You are on page 1of 145

LINDA KING'E o ki bana getirdi ve geri alacak KIRAYI DEMEYE 45 MILIMETRE bir kizi vardi Duke'n, Lala, drt

yasinda. Duke'n ilk ocuguydu, bir gn onu bir sekilde ldrrler korkusu ile kainmisti ocuk yapmaktan, ama simdi deli oluyordu kiz iin, mest oluyordu. Duke'n aklindan geen herseyi biliyordu kiz, zel bir hat vardi aralarinda sanki. Duke ile Lala spermarketteydiler ve srekli bir seyler sylyorlardi birbirlerine, herseyden konusuyorlardi, kiz ona bildigi herseyi sylyordu; igdsel olarak ok sey biliyordu, Duke ise fazla bir sey bilmiyordu ama bildiklerini ona sylyordu ve ise yariyordu, mutluydular birlikte. "bu ne?" diye sordu Lala. "bu bir hindistan cevizi." "iinde ne var." "st ve kitir seyler." "neden iinde?" "nk iyi hissediyor kendini orada, o stl ve kitir sey kabugun iinde iyi hissediyor kendini, kendi kendine, 'ah, ne kadar iyi hissediyorum kendimi burada!' diyor." "neden iyi hissediyor kendini orada?" "hersey kendini iyi hisseder orada, ben hissederdim." "Hayir, hissetmezdin, arabani sremezdin onun iinde... beni gremezdin, jambonlu yumurta yiyemezdin." "jambonlu yumurta hersey degildir." "nedir hersey?" "bilmiyorum, gnesin ii belki, donmus bir ktle." "GNESIN II...? DONMUS?" "tabii." "donmus olsa neye benzer ki gnesin ii?" "gnes atesten bir top. bilim adamlarinin bana katilacaklarini sanmiyorum, ama bana sorarsan buna benzer." Duke bir avokado aldi.

"hey!" "evet, avokado budur aslinda: donmus gnes, gnesi yer ve iimiz sicacik dolasiriz." "o itigin biralarda da gnes var mi?" "var." "benim iimde var mi?" "tanidigim herkesten daha ok." "bence senin de iinde KOCAMAN BIR GNES var!" "tesekkr ederim, askim." markette dolanip alisverisi tamamladilar. Duke hibir sey semedi. Lala cani ne ekerse koymustu sepete, bir kismini yiyemezdin: balonlar, kalemler, oyuncak bir tabanca, havaya atinca arkasindan parast ailan bir astronot, nasil astronotsa! Lala kasiyer kizdan hoslanmadi, suratini asti zavalli kiza: kepelen-mis, bombos bir yz -bir korku gsterisiydi ve bunun farkinda bile degildi. "merhaba, tatli sey!" dedi kasiyer. Lala cevap vermedi. Duke cevap vermesi iin zorlamadi kizini, demeyi yapip arabaya yrdler. "paramizi aldilar," dedi Lala. "evet." "bu gece ise gidip daha ok para kazanman gerekecek, geceleri ise gitmeni sevmiyorum, annecilik oynamak istiyorum, ben anne olurum, sen de bebek." "peki, ben simdi bebek oldum, tamam mi, annem?" "tamam, bebek, arabayi kullanabilecek misin?" "deneyebilirim." arabaya bindiler ve yola iktilar, sola dnerken gaz pedalini sonuna kadar kklemis orospu ocugunun teki az kalsin kafadan giriyordu onlara. "bebek, neden baskalari arabalari ile bize arpmaya alisiyorlar?" "nk mutsuzlar ve mutsuz insanlar aci vermeyi severler, annem." "mutlu insan yok mu?" "mutluymus gibi yapan ok insan var." "neden?"

"nk utaniyorlar, korkuyorlar, itiraf edecek cesaretleri yok." "sen korkuyor musun?" "ben sadece sana itiraf edebilecek kadar cesurum -o kadar korkuyorum ki, annem, her an lebilecekmisim gibi hissediyorum kendimi." "bebek, bira istiyor musun?" "evet, annem, ama eve gidinceye kadar bekleyelim." Normandie'ye vardiklarinda saga dndler, saga dnerken sana arpmalari daha zordu. "bu gece ise gidecek misin, bebek?" "evet." "neden gece alisiyorsun?" "karanlik oldugu iin. insanlar beni gremez." "insanlarin seni grmesini neden istemiyorsun?" "nk grrlerse beni yakalayip hapse atarlar." "hapis nedir?" "hersey hapistir." "ben hapis DEGILIM!" park edip posetleri eve tasidilar. "anne," dedi Lala, "ok seyler satin aldik! donmus gnesler, astronot, hersey!" anne (Mag'di adi), "iyi," dedi. sonra Duke'e dnd: "lanet olsun, bu gece ise ikma, kt bir his var iimde, ikma, Duke." "iinde kt bir his var, yle mi? ben her ise iktigimda iimde kt bir his var. isin bir parasi, ikmak zorundayim, meteliksiziz, kiz eline her geeni sepete doldurdu, konserve jambondan havyara kadar." "Tanri askina, engelleyemiyor musun ocugu?" "mutlu olmasini istiyorum." "sen demir parmakliklarin ardindayken mutlu olmayacak." "bak, Mag, bu meslekte arada sirada ieri girmek kainilmazdir, bunu kabullenmek zorundasin, ki ben digerlerinden sansliyim, ok yatmadim."

"namusunla alismaya ne dersin?" "yavrucugum, pres makinesinde alismaktansa bu isi yaparim, namuslu is yok zaten, bir sekilde lyorsun, ben kendi yoluma girmisim bir kere -bir tr disi oldugumu farzet, toplumun dislerini ekiyorum, yapmayi bildigim tek sey. artik ok ge. hem sabikalilara nasil muamele ettiklerini bilmiyor musun? ne yaptiklarini bilmiyor musun, syledim sana..." "biliyorum syledigini, ama..." "ama ama ama!" dedi Duke, "lanet olsun, birak da szm bitireyim.!" "bitir o zaman." "Beverly Hills ve Malibu'da oturan o sanayici orospu ocuklari, sabikalilari islah etmekte uzmanlasmis o orospu ocuklari, kle tacirleri hepsi, sartli tahliye kurulu bunu bal gibi biliyor, baskalarini zengin etmek iin kpek gibi alistirirlar insani, seni normal insanin alistiginin kati daha fazla alistirirlar, rnleri maliyetin on katina satarlar ve hersey yasal, kendi yasalarina uygun..." "yzlerce kere dinledim bunlari senden..." "ve simdi bir kere daha dinleyeceksin! hibir sey grmedigimi, hibir sey hissetmedigimi mi saniyorsun? susmami mi istiyorsun? kendi karima bile yakinamayacak miyim? karim degil misin? dzsmyor muyuz? birlikte yasamiyor muyuz? yasamiyor muyuz?" "bu ise giren SENSIN, simdi de agliyorsun." "bir hata ettim, teknik bir hata! gentim; onlarin .iktirici kurallarini anlayamadim..." "simdi de kendini hakli ikarmaya alisiyorsun!" "hey, bunu sevdim! SEVDIM bunu. kk karicigim benim, kancik, kancik! beyaz sarayin basamaklarinda bir kanciktan baska bir sey degilsin, sonuna kadar ailmis ve zihinsel olarak donmus bir kancik..." "ocuk dinliyor, Duke." "iyi. szm bitirecegim, kancik. REHABILITASYON, szck bu. o Beverly Hills .mcik agizlilari o kadar ahlakli ve INSANCIL'dirlar ki. kanlan Mzik Merkezi'nde Mahler dinleyip bagis yaparlar, vergiden muaf. ve L.A. Times tarafindan yilin kadini seilirler, ve KOCALARININ sana ne yaptiklarini biliyor musun? lanet fabrikalarinda kpek muamelesi yaparlar, maasini kesip farki ceplerine atarlar, kimse onlardan hesap sormaz, hersey o kadar acimasiz ki. kimse bunun farkinda degil mi? kimse olanlari GRMYOR MU?" "ben..." "KES SESINI! Mahler, Beethoven, STRAVINSKY! mesaide adamin posasini ikarip parasini vermezler, ve gtn yiyorsa hakkini ara, hemen sartli tahliye memurunu ararlar: 'zgnm, Jensen, ama sana sylemek zorundayim, senin adamin kasadan yirmi bes dolar aldi, yazik, bayagi sevmistik de onu.'" "nasil bir adalet istiyorsun, Duke? ne yapacagimi bilemiyorum artik, srekli sikayet ediyorsun, sarhos

olup bana Dillinger'in gelmis gemis en byk adam oldugunu sylyorsun, salincakli koltugunda salinip, Dilinger diye bagiriyorsun, ben de insanim, beni de dinle..." "Dilinger'i sikiyim! o ld. adalet mi? adalet diye bir sey yok Amerika'da, sadece bir tr adalet var. Kennedy'lere sor, lmslere sor, kime sorarsan sor!" Duke salincakli koltugundan kalkti, dolaba gitti, elini Noel sslemeleri ile dolu kutunun altina soktu ve silahi ikardi. 45 milimetre. "iste bu. bu. Amerika'nin bildigi tek adalet bu. sadece bundan anliyor insanlar." salladi lanet seyi havada. Lala astronotla oynuyordu, parast ailmasi gerektigi gibi ailmiyordu, buyrun iste: bir sahtekarlik daha. l-gzl marti gibi. yazmayan tkenmez gibi. kesik hatta Baba diye haykiran Isa gibi. "su silahi yerine koy," dedi Mag. "ben alisirim, izin ver de bir is bulayim." "SEN! ka kere duydum ben bunu? senin yapmayi bildigin tek sey dzsmek, ve yataga uzanip ikolata atistirarak dergi okumak." "byle konusma, Duke, yalvaririm -SEVIYORUM seni. gerekten seviyorum." birden kendini yorgun hissetti Duke. "tamam, tamam, su posetleri bosalt bari. ise ikmadan yiyecek bir sey hazirla bana." Duke silahi dolaba koydu, oturdu ve bir sigara yakti. "Duke," dedi Lala, "sana Duke dememi mi istersin, yoksa Baba mi?" "nasil istersen, tatlim, iinden nasil gelirse." "hindistan cevizinin stnde neden killar var?" "Tanrim, bilmiyorum, hayalarimda neden killar var?" elinde bir kutu bezelye konservesi ile Mag ikti mutfaktan, "ocugumla bu sekilde konusmana izin vermem." "ocugun mu? agzina bak sunun, tipki benim agzim, gzlerine bak. benim gzlerim, ruhu benim ruhum, ocugummus -senin yarigindan iktigi, senin memelerini emdigi iin mi senin oluyor? kimsenin ocugu degil o. kendinin ocugu." "ocugun yaninda bu sekilde konusmamanda israrliyim!" dedi Mag. "israrlisin... israrlisin..." "evet, yle!" dedi Mag konserve kutusunu avucunun ortasina koyup havaya kaldirarak. "Israrliyim!" "yemin ediyorum, su konserve kutusunu gzmn nnden yok etmezsen o bezelyeleri tek tek G.TNE SOKACAGIM!" Mag bezelyelerle mutfaga dnd, mutfakta kaldi. Duke ceketini almak iin dolaba gitti, kk kizinin yanagina bir veda pcg kondurdu, ekim gnesinden, yemyesil bir vadide kosan 6 attan daha sicakti, yle geirdi iinden, karni dgmlendi, kendini disari atti, ama kapiyi usulca kapatti. Mag mutfaktan ikti. "Duke gitti," dedi kiz. "evet, biliyorum." "uykum geldi anne. bana kitap oku." kanepeye oturdular. "Duke geri gelecek mi, anne?" "evet. gelecek orospu ocugu." "orospu ocugu nedir?" "Duke'dur. seviyorum onu." "orospu ocugunu mu seviyorsun?" "evet," diye gld Mag. "gel bi tanem, kucagima gel."

sarildi kiza, "simsicaksin, sicak rek gibi!" "REK DEGILIM BEN! sensin REK!" "dolunay bu gece. fazla aydinlik, fazla aydinlik, korkuyorum, tanrim, seviyorum adami, seviyorum." Mag kolinin iinde duran ocuk kitaplarindan birini aldi. "anne, hindistan cevizinin stnde neden killar var?" "hindistan cevizinin stndeki killari mi soruyorsun?" "evet." "dur kendime bir kahve koyayim, su kaynadi, duyuyorum." "tamam." Mag mutfaga gitti, Lala kanepede bekledi. Duke o esnada Hollywood-Normandie kavsaginda bir iki dkkaninin kapisinda durmus, iinden, lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun... diye geiriyordu. kt bir duygu vardi iinde, pis bir koku aliyordu, arka tarafta bir delikten ierisini gzetleyen silahli biri olabilirdi. Louie'yi yle hakla-mislardi. lunaparktaki alidan kazlar gibi parampara etmislerdi, yasal cinayet, dnyanin tamami yasal cinayet bokunun iinde yzyordu. tuhaf bir sey vardi o dkkanda, bu gece kk bir bar belki, ibnelerin takildigi barlardan biri. kolay, kira parasi iksin yeter. cesaretimi yitiriyorum, diye geirdi iinden, bir sonraki adim evde oturup Shostakovitch dinlemek. 61 model siyah Ford'a dnd. ve kuzeye srd. 3 blok. 4 blok. 6 blok. 12 blok srd lanet dnyanin kuzeyine, Mag ocugu kucagina alip kitaptan okumaya baslarken. ORMANDA HAYAT... "sansar ve kuzenleri, vizon ile zerdeva esnek, hizli ve vahsi yaratiklardir, etoburdurlar ve birbirleri ile srekli ve kanli bir rekabet..." sonra gzel ocuk uyudu ve dolunaydi. BIR NUMARALI HALK DSMANI ILE HCRE ORTAKLIGI Philadelphia'da Brahms dinliyordum, yil 1942. kk bir pikabim vardi. Brahms'in ikinci senfonisi, yalniz yasiyordum o siralar, bir sise porto sarabini yavas yavas yudumluyor, ucuz bir puro iiyordum, kk, temiz bir odaydi, kapi alindi, biri bana Nobel ya da Pulitzer d-l'n vermeye geldi herhalde, diye geirdim iimden, kyl grnml iki aptal adam. Bukowski?

evet. kimlik gsterdiler. F.B.I. bizimle gel. ceketini giysen iyi edersin, bir sre iin misafirimiz olacaksin. ne yaptigimi bilmiyordum, sormadim, hersey yitirilmisti nasil olsa. biri Brahms'i kapatti, asagi inip sokaga iktik, btn baslar pencerelerden disari ikmisti haberleri varmis gibi. sonra o her zamanki kadin sesi: iste akorkun adam! yakalamislar! kadinlar beni pek sevmez. ne yapmis olabilecegimi dsnp duruyordum, aklima gelen tek 12 sey sarhosken birini ldrdgmd. ama F.B.I'in devreye girmis olmasini anlayamiyordum. ellerini dizlerinin stne koy, orada kalsinlar! nde iki kisi, arkada iki kisiydiler, birini ldrms olduguma karar verdim, nemli birini. bir sre yol aldik, unuttum ve burnumu kasimak iin elimi kaldirdim. INDIR ELINI!! broya vardigimizda ajanlardan biri drt duvara dizilmis fotograflari isaret etti. fotograflari gryor musun? diye sordu ciddiyetle. fotograflara baktim, gzelce erevelenmislerdi ama bana bir sey ifade etmediler. evet, fotograflari gryorum, dedim ona. bunlar F.B.I'in hizmetinde lms insanlar. ne dememi bekledigini bilmedigim iin bir sey demedim. beni baska bir odaya gtrdler, masanin arkasinda bir adam oturuyordu. JOHN AMCAN NEREDE? diye bagirdi bana. ne? dedim. JOHN AMCAN NEREDE? ne demek istedigini anlamiyordum. bir an iin sarhosken insan ldrmek amaci ile kullandigim gizli bir silahtan sz ettigini dsndm, asabiydim, olanlari kavramakla glk ekiyordum. JOHN BUKOWSKI'YI KASTEDIYORUM!

ha, o ld. hay Allah, demek bu yzden onu bulamiyoruz! portakal-sari bir hcreye kapattilar beni. bir cumartesi aksamsty-d. hcremin penceresinden disarda yryen insanlari grebiliyordum, ne kadar sansliydilar! sokagin karsi tarafinda bir plaki vardi, kolonlardan bana dogru mzik yayini yapiyorlardi, hersey o kadar zgr ve rahat grnyordu ki disarda. ne yapmis olabilecegimi dsnp duruyordum, aglamak istiyor ama aglayamiyordum. hzn verici, hastalikli bir durum, hastalikli h/.n, kendini daha kt hissedememe durumu, biliyorsunuz sanirim, arada sirada herkesin kapildigi bir his. ben biraz fazla kapiliyorum, ok fazla. 13 Moyamensing Cezaevi eski bir satoyu andiriyordu, iki byk tahta kapi beni ieri almak zere aildi, bir hendekten gememis olmamiz beni sasirtmisti. muhasebeci kilikli sisman bir adamla ayni hcreye koydular beni. adim Courtney Taylor, dedi. bir numarali halk dsmaniyim. neden buradasin? diye sordu. (hcreye girmeden nce sordugum iin artik cevabi biliyordum.) asker kaagiyim. burada iki seye tahamml edemeyiz: asker kaaklarina ve teshirci-lere. hirsizlar arasinda seref, ha? lkeyi gl tutun ki soyabilesiniz. biz yine de asker kaaklarindan hoslanmayiz. aslinda susuzum, tasindim, askerlik subesine yeni adresimi bildirmeyi unutmusum, postaneye bildirmistim ama. bu kasabadayken St. Louis'den askeri muayene iin basvurmami syleyen bir mektup aldim, onlara St. Louis'ye gidemeyecegimi, beni burada muayene etmelerini yazdim, beni tutuklayip buraya getirdiler, anlamiyorum: askerden kamak isteseydim onlara adresimi bildirmezdim. senin gibiler hep susuzdurlar, masal anlatma. ranzama uzandim. gardiyanin teki geldi. KALDIR KIINI O YATAKTAN! diye bagirdi bana. kaldirdim asker kaagi kiimi yataktan. kendini ldrmeyi dsnyor musun? diye sordu Taylor bana. evet, dedim.

su ampul tutan kabloyu asagi ek. kovaya su doldurup ayagini iine sok. ampul ikarip parmagini duya sok. iktin buradan. uzun sre baktim o kabloya. tesekkr ederim, Taylor, ok yardim seversin. isiklar sndgnde yatagima yattim ve saldirdilar, tahtakurulari, ne lan bu? diye bagirdim, tahtakurusu, dedi Taylor. bahse girerim ki benim yatagimda seninkinden daha ok tahtakurusu var. nesine? 14 on sent? on sent. tahtakurularimi yakalayip ldrmeye basladim, l tahtakurularini kk tahta sehpanin stne koyuyordum. sonunda zaman dedik, tahtakurularimizi alip hcrenin kapisina gittik, orasi aydinlikti, saydik, ben de 13 vardi, onda 18. on senti verdim, daha sonra kendininkileri ikiye blp uzattigini grenecektim, sahtekarlik yapmisti, gerek bir profesyonel, orospu ocugu. avluda zarim tuttu, her gn kazaniyor, zengin oluyordum, mapus zengini, gnde on bes-yirmi dolar para kazaniyordum, barbut oynamak kurallara aykiriydi, kuleden makineliyi stmze dogrultup, DAGI-LIN! diye bagirirlardi, ama oynamanin bir yolunu bulurduk mutlaka, teshircilerden biri sokmustu zarlari ieri, gerekten hoslanmadigim biriydi bu teshirci, aslina bakarsan hibirinden hoslanmiyordum, hepsinin eneleri kk, gzleri sulu, kilari dardi. 10/1 erkek, onlarin suu degildi herhalde, ama onlara bakmaktan hoslanmiyordum, bu herif her oyundan sonra yanima geliyordu, sansin aik, iyi para gtryorsun, kardesini de gr. o nazik eline birka sent birakirdim, kn yasinda bir kiza gsterme hayalleri kurarak uzaklasirdi yilan, zor tutuyordum kendimi agzina bir tane akmamak iin, ama birine vurursaniz hcre cezasina aptiriliyordunuz, hcrede insan bunalima giriyordu, verdikleri su ve ekmek daha da ktyd, oradan ikanlari gryordum, bir ay sryordu eski hallerine dnmeleri, ama hepimiz kafayi yemistik zaten, ben yemistim, fazla ykleniyordum teshirciye. gzmn nnde olmadigi zaman mantik yrtebiliyordum. zengindim, isiklar sndkten sonra asi nefis yemeklerle asagi geliyordu, byk porsiyonlar, dondurma, kek, turta, kahve. Taylor asiya on bes sentten fazla vermememi syledi, limit on bes. asi fisiltiyla tesekkr edip ertesi gn gelmesini isteyip istemedigimi sorardi. tabii, tabii, derdim. basgardiyanin yedigi yemeklerden yiyiyorduk ve basgardiyan midesine dsknd anlasilan, mahkmlar aliktan lrken ben ve Taylor 9 aylik hamile iki kadin gibi dolaniyorduk ortalikta. iyi asidir, dedi Taylor, iki lesi var. nce birini ldrms, cezasini yatmis, ikar ikmaz digerini ldrms, firar etmezse hayatinin sonuna kadar burada, geen gece bir denizciye tecavz etti. ikiye yardi de15

nizciyi. bir hafta yryemedi zavalli. sevdim asiyi, dedim, iyi birine benziyor. iyidir, diye onayladi Taylor. gardiyana tahtakurularindan sikayet edip duruyorduk, o da bize, NERDE OLDUGUNUZU SANIYORSUNUZ? OTELDE MI? TAH-TAKURULARINI BURAYA GETIREN SIZLERSINIZ! diye bagiriyordu. aliniyorduk tabii ki. gardiyanlar ktyd, gardiyanlar aptaldi, gardiyanlar korkuyorlardi, aciyordum onlara. sonunda Taylor ile beni ayri hcrelere koyup hcreyi ilaladilar. avluda Taylor'a rastladim. gen bir ocugun yanina verdiler beni, dedi Taylor, aylagin teki, dnyadan haberi yok. korkun. benim sansima Ingilizce bilmeyen, btn gn oturaginda oturup, TARA BUBA YER, TARA BUBA BOK YER! diyen bir ihtiyar dst, bozuk plak gibiydi, hayati zmst: ye ve si. memleketinin efsane kahramanlarindan birinden bahsediyordu sanirim, kim bilir, Taras Bulba, belki de? bilmiyorum, avluya ilk ikisimda ihtiyar arsafimi yirtip amasir ipi yapti; oraplarini ve donlarini asmisti lanet seye, hcreye girdigimde hersey stme damlayip durdu, hi ikmiyordu hcreden ihtiyar, dusa bile. su islememisti sylediklerine gre, orada kalmak istiyordu ve ona izin veriyorlardi, iyilik severlik mi? kizdim ona, nk yn battaniye cildimi tahris eder. ok hassastir cildim. seni yasli osuruk, diye bagirdim ona, bir kisi ldrdm, aklini basina toplamazsan ikinci olacaksin! ama oturaginda oturup bana glmeyi ve TARA BUBA YER, TARA BUBA BOK YER, demeyi srdrd. pes ettim, ama bir kez bile yerleri silmek zorunda kalmadim, evi her zaman islak ve pirilpinldi. Amerika'nin en temiz hcresiydi bizimki, dnyanin, ve geceleri o ilave yemege bayiliyordu, parmaklarini yiyi-yordu. F.B.I askerden bilerek kamadigima karar verdi ve beni askerlik subesine sevk ettiler, saglik kontrolnden geirdiler, saglam iktim, sonra psikiyatri grmeye gittim. savasa inaniyor musun? diye sordu. 16 hayir. savasmaya hazir misin? evet.

(siperden ikip vuruluncaya kadar dsman atesine dogru yrmek gibi ilginca bir fikir vardi kafamda.) uzun sre bir sey sylemeden nndeki kagida bir seyler yazdi, sonra basini kaldirdi. bu arada, arsamba gn doktorlarin, avukatlarin ve yazarlarin davetli oldugu bir parti veriyoruz, seni davet etmek istiyorum, gelir misin? hayir. pekala, dedi. gitmek zorunda degilsin. nereye? savasa. baktim ona sadece. anlayacagimizi sanmamistin, degil mi? hayir. bu kagidi yan masadaki adama ver. uzun bir yryst, kagit atasla kartima tutturulmustu, kenarindan kaldirip bir gz attim: "...ifadesiz yznn arkasinda asiri bir hassasiyet gizli..." kiimla glerim, diye geirdim iimden, tanri askina!: hassas: ben. bu da Moyamensing'in sonu oldu. iste, savasi byle kazandim. ZIRVEDEN NOTLAR I Yeni gelenlere mutlaka gvercin boku temizletirlerdi ve gvercin boku temizlerken gvercinler gelir, saina, yzne, elbiselerine biraz daha siarlardi. Sabun filan vermezlerdi -sadece su ve fira, zor ikardi boklar. Daha sonra saati sentten atlyeye yollarlardi, ama yeni gelmissen nce gvercin boku temizlerdin. Blaine'in aklina parlak bir fikir geldiginde ben de yanindaydim. Uamayan bir gvercin grmst ksede. "Dinle," dedi Blaine, "kuslarin birbirleriyle konustuklarini biliyorum. Bu kusa digerlerine anlatabilecegi bir sey yapalim. Onu halledip atiya firlatalim ki digerlerine basina geleni anlatsin." "Tamam," dedim. Blaine gidip kusu yakaladi. Kk, kahverengi bir jilet vardi elinde. Etrafina bakindi. Avlunun glgeli bir ksesindeydik. Sicak bir gn oldugu iin mahkumlar orada toplanmislardi. "Iinizde bu ameliyatta bana asistanlik yapacak biri var mi beyler?" diye sordu Blaine. Cevap alamadi.

Blaine kusun bacaklarindan birini kesmeye basladi. Gl erkekler 18 baslarini evirdiler. Kusa yakin duran birkainin ellerini sakaklarina bastirip bakmamaya alistiklarini fark ettim. "Neyiniz var sizin?" diye bagirdim onlara. "Kuslarin saimiza gzmze simalarindan biktik! Bu kusu halledip dama firlatacagiz, basina gelenleri digerlerine anlatacak. 'Bu orospu ocuklarinin sakalari yok! Onlardan uzak durun!' diyecek. Bu gvercin sayesinde br gvercinler stmze simaktan vazgeecekler." Blaine kusu dama firlatti. Ise yarayip yaramadigini hatirlamiyorum simdi. Ama yerleri silerken iki kesik kus bacagina rastladigimi hatirliyorum. ok tuhaf grnyorlardi tek baslarina. Boklarla birlikte onlari da sprdm. II Koguslar tika basa doluydu, birka kez irki ayaklanmalar olmustu. Ama gardiyanlar sadistti. Blaine'i benim kogusumdan alip zencilerin kogusuna koydular. Blaine kogusa girdiginde zencilerden biri, "Bu benim oglanim! Evet, bu adam benim oglanim olacak! Aslinda hepimiz istifade edebiliriz! Kendin soyunur musun yavrum, yoksa yardim edeyim mi?" demisti. Blaine soyunup yere uzanmisti. Zenciler etrafinda dnmeye baslamislardi. "Tanrim! mrmde bu kadar IRKIN bir ki deligi grmedim!" "Kaldiramiyorum Boyer, inan bana km kalkmiyor!" "rk domatesi andiriyor!" Hepsi uzaklasmis, Blaine ayaga kalkip giyinmisti. Bana avluda anlatti. "Sansim varmis. Beni paralayacaklardi," dedi. "Igren ki deligine skret," dedim. III Sears vardi bir de. Sears'i de zenci dolu bir kogusa koydular; Sears etrafina bakinip ilerinden en irisini seti ve onunla dvst. Adam ranzasinda kestiriyordu. Sears havaya sirayip iki dizi ile adamin gg19 sne kt. Dvstler. Sears adami marizledi. Digerleri seyretmekle yetindiler. Hibir seyi umursamazdi Sears. Avluda bacaklarinin zerine -melmis izmarit iiyordu. Zencilerden birine bakti. Glmsedi. Dumani fledi. "Benim nereden oldugumu biliyor musun?" diye sordu zenciye.

Zenci cevap vermedi. "Two Rivers, Mississippi," dedi Sears, izmaritten bir duman ekti, iinde tuttu, sonra dumani salip glmsedi. "Severdin oralari." Sonra izmariti firlatip kalkti, avlunun karsi tarafina dogru yrd. IV Beyazlara da takmisti Sears. Sai tuhafti, kafatasina yapisikmis gibi, arada sirada havaya dikilirdi. Kirli bir kizildi sainin rengi. Yanaginda biak yarasi vardi ve gzleri yuvarlakti, yusyuvarlak. Ned Lincoln 19'unda gsteriyordu ama 22 yasindaydi -agzi aik, kamburca ve sol gznde yarim perde. Ilk gnnde Sears onu avluda gzne kestirdi. "HEY, SEN!" diye bagirdi Ned'e. ocuk dnp ona bakti. Sears isaret parmagini ona dogrulttu. "SEN! HARCAYACAGIM LAN SENI! HAZIRLIKLI OL, YARIN ISINI BITIRECEGIM! BITTIN OGLUM SEN!" Ned Lincoln, Sears'in ne demek istedigini anlamamisti, ylece durdu. Sears herseyi unutmus gibi baska bir mahkumla sohbet etmeye basladi. Unutmadigini biliyorduk ama. Tarzi byleydi. Aiklamasini yapmisti, o kadar. ocukla ayni kogusta kalan mahkumlardan biri o gece onunla konustu. "Hazirlikli ol, evlat. Sakasi yoktur orospu ocugunun. Kendine bir sey tedarik et." "Ne gibi?" Musluk kutbunu skp iindeki demiri asfalta srterek kendine bir sis yapabilirsin. Ya da iki dolara ok iyi bir sis satabilirim sana." 20 ocuk sisi satin aldi ama ertesi gn avluya ikmadi. "Korkuyor kk bok," dedi Sears. "Onun yerinde olsam ben de korkardim," dedim. "Sen avluya ikardin," dedi Sears. "ikmazdim," dedim. "ikardin," dedi. "Haklisin, ikardim," dedim. Sears ertesi gn dusta solugunu kesti ocugun. Kimse bir sey grmedi, sabunlu su ile birlikte akan taze kanin disinda. V Bazi insanlar pes etmez. ukur bile onlari yola getiremez. Joe Statz da onlardan biriydi. Srekli ukurdaydi. Gardiyanin rnek kt oyuncusuydu. Joe'yu yola getirebilse digerlerini daha iyi kontrol edecekti.

Bir gn gardiyan iki adamini yanina alip ukurun kapagini ati ve melerek bagirdi: "JOE! YETTI MI, JOE? IKMAK ISTIYOR MUSUN? UZUN SRE UGRAMAYACAGIM BURAYA, ONA GRE!" Cevap gelmedi. "JOE! BENI DUYUYOR MUSUN, JOE?" "Evet, duyuyorum." "CEVABIN NE?" Joe is ve bok dolu kovayi kaptigi gibi gardiyanin yzne firlatti. Gardiyanin adamlari ukurun kapagini kapattilar. Bildigim kadari ile hl orada Joe, canli ya da l. Gardiyana yaptigi mahkmlar arasinda yayildi. Dsnrdk Joe'yu, zellikle geceleri. VI Disari iktigimda bir sre bekleyecegim, diye dsnrdm, sonra dnp disardan bakacagim buraya ve ierde olup bitenleri ok iyi biliyor olacagim ve o duvarlara uzun uzun bakip bir daha buraya dsmemeye yemin edecegim. 21 Ama iktiktan sonra hi gitmedim oraya. Hi bakmadim disardan. Kt bir kadindan farksizdi. Dnmenin yarari yoktu. Grmek bile istemiyordun. Ama ondan sz edebilirdiniz. Ben de bugn yle yaptim. Kolay gelsin arkadasim sana, ierde ya da disarda. HOLLYWOOD'UN HEMEN BATISINDA DELILER KOGUSU Kapi alindi gibi geldi bana, saate baktim -glenin bir buuguydu henz. Tanrim, eski roblarimdan birini geirdim stme ( her zaman iplak yatarim, pijama samalik bana sorarsaniz) ve kapinin yanindaki kirik pencereyi atim. "Evet?" dedim. atlak Jimmy'ydi gelen. "Uyuyor muydun?", "Evet, ya sen?", "Hayir, ben kapiyi aliyordum.", "Girsene." Bisikletle gelmisti. Ve yeni bir Panama sapka vardi basinda. "Yeni Panama sapkami nasil buldun? ok yakisikli olmamis miyim?", "Hayir." Kanepeme oturdu ve koltugumun arkasindaki boy aynasinda sapkasi ile oynayarak kendini seyretti. Iki kahverengi kesekagidi getirmisti yaninda. Birinin iinde her zamanki ucuz porto sarabindan bir sise vardi. Digerinin muhteviyatini sehpaya bosaltti -biaklar, atallar, kasiklar, minik bebekler, metal bir kus (aik mavi, gagasi kirik ve boyasi dklms) ve daha bir alay p. onlari -hepsi alintiydi- Sunset ve Hollywood Bulvari'ndaki ucuz hipi butiklerine ve eskici dkkanlarina satiyordu, benim oturdugum semtte, hepimizin oturdugu semtte, o civarda oturuyorduk -kirik dkk avlularda, lavanaralarinda, garajlarda yasiyor ya da geici dostlarimizin dsemelerinde yatiyorduk. 23 Bu arada atlak Jimmy kendini ressam saniyordu, ama ben resimlerinin ok kt oldugunu dsnyordum ve bunu ona sylemistim. O da bana benim resimlerimi ok kt buldugunu sylemisti.

Ikimiz de hakli olabilirdik. Ama atlak Jimmy'nin durumu gerekten vahimdi. Gzleri, kulaklari ve burnu olumsuzdu. Sol ve sag kulak tikanik; burun mukozasi iltihapli. atlak Jimmy bu dkkanlara satmak zere ne alacagini ok iyi bilirdi. Mkemmel bir kk hirsizdi. Ama solunum sistemi: sol ve sag akcigerlerin st kisimlarinda hirilti ve tikaniklik. Sigara imedigi zaman ya cigaralik sariyordu ya da sarap iiyordu. Sistol 112, Diyastol 78, nabiz 34. Kadinlarla basariliydi, ama hemoglobini ok dskt; yzde 73, hayir 72. Hepimiz gibi, itigi zaman yemek yemeyi sevmiyordu ve ok iiyordu. atlak Jimmy aynanin karsisinda Panama sapkasi ile oynamaya devam ediyor, kk ve korkun sesler ikariyordu. Glmsedi kendine. Disleri rk, dis etleri iltihapliydi. Sonra o aptal Panama sapkasinin altinda siseden bir firt ekti ve benim gidip kendime iki bira almama neden oldu. Dndgmde bana, "Adimi 'Deli Jimmy'den 'atlak Jimmy'ye degistirmissin. Haklisin -'atlak Jimmy' ok daha gzel," dedi. "Ama sen gerekten atlaksin, biliyorsun degil mi?" "Koluna o iki koca deligi nasil atin?" diye sordu atlak Jimmy. "Et oldugu gibi yanmis. Neredeyse kemigin grnecek." "Kafam iyiydi, yatakta D.H.Lawrence'in Kanguru'sunu okuyordum. Kolum lambanin kablosuna dolandi, lamba koluma dst. Lanet seyi stmden atana kadar ampul canima okudu. Yz vatlik General Elektrik." "Doktora gittin mi?" "Doktorum bana kizgin. Ona ne zaman gitsem koltuga oturup kendime teshis koyuyor, tedavi neriyor, hemsiresine cretini deyip ikiyorum. Kafami bozuyor. Bana Nazi gnlerini anlatmayi seviyor. Fransiz'lara esir dsms. Nazi esirleri bir yk vagonuna doldurmuslar, esir kampina gidinceye kadar yol kenarinda toplanan Fransizlar bunlara aklina ne gelirse firlatmislar." "Bak!" dedi atlak Jimmy sehpayi gstererek. "Su gms atallara bak! Hakiki antika!" 24 Bir atal tutusturdu elime. "Bir bak su atala!" Baktim. "Ya," dedi, "robunun ailmasina engel olamaz misin?" atali sehpanin stne firlattim. "Ne var, kamis grmedin mi hayatinda?" "Beni rahatsiz eden .asaklarin! yle iri ve killilar ki! Korkun!!" Aik biraktim robumu. Emir almayi sevmem. O aptal Panama sapka ile oynayip duruyordu ve arpintisi MCBur-ney Esigi'nin stndeydi. Karacigeri

elle muayeneye hassasti ayrica. Dalak olumsuz. Herseyi olumsuz ve arpinti. Lanet mesanesi bile sorunluydu. "Telefonunu kullanabilir miyim, moruk?" diye sordu atlak Jimmy. "Sehirii mi?" "Sehirii." "Yanlislik olmasin. Geen gece drt kisiyi ldryordum az kalsin. Arabamla kovaladim hergeleleri, kentin altini stne getirdik. Sonunda kenara ektiler. Arkalarinda durup motoru sndrdm. Arabadan hisimla firladigimda gazladilar. Iime oturdu. Arabayi alistirip yola iktigimda gzden kaybolmuslardi." "Sehirlerarasi telefon mu ettiler?" "Hayir, kim olduklarini bilmiyorum. Baska bir mesele." "Bu sehirii." "Et yleyse, birader." Ilk birami bitirip siseyi odanin ortasindaki tabut byklgndeki tahta sandigin iine vurup paraladim. Ev sahibi bana haftada iki p bidonu veriyordu, ama siselerle bas etmenin tek yolu onlari kirmakti. Benden baska iki bidonluk kiraci yoktu sokakta, ama dedikleri gibi, herkesin kendine gre stn oldugu bir sey vardir. Kk bir sorun: yalin ayak dolasmayi severim, sise kiriklari bazen sandigin iinden haliya siriyor ve ben onlari yerden ayaklarimin tabanlari ile topluyorum. Zavalli, yasli bir kadin bekleme odasinda kanserden lrken her hafta ayak tabanlarimdan cam paralan ayiklamak doktorumu fkelendirdigi iin byk paralan kendim ikarmayi grendim, kkleri ise kendi hallerine biraktim. Tabii, kafan iyi degilse onlari girdikleri an hissediyor, hemen ikariyordun. Bu en gzelidir. 25 Kan fiskiriyor ve hafif bir kahramanlik duygusuna kapiliyordun -yani ben kapiliyordum. atlak Jimmy tuhaf tuhaf elindeki ahizeye bakiyordu. "Amiyor." "Kapat yleyse, hiyar!" "aliyor ama amiyor." "Ve sana son bir kez daha kapatmani sylyorum!" Kapatti. " -Dn gece hatunun teki yzme oturdu. Sonunda yanaklarinin arasindan bir gz attigimda gnes dogmak zereydi. Dilim ortadan yarildi sanki, atal dilli gibi hissediyorum kendimi." "Byk ikramiyeyi vurmak gibi bir sey olurdu." "Evet. Ayni anda iki yarik birden yalayabilirdim."

"Tabii. Ve Kazanova mezarinda siardi." Panama sapkasi ile oynadi. Rektuma gelince; basur baslangici, rek-tal sfinkter fazlasi ile siki. Panama'li ocuk. Prostatta byme ve elle muayeneye hassasiyet. Sonra yerinden firlayip ayni numarayi bir kez daha evirdi dangalak. Panama'si ile oynadi. "Srekli aliyor," dedi. Oturdu karsima, telefonun zilini dinleyerek, iskelet ve kas yapisi berbat -yani kt durus (kifosis). 5 S'de fitik olasiligi. Panama'si ile oynadi. "Telefonu amiyor." "Amaz tabii, dzsyor" "Tabii. Srekli aliyor." Yanina gidip telefonu kapattim. Sonra, "Agzina siayim!" diye bagirdim. "N'oldu, moruk?" "Cam! Yerler cam dolu!" Tek ayagimin stnde durup br ayagimin topugundan cam parasini ikardim. Harikaydi. Sivilce sikmaya bes ekerdi. Aninda kan fiskirdi. Koltuguma dnp firalarimi temizlemek iin kullandigim eski bezi kanli topuguma sardim. "O bez kirli," dedi atlak Jimmy. "Kirli olan senin beynin," dedim ona. "Ltfen! Robunu kapat." "Iste," dedim, "grdn m? " 26 "Gryordum zaten. Kapatmani o yzden istedim." "Tamam, lan, tamam." Istemeye istemeye rttm ,asaklarimi. Gece vakti herkes .asaklari-ni sergileyebilir. Ama glenin ikisinde .asak ister. "Dinle," dedi atlak Jimmy, "geen gece Westwood Village'da bir ekip otosunun stne isedigini biliyor musun?"

"Polisler neredeydi?" "Elli metre tede bir meseleyi halletmeye alisiyorlardi." "Birbirlerini dzyorlardi muhtemelen." "Olabilir. Ama o da yetmedi sana. Dnp ayni arabanin stne bir daha isedin." Zavalli Jimmy. Gerekten berbat durumdaydi, l, 5 ve 6 S'de (boyun) kirelenme. Ayrica sag kasikta fitik. Ve karsima gemis ekip otosuna isedigim iin sikayet ediyordu. "Pekala, Jimmy, kendini bir bok saniyorsun, yle mi? Kk alintilarla dolu kesekagitlarinla stelik. Ben sana bir sey syleyeyim!" "Ne?" diye sordu aynaya bakip Panama ile bir kez daha oynayarak. Sonra saraptan bir firt aldi. "Mahkeme tarafindan araniyorsun! Hatirlamazsin ama Mary'nin kaburgalarin kirmis, iki gn sonra da dnp yzn dagitmistin." "MAHKEME MI? MAHKEME? hayir, moruk, gerekten MAHKEMEYI kast etmis olamazsin?" Ikinci bira sisemi odanin ortasindaki devasa sandigin iine arpip kirdim. "Evet, yavrucugum, gerekten kafayi yemissin sen. Yardima ihtiyacin var. Mary aleyhine messir fiil davasi ati..." "Messir ne, moruk?" Gidip kendime iki bira daha aldim. "Dinle, gt herif, bal gibi biliyorsun messirin ne oldugunu. Btn hayatini bisiklete binerek geilmedin herhalde!" Baktim ona. Cildi kuru ve yorgundu. Ayrica sol kalasinda bir ur oldugunu biliyordum. "Ama bu MAHKEME isini anlayamiyorum! Ne anlama geliyor? Kabul ediyorum, kk bir tartisma geti aramizda. Ben de George'un ldeki barakasina gittim. Otuz gn araliksiz porto sarabi itik. Dndgmde BAGIRDI bana! Grmeliydin onu! Ona zarar vermek degildi niyetim. Iri kiini ve memelerini tekmeledim biraz, hepsi bu..." 27 "Senden korkuyor, Jimmy. Hasta bir adamsin. ok iyi inceledim seni. Biliyorsun otuzbir ekmedigimde ya da ayik oldugumda kitap okurum, her tr kitap. Sen kafayi yemissin, dostum." "Ama mz ne kadar yakindik bir zamanlar. Bir ara seni dzmek bile istemis, bana sevgisinden dzmemisti. Bunu bana kendi syledi." "Ama, Jimmy, bu syledigin o zamandi. Bazi seylerin zamanla nasil degisebileceklerini bilmiyorsun. Mary ok iyi bir insandir. Mary..." "Allah askina! Robunu kapat! LTFEN!"

"Hay allah! Afedersin." Zavalli Jimmy. reme sistemi -sol sperm kanali tikali, sag tarafta doku yapismasi. Muhtemelen gemiste geirilmis bir hastaligin sonucu. "Anna'yi arayacagim," dedi. "Anna, Mary'nin en iyi arkadasi. O bilir. Mary beni neden mahkemeye vermek istesin?" "Ara yleyse, moruk." Jimmy aynada Panama'sini dzeltti ve aradi. "Anna. Jimmy. Ne? Hayir, olamaz! Biraz nce Hank syledi. Dinle, bu tr oyunlar oynamam ben. Ne? Hayir, kaburgalarim kirmadim. Iri kiini ve memelerini tekmeledim sadece. Ne yani, gerekten mahkemeye mi gitmek gerekiyor? Gitmem. Jerome'a giderim, Arizona'ya. Kalacak yerim ver. Ayda iki yz yirmi bes dolar. Byk bir arazi satisindan on iki bin dolar para kazandim... Kes sesini, lanet kan, su MAHKEME meselesine dnelim! Hemen simdi ne yapacagim, biliyor musun? Mary'ye gidiyorum, SIMDI! Onu pp dudaklarini igneyecegim! Yariginin her kilini tek tek yalayacagim! Bana ne mahkemeden? Kiini, koltuk altlarim, memelerinin arasini, agzini, her yerini..." Jimmy bana bakti. "Kapatti." "Jimmy," dedim. Sol kulagini yikatsan iyi edersin. Anfizem belirtileri gsteriyorsun. Egzersiz yap ve sigarayi birak. Belin iin fizyoterapiye ihtiyacin var. Kala sorununu agirlik alismasi yaparak giderebilirsin, kabizlik..." "Nedir bu samalik?" "Kalandaki ur bir tr sigil, saniyorum." "Sigil senin anandir." "Evet," dedim, "nereden buldun bisikleti?" "Arthur'un. Arthur'da acayip bir mal var. Arthur'a gidip cigaralik 28 ielim." "Arthur'dan hoslanmiyorum. Hassas bokun teki. Bazi hassas boklari severim. Ama Arthur br trden." "nmzdeki hafta alti ayligina Meksika'ya gidiyor." "Hassas boklarin ogu srekli bir yerlere giderler. Nedir? Burs mu?" "Evet, burs. Ama resim degil." "Onu biliyorum. Heykeltrasligina vermislerdir." "Sevmiyorum heykellerini," dedi Panama'li ocuk.

"Bak, Jimmy, Arthur'dan hoslanmayabilirim ama kendimi heykellerine ok yakin hissetmisligim var." "Ama hep bildigimiz sey -Yunan tarzi- elbiseleri uusan koca memeli, koca gtl hatunlar. Birbirlerinin kamislarini ya da sakallarini kavramis gres tutan adamlar. Ne sikim yani?" yleyse, okur, atlak Jimmy'yi bir an iin birakip Arthur'a geelim -ki hi sorun degil- yazma tarzimi da kastediyorum burada: saga sola sirarim ve siz hi de zorlanmadan benimle gelirsiniz. Hi nemi yoktur, grrsnz. Arthur'un sim devasa llerde alismasiydi. ok ok etkileyici. Btn o beton. En kk heykeli bile geldiginiz gnn havasina bagli olarak, gnisiginda ya da ayisiginda ya da siste, iki buuk metre yksekligin btn heybeti ile dikilirdi tepenize. Bir gece evine arka baheden girmeye kalkistim, o devasa beton insanlar oradaydi. Bazilari drt-bes metre yksekliginde. Devasa ggsler, yariklar, .asaklar her yerde. Donizetti'nin Ask Iksiri' ni yeni dinlemistim. Yaran olmadi. Cehennemde bir pigme gibi hissettim kendimi. "Arthur, Arthur, yardim et!" diye bagirmaya basladim. Ama kafasi iyiydi galiba, ya da benimki iyiydi. Neyse, lanet korku bymeye basladi. Ben bir seksen boyunda, 110 kilo agirligindayim, ilerinde en iri orospu ocuguna bir omuz attim. Bakmadigi bir anda arkadan saldirmistim. Yzst dst, hem de ne dss! Btn kent duymus olmaliydi gmbrty. Sonra, meraktan, dndrdm onu, tahmin ettigim gibi, kamisi, .asaklarindan biri, burnunun bir kismi ve sakalinin yarisi kirilmisti. Katil gibi hissettim kendimi. 29 Sonra Arthur disari ikti, "Hank, seni grmek ne gzel!". "Grlt iin zr dilerim, Arthur," dedim, "ama senin kk bebeklerinden birine takildim, lanet sey devrilip paralandi." "Takma kafana," dedi. Ieri girdik, sabaha kadar esrar itik. Ondan sonra hatirladigim, gnes dogmustu ve arabami sryordum -sabahin dokuzu- ne kadar dur isareti ve kirmizi isik iktiysa nme hepsinde getim. Hi sorun ikmadi. Hatta arabami evin bir buuk blok tesine park etmeyi bile basardim. Kapiya geldigimde beton bir kamis buldum cebimde. Yarim metre vardi lanet sey. Gidip ev sahibemin posta kutusuna sikistirdim, ama ogu disarda kalmisti, kivrik ve lmsz, basi iri ve yuvarlak, postacinin takdirine kalmis. Pekala. atlak Jimmy'ye dnelim. "Yani," dedi atlak Jimmy, "gerekten MAHKEMEYE mi ikmam gerekiyor? MAHKEMEYE?" "Bak, Jimmy, gerekten yardima ihtiyacin var. Patton'a ya da Ca-marillo'ya gtreyim seni."

"Off, yoruldum o kodugum elektrosoklarindan... Birrrrr!!!! Birrrrr!!!!" atlak Jimmy koltugunda btn vcudunu titretip bir kez daha aldi elektrigi. Sonra aynada Panama'sini dzeltti, glmsedi, kalkti ve telefona yrd. Numarayi evirdi, bana bakti ve, "aliyor," dedi. Hepsi gelirdi beni grmeye. Doktorum bile beni telefonla ariyor. "Isa psikiyatrlarin ve egolarin en bygyd -Tanri'nin oglu oldugunu iddia etti. Paragzleri kiliseden atti. Yaptigi en byk hata. Sitilar agzina. Bir ivi tasarruf etmek iin ayaklarini st ste ivilediler. Ne boktan is." Hepsi gelirdi beni grmeye. Soyadi Ranch ya da Rain olan bir tip var, her seferinde uyku tulumu ve anlatacak acikli bir hikaye ile gelir. Bu yntemle Berkeley ile New Orleans arasinda mekik dokur. Iki ayda bir bende. Berbat, modasi gemis rondolar yazar. Ve her gelisinde cebimden bir beslik ikar, yedigi itigi de cabasi. Olsun, kamistan ok para verdim bu hayatta, ama bu insanlar benim de yasam mcadelesi 30 verdigimin farkinda degiller mi? Ve iste atlak Jimmy, iste ben. Ya da Maxie. Maxie, Halkin Sesi rgt'ne yardim etmek iin Los Angeles'in kanalizasyonunu tikamayi planliyor. Gerekten gzel bir jest, kabul etmek lazim. Ama, Maxie, evlat, bana birka gn nceden haber ver, olur mu? Halkin yanindayim. Eski dostuz. Kenti terkederim. Dava ve Bok iki ayri seydir ve Maxie bunu idrak edemiyor. Beni a birak, ama bokumu ya da tuvaletimi tikama. Hatirliyorum, bir keresinde ev sahibim bir haftaligina Hawaii'ye tatile gitmisti. Gider. Gittigi gn tuvaletim tikandi. Bok fobim oldugu iin pompa bulundururum, ama pompaladim pompaladim, hi bir ise yaramadi. Neye battigimi sylememe gerek yok. Yakin dostlarimi aradim, yle fazla dostu olan biri de degilim, varsa da degil telefonlari, tuvaletleri bile yok... hibir seyleri yok genellikle. Neyse, telefonu ve tuvaleti olan birini aradim. ok kibar davrandi. "Tabii, Hank, ne zaman istersen bende siabilirsin!" Davetini kabul etmedim ama. Syleyis sekli ile ilgiliydi belki. Ev sahibim Hawaii'de hula kizlarini seyrediyordu ve agzina sitigim bok paralan suyun stnde dnp bana bakiyorlardi. Simak zorunda kaldigim her gece bok paralarini sudan toplayip bir kesekagidina koyuyor, arabama binip onlari atabilecegim uygun bir yer ariyordum. Genellikle motoru sndrmeden park edip bir duvarin stnden firlatiyordum. nyargisiz olmaya alisiyordum, ama zellikle sessiz bir yer olan Dsknler Yurdu'nu en az kez onurlandirdigimi biliyorum.

Ya da bazen arabanin penceresini aip bir bilek darbesi ile salliyordum kesekagidini, sigara kl ya da puro izmariti sallar gibi. Ve boktan sz ailmisken, kanserden korkmam kabizliktan korktugum kadar. (Dnecegiz atlak Jimmy'ye. Byle yazdigimi sylemistim size.) Bir gn simasam, hibir yere gidemem, hibir sey yapamam -aresizlikten sistemi amak iin kendi km emmeye bile kalkismi-simdir. Ve kendi knz emmeyi denemisseniz insanin sirtina, boynuna, btn kaslarina binen ykn farkindasinizdir. Kamisi gerektigi kadar sivazladiktan sonra iskence aletinde bir yaratik gibi bacaklarini basinin stnden geirip parmaklarini somyanin yaylarina geirirsin, 31 kiinin deligi ayazda lmekte olan bir sere gibi titrer, btn agirligin o koca bira gbeginin stne katlanmistir, ve yirmi yirmi bes santimle iskalasini yregin yanmaz, -iki santimle iskalarsin- o kadardir dilinle kamisinin basi arasindaki mesafe, ama de ki kirk kilometre. Tanri, ya da her kimse, bizi yarattiginda ne yaptigini biliyormus. Ama atlaklara dnelim. Jimmy saat bir buuktan altiya kadar ayni numarayi aradi. Sabrim tasana kadar. Hayir, alti buuktu sabrim tastiginda. Ne fark eder? 749'uncu telefondan sonra robumu atim, yanina gittim, telefonu elinden aldim ve, "Buraya kadar," dedim. Hayden'in 102. Senfonisi'ni dinliyordum. O gecelik yeterince bira imistim ve atlak Jimmy tahammlmn sinirini asmisti. Can sikici herifin tekiydi. Kumsinegi. Timsah kuyrugu. Topuga bulasmis kpek boku. Bana bakti. "Mahkeme? Yani beni mahkemeye mi veriyor? Inanamiyorum, insanlarin oynadigi oyunlara inanamiyorum..." Yavanliklar. Ve S 5'te fitik. Ben de esneyip Izzy Steiner'i aradim, onu bana musallat eden en yakin arkadasini. Izzy Steiner yazarlik iddiasindaydi. Ben yazamadigini sylyordum. O da benim yazamadigimi sylyordu. Ikimizden biri hakli olabilirdi, ya da haksiz. 1.50 boyunda ve 100 kilo agirliginda bir Yahudi ocuguydu Izzy -kollan kalin, bilekleri kalin, boga boyunlu, basi tikli; gzleri ok kk ve agzi son derece sevimsiz -Izzy Steiner'in ihtisamini dillendirip srekli bir seyler igneyen kk bir delik. Srekli yerdi: tavuk kanadi, hindi budu, somun somun Fransiz ekmegi, rmcek boku -ne bulursa. "Steiner?" "Hi?" Hahamlik egitimi aliyordu ama haham olmak istemiyordu. Tek istedigi yemek ve genislemekti. Isemek iin bir dakikaligina tuvalete girerdin, iktiginda ya buzdolabini bosaltmis ya da o doymak bilmez ve utanga ifade ile son lokmayi zikkimlaniyor olurdu. Allahtan ig et yemez -az pismis sever, ok az pismis, ama ig degil.

"Steiner?" "Slop..." 32 "Su agzindakini bitir. Sana sylemek istedigim bir sey var." igneyisini dinledim. Samanlikta dzsen on iki tavsani andiriyordu. "Dinle, atlak Jimmy burada. Adamin. Bisikletle gelmis. Kusmak zereyim. Buraya gel. Hemen. Seni uyariyorum. Senin dostun. Senden baska dostu yok. Hemen buraya gel. Gtr onu buradan, beni kurtar. Elimden bir kaza ikabilir." Kapattim. "Izzy'yi mi aradin?" diye sordu Jimmy. "Evet. Gerek dostunu." "Hay Allah," dedi atlak Jimmy. atallarini, kasiklarini, biaklarini, tahta bebeklerini filan kesekagidina doldurup disari ikti, bisikletinin sepetine zulaladi. Zavalli Izzy yoldaydi. Tank. Gkyzn emen kara bir kara delikten farksiz agziyla. Hemingway, Faulkner, Mailer ve Mahler'e saplanip kalmisti. Ve birden Izzy belirdi. Asla yrmezdi. Uararak dalardi kapilardan ieri. Sonra atlak Jimmy'yi ve sarap sisesini grd. "Paraya ihtiyacim var, Jimmy! Ayaga kalk!" Izzy, Jimmy'nin ceplerini ters yz etti ama bir sey bulamadi. "N'apiyorsun moruk ya?" dedi atlak Jimmy. "Seninle son kez dvstgmzde gmlegimi yirttin. Pantolonumu yirttin. Pantolon iin 5, gmlek iin de 3 dolar borlusun bana." ".iktir lan, gmlegini mmlegini yirtmadim." "Kes sesini, Jimmy. Seni uyariyorum!" Izzy bisiklete kosup sepeti karistirmaya basladi. Kahverengi kesekagidi ile dnd. Kesekagidini sehpanin stne bosaltti. atallar, kasiklar, biaklar, lastik bebekler... tahtadan oyma figrler... "Bi bok etmez bunlar!" Izzy bisiklete gidip sepeti karistirdi yine.

atlak Jimmy ivir ziviri kesekagidina doldurdu tekrar. "Sadece gmsler yirmi papel eder! Nasil bir g.t oldugunu gryor musun?" "Evet." Izzy ieri daldi. "Jimmy, para edecek hibir bok yok o bisiklette! 33 Bana sekiz dolar borlusun, Jimmy. Bak, son dvstgmzde elbiselerimi yirttin!" ".iktir git!" Jimmy aynanin karsisinda yeni Panama sapkasini dzeltti bir kez. daha. "Bakar misin! Bak ne kadar yakisikliyim!" "Evet, gryorum," dedi Izzy ve Jimmy'nin yanina gidip Panama'yi Jimmy'nin basindan aldigi gibi yan tarafina kocaman bir delik ati. Sonra tekrar Jimmy'nin basina koydu. O kadar yakisikli grnmyordu artik Jimmy. "Yapiskanli bant ver bana," dedi Jimmy, "sapkami tamir etmeliyim." Izzy masanin stndeki banti aldi, deligin iine bir miktar tikadiktan sonra banti sapkanin etrafindan geirdi, ama ogunu iskalamisti. Bant sapkanin kenarindan asagi, Jimmy'nin burnunun stne sarkti. "Ne isim var benim mahkemede? Oyun oynamam ben! Ne sikim is bu?" "Pekala, Jimmy," dedi Izzy, "seni Patton'a gtryorum. Hastasin sen! Yardima ihtiyacin var! Bana 8 dolar borlusun, Mary'nin kaburgalarini kirdin, yzn dagittin... hastasin, hasta, hasta!" ".ikerim lan g.tn," dedi Jimmy. Ayaga kalkip Izzy'ye bir tane salladi, iskaladi ve yere dst. Izzy onu kaldirip havada dndrmeye basladi. "Yapma Izzy," dedim, "yerler kirik cam paralan ile dolu" Izzy onu kanepeye firlatti. atlak Jimmy kahverengi kesekagidi ile disari kostu, bisikletin sepetine yerlestirdi ve kfr etmeye basladi. "Izzy, sarap sisemi aldin! Bir sise sarabim daha vardi kesekagidin-da! aldin, orospu ocugu! 54 sente patladi o sise bana. Satin aldigimda btn param 60 sentti. Simdi sadece 6 sentim var." "Bak, Jimmy, Izzy senin siseni neden alsin? Nedir o yanindaki? Kanepede?" Jimmy siseyi aldi, agzindan ieri bakti. "Hayir, bu degil. Bir tane daha var, Izzy aldi." "Jimmy, arkadasin sarap imez. Ne yapsin siseni. Bu kuruntulardan vazgeip burdan .iktir olmaya ne dersin?"

"Ben de yoruldum senden, Jimmy," dedi Izzy, "pedalla bakiyim. 34 Suyun kaynadi." Jimmy aynanin karsisinda Panama'sindan arta kalani dzeltti. Sonra disari ikti, Arthur'un bisikletine bindi ve ayisiginin altinda pedalla-di. Saatlerden beridir bendeydi. Hava kararmisti. "Zavalli, orospu ocugu," dedim pedallayisini izlerken, "aciyorum ona." "Ben de," dedi Izzy. Sonra alinin iine elini sokup sarap sisesini ikardi. Ieri girdik. "Iki bardak getireyim," dedim. Bardaklari aldim, oturup sarabi itik. "Kendi kn emmeyi denedin mi?" diye sordum Izzy'ye. "Eve gidince denerim." "Yapilabilecegini sanmiyorum." "Sonucu sana bildiririm." "Iki santim kisa kaliyorum. Delirtiyor beni." Sarabi bitirip Shakey'nin Yeri'ne gittik, byk bardaklarda o koyu biradan iip eski dvsleri seyrettik -Louis'nin Dutchman tarafindan yere serilisi; nc Zale-Rocky dvs; Braddock-Baer; Dempsey-Firpo, hepsini, sonra eski bir Lorel ile Hardy koydular... tren kompart-maninda battaniyeyi paylasamadiklari bir sahne vardi. Benden baska kimse glmedi. Herkes bana bakip duruyordu. Fistiklari agzima atip kahkahalarla gldm. Sonra Izzy glmeye basladi. Sonra herkes glmeye basladi battaniye kavgasina. atlak Jimmy aklimdan silindi, saatlerden beri ilk kez insan gibi hissetmeye basladim kendimi. Hayat kolaydi -yeter ki sal kendini. Biraz da paran olacak. Birak baskalari savassin savaslarda, birak baskalari girsin kodeslere. Kapanisa kadar kaldik, sonra Izzy kendi evine gitti, ben kendi evime. Soyundum, kamisi sabunladim, ayak parmaklarimi somyanin yaylarina geirip tesbih bcegi gibi kivrildim. Ayni sey - iki santim. Her-seye sahip olamiyordu insan hayatta. Uzanip Tolstoy'un Savas ve Baris'ini aldim, ortasindan aip okumaya basladim. Degisen bir sey yoktu. Hl ktyd. MESLEK OLARAK YAZARLIGI NERIR MISINIZ? Bar. Elbette. Kalkis pistine bakiyordu. Bara oturmustuk ama barmen bizimle ilgilenmiyordu. Havaalani barlarinda barmenler zppe oluyorlardi anlasilan. Eskiden yatakli vagon grevlilerinin oldugu gibi. Bagirmaktansa, ki barmenin istedigi oydu, masalardan birine oturmayi nerdim Gerson'a. Masalardan birine oturduk. Iyi giyimli hirsizlar her yerde; rahat ve sikilmis grnyor, ikilerini yudumlayip sessizce muhabbet ederek

uaklarini bekliyorlardi. Gerson ile oturdugumuz yerden garson kizlari kesiyorduk. "Hasiktir," dedi Gerson, "etekleri o kadar kisa ki klotlari grnyor." "Hi him," dedim. Sonra onlari degerlendirmeye basladik. Birinin kii ok siskaydi. brnn bacaklari inceydi. Ve ikisi de aptal grnmlydler ve kendilerini bir bok saniyorlardi. Siska kili olan yanimiza geldi. Gerson'a ne istedigini sorduktan sonra kendime sulu sko syledim. Kiz ikileri almaya gitti, sonra dnd. Ikiler normal bir barda koyduklarindan daha ok degildi, ama klotunu gsterdigi iin iyi bir bahsisi 36 hak ediyordu. "Korkuyor musun?" diye sordu Gerson. "Evet," dedim, "ama neyi kastediyorsun?" "Ilk kez uacak olmam?" "Korkacagimi sanmistim. Ama simdi, bunlari grdkten sonra -' elimi salladim, "-nemi yok..." "Ya siir dinletilerinden?" "Sevmiyorum siir dinletilerini. ok aptalca buluyorum. ukur kazmak gibi bir sey. Hayatta kalma savasi." "Yapmak istedigin isi yapiyorsun hi olmazsa." "Hayir," dedim, "senin yapmak istedigin isi yapiyorum." "yle olsun. O zaman insanlar yaptigin is iin sana minnet duyacaklar diyelim." "Umarim. Bir sone okudugum iin lin edilmek istemem." Seyahat antama uzandim, bacaklarimin arasina yerlestirip ikimi tazeledim. Onu itikten sonra Gerson'a ve bana birer iki daha syledim. Klotu firfirli olan siska kili: o firfirli klotun altina bir klot daha giymis miydi acaba? Ikilerimizi bitirdik. Gerson'a beni havaalanina getirdigi iin bir beslik verdim ve uaktaki yerimi almak iin yukari iktim. Son siradaki son koltuga oturmamla uagin hareket etmesi bir oldu. Kairmama ramak kalmisti. Uzun zaman aldi havalanmamiz. Yanimda, pencere kenarinda yasli bir nine oturuyordu. Sakin grnyordu, nerdeyse sikilmis. Genelevler zinciri isletiyor, haftada 4-5 kez uuyordu muhtemelen. Emniyet kemerimi tam olmasi gerektigi gibi baglayamadim ama benden baska kimse sikayet etmedigi iin yle biraktim. Koltuktan firlayip umak hostesi agirip emniyet kemerimi baglamasini istemekten daha az utan vericiydi. Havalanmistik ve iglik atmamistim. Tren yolculugundan daha sakindi. Devinim yok. Sikici. Saatte elli kilometre filan yapiyorduk sanki; daglar ve bulutlar telassiz geiyorlardi pencerenin nnden. Iki hostes koridorda bir asagi bir yukari gidip geliyor, glmsyor glmsyor glmsyorlardi. Biri fena para

degildi ama boyun damarlari firlamisti, iri iri damarlar. Yazik. br hostesin kii siskaydi. Yemek yedik, sira ikilere geldi. Bir dolar. Iki istemeyenler vardi. 37 Tuhaf kurbagalar. Sonra hosteslerin gerek yzlerini grebilmek iin uagin kanatlarindan birinin kopmasini diledim. Boynu damarli olanin korkun bir iglik atacagindan emindim. Siska kilinin ne yapacagini tahmin etmekte zorlandim. Boynu damarli olani tutugum gibi uak dserken tecavz ederdim. Sip sak. Yere arpmadan hemen nce birbirimize kenetlenip ayni anda bosalirdik. Dsmedik. Ikinci iki hakkimi kullandim, sonra ninenin gzlerinin nnde ncy gtrdm. Gzn bile kirpmadi. Ben kirptim. Duble. Sek. Bir dikiste. Sonra vardik. Seattle... Biraktim insinler. Baska arem yoktu. Simdi de zemiyordum emniyet kemerini. Boynunda iri damarlari olan hostesi agirdim. "Hostes Hanim! Hostes Hanim!" Yanima geldi. "Kusura bakmayin... ama emniyet kemeri... nasil ailiyor bu lanet sey?" Kemere dokunmadigi gibi, yanima da yaklasmadi. "Ters evirin efendim." "Evet?" "Arkadaki kk klipsi ekin..." Gitti. Klipsi ektim. Havagazi. ektim ve ektim. Tanrim!... sonra birden aildi. Uus antami kapip normal davranmaya alistim. Hostes glmsedi bana kapidan ikarken. "Iyi aksamlar, yine bekleriz, efendim!" Merdivenden inip yrmeye basladim. Sari sali gen bir oglan beni bekliyordu. "Bay Chinaski?" diye sordu. "Evet, Belford sen misin?" "Yznzden tanidim sizi..." dedi. "Tamam, tamam," dedim, "ikalim buradan."

"Dinletiye birka saat var." "Harika." Altini stne getiriyorlardi havaalaninin. Otoparka gidebilmek iin otobse binmek gerekiyordu. Otobs henz gelmemisti. Bekletiyorlar-38 di insanlari. Kalabalik birikmisti. Belford onlara dogru ilerledi. "Dur! Dur!" dedim, "o lanet kalabaligin iine sokma beni!" "Sizin kim oldugunuzu bilmiyorlar, Bay Chinaski." "Bana mi sylyorsun? Ama ben onlarin kim olduklarini biliyorum. Surada duralim. Otobs gelince firlariz. Bu arada bir yudum alir misin?" "Hayir, Bay Chinaski." "Bana kisaca Henry de, Belford." "Benim de adim Henry," dedi. "Dogru ya, unutmusum..." Orada dikildim ve itim. "Otobs geliyor, Henry!" "Tamam, Henry!" Otobse dogru kostuk. Ondan sonra benim, "Hank" onun "Henry" olduguna karar verdik. Bir adres vardi elinde. Bir arkadasin dag evi. Dinletiye kadar orada istirahat edebilecektik. Arkadasi kent disindaydi. Dinleti saat dokuzdan nce baslamayacakti. Henry bir trl bulamadi dag evini. Doga gzeldi. amlik ve amlik ve gller ve amlik. Temiz hava. Trafik yok. Sikildigimi hissettim. Gzellik yoktu iimde. Hi de iyi biri degilim, diye geirdim iimden. Karsimda olmasi gerektigi gibi bir hayat var ve ben kendimi hapiste gibi hissediyorum. "Gzel yer," dedim, "ama bir gn buranin da iine ederler herhalde." "Ederler," dedi Henry, "kar yagdiktan sonra grmelisin." Allaha skr ondan yirttik, diye geirdim iimden... Belford bir barin nnde durdu. Ieri girdik. Nefret ederim barlardan. Barlar hakkinda ok fazla yk ve siir yazmistim. Belford bana kiyak yaptigini zannediyordu. Bir sre sonra insanin girtlagina takilip kaliyordu barlar. Kusmak istiyordunuz. Bar mdavimleri eskici

dkkanindaki insanlardan farkli degildirler:, zamani ve herseyi ldrmek iin giderler oraya. Belford'u izledim. Masalardan birinde oturan insanlari taniyordu. Bu bilmem ne profesr. Su bilmem ne profesr. Bu bilmem kim, o bilmem kim. Bir masa dolusu. Birkai kadin. Kadinlar tereyagi gibi 39 duruyorlardi nedense. Hepsi oturmus nlerindeki byk bardaklardan yesil, zehir gibi bir bira iiyorlardi. Benim nme de yesil biradan geldi. Bardagi kaldirdim, nefesimi tuttum ve bir yudum aldim. "alismalarinizi hep begenmisimdir," dedi profesrlerden biri, "bana seyi hatirlatiyorsunuz..." "zr dilerim," dedim, "birazdan dnerim..." Helaya gittim. Les gibi kokuyordu tabii ki. Drt drtlk hos bir mekan. Bar... kusuyorum seni! Kabinlerden birinin kapisini aacak zamanim olmadi. Pisuara kostum. pisuar tede barin sarlatani isiyordu. Kirmizi kepli. Komik adam. .iktir. Kustum, ona en pis bakislarimdan birini firlattim, disari ikti. Sonra ben iktim, yesil biramin nne oturdum. "Bu gece siirlerinizi nerede okuyorsunuz?" Cevap vermedim. "Hepimiz orada olacagiz." "Ben de orada olurum herhalde," dedim. Olmak zorundaydim. Bana yolladiklari eki tahsil etmis, parayi yemistim bile. br dinleti, ertesi gn, ondan kaabilirdim belki. Tek istedigim Los Angeles'daki odama dnmekti; perdeler ekilmis, stne kirmizi biber serpilmis haslanmis yumurta ile votka, radyoda Mahler... Aksamin dokuzu. Belford beni ieri soktu. Kk yuvarlak masalara oturmus insanlar. Sahne. "Seni tanistirmami ister misin," diye sordu Belford. "Hayir," dedim. Sahneye ikan basamaklari buldum. Bir iskemle ile bir masa vardi sahnede. Seyahat antami masanin stne koyup iindekileri ikartmaya basladim. "Adim Chinaski," dedim onlara, "ve bu bir sort, iste bir ift orap, bir gmlek, cep viskisi ve birka siir kitabi."

Viski ile kitaplari masanin stnde biraktim. Siseyi atim, bir yudum aldim. "Sorusu olan var mi?" 40 it yok. "Pekala, baslayalim yleyse." nce eskilerden okudum birka tane. Siseye yumulduka gzel le-siyordu siirler -benim iin. niversite grencileri nyargili degillerdi zaten. Tek bir sey istiyorlardi -onlara bilerek yalan sylenmesin. Hakliydilar bence. Ilk yarim saati atlattim, sonra on dakikalik bir ara istedim, mavi sisemle sahneden inip Belford ve drt-bes grenci ile birlikte masalardan birine oturdum. Gen bir kiz kitaplarimdan biri ile yanima geldi. Her-yerini imzalarim senin yavrum!, diye geirdim iimden. "Bay Chinaski?" "Elbette," dedim dahi elimi sallayarak. Adini sordum. Sonra bir seyler yazip iplak bir kadini kovalayan iplak bir adam izdim. Tarihi attim. "ok tesekkr ederim, Bay Chinaski!" Bu is byle yryordu demek? Bir ton palavra. Sisemi ocuklardan birinin agzindan ektim. "Bana bak, evlat, bu aldigin ikinci yudum. Yarim saat daha o sahnede terleyecegim ben. Bir daha o siseye dokundugunu grmeyeyim." Masanin ortasinda oturuyordum. Siseden siki bir firt aldim. "Meslek olarak yazarligi nerir misiniz?" diye sordu gen grencilerden biri. "Komik olmaya mi alisiyorsun?" diye sordum ona. "Hayir, hayir. Ciddiyim. Meslek olarak yazarligi nerir misiniz?" "Yazmak seni seer, sen yazmayi semezsin." Kesti sesini. Bir daha yumuldum siseye, sonra sahneye iktim. Yegledigim siirleri sona saklarim hep. Ilk kez bir niversitede okuyordum ama gelmeden nce isinmak iin bir Los Angeles kitapisinda iki gece st ste okumustum. Sarhos. En iyisini sona sakla. ocukken yaptigin gibi. Siirleri okudum, sonra da kitaplari kapattim. Alkis sasirticiydi. Kuvvetliydi, uzun sre kesilmedi. Mahcup oluyordu insan. O kadar da iyi sayilmazdi siirler. Baska bir seyi alkisliyorlardi. Okumanin sonunu getirebilmis olmami herhalde... Proesrlerin birinin evinde bir parti vardi. Fena halde Hemingway'i andiriyordu profesr. Hemingway lmst, tabii ki. Profesrn de lms oldugu pekala sylenebilirdi. Edebiyat ve yazmak zerine konu41

suyordu srekli -daha igren bir konu dsnemiyorum. Nereye gitsem pesimdeydi. Bir tek tuvalete girmedi benimle. Ne zaman dnsem, kar-simdaydi"Oo, Hemingway! ldgn saniyordum!" "Faulkner'in da ayyasin teki oldugunu biliyor muydun?" "Evet." "James Joyce hakkinda ne dsnyorsun?" Hastaydi: baska bir sey dsnemiyordu. Belford'u buldum. "Evlat, buzdolabi bos. Hemingway iki stokla-miyor anlasilan..." Bir yirmilik tutusturdum eline. "Gidip hi olmazsa bira alacak birini biliyor musun?" "Evet, biliyorum." "Gzel. Iki de puro." "Hangisinden?" "Fark etmez. Ucuzundan. On ya da on bes sentlik. Tesekkrler." Yirmi-otuz kisi vardi orada ve bu buzdolabini ikinci doldurusumdu. Bu palavra byle yryordu demek? Odadaki en gzel kadini seip benden nefret ettirmeye karar verdim. Mutfak masasinda tek basina oturuyordu. "Gzelim," dedim, "su lanet Hemingway hasta bir adam." "Biliyorum," dedi. "Dostluk kurmaya alistigini biliyorum, ama edebiyattan baska bir sey konusamiyor, ne igren bir konu! Biliyor musun, bugne kadar taniyip da hoslandigim bir yazar ikmadi. Hepsi tatsiz tuzsuz, boktan herifler..." "Biliyorum," dedi, "biliyorum..." Basini evirip ptm. Karsi koymadi. Hemingway bizi grd, br odaya gitti. Hey! O kadar da yapiskan degilmis koca oglan! Kayda deger! Belford alisveristen dnd, biralari nmze koydu ve ben saatlerce konustum hatunla; ptm, oksadim. Hemingway'in karisi oldugunu ancak ertesi gn grendim... Yatakta uyandim, yalniz, bir evin ikinci katinda. Hl Heming-

way'in evindeydim muhtemelen. Her zaman oldugumdan daha aksamdan kalmaydim. Yzm gnesten te yana evirip gzlerimi kapattim. Biri beni sarsti. "Hank! Hank! Uyan!" "Off, git basimdan." "Hemen ikmamiz gerekiyor. Saat on iki'de bir dinletin var. Yolumuz uzun. Ancak variriz." "Varmayalim." "Mecbursun. Szlesme imzaladin. Bekliyorlar. Televizyona ikaracaklar seni." "Televizyon mu?" "Evet." "Aman Allahim, ya kameranin karsisinda kusarsam?" "Hank, gitmek zorundayiz." "Tamam, tamam." Yataktan ikip ona baktim. "Sen iyi birisin, Belford. Benimle ilgilenmek kolay degildir. Neden hi sinirlenmiyor, kfr filan etmiyorsun? "En sevdigim yasayan sairsin de ondan," dedi. Gldm. "Tanrim, kamisimi ikarip stne bile iseyebilirim yleyse..." "Hayir," dedi, "benim ilgimi eken sidigin degil, siirlerin." Iste, haddimi bildirmisti, onun adina sevinmistim. antami kaptim, Belford merdivenden inmeme yardimci oldu. Hemingway ile karisi asagidaydilar. "Tanrim, berbat grnyorsun!" dedi Hemingway. "Dn gece iin zr dilerim, Ernie. Karin oldugunu ancak..." "Unut gitsin," dedi, "kahve ister misin?" "Evet," dedim, "kahve iyi gelecek." "Bir seyler yemek ister misin?" "Sagol. Yemek yemem." Sessizce oturup kahvelerimizi itik. Sonra Hemingway bir sey syledi. Ne oldugunu tam olarak hatirlamiyorum. James Joyce hakkindaydi yanilmiyorsam.

"Lanet olsun!" dedi karisi, "susmayi bilmez misin sen?" 43 "Hadi, Hank," dedi Belford, "ikmamiz gerekiyor." "Pekala," dedim. Ayaga kalkip kapiya dogru yrdk. Hemingway'in elini siktim. "Seninle arabaya kadar geleyim," dedi. Belford ve Hemingway arabaya dogru yrdler. Hatuna dndm. "Hosakal," dedim. "Hosakal," dedi, sonra da pt beni. Hi byle plmemistim. Btn benligi ile pmst beni. Sonra disari iktim. Hemingway ile bir kez daha el sikistik. Sonra biz arabaya bindik, o da eve, karisinin yanina dnd... "niversitede Edebiyat dersi veriyor," dedi Belford. "Evet," dedim. Gerekten hastaydim. "Bu isi kivirabilecegimden emin degilim. gle saatinde siir dinletisi mi olur?" "grencilerin byk ogunlugu seni grme firsatini ancak o saatte bulabilirler." Bir sre yol aldik, bu isten kais olmadigi tam olarak o zaman dank etti kafama. Her zaman yapmak zorunda oldugun bir sey vardi, yoksa stn iziveriyorlardi. Katlanmasi g bir olguydu ama kafama not edip, bir gn bu zorunluklardan kamanin bir yolunu bulabilecek miyim acaba, diye geirdim iimden. "Bu isi kivirabilecek gibi grnmyorsun," dedi Belford. "Bir yerde dur. Bir sise sko alalim." O tuhaf grnml Washington marketlerinden birinin nne ekti. Kendime gelmek iin bir kk votka, dinleti iin de bir byk sko aldim. Belford gidecegimiz yerde insanlarin hayli tutucu oldugunu, viskiyi imek iin bir termos satin almanin iyi fikir olabilecegini syledi. Bir termos satin aldim. Bir yerde kahvalti molasi verdik. Gzel yerdi ama garson kizlar klotlarini gstermiyorlardi. Tanrim, heryer kadin doluydu, yarisindan fazlasi adamin kn kaldiriyordu ve elden bir sey gelmiyordu -bakiyordunuz sadece. Kim tasarlamisti bu korkun numarayi? Ama bir yandan da hepsi birbirine benziyordu, bir papatya tarlasi. Hangisini seerdin? Hangisi seni seerdi? nemi yoktu, hzn vericiydi. Seimler yapildiktan sonra da zaten 44

yrmezdi, kimse iin, dediklerine kulak asmayin siz. Belford ikimiz iin sicak rek ile sahanda yumurta syledi. Sarisi az pismis. Bir garson. Ggslerine, kalalarina, dudaklarina ve gzlerine baktim. Zavalli. Ne zavallisi? Amasi orospu ocugunun tekini sgsle-mekten baska bir sey dsnemiyordu muhtemelen... reklerin ogunu mideme indirmeyi basardim, sonra arabaya atladik. Belford dinletiye yetismeye kararliydi. Azimli bir gen adam. "Dnk dinletide sisene iki kez yumulan tip var ya..." "Evet. Kasiniyordu." "Herkesin d kopuyor ondan. Yurttan kovuldu ama hl ortalikta dolaniyor. Srekli LSD aliyor. Kafayi yemis." "Beni hi irgalamaz, Henry. Kadinimi al ama viskime dokunma." Benzin almak iin durduk, sonra yine yola koyulduk. Skou termosa bosaltmis, votkayi mideme indirmeye alisiyordum. "Birazdan oradayiz," dedi Belford, "yurt gkdelenleri buradan grnyor. Bak!" Baktim. "Aman Tanrim!" dedim. Yurt gkdelenlerini grr grmez basimi arabanin penceresinden ikarip kusmaya basladim. Belford'un kirmizi arabasinin yan tarafi kusmuk olmustu. Kararli bir sekilde arabayi srmeye devam etti. Hl bu isi kivirabilecegim! dsnyordu, kusmam bir sakaydi sanki. Habi-re geliyordu. "Kusura bakma," diyebildim. "nemi yok," dedi, "saat on ikiye geliyor. Bes dakikamiz var. Yetistigimiz iin mutluyum." Arabayi park etti. Seyahat antami kaptim, arabadan indim ve otoparka kustum. Belford topuklamisti. "Bir dakika," diye seslendim. Bir direge tutunup tekrar kustum. Yanimdan geen grenciler bana baktilar: su yasli adama bak, ne yapiyor? Belford'un pesine takildim... suradan yukari, buradan asagi. Ameri45 kan niversitesi -bol alilik, patikalar matikalar. Adimi grdm bir afiste -HENRY CHINASKI, SIIR

DINLETISI... Bu benim, diye geirdim iimden. Bir kahkaha atmamak iin zor tuttum kendimi. Bir odaya itildim. Tika basa doluydu. Kk beyaz yzler. Kk beyaz hamurlar. Bir iskemleye oturtular beni. "Efendim," dedi televizyon kamerasinin arkasindaki tip, "kolumu kaldirdigimda basliyorsunuz." Kusacagim, diye geirdim iimden. antamda siir kitabi aramaya basladim. Oyalaniyordum. Belford onlara kim oldugumu anlatmaya basladi... kuzeybati Pasifik'te ne kadar eglendigimizi filan... Adam kolunu kaldirdi. Basladim: "Adim Chinaski. Ilk siirimin adi..." -drt siir okuduktan sonra termosa asilmaya basladim. Glyorlardi. Neye gldkleri umurumda bile degildi. Termosa birka kez daha asildim, rahatladim. Mola yok bu kez. Yan tarafta duran televizyon ekranina baktim, yarim saatten beri saimin bir teli alnimin tam ortasindan burnumun stne kivrilmisken okudugumu fark ettim. Bu beni eglendirdi en azindan; sonra saimi geriye attim, okumaya devam ettim. Isin stesinden gelmistim anlasilan. Alkis br yerdeki kadar olmasa da iyi sayilirdi. Ne nemi vardi? Yeter ki ikayim buradan. Bazilarinin elinde kitaplarim vardi, imzalatmaya geldiler. Hi himm, diye geirdim iimden, kazin ayagi byle demek. Bunlarin disinda fazla bir sey olmadi. Yz dolarim iin bir makbuz imzaladim, Edebiyat Blm Baskani ile tanistim. Felaket seksi bir hatundu. Ona tecavz edecegim, diye geirdim iimden. Daha sonra tepedeki dag evine gelebilecegini syledi -Belford'un arkadasinin dag evi- ama siirlerimi dinledikten sonra gelmedi tabii ki. Bitmisti. Khne avluma ve delilige, ama benim bildigim trden bir delilige dnyordum. Belford beni havaalanina gtrd, bara oturduk. Ikileri ben ismarliyordum. "Tuhaf," dedim, "aklimi kairiyor olmaliyim. Adimi duyup duruyorum." Hakliydim. Piste vardigimizda uagim havalanmak zereydi. Geri dndm, grsmek iin bir odaya soktular beni. Okul ocugu gibi hissettim kendimi. 46 "Pekala," dedi masanin arkasindaki adam, "sizi bir sonraki uaga bindirecegiz. Bu sefer kairmayin ama." "Tesekkr ederim, efendim," dedim. O telefona bir seyler sylerken ben bara gidip iki syledim. "Sorun yok," dedim Belford'a, "bir sonraki uaktayim." Sonra uagi srekli kairabilecegim geldi aklima. Ve her seferinde gidip o adami gryordum. O her seferinde biraz daha fkeli, ben daha zgn. Mmknd. Belford gider, baskalari gelirlerdi. Benim iin kk bir fon baslatirlardi... "Anne, babama ne oldu?" "Los Angeles uagina binmeye alisirken Seattle havaalaninin barinda ld."

Inanmayacaksiniz ama, son anda yetistim bir sonraki uaga. Kollu-, guma oturdum ve uak hareket etti. Nedenini anlayamadim. Neden bu kadar zor oluyordu? Neyse, uaktaydim. Sisemi atim. Hostes beni enseledi. Kurallara aykiri. "Uaktan indirilebileceginizi biliyorsunuz, degil mi?" Kaptan pilot biraz nce 5.000 metreye tirmandigimizi duyurmustu. "Anne, babama ne oldu?" "O bir sairdi." "Sair nedir, anne?" "Baban bilmedigini sylerdi. Hadi, ellerini yika, yemek hazir." "Bilmiyor muydu?" "Evet, bilmiyordu. Hadi ama, yika ellerini..." BYK ZEN DGN Arka koltuktayim. Romanya ekmegi, ciger ezmesi, bira ve mesrubatlarin arasina sikismis; on yil nce gmdgm babamin cenazesinden bu yana ilk kez bagladigim yesil kravatimla. Bu kez bir Zen dgnnde sagdi olacagim. Hollis satte yz otuz basiyor, Ray'in iki metre uzunlugundaki sakali yzme uusuyor. Benim 62 model Comet ara-bamdayiz ama ben kullanmiyorum -sigortam yok, hem iki kez alkoll araba kullanmaktan enselenmisim ve yine sarhos olmak zereyim. Hollis ile Roy iki senedir birlikte yasiyorlar, geimlerini Hollis sagliyor. Arka koltukta oturmus bira iiyorum. Roy bana Hollis'in aile fertlerini tek tek anlatiyor. Roy entelektel palavra ile daha becerikli, agzi laf yapiyor. Evlerinin duvarlari ilgin fotograflarla kapli. Fotograflardan birinde Roy otuzbir ekerken bosaliyor. Roy tek basina ekmis. Otomatik makine ile. Ip baglamis, tel filan. Teskilat. Mkemmel pozu yakalayincaya kadar alti kez patlatmak zorunda kaldigini iddia ediyor. Bir gnlk alisma. Duvarinda asili. Stl bir poz. Hollis otobandan ikiyor. Gidecegimiz ev pek uzak degilmis. Bazi zengin evlerinin bir kilometre uzunlugunda girisleri olur. Bununki pek uzun degildi: 300 metre. Arabadan iniyoruz. Tropik baheler. Drt-bes kpek. Iri, kara, tyl, salya smk yaratiklar. Sonu gelmeyen basamak48 lar. Bir trl kapiya varamiyoruz -ve karsimizdaydi, zengin adam. Verandada durmus elinde ikisi ile bize bakiyordu. "Hey, Harvey, orospu ocugu" diye bagiriyor Roy, "seni grmek ne kadar gzel!" Harvey hafife glmsyor. "Seni grmek de yle, Roy." Iri oban kpeklerinden biri sol bacagimi igniyor. "Kpegini agir Harvey, orospu ocugu. Seni grmek ok gzel!" diye bagiriyorum. "Aristo, kes artik!" Aristo uzaklasiyor, tam zamaninda. Ve. Merdivenden bir ikiyor bir iniyoruz, elimizde salamlar, tuzlanmis Macar kedibaligi, karides, istakoz. Istakoz kuyrugu. Incecik dogranmis gvercin kii. Arabada ne varsa ieri tasidik. Oturup bir bira atim. Tek kravatli bendim. Tek dgn hediyesi getiren de. Hediyemi Aristo'nun ignedigi sol bacagimla duvarin arasina sakladim. "Charles Bukowski..." Ayaga kalktim." "Charles Bukowski!" "Hi him." Sonra: "Bu, Marty." "Merhaba, Marty." "Ve bu Elsie."

"Siz sarhos olunca esyalari ve camlari kirip ellerinizi gerekten paralar misiniz?" diye sordu Elsie. "Hi him." "Byle seyler iin biraz yasli degil misiniz?" "Elsie, kafami bozma benim..." "Ve bu Tina." "Merhaba Tina." Oturdum. Adlar! Ilk karimla iki buuk yil evil kaldik, bir gece misafirlerimiz geldi. Karima; "Bu yarim-ki Louie, bu saksofon kraliesi Marie, bu topal Nick," dedim. Sonra gelenlere dnp, "Bu karim... karim... sey..." deyip durdum. Sonunda karima dnp "Neydi senin adin alla-haskina?" diye sormak zorunda kaldim. 49 "Barbara," dedi. "Bu Barbara," dedim misafirlerime. Zen stadi hen/. gelmemisti. Biraya devam ettim. Baska insanlar da gelmisti. Merdivenden ikip duruyorlardi. Hol-lis'in akrabalari. Roy'un bir ailesi yoktu anlasilan. Zavalli Roy. mrnde bir gn bile alismamisti. Bir bira daha aldim. ikiyorlardi merdivenden: sahtekarlar, dzenbazlar, sakatlar, degisik yutturmaca alanlarinda alisan pazarlamacilar. Aile fertleri ve dostlar. Dzinelerce. Dgn hediyesi yok, kravat yok. Biraz daha gmldm kseme. Adamin biri bayagi kt durumdaydi. Basamaklari tirmanmasi yirmi bes dakika srd. zel koltuk degnekleri yaptirmisti kendine. Gl aletler, koltuk altlari lastik takviyeli filan. Alminyum ve lastik. Tahta yakismaz bu yavruya. Olayi zdm: sulandirilmis uyusturucu ya da zamaninda yapilmamis bir deme. Berberde sakal trasi olurken kirivermislerdi diz kapaklarini, yznde islak sicak havlu ile otururken. Birka hayati yerini kil payi iskalamislardi. Baskalari vardi. Biri UCLA'da gretim grevlisiydi. Bir digeri San Pedro Krfezi'nden in baliki tekneleri ile uyusturucu sokuyordu. Yzyilin en byk katilleri ve tccarlari ile tanisiyordum. Ben, issiz. Sonra Harvey yukari ikti. "Viskiye ne dersin, Bukowski?" "Tabii Harvey, tabii." Mutfaga girdik. "Bu kravat da neyin nesi?" "Pantolonumun fermuari bozuk, sortum ise ok kisa, kravat k-mn stndeki killari rtyor."

"Yasayan en byk yk ustasi sensin bence." "Tabii, Harvey. Nerede viski?" Harvey bana sisenin yerini gsterdi. "yklerinden birinde bu markadan sz ettiginden beri baska marka imiyorum." "Ama ben viskimi degistirdim, Harvey. Daha iyisini buldum." "Markasi ne?" "Hatirliyorsam allah belami versin." 50 Yksek bir su bardagi bulup yarisini viski yansini su doldurdum. "Sinirleri yatistirir, biliyorsun," dedim. "Tabii, Bukowski." Bardagi diktim. "Bir tane daha?" "Tabii." Bardagimi doldurup ieri girdim, kseme ekildim. Herkes heyecanlandi birden. Zen stadi GELMISTI! ok fiyakali bir kiyafet giymisti stad, gzlerini kisarak bakiyordu. Ya da yleydi gzleri. Zen stadi ok sakin grnyordu. Ikimi dipleyip tazelemek iin mutfaga gittim, tazeledim ve dndm. Altin sali bir ocuk girdi ieri. On birinde filan. "Bukowski," dedi bana, "yklerinden bazilarini okudum. Bugne dek okudugum en byk yazar sensin!" Uzun sari bukleler. Incecik bir vcut. "Tamam yavrum, yeterince bydgnde evleniriz. Senin paranla yasariz. Ben yoruldum. Beni kk hava delikleri olan camdan bir kafesin iine koyup herkese gsterirsin. Gen ocuklarla dsp kalkmana izin veririm. Hatta sizi seyrederim." "Bukowski! Salarim uzun oldugu iin hemen kiz oldugumu varsayiyorsun! Adim Paul! Tanistinlmistik! Hatirlamiyor musun?" Harvey, Paul'un babasi, bana bakiyordu. Gzlerini grdm. O an-da o kadar da iyi bir yazar olmadigima karar verdigini grdm. Kt bir yazar olduguma belki de. Kimse sonsuza dek saklanamaz.

Oglan iyiydi ama: "Bosver, Bukowski," dedi, "hl okudugum en byk yazarsin. Babam bazi yklerini okumama izin verdi..." Sonra elektrikler kesildi. Oglan gevezeligi ile bunu hak etmisti... Her yerde mum yaniyordu. Eline mumu alan yakiyordu. "Allah kahretsin, sigorta atmis olmali," dedim. "Sigortayi degistirin." Biri sigorta ile ilgisi olmadigini syledi, baska bir seydi, ben de iki koymak iin mutfaga gittim. Harvey oradaydi, hay allah... "Harika bir oglun var, Harvey. Oglun Peter..." "Paul." "Afedersin. Incil adlari karisiyor." 51 "Anliyorum." (Zenginler anlarlar, ama anladiklari seyler iin bir sey yapmazlar.) Harvey yeni bir sise ati. Kafka'dan sz ettik. Dos, Turgenev, Gogol. Kabiz muhabbet, can sikici. Ortalik mumlardan geilmiyordu. Zen stadi artik trene baslamak istiyordu. Roy bana iki yzk vermisti. Yzkleri yokladim. Oradaydilar. Herkes bizi bekliyordu. O kadar viskiden sonra Harvey'nin yere yigilacagim umuyordum. Ama bosuna bekliyordum. Benim itigim her bardaga karsilik iki bardak imisti hergele ve hl ayaktaydi. Pek sik olan bir sey degildir. On dakika sren mum yakma seansinda sisenin yarisini devirmistik. Mutfaktan iktik. Yzkleri Roy'a verdim. Roy gnler nceden Zen stadi ile konusmus, benim ayyasin teki oldugumu anlatmisti -gvenilmez- umursamaz ya da saldirgan- dolayisiyla tren sirasinda yzkleri Bukows-ki'den isteme. Yzkleri kaybedebilir, ya da kendini. Iste oradaydim ve stat nihayet kara kitabinin sayfalarini parmaklamaya basladi. Pek kalin degildi kitabi. Yz elli sayfa kadar. "Tren sirasinda iki ve sigara iilmemesini talep ediyorum," dedi Zen. Ikimi dipledim. Herkes ikisini dipliyordu. Sonra minik ve boktan bir glmseme belirdi Zen'in dudaklarinda. Hristiyan dgnlerini deneyimden biliyordum, maalesef. Zen treninin Hristiyan treninden pek farki yoktu aslinda, biraz daha tantanaliydi sadece. Bir sre sonra kk ubuklar yakildi. Bir kutu dolusu ubugu vardi Zen'in -iki yz, yz tane. ubuklar yakildiktan sonra bir tanesi ii kum dolu kavanozun ortasina dikildi. O, Zen ubuguydu. Sonra Zen Roy'a elindeki yanik ubugu Zen ubugunun yanina dikmesini syledi. Hollis'e de diger yanina dikmesini. ubuklari iyi yerlestirmediler ama. Zen stadi glmseyerek uzandi, ubuklari yeni bir derinlige ve ykseklige dzeltti. Sonra kahverengi bir tespih ikardi Zen. Tespihi Roy'a verdi.

"Simdi mi?" diye sordu Roy. Allah'kahretsin. diye geirdim iimden, Roy ok okuyan, her konuda bilgi sahibi bir insan, neden kendi dgn treni hakkinda bilgi edinmez? Zen uzanip Roy'un sag elini Hollis'in sol elinin stne koydu, by52 lece tespih ikisinin de elini evrelemisti. "Kabul ediyor musun?" "Ediyorum..." (Bu muydu Zen?) "Ve sen Hollis, kabul ediyor musun?" "Ediyorum..." Bu arada gtn teki mum isiginda fotograf ekip duruyordu, yzlerce. Canimi sikmis, beni tedirgin etmisti. FBI olabilirdi. Klik! Klik! Klik! Hepimiz temizdik tabii ki. Ama tedbirsizlik sz konusuydu, sinir olmustum. Sonra mum isiginda Zen stadinin kulaklarini fark ettim. Mum isigi kulaklarindan geiyordu, ince tuvalet kagidindan yapilmisti sanki kulaklari. Bir erkekte o gne dek grdgm en kk kulaklara sahipti Zen. Buydu onu kutsal yapan! O kulaklara mutlaka sahip olmaliydim! Czdanima koyar, erkek kedime verir ya da ani olarak saklardim. Kafamdan geen bu dsncelerin nedeninin viski oldugunu biliyordum elbette, ama bir yandan da bilmiyordum. Zen'in kulaklarindan alamiyordum gzlerimi. Baska konusmalar yapildi. "...ve sen Roy, Hollis ile beraberligin boyunca uyusturucu kullanmayacagina sz veriyor musun?" Roy duraksadi. Sonra tespihin iindeki eller kenetlendi: "Sz veriyorum, uyusturucu kullanmayacagim," dedi Roy. Ve bitmisti. Zen dogrulup hafife glmsedi. Roy'un omuzuna dokundum: "Tebrikler." Sonra egildim, Hollis'in yzn ellerimin arasina alip dudaklarindan ptm.

Herkes oturmustu yine. Geri zeklilar. Kimse kipirdamiyor, mumlar btn aptalliklari ile yaniyorlardi. Zen stadi'nin yanina gittim. Elini siktim: "Tesekkrler. Treni ok gzel ynettiniz." Hosuna gitti, kendimi daha iyi hissettim. Ama gangsterler bir uzak dogulunun elini sikmayacak kadar aptal ve gururluydular. Roy'dan baska sadece bir kisi daha pmst Hollis'i. Sadece bir kisi sikmisti Zen stadi'nin elini. Yildirim nikahi kiydirsalar da olurmus. Bos bir aile kalabaligi! Dgn bitmis, ortalik daha da sogumustu. Herkes birbirine bakiyordu. Insan irkini asla anlayamayacagim, ama birinin sarlatani oynamasi gerekiyordu. Yesil kravatimi ikarip firlattim. "HEY! OROSPU OCUKLARI! ACIKMADINIZ MI?" Masaya gidip peynir atistirmaya basladim, birka kisi yerinden kalkip bana katildi. Yapacak baska sey yoktu. Onlari orada birakip viski almak iin mutfaga gittim. Mutfakta kendime viski koyarken Zen'in, "Benim artik gitmem gerek," dedigini duydum. "Aaa, gitmeyin..." diyen bir kadin sesi geldi son yilin en kapsamli gangster kalabaliginin iinden. O bile inandirici degildi. Ne isim vardi benim bunlarin arasinda? O UCLA profesrne ne demeliydi? Yok, hayir, UCLA profesr aitti oraya. Bir gnah keisi gerekiyordu. Bagislanmak. Zen'in kapidan iktigini duyar duymaz ikimi dipleyip disari firladim. Orospu ocuklariyla dolu mum isigi ile aydinlatilmis odada insanlarin arasindan kosarak (hi de kolay olmadi) kapiya ulastim, atim, kapattim ve... On bes basamak gerisindeydim Bay Zen'in. Kirk-elli basamak daha vardi. Onun her adimina iki adim sendeleyerek pesine dstm. "Hey! stadim!" diye bagirdim. Zen arkasina dnd. "Evet, ihtiyar?" Ihtiyar? Kivnla kivrila tropikal baheye inen merdivende durmus birbirimize bakiyorduk. Daha samimi bir iliski kurmanin zamani gelmisti. "Ya kodugum kulaklarini verirsin ya da kiyafetini -stndeki neon isikli robu!" "Delirmissin sen ihtiyar!"

"Zen'de bu tr degersiz nyargilara yer olmadigini sanirdim. Beni hayal kirikligina ugrattiniz stat!" Zen gge bakip avularini bitistirdi. Kendimi basamaklardan asagi birakarak ona dogru utum, yere dsmek zereyken bir yumruk salladim ama ynsz bir devinimdim, iskaladim. Zen beni yakalayip dzeltti. 54 "Oglum, oglum..." ok yakindik. Bir direk ikardim. Iyi yakaladim onu bu sefer. Tisladi. Bir adim geri ekildi. Bir direk daha ikardim, iskaladim. Yarim metre solundan gemisti. Cehennemden ithal bazi bitkilerin iine dstm. Kalktim, stne yrdm yine. Ay isiginda pantolonumu grdm -kan, mum ve kusmuk lekeleri. "Sen de sonunda stadini buldun orospu ocugu," aiklamasinda bulundum stne giderken. Bekledi. Yillarca ayak islerinde alismak tamamen ldrmemisti kaslarimi. Solumu midesine gmdm, yz on kilo destekli. Kk bir nefes birakti Zen, bir kez daha gkyzne danistiktan sonra Dogu dilinde bir seyler mirildandi ve bana kk bir karate darbesi indirdi. Sefkatle. O anda bana Brezilya ormanlarinin insan yiyen bitkileri gibi grnen sama sapan Meksika kaktslerinin arasina dstm. Iyice gevsedim ay isiginin altinda, mor bir iek stme egilip nefesimi kesmeye alisincaya kadar kaldim orada. Allah kahretsin, Harvard Klasikleri iin yz elli yil gemesi gerekmisti. Seim yoktu; yattigim yerden dogruldum, srnerek basamaklari ikmaya basladim. Tepeye vardigimda kalktim, kapiyi aip ieri girdim. Farkina varmadilar. Boktan muhabbetlerini srdryorlardi. Kseme yigildim. Karate darbesi sol kasimi yarmisti. Mendilimi ikardim. "Lanet olsun! Bir ikiye ihtiyacim var!" diye bagirdim. Harvey elinde ikiyle geldi. Sek viski. Diktim. Insan viziltisi nasil bu kadar anlamsiz olabiliyordu? Bana gelinin annesi olarak tanistirilan kadinin bacak atigini fark ettim, fena degildi bacaklari, naylon orap, topuklular. Geri zekli birini bile tahrik edebilirdi, ben sadece yari-ge-riydim. Ayaga kalkip gelinin annesinin yanina gittim, etegini kalalarina kadar siyirip dizinden yukari dogru pmeye basladim. Mum isiginin yarari olmustu. Her seyin. Birden kendine geldi ve "Hey!" diye bagirdi, "ne yaptigini saniyorsun sen?" "Kiindan bok ikincaya kadar dzerim seni! Ne dersin?" Itti beni, sirtst yere serildim, debelenip ayaga kalkmaya alistim. "Allahin cezasi Amazon!" diye bagirdim. 55 Birka dakika sonra ancak kalkabildim. Biri gld. Kendimi ayakta bulunca mutfagin yolunu tuttum yine.

Bir iki koyup dipledim. Sonra bir tane daha koyup disari iktim, Ordaydilar iste: Lanet akrabalar. "Roy ya da Hollis, neden hediyenizi amiyorsunuz?" diye sordum. Elli metre folyo kagidina sariliydi. Roy folyoyu aip duruyordu. Nihayet bitirdi. "Bir yastikta kocayin!" diye bagirdim. Herkes grmst hediyemi. it ikmiyordu. Ispanya'nin en iyi el isi sanatilarindan biri tarafindan yapilmis kk bir tabut. Alt kismi pembemsi-kirmizi kaplama. Gerek bir tabutun kk bir kopyasiydi, ama bu sevgi ile yapilmisti belki. Roy ldrc bir bakis atti bana. Tahtanin nasil cilalanmasi gerektigine dair talimat kagidini tabutun iine atip kapagini kapatti. Kimse tek kelime etmemisti. Dgnn tek hediyesi hos karsilanmamisti. Ama ok gemeden toparlanip iki paralik sohbetlerine dndler. Suskunlasmistim. Kk tabutumla gurur duymustum oysa. Saatlerce hediye aramistim. Aklimi kairmak zereyken raflarin birinde tek basina duran tabut dikkatimi ekmisti. stnde elimi gezdirmis, ters evirip iine bakmistim. Fiyati yksek ama isiligi mkemmeldi. Tahtasi, minik menteselleri, herseyi drt drtlkt. Karinca zehirine de ihtiyacim vardi. Karincalar n kapima yuva yapmislardi. Arka tarafta karinca zehiri bulmus, tabutla birlikte kasaya gtrmstm. Gen bir kiz duruyordu kasada. Tabutu isaret ederek, "Bunun ne oldugunu biliyor musun?" diye sormustum. "Ne?" "Bir tabut." Kapagini aip ona iini gstermistim. "Karincalar beni delirtiyor. Ne yapacagim, biliyor musun?" "Ne?" "Karincalari ldrp bu tabutun iine koyacagim, sonra da gmecegim." Gld. "Gnme renk kattin!" Genlere takilmak mmkn degil artik; tamemen stn bir irk. Hesabi deyip disari ikmistim. Aralarinda en nazik olan Harvey'di, su zengin olan. Nazik olabilecek kadar parasi oldugu iin belki de. Sonra Eski in zerine okudugum bir seyi hatirladim: "Zengin olmayi mi yeglersin, sanati olmayi mi?" "Zengin olmayi nk sanatilar srekli zenginlerin n kapilarinda beklesiyorlar." Ikimi itim ve umursamadim artik. Birden hersey bitmisti. Arabamin arka koltugundaydim. Holly direksiyondaydi ve Roy'un sakali yzme uusuyordu yine. Elimdeki siseye asildim.

"Baksaniza, benim kk tabutumu pe mi attiniz? Ikinizi de seviyorum, bunu biliyorsunuz! Benim kk tabutumu neden pe attiniz?" "Bukowski! Iste tabutun!" Roy tabutu gsterdi. "ok sevindim!" "Geri almak ister misin?" "Hayir! Hayir! Tek dgn hediyeniz! Saklayin! Ltfen!" "Tamam." Yolun kalan kismi olduka sessiz geti. Oturdugum semtte park yeri bulmak gt. Evimden iki sokak ilerde bir yer buldular. Arabami park edip anahtari elime tutusturdular. Sonra karsiya geip kendi arabalarina dogru gittiler. Peslerine takilip evime dogru yrrken pantolonumun paalarindan birine basip elimde Harvey'nin sisesi ile yere kapaklandim. Havada igdsel olarak siseyi dsndm (anne ve bebek) basimi ve siseyi yukarda tutup omuzlarimin stne dsmeye gayret ettim. Siseyi kurtardim ama basim kaldirima arpti. Ikisi de grmst dstgm. Sancidan bayilmak zereydim ama onlara seslenebildim:"Roy, Hollis! Beni kapima kadar gtrn ltfen, yaralandim!" Bir an durup bana baktilar. Sonra arabalarina bindiler, alistirdilar, arkalarina yaslanip uzaklastilar. Bir sey iin cezalandiriliyordum. Tabut mu? Her neyse -arabamin kullanilmasi ya da sarlatanligim ya da sagdiligim... Islerine yaramazdim artik. Insanlik beni hep igrendirmistir. Onlari zellikle igren kilan akrabn iliskileri hastaligiydi, ki buna evlilik, g degis tokusu ve yardimlasma, mahalleniz, blgeniz, sehriniz, lkeniz, devletiniz, mille57 tiniz de dahil. Hayvanca-korku aptalligi ile vizildayip durduklari kurtulus kovaninda herkes birbirinin kiina yapismisti. Hersey berrakti, yardimlarina muhta oldugumu bile bile beni terk ettiklerinde her seyi kavramistim. Bes dakika daha, diye geirdim iimden, kimse bana bulasmadan burada bes dakika daha yatabilsem kendimde kalkacak gc bulacak, evime yryp ieri girebilecegim. Kanunsuzlarin sonuncusuydum. Billy the Kid elime su dkemezdi. Bes dakika daha. Izin verin de inime varayim. Yaralarimi iyilestireyim. Beni bu tr toplantilara davet ettiklerinde onlara ne yapmalari gerektigini sylerim bundan byle. Bes dakika. Sadece bes dakika. Iki kadin yaklasti. Dnp bana baktilar. "Aa, suna bak! Nesi var?" "Sarhos."

"Hasta olmasin?" "Degil, siseye nasil sarildigina baksana. Bir bebege sarilir gibi." Allah kahretsin! Bagirdim onlara: "IKINIZI DE YALARIM! KURUYUNCAYA KADAR EMERIM IKINIZI DE, KALTAKLAR!" "Oooo!" Oturduklari binaya dogru kostular. Cam kapidan ieri girip kayboldular. Ve ben hl yerden kalkamiyordum. Bir seylerin sagdici. Tek yapmam gereken evime ulasmakti -elli metre ilerde bir milyon isik yili kadar yakin. Kiralik bir kapidan elli metre uzaktaydim. Iki dakika daha yatsam kalkabilecektim. Her deneyiste biraz daha gleniyordum. Eski bir ayyas her zaman ayaga kalkar, yeter ki zaman taniyin. Bir dakikam daha olsaydi kalkmistim. Ama gelmislerdi. Dnyanin kaik ailesinin iki ferdi. Yaptiklarini neden yaptiklarini sorgulamayan iki deli. Tepe isigini aik birakip bir arabanin yanina yanastilar. Arabadan indiler. Birinin elinde el feneri vardi. "Bukowski," dedi elinde fener olan, "basini belaya sokmadan duramiyorsun, degil mi?" Adimi biliyordu, baska seferlerden. "Bak," dedim, "tkezledim, hepsi bu. Basimi arptim. Bilincimi asla yitirmem, tehlikeli degilim. Kapima varmama yardimci olur musu-58 nuz? Izin verin de yatagima girip uyuyayim, her seyi unutayim. Dogrusu da bu degil mi sizce?" "Iki kadin onlara tecavz etmeye kalkistiginizi ihbar etti, efendim." "Beyler, iki kadina ayni anda tecavz etmeyi aklimdan bile geirmem." Polislerden biri elindeki aptal feneri yzme tuttu. Ona mthis bir stnlk duygusu veriyordu. "zgrlgm elli metre tede! Bunu anlayamiyor musunuz?" "Kentin en byk eglencesi sensin, Bukowski. Bize daha iyi bir neden gstermen gerek." "Durun, dsneyim -kaldirimda sere serpe yatarken grdgnz sey bir dgnn sonucu, bir Zen dgnnn." "Biri seninle evlenmek mi istedi?" "Benimle degil gt..." El fenerini iyice yzme yaklastirdi. "Kanunu korumakla grevli memurlara daha saygili olmayi grenmelisin." "Afedersiniz, bir an iin unuttum."

Kan boynumdan asagi inmis, gmlegimin yakasindan ieri siziyordu. ok yorgundum -herseyden. "Bukowski," dedi el fenerini yzme tutan, "neden basini belaya sokmadan duramiyorsun?" "Kesin bu boktan muhabbeti," dedim, "karakola gidelim." Kelepeyi takip beni arka koltuga firlattilar. Yabancisi degildim. Yavas sryorlardi, olasi ve delice seylerden sz ederek -n balkonu genisletmek, belki bir havuz, anneanne iin ilave bir oda. Spora gelince -gerek erkektiler bunlar- Dodgers'un sampiyonluk midi sryordu, ama isi zordu. Aileye dns -Dodgers kazaninca onlar da kazaniyordu. Bir adam aya ayak basinca onlar da basmis oluyorlardi. Ama aliktan len biri onlardan kurus istemesin -kimlik yok, .iktir git, bok kafali. Sivil dolastiklari zaman tabii ki. Bir polisten para isteyen bir a grlmemistir henz. Hi spheniz olmasin. Bir kez daha sulularin arasindaydim. Gen olanlar kendilerini neyin bekledigini bilmiyorlardi henz. ANAYASAL haklardan filan sz ediyorlardi. Gen polisler, sehir kodeslerinde olsun, kasaba kodeslerinde olsun, egitimlerini sarhoslar zerinde alisarak tamamlarlar. Kendi59 lerini byle kanitlarlar. Gzmn nnde birini asansre bindirip bir yukari bir asagi ikip indiler, asansrden iktiklarinda adam taninmaz haldeydi -INSAN HAKLARI diye bagiriyordu zenci asansre bindirilmeden nce. Sonra beyazlardan biri ANAYASA diye bagirmaya basladi, tuttuklari gibi yle bir gtrdler ki yryemedi, ayaklari yere degmemisti. Geri getirdiklerinde duvara yasladilar, zangir zangir titriyordu, vcudu kirmizi lekelerle kapliydi. Bir trl gemiyordu titremesi. Fotografimi ektiler yine. Parmak izi, bir kez daha. Sonra ayyaslarin kogusuna gtrdler beni, kapiyi atilar ve gerisi kogustaki yz elli kisinin arasinda kendine bir yer bulmaktan ibaretti. Bir lagim ukuru. Kusmuk ve sidikti her yer. Hemserilerimin arasinda kendime bir yer buldum. Charles Bukowski'ydim. Santa Barbara'nin California niversitesi'nin ktphanesinde kitaplarim vardi, profesrlerden biri benim bir dahi oldugumu dsnyordu. Tahtalarin stne uzandim. Gen bir ses duydum. Bir delikanli. "Bir eyrege borunuzu flerim bayim!" Bozuk paralarini, banknotlarini, kimligini, anahtarlarini, akini ve sigaralarini alip sana bir depozit makbuzu veriyorlardi, ki ya kaybeder ya da aldirirdin. Ama ierde sigara ve para hep olurdu. "zgnm evlat," dedim ona, "son kurusuma kadar aldilar." Drt saat sonra uyuyabildim. Iste. Bir Zen dgnne sagdilik yapmistim ve bahse girerim ki gelinle damat o gece dzsmemislerdi bile. Bir baskasi dzlmst ama. BULUSMA

Rampart duraginda otobsten inip Coronado'ya yrdm, yokusu tirmanip evimin nnde durdum. Kollarimi isitan gnesin altinda uzunca bir sre durdum. Sonra anahtarimi ikanp kapiyi atim, st kata ikmaya basladim. "Kim o?" diye sordu Madge. Cevap vermedim. Agir agir ikiyordum basamaklari. ok solgun ve takatsizdim. "Kim o? Kim var orada?" "Telaslanma Madge, benim." Merdivenin en st basamaginda durdum. Yesil bir elbise vardi zerinde, ipek, eski. Kanepede oturuyordu. Elinde bir bardak sarap, buzlu, yle severdi. "Canim!" diye stme atildi. Sevinmis grnyordu, pt beni. "Ay, Harry, sen misin gereklen?" "Belki. Dayanabilirsem. Yatak odasinda kimse var mi?" "Samalama! Iki ister misin?" "Ime, dediler bana. Haslanmis tavuk, rafadan yumurta filan yeme-liymisim. Liste verdiler." "Orospu ocuklari. Otur. Banyo yapmak ister misin? Bir seyler ye." "Istemem. Oturayim biraz." Koltuga ktm. "Ne kadar para kaldi?" diye sordum. "On bes dolar." "ok hizli harcamissin." "Sey..." "Kira durumu ne?" "Iki hafta. Is bulamadim Harry." "Biliyorum. Arabayi gremedim. Araba nerede?" "Kt haber. Birine dn verdim, nn arpmis. Sen dnmeden nce yaptirmak istedim. Ksedeki tamircide." "alisiyor mu?" "Evet, nn dzeltsinler istedim."

"n arpik olsun. Radyatr ve farlari zarar grmemisse yle kullanirsin." "Allahaskina Harry! Dogru olani yapmaya alisiyordum!" "Birazdan dnerim." "Nereye gidiyorsun, Harry?" "Arabaya bakacagim." "Yarin bakarsin. Iyi grnmyorsun, Harry. Otur, konusalim." "Birazdan dnerim. Beni bilirsin. Yarim is sevmem." "Of, Harry!" "On bes dolari ver." "Of ki ne of!" "Ikimizden birinin bu gemiyi batmaktan kurtarmasi gerek. Bu sen olmayacagina gre!" "Her sabah yataktan kalkip is aradim. Yemin ederim. Is yok." "On bes dolan ver." Madge antasini alip karistirmaya basladi. " Bu aksam iin bir sise sarap alacak kadar para birak bana, bu sise bitmek zere. Dnsn kutlamak istiyorum." "Biliyorum, Madge." antasindan bir onluk ile drt birlik ikarip uzatti. antayi elinden kapip ters evirdim. Iinde ne varsa yataga saildi. Bozuk para, bir kk sise porto, bir birlik, bir de beslik. Beslige uzandi ama ondan nce davrandim. Dogrulup tokatladim. 62 "Orospu ocugu! Hi degismemissin. Hl pislik herifin tekisin." "Bu yzden lmedim zaten." "Bana bir daha vurursan giderim." "Sana vurmaktan hoslanmadigimi biliyorsun, gzelim." "Bana vurmak kolay, bir erkege vursana, vurmazsin degil mi?" "Ne ilgisi var simdi?" Besligi alip asagi indim. Tamirci ksedeydi. Ieri girdigimde Japon'un teki arabaya yeni taktigi n kafese yaldiz boya srmekle mesguld. Basina dikildim. "Tanrim, gerek bir Rembrandt olmus bu," dedim. "Sizin mi bayim?"

"Evet. Borcum ne?" "Yetmis bes dolar." "Ne?" "Yetmis bes dolar. Bir bayan getirdi arabayi." "Orospunun teki getirdi. Bana bak, araba yetmis bes dolar etmezdi, hl da etmez. Bu kafesi hurdacidan bes dolara kaptin." "Bakin bayim, bayan bana dedi ki..." "Kim?" "Sey, kadin dedi ki..." "Kadinin ne dedigi beni ilgilendirmez. Hastaneden yeni iktim. Bu parayi sana ancak taksit taksit deyebilirim. Su anda issizim ve arabaya ihtiyacim var. Is bulunca derim. Bulamazsam deyemem. Bana gvenmiyorsan araba sende kalsin. Hemen gidip ruhsatini getiririm. Nerede oturdugumu biliyorsun." "Simdi ne verebilirsin?" "Bes dolar??" "ok az." "Sana syledim! Hastaneden yeni iktim. Is bulursam derim, ya kabul edersin ya da araba sende kalir." "Pekala," dedi, "sana gveniyorum. Besligi ver." "Bu beslik iin ne yapmak zorunda kaldigimi bir busen." "Nasil yani?" "Bos ver." O besligi aldi, ben arabayi. Kontak anahtarini evirdim, alisti. Ya63 rim depo benzin bile vardi. Yagini, suyunu dert etmedim. Tekrar araba kullanmak nasil olacak diyerek biraz turladim. Iyi oluyordu. Sonra iki dkkaninin nne ektim. "Harry!" dedi pis nlkl yasli adam. "Oo, Harry!" dedi karisi. "Nerelerdeydin?" diye sordu ihtiyar. "Arizona. Arazi isleri."

"Grdn m, Sol," dedi kadin, "sana onun zeki biri oldugunu sylemistim. Kafasi alisan adam kendini belli eder." "Pekala," dedim, "iki altilik Miller istiyorum, hesabima yazin." "Bir dakika," dedi ihtiyar. "Bir sorun mu var? Simdiye kadar borcumu hep demedim mi? Canimi sikmayin benim." "Seninle bir sorunumuz yok, Harry. Sorun senin kadinla. On dolar yetmis bes sentlik bor yapti." "On dolar yetmis bes sentin lafi mi olur? Daha nce hesabi yirmi sekiz dolara ikarip demedim mi?" "Evet, Harry, ama..." "Ama ne? Alisverisimi baska yerden mi yapayim? Bu hesabi takayim mi? Allahin cezasi iki altilik iin deger mi?" 'Tamam, Harry, tamam," dedi ihtiyar. "Gzel. Bir posete koy. Bir paket Pall Mall ile iki Dutch Master ilave et." "Pekala, Harry..." Ve merdiveni ikiyordum yine. st kata vardim. "Ah, Harry, bira almissin! Ime, Harry. lmeni istemiyorum, sevgilim!" "Biliyorum, Madge. Istemezsin. Bu doktorlarin bir boktan anladiklari yok ama. Bir bira a bana. Yorgunum. ok kosturdum. Allahin cezasi hastaneden ikali topu topu iki saat oldu." Madge bir sise bira ve bir bardak sarapla dnd. Ayaginda topuklulari vardi, bacak bacak stne atinca klotu grnd. Siki hatundu. Yzn hesaba katmadan. "Arabayi aldin mi?" "Evet." 64 "O ufak tefek Japon iyi ocuk degil mi?" "Iyi olmak zorunda kaldi." "Ne demek istiyorsun?" "Tamam, tamam, iyi ocuk. Buraya getirdin mi onu?" "Harry, baslama. Japon dzmem ben!"

Ayaga kalkti. Karni hl dzd. Kalalari, bacaklari, kii tam sevdigim gibi. Ne kancik! Siseyi bir dikiste yariladim, ona dogru yrdm. "Madge, bebegim, senin iin deli oldugumu biliyorsun. Adam ldrrm senin iin, biliyorsun degil mi?" Iyice yaklasmistim ona. Hafife glmsedi. Bira sisesini firlattim, elindeki sarap bardagini alip diktim. Haftalardan beri ilk kez kendimi iyi hissediyordum. Sokuldu bana. Kirmizi, vahsi dudaklarini yaladi. Iki elimle serte ittim. Kanepeye yigildi. "Orospu! Goldbarth'da 13.75'lik hesap yaptin, degil mi?" "Bilmiyorum." Elbisesi kalalarina kadar siyrilmisti. "Orospu!" "Orospu deme bana!" "13.75!" "Haberim yok!" stne iktim, yzn kavrayip dudaklarini pmeye basladim. Ggslerini, kalalarini, bacaklarini oksadim. Agliyordu. "Orospu...deme...bana. Orospu... deme. Seni sevdigimi biliyorsun, Harry!" "Paralayacagim seni, yavrum!" Gld. Onu kaldirip yatak odasina tasidim, yatagin stne firlattim. "Harry, hastaneden yeni iktin!" "Iyi ya! Iki haftalik sperm birikimimi sana nakledecegim demektir" "Agzini bozma!" ".iktir!" Yatagin stne siradim, stmdckileri ikardim. Sonra klotunu indirdim. Ierdeydim, eskiden oldugu gibi. Agir ve yumusak vurdum, sekiz-on kere. "O pis Japon'u dzdgm dsnmyorsun, degil mi?" diye sordu, "Pis olan herseyi dzersin sen."

Kendini geriye ekip beni disari ikardi. "Agzina siayim!" diye bagirdim. "Seni seviyorum, Harry, byle konusarak beni zyorsun." "Tamam, yavrum, o pis Japon'u dzmedigini biliyorum. Saka ediyordum." Madge bacaklarini ati, ierdeydim yine. "Oh! Erkegim benim! ok uzun zaman oldu!" "Emin misin?" "Bu da ne demek? Yine mesele mi ikaracaksin?" "Hayir, hayir! Seni seviyorum, gzelim." Dudaklarindan ptm, alttan alismayi srdryordum. "Harry," dedi. "Madge," dedim. Hakliydi. ok uzun zaman olmustu. Ihtiyara 13.75, iki altilik, sigara ve puro borcum vardi. Los Angeles Hastanesi'ne 225 dolar, o pis Japon'a da 70 dolar. Ayrica gaz, elektrik ve su faturalari vardi ve birbirimize kenetlendik ve duvarlar stmze kapandi. Ordaydik. YARIK, KANT VE MUTLU BIR EV Jack Hendley kulbe ikan asansre bindi, kulbe gitmiyordu aslinda, asansrle yukari ikiyordu sadece. yaris programi, gece. programi emektar kir satan almisti -40 sent, ilk sayfayi ati -1800 metre, 2500 dolar sinifi- at satin almak yeni bir araba satin almaktan daha ucuzdu. Jack asansrden indi ve kapinin yanindaki p tenekesine kustu, al-lahin cezasi viski - geceleri onu ldryordu. Eddie kentten ayrilmadan ondan tyo almamakla hata etmisti, ama iyi bir hafta olmustu yine de, 600 dolarlik bir hafta, 1940 yilinda New Orleans'da haftaligi 17 dolara alistigi gnleri geride birakmisti. ama btn glesonrasi kapisini alan ufak tefek bir gt tarafindan katledilmisti -iki saat boyunca kanepesinde oturup HAYATTAN konusmustu. Ama HAYAT hakkinda hibir sey bilmiyordu cce, hayati yasama zahmetine bile katlanmamisti, konusmakla yetiniyordu.

cce, Jack'in biralarini iip sigarasindan otlanmis, YARIS BLTE-NI'ni alismasini engellemisti, nhazirligini yapamamisti onun yznden. biri gelip beni rahatsiz edecek olursa yumrugumu suratina yiyecek, e geirdi iinden, izin verirsen yerler insani bunlar, ben acimasiz biri degilim, ama onlar acimasiz, isin sirri bu. Jack bir sigara yakti, ksrd ve sigarayi firlatti, tribnn n tarafinda etrafinda kimselerin olmadigi bir yere oturdu, rahat birakirlarsa bahislerini hazirlayabilecekti. Ama -l kpekler her yerdeydilerzamanlarini nasil harcayacaklarini bilmeyen birileri onu bulurdu mutlaka, bilgisiz, programi bile yok; ortalikta dolanip sagi solu koklamaktan baska isleri yoktu bunlarin, saatler nceden gelirlerdi hipodroma, tribnler bombosken, orada ylece otururlardi. kahve gzeldi, sicak, soguk ve temizdi hava. sis bile yoktu. Kendini daha iyi hissetmeye baslamisti. Kalemini ikarip ilk kosu stnde alismaya basladi, btn glesonrasini katleden o cceyi unuturdu belki de, armiha germisti Jack'i orospu ocugu, ancak yetisecekti -ilk kosuya sadece bir saat kalmisti, o zamana kadar btn oyunlarini hazir etmeliydi, kosu aralarinda yapamazdiniz -kalabaligin baskisi vardi, ayrica tabeladaki degisiklikleri izlemek zorundaydin. ilk kosuyu asagi bes yukari hazirladi, gzel -baslamisti en azindan. sonra duydu, bir l kpek. Jack yerine oturmak iin asagi inerken onun asagidaki otoparka baktigini grmst, "su arabalara bak" oynamaktan sikilmis olmaliydi l kpek. Jack'e dogru geliyordu, basamak basamak, palto giymis orta yasli bir tip. gzleri yok, titresimi yok. l et. palto giymis bir l kpek. l kpek agir adimlarla ona dogru geliyordu, bir insan bir insana dogru, evet, kardeslik, evet. Jack duydu onu. bir basamak indi, durdu, sonra bir basamak daha indi. Jack dnp bakti orospu ocuguna, l kpek ylece durdu palto-suyla. yirmi bes metre mesafede tek bir allahin kulu yoktu ve kpek gelip onu koklamadan edememisti. Jack kalemini ceketinin cebine koydu, sonra kpek hemen arkasin-daydi, egilip Jack'in omuzunun stnden programina bakti. Jack kfretti, programi katladi, kalkti ve on metre teye, koridorun te yanina oturdu. programini aip ise koyuldu yine, bir yandan da hipodrom ahalisini dsnyordu -devasa ve aptal bir hayvandan farki yoktu, a gzl, yalniz, tehlikeli, kaba, sikici, nefret dolu. bencil ve bagimli bir hayvan, ne yazik ki saatlerini ldrmek iin seni de ldrmekten ekinmeyen 68 milyarlarca insan vardi dnyada. ikinci kosu yeni baslamisti ki duydu, ona dogru gelen agir adimlar, etrafina bakindi, gzlerine inanamadi, ayni kpek! Jack programi katlayip ayaga kalkti. "ne istiyorsun benden kardesim?" diye sordu kpege.

"nasil yani?" "yani, neden gelip omuzumun stnden programima bakiyorsun, kilometrelerce bosluk var burada, gelip yanima oturmaya kalkiyorsun, nedir derdin?" "zgr bir lkede yasiyoruz, ben..." "zgr bir lkede yasamiyoruz -herseyin bir sahibi, herseyin bir fiyati var." "ama ben istedigim yere oturmakta zgrm, ben de senin gibi giris creti dedim, sen bana ne yapacagimi syleyemezsin." "beni rahatsiz etmedigin srece istedigin yere oturursun elbette, kaba ve aptalca davraniyorsun, uzun lafin kisasi, beni UYUZ ediyorsun." "giris cretimi dedim, ne yapacagimi senden grenecek degilim." "pekala, senin dedigin gibi olsun, beni yine yerimi degistirecegim, kendime hakim olmak iin elimden geleni yapiyorum, ama seni uyariyorum, NC KEZ yanima gelirsen... yumrugu suratinin ortasina yiyeceksin!" Jack bir kez daha yerini degistirdi ve kpegin yeni bir kurban arayisi ile uzaklastigini grd, ama orospu ocugu beynindeydi hl, kalkip bara gitti, bir sulu sko syledi. dndgnde atlar ilk kosu iin isinmaya baslamislardi bile. ilk kosuyu siralamaya alisti ama ahali oradaydi artik, borazan sesli bir tip etrafindakilere 1945 yilindan beri tek bir cumartesi bile yaris kairma-digini sylyordu, sevimli saniyordu kendini, bir gece sis bastirsin da gr bak nasil yolluyorlar seni yalniz dolabinda otuzbir ekmeye. armihtayim, yapacak bir sey yok, diye geirdi iinden, nazik olursan armiha gererler adami, kanepesine oturup Mahler'den, Kant'tan ve yarikdan sz eden ve hibiri hakkinda bir bok bilmeyen o cce iste. ilk kosuyu ylesine oynamaktan baska aresi yoktu, iki dakika kalmisti kosunun baslamasina, bir dakika, ikili oynayan kalabaligi yardi, "kosu baslamak zere" anonsu geldi, orospu ocugunun teki iki ayagina birden basti, bgrne bir dirsek yedi, yankesicinin teki sol ggsn 69 yokladi. fare-kpek kalabaligi. Serzenis'e oynadi, lanet olsun, sabah siralamasinin favori ati. standart oyun. kafasi dagilmaya baslamisti bile. Kant ve yarik, kpekler. Jack tribnn sonuna gitti, atlar start kulbelerine giriyorlardi, kosu baslamak zereydi. oturmak zereydi ki bir kpek daha yanasti, transdaymis ayaklarinda, baska tarafa bakarak, ama ona dogru geliyordu, kais yoktu, atlar firladiginda dirsegini dogrultup adamin yumusak karnina gmd, adam inleyip iki metre geriye gitti.

Jack yerine oturdugunda Serzenis ilk dnemete drt boy fark yapmisti. Boby Williams 1800 metrelik kosuyu almak niyetindeydi anlasilan, ama at canli grnmyordu Jack'e. hipodromda geen 15 yildan sonra Melerine bakip atin zorlanip zorlanmadigini sip diye anliyordu. Serzenis zorlaniyordu -4 boy ndeydi ama dua ediyordu. dzlgn basinda 3 boya indi fark. Sonra Hobby'nin Rekoru ataga kalkti, iste zorlanmadan kosan bir at. Serzenis hapi yutmustu, dzlgn basinda boy fark yetmezdi, lanet olsun, finise otuz metre kala Hobby'nin Rekoru bir buuk boy ndeydi. 2/7 ile akilli bir ikinci seim. Jack 4 dolarlik ganyan kuponlarini yirtti. Kant ve yank, en iyisi eve gitmekti, parasi cebinde kalirdi, bu gece o gecelerden biri degildi. 1200 metrelik ikinci kosu kolaydi, fazla kafa patlatmaya gerek kalmamisti, ahali kosuya i kulvarda baslayacagi ve cokeyi Joe O'Brien oldugu iin Ambro Indigo'ya oynuyordu, diger favori, Altin Dalga, dis kulvarda basliyordu, 9 numara, cokeyi kendini henz kanitlamamis Don Mcllmurray. btn kosular bu kadar kolay olmus olsaydi on yil nce kapagi Beverly Hills'e atmisti bile. ama yine de, ilk kosuyu kt oynadigi iin ve Kant ve yarik yznden 5 dolarlik ganyanla yetindi. Pamuk Helva kazandirdigi toplam para yznden tabelada ykselmeye basladi, herkes Pamuk Helva'ya kosmaya basladi, sabahki siralamada 20 iken 9'a kadar inmisti, kerizler sapilmisti. Jack balik kokusu aldi, yoldan ekilmeye alisti, ama bir DEV son srat ona dogru geliyordu -iki metre boyunda vardi orospunun evladi- nereden ikmisti? daha nce hi grmemisti. DEV, PAMUK HELVA'sini istiyordu, gz giseden baska hibir 70 sey grmyordu, atlar starttaki yerlerini aliyorlardi, adam gen, uzun ve aptaldi, simendifer gibi geliyordu Jack'in stne. Jack egilmek zorunda kaldi, ok ge. Dev sakagina bir dirsek akip onu metre firlatti, kirmizi, mavi, sari, lacivert isiklar patladi havada. "Hey, orospu ocugu" diye bagirdi Jack adama, ama Dev ganyan gisesine yaslanmis kaybedecegi biletlerden aliyordu. Jack yerine dnd. Altin Dalga dnemeten boy nde ikti ve kosuyu rahat gtrd. 1/4 ile bulunmayacak at degildi. Jack sadece 5 dolar ganyan oynamis, 6 dolar 50 sent kra gemisti, bok temizlemekten iyidir. 3. 4. ve 5. kosulari kaybetti. 6. kosuda 1/6 ile Rzgrin Kizi'ni yakaladi, 7.'de 5/8 ile Gece Uusu'na oynadi, son anda yirtti, hepsi hepsi 30 dolar ndeydi, igdlerle bu kadar oluyordu, sonra 8. kosuda 1/3 ile Arzu'ya 20 ganyan oynadi ve Arzu daha kosunun basinda arzusuz-du. gemis ola. bir sulu sko daha. bu sekilde, n hazirlik yapmadan oynamak karanlik bir dolabin iinde bir deniz topunu dzmeye alismaktan farksizdi, eve git -lmek arada sirada Acapulco'da soluklanarak biraz daha kolaydi. duvara dayali koltuklarda oturan yavrulara bakti Jack, kulpteki hatunlar hos ve bakimliydilar, gzel oluyordu onlara bakmak, ama onlar da ahalinin parasini almak iin oradaydilar, kizlarin bacaklarinin tadini ikarmak iin iki dakika izin verdi kendine, sonra tabelaya dnd, kala ve bacak temasi hissetti, biraz ggs ve hafif bir parfm kokusu. "sey, beyefendi, afedersiniz." "buyrun."

iyice yaslandi Jack'e. tek yapmasi gereken sihirli szcg telaffuz etmekti ve kendine 50 dolarlik bir kaltak bulmustu, ama 50 dolar edecek bir kaltaga rastlamamisti henz. "evet?" dedi Jack. "3 numarali at hangisi?" "May Western." "kazanir mi sizce?" "bu atlara karsi hayir, bir dahaki sefere belki." "iyi para birakacak bir at bulmam lazim, kim iyi para birakir sizce?" "sen," dedi Jack ve uzaklasti. 71 yarik, Kant ve mutlu bir ev. hl May Western'e oynuyorlardi ve Falata giderek dsyordu. BIN IKI YZ METRE, KISRAK KOSUSU, SADECE 10.000 DOLAR DEGERINDE VE DAHA NCE YARIS KAZANMAMISLAR, atlar insanlardan daha ok para kazaniyorlardi, ama harcayamiyorlar-di. tekerlekli sedye ile kir sali bir kadini gtrdler, stne battaniye sermislerdi. tabeladaki rakamlar degisti. Falata biraz daha dsmst. May Western biraz ikmisti. "hey, bayim!" arkasinda bir erkek sesi. Jack tabelaya yogunlasmisti. "evet?" "bir eyrek verir misin?" arkasina dnmedi Jack, elini cebine sokup bir eyrek ikardi, eyregi avucuna yerlestirdi, elini arkaya gtrd, parmaklarin avucuna dalip eyregi alisini hissetti. hi bakmamisti adama, tabela sifirladi. "yaris baslamak zere!" hasiktir.

on dolarlik giseye kosup 1/20 ile Serenat'a bir, 2/7 ile Cecilia'ya iki ganyan kuponu aldi. ne yaptigini bilmiyordu, is yapmanin belli bir yolu vardi; boga gresinin, sevismenin, sahanda yumurta yapmanin, su ya da sarap imenin, ve dogru yapmazsan boguluyordun, ldryorlardi seni. Cecilia kosunun liderligini aldi ve ilk dnemece girdiler. Jack atin fulelerine bakti, bir ihtimal, henz zorlanmiyordu, cokeyi de hayli yumusakti, programa bakti. Kimpam, siralamada 12'inci, ahali onu tutmamisti, cokeyi Joe O'Brien'di ama Joe 1/9 ile ayni atin stnden dsmst, hem de iki kosu nce. mkemmel bir tuzak. Lighthill kirbaci basti, Cecilia vargcn harciyordu, Lighthill ya kosuyu alacak ya da ati bogacakti, bir ihtimal, son dzlge gelindiginde 4 boy fark yapmisti Lighthill. iste o anda O'Brien ne egilmis ve Kimpam'i uurmustu, lanet olsun, diye geirdi iinden Jack, 1/25 stelik, hadi Lighlhill hasta etme beni. bas kirbaci. 2/7 ile 20 ganyan 98 dolar eder. geceyi kur-72 tarabiliriz. Cecilia'ya bakti, fuleleri bozulmustu, yarik ve Kant ve Kimpam. Cecilia hizini kesti, O'Brien 1/25 veren Kimpam'i ile rzgr gibi geti yanindan, bir yandan kamiliyor bir yandan da konusuyordu atla. Sonra Serenat atak yapti dis kulvardan, Ackcrman 1/20 ile kosan Serenat'a kamiyi basmis sansini deniyordu -20 kere on, iki yz dolar eder. Serenat farki bir boya indirdi, yle ggslediler potayi -O'Brien atini oksayarak, her kazandiginda yaptigi gibi hafif glmseyerek. Kimpam, kahverengi kisrak, yas 4, mensei Irlanda. Irlanda mi? ve O'Brien? lanet olsun, inanilir gibi degildi, timarhanelerin sama sapan sapkali kadinlari kendilerine bir at bulmuslardi sonunda. iki dolarlik ganyan ve plase giseleri emekli maaslari ile geinen, antalarinda cep viskisi ile dolasan kadinlardan geilmiyordu. Jack merdivenden asagi indi. asansrler tika basa doluydu, yankesicilere karsi tedbir olarak czdanini sol n cebine koydu, sol arka cebini gecede 5-6 kez yoklarlardi, ama o gne kadar disleri kirik bir tarak ile eski bir mendilden baska bir sey alamamislardi ondan. arabasina bindi, trafigi izleyerek ve amurluklara darbe almamayi basararak parktan ikti, siki bir sis bastiracaga benzerdi, sorunla karsilasmadan Kuzey'e vardi, ama evine iki sokak kala hos bir sey grd siste, gen, mini etek, otostopu, aman allahim, frene asildi, bacaklari ok gzeldi ama durabildiginde kizdan yirmi metre uzaktaydi, arkada baska arabalar vardi, adam sende, geri dnecek hali yoktu. evinde isik olup olmadigina bakti, kimse yoktu, gzel, eve girdi, oturdu, basparmagi ile ertesi gnn Blten'ini ortadan ati, cep viskisini ikardi, bir bira ati ve ise koyuldu, bes dakika ancak gemisti ki telefon aldi, basini kaldirdi, telefona parmak gsterdi, tekrar Blten'e egildi, profesyonel bahisi is basindaydi. iki saat iinde bir altilik paket bira ile bir kk viski imisti ve yataktaydi, uyuyordu; ertesi gnn tahminleri hazirlanmis, yznde hafif ve kendinden emin bir glmseme, bir sr farkli yolu vardi delirmenin. GLE GLE WATSON hi sansi kalmadigini hipodromda geirilen kt bir gn sonrasinda eve geldiginde anlar insan; oraplar les, cepte iki- burusuk dolar, mucizenin asla gelmiyeceginin bilincinde, ve en kts, son kosuda keriz gibi onbir numarali ata nasil oynadigini dsnp durursun, kazanamayacagini bile bile, 2/9 ile gnn en byk keriz tuzagi, yillarin birikimini hie sayarak on dolarlik giseye gitmis ve kir sali giseciye, "onbire iki ganyan!" demissin ve giseci sana yine "onbir mi?" diye sormus yanlis bir ata her oynadiginda yaptigi gibi.

hangi atlarin kazanacagini bilmez ama hangi atlarin kesin kaybedecegini iyi bilir ve basini sallayip yirmiligi almis, sonra disari ikip o kpegin sonuncu gelisini izlemek, hibir aba gstermeksizin, beynin, "hay .mina koyayim, aklimi kairmis olmaliyim," derken o kpegin haylaz haylaz gezinisini izlemek. hipodroma yillarini vermis bir dostumla konustum bu meseleyi, o da birok kez ayni seyi yapmis, buna "lm istegi" diyor, ki hayli bayat, esniyoruz artik bu saptamayi duydugumuzda, ama tuhaf bir sekilde hl geerli bir yani var. kosular ilerledike insan sikilip oyunu oldugu gibi kpesteden denize firlatmak istiyor, kazanirken de kapiliyor insan bu hisse kaybederken de, sonra gelsin yanlis bahisler, ama bana 74 kalirsa, daha ciddi bir sorun ASLINDA baska bir yerde olma arzusu -bir koltuga oturup Faulkner okumak ya da ocugunuzun boya kalemleri ile resim yapmaktir istediginiz, hipodrom bir IS'tir sonuta, hem de hayli g bir is. bu duyguya kapilmissam ve formumdaysam hipodromu terkederim; bu duyguya kapilmissam ve formumda degilsem yanlis atlara oynamaya baslarim, insanin idrak etmesi gereken bir diger sey de ne olursa olsun kazanmanin ZOR oldugudur; kaybetmekse ok kolay. Byk Amerikan Kaybedeni olmak is degildir -herkes yapabilir; nerdeyse herkes yapiyor zaten. atlarin stesinden gelmeyi basaran adam aklina koydugu herseyi yapabilir, hipodrom degildir onun yeri. svalesi ile Paris'te resim yapmali ya da East Village'da avant-garde bir senfoni bestelemelidir. ya da bir kadini mutlu etmelidir, ya da dagda bir magarada bir basina yasamalidir. ama hipodroma gitmek insana kendini ve kalabaligi idrak etme olanagi tanir, gnmzde yazmayi beceremeyip Hemingway'e bok atmaya bayilan bir ok elestirmen var, ve koca oglan yazarlik kariyerinin ortasindan sonuna kadar gerekten kt seyler de yazdi, aklinin civata-lari gevsiyordu, ama o haliyle bile digerleri onun yaninda edebi islerini yapmak iin ellerini kaldirip izin isteyen okul ocuklarindan farksizdilar. Ernie'nin boga greslerine neden gittigini biliyorum -basit: yazmasina yardim ediyordu, tamirciydi Ernie: kagit stnde tamirat yapmayi seviyordu, boga gresleri onun iin herseyin resmedildigi bir tualdi. daglari asarken filinin kiini tokatlayan Hanibal ya da ucuz bir otel odasinda kadinini dven bir ayyas. Hem daktilonun basina getiginde ayakta yazardi, silah gibi kullanirdi daktiloyu, boga gresleri herhangi bir seye eklemlenmis herseydi. dolgun bir gnes gibi kafasin-daydi hersey: yazdi. bana gelince, hipodrom bana abucak nerede zayif, nerede gl oldugumu syler, ve o gn kendimi nasil hissettigimi ve ne kadar degistigimizi, SREKLI degistigimizi, ve bunun ne kadar farkinda olmadigimizi. ve kalabaligin soyulmasi yzyilin korku gsterisidir. HEPSI kaybeder, bakin onlara, bakabilirseniz. hipodromda geireceginiz bir gn size niversitede drt yilda grenecegini/den daha fazlasini gretebilir, niversitede Yaratici Yazi dersi veriyor olsaydim grencilerin haftada 75 bir kez hipodroma gitmelerini ve her kosuya iki dolardan az olmamak kaydi ile oynamalarini dersin olmazsa olmaz kosullarindan biri yapardim, plase oynamak yok. plase oynayanlar ASLINDA evde kalmak isteyip bunu nasil yapacaklarini bilmeyenlerdir. Yaratici Yazi dersi verirken grebiliyorum kendimi, "evet. Bayan Thompson nasil gitti?" "18 dolar kaybettim." "son kosuda hangi ata oynadiniz?" "Tek-Gz Jack'e." "kerizlenmissiniz, Bayan Thompson, atin iki buuk kiloluk handi-kapi vardi ve bu ahaliyi eker, ama ayni zamanda kosullarin izin verdigi lde sinif atlamak demektir, sinif atlayan bir at ancak kagit zerinde sansi yoksa kazanabilir. Tek-Gz Jack'in hiz ortalamasi da hayli yksekti, ki ahaliyi eken baska bir unsurdur, ancak hiz ortalamasi iki yz metre zerinden hesaplanmisti, iki yz metre zerinden hesaplanan

hiz ortalamasi kosunun tamami zerinden hesaplanan hiz ortalamasindan her zaman daha yksektir, dahasi, hesaplarinizi dikkatli yapsaydiniz atin bir sprinter oldugunu grrdnz. 1/3 ile sonuncu gelmesi srpriz degil." "sizinki nasil gitti." "yz kirk dolar ierdeyim." "son kosuda kime oynadiniz," "Tek-Gz Jack'e. ders bitmistir." alyanslarindan ve televizyonun beyin-emici sterilize sanal varligindan nce, dnyayi kreltmek iin binlerce floresan lamba reten devasa bir fabrikanin paketleme servisinde alismistim, ktphanelerin yararsiz, sairlerin ise zenle yakinmayi seven boklar oldugunu bildigimden barlardan ve dvslerden grenmeye alisirdim. hey gidi gnler, Olympic Arena'daki o unutulmaz geceler. Irlandali ufak tefek bir sunucu vardi (Dan Tobey miydi adi?) ve kendine zg bir tarzi vardi adamin, grms geirmisti, ilk dvslerini ocukken nehir gemilerinde seyretmisti muhtemelen, o kadar eski degildiyse bile, Dempsey-Firpo garanti, bugn bile kabloya uzanip mikrofonu yavasa asagi ekerken grebiliyorum onu, ve ogumuz daha ilk dvs baslamadan sarhos olmus olurduk, tatli sarhos ama, purolarimizi tttrp hayatin hafifligini hissederek ringe iki boksr ikartmalarini beklerdik. 76 acimasizca, ama byleydi bu is, bize yaptiklari da acimasizcaydi ve hl hayattaydik, evet, ogumuzun yaninda bir kirli sarisin ya da boyali kizil. benim bile. Jane'di adi, arami/da biri nakavt ile biten birok on raundluk ma gemisti; nakavt olan bendim, ama o daracik elbisenin iindeki iri ve sihirli kiini alkalayarak tuvaletten geri gelirken balkondaki btn erkekler ayaklarini yere vurup islik almaya basladiklarinda gururlanirdim, ve gerekten iri ve sihirli bir kiti: bir erkegi soluksuz yere serip betondan gkyzne ask szckleri haykirtabilecek kilardan, sonra gelip yanima oturur, ben de cep viskisini bir kornet gibi diktikten sonra ona geirirdim, bir firt aldiktan sonra iade ederdi, balkondaki abazanlarla ilgili olarak sylenmeye baslardim: "otuzbirci pezevenkler. ldrecegim orospu ocuklarini!" sonra programa bakar, "ilk dvsn favorisi kim sence?" diye sorardi. iyi seerdim boksrlerimi -yzde doksan gibi- ama grmeliydim onlari nce. fazla hareket etmeyen, dvsmek istemiyormus gibi durani seerdim hep, ve boksrlerden biri gongdan nce istavroz ikarmis ve digeri ikarmamissa adamini bulmustun -istavroz ikarmayani seerdin, zaten ikisi birlikte gelirdi genellikle, oldugu yerde glge boksu yapan istavroz ikaran, dayagi yiyen boksr olurdu. o gnlerde ok fazla danisikli dvs olmazdi, olunca da bugn oldugu gibi agir siklette olurdu, ama o gnlerde tepkimizi gsterirdik -ringi paralar, salonu atese verir, koltuklari kirardik, onlara pahaliya patladigi iin sikeye fazla cesaret edemezlerdi. Hollywood Legion'da sikeli dvs ok olurdu, biz oraya gitmezdik. Hollywood'lu ocuklar bile asil dvslerin Olympic'de oldugunu bilirlerdi. Raft gelirdi, ve baskalari, n koltuklara kurulan film yildizlari, balkondaki ocuklar ildirir, boksrler boksr gibi dvsrler, salona mavi puro dumani kerdi ve nasil bagirirdik, hadi koum hadi aslanim, para firlatip viskimizi ierdik ve bittikten sonra eve dns ve ask yataginda o sihirli delige girmek vardi, delige vurur vurur, sarhos bir melek gibi uyurdun, halk ktphanesini kim ne yapsin? Ezra'yi kim ne yapsin? T.S'i? e.e'yi? D.H'i? H.D'yi? Elliot'lari? Sitwell'leri? Enrique Balanosu ilk grdgm geceyi asla unutamam, o siralar favori boksrm gen bir zenciydi, ringe kk beyaz bir kuzu ile ikar, dvsten nce kuzuya sarilirdi, hayli bayagi bir numaraydi elbette ama 77 saglam ve iyi bir boksrd, saglam ve iyi bir boksr hosgry hake-der, degil mi?

neyse, kahramanimdi, adi da Watson Jones ya da onun gibi bir seydi. Klas ve havali bir boksrd Watson -abuk, seri seri seri, ve o APARKT, ve seviyordu isini, ama, bir gece, adi sani duyulmamis gen Balanos'u ikardi biri karsisina, ne yaptigini biliyordu Balanos, nce Watson'i hi acele etmeksizin gzelce yordu, dvsn sonuna dogru da sazi eline alip evire evire dvd kahramanimi, inanamamistim, yanlis hatirlamiyorsam Watson nakavt olmustu, berbat bir geceydi benim iin anlayacaginiz, elimde viski asla gereklesmeyecek zafer agrilari haykirip durmustum. Baska trlyd Balanos -kollan iki yilandan farksizdi, hareket etmiyordu- ktcl bir rmcek gibi ikariyordu yumruklarini, srekli hedefteydi, isini gryordu. O gece Balanos'u ancak mkemmel bir boksrn yenebilecegini anladim; Watson kuzusunu alip evine gidebilirdi. stn boksrn kazandigini ancak gecenin ilerleyen saatlerinde, viski iime deniz gibi aktiktan, karsima oturmus bacaklarini sergileyen kadinima kfrler yagdirdiktan sonra kabul edebilmistim. "Balanos. bacaklari ok gl, dsnmyor, sadece tepki veriyor, dsnmemek daha iyidir, bu gece beden ruhu yendi, genellikle yener zaten, gle gle Watson, gle gle Central Avenue, buraya kadarmis." bardagimi duvara firlatip kadinimi kavradim, yaraliydim, harikuladeydi, yataga girdik, aik pencereden ieri hafif bir yagmur yagiyordu, biraktik yagsin stmze, yle gzeldi ki iki kez sevistik, sonra yzlerimiz pencere tarafinda uyuduk, sabaha kadar yagmur yagdi stmze, sabah uyandigimizda arsaflar islakti, ikimiz de hapsinp glerek kalktik yataktan, "tanrim! tanrim!" matrakti ve zavalli Watson bir yerlerde yatiyordu, yz sis ve mor, Ebedi Gerekle yzyze, nce 6 raundluk-lar, sonra 4, sonra da fabrikalar, kurus iin gnde 8-10 saatin katli, hibir ilerleme kaydetmeden, lm Baba'yi bekleyerek, beynin ve ruhun paralanarak, hapsmyorduk, "tanrim! tanrim!" matrakti ve kadinim "heryerin morarmis, tepeden tirnaga MOR'sun, aynaya bak," dedi ve donuyordum ve lyordum ve aynanin karsisinda durdum ve MOR'dum! ne sama! glmeye basladim, o kadar katila katila glyordum ki haliya yuvarlandim ve kadinim stme kapandi ve gldk gldk gldk, aklimizi kairdigimizdan endise duyuncaya kadar gldk, 78 sonra kalktik, giyindik, saimi taradim, dislerimi firaladim, yemek yi-yemiyecek kadar hasta hissediyordum kendimi, grmstm dislerimi firalarken, sonra disari iktim ve floresan fabrikasinin yolunu tuttum, bir tek gnes iyiydi, ama yetinmeyi bilmeli insan. SAIRIN DAG EVI delilikle ilgileniyorsaniz, sizinki ya da benimki, izninizle size benimkinden biraz sz edeyim. Arizona niversitesi'nde sairin dag evinde kaldim; ama kabul gren biri oldugum iin degil, yaz aylarinda Tus-con'a gitmeyi ancak benim gibi katiksiz bir salak kabul ettigi iin. orada kaldigim sre iinde sicaklik ortalamasi 45 derece civarindaydi ve bira imekten baska yapacak bir sey yoktu, siir dinletisi vermedigimi duyurmus bir sairim, ayrica sarhos olunca ahmaklasan bir insanim, ayikken ise syleyecek szm yoktur, bu yzden dag evinin kapisinin alindigi sylenemez, sikayeti degildim, ne var ki arada sirada temizlige gelen ve ok ok ok biimli bir vcuda sahip zenci bir temizlikiden bahsedilmisti, sessizce ona tecavz etme planlari yapiyordum, ama o da benim shretimi duymus olmali ki, gelmedi, ne yapayim, kvetimi kendim temizledim, stnde siyah boya ile ARIZONA NIVERSITESI yazan p bidonuna bos siselerimi kendim attim, her sabah on bir sularinda siseleri attiktan sonra p bidonunun stne kusuyordum genellikle, ondan sonra sabah birami ier, serinleyip kendime gelmek iin yataga girerdim, yoktu yapacak baska bir sey. gnde (ve gecede) 4 ya da 5 altilik paket tketiyordum. neyse, havalandirma fena sayilmazdi, tam hayalarim serinlemeye,

80 midem toparlanmaya, hl zenci temizlikiyi dsnen kamisim sertlesmeye, sitigim helaya sian, yattigim yatakta yatan Creeley ve benzerleri y/.nden ruhum bulanmaya baslarken telefon alardi, byk editr Bukowski? evet. evet. saniyorum. kahvalti ister misin? ne ister miyim? kahvalti. dogru duymusum. karimla birlikteyim, sana ok yakiniz, kampusun kafeteryasinda bulusmaya ne dersin? kampusun kafeteryasinda mi? evet, orada olacagiz, btn yapacagin karayolunun ters istikametinde yryp her karsina ikana KAMPUSUN KAFETERYASI NE TARAFTA? diye sormak, her karsina ikana KAMPUSUN KAFETERYASI NEREDE? diye sor... offf, tanrim... ne var? btn yapacagin her karsina ikana KAMPUSUN KAFETERYASI NEREDE? diye sormak, birlikte kahvalti ederiz. erteleyelim, ne olur. bu sabah olmaz. pekala, buk. sadece bu kadar yakinkenanliyorum, sagol. sonra ya da drt bira ier, banyo yapar, evdeki siir kitaplarindan birkaini okur ve kt bulurdum dogal olarak, uyutuyorlardi beni: Pound, Olson, Creeley, Shapiro, yzlerce kitap ve dergi vardi ortalikta, ama benim kitaplarimdan bir tane bile yoktu, enazindan o dag evinde, tamamen l bir yerdi anlayacaginiz, uyandigimda bir bira daha ier ve kirk bes derece sicaklikta byk editrn 8-10 blok tedeki evine yrrdm, genellikle yolda bir iki dkkanina girip iki altilik bira satin alirdim, onlar imiyorlardi, yaslaniyorlardi, binbir esit saglik sorunlari vardi, zcyd, onlar iin de benim iin de. ama 81 yasindaki Baba itigim her biraya bira ile karisilik veriyordu, sevmistik birbirimizi. bir plak kaydi iin bulunuyordum orada, ama o isten sorumlu Arizona profesr benim kente gelecegimi grenince lser sikayeti ile St Mary Hastanesi'ne yatmisti, taburcu olacagi gn akir keyiftim, bizzat aradim onu; iki gn daha tuttular hastanede. 81 yasinda bir adamla iki iip bir seylerin gereklesmesini beklemekten baska yapacak, sey yoktu: temizliki kadin, yangin, dnyanin sonu. byk editrle tartistim, arka odaya gidip Baba ile televizyonda mini etekli kadinlarin dans ettikleri bir program seyrettim. Benimki

kalkmisti. Baba'yi bilmiyorum. ama bir gece kendimi kentin br tarafinda buldum, uzun boylu, gr sakalli, yapili bir tiple. Archer, ya da Archnip, ya da yle bir seydi adi. itik ve itik ve itik ve paket paket sigara tkettik -Chesterfield, her konuda iskembeden atip duruyorduk, sonra gr sakalli, yapili adamin basi masanin stne yigildi ve ben karisinin bacaklarini ellemeye basladim, msade etti. msade etti. incecik beyaz killar vardi bacaklarinda -bir dakika! karisi 25 yaslarindaydi!- yani elektrik isiginin altinda beyaz gibi grnyorlardi o uzun bacaklarda, ve bana, aslinda seni arzulamiyorum ama bir seyler hazir edebilirsen bana sahip olabilirsin, deyip duruyordu, bu da ogunun sylediginden fazlaydi, ve bacaklarini elleyip bir seyler hazir etmeye alisiyordum ama Chesterfild'ler ve iki beni bitirdigi iin ona benimle Los Angeles'a gelebilecegini, alisip bana bakabilecegini sylemekten baska bir sey gelmedi elimden, ilgilenmedi, her nedense, kocasi ile Hukuk, Tarih, Seks, Siir, Roman ve Tip stne yaptigim btn o konusmalar bosa gitmisti... kocasini bir bara gtrp st ste sek sko bile iirtmistim. kadinin bana btn syledigi Los Angeles'a gitmek isteyebilecegiydi, sonunda herseyi unutmasini syledim, o barda kalmamakla hata etmistim, kizin teki duvardan ikip barin stnde dans etmisti; kirmizi saten klotunu yzme sallayip durmustu, komnist komplosu muhtemelen, baska ne olabilir? ertesi gn daha kisa boylu ve daha seyrek sakalli bir tip arabasi ile beni geri getirdi, bir Chesterfield ikram etti. ne is yaparsin, birader, diye sordum ona, yznde bir karis sakal var, ne is yaparsin? resim, dedi. dag evine vardigimizda biralari atim ve resim konusunda aydinlattim ocugu, ben de resim yaparim, bir resmin iyi olup olmadigini anlamak iin kullandigim gizli forml anlattim ona. resimle yazmak arasindaki farki da; resmin yazidan farkli olarak sizin iin neler yaptigini, o fazla konusmadi, birka bira ilikten sonra gitmeye karar verdi. 82 beni getirdigin iin ok tesekkr ederim, dedim. bir sey degil, dedi. byk editr arayip beni kahvaltiya davet ettiginde ona bir kez daha hayir demek zorunda kaldim, ama beni eve getiren adamdan da bahsettim. iyi biri, dedim, iyi ocuk. adi ne dedin? tekrarladim adini. ha, o mu, Arizona niversitesi'nde resim dersi veriyor, profesr. hay allah. kk radyoda senfoni programlari yoktu, br mzikleri dinledim, biralari dikip br mzikleri dinledim, ilginlik: San Francisco'ya gelirsen iek tak saina, hey hey, bugn yasa; falan filan, ve frekanslardan birinde bir tr yarisma ya da ona benzer lanet bir sey vardi -dogum tarihinizi sylemenizi istiyorlardi. Agustos, dedim. Kasim da dogmus olsaydiniz, kazanacaktiniz, dedi kadin sunucu bana, zgnm, efendim, kaybettiniz, yok ya? dedim, yok ya? sunucu kapatti, nce dogdugunuz ayin aldiklari paraya

uymasi gerekiyordu, ondan sonra dogum gnnz deniyordunuz, 7'si, 19'u filan, ikisini de tutturmussa-niz YOL VE MOTEL MASRAFLARI DAHIL LOS ANGELES'A BEDAVA SEYAHAT kazaniyordunuz, sahtekar orospu ocuklari, dedim kendi kendime, islerine geldigi gibi uyduruyorlar, buzdolabina gittim, hava sicakligi 47 derece, dedi sunucu. kentte son gnmd, temizliki kadin gelmemisti, bavulumu yapmaya basladim, byk editr otobs tarifesini anlatmisti bana. btn yapacagim blok kuzeye yryp bati istikametine giden otobse binmek ve Elm duraginda inmekti. otobs duragina erken varirsan orada bekleme, alisveris merkezine girip bekle, bir kola i. neyse, antami alip 47 derece sicaklikta otobs duragina yrdm, lanet otobs grnrde yoktu, bir kfr salladim, hizli hizli bati istikametinde yrmeye basladim. Niagara selalesi gibi akiyordu ter stmden, bavulumu bir elden tekine geirdim, kaldigim yerden gara bir taksi tutabilirdim ama byk editr bana bazi kitaplar vermek istiyordu, LM ELINDEKI HA. kitaplari bavula koymam gerekiyordu, kimsenin arabasi yoktu, editrn evine varip bir bira amamla haslane83 den yeni taburcu olmus profesrn arabasi ile gelmesi bir oldu, kentten ayrilacagimdan emin olmak istiyordu anlasilan, ieri girdi. biraz nce dag evine ugradim, dedi. buk'u kil payi ile kairmissin, dedi editr, buk her zaman kendine bir kafes insa eder. kampusun kafeteryasinda yemek yemez, otobs gecikirse alisveris merkezinde beklemesini syledim, ne yapti, biliyor musun? bu sicakta bavulu ile buraya kadar yrd. lanet olsun, anlamiyor musun? dedim editre, alisveris merkezlerini sevmiyorum! alisveris merkezlerinde olmaktan hoslanmam! orada oturup mermer fiskiyeyi seyredersin, bir karinca geer, ya da bir tr bcek can ekismektedir nnde, bir kanadi hareketli digeri hareketsiz, yabancisindir. iki- kisi sana buz gibi bakar, sonra garson gelir nihayet, kirli klotunu bile koklatmaz sana, ama kazulet karinin tekidir ve bunun farkinda bile degildir, istemeye istemeye siparisini alir. bir kola, sicak ve bklms bir kagit bardakta getirir kolayi, canin kola filan ekmiyordur aslinda, iersin, bcek hl can ekismektedir, otobs hl gelmemistir, mermer fiskiye toz kaplidir, hersey yapaydir, anliyor musun? tezgaha gidip bir paket sigara almak istesen biri gelene kadar bes dakika geer, oradan iktiginda dokuz kez tecavze ugramis gibi hissedersin kendini. alisveris merkezleri o kadar da kt degildir, buk, dedi editr. tabii, dedim, "savas o kadar da kt bir sey degildir," diyen birini de taniyorum, ama tanri askina, evhamlarim ve nyargilarim var ve onlardan yola ikmak zorundayim, nk kerteriz alabilecegim baska bir sey yok. alisveris merkezlerinden hoslanmam, kampus kafeteryalarindan hoslanmam, midilli atlarindan hoslanmam, Disneyland'den, motosikletli polislerden ve yogurttan hoslanmam, Beatles ve Charley Chap-lin'den hoslanmam, Bobby Kennedy'nin alnina dsen manik-depresif sa tutamindan da hoslanmiyorum... tanrim, tanrim, profesre dndm -bu adam on yildan beri kitaplarimi basiyor, binlerce sirimi basti ve KIM OLDUGUMU BILE BILMIYOR! profesr gld, ki bir seydi. tren iki saat gecikmeliydi, profesr bizi tepedeki evine konuk etti. byk cam pencereden lanet kent

grnyordu, ayni filimlerdeki gibi. ama intikamimi aldim byk editrden, profesrn karisi piyanoya oturup biraz Verdi zirladi, byk editr aci ekiyordu nihayet. KENDI 84 ALISVERIS MERKEZIMDE KISTIRMISTIM ONU. profesrn karisini alkislayip bir tane daha alip sylemesi iin pohpohladim. o kadar da kt degildi aslinda, yeterince glyd ama kendini vermiyordu -varyasyon tonalitesi olmaksizin kesintisiz g. bir tane daha almaya ikna etmeye alistim, ama benden baska israr eden olmadigi iin bir hanimefendiye yakisir sekilde ekildi. yagmur altinda beni gara gtrdklerinde ceplerim kk siselerle doluydu -seftali konyagi, filan, bavulumu teslim ettim ve onlari orada biraktim, bir kamyonun stne oturup seftali konyagini yudumladim. insanin stne dser dsmez kuruyan sicak bir yagmurdu; ter gibi. oturup Los Angeles trenini bekledim, dnyadaki tek kent. demek istedigim, btn diger kentlerden daha bok bir kentti ve bu onu matrak kiliyordu, benim kentimdi. benim seftali konyagim, seviyordum neredeyse, ve tren gara girdi, kalkip vagonumu arayarak yrmeye basladim, vagon numaram 110'du. yoktu 110. daha sonra 110'un 42 oldugu anlasildi. Kizilderililer, Meksikalilar, kaiklar ve kagitilarla birlikte trene bindim, kii cennetin dibini agristiran mavi elbiseli bir kiz vardi, kafayi yemisti, kk bir bebegi vardi, onunla ocuguymus gibi konusuyordu, ona sahip olabilirsin, ihtiyar, yeter ki dene, diye geirdim iimden, ama onu mutsuz etmekle kalacaksin, cani cehenneme, dikizlemekle yetin daha iyi. yana dnp ayisigi ile aydinlanmis tren penceresinde o nefis bacaklari seyrettim. Los Angeles bana dogru geliyordu. Meksikalilar ve Kizilderililer horluyorlardi. ayisigi ile aydinlanmis o bacaklara baktim ve kizin bebekle konusmasini dinledim, byk editr benden ne yapmami beklerdi acaba? Hem olsa ne yapardi? Dos Pas-sos? Tom Wolfe? Creeley? Ezra? ayisiginin aydinlattigi bacaklar anlamini yitirmeye basladi, br yanima dnp mor daglara baktim, orada da bir yarik vardi belki, ve Los Angeles geliyordu, yarik dolu. ve sairin dag evinde Bukowski yoktu artik ve onu grebiliyordum, zenci temizlikiyi, egiliyor, kaldiriyor, egiliyor, terliyor, radyoyu dinliyordu -San Francisco'ya gelirsen iek takmayi unutma saina- ve o zenci temizlikinin aski kabarmisti ve kimse yoktu ortalikta, ve elimi cebime sokup kk siselerden birini daha atim, birsey birsey, ve emzik emer gibi emdim sisemi ve Los Angeles geldi, cani cehenneme. APTAL ISALAR adam ham lastigi makineye yklyor, makine lastigi istenilen llerde kesip biiyordu; isitiyor, kesiyor ve siiyordu: bisiklet pedallari, dus boneleri, sicak su siseleri... dikkatli olmak zorundaydin lastigi makineye yklerken, kolunu kaptirman isten bile degildi, son yilda iki isinin basina gelmisti: Durbin ve Peterson. Durbin'in maasini kes-memislerdi -gmleginin bir kolu sarkmis iskemlede otururdu btn gn. Peterson'a ise bir sprge ile bir faras vermislerdi; tuvaletleri temizliyor, p bosaltiyor, tuvalet kagitlarini asiyordu. Herkes Peier-son'un btn bu isleri tek kolla ne kadar iyi yaptigini konusuyordu. sekiz saatlik vardiya bitmek zereydi. Dan Skorski lastigi makineye ykleyenlerden biriydi, aksamdan kalmaydi, ok zor gemisti sekiz saat. dakikalar saat, saniyeler dakika gibi. ve basini kaldirip baktiginda kubbeli dairede 5 kisi seni gzlyordu, ne zaman baksan seni izleyen on GZ. Dan zaman kartini basmak zereydi ki puroyu andiran ince uzun bir adam girdi ieri, yrrken ayaklari yere degmiyordu bile puronun, adi Bay Blackstone'du. "Hangi cehenneme gittigini saniyorsun?" "disari, ikiyorum buradan." 86

"MESAI," dedi Bay Blackstone. "ne?" "'MESAI' dedim, etrafina bir bak. bu mali yukari tasimak zorundayiz." Dan etrafina bakindi, makineye yklenmemis tonlarca lastik, ve mesainin en kt tarafi ne zaman biteceginin belli olmayisiydi, iki saatten bes saate kadar srebilirdi, bilemezdin, ondan sonra eve dn, yataga gir ve ertesi gn makineye yine lastik yklemek zere yataktan kalk. retimin, siparislerin, makinelerin sonu gelmiyordu, bina srekli patlama halindeydi, bosalarak, lastik kusarak, yiginla lastik lastik lastik ve kubbeli dairedeki 5 kisi durmadan zenginlesiyordu. "ISININ BASINA!" dedi puro. "hayir, yapamam." dedi Dan. "gcm kalmadi." "nasil tasiyacagiz bu mali?" diye sordu puro. "yarin lastik fabrikasindan yeni mal gelecek, yer amak zorundayiz." "bir bina daha kiralayin, daha fazla isi alistirin, ayni insanlari lmne alistiriyorsunuz, beyinlerine zarar veriyorsunuz, nerede olduklarinin farkinda bile degiller artik, BAK sunlara! su zavallilara bir bak." ve dogruydu, insanliktan ikmislardi, gzleri sulanmisti, donuk ve deli bakiyorlardi, her seye glp srekli birbirleri ile alay ediyorlardi, ruhlari damgalanmisti. katledilmislerdi. "iyi adamlar bunlar," dedi puro. "elbette, maaslarinin yarisi vergiye, diger yansi da yeni arabalara, renkli televizyonlara, aptal karilarina ve drt bes farkli sigorta poliesine gidiyor." "ya herkes gibi mesaiye kalirsin ya da isinden olursun, Skorski." "isimden oldum yleyse, Blackstone." "sana hibir sey dememek gemiyor degil aklimdan." "Sendika." "ekini postalariz." "tamam, gecikmesin." o binadan iktiginda her kovuldugunda ya da isi biraktiginda hissettigi o harikulade mutlulugu hissetti, onlari orada birakmak -"burada bir aileyiz, Skorski. istikbalini garanti altina aldin!" is ne kadar boktan olursa olsun, isiler bunu mutlaka sylerlerdi ona. 87 Skorski iki dkkanina ugradi, bir sise Grandad kapip eve gitti, hibir sey yapmadan siseyi iti, yataga girdi ve yillardan beri uyumadigi kadar huzurlu uyudu, alar saat sabahin alti buugunda onu yapay ve

acimasiz insanliga uyandirmayacakti. gleye kadar uyudu, kalkti, iki alka seltzer aldi ve posta kutusuna bakti, bir mektup. Sevgili Bay Skorski: yklerinizi ve siirlerinizi uzun sreden beri hayranlikla takip ediyoruz, New York niversitesi'ndeki resim serginizden de hayli etkilendik. Burada, World Way Yayincilik'ta bir editre ihtiyacimiz var. Adimizi duymus oldugunuzdan eminim. Yayimlarimiz Avrupa, Afrika, Avustralya, ve evet, Uzakdogu'ya bile dagitiliyor. Birka yil nce, 1962-63 yillari arasinda SAKAT KUS adinda bir derginin editrlgn yaptiginizi grendik ve dergi iin yaptiginiz seimleri ok begendik. Tam aradigimiz gibi bir editr oldugunuzu dsnyor, anlasabilecegimizi umuyoruz. Baslangi iin haftada 200 dolar verebiliyoruz, bize katilmayi kabul ederseniz onur duyacagiz. Ilgileniyorsaniz bizi demeli olarak arayin, size uak biletinizi ve yol masrafinizi havale ederiz. en iten dileklerimle D.R Singo, bas editr World Way Yayincilik. Dan bir bira iti, tencereye iki yumurta koyup altini yakti ve Sig-no'yu aradi. Signo'nun sesi metal bir borunun iinden geliyordu sanki, ama dnyanin en byk yazarlarindan birkaini yayimlamisti Signo. ve hayli samimi konusuyordu, mektubundaki gibi resmi degildi. "gerekten istiyor musunuz beni?" diye sordu Dan. "elbette," dedi Signo, "bunu mektubumda belirttim." "pekala, havaleyi ikarin, geliyorum." "para yolda," dedi Signo, "sizi sabirsizlikla bekliyoruz." kapatti. Dan kapatti, sonra yumurtalarin altini sndrp yataga girdi ve iki saat daha uyudu... New York uagina bindiginde huzursuzdu, ilk kez uuyor oldugu iin belki, belki de Signo'nun sesindeki metal tini yznden, bilmiyor88 du nedenini, lastikten metale, ok mesguld belki de Signo. bazi adamlar srekli ok mesguld. Skorski uaga binmeden nce epey imisti, yaninda da biraz Grandad vardi, ama uusun yarisinda viskiyi bitirdi ve hostesten iki istemeye basladi, hostesin ona ne verdiginin bile farkinda degildi -morumsu, tatli bir ikiydi, viskinin stne hi de iyi gitmiyordu, ok gemeden btn yolcularla konusuyor, onlara eski sampiyon Rocky Garziano oldugunu sylyordu, nce glmslerdi, ama israrciligi karsisinda susmuslardi: "Evet, Rock'yim ben. Rocky, kimse duramadi karsimda! nasil ayaga kaldirirdim seyirciyi!" sonra midesi bulandi, zor atti kendini helaya, kusmugunu ayakkabilarina ve oraplarina bulastirdi, ayakkabilarini ve oraplarini ikardi, oraplarini yikadi ve yalinayak ikti disari, oraplarini kurumalari iin

bir yere birakti, ayakkabilarini baska bir yere, sonra da unuttu onlari nereye biraktigini. koridorda yrmeye basladi, yalinayak. "Bay Skorski," dedi hostes onu grnce, "yerinize oturun ltfen." "Graziano. Rocky, ayakkabilarimi ve oraplarimi kim aldi, onu syleyin siz bana. yakalarsam ikiye ayiracagim onu." koridora kustu, yasli bir kadin yilan gibi tisladi ona. "Bay Skorski," dedi hostes, "yerinize oturmaniz gerekiyor." Dan hostesi bileginden kavradi. "hoslandim senden, hemen burada tecavz edecegim sana! gkyznde tecavz! BAYILACAKSIN! eski boksr, Rock Graziano Illinois zerinde hostese tecavz etti! buraya gel!" Dan hostesi belinden kavradi, korkun bos ve aptal bir yz vardi kadinin; gen, bencil ve irkin, bir tarla faresinin zekasina sahipti ve memeleri dmdzd, glyd ama. kollarindan siyrilip pilot kabinine dogru kostu. Dan biraz daha kustu, sonra yerine oturdu. yardimci pilot geldi, devasa kalalari, iri bir enesi, katli bir evi, kaik bir karisi ve drt ocugu vardi. "Hey, arkadasim," dedi yardimci pilot. "ne var, moruk?" "aklini basina topla, kargasa ikardigini duydum." "kargasa mi? o da ne? ibne misin yoksa?" "aklini basina topla diyorum sana!" 89 "git lan! biletim var benim!" devasa kalalar emniyet kemerini tuttugu gibi bir mongo agacini hortumu ile kknden sken bir filin rahatligi ve g gsterisi ile bagladi. "YERINDEN KALKMA!" "Rock Graziano'yum ben!" dedi yardimci pilota, yardimci pilot kabinine dnmst bile. hostes gelip de Skorski'yi koltugunda ve emniyet kemeri bagli grnce kikirdadi. "YIRMI SANTIM gsteririm sana!" diye bagirdi Dan hostese. yasli kadin yilan gibi tisladi yine. havaalanindan yalinayak ikti, Village'a bir taksi tuttu, bir oda bulmasi zor olmadi, ksedeki bari da

abucak buldu, sabahin ilk saatleri-na kadar o barda iti, hi kimse iplak ayaklan ile ilgili tek soru sormadi ona. kimse onu farkedip tek kelime etmedi. New York'da oldugu kesindi. ertesi sabah yeni ayakkabi ve orap almak iin dkkana yalinayak girdiginde bile kimse bir sey sylemedi, yzyillar geriye giden, anlamin ve/veya duygularin tesinde karmasik bir kentti New York. iki gn sonra Signo'yu aradi. "yolculugunuz iyi geti mi, Bay Skorski?" "evet, tesekkr ederim." "gle yemegimi Griffo'da yiyecegim, hemen ksededir, yarim saat sonra orada bulusalim mi?" "nerede bu Griffo? yani adresi ne?" "taksi sofrne Griffo de, kafi." kapatti. Signo kapatti. taksi sofrne Griffo dedi ve ok gemeden oradaydi, ieri girdi, kapinin nnde durdu. 45 kisi vardi ieride, hangisi Signo'ydu? "Skorski?" diye bir ses duydu. masalardan birinde oturuyordu. Signo. yaninda biri daha. kokteyl iiyorlardi, masaya oturdugunda garson onun da nne bir kokteyl koydu. isler yoluna giriyordu galiba. "ben oldugumu nasil anladin?" diye sordu Signo'ya. "ben anlarim," dedi Signo. insanin yzne hi bakmiyordu Signo, ieriye her an bir kus veya 90 Ubangi'den zehirli bir ok girecekmis beklentisi ile insanin kafasinin stnden bakinip duruyordu. "bu Garip," dedi Signo. "evet, olduka," dedi Dan. "hayir, bu Bay Garip demek istiyorum, kidemli editrlerimizden biri." "merhaba," dedi Garip, "yklerinizi ve siirlerinizi hep hayranlik duyarak okudum." Garip ise br trlyd: her an bir sey ikabilecekmis gibi yere bakip duruyordu -yag sizintisi veya bir vahsi kedi veya hamambcekleri-nin istilasi, kimse bir sey sylemedi. Dan kokteylini bitirip onlari bekledi, ok yavas iiyorlardi, nemi yokmus gibi. birer kokteyl daha itiler, broya gittiler...

masasini gsterdiler ona. masalar birbirlerinden buzlu camdan blmelerle ayrilmislardi, camin tesini gremiyordunuz, masanin arkasinda beyaz camdan bir kapi vardi, kapali, dgmeye bastiginda masanin nne buzlu camdan blmen iniyordu, orada sekreterlerden birini dz-sen kimsenin ruhu duymazdi, sekreterlerden biri glmsemisti ona. tanrim, ne vcut! dipdiri ve dzlmek iin haykiran o vcut, sonra da glmseme... ortaag iskencesi. masanin stndeki srgl cetvelle oynadi, on iki puntoluk matbaa harflerini lmekte kullaniliyordu, cetvel hakkinda hibir sey bilmiyordu Dan. orada oturup cetvelle oynamaya devam etti. kirk bes dakika geti, susamisti, masasinin arkasindaki kapidan ikip camlarla evrili diger masalarin yanindan geti, her camdan blmenin arkasinda bir adam vardi, kimi telefondaydi, kimi nndeki kagittan karistiriyordu, ne yaptiklarini biliyorlarmis gibi grnyorlardi. Griffo'yu buldu, bara oturup iki kokteyl iti. sonra masasina dnd, oturup cetveli ile oynadi yine. yarim saat geti, sonra kalkip Griffo'ya gitti yine. iki. tekrar cetvele, tekrar Griffo'ya. ka kez Griffo'ya gittigini bilmiyordu artik, ama gnn ilerleyen saatlerinde masalarin yanindan geerken adamlar dgmelerine basip camdan blmelerini indirmeye baslamislardi, o yrdke blmeler iniyordu, flip, flip, flip, sadece bir editr blmesini indirmemisti. Dan durup ona bakti -lmekte olan devasa bir adamdi, gerdani kat kat, yz sis, bir ocugun plaj topu gibi yusyuvarlak, adam Dan'e bakmadi, tavana bakiyordu ve ok fkeliydi -yz n91 ce kirmiziydi, sonra beyaz. Dan masasina gitti, dgmeye basti ve kendini hapsetti, kapisi alindi, kapiyi ati. Signo. Signo Dan'in basinin stnden bakti. "sana ihtiyacimiz olmadigina karar verdik." "dns masrafimi kim karsilayacak." "ne kadar tutar?" "175 dolar isimi grr." Signo 175 dolarlik bir ek yazdi, masanin stne koydu ve disari ikti... Skorski, Los Angeles yerine San Diego'ya gitmeye karar verdi, oktandir Caliente hipodromunda oynamamisti, hem denemek istedigi yeni bir sistemi vardi, agirlik-mesafe-hiz iliskileri stne kuruluydu sistem, uakta hayli ayikti bu kez. bir gece San Diego'da kaldi, sonra Tijuana'ya bir taksi tuttu, sinirda taksi degistirdi, Meksikali taksi sofr kasabanin merkezinde iyi bir otele gtrd onu. iinde paavralarinin bulundugu antayi odadaki dolaba sokup kasabayi kesfe ikti, alti sulariydi, pembe gnes kasabanin yoksullugunu ve fkesini dindiren bir merhem gibiydi, zavallilar, Amerika'ya bu kadar yakin olmak, dilini konusup yolsuzlugunu bilmek, ama kpekbahginin karnina dolanmis bir sazan gibi zenginligin ancak kck bir parasini koparabilmek. bir bara girip tekila syledi, mzik dolabinda Meksika mzigi aliyordu, ikilerini yudumlamakla mesgul drt-bes Meksikali vardi sadece, kadin yoktu, kadin sorun degildi Tijuana'da, zaten o anda son istedigi seydi herhalde yarik, kadin ayakbagi oluyordu insana, bir kadin bir erkegi 9.000 farkli biimde ldrebilirdi, sistemini basari ile uygulayip 50-60 bin dolari kaptiktan sonra Los Angeles ile San Diego arasindaki sahilde kk bir ev satin alacakti kendine, sonra elektrikli bir daktilo alacakti, firalarini ikaracakti, Fransiz sarabi iecek, her gece okyanus kiyisinda yryse ikacakti, iyi yasamakla kt yasamak arasindaki fark biraz talihti ve Dan talihinin biraz ailmasi gerektigini dsnyordu; defterlere, muhasebe defterlerine gre alacakliydi...

barmene gnlerden ne oldugunu sordu, barmen, "persembe," dedi. iki gn daha vardi yleyse, allar cumartesi gnnden nce kosmuyorlardi. Aleseo, Amerikali turistlerin bes gnlk cehennemden sonra iki gnlk cennet yasayabilmek iin siniri gemelerini beklemek zorun-92 daydi. Tijuana ilati onlar iin. parayi gster yeter ki. ama Amerikalilar bilmiyorlardi Meksikalilarin onlardan ne kadar nefret ettiklerini; ceplerindeki dolarlarla Tijuana'yi satin almis gibi dolasiyorlar, grdkleri her kadina fahise, her polise izgi roman karakteri muamelesi yapiyorlardi, ama Amerikalilar Meksikalilardan ok az savas kazanabildiklerini unutuyorlardi. Amerikalilar ya da Teksaslilar ya da bilmem ne olarak. Amerikalilar iin kitaptan tarih olmaktan teye gitmiyordu; ama Meksikalilar iin yle degildi, gerekti, bir persembe aksami bir Meksika barinda bir Amerikali olmak hi de kolay degildi, boga greslerinin bile iine etmisti Amerikalilar; herseyin iine ediyorlardi. Bir tekila daha syledi. "gzel bir kiz ister misin, senyor?" diye sordu barmen. "sagol dostum," diye cevap verdi, "ama ben bir yazarim, spesifik olarak .mdan ziyade genel olarak insanlikla ilgiliyim." byle kendini begenmis bir laf ettigi iin kendini kt hissetti, barmen de uzaklasti. ama huzurluydu ierisi, iti ve Meksika mzigini dinledi, bir sre iin Amerikan topragindan uzak olmak iyi bir duyguydu, orada oturup baska bir kltrn arka kapisindan girmek, nasil bir szckt o yle? kltr, neyse, iyiydi orada olmak. 4-5 saat boyunca iti, kimse ona bulasmadi, o kimseye bulasmadi, ve sarhos oldu. sonra odasina ikti, perdeyi ekti ve uzanip Meksika ayini seyretti, iinden, biraz huzur nihayet, diye geirdi ve uyudu... ertesi sabah jambonlu yumurta yiyebilecegi bir kafe buldu, jambon sert, yumurtalar fazla pismis, kahve ise ktyd, sikayeti degildi ama. bostu ierisi, garson kadin sisman ve bir hamambcegi kadar aptaldi -hayatinda dis agrisi ekmemis, kabizlik ekmemis, lm hi dsnmemis, hayati ise ok az. bir kahve daha iip o tatli Meksika sigaralarindan bir tane iti. farkli yaniyordu Meksika sigarasi -canliymis gibi sicak. henz gle saatleriydi, bara gitmek iin ok erkendi, ama atlar cumartesinden nce kosmuyorlardi ve daktilosu yoktu, kalemle yazami- yordu, daktilonun makineli tfegi andiran sesini seviyordu, yaziya katkisi vardi. ayni bara gitti Skorski. Meksika mzigi aliyordu yine. ayni 4-5 adam oradaydi, barmen tekila ile geldi, dnden daha nazikti sanki, ora93 da oturan 4-5 kisinin anlatacak bir hikayeleri vardi belki, zenci-yandas-liginin entelektel bir yutturmacaya dnsmesinden ok nce Central Bulvari'ndaki zenci barlarinda oturdugu gnler geldi aklina, onlarla konusup ayni beyaz adam gibi dsndklerini grendiginde hayal kirikligina ugrayisi -paradan baska bir sey dsnmyorlardi onlar da. ve sarhos olup masalarinin stne sizmisti, ama onu ldrmelerini ok istemisken, lm gidilebilecek tek yolken ldrmemislerdi onu. simdi de buradaydi. Meksika.

abuk sarhos oldu, mzik dolabini srekli besleyip Meksika mzigi aldi, ogunu anlamiyordu. insani uyutan Romantik-melodik bir seyler vardi iinde. sikilmaya basladi, kadin istedi, kadin gelip yanina oturdu, umdugundan biraz daha yasliydi, agzinin tam ortasinda altin bir disi vardi, en ufak bir istek duymadi onu dzmek iin. eline bes dolar tutusturup usturuplu bir sekilde -ona gre en azindan- gitmesini syledi, kadin gitti. tekilaya devam etti. bardaki bes kisi ve barmen oturmus onu seyrediyorlardi, ruhlarina ulasmaliydi! ruhlari vardi mutlaka, nasil byle hareketsiz oturabiliyorlardi? kozanin ii gibi. ya da o tembel drt gnesinde pencerenin kenarinda dolanan sinekler gibi. Skorski kalkip mzik dolabina bir tomar bozuk para atti. sonra yerinden kalkip dans etmeye basladi. Meksikalilar glsp bagirdilar, cesaretlendiriciydi, biraz hayat nihayet! Dan mzik dolabini beslemeye ve dans etmeye devam etti. bir sre sonra glsmeyi ve bagirmayi birakmislar sessizce seyrediyorlardi yine, tekila stne tekila sylyordu, bes sessiz adama iki ismarladi, gnes batarken barmene iki ismarladi, gece islak ve kirli bir kedi gibi Ti-juana'nin ruhuna sokulurken dans etti. hi durmadan, ilgin gibi elbette, ama mkemmeldi, kurtulus, nihayet. Central Bulvar'i yasiyordu bir kez daha. 1955 yilinda bir kez daha. mkemmeldi, firsatilar gelip her-seyi bok etmeden ok nce oradaydi o. iskemle ve barmenin temizlik bezi ile boga gresi bile yapti... Dan Skorski parkta uyandi, plazada, bir bankin zerinde, ilk farket-tigi sey gnes oldu. gzeldi gnes, sonra basindaki gzlg fark etti. bir kulagindan sarkiyordu, camlarindan biri ereveden firlamis havada sallaniyordu, dokunmasi ile yere dsp paralanmasi bir oldu. b94 tn gece sallandiktan sonra betona dsp paralanmisti. Dan gzlgn arta kalanini gmleginin n cebine soktu, sonra BOSUNA olacagini bildigi harekete gelmisti sira... ama mecburdu, bilmek zorundaydi... arka cebini yokladi. gitmisti czdani, btn parasi o czdanin iindeydi. bir gvercin geti ayaginin yanindan aylak aylak, boyunlarinin isleyisinden nefret etmisti hep. aptalcaydi. aptal kanlar ve aptal patronlar ve aptal baskanlar ve aptal Isalar gibi. ve onlara asla anlatamayacagi aptal bir hikaye vardi, su MOR ISIKLI mahallede otururken sarhos oldugu gece. iekli bir bahenin ortasindaki cam bir kulbenin iine gerek boyutlarda bir Isa koymuslardi, hznl, keyifsiz, ayaklarina bakarak duruyordu o kulbenin iinde... MOR BIR ISIK DKLYORDU STNDEN. uyuz olmustu Dan. bir gece kafayi iyice ektikten sonra o baheye gitmisti, yasli kadinlar bahede oturmus Isa'yi seyrediyorlardi. Ise koyulmustu Skorski, Isa'yi o plastik kafesten ikaracakti, zordu ama.

sonra bir adam gelmisti kosarak. "hey! n'apiyorsun?" "bu orospu ocugunu kafesten ikarmaya alisiyorum! sakincasi var mi?" "polis agirdik..." "polis mi?" Skorski, Isa'yi yere birakip kamisti. hiligin Meksika plazasinin sonuna kadar. bir oglan ocugu dizine vuruyordu, beyazlar giymis bir oglan ocugu, gzleri harikulade, mrnde bu kadar gzel gz grmemisti. "kizkardesimi .ikmek ister misin, senyor?" diye sordu ocuk. "12 yasinda." "hayir, bugn degil." gerekten zgn uzaklasmisti ocuk, basi nne sarkik. basaramaT misti. Dan hznlendi ocuga. sonra kalkip plazadan ikti ve yrmeye basladi, ama Kuzeye, zgrlk lkesine dogru degil. Gneye. Meksika'nin iine. amurlu tarlalardan geerken kk ocuklar onu tasladi. ama nemi yoktu, bu sefer ayaginda ayakkabilari vardi hi olmazsa. 95 onlarin verecekleriydi istedigi sey. istedigi sey onlardaydi. geri zekalilarin ellerindeydi hersey. Meksiko City yolunu yarilamis olarak kk bir kasabadan geerken mor bir Isa'dan farki yokmus dediklerine gre, LACIVERTMIS en azindan, ki yakindir. kimse onu bir daha grmedi. New York'da kokteyleri o kadar hizli imekle iyi etmemisti belki. ya da etmisti. 96

TECAVZ! TECAVZ! Bazi testler yaptirmak iin doktora gitmistim. kez kan alinmasi gerekiyordu. Ikincisi birincisinden on dakika, ncs ikincisinden on bes dakika sonra. Ikinci kan alinmis, aradaki on bes dakikayi doldurmak iin sokaga ikmis yryordum. Yrrken karsi kaldirimdaki otobs duraginda oturan kadin dikkatimi ekti. Milyonlarca kadinin iinden biri ikar ve iinizde uykuya yatmis ne varsa canlandirir. Yapilarinda bir uyum vardir, giydikleri elbisedir bazen sizi eken, ya da kendilerine zg bir hava. Parlak san bir elbise vardi stnde, bacak bacak stne atmisti. Ayak bilekleri ince ama bacaklari dolgun, kalali bir kadindi. Yznde sizi oyun oynamaya davet eden bir sey vardi. Gizlice size glyormus gibi. Trafik lambasina yryp karsiya getim. Otobs duragina dogru yrdm. Kendime hakim olamiyordum. Yanina vardigimda kalkti ve yrmeye basladi. Kalalari aklimi basimdan almisti. Topuk seslerini dinleyerek ardindan yrrken onu gzlerimle yiyordum. Neyin var? diye geirdim iimden. Kendine hakim olamiyorsun. Umurumda bile degil, dedi iimde bir ses. Postanenin nne gelince ieri girdi. Ben de pesinden. Drt-bes kisilik bir sira vardi. Ilik ve hos bir aksamstyd. Insanlar dste gibiy97 di. Ben kesinlikle dsleydim. Ondan bes santim uzaktayim, diye geirdim iimden, ona dokunabilirim. Yedi dolar seksen bes sentlik para havalesi yaptirdi. Sesini dinledim. Sesi bile zel bir sehvet makinesinden gelir gibiydi. Disari ikti. Hi isime yaramayacak bir dzine posta karti alip telasla disari firladim. Otobs duragindaydi ve otobs duraga yanasmak zereydi. Son anda otobse atlayip yanindaki bos koltuga oturdum. Uzun sre yol aldik. Onu takip ettigimin farkindaydi mutlaka, ama rahatsiz olmus grnmyordu. Alti-yedi kilometre yol aldik. Aniden ayaga firlayip dgmeye basti. Ayak ularinda ykseldiginde daracik elbisesi yukari ikti. Tanrim, dayanilir gibi degildi! O n kapidan indi, ben arka. Ilk kseden dnd, ben de pesinden. Bir kez olsun arkasina bakmamisti. Blok apartmanlardan olusmus bir semtti. Izledike daha ekici buluyordum onu. Byle kadinlarin sokakta yrmeleri yasaklanmali. Sonra "Hudson Arms" adinda bir binaya girdi. O asansr beklerken ben disarda durdum. Asansre girdigini grdm, asansrn kapisi kapanir kapanmaz binaya girdim. Asansr kapisinin nnde durup bekledim, kapinin aildigini ve asansrden iktigini duydum. Asansrn agri dgmesine bastim, saymaya basladim. Bir, iki, , drt, bes, alti... Asansr geldiginde on sekize kadar saymistim. Asansre girip en st dgmeye bastim, drdnc kat. Saymaya basladim. Drdnc kata geldigimde yirmi drde kadar saymistim. nc katta bir yerlerde olmaliydi. nc kat dgmesine bastim. Alti

saniye. Sonra asansrden iktim. Bir sr daire vardi. Ilk dairede bulacak kadar sansli olmadigima karar verip ikinci dairenin kapisini aldim. Kel kafali bir adam ati kapiyi. stnde fanila vardi, pantolon askisi kullaniyordu. "Concord Hayat Sigorta Sirketi'nden geliyorum. Sigortaniz yeterli mi?" "Git," dedi kel ve kapiyi kapatti. Yan kapiyi aldim. Kirk sekiz yaslarinda, yz kirismis, sisman bir kadin ati kapiyi. 98 "Ieri girin ltfen," dedi. Girdim. "Oglum ve ben aiz," dedi, "kocam iki yil nce sokak ortasinda dsp ld. Durup dururken. Ayda doksan dolarla geinemiyoruz. Oglum a. Ogluma bir yumurta alak kadar para verebilir misiniz?" Szdm kadini. Oglan odanin ortasinda durmus siritiyordu. On iki yaslarinda, irice ve biraz eblehti. Siritip duruyordu. Kadina bir dolar verdim. "Sagolun, Bayim! Sagolun!" Kollarini boynuma dolayip beni pt. Agzinin ii islak ve yumusakti. Dilini agzima soktu. Kusacak gibi oldum. Dolgun ve tkrkly-d dili. Memeleri ok iri ve yumusakti. Kollarindan kurtuldum. "Kendinizi ok yalniz hissettiginiz olmaz mi? Bir kadina ihtiyaciniz yok mu? Iyi ve temiz bir kadinim ben, gerekten. Benden hastalik filan kapmazsiniz." "Gitmem gerek," dedim, kendimi disari attim. kapi daha denedim, olmadi. Drdncsnde buldum onu. Kapi hafif aralikti. Ieri girip kapiyi kapattim. Zevkli dsenmisti ierisi. Hi kimildamadan bana bakti. Ne zaman bagiracak, diye geirdim iimden. Sertlesmistim. stne yrdm, saindan kavrayip ptm. Karsi koymaya alisti. San elbise stndeydi hl. Geri ekilip drt kez tokatladim. Tekrar kollanma aldigimda direnci kirilmisti. Bir sre birlikte sendeledik. Elbisesini yakasindan gbegine kadar yirttim, sutyenini paraladim. Inanilmazdi ggsleri, volkanik. Ggslerini emdim, sonra agzini ptm. Elbisesini kaldirip klotunu ikardi. Ayakta aldim onu. Isimi bitirince kanepeye firlattim. Aik bacaklari ile bana bakiyordu. Doymamistim. "Banyoya git," dedim, "temizlen." Buzdolabini atim. Bir sise kaliteli sarap buldum. Iki bardak alip sarap koydum. Banyodan iktiginda ikisini eline tutusturdum, kanepeye oturduk.

"Adin ne?" "Vera." "Zevk aldin mi?" "Evet. Birinin bana zorla sahip olmasi hosuma gider. Beni takip ettigini biliyordum. mitlenmistim. Asansre bindigimde gelmeyince 99 cesaretini yitirdigini dsndm. Daha nce bir kez tecavze ugradim. Gzel bir kadinin erkek bulmasi kolay olmuyor. Erkekler erisilmez oldugumuzu dsnyorlar." "Bu sekilde giyinip sokaklara iktiginda erkeklere iskence ettiginin farkindasin, degil mi?" "Evet. Bir dahaki sefere kemerini kullanmani istiyorum." "Kemerimi mi?" "Evet. Kiimi, kalalarimi, bacaklarimi kirbalamani istiyorum. Canimi yak, sonra da bana sahip ol. Bana tecavz edecegini syle." "Tamam. Canini yakacagim. Sana tecavz edecegim." Saindan kavrayip vahsice ptm, dudaklarini ignedim. "Dz beni!" dedi, "Dz beni!" "Dur," dedim, "biraz dinlenmem gerek." Fermuarimi indirip kamisimi eline aldi. "Ne kadar gzel. Mor, kavisli." Agzina aldi. Isi biliyordu. "Aman allahim!" diye inledim. Teslim olmustum. Alti-yedi dakika dayanabildim, sonra iligimi emdi. "Bak," dedim, "bu geceyi burada geirecegim anlasilan. Gcm toparlamam gerek. Ben dus yaparken bana yiyecek bir seyler hazirla." "Olur," dedi. Banyoya girip kapiyi ektim, sicak suyu atim, giysilerimi ikarip astim. Dusumu yaptim, stme bir havlu sarip banyodan iktim. Ayni anda kapi aildi, odaya iki polis daldi.

"Bu orospu ocugu bana tecavz etti!" dedi polislere. "Bir dakika," dedim. "Giyin ahbap," dedi polislerden iri yari olan. "Bir saka mi bu, Vera?" "Hayir, bana tecavz ettin! Beni oral seks yapmaya zorladin!" "Giyin ahbap," dedi iri polis, "bir daha syletme!" Banyoya girip giyinmeye basladim. Disari ikar ikmaz kelepeyi geirdiler. "Irz dsmani!" dedi Vera. Asansre binip asagi indik. Lobiden geerken herkes bana bakti. 100 Vera dairesinde kalmisti. Polisler kaba kuvvet kullanarak arka koltuga oturttular beni. "Deger mi, arkadas?" dedi iri polis, "bir kadin iin hayatini mahvediyorsun, deger mi?" "Tam da tecavz sayilmaz," dedim. "Genellikle yledir." "Evet," dedim. "Haklisin galiba." Beni tutuklayip hcreye tiktilar. Bir kadinin sz yeterliydi. Adalet bu muydu? Sonra dsndm. Bu kadina tecavz etmis miydim, etmemis miydim? Bilemiyordum. Sonra uyumusum. Sabah greyfurt, orba, ekmek ve kahve verdiler. Greyfurt? Klas bir yere dsmstm! Hcremde on bes dakika kadar geirmistim ki kapi aildi. "Sanslisin, Bukowski, kadin davaci olmuyor..." "Harika! Harika!" "Adimini dikkatli at." "Tabii, tabii!" Pilimi pirtimi alip disari iktim. Otobse bindim, otobs degistirdim, apartmanin yakininda bir yerde indim. Bir sre sonra apartmanin kapisinin nndeydim. Ne yapacagima karar veremiyordum. Yirmi bes

dakika durdum orada. Gnlerden cumartesiydi. Evde olmaliydi. Ieri girdim, asansre bindim, nc kat dgmesine bastim. nc katta asansrden indim ve kapiyi aldim. Evdeydi. Ieri daldim. "Oglun iin bir dolar getirdim," dedim. Aldi. "Tesekkr ederim! Tesekkr ederim!" Agzini agzima dayadi. Islak bir elektrik sprgesinden farksizdi. Tkrkl dilini agzima soktu. Emdim. Elbisesini kaldirdim. Iri, kocaman bir g.t. Bol g.t. Sol tarafinda kk bir deligi olan kocaman beyaz bir don. Boy aynasinin karsisindaydik. G.tn kavrayip agzimi agzina bastirdim. Dillerimiz iki ingirakli yilan gibi oynastilar. Sertlesmistim. Ebleh oglan odanin ortasinda durmus bize siritiyordu. 101 KT BIR KENT Frank basamaklari indi. Asansrlerden haz etmezdi. ok sey vardi haz etmedigi. Merdivenden asansrlerden ettiginden daha az nefret ediyordu. Resepsiyon memuru ona seslendi: "Bay Evans! Bir dakikanizi rica edebilir miyim?" Yulaf ezmesini andiriyordu resepsiyon memurunun yz. Zor tuttu Frank kendini ona vurmamak iin. Resepsiyon memuru lobiye bakindi, sonra iyice Frank'e dogru egildi. "Bay Evans, sizi bir sreden beri izliyoruz." Resepsiyon memuru bir kez daha lobiye bakindi, etrafta kimsenin olmadigindan emin olduktan sonra ne egildi yine. "Bay Evans, sizi izliyoruz ve aklinizin bir parasini yitirdiginizi saniyoruz." Resepsiyon memuru dogrulup gzlerini Frank'in yzne dikti. "Sinemaya gitmeyi dsnyorum," dedi Frank, "nerebilecegin bir film var mi?" "Konudan sapmayalim, Bay Frank." "Pekala, aklimi yitiriyorum. Baska?" "Size yardim etmek istiyoruz, Bay Evans. Aklinizin parasini bul-102 dgmz kanisindayim. Geri ister misiniz?" "Pekala, aklimin parasini bana geri verin." Resepsiyon memuru masanin altindan selofana sarilmis bir sey ikardi."

"Iste, Bay Evans." "Tesekkr ederim." Frank paketi ceketinin cebine koydu ve disari ikti. Serin bir sonbahar aksamiydi. Yrmeye basladi, batiya. Karsisina gelen ilk ara sokaga sapti. Elini ceketinin cebine sokup selofana sarili paketi ikardi. Selofani ati. Peynire benziyordu. Tadina bakti. Tadi da peynir tadiydi. Hepsini yedi, sonra ara sokaktan ikip caddede yrmeye basladi yine. Karsisina ikan ilk sinemaya daldi, biletini aldi ve karanliga girdi. Arka siradaki koltuklardan birine oturdu. Tenhaydi ierisi. Agir idrar kokusu vardi. Ekrandaki kadinlar 20'li yillarin kadinlari gibi giyinmislerdi, salari vazelinli ve dmdz arkaya taranmis. Burunlari fazlasi ile uzun grnyordu, adamlar da gzlerinin altina srme ekmislerdi. Sesli bile degildi film. Ekranin altinda szckler beliriyordu: BLANCHE BYK KENTTE YENIYDI. Salari dz ve jleli bir adam Blanche'a siseden cin iiliyordu. Blanche sarhos oluyor gibiydi. BLANCHE'IN BASI DNER. ADAM ONU ANIDEN PER. Frank etrafina bakti. Heryerde baslar inip kalkiyordu. Adamlar birbirlerinin klerini emiyorlardi. Durmaksizin. Tek baslarina oturanlar otuzbir ekiyor gibiydiler. Peynir iyi gelmisti. Resepsiyon memuru daha cmert olsaymis keske. ADAM BLANCHE! SOYMAYA BASLAR. Ve her baktiginda tipin teki ona daha yakin oturmaktadir. Frank tekrar ekrana baktiginda adam iki koltuk daha yaklasmistir. BLANCHE ALKOLN ETKISI ILE KENDINDEN GEMISKEN ADAM ONUNLA SEVISIR. Bir kez daha bakti. Adam koltuk uzagindaydi. Derin nefes aliyordu. Sonra yanindaki koltuktaydi. "Oooo," diye inledi, "ooooo, ooo, ah, ah!" BLANCHE ERTESI SABAH UYANDIGINDA TECAVZE UGRADIGINI ANLAR. Kiini hi silmezmis gibi kokuyordu adam. Agzinin kenarindan sal103 yalar akitarak Frank'e yaslandi. Frank sustalinin dgmesine basti: "Dikkat et," dedi, "biraz daha yaklasirsan canin yanabilir!" "Aman tanrim!" dedi adam. Koltugundan firlayip koridora ikti, hizla en n siraya gidip oturdu. Iki kisi is tutuyordu. Adamlardan biri digerinin borusunu flerken digeri onun kamisini sivazliyordu. Frank'e musallat olan adam oturup onlari seyretti. OK GEMEDEN BLANCHE GENELEVE DSER.

Sonra Frank'in isemesi geldi. Kalkip yaziya dogru yrd: ERKEK. Ieri girdi. Igren kokuyordu ierisi. grd, kabinin kapisini ati, girdi. Penisini ikarip isemeye basladi. Sonra sesler duydu. "Oooooh tanrim ooooh ooooh tanrim bir yilan bu bir kobra tanrim oooh ooooh!" Kabinleri ayiran blmede bir delik vardi. Bir gz grd delikte. Kamisini tutup dnd ve adamin gzne isedi. "aaah aaah. Pislik herif!" dedi adam. "insan degil canavarsin sen, orospu ocugu!" Adamin tuvalet kagidindan bir para koparip yzn sildigini duydu. Sonra aglamaya basladi. Frank kabinden ikti, ellerini yikadi. Filmin devamini seyretmek istemiyordu. Sinemadan ikip oteline dogru yrmeye basladi. Lobiye girdiginde resepsiyon memuru basiyla ona isaret etti. "Ne var?" dedi Frank. "zr dilerim, Bay Evans. Size takilmak istemistim sadece." "Hangi konuda?" "Biliyorsunuz." "Hayir, bilmiyorum." "Aklinizi yitirmeniz konusunda. Ikiliydim. Kimseye bir sey sylemeyin, isimden olabilirim. Saka ediyordum." "Ama aklimi yitiriyorum," dedi Frank, "peynir iin de tesekkrler." Sonra dnd, merdivenden yukari ikti. Odasina girince gidip yazi masasina oturdu. Sustaliyi ikardi, dgmeye basti, biagi seyretti. Tek tarafi iyice bilenmisti. Birine rahatlikla sokabilir ya da etinden bir para koparabilirdiniz. Dgmeye basip biagi kapatti. Sonra kagit kalem bulup yazmaya basladi: "Sevgili Annecigim: 104 Kt bir kent burasi. Seylan'in eline gemis. Cinsellik heryerde ve Tanri'nin kastettigi gibi Gzellik araci olarak degil, Ktlk araci olarak kullaniliyor. Evet, bu kent kesinlikle Seylan'in eline gemis. Gen kizlara zorla cin iirilip tecavz ediliyor, kizlar geneleve dsyor. Korkun. Inanilmaz. Yregim parampara. Dn gece sahilde yrdm, sahil sayilmaz aslinda, kayaliklarda. Sonra durdum, oturup Gzelligi iime ektim. Denizi, gkyzn, kumu. Sonsuz bir huzur kapladi iimi. Sonra mucizevi bir sey oldu. sincap stne oturdugum kayanin dibinden beni grdler ve kayaya tirmanmaya basladilar. Kayada bana dogru tirmanirken taslarin ve yariklarin arasindan bana bakan minik yzlerini grebiliyordum. Sonunda kayayi tirmanip ayaklanma geldiler. Gzlerini yzme dikmislerdi. Annecigim, mrmde bu kadar gzel gz grmedim -gnahtan arinmis: gkyz, deniz, Sonsuzluk, hersey o gzlere sigmisti. Sonunda ben kalktim ve onlar... Kapi alindi. Frank kalkti, kapiya gitti, ati. Resepsiyon memuruydu gelen.

"Bay Evans, ltfen, sizinle konusmam gerek." "Pekala, ieri gir." Resepsiyon memuru kapiyi kapatip Frank'in nnde durdu. Sarap kokuyordu. "Bay Evans, aramizda geen konusmadan ltfen idareye sz etmeyin." "Neden bahsettigini anlamiyorum." "Harika bir adamsiniz siz, Bay Evans. Biliyorsunuz, son zamanlarda iiyorum." "Bagislandin. Simdi git." "Bay Evans, size sylemek istedigim bir sey var. "Syle." "Size asigim, Bay Evans." "Ne, ruhuma demek istiyorsun, degil mi?" "Hayir." "Ne?" "Bedeninize, Bay Evans. Ltfen alinmayin ama beni kklemenizi istiyorum." 105 "Ne?" "KKLEYIN BENI, Bay Evans! Amerikan Donanmasinin yarisi stmden gemistir! Denizciler malin iyisinden anlarlar, Bay Evans. Temiz bir ki deligi gibisi yoktur!" "Odami hemen terket!" Resepsiyon memuru kolunu Frank'in boynuna doladi, agzini agzina yapistirdi. "Seni igren orospu ocugu! PTN BENI" "Sizi seviyorum, Bay Evans!" "Seni igren domuz!" Frank sustaliyi ikardi, dgmeye basti, biak firladi, biagi resepsiyon memurunun karnina sapladi. Sonra ikardi. "Bay Evans....tanrim..."

Resepsiyon memuru yere yigildi. Iki elini karnina bastirmis kanamayi durdurmaya alisiyordu." "Ibne seni! BENI PERSIN HA!" Frank yere egilip resepsiyon memurunun fermuarini ati. Sonra kamisini ikardi, yukari dogru ekti, te ikisini kesti. "Ah tanrim tanrim tanrim..." dedi resepsiyon memuru. Frank banyoya gitti, elindeki et parasini tuvalete firlatti. Sonra sifonu ekti. Ellerini sabunla gzelce yikadi. Tuvaletten ikti ve masaya oturdu yine. Kalemi aldi. "... kaistilar, ama Sonsuzlugu grmstm. Annecigim, bu kentten, bu otelden ayrilmak zorundayim, -Seytan herkesin ruhuna sizmis. Sana bir sonraki kentten yine yazacagim -San Francisco, Portland ya da Seattle olur saniyorum. Seni srekli dsnyor, mutlu ve saglikli olmani diliyorum. Tanri hep seninle olsun sevgi ile oglun Frank" Zarfin stne adresi yazdi, mektubu iine koydu, yapistirdi, pulladi, kalkip dolapta asili olan ceketinin i cebine koydu. Sonra dolaptan bir bavul ikardi, yatagin stne koydu ve esyalarini toplamaya basladi. 106 BIR DOLAR YIRMI SENT yaz sonunu seviyordu en ok, hayir sonbahari, sonbahari belki de, her neyse, kumsal serin oluyordu ve gn batimindan hemen sonra sahilde yrmek hosuna gidiyordu, kimseler olmazdi, su kirli grnrd, lmcl grnrd su ve martilar uyumak istemezlerdi, nefret ederlerdi uyumaktan, martilar stne dogru utular, gzlerini, ruhunu, ruhundan arta kalani ister gibi utular stne dogru. ruhundan arta fazla bir sey kalmamissa ve bunun farkindaysan biraz ruhun vardir yine de. kuma oturup suya bakardi, herseye zor inanilirdi suya bakinca, in diye bir lke olduguna ya da ABD'ye ve Vietnam'a, bir zamanlar ocuk olduguna, hayir, buna inanmak zor degildi, onu unutamazdi, bir de erkeklik agini: alistigi isler ve kadinlar, sonra kadinsizlik, simdi de issizlik, altmisinda bir berdus, bitmis, bir hi. bir dolar yirmi sent nakit vardi cebinde, bir haftalik kirasini demisti bir de. okyanus... kadinlari dsnd yine. birkai iyi davranmisti ona. digerleri kurnaz, grltc, biraz deli ve ok zor kadinlar olmuslardi, odalar ve yataklar ve evler ve Noeller ve isler ve sarkilar ve hastaneler ve donukluk, donuk gnler ve geceler ve anlam eksikligi ve firsat eksikligi. ve simdi, altmis yilin karsiligi: bir dolar yirmi sent. sonra glsmeler duydu arkasinda, battaniyeleri vardi, kutu birala107

n vardi, kahveleri ve sandvileri vardi, gldler, gldler, iki delikanli ile iki genkiz. ince, esnek vcutlar, kaygisiz, sonra ilerinden biri onu fark etti. "hey, NEDIR O?" "tanrim, bilmiyorum!" "insan mi?" "nefes aliyor mu? dzer mi?" "neyi dzer mi?" gldler. sarap sisesini kaldirdi, biraz kalmisti dibinde, imenin tam sirasiy-di. "KIMILDADI! bak, KIMILDADI!" ayaga kalkti, pantolonuna yapismis kumlan silkeledi. "kollari ve bacaklari var! yz var!" "YZ M?" gldler yine. anlayamiyordu. byle degildi genler, gen insanlar kt degildi, neydi bunlar? yanlarina gitti. "yaslilikta utanilacak bir sey yoktur." genlerden biri bira kutusunu firlatti. "harcanmis yillarda vardir, babalik, sen harcanmissin bana kalirsa." "hl iyi bir adamim ben evlat." "kizlardan biri altina yatsa ne yapabilirsin, babalik?" "byle KONUSMA, Rod!" dedi uzun kizil sali gen kiz. rzgrda saini dzeltiyordu, kendi rzgrda uusuyor gibiydi, ayak parmaklarini kuma gmmst. "ne diyorsun, babalik? ne yaparsin? kizlardan biri altina yatsa ne yaparsin? ha?" yrmeye basladi, battaniyenin etrafindan dolanip kumda kaldirima dogru yrd. "ne biim konustun zavalli adamla, Rod? bazen NEFRET ediyorum senden!" "BURAYA GEL, gzelim!"

"HAYIR!" arkasina bakti, Rod'un kizi kovaladigini grd, kiz bir iglik atti, sonra gld. Rod kizi yakaladi, kumda yuvarlandilar, glerek bogustu-108 lar. br iftin ayaga kalkip pstgn grd. kaldirima ulasti, banklardan birine oturup ayagindaki kumlan temizledi, on dakika sonra odasindaydi, ayakkabilarini ikardi, yataga uzandi, isigi yakmadi. kapi alindi. "Bay Seed?" "efendim?" kapi aildi, ev sahibesi Bayan Conners gelmisti, altmis bes yasindaydi Bayan Conners, karanlikta yzn seemiyordu. iyiydi yzn seememesi. "orba pisirdim, ok gzel, size bir tas orba getireyim mi?" "hayir, istemiyorum." "hadi Bay Sneed. nefis orba, leziz! bir tas getireyim!" "peki." yataktan kalkip iskemleye oturdu ve bekledi. Bayan Conners kapiyi aik birakmisti, isik szlyordu ieri, bir isik demeti, bacaklarina ve kucagina dklen bir isik demeti. Bayan Conners orbayi kucagina yerlestirdi, bir tas orba, bir kasik. "ok begeneceksiniz, Bay Seed, gzel orba yaparim." "tesekkr ederim," dedi. oturup orbayi seyretti, is sansiydi, tavuk suyu. etsiz, orbadaki yag kabarciklarina bakti ylece, bir sre oturdu, sonra kalkip kasigi si-fonyerin stne koydu, orbayi pencereye gtrd, tel rgy sessizce aip orbayi topraga dkt, buhar ikti topraktan, tasi sifonyerin stne koydu, kapiyi kapatti ve yataga girdi, her zamankinden daha karanlikti, severdi karanligi, karanlik anlamliydi. kulak kabartti, dalgalarin sesini duydu, bir sre okyanusu dinledi, sonra i geirdi, derin bir i geirdi ve ld. 109 ORAPSIZ Barney kiindaydi, ben agzinda; Barney nce bitirdi, ayak basparmagini hatunun kiina soktu, salladi ve "nasil, bunu begendin mi?" diye sordu, hatun o anda cevap veremedi, benim isimi bitirdi, sonra bir-iki saat kadar itik, sonra ben kiina getim, Barney agzina, sonra Barney evine gitti, ben de evime, sizincaya kadar itim. saat aksamin drt buuguna geliyordu, kapinin zili aldi. Dan gelmisti, hasta ya da uykuya muhta

oldugumda Dan mutlaka gelir, bir siir atlyesi isleten bir tr komnist entelekteldi Dan ve klasik mzikten anlardi; minik bir sakali vardi, sohbet sirasinda son derece sikici nkteler yapmadan edemezdi, daha da kts -kafiyeli siir yazardi. ona baktim ve "hasiktir," dedim. "yine mi hastasin, buk? buk kusacak, kusmuk buk!" ne kadar dogru, banyoya kosup bosalttim. dndgmde btn arsizligi ile kanepemde oturuyordu. "evet?" diye sordum. "bahar dinletisi iin siirlerine ihtiyacimiz var." dinletilerine bir kez olsun katilmamis, hibir zaman ilgilenmemistim, ama yillardan beri evime gelip kafa tlyordu ve hl onu basimdan savmanin usturuplu bir yolunu bulamamistim. 110 "elimde hi siir yok, Dan." "dolap dolusu siir olurdu sende eskiden." "biliyorum." "dolabina bakabilir miyim?" "bak." buzdolabina gidip bir bira aldim, dndgmde Dan elinde burusuk sayfalarla oturuyordu. "hey, su fena degil, bu bok! bu da bok! bu da yle. heheehehe! ne oldu sana, Bukowski?" "bilmiyorum." "himmm. su fena sayilmaz, bu bok! bu da!" o siirlerimi degerlendirirken ka bira itim bilmiyorum, ama kendimi daha iyi hissetmeye baslamistim. "bu..." "Dan?" "evet, evet?" "tanidigin bir .mcik var mi?" "ne?"

"topu topu on santime tav olacak bir kadin taniyor musun?" "bu siirler..." ".iktir et siirleri! .m diyorum, moruk, .m!" "Vera olabilir belki..." "yr!" "bu siirlerin birkaini almak isterim..." "al. ben giyinirken bir bira imek ister misin?" "bir biradan zarar gelmez." ona bir bira verdim, robumu ikarip eski giysilerimi stme geirdim, bir ift ayakkabi, yirtik bir sort, fermuari ancak 4/3 kapanan bir pantolon ve eski bir gmlek, kapidan ikip arabaya bindik, yolda durup bir sise sko kaptim. "seni hi yemek yerken grmedim," dedi Dan, "yemek yemez misin sen?" "sadece belli seyler." yolu tarif etti. indik arabadan; sko, ben ve Dan. hayli lks bir evin zilini aldik. kapiyi Vera ati. "Ooo, selam, Dan." 111 "Vera, bu...Charles Bukowski." "yle mi? Charles Bukowski'nin neye benzedigini hep merak etmisimdir." "evet. ben de." onu itip ieri girdim, "bardak var mi?" "elbette." Vera bardaklari alip geldi, herifin teki oturuyordu kanepede, iki bardaga sko koydum, birini Vera'ya verdim, tekini kendim aldim, kanepede oturan adamla Vera'nin arasina oturdum. Dan karsimiza oturdu. "Bay Bukowski," dedi Vera, "siirlerinizi okudum ve..." "siirin .mina koyayim," dedim. "Ooo," dedi Vera. bardagami dipledim, uzanip Vera'nin etegini dizlerine kadar siyirdim, "bacaklarin harikulade," dedim. "biraz tombul oldugumu dsnyorum," dedi.

"halt etmissin! mkemmelsin!" kendime bir sko daha koydum, egilip Vera'nin dizlerinden birini ptm, skotan bir yudum alip biraz daha yukardan ptm. "ben gidiyorum!" dedi kanepenin br ucunda oturan adam. kalkti ve gitti. pslerin arasina beylik laflar sikistiriyordum. Vera'nin ikisini tazeledim, ok gemeden kiina kadar ikarmistim etegini, klotunu grdm, sahaneydi, bildigimiz malzemeden degildi, eski yorganlari andiriyordu -ipek kabartma drtgenler, yumusacik; klot haline getirilmis minik bir yorgan- ve nefis renkler: yesil, mavi, sari, lavanta, gerekten ok gzel bir klottu. basimi bacaklarinin arasindan kaldirdigimda Dan karsimiza oturmus piril piril parliyordu. "Dan, evladim," dedim, "senin gitme zamanin geldi saniyorum." istemeye istemeye kalkip gitti, rntgen daha sonra ekilecek otuz-bire renk katar, ama genellikle bir yerden zor kalkip giderdi, ben de yleydim. dogrulup bir iki daha koydum kendime. Vera bekledi, hi acele etmeden ikimi yudumladim. "Charles," dedi. "Bak," dedim, "ikiyi severim, merak etme. birazdan sira sana ge-112 lecek." Vera elegi kiinda oturup bekledi, "sismanim," dedi, "sisman bulmuyor musun beni?" "hayir, mkemmelsin, hafif yagli, sonsuza dek eriyebilirim sende." ikimi dipledim, bir tane daha koydum. "Charles," dedi. "Vera," dedim. "ne?" diye sordu. "dnyanin en byk sairiyim," dedim. "yasayan mi yoksa l m?" "l," dedim, uzanip ggslerinden birini kavradim, "kiina bir morina baligi sokmak geliyor iimden, Vera!" "neden?" "yahu nerden bileyim?" etegini indirdi, bardagimi dipledim.

"yarigindan isiyorsun, degil mi?" "sanirim." "iste, siz kadinlarin en byk sorunu bu." "Charles, korkarim ki senden gitmeni isteyecegim, yarin erken kalkip ise gitmek zorundayim." "is. is." "Charles," dedi, "ltfen git." "tasalanma yavrucugum, dzecegim seni. ama ikiye ok dskn bir adamim ben. biraz daha imek istiyorum." kalktigini grdm, umursamadim, kendime bir iki daha koydum, basimi kaldirdigimda Vera karsima dikilmisti, yaninda bir kadin vardi, hi de fena sayilmazdi yanindaki kadin. "beyefendi," dedi teki kadin, "ben Vera'nin arkadasiyim, onu korkutmussunuz, yarin sabah erken kalkmasi gerekiyormus, sizden gitmenizi rica ediyorum!" "DINLEYIN, KANCIKLAR, IKINIZI DE DZECEGIM, SZ VERIYORUM! BIRKA IKI DAHA IMEME IZIN VERIN. BTN ISTEDIGIM BU! IKINIZI DE TEMIZ BIR ON SANTIM BEKLIYOR!" orada oturmus sisenin dibini grmek zereydim ki iki aynasiz girdi ieri, ayakkabilarimi ve oraplarimi ikarmis sortumla oturuyordum. 113 sevmistim orayi, ok hos bir daireydi. "beyler?," dedim, "Nobel komitesinden misiniz? Yoksa Pulit-zer'den mi?" "ayakkabilarini ve pantolonunu giy," dedi polislerden biri. "HEMEN!" "beyler, Charles Bukowski ile muhatap oldugunuzun farkinda misiniz?" diye sordum. "kimligine karakolda bakariz, simdi ayakkabilarini ve pantolonunu giy-" taktilar kelepeyi, her zamanki gibi fazla siki, kk entikler damarlarima batiyordu, gz aip kapayincaya kadar disari ikarmislardi beni, bacaklarimin gidebileceginden daha hizli, dnya beni izliyormus duygusuna kapildim ve tuhaftir, bir seyden utaniyormusum gibi hissettim kendimi, sulu, boktan, eksik, harcanmis bir makineli tfek mermisi gibi. "byk asiksin, yle mi?" diye sordu polislerden biri. yadirganacak derecede samimi ve insani bir soru oldugunu dsndm, "ok gzel bir daireydi," dedim, "ve klotunu grmeliydin."

"kes sesini!" dedi br polis. fazla zen gstermeksizin arka koltuga firlattilar beni. bacaklarimi uzatip o rahat ve kibirli konusmalarini, tanrisal radyolarini dinledim, kendimi ne zaman bu durumda bulsam polislerin benden stn olduklari hissine kapilirim, gerek payi yok da degil... karakol - alisilagelmis fotograf ekimi, ceplerdeki esyalarin alinmasi, zamanla bazi seyler degisiyordu, agdaslasiyordu. sonra sivil bir memur geldi, sol basparmagimla sorun yasadigim parmak izi fasli: "RAHAT OL! KENDINI KASMA!" bu sol basparmakla ilgili olarak sululuk duygusu hep. ama insan kodeste nasil RAHATLAR? sivil memur sorular sorup nndeki yesil formu doldurdu, srekli glmsyor. "canavar bu insanlar," dedi alak sesle, "senden hoslaniyorum, ikinca beni ara." bir kagit parasi tutusturdu elime, "canavar bunlar," dedi, "dikkatli ol." "arayacagim seni," diye yalan syledim, yardim edebilecegini dsnerek, ieri girdiginde anlayisli bir ses harikulade gelir insana... "bir telefon hakkin var," dedi gardiyan, "kullan." 114 herkesin son derece rahat bir sekilde yerde yattigi, birbirinden sigara istedigi, gldg, horladigi ve isedigi ayyas kogusundan ikardi beni. Meksikalilar yatak odalarindaydilar sanki, kiskandim rahatliklarini. kogustan ikip telefon rehberini karistirmaya basladim, iste o an anladim tek dostum bile olmadigini, sayfalari evirip duruyordum. "ne kadar srecek bu is?" dedi gardiyan, "on bes dakikadir burdasin." abuk bir karar verip bir numara aradim, bir zamanlar sarhosken kodese dsmesine neden oldugum bir arkadasimin annesi ati, beni siip sivadi, mizah anlayisi sifirdi yasli kancigin, gardiyan beni kogusa tikti yine. iste o zaman kogusta orapsiz tek adam oldugumu farkettim. o ayyas kogusunda yz elli kisiydik ve yz kirk dokuzunun ayaginda orap vardi, ogu yk trenlerinden inmislerdi, tek ben orapsizdim. dibe vurdugunu sanip bir dip daha oldugunu kesfedebiliyordu insan. grdgm her yeni gardiyandan telefon hakkimi talep ettim, ka kisiyi aradigimi bilmiyorum, sonunda vazgeip orada rmeye karar verdim, sonra kogusun kapisi aildi ve adim okundu. "kefaletle serbestsin," dedi gardiyan. "allah allah," dedim. kefalet islemi boyunca, ki bir saat kadar srer, kefaletimi deyen melegin kim oldugunu dsnp durdum, herkesi geirdim aklimdan, kimdi bu dost? disari iktigimda benden nefret ettiklerini sandigim bir adamla karisi oldugunu grendim, kaldirimda bekliyorlardi.

arabalari ile beni evime biraktilar, onlara kefalet bedelini dedikten sonra arabalarina kadar geirdim, kapidan ieri girdigimde telefon aliyordu, bir kadin sesi. iyi gelmisti. "Buke?" "evet, gzelim, kimsin? biraz nce kodesten iktim." Sacramento'dan bir .mcik. ama kamisimla ona ulasamiyordum ve hl orap yoktu ayagimda. "zaman zaman siirlerini tekrar tekrar okuyorum, Buke. hepsi zamana direniyor, hi aklimdan ikmiyorsun, Buke." "sagol, Ann, aradigin iin tesekkr ederim, ok tatlisin ama gidip iecek bir seyler almaliyim." "seni seviyorum, Buke." "ben de, Ann..." gidip bir altilik, bir de kk sise sko aldim, ilk skou koyuyor115 dum ki telefon aldi, bardagi bir dikiste yarilayip telefonu atim. "Buke?" "Evet. Buk. biraz nce kodesten iktim." "biliyorum. Vera ben." "asagilik kaltak, polis agirdin." "korkuntun, korkun, tecavz sulamasinda bulunmak isteyip istemedigimi sordular, istemedigimi syledim." kapinin zincirini srmst ama ieriyi grebiliyordum, sko ve bira dolaniyordu kanimda, stnde robu vardi, agzima girmeye can atan ok dolgun bir ggs grdm. "Vera, bebegim," dedim, "seninle ok iyi dost olacagimizi saniyorum, can ciger, polisleri agirdigin iin seni bagisliyorum, beni ieri al." "hayir, hayir, Buke, seninle asla dost olamayiz! korkun bir kisiligin var!" ggs yalvariyordu. "Vera!..." "hayir, Buke, esyalarini al ve git. ltfen, ltfen!" czdanimi ve oraplarimi aldim, "pekala, sisko, peltelesmis kiina kina yak!" "Ooo," dedi ve kapiyi arpti.

otuz bes dolarimin iinde olup olmadigini kontrol etmek iin czdanima bakarken Aaron Copeland aldigini duydum, zenti kaltak. bu kez polis esligi olmaksizin getim park girisini, biraz asagida arabami buldum, bindim, alisti, motoru isittim, kadim dost. ayakkabilarimi ikardim, oraplarimi giydim, sonra da ayakkabilarimi, sonra da bir kez daha iyi bir yurttas olarak geri vitese taktim, iki arabanin arasindan iktim, karanlik sokakta kuzeye dogru yol aldim. Kuzeye Kuzeye kuzeye... kendime dogru, evime dogru, bir seylere dogru, akimdaki klstr biliyordu, sonra ben de bildim, ve bir trafik isiginda unutulmus yarim bir puro buldum kllkte, puroyu yaktim, burnumu da, sonra yesil yandi, purodan bir duman aldim, mavi dumani fledim. riske girmemek, kaybetmemek, ayni yere dnmemek sadece llere mahsustu. tuhaf: bazen dzsmemek yarim yamalak bir dzsten daha iyiydi. yaniliyor da olabilirim, genellikle yanildigim sylenir. 116 SAKIN BIR GECE ziyaretime gelen insanlar biraz tuhaftir, ama hemen hemen herkes tuhaftir biraz; dnya her zamankinden daha ok sallanip titresiyor ve sonulan asikar. ilerinden biri; hafif sisman, minik bir sakal birakmis, hayli saglikli grnyor, bir siir dinletisinde benim siirlerimden birini okumak istiyor, olur, diyorum ve ona siirin nasil okunmasi gerektigini anlatiyorum, keyfi kaiyor. "hani bira? tanri askina, iecek bir seyin yok mu?" 14 tane ay ekirdegi avulayip agzina atiyor, makine gibi igniyor, gidip biralari getiriyorum, bu oglan, Maxie, mrnde bir gn olsun alismamis. Vietnam'dan yirtmak iin habire niversiteye gidiyor, simdi de hahamlik egitimi gryor, mthis bir haham olacagindan hi sphem yok. yeterince sehvetli ve palavraci, iyi bir haham olacak, ama aslinda savasa karsi degil, o da bir oklari gibi savaslari iyi ve kt olarak ikiye ayiriyor. Israil-Arap savasina katilmak istedi ama bavulunu yapma firsati bulamadan savas bitti, uzun lafin kisasi, insanlar birbirlerini ldrmeye devam edecekler, yeter ki onlara mantiksal bir neden verin. Kuzey Vietnamli ldrmek dogru degil. Arap ldrlebilir. iyi bir haham olacak. birayi elimden kapip agzindaki ay ekirdeklerini suluyor. 117 "isa askina," diyor, "isa'yi siz ldrdnz," diyorum, "o muhabbete hi girme!" diyor, "girmeyecegim, tarzim degil." "DEHSET CADDESI iin ykl telif aldigini duydum, isa askina derken onu kastediyordum." "evet. yayinevinin en iyi satan yazariyim. Duncan, Creeley ve Le-vertov'un birlikte sattiklarindan fazla satiyorum, ama bu hibir sey ifade etmeyebilir- L.A. Times' da ok satiyor ama hibir sey yok L.A. Times' da." "evet.".

biralarimizi yudumladik. "Harry nasil?" diye sordum. Harry akil hastanesinde yatmis bir oglandi, ilk siir kitabina nsz yazmistim, iyiydi siirler, haykiriyorlardi. sonra Harry benim reddettigim bir isi kabul etti -pornografik dergilere yk yazmak, ben editre "hayir" dedim, Harry'yi yolladim, durumu vahimdi Harry'nin; bebek bakiciligi yapiyor, siir miir yazmiyordu. "ha, Harry. DRT motosikleti var. 4 Temmuz'da arkadaslarini arka bahesine toplayip 500 dolarlik havai fisek patlatti. 500 dolar on bes dakikada havaya utu." "nerden nereye," dedim. "evet. domuz gibi olmus, viskinin en kalitelisini iiyor, srekli yemek yiyor, kocasi lnce 40.000 dolarlik mirasa konan bir hatunla evlendi, kocasinin dalgiliga meraki varmis, kaza geirip lms, yani bogulmus, dalgi giysisi simdi" Harry'de." "harikulade." "seni kiskaniyor ama." "neden?" "bilmiyorum, adini duyar duymaz kpryor." "pamuk ipliginden sarkiyorum ben. isim bitmis." "ikisinin de nlerine birbirlerinin adlari islenmis kazaklari var. karisi Harry'nin ok byk bir yazar oldugunu dsnyor, edebiyattan filan anlayan bir tip degil. Harry'ye alisabilecegi bir stdyo yapmak iin duvarlardan birini yikiyorlar. Proust'unki gibi ses geirmez olacakmis. Proust degil miydi, yoksa yaniliyor muyum?" "odasinin duvarlarini mantar kaplatan mi?" 118 "evet. galiba, neyse, iki bin dolara patlayacakmis. byk yazari duvarlari mantar kapli odada yazarken grebiliyorum, 'Lilly bir sere gibi siradi ifti John'un tel rgsnn stnden...'" "birakalim su herifi, o kadar gln ki paranin iinde boguluyor." "evet. senin kk kizin nasil? neydi adi? Marina?" "Marina Louise Bukowski. geen gn beni kvetten ikarken grd, ne dedi biliyor musun?" "hayir." "'Hank, su salak haline bak,' dedi, 'nnde kocaman bir sey sarkiyor, arkan bos!1" "inanilir gibi degil." "evet. iki tarafta da kamis bekliyordu." "fena fikir degil aslinda." "bana gre degil, birini doyuramiyorum." "baska bira var mi?" "tabii, afedersin," biralari getirdim. "geenlerde Larry ugradi," dedim. "yle mi?"

"devrimin yarin sabah gereklesecegini saniyor, gereklesebilir de, gereklesmeyebilir de. kimse bilmiyor, devrimin DISARIDAN-ieriye dogru degil, IERDEN-disariya dogru gereklesmesi gerektigini anlattim ona, asil sorun burada, bu tiplerin ayaklanma baslar baslamaz yaptiklari ilk sey gidip bir renkli televizyon yagmalamak, dsmani ya-ri-zeka yapan ayni zehiri kendileri iin de istiyorlar, ama dinlemiyor beni. tfegini temizleyip hazirlamakla mesgul, devrimcilere katilmak iin Meksika'ya gitmis, devrimciler tekila iip esniyorlarmis. stne stlk dil engeli var. simdi Kanada diye tutturdu, kuzey eyaletlerin birinde gida ve silah ikmali yapmislar, atom bombalari yok ama. y.ragi yemisler, hava destegi de yok." "Vietnamlilar'da da yok. ama canavar gibi savasiyorlar." "Rusya'dan ve in'den korktugumuz iin atom bombasini kullanamiyoruz da ondan, ama Oregon'da Castro'larla dolu bir siginagi bombalamak istedigimizi varsayalim, bu bizim i meselemiz sayilir ve kimseyi ilgilendirmez, yle degil mi?" "iyi bir Amerikali gibi konustun." 119 "siyasetim yok benim, gzlemciyim." "allahtan herkes senin gibi degil, yoksa hapi yutmustuk." "ne yani, hapi yutmadik mi?" "emin degilim." "ben de. ama devrimcilerin ogunun gt olduklarini biliyorum, ve stne stlk son derece SIKICI insanlar, moruk, yoksullara yardim etmeyelim, egitimsizleri egitmeyelim, hastalan tedavi etmeyelim demiyorum, ama bu devrimcilerin oguna rahip cbbeleri giydiriyoruz, demek istedigim bu. ve bunlarin bazilari karilari tarafindan terkedilmis, akne sorunlari olan, boyunlarina kanli Baris Sembol'leri asan ok hasta insanlar, ogu firsatidir bunlarin, bir yolunu bulsalar Ford iin alismayi yeglerler, bir kt ynetimden baska bir kt ynetime gemekte yarar grmyorum ben. her seimde yapiyoruz bunu zaten." "yine de devrimin bokun bir kismini temizleyecegini dsnyorum." "dogru, ama bir ok iyi seyi de yok edecek, tarih ok agir ilerler, ben kus yuvasini yeglerim." "daha iyi gzlemleyebilmek iin mi?" "daha iyi gzlemleyebilmek iin. bir bira daha i." "yine de bir gerici gibi konusuyorsun." "dinle, Haham, ben duruma btn ailardan bakmaya alisiyorum, sadece kendi aimdan degil, kodamanlar ne yaptiklarini ok iyi biliyorlar, bunu kabul etmek zorundasin, onlarla her zaman masaya otururum. Spock'a yaptiklarina bak. Kennedy'ler. King. Malcolm X. liste uzar gider, bu herifler sakaya gelmez, aceleci davranirsan kiinin stne oturturlar adami, ama bir seyler degisiyor, genler bir zamanlar yaslilarin dsndgnden daha iyi dsnyorlar ve yaslilar lyor, bu isi kan dkmeden halletmenin bir yolu var hl."

"gzn korkutmuslar senin, bana sorarsan 'ya Zafer ya da lm' derim." "Hitler'de yle dedi. sonunu biliyorsun" "lmn nesi var?" "bu gece hayatin sorunlarini tartisiyoruz, lmn degil." "DEHSET CADDESI gibi bir kitap yaziyor, sonra da katillerle el sikismak istiyorsun." "el sikistik mi, Haham?" 120 "su anda iskenceler srerken sen agzinin kenarindan konusuyorsun." "rmcek ile sinegi mi kastediyorsun, yoksa kedi ile fareyi mi?" "artik bazi seyler idrak etme kolayligina sahip olmasina ragmen Insana karsi Insan'i kastediyorum." "bu sylediginde dogruluk payi var." "var tabii, agzi olan tek sen degilsin." "iyi de, ne diyorsun? kenti atese mi verelim." "hayir, lkeyi atese verelim." "dedigim gibi, ok iyi bir Haham olacaksin." "tesekkr ederim." "peki, lkeyi yaktik, yerine ne koyacagiz." "Amerikan Devrimi, Fransiz Devrimi, Rus Devrimi basarisiz mi oldu sence?" "btnyle basarisiz olmadilar, ama btnyle basarili da olmadilar." "denediler en azindan." "bir santimetre ilerlemek iin ka kisiyi ldrmeliyiz?" "bir santimetre bile ilerleyemedigimiz iin ka kisi lyor?" "bazen Plato ile konusuyormus gibi hissediyorum kendimi." "Plato ile konusuyorsun; yahudi sakalli bir Plato ile." bir sre susuyoruz, sorun aramizda asili kaliyor, bu arada sefilhane-ler toplumun iskartaya ikardigi sefillerden geilmiyor; yoksullar doktor yoklugundan dsknler kogusunda lyorlar, cezaevleri ylesine dolu ki mahkmlar yerlerde yatiyorlar, insanlari satran piyonlari gibi kullanan toplum yznden akil hastanelerinde bos yatak yok...

bir aydin ya da yazar olarak KENDI kiin kapanda degilken bu hosluklari gzlemlemek pek memnuniyet verici, aydin ve yazarlarin sorunu BU -kendi rahatlan ve kendi acilan disinda fazla bir sey hissedemiyorlar, ki dogal ama boktan. "meclis," diyor dostum, "silah kontrol yasasi ile bir seyleri zecegini dsnyor." "evet. silahlarin ogunu kimin atesledigini biliyoruz, ama bazilarini kimlerin ateslediginden emin degiliz, ordu mu, polis mi, devlet mi, yoksa ilginin teki mi? bir tahminde bulunmaktan korkuyorum, nk sira bana da gelebilir, tamamlamayi dsndgm birka sone var." 121 "yeterince nemli oldugunu sanmiyorum." "bunun iin allaha skrediyorum, Haham." "senin biraz korkak oldugunu dsnyorum" "evet. yleyim, korkak gelecegi grebilen insandir, cesur insanin hayal gc sifira yakindir." "bazen ben SENIN ok iyi bir Haham olacagini dsnyorum." "dogru degil. Plato'nun yahudi sakali yoktu." "sakal birakirsin." "bir bira daha i." "tesekkr ederim." ve sustuk bir kez daha. tuhaf aksamlardan biri daha iste. esit esit insan gelir beni grmeye, konusurlar, tazelerler beni: gelecegin Hahamlari, tfekli devrimciler, FBI, fahiseler, kadin sairler, Michigan'a gitmekte olan Loyola'li bir profesr, Riverside'da yasayan bir baska profesr, yollara dklms -drt gen, beyinlerine Bukowski kitaplari zulalamis berduslar... eskiden bu etenin ok degerli zamanimi katledecegini dsnrdm, ama talih benden yanaymis nk her biri bir seyler getirdi bana, bir seyler birakti, ve tas duvarlarin arkasina siginmis bir Jeffers gibi hissetmiyorum kendimi artik, hem baska ynden de talihliyim nk sessiz ve gizli bir n benimki, n bahesine insanlarin adir kurdugu bir Henry Miller olmayacagim hibir zaman, tanrilar cmert davrandilar bana, beni hayatta tuttular, hl mcadele ediyorum, not aliyorum, gzlemliyorum, iyi insanlarin iyiliklerini, bir fare misali kolumdan yukari kosan mucizeyi hissediyorum, yarin tatli dslerin en tatlisi oldugunu bilmese de, ne hayat bu bana kirk sekizimde bahsedilen. gbegi bira dolu ayaga kalkiyor oglan, yarinin Haham'i pazar sabahi kahvaltilarinda grler. "gitmek zorundayim, sabah bir dersim var." "tabii, evlat, iyi misin?" "evet. iyiyim, babam sana selam yolladi." "Sam'e, savasa devam, dedigimi ilet. sonuna kadar savasmaliyiz."

"telefon numaram var mi sende?" "evet. sol mememin stnde." gidisini seyrediyorum, basamaklari iniyor, biraz sisman, ama iyi byle. g. g fazlasi, parliyor ve gmbrdyor. iyi bir Haham ola122 ak. ok hoslaniyorum ondan, sonra gidiyor, gzden kayboluyor, oturup bunu yaziyorum size. daktilo kl iinde, islerin nasil gittigini, sirada ne oldugunu bilesiniz diye. daktilomun yaninda iki santim boyunda iki kk beyaz bebek patisi duruyor, kizim Marina koydu onlari oraya, devrimci annesi ile Arizona'da bir yerde simdi. 1968 yilinin temmuz ayindayiz ve kapinin kirilip gzleri bayat jleyi andiran iki kisinin ellerinde hava sogutmali makineli tfeklerle ieri girmesini beklerken rseliyorum makinenin tuslarini, gelmezler insallah, ok gzel bir aksam geirdim, zarlarda ne geldigini, duvarlarin nasil glmsedigini sadece iki yalniz keklik bilecek, iyi geceler. 123 RENO'DA BIR ADAMI VURDUM Judy Garland New York Filarmonik'de sarki sylediginde Bukows-ki agladi, Sherley Temple "I Got Animal Crackers in my Soup"u sylediginde Bukowski agladi; Bukowski ucuz pansiyon odalarinda agladi, Bukowski giyinmeyi bilmez, Bukowski konusmayi bilmez, Bukowski kadinlardan korkar, Bukowski'nin midesi zayif, Bukowski'nin fobileri var ve szlklerden, rahibelerden, bozuk paradan, otobslerden, kiliselerden, park banklarindan, rmceklerden, sineklerden, bitten ve ucubelerden nefret eder; Bukowski savasa gitmedi. Bukowski yasli, Bukowski 45 yildir bir kez bile uurtma uurmadi; Bukowski goril olsaydi kabileden kovulurdu... dostum ruhumun etini kemiklerimden ayirmakta o kadar kararli ki kendi varolusunu unutmus gibi. "ama Bukowski ok temiz kusar, yere isedigini hi grmedim." herseye ragmen kendime gre bir ekiciligim var, gryor musunuz? sonra kk bir kapiyi aiyor, ii gazete ve paavra dolu bir kiler ikiyor karsimiza. "istedigin zaman burada kalabilirsin, Bukowski. hibir seye ihtiya duymazsin burada." ne pencere var ne de yatak, ama banyoya bitisik, hi de fena grn-124 myor bana. "ama aldigim mzik yznden kulak tikaci kullanman gerekecek." "sorun degil, gidip bir ift kulak tikaci alabilirim." oturma odasina dnyoruz, "biraz Lenny Bruce dinlemek ister misin?" "hayir, tesekkr ederim."

"Ginsberg." "hayir, hayir." hi susmuyor kaset alari, ya da pikabi, sonunda Johnny Cash'in Folsom cezaevinde verdigi konserle vuruyorlar beni. "bir adami vurdum Reno'da lsn seyretmek iin." Johnny Cash cezaevindeki ocuklari ayni Bob Hope'un Noel zamani Vietnam'da yaptigi gibi uyutuyor gibi geliyor bana, ama benim kafam yle alisir, mahkmlar bagirip agiriyorlar, hcrelerinde degiller, ama yine de alara, kapana kisilmislara kurabiye yerine etsiz kemik atildigi duygusuna kapiliyorum, kutsalliga ya da cesarete dair hibir sey gremiyorum bu iste. cezaevindeki insanlar iin yapilacak tek sey var: unlari salmak, savasan insanlar iin yapilacak tek sey var: savasa son vermek. "kapat sunu," diyorum. "niye?" "halkla iliskiler numarasindan baska bir sey degil." "bunu syleyemezsin. Johnny'de yatti." "bir sr insan yatti." "biz bunun iyi mzik oldugunu dsnyoruz." "sesini begeniyorum, ama cezaevinde ancak gerek bir mahkm sarki syleyebilir." "biz yine de seviyoruz." karisi ve iki mzisyen gen zenci var odada. "Bukowski, Judy Garland'i sever. Somewhere Over the Rainbow." "New York'da sylediginde sevdim onu. ruhu tasmisti, kimse eline su dkemezdi." "sisman ve ayyas." hep ayni sey -kasap biagi ile herkesi paralamaya alisan, hibir yere varamayan insanlar, biraz erken ayriliyorum, ikarken Johny Cash'i tekrar koyuyorlar. 125 yolda durup bira aliyorum, telefon alarken ieri giriyorum. "Bukowski?" "evet?" "Bill."

"selam, Bill." "n'apiyorsun?" "hi." "cumartesi aksami n'apiyorsun?" "szm var." "bana gelsene. seni bazi insanlarla tanistirmak istiyorum." "baska zaman." "biliyor musun, Charley, bir gn seni davet etmekten usanacagim.' "yle mi?" "o ahlaksiz paavra parasi iin yazmayi srdyor musun?" "ne?" "su hipi gazetesi..." "hi okudun mu?" "elbette, herseye karsilar, zamanini bosa harciyorsun." "gazetenin siyasi grs beni baglamiyor, istedigim gibi yaziyorum. "ben bagladigini saniyordum." "ben de gazeteyi okudugunu." "bu arada, ortak dostumuzdan hi haber aldin mi?" "Paul'u mu kastediyorsun?" "evet." "hayir." "siirine byk hayranlik duyuyor, biliyorsun?" "benim iin sakincasi yok." "benim kisisel fikrimi soracak olursan, senin siirini sevmiyorum." "onun da sakincasi yok." "bu cumartesi gelebilecek misin?"

"hayir." "gnn birinde seni davet etmekten usanacagim, kendine dikkat et." "eyvallah, iyi geceler." bir kasap daha. neydi dertleri? Bili, Malibu'da yasiyor, hayatini yazarak -felsefi seks palavralarindan olusmus bir orba- kazaniyordu ve 126 bir bok yazamiyordu ve srekli telefondaydi, yine arayacakti, ve yine. ve kk bok fiskeleri firlatacakti bana. ben hayalarini kasaba satmayi reddeden ihtiyardim, bu onlari delirtiyordu, benimle giristikleri savastan muzaffer olarak ikmalari ancak beni esek sudan gelinceye kadar dvmekle mmknd, o da her an herkesin basina gelebilirdi. Bukowski Miki Fare'nin bir nazi oldugunu dsnyor; Bukowski Barney'nin Yeri'nde kepaze oldu; Bukowski Ginsberg'i kiskaniyor; Bukowski 1969 model Cadillac'lari kiskaniyor, Bukowski Rimbaud'yu anlayamaz; Bukowski kiini ikinci kalite kahverengi tuvalet kagidi ile siler, Bukowski'nin bes yil mr kaldi, Bukowski 1963'den beri adam gibi tek siir yazmadi, Bukowski agladi Judy Garland... bir adam vurdum Reno'da. oturdum, daktiloya temiz bir kagit taktim, bir bira atim, sigara yaktim. iki satir yazmistim ki telefon aldi. "Buk?" "evet?" "Marty." "selam, Marty." "dinle, son iki stununu okudum, bu kadar iyi yazdigini bilmiyordum, stunlarini kitap olarak basmayi dsnyorum, seni ilgilendirir mi?" "tabii." "o stunlari istiyorum, stunlarin siirlerin kadar iyi." "biraz nce Malibu'dan bir dostum aradi, siirimi kt buldugunu syledi." "halt etmis, o stunlari istiyorum." "yayin hakki ------'a ait." "yahu, o adam pornografi yayincisi, benimle alisirsan niversitelere girersin, en iyi kitapilara girersin, o evre seni kesfetti mi sirtin yere gelmez; yzyillardan beri baslarina kakilan girift yazindan usanmislar artik, greceksin; btn eski kitaplarini tekrar basip bir ya da bir buuk dolardan milyonlarca satacagiz." "byle bir seyin beni ekilmez biri yapacagindan korkmuyor mu-

sun.' "zaten ekilmez herifin biri degil misin? hele iince... laf ailmis127 ken, ok iiyor musun?" "Barney'nin yerinde adamin tekinin yakasina yapisip bir gzel sallamisim, daha kts de olabilirdi ama." "nasil yani?" "o benim yakama yapisip bir gzel sallayabilirdi mesela, gurur meselesi, anliyor musun?" "kitaplarini bir buuk dolara pazara srmeden nce lme veya kendini ldrtme, olur mu?" "gayret edecegim, Marty." '"Penguin'in basacagi kitap ne oldu?" "Stanges ocak ayinda diyor, son provayi yolladilar, bir de at bahislerinde kaybettigim elli dolarlik bir avans." "hipodromdan uzak durmayi beceremiyor musun?" "siz orospu ocuklari kazandigim zaman tek kelime etmiyorsunuz ama." "haklisin, neyse, stunlarla ilgili bilgi ver bana." "tamam, iyi geceler." Bukowski, byk yazar. Kremlin'e Bukowski'nin heykelini dikiyorlar, otuz bir ekerken; Bukowski ile Castro'nun heykeli, Havana gnesinin altinda kusboku kapli; tandem bisikletle zafere pedalliyorlar -Bukowski arka selede; Bukowski kus style banyo yapiyor; Bukowski 19 yasinda iri ggsl bir zenci melezini kaplan kirbaci ile kirbaliyor, Rimbaud okuyan bir zenci melezi; Bukowski dnyanin duvarlarinin iinde kafayi yemis, talihi kimin sndrdgn merak ediyor... herkes iin ok geken Bukowski Judy Garland'a kesiliyor. sonra saati hatirladim, ikip arabama bindim yine. Wilshire Bulva-ri'ni kesen sokaklardan biri. kocaman tabelada adi soyadi yazili, bir zamanlar ayni boktan iste birlikte alismistik. Wilshire Bulvari'ni ok sevdigimi syleyemem, ama grenci sayilirim hl. hibir seye kapali degilim, yari-zenci, anne beyaz, baba zenci, ayni zamanda dstk o boktan ise, ortak bir yan. daha ok sonsuza dek bokun iinde yzmek istemedigimiz iin. her ne kadar bok iyi bir hoca olsa da insanin alabilecegi dersler sinirliydi, sonra bogulup gidiyordunuz bokun iinde. arka tarafa park edip arka kapiyi aldim, o gece broda kalip bekleyecegini sylemisti, doku/ buuga geliyordu saat. kapi aildi. ON YIL. ON YIL. on yil. on yil. on. on .mina kodugumun YILI. 128 "Hank, orospu ocugu!" "Jim. seni sansli kpek.." "yukari ikalim." pesinden gittim, tanrim, grkemden etkilenecek biri degilsin, eyvallah, ama personelin ve sekreterlerin yoklugunda mekan gerekten hos. hibir seye kapali degilim. 7-8 odasi var. masasina gidiyoruz, iki altilik

paketi masanin stne koyuyorum. on yil. o 43 yasinda, ben 48. en az on bes yil daha yasli gsteriyorum ondan, ve utaniyorum biraz, sarkik gbek, stme sinmis o sokak kpegi havasi, dnya gtc ve rutin klfetleri ile saatlerimi, yillarimi almis; belli oluyor, utaniyorum yilginligimdan; parasindan degil, yilginligimdan, devrimcinin iyisi yoksul adamdan ikar; ben devrimci bile degilim, yorgunum sadece, ne boktan bir hayat yasamistim! aynalar, aynalar... ok yakisikli grnyordu aik san kazagi ile; rahat, beni grdg iin gerekten memnun. "cehennemi gnler yasiyorum," dedi, "gerek bir insanla konusma-yali aylar oldu." "o sinifa dahil oldugumdan emin degilim." "dahilsin." masanin genisligi bes metre var. "Jim, byle yerlerden yzlerce kez kovuldum, firildagina oturmus bok herifler tarafindan, bir dsn iindeki bir dsn iindeki bir ds gibi, hepsi de kt. simdi oturmus masanin br yanindaki bir adamla iki iiyorum ve o gn ne biliyorsam bugn de o kadar biliyorum." gld, "koum, sana kendi bronu vermek istiyorum, kendi koltugunu, kendi masani, bugn eline ne getigini biliyorum, iki katini verebilirim." "kabul edemem." "neden?" "sana yararimin ne olacagini bilmek zorundayim." "beynine ihtiyacim var." gldm. "ciddiyim." sonra planini aikladi, ne istedigini anlatti, byle seyleri tasarlaya129 bilen, ari gibi alisan bir beyne sahip, plani yle mkemmeldi ki glmeden edemedim. "rayina oturtmak ayi bulur," dedim. "sonra da szlesmeyi yapariz." "benim iin sakincasi yok. ama bu tr seyler bazen yrmez."

"yryecek." "bu arada duvarlarimi kaybedersem kilerinde kalmama izin verecek bir arkadasim var." "gzel." ik- saat kadar iiyoruz, sonra o ertesi sabah (cumartesi) ikacagi yat gezisi iin uykusunu almak zere evine gidiyor, ben arabami o lks semtten ikarip gecenin son ikisini imek iin igren barlardan birine giriyorum, ve orada bir zamanlar postanede alisan biri ile karsilasma-diysam ne olayim. "Luke! orospu ocugu." "Hank, yavrum!" bir baska zenci (ya da siyahi) adam. (beyaz adamlar geceleri ne yaparlar?) dskn bir hali var, ona bir iki ismarliyorum. "hl postanede misin?" diye soruyor. "evet." ".mina koyayim." "ne?" "postaneye daha fazla katlanamadim, biliyorsun? istifa ettim, hemen baska bir ise girdim, harika, degisiklik, biliyor musun? insani ldren budur: tekdzelik." "biliyorum, Luke." "neyse, ilk sabah makinenin basina getim, cam elyafi fabrikasi, stmde yakasi aik kisa kollu bir gmlek var, herkes bana bakiyor, makineyi alistirip ise koyuldum, bir sre sonra her yerim kasinmaya basladi, ustabasini agirip, 'hey, bu ne sikim is?' dedim, 'her yerim kasiniyor! boynum, kollarim, heryerim!', 'nemli degil, alisirsin,' dedi bana, ama pezevengin stnde uzun kollu bir gmlek var, boynuna da kalin bir atki dolamis, ertesi gn ben de uzun kollu bir gmlek giyip boynuma bir atki doladim, ama yaran olmadi -.mina kodugum cami o kadar ince siriyor ki gremiyorsun, camdan minicik oklar, kumasi delip 130 tenine saplaniyorlar, iste o zaman neden koruyucu gzlk taktirdiklarini anliyorsun, yarim saatte kr eder adami, ayrilmak zorunda kaldim, dkmhaneye girdim, insanlarin SICAK BEYAZ BIR SIVIYI KALIPLARA DKTGN biliyor muydun? yag ya da sos dker gibi dkyorlar. Inanilir gibi degil! kaynar sivi! ayrildim, moruk, sen nasilsin?" "suradaki kaltak, Luke, bana bakip bakip etegini yukari kaldiriyor." "hi takilma, delidir." "bacaklari harikulade ama." "evet. yle."

birer iki daha syledim, ikimi alip yanina gittim. "selam, gzelim." elini antasina sokuyor, ikariyor, dgmeye basiyor, harikulade alti santim uzunlugunda elik firliyor, barmene bakiyorum, yz ifadesiz, "bir adim daha atarsan seni hadim ederim!" diyor kancik. ikisini deviriyorum, nne bakar bakmaz bileginden kavrayip sustaliyi elinden aliyorum, kapatip cebime koyuyorum, barmenin yznde hl ifade yok. Luke'un yanina gidiyorum, ikilerimizi bitiriyoruz, saatin ikiye geldigini fark ediyorum, barmenden iki altilik istiyorum. ikip arabama yryoruz. Luke'un arabasi yok. kadin pesimizden geliyor, "beni eve birakin", "neresi?", "Century civari.", "dnyanin yolu.", "ne ikar, siz orospu ocuklari sustalimi aldiniz." Century yolunu yarilamisken o harikulade bacaklarin arkada havaya kalktiklarini gryorum, bacaklar indiginde karanlik bir kseye ekip Luke'a biraz hava almasini sylyorum. Ikinci olmaktan nefret ederim, ama uzun zamandan beri ilk olamamissan ve byk bir SANATI ve hayat adamiysan, ikincilikle YETINIRSIN, hem ocuklarin aralarinda dedigi gibi, kimiyle ikinci ilkten iyidir, iyiydi, evine vardigimizda kapiyi ati, sustaliyi bir onluga sarip eline tutusturdum, aptalca, elbette, ama severim aptallik yapmayi. Luke 8. Cadde ile Irola yakinlarinda oturuyordu, bana yakin sayilir. kapiyi aarken telefon almaya basladi, bir bira aip salincakli koltuga oturdum, telefonun zilini dinledim, yetmisti -sabah, aksam ve gece. Bukowski kahverengi bot giyer. Bukowski uaga binmekten korkar. Bukowski Noel Baba'dan nefret eder. Bukowski daktilo silecekle131 rinden arpik figrler yapar, su damladiginda Bukowski aglar. Bu-kowski agladiginda su damlar, ey, fiskiyeli mabedler, ey .asak derileri, ey fiskiyeli .asak derileri, ey insanligin sabah ayakkabisinin yine grmedigi taze kpek boku misali her yerdeki irkinligi; ey ulu polis, ey ulu silahlar, ey ulu diktatrler, ey her yerdeki ulu budalalar, ey yalniz ahtapot, ey dengeli ve dengesiz ve kutsal ve kabiz hepimizi tek tek gzelce sizdiran saat tiktaklari, ey altin dnyanin sefil ara sokaklarinda yatan berduslar, ey irkinlesecek ocuklar, ey daha da irkinlesecek irkinler, ey hzn ve kapanan duvarlar -ne Noel Baba, ne kancik, ne Sihirli Degnek, ne Klkedisi, ne de Byk Dehalar Asla; guguk -bok sadece ve kpeklerin ve ocuklarin kirbalanisi, bok sadece ve bokun silinisi; sadece hastasiz doktorlar sadece yagmursuz bulutlar sadece gnsz gnler, ey btn bunlari basimiza musallat eden Tann. Uurtmadan sarayina ve zamankarti meleklerinin huzuruna iktigimizda bir kez olsun KENDIN, bizim ve SANA btn yapacaklarimiz iin MERHAMET MERHAMET MERHAMET diye bagiran sesini duymak istiyorum. Irola'dan sapip dosdogru Normandie'ye srdm, evet yle yaptim, sonra ieri girdim, oturdum ve telefonun zilini dinledim.

132 KADIN YAGMURU dn, gnlerden cuma, karanlik ve yagmurluydu, ayik kal be adam, dagilma, deyip durdum kendime ve kapidan ikip evsahibimin bahesine iktim, gelecegin oyun kurucularindan birinin salladigi futbol topundan son anda egilerek yirttim; yil 1975 - 1975? ve tanrim, diye geirdim iimden, 1984'e bir sey kalmadi, o kitabi okudugum gn hatirliyorum, 1984, in gibi on milyon kilometre uzakta, diye geirmistim iimden, ve simdi-neredeyse oradaydik, ve ben neredeyse lmstm, kusturucu posayi ignemis tkrmeye hazirlaniyordum, karanlik ve yagmurlu -bir lm dolabi, karanlik ve igren bir lm dolabi: Los Angeles, California, aksamst, Cuma, in on kilometre tede, matemin kusan kpekleri -karanlik ve yagmurlu, lanet olsun!- ve ocukken 2.000 yilini grmek isterim, diye dsndgm hatirladim, bunun sihirli bir sey olacagini dsnmstm, babam her allanin gn posami ikarirken 80 yasina kadar yasamak, 2000 yilini grmek istiyordum; simdi hersey her allanin gn posami ikarirken o istegi duymuyorum artik -her gn tek tek simdi, SAVAS, karanlik ve yagmurlu- ayik kal be adam, dagilma, ve arabama bindim, klstr, o ve ben, ve gidip on iki taksitin besincisini yatirdim, sonra da Hollywood Bulvari'na srdm, batiya, bulvarlarin en kasvetlisi, ki kia dikilmis camdan hilik133 ler, beni gerekten fkelendiren tek caddeydi, sonra aslinda Sunset Bulvari'na gitmek istedigimi hatirladim, ki bir o kadar boktandir, ve gneye saptim, durmadan kalkip inen silecekler ve camlarin arkasindaki o YZLER! -peh!- Sunset'e girdim, bir blok batiya srdm, M.C Slum'in servisine girdim, direksiyonunda solgun bir sarisin oturan kirmizi Chevy'nin yanina ektim, solgun sarisinla huzursuz ve nefret dolu bir sekilde bakistik -ben ln ortasinda kimsecikler yokken .ikerim onu, diye geirdim iimden, o da bana bakip snms bir volkanin iinde kimsecikler yokken .ikerim onu ancak diye geirdi iinden ve bir ".IKTIR!" ekip arabayi alistirdim, geri vitese taktigim gibi iktim oradan, karanlik ve yagmurlu, servis yok, orada saatlerce otursan bir al-lahin kulu gelip ne istedigini sormaz, bir tamirci grrsn arada sirada, agzinda sakiz, basini deliklerden birinden ikarirdi, ah, ne harikulade bir insan! -ve bir sey sorarsan kafasi bozulurdu- servis sefini grmen gerekirdi ama servis sefi srekli bir yerlere saklaniyordu- o da tamirciden korkuyor, ona fazla yklenmeye ekiniyordu, aslinda btn korkun gerek KIMSENIN ELINDEN HIBIR SEY GELMEDIGIYDI-sairler siir yazamiyorlardi, tamirciler arabalari tamir edemiyorlardi, disiler dis ekemiyorlardi, berberler sa kesemiyorlardi, cerrahlar nesterle uvalliyorlardi, amasirhaneler gmleklerini ve arsaflarini yirtiyor, oraplarini kaybediyorlardi; ekmeklerden ve fasulyeden dis kiran kk taslar ikiyordu; futbolcular korkaktilar, telefoncular sbyanci; valiler, bakanlar ve baskanlar rmcek agina yakalanmis smklbceklerin sagduyusuna sahiptiler, falan filan falan filan, karanlik ve yagmurlu, ayik kal be adam, dagilma, Biers'in servisine girip kapinin yanina park ettim, iri ve kara bir orospu ocugu agzinda puro bana dogru geldi kosarak: "HEY! SEN! SANA SYLYORUM! ORAYA PARK EDEMEZSIN!" "buraya park edemeyecegimi biliyorum! sadece servis sefini grmek istiyorum, servis sefi sen misin?" "HAYIR! HAYIR! BEN SERVIS SEFI DEGILIM! ORAYA PARK EDEMEZSIN, ARKADASIM!" "peki, servis sefi nerede? tuvalette kyle mi oynuyor?" "GERI VITESE TAK, BURDAN IK VE KARSIYA PARK ET!" geri vitese taktim, oradan ikip karsiya park ettim, arabadan indim, geri yrdm ve stnde "Servis Sefi" yazan kk krsnn yanina 134 dikildim, bir kadin girdi ieri arabasiyla, hafif uuk; byk yeni bir araba, kapisi aralik, telasli bir hali vardi

hatunun, arabadan indi, mini mini bir etek, uzun gri oraplar, etegi kalasina kadar siyrildi inerken, bakakaldim bacaklarina, aptal kancik, ne bacaklar, himm, ve btn aptalligi ve uukluguyla orada ylece durdu ve servis sefi erkekler tuvaletinden ikti, "YARDIMCI OLABILIR MIYIM, BAYAN? SORUN NE? AK? AKNZ M BOSALDI?" ve kosarak gidip tekerlekli bir arabaya monte edilmis bir ak ile dnd, kadina kaputun nasil aildigini sordu ve ben dikildim orada onlar kaputla ugrasirken, bacaklarina ve kiina bakip iimden, en aptallari en iyi .ikilir nk insanda nefret duygusu uyandirirlar, diye geirerek. sonunda kaputu atilar, sef kablolari baglayip kadina arabasini alistirmasini syledi, kadin nc ya da drdnc denemede arabayi alistirdi, sonra da vitese takip kablolari ikarmakla mesgul olan servis sefini ezmeye alisti, az kalsin eziyordu da, ama adamin refleksleri glyd. "El FRENINI EKIN! VITESI BOSA ALIN!" kus beyinli kancik, diye geirdim iimden, kimbilir ka erkek ldrmstr? iri kpeler, uak pullarini agristiran kirmizi bir agiz. bagirsaklari bok dolu. "PEKALA, SIMDI GERI VITESE TAKIP BURADAN IKIN VE BINANIN YAN TARAFINA PARK EDIN! AKNZ DOLDURACAGIZ!" hatun geri geri ikarken o da arabanin yanisira kosup basini pencereden ieri soktu kadinin bacaklarina bakarak. "EVET, EVET, DEVAM EDIN, DEVAM EDIN!" bacaklarina bakarak, bakarak, kadin kseyi dnd, o orada kalakaldi. ikimizin de kamisi kalkmisti, yaslandigim duvardan ona dogru yrdm. "HEY!" "NE VAR?" dedi. "YARDIMA IHTIYACIM VAR!" dedim kalkmis kamisimla yryerek, tuhaf tuhaf bakti bana. "NASIL BIR YARDIM?" "rot balans seklinde." "HEY, HERITITO!" ufak tefek bir Japon geldi kosarak. "rot balans," dedim Heritito'ya. "anahtarlarini ver." 135 Heritito'ya anahtarlarimi verdim, sorun degildi benim iin. her zaman yanimda iki- yedek anahtar tasirim, evhamliyim. "62 Comet," dedim Heritito'ya. servis sefi tuvalete giderken Heritito'da 62 Comet'e dogru yrd, ben duvarima yaslanip trafigi seyrettim; tikaliydi ve rkekti ve yorgundu islak Los Angeles aksaminda, karanlik, 1984'n stnden yirmi yil gemisti bile, toplumun tamami karincalara ve hamambceklerine sunulan bir dogum pastasi denli anlamsiz, karanlik boktan bir yagmur, Heritito 12 taksitinin 5'i denmis mavi Comet'imi rot balans ukuruna gazladi ve kamisim indi. Heritito tekerlekleri skp yryse ikti, blokun etrafini iki kez dolandim, 200 kisinin yanindan getim,

tek bir insan gremedim, dkkanlarin vitrinlerine baktim, sahip olmayi isteyecegim tek sey bile gremedim o vitrinlerde, ama hepsinin stnde etiket vardi, bir gitar, ne halt yiyebilirim ki gitarla? yakabilirim, bir pikap, televizyon, radyo, insanin suratinda iki kiloluk kirmizi bir eldiven gibi patlayan anlamsiz seyler, kt. yerdeydin. Heritito'nun eli hayli abuktu, yarim saat sonra arabayi rot balanstan ikarip park etmisti. "Hey, spersin, nereye dyorum?" "bitmedi, balansi yaptik simdi de rot ayarina sokacagiz, nnde bir araba var." "himm." o aksam atlar kosuyorlardi, yedi buuktaki ilk kosuya yetismek istiyordum, paraya ihtiyacim vardi, son zamanlarda sansim yaver gidiyordu, ama oyunlarimi saptayabilmek iin bir saat nce orada olmam gerekiyordu, bu da alti buuk demekti, yagmur, karanlik bir yagmur, basarisizlik, ayin 13'nde kira. 14'nde, nafaka. 15'inde, araba taksiti, muhtatim atlara; onlarsiz hi sansim yoktu hayatta, insanlarin nasil geindiklerini anlayamiyordum. neyse, beklerken markete girip 5 dolara 4 adet sort aldim, dndm, sortlari arabanin bagajina koydum, bagaji kilitledim, tanrim, sadece BIR bagaj anahtarim kaldigini fark ettim, evhamli birini kesmez, servisin iindeki anahtarciya dogru yrmeye basladim, geri geri ikan kadinin teki beni altina aliyordu az kalsin, basimi penceresinden ieri sokup bacaklarina baktim, bacaklari sl beyaz, jartiyerleri mordu: "nereye gittigine dikkat etsene," dedim ba-136 caklara, "beni ezmene ramak kaldi!" yzn hi grmedim, basimi pencereden ikardim, anahtarciya gittim, bir anahtar daha yaptirdim, anahtarin parasini derken yasli bir kadin geldi kosarak, "sey, kamyonun teki nme park etmis! ikamiyorum!" "beni baglamaz," dedi anahtarci. fazla yasliydi kadin, dz ayakkabilar, gzlerde deli bir bakis, iri takma disler, etegi dizlerine kadar inmis, sev, sev, sev anneannenin sigillerini. bana bakti, "n'apicagim beyefendi?" "soguk bir sey i," dedim ve yrdm, belki 20 yil nce. neyse, minik anahtarimi yaptirmistim, hl yagiyordu, orada durmus anahtarimi anahtarligima takmakla mesguldm ki mini etekli ve semsiyeli bir hatun girdi ieri, benim bildigim mini etekle rgl kalin oraplar filan giyilir, cinselligi yok etmeye ynelik boktan seyler; ama bu eski tarzda giyinmisti -topuklu ayakkabilar, uzun naylon oraplar, etegi nerdey-se kiinda ve allahim, ne vcut! herkes bakiyordu, iki ayakli bir seks bombasiydi, anahtarligi tutan elim titredi, yagmura baktim ve yavasa bana dogru geldi, glmseyerek, elimde anahtarlik kseye kostum, o kii arkadan seyretmek istiyorum, diye geirdim iimden, ama ki kseyi dnd ve agir agir yanimdan geti, kivirtarak, kivirtarak, gen, istekli, iyi giyimli bir adam kadinin arkasindan kosturdu, adiyla seslendi, "seni grdgme ne kadar sevindigimi bilemezsin!" dedi adam. uzun uzun bir seyler anlatti ve kadin glmsedi, "umarim bu gece eglenirsin!" dedi kadin, kadini ekiyor muydu dangalak? hastaydi bu herif, anahtari anahtarliga taktim, kadinin pesinden markete girdim, markette alkalaya alkalaya yrysn seyrettim, erkekler baslarini evirip birbirlerine, "aman allahim, suna bak!" diyorlardi. et reyonuna gidip bir numara aldim. 92. ete ihtiyacim vardi, beklerken onu grdm, bana dogru yryordu, sonra duvara yaslanip ylece durdu, benden on adim uzakta, bana bakip glmseyerek, dnya adami, yemedi gtm, yarigi faras gibidir belki, diye geirdim iimden, bakiyor ve glmsyordu. yz de hostu, harikulade nerdeyse. ama ilk kosuya yetismeliydim, yedi buuk. 13'nde kira, 14'nde nafaka, 15'inde arabanin taksiti, 4 sort 5 dolar, rot balans, ilk kosu ilk kosu, 92 NUMARA, KORKUYORSUN ONDAN, NE YAPACAGINI BILMIYORSUN, NASIL DAVRANACAGINI

BILMIYORSUN, DNYA 137 ADAMI, KORKUYORSUN, SZCKLERI BILMIYORSUN, AMA NEDEN ET REYONUNDA? ve sorun ikacak, delinin teki, bunu biliyorsun, sana tasinmak isteyecek, geceleri horlayacak, tuvalete gazete kagidi atacak, haftada sekiz kez dzlmek isteyecek, tanrim, olacak is degil, hayir hayir hayir hayir, ilk kosuya yetismeliyim. okudu beni. dmn bokuma karistigini hissetti, birden yanimdan yryp geti, alti erkek ona bakip zafer dsleri kurdu, ben pas getim, yasliydim, gemisti benden, istemisti beni. git atlarina oyna, ihtiyar, git etini al, 92 numara. "92 numara," dedi kasap, yerimden kalkip yarim kilo kiyma, kk bir biftek ve bir kilo pirzola satin aldim, kne sar eti, ihtiyar. yagmura ikip arabama gittim, bagaji atim, eli firlattim ve btn grms geirmisligimle duvara yaslanip arabami rot ayarina sokmalarini bekledim ilk kosuya yetismeyi mit ederek, ama biliyordum uval-ladigimi, kolay bir avi kairmistim, iyi bir avi, yagmurlu boktan bir gnde cennetten bir armagan, Los Angeles, cuma aksami, arabalar kalkip inen silecekleri ile gemeye devam ediyorlardi, camlarin arkasinda yzler yoktu, ve ben, Bogart, ben, grms geirmis adam, duvara yaslanmistim, budalanin tekiydim, omuzlarim sarkmisti, saraplarini ierken kahkahalar atan Benediktin papazlari, btn kasinan maymunlar, tursulari ve sosisleri kutsayan hahamlar; eylem adami -Bogart, Biers-Sobuck'un duvarlarina yaslanmis, dzs yok, .asak yok; yagdi ve yagdi ve yagdi, ilk kosuyu kesin Kamikaze gtrrd, ondan kazanacagim parayi ikinci kosuda Keloglan'a yatiracaktim; ve tamircilerden biri gelip arabami balansa aldi, saatime baktim -bes buuk, yetisebelirdim belki, ama bir sekilde ok da nemli degildi artik, sigarami nme firlatip baktim, yanik ucu bana geri bakti, sonra yagmur sndrd, disari ikip kseyi dndm ve bir bar aramaya basladim. DELILIGIN GECE SOKAKLARI ben ve oglan benim evimde verilmis bir sarhos partisinden arda kalmis oturuyorduk ki disarda biri klaksonunu ttrmeye basladi, YKSEK YKSEK ve KESINTISIZ, dayanilir gibi degildi, ama hersey kafadan baltalanmisti zaten, dnyanin isi bitmisti, ben de elimde iki, agzimda puro oturdum ylece hibir sey dsnmeden -sairler gitmislerdi, sairler ve kadinlari gitmislerdi, klaksona ragmen huzurluyduk, bir kiyaslama, muhtelif ihanetlerle sulamislardi birbirlerini sairler, kt yazmakla, bitmislikle; bu arada herbiri daha fazla taninmayi hakettik-lerini, digerlerinden daha iyi yazdiklarini iddia etmislerdi, maden ocaklarinda 2 yil alismanin onlara ok iyi gelecegini syledim, ama kesmediler vidividiyi; oyunbozan, degerli, barbar ve ogu kt yazan yazarlar, simdi gitmislerdi, puro iyiydi, oglan karsimda oturuyordu, ikinci siir kitabina nsz yazmistim, yoksa ilk miydi? neyse. "dinle," dedi oglan, "disari ikip hadlerini bildirelim sunlara, su klaksonu alana klaksonu g.tne sokmasini syleyelim." fena yazar sayilmazdi oglan, kendine glme yetenegi de vardi, ki bazen byklk belirtisidir, en azindan kuru bir edebi bok parasindan fazla bir seyler olma olasiliginin belirtisi, dnya Boston'da Pound'u ya da Spoleto'yu ya da Edmund Wilson'u tanidigini, ya da Dali'yi i a139 masin ile ya da Durell'i bahesinde otururken grdgn anlatanlarla doluydu; minik bornozlari ile

karsiniza oturup anlatirlardi, ve SIMDI de siz ONLARLA konusuyordunuz, ah, ne seref. "...Burroughs'u son grdgmde...", "Jimmy Baldwin, tanrim, zil zurna sarhostu, onu sahneye srkleyerek ikarip mikrofonun nne yerlestirdik..." "disari ikip klaksonunu g.tne sokmasini syleyelim," dedi oglan Bukowski efsanesinin (dlegin tekiyimdir aslinda) ve Hemingway'in ve Humphrey Bogart'in ve pantolon paalari sivanmis Elliot'un etkisi altinda, gzel, ben puromu tttrdm, klakson sesi kesilmedi. "klaksonun nemi yok. 5 ya da 6 ya da 8 ya da 10 saat araliksiz itikten sonra asla sokaklara ikma, bizim gibiler iin kafesler hazirdir, ben bir kafese daha katlanabilecegimi sanmiyorum, kendi yapimim kafesler bana yeter." "ben disari ikip kalayi basacagim," dedi oglan, supermen etkisi altindaydi oglan, Insan ve Supermen, azman adamlardan hoslaniyordu, sert ve tehikeli, bir doksan boyunda, yz elli kilo ve lmsz siirler yazan, ne var ki azmanlarin hepsi kafayi yemislerdi ve o sert erkek siirlerini tirnaklan ojeli ibneler yaziyorlardi, oglanin kafasindaki imaja uyan tek sair koca John Thomas'di, koca John Thomas ise hep oglan orada degilmis gibi davranirdi, oglan yahudiydi ve koca John Thomas'in kkleri Adolph'a kadar uzaniyordu, "bak," dedi oglan, "ben gidip agizlarina siacagim." tanrim, oglan iriydi ama biraz tombula kaiyordu, gnlerini hi sektirmemisti, iinde yumusakti, sefkatliydi, korkulu ve hepimiz gibi biraz deli, hibirimizin sansi yoktu sonuta ve "evlat," dedim ona, "bosver klaksonu, zaten bir erkek byle basmaz, kadindir kesin, erkek kesik kesik alar, melodik tehditler savurur. kadin ise dayanir klaksona, kesintisiz ve kocaman bir kadin nevrozu." ".ikerim byle isi," dedi oglan, firladi kapidan disari, ne ilgisi var, diye geirdim iimden, ne nemi var? herkes anlamsiz hamleler pesindeydi, oysa bir hamle yaptiginda matematik hesabi da yapmak zorundaydin. Hem'in boga greslerinde grenip yazilarinda kullandigi gerek buydu, benim hipodromlarda grenip yazilarimda kullandigim gerek, koca Hem ve Buk. "alo, Hem? Buk ben." "hey. Buk, sesini duymak ne gzel." 140 "bir iki imek iin ugramayi dsndm." "evlat, ok isterdim, ama tanrim, su anda kent disinda oldugum sylenebilir." "ama neden yaptin, Ernie?" "kitaplari okudun, aklimi kairdigimi iddia ediyorlardi, paranoyak oldugumu, akil hastanesine girip iktim, telefonumun dinlendigini sa-niyormusum, C.I.A'nin beni izledigini saniyormusum. aslinda siyasi degildim, biliyorsun, ama sola ilgi duydum hep. Ispanya isavasi ve btn o samaliklar." "evet, siz edebiyat adamlari sola meyillisinizdir. Romantik olmasina romantiktir ama bir anda tuzaga dnsr." "biliyorum, ama isin geregini bilmek istiyorsan fena halde aksamdan kalmaydim ve artik yazamadigimi biliyordum, IHTIYAR BALIKI VE DENIZ'e inandiklarinda dnyanin iyice rdgnden emin oldum." "biliyorum, eski tarzina dndn, ama artik sahici degildi." "sahici olmadigini biliyordum. DL verdiler ve kuyrugum uzamisti, yaslanmistim, yasli bir osuruk gibi oturup imekten, dinleyecek birini buldugumda bayat hikayeler anlatmaktan baska bir sey gelmiyordu elimden, beynimi uurmaktan baska arem yoktu."

"pekala, Ernie, grsrz." "tamam, grsecegimizi biliyorum, Buk." kapatti, hem de nasil. oglana bakmak iin disari iktim. 69 model yeni bir arabada yasli bir kadindi klaksona basan, hi ekmiyordu avucunu klaksondan, bacaklari yoktu, ggsleri yoktu, beyni yoktu. 69 model bir araba ve kontak sadece, byk ve total bir kontak, arabanin teki kadinin park girisini tikamisti, kadinin kendi evi vardi, ben DeLongpre avlusundaki dknt dairelerden birinde yasiyordum, binanin sahibi bir gn avluyu byk paraya satacakti ve buldozerler avluyu yerle bir edeceklerdi, yazik, gnes dogana dek sren partiler veriyor, gndzleri daktiloyu atesliyordum, kapi komsum kaigin tekiydi, tatli bir pinar gibi akiyordu hayat, bir blok kuzeye on blok batiya yrrsem YILDIZLARIN ayak izleri ile kapli kaldirimlarda yryebiliyordum, isimlerin ne anlama geldiklerini bilmiyordum, sinemaya gitmem, televizyonum yok. radyom bozulunca pencereden firlattim, sar141 hos. ben, radyo degil, penceremde kocaman bir delik aildi, pencerenin kapali oldugunu fark etmemistim, daha sonra yalinayak sarhos gezinirken ayagima (sol) cam paralari girdi ve doktorum bana agri kesici bir igne yapma zahmetine katlanmadan tabanimi yarip cam paralarini ikarirken, "baksana, arada sirada ne yaptigini bilmez halde dolandigin oluyor mu?" diye sordu. "genellikle, yavrum, genellikle." sonra gerekli olmayan bir yarik ati ayagimda. masanin iki yanina tutunup, "evet, doktor," dedim. o zaman biraz daha msfik davrandi, doktorlar neden benden stn olsunlar? anlayamiyorum, su eski tip adami numarasi. ve iste sokaktaydim, Charles Bukowski, Hemingway'in dostu, Er-nie'nin, ve GLEDEN SONRA LM okumamistim, bir nshasini nerede bulabilirim? oglan aptal ve saygin mlkiyet hakkini talep eden kaik kadina, "arabayi iter, yolu aariz," dedi. oglan benim adima da konusuyordu, kitabina nsz yazmistim ya bana sahip olmustu. "bak, evlat, arabayi itmek iin yeterince yer yok. aslina bakarsan benim umurumda da degil, ben eve gidip ikimi iecegim." yagmur i-selemeye baslamisti, cildim son derece hassastir, timsahvari, ruhum da asagi kalmaz, yrdm, .ikmisim, yeterince savas grmstm. yrdm, avluma girmek zereydim ki birinin bagirip agirdigini duydum, dndm. syle bir tablo vardi elimizde, siska bir oglan, ilgin, stnde beyaz bir tisrt var ve siir kitabina nsz yazdigim sisman yahudi saire bagiriyor, beyaz tisrtn bu isle ne ilgisi var? beyaz tisrt benim yari lmsz sairimi itti. serte, yasli kaik kadin arabasinin klaksonunu ttr-meye devam ediyordu.

Bukowski, sol diregini denesen mi? eski bir ahir kapisi gibi sallarsin ve on dvsten ancak birini kazanirsin, en son ne zaman birini patakladin? kadin elbisesi yakisir sana. senin sicilinle bir kez daha sopa yesen ne olur? yahudi sairime yardim etmek iin olay yerine yneldim ama sarimin beyaz tisrt pskrttgn grdm, sonra benim dknt avlumun yanindaki yirmi milyon dolarlik gkdelenden gen bir kadin ik142 ti kosarak, o yapay Hollywood ayisiginin altinda kiinin hoplayan yanaklarini seyrettim. sana hi unutamayacagin bir sey gsterebilirim yavrum -alti buuk santimlik tas gibi bir kamis, hay allah, bana hi firsat tanimadan sallanan kii ile 68 model Fiaria'sina kostu, her nasil ya/iliyorsa, yarigi siirsel ruhum iin lrken arabasina bindi, alistirdi, yasli kadinin park girisinden gazladi, beni ezmesine ramak kalmisti, beni, Bukowski'yi, BUKOWSKI'yi, sonra da yirmi milyon dolarlik gkdelenin yer altindaki park yerine daldi, bastan neden oraya park etmemisti? neyse. beyaz tisrtl oglan deli gibi sylenip duruyordu, benim yahudi sairim yanima geldi, durduk ylece Hollywood ayisigi igren bulasik suyu gibi stmze dklrken, yle zordur ki intihar, talihim degisir belki, PENGUIN kitabi yakinda basacak, Norse-Bukowski-Laman-tia...ne? hay allah, hay allah, kadinin park girisi ailmis ama bu kez de kadin arabasini ieri sokamiyor, giris aisini dogru ayarlayamiyor bir kere, arabasini habire geri alip nndeki beyaz kamyonete geiriyor, ilk geiriste sinyal lambasi gidiyor, geri aliyor, gaza ykleniyor, arka kapinin yarisi hasat, geri . gazliyor, tampon ve sol amurluk, hayir sag amurluk, evet sag amurluk hasat, anlasilir gibi degil, park girisi serbest. Bukowski-Norse-Lamantia. Penguin kitaplari, o iki yazar iin benimle birlikte olmak byk sans. bu arada kaporta katliami srmekte, kadin klaksona dayanmaya da devam ediyor, beyaz tisrt ayisiginda sallaniyor, gz dnms. "neler oluyor?" diye soruyorum oglana. "bilmiyorum," diye itiraf ediyor sonunda. "gnn birinde iyi bir haham olacaksin ama btn bunlari da anlaman gerekiyor." oglan hahamlik egitimi aliyor. "anlamiyorum," diyor. "ikiye ihtiyacim var," diyorum. "John Thomas burada olsaydi herkesi ldrmst, ama ben John Thomas degilim." gitmek zereydim, kadin beyaz kamyoneti paralamaya devam ediyordu, gitmek zereydim ki burusuk kahverengi pardsl ve gzlkl yasli bir adam, gerekten yasli, benden bile yasli, bu da yasli demektir, neyse adam beyaz tisrtl oglanin karsisina dikildi. 143

burusuk kahverengi pardsl ve gzlkl yasli adamin elinde byk bir teneke yesil boya vardi, iki kilo boya vardi o kutuda, ne anlama geldigini bilmiyordum, olup bitenlerin bir anlami varsa bile ben ipin ucunu iyice kairmistim, ve yasli adam boyayi Delongpre Bulvarinda daireler izen beyaz tisrtl kaik oglanin stne boca etti. boyanin ogu iskaladi oglani o boktan Hollywood ayisiginda, ama birazi isabet etti, bir zamanlar kalbinin oldugu yere, beyaz stne bir yesil dalga, gz aip kapayincaya kadar gereklesmisti hersey, hep yle olur zaten, gzn toplayabileceginden daha hizli, olaylarin bu kadar farkli yorumlanisi da bu yzdendir, isyan ya da dvsler ya da herhangi bir olay, gz ve ruh o taskin HAYVAN eylemine yetisemez, ama yasli adamin yere serildigini grdm, ilki itisti saniyorum, ikincisinin itis olmadigini biliyorum, arabadaki kadin elini klaksondan ekti, arabanin iinde oturup iglik atmaya basladi, klaksona dayanmaktan farki olmayan bir srekli iglik hali, 69 model arabasinin iinde bitmisti, lmst ve anlayamiyordu, kancalanmis ve paralanmisti, firlatilmis, ve iinde kk bir para hl farkindaydi bunun -kimse ruhunun tamamini yitirmez- yzde doksanini rzgra iser sadece. beyaz tisrtn yumrugu yasli adamin suratinda patladi ve gzlklerini kirdi, eski kahverengi pardss ile syle bir dnp yere serildi ihtiyar. Sonra ayaga kalkti, beyaz tisrt ihtiyara bir tane daha akti, adami yere serdi, adam tam olarak kalkamadan bir tane daha yerlestirdi, isin tadini ikariyordu beyaz tisrt. "TANRIM! O YASLI ADAMA NE YAPTIGINI GRYOR MUSUN?" diye sordu gen sair bana. "himmm, ok ilgin," dedim yanima bir bira ya da en azindan bir puro almadigima hayiflanarak. dnp daireme dogru yrdm, sonra ekip otosunu grdm, adimlarimi siklastirdim. oglan pesimden geldi. "neden gidip onlara olanlari anlatmiyoruz?" "nk herkesin hayat tarafindan delirtilip aptallastirilmasi disinda hibir sey olmadi, bu toplumda sadece iki seyin nemi var: parasiz yakalanma, iyi kafayla yakalanma." "ama o yasli adama yaptigi igrenti." "yasli adamlar bunun iin vardirlar." "ya adalet?" 144 "iste adalet: gen olan yasli olani sopaliyor, yasayan ly sopaliyor, anlamiyor musun?" "sen bu laflari ediyorsun ama sen de yaslisin." "biliyorum, ieri girelim." birka bira getirdim, oturduk, duvardan o aptal ekip otosunun telsizi duyuluyordu, yirmi iki yasinda coplu ve silahli iki gen 2000 yillik salak, homoseksel ve sadistik hristiyanligin yargilari olmak zereydiler. tlenmis siyah niformalarinin iinde kendilerini bosuna bu kadar iyi hissetmiyorlardi, polislerin ogunun tavada bir biftegi, orta karar bir kia ve bacaklara sahip bir esi ve Bokky'de kk ve sessiz bir evi olan orta-sinif hizmetkarlar olduklarini dsnrsen -Los Angeles'in hakli oldugunu kanitlamak iin gzlerini bile kirpmadan ldrebilirlerdi insani; sizi tutukluyoruz efendim, zgnz efendim, ama tutuklamak zorundayiz, efendim.

2000 yillik hristiyanlik, elimizde ne var? rmekte olan bok yiginini bir arada tutmaya alisan ekip otosu telsizleri, baska ne? bir ton savas, hava saldirilari, sokak soygunculari, biaklamalar, o denli kabarik ki kaiklarin sayisi bos verirsin, birakirsin dolansinlar sokaklarda niformali ya da niformasiz. biz de ierde oturduk ve oglan sylenip durdu: "hadi, gidip polislere olanlari anlatalim." "hayir, evlat, ltfen, sarhossan ne olursa olsun sulusun." "ama kapinin nndeler, gidip anlatalim." "yok anlatacak bir sey." oglan dlegin tekiymisim gibi bakti bana. yleydim, hapiste geirdigim en uzun sre Los Angeles niversitesi'nin kampsndeki bir gsteriden dolayi yedi saatti. "evlat, bu gece noktalanmistir bana kalirsa." kanepede uyumasi iin battaniyeyi firlattim, uyudu, iki bira aldim, ikisini de atim, kiralik yatagimin basligina yerlestirdim, siki bir yudum aldim, uzandim ve Cummings'in, Jeffers'in, pnn ve gazetecinin yaptigi gibi lm bekledim... iki birayi da bitirdim. oglan sabahin dokuz buugunda uyandi, erken kalkanlari bir trl anlayamamisimdir. Micheline de bir baska erkenciydi. sokaklara ikip 145 onun bunun kapisini alar, herkesi uyandirirlar, huzursuzdular, duvarlari yikmaya abalarlar, insanin gleden nce kalkmasi iin budalanin teki olmasi gerektigini dsnyorum, bu isi en iyi Norse zmstr -pijamalarin ve ipek sabahliginla otur, birak dnya kendi basinin aresine baksin. oglani yolcu ettim, dnyaya atildi, yesil boya kurumustu sokakta. Maeterlinck'in mavi kusu lmst. Hirschman kanli sag burun deligi ile karanlik bir odada oturuyordu. ve birinin siir kitabina bir NSZ daha yazmistim, daha ka tane? "hey, Bukowski, bir siir kitabim ikmak zere, siirlere bir gz atip bir seyler sylemek istersin diye dsndm." "bir seyler sylemek mi? ben siir sevmem be adam." "canim olsun, bir seyler syleyiver." oglan gitmisti, simam gerekiyordu, tuvalet tikanmisti; ev sahibi gndr ortalikta yoktu, bokumu alip kesekagidina koydum, sonra disari ikip gle yemegi yaninda ise giden biri gibi kesekagidi ile yrmeye basladim, sonra bos bir arsaya firlattim kesekagidini. nsz, para bok. kimse bilemezdi Bukowski'nin nasil aci ektigini.

yatay pozisyonda kadinlar ve lmsz shret dsleri kurarak daireme yrdm, ilki hos olurdu, ve kesekagitlari bitmek zereydi, saat sabahin onuydu, postaci gelmisti. Beiles'den bir mektup, Yunanistan'dan, orada da yagmur yagiyormus. iyi yleyse, sonra ieri girdim ve yalnizdim yine, ve gecenin deliligi gndzn deliligiydi, yataga yerlestim, yatay, tavana bakip .mina kodugum yagmurunun sesini dinledim. 146 MOR MENEKSE Kogusun bir yani A-1, A-2, A-3, seklinde isaretlenmisti, erkekleri orada tutuyorlardi, br yani B-1, B-2, B-3, seklinde isaretlenmisti, kadinlari da orada tutuyorlardi. Ama sonra arada sirada karismamiza izin vermenin iyi terapi olacagina karar verdiler, iyi terapiydi gerekten -dolaplarin iinde, bahede, ahirda, her yerde dzsyorduk. Kadinlarin ogu kocalari onlari baska erkeklerle bastiktan sonra deli numarasina yattiklari iin oradaydilar, ama numaraydi -kendi istekleri ile akil hastanesine giriyorlar, kocalari onlari bagisladiktan sonra ikip kocalarini yine boynuzluyorlardi. Sonra tekrar akil hastanesine yatiyorlar, ikiyorlar, hayatlarini bu sekilde srdryorlardi. Ama ierdeyken de cinsellige ihtiya duyuyorlardi, biz onlar iin elimizden geleni yapiyorduk. Personelin de basini kasiyacak zamani yoktu elbette -doktorlar hemsireleri, hademeler de birbirlerini dzmekten zaman bulup baska seylerle ilgilenemiyorlardi. Sakincasi yoktu bizim iin. Disarida -nereye baksan: marketlerde, fabrikalarda, postanelerde, pet dkkanlarinda, beysbol malarinda, siyaset brolarinda- ierde grdgmden daha ok deli grmstm. Zaman zaman bu adamin akil hastanesinde ne isi var, diye soruyordun kendine. Bobby vardi mesela, gayet dzgn biriydi, muhabbeti hos; bizi iyilestirmeye alisan psikiyatrlarin ogundan daha akli basinda grnyordu hatta. O psikiyatr147 lardan biri ile bir sre konustuktan sonra insanin aklindan sphe etmemesi mmkn degildi. Psikiyatrlarin ogu kendi akillarindan sphe ettikleri iin psikiyatr oluyorlardi. Bir deli iin en kt sey kendi aklini tahlil etmesidir, karsi tezlerin hepsi palavradir. Arada sirada delilerden biri sorardi: "Hey, Doktor Marlov nerede? Bugn hi grmedim onu. Tatile mi ikti? Yoksa nakil mi oldu?" "Tatile ikti," diye cevap verirdi bir baska deli, "ve nakil ettiler." "Anlamiyorum." "Kasap biagi. Bileklerini ve girtlagini kesmis. Not birakmamis." "Ne kadar iyi bir insandi halbuki." "Evet. Yazik." Hibir zaman zemedigim seylerden biri de budur. Bu tr yerlerde ikan rivayetlerden sz ediyorum. Hep dogru ikarlar. Fabrikalarda ve byk kurumlarda... bilmem kimin basina bilmem ne geldigine dair bir rivayet yayilir; daha da kts gnler, haftalar, hatta aylar nce duydugun bir seyin dogru oldugunu grenirsin -yirmi yilini o kuruma vermis olan Joe Baba isten ikarilacakmis, ya da hepimizi isten

ikara-caklarmis gibi, her zaman da dogru ikar. Psikiyatrlara dnecek olursak, onlarla ilgili olarak anlayamadigim bir sey de ellerinde onca ila varken neden g yntemleri yegledikleridir. Kafalari alismiyor. Neyse, hikayemize dnelim -ilerlemis vakalarin (szde tedavi olmaya dogru ilerlemis, demek istedigim) pazartesi ve persembe gnleri gleden sonra ikide disari ikmalarina izin verirlerdi; en ge bes buukta dnmek zorundaydin, aksi takdirde btn haklarini kaybediyordun. Topluma yavas yavas uyum saglanabilir varsayimi ile giristikleri bir uygulamaydi bu. Hakliydilar. Kogustan kt diye sokaklara dnnce insan aklini bsbtn kaybedebilirdi. Disardaki btn o deliler. Benim de pazartesi ve persembe gnleri ikis hakkim vardi ve hakkinda bilinmesini istemedigi bazi bilgilere sahip oldugum bir doktoru ziyaret eder, para vermeden dexedrin, amfetamin, sari bomba, librium ve benzeri ilalardan alirdim. Hastalara satiyordum ilalan. Bobby leblebi gibi atardi onlari agzina ve Bobby'nin parasi oktu. Aslinda hastalarin ogu paraliydi. Daha nce dedigim gibi, zaman zaman Bobby'nin neden orada oldugunu merak ederdim. Hemen hemen btn davranis alanlarinda normal grnyordu. Kk bir numarasi vardi ama: arada 148 sirada ayaga kalkip ellerini ceplerine sokar, pantolonunun paalarini dizlerine kadar eker ve kk bir islik alarak sekiz-on adim atardi. Beyninde dnen bir ezgi gibiydi daha ok o islik; mzikal aidan gzel bir ezgi oldugu sylenemezdi, ama bir ezgiydi ve her seferinde ayniydi. Birka saniyelik bir olay. Buydu tek sorunu. Ama srekli yapardi bunu, gnde yirmi, belki de otuz kez. Ilk tanik oldugunuzda dalga getigini sanip, tanrim, ne kadar yaratici ve hos bir adam, diye gei-riyordunuz iinizden. Ama daha sonra, yapmak zorunda oldugunu an-liyordunuz. Pekala. Nerede kalmistim? Evet. Kizlara da gleden sonra ikide ikis izni veriyorlardi, bu da onlarla sansimizi artiyordu. O dolaplarin ii cehennem gibi sicak oluyordu dzsrken. Ama elimizi abuk tutmak zorundaydik nk ortalikta avcilar dolaniyordu. Hastane saatlerini bilen, arabalari ile gelip gzel ve zavalli kizlarimizi bizden alan akallar. Ila isine girmeden nce fazla param yoktu, basimi srekli belaya sokuyordum. En gzellerinden birini, Mary'yi, bir benzinligin kadinlar tuvaletinde dzmek zorunda kalmistim, hayli zorlanmistik -kimse helada yere yatmak istemez- ayakta da pek uyumlu degildik- sonra sarap sarhosu gen bir kizilderili kizla Utah'dan geerken trenin helasinda kesfettigim bir numara geldi aklima. -Mary'ye bacaginin tekini lavabonun stne atmasini syledim, ben de bir bacagimi lavabonun stne atip soktum. Sorunu halletti. Aklinizda bulunsun. Bir gn ihtiya duyabilirsiniz. Ilave zevk iin .asaklarinizi sicak su da tutabilirsiniz. Neyse, nce Mary ikti kadinlar tuvaletinden, sonra ben. Benzinligin pompacisi beni kadinlar tuvaletinden ikarken grd. "Hey, ne isin var kadinlar tuvaletinde?" "Ne diyorsun yakisikli!" dedim bilegimi hafife bkerek. "Ne kadar gzel gzlerin var!" Uzaklastim kiritarak. Baska soru sormadi. Ama iki hafta boyunca bayagi kaygilandim, sonra unuttum gitti... Neyse, ila satisindan iyi para kazaniyordum. Bobby ona ne versem yutuyordu. Bir keresinde iki tane dogum kontrol hapi bile sattim ona. Yuttu. "Kafasi ok iyi bunlarin," dedi yarim saat sonra, "birka tane daha bul, olur mu?"

149 Ama aralarinda en tuhaf olani Pulon'du. Pencerenin yanina oturur, saatlerce kimildamazdi. Yemekhaneye asla gitmezdi. Kimse onu yemek yerken grmemisti. Haftalar geerdi. ylece otururdu iskemlesinde. Gerek hastalarla iletisim kurardi. Kimseyle, psikiyatrlarla bile konusmayan hastalarla. Pulon ile konusurlardi ama. Ileri geri salinarak, glerek, sigara ierek. Pulon'dan sonra en iyi ben anlasirdim onlarla. "Bunlari konusturmayi nasil beceriyorsunuz?" diye sorardi psikiyatrlar bize. Ikimiz de ylece bakar, cevap vermezdik. Ama Pulon yirmi yildan beri tek kelime etmemis hastalarla bile konusurdu. Onlara sorular sorar, sorularina cevap alirdi. ok tuhafti Pulon. Sirlarini amadan mezari boylayan insanlar vardir, Pulon'da onlardan biriydi. Sadece kendini begenmis insanlar her soruya bir uval cevap ve gtle karsilik verir. "Hey, Pulon," dedim ona bir keresinde, "yemek yemiyorsun. Yemek yedigini hi grmedim. Hayatta kalmayi nasil beceriyorsun?" "Heehehehehehehe. Heeeheeeheeehehehe..." Sirf kogustan ikip ortalikta dolanmak iin zel grevlere gnll olurdum. Ben de Pulon gibiydim, sadece onun gibi pantolonumun paalarini yukari ekip Bizet'nin Carmen' inin detone bir yorumunu isliklamiyordum. Intihara meyilliydim, zaman zaman agir bunalimlara giriyordum, kalabaliga ve zellikle de siraya girip beklemeye tahammlm yoktu. Ve hayatlarini siraya girip bekleyerek geiren bir toplum olmaya dogru gidiyorduk. Havagazi ile intihar etmeyi denemis, basarisiz olmustum. Ama baska bir sorunum vardi. Sabahlari yataktan ika-miyordum. Nefret ediyordum yataktan ikmaktan. Herkese, "Insanligin en byk iki icadi yatak ve atom bombasidir," diyordum. Deli oldugumu dsnyorlardi. ocuk oyunlari, mrlerini ocuk oyunlari oynayarak geiriyordu insanlar -hayatin dehsetinden etkilenmeden rahimden mezara gidiyorlardi. Evet, nefret ediyordum sabahlari yataktan ikmaktan. Hayata yeniden baslamak demekti, btn geceyi yatakta geirince insan kolay kolay vazgeemeyecegi bir mahremiyet gelistiriyordu yatagi ile. Ben hep yalniz biri olmusumdur. Bagislayin, kafadan biraz, kontagim galiba, ama arada sirada ayakst yapilan bir dzsmeyi saymazsak, dnyada150 ki btn insanlar yok olsa umurumda olmaz. Evet, hos degil, biliyorum. Ama bir smklbcek kadar hosnut olurdum; beni mutsuz eden insanlardi sonu olarak. Her sabah ayni sey: "Bukowski, kalk!" "Him?" '"Bukowski, kalk!' dedim." "Offf..." "'OFFF!' degil. Kalk! Hadi!"

"...eee....iktir git..." "Doktor Blasingham'i agiracagim." "Onun da .mina koyayim." Blasingham gelirdi, kn dogru drst kaldiramayan salagin teki ile evlilik ve Fransiz sahillerinde tatil hayalleri kuran hemsirelerden birini parmaklamakla mesgul oldugu iin cani biraz sikkin.. Doktor Blasingham. Belediye fonlarinin vampiri. kagiti bokun teki. Neden Amerika Birlesik Devletler Baskan'i olmadigini anlamakta glk ekiyordum. Hi grmemislerdi onu, belki de -hemsireleri parmaklamak ve stlerine salya akitmakla o kadar mesguld ki... "Pekala, Bukowski. KALK!" "Yapacak bir sey yok. Kesinlikle yapacak bir sey yok. Anlamiyor musunuz?" "Kalk. Yoksa haklarini kaybedersin." ".iktir. Dzecek yarik yokken prezervatifini kaybedeceksin demek gibi bir sey bu." "Pekala, orospu ocugu... Ben, Doktor Blasingham, e kadar sayiyorum...'Bir... iki...'" Firlardim yataktan. "Insan, ruhunu anlamayi israrla reddeden bir ortamin kurbanidir." "Sen ruhunu yuvada kaybettin, Bukowski. Simdi git elini yzn yika ve kahvaltiya in."... Sonunda bana inekleri sagma isini verdiler, herkesten nce kalkmak zorundaydim. Gzeldi ama o inek memelerini sikmak. Ve o sabah Mary ile ahirda bulusmak zere szlesmistim. Samanlikta seyran. Harika olacakti, harika. Mary inegin br yanina yanastiginda inegin me151 melerini sagiyordum. "Hadi, Piton." 'Piton' derdi bana. Nedeni hakkinda en ufak bir fikrim yok. Beni Pulon saniyor belki de, diye dsnrdm. Dsnmenin insana yarari ne ki? Dsn tasin boktur isin. Neyse, atiya ikip soyunduk; kirpilmis koyunlar kadar iplaktik, titriyorduk, saman igne gibi batiyordu iplak tenimize. Eski romanlarda anlatilan seydi bu, tanri askina, oradaydik! Girdim. Harikaydi. Tam kaptirmistim ki btn Italyan ordusu daldi ieri sanki "HEY! DUR! DUR! KADINI TESLIM ET!" "HEMEN IN O KADININ STNDEN!" "IKAR KAMISINI!" Bir alay hademe, iyi ocuklar hepsi, ogu escinsel, escinsellere karsi degilim, fakat -su ise bakin:

merdivenden yukari ikiyorlar"BU SON VURUS OLSUN, CANAVAR!" "BOSALIRSAN .ASAKLARINI PATLATIRIZ!" Hizlandim ama bosuna. Drt kisiydiler. Beni hatunun stnden alip sirtst yatirdilar. "AMAN ALLAHIM, SUNA BAK!" "MENEKSE GIBI MOSMOR VE YARIM KOL UZUNLUGUNDA! ZONKLUYOR, DEVASA VE OK IRKIN!" "ACABA?" "Isimizden olabiliriz." "Degebilir." O anda Doktor Blasingham girdi ieri. Bu da sorunu halletti. "N'oluyor burada?" diye sordu. "Bu adami denetim altina aldik, Doktor." "Ya kadini?" "Kadini mi?" "Evet, kadini." "Elinden gelse bizi paralar." "Pekala, elbiselerini giydirip onlari broma getirin. Sira ile. nce kadin!" Blasingham'in zel brosunun nnde beklettiler beni. Iki hademenin arasinda o sert tahta banka oturup Atlantic Monthly ve Reader's Di-152 gest okudum. Iskenceden farki yoktu, ln ortasinda susuzluktan lrken kuru snger emmek ile girtlagina 9-10 kum tanesi atilmasi arasinda seim yapmaya zorlanmaktan farksizdi... Bizim doktor Mary'yi fena firaliyordu herhalde. Sonra Mary'yi disari tasidilar, beni ieri ittiler. Blasingham bayagi bytt meseleyi. Bir sreden beri beni drbnle izliyordu. Haftalardan beri zan altindaydim. Kaynagi belirlenemeyen iki hamilelik vakasi. Insanlari cinsellikten mahrum ederek akli dengelerini geri kazandirmanin en saglikli yol olmadigini syledim doktora. Cinsel enerjinin omurgadan beyine iletilip daha yararli isler iin kullanilabilecegini iddia etti. Bunun istendigi takdirde yapilabilecegini, zorlama oldugunda daha yararli isler iin enerji iletmenin omurganin .ikinde bile olmayacagini syledim. Neyse, iki hafta iin haklarimi elimden aldilar. Ama lmeden nce samanlikta is tutamazsam gzm

arkada kalacak. Var mi lan yle vurusumun stne gelmek; bir borlular bana, en azindan. POTANSIYEL INTIHAR NOTLARI p kamyonu gelirken pencerenin nnde oturuyorum, p bidonlarini kamyona bosaltiyorlar, benimkinin sesini dinliyorum: SANGIR SUNGUR, SANGIR SUNGUR! plerden biri digerine bakiyor: "bayagi siki bir iici var burada!" uzay alismalarinda yeni asamalar kaydetmelerini beklerken sisemi kaldiriyorum. *** biri bana okumam iin Norman Mailer'in bir kitabini veriyor, adi Hristiyanlar ve Yamyamlar. Tanrim, ne gevezelik! ne g var, ne de mizah, anlamiyorum, sz zorlamaktan baska bir sey degil, nllerin sonu byle mi olur? ne kadar sansli oldugumuzu dsnn. *** kapim aliniyor, bir Yahudi ile bir Alman. "nereye gidiyoruz?" diye soruyorum. cevap vermiyorlar. Alman direksiyonda, btn trafik kurallarini 154 igniyor, gaz pedalini kklemis. yamalardayiz, virajlari kayarak aliyor - 1000) metrelik uurum. insanin lmnn baskasinin elinden olmasi hos degil, diye geiriyorum iimden. rasathaneye variyoruz, ne kadar sikici, ikisi de ok mutlu orada olmaktan. Yahudi aslinda hayvanat bahelerini sever ama hayvanat bahesi gece kapali, bazi insanlar srekli bir yerlere gitme ihtiyacindadir. "sinemaya gidelim!" "tekne gezisine ikalim!" "kerhaneye gidelim!" "hibir yere gitmiyorum," derim her seferinde, "birakin da oturayim surada." bu yzden de sormuyorlar artik, beni arabalarina sokuyorlar, karsilasacagim zel can sikintisi da srpriz oluyor. Alman binaya dogru kosuyor, binanin n kisminda entikler var. Alman entiklerden yukari tirmanmaya basliyor, binanin yarisini tirmanip kapinin stnden sarkiyor, ne kadar sikici, diye geiriyorum iimden, inmesini ya da dsmesini bekleyerek. bir gretmen geliyor, lise grencilerini getirmis, sira halinde ieri giriyorlar, gretmen basini kaldirip

Alman'i gryor. "benimkilerden biri mi bu?" diye soruyor. "hayir," diyorum, "o benimkilerden." ieri giriyorlar. Alman asagi iniyor, biz de ieri giriyoruz. 30 yilda hi degismemis, ukurun iindeki tel kablodan sarkan koca top. herkes sallanan topa bakiyor. tanrim, diye geiriyorum iimden, ne kadar sikici. sonra Alman ile Yahudi'yi izliyorum, ortalikta dolanip dgmelere basiyorlar, bazi seyler titreyip biraz hareket ediyorlar, ya da kivilcimlar akiyor, aletlerin yarisi bozuk, dgmelere basinca bir sey olmuyor. Alman gzden kayboluyor. Yahudi ile yryorum, sarsinti len bir makine buluyor. "Hey, Hank!" diye bagiriyor. "evet." "buraya gel! bak simdi, e kadar sayacagim, ikimiz birden havaya sirayacagiz." "tamam." 155 o yz kilo, ben yz on. "bir, ki, !" sirayip iniyoruz, makine bir grafik iziyor. "bir, ki, !" siriyoruz. "bir daha! bir -" "cani cehenneme," diyorum, "gidip bir seyler ielim!" uzaklasiyorum. Alman yanasiyor, "gidelim buradan," diye neriyor. "kesinlikle," diyorum. "kancigin teki beni tersledi," diyor Alman, "kafam bozuldu." "zlme," diyorum, "klotunda bok lekeleri vardir muhtemelen." "benim hosuma gider ama."

"koklar misin?" "tabii ki." "zldm yleyse, senin iin kt bir aksam." Yahudi yanasiyor. "Schwab'in Yeri'ne gidelim!" diye bagiriyor. "Allah askina," diyorum. arabaya biniyoruz, Alman bizi lme ne kadar yaklastirabilecegini bir kez daha kanitlamak zorunda hissediyor kendini, nihayet tepeden iniyoruz. Los Angeles'de herkes yapiyor bunu. Aslinda orada olmayan bir seylerin pesinde kosturup duruyorlar, insanin kendi ile yzlesme korkusundan baska bir sey degil, yalniz kalma korkusu, ben kalabaliktan, bir seylerin pesinde kosturup duran kalabaliktan korkarim asil; Nor-man Mailer okuyan, beysbol malarina giden, bahelerini sulayip ellerinde krekle topraga egilen insanlardan. Alman Schwab'm yerine sryor, cani koklamak istiyor. *** bati tarafinda bir orkestra var. bu orkestranin sefi benim aylak Melodileri diye nitelendirdigim seyler alarak nlenmis, bunlar klasik mzik dinlemeye yeni baslamis herkesi memnun edecek paralar, akli basinda hi kimse bu paralari midesi biraz bulanmadan birka kereden fazla dinleyemez, ama bu orkestra bu paralari bikip usanmadan 156 her hafta alar, dinlemeye gelenler orta yasli insanlardir, nereden geldikleri ya da zekalarini nerede yitirdikleri konusunda hibir fikrim yok. ama bu basit ve hayli suruplu paralari dinledikten sonra yeni, mthis ve derin bir seyler dinlediklerinden yle emindirler ki, kolluklarindan firlayarak baskalarindan grdkleri gibi, "BRAVO! BRAVO!" diye bagirirlar avazlari iktigi kadar, sef sahneye dnp reveranslar ektikten sonra orkestra elemanlarina ayaga kalkmalarini syler, benim asil merak ettigim su; sef onlari bilerek mi kandiriyor, yoksa o da mi geri zekali? sefin almaktan hoslandigi, benim klasik mzigin yuva sinifina dahil edecegim paralarin bazilari; Offenbach'in La Vie Parisienne'i. Ra-vel'in Bolero'su, Rossini'nin La Gazza ladra uvertr, aykovski'nin Findikkiran Sit'i (seytan bizi korusun!), Bizet'nin Carmen'i, Cop-land'in Meksika Salon'u, de Falla'nin -Kseli Sapka Dansi, Elgar'in Debdebe ve Tantana Marsi, Gershwin'in Mavi Rapsodi'si (seytan bizi iki kez korusun!); ve su anda aklima gelmeyen bir sr para daha... bu szn ettigim kitle bu suruplu mzikle karsi karsiya gelmeye grsn, zararsiz bir sekilde delirirler. ve ev dnsnde syle bir sahne yasanir, adam 52 yasinda, mobilya dkkani sahibi, kendini ok zeki hissederek: "yukarda allah var, bu adam mzigi yutmus! mzigi gerekten hissettiriyor insana!" kadin: "evet, her seferinde ruhumun ykseldigini hissediyorum! bu arada, evde mi yiyelim, disarida mi?"

*** renkler ve zevkler tartisilmaz elbette, ya da renksizlik ve zevksizlik. Faulkner'in, beysbol malarinin, Bob Hope'un, Henry Millerin, Shakespeare'in, Ibsen'in, Chekhov'un oyunlarinin popler olmalarini anlayamiyorum. Keza Tolstoy. Savas ve Baris benim iin Gogoi'un Palto' sundan sonra okudugum en byk fiyasko. Bob Dylan bende asiri tepki izlenimi birakirken Donovan'in tarzini zgn bulurum, anlamiyorum, boks, profesyonel futbol ve basketbol gl oyunlar, ilk He-mingway'ler iyiydi. Dos siki herifti. Sherwood Anderson sonuna kadar. 157 ilk Saroyan'lar eyvallah, tenis ve opera, sizin olsun, yeni arabalar, canlari cehenneme, klotlu orap, ihh. yzk, saat, ihh. ok ok erken Gorky. D.H Lawrence, evet. Celine, sphesi?,, omlet, ihh. kafasi bozuldugunda Artaud. Ginsberg, bazen, gres -ne??? Jeffers, elbette, ve byle uzar gider bu is. kim hakli? ben, tabii ki. evet, ben. sphesiz. *** ocukken Hava Gsterisi dedikleri gsterilere giderdik, uakla tehlikeli numaralar yapan pilotlar, parast atlayislari ve uak yarislari vardi, pilotlardan birinin numarasini hatirliyorum, mthisti; yere yakin bir kancanin ucuna bir mendil koyuyorlardi, pilot Alman fokeri ile yere son derece yakin uup kanadina takili kanca ile mendili yerden aliyor, sonra da neredeyse yere srnerek ekseni etrafinda dnp havalaniyordu, olaganst hakimdi uagina, hava uuslari en iyisiydi -ocuklar iin, belki digerleri iin de- ne kazalar, uaklarin hepsi farkli biimlere sahipti, tuhaf tasarimlar, parlak renklere boyanmis, ve akilirlardi, haddi hesabi yoktu akilan uaklarin, ok heyecan vericiydi, arkadasimin adi Frank'di. simdi yksek yargi. "hey. Hank" "evet, Frank?" "beni izle." tribnn altina girdik. "buradan kadinlarin bacaklarini dikizleyebiliriz," dedi. "ya?" "evet, bak" "tanrim" tribn kadin doluydu, ilerini oldugu gibi grebiliyordun. "hey, suna bak!" "ff Frank dolanmaya basladi. "pisst! buraya gel"

yanina gittim, "evet." "bak, bak! yarigi grnyor!" "nerede? nerede?" "baktigim yere baksana!" 158 orada ylece durup uzun uzun baktik. sonra yukari ikip gsterinin devamini seyrettik. sira parastlerdeydi, yere izilmis bir daireye mmkn oldugunca yakin inmeye alisiyorlardi, pek basarili olduklari sylenemezdi, sonra biri atladi, parast tam ailmadi, yan aik parastn iine hava doldugu iin parastsz birinin dsecegi kadar hizli da dsmyordu, izleyebiliyordunuz, bacaklarini salliyor, kollarini iplerden kurtarmaya, parast zmeye alisiyordu, bosuna debeleniyordu ama. "kimse ona yardim edemez mi? diye sordum. Frank cevap vermedi, fotograf makinesi ile fotograf ekiyordu, bir sr insan fotograf ekiyordu, film kamerasi ile filme ekenler bile vardi. adam yere yaklasiyor, hl ipleri zmeye abaliyordu, sonra yere arpti, arpmasi ile havaya siramasi bir oldu. parast stn rtt, kalan atlayislari iptal ettiler. Hava Gsterisi bitmek zereydi. unutulacak trden bir sey degildi grdklerimiz, uak kazalari, parast ve yarik. bisikletlerimizi eve pedallarken yol boyunca onlari konustuk. hayat hayli ilgin bir sey olacakmis gibi gelmisti bize. 159 SLK ZERINE NOTLAR slk; denizde ya da tatli suda yasayan, kan emici, halkali solucan, yapiskan, sirnasik (kimse) slk bir bakima bizden ok stn bir varliktir; bizi nerede ve nasil bulacagini bilir -genellikle banyoda ya da cinsel iliskinin ortasinda ya da uykuda, sizi byk aptesinizin ortasinda yakalamakta da pek ustadir, sayet kapidaysa, "bir dakika, allan kahretsin, bir dakika!" diye ba-girabilirsiniz, ama istirap iinde bir insanin sesi onu yreklendirir sadece -kapiyi daha sert, daha heyecanla yumruklamaya baslar, slk genellikle hem kapiyi vurur hem de zili alar, nasil amazsiniz kapiyi? gittigi zaman -nihayet- bir hafta boyunca kendinize gelemezsiniz, slk ruhunuza isemekle kalmaz, sari suyunu byk bir maharetle tuvaletinizin oturagina da birakir, fark edilmeyecek kadar; ancak stne oturunca fark edersiniz, ama artik ok getir. sizden farkli olarak bol bol gevezelik edecek vakti vardir slgn, stelik btn fikirleri sizinkilere terstir, ama o bunu asla bilmez nk hi susmaz, araya iki kelime sikistirip ona katilmadiginizi sylemeye

kalkissaniz bile sizi duymaz, sizin araya girisiniz onun iin bir bosluk anidir, konusmasina kaldigi yerden devam eder. o konusurken siz de 160 onun pis smgn ruhunuza silmeyi nasil bu kadar iyi basardigini dsnrsnz, slk sizin uyku saatlerinizi de ok iyi bilir, siz derin uykudayken telefon eder ve ilk sorusu, "seni uyandirdim mi?" olur. ya da evinize gelir, perdelerin rtl oldugunu grdg halde orgazmi agristiran bir cosku ile kapiyi yumruklar, parmagini zile basip tutar, cevap vermezseniz, "ierde oldugunu biliyorum!" diye bagirir, "arabani grdm." bu yikici insanlar dsnce mekanizmasinin nasil alistigindan habersiz de olsalar onlardan hoslanmadiginizi sezerler, ama bu onlari kamilar, ayrica ne tr bir insan oldugunuzun da farkindadirlar -incitmekle incinmek arasinda hep ikinciyi seen birisiniz, slk insanligin iyi yanlari ile beslenir; iyi insanin kokusunu alir. slgn kendi kesfi sandigi bazi standart ve kabiz fikirleri vardir, en ok sevdiklerinden bir iki rnek: "hibir sey BTNYLE kt olamaz, btn polisler ktdr diyorsun, ama degildir, iyi polislere de rastladim ben. iyi polis de var." firsat bulup ona bir insanin polis niformasini zerine geirdigi andan itibaren mevcut dzenin maasli bekisi oldugunu anlatamazsin, polisin isi degisimi engellemektir, gidisattan hosnutsaniz btn polisler iyidir, degilseniz ktdr, btnyle kt diye bir sey vardir, ama slk bu kulaktan dolma ev retimi felsefe ile doludur, bunlardan vazgemez, slk insana dsnce zrl biri olarak yapisir -acimasizca, kesin ve sonsuza dek. "olup bitenlerden habersiziz, gerek yanitlarin bize ulasmasi mmkn degil, liderlerimize gvenmekten baska aremiz yok." bu o denli aptalca ki yorum yapmayacagim, slgn samaliklarini siralamaktan da vazgeiyorum hatta, sinirlerim bozuluyor. devam edelim, slgn isminizi ve adresinizi bilmesi de gerkli degildir, slk her yerdedir, kokusmus, zehirli, lmcl isigini stnze yansitmaya her an her yerde hazirdir, at yarislarinda sansli oldugum bir dnem hatirliyorum, altima yeni bir araba ekmis Del Mar civarinda geziniyordum, her gece yarislardan sonra farkli bir motel seiyor, sonra sahilde yemek yiyebilecegim iyi bir yer ariyordum, yemekleri lezzetli ve tenha bir yer. bu bir eliski aslinda, yani yemekleri lezzetli restoran kalabalik olur. ama btn genellemelerde oldugu gibi bunun da istisnalari vardir, insanlar bazen yemeklerin pten farksiz oldugu yer161 lere ragbet ederler, neyse, her gece yemekleri lezzetli ve ildirtan kalabaliktan uzak bir yer bulmak kutsal bir arayis olmustu benim iin. byle bir yer bulmak uzun zaman alabiliyordu, bir gece yerimi bulmak bir buuk saatimi aldi. arabayi park edip ieri girdim. New York usul biftek, patates tava filan syledim, yemegi beklerken kahve iiyordum, bombostu mekan; harikulade bir geceydi. New York usul biftegim geldi ve o anda kapi aildi, evet, slk gelmisti, dogru tahmin ettiniz, tezgahta otuz iki tabure vardi, slk yanimdaki tabureye oturmak ZORUNDA hissetti kendini, regini yerken bir yandan da garson kizla sohbete basladi, balik gibi dmdz bir herifti, syledikleri bagirsaklarima biak gibi saplaniyordu, zirvaliyor, ruhunun pis kokusunu her yere bulastiriyordu, ancak yemegimi yiyebilecegim kadar bir dirsek payi birakmisti bana. bu dirsek payini ayarlamakta da ok ustadir slk. New York usul biftegimi abucak mideme indirip kendimi disari attim, o gece yle sarhos oldum ki ertesi gn ilk kosuyu

kairdim. alistiginiz, is yaptiginiz mekanlarda da mutlaka bir slk vardir, ben slk yemiyim, bir keresinde alistigim yerde on bes yildan beri kimse ile konusmamis biri alisiyordu, daha ikinci gnmde benimle otuz bes dakika konustu, kendinden gemisti, daldan dala atliyordu orospu ocugu, onun da bir tadi olabilir ama syledikleri mizahtan yoksun kokusmusluklardan ibaretti, onu iyi alistigi iin tutuyorlardi orada, "iyi bir yvmiyenin hakki emekle verilir." her iste en az bir slk vardir ve beni hemen bulur, alistigim her iste su cmleyi sik sik duymusumdur: "buradaki kaiklarin hepsi sana bayiliyor." yreklendirici degil byle bir sey duymak. ama hepimizin belki de farkinda olmadan birilerine slklk yapmis olmamiz olasiligini da gzardi etmemekte yarar var. berbat bir dsnce ama byk olasilikla dogrudur, hem slge karsi dayanikliligimizi da artirabilir, yzde yz insan yoktur aslinda, hepimizin, baskalarinin farkinda olup bizim farkinda olmadigimiz deli ve irkin bir yani vardir, yoksa bu iftlige nasil katlanabilirdik? yine de slge karsi nlem alan insana saygi duymali, slk kesin tavir karsisinda rker, baskasina musallat olur. hayat dolu, entelektel bir sair taniyorum, n kapisina byk harfler ve mkemmel bir elyazi-si ile syle yazmisti: ilgilenenlere: beni grmek istiyorsaniz ltfen telefon edip randevu 162 alin. davetsiz gelenleri kabul edemeyecegim, isimi yapabilmek iin zamana ihtiyacim var. isimi katletmenize izin veremem, beni hayatta tutan seyleri yapabilirsem, rahat ve sikintisiz bir ortamda karsilastigimizda size karsi daha nazik olacagimi ltfen bilin. bu yaziya hayranlik duyuyorum, zppelik ya da insanin kendini abartmasi olarak algilamiyorum, dogal haklarina sahip ikan cesaret ve mizah dolu bir adam sz konusu, ilk kez tesadfen grdm bu yaziyi, bir sre bakip adamin yazidaki sesini duyduktan sonra arabama binip uzaklastim, anlamaya basladigimiz an her seyin basladigi andir ve bazilarimiz artik anlamaya baslasa ok iyi olacak. Love-in'lere, o toplu sevgi ayinlerine itirazim yok mesela, yeter ki beni katilmaya zorlamayin, sevgiye bile karsi degilim, ama biz slklerden sz ediyorduk, degil mi? slk iin kolay lokma olmama ragmen bir keresinde ben de tavir koydum, o siralar on iki saatlik gece vardiyasinda alisiyordum. Tanri beni affetsin, ve tanri tanriyi afetsin, her neyse bu ok slgms slk her sabah saat dokuzda bana telefon etmekten kendini alamiyordu, sabahlan yedi buukda eve gelip iki bira itikten sonra ancak uyuyabiliyordum. Zamanlamasi mkemmeldi, her seferinde o alisilagelmis aptal oyununu oynardi, beni uyandirmis olmanin bilincinde sesimi duymak onu mest ederdi, ksrr, tiksirir, bogazini temizleyip kem kmlerdi, "bak," dedim sonunda, "ne bok yemeye beni saat dokuzda uyandiriyorsun? sabaha kadar alistigimi biliyorsun, on iki saat alisiyorum! neden beni saat dokuzda ariyorsun allahin cezasi?" "belki at yarislarina gidersin diye dsndm, seni hipodroma gitmeden nce yakalamak istedim." "dinle," dedim, "ilk kosu 13:45'de, ayrica gecede on iki saat alisirken nasil hipodroma gidebilirim? bu kadar seye nasil zaman bulacagim? uyumam, simam, yikanmam, beslenmem, dzsmem, ayakkabilarima bagcik filan satin almam gerekiyor, gerek kavramin yok mu senin? isten geldigimde en son lanet damlama kadar tketilmis oldugumu anlayamiyor musun? geriye bir sey kalmiyor, anlasana! hipodroma gidemiyorum, kiimi kasiyacak gcm yok. neden beni sabahin lanet dokuzunda ariyorsun?"

firayi yiyince sesi kisilmisti -"hipodroma gitmeden nce seni yakalamak istedim." 163 yarari yoktu, telefonu kapattim, gidip karton bir kutu aldim, telefonu iine sokup stn paavra ile doldurdum, her sabah isten geldigimde bunu yapiyor, kalktigimda telefonu kutudan ikariyordum, slk lmst, bir gn dayanamayip beni grmeye geldi. "neden artik telefonlarima cevap vermiyorsun?" "telefonu bir kutuya koyup stne paavra dolduruyorum." "sembolik olarak beni de o kutuya koydugunun farkinda degil misin?" ona bakip sakin ve yumusak bir sesle, "bak bu dogru," dedim. bir daha eskisi gibi olmadik, benden yasli, hayat dolu ve sanati olmayan (skr) bir arkadasimla konusuyordum, "McClintock beni gnde kez ariyor, seni aramiyor mu?" diye sordu. "artik aramiyor." McClintock'lar herkesin alay konusudur ama onlar bunun asla farkinda olmazlar, bir McClintock hemen fark edilir, her McClintock yaninda kk bir telefon defteri tasir, telefonunuz varsa sayet ok dikkatli olun. slk size sehir ii arayacagini syleyip (yalan) telefonunuzdan bitmek bilmeyen zehirli hikayelerinden birini bezgin dinleyicisinin kulagina dkecektir mutlakta, bu McClintock tipi slk telefonda saatlerce konusabilir, dinlememeye alissaniz da elinizde olmadan kulak misafiri olur, hattin br istirap ucundaki kisiye gler, biraz da acirsiniz. belki bir gn dnya dzeni yle degisir ki, iyi ve drst bir yasantinin sonucunda slk slklkten ikar, slklgn olmamasi gereken seyler yznden olustuguna dair bir varsayim var. kt hkmet, kt hava, berbat seks, bir kolu tahta anne, parlak yastiklara gmlp oturan baba, vesaire, topik toplum gereklesir mi gereklesmez mi, bilemiyoruz. Ama hl insanligin bozuk taraflari ile ugrasmamiz gerekiyor -alar, siyah beyaz ve kizil, uyuyan bombalar, love-in'ler, hipiler, yeterince hipi olmayanlar, Johnson, Albequerque'nin hamam bcekleri, kt bira, bel soguklugu, dlek editrler, bunlar sunlar bunlar sunlar, ve slk, slk hl yasiyor, ben bugn varim, yarin degil, benim topyam BUGN daha az slk diyor, sizin hikayenizi de dinlemeyi ok isterdim, eminim herkesin katlanmak zorunda kaldigi bir-iki McClin-lock tipi slg vardir, sizin McClintock hikayeniz de beni gldrrd herhalde. Tanrim, simdi aklima geldi!!!!! BIR McCLINTOCK'UN 164 GLDGN HI GRMEDIM!!!!! su ise bak. tanidiginiz slklerden birini dsnn ve kendinize onu glerken grp grmediginizi sorun, hi grdnz m gldklerini? tanrim, aslina bakarsaniz tek basima oldugum zamanlar disinda ben de pek glmem, kendimi mi yaziyorum yoksa? slklerin slkledigi bir slk, dsnn bir, kivrilip kaynasan, 69 durumlarinda bir slk kolonisi. 69 mu? hadi bir Chesterfield yakip her seyi unutalim, sabaha grsrz, paavra dolu bir

kutuya tikilmis ve kobra memeleri oksar-ken. selam, seni uyandirmadim, degil mi? hay allah, dsnemedim. KT TRIP LSD ile renkli televizyonun tketime asagi bes yukari ayni zamanda girdigi dikkatinizi ekti mi? birden patlayici bir renk cmbs ile karsi karsiyayiz ve ne yapiyoruz? birini yasakliyor, brnn iine ediyoruz, televizyon simdiki ellerde yararsiz, bunda tartisilacak fazla bir sey yok. ve geenlerde yapilan bir baskinda LSD yapimcisinin narkotik ajanlardan birinin yzne bir kavanoz dolusu asit firlattigini duydum, bu da yazik. LSD, dmt ve stp'yi yasaklamak iin bazi saglam nedenler var geri -insani daimi olarak delirtebiliyorlar- ama seker pancari toplamak ya da General Motor iin somun sikmak ya da bulasik yikamak ya da yerel niversitelerden birinde Inglizce I dersi vermek de insani daimi olarak delirtebilir, insani delirtebilecek herseyi yasaklamaya kalksak toplumun yapisi altst olurdu -evlilik, savas, otobs servisi, mezbahalar, aricilik, cerrahi, akliniza ne gelirse, hersey insani delirtebilir nk toplum rk tahtadan bacaklar stne oturtulmus, temeli yikip bastan yapmazsak, akil hastaneleri tika basa dolu olacak, ve sevgili valimizin akil hastanelerine ayrilan bteye attigi makaslan ben dolayli olarak toplum tarafindan delirtilenlerin toplum tarafindan desteklenmeyi ve tedavi edilmeyi haketmedikleri seklinde algiliyorum, zellikle de enflasyonu yksek, vergisi bol bir agda, bu para daha iyi 166 yollar insa etmekte ve evlerimizi yakmalarinin nne gemek iin hafife zencilerin stne serpmekte kullaniliyor, benim dahiyane bir fikrim var: neden akil hastalarini kursuna dizmiyoruz? paradan ne kadar tasarruf edecegimizi bir dsnn? bir delinin bile yemek yemeye ve barinmaya ihtiyaci var, stelik igrentir orospu ocuklari -bagirip agirirlar, boklarini duvarlara srerler, bize kararlari verecek bir doktorlar kurulu ve doktorlari bos zamanlarinda mesgul edecek tas gibi iki hemsire gerek (kadin ya da erkek). pekala, LSD'ye dnelim, kesif ieren her tr glk -resim yapmak, siir yazmak, banka soymak, diktatrlk filan- insani tehlike ile mucizenin Siyam ikizleri gibi yapisik oldugu bir yere gtrr, rahat bir yasam tarzi degildir bu, ama srdg mddete hayli ilgintir, baska bir adamin karisi ile yatmak gzeldir ama bir gn yakalanacaginin da bilincinde olacaksin, hem bu zevki artirir, gnahlarimiz, onlarsiz yapamadigimiz anlasilan kendi cehennemlerimizi yaratabilmemiz iin cennette biilirler, herhangi bir dalda yeterince sivrildigin anda dsman kazanirsin, sampiyonlar kilarini her zaman kollamak zorundadirlar; halk onlarin ki st kendi bok ukurlarina dstklerini grmeye can atar. salaklarin suikaste kurban gittikleri grlmemistir; bir lider posta siparisi ile edinilmis bir tfekle ldrlebilir (bize anlatilan masal yle en azindan) ya da Ketchum gibi bir kasabada kendi silahi ile. ya da Berlin'in bagirsaklari patlarken tarihlerinin son sayfasinda Adolph ve fahisesi gibi. LSD insani bombardimana da tutar nk sadik sevkiyat memuruna gre bir alan degildir, tamam, kt asit kt fahise gibidir, insani bitirir, kvet cini ve kaak viski gnlerini de yasadi bu dnya, yasalar zehirli karaborsalarda kendi hastaliklarini yaratir, ama, temel olarak, kt triplerin ogu bizatihi toplumun egitip zehirledigi bireyin eseridir, kira, vardiya, araba taksiti, ocuklarin egitimi, kiz arkadasa ismarlanacak 12 dolarlik yemek, komsunun fikri, bayraga saygi durusu gibi endiseler tasiyorsa bir LSD tableti onu muhtemelen delirtecektir, nk bir anlamda zaten delirmistir, iyi bir trip henz kafese girmemis, toplumu gdmleyen byk Korku ile dzlmemis bir birey gerektirir, maalesef, insanlarin ogu temel ve zgr bireyler olarak kendi degerlerini abartirlar, otuz yasini gekin kimseye gvenme felsefesi de hipi kusaginin bir hatasidir, ogumuz yedi, hadi bilemedin sekiz yasina bas-

167 tigimizda kafeslenip egitilmisizdir zaten, genlerin ogu zgr GRNR ama bu tamamen beden kimyasi ve enerji ile ilgilidir, ruhani yani yoktur, en tuhaf yerlerde ve HER yasta zgr insanlar tamdim ben hayatimda -kapici, araba hirsizi, araba yikayicisi vb, birka da kadin -daha ok hemsire ve garson, ve HER yasta, zgr ruh ender rastlanan bir seydir, ama grdgnzde bilirsiniz -nk onlara yakin ya da onlarla birlikte iken kendinizi iyi, ok iyi hissedersiniz. bir LSD tripi hibir kuralin kapsamadigi seyler gsterir insana, test kitaplarinda olmayan, belediye encmenine sikayet edemeyeceginiz seyler, esrar mevcut dnyayi daha katlanilabilir kilar sadece; LSD ise kendi iinde bir toplumdur zaten, toplumla uyum iindeyseniz LSDyi "sanri verici madde" olarak siniflandirirsiniz muhtemelen, ki meseleyi rafa kaldirip kurtulmanin kolay bir yoludur, ama sanrinin tanimi hangi kutuptan hareket ettiginize bagli olarak degisir, yasanan hersey yasandigi anda gerektir -bu bir film, bir ds, cinsel iliski, cinayet, ldrlmek ya da dondurma yemek olabilir, ama daha sonra stne yalanlar bindirilir; olan, olmustur, sanri bir szlk szcg, toplumsal koltuk degnegidir, lmekte olan bir insan iin lm ok gerektir, ama digerleri iin talihsizlik ya da bir an nce kurtulunmasi gereken bir durumdur, dnya BTN paralarin btne uydugunu idrak ettigi zaman bir sansimiz olabilir, insanin grdg her sey gerektir, bir dis g tarafindan getirilmemistir oraya, o dogmadan nce de ordadir. onu simdi grdg iin; toplumun egitimsel ve ruhani gleri ona kesfetmenin asla bitmedigini syleyecek kadar bilge olmadigi iin; bize kendi a, b, elerimizle kk bok kutularimiza hapsolmamiz gerektigini telkin etmeleri sonucunda aklini kairdigi iin bireyi sulamayin. LSD degildir kt tripinizin nedeni -annenizdir, Basbakaninizdir, komsunun kk kizidir, elleri kirli dondurmacidir, zorla grdgnz cebir ya de Ispanyolca dersidir, 1926 yilinda kokladiginiz igren heladir, size uzun burunlarin irkin oldugu gretilmisken grdgnz ok uzun burunlu bir adamdir; mshildir, Abraham Lincoln Tugayi'dir, Franklin D. Roos-velt'in yzdr, bir fabrikada on yil alistiktan sonra bes dakika ge kaldigin iin kovulmaktir, sana altinci sinifta tarih greten o yasli bok uvalidir, kpeginin arabanin altinda kalmasi ve kimsenin sana yolu dogru drst tarif edememesidir, otuz sayfa uzunlugunda ve kilometre yksekliginde bir listedir bu. 168 kt trip mi? bu lkenin lamami, bu dnyanin tamami kt triple dostlar, ama bir tablet yuttugu iin lutuklarlar adami. ben hl bira takiliyorum, nk 47 yasindayim ve bana sapladiklari kancalarin haddi hesabi yok. btn aglardan kamayi basardigimi sanacak kadar budala da degilim. Jeffers asagi bes yukari, tuzaklara dikkat, dostlar, sayica okturlar, rivayete gre Tanri bile dnyaya indiginde o tuzaklardan birine yakalanmis, dediginde ok iyi sylemis bence, artik onun Tanri oldugundan ok da emin degiliz elbette; her kimdiyse, sapkasindan ok tavsan ikardi, ama ok da fazla konustu, herkes ok fazla konusabilir. Leary bile. ben bile. soguk bir cumartesi gn, gnes batmak zere, ne yapilir bir gece ile? Liza olsaydim saimi tarardim, ama Liza degilim, bir National Geographic var nmde, sayfalan gerekten bir seyler oluyormusasina parliyor, olmuyor, tabii ki. binanin btn sakinleri sarhos, sonu bekleyen bir sarhoslar kovani, kadinlar geiyor penceremin nnden, ".iktir" gibi msfik bir szck ikiyor, hayir tisliyor agzimdan, sonra da kagidi daktilodan ikariyorum, artik sizin. 169 HR HAYVANAT BAHESI Boktan isimi, odami, (belki de) aklimi yitirmeme neden olan bir alkol deliliginden ikmistim. Parkta

geirmistim geceyi. Gnisigina karsi kusup bes dakika kadar bekledikten sonra cebimdeki sarap sisesinin dibinde kalani diktim. Gayesizce yrmeye basladim. Yrrken olaylarin anlamini kavramaya basladigimi hisseder gibi oldum. Yaniliyor-dum tabii ki. Parkta uyumak iyi gelmiyordu insana. Bir sre yrdm. Bir yandan da aliktan lmenin ne kadar ilgin olacagini dsnyordum. Yatip lm bekleyecegin bir yere ihtiya vardi sadece. Topluma karsi kin beslemiyordum. Onlardan biri olmadigim geregini oktan kabullenmistim. Kent disinda buldum kendimi. Evler giderek seyreliyordu. Tarlalardan, kk iftliklerin nnden getim. Sicakti hava, ceketimi ikarip koluma aldim. Alik o kadar nemli degildi, ama hasta hissediyordum kendimi. Susamistim. Sudan eser yoktu. Yzm geceki dssmden kanli, saim daginikti. Susuzluktan lmek kolay lm listeme girmez; bir bardak su istemeye karar verdim. Ilk evi atladim. Soguk bir grnm vardi. Daha ilerde, katli, bahesi genis ve agali bir evde karar kildim. Kapiya yaklastigimda burnuma kesif ig et ve sidik kokusu geldi. Garip sesler de duydum. Yine de beni eken bir sey vardi o ev170 de. Zili aldim. Otuz yaslarinda bir kadin ati kapiyi. Uzun kizil salari beline kadar iniyordu. Kahverengi gzleriyle bana bakti. Gzel kadindi. stnde dar bir kot, aik pembe gmlek, ayaginda izme vardi. Korkusuz bakiyordu gzleri, kaygisiz. "Evet?" dedi nerdeyse glmseyerek. "Susadim," dedim, "bir bardak su verebilir misin?" "Ieri gir," dedi. Pesinden salona girdim. Eski bir iskemleye ilistim. Su getirmek iin mutfaga gitmisti. ylece oturmus beklerken bir seyin koridordan salona dogru kostugunu duydum. Tam nmde bir daire izdi, sonra durup bana bakti. Bir orangutandi. Birden sevinle hoplayip ziplamaya basladi. Kucagima siradi, yzn yzme dayadi. Bir an iin gzlerini gzlerime dikti, sonra yzn geri ekti. Ceketimi kaptigi gibi yere atladi, tuhaf sesler ikararak koridorda kosarak gzden kayboldu. Kadin mutfaktan dnd, suyu verdi. "Adim Carol," dedi. "Gordon," dedim. "Ama artik nemi yok." "Neden?" "Tkendim, bittim. Anliyor musun?" "Alkol mu?" "Alkol," dedim. "Ve onlar." Elimi duvarlarin tesini ima eden bir sekilde salladim. "Benim de onlarla basim hos degil. Yalnizlik ekiyorum."

"Bu koca evde bir basina mi yasiyorsun?" "Denemez." "Ha, evet! O koca maymun ceketimi aldi." "Adi Bilbo. Kaigin teki. ok sekerdir." "Bu aksam ceketime ihtiyacim olacak. Geceleri serin oluyor." "Bu gece burada kal, dinlenmeye ihtiyacin var." "Dinlenirsem oyuna devam etmek isteyebilirim." "Etmelisin bence. Aisini tutturursan fena oyun degildir." "Sanmiyorum. Hem bana neden yardim etmek isteyesin?" "Bilbo gibi ben de biraz kaigim. Enazindan onlar yle dsnyor. ay akil hastanesinde yattim." "Atma," dedim. 171 "Atmiyorum," dedi. "Ilk isim sana gzel bir orba pisirmek olacak." "Sagol." "Belediye beni bu evden ikarmaya alisiyor, mahkeme atilar. Al-iahtan babam para birakti, savasiyorum. Hr Hayvanat Bahesi'nin Deli Carol'u derler bana." "Gazeteleri pek takip etmem. Hr Hayvanat Bahesi mi dedin?" "Evet. Hayvanlara asigim. Sorunum insanlarla. Hayvanlarla gerekten btnlesebiliyorum. Bilemiyorum, gerekten aklimi kairmis olabilirim." "Bence ok hossun." "Sahi mi?" "Sahi." "Insanlar benden korkarlar. Senin korkmadigina sevindim." Kahverengi gzleri giderek byyor, konustuka berraklasiyorlar-di. "Afedersin, tuvalete gitmem gerek," dedim. "Koridorun sonunda soldan ilk kapi."

"Tamam." Koridorun sonunda sola dndm. Kapi aikti. Kalakaldim. Dus perdesinin stne bir papagan tnemisti, yerdeki kilimin stnde de boylu poslu bir kaplan yatiyordu. Papagan orali olmadi. Kaplan sikintili ve ilgisiz bakti bana. Sratle salona dndm. "Carol! Tanri askina, banyoda bir kaplan var." "Miskin Joe. Zararsizdir." "Bir kaplan bana bakarken isimi nasil grebilirim?" "Gerzek sen de. Benimle gel." Pesinden gittim. Banyoya girip kaplana, "Miskin, disari," dedi. "Beyfendi senin yaninda siamazmis. Onu yiyeceginden korkuyor." Kaplan kilini bile kipirdatmadi. "Miskin! Bir daha sylemeyecegim. e kadar sayiyorum. Yr. Bir...iki......" Tinmadi Miskin Joe. "Pekala, sen kasindin!" Carol kulagindan tuttugu gibi ayaga kaldirdi canavari. Tkrp hirladi kedi. On dislerini ve dilini grdm. Carol son derece rahatti. Kaplani disari ikardi ve "Hadi, dogru odana!" diye bagirdi. 172 Kaplan koridorun sonuna kadar yrd, bir yarim daire izdikten sonra yere uzandi. "Miskin! Odana dedim!" Kaplan ylece bakti. "Iyice azitti hergele. Sert nlemler almam gerekiyor, ama yapamiyorum. Asigim ona." "Asik misin?" "Tabii. Hayvanlarimin hepsine asigim. Baksana, papagani ne yapalim? Papagana katlanabilir misin?" "Saniyorum." "Hadi yleyse. Kolay gelsin." Kapiyi kapatti. Papagan gzlerini bana dikti, sonra da, "Hadi yleyse, kolay gelsin," dedi. Sonra o siti. Kvetin iine. O gece biraz daha konustuk. Mideme iki gn yemek indirmistim bu arada. Dste miydim, lms muydum, yoksa ildirmis hayal mi gryordum? Her trden hayvani vardi Carol'in. Hepsi de evcillestirilmisti. Hr Hayvanat Bahesi.

Sima ve egzersiz saatleri vardi. Carol besli gruplar halinde ikariyordu onlari baheye. Tilki, kurt, maymun, kaplan, panter, yilan -hayvanat bahesine gitmisliginiz vardir mutlaka. Isin tuhaf tarafi hayvanlarin birbirleri ile dalasmamalariydi. Karinlarinin tok olmasi ise yariyordu tabii ki. (Erzak faturasi korkuntu. Babalik ykl bir meblag birakmis olmaliydi) Carol'in sevgisi onlari tatli, sabit bir pasiflige sokmustu. Hayvanlar hosnuttular anlayacaginiz. "Bak sunlara Gordon. Ama gerekten bak. Insan bunlari nasil sevmez. Yryslerine bak. Her biri ne kadar farkli, ne kadar gerek. Insanlar gibi degiller. Kendi benliklerinde tatmin olmuslar. Kaybolmamislar. Asla irkin degiller. Dogduklari gn olduklari gibiler." "Anliyorum." O gece beni uyku tutmadi. Elbiselerimi giyip yalin ayak salona yrdm. Grnmeden ieri bakabiliyordum. Donakaldim. Carol sehpanin stne iriliplak uzanmis, vcudunun alt kismi asagi sarkmisti. Teninin beyazligi rperticiydi. Hi gnes grmemisti sanki. Dolgun ggsleri ykselme eylemini agristiran birer zgrlik abidesiydiler. Ggs ulari ogu kadinda oldugu gibi koyu renk degil, 173 pembe-kirmiziydi, alev renginde, ama daha pembe, neon. Tanrim, neon memeli kadin! Ayni renkteki dudaklari ryadaymisasina aralanmis, basi yana kaymis, salari kivrimlar halinde haliya dklmst. Teni yaglanmis gibiydi. Diz, dirsek gibi hibir u nokta yoktu sanki, yag dzgnlg. Disa bakan tek sey ggs ulariydi ve vcuduna cinsini kestiremedigim bir yilan dolanmisti. Yilan atalli dilini ikardi, kesintisiz, akiskan bir hareketle basini Carol'in basinin iki yanina yavasa indirip kaldirdi. Sonra dogrularak Carol'in burnuna, agzina, gzlerine bakti. Iiyordu yzn. Odama dndm. Ne sansli yilan, diye geirdim iimden. Byle kadin grmemistim. Zor uyudum o gece. Kahvaltida Carol'a, "Hayvanlarina gerekten asiksin galiba," dedim. "Evet," dedi, "her birine." Fazla konusmadan kahvaltimizi ettik. Carol daha da gzel grnyordu. Piril pirildi. Salari canliydi sanki. Her hareket ettiginde saga sola dalgalaniyor, pencereden giren gnes isiginin altinda nefis renkler yansitiyordu. Gzleri iriydi. Korkusuz, sphesiz, berrak, inanilmaz gzler. Her seyi emiyor, her seyi disari yansitiyordu. Insan ile hayvan karisimi bir kadindi. "O maymundan ceketimi alabilirsen yola koyulacagim," dedim. "Gitmeni istemiyorum." "Beni hayvanat bahene mi katmak istiyorsun?" "Evet." "Ben insanim ama."

"Evet, ama bozulmamissin. Onlardan farklisin. Iinde hl yzen bir seyler var. Onlar kaybolmus, sertlesmis. Sen de kaybolmussun ama sertlesmemissin. Bulunmaya ihtiyacin var." "Diger hayvanlarin gibi sevilmek iin fazla yasli degil miyim sence?" "Bilmem... hoslandim senden. Kal. Seni buluruz belki." O gece yine uyku tutmadi. Salona gidip ieri baktim. Carol bu kez odanin ortasindaki siyah ceviz masanin stne uzanmisti. Bacaklari aikti, ayak parmaklan yere degiyordu. Bir an iin elini apis arasinda gezdirdi, sonra ekti. Pempe bir kan dalgasi yayildi vcuduna. Pembe-174 lik en son enesinin allinda durdu ve kayboldu. Bacaklarinin arasinda dudaklarinin hafife aralandigini fark etlim. Kaplan masanin etrafinda agir adimlarla dolaniyordu. Sonra kuyrugunu sallayarak hizlanmaya basladi. Carol hafife inledi, kaplan o esnada Carol'in bacaklarinin nndeydi. Durdu, dikildi ve penelerini Carol'in basinin iki yanina yerlestirdi. Kamisi sertlesti; devasaydi. Kamisini Carol'un yarigina vurarak girmeye alisti. Carol elini kaplanin kamisinin stne koyup ynlendirdi. Dayanilmaz ve atesli bir istirap iindeydiler. Sonra kamisin basi girdi. Kaplan birden kalalarini kaldirdi; kamisin tamami girmisti simdi. Carol bir iglik atti. Sonra ellerini kaplanin ensesine koydu. Odamin yolunu tuttum. Koridoru geerken Carol'in haykirisini duydum. Kahvaltiyi hayvanlarla birlikte bahede yaptik. Gms renginde bir tilki ile bir akal geti yanimdan. Bir kasik patates salatasi attim agzima. Yeni bir hayata basliyordum. Belediye Carol'i bahenin etrafina yksek tel kafesler rmeye zorlamisti ama bahe hayvanlarin rahata gezinebilecekleri kadar genisti. Kahvaltidan sonra Carol imlere uzanip gge bakti. Yeniden dirilmistim sanki. Gen bir adamdim sanki yine. Carol bana bakti. "Buraya gel, yasli kaplan." "Kaplan mi?" "Evet, kaplanmisin benim. ldgnde izgilerinden taniyacaklar seni." Yanina uzandim. Basini koluma yasladi. Yzne baktim. Dnya ve gkyz gzlerindeydi. "Randolph Scott ile Humphrey Bogart karisimi bir seysin sen," dedi. Gldm. "ok hossun," dedim. Bakisip durduk. Gzlerinin iine dsecekmisim duygusuna kapiliyordum. Parmaklarimi dudaklarinda gezdirdim, pstk. Kendime ektim onu. br elimi saina daldirdim. Bir ask psyd. Yine de sertlesmistim. Yilan gibi dolanmisti vcuduma. Bir tavus kusu geti yanimdan. "Tanrim," dedim. "Tanrim, tanrim..." Bir kez daha pstk. Sonra sylenmeye basladi. "Ne yapiyorsun bana, hergele, ne yapiyorsun bana..." Elimi tutup kolundan ieri soktu. Killari nemliydi. Hafife ok175 sayip parmagimi gezdirdim. Deli gibi pt beni. "Hergele, hergele..." Geri ekildi birden.

"Fazla hizli gidiyoruz. Yavas." Dogrulduk. Elimi tutup izgilerime bakti. "Iste hayat izgin," dedi. "Daha yenisin dnyada, hayat izgine bak." "Evet." "Benimkine bak. Ben defalarca gelmisim dnyaya." Saka etmiyordu, ona inandim. Inanmamak imkansizdi. Kaplan elli metre teden bize bakiyordu. Inanabilecegim tek seydi Carol. Salari rzgrda dalgalaniyordu. Sarilip ptm. Yerde yuvarlandik. "Kaplan, allahin cezasi, yavas dedim sana." Biraz daha sohbet ettik. Anlatti. "Sana nasil anlatacagimi bilmiyorum, ama sik grdgm bir rya var. Dnya yorgun, sonu yakin. Insanlar taslasmislar. Kendilerinden usanmislar. lm dualarinin kabul edilmesini bekliyorlar. Dnyanin mirasisi olacak yeni bir canli planliyorum. Belki baska yerlerde baska insanlar da byle bir canli planliyorlar. Bunlar birbirlerini bulup ogaliyorlar. Bu canlilar insanlardan daha stn olmali ama. Insan dahil tm canlilarin en stn yanlarina sahip olmali. Dnyadan arta kalacak son hayat paraciginin iinde yasa-yabilmeli... ryalarim... ryalarim... deli miyim sence?" Gld bana bakarak. "Deli Carol muyum sence?" "Bilemiyorum," dedim. "Bilmeme imkan yok." O gece yine uyku tutmadi. Salona gittim. Boncuk perdenin arkasindan ieri baktim. Carol kanepeye uzanmisti, yalnizdi. Kk bir abajur yaniyordu yaninda. iplakti, uykuda gibiydi. Boncuklan aralayip ieri girdim, karsisindaki koltuga oturdum. Abajurun isigi vcudunun st kismini aydinlatiyordu, alt kismi glgeliydi. Soyunup yanina gittim. Kanepenin kenarina oturup onu seyrettim. Gzlerini ati. Beni grnce sasirmadi. Ama gzlerinin kahverengesi aik ve derin de olsa, vurgusuz, anlamsiz bakiyordu; sanki ben adiyla ve tavriyla tanidigi biri degilmisim, kendi disimda bir gmsm gibi. Yine de kabullenme vardi o gzlerde. Abajurun isiginin altinda salari piril pirildi -kahverengi-kizil pariltilar saiyordu. Ates gibiydi salari, bir atesti Carol. Iin iin yaniyordu. Egilip kulaginin arkasindan ptm. Derin bir soluk aldi. Sonra 176 asagi dogru pmeye basladim. Kanepenin yanina diz kp ggslerini yaladim, karnina indim, gbek deligini ptm, tekrar ggslere, sonra yine asagi, killarin basladigi blgeye, nce ptm sonra hafife isirdim, daha asagiya indim, bacaklarini ptm. Kivranip, "ah...ah..." diye inledi. Sonra yangindaydim, dudaklarinda, dilimi hafife dudaklarin etrafinda gezdirdim, sonra da ters ynde. Isirdim, dilimi iki kez yarigina sokup ektim, tuz tadi geldi agzima. Hafife bizirini yaladim. Bir kez daha "ah, ah..." diye inledi ve iegi aildi. Bacaklarini havaya kaldirip boynuma doladiginda yalayarak yukari dogru iktim. Kamisimla yarigini zorlamaya basladim, kamisimi tutup beni yerlestirdi. Iine girdigimda agzim agzini buldu -ve iki yerden kilitlendik- agzi islak ve serin, iegi islak ve sicak, firin gibiydi ii, kamisimi sonuna kadar sokup tuttugumda stnde kivranip devam etmem iin yalvardi.

"Orospu ocugu, orospu ocugu... kimilda! Hadi!" O irpinirken kimildamadim ama, ayak parmaklarimi kanepenin koluna bastirip iyice dayandim, vcudumu hareket ettirmeden kamisimi iinde kez sirattim. Kasilmalarla karsilik verdi. Ayni seyi bir kez daha tekrarladik, dayanamayacagimi hissedince kamisimi iinden ikmadan ekebildigim kadar ekip yine soktum -sicaklik ve kayganlik- ve tuttum, oltaya takilmis bir balik gibi irpindi. Defalarca tekrarladim ayni seyi. Bir sre sonra tirmanmaya basladik -iletisimlerin en mkemmeli- Her seyin tesine ykseldik, tarihin, kendimizin, egonun, merhametin ve sinamanin, varolusun o doyumsuz coskusu kalmisti bir tek. Birlikte bosaldik, kamisim yumusamamisti, kaldim iinde. Onu ptgmde dudaklari yumusacikti. Yarim saat kadar sarilip yattik. nce o girdi banyoya. Sonra ben. Kaplan yoktu o gece. Baska bir kaplan parlamisti o gece, yasli bir kaplan. Iliskimiz srd, tinsel ve tensel. Ancak Carol'in hayvanlari ile iftlesmeye devam ettigini itiraf etmeliyim. Aylar rahat bir mutluluk iinde uup gitti. Sonra Carol'in hamile oldugunu fark ettim. Bir bardak su istemek iin kapisini almistim, nereye gelmistik. Bir gn erzak almak iin kente indik. Evi hep yaptigimiz gibi kilit-lemistik. Tehlikeli ve vahsi hayvanlarimiz sayesinde hirsiz endisesi tasimiyorduk geri. Hayvanlarin ihtiyalari her gn yollaniyordu ama arada sirada kendi ihtiyalarimizi karsilamak iin kente inmek zorun177 da kaliyorduk. Herkes taniyordu Carol'i. Her gittigimiz yerde ona bakiyorlardi. Bana da bakmaya baslamislardi. Carol'in son oyuncagiydim onlar iin. nce sinemaya gittik. Film ktyd. iktigimizda yagmur iseliyordu. Carol kendine birka hamile elbisesi aldi, oradan da pazara gittik. Arabayi agir agir sryordum. Keyfimiz yerindeydi. Tatmin olmus insanlardik. Elimizdeki ile yetinebiliyorduk, onlara ve onlara ait hibir seye ihtiyacimiz yoktu. Hakkimizda ne dsndkleri de bizi ilgilendirmiyordu. Nefretlerini hissediyorduk ama. Yabanciydik onlarin gznde. Hayvanlar tehlikeliydi ve bi/. hayvanlarla yasiyorduk. Onlarin yasam tarzina karsiydik. Giysilerimiz eskiydi. Benim saim sakalima karismisti. Saim elli yasina gelmeme ragmen hl kipkizildi. Carol'in salari kiina kadar iniyordu. Srekli glecek bir seyler buluyorduk. Iten glyorduk. Anlayamiyorlardi. Pazarda da sakalasmistik. "Hey, Baba, tuzu yakala, atiyorum tuzu. Yakala Baba. Seni moruk pezevenk seni." Aramizdaki insanlarin baslarinin stnden bir paket tuz firlatti. Yakaladim. Glstk. Elimdeki tuz paketine baktim. "Seni orospu! Beni damar sertliginden ldrmek mi niyetin? Hayir, kizim, hayir. Bize iyotlu tuz lazim. Yakala tatlim, bebege de dikkat et, zavalli pi ilerde yeterince hirpalanacak!" Carol tuzu yakalayip degistirdi. Etrafimizdakilerin bakislari yetiyordu. Kendimizi rezil ediyorduk. Nefis bir gn geirmistik. Geri film kt ikmisti ama yine de ok eglenmistik. Biz bir filmdik zaten. Yagmura bile sevinmistik. Arabanin pencerelerini aip islandik. Eve yaklastigimizda Carol inledi. Iinde bir yer yirtilmisasina inliyordu. Yz kire gibiydi. "Carol, neyin var?" Kendime ektim. "Nedir, yavrum? Syle bana." "Benim bir seyim yok. Yaptiklarini hissedebiliyorum. Biliyorum, yaptilar. Tanrim. Orospu ocuklari.

Canavarlar. Yaptilar..." "Ne yaptilar?" "Katliam. Evde. Cesetler..." "Bekle," dedim. Kapinin nne geldigimde ilk grdgm Bilbo oldu. Mermi sol sakagindan girmisti. Basi bir kan glnn iindeydi. lmst. ldrlmst. Bir glmseme vardi yznde. lm bilmisti ve lm baska 178 trl bir seydi, tuhaf, anlasilmaz. Bu konuda benden daha bilgili oldugu kesindi. Miskin'i en sevdigi yerde haklamislardi. Banyoda. Defelarca kursunlanmisti, katiller rkms olmaliydilar. Kaninin bir kismi pihtilas-misti. Gzleri kapaydi ama agzi her an hirlamaya hazir bir ifadede donmus, harikulade n dislen disari firlamisti. ls bile canli bir insandan daha heybetliydi. Papagan kvetin iindeydi. Tek mermi. Basi ve boynu gvdesinin altina kivrilmis bir sekilde tek kanadinin stne yatmisti. br kanadin tyleri aralikti, haykirmak istemis ama haykirama-mis gibi. Odalari dolastim, tek canli komamislardi. Ayi, kuzgun, kirpi, tilki... hepsini ldrmslerdi. it ikmiyordu evde. Hibir sey kipirdamiyordu. Elden bir sey gelmezdi. Ykl bir gmme isi vardi elimde. Hayvanlar zgrlklerinin bedelini demislerdi. Bizim iin de. Salonu ve yatak odasini elimden geldigince temizledikten sonra Carol'i ieri aldim. Biz sinemadayken gelmis olmaliydilar. Carol'a sarildim. Zangir zangir titriyor, ama aglamiyordu. Onu oksayip yatistirici szler syledim. Arada sirada yerinden firlayip haykiriyordu. Iki saat sonra aglamaya basladi. Yatistirmaya alistim, bir sre sonra uyudu. Yatagina yatirip baheye iktim. Bahe genisti allahtan. Bir gecede hr bir hayvanat bahesinden toplu hayvan mezarligina dnsecekti. Iki gnm aldi gmme isini bitirmem. Ben alisirken Carol pikapta lm marslari aldi. Yrekleri paralardi. Ben mezarlari kazip cesetleri gmdm, Carol isimleri yazdi. Konusmuyor, sarap iiyorduk. Insanlar tel rglerin arkasindan bizi seyrediyorlardi. Yaslilar, genler, fotografilar, gazeteciler. Ikinci gnn aksami son mezari da doldurdum. Carol kregi elimden kapip tel rglere dogru kostu. Fisildasarak geri ekildiler. Carol kregi firlatti. Krek telleri delip zerine gelebi-lirmis gibi egilip kaistilar. "Mutlu musunuz? Sevinin katiller!" diye bagirdi Carol. Eve girdik. Elli bes mezar vardi bahede. Birka hafta sonra Carol'a yeni bir hayvanat bahesi baslatmayi nerdim. Bir de beki tutardik. "Hayir," dedi. "Ryalarim siklasti. Zamani geldi sanirim. Kiyamet. Tam zamani. Yetistik." Soru sormadim. Yeterince aci ekmisti. Dogum yaklasinca Carol 179 evlenmemizi istedi. Evlilik umurunda degildi, akrabasi olmadigi iin evin bana kalmasini istiyordu. Dogum

esnasinda lmez ve kiyamet gnnn geldigine dair kehaneti gereklesmezse tabii. "Ryalar bazen yanlis ikar, ama benimki henz aksamadi," dedi. Mezarlarin nnde sessiz bir tren oldu. Sahit olarak sefilhaneden eski bir arkadasimi getirdim. Yoldan geenler durup seyrettiler. Tren kisa srd. Arkadasima biraz para. bir sise de sarap verdim, trenden sonra arabamla geri gtrdm. Yolda saraba yumulurken "Sisirdin kizi, degil mi?" diye sordu. "Evet. yle oldu galiba." "Baskalari da mi vardi yoksa?" "Evet." "Kadin milleti byledir. Emin olamazsin. Sefilhanedeki kerizlerin yansi bu yzden orada." "Ben alkolden saniyordum." "nce kadin, sonra alkol." "Anliyorum." "Kadin milleti bu, bilemezsin." "Ben biliyordum!" Pis pis bakti, arabadan indi. Hastanede asagida bekledim. Olanlar ne kadar tuhafti. Bir gn sefilhaneden ikip bir evin kapisini almistim ve gm. Ask, aci. Ask aciyi bastirmisti ama. Hem henz bitmemisti de. Beysbol sonularina baktim, at yarislarini okudum. Umursamadan. Carol'in ryasi vardi bir de: ona inaniyordum ama ryasina degil. Insan bir ryayi ne kadar nemseyebilirdi? Bilemiyordum. Carol'in doktoru geldi, hemsirelerden birine bir seyler fisildadi. Yanlarina gittim. "Ee...Bay Jenings," dedi. "karinizin sagligi yerinde, bebek...erkek. Drt kilo bes yz gram." "Tesekkr ederim, doktor." Asansrle yukari ikip camli blmeye gittim. Yzlerce bebek feryat ediyordu. Cam blmenin gerisinden duyabiliyordum seslerini. Srp gidiyordu. Su dogum isi. Ve lm. Herkes sirasini saviyordu. Yalniz geliyor, yalniz gidiyorduk. Ve ogumuz yalniz, korkulu, yarim hayatlar yasiyorduk. Tarifsiz bir keder kapladi iimi. lme mahkm bu hayatlari grmek. Bu yeni hayatiklarin nefrete, sikintiya, nevroza, ap180 lalliga, korkuya, cinayete, hilige dnseceklerini bilmek -yasamda hi, lmde hi. Hemsireye adimi syledim. Ieri girip bebegimi buldu. Bebegi kollarinda tutarken glmsyordu. Sonsuz bir bagislama gizliydi bu glmsemede. Baska trl olamazdi. Bebege baktim. Tibbi bir imkansizlikti; ayiydi, yilandi ve insandi. Geyikti, akaldi, vasakti ve insandi. Gzleri bana bakti ve beni bildi; ben de onu bildim. Dayanilir gibi degildi. Insan ve insan tesi, hayvan ve hayvan tesi. Bana bakti. Babasi,

babalarindan biri, bir sr babanin iinde biri... Hastaneye gnes doldu ve bina sarsilmaya basladi. Bebeklerin igliklari ykseldi, nmden mor bir parilti geti. Hemsireler iglik atti. Floresan lambalar zincirlerinden kopup bebeklerin stne dstler. Hemsire bebegimi kollarinda tutup glmserken San Francisco'nun stne ilk hidrojen bombasi dsmst. 181 POPLER BIR ADAM iki kez st ste grip oldum, grip diyorum, grip, grip, ve birileri srekli kapimi aliyor, gelen gidenin arkasi kesilmiyordu ve her gelen bana sunabilecegi zel bir sey oldugu inanandaydi ve kapinin zili susmak bilmiyordu ve her seferinde ayni sey yasaniyordu: "BIR DAKIKA! BIR DAKIKA!" pantolonumu giyip kapiyi aiyorum, ama ok yorgunum, yeterince uyuyamamisim, gndr simamisim, ve dogru tahmin ettiniz, aklimi yitiriyorum, ve btn bu gelenlerin kendilerine has bir enerjileri var, hepsi de iyi niyetliler, ben mnzevi biriyim ama o kadar da kaik degilim, ama hep-bir-sey. annemin sik sik kullandigi Alman deyimi geliyor aklima, tam olarak dogru olmayabilir ama syleydi galiba: "emmer etvaz!" anlami: hep bir sey. ki insan ancak yaslanmaya baslayinca anlayabiliyor, yaslanmak avantaj oldugundan degil, ayni sahneyi bir film gibi insanin karsisina getirdiginden. pantolonu lekeli sert bir tip, yoldan gelmis, kendi yazarligina inanci tam, kt bir yazar oldugu da sylenemez, ama kendine olan inanci beni, odanin ortasinda psp kollarimizi ve ki deliklerimizi kavusturmamamiz da onu endiselendiriyor, eglendirici biri. aktr ayni zamanda, eglendirici olmasi dogal, on kisinin hayatindan fazlasini yasamis tek bir hayatta, ama enerjisi, ki aslinda harikulade, giderek yorma-182 ya basliyor beni. ne siyaset sahnesi ilgilendiriyor beni, ne Norman Ma-iler'i aradigi ya da Jimmy Baldwin'i tanidigi, ne de gerisi, beni anlamakta glk ekiyor nk stnlklerine karsilik vermiyorum, olsun, yine de hoslaniyorum ondan, bin kisinin iinden 999'una bes eker, ama o bininciyi buluncaya dek Alman ruhum bana huzur vermeyecek, ok sessizim ve dinlerim, ama iimde giderek kabaran bir delilik dalgasi var ve bastirmaya zen gstermeliyim yoksa bir gn Vermont Bulvari'nin yan sokaklarindan birinde haftaligi sekiz dolarlik bir odada kendi isimi bitirebilirim, alin iste. nereye geldik. anlatiyor, ilgin, glyorum. "15 bin dolar. 15 bin dolar geti elime, amcam ld. sonra hatun evlenelim diye tutturdu, bir domuzdan daha besiliyim, iyi bakiyor bana, haftada 300 dolar kazaniyor, msavir sekreteri ya da onun gibi bir sey, simdi de evlenmeye takmis, isi birakmak istiyor. Ispanya'ya gidiyoruz, eyvallah, bir oyun yazmaya alisiyorum ve iiyorum, btn fahiseleri dzyorum, sonra Londra'dan biri ariyor, oyunumu grmek istiyor, sahneye koymayi dsnyor, gzel, gidiyorum ve Londra'dan dndgmde hatunun valiyi ve en iyi arkadasimi dzdgn greniyorum, hatunun karsisina dikilip bagirmaya basliyorum, "SENI IGREN OROSPU, EN IYI ARKADASIMI VE VALIYI DZYORSUN, DEGIL MI? SENI LDRECEGIM NK ZINA ISLEDIGIN IIN SADECE BES YIL YATARIM!" volta atiyor odada. "sonra ne oldu?" diye soruyorum. '"biakla beni yleyse, .mcik agizli!' dedi bana.

"yrek ister," dedim. "hem de mangal gibi," dedi, "kocaman bir kasap biagi vardi elimde, yere firlattim, ok byk klas farki vardi aramizda, stnd benden." pekl, tanrinin btn ocuklari -gitti. yatagima dndm, lyordum sadece, kimsenin umurunda degildi, benim bile umurumda degildi, titreme nbeti geldi yine. ne bulduysam rttm stme, nafile, beynim de syordu -beynin btn insani servenleri bir yutturmacaydi sanki, dogdugum andan itibaren bir grup dolandiricinin arasina dsmstm ve dolana dolanmiyor ya da katilmi-yorsan lmstn, disardaydin. dolap siki sikiya rlmst, yzyillar183 dan beri byleydi ve dikisleri patlatmanin hibir yolu yoktu, dikisleri skmek istemiyordu, fethetmek istemiyordu; Shakespeare'in kt oldugunu, Creeley'nin korku oldugunu biliyordu; nemi yoktu, tek istedigi kk bir odaydi, bir basina, bir basina. bir zamanlar onu anladigini dsndg bir arkadasina bir keresinde, "hi yalnizlik ekmedim," demisti ve arkadasi, "allahin cezasi bir yalancisin," diye karsilik vermisti. yataga dnd, hasta, bir saat kadar yatmisti ki kapinin zili aldi yine, cevap vermemeye karar verdi, ama zil ve yumruklamalar srnce nemli bir sey olabilir diye dsnd. gen ve yahudi bir oglandi gelen, iyi sair. ama olacak is miydi? "Hank?" "Ne var?" kapiyi ilip ieri girdi, gen, diri, siir tezgahina inanli -btn o boklar: iyi insan ve sair cehennemin bu yaninin bu yaninda mutlaka dllendirilir, haberi yoktu oglanin. Gugg'lar halihazirda lkenin sikici niversitelerinde Ingiliz Edebiyati I ya da II greten sisman ve rahat boklar iin ayrilmisti zaten, hersey basarisizliga gre ayarlanmisti, ruh, sahtekarligi asla alt edemeyecekti, ancak lmden bir yzyil sonra, ancak o zaman kullanacaklardi sahtekarligin disinda kalan ruhu sahtekarligin disinda kalabilmek iin. mit yoktu. ieri girdi, gen, hahamlik grencisi. ".mina koyayim, felaket," dedi. "ne?" dedim. "havaalanina gittik." "evet?" "yolda kaza yaptik. Ginsberg'in kaburga kemikleri kirildi. Ferling-hetti salagina hibir sey olmadi, geceligi yedi dolarlik siir dinletileri vermek iin Avrupa'ya gidiyor ve burnu bile kanamadi, bir keresinde Ferlinghetti ile sahneye iktim, yanindakini kk dsrmek iin giristigi numaralar igren, amasi, bir sre

sonra yuhaladilar onu, numaralarina uyandilar. Hirschman da yer ayni boku." "unutma, Hirschman'in Artaud takintisi var. delilik belirtisi gstermeyen hi kimsenin gerek bir dahi olamayacagini dsnyor, ona zaman tani. belki." "lanet olsun," diyor oglan, "yeni siir kitabinda yer alacak siirleri 184 daktilo etmem iin bana otuz bes dolar verdin ama tonla siir var. ISA ASKINA bu kadar OK olacagini tahmin etmemistim!" "ben de siir yazmaktan vazgetigimi saniyordum." bir yahudi Isa askina dediginde basinin belada olduguna sphe yoktur, bana dolar verdi, ben de ona bir onluk, ikimiz de kendimizi daha iyi hissettik, ayrica kutsanmis bir salatalik tursusu ile yarim somun ekmegimi yedi, sonra da gitti. tekrar yataga girip lmeye hazirlandim, iyi ya da kt, iyi ocuklar ya da kt ocuklar, rondolari ve iki paralik siirleri ile iyice biktirici oluyorlardi, ne kadar oktular, hepsi basarma sevdasinda, hepsi birbirinden nefret ederek; ve kimi zirvedeydi, zirvede olmayi haketmeyerek elbette, ama zirvede olanlarin ogu da hakediyordu zirveyi, ve herkes birbirinin gzn ikarmaya alisiyordu, "Jimmy ile bir partide karsilastim..." birakin da bok yiyeyim, yataga girdi tekrar, ve rmceklerin duvarlari yutusunu seyretti, buraya aitti, hep buraya ait olmustu, kalabaliklara tahamml yoktu, sairlere, sair olmayanlara, kahramanlara, kahraman olmayanlara -kimseye itaat edemezdi, sonu gelmisti, tek sorunu sonunun geldigini skunetle kabullenmekti, o, ben, siz, onlar... yataga girdi, titreyerek, buz gibi. bir baligin yan tarafi misali lm, peltekligin beyaz renkteki suyu. dsnn bir. herkes lr. ben ve bir kisi daha hari mkemmel bu. iyi. formller muhtelif, filosoflar muhtelif, yorgunum. pekl, grip grip grip, kaba fkenin ve umursamazligin sonucunda dogal lm, ve buradayiz iste, bir basina yatakta, terleyerek, armihi seyrederek, kendi kisisel tarzimda delirerek, kendi tarzimda en azindan, nerede kimsenin beni rahatsiz etmedigi o gnler, simdi srekli biri var kapimda, yilda 500 dolar kazanmiyorum yazarliktan ve srekli kapimi aliyorlar, BAKMAK istiyorlar bana. o, ben, uykuya daldi yine, hasta, terleyerek, lerek, gerekten lerek, yeter ki rahat biraksinlar beni, dahi ya da aptal olup olmamak umurumda degil, birakin uyuyayim, birakin da bir gn daha yasayayim kendimce, sekiz saat sadece, gerisi sizin olsun, ve kapi aldi. Ginsberg'in kn emmeye alistigi bir Ezra Pound'du sanki"bir dakika, pantolonumu giyiyorum," diye bagirdi. ve btn isiklar yaniyordu disarda. neon gibi. ya da i gidiklayici 185 bir fahise gibi. bir yerlerde Ingilizce gretmeniydi adam.

"Buk?" "evet. hastayim, grip. ok bulasici." "noel agaci dsnyor musun bu yil?" "bilmiyorum, su an lmekle mesgulm, kk kizim kentte, ama ok hastayim, ok bulasici." geri ekilip altilik bir paket bira uzatiyor, kol mesafesinde, sonra son siir kitabini aip benim iin imzaliyor ve gidiyor, yazamadigini biliyorum zavallinin, hibir zaman da yazamayacak, bir zamanlar benim yazdigim ve onun asla yazamayacagi bazi dizelerime takmis. ama bir yaris degil bu; byk sanat asla bir yaris degildir, byk sanat hkmet olabilir ya da ocuklar ya da ressamlar ya da .mcik agizlilar ya da herhangi bir sey. adama ve altilik paketine veda edip kitabini atim: "...1966-67 yilini alisma ve arastirma iin Guggenheim bursu alarak..." kitabi odanin bir ksesine firlatti bes para etmeyecegini bilerek, btn dller .iktirici Guggenheim bursunu almak iin gerekli formlarin nereden tedarik edilecegini bilecek zamani olan sisman boklara gidiyordu, hayatinda grmemisti o formlardan birini, taksi sofrlg yaparken ya da Albuquerque'de bir otelde komi olarak alisirken karsina ikmiyordu o formlar. uykuya dnd. telefon aldi. biri kapisini yumrukluyordu. buraya kadar, diye geirdi iinden, umursamiyordu artik, btn o grltnn patirtinin arasinda umursamiyordu artik, gn gecedir uyumuyordu ve bir bok yoktu evde yiyeyecek, ve simdi sessizdi, iyice aptallasmadan lme bu kadar yaklasilabilirdi, ve o yakindi, harikuladeydi, ok gemeden herkes gitmisti. ve kiralik odasinin tavaninda atlaklar olustu ve 200 yillik siva agzina doldugunda glmsedi, iine ekti ve boguldu. 186 BATTANIYE Son zamanlarda iyi uyumuyorum, ama szn etmek istedigim bu degil tam olarak. Uykuya daldigimi sandigim anda olan bir sey. "Uykuya daldigimi sandigim" diyorum nk aynen yle. Giderek daha sik uykuda oldugumu hissediyor ama dsmde odayi gryorum, yatagimda uyuyorum ve hersey yataga girmeden nce biraktigim gibi. Yerdeki gazete, komodinin stndeki bos bira sisesi, anaginin iinde dnp duran tek baligim, saim kadar bana zel seyler. ogu kez, uyanikken, yataga uzanmis uykuyu beklerken, acaba gerekten uyanik miyim yoksa uyuyor ve odami mi dslyorum, diye soruyorum kendime.

Her sey ters gidiyor son zamanlarda. st ste gelen lmler; kt kosan atlar; dis agrisi, kanama ve diger sz edilmeyen seyler. Bazen, bundan daha kt olamam, diye geiriyorum iimden. Ama sonra, hi olmazsa bir odan var, diyorum. Sokakta degilsin. Bir zamanlar umursamazdim sokakta olmayi. Ama sokaklara tahammlm yok artik. ok az seye tahammlm var. Vcudumu igneyle oydular, nesterlendim, bombalandim hatta. Genellikle yeter diyorum artik; daha fazlasina katlanamam. Olay su: Dsmde kendimi odamda grdgmde ya da odamda 187 uyanikken, bilemiyorum, iste o sirada bir seyler oluyor. Dolap kapisinin hafif aralik oldugunu fark ediyorum, oysa biraz nce kapali oldugundan eminim. Sonra kapinin araligi ile vantilatrn (hava ok sicak oldugu iin yerde bir vantilatr var) ayni izgide olduklarini ve basimi gsterdiklerini fark ediyorum. Ani bir fke ile yastigimdan uzaklasiyorum; fke diyorum nk beni ortadan kaldirmaya alisan bu seylere okkali bir kfr salliyorum. "Adam delirmis," dediginizi duyar gibiyim, delirmis olabilirim gerekten. Ama sanmiyorum nedense. Bu lehime kk bir arti olarak yazilabilir. Insanlarla birlikteyken iyi hissetmem kendimi. Benden uzak seylerden sz ediyorlar, benim duymadigim heyecanlar duyuyorlar. Ama onlarla birlikteyken kendimi gl hissediyorum. Syle dsnyorum: Onlar btnn kck paralan ile hayatlarini srdrebiliyorlarsa, ben de srdrrm. Ama yalniz kaldigimda, kendimi bir duvarla, soluk almakla, tarihle, kendi sonumla kiyaslayabildigimde bazi tuhaf seyler olmaya basliyor. Zayif bir adamim ben anlasilan. Incil'i denedim, filozoflari denedim, sairleri denedim, ama hepsi bir sekilde hedefi iskalamislardi. Tamamen farkli seylerden sz ediyorlardi. Ben de uzun sre nce okumaktan vazgetim. Iki, kumar ve seks biraz ise yariyordu, yasantimla cemiyetin, kentin, lkenin bir ferdi gibiydim; ancak tek fark benim "basarma" istegi duymamamdi. Bir aile istemiyordum, ev istemiyordum, iyi bir is istemiyordum. Byleydim: entelektel degildim, sanati degildim, siradan insani kurtaran kklerden de yoksundum. Arada derede kalmis bir seydim, bu da deliligin baslangici olsa gerek. Ve yle bayagiyim ki! Elimi kiima sokup kasiyorum. Basur. Cinsel iliskkiden daha zevkli. Kanatincaya kadar kasirim, aci beni durmaya zorlayincaya kadar. Maymunlar yapar bunu, goriller yapar. Onlari kanayan kilari ile hayvanat bahesinde grmslgnz vardir. Ama devam edeyim izninizle. Garipliklere merakliysaniz cineyet-ten sz edeyim size. Bu Oda Dsleri, yle diyelim bunlara, birka yil nce basladi. Ilk seferinde Philadelphia'daydim. alismiyordum, kirayi dert ettigim iin olmustu belki. O siralar sadece sarap ve bira iiyordum, seks ve kumar da tm gleri ile kanima girmislerdi. Bir sokak kadini ile yasamama ragmen her gece iki- farkli erkekle beraber olduktan sonra benimle seks ya da kendi deyimi ile "ask" yapmak istemesi tuhafima gidiyordu... etkileniyordum, zorlaniyordum. 188 "Tatlim," derdi bana, "seni SEVDIGIMI anlamalisin. Kadin seni iine alabilir, orada oldugunu sanirsin ama degilsindir. SENI iime aliyorum." Pek yarari olmuyordu. Duvarlari biraz daha yaklastiriyordu sadece. Bir gece, dste ya da degil, uyandim ve yanimda yatiyordu (ya da uyandigimi dslyordum) etrafima bakindim ve bir sr kk adamin bizi yataga bagladiklarini grdm. Otuz-kirk kk adam, gms renginde bir teli yatagin altindan geirip stmze sariyorlardi. Kadinim huzursuz oldugumu hissetmis olmaliydi. Gzlerini aip bana bakti. "Siss, sessiz ol!" dedim. "Kimildama! Bizi elektrik vererek ldrmeye alisiyorlar!" "KIM BIZE ELEKTRIK VERMEK ISTIYOR?" "Allah belani versin, sana SESSIZ olmani syledim! Kimildama!" Uyuyormus gibi yapip bir sre daha alismalarina izin verdim. Sonra vargcmle dogrulup telleri kopardim. Afallamislardi. Ilerinden birine bir yumruk bile salladim. Nereye kaybolduklarini bilmiyordum ama onlardan kurtulmustuk. "Bizi lmden kurtardim," dedim kadinima. "p beni," dedi. Neyse, gnmze dnelim. Sabahlan kalktigimda vcudumda izler oluyor, morluklar. zellikle izledigim

bir battaniye var. Bu battaniye ben uykudayken canima okumaya alisiyor. Bazen uyaniyor, battaniyeyi girtlagima sarili buluyorum, solugum kesiliyor. Hep ayni battaniye. Ama ben bir sey olmamis gibi davraniyorum. Bir bira aiyorum, basparmagimla Yaris Blteni'ni araliyorum, acaba yagmur yagacak mi diye pencereden bakip herseyi unutmaya alisiyorum. Tek istedigim beladan uzak ve huzurlu bir hayat. Yorgunum. Bir seyler hayal etmek ya da uydurmak istemiyorum. Ama o gece battaniye bir kez daha uyuz etti beni. Yilan gibi kivriliyor, biimden biime giriyor, aik durmayi reddediyordu. Ertesi gece de ayni sey. Kanepenin nne, yere firlattim. Sonra kimildadigini fark ettim. Basimi her yana evirdigimde kimildiyordu, inanilmaz bir hizla. Kalkip btn isiklari yaktim, gazete okumaya basladim, ne olursa, moda sayfasi, keklik nasil pisirilir, bahenizde biten yabani otlardan nasil kurtulursunuz; editre mektuplar, siyaset stunlari, kk ilanlar, lm ilanlari... Ben okurken battaniye hi kimildamadi. Birka bira itim, sonra gn isidi, uyumak kolaylasti. Geen gece olan oldu. Aksamst basladi aslinda. Uykusuz ol189 dgm iin aksamst drt sularinda yataga girdim, uyandigimda ya da dsmde uyandigimi grdgmde battaniye girtlagima dolanmisti yine, kararliydi bu kez! Ayyuka ikmisti artik! Beni haklamaya kararliydi ve glyd, ya da ben gszdm, dste gibi, solugumu kesmesini engellemek iin var gcm kullanmak zorunda kaldim, ama stmden atamiyordum bir trl, kk ama gl ataklar yaparak beni gafil avlamaya alisiyordu. Ter iinde kalmistim. Kim inanirdi byle bir seye? Canlanip beni bogmaya alisan bir battaniye? Bylesine lanet bir seye kim, nasil inanirdi? Hi bir sey bir kez yasanmadan inanilir olmaz -atom bombasi ya da Ruslar'in uzaya insan gndermesi ya da Tanri'nin dnyaya inip kendi eseri insanlar tarafindan armiha gerilmesi. Gelmekte olan seylere kim inanir? Son ates zerresine? Uzay gemisindeki son sekiz-on kadina ya da Nuh'un gemisine ya da insanligin yorgun tohumunu baska bir gezegene ekmeye? Bu battaniyenin beni ldrmeye alistigina inanacak adam ya da kadin nerede? Tek bir kisi bile bulamazsin, lanet olsun! Bu da isleri bir sekilde daha da zorlastiriyordu. Baskalarinin hakkimda ne dsndklerini umursamadigim halde onlarin battaniye geregini bilmelerini istiyordum. Tuhaf, degil mi? Neden acaba? Sik sik intihar dsncelerine kapilmama ragmen battaniyenin bana yardimci olmaya alismasi direnmeme neden oluyordu. Sonunda mereti yere alip btn isiklari yaktim. Bu herseye bir son verecekti! ISIK, ISIK, ISIK! Ama olmadi, isigin altinda bile kipirdayip birka santim ilerledigini fark ettim. Oturdum, gzlerimi stnden ayirmadim. Yine hareket etti. Yarim metre ilerledi bu kez. Kalkip giyinmeye basladim. Ayakkabilarimi ve oraplarimi almak iin battaniyenin yanindan getim. Sonra giyindim ve ne yapacagimi bilemedim. Battaniye kimildamiyordu artik. Biraz yrmek iyi gelirdi belki. Ksedeki gazete bayiine gidecektim. Mahallenin btn gazete saticilari entelekteldi: G.B. Shaw, O. Spengler ve Hegel okurlardi. ocuk filan degillerdi: 60, 80, 1000 yasindaydilar. Lanet olsun. Kapiyi arpip disari iktim. Merdivenin basina geldigimde bir sey beni kafami evirip holn sonuna bakmaya itti. Dogru tahmin ettiniz: Battaniye beni izliyordu, yilan gibi kivrilmis, nndeki glgeli kisimda bas, agiz ve gzler. Size su kadarini syleyim, dehsetin dehset olduguna inandiginiz anda daha 190 AZ dehsete dsersiniz. Bir an iin battaniyemi bensiz kalmak istemeyen yasli bir kpek gibi dsndm, beni izlemek zorundaydi. Ama sonra bu kpegin, yani battaniyenin beni ldrmeye alistigini hatirladim, hizla indim merdivenden. Evet, evet, pesimden geldi! Istedigi gibi hizlaniyordu, basamaklari indi. Sessiz. Kararli.

nc katta oturuyordum. Asagi kadar izledi beni. Ikinci kata. nce disari ikip kosmayi dsndm ama disarisi karanlikti; genis bulvarlardan uzak, sessiz ve tenha bir mahalleydi benimki. En iyisi birilerinin yaninda olmak, durumun gerekligini sinamakti. Geregin gerek olabilmesi iin en az iki oy gerekiyordu. Yasadiklari zamanin ilerisinde olan insanlar bunu bilirler, deliler ve sanri grenler de. Bir hayali sadece sen gryorsan ya aziz derler adama ya da deli. 102 numarali dairenin kapisini aldim. Mick'in karisi ati kapiyi. "Selam, Hank," dedi, "girsene." Mick yataktaydi. Her yeri sisti, bilekleri normalin iki misli, karni hamile bir kadinin karni gibi. ok iiyordu, karacigeri iflas etmisti. Su doluydu Mick. Askeri Hastane'de oda bosalmasini bekliyordu. "Selam, Hank," dedi, "bira getirdin mi?" "Bak, Mick," dedi karisi, "doktorun ne dedigini biliyorsun. Damla bile imeyeceksin, bira bile." "Battaniye neyin nesi?" diye sordu Mick. Asagi baktim. Battaniye fark edilmeden ieri girebilmek iin koluma dolanmisti. "Bende bir sr battaniye var, isinize yarar diye dsndm." Kanepenin stne firlattim lanet seyi. "Bir bira bile getirmedin mi?" "Hayir, Mick." "Bir bira ok iyi gelirdi." "Mick," dedi karisi. "Bunca yildan sonra sak diye kesmek kolay mi saniyorsun?" "Peki, bir tane olabilir," dedi karisi, "bakkala gidip alayim." "Gerek yok," dedim, "ben yukari ikip buzdolabimdan alirim." Kalkip kapiya dogru yrdm, gzm battaniyenin stndeydi. Kipirdamadi. Kanepeden ylece bakti bana. "Hemen dnerim," dedim ve kapiyi kapattim. 191 Her sey kafamin iinde cereyan ediyor, diye geirdim iimden. Battaniyeyi yanimda tasimis, beni izledigini hayal etmistim. Insanlarla daha fazla grsmeliydim. Dnyam ok dardi. Yukari ikip buzdolabindan 4-5 bira aldim, kesekagidina koyup asagi inmeye basladim. Ikinci kata vardigimda bagrismalar, kfrler ve bir el silah sesi duydum. Kosarak 102 numaraya daldim. Mick o davul gibi hali ile ayakta duruyordu, elinde de 32'lik bir magnum. Battaniye kanepede, biraktigim yerdeydi.

"Mick, delirmissin sen!" dedi karisi. "Haklisin," dedi Mick, "sen mutfaga gider gitmez bu battaniye kapiya dogru gitti, yemin ederim. Kapinin tokmagini evirmeye alisti, disari ikmak istiyordu. Ilk soku atlatinca yataktan kalkip stne yrdm, yanina vardigimda tokmaktan stme sirayip girtlagima dolandi, beni bogmaya alisti!" "Mick biraz rahatsiz," dedi karisi, "ona igne yapiyorlar. Yan etkileri var, hayal gryor. Ierken de grrd. Hastaneye yatinca dzelir." "Lanet olsun!" diye bagirdi Mick pijamalarinin iinde ok sis, "bu battaniye beni ldrmeye alisti diyorum size, iyi ki magnum doluydu, dolaba kostugum gibi ikardim, yine saldirdiginda siktim. Srnerek uzaklasti. Srne srne kanepeye tirmandi, orada duruyor iste. Merminin atigi deligi grebilirsiniz. Hayal filan grmedim ben.! Kapi alindi. Yneticiydi. "ok grlt yapiyorsunuz," dedi. "Saat ondan sonra televizyon ve grlt yok." Sonra gitti. Battaniyenin yanina gittim. Gerekten de bir delik ailmisti stnde. Battaniye hareketsizdi. Bir battaniyenin can alici noktasi nerededir? "Tanrim, bir bira ielim," dedi Mick, "lp lmemek umurumda degil." Karisi sise ati. Mick ile birer Pall Mall yaktik. "Hey, moruk," dedi Mick, "giderken bu battaniyeyi de gtr." "Ihtiyacim yok, Mick," dedim, "sende kalsin, kullanirsin." Birasindan siki bir yudum aldi. "Bu allahin cezasi seyi buradan gtr!" "Iyi de, LD, degil mi?" "Nereden bileyim?" "Bu battaniye samaligina inandigini mi sylyorsun, Hank?" diye 192 sordu karisi. "Evet, bayan." Basini geriye atip gld. "Iki kaik orospu ocugu taniyorsam, si/-lersiniz," dedi. "Sen de iiyorsun, degil mi?" diye ekledi sonra. "Evet, bayan." "ok mu?" "Bazen."

"Tek istedigim bu allahin cezasi battaniyeyi buradan gtrmen!" dedi Mick. Biramdan byk bir yudum alip. keske votka olsaydi, diye geirdim iimden. "Tamam, dostum." dedim, "madem islemiyorsun, gtrrm." Iyice katlayip kolumun stne koydum. "Iyi geceler." "Iyi geceler, Hank. Bira iin tesekkrler." Merdiveni ikmaya basladim: battaniyede hayal belirlisi yoktu. Mermi isini bitirmisti belki de. Odama girip battaniyeyi iskemlenin stne firlattim. Bir sre oturup izledim. Aklima bir fikir geldi. Bulasik kabini alip iine gazeie kagidi doldurdum. Sonra palates soymak iin kullandigim biagi aldim, iskemleye olurdum. Battaniyeyi kucagima alip biagi havaya kaldirdim. Kolay degildi ama o battaniyeyi kesmek. Iskemlede kalakalmistim. Los Angeles'in o berbat gece ayazi enseme vuruyordu ve kolay degildi o battaniyeyi kesmek. Nasil bilebilirdim ki? Bir zamanlar beni delice sevmis bir kadindi belki de. battaniye kiligina girmis benden almaya alisiyordu. Iki kadin dsndm. Sonra bire indi. Sonra mutfaga gidip bir sise votka atim. Doktorlar sert ikilere lakilirsain lecegimi sylemislerdi. Ama gizli gizli onlara karsi alisiyordum. Ilk gece bir yksk dolusu. Ertesi gece iki yksk. Derken... Bir bardak kovdum bu kez lm degildi rahatsiz edici olan, hzn ve merakli. Battaniye belki de beni lme, yanina almaya alisan bir kadindi, ya da bir battaniye olarak beni sevmeye alisiyor, bunu nasil yapacagini bilemiyordu... Mick'i de beni iz-lemeye alisirken onu engelledigi iin ldrmeye kalkismamis miydi. Delilik mi? Olabilir. Ne delilik degildir ki? Maval delilik degil miydi? Kurmali oyuncaklardan farksizdik... birka kez kuruluyorduk, sonra da gle gle... ortalikla dolanip varsayimlarda bulunuyor, planlar 193 yapiyor, valiler seiyor, bahemizdeki imleri biiyorduk... Delilik tabii, ne delilik DEGILDIR ki? Votka bardagini bir dikiste bosaltip bir sigara yaktim. Sonra battaniyeyi son kez elime alip kestim! Kestim, kestim ve kestim, ne oldugu anlasilamayacak kadar kk paralara kestim onu... paralari bulasik kabina koydum, kabi pencerenin yanina yerlestirdim dumani flemesi iin vantilatr alistirdim. Kap alev aldiginda ben mutfaga gidip bir votka daha koydum. Dndgmde kirmizi ve gzel yaniyordu, eski Bostan cadilari gibi, Hirosima gibi, ask gibi, btn asklarin iinde bir ask gibi, ve ok kt hissettim kendimi. Ikinci bardagi da itim, hibir sey hissetmedim desem yalan olmaz. Bir tane daha koymak iin mutfaga gittim, biagi da yanimda gtrmstm. Biagi lavaboya firlatip sisenin kapagini atim. Lavabodaki biaga baktim yine. Yan tarafinda kan izi vardi. Ellerime baktim. Ellerimde kesik olup olmadigini kontrol ettim. Isa'nin elleri harikulade ellerdi. Ellerime baktim. Kesik filan yoktu. entik bile. Yanaklarimdan asagi gzyaslarinin szldgn hissettim, bacaklari olmayan agir ve anlamsiz seyler gibi srnerek. Deliydim. Gerekten delirmis olmaliydim. BITTI

You might also like