Professional Documents
Culture Documents
İsmail ÇOLAK
II. ABDÜLHAMİD’İN
GİZEMLİ PORTRESİ
S ultan II. Abdülha-
mid, Osmanlı’nın
ve yakın tarihin en
çok tartışılan, hakkında en faz-
la eser üretilen, en ziyade yergi
ve iftiralara hedef olan, tarihi-
Muammalı Mizâcı ve
Husûsiyetleri
28 Ekim 2008 29
Kerîm okurdu. Buhârî-i Şerîf’i içindeyim!” Ertesi gün Sultan yazı geldi. “İstifan kabul edil- zin modern anlamda kurucusu manlıklarından ziyade idi. Bu Fatih’in torunuyum. Bizans İm-
hususî surette bastırmış, bütün Abdülhamid onu hemen çağır- medi” deniyordu. Bizzat huzura oydu. Matbaa ve yayın işlerine nasıl bir gaflettir! Aralarında paratoru Konstantin kadar ola-
Müslüman memleketlere ve ca- tır ve bir yıllık ihtiyacını karşı- çıkıp yüz yüze görüşmek iste- de gayet meraklıydı. Avrupa’dan kilise kavgaları vardı. Selanik, mayacak mıyız? İstanbul’dan
milere hediye etmişti. Çanakka- lar; çünkü gece rüyasında ceddi dim. Padişaha çıktım: “İstifa- modern matbaa makineleri ge- İstanbul’un anahtarıdır. Ec- katiyen çıkmam. Burada ölme-
le Harbi’nde sürekli “Buhârî-i Yavuz Selim’i görmüş ve onun mın kabulünü istirham edece- tirtip nefis divanlar bastırmış- dat kanlarıyla sulanan bu top- ye hazırım!”4
Şerîf” okuyarak dua etmişti. uyarısıyla türbedarın halinden ğim; durumum budur.” dedim. tı. Zayıf ve atletik bir yapıya sa- raklar nasıl düşmana terk edi-
Ayrıca, Peygamber Efendimiz haberdar olmuştu. Israrıma dayanamadı; öfkeli bir hipti. Ata biner, araba ve yelken lir? Bırakıp gidersek, tarih ve Hayırda Rakipsiz
(s.a.v.) ve kutsal beldesine karşı edâ ve elinin tersiyle: “Haydi! kullanırdı. Kılıç ve tabancada ecdat bizim yüzümüze tükür- Şefkat Âbidesi
duyduğu sonsuz sevgi, sadâkat İstifa ettirdik seni!” dedi. Gece, gayet mahirdi. Silah koleksiyo- mez mi? Bana bir tüfek veri-
ve hizmetleri; mânevî şahsi- mânâ âleminde ordunun teftiş nu dahi yapmıştı. Atıcılık ya- niz; birlikte son nefesimize ka- Başkâtibi Tahsin Paşa, te-
yetine ve dinin izzetine haka- “Belki Yıldız’a edildiğini gördüm. Efendimiz par, ava giderdi. Sarayda; resim dar müdafaa edelim. Ne olursa baasının dert ve sıkıntılarıy-
ret içeren Batı kaynaklı iftira (s.a.v.) Yıldız Sarayı önünde or- salonu, fotoğraf atölyesi, musi- olsun bir yere gidecek değilim. la nasıl hemhâl olduğu ve dar-
hapsolmuştu;
kampanyalarına karşı adeta bir duyu teftiş ediyordu. Abdülha- ki salonu ile marangoz atölye- da kalanların imdadına sınırsız
“heykel” gibi dikilmesi ve İslâm ama ufku, mid, edeple Efendimiz’in ar- si en çok bulunduğu yerlerdi. bir şefkat ve lütufla nasıl “Hı-
Dini’ni ve Müslümanları koru- kasında duruyordu. Derken, Marangozluğa özellikle ilgilisı zır” gibi yetiştiği hakkında şöy-
vizyonu, hayalleri,
yup güçlendirmeyi esas alan benim birliğime geldi. Başında vardı. Manzara ve çiçek resim- le hayret-engiz bir vak’a nakle-
icraatlarda bulunması onun projeleri ve kumandan olmadığı için dar- lerinden hoşlanır, portre çizer- der: “Mâbeynde nöbetçi olarak
güçlü mânevî yapısının göster- yenilikleri Yıldız’ın madağınıktı. Efendimiz: “Ne- di. Güzel tablo koleksiyonları kalmıştım. Gelen mektup, telg-
gelerindendi. rede bunun kumandanı?” diye vardı. Fotoğrafçılığa da merak- raf, rapor ve tezkereleri huzura
duvarlarını ve sordu. Abdülhamid de: “Ya Ra- lıydı; döneminde bütün impa- çıkarmak üzereyken bir telgraf
İşte onun mânevî cephesi- çağını aşacak sulullah çok ısrar etti, istifa et- ratorluğun fotoğrafını çektir- geldi. Bir Laleli postanesi me-
ni tasvir eden seçkin birkaç ha- tirdik.” dedi. “Senin istifa et- mişti. Tiyatro ve konseri sever, muru Yıldız’a çektiği telgrafta,
dise: Abdülhamid Han, yata- seviyedeydi. “ tirdiğini biz de istifa ettirdik!” hususî tiyatrosunda temsil ve karısının o gece doğum yapa-
ğının başında daima temiz bir buyurdu. İşte ben o gün bugün- konser verdirirdi. Musikişinas cağı ve doğumun çok zor geçe-
tuğla bulundurur ve yataktan dür bunun hicranı ve pişmanlı- bir tabiatı vardı.3 ceğinden bahisle merhamet-i
kalktığında çeşmeye kadar ab- ğı ile gözyaşı döküyor, kederle- şâhâneye sığındığını bildiri-
destsiz yere basmamak için te- Mehmet Akif’in aktardı- niyorum.”2 Vatanına ve yordu. Kıymet verip listeye al-
yemmüm amacıyla kullanırdı. ğı şu hatıra ise onun “velî” ol- Haysiyetine madım. Padişah her şeyi göz-
Neden böyle hareket ettiği so- duğunun çarpıcı bir misalidir: Renkli Hayatı ve Düşkünlüğü Allah devletimi bu hale getiren- den geçirdikten sonra “Başka
rulduğunda şu düşündürücü Sultanahmed’e her sabah er- İlginç Hobileri leri kahretsin!” Lakin durumun bir şey var mı?” dedi. Telgra-
cevabı vermişti: “Halîfe olarak kenden gelip, mihrabın bir kö- Sultan Abdülhamid, taht- vahameti ve padişah Mehmed fı söyleyip arza değmeyeceğini
biz sünnet ölçülerine dikkat et- şesinde gözyaşıyla sürekli inle- Her gece uyumadan evvel tan indirildiğinde Selanik’teki Reşad’ın ricası tekrar iletilin- arz ettim. Emir verdi: “Hemen
mezsek, Ümmet-i Muhammed mekte olan, saçı-sakalı ağarmış kitap okutmak âdetiydi. Kitaba Alatini Köşkü’nde mecburî ika- ce, son derece şaşkın ve üz- getiriniz.” Dikkatle okudu ve
bundan zarar görür!” Mâbeyn ihtiyar bir zat Akif’in dikkati- olan ilgisi fevkaladeydi. Sara- mete tâbi tutulmuştu. I. Bal- gün bir biçimde İstanbul’a dön- derhal bir tabip ve yâverle do-
Başkâtibi Es’ad Bey’e, “Ben ni çeker. Nihayet bir gün yanı- yındaki kütüphanede, yabancı kan Harbi’nde Selanik elden çı- mek zorunda kalacaktı. Sonraki ğumun kontrol altına alınması-
bu kadar zamandır milleti- na yaklaşarak neden bu kadar dillerde Türkiye hakkında ya- kınca İttihat Terakki Hükümeti yıllarda bu defa 1915’teki Ça- nı ferman etti. Gittik ve işimi-
min hiçbir evrâkına abdestsiz derbeder olduğunu sorar. Is- zılmış, tercümesi yapılıp telif şehri terk etmesini istemiş; an- nakkale Savaşı’nda payitahtın zi bitirip sabaha karşı döndük.
imza atmadım.” demişti. Baş- rara dayanamayan adam hali- hakkı ödenmiş 6 bin adet eser, cak şiddetli bir tepkiyle karşı- Eskişehir’e taşınması gündeme Bir de ne görelim?! Hünkâr,
ka bir ilginç hadise de şuydu: ni gözyaşları içinde şöyle izah roman, hikâye, coğrafya ve se- laşmıştı. Sultan’ın, ayağa fırla- gelmişti. Sultan Reşad, “Hazır odasından cama vurarak bizi
Abdülhamid zamanında, Ya- eder: “Abdülhamid devrinde yahatname koleksiyonu bulu- yıp bağırarak verdiği şu cevap olsunlar kendilerini Bursa’ya çağırmıyor mu? Sabaha kadar
vuz Sultan’ın türbedarı şiddet- binbaşı idim. Anam-babam ve- nuyordu. Tarih, siyaset ve hu- haysiyetli bir Osmanlı lideri- nakletmek icap edecek.” habe- uyumayıp beklediğini anladık.
li geçim darlığı yaşayınca da- fat edince Sadrazamlığa bir di- kuk alanında geniş mâlûmâta ne yakışır muhteşemlikteydi: rini gönderince, Abdülhamid’in Kadının kurtulduğunu, ihsân-ı
yanamayıp sandukaya hiddetle lekçe gönderdim. “Mallarımız sahipti. Osmanlı tarihini deği- “Balkanlarda bize karşı ittifak tepkisi Selanik’tekinden fark- şâhânenin teslim edildiğini ve
vurur ve şunu söyler: “Bir de var, bunların bir bakıcıya ihti- şik kaynaklardan okuyup in- oldu öyle mi? Yunanlılarla Bul- sız olmuştu: “Hiçbirimiz payi- adamın ağlayarak ömür ve dev-
senin evliyâ olduğunu söylü- yacı var; kabul buyurulursa is- celemişti. Roman (polisiye) garların birleşmesi nasıl olur? tahtı terk etmemeliyiz. En kü- letlerine dua ettiğini anlattım.
yorlar! Yıllardır türbeni bek- tifa etmek istiyorum.” dedim. ve seyahatname okumayı çok Çünkü onların birbirlerine düş- çük ferdimize kadar memleketi Bizi ayakta dinledi, sadece bir
lemekteyim; hâlâ yoksulluk Bana doğrudan hünkârdan bir severdi. Kütüphaneciliğimi- manlıkları, hepsinin bize düş- müdafaa ederek ölmeliyiz. Ben “oh” çekti ve sabah namazına
30 Ekim 2008 31
durdu.” Başka bir seferinde de ricilikle” suçlayan İttihatçıları mıştı. Her köyde caminin yanı- portresini yollamakla yetinir- Köprünün üzerinde minareler, ği yakıştıranlar, en azından son
fırıncılar, 30 paraya satılan ek- bile utandırıp takdirlerini ka- na bir de ilkokul yaptırması en ken Sultan Abdülhamid, ensti- kubbeler, kuleler ve savunma bir pişmanlık ve vicdan azabıy-
meğin fiyatına 10 paralık zam zanacak kadar muazzam ye- mühim icraatlarındandı. Yıl- tünün kurulması amacıyla bir amaçlı toplar da yer alacak- la cenazesine koşmuşlar; ha-
yapmak istediklerinde Sultan nilikler gerçekleştirmişti. Za- da ortalama 400 ilkokul açarak heyet oluşturup Fransa’ya gön- tı. Proje bilinmeyen bir sebep- yattayken göstermedikleri in-
onları çağırarak, zammı geri manında yapılan reformlar, ve okul sayısını 9.347’e çıkarta- dermişti. Bununla da kalmayıp le hayata geçirilemedi. Hayret sanlık ve saygıyı, hiç olmazsa
çektirecek şu etkili sözü sarf et- Osmanlı’nın son devrinde gö- rak bir rekor kırmıştı. Aynı şe- Pastör’e 10 bin altın ve birin- verici bir gelişme de, 1891’de ebedî yolculuğunda göstermeyi
mişti: “30 paraya satmaya de- rülen ve hatta Cumhuriyet’e kilde, 250 olan ortaokul sayısı- ci derece Mecidiye Nişanı he- Osmanlı’nın ilk “deniz altından başarmışlardı. Bunlar arasında
vam edin; istediğiniz 10 para- bile temel teşkil edecek çapta nı 900’e, lise sayısını da 109’a diye etmişti. Verem mikrobu- tüp geçit projesi”nin yine onun elini yüzüne kapatıp hıçkırarak
yı ben vereceğim. Ekmeğe zam çıkarmıştı. Osmanlı’nın ilk üni- nu ve ilacını bulan Alman tıpçı devrinde hazırlanmasıydı. Bu ağlayan Talat Paşa’nın hali içler
yapılırsa bütün zarûrî ihti- versitesi “Dârü’l-fünûn” 1901’de Dr. Robert Koch’un kapısını ilk da meçhul bir sebepten ötü- acısıydı ve ibretlik bir manza-
yaçlar pahalılaşır ki, halkımız onun zamanında tedrîsâta baş- çalanlardan biri de yine Abdül- rü gerçekleşmedi. Ancak, dün- raydı. Nihayet, “Gök Sultan”ın
bundan büyük ıstırap çeker.” lamıştı. Açılan öbür gözde okul- hamid Han olmuştu. Koch ile yanın ilk tüp geçidi olan “Manş naşı cenaze namazını müteakip
Abdülhamid’in hayırseverliği lardan bazıları ise şunlardı: Si- Berlin’de görüşmek üzere bir Tüneli”nin yapımından 5 sene “tahtta vefat etmiş hükümdar
din, ırk ve sınıf ayrımı yapmak- yasal Bilgiler Fakültesi’nin heyet teşkil etmiş ve ona birinci sonra, hem de “gerici” denilen gibi” büyük bir merasimle Sul-
sızın toplumun bütün kesimle- çekirdeği Mekteb-i Mülkiye, rütbe Osmanlı nişanı takdim et- Abdülhamid döneminde böyle tan Mahmud’un yanına defne-
rini içine alıyordu. Padişah he- Hukuk Fakültesi’nin temeli mişti. Osmanlı’ya “ilk denizaltı- bir “tüp geçit projesinin” tasar- dilmişti.7
diyesi anlamına gelen “atiyye-i Mekteb-i Hukuk, Ziraat ve Ve- nı” da yine Abdülhamid almıştı: lanması bile başlı başına bir ha-
seniyyeler” bunun en çarpı- teriner Fakültelerinin alt yapı- Avrupa’nın büyük silah tüccarı diseydi.6
Dipnot
cı örneğiydi. Hediyelerin bede- sı Halkalı Ziraat ve Baytar Mek- Basil Zaharoff, Nordenfeldt’ın 1 Orhan Koloğlu, Abdülhamid Gerçeği, İstanbul 1987,
s.430; Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, İstanbul
li büyük ölçüde padişahın kese- tebi, Mühendislik Fakültesi’nin 1885’te G. W. Garrett ile bir- İbretlik Manzaralarla 1984, s.7, 207; Tahsin Paşa, Sultan Abdülhamid,
İstanbul 1990, s.13; İsmail Çolak, Abdülhamid’i
sinden karşılanıyordu. Her kış esası Hendese-i Mülkiye Mekte- likte Stockholm’de inşa ettiği Dolu Vefatı Yeniden Keşfetmek, İstanbul 2007, s.23-25, 29-30.
mevsiminde evini ısıtamayacak bi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin ilk denizaltını Yunanistan’a sa- 2 E. Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.8, Ankara 1988,
s.249-250;Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdül-
durumdaki yoksul aileleri tes- başlangıcı Sanâyi-i Nefîse Mek- tınca bundan tehdit algılayan Abdülhamid Han, vefat günü hamid, İstanbul 1986, s.24-25; Mustafa Armağan,
Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı, İstanbul 2006,
bit ettirir ve kömür dağıttırma- tebi. Cumhuriyet devrinde ye- Abdülhamid, bedeli özel hazi- olan 10 Şubat 1918 sabahı kalk- s.85-87; Çolak, age, s.45-51.
yı asla ihmal etmezdi. Yine her tişen bilginler, eğitimciler, neden karşılanan iki denizaltı mış ve abdest alıp son namazı- 3 İsmet Bozdağ, Sultan Abdülhamid’in Hatıra Defteri,
İstanbul 1986, s.15; Osmanoğlu, age, s.22-33, 209;
tahta çıkış yıldönümünde, bor- büyük/“mucizevî” reformlardı. kumandanlar, siyasiler, mü- (Abdülhamid ve Abdülmecid) nı kılmıştı. Son ana kadar ken- Tahsin Paşa, age, s.212-216, 396; Cemal Kutay,Tür-
kiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, C.11,
cundan hapse düşenleri kur- Mesela, Osmanlı’ya ilk bisikleti, hendis, doktor ve hukukçu- birden sipariş etmekten geri dini kaybetmemiş, vasiyetini s.6299-6301, 6349-6351; Koloğlu, age, s.66-67,
tarmak için şahsi hazinesinden otomobili ve telefonu getiren o lar; daha da önemlisi Türkiye kalmamıştı. Bununla da yetin- bile yapmıştı. Aynı gün akşama 122-123, 139; Armağan, age, s.57-91; Çolak, age,
s.26-29.
para sarf etmeyi de itiyat edin- olmuştu. Yatırımlarını, modern Cumhuriyeti’ni kuran komutan meyen Abdülhamid, demiryo- doğru ruhunu teslim eden “Son 4 Osmanoğlu, age, s.216-218, 230-231; Bozdağ, age,
s.149-155; Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam,
mişti. 1894’deki büyük İstanbul bir imparatorluğa dönüşmenin ve bürokratlar dahi hep onun luna özel önem vererek 1865’te İmparator’un” vasiyeti harfiyen İstanbul 1980, s.142; Çolak, age, s.30-33, 216.
depreminde halkın acısını din- temeli olarak gördüğü alt yapı- kurduğu modern okullardan birkaç yüz kilometre olan de- yerine getirilmişti. Tarihçi Ah- 5 N. Fazıl Kısakürek, Rapor 10, İstanbul 1980, s.90;
Mehmet Genç, Mehmet Mazak, Fotoğraf ve Bel-
dirmek için adeta çırpınmış, bir yı geliştirme ve halkın eğitim yetişmişlerdi. Bu mânâda yöne- miryolunu 5.700’e, 13.750 ki- med Refik’in anlattığına göre, gelerde 1894 Depremi, İstanbul 2000, s.47; Nadir
Özbek, Osmanlı İmparatorluğunda Sosyal Dev-
yardım komisyonu kurdurup, seviyesini artırma istikametin- tim şeklinin alt yapısının oluş- lometre olan karayolunu 20- tabut içinde beyaz kefenler ara- let, İstanbul 2003, s.34-35; Bozdağ, age, s.65-66;
6.500 liralık ilk yardımı da ken- de yoğunlaştırmıştı. Bu uğur- ması, siyasî-bürokratik kad- 25 bine, 28.115 kilometre olan sında, kemikleri sayılan göğ- Armağan, age, s.67-78, 124; Çolak, age, s.35-38.
6 Bozdağ, age, s.85, 200-202; Sultan Abdülhamid, age,
disi yapmıştı.5 da, memleketi demir ve kara ronun yetişmesi ve kullanılan telgraf hattını da 50 bine çıka- sünde ahidnâme duası, yüzün- s.195. Aydın Talay, Eserleri ve Hizmetleriyle Sul-
tan Abdülhamid, İstanbul 1991, s.288, 309, 410;
yolları, telgraf hatlarıyla örme- müesseseler itibariyle “Cumhu- rarak taşrayı ve İslâm coğrafya- de Kâbe örtüsüyle, aksakalıyla Koloğlu, age, s.7-8, 67, 428-429; Armağan, age,
Çağını Aşan Vizyonu ye ve her kademeden okulla do- riyetin”, varlığını Abdülhamid’e sını İstanbul’a bağlamıştı. Asya ve ebediyete kapanmış gözle- s.40-56, 227-353; Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi,
İstanbul 1994, s.251-277; Bayram Kodaman, Ab-
ve Reformları natmaya çalışarak; Osmanlı’yı borçlu olduğunu savunanların ile Avrupa’yı bir “Boğaz Köprü- riyle Hırka-i Saadet Dairesi’nde dülhamid Devri Eğitim Sistemi, Ankara 1988,
s.66-154; Özbek, age, s.166; “Prof. Kemal Karpat
devletlerarası alanda yeniden başında dünyaca ünlü tarihçi- sü” ile birbirine bağlama düşün- yatışı cidden elîm ve ibret veri- İle Tarih, Osmanlı ve II. Abdülhamid Üzerine...”,
Sultan Abdülhamid zan- söz sahibi yapacak yeni nesil- miz Kemal Karpat gelmektedir. cesi de ilk defa 1900’lü yıllarda ciydi. Huşû içinde İlâhî Huzur’a İlim ve Sanat Dergisi, Sayı: 44-45/1997, s.38; Ay-
kut Kazancıgil, Osmanlılarda Bilim ve Teknoloji,
nedilenin tersine yeniliğe ve ler yetiştirme çabasına giriş- yine Abdülhamid tarafından gidiyordu. Cenazesinde, görül- İstanbul 2000, s.286-287; Hayri Mutluçağ,“Boğaziçi
Köprüsünün Yapılması Yolunda İlk Çabalar”, Bel-
gelişime açık “reformist” bir mişti. Fatih’ten sonra eğitim ve Diğer taraftan, Pastör, ku- ortaya atılıp projelendirilmiş- memiş bir kalabalık vardı ve gelerle Türk Tarihi Dergisi, Ocak 1968, Sayı: 4,
padişahtı. Batı’daki ilmî ve tek- kültüre en fazla ehemmiyet ve- duz aşısını 1885’de ilk defa keş- ti. Fernidan Arnoden isimli bir İstanbul böylesi bir kalabalı- s.32-33; Çolak, Okuldan Çanakkale’ye Mahşerin
İrfan Ordusu, İstanbul 2008, Nesil Yay., s.13;Yunan
nolojik gelişmeleri yakından ta- ren padişahtı. Öğretmen yetiş- fettiğinde devlet başkanlarına Fransız mühendise, boğazın ğı görmemişti. Dost-düşman İşgalinin Patronu Zaharoff, İstanbul 2005, s.36-37;
Abdülhamid’i Yeniden Keşfetmek, s.158-168.
kip etmiş ve devletin imkânları tirmeye büyük önem vermiş ve mektup yazıp kuracağı ensti- Sarayburnu-Üsküdar ve Rume- herkes cenazeye iştirak etmiş- 7 Ahmed Refik, Sultan Abdülhamîd-i Sânî’nin Nâşı
çerçevesinde intikal ettirmiş- öğretmen okullarının sayısını tü için yardım talep etmişti. li Hisarı-Kandilli arasında iki ti. Kendisine amansızca muha- Önünde, s.13; İ. Hakkı Uzunçarşılı, “Sultan II.
Abdülhamid’in Hal’i ve Ölümüne Dair Vesikalar”,
ti. Bu konuda, kendisini “ge- artırıp her vilayete yaygınlaştır- Rus Çarı, 2 metre boyundaki ayrı köprü projesi hazırlatmıştı. lefet edenler, her türlü çirkinli- Belleten Dergisi, Sayı: 37-40/1946, s.729; Çolak,
age, s.43-44.
32 Ekim 2008 33