You are on page 1of 3

Edebiyat

Mustafa ÖZÇELİK

HAMD
VE ŞÜKÜR MAKAMINDA

42 Şubat 2009
“Sufilikte gaye, sadece kişinin kendi nefsini
kurtarması değildir. Başkaları da, onların da
huzura ermesi bir sufinin en önemli dileğidir.
Bu yüzden onlar için seyahat, gidilen yerlerde
Hakikati tebliğ bir vazifedir.”

İ lahî aşkın en coşkulu söyleyişleriy-


le gönüllerimizi aydınlatan Yûnus
Emre, şiirlerinde kendi içsel serüve-
nini de anlatır. Sufilikte dört kapı ve kırk makam
olarak tasvir edilen seyr ü sülûk’u yani Hakk’a er-
mek için bir rehberin öncülüğünde ve denetimin-
Dağ, mecaz olarak nefsi ifade eder. Engeli, zor-
luğu anlatır. Meşe ve bağ kelimelerini de benzer
manada düşünmek gerekir. Kemal yolculuğunda
bunlar kişinin önünde engel oluştururlar. Bunlar,
yine Yûnus’un ifadesiyle birer “haramî”dir, yol
kesicilerdir. Fakat teslimiyet ve şükür üzere olan
de çıkılan yolculuğu bütün ayrıntılarıyla onun salik için artık birer engel olmaktan çıkarlar. Sa-
şiirlerinde görmek mümkündür. Bu bakımdan lik, yüreğindeki ilahî muhabbetle bütün bu engel-
onun şiirlerini böyle bir kutlu yolculuğun anlatı- leri “sağlık ve safalık” ile aşar.
mı olarak da görmek gerekir.

Yûnus’un bu manada pek çok şiiri bulun-


makla birlikte bunlar arasında en meşhur olanı
“Hak’tan gelen şerbeti içtik elhamdülillah” mıs-
raı ile başlayan ve sonuna kadar “elhamdülillah”
redifiyle devam eden şiiridir. Yûnus, bu şiirine
şöyle başlar:

Hak’dan gelen şerbeti içtik elhamdülillah


Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah

Hak, yolunda girene, yolunda yürüyene şerbet


(manevî neş’e) ikram eder. Bu şerbeti içen onun
tadıyla mest olup kendinden geçer yani kişisel
arzu ve isteklerini terk edip kendini bütünüy- Kuru idik yaş olduk kanatlandık kuş olduk
le ilahî iradenin teslimiyetine bırakır. Artık onu Birbirimize eş olduk uçtuk elhamdülillah
sahil-i selâmete ulaştıracak olan kudret Hak’tır.
Deniz olarak tabir edilen mesafe o kudretinin ik- Kuruluk, gönül kuruluğudur. İşlenen hata-
ramıyla aşılmış ve kâmil insan mertebesine ula- lar, günahlar gönlü kuru bir toprağa çevirir. Ora-
şılmıştır. da manevi anlamda bir dirilik kalmaz. Yaş olma
hâli ise kuru gönlün ilahî rahmetle yeşermesidir.
Şol karşıki dağları meşeleri bağları Yeniden dirilik kazanmasıdır. Diri olan için ge-
Sağlık sefalık ile aştık elhamdülillah rekli manevî güç kendisine verildiği için karşısı-

43
na çıkan engeller onun için bir şey ifade etmez. olanda buluşması nihai hedeftir.
Ruhumun kanatlandırır ve bir kuş misali engel-
leri aşar. Çünkü bedenin esaretinden kurtulmuş- İndik Rum’ı kışladık çok hayr u şer işledik
tur. Bu hâle gelenlerle eş olur, dost olur ve birlik- Uş bahar geldi geri göçtük elhamdülillah
te Huzur-ı ilahîye, arzu edilen makama ulaşırlar.
Hakikatin tebliği için bütün bir Rum(Anadolu)
Vardığımız illere şol safa gönüllere ülkesi dolaşılmış, kış oralarda geçirilmiş, oralar-
Halka Tabduk manisin saçtık elhamdülillah da hayırlı hizmetler yapılmış ve artık geri dönme
zamanı gelmiştir. Bu geri dönüş, dergaha olabi-
Sufilikte gaye, sadece kişinin kendi nefsini leceği gibi bedeni bu dünyada bırakarak asıl va-
kurtarması değildir. Başkaları da, onların da hu- tana dönüş olarak da düşünülebilir. Sonuç değiş-
zura ermesi bir sufinin en önem- mez; çünkü asıl olan vazifeyi
li dileğidir. Bu yüzden onlar için yerine getirmek, nice gönülde
seyahat, gidilen yerlerde Hakika- hakîkatin ışığını yakmaktır.
ti tebliğ bir vazifedir. Yûnus da
böyle yapmıştır. Tebliğe ehliyet Dirfillü pınar olduk irkil-
kazandıktan sonra diyar diyar dik ırmak olduk
gezmiş, gönüllere hakikatin nu- Aktık denize dolduk taştık
runu taşımıştır. Burada bir nimet elhamdülillah
olarak saçılan Tabduk manisi ise
şeyhi Tabduk’un kendine öğret- Gönül, gaflet uykusundan
tiği bilgi ve hikmetlerdir. Mısra- uyanmıştır. Yani dirilik gel-
yı elbette Tabduk kelimesinden miştir cana… Bu feyizle pınar
dolayı “Tapılanın manasını saç- iken ırmak olunmuştur. Ço-
mak, yaymak” şeklinde de anla- “Yûnus’u Yûnus yapan ğalmıştır hakikatin erenleri…
mak mümkündür. Sonuç ta her Hep birlikte denize dolmuş-
mürşid Tabduk’tur.
iki söyleyiş de aynı kapıya çıkar. lardır. Hakikat meclisinde
Yûnus, onun huzuruna cem olmuşlardır. Çünkü bir
Beri gel barışalım yad isen damla suyun bile hasreti asıl
varmış, ona teslim
bilişelim vatanı olan denizedir. Varlığı
Atımız eyerlendi eştik elham- olmuş, şeyhi de onu orada anlam bulur. Denizin
dülillah bütün duraklardan, dışında olduğu her an gurbet-
tedir, hasrettedir. Denize ka-
Sûfiyi kanatlandırıp kuş mi- makamlardan geçirerek vuşmakla bu hasret sona er-
sali yapan kuvvet sevgidir. O pişirmiş, olgunlaştırmıştır.” miştir.
bu sevginin penceresinden ba-
kar her şeye... Onun dünyasın- Tabduk’un tapısında, kul
da kinin, düşmanlığın, ayrılığın, olduk kapısında
gayrılığın yeri yoktur. Bu yüzden hep muhabbe- Yûnus miskin çiğ idik piştik elhamdülillah
te çağırır, barışa, dostluğa, kardeşliğe çağırır. Ya-
bancılığın aşinalığa, düşmanlığın dostluğa, kinin Yûnus’u Yûnus yapan mürşid Tabduk’tur.
muhabbete dönüşmesini ister. Çünkü at eyerlen- Yûnus, onun huzuruna varmış, ona teslim olmuş,
miş yani bütün hazırlıklar tamamlanmış, nefis şeyhi de onu bütün duraklardan, makamlardan
terbiye edilerek yola çıkılmıştır. Yolculuğun bir- geçirerek pişirmiş, olgunlaştırmıştır. Yûnus, bu
likte ve birbirini sevenlerle, birbirine dost olan- hâlin sevinci içindedir yani hamd ve şükür maka-
larla yapılması bu yolun erkânıdır. Çokluk fani, mındadır. Bu makamda dilin zikri hamddir, şü-
birlik bakidir çünkü… Gayrıların bir olup “bir” kürdür.

44 Şubat 2009

You might also like