You are on page 1of 98

felsefelogos

Yl 16 Say 45 Fesatoder Yaynlar stanbul Tel: (505)4276738 e-mail: felsefelogos@gmail.com www.felsefelogos.com & www.fesatoder.com Genel Yayn Ynetmeni: Sinan zbek
Fesatoder Adna mtiyaz Sahibi: Sema lper Oktar Sorumlu Yaz leri Mdr: E. Aras Ergne Yayn Kurulu: Muharrem Akgz, Engin Delice, Bora Erda, E. Aras Ergne, Thomas Geisen, Doan Gmen, Jrg Nowak, Ulu Nutku, Sinan zbek, Peter Thomas, Sevin Trkmen, Sema lper, Fehmi nsalan, Tanzer Yakar, Taner Yelkenci Danma Kurulu

(alfabetik srayla) Prof. Dr. Saffet Babr Prof. Dr. Betl otuksken Prof. Dr. Alex Demirovic Prof. Dr. Atilla Erdemli Prof. Dr. Frigga Haug Prof. Dr. Wolfgang Fritz Haug Prof. Dr. Onur Bilge Kula Prof. Dr. Beno Kuryel Prof. Dr. Domenico Losurdo Prof. Dr. Harun Tepe Do. Dr. Metin Toprak
Kapak Resmi: Joan Miro: Bailarina II (1925) Bask ncesi Hazrlk: Fehmi nsalan Bask:
Ege Reklam Basm Sanatlar Tic. Lim. ti.
Esatpaa Mah. Ziya Paa Cad. No:4 Ataehir / STANBUL Tel: 0216 470 44 70 www.egebasim.com.tr

Genel Datm

BZMKTAPLAR
Tel: 0212 528 35 51 Fax: 0212 528 35 52 www.bizimkitaplar.com.tr

felsefelogos hakemli yayndr. The Philosophers Index tarafndan listelenmektedir, fekefelogosta. yaymlanan yazlarn sorumluluu yazarlarna aittir. Gnderilen yazlarn yaymlanma karar hakem raporlarna baldr. Gnderilen yazlar iade edilmez, felsefelogos ile yazarlar arasndaki iletiim internet zerinden e-mail yoluyla gerekleir.

indekiler

Sunu

Sinan zbek Akn Karadaynn Arkasndan 7 Akn Karaday * Farkedilemeyen (yeniden basm) 9 Akn Karaday Sava ve Felsefe (yeniden basm) 15 Asl avuolu Bir Tutarszlk Dizgesi: Jeremy Benthamn nan Konusundaki Grleri 23 Tanzer Yakar Wittgenstein: Bir Tavr Olarak nan 31 Tamer Yldrm nan ve Tanrnn Varl zerine 39 Sevin Trkmen Felsefenin Olana Olarak Teolojisiz Metafizik 49 zlem Duva nanc Temel Alan Bir Sanat Olarak Retoriin Sunduu mkanlar 55 William James nanma radesi 63 Adviye Erbay Siyaset Felsefesi ve Etik Asndan Neo-Liberalizm ve Deerleri 73 Alex Demirovic Eletirel Teori ve Milliyetilik 79

kitup/eletiri

Sunu

Bilmek ve inanmak arasnda byk bir farkllk vardr. Felsefe tarihi boyunca bu farkn ken disi bir konu olmutur. Platon, Descartes, Kant gibi byk filozoflar, bilmenin konularyla inancn konularn birbirinden ayrmtr. Descartes kesin ve sarslmaz bilgiye ulamann yolu olarak, bildiimiz her eyi eletiri ve kukunun szgecinden geirmeyi nerirken, hi kuku yok ki sahip ktmz inanlar da kastetmiti. Yine Skolastik dnce felsefeyi inanlar hakl gerekelendirmenin bir arac olarak kullanmt. Kant felsefesinin en gl yanlarndan biri bilmek, sanmak ve inanmak arasndaki ayrmd. Tartmay ada filo zoflar da srdrd. Varoluulardan Marx ve ardllarna kadar inan daima felsefe tart malarnn konusu oldu. lerici demokrasi ve radikal demokrasi bal altnda yaplan en yeni tartmalarda da inanlar ve zgrlkler hakkndaki sz sylemek zorunda kalnd. Tartma bitmedi gnmzn en yakc balklarndan biri olmay srdryor. nancn konular ve nesneleri biliminkinden farkl. Hatta inancn konusu bilinebilir olann dnda. Ama yine de inanmak, insann en nemli zelliklerinden biri ve felsefenin asla srtn dnemeyecei alanlardan biri. Dergimiz bu saysn inan balna ayrmakla okuru bu konuda yeniden dnmeye davet ediyor.

Felsefelogos okurlarna bir de ac haber iletmek zorundayz. Yazarmz ve FESATODER kurucu yesi Akn Karadayy kaybettik. Bu bizim iin gerek bir kayptr. Ailesi ve seven lerine basal diliyoruz.

S..

Akn Karadaynn arkasndan


Sinan zbek
Assostaydm, konumam bitmi masalarda gruplamalar, biraz da keyifli sohbetler balamt. Ayn masann evresindeydik. izlendiimi hissettim, tedirgin oldum. Benden epey yalyd, acaba konumamdan m rahatsz olmutu, beenmemi miydi, bir ey mi sylemek istiyordu? izlendiimi hissetim. Sonra, Ulu Nutku senle tanmamzn iyi olacan syledi dedi. Referans salam! Ve ekledi ben byle birini beklemiyordum, izlenme hissinin verdii tedirginlik, pekiti bir an. Glerek karlk verdim. Yok dedi ben kerli ferli, gbekli bir adam beklemitim Sinan zbek denince. Gltk. Soran baklarnn arkasndaki aknlk, yerini bir aabeyin efkatine brakt. te o karlamayla, sanki yllarca birlikte alm, birbirini yllardr bilen iki insann muhabbeti balad aramzda. Felsefelogosa yazmaya giriti hemen. Ortak konferanslara katldk. Konuurken heyecan, comas sarard dinleyenleri. Ciddi itir felsefe konumak. Aylarca uratk birlikte. Fesatoderi kurduk. Kurucu yesidir Fesatoderin. lk etkinliimize geldi Yalovadan, mutlu ve umutlu ayrld aramzdan. Orada neler yaptn anlatt, gel dedi gr bir neler yaptm. Bir ev ina ediyordu geni bahe iinde. Ev yaratyordu. Toplantlarmz orada yapmamz istiyordu. Gel diyordu. Bana hep delikanl grnmtr gr kr salaryla. Salar klnn bir parasdr hep. Giydii iddial renkler srtmaz, bilim adam soyluuyla tar onlar. Bazen mendil cebinden sarkar arpc bir renk. Tam da olmutur yerine. Buradaym der ama barmaz, bakasnda olsa yle durmaz, yadrgatr. Konumalar sanki nefes almadan dinler, not tutar. Sz alr grn aktarr. O an klnn iinden szlr heyecan, cokusu, ocuklar. Ciddi itir felsefe konumak. Yanla, zensizlie sus sa sanki dnya yklacak bana. Susmaz! Bir beyin ameliyat kadar zen ister felsefe yapmak, laubalilik ldrr. Kendisine syleneni unutmaz yllarca zerine dnr hesaplar onunla. Hakszsa sylenilen bekler rvan gnn ama kin tutmaz...

Baktm 1936 ylnda domu. Ben doduumda o Ege Tbb bitirmi. Ne garip ben onu hep altml yalarnda saymm. Akn Karaday nroirurji uzmanyd. Dnyann eitli niversitelerinde alm bir beyin cerrah. Binlerce beyin en plak haliyle gemiti nnden, binlerce ftk ameliyat, en tehlikelisinden. Tp dnyasnn btn kvrmlarnda dolamt hem de akademide. Btn karanlk dehlizlerini bilirdi tbbn ve fakltesinin. te bu yzden keskin bir humorla kaleme ald iki ciltlik Tp Sylencesi sevdiim, nerdiim kitaplar arasndadr. Okuturum tptan gelen doktora rencilerime. O Tanry oynatan meslein, itiraf edilmeyen zibidiliklerini, acmadan tehir eder o eserinde. erden vurur cehaleti ve insann deerden drln. Anlaryla gldrrken acmasz bir eletiri yapmaktadr o can gibi sevdii mesleine. Doktorlara atlan dayaklarn, krtajn tekrar konu olduu bugnlerde, ne dinlenilesi szleri birlikte sonsuza gtrd, zgnm... Sanrm doksanl yllarda tutuldu zihin felsefesine. Anlatt, kafasndaki sorulara cevap bulmak iin tek tek aln byk isimli felsefecilerin kapsn. Bir ada Sokrates misali. Onunki kadar sahici merak ve sorular. Sonucu da Sokrates gibi, alamam cevab ve her ald kap, hayal krkl. Hayal krklklarnn isimleri bende sakl! te bu yzden 1977de Kaliforniya San Diego niversitesine gidii. En nemli uzmanlaryla zihin felsefesinin sorunlarn tartt. km nerdeyse her kitab ald, buldu, getirtti ve okudu. Onunki okuma deil lime lime etme metini, deli ii. Byle okumasn cerrah oluuna balammdr hep. Binlerce sayfa notu olduunu biliyorum. Biz basacaktk bitirseydi kitabn. Bir cerrah gibi okuduundan belki de bitmedi kitab. Bana yle gelir ki yaratmad iin kitab, yaratt Yalovadaki evi. Sustum... Dedim ya kin tutmaz ama rvan gnn beklerdi. Bir rvanna tank oldum: Siz bir bilim adamsnz, beyin cerrahsnz ifadesiyle bilimin ne denli saygn bir i olduunu hatrlatarak, felsefece sylediklerini dete kmse di bir meslektamz. Cevabnda, asl kmsenmesi gereken, felsefe deil tipti. Zira tp bilim deil bir el becerisi bir zanaat onun iin. Dahas saatlerce milim milim kprdatmak iin parmaklar, eli, zeki deil biraz az zeki olmak gerektir... Felsefeye kabul edilmek istenmeyen bir dnrn, rtn ispat k. Sustu meslektamz... Akn Aabey, Yalovaya gel dedi burada yap felsefe toplantlarn. Geleceim dedim. lm o kadar uzakt ki ona, acele etmedim. Gidemedim... imdi elimde Felsefelogosun bu saysyla gitsem mezarnn bana, ne olur ki? ocuklar ve Figen Hoca iin neyse Akn Aabeyin kayb, bizim iin de o. Ail emizden birini kaybettik, gerek bir kayptr bu... Adn yaatmak iin yoldan olmaya devam edeceiz Akn Karaday...

Farkedilemeyen (yeniden basm)


Akn Karaday
nsanlar biyolojik olarak baz eyleri fark eder bazlarn ise fark etmezler, daha dorusu edemezler. rnein insan gz ve kula belirli dalga boyundaki k dalga - parack ve ses dalgalarn fark ederken bunlarn alt ve stndekileri fark edemez. Ani olaylar genelde fark edilir. Byk bir ykm karsnda birden salar bem beyaz olan ve bu deiiklii hemen fark eden kiiler bu durum yllar boyunca yava yava olutuunda bunu uzun zaman sonra fark eder ve arr kalrlar. Bu, insann kendi be deni ile hep birlikte olduundan deiiklikleri fark edememesi nedeniyledir. nsanlar ken dilerinin yalanmalar yannda yaknndakilerin, devaml ilikide bulunduklar kiilerin de yalanmalarn ve onlardaki yava oluan deiiklikleri kolay fark edemezler. Doaldr ki, bir eyi fark etmek iin onun zerinde dikkati younlatrmak ve dnmek gerekir. Evreni farklar oluturur ve evren geleceini bu farklara borludur. Bir eyin fark edilmesi iin kartlar gereklidir. Siyahn fark edilmesi iin beyaz (ya da baka farkl renkler), iyilik iin ktlk, gzellik iin irkinlik gerekir. Ton fark bile nemlidir. Birbirlerine yakn tonlar zor fark edilirken uzak olanlar daha kolay fark edilir. Siyah-beyaz gibi farklar iin kart terimi uygun grlmemektedir. Eski in dncesinde Yin ve Yang kavramlarnda kartlar gerekte kart deil tamamlaycdr. Bu ilke ile Niels Bohr k kuramndaki dalga-parack ikilemini zm ve Danimarka dev letince valye yaplrken kendisine arma semesi sylendiinde Yin-Yang simgesini ve u s zleri semiti: kartlar tamamlaycdr (contraria sunt complementa) (Capra 1991, s. 160)

farkedilemeyen karaday Termodinamiin ikinci yasas farklarla ilgilidir. Entropi yasas denen bu yasaya gre s fark kalmaynca evren lecek ve bylece s lm nedeniyle evren yok olacaktr. Bunun anlam evrenin srmesi iin doal farklarn zorunlu olduudur. Uzun yllar nce svete alrken omurilik zedelenmeleri zerinde deneysel bir aratrma yapmak iin 20 fare gerekti. Bu farelerin hepsinde omurilii zedeleyecek, ilk onuna bir madde vererek bacak hareketlerinin dzelip dzelmediine bakacak, ikinci on farelik grubu da kontrol grubu olarak tutacaktk. Hayvan laboratuvar ynetimine yazdm istem yazsna olduka uzun bir sre sonra yant geldi. Ynetici kurul benimle konumak istiyordu. Bulutuumuzda fareleri ne iin kullanacam sordular. Aratrma tasarsn zetledim. lerinden biri farelerin ac duyup duymayacaklarn sordu. Dorusu byle bir konu o ana kadar hi aklma gelmemiti. Biraz dndkten sonra byk olaslkla ar duyacaklarn syledim, buna kar bir nlem alp almadm sordular. Dorusu byle bir sorunun da hi aklma gelmediini ancak gerekirse ar kesici kullanabileceimi syledim. Son olarak fareleri ka gn sonra dekapite edeceimi (kafasn keserek ldrme) sordular en ok 20 gn iinde yantn verdim. Btn bunlardan olduka skldm ve 20 fare iin harcanan bu zamann gereksiz olduunu dndm belirtmek isterim. Sonu ta ilgili kurul fareleri bana verdiini bildirdi. Kendilerine 20 fare iin yaplan bu ilemin anlamn pek anlayamadm, 20 gnden daha uzun yaamda tutsaydm ne yapacaklarn sorduumda O zaman bu fareleri alamazdn yantn verdiler. Nedenini sorduumda ise unlar sylediler: Fare de olsa bir canlnn uzun sre ac ekmesi insanla ters der. Bize gre bir farenin ksa bir sre sonra dekapite edilerek ldrlmesi, uzun sre ac ektikten sonra ldrlmesine kyasla daha insancldr. svein fareleri ile ilgili byle bir kannn tartmal olduu aka grlmektedir. Ancak baz gerekleri ierdii de kesindir. Bunun son zamanlarda tartlan ve kesin bi sonuca da balanamayan tenazi konusu ile de ilgisi bulunmaktadr. Aslnda bu yaznn kapsamna tenazi girmemektedir. nk tenazi temelinde insanln yapabilecei fazla bir ey yoktur. Aslnda bu bile tartlabilir. Bir insann salnn bozulmasnda eko nominin etkisi nedir? Her trl ekonomik standart salansa tenazi isteyenlerin says ne olurdu? Kuramsal olarak daha az olaca sylenebilir. Ancak uygulamada ok byk bir nemi bulunmamaktadr. nsanlarn byk bir ksm aln yazsna raz olup tenazi is tememekte, byk bir ksmnn ise bundan haberi bile bulunmamaktadr. Bu durum u dizelerle ortaya konabilir; Ne yapsnlar, / Srnsnler mi yerlerde? Acdan yitirsinler mi/ Onurlarn her gn biraz daha, / Bar bar barsnlar m? / nsanlkla ilikileri kalmamken / Aklarna karrken/ drarlarn, dklarn / Yaasnlar m?/ Hibir umarlar olmadan/ Siz! yaam hakkn/Tanmayanlar, onlara/Niin tanmyorsunuz?/ lm hakkn. / Onlar deil mi zaten/ Yaarken lenler./ Cebine atmak paralarn/ Bu yoksul lkenin/ Ve de nlememek bunu/ Dzeltmemek sosyo ekonomik/ Koullar/ Mahkum etmek insanlar/ lmeye, yava yava./ Deil

mi daha doru, Daha nsancl/ Kafasna kurun skp/ ldrmek kiiyi/ Bir anda bitirmek iini/ ldrmektense yava yava. (Karaday 1994, s.25) Doann ekonomisi yannda (bir anlamda Tanrnn ekonomisi) insanlarn yaratt ekonomiye yapay ekonomi denilebilir. Tanr ekonomisi terimi ilk bakta grnd kadar doru deildir. Ekonomiyi, Tanrnn-insanlarn biiminde ayrmak temelde yanltr. Yapay ekonomi bir anlamda uygarln gelimesi ile ortaya kan eko nomidir. Burada doal ve yapay ekonomi terimleri daha uygun olacaktr. Ancak insan da doann bir parasdr. Uygarlk ve ekonomi de onun kafasndan, daha dorusu aklndan kmtr. nsan yaratp ona akl veren, en azndan inananlar iin, Tanr olduundan yapay ekonomi de Tanrnn ekonomisi olmaktadr. Bu durum kitlelerce bu ekonomik dzeni kuran ykseklerde, hikmetinden de sual olunmaz gibi tekerlemelerle tanmlanmaya allmakta ise de, ykseklerden yle bir savunma gelebilir: Hakszlk etmeyin dnn/ Dnn biraz./ Ben size akl niye verdim./ Dnmeniz iin./Neden dnmezsiniz?/Her eyi benim zerime atar,/ Kaarsnz,/ Tm sorumluluklannzdan./ Halbuki dnseniz,/ Ah! Birazck dnseniz,/ Bulacaksnz her eyi/ Her ey dzelecek birden./ Ben size sular / Kolili mi veriyorum./ Pet ieleri ile mi/ Fkryor topraktan sular?/ Ben mi sattm kaynaklar?/ Hakszlk etmeyin/ Ne ilgisi var- bunun/ Hikmetle, mikmede/ Bakn kaldysa eer,/ Bir pnar satlmam/ Ona buna./ Bakn nasl fkrr sular./Topraktan, onurla, zgrce./ Onun bunun ismi mi yazl /Buday baaklarnn zerinde./ Gidin bakn hayvanlar/ Oralarnda buralarnda/ Damg alarlarla m domaktadr?/ Olan ocuklar/ Ellerinde fralarla m?/ Geliyorlar dnyaya,/ Ayakkab boyamak iin./ Hakszlk etmeyin./ Biraz dnn./ Vaz gein bu iki yzllkten/ tenlikle olun bana kar./ Ben size her eyi verdim,/ Sizlere/ dnya yaratldndan beri,/ Bol bol,/Veriyorum vereceim de./ Size bir tek i braktm/ Datm./ Neden datamyorsunuz?/ Doru drst, haka/ Neden bana gnderiyorsunuz?/ Dilencileri./ Benim ellerim mi var,/ Bir ey ver mek iin./ Bana yoo! Hakszlk etmeyin./ Dnn biraz (Karaday 1994, s. 28-29) Belki de bu ekonomiyi u anda baz yerlerde uyguland durumuyla Tanr yer ine eytann ekonomisi olarak nitelendirmek daha doru olacaktr. Fazla insancl ol mamakla birlikte bir canly ldrmenin en kolay ve abuk yollarndan birisi kafasna bir kurun skmaktr. Byle bir yntem ok canavarca grnmekle beraber dier yntemlerle kyaslandnda, rnein karnna kurun skmak gibi, ok daha insancldr. Ancak bu tr yntemler kitle halinde, fazla saydaki kymlara ekonomik nedenlerle (fazla kurun sarf gibi) uygun olmayp, bu amala daha ok gaz odalar gibi yntemler kullanlmaktadr. Yasal

amalarla insan ldrmelerde ise henz yetkin bir yntem bulunamam olup, dnyada farkl yntemler uygulanmaktadr. Asmak, elektrik sandalyesi, uyuturucu zerki vb. Yasal adam ldrmelerde svein farelerinde uygulanan ilke gze arpmaktadr: abuk ve acsz ldrme. Bu nedenle en yetkin yntem en abuk ve en acsz ldren yntem olmaktadr. Baz lkelerde ekonominin yalnz iki esi uygulanmaktadr; retim ve tketim. nc esi olan paylamn uygulanmasn bir yana brakn, tartlmas bile nlenmeye allmakta ve bu amala heryntem kullanlmaktadr Ekonominin nc esi olan paylam son derece nemlidir. Nedeni insanlk ynnden bunun son derece anlaml olmasdr. Bunun altnda yatan da svein fareler inde bana bildirilen sonutur. Bir insann kafasna bir kurun sklarak ldrlmesi, zor durumda braklarak uzun srede ac eke eke lme mahkum edilmesinden ok daha insancldr. Bu alk gibi bedensel aclar olabilecei gibi ocuklarna yiyecek ekmek bu lamamak gibi tinsel aclar da olabilir. Bunun daha da ac olan yan insan kitlelerinin bu durumun farknda olmamalardr. Jos Ortega y Gasset 20. yzyln balarnda dnyann geleceini nceden kestirmiti. yle diyordu: Di arsnn birazcn, benim yerime ar duyabilsin diye bakasna devredemem... yle ki yaam yalnzlktr, temelli ve yaln yalnzlk. Gene de, ya hut tam da bu nedenle, yaamda arkadalk iin, toplum iin, birlikte yaamak iin dile getirilemeyen bir arzulay vardr (Ortega y Gasset 1962, s. 76). Benden baka olan, beni kuatan her eydir: Fiziksel dnya ve baka insanlarn dnyas, toplumsal dnya da. Etrafmdaki eylere yahut bakalarnn dncelerine, beni etkilemeleri iin izin verirsem, kendim oluum biter ve bakaln, deimenin, karkln acsn ekerim. Bakalk du rumundaki, kendisinin dndaki insan, zgn karakterini yitirmitir ve sahte bir yaam srer. (Ortega y Gasset 1962, s. 91) Sonuta yalnzlktan kurtulmak iin toplumlaan insan kiiliini koruyamamakta ve ortaya kiiliksiz, zevksiz, niteliksiz, ne yaptn bilmeyen, oradan oraya bilinsizce savru lup duran amasz kitleler kmaktadr. Ortega y Gasset bu kitleleri (masses) oluturan insan kitle-insan (mass-man) yle tanmlamaktadr: Tm haklar olan ancak hibir so rumluluk tamayan (Ortega y Gasset 1957, s. 188) Bunlarn karakterini mark ocuk (spoilt child) psikolojisi olarak nitelendirmektedir Ortega y Gasset. Ona gre mark u an lama gelir: marklk, kaprise snr koymamak demektir; her eyi yapmasna izin verildii ve hibir balanmas olmad izlenimini vermektir (Ortega y Gasset 1957. S. 28-59) Bu kitlelerin en belirgin ve zc zellii bazlarnca uzun ve acl bir lme mahkm edil diklerinin farknda olmamalardr. Bunun nedenlerinin en nemlisi baz kii ve kurumlanl kitlelerin gereklerinin farknda olmamalar ve kiilik kazanmamalar iin her trl ynte mi kullanmalardr. Sayn Alatlnn Schrdinger in Kedisinde belirttii kitlesel anazinin nedeni belki de budur. (Alatl 1999) Ortega y Gassetin kitleleri bugn ounluktadr. Bu kitleler kendilerinin uzun sre ac ekerek lmeleri karlnda byk paralar kazanan szde byk sanatlarla birlikte popolarn sallamakta, gbek atmakta, malarda attklar goller karlnda ok byk paralar alan futbolcular grtlaklarm yrtarcasna bararak alklamaktadrlar. Bu bilinsiz kitleler bu paralarn temelde kendi ceplerinden ktnn 12

ve bu paralar alanlarn kendilerini ve ocuklarn uzun sreli ve acl bir lme mahkm ettiklerinin farknda bile deildirler. Arkada bu oyunlar dzenleyen politikac ve iadamlar ise ks ks glmektedirler. Bu konuda bir yazmda yle yazmtm: Siyah-beyaz futbolcular gol attktan sonra tribnlere, taraftarlarnn nne gidip dans figrleri yapmaktalar. Tribndekiler slogan atmakta, barp armakta, yerlerinde zplayp durmaktadr. Gen bir arkc sahnede hem oynuyor, hem ark sylyor, hem uyaryor oynama kdm, kdm! Gen arkcnn oynama demesine karn tm izleyiciler oynamaktadr kdm, kdm. Gen arkc hem ark sylyor hem oynuyor. Oynama kdm, kdm! Tm stadyumdakiler hep bir azdan tekrar ediyor, oynama kdm, kdm! Ama oynuyorlar, sevin lklar atyor, cokularndan baygnlk geiriyorlar. Siyah-beyaz futbolcular milyarlarca lira transfer creti, gen arkc bir erez reklam iin yine milyarlarca lira reklam creti alm oynuyor. Ya tribndekiler niye oynuyorlar? (Karaday 1996, s. 56-57) Kaba gerek udur: Baz kiiler kiiliksiz kitleleri kafalarna kurun skp, deka pite edilen deney fareleri gibi ldrmeseler de, uzun srede yava yava ac ektire ektire lmeye mahkm etmekte, daha a ldrmektedirler. Bu bilinsiz kitleler de durumun farknda olmakszn, daha da acs durumu fark etmek iin hibir aba gstermeksizin ken dilerinin lmlerine neden olanlarla birlikte alk tutup gbek atmaktadrlar. Bana isveli farelerin verilmesi iin inceleme yapan hayvan aratrma labarotuvar grevlilerinin bu iki lm trnden hangisinin daha insancl olduu hakkndaki kanlar zerinde nemle durulmas gereken, son derece dndrc bir sorundur.
Metini gzden geirip Ortega y Gasset'den yaptm evirileri dzelten Prof. Ulu Nutku ya teekkr boluyum.
DPNOTLAR * Bohr, Niels: (1885-1962) DanimarkalI fiziki. Atom yapsn aklamak iin kuantum kuramn kulland. 1922 de Nobel fizik dln ald. * Bilim uruna bile farelerin uzun sreli deneylerde ac ekmelerine kar kan insan dncesi, baz lkelerde insann bile uzun sre ac ekerek lmesine izin vermektedir. Bunda bilimin bir yarar olup olmad ise tartmaldr. Bu sreleri tasarlayanlar baz politikac, iadamlar ve onlarn yalakalar olduundan bunlarn ok verimli deneyler olabilecekleri dnlemez. Ayrca bu kiiler bu olaylar tasarlarken (daha doru bir terimle tezghlarken) doaldr ki bilimsel bir ama gtmemektedirler. Yine de sonularndan eitli alanlardaki bilim adamlar yararlanmakta ve bunlarla ilgili yaynlar yapmaktadrlar. Burada nemli olan bu tr alma ve yayn yapan kiilerle Nazi Almanyas to plama kamplarndaki mahkmlar zerinde tbbi deneyler yapan doktorlar ve bilim adamlar arasnda dorudan olmasa bile dolayl baz benzerlikleri olup olmaddr.

13

* Ortega y Gaset, J.: (1883-1955) spanyol filozof ve hmanisti, insann o zamanki bireysel yaamn yaln gereklik olarak grd ve kitleler aydnlardan oluan bir aznlka ynetilmezlerse tam bir kaos ortaya kacana inand. [Bugn Ortega y Gassetnin ngrd tam kaos ortaya kmsa da, tarihsel sre aydnlarn ynetimin bu kaosu nleyecei tezini dorulamad] Belki de Ortega y Gassetnin kitle-adam (mass-man) olmak istemeyen, kiilik ve benliklerini ko rumak isteyen bireyler kendilerine ayr bir dnya yaratarak iine gizlenmekte, bylece Laingin izofrenleri olmaktadrlar (Lang 1993). Bu durumda normal olann Laingin insan m yoksa Ortega y Gassetnin kitle insanm olduunu syleyebilmek son derece zor olmaktadr. Belki de izofrenlerin normal olduunu syleyen Laing hakldr. Aslnda bugnn koullarnda normal insanlarn; bu iki kesim arasnda kalan, kiiliinden dn vermemesi yannda kendini toplumdan da soyutlamayan ve kiiliini korumak iin kahramanca dven, bir avu birey olarak tanmlanmas daha doru grnmektedir.

Kaynaklar
Alatl, A.: (1999) Schrdingerin kedisi. [ Kabus] stanbul: Boyut Capra, F.: (1991) The Tao of Physics. Boston:Shambala Karaday, A : (1994) Se.Giiv.Kur. Adana: .. Matbaas Karaday, A.: (1996) Zavall Lavoisier. Adana:.. Matbaas Laing, R.D. : (1993) Blnm Benlik. stanbul: Kabalc 23/7. Ortega y Gasset, J.: (1957) The Revolt of the Masses. New York: W.W.Norton & Com pany. Ortega y Gasset, J.: (1962) Man and Crisis. New York: W.W.Norton & Company

Sava ve felsefe (yeniden basm)


Akn Karaday
Duruker Keeganin A History of Warfare adl kitab Trkeye Sava Sanat Tarihi olarak evrilmitir (Keegan 1995). Warfare in sava sanat olarak evrilip evrilemeyecei tartlabilirse de, savan bir sanat olup olmad tartma gtrr grnmektedir. Sun Szu ise kitabnn adnda sava sanat olarak nitelemektedir (Sava Sanat: The Art of War). Bunu kabul edersek yle bir soru kar karmza: Ne sanat? Buna olduka yaln bir yant verilebilir: Adam ldrme sanat. Sava konusunda fikir edinmek isteyen biri bir ansiklopedide en azndan konuya bakmaldr. Sava, pasivizm ve militarizm. Szck daha geni anlam ile alndnda, rnein yaam sava (Struggle for life), iin iine Darwin ve evrim kuram da girecektir. Sava ile ilgili klasik kitap gsterilebilir. Bunlar: Clausewitz in Sava zerine (Clausewitz 1997), Sun Tzu nun Sava sanat (Sun Tzu 1998) ve yukarda sz ettiim Keegann Sava sanat tarihi'dir. SunTzunun kitab hakknda birok yorum vardr. Bunlardan en nemlisi General Tao Hanzangn yorumudur (Sun Tzu iinde, s. 63-131). Mao etungun da sava ve felsefesi zerine kitaplar vardr. rnein eliki zerine. (Mao 1992) Bunlardan en nllerinden biri Clausewitzin kitab olup, kitaptaki en nemli sav Savan politikann devam olduuydu. Hitler bir Clausewitz hayranyd. 1934 ylnda Mnihte yapt bir konumada Hibiriniz Clausewitzi okumamsnz ya da okumusanz, bugne nasl uygulanacan renmemisiniz, diyerek toplantya katlanlar yermiti. 1945 nisannda Berlinde yaamnn son gnlerinde Alman toplumuna politik vasiyetnamesini hazrlarken. Ulamaya alt amalarn hakl gstermek iin szn ettii tek kii byk Clausewitz olmutu. (Keegan 1995, s. 552)

Keegan kitabnda Trkiye ve Atatrk iin unlar yazmaktadr: Birinci Dnya Savanda yenilgiye uram lkelerin hemen hemen hepsinde, 1920lerde paramiliter partiler ortaya kmaya balamt. Yalnz Trkiye de durum farklyd. Mttefik devletler Ortadouya yaylm Osmanl mparatorluunu dattktan sonra, Trklerin anavatann yaratan kurtarc Atatrk ilk kez sava ruhuna sahip olan ulusunu lml gre dndrmeyi baarmt. (Keegan 1995, s. 543-544) Byk bir asker olan Atatrkn ne kadar byk bir hmanist olduunu gsteren ve hepimizin gsmzn kabarmasn gerektiren bir baar. Atatrkten sz almken sava ile ilgili ilgin bir gerein ortaya konmasnda yarar vardr. Atatrk hibir saldr savanda yer almam olup, katld tm savalar savunma niteliindedir. Bu bir gerei vurgulamaktadr: Hakl olabilecek tek sava tr savunma savalardr. Bunun altnda yatan bir kimsenin kendini, oluk ocuunu ve vatann saldrganlara kar korumacnn en doal hakk olmasdr. Atatrkn bu konudaki dncesi u szleriyle zetlenebilir: Yurtta sulh, cihanda (dnyada) sulh. Burada yle bir soru sorulabilir. Savan ve adam ldrmenin hakls haksz olur mu? Buna olumlu yant vermek kanlmaz grnmektedir. ok uzun zamandan beri insanlk savalarn yasalarn belirlemeye almtr. Bir savaa ne zaman izin verilip verilmeyecei (Uluslar aras hukukularn deyiiyle ius ad bellum) ve bir sava iinde nelere izin verilebilecei (ius in bellum) yasalarla kstlanmaya allmtr. Eski devirlerde, ancak bir devlet ya da grevlilerine kar hakaret ve de yaralama olduu zaman kan savaa hakl sava gzyle baklyordu (Keegan 1995, s. 568). rnein Avusturya veliaht Franz Ferdinand ile karsnn Bosnada Gavrilo Prensip adnda bir Srp milliyetisi tarafndan ldrlmesinin I. Dnya Savann nedeni olmas gibi. Ancak aktr ki byle bir neden savan asl nedeni olmayp sadece grnen nedendir. Bunlarn altnda ok daha farkl nedenler bulunmaktadr. nl Hollandal Protestan avukat Hugo Grotius (1583-1645) ise hakl ve haksz savalar tanmlayabilmek iin abalad ve haksz sava aan taraflarn bu hatalardan dolay ceza grmeleri gerektii grn ortaya att. (Keegan 1995, s. 568) 18. ve 19. yzyllarda Grotiusun tanmlar gz ard edildi. Bunun nedeni uluslarn Machiavellist kavramlardan etkilemesiydi. Ancak bu umursamazlk doktrini 19. yzyln sonunda toptan yok edebilecek gte silahlarn ortaya kmasyla en gl devletleri bile korkutmaya balad. 1899 ve 1907 tarihlerinde toplanan Lahey konferanslarnda byk gler istedikleri anda sava ilan etme zgrlklerine biraz olsun kstlama getirmeyi kabul ettiler. (Nasl savaacaklar konusu ise, birincisi 1865te on iki byk g tarafndan imzalanan Cenevre szlemesiyle dzene konmutu.) Birinci Dnya Savann balama koullar Lahey hareketi ile alay eder gibi grndnden, bu konferansn ruhu 1918de toplanan Milletler Cemiyetinin Anayasasnda yeniden glendirildi. (Keegan 1995, s. 569) 1928 ylnda savalar zerindeki yasal kstlamalar Paris antlamas ile son halini ald. Tam ad Savatan Kanmak in Genel Antlama olan Paris Antlamas, Milletler Cemiyeti Anayasasndan bamsz olarak, imzalayan lkelerin tmn, gelecekteki anlamazlklarn bar yollarla zmeye zorunlu klyordu. (Keegan 1995, s. 570) Bugn btn bu 16

felsefelogos 2012/2 abalara karn koyulan kurallar hibir lkenin umursamad ak, zc ve dndrc bir gerektir. Gl lkeler bu konuda hibir kural tanmamakta ve kendi paa gnllerine gre istediklerini yapmaktadrlar. Bu kurallar yrtmekle sorumlu olan Birlemi Milletler ise hibir ey yapamamaktadr. Tm yaptklar Dostlar alverite grsn. niteliindedir.
***

Adam ldrme sanat gibi bir yant ilk bakta insan dehetle rpertmekte ise de, biraz ince dnldnde byle bir sanatn insanlk iin gerekli olup olmadnn tartma gtrr olduu grlr. Topluma zarar verme snrn aan kiilerin ortadan kaldrlmas gerekli grldnde gerekten bir sorun olan bu sanat, bu konuda ok ince tekniklerin ortaya kmasna neden olmutur. En sonunda adam ldrmenin insanlkla hibir ekilde badatrlamayaca sonucuna varan insanolu, bu sanat tmyle adalet sisteminden kaldrma abasna girmitir. Baz yerlerde bunu uygulayan uygarln bunu tm dnyada uygulama abalar srmektedir. Baz yerlerde ciddi direnile karlaan bu abaya kar direniin bir nedeni byle bir uygulamann adalet kavramyla temelde atmasdr. lk bakta en doru olann ksasa ksas gibi karlkllk temeline dayanan bir sistem olduu dnlebilir. Birinin gzn karan birine uygulanacak tam adalet onun da bir gznn karlmasdr. Daha da tesi o hangi gz kardysa. Sa ya da sol, onun da ayn gznn kartlmas gerekecektir. Bunun da tesinde onun gz de kendinin gz karrken kulland yntemle kartlmaldr. Gryor ki bu byle sonsuza kadar srp gider. Ancak adalede zaman arasndaki sk iliki nedeniyle yasal konular felsefe konusu yaparak srncemede brakmak kendi bana adaletsizliktir. Her ne kadar lkemizde uygulanamayan bir kuralsa da bu gerek yle belirtilmitir: Gecikmi adalet adaletsizliktir. Bunun yannda ipak adalette adaletsizlik olup, sonu yargsz infaza gitmektedir. Bunun yannda be kii ldren birinin ortadan kaldrlamayp. daha sonra baz politik amalar ya da yeterli zihinsel yetenekleri kalmayp yaknlarnn etkisi altnda davranan baz politikaclarn kararlar ile affa urayp topluma karmalar ve bir be kii daha ldrmeleri de manta aykr gelmektedir. Aradaki bu byk elikinin nedeni dz mantk ile (Aristoteles mant) uygar insan mantnn farkl olmasdr. Bu konuyu hukuk felsefesine brakarak sava konusuna geelim.
* * *

Sava toplu halde insanlarn ldrlmesidir. Yukarda adam ldrme sanat olarak tanmladm bu etkinlik, uygarln ilerlemesiyle (!) ok zcdr ki topyekn savaa dnm ve bu tanmn iine kadn ve ocuklar da katlmtr: Adam kadn ve ocuk ldrme sanat. Atatrk bunu ok nceden grm ve u szleriyle belirtmiti: Hatt mdafaa yoktur, sath mdafaa vardr: Savunma izgisi yoktur, savunma alan vardr. Bu arada savaa yeni bir boyut eklenmi gerilla sava bir sre sonra daha da ileri bir evreye 17

savas ve felsefe karaday ulalmtr; Terr. Bu evre bir anlamda vahetin son dzeyidir. Aslnda valyelik devrinde baz kurallara uyulan bir gsteri gibi yaplan bu etkinlik sonunda hemen hemen hibir kuraln kalmad yengi iin her yntemin kullanld bir duruma gelmitir. Ne yazk ki, bunlar nlemek iin kurulan kurumlarn koyduu kurallar hi bir ie yaramamaktadr. Burada yle bir soru sorulabilir: Sava salt faydasz ve gereksiz bir etkinlik midir ve tmden ortadan kaldrlabilir mi? zcdr ki insanolunu iki! (dual) zellii srdke buna olumlu bir yant vermek olanakszdr. yi ve kt. Bu konuda Kant unlar sylemektedir: kt tarihin sreleme ve geliiminde iyi nn kayna olmak zorundadr. Yine bunun, kendisinden hakiki bir ahlaksal uyumun meydana gelebilecei ikilik olduu sylenebilir. Toplumsal dzen kendine zg idesi, tek tek kiilerin istenlerinin b:r genel uzlam altnda toplanmasnda deil, tersine bu istenlerin kendi zel tarzlar iinde birbirlerine kartlk iinde bulunmalaryla olumaktadr. (Gnay 2003, s. 105) Ktler olduka sava daima sregelecektir. Ktler olmazsa olmaz m sorusunun yant da olumsuzdur. Olmaz nk iyilerin varl ktlere balanmtr. Biri olmazsa teki de olmaz. Aslnda evrenin var olabilmesi de bu ikili sistemin alabilmesi ile olasdr. Bu konuda termodinamiin ikinci yasas (entropi) geerlidir. Sonuta unu kabul etmek koulu ortaya kar: Kartlar birbirlerine kar deil, birbirlerini tamamlaycdr (Contraria Sunt Complementa) Bu durumda yaplacak; sava tmyle reddetmek deil, olas olduunca snrl kalmasna, kanlmaz olduunda insanla ok ters dmeyecek kurallara gre yaplmasna ve iyilerin kazanmas iin gereken felsefi eitimin tm dnyada yaygnlatrlmasna almaktr. Savan kanlmazlna bir rnek gerekirse, Einstein gibi u bir pasifistin bile (askerlik yapmamak iin Alman vatandalndan km ve bir sre vatansz olarak yaamtr) Adolf Hitler in yaptklar karsnda savaa bavurulmasnn gerektiini kabul etmi olmas verilebilir.
***

Bu konunun incelenmesindeki en nemli sorun, savan nasl nlenecei, daha dorusu benim yukarda belirttiim koullara nasl indirgenebileceidir. Bunu gerekletirebilecek tek kurum bir Dnya devleti ya da hkmeti olarak grnmektedir. Bylelikle, bu amac gerekletirecek merkezi bir rgt ortaya kacaktr. u anda bunun yerini tutacak baka bir seenek de yoktur. Bu devletin vatandalar da doallkla Dnya vatanda olacaklardr. Einstein bu konuyu inatla savunmusa da, aslnda bu dnce ok daha ncelere, antik ada Senecaya kadar gitmektedir Bu dncenin temeli ona gre insanlarn eitlii temeline dayanmaktadr: . . . ruh tanrdan gelen bir soluk olduu iin insanlar birbirine eittir. eitli snflandrmalar, deerlendirmeler ise insann gururunun ve hakszln yol at eylerdir. nsanlarn eitlii dncesi, yeryznde bir tek devletin kurulmas ge rektii dncesinin de temelidir. Bu dnceye bal olan Seneca, kendini bir dnya yurtta olarak kabul eder. Seneca'nn kendini dnya yurtta olarak tanmlamasndaki ama, aklsall korumak ve onu hakszlklara ezdirmemek iin bir tek devletin gerekli olmasdr. Dnya yurttann grevi de, yaamdaki akl dlklar gc yettiince eitli

18

ekillerde eletirmektir. nsann onurlu bir ekilde yaamas iin evrensel bir devletin yurtta olmas, evrensel bir devlet anlaynn olabilmesi iin de tek tanr anlaynn varl gerekmektedir nk ancak tek bir tanr evrenselliin koulu olabilecektir. (Gnay 2003, s. 35) Tek tanr anlaynn tm dnyada uzun bir sreden beri hemen hemen kesin kabul grm olmasna karn, tek devlet kavramnn kabul grmek bir yana doru drst konu bile edilmemesi, edildiinde de iddetle kar klmas gerekten artc ve dndrcdr. Stoaclk da benzer dncededir: Ama Stoacln dnd toplum, antik Yunan site devleti deildir. Bir imparatorluk altnda yaayan insann felsefesi olarak Stoaclk, daha evrensel bir toplum dncesine dayanr. Onlara gre btn insanlar, yaratclarndan dolay kardetirler ve evrenin yasas onlar birbirine balayan yasadr. Stoac iin vatan artk site deil dnya olarak grldnden, bu anlayn sonucu olarak dnya yurttal kavram ortaya kmaktadr. Anayasas doa yasas olan bu dnya devleti, btn insanlarn ve tanrlarn da iinde yer ald bir kozmopolistir. (Gnay 2003, s. 35) Kant . . . yetkin bir dnya yurttal birliini, insan soyunun hedefi klan bir doa planndan sz etmektedir. (Gnay 2003, s. 106). Ayrca Kantn Dnya Yurttal Bakmndan Bir Genel Tarih Dncesi adl yazs dokuz nerme ve bunlarn temellendirilmesinden olumaktadr. (Gnay 2003, s. 107-108) 1946 ylnda Einstein bu konuda unlar yazmt: Tek koruma umudu barn devletler st bir yolla gvenceye alnmasdr. Yarg kararlaryla devleder arasnda atmalar zebilen bir dnya hkmeti yaratlmaldr. (Einstein 1995,138) Bar ve gvene giden tek bir yol vardr: devletler st bir rgt. (Einstein 1995, s. 147) BM Dnyas dergisinin 1947 yl saysnda Einsteinn bir ak mektubu yaymland. Bu mektupta Einstein bir dnya hkmetinin gereini vurguluyordu. Tm dnyay kapsayacak bir hkmet olanaksz olursa, onun yerine ksmi bir hkmet kurulabilirdi. Bunun yannda Sovyetler Birliinin kar kmasnn bu ksmi hkmet seeneinin nedeni olduunu ileri srd: Kar kanlarn olaca doaldr. USSRnin-ki dnya hkmetine ana kar kan olarak gsterilmektedir.- gerek bir gvenlik salayacak adil bir neri getirildiinde kar kma durumunu srdrecei hi de kesin deildir. (Einstein 1995, s. 159) Beklenilebilecei gibi, en iddetli tepki Sovyetler Birliinden geldi En nl drt bilimci, S. Vavilov, A N.Frumkin, A.E Jofff ve N.N.Semyonov Dr. Einstein in yanl nosyonlar adl bir mektup gnderdiler. (Einstein 1995, s. 161-168) Einsteinn bu mektuba yant aadaki satrlarla son buluyordu: Dnya hkmeti fikrini desteklerken, baka kiilerin ayn ama iin alrken akllarnda neler olabileceini dikkate almadan, zihnimde sadece bu var. Dnya devletini savunuyorum nk insann kendini iinde bulduu en korkun tehlikeyi ortadan kaldrmak iin olas baka bir yol olmadna inandm. Total ykmdan kanma amacnn tm dier amalar zerinde ncelii olmal. (Einstein 1995, s.175) u anda Sovyetler Birliindeki deiiklikler nedeniyle Einsteinn o zamanki dncesi tersine dnd ve bir Dnya Devleti kart en byk g ABD oldu. Bu yazmalar o zamandan bu yana unutuldu. Dnya vatandal ve hkmetini vurgulayan baka bilimciler de vardr: En iyi teknisyenler bile

iyi birer vatanda olmal; vatanda derken, dnya vatandalarn kastediyorum, u ya da bu mezhep ya da ulusun vatandalarn deil. (Russell 1963, s. 177) Bu grevler baarlrsa konferans, daha imdiden iki kez teebbs edilen, dnya yetkesi yaratlmasna kadar ilerleyecekti. nce devletler ligi ve sonra Birlemi Milletler. Bu soruna burada girmeye niyetim yok, sadece bu zlmeden herhangi bir arenin devaml bir deeri olmayacaktr diyeceim. (Russell 1963, s. 244) Ancak insan, zekasna karn, insan ailesini tek bir aile olarak dnmeyi renemedi (Russell 1963, s.207) Bu konuda dier dnrlerin dedikleri: Kant gibi Saint-Simon da srekli bar umudunu birlemi uluslar fikrine balamtr: Avrupa ancak ierdii tm uluslar hkmetlerinin zerinde yer alan ve onlarn anlamazlklarm yarglama gcne sahip olan genel bir parlamentonun stnln tanrsa kurulabilecek en iyi dzene sahip olacaktr. (Timuin 1997, s.675) Alman deilim, Yahudi, Hristiyan ya da talyan deilim, dnyann yurttaym ben.(Reich 1990, s.98) Diyelim, u diplomatl artk kesmeni, bunun yerme, btn lkelerin ayakkabclar, marangoz, makinist, teknisyen, doktor, eitimci, yazar, ynetici, madenci ya da iftileriyle mesleksel ve kiisel bir kardelik kurmam nersem, tm inli ocuklarn ay ana en rahat uyacak pabucun nasl olmas gerektii konusunda tm dnyann ayakkabclar ortak karar verse, insanlarn donmaktan nasl korunacan dnme iini dnyan madencilerine braksan, yeni domu ocuklarn olas gszlk, akl hastal gibi eylere kar nasl korunmas gerektii konusunda btn lkelerin ve uluslarn eitimcileri karar verse, ne dersin? nsan yaamnda ok doal ve gerekli olan bu tr eylerle karlasan ne yaparsn, kk adam? (Reich 1990, s. 152) Einstein ve Russellin yukarda bildirdiim fikirleri ele alnp, merkezi bir yetke oluturulup, bylece bir dnya devleti, dnya hkmeti ya da baka bir kurumla insanlarn ve insan toplumlarnn sapk ve kt huylu kresel davranlar denetim altna alnmadka, kreselleme hibir kural ve dzenleme bulunmakszn srecek, etik ve insancl deerleri bozacaktr. Bu tr bir kresellemeye kapitalizmde olduu gibi vahi kreselleme denebilir. Bu tr bir kreselleme Shilling tarafndan yle anlatlmaktadr: rnein, kreselleme ele alndnda, uluslar aras ticaret merkezi olarak bedenlerin; beden imgelerinin ve beden hizmetinin kresel dngs ile ilgilenecektir. (Phizacklea 1990, Shillingde) Bu posta ile smarlanan gelirler Bangkoka dinlence seks turlar ve hatta ocuk kleliini ierir. Daha az dramatik beden ticareti spor alannda olmaktadr. rnein, majr Amerikan beyzbol liglerinin Dominik cumhuriyetinde akademileri vardr ve bunlar (Klein 1991, Shillingde) sistematik olarak bu ulusu en iyi spor yeteneklerinden soymaktadrlar. Bunlarn tm tamamen ayr olgulardr ve kreselleme srecinin en ortasnda bulunan bedeni ktye kullanma srekliliinin zerinde durduu grlebilir. (Shilling 1993, s.20) Bu satrlardaki yanlg kresellemenin yanl tanm ve yanl anlalmasnda yatmaktadr. Bu tr bir kreselleme denetimsiz ve vahi kresellemedir ve insan bedenindeki kanser ile kyaslanabilir. Dnya devletinin gereklemesi durumunda, nemli bir sorun ortaya kacaktr: Ulus-devlet ve okuluslu holdinglerin gelecei ne olacaktr? Bunu sanrm Rifkin vermektedir: Bu nedenle biyosferk kltre gei baskn politik kurumlar olarak ulus-devletin ve ilksel ekonomik kurum olarak ok uluslu irketlerin 20

sonunu belirleyecektir. (Rifkin 1991, s. 4) Aslnda Rifkinin bu fikirleri yanl anlalabilir. Ulus devletin sona ermesi ulusal kltrlerin ortadan kalkmasn gerektirmez. Uluslar kendi ulusal kltrlerini, yaznlarn, sanatlarn, danslarn koruyabilirler. Korunmayacak olan sava ve saldrgan kltrlerdir. Bu gnk durumlaryla tm dnyay smren ok uluslu irketlerin sonunun gelmesi de insanlk iin byk bir kayp olmayacaktr.
***

Kresellemeye kar kanlar Einstein, Russell, Kant ve dierlerinin fikirleriyle elikiye dmektedirler. Bu eliki, kresellemeyi sadece ekonomik bir olay olarak ele almalar sosyal ynlerini hesaba katmamalardr. Bu kiiler bir anlamda kendilerini akll, Einstein, Russell Kant ve dierlerini aptal zannetmektedirler. Kreselleme dnyann kaderi olup, kanlmaz bir sonutur. Yaplacak bunun zaten u anda vahi kreselleme olarak uygulanan biimine bir son verip, toplumsal adaleti salayacak sosyal kurallar da (gelirin mmkn olduunca eit paylam gibi) yetki kapsamna alan bir dnya devletinin denetimi altnda uygulanmasn salamaktr. Nobel ekonomi dl alan Joseph E Stiglitz toplumsal adaleti yle tanmlamaktadr: Toplumsal adalet toplum bydke toplumun kazanlarndan fakirlerin de pay almas, kriz zamanlarnda toplumun aclarn zenginlerin de paylamas. (Stiglitz 2002, s. 99) Stiglitzin bu tanm tm dnyada geerli olmas iin yapt aktr. Dnyada sava ve terr sona erdirmenin tek yolu tek bir dnya olduunu kabul edip bir dnya devleti kurmak ve dnyann ynetimini ona brakmaktr. Aslnda Birlemi Milletler ve ncs Milletler Cemiyeti bu amac gerekletirmek iin kurulmutu. Ancak baz zengin ve gl uluslarn klesi olmaktan ileri geemedi. Kendilerini Einstein dan akll zanneden ve devaml kresellemeye kar kan tm dnrlere duyurulur.

Kaynaklar
Clausewitz C von (1997) On War. Ware: Wordsworth classics Einstein A (1995) Out of my later years New York: Citadel Gunay M (2003) Felsefe Tarihinde insan sorunu. zmir Ilya Karaday A (1994) Tp sylencesi Adana: ukurova Matbaaas Keegan J (1995) Sava sanat Tarihi. stanbul: Yeni yzyl tarih dizisi Mao (1992) Teori ve Pratik. Ankara: Sol y. iinde (eliki zerine s 24-63) Reich W (1990) Dne Kk Adam. stanbul: Payel Rifkin J (1991) Biosphere Politics. New York: Crown Russell B (1963) Portraits from Memory. Shilling C (1993) The Body and Soc.al Theory. London: Sage publ. Stiglitz J E ( 2002) Kreselleme. Byk Hayal Krkl. stanbul: pan b Sun Tzu (1998) The Art of War Ware Wordsworth classics Tao Hanzang (1998) Sun Tzu iinde s 63-131 Timuin A (1997) zgr Prometheus. Istanbul: nsancl

21

Bir tutarszlk dizgesi: Jeremy Benthamn inan konusundaki grleri


Asl avuolu
Faydac teorinin en nemli temsilcilerinden olan Jeremy Bentham, tm retisini bireylerin fayda peinden komas gerektii ilkesinden hareketle tesis etmektedir. Buna haz gre, insanlarn doalarnda, onlar yneten ve davran biimlerini ynlendiren, ve ac 1. olarak tanmlanan iki efendi vardr Kiiler, yneticilerinin, yani efendilerinin buyruklarna uyarak hazza ulama ve acdan kanma saiki ile hareket etmektedirler. Zira haz ve acya gre eylemde bulunmann dnda faydal olan ya da kiiyi mutlulua gtren baka bir edim yoktur. O halde, haz ve acnn dnda kiileri herhangi bir trde davran sergilemeye iten bir g ya da neden bulunmamaktadr. Saydmz bu prensipler Benthamn dncesinde her bir davrann sebebini, hazz elde etmek, acdan ise kanmak olarak belirlemektedir. te bu nedenle Benthamn teorisinde deerli olan, ahlakl olan, hukuki olan, kymetli olan, 2 Haz iyi olan her ey haz verici olma snavndan ald sonuca gre deerlendirilmektedir. verici olan ise, kukusuz bireye fayda salayan bir ey olacaktr. Bu akl yrtme sonucunda Benthamn sisteminde mutluluk, haz, ac yoksunluu, iyilik vb. gibi tm ilkeler fayda ad altnda toplanmakta ve genel olarak fayda getiren davranlar onaylanmakta yani ahlakl
1 Jeremy Bentham, An Introduction to the Principles of Morals and Legislation, in The Works of Jeremy Bentham Volume: 1,( Elibron Classics, 2005), 1 2 Jeremy Bentham, Theory of Legislation, (Elibron Classics, 2005), 253

jeremy benthamm inan konusundaki grleri cavusoglu bulunmakta, fayda getirmeyenler ise onaylanmamaktadr. Benthamc bu bak, tm ahlak ve din retilerinin yantlamaya alt yi ve Ktnn belirleyici ilkesi nedir? sorusuna, bu ilkenin fayda olduu cevabn veren bir retidir. Makalemizde, Benthamn fayda teorisinin ilkeleri ile ina etmi olduu toplum teorisinde, dini inanlara verdii deer ve ona ayrd alan konusundaki dncelerini serimlemeye alacaz. Bu konuyla ilgili olarak, ilk nce, Benthamn, ldkten sonra vcudunu miras olarak kurucusu da olduu University of Collegea braktn belirtmemiz gerekmektedir. Bunun nedeni Bentham iin olduka aktr. Bu niversitede bilimsel ynden ilerleme kaydedilecek almalar yaplmaktadr ve Bentham da vcudunun bu almalar iin kullanlmasn istemektedir. University of Collegen Bentham iin dier nemli zellii ise, kurumda dini ierikli snavlarn uygulanmyor olmasdr. te bu miras bize Benthamn inanlarla ilgili kiisel dncesini gstermektedir. Zira onun miras konusundaki seimi, dine ve inanlara eitimde, yani bilimde yer verilmesini onaylamadnn iaretidir.3 Ayrca Bentham, liberal gelenee mensup bir filozoftur ve dini konularla ilgili grlerinde temel prensipleriyle gelenekle uyumaktadr. O, mensubu olduu gelenek gibi, inanlarn politik hayata ekil vermesi gerektiini ya da eitim sisteminde yer almasn reddederek inan alan ile toplumsal alan birbirinden ayr tutmak gerektiini dnmektedir. Ayn ekilde liberal gelenek, dinin politik taleplerinden vazgemesi gerektiini ve mevcut dzenin destekleyicisi bir nitelie brnmesi gerektiini savlamaktadr. almamzda Bentham'n bir taraftan fayda teorisinin ileyiini salamaya alrken dier taraftan liberalizmin temel ilkesi olan birey anlayna sadk kalarak dini ve inanlarn varln, sisteminin iine eklemleme konusundaki grlerine deinilecektir. EPSTEMOLOJK VE FAYDACI BAKI Benthamn inan konusu ile ilgili grlerini anlamak iin, onun Tanrnn varlnn bilgisi konusunda ne dndn anlamamz gerekmektedir. EPSTEMOLOJK BAKI
4 Bentham, varlklar kategorize ederken;Hayali/fktif varlklar Gerek varlklar eklinde bir ayrm yapmaktadr. Bu ayrma gre, duyularla alglanabilecek olan varlklar gerek varlk snflamasnda yer almaktadr. Ayn ekilde, duyularla alglanamayan varlklar ise, hayali varlk kategorisinde yer almaktadr. Benthama gre hayali varlklar, tamamen metafizik ifadelerdir. Onlar ancak gerek varlklarla bir iliki ierisinde ortaya kabilirler ve bu sayede bir varlk olma deerine ulaabilirler. O halde din, Tanr, ruh gibi eyler, Benthamn akl yrtmesine gre alglanamadklar iin gerek varlk olma kategorisinin dnda kalmaktadr. Baka bir ifade ile belirtirsek, Benthamc akl yrtmede Tanr, kendi bana gerek bir varla sahip bile deildir. O, ancak gerek bir varla sahip bir baka varlk

3 Frederick Copleston, Yararclk ve Pragmatizm, (ev:Deniz Canefe, deaYaynlar, 2000), 13 4 Philip Schofield, Utility&Democracy, (Oxford University Press, 2006), 8

24

felsefelogos S012/2 ile ilikiye girerse hayali varlklar snfndan karak gerek varlklar snfna girecektir. Bu demektir ki Tanr, din gibi konular gerek varlk olmadklar iin gerek varlklar orannda deere de sahip olamayacaklardr. Zira onlarn bilgilerinin edinilmesi iin bile kendileri yeterli deildir. Peki, Tanrnn varl gerek varlk snfnda olmadna ve ona hayali varlk denildiine gre, bu; Benthamn Tanry sisteminden tamamen dladnn bir gstergesi midir? Baka bir adan bakacak olursak, Bentham sadece gerek varlklardan oluan bir teori mi tesis etmektedir? Bu noktada Bentham, yapm olduu varlk snflandrmasnn keskin bir ekilde tanry ve dolaysyla her trl inanca dayal varl dlam olacann farkndadr. Bundan dolay o, varlk snflandrmasna yeni bir basamak ekleme gerei duyacak ve bu sayede sz konusu kavramlara sisteminde yer amaya alacaktr. Zira ona gre insanlarn inan, bir dine bal olma ve Tanrya tapnma gibi isteklerini, onlarn tamamen duyulur olmadklar/ duyularla alglanamadklar yani gerek varlklar olmadklar gibi bir nedenle dlamak mmkn deildir. Bu noktada Bentham, bir taraftan epistemolojik olarak inan konusuna giren tm balklar rtmekte, dier taraftan ise inancn varln reddetmenin ona duyulan istei reddetmek anlamna geldiini savlamaktadr. Bu grleri ise onun dnce dizgesinde kukusuz bir krlmaya neden olmaktadr. Dier adan, bir toplum teorisi ina etmek isteyen bir filozof iin dinin toplumsal alann dnda braklmas sz konusu krlmadan daha fazla soruna neden olabilecek gibi gzkmektedir. Bylesi bir sorunla karlamak istemeyen Bentham, yukarda szn ettiimiz varlk snflandrmasndaki ara basaman inas ile ilgilenmek durumundadr. Bu nedenle Bentham; kimi varlk trleri de sadece duyular aracl ile deil, baka yollardan da bize ulaabilecektir eklinde yeni bir tanmlama yapar. Baka yoldan bize ulaan varlklarn bilgisi sayesinde Benthamn sisteminde Tanrnn bir gereklik olarak varlna dolaysyla da inanlara ve dine yer/ imkan alabilinecektir. Bu yer, Benthamn felsefesinde gerek ve hayali varlklar arasnda 5 yeni bir alandr. Bu alann ad, dolayl (alglanabilen) gerek varlklarn alandr.Bu alanda kimi varlklarn varoluu, zihnin muhakemeler zincirinden geerek gereklemektedir. Buna rnek olarak dnyadan plak gzle grlemeyen, ancak, varl tarafmzdan bilinen bir gezegen verilebilir. nsanlar onun varln yerekimsel gcnn gzlemlendii varlklardan dolay bilebilirler. Bu durumda bu gezegen, gzlemlenemeyen ya da duyularla alglanamayan bir varlk deil, varl (dolayl) alglanabilir gerek bir varlktr. Bu akl yrtmeye gre, varl pheli olan bir obje farkl bak alarndan gzlemlenmesine, algya dahil olmasna gre alglanma eiderine sahip olacaktr. Gezegenin varl, onu gzlemleyemediimiz halde onaylandna gre bu onay, ayn akl yrtme Tanrnn varl iin de geerli olacaktr. O halde yukardaki akl yrtme bize, Tanrnn varlnn duyularla alglanamad halde Bentham tarafndan kabul edildiini gsterir. Zira ona gre, fizik dnyada neyin var olduuyla ilgili bir ifade, neyin var olmas gerektiiyle ilgili bir ifadeden ayr olamaz.6 Tam da bu noktada Bentham'n bu alan, toplumsal bir ihtiya sebebiyle ina ettiini syleyebiliriz. Bentham'n epistemolojik olarak tanrnn varlna am olduu
5 a.g.e: 17 6 a.g.e: 18

25

alan, Kantn ahlaki bir zorunluluk olarak tanry kabulnden farkl olarak, bir toplum mhendisliindeki gereklilik dolaysyladr. Zira bu alan, Benthamc akl yrtmeyi izlediimizde onun sisteminde bir eit tutarszlk olarak alglanabilecektir. Bu yzden sz konusu varlk basamann bir tr gereklilik nedeniyle tesis edildiini dnmek yanl olmayacaktr. Benthama gre; eer Tanr varsa ancak hi alglanamyorsa bu durumda Tanr, alglanamaz gerek varlklar snfna aittir. Ona gre aslnda btn bilgilere duyularn deneyimi yoluyla ulalsa da yine de Tanrnn, insan algsna yetiemeyen bir eit varoluu olabilir. Bentham bu akl yrtmesinin sonucunda yle bir sonuca ulamaktadr: nsan zihni Tanryla ilgili bir bilgi kazanmak iin yetersizdir, nk henz bir bilgi kazanmamtr. Kimse Tanry alglamamtr. Bu yzden kimse Tanr hakknda bir bilgi sahibi olduunu iddia edemez. O halde, Tanr takdiri, erdemi ya da kefaret ile ilgili terimler kullanp Tanryla ilgili bilgi sahibi olduunu iddia edenler samalam olurlar, inanla ilgili bir deneyimden sz edilemese ve apriori olann peinden gitmek doru olmasa da Benthama gre insanlarn tanrya inanmak gibi bir istek veya ihtiyalar olabilir. Bu yzden tanryla ilgili bilgiler, duyular araclyla kazanlamasa da bu, onun varln rtmeye yetecek bir durum deildir. Bentham tanrnn varlnn sadece duyu bilgisinden yoksun olduu iin inkar edilemeyeceini aklamak iin varln dile yerleme srecine de deinerek tanrnn varlnn insanlarn zihnindeki yerini merulatrmak iin bilgi ve varlk basamaklarnn gelitirilmesinin haricinde bir hamle daha yapmaktadr. Buna gre, hayali varlklar, zaman ierisinde dille beraber baka deikenler yoluyla da alkanlklardan kaynaklanarak kendi anlamlarn geniletebilirler. rnein, bir baba, olu Johna sadece John diyerek seslendiinde bile olu, babann yanna gelmektedir. Oysa baba, oluna John gel dememitir. Sadece John demi, adn sylemitir. Ancak John, babasnn ses tonundan bile onu ardn anlamaktadr. Babann gel demesine gerek kalmadan John tonlamann, arma anlamna geldiini fark etmitir. O halde kimi dnceler, bilgiler zaman 8 ierisinde ses tonunun ekliyle bile hafzaya yerlemektedir. Ayn durum Benthama gre, Tanrnn ve insan ruhunun varl iin de geerlidir. O halde hayali varlklar alkanlk eklinde insanlarn zihnine yer etmi olabilirler. Hayali varlklarn varl, bunlara duyulan inanca baldr. Bir kii eer bu varlklarn varlna inanarak bydyse bu varlklar onun iin geerli, gerek ve deerlidir. Bu noktada hayali varlklarn varln kabul etmemek mmkn olmamaktadr. Benthamn konuya epistemolojik bak asn zetlemek gerekirse, o, tanrnn varln ve dolaysyla dini, inanlar ilk nce rtm ancak toplumsal yap iin bu alanlarn gerekliliinden hareketle bunlara yeniden bir varlk deeri kazandrmtr. Bu sayede Tanr, bilgisine ulalabilinir bir varlk olarak tanndnda ona ynelik inanlar da toplum iinde tannr hale gelecektir. Peki, Benthamn dncesinde oluan bahsi geen krlma, onun fayda teorisi ile bir eliki
7 ahabettin Yaln, Kantn Tanrs Sanal Mdr?, Felsefe Dnyas, no. 53 (2011/1): 21 8 Schofield, Utility&Democracy, s: 25

26

oluturmayacak mdr? Baka bir ifade ile sorarsak; Bentham ilk olarak gerek bir varlk olarak kabul etmedii Tanry faydal olduu iin mi bir noktadan itibaren gerek varlk olarak kabul etmektedir? Bunu anlamak iin konunun ikinci aksna, faydac perspektife bakmak gerekmektedir. FAYDACI BAKI almamzn giriinde belirttiimiz gibi Bentham, bireylerin davranlarnda faydal olana yneldiklerini savunmaktadr. Bentham, kiilerin faydal olana ynelmesi ilkesinden harekede, tm toplumun davran kalplarn belirleyecek olan hukuk kurallarn ina etmitir. Buna gre, bir toplumun yneticisi, toplumda uygulad kanunlar da fayda ilkesi eliinde oluturmak ile ykmldr. Sonu olarak fayda prensibinin ilkeleri erevesinde 9 ve oluturulacak olan bir toplumda, hukuk da fayda prensibine gre ekillenecektir bu sayede bireyler fayda kazanm olduklar bir toplumda mutlu olarak yaayacaklardr. Buna gre bir toplumun uymas gereken hukuk kurallarna din ve inanlarn da girip girmemesi gerektiine dair verilecek karar iin, iki aks zerinden bir deerlendirme yaplmaldr. Benthamn ilgisi bireylerin ve toplumun mutluluuna yneliktir. Dolaysyla o, dinin duygusal boyutunu deil, faydac adan topluma kataca deeri incelemeyi nermektedir. te bu noktada yaplmas gereken; dinin topluma faydal olup olmadnn aratrlmas, dinin topluma zararl olup olmadnn aratrlmasdr. Bentham inanlar faydacln en inat rakibi olarak grmektedir. Zira ona gre dini inanlara sahip olan kiiler, insan davranlarn bu inanlarn ilkelerinin ynetmesi gerektiini dnrler. Bunun nedeni, tanrnn isteklerinin davranlarda belirleyici olmas gerektiini savunan ilkenin bu dnceye egemen olmasdr. Zira dinin ve inanlarn topluma yn vermesi gerektiinin savunulma nedeni,iyi ya da kty belirleyenin Tanrnn buyruklar olduu dncesidir. Oysa Bentham iin iyi ve ktnn tek belirleyicisi faydal olan olarak tanmlanmaktadr. Benthamn, inanlar faydacln rakibi olarak grme nedeni budur. Zira Benthama gre hukuku ekillendiren ilkeleri belirlemeye, inancn insan davranlarnn yneticisi olmas gerektiini dnen dindar kiiler de talip olacaktr. Bu demektir ki Bentham, topluma yol gsteren hukuk kurallarn fayda ilkesi zerinden tesis ederken dini inanlarn toplumda yer almas gerektiini savunun kiiler, hukuk kurallarn dini ilkelere gre tesis edeceklerdir. Teolojinin perspektifinden bakldnda dinin insanlarn yaam alannn tmne nfuz etmesi daha ahlakl bir toplum olumasna neden olaca iin din, hem ahlak hem de hukuku ynetmelidir. Oysa Bentham, dine dayanan teorilerin bu yndeki genileme taleplerini ho grmemektedir nk ona gre bu durum, bireylerin bireyselliklerini, yani bireysel zgrlk ve seimlerini zedeleme tehlikesini barndrmaktadr. Zira bir toplumda yaayan herkes ayn inan sistemine sahip olmayabilir. Bu durumda ise inanlar ve din, toplum iinde var olabilecek inanszlklara, farkl inanlara kar bir dmanlk gelitirilmesine neden olacak, antipati toplumda
9 Jeremy Bentham, A Fragment on Government, (Cambridge University Press, 1988), 42

27

10 hakim olacaktr. O halde Benthamc perspektiften bakldnda inanlar, inananlarn iddia ettiklerinin aksine birletirici deil, ayrtrcdr. O halde dine dayal ilkeler topluma 11 daha ahlakl bir dzen deil aksine daha atmac bir kargaa sunmaktadr. Bu, inanlarn toplum iin faydal deil bizzat zararl olduunun gstergesidir. O halde savunularn aksine din, toplumsal hayatta ortaklatrc bir etken olamaz; nk dinin ortak fayda asndan bakldnda ilevsiz olduu Bentham'n akl yrtmesinden anlalmaktadr. Ortodoks dini inanlara sahip olan bireyler, bu anlayn dnda kalan her trden dini ynelime kar kin besledikleri ve onlar kendi inanlar iin bir tr tehdit olarak algladklar iin 12 Zira dinin toplum iin temel ve kurucu bir ilke olmas mmkn ve iyi/doru deildir. Benthama gre toplumu bir arada tutan ey zaten vardr ve bu hukuk kurallardr. O halde dinin ahlak yoluyla toplumu bir arada tutma talebi hem gereksizdir hem de mmkn deildir.13 Sonu olarak diyebiliriz ki inanlar ve din, Benthamn felsefesinden temel yap ta, kurucu ilke olma anlamnda uzaklatrlm durumdadr. Bentham'n inanlarla ilgili olarak onlarn toplumdaki/politik yapdaki yeri ile ilgili grleri ayn zamanda muhafazakarla da bir bakaldr olarak grlmektedir. Bunun nedeni, Benthamn her zaman ilerlemeden yana olmas, bunun ise ancak bilimler yolu ile gerekleeceini dnmesindendir. Din, inanlar ve ona eklemlenebilecek muhafazakarlk gibi dnce ekilleri, hem bilime hem de ilerlemeye ket vuracak bir eydir ve bu yzden tm topluma hakim olmamaldr. Dinin muhafazakarlarn istedii gibi toplumda barol oynamasn salamak, bireyden ziyade aile, toplum gibi kavramlara daha fazla deer vermeyi gerektirmektedir. Oysa Bentham, liberal, bireyci bir filozof olarak aile ve toplum gibi kurumlar kendinde birer deer olarak grmemektedir. Bu kurumlar, ancak bireyin muduluunu salad oranda deerli ve toplum iin gereklidirler. Dolaysyla bireylerin bireyselliklerinin din ve inanlar yoluyla ikincil neme sahip olmas Benthamn felsefesinde mmkn deildir. Dini ilkelerin ve inan sistemlerinin politik yapya egemen olmas ya da topluma ikin olmas gerektii ile ilgili baka bir tez ise, inanlarn politik yapya itaati saladnn iddia edilmesidir. Ancak Benthama gre, bireye nsel olan din ya da herhangi bir otorite, eninde sonunda bireysel ihtiyalar karlamakla kar karya kalacak ve bu durumda yetersiz olacaktr. O halde bireyi geri planda tutan bir politik dzen, nplana ald otoritenin kayna ne olursa olsun sadece birey haklarn inemekle kalmaz, ayn zamanda toplumsal dzene de zarar verir. Bu durumda grlecektir ki bireye dsal veya nsel btn otoriter dzen ve sistemler aslnda irrasyoneldir. Politik yapya itaat, bu ekilde dsal olarak salanamayacaktr, aksine itaat, bireye isel olan ve ona fayda getiren ilkeler yoluyla tesis edilecektir. Faydacln salad itaat, dinin otoritesi ile salanan itaatten daha etkili olacaktr. Bentham, faydaya dayal hukukla yaplann, yani dini deil de hukuki olann salt ahlaki ya da dini olandan daha kuvvetli ve zorlayc olduunu dnmektedir.

10 Bentham, An Introduction to the Principles of Morals and Legislation, 13 11 a.g.e: 15 12 James Steintrager, Bentham, (Comell University Press, 1977), 30-46 13 Delos Mckown,Behold the Antichrist, (Prometheus Books, 2004), 54

28

felsefelogos 2012/2 Zira ok az sayda insan cehennem gazabndan korkarken, insanlarn tm adli sistemin bir tezahr olarak cezalandrmadan ve daraacndan korkar. Demek ki insan eliyle oluturulmu olan kural ve yasalar dinin etkisinden daha gldr; nk bunlarn tm somut, deneyimlenen ve bizzat kiiler tarafndan alglanabilen eylerdir. Peki, yukardaki incelemeler nda Bentham'n dnceleri ile ilgili gelinen nokta nedir? Benthamn teorisinde dinin ve inanlarn yeri neresidir? Bu noktaya kadar Benthamn dncesindeki krlmalar inceledik. Buna gre, Bentham, teorisinde inan alanna yer aarak faydac anlayla da elimemekte midir? Bentham dini faydasz hatta zararl olarak grdne gre politik yapnn iinde inanlar hangi oranda yer almaktadr? Bentham'n tanry, alglanamayan gerek varlklar arasna yerletirdiinden bahsettik. Bu hamle ile o, ak bir ekilde dini inanlara yer amaya almaktadr. Ancak yukarda incelediimiz faydac baka gre ise din, tanr ve inanlarn bir fayda getirmedii hatta zararl olduu sonucu kmaktadr. Bu noktada Bentham'n dnceleri, onun toplumu biimlendirme kaygsyla ekillenmektedir. Bu demektir ki Bentham, aslnda tanr, din ve inan gibi konularn aslnda varlk kategorisinde bile olmadn dnmektedir. Ayn zamanda bu alanlarn toplumu ina etmesi de topluma faydal olmaktan ziyade zararl olacaktr. Bu dncelerin izleinde Bentham, inanlara teorisinde, toplumsal faydaya hizmet edecek oranda bir yer amaktadr. Bu yer, bireylerin de ihtiya alanlardr. Zira Bentham, bir taraftan dini zararl bulsa da dier taraftan da dinin bireysel yaamdan sklp atlamayacann farkndadr. Bu grler sonucunda Bentham, dinin ve inanlarn yeri ile ilgili sorunu bir tr zel alan kamusal alan ayrm yaparak zmeyi denemektedir. Dini inanlar ve pratikler, bireylerin zel alannda zgrlklere sahip olmaldr. Ancak bu zgrlk, bakasnn zgrlnn balad noktada bitmek durumundadr. Baka bir deyile dier bireyler farkl inan sistemlerine mensup olduklarnda, bu durum inan zgrlnden hareketle mdahale edilebilecek bir durum deildir. O, allmn dnda, Ortodoks olmayan dini 14 inan ve pratiklere yaplacak her trl mdahaleye kardr. Zira bu trden zgrlklerin toplum iinde yaanabiliyor olmas, genel mutluluu toplumun faydasn artrmaktadr. O halde toplum iindeki bireyler, hem kendi inanlaryla ilgili etkinlikleri istedikleri gibi yapabilmeli hem de herhangi bir dine inanmayan bireyler toplumun dier bireyleri tarafndan dlanmadan yaayabilmelidirler. Bu demektir ki din, toplumsal bir temel olarak ele alndnda ilevsiz hatta zararl olurken, zel alanda bireylere fayda salayan, onlara mutluluk/fayda getiren bir faktrdr. O halde Bentham iin din, hukuk kurallarn belirlememeli ancak topluma bireysel alanlarda hizmet etmelidir. Bentham, bir taraftan dinin zel alanda kalmas gerektiini savunurken dier taraftan da din adamlarnn bireylerin dncelerinde nderlik etme gibi bir zelliklerinin olduunu da kabul etmektedir. Bundan dolay dini temsilcilerin davranlarna dier bireylerden daha fazla dikkat etmeleri gerektiini salk vermektedir. Zira bu insanlarn dier insanlar zerindeki etkisi, onlarn ahlaklarn aaya ekmeye yetecek gtedir. 15 Ancak ona gre, btn
14 Steintrager, Bentham, 55 15 Jeremy Bentham, Principles of Legislation, in The Collected Works of Jeremy Bentham (Clar
endon Press, 1998) 18

29

politik dzeni batan aaya din adamlar salayamaz, ayrca hukuksal ilkelerin tamam da dinden beslenemez. Bylece Bentham, din ve inan zgrlne izin verirken, ayn zamanda yasalar da dinsel, ahlaki ve otoriter ieriinden de soyutlamak istemekte ve bunu da inancn, toplumdaki etkilerini, sekler bir biimde konumlandracak lde yaama geirilmesini talep etmekle salamaktadr. Sonu Benthamn felsefesinde hukuki alan ile bireysel alan ayrlm ve inanlar bireysel alan iinde konumlandrlmtr. Bentham, mutlu bir topum oluturma isteinde olan bir filozof olarak, kendi dncesinde krlma olutursa da toplumsal mutluluun mmkn olabilmesi iin bu alana yer ama gereini duymutur. Onun sisteminde inanlarn hukuki alana da sirayet ettii tek alan ise, cezalandrma mekanizmalarndaki lm cezas ile ilgilidir. Buna gre, Can tanr alr dini buyruunu hukuk kurallar da gzetmek durumundadr. Zira ona gre bireyler, dini inanlarna zt olabilecek cezalara ahitlik ettiklerinde bundan holanmayacaklardr. Ona gre hibir birey, dini inancnn dna kan biri hukuk kuraln iyi olarak benimsemeyecektir ve faydal bulmayacak, bu kurala itaat etmeyi reddedecektir. Sonu olarak Benthama gre sadece bireysel alanda kendisine yer bulan inan ilkeleri, hukuki alann belirleyicisi olmasalar da gz ard edilmemelidir.

Kaynaklar
Bentham, Jeremy, A Fragment on Government, Cambridge University Press, 1988 Bentham, Jeremy, Theory of Legislation, Elibron Classics, 2005 Bentham, Jeremy, An Introduction to the Principles of Morals and Legislation, in The Works of Jeremy Bentham Volume:1, Elibron Classics, 2005 Bentham, Jeremy, Principles of Legislation, in the Collected Works of J,Bentham, Volume: 1, Clarendon Press, 1999 Copleston, Frederick, Yararclk ve Pragmatizm, ev: D, Canefe, idea Yaynlar, 2000 Mckown, Delos, Behold the Antichrist, Prometheus Books, 2003 Schofield, Philip, Utility^Democracy, Oxford Press,2007 Steintrager, James, Bentham, Cornell University Press, 1977 Yaln, ahabettin. Kantn Tanrs Sanal Mdr?, Felsefe Dnyas, no.53(2011/1)

30

Wittgenstein: bir tavr1 olarak tanrya inan


Tanzer Yakar
Tanrya inan bir tavr deil midir?2
Wittgenstein Tractatus isimli eserinde dncelerin dile getiriliine dilin iinden izdii snrla birlikte, okuyucuyu snrn tesinde kalan -sama olan- zerine susmaya zorlar. Buna karn, snr dhilindeki, btn o l a n a k l bilimsel sorular yantlandnda bile, yaam 3 sorunlarmza daha hi dokunulmad duygusu yok olmaz. Wittgensteingizemli bir duygu olarak betimledii bu duygudan, insan doasndaki aknsal bir eilimin- dnyay amak; anlaml dili amak- belgesi olarak sz eder. Ahlak ve din stnde konuma abas dilin snrlarnn stne gitmeye tahrik eder. Ama kafesimizin snrlarnn stne varma, bsbtn hepten umutsuzdur.4 Wittgenstein Ahlak zerine bir konumasnda, dilin snrlar dna kan sama deyimlerin yaklak olarak sama olmadklarn, tersine daha ou, onlarn samalnn
1 Tavr Wittgensteinin birbirinin alma olarak kulland Almancadaki Stellung ve ngilizcedeki. Attitude szcne karlk olarak kullanlmtr. Wittgensteinin bu szc kullanm biimi William Jamesin dinde inanan insann dnyann varoluu karsnda ald tavr betimlemesiyle ile sreklilik gsterir: O nedensel, alldk anlamda bir tavr olmaktan ok (total) bir tavr belirtir. 2 Ludwig Wittgenstein, Last Writings on the Philosophy of Psychology, ed. Heikki Nyman G. H. Von Wright, ev. Maximilian A. E. Aue C. G. Luckhardt, vol. II Oxford: Basil Blackwell, 1990, s. 38. 3 Ludwig Wittgenstein, Tractatus Logico-Philosophicus, ev. Oru Aruoba, stanbul: Yap Kredi Yaynlar, 1006, 6.52. 4----------- , Ahlak: Wittgensteinin Bir Konumas, Felsefe Dnyas (1993): s.42.

Wittgenstein: bir tavr olarak tanrya inan yakar


5 onlarn esas zn oluturduunu gryorum der. Bununla ilgili olarak Ahlak zerine derslerine katlan rencisi Waismannin ekledii notlarda unlar okuruz: nsan dilin snrlarn zorlama itkisine sahiptir. rnein herhangi bir eyin var olmasna hayreti ele aln. Bu hayret soru biiminde ifade edilemez ve ona yant yoktur. Sylediimi, priori, sadece a samadr. Yine de, dilin snrlarn zorlarz... Ama bu eilim, zorlama eye iaret eder6 bir Wittgensteina gre iaret edilen dile getirilemez ama gizemli bir biimde kendisini gsterir: Wittgenstein Tractatusu bitirdikten hemen sonra yazd bir mektupta ironik bir biimde ayn dncenin yinelendiini grrz. Uhlandn iiri Graf Eberhards Weissdoron hakknda Engelmanna yazlan sz konusu mektupta unlar okuruz: Uhlandn iiri gerekten harika. Ve bu nasl o 1 d u u d ur: Sadece, dile getirilemez olan dile getirmeye almazsanz hibir ey kaybetmezsiniz. Ama dile getirilemeyen -dile getirilemez biimde- dile getirilmi olanda ierilecektir. Esasen Wittgensteinn T ractatus'ta yapmaya alt da budur. Tractatusu basmak iin ilk uralarnda, Wittgenstein el yazmasn yayncs Ludwig von Fickere gnderir ve ardndan ona u mektubu yazar:

Kitabn amac etik bir amatr. nce nsze gerekte artk orada olmayan ama sizin iin burada yazdm bir cmleyi koymay tasarladm, nk o belki de sizin iin esere bir anahtar olacaktr. O zaman yazmay tasarladm u idi: Eserim iki blmden oluur: Burada sunulan ve yazmadklarmn tm. Ama nemli olan tam da bu ikinci blmdr. Kitabm etik alanna sanki ierden snr izer ve bunun bu snrlar izmenin YEGANE kesin biimi olduuna ikna oldum. Ksaca, bugn dier biroklarnn sadece zrvalad yerde, onun hakknda sessiz kalarak, kitabmda her eyi salam bir biimde dzenlemitim. Ve bu nedenle, ok fazla hata yapmadm srece, sizin kendinizin sylemek istedii eyden bir hayli sz edecektir. Belki sadece onun kitapta sylenmi olduu gremeyeceksiniz. nk imdi, nsz ve sonucu okumanz salk vereceim, nk onlar kitabn en dorudan ifadesini ierir.8 Umutsuzca da olsa, hayatn son anlam stne, mutlak iyi ve mutlak deer stne anlaml dilin snrlar iinde bir ey sormak bir tavr ifade eder: Bir soru sorma, bir yantta srar etme ya da onu sormama biiminde farkl bir tavrda, farkl yaam bir 9 rnein, der Wittgenstein, Tanrya inanan biri etrafna baknp biimi ifade edilir.
5 a.g.e. 6 Brian McGuinness, ed. Ludwig Wittgenstein and the Vienna Circle: Conversations Recorded by Friedrich Waismann (Littlefield: 1979), ss.68-69. 7 Paul Engelmann, Letters from Ludwig Wittgenstein with a Memoir, ev. L. Furtmtiller, Oxford: Balckwell, 1967, s.85. 8 Quoted from G. H. von Wright, Wittgenstein (Oxford: Blackwell, 1982), s. 83. 9 Ludwig Wittgenstein, Culture and Value, ev. P.Winch, Oxford: Basil Blackwell, 1980, ss.69-70.

32

felsefelogos 2012/2
Tm bu grdklerim nereden geldi? Her ey nerden geldi? diye sorduunda, talep ettii (nedensel) bir aklama deildir ve sorma gayesi byle bir talebini ifade etmektir. O halde, o tm aklamalara kar birtavr ifade eder. Peki, yaamnda bu nasl grnr? O belirli bir konuyu ciddiye alma tavr olsa da te yandan belirli bir noktada neticede onu 10 ciddiye almamaktadr ve baka bir eyin daha ciddi olduunu dile getirmektir.Nedensel aklamalara kar bu tavr, belirli bir konuda bu aklamalarn i grmediini dile getirir. Belirli konularla nedensel aklamalar ciddiye alnabilir ama insan hayatn ilgilendiren en nemli konularda nedensel aklama nihai olarak anlamsz ya da nemsizdir. Bilim insanlar ne acayip bir tavra sahipler(unu derken): Henz bunu bilmiyoruz; ama 11 bilinebilir ve onu bilmemiz sadece bir zaman sorunu! Sanki sylemeye lzum varm gibi. Wittgenstein, mudak deer bitii, dnyann var olmasna ama yaantsn dnyay bir mucize olarak grme yaants olarak nitelendirir. Dnyaya kar byle bir tavrn karsnda, dilin snrlar iinden n a s la ilikin bir aklama esasen bu tavr 12 anlamamaktr nk o, ol d u u gibi var olana ilikin bir tavrdr. Wittgenstein mucizevi bir olgu karsnda, onu gereklikle ilikilendirmek bakmndan belirleyici olann, bizim tavrmz olduunu syler: Varsayalm ki, iinizden birinde birdenbire arslan ba peydah oldu ve kkremeye balad. Ama elbette yle allmam bir ey olurdu ki ben onu yalnzca tasarmlayabilirim. Eer biz aknlmz atp sakinleseydik, bir hekim armay ve durumun bilimsel aratrlmasn nerirdim. Ve o zaman mucize nerede kalr? nk yine de aktr ki, mucizevi olan her ey, eer biz onu bu biimde incelersek yok olur; meer ki biz bu szle, bir olayn bilimce henz aklanmam olmasn, te yandan bu olayn tekilerle birlikte bilimsel bir sistemde dzenlenmesini imdiye dek baaramam olmamzn ne demeye geleceini yalnzca sylememiz gerekse.13 Yukardaki rnekte olduu gibi, Dnyann biricikliinin bilincinden, dnyann snrl bir btn olarak duyulmasndan doan, bu tavr al, dnyay deitirmese de dnyann snrlarn deitirebilir. Dnyann snrlarnn deimesi demek farkl bir dil konumaya balamak anlamna gelir. Bu ise ancak farkl bir yaam biimiyle mmkn olabilir: Her eyden nce, bir baka yaam tamamen farkl imgeleri n plana geirir, tamamen farkl imgeleri icbar eder... Bu, farkl bir yaam araclyla birinin kanlarn zorunlu olarak deitirecei anlamna gelmez. Ama eer farkl bir biimde yaarsa, farkl bir biimde konuur. Yeni bir yaamla yeni dil oyunlarn renir.14
10 a.g.e., s. 96. 11 a.g.e., s. 46. 12 Dnyann n a s l olduu deildir gizemli olan; o 1 d u u d u r.---------------------- , Tractatus Logico
Philosophicus, ev. Oru Aruoba, stanbul: Yap Kredi Yaynlar, 1006,6.4231. 1 3--------- , Ahlak: Wittgensteinn Bir Konumas, Felsefe Dnyas (1993): ss.40-41. 1 4--------- , Public and Private Occasions, ed. James C. Klagge and Alfred Nordmann New York: Rowman & Littlefield Publishers, Inc, 2003,4.2.37.

33

Wittgenstein: bir tavr olarak tanrya inane yakar


Wittgensteinin szn ettii tavr al, sradan, nedensel bir tavr deil, tpk William Jamesin dile getirdii tarzda btnsel(total) bir tavrdr. James, Wittgenstein 15 zerinde derin izler brakan Dinsel Deneyimin eitleri isimli kitabnda bu tavr yle aklar: Btncl (total) tepkiler geici tepkilerden farkldr ve btncl tavrlar allagelmi ya da mesleki tutumlardan farkldr. Onlara erimek iin varoluun n plannn ardna ekilmeniz ve bir dereceye kadar herkesin sahip olduu, yakn ya da yabanc, korkun ya da elenceli, sevimli ya da iren srekli bir mevcudiyet olarak tm geriye kalan evrenin tuhaf bir duyusuna uzanmanz gerekir. Dnyann bu mevcudiyeti duyusu, ahsi bireysel mizacmza hitap ederek bizi genel olarak yaama dair gayretli ya da umursamaz, adanm ya da kafir, kasvetli ya da sevinli klar; gnlsz ya da iyi ifade edilmemi ve ou kez yar bilinli olan tepkimiz ikamet ettiimiz bu evrenin karakteri nedir? sorusuna tm yantlarmzn en tam olandr.16 Wittgenstein, tavr Einstellung) oluturann kam (Meinung) olmadn ( syler: Benim bir insana kar sergilediim tavrm bir otomata deil bir ruha kar tavr [eine Einstellung zur Seele], ise bunun nedeni onun bir ruha sahip olduu kans deildir.17 Tavr kandan farkl olarak doru ya da yanl diye nitelendiremez. Peki bir tavrla bir kan arasndaki fark nedir? unu demek isterim: Tavr kandan nce gelir. (Tanrya inan bir tavr deil midir?) Bu nasl olacaktr: Onu enformasyon olarak dile getirebilen biri ancak ona inanr. Bir kan yanl olabilir. Ama buradaki bir hata neye benzeyecektir? Duygumsu bir ifadenin balants mdr? -Yalnz onun deil. O anlamn ve ifadesinin bantsdr.18 Wittgensteinin verdii bir dier rnek Gestalt teorisini andrr u farkla ki buradaki vurgu tavradr: O benim iin, okla delinmi bir hayvandr.Ondan byle sz ederim; bu ekle benim tavrm budur. [...] Eer bu resmi filan bir hayvan olarak grrseniz sizden beklediim ey, yalnzca onun ne anlam tadn bildiinizde sizden beklediimden olduka farkl olacaktr.19
15 Wittgenstein yakn dostu Maurice OC. Drury ile bir diyalogunda, ona William Jamesin Dinsel Deneyimin eitleri [Varieties of Religious Experience] kitabn okunmasn salk verir. Kitaptan bir keresinde bana pek ok yardm etmi olan bir kitap diye sz eder.Bkz. Drury, Conversations with Wittgenstein, ss. 120-1. Druryin aklamas iin bkz. Ludwig Wittgenstein: The Man and His Philosophy, ed. K. T. Fann (New York: Dell, 1967), s. 68. Wittgenstein diyalogun devamnda Jamesi iyi bir filozof klan eyin onun gerek bir insan olmas olduunu syler, ibid. Wiitgenstein, yine Bertrand Russella gnderdii bir karpostalda Jamesin sz konusu kitabmdan yle sz eder: imdi ne zaman vakit bulsam Jamesin Dinsel Deneyimin eitleri kitabn okuyorum. Bu kitap bana ok iyi geliyor. Hemen bir aziz olacam demek istemiyorum, ama ok fazla slah olmay isteyeceim bir yolda beni ok az slah etmediinden emin deilim. Yani, (Goethenin Faustunun ikinci blmnde szc kulland anlamda) kaygdan (Sorge) kurtulamama yardm ediyor. Letters to Russell, Keynes, and Moore, ed. G. H. von Wright (Oxford: Basil Blackwell), 1974 16 William James, Varieties of Religious Experience Edinburg: Longmans, Green & Co., 1902, s.39. 17 Benim ona kar tavrm bir ruha kar tavrdr, [eine Einstellung zur Seele], Onun bir ruha sahip olduu kansnda deilim.Ludwig Wittgenstein, Felsefi Soruturmalar, ev. Deniz Kant, stanbul: Kreyel Yaynlar, 1998, II, iv, s.259. 1 8----------, Last Writings on the Philosophy of Psychology,the Inner and the Outer 1949-1951, ed. Heikki Nyman G.H. Von Wright, ev. Maximilian A. E. Aue C. G. Luckhardt, vol. II Oxford Blackwell Publishers Inc, 1992, s. 38. 1 9---------, Felsefi Soruturmalar, ev. Deniz Kant, stanbul: Kreyel Yaynlar, 1998, II, xi, s.293.

felsefelogos 2012/2 Bir tavr yaammzda ifa olan bir eydir; bizim tepkilerimiz tepkinin nesnesin kar belirli bir tavr belirtir. Duyumlar tartrken, Wittgenstein yle der: Bizim canl 20 olanla l olana kar tavrmz ayn deildir. Btn tepkilerimiz farkldr.Bu trden bir tavr, iradi ya da dnsel olarak terk edilemez. rnein, birinin ac ektiine duyulan inan esasen bir tavrdr. Birisine, ar duyduumu sylyorum. Onun bana kar tavr o zaman, inanma, inanmama; phe; vb olacaktr. Onun yle dediini farz edelim: ok kt deil. -Bu onun, arnn dsal ifadesinin ardndaki bir eye inandn ispatlamyor mu? -Onun tavr, kendi tavrnn bir kantdr. Yalnzca Ar duyuyorum szcklerinin deil, ok kt deil yantnn yerini de igdsel sesler ve el hareketlerinin aldn dnn.21 Bir bakasnn ars olduunda, aryan yere ilgi gstermek, dikkat etmek ilkel bir tepkidir [...] Pekiyi ilkel szc neyi anlatr? Herhalde bu tr davrann dil-ncesi olduunu: dil oyununun ona dayandn, onun bir dnme eklinin prototipi olduunu, dncenin sonucu olmadn [...] Buradaki grmlerle aramdaki iliki, (insan) kavrammn bir parasdr.22
23 Wittgenstein bir kiinin tavryla ilgili olarak onun tavr kendi tavrnn kantdr der. Burada tavr benim kendimi iinde bulduum bir eydir. O istenle eylemin zdeliine benzer. Wittgenstein'n estetik derslerinin birinde Lewy, rencilerinden biri, u rnei verir: Evsahibem bir resmin ho olduunu sylerse ben de buna karlk resmin berbat 24 olduunu sylersem, birbirimizi elmi olmayz. Bu durum sadece sanat iin deil dinsel inan iin de geerlidir birisi kyamet gnne inandn sylese ben de inanmadm sylesem birbirimizle elimeyiz. Tavrn nemli bir zellii genellikle belirli nesneye ynelmi olmasdr. Benim ruha ya da Dnyaya kar tavrm belir bir kiiye, benim dnyama nasl baktm gsterir. O halde tavr ve nesnesi arasndaki yakn bir iliki vardr. Estetik, etik ve dinsel tavr kendinde deerli olarak grlen belirli bir nesneye ynelmitir. Bu son nokta, tavrn belirli bir nesneye ynelmesi, son derece nemlidir. O, etik, estetik ve dinsel deneyimin temelinde yer alan, nesneleri biriciklii iinde kavrayansub specie aeternis baktr. Tavr olgular dnyasn deitiremez ama dnyann snrlarn deitirebilir. Dnyann

20 a.g.e., 284, s. 143. 21 a.g.e, 310, s.151. 22-,---------Zettel, ed. G. H. von Wright G. E. M. Anscombe, 2 ed. Oxford: Basil Blackwell, 1981, 543. 23-,---------Felsefi Soruturmalar, ev. Deniz Kant, stanbul: Kreyel Yaynlar, 1998, 310. 24-,---------Estetik, Ruhbilim, Dinsel nan zerine Dersler Ve Syleiler, ed. Cyril Barrett, ev. A. Baki Gl, Ankara: Bilim ve Sanat Yaynlar,, 1997, 36, s.26.

35

Wittgenstein: bir tavr olarak tanrya inan yakar

snrlarn deitiren bak sub specie aeternis baktr. ki grme biimi arasndaki fark nesnelere olaan bak tarzyla sub specie aeternis bak tarz arasndaki fark ifade eder: Nesnelere olaan bak tarz nesneleri sanki ortalarndan grr, sub specia aeternis gr dardan. Arkaplan olarak tm dnyaya sahip olduklar bir tarzda.25 Bu bakn bir dier ayrt edici zellii bengi bir imdide yuvalanmasdr. Olgularn toplam olarak Dnya ile Benim Dnyam imdide rastlar. imdide Dnya Ben im Dnyamdr ve Dnyaya kar doru Tavr imdiye ynelik bir tavrdr. 26 Wittgenstein mutlu yaamdan, dnyann strabn savuturan, olaylar zerinde herhangi bir etkiden vazgeerek kendimi ondan bamsz- -ve bylece herhangi 27 bir anlamda ona hkim- klabildiim bir yaam olarak sz eder. Ama ayet mutsuzsam ve mutsuzluum Benim ve var olduu ekliyle yaamm arasndaki byk bir yar yansttn biliyorsam, hibir ey zm deilim. Yanl bir yolda olsam gerek ve bu ayrln var olduu ekliye yaamn deil Benim kendi hatam olduuna dair son derece, can alc bir igr elde etmediim srece, duygularmn ve dncelerimin karmaasnda 28 asla bir k yolu bulamayacam Wittgensteinin szn ettii hata Ben ve yaam arasndaki uyumsuzluktur. Ama bu uyum, Leibnizci anlamda bir anda ve hep birden gerekletirilebilecek bir uyum deildir: steyen bir znenin tavrnn belirledii, olaslklarn edimselletii noktada 29 inan doabilir. Bu inan dnyadaki eylemlerin sonularyla ilgili deildir. ve steyen 30 31; Ben olgular etkileyemez nnde iki alternatif vardr: Mutluluk ya da mutsuzluk. 32 nsanlar mutlulua gtren ey vardr: i) mutlu yaam iyidir, mutsuz yaam ktdr. 33 34 Varolu amacn baarmak; ii) dnyayla uyum iinde olmak; iii) Tanrnn istencini 35 Kendi araclyla iyi ve ktnn dhil olduu inancn taycs, 36 yerine getirmek. isteyen zne muduluu Tanryla, kaderle, dnyayla, dnyann zyle uyum iinde olarak elde edebilir.37 Peki, uyumlu olunmas gereken bu z, bu kader nedir? O aka bir anlamda bengidir, dnyann deitirilemez formudur; Ama kiinin yaam sorunsal olmayan ekilde 38 yaamas olanakl mdr? Sonsuzlukta yaamas, zamanda deil. O, bir kerede edinilmi bir kazanm deildir. nk yaln imdi imgesini, tm zamansal dnyadaki nemsiz anlk
2 5----------, Defterler 1914-1916, ed. G. H. von Wright G. E. M. Anscombe, ev. Ali Utku, Istanbul: Birey Yaynclk, 2004, 7.10.16. 26 a.g.e., 13.8.16. 27 a.g.e., 11.6.16. 28 Paul Engelmann, Letter from Wittgenstein with a Memoir Oxford: Basil Blackwell, 1967, s. 76. 29 Ludwig Wittgenstein, Defterler 1914-1916, ed. G. H. von Wright G. E. M. Anscombe, ev. Ali Utku, Istanbul: Birey Yaynclk, 2004, 30.7.16 30 a.g.e., 5.7.16. 31 a.g.e, 8.7.16. 32 a.g.e, 30.7.16. 33 a.g.e, 6.7.16. 34 a.g.e, 8.7.16. 35 a.g.e. 36 a.g.e, 2.8.16. 37 a.g.e, 8.7.16. 38 a.g.e, 6.7.16.

36

felsefelogos 2012/2
resim olarak ve glgeler arasndaki gerek dnya olarak grmek eit biimde olanakldr.39 Burada ne hatadan ne de bu hatann stesinden gelmeden sz edilebilir. Eer o hastalk olarak adlandrlrsa, bir kez daha, bir stesinden gelme olamaz. nk hastalk tekrar ba gsterebilir.40 Wittgensteina gre yaplmas gereken insanlarn yaamlarnda eylemlerinden ilham almasdr:

nsanlarn yaamlarn tmyle eylemlerindeki ilhamlarla ynetmesine izin verilmesi gerektiine inanrm ve imdi bunun en yce yaam olduuna inanmalym. Eer istemi olsaydm byle yaayabileceime inanyorum, eer onun iin cesaretim olsayd. Ama yok ve mit ediyorum ki lene dein, yani, ebediyen bu beni mutsuz etmesin.41

Kaynaklar
Engelmann, Paul. Letter from Wittgenstein with a Memoir. Oxford: Basil Blackwell, 1967. James, William. Varieties of Religious Experience. Edinburg: Longmans, Green & Co., 1902. McGulnness, Brian, ed. Ludwig Wittgenstein and the Vienna Circle: Conversations Recorded by Friedrich Waismann. Littlefield, 1979. Wittgenstein, Ludwig. Ahlak: Wittgensteinin Bir Konumas. Felsefe Dnyas (1993): 34-42. ----------. Culture and Value, ev. P.Winch. Oxford: Basil Blackwell, 1980. ----------. Defterler 1914-1916. ev. Ali Utku. Ed. G. H. von Wright G. E. M. Anscombe. stanbul: Birey Yaynclk, 2004. ----------. Estetik, Ruhbilim, Dinsel inan zerine Dersler Ve Syleiler, ev. A. Baki Gl. Edited by Cyril Barrett. Ankara: Bilim ve Sanat Yaynlar, 1997. ----------. Felsefi Soruturmalar, ev. Deniz Kant. stanbul: Kreyel Yaynlar, 1998. ----------. Last Writings on the Philosophy of Psychology, ev. Maximilian A. E. Aue C. G. Luckhardt. Edited by Heikki Nyman G. H. Von Wright. Vol. I. Oxford: Basil Blackwell, 1990.
39 a.g.e., 8.10.16. 4 0---------, Public and Private Occasions, ed. James C. Klagge and Alfred Nordmann New York: Rowman & Littlefield Publishers, Inc, 2003,19.2.37; s.193. 41 a.g.e., s. 203.

37

Wittgenstein: bir tavr olarak tanrya inane yakar ----------. Last Writings on the Philosophy of Psychology,the Inner and the Outer 19491951. ev. Maximilian A. E. Aue C. G. Luckhardt. Edited by Heikki Nyman G.H. Von Wright. Vol. II. Oxford Blackwell Publishers Inc, 1992. ----------. Public and Private Occasions. Edited by James C. Klagge and Alfred Nordmann. New York: Rowman & Littlefield Publishers, Inc, 2003. ----------. Tractatus Logico-Phllosophicus. ev. Oru Aruoba. Istanbul: Yap Kredi Yaynlar, 1006. ----------. Zettel. Edited by G. H. von Wright G. E. M. Anscombe. 2 ed. Oxford: Basil Blackwell, 1981.

38

nan ve tanrnn varl zerine


Tamer Yldrm
Yerel eletiriler

Modern dnemde inancn mahiyeti ve Tanrnn varl hakknda en nemli eletirileri getiren kiilerden biri nl Alman dnr Ludwig Andreas Feuerbachtr (1804 1872). Fakat ortaya koyduu Tanr dncesinin eletirisi, dinin kkeni ve bunlarla balantl dier konular kendi iinde ne kadar tutarldr? Bu sorunun tartmas zellikle Bat dnyasnda Feuerbachn yaad dnemde fazlasyla yaplm, gnmzde iinde bulunulan dnem dikkate alnarak farkl ekillerde yaplmaya devam etmektedir. Yazmzda nemli grdmz eletirileri ele alp deerlendireceiz. Bunu yaparken katlmadmz veya Feuerbachn yanl olarak ele alnp deerlendirildiini dndmz hususlar belirteceiz. ncelikle kendi kltr havzamzda olan eletirilere bakacak olursak bunlar ayr noktada toplayabiliriz. lk olarak ileri srlen gr Feuerbachn fikirlerinin zellikle Hristiyan dnyas iin byk tehlike oluturduu slam dnyas iin ayn durumun sz konusu olmad meselesidir. Fakat bu, ilgili hususa tek ynl bakmak anlamna gelmektedir: rnein Feuerbachn yanstma teorisinin eski Yunan, Msr ve hatta Hristiyanlk gibi baz dinler iin geerli olduu kabul edilse bile, her din iin geerli olduunun sylenemeyecei, nk eer Feuerbachn kastettii manada insann arzularnn bir yansmas olarak Tanrnn ortaya ktn kabul edersek, tarihi gelimelerle bunun attn grlecei belirtilmektedir.1 Bu anlamda yaplan bir dier eletiri de zetle yledir: Kilise, Tanrdan
1 rnein M. S. 620 yllarnda yaayan bir Arabn ideallerinin yansmas olan Tanr anlayyla Kurann Tanr kavram arasndaki iliki bunu aka ortaya koymaktadr. Bu sradan insann en nemli idealleri ok ocuk sahibi olmak, bol servete sahip olmak, daha ok kadnla evlenmek vs. bu ve benzeri arzular olsa olsa bir Arap eyhinin zelliklerini oluturur. Yoksa slamn Tanr anlayn

sz ederken Onu baba, oul ve kutsal ruh biiminde ifade ederek say da bedenlemi bir Tanr olarak dile getirmitir. Feuerbach gibi ateistlerin byk bir ksm Tanr kavram ile insan doas arasnda dorudan bir iliki kurmu ve bu ilikiyi eitli ekillerde yorumlayarak din inanlarn znn burada yattn dnmlerdir. Feuerbach baba ve oul gibi insan figrleriyle sembolize edilen Tanr kavramn yine insann kendisinin ortaya kardn iddia etmitir. Dolaysyla Feuerbachn fikirleri Hristiyan bir dnyada anlaml olabilir. Ancak ayn tenkitlerin dnyann dier blgelerinde benzeri etkiyi gstermesi zor olacaktr. rnein Feuerbacha gre insan kendi niteliklerini Tanrya atfederek bir anlamda kendi varln yceltiyordu. Belki sann Tanrlatrlmasnda bu eletirinin gereklik pay bulunabilirdi. Ancak slm dinine baktmzda Tanrnn nitelikleriyle, insann zellikleri arasnda bir uurum bulunmaktadr. Hz. Muhammed dahi herkes gibi bir insan olup, ac ve tatl ynleriyle yaamn iinde olduunu ifade etmitir. Dolaysyla slm dininde ne Tanrlatrlm varlklar ne de kilise gibi Tanrsal kurumlar mevcuttur. slm dinine gre insan Tanry kendi biiminde gremez. Dolaysyla Tanrnn insan dncesi tarafndan ortaya konduu biimindeki bir itiraz slm dinini balamaz. Hristiyanlarn Tanry tanmlarken Onu baba ve oul gibi terimlerle adlandrmalar Feuerbacha byle bir eletiri 2 imknn tanm olabilir. Ancak bu eletiriler slm dini iin bir anlam ifade etmemektedir. Fakat Feuerbachn dncesine baktmzda teoloji ve felsefenin konusunun Tanrnn doas ile ilgili metafziksel speklasyondan ziyade, insani varln incelenmesi olduunu grrz. Yalnz, bunun anlam zellikle Bonhoeffern da belirttii gibi arzulanan Tanrnn, 3 armhtaki Tanr sa Mesih olduu anlamna gelmez. Yani genel olarak Tanr kavramnn ele alndn ifade eder. Bu konuda dier bir deerlendirme de yledir: Feuerbachn dini, Tanr kavramyla daha dorusu Hristiyanlkla zdeletirmektedir. Zaten bu konudaki kitabnn adnn Hristiyaln z olmas bunu gstermektedir. Eer o dini, Hristiyanlkla zdeletiriyorsa zorunlu olarak insanlar da Hristiyanlardan ibaret grmelidir. Onun szn ettii insan ne Budist ne intoist ne Zerdt ne de antik pagandr. Sadece Hristiyandr. Feuerbachn sylediklerini doru kabul etsek bile sadece Hristiyanlk iin dorudur. Tanrsz ya da monoteist olmayan dinleri aklayamamaktadr. nk Tanrsz bir dinde projeksiyonda olamaz.4 Belirtilen eletiriler byk oranda dorudur. Fakat unu da unutmamak gerekir, Feuerbach ilk yazd eser olan The Esence of Christianity de Hristiyanln bir eletirisini yapmtr. Fakat bundan sonra yazd The Esence of Religion, The Esence of Lectures on the Religion ve heogonyde sadece bir dinin deil btn dinlerin eletirisi vardr. T Dikkatlice bakldnda Christianityde Yahudilik ve pagan dinlerinin eletirisinin olduu grlebilir.5 Ayrca Roger Garaudy yapt deerlendirmede antropomorfizm konusunda
deil". Mehmet Aydn, Din Felsefesi, 3. bs., (Ankara: Seluk niversitesi, 1992), s. 215-217. 2 Aydn Topalolu, Ateizm ve Eletirisi, 4. bs., (Ankara: D. 1. B. Yaynevi, 2004), s. 136-138. 3 Dietrich Bonhoeffer, Meditating on the World, (Cambridge, MA; Cowley, 1986), s. 45. 4 Zeki zcan, ndirgemecilik ve Din, (Bursa, 2001), s. 104-105. 5 Ludwig Feuerbach, The Essence of Christianity, ev. George Elliot, (New York, London:

40

6 Feuerbachn dncesiyle bn Rdn baz fikirlerinin benzerliine dikkat ekmektedir. Yahudilik hakknda bu kadar konuan Feuerbachn eer slam hakknda daha geni bilgisi olsayd bu konuda da sz syleyecei aikrdr. Bunun yannda amzda Hasan Hanefi gibi baz dnrlerin Feuerbachtan harekede slam Kelam lmini antropolojiye indirgeme gibi giriimleri de mevcuttur. Bizim burada yapmamz gereken Feuerbachn eletirilerinin Mslmanlar ilgilendirmediini sylemekten ziyade genel bir bak asyla durumu deerlendirmektir. Ateist bir insann Bat dnyasnda veya slam dnyasnda olmasnn pek bir nemi veya daha doru ifadesiyle fark yoktur. rnein Feuerbachn dncesinden hareketle Tanrnn veya lmszlk dncesinin insann arzularnn bir yansmas olduunu syleyen bir insana Bu slamn Tanr veya lmszlk anlaynda yok dolaysyla ilgili eletiri Hristiyanlarn bir sorunudur denilemez. laveten genel olarak bakldnda The Essence of Christianity adl eserde Hristiyanlktan kastn genel anlamda din olduunu sylemilerdir. Yani eletirilen ey herhangi bir din deil, dinlerin tamam ya da genel ifadesiyle din olarak adlandrlan her eydir. Burada dinlerin ilahi kaynakl olmas veya olmamas nemli deildir. ster bu dinler bir Tanr dncesine sahip olsun isterse Kofuyslk gibi bir Tanr anlayna sahip olmasn. nemli olan dinin niin ortaya ktna verilen cevaptr. Feuerbachn cevab da aktr: Korkularn, arzularn, umutlarn, zlemlerin ve ideallerin bir yansmas olmas. Bunu da btn din veya dini dncelere yayabiliriz. Dolaysyla Feuerbachn dncesinin daha geni bir bak asyla ele alnmas gerekmektedir. Feuerbachn grlerini bu anlamda ele alp eletirdiimizde u durumla karlarz:

Genel eletiriler

Feuerbachn ana hipotezini yeniden belirterek balayacak olursak: nsanlar temelde kendilerinin olan zellikleri Tanrya yanstrlar ve insanlar Tanrnn karsnda zelliklere 8 sahip olarak alglarlar. Bunu ksaca yle tahlil edebiliriz: nsanlarn Tanrnn zelliklerini tanmlamak iin kullandklar sfatlar aslnda insan nitelemek iin kullanlmas gereken sfatlardr. Bu hipotez Feuerbachn insann kendine yabanclamas grnn iki zelliini
Harper&Row Publishers, 1957), s. 113,117,119,121, 208, 209. 6 Garaudynin deerlendirmesi yledir: bn Rd, Tehaft et-Tehaft adl kitabnn daha ilk sayfalarndan itibaren, Mslman dininin, evrenin akla dayanarak derinlemesine incelenmesine ar tekil ettiini belirtmitir. Din ve felsefe arasnda, akl ve hayal arasndaki gibi bir fark olduunu aklamtr. bn Rde gre, din pek gelimemi zihinler iin sembol, imaj ve efsane yoluyla, felsefenin kavramlarla bulduu ve ispat ettii gerekleri ifade eder. Din ve felsefe, konusu bakmndan ayrlmaz, fakat gerei farkl seviyelerde ve farkl metotlarla aklarlar. (...) Felsefe din ilikileri hakkndaki bu gr XIX. yzylda Hegel tarafndan gelitirilecek ve ancak Feuerbach ve zellikle Marx ile yeni bir aamaya ulalacaktr. Roger Garaudy, Sosyalizm ve slamiyet, ev. Doan Avcolu, E. Tfeki, (stanbul: Yn Yaynlar, 1965), s. 51. 7 Ludwig Feuerbach, The Essence of Faith According to Luther, ev. Melvin Chemo, (New York: Harper & Row, 1967), s. 112. 8 Feuerbach, The Essence of Christianity, s. 65.

41

inan ve tanrnn varl zerine yldrm yanstr. lki mahrum etme srecidir yani kiinin pozitif zelliklerinin dier bir eye transfer hareketi. kincisi yer deitirmedir ve insanlarn kendilerini negatif kavramlarla yeniden kavramlatrmalarn ierir. Kendine yabanclamann iki zellii zorunlu olarak tek bir realitede birletirilir. Bunu da zorunlu olarak u takip eder ki, insan Tanrya kendi zelliklerini bahettiinde kendileri srf bu nedenle insani doann negatif grne sahip olacaktr. Yani bir anlamda Tanry Tanr yapmak iin iyi, nemli, stn sfatlar ona, dk sfatlar kendimize verdik. Bunun anlam kendimizi stn sfatlardan mahrum etmek ve bu sfatlar Tanr dediimiz bir varla atfetmektir. Burada unu belirtmeliyiz ki, Feuerbachn aksi gre sahip olanlar tarafndan insanlar zayf ve kendi kaderini kontrol edemeyenler olarak tanmlanmad. nk dinlerin insan tanm Feuerbachn dnd kadar aciz bir insan anlay deildir. Feuerbachn ortaya koyduu ve bu dncenin bir anlamda tersine evrilmesi ise daha tartmal bir haldedir. Zira genel olarak baktmzda Feuerbach bireyden ziyade trleri vurgulayarak, bireysel insann akn-tr olarak deerini inkr ederek, Tanry hesaba katmakszn insan yceltmitir. Eer biri bunun sonularyla felsefi bir ideay yarglayabilirse, kiinin unu sormas gerekir: Byle yceltilen insan gerek insan mdr? Eer o geici bir anda ve meknda olan varlk ise onun trajik nyle beraber, insann kendisi olduu iddia edilebilir mi? Dnce tarihindeki bir sonraki adm ya da dier bir ifadeyle Feuerbachn bir adm ilerisi egzistansiyalizmin kat mitsizlii deil midir ve onun 9 Dolaysyla bu tr bir ideas da insan doas olarak byle bir eyin olmad deil midir? kabul Feuerbachn dine ynelttiinden daha byk sorunlar beraberinde getirir. Ayrca Feuerbach hibir zaman sonsuz bilinci kantlamad. Yani Feuerbach ateizm iin teklif etmi olduu delilleri ispatlanm olarak kabul eder. O hibir zaman gerekten insan bilincinin sonsuz olduunu kantlamamtr, bunu sadece iddia etmitir. Tabi ki, eer bizim bilincimiz gerekten sonsuzsa, o zaman biz Tanryz. Fakat aka durum bu deildir, zira Tanr deimez ve snrsz iken bizim bilincimiz deiir ve snrldr. Bunun gibi Feuerbach asla kantlayamad, fakat sadece iddia ettii, Tanr sadece insann uursuzca yapt yanstmann bir varsaymdr, telere yanstlmasdr grn deerlendirdiimizde de unu grrz. Bugn yeryznn zgr halklar olarak saysz insan vardr, kendilerinin tamamyla uurundadrlar ve bunlar kendi zgrlklerinin ve tarihin aknn bir temeli ve garantisi olarak Tanrya inanmaktadrlar. Feuerbachn iddia ettii gibi uursuzca bir ballk iinde deildirler. Oysa Feuerbacha gre insanlarn bilgisizlii, kltrel geri kalml, dini dncenin ortaya kmas ve 10 yaygnlamas iin en uygun unsurlardan biridir. Buna karn rnein Feuerbachn adalarndan biri olan Alexis de Tocqueville yle demitir; Maalesef, gerekler teori ile hibir ekilde uyumamaktadr. Avrupada baz kesimler vardr ki, onlarn inanszlklar sadece bilgisizliklerinden kaynaklanmaktadr; ama Amerikada -ki bu lke dnyann en
9 E. Graham Waring, Introduction, Feuerbach, The Essence of Christianity, (New York: The Continuo Publishing Company, 1989), s. iii-ix. 10 Todor St. Stoyev, Ludwig Feuerbachn Ateizmi, ev. Mehmet Yavuz, Felsefe Dergisi, De Yaynevi, 1988/3, s. 90-91.

42

zgr ve aydnlanm lkelerinden biridir- insanlar dinin zahiri icaplarn evkle yerine getirmektedirler."11 Bugn ise inanm olan insanlar bilgisizce bir inanmadan ziyade eskiye nazaran ok daha fazla bir bilgilenmeyle inanmaktadrlar. Feuerbachn dncesindeki bir dier eletiriye ak varsaym da kiinin herhangi bir objeyi bilmek iin o eyin kendisi olmak zorunluluudur. Fakat Feuerbach bu nermeyi de hibir zaman kantlamamtr. Zira benzer benzeri bilebilir. Bilgi analojiyle olabilir. rnein; Biz bir aac bilmek iin aa olmak zorunda deiliz, fakat sadece zihnimize onun benzerini yerletiririz. Ayrca, Tanry bilmek iin Tanr olmak zorunda deiliz. Benzerlik bilgi iin yeterlidir; sujenin ve objenin ayniyeti gerekli deildir. Feuerbachn yanstma din teorisine getirilebilecek dier bir eletiri ise, o, ortaya koyduu eyin kendi grnn, kendi tasavvurunun bir yansmas olacan gz nne almamtr. Feuerbach sadece Tanrnn olmadn dnmtr. Belki Freud gibi Feuerbach da kendi suretindeki bir Tanr gr yaratmakla megul olmutur. Onun ateizmi -reddettii teizm gibi- kendi arzularndan ortaya kan bir illzyon olabilir. Kendini yanstma, ateizmle beraber daha iyisi olmasa da teizmi de aklar. Yani, Norman L. Geislerin olay tersten aklayan ifadesiyle Belki de biz Babay yaratmadk; belki de ateizm onu ldrd.12 Tanrnn, insann kendinde eksikliini hissettii zellikleri aresizlik iinde atfettii bir yanstma olduu gr u ekilde de eletirilebilir: Gerek bir kiiye, gerek bir eye gerekse Tanrya ynelik olsun insann tm inanlar, mitleri ve sevgisi mutlaka bir yanstma unsuru ierir. Fakat bu, yanstmann muhatab olan nesnenin var olmadn gstermez. Tanrya inan ocuun babas ile olan ilikisinden etkilenmi olabilir. Tanrnn olmad anlamna da gelmez. Psikolojik adan Tanr inanc her zaman bir yanstmay ierebilir veya bu inancn tamamyla bir yanstmadan ibaret olup olmad phesi her zaman sz konusu olabilir. nk konu, rnein seven bir kimse sz konusu olunca da ayndr: Her seven kii sevgilisinin kendi zihnindeki imajn sevgilisine yanstr. Peki, bu durum sevgilinin olmadn veya onu sevenin onu grd veya dnd gibi olmadn m gsterir? Seven kii kendi yanstmalaryla sevgilisini onu dardan tarafsz bir gzle deerlendirmeye alan birisinden daha derin bir ekilde anlayamaz m? Ksacas yanstmann var olmas onun muhatab olan nesnenin varl veya yokluuna hkmedemez. Yani Tanr inancnn psikolojik olarak izah edilmesi gibi bir zorunluluk yoktur. Bunun tersi iin de ayn durum sz konusudur. Yani Tanr inancnn bir yanlg olduunun psikolojik olarak izah edilmesi gibi bir zorunluluk yoktur. Buradaki asl problem yani Feuerbachn dncesinin k yeri, Freudun teorilerinde
11 Alexis de Tocqueville, Democracy in America, edt. J. P. Mayer, ev. George Lawrence, (New York: Anchor Books, Dobleday&Company Inc., 1969), s. 534-535 ve ayrca bk. s. 448-149, 542. Harvey Wheelerin deyimiyle Tanry ldren bir dnem ayn zamanda Tanry douran bir dnem olacaktr ki, amza baktmz da dinin ortadan kalkmasn deil dinden uzaklatrlmaya allan insanlarn farkl dini gruplara katldn grmekteyiz. Harvey Wheeler, The Phenomenon of God, The Center Magazine, Vol. 4, s. 8. Fakat bu, ateizmin gnmzde etkisi ve gcnn zayflad, yaygnlnn sona erdii anlamna gelmez. 12 Norman L. Geisler, Baker Encyclopedia of Christian Apologetics (Michigan: Baker Boks, 2002), s. 244.

43

inan ve tanrnn varl zerine yldrm de evrelenmi olan, hakikat ve realite konularnda arzunun gereklemesi, bask altnda tutulan kuvvetli bir arzunun gereklemi olduunun sanlmas durumudur. yle ki, bir eyi sadece arzulamak onu varla getirmez. Arzular hakikat iddialar iin l deildir. Bizim sadece onun var olmasn arzulamamz ve umut etmemiz herhangi bir eyin var olabilmesi iin doru olmaz. Gerekte insani arzularn durumu Tanrnn ontolojik durumuyla u veya bu ekilde ilgisizdir. Feuerbach Tanrdaki ontolojik realiteye balanan zel ve kapsaml nedenleri ya da temelleri oluturan arzular veya Tanrnn yansmalarn btnyle gstermeye alr. Fakat olaya tersinden bakacak olursak Feuerbachn arzusu kendisinden daha stn ve yce bir varlk olmasn arzulamakt. Dolaysyla belki de yanl olan arzu buydu. Her ne kadar Karl Barth ve Dietrich Bonhoefferin vurgulad gibi insani arzulara uygun olan Tanr Yahudi, Hristiyan veya slami kutsal metinlerdeki Tanryla byk lde uygun olsa da bu durumu deitirmez. Feuerbachn bak asyla Tanr ve sfatlarna baktmzda yle bir sorun kar karmza: Feuerbachn Tanrnn sfatlarn insani sfatlar olarak grmesindeki en byk sknt insann Tanry kendi kelime ve kavramlaryla aklamasdr. Zira bu nitelendirme insana ait olunca bir anlamda Tanrnn fiilleri ve sfatlar da antropomorfk bir mahiyet kazanr. Yani sfatlarna baktmzda Tanrnn insana benzediini grrz. Bu Tanrnn bir eksikliini gstermez zira onu hi tanmasaydk Tanr olduunu nasl bilecektik? Yani biz Tanrnn antropomorfk idealarnn dini anlamn ruhsaldan daha ziyade bedensel sfatlar ve kapasitelerle ilgili olarak Tanr ve insan arasndaki benzerlii aka gstermesiyle daha iyi anlarz. nk insann sahip olduu gler Tanry ve onun niteliklerini tam olarak kavrayamaz. nsan ve Tanr arasndaki benzerlik bundan dolay tamamyla anlalamaz ve idrak edilemez dini bir olgudur. Hristiyanlktaki Tanrnn insani karakteri dini alana dayanr; bu rasyonel deildir. Bu Feuerbachn gzden kard eydir ve bu olgu zerindeki onun negatif dini muhakemesi yani yarglamas baarsz olmutur. Yaayan din daima suretler ve sembollerde kendini ifade eder fakat suretler Tanrsal realite anlamnda deildir. Konunun dndakiler bunu metafor olarak isimlendirir, inananlar deil. Pek ok din olduu gibi dini formlasyonun yani dini sistemli bir ekilde ifade etmenin de pek ok yolu vardr.13 Dinin insani zellikler kullanlarak aklanmas da bu yollardan biridir. Bundan hareketle dinin insan rn olduunu karmak mantksal ve dilsel adan sorunludur. Bu noktada antropomorfizmin tanmna baktmzda bu husus daha iyi anlalacaktr. nk antropomorfizm insann duygu, dnce, tutku ve fiillerinden bazlarnn baka bir varla, zellikle Tanrya aktarlmasdr ki, bu teolojik dncede kanlmaz bir tutumdur. Zaten eer antropomorfizmi Tanr hakknda meru bir aklama biimi olarak grmeseydik, onunla ilgili hibir fikrimiz olamaz ve onu hibir zaman dile getiremezdik. Bir anlamda Tanrnn pek ok sfatn ona antropomorfizm sayesinde ykleriz. Bu bizim onu anlama abamzn bir sonucudur. Zira insani bir dil kullanmakszn Tanr hakknda konumak mmkn deildir.14 Bundan dolay da Tanrnn bu ekilde ifade edilmesi onun sfat asndan insani bir mahiyete sahip olduu anlamna gelmez.
13 W. Brede Kristensen, The Meaning of Religion, ev. John B. Carman, Matinus Njhoff, (Netherlands: The Hague, 1960), s. 249-250. 14 Turan Ko, Din Dili, (Kayseri: Rey Yaynclk, t.y.), s. 50.

felsefelogos 2012/2 Feuerbachn nsan insann Tanrsdr formlnde baz elikiler bulunmaktadr: nk bu forml insan insanla aklarken Tanr kavramna dayanmaktadr. Ancak bu Tanrnn fonksiyonu sadece aklama ilkesi olmasdr. Varln hayali diye niteledii Tanry insan anlamann anahtar yapmakla Feuerbach u iki noktada yanla dyor gibi grnmektedir: 1. Varl olmayan Tanrnn fonksiyonu nasl olabilir? 2. Gerek bir 15 insan hayali bir varlkla nasl aklanabilir? Eer Feuerbach yeni bir Tanr ortaya koymaya alsayd bu deerlendirmesinin doru olabilirdi, nk Feuerbach nsan insann Tanrsdr szyle yeni bir Tanr ortaya koymadn, varolan Tanry ortadan kaldrp yerine insana daha ok deer ykleyen bir anlay tesis ettiini bunun bir ileri aamasnn 16 da Marxn yapmaya alt gibi dinin tamamen ortadan kaldrlmas olduunu belirtir. Bu, bir anlamda Feuebachn yapmaya alt eyin yine kendisi tarafndan rtlmesi demektir. Dinin ve onunla alakal olan grlerin antropolojiye indirgemenin hatal olacan ifade etmemizi gerektirecek dier bir sebep ise, dinde antropolojik olarak nitelenemeyen ve baka hibir eye indirgenemeyen elerin olmasdr. nsanla ilgili aklamalarn dinlerde bulunmas kanlmaz bir zorunluluktur. Zira insan ve Tanrs arasndaki iliki evrensel bir olgudur. ok sayda Tanr veya ilahi varlk az ya da ok insann grnne benzer olarak 17 sunulmutur ve Tanr ideasnn din antropomorfik karakteri dikkate deerdir.nk Tanrnn antropomorfik idealar btn dinlerde vardr. Fakat Hristiyanlkta bunlar insan Tanrnn benzerliine inanmada ahit yani tanktrlar, benzerlik sonsuzlukta deil snrl bir doada gibidir. Ayrca ieriine bakldnda ilkel dinlerdeki mitik ifadelerle ilahi dinlerdeki ifadeler birbirinden farkldr. Bunlardan gerek olmayan bir ksm miti dikkate almamamz gerekir. Homer/Homeros eserlerindeki veya sis, Osiris v.s. gibi. Kutsal kitaplardaki Tanrnn konumas, gelmesi yani fiilleri ve sfatlar yani insan diyebileceimiz nitelikler rnein Yahwehyi veya Allah insan yapmaz. Eer biz miti anlamak istiyorsak o zaman yazarn idrakini dikkate almak zorundayz ve bizim onu yabanc rasyonalist bir lye veya deere veya dzeye uygulamamz gerekir. Dindar insan Tanrsal mitik idealarn insani tecrbeler ve mahedelerde kullanr veya tatbik eder. Bunu baka trl yapma imkn yoktur. Her Tanr ideas mitik bir ideadr, bu Tanrsal z insani bir modele gre sunar. Fakat o zaman Feuerbachn insann herhangi bir insanst rn husule getirmesi tezindeki hata nedir? Antropomorfik Tanr gerekte bir insan deildir, her dindar insan bunu iddia edebilir ve bu sadece onun buradaki herhangi bir deeri aklamasdr veya bu deere tankldr. Bu olgunun aklamasna sadece tarihsel verinin kesin ve ak bir mahedenin yani gzlemin temelleri zerinde eriilebilir. Sorun insani nitelikler hakknda dnd miti tasvir eden veya hikye eden dindar insan bunu Tanrsna nasl izafe eder. Sorun modern zamandaki insanlarn nasl olduu deil, Antiklerin durumunun ne olduudur. Antikler bu mitleri sadece insani bir e olarak anlatmamlardr. Onlar evlilik, yeme-ime vs. gibi eyleri sadece Tanrsal yani ilahi olarak deil insani olarak ta dnmlerdir. nk insann
15 zcan, ndirgemecilik ve Din, s. 102. 16 Sergei Bulgakov, Karl Marx as a Religious Type: his Relation to the Religion of Anthropotheism of Ludwig Feuerbach, ev. Luba Bama, Belmont: Nordland Publishing Co., 1979, s. 88. 17 Kristensen, age., s. 246.

45

inan ve tanrnn varl zerine yldrm anlay belli bir seviyeye kadardr. O seviyeden daha ilerisini tam anlamyla anlayamaz. Bundan dolay u denilebilir ki, Tanrnn antropomorfik ideas Tanrsal takdir etmek iin 18 veya hakkn vermek iin hataldr ve yanltr. Yani Feuerbachn dncesi insan Tanr olarak gren pagan dinlerin eletirisi iin doru olabilir fakat ilahi dediimiz ve insani zelliklerden tamamen azade diyebileceimiz ilahi varlk anlay iin yanl veya en hafif tabiriyle yetersizdir. Feuerbachn dncelerini deerlendirirken deinmemiz gereken bir konu da Feuerbachn Hegel dncesiyle olan irtibatdr. Zira Feuerbachn dncesine bal olanlarn kullandklar bir husus da Hegel dncesinde zaten Feuerbachn fikirlerinin bulunduu deerlendirmesidir. Fakat bu deerlendirmenin doruluu olduka phelidir. nk Hegele gre Tanr, insanda ortaya kar, Feuerbacha gre insan kendinde Tanry yaratr. Bunlar birbirinden olduka farkl iki grtr. Farz edelim ki Tanr bizdeki baba tecrbesinin bir yansmasdr; O, onun imajdr. Fakat niin bu imaj Tanrnn bizzat kendisi deildir? Bu imajn zerinde yansmasn bulduu sahne nedir? Feuerbach bugn birok insandan daha iyi grmtr ki, eer bir yanstma din teorisine sahipseniz tahayyllerin bu sahne zerine nasl yansdn ve sonsuz bir eyin yani kutsal, koulsuz ve mutlak olann nasl sonulandn aklarsnz. Bu nereden geliyor? Tanr baba mutlak deildir. Daha dorusu kendi sonlu yapmzda kendi kendimize sahip olduumuz hibir ey mutlak deildir. Burada eer Tanrya atfettiimiz eyler bizim sahip olduumuz eyler olsayd bu doru olabilirdi. Fakat belirttiimiz gibi inanl hi kimse kendi nitelikleriyle Tanrnn niteliklerini bir grmez. Burada yle bir soru sorabiliriz: Bu felsefi olarak temellendirilmi ve psikolojik olarak gelitirilen yanstma teorisi makul deil midir? Yani, bundan sonraya iman psikolojik olarak yorumlanabilir mi? Buna vereceimiz cevap olumlu olabilir. nk ballk duygusunun varl inkr edilemez, insann arzu ve ihtiyacnn pek ok tr zellikle de kendini koruma ve mutluluk igds inan ekseninde nemli bir rol oynar. Ayn zamanda kabul edilmeli ki, hayal ve hayal gc her bilisel aktta ierilmitir ki, her birini ve her eyi sahip olduum yntemle biliyorum ve bundan dolay bilmeyi o an bir ey olarak benim bilgimin objesine yerletiriyorum -yani, yanstyorum- bugn bilgi sosyolojisinin terimlerinde biz bilgi elde etmenin srecindeki sosyo-kltrel faktrler ve 19 n koullar hakkndaki her eyden daha fazla bilgi edinmi ve bunu bildirmiizdir.Ancak bundan sonrasnn ok kompleks olan yaps hakknda sylenebilecek eyler psikolojik bir aklamayla ifade edilebilir mi? te asl sorun buradadr ve aktr ki, bu durum sadece psikolojik faktrlerle aklanamaz. Peki, insana inanmamann sebebi nedir? Eer insan insana (Tanrya) inanmyorsa bunun nedeni onun gszl eksiklii midir? Gsz ve eksik olan bir varln Tanr tasarm ne derece salkldr? Hangi insan Tanry retmitir? eytan reten de insansa biz nasl anlayacaz Tanr ve eytan arasndaki fark? Bunu bize Kilise mi sunacak? Eer Kilise sunacaksa -ki Feuerbach da zaman zaman Kilise teolojisinin de bir sapma olduunu sylyor- o zaman Feuerbachn kendi Tanrsndan bahsetmemiz sz konusu olacaktr.
18 Kristensen, age., s. 247-248. 19 Karlatr P. L. Berger ve T. Luckmann, The Social Construction of Reality, (New York, 1966).

felsefelogos 2012/2 zel ve ona zg bir Tanrdan. Onun snrlarn belirledii bir Tanrdan. Buradan da kii kadar Tanr vardr anlayna varacamz ortadadr. Bu noktada kiilerin menfaatleri srekli ataca iin sadece Tanrlarn atmalarndan sz edeceiz demektir. Bu noktada sev ginin Tanrsndan sz etmemiz gleecektir. Zira Tanrsz insanlk, ok daha fazla insanlk d sonulara ve amzdaki terr olaylarna sahiptir. ki dnya sava, eski SSCBdeki esir kamp (Gulag), Nazilerin Musevi katliam (Holacoust), atom bombas vb. Tanrsz 20 insanln yolunun hayvanlama olduunun ak bir kantlamasdr. nsann dini adan deil psikolojik adan ele alndnda bile byle bir durumun yapsna ters olduu aktr. Bu konuda en fazla sz syleyenlerden biri olan Karl Barth, Feuerbachn yaad dnemin bir insan olduunu belirterek onun grlerinin ortaya k zamannn, aydnlanmann hemen akabinde olduu, dnemin etkisiyle dinin yeni bir ekil almas gerektiini ifade ettii fakat gerek Feuerbachn ve gerekse dinin insanlarn hayatlarndan tamamen kacan ileri 21 sren dier insanlar gibi onun da yanldn belirtmektedir. Fakat Barthn belirttii gibi Feuerbach eer sadece zamannn bir ocuu ise yanstma din teorisi olarak ifade ettiimiz ve bugn insanlarn ateizme ynelmelerinde hl etkili olan bir grn varolmasn nasl aklayacaz? Bu tr tehlike gemitir, bunlar bir dnemin moda fikirleriydi, modas bitti demek olayn ne ciddiyetini azaltr ne de onu ortadan kaldrr. Sonu Sonu olarak Feuerbachn ileri srd grler materyalist bir bak asyla bakldnda hakl karlabilir. Fakat kesin doru olarak ileri srlemez. Teistik bak asndan da yanl olduu ileri srlebilir. Fakat tamamen ikna edici bir ekilde yanll ortaya konulamaz. Zira ilahi lemi tam anlamyla mahede edemeyen insan akl bu noktada yetersiz kalmaktadr. Bu dinin ve onunla alakal olan eylerin akl d bir nitelik tad anlamna deil akl st bir nitelie sahip olduu anlamna gelir. Ve bu snrda szn bittii noktadr.

Kaynaka
Aydn, Mehmet. Din Felsefesi, 3. bs. Ankara: Seluk Yaynlar, 1992. Barth, Karl, The Introduction to the Essence of Chiristianity, Ludwig Feuerbach, The Essence of Christianity, New York, London: Harper&Row Publishers, 1957. Berger, P. L., Luckmann, T. The Social Construction of Reality, New York: 1966. Bonhoeffer, D., Meditating on the World, Cambridge: MA; Cowley. 1986. Bulgakov, Sergei. Karl Marx as a Religious Type: his Relation to the Religion of Anthropotheism of Ludwig Feuerbach, ev: Luba Barna, Belmont, Nordland Publishing Co. 1979. Feuerbach, Ludwig, The Essence of Faith According to Luther, ev. Melvin Cherno.
20 Kng, Credo, The Apostles Creed Explained for Today, s. 12. 21 Karl Barth, The Introduction to the Essence of Chiristianity. Feuerbach, The Essence of Christianity, (New York, London: Harper&Row Publishers, 1957), s. xxv.

47

inan ve tanrnn varl zerine yldrm


New York: Harper & Row, 1967. Feuerbach, Ludwig, The Essence of Christianity, ev. George Eliot, New York: Harper & Row, 1957. Garaudy, Roger, Sosyalizm ve slamiyet, ev. Doan Avcolu, E. Tfeki, stanbul: Yn Yaynlar, 1965. Geisler, Norman L., Baker Encyclopedia of Christian Apologetics. Michigan: Baker Boks, 2002. Hanefi, Hasan, Teoloji mi Antropoloji mi? A...F. Dergisi, ev. M. Sait Yazcolu, C. 23,1978, s. 505-531. Ko, Turan, Din Dili, Kayseri: Rey Yaynclk, t.y. Kng, Hans. Credo, The Apostles Creed Explained for Today, ev. Jonh Bowden. London: SCM Press. 1993. Kng, Hans, Freud and the Problem of God, ev. Edward Quinn, New Heaven: Yale University Press, 1979. zcan, Zeki, indirgemecilik ve Din, Bursa, 2001. Zeki zcan, zel Szlk, Antropomorfizm maddesi, (Frdrick Ferr, Din Dilinin Anlam: Modern Mantk ve man, ev. Zeki zcan, Alfa Yaynlar, Bursa, 1999, iinde) s. 220. Reber, Mehmet Sait. Realizm, Din ve Dnyevileme, slamiyat, C. 4, say: 3, 2001, 19-33. Schoenfeld, Eugen. images of God and Man: An Expolratory Study, Review of Religion Reserch, vol. 28, no. 3, March, 1987, s. 229. Stoyev, Todor St. Ludwig Feuerbahn Ateizmi, ev. Mehmet Yavuz, Felsefe Dergisi, De. Yaynevi, 1988/3, s. 87-95. Thiselton, Anthony C., A Concise Encylopedia of the Philosophy of Religion, Oxford: Baker Akdemic, 2005. Tillich, Paul. A History of Christian Thought, edt. Carl E. Braaten, New York: A Touchstone Book, 1968. Tocqueville, Alexis de, Democracy in America, edt. J. P. Mayer, ev. George Lawrence, New York: Anchor Books, Dobleday&Company Inc., 1969. Topalolu, Aydn. Ateizm ve Eletirisi, 4. bs., Ankara: D. i. B. Yaynlar, 2004. Waring, E. Graham, Introduction, Feuerbach, The Essence of Christianity, New York: The Continuo Publishing Company, 1989, s. iii-ix. Wheeler, Harvey. The Phenomenon of God', The Center Magazine, say, 4, s. 7-12.

Felsefenin olana olarak teolojisiz metafizik


Sevin Trkmen
Avam korkmazsa korkutucu olur1
nan aratrmas yaygn olarak teoloji aratrmas ile snrl dnlse de teoloji, inan aratrmasnn boyutlarndan sadece biri olarak dnlebilir. Zira inan ya da inanma zerine aratrmalar, epistemolojinin temel aratrma konularndan biri olduu iin bu kapsam iinde dnlmesinde ve bu aratrmann teoloji ile snrlandrmadan ele alnmasnda yarar gzkyor. Spinoza epistemolojik olarak nadiren vurgu yapt inan aratrmasnn teolojik boyutunu politik grleri ile birlikte gelitirir ve bu iki aratrma alann da doa aratrmasnn altna yerletirir. Teolojinin konusu olarak inan kavramnn dnda gerek inanc ise yle tanmlar: Gerek inan, gerek bilgiye gtren ve bizi 2 gerekten sevilebilir olan eylere kar uyank tuttuu iin iyidirDier taraftan teolojinin konusu olarak inan ise bunun aksine gerekliin bilgisinin yoksunluundan ileri gelir.
1 Ethica / Geometrik Yntemle Kantlanm ve Be Blme Ayrlm Ahlak, Spinoza, ev: idem Drken, Kabalc Yaynlar, 1. Basm, stanbul: 2011, Blm IV, nerme LIV, Not. 1 * Spinozann bu belirlemesi insan doasna atf yoluyla deil, gerekliin bilgisine sahip olmayan ya da gereklie dair yeterli bilgiye sahip olmayan bir toplumun ynetilmesinde varolan ya da varolmu durumu anlatmaya dnk bir belirleme olarak anlalmaldr. Zira Spinoza insan doasna bu anlamyla herhangi bir nsel belirleme atfetmemektedir. 2 Short Treatise On God, Man and His Well-Being, Spinoza-Complete Works, translation by: Samuel Shirley, Hackett Publishing Company, Cambridge, 2002, s.67

Spinoza, teoloji aratrmasnda temel olarak hurafe kavramn ele alr ve hurafe ile korkunun insanlar zerindeki basknn oluturulmasndaki ilevini gzler nne serer. Spinozaya gre hurafenin tek kayna korku duygusudur. Bu korku duygusu, dinin basklarnn temel duygusu olagelmitir. Bilindii zere sevin ve keder, Spinoza'nn duygu kuramn yerletirdii temel iki duygudur. Ona gre sevin, zihnin kavrama gcn yani etkinlik durumunu gelitirirken keder aksi ynde zihnin kavrama gcn engelleyen ve zihni zayflatan bir etkiye sahiptir. Duygularn tanm ile ilgili ontolojik aratrmasn Ethicada ortaya koyan Spinozaya gre korku ise kukulu bir olayn imgesinden doan istikrarsz bir keder'den baka bir ey deildir. Dier taraftan bu kukunun ya da istikrarszln epistemolojik bir temeli olduunu yani ancak bire bir fikrin yoksunluunun kukuya ve istikrarszla neden olabilecei vurgular. Korku, insann gereklii kavramasnda ve zihnin etkinlemesinde nemli bir engel olarak grlr. Bununla birlikte, Spinozaya gre kendi doasnda alndnda ne bir insan ne de bir ilah, insan edilginletiren ve gszletiren keder, ac ya da korku gibi duygular olumlamaz ya da bunlara etik bir deer yklemez. Umut da gelecee dnk belli bir kuku ve istikrarszlk yoluyla aklanan bir duygu olarak benzer bir olumsuzluk ierir. Spinoza, umut ve korku gibi duygulara her ne kadar olumsuzluk atfetse de bu duygularn bazen arl engellemek asndan olumluluk tayabileceini de vurgular. Ancak ona gre, duygulara atfedilebilecek olumluluk ya da olumsuzluk nitelii etkinlik ve edilginlik arasndaki ayrm ile gerekelendirilebilir. yleyse Spinozann teoloji eletirisini duygu kuramndan yararlanarak ortaya koyduunu sylemek mmkn gzkyor. zellikle inanc saptrarak insanlar kleletiren ve bu klelikten yararlanan inan yaplarnn insanlara korku gibi duygular telkin ettiini belirten Spinozaya gre, bu yndeki korku, erdemin nnde de bir engeldir: Erdemi retmektense kusurlar eletirmeyi ok iyi bilen batl inan sahipleri, insanlar akl dorultusunda ynlendireceklerine korkuyla bask altna almaya alrlar, nk insanlarn erdemi sevmelerinideil dektden kanmalarn 4. isterler. Bylelerinin tek amac bakalarn da kendileri gibi zavall hale getirmektir Spinozaya gre insanlar lm korkusuyla belli bir inanca balamann yolu da benzer bir ilikiyle akla kavuur. Korku ve gszlk duygusu zerine yerleen din, insanlarn doalarnn aksi ynde bir doaya, doalla meyletmesine neden olur ve insanlar bylece, sanki 5. kurtulular iin savayormuasna, klelemek iin savarlar Bu durumda dine dair nyarglar zgrle dair nyarglarla birlemi olacaktr. Oysa Spinozaya gre zgrlk, gle dorudan bantl olmakla birlikte insana dair herhangi bir gszlk zgrlkle hibir yolda birletirilemez. Zira zgrlk, insann kendi doasnn yasalar uyarnca etkinlik gcnn artrlmas olarak dnlmelidir. Dinler ise insann etkinlik gcn deil edilginlik ya da itaat gibi durumlarn olumlar. Spinozaya gre bu edilginlik ve itaat
3 Ethica, Blm III, nerme XVIII, Not II 4 Ethica, Blm IV, nerme LXIII, Not 5 Tractatus Theologico - Politicus, Benedictus Spinoza, ev: Cemal Bli Akal - Reyda Ergn, Dost Yaynevi, Ankara: 2008, s. 45

50

durumu bedenin itaatiyle koulludur. Spinoza, bedenin edilginlii ile ilgili bu belirlemeyi iktidar aratrmasnn geneli iinde kullanl olduunu dnr. Ona gre bir insann iktidar altnda tutulabilmesinin koulu sadece beden yoluyla gerekletirilebilir. taat eden ya da boyun edirilmi bir toplumda nasl ki korku bu itaatin ve boyun ediriliin bir dayana olarak i gryorsa bunun aksine zgr bir toplumda ise umut hakim olacaktr. Spinoza ya gre bu toplumlardan ilkindeki insanlar yaama sevinci yoluyla belirlenirken kincisinde lmden kama korkusu yoluyla belirlenecektir. Spinoza, teoloji ve Kutsal Kitap aratrmasnda g ve gszlk, korku ve umut gibi ayrmlar yaparken onun esas amacnn teoloji ile felsefeyi birbirinden bamszlatrma olduu anlalacaktr: una kesinlikle emin oldum: Kutsal Kitap akl btnyle zgr brakr ve onda felsefeyle ortak olan hibir ey yoktur. Tersine,Kutsal Kitap da, felsefe de kendilerine zg temellere dayanrlar6 Bu felsefenin teolojiden mutlak kopuudur. Bu kopula birlikte Spinozann toplum kavrayndaki detaylar da iyiden iyiye belirginleir. Spinoza, toplumda birilerinin dierlerini ynetmesinde i gren dinlerin aksine insan doasnn kendi eiti tarafndan ynetilmeye ya da kendi eitini ynetmeye uygun olmadn dnr. Filozofa gre, insanlar iin eitlerine hizmet etmek ve onlar 7. tarafndan ynetilmekten daha ar bir ey olamaz Peygamber karakteri de bu balam iinde dnldnde hkmn yitirecektir. Spinoza, peygamber ile filozof arasnda bir kyaslama yapmay tercih etmeksizin peygamber karakterinin zmlemesi zerinden teoloji ile felsefe arasndaki ayrm temellendirmeye alr. Bu ayrmda ortaya koyduu en belirgin argman, ilkinin hayal gcne kincisinin ise zihne dayand ynndedir. Teoloji ile felsefe arasnda yaplan bu ayrm, Spinoza'nn toplum anlayn ortaya koymada da belirgin bir rol oynayacaktr.
Toplumun politik kuruluunda felsefenin yeri

Spinozann teoloji ile felsefe arasnda hibir yaknla yer brakmakszn ortaya koyduu ayrm onun politik grlerinde kurucu bir yere sahip olacaktr. Bu kuruculuun dayana ise elbette ki Spinoza'nn felsefesi ya da metafizik kavraydr. Tm teolojik kategorilerden bamszlam hatta ontolojideki tm teolojik ierii hkmsz klm bir metafizie dayanan bu politik anlay, bir yandan toplumun kuruluunun insanlarn eit ynetimine bir yandan da siyasi btnle dayanacaktr. Bunun olana ise gerekliin bilgisine gtren yolda nyarglardan ve kurgulardan kurtulmak olacaktr. Spinoza, nyarglardan ve kurgulardan kurtulmak konusunda onun yorumlar gz nnde bulundurulduunda ona atfedilemeyecek oranda tarihselci bir yntem izler. Spinozaya gre, gerekliin bilgisi hem doa aratrmas ile hem de teolojik bir eletiri ile tarih aratrmasnda terkip edilebilir: Gerekten de tabiat yorumlama yntemi, ncelikle tabii tarih stne sistemli bir aratrma srdrmek, sonra da tabii eylerin tanmlarn kesin veriler olarak ondan karmaktr. Ayn biimde, Kutsal Kitap yorumlamak iin de onun hakknda tarihi bir aratrmay sistemli
6 Tractatus Theologico - Politicus, s. 49 7 Tractatus Theologico - Politicus, s. 111

51

8. olarak ve eksiksiz bir drstlkle srdrmek zorunludur Bylelikle itaat ile zgrlk ya da teoloji ile felsefe arasndaki ayrm doa ve tarih aratrmas zerine yerleecektir. Zira doa aratrmas bize teolojinin birincil olmadn gsterir. Spinozaya gre birincil olan, doa aratrmasdr ve Kutsal Kitapn kendi tarihinden bahsedilebilirken doann evrensel 1. tarihinden bahsedilebilir ki tabiatn evrensel tarihi olsa olsa felsefenin temelini oluturur Dolaysyla doaya ya da insana dair bilgimizdeki yanlg doaya dair bilgi eksikliimizden ileri gelmektedir. Teolojik anlamda inan ile felsefi anlamda bilgi arasnda doa aratrmas yoluyla koyulmu ayrm, bu iki kavramn sadece birbiriyle bamszln deil elikili olduunu da gzler nne serer. Bu elikinin ortaya konuluu ise Spinoza'nn yaad yzyl dnldnde olduka radikal bir tutumu gze altr. Zira Spinozaya gre, teoloji ile felsefe arasndaki yaknlatrma bir yanlgdan ibarettir ve ancak doann kavranlmas ile alabilir: yanlg doann ilk eleri (ilk eler basit, tikel ve temel olan anlamndadr) hakkndaki bilgisizliimiz yzndendir [...] Eer soyutlamalara olabildiince az bavurarak ve olabildiince ilk elere, yani doann kayna ve kkenine geri gidersek 10 bu yanlglardan korkmaya gerek duymayz. Kurguya ve hayal gcne dayanan inancn konusu itaat iken felsefenin konusu gereklik ve zgrlktr. Felsefe, nasl ki konusu itibariyle inantan ayrlyorsa kavramsal ve dilsel olarak da ondan ayrlmaldr. Bu anlamda bir yaklatrma Tanrya baz insani sfatlar affedilmesine neden olacaktr ki bu atf hem bilgi ile inancn kartrlmasna hem de Tanrya atfedilen sfatlar nedeniyle teolojik bir ahlakn hakllatrma abasna yol aacaktr. Deleuze, Spinozann felsefeyi teolojiden arndrma abasnn uzantlarn ve bu abann uygunluunu yle tasvir eder:

Spinozaya gre tanrbilimin yaratt ykm ve zarar sadece nazari deildir; bunlar, tanrbilimin, doalar bakmndan farkl bu iki dzen arasnda bizde uyandrd pratik karmaadan kaynaklanrlar. Bilginin aklc bir tarzda gelitirilmesi ya da akl tarafndan dntrlp tercme edilmesi gerekse bile, tanrbilim en azndan bu bilginin temelini Kutsal Kitabn verilerinin oluturduunu dnr: Ahlaki, yaratan ve akn bir Tanr varsaymlar buradan kar [...] burada tm ontolojiyi tehlikeye dren bir karklk vardr: Buyruun anlalr bir eyle, itaatin bilginin kendisiyle ve Varlkn bir Hkmle kartrld, uzun zamandr sregelen bir hatann tarihi sz konusudur. Yasa, daima yilik-Ktlk deerlerinin atmasn belirleyen akn durumdur. Bilgi ise daima iyi-kt varolu tarzlarnn niteliksel farkllklarn belirleyen ikin kudrettir.11

8 Tractatus Theologico - Politicus, s. 135 9 Tractatus Theologico - Politicus, s.226 10 Kavray Gcnn Geliimi, Spinoza, ev: Can ahan, Kuram Yaynlar, 1. Bask, stanbul, s.51 11 Spinoza - Pratik Felsefe, Gilles Deleuze, Norgunk Yaynlar, ev: Ulus Baker, stanbul: 2005, s.32

52

felsefelogos 2012/2 Bylece Spinoza, varln tek bir neden yani ikin neden olduunu syleyerek Deleuzeun bahsettii sregelen bir hatay nihayetlendirmi olacaktr. Spinoza'nn teoloji ile felsefe arasndaki ayrma dair gerekletirdii teorik ve politik zmlemenin gc onun felsefesinin btnne sirayet eden hakikat arayndan gelmektedir. Bu arayn zn ise onun belki de yaamn en temel ilkesi olarak grd zgrlk sorunu oluturmaktadr. Filozofa gre, farkl grleri ve mizalar 12. sk skya birletirebilen tek ey hakikattir Hakikat aray salt bir anlama abas ile ilikilendirilemeyecei gibi bu aray ayn zamanda zgrln de metafziksel imknn temin eder. Spinozann teolojik ve politik zmlemesi, insanlar arasnda gelitirilmi tm itaat biimlerini olumsuzlayarak felsefeye dayanan bir politikann zgrln bir gvencesi olduunu duyurur. Bununla birlikte Spinoza zgrlk konusunda sadece teolojik bir eletiriyi yeterli grmez ve insan dier insanlara hizmet ettirecek ya da insan dier insanlar karsnda gsz klacak tm unsurlarn zgrlk nnde bir engel tekil ettiini dnr: zgrlk gerekte bir erdemdir, yani bir yetkinliktir. Bylece, insanda 13. gszln teyit eden hibir ey zgrlkle ilikilendirilemez zgrlk konusundaki bu belirleme, bir yandan teoloji ile felsefenin hibir yolda badaamayacan dier yandan zgrleme olanann felsef-politik bir dayanann ayn metafizik temelde bulumas ile gerekleebileceini duyurmaktadr.

Kaynaklar
Deleuze, Gilles. Spinoza - Pratik Felsefe, ev: Ulus Baker, stanbul: Norgunk, 2005 Spinoza. Ethica / Geometrik Yntemle Kantlanm ve Be Blme Ayrlm Ahlak, ev: idem Drken, stanbul: Kabalc, 2011 Spinoza. Short Treatise On God, Man and His Well-Being, Complete Works, translation by: Samuel Shirley,, Cambridge: Hackett Publishing Company, 2002 Spinoza. Tractatus Theologico - Politicus, ev: Cemal Ball Akal - Reyda Ergn, Ankara:Dost Yaynevi, 2008 Spinoza. Kavray Gcnn Geliimi, ev: Can ahan, stanbul: Kuram Yaynlar, 1. Bask Spinoza-Blyenbergh. Ktlk Mektuplar, ev: Alber Nahum, stanbul: Norgunk, 2008 Spinoza. Tractatus Politicus, ev: Murat Eren, Ankara: Dost Yaynlar, 2007

12 Ktlk Mektuplar, Spinoza-Blyenbergh, ev: Alber Nahum, Norgunk Yaynclk, 1 .Bak, stanbul: 2008, Mektup XIX 13 Tractatus Politicus, Spinoza, ev: Murat Eren, Dost Yaynlar, Ankara: 2007, s. 18

53

nanc1 temel alan bir sanat olarak retoriin sunduu imkanlar


zlem Duva
Retoriin btn gleri kendinde topladn bilsen ne derdin kimbilir Sokrates. (Gorgias )2 Tanrlara gelince, onlarn ne varolduklarn ne varolmadklarn ne de ne ekilde varolduklarn biliyorum, nk bu konuda bilgi edinmeyi engelleyen pek ok ey vardr: Onlarn duyu organlar ile alglanmamalar, insan hayatnn ksal. (.Protagorasj3

Bilmeye dayal olarak kozmosun dzenini, imana yahut imanla birlikte akla dayal olarak da Tanrsal dzeni kavramaya ynelmi felsefi tutumlardan farkl olarak retorik, sz temele alarak insansal dzeni ina etmeye ynelmi bir sanat ve ayn zamanda bilginin karsna kanaatleri, hakikati kantlamann karsna da ikna ve inandrmay koymak biiminde zetlenebilecek bir paradigma deiimi olarak, Sofistlerle birlikte nem kazanmtr. Bu paradigma deiimiyle Sofistler, Aydnlanma anda Humeun; alkanlklarmzn ve inanlarmzn bilmeden bamsz olmad iddiasna dayal olarak ortaya koyduu
1 nan kavramn tecrbe yaantsnn ve alkanlklarmzn yaratt beklenti olarak, kanlar ierecek ve belief kavramna denk decek biimde kullanmaktayz. Burada sz konusu olan iman etme, teslim olma anlamndaki, dolaymsz bir balanmay ifade eden faith deildir. 2 Platon, Gorgias; ev: Mehmet Rfat-Sema Rfat, Trkiye Bankas Kltr Yaynlar, stanbul, 2010, s: 16(454 b) 3 Protagoras, Tanrlar zerine, Aktaran, Freeman, Kathleen; Ancilla to the Pre-Socratic Philoso phen, A Complete Translation of the Fragments in Diels, Fragmente Der Vorsokratiker, Harvard University Press, Cambridge, 1971, s:125-126

nedensellik eletirisinin nvesi olarak kabul edilebilecek grleri ortaya koymulardr. Sofistlerin bu grleri, kanaatlerimizin rlatif karakterinin bilginin ok da dnda saylamayaca temel argmann ieren retorik zemininde gelitirdikleri sylenebilir. Hakikat ve hakikate ulama yollarnn radikal bir eletirisi olarak karmza kan bu olgu, sadece ontolojik ya da epistemolojik zeminde deil, politik zeminde de kkl bir dnm ifade etmektedir. Sofistler, kendilerinden nceki doa filozoflarnn kozmosu aklama abasyla yn verdikleri Antik Yunan dnyasnn bir sre sonra varlk-olu, okluk-birlik, ve grngereklik arasnda skp kalan felsefi sorunlarna, pratik yaantnn ilgi ve ihtiyalarna ynelmek suretiyle yeni bir soluk getirmiler ve bunu yaparken szn gcn de kullanmlardr. Pratik sorunlara ynelmi bir felsefenin sz ve konumay temel almas anlalrdr; zira dnyevi ilgi ve ihtiyalar, kendisini ancak karlkl diyalogda, konumada ve dile getirilen szde ifade eder. Belki de bu yzden Tanr ile insan arasndaki ontolojik farka dayal bir zeminde kendisini ina eden tek tanrl dinler dahi szn kurucu vasfndan vazgememi, sz Tanr kelam olarak da konumlandrm olsalar, muhataba (yani szn anlamn kavrayacak olan insana) bavurma yoluyla hakikati ifa etme abasna girmilerdir. O halde Tanr ile insan arasndaki ontolojik ayrmdan hareket eden retiler bile aslnda rtk olarak logosu szle snamaktadrlar, denilebilir. Dnyann yaratc ilkesinin akl m sz m olduu konusunda ise gerek Dou gerekse Bat geleneinde srp giden tartmann logosa ikin iki temel kavram, zihin ile tecrbe dnyasn ve topluluun ortak kanaatlerini yanstan sz arasndaki mcadelede ekillendii aktr. Bu mcadeleyi ifa eden ve kozmosa dzenini veren ilkenin evrene yaylm bir rasyonalite mi yoksa Tanr kelam m olduu tartmas yaratm dncesinin izahna dair problemleri de iermekle birlikte, konuma ve dilin doasn nerede ve nasl belirleyeceimiz konusundaki politik tutum farkllklarn da ortaya koymutur. Aydnlanma dnemine gelindiinde ise dilin insan aklnn rn olduu fikriyle birlikte, bu tartmalara farkl boyutlar kazandrlmtr. Nitekim Gadamer, bu yeni boyutun nemini, dili renerek bymenin, dnyayla, insanlarla ve nihayet kendimizle tanarak bymek olduunu, bylece anlama yoluyla kendi hakikatimizin bilincine varmay saladn belirterek, yani konumann bakasna ihtiya gsteren diyalojik doasna vurguda bulunmak suretiyle ortaya koymaktadr.4 Gadamerin iaret ettii noktaya bir baka adan baklacak olursa sz un, ayn zamanda hakikati transandant olanda temellendiren bir varlk metafiziine kar koymak konusunda gl bir silah olabilecei de grlr. yle ki hakikat, bizim elde ettiimiz ya da yntembilimsel kesinlikle sahip olduumuz bir ey olmayabilir. Argmanlarn uygunluu, geerlilik ve ikna edicilik kriterleri konuma annda belirlendiinden, hakikat de diskursif bir tarzda gzden geirilmi olmaldr. Dahas, eer bir hakikatten, sarslmaz bir hakikatten ok yaam ve anlam dnyamz kavrama peindeysek ve ayn zamanda dnyay
4 Gadamer, H.Georg; Hakikat ve Yntem 2.Cilt, ev. Hsamettin Arslan- smail Yavuzcan, Para digma Yaynlar, stanbul, 2009, s: 335.

56

felsefelogos 2012/2 ve evreni monolojik bir zeminde kurmann amazlarn hesaba katabiliyorsak, o zaman hakikat diye bildiimiz eyin sadece kanaatten ibaret olduunu grebilir, bir lml olarak kendi kanaatimizi dier lmllere stn klma abasnn, tahakkmden baka bir anlam olmadn kavrayabilir ve sonu olarak da bakalarnn kanaatleri ile kendi kanaatlerimizin karlamasna izin verebiliriz. Burada esas olan hakikatin deersizletirilmesi deil, bir tr olarak insann ve onun dncelerinin deer kazanmasdr. Bylece bir taraftan gizil olarak dnmek, bilmek, yahut amak gibi hakikati bulmaya ynelik araymz srdrsek de ulatmz eyin tartmasz kabul edilebilir tzsel bir stnle sahip karakterde ve deerde olmadnn farkna varabiliriz. Dier yandan dnceye gcn veren eyin, sahip olduu hakikat muhtevas deil, insanlara hakikati aramak yoluyla sunduu yaam ve canllk itkisi olduu dnldnde, insann hakikat araynn bir varolu meselesi olduu sylenebilir. Ancak belirtmek gerekir ki her dnce, tam da Kantn ifade etmi olduu gibi muhatabyla, yani baka bir benin yargsyla snanabildii lde geerlidir ve bu geerlilii test etmenin tek yolu da konuma ve diyalogdur.5 Sofistlerin retorie katt anlam buradan hareketle dndmzde, bilgi ve kanaatler, bilmek ve inanmak arasndaki kategorik ayrmn belki de ne kadar yapay olduunu M.. 5. yzylda ortaya koymu olmalaryla onlarn, logosun bilindik anlamn deitirip dntrmelerindeki nemini de grm oluruz. lk dnem Sofistlerinden Protagorasn nl sz nsan hereyin lsdr, yle devam etmektedir: Varolanlarn varolmalarnn ve varolmayanlarn varolmamalarnn. Burada bilginin nesnel koullarnn, alg ve insansal ilgilere dayal olarak reddedildiini grmekteyiz. Nitekim bunu izleyen ifadeler ak bir biimde hakikat denen eyin sadece inantan, bilginin ise znel alglardan ibaret olduunu ortaya koyacaktr: Herhangi bir ey bana nasl grnyorsa benim iin yledir, sana nasl grnyorsa senin iin de yle... yen iin rzgar souktur, meyen ise souk deildir.6 O halde aslnda bizim varla yahut tmellere ilikin nesnellik iddiamz da tamamen geersiz ve temelsiz olabilir. Bu bak asnn epistemolojik bakmdan yaratt zorluklar bir yana, politik, ahlaki, estetik ve dini alan da kapsad dnldnde Sofistlerin dnceleri ierisinde sadece sahip olduumuzu dndmz nesnel hakikatlerin epistemolojik balamda alglar dolaymyla kurulduu iddiasnn deil, ayn zamanda deer yarglar, estetik yarglar ve dini inanlar balamnda bir deikenlik ve rlatif olduu fikrinin hakim olduunu grebiliriz. Her ne kadar Protagorasn Tanrlar konusunda rlativist deil agnostik olduuna dair grler bulunsa da onun dncesinde dorudan doruya bu imkann bulunduunu grmezden gelemeyiz. Nitekim kendisinden
5 Kant, Immanuel; Anthropology From A Pragmatic Point of View, Trans: Victor Lyle Dowdell, Southern Illinois University Press, 1996, s: 11-12 6 Platon, Thaitetos, (Diyaloglar 2 iinde), ev: Macit Gkberk, 3. Basm, Remzi Kitabevi, stanbul, 1996. (Dk Bl)

57

retoriin sunduu imkanlar duva sonra gelen Sofistler de bu imkan zerinden gelitirdikleri retorii, dnyaya dair kanaatlerimizi bilgilerimizin yerini alacak ekilde konumlandrmlardr. Tzsel hakikatlerin bilgi konusu haline getirilmesine kar kkten bir eletiri olarak gelien Sofist gelenek, bilme ile inanma arasnda birinciyi kinciye stn klacak bir ltmzn ve bize nesnel hakikatleri salayacak herhangi bir kaynan bulunmad gryle, her bir tikelliin kendi anlam ve deer kodlarn retebilmesinin yolunu amakla kalmam, tikel yarglarn bizatihi hakikatin kendisi olarak tanmlanabileceini, eer hakikat denen birey varsa znel hakikatler dnda tanmlanabilecek bir nesnel hakikatler dizgesinin olmadn, bunlarn tamamen uydurma olduunu ortaya koymulardr. Bunu ortaya koyarken de retorik hem konu hem de yntem olarak i grmtr. Hatta tam da bu nedenle ilk dnem Sofistlerinden Prodikos, Sofistleri filozoflarla hitabetiler arasndaki snr blgesinde yer alan insanlar olarak tanmlamtr. O halde retorik, basit bir biimde sadece gzel sz syleme sanat, yahut ikna sanat olarak deerlendirilemez. Retorik, aslnda dnyaya dair bildiimiz hereyin, bene ikin olduunu ve bunu biz haline getiren eyin tzsel hakikatler deil, tamamen uzlamsal olan kanaatlerin olduunu gsteren ve bilgi-inan arasndaki ilikiyi yeniden dnmeye davet eden bir felsefi tutumu ortaya koyar. Nitekim Aristoteles de Retorik adl eserinde bunu u ifadelerle ortaya koyar: Sylenen szn salad tr inandrma tarz vardr. lki konumacnn kiisel karakterine baldr; kincisi dinleyiciyi belli bir ruh haline sokmaya baldr; ncsyse konumacnn kendi szcklerinin salad tanta ya da szde tanta. Konuma bize, konuann inanlacak biri olduunu dndrecek biimde yapldnda, inandrma, konumacnn kiisel karakteriyle baarlm olur. yi insanlara tekilerden daha tam ve daha kolay bir biimde inanrz . (...) Ancak tekiler gibi bu tr inandrma da konumacnn syledii eylerle baarlmaldr, konumaya balamadan evvel halkn bu kii hakknda dndkleriyle deil.8 Aristoteles bu ifadeleri ile her ne kadar Platona benzer bir biimde retorii diyalektiin bir paras olarak konumlandrmak ve mantksal kantlar salama becerisi olarak grse de, retoriin kullanmnn ahlaki ve politik bir tutum olarak kazand anlam da gz ard etmemektedir. Tamamen ieriksiz olmak anlamna gelmese de ierii her daim tartlabilir ve yeniden biimlendirilebilir bir sanat olarak retorik, iknaya konu olabilecek trden, yani uzlamsal ortak deerler zerinden varlk kazanabilir. Bu, retoriin ahlaktan ve politikadan tamamen bamsz olamayaca anlamna gelmektedir; bu yzden de Aristoteles retorik trlerini ayrt eder ve retorii politik retorik, adli retorik ve trensel gsteri retorii olarak e ayrr.9 Aslnda burada dikkat edilmesi gereken bir baka nokta, retorii kullanann ierikten bamsz bir biimde dinleyiciye ulamann yollarn aramasdr. Retorii kullanan kii iin konumaya konu olan eyden ziyade kardakini iknann nem
7 Arslan, Ahmet; lka Felsefe Tarihi 2: Sofistlerden Platona, stanbul Bilgi niversitesi Yay., stanbul, 2006, s: 46 8 Aristoteles, Retorik, ev: Mehmet H. Doan, YKY., stanbul, s:38 9 Aristoteles, Retorik, s:44-45

felsefelogos 2012/S tad ak olmakla birlikte burada muhatab varsayan bir yntemin sz konusu olduu sylenebilir. Bu yntem artk aktarm deil, tartma olmak zorundadr ve bu da aslnda bilginin deil, szn gcyle olmaktadr. O halde sz, Derridann ifadeleriyle aklamaya alrsak, semantik anlam btnlnn transandant olan dnda tanmlanmas ile anlam kazanabilir. amzda postmodern sofist sfatyla da anlan Derrida'ya gre temsil edilen ey anlamn balamsal etkilerini aan bir tmel yokluk zerinden tanmlanmaktadr, oysa ki bir dil, eyleri sahip olduklar politik balam ierisine yerletirerek anlamakla kavranlabilir ve anlalabilir.10 Derrida'nn bu tespitine rnek olarak, Sofisderin dili ve retorii kullanma biimlerini gsterebiliriz. Sofistler iin sze ve genel olarak retorie gcn veren ey deimez ve tzsel hakikat ierikleri deil, balamsal ve uzlamsal olduu batan kabul edilen deerler ve kodlar dizgesidir. Bu kodlar dizgesi aslnda topluluun ortak inancnn temele oturduu bir bak asnda ekillenir ve bylece zorunlu olarak konuma ve diyalou gerektirir. letiimin temellendii zemin ise ortak kanaatler ve inanlar alandr. Ve retorik bize gsterir ki iddialarmza ve bilgimize konu olan herey, aslnda inanlarmzn, bir ekilde davurumudur. Hatta ilk dnem Sofistlerinden Gorgiasa gre bu inan ve kanaatlerden baka dayanacamz herhangi bir nesnel yahut evrensel temel yoktur: Bir ey yoktur. Bir ey varsa bile bilinemez. Bir eyin varl ve dnlmesi mmkn olsa bile bakalarna aktarlamaz.11 Bu nermenin ifade ettii ey aslnda varlk yokluk tartmasndan ziyade, alg ve anlam dnyalarmzn deiken olduu ve zerinde mantksal bir zeminde uzlamamzn zorunlu olduu herhangi bir nermenin bulunamayacadr. Dier yandan birinci nerme 12 varlk ile, kincisi dnme ile, ncs ise dil ve iletiim ile glklere iaret etmektedir. Gorgias, Protagorasa gre bir adm daha ileri giderek szn ieriinin hibirey olduunun ve ayn zamanda herey de olabileceinin altn izerek, esas olarak sz un iktidarn tesis etmeye almaktayd. Dolaysyla bir hitabetinin sadece hitabeti olduunu ve szlerinin anlamnn sadece szlerin kendisinde, sz kullanma biiminde yattn ne srmekte; her trden varlk, hakikat, bilgi iddiasnn karsnda szn gcyle kmakta idi. Platonun Gorgias diyalounda Gorgias Sokrates ile tartrken bunu u ekilde dile getirmektedir: nk Sokrates, teki sanatlarda sanatnn btn bilgisi el ilerine ve benzeri eylere dayanr. Oysa ki retorik hibir el ii gerektirmez, btn eylem ve etkisi szlerdedir. te bu nedenle retoriin konusunun szler olduunu iddia ediyor ve verdiim tanmn doru olduunu savunuyorum.13
10 Derrida, Jacques; Sending: On Representation, ev: Peter Caws and Mary Ann Caws, Social
Research, 49 No: 2,982: 319-20

11 Freemanden aktaran: Ahmet Arslan, lka Felsefe Tarihi 2: Sofistlerden Platona, s: 47 12 A.g.e., :s48-49 13 Platon, Gorgias', ev: Mehmet Rfat-Sema Rfat, Trkiye Bankas Kltr Yaynlar, stanbul,
2010, s: 8 (450 C)

59

Hitabetinin bizi inandrd herey duruma ve artlara gre doru, gzel, faydal, estetik vb. olabiliyorsa, verili ve nceden ina edilmi bir gereklik dnyasndan sz edemeyiz; sz edebileceimiz tek gereklik, iletiim ierisinde aa kan ve herhangi bir dilin zorunlu olarak politik ve balamsal kullanmnda aa kan iddialar olabilir. Bruce McComiskey e gre Derrida ile Gorgias farkl alarda yaam olsalar da bu konudaki dnceleri ayndr.14 Zira buradaki temel problem, dilin anlam zerinden inas ve gereklik kavraynda yaratt dnmdr. Sofistlerin retorik dolaymyla bize gsterdikleri ey udur: Doal dnyada kefedilecek bir nesnel hakikatler dnyas olmad gibi, anlam evreni ile duyular evreni arasndaki ispatlanamaz bantlar olarak tanmlayabileceimiz kesinlikler, aslnda dogmatik temeller zerine kuruludur. Bu kesinlikler yahut hakikat iddialar toplumdan topluma deise de bunlarn varlna dair inancmz deimez. Oysa inancmzdr. ki burada bu kesinliklerin varoluunu belirleyen tek ey onlarn varlna olan Hatta ge dnem Sofstlerinden olan Kritiasa gre tanr kavramnn kendisi de siyasal amalar uruna uydurulmu bir kavram olarak sadece inanca dayanmaktadr, bu yzden de onun varlnn kesinliinden ve hakikatinden sz edemeyiz.15 Grld gibi Sofistlerin retorie olan ilgileri, onlarn hakikat eletirilerinden beslenmektedir. Btn Sofistleri kapsayacak bir genel deerlendirme yapmak imkansz ve yanl olmakla birlikte genel olarak Sofistlerin kendilerinden nceki doa filozoflarnn bir varlk metafiziine dnm felsefelerini eletirmek suretiyle dncelerini ortaya koyduklar sylenebilir. te yandan genelde Sofistlerinphysis-nomos kartln esas alan ve nomos un doasn aa karmay hedefleyen bak alarnn, onlar pratik felsefenin sorunlaryla uramaya gtrd sylense de bunun ayn zamanda ontolojik ve epistemolojik bir hesaplama olduu gerei, dahas bu hesaplamann saf rasyonaliteye ynelmenin amazlarn barndrd olgusu tali bir mesele olarak ele alnr. Oysaki Onsekizinci yzylda evrensellik ve tikellik gerilimi balamnda Kant ve Herder arasndaki nl tartmann nveleri, Sofistlerin (zellikle ilk dnem Sofistlerinin) dncelerinde 16 belirgin bir biimde karmza kmaktadr. Hakikati evrensel bir formda tesis edilmi logostan deil, her bir tikel deneyimin kendi pratik sorunlarndan harekede kavramaya almak, bireyin kendi zgl koullarnn ona gsterdii dndaki bir hakikatin varlndan phe etmesi anlamna gelmektedir. Sofistlere gre biz, dnyay algladmz ekliyle, nesneyi ise duyarllk formlarnn snrlar ierisinde bilebiliriz. Bu yzden bilgi, bireyin alglarndaki deiimle birlikte farkllaabilen bireydir; dolaysyla herkes iin ayn derecede geerlilik tad iddia edilebilir bir gereklik zemininde ina edilemez. Sofistlerin kozmosu kavrama abalar ierisinde nesnel ve zorunlu olandan, bireysel ve olumsal olana doru bir perspektif deiimini temel alm olmalar, onlarn bireysel olan aa karmak
14 McComiskey, Bruce; Gorgias and The New Sophistic Rhetoric, Southern Illinois University Press, U.S.A., 2002, s: 89 15 Arslan, Ahmet; lka Felsefe Tarihi 2: Sofistlerden Platon 'a, stanbul Bilgi nv. Yaynlar, stanbul, 2006, s:71 16 Sz konusu tartma konusunda ayrntl bilgi iin Bkz. Frederic C. Beiser; Enlightenment, Revo lution and Romanticism: Genesis of Modern German Political Thought 1790-1800, Harvard Uni versity Press, 1992, s: 189-191

60

felsefelogos 2012/2 ve ortaya koymak konusunda ben'in deneyimlerini aktarabilecei tek yol olan retorie bavurmalarn gerektirmitir. Bylece retorik, onu kullanann elinde doruluu nceden belirlenmi bir hakikat dizgesinin savunusu deil, bireyselliin kendisini kamusalla amasnn yolu haline gelmitir. kna ve iletiim srelerinde yeterince baarl olan bir hitabeti, kendi dorularn topluluun dorular karsnda yeterince gl bir biimde savunabiliyorsa, o zaman onun dorusunun kabul edilirliinin nnde bir engel kalmam demektir. Dahas, bu yolla topluluun ortak bilmesi denilen ey mmkn olmakta ve Gorgiasn da ortaya koymu olduu gibi bilgi, empirik olarak ortak bir diskur zerinden tesis edilmi olmaktadr. McComiskey e gre tam da retorik, bilgiyi ortak kanlardan harekede tesis ettiinden dolay demokratik bir toplum modelini salamakta ve Sofstlerin retorik epistemolojisi ortak bilmenin yolunu aarak rlativizmin imkanlaryla kamusal bir dsallamay gerekletirmektedir: Sofsderin byk ounluu ve zellikle Gorgias iin kanlar, ortak bir biimde oluur ve dilde ekillenir. Bylece retorik zorunlu olarak kanlarn stnlne dair aralar ve ayn zamanda bu kanlarn demokratik bir toplum iinde etkili bir biimde kullanabilmesini salar.17 Sofistlerin dnceleri ierisinde hakikatin szn gcyle ve sadece szn ierisinde balamsal dzeyde anlam kazanmas, yurttalarn birbirleriyle tesis edecekleri bir zneleraras kamusalln imkann salamaktadr. Sofistlerle birlikte iradelerin uzlamna dayal olarak tesis edilen ve konuma ve ikna dolaym ile salanan demokratik tutum, adaletin temeline yurttalarn iradelerine dayal bir aklsall yerletirmekle, sadece varlk metafiziine ve mantn soyut ilkeleriyle bilmeye bir itiraz olarak deil, ayn zamanda meruiyetin temel ilkesini toplumsal uzlam ve kamusallk ierisinde salayan bir politik tutum olarak anlam kazanm, bunu da inanlarmzn ve kanaatlerimizin bilme ile olan ilikisinin bir kartlk iinde anlalamayacan gstermekle salamtr.

Kaynaklar
-Ahmet Arslan, lka Felsefe Tarihi 2: Sofistlerden Platona, stanbul Bilgi niversitesi Yay., stanbul, 2006, -Aristoteles, Retorik, ev: Mehmet H. Doan, YKY., stanbul, 1999 -Bruce McComiskey, Gorgias and The New Sophistic Rhetoric, Southern Illinois Uni versity Press, U.S.A., 2000 - Frederic C. Beiser; Enlightenment, Revolution and Romanticism: Genesis of Modern German Political Thought 1790-1800, Harvard University Press, 1992 -H.Georg Gadamer, Hakikat ve Yntem 2.Cilt, ev. Hsamettin Arslan- smail Yavuzcan, Paradigma Yaynlar, stanbul, 2009. - Immanuel Kant, Anthropology From A Pragmatic Point of View, Trans: Victor Lyle Dowdell, Southern Illinois University Press, 1996
17 McComiskey, Bruce; Gorgias and The New Sophistic Rhetoric, Southern Illinois University Press, U.S.A., 2002, s:25

retoriin sunduu imkanlar duva


-Jacques Derrida, Sending: On Representation, ev: Peter Caws and Mary Ann Caws, Social Research, 49 No: 2, 982 -Kathleen Freeman, Ancilla to the Pre-Socratic Philosophers, A Complete Translation of the Fragments in Diels, Fragmente Der Vorsokratiker, Harvard University Press, Cambridge, 1971 -Platon, Thaitetos, (Diyaloglar 2 iinde), ev: Macit Gkberk, 3. Basm, Remzi Kitabevi, stanbul, 1996. -Platon, Gorgias; ev: Mehmet Rfat-Sema Rfat, Trkiye i Bankas Kltr Yaynlar, stanbul, 2010

62

nanma iradesi1
William James
Leslie Stephen'n geenlerde yaynlad, kardei Fitz-Jamesin Yaamnda, onun gen bir ocukken gittii bir okul anlatlr. retmen Bay Guest rencileriyle yle konumaya alktr: Gurney, dorulama ve kutsama arasnda ne fark vardr? - Stephan, Tanrnn her eye kadir olduunu kanda! vb. Bizim, Harvardl zgr dnme ve ilgisizliimizin ortasnda burada, sizin iyice eski Ortodoks Kolejinizde, konumann bu dzende srdrldn dnmeye eilimliyiz; ve bizim Harvardda bu canl konulara btn ilgimizi kaybetmediimizi gstermek iin yanmda bu gece size okumak iin inan araclyla dorulama konusunda vaaza benzer bir ey getirdim - Yani inancn dorulanmas zerine bir deneme, salt mantksal akl yrtmemizin bastrlamamasna ramen dini meselelere bir inanma tavr benimseme hakkmzn bir savunusu. te bu yzden yazmn bal inanmaradesi"dir. rencilerime iradi olarak benimsenmi inancn meruluunu uzun uzadya savundum; ama onlar kendileri kiisel olarak her zaman bir veya bir baka inanla dopdolu olsalar da mantksal tinle tamamen dolar dolmaz, bir kural olarak, benim tartmamn felsefi olarak meru olduunu kabullenmeyi reddettiler. Ben yine de kendi konumumun meru olduuna ylesine emindim ki sizin davetiniz bana anlatmlarm daha ak klma frsat verdi. Belki de sizin zihinleriniz imdiye kadar uramak zorunda kaldklarmdan ok
1 Yazarn The Will to Believe and Other Essays in Popular Philosophy (1897) adl yaptndan seilerek Selected Papers on Philosophy (Ed.by..Emest Rhys, J.M.Dent & Sons Limited, London, 1938, SS.99-124) adl yaptta yaynlanan yazs (. n.).

daha aktr. Bize sonunda yardmc olacak baz teknik ayrmlar yaparak balamak zorunda olsam da elimden geldiince az teknik olacam.

I
nanmamz iin nerilebilen her eye hipotez adn verelim; ve elektrikilerin canl ve l tellerden sz ettikleri gibi, herhangi bir hipotezden de canl veya l diye sz edelim. Canl bir hipotez, nerilene gerek bir olanak olarak grnen bir hipotezdir. Eer sizden Mehdiye inanmanz istersem bu nosyon sizin doanzla bir elektriklenme oluturmaz - o herhangi bir inanlabiliri ilde ldamay reddeder. Bir hipotez olarak tamamen ldr. Yine de bu hipotez bir Arap iin (O Mehdinin izleyicilerinden olmasa da) zihnin olanaklar arasndadr: canldr. Bu da bir hipotezdeki llk ve canlln onun asli zellikleri olmayp bireysel dnrle bantlar olduklarn gsterir. Bunlar onun eylemde bulunma iradesiyle llrler. Bir hipotezdeki en byk orandaki canllk, geri evrilemeyen eyleme iradesi demektir. Pratik olarak bu, inan demektir; ama eyleme iradesinin olduu yerde bir inanma eilimi vardr. Sonra, iki hipotez arasndaki karara birseenek diyelim. Seenekler birka trl olabilir. 1 .canl veya l; 2.zorunlu veya kanlabilir, 3.nemli veya nemsiz; ve amalarmz iin, bir seenek zorunlu, canl, ve nemli trden olduunda ona hakiki seenek diyelim. 1. Canl bir seenek, iinde her iki hipotezin de canl olduklar bir seenektir. Size yle dersem: Bir teozof olun ya da bir Muhammeti, bu muhtemelen l bir seenektir nk her iki hipotez de sizin iin muhtemelen canl deildir. Ancak yle dersem: Bir Agnostik olun ya da bir Hristiyan, durum deiir: sizin eitiminizi alm biri iin her hipotez ne kadar kk de olsa sizin inancnza bir bavuru yapar. 2. Yine, size dersem ki: emsiyenizle ya da emsiyesiz dar kma arasnda tercih yapn, size asli bir seenek sunmu olmam zira o mecburi bir seenek deildir. Hi dar kmamakla ondan kolayca kanabilirsiniz. Ayn ekilde Beni ya sevin ya da benden nefret edin, Kuramma ya doru ya da yanl deyin dersem seeneiniz kanlabilir olur. Sevmek veya nefret asndan bana ilgisiz kalabilir ve kurammla ilgili herhangi bir yargda bulunmaktan kanabilirsiniz. Fakat hakikati ya kabul edin ya da onsuz hareket edin dersem sizi mecburi bir seenekle kar karya brakm olurum zira bu alternatifin dnda duracak bir yer yoktur. Tam bir mantksal ayrklk zerinde temellenmi her dilemma sememe olanann olmamasyla beraber bu tr mecburi bir seenektir. 3. Son olarak, ben Dr.Nansen olsam ve size benimle Kuzey Kutbu seferine katlmanz nersem seeneiniz nemli bir seenek olur; zira bu sizin tek benzer frsatnz olacak ve seiminiz sizi ya Kuzey kutbu trnden lmszln tamamen dnda brakacak ya da en azndan bu ans ellerinize verecek. Benzersiz bir frsat elde etmeyi reddeden kii phesiz sanki abalad ve baarsz olduu bir dl kaybetmi gibidir. Per contra (te yandan) bu frsat benzersiz bir frsat olmad zaman, ansa bal olan ey nemsiz olduu zaman veya daha sonra hi de akllca olmad kantlanrsa bu karar tersine evrilebilir olduunda, seenek nemsiz bir seenek olur. Bu tr nemsiz seenekler bilimsel yaamda oka bulunurlar. Bir kimyac bir hipotezi onun dorulanmasna bir yl harcayacak kadar canl 64

bulur: bu lde ona inanr. Fakat eer denemeleri sonusuz kalrsa zaman kaybetmekten vaz geer ve bundan da hibir yaamsal zarar ortaya kmaz. Btn bu ayrmlar aklda ok iyi tutulursa tartmamz kolaylaacaktr

II Ele alnacak bir baka mesele insan kansnn gerek psikolojisidir. Baz olgulara baktmzda sanki tutkulu ve iradi doamz btn kanlarmzn temelinde yatyor gibi grnr. Baka birtakm olgulara baktmzdaysa sanki zihin bir kez kendi syleyeceini sylediinde onlar bir ey yapamaz gibi grnrler. Gelin ilkin bu tr olgular ele alalm. Onun karsnda, iradeye bal olarak deitirilebilir olan kanlarmzdan sz etmek manta aykr gibi grnmyor mu? rademiz doruluu kavraynda zihnimize yardmc olabilir mi? veya onu engelleyebilir mi? Sadece iradeyle, Abraham Lincolnin varlnn bir mit olduuna ve onunMcClures Magazine 'deki portrelerinin tamamen baka birisine ait olduuna inanabilir miyiz? rademizin herhangi bir abasyla ya da onun doru olmasn isteme gcyle, yatakta romatizmayla bouurken iyi olduumuza inanabilir miyiz? Veya cebimizdeki iki bir dolar toplamnn yz dolar olmas gerektiinden emin olabilir miyiz? Bu tr eyler dile getirebiliriz ama onlara inanmaktan tamamen aciziz; ve tam da bunlar, Humeun dedii gibi, dolaysz ya da uzak olgu meselelerinden ve eer onlar yle grrsek bizim iin ya orada olan ya da olmayan, ve orada deillerse oraya bizim herhangi bir eylemimizle koyulamayan ideler arasndaki bantlardan yapldna inandmz hakikatler dokusudurlar. Pascaln Dnceler' inde, literatrde Pascaln bahsi diye bilinen nl bir pasaj vardr. Orada O bizi, hakikatle bamzn bir ans oyununda ortaya konan parayla ilgimize benzediini uslamlayarak Hristiyanla zorlamaya alr. Serbest evrilirse syledii yledir: Tanrnn varolduuna ya inanmalsnz ya da inanmamak - hangisini yapacaksnz? Aklnz bunu syleyemez. Sizinle eylerin doas arasnda, yaz m tura m olduu yarg gnnde ortaya kacak olan bir oyun oynanr. Sahip olduunuz her eyi eer yazya veya Tanrnn varolduuna koyarsanz kazan ve kayplarnzn ne olacan tartn: Eer bu durumda kazanrsanz ebedi mutluluu elde edersiniz; eer kaybederseniz bir ey kaybetmi olmazsnz. Eer sonsuz anslar ve bu bahiste tanr iin tek bir ans varsa bile, yine de her eyinizi Tanrya koymanz gerekir; zira bu prosedrle siz phesiz snrl bir kayp riski alm olsanz da her snrl kayp makuldr, hatta eer snrsz kazan olana varsa belirli bir kayp bile makuldr. O halde gidin ve kutsal suyu aln, ve ayinlerin sylediini sayn; inan gelecek ve tereddtlerinizi dindirecektir -Cela vous fera croire et vous abetira. Neden yapmayasnz? Ne kaybedersiniz? Dini inan kendini byle, oyun tablosu dilinde ifade ettiinde siz belki de onun son kozlarn oynadn dnyorsunuz. phesiz Pascaln kiisel olarak ayinlere ve kutsal suya kendi inancnn daha uzun baka kaynaklar vard; ve onun bu nl pasaj tekiler iin bir argmandan baka bir ey deildir, inansz yrein katlna kar mitsizce son bir silah kapmaya almaktan.. .Ayinlere ve kutsal suya byle mekanik bir hesaplamadan sonra
65

benimsenen inancn, inancn hakikatinin i ruhundan yoksun olacan dnrz; eer Tanrln yerine kendimizi koyarsak muhtemelen bu modele inananlar, sonsuz dlden mahrum brakmaktan belli bir haz alm oluruz. Ayinlere ve kutsal suya nceden var olan bir inanma eilimi olmadka Pascaln iradeye nerdii seenek canl bir seenek olmaz. Elbette hibir Trk, ayinleri ve kutsal suyu hesaba katmaz; ve biz Protestanlar iin bile bu kurtulu aralar, onlar zellikle davet eden Pascaln mantnn bizi hareketsiz brakt kanlmaz olanakszlklar gibi grnrler. Mehdi de, Ben Tanrnn kendi ndan yaratt Beklenen kiiyim. Eer bana itirafta bulunursanz sonsuza dek mutlu olacaksnz; aksi takdirde gnein ndan mahrum olacaksnz. O halde eer gereksem sonsuz kazancnz, gerek olmadm durumdaki snrl zararnza kar tartnz! diye yazabilir. Onun mant Pascaln mantdr; ama bunu bizim zerimizde bouna kullanacaktr zira bize nerdii hipotez ldr. Onun zerine eylemde bulunma eilimi hibir lde bizde bulunmaz. O halde belli bir adan, irademizle inanmaktan sz etmek sadece budalalk gibi grnyor. Bir baka adansa budalalktan daha da ktdr, deersizdir. nsan fizik bilimlerin devasa yaptna dnp baktnda onun nasl ina edildiini; ka bin insann tarafsz yaamnn onun salt temellerine gmlp kaldn; onun talarna ve harcna ne lde sabr ve ertelemenin, d olgularn buzdan yasalarna boyun emenin ilendiini; onun geni yceliinde nasl da tmyle gayri ahsi durduunu grdnde - o zaman kendi iradi dumandan halkalarn fleyerek eylere kendi zel dnden hareketle karar verir gibi yapan her azck duygucu ne kadar da sersemlemi ve kibirli grnr. Bilim okullarnda gelien btn ballklar sistemi kendi hogrsne kar canszlar; o kadar ki yalnzca bu bilimsel atei yakalam olanlarn kart arla gemeleri ve bazen sanki bu yok edilmezcesine hakikatli zihin olumlu olarak kendi kabndaki yrek iin acl ve kabul edilemezlii tercih etmeliymi gibi yazmalar doaldr.

Bilmek glendirir ruhumu Hakikatin varolduunu ,ben olmasam da


Der Clough, oysa Huxley hiddetle yle syler: Tek tesellim, haleflerimizin piman olmu olsalar da, inanacak nedenleri olmayan bir eye inanyormu gibi yapmama-yleymi gibi yapma onlarn avantaj olabildiinden- ak kuraln kabul ettikleri srece lmszln en alt derinliine ulam olmayacaklar dncesinde yatar. Ve tatl ,enfant sert terrible Clifford yle yazar: nan inanann tesellisi ve zel zevkinin kantlanmam ve sorgulanmam ifadelerine teslim edilirse kutsal amatan uzaklatrlm olur... bu meselede kendi yoldalarna hak kazanacak olan kimse belki de daima deersiz bir nesneye dayanma ve asla temizleyemeyecei bir lekeye bulanma korkusundan olsa gerek inancn safln ar titiz bir ilgi fanatizmiyle koruyacaktr.. ..Eer [bir] inan yetersiz kant zerinde kabul edildiyse (Cliffordun ayn sayfada aklad gibi bu inan doru da olsa) haz, alnm bir hazdr....O gnahtr nk insanla kar devimizin direncine ramen alnmtr. Bu dev kendimizi bu tr inanlardan, btn bedenimizi ksa srede sarabilen sonra da

66

felsefelogos 201S/S btn kasabaya yaylan bir vebadan korur gibi korumaktr.... Yetersiz kant zerine dayal herhangi bir eye inanmak her yerde, her zaman ve herkes iin yanltr.
III

Btn bunlar hatta Cliffordun szlerinde fazlasyla sert bir pathosla ifade ettiinde bile, salkl olan herkesi etki altna alr. zgr irade ve basit arzu, gvencelerimiz meselesinde ancak arabann yedek tekerlekleri gibi dururlar. Yine de herhangi biri hemen istek ve irade ve de duygusal tercih kanatlandktan sonra geriye kalann zihinsel kavray olduunu veya bu durumda kanlarmz yerletirenin saf akl olduunu sanrsa o tmyle dorudan olgulara kar uua gemi olur. Bizim iradi doamzn yaama yeniden getiremedii eyler zaten l olan hipotezlerimizdir. Fakat onlar bizim iin l yapan genellikle bizim antagonistik olan iradi doamzn bir nceki eylemidir. radi doa derken yalnzca, kanamadmz inan alkanlklarn oluturabilen dnlm/kasti istemleri kastetmiyorum -korku ve umut, nyarg ve tutku, yknme ve partizanlk, toplumsal snf ve grubun evre basks trnden btn bu inan faktrlerini kastediyorum. Kendimizi bir olgu meselesi olarak inanyor buluruz, bunun nasln veya nedenini hi bilmeyiz. Bay Balfour, hipotezleri bizim iin olanakl veya olanaksz, canl veya l yapan, zihinsel iklimden doan tm bu etkilere otorite adn verir. Burada bu odada hepimiz molekllere ve enerjinin korunumuna, demokrasiye ve gerekli ilerlemeye, Protestan Hristiyanla ve lmsz Monroe retisi iin mcadele grevine ve adn vermek gerekmeyen baka birok eye inanrz. Bu meselelere, onlara inanmayann elde edebildiinden daha ok deil de belki de daha az olan bir aklkla bakarz. Onun uzlamamasnn belki de kendi sonular iin gsterecei temelleri vardr; fakat bizim iin onlardan kan kvlcm oluturan ve bizim uyuklayan inan depolarmz tututuran igr deil kanlarnprestijidir. Akl, her bin durumun dokuzyzdoksandokuzunda safdilliimizin bir bakas tarafndan eletirildii nakledilecek birka argman bulabilirse tamamen tatmin edilmi olacaktr. Bizim inancmz bir bakasnn inancna inantr ve en yksek meselelerde durum genellikle byledir. Hakikatin kendisine inancmz, szgelimi bir hakikatin var olduuna, ve zihinlerimizin ve onun birbirleri iin yapldna inancmz toplumsal sistemimizin bizi iersine ektii istein/ arzunun tutkulu bir olumlanndan baka nedir? Bir hakikate sahip olmay arzularz; deneylerimizin, aratrmalarmzn ve tartmalarmzn ona kar bizi daima daha da iyi bir konuma getirmesi gerektiine inanmak isteriz; ve bu izgi zerinde dnce yaamlarmzn mcadelesinde hemfikirizdir. Fakat eer bir pyrrhoncu pheci kp btn bunlar nasl bildiimizi sorarsa mantmz bir yant verebilir mi? Elbette veremez. O sadece baka bir iradeye kar bir iradedir. Btn olgu ve kuramlara, bir kural olarak, onlardan yararlanmadmz iin inanmayz. Cliffordn kozmik duygulanmlarnn Hristiyan duygular iin hibir yarar

67

inanma iradesi james yoktur. Huxley papazlar alaya alr nk onun yaam emasnda papazlk sisteminin yarar yoktur. Newman, aksine, Romanizme geer ve orada kalmak iin her tr iyi nedenler bulur zira ona gre bir papazlk sistemi organik bir gereksinim ve hazdr. Neden birka bilimci telepati denen eyin bile kantn dnr? nk imdi hayatta olmayan bir biyologun bana bir zamanlar dedii gibi, onlar byle bir ey doruysa bile bilim adamlarnn onu rtbas etmek ve gizlemek iin bir araya gelmeleri gerektiini dnrler. O, doann tekbiimliliini ve bilim adamlarnn onsuz uralarn srdremeyecekleri birok baka eyi fesheder. Fakat tam da bu adama bir bilim adam olarak telepatiyle yapabilecei bir ey gsterilseydi o yalnzca bu kant irdelemekle kalmayp onu yeterince iyi de bulabilirdi. Mantklarn bize empoze ettikleri bu yasa - eer burada bizim iradi doamz darda brakanlara mantklar diyebilirsem - profesyonel mantk nitelikleriyle hibir yararn gremedikleri btn unsurlar darda brakma doal arzusundan baka bir ey zerinde temellendirilmez. Akas, o halde bizim zihinsel olmayan doamz kanlarmz etkiler, inantan nce gelen ve inantan sonra ortaya kan tutkusal eilimler ve arzular vardr; ve doru/ hakl/arzulanr iin en son olan sadece bunlardr; ve nceki tutkusal i zaten kendi dorultusunda olduunda onlar en son deildirler. Pascaln sav o halde gsz olmak yle dursun dzenli bir yeterli sebep gibi grnr ve ayinlerle kutsal suya inanmamz gerektiren son vurutur. eylerin bu durumu yaln olmaktan uzaktr; ve saf gr ve mantk, ideal olarak ne yaparlarsa yapsnlar inanmalarmz gerekten reten biricik eyler deillerdir.

IV
Bir sonraki grevimiz, ilerin bu kark durumu anlaldnda, onun sadece tekdir edilebilir ve patolojik bir durum mu olduunu yoksa aksine onun zihinlerimizi oluturan normal bir unsur olarak ele alnp alnamayacan sorgulamaktr. Savunduum tez ksaca ifade edilirse udur: Bizim tutkusal doamz, nemeler arasnda bir seenee, onun, kendi doas araclyla zihinsel temeller zerinde karar verilemeyen hakiki/has(genuine) bir seenek olmas durumunda, sadece meru olarak karar verebilir olmakla kalmaz vermesi de gerekir; zira bu koullar altnda, karar vermeyin onun yerine bu soruyu ak brakn demek, tutkusal bir karardr - tpk evete ve hayra karar vermek gibi - ve hakikati kaybetme riskiyle ayn ekilde kar karyadr. Bu soyut olarak ifade edilen tezin yaknda tamamen ak hale geleceine inanyorum. Ama ilk incelemenin sresini bir para daha uzatmam gerekiyor.

V
Bu tartmann amalar gerei dogmatik zemin zerinde durduumuz gzlemlenecektir - zemin derken sistematik felsefi phecilii tamamen darda brakan eyi kastediyorum. pheci kararsz kalsa da biz hakikatin var olduunu ve ona ulamann zihinlerimizin yazgs olduunu dnp tanarak zmlyoruz. O halde tam da bu noktada ona katlyoruz.

68

Fakat hakikatin var olduuna ve zihinlerimizin onu bulabileceine inan iki trl kabul edilebilir. Hakikate inanmann bir deneyimci(empirisist) bir de mutlak(absolutisi) trnden sz edebiliriz. Bu meselede mutlaklar bizim sadece hakikati bilmeye ulaabildiimizi deil onu bilmeye ne zaman ulatmz da bilebileceimizi sylerler; oysa deneyimciler ona ulaabilsek de ne zaman ulatmz bilemeyeceimizi dnrler. Bilmek bir eydir, bildiimizi kesin olarak bilmek baka bir ey. Birincisinin kincisi olmakszn olanakl olduu kabul edilebilir; bylelikle deneyimciler ve mutlaklar terimin bildik felsefi anlamnda bir pheci olmasalar da yaamlarnda dogmatizmin ok farkl derecelerini sergilerler. Kanlarn tarihine bakarsak felsefede mutlak eilim her eyi kendi tarznda elinde tutarken bilimde deneyimci eilimin byk lde yrrlkte olduunu grrz. Felsefelerin ortaya kard mutluluk tr, aslnda birbiri ardndan gelen her okul ve sistemin dnd ve onunla en son kesinlie byk lde ulald kansndan ibarettir. Baka felsefeler genellikle yanl olan kanlar topluluklardr; benim felsefem sonsuza dek dayanlacak zemini verir - kim bunda her sistemin ana iaretinin bu ada yaktn grmez? Bir sistem, bir sistem olacaksa bu ya da u ayrntda muhtemelen, fakat asl zelliklerinde asla tersine evrilemeyenkapal bir sistem olarak ortaya kmaldr. nsann tamamen ak bir ifade bulmak istediinde hep gelip atmak zorunda kald skolastik Ortodoksluk bu mutlak kany nesnel kant retisi dedii retide gzelce ayrntlaryla inceledi. Szgelimi, eer ben imdi sizin nnzde varolduumdan, ikinin ten daha az olduundan, veya btn insanlar lmlyse benim de lml olduumdan phe edemezsem bunun nedeni bu eylerin zihnimi kar konulmazcasna aydnlatmasdr. Kesin nermelerle elde edilen bu nesnel kantn en son zeminiadaequatio intellectus nostri cum re dir. Onun tad kesinlik, tasarmlanan hakikat tarafnda bir aptitudinem ad extorquendum certum assensum ve zne tarafnda, nesne bir kez zihinsel olarak alndnda ardnda hibir phe olana brakmayan birquietem in cognitione u ierir; ve tm bu ileyite nesnenin entitas ipsa'sndan ve zihnin entitos ipsa'sndan baka hibir ey i grmez. Biz apal modern dnrler Latince konumay sevmeyiz - aslnda yerleik terimlerle konumay sevmeyiz; ama aslnda kendi zihin durumumuz kritik etmeden kendimizi kaptrdmz duruma ok benzer: Siz nesnel kanta inanyorsunuz, ben de inanyorum. Baz eylerden emin olduumuzu hissediyoruz: biliyoruz ve bildiimizi biliyoruz. Zihinsel saatimizin akrep ve yelkovan kadran srkleyip gtrdnde ve meridyen saatine ulatmzda iimizde tk diyen bir ey, on ikiyi vuran bir zil vardr. Aramzdaki en byk deneyimciler yalnzca dnmde deneyimcidirler: gdlerine brakldklarnda ise tpk yanllanamayan papalar gibi tartma kabul etmezler. Clifford bize byle yetersiz kant a dayal Hristiyanlar olmann ne kadar gnah olduunu sylediinde, yetersizlik gerekten de onlarn zihnindeki son eydir. Onlar iin bu kant tamamen yeterlidir, ancak o baka bir yol ortaya karr. Onlar anti-hristiyan bir evren dzeninde canl hibir seenein olmadna tamamen inanrlar: Hristiyanlk daha en bandan l bir hipotezdir.

69

VI
Fakat imdi, hepimiz igdyle bylesi mutlaklar olduumuzdan bu olgu karsnda felsefe rencileri sfatyla ne yapmamz gerekecektir? Onu benimseyecek ve onaylayacak myz? Yoksa onu eer yapabilirsek kendimizi kurtarmamz gereken, doamzn bir zayfl olarak m greceiz? Samimiyetle inanyorum ki bu son yol dnceli insanlar olarak izleyebileceimiz tek yoldur. Nesnel kant ve kesinlik kendileriyle oynanacak ok gzel ideallerdir ama bu mehtapl ve ryal gezegenin neresinde temellendirilirler? yleyse ben, kendi bilgi kuramm iledii srece tam bir deneyimciyim. Elbette ki ben, deneyimlemeyi ve deneyimimiz zerine dnmeyi srdrmemiz gerektii zira kanlarmzn ancak byle doru geliecei pratik inancyla yayorum; ama onlardan herhangi birini- hangisi olduunun nemi yoksanki hi yeniden yorumlanamazm ve dzeltilemezmi gibi kabul etmenin ok yanl bir tavr olduuna inanyorum ve sanrm felsefe tarihinin tm de beni destekleyecektir. Bir tek yanllanamaz kesin hakikat vardr o da pyrrhoncu pheciliin kendisininmevcut bir bilin fenomeninin varolduu gereine dayanmay brakmasdr: yine de bu bilginin ak bir balang noktasdr, hakknda sadece felsefe yapm olmak iin bir eyin gerekliinin kabul. eidi felsefeler bu eyin gerekte ne olduunu aklayan ok saydaki giriimlerden baka bir ey deildirler. Ve eer ktphanelerimizi yeniden dzenlersek ne kadar da uyumazlk olduunu kefederiz! Gerekten doru bir yant nerede bulunur? Soyut karlatrma nermelerinden (iki ve iki drde ayndr gibi), bize somut gereklik hakknda kendi balarna hibir ey sylemeyen nermelerden baka ya yanl denilmemi ya da en azndan kendi doruluu bakas tarafndan samimice sorgulanm, herhangi biri tarafndan her zaman aka kesin olarak kabul edilen hibir nerme bulmayz. Geometrinin aksiyomlarnn adalarmzca (Zllner ve Charles H. Hinton gibi) ciddi olarak kesinlikle almas ve Hegelcilerin Aristotelesi manta tmden kar klar bu noktada arpc rneklerdir. Gerekten doru olann ne olduunun somut snanmasna dayal olarak hibir uzlama ortaya kmamtr. Kimileri ya onu anlanma'ya, consensus gentium'a yrein igdlerine ya da trn sistematikletirilmi deneyimine yerletirerek lt alg urana dsal klarlar. Kimileriyse algsal ura onun kendi snamas sayarlar - szgelimi, Tanrnn gerekliiyle gvenceye alnm ak ve seik ideleriyle Descartes; ortak duyu"suyla Reid; sentetik a priori yarg formlaryla Kant. Kartnn kavranamazl; duyu araclyla dorulanabilme kapasitesi; bir ey onun kendi tekisi olduunda anlalan tam bir organik birlie veya kendiyle ilikiye sahip olma, srasyla kullanlm olan ltlerdir. Bu fazlasyla yceltilmi olan nesnel kant asla zafer kazanmasna orada deildir; o bizim dnce yaammzn sonsuzca uzak bir idealine iaret eden salt bir arzu (aspiration) ya da Grenzbegriff (snr kavram) dir. Kesin hakikatlerin imdi ona sahip olduklarn ne srmek sadece siz onlarn doru olduunu dndnzde ve onlar doru olduklarnda o zaman onlarn kantnn nesnel olduunu, aksi takdirde olmadn sylemektir. Fakat pratik olarak byle bir kantn gerek nesnel bir iaretin kant olduu kans dier kanlara
70

felsefelogos 2012/2 yalnzca bir znel kannn daha eklenmesidir. Ne elikili bir kanlar dzenidir nesnel kant ve mutlak kesinlik iddia etmek! Bu dnya batan aa rasyoneldir-onun varoluu en son kaba bir olgudur; kiisel bir tanr vardr-kiisel bir tanr kavranlamazdr; zihnin dnda dorudan doruya bilinen fizik bir dnya vardr- zihin yalnz kendi idelerini bilebilir; bir ahlaksal buyruk vardr- dev yalnzca arzularn/isteklerin sonucudur; herkeste kalc bir tinsel ilke vardr- yalnzca deien zihin durumlar vardr; sonsuz bir nedenler zinciri vardr- mutlak bir ilk neden vardr; bir sonsuz zorunluluk-bir zgrlk; bir ama-ama ama deil (a purpose-no purpose); bir ilk Bir- bir ilk ok; bir genel sreklilik- eylerde bir asli sreksizlik; bir sonsuzluk-sonsuzluk deil (an infinity-no infinity). Bu vardr- u vardr; yakn onun yanl olduunu sylerken aslnda insann doru olduunu dnmedii hibir ey yoktur; ve onlarn ilerindeki mutlak bu skntnn her zaman esas olabildiini ve zihnin dorudan kendi ieriinin hakikatiyle bile onun hakikat olup olmadn bilmek iin hibir yanllanabilir iarete sahip olamadn hi de dnm gzkmyor. Aslnda insan nesnel kesinlik retisinin yaamna en arpc pratik uygulamann Kutsal Engizisyon Dairesinin vicdani ileri olduunu anmsarsa bu retiye hrmetkar bir kulak verie her zamankinden daha az eilim duyar. Fakat imdi ltfen, deneyimciler olarak biz nesnel kesinlik retisini braktmzda bununla hakikat arayn ya da umudunu brakm olmadmz gzlemleyin. Biz hala onun varoluuna inanyoruz ve hala deneyimler ve dnceler iin kollarmz svamay sistematik olarak srdrmekle ona kar daha iyi bir konum elde edeceimize inanyoruz. Bizim, skolastikten byk farkmz ona bak/yneli biimimizde yatar. Onun sisteminin gc onun dncesinin ilkelerinde, kkeninde, terminus a quo'da yatar; bize gre bu g, sonuta, neticede, terminus ad quem'dedir Onun nereden geldiine deil nereye gtrdne karar vermek gerekir. Bir deneyimci iin bir hipotezin hangi taraftan gelebildii nemli deildir: O onu nasl olursa olsun elde etmi olabilir; tutku fsldam ya da rastlant onu ortaya karm olabilir; fakat eer dnmenin tm eilimi/hedefi onu onaylyorsa eer, deneyimcinin onun doruluundan anlad ite budur.

eviri Deniz Kant

71

Siyaset felsefesi ve etik asndan neo-liberalizm ve deerleri


Adviye Erbay
GR YERNE YA DA LBERALZMN TARH Liberalizm, Batda, ilkin gl ve baskc krallklarn adaletsiz ynetim anlaylarna kar zgrlk mcadelesi eklinde ortaya kmtr.(Baydur, 1999:56). 17. yzylda mutlakiyeti grlere kar liberal devlet dzeninin savunucusu ve ncs olarak ngiliz dnr John Locke byk bir rol oynamtr. 18. yzyl Fransz dnrleriyle beraber gelien zgrlk dnce, Amerikan ve Fransz Devrimleriyle siyasi ve toplumsal alanda da kendini gstermitir. zellikle 1789 nsan ve Yurtta Haklar Bildirisinin insanlar, hukuken eit ve zgr doarlar ifadesi, gnmzde neo-liberallerin k noktalarn ifade ettii eklinde yorumlanmaktadr. Ancak gnmzde neo-liberal dnce, 18.yzyln ve Aydnlanmann kamu yarar ve buna uygun yurttalk anlayyla tam olarak rtmeyen bir deerler dizgesini ifade etmektedir. Yani Fransz Devriminin zgrlk, Eitlik ve Kardelik slogan ya da deerler lemesi, neo-liberalizmin kendi iinden gelen temsilcileri ya da yorumcular tarafndan farkl bir deerler dizgesine doru evrilmitir. zellikle devletin yaps ve yurttalk konusunda modern olan ile postmodern olan kar karya gelmektedir. Genel olarak 4 tr liberalizmden szedilmektedir: 1.Ahlaki liberalizm, 2. Ekonomik liberalizm, 3. Politik liberalizm ve4. Toplumsal liberalizm.(aha, 1999:40).

neo-liberalizm ve deerleri erbay Bu bildiride bu drt alan kapsayacak ekilde toplumsal-ahlaki ve politik planda neoliberalizmin deerler skalas ya da kendi deerler sistemi olarak lanse ettii deerler ve onun modernite-postmodernite ekseninde nasl deiiklikler ortaya kard saptanmaya allacaktr. Bu amala ilkin ahlaki anlamda liberalizmin bireycilik, zgrlk ve hogr temeli zerinde ykseldii sylenmektedir. Burada zgrlk ne anlama gelmektedir ve kimler iindir? Bireycilikten ne anlamaktadr? Ve bunun etik sonular ne(ler) dir? Ayrca hogr kavram, Batdaki tolerans fikrinin gelimesine kout olarak dinsel anlamda m kullanlmaktadr? Ayrca getiimiz yllarn medeniyeder atmas eklinde ifade edilen anlayyla nasl bir balants vardr? Yine neo-liberal dnce ve onun ekonomi gryle Marxist ekonomist Ernest Mandelin 1970lerde yaymlanan ve Ge Kapitalizm adn tayan -ve daha sonra EJamesonn postmodernizmi ge kapitalizmin kltrel mant olarak gren yazsnda- ifadesini bulan bu ge kapitalizm kavramnda somutlaan bu tarihsel momentin kendi iindeki elikili yaps nasl aklanabilmektedir? Buna salt postmodernizmin modern ile gelenekseli kaynatran bir kltrel sre ya da dnem olarak grlmesi gerektii eklinde mi yant verilebilecektir? Yoksa bir tarih felsefesi asndan tarihin belirli bir momenti olarak m bakacaz? Yani bu dnem insanlk tarihinin belirli bir evresini mi ifade ediyor? Yoksa gnmzdeki global ekonomik krizle birlikte Marx ve retisinin yeniden gndeme gelmesi eklinde tezahr eden ve bu ekilde de yorumlanabilecek olan tartmaya ak bir kaotik yap m egemendir? te bu bildiride siyaset-deerler ve tarih asndan bu soru ve sorunlar bir nebze de olsa tartlacak ve baz belirlemeler yaplmaya allacaktr. FRANSIZ DEVRM VE YURTTALIK KONUSU Amerikan Devriminden sonra gerekleen Fransz Devrimini hazrlayan dnrler, yani onun dnsel temeli, hep kamu/toplum yarar zerinde somutlayordu. Burada birey ya da yurtta toplum iin bir adanml temsil ediyordu ve buna uygun olarak ahlak anlay da altruist ya da elseverci idi. Rousseauun Toplum Szlemesinde de ifade edildii gibi, bireyler haklarn topluma devrediyor ve bunun bir paras oluyorlard. Toplum ve yuttalktan anlalan yurttalarn belirli haklarn ve iradelerini yasalara devrettikleri Jakoben bir anlay egemen oluyordu. Ve bu balamda seklarizm(laiklik) ya da din ile bilimin, inan ile bilginin kesin bir ayrmndan bahsetmek olanaklyd. Yurttalkta ise szkonusu olan kraln uyruunda olan halkn tebalktan toplumun bir bireyine dnmesi szkonusu olmu ve bu balamda zgrlk, Eitlik ve Kardelik slogannda ifadesini bulan bir deerler dizgesi insanlarn hi olmazsa yasa nnde eit olmalarn salamaya ynelik bir tutum gelitirmiti. Bu, ok nemli bir tarihsel dnemeti. nk modern dnemde yurttalk haklar nosyonu, devlerle birlikte, demokrasinin ve insan haklarnn da temelini tekil etmekteydi. Gnmzde ise, Roma mparatorluu dnemindeki Stoac dnya yurttal kavramndan Kantn dnya yurttal dncesini de ierecek tarzda, insan haklarnn 74

felsefelogos 201S/2 temelini tekil ettii dnlen yurttalk nosyonunun okkltrl yurttalk temelinde etnisite, rk, inan gibi konular ekseninde de aidiyet szkonusu olmaktadr. lkemizde de bu konular zerinde durulmakla beraber konunun hangi adan insan haklar ve demokrasi ile balant iine sokulabilecei sorunlu gzkmektedir... CUMHURYETN AYDINLANMA DEVRM VE ATATRK (MLLYETL) Atatrk, gerekletirdii Trk Aydnlanma Devriminde Fransz Aydnlanmasndan ve pozitivizmden ok etkilenmiti. Ve buna uygun bir sistemle beraber ayn zamanda da bir Trk milliyetilii nosyonu gelitirdi. Buradaki milliyetilik rk bir milliyetilik deildi, laklik zerine kuruluydu. Teokratik bir devlet dzeninden laik, pozitivizmi esas alan ve kamu yararn n plana karan bir anlay egemendi. Buna bal olarak, kendi yazd Yurttalk Bilgileri ya da Medeni Bilgiler kitabnda yurttan ve devletin birbirine kar karlkl dev ve haklar olduunu ne srmt. Dolaysyla ulus ve ulus-devlet kavram burada ok nemli bir yer tutmaktayd. Medeni Bilgilerin ulusu anlatan blmnde yle denir: Trkiye Cumhuriyetini kuran Trk halkna Trk ulusu denir. Ve Atatrk, burada on maddede ulus olmann dayanaklarn ortaya koyar ve zetle, Trk ulusunun ortaya knda etkili olan doal ve tarihsel olgular sralar. Buna gre, 1. Siyasal varlkta birlik, 2. Dil Birlii, 3. Yurt Birlii, 4. Irk ve Kken Birlii, 5. Tarihsel Yaknlk, 6. Ahlak Yaknl nemli bir yer tutmaktadr.(Atatrk, 1997:21). Fransz Devriminin yurttalk nosyonunda ise, 1. Yurttan hukuk kurallarna uymas, 2. taatle ykml bulunmas, 3. zgrce konuabilmesi, yazabilmesi ve dncelerini yaynlayabilmesi hakknn olmas szkonusudur. Ayrca, 4. Vergi yknn yurttalar arasnda glerine gre eit olarak datlmas konularnn bulunduu grlmektedir (Balibar, vd.).

75

Yani burada yurtta olmak demek, grubun iinde yaamak ve szkonusu grubun belirledii normun salad haklara sahip olmak demektir. Yurttalk, belirli koullarla salanabilmekte ve kaybedilebilmektedir. Yurttalarn yararland haklar, nsan ve Yurtta Haklar Bildirgesinden kaynaklanmaktadr. Bu da medeni ve siyasal haklardan olumaktadr, (oy verme, seilme hakk gibi). Atatrk ve Trk Aydnlanmas balamnda devletin ve yurttan birbirlerine kar grevleri vardr. ncelikle devletin yurttaa kar olan grevlerine bakalm: 1. 2. lke iinde gvenlik ve adaleti salayarak ve srdrerek yurttalarn her trl zgrln korumak, D siyaseti ve baka uluslarla ilikileri iyi ve olumlu bir biimde ynlendirerek lke iinde de her trl savunma glerini her zaman hazr bulundurarak ulusun bamszln gven altna almak ve korunmuluu salamak ve bu uurda baka kar yol kalmazsa ulusun haklarn silahla savunmak.

Bu iki grev, devletin en bata gelen grevlerindendir. Bu iki grevden baka, dier grevlerse unlardr: 1 .Yollar, demiryollar v.b. bayndrlk ileri, 2.Eitim ve retim ileri, 3.Salk ileri, Sosyal yardm ileri, 5.Tarm, ticaret ve zanaate ilikin ekonomik iler. Bylece devlet, yurttalarn yaam ve gelimesi iin uygun koullar salamakla ykmldr. Yurttan devlete kar temel grevleri ise, 1.Devlete eitli adlar altnda vergi vermek, 2 Askerlik yapmak, 3.Seime katlmaktr. (Atatrk ,1997:24-26). Bireyler, topluma kendi istekleri ile braktklar haklardan geriye kalanlar diledikleri gibi kullanacaklardr.

76

felsefelogos 2012/2 NEO-LBERALZM VE DEERLER Liberalizm, ilk durumunda zgrlk, Eitlik ve Kardelik deerlerini n plana karyordu. Ancak amzn neo-liberal anlaynda bu biraz da tersine dnerek bireycilii, hogry daha n planda grmektedir. Bu da onun ne kadar ierik deitirdiini anlatmaya yeterli olmaktadr. nk Aydnlanma kamu ya da toplum yararn, topluma bir adanml ifade etmekteydi. Oysa postmodern neo-liberalizm bireycilii bir deer olarak grmekte ve gstermektedir. Bu da modern olan ile postmodern olan arasndaki ztl ok iyi anlatmaktadr. te yandan neo-liberalizmin hogry bir deer olarak lanse etmesi ise dinsel planda dinsel inanca hogry benimsemesi anlamna gelmektedir. Oysa modernite laisizm ile din ve bilgiyi, dolaysyla inan ve bilimi kesin izgilerle ayrmak demekti. zgrlk konusuna gelince, liberalizmin zgrlk anlay Braknz yapsnlar, braknz gesinler erevesinde ele alnmaktadr. Bu da modernitenin hukuki ve toplumsal zgrlk anlayndan farkldr. nk modernitede Jean-Jacques Rousseau'da ifadesini bulan toplum szlemesi fikrinde hak ve zgrlklerin hukuki bir erevede esas alnmasn gerektirir. Oysa Braknz yapsnlar, braknz gesinler iar, postmodernizmin Ne olsa uyar anlayyla paralellik gstermektedir. Bunun ulus-devlet kapsamndaki yansmas da okkltrclk kapsamnda bir globalizmi ifade etmekte, insanlk kltrnn geldii bu gnk noktada kreselleme olgusuna vurgu yapmaktadr. Oysa te yandan rk, etnisite ve din ekseninde siyaset yaplmas her zaman her yanda geerli olmamakta, birok lke kltrel milliyetiliini korumak istemektedir. O zaman da medeniyetler atmasndan m, yoksa medeniyetler ittifakndan m szedilebilecei eliik ve belirsiz kalmaktadr. Fukuyama Tarihin Sonu ve Son nsan adl kitabnda liberalizmi ve liberal insan tipini tarihin ulaabilecei son nokta olarak grmekteydi. Ancak sonradan o da bunun olanaksz olduunu grm ve bu fikrinden vazgemitir.Ancak Ernest Mandelin 1970li yllarda yaynlanan Ge Kapitalizm adl kitabnda kapitalizmin bu ileri evresi ele alnm ve Franfurt Okulu dnrlerinin de belirttii ekilde snf ayrmlarnn grnrde eitlenir gibi bir tablo ortaya kt belirtilmiti. Hatta Herbert Marcuse Tek-Boyutlu nsan kitabnda ileri endstri toplumunu ve onun ideolojisini analiz ederken teknolojinin kazand nemi vurgulamtr. Kitle iletiinin ve teknolojinin ar nem kazand gnmzde, bu alanda da eitli etik sorunlar tezahr etmektedir. Nitekim etik planda iletiim ve bilgisayar, daha dorusu kitle iletiim aralar, dolasyla medya ve bilgisayar etii byk nem kazanm, dier alanlarda ve mesleklerde de etikler gelimeye balam, Otto Baumann Postmodern Etik adl kitabnda da belirttii gibi, etik, daha dorusu modern etik krize girmi ve bunun bir sonucu olarak meslek ve alan etikleri byk nem kazanmtr. Nitekim medya ve bilgisayarn yan sra evre konular da arlk kazanm, dahas neredeyse her meslek iin kodlar gelitirilmeye allmtr. Dolaysyla neo-liberalizm, yalnzca kendini gstermek istedii ekliyle deil, dourduu daha baka sonularla da etik alanda modernitenin anlayndan ok farkl bir manzaraya damgasn vurmutur.

77

neo-liberalizm ve deerleri erbay

Kaynaklar
Atatrk, Atatrkn Yazd Yurttalk Bilgileri, Cumhuriyet Kitaplar, 1997. Balibar vd.; Dersimiz:Yurttalk; ev.Turhan lgaz; Kesit Yay. Baydur, Mithat. "Liberalizmin Serencam ve Liberal retinin Temel Unsurlar. Yeni Trkiye Dergisi-Liberalizm zel Says, no 25 (1999):56-63. Bayramolu, Sunay. Ynetiim Zihniyeti. letiim Yay., 2005. Crespigny, Anthony de., and Kenneth R. Minogue. ada Siyaset Felsefecileri. Remzi Kit., 1981. aha, mer. Liberalizmin Temel lkeleri. Yeni Trkiye Dergisi-Liberalizm zel Says, no 25 (1999):38-55. Debord, Guy. Gsteri Toplumu, ev. Ayen Ekmeki-Okan Takent. Ayrnt Yay.,1996. Gazi M. Kemal, Medeni Bilgiler(Yurttalk Bilgileri), rgn Yay., 2003. Gle, Nilfer. Melez Desenler, Metis Yay., 2000. Kymlica, Will. okkltrl Yurttalk. ev.Abdullah Ylmaz. Ayrnt Yay., 1998. Loomba, Ania. Kolonyalizm-Postkolonyalizm. ev. M.Kk.Ayrnt Yay.,2000. Lukes, Steven. Bireycilik, ev.ismail Serin, Ark Yay. 1995. Maalouf.Amin. ivisi km Dnya. ev.Orun Trkay, yky 2009. Mandel, Ernest. Late Capitalism. Verso Edition, 1978. Marcuse, Herbert. Tek-Boyutlu nsan,ev.Afar Timuin-Teoman Tundoan, May Yay., 1975. Rand, Ayn. Bencilliin Erdemi, ev. Nejdet Kandemir, Plato Yay., 2006. Sabine, George. Yakna Siyasal Dnceler Tarihi, ev.zer Ozankaya, Cem Yay., Steger, Manfred B. Kreselleme, ev. Abdullah Ersoy, Dost Yay., 2006. Vergara, Farancisco. Liberalizmin Felsefi Temelleri:Liberalizm ve Etik, ev.Blent Arba. letiim Yay., 2006. Ylmaz, Aytekin. kinci Kreselleme Dalgas:Kavram, Sre ve Sorunlar, Vadi Yay.,2004 Yren, Melih.Liberal Bir Deer Olarak Ahlaki ve siyasi Hogr, YKY-1996.

78

Eletirel teori ve milliyetilik

Alex Demirovi

Ekonomik ve kltrel srelerin kresellemesi, evre tahribat ve g gibi kresel sorunlar, ulus st ekonomik bloklar ve siyasal birlikler, devlet sosyalizmlerinin ykl - btn bu olanlar toplumlar ve ulus devletlerini dnme uratmaktadr. Sorunlarn ve bunlarn siyasal zmlerinin ieilii ve uluslararaslamasna kar-eilim olarak milliyetilik ve ona benzer rklk gibi ideolojik modeller artc ve beklenmedik bir ekilde ortaya kyorlar. Toplumsal sorunlar etnikletiriliyor, milliyeti duygular yaylyor ve her yerde gzlemlenebilir bir hale geliyor. Ama milliyetiliin ortaya k gerekten de artc mdr? Yoksa bu aknla daha ok toplumsal ve siyasal geliim srelerine modernleme kuramnn bak as m kaynaklk ediyor? Bu yazda ite bu soru irdelenecek. Burada u sav ileri srlyor: modernleme kuramnn aklama modelleri milliyetiliin hl varln korumasna ilikin doyurucu bir aklama getirmezler, nk bu modeller milliyetilii, aa uygun ve srekli daha da modernleen toplumsal gelimenin iine sanki dardan giren, tmyle zamana ters den bir ey gibi grrler. Bu anlaya alternatif olarak, burada milliyeti ideolojiyi ileri endstriyel-kapitalist toplumlarda siyasetin merkezi ve zorunlu bir grngs olarak anlalr klmaya alan ilk dnem Eletirel Teorinin yaklam ana hatlaryla segilenenecektir. I Milliyetilik ve rklk gibi ideolojik sreler modernlik kuramlarnda genellikle geleneksel anlamlandrma kalplarna dn olarak anlalrlar. Bu kuramlarda, modernlemenin

geleneksel yaam tarzlarnn anlam yaplarn ykt kabul edilir. Bu srecin aklanmasnda karakteristik olan tablo Max Weberde kkenini bulur: buna gre gelenek tarafndan sunulan anlam kaynaklar fosillere dayal enerji kaynaklar gibi tketilir giderler. Bylesi [geleneksel] anlam kaynaklarn dayanak alan kolektif ynelimler ve anlam kalplar gibi siyasal kurumlarn, kendilerini yenileyemeyecekleri ve bylelikle krize girecekleri kabul edilir. Eylemlerini ynlendiren ve motive eden anlamn tutturamayacak duruma geldii bu zlme srecinde, bireyler modernliin boluu ve soukluu karsnda tutunabilecekleri vaad edilen, onlarn yerine geen ikame anlamlara [Sinnsurrogate] geri dnerler - dine, ulusa, rka. Bireylerin bu ideolojik yaplar dayanacaklar yeni bir sabit nokta olarak tanmlayabileceklerine inandklar lde, bunlarda sz konusu olan eyin fundamentalizmler olduu belirtilir. Burada belirleyici olan u sosyal-psikolojik/ideolojieletirisel kabuldr: ulalan modernlik dzeyi dolaysyla -kendisini ussal argmanlar, kamusal tartma, teknik yenilikler ve kabul edilebilir [permissiv] yaam tarz karsnda kantlamas gerekirken, bunu baaramayan- oktan alm olan anlam mercii gibi bir eyin varlna izin vermeyecei varsaylan toplumsal gelime sreci konusunda bireylerin yanldklardr. Ulus, rk, etnik aidiyet ve din, yanl bir biimde argmana gerek duymad iddia edilen bir ilk ve son olarak grlrler; her rasyonelleme ve modernleme srecinin temelinde yattna ve insanlara gvenlik ve yaknlk duygusu saladna inanlan ilksel bir balam. Bylesi bir son ka noktasna ynelme istemindeki insanlar, bys bozulmu bir dnyada kesinlii salayan akn bir lt arayndadrlar. Onlar yaam dnyalarnn rasyonelletirilmesinin ardndan gelen, yaam koullarnn modernliini, eylemlerini ereksiz klan anlam yitimini, kendilerini kuatan soukluu kaldramamaktadrlar. kame anlamlar onlara ksa sre iin unlarn geri verilii gibi grnrler: Scaklk, mahremiyet, dayanma, yaknlk, anlam, ykmllkler. Bylece, milliyetileen birey, kendi kendisini kandran, hkm sren koullar kaldramayan, ve deitirilemeyecei artk apak ortada olan eyi, bys bozulmu olan dnyay, zihnen katlanmak zorunda kalmamak iin bir uyuturucuya sarlan bireydir. Bu kuramsal model bir dizi soruna iaret eder. O kken-felsefesel [ursprungsphilosophisch]1 ve finalist eilimlidir -Derrida buna herhalde arke-teleolojik dnce modeli derdi- ve ar emasallkla dnya tarihsel geliimde sadece iki aama tanr. Gelenek aamas kken iin ilevsel edeerliliktir. Farkllama araclyla bireyler bu edeerlilikten karlar ve modernlie giri yaparlar. Modernleme srecinin sonunda, btn insanlar modern bireylerdir. Bundan byle insanlar anlam beklentisi olmakszn yaama, scaklk ve yaknlk olmakszn balarnn aresine bakma yetisine sahip olurlar. Bu final zaman noktasna -yine fosil yakt maddesi tasvirini kullanrsak- btn geleneksel anlam artklar tmyle yakldnda ulalr. Bu tasvir ilk bakta aslnda gelimeye dair bir ktmserlii ve tutuculuu im eder, nk endstriyel kapitalizmin milyonlara ylda oluan enerji birikiminin birka on yl iinde ar ur ediine dair sorunlar biliyoruz. Ama fosil enerji kaynaklarnn kullanmndan ve bununla bantl ekolojik olumsuz
1 Kken-felsefesi (Ursprungsphilosophie): Adornonun damgasn tayan bu kavram, mutlak-ilk olan temel alan, dolaymlanmayan, hereyi bu ilk olandan treten felsefi anlaylar belirtmek iin kullanlmtr, . n.

80

sonulardan farkl olarak, geleneksel anlam kaynaklarnn tketiliinin hibir biimde tutuculua ve kalc kullanma gtrmeyecei sylenir. Dnya bylesi durumda derin bir krizin iine dmez, o daha ok daha yksek bir zgrlk dzeyine, tamamlanm Aydnlanma olarak betimlenebilecek bir dzeye girer. Yine de hafif bir ktmser ton vardr burada, nk insanlar modernlikte anlam beklentilerinin olmayacan ve [bu boluu] ikame anlamlarla dolduramayacaklarn kabullenmeyi renmek zorundadrlar. Onlar rasyonellik ve kamusallk ncesi bir anlama ynelik geriye dnk ihtiyaca boyun ememeleri gerektiini anlayacaklardr. Baka bir deyile, modernlikte herey nce modern grnr; sadece modern iinde yaayp hl bylenme, anlam ve scaklk ihtiyac duyan, zorunlu olan kavrayamayan, en nihayetinde yanl bilince -ki bu ancak byle formle edilmek zorundadr- sahip olan bireyler modern deillerdir. Modernlik bireylerin modern olmalarna ynelik srekli bir ahlaksal ardr. Bireylerin srarla modern olmamalar ve hep yeniden ussal argmanlarla ya da duygusal veya estetik doas olan, tam olarak temellendirilmeyen ekincelerle kendilerini rasyonelleme srecinin dnda tutma istemleri, bu arnn teki yzdr. Rasyonelleme sreci bireylerin ezamanszlndan [Ungleichzeitigkeit] dolay baarszla urar. Bu sre hep yeniden modern olmayan bireylerle kar karya kalr. Yani rasyonelleme ve modernleme srecinde bu sreci srekli olarak baarszla uratan bir e bulunur. Bu sre ereki vaadini, rasyonellemeyi, tam anlamyla yerine getiremez. Bireyler hep darda kalrlar, onlar bir ezamanszlktr. Modernleme kuramnn bak asndan modernleme srecindeki bu teki ve onun amalan, hep yeniden ortaya kan ezamanszlk skandali tutucu, gerici, fundamentalist, talam, geriye dnk, us-ddr - ksacas modern deildir. Bylelikle modernleme kuram kendisini totolojik olarak dorular. Modernliin kendisinden kaynaklanan baarszl ve bu baarszl aklamaktansa daha ok gizleme arac olan totoloji olgusu, bu kuramsal modelin analiz trnn kendisinin doru olup olmad kukusunu dourur. nk son kertede burada sz konusu olan ey, toplumsal gelimeyi bireylerin karsna koyan normatif bir modeldir. Bu model insanlar karsnda direndikleri srece uyuma, uyarcla [Konformismus] ynlendirmek istediinden dolay sadece gereki deil; bireylerin ne yolla zgr olacaklarn belirledii lde otoriterdir de: insanlardan, kendileri eletirel bir biimde karar vermeksizin, olduklarndan daha farkl olmalar istenir. deoloji eletirisinde hep olduu gibi, bu durumda da bireylerin krletikleri, kendilerinin bilisel ve ahlaki olarak zamanla uyumadklar ve bu yzden yanl bir yne gittikleri sulamas yaplr. Modernleme kuram, zamana en uygun, tarihsel gelimenin trde ltn bilen ayrcalkl bir konumac konumunu alr ve aslnda geri kalm olduklarn onaylamak iin, bireyleri bu lte tabi tutma hakkn kendinde grr. Modernleme kuram bylelikle eletirel bir tarihsel erek perspektif olduu iddiasnda bulunur. Patolojiler ve geriye dnlerle hep yeniden engellenen bir geliimin sonunda, bireyler an doruk noktasna ulamal ve sosyal srece uyum gsterecek bir ekilde, yani tam anlamda modern davranmaldrlar. Ama bu aslnda, modern toplumlardaki milliyetiliin oktan alm bir kltrel ve siyasal model olduu anlamna
81

gelir. Toplumsal srecin elikileriyle gerek anlamda ilgilenmediinden dolay fenomenin nemi ve gncelliini gremeyen modernleme kuram iin milliyetiliin hep yeniden ortaya kmas artc bir ey olarak kalr. Bu olgu kuramsal olarak yle aklanabilir: Milliyetilik z itibariyle modern bir fenomendir ve bu yzden de hep yeniden etkili olur. O modernliin nnde salt bir engel, kar-modernlik, anakronizm deildir. Ama tam tersi iddia edildiinde bile, milliyetilik srekli olarak modern-olmay ve modern kart olarak saptanr. rnein Habermas tarihsel verilere uygun olarak- milliyetiliin tarih yazm, dnm, kitle iletiimi, okuyan kesim ve sekinler tarafndan oluturulan kltrel btnlemenin modern bir fenomeni olduu savn ileri srer (kar. Habermas 1987, s. 165; 1992, s. 635; bu tezlerin milliyetilik aratrmalar erevesindeki yeri iin bkz. Anderson 1993 ve Gellner 1992). Habermasa gre, milliyeti kollektiv kimliin nasyonalsosyalist hezeyannn ardndan gelen tarihsel ok, Almanyada ulus tarihi srekliliinde bir kopua gtrmtr. Miliyetiliin zaman artk kesinlikle dolmutur. Kolektifle zdelemeye uygun olan temeli sadece demokratik anayasal devletin normlar salar. Baka bir biimde sylemek gerekirse, Habermas milliyetiliin aslnda ilk olarak modernlikte ortaya kt grn savunur, ama ona gre, modernliin kendi patolojilerini dnmsel olarak ele ald bir aamasnda, milliyetilik zaman gemi ve anakronistik bir ey olmutur. Ulrich Beckin modernleme kuramnda da -biraz daha temellendirilmibylesi bir kuramsal yaklam vardr. Becke gre modernlik kendisini sadece mutlak bir biimde belirsiz ve olumsal olarak deneyimledii ve artk ilerleyen, izgisel modernleme perspektifinin bile olmad bir aamaya girmitir. Eer herey belirsiz ise, toplumun kendisi de belirsizdir; siyasal koullar erevesi gibi o da kendisini zer gider. Sreklilik iindeki bylesi bir belirsizlik sreciyle, ancak deiiklie hazr ve [koullara] en st dzeyde uyum yeteneine sahip kurumlar ve bireyler baa kabileceklerdir. Buna karn milliyetilik ise ne kurumsal yaps itibariyle, ne de milliyetilik tarafndan desteklenen bireysel eilimler itibariyle bu yetenei gsteremez. Modernlik temelinde gelien, modern ncesi bir davran kalbna geri dntr milliyetilik. Burada sz konusu olan ey, yeni bir belirsizlik biimine gerici bir tepki kalbdr. Ve bylece burada da kuramda daha nce saptanan sorunlar kendini tekrardan gsterir. Bireyleri bilisel ve davransal eksiklikle, sonu olarak geliim dzeyiyle baa kmada beceriksizlikle sulayan bir ideoloji eletirisidir sz konusu olan. Modernlii sken, onun maskesini dren, onu meru olmaktan karan btn [temel] kavramlar, anti-modernlik iinkutsaldr. elbette gelenek... Kar modernlik ve kuramclar] elikilerle yaar. Dile getirdiklerini hibir zaman yerine getiremezler. Modernliin kendi kendine gerekleen devinimini, gemiin kostmlerine el atarak snrlandrabilirler ancak (bunda baarl olabilirlerse eer). (Beck 1999, s. 106 ve 107; buna kar Derridann hayaletsel olann mant zerine dncesi iin bkz., Derrida 2001) Ulrich Becke gre kar-modernlik duygulara ve eyleme dorudan bantl olan etkin ve bilinli olarak retilen sorgusuz-sualsizlik olarak anlalmaldr. Ama modernlik asndan dnldnde tam da bunun sama olduunu ve onu ikiye bldn belirtir Beck (kar. a. y. 103 ve devam).

82

Ama bu argmanla modernliin toplumbilimsel kategorisinden, birdenbire onunla ilintili olan toplumbilimsel fenomenlerin birini basit bir biimde grmezden gelen ve bir kenara atan bir norm ortaya kar. nk modernlik kuram aklnn ve sorgulamasnn karakterini ve biimini artk kendisine konu edinmez. Bilinmeyen uzak bir gelecee bakan, zamann tesinde duran bir bireyin kahramanlk biimi telkin edilir. Ama bu kahramanlk, modernliin kendisini gizemselletirmesinin bir parasdr sadece (kar. Wehling 1992). nsanlarn birarada yaamalarnn nnn ak oluu, tarihsel srecin belirlenmedii, daha ok insanlarn eylemi araclyla -kukusuz kendilerinin semedikleri koullar altnda- yaratld anlamna geliyordu. Belirsizlik ontolojik bir olgu deil de, daha ok toplumsal sreteki yorum tarzlarnn sadece birisidir. Bu belirsizlik en nihayetinde toplumsal aktrlerin eylem perspektifi olarak, toplumsal amalar formle etmekten kanan ve kendisini eylerin oluruna brakan bir davrana gtrr. [nsann kendisini] belirsizlie brakmas birok adan -atom reaktrlerinin rizikolar dnldnde- intihar tavrna benzer; o soru sormann modern bir davran biimi deil de, daha ok -Horkheimer ve Adorno gibi konuursak- intibak etmedir [Mimikry], aresizliin ve kaderin bir biimi olarak toplumun dehetine uyumdur. Bu yzden, ulusal zelliklerin mmkn olduunca 2 glendirilmesi abasnn bir paras olan yaygn Standort tartmalarnnda gsterdii gibi, kreselleen pazarlarn rekabet alkalanmalarna kendini hazrlamak, belirsizlik mantyla ve hatta ulusal mantkla da elimez (kar. Porter 1993). Bunun tesinde, modernlik kendi eylem ufkunu dolaysz bir biimde belirsiz olarak kavramaz, daha ok kendi sorgusuz-sualsizliini [Fraglosigkeit] kullanr. O, srekli olarak gemiin kostmlerini anayasal yurtseverlik metinlerine, yazl anayasalara giydirir ve gncel toplumsal mcadeleleri geleneksel kolektif yorum tarzlarnn ve eski yazarlarn -ncilin, Amerikan Anayasasnn kurucularnn metinlerinin, Locke ve Kant gibi byk filozoflarn- eleinden geirmeye zorlar. Alman Anayasasnn giriinde yle denilir: Tanr ve insanlarn nndeki sorumluluk bilinciyle, Alman halk bu anayasaya karar kld. Grld gibi modernleme kuramnn milliyetilii ve rkl aklamasnn yetersizlii kendisini birok adan ortaya koyar: a) Genelde, mevcut sistemik bir toplumsal geliim sreci kabulnden yola klr. Bu srece bir ncelik verilir, yle ki bireylere buna baarl ya da patolojik uyumdan baka bir seenek kalmaz, b) Modernleme srecinin geliimindeki bir zellik, yani belirsizlik -toplumsal-eletirel tarih felsefesine kar olumlu bir anlamszln davran lt olarak grlr. Bu bak asndan milliyetilik toplumsal srece akn bir anlam verdiinden dolay, zamana uygun olmayan gelenekilik grnmne brnr. Ama belirsizlik ltnn kendisi ne kuramsal olarak ayrntl biimde ele alnr, ne de zgl toplum-kuramsal aklamann nesnesi olur, bu yzden modernleme mantnn ve belirsizlik biimlerinin kendisinin aklanmas gerekmektedir, c) Bireyler normatif biimde modern ya da anakronist olarak deerlendirilirler. Anakronist durumda onlarn ynelimleri ideoloji-eletirisi [balamnda] bilisel olarak kr, duygusal,
2 Standort-Debatten: Almanyada zellikle irketlerin retim yeri ve/veya ynetim merkezlerinin, Almanyada kalmasnn getirecei yararlar (ya da baka lkelere gitmesi durumunda getirecei zararlar) zerine yaplan gncel tartmalar, . n.

83

pratiki, tmyle patolojik olarak grlr. Sosyal kolektifleri ve bireyleri hep yeniden din, ulus, rk ve cinsiyet kkl ideolojik modelleri gelitirmeye gtren eyin, -bunu [zellikle] vurgulamak isterim- hangi somut toplumsal pratikler olduu aklanmaz, d) Ulus ve rk gibi fakl ideolojik kalplar doallatrma, yani sorunun tersine evrilerek doal bir olaanlklk haline gelmesi olarak aklanrken, farkl kalplarn neden ortaya ktna dair daha bir yant verilmez.
II Milliyetiliin bu gncel toplum kuramsal aklamalar balamnda, anti-semitizm, rklk ve milliyetilii de ieren gr tarzlarna dair olaanst kapsaml ve onlarca yl sren bir aratrmalar yapan ilk dnem Eletirel Teori temsilcilerinin bir dizi nemli noktada modernleme kuramyla kartlk halindeki dncelerinin stnde durmak bana anlaml bir ey olarak grnyor: a) Sk sk kendisine atfedilenin aksine, Eletirel Teori bireysel davranlarn deerlendirilmesinde sisteme dair gelimeleri norm olarak kullanmay reddeder. En keskin eletiri sistemsel gelimelerin tayc edimi olan uyarcla yaplr, b) Bunu ardndan, neden insanlarn toplumu sadece nesnelci bir tavr iinde gzlemlemekle yetindikleri ve onu kendi praksisleri tarafndan yaratlan bir ey olarak kavramadklar sorusu yneltilir. Bireylerin ideolojik krlnn kendisi toplum-kuramsal aklamann nesnesi olur, c) Eletirel Teori belirsizlie hazrlkl olmaya arr, ama o bu davran kalbn toplum-kuramsal deerlendirmeye tabi tutar. Ona gre milliyetilik ve rklk tmyle modern, Aydnlanma sreciyle bantl ideolojik kalplardr, d) Eletirel Teori deiik ideolojik kalplar ve onlarn iliki balamlarn ortaya koymak iin youn bir dikkat gsterdi. Bu kalplar birbirleriyle gevek bir ba kurabilir, st ste gelebilir ve hatta i ie girebilirler, ki bylece bir kalp dier kalplarn enerjisini adeta kendisinde birletirir. te tam da bu dnce, milliyetiliin analizi iin zel bir neme sahiptir. nk bu milliyetilik belirli durumlarda kamusal olarak temsil edilebilecek ve dile getirilebilecek bir ideoloji olarak grlebilir, ama onun dinamii iine ald dier ideolojik eilimlerce belirlenir. Byle bir durum, zellikle anti-semitik ve rk ifadelerin tabulatrld, ama milliyeti ifadelerin en azndan ksmen hl meru olarak grldnde sz konusu olabilir. Tahminimce, Horkheimer ite tam da byle bir gzlemden dolay milliyetilik sorununa artan bir ilgiyle yneldi. Bu ura tam teekkll bir kuram ortaya karmad. Ama arkasnda brakt yazlarn birounda Horkheimern bir milliyetilik kuram kaleme alma planna ilikin ibareler bulunmaktadr (kar. zelliklikle Horkheimer 1988a, 429). Milliyetilik 1950 li yllara kadar Horkheimer iin zel bir kuramsal ve ampirik almann nesnesi deildi. 1930lu yllarn sonundan itibaren kendisi ve Adorno iin belirleyici olan anti-semitizme, onun nedenlerine ve yaylmasna ilikin ampirik aratrmalard. Bu almalarda antisemitizmin btn demokratik toplumlarda gzlemlenen bir olgu olduu ve -ABDde olduu gibi- Almanyadakine gre daha da yaygn biimde ortaya kabilecei kabul ediliyordu (kar. Adorno 1973, 5). Horkheimern balatt olaanst genilikteki ampirik aratrma uzun bir demokratik gelenee sahip, yani devletsel yetke geleneinin az olduu bir toplum olarak ABDde halkn hangi koullarda 84

otoriter bir politika peinden gitmeye hazr olduu sorusu zerinde younlayordu. Tek tek bireylerin bylesi bir politikaya ne kadar abuk uymaya hazr olabileceklerini, yani antidemokratik propagandaya yatknl ortaya karmakt szkonusu olan. Daha 1930lu yllarn balarndan itibaren gelitirilen sosyal psikolojik yaklama uygun olarak, ideolojilerin seiminin dolaysz olarak kiinin sosyo-ekonomik durumu tarafndan deil de, ncelikle daha ok onun karakteri tarafndan belirlendiinden yola klyordu. Bylelikle ok farkl maddi yaam koullar iindeki kiilerin ayn ideolojiye sahip olabilecekleri, ayn biimde tersinden de, benzer sosyo-ekonomik koullar iinde deiik ideolojik eilimler saptanabilecei belirtiliyordu. Sosyallemeyle kazanlan karakter birbirleriyle atan igdsel drtlerin deiken bir yaps olarak grlr; bir yanda duraan kalan ve birey iin karakteristik olan, ama ayn zamanda farkl durumlara benzer bir biimde tepki gsterme yetenei veren yaplatrc bir yap: Karakter davrann arkasnda ve bireyin iinde yatar. Karakterdeki gler tepkiler deil, daha ok tepki gizil gcdr'.' (A. y., 6) Bu kabul siyasal bir karakteroloji gelitirmeyi olanakl klmaktayd. Antifaist bir karakter olduu gibi, faist bir karakter de var olmalyd. Ama bunu ampirik olarak saptamak iin, deimi biimiyle hl rklk ve ar sacla ilikin aratrmalarda gncel olan, olduka nemli bir yntemsel sorunun stesinden gelmek gerekliydi. Faist karakterin asl olarak otoriter saldrganlk, erk dncesi ve kendi benliini yadsma [Antiintrazeption] tarafndan belirlendii kabulnden yola klr. stikrarl bir Benin yokluunda, bu karakter gvensizdir ve daha yksek merciilerin talimatlarna bamldr. yle paradokstur ki, bu karakter erki temsil ettii lde demokratik siyasal sisteme de boyun eer. Uyarclktan [Konformitt] dolay, demokrasiye kar ve otoriter bir rejimden yana dorudan bir tavr almaz. Ama o, milliyeti ajitatrlerce kolayca harekete geirilebilecektir (kar. Horkheimer 1986,158). Otoriter eilimler bu tr bir psikolojik kmelemeden dolay sadece dolayl olarak saptanabilirler. Ama, dolayl anket teknii anti-semitizm ve entnosantrizm ideolojik eilimleri arasnda sk iliki olduu gzlemini kendisine dayanak olarak alabiliyordu. Bu da, ankete yant verenlerin en azndan bir ksmnda bu iki ideolojik kalbn ortak bir karaktere -anti-demokratik-otoriter karaktere - iaret ettii kabulne izin veriyordu. Deiik anlam alanlarndan ideolojik ifadeler birleik bir gr tarzna aittir. Bu, bir ideolojik tasarmdan bir dierine geii, ya da bir ideolojik tasarmn halihazrda dier bir ideolojik tasarm iermesi srecini aklar ki, bylelikle, onun balayc olarak anlalmas iin illa da ak bir biimde formle edilmesi gerekmez. Bu kamuflaj, kendisini zararsz ve toplumsal olarak kabul edilen ideolojik tasarmlar arkasnda adeta saklayabilen otoriter uyarcln stratejik bir avantajdr. Ama Horkheimer ve Adornonun karakter kuram, bylesi bir otoriter karakterin gelimesini olduu gibi, kapitalist toplumun otoriter biime doru gelimesini de aklama arayndaki daha karmak bir toplum kuramnn sadece bir parasyd. Burada ayrntl olarak olarak ele alnamayacak bu olduka karmak analizde temel sav, liberal kapitalizm iin belirleyici olan toplum yapsnn kendisini deitirdiidir: dolam alannn bertaraf edildii ve imdi dorudan byk tekeller tarafndan kontrol edilmekte olduu sylenir.
85

Bylesi bir durum, bu alan iin karakteristik olan, mbadele ve szleme iin zorunlu nkoul olan eitlik ve zgrlk kavramlarnn anlamlarn yitirmi olmas demektir. Kapitalist-demokratik toplumlar belirleyen genel ile tikel elikisi tahakkm araclyla ortadan kaldrlmtr. Genel olan artk tek tek insanlarn ihtiyalarnn ve kararlarnn dolaymnn sonucu deildir; onlar dorudan genelin etki alanna dahil olmulardr. Genel artk kendisini dorudan ve hibir dolaym olmakszn ortaya koyar. Ama o, sadece kk bir grubun karlarna tekabl ettiinden, hl tikel olarak kalr. Bu egemen grup artk 19. yzyln burjuva snf deildir, o daha ok byk irket merkezlerinin, hkmetlerin ve brokrasi kurulularnn fonksiyonerlerinin bir grubudur: Rackets [mafyavari 3 rgdenmeler]. Otoriter karakter bu dolaym aamalarnn ortadan kaldrlnn sonucu olarak grlr. Genele ilikin bir gerilimi tayamayan, kendisi ve evresi arasnda bir ayrm yapamayan, bunun yerine genelin erkiyle birlii arayan ve dolaysz bir biimde erk sahiplerinin emrini izleyen, genelin ve bireyselin yanl birliinin taycs olan kiisel bir kimliktir burada sz konu olan. Bu, neden zellikle yahudilerin saldrgan rkln hedefi olduklar sorusuna yant vermesi gereken faist anti-semitizmin analizinin kuramsal ekirdeidir. Zulmetmeye hazr olmann batan itibaren belirli bir gruba ynelik olduu ya da hatta buna bu grubun neden olduu varsaymndan yola klamaz. Byle bir ey, bireyleri aslnda zulm etmeye ynlendiren belli bir deneyimin ve deneyim yeteneinin olduu anlamna gelirdi. Ama Horkheimer ve Adornoya gre bylesi bir ey yoktur, nk ben-merciinin ve st-ben ve igdler arasndaki erkesel dengenin kendisi endstriyel ynetime tabi klnmtr. Tek tek bireylerin gdlenmesinde belirleyici olan ey ema ve basmakalplktr (kar. Horkheimer/Adorno 1995/96, cilt II, s. 102). Bylece erke uyum da artk elikili ve bireyin kar koyuuyla dolaymlanan bir sre deil de, daha ok endstri, kitlesel tketim ve byk birlikler tarafndan organize edilen bir sretir. Bireyle beraber onun psikolojik belirlenimleri, yani sahte toplumun manevi acenteleri de ortadan kalkmamtr. Ne var ki, karakter tipleri imdi iktidar mekanizmasnn atlaklarndan kendilerine uygun yerler bulmaktadr. Bunlarn baar ve anlamazlk katsaylar gz nne alnmtr. (A. y., s. 107) Dncenin ve deneyimin, yani bireylerin zkoruma amacyla kendi yarglarn oluturduklar srecin devre d braklmas, tinsel-kltrel edimleri sermayenin deer kazanmasnn nesnesi yapan, dnceyi profesyonellemi devasa bir aygtn ilevine dntren gelikin toplumsal iblmnn bir sonucudur. Dier btn toplumsal edimlere kar bir kaytszla gtren bu iblm, tinsel yetileri, yani yarg oluturma
3 Horkheimer 1940larda devlet kapitalizminin egemenlik biimi olarak Rackets kuramn gelitirir. Toplumdaki belirli kar gruplarn, rgtl kriminal yaplar da ieren rackets, hereyden nce toplumsal ilikilerde kendi gcn koruma ve gelitirme kaygsyla hareket ederler ve ar patriyarkal rgtlenmelere sahiplerdir. Trkede de eitli toplumsal alanlarda mafyalama szcnn yaygn oluundan, racket szcn ilkin geni anlamda mafyalama olarak evrildi, ama yaznn devamnda bu kelimeyi, Horkheimer ve Adornonun kulland gibi, orijinal biimiyle brakma tercih edildi; Aydnlanmann Diyalektii'nin Trke evirisinde bu kelime dolandrclar" olarak karlanmtr, . n.

86

organ olarak usu, dumura uratr. Baka bir deyile: burjuva toplumu kendisini kendi z-anlayna ve anlam balamna uygun olarak gelitirmediinden, geriye doru evrilmek zorunda kalr. Modernleme srecinin ivmesine salt bir uyum ussal olarak grlr - bu sre Horkheimer ve Adorno tarafndan hep ayn olann daha yksek bir dzeyde tekerrr olarak anlalr. Birbirini kovalayan btn deiimler, kalc olann kaybolup gittii, btn ilikilerin son derece hzl dntrlmesi hi de gerek deiiklikler deildir. Onlar daha ok adeta basit bir deiimin, salt doal olaylarn bir sonucudurlar, nk gerek deiiklik, zgn anlamda tarih, bilinenin gcne, sonsuz tekrarlanana da kar kendisini savunan insanlar koul olarak grr. (Horkheimer 1985a, s. 58-59). Uyum dntrme anlamnda bir praksis deildir, o de facto bir yafta seimidir. Bununla kastedilen ey, bireylerin artk sadece hemen hemen hi dolaymlanmayan davran kurallarn, tarafgirliklerini ve dman imgelerini kapsayan paketler arasnda bireysel olarak seim yapabilecekleridir. Bu antisemitizm iin de geerlidir: Anti-semitizm artk bamsz bir hareket deil, bir platform tahtasdr: Kim faizme bir ans tanrsa sendikalarn ortadan kaldrlmasndan, Bolevizme kar Hal seferinden ve de Yahudilerin ldrlmesinden otomatik ekilde sorumlu olur. (Horkheimer/Adorno 1995/96, cilt II, s. 102) Bir yaftann seilmesi ieriksel bir karar deildir, o daha ok sadece zkoruma ve iktidara uyarllk tarafndan belirlenmi stratejik bir hesaptr. Ve yaftalar idari nlemler, sembolik kodlar araclyla kovuturalacak dman yaratrlar: Kurbann ldrlmesine neden olan zellik de oktan silinmitir. Kararnamede Yahudi olarak yer alan insanlarn ... ayrntl sorular vastasyla bulunup meydana karlmas gerekmektedir... Faist anti-semitizm deyim yerindeyse nce nesnesini bulmak zorundadr. (A. y., s. 108) zgrlk itkilerinin bile zgrle kar evrilmesi, tarihsel dnemin zel bir alakldr (ikiyzlldr). Tam da dolam alannn nesnel olarak [zamansal] alml, sadakate hazr kiilerin eitlik ve zgrln gereklememesinden kaynaklanan fkesinin, bu dolam alan iin nemli olan normlar olarak Yahudilere kar kullanlmasna izin verir. nk mitos, tccar, bakkal ve tefeciler olarak onlarda dolam alann sembolik kiilere brndrmtr. III [Aydnlanmann Diyalektii nin bir blm olan] Anti-Semitizmin elerindeki, artk anti-semitlerin olmad sadece yaftalarn olduu ve kurbanlar adeta keyfi olarak belirlendii ifadesi, Avrupa tarihinin ve burjuva toplumunun Auschwitz ile birlikte bir dnm noktasna ulat dncesine dayanr. Sosyalizm ya da barbarlk seenei artk gelecekte karara balanacak bir ey deildir, o karara balanmtr. Siyasal olarak amalanan, bilimsel bir biimde planlanan, brokratik olarak organize edilen ve teknik randmanl ve soukkanl uygulanan barbarlk milyonlarca insann yok edilmesiyle gereklemitir. Kendisini ortaya koyan soru sadece cann kurtaran ve yaknlar iin yas tutan Yahudi srgnlerin deneyimine ilikin bir soru deildi; asl olarak bu soru tarihsel dneme ilikin bir soruydu: insanlar bylesi olduka modern, birbirinden farkl alt-sistemler tarafndan organize edilen barbarlk biimine entelektel, ahlaki, siyasal, ekonomik olarak nasl bir tutum alacak ve nasl onunla yaamaya devam edecekler? Kendisini kitlesel katliamda 87

eletirel teori ve milliyetilik demirovic gelitiren toplumsal verimlilik ne anlama gelir; ikencenin srmesine ve olanakllna, imha etmeye ve kolektif z yok edie ilikin bilgi, toplumsallama srecinin devam iin her gn yine de normal olmak zorunda olan insanlar iin ne anlama gelir? Tarihsel olarak yaanlanla barlamazla ramen ve onun toplumsal kurucu etkisine karn yaama devam etmede hangi olanaklar vard (kar. Gruppenexperiment 1955, s. 285). Eletirel Teori temsilcilerinin yant gayet akt: Sadece toplumun temelden dntrlmesi gemile ilikiyi dzeltebilirdi (Adorno 1999, s. 133). Ama bu hl gereklemediinden, zgrlk itkileri de varlklarn srdrmektedirler, ki bu itkiler tahakkm altna alnabilmekte ve kurtuluun kendisine kar kullanlabilmektedirler. Bylelikle dikkatler artk ncelikle anti-semitizm sorununa deil de, daha ok bunun temelinde yatan milliyetiliin patolojik biimine ynelmitir. Bu kalp kendisini Almanyada sava sonras dnemde, yani rk soykrm programnn ksmen icras sonrasnda ve rkln da devlet yaptrmlaryla yasaklanmasyla, gndelik ideolojide n plana kyor ve ulusal kolektifin incinmi narsizminin yar ak bir biimde -yasa krmakszn ya da soykrmn bilindiini itiraf etmeksizin- ifade edilmesine izin veriyordu (kar. Gruppenexperiment 1955, s. 302). Milliyetilik hakl grlebilecek ihtiyalar ylesine biimlendirir ki, bunlar zgl bir dinamik kazanr ve nefretin itkisel bir temeli olurlar - bylesi bir nefretin nesneleri olabilecek btn herkese kar (Horkheimer 1988a, s. 381). Milliyetiliin, onun rasyonel uraklarnn da analizi, milliyetiliin zulmetmeye hazr olma dinamiini embriyonal olarak ierdii grnden yola kar. Horkheimern bak asna gre, milliyetilik ge-kapitalizmle birlikte tek tek bireylerin dolaysz olarak kolektife tabi olduklar, lkeleri, ktalar ve g bloklarn iine alan bir biimdir. Bu kolektif ulus olarak belirlenmitir. Ama ulus tikel karlara hizmet eden bir rgt biimi olduundan, Horkheimera gre, burada bir gasp sz konusudur; ulus birok gruptan sadece biridir (kar. Horkheimer 1985b, s. 91) Ulus bu Rackets lerin hizmetinde olan bir rgttr. Btnn ulus olduu srf bir ideolojidir. Btnn esenliini kendi parolas olarak gstermesine ramen, milliyetilik toplumun esenliine zt bir konum alr. (Horkheimer 1988a, s. 334) Horkheimer iki soruyu ele alr. Birincisi: Tahakkm araclyla organize edilen kolektif oluum, tikel bir kar erki neden milliyetilik biimini alr. Neden bugn, yabanc lkelerle rekabeti ortadan kaldrmak istendii sylenemiyor da, onun yerine ulusun selametinin sz konusu olduu iddia edilebiliyor, diye sorar Horkheimer. (A. y., s. 381) kinci soru, Horkheimern Rackets" lerin kar iin maniplasyon arac (a. y., s. 381) olarak grd milliyetilik anlayyla ilintilidir. yle grlyor ki, Horkheimer bu iktidar sosyolojisi dncesiyle tam bir milliyetilik kavrayna sahip olunduu grnde deildir, nk bu dnce insanlarn neden kendilerini milliyetilik vastasyla maniple ettirdiklerini aklamaz: Eer milliyetilikte bir para doruluk [Wahrheit] olmasayd, insanlar onun tarafndan maniple edilmezlerdi. (A. y., s. 337) Bu doruluu Horkheimer, toplumsal ve tikel karlarn birliinin -bu birlik her ne kadar zayf ve elikili de olsa- paralanmas olgusunda grr, insanlar toplumsal ilikilere artk bireysel eylemler, yarglar ve kararlar araclyla biim veremezler, byle bir ey liberal kapitalist aamada en azndan toplumun kk bir kesimi, burjuvazi iin

mmkn bir eydi. Horkheimera gre bireyler daha ok kariyerlerince srklenmi ya 4 da anlamsz bireysellii ak bir cokuyla bir yana brakan rkdalara [Volksgenossen] dnrler (Horkheimer 1988b, s. 171). Toplumsal ykmllklerinin olmay, kendi toplumsal ilikilerine biim verme olanan yitirmeleri, ayn toplumsal ilikilerin duraanl ve tekrar dolaysyla insanlar yaltlr ve kitleye dnrler (a. y.). Toplulua ihtiya milliyetiliin rasyonel z olarak grlr - ve bu ihtiya, burjuva anlamda birey ne kadar az ileve sahip olursa (Horkheimer 1988a, s. 381) o derece artar. Horkheimern bu dnceleri ilk bakta yukarda betimlenen modernleme kuramnn aklamalaryla uygunluk iindedir: bireyselleme, geleneksellie ve toplulua geri dn. Kendine sadk ve kendi yaamn biimlendiren bir kolektife aidiyet, tarihsel olarak bir Tanrya ortak inantan ya da hatta dinsel bir inan olmayan mesiyanist bir toplumsal kurtulutan oluabiliyordu. Ama: Dinin ve onun sekler biiminin, Marksizmin, ykld bir ada insanlar kendilerini acnas bir bireysellie geri itilmi olarak bulur. Bundan da akn belirleyicilii olan bir kavrama nne geilemez bir aidiyet ihtiyac oluur. Bu ihtiya bugn ... sadece ulusa ballkla giderilebilir. Ortalama bir insan iin baka bir seenek yoktur. (Horkheimer 1988a, s. 428) Bu baka yerde yle ifade edilir: Yeni put ulusal BZdir. (Horkheimer 1985c, s. 139) Rekabet ve kariyer yznden yalnzlam ve youn bir anlamszlk duygusuyla sindirilmi insanlar, bu puta ballk iin yaplan baskya kar koyacak durumda deildirler. Bununla da Horkheimer, ulusun siyasal teolojinin bir biimi olduu savn ileri srer - ki bu da modernleme kuramnn argmantasyonuna kar bir ilk vurgu farkna iaret eder. Modern toplum seklerlememitir, daha ok o kendi teolojikmetafizik yorum perspektifini hep yeniden oluturur, nk bu toplum iin kendisini biimlendirme yollar kapanmtr. Milliyetiliin rasyonel yanlarnn yakndan irdeleniiyle, Horkheimer [modernleme kuramyla ayran] ikinci bir vurgu farkll ortaya koyar. Bireyler ulusal toplulua uyum basksna kar koyamazlar, nk bu bask adeta kendilerinden, bireyin burjuva toplumunda sistematik bir biimde retilen bireysel z-anlayndan kaynaklanr. Milliyetilik bireyciliin hep yeniden giriilen ve pekl rasyonel olan dzeltisidir. nk bireyler, bireyin kolektife ve toplulua gre nceliine ilikin ltlere sahip deildirler. Tekil birey mi, yoksa belki de kolektif mi birincil olandr... Mantksal olarak bakldnda milliyetilik de bireycilik gibi doru grnr. Milliyetilik yanda bunu byle hisseder. (Horkheimer 1988a, s. 375) Kolektifin birincil ve bireyselciliin bireyinin bir soyutlama olduunu reten tarihsel deneyime uygun dmediinden, bireyselcilik sezgisellikkartdr [kontraintuitiv]. Tarihin btn dnemlerinde birey toplumun yarats olarak grnr. (A. y.) Bu adan, milliyetilik bireyselin mutlaklatrlmasna hakl bir tepki olarak anlalabilir. Bireylerin bu toplumsall balamndan gcn alr milliyetilik. Baka bir deyile, modern toplumun her bireyselleme dalgas zorunlu olarak milliyetileme dalgasyla beraber gider. Bylelikle Horkheimer yeniden, tek tek insanlarn kar ile genelin
4 Volksgenossen: Nazi kkenli bir deyim. zellikle Nazi rejimi srasnda Alman kanndan olanlarn
Alman vatanda olabileceklerini (zellikle Yahudilere kar) vurgulamak iin kullanlmtr, bu zel anlam gz nne alnarak halkda olarak da evrilebilir, . n.

89

kar arasndaki birliin ykld ve bireylerin artk dorudan toplumsal ykmllk tamadklar ve bylece de onlarn rasyonelliinin dumura uradna dair dncelerini ortaya koyar. Milliyetilik, insanlara bir topya hayali sunup, gerekte onlar zulmn ball bademi ile besleyerek (Horkheimerl985c, s. 127), tarihsel olarak birbirinden kopan z-koruma ile tr koruma diyalektiinin iki uran birletirir (Horkheimer 1988a, s. 375). Horkheimer bireylerin kendilerini bir kolektifin paras olarak grmelerini eletirmediinden, onun eletirisi sadece ulusal kolektif oluturmann zgl bir ideolojik biimini hedef alabilir. Bu eletiri, ulusal olan nemsemeyen ya da onun karsna baka bir ey koyarak onu ntrletirmek isteyen yzeysel basit bir taktik abadan ibaret olmayan kurtarc bir eletiridir. Horkheimere gre yaplmas gereken ey daha ok toplumsal yaamn milliyetilie ilemi olumlu elerinin ele alnmasdr. Felsefi grev milliyetilii iyi bir toplum kuramndan yola karak anlamak ve ona snrlarn gstermektir. (Horkheimer 1988a, s. 428) Milliyetilik yanda basit bir biimde yarglanmamaldr, yoksa onda kendisine hakszlk yaptm (a. y., s. 375) izlenimi oluabilir. Bu argman Horkheimer tarafndan birok kez ifade edilir. Bu yzden olduka nemli pratik sonular olan kuramsal grev, milliyetiliin kimi hakl elerini -yaam anlaml klma ve yalnzlktan kurtulma ihtiyacnn- doru yaam kavramna kanalize etmektir. Birok devrimci kendileri tarafndan iyi olarak grlen bir toplumu kurmak urana ldler. Tarih onlarn ereini deil, ama onlarn bu eree dair somut tasavvurunu rtt. Mutlak olan formle edilemez, o yoktur. (A. y., s. 429) Bylece Horkheimern dncesi bir kez daha ayn yne ynelir: burjuva toplumunun kendi geliimindeki blokaj ve bununla bantl olarak bireyin boyun edii egemenlik biimleri hep daha yksek ve hep daha az etkilenebilen bir lde ynetimi, tketimi ve iblmn olduu gibi, entelektel duraanl ve geriye dn de beraberinde getirir. Her ne kadar milliyetilik halk ile birey arasndaki, genel ile tekil olan arasndaki elikileri uzlatrma sz verse de, o bunu baaramaz; bu mesiyanist misyon daha ok darya kar fetih biimini alr (kar. a. y., s. 405) Ancak mesiyanist toplumun gereklemesi tekil bireyleri btn iinde asl olarak korur. Son olarak Horkheimern eletirel bir milliyetilik kuramna ilikin deinmelerini toparlamak gerekirse, onun milliyetilii eylerin seyri iinde rasyonelletirilip ortadan kaldrlacak, modernlikteki irrasyonel teki, modernlik ncesi kalnt olarak kavramad kaydedilebilir. Modernliin her aamasnda o yeniden retilir. Milliyetiliin varl olgusu, bireylerdeki modernleme ve rasyonelleme eksikliinin bir belirtisi deil, daha ok modernliin kendi eksikliinin, endstriyel-kapitalist toplumsal ilikilerin yetersiz seklerlemesinin belirtisidir. (Demirovic 1995). Ulus Tanrya inancn dnyevilietirilmi biimidir - bireysellemi znenin BZ altnda hiyerarik arlma mercisidir. Tanrya inan bu toplumda aslnda almamtr, nk insanlar eylemlerinde onlar tarafndan kontrol edilmeyen toplumsal srelerle kar karya kalmaya devam ederler. Bylelikle belirsizlik ve bireyselleme hibir ekilde kendinde olumlu olarak deerlendirlebilecek tarihsel gelimenin zellikleri ve milliyetilik ise hibir ekilde modern bir yaam tarznn gerekleriyle baa kamayan geri kalm insanlarn znt verici tepkisi olarak anlalamaz.
90

felsefelogos 2012/2 Milliyetilik modernliin kendi yanl bir geliimine iaret eder. Bireylerin bireysellemesi ve milliyetilii zorunlu bir biimde birlikte ortaya karlar, biri olmadan dieri olmaz; en modern birey biimi de -ya da tam da bu biim- milliyetileen bireyin biimidir (bu durum gen yeni saclarn kendilerini tantmalarnda aka ortaya kar, Bubik 1995). Paradoks bir biimde formle edilirse, milliyetiliin sreklilii ve yenilenii modernliin tmden modern olmadn, dahas teolojinin glgesinde kaldn ve kendisinin yeninin btn ilanlarna ramen- hl gelenee saplanp kaldn gsterir. Kendi ilkesi olan, toplumsal ilikilerin z-biimlendirilmesi gereklemedii srece, modernlik kendi kendisinden dolay baarszla urayacaktr.

eviri Muharrem Akgz

Kaynaklar
Adorno, Theodor W. (1973). Studien zum autoritren Charakter, Frankfurt am Main. Adorno, Theodor W. (1999). Gemiin ilenmesi Ne Demektir?, ev. Tarhan Onur, Defter, K 1999, Yl 12, Say 38, s. 121-137. Anderson, Benedict (1993). Hayali Cemaatler, ev. skender Savar, stanbul. Beck, Ulrich (1999). Siyasalln cad, ev, Nihat lner, stanbul. Bubik, Roland (1995). Wir 89er. Wer wir sind und was wir wollen, Frankfurt/M - Berlin. Demirovic, Alex (1995). Wahrheitspolitik. Zum Problem der Geschichte der Philosophie, in: Sigrid Weigel (Hg.): Flaschenpost und Postkarte, Kln. Derrida, Jacques (2001). Marxm Hayaletleri, ev. Alp Tmerkin, stanbul. Gellner, Ernest (1992). Uluslar ve Ulusuluk, ev. Bra Ersanl ve G. Gksu zdoan, stanbul. Gruppenexperiment (1955). Ein Studienbericht, bearbeitet von Friedrich Pollock, Frankfurt am Main. Habermas, Jrgen (1987). Eine Art Schadensabwicklung, Frankfurt am Main. Habermas, Jrgen (1992). Staatsbrgerschaft und nationale Identitt, in: Habermas: Faktizitt und Geltung, Frankfurt am Main. Horkheimer, Max (1985a). Invarianz und Dynamik in der Lehre von der Gesellschaft, in: Horkheimer: Gesammelte Schriften, Bd. 8, Frankfurt am Main. Horkheimer, Max (1985b). Ansprache an das Hohe Haus, in: Horkheimer: Gesammelte Schriften, Bd. 8, Frankfurt am Main. Horkheimer, Max (1985c). Die Aktualitt Schopenhauers, in: Horkheimer: Gesammelte Schriften, Bd. 7, Frankfurt am Main. Horkheimer, Max (1986). Akl Tutulmas, ev. Orhan Koak, stanbul. Horkheimer, Max (1988a). Spne, in: Horkheimer: Gesammelte Schriften, Bd. 14, Frankfurt am Main. Horkheimer, Max (1988b). Nachgelassene Notizen, in: Horkheimer: Gesammelte

91

eletirel teori ve milliyetilik demirovic


Schriften, Bd. 14, Frankfurt am Main. Horkheimer, Max (1986). Akl Tutulmas, ev. Orhan Koak, stanbul. Horkheimer, Max/Theodor W. Adorno (1995/96). Aydnlanmann Diyalektii -, ev. Ouz zgl, stanbul. Porter, Michael E. (1993). Nationale Wettbewerbsvorteile, Wien. Wehling, Peter (1992). Die Moderne als Sozialmythos, Frankfurt - New York.

92

nanmann Felsefesi, Ulu Nutku, An Yaynclk, Ankara: 2012

kurgulamann (bu obje bir kavram da olabilir) - nasl objektifletii ve toplum sal gereklie katlddr (s.20). Bu Balndan da anlald zere soru, felsefenin konusu olarak inan inanmann Felsefesi almasnda Ulu ma kavramnn aratrlmas ve bu Nutku, inan kavram yerine inanma aratrmann deer aratrmasyla kavramn tercih ederek yaygn olarak ilikilendirilmesi yoluyla form kazanr. inan kavramnn din aratrmas ile Bu iki aratrmay birletiren kategorinin snrlandrlmas ynndeki eilimlerin ise ereksellik olduunu sylemek eletirisi ile girizgah yapar. Bununla mmkn gzkyor. Anlam verme ve birlikte Nutkuya gre, inanma ile bilgi deer vermede kategorik bir belirleyen arasnda varsayld gibi bir eliki de olarak ereksellik, felsefede genel olarak yoktur. nanma, bilmeye oranla daha doaya atfedilmesinin aksine sadece kapsaml olmakla birlikte inanma da insana mahsustur. Nutku, bu snrda bilme gibi dnmenin ve varolmann Kant eletirisiyle birlikte Hartmannn bir tarz olarak grlebilir. Nutku, bu ontolojisindeki nedensellik ve ereksellik ayrm bir adm daha ileri gtrerek zmlemesine bavurur. Ereksellik kavramn salt inanmann insana mahsus ve insan varlnn zsel apriori bir dayana felsefi ynyle deil ayn zamanda olduunu iddia eder. Dolaysyla felse bilimsel aratrmalarn sonularyla fenin aray, inanmann akn katego genileterek ele alan Nutku, felse rileri oluturma imknn aratrmak ve fede ve bilimdeki mutlak bir nedensel inanmann anlam verme ile bantsn lik kavraynn aksine zgn bir zmleme ynnde olmaldr. nanma birletirmeye iaret eder: rastlant ve ile anlam verme ve deer duygusu zorunluluk birbirinden kopmaz belirlen arasndaki bantnn aratrlmas hem imlerdir. Bu diyalektik kategori doada inanmann teoloji aratrmasnn dna ve insan olaylarnda, tarihte geerli karlarak felsefeye yerletirilmesi dir; srf metodolojik deildir, metoda asndan hem de anlam verme ve ulamay salayan varlk bantlarnda deer vermeye inanmann nasl elik ilerdir (s. 31). Rastlant ile zorunluluk ettiini anlamak asndan aratrmay ilkesinin varsayldnn aksine elikili olmadn vurgulamak son dnem iyiden iyiye geniletecektir. Anlam vermede temel zel deki fizik bilimi aratrmalarnn -zel lik btnlk olarak belirlenebilir. likle kuantum fiziinin- neticeleriyle Bununla birlikte anlamn inan ile dorudan uyumlu bir belirlemedir. Bu bants amallktr. Bu noktada nunla birlikte bahsi geen ilkelere ya Nutku, inanmann konusunun ve da doaya herhangi bir diyalektik boyu toplumsallnn belirlenmesinde felse tun atfedilmesi zellikle bilimsel adan fi aratrmann snrna iaret eder: tartmaya elverili niteliktedir. nan aratrmasnda sanki Cevab verilmesi gereken soru, zi hinsel kurgularn -taplacak bir obje var inancnn titiz bir aratrmasn

kitap eletiri

gerekletiren Nutku, inanma kavramn olanak aratrmasnn iine yerletirir. Aslnda bu yerletirme, insann doay ve doadaki olanan aa karma giriimi olarak da deerlendirilebilir. Nutku, deyim yerin deyse olduka pratik bir amala hareket eder. Bu belirlemeyi onun yer yer ama olduka belirgin olarak deindii insann doadaki varolu tarzna dnk eletirilerine balamak mm kn gzkyor. Anlam ve deer gibi sorunlarla atallanm-boyutlandrlm bir inan aratrmasnda insan doas aratrmas da kanlmaz grl melidir. Bu balamda insan doas aratrmasnn derinletirilmesi asndan hem olanak hem de ereksell ik kavramlarnn nemi aikardr. Ancak Nutku, almasnn sonunda gncel felsefe asndan olduka tartmal bir metafizik aratrmas ortaya koyarken bu aratrma vesilesiyle metafizii de yeniden tanmlam olacaktr. Her eyi tek bir ilkeye indirge meye alan metafiziklerin eletirisiyle balang yapan Nutku, insani biraba olarak nitelendirilebilecek mutlaklk ve btnsellik araynn bu metafiziklere ramen geerliliine ve nemine iaret eder. yle ki btnsellik vurgusu salt maddeci olmayan metafizikler ile snrlandrlamayaca gibi Marxnkine benzer maddeci metafizikler de bt nsellik kavramna bavurmaktan geri durmaz. Nutku'nun zellikle Marxn madde kuramna atfla temellendirdii metafiziksel btnsellik niteliinin Marksistler tarafndan eletirilmesi muhtemel gzkse de Nutkunun bu nitelemesine Marxn madde ve doa anlayna felsefi bir gryle nfuz edi lerek ulalabilir.

nanmann Felsefesi, bir yan dan gnmzdeki inan ve inanmaya dair tartmalarn genellikle teoloji ve din gibi alanlarla snrlandrlyor olmas nedeniyle ortaya kan boluu bu tartmalar dorudan felsefi bir d zlemde yrterek doldururken dier taraftan zellikle metafizik aratrmaya ilikin belirlemeleri yeni bir almada ortaya koyabilme gereksinimini de duy uruyor. Bununla birlikte inanma, anlam ve deer gibi kavramlar ele alrken bilimsel almalar da gz nnde bu lundurarak felsefi aratrmay srdren Nutku, bu tutumuyla yeni bir metafizik salk vermekle birlikte bu metafiziin daha da ayrntl bir aratrmasn ieren yeni bir almaya ihtiya duyuruyor. Sevin Trkmen

Ksaca Felsefe, Kurtulu Diner, Pharmakon Kitap: 2010 Ksaca Felsefe adndan da anlalaca gibi felsefede ve felse fenin ilgi alanlarnda ksa bir gezintiye karyor okuyucuyu. Kurtulu Dinerin kitabn nsznde bahsettii gibi; ..felsefenin belli bir sorunu zerine eilen bir deneme deil, meslekten olmayan okuru felsefenin kimi sorun alanlaryla tantrmay amalayan bir buluma/buluturma kitabdr. Temel felsefe alanlarnn konu edindii kitabn ilk blmnde, felsefe eitimi vefelsefe retimi arasnda ayrm yapmann gereklii vurgulanmtr. Felsefe eitimi ve felsefe retimini bsbtn birbirinden

ayrmam, bu ayrmn da olanaksz olduunu belirtmitir. Bu iki sre i ie gereklemektedir. Felsefe eitimi almak isteyenlere ilk sylenilen ey, dorudan doruya filozoflarn yaptlarna bakmak, felsefenin ne gibi sorunlarla uratn bu yaptlar arasnda gezinerek grmektir. Dinerin kitabnn amac, yalnzca felsefeye giri kitab olarak okuyucuya sunulmas deil, felsefe yrynde okuyucuya bir yn vermesi bakmndan, btnl grmesini salamak ve filozoflarn yrylerinde karlatklar glkleri betimleyerek, felsefenin gemiteki ve gnmzdeki sorunlar hakknda fikir vermesidir. Ayrca verebilecei en deerli bilginin ise, filozoflarn felse fenin ne olduu hakknda sylediklerine deil, felsefe adna ne yaptklarna bakmak gerekliliidir. Felsefe Nedir? sorusunun tam bir yant olmad iin, kimilerince felsefenin ne olduu aklamaya allmtr. Kimisi felse feyi tek tek bilimlerin temeli saym, kimisi iin ise bilimlerin anas, ierisin den ktklar dlyata olarak kabul edilmitir. Yine kimileri iin, yaam bilgeliidir felsefe, evrensel deerlerin bilgisidir. Kitap, felsefe sorularn bili min sorunlarndan ayrmamz gereklilii zerinde durur. Felsefe sorularn bilim lerin sorularndan ayrlmasnn nedeni, felsefe sorularnn kavrama ilikin, yani nelik ve anlam sorular olmasndandr. Bilim neden veya nasl sorularn sorarken, felsefe nedir sorusu sorar. Yine kitabn ilk blmnde felsefe ve teki bilimlerin birbirleriyle olan ilikisi aklanmtr. Bunu yaparken de nce likle felsefenin kendine zg nesnel erine deinilmitir: varlk, bilgi, deer,

insan ve dil. teki bilimler varolanlarla urarken, bilgi retirken, olan ince lerken, felsefenin Varlk nedir?, Bilgi nedir? sorularn sorduuna, olan deil olmas gerekeni, yaplmas gerek eni aratrdna deinilmitir. Kitabn ikinci blmnde Bilgi Felsefesinden sz edilmitir ve zne ile nesne arasndaki ban varlndan ve bu badan sz edilebilmesi iin zne ve nesnenin birbirinden ayr ince lenmesi gerektii vurgulanmtr. Ayrca buradaki zne bilen, nesneye ynelen, onun hakknda bilgi ortaya koymaya alan insandr. Nesne ise varolandr, ister doal varlk dnyasnda ister insann tinsel varlk dnyasnda olan eydir. Blmn devamnda ise bilginin olanakl olup olmad sorgulanmtr. Bilgi olanaklysa, bu bilginin bir kayna olmas gerekmektedir. Zaten bilginin kayna nedir? sorusu bilgi felse fesi tarihinin ana sorularndan biridir. Felsefe tarihinde bilginin kaynana ilikin tartmalar farkl yoldan ilerler. Aklclk, deneycilik ve eletirel felse fesiyle Kantn gr. Aklclk, akln malzemesinin kavramlar olduunu, bu kavramlar dorudan doruya bildiini, hakikate onlar araclyla balar kura rak ulatn ne srerken; deneyci filo zoflar, hakikate duyusal gr araclyla ulaldn sylyorlard. Yani, aklclk ve deneycilik hem balanglar hem de vardklar noktada birbirinden tamamen ayrlyorlard. Bu ayrl vurgulayan ve iki gr de eletiren, Immanuel Kant olmutur. Ona gre Her trl bilgi deneyle balar, ama deneyden kmaz. Kant iin sorun bilme sre cinde akl ne salar, deney ne salar sorusudur ve ona gre bilginin iki

kayna vardr, bunlar akl ve deneydir. Bu blmde son olarak da bilgi felsefe sinin en nemli sorunlarndan biri olan doruluk( hakikat) sorunu ilenmitir. Doruluun ne olduu konusunda farkl dnceler bulunmasnn okuyucuyu, doru diye bir eyin olmadna, her trl bilginin greli olduu sonucuna gtrmemesi gerektii vurgulanmtr. Kitabn nemli blmlerinden birisi de varlk felsefesiyle ilgili olan blmdr. Varlk felsefesi Aristoteles tarafndan ilk defa lk felsefe olarak adlandrmtr. Blmn ilk balarnda varlk ve varolan tanmlanmaya allmtr. Fakat bunun olanakszl kabullenilmitir. nk varlk ve varolann tanmlanabilmesi iin bireyin baka bireyle karlatrlmas gerekir. Oysa varlk ve varolan kavramlar 'en son eyin kavramlardr ve baka bir eyle karlatrlamaz. Blmde varolann drt temel il kesinden sz edilir. Bunlar zdelik, elimezlik, nc halin olmazl ve yeterli neden ilkesidir. Varlk felsefe sinin varolann bilimi olduu ve varo landa temel olan, varolann yapsn aratrd vurgulanmtr. Felsefe di siplininin bir kavram olarak kategori, varolann temeli, varlk yaps anlamna gelir. Kategori varolann grntsnde ortaya kar ve grnt alannn ken dine ait kategorileri vardr. Kategoriler belli bir grn alanndan baka bir grn alanna aktarlamazlar. Felsefe tarihinde varolann kategorilerinin ayn zamanda dnmenin formlar olduu dnlmtr. Kategori, varln kendisinde bulunan bir belirlenim ilkesi olarak grlmtr. Varlk felsefesinde iki tr varolandan sz edilir, gerek varolan ve ideal varolan. Gerek varo lan denildiinde belirli bir yerde, belirli

bir zamanda varolan anlalmaldr, ideal varolan denildiinde ise gerek varolann tam kartdr. Belirli bir za manda ve yerde deildir, olu halinde olmad iin meydana gelmedii ve deimedii anlalmaldr. Dinerin kitab bir nevi felsefe ve felsefe alanlarnn ksaca zeti olma zelliini tayor. Her blmde nl dnrlerin grlerine deinilmeden geilmedii gibi, ayn zamanda her blmn iinde, her alann nem li kavramlar da en yaln ekilde aklanmaya allmtr. Ayrca blm ler arasnda gei yaparken Dinerin kendi yorumlarna da rastlyoruz. Kitap, felsefe okumalar yapanlar iin hafif kalabilecek olsa da okumalarna yeni balayanlar ve felsefeye genel bir er eve iinden bakmak isteyenler iin ideal bir balang niteliindedir. Sibel Pirizolu

nceki saylarn ierii


42: Marksizm ve Evrim
BenoKuryel: Bir Kltr Olarak Matematiksel Dncenin Evrimi . Terence Ball: Marx ve Darwin: Yeniden Bir Deerlendirme. Mitchell Aboulafi: Engels, Darwin ve Hegelin Olumsallk Dncesi. Fehmi nsalan: Darwin ve Marx arasndaki liki zerine Bir nceleme. Ali Yaln Gymen: Karl Marxin Tarih Anlay: Toplumsal Evrim ve Belirlenim Sorunu . Ralph Colp: Karl Marx ve Charles Darwin Arasndaki Temaslar. Mehmet Cem Kamzt: Bilimin Normatif Alanda Sz Syleme Olana ve Sosyal Darwinizm. Tamer Yldrm: John Desmond Bemal ve (D)evrim zerine. Taner Yelkenci: Devlet Mant. Bora Erda-Taner Yelkenci: Ulu Nutku: Logosun Peinde Sarho Gemi. Doan Gmen: Immanuel Kantn Gzellik ve Ycelik Duygusu zerine Gzlemleri

43: Din ve Devlet


Sinan zbek: Din Halkn Afyonudur: Marx Aslnda Ne Diyor. Hamdi Bravo: Nietzschede G stencinin Grnm Olarak Din . rsan ymen: Humeun Agnostizmi ve Nietzschenin Ateizmi zerine . Hakan Poyraz: Tanr Tasavvuru ve Politik Tercihler. Eyp Erdoan: Devirde ehirde Aydnlanma abas ve Din Engeli. Metin Toprak: Ernst Blochun Felsefesinde deoloji, topya, Sanat ve Din Arasndaki liki Mustafa Yldz: Farabide Felsefe, Din ve Devlet likisi. Utku zmakas: Failsiz Sahiplik: Mslman Kz Kardeler . Abdurrahman Aydn: Dinden Devlete Din ve Dinden Dine Devlet. Seda Ersar: Ortaa Snni slam Siyasal Teolojisinde Dinin Koruyucusu Olarak Devlet. Talip Karakaya: Teokrasiden Demokrasiye Din ve Devlet likilerinde Egemenlik Sorunu ve Laiklik. Jale Karaka: Bilgi ve nan likisi Asndan Hukuka Bakmak Gnl Balkr: Din Devlet likisi ve Hukuk Yansmas. Adviye Erbay: Siyaset Felsefesi ve Etik Asndan NeoLiberalizm ve Deerleri. Il Bayar: Fukuyamada Liberal Devlet ve Din . Cengiz Mesut Tosun: Hobbes ve Rousseaunun Dine Arasal Yaklam

44: Gramsci
BenoKuryel: Bir Kltr Olarak Matematiksel Dncenin Evrimi . Terence Ball: Marx ve Darwin: Yeniden Bir Deerlendirme. Mitchell Aboulafi: Engels, Darwin ve Hegelin Olumsallk Dncesi. Fehmi nsalan: Darwin ve Marx arasndaki liki zerine Bir nceleme. Ali Yaln Gymen: Karl Marxin Tarih Anlay: Toplumsal Evrim ve Belirlenim Sorunu . Ralph Colp: Karl Marx ve Charles Darwin Arasndaki Temaslar. Mehmet Cem Kamzt: Bilimin Normatif Alanda Sz Syleme Olana ve Sosyal Darwinizm. Tamer Yldrm: John Desmond Bemal ve (D)evrim zerine. Taner Yelkenci: Devlet Mant. Bora Erda-Taner Yelkenci: Ulu Nutku: Logosun Peinde Sarho Gemi. Doan Gmen: Immanuel Kantn Gzellik ve Ycelik Duygusu zerine Gzlemleri

EPUB -WORD linki: http://www.mediafire.com/?r9rw4ldhtcton2t PDF linki: http://www.mediafire.com/?vaddbc22bll55d9

iyi okumalar ..:) secretdream

You might also like