Professional Documents
Culture Documents
Yıl: 2 Sayı: 19
(Bir Ayet)
(Bir Hadis)
Editör’den Merhaba
Sevgili Arkadaşlar!
Sevgiyle kalın…
Somuncu Baba Çocuk Dergisi
Temmuz 2008 Yıl: 2 Sayı: 19
İçindekiler
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir. Simitçi .....................................................4 Şiirler .......................................................18
Basım-Yayım-Dağıtım-Pazarlama
VİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.
18
No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79
www.somuncubaba.net - cocuk@somuncubaba.net
Dergimizde yayınlanan yazı ve çizimlerden, yazarları ve
çizerleri mesuldür. Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.
3
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
bayatlatırsan kimse almaz, dedi.
Sırrı ER
Simitçi Sabah altıda Hüsnü ile buluştuk. Yokuşu tırmanarak doğruca simit fırınına gittik. Bizden
önce gelen çocuklar sıraya girmişlerdi. Sırası gelen, simitleri alıp gidiyordu. Simit fırınını ilk
defa o gün görmüştüm. Fırından yeni çıkan simitler o kadar güzel kokuyordu ki..
Karneleri almış, yaz tatiline girmiştik. Orta üçüncü sınıfa geçmiştim, hem de teşekkürle. Sıra bize gelmişti. Ben ve Hüsnü ellişer tane aldık. Simitleri annemin tarif ettiği gibi, sepete
Bir iki haftalık dinlenmeden sonra canım sıkılmaya başlamıştı. Yapacak bir işim olmadığı için güzelce yerleştirdim. Üstünü de iyice örttüm. Mis gibi susam kokusuna dayanamayıp bir tane-
vakit geçirmekte zorlanıyordum. “Tatilde ne yapsam?” diye düşünüp duruyordum. Aklıma sini hemen oracıkta yedim. Fırından çıkınca Hüsnü’yle ayrıldık, o bir yana ben bir yana.
simit satmak geldi. Bir iş başarabilen, para kazanan çocukları çok severdim. Eğer ben de bu işi
başarabilirsem hem günlük harçlığımı çıkarır, hem de aylak aylak dolaşmaktan kurtulurdum. Hem geziyor hem de bağırıyordum:
Konuyu babama açtığım zaman o bu işin sandığım kadar kolay olmadığını söyledi. Ben - Taze gevrek simit. Simitçiii!
hemen pes etmedim: İlk girdiğim sokakta dört tane sattım. Sattıkça moralim yükseliyor, sesim daha gür
Bu işin neresi zor babacığım? Ben yapamaz mıyım yani? çıkıyordu. Sokağı bir baştan bir başa gezdim. Öyle bağırıyordum ki sesimi
duymamalarına imkân yoktu. Bunun da faydasını görüyordum. Satışlar
- Yapamazsın demiyorum oğlum. Elbette yaparsın. Yalnız şunu aklından çıkarma: Çok geze- iyi gidiyordu. Bir saat geçmeden yarıdan fazlasını satmıştım.
ceksin, çok bağıracaksın. Gözün açık olacak, müşteriyi kaçırmayacaksın. Satamadığın simitler
için üzülmeyeceksin. Yeni bir sokağa girmiştim, bağırarak yürüyordum. Arkamdaki apart-
mandan bir ses duydum. Bu ses kulağıma hiç yabancı gelmemişti. Dönüp
Komşumuzun çocuğu Hüsnü de babasını razı etmişti. Simit fırınına beraber gidecektik. baktığımda bir de ne göreyim? Türkçe öğretmenim Musa Bey pencereyi
Fırına çok erken gitmemiz gerekiyormuş. açmış bana bakıyordu. Kendisini çok severdim. Yazılı sınavlardan iyi notlar
aldığım için o da beni severdi. Simit satarken bile tanımıştı beni, hem de
Babam cüzdanından çıkardığı parayı gülümseyerek uzattı:
arkam dönük olduğu halde. Beni bu halde gördüğü için çok utanmıştım.
- İlk sermayen benden olsun. Diğer günler karışmam ha! Durumunu kendin ayarlarsın Elim ayağım birbirine dolaştı, ne diyeceğimi bilemedim. Onun yüzünde
artık. tatlı bir tebessüm vardı:
Babama teşekkür ettim. Saati kurdum. Erken “Aferin oğlum, çok hoşuma gittin. Şimdi daha çok gözüme girdin. Ek-
kalkacağım için hemen yatmalıydım. Annem boş mek parası kazanmak güzel bir şeydir” dedi.
bir sepet getirdi:
Öğretmenime “iyi günler” dileyip hızla oradan uzaklaştım. Ben giderken
- Sabah fırından simitleri alınca sepetin o hâlâ arkamdan bana seslenmeye devam ediyordu:
içine koy, üstünü de bu örtüyle ört. Simitleri
- Aman çalış evlâdım, vaktini boşa geçirme!
Nedendir bilmiyorum ama öğretmenimi görünce çok utanmıştım.
Çalışmak ayıp değildi. Aksine, çalıştığım için öğretmenim beni tebrik
4 5
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
6 7
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
Somuncu Baba’nın Hayatı
Yatağına yatırdılar. O
yatağında, sevenleri ise
yanındaydı. Hacı Bayram-ı
8 9
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
Önüne baktı baktı. Utanıyordu. Ölesiye utanıyordu. Keşke zamanını daha iyi
.
Meryem Aybike SINAN değerlendirebilseydi, keşke derslerde dikkatini toplasaydı ve keşke düzenli ders
çalışsaydı. Dedesiyle göz göze geldiler. Dedesinin merhametli bakışları karşısında
çözülecekti birazdan. Ama utanıyordu işte.
Zamanın Ellerinden Tutmak Şefkat Dede, sımsıcak bakışlarla gülümsedi ve sırtını sıvazlayarak:
- Mehmet’im, biliyorum ki üzgünsün. Bana söylemezsen sana nasıl yardım
Aylar ayları kovalamış, yaz tatili çıkıp gelmişti uzaklardan. edebilirim a yavrum. Küçük mehmet çözüldü ve ağlamaya başladı:
Mehmet, bugün çok neşesizdi. Evlerinin bahçesindeki ıhlamur ağacının altına -Dedem, dedeciğim, sen haklı çıktın. Seni, annemi ve babamı dinlemedim.
oturmuş saatlerdir kara kara düşünüyordu. Aslında hava ne kadar güzeldi. O kadar çok kırığım var ki şimdi size karşı çok mahcubum. Ben ne yapacağım
Tam da ıhlamur zamanıydı. Hafif esen yaz meltemi nasıl da civardaki ıhlamur dede?
kokularını önüne katıp sürüklüyordu. Her şey böylesine güzelken, güzel olma-
yan tek şey yakında karnesini alacak olmasıydı. Kaç tane kırığı olduğunu kendi - Yavrum, bizim de gönlümüz senin başarmanı, çalışkan bir talebe olmanı
de bilmiyordu. arzular. Zamanını boşa harcadığına yanıyorum ben, zayıf aldığına değil yavrum.
Bir dersi başaramayabilirsin ama zamanını boşa harcamanı anlamakta güçlük
Birden dedesinin sesiyle irkildi. çekiyorum. Gerçekten ben buna üzülüyorum. Zaman ömürden gider oğul. Yüce
Rabbimizin bize verdiği güzellikleri anlamamış olmak ne kadar acı vericidir bile-
Dedesi ikindi namazını kılmış, camiden eve dönmüştü. Bahçe kapısından gir-
mezsin. Bunu şimdi anlayamazsın. İlerde başını taşlara vurursun da geri gelmez
erken onu böyle mahzun görünce seslenmişti. Koştu, dedesinin boynuna sarıldı.
o önemsemediğin günler, aylar, yıllar...
Ona açılmayı çok istiyordu ama cesaret edemiyordu. Evdekilere karşı çok mah-
cuptu. Yüreği hızlı hızlı çarpıyordu. Dokunsalar ağlayacaktı neredeyse. - Dedeciğim gerçekten çok pişmanım. Gerçekten çok üzgünüm. Ne olur beni
affet.
Şefkat Dede, torununu durgun görünce onunla konuşmak istemişti. Bahçe-
deki çardağın altına oturdular. Şefkat Dede torununu sıkıca bağrına bastıktan - Güzel yavrum artık üzülme, tatlı canını sıkma. Ölümden başka her şeyin var
sonra: bir hal çaresi.
- Mehmet’im, canını sıkan bir şey mi var yavrum? diye sordu. - Dedeciğim, söyler misin bana o çareyi?
Mehmet yutkundu. İçini derin bir keder sardı. Şimdi ne anlatacaktı. Şefkat Dede gülümsedi. Gözleri ışıl ışıldı. Torununa sevgiyle baktı ve:
- Yarın sabah ilk işin zamanın ellerinden tutmak olsun. Zamanını iyi hesapla.
Hayatta bir daha geri döndüremediğin iki şey var. Biri ölüm, diğeri zaman. Ölü-
mü durdurmak da, zamanı durdurmak da mümkün değil. O zaman ömrünün ve
zamanın kıymetini çok iyi bileceksin.
Küçük Mehmet, bu konuşmanın üzerine bütün yaz tatilini, zamanını en iyi
şekilde kullanarak geçirmenin planlarını yapmaya başladı. Kırık derslerini yeni
baştan çalışacak, yeniden başarının eteklerinden tutacaktı.
Gece, uykusunda dedesinin sözlerini tekrarlayıp durdu:
Yarın sabah ilk işin zamanın ellerinden tutmak olsun. Zamanını iyi hesapla.
Hayatta bir daha geri döndüremediğin iki şey var. Biri ölüm, diğeri zaman.
10 11
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
Kedi Camgöz’ün Günlügü
Bestami YAZGAN Raziye SAĞLAM
Benim Sevgi Yıldızım, Bugün Sarı ile Hafize Nine’ye gittik. Her zaman olduğu gibi önümüze hemen birbirinden
güzel yiyecekler ve süt koydu. Hepsi çok lezzetliydi. En güzeli ise bu yemekleri koyarken
Bugünlerde yukarıdaki sözcüğü çok kullanıyorum senin bize çok iyi davranmasıydı. Biz karnımızı doyurup Kont ile oynamaya başlamıştık ki Ali geldi.
için. Sen de merak edip soruyorsun: Babacığım, niçin “Hafize nine ben geldim” dedi. “Ooo hoş geldin Aliciğim. Nasılsın? Bakıyorum da gözlerinin
bana böyle sesleniyorsun? içi gülüyor.”
Evet nineciğim çok mutluyum. Dün bir kardeşim oldu. Bugün de dedem ismini koyacak,
Yıldız gözlüm, kutup yıldızını bilirsin. Yolunu şaşıran
annem senin de gelmeni istedi.
yolcular, rotasını kaybeden gemiler hep ona bakarak
yollarını bulurlar. Ben de sana baktıkça daha kolay bu- Hafize nine de çok sevindi. Ali’yi kucaklarken “Gözün aydın Aliciğim. Haydi, bir an önce
gidelim de annenleri bekletmeyelim.” dedi.
luyorum sevgi yönünü. Ne zaman üzülsem, ne zaman
hayatın zorlukları karşısında sıkılsam, yıldız gözlerine Bebeği ben de çok merak ediyordum. Daha önce hiç bebek görmemiştim. Yavaş yavaş mi-
baktıkça rahatlıyor ve mutluluk sahiline doğru çeviriyo- yavlayarak Hafize ninenin yanına gittim. Gözlerinin içine bakarak miyavlamaya devam ettim.
Hafize nine ne istediğimi anladı ve başımı okşayarak “Tamam, peki, sen de gel, gör bebeği.”
rum rotamı. dedi. Ben sevinçten zıplarken o hazırlanmıştı bile. İki kedi bir köpek bir çocuk bir de nine neşe
Minik goncam, bakıyorum da düğünlerde ve tören- içinde yürürken, yoldan geçenler merakla bize bakıyordu. Ali bazılarına kardeşinin doğduğunu
söyleyince onlar da peşimize takıldılar. Alilere vardığımızda Tüylüyü de sayarsak on bir kişi
lerde atılan havai fişeklerden gözünü alamıyorsun. Bu olmuştuk. Ali koşarak eve girerken Hafize nine, “Hepiniz burada bekleyin.” dedi ve o da içeri
gösteri benim de hoşuma gidiyor ama dikkat ettim, o gü- girdi. Biz merakla beklerken az sonra pencerede kucağında bebekle Ali ve arkasından da
zel yıldızların parlaklığı on saniye bile sürmüyor. Gökyüzü dedesi ile Hafize nine göründü. Bebek o kadar güzeldi ki uzun süre gözlerimizi alamadık. Biraz
aynasındaki yıldızlar öyle mi ya? Dünya yaratıldığından sonra dedesi kucağına aldı. Biz içeri girecekler diye korkarken Hafize nine perdeyi iyice açtı.
12 13
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
Sevgili Çocuklar!
Ali BÜYÜKÇAPAR
Kevser kelimesi ne güzel değil mi? Namazlarımızda okuduğumuz
bu surenin adının bazı kızlara isim olarak verildiğini duyunca çok se-
viniyorum. Ne mutlu biz Müslümanlara ki dinimiz her yerde bizimle;
14 15
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
SOMUNCU BABA
ve GÜL ÇOCUK
Güzel Ahlak
Yazan: Musa TEKTAŞ
Çizen: Çağrı CEBECİ
16 17
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
.
ORDA BIR ÇOCUK...
BURDA BEN
Bir ana gülümserken yorgun ve güzel
Çırpınır yüreği bir sesle birden
Orda, bir çocuk doğar dünyamıza yeniden
Burda ben.
RENKLER
Dal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse
Toprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan
Orda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan
Beyaz, kurdelem, yakam,
Burda ben.
Kırmızı bayrağımdır. Kabanım koyu mavi,
Siyah Kâbe örtüsü, Turuncu portakaldır. Koştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı,
Düşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var.
Kahverengi saçımdır. Gri dumanın isi, Orda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar
Eflatun leylağındır. Burda ben.
Sarı güneşin rengi,
Ne oyun oynamak ister, ne uyku ne su…
Yeşil ağaçlarındır. Meyvenin ve sebzenin, Ne elişi resimleri gönlünü alır.
Mavi göklerin süsü, Çiçeğin rengi ayrı. Orda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır
Burda ben.
Pembe dudaklarımdır. Renklerin pek çoğuna
Sahiptir gökkuşağı. Dokunsam martı gibi uçup gidecek sanki
Solgun yüzlü bir avuç kar.
Fatma PEKŞEN
Orda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar
Burda ben.
18 19
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
efendimiz ve çocuk sevgisi
Kadriye BAYRAKTAR Yeşil ovada her gün bir şeyler oluyordu. Yarışma heyecanı sona ermiş, dereceye girenler
ödüllendirilmişti. Yeşil ovaya bir güvercin ailesi taşınmıştı. Yaşadıkları bölgede savaş olduğu için ora-
dan göç etmek zorunda kaldıklarını söyleyen Gelincik ailesi şimdi yeşil ova güvercinlerinin yanındaydı.
Gelincik ailesinin de iki küçük kızı vardı. Şehzade onların durumunu öğrenince mazlumlar derneğine
haber verip bir ev yapmışlardı onlar için. Bütün güvercinler ellerinde hediyelerle gelincik ailesine
hoş geldin demeye geldiler. Üstelik memleketlerinde durum düzelene kadar istedikleri kadar ka-
labileceklerini bile müjdelediler. Gelincik ailesi ise bu sıcakkanlı güvercinlerle karşılaşmaktan çok
memnun olmuştu.
Bu arada İnci Kanat sabırsızlıkla günlerini sayıyordu. Çok yakında anne olacaktı. Yumurtalarının
üzerinde yeni doğacak yavrularını bekliyordu. Şehzade de yeni gelen Gelincik ailesinden haber al-
abilmek için kısa bir süreliğine yanlarına gitmişti. Evine döndüğünde ise onu büyük bir sürpriz bekli-
yordu. Üç tane minik yavrusuyla karşılaşmanın sevincini yaşıyordu.
Şehzadenin çocukları olduğunu öğrenen bütün güvercinler duyar duymaz ziyarete geldiler. Güver-
cinlerden biri minik yavrulara çok güzel bir beşik hediye etti. Üç yavrunun da içinde rahat edebileceği
renk renk çiçeklerle süslü bir beşikti bu. Bu arada amca Topkanat da torunlarının yanına varıp onları
alnından öptükten sonra Şehzade’ye ve İnci kanat’a hayırlı, uzun ömürlü olmaları için dualar etti.
Topkanat, “bu minik yavrular bana Peygamberimizin çocuk sevgisini hatırlattı” diyerek söze başladı:
Efendimiz, devesi Kusva’nın üzerinde arkadaşı Hz. Ebubekir ile Medine’ye göç etmek zorunda
kalır. Çünkü Efendimize ve Müslümanlara müşrikler çok büyük işkenceler yaparlar. Onları yiyeceksiz
bırakırlar. Hz. Hatice ve Hz. Ebubekir malını mülkünü Müslümanlara dağıtırlar ama yine de yetmez.
Sonunda Allah (c.c ) hicret etmelerini emreder. Efendimiz ve Hz. Ebubekir, dere tepe düz gidip
Medine’ye varırlar. Şehre girince bir şenlik bir coşku başlar. Çocuklar en güzel giysilerini giymişler,
ellerinde uçurtmalarla en güzel ilahilerle karşılarlar. Bir yandan da ellerindeki çiçekleri Efendimize
Çizim: Ayşegül COŞKUN
verirler. Öyle ki Kusva’nın başı çiçeklerden görünmez olur. Bir ara Efendimiz çocuklara dönerek şöyle
der:
Çocuklar:
Böylece bu sevinç ve coşkuya çocukların anne ve babaları da eşlik ederler. Peygamberimiz çocukları
devesinin üzerine alıp onlarla birlikte şehri gezer. Bu heyecanlı anları Kusva’dan dinleyelim:
Kutlu yolcuyla birlikte Medine sokaklarında yürüyordum. Herkes yollara düşmüş evine davet
ediyor, Efendimizin etrafı insanlarla dolup taşıyordu. Bizim evimizi şereflendir, ey Allah’ın Rasulü!
diyorlardı. Efendimiz ise hiç birini incitmek istemediği için şöyle diyordu:
Bu sözleri duyunca ne yapacağımı şaşırmıştım. O sırada iki katlı ve bahçeli bir ev gördüm. İçimden
bir ses oraya çök diyordu. Zaten ayaklarım yere çakılmış gibiydi. Bulunduğum yere çöktüm. O evin
sahibinin ismi Eyüp-el Ensari imiş. Efendimiz onun evinde uzun bir müddet misafir olarak kaldı.
Efendimiz Mekke’den Medine’ye göç etmişti. Orada yeni Müslümanlar yeni tebliğler vardı. Me-
dineliler gelen bu misafiri çok severler ve onu memnun etmek için ellerinden geleni yaparlar. Yeni bir
20 21
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
Nasreddin Hoca’dan Sadık YALSIZUÇANLAR
Mehmet NEVRUZ
Tebessüm İncileri
Yılan ile Yengeç Masalı
BULMANIN KEYFİ Bir yılanla bir yengeç bir yerde oturuyorlardı.
Bir gün Hoca, yine eşeğini kaybetmiş. Hemen pazara koşup bağırmaya başlamış: Yengeç yılanla iyi geçinmek istiyor, bir kötülük etmiyordu.
Eşeğimi kim bulup getirirse, semeriyle birlikte ona vereceğim. Ama yılanın iyisi olur mu? İçinden hep,
‘şunu acaba nasıl ısırsam?’ diye düşünüyordu.
Hoca Efendi, demişler. Eşeğini bulana verecek olduktan sonra ne diye arıyorsun?
Yengeç işi anladı.
Kaybolan şeyi bulmanın keyfini bilmezsiniz siz, demiş Hoca.
‘bırak şu huyunu, sen de doğru ol!’ diye öğüt verdiyse
(Elimizdeki değerlerin kıymetini kaybettiğimizde anlarız.) de dinletemedi. Baktı olacak gibi değil, işin sonu ken-
dine dokunacak, yılanın uyumasını bekledi,
boğazına atıldı, öldürdü. Onun öyle upuzun,
dümdüz yattığını görünce de,
‘bundan sonra istediğin kadar doğru ol, para
etmez ki! Öldün bir kere. Beni dinleyip
de önceden doğruluğa özenseydin,
canını kurtarırdın!’ dedi.
Çizim: Hamit YÜKSEK
KUR’AN KURSLARI Biliyorsunuz ki iyi notlar almamız, başarılı olmamız, sınıfı geçmemiz, derece
yapmamız için derslerimize düzenli ve planlı çalışmamız gerekiyor. Hayat
BIZLERI BEKLIYOR okulunda başarılı olmak için de aynı şekilde Kur’an’ın öğütlerine sımsıkı
sarılmalıyız. Bunu gerçekleştirmek için öncelikle Kur’an-ı Kerim okumayı
bilmeli ve anlamını kavramalıyız. Nasıl ki sevdiğiniz bir arkadaşınızdan
Sevgili çocuklar!
gelen mektup ya da mesajı bir an önce okumak için heyecan duyuyor-
Yüce Rabbimiz dünyayı bizler için bir imtihan yeri olarak yarattı.
sak Rabbimizden gelen ilahi mesajları okumak için daha fazla heyecan
Dünya bizim için bir hayat okuludur. Bu hayat okulunda okumamız
duymalıyız.
ve okuduklarımızı uygulamamız için Rabbimiz biz insanlara Kur’an-ı
Kerim’i rehber olarak gönderdi. Kur’an bize doğru yolu gösterir, Cıvıl cıvıl seslerinizin içinde yankılandığı camiler, cami avlusundaki
şadırvanlar, abdest aldığınız çeşmeler, üzerinde Kur’an okuduğunuz rahleler,
bilmediğimiz şeyleri bildirir ve öğretir.
tesbihler, seccadeler, elif-ba cüzleri, cennet kokulu Kur’an sayfaları sizleri ne
kadar özlemiştir. Bir bilseniz?
Var mısınız Allah yolunda Kur’an için yarışa? Okullar açıldığında; nasıl ha-
tim yaptığımızın, nasıl Kur’an okuduğumuzun, hangi bilgileri öğrendiğimizin
mutluluğunu arkadaşlarımızla ve öğretmenlerimizle paylaşalım. Kur’an’ı
okuduğumuz ve içindekilerle amel ettiğimiz müddetçe en büyük başarı
belgesini yüce yaratanımız bizlere verecektir.
24 25
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
vazgeçip Şehzade Mustafa üzerine yürümüş, onu yakalatıp, cezalandırmış,
memleketi bu tehlikeden kurtarmıştım. Doğuda ve batıda devleti oyalayan
bütün engelleri birer birer ortadan kaldırmıştım.
Alman, Macar, İtalya, Çek, Slovak, Sloven, Hırvat, Romen, Litvanya ve Ruten
devletlerinin ordularından kurulu 5. Haçlı Ordusu ile 10 Kasım 1444’de Varna
ovasında karşılaştığımızda Osmanlı ordularının başkomutanı bendim. Ordu-
muz Varna Meydan Muharebesi’ni kazanmamış olsaydı, oğlum Fatih Sultan
Mehmed İstanbul’u alamayacak, Doğu Roma İmparatorluğu’nu tarihten silip
çağı açıp kapayamayacaktı.
Bütün Avrupa devletlerinin ordularından oluşan 6. Haçlı Ordusu’nu da
SİZ
II. Kosova Meydan Muharebesi’nde Allah’ın izni ile yendiğimizde takvimler
17–19 Ekim 1448’i gösteriyordu.
Annem Dulkadirli Emine Hatun’du.1403 yılında doğmuşum.. 18 yaşında
iken Osmanlı tahtına oturdum. 30 yıla yakın padişahlık yaptım. Kendi
Bilirsiniz
sağlığımda tahtı birkaç kez oğlum Mehmed’e terk ettim. Böylece saltanat
hırsıyla idarecilik yapmadığımı ispatlamış oldum. Memleketimin imar, ilim ve
sanat hayatının canlanması için gece gündüz çalıştım. Edirne’deki Üç Şerefeli
Camii, Bursa’daki Muradiye Camii, Ergene Nehri üzerindeki 170 ayaklı Uzun
Babam Çelebi Sultan Mehmed, vefat edeceği sırada Beyazıt Paşa’yı yanına Köprü’yü yaptırdım.
çağırtıp ona: “Halef olarak yerime oğlum II. Murad’ı tayin ettim. Bana karşı Son derece azimli, kararlı, cesur ve dindar bir adamdım. Devrimin ilim, sanat
göstermiş olduğunuz itaat ve sadakati ona karşı da gösterin. Derhal Murad’ı ve tasavvuf erbabına saygı gösterir, onlarla sık sık sohbet ederdim. Güzel huylu
buraya getirmenizi istiyorum. Murad’ım gelmeden önce emr-i vâki olursa
ve cömert oluşum da etrafımda sevilmemi ve sayılmamı sağlamıştır.
Murad gelinceye kadar sakın ölümümü kimseye duyurmayın.”
Yerime II. Mehmed’in padişah olmasını, öldüğümde üzerime muazzam bir
Dediğinde ben Amasya sancak beyliğinde idim. 1421 yılında babam Çelebi
türbe yapılmayıp mezarımın üstünün açık bırakılmasını vasiyet etmiştim. 3
Mehmed’in ölümü üzerine Osmanlı devletinin 6. padişahı olarak tahta otur-
Şubat 1451’de Edirne’de vefat ettim. Ölümüm bir müddet gizli tutulmuş,
dum.
tahta geçen oğlum, cenazemi Bursa’ya götürüp defnettirmiştir.
Şehzadeliğim sırasında daha, cesaretim askerler arasında dillere destan
olmuştu. Padişahlığımın ilk yılları Anadolu beylikleri arasındaki çatışmaları, Hayatım boyunca ülkeme ve milletime büyük hizmetlerde bulunmuş,
şehzadelerin çıkardıkları huzursuzlukları bastırmakla geçmiştir. Bütün hayatımı şan ve şerefle doldurmuştum. Benim en büyük eserim hiç şüphesiz,
bu huzursuzlukların perde arkasında Bizans İmparatorluğu’nun parmağı İstanbul’u fethederek yeni bir çağ açan oğlum Fatih Sultan Mehmed
olduğunu biliyordum. Han’dır.
Tarihte yaşananların tekrar etmesini istemiyorsanız tarihten ders alacaksınız. Sevgili çocuklar, sizin beni tanıdığınızı biliyorum. Hayatım ve eserlerimle
Bakın benim başımdan nasıl bir olay geçti: ilgili daha geniş bilgi edinmek isteyenlerinizin kitaplarda, ansiklopedilerde
yeni bilgiler bulacağını da biliyorum.
1422 yılında 50 gün kadar İstanbul surlarını kuşatmış, Bizanslılara kan
kusturmuştum. İstanbul’u fethetmek üzere idim. Bu sırada kardeşim Mustafa Sevgili çocuklar sizin tarihi ile barışık insanlar olarak yetişmenizi çok ama
devlete karşı ayaklandı ve ciddi bir isyan çıkardı. İstanbul’un kuşatmasından çok istiyorum…
26 27
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
Bunları
Biliyor musunuz ?
....... bin Ebu Talib (r.a) ....... bin Ebi Vakkas (r.a) ........ bin Ubeydullah (r.a)
....... bin Avf (r.a) ........ bin Sabit (r.a) .......... bin Avvam (r.a) ....... bin Cerrah (r.a)
D
ismi
Ruh,
Görme
4 5
Çiğneme ölümle
Gülünç
vücuttan
organımız ayrılan organımız
torunlarından
Önce’nin
3- Üzülmüş kimse
N A S N İ S A Z
daki müzik
8
Ekmek
3 9 5
5- Turunçgillerden, sarı renkli
yapılan Haf--
Z A N U S A L I
Çoğun tersi
şey tanın
6- Ademoğlu, Allah’ın
19 15- (Tersi) İç Anadolu
R Okul
gereçlerinden K İ T A P A S Asmaktan
emir
9
bir harf namazlarından
15 12
14 13
30 31
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2008
Hediyeli
Çengel Bulmaca Temmuz Hazırlayan: Hamidullah Halıcı
Madeni Elbiselerin
kırışıklığını
6
paranın resimli gidermede
tarafı kullanılan alet
Bir renk
3
İçi taneli İlahi
bir kış aydınlık,
Domatesten yapılan
ve yemeklerde
2
meyvesi ışık kullanılan katkı
maddesi
Karadeniz
bölgesinde bir ilimiz
Yarışma-- Beyaz
da çekim--
le sonucu Adele Beş vakit
belirleme okunan
namaza çağrı
Kesme işini
Güneydoğu yapan
komşumuz
olan bir ülke
Çaya katılır
Kısa ve özlü
9 11 anlatımı olan, Yemek Uçan bir
nükteli, haşerat
güldürücü Horozların
hikâyecik başında bulunur
8
Anne
Kral ve padişah--
ların oturduğu
büyük ev Baba
kelimesinin ilk
En basit deniz hecesi
aracı
10 Arapçada ilk
harf
Bulmacayı çözdükten sonra, rakamların bulunduğu karelerdeki harfleri aşağıdaki kutucuklara yazarak şifreyi bulun
1 2 3 4 5 6 7 8 3 4 3 4 9 10 11 12
Sevgili arkadaşlar, yukarıdaki bulduğunuz şifreyi yazarak fotoğrafınız ile birlikte aşağıdaki adresimize gön--
deren veya cocuk@somuncubaba.net’e mail atan ilk 10 kişiye Nasihat Yayınları tarafından Somuncu Baba’nın
hayatını anlatan “Gülşenin Solmayan Gülü” adlı kitap hediye edilecektir.
Şifre (Temmuz):........................................................................................................................
Adı Soyadı:...............................................................................................................................
Adresi:......................................................................................................................................
E-posta:..........................................................................Tel:.....................................................
Yusuf Kerim ÖZMEN Ali ASLAN Hüseyin Cahit TATLI Mehmet Emin TATLI Müslüm Nur TATLI
Hümeyra SOYBİR Nursena ÇİÇEK Hulusi İŞBİLİR Mahmud Esad DURUKAN Ömer Faruk BAYLAR
Recep ÖZTÜRK Büşra ÖZTÜRK Canan ÖZTÜRK İlker ASLAN Samet AYCAN
Mustafa AYDEMİR Alper ASLAN Buse Betül YENİKÖYLÜ Hanife Nur TEKİR Emir Fevzi ZENGİN
Enes ALKAYA İsmail Hulusi UÇ Emre GÜNDOĞDU Ahmet TOLU Halime ORAKÇI
Arkadaşlar sizler de Çocuk Albümümüzde fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız cocuk@somuncubaba.net adresimize gönderiniz.
“Bizim dinimiz ahlâk dini, fazilet dinidir.
Müslümanlıkta ahlâk en önemli esastır. Ahlâkî emirlere
mutlaka uymalıyız. Tam mümin, tam Müslüman, elinden,
dilinden başkaları zarar görmeyen, ahlâkı ve
huyu güzel olan insandır. Müslümanlık bizi daima
ahlâkî faziletlerin en yükseklerine,
insanî meziyetlerin en büyüklerine çağırmaktadır.
Bir insan yalnız namaz kılmakla, oruç tutmakla
dinî vazifesini tam tamına yapmış, Müslümanlığın gösterdiği
yoldan gitmiş sayılmaz. İbadetleriyle en yüksek,
en mükemmel olan müminler, dili ile,
eli ile hiç kimseye zarar vermeyen,
kendisinden hiçbir kimsenin incinmediği kimselerdir. “