; bir eyi dzeltmeye mak. al ng rdamak; ng rdatmak. al i. ng rt. 2. denemeler yaparak bir sonuca f. i. kalayc .
s. 1. teneke gibi. 2. tiz ve irkin (madeni ses). i. (k sa kesilmi) gmi eritler. i. 1. (renkte) a k bir ton: lavender tints ak morlar. 2. renk: a reddish tint z ms bir renk.minicik, f. (bir eyi) (bir rengin ak bir tonuna) boyamak: k rm k, kck, minnac k, minimini. s. ufac i. 1. u: Buds were forming on the tips of the branches. Dallar n ularnda She looked at the tips of her fingers. Parmaklar nn2. goncalar kyordu. mek; bir yana yatmak/e ilmek. f. (--ped, --ping) 1. bir yana yat rmak/e over devirmek; devrilmek: Didiyou tip that over? Onu sen mi devirdin? 3. i. f. (--ped, --ping) bah vermek. i. bah i. 1. tavsiye, nasihat, t. 2. tyo, herkesin bilmedii bir haber/bilgi. f. (-i bir ped, --ping) (off) hafif tyo hafif vermek, herkesin bilmedi . haber/bilgi vermek: f. (--ped, --ping) vurmak. i. ok hafif vuru (saygyla/nezaketle) apkasn kaldrp tekrar bana koymak.

tip the scales against s.o.s favor durumu birinin aleyhine evirmek. k. dili (tartlnca) (belirli bir arlk) ekmek: He tipped the scales at one tip the scales at hundred kiloevirmek: ekiyor. This event tipped the scales in our favor. durumu kilos. birininYz lehine tip the scales in s.o.s favor tip-off tipsy tiptoe tiptop tirade tire Bu olay lehimize evirdi. i bir haber/bilgi. i., k. dili durumu tyo, herkesin bilmedi s. ak rkeyif, yar sarho. f. ayaklarnn ucuna basarak ilerlemek. i. s., k. dili ok iyi, harika; en kaliteli, birinci s nf. i. atp tutma, verip veritirme, ver yansn etme. f. 1. yormak; yorulmak. 2. b ktrmak; of -den bkmak, -den usanmak.

tire tire chain tire s.o. out tired tireless tirelessly tiresome tissue tit tit tit tit for tat titbit tithe titillate titivate title title deed title page titmouse titrate titration titter tittle tittle-tattle titular tizzy to to a degree to a fault to a man to a man/woman to all appearances to and fro to and fro to be able to to be concluded to be continued to be sure to boot to come to date to give s.o. his due to good purpose To hell with it. to let to make matters worse

i., oto. lastik; d lastik. lastik zinciri. birini ok yormak. s. yorgun. s. 1. yorulmak bilmez (kimse). 2. bitmez tkenmez (enerji). z. yorulmadan, b kmadan, usanmadan. s. can s kc, skc, bezdirici, bktrc. i. 1. biyol. doku. 2. bir tr ince ambalaj k d. 3. kt mendil. i., zool. ba tankara. i. i., kaba 1. meme. 2. meme ba . k. dili misilleme, (birbirine) ayn biimde karlk verme. i., bak. tidbit. i. bir Hristiyan n kiliseye vermek zere ayrd gelirinin yzde onu. f. gelirinin yzde onunu kiliseye vermek. klamak; zevkini okamak, zevk vermek. f. iini gc f., bak. titillate. i. 1. (kitap, piyes, film v.b.ne ait) isim, ad; (bir yaz , kitap blm v.b. iin) lk. 2. unvan. 3. ampiyonluk, ampiyon unvan: He now holds the ba tapu senedi, tapu. balk sayfas. o. tit.mice (ttmays) i., zool. batankara. f., kim. titre etmek; titrasyon yapmak. i., kim. titrasyon. f. k kr kkr glmek, kkrdamak. i. kkr kkr glme, kkrday, kkrdama. i. i. ufak dedikodu, laklak, laklak yat. s. 1. sadece unvan /ad olan. 2. ad var kendisi yok, ismi var cismi yok. i., k. dili gereksiz tela /heyecan. edat 1. -e; -e do ru: They went to Samsun. Samsuna gittiler. Give the ona ver! 2. -e, -e kadar: The snow came up to our money to her!kadar, Paraybiraz. bir dereceye ar derecede. hepsi, hepsi birden; herkes. onlarn hepsi: To a man they were for it. Onlarn hepsi onu destekliyordu. grne gre. ileri geri, bir ileri bir geri. bir yandan br yana; bir a a bir yukar: We walked to and fro along the platform. boyunca att k. -ebilmek: Peron to be able to govolta gidebilmek. devam var, arkas var. devam var. muhakkak. bir de, hem de: Ill give you a pony, and a billion liras to boot. Sana bir im. Shes bad-tempered, and ugly midilli, stne gelecek: de bir milyar lira verece nmzdeki, in the years to come gelecek y llarda. bugne kadar. doruyu sylemek gerekirse. iyi sonu vererek, yararl biimde. Bo ver. ng. kiralk: Do you have a room to let? Kiralk odanz var m? iin daha da kts, stne stlk.

to make matters worse to my face to my knowledge to my mind to my way of thinking to no purpose to ones cost to ones dismay to ones hearts content to ones hearts content to ones name to say nothing of to say the least to some extent to spare to speak of to start with to that effect to the accompaniment of to the bearer to the best advantage to the best of his/her ability to the contrary to the core to the end that to the full extent of his power to the good to the last to the letter to the nth degree to the point to the purpose to the tune of to the utmost to top it (all) off to wit to/for all intents and purposes to/of no avail toad toadstool toady toast toast toaster tobacco tobacconist Tobagan

stne stlk: To make matters worse, shes bringing P nar with her. stne stlk yzme kar .beraberinde P nar getiriyor. bildiim kadaryla, bildiime gre. kanmca, benim dnceme gre. bence, bana gre. bouna, bo yere. kendi zarar na: To my cost, I learned he was a swindler. Kendi zararma rc olduunu rendim. onun doland u gibi. korktu cannn istedii kadar, doyasya, doya doya, kana kana. doya doya, kana kana. kendine ait. ... de caba. en azndan. bir yere kadar: I agree with you to some extent. Bir yere kadar seninle hemfikirim. fazla: I had only five million liras to spare. Bende ancak be milyon lira t. kalm bahsetmeye de er, nemli: Weve had no snow to speak of all winter.

ba boyunca hi 2. do ru drst kar yamad. K langta. ilkin, evvela. 1.


o anlamda. ... eliinde: They left the room to the accompaniment of loud wails. Feryat figan e liinde oday terkettiler. tic. hamiline. en faydal ekilde. elinden geldii kadar, yapabildii kadar, yeteneinin elverdii kadar. 1. -e ramen. 2. tersine, aksine. tam, tam bir, sap na kadar, katksz, halis muhlis. gayesi ile, amac yla. elinden geldii kadar. 1. iyi, faydal. 2. lehinde: That goal put us four points to the good. O gol bize drt kadar. puan kazand rd. sonuna harfi harfine. son derece: It was boring to the nth degree. Son derece can s kcyd. tam yerinde, isabetli. isabetli, yerinde. 1. melodisiyle. 2. k. dili tutar nda. alabildiine, son derece. stne stlk. yani, demek ki. haddi zatnda, aslnda. faydas yok; bouna. i., zool. karakurba as, otlubaa. i., bot. 1. apkalmantar. 2. k. dili zehirli mantar. i. dalkavuk, kuyruk sallayc, yac. f. (to) (-e) dalkavukluk etmek, kuyruk sallamak, ya ekmek. i. (dilim halinde) k zarm ekmek: He ate four pieces of toast. Drt dilim zarm ekmek yedi. f. 1. (ekmek dilimi v.b.ni) k zartmak; (ekmek dilimi k (birinin) s hhatine/ erefine ime. f. (birinin) shhatine/ erefine imek: i. They toasted the queen. s hhatine itiler. cs. i. (elektrikli) ekmek k zartKralienin i. ttn. i. ttnc (sigara, puro, ttn v.b.ni perakende olarak satan kimse). i. Tobagolu. s. 1. Tobago, Tobagoya zg. 2. Tobagolu.

Tobago Tobagonian toboggan today toddle toddler toddy to-do toe toe the line toe the line/mark toehold toenail toffee tog together toil toilet toilet bowl toilet paper toilet seat toilet table toiletries token told told in confidence tolerable tolerance tolerant tolerate toleration toll toll toll call toll road tom tomato tomato juice tomato paste tomb tomboy tombstone tomcat tome tomfoolery tomorrow tom-tom

i. Tobago. i., bak. Tobagan. i. bir tr alak k zak. f. kzakla kaymak/gitmek. z. 1. bugn. 2. bu gnlerde, imdi. i. 1. bugn. 2. bugn, iinde umuz a /zaman. bulundu layan ocuk) sendeleye sendeleye f. (yeni yrmeye ba yrmek/ilerlemek. i. yeni yrmeye ba layan ocuk. i. bir tr s cak iki. i. amata, curcuna, hayhuy, grlt. i. 1. ayak parma . 2. (ayakkabda) burun. 3. (orapta) u. bir kanuna/kurala itaat etmek/ettirmek. kendisinden istenilenleri/beklenilenleri yapmak, kurallara uymak. i. ayak basacak yer. i. ayak trna. i. bir tr ekerleme. i., o. (belirli bir kullanm iin) giysiler: beach togs plaj giysileri. z. beraber, birlikte: Shall we go together? Beraber gidelim mi? s., k. dili s nda (kimse). dengeli ve aklkba na kna/ klaya sklaya almak. 2. kl kl f. 1. (at/over) kna s k na/klaya sklaya al ma. ilerlemek/yrmek. i. hela ; hela ta, alaturka hela. 2. tuvalet, i. 1. klozet, alafranga ta apteshane, ayakyolu, klozet, alafranga helahela. ta . 3. tuvalet, y kanp giyinip taranma ii. tuvalet k d. klozet stne tutturulan oturma yeri. tuvalet masas . i. (sabun, di macunu, kolonya gibi) tuvalet malzemeleri. i. 1. simge, sembol, iaret. 2. hatra, yadigr. 3. jeton; marka. 4. bir eyin n al nmasnda para yerine geen belge: gift token hediye eki. s. 1. sat f., bak. tell. sr olarak sylenmi. s. 1. tahamml olunabilir. 2. kabul olunabilir. 3. ne iyi ne kt, orta derecede olan. msamaha, tolerans. 2. (organizma v.b.ne zg) i. 1. hogr, tahamml, dayanma. 3. tolerans, zr pay msamahakr, msamahal ,. toleransl. s. hogrl, f. 1. izin vermek, msaade etmek. 2. ho grmek, msamaha etmek; gz yummak. 3. (organizma v.b.) -e tahamml etmek, -e dayanmak. i. 1. izin verme, msaade etme. 2. tahamml, dayanma. i. 1. gei creti: The toll for this bridge is five hundred thousand liras. Bu rcreti be yz) bin lira. 2. ehirleraras/milletleraras telefon kprnn gei r a almak; (an a r a r almak. f. (an) a crete tabi konu ma. paral yol. i., k. dili erkek kedi. i. (o. --es) domates. domates suyu. (koyu) domates salas . i. 1. lahit; trbe. 2. mezar, kabir. i. erkeksi k z, erkek Fatma, erkek Aye. i. mezar ta . i. erkek kedi. i. byk kitap. i. ahmaklk, samalk, aptallk, aptalca davran/sz. z., i. yarn. i. tamtam.

ton tone tone tone deafness tone s.t. down toner toner cartridge Tonga Tongan tongs tongue tongue depressor tongue in cheek tongue twister tongue-and-groove joint tongue-in-cheek tongue-lash tongue-tied tonic tonight tonka bean tonnage tonsil tonsillitis too Too bad! too good to be true too late too much took tool toot toot ones own horn tooth tooth and nail toothache toothbrush toothpaste toothpick toothsome toots tootsie tootsy top top top top boot

i. ton (1000 kg.). i. 1. (ses veya renge ait) ton. 2. mz. aral k, iki nota arasnda ses fark. 3. form, istenilen ve olmas gereken durum. 4. (bir yere zg manevi) hava, f. mz. ton sa rl. bir eyin rengini/ifade tarzn yumuatmak. i. (yazcda/fotokopi makinesinde kullanlan) toner, tonlandrc. toner kartu u. i. Tonga. i. 1. Tongal. 2. Tongaca. s. 1. Tonga, Tongaya zg. 2. Tongaca. 3. . a: Use a pair of tongs instead of your fingers! Parmaklarn Tongal i., o. ma na ma a kullan! kullanaca i. 1. anat. dil. 2. dil, lisan. tb. dil basaca, abeyslang. k. dili byk altndan glerek. sylenmesi dile zor gelen uzun szck/cmle. zvana lambal geme. s., k. dili b yk altndan glerek sylenen. f., k. dili azarlamak, ha lamak. s. (utan, heyecan, korku v.b.nden) dili tutulmu . i. 1. tonik, kuvvet verici ila. 2. (baz ikilere katlan) tonik. 3. mz. tonik. z., i. bu gece. hintbaklas , inbaklas. i. tonaj. i., anat. bademcik. i., tb. bademcik iltihab. z. 1. fazla, gere inden ok: Its too early to go. Gitmek iin fazla erken. 2. de: too can learn Arabic. Sen de Arapa renebilirsin. You have to Ne You yazk! inanlmayacak kadar iyi. fazla ge. fazla: Youve given me too much change. Bana fazla para verdin. Dont eat too take much. f., bak. 1. Fazla yeme. They praise him too much. Onu fazla i. 1. alet, el aleti. 2. ara, vas ta. 3. piyon, bakasnn istedii gibi /dd kimse. 4. kaba penis, alet, babafingo. f. arabada gitmek; kulland /boruyu) almak; (korna/ddk/boru) almak. i. f. (kornay korna/ddk/boru sesi. n kendi yapmak, kendini vmek. k. dili kendi reklam . teeth (tith) i. di . o k. dili k yasya, var gcyle, ok iddetli bir ekilde. by the skin of ones teeth k. rdili s. ancak, gbela. i. di a i. di fras. i. di macunu. i. krdan. s. lezzetli. i., k. dili gzelim, tatl m (Kadna hitap ederken kullanlr.): Hi, toots! Merhaba gzelim! i., k. dili, bak. tootsy. i., k. dili 1. gzelim, tatl m (Kadna hitap ederken kullanlr.). 2. ayak. i. 1. en st blm, tepe, ba , st: on the top of the hill tepenin banda. He nn ucuna stood on --ping) tiptoe and peered over the top of thevarmak; wall. Ayaklar na (bir eyin) f. (--ped, 1. (bir yerin) tepesine/ba

nda/stnde bulunmak: That song has topped the charts tepesinde/ba i. topa.
uzun izme, uzun konlu izme.

top brass top dog top hat top s.t. off top s.t./s.o. up top secret topaz topcoat topdrawer top-heavy topic topical topless topmost top-notch topographer topography topple topsy-turvy torch tore toreador torment torment tormenter tormentor torn torn to ribbons tornado torpedo torpedo boat torpid torpor torque torrent torrential torrid torsion torsion bar torso tort tortoise tortoiseshell tortuous torture toss toss a coin

k. dili en yksek rtbeliler; en st makamdakiler; kodamanlar. k. dili zirvedeki kimse. silindir apka. (with) bir eyi (... ile) noktalamak/tamamlamak: They topped off the evening with k a walk through the park. Parkta bir gezintiyle geceyi ng. (birinin smen boalm kab n) (bir svyla) doldurmak: Will you top alan barda n limonatayla doldurur up her glass with lemonade? Bo ok gizli. i. topaz. i. 1. hafif palto. 2. (boyanm yzeyde) son kat boya, son kat. s., k. dili ok k, ok kibar, en sekin zmreye ait/yak an. s. 1. havaleli, yklacak gibi. 2. gerekenden fazla ynetici bulunan (bir ynetim). i. konu, mevzu. s. gncel, aktel. s. 1. stsz, g s/memeleri rtl olmayan (kadn). 2. kadnn sn/memelerini rtmeyen (giysi). g s. en stteki. s. en iyi kalite, birinci s nf, stn. i. topograf. i. topografya. f. (over/down) (havaleli bir ey) devrilmek/yklmak; (havaleli bir eyi) kmak. devirmek/y aa. 2. karmakark bir durumda. s. 1. altst olmu. 2. z. 1. altst, ba k, orman. karmakar ng. el feneri, fener. i. 1. meale. 2.karman f., bak. tear 1. i. boa greisi, toreador, torero. i. 1. strap, azap. 2. ikence. 3. eziyet ektiren kimse; eziyet veren ey. f. 1. cann yakmak, eziyet etmek, azap ektirmek. 2. ikence etmek. i., bak. tormentor. i. eziyet eden kimse. f., bak. tear 1. lime lime olmu . i. (o. --es/ --s) tornado. i. (o. --es) ask. torpil. f. 1. torpillemek, torpil ile tahrip etmek/batrmak. 2. baltalamak; mahvetmek; ziyan etmek. 1. hcumbot. 2. torpidobot, torpido. s. uyuuk. i. uyuukluk. i. eilme momenti, moment. i. sel, taknca akan su. s. ok iddetli yaan (yamur). s. 1. ok s cak. 2. sevda dolu, ihtiras dolu. i. burulma, torsiyon. torsiyon ubu u. i. 1. (insana ait) gvde. 2. gvde heykeli. i., huk. haks z fiil. i., zool. kara kaplumba as, kaplumbaa. i. baa, kaplumbaa kabuu veya bunu andran bir madde. s. baadan lm , baa.ok dolambal. 2. dolak, aprak (yntem/hareket). 3. yap s. 1. ylankavi,

yla komplike, etrefil. dalavereli. 4. ifazlas kence etme/yapma. 2. strap, azap, ikence. f. ikence i. 1. ikence, etmek/yapmak. f. 1. (yava a/rasgele) atmak/frlatmak/samak: He tossed the children peppermints. ocuklara nane ekeri sat. 2. on abucak ve geliigzel yaz tura atmak.

toss a salad toss and turn toss for toss ones hat into the ring toss s.o. for s.t. toss s.o. out toss s.t. about/around toss s.t. in toss s.t. off toss s.t. out toss s.t./s.o. up in the air toss-up tot tot total total amount totalitarian totalitarianism totality totally tote totem totemism totter toucan touch touch touch a sore spot/point touch base touch bottom touch down touch s.t. off touch s.t. up touch-and-go touchdown touched touching touch-me-not touchstone touchtone touchtone telephone touchtype touchy tough toughen tour tour of duty

salatann malzemelerini hafife kartrmak. (uzanm ken/uykudayken) bir yandan br yana dnmek. yaz tura atarak (bir eyi) karara balamak. adayln ilan etmek. bir eyi kazanmak iin biriyle yaz tura atmak. k. dili 1. birini d ar atmak, birini kap dar etmek. 2. birini iten karmak. atmak/ k. dili (birka kii) bir konuyu tartp konumak. k. dili bir fikri ortaya atmak. k. dili 1. bir ikiyi yuvarlayvermek. 2. bir eyi yapvermek. 3. bir eyi dktrvermek, bir eyi syleyivermek/yazvermek. 4. bir giysiyi eyi pe atmak. bir bir eyi/birini havaya atmak/frlatmak. i. 1. kimin kazanaca hi belli olmayan bir durum. 2. hangi seenein u hi2. belli olmayan tura atma. daha iyi oldu ckdurum. miktar, 3. azyaz ck, damla. i. 1. kk ocuk. (iki iin) az bir f. (--ted, --ting) up k. dili toplamak. s. tam, eksiksiz; ilgili olan her eyi ieren: total darkness zifiri karanlk. total harmony tam bir uyum. total cost toplam maliyet. total loss tam tutar. s. totaliter. i. totalitarizm. i. btn, toplam: in its totality btnyle. z. tamamen. f., k. dili ta mak. i. totem, ongun. i. totemcilik. f. sallanmak; sendelemek. i., zool. tukan. f. 1. dokunmak; de mek; temas etmek: Dont touch the paintings! m tavana Tablolara dokunma! My ceiling. Ba , heads temas. touching 2. hafifethe vurma, hafif vuru . 3. az bir i. 1. dokunma, dokunu c k ate i var. Theres a touch derece/miktar: He has a touch of fever. Az hassas bir konuya/noktaya dokunmak. (with) k. dili (biriyle) gr mek, konumak: I need to touch base with her nda onunla gr mem lazm.Ayaklarm on that matter. O mesele hakk n suyun dibine dedirmek: I cant touch bottom. 1. ayaklar diremiyorum.inmek. 2. (fiyat) en alt dzeye inmek. 3. en kt aamaya dibe de (uak) (yere/denize) bir eyi balatmak, bir eye sebep olmak. 1. sadece gereken yerlere boya vurarak bir eyin grnmn boyayla rtuetmek: dzeltmek, bir eyibelli pheli. Just touch up the scratches and s. belirsiz, sonucu olmayan/ i. (Amerikan futbolunda) gol. s., k. dili kafadan kontak, kafas bir ho. s. insan duygulandran, insann iine ileyen, dokunakl; insann yreine dokunan. i., bot. k naiei. i. mihenk, denekta . i. tulu telefon. f. tulara bakmadan daktiloda/bilgisayarda yaz yazmak. s. 1. alngan, krlgan. 2. hassas (durum/konu). s. 1. dayan kl. 2. kart (et); sert (ksele v.b.). 3. sert; dn vermeyen; msamaha etmeyen: al You need to takedayan a tough stanceyapmak; when it comes trarak) daha kl/gl (zor to f. 1. -i (zor durumlara arak) daha dayan kl /gl olmak. 2. sertle tirmek; durumlara alma. 2. turne. f. dolamak. i. 1. tur; dola ask. (belirli bir yerdeki) grev sresi.

tourism tourist tourist class touristic tournament tourniquet tousle tow tow truck/car toward towards towel towel rack towel rack toweling towelling tower tower block towering town town council town hall town house townspeople toxic toxicologist toxicology toxicomania toxicomaniac toxin toy toy shop tr trace trace trachea tracheotomy trachoma tracing tracing paper track track and field track events track light track lighting track record track suit

i. turizm. i. turist. (uakta/gemide) turistik s nf. s. turistik. i. turnuva. i. turnike, kanamay durdurmaya yarayan bir tr sarg. f. (sa ) kartrmak, dank bir hale getirmek: He tousled his sons hair. lunun san kartekmek; rd. O f. 1. (halatla/zincirle) yede e almak, yedekte ekmek, yedeklemek. 2. (gemi) (bir/birka mavnay ) itmek. i. 1. halatla/zincirle oto. ekici, kurtar c. edat 1. -e do ru, -in yanna doru: toward the river nehre doru. 2. -e ru, -e yak n (bir zaman): toward noon leye doru. 3. -e kar, iin, do edat, bak. toward. i. havlu. havluluk. havluluk, havlu asaca . i. havluluk kuma , havluluk. i., ng., bak. toweling. i. kule. f. 1. (up) ykselmek. 2. over/above -in stnden ykselmek. ng. yksek apartman; yksek bro binas. s. 1. ok yksek: towering pines ok yksek amlar. 2. byk: towering financial strength byk mali g. 3. iddetli, ar: He flew into a towering i. ehir, kent. belediye meclisi. belediye binas . (sraevlere ait) ev, sraev. i. ehir halk. s. zehirli, toksik. i. toksikolog. i. toksikoloji. i. toksikomani. s. toksikoman. i. toksin. i. oyuncak. f. with 1. -i yar ciddi bir ekilde dnmek. 2. ile oynamak, -i elinde evirip evirmek. dkkn . oyuncak k s. transitive, translated, translation, translator, treasurer, troop. i. 1. iz, eser. 2. ufac k bir miktar. f. 1. (bir eyin) zerine effaf bir kt koyup kopyas n karmak. 2. to baz izleri/ipularn takip ederek i. o. tra.che.ae (treykiyi)/--s (treykiyz) i., anat. nefes borusu, soluk borusu. i., tb. trakeotomi, soluk borusu am. i., tb. trahom. i. effaf kt zerine karlan kopya. aydnger kd; effaf kopya kd. i. 1. iz: He followed the bears tracks. Ay nn ayak izlerini takip etti. 2. ray, hat. 3. spor (yar larn yapld) pist. 4. patika. 5. takip edilen yol: the atletizm. spor pist yar lar. raya monte edilen lamba. raylara monte edilen lambalarla ayd nlatma. k. dili (bir ite belirli bir sre boyunca gsterilen) performans. eofman.

tract tract tractable traction tractor trade trade trade deficit/gap trade on trade route trade s.t. in trade school trade school trade secret trade union trade wind trademark trade-off tradesman tradesmans entrance tradition traditional traffic traffic accident traffic circle traffic engineer traffic engineering traffic holdup traffic jam traffic jam traffic light/signal traffic snarl tragacanth tragedy tragic tragicomedy tragicomic trail trailer train train trainer training traipse trait traitor traitorous

i. 1. geni arazi. 2. tb. sistem, aygt, cihaz. i. (zellikle din/siyaset konusunda bir) makale/kitap k. s. sz dinler, yumu ak bal, uysal. i. 1. ekme; ekilme. 2. ekme/eki gc; sabit bir yzeye temas ederek harekete i. traktr. geen bir cismin o yzeye temas nda oluan srtnm i. 1. ticaret. 2. zanaat, i . f. 1. ticaret yapmak. 2. (for) trampa etmek, dei etmek: toku i., k. dili alize. Ill trade you this horse for that pony of yours. Bu at senin ticaret a . (bir eyi) kendi yararna kullanmak. ticaret yolu. (for/on) bir eyi verip onun deerini baka bir eyin bedelinden drerek eyi) sat n almak. (o meslek okulu. meslek okulu; teknik okul; sanat enstits. mesleki s r, meslek srr.

ng. ii sendikas, sendika.


alize. i. ticari marka, alameti farika. i. bir eyi elde etmek iin baka bir eyden vazgeme. o. trades.men (treydzmn) i. (bir) esnaf; dkknc; zanaat. servis girii/kaps. i. gelenek, anane. s. geleneksel, ananevi. i. 1. trafik: The traffics heavy right now. u an trafik youn. 2. ticaret: narcotics traffic . uyu turucu ticareti. f. (--ked, --king) in (yasalara ayk r bir trafik kazas gbekli kavak, dnel kavak. trafik mhendisi. trafik mhendislii. trafik tkankl. trafik tkankl. trafik tkankl. trafik lambas . trafik tkankl. i. kitre, kestere. i. 1. tiy. trajedi, tragedya, facia, a lat. 2. facia, ok znt veren ackl olay. s. 1. feci, ok zc ve ac kl, trajik. 2. tiy. trajik, trajediye ait. i. trajikomedi. s. trajikomik. f. 1. (hafif eyleri) srmek, srklemek; srnmek, srklenmek: He n 2. srklyordu. Her skirt trailed his leg as he walked. Yrrken baca treyler. karavan. 3. fragman, i. 1. rmork; (kamyona/traktre tak lan)

tma filmi. 4. yere yatay uzanan bitki; srngen bitki. ksm. 4. tan in yerde srnen i. 1. tren. 2. katar; kafile. 3. olarak ok uzun bir ete dizi, silsile, zincir: A long train of events has brought us to thisyapmak. juncture.3. f. 1. eitmek, terbiye etmek, yetitirmek. 2. antrenman/idman li silah, fotoraf makinesi, projektr v.b.ni) -e evirmek, -es. on (ate tenis ayakkab i. 1. terbiyeci, hayvan terbiyecisi. 2. antrenr. 3. ng.
i. 1. eitim, terbiye, yetitirim. 2. antrenman, idman. f., k. dili yrmek. i. zellik, hususiyet. i. hain, h yanet eden kimse. s. hain; haince; h yanet ieren.

trajectory tram tram driver tramline tramlines tramp tramp ship/steamer trample trample s.o. to death trampoline trance tranquil tranquility tranquilize tranquilizer tranquillise tranquilliser tranquillity transact transact business transaction transaction of business transactions transatlantic transcend transcendent transcendental transcendental meditation transcendentalism transcribe transcript transcription transept transfer transfer transference transfiguration transfigure transfix transform transformation transformer transformism transformist transfusion transgress transgression

i. 1. mermi yolu. 2. yrnge. i., ng. 1. tramvay. 2. tramvay vagonu.

ng. vatman. i., ng. tramvay hatt. i., o., ng. tramvay raylar. f. 1. kuvvetli ad mlarla yrmek. 2. down (bir eyi) ayak altnda inemek. 3. yrmek, tramp gemi.dola mak; (bir yeri) dolamak. i. 1. berdu, serseri, kopuk. 2.
f. (down/on) ayak alt nda inemek. ayak altnda ineyerek birini ldrmek. i. trampolin. i. 1. kendinden geme hali, vecit hali. 2. hipnoz, ipnoz. s. sakin, huzurlu, sknetli. i. sakinlik, sknet, skn. f. sakinle tirmek, yattrmak. i., tb. sakinletirici, yattrc, msekkin. f., ng., bak. tranquilize. i., ng., tb., bak. tranquilizer. i., ng., bak. tranquility. f. i grmek. i. i grme. i. (kuruma/derne e ait) tutanak, zabt. s. 1. Atlas Okyanusunun tesindeki. 2. Atlantiki a an/geen, transatlantik. f. -in s nrn amak/gemek; -den byk/stn olmak: It transcends nsanlar n kavrama yetisi dnda. This errorbeauty human understanding. ka her eyi geen/a an: The poems transcendent s. 1. hepsini/ba

iirin stn gzelli i o can be felt in that translation. n reviride n aan; pek s. 1.scarcely deneyst, transandantal, deneyin/insan bilincinin s ast. 2. mat. transandantal, akn. do transandantal meditasyon.
i. deneystclk, transandantalizm. f. 1. (bir eyin) kopyasn yazmak. 2. yazmak, kaydetmek, zaptetmek. 3. (for) mz. (bir eseri) (bir alg ya) uyarlamak/adapte etmek. i. kopya, suret, nsha. i. evriyaz, transkripsiyon. i. transept, apraz sah n. f. (--red, --ring) 1. -i nakletmek; -i (bir yerden) (ba ka bir yere) ka bir gemek: The companys going to geirmek/tayin etmek; (ba (bayere) kasna) geirme/devretme/devir; i. 1. (bir mal) zerindeki hakk yere) geirme/tayin etme. (bir temlik. nakil; (bir yerden) (ba ka bir n psikolojik olarak bir ba kas3. na i., ruhb.2. transfer, aktarma, duygular ynelmesi. i. f. (into) -e yce bir nitelik kazand rmak, -e bir ycelik vermek: Pain and ve strap ona bir ycelik 2. vermi ti. suffering had transfigured her. Ac(delerek) hlamak. mhlamak, f. 1. -i (sivri ulu bir silahla/aletle) yere m getirmek: Her eyes had transfixed him. dondurmak, -i de k p irdayamaz tirmek. 2. hale into (bir eyi) (ba ka bir eye) dntrmek. f. 1. (biimini) i. 1. (eklen) deitirim; deitirilme; deiim, transformasyon. 2. trm; dn trlme; dnm, transformasyon. dn trc. i. transformatr, dn i. transformizm, dn mclk. i., s. transformist, dn mc. i., tb. transfzyon, aktarm, nakil. f. 1. ihlal etmek, bozmak. 2. (s nrn) amak/gemek. i. 1. gnah ileme, gnah. 2. ihlal, bozma. 3. (snrn) ama/geme.

transhumance transhumant transient transistor transistor radio transit transit lounge transit system transit visa transition transition period transitive transitive verb transitive verb transitory translate translation translator transliterate transliteration translucent transmigrate transmigration transmigration of the soul transmissible transmission transmit transmitter transmitting station transmogrify transmute transom transparency transparent transpire transplant transport transport transportation transpose transverse transvestite Transylvania Transylvanian trap trap trapdoor

i. hayvanlar ilkyaz yaylaya karp sonbaharda yayladan indirme, lk. . yaylac s., i. yaylac s. 1. abuk geen; fani, gelip geici, lml. 2. k sa bir sre kalan, abuk gelip geen (kimse). i. k sa bir sre kalan kimse. i., elek. transistor. transistorlu radyo. i. 1. ulam, (birini/bir eyi) (bir yerden) (baka bir yere) aktarma. 2. toplu ma; toplu ta ma aralar .salonu. 3. gkb. gei, geme. 4. teodolit, ta nda) transit yolcu (havaalan toplu tama sistemi. transit vizesi. i. gei, geme; deiim. gei dnemi. s., dilb. geili. dilb. geili fiil. geili fiil. s. geici; fani, lml. f. 1. (into) (-e) evirmek, tercme etmek; (-e) evrilmek, tercme edilmek: Can you translate this from French into Turkish?evrilmi Bunu Frans yaz zcadan /sz. 3. i. 1. eviri, evirme, tercme. 2. eviri, tercme, trm.evirici, szl/yaz l eviri yapan kimse; evirmen, mtercim, dn i. tercman,

l eviri yapan kimse. yaz f. into (bir dile ait bir yaz y) (baka bir dilin harfleriyle) yazmak: Can you transliterate this Turkish word into Arabic characters? Bu Trke kelimeyi i. transliterasyon, harf evirisi.
s. yareffaf, yarsaydam. f. (lmden sonra) (ruh) (bir bedenden ba ka bir bedene) g etmek/gemek. i. ruh g, lmden sonra ruhun bir bedenden ba ka bir bedene g etmesi/gemesi. s. 1. geirilebilir, geirilmesi mmkn. 2. bula c, sirayet edici (hastalk). i. 1. (motordaki) anzman, anjman, transmisyon sistemi: Theres n anz mannda something wrong with my cars transmission. Arabam , telgraf sinyalleri v.b.ni) yaymak. 2. bir f. (--ted, --ting) 1. (radyo dalgalar iletmek; gtrmek. 3.2. to(telgrafa -e geirmek; -e aktarmak. 4. (hastal ) (birine) i. 1. radyo, TV verici. ait) iletici. verici istasyon. f. into -i (acayip/gln bir ekle) sokmak: Only a brief association with them to transmogrify her de into a hippie. Onlarla k sa bir temas bile trmek; tamamen i tirmek. f. into sufficed -e dn i. vasistas. i. 1. effaflk, saydamlk. 2. diyapozitif, slayt. s. 1. effaf, saydam. 2. ak, belli. f. 1. ortaya kmak, belli olmak: It later transpired that there was no bridge sonradan kt. 2.(bitkiyi) through (su/nem) at all. Hibir bir kprnn baka birortaya yere dikmek; (bir f. 1. (bitkiyi) yerden olmad kararak

(ba ka bir yere) dikmek: Transplant these geraniums from yerden) karp ka bir yere) gtrmek, tamak, nakletmek. f. (bir yerden) (ba i. 1. ask. nakliye gemisi. 2. nakliye arac . 3. tama, nakliye; tanma, . kuvvetli nakledilme: transport toplu ta ma. 4. nakliye; tanma, nakledilme. 2. o nakliye arac.bir duyguya i. 1. tama, public
f. 1. (bir eylerin) srasn deitirmek: If you transpose the letters in the word onapraz. you geti.no. Onkelimesindeki harflerin s rasn deitirirseniz ey. s. enine, apraz i. travesti, dier cinsin giysilerini giyip o cinsten biri gibi davranan kimse. i. Transilvanya. i. Transilvanyal. s. 1. Transilvanya, Transilvanyaya zg. 2. . Transilvanyal i. 1. tuzak, kapan, kapanca. 2. hile, desise, dolap, tuzak. 3. argo a z, a drmek. 2. kapan gaga. f. (--ped, 1. tuza f. (--ped, --ping)--ping) 1. sslemek, bezemek. 2. (ata) sslile ko um takm geirmek; (ata) ssl ul rtmek. i. (tavanda/atda/yerde) kapak eklinde kap.

trapeze trapezoid trapper trappings trapshooting trash trashy trauma traumatic traumatology travel travel agency traveled traveler travelers check traveler's-joy traveler's-tree traveling salesman travelled traveller travelog travelogue traverse traverse travertin travertine travesty trawl tray treacherous treachery treacle tread tread down tread in s.o.s footsteps tread on air tread on eggs tread on s.o.s heels tread on s.o.s toes/corns tread under foot tread water treadle treadmill treason treasonable treasure treasure hunt

i. trapez. i., geom. yamuk. i. tuzak , krkl hayvanlar tuzakla yakalayan avc. i., o. 1. ssl koum takm. 2. ss. i., spor trap. i. 1. erp, sprnt. 2. al rp. 3. p. 4. k. dili avam, ayaktakm. 5. k. ersiz ey. 6. k. dili sama, bo laf, zrva. 7. bilg. p kutusu. f., argo dili dedili ersiz. s., k. adi,de o. trau.ma.ta (trm t, traumt)/--s (trm z, traumz) i. 1. tb. yara, . tb. yaraya ait, yaradan ileri incinme, 2. ruhb. travma, sars nt2. nt douran, sars c, travmatik. s. 1. sarstravma. gelen. i. travmatoloji. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. yolculuk etmek, seyahat etmek. 2. gezmek, mak. 3. k. dili hzl gitmek. i. 1. seyahat etme. 2. o. yolculuk, dola seyahat acentesi. s. 1. ok seyahat etmi . 2. seyahat konusunda deneyimli. i. 1. yolcu, seyyah, gezgin, gezmen. 2. (gezici) sat temsilcisi. seyahat eki. o. trav.el.ers-joys (trvlrzcoyz) i., bot. akasma, filbahar, filbahri. o. trav.el.ers-trees (trvlrztriz) i., bot. yolcuaac, ravenala. (gezici) sat temsilcisi. s., ng., bak. traveled. i., ng., bak. traveler. i. bir seyahat hakk nda konferans/film. i., ng., bak. travelog. i. 1. travers. 2. apraz duran ey. 3. kardan karya geme. s. apraz. f. 1. bir yandan br yana geirmek; bir yandan br yana gemek: He traversed the desert in a single day. Tek bir gnde ln bir ucundan br i., bak. travertine. i. traverten. i. son derece beceriksizce yap lm bir taklit, karikatr, parodi, travesti. f. gln/rezil birk hale sokmak. avlamak. 2. trol ile denizin dibini taramak. 3. oltayla balk f. 1. trol ile bal avlamak. i. 1. trol. 2. kayk arkasndan ekilen ok engelli olta. i. tepsi, sini; tabla. s. 1. hain. 2. arkadan vuran, kalle . 3. korkulur, tehlikeli. i. hainlik, ihanet. i., ng. eker pekmezi. f. (trod, trod.den/trod) 1. on -e basmak, -in zerine basmak: tread on a nail iviye basmak. 2. on -e basmak, -i i nemek: Dont tread on the inemek. -i ayak altnda birini rnek almak, birinin izinden yrmek. k. dili sevinten ayaklar yere dememek. k. dili fazlas yla ll davranmak. k. dili birinin pe ine dmek, birini yakndan takip etmek. k. dili, bak. step on s.o.s toes/corns. ayak altnda inemek. el ve ayaklar n hafif hareketiyle su iinde dik durmak. i. pedal, ayaklk. i. 1. ayak de irmeni. 2. skc ve monoton i. i. 1. vatana ihanet. 2. ihanet, h yanet, hainlik. s. vatana ihanet trnden. i. 1. hazine. 2. define. 3. de erli ey. f. ok deerli saymak, zerine titremek. saklanm bir eyi bulma oyunu.

treasure trove treasure up treasurer treasury treasury bill treat treat of treat s.o. like dirt treat s.t. as a joke treat s.t. seriously treat s.t. with skepticism treat with treated sewage treatise treatment treaty treble treble clef treble clef tree tree creeper tree fern tree frog/toad tree of heaven tree of life tree sparrow trefoil trek trellis tremble tremble for tremendous tremendously tremor tremulous trench trench coat trench warfare trenchant trend trepidation trespass trespass on s.o.s time tress trestle trial trial and error

sahipsiz hazine/define. biriktirmek. i. haznedar, veznedar. i. 1. hazine. 2. bilgi hazinesi (kitap). (k sa vadeli) hazine bonosu. f. 1. davranmak, muamele etmek: treat s.o. generously birine cmert davranmak. 2. tedavi treat a patient hastay tedavi etmek. 3. -den sz etmek, -denetmek: bahsetmek. k. dili birini hie saymak, birini hor grmek. ii akaya vurmak. ii ciddiye almak. bir eye pheli bir gzle bakmak. ile grmek. artlm pissu. i. bilimsel inceleme, tez. i. 1. davran , muamele. 2. tedavi. 3. (konuyu) ele al biimi, ileyi. 4. kim. ilem. ma. i. antla s. 1. misli, kat. 2. mz. tiz. i., mz. 1. soprano ses. 2. soprano sesli /kimse,.soprano. f. misli artrmak; misli artmak, kat olmak. alg sol anahtar mz. sol anahtar . i. aa. zool. ormantrmakkuu. bot. anake relti. zool. aakurbaas, yeilbaa. bot. ayland z, kokaraa. 1. bot. hayata ac. 2. Tubaaac. zool. daseresi. i. 1. bot. yonca, korunga. 2. mim. l yonca. i. uzun ve zorlu bir yolculuk; seyahat, yolculuk. i. kafes ii. f. 1. kafes ii yapmak. 2. dallarn kafese sarmak. f. 1. titremek. 2. rpermek. i. 1. titreme. 2. rperme. k. dili ... iin endie etmek, ... iin kayglanmak. in fear and trembling korkudan titreyerek. s. 1. ok byk, kocaman, muazzam. 2. k. dili ok iyi, ahane, harika. z. ok, son derece. i. 1. titreme. 2. rperme. 3. sars nt. s. 1. titrek. 2. rkek. i. 1. ukur, hendek. 2. ask. siper. trenkot. siper harbi. s. 1. keskin: a trenchant mind keskin zek. 2. etkili, kuvvetli, ikna edici: a , ac: trenchant words trenchant argument kuvvetli sav. 3. sert,ak dokunakl i. e ilim; m: an upward trend in sales f. ynelmek, e ilim gstermek. larda art e ilimi. sat i. 1. korku. 2. endie, heyecan. f. 1. (on/upon) (ba kasnn arazisine) izinsiz girmek, tecavz etmek. 2. on/upon -i ktye kullanmak, -i istismar etmek: trespass on s.o.s n almak. birinin zaman i. sa llesi, belik, bukle. i. 1. masa ayakl, sehpa. 2. demir iskeletli kpr. i., huk. 1. duru ma, yarglama, muhakeme. 2. deneme; denenme. 3. dert, itli belas : He is a trial to his mother. Annesi iin bir ba belas. s. ba yollar deneme, s nama ve yanlma. e

trial balance trial balloon trial heat trial jury triangle triangular tribal tribe tribesman tribulation tribunal tribune tributary tribute trice trichromatic trick trickery trickle trickster tricky tricycle trident tried trifle trifling trig trigger triggerfish triggerman trigonometric trigonometrical trigonometry trihedral trihedral angle trill trillion trilogy trim trimming trimonthly Trinidad Trinidad and Tobago Trinidadian Trinity trinket trio

muh. mizan. halk n tepkisini renmek iin bir plan hakknda verilen n haber. spor tecrbe ko usu. yarglar kurulu, jri. i. gen. s. 1. gen, gen biiminde. 2. l. s. kabileye ait. i. 1. kabile, boy; a iret, oymak. 2. ayn snftan kimseler, grup. 3. biyol. m; snf; familya. tak . tribes.men (traybzmn) i. kabile/airet yesi erkek. o i. 1. felaket, musibet. 2. dert, keder, byk s knt. i. 1. mahkeme. 2. yarg krss. i. krs, platform; tribn. s. 1. vergi veren. 2. ba ml. 3. hara olarak verilen. 4. bir rmaa karan aya . (ayak). i. rmak , takdir. 2. hediye. 3. vergi. 4. hara. i. 1. vme, sitayi i. s. renkli. i. 1. hile, oyun, dolap, numara: She uses tears as a trick to gain sympathy. k. ndrmak iin alama numaras yapyor. play a trick i. 1. hile. 2.Kendini hilekrlac f. 1. damla damla akmak; damla damla ak tmak. 2. azar azar gelmek. i. damla damla akan ey. i. hilekr, dzenbaz, k t. s. 1. hileli. 2. ustalk isteyen. 3. becerikli, usta, hnerli. i. tekerlekli bisiklet, teker. i. 1. dili gladyatr mzra. 2. atall zpkn. s. atall. f., bak. try. s. gvenilir, gvene lay k. i. 1. nemsiz ey. 2. az miktar, czi ey. 3. ucuz ve adi ss eyas. 4. ng. ve meyve ile yap lan bir tatl. f. 1. with/over ile pandispanya, i e yaramaz. s. 1. nemsiz,krem ufak,antiyi czi, az. 2. de ersiz, i., k. dili trigonometri. i. 1. tetik. 2. foto. deklan r. f. 1. balatmak; -e neden olmak, -e yol amak. 2. infilak ettirmek, patlatmak. 3. teti i ekip (silah) atelemek. i., zool. otira. o. trig.ger.men (trgrmen) i., argo tetiki. s. trigonometrik. s., bak. trigonometric. i. trigonometri. s., geom. dzlemli. geom. dzlemli a . f. 1. sesi titremek; sesi titretmek. 2. titrek sesle sylemek. 3. titrek sesle ak i. trilyon, 1. ses titremesi. mz. titrek ses. 3. r sesinin titretilerek ng. 1018. i. 1.mak. A.B.D. 1012. 2. 2. i. l eser, l, triloji. s. (--mer, --mest) temiz ve yak kl, biimli, k. f. (--med, --ming) 1. (daha yla bitkiyi) budamak. (sa, sakal v.b.ni) dzgn biim vermek ey. 2. amac o. garnitr. 3. o . krpnt2. . 4. k. dili yenilgi, i. 1. ss,bir ssleyici lubiyet. ma s. ayda bir olan/yap lan/kan. i. Trinidad. Trinidad ve Tobago. i. Trinidadl. s. 1. Trinidad, Trinidada zg. 2. Trinidadl. i. i. 1. (yzk/d me gibi) deersiz ss. 2. biblo. 3. ufak oyuncak. i. l.

trip tripartite tripe triphase triple triplet triplicate tripod trite triumph triumphal triumphal arch triumphal column triumphant trivet trivia trivial triviality trod trodden Trojan troll troll trolley trolley bus trolley car trolleyman trombone troop trooper troopship trophy tropic tropical tropical year tropism troposphere trot trot out trotter trouble trouble spot troublemaker troubleshooter troublesome troublous trough

f. (--ped, --ping) 1. (on/over) aya (bir eye) taklp dmek; tkezlemek. 2. (up) -e elme olu takmak/atmak; -i elmelemek: The wrestler tripped his an, l. s. blmden i. 1. ikembe. 2. k. dili sama, samalk. s., elek. fazl. s. 1. kat, misli. 2. l. f. misli yapmak; misli olmak. i., u. 2. zlerden biri. beysbol kalelik bir vuru olu antop tak m, l. i. 1. eyden s. 1. kat, misli. 2. kopyadan olu an. i. nc kopya, nc nsha. i. ayakl sehpa, fotoraf sehpas. s. basmakalp, klie, bayat. i. 1. zafer, utku, yengi; parlak ba ar. 2. zafer alay. f. 1. zafer kazanmak, galip gelmek, yenmek. 2. zaferi kutlamak. s. zafere ait, zafer. zafer tak . zafer abidesi, zafer stunu. s. 1. galip, utkulu, muzaffer; ba arl. 2. zaferiyle vnen. i. 1. nihale. 2. sacaya , sacayak. i., o. nemsiz eyler; fasa fiso; vr zvr. s. 1. sama, abes. 2. baya , sradan. 3. czi, nemsiz. i. 1. samalk. 2. fasa fiso. f., bak. tread. f., bak. tread. i. Truval. s. 1. Truva, Truvaya zg. 2. Truval. f. oltay suda srkleyerek balk tutmak. i. maaralarda/tepelerde bulunduu farzolunan dev/cce. i. 1. tramvay. 2. ng. el arabas, yk arabas. 3. ng. drezin. 4. ng. tekerlekli servis masas . troleybs. tramvay. o. trol.ley.men (tralimn) i. 1. vatman. 2. tramvay biletisi. i., mz. trombon. i. 1. k ta, birlik. 2. grup, takm. 3. (izcilikte) oymak. 4. o. ktalar, birlikler, askerler. i. (ehirleraras karayollarn denetleyen) (motorize) polis. i. asker gemisi. i. 1. hatra, anda. 2. kupa, dl. 3. ganimet. i. dnence, tropika. s. tropikal. s. tropikal. gkb. dnencel yl. i., biyol. do rulum, ynelim, tropizm. i. troposfer. f. (--ted, --ting) 1. t rs gitmek. 2. komak. i. 1. trs. 2. kou. k. dili ileri srmek, ne srmek: You always trot out the same old bahaneleri ileri sryorsun. excuses. Hep ayn . i. paa: sheeps trotter koyun paas f. 1. rahats z etmek, tedirgin etmek: The approaching storm troubled the an f rt na geminin tayfas n tedirgin etti. The principal ships klklara/at malara sahne olan yer. 2. sorun yaratan/zay f 1. pol.crew. kar Yakla

k s k tar zalanan yer. nokta, s kar r c , fitneci, mesele karan kimse. i. ortalk i. aksaklklar saptayp zmleyen kimse.
s. 1. zahmetli, s kntl, belal. 2. zntl. 3. ba belas, can skc. s. kark, g, skntl. i. 1. tekne, yalak. 2. oluk. 3. iki dalga s rt arasndaki ukur.

trounce troupe trouper trouser trousers trousseau trout trowel trowsers Troy troy troy weight truant truce Trucial Trucial Oman truck truck truck farm truck farming trucking truckle truculent trudge true true colors true to life true to life true-blue truelove truffle truism truly trump trump card trump up trumpet trumpet vine/creeper truncate truncheon trundle trunk trunk call trunk call trunk room trunks truss

f. 1. bozguna/byk bir yenilgiye u ratmak. 2. dvmek, pataklamak. i. trup. i. trup yesi. s. pantolona ait: trouser buttons pantolon d meleri. i., o. pantolon. o. --x/--s (trusoz, trusoz) i. eyiz. i. (o. trout/--s) alabalk. i. mala. f. (--ed/--led, --ing/--ling) mala ile s vamak, malalamak. i., o., bak. trousers. i. Truva. i. kuyumcular n kulland tart sistemi. kuyumcu tarts. i. okul kaa . i. atekes, mtareke. s., tar. Birle ik Arap Emirliklerine zg. bak. the United Arab Emirates. i. 1. kamyon. 2. iki tekerlekli el arabas . 3. yk vagonu. f. 1. kamyon ile el arabas ile yk ta mak. etmek. 3. argo i. yrmek, gitmek. yk i mak. toku 2. etmek, takas etmek, trampa 1. dei toku , takas, f. deta tirilen) sebzeler. trampa. bostan. 2. (satmak iin yeti bostanc lk. i. 1. kamyonculuk, kamyonla ta yclk. 2. dei toku. 3. bostanclk. f. to -e yaltaklanmak; -e boyun e mek, -e ba emek. s. 1. kavgac , saldrgan. 2. vahi, gaddar. f. glkle yrmek; yorgun arg n yrmek. i. glkle yrme; yorgun ndo yrme. arg ru, gerek: Is what she said true? Onun syledii doru mu? 2. s. 1. hakiki, iyz. som: Is this true or imitation leather? Bu deri hakiki mi, yoksa taklit gerek hayatta oldu u gibi. yaanm. s. pek sad k, sznn eri. i. sevgili. i., bot. domalan, yermantar . i. herkese bilinen gerek. z. 1. gerekten, hakikaten. 2. do rulukla. 3. sadakatle. 4 samimiyetle. 5. ru tamamen, do2. i. 1. isk. koz. k.olarak. dili iyi adam. f., isk. 1. koz k rmak, koz oynamak. 2. koz oynayarak isk. koz. almak. uydurmak, icat etmek. i. 1. boru. 2. borazan. 3. boru sesi. f. 1. boru alarak ilan etmek. 2. ilan etmek, yaymak. 3. boru gibi ses karmak. bot. acemborusu. f. ucunu/tepesini kesmek. i. 1. k sa ve kaln sopa. 2. ng. cop. f. 1. (tekerlekli ta t) gelmek/gitmek. 2. (tekerlekli tat) itmek/ekmek. i. 1. gvde, beden. 2. (seyahat ederken kullan lan) sandk. 3. oto. bagaj. gvde. 4. zool. hortum. 5. a a gvdesi, ng., bak. long-distance call.

ng. ehirleraras/uluslararas telefon konumas. sandk odas. i., o. erkek mayosu, ort. i. 1. tb. kask/ftk ba. 2. (kpr/at iin) makas (kiri sistemi). 3. kuru ot/saman demeti. 4. ba lam, demet. f. 1. skca balamak. 2. destek

truss bridge truss up trust trust in God trustee trustful trusting trustworthiness trustworthy truth try try for try on try ones fortune try ones hand at try ones hand at try ones luck try ones wings try out try s.o.s patience trying tryout tsar tsetse tsetse fly T-shirt tsunami tub tuba tubby tube tubeless tuber tuberculosis tuberose tubing tubular tuck tuck in tuck s.o. in tuck s.t. away tuckered Tuesday tuft tufted tufting tufting machine

(gen) kirili kpr. balamak, iple balamak. i. 1. gven, itimat. 2. umut. 3. emanet. 4. sorumluluk; grev, vazife. 5. 7. trst. f. 1. gvenmek, itimat etmek: mtevellilik; mutemetlik. 6. vak f. etmek. Allaha tevekkl etmek, tevekkl i. mtevelli. s. bakalarna gvenen/inanan. s., bak. trustful. i. gvenirlik. s. gvenilir. i. 1. gerek, do ru, hakikat: What she said is the truth. Onun syledii rudur. 2. do ruluk, gereklik: Truth is relative. ruluk grelidir. 3. do u ramak: They are trying to finish Do theproject on time. f. 1. almak, bitirmeye alyorlar. 2. kalkmak, girimek: Dont Projeyi zaman nda mak. -i elde etmeye al prova etmek, giyip denemek. ansn denemek. (bir eyi yapmay) denemek. -i denemek, -e el atmak. ansn denemek. rendiklerini denemek: Let me have the wheel! Id like to try my wings. Direksiyonu bana ver! rendiklerimi denemek istiyorum. denemek. (birini/bir eyi) birinin sabr n tketmek. s. 1. yorucu, zor, s kntl. 2. bktrc, skc. i. deneme, s nama. i., bak. czar. i. zool. ee. i. tirt. i. tsunami, denizalt depremlerinin ortaya kard byk dalga. i. 1. tekne, le en. 2. banyo kveti. 3. k. dili tekne. i., mz. tuba. s. iman ve bodur, f gibi, bdk. i. 1. ince boru. 2. tp: a tube of toothpaste bir tp di macunu. 3. TV tp; radyo lamba. oto. i lastik, ambriyel. 5. ng. metro. i olmayan. s., oto. i lasti4. i., bot. yumrukk, yumru. i., tb. tberkloz, verem. i., bot. smblteber. i. (bir btn olarak) boru/borular: Ill take ten meters of that plastic tubing. m. We O 1. plastik on 2. metre alaca eklindeki. borulu. 3. boru sesineed gibi. to replace the stills s. boru borudan f. 1. in iine tkmak, iine sokmak: Tuck your shirt in! Gmleinin eteini Tuck it under your arm! Onu beline sok! under alt na koymak: ng., k. dili 2. yemek yemeye balamak. (gece uykusuna yat rlan) ocuun stn rtmek. bir eyi saklamak/gizlemek. s. i. sal. i. 1. (bir) tutam (sa); (bir) bek (ot). 2. (ku un tepesindeki) sorgu. s. 1. sorgulu (ku ). 2. tfte (hal). i. tafting. tafting makinesi.

tug tug of war tugboat tuition tulip tulip poplar tulip tree tulle tumble tumble about tumble down tumble out of bed tumbledown tumbler tummy tumor tumour tumult tumultuous tuna tuna fish tundra tune tune in tuneful tuneless tuner tune-up tungsten tuning tuning fork Tunisia Tunisian tunnel tunny turban turbaned turbid turbidity turbine turbot turbulence turbulent Turcoman turd tureen turf

f. (--ged, --ging) kuvvetle ekmek. i. 1. kuvvetli eki . 2. rmorkr. 1. halat ekme oyunu. 2. iddetli rekabet. i. rmorkr. i. 1. okul creti. 2. retim. i., bot. lale. bot. lalea ac. bot. lalea ac. i. tl. f. 1. dmek, yklmak; drmek, ykmak. 2. yuvarlanmak; yuvarlamak. 3. takla atmak. 4. kar trmak, altst etmek. 5. rselemek. 6. (to) ng., k. yuvarlanmak. dmek; drmek. yataktan f rlamak. s. yklacak gibi, yklmak zere, yar ykk. i. 1. (saps z, ksa ve genie) bardak. 2. hacyatmaz. i., k. dili kar n, mide. i. tmr, ur. i., ng., bak. tumor. i. grlt, kar klk, kargaalk, kargaa. s. 1. dzensiz. 2. grltl, karga al. 3. frtnal, alkantl. 4. cokun. i. (o. tu.na/--s) 1. zool. tonbal, orkinos. 2. (konserve) tonbal. (konserve) tonbal. i. tundra. i. melodi, ezgi, na me. f. 1. algy akort etmek. 2. (motoru) ayar etmek, ayarlamak. radyo 1. dalgay ayarlamak. 2. (belirli bir istasyonu) amak. s. ahenkli, ho sesli, nameli. s. 1. ahenksiz, na mesiz. 2. sessiz, mziksiz. i. akortu. i. (motoru) ayarlama. i. tungsten, volfram. i. akort. diyapazon. i. Tunus. i. Tunuslu. s. 1. Tunus, Tunusa zg. 2. Tunuslu. i. tnel. f. (--ed/--led, --ing/--ling) tnel amak. i., zool. orkinos, tonbal . i. 1. sark. 2. trban. s. 1. sarkl. 2. trbanl. s. 1. bulan k, amurlu. 2. kark, dzensiz. i. trbidite, bulan klk. i. trbin. i. (o. tur.bot/--s) zool. kalkan. i. 1. karklk, kargaalk. 2. (suda/havada) trblans. s. 1. grltl pat rtl, ok alkantl. 2. kavgac; karklk karan. 3. (su/hava). 4. kaynayan (duygular). trblansl i., s., bak. Turkoman. i. 1. kaka, bok. 2. argo it herif; kaltak kar . i. byk orba ksesi. i. (o. --s/turves) 1. imenlik, im. 2. kesek. 3. k. dili yetki/uzmanlk alan. 4. k. dili, Birinin mahallesini, ehrini v.b.ni aka yoluyla belirtir: This is my

turf s.o. out turgid turgor Turk Turkestan Turkey turkey turkey buzzard Turkey carpet Turkey oak Turkey red Turki Turkic Turkish Turkish bath Turkish coffee Turkish delight Turkistan Turkman Turkmen Turkmenian Turkmenistan Turkoman turmeric turmoil turn turn turn a cartwheel turn a deaf ear turn a deaf ear to turn a deaf ear to turn a neat phrase turn a somersault turn a somersault turn about turn about/turn and turn about turn adrift turn against turn an honest penny turn an honest penny turn aside turn away turn back turn bad turn color turn down turn down

ng., k. dili birini kap dar etmek/atmak. s. 1. imi, ikin. 2. abartmal, iirilmi, tumturakl.
i., biyol. turgor. i. Trk. i., bak. Turkistan. i. Trkiye. i. (o. --s/ tur.key) 1. hindi. 2. argo aptal/tuhaf grnml kimse, aban. 3. argo zool. birbeceriksizin tr akbaba. teki, i leri yzne gzne bulatran kimse. 1. Trk hals. 2. ark hals. bot. salmee, anadolumeesi. kkk rmzs, kkboyas. s. Trki, Orta Asyal Trklere veya dillerine zg. i. Trki, Orta Asyal Trk. s. 1. Trk dillerine ait, Trk. 2. Trk dillerinden birini konu anlara ait, Trk. i. Trke. s. 1. Trk: Turkish carpet Trk hal s. Turkish tobacco Trk ttn. 2. Trke: Turkish lesson Trke dersi. (alaturka) hamam. Trk kahvesi. lokum. i. Trkistan. o. Turk.men (trkmn) i. Trkmen. i. 1. (o. Turk.men) Trkmen. 2. Trkmence. s. 1. Trkmen. 2. Trkmence. s. Trkmen. i. Trkmenistan. i., s. 1. Trkmen. 2. Trkmence. i. zerdeal, hintsafran . i. karklk, kargaa. f. 1. dndrmek, evirmek: What turns the wheels? Tekerlekleri ne dndryor? He turned the towards the stars. Teleskopu dnme. 2.telescope sapma, sap . 3. viraj, dneme. 4. kvrm, i. 1. dn , devir, ma. 7. sra. 8. dirsek. 5. k. dili korkutma, dn koparma. 6. gezme, dola yanlamas na takla atmak. kulak asmamak, ald rmamak. -e kulak asmamak, -e kulaklar n tkamak. -i iitmezlikten gelmek, -e kulak asmamak, -e kulaklarn tkamak. ho bir slupla yazmak. takla atmak. takla atmak. 1. br tarafa dnmek. 2. evirip evirmek. nbetlee, nbetle, sra ile. babo brakmak. aleyhine dnmek; aleyhine dndrmek. drste ve aln teri ile para kazanmak. namusu ile ekme ini kazanmak. 1. bir yana dnmek. 2. sapt rmak, vazgeirmek. 1. baka tarafa yneltmek. 2. kovmak. 3. dnp gitmek, sapmak. 4. vazgemek. 1. geri evirmek. 2. geri dnmek. 1. (hava) bozmak. 2. (st, et, yumurta v.b.) bozulmak. renk de itirmek. 1. reddetmek, geri evirmek. 2. (radyo, televizyon v.b.ni) k smak. 1. k vrmak, bkmek. 2. reddetmek, geri evirmek. 3. (iskambil kdnn) yzn aa evirmek. 4. ksmak.

turn in turn inside out turn into turn loose turn of mind turn of phrase turn off turn on Turn on the lights to save your eyes. turn ones ankle turn ones back on turn ones back on s.o./s.t. turn ones head turn ones/a hand turn ones/a hand to turn out turn over turn over a new leaf turn over a new leaf turn pale turn round turn turn turn turn

1. iine k vrmak, ieriye doru evirmek. 2. teslim etmek. 3. k. dili yatmak. iini dna evirmek, tersyz etmek. 1. olmak, kesilmek, -e dnmek, -e dn mek. 2. -e evirmek, -e trmek, -e deib tirmek. 3. -e tercme etmek, -e evirmek. dn serbest rakmak. salvermek, zihniyet, d nce tarz. anlatm tarz, slup. 1. kapamak. 2. kesmek. 3. lafa bo mak, sz evirip cevapsz brakmak. ine son vermek, yolrmak, vermek. 6. argo cann 4. sapmak. 5. ng. i3. esritmek; 1.den amak. 2. evirmek. argo heyecanland n/ilgisini uyandiin rmak. 4. a ba l olmak, bakmak. 5. dman olmak. merak n. Gzlerinizi yormamak ayak bile ini burkmak. -e s rt evirmek. birine/bir eye srt evirmek. -in ban dndrmek, -i gururlandrmak. (fiziki) i yapmak: He wont turn his hand. Parman bile kprdatmaz. (bir ile uramaya) balamak, (bir ie) el atmak: Hes turned his hand to ear el att . journalism. Gazetecili atmak, kovmak. 3. otlatmak iin darya 1. tersyz etmek. 2. d karmak. 4. d na dnmek. 5. yapmak, karmak, retmek, meydana 1. evirmek, devirmek. 2. havale etmek, teslim etmek. 3. devretmek. 4. zihninde evirmek. altst olmak, devrilmek, dnmek. 6. (mal) al p daha iyi bir yola 5. koymak, yeniden balamak. hayatn evirip yeni bir hayata ba lamak. sapsar kesilmek.

evirmek; evrilmek, dnmek. s.o. around ones little finger k. dili birini parma nda oynatmak. birinin ba n dndrmek. s.o.s head atei, lambay, radyoyu v.b.ni ksmak. s.t. down low bir eyi deerlendirmek. s.t. to good account bir eyden yararlanmak. (otomobilin hangi yne dnece ini gsteren) iaret lambas/sinyal . lambas k. dili cesaretini yitirip kamak. kamak, tymek, toz olmak. k. dili cesaretini yitirip gerisin geriye kamak. (on) k. dili durumu tersine evirmek: They really turned the tables on him! tersine evirdiler! Durumu baya atlatmak, keyi dnmek. kritik noktay 1. keyi dnmek. 2. krizi geirmek, tehlikeyi atlatmak. sonuca ba lamak, durumu deitirmek. (on) durumu tersine evirmek. olaylarn gidiini yzde yz/btnyle deitirmek. ii halletmek. -i reddetmek. 1. -e ba vurmak, -in yardmn istemek. 2. (akln/dikkatini) -e vermek. 3. )ekerlenmek. amak. (belirli sayfay (reel,bir bal v.b.) hain olmak, hainlik etmek. den. alabora olmak, altst olmak, ters dnmek. 1. yukar evirmek, evirip kaldrmak. 2. amak, evirmek. 3. ortaya kmak. gelmek. bulunmak. 1. -i hor 4. grmek, -e5. burun bkmek, -e burun k vrmak, -i beenmemek. 2. -i reddetmek. 1. altst etmek; altst olmak. 2. devrilmek. i. 1. atlkarnca. 2. aksi yne/fikre dn. i. dnek adam, prensip de itiren kimse.

turn s.t. to ones purpose turn signal turn tail turn tail turn tail and run turn the tables turn the corner turn the corner turn the scales turn the tables turn the tide turn the trick turn thumbs down on turn to turn to sugar turn traitor turn turtle turn up turn up ones nose at turn upside down turnabout turncoat

turning turning point turnip turnout turnover turnpike turnstile turn-up turpentine turpentine tree turquoise turret turtle turtledove turtleneck tusk tussle tut tutelage tutor tux tuxedo TV twaddle twang tweak twee tweed tweezers twelfth twelve twentieth twenty twice twice a day twiddle twiddle ones thumbs twig twig twilight twin twin set twine twinge twinkle twirl twist

i. 1. dn , dnme. 2. yoldan sapma/kma. 3. dneme, dn yeri. dnm noktas . i. algam. i. katlanlar, toplant mevcudu. i. 1. devrilme. 2. tic. sermaye devri. 3. tic. i hacmi. 4. meyveli turta. i. paral otoyol. i. turnike. i., ng. (pantolonda) kvrk paa, paann kvrk ksm. i. terebentin. bot. menengi, melengi, terebentinsak zaac. i. firuze, trkuvaz. s. trkuvaz, ye ile alan mavi. i. 1. mim. ufak kule. 2. ask. dner taret. i., zool. kaplumba a. i., zool. kumru. i. 1. balk yaka. 2. balk kaza. i. 1. fildii. 2. mors veya yabandomuzunun uzun azdii. f. (with) 1. (ile) dv mek. 2. (ile) mcadele etmek, cebellemek, 1. Bir dv me, dv. 2. mcadele, urama. uramak. eyin onaylanmad n vurgulamak iin sylenir: Tut, nlem Tut, i. tut!

kalar nn 4. tut, shouldnt be 2. reading other peoples mail! A, ba nda olma. i. 1. you vasilik, vesayet. koruma, himaye. 3. vesayet alt retim. (zenli) retmen. 2. ng. retmen. f. 1. zel ders vermek. 2. ders i. 1. zel
vermek. i., k. dili smokin. i. smokin. i. televizyon, TV. f. bo laf etmek, samalamak, zrvalamak. i. bo laf, sama, zrva. f. 1. tngrdamak; tngrdatmak. 2. genizden konumak/ses karmak. i. 1. . 2. bkvermek, genizden kan ses. tng f. 1.rt (elle) ekivermek. 2. -den makas almak, -den kesme almak. 1.dili (elle) bkverme, ekiverme. 2. makas alma, kesme alma. ng.,i.k. irin ama yapmac k. s., i. tvit. i., o. cmbz. s., i. 1. on ikinci. 2. on ikide bir. s. on iki. i. on iki, on iki rakam (12, XII). s., i. 1. yirminci. 2. yirmide bir. s. yirmi. i. yirmi, yirmi rakam (20, XX). z. 1. iki kez, iki kere, iki defa. 2. iki kat, iki misli. gnde iki kez. f. 1. baparmaklarn birbirinin etrafnda evirmek. 2. k. dili vakit ldrmek. i. ince dal, srgn. f. (--ged, --ging) k. dili akmak, anlamak, kavramak. i. alacakaranlk. s. 1. ikiz: twin brother/sister ikiz karde . 2. ift: twin beds ift yatak. i. ikiz: kiz urdu. She tokazak twins. ve ng. gave (kadbirth n iin) hdo rka takm. i. 1. sicim. 2. sarma, bkme. f. sarmak, dolamak, bkmek; sar lmak, dolanmak. f. birdenbire sanc vermek; birdenbire sanclanmak. i. 1. (birden iddetli sanc . 2. 2. azap, znt, sz. 3. gz krptrmak. i. 1. saplanan) ldamak. (gzler) parlamak. f. 1. prldamak,

ldama. 2. prlt lt. 3. gz krp trma. in the an eye gz pr zla dnmek, fr,ldanmak; hzla dndrmek, frtwinkling ldatmak, of hzla f. h evirmek. f. 1. bkmek, sarmak, burmak; bklmek, sar lmak, burulmak. 2. ters anlam vermek, arp tmak. i. 1. bklme, sarlma, burulma. 2. ibriim;

twist off twist s.o. around ones little finger twist s.o. around ones little finger twist s.o.s arm twist s.o.s words twist the lions tail twist up twisted twister twit twitch twitter two two cents worth Two from ten leaves eight. two-bit two-cycle two-dimensional two-edged two-faced two-fisted twofold two-phase two-piece two-seater twosome two-way -ty tycoon tympanic tympanic membrane tympanites type type up typescript typesetter typewriter typhoid typhoid fever typhoon typhus typical typically typify typist typo typographic

bkp koparmak. birini parma nda oynatmak/evirmek. k. dili birini parma nda oynatmak. k. dili birini zorlamak/mecbur etmek. birinin szlerini arp tmak.

ngilizlerin damarna basmak. bkp b rakmak. s. 1. bklm . 2. arpk, sapkn. i. 1. bken ey/kimse. 2. dne dne giden top. 3. k. dili kasrga; hortum. f. (--ted, --ting) ng. taklmak, satamak. i., ng. 1. taklma, satama. 2. k. dili ekmek. 2. seirmek; seirtmek. f. 1.salak, kappdangalak. v ldamak. i. cvlt. f. c s. 1. iki. 2. ift. i. 1. iki, iki rakam (2, II). 2. isk. ikili. k. dili gr , fikir: get/put in ones two cents worth fikrini sylemek. Ondan iki karsa sekiz kalr. s., k. dili iki paralk, be para etmez, be paralk. s. iki zamanl.
s. iki boyutlu. s. 1. iki a zl, iki yz keskin. 2. iki anlaml. 3. iki etkili. s. 1. iki yzl. 2. ikiyzl, riyakr. s., k. dili kuvvetli ve sald rgan. s., z. iki kat, iki misli. s., elek. iki fazl. s. iki paral: two-piece bathing suit bikini. two-piece dress dpiyes. i. iki kiilik araba/uak. i. ift, ikili, iki kii. s. 1. iki ynl: two-way traffic iki ynl trafik. 2. iki do rultuda. sonek -lik, -lk. i., k. dili ok zengin ve nfuzlu i adam, kral. s., anat. kulakzar na/ortakulaa ait. anat. kulakzar . tym.pa.ni.tis (tmp nayts) i., tb. mide genilemesi, timpanizm. i. 1. eit, cins, tr, tip: The three of them are different types of people. insan. of the classic type klasik trden. numune, de etmek; ayr tip daktilo bilgisayarda yazmak: He was going to type2. up his notes on n bilgisayar nda yazacakt . his computer. Notlar lm yaz. i. daktilo ile yaz i. dizgici, mrettip. i. daktilo. i., tb. tifo, karahumma. tb. tifo, karahumma. i. tayfun. i., tb. tifs, lekelihumma. s. 1. tipik. 2. tipine zg. z. 1. tipik olarak. 2. tipik derecede. 3. genellikle. f. 1. -in tipik rne i olmak: His attitude typifies the problem. Onun tutumu sorunun tipik bir rne idir. 2. -in simgesi olmak, -i simgelemek: National i. daktilograf. i., k. dili bask hatas; dizgi yanl/hatas. s. bas mla ilgili, tipografik.

typographic error typographical typography tyrannic tyrannical tyrannise tyrannize tyrannous tyranny tyrant tyre tzar tzetze U, u ubiquitous U-boat U-bolt udder UFO Uganda Ugandan ugh ugly UK Ukraine Ukrainia Ukrainian ulama ulcer ulcerate ulcerous ulema ulterior ultimate ultimately ultimatum ultra ultraconservative ultramodern ultrared ultrasonic ultrasound ultraviolet umber umbilical umbilical cord umbra

bask hatas; dizgi yanl/hatas. s., bak. typographic. i. 1. bask , basl eyin biimi/grnm. 2. basmclk, tipografya. s., bak. tyrannical. s. zalim, zorba, gaddar. f., ng., bak. tyrannize. f. (over) -e zulmetmek, -i ezmek. s. zalimce, zorbaca. i. 1. zulm, zorbalk, gaddarlk, despotluk. 2. zorbalk ynetimi; zorba hkmet. i. 1. zorba, zalim. 2. tiran, zorba hkmdar, despot. i., ng., oto., bak. tire 2. i., bak. czar. i., bak. tsetse. i. 1. U, ngiliz alfabesinin yirmi birinci harfi. 2. U eklinde ey. s. ayn zamanda her yerde bulunan. i. Alman denizalt s. i. U harfi biiminde iki ucu yivli c vata. i. inek memesi. k s. unidentified flying object. i. Uganda. i. Ugandal. s. 1. Uganda, Ugandaya zg. 2. Ugandal. nlem Of!/f! (Nefret/tiksinme belirtir.). s. 1. irkin. 2. iren. 3. kt, tatsz, naho. 4. k. dili ters, huysuz. 5. rt nal . United Kingdom (of Great Britain and Northern Ireland) Byk f s. the k Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall. i. i. Ukrayna. i. 1. Ukraynal. 2. Ukraynaca. s. 1. Ukrayna, Ukraynaya zg. 2. Ukraynaca. 3. Ukraynal. i. ulema. i. 1. lser. 2. irinli yara. f. lsere dn mek, lserlemek; lsere dntrmek, lserletirmek. s. 1. lserli. 2. lser trnden. 3. lsere dn m, lserlemi. i., bak. ulama. s. 1. gizli, a a vurulmam, itiraf edilmemi: ulterior motive gizli ama. 2. sonraki. 3. te yandaki, tedeki. reality son gerek. 2. esas, temel: s. 1. son, nihai, en son: ultimate ultimate principles z. eninde sonunda.temel ilkeler. 3. en byk, en yksek: the ultimate good o. --s (^ltmeytmz)/ul.ti.ma.ta (^ltmeyt) i. ltimatom. s. ar, son derece. i. arc, arclk yanls. s. ar derecede tutucu/muhafazakr. s. son derece modern, ltramodern, a st. s. k zltesi, enfraruj. s. ltrasonik. i. ltrason. s. ltraviyole, mortesi. i. ombra. s. 1. gbe e ait. 2. gbee yakn. anat. gbek kordonu. o. --s (^mbrz)/--e (^mbri) i. 1. glge. 2. gkb. tam glge. 3. zool. minakop, ta levrei, glgebal.

umbrage umbrella umbrella pine umbrella stand umbrine umlaut umpire umpteen UN ununable unabridged unacceptable unaccommodating unaccompanied unaccountable unaccustomed unaffected unaided unalterable unanimity unanimous unanimously unanswerable unappealing unapproachable unarmed unashamed unassailable unassisted unassuming unattached unattainable unattended unattractive unauthorized unavailable unavailing unavoidable unaware unawares unbalance unbalanced unbalanced budget unbearable unbeaten unbecoming

i. 1. gcenme, alnma. 2. glge. 3. glge yapan ey (aa). i. emsiye. s. btn kapsayan. bot. fstkam. emsiyelik. i., zool. minakop, ta levrei, glgebal. i nl harf zerine konulan ift nokta. i. hakem. f. hakemlik yapmak. s., k. dili saysz, pek ok. k s. the United Nations BM (Birlemi Milletler). nek -siz, -s z, gayri. s. 1. yapamaz, elinden gelmez. 2. beceriksiz. s. k saltlmam, tam. s. kabul edilemez. s. kendi rahatn feda edemeyen. s. 1. yan nda kimse olmayan, elik edilmeyen, yalnz. 2. mz. elik edilmeyen, s. 1. nedenirefakatsiz. anla lamayan, anlalmaz, garip. 2. sorumsuz, hesab anst. verilmeyen. 3. al lmadk. s. allmam, ola s. 1. yapmac ksz, doal, tabii. 2. etkilenmemi. s. yardmsz, kendi bana, yalnz bana. s. deitirilmesi imknsz, deitirilemez. i. oybirlii, ittifak. s. ayn fikirde, mttefik. z. oybirliiyle, ittifakla. s. 1. cevapland rlamaz, yantlanamaz. 2. rtlemez; itiraz edilemez. 3. sorumlu tutulamaz. s. zevksiz, ekici olmayan, naho . s. 1. yakla lmaz. 2. esiz, emsalsiz. s. silahs z. s. s. doruluundan phe edilemez; su gtrmez, rtlemez. s. yardmcsz; yardmsz. z. yalnz bana, yardm grmeden. s. alakgnll, mtevaz, gsterisiz. s. 1. bal olmayan. 2. ei/nianls olmayan, bekr. s. elde edilemez, ula lmaz. s. 1. bak lmam, yaplmam (i). 2. ihmal edilmi. 3. yalnz, refakatsiz. 4. bo. olmayan, sevimsiz, cazibesiz. ba s. ekici s. 1. yetkisiz. 2. izinsiz. 3. resmi olmayan. s. mevcut olmayan, bulunmayan. s. bo, nafile, beyhude, yararsz, faydasz. s. ka nlmaz, nne geilmez. s. z. f. dengesini bozmak. s. 1. dengesiz. 2. akli dengesi bozuk. ak veren bte. s. ekilmez, dayan lmaz. s. 1. yenilmemi, namalup. 2. krlmam (rekor). 3. ayak baslmam (yol). s. 1. yak ksz, uygunsuz, yakk almayan: unbecoming behavior uygunsuz davran . 2. yakmayan: Her new dress is unbecoming. Yeni

unbeknown unbeknownst unbelievable unbeliever unbelieving unbending unbiased unbidden unbleached unbleached muslin unblemished unblushing unblushingly unborn unbound unbowed unbridled unbroken unbuckle unburden unbusinesslike unbutton uncalled-for uncanny uncap uncared-for unceasing unceremonious uncertain uncertainty unchangeable unchanged unchanging uncharitable uncharted unchecked unchristian uncircumcised uncivil uncivilised uncivilized unclaimed unclasp uncle Uncle Sam unclean unclear

s. to 1. -in haberi olmadan, -den habersiz. 2. -ce bilinmeyen, -ce mehul. Unbeknown to us, they had already bought the house. Bizim haberimiz s., bak. unbeknown. s. inanlmaz. i. 1. Allaha inanmayan kimse, imans z, inansz. 2. (bir eye/birine) inanmayan kimse. pheci. 2. iman etmeyen, imansz, inansz. s. 1. inanmayan, s. kararndan dnmez, boyun emez. s. taraf tutmayan, tarafs z, yansz. s. 1. davetsiz. 2. kendili inden gelen (fikir). s. aartlmam. amerikanbezi. s. lekesiz, kusursuz. s. utanmaz, yzsz. z. utanmadan. s. 1. domam, henz dnyaya gelmemi. 2. gelecek, mstakbel. s. ciltlenmemi, ciltsiz. s. eilmemi, ba ememi, boyun ememi. s. 1. dizginsiz, dizgin vurulmam (at). 2. ar, dizginsiz, lsz. s. 1. k rlmam, btn. 2. srekli, aralksz. 3. boyun ememi. 4. yarda . 5. terbiye edilmemi, altrlmam (at). kesilmemi amak. f. tokas n f. 1. ykten kurtarmak. 2. derdini dkmek. s. i dzenine aykr. f. dmelerini zmek. s. 1. gereksiz, lzumsuz, istenilmeyen. 2. yersiz, yerinde olmayan. 3. z. haks s. 1. acayip. 2. esrarengiz, ola anst. 3. tekin olmayan. f. (--ped, --ping) kapa n amak. s. bak msz. s. 1. srekli, aralksz. 2. sonsuz, bitmez tkenmez. s. 1. nezaketsizce yap lan, kaba. 2. teklifsiz. 3. resmi olmayan. s. 1. pheli. 2. belirsiz. 3. kesin olmayan. 4. gvenilmez. 5. kararsz. 6. i ken, dnek. de ku, phe, tereddt. 2. belirsizlik. 3. kesinsizlik. i. 1. ku s. deimez. s. deimemi. s. deimez, deimeyen. s. 1. ac masz, sert, kat yrekli. 2. balamaz, affetmeyen. 3. kusur bulan. s. 1. haritas yaplmam. 2. bilinmeyen, mehul. s. 1. kontrol edilmemi; n alnmam. 2. babo braklm, kontrolsz. s. 1. Hristiyan olmayan. 2. Hristiyanl a aykr, Hristiyana yakmaz. 3. masz, merhametsiz. 4. nazik olmayan, kaba. ac s. snnetsiz. s. kaba, nezaketsiz. s., ng., bak. uncivilized. s. 1. medeniyetsiz. 2. vah i. s. sahibi kmam. f. 1. (s klan eli) brakmak. 2. (tokay) amak. i. 1. amca: paternal uncle amca. 2. day : maternal uncle day. 3. enite: Aunt Rosas husband is one my uncles. Rosa Teyzenin kocas k. dili Sam Amca (A.B.D. iinof bir ad). s. 1. kirli, pis. 2. murdar. 3. ahlaks z, gnahkr. s. 1. bulan k. 2. zor anlalr. 3. kark.

unclench unclinch uncloak unclog unclose uncoil uncomfortable uncommitted uncommon uncommonly uncommunicative uncomplaining uncompromising unconcealed unconcern unconcerned unconditional unconditionally unconfirmed uncongenial unconnected unconscionable unconscious unconstitutional unconstitutionality unconstrained uncontrollable uncontrolled unconventional uncooked rice uncork uncorrected uncorroborated uncouth uncover uncritical uncultivated uncut undamaged undamped undampened undated undaunted undecided undecipherable undeclared undefined

f. (sklm eli) amak/atrmak; (sklm el) almak. f., bak. unclench. f. 1. rtsn kald rmak. 2. meydana karmak, aa vurmak, ortaya dkmek. f. (--ged, --ging) (t kank bir eyi) amak: This substance will unclog the bathtub drain. Bu madde banyo kvetindeki t kankl giderir. f. amak; a lmak. f. (halka eklinde sarl bir eyi) amak/zmek; (halka eklinde sarl bir ey) lmak/zlmek. s. 1. a rahat olmayan, rahats z. 2. rahatsz edici, naho. s. 1. taahht alt na girmemi. 2. bamsz. 3. fikrini sylememi. s. 1. nadir, seyrek. 2. ola anst, fevkalade. z. 1. olaanst bir ekilde. 2. nadiren. s. ketum, a z sk, az konuan. s. ikyet etmeyen, sabrl. s. 1. dnce, ilke veya kararlarndan vazgemez. 2. uzlamaz, uyumaz. 3. sznden dnmez. 4. kat , sert. kta olan, ak, gizlenmemi . s. a i. umursamazlk, lakaytlk, kaytszlk, ilgisizlik. s. umursamaz, lakayt, kaytsz, ilgisiz. s. kaytsz artsz. z. kaytsz artsz olarak. s. dorulanmam. s. 1. uyu amayan. 2. skc, tatsz. s. 1. birbirine ba l olmayan, ayr. 2. tutarsz. s. 1. mantksz, makul olmayan, ar; fahi (fiyat). 2. vicdansz; insafsz. s. 1. fark nda olmayan, habersiz: He is unconscious of the seriousness of our environmental evresel sorunlar mzn ne kadar ciddi . s. anayasaya ayk rproblems. i. anayasaya ayk rlk. s. zorlanmam , serbest. s. zaptedilemeyen, frenlenemeyen. s. kontrol altna alnmam, kontrolsz, denetimsiz: uncontrolled population growth kontrol alt na alnmam nfus art. s. geleneklere uymayan. pirin. f. (ienin) mantarn/tapasn karmak. s. dzeltilmemi. s. doruluu kantlanmam. s. 1. kaba, inceliksiz. 2. tuhaf. f. 1. rtsn kald rmak, amak: He removed the bandage in order to amak iin sargy olmayan. kard. 2. meydana uncover the wound. Yaray tenkit etmeyen, de erlendirici s. eletirmeyen, s. 1. ilenmemi (toprak). 2. kltrsz, yontulmam . s. 1. kesilmemi. 2. kenarlar almam (sayfalar). 3. ksaltlmam, , hibir kesilmemi .blm karlmam (kitap/oyun/film). s. zarar grmemi s. 1. azaltlmam, sndrlmemi (duygu): His ardor remained undamped. Ruhundaki ate snmemiti. 2. slatlmam. s., bak. undamped. s. tarihsiz. s. korkusuz, ylmaz, cesur. s. 1. karar verilmemi, sallantda, askda. 2. kararsz, karar vermemi, tereddt iinde. zlemeyen, de ifre edilemeyen. s. okunamayan, s. 1. a a vurulmam. 2. bildirilmemi, beyan edilmemi. s. 1. belirsiz, belli olmayan. 2. tan mlanmam, tarif edilmemi.

undeniable undeniably under underunder a cloud under age under arms under cover under cover of under cultivation under duress under false colors under foot under lock and key under no circumstances under ones breath under ones nose under ones nose under ones very eyes under police escort under protest under sail under seal under separate cover under the auspices of under the circumstances under the circumstances under the cloak of under the influence under the open sky under the seal of secrecy under the table under weigh underage underarm underbid underbrush undercarriage undercharge undercharge underclothes undercoat undercover undercurrent undercut underdevelop underdeveloped

s. inkr edilemez, su gtrmez. z. inkr edilemeyecek bir ekilde: Thats undeniably true. Onun doruluu inkr edilemez. edat 1. altna; altnda; altndan: They hid under the table. Masann altna lar. They were sitting under the umbrella. emsiyenin alt nda sakland nda, alt ndaki. 2. yetersiz, eksik, az. 3. a asnda. 4. ikinci, nek 1. alt

mc.2. gzden dm. muavin, yard altnda. 1. phe


reit olmam, rtn ispat etmemi. silahlanm . 1. gizlenmi. 2. snm. 3. zarf iinde. perdesi altnda, kisvesi altnda. ilenmi (toprak). bask altnda. sahte bir kimlikle. ayak altnda. kilit altnda. hibir ekilde. alak sesle, f sldayarak. burnunun dibinde. burnunun dibinde. gznn nnde. 1. polis gzetiminde. 2. polis korumas yla. protesto ederek. yelkenleri fora edilmi olarak, seyir halinde. mhrlenmi, mhrl. ayr bir zarfta. himayesinde. bu durumda, hal byle olunca. yle ise, o halde, bu durumda, bu artlar altnda. kisvesi altnda. k. dili sarho . ak havada, gk kubbe altnda. gizli tutmak kayd yla. k. dili el altndan, gizlice. hareket halinde, yolda. s. s. koltuk altnda olan, koltuk alt. f. (un.der.bid, --ding) (ba ka bir kimse veya firmadan) daha aa fiyat teklif etmek. i. (ormandaki/korudaki byk a alarn altnda yetien) allar ve a klar, al l k. a 1. oto. asi. 2. hav. ini takm. i. f. gerekenden d k fiyat vermek/teklif etmek; gerekenden az/eksik para istemek/almak. i. gerekenden d k fiyat. i., o. i amarlar. i. astar, astar boyas . s. 1. gizli yap lan, gizli. 2. gizli alan. i. 1. altak nt. 2. gizli eilim. f. (un.der.cut, --ting) 1. (ba kasnn nerdii fiyattan) ucuza satmak. 2. kaseksik nn nerdi i fiyattan) d k fiyat vermek/teklif etmek. (ba k and rmak. f., foto. develope etmek, d s. 1. azgelimi (lke). 2. foto. eksik develope edilmi, dk andrlm (film).

underdeveloped country underdog underdone underemployed underestimate underestimate underexpose underexposed underexposure underfoot undergarment undergird undergo undergone undergrad undergraduate underground underground undergrowth underhand underhanded underlain underlay underlie underline undermine undermost underneath undernourished underpaid underpants underpass underpay underpin underprivileged underrate underscore undersecretary undersell undershirt undershoot undershot underside undersigned underskirt undersold understaffed

azgelimi lke. i. 1. kazanma ans az olan kimse/takm. 2. gsz/zayf durumda olan kimse/grup/lke. s., ng. az pimi, ii pimemi (et). s. yeterli derecede altrlmayan. f. gerek de erinin altnda paha bimek: The jeweler has underestimated the value de of your ring. Kuyumcu yz ne gerek deerinin altnda paha erinin altnda paha bime. i. gerek f. (filmi) d k klamak, az klamak. s. dk kl (film). i. 1. (filmi) d k klama, az klama. 2. dk kllk. z. ayaklar altnda. i. i ama r. f. 1. desteklemek. 2. alttan desteklemek. f. (un.der.went, --ne) 1. geirmek; grmek; -e u ramak: He underwent surgery last year. Geen yl ameliyat geirdi. This buildings now f., bak. undergo. i., s., k. dili, bak. undergraduate. i. niversite rencisi. s. niversite rencisine ait. z. 1. yeraltnda. 2. gizli olarak. s. 1. yeralt. 2. gizli. i. 1. yeralt. 2. ng. metro. i. (ormandaki/korudaki byk a alarn altnda yetien) al, aak an bitki sinsice, rts. hile ile. v.b.nden olu gizlice, z. el altndan, s. el altndan yaplan, hileli. f., bak. un.der.lie. f., bak. un.der.lie. f. (un.der.lay, un.der.lain, un.der.ly.ing) -in alt nda bulunmak/yatmak, -in temelinde yatmak, -in as l nedeni olmak, -in temelini oluturmak. f. altn izmek. 1. (yava yava/sinsice) zarar vermek: Years of dissipation had sren sefahat undermined health. Y llarca s. en alttaki. his z. 1. en altta; altta. 2. en alta; alta.salna zarar vermiti. z., edat altna; altnda. s. iyi beslenmemi. f., bak. underpay. s. hak etti inden az para alan. i., o. klot, don; slip. i. altgeit. f. hak ettiinden az para vermek. f. (--ned, --ning) 1. (bir eyin) temelini oluturmak: Logic underpins this k zerine kurulu. 2. payanda vurmak, payandalamak, thesis. Bu tez na mant salanan imknlar olmayan. s. bakalar f. gerek de erinden az deer vermek, kmsemek. f. 1. altn izmek. 2. vurgulamak, stnde durmak, altn izmek. i. bir n altna izilmi izgi. szc ar. i. mste f. (un.der.sold) fiyat k rarak satmak; -den ucuza satmak. i. atlet fanilas , atlet, fanila. f. (un.der.shot) hedefe isabet ettirememek; hedefe eri ememek. f., bak. undershoot. i. alt taraf, alt. s. altnda imza bulunan. i. i. jpon. f., bak. undersell. s. personel eksiklii olan: We are understaffed. Bizde bir personel eksiklii var.

understand understandable understanding understate understatement understood understudy undertake undertake a journey undertaken undertaker undertaker undertaking undertone undertook undertow undervalue underwater underwear underweight underwent underworld underwrite underwritten underwrote undeserved undesirable undetected undeterred undeveloped undeviating undid undisciplined undisclosed undisguised undisputed undo undo the harm that has been done undoing undone undoubted undoubtedly undreamed-of undress undressed undue undulate

f. (un.der.stood) 1. anlamak, kavramak: I understand what they are yorum. Ikavran cannot understand the meaning of saying. Sylediklerini anl lr, anlalmas mmkn, l r. s. anla i. 1. anlay, anlama, kavray; kavrama gc. 2. anlama: We have come maya vardk. He attends the meetings on to an understanding. Bir anla undan eksik/hafif gstermek. f. oldu i. bir eyi olduundan hafif gsteren ifade. f., bak. understand. s. sylenilmeden anla lan, farzedilen. i., tiy. yedek oyuncu. f. (un.der.took, --n) 1. zerine almak, stlenmek. 2. giri mek. uzun bir yolculu a hazrlanp kmak. f., bak. undertake. i. 1. mteahhit, stenci. 2. giri imci. i. cenaze levazmats, para karl cenaze ilerini stlenen kimse. i. 1. i. 2. proje, giriim. 3. zerine alma, stlenme. i. 1. alak ses tonu, f slt. 2. bir sz, yaz veya eylemde sezilen duygu: There an undertone of sadness in his remarks. Sylediklerinde f., bak.was undertake. i. deniz yzndeki ak ntya ters giden dip aknts. f. 1. gerek de erinden az deer vermek. 2. kmsemek. s. su altnda olan/kullanlan, sualt. i. i ama r. s. gereken a rln altnda olan. f., bak. undergo. i. 1. mit. ller diyar . 2. yeralt dnyas, yeralt. f. (un.der.wrote, un.der.writ.ten) 1. sigorta etmek. 2. (bir giri imi) finanse etmeyi f., bak. stlenmek. underwrite. f., bak. underwrite. s. hak edilmemi. s. 1. istenilmeyen. 2. sak ncal. i. istenilmeyen kii. s. farkedilmemi. s. ylmayan, azimli. s. 1. gelimemi. 2. ilenmemi (toprak). 3. foto. banyo edilmemi. s. yolundan sapmayan. f., bak. undo. s. 1. disiplinsiz. 2. ele avuca s maz, zaptedilmez. s. aa vurulmam, gizli. s. gizlenmemi, ak. s. kar gelinmez, tartlmaz. f. (un.did, --ne) 1. zmek, amak: undo a knot d m zmek. 2. bozmak, iptal etmek: The opposition party plans to undo the reforms telafi etmek. yaplan zarar i. mahvolma nedeni: Drink was his undoing. Mahvolmas na yol aan ey ikiydi. f., bak. undo. s. 1. yap lmam. 2. alm, zlm. s. kesin, phesiz. z. hi ku kusuz, hi phesiz, kesinlikle; hi kuku yok. s. akla hayale gelmez. f. 1. giysilerini karmak, soymak; soyunmak. 2. sargsn amak. i. s. 1. plak. 2. ilenmemi (deri). 3. sosu/terbiyesi olmayan (yemek). s. 1. ar: undue strictness ar sertlik. 2. yasaya aykr, usule aykr: undue seizure yasaya ayk r el koyma. 3. uygunsuz, yakksz, yersiz: rmak; dalgalanmak. f. dalgaland

undulate undulation unduly undying unearth unearthly unease uneasiness uneasy uneducated unemotional unemployable unemployed unemployment unending unendurable unequal unequaled unequalled unerring uneven unevenly uneventful unexampled unexceptional unexpected unexpectedly unexplained unexplored unexpurgated unfading unfailing unfair unfaithful unfamiliar unfashionable unfasten unfathomable unfavorable unfeeling unfeigned unfertile unfinished unfit unflagging unflappable unflinching

s. dalgal. i. 1. dalgalanma. 2. dalga. z. 1. ar derecede. 2. bo yere, gereksiz yere. 3. haksz yere. 4. yersiz olarak. s. ebedi, lmsz, lmez, sonsuz. f. 1. topra kazp karmak. 2. meydana karmak, kefetmek. s. 1. doast. 2. k. dili acayip, garip, uygunsuz. i. tedirginlik; huzursuzluk. i. tedirginlik; huzursuzluk; endi e, kayg. s. 1. tedirgin; huzursuz; endi eli, kaygl. 2. rahatsz eden. 3. elendirici, kaygland rc. grmemi 4. her anbozulabilecek (bir endi itimsiz, okumam , tahsil . s. e s. duygusuz. s. altrlmas iin gerekli vasflar olmayan. s. 1. isiz, bota. 2. kullanlmayan. i. isizlik. s. sonsuz, bitmez tkenmez. s. dayanlmaz, ekilmez. s. 1. eit olmayan. 2. dzensiz. 3. to iin yetersiz: In the end he proved unequal to job. Sonunda i in stesinden gelemeyecei belli oldu. ithe bulunmaz, emsalsiz. s. esiz, e s., ng., bak. unequaled. s. 1. hata yapmaz, hatas z, yanlmaz, amaz. 2. tam, mkemmel. s. 1. dz olmayan, inili yokulu, engebeli; przl: uneven ground dz olmayan toprak. steep and uneven piece land engebeli paras . it olmayan birarazi biimde. z. 1. dz olmayan/engebeli bir biimde. 2.of e s. olays z, hadisesiz, sakin. s. ei grlmemi, benzeri olmayan, esiz. s. sradan, olaan. s. beklenmedik, umulmad k. z. beklenmedik bir biimde, umulmad k bir biimde. s. aklanmam. s. kefedilmemi. s. mstehcen/sak ncal blmleri karlmam (kitap, oyun v.b.). s. solmaz. s. 1. hi eksilmeyen, her zaman var olan (bir nitelik): She embarked upon the task with her unfailing enthusiasm. Hi eksilmeyen evkiyle ie giriti. z, adaletsiz. 2. hileli. s. 1. haks s. 1. vefas z, hakikatsiz; sadakatsiz: unfaithful friend vefasz arkada. unfaithful spouse sadakatsiz e . 2. k; bilinmedik, yabanc . gvenilmez, yanl: unfaithful s. allmad s. demode, modaya uymayan, moda olmayan; ra bette olmayan. f. zmek, gevetmek, amak; zlmek, gevemek, almak. s. 1. kavran lamaz, srrna varlamaz. 2. llemez. s. 1. olumsuz: His reaction was unfavorable. Gsterdi i tepki olumsuzdu. siz: unfavorable weather elverisiz hava. 2. 1. uygun olmayan, elveri kalpli. s. duygusuz. 2. zalim, kat s. 1. yapmac ksz, samimi. 2. gerek, hakiki. s. verimsiz. s. bitmemi, tamamlanmam. s. 1. uygun olmayan: He is unfit for this job. Bu i e uygun biri deil. 2. lk asndan olmayan; formunda sa1. s. yorulmaz. 2.uygun bitmez tkenmez, sonsuz.olmayan. s., k. dili so ukkanlln/itidalini kaybetmeyen, sinirleri kuvvetli. s. cesur, korkusuz, gz ylmaz.

unfold unforeseen unforgettable unforgiven unforgotten unfortunate unfortunately unfounded unfriendly unfurl unfurnished ungainly ungenerous ungentlemanly unglued ungodly ungovernable ungraceful ungracious ungrammatical ungrateful ungratefully ungratefulness unguarded unhappy unhealthy unheard-of unheeded unheeding unholy unhook unhoped-for unhurried unhurt uniunicellular unicorn unidentified unidentified flying object unification unified uniform uniformity unify unilateral unimaginative unimpaired

f. 1. (katlanm bir eyi) amak; (katlanm bir ey) almak. 2. aklamak, yava) grnmek/ba gstermek. belirtmek. 3. (yava k. s. beklenmedik, umulmad s. unutulmaz. s. affedilmemi; affedilmeyen. s. unutulmam ; unutulmayan. s. 1. anssz, talihsiz, bedbaht; zavall. 2. kt, olumsuzluk getiren. 3. kt, uygun olmayan. k ki, maalesef. z. ne yaz s. temelsiz, as lsz, bo. s. dosta olmayan, d manca. f. (yelken, bayrak gibi sar l bir eyi) amak. s. mobilyas z, mblesiz, denmemi. s. 1. hantal; kaba; biimsiz, irkin. s. cmert olmayan, cimri. s. kaba, nezaketsiz, centilmence olmayan. s. s. 1. k. dili korkun, rktc. 2. k. dili acayip, olmayacak: Why are you diye telefon calling me at suchzaptolunamayan; an ungodly hour? Gece yar s ne s. zaptolunamaz; frenlenemez; frenlenemeyen. s. zarif olmayan, inceliksiz, kaba. s. 1. nazik olmayan, kaba, nezaketsiz. 2. sevimsiz. 3. naho . s. dilbilgisi kurallar na aykr. s. 1. nankr. 2. naho , tatsz. z. nankrce. i. nankrlk. s. 1. muhafazas z, koruyucusuz, korumasz. 2. tedbirsiz, ihtiyatsz, gafil. zca sylenen (sz). olmayan/d meyen; uygunsuz, 3. patavats s. 1. mutsuz, bedbaht. 2. uygun meyen bir laf. 3. anssz, mnasebetsiz: an unhappy remark d salksz. 2. saluygun a zararl . s. 1. sal bozuk, s. duyulmad k, duyulmam, iitilmemi. s. aldr edilmemi, nemsenmemi, ihmal edilmi: His warnings went larna kulak asan yoktu. unheeded. Uyar nemsemeyen. s. aldrsz, s., k. dili 1. korkun; ok kt, eytani; insan dehete dren. 2. acayip, olmayacak: What are you engelden doing here at this unholy hour? Gecenin bu kmak. 2. engelini karmak. f. 1. engelden karmak; s. umulmad k, beklenmedik. s. telasz, acelesiz, rahat, sakin. s. zarar grmemi, incinmemi. nek bir, tek. s. tekgzeli, birgzeli, tekhcreli. i., mit. tek boynuzlu ve at eklindeki hayali bir hayvan. s. ne oldu u saptanamam. UFO. i. birleme; birletirme. s. birletirilmi; birlemi. s. 1. birrnek, tekbiimli, tek ekilli, ayn: All the boxes are of a uniform size, and weight. Btn kutular n boyu, biimi ve arl lk, birbirine benzerlik. i. aynshape f. birletirmek. s. tektarafl, tekyanl. s. hayal gc olmayan; hayal gc k t; hibir hayal gc belirtisi gstermeyen. s. zarar grmemi.

unimpeded unimportant unimproved unimproved road uninformed uninhabited uninjured uninspired uninspiring uninsured unintelligent unintelligible unintentional unintentionally uninterested uninteresting uninterrupted uninvited union Union Jack unionise unionize unique unisex unison unit unit price unite united unity univ univalent universal universal joint universe university university degree univocal unjust unjustly unkempt unkind unknowable unknowing unknown unlace unladylike

s. engellenmemi. s. nemsiz. s. 1. gelitirilmemi. 2. srlmemi (toprak). 3. iyiletirilmemi. toprak yol. s. haberdar edilmemi, habersiz. s. ssz, bo, tenha. s. 1. yaralanmam , incinmemi. 2. zarar grmemi. s. hayal gcnden yoksun. s. 1. ilham vermeyen, insan n hayal gcn altrmayan, insann hayal gcn harekete geirmeyen. 2. insanda (belirli bir) heves/istek z. s. sigortas s. ak lsz. s. anlalmaz. s. istemeyerek yap lan, kastsz. z. istemeyerek, kazara. s. ilgisiz, ilgi duymayan, lakayt; meraks z. s. ilgin olmayan, ekici olmayan. s. aralksz, kesintisiz. s. davetsiz, davet edilmemi . i. 1. birle me; birletirme. 2. pol. birlik. 3. sendika: trade union sendika.

ngiliz bayra.
f., ng., bak. unionize. f. sendikala trmak; sendikalamak. s. 1. tek, yegne. 2. e siz, benzersiz, emsalsiz. s., i. niseks. i. birlik, ahenk, uyum. i. 1. birim: unit of measurement l birimi. 2. tertibat: heating unit stma . 3. tertibat . ask. birlik. 4. (niversitede) puan. birim fiyat f. 1. birle tirmek; birlemek. 2. evlenmek, nikhlanmak; evlendirmek. s. birlemi, birleik. i. 1. birlik. 2. btnlk. 3. uyum, ahenk, dayan ma. k s. university. s., kim. tekde erli, tekdeerlikli. s. 1. evrensel: universal language evrensel dil. 2. genel, umumi: universal suffrage genel oy hakk . . 3. man. tmel: universal proposition tmel oto. kardan mafsal i. evren, kinat, lem, cihan. i. niversite. yksek renim diplomas. s., i. tekanlaml (szck). s. haks z, adaletsiz. z. haks z olarak. s. 1. taranmam , dank (sa). 2. derbeder, hrpani. s. k rc, incitici, sert: unkind words krc szler. unkind treatment sert . davran s. bilinemez; bilinemeyen. s. habersiz; fark nda olmayan. s. bilinmeyen, mehul, yabanc . f. balarn/backlarn zmek/amak. s. bir han ma yakmaz.

unlatch unlawful unlawfully unleaded unleash unleavened unleavened bread unless unlike unlikely unlimited unlisted unload unlock unlooked-for unloose unloosen unlovely unluckily unluckiness unlucky unmanageable unmanned unmannerly unmarried unmask unmatched unmeant unmentionable unmerited unmindful unmistakable unmistakably unmitigated unmolested unmounted unmoved unnamed unnatural unnecessarily unnecessary unneeded unnerve unobjectionable unobstructed unobtrusive unoccupied

f. mandaln amak, amak. s. kanunsuz, yolsuz. z. kanunsuzca. s. kurunsuz: unleaded gasoline/petrol kurunsuz benzin. f. serbest b rakmak, salvermek. s. mayas z (hamur/ekmek). hamursuz. ba. -mezse, -medike, meerki: We cannot go unless she comes. Gelmezse Unless the government makes cuts inpainting its . edat -den farkl olarak: This is s. birbirine gidemeyiz. benzemeyen, farkl er resimlerinden farkl. His Turkish, unlike her others. Bu resim onun olmayan. 2. baar olasdi l olmayan. s. 1. olas s. snrsz, sonsuz. s. 1. listeye girmemi, listede olmayan. 2. rehberde olmayan (telefon ). bo altmak; (yk) boaltmak. 2. (derdini) dkmek. 3. (silah) numaras f. 1. ykn altmak. 4. k. diliShe (eldeki mal) satarak elden karmak. bo y at./Kapnn kilidini f. 1. kilidini amak: unlocked the door. Kap

. 2. ortaya karmak: His translations have unlocked for us a treasure at s. beklenmedik. f. 1. serbest b rakmak. 2. zmek.
f. 1. gevetmek. 2. zmek. 3. serbest brakmak. s. sevimsiz; naho . z. ansszlk eseri. i. ansszlk, talihsizlik. s. 1. anssz, talihsiz, bahtsz. 2. uursuz. s. idaresi g, idare edilemez. s. 1. mrettebats z. 2. insansz alan. s. nezaketsiz, sayg sz, kaba. s. evlenmemi, bekr. f. 1. maskesini kartmak. 2. gerek kiiliini/kimliini ortaya karmak, maskesini kald rmak. s. esiz, emsalsiz s. istenmeden yap lm, kastsz. s. aza alnmaz, sz edilmez. s. haks z, hak edilmeyen. s. s. yanl anlalmaz, ak. z. phe gtrmez bir ekilde. s. tam: an unmitigated liar tam bir yalanc . s. rahats z edilmemi. s. 1. ats z, ata binmemi. 2. erevelenmemi. 3. oturtulmam. 4. monte , tak lmam . edilmemi . s. etkilenmemi s. 1. isimsiz, ads z. 2. ad gemeyen, bahsedilmeyen. s. 1. doal olmayan, doaya aykr, anormal. 2. tuhaf, garip, anormal. 3. k. gereksiz yere, bou bouna. yapmac z. bo yere, s. gereksiz, lzumsuz. s. gereksiz. f. cesaretini k rmak, gvenini sarsmak. s. 1. naho olmayan. 2. aleyhinde bir ey denilemez. s. 1. engellenmemi. 2. ak, tam. 3. tkanmam. s. 1. dikkati ekmeyen, gze arpmayan. 2. alakgnll. s. 1. bo, igal edilmemi. 2. isiz, bota gezen.

unofficial unopposed unorthodox unostentatious unpack unpaid unpalatable unparalleled unpardonable unpleasant unpleasantly unpleasantness unplug unpopular unprecedented unprejudiced unpremeditated unprepared unpretentious unprincipled unproductive unprofessional unprofitable unprovided unprovoked unpublished unqualified unquenchable unquestionable unquestionably unravel unread unreal unrealistic unreasonable unrefined unreflecting unrelenting unreliable unremitting unrequited unresponsive unrest unrestrained unrestricted unrighteous unripe

s. gayriresmi. s. 1. kar gelinmemi. 2. muhalefetsiz. 3. rakipsiz. s. doru kabul edilene aykr olan, ortodoks olmayan. s. gsterisiz, dikkati ekmeyen. f. (bavul v.b.ni) a p boaltmak. s. 1. denmemi: unpaid bill denmemi fatura. 2. cretsiz: We are seeking volunteers willing to do the unpaid jobs. cretsiz i leri , tats z. yapmaya s. 1. yenilmez/iilmez; yenilmesi/iilmesi zor. 2. naho s. esiz, emsalsiz, benzeri olmayan. s. affedilemez. s. naho, hoa gitmeyen, tatsz. z. nahoa. i. naholuk, tatszlk. f. (--ged, --ging) 1. (fi i) prizden ekmek. 2. (elektrikli aygtn) fiini prizden lavabo v.b.ni) amak. ekmek. 3. (tkanm bet grmeyen, tutulmayan. s. popler olmayan, ra s. (daha nce) grlmemi , o zamana kadar karlalmam, benzeri grlmemi . z, yansz, tarafsz. s. nyarg s s. 1. kas tsz. 2. nceden tasarlanmam. s. 1. hazrlksz. 2. nceden hazrlanmam. s. alakgnll, iddias z, yapmacksz. s. ahlak kurallar n hie sayan, ahlaksz, karaktersiz, prensipsiz. s. verimsiz. s. 1. meslek ahlak na ters den; meslek ahlakna gre hareket etmeyen. 2. profesyonel olmayan. 3. amatrce. getirmez. 2. yararsz, faydasz. s. 1. krs z, kazan s. 1. with -den yoksun. 2. for gereksinimleri kar lanmam. s. k krtlmam. s. bas lmam, yaymlanmam. s. 1. gerekli niteliklere sahip olmayan (kimse); niteliksiz, vas fsz, ehliyetsiz: unqualified lamaz.vas fsz ii. unqualified driver ehliyetsiz s. sndrlmez, bast rworker s. tartlmaz, phe gtrmez, kesin. z. phesiz olarak. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. (rl bir eyi) skmek; (rl bir ey) zmek; (zor bir ey) zlmek. sklmek. 2. (zor bir . eyi) 2. okunmam (kitap, mektup v.b.). s. 1. cahil, okumam s. gerekd , hayali. s. gereki olmayan, hayali. s. 1. mantksz, aklsz, makul olmayan. 2. ar, fahi (fiyat). s. 1. artlmam. 2. kaba. s. 1. yans masz. 2. derin dnmeyen. s. 1. ac masz, amansz. 2. boyunemez. 3. gevemeyen. s. gvenilmez, inan lmaz. s. durmadan devam eden, srekli, aral ksz. s. karlk grmeyen, karlksz. s. tepki gstermeyen. i. 1. tedirginlik, rahats zlk. 2. (lkede/kuruluta/rgtte) huzursuzluk, . alkant , zaptedilmeyen, frenlenmemi, frenlenmeyen, s. zaptedilmemi denetimsiz, stsz. s. snrsz, kserbest. s. haks z, adaletsiz. s. ham, olmam .

unrivaled unrivalled unroll unruffled unruly unsaid unsalable unsaleable unsatisfactory unsatisfied unsavory unsavoury unscathed unscientific unscrew unscrupulous unseasonable unseasoned unseat unseaworthy unseemly unseen unselfish unsettle unsettled unshakable unshakeable unsheathe unship unshrinking unsightliness unsightly unskilful unskilfully unskilled unskilled worker unskillful unskillfully unsnap unsociable unsocial unsophisticated unsound unsparing unsparingly unspeakable unspoiled

s. rakipsiz; e siz, emsalsiz. s., ng., bak. unrivaled. f. amak, yaymak, sermek; a lmak, yaylmak, serilmek. s. 1. buru uksuz. 2. sakin, telasz, soukkanl. s. 1. ele avuca s maz, idaresi zor, zaptedilmez. 2. serke, azl. s. sylenmemi, bahsedilmemi. s. satlamaz. s., bak. unsalable. s. 1. istenilen dzeyde olmayan; istenildi i gibi olmayan; yetersiz, tatmin vermeyen; umulduu gibi olmayan. etmeyen. 2. umulan sonular edilmemi . 2. memnun ; memnun kalmam ; honutsuz. s. 1. denmemi . 4. giderilmemi ( phe/merak). 5. yerine 3. tatminsiz kalm s. 1. tats z, lezzetsiz, yavan. 2. naho, kt; drst olmayan. getirilmemi s., ng., bak. unsavory. s. yaralanmam , yarasz beresiz, sa salim. s. bilimsel olmayan. f. 1. vidalar n karmak. 2. evirerek amak. s. 1. prensip sahibi olmayan, ahlaki de erleri hie sayan; vicdansz. 2. ahlaka ayk r. iin) normal olmayan (hava). 2. mevsimsiz, zamans z, s. 1. (mevsim vakitsiz. s. 1. baharats z. 2. acemi, tecrbesiz: unseasoned worker acemi ii. 3. ya1. (tahta). ng. (eski bir milletvekilini) seimde yenerek makam na sahip olmak. f. 2. (nemli yerde olanbirini) kmaya elveri siz. yerinden etmek. 3. attan d rmek. s. denize bir s. yersiz, mnasebetsiz, yak ksz, uygunsuz, naho, irkin. s. 1. gze grnmeyen. 2. grlmemi . 3. gizli. s. cmert, kendi karn dnmeyen. f. 1. (inan, ekonomi v.b.ni) sarsmak: It had unsettled him. Onu ruhen t. 2. tedirgin etmek, huzurunu karmak: The news ofThe the uprising sarsm klk iinde, alkant l; kar k: s. 1. tedirgin, huzursuz. 2. kar situations still unsettled. Durum hl kar k. unsettled political situation sa lam. s. sars lmaz, s., bak. unshakable. f. k nndan karmak. f. (--ped, --ping) gemiden indirmek, gemiden karmak. s. geri ekilmez. i. irkinlik. s. gze ho grnmeyen, naho, irkin. s., ng., bak. unskillful. z., ng., bak. unskillfully. s. 1. maharetsiz. 2. zel maharet istemeyen, kaba. vasfsz ii. s. maharetsiz, beceriksiz, acemi. z. beceriksizce, acemice. f. (--ped, --ping) -in ttn amak. s. girgin olmayan, insanlardan uzak duran. s. 1. girgin olmayan, insanlardan uzak duran. 2. toplumsal ili kileri engelleyen. s. 1. sofistike olmayan; dnyadan pek haberi olmayan, saf ve tecrbesiz. t). salam olmayan vcut. unsound 2. 1. sade 3. basit (ayg lamslup). olmayan: unsound body s. sa(bir

olmayan yat rm. 2. rk: energy unsound argument rk investment sa lam 2. s. 1. esirgemeyen. ok, bol: with unsparing byk bir gayretle. 3. esirgemeden. sert, amans z. z.
s. 1. ifade edilemez, tarifsiz; tarif edilemeyecek kadar korkun. 2. a za ok kt. al . 2. marmam (ocuk). s.nmaz, 1. bozulmam

unspoken unstable unsteady unstinting unstintingly unstop unstrap unstring unstrung unsubstantial unsuccessful unsuitable unsurpassed unsuspected unsuspecting unsystematic untangle untapped untenable unthinkable unthinking unthinkingly untidily untidiness untidy untie until until when Until when ...? until when. Until when? Until when? till when untimely untiring untiring efforts untold untoward untreated sewage untried untroubled untrue untrustworthy untruthful unused unused unusual unutterable unutterably

s. sylenmemi; zmni. s. 1. salam olmayan; dengesiz; oynak. 2. istikrarsz; dengesiz. 3. kim. z. iin) sallanan, oynak: unsteady table sallanan instabil, karars lam olmad s. 1. (sa masa. 2. titrek: unsteady hand titrek el. 3. istikrarl olmayan, istikrarsz; s. bol, cmert. z. esirgemeden. f. (--ped, --ping) 1. (t kanm yeri) amak. 2. tka veya kapan f.karmak. (--ped, --ping) kayn karmak/gevetmek. f. (un.strung) tellerini karmak/gevetmek. f., bak. unstring. s. 1. telleri gev etilmi. 2. sinirleri bozuk, sinirli. s. 1. temelsiz, as lsz, rk. 2. salam olmayan. 3. hayali. s. baarsz. s. uygunsuz, uygun olmayan. s. esiz, emsalsiz. s. 1. kukulanlmayan, phelenilmeyen. 2. var olduu bilinmeyen. s. bir eyden kukulanmayan. s. sistemsiz. f. (kark bir eyi) amak, zmek. s. kullan lmam (tabii kaynaklar v.b.). s. savunulamaz (sav, teori v.b.). s. dnlemez, imknsz. s. 1. dncesiz. 2. dncesizce yaplan. z. dnmeden. z. dzensizce. i. dzensizlik, da nklk; tertipsizlik. s. dzensiz, da nk; tertipsiz. f. zmek, amak. edat, ba. -e kadar, -e dein, -e dek. o zamana kadar: She will come on 31 December, until when I advise you just to be patient. O...? 31 Aral kta gelecek. O zamana kadar sadece Ne zamana kadar Ne zamana kadar? k. dili, bak. s. 1. yerinde olmayan, mnasebets z. 2. zamansz, vakitsiz, mevsimsiz. z. mevsimsizce, uygunsuz zamanda. s. yorulmak bilmez. byk gayretler. s. 1. tahmin edilemeyecek kadar ok, hesaps z, saysz. 2. anlatlmam. s. 1. tats z, naho. 2. aksi, ters. 3. uygunsuz, mnasebetsiz. 4. huysuz. artlmam pissu. s. 1. denenmemi. 2. muhakeme edilmemi, yarglanmam. s. 1. sakin, durgun. 2. s kntsz, dertsiz. s. 1. doru olmayan, yanl. 2. yalan, uydurma, sahte. 3. vefasz, ri. sadakatsiz. 4. e s. gvenilmez, dnek. s. 1. yalan, uydurma, sahte. 2. yalanc . s. kullan lmam. s. to -e alk/alkn olmayan. s. 1. grlmedik, nadir, ender. 2. de iik, farkl. 3. acayip, tuhaf, anormal. , ola and. anlat 5. ola anst, fevkalade, mstesna. 4. tarifsiz, allmam lmaz. s. ifade edilemez, z. anlatlamayacak derecede.

unvarnished unveil unvoiced unwanted unwarranted unwary unwelcome unwell unwholesome unwieldy unwilling unwillingly unwillingness unwind unwise unwisely unwitting unwittingly unwound unwrap unwritten unwritten law unyielding unzip unzipped up up up up up up in arms up in the air up to date up to ones ears in work up to snuff up to the elbows up-and-coming up-and-up upbeat upbraid upbringing upcountry upcountry update upend upgrade upgrade

s. 1. cilas z. 2. sssz. f. 1. rtsn kald rmak/amak. 2. (ilk kez olarak) gstermek. 3. ortaya karmak. s. 1. ifade edilmemi. 2. nsz, sessiz. s. istenilmeyen. s. 1. kanunsuz, kanuni dayana olmayan; haksz. 2. salam bir temele dayanmayan. s. uyank olmayan, gafil, dikkatsiz, tedbirsiz. s. 1. ho karlanmayan, istenmeyen (kimse): unwelcome guest , tats z: unwelcome news tats z haber. istenmeyen misafir. 2. naho I feel unwell today. Bugn kendimi iyi hissetmiyorum. s. rahats z, hasta: s. (ahlaki/sa lksal/ruhsal adan) zararl, zarar verici. s. 1. tanmas zor; lenduha gibi; hantal. 2. uygulanmas zor. 3. ynetilmesi zor. s. 1. hevessiz, isteksiz, gnlsz. 2. boyun e meyen, inat, kafasnn dikine giden. z. istemeyerek. i. raz olmama; istememe, isteksizlik. f. (un.wound) 1. (sar l bir eyi) zmek/amak; (sarl bir ey) lmak. 2. k. dili dinlenmek, yorgunlu unu gidermek. zlmek/a olmayan, ak lszca. 2. ak llca davranmayan, aklsz. s. 1. ak l ii/kr z. ak lszca. s. 1. ne yaptnn farknda olmayan: an unwitting helper yardmc unun farkfark nda olmayan bir yardmc. 2. isteyerek/mahsus oldu nda olmadan. z. bilmeyerek, f., bak. unwind. f. (--ped, --ping) (sar l bir eyi) amak; (sarl bir ey) almak. s. yazlmam. rf ve det hukuku. s. 1. sert. 2. direngen, boyun e mez, inat; ylmaz. 3. yol vermez. f. (--ped,--ping) (fermuar ) amak; -in fermuarn amak; fermuar lmak. a s. 1. fermuar alm. 2. k. dili posta kodu olmayan. z. 1. yukar , yukarya; yukarda: go up yukar/yukarya gitmek. Hold your da tut. 2. to He -e kadar (Azami bir belirtir.): hand1. up. Elini yukar s na; yukar snda: was climbing up miktar the tree. Aaca This edat yukar rmanyordu. They went up the hill. Tepeye ktlar. Plant it farther up the t s. i. f. (--ped, --ping) 1. ykseltmek: up the price fiyat ykseltmek. 2. k. dili zfkelenmi onu tokatlay vermek: The girl upped and slapped him. haz r. 2. ayaklanm .K 3. . verdi. 1. ate pskrmeye karar verilmemi; sonu henz belli olmam. gnmze uygun, a da; modaya uygun. fazla me gul. iyi; makbul. ok megul, ii bandan akn. s. faal ve gelece i parlak. i. s., k. dili iyimser. f. azarlamak. i. yetime, terbiye. s., k. dili sahilden uzak. z. i kesimlere do ru. f. 1. -i en son olaylardan/geli melerden haberdar etmek. 2. -i en son teknolojiyle donatmak; en teknikleri uygulamaya gemek; -i son ason a etmek. f. 1. dikine evirmek. 2.-de ba i. 1. yoku . 2. bir rn daha yksek performans zelliklerine sahip yeni bir rn de ile yukar i.tirerek bir sistemin performansn artrma. z. yoku

upgrade upheaval upheld uphill uphold upholster upholsterer upholstery upkeep uplift uplift upmost upon Upon my life! upper upper case upper case upper class upper crust upper hand Upper Volta uppercut uppermost uppity upright uproar uproarious uproot ups and downs upset upset upset upset the applecart upshot upside-down upstairs upstanding upstart upstream upsurge upswing uptake uptight up-to-date uptown upturn upward

f. gelitirmek. i. 1. karklk, kargaa; ayaklanma; devrim. 2. byk ve ani deiiklik. 3. unun kabarmas. jeol. yerkabu f., bak. uphold. z. yoku yukar. s. 1. yukarya giden. 2. g, etin, zahmetli: uphill struggle g bir mcadele. f. (up.held) 1. yukar kaldrmak. 2. (bir hakk/prensibi) savunmak. 3. n tutmak, desteklemek. 4. onaylamak, tasdik etmek. tutmak, taraf 2. f. 1. (koltuk v.b.ni) snger v.b. ile doldurup kuma la kaplamak.

emek. 3. donatmak. d emeci. i. d i. 1. demecilik. 2. demelik kuma; deme.


i. 1. bak m. 2. bakm masraf. f. 1. ykseltmek, yukar kaldrmak. 2. moralini ykseltmek; yceltmek. 3. nd rmak. ykseltme; yceltme. 3. daha daha iyi bir duruma getirmek, kalk kaldrma. 2. moralini i. 1. ykseltme, yukar

nd rma. iyi bir yukar duruma getirme, kalk , en yukarki, en st. s. en


edat, bak. on. Allah akna! s. st, stteki, yukar daki: upper berth (trende/vapurda) st yatak. upper deck st gverte. i. ayakkab yz. byk harf, majskl. majskl, byk harf. 1. zenginler s nf. 2. sosyoekonomik stnl olan snf. k. dili st tabaka, yukar snf, yksek tabaka. stnlk. bak. Burkina Faso. i., boks a adan yukarya doru vuru. s. 1. en st, en yukar daki. 2. ilk srada olan, en bata gelen. s., k. dili (kendini bir ey zannettiinden dolay) kstah; haddini bilmez. s. 1. dikey, dik. 2. drst, do ru. z. dik, dimdik. i. direk. i. grlt, velvele, amata, curcuna. s. grltl, curcunal. f. 1. kknden skmek. 2. (birini) oturdu u yerden/evresinden ayrmak. 3. yok etmek. hayattaki ini klar. f. (up.set, --ting) 1. devirmek: upset a vase vazoyu devirmek. 2. bozmak, bozmak. rakibi) yenmek. altst etmek:upset a plan plan . 2. altst olmu , bozulmu . 3. 3. (favori zntl, zgn; sinirli.4. 4. s. 1. devrilmi , bozuk (mide). bozulmu i. 1. devrilme. 2. altst olma. 3. beklenmedik yenilgi. k. dili iyi bir durumu/ii bozmak, bir uval inciri berbat etmek. i., k. dili sonu, netice. s. 1. tepetaklak duran, ba aa duran. 2. altst. z. tepetaklak, baaa. z. yukarya, st kata; yukarda, st katta. s. 1. yukardaki, st kattaki. 2. st kata ait. drst. i. st kat. 2. dik. s. 1. doru, i., s. tredi, sonradan grme, z pkt. z. 1. ak ntya kar, ak yukar. 2. rman yukar ksmna doru. s. rma ve n yukar ndaki. art . i. (ani h zl)s i. art, artma. i. s. 1. sinirli. 2. tela l. 3. biimci, tutucu. s. 1. en son teknolojiyi/teknikleri kullanan; son moday yanstan. 2. en iiklikleri kapsayan: This is merkezinin an up-to-date dictionary. Dildeki en son de kent d ndaki. i. kent z. kent merkezinin d nda. s. . merkezinin i. ykselme,diyiye do ru gitme, dzelme: an upturn in the economy ekonomide bir dzelme. ru, yukar, yukarya. z. yukar do

upward upward of upwards upwards of uranium urban urban renewal urban sociology urban sprawl urbane urbanisation urbanise urbanism urbanist urbanity urbanization urbanize urbanologist urbanology urchin Urdu urea uremia ureter urethra urethritis urge urgency urgent urgently uric uric acid urinal urinary urinary bladder urinary disease urinate urine urn urology Uruguay Uruguayan us US USA usable USAF

s. 1. yukar ya doru giden. 2. yukarya dnk/ynelik. k. dili, bak. upwards of. z., bak. upward 1. k. dili 1. -den daha fazla, -den yukar , -in stnde. 2. yaklak olarak, -e n, civar nda. yak i., kim. uranyum. s. kentsel, kente ait; kentte bulunan; kentte oturan. kent yenileme. kent toplumbilimi. kentin dzensiz yaylmas. s. nazik, ince, kibar, grgl. i., ng., bak. urbanization. f., ng., bak. urbanize. i. urbanizm. i. urbanist, kentilik uzman . i. nezaket, naziklik, incelik, kibarl k. i. kentleme, ehirleme. f. kentle tirmek, ehirletirmek. i. kentbilimci. i. kentbilim. i. afacan. i., s. Urduca. i., biyokim. re. i., tb. remi. i., anat. sidik borusu. o. --s (yrithrz)/--e (yrithri) i., anat. idrar yolu, sidikyolu, siyek. o. u.re.thrit.i.des (yrthrtdiz) i., tb. sidikyolu yangs, idrar yolu . iltihab f. 1. (szlerle) (birine/bir hayvana) (bir ey) yaptrmaya almak: She urged them not to go to Antakya. Onlar Antakyaya gitmekten i. 1. acele, ivedilik. 2. nem. s. 1. acil, ivedi. 2. srar eden. z. 1. aceleyle, ivedilikle. 2. srarla. s. idrara ait, rik. rik asit. i. 1. pisuar. 2. idrar kab , rdek. s. idrara ait. i. idrar kab , rdek. anat. sidiktorbas , idrar torbas. sidikyolu hastal. f. iemek. i. idrar, sidik. i. 1. ayakl vazo. 2. kupa. 3. lnn kllerinin sakland kap. 4. semaver. i., tb. roloji. i. Uruguay. i. Uruguayl. s. 1. Uruguay, Uruguaya zg. 2. Uruguayl. zam. bize; bizi. k s. the United States (of America) ABD (Amerika Birleik Devletleri). k s. the United States of America ABD (Amerika Birleik Devletleri). s. kullan labilir, elverili. k s. the United States Air Force ABD Hv. Kuv. (Amerika Birleik Devletleri Hava Kuvvetleri).

usage use use use bad language use ones chump used used useful useless user-friendly usher USSR usual usurer usurp usurper usury utensil uterus utilisation utilise utilitarian utilitarianism utility utility pole utility room utilization utilize utmost utopia utopian utter utter utterance U-turn uvula Uzbeg Uzbek Uzbekistan V V v V neck V, v V-8 vacancy vacant

i. 1. kullan , kullanm, kullanma. 2. (bir szcn) kullanl biimi. 3. grenek, det. He used the money to buy a new car. Paray yeni bir f. 1. kullanmak: . 2. tketmek, We used two bars otomobil almak iin kulland m. 2. kullanma hakkkullanmak: : She has the use of a i. 1. kullanma, kullan helicopter belonging to her company. irketine ait helikopteri kullanma kfr etmek. ng., k. dili akln/kafasn kullanmak. s. kullan lm; elden dme, eski: He sells used books. Eski kitap satyor. lm istemem. I dont a -e used alcar. kn: Kullan Im used to araba it. Ona alm. s. to -e want alk, s. yararl, faydal. s. yarars z, faydasz. s., k. dili kullan lmas kolay: a user-friendly computer program lmas kolay olan yer bir bilgisayar program kullan i. 1. (kilisede/tiyatroda) gsteren kimse. 2..te rifat. f. 1. in ieri getirmek. 2. yerini The waiter ushered them to their Sosyalist seats. Uniongstermek: of Soviet Socialist Republics SSCB (Sovyet k s., tar. the Cumhuriyetleri Birlii). 2. olaan, her zamanki. s. 1. allm, mutat. i. tefeci. f. gaspetmek, zorla almak, el koymak. i. gaspeden kimse. i. 1. ar yksek faiz. 2. tefecilik. i. 1. kap. 2. alet. o. u.ter.i (yutray) i., anat. rahim, dlyata. i., ng., bak. utilization. f., ng., bak. utilize. s. faydac , yararc. i. faydac kimse. i., fels. faydac lk, yararclk. i. 1. yarar, fayda, ie yararlk. 2. kamu hizmet kuruluu (elektrik irketi, v.b.). 3. fels. ounluun mutluluk ve kar. telefon elektrikirketi dire i. kalorifer dairesi; ama r odas; sandk odas. public utilities kamu hizmet lar . yararlanma. kurulu m, i. kullan f. kullanmak, yararlanmak, istifade etmek. s. 1. en uzak, en son. 2. en byk, en yksek, en fazla. i. 1. ideal yer/durum. 2. topya. s. lksel, hayali, topik. i. topyac , topist. s. 1. btn btn, tam. 2. kesin, mutlak. f. 1. sylemek, dile getirmek. 2. ( lk v.b.ni) atmak, basmak, koparmak. 3. (inilti/ses) karmak. i. 1. sz syleme. 2. ifade, syleyi . 3. (inilti/ses) karma. 4. sz; ses. i. 1. U dn . 2. geriye dn. o. --s (yuvylz)/--e (yuvyli) i., anat. kkdil. i., s., bak. Uzbek. i. 1. (o. --s/Uz.bek) zbek. 2. zbeke. s. 1. zbek. 2. zbeke. i. zbekistan. Romen rakamlar dizisinde 5 says. k s. velocity, volt. k s. verb, versus, volt, volume. V eklindeki yaka, V yaka. i. V, ngiliz alfabesinin yirmi ikinci harfi. oto. V eklinde sekiz silindirli motor. i. 1. boluk. 2. bo yer. 3. (otel, pansiyon v.b.nde) bo oda. 4. bo olan /ak kadro. memuriyet bo vacant apartment bo bir daire. 2. ak (i). 3. dalgn, bo s. 1. bo: a v.b.; (bak ). 4. bo, yaplacak i olmayan: vacant hours bo saatler.

vacant lot vacate vacation vacation school vaccinate vaccination vaccine vacillate vacuous vacuum vacuum bottle vacuum cleaner vacuum cleaner vacuum concrete vacuum flask vacuum pump vacuum tube vacuum-packed vagabond vagaries vagary vagina vaginal vagrant vague vaguely vagueness vain vainglory vainly valance vale valence Valencia Valencia orange valency valentine Valentines Day/St. Valentines Day valerian valet valiant valid validate validity validness valise valley

(ehirde) bo arsa. f. 1. terketmek. 2. bo altmak. 3. feshetmek. i. tatil: summer vacation yaz tatili. yaz okulu. f. alamak, a yapmak. i. 1. a. 2. alama. i. a. f. tereddt etmek, bocalamak, karars z olmak. s. 1. bo. 2. aptal. 3. anlamsz. o. --s (vkyumz)/vac.u.a (vkyuw) i. boluk, vakum. f., k. dili elektrik sprgesiyle temizlemek. termos. elektrik sprgesi. elektrik sprgesi. vakumlu beton. ng. termos. boluk pompas, boalta. elek. radyo lambas . s. vakumlan p paketlenmi. s., i. serseri, avare. i., o. i. kapris, garip davran . o. --s (vcaynz)/--e (vcayni) i., anat. dlyolu, vajina. s. dlyoluna ait, vajinal. s., i. 1. yersiz yurtsuz, serseri. 2. bo ta gezen. s. belirsiz, mphem, mu lak; bulank. z. belirsiz bir ekilde; belli belirsiz; hayal meyal: I vaguely remember him. Onu hayal meyal hatrlyorum. i. belirsizlik, mphemlik, mphemiyet. s. 1. kendi grn n ok beenen; kibirli, kendini beenmi, marur. 2. , nafile: a vain hope bo umut. about/of ile ok vnen. kendini 3. bebo enmi lik, bo gurur. i. ar derecede z. bouna, bo yere. i. 1. (kuma tan yaplan) sayvan. 2. (perde rayn gizleyen) korni. i. vadi. i., kim. valans, de erlik. i. valensiya, valensiya portakal . valensiya portakal. i., kim., bak. valence. i. 1. on drt ubatta kendisine kart gnderilen veya hediye verilen sevgili. ubatta sevgiliyeSevgililer gnderilen kart/hediye. 2. on drt ubata rastlayan) Gn. (on drt i., bot. kediotu. i. uak, erkek oda hizmetisi. s. yiit, cesur. s. 1. geerli: valid passport geerli pasaport. 2. do ru, salam: valid lam kan 3. yasal, me ru: valid heir yasal miras. evidence sak lmak. 2.t. onaylamak, tasdik etmek. f. 1. geerli i. 1. geerlilik, geerlik. 2. sa lamlk, doruluk. 3. yasallk, yasaya uygunluk. i., bak. validity. i. valiz, kk bavul. i. vadi.

valonea valonia valonia oak valor valorous valour valuable value value judgment value system value-added value-added tax valve vamoose vamp vamp vampire van vandal vandalism vane vanguard vanilla vanilla bean vanilla extract vanillin vanish vanish into thin air vanish without a trace vanity vanity case vanquish vantage vantage point vapid vapor vaporisation vaporise vaporiser vaporization vaporize vaporizer vapour vapourisation vapourise vapouriser vapourization

i., bak. valonia. i. (palamutme esinin) kurutulmu palamut ykskleri/kadehleri, palamut. bot. palamutme esi. i. yiitlik, cesaret. s. yiit, cesur. i., ng., bak. valor. s. deerli, kymetli. i., o. kymetli eyler; mcevherat. i. 1. deer, kymet: the value of money parann deeri. 2. nem: the value of rest dinlenmenin nemi. 3. de er: ethical values ahlaki deerler. f. 1. er yarg s. de deer dizgesi/sistemi. s. katma de er vergisi. i. 1. supap; valf; vana; klape. 2. anat. kapak k, kapack. 3. ng. (radyodaki) tp. f., k. dili s vmak, toz olmak; defolmak. nlem, k. dili va.mose (vmos) ek araban !/Toz ol!/Defol! i. saya. i. vamp. i. vampir. i. 1. minibs. 2. karavan. 3. (arkas kapal) kamyon. 4. ng. kamyonet. 5. d.y. yk vagonu; furgon; marandizin sonuna taklan cumbal vagon. i.ng., vandal. i. vandallk, vandalizm. i. 1. yelkovan, rzgr f rlda, frldak. 2. yeldeirmeni kanad. 3. pervane kanad i., ask..nc k ta, nc. i. vanilya. vanilya tohumu. vanilya esans . i. vanilin. f. 1. gzden kaybolmak. 2. ortadan kaybolmak, kay plara karmak. 3. yok olmak, kar mak. rra kadem basmak. k. dili starihe srra kadem basmak. i. 1. kendi grn n ok beenme; kibir, kendini beenmilik; ar gurur/vn. 2. bo . ey, abes ey, beyhudelik. makyaj antas f. yenmek, ma lup etmek, yenilgiye/malubiyete uratmak, hakkndan gelmek. i. 1. (iyi bir) seyretme yeri/bak noktas. 2. avantajl durum/mevki. 3. avantaj. (iyi bir) seyretme yeri/bak noktas. s. 1. canllktan yoksun, cansz, snk, donuk, ruhsuz; bo, anlamsz. 2. z, yavan. tats i. buhar, bu u; duman. i., ng., bak. vaporization. f., ng., bak. vaporize. i., ng., bak. vaporizer. i. buharla trma; buharlama. f. buharla trmak; buharlamak. i. buharla trc, buulatrc. i., ng., bak. vapor. i., ng., bak. vaporization. f., ng., bak. vaporize. i., ng., bak. vaporizer. i., ng., bak. vaporization.

vapourize vapourizer variability variable variance variant variation varicose varicosis varied variegated variety variety show variety store various varmint varnish varsity vary vase Vaseline vassal vast vastly vastness VAT vat Vatican Vatican City vaudeville vault vault vaulting horse vaunt veal vector veer veer round veg vegetable vegetable dye vegetable garden vegetable kingdom vegetable marrow vegetable marrow vegetable oil vegetarian

f., ng., bak. vaporize. i., ng., bak. vaporizer. i. deikenlik. s. 1. deiken. 2. kararsz. i. 1. deiken ey. 2. mat. deiken. i. 1. deime, deiiklik. 2. uyumazlk. 3. eliki, ayrlk. s. farkl, deiik. i. deiik biim, baka ekil. i. 1. deime; deiiklik. 2. deiim; fark. 3. mz. eitleme, varyasyon. s. varisli (damar). o. var.i.co.ses (verkosiz) i., tb. varis. s. 1. eitli, trl. 2. deiik. s. 1. renk renk, ebruli, alaca. 2. e itli. i. 1. deiiklik, farkllk. 2. eit, tr. varyete. tuhafiye dkkn . s. eitli, trl, muhtelif: for various reasons eitli nedenlerden dolay. i., k. dili 1. hayvan. 2. herif. i. vernik. f. verniklemek. i., spor (okulda/niversitede) birinci tak m, en iyi takm: Hes made the ma girdi. The temperature of the house varies between varsity. imek;tak de itirmek: f. 1. deBirinci eighteen i. vazo. and twenty degrees. Evin s cakl on sekiz ile yirmi derece i., tic. mark. vazelin. i. 1. vasal. 2. tebaa. 3. kul, kle. s. kle gibi. s. 1. ok geni; engin. 2. ok byk, muazzam; ok byk miktarda. z. ok. i. 1. byk genilik; enginlik. 2. byklk; okluk. 3. ok geni/usuz z value-added arazi/blge; (denizde) enginlik. bucaks s., ng. tax KDV (katma deer vergisi). k i. (sv iin) tekne; f. f. (--ted, --ting) tekneye koymak; flamak, fya koymak. i. Vatikan Devleti. i. vodvil. i. 1. tonoz. 2. mahzen. 3. kasa. 4. (yeralt nda) kemerli mezar odas. f. 1. tonozla rtmek. yapmak. . f.kemer atlamak, sramak. i. atlama, atlay2. spor atlama beygiri. f. vnmek; vmek. i. 1. st danas ; dana eti, dana. 2. buza; dana. i. 1. mat. vektr. 2. biyol. ta yc. f. sapmak, dnmek, yn de itirmek; dndrmek. den. dnp aksi yne gitmek. i. (o. veg) ng., k. dili sebze: For lunch they give you meat and two veg. lesebze. yeme2. i olarak et ve iki it sebze veriyorlar. 1. i. bitki, nebat. s. e bitkisel, nebati. bitkisel boya. bostan, sebze bahesi. bitkiler lemi. sak zkaba, kabak. bot. kabak, sak zkaba. bitkisel ya , nebati ya. i., s. vejetaryen, etyemez.

vegetarianism vegetate vegetation veggie vegie vehemence vehement vehicle veil vein velleity velocity velvet velveteen venal vend vender vendetta vending machine vendor veneer veneering venerable venerate venereal Venetian Venetian blind Venetian sumac Venezuela Venezuelan vengeance vengeful venial venison venom venomous vent vent stack ventilate ventilation ventilation shaft ventilator ventricle ventriloquism ventriloquist venture venture upon/on

i. vejetaryenlik, etyemezlik. f. ot gibi ya amak, kuru ve anlamsz bir hayat srmek. i. bitkiler, ye illik. i., k. dili sebze. i., k. dili, bak. veggie. i. hararetlilik, ate lilik; iddet. s. hararetli, ate li; iddetli: a vehement speaker ateli konumac. a iddetli protesto. vehement t, vasta. i. ara, ta protest i. 1. pee; ya mak: She raised her veil. Peesini at. 2. rt, perde: a veil nda. 3. of1. dust toz perdesi. behind a veil secrecy perdesi ardvein ekil: bir Hegizlilik continued in this for i. anat. damar, toplardamar. 2. of tarz, ekilde konu maya devam at least an hour. En az bir saat boyunca bu i. istemseme. i. hz, srat. i. kadife. s. 1. kadife; kadife kapl . 2. kadifemsi, kadife gibi. i. velveten. s. rvet yiyen, satn alnr. f. satmak. i., bak. vendor. i. kan davas . (para ile alan) sat otomat. i. satc. i. 1. (ahap) kaplama. 2. kisve, maske, sahte bir grnm: beneath that veneer of politeness o kibar grnm alt nda. f. ahap kaplama ile i. kaplama. s. 1. yal ve saygdeer, muhterem. 2. sayg uyandran; ulu. 3. evladiyelik, ok eski. duymak/beslemek. 2. kutsal saymak. 3. (bir hareketle) -e f. 1. ok sayg s n gstermek. sayg s. zhrevi: venereal disease zhrevi hastal k. s. jaluzi. boyacsuma, kotinus. i. Venezuela. i. Venezuelal. s. 1. Venezuela, Venezuelaya zg. 2. Venezuelal. i. intikam, . s. 1. intikamc , intikam peinde olan. 2. intikam isteinden kaynaklanan. s. byk saylmayan (hata/gnah). i. geyik eti. i. (ylan, akrep, ar v.b.ne zg) zehir, a. s. 1. zehirli (ylan, akrep, ar v.b.). 2. ok zararl, zehirli, zehir saan. 3. zehir saan; kin dolu; nefret2. dolu. i. 1. hava menfezi, menfez. (gaz veya s vnn giri kn salayan) rtma. f. 1. -de hava menfezi amak. 2. (gaz veya svnn giri delik. y tesisata ait) havalk, hava borusu. (shhi3. f. havaland rmak. ventilating brick delikli tula. i. havaland rma, vantilasyon. havalandrma kuyusu. i. vantilatr, havaland rma aygt. i., anat. kar nck. i. vantrilokluk. i. vantrilok. i. 1. tehlikeli i, tehlikeli giriim. 2. ans ii. 3. tic. teebbs, giriim: joint venture ortak giriim. f. 1. -i tehlikeye atmak: venture ones life hayatn -e girimek.

venturesome venue Venus venus's-flytrap veracity veranda verb verbal verbal noun verbalise verbalize verbally verbatim verbena verbiage verbose verbosity verdant verdict verdigris verge verifiable verification verify veritable vermicelli vermilion vermin vermouth vernacular vernal vernal equinox versatile verse versify version vertebra vertebrate vertical vertigo vertigoes verve very Very good! Very good, sir! very image of/spitting image of very late

s. 1. cretli, atak, at lgan. 2. rizikolu, riskli. i. 1. toplant yeri. 2. mahkeme yeri. 3. olay yeri/mahalli. i. 1. mit. Vens. 2. gkb. obanyldz, ulpan, Zhre. o. ve.nuss-fly.traps (vinsz.flaytrps) i., bot. sinekkapan. i. 1. drstlk, do ruluk. 2. gereklik, doruluk. i. veranda, hayat (st kapal , yan ak ve evin bir cephesinde boydan boya uzanan balkon). i., dilb. fiil, eylem. s. 1. szl, ifahi: verbal contract szl anlama. 2. szel. 3. kelimesi kelimesine, dilb. isimfiil.harfi harfine: verbal translation harfi harfine eviri. 4. dilb. fiile f., ng., bak. verbalize. f. dile getirmek, ifade etmek. z. szl olarak, ifahen, azdan. z. kelimesi kelimesine, aynen, harfi harfine. s. kelimesi kelimesine lm , tam. i, mine. yap i., bot. mineie i. laf kalabal. s. 1. fazlas yla uzun konuan/yazan. 2. gerekenden ok fazla szle ifade edilen. i. fazlas yla uzun ifade/konuma/yazma; laf kalabal. s. 1. yemye il (tarla, orman v.b.). 2. yeil, taze. 3. toy, pimemi. i. 1. jri karar . 2. hkm, karar. 3. fikir, kan. i. 1. bak r pas. 2. bakr yeili. i. 1. kenar; s nr: on the verge of a cliff uurumun kenarnda. on the verge n bittii/balad yerde. 2. eik: on the verge of war of the swamp batakl i kan tlanabilir. s. gerekli i. dorulama, gerekleme, teyit etme, tasdik etme. f. dorulamak, gereklemek, teyit etmek, tasdik etmek. s. gerek, hakiki; ... gibi bir ey: This place is a veritable museum. Buras mze gibi bir yer. i. tel ehriye. i. 1. al renk, k zl. 2. slen. s. al, kzl. f. slen srmek. i., o. 1. haarat. 2. fareler; sanlar. 3. haarat, aalk ve zararl kimseler. i. vermut. i. s. 1. ilkbahara ait. 2. ilkbaharda olan. gkb. bahar noktas , ilkbahar noktas (21 Marta rastlayan ekinoks). s. 1. ok ynl, birok i yapabilen, elinden her i gelen. 2. birok ie uygun (alet/makine). i. 1. dize, m sra: the first three verses of the poem iirin ilk dizesi. 2. uk, naz m: koymak. in verse rather than in prose dzyaz ziyade kouk ko 2. iir ile ifade etmek. 3. iirdan yazmak. f. 1. iir haline i. 1. tr, e it, biim, versiyon. 2. versiyon, srm: A new version of this word-processing program recently came on the market. Son zamanlarda . --e (vrtbri)/--s (vrtbr z) i., anat. omur, vertebra. o s. omurgal. i. omurgal hayvan. s. dey, dikey. i. 1. dey doru. 2. dey dzlem. o. (vrtgoz)/ver.tig.i.nes (vrtcniz) i. ba dnmesi. i. canllk. z. 1. ok, pek, gayet: very good ok iyi. very warm pek s cak. He speaks English very well. ngilizceyi gayet iyi konuuyor. 2. tam: You just said the ng. Tamam! Tamam, efendim. tpks, benzeri, ayn, hk demi burnundan dm. ok ge.

Very truly yours, vessel vest vested interest vestibule vestige vestment vestry vet vet veteran veterinarian veto veto power vex vexation vexatious VIP via via airmail viable viaduct vial vibrant vibrate vibration viburnum vicar vicarage vicarious vicevice vice vice squad vice versa viceroy vicinity vicious vicious circle vicious circle victim victimise victimize victor victorious victory victual

Sayglarmla,/Hrmetlerimle, ( mektubunun sonunda imzadan hemen nce yazlr.). i. 1. tekne, gemi. 2. kap, tas. 3. anat. damar: blood vessel kan damar . i. 1. yelek. 2. ng. atlet fanilas, atlet. f. 1. with (yetki, hak v.b.ni) vermek. 2. vermek: The vests power in the Grand kar, menfaat. 2.Constitution kazanlm hak. 3.legislative kar grubu. 1.in -e i. 1. giri, antre. 2. vagonlar arasndaki kapal geit. i. kalnt, iz, eser, iaret. i. 1. resmi elbise. 2. cppe. i. 1. giyinme odas . 2. (baz kiliselerde) ynetim kurulu. i., k. dili 1. veteriner, baytar. 2. eski asker, eski muharip, gazi. f. (--ted, -ng. dikkatle incelemek, kontrol etmek. ting) s. veteran, veterinarian, veterinary. k i. 1. eski asker, eski muharip, gazi. 2. (belirli bir alanda) ok tecrbeli kimse. s. ok tecrbeli. i. veteriner, baytar. i. veto. f. veto etmek. veto hakk . f. cann skmak, sinirlendirmek, kzdrmak. i. 1. sinirlenme, k zma. 2. sinirlendirici ey, aksilik, sknt. s. sinirlendirici, can s kc. k s. very important person. i. (vi.ay.pi) k. dili ok nemli kimse. edat 1. ... yolu ile, -den geerek, ... zerinden: We came via anakkale. anakkale yoluyla geldik. 2. ... vas tasyla, ... araclyla, ... ile: via air uakla. s. 1. yaayabilecek durumda olan (yaratk/organizma). 2. (toplumsal/siyasal/ekonomik a dan) kendi ayaklar zerinde durabilen, i. viyadk. i. ufak ie. s. 1. titrek, titre imli. 2. canl, hayat dolu, enerjik. 3. ateli, cokun. 4. with ... ile dolu. 5. canl (renk). 6. gr, dolgun (ses). f. titremek; titretmek. i. titreme, titre im. i., bot. kartopu. i., Hrist. 1. (Anglikan kilisesinde) papaz. 2. vekil. i. (Anglikan kilisesinde) papaza tahsis edilen ev/lojman. s. 1. hayal ederek/hayalen yap lan; bakasnn yaantsna katldn nn yerine yap lan. hayal ederek 2.ikinci: ba kas mcduyulan. , muavin, vice-chairman yard mc bakan. vicenek yard

svice. , viskonsl. consul ikinci konsolos, konsolos yard mc k: Cigarette smoking is a Sigara vice-president imek kt bir i. 1. kt alkanl kanl kt r. 2. ahlaks zl k (zellikle fuhu ve uyu turucu ticareti). al i., ng., bak. vise.
ahlak zab tas ekibi. i. (krall temsil eden) genel vali. i. dolay, civar, etraf, evre, havali. s. 1. ok sald rgan, tehlikeli. 2. ok kt. 3. korkun. 4. iddetli, sert. 5. kusurlu, bozuk. 6. ahlak bozuk. 7. kt niyetli. k sr dng. k srdng, fasit daire. i. kurban: victims of war sava kurbanlar. f., ng., bak. victimize. f. 1. (haks z yere) kurban etmek. 2. gadretmek, zulmetmek. 3. hile ile soymak, aldatmak. i. galip, fatih. s. muzaffer, utkulu, zafer kazanm /kazanan, galip gelen; muzafferane. i. 1. zafer, utku, yengi. 2. ba ar. i. 1. yiyecek. 2. o . erzak; yemek; kumanya. f. (--ed/--led, --ing/--ling) erzak salamak.

video videotape vie Vietnam Vietnamese view viewpoint vigil vigilance vigilant vigor vigorous vigour vile vilify villa village villain villainous villainy vindicate vindication vindictive vine vinegar vinegary vineyard vintage viola violate violation violence violent violet violin violinist violist viper viral virgin virginal virginity Virgo virile virility virtual virtual memory

i., s. video. i. videoteyp. f. (--d, vy.ing) with ile yar mak, ile rekabet etmek: They were vying with each other for the championship. ampiyonluk iin birbirleriyle i. Vietnam. i. 1. (o. Vi.et.nam.ese) Vietnaml. 2. Vietnamca. s. 1. Vietnam, Vietnama zg.of 2.view Vietnamca. 3. bak a sVietnaml . 2. gr ., fikir, dnce: exchange of i. 1. bak : point veri i. a 3. grnm, manzara: This house has a wonderful views fikir aal s , gr s. i. bak i. 1. uyan k kalma. 2. gece nbet tutma. 3. o. arife gecesi yerine getirilen k, tetiklik, dikkat, ihtiyat. i. uyanklibadetler. s. uyank, tetikte, dikkatli, ihtiyatl, tedbirli. i. kuvvet, enerji, zindelik; dinlik. s. kuvvetli, enerjik, zinde; din. i., ng., bak. vigor. s. 1. iren, berbat, pis. 2. aalk, alak, rezil. 3. k. dili kt, berbat: vile weather berbat hava. f. 1. -e alenen iftira etmek, -i a ktan aa karalamak. 2. -in saygnlna zarar vermek; -in sayg nln azaltmak. k kk, villa. i. yazl i. 1. ky. 2. ky halk . i. 1. kt adam; hain. 2. edeb. kt adam. 3. problem yaratan ey/durum. s. 1. alak, hain. 2. ok kt, berbat. i. alaklk, hainlik. f. 1. hakl karmak, temize karmak. 2. kantlamak. i. 1. hakl karma, temize karma. 2. kantlama. s. kinci; intikamc . i., bot. asma, zm asmas . i. sirke. s. sirke gibi. i. ba, zm ba. i. 1. babozumu. 2. ya; devir. s. 1. belirli bir yln rn olan (arap). 2. kaliteli. iyi, sekin. 4. klasik, klasikle mi. i., mz. 3. viyola. f. 1. ihlal etmek, bozmak, i nemek: violate an agreement bir anlamay rz na gemek, -ina kirletmek, bozmak. 2. -in rz geme.-e tecavz etmek: violate a i. 1. bozma, ihlal. 2. tecavz, i. 1. iddet, sertlik. 2. zor, cebir. 3. zorbalk. s. 1. iddetli, sert, zorlu. 2. hemen iddete bavurabilen. He resorted to iddete ba e vurdu. violent measures. 2. menek rengi. s. meneke renkli, meneke rengi, i. 1. bot. menek e.

e. menek i. keman.
i. kemanc , viyolonist. i. viyolac . i. 1. zool. engerek. 2. ylan gibi hain kimse. s., tb. viral, virsn yol at. i. 1. bakire, k z. 2. bakir (erkek). s. 1. bakire. 2. bakireye zg. 3. bakir lmam ,de dokunulmam . 5. hi ilenmemi: virgin soil hi (erkek). 4. kullan memi, bakir. s. 1. bakireye zg. 2. el i. bakirelik; bakirlik; bekret. i. 1. gkb. Ba ak takmyldz. 2. astrol. Baak burcu. s. 1. erkeke, erke e yakan; gl, kuvvetli. 2. erkeklik grevini yerine getirebilen. i. 1. erkeke bir zellik; gllk, kuvvetlilik. 2. erkeklik, cinsel g, iktidar. s. 1. gerekte etkili olan, fiili, gerek, as l; gayriresmi (Resmen kabul fakat fiilen olmu bir eyi niteler): This is a virtual abandonment edilmemi bilg. sanal bellek.

virtually virtue virtuoso virtuous virtuously virtuousness virulent virus visa vis--vis viscosity viscous vise vis visibility visible visibly vision visionary visit visitation visiting visiting card visiting day visiting hours visitor visor vista visual visual arts visualise visualize vital vital signs vital statistics vitalise vitality vitalize vitally vitamin vitiate viticulture viticulturist vitreous vitriol vituperate vituperation

z. 1. neredeyse, hemen hemen. 2. asl nda, esas itibaryla; deta: Were entered what was virtually a virtually done. Bitirdik saylr. i. 1. erdem, fazilet: Humility isWe the had essence of virtue. Alakgnlllk erdemin zdr. 2. meziyet: One of the virtues of this type of printer is its ruwosoz)/vir.tu.o.si (v ruwosi) i. virtz. o. --s (v s. 1. erdemli, faziletli. 2. iffetli, namuslu. z. erdemli bir ekilde. i. erdemlilik. s. 1. ok tehlikeli, ldrc (mikrop, zehir v.b.). 2. ktcl. 3. ok derin/byk (nefret, husumet v.b.). i. virs. i. vize. z. kar karya. edat 1. -e gre, ... asndan; ile karlatrldnda. 2. -in snda. kar i. viskozite. s. yapkan, adal. i. mengene. i., bak. visa. i. 1. grnrlk. 2. gr uzakl. s. 1. grlebilir, grnr. 2. a k, belli, gzle grlebilir. z. gzle grlr bir ekilde, farkedilir bir ekilde. i. 1. grme; gr : The operation restored his vision. Ameliyat yeniden lad . field of vision gr alan3. . 2. ngr. 3. grmesini sa sel. 2. hayalci, hayalperest. ngrl. 4. nsezi. nsezili.4. i. hayal 1. s. 1. hayali, d hayalci, hayalperest. 2.grmeye ngrlgitmek. kimse. 2. 3. -e nsezili kimse. f. 1. -i ziyaret etmek, -i misafir olmak: Im going to visit my friends in Florence i. 1. ziyaret. 2. felaket, bela.for a day or two. Bir iki gn Floransadaki s. ziyaret eden. kartvizit. kabul gn. ziyaret saatleri. i. 1. ziyareti. 2. misafir, konuk. i. siperlik, siper, gne lik. i. manzara, grnm. s. 1. grmeye ait, grsel. 2. grlebilir. grsel sanatlar. f., ng., bak. visualize. f. hayalinde canland rmak, gznn nne getirmek. s. 1. ok nemli; hayati, hayati nem ta yan. 2. hayati, yaamsal. 3. am iinbelirtiler. gerekli. 4. canl. 5. dirimsel. ya hayati tb. doum ve lm istatistikleri. f., ng., bak. vitalize. i. 1. canllk, dirilik, zindelik, enerji. 2. yaama/dayanma gc. f. canland rmak, g vermek. z. hayati derecede, son derece. i. vitamin. f. 1. gcn/etkisini azaltmak; halel getirmek/vermek, bozmak. 2. 3. (tamamen/ksmen) hkmsz/geersiz klmak. yozla ctlrmak. k. i. ba i. bac. s. 1. cam trnden. 2. camdan yap lm. 3. cams, cama benzer. i., kim. 1. slfrik asit; za. 2. herhangi bir maden slfat . 3. ineleyici sz/yaz f. svp.saymak, iddetle azarlamak; iddetle ktlemek. i. svp sayma, iddetle azarlama; iddetli ktleme.

viva vivacious vivaciousness vivacity vivid vivify vixen vizier vizierial vizor Vlach V-necked vocabulary vocal vocal cords vocal music vocal music vocalisation vocalise vocalist vocalization vocalize vocation vocational vocational guidance vocational school vociferous vodka vogue voice voiced voiceless void Voivodina vol volatile volcanic volcanic cone volcano volition volley volleyball volt voltage voltmeter voluble volume

nlem Yaa!/ok yaa! s. hayat dolu, capcanl. i., bak. vivacity. i. canllk. s. 1. parlak: a vivid color parlak bir renk. 2. etkili, canl : a vivid description m. 3. kuvvetli, canl: a vivid imagination kuvvetli bir hayal etkili bir anlat rmak. f. canland i. 1. dii tilki. 2. irret kadn, huysuz kadn. i. vezir. s. 1. vezire ait. 2. vezir taraf ndan verilen. i., bak. visor. i. Valak, Vlak. s. V yakal, V yaka. i. 1. szck hazinesi, sz da arc, kelime hazinesi, bir kimsenin szckler. dilde bulunan) btn szckler/kelimeler. kulland hi ekinmeyen; sesi hep3. s. 1. insan sesine ait.2. 2.(bir sesini karmaktan kan, ses dncesini duyuran. 3. dilb., mz. vokal. leri. anat. telleri/kirihep vokal mzik. vokal mzik, ses mzii. i., ng., bak. vocalization. f., ng., bak. vocalize. i. arkc, okuyucu; antz; antr; vokalist. i. 1. seslendirme. 2. dilb. nlle me. f. 1. seslendirmek, sesli duruma getirmek. 2. dilb. nlye dn trmek. i. 1. ilahi (bir greve/misyona) a r; ilahi bir grev, misyon: He has a vocation to mesle the priesthood. e ilikin. Allah onu papaz olmaya a rd. 2. (belirli bir s. mesleki, meslek rehberlii. meslek okulu. s. 1. ok grltl bir ekilde konuan, ok yksek sesle konuan: He was vociferous i. votka. in his complaints. ikyetlerini bararak syledi. 2. bararak i. 1. moda. 2. ra bet. i. 1. ses, seda: the human voice insan sesi. 2. sz hakk , konuma yetkisi: iler irketin The voice in the management. , companys dile getirilmi . 3. tml, titre imli. s. 1. workers sesli. 2. want sesle a ifade edilmi s. 1. sessiz. 2. tmsz, titre imsiz. 3. sz hakk olmayan. 4. dilsiz. s. 1. of -siz, -den yoksun, -den mahrum: His ideas were void of common sense. Fikirleri sa duyudan yoksundu. 2. geersiz, hkmsz. 3. bo, i. Voyvodina. k s. volcano, volume, volunteer. s. 1. uucu (madde). 2. patlamaya haz r (durum). 3. havai, deiken; z; abuk etkilenip aniden iebilen. istikrars a zg; yanarda gibi; de volkanik. s. yanarda yanarda konisi. i. (o. --es/--s) yanarda, volkan. i. irade. i. 1. yaylm atei. 2. yamur: a volley of questions soru yamuru. a volley of protests protesto ya muru. 3. tenis, futbol, kriket vole. i. voleybol. i. volt. i. voltaj. i. voltler, voltmetre. s. 1. uzun uzad ya konuan. 2. cerbezeli. 3. hararetle konuan. i. 1. hacim, oylum: volume of a sphere krenin hacmi. 2. ses, ses gc: Turn down the volume of your radio! Radyonun sesini k s! 3. miktar, say:

volumetric volumetric flask voluminous voluntarily voluntary volunteer voluptuous vomit voodoo voracious voracious reader vortex vote vote against vote for vote of confidence vote of no confidence vote s.o. in vote s.o. out vote s.t. down voter vouch voucher vouchsafe vow vowel vowel harmony voyage vp V-shaped vulcanise vulcanised vulcanize vulcanized vulg vulgar vulgar fraction vulgarism vulgarity vulnerability vulnerable vulnerable point vulture vulva vv W W

s. hacim lmyle ilgili; hacim lmeye yarayan. balonjoje, l topar . s. 1. hacimli, pek byk, muazzam: a voluminous building muazzam bir bina. 2. ok miktarda, pek ok: voluminous records ok miktarda kay t. 3. z. isteyerek, kendi iradesiyle, gnll olarak. s. 1. isteyerek yap lan, istee bal, kendiliinden yaplan; ihtiyari: He inden itiraf made a voluntary of his crime. Suunu kendili gnll olarak stlenen kimse. 2. gnll asker. s. etti. i. 1. gnll, bir iiconfession an, gnll. f. 1. to/for (bir ii yapmay ) kendili inden gnlllerden olu ran; buram buram cinsiyet kokan. 2. bedensel s. 1. cinsel istek uyand istekleri tatmin 3. ok haz/keyif haz/sefa/keyif dolu. 4. i. 1. karmak. 2. (yanarda ) veren; (magma v.b.ni) pskrtmek. f. 1. kusmak, eden. kusma. 2. kusmuk. i. vodu. s. doymaz, doymak bilmez, obur: He has a voracious appetite for yor. chocolate. ikolataya doyam kitap okumaya doymayan okuyucu. o. --es (vrteksz)/vor.ti.ces (vrtsiz) i. anafor, burga, evri. i. 1. oy, rey. 2. oy hakk . f. oy vermek: Everyone is obliged to vote in these elections. Bu seimlerde -in aleyhinde oy vermek. herkes oy vermek zorunda. -in lehinde oy vermek. gvenoyu. gvensizlik oyu. birine oy vererek greve getirmek. birine oy vermeyerek grevden uzakla trmak. aleyhinde oy kullanarak bir eye engel olmak. i. semen. f. for 1. (bir eyin) doru, gvenilir v.b. olduunu temin etmek. 2. (birinin) ru, gvenilir biri 2. oldu unu temin etmek. 3. -i dorulamak, -i teyit do belge. kefil. i. 1. makbuz; fi;v.b. f. ltfedip yapmak/vermek. i. 1. yemin, ant; vaat. 2. adak. f. yemin etmek, ant imek; vadetmek. i. 1. nl, sesli. 2. sesli harf. nl uyumu. i. deniz yolculu u; sefer. k s. vice-president. s. V eklinde. f., ng., bak. vulcanize. s, ng., bak. vulcanized. f. (kauu u) vulkanize etmek. s. vulkanize. k s. vulgar. s. 1. mstehcen, edebe ayk r. 2. adi, baya; grgsz. baya kesir. i. 1. amiyane sz. 2. mstehcen sz. i. 1. mstehcenlik. 2. adilik, baya lk; grgszlk. i. saldr veya tenkide ak/maruz olma. s. saldr veya tenkide ak/maruz olan. zayf nokta. i., zool. akbaba. o. --e (v^lvi)/--s (v^lvz) i., anat. fer, vulva. k s. verses. k s. watt(s), wolfram. k s. Wednesday, West, Western.

w w W, w wacko wacky wad waddle wade wade into wade through wafer waffle waffle waffle iron waft wag wage (a) war/a battle/a fight wage wage wage earner wage freeze wage rise wage war against/on/with wager wages wageworker waggle waggon wagon waif wail wainscot wainscoting waist waistband waistcoat waistline wait Wait a little. Wait a minute! wait at table wait for a sight of wait in ambush wait on wait on s.o. hand and foot wait on table wait tables

k s. watt(s). k s. watt(s), week(s), weight, west, wide, width, word. i. W, ngiliz alfabesinin yirmi nc harfi. s., k. dili ka k, lgn, atlak. i., k. dili kak/lgn/atlak kimse. s., k. dili ka k, lgn, atlak. i. 1. tomar: a wad of money bir tomar para. 2. k. dili ok/bir deste para. 3. tapa. 5. tfek paytak sks. f. (--ded, --ding) tka koymak. topak. 4. tka, . 2. f. badi badi yrmek, paytak yrmek. i. badi 1. badi yry f. 1. s suda/amurda yrmek. 2. s suda oynamak. k. dili -e hemen girimek. 1. (s su/amur) iinden yryerek gemek. 2. ar ar ve glkle ilerlemek. 3. zorla tamamlamak. i. ince biskvi. i. gofre (bir e it gzleme). f., ng., k. dili 1. (on) abuk sabuk/sama sapan konumak. 2. kem km ederek gr n . aka belirtmekten kanmak; kem km ederek belirli gofre zgaras f. (rzgr/dalga) srklemek; (rzgrla/dalgayla) srklenmek. i. 1. hafif koku. 2. hafif esinti. f. (--ged, --ging) sallamak; sallanmak. i. sallama. savamak. i. cret. f. 1. srdrmek: wage a feud kan davas n srdrmek. 2. (sava v.b.ni) amak: cretli. They have decided to wage war on/against their enemies. cretlerin dondurulmas . cret art. -e kar savamak, ... ile savamak. i. bahis. f. bahse girmek. i. cret: daily wages yevmiye, gndelik. weekly wages haftal k, haftalk cret. i. cretli. f. sallanmak; sallamak. i. sallay; sallan. i., ng., bak. wagon. i. 1. drt tekerlekli yk arabas . 2. drt tekerlekli, st ak oyuncak araba. ng., d.y. yk vagonu. 3. i. 1. kimsesiz ocuk. 2. sahipsiz hayvan/e ya. f. 1. feryat etmek. 2. (rzgr) u uldamak, inlemek. i. 1. feryat. 2. inilti. i., mim. 1. tahta lambri. 2. lambri. 3. eteklik, yar m lambri, alak lambri. f. m lambri kaplamak. 1. lambri kaplamak. 2. eteklik/yar m lambri, alak lambri. 2. lambri. i., mim. 1. eteklik, yar i. 1. bel. 2. bir eyin orta ksmndaki girinti. 3. kadn elbisesinin st ksm. , bel. 4.(etek, bluz. 5. geminin orta k sm i. pantolon v.b.nde) bel, kemer. i., ng. yelek. i. 1. bel. 2. bel genilii. f. 1. (for) -i beklemek: Im waiting for my friend. Arkada m bekliyorum. Wait your turn. S ran bekle. Wait here. Ill be right back. Burada bekle. Biraz bekle. Bir dakika! ng. servis yapmak. -i grmek iin beklemek. pusuda beklemek. 1. -e hizmet etmek. 2. -e servis yapmak. 3. -in ziyaretine gitmek. k. dili birinin etraf nda drt dnmek. servis yapmak. garsonluk yapmak.

wait up for s.o. waiter waiting list waiting room waitress waive waiver wake wake wakeful wakefulness waken Walach Walachia Wales walk walk away from walk away with walk file walk for two miles walk in walk in ones sleep Walk in. walk of life walk off walk off with walk on air walk out walk out on walk over walk the streets walk the wards walkie-talkie walking walking dictionary walking library walking papers walking stick walk-on walkout walkover walkup walky-talky wall wall plug Wallach Wallachia

yatmayp birini beklemek. i. garson. yedek liste, bekleyenler listesi. bekleme odas /salonu. i. kadn garson. f. 1. (belirli bir durumda, yetkisini kullanarak) (kural, yasa v.b.ni) uygulatmamak/(birini) (kural, tabi tutmamak/(birini) (kural, i. 1. huk. feragat belgesi. 2. ofyasa huk.v.b.ne) -den feragat etme. 3. of (belirli bir durumda, yetkisini kullanarak) (kural, yasa2. v.b.ni) f. (woke/--d, --d/wok.en) 1. (up) uyanmak. (up) -iuygulatmama/(birini) uyand rmak. 3. rmak: wake painful memories ac an lar canland rmak. canland i. dmen suyu. s. 1. uyan k, tetikte olan. 2. uykusuz. i. uyanklk. f. 1. uyand rmak; uyanmak. 2. uyarmak, ikaz etmek. i., bak. Vlach. i., bak. Wallachia. i. Galler lkesi. f. 1. yrmek, yryerek gitmek: We walked all the way from skdar to skdardan kye kadar yrdk. I didnt come by car; I Kad kla yenmek,ta -i Kad kolayca gemek. 2. (kazadan) ucuz kurtulmak. 1. -iky. rahatl k. dili 1. -i kazanmak. 2. -i yrtmek, -i almak. tek s ra yrmek. iki mil yrmek. ieri girmek. uykuda gezmek. eri buyurun. (toplumsal) s nf, kesim: People from every walk of life were there. Orada her kesimden ekip gitmek. insan vard . k. dili 1. -i kazanmak. 2. -i yrtmek, -i almak. k. dili (sevincinden) ayaklar yere dememek. 1. ekip gitmek. 2. greve gitmek. k. dili (birini) terketmek. -i kolayca yenmek. 1. sokaklarda srtmek. 2. sokak sokak dola mak. viziteye kmak. i. telsiz telefon. i. 1. gezme, yrme. 2. yry (tarz). canl szlk. ayakl ktphane. k. dili iten kovulma kd. baston. i., tiy. nemsiz rol. i., k. dili grev. i., k. dili kolay kazan lan yar. s., k. dili asansrsz. i., k. dili asansrsz bina/daire. i., bak. walkie-talkie. i. 1. duvar. 2. sur: the walls of the old city eski kentin surlar . f. etrafna duvar ekmek. elek. duvar prizi. i., bak. Vlach. i. (blge olarak) Eflak.

Wallachian wallet wallflower wallop walloping wallow wallpaper wall-to-wall walnut walrus waltz waltz through wan wand wander wander around wander off wanderer wandering wandering Jew wanderlust wane wangle wank want want want ad want for Want to bet? wanton war war clouds war correspondent war crime war criminal war cry war game war god war of nerves warble ward -ward ward off warden warder wardrobe -wards

i. 1. Eflak, Eflak halk ndan bir kimse. 2. bak. Vlach. s. Eflak. i. czdan, para czdan . i. 1. bot. sar ebboy. 2. k. dili dansa kaldrlmad iin bir kenarda kalan n. kad f., k. dili dayak atmak, dvmek, pataklamak. i. dayak. s., k. dili ok byk, muazzam. f. 1. (in) (amur, su v.b.nde) a namak, yuvarlanmak. 2. in ... iinde yzmek: wallow d. in wealth servet iinde yzmek. i. 1. (amur, su v.b.nde) i. duvar k s. duvardan duvara. i. 1. ceviz. 2. ceviz a ac. 3. cevizin kerestesi. 4. ceviz rengi. i. (o. wal.rus/--es) zool. mors. i. vals. f. vals yapmak. k. dili -i kolayca ba armak. s. solgun, benzi sararm . i. 1. denek. 2. asa. f. 1. dola mak, gezinmek. 2. (from) -den sapmak/ayrlmak: wander from nan konudan ayrlmak. the subject at 2. hand ele aldola mak. ba bo mak. 1. dola (bakalarndan ayrlarak) kendi bana dolamak. i. babo dolaan kimse. s. babo dolaan/gezen. bot. telgrafie i. i. yolculuk tutkusu. f. 1. azalmak, eksilmek, zayflamak. 2. batmak, snmek. 3. sonuna mak. i. elde etmek, s zdrmak, koparmak: Hes trying to wangle yakla f., k. dili hileyle yor. i., ng., kaba otuz money of otuz me. bir Benden para s zdrmaya al ng., out kaba ekmek, mastrbasyon yapmak. f., bir, bir ekme, mastrbasyon. i. 1. otuz yokluk, -sizlik: want of good manners terbiyesizlik. We were unable to zlktan yapamadk. take a vacation foretmek: want ofWhat money. f. 1. istemek, arzu do Paras you want? Netatil istiyorsunuz? 2. 2. olmak: This house wants looking after. Bu evin istemek, -e ihtiyac k. dili (gazetede/dergide) kk ilan. -e ihtiyac olmak, -e ihtiya duymak. Bahse girer misin? s. 1. ahlaks z, iffetsiz: a wanton woman ahlaksz bir kadn. 2. nedensiz: a r. i. 1. ahlaks z kimse. 2. (against/with) serke. wanton attack nedensiz bir sald , harp, muharebe. 2. mcadele. f. (--red, --ring) 1. i. 1. sava

halinde (ile) sava bulutlar . olmak. 2. (ile) savamak, mcadele etmek. sava sava muhabiri.
sava suu. sava sulusu. sava naras. ask. sava oyunu. sava tanrs. sinir harbi. f. tmek, akmak. i. 1. ku t. 2. name, ezgi. i. 1. servis, ko u: maternity ward doum servisi. hospital ward hastane uu. blge, semt: city ward kentin semtlerinden biri. 3. huk. vesayet ko ru, ... ynnde. sonek -e2. do 1. (darbeyi) engellemek, savu turmak, etkisiz hale getirmek, (darbenin) eyi) (resmi) defetmek, etkisini azaltmak; (darbeden) korunmak. 2. game (kt bir i. 1. hapishane mdr. 2. memur; grevli: warden av bekisi. air-raid warden hava alarm grevlisi. ng. gardiyan. i., i. 1. bir kimsenin tm giysileri, gard rop. 2. gardrop, giysi dolab. 3. tiyatro kostmleri. sonek, bak. -ward.

wardship warehouse wares warfare warhead war-horse warlike warm warm-blooded warmhearted warmonger warmth warn warning warp warped warplane warrant warrant officer warrant officer warranty warren warrior warship wart warthog wartime warts and all warty wary was wash wash away wash ones dirty linen in public wash ones hands of wash ones hands of wash out wash up washable wash-and-wear washateria washbasin washbowl washcloth washed-out washed-up washer

i., huk. vasilik, vesayet. i. depo, ambar. f. -i depolamak, -i ambarlamak, -i depoya/ambara koymak. i., o. satlk mallar. i. sava, savama, savam. i. (byk bir mermiye ait) ba lk: nuclear warhead nkleer balk. i. 1. sava at. 2. ok tecrbeli biri, eski kurt, eski tfek. 3. (sk k/fazlas yla icra edildi iin) artk 2. eskisi gibi etkiaskeri. uyand3. rmayan birtehdit sanat s kan, sava , icengver. sava a ait, savala s. 1. sava eden. s. 1. lk. 2. scak (hava): warm front scak hava ktlesi. 3. stan, scak tutan (giysi, battaniye v.b.). 4. candan, hararetli, s cak: a warm welcome . 2. enerjik. 3. tutkulu. s. 1. zool. s cakkanl s. 1. yre i scak, sevgi dolu. 2. scak, dosta. i. sava rtkanl yapan kimse. i. 1. s caklk, lklk. 2. hararet, cokunluk. 3. itenlik, samimiyet. f. 1. uyarmak, ikaz etmek; tembih etmek: He warned us not to touch the . The doctor wet Islak boyaya elimizi srmememiz iinthis bizibe uyard . 3. ibret: Let a warning to you. i. 1. paint. uyarma, ikaz; tembih. 2. uyar Bu ibret olsun. arplmak; eriltmek, arptmak. 2. doru yoldan saptrmak. f. 1.sana erilmek, rilik, arp klarp k. 2.zg, ar i. 1. k. 2. sap k,. sapkn. s. 1.e erilmi, eri, i. sava ua. i. 1. gereke; hakl neden; yetki: The army cited civil unrest as its warrant for declaring martial law. Ordu s kynetime gereke olarak toplumdaki gedikli subay. ask. gedikli subay. i. 1. garanti, garanti belgesi. 2. huk. kefalet. 3. kefaletname. 4. yetki; hak; neden. hakl i. 1. ok tav an bulunan yer. 2. kalabalk mahalle. i. sava, muharip, asker. i. sava gemisi. i. siil. i., zool. afrikadomuzu. i. sava zaman. k. dili oldu u gibi, olumsuz yanlarn saklamadan. s. siilli. s. sak ngan, ihtiyatl; tedbirli. f., bak. be. f. 1. ykamak; ykanmak. 2. temizlemek. 3. slatmak. 4. (dalga) yalamak. yla-ikaplamak; yald 6. (kuma) 5. maden/boya tabakas 2. temizlemek. 3.zlamak. -i andrmak. 1.ince (su/dalga) alp gtrmek. kirli ama rlarn ortaya dkmek. 1. ile iliiini kesmek. 2. -den el ekmek, -den elini eteini ekmek. k. dili 1. ile iliiini kesmek. 2. -den el ekmek, -den elini eteini ekmek. 1. ykayarak karmak. 2. iini ykamak. 3. k. dili baarszla uramak. 1. elini yzn ykamak. 2. ng. bulaklar ykamak. s. ykanabilir. s. t istemeyen (hazr giysi). i., bak. washeteria. i. 1. lavabo (el ve yz ykamaya yarayan tekne). 2. (el ve yz ykamaya en. yarayan) le y kamaya yarayan) leen. i. (el ve yz i. sabun bezi. s. 1. solmu , solgun, soluk. 2. k. dili ok yorgun, bitkin. 3. batk n, mflis. s., k. dili 1. yldz snm, bitmi. 2. bitkin dm. i. 1. ykayc. 2. mak. conta; rondela, pul. 3. amar makinesi.

washeteria washing washing machine washing powder washing soda washing soda washing-up washing-up bowl washing-up cloth washing-up liquid washout washrag washroom washtub wasn't WASP Wasp wasp wasp waist waspish waste waste away waste ones breath waste ones breath wastebasket wasted wasteful wastepaper wastepaper basket wastrel watch watch chain watch chain watch glass watch ones step watch out Watch out/it! watch television Watch your step! watchband watchdog watchful watchmaker watchman watchtower watchword water

i. (selfservis yntemiyle al an) amarhane. i. 1. ykama; ykanma. 2. (kirli/ykanm) amar. amar makinesi. tozsabun; toz deterjan. amar sodas, soda. amar sodas, soda. i., ng. bulaklar.

ng. bulak tas. ng. bulak bezi. ng. (sv) bulak deterjan.
i., k. dili fiyasko. i. sabun bezi. i. lavabo, tuvalet. i. leen, amar leeni. k s. was not. i., A.B.D., k. dili beyaz rktan, Anglosakson soyundan ve Protestan mezhebinden olan kimse. i., A.B.D., k. dili, bak. WASP. i., zool. e ekars, yabanars. ince bel. s. k rc; kusur bulan/arayan; tenkiti; sinirlilii stnde olan. s. 1. artk, ie yaramaz. 2. kullanlm, atlacak (kt). 3. bo, ssz, hali. a ng. 4. harap. i. 1. ziyaneriyip etme, heder etme; heder, heba; bo ktan/al ktan) bitmek. 2. arziyan, ar azalmak. waste bin 1.viran, (hastal p sepeti/kutusu. nefesini bo una tketmek. k. dili enesini bo yere yormak, bouna nefes tketmek. i. (kt v.b. atlan) p sepeti/kutusu. s. 1. ziyan edilmi, heba olmu, boa gitmi; israf edilmi, arur edilmi. ktan)bo eriyip bitmi . eden, ziyankr. 2. savurgan, (hastalktan/al una ziyan s. tutumsuz; i. atlacak kt, atk kt. (kt v.b. atlan) p sepeti/kutusu. i. 1. ie yaramaz kimse, hayta, serseri. 2. ok msrif kimse. i. 1. kol saati; cep saati. 2. nbet; vardiya. 3. nbet yeri/sresi. 4. nbeti. 5. nbetilik, nbet tutma. 6. gzetleme, tarassut. f. 1. bakmak, izlemek, kstek. saat kste i. kol saati cam . 1. (yryen biri) (ad mlarna/bast yere) dikkat etmek. 2. dikkatli olmak, netmek. denk almak. aya dikkat Dikkat et!/Dikkatli ol! televizyon seyretmek. 1. Dikkat et! (Yryen birine sylenir.). 2. Dikkatli ol!/Kendine mukayyet n denk al! ol!/Aya . i. saat kay i. 1. beki kpe i. 2. (yolsuzluklara kar) bekilik eden kimse. f. (--ged, -ging) (yolsuzluklara kar ) -e bekilik etmek. s. tetik, uyan k. i. saati. o. watch.men (wamn) i. beki. i. gzetleme kulesi. i. 1. parola. 2. dstur. i. su. f. 1. sulamak: water the flowers iekleri sulamak. 2. (koyun, inek v.b.ne) su vermek, -i suvarmak. s. suda yeti en; suda yaayan.

water ballet water bed water blister water buffalo water chestnut water closet water down water down water heater water hyacinth water ice water level water lily water lily water main water meter water meter water mill water pick water pipe water pistol water power water rights water ski water snake water softener water table water tower water vapor water-bearer waterborne watercolor watercolour watercooled watercourse watercress watercress watered watered silk waterfall waterfowl waterfront watering watering can watering hole watering place watering pot

su balesi. su yata. ii su dolu kabarc k. zool. manda, cam z. bot. sukestanesi. tuvalet, hela, yznumara, apteshane (k s. W.C.). 1. suland rmak, su katmak. 2. hafifletmek. 1. suland rmak. 2. hafifletmek, yumuatmak. su stcs; termosifon; ofben. bot. susmbl. dondurulmu erbet. su seviyesi/dzeyi. nilfer. bot. nilfer. (su ebekesine ait) isale hatt/anaboru. su sayac . su saati/sayac . su deirmeni. basnl su ile dileri temizleme aygt. 1. su borusu. 2. nargile. su tabancas . su kuvveti. su kullanma hakk . su kaya (ara). zool. suylan. su yumu atc. jeol. tabansuyu dzeyi, yeralt suyu dzeyi. su kulesi. su buhar. i. sucu, saka. s. 1. yzen. 2. su yoluyla ta nan. 3. su yoluyla bulaan. i. 1. suluboya. 2. suluboya resim. i., ng., bak. watercolor. s. suyla so utmal (motor). i. 1. akarsu mecras . 2. (ark/kanal gibi st ak) suyolu. 3. akarsu. i., bot. suteresi. i., bot. suteresi, Nasturtium officinale. s. hareli, muare. hareli ipek kuma , ipekli hare. i. alayan, elale. i. 1. su ku u. 2. o. su kular. i. yal boyu, yal, ky. s. yal boyundaki, kydaki. i. 1. sulama. 2. suvarma. 3. (kuma ta) hare. bak. watering pot. 1. hayvanlar n su imesine elverili yer, suvat. 2. doal bir su kayna. 3. k. bar; meyhane. n su imesine elverili yer, suvat. 2. kaplca, termal. 3. 1.dili hayvanlar y da bulunan k szgeli kova. tatil yeri. 4. doal bir su kayna.

watering trough waterless waterline waterlogged Waterloo watermark watermelon waterpower waterproof water-repellent watershed waterside water-ski water-skiing water-soluble waterspout watertight waterway waterwheel waterworks watery watt watt-hour wattle wattmeter wave wave band wave s.o. away wave s.o. on wave s.o./a vehicle down wavelength waver wavy wax wax wax paper wax plant waxed waxed paper waxen way way back way in way station wayfarer wayfaring waylaid

yalak. s. susuz. i. 1. (yeraltnda) su borusu. 2. den. su kesimi/hatt. s. fazla su ekmi (tahta, toprak v.b.); fazla su alm (gemi). i., k. dili byk yenilgi/ma lubiyet. i. 1. karada suyun ykseldi i dzeyi gsteren izgi/iaret. 2. filigran. f. filigran basmak. i. karpuz. i. su gc. s. su geirmez. f. -i su geirmez hale getirmek. s. su ekmez. i. 1. iki nehir havzas arasndaki set. 2. boaltma havzas. i. sahil, k y, yal. s. 1. sahilde yaayan. 2. su kenarnda biten. 3. sahile zg; sahilde bulunan. 4. sahilde al an. yapmak. f. su kaya i. su kaya (spor). s. suda eriyen. i. 1. deniz hortumu. 2. oluk. s. 1. sugeirmez. 2. k. dili zayf noktas olmayan, sapasalam me/sav). (plan/szle i., den. (seyre elverili) suyolu. i. sudolab . i. 1. su ar tma ve datma tesisi. 2. pompa istasyonu. s. 1. sulu. 2. fazla su kat lm, fazla sulu. 3. sulak, suyu bol. 4. su gibi. 5. z, lezzetsiz. 6. solgun (renk/k). 7. zayf, sudan. tats i. vat. i. vat saat. i. 1. bot. (hakiki) akasya. 2. zool. (baz kularda) gerdandaki krmz . uzant i. vatmetre, vatler. i. 1. dalga. 2. el sallama. 3. of (el, mendil v.b. iin) sallay , sallama. 4. (sata) dalga. f. 1. el sallamak. 2. (mendil, k l, tabanca v.b.ni) sallamak. radyo dalga. el sallayarak birine git demek. el sallayarak birine ge demek. el sallayarak birini/bir ta t durdurmak. i. dalga uzunlu u, dalga boyu. f. 1. (karara vard ktan sonra) tereddde dmek. 2. (iki seenek/durum nda) aras , bocalamak. dalga dalga.3. (alev) titremek. 4. sallanmak, sendelemek. i. 1. s. dalgal i. 1. mum; parafin mumu, petrol mumu; balmumu. 2. (parlatma i lerinde lan bir tr) cila; mum cilas. 3.geli kulak kiri.uzamak. f. 1. cilalamak, cila ... kullan mek. 2. artmak; mek; 3. (gittike) f. 1. bymek; geli olmak: It k was waxing late. Vakit ge olmu tu. 4. birden ... olmak, -lenmek, t. parafinli bot. mumie i, hoya. s. 1. mumlanm ; parafinli. 2. cilal, cilalanm. parafinli k t. s. 1. beti benzi kalmam , ok solgun. 2. mum gibi, muma benzeyen. 3. lm . to Bolu Bolu yolu zerinde. 2. yn, yan, taraf: Lets go mumdan yap i. 1. yol: on the way that way. tarafa gidelim. 3. tarz, biim, ekil: in a polite way terbiyeli bir k. dili okO eskiden, uzun zaman nce. giri, girilecek yol. d.y. ara istasyon. i. yolcu, yaya yolcu. s. yolculuk eden. i. yolculuk. f., bak. waylay.

waylay way-out wayside wayward WC we

f. (way.laid) yolunu kesmek; pusuya yat p yolunu kesmek. s., k. dili a r bir uta bulunan; ok eksantrik, ok garip. i. yol kenar . s. yol kenarndaki. s. hep kafas nn dikine giden, hep kendi bildiini okumak isteyen; dik lwater , inatcloset. , ters. i. W.C., tuvalet. ba s. k zam. biz.

Fazla zaman mz kalmad. We are running out of time. We cannot allow the matter to Bu meseleyi burada b rakamayz. rest here. help the plane being We couldnt Uan gecikmesi bizim kabahatimiz deildi! late! Dursak iyi olur./B raksak iyi olur. We might as well stop. We were on the verge of Az daha arp acaktk. colliding. Ne varsa onu yiyece iz. Well eat whatever there is. nallah yaknda grrz. Well see you soon, we trust. Were going to do it, sink or Ya herr, ya merr, onu yapaca z! swim! Aykla imdi pirincin tan. Were in a pretty scrape. imdi attk belaya! Were in for it now! Were off now! Were up against it now! Weve got a full house tonight. weak weaken weakhearted weak-kneed weakling weak-minded weakness weal wealth wealthy wean weapon weaponry wear wear and tear wear away wear down wear o.s. down to a shadow wear off wear on wear the trousers wear thin wear well wearable wearisome weary weasel weasel out of 1. Haydi gidiyoruz!/Haydi kyoruz! 2. Artk yola ktk. k. dili attk belaya! Bu gece tiyatromuzda bo yer yok. s. 1. zayf, gsz, kuvvetsiz: weak nerves zayf sinirler. a weak nation ksz, sa lam olmayan, f: a weak gsz millet. zay 2. dayan flatmak, f drmek; zay flamak, zayzay f d mek. 2. structure f. 1. zaybir hafifletmek; hafiflemek: The storm is weakening as it moves inland. s. yreksiz, korkak, dlek. s. 1. dizleri zayf. 2. zayf karakterli. 3. yreksiz, tabansz. i. 1. c lz kimse. 2. iradesi/karakteri zayf kimse. s. clz, gsz. s. 1. iradesiz. 2. akl zayf. i. 1. zayflk. 2. zaaf. i., eski refah. i. 1. zenginlik, servet, varl k. 2. bolluk. s. zengin, varlkl, servet sahibi. f. 1. stten kesmek. 2. from/of k. dili -den vazgeirmek. i. silah. i. silahlar: nuclear weaponry nkleer silahlar. f. (wore, worn) 1. giymek: wear a dress elbise giymek. He isnt wearing nda orapeskime; yok. 2. (gzlk, kpe v.b.ni) takmak. 3. any socks. Aya lma sonucu anma kolye, ve ypranma. normal kullan 1. andrmak; anmak. 2. ypratmak; ypranmak. 3. tkenmek. 1. azar azar gcn tketmek, yava yava ypratmak/ypranmak. 2. ndrmak; a nmak. erim erim erimek. a kendini helak etmek, yava yava azalmak, yava yava yok olmak. 1. yava ilerlemek/gemek. 2. can skmak. k. dili reislik etmek. 1. anp incelmek, anmak, incelmek. 2. k. dili (sabr) tkenmek, v.b.) s3. kc olmaya balamak. azalmak. 3. k. dili 2. ( aka 1. iyi dayanmak. iyi uymak. uygun gelmek. 4. sregelmek. s. giyilebilir. s. bktrc, usandrc, skc; yorucu. s. 1. bitkin, ok yorgun. 2. yorucu, yoran. 3. b kkn, bkm, usanm. f. 1. kmak, kurnaz usanmak, bezmek; bf. ktrmak, ok ok yorulmak. 2. bkimse, i. 1. yormak; zool. gelincik. 2. k. dili sinsi kimse, akal. k. dili -den kurnazlkla syrlmak.

weather weather bureau weather forecast weather forecast weather map weather station weather strip/stripping weather vane weather-beaten weather-bound weathercock weatherise weatherize weatherman weatherproof weather-strip weatherworn weave weaver web webbing wed we'd wedded wedding wedding cake wedding march wedding ring wedge wedlock Wednesday wee wee weed weed out week week in week out weekday weekend weekly weeks ago weep weeping willow weevil wee-wee weft weigh

i. hava, hava durumu. f. 1. (glk, tehlike v.b.ni) atlatmak/savu turmak. mur v.b.) soldurmak/andrmak. 3. (gne, yamur v.b. 2. (gne , ya meteoroloji brosu. hava tahmin raporu, hava raporu. hava raporu. hava haritas , meteoroloji haritas. meteoroloji istasyonu. pencere band , tecrit eridi. yelkovan, f rldak. s. 1. her trl kt hava artlarna maruz kalm, frtna yemi. 2. yank ve krhava (yz). k rkt artlarndan dolay limanda mahsur kalm (gemi). s. i. (horoz eklinde) yelkovan, frldak. f., ng., k. dili, bak. weatherize. f., k. dili (binay) soua kar izole etmek. o. weath.er.men (wedhrmen) i., k. dili 1. meteoroloji uzman. 2. radyo, TV hava durumu sunucusu. artlarna kar dayankl, rzgr/yamur/souk geirmez. s. her trl hava f. pencere band yaptrmak. s. hava etkisiyle bozulmu /anm. f. (wove, wo.ven) 1. dokumak. 2. rmek. 3. kurmak, yapmak, icat etmek. i. dokumac 1. dokuma: This carpet has a loose weave. Bu hal nn dokumas , ulha. i. i.1. rmcek a . 2. a, ebeke. 3. dokuma. 4. anat., zool. zar, perde. i. kaln dokuma kay. f. (--ded/wed, --ding) 1. ile evlenmek; ile evlendirmek. 2. birle tirmek. 3. lanmak; ba lamak. ba 1. we had. 2. we would/should. k s. f., bak. wed. s. 1. nikhl . 2. to (bir fikri) iyice benimsemi; kendini (bir adam . n. i.eye) nikh, d dn pastas. dn mar. alyans. i. k sk, kama, takoz. f. 1. sktrmak: He wedged himself into the back seat. Kendini arka koltu a sktrd. 2. (ksk, takoz v.b. ile) sktrmak: i. nikh, evlilik. i. aramba. s. (we.er, we.est) ufac k, minicik, kck. f., . dili i etmek, iemek. i., . dili i. i. 1. (bahede/tarlada) yabani ot, istenmeyen bitki. 2. argo ha i. f. yabani ay klamak, otlar/bitkileri karp temizlemek. otlar klamak,istenmeyen karmak, elemek. k. dili ay i. hafta. haftalarca. i. hafta aras ndaki gn, hafta iindeki gn, cumartesi ve pazar dnda herhangi bir gn, ign. i. hafta sonu. s. haftalk. z. haftada bir; her hafta. i. haftalk yayn. haftalarca nce. f. (wept) 1. a lamak, gzya dkmek. 2. szmak, damlamak. bot. salk mst. i., zool. bu daybiti. f., . dili i etmek, iemek. i., . dili i. i. atk , arga. f. 1. tartmak: Please weigh these pears. Bu armutlar tartar msnz? 2. (up) iyice tartmak/d nmek, lp bimek, teraziye vurmak. 3. (belirli bir

weigh weigh against weigh anchor weigh anchor weigh in weigh in at weigh in s.o.s/s.t.s favor weigh on weigh one thing against another weigh ones words weigh ones words weigh out weighing machine weight weight lifter weight lifting weightless weighty weir weird weirdo welcome welcome s.o. with open arms weld welder welfare welfare state welfare worker we'll well well well well and good Well done! well made well read well to do well traveled Well, as I was saying .... Well, well! well-balanced well-behaved well-being well-bred well-built well-connected well-done

i. yol. -in aleyhine olmak. demir almak. den. demir almak. 1. (uaa binmeden nce) (bagaj) tarttrmak. 2. (cokey) yar sonunda lmak. 3. nce tart lmak. tart ldnda) (belirli bir arlkta) olmak. (tart birinin/bir eyin lehine olmak. 1. -in iine dert olmak. 2. -e a r gelmek, -e yk olmak. (karar vermeye alrken) bir eyi baka bir eyle karlatrmak. szlerini tartarak konu mak. szlerini tartarak konu mak. 1. (paketlemek/satmak zere) (bir eyden belirli bir miktar) tartmak: Weigh out two of apples. Bana iki kilo elma ver. 2. (cokey) . kantar;me baskl; tartkilos i. 1. arlk, sklet. 2. tart. 3. yk, sknt. 4. etki, nem. 5. nfuz, itibar. halterci. halter kald rma, halter. s. arlksz. s. 1. ar. 2. ok nemli (konu/karar). 3. nfuzlu, itibarl. i. su seddi, bent. s. 1. garip, acayip, tuhaf. 2. esrarengiz. i., argo ok eksantrik kimse, ok tuhaf bir kimse. f. 1. ho karlamak, memnuniyetle karlamak: He welcomed the news of lunun nikh haberini ho karlad. 2. (misafiri) his sons ekilde kar lamak. birini ok marriage. s cak bir O f. 1. kaynak yapmak, kaynak yaparak birle tirmek, kaynatmak; kaynamak. 2. skca birle . tirmek. i. 1. kaynak yeri. 2. kaynak. i. kaynak i. 1. refah, mutluluk ve sa lk iinde yaama. 2. yoksullara yardm. refah/gnen devleti. sosyal yard m grevlisi. k s. we will/shall. i. 1. kuyu: artesian well artezyen kuyusu, artezyen. oil well petrol kuyusu. memba. 3. merdiven bo luu/evi/yuvas ; asansr 2. kaynak, best) p nar,1. z. (bet.ter, iyi; yolunda: The new computer is working well. Yeni is going well. Her ey yolunda gidiyor. 2. bilgisayar iyi alyor. Everything ey deil!/Sahi!/Eh!/Haydi! nlem Pekl!/Ya!/Hayret!/Olur kabul, tamam, peki; iyi ho (ama). Aferin!/Bravo! biimli, iyi yap l. ok okumu , ok bilgili. zengin, hali vakti yerinde. (road) ilek (yol). Ha! Diyordum ki .... Vah vah!/Aman efendim!/Hayret! s. dengeli (biri/beslenme). s. uslu, terbiyeli. i. refah, iyilik, mutluluk. s. iyi terbiye grm , terbiyeli, kibar. s. boyu bosu yerinde. s. nfuzlu arkada lar olan. s. 1. baarl, iyi yaplm. 2. iyi pimi.

well-fixed well-founded well-groomed well-heeled wellie well-informed wellington well-intentioned well-known well-mannered well-meaning well-nigh well-off well-read well-rounded well-said well-spring well-thumbed well-timed well-to-do well-wisher well-worn welly Welsh welsh welsh on ones promise Welshman Welshwoman welt welter welterweight wench wend wend ones way went wept were we're weren't werewolf west West Indian westbound westerly western Western Samoa westernise

s., k. dili paral, zengin, hali vakti yerinde. s. salam bir nedene/nedenlere dayal: Your suspicions are well-founded. phelerinde haklsn. s. bak ml (kimse). s., k. dili zengin, para babas . i., ng., k. dili lastik izme. s. epey bilgi sahibi olan: Im well-informed about him. Onun hakk nda epey bilgim lastikvar. izme. i., ng. s. iyi niyetli. s. nl, tan nm, mehur. s. terbiyeli. s. iyi niyetli. z. hemen hemen, neredeyse. s. hali vakti yerinde, zengin. s. (bir konuda/e itli konularda epey kitap okuduu iin) bilgili. s. 1. ok ynl, geni kapsaml. 2. dolgun, balk etinde. s. yerinde sylenmi. i. kaynak. s. kullan la kullanla sayfa kenarlar ypranm. s. iyi zamanlanm , zamanl. s. hali vakti yerinde, zengin. i. bakasnn iyiliini isteyen kimse. s. 1. iyice eskimi, ok giyilmi. 2. basmakalp: a well-worn expression p bir deyim. basmakal dili, bak. wellie. i., ng., k. i. Galce. s. 1. Gal, Galler lkesine zg. 2. Galce. 3. Galli. f., argo 1. borcunu dememek, doland rmak. 2. szn tutmamak. szn tutmamak. o. Welsh.men (welmn) i. Galli erkek, Galli. o. Welsh.wom.en (welwmn) i. Galli kadn, Galli. i. 1. ksele erit. 2. (vurulan kamnn/denein brakt) iz. f. 1. erit koymak. 2. k. dili vurup iz b rakmak. yat p yuvarlanmak. 2. dalga gibi kabarp yuvarlanmak. i. 1. f. 1. anamak, yuvarlanma. 2. karmakar klet. k bir sr (ey): a welter of details bir sr i., boks yar ortas i. 1. gen k z. 2. hizmeti kz. f. gitmek; yol almak. f., bak. go. f., bak. weep. f., bak. be. k s. we are. k s. were not. o. were.wolves (wirwlvz) i., mit. 1. kurt ekline girmi insan. 2. kurt girebilen kimse. s. bat . z. batya doru: go west batya doru gitmek. i.ekline bat, garp. 1. Bat Hint Adal, Bat Hint Adal kimse. 2. Bat Hint Adalarna zg. 3. Hint Adal (kimse). Bat ya do ru giden. s. bat z. 1. batdan. 2. batya doru. s. 1. batya bakan. 2. batdan esen (rzgr). s. bat, batsal, batya ait. i. batl. Bat Samoa. f., ng., bak. westernize.

westernize westward westwardly westwards wet wet behind the ears wet blanket wet nurse wet nurse wet to the skin wetness wet-nurse we've whack whacked whacking whale whale whale in and ... wham whammy whap whapper whapping wharf what What a pity! What a shame! What a sour face hes wearing today! what about ... What about ...? What about it? What do you have to say for yourself? What does it matter? What for? What for? What if .... what if ...? What makes him tick? What of it? What of it? What ever ...? What on earth are you doing here? What the heck! What the hell are you doing? What the hell! what the hell/heck what with

f. batllatrmak. s. 1. batya ynelen. 2. batya bakan. z. batya doru, bat ynnde. z. 1. batya doru. 2. batdan. s. 1. batya ynelen. 2. batdan esen (rzgr). z. batya doru, bat ynnde. s. (--ter, --test) 1. ya , slak. 2. yamurlu: a wet day yamurlu bir gn. 3. k. olmayan (yer). f. (wet/--ted, --ting) 1. slatmak; slanmak. 2. dili ikitoy, yasa k. dili acemi, acemi aylak. k. dili ne eyi karan/evki kran kimse. stnine, stanne, stana. stnine. iliklerine kadar slanm. i. slaklk, nem, rutubet. f. 1. -e stninelik etmek. 2. -e zenle bakmak. k s. we have. f., k. dili 1. pat/kt diye vurmak; tokat atmak. 2. (off) kesmek. i., k. dili 1. ; kuvvetli tokat. 2.pestil kuvvetli bir darbe/tokat sesi; pat; kuvvetli ng., k. dili ok yorgun, bitkin, gibi. s. (out) darbe/vuru s., ng., k. dili 1. ok byk, kocaman. 2. ok: Thats a whacking big car! Kocaman bir araba o! balina. zool. i. (o. --s/whale) f., k. dili 1. dvmek. 2. kuvvetli bir ekilde vurmak. 3. out kuvvetli bir gayretle ekilde vurarak ba karmak: She was whaling the fixed dust out of the lamak: She whaled in and supper forcarpets. the whole (bir ie)

n hepsine akdarbenin am yemesesi; i haz rlad . f. (--med, -push of em.darbe/vuru Kalk p onlar . 2. kuvvetli bir pat; kt. i. 1. kuvvetli ming) 1. pat/kt diye vurmak. 2. pat/kt diye arpmak; pat diye patlamak. i.
f. (--ped, --ping) bak. whop. i., bak. whopper. s., bak. whopping. o. wharves (hwrvz) i. iskele; rhtm. zam. 1. ne: Whats this? Bu ne? Tell me what she said. Bana ne dedi ini syle. What k! do you think I am? Beni ne zannediyorsun? Dont forget what Ne yaz Ne yazk! k. dili Bugn ne kadar surats z o! 1. ya ...: Youve given her some money, but what about me? Ona para verdiniz. bana? bak. HowYa about ...?2. Tekliflerde kullan lr: What about a walk? Yrye k. dili, bak. imdi kendini savun bakalm! Ne nemi var?/Ne olur ki?/Ne farkeder? Niin?/Neden? k. dili Niye?/Niin? ... farzedelim: What if it rains? Ya ya mur yaarsa? ya ... ise?: What if it rains? Ya ya mur yaarsa? k. dili Onu ayakta tutan ey ne? k. dili E, ne olacak?/Ne nemi var?/Ne kar?/Ne zarar var? k. dili (aknlk belirtir.): What ever can she mean? Ne demek istiyor na? Allah a k Burada ne iin var Allah akna? Kahrolsun! Ne halt ediyorsun yahu? 1. Bo ver!/Olsun! 2. Allah Allah! k. dili 1. Bo ver!: Lets go, what the hell! Bo ver, gidelim! 2. Neden/Niye n?:yznden, What the hell, do it. Niye olmas n? Haydi m! 3. olmas : What with this, that and yapal the other I Allah k. dili -in -den lets dolay havent managed to get it done. e itli eyler yznden onu yapamadm.

Whats at stake? Whats cooking? Whats done cant be undone. Whats eating you? Whats it to you? Whats that lout doing here? Whats the good of it? Whats the matter? Whats up? whats what Whats with her? Whats with him/her? Whats your line?

Bu iten ne kazanrz?/Bu ite ne kaybederiz? Ne var, ne yok? Olan oldu. k. dili Nen var? Sana ne? O aynn burada ne ii var? Neye yarar? Ne var?/Ne oldu? k. dili 1. Ne var?/Ne oldu?/Ne oluyor? 2. Ne haber? 1. neyin ne oldu u: I cant tell whats what. Neyin ne oldu unu seemiyorum/gremiyorum. 2. gerekli olan bilgiler: As hes just begun kzg n o? k. dili Nesi var onun?/Niye bozuk al yor?/Niye k. dili Nesi var?/Derdi ne? Ne ile urayorsunuz?

what-do-you-call-him/her/it/them i. ey (smi akla gelmeyen bir kimseyi/eyi belirtmek iin kullanlr.): Whatey ... al. Fettah ... o imdi do-you-call-him ... Fettah ... whats you he doing zam. 1. her ne, ne: Take whatever want. now? Ne istersen Whatever whatever e kap lma! Whatevers been happens, i. etajer. dont panic! Ne olursa olsun pani whatnot what's-his/her/its/their-name whatsoever what-you-call-him/her/it/them what-you-may-callhim/her/it/them wheat wheat germ wheedle wheedle ones way into wheedle s.o. into wheedle s.t. out of s.o. wheel wheel wheel alignment wheel and deal wheel out wheel s.o. in/out wheelbarrow wheelbase wheelchair wheeler-dealer wheeze wheezy whelp when When did you see him last? When ever ...? When he finished the course he was none the wiser than he was when the time is ripe When this becomes known itll really set tongues wagging. when you please whence i., bak. what-do-you-call-him/her/it/them. zam. her ne, ne: Do whatsoever you please! Ne dilersen onu yap! s. 1. ne; hangi: Use it for whatsoever purpose you see fit. Sana gre hangi i., bak. what-do-you-call-him/her/it/them. i., bak. what-do-you-call-him/her/it/them. i. buday. buday tohumunun embriyon ksm. f. dil dkerek (bir yere, bir i e v.b.ne) girmek. dil dkerek birini (bir ey yapmaya) ikna etmek. dil dkerek birinden bir ey koparmak. i. 1. tekerlek. 2. direksiyon, direksiyon simidi/volan . 3. den. dmen dolab. 4. ask. ark. izerek dnmek: Gulls wheeled above us. zerimizde f. 1. daireler lar dnyordu. 2. (around/round/about) birdenbire dnmek, mart ayarlanmas. (motorlu ta ta ait) tekerleklerin k. dili 1. (bir ii gerekletirmek iin) grmeler ve pazarlklar yapmak. 2. i k.evirmek. dili ileri srmek, ne srmek: He always wheels that example out in n desteklemek iin hep o rne i order to support his case. Kendi iddias v.b.ndeki) birini ieri getirmek/d ar (tekerlekli sandalye, bebek arabas karmak: As he slowly wheeled him in everyone in the room fell silent. i. el arabas . i., oto. dingil a kl/mesafesi. i. tekerlekli sandalye. i., k. dili 1. (bir ii gerekletirmek iin) kurnazca grmeler ve pazarlklar kimse. yapan kimse. h 2. i eviren rlamak, hr ltl bir ses karmak. i. hrlt, hrltl ses. f. hrldamak, s. hrltl, hrldayan. i. 1. enik, encik, yavru. 2. kstah bir gen. f. eniklemek, enciklemek, yavrulamak. z. ne zaman: When will they return? Ne zaman dnecekler? ba . 1. inde; -di i zaman; -ince; -dii (gn, saat v.b.): You have to get up when di Onu son kez ne zaman grdnz? k. dili (Soruyu vurgulamak iin kullan lr.): When ever will you be on time? Sen ne zaman geleceksin? inde vaktinde hibir ey renmemiti. Kurs bitti zaman gelince. k. dili Etrafa yaylnca herkesin diline pelesenk olacak. ne zaman isterseniz. ba. 1. nereden: Send it back to the place whence it came. Onu geldii yere geri gnder. 2. bu yzden, bundan dolay : He couldnt answer any of

whenever whensoever where Where do you hail from? Where does he rank in the hierarchy? Where ever ...? Where in heaven have you been? where its at where s.o. is concerned whereabouts whereas whereby wherefore wherein whereof whereupon wherever wherewith wherewithal whet whet ones appetite whet s.o.s appetite whether whether he goes or not whetrock whetstone whew whey which whichever whiff while while while away while away the time whilst whim whimper whimsical whimsy whine whinge whinny whip whip whip s.o. away/off whip s.o./s.t. into shape

ba. ne zaman ... ise, her ... -diinde: Whenever I see her I think of that day. ne zaman grsem o gn d nrm. .,Kendisini bak. whenever. ba z. nerede; nereye; nereden: Where do you live? Nerede oturuyorsun? Where are you going? Nereye gidiyorsun? Whered you get that shirt? O Nerelisin?/Nereden geldin? Hiyerarideki yeri ne? Nerede/Nereye/Nereden ... Allah a kna?: Where ever has she gotten to? O nereyeAllah gitti Allah a kna? Neredeydin a kna! argo ok k/moda olan bir yer/ey, ok rabet edilen bir yer/ey. -e gelince: Youre very solicitous where shes concerned. Ona gelince ok ilgi gsteriyorsun. z. nerede; nerelerde; nereden; nerelerden; nereye; nerelere: eyin) bulundu u/olduu Whereabouts is he-ken: from? Nereli o?his i. (birinin/bir She loves novels, whereas her husband ba. 1. oysa; iken, n seviyor, kocas onlardan loathes them. Kendisi onun romanlar onun vas tasyla (Sfat olarak kullanoysa lan yancmlenin ba. onunla,

ndaneden. bulunur.): is a planbundan whereby we can inflation. Bu baniye, . bu yzden, dolay , bureduce nedenle. z. ba This ba. (Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.): He looked at u pencereye baktThe . Show me the window wherein shelan sat.yancmlenin Onun oturduba (Sfat olarak kullan nda bulunur.): wine ba. araba zehir katthe lmt. whereof they drank had been poisoned. . bunun zerine: Six months later thetikleri duke died, whereupon ba dk vefat etti. Bunun zerine dukedom tokullan his nephew. Alt ay sonra olarak lan yancmlenin ba nda bulunur.): Go wherever ba. (Zarf went you Nereye istersen git. possible to help. artlar .like. onunla, onun vastas ylaWherever (Sfat olarak kullanshe lan tries yancmlenin ba nda bak. i., dili bulunur.): We lacked the tools wherewith to do the job. in
f. (--ted, --ting) 1. bilemek, keskin bir hale getirmek: He was whetting his n biliyordu. 2. (istek, heves, gayret v.b.ni) artrmak: Their knife. Ba amak. itahn birinin itahn amak. ba. 1. -mek veya -memek, -ip -mediini, -ip -meyeceini gibi fiil gitse ekillerinin kullanld durumlarda kullanlr: The only question facing us is de gitmese de. i., bak. whetstone. i. bileita. nlem 1. Rahats zlk belirtir: Of!/Aman! 2. Rahatlaynca sylenir: Oh! 3. knlk belirtir: Hayret!/Uf be! stn suyu. i.a kesilmi s. hangi: Which dictionary do you want? Hangi szl istiyorsun? Which ones you ... select? Hangilerini setiniz? treesor did they cut down? zam. did hangisi ise: Ill take a kilo of eitherWhich the apples the pears, whichever is cheaper. Elma ya da armut farketmez, hangisi ucuzsa i. 1. esinti. 2. koku. i. mddet, sre: She listened to them for a while, but then she got bored. bir mddet fakat sonra sklmaya bastayed lad. Youve been Onlar iken, -ken: dinledi, While he was in Antalya, Hlya with her mother. ba. 1. . Every morning while running in O Antalyadayken Hlya annesinde kald (vakti) geirmek: They whiled away the afternoon playing bridge.

leden sonray bri oynayarak geirdiler. vakit geirmek. ba., ng., bak. while 2.
i. birinin aklna esen ey; kapris, geici heves. f. 1. hafife/yava a inlemek, hafif iniltiler karmak. 2. szlanmak, zlamak, hafif yaknmak.yapmaktan i. 1. hafif inilti, 2.de s zi lt , szlanma. s lanan. 3. ken, s. 1. garip,hafif tuhaf. 2. gariplikler ho inleme.

ien. holanma huyu. 2. garip ey. 3. garip fikir/heves. birdenbire eylerden i. 1. garip de f. 1. inlemek, a lamak, iniltiler karmak. 2. szlanmak, szlamak, nmak. 3. (kurun) vnlamak. 4. (sivrisinek) vzldamak. i. 1. inilti, yak szlanmak, szlamak, alamak, vzldamak, vzlamak. f., ng.
f. hafife kinemek. i. hafif bir kineme. f. (--ped, --ping) 1. (kam , kay, baston v.b. ile) vurmak; kamlamak; rbalamak; (birinin na) aplak indirmek; dayak atmak. 2. out k 1. 2.k (yumurta v.b. iin) rpacak. i. kam , krba. birini gtrvermek. k. dili birini/bir eyi istenilen ekle/duruma getirivermek: In two weeks hed whipped his team into shape. ki hafta iinde takmn oynamaya

whip s.t. away whip s.t. off whip s.t. on whiplash whipped cream whippersnapper whipping whipping boy whippoorwill whip-round whipstitch whir whirl whirl s.o. away/off whirlpool whirlwind whirlybird whirr whish whisk whisk broom whisker whiskey whisky whisper whist whistle whit white white ant white elephant white elephant white goods white heat white horehound white lead white lie white meat white mouse white mulberry white plague white poplar White Russia white sauce white tie white wine white-collar

bir eyi kapvermek. bir giysiyi karvermek. bir giysiyi giyivermek. i. 1. kam vuruu/darbesi. 2. kam ipi. 3. araba kazasnda kafa ve n iddetle sarslmasndan ileri gelen travma. omurgan krem antiyi. i., k. dili kendini bir ey zanneden gen. i. 1. k rbalama, kamlama. 2. birinin kna aplak indirme; dayak.

amar olan.
i., zool. Kuzey Amerikaya zg bir tr obanaldatan. i., ng., k. dili i., k. dili an, lahza. f. (--red, --ring) 1. (ku ) pr diye umak, pr pr umak. 2. vnlamak. i. 1. pr r n vnlama. sesi. rl v f lsesi, dnmek, hzla dnmek; frl frl dndrmek, hzla dndrmek. f. 1. f 2. 2. (about/around) dnvermek: whirled around and gave me a slap birini kapShe p hzla gtrmek. birini hzla gtrmek; i. (suda olu an) girdap, anafor, burga, evrinti. i. (hava ak ntsnn oluturduu) evrinti. i., k. dili helikopter. f., i., ng., bak. whir. f. 1. (su) f ldamak, frdamak. 2. (rzgr) uuldamak. 3. (kuma) 4. sallamak: hzla gemek. i. 1. f lt, frtits . 2. uultu. 3. hrtAt, . h The horse whisked tail a few times. f. 1.rdamak. (kuyru u)

unu birka kez fsallad . 2. (away/off) gtrvermek: The airplane kuyru ras. ufak sprge; elbise i. 1. sakal teli. 2. o . sakal. 3. o. (kedi v.b. hayvanlara ait) byk.
i., bak. whisky. i. viski. f. fsldamak; fsldamak: She whispered to him that she was going to ini fsldad. What are you whispering about? Ne resign. Ona istifa edece i. vist (bir iskambil oyunu). i. 1. ddk. 2. ddk sesi. 3. slk. f. 1. ddk almak. 2. slk almak. 3. a rmak; slkla -in dikkatini ekmeye almak: He whistled to to -i slkla k. i. zerre, parac s. 1. beyaz, ak. 2. beyaz rktan olan, beyaz. 3. beyaz rktan olanlara ait, beyazlara ait: a white neighborhood beyazlar n oturduu bir semt. i. 1. termit. akkarnca, artk sahibinin iine yaramayan bir ey; vaktiyle ie yarayan fakat imdi dert olan bir ey. sahibinin iine yaramayan bir ey; vaktiyle ie yarayan fakat imdi artk ey. dert olan bir beyaz eya. 1. fiz. beyazn ss. 2. (bir olayda) en ileri safha, en kzk an, zirve: while the battle was at . white heat muharebe en iddetli safhasndayken. bot. kpekayas stbe. zarars z yalan. beyaz et. beyaz fare. beyaz dut. verem. bot. akkavak. Beyaz Rusya. ah. beyaz sos. frakla birlikte tak lan beyaz papyon. beyaz arap. s. 1. beyaz yakal, kol gc yerine kafa gcn kullanarak alan (kimse). 2. beyaz yakallar grubuna ait.

white-hot whiten whiteness whitethorn whitewash whither Whitsunday whittle whittle s.t. down whiz whiz kid whizz WHO who Who ever ...? whoa who'd whodunit whoever whole whole number wholehearted wholesale wholesale price wholesale trade wholesaler wholesome whole-wheat whole-wheat flour who'll wholly whom whoop whoop it up whooping cough whop whopper whopping whore whorehouse whose whosoever why Why on earth did you do that? wick wicked wicker

s. akkor. f. beyazlatmak, a artmak; beyazlamak, aarmak. i. beyazlk, aklk. i. al. i. 1. beyaz renkli kire badana. 2. k. dili hileyle sulu birini susuz gibi gsterme. f. 1. -i kire badanayla beyaza boyamak. 2. k. dili ba hileyle (sulu ., eski 1. z., eski nereye: Whither are you going? Nereye gidiyorsun? sim olarak kullan lan yancmlenin ba nda bulunur: She knows whither i., Hrist. paskalyadan sonraki yedinci pazar gnne rastlayan bir yortu. f. 1. (aa/tahta parasn) yonta yonta ufaltmak. 2. (aa/tahta parasn) yontmak. 3. away (at) azaltmak. bir eyi azaltmak/ufaltmak. f. (--zed, --zing) (by/past) 1. ok h zl gemek, vzr vzr gemek. 2. nlamak: whizzed past. Kurunlar vn diye v ta belirli bir konuda uzmanla mgeiyordu. kimse. i. hzla k. dili ok Bullets gen ya f., i., ng., bak. whiz. k s. World Health Organization Dnya Salk Tekilat. zam. 1. kim: Who are you? Kimsiniz? Who went to the party? Deniz and Yeliz to Who the party. Partiye kimler Partiye Deniz Yeliz ak nlk went belirtir: ever can this be? Bu gitti? kim olabilir Allah akve na? nlem Dur!/ ! (Binek hayvann durdurmak iin sylenir.). k s. 1. who had. 2. who would. i., k. dili dedektif roman ; polisiye roman. zam. 1. kim/her kim ... ise: Come out at once whoever you are! Her kim The same punishment will week. be meted out isen ortaya k! s. 1. hemen tam; btn, tm: He stayed there for a whole Tam birto hafta orada kald . She . talked the whole time. Hep konutu. Give me your whole mat. tamsay s. samimi, iten, candan. s. 1. toptanc (tccar). 2. byk apta olan. z. toptan. f. toptan satmak. toptan fiyat. toptan satlar. i. toptanc . s. 1. ahlak a sndan hibir sakncas olmayan. 2. erdemli, faziletli. 3. la yararl . yap lan. sa s. kepekli unla kepekli un. k s. 1. who will. 2. who shall. z. tamam yla, btnyle. zam. 1. kimi; kime; kimden; kimde: Whom do you mean? Kimi kastediyorsun? To whom did r, hayk ryou . give it? Onu kime verdiniz? From whom f. hayk rmak. i. hayk k. dili grltl pat rtl bir ekilde elenmek. bomaca. f. (--ped, --ping) k. dili kuvvetle vurmak. i. kuvvetli darbe/vuru . i., k. dili 1. kocaman bir ey: Ive caught a whopper. Kocaman bir tane Thats a z. whopper! Kocaman bir eydrunk o! 2. kuyruklu yalan. yakalad s., k. dilim. ok byk. ok: They got whopping last night. Dn gece zilzurna oldular. i. orospu, fahie. f. orospuluk yapmak. i. genelev. zam. 1. kimin: Whose house is that? O ev kimin? Whose shoes are those? Onlar kimin ayakkab lar? 2. Sfat olarak kullanlan yancmlenin zam., bak. whoever. z. 1. niye, niin: Why did you say that? Onu niin syledin? 2. sim olarak lan yancmlenin ba nda bulunur: I dont know why she said it. kullan k na? Onu niin yaptn Allah a i. (mum, kandil v.b.nde) fitil. s. 1. kt ruhlu, ruhunda ktlk besleyen, ktlk pe inde olan. 2. ok kt/fena ( ey). rlm . s. ince dallardan

wide wide-angle wide-angle lens wide-awake widen widespread widow widower width wield Wiener wiener Wiener schnitzel wienie wife wig wiggle wild wild animal wild boar wild card wild flower wild goose Wild horses couldnt drag me there! wild life sanctuary wild pear wildcat wilderness wildfire wildflower wildlife wile wilful will will Will you come with us? Id just as soon Will you not. give that to me in writing? willful willies willing willingly will-o'-the-wisp willow willowy willpower willy-nilly wilt

s. 1. geni; engin: a wide road geni bir yol. This roads twenty meters wide. Bu yolun genilii yirmi metre. 2. geni, kapsaml. a l (mercek). s. geni foto. geni al mercek. s. tamamen uyan k. f. geniletmek; genilemek. s. yaygn. i. dul kad n, dul. i. dul erkek. i. genilik; en. f. kullanmak. s. i. sosis. Viyana nitzeli, nitzel. i., k. dili sosis. i. (o. wives) kar, e: Shes my wife. O benim eim. i. peruk. f. (--ged, --ging) serte azarlamak, ha lamak. f. oynamak, hareket etmek; k mldamak; oynatmak, hareket ettirmek; ldatmak. oynama; km ldama; m ldatma. k m yabani, yaban l, yaban.oynatma; 3. lgn. k 4. asi, serke. 5. k. dili s. 1. vah i. 2. i. harika, sper, ok gzel. yabani hayvan. vahi hayvan, yabandomuzu. argo kendisinden ne beklenece i kestirilemeyen kimse/ey. k r iei, yabani iek. yabankaz, sakarmeke. wild-goose chase k. dili bouna kouma; . beyhude araygitmem! Dnyadabir oraya yabanl hayvanlarn korunduu alan. ahlat. i., zool. amerikayabankedisi; yabankedisi. i. ssz yer/blge, krlar. i. i., bak. wild flower. i. yabani/yaban l hayvanlar. i. 1. kurnazlk; oyun. 2. o. naz, cilve: She used her wiles to ensnare him. Onu elde etmek iin tm cazibesini kulland . bak. willful. s., ng., yardmc f. (would) 1. Gelecek zaman kipinde kullanlr: They will leave 2. kramda bulunurken kullan lr: Will you tomorrow. Yar n gidecekler. eyin) (birine) i. 1. irade, isten. 2. vasiyetname, vasiyet. f. 1. to (bir raklmas n vasiyet vasiyet yoluyla (bir eyi) (birine) brakmak: b Bizimle gelir misin?etmek, Gelmeyeyim. Onu bana yazl olarak verir misiniz? s. 1. iste inde inat eden; dncesinde inat eden; ok bencil bir ekilde .., 2. inat k.kas dilitl, mahsus yaplan. i., o s. 1. rza gsteren; istekli; hevesli: He was a very willing accomplice. Su olmaya dnden razyd. She was a willing source of information for orta z. isteyerek. i. 1. bataklklarda gece grlen ve yakamoza benzeyen bir parlt. 2. ham hayal, gerekle mesi imknsz bir ey. i. st. s. fidan gibi, fidan boylu (kad n). i. irade, isten. z. ister istemez. f. (bitki/iek) boynunu bkmek, solmak; (bitkiyi/ie i) soldurmak.

wily wimp win win by default win hands down win in a walk win out win s.o. over/round win s.o./s.t. back win s.o.s affection win the toss win the toss win through wince winch wind wind wind instrument wind instrument wind its way wind ones way into s.o.s affections wind s.o. round ones little finger wind s.t. into a ball wind s.t. up wind up windbag windbreak windbreaker windcheater winded windfall windflower winding winding sheet windlass windless windmill window window dressing window frame window shade windowpane window-shop windowsill windpipe windscreen windshield

s. kurnaz. i., argo ok p srk kimse, psrn teki. f. (won, --ning) 1. kazanmak; (yar ma veya baka bir ura sonucunda) elde etmek: Who won the contest? Yar may kim kazand? Utkus won lmak. hkmen galip say k. dili kolaylkla kazanmak/galip gelmek. kolayca kazanmak. (over) sonuta galip kmak. birini ikna ederek kendi taraf na ekmek; birini ikna ederek desteini lamak: We also won him round to our point of view. Kendisini ikna sa eyi yeniden kazanmak. birini/bir bir kimsenin sevgisini kazanmak. yaz turada kazanmak. yaz turada kazanmak. sonuta galip kmak. f. (korkun bir manzara kar snda veya acyla) biraz geri ekilmek/irkilmek/yzn i. vin. f. vinle ekmek. buru turmak. i. 1. rzgr. 2. k. dili bo laflar, lafgzaf, fasarya. 3. ng. (mide ve rsaktaki) gaz. (zemberek f. -i nefessiz brakmak; -i nefes nefese brakmak. ba f. (wound) 1. (up) v.b.ni evirerek) (saati, gramofonu v.b.ni) kurmak: Will wind alg the grandfather clock? Sand kl saati kurar msn? ,you flemeli . nefesli alg mz. nefesli alg . (yol, nehir, kafile v.b.) k vrla kvrla/dne dne gitmek. k. dili birinin gnlne girmek. k. dili birini parma nda oynatmak. bir eyi yumak yapmak, bir eyi sarmak. 1. saat/gramofon gibi zemberekli bir eyi kurmak. 2. k. dili bir eyi bitirmek/tamamlamak: They wound up the meeting with Altan a song. k. dili 1. bitmek, sona ermek: The show wound up with reciting . eden) Msamere, Altann Han Duvarlarn okumasyla sona Han Duvarlar i., k. dili (fart furt lafebesi. i. rzgr siperi, bir yeri rzgrdan koruyan engel. i. (giysi olarak) rzgrlk. i., ng., bak. windbreaker. s. i. beklenmedik bir para/hediye/yard m. i., bot. anemon, da lalesi. s. dolambal, ylankavi. kefen. i. krk, bocurgat, rgat. s. rzgrs z; esintisiz. i. yeldeirmeni. i. pencere. 1. vitrin dekoru. 2. vitrin dekorasyonu. 3. k. dili gz boyamak iin yap lan ey. kasas . bir pencere stor. i. pencere cam . f. (--ped, --ping) vitrin gezmek. i., mim. denizlik. i. nefes borusu. i., ng., oto., bak. windshield. i., oto. n cam.

windshield wiper windstorm windsurfing windswept windward windy wine wine and dine wine and dine wine cellar wineglass winegrower winepress wing wing commander wing it wing nut winger wink winless winner winning winnow winsome winter winter savory winter sports wintertime wintry wipe wipe s.t. clean wipe s.t. dry wipe the floor with wiper wire wire brush wire s.t. together wire service wireless wiretap wiring wiry wisdom wisdom tooth wise wise wise guy

oto. silecek. i. frtna. i. rzgr srf. s. rzgrl; rzgra ak. s. 1. rzgr n estii yne doru giden. 2. rzgrn estii (taraf). i. rzgrn irzgrl taraf/yn. esti . 2. uzun ve bo laf eden; uzun ve bo laf dolu. s. 1. i. arap. f. -e ziyafet vermek. yedirip iirmek. arap mahzeni. i. arap kadehi. i. zm yetitirip arap yapan kimse; bac. i. zm cenderesi. i. 1. (ku, uak, bina, ordu, futbol veya siyasi partiye ait) kanat. 2. o., tiy. kulis. 3. futbol a k (oyuncu). 4. ng., oto. amurluk. f. 1. umak. 2. (kuu) ng., ask. yarbay. k. dili 1. durumu idare etmeye al mak; (eldeki imknlarla) idare etmek. may irticalen/doatan yapmak. 2. bir konu kelebek somun. i., futbol a k (oyuncu). f. 1. (at) (-e) gz k rpmak, (-e) gz krparak iaret etmek. 2. at (bir eyi) gz yummak. 3. ng. (farlar) abuk ap grmezlikten gelmek, (bir eye) s. galibiyetsiz, hibir galibiyet olmayan. i. 1. galip; kazanan: Who was the winner of the match? Ma kim ?/Ma n galibi the winner ofkazanma. the Nobel2. Prize kazand tatl. was i. 1. galip gelme, o.in (para s. 1. galip, kazanan. 2.kim? ho , She olarak) kazan. ayrmak iin) (tahl tanelerini) havaya savurmak; harman f. 1. (samandan savurmak. 2. out (istenmeyeni) ayklamak, elemek, karmak. , ho . s. sevimli, tatl i. k . f. in k (bir yerde) geirmek, klamak; klatmak. bot. (ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak kullanlan) bir geyikotu tr. k sporlar. i. k zaman, k. s. k gibi, ka yakan. f. 1. silmek: Wipe your nose! Burnunu sil! He wiped his shoes on the larn paspasa sildi. 2. away/up silerek yok etmek, doormat. Ayakkab temizlemek. bir eyi silerek bir eyi silerek kurulamak. k. dili 1. (birini) adamak ll dvmek, yerden yere vurmak/almak. 2. r bir mawiper. lubiyete uratmak, hezimete uratmak. (birini) i., bak. a windshield i. 1. (metal) tel: barbed wire dikenli tel. telephone wire telefon teli. 2. telgraf; telgraf sistemi; telgrafla gnderilen mesaj. f. 1. (bir binan n) tel fra. bir eyi telle balamak. haber ajans . i. 1. telsiz; telsiz telefon; telsiz telgraf. 2. ng. radyo. s. 1. telsiz, teli ng. ait. 2. olmayan. telsiz, telsiz dinlemek telefona/telgrafa ait. 3. malar gizlice iin telefon hatt naradyoya tel balama. i. 1. konu 2. malar gizlice dinlemek iin telefon hatt na tak lan ayg t. f. (--ped, konu /hatlar-; i. 1. (bir binadaki) elektrik tesisat ; (bir binadaki) elektrik kablolar (bir rmttaki) gibi. elektrik telleri. 2. (bir binann) elektrik tesisatn kurma; (bir s. sayg i. irfan; hikmet, bilgelik. ak ldii, yirmi ya dii. s. arif, irfan sahibi; bilge, hikmet sahibi. f. k. dili ukala.

wise s.o. up to wise up wiseacre wisecrack wish wish a wish wish for wish on/upon a star wish s.o./s.t. (off) on/upon wishbone wishful wishful thinking wishing well wishy-washy wisp wistaria wisteria wistful wit wit witch witch doctor witch hazel witchcraft witch-hunt witching with with a grain of salt with a high hand with a vengeance with a will with all due respect with all my heart with an eye to with aplomb with bated breath with child with difficulty with ease with flying colors with flying colors with great relish with impunity with it with kid gloves with lightning speed with might and main

k. dili birine (birinin) ne yapt n bildirmek; birine (durumun) ne olduunu bildirmek. k. dili 1. gzn a p gerei grmek. 2. to (birinin) ne yaptnn farkna varmak, i. ukala. (birinin) ne yapt n akmak; (durumun) ne olduunun farkna i., k. dili akayla kark ineli laf; ta. f. akayla kark ineli laflar sylemek; ta atmak. f. 1. Dilek belirtir: I wish youd shut up. Sen bir sussan. I wish theyd come today. Bugn bir gelseler. I wish they were coming today. Gnl ister ki dilekte bulunmak; niyet tutmak. istemek, arzu etmek, arzulamak. yldza bakarak niyet tutmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. i. lades kemii. s. hsnkuruntu. dilek kuyusu. s., k. dili 1. karars z, kararllktan yoksun. 2. zayf, gsz, yavan. 3. fazla tel sulu (yemek). yavan; tats z; i. 1. uzunca birka (sa). 2. belli belirsiz bir ey: Every now and then a wisp of bak. smoke blew past the window. Arada s rada ince bir duman i., bot., wisteria. i., bot. morsalk m. s. zlem dolu, hasret dolu. i. 1. espritellik, nktedanl k, nktecilik. 2. espritel kimse, nktedan kimse. f. i. 1. byc kad n; cad. 2. cadaloz kadn, cad. byc hekim. bot. gvercina ac, hamamelis. i. (kt amala yap lan) byclk. i. (iktidardakilerin farkl dnenlere kar yrtt) karalama ve sindirme . yapmaya uygun. 2. byleyici. kampanyas s. 1. byclk edat 1. ile beraber/birlikte, ile: Shes living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. yla. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom ihtiyat kayd amirlik taslayarak. 1. byk bir iddetle. 2. son derece, ziyadesiyle, alabildiine. gayretle. kusura bakmayn ama ...: With all due respect I think youre wrong. Kusura bakmayn ama bence yanlyorsunuz. btn kalbimle. -i gz nnde tutarak, -i d nerek. soukkanllkla, istifini bozmadan. nefesi kesilerek. hamile. glkle, zorlukla. kolaylkla. ok baarl bir ekilde. ok baarl bir ekilde. byk bir zevkle/keyifle. ceza grmeden. argo ok moda. tatllkla, yumuak bir ekilde. yldrm hz ile. var kuvvetiyle/gcyle, olanca kuvvetiyle.

with my compliments with no strings attached with one accord with one voice with ones tail between ones legs with open arms with pleasure with reference to with regard to with respect to with that with the best of them with/in dismay withdraw withdraw ones eyes from withdraw ones objection withdraw ones support withdrawal withdrawal symptoms withdrawn withdrew wither withheld withhold withhold judgment withhold ones consent withhold payment within within an ace of within an inch of his life within call within hearing within limits within my ken within ones province within reach within reason within sight without without a break without a hitch without ceremony without demur without doubt without exception without fail without further ado

1. selamlar mla. 2. parasz, hediye olarak. k. dili kaytsz artsz. hep birlikte. hep bir a zdan. k. dili sklm pklm. dosta, candan. memnuniyetle. -e ilikin olarak, ile ilgili olarak, -e gelince. -e gelince. 1. -e gelince. 2. ile ilgili olarak. 3. ile ilgili. onu syledikten sonra; onu yapt ktan sonra. (bir alan n) en iyi olanlaryla: He can fence with the best of them. En iyi eskrimcilerle eskrim yapabilir. dehetle. dehet iinde, f. (with.drew, --n) 1. geri ekmek, ekmek: He withdrew his hand. Elini ) (hesaptan/bankadan) ekmek. 3. from (bir eyi) geri ekti.(birinden/bir 2. from (paray eyden) baka tarafa evirmek. gzlerini itirazn geri almak. desteini ekmek. i. 1. geri ekme, ekme. 2. from (birini) (bir yerden) alma. 3. ekilme. 4. (hesaptan/bankadan) para ekme. 5. (hesaptan/bankadan) ekilen para. olu an belirtiler. uyuturucudan kesilince f., bak. withdraw. s. iine kapan k. f., bak. withdraw. f. 1. solmak; soldurmak. 2. susturmak, sindirmek. f., bak. withhold. f. (with.held) 1. (from) (-den) -i saklamak; (-e) -i vermemek: Dont ey saklama. 2. for (bir withhold any information from me. Benden hibirfor Im withholding judgment the time being. yargda bulunmamak: imdilik bir yarg da bulunmuyorum. reddetmek: He withheld his consent until the last minute. onaylamay

reddetti. Theyre withholding payment Son dakikaya kadar demeyi onaylamay deme yapmamak; durdurmak: ka bir talimat gelinceye kadar deme until Ba z. 1. further ieride;notice. ieriye: They painted the house within and without. Evin hem boyad lar. Inquire eriye mracaat edin. ierisini, hem d arsn neredeyse: You were within an within. ace of drowning. Az kals n 2. az kals n, ulacakt n. kalm . bo lmne ramak seslenildii zaman duyulabilecek uzaklkta.
iitebilecek yaknlkta. belli bir dereceye kadar, belli s nrlar iinde. 1. gzmn seebildii yerde. 2. bildiklerim arasnda. yetkisi iinde, yetki alan nda. eriilebilir. makul dzeyde, makul lde; makul bir s nr amadan. The citys not yet within sight. ehir henz grnmyor./ehri henz gremiyoruz. edat 1. -siz: You cant live without money. Paras z yaanmaz. He wont go without her. Onsuz gitmez. Its merely sound without sense. Sadece ara vermeden. aksamadan, przsz. teklifsizce. itiraz etmeden. kukusuz, phesiz. ayrm yapmakszn. mutlaka. hemen, ses karmadan.

without number without number without price without protest without question without reference to without regard to without reservation without rhyme or reason without stint without the exception of withstand withstood witless witness witness stand witter witticism wittingly witty wives wiz wizard wizened wobble wobbly wodge woe woebegone woeful woke woken wolf wolfram wolves woman womanise womanish womanize womankind womanly womb women womens lib womens lib womens liberation movement womens liberation. womens liberation

saysz, hesapsz. saysz, saylamayacak kadar ok. paha biilmez. itiraz etmeden. kukusuz, phesiz, tartmasz, muhakkak. -i hesaba katmayarak. -e bakmadan, -e ald rmadan. tamamen. mantksz. 1. s nr koymadan. 2. pek ok. ... dnda. f. (with.stood) -e dayanmak: The city withstood the siege. ehir atmaya dayand. ku f., bak. withstand. s. ak lsz; aptal. i. tank, ahit. f. 1. bizzat grmek, -e tank/ahit olmak: Did you witness bizzat grdn m? walls have witnessed a lot that event? O olay n ifade verdi i yer,These tank/ ahit krss. (mahkemede) tan f., ng., k. dili (on) durmadan konumak. i. espri, nkte. z. bilerek, bile bile. s. 1. espritel, nktedan, nkteci. 2. esprili, nkteli. i., o., bak. wife. i., k. dili ok usta kimse. i. 1. byc, sihirbaz. 2. ok usta kimse: Shes a wizard at math. Matematikte ok usta. . s. prsk, prsm f. 1. dingildemek, sallanmak, oynamak; dingildetmek, sallamak, oynatmak. 2. (ses) titremek. i. 1. dingildeme, sallanma, oynama. 2. lam olmayan. 4. s. 1. dingildeyen, sallanan, oynayan. 2. titrek (ses). 3. sa z, istikrars z. karars ng., k. dili i., i. ac, strap. O woe is me! Vay bama gelenler vay! s. ackl, kederli. s. 1. keder dolu. 2. keder verici, ac kl. 3. korkun, feci: What woeful ignorance! Ne korkun bir cehalet! f., bak. wake. f., bak. wake. i. (o. wolves) kurt. f. down a kurt gibi (yemek) yemek, hapr hupur yemek, attrmak. i., kim. volfram, tungsten. i., o., bak. wolf. o. wom.en (wmn) i. kadn. f., ng., bak. womanize. s. kadns. f. zamparalk etmek. i. kadnlar. s. kadnca, kadna yakr. i. rahim, dlyata , karn. i., o., bak. woman. kadnlarn zgrlk hareketi. k. dili, bak. Kadnlarn zgrl Hareketi. Kadnlarn zgrl Hareketi.

womens rights won wonder wonderful wont won't wonted woo wood wood glue woodcut wooded wooden woodland woodpecker woods woodsy woodwind woodwork woody woof wool woolen woolen mill wool-gather woolgathering woollen woolly wooly woozy word word for word Word has it youre moving to zmir. word of honor word processing word processor wording Words fail me. Words failed him. wordy wore work work work a buttonhole work a miracle work at work at peak capacity

kadn haklar. f., bak. win. i. 1. hayret, arma. 2. harika: the seven wonders of the world dnyann . Shes a wonder. O harika bir insan. f. 1. (at) (-e) hayret yedi harikas harika. s. ok iyi, ahane, i. det, alkanlk, itiyat. k s. will not. s. her zamanki, allm, mutat. f. kur yapmak. i. 1. odun. 2. orman; koru. 3. a a; tahta: That tables made of wood. O masa tutkal.aatan yaplm. The staircase is made of wood. Merdivenler i. tahta kalpla baslm estamp. s. aalarla kapl, aalk; ormanlk. s. 1. aatan yaplm, aa; tahtadan yaplm, tahta; ahap: wooden bed a karyola. wooden tahta ka k. wooden ahap ev. 2. k. a al k arazi/alan, aspoon alar bol olan yer. s. aalhouse k alanlara zg. i. a i., zool. a akakan. i., o. orman; koru. s. ormans ; korumsu. i., mz. a atan yaplm nefesli alg. i. (binann i tarafndaki) kap ve pencere ereveleri; ahap rama/doramalar. do s. odunsu. i. hav hav (havlama sesi). f. havlamak. i. yn. s. 1. ynden yap lm, yn. 2. o. ynller, ynl giysiler. yn fabrikas . f. hayale dalmak. i. hayale dalma. s., ng., bak. woolen. s. 1. yn gibi, yne benzeyen. 2. ok tyl. 3. net olmayan, belirsiz. i. 1. ng. sveter. 2. yn fanila; yn i amar. s., i.,kazak, bak. woolly. s., k. dili sersem, tam ayk bir halde olmayan. i. 1. kelime, szck. 2. sz, laf: Im sick of your fine words. Gzel k. Do you know the words to this song? Bu arknn szlerinden b ktm artharfi kelimesi kelimesine, harfine, harfiyen, motamo. k. dili zmire tanacan sylyorlar. eref sz. bilg. kelime ilem. bilgisayar. i. ifade; ifade tarz. Syleyecek sz bulam yorum. Ne diyece ini ard. s. fazla uzun (yaz/ifade); fazlasyla uzun konuan (kimse). f., bak. wear. i. i; emek: Hes gone to work. e gitti. Do you like your work? ini imdiok ite.al Thats going to seviyor musun? Theyre at work now. Onlar hard. mak; (birini) al trmak: He works yor. Dont f. 1. al work toon hard. Onlar ok fazla altrma. 2. ilemek, almak; (bir kenarlar dikmek. iliin them bir mucize yaratmak. (bir ey) iin emek harcamak, iin aba gstermek. tam kapasiteyle almak.

work camp work force work like a demon work like a Trojan work load work loose work o.s. into work o.s. out of a job work of art work off work on work ones fingers to the bone work ones way work out work permit work s.o. over work s.o./s.t. in work s.t. in work s.t. loose work s.t. out work up work/do overtime workable workaday workaholic workaholism workbench workbook work-brittle workday worker workhorse workhouse working working agreement working breakfast working capital working capital working class working day working draft working hours working hypothesis working lunch working majority working-class workingman

alma kamp. alanlar: Hes now part of the mills work force. Artk fabrikada anlardan al ok almak.biri o. k. dili rgat gibi almak, var gcyle almak. i miktar. gevemek. 1. giderek (belirli bir hale) girmek: Youre working yourself into a rage. ylagetirmek; kendini fken kabara kabarakendi galeyana geliyorsun. 2.i (biri) al malar yla kendi ini lzumsuz hale (bilerek/bilmeyerek) abalar (bilerek/bilmeyerek) kendi abalar yla kendini iinden etmek. sanat eseri. (alarak/hareket ederek) (bir eyi) gidermek: He worked off his anger saat parkta koarak by in the park for a couple of hours. 3. -i 1. running -i etkilemek, -e tesir etmek. 2. (birini) iknaki etmeye al mak. rlamak; -in zerinde al mak; -in yap m yla yapmak; -i haz mak, paralanmak, y rt nmak. k. dili ok al 1. (renci) alarak (okul/niversite) cretlerini karlamak. 2. into yava (bir yere/gruba)yapmak. girmek: She worked her way into their club. Yava yava ar l olmak veya iyi 1. antrenman/idman 2. (plan, proje v.b.) ba ekilde sonulanmak. 3. at/to (belirli bir miktara) gelmek: Your share bir ma izni. al k. dili 1. birini ok dvmek, birinin pestilini karmak. 2. birini iyice tartaklamak. birini/bir eyi zaten dolu olan programna sokmak. 1. bir eyi yer yer katmak. 2. bir eyi ovarak srmek. bir eyi yava yava gevetmek. (of) bir eyi (bir yerden) karmak. 1. (ilgi, heves, heyecan v.b.ni) uyand rmak. 2. (birinin) duygularn a karmak: She worked the crowd up into a frenzy. giderek doru fazla mesai yapmak. s. uygulanabilir. s. sradan, olaan. i., k. dili ikolik. i., k. dili ikoliklik. i. (zerinde i grlen) tezgh: carpenters workbench marangoz tezgh. i. (renciler iin) altrma kitab. s., k. dili iine alp iyi i yapar duruma gelmi (kimse). i. ign. i. 1. ii; emeki. 2. k. dili alkan kimse: Shes a real worker! ok kan biri al o. an kimse; rgat gibi alan kimse. al i., k. dili ok i. slahevi, slahhane. i. 1. ileme tarz. 2. o. kazlar, hafriyat, kazlm yerler. geici anla ma. i grmesi yaplan kahvalt. dner sermaye. dner sermaye. ii snf. ign. (yazl) taslak. i/mesai saatleri. geici varsaym. i grmesi yaplan le yemei. yeterli o unluk. s. ii snfna ait. o. work.ing.men (wrkng.men) i. ii; emeki.

workman workmanlike workmanship workout workshop work-shy workstation workweek world world view world war world-class worldliness worldly worldly-wise worldwide worm

o. work.men (wrkmn) i. ii. workmens compensation insurance i sigortas , i yap yerindeki kaza yznden iinin urad zararn kazas kla/ustaca lm, ustal kl . s. ustal i. iilik, bir ie verilen emein nitelii: The workmanship in this snuffbox is excellent. Bu enfiye kutusunun i ilii ok iyi. i. antrenman, idman. i. 1. (zanaat ya ait) atlye, ilik. 2. (niversite dnda yaplan) seminer. s., k. dili almaya pek yanamayan, iten kaan. i., bilg. i istasyonu. i. bir haftadaki toplam i gn veya alma saati: We have a five-day workweek here. Burada haftada be gn alyoruz. He has a forty-hour i. dnya, lem, cihan. dnya gr , hayat felsefesi. dnya sava . s., k. dili 1. stn nitelikli, stn, ok iyi. 2. dnyadaki en iyilerden say lan. i. maddecilik. s. dnyevi, maddi; maddeci. s. dnyay anlayan, dnyann ka bucak olduunu anlayan. s. dnya ap ndaki, dnyadaki herkesi/her ulusu kapsayan. z. btn her taraf nda. dnyada, dnyan n alk kimse. i. 1. kurt; solucan. 2. k. dili a

f. 1. (bir hayvan n) barsaklarndaki kurtlar drmek. 2. through kvrla worm worm ones way out of/worm o.s. k vrla veya dne dola a gemek. 3. into k. dili sinsice/kurnazlkla -e s-den yrlmak. k. dili -den kurnazlkla out of k vrla kvrla veya dne dolaa -den gemek. worm ones way through k. dili 1. sab r ve kurnazlkla birinden bir ey renmek, bir eyi birinin worm s.t. out of s.o. z ndan kapmak; birinin azndan laf almak/ekmek. 2. (zamanla) birini a . s. kurt yemi worm-eaten wormones way into/worm o.s. k. dili -e sinsice/kurnazl kla girmek. into i., bot. pelin. wormwood s. 1. kurtlu, kurtlanm . 2. kurt yemi. wormy worn worn to a frazzle worn-out worried worrier worrisome worry worry beads worrying worrywart worse worse still worse than ever worsen worship worshiper worshipper worst worsted worth worthless worthwhile f., bak. wear. s. 1. a nm. 2. yorgun, yorulmu. bitkin, ok yorgun. s. 1. ok kullan lmaktan ie yaramaz duruma gelmi; ypranm; eskimi; partal; khne. 2.olan, k. dili ok yorgun, , kaygl.bitkin, pestil gibi. s. merak iinde tasal i. kolaylkla kayglanan kimse; evhaml kimse. s. kayg verici, kayglandrc. f. 1. (about) merak/kayg iinde olmak, merak etmek; kayglanmak, zlmek; tespih. -i merak iinde b rakmak, -i kayglandrmak, -i rahatsz etmek: s., bak. worrisome. i., k. dili kolaylkla kayglanan kimse; evhaml kimse. s. daha kt, daha fena, beter: Hes worse today. Bugn durumu daha kt. daha kt, daha kts: fena, beter: was bad but worse was The That electricitys offenough, and, worse still, the dahai.kts, iin daha m heatings not working. Cereyan kesik ve daha kts kalorifer al heryor. 1. her zamankinden ok: Its dripping worse than ever now. imdi

yor. 2. her zamankinden kt: Hes behaving zamankinden ok daml mek, ktye gitmek; (hasta) ktle mek; daha f. daha kt olmak, ktle tirmek. ibadet etmek; tap nmak: His father kt bir hale getirmek, ktle f. (--ed/--ped, --ing/--ping) 1. tapmak; Allaha tapard ; kendisi worshiped God; he worships money. Babas nan kimse; tapan kimse; tap nan kimse. i. ibadet eden kimse, Allaha tap
i., bak. worshiper. s. en kt, en fena. i. i. 1. kamgarn iplik, kamgarn. 2. kamgarn kuma , kamgarn. i. k ymet, deer: Its of very little worth. Kymeti pek az. Give me five liraletmez. k peynir hundred thousand cheese.3. Bana be yz deliras ersiz.worth 2. ieof yaramaz. (ahlaka) bebin para s. 1. k ymetsiz, s. zaman harcamaya de er; zahmete deer; yararl, faydal.

worthy would Would you rather go? would-be wouldn't wound wound wounded wove woven wow wrack wraith wrangle wrangler wrap wrap wrap up wrapper wrapping wrapping paper wrappings wrath wrathful wreak wreak damage on wreak havoc on wreak havoc with wreak ones anger on wreak vengeance on wreath wreathe wreck wreckage wrecker wren wrench wrench s.o.s heart wrench s.t. (away) from s.o. wrest wrestle wrestler wrestling wretch wretched wriggle wriggle out of

s. 1. k ymetli, deerli; saygdeer. 2. uygun, mnasip. i. ileri gelenlerden ehrin ileri gelenleriyle konuhe tuk. biri: We with the towns worthies. mctalked f. 1. Gemi e ait bir gelecek zaman belirtir: The day when yard i gn yakla yordu. They told us would depart was drawing near. Gidece Gitmeyi mi tercih edersin? s. 1. (bir eye) zenen, (bir ey) tasla, (bir ey) olmak isteyip beceremeyen: s. would not. It was a haunt of would-be poets. airlie zenenlerin k i. yara. f. yaralamak. f., bak. wind. s. yaral, yaralanm. f., bak. weave. f., bak. weave. nlem 1. Oh, ...!/O, ...!/Harika! (Hayranl k belirtir.). 2. Vay!/Hayret bir i.ey!/Vay anasn! (Hayret belirtir.). f., k. dili (birini) hayran etmek, mest i. hayalet. f. 1. az kavgas yapmak. 2. mnakaa etmek. 3. mnakaa ederek (bir elde etmek. 4. (kovboy) sr veya atlara bakmak. i. az kavgas; i.ey) kovboy. f. (--ped/--t, --ping) (paket v.b.ni) sarmak: Do you want me to wrap this? ? Bunu saraym m al gibi) soua kar d giysi/rt. 2. ambalaj kd. i. 1. (palto/ceket/ 1. (paket v.b.ni) sarmak. 2. (so ua kar) kaln giyinmek, sarnp y/ik i) bitirmek. sarmalanmak. 3. sar k. dili lm(toplant ) ambalaj d. 2. (kitap iin) ceket, miz. 3. i. 1. (bir nesneye k. (giysi olarak) sabahl i. ambalaj k d. ambalaj k d. i., o. 1. ambalaj kd. 2. kisve, rt. i. gazap, byk fke. s. gazaba gelmi; gazapl; gazap dolu. f. -e hasar vermek. -e ok zarar vermek; -i kas p kavurmak, -i mahvetmek. -i altst etmek. fkesini -den karmak, hncn -den almak. -den /intikam almak. i. elenk. f. 1. (bir eyin) stn rtmek; sarmak: Mist wreathed the peaks. Dalarn ydgemi . 2. (duman) dne dne ykselmek. tepeleri sisle sar .l2. kazas. 3. gemi enkaz . 4. enkaz haline gelmi i. 1. trafik kazas

enkaz,geri harabe. 5. kazaya u rama. f. 1. kaza geirmek; kazaya i.ey, kazadan kalan paralar, enkaz. 1. ykmac, ykc. 2. oto. kurtarc, ekici. i., zool. alkuu. i. 1. (somun veya vidalar n sktrlp gevetilmesi iin kullanlan) anahtar. . 3. yrei buran olay: It was a wrench for him to see them 2. sert yre bir eki inis zlatmak. birinin bir eyi birinden zorla ekip almak. f. from 1. (bir eyi) (birinden) zorla ekip almak. 2. (bir eyi) -den zorlukla elde etmek. mek. f. gre i. gre i. i. gre. i. 1. biare kimse, zavall kimse. 2. alak herif, pis alak. s. 1. ok kt, ok rahats z: She feels wretched. Kendini ok kt zavall, ac nacak durumda olan. 3. berbat hissediyor. 2. peri k an, prdanmak, (bir yerde) rahat durmamak. 2. ebir ilip halde f. 1. k prdamak, kvrla gitmek. 3.y oynatmak: toes. bklerek gemek; k vrla-den kla kendini kurtarmak/s rmak: He Wriggle wriggledyour out of k. dili kurnazl that boring dinner. Kurnazl kla kendini o skc yemee gitmekten kurtard.

wring wring ones hands wring s.o.s heart wring s.t. out of/from wringer wringing wet wrinkle wrinkled wrist wristwatch writ write write down write off for write s.o. back write s.o. off write s.t. down write s.t. off write s.t. out write s.t. up write-off write-protect write-protected writer write-up writhe writing writing materials written wrong wrongdoer wrongdoing wrongful wrongheaded wrongly wrote wrought wrought iron wrought iron wrung wry wt X X X, x xenophobia xenophobic

f. (wrung) 1. (ama r) skmak/burmak. 2. (boynunu) burarak (bir ) ldrmek. 3. (birinin elini) kuvvetlice skmak. hayvan veya aresizlikten) ellerini ovuturmak. (ac, znt birinin yre ini szlatmak. k. dili bir eyi -den zorla almak. i. (amar skmak iin) mengene. srlsklam, srsklam. i. 1. buru ukluk, krklk, krk. 2. k. dili yntem. f. buruturmak, trmak; buru mak, krmak. k rburu uk, k r k. s. i. bilek, el bile i. i. kol saati. i. (adli bir merciden gelen) yaz l emir. f. (wrote, writ.ten) 1. yaz yazmak: Hes learning to write. Yaz yazmay reniyor.k 2. (bir eyi) yazmak: Can you write your name? smini yazabilir da dkmek. yazmak, mektup gndererek (bir ey) istemek. k. dili 1. birinin mektubuna cevap yaz p gndermek, birinin mektubuna cevap 2. birinin mektubuna cevap yazmak. oldu una karar vermek. birinin yazmak. ie yaramaz bir eyi yazmak/kaydetmek. 1. tic. tahsil edilmesi imkns z borcu veya telafi edilmesi imknsz mali defterden silmek. 2. bir eyin ie yaramaz olduuna karar vermek. zarar yazya dkmek. bir eyi 1. notlar rapor, kitap v.b. haline sokmak: Ill write up these notes later. daha sonra esasl bir telafi ekle edilmesi sokarm.imkns 2. bir fikri hikye, kitap Bu notlar z bor; z mali zarar. i. tahsil edilmesi imkns f., bilg. yazmay engellemek. s., bllg. yazma engelli. i. yazar; mellif. i., k. dili (gazete veya dergide ele tiri, makale gibi) yaz. f. (ar, sanc veya manevi bir straptan) kvranmak. i. 1. el yazs. 2. yazl eser, yaz. 3. yaz yazma. yaz gereleri/malzemesi. f., bak. write. s. yazl, yazlm. s. 1. yanl, geree uymayan: He gave the wrong answer. Yanl cevap verdi. Were on kimse. the wrong road. Yanl yoldayz. We boarded the wrong 2. gnahkr. i. 1. su ileyen i. su/gnah ileme. s. 1. haks z. 2. kanuna aykr. s. 1. yanl bir fikre inatla bal olan, yanl bir fikirde direnen. 2. yanl. z. 1. haks z bir ekilde. 2. uygun olmayan/yanl bir ekilde. 3. yanl/hatal ekilde. bir f., bak. write. s. yaplm. dvme demir, ilenmi demir. dvme demir, ferforje. f., bak. wring. s. eri, arpk. k s. weight. Romen rakamlar dizisinde 10 says. mat. x. i. 1. X, ngiliz alfabesinin yirmi drdnc harfi. 2. yanl iareti. 3. pck iareti. i. 1. yabanc korkusu; yabanclardan nefret etme; yabanc dmanl. 2. olandan korkma/nefret etme. yabanc lardan korkan; yabanc lardan nefret eden. 2. yabanc s. 1. yabanc olandan korkan; yabanc olandan nefret eden. 3. yabanc dmanl

xerophyte xerophytic Xerox Xerox machine Xmas X-rated X-ray xylophone Y, y yacht yachting yak yak yam yammer Yank yank yank s.o. out of yank s.t. out of Yankee yap yard yard yard sale yardstick yarn yarrow yawn yawp yaws yd yea yeah year year in year out yearbook yearling yearlong yearly yearn yearning year-round yeast yell yellow yellow fever yellow jacket

i. kurak l bitki. s. kurak l. i. fotokopi, fotokopiyle yap lm kopya. f. -in fotokopisini ekmek. fotokopi makinesi. i., bak. Christmas. s. on yedi ya ndan kklerin seyretmesi yasak olan (film). i. 1. X n, rntgen n. 2. rntgen filmi, rntgen. f. -in rntgenini ekmek. i., mz. ksilofon. i. Y, ngiliz alfabesinin yirmi beinci harfi. i., den. yat. i., den. 1. yat lk. 2. yatla seyahat. i., zool. yak. f. (--ked, --king) k. dili an an etmek, ene almak. i. tatl patates. f., k. dili yak np durmak, szlanp durmak. i., ng., k. dili Amerikal. s., ng., k. dili 1. Amerikal. 2. Amerikan. f., k. dili birden ve kuvvetle ekmek, kuvvetle ekivermek. i., k. dili kuvvetli . birini (bir yerden) al vermek/karvermek. eki k. dili k. dili bir eyi -den kapmak/ekivermek. i., k. dili 1. Amerikal . 2. Amerika Birleik Devletlerinin kuzey eyaletlerinde up byyen/ya ayan biri, kuzeyli. s.,tiz k. bir dilisesle) 1. Amerikal . 2. Amerikan. do f. (--ped, --ping) (ufak kpek) (kesik ve havlamak. i. kesik ve tiz bir havlama. i. 1. yarda. 2. den. seren. i. 1. (binaya ait) bahe. 2. ng. avlu. evin bahesinde yap lan istenmeyen eya sat. i. 1. bir yarda uzunlu undaki l arac. 2. l, lt, mihenk, denekta, miyar. i. 1. yn iplii. 2. tekstil iplik. 3. k. dili (uydurulmu) hikye. i., bot. civanperemi. f. 1. esnemek. 2. derin bir ukur gibi bir bo luk/aklk lmak: If he hadnt bulunmak/belirmek/a rma, ba r. stopped right then, he wouldnt f. barmak. i. bart, ba i., tb. piyan. k s. yard. nlem Yaa!/Ole!: Yea, Galatasaray! Cim bom bom! z., k. dili evet. i. yl, sene. her yl; yllar yl. i. yllk. i. bir yanda hayvan yavrusu. s. yl boyunca devam eden. s. ylda bir olan, yllk, senelik. z. ylda bir. f. ok arzu etmek. i. arzu. s. btn yl devam eden. i. maya. f. barmak; nara atmak. i. barma, bar; nara. s. 1. sar, sar renkli. 2. k. dili dlek, korkak. i. 1. sar, sar renk. 2. yumurta sar s. f. sararmak; sarartmak. sarhumma. zool. gvdesi sar ve siyah renkli bir tr yabanars.

yellow journalism yellow poplar yellow-bellied yellowish yelp Yemen Yemeni Yemenite yen yen yeoman yes Yes, indeed! yes-man yesterday yet yew Y-fronts Yiddish yield yield the right of way yield to temptation yip yipe yippee yob yobbo yoga yoghurt yogurt yoke yokel yolk yon yonder yoo-hoo yore you You bet! You can thank your lucky star it wasnt you! You cant be serious! You devil! You dont say! You flatter yourself. You get good value for your money there. You look a sight! You mean everything to me.

sansasyonel gazetecilik. bot. lalea ac. s., k. dili dlek, korkak. s. sarmtrak, sarms. f. kesik ve ac bir sesle havlamak. i. kesik ve ac bir havlama. i. Yemen. i. Yemenli. s. 1. Yemen, Yemene zg. 2. Yemenli. i., s., bak. Yemeni. i. (o. yen) yen (Japon para birimi). i., k. dili arzu. f. (--ned, --ning) k. dili arzu etmek, arzulamak. o. yeo.men (yomn) i. 1. kk iftlik sahibi ifti. 2. den. baz astsubaylara verilen bir unvan. . --es/--ses) olumlu cevap/oy. z. evet. i. (o Elbette!/Gayet tabii! o. yes-men (yesmen) i., k. dili evet efendimci. i., z. dn: yesterday morning dn sabah. yesterdays newspaper dnk gazete. thehenz; day before nceki gn. z. 1. daha; hl:yesterday They havent come yet. Daha gelmediler. Can I come in? Not yet. Girebilir miyim? Henz de il. I have yet to receive i., bot. porsuka ac. i., o., ng., k. dili slip (erkek amar). i., s. Yahudi Almancas , Yiddi. f. 1. (rn/vergi/sonu) vermek; (kr/kazan) getirmek: That tree always yielded a lot fruit. O a a hep ok meyve verirdi. This new levy will yield (trafikte) yol of vermek.

eytana uymak.
f. (--ped, --ping) (ufak kpek) kesik ve tiz bir sesle havlamak. i. kesik ve tiz bir havlama. nlem, k. dili Ay!/Of! nlem, k. dili Ah, ne gzel!/Ah, ne iyi!/Ya asn! (Sevinince sylenir.). i., ng., k. dili hdk, maganda, hanzo. i. (--s/--es) ng., k. dili, bak. yob. i. yoga. i., bak. yogurt. i. yourt. i. 1. boyunduruk. 2. of boyundurukla ba lanm bir ift (hayvan): three yoke oxen ift kz. 3. (s rk hamallarnn kulland) srk. 4. terz. radan gelen) hdk. i. (taof i. yumurta sar s. s., eski oradaki; uradaki. z., eski orada; urada. s. oradaki; uradaki; tedeki. z. orada; urada; tede; oraya; uraya; teye: over yonder. Onlar orada. zam. ora; ura; te. nlem,Theyre k. dili Hey! Buraya bak! i. zam. 1. sen; siz; sizler; seni; sizi; sana; size: Hey you! Come here! Hey sen, buraya gel! You children dont be late! ocuklar, siz ge kalmay n! k. dili Elbette!/Hay hay! k. dili Sen olmad n iin talihine kret! Ciddi olamazs n! Seni eytan seni! k. dili Yok can m! O senin hsnkuruntun. Orada dediin para karlnda iyi mal alrsn. k. dili Aman, bu ne hal byle? Sen benim her eyimsin.

You rascal you! You scratch my back and Ill scratch yours. You see .... You were wrong not to have gone. You would tell her, wouldnt you? you`d you`ll you`re you`ve Youre a sight! Youre a mess! Youre a sight for sore eyes! Youre another! Youre welcome to try. Youre welcome. Youve every reason to be mad. Youve picked up a cold. you-all young young and old youngster your Your guess is as good as mine. Your presence is requested. Your/His Honor yours Yours truly, Yours truly, yourself youth youth hostel youthful yowl yo-yo yr yucca yuck yuck it up yucky Yugoslav Yugoslavia Yugoslavian Yugoslavic yuk Yule Yuletide yummy

Seni gidi seni!/Ah seni seni! k. dili Al glm, ver glm./Sen bana yard m et, ben de sana ederim. 1. Yani .../te .... 2. Grdn m? Gitmemekle do ru etmedin. 1. Gidip ona yetitirirsin, deil mi? 2. lle ona sylersin, deil mi? k s. 1. you had. 2. you would. k s. you will/shall. k s. you are. k s. you have. k. dili 1. Ah, seni seni! 2. Aman, bu ne hal byle? k. dili 1. stn ba n berbat etmisin! 2. Seni gidi seni! k. dili Ah, seni grmek ne kadar gzel! Sen de! Bir deneyin isterseniz./Buyrun deneyin. Bir ey deil./Rica ederim./Estafurullah. Kzmakta ok haklsn. k. dili ifay kapmsn./Nezle olmusun. zam., k. dili sizi; size (Birden fazla ki iye hitap ederken kullanlr.). s. 1. gen. 2. krpe. i. herkes. How old will Emre, who was born on 1 January 2000, be on 1 January i. ocuk; 2050? gen. He will be fifty years old. 1 Ocak 2000de do an s. senin; sizin. Aslnda ikimiz de bir ey bilmiyoruz. Hazr bulunmanz rica olunur. 1. Sayn Yarg. 2. Sayn Bakan (belediye bakan). zam. seninki; sizinki. Sayglarmla, (mektubun sonunda). Sayglarmla. o. your.selves (yrselvz, yrselvz) zam. kendin; kendiniz: Dont kill yourself! Kendini ldrme! Do it yourself! Onu kendin yap! Pull yourself , gen, gen adam. 2. genlik. i. 1. delikanl genlik yurdu (genler iin ucuz otel). s. 1. genlere/genlie zg. 2. gen. 3. gen bir havaya sahip, gen bir and ran (yalca/yal kimse). 4. taze. insan f. ulumak. i. uluma. i. 1. yoyo. 2. k. dili aptal kimse, dangalak. k s. year, younger, your. i., bot. avizea ac. nlem, k. dili f! (Tiksinti belirtir.). f. k. dili akalamak, glp elenmek. s., k. dili iren. i., s. Yugoslav; Yugoslavyal . i. Yugoslavya. i., s. Yugoslav; Yugoslavyal . s., bak. Yugoslav. nlem, f. (--ked, --king) k. dili, bak. yuck. i. Noel yortusu. i. Noel mevsimi. s., k. dili lezzetli.

yuppie yuppy Z, z Zaire Zairean Zairian Zambia Zambian zany Zanzibar Zanzibari zap Zarathustra zeal zealot zealotry zealous zebra zebra crossing zed zee zenith zephyr zeppelin zero zero in on zest zestful zigzag zilch zillion zillions of Zimbabwe Zimbabwean zinc zing zinger zingy zinnia Zionism Zionist zip zip zip zip along zip code zip s.t. up

i., argo yupi, h rsl ve maddi eylere nem veren meslek sahibi gen. i., argo, bak. yuppie. i. Z, ngiliz alfabesinin yirmi altnc harfi. i. Zaire. i. Zaireli. s. 1. Zaire, Zaireye zg. 2. Zaireli. i., s., bak. Zairean. i. Zambiya. i. Zambiyal. s. 1. Zambiya, Zambiyaya zg. 2. Zambiyal. s. delidolu. i. Zengibar. i. Zengibarl. s. 1. Zengibar, Zengibara zg. 2. Zengibarl. f. (--ped, --ping) k. dili 1. vurmak. 2. ate ederek ldrmek, ldrmek. 3. TV kanal de itirmek, zapping/zaping yapmak, zaplamak. i., bak. Zoroaster. i. 1. gayret, evk. 2. cokunluk, atelilik. i. 1. gayretke kimse. 2. fanatik. i. 1. gayretke lik. 2. fanatizm. s. 1. gayretli. 2. ate li, hararetli. i. (o. ze.bra/--s) zebra. ng. (izgili) yaya geidi. i., ng. Z harfi. i. Z harfi. i. 1. gkb. ba ucu noktas. 2. doruk, zirve. i. hafif rzgr, esinti. i. zeplin. i. sfr. f. k. dili dikkatini (bir eyin) stne evirmek; tm dikkatini (bir eyin) zerinde i. 1. zevk,toplamak. haz, keyif, lezzet: They still have a zest for living. Onlar hl hayattan zevk alabiliyor. That it was 3. illicit only canl added evkli. renkli; . to its zest. Kurallara s. 1. keyifli, zevkli, lezzetli. 2. i. zikzak. f. (--ged, --ging) 1. zikzak izmek/yapmak. 2. zikzaklar izerek gitmek. i., k. dili s fr. i. k. dili k yamet kadar/gibi, milyonlarca. i. Zimbabve. i. Zimbabveli. s. 1. Zimbabve, Zimbabveye zg. 2. Zimbabveli. i. inko. i. 1. vnlama, vzlt. 2. k. dili canllk, zindelik; evk. 3. k. dili renklilik, ni. 4.ok k. dili az c k bir keskin/ac ek. a rt c ey. bir eni. f. vnlamak, vzldamak. i., dili s., k. dili 1. canl, hayat dolu. 2. frapan. 3. renkli, arpc. 4. tad azck (yiyecek/iecek). keskin/ac i., bot. zinya, zenya. i. Siyonizm. i., s. Siyonist. i. 1. k. dili canllk, zindelik; evk. 2. vnlama, vzlt. f. (--ped, --ping) 1. k. diling., abucak gitmek/gemek; abucak geirmek. 2. v nlamak, vzldamak. bak. zipper. f. (--ped, --ping) ng., bak. zipper. i., i., k. dili posta kodu. k. dili abucak gitmek/ilerlemek. posta kodu. k. dili 1. bir hareketi h zlandrmak. 2. bir eyi daha neeli/hareketli/oynak bir hale getirmek.

zipper zipper one thing into another zipper s.t. open zipper s.t. up zippy zit zizz zodiac zone zone defense zoning zonked zoo zoological zoological garden zoologist zoology zoom zoom lens zoom lens Zoroaster Zoroastrian Zoroastrianism zoster zucchini zwieback zygote zzz

i. fermuar. f. bir eyi baka bir eye fermuarla takmak. bir eyin fermuarn amak. bir eyin fermuarn kapamak/ekmek. s., k. dili 1. canl, hayat dolu, zinde. 2. frapan. 3. spor, sportif bir havaya sahip (ey). i., k. dili sivilce. i., ng., k. dili ekerleme, kestirme, ksa uyku. i., astrol. zodyak, burlar ku a. i. 1. blge, m ntka: zone of fire ate blgesi. zone of operations harekt r. kuak: blgesi. 2. co . temperate zone lman kuak. frigid zone kutup spor blge savunmas i., kentbilim (bir blgede) ancak (belirli bir faaliyete/birtak m faaliyetlere) m faaliyetler) iin ay rma, izin verme, (bir (belirli bir faaliyet/birtak , zom, bulut, fitil. s. (out) k. dili 1. blgeyi) ok yorgun, pestil gibi. 2. ok sarho i. 1. hayvanat bahesi. 2. k. dili ok farkl mizataki insanlarn bulunduu yer; birtak m tuhaf insanlarn bulunduu yer. s. zoolojik. hayvanat bahesi. i. zoolog, hayvanbilimci. i. zooloji, hayvanbilim. f. 1. k. dili byk bir h zla gitmek, tam gazla gitmek. 2. k. dili byk bir zla artmak. 3. in on sin. zum/kayd rma yaparak -i birden ok yakndan h mercek, zoom objektifi. foto. deiir odakl zum merce i. i. Zerdt. i., s. Zerd ti. i. Zerdtlk, Zerdtlk. i., tb. zona. i. bir tr sak zkaba. i. bir eit peksimet. i., biyol. zigot. Horrr! (Karikatrlerde birinin uyudu unu/horladn gstermek iin kullanlr.).

You might also like