You are on page 1of 36

KESK

EĞİTİM SEN
(EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI)
MERKEZ KADIN SEKRETERLİĞİ

ÇALIŞMA YAŞAMINDA VE
EĞİTİMDE CİNSİYET
EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASINA
YÖNELİK GÖRÜŞ VE
ÖNERİLERİMİZ

8 Kasım 2006
Ankara

1
EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI - EĞİTİM SEN ’in ÇALIŞMA
YAŞAMINDA VE EĞİTİMDE CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASINA
YÖNELİK GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ

Kadınların yaşamın her alanında hak ettikleri eşit statülere gelmelerinin ülkemizin
demokratikleşme ve kalkınma hedefleri açısından tartışmasız bir önem taşıdığı bilinmektedir.
Çağdaş ve demokratik bir sistem oluşturmanın ve sosyal adaleti tesis etmenin temel
gereklerinden birisini de, hiç kuşkusuz kadın haklarının hayata geçirilmesi oluşturmaktadır.
Nitekim, bu gereklilik Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren üzerinde önemle durulan
hususlardan birisini oluşturmuştur. Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında başta kadınların seçme
ve seçilme hakkının tanınması olmak üzere çeşitli yasal reformlar gerçekleştirilmiş; kadınların
eğitim hakkından yararlanmaları ve istihdama katılmaları önündeki engeller ortadan
kaldırılmaya çalışılmıştır.

Türkiye kadın erkek eşitliğinin ve kadın haklarının tam olarak sağlanması konusunda
uluslararası normlara ulaşma yönünde önemli aşamalar katetmiştir. Bugün ülkemizde
kadınların kamusal yaşama katılımı, cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınlara yönelik
ayrımcı uygulamalara son verilmesi açısından özellikle yasal düzlemde önemli gelişmeler
sağlanmıştır. Birleşmiş Milletlerin Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme (CEDAW)
Sözleşmesinin kabul edilmesinin ardından bu süreç daha da hızlanmıştır. Kadına karşı
ayrımcılığın ortadan kaldırılması konusunda CEDAW İhtiyari Protokole taraf olan ilk 20
ülkenin arasında yer almıştır.

Kadın-erkek eşitliği konusu, Avrupa Birliği üyeliğimizin gerçekleşmesi açısından da önem


taşımaktadır. Bugün, Avrupa Birliği’nin demokrasi ve insan hakları alanındaki normlarına
uyum için gerekli yasal düzenlemeleri yapmış olmamıza rağmen, pratikte bu düzenlemelerin
günlük uygulamaya kalıcı bir biçimde yansımalarında ciddi sıkıntılar yaşanmaya devam
etmektedir. Bu durumun aşılabilmesi, ancak toplumumuzda var olan geleneksel erkek egemen
zihniyetin aşılmasıyla mümkün olabilecektir. Dolayısıyla demokrasi kültürünün toplumun
tümü tarafından özümsenmesine bağlıdır. Bunun en önemli aracının eğitim olduğunu
düşünüyoruz. Tabi ki medyada bunun yaygınlaştırılmasında önemli bir role sahiptir.

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen toplumumuzda kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan


kalktığını; kamusal ve özel alanda kadın-erkek eşitliğinin sağlandığını söylemek ne yazık ki
mümkün değildir. Nitekim kadınların seçme ve seçilme hakkını çok erken tarihlerde kazanmış
oldukları ülkemizde bugün parlamentonun sadece yüzde dördünü oluşturuyor olmaları üzüntü
vericidir. Yasal reformlar önemli olmakla birlikte toplumsal, kültürel ve tarihsel açıdan
karmaşık ve derin kökenlere sahip olan cinsiyet eşitsizliği sorununun sadece yasal reformlarla
ortadan kalkması beklenemez. Bunun için toplumsal bir dönüşüm perspektifiyle çok boyutlu
bir çaba içinde olunması gerektiği açıktır.

Böylesi bir toplumsal dönüşümün en önemli aktörlerinden birisini devlet kurumları


oluşturmakta, toplum örgütlerine ise önemli roller düşmektedir. Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası Eğitim Sen kuruluşundan bu yana bu rolünün bilinciyle hareket etmiştir. Aşağıda
istihdamın genel özellikleri ve eğitim iş kolundaki toplumsal cinsiyet yapısı ile çözüm
önerilerimizle birlikte Eğitim Sen’in kadın politikaları yer almaktadır.

2
TÜRKİYE’DE KADIN İSTİHDAMI

Kadın İstihdamının Genel Özellikleri


Ülkemizde kadınların işgücüne katılım oranı göreli olarak düşüktür. Çalışan kadınların çok
büyük bir bölümü ise tarımsal alandadır ve ücretsiz aile işçisi statüsündedir. Son yıllarda
kırdan kente göçün artmıştır. Ancak kentler kadınlar için yeterli istihdam olanağı sunmaktan
yoksundur. Tarım dışı işsizlik kronikleşen yapısal bir işsizliğe dönüşmüşken, iş gücüne dahil
olmayan 19.264.00 kadından 13.025.00’ni kendisini “ev kadını”olarak tanımlamaktadır.1 “Ev
kadınlığı” sorumluluklarından/ konumlarından kalkınma süreci içerisinde kurtuldukları anda
aslında bu kadınların büyük çoğunluğu işgücüne katılmaya hazır hale geleceklerdir. Yani
Türkiye’de ciddi boyutlarda gizli bir kadın işsizliği vardır. Bu kadınların çalışmaya hazır
olarak işgücü piyasasına girmeleri, zaten tehlikeli boyutlara ulaşmış olan işsizlik sorununu
daha da arttıracaktır. Bundan dolayı da işsizlik sorununu çözmeye yönelik aktif istihdam
politikalarının aynı zamanda toplumsal cinsiyet bakış açısını içermesi ve istihdam
politikalarının içinde kadın istihdam politikalarının yer alması gereklidir.

Türkiye’de yeterli istihdam olanaklarının yaratılmamasının yanı sıra, istihdam yaratmayan


ekonomik büyüme de kırsaldan kente göçle beraber kadınların işsiz kalmasına neden
olmaktadır. Kadın istihdamının önündeki diğer nedenler ise; cinsiyete dayalı iş bölümü ve bu
işbölümünü yeniden üreten tercihler ve yasal düzenlemelerdir. Çalışma yaşamını düzenleyen
yasalarda çocuk bakımı kadının sorumluluğunda görülmekte, çalışma yaşamı ve aile yaşamını
uyumlaştıracak düzenlemeler bulunmamaktadır. Çocuk bakımı nedeniyle iş piyasasından
ayrılan kadınların, işgücü piyasasına geri dönüşünü sağlamak konusunda bir politika
olduğunu söylemek güçtür. Doğum ve analık izninden dönen kadınların aynı veya eşdeğer
pozisyonlara dönmesini garanti altına alacak, iş piyasasına döndüklerinde mesleki eğitimlerini
sağlayacak düzenleme de mevcut değildir. Bakım yalnızca çocuk bakımı olarak değil hasta,
yaşlı ve özürlü bakımı olarak da kadının omuzlarındadır. Bununla ilgili bir devlet politikası
bulunmamaktadır.

Etkisi giderek artan ve sosyal devleti büyük ölçüde ortadan kaldırmakta olan neo-liberal
politikaların çalışma yaşamına yansıması, kadınları daha fazla etkilemektedir. Kentlerde
çalışan kadınların önemli bir bölümü kayıt dışı sektörlerde düşük gelirle ve iş güvencesinden
yoksun bir şekilde istihdam edilmektedir. Kayıtlı sektördeki kadın istihdamı gıda ve tekstil
gibi imalat sektörü ile hizmetlerde yoğunlaşmaktadır. Hizmet sektörü kadın istihdam oranının
göreli olarak yüksek olduğu sektördür. Ve eğitim işkolu hizmet sektöründe en fazla kadın
istihdam edilen sektörlerden birisidir.

Dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de genel olarak işe girişte ve işyerinde
kadınların aleyhine cinsiyete dayalı bir ayrım bulunmaktadır. Kadınların kazançları ve işteki
konumları kadınların aleyhine sonuçlar göstermektedir. UNDP, 2005 İnsani Kalkınma
Raporuna göre ücretlerde hesaplanan cinsiyet farkı % 46’dır. Ayrıca yine aynı rapora göre
idari ve yönetim kademelerinde bulunan kadınların oranı % 62 iken profesyonel ve teknik
alanlarda kadın oranı ise % 30’dur.

Egemen durumdaki aile ideolojisi eve ekmek getirenin erkek olduğunu, kadınların
gelirlerinin sadece aile bütçesine destek oluşturduğunu öngörmektedir. Bu durum, kadınların
çalışma yaşamının asli unsurlarından birisi olmasını güçleştirmektedir. Öte yandan çoğunlukla
1
Türkiye İstatistik Kurumu, 2005
2
Bu oran bir önceki yıl için aynı kaynakta % 7 olarak verilmiştir.

3
kayıt dışı sektörlerde ve düzensiz bir şekilde istihdam edilmeleri, kadınların
sendikalaşmalarını da güçleştirmektedir. Yapılan işler cinsiyete göre sınıflandırılmakta ve
“kadın işi” olarak nitelenen işler düşük statülü, düşük ücretli işler olarak görülmektedir.
Türkiye’deki toplam sendika üyelerinin çok az bir kısmını kadın üyeler oluşturmaktadır.
Kamu sektöründe örgütlenen sendikaların kadın üye oranı imalat sektörüne göre daha
yüksektir.

Türkiye’de, istihdam piyasasında cinsiyet temelli ayrışmayı önlemek üzere kapsamlı ve


sürekli bir çalışmanın yapıldığını ve bu doğrultuda gerekli önlemlerin alındığını söylemek
zordur. Bu konuda yapılması gerekenler, kadınlar için eğitimden, çalışma yaşamına ve
siyasette temsiliyete kadar hayatın her alanında fırsat eşitliğinin sağlanmasıdır. Burada önemli
olan ise bu politikaların sonuçta eşitliği sağlayabilmesi için toplumsal yaşamda kadınların
eşitliğini sağlayıncaya kadar geçici özel önlem politikalarının alınmasıdır. Ayrıca kadınların
doğurganlığının çalışma yaşamında kadınlar için dezavantajlara yol açan bütün yasal
düzenlemelerin kaldırılması gerekmektedir. Bu bağlamda yalnızca kadınlar için doğum izni
düzenlemesi yapmak yeterli değildir. Kkadınların doğum izninden döndükten sonra değişen iş
koşullarına uyumunu sağlayacak hizmet içi eğitimlerin işveren tarafından verilmesini
sağlamak ve kadını aynı veya eşdeğer pozisyonda çalışmasını garantilemek gerekmektedir.
Eşit ücretten eşit muameleye kadar cinsiyet nedeniyle yapılan her türlü ayrımcılığa ilişkin
yeterli yasal düzenlemeler ve yaptırımlar uygulamaya konulmalıdır. Parlementoda kadın
erkek eşitliği daimi komisyonunun kurulması kadın hareketinin bugün en önemli
taleplerinden birisidir ve bu komisyonun meclise intikal eden bütün yasaları cinsiyet eşitlği
perspektifinden değerlendirmesi gerekliliği istihdamda cinsiyet açığını kapatmak için şarttır.
Cinsiyet eşitliğinin sağlanması yönüünde yapılması gerekenler şu şekilde özetlenebilir;

Yapılması Gereken Yasal Reformlar


Yasalarda cinsiyet eşitsizliğine neden olan maddeler kaldırılmalı;
• İş kanunun kapsamı genişletilmeli, iş kanunu işe alma sürecini kapsamalı, iş güvencesi
sağlanmalı,
• Ebeveyn izni düzenlemesi yapılmalı,
• Doğrudan ve dolaylı ayrımcılık tanımlanmalı,
• Kreş ve oda açma yükümlülüğü toplam işçi üzerinden tanımlanmalı ve bu konuda işveren,
devlet ve yerel yönetimlere sorumluluk tanımlanmalı,
• İş yerinde cinsel taciz tanımlanmalı,
• İş sürelerin haftalık 35 saat olacak şekilde düzenlenmeli,
• Esnek çalışma biçimlerinde, insan onuruna yakışan iş ve ücret olmalı, sosyal güvenlik ve
sosyal haklar tanımlanmalı, kanunda kısmı zamanlı çalışan işçi tanımlaması yapılmalıdır.

Alınması Gereken Önlemler ve Kurumsal Hizmetler


• İşe almada, terfide, meslek içi eğitimlerde ve yeniden eğitimlerde kadınlar için pozitif
ayrımcılık uygulanmalıdır.
• Kadın erkek eşitliğine aykırı politikalar, yasal düzenlemeler ve uygulamalar kaldırılmalı,
toplumda kadın ve erkek eşitliği sağlanıncaya kadar, kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmalı
bir devlet politikası olarak kabul edilmelidir.
• Cinsiyet eşitliği eğitimi temel eğitimden başlayarak eğitim ve öğretimin her kademesinde,
meslek içi eğitimlerde verilmelidir.
• Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar devletin bütün ana plan ve programlarının içine
entegre edilmeli, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği sağlanmalı, programların ve

4
sonuçların izlenme ve değerlendirilmesi için gerekli mekanizmalar oluşturulmalı ve var
olan mekanizmaların işler hale getirilmesi sağlanmalıdır.
• Bütçe görüşmelerinde merkezi ve yerel düzeyde, bakanlıklar ve genel müdürlükler
düzeyinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için bütçe ayrılmalıdır.

EĞİTİM İŞKOLUNDA KADIN İSTİHDAMI VE TOPLUMSAL CİNSİYET


EŞİTİZLİĞİ

Ülkemiz bugün eğitim sisteminin hiçbir aşamasında kadın erkek eşitliğini sağlayamamıştır.
Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştiremeyen ve 2015'e kadar gerçekleştirememe
riski bulanan 12 ülkeden biri. Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi ve
kadınların güçlendirilmesi, ilk ve orta öğretimde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tercihen
2005 yılına, bütün düzeylerde ise 2015 yılına kadar giderilmesi hedeflenmektedir.

7.5 milyon okuma yazma bilmeyen kişinin, 6 milyonunu kadınlar oluşturmaktadır. 15 yaş ve
üstü kadınların % 22.8’i ise hala okuma yazma bilmiyor. Türkiye’de ilköğretim çağında olup
da okula gitmeyen kabaca 1 milyon çocuk vardır. İlköğretim düzeyinde okullulaşmada
cinsiyetler arasındaki fark %7’dir. İlköğretim çağında olup da okula gitmeyen kız çocuk sayısı
aynı durumdaki erkek çocuk sayısından 600,000 daha fazladır. Kız çocuklarını okullaştırma
kampanyalarıyla ilköğretimde bu oranın göreli olarak yükselmesine karşın, ortaöğretimde
okullaşma oranı, erkek çocuklarda %74.3 iken kız çocuklarda %57.2 olarak gerçekleşmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre, 8 Yıllık Zorunlu Temel Eğitim Reformunun
sonucu, şehirlerde kız çocukların okula kayıt oranında %30, kırsal kesimde ise %16 civarında
artış sağlanmıştır3.

Eğitimin her kademesinde bölgesel eşitsizler mevcuttur. Ekonomik olanaksızlıklar ve


geleneksel değerlerin kadınların eğitimleri konusunda kısıtlayıcı bir rol oynadığı
bilinmektedir. Eğitimin amacı, bireyin ve toplumun istek ve ihtiyaçları doğrultusunda
bireylerin ilgi ve yeteneklerini geliştirerek onları topluma kazandırmaktadır. Herşeyden önce
eğitim alma en temel insan haklarından biridir. Bu nedenle, sistem dışı kalmış, sistemden
ayrılmış veya ayrılma riski bulunan (okula hiç kaydolmamış veya okula kayıtlı olup da devam
etmeyen), düzenli yöntemlerle erişilmesi mümkün olmayan, bölgesel farklılığın ve cinsiyetler
arası farklılığın yüksek olduğu yerlerde yaşayan çocuklara ve özellikle kız çocuklarına
mevcut eğitim sistemi içinde yerlerini almalarının öncelikli olarak sağlanması gerekmektedir.
UNİCEF ve MEB tarafından ortaklaşa yürütülen “Haydi Kızlar Okula” kampanyası da aslında
bu amaçla bütünleşmektedir. Bu nedenle sendikamız bu kampanyaya ciddi değer biçmektedir.

Resmi olmayan rakamlara göre birinci yıl 40 bin, ikinci yıl 73 bin çocuk eğitime kazandırıldı.
2003'e oranla artış ise 11.44 oldu. Kampanya süresince 53 ilde 113 bin kız çocuğu okula
kazandırıldı. Ancak, genel tablo içinde kız-erkek oransal dağılımında bu artış sadece yüzde
1'lere karşılık gelmektedir. Bir yıl içinde okula giden kız çocuğu oranı yüzde 47'den, yüzde
48'e çıktı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın verilerine göre hala ilköğretime kazandırılması gereken 566 bin
789 kız var. Bu durum aslında sorunun kampanya ve sınırlı önlemlerle bertaraf edilemeyecek

3
Milli Eğitim Bakankığı resmi WEB Sitesi

5
kadar köklü değişimleri gerektirdiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kaldı ki, kadın erkek
eşitliğinin, yalnızca nicel artışlarla sağlanamayacağı göz ardı edilmemelidir.

Sendikamızın saptadığı ve Mili Eğitim Bakanlığının da tespitleriyle örtüşen, kız çocuklarının


okullaşmalarının önündeki engelleri kısaca şöyle belirlemek mümkün:

Okul ve derslik yetersizliği; okulların genellikle yerleşim yerlerinden uzak olması ve birçok
ailenin özellikle kız çocuklarının bu kadar yol gitmesini istememeleri; ailelerin, çocuklarını,
fiziksel koşulları elverişsiz, örneğin tuvaletsiz, su şebekesi olmayan okullara göndermek
istememeleri; birçok ailenin ekonomik güçlük içinde olması; ailelerin yetişkin erkekleri ve
erkek çocukları kadınlara ve kızlara göre önde tutan geleneksel önyargıları; çocukları evde
çalıştırarak aile gelirine ek katkı sağlama eğilimi; birçok ailenin kızlarının bir an önce
evlenmesini eğitimden daha önemli sayması; kırsal bölgelerde kadın rol modellerinin nadiren
görülmesi ya da hiç olmaması; orta öğrenim imkânlarının sınırlı olmasının ilköğretime
yönelik ilgiyi azaltması olarak tespit edilmektedir. Ülkemizin kimi yörelerinde okul öncesi
çocukların Türkçe bilmemeleri de bir sorun olarak değerlendirilebilinir. Öte yandan kimi
yerlerde aileler taşımalı sisteme kaygılı yaklaştıkları için kızlarını okula göndermemeyi tercih
edebilmektedirler. Yoksulluk ise kız çokçuklarının eğitimi önündeki temel engellerden
birisidir.

Sosyal, psikolojik ve zihinsel gelişimin erken yaşlarda şekillenmesi nedeniyle, okulöncesi


eğitimin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak,
programlarının kalitesini yükseltmek, sosyo-ekonomik dezavantajları olan çocuklara
yönelmek, çalışan annelerin çocuklarına gündüz bakım ve eğitim olanağı sunmak eğitimin
kalitesini doğrudan etkileyen fiziki altyapı, donanım, müfredat, öğretmen ve öğretim üyesi
istihdamı açısından eğitim kurumlarının yeterli düzeye getirilebilmesi için finansman
imkanları geliştirilmelidir.

Uygulanan IMF politikalarıyla eğitime ayrılan payların hissedilir biçimde azalmasıyla artan
yoksulluk, varolan toplumsal değerler ve cinsiyetçi tutumlarla birleştiğinde özellikle alt gelir
gruplarındaki kadınların ve kız çocuklarının eğitim olanaklarından yararlanmasını iyice
zorlaştırmıştır.

Kadınların eğitim süreçlerine katılımı ile ilgili sorunların kaynağında, eğitime ayrılan payın
düşüklüğü, iç göçler, yoksulluk, toplumsal değerler, cinsiyetçi kalıp yargılar, eğitimin
yapısından ve içeriğinden kaynaklı (programlar, öğretmen tutum ve davranışları, ders kitapları
ve materyalleri) problemler bulunmaktadır. Eğitimdeki bu cinsiyetçi yapılanma genel olarak
toplumdaki cinsiyetçi işbölümünü pekiştirmekte, kadınların işgücüne eksik katılımına yada
kadınların belli sektörlerde yoğunlaşmalarına yol açmaktadır.

Eğitim sisteminde kadın–erkek eşitliğini sağlamak her şeyden önce temel bir anlayış
değişikliğini gerektirmektedir. Kadınlar arasında okumaz yazmazlığın tamamen ortadan
kaldırılması, bilim ve teknolojiye, meslek eğitimine ulaşmalarını sağlayacak pozitif destek
politika ve araçların yaratılması gerekmektedir. Kız çocukların eğitimini sağlamanın somut bir
yolu, kız çocukların eğitiminin önemi konusunda toplumu bilinçlendirmek ve anne babaları
kız çocuklarını okula göndermeye ikna etmektir.

6
EĞİTİMİN İÇERİĞİ

Eğitimdeki çarpıcı sayısal eşitsizliğin yanı sıra, eğitimin içeriği, eğitim ortamları ve öğretmen
tutumları ile de cinsiyet ayrımcılığı sürdürülmektedir. Okulların ve eğitsel uygulamaların
içerikleri toplumdaki cinsiyet rollerine ilişkin kalıp yargıları gizli ya da açık iletilerle
öğrencilere taşındığı gerçeğinden yola çıkarak bizler öğretmen adaylarının, kadın erkek tüm
eğitimcilerin toplumsal cinsiyet konusunda duyarlılık kazanmalarını ve öğrendiklerini
davranışa dönüştürmelerini hedefliyoruz.

Ders kitapları ve materyalleri de, geleneksel cinsiyet rollerinin genç kuşaklara aktarılmasında
önemli işleve sahiptir. Cinsiyetçi ideolojiyi ve güç ilişkilerini körükleyen, kadınlık-erkeklik
rollerini pekiştiren siyasal içerikte düzenlenmektedir. Kadınların edilgen ve itaatkar,
erkeklerin baskın rolleri ön plana çıkarılmaktadır.

Yeni Müfredat Programında cinsiyet eşitliğine yönelik olumlu bir takım düzenlemeler
öngörülmekle birlikte ders kitapları henüz cinsiyetçi öğelerden arındırılabilmiş değil. Bu
araç ve gereçlerin cinsiyetçilikten arındırılması kadınlarla erkekler arasında daha eşit ilişkiler
kurulmasına yardım edeceği gibi, daha demokratik, barışçı bir toplumun yaratılmasını da
sağlayacaktır.

Eğitim sistemimiz, son yıllarda eğitim materyallerinin cinsiyetçilikten arındırılması ve


kızların temel eğitimden yararlanması yönünde gerçekleşen kimi kazanımlara rağmen, hala
cinsiyetler açısından eşit olanak ve fırsatı sağlamaktan uzaktır. Eğitimin yapısının, erkek
egemen dil de dahil cinsiyetçi içeriğinden arındırılmasına ve bunları denetleyen bir
mekanizmaya ihtiyaç vardır. Öğretim programları geleneksel cinsiyetçi rollerin yeniden
üretilmesini kolaylaştırmaktadır. Eğitim materyallerinin yanı sıra öğretmenlerin de bu yönde
eğitilmesi gerekmektedir. Eğitim kademeleri ve yöneticilik pozisyonlarına göre öğretmenlik
mesleğinde cinsiyet dağılımında ciddi eşitsizlikler mevcuttur.

Kuşkusuz toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak ve daha demokratik bir eğitim
sistemi oluşturma mücadelesinin en önemli aktörlerinden birisi sendikalardır. Sendikamız
istihdamda, eğitimde ve toplumsal yaşamda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve
kadınların karşılaştıkları özgül sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalarını kadın
sekreterliği aracılığı ile yürütmektedir.

7
EĞİTİM SİSTEMİNE YÖNELİK ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

Gerek yaygın gerekse örgün eğitim alanında kadın erkek eşitliğinin sağlanması ancak özel
önlemleri içeren eğitim politikaları ve uygulamalarıyla mümkün olabilecektir. Sorumlu
korumdaki devlet organları Pekin Pekin+5 taahhütlerini yerine getirmelidir.

 Öncelikle kırsal alanda kız çocuklarının nüfusa kayıt olması sağlanmalı, kızların okula
düzenli devamı konusunda (kızların okula kaydedildikten sonra tarlaya çalışmaya ya da iç
göçle başka bir kente gitmeleri durumunda oluşan) eğitimden gizli uzak kalma sorununu
takip edecek mekanizmalar geliştirilmelidir.
 Eğitimdeki burs, barınma, araç gereç vb imkanlardan yararlanmada eşitliğin sağlanması
hedeflenmeli ve bu durum sayısal verilerle izlenmeli, kızlar lehine geçici özel önlemler
alınmalıdır.
 Ders kitaplarında bulunan ayrımcı öğeler ayıklanmalı ve sürekli denetlenmelidir.
 Ana–baba eğitimine ve eğitimcilerin hizmet içi eğitimine özel önem verilmelidir.
 Okul çağındaki bedensel ve öğrenme engelli kız öğrencilerle mahkum kadınları, eğitime
ve topluma kazandırma yönünde özel çalışmalar yapılmalıdır.
 Kız çocukları ve kadınların eğitim hakkını kullanmaları yönünde destek ve teşvik
politikaları süreklileştirilmelidir.

 Toplumsal cinsiyet perspektifinin eğitim programları ve materyallerine (ders kitapları,


yazılı-görsel malzemeler, ninniler, şarkılar, oyunlar vs) yansıtılması yoluyla çocukların
cinsiyetçi kalıplardan sıyrılmaları sağlanabilir. Bu anlamda, toplum örgütlerinin bu
yöndeki çalışmaları ve diğer iyi örnekler paylaşılmalı, bunlardan faydalanılmalıdır.
 Eğitimin her düzeyinde ve içeriğinde, ders kitapları ve materyalleri
cinsiyetçilikten arındırılmalı, toplumsal cinsiyetle ilgili konular ve dersler yer almalıdır.
Toplumsal cinsiyet perspektifinin eğitimin her aşamasında hayata geçirilmesinde
eğiticilerin eğitimi hayati önem taşıyor. Bu bağlamda, eğitim programları ve materyalleri
(ders kitapları, yazılı-görsel malzemeler vs) toplumsal cinsiyet perspektifi taşımalı.
Toplumsal Cinsiyet Dersi eğitimin bütün kademelerinde, özellikle eğitim fakültelerinde
zorunlu olmalı. Bu dersi alamamış olan eğitimciler içinse meslek içi eğitim kapsamında
toplumsal cinsiyet eğitimi verilmeli. Anca bu dersin klasik sınav-not sistemli bir ders
değil, sorgulatıcı, katılımcı, etkileşimli ve dönüştürücü bir ders olması önem taşıyor.
 Bakanlığın, Hizmet İçi Eğitim Programlarına “Toplumsal Cinsiyet” konusu dahil
edilmelidir.
 Milli Eğitim Bakanlığında “Eşitlik Komisyonu” oluşturulmalıdır. Bu komisyonun görevi,
eğitim sistemindeki cinsiyet eşitsizliğini takip etmek, eğitimleri ve eğitim materyallerini
materyalleri denetlemek, eğitimin her düzeyinin eşitlik temelinde yeniden yapılanması
için çalışmalar yapmak olmalıdır.
 Erkek idarecilerin ezici çoğunlukta olmaları öğretmenlerin cinsiyetçi tutumlarının ve
dillerinin pekiştirilmesini sağlayan unsurlardan biridir. Dolayısıyla, okul yönetimlerinde,
YÖK’te, eğitimle ilgili olan komisyonlarda kadınların idari mekanizmalara dahil olmaları
sağlanmalıdır.
 Lisans ve yüksek lisans düzeyinde “Kadın Araştırmaları Bölümleri” açılmalı ve bu alanda
çalışma yapmak isteyen öğrenciler desteklenmelidir.
 İş kanununda yer alan 25522 sayılı “gebe ve emziren kadınların çalıştırılma şartlarıyla
emzirme odaları ve çocuk bakma yuvalarına dair yönetmelik” ile ilgili olarak, kreş açma
sorumluluğunun sadece kadın üzerinden tanımlanması cinsiyetçi bir bakışın ürünüdür. Bu
madde, “belirli sayıda çalışan bulunduran her kurumda kreş bulundurulması”nı sağlayacak

8
şekilde değiştirilmeli. Okulların yoğunluklu olarak bulunduğu bölgelerde Okul Öncesi
Kurumlar açılmalıdır.
EĞİTİM ve BİLİM EMEKÇİSİ KADINLARIN ACİLEN ÇÖZÜM BEKLEYEN
SORUNU: SÜT İZNİ

Anayasamız Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğunu dile


getirmektedir. Sosyal devlet olmanın gereklerinden birisi de çalışanların sosyal haklarının
korunmasıdır. Sosyal bir devletin çalışma hayatını düzenleyen bütün yasa ve
yönetmeliklerinin de adil ve çalışanları koruyucu olması beklenir. Bu açıdan ülkemizdeki
çalışma mevzuatının kimi olumlu düzenlemeleri içerdiği belirtilebilir. Eksikliklerin ise başta
ILO sözleşmeleri olmak üzere çalışanlar lehine olan uluslar arası normlara paralel bir şekilde
giderilmesi gerekmektedir.
Çalışan kadınların annelik haklarının korunup geliştirilmesi açısından da kimi yasal
reformlara ihtiyaç bulunmaktadır. Öte yandan mevcut yasalarda yer alan hakların
kullanımında da zaman zaman sorunlar yaşanmaktadır. Örneğin çalışan kadınların süt iznine
ilişkin bu tür bir sorunla karşı karşıya bulunmaktayız. İlgili yasalara göre çalışan kadınların
süt izni vardır. Fakat işkolumuzda bu hakkın kullanılmasını düzenleyen genelge fiilen kadın
öğretmenlerin süt izinlerini kullanmalarını engellemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu memurlara bir yaşından küçük çocuklarını
emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilmesini öngörmektedir. Yasada
yapılan değişikliğe göre süt izninin kullanılması annenin saat seçme hakkı bulunmaktadır.
Devlet Personel Başkanlığı da “Devlet memurlarına Doğum Sebebiyle Verilecek İzinler
Hakkında 2004/3 numaralı Tebliğinin 2. sayfasında “süt izni” başlığı altındaki açıklamasında
“… çocuğu henüz bir yaşandan küçük olan memurun, … bir buçuk saatlik süt izninden
yararlandırılması ve anneye saat seçim hakkı tanınması gerekmektedir” demektedir. Her iki
düzenlemede de annenin seçim hakkının kısıtlanabileceğine dair en küçük bir ibare yer
almamaktadır. Dolayısıyla bu emredici düzenlemelerden annenin hiçbir koşula bağlı
olmaksızın süt izni hakkından yararlanması gerektiği ve bu hakkın hiçbir gerekçeyle
kısıtlanamayacağı anlaşılmaktadır.
Hal böyle iken Milli Eğitim Bakanlığının süt izninin kullanımını düzenleyen genelgesi
kadın emekçilerin bu haklarını kullanmalarını engellemektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün yayımladığı 27.12.2004 günlü
ve 4523/93570 sayılı süt izni konulu Genelge, eğitim işkolunda çalışan kadınlar açısından
önemli sıkıntılara yol açmaktadır. Genelgede yer alan “eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
aksatılmadan yürütülmesi kaydıyla” ibaresi ile altıncı paragrafında yer alan “Bu itibarla
eğitim ve öğretimin aksatılmadan öğretmen-yönetim işbirliği içinde yapılması gerekmektedir”
ibaresi, kadın emekçilerin süt izni hakkından yararlanmaları önünde engel haline
getirilmektedir.
Genelgenin yol açtığı mağduriyetin önlenebilmesi için sendikamız tarafından 2005
yılında Danıştay’a yürütmeyi durdurma davası açılmış bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı
yaptığı savunmada çalışan annelerin süt izni haklarını kullanmalarını “eğitim hakkının
engellenemeyeceği” gerekçesi ile kısıtlanabileceğini belirtmiştir. Buna göre okul yöneticisi
süt izninin kullanılmasını eğitim ve öğretim faaliyetlerini aksatıcı buluyorsa bu hakkın
kullanılmasını engelleyebilecektir.
ILO sözleşmelerine ve AB normlarına uyum çerçevesinde çalışanların haklarını
korumak ve geliştirmek üzere yasalar çıkarılmakta iken, yasalarda yer alan hakların
yorumlanması halen çalışanların aleyhine sonuçlar verebilmektedir. Süt izninin kullanılmasına
ilişkin MEB genelgesi bu anlayışın bir soncudur ve eğitim işkolundaki çalışan anneleri ve
bebekleri mağdur etmektedir.

9
Bu genelgenin en kısa zamanda çekilerek yasada açıkça tanınmış olan süt izni
hakkının kullanımını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesini talep etmekteyiz.

EĞİTİM SEN MERKEZ KADIN SEKRETERLİĞİ

Türkiye’de kadın istihdam oranının en yüksek olduğu alanların başında eğitim sektörü
gelmektedir. 2004 yılı verilerine göre kadın öğretmenlerin oranı %45’tir. Eğitim işkolundaki
en büyük sendikalardan birisi olan Eğitim Sen ise kadın üye oranının en yüksel olduğu
sendika durumundadır. Sendikamız eğitimde, çalışma yaşamında ve toplumsal yaşamın her
alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda duyarlılık sahibidir; bu
duyarlılığını bütün çalışmalarına yansıtmaktadır. Merkezi düzeyde oluşturduğumuz ve yerel
örgütlerimizde de hayata geçirdiğimiz kadın sekreterlikleri de bu duyarlılığımızın bir
ürünüdür.

İşkolumuzdaki çalışan kadınların sorunları ve istihdamın toplumsal cinsiyet yapısı, ülkemizin


genel kadın istihdamının yapısından bağımsız değildir. Bunun yanı sıra eğitim işkoluna ilişkin
kimi özgün hususlar da bulunmaktadır.

Eğitim Sen’in toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik yaklaşımı tüzüğünde ve


programında yer almaktadır. Buna göre sendikamız kadın üyelerin çalışma yaşamında ve
sendikal etkinliklerde kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarına çözüm üretmeyi, ek haklar
elde etmelerini, onlara olanaklar sunmayı görev olarak benimsemiştir. Kadın üyelerinin
yönetsel birimlerde daha etkin bir biçimde yer almalarını özendirmeyi amaçlamaktadır.
Kadınların karar ve yönetim organlarındaki temsil düzeyini yükseltmeye yönelik olarak
sendikamızın kadın üyelerince gerçekleştirilen Kadın Kurultayı’nda kota benzeri pozitif
ayrımcılık uygulamaları benimsenmiş fakat bu karar henüz sendikanın kararına
dönüştürülememiştir. Bununla birlikte seçim yönetmeliğinde seçimlerde eşit oy alanlardan
kadınlar lehine pozitif ayrımcılık uygulanacağı ilkesi benimsenmiştir.
Sendikamızın cinsiyet eşitliğine ilişkin en önemli adımı Kadın Sekreterliğinin kurulmuş
olmasıdır. 2000 yılında kongre kararı ile Eğitim Sen Kadın Sekreterliği’nin kurulmasıyla bu
konudaki çalışmalar kurumsal bir nitelik kazanmıştır. Kadın Sekreterliği merkez yönetimin
unsurlarından birisi durumundadır ve yerel örgütlerdeki kadın sekreterliklerinin çalışmalarını
da koordine etmektedir. Kadın sekreterliğimizin temel amacı, öncelikli olarak genelde kamu
emekçisi özelde de eğitim emekçisi kadınların haklarının savunup geliştirilmesi; işyerinde
yaşanan bütün ayrımcı uygulamaların açığa çıkarılarak ortadan kaldırılması, kadınların
toplumsal yaşama ve sendikal örgütlenmeye aktif katılımının arttırılmasını sağlamaktır. Bu
perspektifle destek eğitim program ve projeleri hayata geçirilmiş ve çeşitli faaliyetler
yürütülmüştür. Üyelerimizin toplumsal cinsiyet eşitliği konunda bilinçlenmeleri ve duyarlılık
kazanmaları amacıyla karma eğitimler düzenlenmiş; örgütlenme ve basın yayın çalışmaları
yürütülmüş; sempozyumlar, kurultaylar düzenlenmiş ve bilimsel araştırmalar
gerçekleştirilmiştir. Kadın sekreterliğimiz bu çalışmalarını kadın örgütleri ile dayanışma ve
işbirliği içinde yürütmektedir.

Eğitim Sen’in kuruluşundan itibaren gösterilen duyarlılığa rağmen ne yazık ki sendika içinde
cinsiyet eşitliği açısından henüz istenilen bir düzeye erişebilmiş değiliz. İşkolumuzun ve
sendika üyelerimizin yarıya yakının kadınlardan oluşmasına karşın, sendika yönetim
organlarındaki kadın oranı %20 civarında kalmıştır. Denetleme ve disiplin kurullarımızda
kadın yer almamakta, üst kurul delegelerinin ise sadece %12’sini kadınlar oluşturmaktadır.

10
EĞİTİM SEN’İN DE YER ALDIĞI KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI
KONFEDERASYONU/KESK’İN ÇALIŞMA YAŞAMINDA, TOPLUMDA VE
EĞİTİMDE CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ SAĞLAMAYA YÖNELİK ÖNEMLİ
KAMPANYALARI

• Eğitim Sen 1. Kadın Kurultayı: Yaklaşık iki yıllık bir ön hazırlığın ardından 2004
yılında düzenlenen Kadın Kurultayının amacı, işkolumuzdaki kadınların çalışma
yaşamında, eğitimde ve sendikalarda karşılaştıkları güçlükleri saptamak ve bu güçlüklere
karşı yürütülecek mücadele stratejilerini belirlemek; alınan kararları sendikanın genel
politikalarının bir parçası haline getirmekti. Kurultayda alınan kararlar doğrultusunda
kadın sekreterliğimizin çalışma programı oluşturulmuş, eylem takvimi şenlendirilmiştir.

• Dünya Kadın Yürüyüşü: Kadın Sekreterliği, amaçlarına ulaşmada ulusal ve uluslar arası
düzeydeki kadın örgütleri ile ilişki içinde olmayı, ortak etkinlikler düzenlemeyi
önemsemektedir. Bu doğrultuda 2000 ve 2005 yıllarında Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye
etabında etkin bir şekilde yer alınmıştır.

• “Eşitlik İçin Örgütlen Kampanyası”: Kamu çalışanı kadınların pantolon giyinmelerini


yasaklayan kıyafet yönetmeliğine karşı kampanya yürütülmüştür. Kampanyamız başarıya
ulaşmış ve kadın öğretmenler pantolon giyinme hakkını elde etmişlerdir4.

• “Eğitimde Cinsiyet Ayrımcılığına Hayır Kampanyası”: Ülkemizde eğitimin her


aşamasında ve bütün kurumlarında cinsiyet ayrımcılığına rastlanmaktadır. Milli Eğitim
Bakanlığının yönetsel yapısından ders kitaplarının içeriğine, okullardaki hiyerarşinin en
üstünde hep erkeklerin bulunmasından kız ve erkek öğrencilerin mevcut cinsiyet rollerine
göre yönlendirilmelerine kadar geçerlidir. 2005 yılında düzenlediğimiz Eğitimde Cins
Ayrımcılığına Hayır Kampanyası ile bu duruma dikkat çekmek, eğitimde toplumsal
cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik duyarlılık oluşturmak amaçlanmıştır.

• “Sözümüzü Örgütlüyoruz Kampanyası”: Çalışma yaşamında kadınlara yönelik her


türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması yönünde mücadele etmek ve kadınların sendikalara
daha aktif katılımını sağlamak amacıyla, 2003 tarihinde bir dizi etkinlikten oluşan bir
kampanya düzenlenmiştir. Doğum ve süt izinleri ile kreşe ilişkin taleplerimizi içeren bir
imza kampanyası düzenlenerek 20 bin imza toplanmış, başbakanlığa verilmiş, kadın
parlamenterlerle görüşmeler yapılmıştır. Yapılan yasal değişiklikle çalışan kadınların
doğum izni 9 haftadan 16 haftaya çıkarılmıştır.

• Konfederasyonumuz KESK düzeyinde 8 Mart 2006 tarihinde başlattığımız, “Eşitlik


Haklarımızı ve Geleceğimizi İstiyoruz” kampanyamızı 8 Mart 2007 tarihine kadar
sürdürmeyi hedefliyoruz. Kampanya süresince gerçekleştireceğimiz tüm faaliyetlerin
gerek kamu çalışanları, gerekse toplum nezdinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik
bir farkındalığın yaratılacağına inanıyoruz. Aşağıda görülebileceği gibi bu kampanyamızın
amacı toplumda, çalışma yaşamında ve eğitimde cins ayrımcılığını ortadan kaldırmak,

4
Bu kampanya sonucunda Devlet Bakanlığı’nın 7/12/2001 tarihli 33480 sayılı yazısı üzerine, “Kamu Kurum ve
Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Yönetmelik”in yürürlüğe konulması sonucunda kamu çalışanı kadınlar pantolon giyinme hakkını elde
etmişlerdir.

11
kamu çalışanı kadınların çalışma yaşamından kaynaklı sorunlarını çözmek ve kadınların
sendikal katılımını yükseltmektir.

Kampanya talepleri arasında yer vermiş olduğumuz kreş talebi çocuk sahibi kamu emekçileri
açısından oldukça yakıcı bir sorun durumundadır.

EŞİTLİK HAKLARIMIZI VE GELECEĞİMİZİ İSTİYORUZ

YARIN DEĞİL BUGÜN…!

Kampanyanın Gerekçesi:

İkinci Kadın Kurultayımızda yaptığımız tespitlere göre sermayenin küreselleşmesi ve


uygulanan neo-liberal politikalar, ülkeler, bölgeler, sınıflar ve cinsler arasındaki eşitsizliklerin
ve ayrımcılığı derinleştirmiştir. Kadınların büyük çoğunluğu bu süreci ekonomik olarak
yoksullaşma, dışlanma, emeklerinin ve varlıklarının görülmemesi biçiminde yaşıyorlar. Son
yıllarda Türkiye’de ki kadın emeğinin, istihdamdaki oranı %23’lere gerilerken; kadınlar kayıt
dışı sektörlerde serbest ticaret bölgelerinde ucuz ve güvencesiz koşullarda çalışıyorlar ve
bunun olumsuz sonuçlarını zaman zaman canlarıyla ödüyorlar.

Kamuda çalışanların yaklaşık %34’ü kadındır. Yine sektörel anlamda bazı işkollarında kadın
oranı oldukça yüksektir. Cinsiyetçi politikalar kadınları yok sayıyor, yedek işgücü olarak
görüyor, işyerine şiddete ve tacize maruz kalıyor, bilgi ve birikimi yeterli olduğu halde terfi ve
atamalarda mağdur oluyor, yükselemiyor. Bugün kamu kurum ve kuruluşlarının üst
yönetimlerinde kadınlar yok denecek kadar azdır. Yine Hükümet ILO sözleşmelerindeki
eşitlik politikalarına çekince koyarak, kadınların hak ve çıkarlarını gömemezlikten geliyor.
Kadının işgücüne katılım oranı 80’lerde yüzde 40 iken, şimdi dramatik bir biçimde yüzde
23’e düşmüştür. 1964 yılında ILO tarafından kabul edilen 1977 yılında Türkiye’nin
onayladığı “122 Sayılı İstihdam Politikası Sözleşmesi”, sözleşmeyi onaylayan ülkelerin kadın
istihdamına özel önem vermesi gerektiği açısından önemlidir. İstihdamda işe almada kadın-
erkek eşitliğinin sağlanacağı bu sözleşmede ifade ediliyor. Fakat bu sözleşmeye rağmen
kamuda üst düzey yönetimlerde kadın yok denecek kadar azdır.

Yine Hükümet tarafından çıkarılması öngörülen Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, Kamu
Personel Rejimi Yasa Tasarısı en çok kadınları mağdur edecektir. Güvencesiz ve olumsuz iş
koşullarında çalışan kadınlar için emeklilik bir hayal olacaktır. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik
gibi temel hizmetlere kadınlar daha zor ulaşacaktır.

Yukarıda saydığımız birçok neden kadınların sendikal mücadeleye katılımı için bizlere görev
yüklemektedir. Kısaca sendikalarımızın kongre kararları gereği, kadınların kadın olmaktan
kaynaklanan sorunlarına sahip çıkmak, cins ayrımcı politikalara karşı mücadele etmek en
temel görevlerindendir. Bir bütün olarak örgütümüzün kampanyayı sahiplenmesi, kadınların
sendikal mücadeleye katılımının önünü açacak, sendikalarımızı ve kadınları güçlendirecektir.

Kampanyanın Hedefleri:

• Sendikalarımızdaki kadın üye sayısını %20 arttırmak.


• Özel ve kamusal alanda ekonomik, sosyal ve siyasal düzenlemelerdeki eşitsizlik ve
cinsiyet ayrımcı politikaları açığa çıkarma ve bilinç oluşturmak.

12
• Cinsiyetçi düzenleme ve uygulamalara karşı kamu emekçisi kadınlar arasında
dayanışmayı geliştirme ve güçlendirmek.
• Kadınların ortak ve özgür talepleri ile eğitim, panel, sempozyumlarla toplumsal bilinci
geliştirme, gibi sendikal faaliyetleri içerir.

Kampanyanın Talepleri :

1- En az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50’den az çalışanın bulunduğu işyerleri


için çalışma alanına yakın ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır. Bu
hizmet SHÇEK bünyesinde verilmelidir. Kreşler ücretsiz ve SHÇEK yönetmeliğine
uygun düzenlenmelidir. Gece çalışması olan ve vardiyalı işyerlerindeki kreşler 24 saat
açık olacak biçimde düzenlenmelidir. Hükümet, kreşlerin açılamadığı durumlarda
geçici önlem olarak kreş ücretini karşılamalıdır.
2- Doğumdan dolayı ücretsiz izne ayrılan kamu çalışanı kadınların, izinde geçen süreleri
emekli kesenekleri devlet tarafından ödenmeli ve emeklilikten sayılmalıdır.
3- İşe almada, terfi ve yükselmelerde olumlu ayrımcılığın uygulanması, kadın istihdamını
arttırmaya yönelik istihdam politikalarının oluşturulması yönünde somut adımlar
atmalıdır.
4- Eğitimde cinsiyetler arasında eşitliği sağlamak için; Milli Eğitim Bakanlığında
“Eşitlik Komisyonu” oluşturulmalı, eğitimin her düzeyinde ve içeriğinde, ders
kitapları ve materyalleri cinsiyetçilikten arındırılarak, toplumsal cinsiyetle ilgili
konular ve dersler yer almalıdır. Kız çocukları ve kadınların eğitim hakkını
kullanmalarının önündeki engelleri kaldırmaya yönelik, destek ve teşvik politikaları
hayata geçirilmelidir.
5- Bütün kadın kamu çalışanlarına yönelik mesai saatleri içerisinde düzenli “Kadın
Sağlığı” eğitimleri verilmelidir.
6- İşyerinde cinsel tacizin; “Kişilik haklarını tehdit eden ve zedeleyen, belli bir cinsiyete
mensup olma sebebiyle cinsel nitelikte veya başka türlü davranış şeklinde, özellikle
üst yöneticiler ve mesai arkadaşları tarafından yapılan, arzu edilmeyen ve kabul
edilemez söz, tutum ve davranışlar, cinsel tacizdir.” biçiminde yasal tanımı
yapılmalıdır. Cinsel taciz konusu mesleki eğitimlerin bir parçası olmalı; koruyucu
tedbirler alınmalı ve yasal yaptırımların uygulanmasında mağdurun şikayeti yeterli
olmalıdır.
7- ILO'nun “Aile Sorumlulukları Olan Kadın ve Erkek İşçilere Fırsat Ve Davranış Eşitliği
Sağlanması”na İlişkin 156 sayılı sözleşmesi ülkemiz tarafından bir an önce
onaylanmalı ve hayata geçirilmelidir.
8- Anayasadaki “aile” tanımı, boşanmış ve çocuğuyla yaşayan kadınları kapsayacak
biçimde genişletilerek yeniden düzenlenmelidir.
9- Yargı mensuplarına, güvenlik güçlerine, sağlık görevlilerine, öğretmenlere, sosyal
hizmet uzmanlarına, psikologlara, hukukçulara, kadın ve çocuklara karşı şiddet
konusunda zorunlu hizmet içi eğitim verilmeli, seminerlerle desteklenmelidir.
10- Hükümet, belediyelerin görev ve sorumluluklarını içeren 5393 sayılı yasanın
“Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen belediyeler, kadın ve çocuklar için
koruma evleri açar” maddesi doğrultusunda, sığınma evlerini uluslar arası standartlara
göre inşa edip bakımının yapılarak, uygulamaya geçirilmesi için gerekli önlemleri
almalıdır.
11- 8 Mart’ta kamu emekçisi kadınlar ücretli izinli sayılmalıdır.

Kampanyanın Araçları:

13
• Sanatçı, bilim kadını, gazeteci gibi kadınlardan kadınlara çağrı
• Kampanyanın basın ile paylaşımı
• Kadınların sendikalara üye olmalarını ifade eden cd,
• Bildiri (talepleri ifade eden)
• Afiş
• El broşürü
• Kampanyanın başlangıcında talepleri içeren imza kampanyası
• En az 10 soruluk kadınların sendikadan ne beklediğini anlamamızı sağlayacak anket
çalışması
• İllerde bölgesel düzeyde panel, söyleşi, eğitim faaliyeti, şenlik vb… etkinlikler
• Kokart

Sendikamızın üyesi bulunduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu-KESK’in


yukarıda sıraladığımız kampanyaları toplum içinde önemli etkilerde bulunmuştur. Ayrıca bu
güçlü kampanyalar sonucunda ilgili kamu kurumları dile getirilen taleplere duyarsız
kalamamışlardır. Kamu çalışanı kadınların pantolon giyinme hakkı ya da çalışan annelerin
doğum izinlerine ilişkin somut kazanımlar elde edilmiştir. Bu etki, sendikalar ve kamu
kurumları arasında olması gereken diyalog açısından önemli bir aşamaya işaret etmektedir5.
Son kampanyamıza ilişkin de beklentimiz bu yöndedir. Özellikle yukarıda da belirttiğimiz
gibi çocuk sahibi kamu emekçileri açısından kreş hakkı oldukça yakıcı bir durum arz
etmektedir. Sayın bakanımızın bu konuya özenle eğilmesi, daha önceki talepler açısından
olduğu gibi bu talebin karşılanmasında da olumlu etkide bulunacaktır.

Saygılarımla
Elif Akgül Ateş
Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri

5
Kadının Sorunları ve Statüsü Genel Müdürlüğünün yürüttüğümüz kampanya taleplerine ilişkin
konfederasyonumuza gönderdiği ve aşağıda yer verdiğimiz yanıt yazısı söz konusu olumlu etkinin ve diyalogun
örneklerinden biridir.
KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (KESK) BAŞKANLIGINA
Konfederasyonumuza bağlı ekli listede belirtilen sendikalardan Devlet Bakanlığımıza intikal eden ve aynı
içerikli olmak Üzere 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa göre çalışan kadınların doğum izinlerine ilişkin
taleplerin yer aldığı dilekçeler incelenmiştir.
Söz konusu dilekçelerde yer alan işyerlerinde kreş açılması ve biran önce ILO'nun 183 Sayılı Annelik Koruması
Sözleşmesinin onaylanarak hayata geçirilmesi için gerekli önlemlerin alınması talepleri ilgisi nedeniyle Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına iletilmiştir.
Aynı içerikli dilekçelerde söz konusu Ücretli doğum izin sürelerinin doğum öncesi 6, doğum sonrası 18 hafta
olmak Üzere toplam 24 haftaya çıkarılmasına ilişkin talep ise halen sürdürmekte olduğumuz "Devlet Memurları
Kanunu, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı Taslağı"
çalışmalarında değerlendirilecektir.
Durumun ekli listede yer alan sendika şubelerine iletilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.
Leyla COŞKUN ÇINAR
Genel MÜdÜr V.
Adres:Meşrutiyet Cad.No:19 Kat:4-5-7-8 06650 Bakanlıklar/ANKARA Tel:4192979 Fax:41S4917

14
EĞİTİM SEN’İN EĞİTİMDEKİ CİNSİYET AYRIMCILIĞINI GÖRÜNÜR KILMAYA
VE DUYARLILIK OLUŞTURMAYA YÖNELİK ARAŞTIRMALARI

1-) YÖNETİCİLİK ERKEK İŞİ

A) İLKÖĞRETİM

Yöneticilik altında müdürlük, müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılıkları kabul


edilmektedir. Örneklemde 225 müdür, 98 müdür başyardımcısı ve 450 müdür yardımcısı yer
almış olup; 699 erkeğe karşılık sadece 77 kadın yönetici olduğu saptanmıştır. Araştırmada 7
bölge, gelişmişlik düzeyine göre 5 kategoride iller ve toplumun gelir durumuna göre
okulların bulunduğu 6 gelir gurubu esas alınmıştır.

Yüzde
Erkek Kadın
Marmara 86,21 13,79
Ege 89,86 10,14
İç Anadolu 91,58 8,42
Akdeniz 88,28 11,72
Karadeniz 92,55 7,45
Güneydoğu 83,33 16,67
Doğu Anadolu 97,37 2,63
Toplam 90,04 9,96
1. Derecede Gelişmiş İller 85,06 14,94
2. Derecede Gelişmiş İller 85,79 14,21
3. Derecede Gelişmiş İller 94,19 5,81
4. Derecede Gelişmiş İller 91,50 8,50
5. Derecede Gelişmiş İller 100,00 0,00
Toplam 90,04 9,96
En alt 87,76 12,24
Alt 92,48 7,52
Orta alt 94,02 5,98
Orta 90,22 9,78
Üst 86,60 13,40
En üst 93,75 6,25
Toplam 90,04 9,96

Cinsiyetlere göre ayrımlaşma kadın aleyhine Doğu Anadolu ve Karadeniz’de daha da


artmakta, gelişmemiş illerde (5. derece gelişmişlerde) müdür yardımcılıkları da dahil olmak
üzere hiçbir kadın yöneticiye rastlanmamaktadır.

15
Erkek Kadın
10
0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 0

Marmara 86,21
13,79
Ege 89,86
10,14
İç Anadolu 91,58
8,42
Akdeniz 88,28
11,72
Karadeniz 92,55
7,45
Güneydoğu 83,33
16,67
Doğu Anadolu 97,37
2,63
Toplam 90,04
9,96
1. Derecede Gelişmiş İller 85,06
14,94
2. Derecede Gelişmiş İller 85,79
14,21
3. Derecede Gelişmiş İller 94,19
5,81
4. Derecede Gelişmiş İller 91,5
8,5
5. Derecede Gelişmiş İller 100
0
Toplam 90,04
9,96
En alt 87,76
12,24
Alt 92,48
7,52
Orta alt 94,02
5,98
Orta 90,22
9,78
Üst 86,6
13,4
En üst 93,75
6,25
Toplam 90,04
9,96

Müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılıkları ile ilgili detaylar aşağıda verilmektedir.

Müdürlük

Müdürlükler hem branş, hem de cinsiyet açısından bariz şekilde farklılaşmaktadır. Sadece
erkek işi değil, aynı zamanda sınıf ve branş öğretmeni işidir.

Branşlara Göre Durum: Alan Ayrımcılığı

Branşlara göre oranları görebilmek için o branştaki kadın-erkek öğretmen sayıları da


verilmiştir ki, normal bir dağılım içinde öğretmen oranlarıyla müdür oranlarının birbiriyle
örtüşmesi gerekmektedir. Ama sonuçlar böyle bir örtüşmeyi göstermemekte; aksine branşlara
göre önemli ayrışmalara işaret etmektedir.

Müdürlerin Branşlara Göre


Dağılımı

(%)

16
Okul Öncesi Öğretmeni 0,4
Rehber Öğretmeni 1,5
Özel Eğitim Öğretmeni 0,0
Sınıf Öğretmeni 49,2
Müzik Öğretmeni 0,0
Resim 0,8
İş Eğitimi 0,8
Beden Eğitimi 0,4
Din K./Ahlak 3,8
Türkçe 6,9
Sosyal Bilgiler 11,2
Fen Bilgisi 11,9
Matematik 8,5
İngilizce/Almanca/Fran. 2,7
Bilgisayar 0,0
Sözleşmeli 0,0
Eğitim Bilimleri 1,5
Ziraat 0,4
Toplam 100

Müdürlerin branşlara göre dağılımı dikkate alındığında bazı önemli sonuçlar şu şekilde
özetlenebilir:
• Eğitim Bilimleri kökenliler ile Sosyal Bilgiler ve Fen Bilgisi Öğretmenleri mevcut kadro
durumlarına göre yaklaşık 2-3 kat daha fazla oranda müdür olma şansı yakalamaktadır.
• Matematik, Din Kültürü ve Ahlâk ile Sınıf Öğretmenleri de müdürlükte mevcut kadro
oranlarından daha yüksek temsil edilmektedir.
• Müzik, Özel Öğretim ve Bilgisayar Öğretmenleri müdürlükte hiçbir şansa sahip
olmazken, Okul Öncesi, İş Teknik, Resim ve Beden Öğretmenleri de çok düşük oranlarda
temsil edilmektedir.
• Özel Öğretim ve Bilgisayar Öğretmenlikleri görece daha genç yaştaki bir grubu
oluşturmakta ise de, Okul Öncesi, Müzik, Resim, Beden ve İş Teknik gibi alanların
özellikle dezavantajlı olduğu ileri sürülebilir.

17
Müdürlerin Branşları

0,00 10,00 20,00 30,00 40,00 50,00 60,00

Okul Öncesi Öğretmeni 0,40

Rehber Öğretmeni 1,50

Özel Eğitim Öğretmeni 0,00

Sınıf Öğretmeni 49,20

Müzik Öğretmeni 0,00

Resim 0,80

İş Eğitimi 0,80

Beden Eğitimi 0,40

Din K./Ahlak 3,80

Türkçe 6,90

Sosyal Bilgiler 11,20

Fen Bilgisi 11,90

Matematik 8,50

İngilizce/Almanca/Fran. 2,70

Bilgisayar 0,00

Sözleşmeli 0,00

Eğitim Bilimleri 1,50

Ziraat 0,40

Bölgesel Farklar:

Kadın Aleyhine 1/40’lik Oranlar

Müdürlük erkek mesleği olarak öne çıktığı kadar, başka daha derin izleri de yansıtmaktadır.
Üç bölgede (Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu) toplam 42 okuldan hiçbirinde kadın
müdüre rastlanmamıştır.

18
Müdürlerin Cinsiyet
Gruplarına Göre Dağılımı
Yüzdesi
Erkek Kadın
Marmara 90,48 9,52
Ege 100,00 0,00
İç Anadolu 98,36 1,64
Akdeniz 97,37 2,63
Karadeniz 100,00 0,00
Güneydoğu 100,00 0,00
Doğu Anadolu 100,00 0,00
İlin Gelişmişlik
Derecesi 97,33 2,67
1. Derecede Gelişmiş
İller 90,48 9,52
2. Derecede Gelişmiş
İller 96,55 3,45
3. Derecede Gelişmiş
İller 100,00 0,00
4. Derecede Gelişmiş
İller 100,00 0,00
5. Derecede Gelişmiş
İller 100,00 0,00
Okulun Konumu 97,33 2,67
En alt 96,77 3,23
Alt 97,73 2,27
Orta alt 100,00 0,00
Orta 94,64 5,36
Üst 98,08 1,92
En üst 100,00 0,00
97,33 2,67

Cinsiyet gruplarına göre bazı sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:

• 226 okuldan 220’sinde erkekler, 6’sında kadınlar müdürlük yapmaktadır.


• Bu sonuçlara göre kadınlar nerdeyse 40’a 1 düzeyinde kalmaktadır (% 2,67).
• Bölgelere göre kadın müdürlerin dağılımları da dengesizdir. 6 kadın müdürden 4’ü
Marmara Bölgesinde bulunmaktadır. Üç bölgede (Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu
Anadolu) örneklemdeki okullarda hiçbir kadın müdüre rastlanmamıştır.
• Müdür olabilen kadınlar ise illerin gelişmişliğine göre 1. ve 2. dereceden üst gruplarda,
• Yine okulun o şehirdeki konumuna göre de orta ve üst konumdaki okullarda
yoğunlaşmaktadır.

Müdür Başyardımcısı: Büyüklüğün Göstergesi

Müdür başyardımcılığı ile ilgili en önemli bulgu, “Batıya” ve “Akdeniz’e” doğru, iller
geliştikçe ve “okulun statüsü yükseldikçe” başyardımcılık oranı yükseliyor.

19
Bazı önemli bulgular şu şekildedir:

• Marmara’da 41 okuldan 20’sinde başyardımcı bulunurken bu oran Karadeniz’de 30’a


8’dir.
• 1. ve 2. derecede gelişmiş illerde okulların % 40’dan fazlasında başyardımcı bulunurken
diğerlerinde % 25’in altına düşmektedir.
• Üst ve en üst konumdaki okullarda % 55’lere çıkarken diğerlerinde % 30’lar civarındadır.
• Cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkek ağırlığının yine (müdürlerde olduğu gibi)
yüksek olduğu görülmektedir. 88 erkeğe karşılık 10 kadın başyardımcılık yapmaktadır.
• Bu sonuçlara göre kadınlar nerdeyse 9’a 1 düzeyinde kalmaktadır (% 10).
• Cinsiyetler itibariyle müdürlüklerden farklı olarak bölgelere, illerin gelişmişliğine ve
okulun o şehirdeki konumuna göre daha dengeli bir dağılım söz konusudur.

Yüzdesi
Erkek Kadın
Marmara 83,33 16,67
Ege 100,00 0,00
İç Anadolu 91,30 8,70
Akdeniz 95,00 5,00
Karadeniz 100,00 0,00
Güneydoğu 60,00 40,00
Doğu Anadolu 87,50 12,50
İlin Gelişmişlik Derecesi 89,80 10,20
1. Derecede Gelişmiş İller 88,46 11,54
2. Derecede Gelişmiş İller 83,33 16,67
3. Derecede Gelişmiş İller 96,77 3,23
4. Derecede Gelişmiş İller 85,71 14,29
5. Derecede Gelişmiş İller 100,00 0,00
Okulun Konumu 89,80 10,20
En alt 85,71 14,29
Alt 91,67 8,33
Orta alt 93,33 6,67
Orta 86,36 13,64
Üst 90,00 10,00
En üst 100,00 0,00
Toplam 89,80 10,20

Müdür Yardımcıları: Doğu Anadolu Farkı

Müdür yardımcılığı nerdeyse okul başına 2 düzeyinde bir standarda kavuşmuş gözükmektedir.
Bazı önemli sonuçlar şu şekildedir:
• Okul başına yaklaşık 2 müdür yardımcısı bulunmaktadır.
• Okullar arasında konumlarına göre bir farklılaşma gözlemlenmektedir. “Üst” konuma
doğru yardımcı sayısı artış göstermektedir.
• Müdür yardımcılığı cinsiyetlere göre yaklaşık 7 erkeğe karşılık 1 kadın şeklinde
gerçekleşmektedir. 389 erkeğe karşılık 61 kadın müdür yardımcılığı görevi yapmaktadır.

20
• Diğer bölgelerde kadınların erkeklere oranı % 12-20 arasında değişirken Doğu
Anadolu’da kadın müdür yardımcısı sayısı 45 erkeğe karşılık 1 kadın olarak
gerçekleşmektedir.
• Cinsiyet dağılımı açısından genel bir eğilime illerin gelişmişlik düzeyinde rastlanmaktadır.
İlk üç gelişme grubuna göre gelişmemiş grupta kadın yardımcı oranı düşmektedir.

Yüzde
Erkek Kadın
Marmara 84,81 15,19
Ege 81,08 18,92
İç Anadolu 88,14 11,86
Akdeniz 82,76 17,24
Karadeniz 87,93 12,07
Güneydoğu 80,77 19,23
Doğu Anadolu 97,78 2,22
İlin Gelişmişlik Derecesi 86,44 13,56
1. Derecede Gelişmiş İller 81,40 18,60
2. Derecede Gelişmiş İller 80,56 19,44
3. Derecede Gelişmiş İller 90,71 9,29
4. Derecede Gelişmiş İller 88,30 11,70
5. Derecede Gelişmiş İller 100,00 0,00
Okulun Konumu 86,44 13,56
En alt 83,02 16,98
Alt 89,61 10,39
Orta alt 90,91 9,09
Orta 88,68 11,32
Üst 81,10 18,90
En üst 90,48 9,52
86,44 13,56

Sonuç olarak; Toplumumuzda olduğu gibi okul yöneticiliğinde de erkek egemen bir
anlayışın olduğunu vurgulamak istiyoruz. Yapılan tüm araştırmalar ilköğretimde ve
ortaöğretimde kadın yönetici sayısının yok denecek kadar az olduğunu ortaya koymaktadır.
Oysa eğitim öğretim alanında çalışanların %50’sini kadınlar oluşturmaktadır. Bu durum,
Türkiye’de kadına yönelik geleneksel bakış açısının bir sonucudur.

Son dönemde yapılan müdür yardımcılığı sınavların başvuranların % 40’a yakının kadınlar
oluşturmaktadır. Ancak, atamalarda, atama komisyonlarının takdir puan yetkisini erkeklerden
yana kullandığını özellikle belirtmek gerekmektedir.

21
B-) ORTAÖĞRETİM

Yöneticilik altında müdürlük, müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılıkları kabul


edilmektedir.

Örneklemde 206 müdür, 157 müdür başyardımcısı ve 637 müdür yardımcısı yer almış
olup; yönetici konumunda 851 erkeğe karşılık sadece 149 kadın bulunuyor.

Cinsiyetlere göre ayrımlaşma üç büyük kent ile Karadeniz’de görece daha az (1/4, 1/5
düzeyinde), diğer bölgelerde neredeyse mutlak erkek lehine bulunuyor (yaklaşık 1/10).

Yönetici Dağılımı

Yüzde
Erkek Kadın
Cinsiyet 85.10 14.90
Bölge 85.10 14.90
İstanbul 72.22 27.78
Ankara 82.35 17.65
İzmir 74.55 25.45
Marmara 86.72 13.28
Ege 93.55 6.45
İç Anadolu 87.43 12.57
Akdeniz 92.19 7.81
Karadeniz 82.52 17.48
Güneydoğu 84.85 15.15
Doğu Anadolu 90.43 9.57
İlin Gel. Der. 85.10 14.90
İstanbul 72.22 27.78
Ankara 82.35 17.65
İzmir 74.55 25.45
1. Der. Gel. İller 88.16 11.84
2. Der. Gel. İller 87.59 12.41
3. Der. Gel. İller 90.40 9.60
4. Der. Gel. İller 80.00 20.00
5. Der. Gel. İller 91.87 8.13
Okul Türü 85.10 14.90
İmam Hatip, AİH 96.97 3.03
Kız Meslek, KT, AKML 52.07 47.93
Endüstri Meslek, ET, AEML 90.31 9.69
Ticaret, AT 81.21 18.79
Lise, SL 92.83 7.17
Anadolu 87.40 12.60
Toplam 85.10 14.90

22
Müdürlük: Normal Lisede Kadın Müdür Yok Gibi

Müdürlükler hem cinsiyet, hem de okul türleri açısından bariz şekilde farklılaşıyor. Müdür
konumundakilerin sadece % 11,65’i kadın, gerisi erkeklerden oluşuyor. Yani 1/10’luk bir
farklılaşma bulunuyor.

Örneklem kapsamında İmam Hatip Liseleri ile birlikte normal liselerde de hiçbir kadın
müdüre rastlanmıyor. Kız Meslek Lisesi müdürleri genellikle kadın olup, Anadolu Liselerinde
de % 13,50 ile kadınlar temsil edilme fırsatı buluyor.

Müdür Dağılımı

Yüzde
Erkek Kadın
Cinsiyet 88.35 11.65
Erkek 88.35
Kadın 11.65
Bölge 88.35 11.65
İstanbul 88.89 11.11
Ankara 91.67 8.33
İzmir 88.89 11.11
Marmara 91.67 8.33
100.0
Ege 0 0.00
İç Anadolu 87.18 12.82
Akdeniz 93.33 6.67
Karadeniz 91.30 8.70
Güneydoğu 80.65 19.35
Doğu Anadolu 82.61 17.39
İlin Gel. Der. 88.35 11.65
İstanbul 88.89 11.11
Ankara 91.67 8.33
İzmir 88.89 11.11
1. Der. Gel. İller 92.86 7.14
2. Der. Gel. İller 89.29 10.71
3. Der. Gel. İller 94.29 5.71
4. Der. Gel. İller 82.35 17.65
5. Der. Gel. İller 82.14 17.86
Okul Türü 88.35 11.65
100.0
İmam Hatip, AİH 0 0.00
Kız Meslek, KT, AKML 29.17 70.83
Endüstri Meslek, ET, AEML 97.50 2.50
Ticaret, AT 96.43 3.57
100.0
Lise, SL 0 0.00
Anadolu 86.49 13.51

23
Toplam 88.35 11.65

Erkek Kadın

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Toplam 88.35
11.65
İstanbul 88.89
11.11
Ankara 91.67
8.33
İzmir 88.89
11.11
Marmara 91.67
8.33
Ege 100.00
0.00
İç Anadolu 87.18
12.82
Akdeniz 93.33
6.67
Karadeniz 91.30
8.70
Güneydoğu 80.65
19.35
Doğu Anadolu 82.61
17.39
Toplam 88.35
11.65
İstanbul 88.89
11.11
Ankara 91.67
8.33
İzmir 88.89
11.11
1. Der. Gel. 92.86
7.14
2. Der. Gel. 89.29
10.71
3. Der. Gel. 94.29
5.71
4. Der. Gel. 82.35
17.65
5. Der. Gel. 82.14
17.86
Toplam 88.35
11.65
İmam Hatip, AİH 100.00
0.00
Kız Meslek, KT, AKML 29.17
70.83
Endüstri M., ET, AML 97.50
2.50
Ticaret, AT 96.43
3.57
Lise, SL 100.00
0.00
Anadolu, AÖL 86.49
13.51

Branşlara Göre Durum: Alan Ayrımcılığı

Branşlara göre oranları görebilmek için o branştaki kadın-erkek öğretmen sayıları da


verilmiştir ki, normal bir dağılım içinde öğretmen oranlarıyla müdür oranlarının birbiriyle
örtüşmesi gerekmektedir.

Ama sonuçlar böyle bir örtüşmeyi göstermiyor, aksine branşlara göre önemli ayrışmalara
işaret ediyor.

24
Branşlara Göre Müdür Dağılımı
Branşl Sadece Liseler
ar Öğretmen Yüzdesİ Müdürlük Yüzdesi
Türk Dili 19.04 17.2
Tarih 9.20 25.9
Coğrafya 6.60 3.4
Felsefe 5.22 1.7
Fen Bil. 16.47 22.4
Matematik 18.23 17.2
İngilizce 10.55 1.7
Meslek 0.0 0.0
Öğr.
Resim 3.08 0.0
Beden Eğ. 5.92 1.7
Din 8.6
K./Ahlak 2.84
Total 100.0

Müdürlerin branşlara göre dağılımı dikkate alındığında bazı önemli sonuçlar şu şekilde
özetlenebilir:
• Tarih öğretmenleri neredeyse üç katı ağırlıkla (öğretmen % 5,81, müdür % 14.00)
müdürlük yapıyor.
• Meslek Öğretmenleri ile Din Kültürü ve Ahlâk Öğretmenleri de müdürlükte mevcut kadro
oranlarından daha yüksek temsil ediliyor.
• İngilizce öğretmenleri neredeyse oranlarının 1/7, Felsefe Grubu Öğretmenleri de 1/3’ü
daha az ağırlıkla müdür olma şansı buluyor.

Öğretmenlikteki Oranı (%) Müdürlükteki Oranı (%)

0.00 5.00 10.00 15.00 20.00 25.00 30.00 35.00 40.00 45.00

Türk Dili 11.82


10.50

Tarih 5.81
14.00

Coğrafya 3.84
3.00

Felsefe 3.14
1.50

Fen Bil. 12.38


11.50

Matematik 11.62
7.00

İngilizce 10.16
3.00

Meslek Öğr. 29.21


41.50

Resim 1.90
1.50

Beden Eğ. 3.81


1.50

Din K./Ahlak 2.24


5.00

25
Sadece Normal Liselere de bakıldığında bu genel eğilim sürüyor. Özellikle tarih öğretmenleri,
hızla yükselme şansı buluyor.

Öğretmenlikteki Oranı (%) Müdürlükteki Oranı (%)

0.00 5.00 10.00 15.00 20.00 25.00 30.00

Türk Dili 19.04


17.20

Tarih 9.20
25.90

Coğrafya 6.60
3.40

Felsefe 5.22
1.70

Fen Bil. 16.47


22.40

Matematik 18.23
17.20

İngilizce 10.55
1.70

Meslek Öğr. 0.00


0.00

Resim 0.00 3.08

Beden Eğ. 5.92


1.70

Din K./Ahlak 2.84


8.60

Müdür Başyardımcısı: Büyüklüğün Göstergesi

Müdür başyardımcılığı ile ilgili en önemli bulgu, “Batıya” ve “Akdeniz’e” doğru, iller
geliştikçe ve “okulun statüsü yükseldikçe” başyardımcılık oranı yükseliyor.

Bazı önemli bulgular şu şekildedir:

• Büyük illerde neredeyse her okulda müdür başyardımcısı bulunurken bu oran küçük
illerde düşüyor.
• Yine 1. ve 2. derecede gelişmiş illerde okulların hemen tamamında başyardımcı
bulunurken diğerlerinde bu oran bir miktar düşüyor.
• Cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkek ağırlığının yine (müdürlerde olduğu gibi)
yüksek olduğu görülüyor. 141 erkeğe karşılık 16 kadın başyardımcılık yapıyor.
• Bu sonuçlara göre kadınlar nerdeyse 10’a 1 düzeyinde kalıyor.

26
Müdür Başyardımcısı Dağılımı
Yüzde
Erkek Kadın
Cinsiyet 89.81 10.19
Bölge 89.81 10.19
İstanbul 64.29 35.71
Ankara 90.00 10.00
İzmir 75.00 25.00
Marmara 86.96 13.04
Ege 100.00 0.00
İç Anadolu 93.10 6.90
Akdeniz 100.00 0.00
Karadeniz 92.86 7.14
Güneydoğu 95.24 4.76
Doğu Anadolu 94.74 5.26
İlin Gel. Der. 89.81 10.19
İstanbul 64.29 35.71
Ankara 90.00 10.00
İzmir 75.00 25.00
1. Der. Gel. İller 85.71 14.29
2. Der. Gel. İller 93.02 6.98
3. Der. Gel. İller 100.00 0.00
4. Der. Gel. İller 90.48 9.52
5. Der. Gel. İller 95.24 4.76
Okul Türü 89.81 10.19
İmam Hatip, AİH 100.00 0.00
Kız Meslek, KT,
AKML 70.59 29.41
Endüstri Meslek, ET,
AML 90.63 9.38
Ticaret, AT 77.27 22.73
Lise, SL 95.35 4.65
Anadolu, AÖL 96.55 3.45
Toplam 89.81 10.19

27
Erkek Kadın

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Toplam 89.81
10.19
İstanbul 64.29
35.71
Ankara 90.00
10.00
İzmir 75.00
25.00
Marmara 86.96
13.04
Ege 100.00
0.00
İç Anadolu 93.10
6.90
Akdeniz 100.00
0.00
Karadeniz 92.86
7.14
Güneydoğu 95.24
4.76
Doğu Anadolu 94.74
5.26
Toplam 89.81
10.19
İstanbul 64.29
35.71
Ankara 90.00
10.00
İzmir 75.00
25.00
1. Der. Gel. 85.71
14.29
2. Der. Gel. 93.02
6.98
3. Der. Gel. 100.00
0.00
4. Der. Gel. 90.48
9.52
5. Der. Gel. 95.24
4.76
Toplam 89.81
10.19
İmam Hatip, AİH 100.00
0.00
Kız Meslek, KT, AKML 70.59
29.41
Endüstri M., ET, AML 90.63
9.38
Ticaret, AT 77.27
22.73
Lise, SL 95.35
4.65
Anadolu, AÖL 96.55
3.45

28
Müdür Yardımcıları: Doğu Anadolu Farkı
179 okulda 637 müdür yardımcısı görev yapıyor.

Bazı önemli sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:

• Okul başına yaklaşık 3,6 müdür yardımcısı bulunuyor.


• Okullar arasında türlerine göre bir farklılaşma gözlemleniyor. Kız Meslek ve Endüstri
Meslek’te görece daha fazla müdür yardımcısı görev yapıyor.
• Müdür yardımcılığı cinsiyetlere göre yaklaşık 4-5 erkeğe karşılık 1 kadın şeklinde
gerçekleşiyor (528 erkeğe karşılık 109 kadın, müdür yardımcılığı görevi yapıyor).
• Kız Meslek de dahil, bütün okul türlerinde erkek yardımcı oranı daha yüksek bulunuyor.
• Üç büyük ilde kadınlar lehine bir miktar düzelme oluyor, 5. derece gelişmiş illerde ise tam
tersi olarak oranlar % 95’e 5 olarak gerçekleşiyor.

Müdür Yardımcısı Dağılımı


Yüzde
Erkek Kadın
Cinsiyet 82.89 17.11
Bölge 82.89 17.11
İstanbul 68.97 31.03
Ankara 78.26 21.74
İzmir 71.05 28.95
Marmara 85.19 14.81
Ege 90.48 9.52
İç Anadolu 86.09 13.91
Akdeniz 89.47 10.53
Karadeniz 77.27 22.73
Güneydoğu 83.75 16.25
Doğu Anadolu 91.78 8.22
İlin Gel. Der. 82.89 17.11
İstanbul 68.97 31.03
Ankara 78.26 21.74
İzmir 71.05 28.95
1. Der. Gel. 87.50 12.50
2. Der. Gel. 85.63 14.37
3. Der. Gel. 87.07 12.93
4. Der. Gel. 76.67 23.33
5. Der. Gel. 94.59 5.41
Okul Türü 82.89 17.11
İmam Hatip 94.12 5.88
Kız Meslek 55.00 45.00
Endüstri M. 88.71 11.29
Ticaret, AT 77.78 22.22
Lise, SL 89.83 10.17
Anadolu, AÖL 83.61 16.39
Toplam 82.89 17.11

29
Erkek Kadın

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Toplam 82.89
17.11
İstanbul 68.97
31.03
Ankara 78.26
21.74
İzmir 71.05
28.95
Marmara 85.19
14.81
Ege 90.48
9.52
İç Anadolu 86.09
13.91
Akdeniz 89.47
10.53
Karadeniz 77.27
22.73
Güneydoğu 83.75
16.25
Doğu Anadolu 91.78
8.22
Toplam 82.89
17.11
İstanbul 68.97
31.03
Ankara 78.26
21.74
İzmir 71.05
28.95
1. Der. Gel. 87.50
12.50
2. Der. Gel. 85.63
14.37
3. Der. Gel. 87.07
12.93
4. Der. Gel. 76.67
23.33
5. Der. Gel. 94.59
5.41
Toplam 82.89
17.11
İmam Hatip, AİH 94.12
5.88
Kız Meslek, KT, AKML 55.00
45.00
Endüstri M., ET, AML 88.71
11.29
Ticaret, AT 77.78
22.22
Lise, SL 89.83
10.17
Anadolu, AÖL 83.61
16.39

Değerlendirme: Kadının Yükselme Şansı 10 Kat Zor

Yöneticilikle ilgili en belirgin özellik cinsiyet ayrımcılığı olarak özetlenebilir. Mesleki


pozisyon yükseldikçe bu ayrımcılık daha da artış gösteriyor ve müdürlük ve müdür
başyardımcılığı için yaklaşık 1/10 düzeyine çıkıyor. Bir başka deyişle kadınların önemli
pozisyonlara gelmesi, erkeklere göre 10 kat daha güç gözüküyor.

30
2-) ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİNDE KADINLARA YER YOK

Eğitim Sen rektörlük seçimlerinin yapılmakta olduğu bir dönemde bu soruna dikkat çekmek
amacıyla bölgelere ve kentlerin gelişmişlik düzeyine göre seçtiği 16 kamu üniversitesinin
yönetim hiyerarşisini araştırdı. Araştırma, üniversitelerdeki yönetsel kadroların ezici
çoğunluğunun erkeklerce doldurulduğunu göstermiştir.

Araştırmanın Kapsamı

İnceleme Kapsamındaki Üniversiteler:

1- Ankara Üniversitesi/Ankara
2- Gazi Üniversitesi/Ankara
3-Boğaziçi Üniversitesi/İstanbul
4- İstanbul Üniversitesi/İstanbul
5- Ege Üniversitesi/İzmir
6- 9 Eylül Üniversitesi/İzmir
7- 19 Mayıs Üniversitesi/Samsun
8- Karadeniz Teknik Üniversitesi/Trabzon
9- Atatürk Üniversitesi/ Erzurum
10- 100. Yıl Üniversitesi/ Van
11- Dicle Üniversitesi/ Diyarbakır
12- Mersin Üniversitesi/ Mersin
13- Muğla Üniversitesi/Muğla
14- Celal Bayar Üniversitesi/ Manisa
15- Trakya Üniversitesi/ Tekirdağ
16- Selçuk Üniversitesi/ Konya

İnceleme Kapsamındaki Kadrolar:

1- Rektör
2- Rektör Yardımcısı
3- Dekan
4- Dekan Yardımcısı
5- Enstitü Müdürü
6- Bölüm Başkanı

Araştırma Sonuçlarına Göre;

Araştırma kapsamında yer alan 16 üniversitedeki toplam 1201 yöneticinin %78’1’i


erkek, %21.9’u kadındır.

Bu personelin yönetim görevleri ve cinsiyetlerine göre dağılımı aşağıdaki gibidir:

Rektör
Erkek: %93.8
Kadın: %6.2

31
Rektör yardımcısı
Erkek: %88.7
Kadın: 11.3

Dekan
Erkek %86.3
Kadın: 13.7

Dekan Yardımcısı
Erkek: %72.4
Kadın: 27.6

Enstitü Müdürü:
Erkek: %83.1
Kadın: 16.9

Bölüm Başkanı:
Erkek: %77.3
Kadın: %22.7

Zaten az olan kadın oranının yönetim hiyerarşisinin tepesine doğru daha da azaldığı
görülmektedir. Başka bir ifade ile en üst düzeydeki yönetsel organlar daha çok erkekler
tarafından işgal edilmekte, daha aşağılara inildikçe kadınlara kısmen yer açılabilmektedir. 16
üniversitede yönetim hiyerarşisinin en üstünde yer alan rektörlükteki kadın oranının %6.2
iken, rektör yardımcılığında %11.3, dekanlıkta % 13.7, dekan yardımcılığında ise 27.6
oranında kadın bulunması bunun bariz bir göstergesidir.

Üniversite Yönetimlerindeki Cinsiyet Kompozisyonunun Kentlere Göre Dağılımı

Araştırma sonuçları üç büyük kentteki üniversitelerin yönetimindeki cinsiyet kompozisyonu


ile diğer 10 kentteki cinsiyet kompozisyonu arasında kayda değer bir fark olduğunu
göstermektedir. Buna göre 3 büyük kentteki toplam 6 üniversitenin yönetiminde yer alanların
%71.3 erkek, %28.7 kadın iken Ankara, İstanbul ve İzmir dışındaki kentlerdeki üniversite
yöneticilerinin %82.9’u erkek olup kadınların oranı sadece 17.1’de kalmaktadır.

Yönetsel kademedeki akademik personelin cinsiyet kompozisyonu açısından en belirgin bir


şekilde farklılık gösteren Üniversite Boğaziçi Üniversitesidir. Bunun nedeni sadece
rektörünün kadın olmasından kaynaklanmamaktadır. Boğaziçi Üniversitesinin yönetsel
kademelerde yer alan personelinin %51’ni kadınlar %49’unu ise erkekler oluşturmaktadır.

Ankara’da Ankara Üniversitesi ile Gazi Üniversitesi arasında da bu açıdan bir fark olduğu
gözlenmektedir. Elde edilen sayısal verilere göre Ankara Üniversitesinde yönetsel
kademelerde bulunan akademik personelin %72.5 erkeklerden ve %27.5’i kadınlardan
oluşurken Gazi Üniversitesinde kadınların oranı daha da düşmektedir. Gazi Üniversitesindeki
oranlar sırasıyla %78.6 erkek ve %21.4 kadındır.

Rektörlük Seçimleri ve Cinsiyet Kompozisyonu

Bu veriler ışığında yapılmakta olan son rektörlük seçimlerine bakıldığında, kadınlar lehine
olumlu gelişmeler olduğu izlenimi uyanmaktadır. Bilindiği gibi ülkemizdeki kamu

32
üniversitelerinin sadece ikisinin, ikisi de İstanbul’da bulunan Boğaziçi ve Marmara
Üniversitelerinin rektörleri kadındır (%3.7). Son yapılan rektörlük seçimlerinde ise 15
üniversiteden çıkan toplam 103 rektör adayının 8’inin kadınlardan oluştuğu görülmektedir.
Başka bir ifade ile adayların %7.9’unu kadınlar oluşturmaktadır.

Şu anda 4 kadın aday diğer adayları geride bırakarak ilk sıraya yerleşmiş bulunmaktadır.
Bunlar Kocaeli Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Tokat Gaziosman Paşa
Üniversitesi ile Balıkesir Üniversitesindeki adaylardır. Dört kadın aday arasında en yüksek
oyu Kocaeli Üniversitesindeki aday almıştır. İlk sıra adaylarının yanı sıra Manisa Celal Bayar
Üniversitesinde de ikinci sırada bir kadın aday yer almaktadır. Önceki yıllarda kadın aday
sayısının daha az olduğu ve ilk sırada hiç yer almadıkları düşünüldüğünde bu durumun bir
gelişme olduğu sonucu çıkartılabilir.

Rektörlük seçimlerinin düzenleyen 2547 sayılı yasa, üniversite yönetimlerinin özgürce ve


daha demokratik bir şekilde oluşması önündeki en önemli engellerdendir. Dolayısıyla
halihazırda sürmekte olan rektörlük seçimlerinin başta üniversite bileşenlerinin katılımı ve
temsiliyeti konusu olmak üzere eleştiriye açık bir çok yönü bulunmaktadır. Buna karşın
önceki yıllara göre kadın adayların artmış olmasının bu seçimlerin olumlu yönlerinden birisini
oluşturduğu belirtilebilir.

Eğitim Sen’in 16 üniversitedeki yönetsel düzeydeki akademik personel üzerine yaptığı


cinsiyet araştırması, üniversite yönetimlerinde kadınların yer almasının ne denli güç olduğunu
çarpıcı bir şekilde göstermektedir. Üniversitelerin cinsiyet kompozisyonunun daha eşitlikçi bir
şekilde oluşması için çok kapsamlı bir cinsiyet eşitliği stratejisinin hayata geçirilmesi
gerektiği açıktır. Kadınların üniversitelerdeki yönetsel kademelerde erkeklere göre çok daha
az yer alıyor olmaları, toplumda, çalışma hayatında, aile içinde ve aslında yaşamın her
alanında var olan cinsiyet eşitsizliğinin dolaysız yansımasından başka bir şey değildir. Bu
açıdan üniversitelerdeki cinsiyet kompozisyonunun değişiminin ancak toplumsal bir
dönüşümle birlikte gerçekleşmesi mümkün olabilir. Öte yandan üniversitelerin cinsiyetler
açısından daha eşitlikçi ve demokratik bir yapıya kavuşmasının, söz konusu toplumsal
dönüşümü hızlandıracağı da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir husustur.

Bu nedenle rektörlük seçimlerinin, yönetsel düzeydeki kadın akademisyen oranının az da olsa


arttıracak olmasının yanı sıra, üniversitelerin yönetim kademelerindeki cinsiyet eşitsizliğini
yeniden kamuoyunun gündemine getirerek bu konuda duyarlılık oluşturacak olması da olumlu
bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

33
3-) “Eğitim İşkolu Çalışanı Kadınların Çalışma Yaşamından Kaynaklı Sorunların
Tespiti Anketi

Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreterliği’nin AÜ. Eğitim Bilimleri Fakültesinden Dr. Fevziye
Sayılan’nın desteği ile 2004 yılında gerçekleştirdiği bu anket eğitim sektöründe çalışan
kadınların (öğretmen, öğretim elemanı, memur ve hizmetli) sorunlarını tespit etmeyi
amaçlamıştır. Söz konusu araştırma, Türkiye genelinde 24 ilde toplam 1853 kadın ile yapılan
anket sonuçlarının analizine dayanmaktadır.

Kişisel Bilgiler
Anketi yanıtlayan kadın çalışanların mesleklere dağılımı
Öğretmen % 70.7
Memur % 8.9
Hizmetli % 3.7
Öğretim Elemanı % 8.9
Yönetici % 1.1

Araştırmaya katılan kadınların % 63.7’si ilköğretim, % 17.1’i ortaöğretim, % 12.9’u ise


yüksek öğretim kademesinde görev yapmaktadır.
Tablo 1

Yaşa Göre Dağılım


Sıklık Yüzde Toplam
Yüzde
20-24 141 7,8 7,8
25-29 458 25,2 32,9
30-34 464 25,5 58,4
35-39 326 17,9 76,4
40-44 280 15,4 91,8
45+ 150 8,2 100,0
Toplam 1819 100,0
CEVAPSIZ 34
1853

Sektörde çalışan kadınların % 58.5’i 35 yaş altındaki grupta toplanmaktadır. Bu nedenle


meslekte geçirdikleri toplam sürenin, yaş dağılımına paralel biçimde daha çok 12 ( % 64)
yılın altında olduğu görülmektedir. Meslekte 20 yıl ve daha fazla hizmet verenlerin oranı ise
% 14’tür.

Tablo 2 Medeni Durum


Sıklık Yüzde Toplam
Yüzde
EVLI 1241 68,8 68,8
BEKAR 483 26,8 95,6
DUL 26 1,4 97,0
BOSANMIS 57 3,0 100,0
Toplam 1807 100,0
CEVAPSIZ 46

34
Toplam 1853

Evli kadınların % 38’inin eşinin de öğretmen olduğu görülmektedir.

Tablo 3 Çocuk Sayısı


Sıklık Yüzde Toplam Yüzde
Çocuksuz 293 21,2 21,2
1 454 32,9 54,2
2 531 38,5 92,7
3 89 6,5 99,1
4 12 ,9 100,0
Toplam 1379 100,0

Eğitim sektöründe çalışan kadınların % 58’i siyasi konulara ilgi duyduklarını belirtmiştir.
Türkiye’nin en önemli üç sorunu konusunda ise çalışan kadınların düşünceleri şöyledir:
Eğitim ve Sağlık sorunları % 44.3
İnsan Hakları İhlalleri % 37.9
Hayat Pahalılığı % 34.3
Yolsuzluk ve rüşvet % 28.0

Kadınların % 31.4’ü Türkiye’de kadın sorununu geleneksel yapılara , % 27.1’i toplumsal


eşitsizliklere, % 22.7’si ise eğitim sorunlarına bağlamaktadır.

Kadınların herhangi bir kadın örgüte ya da kadın grubuna üyelik ya da katılım oranı ise % 3.4
gibi son derece düşük düzeydedir.

Çalışma Yaşamına İlişkin Sorunları

Kadınların çalışma yaşamına ilişkin olarak öncelikli sorunları konusundaki görüşleri şöyledir.
En önemli sorun olarak ücret düzeyinin düşüklüğünü (% 34.1 ), ikinci olarak yöneticilerin
keyfi tutumunu ( 28.0), üçüncü olarak da işyerinde kreş olmamasını (10.8) görmektedirler.

Çalışma yaşamında kadınlara yönelik olarak işe almada (% 40.1), terfi ve atamalarda( %32),
hizmet içi eğitimden yararlanmada ( % 17), ücret ve çeşitli ödemelerde (% 16.1), işten
çıkarmada ( %15.1) ve emeklilikte (3.9) ayrımcılık yapıldığını düşünüyor.

Eğitim sektöründe çalışan kadınların yarısı (48.4) yöneticilerin çoğunlukla erkek olmasını en
rahatsız edici cinsiyetçi uygulama olarak görmektedir. İkinci olarak erkek öğrencilerin kız
öğrencilere ve kadın öğretmenlere yönelik cinsiyetçi tutumlarını ( 13.4) üçüncü olarak da terfi
atamalar konusundaki erkek yanlılığını (11.6) cinsiyetçilik olarak değerlendirmektedirler.
Yanı sıra kadınların beşti biri çalıştıkları işyerini erkek egemen bir ortam olarak
değerlendirmekte, % 12.8’i yöneticilerin kadın çalışanları hafife aldığını ve önemsemediğini,
% 8.7’si ise terfi ve ödül konusunda erkek yanlısı tutum sergilediğini düşünüyor.

Çalışan kadınların % 15’i işyerinde cinsel taciz ile karşılaştığını belirtmiştir. Eğitim
sektöründe cinsel tacizin asıl olarak “kadın cinselliği ile ilgili imalı sözler ve şakalar” ile
“kadınları aşağılayıp, dalga geçme” konusunda odaklandığı görülmektedir. Cinsel taciz ile
karşılaşanların çoğunluğu (% 75.2) bu durumu yalnızca iş ve iş dışındaki arkadaşlarıyla
paylaştıklarını, % 16.8’i ise bu konuda sessiz kalmayı tercih ettiğini, yalnızca % 8.4’ünün
yönetime ve sendika işyeri temsilciliğine şikayette bulunduğu görülmektedir.

35
Kadın çalışanların büyük çoğunluğu (76.1’i) yönetici olmak istemediğini belirtirken, yalnızca
dörtte biri (% 23.9) çalıştığı işyerinde yönetici olmak istediğini söylemiştir. Yönetici olmak
istemeyenlerin dörtte biri yöneticiliği tercih etmediğini, beşte biri ise zamanının olmadığını,
yüzde 15’i ise yöneticiliği kendisine uygun görmediğini belirtmiştir. Yönetici olmak
isteyenlerin üçte biri daha iyi yöneticilik yapabileceklerini, % 15’i yöneticilik vasıflarına
sahip olduğunu, % 15’i ise kadınların iyi yönetici olacağını göstermek için yönetici olmak
istediğini belirtmiştir.

Ev ve Aile Yaşamı ile İlgili Sorunlar:


Çalışan kadınların yarısından fazlası (% 66.6) aynı zamanda ev ve aile yaşamının
gerektirdiği sorumlulukları üstlenmenin yaşamını olumsuz etkilediğini düşünüyor. Bu
kadınların yarısı kendine zaman ayıramadığını, üçte biri ise “iyi anne, iyi eş ve iyi öğretmen
olma baskısı altında yaşadığını” belirtmiştir. % 34.4’ü ise bu durumdan etkilenmediğini
belirtmektedir.

Sektörde çalışan evli kadınların yarısından çoğu (% 55.5) doğum ve sonrasındaki çocuk
bakımı sorumluluklarının işteki konumunu olumsuz etkilediğini düşünüyor.

Eğitim sektöründe çalışan kadınların yarısından fazlası (%57.1) ev işleri ve çocuk bakımına
günde 3 saatten fazla, hafta sonları ise 5 saatten fazla zaman ayırırken, her üç kadından biri
bu konuda ücretli ya da ücretsiz destek almaktadır. Dört kadından biri bu desteği anne ve aile
çevresinden almaktadır. Eş desteği ise, asıl olarak geleneksel işbölümündeki erkek rollerine
uygun biçimde faturaların ödenmesi (%73.5), alış veriş (%70.3) ve eviçi tamirat işlerinde
(%55.3) odaklanmakta; çocuk bakımı (%31), yemek hazırlama (%18), ve temizlik (%20.5)
gibi kadın işi olarak görülen işlerde eş desteği düşmektedir.

Ev ve aile sorumluluklarından kalan zamanı, kadın çalışanların üçte biri arkadaş görüşmeleri
ile, yüzde 28’i kitap okuyarak, yüzde 13’ü sendikal çalışmayla, yüzde 11’i sinema, tiyatro vb
kültürel faaliyetle, yüzde 9.6’sı spor ve çeşitli hobilerle değerlendirmekte, yüzde 2.4’ü de
lisans üstü eğitim yapmaktadır. Sendika üyesi olanların ise çoğunluğu (83.4) kendi
konumunu pasif olarak değerlendirmektedir.

36

You might also like