You are on page 1of 187

MNA URGAN BR DNOZORUN ANILARI Mna Urgan, stanbul niversitesi Edebiyat Faklte-si'nden emekli oldu.

Thomas Malory, Henry Fielding, Balzac, Aldous Huxley, Graham .Greene, William Gol-ding, John Galworthy ve Shakespeare evirileri yapmtr. Prof. Dr. Mna Urgan, Elizabeth a tiyatrosunda soytarlar, Sir Thomas More ve Shakespeare stne iki ciltlik bir kitap yazmtr. Shakespeare ve Hamlet adl incelemesi 1984'te, be ciltlik ngiliz Edebiyat Tarihi 1986 ile 1993 yllar arasnda, Virginia Woolf 1995'te, D.H. Lawrence incelemesi ise 1997 ylnda Yap Kredi Yaynlar arasndan yaymlanmtr. NDEKLER BRNC BOLUM Yallk ve lm 7 KNC BOLUM ocukluk 93 NC BLM Genlik 167 DRDNC BLM Genliimde Tandm Baz Kiiler 197 BENC BLM Siyasal 245 Son Sz 319 BRNC BOLUM Yallk ve lm htiyarlar ne yaparlar? Anlarn yazarlar. Ben de bunu yapyorum ite. Gnce tutmak alkanlm olmad; ancak altmndan sonra ve yalnz yolculuklarmda notlar tuttuum iin, bu dinozorun anlar biraz kopuk kopuk olacak. stelik belleim de hi gl deildir. Bunun nedeni, birok eyi kafamdan tamamiyle silmek istememdir belki de. nk bizi derinden yaralayan olaylar hi anmamak, tmyle unutmak, daha dorusu unutmu gibi davranmak zorundayz yaamaya devam edebilmek iin. Anlarm yazmaya balarken seksen iki yama bastm. Bu ii tamamlamaya mrm vefa eder mi bilemem. Ama bunu deneyeceim mutlaka. nk belleksiz bir toplum olmamz nlemek iin, herkesin anlarn yazmasn yararl buluyorum. Kedeki bakkal grdklerini kaydetse, sokandaki evlerin nasl apartmanlatm, orada oturanlarn ne gibi deiimlere uradn, kendi bakkaliyesinin nasl markete dntn anlatsa, bunlar bile ilgin olur bana kalrsa. Ne var ki, grev bildiim bu ie bir nebze bencillik de kartn yadsyamam. nk benim gibi, ruhun lmszlne, teki dnyaya filn inanmayan bir insan, karanlk bir bolukta yok olmadan nce, ok kk de olsa, bir iz brakmak ister peinde. Tek lmszler

sanatlardr, airlerdir, yazarlardr, dnrlerdir. imdi nl olmasalar bile, ileride deerleri anlalacaktr. amurlu bir su birikintisine, bembeyaz, l l ldayan ok gzel bir aklta atmlardr onlar. amurlu sular nasl olsa bir gn ekilecek, o gzel aklta gn na kacaktr. Byk yaratclar, her zaman yaayacaklar, hibir zaman unutulmayacaklar iin, anlarn yazsalar da olur, yazmasalar da. Oysa benim gibi bir retmeni, rencilerinden, ailesinden, yakn dostlarndan baka kim anmsayacaktr? Onlar da ldkten sonra, o retmen tmyle yok olacaktr karanlk boluklarda. Anlarma balarken, her eyden nce, genliin bir mutluluk, yalln ise bir mutsuzluk dnemi olduu mitosunu ykmak istiyorum. Genliin mutluluu, genlerin kendileri dnda nerdeyse herkesin inand koca bir yalandr. Hibir gencin, "gen olduum iin aman ne mutluyum" dedii duyulmamtr. Ama her nedense ihtiyarlar "ah! genken ne mutluydum!" diyerek kendilerini aldat p dururlar. Ailesi ve evresi tarafndan az ok korunan bir ocuk, on alt on yedi yana varp, kimlii henz gelimeden, kendini savunma mekanizmas henz ilemeye balamadan; toplumun, insanlarn, cinselliin gerekleriyle anszn kar karya gelince, nasl mutlu olabilir ki? Bir hayli direnli, iyimser bir insan olduum iin, bu uzun mrm boyunca bama gelen felketlere dayanabildim ama, on be ile yirmi be yalar arasnda ektiklerime bir daha dayanamam gibi geliyor bana. Dertlerime, beni artan youn sevinler de karyordu elbette. Ne var ki, dertler, sevinlerden ar basyordu her zaman. nk kiisel sorunlarm bir yana, dnyann felketlerinden, toplumsal dzenin hakszlklarndan, insanlarn birbirilerine acmaszlndan sorumluymuum; bunlara bir are bulmam gerekiyormu gibi bir duyguya kaplmtm. Bu ykmll her zaman duymakla birlikte, genliimde kendimi yalnz sanrdm. Oysa ykm benimle paylaan baka insanlar da olduunu biliyorum artk. Genliimde ok ac ektim, ama imdiki genlerin aclar benimkinden bin beter herhalde. nk benim kuam, genliini ve genliin sorunlarn umutlu bir dnemde yaad hi olmazsa. O birinci ve tek cumhuriyet gzmzn nnde kurulmaktayd. Eer alrsak, doru drst eitim grrsek, a biila ortalarda kalmayacamz biliyorduk. Gl bir umut iimize yle derin kkler salmt ki, imdi yaadmz toplumsal felketler, hortlayan gericilik bile, benim gibi dinozorlar hl yldramad. 10 Oysa liberal denilen ekonominin o yamac ve vahi kapitalizminin ykc rekabet ortam iinde bocalayan Turgut zal'n zavall veletlerinde, bu trden bir umut hi yok. ok alsalar da, niversiteler bitirseler de, a kalacaklar korkusundan kurtulamyorlar. Ne yazk ki, ounun amac, bizim kuan amacndan bambaka. Bizler, kendimizi her adan en iyi biimde eitip, hem evremize yararl olmak, hem de huzur iinde yaamak isterdik. Onlar ise, ellerinden geldii kadar ok para kazanmak istiyorlar. nk bizlerin her eyden nemli saymadmz para, onlarn tek gvencesi. Bir insann, insanca yaayabilecek kadar para kazanmas arttr elbette. Ama zal veletleri, ok ok para, gerektiinden fazla para kazanmak istiyorlar. (kide birde "zal veletleri" diyorum. nk bu berbat zihniyet, Turgut zal'm o irkin"vizyon"larmdan kaynakland. Rahmetli, 12 Eyll darbecilerinden ok daha fazla ktlk etti bu memlekete. nk darbeciler gibi ikence yoluyla bedenlere hasar vermekle yetinmedi, kafalara hasar verdi.) Zenginleri sevdiini aka sylemekten hi utanmayan bir adamn etkisine kaplp para hrsna teslim olan, kltr nemsemeyen,

tiyatroya, klasik mzik konserine, resim sergisine gitmeyen, kitap okumayan bu genlerin, sanatn insana verebilecei nazlardan yoksun kalmalar yreimi paralyor. Parann yaamlarn zenginletirmediinin, kiisel sorunlarna da bir zm getiremeyeceinin i iten getikten sonra farkna varacaklardr. stelik I.Q'nun yetmediini, bir ii ynetene i hayatnda baar salamak iin bile E.I.Q. (Emotional Intelligence Quotient) gerektiini, Amerikallar bile anladlar artk. Bu duygusal zek ise, kitap okuyarak, mzik dinleyerek, tablolara bakarak, yani sanatla geliebilir ancak. Genlii bir mutluluk dnemi sanmak yanlgsna denler, ihtiyarl da, ackl, hatt biraz ayp bir dnem sayyorlar. "Artk ben ihtiyarladm" deyince, "hayr ihtiyarlamadnz, sadece yalandnz" diyorlar. Sanki yalanmakla ihtiyarlamak ayn anlama gelmiyormu gibi, "ihtiyarlamak" hafife mstehcen bir szckm gibi. Bir de "sizi ok iyi grdm" lf var. Benden gen olanlar, benimle karlar karlamaz, "sizi ok iyi 11 I grdm" diyorlar selam yerine. Bunu otomatik olarak sylerken, iyiniyetliler, "vah zavall! Amma da km!" diye dnyorlar. Kt niyetliler de, "bu moruk da hl ayakta kald." diyorlar ilerinden. Oysa ihtiyarlamak, hi utanlacak bir durum deil, zlecek bir durum da deil. Bernard Shaw, yan aka syleyen bir kadndan korkulmas gerektiini; nk bunu aklayan bir kadnn her eyi aklayabileceini syler. Yam bildirmekten hibir zaman ekinmedim. Hatt iyice ihtiyarladktan sonra, biraz gururla, nerdeyse vnerek ilan etmeye baladm tam ka yanda olduumu. Onun iin, yzlerine bir maske takarcasma ar makiyajlarla yalarn gizlemeye alan kadnlar pek anlayamyorum. Belirli bir yaa kadar makiyaja hi de kar deilim. "Otuzuma basnca, ben de makiyaja balayacam" derdim kendi kendime. Ama bu i ok vakit ald iin, endim, balayamadm. Sonra otuz bee erteledim makiyaj, sonra krka. Krktan sonra da i iten geti zaten. On yl kadar nce, annemin genlik arkada Bedia Muvah-hit'le karlamtm bir lokantada. Yanna gittim, eildim, "Bedia Teyze, yetmiimi atm" diye fsldadm kulana. Bu mnasebetsiz lafmla onun da yetmiini oktan atn sylemek istediimi hemen anlad. "Sus, terbiyesiz kz!" diye beni akadan azarlad. Bedia Muvahhit, pek beenmediim o ar maki-yaj maskelerini yzne geirirdi ama, zeksna da, esprilerine de diyecek yoktu. Bana kalrsa, bir insann yaamnda en gzel yllar genlik deil, otuz be ile krk be arasdr. Genliin skntlarndan kurtulmu, yalln sorunlaryla henz karlamamsmzdr. Ne are ki, o gzel yllar da geer, her eyin gelip getii gibi. Altmndan sonra, ok g bir dnem balar. Artk gen olmadnz, orta yal da saylamayacanz, yalanmaya yz tuttuunuz gereine katlanmak zorunda kalrsnz. Hi de kolay deildir bu. Ama bu ac geree katlananlar, "artk ben yalym" diyenler, akim alamayaca bir rahata kavuurlar. Eer salk durumlar az ok yerindeyse, hi kimseye muhta olmadan bir evde yalnz yaayabiliyorlarsa, yalln huzurlu, hatt mutlu bir dneni olabileceini anlarlar. Bunu anladktan sonra da, yalln nimetlerinden yararlanabilmenin yolunu arayabilirler. rnein, yalandklarn bahane ederek marabilirler.

Genliimde ve orta yalyken pek mark deildim. Ama baktm ki, yallmda, "unu yapmak istiyorum, bunu yapmak istiyorum, unu yemek istiyorum, bunu yemek istiyorum" diye tutturunca, yaknlarm, sekiz yanda bir ocuun isteklerini yerine getirdikleri gibi, bu seksenlik ihtiyarn da isteklerini yerine getiriyorlar. Ben de hi utanmadan, elimden geldiince s-mryorum bu durumu. marklk numaralarm ancak kzm Zeynep'e yutturamyorum. "mardn gene" diyerek beni akadan azarlyor. Zaten belirli bir yaa kadar siz ocuklarnz azarlarsnz, ondan sonra ocuklarnz sizi azarlamaya balar. "Din" denilen trden bir ihtiyar olarak ayakta kalabilmem, talihimden baka bir ey deil aslnda. Bunu ben de ok iyi biliyorum. Ama marklmdan tr, bunu yalnz talihim deil, kendi marifetim saymaya baladm. vnmek gibi olmasn ama, belki de biraz kendi marifetimdir dinliim. nk "iyi ihtiyarlamak iin yiit olmak gerekir" slogann benimsedim. teki ihtiyarlarn ou gibi, saatlerce salk durumumdan yaknarak kimsenin kafasn iirmiyorum. "uram aryor, buram szlyor" demiyorum, gerekten de uram ard buram szlad halde. Salkszl ilgin sanp, eitli illetlerini nerdeyse gururla-nrcasma anlatp dururlar kimileri. Hastalklaryla vnrler nerdeyse. Bunlarn arasnda yalnz ihtiyarlar deil, orta yallar, hatt genler de vardr ne yazk ki. Bense, salkszl, insan kk dren , biraz ayp bir gszlk saydm. Bu yzden de, delikanll elden brakmaya kesinlikle yanamadm, hastalklara teslim olmaya katlanmadm. stne stne gittim onlarn.. "Aslan gibiyim" diye bbrlenerek, ar bronitlerle, hatt yksek atelerle denize girdim. Annem efika, benim bu yiitlik gsterilerimi alaya alp, "kavanoz pehlivan" adn takmta bana. T.D.K. szlne baktm, sorup soruturdum, byle bir deyim yok. Acaba annem mi uydurmutu bunu? Uydursun uydurmasn, bu deyim ok uy12 13 gundu benim halime: Kolayca krlabilecek bir cam fanus iinde, mevcut olmayan pazularn iirerek, kabadaylk taslayan ufak bir yaratk. Bu bbrlenmelerime karn, salk durumum pek parlak saylmazd. Arkadam Prof. Dr. Nejat Harmanc, hayatmda duyup duyacam en byk iltifat yaparak, "senin saln deil, huyun iyi" demiti. Yirmisinde balayan ve on be yandan beri sigara itiim iin bsbtn aztan mzmin bronitim bir yana, tifo, hepatit B gibi hastalklar geirdim. Bir kalp krizi yznden bir hafta Cerrahpaa'da yattm. Sekiz dokuz kez ameliyat oldum. Paraszlk yznden btn bu salk sorunlar devlet hasta,hanelerinde, nazl bayanlarn yadrgayabilecei koullar altnda halledildi. Ancak tifomu Bodrum'daki evimde geirdim. 1977'de Eyll sonu emekli oldum. Emeklilik ya retim yeleri iin yetmiti o srada. Bense altm bir yandaydm. (Neden erken emekli olduumu birazdan anlatacam) Emekli ikramiyem 288.000 lirayd. Aylk emekli maam da 7820 lira. imdi bu aylmn yz milyonu gemesi ve tpk eskisi gibi dar gelirli kalmam, enflasyon kepazeliinin parlak bir gstergesidir. Neyse, o 288.000 liralk emeklilik ikramiyesi, astronomik bir rakam grnd bana. Bankaya gidip de, ou kadn olan o yoksul memurlarn nnde bu kadar ok paraya utanmadan nasl sahip kacam diye skntlar iindeydim. ekine ekine elimdeki eki kadn memura uzattm. Kadn, "u paraya bakn! Rezalet!" diye barnca, baylma huyum

olsa, utancmdan baylacaktm. Titrek bir sesle, "otuz alt yl altm, onun iin bu kadar ok verdiler" diyerek kendimi savunmaya altm. Bankadaki memurlar, teki mterileri brakp yanmza tler. ek elden ele geiyor, "kepazelik! Vallahi kepazelik!" diye ba ryorlard hepsi. Basmdaki uultular arasnda, kopuk kopuk szler duydum. Beni ayplamadklarn, tam tersine bana acdklarn anladm o zaman. Kendileri lise mezunu olduklar halde, Sosyal Sigortalardan ve kendi bankalarndan benimkinden ok daha byk bir ikramiye alacaklarm. "Kadncaz profesrm stelik. Vah zavall, vah zavall!" diyorlard. 14 Neyse, canlar istedii kadar bana acsnlar, benim iin grkemli bir parayd bu. nce bir Paris fasl yaptm, sonra Bodrum'a gidip oradaki arkadalarma bir ziyafet ekmek istedim. Kalabalk bir grup, Aslanba Lokantasnda uzun bir masaya yerletik. Onlar yiyor iiyor, ama ben, deil imek, azma bir lokma ekmek bile koyamyordum. Sevgili konuklanma hibir ey belli etmemek zorundaydm. Ama iskemlemden nerdeyse yere decek kadar bitkindim. nmde iki bardak duruyordu. Birinde az su, tekisinde ok su vard. Az suyu olan bardak szde rakyd. "Ne o? Artk raky susuz mu iiyorsun?" diye atlar arkadalar. "Evet" dedim ve bitkinliime karn, politik bir yan da olan kk bir sylev verdim: "Eskiden rak byle iilirdi. ok kk rak kadehleri vard. O kk kadehten nce rak iilir, stne souk su iilirdi. ngilizler, viskiyi susuz sodasz ierler. Ancak o grgsz Amerikallar viskiye buzlu su ya da soda katar. 194O'l yllarda Missouri gemisinin stanbul limanna demir atmasyla birlikte, biz de onlara ykndk, rakmza su kattk. Zaten biliyorsunuz, bizim yaam biimimiz, Missour'den nce, Missouri'den sonra olarak ikiye blnr. Missouri sava gemisinden sonra, bizler milli ikimizin tadn bozduk. Ne var ki, dostum Cahit Kayra, bu yanlgya asla dmedi. Akamlar bir tek ier ama, susuz ier o teki. Ben de onun gibi yapacam bundan byle." Milli deerlerimizi Amerikan etkisinden kurtarmaya alan bu kk sylevi nasl becerebildiimi bilemem. nk ge vakit eve dndmde otuz dokuz derece ateim vard. Bunun zerine, hep nn duyduum, ama henz tanmadm, Bodrum'un o olaanst hekimi lim Bey devreye girdi. Dilime bakt, "triangle noir" (kara gen) dedi; karnma bakt, "tches rosees" (pembe lekeler) dedi. Franszca konumasnn nedeni zppelii deil, tp bilgisinin ounu Franszca Larousse Medical''den almasyd. Tifo olduumu syleyince, nl lim Beyin fos ktm sandm. nk Paris'ten ancak dokuz gn nce dnmtm. Oradan tifo almam, pek olas grnmyordu bana. Arkadam Mntakim kmen bu durumu yle aklamt: Paris'e meyveler Tunus ve Cezayir gibi yerlerden 15 I gelirmi. Bense, oradaki manavlarn nnden geerken, dayanamaz, bir iki zm tanesi arp, azma atverirmiim. Bu konuda beni ka kez uyarm, ama armalarma devam etmiim. Tifomu, Dominique Eluard'n evinden de alm olabilirim. Gzel bir billur ksede kara zmler vard orada. Franszlar, tad bozulmasn diye, meyvelerini ykamazlar her ne dense. Ben Dominique'de konuk kaldm srada, ksenin nnden her geiimde, biraz zm

attrrdm. stanbul'da iki yl kalmaya gelen Dominique Eluard' Abi-din Dino bana gndermiti. Pek istekli gitmemitim ilk bulumamza. nk byk bir airin dulu olmas, ondan holanmam iin yeterli bir neden deildi. Ama, gzleri hznl, bu iri yar esmer kadna ok gemeden sndm. Neden derseniz, 12 Mart dneminin en korkun gnleriydi o srada ve Dominique Eluard, sanki Trkm gibi ya da Trkiye'de yllarca yaam gibi, bizlerin aclarn paylat, Trkiye'de olup biten vaheti yakndan izledi. Hi tanmadm gencecik gzel bir kzn hapishanede lmesi beni perian ettii bir gn, ona gitmitim. Neden bu kadar zldm bildiini syleyerek, len kzn Hrriyet gazetesinden kesip bir ereveye koyduu fotorafn bana gsterince, onun hem ok duyarl bir insan olduunu, hem de artk bizden saylabileceini anlamtm. Dominique, Paul Eluard'n nc ve son eiydi. air daha elli iki yandayken lmeden nce, ancak bir iki yl birlikte ya-ayabilmilerdi. Ama Eluard, tek akyd. Onun dulu olmak onurunu yitirmemek iin, Renault'nun Trkiye ve Yakndou Temsilcisi Aurelien Grifoullard ile yllarca oturduu halde, bu adamla evlenmemiti. Onu, gzel olan Aurelien adyla armaz, kmsercesine Grifoullard soyadn kullanrd genellikle. Ara sra da fena eziyet ederdi adamcaza. Bir defasnda, onu yle kzdrmt ki, iyi huylu Grifoullard, benim nmde, gzln karm, camlan inemeye balamt. Onu baka bir odaya gtrp, fkesini yattrdm. Sonra da Dominique'i azarladm. Dominique, "ben senin gibi erkez halayklarn soyundan deil, Burgonyal kyl karlarnn soyundan geldim. Erkekleri idare edemem" deyince, glmeye balamtm. Zavall Gr ifoullard da glmeme katlmt. Neyse, mikrobu nereden alrsam alaym, lim Bey tifo tehisini koyunca, "tifolu baka hastanz oldu mu, Doktor?" diye sordum. Bir tifo vakasn yakndan izleyebilmenin sevinci iinde gzleri parlayan lim Bey, "hayr, benim ilk tifolu hastam sizsiniz" dedi. Tehisinde yanlmamt. Sonradan yaplan tahlillerden anlald gibi, bal gibi tifo olmutum. O sralarda Bodrum'da doru drst bir hastahane olmadndan hkmet tabibi, beni bir jipe ykleyip Mula hastaha-nesinin "intaniye" kouuna sevketmeye kalkt. "Jandarmalarla da gelseniz, gene gitmem" diye direndim. Yabanc turistler, kapda sar kd grrse, Bodrum'dan kaacaklarn, Ege ve Akdeniz turizmine ar bir darbe ineceini elimden geldiince dramatik bir tonda ileri srerek, kapma karantina kdnn yaptrlmasn engelledim. "lim Bey beni iyiletirir" dedim. Nitekim iyiletirdi de. nk dahiliye uzmanl bile olmayan bu pratisyen doktor bir tp dehasyd. Bodrum yarmadasnn her kynden fakir fukara hastalar muayenehanesinin nndeki basamaklarda oturur, gece gndz onu beklerlerdi. Bu yoksul hastalarn sadece cret almadan tedavi etmekle kalmaz, bedava ila da datrd onlara. Estetik cerrahiden psikiyatriye kadar baaramad i .yoktu. Yalnz iki rnek vermekle yetineyim: Bir gen kz, otomobil kazas geirmi. Yzndeki yara zmir'deki niversite kliniinde dikilmi. Ama kzn yaras zonklayp duruyormu. lim Beye bavurmu. Bizim tp dehs, kzn yzne bir bytele baknca, yarada kalan kk cam paralarn dakikasnda grm. Kk bir ameliyatla, ilk dikii skp, cam krntlarm temizledikten sonra, estetik cerrahlarn en marifetlisi gibi, hibir iz brakmadan kzn yzn yeniden dikivermi. Rahmetli arkadam Dii Taner Arman'm bana anlatt ikinci olay, ok daha ilgin: Taner,

gencecik bir ky retmenin diini ekmi. Kz teekkr etmi, kapya doru yrm, sonra anszn p diye dp baylm. Taner'in kzn yzne kolonyalar srmesi, vantilatr tutmas bounaym. Yerde kaskat 16 yatan kz, aylmyormu bir trl. Panikleyen dii arkadam, lim Beye telefon edip, onu imdadna arm. lim Bey koa koa gelmi, kza bir enjeksiyon yapm. Kendine gelen kz gittikten sonra, lim Bey, mkemmel bir ruh doktoru gibi tehisini koymu: "Bu kz, ok kapal bir evrede, din basks altnda yetiti herhalde. mrnde ilk kez, gen bir erkekle bir odada kapal kald. stelik diinden kan geldi. Bu yzden bir ok geirdi." Taner, acaba bu tehis doru mu diye merak etmi. Kzn ailesini filan aratrm. Gen retmenin, Kastamonulu bir imamn kz olduunu, Bodrum yarmadasndaki kye yeni geldiini, evresiyle henz uyum salayamadn renmi. Bylece, tehisin yzde yz doru olduunu anlam. Kendim dahil, nice Bodrumluyu lmden kurtaran lim Bey, ne acdr ki, kendini kanserden kurtaramad; gen saylabilecek bir yata lp gitti. imdi atafatl bir hal dkknna dnen muayenehanesine bitiik kmaza onun ad verildi. Ama Bodrumlular Dr. lim Beye gnl borlarn bu kadaryla deyemezler. Yeni yaplan byk hastahaneye onun ad verilmeliydi bana kalrsa. Mideme dknlm bilen Bodrumlu arkadalarm, tifom srasnda maneviyatm bozulmasn diye, beni hem diyete uygun, hem de lezzetli orbalar, yasz balk buulamalaryla besledikleri, baucumda nbetleerek bekledikleri halde, tifom ok elenceli gememiti. Oysa hastalklarmda ok elenceli durumlar olurdu kimi zaman. rnein, ameliyatlarmdan birinde kahkahalar atarak narkozdan uyanmtm. nk arkadam Neja t Harmanc, yatamn kenarna oturmu, yzme sevecen kk tokatlar atarak, "Trkiye'nin, Balkanlarn ve Ortadou-nun en iyimser hastas kendine gelmek zere imdi" diyordu, beni kesip bien meslektana. Baka bir ameliyatmda, anlalan bana biraz fazla narkoz verilmiti ki, kendime geldiimde zilzurna sarho bir haldeymiim. Bamda bekleyen arkadala her nedense Franszca konuuyormuum. "nsan tutarl olmal. Benim bu yatakta ne iim var? Hemen gitmeliyim" diyormu-um, ayaa kalkmaya alyormuum. Beni zaptedemeyince, arkada "imdat!" diye basm feryad. Hastabakclar iplerle 18 gelmiler, ayaklarmdan boynuma kadar yataa sk sk balamlar beni. lk ameliyatm on drt yandayken geirdim. Annem henz boanmam, Ankara'dayd. yi ki, bir rastlant sonucu vey babam Falih Rfk stanbul'da bulunuyordu. O gnlerin en nl cerrah Mim Kemal ke'yi yanma alp, yatl okuduum Arnavutky Kz Koleji'ne geldi. Beni ambulansla hastahaneye kaldrdlar. Meer apandisit patlam, peritonit olmuu m. Penisilin henz icat edilmedii iin, peritonitten kurtulmann pek yolu yoktu o sralarda. Gelgelelim Mim Kemal, bir Arnavu-tu kurtarm. Gzel mavi gzleriyle bana bakp bakp, "Arnavut yaad. Sen de yaayacaksn" derdi. Nitekim sayesinde yaadm da. Otuz yl kadar sonra, Marsilya'dan stanbul'a dnerken, vapurda onu grdm. Tehlikeli bir kalp sorunu olduunu, yaknda herhalde leceini sylediler. Yanna gidip, onunla konumak, teekkr etmek istiyordum. Ama bunu yapmaktan da ekmiyorum. Yolculuun son gn, baktm Mim Kemal gvertede yalnz. Hafife iseleyen yamurun altnda denize bakyor. ok yaknda

leceklerini bilenler, evrelerine garip bir sis yayarak, herkesi uzakta tutarlar sanki* O garip sis, Mim Kemal'in de evresini sarmt sanki. Gene de yanma gidip hayatm kurtard iin teekkr ettim. Beni ilkin tanmad elbette. Ama Kz Koleji, peritonit, Falih Rfk lf edince, hemen anmsad. "Aman efendim, bunca yl nceydi, nasl olur da hl unutmadnz" dedim. "Nasl unuturum? Penisilinden nce, bir sizi bir de Arnavutu peritonitten kurtardm" dedi. Sonra benim hi bilmediim bir ey anlatt: Ben krk derece atele baygn yatarken, asistanlarndan biri, "annesini bouna ardlar Ankara'dan. Kz bu geceyi geiremez" demi. Her naslsa bunu duymuum ve sokaklarda futbol oynayan bir ocuun zengin birikimiyle, az dolusu kfrederek, lmeye hi niyetim olmadn bildirmiim gen doktora. Bu terbiyesizliim, kendi de bir hayli kfrbaz olduu rivayet edilen Mim Kemal'in houna gitmi. evresini saran sisten biraz kurtulur gibi oldu. Gzlerinin ii glerek, "neler sylediinizi tekrar edemem. Ama bunlar duyunca, Arnavut gibi sizin de yaayacanz anlamtm" dedi. 19 I (Benim byle kfretmemin genetik bir olgu olduunu, yani elimde olmadan kfrettiimi belirtmek isterim. Kfrbazlk olay bizim soyda bir kuak atlyormu. Babam hi kfretmez mi. Ama hi tanmadm dedemin az yle bozukmu ki orduda "kfrbaz Asaf" diye n salm. Ben de ona ekmiim ne yazk ki. Hele beni akamlar tek bana TV haberlerine bakarken, elimi kolumu nasl salladm grenler, neler sylediimi duyanlar, "bu kocakar kafay fena halde tm" der. TV haberlerini dinlediim srada sahiden hafif tertip delirdiim iin, haklar da olur. Kalp krizi geirdiim srada da, bir hayli komik durumlar oldu. Dr. Nejat, oburluk konusunda beni hep uyarrd. "Yedi yedi, sonunda atlad derler ya, o atlayan mide deil, yrektir" diye aklard. Bana da buna benzer bir ey oldu anlalan. Yreim hafif atlad. O gnle r Cerrahpaa'da zel bir oda bulamadklar iin, beni bir koua yatrdlar. lk be gn nerdeyse a braktlar. Bulak suyuna benzeyen orbalar verdiler sadece. "Doru drst bir yemek yesem, kalbim hemen iyileir" diye sylenip duruyordum. ocukluk arkadam Halet ambel sonunda bana acd. ok gzel kzartlm kocaman bir tavuk getirdi. Ama Halet aklbamda bir insan, tavuu bana vermedi. O gzel tavuk, kan torbalar, ilalar, lameller gibi irkin eylerin arasnda, laboratuarn buzdolabna, benim eriemeyeceim bir yere konuldu. Derken, doktorlar kandrmak iin kk bir nutuk attm: "Hele bir deneyin. Bilim adamsnz, ak grl olmalsnz. Denemede her zaman yarar var. ocukluumda, diyare geirenlere bir yudum su verilmezdi. imdi boyuna su veriyorlar. Sarlk geirenlere et yedirilmezdi. imdi yediriyorlar. Tpta tedavi yntemleri srekli deimekte. Benim gibi midesine dkn bir insan sadece tatsz orbalarla ve yourtla beslemek, onu ruhsal bir kntye srkler, hastaln arlatrr dolaysyla. Tavuu yersem, inann iyileeceim, aslan gibi olacam" filan dedim. Sylediklerim tmyle samayd ama, alm yznden, kandrma yeteneim iyice glenmiti anlalan. Tavuk, bu yce tp yetkililerinin izniyle laboratuardan getirildi. Doktorlar bir halka oluturdu yatamn evresinde. Ben de oturup o tavuun hepsini afiyetle yedim. stne de hasta-hanenin zm hoafn itim. Bu tbbi deneyden hemen sonra elektrom ekildi ve sahiden de eskisine nispetle ok daha iyiydi. gn sonra da taburcu oldum.

Devlet hastahanelerinde yaam, o gn olduu kadar elenceli deildir her zaman. nk salk sorunlar bir yana, memleketin yoksulluundan kaynaklanan aclarn da en younlat yerlerdir oralar. apa'da bir ayak ameliyat geirecektim. Bu ameliyatn ad, eski Roma tarihinden bir kahramann adna benziyordu: Hallax Vulgus. Tek kiilik oday bir bakasna vermek zorunda kalmamak iin, bana bir piston yapld. Hallax Vulgus'tan drt be gn nce, beni o tek kiilik odaya yatrdlar. O drt be gn boyunca, hastahanede gezer, eitli koulara girer kar, ameliyat edilenlere bakar, yreim paralanrd. Hele ocuklar kouu beni perian ederdi. Annelerinden uzak orada yatan kklere, ufak eker paketleri, biskviler, ikolatalar gtrr, onlar per koklar> barma basardm. Bunlarn arasnda, sskack, kara gzl, kara sal, bacandan ameliyat edilmi yanda bir olana zel zaafm vard, ona iim giderdi. Kendim de ameliyat olunca, bu ziyaretleri kesmek zorunda kaldm. Ameliyatmdan birka gn sonra, bir de baktm ki, kk kara bir kafa, odamn kapsnn alt ksmn itiyor. (Devlet hastahanelerinde zil tekilat genellikle bozuk olduundan, gereinde hemirelere seslenebilmek iin, kaplar hep aralk braklr.) Kara kafasyla kapm iten benim kk oland. Kouu bir hayli uzaktayd. Ameliyatl bacan srkleyerek, emekliye emekliye o mesafeyi nasl am, benim odam nasl bulmutu bilemem. Hemen yatamdan eildim, kk sevgilimi koynuma aldm. Ama mutluluumuz uzun srmedi. Hastabakclar gelip ocuu aldlar, kouuna gtrdler. Ayaklanr ayaklanmaz, koltuk deneimle o koua gittim. ocuk yok olmutu. Yalnz ayamdan, apandisitimden, safra kesemden, yumurtalmdan filan ameliyat olmadm. Sinslerimden, ses tellerimden de zorum vard. Onlardan da ameliyat edildim. Ya 20 21 ilerleyince, gzmle ilgili sorunlar kt ortaya. Gnn birinde, gkte bir tek bulut yokken, imekler akmaya balad, gpegndz irili ufakl yldzlar uutu o zavall emektar gzlerimin nnde. Meer sol gzmn korneas yrtlm. Laser ile dikildi. Bu diki srasnda, grdm klarn ve renklerin gzelliini anlatamam. Acapulco'da, Meksika krfezinde gne batarken bile, byle krmzlar, byle maviler, byle yeiller, byle morlar grmemitim. Iklarla renkler yle grkemliydi ki, o srada, "aman ne iyi oldu da korneam yrtld!" diyecektim nerdeyse. Korneamn laserle dikilmesi, bana o k ve renk lenini sunmak dnda, pek bir ie yaramad. Ama boynuma taktm byk bir byte sayesinde okuyup yazabildiime gre, mesele yok. Gencecik insanlar lp giderken, bu kadar uzun yaamann bedelini demek zorundasnz elbette. Bu bedeli fazlasyla ar demek istemeyenlerin, "iyi ihtiyarlamak iin yiit olmak gerekir" sloganna uymaktan, salklar konusunda drdrlarm kesmekten, bedenleriyle birlikte kafalarnn da yalanmasn engellemek iin youn bir aba gstermekten baka areleri yoktur. Genlik yllar gemite kald diye ah vah etmesinler. Tam tersine, genliin sorunlarndan ve bu sorunlarn getirdii aclardan kurtulduklarna kretsinler. "Oh, ne gzel! Ben de ihtiyarladm, sonunda rahata kavutum!" diyebilsinler. Ama ihtiyarl kabul ederken, yirmi yalarnn umutlarn, cokularn, duyarllklarn, yani tm olumlu yanlarn elden brakmamaya gayret etsinler.. Bir insann bedeni artk hop hop zplayamazken, beyninin hl hop hop zplayabileceim unutmasnlar.

Bunu baarabilmek iin, yallarn "generation gap" denilen kopukluu, yani kuaklar arasndaki uurumu amalar gerek. Torunlaryla, torunlar yoksa baka genlerle iletiim kurabilmek iin her frsattan yararlanmaldrlar. Belki retmenliimden tr bu iletiimi iyi kt kurabildim her zaman. Ancak pop mzii sz konusu olunca, korkun uurumlar alyor yeniyetmelerle aramda. Dans etme biimlerine de aklm ermiyor. Eskiden bir kzla bir delikanl, birlikte dans ederlerdi. Bu danslardan bazlar, rnein tango, hafife ehvete dnrd 22 nerdeyse. Zaten yal bir Fransz devlet adam, galiba Clemen-ceau, tangoyu ilk seyrettiinde, "sl^i gy demi. imdiyse, ehvetin en kk bir izi bile kalmad ortada. Dans, dans olmaktan kt, biimsiz bir spora dnt. Ar bir bireycilik iinde, herkes, partnerine el bile srmeden, hatt partneri bile olmadan, tepinip duruyor tek bana. Bu tr danslar ve pop mzii -eer buna mzik denilebilirse- zamanla geebilecek bir genlik hastaldr belki de. stelik her gen kaplmyor bu hastala. "kdm kdm"dan deil de, biraz daha kaliteli hafif mzikten holananlar var. Genler, ihtiyarlarla birlikte olmak gereini hi duymazlar. Bunu duymalar iin de hibir neden yoktur zaten. Gelgelelim ihtiyarlar, genlerle birlikte olmaya can atarlar. Doksan yama gelince, dadm Glstan Hanm, kendi istei zerine, Bakrky'de bir huzur evine yerletirdim. Tek kiilik odas, TV'si, eski ve ok yakn bir dostu vard orada. Gelgelelim, bir ay sonra, "ben ne yapaym burada? Hepsi ihtiyar" diyerek, kyametleri kopard, eve geri dnd. ocuklarmn arkadalar gelince, en gzel giysilerini giyer, taklarn takar, sslenir pslenir, oturma odasnda bir koltua yerleirdi. Kendi lafa karmadan, genlerin sylediklerini ilgiyle dinlerdi. Dadm, doksan yanda bile gzel kalm bir erkezdi. Daha dorusu soyunu sopunu bilmediinden, erkez olduunu sanyordu. Kck bir bebekken, onu satmlar. Satn alan, din deitirip Mslman olan bir Fransz kontuymu. Tabak takmlarnda ve baz zel eyalarnda Latince yazl tal, armalar varm. ok zenginmi; kocaman bir konakta otururmu. Bir Trk kadnyla nikhl ve oluk ocukluymu. Ama Mslmanlndan yararlanp, uradan buradan gzel kz bebekler satn alrm. O bebekler on iki on yana gelip de det grnce, onlar koynuna alrm. teki kk kzlarn bana gelenleri duyan benim Glistan Hanm, det grmemek iin sirkeler ier, stne souk sular dkp mermerlere yatarm. Ama tabii hibir ie yaramam bunlar. On iki yama gelince, o da det grm. Fransz soylusu da onu koynuna alm. Glistan Hanm yle korkmu ki, ilk gece adamn yatana i etmi. 23 Dadm ben ancak otuz yalarndayken yksn bana anlatt. ok geirdim. "O herif bir canavarm!" diye bardm. Glistan Hanm, "efendime saygszlk etmeye hakkn yok! Bunu bana nasl sylersin, terbiyesiz!" diyerek stme yrd. Koskoca bir kadn olmasam, beni dvecekti mutlaka. "Beni ald, besledi, bytt" dedi. "teki erkekler beklemezdi. Ama o det

grmemi bekledi. O benim efendimdi" dedi. Sustum. Syleyeceim bir ey yoktu. nk dadm ancak orta yalyken Cumhuriyet dnemini yaamaya balamt. Osmanl treleriy-le yle bir artlanmt ki, kendi kleliini ve efendisi sayd o rezil Fransz Kontunun tutumunu son derece normal buluyordu. Kendisi daha da kkken rzna gemedii iin herife sayg duyuyordu hatt. Oysa on iki yandayken cinsel ilikiye zorlanmas, Glistan Hanmn bedeninde byk bir bozuklua neden olduu besbelliydi. Gene kendi anlattna gre, ilk kanamasndan sonra hi det grmemiti. "Efendim" dedii herif ldkten sonra iki kez evlendii halde, ocuu da olmamt. Neyse esas konumuza geri dnelim: Tpk dadm gibi, btn ihtiyarlar genlerle birlikte olmaya can atarlar. Torun sahipleri ok talihlidirler bu adan. Yal bir insann torunlaryla ilikisi, genken ocuklaryla ilikisinden kat kat daha rahattr. ocuklarla yaanan gerginlik torunlarla yaanmaz. ocuklar da, anneleriyle babalarna gsterdikleri tepkileri bykanneleriyle dedelerine gstermezler. Onlarla bir sorunlar olmadndan, hogrldrler bu ihtiyarlara. Ninelerle dedeler de, onlarn asl sorumluluunu, anneleriyle babalarna braktklar iin, torunlarna fazla karmazlar. Sadece severler, canlar istedii kadar da martabilirler onlar. Bylece huzurlu bir sevgi ortam oluur kklerle yallar arasnda. Genliimde de yallmda da kk ocuklar zellikle bebekleri tutkulu bir sevgiyle sevdim. Otuzuna doru, bu sevgi fena halde younlat. ocuk istiyordum. Ama evlenmeden ocuk istediim iin, ortada bir sorun vard. Evlilie kesinlikle ya -naamyordum. Evliliin bana ok zor gelmesinin nedeni, yalnz yaamaktan holanmamd. Monogam bir insandm, yani tekelilie inanyordum, ama o tek ele ayn evde oturmaya 24 gnlm raz deildi. Onu her gn grmek; ama geceleri evimde tek bana kalmak, tek kiilik yatamda kitabm okuyup tek bana uyumak istiyordum. stelik beraber yaayanlarn doal olarak, birbirlerinin en kt yanlarn grdklerini, bunun da bir ilikinin bozulmasna neden olabileceini bilmekteydim. Bu tutumumun hi de normal saylamayacan biliyorum. nk normal bir kadn sevdii erkekle sabahtan akama kadar ve geceleri de beraber olmak ister. Ama ne yazk ki, ben normal deildim bu konuda. Ancak uzak deniz kaptanyla rahat rahat evlenebilirdim: Adam iki ay ortadan yok olacak. Sonra gelecek, drt gn, bilemedin bir hafta evde kalacak. zlem ve ak iinde beraber olacaksn. Sonra Kaptan, ilebinde grevine geri dnecek; Hongkong'a, Singapur'a ya da ili'ye gidecek. Mutluluk iinde srp gidebilirdi byle bir evlilik. Ne var ki, herkesin ei uzak denizlerde kaptanlk edemez elbette. Ve grdm kadaryla, evliliklerin ou mutlu deil. ok iyimser olduum halde, iin i yzn anlaynca, evli iftlerden ancak yzde onunun gerekten mutlu olduu kansna vardm. Yzde doksan ise, kimi zaman rtl kalan, kimi zaman apak ortaya kan bir atma halinde. Rahmetli arkadam Niyazi Berkes, evlilii bir boks mana benzetirdi: Balay biter bitmez kar koca ringe karlar, ma balar. Eer dvenlerden biri nakavt olursa, ya da bir ike yapp yenilgiyi kabul ederek yere serilirse, o evlilik kr topal yrr. Ama ma devam ederse, bitkin den iftin ringden kmaktan yani boanmaktan baka aresi kalmaz. Gelgelelim, boanmak da kolay deildir. nk ocuklar vardr, karlkl karlar vardr,

alkanlklar vardr. stelik yalnz kalmaktan d kopar herkesin. Tm bunlara karn, bir an gelir, artk dayanamaz hale gelirler. Elli yl sonra, tm tandklarn hayretler iinde brakarak, ayrlverirler. rnein Tolstoy, 1910'da seksen iki yandayken, nerdeyse yarm yzyldr evli olduu, ona bir dzine ocuk veren, evin her iiyle uraan, btn yazdklarn temize eken kars Sofia'dan resmen kat. Kendisini zindanlara atan bir gardiyan olmakla sulad onu. Bir 25 yandan evrensel sevgiyi savunuyor, bir yandan da kadncaz kpekler gibi mutsuz ediyordu. Karsna brakt veda mektubunda, krk sekiz yldr sadk ve drst bir e olduu iin So-fia'ya teekkr etti; ama son gnlerini "yalnzlk ve sessizlik iinde" geirme k istediini bildirdi. Gece yars gizlice evden kaarken, "zgr olmak ne gzelmi!" dedi. Sofia zntden, kendini kk bir gle att. Geri dnmesi iin, ona yrek para -layc mektuplar yazd, haberciler gnderdi. Tolstoy'un niyeti ta Trkiye'ye kadar kamakt. Ama yolda hastaland, Astapovo adl bir istasyonda trenden inmek zorunda kald. Tolstoy istasyon efinin kk evinde can ekiirken, kars, hepsi yetikin olan ve kimi ana tarafn, kimi baba tarafn tutan ocuklaryla birlikte, zel bir trenle oraya geldi. eitli lkelerin gazetecileri, Pathe film irketinde haber program ekenler ve yazarn hayranlar oraya mt. Rus hkmeti sivil klkta polisler ve jandarmalar sevketmiti o kk istasyona. Ortodoks Kilisesi de, yazarn lm deinde dinle barmasn salamak umuduyla papazlar gndermiti. Tolstoy'un baucunda alt hekim vard. Yalnzlk ve sessizlik iinde lmek isteyen yazarn evresinde, grltl byk bir kalabalk toplanmt. Kars ise, gzyalarna boulmu bir halde trende bekliyor, onu grebilmek iin, srekli arabulucular gnderiyordu. Ama Tolstoy, So -fia'y grmeyi reddediyordu. Kandan bir hafta sonra, o tren istasyonunda ld. Kars onu ancak komaya girip bilincini yitirdikten sonra grebilmiti. Beni asl artanlar, oumuz gibi mutsuz evlilikler yapanlar deil, mutsuz bir evlilikten sonra, baka biriyle yeniden evlenenlerdir. Mutlu bir evlilik yaayanlarn dul kalnca yeni bir e edinmesini ok doal karlyorum. nk onlar nikhta keramet olduuna sahiden inanyorlar; yeni bir ein de onlar mutlu edeceini sanyorlar. Ama mutsuz olanlarn bu ac deneyimi yinelemelerine aklm ermiyor. Sokrates, "evlenin, evlenin" demi. "yi bir e bulursanz mutlu olursunuz; bulamazsanz filozof olursunuz." Bylelerinin filozof olamadklar besbelli. Bir ift arasndaki atmann, elerin kiiliinden deil, evlilik kurumunun koullarndan kaynaklandn bir trl anlayama26 mlar byleleri. Akm doal sonucunun nikahlanmak olduunu sanyorlar. Oysa ak tutkusunun evlilikle hi, ama hi ilgisi yoktur. lesiye k olduunuz biriyle, cinsel beraberlik anlar dnda, kpekler gibi mutsuz olabilirsiniz. lgnca k olmadnz bir kiiyle az ok mutlu- yaayabilirsiniz. Aka dp evlenmeye kalkan gen arkadalarma bir tek soru sorarm: Kzlara "eer karndaki erkek senin gibi kz olsayd, ona gene de hayran olup onunla yakn bir dostluk kurar miydin?" diye sorarm. Erkeklere de, "kz senin gibi erkek olsayd" diye balayarak ayn soruyu sorarm. Bu sorum "hayr! olmaz! Elbette yaknlk duyamazdm!" trnden ac lklarla yantlanr genellikle. Biraz dnp tandktan sonra "evet" yantn verenlere, "peki, yleyse evlenin; ama yedi yl ocuk yapmayn" derim. Neden yedi yl diye sorduklarnda, "yedi ylda iin clk kar da ondan" diyemem elbette. "Daha ok gensiniz; ocuunuz olmas yaamnz zorlatrr; aceleniz ne?" gibi laflar ederim. nk nispeten ksa sren ocuksuz bir evlilikle, gelip geici bir gnl ilikisi arasnda pek fark yoktur. Ama ocuklar dnyaya gelince, durum deiir, boanmak bir sorun olur. Gel-gelelim,

boanmamak da ocuklar asndan bir sorundur. nk iftin evlilii yrmyorsa; avaz avaz barp armasalar da, birbirinin bana anak mlek atmasalar da, ocuklar, anneleriyle babalar arasndaki' sinsi sava seziverirler hemen. te yandan boanmalar, zellikle yetikin olmayan ocuklar fena halde sarsabilir. Yetikin ocuklarn ise, annelerine babalarna "artk bktk, boanm" dedikleri olur. Kendim de boandm ve ailemde nerde yse herkes -olum, annem, teyzem, daym, amcam, karde ocuklarm- boand iin bu durumlar ok iyi bilirim. Boanmayla ilgili sorunlar, kimi zaman torunlara bile yansyabilir: Birka yldr ayr oturan annesiyle babas boandklar srada sekiz yanda olan torunum Yunus'un bana stanbul'dan Bodrum'a telefon etmesini hi unutamyorum: "Nene, bunlar resmen boand. Sen benim hl nenem misin?" diye sordu. Hibir eyin deimediini, babasnn her zaman babas, benim her zaman nenesi olduumu syledim. Ama ocuk buna pek inanmad. "Sen babamn annesisin, babam da an27 nemden boand. Belki nenem olamazsn artk" dedi. Hl nenesi olduumu kantlamak iin, bir an nce stanbul'a geri dnmeye can attm. Evlilik d dnyaya gelen ocuklar, ortada bir baba bulunmadndan, boanma travmasn yaamazlar elbette. Evlenmeden ocuk dourmann avantajlarndan biri de budur zaten. Ancak, benim gibi devlet memuru bir kadn nikhd bir ocuk dourursa, onu dakikasnda iinden atarlar. Deil elli yl nce, gnmzde bile, byle bir ey yapmak cesaretini gsteren kadn ok enderdir lkemizde. Avrupa'da, zellikle aydm evrelerde, ok ocuklu iftler bile resmen nikhlanmay gereksiz bir formalite sayarken; bizim hi mi hi medeni olamayan medeni kanunumuza gre, kadnlar gen kzlk soyadlarn kullanma hakkn ancak geenlerde kazandlar: 1950'de olum Mustafa'y dourunca, doum tazminatn almak iin stanbul niversitesi Rektrl Personel Dairesine gittim. Mdre doum sertifikasn gsterdim ve sanrm 300 bin lira kadar tutan param istedim. Personel Mdr, "ama soyadlar tutmuyor. Sizin soyadnz Urgan, bu ocuun babasnn soyad Irgat" dedi. Makale ve kitap yaynlayan meslek sahibi kadnlarn soyadlarn deitirmelerinin sakncalarn nezaketle aklayp, evlenme czdanm masann stne koydum. Adam, "namusumu" kantlayan bu belgeyi uzun uzun inceledikten sonra, "soyadlar tutmuyor gene de" deyince, benim de tepem att. Evlenme czdann masann stnden kaptm. "Efendim, bu ocuk pi, babasnn kim olduu belli deil. Ne var ki,'bu pii devlet memuru olan ben dourdum. Onun iin doum parasn bana vermek zorundasnz ocuk pi olduu halde" dedim. Ksa boylu, tknaz, krmz yzl bir adamcaz olan Personel Mdr mosmor kesildi. nme inip yere ylacandan korktum bir ara, eli aya tir tir titredi. "Peki, peki" diye kekeleyerek nndeki kd imzalad. Ama o doent hanmn nikhd bir ocuk dourduu saplantsndan hl kurtulamadna eminim. ki ocuk dourdum. Ama kendim dourmak deil, evlat edinmek istiyordum aslnda. Kan balarna hi inanmadm iin, dnyaya nasl olsa gelmi olan kimsesiz bir ocuu byt 28 mek, yeni bir ocuu dnyaya getirmekten ok daha olumlu bir davrant benim amdan. O zavall annesiz ocuklar, koruma yurtlarnda mutsuzdular; bir kadnn gelip, onlar almasn, onlar sevmesini bekliyorlard. Bir ocuu kkken evlat alrsanz onu ha dourmu, ha dourmamsmz hi farketmez bence. nk ocuu benim etimdir, benim kanmdr diye deil, ona emek verdiiniz iin, onun kahrn ektiiniz iin seversiniz aslnda. Bertolt Brecht,

Kafkas Tebeir Dairesinde, gerek anann, bir ocuu douran kadn deil, ona bakan, onu sevgiyle koruyan kadn olduunu, yadsmamayacak bir mantkla kantlar. Eer sekiz dokuz yanda bir ocuu alrsanz, bir kadnla bir bebei birletiren o inanlmaz sevgi oluamaz belki de. Ben az kalsn bu yanlgya dyordum: Eski bir kaz yerini bulup incelemek isteyen arkadam Halet ambel ile birlikte, 1941 ya da 1942'de Krkaac'n bir kyne gitmitik. Orada krlarda dolanrken grdm kk oban hi unutamadm. Srtn bir kayaya dayam Pollyanna'y okuyordu. Ak havada kitap okuyanlara ister byk, ister kk olsunlar yaknlk duyarm hemen. Yanma gittim; konumaya baladk. Dokuz yandaym; babas lm; sadece smf olan ilkokulu bitirmi. Okumak istemi; ama gidebilecei baka bir okul yokmu oralarda. Her haliyle kk bir prens izlenimini veren bu ocuun zeks ve gzellii karsnda aklm bamdan gitti. Annemle dadmn eve bir kyl ocuuyla geri dnnce, ne gibi tepkilerde bulunacaklarn hi dnmeden, "Benimle stanbul'a gel" dedim. "Evimde oturursun, olum olursun, senin okuman salarm." Kk olan; o gzel kara gzlerinde sevin ldayarak bana bakt. Sonra yz karard. "Gelemem, garlara kim bakacak ben gidersem?" dedi. "Garlar" dedii, annesi ve k ablasym. O kk ocukta byk bir sorumluluk duygusu vard. Evinin erkei olarak "garlan" ellere brakamazd. Kuuk obanm ne olduunu hep dnrm. O zeksn, o g-zelhgn nasl kullanmt acaba? Belki bunlar hi kullanama-rm, ezilip &^iti. yoksulluklar iinde ^^ de namussuzun teki olmutu bunlardan yararlanarak. Otuzuna doru ocuk sahibi olmak isteyiimin fena halde 29 younlatn sylemitim. Dourmak deil, evlat edinmek istiyordum. Ortada bunca kimsesiz ocuk olduuna gre, bu iin kolay olacan sanmtm. Giderim bir koruma yurduna, bir bebek alrm diye dndm. stediimi seerim. Aralarnda yere oturur, kollarm aar, emekleyen bir bebein bana yaklamasn, beni semesini beklerim belki de. nk ok yakn dostum olan bir ift bunu yaadlar. Evlat edindikleri ocuk onlar seti: Belirli bir kz bebei almaya karar vermiler. Muameleler balam, kk kz grmeye gitmiler. Ama o srada bir erkek bebek, emekleye emekleye yanlarna gelmi. Bacaklarna yle bir sarlm ki, fena halde duygulanan arkadalarm, kk kzdan vazgemiler, onu evlat edinmiler. "Biz onu semedik; o bizi seti" derlerdi her zaman. Ben de seeceim ya da beni seen bebee, "seni dourmadm; ama sen ocuumsun, seni seviyorum" derim. Psikologlara gre, ocuu aldatmak doru deilmi. ok kkken ona sylemeliymisiniz biyolojik annesi olmadnz. O bilgiyle bymesi ok daha salklym. nk o cuk, "beni dourmad halde, bana bakt, beni bytt" diye dnerek, yalnz sevgi deil, gnl borcu da du-yarm onu evlat edinene. (Beni de drt yamdan sonra bir vey baba bytt iin, ok iyi bilirim bunu.) stelik evlat edinildiini bilen ocuk, byyp de size kznca, "beni keyfin iin dourdun, ne yapalm, dourmasaydm!" diyemez gnn birinde. Evlat edinme iini kolay sanyordum. Birok konuda olduu gibi, bu konuda da yanlyormuum. Meer ne kadar g-m kimsesiz bir ocuu evlat edinmek! Ben bekrdm. Oysa evli iftleri her zaman tercih ederlermi. Ekonomik ve ahlaksal durumunuzla ilgili uzun soruturmalar yaplrm. stelik 40 yandan nce evlat edinmek yasakm. (O ya snr imdi otuz sekize indi galiba.) Bunlar renince "sorun yok" dedim kendi kendime. ocuu ya da ocuklar (nk bir olan bir de kz iki ocuk istiyordum) hemen alrm; krk yama basnca da nfusuma geiririm." Dantm avukat arkadalarm, "bunu sakn yapma" dediler. Koruyucu anne olarak bir ocuu bytmek, yasal adan hibir hak vermezmi

insana. O ocuun her 30 an ortaya kabilecek bir yakm akrabas, onu dakikasnda elinizden alabilirmi. Ben de perian olurmuum, ocuk da. Krk yana kadar beklemekten baka arem yokmu. Bense bekleye-medim. in kolayna gidip, biri olan biri kz iki ocuk dourdum. 22 Ocak 1950 pazar gn, olum Mustafa, ok tuhaf denilebilecek bir biimde dnyaya geldi: Birka gn nce hastahaneye gitmitim, douma daha drt hafta kaldn sylemilerdi. O pazar korkun bir kar tipisi vard. Ama daha sonra gitmem g olur diye, skdar Paakaps Cezaevi'nde yatan arkadam Mehmet -Ali Aybar' grmek istedim. Mcap Ofluolu, Naci Sadullah, Cahit ve ben yollara dtk. Eskiden fikir sulularna sayg gsterildii iin, Meh met-Ali'yi mdrn odasna getirdiler. Yannda bizleri grmek isteyen baka siyasi mahkmlar da vard. oktandr yazlarn okuduum Aziz Nesin ile de o gn tantm. Onlarla gzel gzel konuurken, bir de baktm ki, mdrn masasna yaslanarak ayakta durduum yerin evresinde kk bir gl var. Doumla birlikte gelmesi gereken sular vaktinden nce akp bu kk gl oluturmu. Ayamn altndaki sular grenlerin i ettiimi sanmamalar iin, ellerimi kocaman karnmn stnde kavuturarak, masum bir yzle, "vallahi ben bir ey yapmadm" dedim. Sakarlm bilindiinden, Cahit, mdrn ma-" sasnn stndeki srahiyi devirdiimi sanm. Srahinin dev-rilmediini, dolu olduunu grnce, en trajik seslerinden biriyle "Mna, ne oluyor?" diye sordu. Ben de ayn jnasum yzle "douruyorum galiba" dedim. Bunun zerine, akllara smaz bir panik yaand. Benim dmda herkes banyordu. ieriye koarak gelen bir gardiyan iffetimi korumak amacyla, "btn erkekler heme/darya ksm drye emretti. Ortada hapishane kurallar diye b r ey tf ? h6Pf f ^ Sardyk ya aktfH ? bfr tak i a ,f f h ^ PUslarla d^

? y^^W beni hastahaneye gtrecek

bulmak JT1U,Tle Wr haVada' stelik Pa-r gln, taksi ^kan8 ' U- ^S111^1111^ koruyan bir ben vardm. Oysa kan alyordu. nk hi doum sancs! duymuyordum 31 ve ocuk dnyaya gelirken akmas gereken sular durup dururken akmt. ocuumun ldn, karnm yarp l bebei alacaklarn sanyordum. Caddede deli gibi koan Cahit bizden uzaklam; iinde yal bir bey oturan taksiye el koymutu. Taksiyi Cezaevinin nnde durdurunca, onu filmlerden tanyan ofr, Cahit'i azarlam: "Yalan uydurarak ihtiyar bu karda soukta indirdin. Bu hapishanede kadn mahkm yok ki senin karn orada doum yapsn. Artiz olmasna usta artizsin ama, utanma nedir bilmiyorsun" demi. Ancak benim karnm burnumda durumumu grnce kesti homurdanmalarn. Tipi yznden araba vapuru iskeleye bir trl yanaamyordu. Neyse sonunda Gurabba'ya doru yol alrken, Unkapan kprsnden tam getiimiz srada, iddetli doum sanclar balad. Saatime baktm. Dakikada bir dzenli geliyordu sanclar. Bebein yaad umuduna kapldm. Ve alt saat

sonra ocuk dnyaya geldi. ki ocuumu da hi barmadan dourdum. Bu g ii rezil olmadan yapaym diyerek diimi skmtm. Bu arada Mehmet-Ali ile pazar izninden dnen Cezaevi mdr telefonun bana oturmular, haber alabilmek iin, yarm saatte bir hastahaneye telefon ediyorlar. Ziyareti bir hanmn Mdr Beyin odasnda doum yapt, bu uurlu olay sayesinde pek yaknda af kaca sylentisi hasiphanede yaylm, herkes bayram ediyormu. Nitekim ayn yln mays aynda genel af kt. Ben de "eer Mustafa'y orada dourmaya balamasaydm, sen zor kardn hapishaneden" diyerek Mehmet-Ali'ye takldm durdum. Mustafa'nn doumunun hapishanelerle ilikileri bununla da bitmedi: Halet, o srada Aydn'da hapiste ve benden haber bekleyen ei Nail akrhan'a, "bir olumuz oldu" diyen bir telgraf ekmi. Gardiyan, mjdeyi vermek iin, geceyars yaka paa koua dalp, herkesi uyandrm. teki mahkmlar, bu mutlu olay kutlamak zere, Na'in onlara ay ikram etmesini istemiler. Hi kimse dnmemi, ta 1946'dan beri, yani drt yldr hapis yatan bir adamn nasl ocuu olabileceini. ocuklarm byynce, bebekleri sevdiim iin gene evlat edinmeyi dndm. "Olmaz! Yasak!" ile karlatm yeniden. 32 ocuklar sokaklarda srnyor. Ama ben bunlardan bir iki tanesini evlat edinemiyorum. nk bizim medeni kanunumuzda ancak hi ocuu olmayanlarn evlat edinme hakk varm. Baka lkelerde, ocuu olan bir kii tanesini daha nfusuna geirebiliyor. Oysa bizde, kutsal bilinen aile servetini korumak amacyla, malnn mlknn ancak kendi kanndan olanlara miras kalmas gerekiyormu. Yasalar izin verseydi ya da mutlu bir evlilik yapsaydm, en azndan be ocuum olurdu. Torunlar gelmeye balayncaya kadar, evimde her zaman bir bebek bulunmasn isterdim. nk kk ocuklar, zellikle yama kadar, inanlmaz bir mucize, bir sevin kaynadr benim gzmde. O kck ellerine ayaklarna, balarndaki ty gibi salara, ipeimsi tenlerine hep dokunmak isterim. Bebeklerin poposu, ou yetikinlerin yznden kat kat daha gzeldir. St bebeklerinin kakas bile tiksindirici deildir. Safran sardr ve hafif tarn kokar. Sokakta bir bebek grnce, arkadam Smer de ben de, nerdeyse sevin lklar atarak, saldrya geeriz. Annelerinin tedirgin olacaklarndan korkardm ilkin. Ama olmuyorlar. Yavrularnn hayranlk uyandrdn grmek, onlarn da houna gidiyor. Bebekler de bana glmserler her zaman. nk bebekler, tpk kediler gibidir. Onlar kimin sevdiini, kimin sevmediini dakikasnda anlarlar. Sevenlere gven duyarlar. Viyana'da doan torunum Yunus'u dokuz aylkken grdm ilk kez. Annesi Tarhan uaktan inince, bebei kucama koydu; bavuluyla uramaya gitti. "Eyvah!" dedim iimden, "bir yabancnn kucanda kalnca, annesini de gremeyince, basacak feryad imdi." Ama yle olmad. Bebek ban kaldrp bana bir baktktan sonra, uslu uslu oturdu kucamda. Babaannesi olmamdan, kann sesinden filan deildi bu. Sevgimi du -yumsam, gvende olduunu anlamt. Ne var ki, Yunus eve Selnce' kedimiz korkun kskanlk nbetleri geirdi. Zavall Pusuk bir de bakt ki, kendisi gibi yerlerde gezinen baka bir kuuk yaratk var evde. O kk yaratk; ikide birde kucaa almyr' plp koklanyor. Yunus kck elini boynuna geirdii, kuyruunu ektii halde, hncn bebekten deil, ben-

33 den ald. O gne dein hi yapmad eyler yapt. Yatama, en ok sevdiim koltua filan kakalar iler etti. Ona ihanetimi cezalandrd bylece. Bence yzde yz sevgi, sevgilerin en katksz, bir annenin ya da anne durumda bir kadnn bir bebee duyduu sevgidir. nk o bebein henz bir kiilii olmad iin, bir kusuru da yoktur. Da selleri gibi grl grl akan bir ak duyarsnz bu dnya gzeli et parasna. Bebekler, bebek kaldklar srece, salt mutluluk verirler annelerine. Krk be yandayken len olum Mustafa, drt be aylkken, sabahlar kular gibi akrd. Odada yzlerce ku vard sanki. Her sabah sevin iinde uyanrdm. Ne var ki bebeklerin kendileri sevin iinde deildirler her zaman. Ana karnndan kar kmaz alamaya balarlar. Bir insan yavrusunun ilk tepkisi alamaktr dnyaya gelince. Ama iki aylk oluncaya kadar gzyalar yoktur. Ancak nc ayda gzyalar akar. Onlar kucanza alp avuturken, o gzyalarn iersiniz. Abuk sabuk kurallar moda olmutu bir ara. Bebekleri ikide birde kucanza almayacaksnz, brakacaksnz istedikleri kadar alasnlar deniliyordu. Ama tmyle fiziksel bir aktan kaynaklanan anne-bebek ilikisinde, annenin bedensel scakl st kadar gereklidir bir bebee. Sfr-be ya arasnda bir kk ocuun evresini alglamas, dnyann en ilgin olaylarndan biridir. Be ylda, inanlmaz bir hzla her eyi renir. Alt aylk bir bebei kucanza alp bir aynann nnde durunuz. Bir size bakar, bir aynaya. Sizi tanr, ama kendisini tanmaz. Annesinin baka bir bebei tuttuunu sanr, basar ac bir feryat. Aynalarda kendisini tanr daha sonralar. Kendisine baka baka komiklikler yapar. ocuklarn konumay renmeleri de inanlmaz bir olaydr. Onlarla ne kadar ok konuursanz, konumay o kadar abuk renirler. Annem, kzm karsna oturtup srekli nutuklar att iin, Zeynep ok erken konumutu. Bebekler nce tek tek szckleri, sonra bunlarn arasndaki balantlar kurarlar. Bu balanty kurmadan nce konumaya yanamayan ocuklar da vardr. rnein olum Mustafa'nn ge konuacan sandm. Sonra bir sabah, kapnn zili aldnda, szckler arasnda hi duraksamadan, kararl bir sesle "Anne, kapy a, st geldi" deyince, bir mucize olmucasna afallayp kaldm. Bundan nce, "bu ne? Bu ne?" diye sorup dururdu ancak. Bir gn ona yemek yedirirken, oyalansn diye, nne bir dergi koymutum. Aldm ou dergiler gibi bu da solcu bir dergiydi elbette. Sta-lin'in bir fotoraf vard orada. Mustafa, Stalin'in nl byn gstererek "bu ne?" dedi. "Byk" dedim. Sonra "benim bym nerede?" diye sordum. (Geri Ece Ayhan beni "bykl kadnlar" arasna sokarak onurlandrd ama, Stalin'in by yannda benimkisi solda sfr saylr.) Bir buuk yanda Mustafa annesine gvenini henz yitirmedii iin, bunu sorduuma gre, benim de mutlaka bir bymn olacan dnd. Yzm dikkatle uzun uzun inceledi. Sonra, iaret parman cmbz dememi kaln kalarmn stne koyarak, "ite byk bu" dedi. ocuklar konumay rendikten sonra, drt be yalarnda glmece duygular da gelimeye balar. Bir gn, Mustafa'ya kzdm, "eek!" dedim. ocuk, fkeden kpkrmz kesildi. Ama ok sakin bir sesle "eek ben deilim, eek sensin" dedi. Ona "eek" demekle yanl davrandm bildiimden, hi stelemedim, sustum. Ayn gn Anadoluhisar'na gezmeye gittik. Yolda, renk renk zerzavatlarla ykl, kr iekleri ve mavi boncuklarla ssl ok irin bir seyyar manav eei grdk. (Byle eekler de vard eskiden) Oluma "bak ne sevimli

eek! Tpk sana benziyor" deyince, Mustafa "bu eek bana da benziyor, sana da" dedi ince bir glmsemeyle. Mustafa'nn olu Yunus da ayn yalardayken, bana kzd, sata kard beni. Boynuna ast kk davuluna vura vura, bara ara, evin iinde doland durdu: "Satlk nene var! Gzlkleri var! Memeleri var! Hep okur, hep yazar! Yemek yapar! Sprp siler! Poposu var! Satlk nene var!" Sonra bana dnp, "seni kimse satn almyor, gryorsun" dedi. Kk ocuklar, zellikle bebekleri yle canayakm bulurum ki, kkken tandm, kucama aldm biri, yetikin aUI|Ca ne denli deiirse deisin, hatt artk hi de canayakn say masn, kkken sevimliliini anmsadmdan, ona nleyemediim bir yaknlk duyarm gene de. Zaten bana kalrsa, 34 35 annelerin ocuklarn her zaman sevmelerinin balca nedeni, onlarn kkkenki halini hi unutamamalardr. Gelgelelim, ortada metanetle kabul edilmesi gereken ac bir gerek var: ocuklarmz byyor. Yirmi yanda, sonra otuz yanda, sonra krk yanda oluyorlar. Ve yetikin insanlar olarak bize ne kadar ters derlerse dsnler, umarsz bir akla onlar sevmeye devam ediyoruz. Oysa hayvanlar, insanlardan ok daha akll bu adan. Kedilerin durumunu izledim: Yavrular kkken, onla- ,| r besliyorlar, koruyorlar, onlarn stne titriyorlar. Ama byynce, patileriyle burnuna "pt" diye vurup, balarndan sav-1 yorlar. Ne are ki, insanlar byle "pt!" diye vuramyorlar ocuklarnn burnuna. Sonuna dein, ocuklarn koruyorlar, onlarn stne titriyorlar. Gerekleri aka syleme kten korkmuyorsak (ki dmz kopar bundan) "ana sevgisinin" mr boyu sren gnll bir klelik olduunu kabul etmemiz gerekir. Kiiliini hi beenmediimiz bir insana duyduumuz cinsel tutku j klelik sanlr. Oysa asl klelik ocuklarmza duyduumuz bu umarsz aktr. Kald ki, cinsel tutkular, bitiverir gnn birinde. Ama ocuklarmza akmz hep srp gider. Mebbet aka mahkmuzdur. Gnn birinde af kacak, mebbet aktan kurtulacamz umudu da yoktur - kesinlikle yoktur. Bir ac gerei daha kabul etmemiz gerekmektedir: Annelerle babalarnn byyen ocuklaryla ilikisi genellikle mutlu deildir. Ka anne, ka baba tamamiyle memnundur ocuundan? Mutlu evlilikler kadar enderdir bu belki. Ne var ki, sizi mutsuz eden einize katlanamaz, ondan boanrsnz. Ama sizi ayn derecede mutsuz eden ocuunuzdan kopmanzn yolu yoktur, hatt herkesten, kendinizden bile gizlersiniz mutsuzluunuzu. Annelerle babalarn ocuklaryla ilikileri dpedz mutsuz olmasa bile, bir hayli gergindir genellikle. Sert de olsanz ya da benim gibi fazlasyla yumuak da olsanz, kabahat hep sizdedir: Olum Mustafa ilkokulun son snfndayken karnesini fkeyle nme att/'Senin paradokslarn yznden matematikten iyi not alamadm" dedi. Henz on bir yanda olan olumun paradoks szcn kullanmasndan hafif bir gurur duymakla birlikte, bu sulama beni zd. "Ne gibi paradokslar?" 36 diye sordum. Mustafa aklad: teki anneler, ocuklar iyi karne getirmeyince, onlardan hesap soruyor, onlar azarlyorlar-m- Bense, bir diploma fabrikasnda alan biri olarak, gerek bilginin ve gerek kltrn, okullarla ve niversitelerle hibir ilgisi olmadn anladm sylyrmuum, bir insann bir yn diplomayla karacahil kalabileceini

savunuyormuum. Tandm en bilgili ve en kltrl insanlardan biri olan Abidin Dino'nun ortaokul diplomas bile almadn boyuna anlatyor -muum. Asl ama, diplomal deil, bilgili ve kltrl olmaktr diyormuum. Buna benzer paradokslar yapyormuum sabahtan akama kadar. te, ok kitap okuyan Mustafa da, bu aykr dncelerim yznden, bol bol kitap okumu, dolaysyla matematik dersine bo vermi, sonuta kt not alm. Olum bir daha karne getirdiinde ciddi pozlar alp yaz masama oturdum, okuma gzlklerimi taktm, karneyi dikkatle inceledim. Sonra, sert yapmaya altm yapay bir sesle, "olum, matematikten daha iyi bir not alabilirdin" dedim. Mustafa karneyi fkeyle elimden kapt, "Ben de seni adam sanmtm, tpk teki anneler gibisin" dedi. Yani oluma gene ya-ranamamtm; nk ocuklarnza yaranabilmenizin yolu yoktur nasl olsa. Kzm Zeynep de on sekiz yandan nce youn tepkiler iindeydi bana kar. "Senin profesrlnden bana ne? Ben herkesin annesi gibi ev hanm anne istiyorum" derdi. Gzmn iine baka baka, hi okumayacan (niversite mezunudur); on be yanda evleneceini (hl bekrdr); be ocuk douracan sylerdi. Ben, "aman ne gzel! bol bol torunum olur deyince de, "acayip" fikirlerimi onlara da alamam engellemek m, ocuklarn bana hi gstermeyeceini bildirirdi. Okullarda din dersi velilerin iznine balyd o sralarda. Zeynep izm vermeyeceimden emin olduu iin, salt damarma basmak amacyla, din derslerine girmek istediini syledi. Ben bozulduumu hi belli etmeden, "iyi olur; ne de olsa bilgi bilgidir" de^6'd ZUlma SlraS1 na ?6d' KlZlm Dame de Sion'dan heP y bitirince, onu baka bir okula gnderonerdim. Zeynep, buna sevineceine, beni fena halde 37 azarlad: Sevse de sevmese de Dame de Sion'un iyi bir okul olduunu, orasn bitirmeye karar verdiini aklad. Sonra da her istediklerini yaparak, aabeyini de onu da martp, ahlklarn bozmakla sulad beni. Hakk da vard byk bir olaslkla. Yalln nimetlerinden birinin de ocuklarnzla yaadnz sorunlar, torunlarnzla hi yaamamanz olduunu sylemitim. Ne var ki, genlerle iletiim kurabilmek iin, i dnyanzn gen kalmas gerekmektedir. Benim i dnyam gen olmasna gen de bugnn genliinin i dnyasyla ne derece uyum iinde bilemem. nk gnmzn ou genleri siyasal ve toplumsal sorunlara tamamiyle ilgisiz. Bol para kazanmak tek amalar. Bense yirmi yanda benimsediim siyasal inanlara hl balym. Amerikal air Robert Frost "ihtiyarlnda tutucu olmak korkusuyla, genliinde solcu olmay asla gze alamadn" syler. ("I never dared to be radical when young for fear it would make me conservative when old"). Oysa ben ileride ayrntl olarak anlatacam gibi, genliimde de solcuydum, ihtiyarlmda da solcuyum. Hatt solculuum daha da artt yam ilerledike ve memleketin durumu berbatlamca. Belki bu yzden, szde akllar balarna gelen kimi eski solcular, benim gibi bir dinozoru umutsuz bir vaka sayp fena halde kmseyeceklerdir. Ama onlarn karsnda ylmak niyetinde deildir bu dinozor. Tketim toplumunun kltrden yoksun bir ortamda egemenlik kurmasnn doal bir sonucu olan bayalk, faizm kadar irkin, faizm kadar tehlikeli benim gzmde. Belki bu da bir n iin, orta ksm

dinozorluk belirtisi saylacak ama davranta, konuma slbunda, klk kyafette, mzikte, her konuda bayala iddetli bir tepki iindeyim. Son yarm yzylda lkem de dnya da daha da bayalat iin, tepkim de gittike iddetleniyor. Bu bayaln, Amerika Birleik Devletleri'nde balayarak tm dnyaya yayldn ileri srmem, siyasal nyarglarmdan tr deil. Bu konuda Amerikal aydnlar da benim kanm paylayorlar. Ben Amerika'ya veritirdike, balarn hazin hazin sallayp beni onaylyorlar: ngiltere'den g edip New England blgesine yerleenler dnda, ABD'nin yurttalar, Avru 38 pa'nn eitli lkelerinden kopup gelen, yoksulluklarndan tr okumalar yazmalar da olmayan gmenlerden oluuyordu. Bu kadar deiik kkenli insanlar birletirecek ortak bir zemin gerekliydi. Baarl olup para kazanmak hrs ve bu hrstan kaynaklanan bayalklar bu ortak zeminin temeli oldu. Freud, "America was a great mistake" (Amerika byk bir yanlgdr) demi. Bunu bana aktaran Amerikal bir psikanalist olduuna gre, Freud gerekten sylemitir bu sz. Btn dnyaya yaylan bu bayalama konusunda, bizler ayrca marifetli saylrz. nk Avrupallar Batl bir biimde bayalarken, biz hem Batl hem de Doulu olduumuzdan, hem alafranga bir biimde, hem de alaturka bir biimde bayalamann yolunu bulduk. Hem pop'un "kdm kdm"larn ortaya kardk, hem de arabeskin irili ufakl bo'larm. Ancak arabeski, Avrupa ve Amerika taklidi pop'tan daha az aypladm bildirmek isterim. Neden derseniz, arabeskin felket bir mzik tr olmakla birlikte, insanlarmzn baz ruhsal gereksinimlerini karladn anladm gnn birinde: Benim oturduum Bodrum kmaznda, ancak bir tek evin radyosundan ve teypin-den irkin sesler ykselmezdi. O evden arabeskin en koyusunun avaz avaz feryat ettiini duydum bir sabah vakti. Bu yrek burkan lklarn kesilmesi iin kmaza frladm. "Ders altm" syleyecektim elbette. nk Bodrumlu komularm, nnde kitap kt, elinde kalem tutan beni grnce, ancak ders almakla aklayabilirler byle bir ura. "Aman, grlt etmeyin, Mna Hanm ders alyor" derler. Ben de bunu syleyecektim. Ne var ki, durumu grnce bir ey syleyemeden evime gen dndm. nk durum vahimdi: Komumun gencecik kz, pencerenin yanndaki mindere km, iki eliyle ban tutmu, gzel yznde derin bir acyla arabesk dinlemekteydi. Bu arabesk fasl bir hafta kadar feryat figan devam ettikten sonra S^T kesliverdL A)m p*n komum bana urad; sz kesildi-gm, kznn birka ay iinde evlenecei mjdesini verdi. O za-an anladm ki, o gzel kz, ancak arabeskin yrek paralayan gmeleriyle biraz dindirebiliyordu ak aclarn. Nianlanp aclar biter bitmez arabesk de bitiverdi. 39 Arabeskin baz ruhsal durumlarda halkmza ifa verdiinin farkna vardmdan, bu mzik trnn bayalna katlanabiliyorum. Ama moda denilen eyin klk kyafette uygulanmasna nasl katlanabileceimi bilemiyorum. tiraf etmeliyim ki, bu moda hastal en ok kadnlara musallat oluyor. Gzel bir kzm ya da gzel bir gen kadnn, ok hafif bir makiyaj yapmas, salarn dzgnce taramas, onu daha da gzelletirmeye yeter de artar da. Ama onlar, modaya uymak iin lks berberlere gidip dnya kadar paralar vererek, gln sa modelleriyle, gereksiz makiyajlarla doal gzelliklerini bozuyorlar. (Cihangir'de otururken bir ara komum olan tiyatro merakls ok sevimli bir sosyete berberi vard. Kadnlarn kendilerini nasl rezil ettiini gre gre depresyona girip gen yata lmesinin nedeni budur bana kalrsa.) Dnya gzeli bir kz, moda diye, dudaklarn siyaha yakn bir bordo rengine

boyuyor. Biimli uzun bacaklar olduundan, mini jp ona ok yakyor. Ama gene modaya uymak iin, yaz scanda kaba saba postallar giyerek, bacaklarnn gzelliini ve mini jpn ekiciliini mahvediyor. iman, ksack boylu, yal bal bir hatun, kendisini Amerikan futbolu oyuncusuna benzeten kocaman vatkal ceketler giyiyor. Oysa akl banda bir kadnn, "bu moda acaba bana yakr m?" diye biraz dnmesi gerekir. nk yirmi yan da, 1.75 boyunda sln gibi bir kzn stnde bile irkin durur o vatkal ceketler. Hem yeterince param, hem de yeterince vaktim olmadndan, klk kyafet asndan kendim biraz dklrm ama, giyim kuam nemsemediim sanlmasn. Tam tersine, zevkle giyinmi bir kadna ya da bir erkee bakarken, iim alr. Grgl bir burjuva ailesinden geldiim iin de bu ilerden anlarm. Rk ya da pasakl kadnlara tahammlm yoktur. Modann gzeli vardr, irkini vardr. Hatt irkin olmayan ve yllardr sren iki modaya nclk etmekle vnebilirim. Bunlardan biri blucin modas, teki de bikini modasdr. Genliimde okul dnda hep pantolon giyerdim. Tophane'den ii tulumlar alrdm. Bunlar koyu mavi kaln bir kumatand. Asklar vard. Gs hizasnda ok ie yarayan byk cepleri vard. Benimkisi biraz megalomoni belki; ama, bu 40 ii tulumlarnn imdiki blucinlerin biraz hantalca bir atas olduu konusunda srar ediyorum. Bikini modasn ise yle icat ettim: Genliimde yunus balklar adalara giden vapurlarla yar ederdi. Marmara'da Boazii'nde. stanbul'un btn kylarnda denize girilebilirdi. Kentin her semtinde plajlar ald halde, kimi zaman arkadalarmla birlikte, kimi zaman yalnz, kalabalktan uzak yerlerde denize girerdim. Okuldan kap, sandalla Bebek'teki fenere karak oradan yzdm de olurdu. Adalarn ssz kayalk kylarn severdim en ok. O srada giyilen ince ynden yaplm etekli mayolar bir trl kuramazd stmde. Ben de drtgen biiminde bir basma kuma aprazlama kesip iki gen yaptm. Bu iki gen, karn ksmn akta brakan ve abuk kuruyan, altl stl bir bikini oldu. Balattm iddia ettiim bu iki modadan seksenimi getiimden kendim yararlanamyorum artk. Ama ikisini de ok beeniyorum. Bikinileri, gen ve biimli kzlarn stnde ok gzel grnd iin, estetik nedenlerden tr tutuyorum. Blucinleri de politik nedenlerden tr: Erkek kadn, varlkl yoksul btn genlerin, hatt baz ortayallarm giydikleri bu pantolonlar, kadn-erkek ayrmlarm da, snf ayrmlarn da yadsyan gerek bir eitliin ve gerek bir demokrasinin simgesi sayyorum. 12 Eyll rejimi srasnda, blucinlerin tehlikeli komnist eilimlerin bir belirtisi olmakla sulanp yasaklanmamasna da hl ayorum. amzn balca felketlerinden biri saydm, faizm kadar tehlikeli bulduum bu bayalk konusunda deer yarglarmn deitiini de itiraf etmek zorundaym: Bir lokantaya ya da bir meyhaneye gidince, bir taksiye binince, bir tatil kasabasnda sokaa knca, amurlu ve iren bir grlt selinin cvk cvk sularna batp bouluyorum. Bu szmona arklar, yle irkin ki, genliimde bayann bayas saydm piyasa arklarn fena halde zlemeye baladm. Bu yzden de "bir tatl huzur almaya geldim Kalamtan"da, "yandm avu, yandm elinden"de, "adalar sahilinde bekliyorum" da nostaljik bir gzellik grmek yanlgsna dyorum. TV yznden bayaln kirli sular evlerimizi de basyor. 41

Siz amasamz da baka biri aacak nasl olsa. Oturduunuz o kk apartman dairelerinde, TV bayalnn yaygarasndan kamanzn yolu yok. "Yaygara" sz tam yerinde: nk seyircilerin tm sanki sarm gibi, programlardaki yenilikler, bararak, nerdeyse uluyarak iln ediliyor. Amerika'nn da Avrupa'nn da hibir TV sinde buna benzer bir uygulama grlmediine gre, anlalan bize zg yeni bir bayalk bu. Televizyona kar olduumu sanmayn. Hibir makinaya, hibir elektronik cihaza kar deilim. Yeter ki, onlar insanlar deil, insanlar onlar kullanabilsin. Doru drst yayn yapan, iyi konserler, gzel filmler, ilgin belgeseller, aptalca olmayan siyasal konumalar ve tartmalar sunan akl banda bir televizyon ne kadar yararl bir ey olurdu. Ama ne yazk ki, yle olmad, tek tk programlar dnda TV kanallar (tm eksikleri ve kusurlarna karn TRT bir yana) bayalkta yartlar. "Greceksin, senden daha yksek 'rating' alabilmek iin, senden de daha baya olacam" yarmasyd bu ve birbirlerinden daha baya olmay gerekten de baardlar. Eskiden TRT'nin sadece iki kanal vard. Ve neredeyse her akam seyredilebilecek iyi eyler olurdu. imdiyse yok. Arada tek tk iyice filmler yaymlanyor geri. Ama gece yarsndan sonra yle ge saatlere konuluyor ki, ancak uykusuzluk hastalna tutulmu olanlar ya da isiz gsz olduklar iin leye kadar uyuyanlar seyredebilir bunlar. Gelgelelim, TV'lerde, ara sra ok elendirici durumlarla karlatmz da oluyor: Bir gece, ilgin bir ey var m diye "zapping" yaparken, bir de ne greyim? Dinci kanallarn birinde, bizim, daha dorusu "eskiden bizden olan" etin Altan. Karsnda da salar ortadan ayrlm; sakalsz, ama eriata uygun by olan dinci bir gen. etin Altan'm azndan szckler sel sular gibi durmakszn aktndan, dinci gen bir ey sormak frsatn pek bulamyor. "Eskiden bizden olann" imdi yazlarm yaynlad gazeteyi pek okumadm iin, "bakalm, neler sylyor bu" dedim kendi kendime. Ve yesi olduum Trkiye i Partisi'nin eski anl gnleri aklma geldi: "etin Altan acaba bugn ne dedi?" merak iinde olduum iin gazeteyi elime alnca, manetlere gz atmadan nce onun yazdn 42 okurdum. Makaleleri yalnz biz solcular deil, herkesi etkilerdi. rnein, Genco Erkal emekli Bahriye Subay babasnn artk solcu olduunu bana bildirmiti. "Ne solcusu?" diye sorduumda, "etin Altan solcusu" diye yant vermiti. etin Altan sz alnca, toplant yaptmz alanlar, gol atldka seyircilerin cotuklar futbol sahalarna dnerdi. Milletvekiliyken TBMM'inde lin edilmesine ramak kalmt. Btn bunlar ve bir yn baka eyi anmsadm. Gelgelelim, bu anlara dalmaya pek vakit bulamadm; nk "eskiden bizden olan" artc lflar ediyordu. "Dinci olmadan nce, Necip Fazl Ksakrek'in ok iyi bir air olduunu sylyordu. Onun eski iirlerinden "Kadn Bacaklar"n ayrca sevdiini anlatyor ve tam anlamyla erotik olan bu iiri, dinci bir kanalda ezbere sylemeye balyordu. Karsndaki eriat gen, al al moru mordu. etin'i susturmann yolu yoktu. Dudaklar titreyen delikanl neredeyse fenalk geiriyordu. Derken, TV'de bugne dein grlmedik bir olayla karlatm: Durup dururken klsik Bat mzii almaya balad. Ama, sper -mrit'in erotik iirini duyulamaz hale getirmekti. Ama hi mi hi mmkn deildi bu. nk orkestrann mzii ykseldike, "eskiden bizden olann" sesi de ykseliyordu. Gene duyuluyor, gene duyuluyordu. Necip Fa-zl'n erotik iirinin on alt dizesini, bangr bangr

bararak sonuna kadar okudu. KADIN BACAKLARI Her kadnn bast yerde sanki kalbim var Kalbim ki vahi bir zevk alr eziliinden. Bir kadnn iinden alay, gl, Gzlerinden ziyade bacaklarna yakn. Bir lisandr onlarn, duruu, bkl, Kadnlar! Onlar varken konumaynz sakn. 43 nce stnlardaki ilh gzellie Bacaklarn ruhudur ekil veren diyorum. Bacaklar bir kaln rtde sakl diye Mermerde kalbi arpan Vens' sevmiyorum. mrmzn getii yolda, bana sorsalar Gidiyorum bir kadn bacann peinden. Boynuma doladm gzel putu grseler. nsanlar renirdi neye tapacan. Kr olsam da alr gzm, ona srseler sa'nn eli diye bir kadn bacan. Ben de, keyifli kahkahalar atarak onu dinlerken, "eskiden bizden olann" hl birazck bizden olduunu anladm. TV kanallarna egemen olan bayaln en sinir bozucu rnekleri reklmlarda ortaya kyor. Ama televizyonunuzu hi amasanz da, vahi kapitalizmin ve tketim toplumunun doal sonucu olan reklmclktan kurtulmanzn yolu yok. Hatt da balarnda bile burun buruna geliyorsunuz bu bayalkla. Tatil kylerine yaklarken, otobsnz ne denli hzl giderse gitsin, reklm panolar stnze stnze geliyor. Tek are tketicilerin bir kampanya ap, "eer reklmlarnz daha kaliteli yapmazsanz, malnz satn almayacaz" demeleri. nk bir reklmn ille de baya olmas gerekmez. ok gzel reklmlar da vardr. Hi unutamadm bir Fransz reklm yznden Schweppes bamls olmutum vaktiyle. Paris Match dergisinin iki sayfasn kaplayan bir fotoraft bu: Altn kumlu, usuz bucaksz, ssz bir kumsal. Kumsaln bir ucunda kimsenin almad, kuyruklu byk bir piyno. Piyanonun nnde, stne kk harflerle Schweppes yazl kk bir ie; yannda da bir bardak. Marka o kadar kk yazlm ki, zor okunuyor. O sralarda Schweppes Tr kiye'de yoktu henz. Denize baktm, kumsala baktm, kuyruklu piyanoya baktm, kk ieye baktm. O fotoraf beni bylediinden, "Schweppes denilen iki, dnyann en gzel alkoll ikisidir mutlaka" diye dndm. 44 Schweppes imek isteiyle yanp tututum. Birka ay sonra, Paris'e gider gitmez, bir kahveye daldm, garsondan bir Schweppes rica ettim, Schweppes masama geldi. Sihirli bir iki sandm bu Schweppes, bir eit gazozdan baka bir ey deilmi meer. Dkrklma karn, reklm beni yle etkilemiti ki, bu gazozu imekten vazgeemedim bir sre. Franszlar, radyolarda espri dolu sesli reklmlar da yaparlard eskiden. rnein ok lirik, ok duyarl bir erkek sesi, onlarn nl halk arksn sylemeye balard: "Plaisir d'amour ne dure qu'un moment" (akn hazz ancak bir an srer.) Arkasndan ikinci dizeyi, "chagrin d'amour dure toute la vie" (ak kederi mr boyunca srer) demesini beklerken, baka bir erkein sesi, mziksiz olarak "he -pneu Michelin dure toute la vie" (Michelin otomobil lastii mr

boyunca srer) deyiverince, insan nce kk bir ok geirir, sonra da glmeye balard. Neyse, amzda gittike ar basan bayal elimizden geldiince unutmaya alarak (yaamaya devam ettiimize gre bu karabasan unutmak zorundayz) balca konumuz olan yalln nimetlerine geri dnelim. lkin unu belirtelim ki, bu nimetlerden yararlanabilmek in, genliin "kt" bilinen alkanlklarn srdrmeniz gerek. Genlerin salklarn korumak gibi bir kaygs yoktur. Siz de salnz bir saplant haline getirmeyeceksiniz. "Yalym; erken yatmalym" demeyeceksiniz. Cannz isterse erken yatacaksnz, cannz isterse ge. u yemek fazla tuzlu, u yemek fazla tatl, yok kolesterol, yok lipid diye tutturmayacaksnz. Asl lezzetli yemeklerin salksz bilinen yemekler olduunu ok iyi bildiiniz iin, eer cannz isterse kzartmalar, dolmalar, karnyarklar, imam bayldlar yiyeceksiniz. Midenize ar geleceini hi dnmeden, itahla yiyeceksiniz bunlar. Zaten bence, itahla yenilen hibir yemek, ne denli ar olursa olsun, insana dokunmaz. Ancak stresler ve~ korkular iinde, ekine ekine yenilen yemekler insana dokunur. 45 Yalnz yemek konusunda deil; ay, kahve ve iki konusunda da genliimin btn "kt" alkanlklarn olduu gibi srdrdm hafif bir gurur duyarak iln ediyorum: Gnde byk fincan sade kahve ierim. Sabahlar a karnna iki byk bardak ekersiz ay ierim. Bu sabah aylanyla birlikte ilk sigaram yakarm. imdi gelelim bu sigara konusuna: Sigara, yal yemekler, aylar, kahveler gibi szde zararl deil, gerekten zararldr insan salna. in komik yan, birok baka zararl ey gibi Amerika'dan gelen bu bitkinin on yedinci yzylda sala yararl sanlmasdr. rnein, nl oyun yazar Ben' Jonson, topran insanlara balad bitkiler arasnda, en ifalsnn ttn olduunu ileri srer. Ayn dnemin baka bir airi "O medicinal Tobacco!" diye coarak, yeni kefedilmi bir mucize ilam gibi ver bu zehirli otu. Gene ayn yzylda, ngiliz edebiyatnn en ilgin ve en artc kitaplarndan biri olan The Anatomy of Melancholy1nin yazar Robert Burton, "divine" (tanrsal) deyimini kullanarak ttn yceltir; "a sovereign remedy to all diseases" (btn hastalklara mkemmel bir ila) sayar. Ama fazla iilirse, ttn tiryakiliinin bir felketle sonulanacan da bilir: "Hellish, devilish and damned tobacco, the ruin and overdose of body and soul" (cehennemsi, eytanms ve lnetli ttn, bedenin ve ruhun mahvolmas ve yklmas.) Genliimde balayan kronik broniti hl ektiim iin, sigarann ne denli zararl olduunu herkesten iyi ben bilirim. Youn bir anti-ttn propagandas yaparm her frsatta. Bir polis kza bile yaptm bu propaganday: Yedi yl nce uakla Adana'ya gittim. Havaalannda polis kz stm arad. Bu kontrol biter bitmez, bir sigara yaktm. Polis kz, ne zamandan beri sigara itiimi ve ka yanda olduumu sordu. "On be yanda baladm. imdi yetmi be yandaym" deyince, o emniyet mensubu, stme atld, byk bir efkatle boynuma sarlp beni pt. Her ey aklma gelirdi de bir polisin, kz ya da erkek, beni barna basp pecei aklma gelmezdi. Meer yirmi be yanda olan bu kza hekimler, sigaradan vazgemezse, yaknda leceini sylemiler. Kz da beni o yata hl din bir du46 rumda grd iin, sigaraya devam edebileceini dnp sevinmi. Ama ben, ayakst kk bir sylev vererek, sigara imenin zararlarn gene de anlattm.

Kendim sigaray brakamam ama, brakanlara byk bir hayranlk duyarm; ikide birde kutlarm onlar. Brakmay ka kez denedim. Bir ay braktm, iki ay braktm, sonra gene baladm. nk braknca, fena halde manyaklayorum. Okuyamyor, yazamyor, be kar surat asyor, hayata ksyor, sigaradan baka hibir ey dnemez hale geliyorum: Szn ksas salm asndan sigaradan bin beter bir strese giriyorum. Sonunda, gnde sadece on sigara imemi salayan bir yntem icat ettim: Gerek ttn ihtiyacnn ilk drt nefes olduunu; ondan sonra insann otomatik olarak sigaray bitirdiini anlamtm. O ilk drt nefesi perian cierlerime derin derin ektikten sonra, yanmda her zaman tadm kk makasla sigarann kl olmu ucunu kesiyorum. Bir sre sonra o kesik sigaray yeniden yakyorum. Daha k bir davran, drt frt ekip, o sigaray kllkte ezmek olur elbette. Ne var ki, yirmilik bir paketin nerdeyse iki yz bin liraya kt bir dnemde, benim gibi emekli maalaryla geinenlerin byle k davranlarda bulunmalarnn yolu yoktur. cat ettiim yntemi birok tiryakiye salk verdim, ama hi kimse bu ok parlak buluumu benimsemedi her nedense. Yaamm boyunca birok yanlgya dtm. Bana ok ac ektiren yanl iler yaptm. Hibirinden piman deilim; nk yaplmas gereken yanllard bunlar. O yanllar ancak yaptktan sonra onlardan kurtulabilirdim. Ama sigaraya almama ok pimanm. nk sigara bir keyif deil, kt bir alkanlktr sadece. Sigara, paket bile tamadan, gzel bir manzara karsnda ya da iyi bir yemekten sonra kahvelerini ierken coup "ver bana bir sigara" diyenler iin bir keyiftir ancak. Tpk ara sra akamlan bir iki kadeh ien adama alkol bir keyif olduu gibi. Ama, o adam sabahn krnde iki imeye balar ve btn gn boyunca ierse, alkol bir keyif olmaktan kar, insan mahveden bir bamlla dnr. Gelgelelim, ttnn zararn ok iyi bildiim halde, sigara 47 ime yasann bir eit faiste zorbala dnmesini kabul etmiyorum. Bu zorbaln ilk rneklerini be alt yl nce New York'da grdm. Ariel Dorfman'm gzel oyunu lm ve Gen Kz'a gitmitim. Glen Close, Gene Hackman ve Richard Dreyfus oynuyorlard. Oyunun metni de, oyuncular da olaanstyd. Kendimden gemi bir halde, on be dakikalk arada dar knca, fena halde bozuldum: O koskocaman tiyatro binasnda, barlar vard, kafeteryalar vard, bir yn salon vard; ama sigara ienler iin bir kk oda yoktu. Tiryakiler binann dna kyorlard. Paltolar da vestiyerde kald iin, souk sokakta titreyerek, ayn suu ilemi zavalllar gibi birbirlerini gizlice dikizliyerek, avularnn iine sakladklar sigaralarn iiyorlard. Ne acdr ki, ayn sigara faizmi bizim tiyatrolarda da uygulamaya konuldu artk. stanbul kadar havas kirli bir kentte bu sigara yasann gln bir yan da var. Sorarm size: Akamlar bele sekiz arasnda Rumeli Caddesi'nde egzost kokular arasnda yrmek mi daha zararl insann cierlerine, temiz havada bir iki sigara imek mi? Sorarm size: Bir insann, bakalarna zarar vermeden kendi bronlarn ve kalp damarlarn harap etmeye ya da kansere arlar yapmaya hakk yok mu? Bunu engellemek nsan Haklar Beyannamesinin bir ihlli deil mi? Ne var ki, dramatik bir tonla sorduum bu retorik sorular (retorik soru, sylemi salt sslemek uruna yaplan ve yant beklenmeyen sorulardr) kendimi aldatmaktan baka bir ey deildir elbette. nk sigara imek, kirli havada da zararldr, temiz havada da. Bunu ok iyi bildiim halde, kendimi aldatmaya devam ediyorum. rnein, kn Bodrum'dayken (zaten yaz aylar ayak basmam oraya) gece yars bir uyandm ki, nefes alamyorum. "Tamam! Kalp krizi!" dedim kendi kendime. Evde yalnzdm. Fazla

tellanmadan, bir battaniyeye sarlp, avluya ktm. Komularmn cesedi abuk bulabilmeleri iin, avlu kapsn ardna kadar atm. Bir bahe koltuuna oturdum. Byle kolay can vereceime biraz da sevinerek, lmm beklemeye baladm. Ama kalp krizi deil, bronitin neden olduu bir astm kriziymi meer. Bir hafta hi sigara iemedim. Sigaray ya48 kyordum, ama iemiyordum. Cierlerim reddediyordu. Arkadalarm, "u cenabeti brakmak iin tam bir frsat" dediler. Ama ben, ok parlak bir sper -mantk yrttm: "Sigara iebilmek salmn bir gstergesidir" dedim. "Ancak yeniden sigara iebilirsem bu solunum hastalmn stesinden geldiimi, salma kavutuumu kantlayabilirim kendi kendime. Sigaray brakrsam, kendimi hep hasta hissedeceim." Bu zararl alkanlmdan bir trl kurtulamamamn nedeni, ahap Daymn bana ok eskiden anlatt bir ykdr belki de. ahap Daymn ne iki alkanl vard ne de sigara tiryakilii. Onun alkanl bunlardan beterdi. flah olmaz bir kumarbazd. Bu ok sevimli ve ok drst adam, babasndan kalan serveti Avrupa'nn eitli kumarhanelerinde bitirip meteliksiz kalnca, krkma yakn Tekel'de kk bir memur oldu. Krkalt yanda kanserden lnceye kadar orada alt. Tekel'de yal bir mdr varm daymn. Adamcaz otuz yl nce sigaray brakm. Ama bir paket sigarayla bir kutu kibrit hep varm masasnn stnde. Onlara sevgiyle hep bakar du-rurmu. Daym gnn birinde, "Hseyin Bey, ne iyi yaptnz da u pis sigaray otuz yl nce braktnz" deyince, gzlerini sigara paketine diken Hseyin Bey, ban kaldrm, ac dolu bir sesle "sen ne diyorsun, olum ahap Bey" demi, "daha dn brakm gibiyim." te bu lf beni mahvetti. "Tiryakiler otuz yl sonra bile sigaray zlyorlarsa, ben nasl brakabilirim" di--ye dndm. Arkadam Nail akrhan'm da sigaray braktktan neredeyse yirmi yl sonra dlerinde hl sigara imesi, "ne gzel! Sigara iiyorum! Aman kimse grmesin!" diyerek uykudan uyanmas da beni bir hayli sarst. Sigaray u kadar yl nce braktklarn ve hi zlemediklerini syleyenlere inanmaz oldum. Sigaray bir trl brakamamamn bana verdii aalk duygusundan ancak yalannca kurtuldum. nk Profesr Dr. Sleyman Veliolu bana dedi ki: "Mna hanm, daha gen olsaydnz, sigaray brakmanz iin size korkun bask yapardm. Ama artk yalanmaya baladnz. Ve bir insan, alkanlklaryla birlikte yalanmah." Ayaa kalktm, Sleyman Beyi ba49 rma bastm, ptm. O ne doru lf! Ruh doktoru dediin byle konumal ite! nsanlar gerekten de alkanlklaryla birlikte yalanmak. Zaten bu alkanlklar, bir eit "rituel" yani kutsal bir tren gibi bir ey olur ihtiyarlarn gznde: Sabahlar pencereye bitiik salncakl koltuunuza oturacaksnz. Denize bakarken, mutlaka, ama mutlaka cam bir bardakta (porselen fincan kesinlikle olmaz) ekersiz aynz ierken, sallana sallana ilk sigaranz yakacaksnz. (Nzm Hikmet, "sabah sabah a karnna iilen sigaralarn ac tadndan" sz eder. Bu tad, Nzm'a lm artrr. nk bu dizenin hemen arkasndan "lm yanma kendinden nce yalnzln yollad" diye ekler. Ama grtlam yakan, beni ksrten o ilk sigara, bana hem ac hem de tatl gelir ve hl yaadm anmsatr. Sigaranz ierken elinize Cumhuriyet gazetesini alacaksnz. Evde Yeni Yzyl da vardr, hi de radikal olmayan Radikal de. Ama siz ilkin mutlaka Cumhuri-yet'i, sonra tekileri okuyacaksnz. Sizi

perian eden haberleri okuma fasl bitince, her eyi unutabilmek iin, almaya balayacaksnz. Akam yedide, haberleri dinlerken, bir kez daha perian olacak, akam ikinizle avunmann yollarn arayacaksnz. Fndk fstkla ilk tek raknz, sonra yemekle birlikte ikinci ve son tek raknz ieceksiniz. imdi gelelim u iki sorununa: Herhalde baz genetik durumlardan tr alkol her zaman sevdim. On onbir yandayken yatl olduum Arnavutky Kz Koleji'nde, akam kahvaltsnda bizlere eker vermezlerdi. lkede eker ktl olduundan, bu pahal okul bile ekeri evden getirmemizi isterdi. Akam yemekleri yedi buuktayd. Ben saat yedide, yani tam vakti keraatte, penceremin nne yerleir, kesme ekerlerin stne bol bol kolonya damlatp, Arnavutky'n tepelerinden Boazii'ni seyrederken, bu slak ve gzel kokulu kesme ekerleri yerdim. Drt be gn iinde eker de tkenirdi, kolanya da. te bu yzden on bir yandan beri aym ekersiz imeye altm. Bilinsiz ama yadsnmaz bir akamclkt bu kolonyal eker fasl. Yallmda bilinli bir akamc oldum. Genliimde ve orta yalyken, ancak bir yerlere gidersem ya da birileri yemee ge50 lirse iki ierdim. nk dersleri hazrlamak, snav ktlarn ya da tezleri filan okumak iin, kimi zaman gece yarlarna kadar almam gerekirdi. Ve iki tek bile insann kafasnn tam verimli ilemesini engelleyebilir. Bu yzden ancak emekli olduktan sonra kendime akamclk hakkm tandm. Bir insan her akam iebilir. Btn sorun ly asla karmamak, yani az imek. Ve ben bunu yapabiliyorum. Ylba da olsa, doum gnm de olsa iki tek, bilemediniz ok zel durumlarda tek iiyorum. Alkol sevdiini halde, grdm zel eitim sayesinde byle ll olmay rendim: Bir tarih kitabnda vaktiyle okuduuma gre, Sparta'da on iki on yanda ocuklarn nnde, kleleri zorla sarho ederlermi. Azlarna huniler koyup, araplar boca ederlermi grtlaklarna. Zavall klelerin ne kadar abuk sabuk szler sylediklerini birbirleriyle nasl kavga ettiklerini, nasl yerlere ykldklarn, szn ksas nasl rezil olduklarn acmasz gzlerle seyreden ocuklar, sarholuktan tiksinmeyi, ll imeyi renirlermi bylece. te ben de byle eitildim: Genlik gnlerimin en prl prl, en stn zekl, en yaratc kiilerinin, en iyi yazarlarnn, airlerin, sanatlarn, sarho olunca ne hallere dtklerini grdm. Geri o hale gelenler ok sevdiim, ok beendiim insanlar olduklar iin, Sparta'l ocuklar gibi acmasz gzlerle, deil, yreim paralanarak baktm onlara. Ama iime korku dt."Sakm ben byle olmayaym" dedim kendi kendime. Bu yzden benliimde yle bir oto-sansr mekanizmas olutu ki, sarho olmay, baz eyleri aklmdan silip bilinsiz bir hale gelmeyi bazen istediim halde, sarho olabilecek kadar iemedim hibir zaman. Her konuda biraz tutucu gen bir doktor tanrm. Her nedense benim merakm da bu delikanly siyasal grlerini ileri srerek ok haline getirmek. Ne var ki, memlekette siyasal durumun ber batlmdan tr gen doktorun bile akl biraz bana geldiinden, bunu baaramadm. Hatt beni onaylad ner-deyse. Bunun zerine, ok kat ahlaksal ilkeleri savunduunu bildiim iin, baz alkanlklarm anlatarak unun damarna basaym diye dndm: Emekliliimden beri akamc oldu51 umu, her akam mutlaka iki itiimi akladm vnrcesine. Delikanl, "ne kadar

iiyorsunuz hocam?" diye sordu kalarn atarak. Ben de o srada bir yalan uydurup, byk bir ie itiimi syleyemedim. "ki, bilemedin tek" diye yantladm bu soruyu. Bir de baktm, delikanlnn sert yznde glckler belirdi. "Aman ne iyi yapyorsunuz. Dr. Todd'un ilacdr bu" demez mi! Fena halde bozuldum/'O da ne demek?" diye sorarken, kalarn atmak sras bana gelmiti. Meer ngiltere'de bir Dr. Todd varm. kiden holanan yal hastalarna sinir ilalar, uyku haplar vereceine, akamlar yarm bardaktan biraz fazla viski verirmi. Btn ikiciler de can atarm Dr. Todd'un kouunda yatmaya. lkin buna inanmadm, tandm hekimlere sordum. Dr. Todd literatre getii iin, hepsi bi-liyorlard bunu. Az ikinin damarlar atn, tkanmalar nlediini, kalbe iyi geldiini akladlar bana. Bylece doktorlarn icazetiyle, her akam iki tek rakm imeye devam ediyoru m ve ihtiyarln nimetlerinden biri sayyorum bunu. htiyarln bundan ok daha byk bir nimeti cinsel devreden kmaktr. Doksan yama varan Sofokles'e kadnlar, ak, bedensel hazlar filan bittii iin zlp zlmediini sormular. "Ne zlmesi!" demi Sofokles. "Zalim bir efendinin elinden kurtulup sonunda zgrlne kavuan bir kle kadar mutlu hissediyorum kendimi." Cinsellikten kurtulmak gerekten mutluluk ve huzur verebilir insana. Ama bu mutlu dnemi, salt iradenizle, kafanzn verdii bir kararla balatamazsmz. "Tamam, artk bitti" dersiniz kendi kendinize. Sonra bir de bakarsnz ki, hibir eyin bittii yok. Cvl cvl cvldayan kk kular sanki uumaktadr derinizin altnda. Sofokles'in zalim efendisinden kurtulmanz iin, belirli bir yaa varmanz ve cinselliinizi, sevinleri ve alaryla doyasya yaam olmanz gerekir. Cinselliklerini vaktinde yaamadklar iin, beyaz atyla gelecek yakkl prensi yetmiinde hl bekleyen nice kadnlar; seksenindeyken gencecik kzlara lesiye k olan nice erkekler tanrm. Onlar ayplamyorum; hatt o yata bylesine youn heyecanlara kaplabildikleri iin, biraz da beeniyorum onlar. Ama ok ac ektiklerini, yalln ve52 rebilecei huzurdan yoksun kaldklarn da biliyorum, zellikle duygularn platonik dzeyde tutmayp cinsel doyumlara ynelmeye kalkarlarsa. Mays 1968 Paris'inde duvarlara yazlanlar arasnda en ok dikkatimi eken sloganlardan biri uydu: "Les jeunes font Vamour, les vieuxfont des gestes obscenes" (Genler ak yapar, yallar mstehcen hareketler yapar). Genlerin ihtiyarlara kar acmaszlnn arpc bir rneiydi bu elbette. Ama ne yazk ki doru bir yan da vafd. Geri cinselliin kvlcmlar, yetmi yanda da, seksen yanda da her zaman kalr insann iinde. Ne var ki, bu kvlcmlar bir yangna dntrmenin sonu felket olur. te bu yzden, biraz nce de dediim gibi, cinsellii vaktinde olanca iddetiyle yaamak, sonra da bu devreden kmak akllca bir davrantr. Gelgelelim devreden kmak hi de kolay deildir. Hatt yaamn en g dnemlerinden biridir. Bu dnem, genliklerinde cinsel adan ok ekici olan kadnlarla erkeklere ayrca g gelir. nk ihtiyarladklarn artk kabul etmeleri gerekmektedir. Bunu kabul etmeye de kolay kolay katlanamaz insan. Ama sylediinize kendiniz de itenlikle inanarak "artk tamam, ihtiyarladm; cinsellik bitt bundan byle" diyebilirseniz, genliinizde ve orta yalyken hayal bile edemeyeceiniz bir rahata kavuursunuz. Eer kadnsanz, ekici bir erkee; eer erkekseniz, ekici bir kadna ilgiyle bakarsnz, "ah, keke u karmdaki benim olsayd!" diye bilinli ya da bilinsiz olarak artk iin iin yanmadmzdan, onun neden ekici olduunu daha iyi anlarsnz. Elbette bir nebze cinsellik de vardr bunda. Ama insanlarn hibir zaman yitirmedii bu trden bir cinselliin,

sizi artk ak tutkusunun, dibinde alevler yanan uurumlarna srklemeyeceini bildiiniz iin, genliinizin aclarn da mutluluklarn da biraz hznl bir huzurla anmsarsnz. ilk sevgilim ikolata kokard. Son sevgilim lm. (Aradakilerin kokusu yoktu.) Ben lm kokan son sevgilimi sevdim en ok. 53 ok artcydn. Sisler iinden anszn kveren Grkemli gemiydin. Denizden frlayp taklaklar atan Kocaman gm balktn. Yemyeil karpuza saplanan Kara sapl baktn. ok artcydn, ok. Sesini duyunca tmeye balar Gs kafesimdeki O suskun kular. Uuldayan lodosda Mart lklarndan da Daha ac gelir bana Senin sylediklerin. Gnelerde snm bir kayasn, Salam, scak, suskun. Denizlerin tuzu teninde Salarnda yosun kokusu. Hazerfen Mehmet elebi gibi Brakiverdim kendimi Galata Kulesi'nden. Der gibi oldum bir ara. Martlar yetiti hemen. Aralarna aldlar, mart yaptlar beni. Doru sana utum Kondum iki kann arasna plak daldm senin derin denizine. Bir ahtapot sarld bana, Girdi bedenimin dokuz deliine. 54 senin derinliklerine inemeden, Can verdim kanl sularda. Keder denizinin kysnda Kara akltalar. Kara akltalarnn stnde Yitik bir kadn yatar. /

Keder denizi bir aynadr.

( Kalk, kadn, kalk. Al eline bir aklta Parampara et o aynay.

Geceleri Boaz'dan geen gizemli gemiler gibi Getin durgun sularmdan. Ykn boaltm, gm gm davul alan Kocaman kara gemiler gibi. yle hzl getin ki, Yallarmn alt katn sular bast, Sandallarm rhtmlarda paraland. ok hasar yapt o gizemli, o hzl geiin Gecemin karanlnda. Denize girer, dalgalarla seviir. Kyya kar, kumlarla seviir. Aa gvdelerine sarlp sarlp Aalarla seviir. nsanlarla sevimenin acsn ekmektense Kk derenin yatanda ldayan talarla lesiye seviir. Su gibisin diyordu. Gsn, karnn, bacaklarn Su gibi akyor Ellerimin arasndan. Sonra bir gl oluyorsun, Mavi, saydam, tertemiz. 55 Kk bir gl oluyorsun. Ben de dalyorum o gle. Ak vard aralarnda. imekler akyor, Gkler grlyor, Yamurun ineleri Gzlerine batyordu. Ve o ikisi Baklarn ekmi, lesiye boazlayorlard Kanl karanlklarda. * O kk derenin

Yatana yatrn beni. Mavi kr ieklerini srkleyen Kekik kokulu serin sular Aksn stmden. Ancak o zaman arnrm, yileirim belki. Dn gece dlerimde grdm oktan len sevgilimi. Birbirimizi aryorduk sokaklarda. Tatan, topraktan deil, nsan etinden, insan kemiinden Yaplmt o sokaklar. Sular deil, kk kan dereleri Akyordu kaldrmlarn kenarlarndan. O scak, kanl, karanlk sokaklarla Bir buluyor, bir yitiriyorduk birbirimizi. imdi bu iirimsi eyler de nereden kt diyeceksiniz. Ben air deilim, ne yazk ki, deilim. mrmde tek istediim ey 56 air olmakt. ocukluumda iirler yazdm. Sonra, srekli olarak, kendi dilimde de, yabanc dillerde de byk airleri okudum. yi iirin ne olduunu genken rendiim iin, on alt on yedi yama gelince, iirlerimin metelik etmediini anladm. "Bende i yok" dedim kendi kendime. Devam edeceime, daha iyi iirler yazmaya uraacama, vazgetim. Bu vazgei bir yenilgiydi. Dryann en g sanat olan iir yaratmak urandan, iir yazarken ekilen aclardan bir kat. nk Rimbaud bir yana, dnyann en byk airleri bile, yirmi be yanda len Keats bile, yirmisinden nce iyi iir yazamamlard. Bunu da biliyordum; ama direnmek yiitliini gsteremeden; abucak yenildim. iir yazmak isteyip iyi iir yazamayanlar, yani "rate" airler, ne olurlar? Ya eletirmen ya da edebiyat retmeni olurlar. Ben de edebiyat retmeni oldum. "Kendi yazamadm iirlerin

gzelliini bakalarna anlataym bari" diye dndm. Derken, iki yl nce seksenime varnca, durup dururken, geceleri uykuyla uyanklk arasnda, yaamla lm arasnda, gene iirler yazmaya baladmn farkna vardm. Bunlarn bir ksmn sabah uyannca unuttum. Bir ksmn anmsayp kda geirdim. Sonra iir yazmam anszn balad gibi, anszn bitiverdi iki yl iinde. in garip yan u ki, mrm iir incelemekle, iir yorumlamakla, iir deerlendirmekle geiren ben, bu yazdklarmn bir eye benzeyip benzemediini hi dnmedim. Anlalan, kendi kendine kar fazla mklpesent olmamay renmitim ihtiyarlmda. Yalla ikinci ocukluk derler. Ben de bundan yararlandm. "Sekseninden sonra, insann ocuklamaya, hatt bunamaya hakk vardr" dedim kendi kendime. "Vah zavall, bunad desinler canlar isterse" dedim. "Mademki anlarm yazyorum, kendimi anlatyorum, bu iirimsi eyler de benim bir param" dedim. "Duygularm fazlasyla younlanca, dzyazyla syleyemeyeceklerimi bu iirimsi eylerle sylerim, ne yapalm" dedim. 57 imdi gene geri dnelim esas konumuz olan yalla ve yalln nimetlerine: On yedinci yzyln balarnda yaayan Alman mistiklerinden Jacob Boehme, "cehennemde yana n sadece benliktir" der. Hi de mistik olmayan Albert Einstein da, bir insann kendi benliinden ne kadar syrlabilirse, o kadar deerli saylabileceini syler: "The true value of a human being can be found in the degree to which he has attained liberation from the self" Yallar -yani doru drst bir biimde yalananlar demek istiyorum- huzursuzluklarnn ve mutsuzluklarnn balca kayna olan benliklerinden syrlmaya balarlar zamanla. Onlarn asl ilgi alan kendileri deil, bakalardr artk. Kiisel duygularn bir yana brakp; yeni, ilgin ve heyecan verici bir yan zaten kalmayan, kendi zel yaamlarn deil, evrelerin dekilerin yaamn dnmeye balarlar. Aynalara bakarken -ok ender bakarlar aynalarakendi yzlerini deil, bakalarnn yzlerini grrler. Kendi dertlerine deil, bakalarnn dertlerine are bulmak iin urarlar. Kiisel mutluluk gibi pespaye bir amac gtmekten vazgeerler. nk herkesin ara sra youn mutluluk anlar vardr ama, srekli olarak kiisel mutluluk peinden komak, bir kepazelikten baka bir ey deildir. Byle bir dnyada, bunca felket, bunca yoksulluk, bunca hakszlk ortasnda, ancak inekler kadar kafasz ve duyarsz olanlar yani gerekten insan saylamayacak yaratklar- kiisel adan mutlu olabilirler. "Bana ne dnyann urasnda burasnda, hatt kendi lkemde kanl savalar varsa; benim evimde yok ya" derler byleleri. "Bana ne Afrika'da ocuklar alktan lyorsa; benim ocuklarm alktan lmyor ya" derler byleleri. "Bana ne lkemin yoksullar oullarn kzlarn okutamyorsa; benim oullarm, benim kzlarm en pahal okullara gidiyorlar ya" der byleleri. Ve dnyaya, hatt en yakn evrelerine kulaklarn tkayarak, gzlerini kapatarak -o ne biim bir mutluluksa- mutlu olurlar byleleri. "Her koyun kendi bacandan aslr,", "gemisini kurtaran kaptan", "kpry geinceye kadar ayya day de", "bkemediin eli p", "bana dokunmayan ylan bin yaasn" gibi, iren buldu58 um baz deyileri, kendilerine hayat felsefesi yapmtr bunlar. Bakalarn sokan ylann gnn birinde onlar da sokabileceini hi dnmezler bu geri zekl "bana ne"iler.

"Bu kocakar da amma hogrszm!" diyecekler. Haklar var; hi mi hi hogrm yok bylelerine kar. Oysa hogr ok moda u sralarda. yle ki; hogrden geilmiyor artk. nl devrimcilerimizle nl eriatlarmz, elele tutuuyor, evrelerine glckler datarak hogr gsterileri sergiliyorlar televizyonlarda. "Ne yapalm, yurttalarmzn yars, belki yarsndan fazlas byle dnyorlar. Onlarla bir consen-sus'a varmalyz" diyorlar. ("Consensus" da ok moda bir szck oldu bu arada. Ayn anlama gelen "anlama" demiyorlar da, verdikleri dnleri daha bilimsel bir havaya bryp yutturmak iin Latince bir hukuk deyimi olan "consensus" ye tutuyorlar. Oysa, kimlerle consensus'a varabileceimizi, kimlerle varamayacamz, iyice dnp tanmalyz. ounluk yanl bir tutum benimsemise, o ounlua boyun emek, o ounlukla anlamak zorunda deiliz. ounluk keyi dnmeyi amalyorsa, (bu "keyi dnmek" de, zal dnemiyle birlikte dilimize yerleen ok irkin'bir deyim) ben neden keyi dnmeyi yaammn amac yapaym? ounluk pop mzii ya da arabesk dinlemekten haz alyorsa, ben neden bunlar dinleyeyim? Hogr elbette ki, gzel bir ey. Ama neye hogr gsterilecei, neye gsterilemeyecei, kesinlikle saptanmal. Kiisel yaammzda, aile evresinde, hogrl davranmalyz. ocuklar bir yandan doru ynde eitirken, bir yandan da onlara mutlaka hogr gstermeliyiz. Aldatlan eler de -bu aldatmalar kkl bir alkanlk halini almadkabirbirlerine hogrl davranmal. Cinsel tercihleri sizinkilerden farkl olanlara byk bir hogryle bakmal. Hakl nedenlerden tr bunalm geirenlere de anlay gstermeli. Bir yaknnz bir fke annda ya da ikiliyken bir mnasebetsizlik yapmsa, onu balamal; g duruma den birinin yalan sylemesini de balamal. Ara sra ortaya kan davran bozukluklarn da hogryle karlamak. Akllca kullanlan ll bir hogr, o5.9 cuklar da, yetikinleri de eitmek, doru yola getirmek asndan ok yararldr. Gelgelelim, "genlik yanlglardr, olur byle eyler" diyerek hogrebileceimiz ya oktan gemi, neredeyse krkma gelmi bir adam, hl rkysa, hl faistse; liberal ekonomiyi smrp, dalavereyle muazzam servetler yyorsa; her gn yalan sylemeyi hakk sayyor ve her gn az deitiriyorsa; hl kktendinci bir yobazsa; kadnlara toplumda yer vermeye yanamyorsa; 1400 yl nceki yaam biimini zlyorsa; kendi dininden ve soyundan olmayanlar ktr ktr kesmeye hazrsa; asl amac demokrasiden iine geldii kadar yararlanp, sonra demokrasiyi ortadan kaldrmaksa; bizler demokrasi adna byle bir adama neden hogr gsterelim? u sralarda pek revata olan bu tr bir hogry savunanlar, aslnda insanlara ve topluma kar sorumluluk duygusundan tmyle yoksun, "bana ne'ci" bencil kiilerdir bence. Kendileri hibir eye inanmadklar iin, her trl dnce sapklna, her trl ahlk dknlne kaytsz kalrlar. "Bakalarna karmamal" derler. Tam tersine bakalarna karmal, bakalarnn yanl dncelerine de, yanl davranlarna da karmal. rnein herifin biri, sokak ortasnda yanndaki kadn dvyorsa, aralarna girmeli, bunu yapmaya hakk olmadn sylemeli o herife. Kadncaz onun elinden kurtarmal. Byle davranlar serinkanl gzlerle seyretmek, hogr deil, rezil bir vurdumduymazlktr ancak. Bylelerine gz yummak, onlara cesaret vermektir aslnda. Bylelerine kar kesin cephe alnmal, byleleriyle acmaszca savamak. Ben tarafsz deilim. Ak seik taraf tutuyorum. Yobazla karym, rkla karym, gericilie karym. nsanlarn smrlmesine ve

savaa karym. Sosyalizmden, sevgiden, kardelikten, aydnlktan yanaym. nsanlara karmal derken, Beyazt camiinin vaktiyle bana karan imam aklma geldi: Ben on yedi yandaydm, ama ok daha kk gsteriyordum. Yanmdaki iki erkek arkada otuza yaknd ama daha yal grnyorlard. (Benden daha bilgili olduklar iin, kendimden yallarla dostluk etmeyi ye tutar60 dim kkken). Bir akam onlarla Emin Efendi kahvesinde otururken, "nargile ieceim" diye tutturdum. Bana ocuk gzyle baktklar, biraz da marttklar iin, "bu sigaraya benzemez, ok serttir" diyerek, nce beni uyardlar; sonra da istediimi yaptlar. ksre tksra nargileyi imeye altm srada; temiz yzl, ak sal, yal bir imam, - Beyazt camiinden kt. Emin Efendi kahvesinden geerken, bizim masamzn nnde durd u. Durumu yle bir inceledi. Sonra garsonu ard. "Nargileyi unun elinden hemen al" diye emretti ona. Sonra benim arkadalara dnd: Bir ocuun nargile imesi gibi bir mnasebetsizlie neden izin verdiklerini, maksatlarnn ne olduunu sordu; onlar bir gzel halad. Ben, "kendim istedim" diye lfa karmaya kalknca, "sen sus, daha ocuksun" diye beni de tersledi. Nargile masamzdan gtrld, imam da uzaklat. mz de fena halde bozulmutuk. Kahvede herkes bize bakyordu. mama ok ierlemitim ilkin, daha sonralar dnmeye balaynca, onu hakl buldum. mamlar pek sevmem; ama o imam sevdim. Gnmzn deil, Mustafa Kemal Cumhuriyetinin imamlarndand o. Kz olduum iin deil, beni ocuk sayd iin nargileyi yasaklamt. Erkek ocuk olsam da ayn eyi yapard. Herkese kar sorumluluklar olan bir yurtta gibi davranmt. Neyse, korkarm ki, daldan dala atlayarak, esas konumuzdan, yani yalln nimetlerinden gene uzaklatk. Bu nimetleri fazlasyla toz pembe bir k altnda gsterdim belki. Ama ihtiyarlar, yallktan yle ac ac yakmyorlar ki, yatlarmn biraz da damarna basmak iin yakyorum o toz pembe klar. Oysa bedenin k, beynin temposunun arlamas bir yana, birok felketi daha vardr ihtiyarln. Bunlarn en korkuncu sevdiklerinin lmdr. En yakn arkadalarn lr, gencecik insanlar lr, dourduun ocuk lr. 61 ller iek aar Topran altnda. Haberler gelmez olur, Kap zilleri almaz, Telefonlar susar. Ama ller ark syler Topran altndan. ller seslenirler bize Denizlerin derinlerinden. ller top top ate olup yanarlar Gecelerin karanlnda ller hep iek aarlar Topran altnda. Sen de lmek istersin. Ama kendini ldrmeyi ayp sayarsn. Bunu uzun uzun dnmsndr. Ancak umarsz bir hastalk yznden nasl olsa lme mahkm olanlarn; hem ac eken hem de yaknlarna ac ektirenlerin kendilerini ldrmeye haklar olduu kansna varmsmdr. lmcl bir hastala tutulmayanlarn intihar, balanmaz bir gszlk belirtisi, korkun bir bencilliktir senin gznle. Sonunda ast kendini Karadut aacna. O aacn kkleri Hepimizin yreine dalmt. Hep birlikte yemitik meyvelerini, Hep birlikte glmtk glgesinde. Ama o, tek bana ast kendini Karadut aacna.

Biliyorsundur ki, kendini ldren her insan, bilinli ya da bilinsiz olarak, evresini sulamaktadr. "Beni anlamadnz, bana yardm etmediniz; ite bu yzden lyorum" demektedir sanki. Onu sevenler de, kendilerini sorgulayp sulamaya balarlar. "O gn yle demeyecektim; u gn onu aramam gere62 kirdi; neden bunu yapmadm, neden unu yapmadm" diye ac ekerler. ntihar edenler, yalnz kendilerini deil, onlar sevenleri de ldrrler bir bakma. Kald ki, kendini ldrmek kolaydr. Anlk bir cesaret meselesidir sadece. Asl zor olan yaamaktr. Bunca felket arasnda, fazla rezil olmadan yaamak gcn bulmaktr asl zor olan. Bu gc artk bulamayan ihtiyarlarn ya da umarsz hastalarn lmelerine yardm etmeli. Beden tmyle tkendiyse, hele beyin ilemez hale geldiyse, yaklaan sonu hzlandrmal. En dorusu bunu hastann yaknlarnn, ocuklarnn, torunlarnn yapmasdr. Ama sevdiini ldrebilecek kadar merhametli, irade sahibi ocuklar, torunlar ok ender olduundan, i gene hekimlere kalyor. Hipokrat yemini ise, onlarn elini kolunu balyor. Bu yemin sorgulanmal. lmcl br hasta kendi kararyla ya da bilincini yitirdiyse yaknlarnn kararyla gereksiz yere ikence ekmekten kurtulmal. tanazi iin ngilizcede ok gzel bir deyim vard: "Mercy killing" yani merhametten tr ldrmek. Sevgilim Thomas More ta on altnc yzyln balangcnda, bu deyimi kullanmadan topya'smda tanaziyi savunur. 1935'de Katolik Kilisesi onu resmen ermi iln etmiti. Gerekten yleydi kendisi, ama Kilisenin sand gibi Katolik bir ermi deil, komnist bir ermiti aslnda. 1984'te yaynladm Edebiyatta topya Kavram ve Thomas More kitabndan alntlyorum: "Hastalk hem aresizce, hem de srekli ve dayanlmaz aclar ektiriyorsa, hastann yaam da ancak lmle sonulanabilecek bir ikenceye dntyse, rahiplerle hekimler, artk lme katlanmas iin hastaya tler verirler. Hastann lmekle hibir ey yitirmeyeceini, olsa olsa aclarna bir son vereceini sylerler... Hasta ou zaman uyuturucu bir illa uykuya dalp, can ekimenin acsn duymadan, kendi yaamna son verir." tanaziye inanan ender hekimlerden biri olan yakn dostum Profesr Gencay Grsoy'a oktan vasiyet ettim bunu. zld, duraksad. Bir sre sustuktan sonra, "bu hafta iinde bana byle bir vasiyette bulunan ikinci kiisiniz" dedi. Birinci 63 kii, sevgili arkadam Aziz Nesin'mi. Aziz lnce, Gencay'a "iin kolaylat; artk bir kii kald" dedim. Kzm Zeynep bunun akasndan bile holanmaz ama, kendim iin bir tanazi treni, nerdim ona: "Zb" diye bir szck uydurdum: Szde bunamm, hem de yle fena halde bu namm ki, dilim dnmyor, Zeynep diyemiyorum, "Zb" diyorum. Ben "Zb" der demez, grkemli bir len hazrlanyor hemen. En sevdiim yemekler yaplyor, en sevdiim kiiler arlyor bu lene. Bunlardan her biri, gzel bir baharat eklercesine, kendi eliyle bir tutam zehir serpiyorlar nmdeki tabaa. Bir sevin ve sevgi havas iinde, daha fazla srnmeden, lveriyorum bylece.

ok holandm bu fantezinin kayna, ok eskiden bir antropoloji kitabnda okuduum bir gelenektir belki de: Vaktiyle Afrika'da bir yamyam kabilesinin trensel bir aac varm. Yallar, bu aaca trmanabildikleri srece, kabilenin en deerli kiileri saylr, byk sayg grrlermi. Ama aaca artk trma-namayacak duruma gelince, herkes toplanp bir len dzenler, ihtiyar bir gzel piirip yerlermi. Sevdikleri tarafndan bir lende yenilmek dncesi bana ayrca ho geliyor. Bu yamyamlk olay Hristiyanlkta da var. "Eucharist ie" treninde, Hazreti s simgesel olarak yenilir. Papazn sunduu ekmekle arap, sa'nn etini ve kann temsil eder. s, kendisine inananlara, "yiyin, iin; ite etim, ite kanm" der. Eskimolarn, ihtiyarlar buzlar arasnda lme terketmeleri ya da eskiden Japonlarn yal annelerini karl bir ormanda brakmalar da fena deildir. O Japon filminde olduu gibi, Onu kucana alp sevgiyle lme tayacak Bir oul bulunmadndan, Yal kadn elini tutmu lmn. Uslu bir ocuk gibi Trmanyor dan doruuna Ak salarna kar yaarken. 64 Donarak lmek, lmlerin en tathsym stelik. Genliimde kayak yaparken, niversite ekibinin antrenrleri bize tembih etmilerdi: "Kar tipisinde ok yp yorgun derseniz, sakn yere uzanmayn" demilerdi. nk donmadan nce o me duygusu geermi; tatl bir uykuya dalarm insan ve hi farkna varmadan donup lverirmi. te bu yzden, ayrca souk bir gn, dada hava kararrken bir arkadam yere uzanp, uykusu geldiini syleyince, tekmeler atarak uyandrmtm delikanly. Bir ihtiyarn buzlara terkedilmesi, tepeleri karl ormanlara braklmas, yakn evresi tarafndan afiyetle yenilmesi bana ok gzel geliyor da, lecek bir hastann, ada tbbn mucizelerinden yararlanarak, ille de ille, bir sre daha zorla yaatlmasna katlanamyorum. Sevgili arkadam Berna Moran, Cerrahpaa Hastahanesi'nde can verirken, yaknlaryla birlikte yanndaydm. Birka saat iinde lecei besbelliydi. Berna, "beni rahat brakn, ne olur" diye yalvard. Ama hekimler, Hipokrat yemini gerei, onu rahat brakmadlar. Azna burnuna tpler soktular; sonra odadan katlar. "Bu Hipokrat yemini deitirilmeli!" diye bararak pelerinden kotum hastahanenin o uzun koridorlarnda. . Arkadam Berna Moran bilge bir insand. Bilgece yaad, bilgece ld. Daha ilk ameliyatndan sonra, narkozdan uyanr uyanmaz, aslnda ameliyat edilmediini hemen anlamt. "Karnm ap baktlar; karacierimin durumunu grnce, yeniden diktiler" dedi. Bunu dramatik bir biimde deil, sradan bir gerekmi gibi, yle bir kesinlikle sylemiti ki, onu kandrmaya almak sama olurdu. Yaklaan lmnden hi lf etmez; ancak bir kara

mizah ustas olduu iin, bu konuda gldrc eitlemeler yapard ara sra. Bir gn de, gzel tespih merakm bildiinden, durup dururken ayaa kalkm, ok kymetli tek tespihini bana vermi, "bu senin olsun artk" demiti. Ben de, hibir ey yokmu gibi, sahte bir sevin gsterisiyle tespihi alm teekkr etmitim. Berna Moran, yaknda leceini bile bile, ei ve arkadalarn zmemek iin, o vahi kanser tedavilerine, hi yaknmadan, aylarca sabrla katlanmt. Ama lmne sadece birka saat kal65 misken, byle ikence edilmesine dayanmak ok zor geldi bana. Berna'nn ld gn pelerinden koup Cerrahpaa'nn koridorlarnda yakalayamadm bu gen hekimlerden biriyle konutum daha sonralar. Bir hastann kendi evinde rahat le -bileceini; ama hastahanelerde son dakikaya kadar byle davranmak zorunda kaldklarn bana aklad. Annemin hastaha-nede deil de kendi evinde lmesine krettim o zaman. leride uzun uzun anlatacam annem efika genliinde verem geirdii iin, bir cieri snkt. Salam kalan teki cieriyle seksen iki yana kadar, yani benim imdiki yama kadar yaamt. Bedeni tkenmi, ama akl tamamiyle bandayd. Derken, her zaman oturduu koltukta Franszca bir roman okurken derin bir uykuya dald. Uyanamyordu bir trl. Moda'llarm ouna bakan Dr. Diyamantopulos'u ardm. (Ne yazk ki, ok ince ve kltrl bir insan olan bu deerli hekim, daha altmna basmadan ld.) Annemin neden bu halde olduunu sordum. "Annenizi yitireceiz, Mna hanm, bunu siz de biliyorsunuz" dedi. "sterseniz bir serum balayalm, bu can ekime birka gn daha srsn. sterseniz doaya brakalm. Gryorsunuz, ars sancs yok." "Peki doktor, kendi anneniz olsayd, ne yapardnz?" diye sordum. "Ben, doaya brakrdm" dedi. Ben de yle yaptm. Annem efika hi ac ekmeden iki gn derin derin uyuduktan sonra ld. Uzun yaamann bir felketi sevdiklerinizin lmn gr -mekse, bir baka felketi de yalnzlktr. htiyarlar aranmaz. Yatlarnz salk durumlarndan tr size gelemezler. Siz de ikide birde onlara gidemezsiniz. Genlerin ve orta yallarn ise, iigc vardr. Kimseyi aramaya pek vakit bulamazlar. Yapayalnz kalrsnz bylece. Yallara ok ac ektiren bu yalnzlk yklerinden birini, 1956'da ngiltere'ye ilk gidiimde Miss Summers' grdm zaman dinlemitim. Miss Summers, Arnavutky Kz Koleji'nd e mthi bir terr havas estirirdi. En azndan, 1.82 boyunda, iri 66 yar, orta yal bir ngiliz kadnyd. Ortaokul ksm mdireli-inden emekli olduktan sonra, kendi lkesine yerlemiti. Kkken biraz isyankr ve biraz da canavarms olduum iin ; hepimizin dn koparan Miss Summers'a salt meydan okumak amacyla, Bingham Hall'un damna trmanm, oradan aaya inip, pencereden mdirenin bo yatak odasna girmitim. Yal Rum bahvan bu tehftkeli cambazlm grm, ama hava kararmak zere olduundan, kimliimi saptayama-mt. Ertesi sabah, Miss Summers, tm yatllar, penceresinin tam altnda, yanyana sraya dizdi. Eer bu kstahl yapan teslim olmazsa, herkesin cezalandrlacan bildirdi. Bunun zerine bir adm ileri atp, suumu itiraf ettim. Beni yanna alp odasna gtrd. On bir yandaydm ve bu dev kadnn yannda ayrca ufak ve elimsiz grndm halde, ieri girer girmez tam bir isyan iinde, yeni rendiim ngilizcemle, "I hate you!" yani "senden nefret ediyorum!" diye bardm. Bir fiskeyle, hatt

salt kalarn atarak beni mahvedebilecek Miss Summers, yumuak, sevecen bir sesle "neden Mna?" diye sormaz m! Hngr hngr alayarak odadan katm. Daha sonralar yaramazlklarma devam ettiim halde, mdire benimle hi uramad. Ne var ki, Londra'da onu grmeye gitmem gene de bir kahramanlkt; nk o srada krk be yanda olduum halde, ondan hl korkuyordum biraz. yice yalanm olan Miss Summers, yrekler acs yalnzln anlatt bana. Yaamnn ounu stanbul'da geirmiti. Londra'da akrabalar yoktu, ei dostu yoktu, kimsesi yoktu, yapayalnzd. "Perembe gnleri gelen genler sayesinde yaayabiliyorum" dedi. Meer Perembe gnleri, yallara yardm etmek iin kurulan bir dernein bz yeleri geliyormu ona. Kzl erkekli drt be kiiden oluan bu gnll genler, btn gn Miss Summers'm evinde kalyorlarm. Her bir yan silip spryorlar, temizleyip dzenliyorlar, birka gnlk yemek piiriyorlarm. Ama en nemlisi, onunla uzun uzun konuuyorlar, yalnzln gideriyorlarm. Ben teden beri yalnzlktan holandm iin, tek bana kalmay yalln felketlerinden biri saymyorum. ocuklu61 umda bile, evde yalnz kalmann keyfini srerdim. Annem ve dadm sokaa knca, "Oh! Ne gzel! Yalnzm!" der, arklar syleyerek evde dolanrdm. Yalnzlklarn en kts, bakalarnn arasnda ekilen yalnzlktr bence. Kald ki, insanlar seven ihtiyarlar, onlar fiilen grmeseler bile, dnceleri ve duygularyla yaknlaryla srekli iletiim iinde olduklarndan, hibir zaman yalnz kalmazlar aslmda. Ancak otistik bir hale gelip kendi perian i dnyalarna kapananlar, kendi zavall benliklerinden baka hibir ey gremeyen ihtiyarlardr yalnzln acsn ekenler. Bu tr ihtiyarlar, yalln aydnlk gndzlerini deil, sadece karanlk gecelerini yaarlar. nk yall ne denli vsek de, yalanmann mutluluklarn ne denli yalandra ballandra sayp dksek de, ihtiyarlarn gndzlerinin deil ama gecelerinin g getiini itiraf etmek zorundayz. Gndzleri kitap okur, gazete okursunuz; biraz yazp izersiniz; televizyonda ilgin bir ey varsa onu izlersiniz; eve yiyecek almak iin sokaa karsnz; bir sre parkta oturursunuz, einizle dostunuzla telefonda konuursunuz; yani durumu idare edersiniz. Ama geceleri her ey deiir: lkin uyur, bir iki saat sonra uyanrsnz. Uykunuz iyice kamasn diye, yakp kitap okuyamazsnz. Gndzleri hi aklnza getirmediiniz, gzlerden uzak kuytu kelere gizlediiniz dertlerinizin hepsini birer birer ortaya karp kurcalamaya balarsnz. Gndzleri tkr tkr ileyen savunma mekanizmalarnz bozuluverir. aresiz kalrsnz: Geceleri uyanr, Gecelerin en karanlnda, stne stne ullanr o zaman felketleri. Kara kular gagalar Bir deri bir kemik boynunu.

Aydnlkta hep glmseyen Saygn yal deil, Yatanda bzlm ok kk bir ihtiyardr imdi. 68 llerle babaa kalr; mutlu olursunuz kimi zaman: Geceleyin dlerinde Hep llerle artk. Onlarla birlikte kouyor Denizin slatt kumsallarda. \ Ara sra denizin stnde de yryor, Hopluyor zplyor Onlarla birlikte. Ama bu mutluluk anlar ok enderdir. nk ihtiyar, yaamn onu ne denli kirlettiini bilir: nce karartma geceleri balad O aydnlk kafasnda. Sonra lk kzl kannn yerine Kentin kirli sular akh damarlarnda l bitkileri, pleri srkleyerek. Sonra patlad patlayacak bir bomba yerleti Eskiden yreinin olduu yere. Yaamn kirinden arnmak istei iindedir ihtiyar: Kafann iini temizlemelisin, Pis kokulu sprnt ynlar var orada. ren kk bcekler dolanyor

Beyninin kvrmlarnda. Kova kova sular dkmelisin, Arndrmalsm kafann iini, Serin rzgrlar esmeli, Dibinde akl talar ldayan Saydam rmaklar akmal, Kumrular uumal Kafann iinde. 69 Ama ne kirden kurtulabilir, ne de kandan: Tepesindeki buluttan Kan yayor stne, Bast topraktan Kan fkryor yzne. Arnmak istiyor, Ama dereler de kanla dolu, Denizler de. htiyar bir an nce lmek ister: Kemiklerinin krkln Belli etmeden, Ar ar yryor Kirli bir denizin kysnda, Bouna bekliyor ren bir canavarn Sulardan kp ini bitirmesini. Ama kimi zaman da l m, bir kedi yavrusu kadar sevimli gelir ona: lm, kucana yerlemi, Bir gzel kedi. Okadka fesleenler gibi, Gzel kokular saan. lm, boucu scaklardan sonra gelen, mis gibi toprak kokan, bir yamur kadar gzeldir kimi zaman. Tp tp pencereme gel, yamur. Tp tp et cama. eriye alaym seni. . 70

Gzyalarnn tuzunu, Sevimenin terini Yaamann kirini sil stmden Ykayp tertemiz et beni. Bir an nce lmeye can atar: Artk teslim al beni, lm. Gnein altn ellerinden teslim al. Karanlk uykulara gm beni. lemeyince, szcklere snr, ama air olmadan iirimsi eyler yazmaya hakk olmadn da bilir: Kr sal kafasnn iinde, nci dizercesine szckler dizmek istedi. Azlarndan, burunlarndan, kulaklarndan Kanlar fkran gencecik dalglar Bulmulard o incileri Denizlerin en derinlerinde. Uykusuz gecelerin saatleri ilerledike, yaknda lecei iin bir eit hzn duyduu da olur. Nice gneler doacak, Gremeyeceksin. Yaz yamurlar yzn okayamayacak, Karpuz dilimlerini sramayacaksm. Hanmelilerin kokusu Senin iin artmayacak Karanlk basarken. Kurumu bir yapraksn sen, Topraa karacaksn. Sonra gne doar ve ihtiyarn yaama igds lm zlemini yenilgiye uratr: 71 lmn maarasndan Gn na kt.

Gne ne gzelmi, Ne gzelmi kyda koan ocuk Kayalara martlar gibi konan klar, Aklardaki beyaz tekne. Ne gzelmi Karacaahmet'de Adsz bir l olmamak. Bu yaama igds her zaman ayaklanmaya hazrdr zaten: Tamam, bitti diyor, Vazgetim artk diyor. Karanlk kuyu kapan am Beni bekliyor diyor. Derken kirli bir motel odasnn banyosunda Sevinle zplayan kck Yemyeil bir kurbaa yavrusu gryor Vazgemekten vazgeiyor. Gn ymca yar ihtiyar: , geceleyin lmedii iin, biraz gurur bile duUluyan frtnalar salarndan yakalayp Karanlk uurumlara frlatt seni. Yanardalarn doruundaki atelere, Buzdalarnm zehirli yeil sularna attlar seni. Gzyalarnn tuzuyla kavruldu her bir yann. Yamurlarn baklar delik deik etti bedenini. Sapasalam, tertemizsin gene de, Kumsalda koan ocuun Elinde sk sk sk tuttuu O kk beyaz ta gibi. 72 evresinde grdklerini, rnein rzgrda sallanan bir aac sevmeye balar: lm ona yaklatka O lgn aaca sevdas artyor.

Sevdas arttka Bsbtn ldryor aa, lm de biraz uzaklayor sanki. Yaamn zaferiyle birlikte, byk kk sevin anlar almaya balar. Kk anlara ocuklar aslmlar, onlar kendilerine salncak yapm, sallanmaktadrlar. Byk anlarn iplerini ise, ihtiyarlar ekmektedir titreyen elleriyle. htiyarln karanlk gecelerine egemen olan lm fasln kapatmadan nce, bir ey daha sylemek istiyorum: Mezarm bu kabristanda olsun, yok u kabristanda olsun diyenlere aarm. Mermerden mezar talar yaptrp sevdiklerinin kabrini ziyaret edenlere de. O mezardaki kemik paralarnn sevdikleri insanla ne gibi bir ilikisi olabileceini bir trl anlayamadm. Dnyada en ok sevdiim kii nenem, yni anneannemdi. Gerekten erdemli bir insan, bir eit ermi olduu iin ok seviyordum onu. ocukluumdan beri kendimi bu lme hazrlamtm ama, onu yitirmenin acsna hl dayanamyorum. Ben yirmi be yandayken ld. Bir haftadan az sren hastal boyunca, nenemin yanndan hi aylmadm. Sonra ld. Gzlerini kapadm, odadan ktm. Cenazeden sonra mezarna gitmenin hibir anlam yoktu benim iin. Mezarlar ziyaret edenler, urada ya da burada gmlmek istiyo rum diyenler, ruhun lmszlne inananlardr herhalde. lmsz ruhlarnn mezardan kp, u ya da bu kabristandan manzarann gzelliini seyredebileceini sanyorlar. Ne mutlu onlara! Ama ne yazk ki ben ruhun lmszlne inanmyorum. Arkalarnda braktklar byk eserler sayesinde ancak byk adamlar lmszdr. ldkten sonra beni bir ple, ya da herhangi bir ukura atmalarna razym. Elbette ki en dorusu, ie yarayan organlarmn bakasna aktarlmas, ce73 sedimin de Istanbul niversitesi Tp Fakltesi'nde kullanlmasdr. "Senin organlarn ne ie yarar ki, ihtiyar?" demeyin. Salkl organ, ars szs hi olmadndan, varl hissedilmeyen organm. Benim teki organlarm, bu yatan sonra pek ie yaramaz herhalde. Ama bbreklerimden hi derdim olmadna, onlarn varln bile hissetmediime gre, onlar pekl ie yarayabilir. Kadavralar da anatomi derslerine her zaman gereklidir. Kald ki, llerin yzd o havuzda, akademik bir kadavrann da bulunmas hi de fena olmaz. Sevgili ocukluk arkadam emekli bykeli Cell Akbay (nam dier "Fou" Celal) ve ei Glten bunu yapmlard. O srada Paris'te bulunduklarndan, oradaki Tp Fakltesine balamlard cesetlerini. Resmi ve gayriresmi eitli engeller yznden bunu yapamazsam, beni herhangi bir yere gmversinler. Topraa dnen bedenimden kacak kk mavi bir kr iei, lmszlm salamaya yeter de artar da. Dinsiz olduum iin, camilere tanmalar, cenaze namazlarn, Arapa dualar filan da istemem. Bir meslektamzn cenazesinden sonra, o srada Dekan olan arkadam rahmetli Mazhar evket pirolu'na bunu sylemitim. Ters ters yzme bakm, "aman sen de! Hep olmayacak eyler istersin zaten" demiti. Baka lkelerde, isteyene dinsel cenaze, isteyene sivil cenaze yaplr, ama bizde dinsel tren olmadan topraa verilmenin yolu yok. Ancak aslanm Aziz Nesin baarabildi bunu. Camilere tanmadan, Arapa dualar okunmadan, kendi kurduu vakfn bahesinde bilinmeyen bir yere gmld. Onun ve benim kadar tanrtanmaz

olduunu bildiim baz kiilerin cenazesinde, "iyi ki ldler; olup bitenleri grmyorlar, duymuyorlar" diye dnrm. Kendi cenazemde ben de l olacama, ben de grmeyeceime duymayacama gre, fazla dert edinmiyorum o imamlar, o Arapa dualar. Yalanp da lm korkusu arttka, dinsizler de dine yne-lirlermi szde. Oysa, bende byle bir ey olmad. Ada Ki-zou'ya gre, Luis Bufiuel yallnda, "hl tanrtanmazm Tanrya kr!" ("I am an atheist still thank God!") demi. Ben de hl yleyim. Biliyorum, imdi moda "agnostic" olmak. Herkes 74 "agnostic" "Tanr var m, yok mu, bilemem" pozunda. flah olmaz bir dinozor sfatyla, bu bilemem'ilere fena halde ierliyorum. nk bu kadar nemli bir konuda, insann kesin bir karara varmas ya Tanrya inanmas ya da inanmamas gerekir. "Gizemli bir g var", "gl bir varlk var sanki" gibi lflarla bu sorun geitirilemez. Daha on iki yandayken, bir ocuun basit mantyla, annem efika'ya dedim ki: "Eer Tanr varsa, iyi bir Tanr olmas gerekir.^3ysa bunca felket var, savalar var, depremler var, trafik kazalar var. Hibir gnah ilememi insanlar, masum kk ocuklar lyor. Byle hakszlklara izin veren, ktle gz yuman bir Tanrya ben neden inanaym?" Bunlar sylemem, son derece inanl bir Mslman olan annem efika'nn yreine indi. Bylesine yaln bir mantkla kar karya gelince, zeksnn .parlaklyla nl, hibir lfn altnda kalmayan, ok etkileyici bir biimde konutuu iin herkesin susup dinledii efika'nn dili tutuldu sanki. Daha sonralar da bu konuyu benimle tartmad hibir zaman. 1959'da trenle Madrid'den Roma'ya giderken, karmda bir papaz oturuyordu. Esmer, ince uzun, orta yal, yakkl bir adamd. Assisi'li San Francesco'nun kurduu Franszken mezhebinin beyaz cppesi vard srtnda, belinde tahtadan kaim bir zincir, plak ayaklarnda da sandallar. ("Sandalet" deil, "sandal" yazyorum ok bilinli olarak. nk, Almanca bilmem ama, Franszcada da, ngilizcede de "sandalet" diye bir szck yoktur. "S andalet" turistik, sosyetik, virtik, trajedik, melodik ve daha niceleri gibi bizim bir uydurmamzdr. Trkelerini kullanacamza, Avrupa dillerinden aldmz szckleri bozarz. "Kaldrm" demeyiz de, "trotuar" yerine "tretuar" deriz. 'ovinist" yerine "ovenist" deriz; "narsisist" yerine "narsist, terrist" yerine "terrist" deriz, "depresyon" yerine "depras -yon" deriz. Bozuk kullandmz bu szckler arasnda benim ahsen en ok bozulduum "akademisyen" szc. niversi75 te hocalar kendilerine neden dpedz "retim yesi" demeyip, stelik yanl olarak yabana bir szck kullanrlar acaba? Ancak bir akademinin yesine "akademisyen" denilir. Acade mie Franaise'in ya da Royal Academy'nin yeleri akademisyendir. niversite retim yelerine, Franszlar "universitaire" derler, ngilizler de "academic" derler. "Academic" sadece sfat deil, addr ayn zamanda. Bu uydurma akademisyen szc emekli bir "academic" olarak beni ok tedirgin ettii iin bu uzun parantezi atm.) Neyse, sandalet deil sandal giyen papaza geri dnelim. Bir rastlant sonucu o papaz on yedinci yzyl ngiliz mistik airlerinin bir antolojisini okuyordu; ben de ayn gruptan George Herbert'in iirlerini. (Her nedense, benim gibi dinsizler

ok merakldrlar mistik edebiyata.) Bir sre sonra, adam, Roma'ya hacca m gittiimi sordu nezaketle. Ben ise, hrt bir biimde kt kt srtarak, Roma'ya hacca deil, ho vakit geirmeye gitii-mi; nk resmi olarak Mslman, ama aslnda tanrtanmaz olduumu; Katoliklii de zellikle kt bir din saydm akladm. Papazn ierleyip, azm bir daha hi amayacan sanmtm. Ama o, hibir tatszlk olmam gibi, kendini tantt ad Fabio Giardini imi. (Franszken'lerden ok sayda Papa ktn vnerek anlatt iin, adn kaydediyorum. Gnn birinde belki o da Papa seilir.) Vatikan Koleji'nde edebiyat hocasym. undan bundan zellikle edebiyattan sz ediyordu. ok da bilgiliydi bu konuda. Ama ben, sz edebiyattan dine getirip, adamn stne stne gidiyordum. Papaz glmsyor, sylediklerime hi alnmyordu sanki. stelik, tren durduka, istasyona iniyor, bfeye kouyor; bana sandviler, ikolata ve biskui paketleri, renk renk gazozlar getiriyordu. Bense, bir yandan ikolatalar attrrken, bir yandan da saldrlarm srdryordum. Sonunda, papaz dedi ki: "Sizinle tartmam, hatt sizi ayplamam istiyorsunuz. Ama bouna urayorsunuz; bunu yapmayacam. nk ikisi de retmen olan annemle babam, tpk sizin gibi; insansever, erdemli ve solcu dinsizlerdi. Bana kalrsa, onlar ve sizin gibileri, dindar geinen ou insandan ok daha deerlidirler Tanrnn gznde." Annesiyle babasnn dinsizliine tepkisinden tr m papaz olduunu sordum; ama buna bir yant vermedi. Ben de adamn diniyle imanyla uramaktan vazgetim. gn iki gece, gzel gzel konutuk. Gelgelelim papaz, Roma stasyonunda benden ayrlrken, elimi tuttu ve duyarl bir sesle korkun, bir lf etti: "Siz iyi bir insansnz" dedi, "Tanrya snmak isteini hibir zaman duymamanz iin, dua edeceim." Adam bunu syler sylemez, gzmn nne iki kk tabut geldi. "Ya oluma, kzma bir ey olursa" diye'dndm bir an. Sevdiklerimin lebilecei korkusu teden beri bir psikoz halindedir bende. Hep bastrmaya altm bu psikozun ortasna beni srklemenin yolunu bulmutu o hnzr papaz. Ne var ki, bama felketler gelince de, sevdiklerim lnce de, Tanrya snmak gereini duymadm. nk snacak baka inanlarm vard. Yeryznde kardelie inanyordum, huzur ve bar iinde yaamaya inanyordum, toplumsal adalete inanyordum. Ve her eyden ok insanla ve insanlarn yaratc gcne inanyordum. Kendisi bir din adam olan Jonathan Swift, "ancak birbirimizden nefret edecek kadar dindanz; birbirimizi sevecek kadar dindar deiliz" demiti. Ben insanlar sevdiim iin, ok dindar saylmam gerekir belki de. Madrid Ro-ma trenindeki Katolik papaz da buna benzer bir ey sylemiti. Kendi annesiyle babas ve benim gibi insan sevgisi duyabilen tanrtanmazlarn "doal dindarlar" olduundan sz etmiti. Ben insanlar sadece sevmekle yetinmem. Tandklarma da, tanmadklarma da sonsuz bir merakla bakarm. Tandklarm daha ok, daha iyi anlamaya alr, uzun uzun incelerim. Tanmadklarma -rnein vapurda karmda oturan kii fazla sevimsiz deilse- ona bakar bakar, hakknda eili ykler uydurur, senaryolar kurgularm. flah olmaz faistleri, kendi inandklarna inanmayanlar kesmeye hazr kktendincileri ve doutan kt yreklileri kesinlikle dlayarak, insanlar severim. Kutsal Kitap'da ok gzel bir szck vardr, "lovingkindness." ite ben insanlara, hem sevgiyle, hem de iyi yrekli olarak yaklamak isterim. Eer biri faist, kktendinci ya da kt yrekli deilse; ama ben onu gene de sevemiyorsam,.kusuru o insanda 76 77

deil, kendimde bulurum ve ne yapp yapp, onu sevmenin yolunu bulurum sonunda. Kald ki, insanlardan uzakta nefret etmek kolaydr da, onlar kendi gzmzle yakndan grnce nefret etmek pek o kadar kolay deildir. Bunu Bodrum yarmadasnn Karaincir kumsalnda yaadm. Yanmdaki arkadam, "bak, seninki orada" dedi. "Seninki" dedii tiksindiim bir politikacyd. niversitede meslektalarna doru yolu gsterirken, "nabza gre erbet vermeyin" gibi szler sylemi, sonra sac bir partinin milletvekili olmutu. kide birde televizyonlara kar, souk ve alayc gzlerle, kendi sylediklerine kendi de inanmadn belli ederek konuur dururdu. fkeyle dnp adama baktm. Onu canl olarak ilk kez gryordum. Yannda ona "baba" diyen kk bir ocuk vard. Oysa, kz doum yaparken ld iin, o ocuun babas deil, dedesiydi. Sevgi dolu herhangi bir dede gibi, torununu yzdryor, denizden knca onu zenle kuruluyor, kumsaln kr gazinosunda tatli szler syleyerek ona yemek yediriyordu. Kinimin yok olduunu hayretle anladm. nk artk karmda nefret ettiim bir kavram deil, yani ahlk dkn irkin bir politikac deil, etiyle kanyla bir insan vard. Artk irkin politikacy deil; evlt acs ekmi babay, sevecen dedeyi grebiliyordum sadece. nsanlar artc, hem de ok artcdrlar. Yakndan tandnz, bencil ve aptal sandnz bir kii gnn birinde, yle gzel bir ey yapar, yle duyarl, yle derin bir sz syler ki, afallayp kalrsnz. Bunun tam tersi de olur ne yazk ki. Duyarl ve zeki sandklarnz, akln alamayaca ktlkler ya da aptallklar yapabilirler. Hele tanmadklarnzn d grnlerine hi, ama hi aldanmamak: Bir gn Taksim'de otobs bekliyordum. Demin sylediim gibi, insanlar bende hep merak uyandrdklar iin, duraktakilere dikkatle bakyordum gene. Bir gen kadn fena halde sinirime dokundu. An sslyd, rkt, kt makiyajlyd. Bayalk akyordu her bir yanndan. On be santimlik topuklarnn stnde zor durabildiini belli ederek, aptal aptal srtyor; evresini, zellikle beyleri apkn gzlerle szyordu. Derken, yanmzdaki elektrik direini ona78 ran orta yal bir ii diree dayad yksek merdivenden dt. Bizler polise haber verilmesi, bir ambulans gelmesi iin tellanrken, son derece sevimsiz sandm o gen kadn, ssl giysilerinin kirlenmesine hi aldrmadan, amurlu kaldrma oturdu. nleyen iiyi kucana alp, ac eken ocuunu avutan bir anne gibi, ona mrl mrl bir eyler syleyip durdu. Ambulans gelinceye kadar, yani bir hayli zaman, kucandan brakmad yaral iiyi. Ben defasna dikildim, iimden hep zr dileyerek, gen kadnla birlikte bekledim ambulans. O gen kadn bir tek kez grdm halde hi unutamadm. ok eskiden Alanya'da gene bir tek kez grdm Osman Efendiyi de unutamadm. Bir rak sofrasmdaydk ve Osman Efendi herkesten ok iiyordu. O masada oturanlarn biriyle ilgili, imdi ne olduunu anmsamadm ve sevecenliini aa vuran, ok ince, ok derin bir sz syledi. Ben de "ne kadar iyi yreklisin, Osman Efendi" deyince, "yreim temizdir; nk onu her akam rakyla ykarm" dedi. renciliimde niversitenin kayak ekibiyle Uluda'a yaya karken, Karabelen'den sonra bize refakat eden Karadenizli Mustafa avuu da ancak birka kez grdm halde, hi unutamam. Okumas yazmas kt bu kyl, doutan bir aristokratt. Her sznde, her davrannda ortaya kard soyluluu. 1930'lu yllarn bir avuu deil, Rnesans'tan kalma

bir valyeydi. rnein Uluda'dan Bursa'ya inerken, bir am ormanndan getiimiz srada, bana bir am dal koparmasn rica ettim. Uzun boylu olduu iin, kolunu kaldrp, karsna gelen ilk aatan bir dal koparacan sandm. Oysa Mustafa avu ban kaldrp etrafa baknd bir sre. Sonra diz kt, tfeini omuzuna dayad ve amlarn en ykseinin en tepesindeki o tek dala nian alp, tam isabet bir tek kurunla, bir bakla ke -sercesine, aacn gvdesinden kesti. nmde eilip, "buyrun" diyerek, tepedeki o dal bana uzatnca, birdenbire bir kralie hissettim kendimi. Sir Walter Raleigh, Kralie Elizabeth'in ayaklar kirlenmeden geebilsin diye, srtndaki pelerini karp amurlu yere serince, Elizabeth nasl onurlandnldysa, ben de yle onurlandrldm sanki. 79 nsanlar, kiilikleri ya da davranlaryla sadece artc olmakla kalmazlar; akllara smaz ycelikleri de vardr onlarn. Bir gen kadn, uzun sre birlikte olduu erkekten ayrlr. Sevgilisi bakasna k olmu; ya da kendini k sanmtr. Aradan yl geer. Kadn ona ihanet eden erkee salksz bir saplants olmadndan, yeni bir sevgili de bulmutur kendine. Derken eski sevgili lmcl bir hastala tutulur. Gen kadn o zaman, hastann kardeten te anas olur. Onu evine alr. Kendi iini ihmal ederek, ancak bir annenin duyabilecei hayranlk uyandran bir sabrla, tam bir zveri ve sevecenlikle, hasta lnceye kadar, ona iki yldan fazla bakar. ou insanlar mutsuzdur. Walt Whitman'dan sonra on dokuzuncu yzyln en byk Amerikals Thoreau'nun dedii gibi, "most people lead lives of quiet desperation." Aclarna sessizce katlanrlar; bedensel sakatlklarna da yiite dayanrlar. Bir yakn arkadam drt kez beyin ameliyat geirdi, her ameliyattan sonra, beyni eskiden olduundan bile daha iyi ilemeye balad sanki. Bir yan fel oldu, ancak bir bastonla birka adm atabilmeye, ou zaman bir koltukta oturmaya mahkmdu artk. Azn ap da bir tek kez "ben neden byle oldum" diye yaknmad. Dnyaya ksmedi. Hibir ey olmam gibi, lkesinin sorunlarn yakndan izleyerek, kitap okuyarak, einin dostunun dertlerine are arayarak, evresine sevgi datarak, yaamn direnle srdrd. Arkadam Server Tanilli, tekerlekli sandalyesinde hi yaknmadan oturur; srekli almaya, srekli retmeye devam eder. stelik umutla ldayan gzlerle bakar dnyaya. Bir gen avukat tanrm. Bir kaza sonucu bebekliinden beri hi gremiyor. Hukuk Fakltesi'ni birincilikle bitirmi, yakkl bir adam. Evinde tek bana oturur; otobslerle vapurlarla tek bana iine gidip gelir. Bir gece bir dost evinden dnerken, szde onu korumak iin koluna girdim. Ama ben onu deil, o beni korudu. "Dikkat edin, burada bir ukur var" dedi glmseyerek. Bamz biraz arsa, szlanp dururuz. O grmeyen gen ise hep glmser. Zaten insanlar glmseyerek mutsuzluklarn hem gizlemesini, hem de biraz yenmesini renirler. Glmsemeyi, gl80 meyi/ glmece yeteneini, "humour" denilen eyi, yani bakalarnn halinden ok kendi haline glebilmeyi ite bu yzden nemserim. Bu glmece yeteneinden yoksun olanlar, kendilerini hafiften alaya alamayanlar, tam insan deildirler benim gzmde. Can ekiirken bile glmesini bildii iin, nerdeyse krk be yl nce otuzalt yanda len sevgili smf arkadam Saffet'i ite bu yzden hl zlerim. nk birlikte glebilirdik onunla. Sras gelmiken, u dostluk sorununa deinmek istiyorum: Ancak ak ilikilerinin aprak

olduu sanlr. Oysa btn insan ilikileri, aile ii ilikiler de, dostluk ilikileri de ayn derecede apraktr. Dostlar, birbirlerine kar ok zen gster-mezlerse, ak gibi, dostluk da kolayca yara alr. On sekizinci yzylda yaayan sevgililerimden Dr. Samuel Johnson, (her nemli szne "Sir" diye baladndan) "SzV'der, "One must keep one's friendships in constant repair" (Efendim, bir insan, dostluklarn srekli onarm halinde tutmal). stne bir kitap yazdm halde pek o kadar sevgilim olmayan Virgina Woolf da, bazen lm yznden, bazen de bir kaldrmdan kar kaldrma gemeye endii iin, nice dostlar yitirdiini syler. nk dostluk hi ihmale gelmez. Uzun sren mutlu bir dostluk kurmak, uzun sren mutlu bir ak kurmak kadar gtr. Behice Boran; "herkesin ak aclar vardr; benim dostluk aclarm oldu" derdi. Behice, ok gvenilir, ok vefal bir dosttu. Ama kendisine belirli bir siyasal yol seince, eski arkadalarnn ounu yitirmiti. Ben de baz arkadalarm yitirdim bu yzden. Bir dostluun devam iin az ok ayn izgide fikir birlii olduu srece, ayr kentlerde ya da ayr lkelerde yaamanz, yllarca birbirinizi grmemeniz dostluu hi zedelemez. Buluur bulumaz, iletiim yeniden kuruluverir dakikasnda. Burnumun dibinde oturan kimi dostlarmdan uzaklatm da, hariciyeci olduu iin ya Ankara'da ya da yabanc lkelerde oturan ocukluk arkadam Fou (Deli) Celal'den hi uzaklamadm. Yaamnn son krk yln Paris'te ge-iren Gzin ile Abidin Dino'dan hi uzaklamadm gibi. Fikir ayrlklarndan kaynaklanan engeller olmasa bile, btn insan 81 ilikileri gibi dostluk ilikileri de gtr. niler, klar, uzaklamalar, giderek kopmala r olabilir. Bunlar mthi zer insan. Geri dostlar yitirdim ama, uzun sren ilikiler kurmak asndan ben ok mutlu saylrm gene de. On bir yanda tandm snf arkadam Halet ambel ile yetmi yllk dostluumuz ok vndm bir rekordur. Aydn takmndan bilindiim iin, yalnz aydnlarla dostluk balan kurabildiim sanlmasn. Bir insann EQ'su, IQ'sun-dan ok daha fazla ilgilendirir beni. IQ bilindii gibi, beyin yetenekleridir. Yeni kefedilen EQ, yani "emotional quotient" ise, bir insann duygusal yetenekleridir. Vahi kapitalizmin -btn kapitalizmler vahidir aslnda- en acmasz, en yamyam patronlar bile, sonunda anladlar ki, irketlerini ynetenlere sadece zek yetmiyor. O irkette alanlar daha iyi ynetebilmek, daha verimli olmalarn salamak, dolaysyla daha ok para kazanmak iin, bu yneticilerin duygusal yeteneklerini gelitirmeleri de gerekiyor. Bu duygusal yetenekler ise, benim iin her eyden nemlidir. Bir insan ne denli stn zekl ve bilgili olursa olsun, eer duyarllktan yoksunsa; kafa asndan grkemli bir dev, duygu asndan zavall bir cceyse, ben neyleyim byle bir adamn dostluunu? Baka konulara gemeden nce yallk stne syleyeceim birka ey daha var: Krkna kadar, yaadmz her olayn bir yeri, bir nemi, bir anlam vardr. Krkndan sonra tempo inanlmaz biimde hzlanr. Bir bakarsnz daha dn olduunu sandnz bir ey on be yl nce gemitir. Bir bakarsnz kucanza aldnz kck ocuklar kocaman delikanllar, kzlar oluvermitir. Bir bakarsnz siz de altm be yama gelmisiniz. te yallk o srada balar. Yetmi beine kadar ar ar, yetmi beinden sonra hzla yalanrsnz. Yaamnzn bu son dneminde, her zaman olduunuzdan daha yiit, ok ama ok yiit

olmanz gerekir. 82 Delikanl ihtiyarlar vardr. Deli kanlar drt nala koar atlad atlayacak damarlarnda. O deli kanlarn artk pompalayamayan Bir et paras deildir yrekleri. rpnan bir kzl gvercindir Gs kafeslerinde, Sadece yiit deil, biraz da lgn olmak gerekir iyi ihtiyarlayabilmek iin. Sen ne lgn bir ihtiyarsn, arkada, Sokaklarda geceleyin yrrken iirler sylersin kendi kendine. Kumsallarda koup durursun, Denizlerde uzaklara yzersin. Kayalara serilen deniz kzlar Yosun yeili salarn tararken Sana gz szdklerini sanrsn, Sende hi utanma yok mu, ihtiyar? ihtiyarlarn, o gne dein kiiliklerini oluturan dnceleri, inanlar, tutkular ellerinden hi brakmamaldrlar. Ellerinde ar bir billur kse Hep uurumlarn kenarnda yrr. "At kseyi, ihtiyar, Brak tuz buz olsun, Ge geni rahat yollara" derler. Ama o, ellerinde billur ksesi Gene uurumlarn kenarnda yrr, Hep uurumlarn kenarnda. ihtiyarlarn, benliklerinden syrlmalar, doayla ve insan-arla kaynamalar, yaknda nasl olsa gelecek olan lm hep dunmekten vazgemeleri gerekir. 83 1

smdan kurtulmak iin, drt kitap yaymlamtm. Emekliye ayrldktan sonra canmn istedii gibi alabilmek, ihtiyarlmn nimetlerinden biri oldu. Sevgilim Thomas More stne kk bir kitap, Shakespeare ve Hamlet stne kaim bir kitap, be ciltlik bir ngiliz Edebiyat Tarihi, Virginia Woolf ve D.H. Lawrence stne iki inceleme yazmaya vakit buldum ihtiyarlmda. Her ne kadar biraz ekstra para kazanmak iin eviri yaptysam da, hibir deersiz kitap evirmedim. Bir de evirimin esas metne sadk kalmasna zen gsterdim. Sevgili hocam Sabahattin Eybolu ile Troilos ile Kressida'y sonra da Moby Dick'i evirirken birbirimize girerdik. lk eviri srasnda, Sabahattin "brakmyorsun ki, senin u sevgili Shakespeare'ini daha gzel yapaym" derdi. Bense, "daha gzel olmasna gerek yok" diye direnirdim. Sabahattin, "eviri kadn gibidir; ya serbest ve gzel olur, ya da sadk ve irkin" derdi. Bense, Sabahattin eskiden Fransz Dili ve Edebiyatnda doent, dolaysyla hocam olduu halde, usta-rak ilikisinin gerektirdii saygya bo verir, ona kafa tutardm. "Bana bak, bu kar hem sadk hem de gzel olacak" derdim. yle barr arrdk ki, Magdi piyanosundan kalkar, ne oluyor diye altmz odaya koard. Beraber eviri yaparken verdiimiz bunca savatan sonra temelli ks olmamamz, dostluumuzun ne denli salam temeller stne kurulduunu kantlar. Gelgelelim, ben Trke reniyordum bu hrgr arasnda. Sabahattin'den her gn zel Trke dersi alyordum sanki. Onun ngilizcesi, Franszcas kadar mkemmel olmadndan, ben kk bir masaya oturur, yaptm eviri taslan yksek sesle okurdum. Sabahattin yerletii koltuktan ya da uzand divandan beni dinler, gerekli deiiklikleri yapard. "u szcn yerine unu kullan" derdi ya da tmcedeki szcklerin srasn deitirirdi. Acemice szcklerle acemice kurulmu bir tmce, gzel Trke olurdu bylece. Genliimde o gzel Trkeyi bilmediimi aka itiraf etmeliyim imdi. Dilbilgisi kurallarna uygun bir Trke kullanmakla yetinirdim sadece. Szck daarcm perian bir du86 rurndayd. Franszca ya da ngilizce bir szcn, ancak bir ya da iki Trke karl aklma gelirdi. rnein, "grue'\ ya da "whore" szcklerine karlk, ancak "orospu" ya da "fahie" szcklerini dnebilirdim. Oysa srtk vard, yosma vard, sokak kadn vard, aifte vard, fettan vard, kaltak vard; bunlarn arasnda da ince farklar vard. Ama dilimin zenginliklerini ve inceliklerini bilmediim iin, genliimde evirdiim kitaplar - bu arada ok uzun bir kitap olan Tom Jones'u- bandan sonuna kadar yeniden evirmek zorunda kaldm. Bir dil fukaras olmamn nedeni, Trke kitap okumamam-d elbette. rencilerime sabahtan akama kadar sylediim gibi, bir dili ancak okuyarak gerekten renebilirsiniz. Konuma dili, 1500-2000 szcn snrlar iinde kalr. sterseniz Fransa'da, ngiltere'de ya da Amerika'da krk yl oturun, eer kitap okumazsanz, ne doru drst Franszca renebilirsiniz, ne de ngilizce. Bense, bu yabanc dilleri srekli okuyor, ama kendi z dilimi ok az okuyordum; nk 1940'tan nce, okuyacak fazla bir ey bulamyordum. Edebiyatmzda bir Rnesans saydm 194O'l yllardan sonra kendi lkemin iirlerini, romanlarn, yklerini okumaya baladm. Ondan nce ancak halk airlerini okumutum (imdi de byk bir haz alrm halk iirinden). Uaklgil, Yakup Kadri, Hseyin Rahmi gibi belli bal romanclar okumutum. Divan edebiyat airlerinden ok holandm halde,

Arapa ve Farsa szckler engeli vard aramzda. Ahmet Haim gibi ok sevdiim airleri okurken de ayn engelle kar karya geliyordum. yi bilmediim bir dilde yazlm bir metinle urayordum nerdeyse. Osmanlca deyimleri anlayabilmek iin szlklere bakyordum. Oysa szlklere bakarak iir okumak gtr. Bu yzden btn iir evirileri iki dilde baslmaldr bence. Bir sayfada zgn metin, kar sayfada evirisi. O dili az bilenler, airin tam ne dediini daha iyi anlayabilirler bylece. O dili de daha iyi renirler. Ben Lorca ve Neruda'nm iki dilli basklar sayesinde spanyolcay biraz skebildim. iir sevenlerin her yabanc dili biraz olsun renmelerinin en gzel yoludur bu. ki dilde baslan kitaplarn bir baka yarar da o yabanc di87 li iyi bilenlerin, evirinin doru, olup olmadn denetleyebilmeleridir. "Trke sylemek" felketi biraz nlenebilir bylece. Ne demek "Trke sylemek?" Trke sylemek istiyorsan, bakalarnn iirini acayip biimlere sokmaktan vazge, istediin gibi kendi iirini yaz. eviri eviridir. Nzm Hikmet gibi, "hatt eviri biraz eviri kokmaldr" demeyeceim. Ama evirmenin yabanc dildeki metne saygyla yaklamasn istiyorum. Kendi iine gelenleri deil, o yabancnn gerekten sylediini, elinden geldiince gzel bir Trkeyle okuyuculara aktarmasn istiyorum. Bu Trke syleyenlerin dili genellikle olaanst marifetli olduundan, asl metni bilmeyenler "aman ne ahane bir eviri!" diye kendilerinden geerler. Yabana metni bilenler ise, "bak, adam ne demi, bu ne diyor?" diyerek akna dnerler. htiyarlar eviri yapabilirler konusuna deinirken, gene uzun bir parantez atm. eviri yapmak ok oyalayabilir yallar. Ama bana kalrsa, onlarn gen e evlerinde oturarak, fazla yorulmadan yapabilecekleri en gzel i anlarn yazmaktr. Bunlar yaynlamak umudu olmasa bile, bir kede duran o ktlar gnn birinde gn na kabilir. Ve bu arada o ihtiyar, kendi kendisiyle hesaplamhr hi olmazsa. Hepimizin bildii gibi, yaayabilmek iin bir ama edinmek, o ama uruna almak arttr. almak deil, stres altnda almaktr insan mahveden. Oysa bir emekli stres altnda deildir artk. stanbul'un o korkun trafiinde, sokaklarda kouarak, belirli bir saatte belirli bir yere ulamak zorunda da deildir. Can istedii zaman, can istedii kadar alr ve bu onu ayakta tutar. Bir insann genliinde ikolik olmas ne denli ykcysa, yallnda tembel tembel oturmas da o denli ykcdr. Kafas henz ileyen, eli aya az ok tutan, bir evde tek bana yaayabilen bir ihtiyarn son dneminin bir altn a saylabileceini; hatt bunca felket arasnda ayakta kalabilmesinin bir eit zafer olduunu, arkadam Mehmet -Ali Aybar'a anlatmaya altm bir gn. Ama ne yazk ki, onu hi kandra-madm. "Gene samalyorsun, Mna" diye tersledi beni. Zaten 88 beni sk sk terslerdi bu ok eski ve ok sevgili arkadam. Oysa ona sylediklerime itertlikle inanyorum. Dahas, lm yaklatka, yaamdan ve doadan daha fazla haz almaya baladm. rnein, Eyll sabahlar eski stanbullularn "smbl" dedikleri o hafif pembemsi sisin daha ok keyfine varyorum. K gnleri evimin nnde gnein, akl almaz krmzlar, morlar, yeiller iinde batmas, bana daha ok heyecan veriyor. Geenlerde yal bedenimi krlgan bir eya gibi tayarak (bedenimi hep yle tayorum artk ve bir yallk simgesi sayld iin ihtiyarlar baston kullanmaktan holanmadklar halde, ben kullanyorum) ok

rzgrl bir gnde Ayasofya'mn yanndan getim. Acayip bir titreim vard havada. Kulak kesilince, anladm ki, Ayasofya'mn minareleri vnlyordu. Resmen vnlyordu. Genliimde, rzgrl gnlerde kimbilir ka kez gemiimdir ordan. Ama ya kendi derdime ya da geim derdine dtm iin, hi farkna varmazdm byle gzelliklerini imdiyse ne kiisel derdim kald ne de geim derdim. Bence en gvenilir gelir, belki tek gvenilir gelir olan o grkemli emekli maamla gl gibi geiniyorum. Yalnz ruhsal adan deil, parasal adan da hayatmn altn dnemini yayorum bylece. Artk kimseye bakmak zorunda deilim. Ev kiras da vermiyorum. mrm boyunca burjuvalara atp tuttum; yerin dibine batrdm onlar. Ne var ki, burjuva bir aileden gelmenin yararlarn yadsyacak durumda deilim. Aldm eitim de burjuva kkenlerim sayesinde, imdi oturduum Mhrdardaki deniz manzaral daire de. Vaktiyle babamn babas, halama dn armaan olarak bir ev vermi. Halam ocuksuz lnce, bir dairesi amcama, bir dairesi bana verilmek zere, o ev apartman haline getirilirken, tesadfen o srada yoldan geen Aziz Nesin deniz manzaral yeni yaplan apartmana bakm bakm, "kim bilir hangi talihli pezevenk burada oturacak" demi kendi kendine. Orada benim oturduumu renince, "aman ne gzel! Demek o talihli pezevenk senmisin!" diye ok sevinmiti. Byle bir manzaral yerde oturmak gerekten de bir pezevenk ans. Denize yle yaknm ki, lodos frtnalarnda evim sanki bir tekne oluyor, pupa yelken gidiyor dalgalarn arasnda. Gne 89 de, ay da tam nmde batyor. Sultan Ahmet Camii, Ayasofya karmda. Yallmda srekli cilveleiyorum onlarla. nmdeki gzel gezide ocuklar oynuyor, kpekler kouyor, gen iftler sarmadola geziniyor. Haftalarca sokaa kmasam, klostrofobik durumlara dmyor, hayattan kopmu hissetmiyorum kendimi. Zaten bende ev ans var. Bodrum'daki kk evimi de o hor grdm burjuva kkenlerim sayesinde satn alabildim: 1970'de bir gn, bykl, kel kafal, iri gbekli tanmadmz iki adam geldi evimize. Ev ve arsa komisyonculuu yapyorlarm. Pendik'te annemin kk bir arsas olduunu, onu almak istediklerini sylediler. Annem, "olamaz, efendim, olamaz. yle birtakm evler, arsalar filan vard; ama hepsini oktan sattk" dedi. Adamlar, "Pendik'te kk bir arsa var" diyorlar; annem, "yok, efendim, yok. Hepsini oktan sattk" diye direniyordu. Neyse, o kk arsann, her nedense unutulup satlmad anlald. Ve nerede olduu, deerinin ne kadar olduu hi aratrlmadan, dakikasnda verildi iki emlakya. Annemin eline 30,000 lira geti. Annem de paray bana verip, "Bodrum'u seviyorsun; bununla kendine bir kk yer al orada" dedi. Geri 1970'de bile 30,000 lira byk bir para deildi; ama benim profesrlk maamn on kat fazlasyd gene de. imdi iki ekmek bile alnamayacak bu 30,000 lirayla, henz moda haline gelmeyen, az sayda merakls olan Bodrum'un Kumbahe mahallesinde, 64 metrekarelik bir alanda, sadece delik deik drt duvar ayakta kalan bir yknt aldm. Arkadam Nail a-krhan (hani mimarlk diplomas olmad halde Aa Han mimarlk dln ald iin yksek mimarlarn byk bir ksmn fena halde fkelendiren Nail akrhan) o yknty sevimli bir Bodrum evi haline getirdi. Gelgelelim ne yazk ki Bodrum, birka yl iinde moda oldu. Bu yzden ancak ilkbahar, sonbahar ve arasra kn orada oturuyorum. Haziran ba, millet Bodrum'a hcum ederken, grltden ve kalabalktan kap stanbul'a smyor, Eyll ortalarna kadar stanbul'da kalyorum. Bana kalrsa, ancak bir milyarder benim kadar lks koullar altnda yaayabilir yallnda.

Ama u da var ki, kendimi 90 her ne kadar milyarder saysam da, iki eyden ok korkmuum-dur teden beri. Biri para teki de iktidard. Yoksulluk snrndaki emekli maamla bu iki tehlikenin ikisine de hi dmedim. On be yamdan sonra, "dar gelirli" denilen trden bir vatanda oldum her zaman. Tam ve mutlak bir iktidar ise ancak be dakika yaadm mrm boyunca: Bodrum'da Kasm sonuydu. akr akr yamur yayordu. Ben, srtmda sar muambadan yaplm, kukuletal p yamurluum, elimde bir naylon torba, torbann iinde bir simitle bir Cumhuriyet gazetesi sabahleyin bakkaldan evime dnyordum. Derken, o darack tek ynl Cumhuriyet caddesinde, iki kocaman Mercedes burun buruna geldi. Merce-deslerin direksiyonunda, deve ty paltolu, kel kafal, bykl ve ablak yzl, paralar paalarndan akan, birbirine ok benzeyen iki kodaman. O darack yolda benden baka kimsecikler olmad iin, trafik polisi roln stlenmek'zorunda kaldm. Bir de baktm ki, o gzel huyum dakikasnda deiiverdi. Terbiye diye bir ey kalmad bende. Ece Ayhan'n dedii gibi, masann teki tarafna gemitim, yani iktidar bendeydi. ocuklarma barp kfretmeyen; torunum kkken ve akim alamayaca kadar canavarken ona bile barmayan ben, o para babalarna bangr bangr baryordum: "Bu sokak tek ynl. Bundan haberiniz yok mu, aptallar." "Sa yap dedim sana, budala!" "Geriye gitsene be! imdi sen, sol yap! Geri bas dedim sana, geri zekl!" Ben byle barp kfrettike, adamlarn afras tafras kalmamt. rkek ocuk yzleriyle bakyorlard bana. Be dakikalk iktidarn bile beni ne hale getirdiini grnce, kendimden korktum. Trafik skkl halledildikten sonra, adamcazlar bana bir de teekkr edince, bsbtn rezil olduumu hissettim. Ve inanmadm Tanrya krettim bana para balamad gibi, iktidar da balamad iin. 91 KNC BOLUM ocukluk u anlarm, bandan deil de, sonundan balad her nedense. Biraz da Laurence Sterne'n Tristram Shandy'sine benzedi. Daha 1760 ylnda tm modern'leri solda sfr durumuna getiren Laurence Sterne, bu ok zgn ve olaanst gzel kitabnda Tristram Shandy'nin yaamn anlatr szde. Ne var ki, bakiisi, romann ancak ortalarna doru dnyaya gelir. Ben de anlarm dzgn ve mantkl bir plan uygulamaya koyarak yazmadm iin, hangi yl nerede doduumu, annemin babamn kim olduunu, ocukluumun nasl getiini, nerede eitim grdm filan ancak imdi yazabiliyorum. 1332'de yani 1916'da stanbul'da dodum. Soyum sopum stanbullu. Daha dorusu dedelerim stanbullu da, anneannem de babaannem de erkez. Nfus kdmda 1331 yani 1915 yazl. nk ana tarafnn serveti bittikten sonra, tarihsel Caa-' i lolu Hamamnda baba tarafndan kalan kk hisseyi satabilmem iin ispat-rt etmem, yani aslnda on yedi yandayken, on sekiz yanda grnmem gerektiinden, bir ya bytlmtm. Maysn ilk yarsnda doduum kesindi. Ama hangi ayn hangi gn dnyaya geldiimiz nfusumuza yazlmazd eskiden. Annem efika, doru mu yoksa yanl m olduunu bilmediim bir hesaplar yapt ve gnmzn takvimine gre 14

Maysta doduuma karar verdi. Ne var ki, nfus czdanm yenilenirken bana yardm eden solcu bir gen arkada, bunun houma gideceini tahmin ettiinden, doum gnm 1 Mays olarak kaydettirdi. Bu acayip Mna adn ben iki yandayken len babam air Tahsin Nahit vermi bana. Mna'nm, Mekke'de hac srasnda eytann taland adrlarda yanarak ya da izdihamda t 95 nellerde ezilerek yzlerce Mslmanm ld Mina Dayla uzaktan yakndan hibir ilikisi olmadn hemen bildirmek isterim. Mna, Arapa deil, Farsa bir szck ve arap kadehi ya da mavi anlamna geliyormu. Divan edebiyatn okurken ara-sra karlardm kendi admla. Rahneyi sengi siyah pembeyi mnadandr. Gsterin engut ile meclisdeki mna seni. Bugn ayrlmyor mnay lebrizi saadetten Merhaba ey camt mnaye yakut renk Adm Mna olacana Mine olsayd keke. Mine'yi Mna'ya ye tutmamn birok nedeni var: Mine'yi herkes doru telaffuz eder. Oysa ailem ve birka yakn dostum dnda, kimse doru telaffuz etmiyor Mna'y. Bu ad, aslnda Mn yazlmal. Uzun bir ve uzunca bir ile sylenmeli. Oysa kimse, ne harfini uzatyor ne de harfini. Bu da yetmiyormu gibi Mna'y, ya Mimi, Fifi, Suzi trnden bir uydurma ya da bir yabanc ad sanyorlar. "Asl adm ne? Hangi millettensin?" gibi sorular soruyorlar bana. Hasan li Ycel'den sonra gelen faist bir Mill Eitim Bakan benim solculuumu biliyordu. stelik beni gay-ri-mslim de sanmt. Bu yzden tam dokuz ay, doentliim onaylanmam, maam da alamamtm. Sabrla beklemitim. Solculuumu yadsmak aklmn kenarndan bile gememiti. Bir Ermeninin, bir Yahudinin ya da bir Rumun retim yesi olmasn engelleyecek bir yasa bulunmadna gre, aznlklardan olmadm bildirmeyi de ok ayp saymtm. Urgan soyadma gelince, onu kendim isteyerek aldm. On sekiz yan getiim ve bekr olduuma gre, istediim soyadn alabilirdim. (Byle gzel zgrlkler vard Mustafa Kemal dneminde.) Bizim aile ar bireyci olduundan, herkes ayr ayr soyadlar ald. rnein, teyzemin iki olu, anne baba bir karde olmalarna karn, ayn soyadn almaya yanamadlar. Annemle daym da deiik soyadlar setiler. 96 imdi u Urgan soyadn bana kimin nerdiini syleyince, kk bir ok geireceksiniz: Necip Fazl Ksakrek! Evet, iyi bir air ve yetenekli bir oyun yazar bildiiniz, henz dincilie soyunmam olan, bizim arkada grubundan Necip Fazl Ksakrek! "alkan", "Erdemli", "Ulugnll" gibi manevi anlamlar tayan bir soyad deil, iinde ok sevdiim U harfi bulunan bir nesne ad istiyordum. Necip Fazl, "Urgan' se" de -di."Urgan da ne demek?" diye sorduumda, Anadolu'da ip anlamna geldiini aklad ve kahkahalar atarak, "solculuundan tr gnn birinde nasl olsa aslacan iin, bu soyad sana ayrca uygun" diye ekledi. 1930'lu yllarn Necip Fazl' ile 194O'l yllarn Necip Fazl' arasnda uzaktan yakndan en kk bir benzerlik yoktur. Bunlar iki ayr kiidir sanki. Birincisini ocukluumdan beri ok iyi tanrdm. Annemin bir yakn arkadana k olduundan, bizim evden kmazd. kincisini ise, hi grmedim, hi tanmyorum. nk ben de, btn arkadalarm da 1940'tan sonra

onunla selam sabah kesmitik. Sper-Mrit olarak parlak kariyerini, hayretler iinde uzaktan izledik ancak. Necip Fazl, yava yava deimedi. Dinle hi ilgisi yokken, anszn, sadece dindar deil, dinci oluverdi. O sralarda duyduumuza gre, bu artc deiimin nedeni tik sorunuymu: Necip Fazl'm bir yz tiki vard. Ka gz acayip acayip oynard ikide birde. Bu biimsiz tikten kurtulmak iin, byle ilerin uzman bir eyhe gitmesini salk vermiler. eyh efendi okumu flemi ve ancak bir haftalk bir sre iin, tikinden kurtarm onu. te ne olduysa o bir hafta iinde olmu. Bizim bohem air Necip Fazl, Sper -Mrite dnm anszn. Necip Fazl iyi bir airdi. Birok dizesini hi unutamam: Bu yamur, bu yamur, bu kldan ince Nefesten yumuak yaan bu yamur, Bu yamur, bu yamur bir gn dinince, Aynalar yzm tanmaz olur Yada 97 Evet, her ey bende bir gizli dm; Ne lm terleri dktm nelerden. Dibi yok gklerden yeter rktm, Yetiir ektiim mesafelerden. Baudelaire'den arlm olmakla birlikte aadaki dizeyi de severim: Gndzler size kalsn, verin bana karanlklar, Islak bir yorgan gibi brneyim, rtn, rtn stme serin karanlklar, (Le vais me coucher sr le dos Et me rouler dans vos rideaux O rafraichissantes tenebres.) Bizim bildiimiz Necip Fazl lgn bir genti ve lgnln abartmaktan, bunun kaltmsal kkenleri olduunu belirtmekten holanrd. Bunun doru mu yanl m olduunu bilemem ama, bana kendi anlattna gre, babas yle deliymi ki gerdee girdii gecenin sabah, "hanm, olum nerede? Neden hl domad?" diye hesap sorarak, annesinin grtlana sarlm, bomaya kalkt kadncaz zor kurtarmlar elinden. Necip Fazl'n ikisi llyd. Ama kumar tutkusu snr tanmazd. Eref efik ile arasnda geen olay, stanbul'un yazar izer takmnda bilmeyen yoktu. Eref efik, annemin ocukluk arkada olduu iin, onun azndan da dinlemitik bunu: Eref efik hastaym; onu yoklamaya gelen Necip Fazl'a ila almas iin, bir miktar para vermi. Necip Fazl, ilalar hemen alacan syleyip, evden km. Eref efik beklemi beklemi, ne ilalar varm ortada, ne de Necip Fazl. Sabaha doru, bir lzml ile doldurmu; atei ok ykseldii halde, pencerenin nnde pusu kurmu; lzml kumarhaneden eli bo dnen Necip Fazl'm bandan aa boca etmi. Bu ykden de anlalaca gibi, Necip Fazl'n yzsz bir yan vard. Bakalarnn evinde kendi evindeymi gibi davranrd. vey babam Falih Rfk Atay, "gnn birinde bir de bakacam ki, bu 98 herif benim pijamalarm giymi, yatamda yatyor" demiti. Nitekim, buna benzer bir durum oldu: Bir Cumartesi leyin yatl okuldan dnnce, Necip Fazl' yatama uzanm buldum. Benim krmz sabahlm giymiti. Kll bacaklar ortadayd. Necip Fazl ile hi de

terbiyeli bir kz ocuu gibi davranmadm iin, "ulan, bu ne hal?" dedim. Kl kprdamadan, pikin pikin aklad: Tepeba ehir Tiyatrosu'nda, ok beenilen bir oyunu oynanyormu. Temsilden sonra, onu alklamak iin sahneye aryorlarm. Paalar amurlu tsz bir pantolonla seyircilere gsteremezmi kendini. Onun iin, fralanmak ve tlenmek zere, pantolonu kartp bizim Rum hizmetiye vermi. Bu ve buna benzer baka davranlar yzszlkt elbette. Ne var ki, Necip Fazl' ok sevimli ve elendirici bulduumuzdan, onun bu marklklarn hep hogrr -dk. Necip Fazl olduka ksa boylu, gvdesine gre bacaklar fazlasyla ksa, hi de yakkl saylamayacak bir adamd. Gel-gelelim, kendisini bir fet, bir erkek gzeli sarard her nedense. Ben, on drt yalarndayken, Necip Fazl'm stndeki gmlee gz koymu; bu gzel mavi gmlei, benim eski bir gmleimle dei toku etmesini nermitim. Hi de cimri olmadndan, buna hemen raz olmutu. "Ama ben gmleimi kartrken, sen odada bulunmamalsn" dedi. "Neden bulunmaya-cakmm ki? Pantolonunu kartmyorsun, sadece gmleini kartyorsun" diye kar koyduumda, yapt aklamay hl glerek anmsarm: Benim yamda bir kz ocuunun, bylesine gzel bir erkek torsosu (Necip Fazl'm sevdii szcklerden biriydi "torso"; ikide birde torsosunu verdi) grmesi doru deilmi. nk onun torsosunu bir grrsem, mrm boyunca bu gzellikte bir torsonun zlemiyle yanp tutuacakmm. Bunu hibir baka erkekte bulamayacamdan tr de, hi kimseye k olamayacakmm, cinsel hayatm kayacakm. Bizim u ok macho toplumumuzda bile, Necip Fazl kadar erkekliiyle gururlanan bir kii grmedim. Gmlek ve torso olayndan on yl kadar sonra, bizim evimizde kalabalk bir toplantda, Necip Fazl, oturma odasnn ortasna dikilmi, "Ben! 99 Erkek! Ben! Erkek!" diyerek, King Kong gibi, nl torsosunu yumrukluyordu. Halet ambel'in yanma gidip, kulana, "bu ie bir son ver" diye fsldadm. Halet incecik bir gen kzd. Ama Trkiye eskrim ampiyonuydu. Takmmzla Berlin Olimpiyatlarna katlmt ve imdi karate moda olduu gibi, o srada moda olan jiu -jitsu'yu ok iyi biliyordu. (Bu Japon gre tekniini uygulayan elli kiloluk bir kadnn, yz kiloluk bir erkein hakkndan gelmesi iten bile deildir.) Halet, yavaa ayaa kalkt, "ben, erkek!" diye gsn yumruklayan Necip Fazl'a glmseyerek yaklat. Sol ayak bileiyle sa el bileini skca tutup, seksen kiloluk Necip Fazl' hop diye omuzuna ald. Necip Fazl rpmyor; ama Halefin elik gibi ellerinden kurtula-myordu. Halet, omuzunda yk, evin iinde dolamaya bala- i di. Bizler de kahkahalar atarak pelerinden gidiyorduk. Yz', allak bullak olan, tikleri artan Necip Fazl, "rezil oldum, brak beni, n'olur" diye fsldayarak yalvaryordu. Bizler "sakn b-; rakma!" diye baryorduk. Sonunda, annem araya girince, Ha- \ let, gayet zarif kk bir omuz hareketiyle, Necip Fazl' bir se- ' dirin stne atverdi. Adamcazn "ben erkek" gsterileri de bitti bylece. Necip Fazl, sadece erkeklik gsterilerini deil, her trl gsterii severdi. Beylerbeyi tepelerinde eski bir konakta, kalabalk bir aydn grubuna verdii len, bu gsteri meraknn en ' elenceli rneidir. O gne dein Beyolu'nda kytrk Rum' pansiyonlarnda oturan Necip Fazl, bizleri o konan zemin katma davet etti. atafatl mobilyalar arasnda, inanlmaz bir j lks iinde bulduk kendimizi. Hi unutmam, byke gze bir akvaryum bile vard salonda. Gsterili yemek takmlarylal ssl, pahal ve lezzetli yiyeceklerle dolu bir bfe hazrlanm-| ti. Necip Fazl, yemee balamadan nce, bykannesinin elir pmemiz gerektiini syledi. Baheye gittik. Biri sada, bii solda iki merdivenle, birinci kattaki

balkona klyordu. Balkc nun ortasnda, bartl yal bir kadm oturuyordu. Bizler s-j raya girdik ve diploma treni yaplyormu gibi, sa merdiver den ktk, yal kadnn elini pp alnmza koyduktan sonra,] sol merdivenden indik. Yal kadn hi konumuyor, "sa o \ evladm" diyordu sadece. Sonradan anlald ki, o ihtiyar, Necip Fazl'n bykannesi filan deil, konan sahibesiymi ve bir sredir kira veremeyen Necip Fazl, bu el pme trenini dzenleyerek, kadncazn gnln alacan hesaplam. O lende yedik itik, elendik. Necip Fazl da formundayd. ok renkli, ok gzel konuuyor; hepimizi gldryordu. rnein, elimdeki sigaradan, dumanlar saarak bir kprnn altndan geercesine onun dev bacaklarnn (daha nce de belirttiim gibi bacaklar fazlasyla ksayd aslnda) altndan geen kk bir irketi Hayriye vapuruna benzetiyordu beni. "Bir nazar boncuu kadar sevimli ve samasn" diyordu. Gel-gelelim sabahn drdne doru neesi filan kalmad. Bir an nce gitmemizi istemeye balad. Biz sabah vapuruyla gideceimizi syleyince, tikleri artt, sessizlie gmld. Sabahn yedisinde telann nedeni anlald: Konan bahe kapsna bir kamyon dayand. Kamyondan inen iki hamal, o grkemli mobilyalar, o atafatl yemek takmlarn, kamyona tamaya baladlar. eytann aklna gelemeyecek eyler Necip Fazl'm aklna gelebildii iin, btn bu lks bir geceliine kiralam meer. O sralarda Boaz Kprs olmad, kar yakaya ancak Harem-Salacak arabal vapurlaryla geile-bildii iin, bu lks salayan irket, erkenden gndermi kamyonu. Bu duruma glemedik.' Bir hzn bast hepimize. Necip Fazl'n kiralad ve kirasn veremedii konakta, eski psk iki sedir, birka sandalye ve o gzel akvaryum kald kala kala. Akvaryumdaki balklar a olduklarndan, yatay biimde deil, dikine dikine yzyorlarm Necip Fazl'n daha sonralar anlattna gre. Adm soyadm derken, gene baka bir konuya saptm. Annem efika'y, babam Tahsin Nahifi ve vey babam Falih Rfk Atay' anlatacam imdi. Bekrken de, evliyken de, boandktan sonra da, annemle her zaman beraber oturdum. efika ile ayn evi paylamak, ok 100 101 ilgin olmakla birlikte, fazlasyla heyecan, vericiydi. Snm ama beklenmedik bir anda yeniden patlayabilecek bir yanarda! n kraterinde yaamaya benzerdi biraz. Annem sabahlan gai zetede onu fkelendiren bir haber okuyunca (elbette sk sil karlard byle haberlerle) sanki ben suluymuum gibi, ba-^j rp ararak yatak odama dalard. Ne var ki, ikide birde ba-1 rp armalarna karn, bir yandan da rahat edebilmem iin elinden geleni yapard. Alveri onun ii olduu, dadm da yemek piirdii iin, btn vaktimi almalarma verebilirdim.; Bana "Kk Bey" adn takmt. Geim parasn saladm iin ev ilerinde bana hibir sorumluluk verilmemesi, doru bir ey deildi aslnda. nk kzlara da olanlara da baz ev ileri; yataklar yapmak, basit yemekler piirmek, bulak ykamak filan mutlaka retilmeli bence. Bizim evde ise, beni yormamak amacyla, bunlar hi retilmedi bana. Bir ev ii yapmaya kalknca da, annem de dadm da "Yapamazsn, beceremezsin" diyerek beni engellerdi. Bu yzden de, ancak ikisi de iyice ihtiyarladktan sonra, bunlar birazck rendim. Mideme dknlmden tr piirdiim baz yemekler lezzetli oluyor. rnein pastrmal ve sucuklu nl kuru fasulyem. Hatt tohumluk kck soanlarla yaptm

turumun tarifi bir yemek kitabnda bile kt. Shakespeare Ansiklopedisi'nde admn gemesiyle vnmedim de, bununla ok vndm. Ne var ki, o yemek kitabn yazan tandm olduu iin, "Mna Urgan usul soan turusu" tarifini verirken, bana bir kyak yapmt kimi dostlarma gre. Ev ilerinde pek marifetli deildim, ama bebeklere ar dknlmden tr, Dr. Spock'un ve baka uzmanlarn kitaplar sayesinde, ocuk bakmnda abucak usta oldum. Bizim memlekette kafa iiyle geinen herkesin, iinden kovulunca akta kalmamas iin, el emeiyle yaplan bir ii de bilmesi gerektiine inanrm. te bu yzden, birinci smf bir dad olduumu anlaynca, ok sevindim. ki yabanc dil bilen bir dadydm stelik. Bazen dnrm de, 147'lerin listesine girip niversiteden atldm srada, eviriler ve zel derslerle didinip duracama, yksek bir crete karlk bir zengin evinde dadlk et 102 eydim keke. Gelgelelim, o zengin, solcu bir dady evine sokar myd acaba? Elektrik onarmnda bir hayli becerikli olan Mehmet -Ali Aybar da Hukuk Fakltesi'ndeki doentliini yitirince, srtna let edevat dolu bir anta takp, "elektrik tamircisi!" diye bararak sokaklarda i aramay ciddi olarak dnmt bir ara. Ama einin ve hepimizin zorlamasyla, avukatlk etmeyi ye tutmutu sonunda. Kusursuz bir dad olarak olum Mustafa'ya her zaman ben baktm. Ama ben yokken, annemin de, yal dadmn da ocua gz kulak olacaklar gveni iinde, haftada gn iime gnl rahatlyla giderdim. Kendisine ok benzeyen kzm Zeynep'e ise, narsisist bir drtyle, annem bebekliinde el koydu. Bir gn Faklte'den dnnce, bir de baktm ki, Zeynep'in yata, giysileri, oyuncaklar, her eyi, benim odamdan alnm, annemin odasna tanm. Zeynep geceleri alyormu da, ben szde duymuyormuum diye bir de iftira etti bana. Oysa uykum yle hafiftir ki, bir "t" duysam, hemen uyanrm. Alt yandaki Mustafa'y alp bir yllna ngiltere'ye gittiimizde, narsisist duygularm tam tatmin ederek, kendisine benzeyen iki yandaki torunuyla, babaa kalan efika, ok mutlu bir dnem yaamt. Doduum ay len annemin babas Cemal Beyi hi bilmem. Hariciye Vekletinde evrak mdr, yani arivistmi. Aileden kalma byk bir serveti olduundan, keyif iin yapyormu bu memuriyeti. yi ki yapm da; nk anneme kk bir emekli maa kalmt. Babasndan kalan son gelir de o oldu zaten. Cemal Bey, yz yl nce sadece Rumlarn oturduu, By kada'da bir yn ev satn alp, oraya yerleen ilk Mslmanlardan biriymi. Sabah stanbul'a giden, akam geri dnen bir tek yandan arkl vapur ilermi Adalara. Elli altm yl nce konutuum baz yal Rumlar, byk bir saygyla sz etmilerdi dedemden. Ancak bir konuda "trelo" yani deli olduunu sylerlerdi. nk daha kimseler denize girmezken, Cemal Bey ocuklarn her gn denize sokarm. Yz yl nce Avrupa'da da, ancak hekim kesinlikle tavsiye edince denize girildiini, Fransz ve ngiliz romanlarndan 103 renmitim. Anlalan, yzmenin bir keyif olduunun kimseler farknda deildi o sralarda. Bir kumsaldan, bir kayalktan ya da bir sandaldan denize girilmezmi. Tahtadan yaplm, tekerlekli kk bir kulbe kullanlrm. ngiliz romanlarnda "bathing machine", Fransz

romanlarnda da "cabine de mer" deniliyordu suda yzen bu tekerlekli kk kulbelere. Byle eyler kullanmadan yz yl nce Bykada'nn sahillerinden ocukluundan beri denize giren annem efika, balk gibi yzerdi. yle uzaklara alrd ki, kydan gremez olurdum onu. teki ocuklar, "anneni kpek balklan yiyecek" derlerdi. Ben o ocuklara tekmeler atar; kelere gizlenip usul usul alardm annemin dnn beklerken. Bykada'da evleri varm ama, annemin anlattna gre, btn yaz orada geirilmezmi: Mays ile haziran amlca'da-ki kkte, temmuz ile austosu Boazii'ndeki yalda, eyll ile ekimi de Bykada'da geirerek, o gnlerin varlkllar stanbul'un yaz keyfini iyice karrlarm. 1890 ylnda bile kzlarn denize sokacak kadar yenilie ak dedemin, Bat uygarlna merakl Avrupa kentlerine sk sk yolculuklar eden, kltrl bir Osmanl burjuvas olduu besbelli. Tpk kendisine benzedii iin en gzde kz olan annem on alt yana basnca, "artk bydn; Avrupa'y grme zamann geldi" demi. Annem, Paris'e gtrleceini sanarak, ok sevinmi. Oysa uzak grl babas yle demi: "Hayr, kzm, Paris'e deil, Viyana'ya gideceiz. nk Paris, Paris kalr her zaman. leride de grrsn. Ama Viya na, Viyana kalmayacak. Onun iin orasn ya imdi grrsn ya da hibir zaman gremezsin." Annem, mr boyunca eyle ok vnrd: Birincisi, Viyana'y Birinci Dnya Savandan nce grmek; ikincisi Cha-liapin'i Boris Gudunov operasnda dinlemek; ncs de Nijinski'yi dans ederken seyretmek. "Sen bunlar grmedin; asla da gremezsin" derdi damarma basmak istercesine. Viyana'da yaam olaanst zarif ve gzelmi o sralarda. talya'da dinledii Chaliapin, ok markm, belki de biraz ikiliymi. talyanlar perde kapandktan sonra, srekli alklayp bir ark da104 ha isteyince, onlarn yzne tkrm. Nijinski "Le Spectre de la Rose" (Gln Hayaleti) balesinin sonunda pencereden uup gitmi. Ben de, biraz onun damarna basmak iin "anne, yapmayn, bir adam pencereden nasl uarak kar?" diye kar koyunca, efika kzar, "utu, dpedz utu" diye direnirdi. Ei Romola Nijinski'nin kitabnda da anlatlr bu. Nijinski sahiden uuyormu izlenimini verirmi seyircilere. Nijinski deyince, yllar nce, kinci Dnya Sava bittii srada, Paris-Match dergisinde grdm bir fotoraf gelir aklma: Klstr giysili, kel bal, gzleri bombo, tknaz ve irkin bir adam; bir metre kadar bir ykseklikte havada duruyor. Resmen yerden kopmu, havada yle duruyor. Dnyalar gzeli Nijinski bu. Meer yle bir durum olmu: Sovyetler Viyana'y Nazilerin elinden alnca, Rus askerleri oradaki akl hastahanesi-ne gidip, yllar nce deliren nl dansrlerini birka saatliine darya karmlar. Kk bir meyda nda, evresinde ember kurup, balalaykalarn, akordeonlarn alarak, onun coup dans etmesi iin uramlar. Nijinski, bu sevgi emberinin ortasnda, hortlak grm bir adamn gzleriyle, uzun sre donup kalm. Sonra anszn havaya ykselip nl "entre chat hu-if'ini yapm. "Entrechat" bir bale figrdr. Dansr, ayaklarn hzla birbirine arparak havada ykselir. En usta dansrler ayaklarn havada ancak alt kez birbirine arparken, Nijinski bunu sekiz kez yapabilirmi. te, fotoraf da o n saptam. Ne yazk ki, annem efika'nm babas, kzn okula hi gndermemi. Ama hem Batl hem de Osmanl eitimi vermi ona. Bir yandan Franszcay ve piyano almay renirken; bir

yandan da eve gelen yal bal sarkl hocalardan, Kuran- Kerim, fkh, divan edebiyat ve tarih dersleri alrm. Annem tarihe her zaman merakl kald; Cevdet Paa'yla Naima'y da, eitli Fransz tarihilerini de hep okurdu. Sokaa kabildii srece, konserlere ve tiyatrolara giderdi. yi bir mzii dinlerken ya da gzel bir tiyatro oyununu seyrederken yandan bandan beklenmeyecek heyecanlar duyard. ok kitap okuduu iin, efika'nm Franszcas kusursuzdu. Zaten ona baklacak olursa, ngilizceyi de, Almancay da ne 105 denli mkemmel bilirseniz bilin, Franszca bilmedike gerekten kltrl saylamazdnz. O srada birok Osmanl ailesinde olduu gibi Fransz uygarl tam bir egemenlik kurmutu evimizde. Ben de nce Franszca, sonra ngilizce rendim. ocuklarm da Fransz okullarna gnderdim. nk, derdi annem, Franszca iyi bilen, nasl olsa ngilizceyi kolayca renir. Oysa ngilizceyi iyi bilen ok g renir Franszcay. Bugn bile, ngiliz Edebiyats olmama "bu iki dil arasnda se; ya yalnz birini ya da yalnz tekini bileceksin" deseler, Shakespe-are'i dilinde okuyamayacam iin gizli gzyalar dkerek, gene de Franszcay seerdim. Annem efika ok nemli bulduu, ya da ok anlaml ve trajik sand bir sz sylerken, mutlaka Franszca sylerdi bunu. rnein damadna kznca, "j l'ignore" derdi. E vimizin para ilerine bundan byle ben bakacam bildirdiimde, annem bunu, kendisine ynelen hakaretlerin en son ve en korkuncu saym, "le dernier outrage" demiti. Oysa, bunu yapmak zorunda kalmtm, nk Parmakkap'da yirmi iki yl oturduumuz Hayat Apartmanndan kp Cihangir'e tannca; annemin bakkala, kasaba, manava fena halde borlandn grm; bundan byle veresiye alveriin bittiini, her eyin pein deneceini bildirmi, annemi maliye bakan mevkiinden alaa etmitim. Annem her zaman irade gsterileri yaparak beni matederken, ben de mrmde ilk kez, ekonomik bir zo -runluktan tr, ona kafa tutmak cesaretini bulmutum. Krkma kadar ok varlkl olan efika'nn bizlere her gn kuzu pirzolalar, kukonmazlar, salamlar, jambonlar yedirerek, kasaba bakkala borlanmas normaldi elbette. Ama zengin alkanlklar srd halde, serveti tmyle tkenmiti. Gzel, ama ok akll olmayan teyzemin parasn nasl harcayp yok ettiini anmsamyorum. Daym kumarda yapmt bu ii. Anneme gelince, bunu daha ho bir biimde, d lkelere yolculuklara karak, ziyafetler vererek, eini dostunu aileleriyle birlikte evinde aylarca konuk ederek, onlara gereksiz yere bor vererek kendisi gereksiz borlanarak, durup dururken lks ev eyalar: alarak, yan i hesap kitap bilmedii iin bitirmiti parasn. rnein bir Louis XV stili salon der, sonra ondan bkp Louis XVI mobilyalar alr; ok gemeden ondan da bkar, Regency bir salon dzenlerdi. Bylece ngilizlerin "graceful living" yani zarif bir biimde yaamak dedikleri ey uruna yoksul yaamaya mahkm olmutu sonunda. Ailemin srekli satlan malndan mlknden kala kala ancak iki ev kalmt. Bykada'da maden yokuunu knca, birbirinin tpk ei olan ifte konaklar. ok gemeden onlar da satld. Yani ben ancak on be yama kadar bir zengin pii olmann aybn yaadm. Annemin btn parasn yemesinden de son derece honutum. Helal olsun! nk o servet tkenmeseydi ben, ben olmazdm. ok okuduum iin, annemin deyiiyle, Boticelli adn duyunca, bunu yeni bir ikolata markas sanan karacahil sosyete hanmlarnn haline dmezdim herhalde. Ama kendi ekmek parasn kendi aln teriyle kazanan, meslek sahibi,

alkan bir kadn olmak onuruna da eriemezdim. nk tembel ve keyif dkn bir yanm vard. Disipline gelemezdim. Holanmadm konular okuyup ezberlemeye katlanamazdm. Bu yzden, liseyi bitirmek zahmetini bile gze alamazdm belki de. Hatt berti ilgilendirmeyen konulara bouna vakit harcamaya niyetim olmadn sylemi, okulu brakmaya kalkmtm bir ara. Ancak snf birincisi arkadam Halefin zoruyla vazgemitim bu samalktan. Annemin parasn yitirmesi sayesinde adam olduumu syleyebilirim. Ortaokulu bitirdikten sonra, parasz bir devlet okulunda liseye devam etmem dnlrken, Arnavutky Kz Koleji bana bir burs verdi. Byle bir burs almam iin hibir neden yoktu aslnda. Tembel bir renciydim, ancak ngilizce ve edebiyat notlarm yksekti. Mdire Miss Burns beni ard ve ngiliz Edebiyatnda baarlarmdan tr bana bir burs verildiini bildirdi. Burslu renciler, kitaplkta, etdlerde, telefon santralinde filan, gnde iki saat almak zorundaydlar. Benden bunu da istemediler. nk hibir zaman unutamayacam bir incelikle, Miss Burns, "byle ilerle urarsan, kitap ok umaya vaktin kalmayabilir" demiti. Gelgelelim, onun gibi gerek hocalar oktan lp gitti ve otuz yl sonra ayn okul, niversiteden atl106 107 dm srada, solcu olduum iin ngiliz Edebiyat retmenliini bana vermeyi reddetti. Babamn lmnden sonra, ben drt yandayken, annem Falih Rfk ile evlenmiti. Bu evlilik iyi yrmyordu. Falih Rf-k'ya son derece dkn olduumdan, ondan baka baba da bilmediimden, aralarnda tatszlk kmamas iin, kkken bile youn bir aba gsteriyordum. Annem saldrya geince vey babamn elini yakalyor, ceketini ekitiriyor, "baba, kp gezelim biraz" diye yalvaryordum. ili'deki apartmandan kap, Beyolu sinemalarna, kahvelerine, lokantalarna gidiyorduk. O gnlerden birinde, Taksim'de imdi tiyatro olan Majik Sinemas'nda, Nibelungenlied stne bir film grmtk. Bu Kuzey Avrupa destannda, bakiinin, bir rmaktan su ierken, iekler arasnda, srtndan bir mzrakla vurulmas, yedi yanda olan beni ok etkilemiti. Oturduumuz locada, bir sehpann stnde, kocaman pembe abajurlu bir elektrik lambasnn bulunmasna da ok amtm. Perdenin iyi grlmesini engelleyen bu abuk sabuk lamba acaba neden o locaya konulmutu diye hl dnrm. Bir defasnda, szde eleneyim diye bir arlo filmine gitmitik. Ama arlo'nun halleri beni fena halde duygulandrd iin, alaya alaya kmtm o sinemadan. Evden akam vakti kanca, ou zaman Rejans'a giderdik. Lokantann imdi bo olan st katnda, bir kk orkestra vard o sralarda. Balalaykalarla gitarlarla Rusa arklar sylenirdi. Falih Rfk, orada hizmet eden birbirinden gzel Beyaz Rus kadnlarla krtrrken, ben de onlarn kucanda o arklar dinlerdim. Rus halk mziinin beni hl coturmasnn nedeni bu olsa gerek. Ne var ki, 1979'da bir haftalna Sovyet Rusya'ya gittiimde bu gzel arklar deil, bayann bayas bir pop mziini dinleyebildim ancak. Ben stanbul'da yatl okula gidince, Ankara'da babaa kalan annemle babamn aras iyice ald. Sevgili kk kardeim Halil'in, annesiyle z babasn birletirmek iin bir aba gstermeye hi niyeti yoktu. nk annesine tutkulu bir dknl vard; babasnn ortadan ekilmesine can atyordu. Gnn birinde, ben on be yandayken, annem Ankara'dan okula tele108

fon etti. Halil'i alp, stanbul'a geleceini bildirdi. "Babam da geliyor mu?" diye sordum. "Senin baban filan yok; boanyo -ruz" diyerek telefonu kapatt. Durumu bana byle bildirmesini hl balayamyorum. Karnma korkun bir tekme yemi gibi, iki bklm ktm o telefon kulbesinden. nk annem, vey babamdan boannca, Falih' Rfk'nm artk benim babam saylamayacan anlayvermitim. Ayn yl, ayrlmalarndan nce, efika denilen yanarda patlamaya getii bir srada, Falih Rfk'ya da buna benzer ok krc bir sz sylediini ok daha sonralar rendim: vey babam, Trkiye'nin en iyi cerrahn bulup, beni ameliyat ettirip lmden kurtardktan sonra, Ankara'ya telefon edip durumu anneme bildirmi. Neeli yapmaya alt bir sesle "ben ne yaptm biliyor musun? Mna'y ameliyat ettirdim" deyince ok geiren efika "benim" szcn vurgulayarak, "benim kzm ameliyat ettirmeye senin ne hakkn var!" diye barm. Falih Rfk da bunu balayama mt. ok daha sonralar, ben orta yal bir kadnken efika, volkanik patlamalarnn birinde, hayatn mahvetmekle sulad beni: Benim yzmden Falih Rfk'ile evlenmi, hayat mahvolmu. Evlenmesinin tek nedeni benim Falih Rfk'ya dknl -mm. Ben bu adama o kadar dkn olmasaymm, annem de ya hi evlenmeyecek ya da bakasyla evlenecek, hayat da mahvolmayacakm. Drt yanda bir ocuun, annesini belirli bir adamla evlenmeye nasl zorlayabileceini hi anlayamamtm. Ama efika denilen yanardann patlad gnlerden biri olduu iin, susmaktan baka arem yoktu. Annem, kiisel gelirini yitirir yitirmez, kocasna boanma dvas at. Kendine zg kusursuz bir mantk yrtyor, yle diyordu: "Eskiden param vard. Falih Rfk'ya tahamml etmek zorunda deildim. Canm istedii iin tahamml ediyordum. Artk param yok; Falih Rfk'ya tahamml etmek zorundaym. Ama etmeyeceim." Falih Rfk'nm kardei Neet Atay, anneme yalvard yakard. "Yengeciim, yapma, bu ocuklar dn" dedi. "Ayr otur; onu hi grmeden stanbul'da kal; o nasl olsa Ankara'da. Tut ki, Ankara'da sana gelir getiren bir 109 apartmann var. Durup dururken, yakar msm o apartman?" efika, hi duraksamadan, "yakarm elbette" dedi. Yakacan-dan hi kukum yoktu. Bylece anszn yoksul olduk. Ama para lf etmek o sralarda son derece ayp sayldndan, bu ekonomik krize en kk bir deinme bile yaplmazd evimizde. Ben palazlanp para kazanacak duruma gelinceye kadar, ev eyas satarak geindik. Cumartesi leyin okuldan eve gelince,, bir bakardm ki, Buhara hal yok olmu. Kaa satldn sormak hrtlk saylaca iin, hal eksikliinin hi farknda deilmi gibi davranrdm. Bir iki ay sonra bir de bakardm ki, Baccarat kristaller yok. Birka hafta sonra Sevres porselenler yok. Bir sre sonra gm atal bak takmlar, vb. yi ki, evimiz, zevk sahibi eski bir zengin evi olduundan, alnd fiyatn yarsnn yarsna da olsa, satacak bir hayli eya vard gene de. Annem almay da denedi bir ara. Ahbaplarndan ok kibar bir beyin sahibi olduu bir dekorasyon ve mobilya maazasnda i buldu. Ama annemin yle ekici bir kiilii vard, yle parlak konuuyor, karsndakini yle etkiliyor, egemenliini yle yadsnmaz bir kesinlikle kuruyordu ki, mteriler, ksa bir sre sonra, maazann asl sahibini adam yerine koymamaya baladlar. Bir ey satn alacaklar zaman, "biz nce hanmefendiyle danmak istiyoruz" diyorlard. nc snf bir tezghtar durumuna den maaza sahibi de, tm kibarlna karn, bylesine kmsenmeye katlanamadmdan, efika'nn i hayat ancak bir

iki ay srd. stelik, elimize hi para gemedi. nk annem bir yandan evdeki kymetli eyalar satarken, bir yandan da maazada beendii birka kk antikay, fiyat maandan kesilmek zere, satn almt. Daha sonralar, Edebiyat Fakltesi'nde asistan olduum srada, Falih Rfk, Anadolu Ajansnda bana bir i nerdi. Franszca ve ngilizce evirmenlii yapacak, Faklteden aldm maan en azndan drt kat fazlasn kazanacaktm. ok skntda olduumuz iin, hemen kabul ettim. Eve dnp durumu anneme bildirince, efika kyametleri kopararak dedi ki: "Bu bir kariyer deildir. Bir meslek bile saylamaz. Yarn br gn 110 daha pistonlusu gelir, seni o iten atverirler. niversitede kalacaksn. Diimizi skarz, idare ederiz" Aslan efika'nn bu direnci sayesinde mesleime devam edebildim; profesr oldum sras gelince. 196O'ta profesrlk utanlacak bir unvan deildi henz. -imdiyse, biraz yle oldu. Birok namuslu profesrn yan sra^ bata politikaclar olmak zere ynla da namussuzu var. O kadar ki, beni bilmeyen birine "Profesr" diye tantlnca, ezilip bzlyorum. "Ama ben namussuz deilim" demek geliyor iimden. efika'nn kiilii ne kadar ilginse, Mslmanl da o kadar ilginti. Tanrya sonsuz inanc, btn dinlere byk saygs vard. Ama son din olduu iin, dinlerin en mkemmeli bilirdi slm. Bir yandan Ramazanlarda oru tutarken, bir yandan da, bu i henz moda olmad halde, St. Antoine Kilisesi'nde Noel gecesi Katoliklerin yinine katlrd ya da Rum dostlaryla Ortodoks kiliselerinde mumlar yakard. Bir defasnda Ayayorgi Kilisesi'nde, ok yal bir papaz tarafndan fena halde azarlan-mt. Bykada'da uzun sre oturduu ve "pararnanas" yani stninesi Rum olduu iin, kusursuz Rumca konuurdu. Yal papaz da annemi Rum sanm. Kardeim Halil ile benim Trke konutuumuzu grnce de, son derece Mslman annem gibi hogrl olmadndan, "utanmyor musun! Neden bir Mslmanla evlendin!" diye ona atmt. efika da, gzlerini gkyzne kaldrp derin derin iini ekerek, trajik bir sesle "utanyorum, ama ne yapabilirdim ki? O Mslman sevdim" deyince, Rum arkadalar katla katla glerek kiliseden kamlard. Annem efika, Alevilikle hibir ilgisi olmamakla, birlikte, tam anlamyla ada ve ilerici bir Mslmand. Kuran okuduu ya da camiye gittii anlar dnda, ban rttn hi grmedim. Kktendinci yobazlarn asla kabul edemeyecekleri bir Mslmanlkt onunkisi. Zamana ve mekna uymak, slmm temel ilkelerinden biriydi anneme baklacak olursa. Bu konuda bir hadis sylerdi sk sk. Bu hadisi, gerek bir kitaplk uzman olduu iin, her eyi bilen dostum Prof. Jale Baysal'a geenlerde telefonla sordum. Bir hadisi-kutsiymi bu. Jale, "tebeddtl 111 zaman, tagaysl mekn" gibi bir ey syledi. Ama belki de yanl anlammdr telefonda. Annemin inanlarna gre, bir yirminci yzyl Mslmam, yirminci yzylda nasl yaanlmas gerekiyorsa, yle yaamalyd. rnein, annem domuz eti yerdi. Domuz eti yasa, domuzun abucak kokuan, kurtlarla dolu, salksz bir hayvan olduu 1400 yl nceki Arap lleri iin konulan doru bir yasakm. Ama gnmz koullarnda, bu et kurtlardan ve

pisliklerden kurtulduuna gre, yenilebilirmi pekl. Annem, slama ne denli inanyorsa, laiklie de o denli inanrd. Onun gznde, slm, siyasal ve toplumsal bir dzen deil, kendisiyle Tanrs arasnda kutsal bir duyguydu ancak. 1950'den sonra, slmm bir oy toplama aracna dnmesine iddetle kar kmt. rnein devlet radyolarnda Mevlitler balaynca, fkeden kprr, bizim emektar Philips'i hemen kapatrd. Kendisi dost evlerinde ya da camilerde Mevlitlere gider, ban rtp, huuyla dinlerdi. Birok dizesini ezbere bildii, Trk dilinin en gzel iirlerinden biri sayd Mevlit'i dinlemenin bir yeri, bir adab vard anneme-gre. Oturma odalarnda, kimi bir divana uzanm kitap okurken, kimi sofray kurarken, ocuklar bara ara oynarken dinlenemezdi Mevlit. Ayn yllarda, namazn Trke yerine Arapa okunmasna da youn bir tepki gstermiti. Geri kendisi Kuran'n Arpasm okurdu, ama bu konuda eitim grmt, okuduunu anlard. slm akla dayanan bir din olduuna gre, bu eitimi grme yen halkn dinlerini anlayabilmeleri iin, Kuran' Trke okumal, ezan Trke dinlemeliydi. Annem, Parmakkap'daki apartmanmzn penceresinden gerici genlerin "Allah ekber!" diye bararak getiklerini grnce, "Allah vermesin! rtica geliyor, Mna!" diye barmt bana. Allah ile irticay byle birletirmesine ok glmtm o sralarda. Ama buna hi glemiyorum imdi. Ve Aleviler dnda, annem efika gibi, hem gerekten Mslman hem de irtica-ya kar acaba ka kii kald gnmzde diye ac ac dnyorum. En "kk kusurlarm yzme arpan annemin, dinsiz ol112 duum iin bana hi bask yapmamas din konusunda hogrsnn bir kantyd aslnda. Ancak bana hazin hazin bakar, iini eker, "sana ok acyorum, kzm" derdi ara sra. Ben de onun dindarlyla uramazdm. efika, slmm yceliini anlatrken, sessizce dinlerdim. Ne var ki, olum Mustafa dnyaya gelince, sonunda bir komedyaya dnen sinsi bir savam yaamtk: Annem, ince bir 'altn zarfla kapl kck bir Kuran', mavi bir kurdelayla torununun bebek yatana balamt. (Kendi byk boy Kuran', ipek bir ala sarl olarak, yatann baucunda dururdu.) Annem sokaa kar kmaz, ben o kk Kuran' Mustafa'nn yatandan alr, annemin yatana bitiik komodinin stne koyardm. Ben sokaa kar kmaz da, annem kk Kuran' eski yerine koyard. Bu konuda ne efika bir ey sylerdi ne de ben. Derken, gnn birinde baktm ki, artk yatann kenarna tutunarak ayaa kalkabilen olum, o kck elleriyle minik Kuran'n zarfn paralam, iindeki ktlar azna doldurmu, iniyor. Elimde olmadan kahkahalar atmaya balaynca, annem odaya girdi. Bebein azndan Kuran paralarn karp avucuna koydu, bir tek lf etmeden, trajik bir yzle kp gitti. Kuran savamz da bitti bylece. Gerekten inanm bir Mslman olarak, annem kimseleri lnetlemezdi. Ama birini lanetleyince de, bunu ok ciddiye alr, o adamn akbetinden kendini sorumlu tutard: Bir sabah, baktm ki, efika elinde bir gazete, donup kalm. "Anne, ne oldu? Kt bir haber mi var?" diye sordum. Hi yant vermeden, gazeteyi brakt, gitti odasna kapand. Gazeteyi aldm, lm ilnlarn gzden geirdim. Tandmz hi kimsenin ad yoktu. Sonra bir haber dikkatimi ekti: Eskiden Mill Eitim Bakan olan, faistliiyle nl berbat bir zat, bir trafik kazasnda lmt. Bu lme fazlasyla zlmeden, anneme haber vermeye gittim, ef ika, surat be kar ask, beni tersledi, odasndan kovdu. Bunun nedenini bir sre sonra anladm: Trafik kazasna urayan zat, benim doentliimi onaylamayan, "lsem de o ka -rmn tayinine imza atmam" diyen bakand. Bunu duyan annem de "l yleyse!" demi iinden. Adam

lnce, annem hmn 113 tuttuunu sanp, vicdan azabna kaplmt. Onu vicdan azabndan kurtarmak iin ok uratm. O zatn nice niversite retim yesine, nice retmene kyd iin, yalnz efika'nn deil, birok baka anann ve ein kolektif lanetine uradn anlatmaya altm. Ama annem, "gene de lnetlememeliydim onu" deyip duruyordu. lkemin tarihinde byk bir ayp saydm Varlk Vergisi srasnda anneme hayran kalmtm: Oturduumuz Parmakka-p'da Hayat Apartmannn on iki dairesinin onunda, Varlk Ve: gisinin gadrine urayan gayri-mslimler oturuyordu. Sadec en st kattaki iki dairede, biz ve baka bir Mslman aile vard Varlk Vergisini veremeyen aznlklarn ev eyalarna her an el konulabilirdi. Mslmanlardan ok az ya da hi vergi alnmazken, tanmad ve komuluk da etmedii bu gayri-mslimler-den deyemeyecekleri vergilerin istenmesini byk bir haks: lk sayp fkeden kpren efika bir operasyona giriti: Beni; yatam ve eyalarm oturma odasna gtrld ve bir ge vakit, d kap kilitlendikten sonra, apartmanda youn b faaliyet balad. On dairenin kymetli eyalar yatak odama t; snd. O kk odada stste ylm otuz krk hal, on rady on ya da daha fazla atal bak ve yemek takmlar, kymetli v, zolar, biblolar, gramofonlar, krk mantolar ve daha neler neler vard. Apartmann Sivasl kapcs Mehmet, bu gizli faaliyetin farkna varmt elbette. Adamn "Sayn Muhbir Vatanda" durumuna dmesini engellemek iin, efika bir dinsel tren dzenledi: Gece yars, Mehmet, bizim daireye resmen celbedildi. efika, o gvurlarn bizler kadar iyi insanlar olduklarn vurgulayarak, ok Mslman bir nutuk att. Eer olup bitenleri herhangi birine sylerse, Mehmet'in nasl arplacan, cehennenjj de cayr cayr nasl yanacan anlatt. Sonra ba ucundaki ran' getirip alndan kard. ok duygulanan, nerdeyse a, yacak hale gelen Mehmet, Kuran'a el basp, bu konuda kon mayacama yemin etti. Yeminini tuttu da. Annemin ylla sonra, 1972'de lmeden birka gn nce, o Kuran'm salyla bir-1 likte kapc Mehmet'e verilmesini vasiyet etmesinin nedeni de bu olsa gerek. ou gzel insanlar gibi, annem efika'nn da ok belirgin bir Don Kiot yan vard: 14 Mays 1950'de Demokrat Parti seimi kazanmt. lkeye demokrasinin geleceini sanm, felketlerimizin balangc olan bu seim zaferine aptallar gibi sevinmitik hepimiz. smet Paann en ok- ktlendii, hatt yerin dibine batrld gnlerdi. Bir akam Faklteden dnnce, bir de baktm ki, efika sokaa kmak zere. Siyah ipek giysilerini giymi, yllardr uzun torbasnda kapal kalan renard angente'sini boynuna sarm, topuklu siyah iskarpinlerini ayana geirmi, olaanst k bir durumda. "Aman anne, nereye gidiyorsunuz byle?" dedim hayretler iinde. efika "Park Otele" deyince, aknlm bsbtn artarak, Park Otel'de ne ii olduunu sordum. efika, "Paay grmeye gidiyorum" dedi. "Hangi Paay?" diye sormak gafletinde bulundum. efika, "smet Paay elbette; baka paa var m ki? Neden byle aptal aptal konuuyorsun?" diye beni tersleyerek kp gitti. Annemin doru sylediini; Mustafa Kemal Paa ve smet Paa dnda baka paann sahiden olmadn, 12 Mart'ta da anladm 12 Eyll'de de. Annem 1938'den 1950'ye kadar, yani on iki yl boyunca, yakndan tand smet Paay gidip grmeyi hi aklndan ge-irmemiti. Kendini mill ef iln ettii, paralara pullara resmini bastrd iin, ona ate pskryordu. Gelgelelim, smet Paa iktidardan da, ounun gznden de der dmez, Don Ki-ot efika, Park Otellere gidip onu grmek gereini duymutu. U saat sonra geri dnnce, neler olduunu rendim: efika am azn,

yummu gzn, smet Paann siyasal yanlglarn sayp dkm. Bizim aklsz milletin Demokrat Partiden rnedet umduunu; oysa onlarn CHP'den bin beter olacaklarn; Mustafa Kemal devrimlerini ortadan kaldrmak iin, ellerinden geleni yapacaklarn anlatm. Olup bitenlerin sorumlusu olarak da smet Paay gstermi. Eer o, doru drst bir siya -Set gtseydi, Demokrat Partililerin iktidara gelemeyeceklerini "eri srm. Geri bunlarn hepsi doruydu ama, efika'nn yle dobra dobra konumas, dm bir adama acmaszca saldrmas yreime indi. "Peki, smet Paa ne yapyordu siz 114 115 byle konuurken?" diye sordum. smet Paa "Mevhibe, bak, | hanmefendi bana neler sylyor!" diye kahkahalar atyor, annemin srtn svazlyormu. smet Paann hi de dmediini, ileride yeniden iktidara geleceini ite o zaman anlamtm. efika, volkanik patlamalarnda bana kyasya saldrrd ara sra. Balca sulamalarndan biri, ocuklarmn her istediini yapmam, onlar fazlasyla martmamd. "Kle ruhlu" olduum iin, onlara kar akl banda bir anne gibi deil, bunak bir bykanne gibi davranyormuum. Bir gn "kle ruhlu! Geri zekl! Kn kprdat! Bir ey yap hayatta]" diye bararak beni kasp kavuruyordu. Ben de susuyor, aptal aptal srtyordum. Bana biraz hakszlk edildiinin farkna varan, ama efika'ya byk saygsndan tr ona kar kamayan arkadam ehnaz, annemin deil de ancak benim duyabileceim hafif bir sesle, "ne yapsn ki hanmefendi, o da profesr oldu ite" deyince, srtmalarm kahkahalara dnt. ehnaz'm ne dediini anneme aktarnca, o da glmeye balad. efika'nm bu klarna hi mi hi krlmazdm. nk as- | lmda beni sevdiini, hatt beendiini bilirdim. stelik, bana verilen eitim frsatlar ona da verilseydi, efika'nm benim gibi sradan bir profesr olmakla yetinmeyip, benden kat kat daha baarl olacann da bilincindeydim. Bir kl tablas devirdiimde ya da bir bardak krdmda kyametleri koparan, beni kasp kavuran efika'nm, gerek bir felket karsnda kl kprdamazd. rnein, 1960'ta 147'lik olup niversiteden atldm. Bu durum 28 Ekim'de olduundan, son maam da alamamtm. Aile dmdzlak ortada kal- J mt. Solculuumdan tr atlmtm elbette. Ama kendisi hi de solcu olmayan annem, beni sulamay aklnn kenarndan , bile geirmedi. Hatt ancak drt be kii o listeye bir fikir su- { cundan girdii iin, nerdeyse vnr gibi oldu. "zlecek bir ;, ey yok, Allah byktr, idare ederiz" dedi aslan efika. o - ' cuklarmla birlikte ksa bir tatil yapp biraz toparlanmam iin, beni znik'e gnderdi. Biz sabah erkenden evden kar kmaz, telefon almaya balam. Annem bakm ki, telefonlarn ard aras kesilmiyor. Bir iskemle ekmi telefonun bana. Eline kalem kt alm; beni arayanlarn adlarn yazm. gn sonra eve geri dndmde, bir liste tututurdu elime. "Tam 97 kii telefon etti" dedi. Yarsndan fazlas da hi tanmadm kiilerdi. Annem hi okula gitmedii, bugn bildiimiz anlamda dzenli bir eitim grmedii, bu yzden de meslei olmad iin, baka alanlarda kullanamad tm yeteneklerini gzel konuma sanatna vermiti. Dilinden yararlanacana kaleminden ya-rarlansayd, iyi bir yazar olurdu herhalde. Ama ne yazk ki, bunu yapamad. Ben d lkelerdeyken yazd ksack

mektuplarda, efika'nm kiiliinin zenginlii hi ortaya kmazd. Oysa konumaya balaynca, herkes susar, az ak onu dinlerdi. Gzel konuanlarn ou gibi, efika da bakalaryla diyalog kurmaz, tek bana monolog yapard genellikle. Ancak kendi ayarnda kiilerle diyalog kurard. O zaman da "greceiz, sen mi parlaksn yoksa ben mi?" yarmasna dnrd konumalar. Falih Rfk ile efika kar karya gelince, ayn ipte oynayan iki cambaza benzerlerdi. Falih Rfk bir espri patlatr; buna karlk annem bir espri patlatrd. Falih Rfk bakalarn alaya alr; annem de Falih Rfk'y alaya alrd. ocukluumda, bakalm hangisi daha nce ipten decek tedirginlii iinde izlerdim bu cambazlklar. pten den Falih Rfk olurdu ou zaman. yi konuanlarn bir eit repertuar vardr. Annemin anlattklar da biraz repertuardand. O yklerin ounu daha nce birka kez dinlemitim. Ne var ki, her defasnda kk eklemeler, yenilikler, eitlemeler yaptndan, gene de herkes gibi hayranlkla dinlerdim annemi. Baz ahbaplarm, onun konumasn gizlice teype almam bana nermiti. Ama farkna varrsa, efika'nm stme yryp kyametleri koparacan bildiim iin, bunu yapmaktan ekinmitim. yice yalandktan sonra, annemin bir marifeti daha kt ortaya. Bu marifetini, herkese deil, ancak bana ve ok yaknlarna sergilerdi: Yetmi yandayken, kendi adn verdii, yani efika dedii bir kz ocuu uydurmutu. ok zeki, ok bilmi, ok yaramaz yedi yanda bir kzd bu. Yal bir kadnn azn116 117 r dan, bu kk kz sesinin kmasna aar, kulaklarma inanamazdm. Annem bu ocuun sadece sesini taklit etmekle kalmazd. Kk efika'nn evresindekileri ve yaam yorumlay-, olaylara ve insanlara gsterdii tepkiler, syledii her sz; byk efika'nn ocuk psikolojisini ne kadar iyi bildiini kantlard. stelik, tandmz bir ocuun taklidi deildi bu. Kendine zg ok arpc bir kiilii olan, annemin dgcyle canlandrd kk bir kzd. Ve b kk kz ylesine gerekti ki, sesini kapnn dndan duyan bir arkadam, ieriye girip evresine akn akn bakm, "kk kz nerede?" diye sormutu bize. Annem, "imdi teki kapdan kt; peinden gidiyorum; yoksa bir yaramazlk yapar" diyerek, ok ciddi bir yzle odadan gidince, ben kahkahay basmtm, delikanl da bsbtn akna dnmt. Kk efika da, byk ef ika da, 13 Austos 1972'de birlikte gittiler bu dnyadan. Annemin kafas hep prl prld; ama bedeni tmyle tkenmiti. Bu yzden de lmeyi istiyordu artk. lmnden aylarca nce, ufak tefek kymetli eyalarn, saatini, gm aynasn, sun incilerini filn, kendi arkadalar oktan yok olduundan, benim arkadalarma vermiti. Herkes gibi yatarak deil, koltuuna oturup lm karlad. Daha nce de sylediim gibi, 48 saat sren bir komaya girmeden nce, kendi lm ilnn dikte etti bizlere. Bu arada son esprisini de yapt. Artk ok halsiz olduu iin, gazeteleri ben okuyordum ona.

12 Mart 1971 darbesinden yana bir politikacnn savn anneme aktardm: Eer ordu mdahale etmeseydi, btn Trklerin Sibirya'ya srleceini, Ruslarn da Trkiye'ye yerleeceini sylyordu bu adamcaz. "Vah! Vah!" dedi efika. "Mthi deiiklikler yaplm, ok ilgin bir yer olmu Sibirya. Orasn ok merak ediyordum. Ama Sibirya'ya srlmeden nce, teki dnyaya gideceim ne yazk ki..." Anneme byk bir gnl borcu duydum her zaman. nk onun sayesinde meslek sahibi bamsz bir kadn olabildim. Ben daha on yandayken, beni karsna alr, yle derdi: "Sen, kendi ekmek parasn kazanan zgr bir kadn olacaksn. yi bir evlilik yapman ok isterim. Ama cann isterse evlenir sin, 118 cann istemezse evlenmezsin. Eer evliliin yrmez de boa-nlrsan, kendine de ocuklarna da bakacak durumda olmalsn." On yedi yama bastmda, beni gene karsna alp, yle dedi: "Bir gen kzsn artk. Bir erkek arkadan olabilir. Sana rica ediyorum, dalarda bayrlarda, ssz yerlerde gizlice buluma onunla. Burada evin var, odan var. Arkadan buraya getir. Ben de tanaym onunla." Ben gene ayn yalardayken, hi unutamadm bir ey syledi bana: Kendi kafasn gstererek, "kzm" dedi, "bir kadnn namusu belinden aasnda deil, burada, kafasmdadr. Farzedelim ki, paras olduu iin, bir adamla evlendin. Sen namussuz bir kadnsn bunu yaptn iin. O adama bal kalsan da, onu hi aldatmasan da, gene namussuzsun. nk paras yznden oturuyorsun o adamla. Asl orospuluk budur. Para uruna cinsel iliki kurmaktr asl orospuluk. Hi menfaat gtmeden ve bakalarna ktlk etmeden sevgili deitiren bir kadna, ben orospu demem, apkn kadn derim ancak. Senin apkn bir kadn olman istemem. Ama karn kollayan nikhl bir kadn olacana, apkn bir kadn o,l daha iyi." Annemin bylesine ilerici ve aydnlk kafal olmas sayesinde, trelere bal tutucu bir toplumda kadn olarak yaamann ezikliini hibir zaman hissetmedim. imdi beenilmeyen o Birinci Cumhuriyet gnlerinde, yalnz annem deil, toplum da daha ilericiydi. Mustafa Kemal, kadnlar hep yceltiyordu. Kadnlar dlayan bir milletin ada olamayacan; uygar bir lkede kadnlarn erkekler kadar nemli bir rol oynayacan vurguluyordu. Kadnlar toplum d tutmak, onlar aalamak eilimi, o szmona "demokrat" partinin iktidara gelmesi ve gericilie dnler verilmesiyle ancak 1950'den sonra balad. Bense, ocukluumu ve genliimi bu dnemden nce, baka ve ok olumlu koullar altnda yaadm. Simone de Beauvoir, "on ne nat pas femme; on le devient" (insan kadn olarak dnyaya gelmez; zamanla kadn olur) der. Ben bu olumsuz anlamda hibir zaman kadn olmadm, yani erkekler tarafndan ezilmedim. Kadn olmann ezikliini deil, keyfini yaadm ancak. 119 Kald ki, toplumun ataerkil olmasna karn, annemin mutlak egemenlii altnda, tam anlamyla anaerkildi benim ailem. Kadnlarn bu mutlak egemenlii, annem domadan ok nce, onun anneannesinin dneminde de varm anladm kadaryla. Oullarn, damatlarn

ve btn aileyi sultas altnda tutan bu yal erkez kadnyla ilgili beni ok gldren bir yk anlatmt onun torunu olan efika: ocukluunda anneannesi tifo olmu. yilemeye yz tutan tifo hastalarna doktor tavsiyesiyle gnde bir kadeh ampanya verilirmi eskiden. Ama bu bell erkez kadnn bir gvur ikisi imeye raz olmayaca besbelliymi. Bunun zerine o srada on iki yanda olan annem bir are bulmu. Fransz ampanyas, krmz e tiketli bir ila iesine boca edilmi ve her akam yemeinde bir kahve fincanyla hastaya sunulmu. Bykanne baylm bu ilaca. yiletikten ok sonra da, ilacn ok "ifal" bulduunu, almaya devam edeceini bildirmi. (efika anneannesini taklit ederek erkez ivesiyle anlatrd bunlar.) mrnn sonuna kadar, ampanyalar her akam kahve fincanlaryla'iip durmu. Ve ok kkken, Fmdkl'daki yalnn rhtmndan bir amar teknesine binip kendini Boazii'nin sularna salverecek kadar gzpek olan annem bile, evde terr havas estiren anneannesine gvur ikisi itiini sylemek cesaretini bulamam. Bizim ailenin anaerkilliinin nedeni, kadnlarn erkezlii midir acaba diye dndm olmutur. nk annemin deyiiyle "kle ruhlu" sanlan o erkez kadnlarnn aslnda elik gibi iradeleri olduunu, erkeklere her istediklerini kolayca yaptrdklarn ok iyi bilirim. Behice Boran da erkez kadnlarnn gl kiiliklerinin farkndayd herhalde. Kendisi erkez deil, Tatar kkenliydi. Ei Nevzat Hatko ise, ana tarafndan da baba tarafndan da has erkezdi. Bir gn Behice ile akalarken, "biz erkezler yleyizdir, biz erkezler byleyizdir" diye vndmzde, Behice demiti ki: "Kuzum Nevzat, sana ne oluyor? vnecekse, Mna vnsn. erkez erkeklerinde deil, ancak erkez kadnlarnda i olduunu bilmeyen yoktur." Bizim ailede, bir akam yemeine kimlerin arlacandan tutun da, ocuklarn hangi okulda okutulup hangi meslee y 120 neltileceine ya da erkeklerin kiminle evlenip kiminle boanacana kadar, btn nemli kararlar kadnlar verirdi. Erkeklerin de bu kararlara gk demeden boyun emekten baka aresi yoktu. Bir tek rnek vermekle yetineceim: kisi de ok genken, daymn kars, aile dostu bir delikanlyla krtrd, daym aldatt. Bunun zerine, ailenin kadnlar harekete getiler. Anneannem, annem ve teyzem, perian bir halde olan daym karlarna aldlar. "Karn sana kar ok kt davrand, bunu biliyoruz" dediler. "Ama o, senin yandaki olunun anasdr. irkin durumlar olmamal, ad lekelenmemeli. Onun iin, suu kendi stne alp hemen boanacaksn." Bu gl kadna kar daycm ne yapabilirdi ki? Hemen boanmaya raz oldu zavall. Derken, boanmadan sonra ayn l anaerkil heyet, aile dostu delikanlya gittiler. Onu da karlarna alp dediler ki: "Sen, bu gen kadnn hayatn mahvettin, boanmasna neden oldun. imdi tek yapacan ey, onunla bir an nce nikhlanmaktr." Aile dostu delikanlnn da bu karara boyun emekten baka aresi yoktu elbette. Geri yengemin ikinci evlilii ancak bir iki yl srd; ama ok g bir durumdayken imdadna yetitikleri iin, byk bir minnet duydu bizim anaerkil ailemizin kadnlarna. Onlar her zaman grmeye geldi, byk bir sayg gsterdi onlara. Hem annemin ilerici grlerinden, hem anaerkil bir ailede yetimem, hem de ocukluumu ve genliimi kadnlara hakszca davranlmayan bir dnemde geirmemden tr, feminist tandklarmla hi mi hi anlaamyorduk. (Feminist derken, erkek dman feministlerden sz etmiyorum. Tutumlar bana ok korkun geldii iin, yleleriyle hi ilikim olmad. Dnn

hele, insanlarn yars, teki yarsndan nefret ediyor. Irkln bundan daha beteri olamaz.) Ben normal feministlerden sz ediyorum, yani benim gibi ok istisnai koullar altnda yetimeyen, benden ok daha gen olan arkadalarmdan. (Zaten, dikkat edilince, feminist ok enderdir benim kuamda.) Onlar "kadnlar hakszla uruyor" diyorlar. Bense, "zel hayatmda da, meslek hayatmda da, kadn olduum iin bir hak -Szla uramadm. I960'ta yirmi yedi retim yesinden olu121 T an stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesinden sadece be kii Profesr olmama olumsuz oy vermiti ve bu red oylarn kadn olduum iin deil, solcu olduum iin vermilerdi" diyorum. Feministler, "kadnn toplumda yeri yok" diyorlar. Bense gerek bir sosyalizmin bu duruma are bulacana inandm iin "bu bir kadn sorunu deil, bir snf sorunu" diyorum. "Yksek snftan, eitim grm kadnlarn toplumda pekl yeri var. Doru drst bir sosyal dzende, snflar arasnda eitlik kurulunca, btn kadnlar haklarna kavuacak" diyorum. Onlar, "kadnlar, erkeklerin egemenlii altnda yaamaya mahkm" diyorlar. Bense, "ancak yoksul snfn kadnlar, ii kadnlar, kyl kadnlar, eitim grmemi kasabal kadnlar erkein egemenliine boyun emek zorunda" diyorum. "Eer ekonomik bamszl olan ya da alp geim parasn kazanabilecek durumda bir kadn, erkeklere boyun eiyorsa, bu onun kendi kabahatidir" diyorum. Onlar, "ama aileler ve toplum dzeni, varlkl ve eitim grm kadnlar da erkeklerin egemenliini kabul etmeye zorluyor; kadnlar daha kkken artlandrlyor" diyorlar. Bense, tam ters ynde, erkeklere de hi kimselere de boyun emeyen bamsz bir kadn olmaya artlandrldm iin, "artlanmasnlar efendim! Eitim grmler, akllarn kullanp artlanmasnlar" diyorum. Onlar "kadnlar eziliyor" diyorlar. Ben, "byle adaletsiz bir toplumda, byle bozuk bir dzende kadnlar da ezilir, erkekler de" diyorum. Hatt, erkeklere bir sorumluluk duygusu verildii, "sen ailenin babassm, oluunu ocuunu sen geindireceksin" denildii iin, erkeklerin kadnlardan belki daha da ok ezildiini syleyince, feminist arkadalarm stme yryorlar, beni neredeyse dvecek hale geliyorlar. Ne var ki, ben, eskiden de imdi de, onlardan hibir zaman korkmadm, grlerimi cesaretle savundum. lkin unu belirttim: Psikolojik adan kadn erkek ayrmn tamamiyle yanl buluyorum. nk gerek bir insan, kadnla erkein uyumlu bir karmdr. Kafa yaps ve ruhsal yapsyla salt erkek olan bir kii, gerek bir insan saylamayaca gibi, kafa yaps ve ruhsal yapsyla salt kadn olan bir kii de gerek bir insan say-1 lamaz. Ancak kadnlara zg bilinen niteliklerle erkeklere zg bilinen nitelikleri kendi benliklerinde uyumla kaynatranlar gerek insanlardr. Cinsel adan deil, ama ruhsal adan biraz hermafrodit olmak gerekir, gerek bir insan saylabilmek iin. Feminist ahbaplarm bir hayli artan bu tezi savunduktan sonra, sosyalizm konusuna geldim:'Feministlerin sosyalizmden yana kmalar gerekir; nk ancak sosyalizm onlarn sorunlarna bir zm getirebilir. Kabahat erkeklerde deil, trelerin ve dzenin bozukluunda. Erkekler eziliyor ve kendileri ezildike, kadnlar ezmeye kalkyorlar. Ezilen kadn da erkekten hncn almak istiyor. verenlerin smrd erkek, evine gelince, karsn smryor. Kadn da onu smrmek istiyor. Bylece kadm-erkek ilikisi, bir sevgi ba olmaktan kyor, iine hem kinlerin hem de karlarn kart bir kepazelie dnyor, ayrlmalarla sonulanyor.

Boanma konusunda, yalnz erkeklerin deil, kadnlarn tutumu da bir rezalet. ocuklarna bakamayacak durumda yoksul bir kadn, elbette ki nafaka isteyecek kocasndan. Bu nafakay elde etmedike de, elbette direnecek boanmamak iin. Ama eitim grm, alabilecek durumda, stelik kiisel geliri olan bir kadnn, kendisini istemeyen bir erkekten yasal olarak ayrlmamak iin direnmesini, kadnlk onuru asndan ok aalayc; ok ayp buluyorum. Sevdii erkek, bakasna tutulduu ya da ondan bkt iin, boanmak isteyebilir. Bu durum karsnda, bir kadn korkun bir dkrklma der, derin bir ac duyar. Ama o erkein derdinden lse bile, barna ta basar, haysiyetli davranr/hemen raz olur boanmaya. Ben kadnlarn byle davranmalarn isterim. nk onlarn yaratllar asndan erkeklerden daha duyarl ve erdemli olduklarna inanyorum. Oysa ne yazk ki, i boanmaya gelince, kadnlar her zaman erdemli davranmyorlar. Erkeklerini daha ok smrp daha ok kar salamak iin ya da salt onu cezlandr-mak, c almak amacyla, boanmamakta direniyorlar. Eskiden TRT'de ok ilgin forumlar yaplrd. rnein bir tarafta annelerle babalar, kar tarafta ocuklar, ortada da psikologlar ve pedagoglar otururdu. ocuk-ebeveyn ilikileri ve 122 123 sorunlar zgrce tartlrd. Bir tarafta erkeklerin, bir tarafta da kadnlarn oturduu byle bir forumda, kadnlarn neler sylediklerini, boanmamak iin ne gibi savlar ileri srdklerini duyunca, bir kadn olarak byk bir utanca kaplmtm. Ayn utanc izlediim baz boanma dvalarnda duydum. Genellikle her iki tarafn da dostu olduumdan, birok boanma dvasnda tanklk ettim. Kendi sramn gelmesini beklerken, teki dvalarda olup bitenleri seyrettim. En ok dikkatimi eken erkek yarglarn her zaman kadnlardan yana kmalaryd. Erkek ne kadar istemezse de, "ben kusurlarmdan kurtulacam, ben karm seviyorum" diye ne kadar rpnsa da, kadn boanmak isteyince, birka celsede p diye boamveriyor. Gelgelelim erkek boanmak istiyor da kadn istemiyorsa, dva bir trl sonulanmyor. Sonunda boanabilen erkek, kimi zaman ekonomik durumuna uymayan byk nafakalar vermeye zorlanyor. Kadnn nafaka hakk yle kutsal saylyor ki, yarglar bu haktan yararlanmak istemeyen kadnlara kukuyla bakyorlar. Kendim boanrken bunu anlamtm: Avukatm Mehmet-Ali Aybar nafaka dvas amayacamz bildirmi. Yarg, "nasl olur? ki ocuk var, biri drt biri dokuz yanda?" demi. Mehmet-Ali de, nafaka talep etmenin mvekkilinin ilkelerine aykr olduunu aklam. Bunun zerine yarg "bakn ne aslan kadn! ocuklarnn geimini kendi salayacak" diye dnerek beni beeneceine, avukatma kt kt bakm, dudak bkm, "ha, anladm, o da sizin gibi" demi. Yani o da sizin gibi komnist demek istemi. Annemi anlatrken, anaerkil aile, feminizm, boanma gibi baka konulara daldm gene. Kafamn bir mantk silsilesini izleyerek, akll uslu bir biimde ilerlemesi gerekirdi. Ama ne yazk ki, armlara kaplarak o mantk silsilesinden uzaklayorum ikide birde. Neyse, imdi esas konuma geri dneceim-nce babalarm -nk benim iki babam oldu- sonra da o-cukluumu ve genliimi anlatacam. 124 Otuz iki yanda len biyolojik babam Tahsin Nahit'i hi tanmyorum. O aklma geldike, "delikanl" babam derim kendi kendime ve imdi o yata bir torunum olabileceini

dnrm. Babamn neden bu kadar genken ld ocukluumda bana sylenmemiti. Annem de, sevgili nenem de bu ac olaydan sz etmek istemiyorlar, "birka gn iinde ld ite" diyerek, sorularm geitiriyorlard. Ben de yandan byk romanlar okuyan bir ocuk olarak, babamn kendini ldrd kansna vardm ve bu durumlar kaltmsal olduundan, gnn birinde ben de intihar edebileceimi dndm. Ancak on iki yama doru babamn hangi hastalktan ldn rendim: Bir yaknmzn bana gelen bir felket zerine, boazm sklyor-mu, nefes alamyormuum gibi bir sknt duydum. Annem sokakta olduu iin, bunu vey babama syledim. Falih Rfk byk bir tela kapld. Hemen bir taksi ard; nl kulak-bu-run-boaz uzman Dr. Taptas'a gtrldm. Falih Rfk "polim-yozit" gibi bir tp terimi kullanarak, "bu ocuun babasnn hastal da byle balamt" dedi. Meer babamn boaz kaslar skm ve bu yzden ifte plrezi olarak, birka gn iinde oluvermi. imdiyse bu hastaln tedavisi ok kolaym, bir tek enjeksiyonla skan kaslar gevetiliyormu. Babamn iirlerini okuyunca, fena halde bozuldum. "Adalar airi" diye bilinen Tahsin Nahit hi de iyi bir air deil. Ama ne yapsn ki zavall delikanl? nsan Trk iirinin en berbat grubuna yani Fecritiye balannca, kt airlie mahkmdur nasl olsa. Tiyatro alannda yaptklar ok daha olumlu saylabilir. Rahibe, Bir iek ki Bcek ad altnda Fransz oyunlarn adapte etmi. ocukluumda bunlar ve baka oyunlar hl sahneye konulur; hatt bana telif creti verilirdi. lk oyunu Jn Trk' yirmi iki yandayken, yirmi be yandaki Ruhsan Nevvare Hanmla yazm. Jn Trk' Mamak Efendi 1908'de sahneye koymu. Mfit Ratip bundan nce yazlanlar tiyatro sanatna aykr dt ve sadece okunmak zere yazld iin, Jn Trk' Trkiye'de ilk gerek tiyatro oyunu saym. Delikanl babamn daha uzun yaasayd iyi bir air olabileceine pek banmyorum; ama iyi bir oyun yazar olurdu belki. 125 Babam, ynetim kurulu yesi olduu Darlbedayi'ye, yani ehir Tiyatrosu'na gelmesi iin, nl Antoine ile yazm. Birka mektubunun msveddelerini okuyunca, ardm kaldm. nk ancak ok iyi eitim grm bir Fransz byle bir ustalkla kullanabilir o dili. Demek ki, Tahsin Nahifin mezun olduu Galatasaray Lisesi eskiden bu dzeyde bir Franszca retiyordu Trk ocuklarna. ok okuduu iin babamn Franszca-s teki mezunlarnkinden de daha iyiydi belki de. Saray evrelerinde de bunu duymu olacaklar ki, Sultann ocuklarna Franszca*dersi vermesi istenmi. Ama vaktinden nce Cumhuriyeti olduu iin, o srada byk bir onur saylan bu grevi kabul etmemi. Hibir ite almam zaten. Olunun meslei sorulduunda, dedem, "olum rantiye efendim, rant da ben" dermi. Edebiyat szlklerinde buna pek deinilmez ama, babam, Mekteb-i Hukuk'dan yani Hukuk Fakltesinden de mezun olmu. Tenekeden uzun bir borunun iindeki diplomas, evimin yk odasnn bir kesinde hl durur. Gelgelelim, yksek tahsil yapmas, kendi marifetinden ok, annemin marifeti: Babamn erkez bykannesi bakm ki, torunu yedi yldr Mekteb-i Hukuku bir trl bitiremiyor. Annemi arp, "kzm, eer bizim haylaz olan o diplomay alrsa, ikinizi Paris'e gndereceim; hem de bir yl kalabilirsiniz orada" demi. Bunun zerine annem, babam bir sre eve kapatm; karsna oturup, onunla birlikte hukuk okumu. Babam diplomasn alnca da, Paris'e gitmiler; annem de tiyatro merakls olduundan, her gece tiyatro seyretmiler. Ne gariptir, bu hi tanmadm babama tpk, ama tpk benziyormuum. "Garip" diyorum; nk benzemeler, sadece genetik deil, biraz da "mimetique"dir; yani bir ocuk, annesini

babasn taklit eder. Kendilerini evlat edinen kadnlarla erkeklere benzeyen ocuklar da vardr. Birok zelliimi, rnein edebiyata ve tiyatroya tutkumu babamdan aldm kesin. Ama fiziksel grntm de ondan almm. Yzmle, glmle, el kol hareketlerimle tpk onun gibiymiim. Btn aile sylerdi bunu. Ben on on drt yalarndayken len babaannem, bana 126 bakar bakar, usul usul alard. Belki de bu yzden ok seyrek olarak, ancak bayramdan bayrama, birisini gnderip, beni Haydarpaa ayrna bitiik evine getirtirdi. Kendi rd, kk bir ipek kesede biriktirdii 25 kurular bana verirdi. ok byk olduklarndan, halk arasnda mandagz denilirdi bu maden paralara. Ben o keseyi alr almaz, Haydarpaa ayrnda kurulan bayram yerine koar, hepsini harcardm. Her zaman tehlikeli oyunlardan holandm iin, en sevdiim elence, havada kaymakt: Bayram yerinin bir ucundan teki ucuna havada bir tel geriliydi. Telin bir ucunda, makaral kk bir trapez gibi bir ey vard. Ykseke bir yere kar, o trapezi iki elinizle sk sk tutardnz; arkanzdan ittiler mi, uarcasna telin teki ucundaki yere varrdnz. Bu uu srasnda birok kii dp yaraland, hatt lenler bile olduu iin, havada kaymak yasakland daha sonralar. Bisiklete binmesini bilmediim halde, bisiklet de kiralardm bayram yerinde. Ben bisikleti aptal aptal iterken, Asker Kuleli Lisesi'nin niformasn giyen bir aabey, durumu grd. "Ben sana reteyim" dedi ve sadece iki t vererek ("nne bakma, uzaa bak; saa der gibi olunca, gidonu sola evir, sola der gibi olunca, saa evir") diyerek on dakikada bisiklete binmesini bana retti. Kendisinden bir ey istemeyen dokuz yanda bir kz ocuuna yardm eden o Kuleli'yi hep glmseyerek anmsarm. Ama gene bisikletle ilgili baka bir Kulelili var ki, onu dndke de ok tedirgin olurum: Krk yandaydm o ikinci Kuleliliyle karlatmda. Yazlar oturduumuz Vaniky'de manav olmadndan engelky'den meyva ve sebze almaya bisikletle giderdim. Kuleli L isesi'nin nnden geerken, olum yanda niformal bir renci, "inallah dersin de, kafan patlar, geberir-sin" dedi. Eer fazlasyla ssl psl, yz boyal, bacaklarn gsteren ak sak bir eteklik giymi, ok tahrik edici bir hatun olsaydm bile, bu gencecik ocuun tepkisini gene de irkin bulurdum. Ama boyal filan deildim; stmde eski bir pantolonla e^ki bir kazak vard. yle fena oldum ki, hemen bisikletten indim, ocua yaklatm, yumuak bir sesle "olum, ben sana ne yaptm, neden byle eyler sylyorsun?" diye sordum. o 127 cuk, kin dolu gzlerini bana dikti, sustu. Hi fkelenmeden, gene srar ettim. Bu kinin nedenini ille anlamak istiyordum. Ama ocuk susuyordu. Krk yl sonra bile garip bir zntye kaplrm bu nedenini bilmediim nefret aklma geldike. Neyse, Kuleliler ve bisiklet konusuna deinmeden nce, tpk benim gibi, bisiklete binmekten holanan babama benzeyiimden sz ediyordum. Bu benzeyiten tr, bama garip eyler geldi genliimde. Yal ve ok zarif beyler, yolumu kesip, Tahsin Nahifin nesi olduumu sordular. Asistanlmda mmeyyiz olarak gittiim snav yaplan bir odaya girince, yal bir Franszca okutman, bir hortlak grmcesine irkildi. Gzlerini bir eliyle kapatt; sonra elini ekti, gene bakt ve Tahsin Nahifin nesi olduumu sordu. Meer babamn snf arkadaym Galatasaray'da. Babama benzememden tr bama gelenlerin en garibini, onun ld yatayken, yani otuz

iki yandayken yaadm: Vapurla Marsilya'dan stanbul'a dnyorum. nl deli dokto ru Mazhar Osman ayn vapurdayd. Onu ok iyi tanrdm; nk haftada bir gn, Bakrky'deki btn ilgin delileri bir otobse doldurur, Beyazt'taki niversite Merkez binasnn byk bir anfisinde onlarla uygulamal bir ders verirdi. Aslnda bir psikiyatri dersi deil, doktorla hastalarnn karlkl show yaptklar gldrc olduu kadar da yksek kaliteli bir elence programyd bu. Yalnz tpllar deil, btn teki fakltelerin rencileri o anfiye rd bu gsteriyi seyredebilmek iin. Yanlmyorsam be gn sren bu Marsilya-stanbul yolculuu srasnda, Mazhar Osman beni grr grmez, gzlerini bana dikti. Gen bir kadna ilgi duyan yalca bir adamn bak deildi bu. Beni inceden inceye inceliyor, bir eyler anlamaya alyordu sanki. "Tamam, hap yuttum" diye dndm. "Kendimi pek normal ve dengeli sanrm. Ama bu deli doktoru gizli ruhsal hastalm anlad. imdi kesin tehis koymak iin beni gzden karmyor." Yolculuun son gn, meslektam Vahit Turhan ile bri oynamakta olan Mazhar Osman beni grnce, elindeki kartlar brakt, gzlerini gene bana dikti. Sonra, Vahif in kulana bir 128 eyler fsldad. "Eyvah! Tehisi koydu sonunda" diye dndm- Derken, Vahit "gel" diye iaret etti bana. ok ezik bzk bir halde yanlarna gittim. "Kzm," dedi Mazhar Osman, "bunca yllk deli doktorunu, az kalsn deli ediyordun. Bakyorum, Haydarpaa'da yakndan tandm, otuz yl nce len bir genlik arkadam, hanm klna girmi, etrafta dolanyor. O arkadamn kim olduunu ancak imdi hatrladm. Tahsin Nahifin nesi olduunu sordum Vahit Beye." Ne gariptir ki, delikanl babam stne baz bilgiyi, bu konuda ok az konuan ailemden deil, uzaktan tandm Salh Birsel'in kitaplarndan elde ettim. Bu usta dil cambaz, eski stanbul'u en canl biimde anlatan birbirinden ilgin kitaplar yazd. Babamn ad da sk sk geer o kitaplarda, istanbul'un Gizli Tarihi'nde Salh Birsel yle der: "Tahsin Nahit ikide birde karmza ktna ve daha da kacana gre, burada bizim ldamz az-biraz stnde tutmamz gerekir. airimiz bkmaz yorulmaz bir edebiyat tiryakisidir." Bundan sonra, babamn, bata Tevfik Fikret olmak zere btn Trk airlerini ve Verlaine, Baudelaire gibi baz Fransz airlerinin birok iirini ezbere bildiini syler. (Babam, ou irsever gibi, holand dizeleri defterlere kopye ederdi. Bir ksm elime geen bu defterlerden, onun iir sevdasnn* Divan edebiyatndan tutun da on dokuzuncu yzyl Fransz iirine kadar geni bir alan kapsad anlalyor.) Salh Birsel'e gre, Tahsin Nahit, "Franszlarn vers libre dedikleri o patlak gzl iiri" ilk deneyenlerdendir. Kiilii iin de "yumuak bal, glbeeker, insansever... bir zellii de alakgnll olmasdr" der. Bu, babam tanyanlarn sylediklerine tamamiyle uygun. Salh Birsel'e gre, "iirleri pek zingirdektir. Peh peh ekmeye de baylr." Geri "zingir-dek"i szlklerde bulamazsnz ama, yazarn ne demek istediini anlyorum. abuk sinirlenir; sinirlenince de meydan okur demek istiyordur herhalde. Salh Birsel, Sanat Olay dergisinin Kasm 1981 saysnda "Ey Dizim, Ey Bacam" adl yazsnda delikanl babamn ehla-hma deinerek, "Tahsin Nahit a bakar (a deil, biraz ka-rik bakanlardanm) ama bu, insana dostluk duygusu boca 129

eder" dedikten sonra, onun spor merakna deinir. Bu merak, ok uzun yaad iin benim de tandm days Faik Beyden gelmitir belki de. Anmsadm kadaryla stidman ya da s-tnidman gibi komik bir soyad alan bykdaym, jimnastii Trkiye'ye ilk getirenlerdenmi. retmenlik ettii Galatasaray Lisesi'nde, onun adn tayan bir spor salonu varm. Seksen yandayken, elime bir toplu ine verirdi. Sonra atlet fanilasn karp, bir Yunan heykeli kadar biimli gvdesini gstererek, "batr ineyi" diye emreder di bana. Ama ne kadar basarsam basaym, ine, o heykelin pazularna giremezdi. Babaannemin teki kardei Arif Bey, bu sporcu Faik Beyden ok daha ilginti. Salh Birsel, byn tra eden ilk Trk diye sz eder ondan. Ama Arif Beyin bundan ok daha arpc bir zellii vard. Bu son derece yakkl delikanl daha yirmi yandayken, kadnlardan ve her trl dnyevi hazlardan kam, resmen Katolik olmutu. Fransa'da manastrlara snp orada krk yl bir kei gibi yaamt. Bu arada bir "Anti-Koran" yani Kuran'a kar kaim bir kitap da yazd halde, papazlar, onu Kutsal Katolik Kilisesi'nin bir rahibi, bir "pere" yapmaya yanamamlar, ancak "frere lai" yani manastrda hizmet eden bir kei olabilmiti. kinci Dnya Sava'nda Naziler, manastrnn bulunduu yeri igal "dince, Arif Bey memlekete geri dnm, kardei Et -hem Beyin ailesiyle birlikte Kbrsl yalsnda oturmutu. Ben bebekken Fransa'ya kat iin, Katolik byk daym ancak o zaman tanmtm. Kor gibi yanan kara gzleri, omuzuna kadar inen ak salaryla, yallnda bile son derece yakklyd. Arif Daymn Katoliklii, aile iinde her zaman bir aka konusuydu. Ama ne gariptir ki, adamcaz lnce, hepimizi bir tel ald. Ne yapp yapp, onu bir kilisede Katolik bir trenle topraa vermek istedik ve bunu baarabildik de. Salh B'rsel, Tahsin Nahifin ok iyi yzdn ve futbol oynamaktan ok holandn syler. Onun, Galatasaray'n ilk futbol takmnda oynadn, hatt kulbn mzesinde adn tayan bir madalya olduunu duymutum. Salh Birsel, babamn bisikleti olarak marifetlerinden de sz eder: "Bisiklet stndeyken ellerini brakmaya, bisikleti hoplatp zplatmaya ya 130 da hendekler atlamaya pek bayldn" belirttikten sonra, benim de birok kiiden duyduum bir olay anlatr: O sralarda Beyolu'na yabanc bir sirkte alan bir bisiklet cambaz gelmi. Cambaz, kocaman bir fnn iinde marifetlerini gsteriyormu; dikey bir duvarda yatay olarak frl frl dnyormu. Ama bisikletinin bunlar yapmaya uygun, zel ve gizli bir yaps varm. Bunu bilmeyen delikanl babam, kendisinin de ayn eyi yapabileceini sylemi ve sradan bir bisikletle bu marifeti yapm da. Salh Birsel, "bisikletlere taklalar attrr" demekle yetiniyor ama bakalarndan duyduuma gre, bir ayan seleye, tekini gidona koyup, bir sre ayakta durarak gidebilir-mi- Ne var ki btn bu bedensel marifetleri delikanl babamn gencecik lmesini engelleyemedi. Anneme birok kii talip olmu; ama onlar reddetmi, bir ak evlilii yapmt babaml a. Evlilikler hep aileler tarafndan ayarland iin, bir gen kadnla bir gen erkein birbirlerini kendileri tanyarak evlenmek istemeleri, o gnlerde bir hayli anormal bir durumdu herhalde. Bu yzden iki ailenin birlemesinde hibir engel bulunmamasna karn, anne tarafm da baba tarafm da akna dnmler, -kukulara dmler, bu evlenmeye hemen izin vermemiler. O arada efika, evin Rum hizmetisinin giysilerini giyer; Bykada'nm klar Yolu'nda (amlar arasndaki patikaya "klar Yolu" adn babam vermi zaten.) geceleri gizlice buluurmu Tahsin Nahit ile. Ailelerini yola getirip evlenmiler sonunda. Ama babam yaasayd, annemle beraber kalrlar myd yoksa boanrlar myd diye dndm olur. nk duyduuma gre, delikanl babam biraz apknm. Ama avlayan apknlardan deil,

avlanan ap-knlardanm. Yani bir kadn ona gz koyunca, kolayca teslim olurmu. Bu yzden annemi birok kez aldatm. efika bunu dorulad daha sonralar: ocukluktan yeni kmtm. Dosto -yevski'nin Budala'sm ilk kez okuyordum. Kitabn sonunda, Prens Muikm ile Rogojin, Nastasya Filipovna'nn lsnn ba-mda bulutuklar o mthi sahneyi okuduktan sonra, kendimden gemi bir halde, anneme kotum. Annem, ok serinkanl ir biimde, "kzm, bunlar beni o kadar etkilemez; nk bu 131 tr sahneleri kendim yaadm" dedi. Ve bir hayli trajik bir yk anlatt: Ar bir verem geiren annem, beni dourduktan bir ay sonra, svire'de Leysin'de bir sanatoryuma gitmi, orada iki yl kalmt. Bu arada babam, annemin bir uzak akrabasyla iliki kurmu, boanp onunla evleneceini sylemi. Ama annem geri dnnce, vazgemi bundan. O gen kz da gsne bir kurun skarak, kendini ldrmek istemi. Ar yaralanm, ama lmemi. Annem, ayrca holanmad bu uzak akrabasnn hemen imdadna komu, gnlerce ona bakm. Kz iyilemi, akll uslu bir evlilik yapm. Sonra da, pek fazla grmemiler. efika bana bunu anlattktan bir iki yl sonra, tanmadm bir kadnla karlatk yolda. Kadn, annemi grnce, ok telaland, ok duyguland. "efikacm, naslsn?" diye, annemin ellerine sarld. efika, beni gstererek, "te Tahsin'in kz" dedi. Kadn, bana bir bakt, yz bembeyaz kesildi. Bir tek ey sylemeden, hzla uzaklat yanmzdan. len babama ne kadar ok benzediimi bir kez daha anladm o zaman. vey babam Falih Rfk sayesinde, babamn yokluunu hi hissetmedim. O srada pek para kazanamad iin, evimize i-gvey geldiinde, yannda getirdii tek ey, benim iin ald oyuncaklarla dolu kk bir sandkt. Bydkten sonra, o sandn atlmasna uzun zaman gnlm raz olmad. Falih Rf-k'nm vey baba olarak tek kusuru, beni fazlasyla martma syd belki. Kardeim Halil doduktan sonra da ben her zaman n plandaydm. Halil yedi, ben de on drt yandayken, ona babalarmzn durumunu bildirmeye karar verdik. Annemle ben gerekli aklamalar yaptk. Halil, z babamn salonda duran fotorafn gstererek, "u Tahsin Nahit Bey, Mna'nm babas, deil mi?" diye sordu. "Evet" dedik, "peki, benim babam Falih Rfk Bey onun babas, deil mi?" diye sordu. Buna da "evet" dedik. Ama Halil'in nc sorusunda iler kart. "Peki, Tahsin Nahit Bey benim nem oluyor?" diye sordu. "Senin hibir eyin olmuyor; 132 nk sen o zaman domamtn bile" dedik. Bunun zerine Halil kendini yerlere att, alamaya, tepinmeye balad, "Mna'nm neden iki babas var da, benim bir tek babam var!" diye bararak, korkun bir kskanlk nbeti geirdi. Kardeime "Tahsin Nahit Bey senin de baban" demekten baka are yok^tu. Eve bir konuk gelince, kardeim, babamn fotorafn gsterir, "ite benim teki babam, Tahsin Nahit Bey" diye vnrd. Aramzda yedi sekiz ya fark olduu iin ben, kardeimin ablas deil, kk bir annesiydim aslnda. ok daha sonralar asistan olduum Halide Edip, "seni ilk grm asla unutamam" demiti. "Bir de baktm, ok ufak tefek, ok sska bir kz ocuu, zor tayabildii ok iri bir bebei kucana alm. Size kardeimi gstermek istiyorum" diyerek, yandan byk bir sevgi iinde, sendeleye sendeleye bana doru ilerliyor. Gerekten de anne bir kardeim Halil'e ok byk bir sevgi duydum her zaman. O benim ilk olumdu.

vey babam Falih Rfk, Cumhuriyet ideallerine tam anlamyla inanm bir Kemalist olarak balad meslek hayatna. Yazlarndan tr, stanbul hkmeti onu hapsetmiti. Beni grmek istedii iin, Bekiraa Kouuna annemle gittiimizi hayal meyal hatrlyorum. Falih Rfk'y demir parmaklklarn arkasnda grnce, "ben babam istiyorum" diye ac ac alamaya balamm; vey babamn da gzleri yaarm. Bu durum, teki siyasal mahkmlar da yle duygulandrm ki, daha sonralar ok sevdiim meslektam Macit Gkberk'in babas kr Naili Paa, "ah, ne kadar da benziyor babasna!" deyip durur -mu. Oysa ben, kara sal kara gzl esmer bir ocuk; Falih Rfk sapsar sal, mavi gzl bir gen adam. vebabam biraz ikili olunca, beni gece yars uyandrr, bir masal anlatrd. Kk ocuklara, uyuduktan sonra deil, uyumadan nce masal anlatlr. Ama beni uyandrmasna kzmazdm. Masaln hep ayn masal olmasna da aldrmazdm. vey babam yzerken, kocaman bir baln onu yuttuunu; o "aln karnnda nerelere gittiini, neler grdn filan anlatrd. Daha sonralar, bunun Kutsal Kitap'tan Jonah'nn yani Yunus'un yks olduunu anladm. Altm yl sonra, benim 133 Yunus adl bir torunum olaca sanki iine domutu vej babamn. Falih Rfk annemden boandktan sonra da bana kzym m gibi davrand. 27 Mays 1960'da niversiteden atldm s-| rada, ok da komik bir durum oldu bu yzden: Mill Birlik Kc mitesinin baz yeleri, 147'ler olaynn ok olumsuz karland-l m grnce, neden bu operasyonu yapmak zorunda kaldklarn aklayarak, kamuoyunu kendilerinden yana ekmek istediler. Bu amala eitli gazetelerin yneticileriyle grtler. Bu arada Dnya gazetesine de gittiler. Onlar, "bu profesr hrszdr, u profesr ecinseldir, tekisi asistanyla yatmak istemitir" diye uydurup uydurup bir eyler anlatrken, sessizce dinleyen Falih Rfk, "peki, Mna Urgan'm suu nedir?" diye sorar. "Aman efendim, o sicilli bir komnisttir" derler. O zaman Bedii Faik'in bana anlattna gre, Falih Rfk anszn parlar. Ayaa frlayp, yle barr: "O komnist filan deil! Bu rezil memlekette hl sosyal adalete ve gerek bir eitlie inanan bir budaladr! Benden daha m iyi bileceksiniz? Benim kzmdr o!" Bunu duyunca fena halde bozulan Mill Birlik Komitesi yeleri Dnya gazetesinden kaarlar. Ayn gnn akam, dekan kandrmak zere Edebiyat Fakltesine gelirler. Dekan da bizim ngiliz Edebiyat ubesi bakan Profesr Vahit Turhan. Subaylar, eer bir hakszlk olduysa, bunun aresinin aranacan; susuz olanlarn ileride "onore" edilerek baka grevlere atanacaklarn sylerler. Bunun zerine Vahit, "bekleyemeyecek durumda arkadalarmz var" diyerek, beni rnek verir. Drt kiilik aileme baktm ve maamdan baka hibir gelirim olma-dii bildirir. Bunu duyan Mill Birlik Komitesi yeleri, birbirlerine akn akn bakarlar. "Aman efendim, nasl olur? O, Falih Rfk'nm kz" derler. Aile durumumun ayrntlarn bilmeyen Vahit de, yanldklarn, Tahsin Nahifin kz olduumu syleyince, subaylarn aknl bsbtn artar. Vahit, olup bitenleri bana aktarmt. Ben de Falih Rfk'ya "komnistliim yetmiyormu gibi, sizin bu knz yznden, tesebi gayr sahih evlat da oldum artk" demitim. Karlkl glm dur -, mutuk. 134 Genliinde Falih Rfk, Mustaf Kemal devrimini canla bala savunan bir gazeteciyken, yalandka idealizmini yitirdi. Her zaman Trkeyi o k iyi kullanan usta bir yazar kalmakla birlikte, kurulu dzene uymaya balad. Verdii dnler kar uruna deildi. Bunu

kesinlikle biliyorum. Ne parada gz vard, ne de yksek bir mevki kapmakta. Ona bykelilik nerilince, duraksamadan reddetti. Salt gnn gn etmek, dostlaryla akam sohbetlerinde bir iki kadeh raksn rahat iebilmek, kk keyiflerinden yoksun kalmamak uruna, iin kolayna gitti, kt bir dzene boyun edi. Falih Rfk, g ilerden ve sorumluluklardan kaan bir insand. ocukluumda bana dknlnn nedeni, ona hi sorun karmamam, tam tersine, annemle ilikilerini rahatlat mamd belki de. Falih Rfk sorumluluklarn bakalarna yklerdi. "Halil'e ancak ablas karr" diyerek, ar bir psikolojik bunalma giren kendi z olunun btn sorumluluunu benim stme ykledi. Kendisi byle aclara dayanamyor; benim ise dayanabileceimi biliyordu. Kendi z olunu on iki yl yatt psikiyatri kouunda ancak bir tek kez benim zorumla grmeye gitti. Olunun sorumluluunu bana ykledii gibi, Dnya gazetesinin sorumluluunu da Bedii Faik'e ykledi. Zaten snrl olan maln mlkn ikinci eine sattktan sonra, bana bir gn kahkahalar atarak dedi ki: "Bak Mna, benim artk bir tek kuruum yok. Gazetede cretli yazarm. Eer Bedii Faik beni kovar, karm da boarsa, bana kim bakacak? Sen bakacaksn elbette!" Ben de glerek, "bakarm elbette" dedim. Gerekten de bakardm eer gerekseydi. Falih Rfk siyasal deiime uradktan sonra, onunla'kyasya kavga ettiimiz oldu. Karlkl barp arrdk. "Senin gibi dnenleri, bu millet gnn birinde asacak" bile dedi bana. Ben de "belki bu millet sizin gibi dnenleri asar gnn birinde" dedim onu tehdit edercesine. Ama bu kavgalar, ne aramz at ne de Falih Rfk'ya duyduum gnl borcuna halel getirdi. nk Falih Rfk bir ocuun babaya gerek duyaca yllarda, babam olmu, beni mutlu etmiti. 135 lk konutuum dil Ermeniceymi. Ne gariptir ki, daha sonralar gericiler, imzasz mektuplarla, ad verilmeyen telefon konumalaryla beni tehdit ederken, sanki Ermeni olmak ok aalayc bir eymi gibi, beni Ermeni olmakla sularlard hep. lk Ermenice konumamn nedeni dadm Uskuyi. Uskuyi mkemmel Trke bilirdi; ama ocuu yerine koyduu benimle ana dilini konumak istiyordu anlalan. Annem iki buuk yl kald svire'deki sanatoryumdan geri dnnce, benimle iletiim kurabilmek iin; Ermenice birka szck renmek zorunda kalm. Ben bu dili tamamiyle unuttum; ama o, Ermenice szckleri anmsar, akalamak iin kullanrd ara sra. Bilmedii bir dilde konumam yetmiyormu gibi, annemi reddetmiim stelik. nk ef ika krk sekiz kilo gittii svire'den altm be kilo geri dnm. Onun zayfken ekilen fotorafn gsterir, blbl gibi Ermenice konuarak, "sen benim annem deilsin; benim annem ite bu" dermiim. efika da bir kelere gizlenip, alayp dururmu. Annemin fazla kilolarna are yoktu; ama Ermeniceme are bulundu: Dadm evden, beni de Ermeniceden uzaklatrmak iin, Uskuyi evlendirildi. Kilisedeki nikh treninde, iki elimle tuttuum, nerdeyse kendi boyumda bir mumla ekilmi fotorafm var. Baka bir Ermeni dad daha vard evimizde. Uskuyi gibi gen deil, ok yalyd. Bir gen kzdm onu yitirdiimizde. Bizden baka kimsesi yoktu. Btn yaknlar, 1915'te ya lm ya da ldrlmt. Bunu o bilmez, ama biz bilirdik. Sevgili nenem, dadnn ocuklarnn ve kardelerinin adlarn da bilirdi. Her ay szde onlarm birinden gelen mektuplar yazdrrd bana. Yazdm yabanc pullu bir zarfa koyardm. Bu llerin bir ksm Fransa'da, bir ksm Amerika'da yaamaktayd szde. Elimde kendi yazdm mektup, "dad, sana haber var Vartuhi'den, ya da Agop'tan, ya da Artin'den" diye yapay bir sevinle mjdeyi verirdim. Dad da bir

iskemleye ker, gerek bir sevinle alayarak, uydurduum mektubu dinlerdi. gal yllarn pek anmsayamyorum. Uskuyi'nin anlattna gre, upuzun,.kapkara Amerikal bir deniz eri, beni arabamdan alp, havalara hop hop atp tutmu, sonra da barna bas 136 m. Anlalan bebekken bile rklm yokmu ki, hayatmdan ok memnunmuum, kahkahalar atyormuum. Ama dmanla ibirlii sayd bu durum, ok yurtsever bir Trk vatanda olan Ermeni dadmn mill duygularn rencide etmi. Beni Amerikalnn elinden kapt gibi, arabama oturtmu, sylene sylene oradan uzaklam. Eskiden puset yoktu. ocuk arabalar nerdeyse kk boy mercedeslere benzeyen lks aralard. Aliye Bergeron anlattna gre, ben o arabada hep ters oturur -muum. stemediim bir yere gtrlnce de, yz koyun ya-tarmm. Aliye, kendisinin hi yadrgamad "tersliklerimin" bir simgesi olarak yorumlamt bunu. Aliye Berger'i de, akir Paa ailesinin btn yelerini de, kendimi bildim bileli tanrm. Bunun nedeni, onlarn da bizim gibi eskiden yazn Bykada'da oturmalar deil, hsm olmamzd. nk benim Necmiye teyzem, onlarn Mithat daysyla evliydi ve hem benim hem de onlarn kuzenleri olan ocuklar vard. akir Paa'nm ocuklar, birbirinden ilgin, ok cana-yakm ve btn canayakm ilgin insanlar gibi, biraz lgnd. Ancak, Freya'nm tam anlamyla akl bandadr. Ama esiz bir kadn olan Freya'dan sz edemem. Dikkat edilirse, yaayanlar uzun uzun anlatamyorum bu anlarmda. nk anlatrsam, onlar da lecek, bir anya dnecek gibi garip bir korku var iimde. (Bunu yazdktan bir sre sonra korktuum oldu. Eyll 1997'de Freya'y kaybettik. lmnden bir ay nce, 7 Austosta dp kaburga kemiimi krdm, korkun arlar iinde kprdayamaz hale geldiim iin, cenazesine bile gidemedim.) Bu aileye merak duyanlar, akir Paann torunu irin Dev-rim'in anlarna bavurabilirler. Ama ocukluuma geri dnmeden nce, gene parantezlerimden birini ap, ailenin en byk olu Cevat akir stne birka sz sylemek istiyorum. Daha sonralar Halikarnas Balks diye anlan Cevat akirt, ocukluumda deil, ancak genliimde tandm. nk ben domadan nce babasn ldrm, Cumhuriyet ilan edilip genel af kncaya kadar Sinop hapishanesinde yatm, sonra da siyasal bir sutan tr Bodrum'a srlmt. Ama daha sonralar 137 Cevat' sk sk grdm. Nisan 1966'da, akrabalar ve dostlar' onu zmir'den aldk, Bodrum'a gtrdk. Artemis Oteli'nin si tndeki taraada bir len verdik onuruna. Cevat, yetmi alt yanda ve hastayd o srada. "Buraya krk iki yl nce, iki jari darma arasnda gelmitim" diyebildikten sonra,, sustu ve nere deyse alayacak gibi oldu. Ben ise, bu yal hasta adama bakarken, eskiden anlatt bir olay hatrladm: Cevat akir Bodrum'a yalnz palmiyeler deil, grkemli bella sombra'lar da dikmiti. (Sesli ve sessiz btn harfleri nlatarak "gzel glge" anlamna gelen bu ad gmbr gmbr syleyiini unutamyorum.) Bodrum'a ilk gelilerimde birkan grdm bu aalarn arda olanlar kknden kesildi, betonlar dkld, bankalar dikildi onlarn topraktan fkrd yerlere. O srada Bodrum'a Trkler de gelmezdi, yabanclar da. Ama her naslsa Comtesse de Noailles arkadalaryla birlikte lks bir yatla uram Bodrum'a. Comtesse de Noailles, gzellii, apknlklar ve ok kt iirleriyle Fransa'da nl bir hatundu. arda gezinirken, bir bella sombra'nn altnda durmu, "acaba bu

gzel aacn ad nedir?" diye sormu arkadalarna, aacn tepesinde bir budama ii yapan Cevat da, imek gibi kaym aaya. Kontesin karsna dikilip, kusursuz Franszcasyla "a s'appel-le bella sombra Madame" demi. "Peki, sonra ne oldu?" diye sormutum. Ama Cevat susmu, dalgn dalgn glmseyerek uzaklara bakmt. Cevat akir, sevgi dolu, melek gibi bir insand. Baba katili oluu, bu dee rlendirmemi deitirmez. Babasnn yerine bir yabancy ldrmesini ok daha korkun sayardm. Bu bir paradoks deil; nk ou erkekler en byk atmalarn babalaryla yaarlar, sevgiyle kark en acmasz kinlerini onlara kar duyarlar. Bir fke ve lgnlk nnda, yapamayacaklar ey yoktur. Cevat akir de ite byle bir fke ve lgnlk n yaam. Babas silhna davranmca, o da silhna davranm ve olan olmu. Baba lm; oul da mrnn sonuna dek lmden beter bir acy ekmeye mahkm olmu. Okuyucularn, insan ruhunun karanlk uurumlarna daldrp daldrp sonra gn na kartabilen Dostoyevski, Kara138 mazot Aardeler'de "kim istemez ki babasnn lmn?" diye sorarken, insanla ilgili her eyi anlad gibi, bunu da anlamt. Kald ki, Cevat babasn severdi. Bir akam, "sen daha domamtn, onu tanmadn" diyerek, uzun uzun ve sevgiyle ondan sz etmiti. Cevat bana bir katil grnmedi hibir zaman. Hi kan dkmedikleri halde, ondan bin kat daha katil insanlarla dolu yeryz. gal yllarn anmsamyorum ama, 196O'l yllarn sonunda annemin bir tepkisini hi unutmadm: Sinemadan ktktan sonra, kahve imek iin bir pastahaneye gitmitik. Annemin oraya ayak basmasyla kendini dar atmas bir oldu. Yz sapsaryd. "An ne, ne oldu?" diye sordum. "Orada oturamam; igal gnleri aklma geldi" dedi. Kapdan dndm, ieriye baktm. Pastahanenin btn masalar Amerikal deniz erleriyle doluydu. O gnleri anmsamamama karn, zaferden sonra Trk ordusunun stanbul'daki geit resmiyle ilgili ok net bir an var aklmda: Babli'de Falih Rfk'nm alt Akam gazetesinin penceresinden caddeyi seyrediyoruz. Cokulu alklar arasnda ok yorgun, ok bitkin grnen atl bir alay geiyor. Ellerinde tuttuklar mzraklarn ucundaki gen biiminde kk beyaz bayraklarda kan lekeleri var. "O kan, mzran ucuna kadar nasl sram?" diye soruyorum. Kimse yant vermiyor soruma. Alayn banda, at stnde, hi de bitkin grnmeyen, ufak tefek, ak gibi bir adam: Refet Paa. Refet Paay, ok daha sonralar, o yal bir adam, ben de gen bir kadnken tandm ve "kur yapmak" denilen unutulmu sanatn ne olduunu onun sayesinde rendim. Refet Paa bu sanatn bir ustasyd: Herkesin bir kompleksi vardr. Bende de ses kompleksi var. Se sim fazla kaim diye hep zlrm. Telefonda "beyefendi" dediklerinde, fena halde bozulurum. Bunu sanki hisseden Refet Paa, bana yapt kur srasnda, ilkin o kompleksten kurtarmak istedi beni. Ben odaya girmeden nce, 139 dardan sesimi duymu. Beni krk yalarnda boylu poslu olgun bir kadn sanm. Sonra gencecik ufak tefek bir kz girmi odaya. Grntmle sesim arasndaki aykrln ona ne denli ekici geldiini; sesimin bir viyolonsel sesini andrdn uzun uzun anlatt. Ona

inanmadm, ama mest oldum gene de. Sonra baka bir kusurumu, cmbz dememi, fazlasyla kaln kalarm ele ald. Onlar da, hibir kadnn kalarna benzemedii iin, uzun uzun vd. Kendimde kusur bildiim zelliklerimi byle birer birer verken beni batan karmak gibi bir niyeti hi mi hi yoktu. Kur yapmak sanatn icra ediyordu sadece. htiyarlar yalandka gemie geri dner, eski gnlerini, ocukluklarn daha iyi anmsarlarm. Bense, nerdeyse hi anmsamyorum ocukluumu. ocukluk anlarm, kendi hatrladklarm deil, bakalarnn bana anlattklar. Anlatlanlar ise, yle rktc, imdiki kiiliime yle aykr ki, ocukluumu anmsamak iime gelmiyor belki de diye dnyorum. Bu konuda konuanlarn en ok kullandklar szck "acayip". Bende kusur grmek istemeyen sevgili nenem bile, bana bakar bakar, "ok acayiptin, Mna, ok acayip. yi ki deitin" derdi. Annem de ayn eyi sylerdi. Bir tek vey babam kullanmazd bu szc. Yaknlarm, "acayipliimin" nedeniyle ilgili aydnlatc bilgi vermeye pek yanamazlard. Anlalan, bir ocuun normal yaramazlklarnn snrlarn aan bir acayiplikti bu. Gen kz olduumda, annemin bir arkada, gzyalarn zor tutarak, bana bir itirafta bulundu: "Mna" dedi, "senin yznden az kalsn katil olacaktm. Hem de katillerin en korkuncu, bir ocuk katili." Meer kadn Ankara'ya gidecekmi. Gidi tarihi de, benim yarmyl tatilimin tam balangcna isabet ediyormu. Annem, "kzm da beraberinde getir" demi. Beni yakndan tanmayan kadncaz kabul etmi. Haydarpaa istasyonunda teslim edilmiim ona. O sralarda aa yukar yirmi saat sren tren yolculuunda kimbilir neler yapmm ki, kadncaz bir 140 ara vagonun kapsn ap, beni darya atmay dnm. Vicdan azabndan nerdeyse alayarak, "p gibi bir eydin, seni kolayca aaya itebilirdim" dedi. Onu avutmak iin, "itse-niz de, nasl olsa lmezdim" dedim. nk sskaydm, ama ok eviktim. Belki bir kedi gibi, drt.ayak stne derdim o tren yoluna. Sadece tehlikeli deil, lmcl denilebilecek oyunlardan holanrdm. Bydkten sonra yaama ynelen ben, hep lme ynelirdim sanki. Geceleri yatamdan kaar, en byk aalarn en tepelerine trmanrdm. Tepedeki ince dallar daha kolay salland iin, o ince dallara biner, "teyyare oldum, uuyorum" derdim. (Uak szc henz yoktu o sralarda.) Mart kedileri gibi damlarda gezinmek ayrca keyif verirdi bana. Bu dam keyfim daha sonralar da srd. niversite rencisiyken, Abidin Dino'nun atlyesinin bulunduu Komando Han'n en st katndaki teraadan damlara trmanrdm. Abidin, "kendine gel Mna, hemen in aaya!" diye barrd. ocukluumda saklamba oynarken, belime sardm ipin bir ucunu bir aaca baladm, kendimi bir kr kuyuya salverdim. Geri teki ocuklar beni bulamad, ama kuyudan .kamyordum. Yiitliime halel gelmesin diye, onlar imdada da armyordum. Sonunda ocuklar, kaybolduumu haber verdiler byklere. Nerede saklandm anlald. Zavall-annem, o kuyunun banda fenalk geirdi. Bahvan, beline kalnca bir ip balad. pin teki ucunu da drt kii tuttu. Kuyuya inip, beni kucana ald, yukarya tad. Teekkr edeceime, kk dtm, rezil olduum duygusuna kapldm; saa sola tekmeler atarak, katm oradan. Bir kz ocuu deil, bir erkek ocuuydum. Pantolon modas imdi olduu gibi yaygn deilken, okul dnda, ya pantolon ya da ort giyerdim. Salarm ksackt. Beni tanmayanlar, olan sanrlard. yandayken olum Mustafa, ocukluk resimlerime bakarken, "anne, sen ka yanda kz oldun?" diye sormutu. "On iki yamdan sonra"

demitim byk bir ciddiyetle. Ne var ki, on iki yandan nce de kz ocuuydum aslnda. nk dokuz yandayken, krknda bir adama fena halde 141 k olmutum. Bizler gibi, yazlar Bykada Yat Klub'nde oturan, salar krlam , koyu mavi gzl, ok yakkl bir Ya-hudiydi. evresinde daireler izerek dolanr, ona uzaktan bakp dururdum. Adam da beni pek severdi. Yaklap kucana almak isteyince, sululuk duygular iinde, alayarak kaardm yanndan. yle bir bunalm iindeydim, yle derin ak aclar ekiyordum ki, durumun farkna varan efika, sonralar bana sylediine gre, o yaz, her zaman olduundan daha nce i-li'deki apartmana geri dnmemizi ayarlamt. Ne var ki, bir yandan kadnlara zg duygular iinde kvranrken, bir yandan da erkek ocuk olarak yaamaya devam ediyordum: Arnavutky Kz Koleji'ne gidinceye kadar bir tek kz arkadam yoktu. Hem erkek ocuk, hem de ok bell bir erkek ocuktum. Biraz kznca, olanlara saldrr, onlar dverdim. Bunu ancak on iki yana kadar yapabildim; nk o yataki kzlar, ayn yataki olanlarla aa yukar ayn boydadr. Sonralar olanlar boy atarlar; kzlar ise, ya ok az ya da hi uzamazlar. On drt yandayken, olanlarn yannda ksack kaldm unutup, futbol oynarken bana elme takt bahanesiyle bir ocuu dvmeye kalktm. Olan, beni bir gzel pataklayacana elinin tersiyle yle bir itti. ok fena oldum. nk beni dvmeye bile tenezzl etmemiti. Bundan byle, erkek ocuklar dvmekten vazgemem gerektiini anlamtm. Erkek ocuk olarak, bebek de oynamazdm elbette. Huyumu suyumu bilmeyenler, bebek getirince, hediyeyi dakikasnda paralardm. Ancak otuz drt yandayken, olum Mustafa dnyaya gelince, bebek oynamaya baladm. Onu ykamaktan, salarn tara maktan, soyup giydirmekten haz aldm; tpk kz ocuklarn oyuncak bebeklere bunlar yapmaktan haz aldklar gibi. Galatasaray Kulb'nn ilk futbol takmnda oynayan delikanl babama ekmiim herhalde. nk en sevdiim oyun futboldu. Gzin Dino'nun anlarn okuyunca, futbol seven tek kz ocuunun kendim olmadn anladm. Bykada Yat Ku-lb'nn bakml bahelerinden, ili'deki lks apartmandan kaar, sokaklarda, arsalarda, ou zaman Rum olanlarla futbol 142 ynardm. Nerdeyse btn sporar yaptm genliimde. Yzdm, basketbol oynadm, voleybol oynadm, tenis oynadm, kayak kaydm. Ama bunlarn hibiri, futbolun verdii hazz veremedi bana. Takmn tek kzydm. yle kalede filan pinekle-mezdim de. Senter oynardm. Sonra, on on drt yana doru, gsmn st ksmnda baz gelimeler oldu. O gelimeleri gizlemek iin, annemin eski korselerini gsme taktm, futbola devam ettim. Taksim'de, imdi gezi olan yerde bir stadyum vard eskiden. Gazi Mustafa Kemal Paa gnlerinde, erkeklerin kadnlarla yaamay renmeleri, birlikte bir yerlere gidip ho vakit geirmeleri amacyla, belki de erkeklerin hakemlere daha az galiz kfrler etmelerini salamak iin, kzlarla kadnlar bedava girerlerdi o stadyuma. Ben ise, hibir nemli ma karmazdm. Gelgelelim, on be yandan sonra futbolu brakmak zorunda kaldm ve eski yosmalar yalannca olaanst erdemli grnmeye zen gsterdikleri; artk aiftelik edemediklerinden, kendilerinden gen kadnlar aifte olmakla suladklar gibi, ben de futbol oynayamayacak yaa gelince, futbola dman kesildim. Futbol merakm baltalamak iin, elimden geleni

yaptm. Portekiz'i yllarca yneten diktatr Salazar'n, "3F" sayesinde lkesinde egemenlik saladn ikide birde anlatp durdum. Bu 3F'den birincisi Fado { Portekizlilerin bizimkinden kat kat daha gzel olan arabesk mzii), ikincisi Fatima yani din (nk 1917'de Fatima adl bir kyde Meryem Ana kk ocua szde grnm ve oras bir hac yeri olmutu), ncs de futboldu. Futbola kar tepkimi ikide birde dile getirerek, bu milletin futbola gsterdii merak siyasete gsterseydi, lkenin birok sorununun zmlenecei konusunda nutuklar attm vb. Futboldan, erkek ocukluumdan ve "acayipliimden" syrlyordum bydke. Ne var ki, on bir yam daha tamamlamadan Amerikan Kz Koleji'nde yatl olarak okumaya baladm srada gene biraz "acayipmiim" benden drt be snf byk olan Behice Boran'in ve bakalarnn anlattklarna gre. Bir yandan akllara smaz yaramazlklar yapar; bir yan 143 T dan da bama iekten elenkler takp, o kocaman bahenin ssz kelerinde Franszca iirler okuyarak tek bama gezinir-miim mesel. Ama on iki yama doru, bu "acayipliimden" kurtulmak, herkes gibi akll uslu olmak iin, ok bilinli olarak byk bir aba gsterdim. Ve on be yama kadar sren futbol tutkusu bir yana, normal bir kz ocuu olmay baardm da. Ailemin zavall erkekleri gibi ezilmek istemediimden, kz olmaktan honutluk duymaya da baladm. Herkes gibi, benim de kz arkadalarm oldu. Kendim gibi biraz erkek ocuuna benzeyen, stelik btn ocuklar aptallar gibi bir an nce bymeye can atarken, "iyi ki hl ocuuz" diye sevinebilecek kadar srad ve de stn zekl olan Halet, Oscar Wilde'm The Ballad of Reading Gflo/'inden baz dizeleri ezbere okuyarak, gnlm fethetti bu arada. "Acayiplik" dnemimde, sokaklarda ve arsalarda top peinden kotuum bir iki saat dnda, btn vaktimi kitap okumakla geirdiim halde, okula gitmek istemezdim. Yedi yandayken Bomonti'de bir zel okula gnderdiler. Ama ksa bir sre sonra, oradan almak zorunda kaldlar. Ne gibi bir vukuat yznden okuldan ayrlmam gerektiini anmsamyorum. Sonra, dokuz yandayken, annemle vey babam Ankara'da olduklar iin, Mhrdarda oturan neneme yakn olsun da hafta sonlar ona gidebileyim diye, Kadky'deki Notre Dome de Sion'a yatl konuldum. Ama bu defa, vukuata neden olan ben deil, vey babamd: Falih Rfk ile o srada Dahiliye Vekili yani ileri Bakan olan kr Kaya, bir i iin stanbul'a geliyorlar birka gnlne. Ankara'ya dnecekleri gece, bir yerlerde yemek yiyorlar ve bir gzel iiyorlar. Haydarpaa'dan trene binmeden nce, vey babam beni ille grmek istiyor. Gecenin saat onunda, okulda herkes derin bir uykudayken, Dame de Sion'un kapsn a dayanyorlar. Rahibeler kapy amak istemiyor doal olarak. vey babam, "ama ben Ankara'ya dnmeden nce kz144 0U grmek istiyorum" diye szlanyor. kr Kaya ise, ok iyi bildii Franszcasyla ben ileri Bakanym. Kapy an; yoksa okulu kapatrm" diye gmbr gmbr baryor. O sralarda yabanc misyoner okullarn kapatmak gibi mnasebetsiz bir eilim olduundan, zavall rahibeler telaa kaplyor. Mere Su-perieure, yani ba rahibe yataktan kaldrlyor. aresiz kalp, bu iki bellya kapy ayorlar. Beni uyandryorlar, giydiriyorlar, grme

yerine indiriyorlar. Uyku sersemi olan ben, bir d m grmekteyim yoksa vey babam sahiden karmda m hi bilemiyorum. Ertesi gn, Falih Rfk Ankara'ya dnnce, "ocuu o okuldan hemen alacaz" diyor. Annem, "gene samalama Falih, mart aynda ocuk okuldan alnamaz" diyor. Ama Falih Rfk, belki mrnde ilk kez efika'ya resmen kafa tutuyor. "Kz ldrecekler orada!" diye bangr bangr baryor. "Onu tepeden trnaa siyahlara brmler. (Grme yerinin lo klarnda, okulun lcivert niformasyla lcivert oraplarn siyah grm anlalan.) ocuun canll kalmam. Beni grdne sevinmedi bile. Yanma gelmedi. Sanki korkuyormu gibi uzaktan bakt. ocuk oradan hemen alnacak ve gelecek yl, tam tersi bir okula, Arnavutky'deki Koleje konulacak!" diye direniyor. Einin bylesine kesin ve kararl bir tutum benimsemesine hi alk olmayan efika, boyun emek zorunda kalyor. Beni o okuldan karp Ankara'ya gtryor. in tuhaf, Kadky'deki Notre Dame de Sion'da geirdiim gnleri hatrlayacak bir yata olduum halde, o alt ay hi mi hi anmsayamamam. Kadky'deki Notre Dame de Sion deyince, kafamda bir boluk oluyor sanki. Bu boluun nedenini, ok daha sonralar ayn okulda ve aa yukar ayn yllarda renci olan Nimet Arzk'm anlarn okuyunca anladm. Rahibeler, szde rencilerin iyilii iin, tyler rpertici yntemler uyguluyorlarm. Bir tek rnei, "don temizlii teftii" rneini vermekle yetineceim: Kk kzlar, yanyana diziliyor. Hepsi donlarn karyor ve rahibeler birer birer inceliyorlar bu donlar. Donu yeterince temiz olmayan, arkadalarnn nnde cezalandrlarak aalanyor. Bu don teftiine ben de dokuz ya145 ndayken katlmak zqrunda kalmtm byk bir olaslkla. Kafamdaki boluk belki de bu yzden. Benliimi koruma mekanizmas harekete geti; o okulla ilgili her eyi unutmak iste dim,unuttum da. Nimet Arzk'm anlarn okuyunca, beni Kadky Notre Dame de Sion'undan kurtard iin vey babama her zaman duyduum gnl borcum bsbtn artt. ("Minnet" diyeceime, "gnl borcu" demeyi ye tutuyorum. nk hem sevgili rencim, hem de deerli meslektam olan ve elli bir yanda len Akit Gktrk bildiim kadaryla ilk kullanmt bu gzel szc.) Gelgelelim, her felketin bir olumlu yan vardr derler: O okulda geirdiim alt ayda, Franszcamn temel kurallarn az ok renmitim. Daha sonralar da, bu dili srekli okuyarak Franszcam ilerlettim. ocukluumdan beri tek deimeyen yanm kitap oku-mamdr. Okumak bir eit organik gereksinimdir bende. Gnde hi olmazsa iki saat okumaynca, afyondan kesilmi bir bamlya dner, bir "yoksunluk nbeti" geiririm. "Acayiplik" dnemimde ok garip pozisyonlarda, yere yzkoyun yatp, bir elimle de ayakbileklerimin birini tutarak okurmuum. Yatl okulda, gndzleri yeterince okuyamaymca, geceleri battaniyelerin altnda el feneriyle gizlice okurdum. Az mrm kald iin, kitaplar seerek, ok zenle seerek okuyorum artk. Kstl vaktimi yeni ama deersiz bir kitaba harcayacama, daha nce birka kez okuduum ve sevdiim kitaplar yeniden okumay ye tutuyorum. Baladm kitab, kt de olsa bitirmek huyundan Fethi Naci'nin bir sz sayesinde kurtuldum: "Karpuzu kestin. Baktn ki kabak. Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu?" demi Fethi Naci.

ocukluumda bulduum her kitab okurdum. Evimiz kitap doluydu zaten. Flaubert'leri, Zola'lar, Tolstoy'lar, Napoleon ile birlikte Sainte-Helene adasna giden Las Cases'm anlarn, Baudelaire'i, Parnasse airlerini, Oscar Wilde'i, yani elime geeni okurdum. unu okuma, bunu oku diye bana hi karmazlard. Ama Oscar Wilde'i okurken, aile dostumuz Hamdullah Suphi bunu yapmaya kalkt. Kitab elimden alp, anneme 146 "o rezil adamn z oullar bile onu reddetti. Bu ocuun byle kitaplarla zehirlenmesine nasl msaade edersiniz hanmefendi?" dedi. Hamas nutuklarn verdii dramatik tonla sormutu bunu. Ama hi etkileyemedi beni. Hamdullah Suphi'nin stne yryp, kitabm elinden kaptm "Ben Oscar Wilde'm kz olsaydm, ovunurdum bununla" dedim. Annem de benden yana kt. nk Hamdullah Suphi'yi pek ciddiye almazd. Bu ok vatanperver zat fazlasyla heyecanla konuunca, alnna Hit -le/inkini andran bir perem derdi. Annem, o peremi parmayla gsterip, "Hamdullah, u san istemiyormu gibi arkaya atsana" derdi. Parnasse airlerinden tr, Yahya Kemal ile de kk bir olay oldu: Yeni yazd bir iiri sofrada okuyordu. "laheleri tun, kahraman mermerden" gibi, imdi tam anmsayamad-m bir dize okuyunca, o srada on iki yanda olan ben, akllara smaz bir kellkla lfa kartm. "Ama siz bunu Jose-Ma-ria de Heredia'dan almsnz" dedim. "Les deesses de marbre et les heroes d'airain". "Ancak ilaheleri mermerden yapacana, tuntan yapmsnz, kahramanlar da tuntan yapacanza, mermerden yapmsnz" diye akladm. Yahya Kemal hafif bozulur gibi oldu. Annem, "terbiyesiz, kalk sofradan!" diye bard. Ben kalkp kapya doru giderken, ok keyiflenen Falih Rfk, "Mnacm, neydi o msra, bir daha syle" dedi. Ben de kapda durdum, konuklara dnp, Heredia'nm dizesini yksek sesle bir defa daha syledim. imdi hibir aire herkesin nnde byle bir ey yapamam. Ama "acayiplik" dnemimde yapmayacam ey yoktu. Arnavutky Kz Koleji'nin orta blmne nasl kabul edildiimi bilemem. nk ilkokul diplomam yoktu, hibir zaman da olmad. Gelgelelim, ilkokulu okumamam yznden, baka derslerde deil de matematikte hayatm zehir oldu. Basit bir blmeyi doru drst yapamazken, cebire baladm. stelik matematik asndan doutan geri zeklydm, tam bir moron'dum. yi ki, snf birincimiz Halet, ite kaka, nerdeyse dverek altrd beni. Sayesinde, btnlemeye bile kalmadan, liseyi bitirebildim. Ama rendiklerim yle eretiydi ki, bir defa147 smda trigonometri snav pazartesi gnnden arambaya ertelenince "ama Halet, ben sadece pazartesine kadar ezberledim" demitim. Matematikte geri zekmdan tr, btn bilginler arasnda en ok matematikilere hayranlk duyarm. Benim gzmde, insan aklnn snrlarn aan dhilerdir onlar. Kadky Notre Dame de Sion'undan sonra Arnavutky Kz Koleji'ne girmek byk bir mutluluk oldu benim iin ve bu mutluluum tam dokuz yl srd. nk o srada iki hazrlk snf vard ve bizim okulda lise drt yld. Okullar hi mi hi sevmeyen ben, Koleji sevmi, hem de ok sevmitim. Eskiden Katolik rahibelerinin okullarna "couvent" yani "manastr" denilirdi. Oraya gelenler, bir manastra girmiesine, drt duvar arasnda kapal kalrlard. Oysa, artk Robert Lisesi adn alan Arnavutky Kz Koleji, bana usuz bucaksz grnen,

dnya gzeli bir parkn iindeydi. Bu park imdi Boazii niversitesi olan Robert Kolej'in bahesinden kat kat daha gzeldi. Spor alanlar, tenis kortlar, retmenlerin oturduklar ahap konaklar, mzik derslerinin yapld kk bir ev filan bir yana, daha neler neler vardr o parkta: lkbaharda patikalarnn kenarlarnda leylklar aan bir koru; btn Boazii'ni tepeden seyredebileceiniz bir "plateau" yani bir yayla; havuzlu iek baheleri; ve binalarn tam arkasnda byk bir tepe. Son snflarn okuldan ayrlmadan nce okula bir armaan brakmalar gelenei olduundan, bizim 1935 snf aasz olan o tepeye otuz bir am aac dikmitik. imdi o aalar byd, saylar da artt. Ama biz, adlarmz tayan bir etiketle otuz bir aa dikmitik sadece; nk snfta otuz bir kiiydik. Okulumuz kalabalk deildi imdi olduu gibi. (Robert Lisesi olduktan sonra erkek ocuklarn da alnmasna ok memnunum.) Binalar birbirine balayan uzun geitte komay det edinmitim renciyken. Bu geit yle tenhayd ki, bir ucundan teki ucuna deliler gibi koabilirdim kimseye arpmadan. Gerek Trk, gerek Amerikal retmenlerimiz de ok "kaliteliydi" yeni deyile. 1926'da TKP davasnda mahkm olan sevgili hocam Profesr Sadrettin Cell Antel, hapisten ktktan sonra, bizim orta okul ksmnda Yurt Bilgisi retmeni oldu. Er 148 kek okullarnda kadn retmenlerin durumu g sanlr. Bana kalrsa, kz okullarnda erkek retmenlerin durumudur asl g olan. Sadrettin Cell'i ok sevmekle birlikte, ona srekli taklrdk. Din konusunda ne dndn sezdiimiz iin, provokasyonlar yapar, grlerini aklamaya zorlardk onu. Bir defasnda heyecanla konuurken kalemi elinden dnce, ok sevimli ufak tefek bir kz olan Mevhibe, byk bir korkuya kaplmcasma ayaa frlad, "Eyvah! arplyor! Eyvah!" diye bard trajik bir sesle. Btn snf kahkahay basnca, Sadrettin Cell de bizimle beraber gld. O sralarda ok nl bir air saylan Trk Edebiyat retmenimiz Faruk Nafiz amlbel'i pek adam yerine koymazdk. Duygusal iirlerini alaya almann yollarn bulurduk. Mdr olduu Galatasaray Lisesi'nin bell olanlarn sultas altnda tutacak kadar sert bilinen tarih retmenimiz Behet Bey bizi yldramazd. Gznn nnde, salt damarna basmak iin, snavlarda kopye ekenler vard. Naylon henz icat edilmediinden, kopye kdn, bacaklarnn st ksmna, saydam ipek oraplarnn altna koyarlard. Zavall Behet Bey durumu anlar; ama yetikin kzlarn eteini kaldrp orabn iinden o kopye kdn alamazd. Bahet Beyin damarna basmak ho olmasna hotu ama, ben bunu yapmazdm; nk hem kopye etmeyi irkin bulurdum, hem de ipek orap giymezdim. Arnavutky Kz Koleji'nin doal gzellikleri bir yana, canmn istedii gibi yararlanabileceim ok byk bir kitapl da vard. Ve benim amdan en nemlisi, zgrlk vard yeni okulumda. Dersim olmad saatlerde bir etd odasna kapanmak zorunda deildim. Dilediim gibi dolaabilirdim bahelerde. Hatt lise ksmnda, velilerinden izin kd getiren renciler, eer o srada dersleri yoksa, yedide geri dnmek artiyle okulun dna da kabilirlerdi. lkemizde artk hibir okulda bulunmayan byle bir zgrlk ortamnda okuldan kamak dpedz samayd. Ama ben, salt yasaklar delmek, kurallara meydan okumak keyfi uruna okuldan kaardm sk sk. Dik duvarlara trmanan cinsten olduum iin, duvara trmanr; bisikletimin gidonuna ksa bir ip, selesine de baka bir ip balar; 149

bisikleti duvarn teki yanma usulca indirirdim. (nk yle lk gibi aaya derse, bir yanlar krlabilirdi emektar bisikletimin.) Sonra, duvardan atlar, ilek tarlalarndan geerek Maslak yoluna kar, ili'ye giderdim. imdiki o kocaman, kpkrmz, lezzetsiz ve kokusuz hormon ileklerine hi benzemeyen, Arnavutky ya da Osmanl ilei denilen bir ilek tr vard eskiden. Rengi beyaza yakn bir pembeydi, ok kkt ve mis gibi kokard. Snf arkadam Emine Esenbel ile ben, okuldan kap o ilek tarlalarna dalar, topraktan kopardmz ilekleri toprayla birlikte avu avu yerdik. Bir defasnda, tarlann Arnavut bekisi, mavzeriyle bizi kovalamt. Adam, okulun iine kadar girmiti. Biz en gvenilir yer olarak mdre Miss Burns'n yaz masasnn altna saklanmtk. Arnavut da peimizden odaya dalmt. Biraz armakla birlikte serinkanlln koruyan Miss Burns, olanca aza-metiyle ayaa kalknca, Arnavut beki mavzerini indirmi, sylene sylene geri ekilmiti. Cezalandrlmtk elbette. Zaten ben ikide birde cezalandrlrdm. Bir sre iin okuldan uzaklatrma cezasna "tard muvakkat" denilirdi eskiden. Ama beni okuldan uzaklatrmazlar, revire yatrrlar; kitaplarm elimden alp okumam engellerler ve hastaymm gibi, sadece lapalar, sulu orbalar trnden diyet yemekleri verirlerdi. Bu cezalandrma yntemi bile, koleji ynetenlerin psikoloji konusunda ne denli bilgili olduklarn kantlamaya yeter. nk kitap oku -yamamak benim amdan cezalarn en byyd. stelik, koleje yatl girdikten sonra, itahm da almt. Oysa daha nce, yari "acayiplik" dnemimde, yemekten nefret ederdim. Alktan lmemem iin, ancak yemei kabul ettiim yiyecekler verilirdi. Bu yzden de imdi mideme ok dkn olan, hatt "gourmet" geinen ben, birok gzel yemei (rnein zeytinyal enginar, beendiyi, spanakl brei, bamyay, kerevizi, aureyi vb.'yi) hl azma koyamam. ocukluumda yediim snrl eyleri de zorla yedirirlerdi bana. Yutmadan azmda biriktirir, bir avurtumdan tekine geirirdim. Biraz daha zorlarlarsa, kusardm. Nerdeyse her yemekten sonra kusmaya balaynca, ar hasta olduum kansna varan zavall annem, 150 imdi adn anmsayamadm o gnlerin en nl ocuk doktoruna gtrm beni. Doktor, iyice muayene ettikten sonra, beni odadan karm. "Bu ocuk hasta deil, dpedz edepsiz" demi ok hakl olarak. Kusmay bir refleks haline getirdiimi sylemi. Annemin bu refleksi bana nasl unutturacan sormas zerine, doktor, yemek yerken de, yemekten hemen sonr a da oyalanmam gerektiini, birka gn kusmazsam, refleksi yitireceimi aklam. Annem, doktordan knca, bir muhallebiciden, holanmadm - hl holanmam stl yiyeceklerden -tavukgs alm, beni bir taksiye bindirmi. Ve o srada ift ynl olan Beyolu caddesinde, bir yandan tavukgsn azma tkarak, bir yandan da, "ay Mna! una bak! Ay Mna! Buna bak!" diye dikkatimi baka eylere ekerek, beni bir aa bir yukar gezdirmi. Bu gezintili yemekler, leyin ve akam olmak zere tam gn srm. Sonra beni evde karsna oturtmu, dizleri arasnda sktrarak, yedirmeye balam. Kusmak iin, youn abalar yapar; ama refleksi yitirdiim iin, kusa-mazmm bir trl. Arnavutky Kz Koleji, beni birok acayiplikten kurtard gibi, artk bir hastalk olarak tanmlanan anorexia nervosa'dan yani yemek yiyememe hastalndan da kurtard: Okulda kaldm ilk hafta, ekmek ve sudan baka azma hibir ey koymadm. Bir retmen ve yedi renci bir masada otururduk. Beyaz ceketli, beyaz eldivenli, beyaz Rus garsonlar sofrada hizmet ederdi o sralarda. Ben, "yemeyeceim" dedim. retmen de hi itiraz etmedi, "nasl

istersen" dedi. Oysa ben, "birazck ye, n'olur" diye yalvarp yakarmalarna; "seni uraya gtreceiz, sana unu alacaz" diye vaatlerde bulunmalarna; hatt, yerken beni elendirmek amacyla, kimi zaman konuklarn bile katld kk show programlar yapmalarna alktm. lk hafta sonu beni okuldan aldklarnda, takside azm amamm. Sonra eve girer girmez doru mutfaa ve oradaki tel dolabna (buzdolab yoktu o sralarda) ynelmi, ne buldumsa itahla yemeye balamm ve o itah devam etmektedir hl. 151 ocukluumun ve genliimin 600.000 nfuslu stanbul'u, Yeilky'de balar, ili'de biterdi. Boaz'm Rumeli yakas Saryer'de, Anadolu yakas da Beykoz'da biterdi. Boazii'nin srtlarnda, yaplanma yok, birbirinden gzel korular, erguvan aalar vard sadece. Baz yallarn arka cephesinde, caddenin stn ap o yalnn korusuna giden kk kprler tek tek grlrd. Topaac, eskiden Tatavla denilen Kurtulu gibi semtler yoktu. Oralardaki krlarda laternal ak hava kahveleri vard. Dadm beni oraya gtrr, kocaman karadut aalarnn altnda oynardm. imdi stanbul'u epeevre saran o Anadolu kasabalar kurulmamt henz. Anadolu'dan g, ancak 1950'de balad ve gittike ivme kazand. ili'den sonra, Meci-diyeky, Etiler filn gibi yerleim yerleri bulunmadndan, 1926'da ili'ye kurtlar inmiti. O k, byk souklar olmutu. Tuna'dan gelip Boazii'ni dolduran buzlarn stnde yryerek, Anadolu yakasndan Rumeli yakasna yaya geenler vard. Bu olay, mrmde ancak bir kez daha, 1954 knda grdm. Otuz yldr oturduum Mhrdar bile gzmn nnde deiti, gzelliinin bir ksmn yitirdi. Solda hemen yanmzda, bir kr gazinosu vard. Gen klar, ders alan renciler oraya gelir, kocaman hlamurlarn glgesinde otururlard. Geceleri mis gibi kokard hlamurlar. Gazinonun yerine apartmanlar dikmek iin buldozerlerle aalar sokulurken, hlamurlarn kklerinden ac eken bir insann bouk iniltilerini andran garip sesler kmt. Samzdaki konan bahesinde, pembe manolyalar veren bir aa vard. Maysta aan o pembe manolyalar yle gzeldi ki, bana konuk gelenleri, onlar grmeye gtrrdm. Kimi zaman zorla gtrrdm. nk insanlarn gz vardr, bakarlar, ama grmezler. O aacn nnden gemilerdi; bakmlar, ama grmemilerdi. Bense, ille grmelerini istiyordum o pembe manolyalarn gzelliini. Gnmzn on milyon nfuslu stanbul'unda, halk arasnda garip bir snob'luk balad. Eski istanbullular, kendilerini bir eit aristokrasi sayyorlar artk. Kimi zaman benimle konuan bir ofr ya da bir bakkal, "ben Kont d bilmem neyim" ya da "ben Lord bilmem kimim" edasyla, "teyze, ben doma b152 vme stanbulluyum" diye vnyor. Ben de doma byme stanbulluyum; ama kentimin byk bir ksmnn yabancs oldum. evremdeki o irkin kasabalara ya da dalgnlkla hep iftetelli dediim kitelli gibi Amerikan taklidi yapay mega -kent bozuntularna ayak basmak gelmiyor iimden. stanbul bymesine byd; ama irkinleerek byd. Ne var ki, ocukluumun kk stanbul'unda yle kkl bir gzellik var ki, ne yaparlarsa yapsnlar, hl tamamiyle bozamyorlar benim "asl stanbul" dediim o yeri. ocukluumla genliimin stanbul'u yalnz gzel deil, gven iinde yaanlabilen bir yerdi. Yirmi iki yl Beyolu'nda oturdum. Genlik yllarmda, gece yars, kimi zaman gece yarsndan sonra, tek bama eve dnerdim. Kimse beni rahatsz etmezdi. Ara sra lf atanlar

olurdu. Ama bir kadn kk drmeyen, ince ve zarif lf atmalard bunlar. Lf atmaktan ok bir eit iltifatt. rnein, "kk hanm, o dudaklar Hacbe -kir'den mi aldn?" dedi bir klhanbey. Genliimde dizime kadar gelen, futbolcularnkine benzeyen renkli yn oraplar giydiim iin, baka bir klhanbey "kk hanm, n'olur bana da bir gol atsana" demiti. Genliimde "kk hanm" derlerdi, ortayal olunca "teyze" dediler, daha sonralar da "anne". "Teyze"yi pek sevmiyordum ama, "anne" de melerinden holandm. Ne var ki, bunlarn dnda bir de "madam" diyenler ortaya kt. 1950'den, yani stanbul bir Anadolu kasabasna dntkten sonra. Byle demelerinin nedeni, bu kasaballarn benim yamda bir Trk kadnnn ba ak gezmesine alk olmamalaryd herhalde. Ancak bir gvur kocakarsnn sokaa byle kabileceini sanyorlard. Bana "madam" diyenlere, ben de "msy" diyorum. Fena bozuluyorlar o zaman. "Niye msy dedin?" diye fkeyle soranlara, "stanbul'da det yledir, sana madam diyene, sen de nezaket gerei msy dersin" diyorum. Sonra retmenliim tutuyor (zaten ikide birde tutar retmenliim) bana "madam" demelerinin nedenini aklyor, bu adamlarn zihniyetini deitirmeye alyorum. drt yl nce, anlurfa'da bam belya giriyordu bu yzden. nl kutsal balklarn havuzunun banda, gencecik 153 bir delikanl, bana "madam" dedi. ok da temiz yzl gzel bir ocuktu. "Bak olum, ite kimliim. Ben de senin gibi Trkm" diyerek, nfus czdanm gsterdim. ocuk, ora da "Fatma Mna" yazl olduu halde, gene inanmad. "Olamaz" dedi, "senin yanda bir Mslman kadn byle ba ak gezemez." Bunun zerine, ok Kemalist bir nutuk attm. lkemin herhangi bir yerinde ak salarm rtmeden gezinebilmem iin Mustafa Kemal' in o devrimleri yaptn akladm. evremizde bir kalabalk toplanmaya balad. retmenlik tutkum cotuka cotu kalabalk arttka. "Sen gensin, nasl oluyor da hem bu kadar geri zekl, hem de bu kadar gerici olabilirsin?" sorusuyla nutkumu tamamlad m. Retorik bir soruydu bu. nk o zavall gzel ocuun neden geri zekl kaldn, neden gerici olduunu ok iyi biliyordum. Sonra, peimde kalabalk, "aklnz banza toplayn, adam olun!" diye bararak, ehir turu yapan ve kalkmak zere olan otobse binerken, kalabalktan kopan ocuk yanma geldi. Anlalan sylediklerim onu etkilemiti, ac duyduunu aa vuran bir sesle, "ana, haklsn. Ben ne yapaym da bu gericilikten kurtulaym?" diye sordu. Hareket etmeye balayan otobsn basamandan, "oku!" diye seslendim ona. ocuk, otobsn arkasndan bir iki adm koarak, oradaki niversitenin nc snfnda olduunu syleyince, ac duymak sras bana geldi. Eski stanbul'un ekiciliinin byk bir ksm, ikisi de artk ortadan yok olan, iki etnik gruptan, Rumlardan ve Beyaz Ruslardan kaynaklanyordu. Rumlar, kendilerinde ok bol olan yaama sevincini, sanki boca ediyorlard stanbul'un stne. Biz Trklerin balca kusuru doutan hznl olmamzdr bence, onlar ise doutan neelidirler. Trk sarho olunca, ya alar, ya kavga karr. Rum ise, sarho olunca, oynayp ark syler. ocukluumun Bykadas, mandolin ve gitar sesleriyle, o gzel Rum ezgileriyle sabahlara kadar nlard yaz geceleri. Ben meyhaneleri severim. Bu yamda bile severim. Ama gerek meyhaneler, genliimin Rum meyhaneleriydi. stanbul'un her bir yerinde, Beyolu'nda, Tatavla'da, Adalarda, Boazii'nde, Marmara'nn kylarnda vard bu Rum meyhanelerj. Gerek garson, ancak Rum garsonudur, bana sorarsanz. Hele yal Rum garsonlarnn

baka bir zariflii vard. Sizi masaya yle bir buyur ederlerdi ki, dakikasnda bir prenses sanrdnz kendinizi. ok sk gittiimiz Bohem'de, beni karlamak iin, bir eit zel mar bile vard. Yal garsonun bir iareti zerine "den ehis tipota ma ehis kati" (Hibir eyin yok, ama bir eyin var) arks balard. imdiki meyhanelere gerek meyhane deil, iki iilen lokaller ya da ikili lokantalar diyebilirim ancak. Beyaz Ruslara gelince, Cumhuriyetin ilk yllarnda onlarn ok nemli bir ilevi oldu bence: Toplumun yaama biimi deimiti. Kadnlar artk evlerinde kapal kalmayp, erkeklerle birlikte bir yerlere gidecekler, birlikte elenecekler, birlikte yiyip ieceklerdi. Beyaz Ruslar, bu beraberlii salayabilecek meknlar, yani pastahaneleri, lokantalar, gece klplerini atlar. stanbullulara denize girmek alkanln da Beyaz Ruslar verdi. nk daha nce de sylediim gibi, dedem Cemal Bey gibi eksantrik saylan birka kii dnda, yzmenin keyfini kimseler bilmezdi. stanbullularn t btn o plajlar, Florya'y, Suadiye'yi, Bostanc'yi, Fenerbahe'yi hep onlar iletti. Eski stanbul ve ocukluk faslm kapatp genliime gemeden nce, iki nemli anma deinmek istiyorum. Biri on drt yandayken Troki'yi yakndan grmem. teki de on bir yandayken Gazi Mustafa Kemal Paa ile dans etmem. Troki Bykada'da, Nizam caddesinde, bahesi denize kadar inen bir konakta otururdu. Sokaklarda hi gezmezdi; ama nerdeyse her gn sandalla bala kard. Gnn birinde, aklarda yzerken, bir de baktm Troki'nin sandal. Banda ve knda elleri tabancal iki Rus korumacs oturduu iin, bu sandal uzaktan grsek de tanrdk. Ortada da, krek eken Rum balkyla, elinde oltas Troki otururdu. Hemen sandala doru yzdm, kenarna ttndm ve Troki ile nerdeyse burun buruna geldik. Korumaclardan biri "git, git" dedi. (Rus i-vesiyle "get, get" demiti aslnda.) Ben, yorgunluumu bahane ederek, sandaln kenarna biraz daha tutunmak, Troki'ye biraz daha bakmak istiyordum. Ama korumac, tabancann kabzasy-la parmaklarma vuracakm gibi, silah havaya kaldrnca, elle154 155 rimi ektim. Demek ki, bir suikastten yle korkuyorlard ki, denizde, dolaysyla silhsz, bir kz ocuundan bile kukulanyorlar, onu bile yaklatrmyorlard Troki'nin yanma. Bu byk adam, hi oralarda deilmi gibi, bana souk gzlerle bakacana, "brakn ocuk sandala ksn, biraz dinlensin" deseydi ne gzel olurdu. Benimle biraz Franszca konusayd; Franszcay nasl rendiimi, nerede okuduumu filan sorsayd; hatt yzm gzm kurulamam iin bir havlu uzatsayd, ne gzel olurdu. Benim onu ldrmeyeceim besbelliydi. Ama yllar sonra, Meksika'da, eve aile dostu olarak rahata girip kan Ramn Mercedes ya da o ad kullanan bir katil, kolayca ldrd Troki'yi. Hem de bir buz krma aletiyle bana vura vura. Gazi Mustafa Kemal Paa ile (genliimde ve ocukluumda hep yle derdik ona) dans etmem ise, yle oldu: Yaryl tatili dolaysyla Ankara'daydm. Ankara Palas'ta, Mustafa Kemal'in manev kzlarndan birinin bir gen hariciyeciyle dn vard. Annemle vey babam da oraya gidiyorlard. Sadece resimlerinden bildiim Gazi'yi grmeye can attm iin, ocuklarn dnlere gidebileceklerini iddia ederek, ben de gitmek istedim. Ama e fika, "olmaz, sen gidemezsin" dedi. Kendimi yerden yere attm, biraz tepindim, uludum filan; ama

ie yaramad. Beni brakp gittiler. Biraz sonra, annemle vey babam almak iin, Ruen Eref ile ei Saliha Hanm geldiler. Ruen Erefin ocuu yoktu; bana biraz dknd. Halimi grnce, "zlme, biz seni gtrrz" dedi. Yzm gzm ykadlar; bir beyaz ipek elbise, dizime kadar gelen ince beyaz oraplar, rugan ayakkablar giydirdiler. (Zavall annem, erkek ocuk olmaktan vazgeip bunlardan belki yararlanrm umuduyla, byle ssl giyim eyalar bulundururdu evde.) ok gzel bir kadn olan Saliha Hanm, bama, kele bek biiminde geni bir beyaz kordela takmay uygun buldu her nedense. Sam bir erkek ocuunki gibi ksack olduu iin, bu fiyong ayrca mnasebetsiz grnyordu kafamn tepesinde. Ankara Palas'n balo salonuna girince, bir de baktm, ezilmi domates renginde, ok koyu krmz grkemli bir suare el156 bisesi giyen efika, Mustafa Kemal ile konumakta. Hemen Ruen Ereflerin elinden koptum, anneme kotum, bir ey sylemeden yannda durdum. efika fena bozuldu; beni grmemez-likten geldi. Ama Mustafa Kemal durumun farkna varmt. "Hanmefendi, bu ocuk kim?" diye sordu. Annem de "kzm, efendim" demek zorunda kald. Mustafa Kemal, karma geldi, elini uzatt. Ben de elini peceime, sk sk tutup, salladm. Annem, "p" dercesine, belli belirsiz bir hareket yapt. Mustafa Kemal, bunun da farkna vard. "Hanmefendi, o benim arkadam, elimi neden psn ki?" dedi. Sonra, "yiyecekmi gibi, neden yle bakyorsun bana?" diye sordu. "Efendim, sizi daha nce hi grmemitim de ondan" dedim. Mustafa Kemal, "gr-medinse senin kabahatin. ankaya'daki evimi bilmiyor musun? Oraya pekl gelebilirdin. Artk beni tanyorsun. Cann istedii vakit or aya gel, beni grmek istediini syle" dedikten sonra, yam, gittiim okul, hangi oyunlar sevdiim, kitap okumaktan holanp holanmadm, byynce ne olmak istediim konusunda bir sr soru sordu. Derken orkestra bir vals ald. "Gel, seninle dans ede lim" dedi. Benim vals filan bildiim yok. Bana retmek iin, biraz aba gsterdi; ama gene de beceremiyordum. "Sen bu ii yapamayacaksn" diyeceine, "ben senin iin fazla ihtiyar bir kavalyeyim. Yama uygun gen bir kavalye bulalm sana" dedi. evresini gzden geirdi; on drt on be yalarnda bir olan buldu. Hzla boy att iin pantolon paalaryla ceket kollar ksa kalm, sivilceler iinde, en nankr yatayd zavall olan. Ona dans etmesini bilmediimi syleyip, Mustafa Kemal'in peinden bfeye gittim. "Olan pek beenmedin galiba" dedi ve bana bir kadeh ampanya verdi. lk alkoll ikimi Mustafa Kemal'in elinden itim bylece. ampanya houma gitmiti. Bfenin arkasndaki garsondan tam ikinci kadehi istiyordum ki, annemle vey babam tepeme dikildi. Vaktin ge olduunu, uyumam gerektiini syleyerek, beni oradan aldlar. Ankara Palas'n kapclarndan birine teslim edip, bir otomobile bindirdiler. Ama ben gtrlmeden n-Ce/ Mustafa Kemal o gzel elini kaldrm, "seni ankaya'da beklerim, unutma" demiti. 157 imdi sras gelmiken, Kemalist, hem de sapma kadar Kemalist olduumu ak seik sylemek isterim. Mustafa Kemal benimle dans etti, on bir yanda bir ocua insan muamelesi yapt iin deil; eer Mustafa Kemal olmasayd, ben "ben" olamayacam iin Kemalistim. Eitim grm, seksenini gemi bir kadnn bu memlekette Kemalizme inanmamas tama-miyle anormal olurdu. O srada kktm ama, tramvaylarda erkeklerin oturduklar blm kadnlarn oturduklar blmden ayran perdeyi ok iyi anmsyorum.

Mustafa Kemal, o perdeyi de, kadnlar toplum yaamndan dlayan, karanlk kelere kapatan btn perdeleri de yrtt o gzel elleriyle. Kadnlarn her adan erkeklerle eit olduklarn savundu. te bu yzdendir ki, Cumhuriyet iln edildiinde yedi sekiz yanda olan, onun yapt devrimleri kendi gzleriyle gren bir kadnn Mustafa Kemal'den yana olmamasnn yolu yoktur. Dikkat edilirse, Atatrk deil, hep Mustafa Kemal diyorum. nk altm yldr Atatrk diye diye, bayann bayas hamas szler sylendi, berbat bir edebiyat yapld. Atatrk ad bir yn karc politikacnn aznda kirlendi, gerek Mustafa Kemal ile uzaktan yakndan ilgisi olmayan nerdeyse gerici bir kavrama dnt. Oysa gerek Mustafa Kemal tam anlamyla bir devrimciydi. 1789 Fransz htilli kadar radikal bir deiim yapt memlekette. Giydiimiz klktan tutun da okuyup yazdmz harflere kadar her eyi kkten deitirdi. te bu yzdendir ki, onun devrimci kiiliine inananlarn, kendilerine Atatrk deil de, Kemalist demelerini daha yerinde buluyorum. O srada on iki yanda olduum iin, Latin alfabesinin kabuln ok iyi anmsyorum. ki yabanc dil renebilmi, normal zekda bir ocuk olduum halde, kendi dilimi doru drst okuyamyordum. Arap harfleri Trk diline tamamiyle ters dtnden, akna dnyordum Arap harfleriyle yazlm bir metin karsnda. rnein, Trkede en ok geen u, ve harfleri yoktu Arap harfleri arasnda. Onlarn yerine "vav" vard ve bu "vav" be ayr biimde okunabilirdi. "Projektr" szcn bildiim halde, bunu "pervektr" okumama, annem ile vey babam ok glmlerdi. Yalnz ilkokul diplomas ol158 mayan ben deil, uzun yllar okuyan benden yal insanlar da kendi dillerini yanlsz yazamyorlard. Okuma yazma oran ise, perian bir durumdayd. Mustafa Kemal, lke apnda bir okuma yazma seferberliine nc oldu. Bir karatahtayla yollara dt bu seferberlik srasnda, mrnn en keyifli anlarn yaad herhalde. nk bir retmenlik tutkusu vard onda. Asl urann retmenlik olmas gerektiini syler, yaknlarna "ben rate bir retmenim" dermi. Mustafa Kemal'in seferberlii baarl da oldu. 1930'da, memlekette ilk ve ne yazk ki son kez, okuma yazma oran yzde doksan bee kadar ykseldi. Mustafa Kemal'in retmenlik tutkusu mr boyunca srd. Frsat bulduka, yalar ne olursa olsun, karsna kanlar snava ekerdi. Onun bu merak yznden bizim okul az kalsn kapanacakt: Biz son snftayken, bir baloda (Cumhuriyetin ilk yllarnda kadnlarla erkekleri bir arada elenmeye altrmak amacyla boyuna balolar verilirdi) snf arkadalarmzdan birini snava ekmi. Ona "renk" szcnn ngilizce nasl yazldn sormu. Kendisi ngilizce bilmiyordu ama, bu szc ngilizlerin "colour", Amerikallarn' ise "color" yazdn biliyordu. Oysa biraz cahil olan snf arkadamz hi kitap okumad iin, bunun farknda deildi, eline kalem kt alp "color" yaznca, Mustafa Kemal, "kzm, sana Amerikanca deil, ngilizce yaz demitim" diyerek kz uyarm. Kafas bsbtn karan snf arkadamz da "ngilizcede byle yazlr" diye direnince, Mustafa Kemal> retmenlere zg fkelerden birine kaplm, "anlalan sizlere iyi ngilizce retmiyorlar; o okul kapanmal" demi. Diploma almamza ay kala bunu duyunca bir hayli tellanmtk. Hatt snava ekilmek zere Ankara'ya be kiilik bir heyet gndermeyi dndk. yi ki Mustafa Kemal'in bu retmenlik fkesi gelip geici oldu.

Mustafa Kemal'in tandm baka birine sorduu bir soru hem ok akll bir retmen olduunu, hem de Franszcay ne kadar iyi bildiini kantlar: "Revolte", "revolution", "rebellion" ye "mutinerie" szckleri arasnda ne gibi farklar olduunu sormu. Snava ekilen kii bu farklar aklam. "Mutine159 rie"nin daha ok gemilerde geen bir ayaklanma iin kullanldn syleyince, Mustafa Kemal'den kocaman bir aferin alm. Bizim kuak iin Gazi Mustafa Kemal Paa, imdi Atatrk deyince akla gelen yapay ve soyut kavram, acemice yontulmu irkin heykellerde grnen atk kal devlet simgesi deil, aramzda yaayan canl ve ok renkli, ok ekici bir insand. Hi atk kal deildi. Tam tersine, hafif glmseyen, son derece gzel bir insand. Bylesine gzel bir insann bu kadar irkin heykelleri yaplmasna bir trl akl erdiremedim. ehlalm-dan tr kark bakt iin, sadece nndekileri deil, yanndakileri de, hatt arkasndakileri de grebilirdi sanki. Karizma szc geliigzel kullanlyor u sralarda. Ama asl karizmann ne olduunu anlamak iin, onu yle bir grmek yeterdi. Boyu, gnmzn llerine gre ksa saylabilecei halde, (nk iyi beslenme, vitaminler ve spor sayesinde, Trklerin boyu uzad artk) Mustafa Kemal yle biimliydi ve yle iyi giyinirdi ki, uzun boylu izlenimini verirdi. Benim yamda bir kadn, Mustafa Kemal'in salt fiziksel grntsn, gnmz devlet adamlarnn fiziksel grntsyle karlatrnca, kendini biraz fena hissediyor doal olarak. Mustafa Kemal ile her an, her yerde karlamamz olasl vard. rnein lmnden bir yl nce, bir erkek arkadamla, Maka'da, imdi o kocaman Swiss Otel'in dikildii yerde bir kr kahvesinde otururken, birdenbire Mustafa Kemal'in arkamzda durduunu grdk. kimiz de ayaa kalknca, "ocuklar, rahatsz olmayn" dedi. Yanmdakilerle birlikte uzaklat. Onu son grmd bu. Hayatmz ok renkliydi Mustafa Kemal'in yaad gnlerde. Nerdeyse her gn ilgin durumlar olurdu: rnein Mustafa Kemal, bir yolunu bulup, gece yars Dolmabahe Sara y'ndan kam. Onu herbir yerde aramlar, stanbul'un altn stne getirmiler. Sabaha doru, Saryer'de bir balk meyhanesinde bulmular. Rum balklarla rak iiyor, sirtaki oynuyor, onlarla birlikte ok sevdii thalassa trksn sylyormu-Mustafa Kemal Park Otel'de sofradayken, gen bir ift ona ba160 vurmu. Aileleri evlenmelerine izin vermiyormu. Mustafa Kemal, hemen orada ehremini denilen Belediye Bakan Muhittin stnda' arm, dakikasnda nikh kylm. Mustafa Kemal gene Park Otel'deyken, Nzm Hikmet'i grmek istemi. air oraya gelmi. Mustafa Kemal, "bana bir iir oku" deyince, Nzm, "ben Denizkz Eftalya deilim" diyerek, sofradan kalkm gitmi. Mustafa Kemal "yazk oldu! Aramzda insana benzeyen bir tek kii vard. Onu da gcendirdik" demi. Bu son yknn ne derece doru olduunu bilemem. Ne var ki, annemin Ankara'dan her geliinde anlatt Mustafa Kemal yklerinin doruluu konusunda en kk bir kukum yok. Bunlardan ancak bir ikisini aktaracam: Sofradayken, konuklardan biri, Hasan Efendi adnda Ankara yerlisi varlkl bir tccar gammazlam. Bu adamn, "Gazi Paann padiahtan ne fark var ki? Onu aramzda gryor muyuz hi?" dediini sylemi. Mustafa Kemal, ilkin oralarda deilmi gibi davranm. Bir saat sonra, "o Hasan Efendi ne demiti?" diye sormu. Jurnalci da adamn dediini tekrarlam. Mustafa Kemal gene bunun

stnde durmam, baka eylerden konumu. Bir saat sonra, "demek Hasan Efendi yle dedi. Hadi, ona gidiyoruz" diyerek ayaa kalkm. ankaya'daki yemek odasnn kapsna yakn bir paravan varm. efika, tatsz bir durum olabilecei korkusuyla kamak istemi; usulcack o paravana doru ynelmi. Mustafa Kemal bunun farkna varm. "Yok, hanmefendi, siz de gelmelisiniz" demi. arabaya dolumular. Bizimki (annem hep "bizimki" derdi Mustafa Kemal'e) suskun ve ask suratlym yol boyunca. Adamn kapsna gelip, ngran ipini eker ekmez yz ifadesi dakikasnda deiivermi. efi-ka'nm deyiiyle "tepeden trnaa safi charme" kesilmi, bambaka bir adama dnm. Kapy anca gzleriyle grdne inanamayan gecelik entarili ev sahibine, tatl tatl glmseyerek yle demi: "Benim padiah gibi olduumu, aranzda grnmediimi sylemisin Hasan Efendi. Yanldn gstermek iin, ok mnasebetsiz bir saatte, sabahn nde, arkadalarm da alp sana geldim ite". Sonra da, kar konulmaz karizmasndan yararlanarak, ev halknn azndan girmi bur161 nundan km. Hasan Efendinin yal kaymvaldesinin elini pp alnna koymu; ocuklarn uyandrp omuzlarnda tam. Sabahn drdne doru, yeni bir rak sofras kurulmu; gne douncaya kadar orada kalmlar. Bu ziyaretten sonra da Hasan Efendi yzde yz Mustafa Kemal'den yana olmu. efika'ya baklacak olursa, Gazi Mustafa Kemal tam anlamyla bir insan sarrafyd. Biri ne bakar bakmaz, ne biim bir insan olduunu dakikasnda anlard: Tandmz bir mimar vard. Kars da incecik, uzun boylu, mavi gzl, siyah sal, grlmemi bir fetti. efika'nm "Byk Millet Meclisinin gangsterlerinden" diye tanmlad bir hkmet yesi de, bu kadna ba-ylyormu. Bir baloda, aklnca kadn batan karmak umuduyla, gidip onu dansa kaldracan sylemi. Mustafa Kemal de, bir masada oturan mimarla gzel eine uzaktan bir baktktan sonra, vekile yle demi: "Git, kadn dansa kaldr. Sululuk da yap ki, vekilmi filan diye hi dnmeden kocas hepimizin gznn nnde, seni evire evire bir gzel dvsn. Bak u adama. Pezevenk olabilecek hali var m u adamn?" Mimar yakndan tanyan annem, Mustafa Kemal'in yzde yz doru sylediini; kim olursa olsun, karsna en kk saygszlk yapan, o adamn sahiden dveceini sylerdi. Anneme gre, Mustafa Kemal, kimin sert eletirilerle, kimin tatl szlerle yola getirileceini de ok iyi bilirmi. Bunu kantlamak iin de, ressam Namk smail'in annesinin yksn anlatrd: Btn kadnlar balarn amken, eskiden ok gzel olan bu yal erkez kadn ban rtmekte direniyor-mu. Bir resepsiyonda (o zamanki kokteyllere resepsiyon denilirdi) annem, Mustafa Kemal'in gidip yal erkezin yanna oturduunu grm. Neler olacan izlemek iin, efika da oraya ynelmi. "Bizimki" ok ince, ok zarif iltifatlarla bu yal kadnn gzelliini uzun uzun vm. Sonra, "hele bu ak salarnz yok mu! Hibir gen kadnn sa bu kadar gzel olamaz!" diyerek, elini kaldrm, ihtiyarn salarn okarcasna siyah dantelden bartsn arkaya doru itmi. Namk smail'in annesi, yamur da yasa, kar da yasa, ban bir daha hi rtmemi o gnden sonra. 162 Gelgelelim, ayn Mustafa Kemal, bu yal erkezden farkl olarak, Msr elisinin hakarete katlanacan sezdii iin, gene bir resepsiyonda, adamn fesini bandan alm, kirli bir eymi cnbi iki parmann ucuyla tutarak, yanndan geen bir garsonun tepsisine koyuvermi.

Gereinde insanlar batan karmakta ustalndan tr, gzpek annem, "milli efimiz" yerine, "milli aiftemiz" diye bir ad takmt Mustafa Kemal'e. Ona hemen yetitirmiler bunu. Kzacana kahkahalar atm. Zaten annem evresindeki halim selim hanmlara hi benzemeyen bell bir hatun olduundan "tavari efika" dermi ona. Yani boleviklerin yoldalarndan biri sayarm benim hi de solcu olmayan annemi. Annem, "tavariliini" baka bir resepsiyonda da gzler nne sermi: Gazi iftlii'nde ad galiba Karadeniz olan byke bir havuzun al treni yaplyormu. Annem oraya gelince, halamn ei enitem Saffeti Ziya'nm fenalklar geirdiini grm. Protokol efi plan Saffeti Ziya ok iyi yrekli, ok saf bir insand. Ama grevi tpk Avrupa'ya benzememiz iin gereken dzenlemeleri yapmak olduundan, tek gzne monokl takan bir frenk zppesiydi ayn zamanda. "Salon Keleri " gibi adlar tayan alafranga romanlar da yazard. (Yaam boyuca benimsedii tutuma tam uygun bir ortamda, Bykada Yat Kulbnde verilen bir baloda, srtnda smokini, gznde monokl elinde bir ampanya kadehi, glp sylerken, bir kalp sektesinden oluvermiti) Mustafa Kemal, Saffeti Ziya'y srekli iletir -tni. Tabandaki inciri ^gsterip "imdi retin bize Saffeti Ziya bey. Protokole uygun olarak, bu incir nasl yenilmeli?" diye so-rarm. Saf Saffeti Ziya da, byk bir ciddiyetle, incire eliyle hi dokunmadan, atal bakla inciri soyup yermi. Saffeti Ziya, Gazi iftlii'ndeki resepsiyonda, sanda ve solunda iki gen hariciyecinin yardmyla ayakta zor durabili-yormu. Annem neden byle fenalklar geirdiini sorunca, adamcaz "skandal, efika! Corps diplomatique'e rezil olduk! Mahvolduk efika!" diye inlemi, sonra, annemi, trenle yeni ailan havuza gtrm. Annem bir de bakm ki, iki yannda iki gen ve gzel diplomat ei, Mustafa Kemal havuzun kenar163 na oturmu, ayakkablarn oraplarn karm, plak ayaklarn suya daldrm. efika, Mustafa Kemal'in de, herkesin de duyabilecei yksek bir sesle yle demi: "Ne olu yorsun Saffeti Ziya? alacak ne var bunda? Ellerimizin gzelliini her zaman gstermenin bir yolunu buluyoruz. Ama ayaklarmzn gzelliini nasl gsterecektik? Bu havuz neden yapld sanyorsun? Ayaklarmzn gzelliini de gsterebilmemiz iin yaplmad m bu havuz?" Bu szleri duyunca, Mustafa Kemal glmeye balam. Mendiliyle ayaklarn kurutarak, oraplarn, ayakkablarn hemen giymi. Anneme baklacak olursa, Mustafa Kemal, kiisel yaamnda yalnz ve mutsuz bir insand. Yakn evresinin itenliine de tam bii gven duyamyordu. Annem, son yllarnda kk lk'ye balanmasn ok anlaml bulurdu bu adan. nk be yanda bir ocuun ona dalkavukluk etmesi sz konusu olamazd. Onun sevgisine gvenebilirdi hi olmazsa. Mustafa Kemal ok kkken yatl askeri okula verilmi, anne sevgisinden yoksun kalmt. fet Hanm dnda, hibir kadnla uzun sren mutlu bir iliki kuramamt. Evliliinin bir fiyaskoyla sonulanmas, kendi kabahatinden ok Latife Hanmn kabahatiydi anneme gre. Avrupa uygarlna dnk, yabanc diller bilen bir kzla evlenmek istemiti. Geri Latife Hanm yabanc diller biliyormu ama, davranlar hi de uygar deilmi anneme baklacak olursa. Akim alamayaca kadar kskan ve hr -mm. Deil Mustafa Kemal gibi birinin, en sradan bir erkein bile tahamml edemeyecei kskanlk sahneleri yapar, herkesin nnde hrnln gzler nne serermi. rnein odaya dalp, "Kemal, gene mi iiyorsun?" ya da "Kemal, gene mi poker oynuyorsun?" diye barrm. Ne var ki, byle dengesiz halleri olan bu gen kadn, ei onu boadktan sonra, son derece

soylu bir biimde davranmt. Kendini evine kapam, hi kimseyle grmemi, onu kullanmak isteyen Mustafa Kemal dmanlarna let olmay kesinlikle reddetmiti. Eski ei ldkten sonra da bu efendice tutumunu srdrmt. Hatt Mustafa Kemal'den yana olanlarla da konumaya yanamamt. Bunu ok iyi biliyorum; nk 164 1960'ta Atatrk kitabn yazmaya balayan Lord Kinross'a yardmc olmutum. Kinross bir yandan Mustafa Kemal stne yazlan her kitab, her belgeyi okurdu. (Daha dorusu, bir tek kelime Trke bilmediinden, Trke yazlanlar, szl olarak ben ngilizceye evirirdim, o da not tutard.) Bir yandan da, Mustafa Kemal'i tanyanlarla grmeler yapard. Bir gn, sevin iinde, Latife Hanmn onunla konumay kabul ettii mjdesini verdi. Yanldn, Latife Hanmn onunla bile konumayacan syledim. Nitekim konumad da. Annem, Mustafa Kemal ile evlilii sresince, Latife Hanm pek tutmamt. Ama boandktan sonra, Don Kiot efika, ter-kedilen kadndan yana kt. stanbul'a her geliinde, mutlaka onu grmeye giderdi. Bir defasnda ben de peine taklmtm. Durum ok ilginti. Mustafa Kemal Paa lf hi edilmezdi; havadan sudan konuulurdu. Ziyaretin sonuna doru, Latife Hanm, ban hafife yana evirip, derin derin iini ekerek, ksk bir sesle "Paa nasl, hanmefendi?" diye sorard. efika da, iini derin derin ekerek; "nasl olacak hanmefendi. Bildiiniz gibi ite" derdi. Mustafa Kemal'i ayplarcasna sylerdi bunu. Sonra lf hemen kapanrd. ki hanmefendi, ilerini eke eke, hzn iinde ayrlrlard birbirlerinden. Evden knca, Latife Hanmn "Paa'y" her zaman sorup sormadn renmek istedim annemden. "Evet, her zaman sorar; ama byle, ksaca" dedi. Mustafa Kemal Dolmabahe Saray'nda can ekiirken, bizler, niversiteli genler, sabah akam sarayn nndeki caddeye giderdik. Sabah, fakltelerimize gitmeden, akam evimize dnmeden, oraya urardk mutlaka. Sanki bir yaknmz orada ar hasta yatyordu. Sama bir umutla, iyi bir haber alabilmek umuduyla, giremediimiz sarayn nnde sessizce dolanrdk. Gzlerimizi sarayn dammdaki bayraktan ayrmazdk. Ve bir sabah, dokuzu be gee, ben ve arkadalarm, o bayran yarya indirildiini grdk. Gene sessizce, birbirimize sarldk. Benim yamda olmayanlarn hi anlayamayaca kiisel bir acyd bu. Acmz bir yana, bir de sorumluluk duyuyorduk. nk Mustafa Kemal, btn genlere, ama zellikle bizim kuamza emanet etmiti Cumhuriyeti. 165 Dolmabahe Saray'nda katafalk ziyaret ederken, Halet e benim arkamda yryen efika'nm usul usul aladn duyuyordum. Cenazeyi, aile dostu bir avukatn Karaky'de caddeye bakan brosundan seyrettik. Bro Yksekkaldrm'm tam altndayd. Top arabas grnnce, anszn, iddetli bir dolu ya-yormucasma, "t t t" sesleri geldi oradan. Meer eskiden basamakl olan Yksekkaldrm'da toplanan Yahudiler, dinlerinin yas geleneine uyarak, giysilerinin dmelerini ayn anda koparmlar yere atmlard. Den dmelerdi o dolu sesini karan. Mustafa Kemal'in lmnden sonra, Fevzi akmak'n cumhurbakan seileceinden korkuyorduk. smet Paa seilince rahatladk. Annem radyoda haberi dinledikten sonra, "artk bu millet sevgilisini kaybetti, kocasyla uslu uslu oturmas gerekecek bundan byle" dedi. efika bunu bir espri yaparcasna deil, alayarak sylemiti. ok daha sonralar Lord Kinross'un Atatrk kitabnn ilk sayfalarnda yer ald annemin bu sz.

166 NC BLM Genlik T 1935'te Arnavutky Kz Koleji'ni bitirdikten sonra niversiteye girebilmek iin bir devlet okulunda olgunluk snav vermemiz gerekiyordu. Bizim ksmetimize Galatasaray Lisesi kt. Olgunluk, on be gn sren, szl ve yazl ok zor bir snavd. Bizim otuz bir kiilik snftan ancak be renci bu snavlara Haziran 1935'te girmeyi gze alabildi ve beimiz de baarl olduk. O srada Galatasaray karma deildi. Bizleri olanlardan ya da olanlar bizlerden korumak iin, bamza zebell gibi bir retmen koydular. Sertliiyle nl bu remen, Galatasaray'n en bell olanlarn bile korkudan tir tir titretirmi. Gel-gelelim, ben ksack toyumla bu zebellnn karsna dikildim ve ok kesin bir tavr alarak, "on be yandan beri tiryakiyim. Eer snavdan nce bir sigara imezsem, kafam ilemez" dedim. Ve zebell beni nne katt, helaya gtrd; sigaram bitirinceye kadar kapda bekledi. (Daha sonralar, kendim retim yesi olunca, yazl snavlarda tiryakilere sigara ime izni verirdim. Kurallara aykryd bu; ama ben halden anlyordum. "Snfa birisi girerse, sigaralarnz hemen sndrn" diye uyarrdm rencileri. Kurallara ters den baka bir ey de yapardm: Snavn hemen banda, sevgili hadememiz Elif Hanm snfa byke bir tepsiyle girer, ay ve biskvi servisi yaplrd. nk rencilerin bir ksmnn, zellikle kzlarn, azlarna bir lokma koymadan, a biila bir halde snava geldiklerini bitirdim.) Meer olgunluk snav retmenleri, benle Halet stne ok ackl bir masal uydurmular. k giyinmi teki snf arkadamzdan farkl olarak, benim de Halefin de klk kyafet 169 asndan dklmemizden kaynaklanyordu bu masal. Halet stne bana aldrmazd; benim ise "tersine zppelik" diye tanmlayabileceim kt bir huyum vard ilkgenlik yllarmda: Kolejli kzlar zellikle ssl olmasalar bile, zenle giyindiklerine, bakml grndklerine gre, benim bunun tam tersini yapmam gerekiyordu. Ayama ba parmamn nerdeyse darya frlad eski psk lastik ayakkablar geirmeliydim; srtma yamal etekler ve yakas arplm biimsiz frenk gmlekleri giymeliydim filan. yi ki, bu tersine zppelikten kurtuldum zamanla. Geri ok beendiim baz kadnlar gibi k olamadm. Ama daha dikkatle giyindim hi olmazsa. Olgunluk snavn yapan retmenler, Halet ile benim perian klk kyafetini grnce, d glerini zgrce iletmiler: Babalarmz Rusya'daki i savata ldkten sonra dul kalan analarmz, bizleri alp stanbul'a gelmiler. Beyolu'ndaki Beyaz Rus lokantalarnn birinde garsonluk ederek, akl almaz zverilere katlanarak, bizi Arnavutky Kz Koleji'nde okutmular. Biz Beyaz Rus fukaralarymz. Zeki ve alkan ocuklar olduumuzdan, retmenlerin yrekleri paralanyormu, ikimize baktka. Bu ackl yky annem bir rastlant sonucu rendi: Bir kitap almak iin Muallim Halit

Beyin kitap dkknna gittii srada, snav komisyonundaki retmenlerden biri olan Halit Beye, Koleji bitirip Galatasaray'dan olgunluk diplomasn alan be renciden birinin kendi kz olduunu sylemi biraz da vnerek. Adm bildirince, Halit Bey hayretlere dm. "Aman hanmefendi nasl olur? O ve arkada Rus fukaralar!" demi. Annem de Rus fukaralar sanlan rencilerden birinin kendi kz, tekinin de Bolu mebusu Hasan Cemil ambel'in kz olduunu aklam. Duyduuna inanmayan nazik Halit Bey, "estafurullah hanmefendi!" diye barm. O gnden sonra efika, Halet ile bana "Rus fukaralar" adn takmt. Olgunluk diplomasn elde edince, istediiniz faklteye gitmeye hakknz vard. 1935 ylnda ngiliz Filolojisi blm henz almad iin, o sralarda "Romanoloji" denilen Fransz Filolojisine girmeye karar verdim. Kimilerinin sand gibi, Ro inanoloji roman okutulan bir blmn ad deil, Franszca, talyanca, spanyolca trn den Latince kkenli yani Franszla-rn "Romane", ngilizlerin "Romance" dedikleri dillerin ve edebiyatlarn retildii blmn adyd. Fransz edebiyat arlklyd; ikinci disiplin olarak da ngiliz edebiyat retilirdi. Aile dostlarmzn ou bu kararm hi beenmediler. "Ad bile acayip olan o blm bitirince, ne olacaksn? Bir lisede dil retmeni olacaksn ola ola. Bari Hukuk Fakltesine git. Devlet memurluu yaparsn en azndan" dediler. Annem de onlar gibi dnyordu belki; ama bana kar koymay aklndan bile geirmedi. Bense, bir okulda dil retmeni olmaya razydm. nk sevdiim bir konuyu okumaya karar vermitim. Lisede, seveyim sevmeyeyim her derse almak, geer not almak zorundaydm. Ama beni gerekten ilgilendiren bir konuyu seersem, niversite retimimin bir haz kayna olacan dnyordum. Nitekim yle oldu da. stelik, ancak anladm ve sevdiim bir alanda baarl olabileceimi de biliyordum. Daha sonralar retim yesi olunca, ilk derste yeni rencilere elli dakika boyunca, sadece meslek semek konusundan sz ederdim: "Size yksek kazan salayacak blm deil, sevdiiniz blm sein" derdim. "niversite snavna yeniden girin. Bir yl kaybedin, iki yl kaybedin; ziyan yok. Yeter ki, sevdiiniz ve yetenekli olduunuz meslei sein" derdim. "mrnz boyunca sevmediiniz bir ite almann sizi ne kadar mutsuz edeceini, hayatnz nasl zehir edeceini sakn unutmayn" derdim. Kendim doru seimi yapmtm ve mesleim mrm boyunca mutlu etti beni. yle mutlu etti ki, bu mutluluk yetmiyormu gibi, bana stelik para verilmesine ilkin aardm. Her ay maam alnca, elimde paralar, blmdeki arkadalara ko -ar, "bana gene para verdiler" derdim hayret iinde. Hayret etmem doald; nk salt zevk iin yaptm bir i, ekmek parasn da salyordu bana. Byle bir mutluluun yeryznde ka kiiye nasip olduunu bilemem. 170 171 1935 sonbaharnda, imdiki lenduha Fen ve Edebiyat Fakltelerinin yerinde olan ve daha sonralar yanan o gzelim Zeynep Hanm konana gelip gitmeye baladm. Oturduum Beyolu'ndan tramvay vard Beyazt'a. ndeki krmz vagonun bileti be kuru, arkadaki sar ikinci mevki vagonunki iki buuk kuru yani yz parayd. (Yazlan sayfiye yerlerinde ileyen

tramvaylar tenteliydi. Pfr pfr ak havada giderdiniz Kadky'den Suadiye'ye.) Beyazt meydanna kar kmaz iim alrd. Daha sonralar sava alanna dnen Beyazt meydan ok gzeldi o gnlerde. Ortasnda byke bir havuz vard. Bir k akam, o srada felsefe blmnde asistan olan Nsret Hzr ve renci arkadalarmla Faklte'den knca, bir de baktm ki, bu havuzun st buz tutmu. Onlar geride brakp havuza kotum, buzun stne atladm. Buz tabakas ince-cikmi meer. Ben atlar atlamaz knl verdi. Belime kadar souk suda buldum kendimi. stelik, krlan buzlar bacaklarm bak gibi kesmiti; kan iindeydim. Nsret durumu grnce ok kzd; beni bir taksiye gtrrken, fena azarlamaya balad. Sevgili arkadamz Nsret'i kendi yatmz sayardk bizler. Onun bir "byk", krkma yakn bir adam olduunu ilkin o akam anladm. Ama ben de, arkadalarm da bunu hzla unuttuk. ok gemeden, Nsret'i bizler gibi gencecik sandk gene; nk yleydi aslnda. Nsret Hzr' ok smrrdk. Maan alnca, bizi meyhaneye gtrmesini isterdik. Orada bir gzel yerdik ierdik. Sonra, bekr olan, ablalaryla oturduu iin geim derdi olmayan Nsret, maandan bizlere eit miktarda harlk verirdi. Ns-ret'in Neriman ile evlenip Ankara'ya yerlemesiyle, meyhane fasllar da bitti, harlklar da. Ama iyi ki Nsret'i gene grebildim. nk benden drt snf byk olan Neriman' okuldan tanrdm. Bakentte bir iim olunca, evlerinde kalrdm. Nsret, felsefeci olarak deeri bir yana, dnyann en bilgili insanlarndan biriydi. Yedi yl Almanya'da geirmi, mzikoloji dahil, okumad ey kalmamt. yabanc dili kusursuz konuurdu. Hi kimselerin bilmedii en acayip eyleri ondan renmitim. Fransz edebiyat, zellikle Fransz iiri alannda es172 ki deyile bir allame-i cihand. Bizler de bu alanda iddialydk atna, solda sfr kalrdk onun yannda. Nsret imand. Neriman, kilo vermesi iin, ona sk bir diyet uyguluyordu. Ne var ki, Nsret, yasz bifteini ve zey-tinyasz salatasn yedikten sonra sokaa kar; Ankara'nn en cra kelerindeki lokantalarda, brekli, pilavl, bol yal ikinci bir yemek yemenin yolunu bulurdu. ikolar her zaman sevimlidir bence. Nsret ise ikolarn en sevimlisiydi. Yetmi yandayken bile, yedi yanda bir ocuk kadar canayaknd. Tramvay caddesinden Beyazt meydanna baknca, havuzun sanda, Kllk kahvesi ve Eminefendi lokantas vard. Paramz olunca, lokantada otuz; be kurua, biri etli olmak zere, iki tabak yemek yiyebilirdik. Ama ou zaman, ak hava kahvesinde oturup, ayla bir likte evlerimizden getirdiimiz sandvilerle karnmz doyururduk. Hava yamurlu ya da fazla souk olunca, Kapal ar'da gezinir dururduk. nk Fakltemizin bir kafeteryas yoktu o gnlerde ve bazen dersler arasnda iki saatlik bo zaman olurdu. arnn darack yan sokaklarna dalar, en kuytu kelerini bilirdik. Kapal ar'mn bizlere kapal bir tek yeri kalmamt. Hava iyi olunca, Kllk denilen Eminefendi kahvesi toplant yerimizdi. imdi Beyazt meydannda oturulup bir ay ii-lebilecek tek yer olan caminin arkasndaki narl kahveye kimseler rabet etmezdi eskiden. Eminefendi kahvesine yalnz renciler deil; ressamlar, yazarlar, airler de gelirdi. Ankara'da olmadklar zaman, Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile orada buluurduk. Orhan Veli'nin bacaklar yle ince ve yle uzundu ki, alak tahta iskemlesinin stnde otururken, herkes gibi bacak bacak stne atmaz, bacaklarn birbirine

dolard. Abidin Dino'nunki kadar biimli olan elini, delik deik izlenimini veren yanana koyar, bir trk sylerdi ara sra: Cihan da bilir benim sana yandm, Yandm aman. Ellerim koynumda garip kaldm, Kaldm aman. 173 Bylesine atlak bir sesle bu kadar gzel trk syleyeni mrmde duymadm. Perembeleri, o gn dersim olmasa bile, kubazlar grmek iin, sabahn yedisinde bombo olan Eminefendi kahvesine giderdim. Yedi buua doru, her birinin elinde st rtl bir kafes, deiik ynlerden kubazlar gelirdi. Birbirlerinin yzne bakmazlar; hi tanmyormu gibi, ayr ayr masalarda sessizce otururlard. Hepsi toplannca, gizemli bir iaret verilirdi sanki. Ayn anda kefeslerin klf kaldrlr ve kular lgnca tmeye balard. Kubazlar, poker oynayanlarn ifadesiz yzyle nlerine bakarlard. Oysa bu bir yarmayd aslnd a. Herkes kendi kuunun teki kulardan daha gzel ttn kantlamak isterdi. Ama bunu, deil szle, en kk bir hareketle bile aa vurmazlard. Bu inanlmaz ku konseri yarm saat kadar srerdi. Sonra gene gizemli bir iaret verilirdi sanki. Ayn and a hepsi, kafeslerini klfyla rter, birbirlerine hi bakmadan, bir tek sz sylemeden, deiik ynlere gider, ortadan yok olurlard. 1935 ile 1939 yllar arasnda yksek eitim grmek ok byk bir talih oldu benim iin. stabul niversitesi'nin en anl dnemiydi o yllar. Hocalarmz Almanya ve Avusturya'dan gelip bize sman Yahudi ya da anti-Nazi nl profesrlerdi. Yalnz kendileri gelmemi, alma arkadalarn da beraberlerinde getirmilerdi. Bylece btn retim kadrosu mkemmeldi, Avrupa'nn ya da Amerika'nn hibir niversitesinde bu kadar stn kiilerle retim gremezdim. te bu yzden, Ar -navutky Amerikan Koleji'nin bavurusu zerine bana Massac-hussetts'de bir burs verildiini renince, hi duraksamadan baka bir yerde okumaya niyetim olmadn bildirdim. Yahudi ve anti-Nazi hocalar Trkiye'ye armak, Mustafa Kemal'in yapt en doru ilerden biriydi. Ne var ki, Amerika, onlar birer birer kapt elimizden. rnein blm bakanmz Leo Spitze/den ancak bir tek ders yl yararlanabildim. Onun yerine gelen Profesr Eric Auerbach'dan ise mezun oluncaya 174 kadar. 1950'den sonra, Auerbach da, tekiler de en nl Amerikan niversitelerine yerleti; ancak birka kald bizde. Ne var fof Trk retim yelerini yetitirmilerdi bu arada. Bylece olumlu etkileri onlar gittikten sonra da srd. Bizim blm kalabalk deildi. Toptan yirmi be otuz kadar renci vard. Hocalarmz ise on kiiden fazlayd. Sosyal ilikilerimiz de vard onlarla. ay toplantlar, akam yemekleri dzenlerdik. Baz seminerlerin hocalarn evlerinde yaplmas ayrca houmuza giderdi. Klasik Fransz tiyatrosundan sahneler oynardk onlarn nnde. Moda Deniz Klb'nden kk bir yat kiralar, Marmara'ya alrdk. Bir iki gece kalmak zere, atl arabalara binip P olonez

Kyne giderdik, Boazii'nin korularnda piknikler yapardk vb. Onlar sadece hoca olarak krsde ders verirken deil, insan olarak yakndan tanrdk bu sayede. Onlar da bizi ok iyi bilirlerdi. rnein, dilbilimi hocasna bir gevezelik etmi, szl snavlarda biraz medyumlat-m, sorularn yantn sezdiimi; bu yzden hep yksek not aldm sylemitim. Yl sonu szl snavnda, dilbilimi konusunda pek bilgili olmadm halde, gene doru yantlar verdim. teki hocalar (nk szllere, yalnz o dersi veren deil, btn hocalar girerdi) bana "pek iyi" vermek istediler. Ama dilbilimi hocas "bana kendi syledi; szl snavlarda medyum olurmu, her eyi bilirmi" diye bir aklama yapt ve ok hakl olarak, notum "orta"ya indirildi. Hocalarmz, Trkiye'ye snmadan nce ektiklerinden hi sz etmezlerdi. Ancak bir tek kez, Profesr Eric Auerbach, ona srarla baz sorular sormama karlk, yle dedi: "Gnn birinde, bir erkez bykannen olduu iin senin Trk olmadn sylerlerse, sen ne hale dersin? te bana bunu sylediler. Bykannelerimden biri Yahudi olduu iin, benim Alman olmadm bildirdiler." Alman olmamakla sulanan Auerbach, henz yirmi yandayken, Birinci Dnya Sava'nda Alman ordusunda erlik etmi; ayandan yaralanm, mrnn sonuna kadar zel ayakkablar giymeye ve topallamaya mahkm bir Almand stelik. Hitler, iktidar seimle ele geirinceye kadar soyunda bir Yahudi bykanne olduu hi aklna gelmemiti. 175 "Seimle" szcn vurgulamak istiyorum; nk gnmzde herkes unutuyor o canavarn demokratik bir seimle iktidara geldiini. Profesr Auerbach bana Uluda'da sylemiti bunu. Uluda'da bulunmamzn nedeni de uydu: Felsefe Profesr Re-inchenbach ve Dii okulunun banda olan Profesr Kantaro vi, stanbul'a ok yakn bir kayak merkezi olduunu renince, niversite rencilerinin bundan yararlanabileceini dndler. Eit sayda kz ve olandan oluan gnll bir kayak ekibi kuruldu. Avusturya'dan iki kayak retmeni getirildi. Cebimizden bir tek kuru vermeden tepeden trnaa donatldk. Kayaklarmzdan tutun da eldivenlerimize kadar, her eyi niversite salad. Bizlere nce kayak sporu stne teorik dersler verildi. Sonra, yol, yemek ve otel masraflar stanbul niversitesi tarafndan denmek zere, ylda iki kez, on be gnlne Uluda'a gtrldk. Felsefe profesr ile diilik profesr her zaman bizimle gelir; baka yabanc hocalar da onlara katlrd. Biraz nce sylediim gibi, Prof. Auerbach, savata sakatland iin kayak yapamazd elbette. Moral vermek iin gelirdi bizlerle. Drdnc yln sonunda epeyce ustalamtm ama, ayn yl kayak olarak kariyerim sona erdi. lk bir iki yl, pat pat dyordum, bir ey olmuyordum. Ne var ki, iyi kaymaya baladktan sonra bir slalom yaparken yle bir dtm ki, sa dizimde zaman zaman hl acsn ektiim bir menisks oldu. Hekim hocalar bir gn nce stanbul'a dnmlerdi. Son derece kel drt tp rencisinin elinde kaldm. Biri diyordu ki "hemen buz koymalyz dizine." teki diyordu ki: "Hayr, he men kaynar su koymalyz." Biri, kprdamadan yatmam, teki hemen yrmemi istiyordu. Tp bilimine teden beri duyduum derin saygdan tr, istediklerini pepee uygulamaya koyuyordum. Ancak yrmemin yolu yoktu; nk ayaa kalknca dizim boalyor, yere kapaklanyordum. stanbul'a geri dnmek zaman gelince beni bir kzaa koydular. stme battaniyeler ydlar. Drt arkada kza ekmeye balad. Ama bir metreyi aan karda kzak ilerlemiyor, arka-

176 dalar ter dkyor, ben de donuyordum battaniyelerin altnda. Bunun zerine, Avusturyal iki kayak retmenimiz, "bize gven; biz seni bu dadan indireceiz" dediler. Sarkp yere demesin diye, bacaklarm iple gvdeme baladlar. Sa kolumu birinin boynuna, sol kolumu tekinin boynuna sk sk dola-dm. Beni aralarna alp, en kestirme ve en dik yerlerden geerek Karabelen'e inanlmaz bir hzla indirdiler, daha dorusu uurdular. Geri ayaklarmda kayak yoktu ama, mrmn en gzel kayyd bu. Altm yl nce Uluda'da sadece iki bina vard: Bizim kaldmz yatakhaneleri ranzal Kayakevi ve yedi sekiz odal bir otel. kisi de odun sobasyla snrd. Bunlarn dnda tek yap, ancak bir odadan oluan Meteoroloji stasyonuydu. Yazn otele kadar iyi kt bir yol vard ama, kn ancak Karabelen'e kadar otobsle gidebilirdik. Hatt ok karl klarda, dan eteinde kayaklarmz takardk. Hi tecrbemiz olmad halde, daa ilk byle kmtk. Arkadalarmzn bir ksm Karabelen'de, bir ksm Kirazl Yayla'da baygn dmt. Ama ben ve drt be kii Kayakevine varmtk. stelik gramofonu kurup dans bile etmitik o gece.Yllar sonra, 1970'lerde Uluda'a fniklerle kp, o lks, ifter ifter kocaman otelleri, telesiyejleri, teleskileri grnce, afallam kalmtm. Hi de holanmamtm grdklerimden. nk grkemli ve ssz bir da, "sosyetik" denilen trden yapay ve sevimsiz bir mekna dnmt. Bu irkin otel ynn, bu ssl ve de beceriksiz kayaklar grmemek, sadece o gzel da grebilmek iin, yerleim blgesine srtm evirdim. Bir telesieje binip Fatin Tepe'ye yneldim; daha dorusu havaya asl tellerle oraya doru gtrldm. Oteller ve kayaklar arkamda kalm, grlmez olmutu. Sadece uuk mavi bir boluk vard evremde. Sanki dnyadan tmyle kopmuum, sanki uz ayda bir yerlere srkleniyormu gibi garip bir duyguya kapldm. Bu da beni mthi tedirgin etti. Daha dorusu, tedirginlikten te, bir eit dehete dtm. nk o yapay mekn, 0 yapay insanlar istemiyordum ama, gerek doay, gerek insanlar istiyordum. Uuk mavi boluklarda, yapayalnz yok ol177 maktan korkuyordum. Telesiej Fatin Tepe'ye varnca, orada tek bana olan bir kyl ocuu beni karlad. Bu on be on alt yanda olan, bana "fena msnz" dedi. Srtma efkatle bir battaniye sard. Ocan banda melip, elime bir bardak scak ay tututurdu. Dnyaya ve insanlara geri dnmenin sevincini yaadm. Daha nce de sylediim gibi, Prof. Leo Spitzer'in derslerinden ve seminerlerinden ancak bir tek yl yararlanabilmitim. Ne var ki, retim yesi olarak meslek hayatm o tek yln sonundaki snavla balad: Bizim hocamzn "Spitzer metodu" denilen nl bir yntemi vard. Szl snavlarda renciye, kimin tarafndan ve ne zaman yazldn bilmedii bir metin verilirdi. renci o metni yorumlayarak yazarn kim olduunu, hangi yzylda yaadn, hangi edebiyat akmna bal olduunu filan anlamas gerekirdi. Benim nme konulan metin bir soneydi. Mallarme'nin o sonesini ezbere biliyordum. Ama Spitzer'in nl metodunun her zaman geerli olmayacan kantlamak amacyla, kstah kstah srtarak, bu sonenin on altnc yzylda, Pleiade akmndan Joachim du Bellay tarafndan yazldn syledim inadma. teki hocalar, sfr verip benim snav odasndan kovmak zereyken, Prof. Spitzer, zel bir ov yaptm hemen anlad. O soneyi neden on altnc yzylda Du Bellay'nn

yazdn dndm ayrntl olarak aklamam istedi. Ben de akladm. Sonra da "ama aslnda bu iiri, on dokuzuncu yzyln ikinci yarsnda Stephane Mallarme yazd" diye ekledim. Snav odasndan knca, bir de baktm Spitzer peimden geliyor. (ok daha sonralar Los Angeles'de bir kongreye gittiim srada, orada konutuum baz Amerikal profesrlere Spitzer'in rencisi olduumu sylemitim. Onlar da bana Spitzer'e ka fa tutmaya kalkanlar toz haline getirmek anlamnda kullanlan "to spitzerize" fiilinin artk edebiyat terimleri arasna girdiini anlatmlard.) Bu terimi henz bilmediim halde, koridorda beni yakalayan hocamn beni "spitzeri178 ze" edeceini ya da genlere zg bir kellk gsterisiyle nl jnetodunu rtmeye kalktm iin, bana en azndan bir tokat atacan sandm. Ama hocam, bana "pek iyi" verdiini ve yetenekli bir edebiyat retmeni olabileceim kansna vard iin, asistan vekilliine atanmam isteyeceini bildirdi. Artk asistanlk YK tarafndan yok edildi. Ama 1936'da asistanlarn vekilleri bile vard. Ben o srada Amerika'da bulunan Niyazi Berkes'in vekiliydim. Asistanlar altm alt lira alrken, bana bunun te biri yani 22 lira maa baland. Bylece renciliim ikinci ylnda hocam Spitzer sayesinde akademik kariyere bir adm attm. lk maamn bir ksmyla anneme 250 gram am fst, kardeim Halil'e byk boy bir tobleron ikolata, kendime de koskocaman kmz bir balon almtm. Prof. Leo Spitzr'in bana yapt asl byk iyilik bu deil, retmenlik konusunda verdii baz ipularyd. Krsye kmann biraz sahneye kmaya benzediini ondan rendim. Geri ben, ksa boyumdan tr orada biraz yok olduum iin, krsye kp oturmazdm. Sralarn nnde ayakta durup konuurdum. Ama krsye ksam da kmasam da, retmenrenci ilikisi, aktr-seyirci ilikisine benziyordu gene de. Krk yllk retmenliim srasnda unu anladm ki, ya iyi bir oyuncu gibi inandrc olacaksn, seni benimseyecekler; ya da sana inanmayp reddedecekler. Bir de sevgi giriyor iin iine. Eer rencilerin seni sevmezse, sen de onlar sevmezsen, onlara bir tek ey retmenin yolu yoktur. te ben, Prof. Leo Spitzer sayesinde anladm bunlar. in tuhaf, hocamn, gnmzn deil, eski zamanlarn aktrlerine tpk benzemesiydi. Kendim o srada yirmi yanda olduum iin bana ok yal grnrd. Oysa ancak elli yandayd. 1930'lu yllarda hibir erkein sa uzun deilken, havada uuan uzun beyaz salar vard. Kl kyafeti, herkesinkinden farklyd. Geni kenarl siyah apkalar, siyah pelerinler giyerdi. Hocamn ellinci doum gnn, evinde bir akam yemeinde kutlam, bol bol arap imitik. Sabahn nden sonra, bir de baktm ki, Prof. Spitzer, kravatn gevetmi, gmleinin st dmelerini zm, hem piyano alyor, hem de spanyol179 T ca "Los Claveles de sangre" (Kanl Karanfiller) adl bir ark sylyor Arenada lesiye yaralanan bir boa greisiyle ilgili ok dramatik bir arkyd syledii. Adam tam lmeden nce, sevgilisi, elindeki karanfilleri onun kanma batrp, sonra gsne basyor, filan. ark bitince bizler gitmek zereyken, Prof. Spitzer piyanodan kalkt. Ertesi sabah sekiz buukta, Latince kkenli dillerin nasl gelitii konusunda verecei lengistik dersine mutlaka vaktinde gelmemizi emretti ok sert bir hoca gibi konuarak. araplarn etkisini biraz azaltmak iin,

souk dular yaptk, ac kahveler itik ve hi uyumadan, tam vaktinde snfta yerlerimizi ald k elbette. Krsye kan kii drt be saat nce, bar ak bir durumda, ak salarn savurarak "Kanl Karanfiller" arksn syleyen adam deildi sanki. Salarn sk sk arkaya taramt. Kat yakal kolal bir beyaz gmlek giymiti. Boynunda siyah bir kravat ve srtnda siyah bir takm elbise vard. Bir rahibe benziyordu nerdeyse. Derse balamadan nce, bir retmenin, dnyev hazlardan uzak, bir kei yaam srmesi ve bir kei kendini nasl Tanrya adyorsa, bir retmenin de kendini rencilerine adamas gerektii konusunu ileyen kk bir sylev vermeyi de uygun buldu. Spitzer Amerika'ya yerletikten bir yl sonra, birka gnlne stanbul'a geldi. niversitenin rektr, dekanlar ve baz profesrler onun onuruna, Park Otel'de bir akam yemei verdiler. O gece bizleri de grmek istiyordu. Zaten aslnda bizleri grmek iin stanbul'a gelmiti. "Bu resmi yemekler sekizde balar, onda biter" dedi. Bizlerin saat ondan biraz nce Park Otel'e gelmemizi, yemekten sonra bize katlacan syledi. Ona eyrek kala oraya gittik. Resmi makamlarn gznden uzak bir masaya oturup, beklemeye baladk. Gelgelelim, yemek bir trl bitmiyordu. Saat on buukta, orkestra bir Viyana valsi almaya balaynca, Avusturyal olan, Viyana'da doup byyen Prof. Spitzer, U biimindeki masadan kalkt. Geni admlarla, kimsenin dans etmedii salonun bir ucundan teki ucuna geerek, bizim masaya geldi; beni kolumdan tuttuu gibi kaldrp vals etmeye balad. Onuruna yemek verilen yal bal profesrn, varyete numaras yaparcasna bir kzla dans 180 ettii grlnce, resmi masada bir panik yaand. Konuklar, il yavrusu gibi dalp ortadan yok oldular. yi ki, o dnde Ga-zi Mustafa Kemal Paa'yla dans ederken on bir yanda bilmediim valsi renmitim bu arada. renmem de ok doald. nk imdi sekseninde olan bizim dinozorlar kua, genken dansa ok dknd. Nerede olursak olalm, bir gramofon bulunca, onu hemen kurar dans etmeye balardk. Danslarmz da, imdiki karlkl tepinmelere hi benzemezdi. Hocam Prof. Leo Spitzer sayesinde girdiim retmelik mesleini tutkuyla sevdim mrm boyunca. retmenlikten vazgemek, yaamaktan vazgemekti benim iin. 1974'te, bir kongre iin Los ngeles'e gitmi, "air-conditioning" denilen olayla ilk kez karlamtm. Hava bir scakt, bir souktu, bir souktu bir scakt. Otelin odasnda serin, bahesinde scakt; otobste serin, sokakta scakt. Az gelimi bir lkede yaayan bir insann ses telleri, bu "klima" teknolojisine dayanamazd. gn sonra, sesimi yitirdim. s tanbul'a geri dndmde, doktorlar artk ders veremeyeceimi syleyince, "tamam; yeryznde iim yok artk. leyim bari" dedim kendi kendime. Ama "leyim bari" demekle lmyor insan. retmenlikten vazgeemeyeceime gre, szl retmenlikten yazl retmenlie getim. Yani ders vereceime, kitap yazmaya baladm. Szl retmenlik beni yle mutlu ediyordu ki, salt kitapsz profesrlk biraz ayp olduundan, birka kitap yaynlamtm zorla. Ama sesimi yitirdikten ve emekli olduktan sonra, canla bala yazmaya baladm. Thomas More ve topya kavramn ele alan ince bir kitap, ok kaim bir Shakespeare ve Hamlet, be ciltlik bir ngiliz Edebiyat Tarihi, Virginia Woolf ve D.H. Lawrence stne incelemeler yaynladm. imdi yazdm bu dinozor anlar da retmenliimin bir devamdr aslnda. te bu yzden de fazlasyla didaktik oluyorum zaman zaman. unu Mutlaka yapm, bunu sakn yapmayn diye ahkm kesiyorum ikide birde. Bu arada ses tellerime yaplan bir ameliyattan uzunca bir sre sonra, billur sesim yerine geldi. Yani telefonda gene "Beyefendi" diyorlar bana. Her nedense, retmenlik tutkusuyla tiyatro tutkusu her

181 zaman el ele gitti bende. Hocam Prof. Spitzer'in, iyi bir retmenin bir oyuncu yan olmas gerektiini sylemesinden fazlasyla etkilenmitim belki de. 1950'de rencim olan Gngr Dilmen, anakkale'de yaad, sonra da High School'da yatl okuduu iin, niversiteye girinceye kadar tiyatroya hi gitmemi. Yllar sonra, "tiyatronun ne olduunu sizden rendim" demesine ok sevinmitim. ok yetenekli bir oyun yazar olan Gngr ancak yirmisinden sonra tiyatroya gitmi. Oysa beni ocukluumdan beri tiyatroya gtrrlerdi. Illustration dergisinin ekinde yaynlanan Franszca oyunlar srekli okurdum. Comedie Franaise ve baka Fransz truplar sk sk stanbul'a gelirdi eskiden. Onlar gelince, yer yerinden oynard. Marie Bell'i ve daha filmlerde oynamaya balamadan nce Charles Boyer'yi sahnede grmtm. Gzelliiyle nl Marie Bell, kendisine srekli mcevherler gnderen Hacbekir iin, "J 'en ai assez de votre confiseur national" (bktm sizin milli ekercinizden) dedii rivayet edilirdi. Bu trup Ankara'da da temsiller verdii iin, bir rastlant sonucu, annem onlarla trende karlam ve efika ok ba ardn syleyince, Charles Boyer onun akaklarn kolonyalarla ovmu uzun uzun. Daha sonralar Jean Cocteau ile gelen Jean Marais Kk Sahne'de temsiller vermiti. Ne var ki, asl tiyatro eitimimi, bu yabanc truplara deil, Tepeba'nda oktan yanan o gzelim salonda temsiller veren ehir Tiyatrosu'na borluyum. Shakespeare merakm da bu sayede geliti. nk Erturul Muhsin dneminde her sezon mutlaka bir Shakespeare oyunuyla balard. niversite rencileri her oyunun prmiyerine davetliydi. Bilet almadan bedava seyrederlerdi bu o yunlar. Erturul Muhsin, tiyatronun nnde erez satan satclara para vererek onlar oradan uzaklatrrd. Sonra, perde alr almaz, seyircileri kontrolden geirir; yedikleri ekirdekleri ve leblebileri nezaketle ellerinden alrd. Gazi Mustafa Kemal Paa'nm beklendii gece bile perdeyi tam vaktinde amt ve birka dakika geciken Mustafa Kemal, temsilden sonra kulise gidip, oyunculardan zr dilemiti. Onun babasyla benim dedem Cemal Bey bir ara ayn devlet dairesinde 182 altklar iin annemle Muhsin ocukluk arkadalaryd. Ben iki yandaykeii sadece Ermenice konutuumdan, Erturul Muhsin'i yle bir szm, "gzel bir bey" anlamna gelen "aore baronos" gibi bir lf etmiim. Bizim evremizde uzun sre ad yle kalm Muhsin'in. Bu "gzel bey" sayesinde ok erken balayan tiyatro merakm mrm boyunca srd. Avrupa'ya gider gitmez, param ne kadar az olursa olsun, ilk iim grmek istediim oyunlara nceden bilet almaktr. Ayn tutkuyu paylaan Cevat apan'la Londra'da tiyatroda karlanca, ikimiz de glmeye balardk. nk merakllarn stanbul tiyatrolarnda karlamalar olasdr ama, elli tiyatronun her akam perde at bir kentte karlamalar pek olas saylamaz. Bu ilerlemi yamda bile, hava berbat da olsa, hasta da olsam, t iyatroya gitmekten kendimi alamam. ! Ne var ki, tiyatroya bakmn biraz dinozorca olduu sylenebilir. Nedeni de benim amdan tiyatronun bir gz sanat deil, bir sz sanat olmasdr. Yani oynanlan metnin deerini her eyden nemli sayarm. "Grsel" denilen tiyatronun numaralar yznden metin bozulunca, ben de fena halde bozulurum. Bir oyun, hem kulama hem de gzme ho geliyorsa, ne l.

Ama salt gze ynelen, sirk marifetlerine, cambazlklara, patrtlarla grltlere bavurarak metni nemsemeyen oyunlara bu dinozorun tahamml yoktur. Metni katletmeden grsellikten yararlanmann yolu vardr elbette. Bunun en gzel rneklerinden birini, Stratford'da Shakespeare'in tarihsel oyunlar oynanrken grmtm. Tarihsel oyunlarda ok bol olan sava sahnelerini, karlkl kl akrdatan on ya da on be figranla canlandrlmasn, teden beri gln bulurum. Strat -ford'daki ynetmen, bu glnle dmemek iin, grsellikten yararlanarak yle bir are dnm: Sahnede, hibir oyuncu yok. Yanp snen, imek gibi akan, renk renk klar grlyor ve sava grltleri, patlamalar ve insan lklar duyuluyor sadece. Bu klarla bu sesler yle bir ustalkla ayarlanm ki, iki byk ordunun lesiye arptn sanyor seyirciler. 183 Tiyatroya hayranmdr. ama, onlar ancak sahnedeyken hay-ranmdr oyunculara, sahnede ok gerek bir insan grnen bir oyuncu, sahne dnda yapay, hatt yapmack izlenimini verebilir bana. Oliver Goldsmith, on sekizinci yzyln en nl aktr David Garric k'in ancak sahnede doal olduunu, sahneden inince rol oynadn bouna sylememitir. Yapmack olmasa bile sahnede seyircileri byleyen bir oyuncu, sahneden iner inmez, o mthi karizmasn yitiriverir. Baka birini sahnede temsil ederken tanrlaan ada m, sadece kendini temsil ederken zeki ya da kiilikli bile saylamayacak sradan bir insan oluverir. Bunun ancak bir iki istisnas vardr. Ad vermek istemiyorum ama, sahne dnda da stn zeklar, geni kltrleri, prl prl kiilikleri olan bir iki aktr tanrm. ou yle deildir ne yazk ki. Erturul Muhsin bunu anlamt herhalde. Aktrlerin, seyircilerin gznde gizemli ekiciliklerini yitirmeme-leri iin, kendilerini sahne dnda kimselere gstermemelerini, uraya buraya gitmemelerini isterdi. Kendi bunu uygulamaya koymutu anlalan; nk herkes gibi, dostlaryla birlikte kahvelerde lokantalarda oturmazd. Seyirciler onu sahne dnda grrlerse, bynn bozulacan bilirdi. Aktrlerin sahne dnda byleyici etkilerini yitirmelerinin nedeni, onlarn, tpk mzik virtozlar gibi, birinci derece sanatlar deil, ikinci derece sanatlar olmalardr. Birinci derece sanat, bir oyunu yazan ya da bir mzik parasn kompo -ze eden kiidir. Aktr de, virtz da birer yorumcu, dolaysyla ikinci derece sanatlardr sadece. Aktrler, virtozlardan ok daha talihsizdirler. nk gnmzn teknolojik harikalar, CD'ler filan sayesinde, bir virtz ldkten sonra da uzun zaman anmsanabilir. Oysa aktrlerin nlerinde ancak krk elli yllk bir sre vardr. Ne yapacaklarsa o sre iinde yapacaklar, sonra da unutulup gidecekler ya da bir iki yal seyircinin belleinde bir an olara kalacaklardr. rnein ben, Hzm'm karsndakini dinlerken, bir ay bardamdaki ekeri kartrmasn bir trl unutamyorum-Oyunu oktan unuttum ama, o sahne aklma geldike, hl glyorum. Kk Kemal'in Shakespeare'in lye l'snde 184 cellt olarak sahneye1 km da unutamyorum. Cellt deyince, jri yar, elinde bir balta, zalim yzl, izbandut gibi bir herif akla gelir. Oysa ufack bir insan olan Kk Kemal, siyah kadifeler giymiti; elinde sadece bir ustura tutuyordu ve ince ince g -lmsyordu. Ama onu grnce, izbandut celltlarn veremeyecekleri bir dehete kaplmtm, korkudan tylerim diken diken olmutu. Sahneden ekilecek kadar yalanan ya da len aktrlerin belleklerden silinmesini nlemenin

tek aresi, oyunlar video -kasete almak. Artk elimizde video kameralar varken, bunlardan neden yararlanlmadma aklm ermiyor. Hem kzm, hem de babas tiyatro sanats olduu iin, mrm aktrler arasnda geti. Onlarn dertleri, yreimi paralad her zaman. Neler ektiklerini ok yakndan bilirim; star durumunda olan birka talihli bir yana, isiz gsz kalmann acs; rol alabilmek iin bouna didinmeler; haftalarca sren provalar; ynetmenlerin kaprisleri; her akam sahneye kmann stresi; bir an bile olsa, rolnz unutabileceiniz, yzlerce seyircinin nnde rezil olacanz kaygs; zellikle yeni bir temsilin ilk gecesi duyulan o inanlmaz.ger ginlik ve korku. Bu panie btn oyuncular kaplr. in garip yan, usta bir oyuncunun sradan bir oyuncudan daha fazla korkmasdr. ehir Tiyatrosu'nda bu konuda bir yk anlatlrd eskiden: Bir Shakespeare oyunu sahnelenirken, ba rol oynayan kii, anszn ar hastalanm. Gen ve tecrbesiz sanatlardan biri, bu rol ezbere bildiim, hemen sahneye kabileceini sylemi. Erturul Muhsin "korkmaz msn?" diye sorunca, "Neden korkaym ki, hi korkmam" yantn vermi delikanl. O sralarda yetmiini am olan Muhsin, "ne tuhaf, ben hl korkuyorum" diye fsldam oradakilere. Aktr ne kadar ustaysa, duyduu gerginliin de o kadar byk olduunu syleyebiliriz bir paradoks yapmadan. Yllardr dostum olan byk bir oyuncuya moral vermek iin, kendi evirdiim bir oyunun ilk temsilinden nce kulise gitmitim. Bana, "biliyorum, nasl kepaze olacam grdek iin buraya geldin" deyince, onun duyduu panik sanki da geti; kulisten katm. 185 T Her meslein "deformasyon profesyoneli" vardr. Bu y2_ den de, bu kadar g ve ypratc bir meslein tiyatro sanatila_ rnm kiiliinde yapt bozukluklar doal karlamak gerekir: Aktrler egosantriktirler; kendilerini dnyann merkezi sanrlar. Marlon Brando'nun aktr, "ancak kendisinden sz edilince sizi dinleyen bir adam" olarak tanmlamas dorudur. Aktrler, birbirlerini lesiye kskanrlar; nk bakasnn baars kendi baarlarn biraz glgede brakr. Aktrler hret dkndrler; nk kazandklar n, baarlarnn bir lsdr. Aktrlerin sinirleri fena halde bozuktur; nk korkun bir stres altnda yaamaktadrlar. Bu stresi hafifletmek iin, alkole snanlar vardr aralarnda. ou aktrlerin z kiilikleri tam anlamyla geliemez; nk onlarn baka kiilikleri yanstan aynalar olmalar gerekir. Ne var ki, usta bir aktr, tmyle baka bir kii olacak kadar kendinden gemez, kendi benliini yitirmez. Ancak usta olmayan aktr bunu yapar. Usta aktr, hem kendi olur, hem de baka biri. Bir yandan hkra hkra alar, bir yandan da hkrklarn bilinli bir denetim altnda tutar. Bu da kiiliinde bir blnmeye neden olur. Aktrlerin bu kiilik bozukluklar zel yaammda bir sorun haline geldii iin, nl yabanc tiyatro sanatlaryla ilgili bir yn yaam ve zyaam yks okudum. Grdm ki, yalnz bizim lkemizde deil, dnyann her yerinde, aktrlerin psikolojik yaplarndaki bozukluklar aa yukar ayn. Ama huylar ne denli kt olursa olsun, gene de "yaasn aktrler!" diyorum. nk onlar yok olursa, tiyatro denilen harika sanat da ortadan yok olur. niversite yllarm anlatrken, gene esas konumdan uzaklatm, tiyatroya daldm gittim. Neyse, Haziran 1939'da Edebiyat Fakltesi Fransz Edebiyat blmnden mezun oldum ve iin tuhaf, Franszca yazarken korkun iml hatalar yaptn1 halde/'pek iyi" dereceyle aldm diplomam. Fransz okuluna, dokuz yandayken ve ancak be alt ay gitmitim. Bu ok g?

186 jj salt kitap okuyarak renmemi, hayatta tek marifetim sa-arrn-. Ama dokuz yl Dame de Sion'da okuyan kzmn yapmad iml hatalarn yapyordum doal olarak. Hocalarm bunun farkna varmamlard. nk bir rencinin almalarn, profesrlerin de, rencilerin de eletirebilmesi amacyla, yazl devler seminerlerde yksek sesle okunurdu. Sonra da tartmasna geilirdi. Benim sentaksmda, yani szdizimimde hibir bozukluk yoktu. Mezuniyet tezlerimin (nk biri edebiyat, biri dilbilimi stne iki ayr tez yazmak zorundaydk) imlsn ise, arkadalarm dzeltmiti. Gelgelelim, yazl mezuniyet snavnda foyam meydana kt. Soru, Montaigne ile Pascal stneydi ve ikisini de ok iyi biliyordum. saatte on be byk sayfa yazdm. Dnp tanp imlm biraz dzeltmeye vaktim kalmamt. mlmn neden bozuk olduunu aklayan birka satrlk bir pusula yazdm Prof. Auerbach'a ve snav ktlarm verirken bu pusulay ceketinin gs cebine koyuverdim. Bunu yapmak iin elimi gsne doru uzatnca, aan hocamn bir adm geri attn hi unutamam. Ertesi gn Fakltenin koridorunda karlatmzda yazl snavm konusunda ne dndn sormak yzszlnde bulundum. O da ifadesiz bir yzle, "Montai-gne'i de, Pascal' da esasl biliyorsunuz" demekle yetindi. ki gn sonra, sra szl snava geldi. teki snavlarda olduu gibi, mezun olmadan nceki bu son snava da btn hocalar katlrd. rencilere bir metin verilir ve o metni bir k noktas sayarak, Fransz edebiyatnn tmn kapsayan sorular sorulurdu. Bana verilen metin Moliere'in Kibarlk Budalas'm-dand. Soylu snfn kibar hma zenen bir kk burjuva, onu eitecek bir retmen tutar. retmen, "size ne reteyim?" diye sorunca da "bana iml retin" der. Ben bu metni grnce, baylma huyum olsa, utancmdan baylacaktm nerdeyse. ok esprili bir biimde beni byle alaya alan hocam, metni yksek sesle okumam istedi. Kekeleyerek okudum. Sonra Auerbach, ancak ok sakin insanlarn duyabilecei korkun bir fkeye ka-Pild. Ayaa frlayp, snav ktlarm iddetle masann stne att. "imdi ne yapacaz! En iyi rencimiz iml bilmiyor! Ona 187 sfr vermek zorundayz!" diye bard. teki hocalar, Fransz -cada herkesin biraz iml hatas yapabileceini ileri srerek, onu sakinletirmeye altlar. Ama Prof. Auerbach kendinden gemiti. "unlara bakn!" diye tepinerek snav ktlarm teki hocalarn nne frlatt. Yazdklarm okuyanlardan dehet ifade eden nlemler ykseldi. Onlar barrken, ben biraz toparlanmtm. Hocalar susturup, ayaa kalktm ve yle dedim: "imdi size sz veriyorum. mrm boyunca asla Franszca retmenlii yapmayacam. (Verdiim bu sz de tuttum.) Sadece ngilizce reteceim. ngilizce de ise hi iml hatas yapmam." Ne var ki, Prof. Auerbach ngilizce imlm konusunda da kukuya dmt artk. ngilizce yazlm snav ktlarm Dekanlk brosundan getirildi. Hocalarn hepsi, pr dikkat bunlar inceledi. ml hatas yoktu sahiden. Bunun zerine, asla Franszca retmeyeceim konusunda bana bir defa daha resmen yemin ettirdikten sonra, "pek iyi" verdiler. Ayn yl, Eylln ilk gn, kinci Dnya Sava balad. Bense, tam bir ay sonra, Fransz hkmetinin verdii bir doktora bursuyla Paris'e gittim. Tam bir lgnlkt bu. Ama her

nedense lgnlklara yatkndm teden beri. ngiliz edebiyatyla ilgili bir doktora yapmak zere Fransa'ya gitmem de sama geldi baz dostlarma. Keke "Amerika'dan ya da ngiltere'den bir burs isteseydin" dediler. Oysa iki yl nce, yani 1937'de ilk yurtd gezime km, Halet oradayken, bir aylna Paris'e gitmitim. Orasn yeniden grmek istiyordum. Hi grmediim Amerika'ya da ngiltere'ye de uzaktan alerjim vard. (Daha sonralar sk sk gittiim ngiltere'ye alerjim hemen geti. Ama iki kez gittiim Amerika'ya alerjim hl devam etmekte.) Fransa'da ngiliz edebiyatn incelememi sama bulanlara, "bir doktora iin gerekli olan kitaplk ve iyi bir profesrdr. Paris'te kitaplk da var, Profesr Cazamian da var" dedim. Hocam Sabahattin Eybolu'nun bana Ankara'dan yazd bir mektupta dedii gibi, "ok yaydan kmt." Beni zaptetmenin yolu yoklu. Rue de Seine'n 60 numarasnda Hotel de la Louisiane'nm 188 at katnda bir oda tuttum. Halet orada oturduu iin, iki yl iice ben de kalmtm ayn yerde. rencilere uygun, ucuz bir oteldi- En st katta uzun kalanlara zel indirimler yaplrd. Yllar sonra nasl lks bir otele dntn grnce, ok aran. Henz nl olmayan Sartre, ayn sralarda Hotel de la Lo -uisiane'da kalyormu meer. Simorie de Beauvoir'n anlarndan rendim bunu. Otelin alt kat merdivenlerini inip karken, kim bilir ka kez onunla karlam, iimden "aman ne se-" vimsiz adam, aman ne irkin adam!" diyerek yanndan gemi-imdir. Prof. Cazamian ile doktora almalarma baladm. Adamn adndan Ermeni kkenli olacan ummutum. (Rue de Se-ine'in kebamdaki Ermeni kestaneciyle ok scak ilikilerimiz vard. nnden her geiimde beni durdurur, "kk hanm" diye selamlayarak, Trke konumak zlemini benimle biraz giderirdi. Cabadan iki tane daha kestane katard aldklarma.) Ama Prof. Cazamian'n Ermeni olmadn ok gemeden anladm. Doktora derslerine "agregation" rencileriyle, yani niversitelerde ve liselerde profesr olrhak zere yetitirilenlerle devam ediyordum. (Franszlar, lise retmenlerine de "Profesr" unvann verirler ok doru olarak) tekilerin tm askere alndndan, ancak iki erkek renci kalmt snfta. Bunlardan biri topal, biri de albinostu. Bizim niversitede, yabanc rencilerin evresinde, bir eit sevgi emberi oluur; onlara yardm edebilmek iin, herkes elinden geleni yapar. Oysa bu Fransz kzlar, birbirlerine kar olduu gibi, bana kar da souk ve mesafeliydiler. Bana "naslsnz?" diye hatr sorduklarnda, bir metni aklamam isteyeceklerini anlardm. nk ingiliz ya da Amerikan okullarnda okumadklar iin, ounun frgilizcesi benimki kadar iyi deildi. Her gn grdm bu insanlara yle yabanclamtm ki, albinos olan, annesinin benimle tanmak istediini syleyerek, evine aya arnca, korkun tuzaklar, iren cinsel taciz sahneleri aklma geldi, hemen addettim. Oysa o albinos ocuk, gurbette bir Trk kzna biraz ilgi gstermek isteyen snfta tek kiiydi byk bir olaslkla. 189 Sekiz yl sonra, 1948'de aylna Paris'e gidince, Franszlarn yabanclara kar tavrlarnn ne kadar deitiini grp ardm kaldm. Eskiden, onlara yabanc gelen bir dil konutuumuzda bize kt kt bakarlard. Hatt "sal meteque" yani "pis yabanc" diye lf atanlar vard. Her yabanc "meteque" saylmazd elbette. Eer ngiltere'den, svire'den, skandinav lkelerinden ya da ABD'den geliyorsanz, "meteque" saylmazdnz. Ama Gney

Amerika'dan, Doudan, Yunanistan'dan ya da Trkiye'den filan gelirseniz pis bir "meteque"diniz. imdiyse, candan olmasa bile, terbiyeli davranyorlard o "meteque"lere. Bu olumlu deiimin nedenleri, Franszlarn sava yllarnda ok ac ekmeleri, yabanclarn yardmna muhta kalmalan ve ocuk dourmaya balamalaryd herhalde. teden beri bebek merakls olduum iin, parklarda ocuk arabalar arardm. Bebek yerine kpek gezdiren sska hatunlar grrdm. O sralarda Fransz kadnlar ocuk dourmaya yanamyorlard. "Greve du ventre" yani "karn grevi" ilan etmilerdi. Oysa 1948'de bir de baktm ki, parklar, bir eliyle bebek arabas iten, teki eliyle bir kk ocuun elini tutan, nc bir bebei de karnnda tayan kadnlarla dolu. karlar da rol oynuyordu bu dourganlkta. nk lkenin nfusu nemli derecede azaldndan, devlet byk para yardmnda bulunuyordu ocuk douranlara. O sralarda yaynlanan bir Fransz romannda okumutum: ocuk aralarnda konuurken, birincisi "buzdolab benim sayemde", ikincisi "amar makinas benim sayemde", ncs de "yeni radyo benim sayemde" diye vnyorlar. Bir millet konusunda genellemeler yapmak ok yanltr ama, imdi yazdklarmdan anlalaca gibi, kltrlerine, zellikle edebiyatlarna hayran olduum Franszlar insan olarak genellikle pek sevmem. ("Genellikle" diyorum; nk sevdiim, hem de ok sevdiim Franszlar var elbette.) Dillerini bilmediim talyanlara dakkasnda kanm kaynar. Onlarla hemen sevgi balar kurabilirken, Franszlarla ancak beyin balar kurabilirim ou zaman. Bu beyin balar ise bana yetmiyor. Savan acayip bir dnemiydi benim orada geirdiim do , z ay Fraszlar "drle de guerre", yani "tuhaf bir sava" adn takmlarcu o dneme. Geri sava resmen ilan edilmiti; ama avama yoktu. Herkes yannda gaz maskesi tamak zorundayd- Ben maskeyi otelde brakp, antasn el antas olarak pullanr, iine sigara, kitap, kalem, defter filan koyardm. Gece-jeIi, ara sra alarm verilir, herkesin' snaklara inmesi istenilir-di. Ama kenti bombalayan uak yoktu havada. Zaten Paris, daha sonralar da hi bombalanmad. Sirenler tmeye balaynca, klar sndrr, pencerenin kenarna otururdum. Otelimin evresinde bir yn kilise vard, ve alarm srasnda kiliselerin hepsi "glas" denilen o ok ar tempolu ve etkileyici lm anlarn almalar beni korkutacana, garip bir yaama sevinci verirdi bana. Geceleri ok sk bir karartma uygulanrd. Iklar Kenti Paris, karanlklara gmlrd. Kk ampul mavi bir ktla rtl el feneriyle sokaa kp, otelime ok yakm olan les Deux Magots'ya giderdim. Picasso da o kahveye sk sk gelirdi. Kanc kars olduunu bilmediim bir fet vard yannda. O fetle hi konumaz, kadn bir ey sorunca, hi yant vermezdi. Kt peetelere bir eyler izer, sonra onlar buruturup cebine tkard. Ben de hep beklerdim, unlardan birini atsa da, o gittikten sonra kd yerden alsam diye. Ban eip, kalarnn altndan evresine bakarken, tpk bir boaya benzerdi. Saldrd saldracak. stanbul zleminin beni kemirdiini, doduum bydm kent dnda hibir yerde yaayamayacam, o dokuz ayda anladm. Yolculuklara kmaktan, bir ay, bilemediniz iki ay, bir yerlere gitmekten her zaman holandm. Ama sonra stanbul'a geri dnmeliydim mutlaka. Zaten daha sonralar Londra'da geirdiim on bir ay bir yana, stanbul'dan uzun sre uzak kalmadm hi. Paris'teki o dokuz ay srasnda acayip saplantlara kaplyordum. rnein eskiden Galata Kpr-s'nn altndaki havuzumsu yerlerde grlen denizin o garip yeilini tutturuyordum. O yeili tam olarak gzmn nne getirmek istiyor, bunu bir trl yapamyordum. yiden iyiye ttanyaklatm iin, stanbul'u hi grmeyen iki ressam arka -

190 191 dam, ellerine frayla palet alp, eitli yeil tonlarn bana gsteriyorlar; "acaba bu muydu?" diye soruyorlard. "Hayr deil, bu da deil" diyordum zlemden titreyerek. Yeili ancak Fikret Muall gsterebilirdi bana. Ama ondan byle bir ey isteyemezdim. nk stanbul lf olunca, Muall benimkinden ters ynde manyaklayor; onu memlekete geri gtrmek amacyla karanlk komplolar kurduumu sanyordu. in tuhaf, stanbul'a geri dnnce aylarca saplantsn ektiim o yeil suya gidip bakmak hi aklma gelmedi. Hatt Vaniky'de oturduumuz srada, scak bir yaz akam, elimde bir yn ar paket kan ter iinde vapura yetimeye alrken, gzm o suya iliti; "lanet olsun o yeile!" dedim iimden. Paris'te eskiden tandm Trk arkadalarm vard iyi ki. Mehmet-Ali Aybar ile dnyann en ince ve en canayakm insanlarndan biri olan Ragp Sarca oradayd. Cahit Stk ile Oktay Rifat oradayd ve bakalar da. Buna inanmak zor ama, Mehmet -Ali solcu deildi o srada. O kadar deildi ki, her derde deva olarak sosyalizmi gsterdiim iin bana "reeteli kz" der, alaya alrd. Ne var ki, bir iki yl sonra o da "reeteli" oldu. stelik benim gibi yalnz reeteli olmakla kalmad, "reeteyi" uygulamaya koydu. yesi olmakla gurur duyduum Trkiye i Partisi'nin bana geip, hibir zaman unutulmamas gereken byk iler yapt. 1965 seimlerinde, TBMM'ine on be TP'li sokmann yolunu buldu. Cahit Stk, nerdeyse benim boyumda, ufak tefek bir adamd. Hi biimsiz deildi; ufak boyuttayd sadece. Bir inlininki-ler gibi ekik kara gzleri vard. Herkes iin, ikide birde, "ok iyi yreklidir, sevgi doludur" derler ama, gerekten yle olan ok az sayda insan vardr aslnda. Cahit Stk o ender insanlardan biriydi. Mehmet -Ali "reeteli olmadan nce onunla sk sk kavga etmemize ok zlrd. Bir akam, biz gene dalarken, arkamzdan geldi; bir elini Mehmet-Ali'nin omuzuna, tekini benim omuzuma koyup, o zamana kadar duymadm bir iirini okudu. Anmsadm kadaryla, 192 Deil kardeim, deil; gk mavi deil, Dal yeil deil, ayr suda yzer bindiimiz gemiler. gibi bir ey sylyordu o iirde; ama Mehmet -Ali ile benim gemilerimizin ayn sularda yzmesiydi asl istedii. Cahit Stk ok itii halde, sarhoken tatszlk karmazd. Ancak iinde biriken ve hibir zaman aa vurmad aclar onu lme iterdi sanki. Beyolu'ndan geen tramvaylarn nne atard kendini. Her bir taraf tramvayn an sesleriyle nlarken, ada uzun boylu Cahit, frlar, ufak tefek Cahit'i yaka paa yakalayp, kaldrma tard. Nisan 1940'n son haftas, biri ngiliz, biri sveli iki ressam arkadamla, Fransa'nn gneyine, Cagnes kasabasna gittik. Kiraladm bir bisikletle on be gn Cote D'-AzuiMe cirit attm. Sabah erkenden kyor, akam karartma balamadan nce geri dnyo rdum. Adlar gibi kendileri de irin kylerden, rnein La Napoule gibi yerlerden getim, grmediim yer kalmad. On yl sonra, Abidin ve Gzin ile bulumak zere oralara

gidince, grdklerim beni ok zd: Bizim Gney kylarmzn 1970'li yllarda geirdii korkun deiime uramt Fransa'nn gneyi de. Byk bahelerin iindeki o kk villalarn yerini kocaman apartmanlar almt. Her ey bayalam, otomobiller ve onlardan inen grltl kalabalklar doldurmutu her bir yan. Ne var ki, bu deiimleri nlemenin aresi olmadn bildiim iin, 196O'l yllarn Bodrum'unu ya da Marmaris'ini grmenin mutluluunu yaadm gibi, 1940 ilkbaharnda Cte D'Azu/ grmenin mutluluunu yaadm hi olmazsa diyorum kendi kendime. Fransa'nn gneyindeki o ilkbahar mutluluu, tam 10 Mays 1940 gn birden bire sona erdi: Bisikletime binip yollara dmeden nce, yanma biraz peynirle ekmek almak iin bakkala gitmek zereyken, iki jandarma yolumu kesti. Nerdeyse altm yl sonra bile unutamadm bir ey sylediler bana: 193 r "Matmazel, bylesine edebe aykr bir klkta dolaamazsrtz-nk vatanmz tehlikede" dediler. Oysa klm hi k sayla. mazd ama, edebe aykr da deildi. stmde bir frenk gmlei ve kardeim Halil'in eski bir pantolonunun paalarn kesip ksalttm, dizkapama kadar inen bir ort vard. ortumun dmelerini iliklemeyi acaba unuttum mu diye, hemen nme baktm. Dmeler ilikliydi. Kald ki, ilikli olmasalar bile, vatanlarnn tehlikede olmasyla ne gibi bir ilgisi vard benim ortumun? Jandarmalar kolumdan tutup, duvara yeni yaptrlm resmi bildiriyi gsterdiler bana. O sabah, Alman ordusunun Fransa'ya kar harekete getii yazlyd bildiride. O gln jandarmalar da, kk burjuvann aptalca zihniyetini alaya alan bir Fransz vodvilinden kmasna, benim ypranm, ama edepli ortumu yasaklyorlard. Ben o ortu giymezsem, vatanlarnn kurtulacan sanyorlard herhalde. "Drle de guerre" bitmi, gerek sava balamt artk. Naziler birka hafta iinde, alm az sanlan Maginot hattndan geerek Fransa'ya girdiler. Bana telgraflar gelmeye balad. O srada Paris eliliimizde ikinci ktip olan ocukluk arkadam Melih Esenbel, Paris'e hi geri dnmeden, yakn olan talyan snrndan geip memlekete dnmemi istiyordu. stanbul'daki arkadalarm ve annem de bunu istiyorlard telgraflarnda. Ama ben, Paris'e geri dndm. Oradaki Trklerle ne yapacamz dndk. Mehmet -Ali o sralarda ok kullanlan bir tandemle, yani iki kiilik uzun bir bisikletle, gneye do ru gitmemizi nerdi. Bisikletin n kmnda Mehmet -Ali, arka ksmnda ben pedal evirecektim. ocuk iin yaplan orta ksmna da, ikimiz gibi sporcu olmayan sevgili Ragp Sarca'y oturtacaktk. Derken konsolosluumuz, btn rencileri bir toplantya ard. Elimize Paris-stanbul nc mevki bir tren bileti tututuruldu. Biletin creti krk lirayd, ama bize bedava verildi. Ve rencilere yle denildi: "Eer bu biletten yararlanp, hemen geri dnmezseniz, biliniz ki, bundan byle ne konsolosluunuz var, ne eliliiniz. Fransa'da kalmak gafletinde bulunursanz, Trk makamlar sizden sorumlu deil artk." On be yirmi gn kadar Paris'te oyalandktan sonra, mern194

kete geri dnmeye karar verdim. Bu koullar altnda doktoraca devam etmenin yolu yoktu. Darmadan olan Fransz hkmeti de benim iki yllk bursumu kesecekti byk bir olaslkla- stelik, hem stanbul'u lesiye zlemitim, hem de Nazi ordusunun Paris'te resmi geit yaptn grmek acsn ekmek istemiyordum. Nitekim, bizler 6 Haziranda Paris'ten ayrldk; 14 Haziranda da Almanlar, Parislilerin ou gneye doru katklar iin, nerdeyse bombo kalan kente girdiler. Tahta stnde oturarak, drt be gn sren yorucu bir yolculuk yaptk. Sekiz kiilik kompartman doluydu. Uyuklarken, ara sra kayklyor, nerdeyse uzanacak kadar yer buluyordum kendime. Gzlerimi anca da, yanmda oturan iki kiinin, koridorda ayakta durduklarn gryordum. Meer ayn kompart -mandaki Trk renci, biraz uyuyabilmem iin ok ackl masallar uydurmu, Paris'te nasl bombalandm, neler ektiimi anlatm teki yolculara. Onlarn da yrei paralanm, uzanacak kadar yer vermiler bana. Ne gariptir ki, 1940 ilkbaharnda Paris'te yaamadm sava paniini, 1941 ilkbaharnda stanbul'da' yaadm. Naziler, memleketi epeevre sarmlard.. Savaa girmemiz iin, Almanlarn da Mttefiklerin de basks altndaydk. smet Paa ise, bunu engellemek amacyla akllara smaz bir ustalkla siyasal cambazlklar yapyordu. rnein saat 16.00'da ngiliz elisine, yarm saat sonra Alman elisine randevu veriyordu. Biri girer, teki karken, iki eli birbirlerini gryorlar, smet Paa hangimizden yana savaa girmeye karar verdi acaba diye meraktan atlyorlard. smet Paa, savan sonuna doru, Mttefiklerin zaferi ke-sinleince, onlardan yana savaa girdi. Son pazarlklar yapmak zere Churchill'm Trkiye'ye geleceini, ngiliz gazeteciler dahil, kimsecikler bilmiyordu. Bununla ilgili kara mizah trnden bir yk anlattlar bana: Bir ngiliz sava muhabiri, ok fazla iiyor ve delirium tremens olaca, yani alkolden delirece -i korkusu iinde yayormu. Bir Trk dostuyla, Gney Anadolu'dan trenle geerken, kompartmann penceresinden kk bir istasyona bakar bakmaz, zangr zangr titremeye, ecel terleri 195 dkmeye balam. "Delirium tremens oldum! Deliriyorum! Bilsen ne gryorum!" diye fsldam. Arkada ne grdn sorup, "istasyonda Churchill'i gryorum" yantn alnca, adamn delirdii kansna varm. Sonra ingiliz gazetecinin parmayla gsterdi i yere bakm. Churchill'i sahiden oradaki istasyonda, smet Paa'yla ayakta konuurken grm. "Delirme-din, Churchill orada. Bir hayal deil, gerekten orada" demesi bir ie yaramam. Zavall gazeteciyi, iplerle sk sk balayp Ankara'ya gtrmek zorunda kalm. Adam, ancak ngiliz meslektalaryla konutuktan sonra delirmediine inanm. smet Paa hkmetinin, savan balangcnda Nazilere kolaylklar yaptna, Alman sava gemilerinin Karadeniz'e gemesine gz yumduuna, bir rastlant sonucu ahsen tank oldum. Meslekdam ve dostum Abdlbaki Glpmarl'nn Sala-cak'da Kz Kulesi'nin karsnda, bahesi deniz kysna kadar inen bir evi vard. O bahede geceleyin arkadalarla demlenirken, stanbul'un tm elektrikleri ayn anda kesildi. Tam tarihini anmsamadm aysz ve yldzsz bir yaz gecesiydi. Zifiri bir karanlk iinde kalmtk. Ama bir sre sonra, gzlerim karanla alt. Masadan kalkp, sahildeki akl talarnn stne oturdum ve drt be sava gemisinin nmden getiini grdm. Arkadalar ardm, onlar da grdler. Eer Alman sava gemileri deilse neydi bu gemiler, bilemem. stanbul'un klar, ok daha

sonralar, sabaha kar yand. 1941 ilkbaharnda, Anadolulu rencilerin bir an nce evlerine barklarna dnmeleri iin, stanbul niversitesi'ndeki dersler Nisan ortasnda kesildi. Nazi ordusu her an stanbul'a girebilir, her an lebilirdik. Dnyann sonu gelmiti sanki. Ertesi gn yaayp yaamayacamz belli olmadndan canmzn istediini yapmaya hakkmz vard. lgn bir ilkbahar yaadk. DRDNC BLM Genliimde Tandm Baz Kiiler 196 1940'ta Edebiyat Fakltesi'nin ngiliz Dili ve Edebiyat blm kuruldu ve ben o blmde asistan oldum. Yeni rendiimiz sava terimlerinden yararlanarak yal bir retim yesinin dedii gibi, smet Paa, yllardr d lkelerde yaayan Halide Edip Advar' arm, "pike uula" bu blmn basma indirmiti. Halide Hanmla birlikte, ngiltere'den ok deerli profesrler ve okutmanlar getirtildi. Romanlarndan, nl Sultanahmet mitinginden ve stiklal Savanda oynad rolden bildiimiz gibi, Halide Edip byk bir kadnd. Kiilii ylesine glyd ki, yalnz ngiliz Edebiyat blmnn deil, btn Edebiyat Fakltesinin bana geti dakikasnda. Dedii dedikti; her istedii yaplrd. Ona. "Deka-nie" ad verildi ok gemeden. Halide Hanmn ilkin asistan, sonra doenti olduum on yl; yani 1940'tan Halide Hanmn'Demokrat Partisi listesinden milletvekili seildii 1950 arasnda geen yllar, meslek hayatmn tek sorunlu yllar oldu. ocukluumun "acayipliini" atktan sonra, basit denilebilecek kadar sade bir insana dntmden/insanlarla ilikilerim de aprak deildi. Ama Halide Hanmla aprakt, hem de fena halde aprakt. Adnan Ad-var ile gl gibi geiniyordum. Bir stanbul efendisiyle Avrupal bir aydnn niteliklerini benliinde uyumla birletiren nefis bir adamd Adnan Bey. Melek huylu olduundan, eiyle ok sevecen, ok mutlu bir evlilik kurabilmiti. Gelgelelim, ben Halide Hanma hayran olmakla birlikte, onunla mutlu bir iliki kurmakta ok zorlanyordum. Bunun nedeni, onunla ilikimizin bir tek planda deil, ayr planda olmasyd. Birincisi, asistan-profesr ilikisiydi; ikincisi, beni 199 bebekliimde tand iin, torun-bykanne ilikisiydi; ncs de bir kadnn baka bir kadnla ilikisiydi. Bunlarn arasnda en g olan, birinci ilikiydi: Halide Hanm Ingilizceyi ok iyi biliyordu ama, gerekli eitimi grmedii iin, ngiliz edebiyatn bilmiyordu. Ben Trkeyi iyi bildiim halde, Trk edebiyatn retmeye yetkili olmadm gibi, o da ngiliz edebiyatn retmeye yetkili deildi. Vaktiyle yazlm bir tek ngiliz edebiyat tarihinden yararlanarak, dersler veriyor, hatt kitaplar yazyordu. Ona daha deerli ve daha ayrntl baka edebiyat tarihleri nerdim; ama bunlara bavurmaya yanamad. Yazarlarla yaptlar birbirine kartryordu ara sra. rnein, Fielding'in Tom Jones'unun on sekizinci yzyln en byk romanlarndan biri

olduunu bilmiyordu. Tercme Brosunun klasikleri arasnda yaynlanmak zere o kitab evirdiimi duyunca, kzmt. Ben, "aman efendim, ngiliz edebiyatnn en nemli romanlarndan biridir" diye protesto edince, fkesi bsbtn artm, "hangi romann nemli, hangisinin nemsiz olduuna sen deil, ben karar veririm" diyerek kesip atmt. Othello'yu "sob-stuff" yani baya bir melodram diye kmseyince, ok geirmitim. Szl snavlarda hep sorun kard. nk rencilere ben bir ey retirdim, Halide Hanm buna aykr baka bir ey retirdi. renci benim rettiim doru yant verince, Halide Hanm "yanl!" derdi. Ve tabii ki, renci, bir asistana deil, prestiji bunca yksek bir profesre inanr; sulayc gzlerle kt kt bakard bana. Halide Hanmn derslerine girip, en n srada oturmak zorundaydm. Yanl eyler sylediini duyduka fenalklar geirirdim. Faklteden giderken, akam evinde okumak iin, polisiye bir roman isterdi. Blm kitaplnda bu tr romanlar bulunmadn bildirince, "bu ne biim kitaplk!" diyerek sinirlenirdi. On yl boyunca ngiliz edebiyat alannda yapt tek olumlu i, Mil-ton'un Paradise Lost'undan baz paralan ve rencileriyle yapt seminerlerde Shakespeare'in birka oyununu Trkeye evirmi olmasyd. Halide Edip'in yannda ok sradan insanlar olan bizler, niversitede okurken, doktora tezleri, doentlik tezleri hazrlar200 ken arnaar bir eyler renmitik. Halide Edip ise, byle akademik bir eitimden gemeden, pike uula, profesrle atanmt. Bu, onun kabahati deil, smet Paann kabahatiydi elbette. Baz Amerikan niversitelerinde ok gzel bir gelenek vardr: nl bir yazar ya da bir air, hibir diplomas olmasa da, niversite kampsnde haftalarca, bazen aylarca konuk edilir. Can isteyince rencilerle konuur, hatt konferanslar verir. renciler de, retim yelerinden renemeyecekleri eyleri bu adamdan renirler. Bizlerin de renecei ok ey vard Halide Edip'ten. Ama ngiliz edebiyat tarihi deildi reneceklerimiz. Kimi zaman dnrm de, keke bu grevi kabul etmeseydi, keke evinde oturup gzel gzel roman yaz-sayd derim kendi kendime. Halide Edip ile asistan-profesr ilikimiz dpedz bozuktu. Ben si torun, o da huysuz bykanne rolnde olduundan, torun-bykanne ilikilerimiz de ok frtnalyd. Ne var ki, torunuydum ne de olsa ve beni her zaman korurdu. u bi-imsiz Mna adndan ve solculuumdan tr, Milli Eitim Bakanlndaki gericiler asistanlm bir sre onaylamaynca, Halide Hanm beni azarlayp, "senin kabahatin, sen de solcu olmasaydn" demedi asla. Ankara'ya "asistansz alamayacamza gre, blm hemen kapatyorum" diye yazl bir ltimatom ekmekle yetindi. Beni korumasnn en gzel rneini faistlerin Tan gazetesinin matbaasn yktklar gn grdm. O gn, kalabalk bir faist grubu, o srada Fndkl'da, Gzel Sanatlar Akademisine bitiik olan bizim Faklteye de saldrd. Bata Prof. Sadrettin Cell olmak zere, solcularn hepsini ldrmekti amalar. Ben de, ne yapacaklar merak iinde etrafta kouup duruyordum. Halide Hanm beni buldu. "Sana syleyeceim bir ey var" diyerek, kendi odasna gtrd. Kapy at, beni bo odaya itti ve kapy stme kilitledi. Patrtlar grltleri, renci kzlarn korku lklarn ve lkc genliin kurt ulumalarn dinleyerek, o odada saatlerce kapal kaldm. Akam altda, saldrganlar ekilip grltler kesilince, Halide Edip kapy at. Beni kolumdan sk sk tutup, aaya indirdi. ard taksi kap-

201 da hazrd. Beni o taksinin iine itti, yanma oturdu. Hayat Apartmannn alt kat merdive nini, kolumu hl sk sk tutarak kt. Kapy aan anneme, "efika, eer bu kz bu gece evden karsa, seni mahvederim" dedi. eriye girmeyi reddederek, merdivenleri indi. Halide Edip ile torun-bykanne ilikilerimizde, iimi hl titreten, hibir zaman unutamayacam bir sevgi n da yaadm: Nenem, teyzemin olunun Lleli'deki dairesinde hastaland iin, birka gn sonra orada lmt. Dnyada en sevdiim insan yitirmitim. Alamak istiyor, ama alayamyor-dum. Teyze olumun evinde telefon yoktu. Yaknda oturan ve nenemin hastaln bilen Halide Hanma gidip, ertesi gn Faklteye gelemeyeceimi sylemek istedim. Kapy aan Halide Hanm, yzme bir bakt, hemen anlad ne olduunu. "Artk ben senin nenenim" dedi. Beni kucaklad; nerdeyse tayar ak bir koltua gtrd; nmde diz kt, azma bir sigara tututurdu, sigaray yakt. Ancak o zaman alamaya baladm. Halide Edip genliinde, klsik anlamda gzel saylmamakla birlikte, ok ekici bir kadnm. Klk kyafetten anlayan anneme baklacak olursa, ok da iyi giyinirmi. efika, onun "mordore" bir arafn, yllar sonra bile anlatp dururdu. lk einden doan iki olundan birine hekim olarak bakan Adnan Bey, ona yle k olmu ki, "ya benimle evlenmezse" diyerek, ban duvarlara kt kt vururmu. Bizim blmn bakanlna getii srada ancak elli sekiz yanda olduu halde, seksenlik alaturka bir kadn klna girmiti her nedense. Yerlere kadar etekler, pardsler giyer; enesinin altndan dmledii bir earpla ban yaz k rter; gz ameliyat geirmedii halde, eskiden katarakt ameliyat geirenlerin kullandklar fazlasyla kaim ereveli gzlkler takar; eline baston almadan sokaa kmazd. Gelgelelim, bylesine ak seik bir biimde yadsd kadnl, ara sra ortaya kverirdi. Cinsellik ateinin zamanla bir hayli kllenmekle birlikte tamamiyle snmediini bildiim iin, bu atein baz kvlcmlarn Halide Hanmda grdke hocamz ok doal ve ok sevimli bulurdum. Bir gn, "erkek arkadan bana getir; onu tanmak istiyorum" diye buyurdu, gmir emirdir. Ben de daha sonra evleneceim Cahit Irgat' evi-ne gtrdm. Halide Hanm onu tepeden trnaa yle bir szd ki, ikisizken ok mahcup bir adam olan Cahit'in yz kpkrmz kesildi. Baka bir gn Vahit Turhan ile konuuyorduk. Halide Hanm da bizden biraz uzakta masasna oturmu, bir eyler yazyordu. Vahit bir rencimizin adn unutmu; o ad hatrlamam iin, delikanly bana anlatyordu. "Hani canm boylu poslu, ok yakkl bir olan" deyince, bizi dinlemediini sandmz Halide Hanm yazsndan ban kaldrd; ikimize de ters ters bakarak, "maalesef bizim blmde yle renci yok" dedi. ounlukla birbirinden gzel kzlardan oluan blmmzde "yle" bir erkek renci grnce de, Halide Hanm, ona iyi not vermekten kendini alamazd. Bir szl snavda, uzun boylu yakkl bir gen, hibir soruya yant verememi, hep susmutu. ocuk odadan knca, sfr alacan sandk. Halide Hanm, onu "iyi" ile geirdi. Bizler "aman efendim, nasl olur? Hep sustu" diyerek kar knca, Halide Hanm, "evet susuyor; nk dnyor. Dnmesini bilene iyi not veririm ben" diyerek kesip att. Halide Edip ile nc tr ilikimiz, yani kadn kadna konutuumuz anlar, ender olmakla birlikte, ok ilginti. Bu konumalar srasnda, Halide Edip'in, onlara yz vermeden bile, birok erkein akln bandan aldn, onlara tamamiyle egemen olduunu anladm. Falih Rfk'nn anlattna gre de, aralarnda hibir ey gemedii halde Cemal Paay, yle sultas

altna alm ki, adamcaz onunla danmadan, onayn almadan, basit bir evrak bile imzalayamayacak hale gelmi. Halide Hanmla bir atma konumuz da Mustafa Kemal'di. Mustafa Kemal'i hi sevmezdi. Onun yakkl olduunu bile kabul etmezdi. Mustafa Kemal'in gzelliiyle nl elleri iin, "hi de gzel deildi elleri; kaplan penesine benzerdi" demiti bana. Falih Rfk'nn bu konuda bir yorumu vard: Halide Edip, teki erkekleri etkiledii gibi, Mustafa Kemal'i de etkilemek, ona da egemen olmay aklna koymutu. Mustafa Kemal'in, Halide Hanma gelip, evinde bir ac kahve ierken, "ha202 203 nmefendi, ne dersiniz> acaba Cumhuriyeti ilan edeyim mi?" ya da "Halifelii kaldrmam doru buluyor musunuz, Hanmefendi?" diye sorarak icazet almasn istemiti. Mustafa Kemal bunu yapmaynca da, ona dman kesilmiti. Halide Edip'in ngilizce anlarnda grdm bir fotoraf Falih Rfk'nm pek yanlmadm kantlyordu: Fotoraf bir dalgnlk sonucu, Mustafa Kemal ile Halide Edip'i ayn filme ekmiti. nde net bir Mustafa Kema l; arkasnda da, bir glge halinde, hayal me-yal grnen bir Halide Edip vard. Fotorafn altnda da "Mustafa Kemal Paay ynlendiren kadn" anlamna gelen "the woman behind Mustafa Kemal Pacha" yazlyd. Halide Edip'in istedii buydu. Gazi'yi desteklemekle kalmayp, ona yol gsteren kadn durumuna gelmeye karar vermiti. Bu isteini gerekletiremeyeceini anlaynca da, yenilgiye katlanamam; memleketten uzaklamay ye tutmutu. Falih Rfk'nm yorumu buydu. Halide Edip'in erkeklere egemen olmak hrsnn nereden kaynakland konusunda da benim bir yorumum var. Halide Hanmla kadn kadma konuurken sylediklerine dayanyor bu yorum: Halide Hanm genken sevdii erkekten, yani ilk ei Salih Zeki'den, ar bir darbe yemiti. Bana yle demiti bir gn: "Halide Edip, u adamla seviti, bu adamla seviti diye birtakm lflar duyacaksn. Bunlarn hepsi yalan. Ben bir tek erkei sevdim mrm boyunca. O tek erkek de alt ay sonra benden bkt. Beni aldatmaya balad. Her eyi biliyordum. Her eye razydm. Yeter ki onu grebileyim, ona dokunabileyim. (Bunu sylerken, elini bana doru uzatm, bana dokunmutu. Tutkusunun plakl karsnda fena sarslmtm.) Ancak ikinci bir kadnla nikh kymaya kalknca, boanmaya karar verdim. Bunu gururumdan yaptm sanma. Ama iki olum vard. Analm ar bast. ki kk erkek ocuun bu kadar irkin bir durumu, babalarnn ayn evde iki kadnla birden yaadn grmelerine katlanamadm; boandm." Szn kesti, bir an durdu. Sonra "leceimi sandm. Ama insan kolay kolay lemiyor" diye ekledi buruk bir alayclkla. Konumamzn bundan sonraki ksm ok garipti. nk yirmi yalarnda olan ben, grm geirmi, olgun bir kadn gibi konuuyordum; Halide Hanm da lgn bir gen kadn gibi. galih Zeki'ye duyduklarnn gerek bir sevgi deil, ykc ve kt bir tutku olduunu; gerek sevginin Adnan Beye duyduklar olduunu anlatmaya alyordum. Halide Hanm, "sen ne anlarsn! Asl ak ocuklarn babasna duyduklarmd" diyerek direniyordu. (Adamn adn bile azna almaya dayanamad iin, Salih Zeki ya da ilk kocam demez; "ocuklarn babas" derdi her zaman.) Adnan Beyi ne kadar olaanst bir insan saydm, onunla beraberliini ne kadar gzel bulduumu anlattm. Bunlar biliyor, kabul ediyordu; ama "asl ak, ocuklarn babasna duyduum akt" diyordu gene de. Halide

Edip, baka erkeklere egemen olarak, bu karlksz akm hncn almak isteyen mutsuz bir kadnd aslnda. Yaammda on yl sreyle nemli bir rol aynad iin, Halide Edip Advar'dan uzun uzun sz ettim. ocukluumda ve genliimde tandm baz baka kiileri anlatacam imdi. Bunlarn hepsi ld. nk daha nce de belirttiim gibi, onlar da lecekler, bir anya dnecekler korkusuyla yaayanlara deinemiyorum. O gnlerin yazarlaryla airleri, annemin babas Cemal Beyin Bykada'daki birbirinin tpk ei olan itfe konaklarda, haftalarca, bazen aylarca kalrlard. Yakup Kadri Genlik ve Edebiyat Hatralar'nda "Tahsin Nahifin einin konukseverlii sayesinde, bize Bykada'da yaamak nasip olmutur. Tahsin Nahit'le einin konukseverlii dedim. nk onlarn Maden'deki evi hepimizin toplant yeri ve cazibe merkeziydi. Tahsin Nahit her eyden nce Adalarn, ada amlklarnn, ada Mehtaplarnn airi olarak tannm; hanm Bykada'da doup yetimiti ve diyebilirim ki, bize Ada'nm gzelliklerini reten, Ada'y sevdiren de onlar olmutu." Ailemin bu konukse-Veri sayesinde birok nl kiiyi ok kkken tandm. uyuma saatim gelince, beni bulup yatama gtrmesinler di204 205 ye, kanapelerin ya da masalarn altna saklanr, byklerin konumalarn dinlerdim. Ne dediklerini anlamazdm elbette. Ama onlar dinlemekten haz alrdm gene de. Konuklarn bir ksmyla ilikim, tamamiyle menfaat stne kuruluydu. rnein Namk smail, kendi ocuu olmadndan, beni ok martrd. Ancak iyi bir ressamn elinden kabilecek grkemli uurtmalar yapard bana. pi ben tutardm szde. Ama, birka adm nmde duran Namk smail tutard aslnda. O kocaman uurtmalarla kendim de uardm sanki. stanbul'a geri dndmzde, Namk smail motosikletinin arkasna bindirirdi beni. Annem, fena halde tellanrd. Oysa Namk smail, ok uzun kpkrmz yn atksyla beni sk sk srtna balad iin, dmemin yolu yoktu. Onunla yaptm bu geziler yznden, motosiklete binmek hevesim mrm boyunca srd. Yal bal bir kadnken, bir arkadamn olunun beni Roma'da Yamaha'snn arkasna bindirip gezdirmesini hi unutamam. Gece yarsn oktan getii iin, Roma'nn nerdeyse bo kalan sokaklarnda son hzla gidiyorduk. Dnemelerde kentin nl antlar, oradan oraya zplyordu sanki. yle bir keyif duymutum ki, egzostan kan buharn bacam yaktn, ancak motosikletten inip yaray grnce fark etmitim. Son derece yakkl olan, btn kadnlarn bayldklar Namk smail, daha sonralar motosikletten vazgemiti. (Artk uurtmalar da, motosikletler de olmadndan, ben de ondan vazgemitim.) stanbul'da o sralarda kimselerin sahip olmad cinsten, st ak, kpkrmz bir Larcia marka otomobil bir de byke bir tekne almt. Bunun zerine Ahmet Haini/ "devlet gibi adam; hem kara kuvvetleri, hem de deniz kuvvetleri var" demiti. Gelgelelim, Namk smail, devlet gibi adam olmadan nce, Komnist Partisi'ne ye olmutu. Annem, ocukluk arkadann komnistliini hi ciddiye almaz; bunu bir eit l*

sayarak, onunla alay ederdi. "Namk, kasketini bana geirmi, deri ceketini giymi; ii yoldalaryla Cibali'de toplantya gidecek gene" derdi. Komnist Partisi 1926'da kapatlnca, Na-jpik smail aylarca bizim ili'deki dairede sakland iin tutuklanmad. Ben apartmann nnde futbol oynarken, sivil polisler, bana sorular sorarlard. Namk smail olup bitenleri izlerken korkular iindeydi. nnde parmaklk olan, yere kadar inen bir pencerenin nnde, yz koyun yere yatar, soka gzetleyerek, "geldiler, gelecekler" diye ecel terleri dkerdi. Siviller benimle konutuklarnda, azmdan bir lf karacam diye d kopard. Ama ben tembihliydim. "Namk smail Beyi aylardr grmedik" derdim. Eve dnnce, polislerin ne dediini sorar; bir gaf yapmadm, tehlikeli bir durum olmadn anlaynca, rahatlayp beni kucaklard. Bense, "macho" bir erkek ocuun acmaszl iinde, bylesine korktuu iin, biraz hor grrdm onu. Sonralar dndm de, polisler, Namk smail'in bizim evde saklandn biliyorlard belki de. Ama Gazi Mustafa Kemal Paann yakn, Bolu mebusu Falih Rfk'nm evini basmay gze alamyorlard herhalde. ocukluumdan sonra, yazar izer takmnn ouyla ilikim kesildiinden, onlar unuttum. Ancak daha sonralar da grdm iki kiiyi hi unutamam. Bunlardan biri, ok sevdiim Ahmet Haim, teki de hi sevmediim Yahya Kemal'di. Yeni kuak, yani imdi krknda olanlar bir yana, amn nl yazarlarndan ounu yakndan tandm. Onlarn arasnda Ahmet Haim gibi bir insan gremedim. Oscar Wilde, yazlarna ancak yeteneini, asl dehsn yaamna koyduunu syler. Ahmet Haim'in de iirlerine sadece yeteneini, asl dehsn kiiliine koyduunu syleyebiliriz. Byle bir ey diyebilmek iin de, onu ahsen tanm olmak gerekir. 1933'te ld srada yetikin bir kz olduum iin, onun olaanst kiiliini anlayacak yataydm. Haim kendini irkin sanrd. Bykada'daki evde geirdi206 207 i ilk geceyle ilgili bir yk anlatmt annem: Sabah, Hainyj kahvaltya armak iin aa kata inince, hizmeti, konunn oktan gittiini, yatt odada bir pusula braktn sylemi Haim o pusulada annemi suluyormu. irkinliini iyice meydana karmak amacyla, onun fotorafn, iki gzel erkein fotoraf arasna koyduunu yazyormu. Annem, houna gider umuduyla, Haim'in fotorafn, babamnkiyle imanlamadan nce gzel yzl bir gen olan Yahya Kemal'inki arasna koymu meer. Haim evden kmadan nce, kendi fotorafn parampara etmeyi de unutmam. Ahmet Haim yakkl bir erkek deildi. Yananda bir Halep bannn byke bir izi vard. Gelgelelim, zek eksiklii ok yakkl bir erkei dakikasnda irkinletirdii gibi, Haim'in gzlerinden fkran zek, onu dakikasnda gzelletirir-di. Yakup Kadri anlarnda onun gzlerinin maviliinden sz eder. Gerekten de yleydi. Ama ok koyu mavi olduundan, Haim'e ancak yakndan bakanlar bunun farkna varrd. Gene Yakup Kadri'nin dedii gibi, azyla deil, bu mavi "gzlerinin ucundan glmserdi" ve bu glmseme onun gzel-irkin yzne olaanst bir ekicilik verirdi. Gelgelelim ne are ki, Haim kendini dpedz irkin sanr, bunun acsn ekerdi. Anneme mutsuz aklarn anlatrken, oynuyormu gibi yapar, sylediklerini dinlerdim. Ve macho erkek ocuk kimliimden tmyle syrlp, "ben byynce, Haim'i mutlu edeceim" derdim kendi kendime.

Ahmet Haim, mutluluk olaslklarn elinin tersiyle iterdi. Alt yandayken annesini yitirmiti. Kkken ksz kalanlarn hzn kmt stne. Bizlerin bundan hi haberi yoktu ama, Haim'in toplu eserlerini yaynlayan nci Enginn ile Zeynep Kerman'm kitaplarndan rendiime gre, 1921'de ancak iki ay sren bir evlilik gemiti bandan. Hemen ayrld bu hanmdan her nedense ancak 1933'de, yani ld yl yasal olarak boanabilmiti. Nikhlanmasmm yolu olmad halde, yeniden evlenmeye kalkard zaman zaman. Sonra da bir bahane uydurup vazgeiverirdi. Annem onunla kz istemeye gitmelerinin, Haim'in huysuzluu yznden nasl fiyaskoyla sonulandn anlatmt. Haim bir gen kza k olmu. Kzn krk yalarnda dul anne-sit Haim ile annemi yemee davet etmi. Anann da, kzn da bu evlilii ok istedikleri besbelliymi. Ne var ki, Haim bu duruma sevineceine, o eve ayak bastna bin piman grn-yormu. Kapdan kar kmaz, yle barm: "efika, grdm! Kzn krk yanda annesine tpk benzeyip nasl olacan grdm! Ben o kz istemem!" Yakup Kadri'nin annesiyle kz kardeinin, Haim iin kz istemeye gitmeleri ayn fiyaskoyla sonulanm. stelik mstakbel kaynvalidenin, Haim'in sofrada beendii uskumru dolmalarndan birini paketleyip Haim'in cebine koymas, duruma ty dikmi. O kzn yzne de bir daha bakmam. Haim geimsiz bir insand. En yaknlarn, rnein kardei sayd annemi bile ekitirirdi; stelik bana ekitirirdi. "Sen, anan gibi olmayacaksn" derdi. "Anan ba merakls deil, sa meraklsdr. nce siyah kvrck sa - senin baban. lmeseydi, boanrlard nasl o lsa. Sonra sar kvrck sa - Falih Rfk. Ondan da boand ite! Sen anan gibi sa merakls deil, ba merakls olacaksn" derdi. Haim'in kendi salar erken dklmt. Ne siyah kvrck sa, ne de san kvrck sa vard. Baka erkeklerin kel olduklar halde kadnlar tarafndan beenildiini grnce "kellik yalnz benim bamda beldr" der mektuplarndan birinde. Haim, benim edebiyat alannda iyi yetimeme zen gsterirdi. rnein Trk edebiyat retmenimiz Faruk Nafiz aml-bel'in, "Merdiven" iirinin yaam simgelediini ileri srdn ona aktarnca, Haim, "rezalet! Bu adam, alegoriyle sembol birbirine kartryor!" diyerek fkelendi. Alegorinin bir teK eyi, oysa semboln birok eyi birden temsil ettiini ondan rendim. iirinin yaam simgeledii gibi, ak, lm, idealizmi ve daha baka kavramlar da simgeleyebileceini anlatt: steim zerine, bana bu konuda iki sayfalk bir metin dikte etti. Ben de o metni snfta yksek sesle okuyunca, zavall Faruk Nafiz biraz bozulur gibi oldu. Haim, eskiden Mekteb-i Sultan denilen Galatasaray'dan 208 209 mezun olduu iin Franszcas kusursuzdu. ''Les tendances ac-tuelles de la Litterature turque" (Trk Edebiyatnn Gnmzdeki Eilimleri) adl yazs, 1924'de Mercure de France gibi saygn bir dergide yaynlanmt. Haim, beni Hachette'e gtrr iir kitaplar alrd bana. Fransz gerekstc airlerini ve Ma-yakovski'yi onun sayesinde tandm. Mayakovski'yi henz Trkiye'de kimseler bilmezken, Haim, Nzm Hikmet'in ilk iirlerini onun etkisinde kalarak yazdn sylemiti.

Ara sra beni iyi bir lokantaya yemee gtrrd. Midesine dknd. Ama Yahya Kemal gibi obur deil, gerek bir "gourmet" idi. Bir gn evimizde yemek yerken erkez dadma, "Glstan Hanm, erkezleri barbar sanrlar. Yaptnz u erkez tavuu batan baa bir medeniyet" demiti. Lokantada yerken, bir yemein neden lezzetli ya da neden lezzetsiz olduunu bana aklard. iiri ondan rendiim gibi, gzel yemeklerden haz almay da ondan rendim. Ahmet Haim, Yahya Kemal gibi Gazi Mustafa Kemal Pa-a'ya yalvarp yakarp, milletvekili ya da bykeli olmaya tenezzl etmedi. anakkale'de yedek subay olarak savaa katld halde, dmanlar "o Badatldr, kendi memleketine geri dnsn" diye homurdanmaya baladlar. Irak hkmeti de onu davet ediyor, yksek maala memuriyetler vaadediyordu. Akrabalar ve kardei bu davetten yararlandlar; ama Haim Trkiye'de kald. Bir yandan Rejide, Duyn- Umumiye'de, ae memurluunda alyor; bir yandan retmenlik yapyordu. Derslerine girenlerin bana anlattklarna gre, retmenlii ola -anstym. Ahmet Haim, Kadky'de Bahariye'deki kk dairesinde lm deinde yatarken, okuldan kap kap onu grmeye giderdim. Bir defasnda, henz tanmadm ve daha sonralar meslektam ve dostum olan Ahmet Hamdi Tanpnar ile vapurda kar karya oturmuuz. Hamdi, benim klk kyafetime, kitap okumama bakm, "bu kz mutlaka Haim'e gidiyor" demi. Nitekim, ayn anda girdik Bahariye'deki eve. (Zaten Ham-di'nin bir medyum yan vard. El falnza bakar, her eyi bilirdi.) Haim, uzun sredir tand ve tedaviye gittii Frank-fuft'dan "Yanmda olmayn beni harap ediyor" diyerek ak mektuplar yazd kadnla, lmeden hafta nce resmen nikhlanmt. Bunu yapabilmek iin de, ancak bir iki ay birlikte kald ilk einden sonunda boanmt. Bir sylentiye gre, emekli maann sevdii kadna mutlaka kalmasn istiyordu. Ona brakabilecei baka bir eyi yoktu zaten. Ne gariptir ki, ok efendi bir hanm olduu sylenen eini, hibir zaman gremedim: Kap aralanr; bir el, ieriye, ay, kahve ya da Haim'in yemek tepsisini uzatrd. Ben de teekkr eder, tepsiyi alrdm. Ancak tatsz tuzsuz halamalar yemek zorunda kalmas, Ha-im'i fena halde kzdryordu. Tepsiyi, yatann yanndaki komodine koyup, sahann kapan kaldrdmda, "ama sahan! Bir faciadr iindeki!" derdi. Btn "gourmef'lii su imeye ynelmiti. rili ufakl ielerde, stanbul'un deiik kaynak sularndan rnekler vard: Karakulak, Hamidiye, Tadelen, rr, Kestane, Kskl, Halkal, Kayda, amlca, Kocata, vb. Bu sulardan birka yudum imemi ister; "syle bakalm, bu hangisi?" diye sorard. Ben bilemezdim elbette. Ama o bilirdi. Kaynak sular arasndaki tat deiikliklerini anlatrd bana. Ahmet Ha^im, yazar izer takmnn yarsndan fazlasyla kavgalyd. Ama lmeden nce herkesle bart. Son hastalnda, odas dostlaryla doluydu. Bana anlattklarna gre, tam lrken, ayaa frlam. Einin, terliklerini ayana giydirmek istemesi zerine, "hanm, brak u terlikleri!" diye barm. Haim, o terliklerin simgeledii burjuva rahatlklarm mr boyunca yadsd iin, bu son sz ok anlaml geldi bana. Ahmet Haim'i yitirmek benim ilk lm acm oldu. Bizler Eyp'teki kabristandan uzaklarken, bir leylek konmutu yeni kazlan mezarnn stne. Ahmet Haim'in kiilii bana ne kadar ekici geldiyse, Yahya Kemal'inki de o kadar itici geldi. Yahya Kemal usta bir air, ama kk bir insand. Onu tanmadan yalnz iirlerini 210

211 okuyanlara gpta ediyorum. Ne yazk ki, ben yakndan tandm onu. Nzm Hikmet'in bir iirinde dedii gibi, gsnde yrek yerine bir "idare lambas" yanard. O idare lambasnn clz bile snerdi zaman zaman. vey babamn yalancsym ama, Falih Rfk, "M ustafa Kemal'in ayaklarna kapanp yalvaran bir tek kii grdm hayatmda. O da Yahya Kemal'di. Resmen ayaklarn pyordu" demiti. Yahya Kemal tam anlamyla bir asalakt. mrnde almamt. Bunu aka sylemekten ekindii halde, Ahmet Ha-im'i ne kadar ok seviyorsa, Yahya Kemal'i de o kadar az sevdiini anlarnda besbelli eden Yakup Kadri, ona benim gibi asalak demez; ancak "ahane bir tembeldi" demekle yetinir. Hi almad gibi, bildiim kadaryla mrnde kendi evi de olmamt. Dost evlerinde (bu arada bizim evde, babaannemin kardei Ethem Dirvana'nm einin Kandilli'deki Kbrsl yalsnda ve baka tandklarnda) yalvara yakara elde ettii eliliklerde ya da bedava olarak Park Otel'de oturmutu. Ya dostlarnn ya da devletin asalayd. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Sanat Maviri, Yap Kredi Bankasnn Estetik Maviri ad altnda, ona sinekrler uydururlard, yani hi almadan para kazanmak olanaklar salanrd. imanlar genellikle ok canayakmken, o sevimsiz bir imand. Sofrada davranlar hi ho deildi. Kklmde o yemek yerken, midem bulanrd. Annem bir kaza yapacam anlar, beni sofradan kovard. Daha sonralar, dileri dklnce, takma dilerini herkesin nnde kard, bardaktaki suda alkalayp gene azna takd olu rdu Bizim Bykada'daki evde aylarca, daha dorusu yllarca konuk kalmt. Biraz kilo vermesi iin, annem ona zel rejim yemekleri hazrlatrd. Yahya Kemal hem onlar, hem de sofradaki yemekleri yerdi; stelik herkesin yediinden kat fazlasn. Gelg elelim, annem servetini yitirip Falih Rfk'dan da boandktan sonra, Yahya Kemal onu aramaz oldu. efika, Ankara'dan ayrlp stanbul'a ilk yerletii srada Yahya Kemal'den bir miktar bor alm. Gnn birinde evimizden bir hah satp bu paray geri vereceini syleyince, bunu engellemeye al212 , "adama ok ayp olur. Yllarca bizde kalm. imdi siz bu durumdayken, 0 paray almaz" dedim. Annem, "yoo, alr, alr" dedi. Yahya Kemal'i ayplarcasma sylememiti bunu. Adamn huyunu biliyor, onu olduu gibi kabul ediyor; paray almasn normal sayyordu. Ben buna inanmadm, annemle birlikte Park Otel'e gittim. Annem hakl kt. Verilen bor geri alnrken, "acelesi nedir? Durumun skksa, daha sonra ver" gibi alel usul bir lflar edilir. Yahya Kemal bunlar bile sylemedi, "ha peki" diyerek paray cebine indirdi. Yahya Kemal kendisinden baka hi kimseyi dnmeyen, tamamiyle bencil, kaskat bir adamd. Nzm Hikmet'in annesi ressam Celile Hanmla, uzun sren frtnal bir ak yaamt. Annem bir gn ona, "ne yazk, birbirinizi bir trl sevemediniz" demi. Yahya Kemal de "hayr, birbirimizi ok sevdik; ama ayn zamanda deil" diye yant vermi. Ne var ki, iirsel bir lftan baka bir ey deildi bu: Celile Hanm onunla evlenebilmek iin einden ayrlmt. Gelgelelim Yakup Kadri'nin dedii gibi, Yahya Kemal tam bir "kk burjuva" gibi davranm; ak uruna kurulu dzeni hie sayan bu sanat kadnla birlemeyi gze alamamt. Yakup Kadri'ye yle demiti: "Bu kadar dile gelmi bir kadnla ben nasl

evlenebilirim? Sonra herkes bana ne der? Ne gzle bakar." Gene Yakup Kadri'nin aklad gibi, o srada Darlfnn'da mderristi. karlar akndan ok daha nemli olduundan, saygnln sarsacak bir duruma dmek korkusuna kaplmt. Yllar sonra gzleri artk grmeyen yal Celile Hanm, alk grevine balayan olu iin, Galata Kprs'nde imza toplarken, bir rastlant sonucu oradan geen Yahya Kemal eski sevgilisini grm. Nzm Hikmet'in kurtulmas iin imza vermekten d koptuu iin, hemen svmt oradan. Bunlar hi yazmamam gerekirdi belki. "Adam byk air; ahlkndan sana ne? Ne diye deiyorsun bunlar?" diyerek, bana kar kanlar olabilir. Ama ben, onun byk air olduuna da inanmyorum. Usta olmasna usta, ama gerekten byk air deil bence. nk yle olsayd, bu kadar kk bir adam olmasnn yolu yoktu. Byk bir airin ynla kusuru olabilir. 213 Adam alkoliktir, uyuturucu kullanr, eini ve ocuklarn sefalete srkler; hatt Jean Genet gibi hrsz olabilir. Yani ahlka aykr ne varsa hepsini yapabilir. Ama bu rezilliinin iinde ycelik kvlcmlar vardr her zaman. Yrei, Yahya Kemal'inki gibi, fitili kslm bir idare lambas deildir. Ona kzarsnz; ama Yahya Kemal'i yakndan tanyanlarn onu hor grd gibi byk bir airi hor gremezsiniz. te bu yzden Yahya Kemal'i, Trkeyi ustaca kullanabilen "iyi" bir air sayyorum ancak. stelik Yahya Kemal o sralarda ok moda olan Maurice Maeterlinck'in etkisinde kalarak yazd "Mehlika Sultan" gibi bir iki iiri ve baz gzel dizeleri bir yana, geleneksel iirimizin kalplarn aamad. Hayranlar hop oturup hop kalkacaklar ama, bence iir deil, "manzume" yazd genellikle. Oysa Haim sembolist iirleriyle yeni bir r at. Dil engeline karn, z iir, Yahya Kemal'den fazla Ahmet Haim'de vardr bence. imdi gene ocukluumda tandm, Ahmet Haim ile de Yahya Kemal ile de uzaktan yakndan hibir ilgisi olmayan, bambaka bir kiiden, Behice Boran'dan sz etmek istiyorum. Behice'nin 10 Ekim 1987'de Brksel'de ld haberini aldm srada Bodrum'daydm. Onu Austos 1983'de be gnlne Brksel'e gittiimde grmtm son kez. Salk durumu beni kayglandrmt. Onu daha sonralar grenlerden de, hi iyi olmadn, byle almaya, kendini byle tketmeye devam ederse, onu yitirebileceimizi duymutum. Bu lme gs germeye hazr sanyordum kendimi. Ama byk bir zntye kapldm gene de. Ne var ki, stoik olmaya zenen, ne olursa olsun almam srdrmeye inanan biri olduum iin, elime kalem kt aldm gene de. Niyetim, ingiliz Edebiyat tarihimin drdnc cildinin bir blmn yazmaya balamakt. Ama bir de baktm ki, hip noz altmdaymm gibi, on dokuzuncu yzyln bir ngiliz romann deil, bambaka bir eyi, Behice Boran' yazmm. O s214 rada Cahit Kayra geldi. Bana ne yazdm sordu. Ktlar ona uZattm. Cahit Bey yazdklarm okudu. "Bunu Cumhuriyet'e gnderelim" dedi. Gazetelere hi yaz yazmadm sylemem bounayd. Ktlar elimden ald, daktilo etti, Cumhuriyet'^ gnderdi. 17 Ekim 1987'de kan bu yaz, Behice Boran stne dndklerimi ve duyduklarm tamamiyle yanstt iin, bunu olduu gibi anlarma aktaryorum:

ARKADAIM BEHCE BORAN "Barsever, insan haklar savunucusu ve sosyalist olarak Behice Boran'm kiiliin den lmnden sonra, vgyle sz edildi; ilerde de her zaman sz edilecek. Bense, onun "resmi" diyebileceimiz kiliini deil; arkadam Behice Boran olarak zel kiiliini anlatmak istiyorum. Bunu da itenlikle duygulanarak yapmaktan ekinmeyeceim. Benden be ya byk olan Behice Boran ile Arnavutky Amerikan Kz Koleji'nde renciliim ilk ylnda, on yandayken karlatm. O srada balayp yllar yl sren dostluumuz boyunca Behice Boran' yakndan tanmayanlarn, onu bir hayli kat ve hrsl olmakla suladklarn duydum. Oysa Behice Boran ne katyd ne de hrsl. Kat olsayd evresindekilerin gsz yanlarn kolayca balayamazd; beni de balayamazd. nk, 1950'de Bar Severler Dernei'ne girmemi nerdii zaman aile geindirdiimi, maamdan baka gelirim olmadn, hapse dersem, iimden atlrsam, yaknlarmn a kalacandan korktuumu syledim. Bunu sylerken de ok, ama ok ezildim. Ne var ki, Behice beni ayplamad, dostluunu da esirgemedi benden. Bunun nedenini de yllarca sonra aklad: Tutumuma bir zr bulmak iin bahaneler uydurmamtm. Ak -a sylemitim korktuumu. Behice ise ancak ikiyzllk edenlere kat davranrd. Ancak ylelerini balayamazd kolayca. Behice Boran haris deildi. Eer faist eilimlerin egemen olduu bir niversitede almasayd, evresinde uygarca bir hogryle karlasayd, iinden atlmasayd, Behice Boran 215 Marksist bir retim yesi olarak sosyoloji dalnda parlak bir akademik kariyer yapard. stedii de buydu zaten. 1965'te milletvekili seildii srada "u ie bak" demiti bana; "Ben krsmde kalp okuyup yazmak, ders vermek, rencilerimle uramak, sadece kk bir dost evresiyle iliki kurmak istedim teden beri. Oysa imdi siyasal savan tam ortasna atlmak zorunda kaldm. Kimbilir bu iin altndan nasl kalkacam." 1948'de Behice Boran, Niyazi Berkes ve Pertev Naili Bora-tav ile birlikte mahkemeye verilmiti. Mahkemede aklannca, nn da kadrosu lavedilmi, akta kalmlard. Bylece lkesinin koullar bu inanl sosyalisti retim yeliinden koparm, eyleme itmiti. Behice Boran bu eylemi sonuna dein, byk zverilerde bulunarak, byk aclara katlanarak, baarl bir direnle srdrd. Behice Boran, teki iki arkada gibi, yabanc niversitelerden i nerileri ald. Ama lkesinde kalmay ye tuttu. Bunun balca nedeni, Behice Boran'in tutkulu yurtseverliiydi. Memleketini sadece soyut bir kavram olarak deil, elle tutulur bir gerek olarak severdi. Azgelimiliiyle yoksulluuyla, eitsiz-likleriyle, hakszlklaryla, buruk alaryla severdi. te bu yzdendir ki, mrnn son yedi yln srgnde, memleketinin tandan toprandan uzak, sevdii her eyden uzak geirdiini dnmek, dayanlmaz bir hzn verir onu yakndan tanyanlara. Ben ortaokuldayken Behice Boran'n bir ara bizlere ders verdiini; o konuurken, sanki kafamn iini devinen gl projektrler taryormu da, bu klar tm karanlk keleri aydnlatyormu gibi, rettiklerini hemen kavramam unutamyorum.

Dnyann en vefal dostu olan Behice Boran'm siyasal nedenlerden tr baz genlik arkadalarn yitirince duyduu kederi; "herkesin ak aclar vardr, benim de arkadalk aclarm var" demesini unutamyorum. Doa sevgisini; souk bir k akam karanlk basmak zereyken evimin balkonuna kp lodos frtnasn bir saat seyretmesini unutamyorum. Kadnlna zg becerilerini, evinin tertemiz dzenini, herkese ak sofrasnn gzelliini, yemeklerinin tadn, cotuu zamanlarda duyarl sesiyle trkler sylemesini unutamyorum. Cerrahpaa Hastahanesi'nde felli yatan Nevzat Hatko'yu grevini yapan bir e gibi deil de, glmseyerek, akalaarak, iki aylk bir bebee bakar gibi temizlemesini, unutamyorum. Yirmi yedi yl nce 147'lik olup niversiteden atldm zaman, beni ve iki ocuumu, Armutlu'daki kumsalda birka kurua kiralad, elektriksiz, susuz, krk dkk eve gtrp, sanki lks bir oteldeymiesine haftalarca rahat ettirmesini, zntm gidermesini unutamyorum. Alt gnlkken yitirdii ilk ocuu Elifin lm yznden yllar boyu ektii acy; daha sonralar ok g koullar altnda dnyaya gelen olu Dursun'a sevgisini; ikide bir hapse girdii iin bir anne olarak grevlerini yerine getiremediini dnerek duyduu kaygy unutamyorum. Tm kk ocuklara, bu arada Sakarya Hapishanesi'nde kocasn baltayla kesen bir kyl kadnn ocuuna gsterdii sevgiyi; o dokuz aylk bebei bana demir parmaklklarn arkasndan hayranlkla gstermesini unutamyorum. Brksel'in yamurlu, souk parklarnda yrrken, stanbul'un u ya da bu kesi zerine benden ayrntl bilgiler istemesini unutamyorum. Deniz sevgisini; Gkova'da bir tekneyle gezerken duyduu keyfi; onu son grmde Ostend'de denize giriimizi; koskocaman dalgalar bizi devirdike ocuksu sevincini unutamyorum. Arkadam Behice Boran ile dostluumuzun yarm yzyldan fazla srmesi bir mutluluk kayna oldu benim iin. lm 216 217 haberini alnca duyduum ac, bu mutluluu hi golgeleyemez. Behice Boran ile ilgili baz notlar eklemek istiyorum bu yazya: Behice Ankara Cezaevi'nde yatarken onu grmeye gidememitim. Ama Trkiye i Partisi'nin avukatlarndan duyduuma gre, Behice orada en ar sol gruplardan en banaz kzlarla bile, gl gibi geiniyormu. Kouta herkesin byk saygs varm ona. Kadnlararas dayanmann ilgin bir rnei de, Behice mahkemeye gtrlecei zaman, kadn gardiyanlarn onu sslemeleri;

giyinmesine, san dzeltmesine yardm etmeleri; yarglarn ve dinleyicilerin karsna dzgn ve ho bir klkta kmas iin, ellerinden geleni yapmalaryd. Houma giden baka bir ayrnt da, Behice'ye konuma sras gelince, jandarmalar dahil, onu dinlemek iin herkesin mahkeme salonuna mesiydi. Behice Sakarya Cezaevi'ne getirildikten sonra, bazen Avukat Necla Fer tan'm arabasyla, bazen de otobsle, oraya ner-deyse her hafta giderdim. Hapiste de srekli okuduu iin kitap tardm ona. Biraz para kazanmas amacyla Joseph Kes-sel'in Les Cavaliers adl kaim romann Trkeye evirmesini nerdim. Franszcas, ngilizcesi kadar mkemmel olmad halde, roman ngilizce evirisinden deil, biraz zahmet ederek, Franszca metinden evirmeyi daha doru buldu. Bunun Behi-ce'nin evirisi olduunu kitab basacak arkadatan gizlememi-tim; ama roman baka bir evirmen adyla yaynland gene de. 1974 yaznda genel af kt halde, siyasiler teki mahkmlarla birlikte deil, daha sonralar serbest brakld. Kocasn baltayla kesen kadn zgrlne kavuurken, Behice onun dokuz aylk bebeini son kez kucana alp pt koklad. Sonra iaret parman sallayarak, "seni bir daha buralarda grmeyeyim ha!" diyerek, anneyi uyarnca, bir sinir glmesi tutmutu beni. nk kocasn doruyan kadncaz gidiyordu; ama Behice "buralarda" kalyordu. 12 Temmuz 1974'de, Behice de tahliye edildi. O sabah erkenden Nihat Sargn ile ei Yldz, Asuman, baka TP'liler ve ben Sakarya Cezaevi'nin nnde beklemeye baladk. On be saatten fazla geti, ama formaliteler bir trl bitmiyordu. Gece yars, bizi hapishanenin avlusundan kardlar. Bir yn cemse avluya girdi; hepsinin farlar yakld; hapishanenin kaps projektrlerle aydnland. Avluya doluan askerler, ellerinde silahlar, sanki o kapdan yzlerce tehlikeli katil kacakm gibi, tetikte bekliyorlard. Derken kap ald. Farlarn kr edici nda, sa elinde kk bir naylon poet tutan, ak sal, ufack bir kadn kt o byk kapdan. Behice'yi kiraladm minibse alp stanbul'a doru ynelirken, bir de baktk ki, askeri bir cip peimizden geliyor. Minibsmz durdurunca, cip de durdu. Neden izlendiimizi sorduk iindekilere. Rak kokan bir subay, sendeleyerek aratan indi. "Sakarya ilinin snrna kadar Behice Hanma refakat etimk onurundan bizi mahrum etmeyin" dedi. Alay ediyor sandm ilkin. Ama adamn sarho yznde garip bir sayg vard. 1965 seimlerinde milletvekili olduu iin, Behice'nin cenazesinde ilk tren TBMM'in nnde yapld. 1987 ylnda, Behice Boran gibi komnistliiyle nl bir kiiye byle resmi devlet treni yaplmas ok alacak bir eydi. "Mevzuat" denilen o akllara smaz gizli g, siyasal kayglardan ar basm, TBMM'i de tongaya basmt anlalan. Bense her zamanki saflmla "hangi milletvekili byle onurlandnlmaya Behice kadar hak kazanmtr acaba?" diye dndm. Bodrum'dan doru stanbul'a gittiim iin, Ankara'daki trende bulunamadm. 18 Ekim 1987'de stanbul'da yaplan cenaze grkemliydi. Mustafa Kemal'inkinden bu yana, imdiye kadar grdm cenazelerin en grkemlisiydi belki. Sosyal Demokratlar, solun e itli frakisyonlar ve Behice'nin siyasal dmanlar dahil, herkes oradayd. Ne yazk ki, ancak bu cenazede birleebildi Trk solu. Behice Boran' Trk yurttalndan karmlard; ama onun her zaman Trk kaldn vurgulamak iin, bayraa sarl tabutunun stne, nfus kdnn poster boyunda bytl-mu ereveli bir sureti konulmutu. Nfus kdnda, yirmi yanda, gl gibi bir Behice'nin fotoraf vard. Onun o gencecik halini tekiler bilmiyordu ama, ben biliyordum.

218 219 Cenaze ili Camiinden kaca srada, bir yaz yamuru gibi, anszn mthi bir alk koptu. Sonralar ok yaygnlaan bu alk olayn ilk kez duyuyordum. Cenazenin ardndan Zin cirlikuyu'ya kadar yrmek istiyorduk. Ama cenaze arabas ortadan yok olmu, doru mezarla gitmiti. Bizler oraya vara-madan Behice'yi topraa verecekler diye korktuk bir ara. Ne var ki, bunu yapamadlar. Cenaze bizi Zincirlikuyu'da bekliyordu. Camiden ktktan sonra dalmamz istedilerse de, bu isteklerinin nafile olduunu hemen anladlar. Trafiin engellenmemesi bahanesiyle, caddenin ortasnda yrmemizi yasakladlar. Oysa polis ve asker aralarndan baka trafik yoktu caddede. drt kiilik sralar halinde, ifte kordon altnda, trotuarda yrmeye baladk. Bizimle birlikte yryen d kordon evik kuvvetten, i kordon da bir kadn bir erkek, el ele tutumu gen iilerden oluuyordu. Tepemizde helikopterler vzr vzr uuyordu. Yryenlerin bir ucu henz ili meydanmdayken, teki ucu Zindrlikuyu'ya varmt bile. Kabristana girerken, askerler de, niformal polisler de ortadan yok oldu. Biz bize kalmtk. Kol kola girdik ve "yiidim aslanm burda yatyor" gibi Behice'nin sevdii trkleri syleyerek, mezarnn bana kadar yrdk. Behice'nin lmnden drt yl nce, olu Dursun Hatko, "babam Sofya'da gmdk; kim bilir annemi nerede gmeceiz" demiti. Ama biz, Behice Boran' kendi memleketinde topraa verdik, hem de anna lyk bir cenaze treniyle. Bir baka byk devrimciye, Aziz Nesin'e deinmek istiyorum imdi. Aziz Nesin stne ok yazldndan, ileride daha da ok yazlacandan, ksaca sz edeceim ondan. Aziz Nesin, Trk aydnlarnn onuruydu, Trk aydnlarnn anyd bence. nk hepimizin dndn, ama dile getirmekten ekindiini, ancak o sylerdi hi korkmadan, aka. rnein oumuz tanrtanmazdk. Ama bunu aklamay gze alamaZ' dik. Bir tek Aziz Nesin, "ben tanrtanmazm" derdi dobra dobra. Yirmi be yl kadar nce, adn tayan vakf kurulduu srada, ilk ynetim kurulunun bakan oldum. Aziz, "sen smet paa gibi, hep Bakan kalacaksn" dedi bana. Ama emekliye ayrlnca, tzk gerei bakanlm yitirdim. Geenlerde Aziz Nesin'in lmnn ikinci yldnmn anmak iin orada ak havada yaplan bir toplantya gidip de, Vakfn nasl gelitiini, yeni binalarn yapldn, says otuz sekize kan irili ufakl ocuklarn "dedemiz" dedikleri Aziz'in bilinmeyen bir yere gmld bahede nasl koutuklarn grnce, iim ald. Ynetim kurulunda altm yllarda, Aziz'i sk sk grmek mutluluumu yaamtm. "Mutluluk" diyorum; nk Aziz'in fiziksel grnts bile, ocuklar seven bana sevin verirdi. Bydkten sonra da kklklerinin izlerini tayanlara zel bir dknlm vard. Aziz'i ise, ksack boyu, yuvarlak yz, kvr kvr salaryla, iyice yalyken de yedi yanda tombul bir olana benzetirdim. Onu grr grmez, yanaklarndan makaslar almak, salarn kartrmak gelirdi iimden. ou kez, kendimi tutamaz, bunlar yapardm da. Vakf kurulduu srada, bizim sol enteller dudak bktler. "Ne yani?" dediler. "Birka kimsesiz ocuu eitecek de, memleketi mi kurtaracak?" Oysa Aziz Nesin'in byle bir iddias yoktu. O srada bana syledii gibi, tek amac, kkken kendi ektii skntlar, yirmi otuz

ocuun ekmemesiydi. Bu korkun skntlarn ne olduunu merak edenler, Aziz Nesin'in yazd yzden fazla kitabn en ilginlerinden biri olan ve hibir gldrc yan bulunmayan Byle Gelmi Byle Gitmez adl zyaam yksnn birinci cildine bakabilirler. Belki ocuk yan ok canl kald iin, Aziz ocuklar severdi. ou erkeklerden farkl olarak, onlarn bakmn stlene-cek kadar severdi ocuklar. kinci einden ayrld srada dokuz on yalarnda olan Ahmet ile Ali'ye bir sre nasl hizmet ettiini, onlarn yemeklerini nasl piirdiini, beslenme anta la-rru nasl hazrladn, kk donlarn elleriyle nasl ykad-m gzlerimle grdm. 220 221 Kendine kar cimri, bakalarna kar ok cmert olan Aziz'in, kendi ocuklar iin de, yabanclarn ocuklar iin de yapmayaca yoktu. mrmde tandm alkan insanlarn en alkanyd. Yllarn, yazarlyla onurlandrd memleketinin eitli hapishanelerinde geirmiti. Nedenini renemeden tutukland, onu ne gibi bir akbetin beklediini bilmeden bir hcreye kapatld zaman bile, bir defterle bir kalem bulur, hemen yazmaya balard. Kesinde oturup kitap yazsayd, birka yl daha yaayabilirdi belki. Ama kitap yazmakla yetinmiyordu. Aziz'in yanda olduum iin, bunu bilirim: Yaama igds ar bastndan, ihtiyarlar kendilerini korurlar. En yiitleri bile, "hava bu kadar scakken ya da byle soukken, oraya gidemem, uraya gidemem; yolculua kamam; bu toplantya katlrsam, fazla yorulurum" derler kendi kendilerine. Ama Aziz Nesin'in byle kk hesaplar yoktu. teki vakf kurucular gibi miras yiyerek ya da ticaret yaparak deil, salt yaz yazarak kazand serveti kimsesiz ocuklar eitmek uruna harcad gibi, kendi saln da siyasal inanlarn savunmak uruna harcad. Her bir yana kouuyor; btn toplantlara, TV programlarna, ak oturumlara, eylemlere katlyordu. Trk aydnlarnn temsilcisi olduuna gre, katlmas da artt. Belki daha drt yl yaayp yazabilecekken, ite bu yzden ld. niversite rencisiyken tandm sevgili arkadam Abi-din Dino, herkesi byleyen, ok artc bir insand. artc olmasnn birinci nedeni, genellikle benimsenen llere gre irkin saylmas gerekirken, gzel saylmasyd. Aln alakt, az nerdeyse bir kulandan tekine varrd, teni delik deik gibiydi. Ama kara gzleri, olaanst bir ekicilik verirdi yzne. Hele elini yzne dayaynca, btn gzellik kurallar1 darmadan olurdu. nk Abidin'in elleri, benim bugne dein grdm en gzel erkek elleriydi. (kinci srada da Orhan Veli'nin elleri gelirdi. Mustafa Kemal'inkileri ancak on bir ya' ndayken bir tek kez grdmden, doru bir deerlendirme yapacak durumda saylamam.) Kadnlar Abidin Dino'ya baylrlar, onu son derece yakkl bulurlard. Hi de yle olmadn bilirdim ama, onu yakkl bulmalarna hi armazdm. Abidin Dino'nun ok artc- olmasnn ikinci nedeni, hi renim grmedii, orta okul diplomas bile almad halde, tandm en bilgili insanlardan biri olmasyd. Tek diplomas, ocukken ald "gzel el yazs" diplomasiydi. Gerekten de, el yazs elleri kadar gzeldi. Ve hi kimsenin yazsna benzemezdi. Gelgeldim okula hi gitmeyen diplomasz Abidin, eskiden "alamme-i-cihan" denilen trden bir insand. Bilmedii yoktu. drt yabanc dil konuurdu. Franszcas, en iyi eitilmi bir Fransz aydnn ayarndayd. Bilgisi, sadece sanat ve edebiyat alanlarnn snrlar iinde kalmazd. Tarih bilirdi, hatt ekonomi bilirdi. Le Tiers

Monde adl ciddi bir Fransz dergisinde Anadolu'da tarm konusunu ele alan bir incelemesi yaynlanmt. O incelemeyi ok beenmitim; ama bu ilerden anlamam dncesiyle, iktisat profesr bir tandma okuttum. O da ok beendi, ok doru buldu. Abidin Dino'nun nc artc yan, btn sanatlar bir tek alanda uzmanlarken, onun her sanat dalma el atmasyd. Abidin yalboya yapard, desen yapard, karikatr yapard, Abidin yontu yapard. Bunlarla da yetinmeyip, Abidin yaz yazard, tiyatro oyunu yazard, Fikret Muall'y ele alan kitab ok gzeldi. Sinemaya el atsayd, ok baarl olacandan hi kukum yoktu. Nitekim, bir dnya kupas srasnda, bir man filmini ekmi ve bu futbol belgeselini bir sanat yaptna dntrerek, byk ilgi uyandrmt. Sabahattin Eybolu'nun ok esprili ei piyanist Magdi Rfer, "Abidin, yarn brgn bir senfoni kompoze ederse, hi armam" demiti. Ben de pek armazdm dorusu. nk Abidin, Rnesans sanatlar gibi, her sanat dalnda baarl olabilirdi. Abidin Dino, 1950'li yllarn banda Fransa'ya yerlemeden nce, bir sre talya'da kalmt. Roma'da gazetecilik yapan bir hgiz arkadamn anlattna gre, birka hafta iinde herkesle tanm, sanat evrelerinin ba tac olmutu. Abidin'in kar ko 222 223 m nulmaz karizmasn bildiimden, buna hi amamtm. Abidin ile Gzin Dino krk yl Paris'te oturdular ama, hem orada, hem Trkiye'de yayorlard aslnda. Memlekette olup bitenlerden en ince ayrntlarna kadar haberleri vard. Bizim gazeteleri ve radyolar srekli izlemek bir yana, Fransa'da yolculuk eden her Trk aydn mutlaka onlara urard. Her eyi o kadar iyi biliyorlard ki, hafif bozulmaya baladm. Artk bunlar da bilecek deiller ya diye dnerek, kim kimden ayrlm, kim kiminle ak yayormu gibi dedikodular aktarmaya baladm. Gelgelelim, Abidin ile Gzin onlar da bilirlerdi, hatt o konularda benim bilmediklerimi de. Abidin Dino'nun konuma slbu, rettii sanat eserleri kadar, renkli ve ilginti. yi konuanlarn ou gibi srekli gevezelik etmez, susmasn da bilirdi. ok gelimi, ok ince bir glmece duygusu vard. rnein, i evrelerinden bir zat, mterek dostumuz akir Eczacba'nn fotoraf sergisini grnce, biraz hayrete dp, "demek hobiniz fotoraflk" demi. Abidin de, "hayr, iadaml hobisidir, asl ura fotoraflktr" diye yantlam bu soruyu. Benim amdan Abidin Dino'nun arkada olarak en deerli yan yaam gzelletirmesi, zenginletirmesiydi. Ne yazk ki, oumuza hi nasip olmayan bir yetenektir bu. Ne yapp yapp, en gzel eyleri bile sradan bulmann, hatt irkinletirmenin bir yolunu buluruz oumuz. Abidin ise bir yaam ustasyd. Bir kr gazinosunda yenilen kt bir omletle s domates, iilen lk bira, onun bu yetenei sayesinde grkemli bir lene dnrd. yle eyler grr, yle eyler sylerdi ki, Ka-rak/den Kadky'e vapurla bir gei, Pasifik Okyanusu'nun adalar arasnda bir yoculuk kadar olaanst bir hal alrd. Abidin yaam zenginletirme yeteneini kanserden lrken bile yitirmedi. "ok iyiyim,

aslan gibiyim" dedi her zaman. Kendi can ekiirken, dostlarnn yaama sevinci duymalarn, yaamn gzelliini alglamalarn salad. Bir sanatnn balca ilevlerinden biri de budur bence. Abidin Dino'nun cenazesi Paris'ten getirilip, Rumelihi-sar'da topraa verilirken, baz dostlar mezarnn banda Enternasyonal' sylediler. Bunun zerine, bizim solcularn bir ksm, "byle eyleri kartrmann sras m imdi?" diyerek, hop oturup hop kalktlar. Oysa Enternasyonal' sylemenin tam srasy-d bence. nk bunu unutmak birok kiinin iine gelse de, Abidin Dino komnistti ve komnistliini hibir zaman yadsmad. Keke ben de yeterince nemli bir komnist saylsam da, mezarmn banda bu gzel mar syleseler. Solcularn her treninde, bir araya geldikleri her toplantda, Enternasyonal'i sylemenin srasdr bana kalrsa. Sovyet devriminden umut kesmeye balamamn nedenlerinden biri de Ruslarn Enternayo -nal'den vazgeip "mill" bir mar kabul etmeleridir zaten. Mart 1994'de Selamieme'deki zgrlk Parknda, Abidin Dino'nun bi heykelinin al treni vard. Paris'ten gelemeyen Gzin, bana telefon edip temsilcisi olarak oraya gitmemi istemiti. Abidin'in yz ifadesini ok iyi veren, beendiim bir heykeldi bu. Abidin oturduu yerden gzel elini uzatm, tuttuu gl sevdii stanbul k entine sunuyordu sanki. Heykel ocuk parknn hemen yannda olduu iin, trenden sonra, krmzlar giymi bir kk kz, kaideyi trmanp heykelin kucana oturunca, o ok souk ve rzgrl mart gnnde, lk bir sevin dalgas arpt yreime. Abidin bu durumu grseydi, kim bilir ne kadar houna giderdi diye dndm. Arif Dino, kardei Abidin'den yirmi ya bykt. Onu da ok severdim. Ama bir yetikinin ok sevimli kk bir ocua duyduu sevgiydi bu. nk Arif, babam yanda olduu halde, ok byk boyutta yedi yanda bir ocuktu benim gzmde. ok uzun boylu, ok iri yapl, ok biimli bir olan ocuuydu. Bedeninde bir ar duyunca, kendine masaj yaptrma yntemi ok ilginti: Yzkoyun yere uzanrd. Ben ya da kz kardeinin olu Rasih Nuri leri, ayakkablarmz karp, Arifin stnde bir aa bir yukar yrrdk. Abidin'in tam tersine, aabeyinin yz hatlar ok dzgn, teni de przszd. Gzln burnunun stne deil, geni 224 225 alnnn tepesine dayard genellikle. Dino ailesine zg byk kara gzler, yzn ayrca gzelletirirdi. Arife taklmak iin, karsna geer, herkesin nnde onu vmeye balardm: "u adamn ne kadar yakkl olduuna hele bir bakn!" derdim. "u boyuna pouna bakn! Az burnu ne kadar da biimli! Gzleri, tpk ikolatal ekler pastalar gibi tatl!" derdim. Zavall Arifin yz kk bir ocuunki gibi kzarr, gzlerini mahcup mahcup krptrr, ban baka yana evirirdi. Arif Dino, Abidin gibi konukan deildi. Zaten yama kadar hi konumam. Ailesi onun geri zekl olduu kansna varmaya balam. Sonra, gnn birinde, babas ve annesiyle Adana'da faytonla gezinirken, babas, karlarnda oturan oullarm gstererek, "hanm, ben bu ocukta ara sra zek kvlcmlar grr gibi oluyorum" demi. Bunun zerine yandaki

Arif, ilk kez azn ap, "ate olmayan yerde kvlcm da olmaz" dedikten sonra, gene derin bir sessizlie gmlm. Arif Dino eline.bir kt paras geirince, cebinden ok sivri yontulmu bir kurunkalem karr, gzlklerini alnndan burnunun stne indirir, srekli izerdi. Son derece gzel kk desenlerdi bunlar. Gelgelelim, byk bir resim ya da yalboya bir tablo yapmay aklndan hi geirmezdi. Deniz kysnda toplad kck akl talarn aksyla oyar, olaanst yzler yontard. Adn imdi unuttuum bir fotoraf, bunlarn agrandismanlarn yapm, bir kitapta yaynlamt. Gelgelelim, Arif, byk bir yontu yapmay hi dnmezdi. Arif, Rimbaud'nun "Le Bteau Ivre"ini bandan sonuna kadar ezbere bilir; ama oturup da iir yazmay aklnn kenarndan geirmezdi. Ara sra, durup dururken, bir ya da iki dizeli kk iirler syleyiverirdi sadece. rnein, Beyolu'nda a karnna gezerken, bir lokantann nnde dner kebap grm, "dner kebap dnmez olsun!" diyerek, bir tek dizeyle onu lnetlemiti. Karanlk bir gece, kydan bakp l l geen adalar vapurunu grm, ok gzel bulduum bu iki dizeyi sylemiti: Geceler vapurla dnmez Hey telli pullu gelinler! Arif Dino ikici deildi. Ama hepimiz ierken, o da sarho olmak kararn verirdi ara sra. Sarho olma yntemi de yleydi: On tane kadar su iesini masann stne dizer, onlar pe pee lkr lkr ierdi. Ve gerekten fitil gibi sarho olurdu iin tuhaf. Onun dev cssesini zor tardk meyhaneden knca. Yedi yanda bir ocuk kadar sade bir insan olan Arif ancak bir tek konuda, gzel yemek piirmek konusunda iddialyd. Hem Larousse Gastronomique'i, hem de Osmanl saraynn mutfa stne eski kitaplar bulur, onlar hatmederdi. Elli yumurta, krk okka pirin, yirmi okka patlcan, yirmi be okka domates, ayn miktarda kuru soan ve daha bilmem neyle yaplan nefis yemek tariflerini anlatrd bana. Benim ise, azm hafif sulanrd onu dinlerken. Evimizde yemek piirince, duvarlardan makarnalar sarkt iin, mutfamz acayip bir hal alrd. Meer spaghetti'nin gereince piip pimediini anlamann tek yolu, onlar duvara frlatmakm. Eer duvara yaprsa "al dente" yani tam kvamnda olurmu. Arif Dino, duyarl baz kk ocuklar gibi, ok alngand. Bir gn, patates kzartmas istedim. Bunlar yerken, Arifi eletirmek gafletinde bulundum: "Lezzetli yemek konusunda sabahtan akama kadar ahkm kesersin. Larousse Gastronomique ve yemek kitaplar hep baucunda. Ama u patatesleri bile doru drst kzartamamsn" dedim. Arifin yz kpkrmz kesildi. Hibir ey sylemeden sofradan kalkt. Paltosunu giydi ve ekip gitti. Ben hemen kalkp, onu durdurmak istedim. Ama alt kat merdiveni inmiti bile. Beyolu'nda lapa lapa kar yayordu. stemdeki incecik beyaz frenk gmleiyle peinden kouyor; "Arif iim zr dilerim, bir daha yapmam, ne olur gitme!" diye yalvaryordum. Arif, dev bir heykel gibi kaskat kesilmiti. Beni dinlemiyor, dnp bana bakmyordu. Yoldan geenler durup, karl bir k gecesi oynanlan bu ackl ak dramn seyrediyorlard. "Bu kz, o adama neler yapt kim bilir" diye dndkleri, beni fena halde aypladklar baklarndan besbelliydi. Koluna yaparak Arifi durdurabildim sonunda. Eve dner dnmez, Arif gene bir tek sz sylemeden, kzarm patatesleri p tenekesine boca etti. Ve uzun sre ba226 227

na ks kald. Yalvarp yakardm halde, bir daha yemek de piirmedi bana. Arif, politik sorunlarla pek ilgilenmezdi ama, sava yllarnda, Abidin ve solcu bilinen baka aydnlarla birlikte Anadolu'ya srld. Polisler, Abidin'in o gzel ellerine galiba parmak kelepesi denilen ve ba parmaklan birbirine kenetleyen bir acayip zrlt takp onu sanrm orum dolaylarnda bir kk kasabaya sevketmilerdi bile. Gelgelelim, Arif saklanmad halde, bir trl bulunamyordu her nedense. Oysa, herkesten uzun boyu, alnndaki gzlkle, kalabalk arasnda bile hemen gze arpard. Bir sabah erkenden kapm alnd. Bir de baktm Rasih Nuri leri, yannda da o sralarda Beyolu'nda da Beyazt'ta da sk sk grlen entel tipinde, kolunun altnda bir gazete, gazetenin iinde iki kitap tayan, temiz yzl, efendiden bir delikanl. Arifin nerede olduunu, onu son ne zaman grdm sordular bana. Dn gece grdm syledim. Sonra da "o namussuz polisler, Abidin'in ba parmaklarna kelepe takmlar. Acaba ona baka eziyetler de ettiler mi?" diye sordum. Kitapl delikanl, "aman Mna Hanm, biz hi yle eyler yapar myz? Abidin Beye ok iyi muamele ettik" diye aklamalarda bulununca, temiz yzlnn de bir sivil oduunu anladm. Meer Rasih, hi gizlenmeyen daysnn polisten kat sanlmamas iin, gvenlik gleriyle birlikte onu aryormu. Bizler de sokaklara dklp onu aramaya baladk. Nisu-az'da bulabildik sonunda: Arif hemen karya geip, "bunlar akam bana getir" diyerek, nci Pastahanesinden koskocaman iki kutu pasta alp bana teslim ettikten sonra Sansaryan Han'a gtrld. Akam Haydarpaa stasyonuna kotuk. Tren kalkmadan be dakika nce, Arif, trenin penceresinen "kutular a, ikram et!" diye emretti bana. Kutular atm; herkese, polislere, jandarmalara, Arifin dostlarna pasta servisi yaptm. ikolatalarla kremalar, azlarmza, burunlarmza bulam bir halde, Arifi srgne uurladk. 228 Doal evremle, yani bohem sanatlar ve solcu aydnlarla hibir ilikisi olmadndan, Neyzen Tevfik'i, niversite ren-iiyken, salt bir rastlant sonucu tandm. Yamurlu bir k gn, her zaman olduu gibi, Eminefendi'ye gidemeyeceim iin, ehzadeba'nda leyin sandvilerimi yiyebilecek bir kahvehane aryordum. Bir de baktm, Yavrunun ayhanesi adn tayan, iine ancak drt masa sabilecek kck bir yer. Genliimde bile says azalan, artk tmyle yok olan gerek bir ayhaneydi bu. Kahve, gazoz filan deil, ancak ay iebilirdiniz orada. ay da ok gzeldi. Yal bal sahibine neden "Yavru" denildiini hibir zaman renemediim ayhaneye oturduktan birka dakika sonra, ieriye bir ihtiyar girdi. Hem meteliksiz olduu, hem de klk kyafetine metelik vermedii, her halinden belliydi. Srtnda eski bir mintan, bunun stnde bir eit hrka; bana imdiki dincile-rinkine hi benzemeyen acayip bir takke geirmiti. Elinde, klfa geirilmi sopaya benzeyen bir ey tutuyordu. 1879'da Bodrum'da doduunu; daha ocukken "limon almaya bakkala gidiyorum" diyerek evden ktn; oralara bir daha hi geri dnmediini daha sonralar rendim. Demek onu tandm srada sadece altm yalarmdayd. Ama ancak yz yanda bir adamda grlebilecek krklar vard .yznde ve bu krklar akim alamayaca kadar ilgin izgiler oluturuyordu. Ona bakan bir desen ustasnn byle izgilere dayanabilmesinin yolu yoktu. Nitekim Abdin Dino, Neyzen Tevfik ile karlar karlamaz, istekten nerdeyse titreyerek, dakikasnda bir kalem kt kapar, Neyzen'in yzndeki izgileri izmeye balard. Aliye Berger'in de ayn istei duyduunu,

hem aabeyi Cevat akir'in, hem de Neyzen'in portresini izdii bir gravrden anladm. " Daha kim olduunu bilmediim, ama gzm yznden ayramadm adam, ayhane sahibine bir ey anlatyordu. Anlatt, basitin basiti bir durumdu: Sabahleyin, kmr sobas ttm, odaya duman dolmu, sobay bir trl yakamam. Gelgelelim, ksk sesiyle bunu yle bir biimde anlatyordu ki, bu sradan aksilik bir Sophokles tragedyasna dnyor, onu dinlerken gzyalarm zor tutuyordum. 229 Adam bana bakt; bir sre sustu. Sonra klcn knndan? ekercesine, neyini klfndan ekti. te o zaman anladm onun Neyzen Tevfik olduunu. nanlmaz gzellikte bir mzik yayld Yavrunun kck ayhanesine. Radyoda ney dinlemitim ara sra; ama onun neyinden kan ses bambakayd. Neyzen neyini klfna koyarken, benim dilim tutulmutu, bylenmitim sanki. Sonunda, kekeleyerek, "kimin paras bu?" diye sorabildim. "Bir ere k olup, Kanuni Sultan Sleyman'n ordusunun peinden Viyana kaplarna kadar giden ve orada len bir kadnn" dedi Neyzen. Houma gideceini bildiinden, bu trajik yky hemen o srada uydurmutu. Viyana kaplarna kadar giden kadnn deil, Neyzen'in ou paralan gibi bu da kendi doalamas olduunu daha sonralar anladm. nk Neyzen, genellikle bakalarnn mziini deil, ancak kendi mziini flerdi neyine. Neyzen Tevfik'in nasl geindii, nasl yaad, nerede barnd konusunda hibir zaman kesin bir bilgim olmad. Ancak undan bundan birok ey duymutum: "Kendi srnmek istedii iin srnyor" diyorlard. "Radyodan ona bir maa balanabilirdi. Bal gibi geinebilirdi. Ne olacak, adam alkolik zaten" diyorlard. Alkolik olmasa da, bu Bektai derviinin hibir kurumun isteklerine boyun emeyeceini; ancak kendi can isteyince neyini fleyeceini bilmiyorlard. Kald ki, Neyzen Tevfik alkolik deil, tpk Edgar Alan Poe gibi dipsomand. (Ailemde ve yakm evremde iki sorunu olduundan, biraz bilgi edindim bu konuda.) Alkolik, normal yaamn srdrebilmek; rnein ykanp, giyinip, iine gidebilmek iin, bir miktar alkol almak gereksinimini duyan kiidir. Sabahtan balayp, btn gn ier. Ne var ki, ly karmaz-sa, fazla imezse, alma yaamn az ok srdrebilir. (Akamc, gndzleri ikiye hi dokunmayan; ancak akamlar belirli bir saatten sonra imeye balayandr.) Dipsomanlarn durumu ise, alkoliklerinkinden beterdir. "Dipso" imek istei/ "mania" da delilik anlamna geldiine gre, dipsornaniyi delice imek hastal diye tanmlayabiliriz. Dipsomanlar, haftalarca, kimi zaman aylarca, hi alkol almazlar. Sonra durup dururken iki nbeti balar. Hi ara vermeden, lgnca, lesiye ierler. Bu alkol delir mesi, genellikle bir "fugue" yani bir kala sonulanr. Adam evinden kilometrelerce uzakta, bilinsiz bir durumda bulurlar. rnein Beyolu'nda oturan biri, ile yolunda bir hendekte bulunur. Neyzen Tevfik, dipsomania nbetinin balayabileceini bazen nceden sezerdi. Bana anlattna gre, iradesini kullanr, kendi isteiyle Bakrky Akl Hastahanesine gider, "balayacak; beni hemen kapatn" derdi alayarak. Hastahanede onu ka kez grmeye gittim. Bir kral muamelesi grrd orada. Ona zel bir oda verilirdi, her istei yerine getirilirdi. "Berber gelsin" derci; berber hemen gelirdi. "Bahekim gelsin" derdi; Bahekim Dr. Fahri Celal hemen gelirdi. Neyzen Tevfik'in benim amdan en artc yan, bylesine hznl bir mzik yaratabilen

insann, ayn zamanda siyasal ve toplumsal olaylar yakndan izleyen bir talama ustas olmas; ok ince bir duyarllkla keskin bir glmece yeteneini kiiliinde birletirmesiydi. Ney fler, dinleyeni alatr; sonra pepee espriler patlatr, insan katla katla gldrrd. Bir defasnda, onu kzdrmak iin, sevmedii bir milletvekilinin yaknda babakan olaca haberini uydurdum. Bana yle bir bakt; "beter olur inallah" dedi. Doalama syledii talamalar dilden dile dolard. u satrlar yazdm srada, kkte n-dinci bir milletvekili sayesinde TBMM yeleriyle "deyyus" kfr arasnda bir balant kurulduu iin, "mebus" ile "deyyus" szcklerinin kafiye dt bir rnek veriyorum Ney-zen'den: Kime sordumsa seni doru cevap vermediler. Kimi alak, kimi hrsz, kimi deyyus dediler. Knyeni almak iin Partiye ettim telefon; Bizdeki kayda gre imdi mebus dediler. Neyzen'i tandktan sonra, Yavrunun ayhanesine dadandm. leyin arkadalarmla birlikte Eminefendi kahvesine ya da baka bir yere gideceime, onlar atlatr, doru oraya koar230 231 dim. Neyzen bazen gelir, bazen gelmez, bazen konuur, bazen susar, bazen de ney flerdi. Arkadalarm, benim ehzadeba-'nn bir batakhanesinde (buna Franszca olarak "les basfonds de ehzadeba" diyorlard) herkesten gizlenmesi gereken tehlikeli bir ak serveni yaadm kansna varmlar; bu srr zebilmek iin, beni izlemeye karar vermiler. Bir le vakti, Yavrunun ayhanesine girer girmez, kzlarn ikisi peimden oraya daldlar. Bizim ok alafranga Fransz Edebiyat blmnn en alafranga ik kzyd bunlar. Onlarn hemen arkasndan Neyzen gelince, fena halde telalandm. Neyzen ok alngan, mthi fkelenen, fkelenince de ok krc olabilen bir insand. Arkadalarm onu kzdracak bir ey syleyecekler diye dm kopuyordu. Nitekim korktuum oldu. Neyzen Tevfik diye bir fenomenden hi haberleri olmadndan, ona kim olduunu sordular. "Neyzen" szcnn ne anlama geldiini renince de, "bize ney al yleyse" dediler. Neyzen'in onlarn canna okuyacan sanp, fenalklar geirdim. Oysa byk bir sknet iinde, "ney alnmaz, ney flenir" dedi. Sonra neyini klfndan kard, flemeye balad. Ben bylenmi dinlerken, arkamdan hafif hkrk seslerinin geldiinin farkna vardm: Byle bir mzii m rlerinde ilk kez duyan iki alafranga kz, biribirlerine sarlm, hngr hngr alyorlard. Neyzen'i yllarca bir hayli sk grdm. Evime de ardm; ama ok ender gelirdi. Bir defasnda Faklte'den Cihangir'deki evime dnnce, neyinin sesini duydum: Balkonda bir minderin stnde bada kurmu oturmu stanbul limann seyrederek ney flyordu. Ne var ki, Yavrunun ayhanesi ve Bakrky Akl Hastahanesi dnda bir adresini bilmiyordum. Bazen haftalarca ortadan yok olurdu. kide birde ayhaneye urardm. Ama, Yavru da bilmezdi nerede olduunu. Hastahaneye telefon ederdim; orada yatmadn sylerlerdi. Sonunda 1953'te ld haberini aldm. Sait Faik'i 1940'ta Nurullah Ata sayesinde tandm. Benim gibi Bykadal olan Nurullah Beyle, iskeleye inen yolun sandaki kahvede otururken, Burgaz'a gidip Sait Faik'i grmemizi nerdi. "O da kim?" diye sordum. "Trkiye'nin en iyi hikye yazar" dedi. Daha sonralar Sait Faik'i okur okumaz, bunun ne denli doru olduunu anladm. Edebiyatmzn en iyi yk yazan olduuna imdi de inanyorum. Neden derseniz,

benim iin edebiyatn z iirdir de ondan. Ve Sait yklerinde airdir. Ne gariptir ki, ancak iir yazarken airliini bir miktar yitirir gibi olur. Ece Ayhan'n Mortesi Requiem'de "akr gzl, mor dudakl ve patlak gzl sarn" diye betimledii Sait Faik'in gzleri, hi de patlak deildi bana kalrsa. Ama ikiyi biraz fazla karnca, "gzlerin tavada pimi balk gzne dnm gene" diye ona taklrdm. Sait Faik, klk kyafeti ve davranlaryla, yazar izer takmnn aydnlarna hi mi hi benzemezdi. Koltuunun altnda kitap tamaz, okuduklarn anlatmaz, dncelerini iddial iddial savunmaya kalkmaz, kiiliini ikide birde ileri srmez, kendinden hi sz etmezdi. Sait Faik ile tananlar, bir halk adam sanrlard onu. Haklan da vard; nk Sait Faik gerekten bir halk adamyd. Sait Faik mrn srekli bir avarelik iinde, Burgaz'da ya da Beyolu'nda dolanmakla geirirdi. ou zaman, sinemalarn nndeki fotoraflara bo gzlerle bakarken rastlardm ona. Yazmaya, hatt bu kadar ok yazmaya nasl vakit bulduuna aklm ermezdi. Odasna kapanp masasna oturarak yaz yazmadn kesinlikle biliyordum. Balk kahvelerinde, sandallarda, Adalar vapurlarnda, meyhanelerde, gzlerden uzak kelerde, cebinden kard buruuk kt paralarna bir eyler karalard dizinin stnde. Sait Faik, teki yazarlara kyasla, qk talihliydi. Geim derdi yoktu. Ekmek parasn kazanmak iin didinip durmak zorunda deildi. Annesi ona her gn belirli bir harlk verirdi. ki dnda hibir lks olmadndan, o parayla rahat idare ederdi. Byle bir annesi olmas, onun iin de, bizler iin de bir nimetti. Yoksa, kk bir ocuk kadar savunmasz olan Sait, ya232 233 am kavgas denilen o kepaze felket iinde heba olup gidecek ya az sayda ya da hi yk yazamayacakt. Sait Faik ile iletiim kurmak gt. Oradan oraya gezerdi. Burgaz adasndaki evinde de oturmazd ou zaman. Adaya gider, gene de bulamazdnz onu. Belirli bir kahveyi ya da meyhaneyi de mekn edinmezdi kendine. kili olunca ise, iletiim tmyle kopard. Bir defasnda, benim ahlak retmen yanm tutmutu. "On sekiz yandan kk ocuklara sakn satama; sinemaya filan gtrme onlar" demitim. Sait, rak iesini -stelik de dolu bir rak iesini - havaya kaldrm, tam kafamda kracakken, arkadalar araya girmi, meyhaneden karmlard beni. Sait'in ecinsel eilimleri olduu rivayet edilirdi. ok belirgin ahlak retmen yanma karn, benim bu konuda hibir yobazlm yoktur. Ecinsellerle dostluk kurar, onlar olduklar gibi kabul ederim. Tek kar ktm ey, henz yetikin olmayan, dolaysyla cinsel itileri karmakark ocuklarn doal eilimlerinden saptrlmalar; belki ecinsel olmayacakken, ya paraszlktan ya da duygulan smrlerek, ecinsellie yneltilmeleridir. yklerinden de anlalaca gibi, Sait Faik'in bir ecinsel yan gerekten de vard. Ama bana kalrsa, biseksel olan Sait'in ecinsel drtleri, uygulanmaya pek konulmayan, yani platonik kalan bir duygu, ok youn bir duyguydu ancak. Buna karlk, Sait'in kzlara k olduunu,

hem de lesiye k olduunu ok yakndan biliyorum. Hem bana kendi anlatt, hem de gzmle grdm yaad aklar. Sevdii kzlardan Eleni ile ilgili iki yk aktarmak istiyorum imdi: Sait, Eleni, Cahit ve ben, Bohem meyhanesinde oturuyorduk bir akam. Sait, kskanlk denilen duyguyu hi anlamadn anlatyordu bana. "Senin k olduun kadna o da tutulduu iin, bir erkee nasl dman kesilirsin, nasl kskanla kaplrsn?" diyordu. "Seninle ayn duygular paylaan adam, sana en yakn insandr, senin can kardeindir" diyordu. Kskanln irkinliini, yle ince bir duyarllkla, yle bir itenlikle, yle gzel anlatyordu ki, fena halde duygulanmtm, alamak zereydim nerdeyse. Derken birdenbire szn kesip, ayaa frlad. "Ulan pezevenk! Benim karma neden bakyorsun!" diye bard. Kfrettii masada, izbandut gibi be herif oturuyordu. Sait'i de, Cahit'i de i i yiyebilecek gteydiler bei de. stelik, Eleni'ye baktklar filan da yoktu. Bunu Sait'e anlatmaya altk. Hatt tedirginlii geer umuduyla, Eleni'yle ben yer deitirdik. Derken Sait, hibir ey olmam gibi, kskanl ne irkin bir duygu saydn, ayn itenlikle anlatmay srdrd. Ne var ki ben, dnceyle uygulama arasndaki uurumu grdm iin, onu ks dinliyordum artk. Anlatt, anlatt. Sonra anszn gene ayaa frlayp, "pezevenk! Sana karma bakma demedi miydim?" diye avaz avaz bard yeniden. te o zaman, ocukluumun ksa komik filmlerinde grlen durum ,oldu meyhanede: Hesapa, yalnzca izbandutlarm masasndakilerle bizim masamzdakilerin dvmesi gerekirken, herkes dvmeye balad. Masalar devrildi, iskemleler devrildi, tabaklarla bardaklar angr ungur krld, erkekler kfrler etti, kadnlar lklar att. Bu hengme, balad gibi bitiverdi anszn. Sanki biraz nce birbirlerine girmemiler gibi, herkes yerine oturdu, yemee imee devam etti. Uzun boylu, kara kuru, maa gibi denilen trden, ama ekici bir kz olan Eleni, ancak o zaman harekete geti. Elinin tersiyle bir sa yanana, bir sol yanana tokatlar atarak, yakasndan yakalad Sait'i, geri geri yrtp, meyhanenin arka ksmna itti. Orada, kafasn kez, kt kt kt duvara vurdu. Sonra basp gitti. O be zbandutla da, meyhanedeki btn erkeklerle de dvmeye can atan Sait, onu dven sevgilisine el kaldrmaynca, benim yeniden gzme girdi. Bu yaman Rum kzn aramak iin, mz de yollara dkldk. Ama o gece Eleni'yi bulamadk Beyolu'nda. Anlatacam ikinci yk de Eleni'yle ilgili. Bir k gecesiydi. Boazm fena aryordu, ar bir grip geiriyordum, ateim vard. Ve tesadfen yalnzdm evde. Gece yarsndan bir hayli sonra, apartmann zili alnd. Kapy anca, Sait'i karmda grdm. Yz gz kan iindeydi ve kanl ellerinde Rum kz234 235 nin paltosuyla izmelerini tayordu. Onu hemen ieri alp, ne olduunu sordum. Ama konuabilecek halde deildi; zangr zangr titriyor, bir eyler kekeliyordu. Toparlansn diye, ona biraz konyak iireyim dedim. Birka yudum ier imez, aznda-kileri pskrtt, rmeye balad. aknlkla, ona konyak deil, boazmn ars iin kullandm gargara ilacn vermiim meer. Ama durumun komikliine glecek halde deildim; nk Sait'in,

Rum kzn ldrd kansna varmtm. Tek dncem, onu saklamak, polisin elinden kurtarmakt. Her eyden nce, su kantlarn ortadan kaldrmam gerekiyordu. Sait, Hayat apartmannn alt kat merdivenini bitkin karken, ikide birde klar snm, elektrik dmesini arad srada, kanl elleriyle duvarlarda izler brakmt. Onu bir divana yatrdm. "Sakn buradan kprdama" dedim. Kapy Sait'in stne kilitleyip, elimde sabunlu su dolu bir kova ve bir bezle, bacaklarm tir tir titreyerek, duvarlar sildim, ka n lekelerini yok ettim. Bir sre sonra, Sait kendine geldi: Kz ldrmemi. Kavga etmiler sadece. Eleni, onun yzn gzn trnaklam. Sait de, evin camn erevesini indirmi. Yzndeki ve ellerindeki kanlar bundanm. Sevgilisinin paltosunu ve izmelerini almasnn nedeni de, verdii armaanlar baka erkeklerle gezip tozarken giymesini engellemek iinmi. Sait'in katil olmadn anladm bylece. Ama olsayd, onu gene korurdum. Sadece Trkiye'nin en iyi yk yazar olduu iin deil, sevgili arkadam olduu iin. Yazabilecei daha nice ykler varken, Sait Faik'in 1954'de daha altmn tamamlamadan, iyice yalanmadan lmesi bana byk ac verdi. Belki kendim de lme artk ok yaklatm iin, ne gariptir ki, ok yakn dostum da olsalar, canm cierim de olsalar, yatlarmn, yani ihtiyarlarn lmne katlanmak daha kolay g^ lir bana. Onlar yaayacaklarn yaamlar, yapacaklarn yap mlardr. lmlerinde bir hakszlk yoktur. Gelgelelim, yzn bile. grmediim, hi tanmadm gen birinin lmn duyunca, kendim hl yaadm iin, hem bir sululuk duygusuna kaplr, hem de ok zlrm. Ortada korkun bir hakszlk vardr nk. Yaayabileceklerini yasayamadan, yapabileceklerini yapamadan, dnyadan gp gitmitir o insan. te bu hakszla kar duyduum isyan yznden, ok kkken tanrtanmaz oldum. Hele ocuklarn, adn bile bilmediim ocuklarn lmn duyunca, perian olurum. Yzm duvara evirip lmek gelir iimden. Beni mahvqden baka bir lm tr, baarabileceklerini baaramadan, onlardan beklenenleri gerekletiremeden, ya Oblomov'luk ya da alkol yznden lp gidenlerdir. Byleleri yatm da olsa, gene allak bullak olurum. Arkadam Fikret rgp'n cenazesinde, kendimi tutamayp alamamn nedeni de budur. Genliimde tandklarm arasnda Fikret kadar yeteneklisi az bulunurdu. ok canayakn, ok sevimli, ok prl p-rld Fikret. Hem dahiliye hem de psikiyatri uzmanlna sahip mkemmel bir hekimdi. Fikret ressamd, Fikret yazard, Fikret'in yapamayaca ey yoktu. Sonunda ne oldu? Alkol bataklnda boulup gitti Fikret. ou arkadalarm byle bir akbete uramadan bu dnyadan gtkleri iin, onlar huzur iinde anmsarm her zaman. Sevgili llerimin banda Sabahattin Eybolu gelir. Ben kan balarna inanmam. Ama Sabahattin ile aramda garip bir kan ba vard sanki. O da ayn eyi duyduunu sylemiti; ondan sekiz ya kk olduumdan "sen benim kk kardeim-sin" demiti. Fiziksel grntmz, bedensel yapmz, hatt el-yazlarmz arasnda bile benzerlikler bulurdum. Bu benzerlikleri bakalar da grrd anlalan. nk 1948'de Marsilya'dan stanbul'a dnerken vapurdakiler ve daha sonralar Maltepe Askeri Cezaevinde ziyarete gittiimde, erler, aabeyim sanrlard onu. ok eskiden, mterek bir dostumuz, Sa bahat236 237

tin'i parmayla gstererek, "unu batan karsana" diye aka-lanca; tam bir itenlikle, "ben ona kyamam!" diye barmtm. "Ona kyamam" lfna, Sabahattin de, hepimizde glmtk. Oysa ok yerinde bir szd bu. Canm cierim kardeimi, ak tutkusunun ara sra kanl olabilen kyasya savana srklememin sahiden de yolu yoktu. Sabahattin Eybolu hem kardeim, hem de hocamd. Ben Fransz Filolojisi rencisiyken, 1937'de askerliini bitiren Sabahattin, bizim blme doent atand. Onun hakknda hibir ey bilmiyorduk. Trabzon'lu olduunu, bir hkmet bursuyla Dijon, Lyon ve Paris'te okuduunu duyduk. ada Fransz iiri seminerini yneteceini renince, dudak bktk. nk snfta herkes birbirinden daha kelyd bu konuda. Fransz iiriyle ilgili bilmediimiz bir tek ey bulunmadn sanyorduk hepimiz. Ama Sabahattin seminerine balaynca, bilmediimiz ok ey olduunun dakikasnda farkna vardk. Sabahattin Eybolu, deneme yazar ve evirmen olarak ok baarlyd. Ama rencisi olan bana sorarsanz, onun en byk yetenei retmenliiydi. Hasanolan Ky Enstitsn-deki rencileri de, T'dekiler de benim bu grme katlyordu. ok ey renmitim Sabahattin'den. Sadece ada Fransz iirinin ince ayrntlarn deil, daha nce de anlattm gibi, birlikte eviri yaparken, Trkenin ince ayrntlarn o retmiti bana. Hi bilmediim Anadolu'yu da biraz olsun renmitim Sabahattin sayesinde. 1930'lu hatt 194O'l yllarda, stanbul'da oturan aydnlarn, Anadolu'dan haberleri yoktu. Kendi memleketleri, hi grmedikleri, grmeyi de pek merak etmedikleri yabanc bir lkeydi sanki. Artk i turizm dediimiz olay yok, sadece d turizm vard. imdi Akdeniz ya da Ege kylarna gitmeye can atan stanbullular eskiden kendi kentlerinin sayfiyelerine giderlerdi yazlar. Ben, ilk Anadolu kilimini Sabahattin Eybolu'nun evinde grdm, ilk Anadolu trksn ondan dinledim. Sabahattin ve baka arkadalarla, Anadolu gezilerine ktk daha sonralar. 1964'de, Sabahattin, Cevat apan ve ei Gnl ile o srada Marmaris'te oturan Can Ycel'lere gitmemiz, ayrca verimli oldu trkleri renmem asndan. nk hangi szc sylersem syleyeyim, ya Sabahattin ya da Cevat, bazen ikisi birden, bu szckle ilgili bir trk sylyorlard mutlaka. "Ta" diyordum, hemen tal bir trk; "dere" diyordum, dakikasnda dereli bir trk dinliyordum. Bir sylentiye gre, Fazl Hsn Dalarca'ya bir tek szck verirseniz, o szckle ilgili bir iir retirmi birka dakika iinde. Bizimkiler de, kendi uydurmadklar trklerle yapyorlard ayn eyi. Sabahattin'i dinleyenler bunun pek farknda deildiler ama, srekli bir eyler retirdi evresindekilere. Pazartesi gnleri evinde yaplan yemekli ikili toplantlar, onunla Anadolu'da bir gezi, ya da Hrriyet adl tekneyle deniz yolculuklar, ok deiik konularn ele alnd geni kapsaml seminerlere benzerdi aslnda. Yetenekli retmenlere zg zelliin de vard Sabahattin'de: 1) rencilerine sevecen yaklam, 2) kiiliinden kaynaklanan karizma ve 3) otorite. Ne var ki, bask duygusu uyandrmayan tatl bir otoriteydi onunkisi. Hani Baudelaire bir iirinde "rien ne vaut la douceur de son autorite" der ya, o trden tatl bir otoriteydi bence. Ama kimilerine gre, biraz da bir eyhin mritleri ne egemenliiydi bu. Sabahattin ar bir enfarkts geirmiti. Ei Magdi'ye yardm etmek iin seferber olmutuk. Kimi geceler, Magdi biraz uyuyabilsin diye, ben bekledim baucunda. "Fazla kprdama, fazla konuma" filan deyince, herkes zellikle kadn arkadalar ayn eyleri sylediklerinden, Sabahatin dikbal bir ocuun isyan iinde, "ne o! Sen de mi teki kanlar gibi davranacaksn yoksa?" diyerek bana atard. Sabahattin'in ar bir kalp krizi geirmi bir hasta gibi yaamaya, "u bana zarar verir, bu bana zarar verir" gibi hesaplar yaparak kendini korumaya

hi niyeti yoktu. "Yaadm kadar yaarm, ite o kadar" diye kesip atard. 12 Mart dneminde, ei Magdi, Vedat Gnyol, Azra Erhat, Yaar Kemal'in ei Tilda ve bakalaryla birlikte, gizli Komnist Partisi kurduu ileri srlerek, tutukland. O abuk sabuk sulamalar dneminde bile, dnyann en gln sulamasyd bu. Sabahattin Eybolu, deil komnist, sosyalist bile deildi. s238 239 met Paaya inanrd. smet Paa ne kadar solcuysa, S abahattin de o kadar solcuydu. Sosyalist dncelerden yle uzakt ki, 1963'te Trkiye i Partisi'ne girdiimde, bir hayli fkelenmiti bana. Ben, gizli bir komnist rgtne girmekle sulansaydm, bunun tmyle uydurma olduunu bildiim halde, cezalandrlmak istememi normal sayar, hatt biraz gururlanrdm. Ama randevuevi ya da kumarhane ilettiim ya da mafyann karanlk para ilerine kartm iin hapse atlsaydm, ar bir hakarete uram sayardm kendimi. Ne yazk ki, Sabahattin, komnist olmak sulamasn, kiiliini lekeleyen ar bir hakaret sayd. Ynla insann komnist olduklar bahanesiyle ikence grdkleri bir dnemde Sabahattin Eybolu'nun bu sulamadan bylesine tedirginlik duymas, beni ok zmt. kinci Dnya Sava yllarnda, Fransz ve Katolik genler, Nazilerin Yahudi dmanln protesto etmek amacyla, "hepimiz Alman Yahudisiyiz!" diye bardklar gibi, tam bir Don Kiot'luk iinde, mahkemede, "mademki herkese komnistmi diye eziyet ediliyor, ben de komnistim yleyse" demesini bekliyordum belki de. Maltepe Askeri Cezaevinde drt buuk ay kapatlmas, yalnz ruhsal adan deil, sal asndan da ar bir darbe oldu Sabahattin'e. Hapisten ktktan sonra ancak birka ay yaayabildi. 13 Ocak 1973'te, yarmyl tatilinde Bodrum'a giderken, o sralarda nerdeyse yirmi saat sren o bitmez tkenmez otobs yolculuunda, Garcia Lorca'nm "Atlnn arks"ndan drt dize taklmt aklma: Aunque sepa los caminos Yo nunca llegare a Cordoba. La murte me espera Antes de llegar a Cordoba. (Yollar bildiim halde, Asla varamayacam Kurtuba'ya. lm beni bekliyor Kurtuba'ya varamadan nce.) 240 Bu dizeleri aklmdan karmak iin ne yaparsam yapaym, uursuz bir an gibi hep alyordu kafamda. "Herhalde bir kaza olacak, Bodrum'a varamayacam" dedim kendi kendime. Meer lm beni deil, Sabahattin'i beklemekteymi. Bodrum garajna varr varmaz, ikinci bir enfarkts yznden o gece ld haberini aldm.

len yakn dostlarm vard. Bir de yakndan tanmak istediim, ama ancak &r iki kez karlatm, oturup uzun uzun hibir zaman konuamadm insanlar vardr. Trkiye'nin en nemli romanclarndan biri saydm Ouz Atay ve en byk airimiz bildiim Nzm Hikmet bunlarn banda gelir. Ouz Ata/ ayakst ve o kadar az grdm ki, onunla ilgili ancak bir tek izlenim edindim: Koskocaman bir kediye benziyordu tpk. ok kocaman ve ok gzel bir kediye yle benziyordu ki, ona elimi uzatnca "miyaaav!" diyeceini sandm. Miyavlayaca yerde, "tantmza memnunum" deyince, arp kaldm. Nzm Hikmet'i, ocukluumda, yani on be yandan nce, ancak kez grebildim. Oysa bydkten sonra, onu yakndan tanmaya can atyordum. Ylnz byk bir air olduu iin deil; ok duyarl, ok iyi yrekli, ok saf bir insan olduu iin onu yakndan tanmak istiyordum. Nzm Hikmef in bu insan yann Kemal Tahir'e hapishaneden yazd mektuplarda grmtm ve airliine hayran olduum kadar insanlna da hayran kalmtm. Nzm' ilk grdmde on iki yandaydm. Kadky'de bir dost evinde akam yemeinden sonra, "Celile'nin olu, buralarda bir yerde karpuz sergisi am; gidip una bakalm" dedi annem. O sralarda efika'nm gznde bu gencecik air henz Nzm Hikmet deil, arkada Celile Hanmn oluydu sadece. Bense pek bilmiyordum kim olduunu. Geceleyin karpuz sergisine gittik. Nzm, karpuzla kavun ynlar arasnda, yerdeki samanlara uzanm, eli akanda, yatyordu. lkin gzel 241 sar bir kaplana benzettim onu. Bir kez daha baknca, kaplanlarn vahetinden tmyle arnm olduunu grdm. Kaplandan ok, o da Ouz Atay gibi, bir kediye benziyordu. nce uzun bir delikanlnn boyunda grkemli bir sarmand. Bir iki ya daha bykken, ikinci karlamamz Yalova vapurunda oldu. Halet ve ailesiyle oraya bir gezintiye gitmitik. Uzaktan akraba olduklarndan, ambel'ler Nzm Hikmet'i tanyorlard. Ben de onun airliini biliyordum artk. Gelgelelim, o acayip ocukluk dnemimin olanca kellyla, Baudela-ire'in ve Rimbaud'nun iirlerini onunkilerden ok daha fazla sevdiimi syledim. Beni hi terslemeden glmsedi; "ben de onlar severim" dedi. Ve Baudelaire'in "Le Balon" iirini, Franszca olarak bandan sonuna kadar ezbere okudu. nc ve son grmemiz, ben on be yandayken, evimizde bir akam yemeinde oldu. Yemekten sonra, Falih Rfk, Nzm'a uzun bir nutuk ekti: Mustafa Kemal'in devrimlerini srdrebilmek amacyla Cumhuriyet Halk Frkasnn onun gibi ileri grl gen aydnlara gerei varm. ok sorumluluk gerektiren nemli grevler verilebilirmi ona. Nzm Hikmet, kendi siyasal ve toplumsal grlerinden en kk bir dn vermeden, gnl rahatlyla girebilirmi frkaya, vb. (Kesinlikle anmsamyorum ama, belki mebusluktan bile lf edilmitir bu arada.) Nzm bir tek ey sylemeden dinliyordu. Sonunda Falih Rfk'nm belagat tkenince, "bitti mi?" diye sordu. Hafif bozulan vey babam, "bitti" dedi. O zaman Nzm, kahkahalar ata ata bir divann stne atlad; glmekten krlarak divanda yuvarlanmaya balad. vey babam artk fena halde bozulmutu. skemle sinden kprdayamyor, Nzm'a akn akn bakyordu. Btn bunlar olurken lfa hi karmayan annem efika, o srada harekete geti. "Ayaa kalk, Nzm!" diye emretti, Nzm ayaa kalknca, efika ikinci bir emir verdi "eil, Nzm!" Nzm eilip de annemin hizasna

gelince, efika, "ap" diye onu alnndan pt. Sonra gene gitti, sofraya oturup sustu. Bu sahnenin tam anlamn anlayamamtm o srada. Ama vey babamn bu delikanly kandrmak istediini, hi baarl olamadn; annemin de "Celile'nin olu" dedii gencin bir "aferin" hak ettiini vurgulamak istercesine, onu alnndan ptn kavramtm. 1938'de, niversite rencisiyken, Nzm Hikmet'in otuz sekiz yl yatmak zere hapse atld gnlerde aklm bama gelmiti. Bir solcuydum artk ve Nzm'n benim gibi dnenlerin airi olduunu biliyordum. Kendisi hep ierdeydi ama, iirleri hapishaneden kaard ara sra. Bunlar elimize geince, daktiloda hemen yedi kopye karr, tanyp gvendiklerimize datrdk gizlice. Yatlarm bunu anmsarlar; "saadet zinciri" denilen, sama sapan bir mektuplama olay vard eskiden: y "saadet zincirini" alnca, kopye edip baka birine yollardnz, saadet zincirinin kopmamas iin. Nzm Hikmet'in iirleri de bizim umut zincirimizdi. Nzm'm bizlere verdii umut zincirinin hi kopmamas, sesinin hep duyulmas gerekiyordu. 1950'de, Nzm' hapisten ve alk grevinde lmekten kurtarma kampanyas balad. Bu amala dzenlenen Lleli'deki iek Palas toplantsna katlanlar, tutuklanp mahkemeye karld. Bunlardan biri de, airin yllarca yatt Bursa Cezaevinin mdr Tahsin Beyin kz arkadam ehnaz Aknc'yd. Yarg, ona neden bu toplantya gittiini sotunca, ehnaz; "Nzm Hikmet yurtsever bir air de ondan" dedi. Yarg, sankla alay edercesine, "kzm, bunu da nereden kardn acaba?" diye sordu. Bunun zerine ehnaz, yirmi yann n n nlayan sesiyle "Memleketim" iirini, bandan sonuna kadar ezbere okudu. lk kez duyduklar bu iir, mahkeme heyetini de, dinleyicileri de derin bir sessizlie gmd. iirin gzellii bir yana, komnist Nzm Hikmet'in gerekten yurtsever olduu kafalarna dank etmiti herhalde. Zaten Nzm Hikmet'in iirlerinde, dinleyenleri sessizlie gmmek gibi bir keramet vardr: Vaktiyle bir Fransz filmi grmtm. Kimin ynettiini, kimlerin oynadn unuttum imdi. Film idealist bir kadn retmenin, Paris'in en yoksul banliylerinden birinde, rencilerinden neler ektiini; her eziyete gs gererek mesleine nasl devam ettiini anlatyordu. Bir sahne beni ok duygulandrmt: Snftaki lanlar da kzlar da ayrca azdklar bir srada, gen retmen, "size imdi bir iir okuyacam" der ve Nzm'm "Angina Pec242 243 toris"inin Franszca evirisini okumaya balaynca, bir mucize olur. renciler, derin bir sessizlie gmlp, onu saygyla dinlerler. M" BENC BLM Siyasal 244 Daha nce de sylediim gibi yirmi yandan beri solcuyum ve seksenimi getiim halde,

solculuum hi azalmad, tam tersine bsbtn artt. nk bu son yarm yzylda memleketimde ayyuka kan para hrsn, para uruna yaplan yolsuzluklar, hrszlklar, eit eit kepazelikleri grdm. Solculuum nasl artmasn ki? Ben ocukluumu ve genliimi, 1950'den nce, yoksul ama onurlu bir Trkiye'de yaadm. Memleketim o sralarda yabanclardan yardm beklemeyen bamsz ve haysiyetli bir lkeydi. Mill gelirin dalmasnda imdiki akllara smaz uurumlar yoktu. Ne byk servetler vard ne de korkun yoksulluklar. Okuduum Arnavutky Amerikan Kz Koleji (yani imdiki Robert Lisesi) bir zengin okuluydu. Ama teki rencilerden biraz daha .varlkl olanlar, stanbul'un grgl ailelerinden geldikleri iin, paralarn gzler nne sermeyi ayp sayarlar, hepimiz gibi davranrlar, hepimiz gibi giyinirlerdi. Oysa 1950'li yllardan sonra, durum tamamiyle deiti: Eski okulumun ok iyi bir kitapl olduu iin, ara sra kitap almaya giderdim oraya. Bir akam kitaplktayken, bir de baktm Amerikal bir retmen, heyecanlar iinde ieriye dalp "gel de kzlara bak!" diye barp hemen aaya indi. Derken ikinci bir retmen gelip ayn eyi syledi. ncs de "gel kzlara bak!" deyince, kzlar yeterince grdm, onlara neden bir daha bakmam gerektiini anlamadm syledim. "Mesele kzlar deil, stlerindeki giysiler, gel de onlara bak" dedi nc retmen. Marble Hall'a indik. retmenler arka kapnn kenarlarna dizilen iskemlelere oturmulard. Ben de onlarn arasnda oturup, mrmde ilk ve son kez bir defile seyrettim. Meer Robert Colle 247 ge'de dansl bir parti varm o akam. Kzlar nmzden geip, arka kapya gelen zel arabalara drder drder binerek oraya gidiyorlard. Biz, yoksul retmenler de, giysilerini seyrediyorduk. Byk bir olaslkla Avrupa'dan satn alman o pahal suare elbiselerini, o taklar, o mcevherleri, yksek sosyetenin berberlerinin elinden km o "kuafrleri", o ustaca yaplm makiyajlar, burjuvalarn gzlerini kamatracak o lks, liseli kzlarda grmek, son derece mnasebetsiz geldi bana. Orada renciyken, bizler de giderdik Robert College'deki partilere. Ama ok paras olsa bile, byle sslenen, byle gsteri yapan yoktu aramzda. 1950'li yllarn yeni zenginlerinin grgszlnn bir rnei, memleketimin ne denli bayalatnn bir gstergesiydi o defilede seyrettiklerim. Zenginleri sevdiini aka sylemekten hi utanmayan Turgut Ozal'dan farkl olarak, zenginlerden hi mi hi holanmam genellikle. Kendi ailemin eski serveti dahil, her zenginliin arkasnda ya bir hakszlk, ya bir smr, ya bir hrszlk ^olabilecei konusunda kukularm vardr hep. Onun iin on be yandan beri zengin olmak aybndan kurtulduum, ekmek parasn kendi alnnn teriyle kazanan alan bir kadn olduum iin gurur duyarm. Bunlar ok dinozorca dnceler elbette. Ama dinozorca dnmekten hi mi hi utanmyorum. Gnmzn para hrsna kaplm szmona ada kafal kiilerinden biri olmak ok daha fazla utandrrd beni. Aslnda yamdan tr deil (gencecik dinozorlar da vardr zaten), Turgut zal'n iportaya srd "vizyonlar", "transformasyonlara", "ykselen deerlere" hi inanmadm iin bir dinozorum. Onun "vizyon" dedii, gznn nne s-tste ylm paralar gelmesidir. Onun "transformasyon" dedii, o para ynlarnn gerekten kymetli eylerden daha nemli saylmasdr. Onun "ykselen deerler" dedii, gerek deerler deil, serbest rekabet ortamnda, herkesin birbirinin gzn daha rahata oyarak, daha ok para kazanmalarn salamak amacyla uydurulan alaka alalmalardr. Turgut zal'n millete alad zihniyet

yznden, Trkler hem daha ok para kazanmak istiyor; hem de ok paras olduunu herkesin bihne248 sini istiyor artk. Paray gzler nne sermenin bir yolu da dnler. Anadolu'da dn gelenei her zaman vard herhalde, ama stanbul'un aydn evrelerinde, milyonlarn havayi fiee dnp karanlk gkyzne savrulduu o atafatl dnler 1950'den nce pek yoktu. Benim kuamn okumu ve meslek sahibi kzlar, gsterili dnler yapmay biraz ayp sayarlard. Annemle babam bile, t 1912'de, sadece aileye ve yakn dostlara bir yemek vererek dnsz evlenmilerdi. Snfmzn en gzel kznn 1940'ta Tokatlyan Oteli'nde yaplan dn, beni bu eit trenlerden iyice tiksindirmiti: Snfmzn en gzel kz, gzel olmasna gzel, ama birazck aklszd. Okulu bitirince babas, onu ngiltere'ye yksek tahsile gndermek istemiti. Ama zaten zengin olan kz, kendinden daha da zengin bir talibiyle evlenmeyi ye tutmutu. Kz boylu poslu, talip ise bir hayli ksayd; kzn omuzuna geliyordu. Dn fotorafn e kmek iin snf arkadalar bizleri ardklarnda, bir de baktk ki, boy durumlar deimi; damat gelinden ok daha uzun oluvermi. Meer fotoraf, damad bir taburenin stne karm! Kzn smf arkadalar bizler de bu kepazelik fotorafta grnmesin diye, iftin nnde melmi, bir eit paravana oluturuyoruz. .Bir erkein ksa boylu olmasna hibir itirazm yok; hatt ok uzun boylulardan pek holanmam. Ama ksa boylu bir erkein uzun boylu grnmek iin bir taburenin stne kmas, ok irkin, ok itici geldi bana. stelik dnlerin yapld o lks otelleri, mekn olarak son derece sevimsiz bulurum. ki yl nce Ankara Edebiyatlar Dernei yneticileri altn madalya vermek iin bizi o trden be yldzl lks bir otelde iki gn konuk etmiti. O iki gn zehir oldu bana. O yapay dekorun stunlu, yaldzl, mermerli zevksiz atafat; oraya girip kan erkeklerle kadnlarn antipa tiklii ve yapayl karsnda, hibir eylerin kesemedii nl itahm bile kesilmiti. Sabah kahvaltsnda sunulan o grkemli aik bfeye bakar bakar, byle tatsz insanlar arasnda canm hibir ey yemek istemezdi. Cehenneme inansam da cehennem 249 W nedir deseler, ldkten sonra sonsuza dein byle bir lks otelin lobisinde yaamaktr derdim hi duraksamadan. amzn szde ykselen, ama aslnda alalan deerleri arasnda damarma en ok basanlardan biri "globalleme" dedikleri palavra. Ben enternasyonalizme, yani snrlarn ortadan kalkmasna, milletlerin tam anlamyla kaynamasna inanan bir dinozorum. Globalleme ise, enternasyonalizmin tam tersi benim gzmde. Globalleme lf arttka, insanlar ayn kre iinde birleeceklerine birbirlerine bsbtn dman oluyorlar. Etnik gruplar arasndaki dmanlklar artyor. eenlerle Ruslar; Bonaklarla Hrvatlar, Srplar,

Slovaklar birbirlerine giriyorlar. Marx, enternasyonalizm sayesinde btn dnya emekilerinin birlemesini istemiti. Globallemede ise birleen ancak byk kapitalistlerin ynettikleri byk irketlerin paralar. Globalleen insanlar deil, paralar ancak. amza uymak zorundayz palavrasna da hi mi hi inanmyorum. Eer yaadm an en yce ideali keyi dn-mekse; eer yaadm a toplumsal adaletsizlik stne kuru luysa; eer yaadm a inandm her eyi yadsyorsa; eer yaadm aa bayalk ve irkinlik egemense, ben byle bir aa neden ayak uydurmak zorunda kalaym? Tam tersine, bakaldrnn, direnirim byle bir aa kar. Bu yzden dinozorlukla sulanmam da vz gelir bana. nk ben dinozoru, tarihncesi alarn nesli tkenmi bir hayvan olarak deil; gemiin doruluu kantlanm ve yadsnmaz deerlerini yeni sentezler yaparak gelecee tamay amalayan bir yaratk olarak tanmlyor, dinozorluumla vnyorum. Dinozorluumla vnmekle yanlmadm gsteren bir durum da oldu geenlerde: Kurucu yesi olduum zgrlk Ve Dayanma Partisi'nin Bodrum'da dzenledii bir toplantdaydm. Baktm ki, konumaclar, bu partinin oksesliliinden, insan haklar ve kadn haklan savunuculuundan, evreciliin" den filn sz ediyor ama, sosyalizmine pek deinmiyorlar. Bu250 nun zerine oraya giderken byle bir niyetim olmad halde konumaya karar verdim. "Ben bir dinozorum" diyerek sze baladm. Ya ortalamas "yirmi be olan gencecik dinleyicilerden "yuh" sesleri ykseleceini sanmtm. Oysa, benden nce hibir konumac alklanmad hlde, ben dinozorluumu aklaynca, mthi bir alk koptu. .D.P. sosyalist bir parti olduu iin ona umut baladm; bundan nceki uygulamalara hi benzemeyen yepyeni ve doru drst bir sosyalizm istediimi; byle bir sosyalizmin insan haklarn da, kadn haklarn da, evre korunmasn da nasl olsa kapsayacan; bunun bir topya saylacan, ama ocukluumu Cumhuriyetin ilk yllarnda, yani toplumsal alanda topyalarn gerekletii bir dnemde geirdiim iin, topyalar bo hayaller saymadm syleyince, bir alk daha koptu. topyalara gerekten de inananlardanm ben. u son yzylda, dgc asndan en lgn bilimkurgu yazarlarnn bile aklnn alamayaca yenilikler icat edildiini dnrsek, topyalara inanmamann yolu var m? Bu topyalar teknoloji ve elektronik alanndayd imdiye dein. Ama siyasal, toplumsal ve ekonomik alanlarda topyalar neden geree dnmesin gnn birinde? Beyinlerinin gcnde n yararlanarak, telefonu, radyoyu, televizyonu, bilgisayar ve daha neleri neleri icat eden insanlar; erozyon yznden a kalmay, vahi kapitalizm yznden birbirlerinin yamyam kesilmeyi, savalar yznden kyma uramay ve daha nice felketleri nleyecek toplumsal topyalar neden icat etmesinler ileride? Bu topyalar, sevgilim Sir Thomas More'un t 1516'da yaratt ilk topya kadar gzel olmayacaktr elbette. Ama insanlar lme srkleyen toplumsal ve ekonomik hakszlklara ve evreyi mahveden felketlere are bulacaktr belki de. Bu toplumsal ve ekonomik hakszlklar arasnda, bir retmen olarak beni en ok perian eden, eitimde frsat eitsizlikleridir. Bir ocuun eitimi, annesinin babasnn ekonomik durumuna bal olmamaldr. Oysa imdi bir ailenin paras varsa, ocuunu nasl olsa okutuyor. ocuk pek akll saylmasa da, Orm okutuyor, meslek sahibi ediyor. Doal yetenekleri asm-

251 dan sradan bir elektrik tamircisi olacak biri, ailesinin paras sayesinde yksek elektrik mhendisi oluyor. Boyuna zel niversiteler ald iin, eitimde eitsizlik ayyuka kacaktr bundan byle. Varlkllar, ylda binlerce dolar verip ocuklarn okuturlarken, paraszlarn beli bsbtn bklecek, snrl sayda burslardan yararlanmak olasln bulamayan prl prl halk ocuu yksek eitimden yoksun kalacaktr. te bu yzdendir ki, belirli bir siyasal tutumu olmayanlarn, yani solcu olduklarn hibir zaman iddia etmeyenlerin, ya baka bir yerde retmek olasln bulamadklar ya da daha ok pa ra kazanmak iin bu tr kurumlarda almalarn normal gryorum da, solcu geinip, yksek cretlere karlk o zel niversitelerde ders verenlere arp kalyorum. Eskiden solcu olduklarn, ama artk "Ykselen Deerler" den yana cephe aldklarn aka syleseler, o kadar amayacam. Ama bir yandan solculuk taslarken bir yandan da sosyalizmin balca ilkelerinden biri olan parasz eitimi yadsmalarn aklm almyor. niversite eitimiyle ilgili, beni ok zen baka bir konuya da ksaca deinmek istiyorum: niversitelerimizde Trke yerine ngilizce eitim yaplmas tam bir rezalettir bence. Yabana diller elbette ki retilmelidir; hem de ocuk kkken ilk okulda balayarak lise renimi sresince devaml retilmelidir. Ama niversitelerde ancak yabanc filolojilerdeki Trk hocalar yabanc dil kullanabilir. rnein, ngiliz edebiyat dersi verirken, bir retim yesi ngilizce konumay, tekisi Trke konumay ye tutabilir. (Nitekim ben kendim, rencilerim ngiliz edebiyat okuduklarna gre, mmkn olduu kadar bu dili duymalar iin, ngilizce ders verirdim.) Ama imdi birok niversitede yapld gibi, btn derslerin ngilizce verilmesinin, bunun "Globalleme" denilen yutturmacanm doal bir sonucu saylmasnn, smrge olduumuzu resmen kabul etmekten baka bir anlam olamaz. Avrupa lkeleri de globalleiyor szde. Gelgelelim, Fransa'da, Almanya'da, talya'da, spanya'da ngilizce eitim yapan bir tek niversite yok. Ne acdr ki/ ancak bizim memleketimizde var byle bir kepazelik. stelik anladm kadaryla yabanc dilde yksek retim grenler, ne o dili dorudrst renebiliyorlar, ne de kendi ana dillerini. ngiKzceleri de yarmyamalak kalyor, Trkeleri de. Eitim alannda herkese eit frsatlar salanmadn, bana verilen imknlardan bakalarnn yoksun kaldn anladm an, sosyalist oldum: Yirmi yandaydm. Yirmi yandakiler kendilerini pek beenirler. Ben de kendimi bir ey sanyordum. Sonra gnn birinde trenle Anadolu'dan geerken, lokomotif bir ara duraklad. Ve bir kulbenin nnde kendi yamda bir kz grdm. Kz, bir eit gururla ban kaldrm, kaytsz gzlerle trene bakyordu. Nerdeyse gz gze gelir gibi olduk bir saniye. te o srada sanki bir imek akt kafamda. "Ben, o kulbenin nndeki kz olabilirdim; o kz da trende, benim imdi durduum yerde durabilirdi" diye dndm. Benim ben olmam, onun o olmas salt bir rastlantyd. Benim ben olmam, yabana diller bilmem, niversitede okumam, kltrl saylmam, kendi marifetim deil, bir rastlantnn sonucuydu sadece. O talihsizdi, ben talihliydim, ite o kadar. Kendimi bir ey sanan ben, toplumsal ve ekonomik dzenin korkun hakszlnn bir rnydm sadece: Byk bir kentte, ok aydn bir evrede bymtm, en iyi okullarda okutulmutum; gm tepsilerde bana kltr sunulmutu sanki. Ama o kulbenin nndeki kyl kz olsaydm, etrafm saran yoksulluun demir emberini kramayacaktm; kltrl bir evreden, iyi bir eitimden yararlanamayacaktm. Dolaysyla, ben "ben" olamayacaktm. O kyl kz, benden ok daha akll, ok daha yetenekliydi belki de. Ama o kulbenin nnde kalmaya mahkmdu mr boyunca. Bu hakszl ortadan kaldracak yeni bir dzen aray, beni solculua yneltti doal olarak. Gerekli kitaplar okumaya baladm. Bylece sosyalist, daha

dorusu komnist oldum. Eskiden, Trk Ceza Kanununda 141-142 maddeler vard. Komnist olanlar da kendilerine sosyalist demek zorundayd. Ben de kendime sosyalist derdim; ama komnisttim aslnda. nk insanlar arasnda tam bir ekonomik eitliin kurulmasna inanyorum. Eer bana profesr olarak alrken ya da emekliyken az ok rahat yaayabilmem iin ayda u kadar para gerekiyorsa; p Ahmet Efendiye de ayn 252 253 miktarn gerektiine inanyorum. Kafa ii yapanlarla kol ii yapanlar arasnda ek onomik uurumlarn almasna katlanamyorum. nk, kendi suu olmadan, salt ailesinin ekonomik durumundan tr, kol iisi Ahmet Efendiden kafasn iletmek olaslklarnn esirgendii iin, onun benim gibi profesr deil de p kaldn dnyorum ve bu yzden de mr boyunca benden daha az para kazanarak cezalandrlmasna gnlm raz deil. "Peki, b kadar keskin solcusun da, inandn dva uruna ne yaptn?" diye sorarsanz, pek bir ey yapamadm itiraf etmek zorunda kalrm. Ancak sosyalist partilere ye oldum, hapise giren arkadalar ziyaret ettim, skynetim mahkemelerine dinleyici olarak gittim, bildiriler imzaladm, toplantlara ve yrylere katldm ve her eyden fazla olup bitenlere bol bol zldm. Ne komiktir ki, siyasal adan yasad saylabilecek tek faaliyetim, kendi memletimde deil de Paris'te oldu. "Drle de guerre" (Acayip sava) da yani kinci Dnya Sava'nn ilk dokuz aynda, bir Fransz bursuyla Sorbonne'da okuduum srada, nemsiz ayak ilerinde de olsa, Polonya Komnist Parti-si'ne yardmc oldum. nk bu yasad partinin yneticilerinden biri arkadamd. Daha nce Paris'te oturan baz Trk dostlarm sayesinde, oraya gider gitmez, bu Polonyal gen doktoru tanmtm. Coku ve umut dolu prl prl bir insand. Oysa Fransz siyasal polisi srekli peinde olduu, onu sust yakalamak frsatn kollad iin, tehlikeler iinde yayordu. Sabit bir adresi yoktu. Her gece baka bir arkadann evinde, ara sra da benim otel odamda kalrd. Elbise dolabmda bir lastik iltesi vard. Onu iirip yere serer, hep ayn akay yapp, byle bir iltenin bir kadndan ok daha rahat olduunu syleyerek yatard. Keke baka bir sevgilim olmasayd da, sevgilim o olsayd. Ama ne are ki, sevgilim deildi, arkadamd sadece. Bir yandan yasad siyasal faaliyette bulunan, bir yandan da geimini salamak iin bir Fransz devlet hastahanesinde nrolog olarak alan arkadama yardm etmek iin, elimden geleni yapardm. Herhangi birinin yapabilecei vr zvr ilerdi bunlar. rnein siyasal mahkmlarn yatt hapishanelere, para/giysi ya da yiyecek paketleri postalardm. Bu iin arkasnda bir rgt olduu anlalmamas iin, paketlerin adreslerini deiik el yazlaryla yazar ve baka baka postanelerden gnderirdim. Bu yzd en elimde bazen glle gibi ar postallar filn tayarak, mahalle mahalle gezinmem gerektii olurdu. Bir de cuma geceleri otel odama, son derece sevimli, ama bir tek kelime Franszca ya da ngilizce bilmeyen, sadece Lehe konuan, sapsar bir kzla sapsar bir olan gelirdi. O sralarda fotokopi filn olmad iin, Polonya gizli Komnist Partisi'nin be alt sayfalk haber blteni her hafta benim odamda ok ilkel yntemlerle oaltlrd. Bir cuma gecesi mzn de elleri dirseklerimize kadar mrekkebe bulanmken, kapma

vuruldu. Otelin yneticilerinden biri, polisin beni grmek istediini syledi. Polonyal ocuklar, Franszca bilmiyorlar ama, durumu hemen anladlar. Pembe beyaz yzlerinden kan ekilince, illeri garip bir biimde ortaya kt. Ktlar, mrekkepler, o garip tahta letler hemen yatan altna itildi. ok bol kollu bir kimono giydim elbisemin stne. Mrekkep lekeleri grlmesin diye, ellerimi kimononun kollarna geirdim, genleri odama kilitledikten sonra, beni merdiven banda bekleyen Fransz polisinin yanma gittim. Korkumuz bounaym. Meer kaln yeil perdemi dikkatle kapatmadm iin, dar biraz k szyormu. Karartma kurallarna uymadndan, bir para cezas vermem gerekiyormu. Bunu duyunca, yle bir rahatladm, yle bir rahatladm ki, mrmde yapmadm bir ey yaptm: O pis Fransz polisleriyle cilveletim. Hi mi hi tarzm olmayan fingir fingir haller taknarak, yabanc olduumu, bundan sonra daha dikkatli davranacam syledim. Ve para cezasn da vermeden benden holanmaya balayan heriflere yapmack glckler datarak, odama geri dndm. Hemen pencereye koup perdeyi kapatnca, Polonyal genler durumu anladlar. Sevinle kucaklatk. Polonya gizli Komnist Partisi'nin haber bltenini oaltmak bittikten sonra, kzla olan, doktor arkadan lastik iltesini iirip, yanyana yattlar. 254 255 1 O iki gzel ocuun ne olduunu bilemem. Ama stanbul'a dndkten ksa bir sre sonra, doktor arkadamn Nazi igalinin ilk ylnda kuruna dizildiini rendim. Kendi memleketimde edilginliim, bama bir bel gelir korkusundan ok, politik konularda dpedz gerizekl olduumu bilmemden kaynaklanyordu. Profesr unvanmdan tr, yesi olduum partilerle derneklerin ynetim kurullarnda bana ilkin grev vermeyi dndler. Ne var ki, benim bu ilere aklm ermediini, en sylenmemesi gereken szleri patavatszca syleyeceimi, gaf stne gaf yapacam anladlar ok gemeden. Politik aptallmn bir tek komik rneini vermekle yetineceim: yesi olduum Trkiye i Partisinin bir kongresinde, arkadalarm Mehmet -Ali Aybar ile Behice Boran' dinledikten sonra, ikisinin de ne gzel konutuklarn, parti ilerinin ne kadar uyum iinde yrdn syleyerek ktm o toplantdan. teki partililer, "u zavall budalaya bak" dercesine acyarak bana baktlar. nk o toplantda, sevgili dostlarm Mehmet -Ali ile Behice, tam kart politikalar gderek birbirlerine girmiler meer. Bir sre sonra da parti blnd zaten. imdi iin asl tuhaf yan u ki, politikann inceliklerine akl hi mi hi ermeyen ben, kendimden ok daha aklllarn uzun zaman kavrayamad baz siyasal gerekleri onlardan ok daha nce seziverdim. rnein Sovyet Rusya'daki durumu, orada gerek bir komnizmin kurulamadn, bu gidile ileride de kurulamayacan ok abuk anlamtm. Ve hibir zaman Maocu-lar grubuna girmediim halde, anti-Sovyet bir komnisttim teden beri. Bunun balca nedeni, Rusya ile ilgili srekli kitap oku-mamd. Komnizm dmanlarnn kitaplarn okumuyordum elbette. Komnizme yzde yz inanan, Sovyetler Birlii'ne byk umutlarla giden, orada korkun dkrklklarma urayanlarn yazdklarn okuyordum. Rejimin dmanlar olmakla sulananlara kar alan byk siyasal dvalarn Sovyetler tarafndan yaynlanan resm tutanaklarn okumak beni perian etmiti. nk rejime szde hainlik ettikleri iin mahkemeye verilen bu adamlarn, ne pahasna olursa olsun komnist dzeni kurtarmak uruna kendi kendilerini sulu gsterdikleri besbelliydi-

Stalin'in zorbalna deinmeyeceim; amalarnn snflan ortadan kaldrmaktan ok ayrcalkl yeni bir yksek snfn kurulmas olduuna deinmeyeceim; insan haklarnn ayaklar altna alnmasna deinmeyeceim; gulag'lara, akl hastahane -lerine, Macaristan ve ekoslovakya olaylarna deinmeyeceim. Bunlar herkese bilinir zaten. Ama Rus Devriminin, zellikle Lenin'in lmnden sonra, edebiyata ve sanata dmanca tutumu hi aklmdan kmyor. "Intelligentsia" Rusa bir szcktr. Ve ne gariptir ki, Rusya, Devrimi destekleyen Intelli-gentsia'sm, yani aydn takmn, inanlmaz bir bask altna ald. Picasso'ya neden komnizme yneldiini sorduklarnda "temiz bir su kaynana gider gibi komnizme gittiini" sylemiti. Ama bu kaynaktan sanki zehirli sular akyordu Rus sanatlaryla edebiyatlarna. zgrlkten yoksun bir ortamda sanat yaratmann yolu bulunamayaca bilindii halde, Rus sanatlar, kk polis hafiyelerinin zihniyetini tayan adamlarn bitikleri kalplara tklmaya allyordu. Anna Ahmatova gibi bir air, olunu h apisten kurtarmak iin, Stalin'i ven iirler yazmak zorunda kalyordu. Meyerhold gibi byk tiyatro adamlar, Osip Mandelstam gibi byk airler Stalin'in kamplarnda lyordu. Mayakovski ve Yesenin gibi devrime inanan airlerin daha krkna basmadan kendilerini ldrmeleri, bu fiyaskoyu kabul etmek zorunda kalmamak iindi belki de. Sovyetlerde olup bitenler stne kukularm sol dmanlarna hi sylemiyordum elbette. Ama kendi ideallerimi paylaanlara sk sk ayordum bu konuyu ve en yakn dostlarml a birbirimize giriyorduk. Ne gariptir ki, eletirilerime ok sert tepkiler gstereceini sandm Behice Boran, bana kar hi de hain davranmyordu. sava, ekonomik sorunlar, kinci Dnya Sava, Batnn dmanl yznden benim dlediim gzel sosyalizmin orada henz tam kurulamadn kabul ediyordu. Ama ileride mutlaka kurulacana inanyordu. Buna ne kadar candan inand aklma geldike, Rusya'nn imdiki irkin durumunu grmeden 1987'de lmesine sevinirim. Kimi solcu arkadalarm Behice kadar hogrl deildiler bana kar. rnein 1953'de Stalin'in lm haberini aldmz gn, bunlardan 256 257 biri evimdeydi. Ah vah edip dvnen delikanlya, yumuak bir sesle "onun lm komnizm dvas iin belki daha hayrl olur" deyince, hmla ayaa frlad. "Alak!" diye bararak, kapy arpp kt evimden. Ama sonra ne oldu? Bana "alak" diye kfreden, 12 Eyll'den sonra, tam bir tornistan yaparak, zalist oldu. Bense, her zaman olduum gibi komnist kaldm. Geri Sovyet Rusya'da benim dlediim ideal komnizm kurulamamt. Ama toplumsal dzende ok olumlu deiiklikler yaplmt gene de. Hi kimse a deildi; herkesin iyi kt bir ii vard; herkesin, ok kk de olsa, barnabilecek bir evi vard; eitim de salk hizmetleri de cretsizdi. te bu yzdendir ki, Rusya'da ve Dou lkelerinde, Gorbaov'un nerdii trden baz deiiklikler, daha demokratik yntemlere doru bir ynelme bekliyordum da, bylesine iren bir k, Rusya'nn vahi kapitalizmlerin en vahisini benimseyeceini, Mafya'nm egemenliini, yani btn bu kepazelikleri beklemiyordum. 1979'da bir turist grubuyla Rusya'ya yaptm bir haftalk gezi srasnda, kaldrmlarda mteri bekleyen gzel Rus kzlarn grmtm. Ama liselerde en iyi meslek konusunda yaplan bir aratrmada, on alt yanda Rus kzlarnn, birinci en iyi meslek olarak iletmecilii, ikinci en iyi meslek olarak da fahielii aka seeceklerini beklemiyordum.

1917 Rus Devriminin sonu kt, hem de ok kt oldu. 1789 Fransz Devriminin sonu da kt, hem de ok kt olmutu. Ama ne gariptir ki, Yeltsin'lerin ynetiminde kapitalizmlerin en berbat da, terr dnemi ve Napoleon'un savalar da, bu iki devrimin ann sndremedi gene de. zgrlk, eitlik, kardelik kavram insanla her zaman k tuttu u gibi, Le-nin'in devrimi de insanln yolunu aydnlatacaktr her zaman. imdi sonu kt olan baka bir devrimden, Fransz htilali ya da Rus ihtilali gibi btn dnyay deil, sadece biz Trkleri ilgilendiren bir devrimden, 27 Maystan sz etmek istiyorum. 1960'da henz domam ya da kk yata olanlar, "bu kocakar delirmi! O ilk asker darbeye nasl devrim diyebilir?" diye hop oturup, hop kalkacaklar, fkeden kpr kpr kprecek-ler. Haklar da var; nk 1960'da krkn gemi olan bizler gibi, o gnleri yaamadlar. Onlarn gznde 27 Mays, teki darbelere rnek olan bir ordu mdahalesi. Oysa hi de yle deildi aslnda. nk bu darbeyi, bata generaller, btn ordu deil, Mill Birlik Komitesi denilen kk bir subay grubu yapmt. General Cemal Grsel bile, son dakikada gemiti harektn bana. Biraz nce sylediim gibi, 27 Mays kt bitti. ok olumsuz yanlar oldu. Yassada . dvalar, mahkmiyetler, Adnan Menderes, Fatin Rt Zorlu ve Polatkan'm aslmalar onarlmas imknsz gaflard. Onlar idam ederek kahraman haline getireceklerine, Mustafa Kemal'in yapt gibi srgn etmekle yetineceklerdi. 147 retim yesini sorgusuz sualsiz, stanbul'daki ve Ankara'daki niversitelerden atmalar (zaten baka kentlerde niversite yoktu o gnlerde) tam bir rezaletti. Demokrat Partisi hkmeti benim profesrlm tasdik etmemiti aylarca. 27 Maystan sonra persona grata oldum. Austos sonu, Mill Birlik Komitesinin onay ve Cemal Grsel'in imzasyla profesrle atandm. ki ay sonra da, 28 Ekim 1960'da 147 retim yesiyle birlikte nivesiteden kovuldum. Tam bir tutarszlk rneiydi byle bir davran. Beni iki ay sonra ata-caksanz, neden izzet ikram onayladnz profesrlm? Bu hakszlk yznden korkun bir ok geirdim. nk 27 Ma -ys'a inanmtm. Yanp tutuup bir ak evlilii yaptktan iki ay sonra, sevgili kocasn mutfakta hizmetiyle basan bir kadncazn yrekler acs durumuna dmtm. Gelgelelim kendimi psikolojik bunalmlara brakacak durumda deildim. Bir yl nce boanmtm, anneme, dadma ve iki ocuuma bakyordum. Halamdan miras kalan imdi oturduum daire yoktu. Daha sonralar Bodrum'da 30.000 liraya aldm kk ev yoktu. Bankada be kuruum yoktu. Son paramla on bin liraya Buhara taklidi bir kk hal almtm. Bunu srtma ykleyip Divan Yolu'nda aldm halcya geri gtrdm. Durumu anlattm. Dokuz bin liraya karlk geri almasn rica ettim. Sekiz bine, sonra yedi bine indim. Namussuz herif gene kabul etmedi. lk iki ay yardma koan arkadalarm oldu yi ki. Kara gn dostunun ne demek olduunu o zaman anla258 259 dim. Biri hemen koup kira parasn dedi mal sahibine. Yllardr grmediim tandklarm beni arad, zel dersler, eviriler buldular bana. Falih Rfk, Mustafa Kemal stne kitap yazan, ama Trke bir tek kelime bilmedii iin, bir yardmc isteyen Lord Kinross ile beni tantrd. Bu sayede de para kazandm. * niversitedeki iimden uzak kaldm o bir buuk yl ok didindim, ok yoruldum; ama bir

korkumdan da kurtuldum: Yirmi yamdan beri devletten maa alyordum ve devlet bana her ay belirli bir para vermezse, a kalacam sanyordum. Oysa durumun hi de yle olmadn, salt kendi gayretimle ailemi geindirebileceimi anlamtm. Kendime gvenim mthi artmt. Ekonomik sorunlarn bundan byle belimi bkemeye-ceine inanyordum. Devlet bana para vermezse a kalrm korkusundan syrldm iin, niversiteye geri dnnce geirdiim baka bir sknty da kolayca atlatabildim: Kim olduunu ok iyi bildiim Faklteden bir meslektam, snfta komnist propagandas yapyor diye, adl mercilere beni resmen ikyet etmi meer. Fransz Devrimi srasnda yaayan nl Thomas Paine'in 1792'de yazd nsan Haklar kitab stne ders verirken yap mm bu propaganday. Dorusunu sylemek gerekirse, herhalde durup dururken bir karaalna, pisi pisine bir iftira deildi bu. Elime frsat getike, snfta da snf dnda da biraz komnist propagandas yapardm mutlaka. Yapmamay da ahlka aykr bir korkaklk sayardm. Frsat bu frsat, Thomas Paine gibi bir devrimciden sz ederken, neler sylemiimdir kim bilir. Ne gariptir ki, rencilerim, byle ileri geri konumama itiraz etmezlerdi. Ancak bir tek renci dersten ktktan sonra bu konuda bana atmt. O da Trk deil, Amerikal bir gent i. Devlet memuru olduumdan, mahkemeye sevkedilmeden nce, niversitede bir soruturma ald. Soruturmay yrten hukuk profesr, kim olduklarn bilmediim on iki rencimi sorguya ekti. Hibirinin beni ele vermediini, hatt derste aldklar notlarda mnasebetsiz bir ey ortaya kmamas iin, o notlarn baz yerlerini yeniden yazdklarn sonradan rendim. Ancak blmdeki meslektalarmla grp, hocalarnn bana bir bel gelmemesi iin nasl davranmalar gerektii konusunda danmlard. Soruturma aylarca srd halde, ne gariptir ki, bana hibir ey sorulmuyor, sadece rencilerim sorguya ekiliyordu. Sonunda hukuk profesr beni ard. Gene bir ey sormadan, bana uzun uzun kt kt baktktan sonra yle dedi: "Ben sizin neler dndnz, neler sylediinizi tahmin ediyorum. Ama rencileriniz size ok bal; size toz kondurmuyorlar. Hatt onlardan biri dedi ki: Mna Hanm iin komnist derler teden beri. Ben, komnizm nedir bilmiyorum. Ama Mna Hanm sahiden buna inanyorsa, deme k ki, iyi bir eydir. nk onun kt bir eye inanmasnn yolu yoktur." Artk ne biim hukuk profesryse, karmdaki suratn asm, bana hep kt kt bakt halde, geni bir srtma yayld yzne. nk duyup duyabileceim iltifatlarn en byyd bu. mrmde hibir eyle iftihar etmedim, kim olduunu hl bilmediim rencimin bu szyle iftihar ettiim kadar. 147'lik olduuma gre, 27 Mays darbesinin kurbanlarndan biriyim. Haksz yere iimden atldm. Baka bir devlet memuriyetinde almam yasakland. Dmdzlak ortada kaldm. Ne var ki, 27 Mays'm, 12 Mart ve 12 Eyll'den bambaka olduuna kesinlikle inanyorum gene de. 27 Mays, tekiler gibi faist bir eylem olarak deil; ilerici, hatt solcu bir yan olan, devrimci saylabilecek bir hareket olarak balad. 27 Mays'tan gn sonra, Mill Birlik Komitesinin bakan Cemal Grsel Vatan gazetesine, bir cunta liderinin azndan kmas hi olas grlmeyen u inanlmaz lflar sylemiti: "Memleketimizde komnist partisinin muvaffak olacana inanmyorum. Bir sosyalist partinin lzumuna inanyorum. Memlekette sosyal meselelerin halline yardmc olabileceini tahmin ediyorum." Nitekim 27 Mays'tan bir iki yl sonra Trkiye i Partisi faaliyete geti. Memlekette o gne kadar grlmemi Sosyalist eylemler balad. T..P.'in binlerce yesi vard. 1965'de TBMM'e on be milletvekili gnderecek kadar glenmiti. Eer 27 Mays ve 27 Ma-ys'm kabul ettii o olaanst ilerici

anayasa olmasayd, ne T..P. geliebilirdi, ne de sendikalar. Nitekim teki iki faist dar260 261 benin; zellikle 12 Eyll'n ilk ii, ilerici 27 Mays'm o gzel anayasasnn yerine imdiki gerici anayasay koymak ve ii hareketine sekte vurmak iin DSK'i kapatmak oldu. 28 Nisan 1960'da, stanbul'da ertesi gn de Ankara'da balayan olaylar, bir ay sonra, 27 Mays darbesiyle sonuland. Darbeden nceki otuz gn, bu uzun mrmn en ilgin gnleri sayyorum hl. Kendi kuamdan bir ben deildim byle dnen. ok daha sonralar bir gazeteci Aziz Nesin'e 27 Mays 1960'm anlamn sorunca, "27 Mays'm tek anlam bizim kuan solcularnn bir ay boyunca mutlu olmalaryd" demiti Aziz. O otuz gn, bir ihtill havas iinde yle heyecanlar yaadk ki, mutlu olmamamzn pek yolu yoktu. Zararsz bir renci yryyle balad her ey. yice aztan Demokrat Parti bir tahkikat komisyonu kurmu, diktatrle doru yneliyor, nne geleni tutuklamaya hazrlanyordu. Adnan Menderes, TBMM'inde "siz isterseniz Halifelii geri getirirsiniz" ya da "benim aday gsterdiim odun kt bile milletvekili seilir" gibi sama sapan lflar ediyordu. Bunlar protesto etmek iin, niversite rencileri yrye gemiti. O sralarda zgrlk szc henz kullanlmadndan, "hrriyet istiyoruz, kahrolsun diktatrlk!" diye baryorlard. Bu rencilerin ounun politik bilinleri yoktu; solculukla uzaktan yakndan ilikileri yoktu; devrimden, Marksizm'den, anti-emperyalizmden hi haberleri yoktu. Ancak 27 Mays'tan sonra rendiler bunlar. O sralarda basklara ve hakszlklara kar belli belirsiz bir bakaldrma duymaktaydlar sadece. Eer atl polisler, (yan sayfada grlen gazete kuprnden anlalaca gibi) olaanst bir iddet gsterisiyle, ilkin kl sandm upuzun coplarn ekip dmana saldrrcasna stlerine saldr -masayd, ocuklar uslu uslu fakltelerine ya da evlerine geri dnecekler, 27 Mays filn da olmayacakt byk bir olaslkla. Gelgelelim polis azdka azyordu. Acemi biniciler olduklar iin, otobslere arpan atlarndan dyorlar, kendileriyle birlikte zavall hayvanlar da yerlerde yuvarlanyordu. Bu atlardan birinin bir taksinin stne kmas, asla unutamayacam gerekst bir grntyd. Yeni Sabah, 29 Nisan 1960. Polisler, Beyazt Meydan'nda rencilere ate ap gaz bombas atmakla yetinmediler. Bumin Yamanolu'nun emrinde iki ciple niversitenin bahesine daldlar. Rektr Sddk Sami Onar ile Profesr Sulhi Dnmezer, onlar kimsenin armadn, byle bir ey yapmaya haklan olmadn syleyince, Zeki ahin adl polip, "kesin sesinizi! Bunlar siz kkrtyorsunuz zaten!" diye bararak, ikisine de birer tokat atp yere frlatt. Alnndan hafif yaralanm, gmlei kana bulanm Rektr cipe srklyorlard; o da "binmem!" diye direniyordu. O zbandut gibi polisler, babalar yanda ve ufak tefek bir adam olduu halde, onu cipe tkamyorlard. Derken, hukuk eitimi grm, dolaysyla Sddk Sami'yi tanyan, biraz daha akl banda bir iki gvenlik mensubu oraya kotu. Niyetleri doktor armak, Rektre bir tetanoz inesi yaptrmakt. Ama Sddk Sami "ist emem, istemem!" diyordu sadece. Emniyete gtrlmeden nce kanl gmleini srtndan karmas iin yalvaryorlard. Hatt Kemal Aygn, ona kendi gmleini vermeyi nerdi. Bizim Rektr gene "istemem, istemem!" diye direndi. Bu rektrmzle o gn de, daha sonralar da her zaman gururlandm. Sddk Sami Onar,

Trkiye'nin ilk niversitesi 262 263 olan stanbul niversitesi'ni haysiyetle temsil etti her zaman. Ne kendi hkmetine boyun edi ne de yabanclara. rnein, Yale'in kuruluunun bilmem kanc yldnmn kutlamak zere onu Amerika'ya davet ettiklerinde kabul etti. Ne var ki, o yllarda ABD'ye giri vizesi isteyenleri kk dren bir uygulama vard: Parmak izleri alnrd. Sddk Sami bunu duyunca ayaa kalkm; Konsolosluktaki memurlara ABD'ye gitmekten vazgetiini nezaketle bildirip, kapya doru ynelmi. Onlarn "ama bu bir formalite ancak" diye yalvarp yakarmalar bir ie yaramam. Ve bildiim kadaryla, bizim Rektr, parmak izi vermeden ABD'ye giri vizesi alan tek kii olmu. niversite bahesinde Rektr polislere kar direnirken, Beyazt meydannda kyametler kopuyordu. "Rektrmz isteriz!" diye baran genlere kar atl polisler, tabancal, gaz bombal bir sava amlard. yi ki, saat 15'te skynetim ilan edildi. "Katil po lisler!" diye yuhalanan emniyet gleri ortadan ekildi, onlarn yerini askerler ald. Daha sonralar bu olaylar yznden Hrriyet Meydan ad verilen Beyazt'da halk da birikmiti artk. rencilerle birlikte, halk da polise yuh ekiyor, askerleri alkl yordu. Bu arada niversiteden ayrlmay reddeden Sddk Sami'nin bakanlnda Senato toplanmt. Bizler, retim yeleri de, verilecek karar bekliyorduk. Polisin izinsiz niversiteye girmesini, Rektr ve bir profesr yerlerde srklemesini protesto etmek iin, herkesin istifa etmesi; niversitenin de otomatik olarak kapanmas gerekirdi bana kalrsa. Ama bizlerde istifa etmek diye bir karar yoktur her nedense. (Daha sonralar da aralarndan 147 kii hibir soruturma yaplmadan kap dar edilince, hibir retim yesinin aklna istifa etmek gelmemiti.) Bu yzden de, niversiteyi Senato deil, hkmet kapatt o gn. niversite kapatlm, dersler kesilmiti; ama bizler, Beyazt Meydan'nda olup bitenlerden ve rencilerden haber alabilmek iin, oralardan hi ayrlmyor; o sralarda byk kapdan girerken solda olan Rektrlk binasna her gn geliyorduk -"Bizler" derken, btn retim yelerinden sz etmek istemi264 yorum elbette. Tutucular ve stat quo'cular, yani retim yelerinin byk ounluu, kutsal Demokrat Parti hkmetine bakaldran rencilere di biliyor, onlarn iddetle cezalandrlmalarn istiyorlard doal olarak. Evlerine kapanmlard. Henz ortada solcu bir hareket olmad halde, dleri kopuyordu gene de. Ancak kk bir grup' vard rencilerin Beyazt meynanmda neler yaptklarn Rektrln pencerelerinden seyreden. Ne ilgintir ki, Rektrlkte alan kk memurlar ve daktilolar bizlerden yanayd. rnein rencilerin aada bir trk sylediini duyuyor, ama szlerini tam anlayamyor-duk. O zaman kk memurlar, daktiloda bunlarn hemen yedi kopyesini karp elimize tututuruyorlard. 27 Mays'tan nceki otuz gnn mill mar haline gelen Gazi Osman Paa trksn bylece rendik: Olur mu, byle olur mu? Karde kardei vurur mu? Kahrolas diktatrler Bu dnya size kalr m?

Mustafa Kemal'in Trk genliine ok nemli mesajlar veren iliik szlerini de renciler sokaklarda datyorlard: Anladm Trk Genlii Trk genci, inklplarn ve rejimin sahibi ve bekisidir. Bunlarn lzumuna, doruluuna herkesten ok inanmtr. Rejimi ve inklplar benimsemitir. Bunlar zayf drecek en kk veya en byk bir kprt ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardr, jandarmas vardr, ordusu vardr, adliyesi vardr, demiyecektir. Hemen mdahale edecektir ve kendi eserini koruyacaktr. Polis gelecektir, asl sulular brakp sulu diye onu yakalayacaktr. Gen, "Polis henz inklp ve cumhuriyetin polisi deildir" diye dnecek, fakat asla yalvarmayacakt r. Mahkeme onu mahkm edecektir. Gene dnecek "demek adliyeyi de islh etmek, rejime gre dzenlemek lzm" diyecek. Onu hapse atacaklar, kanun yolunda itirazlarn yapmakla bera265 ber, meclise telgraflar yadrp hakl ve susuz olduu iin tahliyesine allmasn, kayrlmasn istemiyecek... Diyecek ki: "Ben iman ve kanaatimin icabn yaptm. Mdahale ve hareketimde haklym. Eer buraya haksz gelmisem, bu hakszl meydana getiren sebep ve milleri dzeltmek de benim vazifemdir." te benim anladm Trk genci ve Trk genlii. O sralarda sokaklarda datlan iirler ya da dzyaz metinler arasnda, Nzm Hikmet'in iirleri de vard, Fethi Giray'n bir Ankara trksn deitirerek yazd be dize de: Ankara'nn tana bakma, Gzlerimin yana bak! Bir sabah vakti kaldr ban Etnografya Mzesinden u memleketin haline bak! O gnlerde Rektrlk binasna dadanan retim yeleri arasndaki dayanma ve kardelik havas, babam yanda olduu halde, vaktiyle "eolu eek!" diye kfrettiim bir Hukuk Profesryle barmama da neden oldu: iei burnunda bir asistandm. Arkadalarm Mehmet-Ali Aybar ve Ragp Sarca ile birlikte, Hukuk Fakltesinde doent olan bir hanmn evine aya gitmitik. O srada profesr olan bu bey de oradayd. Kk parman havaya kaldrarak ay fincannn kulpunu tutmas ve yabanc dil bildiini asla unutmamamz iin, yar Trke yar Franszca konumas biraz sinirime dokunmutu zaten. Bu da yetmiyormu gibi, adamcaz, benim Halide Edip'in asistan olduumu renince, "kk hanm, Halide Edip'in babasnn Yahudi olduunu sylerler, acaba doru mu?" diye sormaz m? Ben, buz gibi bir sesle, "hi bilmiyorum, efendim; ama Yahudi olsun ya da olmasn, bunun ne nemi var ki?" dedim. Hukuk Profesr, "kk hanm, hi nemi olmaz olur mu? Yahudi babas olmas bir ayptr" deyince, gzm karard. Ayaa frladm. Beni ok hakl olarak evine bir daha hi armayan hukuku hanma, "buraya anti-semitizm yapacak 266 eolueeklerin geleceini bilmiyordum. Kusuruma bakma, ben gidiyorum" deyip, hemen salonun kapsna yneldim. Mehmet -Ali ile Ragp da, yalnz kalmayaym diye, sokak kapsnda bana yetitiler. Hukuk Fakltesinden tandklar bu hocalarna pek fazla

muhabbetleri yoktu anlalan. Ne var ki, yllar sonra, o heyecanl gnlerde Rektrlk binasnda bu adamla karlanca, ona elimi uzattm. "Beni hatrladnz m acaba?" diye sordum yzszce. Adam, "aman efendim, sizi unutmam hi mmkn m?" diyerek, nne baknca, beni glme tuttu. Elini skp yanndan gittim. Daha sonralar da, hep uzaktan selmlatk. u srada her ne kadar ayn safta saylsak da, "Yahudi babas olmak bir ayptr" diyen bir adam barma bakacak deilim ya. . Irkln her biiminden nefret etmiimdir teden beri. Hele ok byk adamlar yetitiren Yahudi soyuna kar dmanlk konusunda ar bir duyarllk iindeyim. nk Amerika'ya ancak iki kez gittiim ve sadece iki ay kaldm iin Zenci dmanlnn rneklerini grmedim. Ama kinci Dnya Sava'nda alt milyon Yahudinin toplama kamplarnda nasl yok edildiini uzaktan da olsa yaadm. stelik beni fena halde tedirgin eden bir durumla da karlatm sk sk: Bu tr aptalca nyarglardan tmyle arnm, ok uygar sandm kiilerin durup dururken Yahudi dmanl yaptn dehete kaplarak grdm. Bunlardan biri, bizim Trk Yahudilerini annem efika'ya ekitirmeye; Trkiye'den neden Einstein'larm, Dis-raeli'lerin, Proust'larn kmadn sormaya kalkmt bir gn. efika, adam yle tepeden trnaa bir szm, "Beyefendi, biz neyiz ki Yahudimiz ne olacak?" demiti. Bu soru zerine adam da sessizlie gmlmt. Vatanseverlii kendine meslek edinenlerden biriydi bu adam ve Yahudi dmanlarndan ne kadar nefret edersem, bu profesyonel vatanseverlerden de o kadar nefret ederim. Onlara baktka, sevgilim Dr. Johnson'un On Sekizinci Yzylda syledii gelir aklma: "Patriotism, Sir, is the last refuge of a scoundrel" (Vatanseverlik, efendim, bir namussuzun son smadr) demiti Dr. Johnson. Gerekten de bu namussuz heriflerin ya 267 'I da karlarn namussuzluu arttka, vatanseverlikleri de o derece artar. Vatanseverlik namussuzlukla yle zdelemitir ki onlarda, benim gibi memleketinin tana toprana bal kalan, baka bir lkede oturmay aklndan geirmeyen gerek yurtseverler, bu duygularn bir ayb saklarcasma gizlemek zorunda kalrlar. nk ne yazk ki, vatanseverlik namussuzluk ve faizmle eleledir sanki. rnein, spanya Savanda, "viva la muerte! Abajo la intelligencia" (Yaasn lm! Kahrolsun zek!) gibi ortaya iren bir slogan atan General Millan Astroy da vatansever geinir. Yurtseverlikle milliyetilik kavramlar birbirine karr genellikle. Oysa bu ikisi arasnda dnyalar kadar fark vardr. Yurtsever, doduu byd topraklan sever; kendi milletinin insanlarna yaknlk duyar. Oysa milliyeti, kendi memleketini yeryznn en stn lkesi, bu lkenin insanlarn dnyann en stn soyu sayar. Hatt rnein, Almanya gibi baka lkelere bask yapp, onlar egemenlii altna almak ister; bylece faizme ynelir. te bu yzden de benim gibi enternasyonalizme inanan bir solcunun yurtsever olmas ok doaldr da, milliyeti olmasnn yolu yoktur. Hep birlikte bir eyleme katlmann cokusunu mrlerinde ilk kez tadan rencilerin, evlerine geri dnp uslu uslu oturmaya hi niyetleri yoktu. Menderes hkmeti ekilinceye kadar eylemlerini srdrmeye kararlydlar. Bir gn sonra, renci ayaklanmas Ankara'ya da sramt. Orada da polis, bir dman kalesine saldrrcasma, ate am, Mlkiye'nin

duvarlarn delik deik etmiti. Sonra da ieriye girip, rencilerle birlikte hocalar da coplamlard. Her naslsa, dakikasnda reniyorduk bu haberleri. Oysa gazeteler ikide bir kapatlyor ya da sansr ediliyordu. Sansr edilen yerlerin bo braklmas gzel bir uygulamayd. nk gazetelerin o bo kalan yerinde kim bilir neler yazlyd diye meraka kaplan okuyucularn dgc daha da ok ilemeye balyordu. Devlet radyolar (zel radyo yoktu zaten) bu konu larda hi bilgi vermedii, sadece Menderes hkmetini desteklemek amacyla kurulan Vatan Cephesinin uzun listelerini okuduklar halde, yabanc radyolar, zellikle BBC sayesinde, neler olup bittiini dakikasnda reniyorduk. Kahvelerde, Ankara'dan haberler balar balamaz, biri kalkyor, hi kimse itiraz etmeden radyoyu kapatyordu. Bir sre sonra da yabanc bir radyonun haberlerini buluyordu. Ne ilgintir ki, BBC yani ngiliz devletinin bamsz radyosu, bakaldran rencilerden yana cephe almt. Menderes ve bakanlarn kiisel hrslarna kaplm, dolaysyla yasalln yitirmi bir hkmet sayyordu. 27 Mays olunca da, byle bir hkmete boyun een Meclisi sulayarak, asker darbeyi aka destekledi. 29 Nisanda niversite bahesine girip Atatrk antnn evresinde yere oturan rencileri oradan uzaklatrmak istediler. Ama kzl olanl genler niversiteden ayrlmamaya kararlydlar. Bahenin dndaki halk da onlara destek veriyor; parmaklklarn arasndan, simitler, ekmekler, peynirler uzatlyordu ieriye. Elinde yiyecek paketleriyle yardma koanlardan biri Yldz Kente/di. Lle Oralolu da oradayd. Benim gremediim kim bilir daha baka kimler geliyordu niversite bahesinin parmaklklarna. Askerler, rencilerin niversiteden hemen kmasn istiyordu. Sk Ynetim Komutan General Fahri zdilek, be alt hoparlrl kocaman bir kamyonun stne trmand; hemen da lmazlarsa, tutuklanacaklarn bildirdi. Geri renciler askerlere kar deildiler; ama eylemlerinin esriklii iinde, onlara boyun emeye de hi niyetleri yoktu. "Trk genlii dalmaya-cak!" diye bardlar hep bir azdan. Bunun zerine, niversitenin bahesine cemseler, cipler doldu. Elektrikler kesildi, sular kesildi. Nedendir bilmem - belki de genleri yldrmak iin -evrelerine tel rgler sarlmaya baland. Gene de yerlerinden kprdanmayacaklar anlalnca, onlar asker aralara doldurup Davut Paa Klasna gtrdler. Ne var ki, kzlar hemen serbest brakmlard. Kavaklarda aralar yavalatp, olanlarn aaya atlamalarna da gz yumuyorlard. Davut Paa'ya gtrdklerini de hemen ertesi gn serbest braktlar zaten. 268 269 Rektrle retim yelerinin Rektrlk binasndan kmalar, o gece rencileri tek bana brakmalar beni ok zmt. Hocalarla gitmek istemiyordum. rencilere de katlamyor dum; nk ocuum yanda bu genler benden kukulanabilirler; muhbir olarak aralarna girdiimi sanabilirlerdi. (Nitekim daha sonralar yrylerde de aralarna girmedim. Onlar yolun ortasnda yrrken, ben kaldrmdan izledim onlar.) Benim oralarda kararsz dolandm gren gen bir subay, cipiyle yaklap "siz herhalde retim yesisiniz. Neden tekilerle gitmediniz?" diye sordu. Ben "gitmek istemedim" demekle yetindim. "Ama birazdan sokaa kma yasa balyor; sizi evinize brakalm" dedi. Bir asker cipe bineceim hi aklma gelmemiti. O da oldu. Gen subay, bana pek gvenmiyormu gibi, arkadaki iki erin arasna beni oturtup, evime gtrd. Kprler ald iin, uzun srd Cihangir'e

gitmemiz. 30 Nisan'dan 27 Mays'a kadar her gn yryler ve mitingler yapld. Bunlar yasakt szde. Ne var ki, renciler iin kolayn bulmulard. Askerler bir meydana gelir gelmez, nceden kararlatrlan gizemli bir iaret ya da bir parola veriliyor; slkla bir, trk syleniyor rnein. Ve renciler, dalyormu izlenimini verip, deiik sokaklardan geerek, hemen baka bir meydanda buluuyorlard. Bakyordunuz, renciler her yerde. Hop Aksaray meydannda, hop Beyazt meydannda, hop Taksim meydannda, hop ili meydannda. Kimi zaman Hilton Oteli'nin nne gidip, ngilizce "Freedom! Freedom!", Franszca "Liberte, Liberte!" diye baryorlard. Ve iin ilgin yan u ki, yaptklar bir iddet gsterisi olmadndan, yabanc turistler de itenlikle alklyorlard onlar. Kprlerin almas bile, bu genlerin cokun sular gibi oradan oraya akmasn engellemiyordu. Ben ve birka arkada, onlarla birlikte sokaklarda yaadk bir ay boyunca. Polislerden farkl olarak askerler, deil ate etmek, zor bile kullanmyorlard genlere kar. "Yapmayn, etmeyin" diye yalvarp yakaryorlard. Bir binbann, niformasnn yakasn tutup silkeleyerek niversitelilere, "ben de sizden yanaym; ama ne yapaym ki, stmde bu var" dediini kendi kulaklarmla 270 duydum. (niformallar sevmem, yaptklar meslei sevmem, kafa yaplarn sevmem. Ancak 27 Mays'tan nceki bir ay boyunca, niformallar ok sevdiimi sylemeliyim.) Genler, sevecenlik gsterileri yaparak, erlere sarlarak tanklara trmanyorlard. Bir defasnda subay, tanklarn stnden inmelerini rica etti. Eer inmezlerse, onlar vurmak emrini aldn, bunu yapmamak iin, kendini vurmak zorunda kalacan syledi. renciler ancak o zaman indiler tankn stnden. Kendi gzlerimle grdm bir durumu asla unutamam: Genler, Unkapan kprsnn stnde yryor. Ben, her zaman olduu gibi, kaldrmdan olup bitenleri izliyorum. Asker -, ler, yolu kapamlar, tfekleri gz hizasnda, ate etmeye hazr durumda. Genler, "olur mu, byle olur mu, karde kardei vurur mu?" diye trk syleyerek askerlere doru ilerliyorlar. Aralarndan biri, nde, tek bana. Yumuak, sevecen bir sesle, hem kendi arkadalaryla, hem de askerlerle konuuyor. "Askerler bizim kardelerimiz, greceksiniz kt bir ey olamaz, olmayacaktr" diyor. Sevgi dolu sesiyle askerleri bylyor sanki. Derken, genler> askerlerin yanma iyice sokuluyorlar. Onlar, ellerindeki tfeklerle birlikte omuzlarna alp, Unkapan kprsn byle geiyorlar. Genlerin tad o zavall erlerin yzndeki akn ifadeyi hl unutamam. 29 Nisan'da Ankara olaylarn gren dostlarmn anlattna gre, komutanlar ate etmelerini emredince bile, gen subaylar onu dinlemiyorlarm. Anlalan genlerden yana olmayan Ankara Sk Ynetim Komutan Korgeneral Namk Arg, ate emri vermi bir binbaya. Bu emri yerine getiremeyen binba, yle bir ok geirmi ki, gzleri kararm, baylp yere dm. Bir sttemen de emrini dinlemeyince, fena halde fkelenen Korgeneral Arg, silh onun elinden kapp, kendi ate etmeye balam. Genellikle askerler genlere hi zarar vermemeye zen gsterseler bile, gene de u kadar kii ld, u kadar kii ar yaraland diye korkun sylentiler kyordu ortaya. Bu sylentilerin en korkuncu, genlerin Et Balk Kurumu'nun maki-nalarmd kyma haline getirilmesiydi. Nerdeyse herkesin byle

271 bir vahete inanmas, Adnan Menderes hkmetine duyulan kinin bir gstergesidir bence. Daha sonralar ancak iki kiinin -Turan Emeksiz ile Nedim zpolat'm- ldn,<birka da yaral olduunu rendik. 9 Haziran'da Halet ambel, Vahit Turhan ve baka meslektalarla birlikte, ilkin Cerrahpaa'daki yarallar grmeye gittik. Kilisli hukuk rencisi Hseyin'in baca kesilmiti; Trabzonlu Kenan'n ayan bir tank ezmiti. Oradan Gurabba'ya getik. Hseyin Irmak cierindeki kurun yznden bir hafta komada kalmt. Mulu Cengiz de kalas ve bacaklarndan kurunlanmt. Bu olaylarn hepsi 27 Mays'tan nce olmutu. 27 Mays'tan sonra ise, genlerin bir tek damla kan dklmemiti. Oysa teki iki darbeden sonra kanlar dklen, ikence edilen, yalar bytlp ipe ekilen genlerdi hep. nk 12 Mart da, 12 Eyll de solcu genlere kar yaplan darbelerdi. Ancak 27 Mays onlara kar yaplmamt. Ancak 27 Mays Mustafa Kemal'in devrimlerini yok etmeye kalkan, demokrat geindii halde diktatrle zenen bir hkmete /kar yaplmt. te bu yzden de, idamlar ya da 147'lerin niversiteden atlmas gibi yanlglara dt halde, teki darbelere benzemeyen, stelik bize imdiye kadar grdmz anayasalarn en gzelini brakan devrimci bir hareket saylabilirdi. Yalnz renciler deil, btn ileri aydnlar desteklemiti bu hareketi. 4 Mays'ta avukatlar cppeleriyle bir yry yapmlard. Bu protesto yrynden tr ksa bir sre tutuklananlar arasnda arkadam Mehmet -Ali Aybar da vard. Bundan bir gn sonra 5 Mays'ta Ankara'da "555 K" diye bilinen olay olmutu ("555 K" beinci ayn, beinci gn, saat bete Kzlay'da anlamna gelen bir parolayd.) O gn o saatte Adnan Menderes'in otomobilini saran genler "istifa et!" diye barnca, Babakan oradan hemen uzaklaacana, sinirlerinin ne denli bozuk olduunu gsteren bir biimde davranmaya balamt. Arabadan kp, "benden ne istiyorsunuz? Beni ldrn yleyse!" diye avaz avaz barm, saa sola saldrmt. yi ki, 27 Mays'm halim selim genlerinin iddete hi eilimleri yoktu. Yakalarna sarlp hesap sorduu genler, onun lmesini deil, istifa etmesini istiyorlard sadece. Bu yzden Adnan Menderes'i tartaklamamlard bile. Ancak ekitirdii genlerden biri, onu silkelemi, d engesini yitirmi, der gibi olmu bir ara. Sonunda Babakan bir arabaya sokmular, oradan uzak latrmlard. O gn Adnan Menderes, Trkiye tarihinde hibir devlet adamnn uramad bir hakarete' uram, istenilmedii yzne kar aka sylenmiti. Kendisini kk dren bu durum karsnda istifa edecek kadar haysiyetli davransayd, ne 27 Mays darbesi olurdu, ne de sonunda idam edilirdi. Ama inat etti. Yirmi iki gn daha direndi, babakanlk zorla elinden alnncaya kadar direndi. Oysa, olaylarn Demokrat Partiye kar gelitii besbelliydi. rnein 21 Mays'ta Ankara'da Harp Okulu rencileri, balarnda komutanlar sessiz bir yry yapmlar, ancak Zafer Ant ve Mustafa Kemal'in heykeli nnde stikll Marn sylemilerdi. (Sras gelmiken, u stikll Mar sorununa ksaca deinmek istiyorum. nk yreimde bir yaradr bu. stikll Mar gzel olmasna gzeldir ama, bence, orkestrayla ya da iyi bir bandoyla sadece alnmak, sylenmemek. Neden derseniz, ancak kula iyi olan ve esasl bir mzik eitimi gren bir kii bu mar falso yapmadan syleyebilir de ondan. Ben bu yaa geldim, bu mar ancak Fndkl'da ocuklarmn ilkokulunda, kulaklar trmalamadan, kusursuz sylendiini duydum. Herhalde ok iyi bir mzik retmeni vard o ocuklarn.) Darbeden bir gn nce 26 Mays'ta, bizler gene Rektrlk binasmdaydk. Ama ne gariptir ki, bizlerden baka bir yn subay da vard orada. Gittike aztan Adnan Menderes, retim

yelerine "cppeli kuklalar" diye hakaret etmiti. Bizler, 350 meslektamzn imzalad, hkmeti protesto eden mektuplar bir an nce Rektre teslim etmek istiyorduk. Subaylar ise, bizlerin bir an nce Rektrlk binasndan ve niversite bahesinden kmamz istiyorlard. Ama ertesi sabah 4.30'da darbenin radyolarda resmen iln edileceini, son hazrlklarn yaplmas gerektiini bize syleyemiyorlard elbette. Subaylardan biri, bir ara azndan bir ey karr gibi oldu; "protestolarnzn ne nemi var artk" gibi bir lf etti. Bizler de, "elbette 272 273 nemi var! Hakarete uradk!" diye terslendik. Adam sustu. teki subaylar da, biz iimizi bitirene kadar sabrla beklediler. O gece evime dndmde, meslektam Vahit Turhan, telefon etti. Bizler gibi rencilerden yana kan, hkmete kar cephe alan retim yelerinin, bu gece sokaa kma yasa baladktan sonra tutuklanacan haber verdi. Hi de ok ge-irmedim. stelik, Tahsin Ycel'in romannn Peygamberi gibi, bir sre tutuklanmaya can atyordum. Durumu anneme de bildirdim, "tutuklasmlar! Srse srse, birka hafta srer. Bu hkmetin sonu geldi nasl olsa!" dedi her zamanki yiitliiyle. Belki birka gn ykanamam kaygsyla, zenle uzun uzun ykandm. Bir kk tuvalet antas hazrladm. ine bir tek kitap -Shakespeare'in btn oyunlarn bir tek ciltte toplayan kitab koydum. O srada biri on, biri be yanda olan ocuklarm seyrettim bir hayli duygulanarak. Sonra baktm ki, saat biri getii halde hi uykum yok. "unlar beni gtrmeden nce biraz uyuyaym bari" diye dnerek, bir uyku hap aldm. Gece kimsenin beni rahatsz etmemesi iin, telefonu prizden ektim. Onlar uyandrmadan kendi yataklarndan alp, yatamn sa tarafna olumu, sol tarafna kzm yatrdm. kisinin arasna uzanp rahat bir uykuya daldm. Sabaha kar, hava daha aydnlanmadan, bizim dairenin hem st ste zili ald, hem de kap yklrcasna yumrukland. Evde herkes uyand. Beni almaya geldiklerini sandm. Srtma bir sabahlk geirip, sahte kahraman pozlar takndm. Kapy aarken niyetim, soylu ve serinkanl bir sesle, "neden bu kadar grlt ediyorsunuz? Kaan yok ki! te buradaym!" demekti. Ama bir de baktm ki, sivil polisler yerine, srtnda mavi gecelii, komum Suna kapda. "Abla! Askerler duruma el koydu, radyoyu a!" diye baryor. Hemen radyoyu atm, telefonu prize taktm. Dakikasnda almaya balad. Meer o gece arkadalar bana boyuna telefon etmiler. Zaten mjdeyi birbirine vermek iin herkes telefon bana oturmu. yle youn bir telefon trafii balam ki, Mill Birlik Komitesinin beinci bildiris i, merkezler kilitlendii iin, telefonlarmz bir sre kullanmamamz rica etti. 274 Radyodan pepee bildiriler okunuyordu. Bunlarn bir ksm Alparslan Trke'in sesindendi. Zten ne yazk ki, darbe haberini ilk onun sesinden duymutuk. Gelgelelim, bu uursuz durum bile keyfimizi karmyordu. Geri Alparslan Trke'in lkc olduunu biliyorduk ama, yle bir devrim esriklii iindeydik ki, "canm belki o da deimitir artk" diyerek kendi kendimize yutturmaya alyorduk. Hi kimselerin deimedii daha sonralar anlald. Geri "On drtler" denilen grup Mill Birlik Komitesi'nden atlmasna atld. ok lks grevlerle yabanc lkelerdeki eliliklere srgn edildi. Ne var ki, kendileri uzaklatrlmadan iki hafta nce, 147 retim yesini niversiteden uzaklatrmann yolunu bulmulard.

Benden daha gen olduklar iin o gn yaamayanlar, beni canlar istedii kadar ayplasnlar; ama 27 Mays 1960'm mrmn en mutlu gn olduunu hi ekinmeden aka syleyeceim gene de. Daha nce de deindiim gibi, Aziz Nesin de, "bu olayn tek anlam kendi kuam solcu aydnlarnn bir ay boyunca mutluluk duymalardr" demiti. Daha sonralar bu ilk darbeden yana olmadklarn ikide birde iln ettikleri halde, aslnda bir yn solcu arkadamn o gn benim kadar sevindiklerini ok iyi biliyorum. Sabahleyin erkenden ona telefon ettiimde, Mehmet -Ali Aybar'n "yaasn millet" diye heyecanla baran sesi hi kulamda nlar. Bu "millet" szc ok yerindeydi. nk bizler, bu darbenin, bir ksm askerin deil, btn milletin bir zaferi olduuna inanmtk o srada. Hemen o gn, Rektrmz Sddk Sami'nin bakanlnda, Hukuk Fakltesinden bir grup retim yesi, yeni anayasay hazrlamak zere, zel bir uakla Ankara'ya uurulmutu. Aralarnda Veli dedeolu, Ragp Sarca, Hseyin Naili Kbal, Tark Zafer Turtaya ve smet Giritli de vard. Bu son ikisinin be ay sonra 147'liler listesine girip niversiteden atlmalar, hepimizin ilkin bylesine candan tuttuumuz Mill Birlik Komitesi'nin daha sonralar gzler nne serdii tutarszlklarn en parlak rneklerinden biridir. O gn leden sonra 4.30'da sokaa kmak yasa kalkar kalkmaz, evim arkadalarla doldu. Gelenler arasnda skoyal 275 meslektam Adair Mill, Adnan Cemgil, ei Nazife ve ocuklar Dumrul ve Sinan da vard. (Ne acdr ki, esiz bir delikanl olan Sinan Cemgil, 12 Mart 1971 darbesi srasnda Nurhak dalarnda jandarmalar tarafndan vuruldu.) Arkadalarla birlikte sokaa ktk. Btn caddeler, btn meydanlar cvl cvld. mrmde grmedim bylesine candan, bylesine cokulu bir bayram havas. Genellikle hep somurtkan olan milletimizin yz glyordu. Bu konuda hibir emir verilmedii halde, btn evler, bayraklarla donatlmt. Sokaklarda bir tek askerin, bir tek asker aracn grlmemesi ayrca dikkatimizi ekti. Harbiye'de Radyo Evinin nnde her zaman duran iki nbeti vard ancak. Trke dersi verdiim ngiliz Konsolosluundan Potter ile yolda karlatm bir ara. "Siz hi byle bir darbe grdnz m?" diye sordum adama. "Bunu ne ben grdm, ne bakas grebilir; nk bu bir darbe deil" dedi. Sonra "bu, bir 'gentle revolution'" diye ekledi. "Gentle" szcnn, "yumuak, tatl, kibar, nazik" gibi birok karl vardr Trkede. 27 Mays, yalnz bu sfatlarn hepsine uymakla kalmyordu. Bizim amzdan, ardna kadar umuda alan bir kapyd ayn zamanda. Benim kadar saf olmayanlar bile umutlar iindeydiler: Uydurma bir demokrasi uruna, Mustafa Kemal devriminin yok edilmesine gz yumulmayacakt bundan byle. Darbeyi yapanlar uslu uslu klalarna geri dneceklerdi. Gzel bir anayasa yaplacak ve bu gzel anayasaya uyarak, memleket gl gibi ynetilecekti. 27 Mays sayesinde bir iki ay tam bir bal ay forisi yaadk. Bu yle bir mutluluktu ki, 27 Maysn teki iki asker darbeye hi benzemediini hl itenlikle savunmaktaym. imdi az ok kronolojik bir sra izleyerek siyasetle ilgili baz olaylara deinmek istiyorum. Bunlarn banda Struma gemisi gelir. Bir geminin siyasetle ne gibi bir ilgisi olabilir demeyin. Bal gibi vard. nk stanbul limanna demir atan Romanya bandral Struma gemisi tkabasa Yahudi doluydu. Eski psk, batt batacak, kk, pasl bir gemiydi bu. Ve salkm sa276

ak Yahudi sarkyordu her bir yanndan. O gemide 769 Yahudi varm kimine gre. Bizle re uzaktan sesleniyorlard; "yardm edin bize" diye yalvaryorlard sanki. Nasl yalvarmasnlar ki? 1941 ylnn Aralk ayyd. Nazi ordular lkelerini igal etmiti. Romanya'ya snmlar, Filistin'e gitmek niyetiyle Struma'ya binmilerdi. Ama Struma'nm onlar oralara kadar gtrecek durumda olmad besbelliydi. Korkun bir sululuk duygusuna kaplarak, onlara bir sre iin neden snma hakk vermediimizi dnp dururum hl. Yahudi sorunu konusunda ar duyarl olmamn bir nedeni bu Struma olaydr zaten. nk toplama kamplarn sadece okudum. Ama Struma'daki Yahudileri, oluklanyla ocuklaryla uzaktan da olsa, kendi gzlerimle grdm. Hatt ocuklarn aladn duyar gibi oldum. stanbul'da aylarca bekledikten sonra, ubat 1942''de Struma, rmorkrlerle Karadeniz'e ekilmi. Orada ya bir frtnada ya kendiliinden batm ya da bir denizalt tarafndan batrlm. Kimine gre de ngilizler yapm bu ii. Neden ngilizler? Bunu da hi anlayamadk. Gemide herkes lm. Ece Ayhan Mortesi Requiem'de bu korkun olaya deinir. "Cesetler ve iyice slanm olarak birka tahtadan oyuncak ay, Riva deresinin denize dkld kyya kadar gelmitir" der. Siyasetle hibir ilgisi bulunmamakla birlikte, beni ok etkileyen gene Romanya bandral baka bir gemiye ksaca deinmek istiyorum imdi. Independenta tankeridir bu. lk arpma ve patlamalar olduu srada, Bodrum'daydm. Bizim Mhr -da/daki apartmann camnn erevesinin indiini rendim. Ben stanbul'a geri dndmde dev tanker, iki paraya blnm halde, nmzde usul usul yanyordu. Gndzleri ince kara bir duman, geceleri kk bir alev ykseliyordu bu enkazdan. teki vapurlar hi yanma sokulmuyorlar, hep aktan geiyorlard. Dnyann en hazin gemisiydi, tam anlamyla terk edilmi, tam anlamyl a umutsuz. Yapayalnz lm bekleyen, can ekien bir ihtiyard sanki. Balkonumdan ona baktka, merhametten yreim paralanrd. Independenta tankeri, kendi lmmn bir simgesi haline dnmt nerdeyse. Gelgelelim, can ekien bu zavall ihtiyar, tamamiyle sn277 meden nce, akllara smaz bir g gsterisi serdi gzler nne: 6 Haziran gece yars, sahil yolundan yryerek eve dnerken, onu hep seyrettim. Kck kalm alevi dertli dertli yanyordu gene. Apartmana girip merdivenleri ktm. Dairemin kapsn aarken, btn bina, korkun bir grltyle temelden sarsld. Deprem oluyor sandm. Sonra yanan bir petrol kokusu genzimi yakt ve her taraf kpkzl kesildi. Yangn var diye dndm bu kez. Ama balkona kounca, durumu anladm: Ne deprem ne de yangnd. Dev tanker burnundan kna kadar tutumu; petrol kokusuyla birlikte, akl almaz bir k sayordu her bir yana. Yalnz tanker deil, onunla birlikte deniz de tutumu, deniz de yanyordu alev alev. stanbul'un en uzak yerlerinden bile grlmt bu parlt. ili'den, Boazii'nden telefon eden arkadalarm "ne oluyor? Yanyor musun?" diye soruyorlard. nmzdeki darack sahil yolunda (sahildeki geni gezi alan yaplmamt henz) dakikasnda byk bir kalabalk topland. Olup bitenle ri grmek iin, herkes deniz kysna mt. Geminin alevlerinin sahile varmasn engellemek iin tedbir alan askerler geldi. Haydarpaa mendireinin stnde zel bir gvenlik kordonu kuruldu bu amala. Bense, yangnn sahile sramayaca gveni iind e, bir Neron'a dntm: Balkonun en rahat koltuuna yerletim, bir sigara yaktm, elimde bir cin tonik, sadizm hazlar duyarak, beni bu kadar zen tankerin alev alev yanmasn seyrettim: Independenta usul usul can ekimiyordu artk. Yrekler acs bir lm simgesi olmaktan kurtulmu; gz kamatran, canl ve tehlikeli bir varla dnmt. evresine alevler ve

klar saarak, byk bir aydnlk iinde bir sre daha yanacak, sonra da snp gidecekti. Struma'nm stanbul limanna demirli kald ve bouna imdat istedii gnler memleketim adma utan gnleri oldu benim iin. Zaten 1942 yl, yalnz Gtruma batrld iin deil Varlk Vergisi yznden de bir utan yl olmutu. Struma'nn batrlmasyla yalnz Yahudilere; Varlk Vergisi uygulamas ve 6-7 Eyll olaylaryla da btn gayrimslimlere kyld. Kimlik kartna gre Mslman bir Trk olmaktan mthi bir tedirginlik duydum o gnlerde. Sanki olup bitenlerden ahsen sorum-luymuum gibi, tandm gayrimslimleri, bu arada dkknlarda alanlar, bakkal akkal, zr dilemek zere ziyaret ettim. Varlk Vergisi, hkmetin faist zihniyetini gzler nne seren, ama usulyle yaplan bir vergi hakszlyd. On yl sonraki 6-7 Eyll olaylar ise, memlekete egemen olmaya balayan barbarln bir patlamasyd. 1950'ye kadar, Trkiye asndan Kbrs diye bir sorun yoktu, O sralarda Adada bir niversite bulunmadndan, Kbrsl genler stanbul niversitesine gelirdi. Rumlarla nasl geindiklerini hep sorardm onlara. "Aramzda kavga filn yok. Gl gibi geiniyoruz" derlerdi. Gelgelelim, Demokrat Parti hkmeti, halkn dikkatini gittike zorlaan ekonomik koullardan uzaklatrmak amacyla, yce bir "mill dva" ayarlad. nk mill dva deyince, kahraman Trkn ayrannn kabardn, gznn o mill dvadan baka bir ey grmediini, geim sorununun ikinci plana dtn biliyordu. te bu yzden bir Kbrs Sorunu icat edildi. (Ve ne acdr ki, aradan on be yl kadar getikten sonra, bu uydurma sorun, hl zmleyemediimiz gerek bir soruna dnt.) "Kbrs Trktr" dernei kuruldu. Mitingler dzenlendi. Sokaklarda avaz avaz "Yeil Ada Kzl olamaz!" "Kahrolsun Komnistler!" diye barlp arld. Kahraman erkeklerimiz, kana benzesin diye krmz boyalarla, plak gslerine "Kbrs Trktr" diye yazdlar. Gazeteler, Kbrsl Trklerin Rumlardan neler ektikleri konusunda araf araf yayma balad. Adnan Menderes bu uydurma yazlar destekleyen nutuklar att. Derken, 6 Eyll 1955 sabah gazetelerde Atatrk'n Selnik'deki evinin bombaland haberi kt. Bu bomba gibi haberin tama-miyle bir provokasyon olduu anlald daha sonralar. Ne var ki, bu uydurma haber yznden iler de rndan kt. Demokrat Parti hkmeti, aznlklara ait btn dkknlarla evlerin saldrya urayp yama edilmesini, stanbul'un altnn stne getirilmesini istememiti aslnda. Hkmetin istedii "mill galeyan" denilen o iren canavar harekete geirerek, birka Rum dkknyla evinin camnn erevesinin indirilmesiydi 278 279 sadece. Gelgelelim, stanbul'un 1950'den beri stanbullularn yaad bir kent olmaktan kp alarla dolduunu hesaba katmamlard. 6 Eyll akam, Park Otel'in nnde grdklerim beni dehete drd. Otelin kapsna bitiik kk pastahane yama ediliyordu. Gz dnm zavalllar, vitrinleri kryorlar, yiyebildiklerini yiyip yutuyorlar, azlarnda ineyemediklerini ayaklarnn altnda iniyorlard. Pasta kremalar, vahi bir ehvet ifade eden yzlerine bulamt. Elli yanda bir adamcaz, kaldrmn kenarna oturmu, iki eliyle tuttuu kocaman bir ikolata tabletini kemiriyor, "ben mrmde ilk kez yiyorum bu mereti" diyordu yanmdakine. Bir adam elli yana gelip ikolatann ne olduunu bilmezse, byle davranacaktr elbette.

te 6-7 Eyll 1955 gecesi stanbul kenti a barbarlarn istilasna urad. Skynetim ve sokaa kma yasa balamadan nce olan olmutu bile: Rum evlerinden piyanolar sokaa atlmt; buzdolaplar kamyonlarn arkasna balanp yollarda srklenmiti; top top kumalar parampara edilmiti; kymetli camlar ve porselenler yerlere frlatlmt. Kazanc yokuunun banda byk bir gda maazas olan Ankara Pazar'nn konserve kutularnn ve baka mallarnn yoku aaya yavurla-nrken kardklar grlty, o srada oturduumuz Sormagir sokanda sabaha kadar dinledim. Kbrsl Rumlara kar zorla tezghlanan dmanlk, mala mlke kar bir kine dnmt. "Kbrs Trktr" lf uruna Trklerin mill servetinin bir ksm imha edilmiti. 7 Eyll sabah resm davetli olarak stanbul'a gelen Fransz devlet adam Mendes-France, etrafna yle bir bakm, "en effet qui brise est turc" (gerekten de kran Trktr) demiti. Kelime oyunlarndan pek holanmam ama, "Kbrs Trktr" n "qui brise est turc" yani "kran Trktr" olarak okunmas, 7 Eyll sabahna ok uygun bir nkteydi. O sabah erkenden sokaa kma yasa biter bitmez, Be-yolu'na kotum. Gzlerimle grdme inanamadm: Caddenin ortasnda ancak iki kiinin yanyana yryebilecei darack bir patika almt. ki yannda ise, insan boyunda, krlm/ paralanm mallar ylmt. Bunlar yle akllara smaz bir fkeyle un ufak edilmiti ki, ne olduklarn anlamak gt. Aralarnda bageti kopmu kck bir rugan patik grnce, bir kz ocuu nmde paralanm gibi fena olmutum. Mill galeyan, mill felkete dnmt ve Adnan Menderes, bunun sulusunun komnistler olmas gerektiine karar verdi. Sk Ynetim Komutan Nurettin Aknoz Paa, hemen o sabah, "6-7 Eyll sulusu olarak, solcular, Sultanahmet meydannda salkm salkm aslacak" d iye buyurdu. Bunun zerine elli komnistin hemen tutuklanmas emredildi. Birinci ubedeki komnist dosyalarnn bir ksm geliigzel raflardan indirilip masalarn stne yld. Artk piyango kime karsa. Bunlarn arasnda lenler ya da yllardr stanbul'a ayak basmayanlar vard. Bu yzden ancak krk drt kii tutukland. Aralarnda, anmsadm kadaryla Aziz Nesin, Nihat Sargn, Profesr Pertev Boratav'n kardeleri Dr. Meyyet ile Dr. Can, Kemal Tahir, Tornac Emin, lhan Berktay, zzettin Dinamo, Dede Ahmet, Dr. Hulusi ve daha bakalar vard. Bunlar aylarca Harbiye'de hapis kaldlar. Polis de askerler de bu adamlarn 6 7 Eyll olaylaryla uzaktan yakndan hibir ilgisi olmadn o kadar iyi biliyordu ki, deil mahkemeye verilmek, ou alelusul sorguya bile ekilmemiti. Trk olarak youn bir utan duyduum baka bir gn, "Kanl Pazar" diye bilinen 16 ubat 1969 gnyd. O gn solcu genler, Amerikan Altnc Filosu'nun stanbul'a gelmesini protesto etmek iin, Beyazt'da toplandktan sonra, Taksim'e doru yrye getiler. Orada, yollarn kesen yobazlarn sopal bakl saldrsna uradlar. Genlerin ne sopalar vard ne de baklar. Aralarndan ikisi ld. ki yze yakn kii, bir ksm ar olmak zere yaraland. O gn leden sonra Kuzguncuk'taydm. Radyodan kan istei anonslar balaynca, saa sola telefon edip durumu rendik. Beyolu Hastahanesinde kan vermek iin, bir motrle skdar'dan Beikta'a getim. Orada baktm ki, yollar trafie kapal; ancak polis ve asker aralar var ortada. Yryerek Dolmabahe'den Taksim'e karken, kan dken yobazlarn bir ksmyla karlatm. Yzlerindeki srtmay grnce ok fena oldum. nk rza geip cinsel aln gideren rezillerin o iren srtmasyd yzlerinde grdm. ! lli! l

280 281 Taksim meydannda tek tek ayakkablar, paralanm ceketler paltolar, gmlek paralar, yrtk pankartlar, bayraklar ve yerde bol bol kan lekesi vard. Hava kararrken, bu terkedilmi sava meydanndan geerek Sraselviler'deki Taksim lkyardm Hastaha nesine geldim. Hastahanenin nnde kan vermek isteyenler upuzun bir kuyruk oluturmutu. Gencecik kzlarla olanlard hepsi. Orta yal bir ben vardm bir de nmde Albay niformal bir adam. "Bu kadar gen varken, biz ikimize sra gelmez; sabaha kadar bekleyeceiz" diye dndm. Ama bir de baktm ki, genlerin kan verilen odaya girmeleriyle kmalar bir oluyor. Durum sonradan anlald: Genlerin sinirden tansiyonlar yle dm ki, kan alamamlar oundan. Bu yzden ancak bir iki saat bekledikten sonra sra bize geldi. Albaya ok iltifat edildi. Klk kyafetim yle bir szldkten sonra, benim yzme pek bakan olmad, ikimizin de tansiyonu dk deildi. Benimse, sfr grubu RH pozitiv kanm bir hayli makbuld. Kan verdikten sonra, Albay "ben bu gece rak iebilir miyim?" diye sordu/'Aman Albaym, sakn yle bir ey yapmayn!" dedi doktorlar. Albay, oturduu yerden ayaa frlayp yle dedi: "Bana bakn! Ben bu gece ya rak ierim, ya katil olurum. O boklarn bile kann dkmek istemem. Onun iin rak ieyim, daha iyi." te o zaman, hi konumadm, kim olduunu bilmediim Albay ok sevimli grnd bana. 5 Mays 1972'de Deniz'lerin sabaha kar asldklarn duyduum gn de ok youn bir utan yaamtm. O ocuk kan dkmemilerdi, kimseyi ldrmemilerdi ve henz yirmi be yama basmamlard. Ama TBMM'deki babalar, hatt dedeleri yandaki milletvekilleri, onlar ille ldrmek istiyordu. Bunun tek nedeni korkuydu bana kalrsa. Salt kiisel karlar stne kurulu o kepaze dnya grleri asndan, Deniz Gezmi gibi genlerin varl bile, onlar iin korkun bir tehlikeydi. Deniz Gezmi'leri mrlerinin sonuna kadar zindanlara kapatmak yetmezdi. Kendileri rahat yaayabilmeleri iin, Deniz Gezmi gibilerinin yeryznden yok edilmeleri gerekiyordu. Baka bir utan gnm, Kasm 1982'de Cuntann faist anayasasnn neredeyse btn memleket tarafndan kabul edil282 dii gnd. Btn Trkler adna utan duydum. Ve bu utanla birlikte bir yabanclama. "Yoksa ben Trk deil miyim?" diye dndm bir ara. Oysa Trk, hem de ok Trk olduumu biliyordum. Ama gene de byk bir yalnzln acsn duydum. O akam bindiim dolmuun ofrnn bir sz, beni bsbtn perian etti. Bu ofr teki ofrlere hi mi hi benzemeyen eitim grd besbelli, temiz bir stanbul Trkesiyle konuan, kibar grnl, ak sal, yetmiinde bir adamd. Biraz ek para kazanmak iin, akamlar ofrlk yapan emekli kk bir memurdu belki de. Yannda oturduum ofr, bana doru eildi, "hanmefendi, iim rahatlad, bir efendimiz var artk" diye fsldad. ok fena oldum. zgr bir yurtta deil, ille bir kul olmak istiyordu bu saygdeer sandm kii. Kendine efendi olarak da Cuntann bandaki adam, "ne yani? Onlar asmayacaz da besleyecek miyiz?" diyen adam semiti. ofre "durun, ineceim" dedim. skdar dolmuundan inip de, Ka racaahmet'in duvarnn dibinde karanlk yolda yrrken, halkma yabanc olduum duygusu dayanlmaz bir acya dnmt.

Bu yabanclama duygusu bana her zaman byle ac ektir -mese de, ne yazk ki, her zaman vardr iimde. Bunu bir kusur, hele benim gibi yirmi yandan beri solculuuyla vnen birinde balanlamaz berbat bir ksur saydm iin, kendi kendimden bile gizlerim. Halkla en yakn temaslarm dolmularda olduundan, yabanclama duygusunu o arabalarda yaarm genellikle. Trafik tkandka, teki yolcular dinlemek; onlarla ya da ofrle konumak olasln bulurum. Benim iimi yapan, mr boyunca evinden Faklteye, Faklteden evine gidip gelen, arya pazara bile kmayan bir insann halkla iletiim kurabilecei tek yerdir dolmular. Am; ne yazk ki, bu iletiim pek kurulamyordu aslnda. Kurulsa da beni buruk dkrklk-larna uratyordu genellikle. Bunun iki rneini vermekle yetineceim: 1964 ya da bir yl sonrayd. Bindiim dolmu Ayazpa-a'dan Taksim'e karken, meydanda yaplan bir Adalet Partisi mitingine katlanlarn bir ksm Dolmabahe'ye doru iniyorlard. Heyecandan ve sevinten kendinden gemi bir haldey283 diler. stleri balar dklen, son derece yoksul kiilerdi hepsi. Bizim Trkiye i Partisi bylelerini savunmak amacyla kurulmutu. Ama fakir halkmz bizim mitinglerimize hi gelmiyordu; zenginlerin karlarn koruyan tutucu partilerin mitinglerine gidip mutlu oluyorlar, hazdan kendilerinden geiyorlard. Dolmuu paylatklarm da pek varlkl saylamayacaklar halde, ayn partiyi candan tuttuklar besbelliydi. Birden fena fkelendim. Bunca yllk retmenliimin verdii btn otoriteden yararlanarak, "arkadalar, imdi size bir ey soracam" dedim ve aylk gelirlerinin ka lira olduunu sordum. Bizim halk, her nedense, otorite karsnda siner her zaman. Hi kimse "hanm, sana ne benim ka para kazandm?" demedi. Uslu ocuklar gibi yantladlar sorumu. Bunun zerine bir siyasal nutuk attm. Kendim onlardan fazla kazandm halde, salt benim gibi rahat geinemeyenleri dndm iin, Trkiye i Partisi yesi olduumu; onlarn ise, yoksullar hi mi hi dnmeyen, ancak zenginleri daha da zengin yapmak isteyen partileri tuttuklarn; bunun nedenini renmek istediimi akladm. Adamlar, "bilmiyoruz" diye kekeleyerek bir eit panie kapldlar. Korkular iinde hep "bilmiyoruz, bilmiyoruz" diyorlar, gzlerini benden karyorlard. O srada zaten Taksim'e varm olan dolmutan kendilerini dar atarken, hl "bilmiyoruz" demekteydiler. Belki sahiden de bilmiyorlard. Eve dnnce, Nzm'm "Akrep Gibisin Kardeim" iiri aklmdan kmad btn gece. Bizim halkn -yalnz fakir halkn deil, nerdeyse herkesin-otorite karsnda sindiini syledim demin. Bunun arpc bir rneini vermek istiyorum. Duyduuma gre, Ferhan ensoy, bir oyundan sonra, niformal baz oyuncularn geceleyin Be -yolu'na salm. Oyuncularn stndeki niforma tamamiyle uydurmaym. Ne Trk ordusununkine ne de Trk Polis Teki-latmmkine benziyormu. Oyuncular, caddeden geen yurttalara yanamlar. Sert bir sesle "kimliini gster!" diye emretmiler. Yurttalar hemen kimliklerini gstermiler. "Arkan dn! Ellerini duvara daya, stn arayacaz!" diye emretmiler. Yurttalar, bu emre de boyun emi. Koskoca Beyolu Caddesinde, hi kimse, "siz kimsiniz? stnzdeki niformay tanmyoruz. Benden bunlar istemeye ne hakknz var?" diyerek, hesap sormak cesaretini gsterememi. nk niforma, uydurma da olsa, niformadr gene de; yani bir otoritenin simgesidir ve halkmz boyun eer otoriteye. kinci dolmu olaynda, sabahleyin Beyazt'a gidiyordum. Trafik yle bir tkanmt ki, olduumuz yerde sayyorduk. ine ge kalan mteriler sylenip duruyordu. Yannda oturduum gen ofr ise, herkesten fazla syleniyordu. Ben de delikanlnn houna gider umuduyla, teden beri dndm bir neriyi ileri srdm: "Bak, tkanklk, byk apta

zel araba bolluu yznden" dedim. "Bunun tek aresi, sabahlar sekizle on, akamlan bel e yedi aras, hekimler ve salk hizmetleri dnda, hi kimsenin zel arabasn kullanmamasdr. zel arabas olanlarn, nasl olsa taksiye binebilecek kadar paralar da vardr. Onlar da o saatlerde taksilerden ya da dolmulardan yararlanrlar." Gen ofrn, "Teyze, ne doru syledin!" diyeceini sanmtm. Bana kin dolu gzlerle bakp, kfredercesine "hanm, sen komnistsin!" deyince, ok geirdim. "Olum, komnist olmam ya da olmamam seni ilgilendirmez" dedim. "Ama ben, senin iine gelmesi gereken bir neride bulunuyorum. Sen ise, beni sulamaya kalkyorsun. Senin, sabahlar ve akamlar belirli saatler arasnda kullanlmasn yasaklamak istediin zel bir araban yoktur herhalde. yleyse neden bu kadar kzdn bana, anlat n'olur" diye yalvardm nerdeyse. Ama delikanl kin dolu bir sessizlie gmlmt. fkeden dilerini gcrdatyor, yzme bakmyordu. Nzm'm "Akrep Gibisin Kardeim" iirini, hznle dndm gene. 1963'de Trkiye i Partisine girmek istediimi Partinin bakan Mehmet -Ali Aybar'a bildirdim. (I960'tan nce retim yeleri siyasal bir partiye giremezdi. Bu hakk ancak 27 Mays anayasas sayesinde elde ettik.) Bu iin hemen olacan sanmtm. Ama Mehmet -Ali, ertesi gn saat tam te gelmemi istedi. Kararlatrlan saatte Partinin Caalolu'ndaki merkezine gidince, bir de baktm ki, Mehmet -Ali kk bir tren dzenleilil

284 285 mi: Bir byk masann evresine yirmi, yirmi be kii kadar oturmu. Beni de oturttular aralarna. Krk yllk arkadam Mehmet -Ali bana "siz" diyor, beni tantrken "Mna Hanm" diyor. Herkesin yz son derece cidd. mzay atarken, "eyvah! Yeniden nikahlanyorum!" dedim iimden. Dorusu bu tren, oktandr boandm iin bozulan nikhma hi benzemiyordu. Nikhmda iki ahitten baka kimsecikler yoktu. Oysa bu partiye giriin gerek bir nikh andran trensel bir yan vard. stelik Trkiye i Partisi'yle de, daha sonralar girdiim Sosyalist partilerle de, nikhlarm hibir zaman bozulmad. TP kapand; 1975'de yeniden alnca, gene ye oldum. 1990'da Sosyalist Birleik Partinin Haziran ve Kasmda Ankara'da yaplan Kurultaylarna giderek, kurucu ye oldum. 1996'nm balangcnda bu parti, zgrlk' ve Dayanma Partisi'yle birleince, bu kez DP'nin kurucu yesi oldum. imdiki Partimin, teki Sosyalist Partilerin yanlglarna dmeyip ok iyi gelieceinden umutluyum. Ne yazk ki, ilerlemi, hem de fena halde ilerlemi yamdan ve salk durumumdan tr, hi alamyorum bu partide. Daha nce de akladm gibi, siyasal sorunlar sz konu su olunca biraz geri zekl davrandmdan, teki partilerde de nemli grevlerde bulunamyordum; ama her partilinin yapabilecei ayak ilerini yapyordum hi olmazsa. rnein, el yazm dzgn olduundan, zarflarn stne adresleri yazardm filn. Bir de S enato Seimlerinde aday olmak grevim vard. nk Senatr aday olabilmek iin, yksek tahsilli ve krkn gemi olmak artt. Bizim parti, bir aydn partisi olduundan, yksek tahsillilerle doluydu; ama krkn geen ok azd aralarnda. Onun iin aday listesine mutlaka girmem gerekiyordu. "Ya seilirsem, ya niversiteden ayrlmak zorunda kalrsam" diye dmn

kopmas, kendi isteim zerine beni aday listesinin en sonuna koyan TP yneticilerini ok gldrrd. Ancak Bodrum'da o sralarda bakkal dkkn ileten rahmetli Makbule hanm inand benim senatr olacama. "Aman Mna hanm, siz olmayacaksnz da kim senatr olacak?" dedi bana iltifat ederek. TP'in dzenledii enlikleri de hi karmazdm. ok anl 286 olurdu o toplantlar; zellikle Ruhi bu turKu syleyince. Hibir ses Ruhi'ninki kadar gzel gelmemitir bana. Yalnz Trkiye'de deil, btn dnyada bylesine gzel bir ses bulunamaz bence. Bu toplantlarda Partinin korosunun sk sk Enternasyonali sylemesinden de ok keyiflenirdim. Behice Boran'm yannda oturuyordum bir toplantda. Koro grnr grnmez, "imdi Enternasyonali syleyecekler" dedim. Behice de "aman ne mnasebetsizsin, Mna! imdi olur mu? Toplantnn en sonunda syleyecekler" diyerek beni azarlad. Ama ben koromu bilirdim. Hemen de sylediler Enternasyonali, toplantnn en sonunda da. Harbiye'deki Spor Sergi saraynda, Trkiye i Partisi'nin ilk toplantlarndan birinde, hi de sulu gzl olmadm halde, akr akr aladmn farkna varnca, biraz mahcup oldum. Sonra bir de baktm ki, bizim kuaktan herkes, kadn erkek, alamakta. Tpk benim gibi sevinten alamakta. Elbette ki, sevin gzyalar dkecektik bizler. nk, kapal kaplar ardnda, korkular iinde, birbirimize gizlice fsldadmz szler, imdi krsden bangr bangr barlyor; ieriye giremeyip kaplarda bekleyen kalabalklara hoparlrlerle yaylyor, meydanlarda sokaklarda nlyordu. Trkiye i Partisi'ne girerken, halkla daha yakn ilikilerim olacan ummutum. Bu umudum bouna kt. Geri TP'de ii vard; ama bir kitle partisi deildik; teki sosyalist partiler gibi, bir aydn partisiydik aslnda. Seimlerde alan oy sandklarn kontrol etmeye gidince, ac bir paradoksla karlardk: Yoksullarn oturduu gecekondu blgelerinde hi oy kmazd bizim Partiye. Biraz daha varlkl mahallelerden tek tk kard. Meslek sahibi aydm kiilerin oturduu semtlere gelince, oy says iyice artard. rnein, Ankara'da en ok ankaya ilesinden, stanbul'da en ok ili ilesinden oy alrd TP. Halk kitlelerinin bizi tutmamasna karn, 1965'de seim yasasndaki "mill bakiye" denilen sistem sayesinde, on be milletvekiliyle Parlamentoya girdik. Biz solcular iin, inanlmaz bir zaferdi bu. 1966'nn balangcnda, on be partiliyi TBMM'inde kendi gzlerimle grebilmek mutluluu uruna, 287 'I i. it !! Faklteden gnlk izin aldm, Ankara'ya gittim. "Ankara'da ne iin var?" diye sorduklarnda, kasla kasla "milletvekili arkadalarm grmeye gidiyorum" dedim. TBMM'nin dinleyiciler locasnda, Behice Boran'm ei Nevzat Hatko'yla yan-yana oturduk. Ben hl gzlerime inanamayarak, aptal bir ocuk gibi, "o sahiden Behice, deil mi?" diye

sordum Nevzat'a. Meclis lokantasnda le yemeine gittiimizde, o gne dein mrmde grmediim bir durumla karlatm: TP grubuyla konuklar toplu halde ieriye girer girmez, sanki.akln alamayaca kadar acayip bir olay olmucasma, atallar baklar tabaklara dt. Btn gzler bize dikildi; koskocaman lokanta derin bir sessizlie gmld. Bir dehet g izliydi bu sessizlikte. imdiye dein gvenle oturup tkndklar lokantalarna, kendileri gibi insanlar deil, onlar paralayp yutmaya hazr bir kaplan srs girmiti sanki. Beni mthi tedirgin eden bu tepki, TP'li arkadalarm hi artmamt. Lokantaya toplu halde her girilerinde ayn durum olduu iin, meer onlar oktan almlar buna. Bizimkiler almasna almlard ama, bana sorarsanz, teki milletvekilleri hi alamadlar solcularn TBMM'nin ats altnda bulunmasna. O kadar alamadlar ki, bir fke annda, etin Altan' lin edeceklerdi nerdeyse. ' lk genliimden beri, bir solcu olmann bilinci iinde yaa-dim hep. Gelgelelim, politika alannda beceriksizliimden tr, daha nce de sylediim gibi, doru drst bir siyasal faaliyette bulunamadm hibir zaman. Ancak sol partilere ye oldum, mitinglere gittim, yrylere katldm, dilekeler imzaladm, hapishanelerdeki arkadalar ziyaret ettim. te o kadar. Ara sra da gericilerle kavga kardm salt iim biraz rahat etsin diye. rnein, Nisan 1966'da, on kiilik bir grup, Cevat akirt zmir'den alp, Bodrum'a gittik birka gnlne. Aramzda Freya, Sabahattin Eybolu, Melih Cevdet de vard anmsadm kadaryla. Ayvalk'a varnca, ardk kaldk: Her elektrik direine, stne anti-komnist ya da antisosyalist bir slogan yazl tabelalar aslmt. Ana cadde boydan boya bunlarla donatlmt. Bir sinemann nnde, stnde "kahrolsun komnistler! Kahrolsun solcular!" yazl bir afi vard. Kap boyunca 288 baka bir afi "Dikkat! Komnizm geliyor!" uyarsnda bulunuyordu. Geceyi orann iyi otellerinden birinde geirdik. Otelin lokantasnda, bizim on kiilik masamz dnda, Ayvalk ekbirin-den oluan be kiilik baka bir masa vard. Bei de imanca, bei de ablak yzl, bei de byklyd. Beinin yznde de, bol para sahibi olmann ve kendini beenmiliin verdii aptalca ifade vard. Birbirlerine benziyorlard. Bu tr herifler sanki kar demi gibi, birbirlerine neden bu kadar ok benzerler bilemem. Ayvalkllara teden beri biraz ierlerim. nk bir yandan "on iki tane zeytinya milyonerimiz var" diye vnp dururlar; bir yandan da otellerinde ve lokantalarnda Olin ya yedirirler yerli ve yabanc turistlere. Hem bu yzden, hem de elektrik direklerindeki o tabelalar yznden, bitiik masadakilere satamadan yapamayacam besbelliydi. Yzme sahte bir acma ifadesi takarak, onlara lf attm: "Vallahi ok yazk! Vallahi ok zldm. Sizin bu gzel Ayvalk'da ne kadar ok komnist varm meer!" dedim. Adamlardan biri, ban gururla kaldrarak, "Ayvalk'da bir tek, komnist bile yoktur" dedi. O zaman saldrya getim: "Bir tek komnist bile yoksa, neden her elektrik direine o kepaze tabelalar asyorsunuz yleyse?" diye bardm. "stelik sosyalizmi de ktlyors unuz. Sosyalizm, komnizmin gizli yzdr diyorsunuz. u slada Trk Parlamentosunda on be tane sosyalist milletvekili bulunduundan hi haberiniz yok mu sizlerin? O rezil tabelalarnz tandm btn gazetecilere; etin Altan'a da, lhan Seluk'a da, bakalarna da anlatacam. Btn Trkiye renecek Ayva-lk'm bu rezaletini." Buna benzer daha bir yn lf ettim. Herifler susuyor, nlerine bakyorlard. Beni asl bozan, onlarn susmalar deil, kendi masamdaki

arkadalarn susmalar, beni desteklemek iin bir tek sz sylememeleriydi. Biliyordum ki, benim yaptm ocuka bir mnasebetsizlikti onlarn gznde. fkem biraz gesin diye otelden ktm. Caddede bir aa bir yukar hzla yrdm bir sre. Lokantaya geri dndm289

de herifler gitmiti. Bizim masada herkes suratn asm, susuyordu. Meer ben onlara hakaret ederken hibir ey demeyen heriflerden biri, ben gittikten sonra, durup dururken "ben komnistleri yerim!" demi. Melih Cevdet de ayaa kalkm, "yleyse, gel de beni ye!" demi. Bunun zerine herifler panik halinde lokantadan kamlar. Gelgelelim, Bodrum dnnde, biz zmir'e doru giderken, bir de baktk ki, iki arabamzn peinden, motosikletli polis, bir de polis cipi geliyor. Bizi durdurdular. Komnist propagandas yaptmz iin hakkmzda ikyet olduunu sylediler. Biz de ok azametli haller taknarak, ev ve i adreslerimizi verdik; "gerektiinde bizi ararsnz" dedik. nk 1966 ylnda retim yelerinin ya da Melih Cevdet ile Freya gibi nl sanatlarn az ametli davranmalar geerliydi henz. Aydn dmanl ancak ikinci asker darbeden sonra balad. Ayvalk'daki lokantada olup bitenler yznden soruturma almad. Alsayd aklanrdk nasl olsa. Daha sonralar, 12 Mart dneminde, Sir Thomas More'un topya'sryla ilgili bir soruturma almasn ok istedim. Bu kitab, Sabahattin Eybo -lu, Vedat Gnyol ve ben Trkeye evirmitik. Arkadalarm, gizli bir komnist partisi kurmakla sulanp, hapse atlmlard. ddianamede, topya'y evirerek komnist propagandas yaptklar da ileri srlyordu. te o srada Babeuf yasakland gibi topya'nm da yasaklanmasna can attm. Trk mahkemeleri 1516 ylnda yaynlanan bu nl kitab resmen yasaklasayd, (bunun iin de birok neden vard; nk yt -yznde hibir kitap topya kadar etkileyici bir komnist pro].. gandas yapamaz bence.) ok ilgin durumlar olacakt. Avrupa lkeleri akna dnmekle kalmayacak, Vatikan bile iin iine girecekti. nk 1535'de idam edilen Thomas More, lmnn be yznc yldnmnde, Katolik Kilisesinin resm ermileri arasna girmi, Saint Thomas More olmutu artk ve elbette ki, Vatikan, bu nl ermiini korumakla grevli avukatlar gnderecekti memleketimize. > Buna eylem denilemez elbette. Ama solcu bir aydn olarak balca ilerimden biri, eitli protestolar ve dilekeleri imzalamak ve bunlara imza toplamakt. Hepsinden deil, ancak ilk dilekemden ve aydnlar dilekesinden sz edeceim. lk dileke 1950'de Nzm Hikmet ile ilgili olanyd. mza toplarken, byle bir dilekeye imza vermeyeceklerini yzde yz bildiim kiilere de, salt damarlarna basmak amacyla bavurmay ilke edinmiimdir. Bunlarn beklediim gibi davranp, hemen ve fkeyle reddetmeleri, beni hi zmedi. Gelgelelim Faklte'de N -zm'n kurtulmas iin imza toplarken, kabul edeceklerinden emin olduum, en aydn kafal, en drst sandm yal bal profesrlerin d kopmas, "biliyoruz, bu byk aire hakszlk edildi; ama imzalayamayacaz" derken vicdan azabndan kvranmalar beni perian etti. Kimi babam yanda olan bu adamlarn bir imza vermekten byle korkmalar, bu yzden de kendi kendilerinden utanmalar karsnda, hem onlarn hesabna utandm, hem de insanlara gvenimi yitirdim. Ama insanlara gveninizi kolayca yitiremiyorsunuz ne de olsa ve Berna

Mo-ran gibi gencecik bir asistann hi duraksamadan imza vermesiyle, bu gven yerine geldi yeniden. Aydnlar Dilekesi, Aziz Nesin'in eseriydi. Aylarca uraarak o kotarmt bu ii. 1984 ylnn Ocak aynda balayarak, on be yirmi kiilik gruplarla toplantlar dzenlemiti. Hazrlad metni okumu, herkesin fikrini alm, gerekli deiiklikleri yapm, imza toplamak iin youn bir aba gstermiti. Bu arada hazin durumlar olmutu. mza vereceklerini syleyenlerin bir ksm vermemi; bir ksm da verdikleri imzay noter yoluyla geri almlard. Ama en azndan bin imza olduu halde, 1260 imza toplanabildi sonunda. Milliyet de dahil, teki gazetelerin yaynlamaya yanamadklar bu dileke, 20 Mays 1984'de Cumhuriyet'de kt. 1260 imza yle mikroskopik harflerle yazlmt ki, ancak bytele rahat okunabiliyordu. Bu dileke 12 Eyll faizmine kar ilk bakaldr saylabilecei halde, olumlu ya da olumsuz hibir tepkiyle karlanmad ilkin. Bunca ay bouna uratmz, bundan hi kimseciklerin haberi olmayacan dnp zlrken, Kenan Evren Paa, hzr gibi imdadmza yetiti. Manisa'da bir nutuk att. Bu nutukta, Vahdettin'in de bir aydn oldu !U i .1 i 290 291 u konusunda pek nemli bir yorumda bulunup, btn aydnlar vatan haini alaklar olmakla sulayarak reklammz yapt. Bodrum'daydm o srada. kide birde avlunun kaps alyor, yakndan ya da uzaktan tandm bir yn insan ieriye dalyor; "sen bu ileri bilirsin. Bu Aydnlar Dilekesi nedir bize anlat" diyordu. Ben de, elimde byte, metni ve imzalar yksek sesle okuyor, gerekli aklamalar yapyordum. mza atan aydnlarn bir ksm, sorguya: ekilip mahkemeye verildi daha sonralar. Beni de almak iin, sabahn ikisinde drt polis Mhrdardaki evime gelmilerdi. (Ufak tefek yal bir kadn almak iin neden drt polis ve neden sabahn ikisinde Allah bilir.) Kzm, Bodrum'daki evin adresini ve telefonunu vermi. Ama gelip beni almalarn bouna bekledim. 1260 kiiyle tek tek uraamadklar iin, beni aramadlar. Bu yzden de, Aydnlar Dilekesi dvasnda mahkeme edilmek onurundan yoksun kaldm. 27 Mays I960'tan farkl olarak, 12 Mart 1971'de ve 12 Eyll 1980'de, birbirinden berbat iki faist dnem yaadk. Beyazt meydannda ya da Ankara'da bir evde genler toplu kyma uruyor; retim yeleri vuruluyor, hatt ad solcuya kmayanlar bile ldrlyordu. 7 Nisan 1978'de Server Tanilli kurunlanp, tekerlekli sandalyeye mahkm edilmiti. kide birde

kapatlan niversitelerde, silh sesleri, kz rencilerin lklar, faistlerin kurt ulumalar duyuluyor; yerde kan lekeleri ve st gazetelerle rtl gencecik ller grlyordu. Faist terrn kurbanlarnn cenazelerine gitmeyi bir grev bildiimiz iin, cenazeden cenazeye kouyorduk. Bunun bask rejimine kar bir protesto olduunu bilen hkmet, geni katlmlar engellemek iin elinden geleni yapyor; ama bouna urayordu. Btn cenazeler kalabalkt gene de. Bunlarn arasnda beni en ok sarsan, arkadalarm Nazife ve Adnan Cemg'm Nurhak Dalarnda vurulan oullar Sinan'n 3 Haziran 1971'de topraa verilmesi oldu. Ama ne gariptir ki, iki yl sonra 292 hi yzn grmediim Hatice Alanku'n lm, beni ner -deyse ayn derece sarst. Ancak fotoraflarn grdm Hatice Alanku, gencecik, gzel bir kzd. Da banda jandarmayla arprken vurulmamt. Hapishanede vaktinde doktor armadklar iin, diyareden pisi pisine oluvermiti. 25 Temmuz 1973'de cenazesine gittim. Sinan'n cenazesinde de, hibir cenazede de alamayan ben, bu tanmadm kzn cenazesinde hngr hngr aladm. Kzn annesiyle tanmak istedim. Tantmzda anne alamad ama, ben gene hngr hngr aladm. Bu hallere dmemin nedenini ok daha sonralar anladm: On gencin, yirmi gencin, otuz gencin ldrlmesine, stoik ilkelerine bal kalarak, gzyalar dkmeden, dayanabilmitim. Ama daha sonralar, yle ac bir birikim olmutu ki, stoik -lik filn kalmamt ortada ve tanmadm bu genlerin lmne hep alyordum artk. Oysa glnecek durumlar da oluyordu bunca felket arasnda. rnein, gnn birinde gerekst tablolar andran bir durumla karlayor; bir faklte dekannn kocaman koltuunun, bir iple balanp sokaa doru sarktldn gryorduk. ri yar, gl kuvvetli ve glmece yetenei bir hayli gelimi Rektrmz Nzm Terziolu'nun odasna protestocu renciler dalnca, kahkahalar atarak ceketini karp "hadi gelin bakalm, birer birer greeceim sizlerle" dediini duyuyorduk. Bodrum'da denize girerken biraz alnca, her nedense sahilde nbet tutan er, tfeiyle nian alp, "Teyze, nereye gidiyorsun yle? Geri dn, yoksa vururum seni!" diyordu. "stanky'e kadar bir uzanaym diye dndm" desem, bakarsnz akadan anlamaz, sahiden vururdu beni. Ama kadnlara kar ok daha hogrl erler de vard: Drt be hanm, kapanan TP'in ynetim kurulundan hapis yatan arkadalar grmeye gittiimizde, jandarmalar, partilerle birlikte hem btn siyasal mahkmlar baheye karyorlar; hem de bize kahveler ikram edip, ellerimize kolonyalar serpiyorlard. Faizm bir budalalar rejimi olduundan, gln bir yan vardr her zaman. 12 Eyll faizminin en gln yanlarndan biri de, sakal sorununda meydana kt. niversite retim 293 yelerinin ille de ille sakallarn kesmeleri emredildi. Kesme-yenler niversiteden atlmakla tehdit edildi. Ne komiktir ki, Osmanl dneminde tam tersi yaplm, sakalszlar devlet memurluuna kabul edilmemiti. imdi de Afganistan'da sakalszlarn cezalandrldn biliyoruz. Bu gln yobaz rejimleri hep ayndr. Al birisini vur tekine. Faizmin kurbanlarnn basklar karsnda glmece duygularn yitirmemeleridir asl nemli olan. Olunun felketinden nce Adnan Cemgil'in davran bunun en parlak rneiydi: Bir ara stanbul ehir Tiyatrosu'nda figranlk eden Adnan Cemgil'in asl meslei aktrlkt bana kalrsa. Trk tiyatrosu byk bir komedyen yitirdi, onun oyuncu olacana felsefe okumas

yznden. Adnan, en korkun olaylarn komik yanlarn grmekle kalmaz, onlar anlatrken ayn zamanda oynad iin, her eyi canlandrrd gzmzn nnde. Bylece kendisinin lmesine ramak kaldn anlatrken bile, bizleri gldrebilirdi. Trkiye i Partisi'nin Bursa kongresi srasnda bir faist grubun saldrsna uramt. zbandut gibi herifler, incecik, ufak tefek bir adam olan Adnan' yolda yalnz giderken yakalamlar. Hep birden stne ullanp, kyasya dvmeye balamlar. Eer rastlant sonucu, asker bir cip oradan gemesey-mi ve iindeki subaylarla erler silh ekip imdadna yetime-seymi, Adnan' orada ldreceklermi byk bir olaslkla. Yz gz darmadan olan, enesi krlan, bedeni rkler, yaralar bereler iinde Adnan' stanbul'a getirip Gurabba'ya yatrdlar. fkeden titreyerek hastahaneye kotum. zntleri yzlerinden okunan drt ii oturuyordu odada. Yataktaki adam nerdeyse tanyamadm ilkin. Ama krk enesini aar amaz, onun Adnan Cemgil olduunu hemen anladm: Ziyarete gelenler, "aabey, senin heykelin dikilmeli" dediler. Adnan, hafif, ama duyulur bir sesle "ne yani? insan bir gzel dayak yedii iin heykeli mi dikilecek?" diyerek, hem kendisiyle, hem de onlarla alay etti. Sonra bana dnd: "Sen faistleri aptal sanrsn, ama onlar aslnda aklldr" diye fsldad. "Bana indirilecek en ar darbenin enemi krmak; bylece gevezelik etmemi engellemek olduunu hemen anladlar. Her eyden nce unun e nesini krverelim" dediler. Adnan konutuka, benim fkeden titremelerim geiyor, glmsemeye balyordum. Hele bir yandan dayak yerken, bir yandan da azndan frlayan, henz parasn bile deyemedii takma dilerini, el yordamyla yerlerde nasl aradn anlatnca, kahkahay bastm. Hemen arkasndan surat asp, "senin bizleri gldrmeye hakkn yok. Faizmin bir kurban olarak, arbal davranman gerektiini unutma" dedim. Bunun zerine Adnan "faizmin tam kurban olabilmem iin, beni sahiden gebertmelerini isterdim, ama yama yok" diye fsldaynca, kendimi tutamayp gene kahkahalar attm. ok ciddi, hatt trajik yzlerle oturduklar yerden Adnan'n neler sylediini duymayan iilerin, beni fena halde aypladklar besbelliydi. Gelgelelim, Adnan Cemg'e sokakta atlan acmasz dayak, siyasal tutuklulara yaplan bilimsel diyebileceimiz sistematik ikencelerin yannda zararsz kalr bence. Sokakta dayakta, bir yn hayvans herif, stnze ullanp, size geliigzel vuruyor. Bu, kaba bir g gsterisi sadece. Oysa sistematik ve bilimsel dediim ikencenin amac, size sadece bedensel adan eziyet etmek deil; bir yandan bunu yaparken, bir yandan da ruhsal adan sizi kk drmektir. rnein polise sylemek istemedii, gizli tutulmas gereken bir eyi aklamak zorunda kalan insan, kendi gznde kk der ve onun ektii ac, ikence bitince de, mrnn sonuna dein srp gider. kencenin en balanmaz yan ite budur bana kalrsa. Bunu ok dndm ama, ikence yapan birinin ne gibi bir insan olabileceini aklm almyor. Salt ktlkle aklayamayz bunu. nk ikence yapann tepeden trnaa tam anlamyla kt olmas gerekir. Oysa tepeden trnaa tamamiyle iyi bir insan ne denli enderse, tepeden trnaa tamamiyle kt bir insan da o denli enderdir. Bakasna bilinli ikence yapabilmek iin, birtakm artlanmalar gerek. ("Bilinli" diyorum; nk ne yazk ki, ikencenin bilinsizini, hi farknda olmadan en yaknlarmza yaparz zaman zaman.) Bunlar ne gibi artlanmalardr hi bilemiyorum. Psikolojik sorunlarn ar bast zel bir eitimden geiyorlardr belki de. 294 295

Kadnlar kouunda yatan baz tandklarmn anlattklar, ikenceci tipinin ne biim bir insan olabilecei konusunda kafam bsbtn kartrd: Bir polis, kouta yatan kzlardan birini alr, ikide birde ikenceye gtrrm. Birka saat sonra, ikenceci, eziyet ettii baygn kz kucanda tayarak koua geri dnermi. Sokakta oynarken dp can yanan ocuunu evine tayan bir babann znts ve tela iindeymi. Kz ranzaya yatrrken, "birazdan geer yavrucuum, n'olur, sen zlme yavrucuum" dermi. teki tutuklulardan ay isteyip, kzn ban kaldrr, kakla ay iirmek istermi. Kzn san okar, alnn per, ellerini permi. Kz gzlerini aar amaz da, arkadalarna, "n'olur, ona iyi bakn" diye yalvararak kp gidermi. Birka gn sonra, ayn adam gelip kz alr gene ikenceye gtrr; dnte de ayn sevecenlii gsterirmi. "Belki ikence eden o deildir; belki sadece tandr o ikence sahnesinin" dedim. Ama kz kendi sylemi, ikence edenin o olduunu. te bu yzden, kz gzlerini aar amaz kayormu yanndan. Nasl bir .adamd bu? Bu polisin kiilii ikiye mi blnmt? Bir yanda serinkanl, acmasz bir ikenceci; bir yanda da ac ekenlere merhamet duyan sevecen bir insan myd? Yllardr zihnimi kurcalayan bu sorunu bir trl zemedim gitti. Salt dncelerinden tr ya da yasak bir rgtn yesi olmakla sulanp ikence gren, hapis yatan o kadar ok tandm vard ki, 1976'da Amnesty International'a yani Uluslararas Af rgtne ye olmay ok doru buldum. Geri Af rgtnn garip bir kural vard: yelerin, hapse den kendi yurtta-laryla dorudan doruya ilgilenmeleri yasakt. Yani ben bir Trk olarak, bir Arjantinliyi ya da bir ililiyi korumam altna alp, onu hapisten kurtarmak iin elimden geleni yapyordum da, kendi lkemin siyasal mahkmlar iin ayn eyi yapamyordum. Ama baka milletten yeler bunu yaptklar iin, btn dnce sulularyla siyasal mahkmlar korunuyordu sonuta. Uluslararas Af rgt'nn memleketimde olup bitenler konusunda bilmedii yoktu. O srada Trkiye temsilcisi olan Anne Burley evime gelip antasndaki dosyalar anca, hayre tler iinde kaldm. Kim haksz yere neyle sulanm, bu suun 296 cezas ka ylrn, ka yla mahkm olmu, tam nasl ikence grm, u srada hangi cezaevinde yatyormu, hepsini biliyorlard. Ben de rgte elimden geldiince yardm ettim. Temsilcinin, avukatlarla, hapse girip kanlarla, ikence grenlerle ya da yaknlaryla grmesini saladm. Ne ilgintir ki, 12 Ey-Tde btn dernekler kapatld. Ama uluslararas niteliinden ve taraf tutmamasndan tr (nk Sovyet Rusya'daki dnce sulular da korunuyordu) Af rgtne ve onun Ankara ile stanbul'daki yelerine kar bir ey yapmay gze alamadlar, t Bu yzden, gene hapse giremedim. Oysa, daha nce de sylediim gibi, tpk Tahsin Ycel'in romannn Peygamberi gibi, bir sre hapis yatmaya can atyordum. Btn eim dostum hapse girip kmt. Beni fazlasyla saf, fazlasyla zararsz buluyorlar, bu yzden adam yerine koyup ieri atmyorlar gibi bir aalk kompleksine kaplmtm. Byle bir duygunun gln bir romantizm saylacann farkndaym elbette. Ama ben, romantik bir insan, dolaysyla romantik bir solcu olduumu hibir zaman yadsmadm. Romantizm, her nedense, sulandrlm ucuz bir duygusallkla zdeletirilerek hor grlmtr teden beri. Oysa ben, on dokuzuncu yzyln ilk yarsndaki ngiliz Romantik akmnn bir uzman olarak gelecein gzel gnlerine inanan; kendi ann irkin gereklerine teslim olmay reddeden; insanlar, doay ve yaam cokuyla seven airleri tanmlamak iin kullanyorum "romantik"

szcn. Bu adan Nzm Hikmet tam anlamyla romantik bir airdir benim gzmde. Nzm' ve teki byk romantik airleri dndke de, kendi romantizmimden deil utanmak, tam tersine gururlanyorum. nsanlar, doay, yaam sevmeyeceksen, yaamann ne anlam var ki? Biroklar, birtakm irkin gereklere bal kalmay, onlar bir an olsun gzden karmamay bir marifet sayarlar. "Biz gerekiyiz" diye diye, zamanla hem kendi kiiliklerini irkinletirirler, hem de o irkin gereklerin gittike daha derin kkler salmasn, giderek nerdeyse kutsallamasn salarlar. Ben o irkin gereklere boyun ememeye kararlym. Bu yzden yaadm srece romantik tekmeler atp duracam 297 o irkin gereklere. Canlar isterse, hayalperest diye kmse -sinler beni. Buna hi bozulmam; nk bir insann ancak d-gcnden yararlanarak hayal kurabildii srece gerek bir insan olduuna inanyorum. Neyse, tamamiyle romantik saylabilecek tepkilerle, hi hapse girmememi biraz ayp saymaya balamken, iyi ki, 22 Mays 1971'de tutuklandm. Geri ancak saat gzaltna alndm. Ama saat, saattir gene de. "Benim gibi sradan bir solcu, hayatnda bir halt etmemi bir komnist, yl yatacak deil ya" dedim kendi kendime. Bu mutlu olay 17 Mays'ta srail Bakonsolosu Elrom'un karlmas dolaysyla gerekleebildi. Meer, mevki sahibi, yal bal, ad san olan komnistlerin bir listesi varm teden beri. Sovyet Rusya ile savaa girersek, bunlar dakikasnda bertaraf edilecekmi. Gelgelelim dnemin babakan Nihat Erim, demokrasinin stne al rtmek gibi zarif davranlardan vazgeip, kendi deyiiyle solcularn stne bir "balyoz" gibi inmeye karar verince, bu listeden yararlanm. Komnist kodamanlar saylabilecek olan bizler, Bakonsolos Elrom'a kar rehin alnmz. Dorusunu sylemek gerekirse, byle bir listeye alnmak beni bir hayli onurlandrd. Ne yazk ki, tam listeyi elime geiremedim. Yanlm da olabilirim; ama anmsadm kadaryla, gzaltna alnanlar arasnda unlar vard: Aziz Nesin, Ylmaz Gney, M elih Cevdet Anday, Fazl Hsn Dalarca, Nevzat stn, Hasan li Ediz, brahim Batmar, olu Dndar Batmar ve gelini Aye Batmar, Behice Boran'm ei Nevzat Hatko ve olu Dursun, Ayla ve Beklan Al-gan, Demir zl, Ruhi Su, Glin aylgil ve Ziya Nur gibi nl avukatlar ve Turhan Seluk. Geenlerde Cumhurbakan Sleyman Demirel'in elinden bir devlet dl alan bu nl karikatristi, Balmumcu'daki polisler, bilinmeyen nedenlerden tr, lesiye dvmler. Onu yle bir hale getirmiler ki, erkeklerin arasna geri gtrmeyi sakncal bulmular. Kadnlarn kapal olduklar odaya tamlar, bir iskemleye oturtmular. Arkadam Aye Batmar'm anlattna gre, kaburga kemikleri atlayncaya kadar dvlen Turhan Seluk yle bir durumday-m ki, kadnlar ok geirmiler. Karsnda sessizce kalmlar. 22 Mays gecesi, srtmda mavi pijamam, ocuklarmla birlikte balkonda oturmu, bir bira ierek denizi seyrediyordum. Gece yars sokaa kma yasa balar balamaz, on iki kii kapma dayand. Aralarnda askerler, niformal polisler ve balarnda bir sivil polis vard. Ama, ne garip ki, polisten ok bir sanatya, bir ressama benziyordu bu adam. Kot pantolonlu, deri ceketli, sar salar yana taranm, yakkl m yakkl bir genti. ok da terbiyeliydi. Hep "hanmefendi" ya da "hocam" diyordu bana. Evde kimlerin oturduunu ve ocuklarmn adlarn bile biliyordu. eriye girer girmez, "bu olunuz Mustafa", "bu kznz Zeynep" dedi. Ev didik didik arand. Dolaplar ald, bfeler ald, ekmeceler ald. Evdeki kitap bolluu onlar pek artt. Baktlar ki, oturma odasnn duvarlar da, yatak odalarnkiler de kitaplklar kapl. Koridorda bile kitaplklar var. Polislerden biri, mal bulmu maribi gibi, Melih Cevdet'in Gizli Emir'ine saldrd. Bizim ekip efi artist, "o bir romandr; aldn yere koy"

diye tersledi cahil polisi. Sonra bana dnp, yasak kitap olup olmadn nezaketle sordu. Olumun odasndaki kitap raflar Marksist edebiyatn en sekin rnekleriyle tkabasa dolu olduu ve bunlarn hepsi yasakland halde, polislere tepeden konutum. Mesleimden tr her kitab okuduumu; kafamda yasak kitap diye bir kavram bulunmadn, bu kitaplardan hangisinin yasaklandn bilemeyeceimi azametle akladm. Hibir kitabm almadlar sonuta. Arama bittikten sonra, bataki artist klkl gen telefon etti: Operasyonun bilmem kanc numarasn tamamladklarn, evde kaak kii, telsiz ve silh bulunmadn bildirdi. Bu arada banyoya snp giyinmitim. Bir naylon poete baz tuvalet eyalarm ve o ku oku bitmez diye dnerek Shakespeare'in btn oyunlarn bir tek ciltte toplayan kitab attm. Kendi odas da arand iin, annem efika olup bitenleri biliyordu. Ben tam gtrlmeden nce, herkesin topland oturma odasna girdi. Bir kralie tahtna nasl oturursa, koltuuna yle oturdu. Ak sal ban yle bir kaldrp, askerlerle polislere bakt. Herkes hizaya geldi sanki. Operasyonu kimin il. < ftj 298 299 ynettiini hemen anlayarak, ressam klkl gence, hi ykseltmedii, ama trajik tnsn koruyan bir sesle "kzm nereye gtryorsunuz?" diye sordu. Delikanl, alafranga biimde, yani sonra alnna gtrmeden, efika'nm elini zerafetle ptkten sonra, bir zveride bulunacan, hi kimseler iin yapmadn annem iin yapacan belirtmek istercesine, bir an duraklad. Sonra yle dedi: "Hanmefendi, kznz bir sre gremeyeceksiniz. Ama hatrnz iin, yapmamam gereken bir eyi yapacam. Adm ve zel telefon numaram imdi torununuz Mustafa'ya vereceim. Beni aradnda, kznzn nerede olduunu, nasl olduunu renmeye alp, ~ena bildireceim." Sonra Mustafa'y balkona ekip, adn ve telefon numarasn ona gizlice verdi. stifimi bozmamak iin, annemi ve ocuklarm pmeden, elimdeki naylon poeti onlara hafife sallayarak evden ktm. nde ben tek bama, arkada on iki silhl adam, ok yakm olan Rizapaa karakoluna yrdk. Mhrdardaki komu apartmanlarda oturanlar, balkonlarna km, bizi seyrediyorlard. Selimiye'ye gtrlmeden nce, orada tekileri bekleyeceimiz bildirildi. Beni alan ekip, bakalarn da almak iin yola kt. Karakoldaki bakomiser, ban evirip yzme bakmadan, bana ancak profilini gstererek, "sen ne i yaparsn?" diye sordu. "Profesrm" dediysem de, bana pek inanmad besbelliydi. Hakk da vard. Bizler klk kyafete gre deer bieriz insanlara. Ben eski psk siyah kadife pantolonum, ypranm siyah kazamla bir bayan profesre hi benzemiyordum dorusu. Derken, gerek bir profesr getirildi karakola. Srtnda k m k bir prens d gal karolu kostm, ayn klkta bir gmlek ve kravat, ayanda yeni boyanm prl prl mokasenler. Yzme bakmadan, sadece bana profil gsteren bakomiser, "profesr dediin ite byle olur" dercesine ayaa frlad, "buyrun hocam" diyerek, kendi koltuunu verdi adama. Bay

profesr ise kahkahalar atyor, "solcu olan ben deil karmdr. Bir yanllk oldu. Soyadndan tr, onu deil, beni aldlar" diyordu. 300 Sahiden solcu olmadn hemen kantlad da. nk Bakomiser, saygyla "hocam, bu genlere ne oldu? Neden byle azdlar?" diye sorunca, Bay Profesr yle dedi: "Bunlarn hepsi Anadolu'dan gelen fakir fukara ocuklar. stanbul'da mrlerinde ilk kez para gryorlar, lks gryorlar, kar kz gryorlar. Azacaklar elbette." Sayn bay profesr byle ahkm keserken, ben de fkeden dilerimi gcrdatrken, birdenbire bir di sorunu kverdi ortaya: Saygdeer profesr, gece yars evinden gtrlrken, telndan, protezinin alt ksmn azna takmay unutuvermi. imdi bu. durumda yemek yiyemezmi. Hali ne olacakm? Ne yapacakm imdi? Bay Profesrn prens de gal kostm, k gmlei, kravat, prl prl mokasenleri, yani btn fiyakas, inelenen bir balon gibi, gzmn nnde pf diye snverdi. Takma dilerinin geri getirilmesini is teyecek kadar bile gc kalmad; sessizlie gmld. Ben ise, o srada henz takma di kullanmadm halde, adama acdm. Bakomisere, "hemen profesr beyin evine birini gnderin, dileri getirsin" dedim. Bakomiser, "bilmem ki, gnderecek adam yok" diye bir eyler geveleyince, retmen otoritesinden yararlandm. "Birini bulun; diler hemen gelmeli" diye byrdm. Profesr bey, yalvaran gzlerle bana bakyor, "evet, ltfen" diye mrldanyordu. Ve bizim memlekette, polis bile. kesin otorite gsterilerine kar koyamadndan, biri takma dileri almaya gitti. Bu arada Rizapaa karakoluna baz adamlar getiriliyordu. Bunlardan biri, cezaevlerine ziyaretlerimden tandm eski tfeklerden tornac Emin Ustayd. ok yalyd ve ameliyattan yeni kalkmt. ki polisin yardmyla ayakta zor durabiliyordu. Ama oktandr unutulduu iin, imdi nemsenip gzaltna alnmasna sevindii besbelliydi. Beni grnce memnun oldu. "Bizler byle durumlara alz, yle deil mi, Mna hanm kzm" dedi. Oysa ben, ilk kez byle onore edildiim iin, bu durumlara hi de alk olmadm halde, ok grm geirmi haller taknarak Emin Ustay glmseyerek onayladm. Karakola getirilen teki kiileri tanmyordum. Herkes kaderine katlanm uslu uslu otururken, aralarndan bir emekli 301 subay, fkeden zangr zangr titriyor, ona komnist damgasn vuranlardan cn alacana yeminler ediyordu. El antamda bulduum sakinletirici bir hap ona yutturmak istedim. Ama fkesinin keyfini srmeye kararl grnen emekli subayn bir hap yutup sakinlemeye hi niyeti yoktu. Ressam klkl ekip bamz bir listeye bakp, hepimizin toplandn syledi sonunda. Kapda bekleyen minibse tklp artk Selimiye'ye gtrleceimizi sanyorduk. Ama ekip ba gizli bir telefon konumas yapmas gerektiini bildirerek, karakolun baka bir odasnda bir sre beklememizi istedi. O odaya girince, arp kaldm: Duvara dayal byke bir kitaplkta Rus klsiklerinin, Tolstoy'un, Dostoyevski'nin, ehov'un, Gogol'un, Turgeniev'in Trkeye evirileri vard. Kitaplarn hepsi yepyeniydi. Herhalde yasak yayn diye bir kitapdan toplamlard bunlar. Umutlu bir insan olduum iin, "bak, bu kitaplar uvallara tkp mahzenlere atmamlar. Belki gnn birinde polisler okur bunlar" diye dler kurdum.

Bir eyrek saat kadar sren gizli telefon konumasndan sonra, bizim ekip ba, beklediimiz odaya geldi. "imdi zabtlar tutulacak, sonra hepiniz evlerinize dneceksiniz" dedi. Herhalde aralarnda tek kadn ben olduum iin, benden balayacan bildirdi. Ben Tornac Emin Usta yeni ameliyat olduundan ondan balamasn istedim. Ama ekip ba delikanlnn, sadece sanat bir yan deil, valye bir yan da vard anlalan. nce ince glmseyerek "sizi valideniz hanmefendiye bir an nce iade etmek istiyorum" dedi. ikimiz bakomiserin odasna geri dndk. Ekip ba, daktiloya oturan polise, evimde silh, telsiz, kaak kii filn bulunmad konusunda bir zabt dikte etti. Sonra, ok fiyakal bir hareketle, sa eliyle sar salarn arkaya doru iterek, "ok gzel Abidin Dino'larmz var, hocam" demez mi! Bunun zerine Rizapaa Karakolu, sanatseverlerle yazar izer takmnn sohbet ettii bir entel bara dnt anszn. Ben de glmsedim: "Baka gzel resimler de var. Bir gn buyrun. Bir kahvemizi iersiniz, hem de onlar grrsnz. Annem de memnun olur" dedim. Bunu syler sylemez de piman oldum. nk sahiden ressam olduunu ve bir sergi atn daha sonralar gazetelerden rendiim delikanl, yazar izer takmnn sohbet havasndan kverdi. Karakolun teki odasndaki Dostoyevski romanlarnda kendini sulayan bakiilerin ar ruhsal bunalmlarla dolu havasna girdi. Yz karard; nerdeyse alayacak bir hale girip yle dedi: "ok naziksiniz, hocam. Ama ben o eve bir daha nasl ayak basarm? Valideniz hanmefendinin yzne bir daha nasl bakarm? Benim iim kumarhane basmaktr; affedersiniz randevuevi basmaktr. mrmde ilk kez byle kltrl saygdeer insanlarn evine grevle geldim. Oraya bir daha gitmekten utanrm." Bunu syledikten sonra, ekip ba benden tekrar tekrar zr diledi. Yanma bir beki verip beni evime gnderdi. Baktm ki, olum balkonda oturmu, kara kara dnyor. Kzm ise, hem anneme bir uyku hap vermi, hem de kendi bir tane yutmu; ikisi de ml ml uyumakta. Oluma olup bitenleri anlattktan sonra, yaz masamn stnde duran Seferis'in iirlerini alp yatama uzandm. nk ancak iir okunarak unutulur bu tr tatszlklar. Daha sonralar rendim ki, Selimiye'de yer kalmad iin, Kadky'de oturanlar, benim gibi, sabaha doru serbest braklm. Ama Balmumcu'ya gtrlenler, be gn gzaltnda kalm. Peynir ekmek yemek -ve gece gndz bir iskemle stnde oturmak zorunda kaldklar iin de, bu be gn iinde bir iki kilo vermiler. Hatt eski bir rencim az kalsn lecekmi. Komnistler listesinde deilmi, ama Balyoz Harekt gecesi genel bir arama da yaptklar iin, ok mzik merakls olan eski rencimin mzik setini telsiz sanp, onu da gzaltna almlar. Ar eker hastas olduunu, sabah akam enslin almazsa eker komasna girebileceini bouna anlatmaya alm. Ancak eker komasna sahiden girince, teki tutuklularn barp armalar zerine ambulansla hastahaneye kaldrlp lmden kurtulmu. Geri kendim hi hapse girmedim ama, her zaman bir ar I .! 302 303

: kadam hapis yattndan, yllarca, haftann belirli bir gn eitli cezaevlerine gittim. Hatt daha nce de anlattm gibi, olum Mustafa'nn doumu skdar Paakap Cezaevinde balad. lk ziyaretlerimin nedeni, t 1946'da Dr. efik Hsn'nn Trkiye Sosyalist Emeki ve Kyl Partisi'nin kapatlmas ve yelerinin tutuklanmasyd. ocukluk arkadam Halet am-bel arkeolojik kazlardan tr ou zaman Anadolu'da olduu iin, ei Nail akrhan' grmek zere, her hafta Sultanah-met'deki Cezaevine gidiyordum. teki arkadalar da grebiliyordum bu arada. Ziyaretlerimden birinde, siyasal mahkmlara hi mi hi benzemeyen birka kii gzme iliti. "Kuzum, bunlar da kim?" diye sordum Adnan Cemgil'e. Adnan, "ha, onlar m? Onlar dekoratrler" dedi. "Dekoratrler" dedii, hi solcu olmadklar halde, umumi hellalarn kaplarna, uradaki buradaki duvarlara filn krmz boyayla orak eki izen manyaklarm meer. Bir defasnda Sultanahmet'de alelusul antama baktklarnda, cezaevine sokulmas en yasak eylerden birini, koskocaman bir ba buldular antamda. Bunu gren polis, hayretler iinde, "kk hanm, bu da ne?" diye sorunca, evdekilerin bana bir ekmek ba smarladklarn akladm. O sralarda siyasal mahkmlara kin beslenmedii, hatt "bunlar okumu insanlardr" diye bir eit sayg duyulduu ve onlarn teki mahkmlar baklamaya kalkmayacaklar bilindii iin, polis "ben bunu hi grmemi olaym" diyerek ba antama geri koymutu. Oysa antamda grdkleri aspirinlere bile el koymulard daha sonralar. Bir ylba akam, "Sultanahmet'de yatan u arkadalara bir kyak yapaym" diye dndm. Byk bir ieye votka doldurdum. Ak kahve rengi olsun diye de bir miktar vermut ekledim. Kokusu olmadndan, votkay rakya tercih etmitim. Bir ila iesinden kardm, stnde, "Doktor bilmem kim, boaz gargaras, haricen kullanlr" filn yazl krmz etiketi votka iesine yaptrdm. Tpann stne de incecik bir sicimle balanm trtll kk bir kt sardm. O sralarda boaz gargaralarn eczaclar hazrlad ve byle ielerde hastalara verdikleri iin, kapda antama bakanlar hi kukulanmad. Arkadalarn, ylba gecesini, az da olsa, iki ierek kutlamalar beni ok mutlu etti. Daha sonralar, siyasal mahkmlarn grmecilerinin ya-km akraba olduklarn kantlayan bir belge istenmeye baland. Harbiye'de yatan Ulvi Uraz ile ei Seluk'un aileleri Ankara'dayd. Onlar haftada bir grmeye gidecek hi kimseler yoktu. Bunun zerine, odasna gidip cezaevi mdryle konutum: "Size yalan syleyecek deilim" dedim. "Ben Uraz'larm akrabas deilim. Ama bir cezaevi mdr olarak, onlar haftada bir arayan, onlara ilgi gsteren, sigaralarn ve istedikleri eyleri getiren birinin, moralleri asndan ne kadar gerekli saylacan anlarsnz. N'olur bana yardm edin, grmecileri olaym" diye yalvardm. Cezaevi mdr albayn duyarl bir kiiye pek benzemediini sanmtm. Ama yanlmm. "Buraya denleri anas babas bile aramaz bazen. Siz vefal bir dostmusunuz. Aferin dorusu" diyerek fena halde duyguland ve Uraz'lar grebilmem iin ne yapmam gerektii konusunda bana yol gsterdi: Ulvi'nin anne bir kardei olduum,konusunda, muhtardan bir belge almalymm. O sahte belgeyi alabildim ve bu sayede, iki yl boyunca, Uraz'lar her hafta grebildim. Austos 1992'de, Halet ve Nail ile, yklmak zere olan Sultanahmet cezaevine gittik bir akam. imdi adn unuttuum, ama olumlu iler yapt besbelli bir dernek, cezaevinin

avlusunda bir eit kltr merkezi amt. aylar kahveler iiliyor, sohbetler ediliyor, geceleri konserler veriliyor ya da filmler seyrediliyordu orada. Bizim gittiimiz akam, ilkin moloz ynlarnn stnden atlayarak, Nail akrhan'n uzun sre yatt kk oday grdk. Sonra, ayrca ilgin bir program dzenlendi. Orada hapis yatanlar (bu arada Nail, Zihni Anadol ve ressam Balaban) hapishane anlarn anlatan birer konuma yaptlar. Onlardan baka daha kimler yatmamt ki orada: Nzm Hikmet, Aziz Nesin; Rfat lgaz, Kemal Tahir, Mehmet-Ali Ay-bar, Orhan Kemal, Sabahattin Ali, efik Hsn, Esat Adil, vb. 304 305 I-! Yani memleketin en sekin edebiyatlar ve aydnlar. Hapishanenin pencerelerinden sarkan ve rzgrda dalgalanan uzun krmz flamalarn stne bunlardan bazlarnn ad yazlyd. Drt yl sonra, 1996'da, Sultanahmet Cezaevinin yerine "Four Seasons" adl, 65 odal, 5 yldzl, bizim uydurma deyile "turistik" bir otel aldn duyunca, iim cz etti. Benim dlediim gzel hkmet gnn birinde iktidara geseydi, Trkiye'nin en nl yazarlarnn ve airlerinin orada yattn gz nnde tutarak, Sultanahmet'i lks bir otel deil, biraz restore edip, bir mze yapard. Nitekim rlanda elimiz ocukluk arkadam Cell Akbay' Dublin'de grmeye gittiimde, mzeye dntrlen kocaman bir cezaevine gtrmt beni. O ceza-evi-mzeyi gezince, Eire'nin, yani rlanda Cumhuriyetinin, Byk Britanya mparatorluuna kar verdii savamn btn aamalarn ayrntlaryla renebiliyordunuz. Her hcrenin kapsndaki plakada, orada yatan bamszlk savasnn ad yazlyd. rlanda Cumhuriyetini kuran kahramanlarn hibir zaman unutulmamalar salanmt bylece. Bizler de be yldzl turistik oteli baka yere dikerek artk len nl yazarlarmzn ve fikir adamlarmzn ansna bir mze yapamaz mydk Sultanahmet Cezaevini? Frsat bulduka, hapis yatan arkadalarla dayanma olsun diye, siyasal dvalar da izlerdim. 1985'de, Bar Dernei'nin dvasnda, unutamadm iki durum oldu. Biri Mahmut Dikerdem'in sorguya ekilmesiydi: Dikerdem, kanserden yeni ameliyat edildii ve bildiim kadaryla mahkemeye bir ambulansla getirildii iin, asker yarg, oturarak ifade verebileceini syledi. Ama sank buna yanamad. Dimdik ayakta durarak, hibir dn vermeyen, uzun ve son derece etkileyici bir savunma yapt. kinci anm Reha s-van'la ilgilistnde ok sade bir siyah eteklikle bir beyaz ceket olduu halde, olaanst k izlenimi veren Reha Hanm, bir tutuklu gibi deil, bir kralie gibi girdi o mahkemeye. Gereksiz bi r azamet taslamyordu. Ama iki yanndaki iki jandarmaya karm, evresine tamamiyle egemen ve kendine gven dolu olduu besbelliydi. Bir kadn olarak gururlandm onunla. nk Reha Hanm, ok zor koullar altnda aylarca hapishanelerde yatmann, abuk sabu k sulamalarla asker mahkemelerde yarglanmann ve her eit eziyetin, kiilikli bir kadn hi mi hi sindiremeyeceinin arpc bir kantyd benim gzmde. Mart 1990'da, Nihat Sargm'la Haydar Kutlu'nun dvasn izlemek zere t Ankara'ya gittik. Haydar Kutlu'yu tanmam. Nihat Sargn ise, yllardr yakn arkadamdr. Ama Nihat' hi tanmasaydm da, onlara yaplan akllara smaz hakszl, kydan keden de olsa protesto

etmek iin, gene de giderdim o dvaya. Gece yars iki otobse dolutuk. Sa bahleyin erkenden Ankara dolaylarna varnca, bizi durdurdular. Bir de baktk ki, kyametler kopuyor: Barikatlar kurulmu, polisler ellerindeki telsizle konuarak kouuyor, evik Kuvvet, askerler, gvenlik kuvvetlerinin minibsleri filn. Yani nlemin her eidi alnm. Bakenti dadan inen gerillalar basmak zere sanki. Otobslerle Ankara'ya gidemeyeceimizi bildirdiler. Biz de, kimliklerimiz kontrol edildikten sonra taksilere binip, Devlet Gvenlik Mahkemesi'ne gittik. Kimlikler bir kez daha kontrol edildikten sonra, elimizden alnd. antamda grdkleri Franszca kitabn neye dair olduunu sorduklarnda, tepem att. antamda ancak bomba, tabanca, bak filn bulsalard hesap sormaya haklar olacan; "bu kitap neye dair?" trnden sama sorulara yant vermeyeceimi bildirdim. Polis direndi, ben de direndim. yi ki, bir subay benden yana kt da mahkeme salonuna girebildim. Yllardr grmediim Nihat Sargm'm sa by biraz aard halde, ektii ikencelere karn, her zamanki kadar salam olmas iimi at. Grld gibi, siyasal "faaliyetim" hapis yatan arkadalar haftada bir yoklamak ya da dvalar izlemek trnden, hi de faaliyet saylmayacak tamamiyle zararsz ilerdi. Ama 12 Mart 1971'den sonra bana gene de pasaport verilmedi. Avrupa'da eitli kongrelere, konferanslara arldm halde, gide! j ! 306 307 miyordum. Derken 1974'de daha az kt denilebilecek bir hkmet i bana geti. (Krk yldr, "ok kt" hkmetlerle "biraz daha az kt" hkmetler arasnda bocalayp duruyoruz. Bu durum, Cecil Day Lewis'in drt dizesini anmsatyor bana. Cecil Day Lewis, 1930'lu yllarn solcu ngiliz airlerinden biri ve sinema oyuncusu Daniel Day Lewis'in babasdr. Geri olu kadar nl deildir ama, ok iyi bir airdir ve bizlerin ackl durumumuzu tam anlamyla dile getiren bir drtlk yazmtr: It is the logic of our times, No subject for immortal verse, that we who live by honest dreams defend the bad against the worse. lmsz iirlerin konusu deil, amzn mantdr bu: Drst dler sayesinde yaayan bizler, , Ktleri savunuruz daha beter olanlara kar. Neyse, 1974'de kt, ama bir ncekinden birazck daha az kt bir hkmet iktidara gelince, Ankara'ya gidip, pasaport istemeye karar verdim. Artk yitirdiimiz sevgili arkadam Bahri Savc'nm evinde kaldm iki gn. Ei Sudiye, talep zerine, her bakann profesrlere randevu verdiini syledi. Hi haberim yoktu bundan. ileri Bakanndan bir randevu istedim ve hemen ertesi gn beni kabul etti. Durumumu anlatp, pasaport istediimi bildirdim. Bunun zerine Sayn Bakann sylediini duyunca, yle atm ki, bir sre dilim tutuldu nerdeyse. Sayn Bakan yle dedi: "Hanmefendi, nme bir yemek taba srdnz. Bu yemein zehirli olup olmadn (yani sizin komnist olup olmadnz) ben nasl anlayacam." Ben

de, "Beyefendi, ltfen biraz mantkl olun" dedim. "Otuz yldr stanbul niversitesi'nde ders verecek kadar zehirsiz saylan ben, imdi birka aylk pasaport alacak kadar zehirli saylmam biraz sama deil mi?" diye sordum. Sayn Bakan, "zehirli olup olmadnza ben karar veremem" dedi. Ben "beyefendi, siz ileri Bakansnz. Siz karar vermeyeceksiniz de kim karar verecek?" deyince de, "ancak Birinci ube karar verebilir" dedi. Yanmda bir yaver, Birinci ubeye gtrldm. Kk bir odada karsna oturduum siyasal ube memurunu grnce, garip bir korkuya kapldm: Adamn yz, gn na hi kmam, hep karanlklarda kalm'gibi, irin rengiydi. Gzleri, dibinde amur birikmi bulank bir yeil suya benziyordu. mrmde grdm en salksz yzd onunkisi. Sadece salksz deil, ok ac ekmi, u anda da ok ac eken, kansz cansz bir hortlan yzyd bu. Kekeleyerek durumu ona da anlattm. Bir zile bast. "Mna Urgan'in dosyasn getirin" dedi. Getirilen dosya pek kaln deildi. Ama sandmdan biraz daha kalnd gene de. Adam, dosyann sayfalarn evirirken, toparlanmtm. "Efendim, hi zahmet etmeyin. Orada neler yazldn ben size syleyeyim" dedim: "teden beri solcudur. Trkiye i Partisi yesidir. Solcu derneklere girer. Solcularla dostluk eder, yrylere ve panellere katlr. te bunlar yazldr orada." Adam, dosyann son sayfasna kadar baktktan sonra "tamam" dedi. Ben de bana pasaport verilmeyeceini sanp ayaa kalktm. "Pasaportumu veremeyeceinizi bildiren bir belge istiyorum sizden" dedim kafa tutarcasna. Adam, "yoo, pasaportunuzu vereceiz" deyince, sevineceime, siyasal adan ne denli zararsz, ne denli entipften bir kii olduumu bir kez daha anlayp, fena halde bozuldum. Adam, ka aybk pasaport istediimi sorunca, "bir aylk yeter" dedim. Karmdaki, kukulu gzlerle bana bakp neden bir aylk pasaportla yetindiimi sorunca, akladm: Kendim verdiim dersin snavn kendim yapmak isterim. nk meslektalarmn yanl deerlendirmeler yapacandan, rencilerime hakszlk edileceinden korkarm" dedim. te, bu szm zerine bir mucize oldu. Adamn teni, sanki biraz gne grm gibi hafif aydnland; gzlerinin yeili daha az bulank, daha az kirli grnd. Dosyay aramzdaki masaya koyup, bana doru eildi ve "hocam" szcn ilk kez kullanarak, ac dolu bir sesle, "hocam, dinleyin, size bir ey anlatacaa

308 309 m" dedi. Anlatt uydu: lkokulun nc snfnda dokuz yanda bir ocukken, retmen hanm, antasnda bir makas bulmu. Makas elileri dersi iin kullanyormu. Ama retmen hanm, makas havaya kaldrp, teki rencilere gstermi. "Bu ocuk, size ktlk yapmak, sizi yaralamak iin bu makas yannda tayor" demi. Adam, sesindeki ac bsbtn younlaarak, "o retmeni sonralar hep aramak istedim. Arkadalarnn nnde dokuz yanda bir ocuu neden byle suladn sorrnak istedim" dedi. Ben de itenlikle

konuarak, "ok kt bir kadmm o retmen. Haksz yere sulandnz iin, bir canavar olabilirdiniz" dedim. Bunu der demez de bin piman oldum. nk adamcaz gerekten canavar olmutu da. Ban evirdi; pencereye doru dalgn dalgn bakarak, "evet, olabilirdim" diye beni onaylad. Ne var ki, bana kar tutumu tamamiyle deimiti bu arada. Onun gznde bir komnist deil, rencilerine hakszlk edilmesine katlanamayan iyi yrekli retmendim artk. Yani ocukluunun kt yrekli retmeninin tam kartydm. Benimle biraz daha konumak istiyordu. aylar ikram etti. ubemize her yl ka renci aldmz, kann erkek, kann kz olduunu, baar oranlarn filn sormaya balad. Yznn rengi gittike irini daha az andryor; gznn yeili gittike daha saydamlayordu. lerimden tr gitmem gerektiini sylediimde, zlr gibi oldu. eri girdiim zaman elimi sk -mamt. Ama ben giderken, tantmza memnun olduunu syleyerek, beni kapya kadar gtrd, elimi de skt. Boynuma sarlp, "iyi yrekli retmeni" barna basacakt nerdeyse. 1 Mays kutlamalar her zaman bir sorun olmutur memleketimizde. Solcularn ylda bir, pankartlar tayarak, sloganlar atarak sokaklarda yrmeleri, hi kimselere zarar vermeyeceine; bir "bymzn" dedii gibi yollar da stnde yrnerek anmayacana gre, 1 Mays zorla bir sorun haline getirilmitir daha dorusu. Eskiden, yani 27 Mays I960'tan nce, bunu bir sorun olmaktan karmann kesin aresi bulunmutu: 1 Maystan birka gn nce, o sralarda says zaten snrl olan komnistlerin nerdeyse hepsi tutuklanr, bir hafta kadar Sansaryan Han'a kapatldktan sonra, serbest braklrd. 1977 ylnn kanl 1 Maysnda Bodrum'daydm. Yaz aylar orada oturamadm iin, ilkbahar ve sonbaharda hep Bod-rum'daymdr. Geri geceleyin bir otobse atlayp 1 Mays kutlamak iin, mutlaka giderdim stanbul'a. Ama bu kez, bir salk sorunumdan tr gidememitim. Akam ge vakit 34 kiinin ld, saysz kiinin yaraland haberini alnca, aklm bamdan gitti. Olumun, kzmn, eimin dostumun yrye katldklarn biliyor dum. Sabaha kadar stanbul'daki evime, tandklarma telefon ettim. Ev cevap vermiyordu; tandklarmn bana verebilecekleri bir haber yoktu. Yollarn kesildiini, kprlerin kalktn, vapurlarn ilemediini, bu yzden haber alamadm ancak ertesi sabah rendim. Btn sevdiklerimin ldn sandm o gece. zel TV'ler yoktu henz. TRT'de grdklerim korkuntu. Uzun salar yerlerde srnen gencecik gzel kzlarn kanl lleri, kucakta oradan oraya tanyordu. Delikanllar, pelerinde bir kan izi brakarak, ayaklarndan tutulup bir yerlere ekiliyordu. TRT gecenin ancak belirli bir saatine kadar iledii iin, elimde bir kk transistor, yabanc istasyonlardan bir haber alabilirim umuduyla sabaha kadar deniz kysnda yrdm durdum. Sabahleyin, herkesin iyi olduunu bildiren bir telgraf geldi kzmdan. O telgraf alnca rahatlamam bir rezaletti. nk benimkiler yayordu ama, ou gen 34 kii lmt. Ben ise, sevdiklerimin bana kt bir ey gelmedii iin seviniyordum. Bir yandan sevinmeye devam ederken, bir yandan da kendi bencilliimden tr utancmdan yerin dibine girdiim anlardan biriydi bu. 1978 1 Mays, hem kansz, hem de ok anl oldu. T-MD'n, yani Tm retim yeleri Dernei'nin profesrleri, doentleri ve asistanlar, toplanacamz yer olan Beikta'ta bulutuk. Olaanst scak olan hava, Maysn ilk gnnden ok, bir Austos gnn andrd halde, sokaklar bombotu.

ti 1 J1 I. 310 311 Dkknlarn kepenkleri indirilmi, apartmanlarn pencereleriy-le balkonlar sk sk kapatlmt. Ancak bir tek balkondan birka kadn bizleri alklad. Buna sevindik nerdeyse. Meer gericiler, "komnistler etraf ykp yakacak, evleri dkknlar yama edecek, nne gelene saldracak, yaralayacak, ldrecek" diye haberler yaynlamlar gazetelerinde. Bizler de, evlerine saklanan stanbul burjuvalar kadar tedirgindik aslnda. O gn bamza neler gelebileceini bilemiyorduk. Bir yl nce olduu gibi, panzerler stmze saldracakt belki. Yaralanacak, ezilecek, lecektik belki. Arkadalarla konuunca, herkesin, evindekilere kk notlar braktn rendim. "una u kadar borcum var, onu verin... Yaz masamn ekmecesindeki elektrik ve telefon pusulalarn demeyi unutmayn... ocuun okul taksiti u tarihte verilecek" trnden hi de dramatik grnmeyen, ama evlerine bir daha belki geri dnemeyecek insanlarn kayglarn aa vuran kk notlard bunlar. Evden karken, ben de pratik ilerle ilgili byle bir kt paras brakmtm. Dokuzda Barbaros'un heykeli dolaylarnda toplanmaya baladk. Ama yle kalabalktk ki, ancak leyin saat birde Taksim'e doru yrye getik. Kzm Zeynep'in de alt Dostlar Tiyatrosu'na bal Mehmet Akan'n ynettii Hasat folklor grubu, oynaya oynaya ilerliyordu. nmzde yryen TRT'iler, bizler kadar kalabalk olmadklar halde, mthi grlt karyorlard. Bunun nedenini sorduumda, seslendirme tekniinin aralarndan yararlandklarn sylediler glerek. Bata Aziz Nesin ve Yaar Kemal, Yazarlar Sendikas'ndan herkes oradayd. Upuzun TMD pankartnn bir ucunu en yal ye olan ben, teki ucunu da aramzdaki en gen asistan tutuyordu. Ayazpaa yokuunu karken yorulmamam iin pankartn sopasn elimden almak istediler. Ama "olmaz, hep ben tayacam" diyerek sopaya yaptm. Taksim meydanna gelip Marmara Oteli deil de "The Marmara Hotel" denilmesine hl alamadm (o "the" kadar gln bir zppelik olamaz) otelin nne gelince, bizi durdurdular. niversite retim yelerinin i il geldii anons edildi ve felli yatan, ertesi gn Londra'ya gtrlecek olan sevgili Server Tanilli'nin bir mesaj okundu. Sonra, alklar arasnda meydana girdik. Otelin teraasmda TP'in, DSK'in ve sendikalarn yneticileriyle oturan arkadam Behi-ce Boran, bizleri grnce ayaa'kalkt. Kendisinin de bir re't | I

tim yesi olduunu belki anmsayarak, yallnda bile bir gen kz sesi gibi n n ten berrak sesiyle "ho geldiniz!" diye bard ykseklerden. Yaammn en anl anlarndan biriydi Taksim meydanna bu giriimiz. Yrye katlan btn gruplar meydanda toplannca, 1 Mays kutlama treni ve sylevler balad. Bu arada scak bsbtn artmt. Susuzluktan kavruluyordum. Dolaydaki apartmanlardan su istemeye gittim. Zili alyordum, kapdaki gzetleme deliinde bir glge grnce, "kalbimden rahatszm. Bir hap alabilmem iin, bana ltfen bir bardak su verin" diyordum. Kaplarnda bir bardak su iin yalvarann yal bir kadn olduunu pekl gryorlard; ama yle bir korkuya kaplmlard ki, kapy aamyorlard. Sonunda rencilerimden biri, bir ie suyla imdadma yetiti. Scaa ve susuzlua karn, 1978'in 1 Mays ok mutlu bir gn oldu. Ne var ki, polisler, askerler, panzerler, tanklar mda-hele etmedike, 1 Mayslarn huzur iinde kutlanabilecei aka kantland halde, bir yl sonraki 1 Mays yasakland gene de. stelik sokaa kma yasa iln edildi. Balarnda Behice Boran, Trkiye i Partisi'nden bir grup sokaa knca, coplanarak tutukland. Partili arkadalar otuz gnden fazla Davutpaa'da kaldlar. Ancak mahkemeye knca tahliye edildiler. Buna siyasal bir eylem denilir mi bilemem ama, Austos 1989'da 48 saatlik bir alk grevi yaptk. Bu alk grevinin amac | Eskiehir Cezaevinde, balayp teki cezaevlerine yaylan, ilkin |'

iki kiinin, sonra bakalarnn lmne neden olan ve birok genci bedenen ya da zihnen sakat brakan alk grevlerini sim312 313 gesel olarak paylamak, hakszla urayanlarla dayanma iinde olduumuzu gstermekti. Onlar gencecikti; bizim alk grevinde ise, be ihtiyar vard: Mehmet -Ali Aybar, Aziz Nesin, Rasih Nuri leri, Emil Galip Sandalc ve ben. Bakalar da katlmak istemiti; ama 65 yandan kk olduklarndan, yalar tutmamt. En yalmz Mehmet -Ali, en gencimiz de o srada 67 yanda olan nsan Haklar Derneinin stanbul ubesi bakan Emil Galip Sandalc'yd. Bu be kii arasnda yalnz onu yakndan tanmazdm. Tanynca da hayran oldum. nk nefes almasn engelleyen ok ar bir anfizemden hasta olduu halde, byle bir ie girimiti. Zaten aramzda ilk o ld, sonra da Aziz ile Mehmet -Ali. Bu be kiiden ancak Rasih ile ben sa kaldk imdilik. 15 Austos 1989'da simgesel alk grevimize balarken, ilk basn toplantsnda yle bir aklama yaptk: "u anda alk grevinin 47. gnn yaayan ve lmek zere olan insanlar var. lkemizde yeterli tepkiler olumad. Bizler, Trkiye'nin aydnlar olarak bu tepkisizlik karsnda bizzat alk grevine girmekten baka are bulamadk. Hangi siyasi fikrin savunucu su olursa olsun, insanlarmzn gz gre gre lme terk edilmesine kar duyduumuz tepki ve acyla 48 saat

a kalacaz. Belki de kk abamz etki yaratr, kamuoyunu daha duyarl hale getirir. Alk grevimiz sonu vermezse, tekrar alk grevine balamaya, yurdumuz aydnlarnn daha byk katlmlaryla alk grevini yaygnlatrmaya azimliyiz," Alk grevimizin dekoru da, Pera Palas Otelinin art -nouve-au stilinde grkemli salonlaryd. Gen bir gazeteci, Aziz Ne-sin'i aklnca g durumda brakmak niyetiyle, "neden Pera Palas Oteli de Taksim Meydan deil?" diye sordu. "nk" dedi Aziz, "darda s 33 derece. Bu be ihtiyarn bei de birka saat iinde scaktan geberiverirdi. Sizleri de, bu soruyu sormanza vakit brakmadan, coplayarak oradan uzaklatrrlard." Austosun kzgn gnei altnda hemen gebermesek bile, polisin bizi zorla Taksim meydanndan ataca besbelliydi. Oysa Pera Palas'n grkemli lks iinde, otelde kalan yabanclarn merakl baklar altnda; be ihtiyar itip kakmak pek o kadar kolay deildi. tahmla, daha dorusunu sylemek gerekirse, oburluumla nl olduumdan, yakn dostlarm, iki gn a kalmaya dayanamayacam syleyerek, beni alaya aldlar ilkin. Ne var ki, dayandm, hem de fazla sknt ekmeden dayandm. Dindar annem, Ramazanda oru tutarken karnnn ackmadn sylerdi. Onda iman olduu iin karn ackmazd. Bende de, bambaka trden bir eit iman vard anlalan. O gencecik ller beni mahvediyordu; stme stme yklyordu sanki. Torunum yanda ocuklarn lme terkedilmesi bana yle bir ac veriyordu ki, midemi dnecek durumda deildim. Otelin garsonlar boyuna nmden geiyor, tepsilerle yiyecek tayorlard mterilere. Sandvilerden sarkan jambonlara hi ilgi duymadan serinkanl gzlerle bakyordum. Oysa jambonu yle severim ki, normal halimde, ar bir yemekten sonra bile imre-nirdim o jambonlu kk sandvilere. Aziz Nesin, beni iletmek iin, "odadaki buzdolabn sakn ama, fena olursun; ii Fransz peynirleriyle arkteri dolu" dedi. yle bir e y yoktu elbette; ama olsa da beni ilgilendirmezdi. Simgesel alk grevinin ilk gn bir mide kaznts ve kt bir ba ars hissettim. kinci gn mide kaznmas azald, ba ars artt. 48 saatin sonunda ise, ba ars devam etti, mide kaznts yok oldu. "Benim karnm ackmyor artk. sterseniz bu ie bir hafta daha devam edelim" diye bir neride bulundum. Ama evremizdeki srekli dolanan, ikide birde tansiyonumuzu len, kalbimizi dinleyen Dr. Gencay Grsoy ile Dr. Erdal Atabek, iddetle kar ktlar bu nerime. nk asl tehlike nc gnde, alk hissi yok olunca, bnye kendi proteinlerini yemeye balaynca bagsterirmi. Ben dahil, aramzdan drdnn daha nce enfarkts geirmesine karn, bol bol su iersek, iki gnlk aln hibir zarar olmazm salmza. Doktorlar elimize boyuna su dolu bardaklar tututuruyorlard. Hapishanedeki ocuklar ekersiz su itikleri iin, doktorlarn is-

314 315 teine kar karak, biz de onlar gibi eker katmak istemiyorduk suyumuza. ki gnde alt basn toplants yaptk. Pera Palas'in yemek salonundaki byk ziyafet sofrasnn evresine oturup, Trk ve yabanc gazetecilerin sorularn yantlyor;

hapishanelerdeki korkun durumu, hkmetin vurdumduymazln aklyorduk. Bu arada, bir ayrnt ok houma gitti: Her gazetecinin nnde, ay kahve ve kk pastalarla dolu bir tabak vard. Ama hibiri elini uzatp bunlardan bir tane bile almad. nmzde hi kimse azna bir ey koymamaya zen gsteriyordu zaten. zel televizyonlar yoktu o sralarda. TRT ise bu alk grevimize hi ilgi gstermedi, hibir muhabir gndermedi otele. Ama yabanc televizyonlar; rnein Fransz, Alman, sve, Norve TV'leri, kameralaryla geliyor bizi sorgu yamuruna tutuyorlard. Hem ngilizce hem Franszca bildiimden, szclk ediyordum. Aln verdii hafif esriklik iinde, gencecik insanlarn lmelerine, sakat kalmalarna gz yuman yetkilileri kasp kayuruyor, frsat bu frsat, azma geleni sylyordum. O srada kimin Pera Palas'n mdr olduunu bilemem. Ama o adamn hogrsne atm dorusu. nk otelin byk salonu bizi grmeye gelenlerle dolup tayor, otelin mterilerine oturacak yer kalmyordu. stanbul'un yazarlar, tiyatro ve sinema sanatlar, ressamlar, gazetecileri, btn aydnlar, bizi grmek iin akn ediyordu oraya. Bir ksmnn adn yanmdaki kk deftere not etmiim. Kiisel dostlarm dnda, seksene yakn tannm kadnla erkein ad var. Baz ilerici partilerden ve sendikalardan heyetler ve memleketin drt bir yanndan telgraflar da geliyordu. Bu ziyaretilerden biri beni perian etti: Hapishanedeki alk grevine katlanlardan birinin annesiydi bu. Kendi olu 48 gndr aken, biz 48 saat a kaldmz iin bizi kutluyor, bize ne kadar minnettar olduunu sylyor, benim elimi pmeye kalkyordu. Kendimi tam bir sahtekr hissetmemi engellemeye alarak, gz yalarm zor tutarak, o zavall anneyi barma bastm. Gelenlerden ou iek sepetleri, buketler getiriyordu. Basn toplantlar balar balamaz, nmzdeki masann stne iekler ylyordu. mrmde grmemitim bu kadar ok iei bir arada. Otelin btn vazolar dolduundan, kimi zaman o iekleri, olup bitenleri akn gzlerle seyreden Pera Palas'n kadn mterilerine veriyordum. O gne dein hi grmediim kk bir gsteri de seyrettik bu arada: Geceleyin konuklarla birlikte Pera Palas'n karanlk teraasnda otururken, gen foto muhabirleri evremizi sardlar. Fotoraf makinalarnm flalarn tempolu patlatarak, tempolu alk tuttular bize. Zaten bu simgesel alk grevimiz hi mi hi skntl deildi. Tam tersine, bir enlikti dorusunu sylemek gerekirse. stanbul'un aydn takmnn katld iki gn iki gece sren bir kokteyle benziyordu. Ancak, bu kokteylde ne bir damla iki iiliyor, ne bir lokma yemek yeniliyordu. ki gnn sonunda son bir basm toplants yapmak istedikleri iin, almz 48 saat deil, 52 saat srd. Gene o byk ziyafet sofrasna oturduk. Ama bu kez, yalnz gazetecilerin nnde deil, bizim nmzde de ay ve bir tabak dolusu petibr biskvisi vard. ay haz duyarak itim. Ama biskvilere doku-namyordum. Herkes gzn bana dikmi, "haydi, yiyin, yiyin" diyordu. Bense, hibir ey yemek istemiyordum. O biskvilerin bir tanesini azma alsam, midem buland iin, herkesin nnde kusacam, rezil olacam sanyordum. "Sonra yerim" diyerek petibrlerin birkan antama attm. Kadky vapurunda kzm ay smarlad ve "kusarsan kus" diye beni azarlayarak, Dr. Erdal Atabek'in nezareti altnda, bana zorla iki biskvi yedirdi. Evde en ok sevdiim yemekler hazrlanmt. Ama ben, ancak st iebildim o gece. Ertesi gn, nl itahm yerine geldi elbette.

Bu enlikli alk grevimiz bir ie yarayacak m acaba diye merak ediyorduk. Memleketin iinde ve dnda, hapishanelerdeki alk grevlerine kamuoyunun dikkatini ekmek asndan ie yaradn sylediler. Bizim istediimiz de buydu zaten. k I i

'I | 316 317 Son Sz Yazdm her eyi el yazsyla yazarm. Sonra, dzelterek, gene el yazsyla temize ekerim. Daktiloya geirmek ise, iin nc ve son aamasdr. Bir Dinozorun Anlar'mn byk bir ksm yazld ve temize ekildii iin, "unlar daktilo etmeye balayaym bari" dedim. (Yetmiini oktan getikleri halde bilgisayar kullanmasn renen dostlarm var. Onlara hayranm. Ama kendim, ancak panie yakn bir dehet duyuyorum bu fazlasyla marifetli makinann karsnda.) Tam krk yl nce doentlik tezimi yazmak iin aldm Remington'un bana oturup tape etmeye baladm. 7 Austos 1997 gn on sekizinci sayfay tamamlamken, bir sigara yakmak niyetiyle ayaa kalktm. Derken ayaklarm kilime takld. stne ktlarm koyduum masif sehpann kenarna arparak, kt diye srtst yere dtm. Yzkoyun dmekle srtst dmek arasnda fark vardr. nsan yzkoyun dnce, kollarn ne uzatp, kendini az ok koruyabilir. Ama srtst dnce, aresiz kalr. Srtmdaki dayanlmaz ardan, kt bir ey olduunu hemen anladm. Ertesi gn doktorlar, rntgenler fasl balad ve drt kaburga kemiimin krld anlald. atlak filn deil, dpedz krk. flah olmaz iyimserliimden tr, "belkemii-mi de krabilirdim; iyi ki, sadece kaburgalarm krdm" diyerek kendimi avutmaya altm. Ama krk gn, krk gece korkun aclar ektim. teki krklar alya konulur; ars da azalr. Ama kaburgalar alya koymann yolu yoktur. Kazma dili, i319

ren ve koskocaman bir az, brme saplanp, srtm ve gsm sryordu sanki. Bu arada baka bir eyi de anladm: nsan genken krlan bir kemik, bedenin belirl i bir yerinde bir krktr sadece. Gelge-lelim yallnda o krk, tm bedeni mahveden bir felkete dnr. Bana da yle oldu: Tansiyonum dt; kalbimin temposu bozuldu; yllardr uslu uslu srp giden mzmin bronitim, beni nefes alamayacak, sabahlara kadar ksrecek hale getirdi. Ve en korkuncu, nl itahmdan eser kalmad. Huysuz bir bebee bakarcasna bana efkatle, ama bir yandan da azarlayarak bakan kzm Zeynep, "biraz yemezsen, sana ar

kesici ila vermeyeceim" tehdidiyle, bana zorla bir iki lokma yedire-biliyordu. Bu arada, ne acdr ki, beni ayakta tutan btn "kt" alkanlklarmdan kopmutum: Gzm aar amaz iki bardak koyu ekersiz ay ien ben, hi ay iemiyordum; gnde byk fincan sade kahve ien ben, hi kahve iemiyordum; her akam iki tek ien ben, hi rak iemiyordum. Ve bana en korkun geleni, on be yamdan beri itiim sigaray artk hi ie-mememdi. Krk elli gn sonra, teki "kt" alkanlklarma geri dnebildim. Ama sigara hl iemiyordum. Dostlarm, "aman ne iyi oldu! Brakmak acsn ekmeden, hi aba gstermeden, kendiliinden kurtuluverdin u pis sigaradan" diyorlard. Onlarn sesi akln sesiydi. Ama ben akln sesini deil, iimden gelen sama sesi dinliyordum. Ve o sama ses diyordu ki bana: "Ey ihtiyar! Sen, ancak eskisi gibi sigara iersen eski ruh salna kavuursun! Altm yetmi yl itikten sonra, artk iememek bir yenilgidir. Eer sigaray kendi isteinle brak-saydn, bu bir yenilgi deil, bir zafer olurdu. Seni kutlardm o zaman. Aferin, sigaray braktn sonunda derdim. Ama durum yle olmad. Sen sigaray deil, sigara seni brakt. Seni terke-dip kk drd. Artk bu ihtiyarda i yok, onu brakyorum ite, dedi. Bu yenilgiye katlanma sakn" dedi. Akim sesine kulak vereceime, bu sama sese kulak verdim. Yenilgiye katlanmadm. nat ederek, her gn bir iki sigara yaktm. Hi tad yoktu; iemedim, sndrdm. Ama yle u rastm, yle uratm ki, ay sonra sigaradan eski tad almaya baladm. nsann t iinden gelen sama seslere uymann yararna inananlardan olduum iin, pimanlk da duymadm. Knlar kemiklerim yznden dayanlmaz arlar ektiim krk gn boyunca, bir ara, "tamam bu i bitti. Varlna inanmadm teki dnyaya gidiyorum" diye dndm. Yeterince yaadm iin, artk yok olacama pek zlmyordum da. evremde bunca gen lrken sekseninden sonra yaamak biraz ayp da geliyordu bana. Ama bir yandan da, "u dinozorun anlarnn beinci blmn de bitirsem de sonra yok olsam" diyordum kendi kendime. Arlar dayanlr hale gelince, yeniden yazmaya baladm ve beinci blm de bitirdim. Bu dinozorun anlatmak istedii daha baka eyler de var. mr vefa ederse, fazla uzun yaamann aybna katlanabilirse, bakarsnz onlar da yazar gnn birinde. Yani bu son sz, gerekten bir son sz deildir belki de.

You might also like