You are on page 1of 3

Güzel İsimler

Ramazan ALTINTAŞ*

EŞ-ŞEKÛR
KULLARIN AZ İBADETLERİNE KARŞILIK ÇOK
MÜKÂFAT VEREN, ECİRLERİNİ KAT KAT ARTIRAN ALLAH
“Müslüman şükreden olmalıdır. İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.
Başına gelen güzel şeyleri düşünmeli ve aza kanaat etmelidir. Bu konuda bizden
aşağıdakiler düşünülmelidir. Meselâ hastaları, fakirleri, öksüzleri, açları, vatansızları
düşünmeli ve kendi durumumuza şükretmeliyiz. Böyle bir şükür, insanda kıskançlık
gibi manevî hastalıklar karşısında iyi bir tedâvi ve iyi bir önlemdir.”

12 Şubat 2009
Ş ükür, nimetin bilinmesi, açığa vurul-
ması, hatırlamak ve unutmamak an-
lamına gelir. Bu bağlamda şükür, ni-
meti düşünmek ve nimeti vereni takdir etmektir.1
Bu durum Kur’an’da şöyle hatırlatılır: “Bana şük-
redin; sakın nankörlük etmeyin!”2 Bundan dolayı
besleyecek bir tutum içerisine girerek “Elde etti-
ğim her şey, tamamen benim gayretimin sonu-
cudur.” demez. Bu servete ulaşmada kendi çaba
ve gayretlerini takdir etmekle birlikte, asıl bu var-
lığın sahibi olan Allah’ı düşünür; O’na diliyle te-
şekkür eder. Bu servette hakkı olanların hakkını
şükrün zıddı nimeti unutmak ve gizlemek mana- hak sahiplerine vermek suretiyle organların şük-
sına küfür olarak nitelendirilmiştir. Bu bağlamda rünü yerine getirir. Bu husus şu âyette çok açık
şükür nimet, küfür ise azaptır. Şu âyette şükür, anlatılır: “Kitaptan (Allah tarafından verilmiş)
iman anlamına gelir: “Muhakkak Biz ona (doğ- bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan
ru) yolu gösterdik; ister şükredici (mü’min) ol- ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu
sun, ister nankör (kafir).”3 (melikenin tahtını) yanı başına yerleşmiş olarak
görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa
Şükür, ihsanda bulunanın nimetini, O’na bo- nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üze-
yun eğerek itiraf etmektir. re Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükre-
den ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük
İslâm bilginleri şükrü üç kısma ayırmışlardır: edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye
ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.”5
Bunlardan ilki, sahip olunan nimetlerin
Allah’tan olduğunu kalb ile kabul etmektir. Ni- Gerçekten de şükür kolay bir iş değildir. Bu-
met verenin O olduğunu tasdik etmek ve o nimeti nun için Yüce Allah Kur’an’da dostlarından Hz.
O’ndan bilmektir. İşte bu, nimet vereni düşünmek İbrahim ve Hz. Nuh’un şükretmelerini övgüyle
ve unutmamak anlamında kalb ile şükürdür. beyan etmiştir:

İkincisi, nimet vereni anmak, O’nu övmek ve “İbrahim, gerçekten Hakk’a yönelen, Allah’a
açığa çıkarmaktır. İşte bunun adı, dille şükürdür. itaat eden bir önder idi; Allah’a ortak koşan-
Burada konuşma organı olan dilimize büyük gö- lardan değildi. Allah’ın nimetlerine şükredi-
revler düşmektedir. Dil yoluyla şükür, Allah’ın ciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola
söze dayalı emir ve yasaklarını insanlara anlat- iletmişti.”6“(Ey) Nuh ile birlikte (gemide) taşı-
mak şeklinde de cereyan eder. Meselâ, yalan söy- dığımız kimselerin nesli! Şunu bilin ki Nuh, çok
lememek, doğru konuşmak, yalan yere şahitlik şükreden bir kul idi.”7
etmemek, iyilikleri emredip kötülüklerden sa-
kındırmak, haksıza karşı mağdurun hakkını sa- İşte bu iyi kulları şükretmek konusunda ör-
vunmak, Kur’an okumak vb. gibi söze dayalı buy- nek alan her insan, Rabbinin verdiği sayısız ni-
ruklar dille şükür kapsamına girer. metler karşısında O’na şükürle karşılık verir. Zira
Allah insanların şükrüne muhtaç değil, insanlar
Üçüncüsü ise, nimet verenin buyruklarını or- O’nun eş-Şekûr ism-i şerîfinin tecellîsine muh-
ganlarla yerine getirmektir. Bir başka ifade ile taçtırlar. Bilindiği gibi Allah’ın en güzel isimleri
İslâm’ı bir bütün olarak yaşamaktır. Bu bağlamda arasında eş-Şâkir ve eş-Şekûr isimleri gelir. Al-
namaz kılmak ve oruç tutmak bedenin, zekât ver- lah, eş-Şekûr’dur. Allah’ın kullarına şükrü, onları
mek servetin, hacca gitmek hem bedenin ve hem günahlarından dolayı bağışlaması, amellerinin
de servetin bir şükrüdür. O halde Allah’a şükret- karşılığını verip onları övmesidir.8 Allah’ın kul-
mek, O’nu takdir etmek demektir.4 İnsan haya- larını övmesinin mânâsı, kendisine içten gelen
tında takdir duygusu; gerek kalb, gerek söz ve bir duygu ve kabulle itâate teşviktir. İnsanların
gerekse davranış tarzı olarak değer üretme şek- O’na olan itâati, ister az olsun, isterse çok olsun,
linde kendisini göstermelidir. Kaldı ki hiçbir za- önemli olan sürdürülür bir itâat olmasıdır. Kal-
man servet sahibi bir mü’min Allah’a rağmenliği dı ki, itâatin en saygıya değeri, az da olsa devam-

13
lı olanıdır.9 O, kullarına sayısız lütuf ve yaptıkları rekli iç dünyalarında huzursuzluk, karamsarlık,
ibadetlere bol bol mükâfât verir. Bundan dolayı, gam, keder, hüzün ve sıkıntı yaşarlar.
şükreden ancak, kendi iyiliği için şükretmiş, nan-
körlük eden kimse de ancak kendi aleyhine nan- Müslüman şükreden olmalıdır. “İnsanlara
körlük etmiş olur. Dolayısıyla eğer insan, sahip teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.”13 Başı-
olduğu nimetler karşısında Allah’a şükrederse, na gelen güzel şeyleri düşünmeli ve aza kanaat
Allah da ona olan nimetini artırır.10 etmelidir. Bu konuda bizden aşağıdakiler düşü-
nülmelidir. Meselâ hastaları, fakirleri, öksüzleri,
İlmin şükrü, bilgiyi başkalarıyla paylaşmaktır. açları, vatansızları düşünmeli ve kendi durumu-
Eğer böyle yaparsanız, ilminiz artar. muza şükretmeliyiz. Böyle bir şükür, insanda kıs-
kançlık gibi manevî hastalıklar karşısında iyi bir
Servetin şükrü, ihtiyaç sahiplerine yardım eli- tedâvi ve iyi bir önlemdir. Aza kanaat etmeyen,
ni uzatmaktır. Eğer böyle yaparsanız malınız ar- çoğu bulamaz. Eğer insanın gönül gözü açsa,
tar. dünya gözü asla doymaz. Doyumsuz
bir insansa, aç olduğu için sürekli te-
Vaktin şükrü, vaktinizi dirginlik ve sıkıntı içinde yaşar. Bu
Allah’ın istediği şekilde değerlen- noktada her insan gönül dünyasını
dirmektir. Eğer vaktinizi dünya kontrol etmelidir.
ve âhirete yararlı işlerle değer-
lendirirseniz vaktinize bereket Şükreden insan, kendisiyle barı-
gelir. Bu sebeple hakikatte şükür, şıktır. Kendisiyle barışık olan insan,
nimet verenin nimetini dille bir- başkalarıyla da barışık olur. Kendisiy-
likte eylem olarak itiraf etmektir. le kavgalı olan bir kimse, başkalarıyla
Allah’a hamd, şükür değil, kötü- da sürekli kavgalı olur. İç barışı ko-
lemenin zıddı ve nimetin sahibi- rumak, ancak, insanın, kendisini ya-
ni zikretmek şükür ise, nankörlüğün, nimeti ör- ratan ve sayısız nimetler veren Allah’a sonsuz şü-
tüp gizlemenin zıddıdır. kür ve güven duygusuyla sağlanabilir. Kendisini
güvende hisseden ve şükreden insan, güçlü ve hu-
İslâm ahlâk düşüncesinde şükür, yüce ma- zurludur. Bu sebeple, “Mutlu insan mü’min in-
kamların en âlîsidir. Onun için dünyada Allah’a sandır.” demek yerine, “Mü’min insan mutluluğu
şükredenlerin sayısı çok azdır. Nitekim bir âyette üretmesini bilen kimsedir.” demek daha doğru-
bu husus şöyle belirtilir: “..Ey Davud ailesi! Şük- dur. Eğer kendi içimizde inşirahı oluşturamıyor-
redin. Kullarımdan şükreden azdır!.”11 Bundan sak, bu durum bizde, imanın halâvetini besleyen
dolayı, şükür faaliyetinin kemal açısından olu- davranışlardan uzağız anlamına gelir. O halde
şumunda üç rükünden söz etmek mümkündür: herkes, bu noktada muhasebesini iyi yapmalı ve
İlim, hal, amel. İlim asıl olup hali doğurur. Hal de gönül dünyasını iyi keşfetmelidir.
ameli meydana getirir. Çünkü ilim, nimeti vereni
Dipnot
ve nimetin Allah’tan geldiğini bilmektir. Hal ise,
* Prof. Dr.
sahip olunan nimete sevinmektir. Amel ise, ni-
meti verenin maksadına ve arzusuna uygun ola- 1 Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât Fî Garîbi’l-Kur’ân, İstanbul, 1986, s. 389.
2 2/Bakara, 152.
rak hareket etmektir.12 İyiyi eylem haline getirme 3 76/İnsân, 3.
4 Krş. el-İsfehânî, a.g.e., s. 389.
yönünde bir değişim olmazsa, şükür lafı, havada 5 27/Neml, 40.
asılı kalır. Şükrün nimeti artırmaya vesile olma- 6 16/Nahl, 120-121.
7 17/İsrâ, 3.
sı; hidayet, başarı, iç huzur ve ilâhî himayenin ar- 8 İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab,Kahire, ts., IV, 429.
9 el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, Beyrut, ts., s. 70-71.
tırılmasıdır. Bugün modern insanı tedirgin eden 10 Bkz. 14/İbrâhîm, 7.
hastalıkların başında doyumsuzluk ve tatminsiz- 11 34/Sebe’,13.
12 Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Mısır, 1325, IV, 81-82.
lik gelmektedir. Şükür ehli olmayan insanlar, sü- 13 Tirmizî, Sünen, “Birr” 35; Ebû Dâvûd, Sünen, Edeb, 11.

14 Şubat 2009

You might also like