You are on page 1of 6

M illî Mücadele Dönemi’nde,

aydın, okumuş ve kültürlü


nesiller ile dindar halk ke-
simlerinin bağımsızlık hareketine inanmaları ve
desteklemelerinde, çevrenin itibar ve güvenini ka-
zanmış müderrisler ve diğer din adamları zümre-
olması, işgalcilerin buralarda halkın mukaveme-
tini kıramayacaklarının en sağlam delili sayıl-
mıştır… Hocaların toplayabildikleri faal kuvve-
ti hiçbir zaman aşamamıştık. Tanınmış ulemaya
halktaki hürmet, onları yaşlarına rağmen ellerin-
de silâh, at üzerinde dağ bayır didinirken gören
sinin, bu dinî-millî davaya gönülden inanıp bağ- halkta, ayrı kalmanın affedilmez sorumluluğuna
lanması, çaba gösterip rehberlik etmesi, bir delil katlanabilecek kimse bırakmamıştı.”

Tarih
İsmail ÇOLAK

MİLLÎ MÜCADELE’NİN İLK

MEHTER
TAKIMI
NASIL KURULDU?

ve dayanak olarak mühim rol oynamıştır. Bu anlamda, milletin özünde ve ruhunda po-
tansiyel olarak her zaman mevcut olagelmiş olan
Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) manevî kuvveti, direnme gücünü, mücadele az-
Paşa, bu tarihî hakikate şöyle temas etmiştir: mini, hür yaşama ümit ve duygusunu yeniden
“Muhitlerinde, hiçbir başka şahsiyetin sahip ola- uyandırıp körüklemede, millî ve dinî hisleri Kur-
mayacağı hürmet ve muhabbete sahip olan Ho- tuluş Savaşı’na kanalize edip ortak gaye etrafın-
caefendiler bir ellerine silâhlarını, öteki ellerine da kenetleyerek tekrar şaha kaldırmadaki eşsiz
seccadelerini alarak bir din adamının vatanı uğ- hizmet ve katkılarından ötürü, müderrislerin ve
runa omuzlayacağı en mukaddes vazifelerin ardı topyekûn ulema zümresinin Millî Mücadele’nin
ardına örneklerini verdiler… Yer yer başlamış doğuşu ve zafere ulaşmasında fevkalade önem-
olan karşı koymaların başında din adamlarının li bir yere sahip olduğu inkârı imkânsız tarihî

22 Şubat 2009
bir gerçektir. Mustafa Kemal Paşa’nın şu sözü, dâhildi. Bilhassa köylerde yorgun, savaştan bık-
bu tespitin tarihi bir nitelik ve gerçeklik kazan- mış, belirli yaş haddi içinde erkek nüfusunu kay-
masındaki en mühim kilometre taşlarındandır: betmiş halkı, yeni bir mücadelenin imkânına ve
“(Halk) hakiki vaziyeti anlamamışlardı. Fikirler- zaruriliğine inandıracak tek kudret, din adamları
de karışıklık vardı. Dimağlar âdeta durgun bir idi. Onlar sadece telkin ve aydınlatma ile kalma-
haldeydi… (Din adamları) hakikati halka izah et- dılar, ellerine silâh da aldılar, yaşlarına ve itiyat-
tiler… Doğru yolu gösteren vaaz ve nasihatlerden larına (alışkanlıklarına) rağmen en tehlikeli mev-
sonra herkes çalışmaya başladı.” zilerde, harbi sanat edinmiş meslekten askerlerde

Başta müderrisler olmak üzere genel anlamda hayranlık uyandıracak cesaret ve azimle dövüştü-
din adamlarının Kurtuluş Savaşı’na olan fikrî ve ler. Din bilginleri, bizim kuşkuya düştüğümüz ve
fiilî, maddî ve manevî yeri doldurulmaz gayret ve halka kabul ve tatbik ettirmede zorluğa uğradığı-
katkıları hakkında Kilikya Garp Mıntıkası Genel mız her mevzuda yardımımıza koşup güçlükleri
Kumandanı Sinan (Tekelioğlu) Paşa’nın şu tespit çözdüler.”
ve müşahedeleri büyük ışık tutmaktadır: “Maddî
imkânların yok olduğu yerde insanların yapılmaz Aynı hakikatle ilgili, Kilikya Cephesi kuman-
zannedilene el atabilmesi, ancak ruh ve iman kud- danlarından Kemal (Doğan) Paşa da hatıraların-
reti ile mümkün oluyor. Bunu da halkta meydana da, yerinde yaptığı gözlemler istikametinde, ule-
getirebilen tek kaynak, din uleması idi. Bu sözcü- ma sınıfının, âdeta “bir elinde silâh, öteki elinde
ğe, müftüden en ücra köydeki imama kadar hepsi seccade” olduğu halde vatan savunması uğrunda

23
omuzladıkları mukaddes dava ve çabalar hakkın- mit, İzmit, Tekirdağ, Lüleburgaz ve daha da mü-
da şu müthiş değerlendirmelerde bulunmuştur: himi Edirne ve Bursa Yunanlılar tarafından işgal
“Adana, Mersin, Urfa, Antep, Maraş ve burala- edilmiştir. Hele de Bursa’nın işgali tam bir felaket
ra bağlı yerlerdeki Türkler, sarıklı olsun olmasın, olmuş, tüm ülkeyi ve bilhassa TBMM’yi derinden
hatta resmî vazifesi bulunsun bulunmasın, “hoca” sarsmış ve yasa boğmuştur. Millet Meclisi’nde,
olarak umumî şekilde ifade edilen ulemanın tesi- bu hazin olayın anısına kürsüye siyah örtü se-
ri altında idiler. Bu mıntıkada, muayyen (belir- rilmiş ve Bursa’nın işgalden kurtulmasına kadar
li) maksatla teşkilat yapabilmenin ilk şartı, bunu kaldırılmaması gözyaşları içinde kararlaştırılmış-
din adamlarına benimsetebilmek ve onları dava- tır. Üstüne bir de Sevr Antlaşması’nın imzalan-
nın safına alabilmek mecburiyeti idi. Şükran ve masıyla, milletimizin idam fermanının hazırlan-
minnetle kaydetmek icap eder ki bu vatan vazife- ması ve Osmanlı Devleti’nin siyasi bağımsızlığına
sini bizim ulemamız, ancak şahit olanların inana- son verilmesi, bütün bu felaketlerin üzerine tuz
bilecekleri vecd (coşku) ve heyecan içinde yerine biber ekmiştir.
getirmişlerdir. Birçok yerde, bizlere vazife bırak-
madan teşkilat işinin başına geçmişler, fiilî ola- İşte tüm bu karanlık tabloya ve kötü gidişata
rak çarpışmalara katılmışlar, birçoklarının ileri rağmen Millî Mücadele hareketinin hedefinden
yaşına, meslek ve meşreplerinin silâhlı mücade- zerrece sapmayıp yoluna devam etmesi ve ayak-
le olmamasına rağmen, hepimize numune olacak ta kalması, Anadolu’nun yetiştirdiği sayısız kah-
besalet (yiğitlik) ve şecaat (kahramanlık) göster- ramanın varlığıyla mümkün olabilmiştir.
mişlerdir.”1
Varlığımızın teminatı bu kahraman kişilerden
Mehter Takımının Kurulmasına üçü de, geleceğin albaylarından ve Niğde mil-
Müderris Abdullah Azmi’nin letvekillerinden, 20 yaşındaki Mülâzım-i Sâni
(Asteğmen) Halil Nuri (Yurdakul) Bey ile onun
Katkısı
can yoldaşları olan Müderris Abdullah Azmi ve
1920 yılı Temmuz ve Ağus- Yunuszâde Vehbi Efendiler idi.
tos ayları, Millî Mücadele ta-
rihinin, üst üste acı olayların Garp Cephesi ve Kuvayı Milliye Genel Kuman-
âdeta resmigeçit yaptığı en danı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa hatıralarında, Ha-
bunalımlı dilimlerindendir. lil Nuri Bey’in emrindeki “Nazifpaşa Müfrezesi”
Bu dönemde, Mudanya, Edre- ile birlikte Nazifpaşa-Bozhüyük-Pazarcık hattın-
daki olağanüstü kahramanlıklarından büyük öv-
güyle söz etmiştir.

Halil Nuri Bey’in, adının tarihe geçmesini sağ-

24 Şubat 2009
de fayda umduklarına verirsin. Yese
(karamsarlığa) kapılma, fütura (kor-
kuya) düşme… Cenabı Hak bu mil-
leti kederde bırakmayacaktır. Paran
var mı?

Sorusuna cevap beklemeden


bana 200 lira verdi. Bu miktar, o gü-
nün ve bizlerin sahip olduğu imkâna
göre büyük para idi. Bu muhterem
ve âlicenap (cömert) insan varını yo-
ğunu verirken, daha fazlasını temin
edemediğinin üzüntüsü içindeydi.

layacak Kurtuluş Savaşı’ndaki esas büyük hizme- – Çok yetersiz bir miktar ama mev-
ti, Millî Mücadele’nin ilk “Mehter Takımı”nı tari- cudumun hepsi bu!”
he sığmaz gayret ve fedakârlıklarla kurmasıdır.
İleride Şer’iye Vekâleti ve Eskişehir Milletve-
İlk Mehter Takımı’nı nasıl oluşturduğunun, killiği gibi önemli bir makama gelecek olan bu
bu uğurda hangi girişimlerde bulunduğunun se- muhterem müderris efendinin verdiği para ile
rüvenini ve Müderris Abdullah Azmi ve Yunusza- mehter takımını kurmayı başaran Halil Nuri Bey,
de Vehbi Efendilerin olayla ilgisini Halil Nuri Bey o karanlık günlerde bunun ne anlam ifade ettiği
bizzat şöyle hikâye etmiştir: ve hangi maksatlara hizmet ettiği hakkında da şu
malumatı vermiştir:
“Eskişehir’de iken, ismini ve şahsiyetini duy-
duğum Müderris Abdullah Azmi Efendi’yi ziya- “Halkın ümitsizliği yene-
ret ettim. Bu zat, Osmanlı Mebusan Meclisi’nde bilmesi için en çok muhtaç
mebus idi. Muhitte çok seviliyor ve tanınıyordu. olduğu varlığın, tarihî rabı-
Arzu ve gayemi anlattım, şu cevabı verdi: talar (bağlar) olduğunu an-
lamıştım. Gönülleri hare-
– Eğer Ankara’ya Meclis’e iştirak etmeye mec- kete geçirmek gerekiyordu.
bur olmasam beraberinde gelirdim. Buraya da Akıncılık tarihimizin ve fe-
aynı maksatla, teşkilat için geldim. Şimdi sana gi-
deceğin muhitte tanıdığım hocalara ismen, bir-
kaç da ismi açık, mektup vereceğim. Hizmetin-

25
tihler devrimizin yol açıcısı olan mehteri, o müte- – Oğlum, sana düşüncelerimi nazmen izhar
vazı şartlar içinde kurmayı düşündüm. edeceğim (açıklayacağım). Onu çoğaltırız. Hep-
sinin altını imzalayacağım. İcap ederse namaz
Abdullah Azmi Efendi’nin verdiği tavsiyeler- seccademi heybeme kor, seninle yola düşer, son
le Nazifpaşa-Pazarcık-Bozhüyük’te, din adamla- nefesimi gazaların bu en ulvisinde irşat yolunda
rının gayreti ve yardımı ile kuvvet toplamış, ilk veririm.
cepheyi kurmuş, düşmanı üzerime çekerek asıl
maksadından uzaklaştırmış, 20. Kolordunun bu Sen karıncanın ibretini bilir misin? Bak, anla-
havaliye esaslı kuvvet yığmasını temin etmiştim. tayım da hatırla:

O günün şartları içinde kimsenin düşünmedi- Karıncaya sormuşlar:


ği, ama gerçekleşmesi halinde büyük neticeler ve-
receğine inandığım manevî kuvvetin şahlanma- – Nereye gidiyorsun? Cevap vermiş:
sına döndüm. Hocanın varını yoğunu teşkil eden
parasıyla böyle bir eser vücuda getirerek, ona – Hacca gidiyorum. Gülmüşler.
minnetimi de ödemek istedim.”
– Bu bacakla mı? O yürümeye devam etmiş.

– Hiç olmazsa yolunda ölürüm ya, demiş.

İşte biz bu dinin gerçekten mürşitleri isek tu-


tacağımız yol bu.

Gerçekten de bana ertesi gün, naçiz emekleri-


mi değerlendiren şiirini verdi; çoğalttık, altlarını
imzaladı. Bu benim için açıklamanın en kudretli-
si ve inandırıcısı oldu.”

Yunuszâde Vehbi Efendi’nin, Halil Nuri Bey’in


hizmetlerini methettiği o müthiş şiir aynen şöy-
Yunuszâde leydi:
Vehbi Efendi’nin Rolü
Pek büyük hizmetleri sebketti (geçti) İslâmiyet’e,
Halil Nuri Bey’in, genç yaşına ve müteva- Cinsinin uğrunda candan vazgeçen imana bak,
zı rütbesine rağmen fedakârca gayret ve hizmet-
leri çevredeki müderris ve din adamları tarafın- Düşman-i din (Din düşmanı) karşısında
dan takdirle karşılanmış ve birçoğu kayda değer yüz çevirmez bu yiğit,
yardımlarda bulunmuşlardı. Bunların önde ge- Sîne-i pâkinde (temiz kalbinde) sâbit şu’le-i
leni de Bolvadinli Müderris Yunuszâde Veh- imana (iman ateşine) bak.
bi Efendi’ydi. Onun kendisine verdiği destek ve
Mehter Takımı’na katkısıyla ilgili, Halil Bey, şu Halil Nuri Bey, son olarak hazırladığı Meh-
mühim satırları tarihin hafızasına kaydetmiştir: ter Takımı’nın Ankara’ya girişindeki muhteşem
atmosfer ve katkılarından dolayı Abdullah Azmi
“Çevrede nüfuzu büyük olan Müderris Efendi’ye yaptığı vefa ve şükran ziyareti hakkında
Yunuszâde Vehbi Efendi’ye müracaat ettim. ise şu hatırasını nakletmektedir:
Emeklerimi dinledi ve sonra bana dedi ki:
“Mehter Takımı’nın ruhlarda uyandırdığı-

26 Şubat 2009
nı gördüğüm şevki, böyle hislere en çok muh- ra hayata dönme demektir. Cenabı Hakk’ın ina-
taç olan Ankara’ya götürmeyi düşündüm. Bunu, yetiyle (yardımıyla) azim ve irademizi bu gayeye
muhtemel tepkileri göze alarak yerine getirdim. hasrederek (adayarak), devletimizi hayata kavuş-
Diyebilirim ki Ankara o güne kadar böylesine tururuz, istiklâlimize sahip oluruz. Anlıyorum ki
coşkun hava yaşamamıştı. Belki mevcutla iktifâ o ruh, başka bir esintiydi. Öylesine haşmetle es-
eden (yetinen), fakat aslına sadık kalarak düzen- miş ki aşılmaz sanılan zorlukları yerle bir etmiş
lenmiş mehterin, Büyük Millet Meclisi önünden ve zaferin yolunu açmıştı.”2
geçişi hadise oldu.

Mehterin önünde, siyah zemin üzerine beyaz “Halil Nuri Bey’in, genç yaşına ve mütevazı
yazı ile yazılmış, şu satırları okunan büyük bir
bayrak taşınıyordu: Müslümanlar, beklediğimiz rütbesine rağmen fedakârca gayret ve
kıyamet bu günlerdir. Birleşelim. Kurtuluruz! 20 hizmetleri çevredeki müderris ve din adamları
Temmuz 1336 (1920)
tarafından takdirle karşılanmış ve birçoğu
Abdullah Azmi Efendi’yi ziyaretle teşekkür et- kayda değer yardımlarda bulunmuşlardı.”
tim. Bana sadece görevini yaptığını, asıl kendisi-
nin teşekküre borçlu olduğunu söyledi. Bu lev-
hadaki ‘Müslümanlar beklediğiniz kıyamet bu
Dipnot
günlerdir.’ cümlesini kimin hazırladığını sordu.
1) Cemal Kutay, Millî Mücadelede Öncekiler ve Sonrakiler, c.2, İstanbul, 1963, s.38,
Bolvadinli Müderris Yunuszâde Vehbi Hocae- 73 vd.; Kutay, İstiklal Savaşı’nın Maneviyat Ordusu, s.119, 130, 145–146, 155,
fendi olduğunu öğrenince bir süre düşündü, içi- 216–217, 223; Ali Sarıkoyuncu, Millî Mücadelede Din Adamları, Ankara, 1995,
Diyanet İşleri Bşk. Yay. s.11, 19; Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti
ni çekti. Yönetiminin Kurulması (1923-1931), İstanbul, 1989, s.219. Ayrıntı için bkz. İsmail
Çolak, Kurtuluş Savaşı’nın Eğitim Ordusu Kuvayı İlmiye, İstanbul, 2008, s.99-155.
2) Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıralarım, İstanbul, 1953, s.435–436; Kutay, Millî
Koyduğu teşhis doğrudur. Lügat manası ola- Mücadelede Öncekiler ve Sonrakiler, s.103 vd; İstiklal Savaşının Maneviyat Or-
dusu, s.152–162; Kurulay Yılmaz, Geçmişten Günümüze Bozüyük, Ankara, 2004;
rak ayağa kalkma, ıstılahî olarak da ölümden son- Çolak, age, s.140-144.

27

You might also like