You are on page 1of 2847

Byk Trke Szlk

Srm No: 1.0 Farabi Aklama (veya aznn iine) bakmak * ne syleyeceini beklemek. * onun szne gre davranmak. ... (bir) hl almak * bir duruma gelmek. ... canls* dkn. ... damgasnvurmak * (biri iin) kt bir yargya varmak. ... -e kuvvet * herhangi bir eye arlk verildiinde kullanlr. ... frn ekmek yemesi lzm * bir duruma erimek iin pek ok emek vermesi, almasgerekir. ... gzyle bakmak * yerine koymak. ... ile beraber * ile birlikte. ... kim ... kim * yaktrlan eyin uygunsuzluunu belirtmeye yarar. ... olsun, ... olsun, * sz geen her ey. ... ss vermek * geree aykrolarak, kendisinde veya herhangi bir eyde stn bir nitelik veya deer varmgibi gstermek. ... ziyafeti ekmek * herhangi bir eyi en iyi biimde baarmak, herhangi bir ynyle doyurmak. ...-a veya ...-e gelince * sra gelince anlamna gelerek bir konu bittikten sonra sz baka bir konuya geirmeye yarar. * ayrcalk gsteren bir dnceye geildiini anlatr. ...-a, ...-ya getirmek * birini bir duruma getirerek istedii gibi davranmak. ...-den eylemek * yoksun brakmak. ...-nda / ...-inde deil * bir eyin sylenen niteliine nem vermeyi anlatr. ...i tutmak * bir ii yapacave grecei o zamana rastlamak. ...ikinci plna dmek * bir kimsenin veya topluluun gznde eski nemini, deerini yitirmek. ...ile beraber * -d/ -dii anda. * -dan / -den baka. * -d/ -dii hlde. ...-masyla, ...-mesi bir olmak * aynanda, abucack, birden. ...maya veya ...meye grsn (veya gr) * sz konusu fiilin douracasonuca kesinlik kazandrmak iin kullanlr. ...nn resmidir... * bir durumun olacakesin ve bellidir. 19 Mays 30 Austos * Zafer Bayram. a * Seslenme bildirir. a * (a:) ama, hatrlama, sevinme, acma, zlme, kzma gibi duygularglendirir, cmlenin banda veya sonunda kullanlr. a/e * ekimli fiilin sonuna gelerek anlampekitirir. -a- / -e-

* simden fiil treten ek. -a / -e * Ynelme durumu eki: daa, eve, yola, ne. nl ile biten isimlerden sonra araya y sesi girer. -a / -e * Fiilden zarf treten ek: yaza yaza, gide gide, koa koa, de kalka, gle oynaya. nl ile biten fiillerden sonra araya y sesi girer: yaaya yaaya, bekleye bekleye, okuya okuya, yrye yrye. Bu ek gre, kala, gee, sapa rneklerinde kalplamtr. a, A * Trk alfabesinin birinci harfi, ses bilimi bakmndan kaln nllerin dz ve geniolanngsterir. * Nota iaretlerini harflerle gsterme ynteminde l sesini bildirir. ab * Su. aba * Ynden, dvlerek yaplan kaln ve kaba kuma. * Bu kumatan yaplmyakasz ve uzun stlk. * Bu kumatan yaplmolan. * Eskiden dervilerin giydii abadan yaplm, n ak hrka. * Abla. * Anne. aba altndan denek (sopa) gstermek * yumuak grnmekle birlikte yine de gzn korkutmak. aba gibi * (kumaiin) kaba ve kaln. aba grei* Aba giyilerek ve bele kuak balanarak yaplan bir tr gre. aba vakti yaba, yaba vakti aba * kii, ihtiyalarnvaktinden nce ve ucuz olduu zaman karlamaldr. abac * Aba yapan veya satan kimse. * Abadan giyecek yapan veya satan kimse. * Bedavac, asalak. abackebeci, ara yerde sen neci? * "anlamadn bu ie ne karyorsun?" anlamnda kullanlan bir sz. abaclk * Aba yapma veya satma ii. * Abadan giyecek yapma veya satma ii. abad * Kalnca ve ak saman renginde, yarmat bir yazkdtr. abajur * Ibir yere toplamak, dorudan doruya gzlere vurmasnnlemek iin kullanlan lmba siperi. * Genellikle zeri siperli masa lmbasveya ayakllmba. abajurcu * Abajur yapan veya satan kimse. abajurculuk * Abajurcunun ii veya meslei. abajurlu * Abajuru olan. abaks * Sayboncuu, rk. abal * Abasolan, aba giymiolan. abandrma * Abandrmak ii. abandrmak * Bir kimsenin bir yere abanmasnsalamak. * Bir hayvanyere ktrmek. abandone * Dvemeyecek duruma gelen (boksr). abandone etmek * dvemeyecek duruma getirmek. abandone olmak * dvemeyecek duruma gelmek.

aban * Sarmtrak dallnaklarla ilenmibir tr beyaz, ipek kuma. * Bu kumatan yaplm. abanma * Abanmak ii. abanmak * Eilerek bir eyin, bir kimsenin zerine kapanmak. * Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak. * Bir eyin veya bir kimsenin zerine kp ullanmak. * Birine yk olarak onun srtndan geinmeye bakmak. abanoz * Abanozgillerin ar, sert ve siyah renkli tahtas. abanoz gibi * ok sert. abanoz kesilmek * sertleerek dayankllartmak. * kirden matlamak, rengini kaybetmek. abanozgiller * ki eneklilerden, scak lkelerde yetien ve kerestesine abanoz denilen bir bitki familyas. abanozlama * Abanozlamak durumu alma. abanozlamak * Aa ve benzeri maddeler uzun sre suda kalarak kararmak. * (insan) uzun sre gnete kalarak kararmak, yanmak. abart * Abartma, mbala. abartc * Bir eyi olduundan byk veya ok gsterme huyunda olan (kimse), abartmac, mbalac. abartclk * Abartcolma durumu, abartmaclk, mbalaclk. abartl * Olduundan fazla gsterilen, mbalal. abartlma * Abartlmak ii. abartlmak * Abartmak iine konu olmak, mbala edilmek. abartsz * Olduundan fazla gsterilmeyen, mbalasz. abart * Abartmak ii veya biimi. abartma * Abartmak ii, mbala. abartmac* Abartc, mbalac. abartmaclk * Abartclk, mbalaclk. abartmak * Bir eyi olduundan byk veya ok gstererek anlatmak, mbala etmek. abartmal* Abartlm, mbalal. abartmasz * Abartlmam, abartmadan, mbalasz. abasz * Abasolmayan, aba giymemiolan. abao * Alt, alttaki, aa. * Gemiyi batan veya ktan halatla karaya balama. abat * Bayndr, mamur. * en, rahat. abat etmek * mamur etmek, rahata kavuturmak, zenginletirmek, gnendirmek.

abat eylemek * abat etmek. abat olmak * mutlu olmak, rahata kavumak, gnenmek. abaysermek * bir yere teklifsizce yerlemek. abayyakmak * gnl vermek, tutulmak, k olmak. Abaza * KuzeybatKafkasya'da yaayan bir halk ve bu halka mensup olan kimse. Abazaca * Abazalar tarafndan kullanlan dil. abazan * Karna olan (kimse). * Uzun sre kadnsz kalan (erkek). abazan kalmak * uzun sre cinsel ilikide bulunmamak, kadnsz kalmak. abazanlk * Abazan olma durumu. Abbas yolcu * yola kacak kimse. Abbas * Abbas bin Abdlmuttalib soyundan gelen, Badat merkez olmak zere n Asya ve Kuzey Afrika'da 7501258 tarihleri arasnda hkm sren slle. abd * Kul. * Kle. Abdal * Safevler devrinde ran'da yaayan Trk oymaklarndan biri. * Anadolu'da yaayan birtakm oymaklara verilen ad. abdal * Eskiden bazgezgin dervilere verilen ad. * Dilenci klkl, st baperian kimse. * Bkz. aptal. abdala malm olur * bir eyin olacannceden sezen kimseler iin aka yollu sylenir. abdallk * Abdal olma durumu. abdest * Mslmanlarn, bazibadetleri yapabilmek iin el, az, burun, yz, kol, ayak ykama ve baa, enseye slak el gezdirme, kulatemizleme biiminde yaptklararnma. * drar yapma ve kaln barsaboaltma. abdest almak * abdest yoluyla arnmak. * namaz klmak iin gerekli ykama kurallarnyerine getirmek. abdest bozmak * ayak yoluna gitmek. abdest bozulmak * yeniden abdest alma gerei ortaya kmak. abdest tazelemek * yeniden abdest almak. abdestbozan * eritgillerden, vcudu yass, birbirine kenetlenmiboumlarbulunan ve bazsmetrelerce boyda olan bir barsak asala, tenya, erit. abdestbozan otu * Glgillerden, siyah ve yeil boya karlan bir bitki (Poterium spinosum). abdesthane * Abdest bozacak yer, ayak yolu, tuvalet. abdesti gelmek (veya olmak) * abdest bozmaya ihtiya duymak. abdesti kamak * abdest bozma ihtiyacvarken yok olmak.

abdestinde namaznda * dindar. abdestinden phesi olmamak * yaptite kusuru olmadnkesin olarak bilmek. abdestini vermek * azarlamak. abdestli * Abdest almbulunan veya abdesti bozulmamolan. abdestlik * Abdest alnacak yer. * Abdest alnrken giyilen ve kolsuz hrkaya benzeyen bir tr giyecek. * Abdest almaya yarayan. abdestsiz * Abdest almamveya abdesti bozulmuolan. abdestsiz yere basmamak * din buyruklarna titizlikle uymak. abdiciz * Alak gnlllk bildirmek zere "ben" yerine kullanlr. abdlleziz * Akdeniz blgesinde ve Afrika'da yetien ok yllk ve otsu bir bitki (Cyperus esculentus). * Bu bitkinin yemigibi yenilen, tatlve yalrn. abece * Bkz. alfabe. abece sras * Bkz. alfabe sras. abecesel * Bkz. alfabetik. aberasyon * Sapn. abes * Akla ve geree aykr. * Gereksiz, lzumsuz, yersiz, bo. abes bulmak * gereksiz, sama saymak. abes kamak * uygunsuz dmek. abesle uramak (veya abesle itigal etmek) * yersiz, yararsz eylerle vakit ldrmek. abeslik * Abes olma durumu. abhayat * Efsanelere gre ien kimseye lmszlk salayan bir su, bengi su. abhayat imi * yaok ilerlemiolduu hlde gen grnen (kimse). abkevser * Cennette bulunduuna inanlan Kevser rmann ad. abru * Yz suyu. * Irz, namus, eref, haysiyet. abide * Ant. abideleme * Antlama. abidelemek * Antlamak. abideletirme * Antlatrmak ii. abideletirmek * Antlatrmak. abidemsi * Ant benzeri. abidev

* Antla ilgili, antsal, anta benzer, ant gibi. abis * Okyanuslarn ok derin yeri ve daha zel olarak, gnenn eriemedii kesim. abiye * Bayanlarn zel gecelerde giydii k giysi veya tuvalet. abla * Bir kimsenin kendinden byk olan kz kardei. * Byk kz kardegibi saygve sevgi gsterilen kz veya kadn. * Genel ev veya randevu evi iletmecisi kadn, aa, mama. ablak * Yayvan ve dolgun yz veya yz byle olan (kimse). ablaka * Ablak gibi, ablak tarznda. ablaklk * Ablak olma durumu. ablalk * Abla olma durumu. ablalk etmek * abla gibi yakn ve koruyucu davranta bulunmak. abltif * kma durumu. ablatya * Uzunluu 150, genilii 4-10 kula olan bir balk a. abli * Yarm serenleri saa, sola veya ortaya evirmek iin bunlarn ucuna balbulunan donanm. abliyi karmak (veya brakmak) * armak, souk kanllnyitirmek, ipin ucunu karmak. abluka * Bir lkenin veya bir yerin ddnya ile olan her trl balantsnkuvvet kullanarak kesme, kuatma, ihata. abluka altnda tutmak * ablukaydevam ettirmek. abluka etmek * genellikle denizden kuatmak. * etrafnevirmek, bulunduu yerden ayrmak. ablukaya almak * Bkz. abluka etmek. ablukaykaldrmak * abluka kararndan ve uygulamasndan vazgemek. ablukayyarmak * abluka blgesini zor kullanarak yarp gemek. abone * nceden demede bulunarak sreli yaynlara alcolma ii. * Pein para ile bir eye belli bir sre iin alcolan kimse. * Bir yere gitmeyi alkanlk hline getirmek. abone etmek * pein para ile belli bir sre iin bir eyi srekli olarak almaysalamak. abone olmak * pein para ile belli bir sre iin bir eyi srekli olarak almaynceden stlenmek. abone yapmak * abone olmaysalamak.. abonelik * Abone veya aboneler iin kullanlabilecek kadar olan. abonman * Bir satcveya kamu kuruluu ile alclar arasnda yaplan anlama. aborda * Bir deniz teknesinin baka bir tekneye, bir iskeleye veya bir rhtma yannvererek yanamas. aborda etmek * (gemi iin) yanlamasna yanamak. abra * Bozuk teraziyi dengelemek iin hafif gelen kefeye konulan ta, demir, ivi gibi arlk, dara. * Bir deitokuta ste verilen ey. abrakadabra

* Eski alarda bazhastalklara iyi geldiine inanlan byl sz. * Sihirbazlarn ska kullandbyl sz. abrama * Abramak ii, idare. abramak * (deniz tatlariin) Ynetmek, idare etmek. abra * Alaca benekli. * (bitki yapraklarnda) Klorofil azlndan dolayak renkte lekeleri olan. * illi, opur yzl, ak renk gzl, apar. * Deseni ve atksbozuk hal. * arpk, eri, dzgn olmayan. * Ters, kaba, grgsz. abril * Nisan, april. abstraksiyonizm * Bkz. soyutuluk. abstre * Soyut, somut kart, mcerret. abstre say * Bkz. soyut say. absrt * Sama. absrt tiyatro * Bkz. sama tiyatro. abu * ama ve korku bildirir. abuhava * klim. abuk sabuk * Akla, manta uymayan, dnmeden sylenen, sama sapan (sz). abuk sabuk konumak * sama sapan sz sylemek. abuk sabukluk * Ciddiyetsizlik, samalk. abuli * sten yitimi, irade kayb. abullabut * Hantal, kaba ve anlaysz (kimse). * Biimsiz ve kt giyinen, giyimine zen gstermeyen (kimse). abullabutluk * Abullabut gibi davranma, abullabut olma durumu. abur cubur * Sras, tad, yarargzetilmeksizin rastgele yenilen eyler. * e yaramayan, bo. abus * Ask suratl, somurtkan (kimse). * Somurtkan, atk, ask (yz). * Nitelii bilinmeyen, garip, acayip. Ac * Aktinyum'un ksaltmas. acaba * Merak, kararszlk veya kuku anlatr. -acak / -ecek * Fiil ekim eki (gelecek zaman eki). * Fiilden isim ve sfat yapma eki. Acar * GneybatKafkasya'nn Trkiye snrna yakn blgesinde yaayan bir halk. acar * Atlgan, gz pek, yiit, kabaday, ylmaz, kabna smaz. * Gl ve becerikli, evik, enerjik. * Yeni.

Acara * Bkz. Acar. acarlama * Acarlamak ii. acarlamak * Acar duruma gelmek. acarlk * Acar olma durumu. acayibine gitmek * yadrgamak, tuhafna gitmek. acayip * Saduyuya, grenee, olaana aykr, alacak, amaya deer, garip, tuhaf, yadrganan, yabans. * ama anlatr. acayip olmak * yadrganacak bir duruma girmek. acayipleme * Acayiplemek durumu. acayiplemek * Bakalamak, yadrganacak bir duruma girmek. acayipletirme * Acayipletirmek ii. acayipletirmek * Acayip, yadrganacak bir duruma getirmek. acayiplik * Acayip olma durumu, yabanslk, gariplik, tuhaflk. accelerando * Parann alnrken gittike hzlanacananlatr. acele * abuk davranma zorunluluu, ivedi, ivecenlik. * Vakit geirmeden, tez olarak. acele acele * abuk abuk, hzlolarak, byk bir abuklukla. acele etmek * abuk davranmak, ivmek. * teletmek, sabrszlanmak. acele ie eytan karr * dnp tanmadan, ivedi olarak yaplan iten iyi sonu beklenmemesi gerektiini anlatr. aceleci * Tez igren, abuk davranan, tell, ivecen. acelecilik * Aceleci olma durumu, ivecenlik. aceleletirme * Aceleletirmek ii. aceleletirmek * abuklatrmak. aceleye gelmek * abuk yapldiin gereken zen gsterilmemiolmak. aceleye getirmek * zaman darlndan yararlanarak birini aldatmak veya bir ii stnkr yapmak. Acem * ranl. * ran'a zg. * ran lkesi. acem * Trk mziinde mi notasna yakn bir perde. Acem halay * Gney Anadolu yresinde oynanan bir halk oyunu. Acem klcgibi * hem birinden yana, hem ona karolabilen. Acem llesi * Takrangillerden, turuncu ve sarrenkte iekli, yllk ve ok yllk trleri olan, tohumla saksda ve tarlada retilebilen bir ss bitkisi, gnetopu.

Acem pilv * Safran ve zencefil ile yaplan ran usul bir pilv eidi. acemairan * Klsik Trk mziinde kullanlan et makamlarndan biri. acemborusu * Canlkrmziekler aan bir ss bitkisi (Bigonia radicams). acembuselik * Klsik Trk mziinde kullanlan birleik bir makam. Acemce * Farsa. acemi * Bir iin yabancsolan, eli ie almam, bir ii beceremeyen. * inde, mesleinde ilerlememi. * Bir yerin, bir eyin yabancs. * Saraya yeni alnmcariyelere verilen ad. acemi aas * Hareme yeni alnan cariyelerin aas. acemi aylak * Tecrbesiz, toy, beceriksiz. acemi er * Askere yeni alnan ve eitim dnemini henz tamamlamamer. acemi oca * Osmanlordusuna kapkulu eri yetitirmek iin kurulan okul. acemi olan * Yenieri ocanda yetitirilmek zere tutsaklardan veya devirme yoluyla Hristiyanlardan toplanan ocuk. acemice * Toyca, beceriksizce. acemileme * Acemilemek durumu. acemilemek * Beceriksizlik gstermek, bocalamak. acemilik * Acemi olma durumu, aceminin ekingenlii ve rkeklii, acemice davran, toyluk. acemilik ekmek * henz almadbir ite zorluk ekmek, bocalamak. acemilik etmek * dncesizce hareket etmek, acemice davranmak. acemkrdi * Klsik Trk mziinde birleik bir makam. acemleme * Acemlemek durumuna gelmek. acemlemek * Kltr ve medeniyet bakmndan ran'veya ran halknrnek almak. * Kendini ranlgibi hissetmek veya ranlgibi davranmak. acemletirme * Acemletirmek ii. acemletirmek * Kltr veya medeniyet bakmndan ran'veya ran halknrnek aldrmak, Acem kltrn yaygnlatrmak. acente * Bir kuruluun mal veya ticar ilerini kazan karlnda yrten ticarethane. * Vapur ortaklveya banka ubesi. * Bir kurumun veya ubelerinin banda bulunan kimse. * Bir kurulua balolmakszn szlemeye dayanarak belirli bir yer ve blge iinde srekli olarak ticarethane veya iletmeyi ilgilendiren ilerde araclk eden, bunlaro iletme adna yapan kimse. acentelik * Acentenin yapti. * Acente kuruluu. acep * Acaba. aceze * Acizler, gszler, eli ermezler, dknler.

ac * Tat alma organnda bazmaddelerin braktyakcdurum, tatlkart. * Tadbu nitelikte olan. * Keskin, hoa gitmeyen, iddetli. * Renk iin, koyu. * Ar, sanc. * Dardan gelen bir etki ile dorganlarda birdenbire oluan ve o etkilerin kalkmasile duyulan rahatszlk, strap. * Krc, zc, incitici, dokunakl, korkun. * lm, yangn, deprem gibi olaylarn yarattznt, keder, elem. acac * Acolarak, acvererek, acduyurarak, znt iinde. * Dokunakl, krc, zc olarak, znt iinde. acaa * Sedef otugillerden, scak lkelerde yetien, kabuu ve odunu hekimlikte kullanlan kk bir aa, kavasya (Quassia amara). acbadem * Glgillerden bir meyve aac(Amygdalus amara). * Bu aacn acmtrak, keskin kokulu meyvesi. acbadem kurabiyesi * rmik ve ekerle yorularak zerine acbadem konduktan sonra frnda piirilen bir eit kurabiye. acbakla * Baklagillerden, acolan taneleri suda tatllatrlarak yenilen otsu bir bitki, Yahudi baklas(Lupinus termis). acbal * Deli bal. acbalk * Sazangillerden, Avrupa'da ve lkemiz gllerinde yaayan, 8-10 cm uzunluunda bir balk, grdek (Rhodeus amarus). acceviz * Genellikle Kuzey Amerika'da yetien, gzel grnl bir ceviz tr. acekmek (veya duymak) * ar, szduymak. * zlmek, znt iinde kalmak. acidem* Zambakgillerden, 10-30 cm boyunda, erit yapraklve ak renk iekli, tohumlarromatizma tedavisinde kullanlan zehirli bir idem tr, gz idemi (Colchicum autumnale). acelma * Bkz. ebucehil karpuzu. acgelmek* dokunakl, krc, zc gelmek. acgrm * kt gnler yaam. achyar * Bkz. ebucehil karpuzu. ackarpuz * Bkz. ebucehil karpuzu. ackavak * Dakavaveya titrek kavak (Populus tremula). ackavun * Bkz. eek hyar. ackk * Lousa otu kklerinin kurutularak dvlmesiyle elde edilen acbir toz. ackuvvet* Sert, etkili, zorlu kuvvet. acmarul * Birleikgillerden, tadac, dili yaprakl, srgnnden kan st uyuturucu ve yattrcolarak kullanlan iki yllk bir bitki (Lactuca virosa). acmeyan * Bkz. dikenli meyan. acot * Kuzey Anadolu dalarnn ormanlarnda yetien, toprak altnda bilek kalnlnda kk bulunan ok yllk ve otsu bir bitki (Tamus communis).

acpatlcankraalmaz * kt durumda olan bir kimseyi yeni kt durumlar etkilemez. acsakz * am sakz. acsylemek * olumsuz bir davrana kargerei olduu gibi sylemek. acsz * Kiinin onuruna dokunan gnln inciten sz. acsu * indeki minerallerin etkisiyle tadsert olan kuyu veya pnar suyu. actatl * yi kt. acvermek * zntye sebep olmak, incitmek. acyavan * Tyl dalak otu. acyitimi * Sinir bozukluu, ok il alma, donma gibi sebeplerle acduyumunun biraznn veya tamamnn yok olmas, analjezi. acyonca * Kzl kantarongillerden, bataklk yerlerde yetien, kt kokulu ve ok acolan yapraklarhekimlikte kullanlan bir bitki (Menyanthes trifoliata). acca * Olduka ac. acklma * Acklmak ii veya durumu. acklmak * Ackmak iine konu olmak. ackl * Acndracak, acverecek nitelikte olan, dokunakl, koygun. * Acgrm, yasl, kederli. acklkomedi * Elendirici olmayamalamayan, dramatik yn ar basan, duygusal bir oyun tr, trajikomik. ackma * Ackmak ii. ackmak * Alk duymak, yemek yeme ihtiyacduymak. * Uzun sre bir eyin yokluunu eken kimse, o eyden ne kadar ok elde etse, yine kendisine yetmeyeceini dnr. acktrma * Acktrmak ii. acktrmak * Alk duymasna sebep olmak. * A brakmak, yeterince doyurmamak. aclanma * Aclanmak ii. aclanmak * Tadacolmak, aclamak. * Acldurumda olmak, zntye kaplmak, zlmek. aclama * Aclamak ii. aclamak * Tadbozulmak, acolmak. * Dokunaklduruma gelmek. * (konuma) Krc, sert bir durum almak. * Yemlerde genellikle yaasitlerinin oksidasyonu ve hidroliz sonucu uygun olmayan koku ve tat meydana gelmek. aclatrma * Aclatrmak ii. aclatrmak * Acbir duruma getirmek. acl

* Ackatlmolan. * Acsolan, kederli. aclk * Acolma durumu. * Dokunakllk, kederlilik, yasllk. acllk * Aclolma durumu. acma * Acmak ii. * Baka bir kimsenin veya canlnn mutsuzluuna karduyulan znt, merhamet. acmak * Tadacduruma gelmek, aclamak. * Acl, arlolmak. * Bakasnn acsna ortak olmak veya durumundan znt duymak. * Bakasnn uradveya urayacakt bir duruma zlmek, merhamet etmek. * Bir eyi vermeye kyamamak veya verdiine, elden kardna zlmek. acmasz * Acmaz, katyrekli, merhametsiz. acmaszca * Acmasz olarak, acmasz bir biimde, zalimce, zalimane. acmaszlk * Acmaz olma durumu, merhametsizlik, zulm. acmk * Buday tarlalarnda yetien, tohumu zehirli, yaban bir bitki, belemir. acms * Acya yakn tadolan, tadaz acolan, acmtrak. * Dokunakl. acmtrak * Acms. acnacak * znt duyulacak, merhamet edilecek. acndan lmek * alktan lmek. * ok ackmak. acndrma * Acndrmak ii. acndrmak * Bir kimsenin acmasna yol amak, merhamete getirmek. acnlacak * znt duyulacak, merhamet edilecek durumda bulunan. acnlma * Acnlmak ii. acnlmak * Acnmak iine konu olmak. acnma * Acnmak ii. acnmak * Acmak iine konu olmak. * Bakasnn hesabna zlmek, yazklanmak, yerinmek, eseflenmek, esef etmek, teessf etmek. acrak * Az ac, acmtrak. acrga * Yaban turpu. acskmak * olumsuz, kt sonucu ortaya kmak. acsiine (veya yreine) kmek (veya ilemek) * bir eyin acsnpek ok duymak. * olmadan olacadnerek ok zlmek. acsna dayanamamak * bir kimse bir yaknnn lmnden byk znt duymak. acsnalmak * aclngidermek.

* szydindirmek. * kederini azaltmak. acsnbarna basmak * ikyet etmeden zntye katlanmak. acsnekmek * yaplan yanlbir iin kt sonucunu grmek. acsnkarmak * (tat iin) aclnyok etmek. * uradmadd veya manev zararkarlayacak bir iyapmak. * almak, intikam almak. acsngrmek * bir yaknnn lmn grmek. acsz * Tadacolmayan. * Ar, szduyulmayan. * znt, skntolmayan, kedersiz. act * Actmak ii veya biimi. actma * Actmak ii. actmak * Aclk vermek. * Arve szduymasna sebep olmak. acyc * Acma duygusu olan (kimse). acy * Acmak ii veya biimi. acibe * Hi grlmemi, allmam, alacak veya yadrganacak ey. acil * vedi, ivedili. acil servis * (hastanelerde) Vakit yitirilmeden baklmasgereken hastalarn ilk tedavilerinin yapldyer. acil ifalar dilemek * hastann ksa srede iyilemesi dileinde bulunmak. acilen * Hemen, hi zaman yitirmeden, tez elden, gecikmeden, ivedilikle. aciyo * Bkz. acyo. aciz * Gc bir ie yetmez olann durumu, gszlk. * Beceriksizlik. * Birinin borcunu vaktinde deyememesi durumu. ciz * Gc bir ie yetmez olan, gsz. * Beceriksiz. ciz kalmak * ok uramaya ramen o ii yapamamak. cizane * Sz syleyen kimsenin kendi yaptklarnabartmamak iin kulland"acizlere yakacak biimde" anlamnda bir nezaket sz. cizleri * Alak gnlllk gstermek iin "ben" zamiri yerine kullanlan bir sz. cizlik * Beceriksizlik, gszlk. acube * Tuhaf kimse. acul * Tez canl, ii tez, ivecen. * Hzl, abuk. acun * Dnya.

acur * Bkz. ajur. acur * Kabakgillerden, kabuu izgili ve tyl, sarmtrak, yeil veya sar, zeri yeil lekeli, irice bir eit hyar (Cucumis flexuosus). acurlu * Bkz. ajurlu. acuze * Huysuz, irkin, yalkadn, cadkar. acyo * Herhangi bir parann gerek deeriyle srm deeri arasnda veya bir ticaret senedinin zerinde yazl miktar ile indirimden sonraki tutararasnda doan fark. * Bir ticaret senedinin yenilenmesinde alnan komisyon. * Senetli kredi ilemlerinde bankalarn yaptklartahsilt. acyocu * Borsa veya piyasada tahvil iin eitli hileler uygulayan, dolaplar eviren kimse. acz iinde olmak * gc yetmemek, becerememek. acze dmek * aresiz kalmak, elinden birey gelmemek. a * Yemek yeme ihtiyacolan veya yemesi gereken, tok kart. * Yiyecek bulamayan, yoksul kimse. * Gz doymaz, haris. * ok istekli, ok hevesli. *Karndoymamolarak. -a / -e * simden isim ve sfat yapma eki: bakr-a, top-a, kr-a vb. * Fiilden sfat yapma eki: gl-e vb. * Fiilden isim yapma eki: tka-, say-a, sr-e vb. a acna * a olarak, bir ey yemeden. a ak kalmak * yoksulluk iinde, evsiz barksz kalmak. a ayoynamaz * kendisinden ibeklenilen kimseden emeinin karlesirgenmemelidir. a brakmak * yiyecek vermemek veya karnndoyurmasna engel olmak. a bil * Srekli olarak a ve bakmsz. * Srekli olarak a ve bakmsz. a doymam, tok ackmam sanr * a insan elde ettiinden ounu ister, varlklinsan ise var olanla yetinir gibi grnr. a doyurmak * yoksullarbeslemek. a gezmektense tok lmek yedir * yoksulluk lmden de beterdir. a gz * Gz a, doymaz, tamahkr, haris. a gzl * Mala veya yiyecek iecek eylere doymak bilmeyen, gz a, doymaz, tamahkr, haris, camgz. a gzl * kart. a gzllk * A gzl olma durumu veya a gzlye yakacak davran, doymazlk, tamahkrlk, tamah. a gzllk * kart. a gzllk etmek * bir eye kararistek duymak, doyumsuzca davranmak, tamahkrlk etmek. a gzn, aarlar gzn * "uralarda uyank bulunmak gerekir, yoksa umulmadk bir anda byk zararlarla yz yze gelirsin" anlamnda kullanlr.

a kalmak * karnndoyuramamak. * yoksullua dmek. a karnna* mide boken henz birey yiyip imemiken. a kurt gibi (yemek, mek veya saldrmak) * byk bir istekle. a susuz kalmak * yoksulluktan yaayamayacak bir duruma gelmek, yoksul bir duruma dmek. a tavuk kendini arpa ambarnda sanr * insanlar, yokluunu, yoksulluunu ektikleri eyler iin olmayacak hayaller, dler kurar. aacak * Amaya yarayan ara. * Anahtar. aalya * Kokusuz, gzel renkli iekler aan bir bitki, aelya, azelya. aan * Amak iini yapan. * Oynak kemiklerin arasndaki alargeniletmeye yarayan kaslarn genel ad, bken kart. aar * Anahtar. * tah amak iin yemekten nce iilen alkoll iki, aperitif. aelya * Bkz. aalya. a * Birbirini kesen iki yzeyin veya iki dorunun oluturduu knt. * Birbirini kesen iki yzey veya aynnoktadan kan iki yarm dorunun oluturduu geometrik biim, zaviye. * Gr, bakm, yn. alm * Almede sz konusu olan yntem ve teknik. ac * Amak iini yapan. aa alnmak * grevine son verilmek. aa alma * bir grevliyi geici bir sre iten alma. aa almak * grevine son vermek. aa karmak * iinden karmak. aa kmak * belli olmak, anlalmak. * iinden karlmak. aa vurmak * belli etmek, ortaya karmak. * gizli bir durumu ortaya karmak. akmak * saklamakla grevli bulunduu parann veya maln eksik olduu anlalmak. ankapatmak * eksiini tamamlamak. ak * Alm, kapalolmayan, kapalkart. * Engelsiz. * rtsz, plak. * Bo. * Grevlisi olmayan, bo(i, grev), mnhal. * Aralok. * ler durumda olan. * Kolay anlalr, vazh. * Gizlilii olmayan, olduu gibi grnen. * Her trl dnceyi hogryle karlayabilen, etkisinde kalabilen.

* (renk iin) Koyu olmayan. * (kitap, resim, film iin) Sevime sahnelerini btn plaklyla anlatan. * Kapalolmayan (hava, iyeri). * Belli bir yerin biraz uza. * Denizin kydan uzaka olan yeri. * Doru olarak, aka. * Bir ihtiyacn karlanamamasdurumu. ak ak * Saklamakszn, gizli yer brakmakszn, itenlikle. ak al * Koyunlarn ve keilerin barndrldklarst ak, etraftaduvar veya l itlerle evrili basit barnak. ak azl* Aptal, sersem, ahmak. ak alnla * baarve vn ile. ak artrma * Bir maln satnda alclar arasnda fiyat artrma yarna dayanan sat. ak bilet * Yolculuklarda dntarihi kararlatrlmam, belirli bir dnem iin geerli, gididnbileti. ak bono * Para hanesi bobraklarak imza edilen bono. ak bono vermek * snrsz yetki tanmak. ak blge * Gmrk snrlamalarnn olmadblge, serbest blge, serbest mntka. ak celse * Ak duruma. ak ciro * Senet veya ek arkasna kime denecei belirtilmeden imzalanma yoluyla yaplan ciro. ak ek * zerine para miktaryazlmam, ek. ak deniz * Denizin, kara sularnn dnda kalan blm. * Yakn karalarla evrili olmayan deniz, engin. ak devre * inden srekli akm gemeyecek bir yaltkanla kesilmielektrik devresi. ak dolam sistemi * Genellikle btn eklem bacakllarda ve birok yumuakada bulunan atardamar ve kan boluundan olumuak bir dolam sistemi. ak duruma * Mahkemede herkesin durumaydinleyebilecei oturum. ak dme * Yalgrete pehlivann k st derek yenilmisaylmas. ak eksiltme * Yaptrlacak bir iin veya satn alnacak bir maln ucuza salanmasiin ii yapacak veya malsatacak kiiler arasnda fiyat drme yarna dayanan ilem. ak elli * Cmert. ak ellilik * Cmertlik. ak fikirli * Olaylarve zellikle yenilikleri iyi anlayp gerei gibi karlayabilen, dndn olduu gibi syleyebilen (kimse). ak fikirlilik * Ak fikirli olma durumu. ak hava * Bulutsuz hava. * Bahe, park gibi yapdolan yer. ak hava sinemas * Yazn veya iklimi elverili yerlerde srekli olarak alan, st ak, yanlarkapalsinema. ak hava tiyatrosu * Yazn veya iklimi elverili yerlerde srekli olarak alan, st ak, yanlarkapaltiyatro.

ak hece * nl ile biten hece. ak hesap * Pein para veya bono vermeden yaplan alveri. ak imza * zeri bobraklan bir kdn altna, dolduracak olana gvenilerek atlan imza. ak iletme * Maden yatanrten verimsiz topraklar kaldrldktan sonra ak havada yaplan iletme. ak kahverengi * Kahverenginin bir veya birka ton a. ak kalp ameliyat * Kalbin ii almadan nce dolam sun' kalp denilen bir aygta devredildikten sonra yaplan kalp ameliyat. ak kalpli * Bkz. ak yrekli. ak kalplilik * Bkz. ak yreklilik. ak kapamak * (bte) gider fazlasnpara salayarak gidermek. ak kapbrakmak * gereinde, bir konuya yeniden dnebilme imknbrakmak, kesip atmamak. ak kappolitikas * Yabancmallarbir lkeye serbeste sokma politikas. ak kapsiyaseti * Ak kappolitikas. ak konumak * gerei ekinmeden sylemek. ak kredi * Bankalarn gvendikleri mterilere rehin, ipotek veya kefil istemeksizin verdikleri bor para. ak liman * Btn gemilerin formalite ynnden kolayca girip ktklarliman. * Hava artlarndan kolayca etkilenen liman. ak maa * Grevinden alnan birine yasaca tannan, belirli bir sre iinde denen aylk. ak mavi * Mavinin bir ton a. ak mektup * Zarfyaptrlmammektup. * Yazldkimseye gnderilmeyip basn yoluyla aklanan mektup. ak olmak * (o yerde) kendisi her zaman iyi karlanmak. ak ordugh * Krda kurulan ordugh. ak oturum * Gncel, siyas, sosyal ve bilimsel konularn veya sorunlarn herkesin izleyebilecei bir biimde ak olarak tartldtoplant. ak oy * Verenin adngsteren ve konuulan sorun zerindeki dncesini belli edecek yolda verilen oy. ak retim * Ders konularradyo ve televizyon gibi aralarla yaymlanan veya posta ile ilgililere ulatrlan retim yntemi. ak nerme * erisinde deiken bulunan ve bu deikenin alacadeerle doruluu veya yanllkesinleen nerme. ak pazar * Gmrk kaydolmayan, her devletin malnserbeste satabilecei ehir veya lke. ak pembe * Pembenin bir ton a. ak polie * Eksik bilgileri sonradan tamamlanmak zere dzenlenen polie. ak rejim * Parlmenter rejim. ak sak * Grenee aykrderecede plak veya rtsz.

ak sak konumak * cins konularla ilgili szler sylemek. ak sar * Sarnn bir ton a. ak saym * Bir seim sonunda verilen oylarn ak olarak saylmas, aleni tadat. ak seik * ok ak, ok belirgin. ak senet * Bkz. ak bono. ak sylemek * anlalmamynn brakmadan anlatmak veya ekinmeden sylemek. ak szl * Her eyi olduu gibi syleyen, szn esirgemeyen. ak szllk * Ak szl olma durumu. ak ehir * Dman saldrsna karsavunma nlemleri alnmam, iinde herhangi bir asker hedef bulunmayan ve bu durumu nceden iln edilmiolan ehir. ak tat * st rtlmemitat (araba, otomobil vb.). ak teekkr * Herhangi birine basn yoluyla edilen teekkr. ak tohumlular * Tohumlarkozalak pullarzerinde ak olarak bulunan iekli bitkilerin ayrldiki byk daldan biri. ak tribn * Ak havadaki spor msabakalarnda seyircilerin oturduu ve st kapalolmayan blm. ak tutmak * bir iyerinin alr durumunu srdrmek. ak vermek * gelir, gideri karlamamak. * gizlenmek istenen bir olay, bir dnceyi veya durumu elde olmayarak ortaya koymak, aklamak. ak yara * Kapanmam, srekli ileyen yara. ak yeil * Yeilin bir ton a. ak yrekle * z sz bir olarak, hibir ey saklamakszn. ak yrekli * Dndn olduu gibi syleyen, ii temiz, gizli yn olmayan (kimse), samim, ak kalpli. ak yreklilik * Ak yrekli olma durumu, samimiyet, ak kalplilik. ak zaman * Tutkaln yzeye srld an ile pres edilip, sklmasgereken an arasnda geen sre. akaz * Turpgillerden bir bitki (Hesperis acris). aka * Gizli bir yn kalmakszn, kolay anlalr bir biimde. akas * Dorusu, ak olan, anlalr biimi, gizli kapaklolmayan yan. * Ak olarak. ak * Borsada fiyat dalgalanmalarndan yararlanarak aktan para kazanan (kimse). akgz * Uyank davranarak karnsalayan, imknlardan kurnazca yararlanmasnbilen. akgzlk * Akgzllk. akgzllk * Akgz olann durumu, akgze yakacak davran. aklama * Aklamak ii, izah. aklama cmlesi

* Bir nceki cmleyle balantkuran yani, demek ki, yle ki gibi balayclarla balayan, sz konusu duygu veya dnceyi btnleyen cmle. aklama yapmak * herhangi bir konuyu aydnla kavuturmak amacyla konumak veya yazmak. aklamak * Bir konuyla ilgili olarak gerekli bilgileri vermek, izah etmek. * Bir sorunla ilgili olarak aydnlatcbilgi vermek, tavzih etmek. * Bir szn, bir yaznn ne anlatmak istediini belirtmek, yorumlamak. * Aka sylemek, ifa etmek. * Belirtmek, gstermek, aa vurmak, izhar etmek. aklamal* Birtakm aklamalarla anlalmas, renilmesi kolaylatrlm, izahl. aklanan * Aklamalar sonunda ortaya kmasbeklenen kavram. aklanma * Aklanmak ii. aklanmak * Aklamak ii yaplmak, izah edilmek, ifa edilmek. aklar livas * i gc olmayan, bota kalan kimse. aklar livas * ii gc olmayan, bota kalan kimse. aklar livasolmak * ibulamayarak isiz ve kazansz kalmak. aklama * Aklamak durumu almak. aklamak * Ak duruma gelmek. * Rengi almak. aklatrma * Aklatrmak ii. aklatrmak * Ak duruma getirmek. * Rengini atrmak. aklatma * Aklatmak ii. aklatmak * Aklamasnsalamak. aklayan * Aklamalar sonucunda elde edilen kavram. aklayc* Bir sorunu gerekli akla kavuturan. * Kendinden nce gelen kelimeyi belirten, aklayan (kelime veya kelimeler): "Atatrk yeni Trkiye'nin kurucusu, daima saygile anlacaktr" cmlesindeki 'yeni Trkiye'nin kurucusu' sz Atatrk adnn aklaycsdr. aklay * Aklamak ii veya biimi. akla kavuturmak * (bir konu veya sorunu) aydnlatmak, kapallktan kurtarmak, anlalr duruma getirmek. aklk * Ak olma durumu. * Uzaklk, mesafe. * rtsz, plak yer. * Bove geniyer. * Bir yerin uzaklara kadar baklabilecek ve bakann iinde ferahlk douracak durumda olmas. * Gerei olduu gibi yanstma durumu. * Bir sz veya yazda maksadn ak olmaszellii, vuzuh. * Drbn, fotoraf makinesi gibi optik aralarda az ap, n girebildii delik. aklk getirmek (veya kazandrmak) * (bir konu veya sorunu) anlalr duruma getirmek. aklkler * Bir mikroskobun aklnlmeye yarayan alet. akta brakmak

* ive grev vermemek, yersiz yurtsuz brakmak veya birka kiiye birlikte salanan bir iyilikten birini yararlandrmamak. akta kalmak (veya olmak) * ive grev bulamamak, yersiz yurtsuz kalmak veya birka kiinin birlikte eritii bir iyilikten yararlanamamak. aktan * Bir yerin uzandan. * Sra ve aama gzetilmeden, dardan atayarak. * Emek ve para harcamadan. aktan (para) kazanmak * emek ve sermaye olmadan para kazanmak. aktan aa * Belirgin olarak, gz gre gre. aktan kazanmak * emek ve sermaye koymadan kazan salamak. aktan para almak * bir iveya mal iin, kararlatrlmcret veya deer dnda para almak. aktan tayin * Derece ve belli bir sra gzetilmeksizin yaplan atama. alama * leride, ilerinde en uygununun seilebilmesi iin, g bir sahnenin eitli alardan ekiminin yaplmas. alm * Alma. * Bir yldzla gk ekvatoru arasndaki uzaklk; kuzeye doru olanart, gneye doru olanda eksi iaretiyle llr. alp salmak * (kadn iin) ok ak sak giyinmeye balamak. * (kadn iin) eskisine gre lsz davranlarda bulunmaya balamak. al * Almak ii veya biimi. * Yeni bir yapnn, yerin veya yeni bir kuruluun almaya balamas, kat. alkonumas * Herhangi bir toplantnn almassrasnda yaplan ilk konuma. altreni * Bir alkutlamak iin yaplan toplant, resmikat. alma * Almak ii. * Bir film ekiminde karanlkta balayp gittike aydnlanarak grntlerin belirmesine dayanan noktalama. * Bir grupta, sralarn jimnastik altrmalariin dank dzene girmesi. * atlama. almak * Amak ii yaplmak veya amak iine konu olmak. * (renk iin) Koyuluunu yitirmek. * Kendine gelmek, biraz iyilemek, ferahlamak. * (gemi) Gitmek, uzaklamak. * Sklmas, ekinmesi, tutukluu kalmamak. * (kurulular iin) lk kez veya yeniden ie balamak. * ini gereinden veya gtrebileceinden genitutmak. * Genilemek, bollamak. * Delinmek, yrtlmak. * (sis, karanlk, duman iin) Dalmak, younluunu yitirmek. * Gereken gce ulamak. * Srrn, zntsn, sorunlarnbirine sylemek. * (pencere, kap, yol iin) Geit vermek. * Ayrntya girmek. * (yzerken) Kydan uzaklamak. am * Ama, al, kat. amlama * Amlamak ii, terih, erh. amlamak * Bir sorunu veya konuyu ele alp en ince noktalarna kadar gzden geirerek anlatmak, erh etmek, terih

etmek. amlanma * Amlanmak ii. amlanmak * Amlamak iine konu olmak. andrma * Andrmak ii. andrmak * Anmasnsalamak. * Bir cismin yzeyini aarak bir dzlem zerine yaymak. anm * Anmak ii, inkiaf. * Bir cismin yzeylerinin alp bir dzlem zerine yaylmas. anma * Anmak ii. anmak * Gelimek. * (tohum, hastalk iin) indeki yetenekler uyanarak amacna varmak, gelimek, inkiaf etmek. ansama * Ansamak ii, istikaf. ansamak * Bir yerin zelliklerini ortaya karmak iin aratrma ve inceleme yapmak, istikaf etmek. aortay * Bir asal blgeyi, lleri birbirine eit olan iki asal blgeye ayran doru. aortay dzlemi * ki dzlemli bir ayiki komu ve eit aya blen dzlem. aler * Bkz. iletki. asal * Aile ilgili. asal blge * Aile i blgesinin birleiminden oluan dzlem paras. asal ap * Ay ve Gnegibi gk cisimlerinin iki dorusu arasndaki a. asal hz * Hareket eden bir cismi duran bir noktaya birletiren doru parasnn birim zamanda tarada. asal ivme * Asal hzn birim zamanda deien nicelii. asal sapma * Belli bir adzeyinde gerekleen sapma. asal uzaklk * Gk cisimlerinin (yldz veya gezegen) birbirlerinin karlama dzlemine gre uzakl. asal yol * Hareket eden cismin birim zamanda gzlemciye gre aldyol. a * Amak ii veya biimi. * Bir kuruluu almaya balatma. akonumas * Herhangi bir toplantybalatmak iin yaplan ilk konuma. at * Bir duvarda ak braklmbulunan kap, pencere, kemerleme benzeri aklk. ak * Bir cismin yzeyi zerinde sert bir madde veya bir ara srterek onu dzletirip parlatma, perdah. * Demircilikte delik bytmekte kullanlan ara. * Anahtar ve her trl ama arac. akc * Akyapan (kimse), perdah. * Anahtarc. aklama * Aklamak ii. aklamak * Akile parlatmak.

aklanma * Aklanmak ii. aklanmak * Akyaplmak, perdahlanmak. aklatma * Aklatmak ii. aklatmak * Akii yaptrmak, perdahlatmak. akl * Akyaplm, perdahlanm, perdahl. aksz * Akyaplmam, perdahlanmam, perdahsz. alldrmek * alk hissini geitirmek, yattrmak. alk * A olma durumu. * Ktlk. * Yoksulluk. * Aristek iinde bulunmak. alk ekmek * yoksulluk iinde bulunmak. alk grevi * Kendisine veya bakalarna yaplan bir hakszlprotesto iin bir kimsenin a durarak gsterdii tepki. alktan gz (veya gzleri) kararmak (veya dnmek) * ok ackmak. alktan imangevremek * ok ackmak. alktan nefesi kokmak * yoksulluk iinde bulunmak. alktan lmek * dayanlmaz derecede ackmak, ok ackmak. alktan lmeyecek kadar * (yiyecek, iecek iin) pek az (yemek, imek). * gereinden az. ama * Amak ii. * Orman iinde aa kesme veya yakma yoluyla tarma elverili bir duruma getirilen arazi. * Bir eit susamsz, kalnca yalsimit. amac * Ama yapan veya satan kimse. amak * Bir eyi kapaldurumdan kurtarmak. * Bir eyin kapanveya rtsn kaldrmak. * Engeli kaldrmak. * Sarlm, katlanm, rtlmveya iliklenmiolan eyleri bu durumdan kurtarmak. * Oyarak veya kazarak ukur, delik oluturmak. * Tkalbir eyi, bu durumdan kurtarmak. * evresini geniletmek. * Birbirinden uzaklatrmak. * Yarmak. * Dm veya dolambir eyi zmek. * Bir kuruluu, bir iyerini, bir yeri iler veya ilk defa kullanlr duruma getirmek. * Bir aygt, bir dzeni vb.lerini alr duruma getirmek. * Alverii balatmak. * Rengin koyuluunu azaltmak. * Yakmak, gzel gstermek. * Ferahlk vermek. * Bir konu ile ilgili konumak. * Savala almak, fethetmek. * Avunmak veya danmak iin sylemek. * Yapmak, dzenlemek. * Ayrmak, tahsis etmek.

* Sklganln, utangalngidermek. * Grnr duruma getirmek. * (hava iin) Bulutlarn dalmasyla gk yz aydnlanmak. * Geit vermek. * ini dkmek. amalk * Kiri karmak veya eyayiyice temizlemek iin kullanlan her trl madde. amaz * Satran oyununda ahkoruyan talardan birinin yerinden oynatlmamasdurumu. * inden zor klr durum. * (tulatta) Karsndakine bir nkte veya tekerleme syleme kolaylnveren sz. amaz halat * Gemilerin limana balanmasve sahilden esecek rzgrla rhtmdan uzaklamamasiin kyya dikine balanan halat. amaza dmek * iinden klmasg durumda kalmak. amaza getirmek (veya drmek) * dzen, hile yapmak, bir kimseyi oyuna getirmek, zor duruma sokmak. amazlk * Amaz olma durumu. * Azpek skolma durumu, ketumiyet. atazn, yumdu gzn * fkelenerek veya kzarak ar szler syledi. atrma * Atrmak ii. atrma kutuyu, syletme kty * kt konuabilecek birine, bildiklerini aklama frsatverilmemesi gerektiini tler. atrmak * Amak iini yaptrmak. ad * Bir kimseyi, bir eyi anlatmaya, tanmlamaya, aklamaya, bildirmeye yarayan sz, isim: ocuk, kedi, aa, dnce, iyilik, Ahmet, Erturul birer addr. * Herkese tannmveya iitilmiolma durumu, n, nam, hret. * Anlacak deer, nem. * sim. ad * Sayma, saylma. ad almak * kendisine ad verilmek. * n kazanma. ad bilimi * zel adlar zerinde duran ve zel adlarkken bilgisi, tarih gelime, dil ve kltr sorunlarasndan inceleyen bilim dal. ad cmlesi * Bkz. isim cmlesi. ad ekilmek * ad ekmek ii yaplmak. ad ekilmek * ad ekmek ii yaplmak. ad ekimi * Bkz. isim ekimi. ad ekme * Ad ekmek ii, kur'a. ad ekmek * raslantya ve talihe balbir ayrma yapmak iin, her birinde birer ad yazlmktlardan birini ekmek, kur'a ekmek. ad ekmeye girmek * kur'aya tbi olmak. * oyunun balangcnda, oyuncular arasnda alan seimi, balama atveya karlama hakkiin ncelik salayan i. ad ektirmek * ad ekmek iini yaptrmak.

ad deiimi * Bkz. mecazimrsel. ad durumu * Bkz. isim hli. ad gvdesi * Bkz. isim gvdesi. ad koymak * armak veya anmak iin bir canlya, bir yere, bir eye ad vermek, adlandrmak, isim koymak, tesmiye etmek. ad kk * Bkz. isim kk. ad takmak * adlandrmak, ad koymak. ad tamlamas * Bkz. isim tamlamas. ad vermek* ad koymak, adlandrmak, tesmiye etmek. * bir ii kimin yaptnsylemek. ad yapmak * isim yapmak. ada * Her yansu ile evrilmikara paras. * Trafie ak bir yol zerinde sola dnleri salayan, satarafta veya yol ortasnda yer alan kaldrm tayla ayrlmalan. * evresi yollarla belirlenmiolan arsa ve byle bir arsaykaplayan yaplar topluluu. ada bal* Bkz. amber bal. ada ay * Ballbabagillerden, yurdumuzda ok yetien tyl ve beyazmtrak yapraklarolan trlbir bitki (Salvia oflicinalis). * Bu bitkiden yaplan scak iecek. ada gibi gemi * pek byk (gemi). ada soan * Zambakgillerden, soanndan il olarak yararlanlan birtakm maddeler elde edilen ok yllk bir bitki (Urginea maritima). ada tavan * Evcil cinsleri de olan tavana yakn bir kemirici memeli (Oryetolagus cuniculus). adabmuaeret * Terbiyeli, ince davranmak iin tutulmasgereken yollar, davrantresi, davranbilgisi, topluluk tresi, grg. adack * Kk ada. adaclk * Kavramlarn gerek varlklar olduunu kabul eden, kavram gerekliine kart olarak, tmel kavramlarn yalnzca nesnelerin adlarolduunu ileri sren gr, nominalizm. adagio * Yava, ar olarak. * Bu biimde alnan beste. adak * Adamak ii veya adanlan ey, nezir. adak adamak * bir dilein gereklemesi amacyla kurban kesip yoksullara datmak veya kutsal bir gce ynelik bir niyette bulunmak. adaklama * Adaklamak durumu. adaklamak * Kk ocuk yrmeye balamak. adaklanma * Adaklanmak ii veya durumu. adaklanmak * Nianlduruma gelmek, nianlanmak.

adakl * Adaolan, adak adamolan. * Nianl, yavuklu, szl. adaklk * Adak olarak ayrlm(hayvan). * Adak adanan yer. adaksz * Adaolmayan, adak adamamolan. * Nianlolmayan. adale * Kas. adaleli * Kasl, kaslarsk, gelimi. adalesiz * Kassz. adalet * Hak ve hukuka uygunluk, hakkgzetme, doruluk, tre. * Bu ii uygulayan, yerine getiren devlet kurulular. * Herkese kendine uygun deni, kendi hakkolanverme. adalet datmak * kanunlarn saydhaklarsahiplerine vermek, tannmak. adalet divan * Devletler arasndaki birtakm hukuk anlamazlklarna bakan ve merkezi La Haye'de bulunan uluslar aras mahkeme. adalet kaps * Hak ve hukukun aranmasiin bavurulan merci, mahkeme. adalet mahkemesi * Bkz. adliye mahkemesi. adalet rgt * Adliye tekilt. adalet saray * Mahkemelerin bulunduu byk yap. adalete teslim etmek * san, adalet ileriyle uraan kurulua gtrmek. adalete teslim olmak * sank, adalet ileriyle uraan kurulua gidip hakknda gerekli ilemin yaplmasnistemek. adaletine snmak * (birinden) anlay, hogr, yaknlk beklemek. adaletli * Adalete uygun den veya adaletli olan, adil. adaletlilik * Adaletli olma durumu. adaletsiz * Adalete aykrden veya adaleti olmayan. adaletsizlik * Adalete aykrdavran. adal * Ada halkndan olan (kimse). adal * Kas niteliinde olan; kasla ilgili olan, kasl. * Kaslariyi gelimi, adaleli, kasl. adam * nsan. * Erkek kii. * yi yetimi, deerli kimse. * Birinin yannda ve iinde bulunan kimse. * Birinin yararland, kullandkimse. * Birinin szn dinleyen, nazneken kimse, kayrc. * yi huylu, gvenilir kimse. * (belirsizlik zamiri yerine), Herkes, kim olursa olsun. * Grevli kimse. * (isim tamlamalarnda) Bir alanda derin bilgisi olan veya bir alanbenimseyen.

* E, koca. adam adama (savunma) * futbolda, basketbolda kartakm oyuncusunu kollama, rahat hareket etmesini, sayyapmasnengelleme. adam akll * Bkz. adamakll. adam almamak * son derece kalabalk olmak. adam azman * ok iri yaplkimse. adam bana * her kiiye, her birine. adam beenmemek * herkesi deersiz grmek. adam boyu * Yaklak olarak normal bir adam boyunda. * nsan boyunca. adam deilim * herhangi bir durumun gereklememesi hlinde, kendisinin insan saylamayacaanlamnda kullanlan ant, gz dasz. adam etmek * eitmek, yetitirmek, topluma yararlduruma getirmek. * bir yeri dzene sokmak veya bir eyi ie yarar duruma getirmek. adam evld * yi bir ailenin iyi yetimiocuu. adam gibi * terbiyeli, aklluslu. * adamla, insanla yarar yolda. * iyice. adam hesabna koymak * birine deer vermek, sayggstermek. adam iine kmak * toplulua karmak, deerli insanlarn bulunduu yerlere gitmek, ee dosta gitmek. adam iine karmak * deerli bir toplulua girmek, kendisine deer verilir olmak. adam ktlnda (veya yokluunda) * ie yarar kimselerin bulunmaddurumda. adam kullanmak * iyi altrmasnbilmek. adam olmak * gelimek, bymek, imanlamak. * iyi yetimek, iyi bir duruma gelmek. adam sarraf * nsanlarn karakterini abuk anlayacak duruma gelmikimse, insan sarraf. adam sen de! (veya yalnz adam) * bir iin nemsenmediini anlatmak iin sylenir. adam srasna gemek (veya girmek) * daha nce toplumda nemli bir yeri veya zel bir deeri yokken artk kendisine nem ve deer verilmek. adam yerine koymak * adamdan saymak, varlnkabul etmek. adama * Adamak ii. adama dnmek (veya benzemek) * dzelmek. adamak * Bir dilein gereklemesi amacyla kurban kesip yoksullara datmak veya kutsal bir gce ynelik bir niyette bulunmak, nezretmek. * Kutsal saydbir ey uruna kendini feda etmek, ant niteliinde sz vermek. * Ayrmak. adamakll * Gereinden ok, iyice. adamakla mal tkenmez * byk vaatlerde bulunanlar iin alay yollu sylenir.

adamca * nsana yarar biimde. * nsan saysolarak. adamcaz* Kendisine karsevgi veya acma duyulan adam. adamcasna * Adamca. adamck * Yerilen, kmsenen; acnan (kimse). adamcl * nsandan rkmeyen, insana almolan, insana sokulan, scakkanl, munis. adamcllk * Adamcl olma durumu. adamdan saymak * bir kimseye deeri olmadhlde deer vermek, saygduymak. adam * (bir ii) ustalkla yapan. adamn adkacana canksn * Bkz. insann adkacana canksn. adamn alacasiinde, hayvann alacasdnda * Bkz. insann alacasiinde, hayvann alacasdnda. adamn iyisi alverite (veya ibanda) belli olur * bir kiiyi iyi bir insan olarak deerlendirebilmek iin alverite veya ibanda ahlk ddavranlarda bulunmamasgerekir. adamna atmak * Bkz. tam adamna atmak. adamna dmek * (yaplacak bir i) gzel bir rastlantsonunda anlayanna, uzmanna verilmiolmak. adamna gre * kiiler arasnda ayrcalk gzeterek. * herkesin yeteneine uygun olarak. adamnbulmak * Bkz. tam adamnbulmak (veya adamna dmek). adamkk * Bkz. adamotu. adamlk * nsana yakacak durum, tutum ve davran. * Yabanlk. adamlk sende kalsn * iyilik bilmese de sen yine iyilik et. * bu ii nasl olsa sana yaptracaklar, bari kendiliinden yap da onurunu koru. adamotu * Patlcangillerden, geniyaprakl, kt kokulu bir bitki, kankurutan, adamkk (Mandragora autumnalis). adamsz * Yardmcsz, hizmetisiz. * Erkeksiz, kocasz. adamszlk* Adamsz olma durumu. a'dan z'ye kadar * batan aa, btnyle. Adana kebab * Kymasna bolca acbiber katlarak hazrlanan ikfte. adanma * Adanmak ii. adanmak * Adamak iine konu olmak. adap * Tre. * Yol yordam, yol yntem. adap erkn * Yol yntem. adaptasyon

* Uyarlama. * Bir eseri evrildii dilin, konuulduu toplumun yaayna, inanlarna uyarlama. * Uyma. adapte * Uyarlanm. adapte etmek * uyarlamak. adapte olmak * uymak. adaptr * Bir letin aplarbirbirinden farklolan paralarndan birini tekine geirebilmek iin yararlanlan balayc. ada * Adlaraynolanlardan her biri. adalk * Adaolma, aynadtama durumu. adatepe * Genellikle tropikal blgelerde grlen ve evresindeki alak alanlar zerinde dik yamalarla bir ada gibi ykselen, anmdan dolayortaya kmtepe. adatma * Adatmak iini yaptrmak. adatmak * Adamak iini yaptrmak. adavet * Dmanlk, yalk. aday * Bir grev, bir iiin kendini ileri sren veya bakalartarafndan ileri srlen kimse. * Bir iiin yetitirilmekte olan kimse, namzet. aday aday * Herhangi bir ii yapmak, bir grevi yklenmek iin adaylk aamasnkazanmak amacyla bavuran kimse. * Milletvekili ve senatr seimlerinde, partinin adayolmak iin, partisinde yaplan n seimlere adayln koyan kimse. aday gstermek * bir iveya bir grev iin birini aday olarak belirlemek: Anayasa. aday olmak * herhangi bir ie alnmak veya seilmek iin istekli olmak. adayavrusu * ki veya ifte krekli kk balkteknesi. adaylnkoymak * bir iveya greve seilmek iin kendini ileri srmek. adaylk * Herhangi bir i, bir grev iin kendini ileri srme veya bakalartarafndan ileri srlme, namzetlik. * Bir grevde yetitirilme. adc * Adclk retisiyle ilgili olan. * Bu retiye balkimse. adclk * Kavramlarn gerek varlklar olduunu kabul eden, kavram gerekliine kart olarak, tmel kavramlarn yalnzca nesnelerin adlarolduunu ileri sren gr, isimcilik, nominalizm. addan treme fiil * Bkz. isimden treme fiil. addedilme * Addedilmek ii. addedilmek * Saylmak. addetme * Addetmek ii. addetmek * Saymak. addolunma * Addolunmak ii veya durumu. addolunmak * Saylmak.

aded * Adete, sayca. adem * Yokluk, hilik, lm. * Osmanlca szlerle birleerek "-siz, -lik" anlamnda kullanlr. dem * Din inanlara gre ilk yaratlan insan ve ilk peygamber. * nsan, insanolu, adam. * nsanda bulunmasgereken olumlu zelliklere sahip olan. dem baba * nsanln babas, Hz. dem. * Hapishanede evresindeki mahkmlarharaca balayan kimse. * Afyonke. dem elmas * Grtlak knts. dem evld * Bkz. demolu. demci * demcilik yanlsolan kimse. demcilik * XX. yzyln banda simgecilie karbir tepki olarak Rusya'da ortaya kan bir edebiyat akm. ademimerkeziyet * Yerinden ynetim. ademimerkeziyeti * Yerinden ynetimci. ademimerkeziyetilik * Yerinden ynetimcilik. ademiyet * Yokluk. demiyet * nsanlk. * Doru drst insana yakr durum, adamlk. demolu * nsan denilen yaratklarn hepsi. demotu * Bkz. adamotu. adenit * Lenf dmleri iltihab. adese * Mercek. * Kovucuk. * Grderecesi, incelii. adet * Say. * Herhangi bir sayda olan (ey), tane. det * Bir kimsenin yapmaya almolduu ey, alk. * Topluluk iinde eskiden beri uyulan kural, tre. * Ay ba. det edinmek * bir eyi alkanlk ve huy durumuna getirmek. det grmek * (kadn) ay baolmak. det olmak * teden beri yaplr olmak. * bir ey gelenek durumuna gelmiolmak. det yerini bulsun diye * gerekli grld iin deil, yalnz allmolduu iin. deta * Baya, basbaya, hemen hemen, sanki. * Bayayryle. adete

* Saybakmndan, sayca. adetimrettep * Bkz. tam say. adezyon kuvveti * Yan yana duran veya srtnen iki cismin moleklleri arasndaki ekikuvveti. ad(veya ismi) gibi bilmek * ok iyi bilmek. adbatas(veya adbatasca) * "yok olas" anlamnda bir ilenme. adbatmak * (sevilmeyen bir ey veya kimse iin) unutulmak, adanlmaz olmak, artk sz edilmemek. adbelirsiz * n olmayan, tannmayan, kim ve ne olduu bilinmeyen. adbile okunmamak * birine hi nem verilmemek. adkmak * kt bir n kazanmak. * hakkolmayan bir n kazanma. adkmdokuza, inmez sekize * birinin bir kere adktktan sonra onun hakkndaki yaygn inan artk kolay kolay dzelemez. addeliye kmak * deli olmadhlde deli olarak tannmak. adduyulmak * tannmak, nlenmek. adgemek * anlmak, sz konusu olmak, ismi gemek. * adyazlmak. adkaldrlmak * anlmaz olmak, silinip gitmek. adkalmak * bir kimse veya bir ey ortadan ekildikten, ldkten sonra dillerde yalnz addolamak. adkarmak * (kt) bir ile birinin ilgisi bulunduu sylenilmek. adktye kmak * n kt olarak yaylmak. adolmak * gereksiz, yersiz n olmak. adsan * bir kimsenin kimlii. adstnde * adndan belli olduu gibi. advar * yaamayan, yalnzca hayalde var olan. adverilmek * ad taklmak. adl * Zamir. adm * Yrmek iin yaplan ayak atlarnn her biri. * Bir admda alnan yol (bu uzunluk 75 cm saylr). * Giriim, hamle. * Bir gsterge ucunun eolarak ayrlmyaylardan biri boyunca aldyol. * Ayakta temel durutan, bir ayan trl ynlerde iki ayak boyu kadar ara ile yer deitirmesi. * Teknolojide iki dili arasndaki aralk. adm adm* Ar ar, yavayava. adm adm gezmek * her yerini dolap grmek. adm adm izlemek * arkasndan izlemek. * gizlice takip etmek. adm atmak

* yrmek iin ayanne doru uzatp basmak. * bir ie ilk kez girimek. adm atmamak * gitmemek, uramamak, aramamak. adm ba* Birbirine yakn yerlerde, sk sk. admnattrmamak * bir yere girmesine engel olmak. admngeri almak * baladbir iten geri dnmek. admlama * Admlamak ii. admlamak * Admla lmek. * Bir yerde ileriye geriye doru giderek dolamak. admlarnamak * yrrken hzlanmak. admlarnseyrekletirmek * hzlyrrken admlarnyavalatmak. admlarnsklatrmak * daha kk ve abuk admlar atarak hzlyurmek, ivmek, acele etmek. admlk * Adm uzunluunda olan. * Bir yerin ok uzak olmadnbelirtmek iin kullanlr. admsayar * Yrme srasnda gerek sonulara varabilmek iin geilen yerin uzunluunu anlayabilmek amacyla ayaa taklan alet, pedometre. adna * o eyin veya o kimsenin yerinde olarak, namna, onun hesabna. adnazna almamak * dargnlk, krgnlk, kzgnlk gibi bir sebeple bir kimseden hi sz etmemek. adnalmak * ad taklmak, ad verilmek. adnanmak (veya anmamak) * birinden sz etmek (veya etmemek). adnbalamak * bir bakasndan adnsylemesini istemek. adnbozmak * andna uymamak, andna aykrdavranmak. adnkirletmek (veya lekelemek) * adnn ktye kmasna yol amak. adnkoymak * karlnveya fiyatnkararlatrmak. adntamak * birinin adyla anlmak, sahip olduu adn sorumluluunu yklenmiolmak. adnvermek * birinin adnbildirmek. * biri tarafndan salk verildiini sylemek. adyla sanyla * bilinen n ve niteliiyle. ad * Sradan, hibir zellii olmayan. * Aalk, baya, alak. ad adm * Admda uygunluk, beraberlik gerektirmeyen ve grup olarak yaplan bir tr yry. ad defter * Bir iletmenin veya ticarethanenin yaptilemlerinin muhasebe kaytlarnn geirildii ticar defter. ad kesir * Bayakesir. ad sulu * Basit sularileyen kimse. adil

* Adaletle igren, adaletten, haktan ayrlmayan, hakkyerine getiren, adaletli. * Hakka uygun, hakl. adilne * Adalete uygun olarak, haka. adleme * Adlemek durumu. adlemek * Ad bir duruma girmek, bayalamak. adletirme * Adletirmek ii. adletirmek * Adlemesine yol amak. adlik * Bayalk, dklk, aalk. adisyon * (lokanta, otel gibi yerlerde) Hesap. adlandrlma * Adlandrlmak ii. adlandrlmak * Ad vermek ii yaplmak. adlandrma * Adlandrmak ii. adlandrmak * Bir kimseyi veya bir eyi kullanarak belli etmek, ad vermek, ad koymak, tesmiye etmek. * Ad koyma, ad vermeyi salamak, tesmiye etmek. adlanma * Adlanmak ii. adlanmak * Kendisine ad verilmek. * Kt n kazanmak. adlama * Adlamak durumu. adlamak * Ad durumuna gelmek. adlatrma * Adlatrmak ii. adlatrmak * Ad durumuna getirmek. adl * Adolan. * nl. adladyla * herkesin bilip tandbiimde. adlsanl* nl. adl * Adaletle ilgili. adl makam * Adalet ilerinin grld ve sonuca balandkamuya ait ynetim yeri. adl merci * Adaletle ilgili sorunlarn zm iin bavurulan resm daireler. adl polis * Adliye ierisinde gvenlii salayp adl ilere yardmcolan kolluk gc. adl sicil * Bir kimsenin mahkmiyetinin olup olmadnn anlalmasiin konulmuolan kayt yntemi. adl tabip * Adl tpta grevli doktor. adl tatil * Her yl 20 Temmuz ile 5 Eyll tarihleri arasnda, kanunda yazldurumlarn dnda, hibir adl ilemin yaplmadsre. adl tp * Tbbn adalete yardm eden kolu; adaletin bu ile uraan kuruluu.

adl yl * Mahkemelerin bir yl iindeki alma sresi. adl zabta * Bir su sonrassanve su delillerini adl yetkililere sunan kolluk kuvveti. adliye * Hukuk ve adalet ilerini gren devlet kurulular. * Hukuk ve dalet ilerinin grld resm yap. adliye encmeni * Adalet komisyonu. adliye mahkemesi * Anayasa mahkemesi, genel mahkemeler, asker ve idar mahkemeler dnda kalan ve denetim mahkemesi olan Yargtay ile hkm mahkemeleri. adliye nezareti * Osmanlmparatorluunda adliye tekiltnn balolduu en st makam. adliye tekilt * Yargorganlarve bu organlarn birbirleriyle olan ilikilerini, derecelerini, grev ve yetkilerini dzenleyen ve yrten mekanizmann btn. adliye vekleti * Adalet bakanl. adliyeci * Adliye kuruluunda meslek grevlisi. adrenalin * Bbrek st bezlerinin etkili bir maddesi; hekimlikte damarlardaraltma, bronlarama, kanamalarkesme gibi amalarla kullanlr. adres * Bir kimsenin arandnda bulunabilecei yer, oturduu yer. * Gnderilen eyin zerine, alcnn adnve bulunduu yeri bildirmek iin yazlan yaz. adres brakmak (gstermek veya vermek) * arandnda bulunabilecei, oturduu yeri bildirmek. adres defteri * Kiilerin kendilerine lzm olan adresleri topladklardefter. adres kart * Adres defteri. adres kitab * Genellikle belli bir iveya meslekte olanlarn ive ev adreslerini toplu olarak gsteren kitap. adres makinesi * Posta gnderilerinin zerine kt, plstik veya madenden, adres basan alet. adres rehberi * Adres defteri. adsz * Adolmayan, isimsiz. * Trklerde, ailesinden ayrldiin artk onun adntamak, onun adile anlmak hakknyitirmiolan ve ancak bir yararlk gsterince ad kazanabilen delikanl. adsz parmak * Orta parmak ve sere parmak arasndaki parmak, yzk parma. aerobik * Hzlmzik temposu eliinde yaplan, vcudun evikliine ve hareketliliine dayanan bir tr jimnastik. aerobik solunum * Hcrede yalnz molekler oksijenin kullanldbir solunum ekli. aerodinamik * Hareket hlinde olan bir cisim zerinde havann yarattetkiyi inceleyen bilim. * Aerodinamik bilim alanyla ilgili. * Fizik biliminin gazlarn hareketini inceleyen dal. af * Bir suu, bir kusuru veya bir hataybalama. * Mazur grme veya grlme. * (grevden) karlma. af buyurun! * "affedersiniz" veya "affnzrica ederim" anlamnda bir sz. af karlmak * bir suun balanmasiin Trkiye Byk Millet Meclisinden kanun karmak. af dilemek

* balanmasnistemek. af kapsamna alnmak * af kanununa girmek. afacan * Zeki ve yaramaz (ocuk). afacanlama * Afacanlamak ii. afacanlamak * Yaramazlamak, yaramaz, ele avuca smaz duruma gelmek. afacanlk * Afacan olma durumu, yaramazlk. afak * Ufuklar, drt bir taraf. afakan * Bkz. hafakan. afak * Belli bir konu zerine olmayan (konuma), dereden tepeden. * Nesnel, objektif. afaklik * Bkz. objektiflik. afal afal * akn bir biimde. afallama * Afallamak ii. afallamak * aknlktan sersemlemek. afallama * Afallamak ii. afallamak* aknlk iinde kalmak, arp bir ey yapamaz olmak. afallatrma * Afallatrmak ii. afallatrmak * aknlk iinde brakmak, birini arp bir ey yapamaz duruma sokmak. afallatma * Afallatmak ii. afallatmak * aknla drerek sersemletirmek. afat * Afetler, bellar, kranlar. afazi * Bkz. sz yitimi. aferin * Okama, alklama, beenme gibi duygularbelirtmek iin sylenir, bravo. * Eskiden rencilere verilen beenme ve takdir kd. aferin almak * deerli grlp beenilmek. aferist * Vurguncu, dalavereci, karnbilen, karc. afet * Doann sebep olduu ykm. * Kran. * ok kt. * Gzellii ile insanakna eviren, aklnbandan alan kadn. * Hastalklarn dokularda yaptbozukluk. afetzede * Afete uram, afet grm. affa uramak * balanmak, affedilmek. affedersin veya affedersiniz * zr dilemek iin sylenir. * karkmak iin sylenir.

affedilme * Balanma. affedilmek * Balanmak. affetme * Balama. affetmek * Balamak. * Hogr ile karlamak, mazur grmek. * Grev veya iten karmak. affetmemek * balamamak, hogrmemek. affetmisin * "hi de yle deil", yanlyorsun" anlamnda kullanlr. affettirme * Affettirmek ii. affettirmek * Balanmasnsalamak. affettuoso * Bir parann yumuak ve duygulu bir biimde alnacananlatr. affeyleme * Affeylemek ii. affeylemek * Affetmek. affndilemek (veya istemek) * bir iveya grevi yerine getiremeyeceini nezaketle bildirmek. affnza snarak * "balayacanza gvenerek" anlamnda bir nezaket sz. affolunma * Affolunmak ii. affolunmak * Balanmak, affedilmek. Afgan * Afganistan halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Afganistan'a ve Afganistan halkna zg olan. Afganl * Afgan. afi * Gsteri, alm, caka. afi kesmek (satmak veya yapmak) * birine kargsteriyapmak, kabadaylk etmek. afif * ffetli. afife * Namuslu, iffetli, saygdeer (kadn). afili * Gsterili, alml. afis * Gmbalnn k. afi * Bir eyi duyurmak, tantmak iin hazrlanan, ou resimli duvar iln. afiasmak * duvarlara iln yaptrmak. afiyutmak * yalana dolana kanmak. afii * Afiyapan sanat. afiilik * Afiyapma sanat. afie * Aa km, duyulmu. afie etmek

* aa vurmak, belirtmek, duyurmak, dile drmek, reklm etmek. afie olmak * (bir kimse) bilinmeyen bir ynyle tannmak. afileme * Afiasma ii, afilemek ii. afilemek * Afiasp duyurmak. * Nitelemek, gstermek. afite kalmak * (oyun iin) ilgi grerek gnlerce oynanmak. afiyet * Hasta olmama durumu, salk, esenlik. afiyet bulmak * iyilemek, salnkazanmak. afiyet olsun * bir ey yiyip ienlere "yarasn" anlamnda sylenen iyi dilek sz. afiyet eker olsun * "yarasn, az tadyla yensin'" anlamnda sylenir. afiyet zere olmak * salkl, rahat yaamak. afiyetle * az tadyla, keyifle. afoni * Bkz. Ses yitimi. aforizm * zl sz, zdeyi. aforoz * Hristiyanlkta kilise tarafndan verilen "cemaatten kovma" cezas. aforoz etmek * kilise birliinden karmak. * darlp biriyle konumamak, yaknolmaktan karmak, ilgiyi kesip uzaklatrmak, adnduymak bile istememek. aforozlama * Aforozlamak ii. aforozlamak * Aforoz etmek, kovmak. aforozlu * Aforoz edilmi, kovulmu, uzaklatrlm. afra tafra * alm. * alml. afraltafral * alml. Afrika ekirgesi * Deiik boyda ve renkte genellikle kuzey Afrika'da ekilmemiarazilerde rastlanan zararsz bir ekirge (Locusta migratona). Afrika domuzu * ift parmakllardan, kaln derili, Afrika'da yaayan ve yaban domuzuna benzer bir hayvan (Phacochoerus aethiopicus). Afrika menekesi * ki eneklilerden, tyl yaprakl, mor, pembe, beyaz renkli iekleri olan, evlerde saksda yetitirilen ok yllk bir ss bitkisi (Saintpaulia ionantha). Afrikal * Afrika kkenli olan kimse. * Afrikaloyuncu. Afrikallk * Afrikalolma. afsun * By, fsun. afsuncu * Byc, frk. afsunculuk

* Afsuncunun yapti. afsunlama * Afsunlamak ii. afsunlamak * Bylemek. afsunlanma * Afsunlanmak ii. afsunlanmak * Bylenmek. afsunlu * Byl, sihirli, fsunkr. Afar * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. aft * Pamukuk. aftos * Oyna, metres. afur tafur * alm. afur tafura gelmemek * alm satmadan holanmamak; byle bir davrana kartepki gstermek. afyon * Olgunlamamhahakapsllerine yaplan izintilerden szan, sonradan katlaan st; iinde morfin ve kodein gibi ok uyuturucu maddeler bulunan, gl bir zehir olmakla birlikte, hekimlikte kullanlan deerli bir il. afyon ekmek * keyif iin afyon yutmak. afyon ruhu * Yattrcolarak kullanlan afyon tentr. afyonke* Keyif iin afyon yutan veya eken (kimse), afyon tiryakisi. afyonkelik * Afyon ekmeye dknlk. afyonlama * Afyonlamak ii. afyonlamak * Afyon vererek uyuturmak, uyutmak. * Telkin yoluyla doru dnmeyi nleyerek zararlbir yola srklemek. afyonlanma * Afyonlanmak ii. afyonlanmak * Afyonlamak ii yaplmak. afyonlu * inde afyon bulunan. * Afyon yutmu. * Dalgn, uyumu, uyuuk (kimse). afyonu bana vurmak * ardavranlarda bulunacak kadar fkelenmek, ne yaptnbilememek. afyonunu patlatmak * kendi keyfine dalmolan birini fkelendirmek. Ag * Gm'n ksaltmas. aga * Aa. agh * Bilir, bilgili, haberli, uyank. agh olmak * bilgi edinmiolmak. agami * Gney Amerika'da yaayan, mavi ve yeil metalik yansmalbir ku. aganta * Ysa veya lka edilmekte olan bir halatn ve zincirin ksa bir sre elde tutulup braklmamasiin verilen emir. agaragar

* Deniz yosunlarndan karlan, beslenme endstrisinde, hekimlikte ve bakteriyolojide kullanlan bir tr jeltin, jeloz. agel * Arap erkeklerinin kefiyelerinin zerine baladklar, ynden rlmkaln ember ba. agitato * Bir parann canlve cokulu alnacananlatr. agltinasyon * Kmeleim. agltinin * Serumda meydana gelen antikor. agnosi * Tanszlk. agnostik * Bilinemezci. * Bilinemezcilikle ilgili. agnostisizm * Bilinemezcilik. agnozi * Duyularda herhangi bir bozukluk olmamasna ramen snav sisteminin belirli bir yerindeki doku bozukluundan ileri gelen algkaybveya yokluu. Agop'un kazgibi bakmak * aptal aptal bakmak. agora * Yunan klsik devrinde, sitenin ynetim, politika ve ticaret ilerini konumak iin halkn toplandalan, halk meydan. agorafobi * Bkz. alan korkusu. agraf * Kanca, kopa. agrafi * Bkz. yazma yitimi. agrandisman * Byltme. agrandisr * (fotoraflkta) Bylte. agreje * (yabanclkelerde) Doent olmak iin snav vermikimse, doent. agreman * Bir elinin bir lkeye atanmasndan nce o lkeden istenen uygun grme yazs. agu * St ocuklarnn neelendikleri zaman kardklarses. agu bebek * Byd hlde bebeklie zenen ocuklara alay yollu sylenir. agucuk * St ocuu. * St ocuunu sevmek iin sylenir. agulama * Agulamak ii. * Yeni domubebeklerin kardses. agulamak * (bebek) Agu agu diye ses karmak. agu * Kucak. a * plik, sicim, tel gibi ince eylerden kafes biiminde yaplmrg. * rmcek gibi birtakm hayvanlarn salglaryla oluturduklarrg. * lke yzeyine yaygnlatrlmrg, ebeke. * Tuzak. * Oyun alannortadan ikiye blen iple yaplmrg. * aprazlama rg ile yaplan ve kale direkleri arkasna gerilen rg, file. a * Donun veya pantolonun aparasna gelen yeri, aplk.

aatmak (veya brakmak) * balk avlamak iin denize asalmak. abenek * Aklkoyulu kahverengi agrnnde olan, arpa yapraklarna yerleerek olduka nemli zararlara yol aan asklmantar. * Bu mantarn ortaya kardekin hastal. aekmek * yakalanan balklartoplamak iin asudan karmak. ainesi * An rlmesinde kullanlan ibiiminde tahtadan veya plstikten yaplmalet. aiplii * Keten, kenevir, naylon gibi maddelerden ayapmnda kullanlan iplik. akay* Balk alarntayan kayk. akepe * Balklkta kullanlan, adan rlerek yaplan uzun saplsepet. akurdu * En ok elma ve erik gibi yemiaalarna zarar veren bir kurt. akurunu * Balk alarnsuda tutmaya yarayan zeytin ekirdei biiminde delikli kurun madde. amantarlar * nsan ve hayvanlarda hastala yol aan ve birok tr iine alan ilkel bitkiler topluluu. atabaka * Gz yuvarlarnn i yzeyinde grme sinirinin yaylmasile beliren, a duyarl, amsblm, retina. atonos * Gotik mimaride kullanlm, abiiminde paraltonos. atorba * 25 cm geniliinde ve 50 cm uzunluunda adan yaplmkrmzyosunlarn suya dalnarak avlamada kullanlan, bir ip ve kayktaki makara yardmile suyun yzeyine kp inebilen bir torba. ayatak * Hamak. aa * Krlk kesimde genitopraklarolan, sz geen, varlklkimse. * Halk arasnda saylan ve sz geen erkeklere verilen san. * Byk karde, aabey. * Okur yazar olmayan yalca kiilerin adlaryla birlikte kullanlan san. * Osmanlmparatorluunda bazkurulularn banda bulunanlara verilen resm san. aa bor eder, uak har * aa para skntsiinde olup bor etse de, uak, hlden anlamaz ve bol harcamaysrdrr. aa kaps* Yenieri aasnn dairesi. aa yama * Yenieri aasna balemir avuu. aababa * Dede, ata. * San"aa" olan babaya ocuunun seslenii. * Bir yerde, bir topluluk iinde etkili olan, sz geen, ileri gelen (kimse). aabey * Bir kimsenin kendinden yaa byk olan erkek kardei. * Kardeolmayanlar arasnda da genellikle yaa byk olanlara bir saygseslenii olarak kullanlr. aabeylik * Aabey olma durumu. aabeylik etmek (veya yapmak) * Birini aabey gibi korumak, gzetmek. aaca kan keinin dala bakan olaolur * ocuklar ana ve babalarndan rendiklerini yapmaya zenirler. aaca ksa pabucu yerde kalmaz * davranlarna engel olacak hibir takntsyok. aaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma lr * insan yapacaite bakalarna deil, kendine gvenmelidir. aackurt, insandert yer * kurt aacnasl iten ie kemirirse dert de insaniten ie yer bitirir. aa

* Gvdesi odun veya kereste olmaya elverili bulunan ve uzun yllar yaayabilen bitki. * Bu gibi bitkilerin gvdesinden ve dallarndan yaplan. * Direk. aa ars* Dzgn kanatl, kuyruunda yumurtlama hortumu olan, 3-4 cm boyunda aa zararls. aa bal* Erik, kaysgibi aalardan szan zamk. aa biti * Yarm kanatllardan, bitkiler zerinde yaayan, sraycbir bcek tr (Psylla). aa ilei* Ahududu. aa ebegmeci * Ebegmecigillerden, boyu yksek bir ot (Fr. lavatere). aa kaplama * Konut duvarlarnyaltma ve gzelletirme amacyla aa veya aa rnlerinden yararlanlarak yaplan kaplama. aa kavunu * Turungillerden, Akdeniz lkelerinde yetien, ta yapraklarmavimsi pembe, kk bir aa (Citrus medica). * Bu aacn iri bir limon grnndeki buruuk kabuklu yemii. aa kurbaas * Kurbaagillerden, boyu 3-5 cm olan, srtyaprak yeili, aalara trmanan bir kurbaa tr (Hyla arborea). aa kurdu * Aalarkemirerek beslenen birtakm sinek kurtuklarna verilen ad. aa kpesi * Hatmi. aa mantar * Aata biten bazitli mantarlara verilen ad. aa minesi * Mine ieigillerden, bahelerde ss bitkisi olarak yetitirilen, krmz, mor iekli bir aak (Lantana). aa mobilya * Oturma, yemek yeme, alma, yatma vb. ilerin yaplmasnda kolaylk ve rahatlk salayan, paralarnn byk ounluu masif, lifli, yangalve tabakalaa malzemeden yaplan, tanabilir veya sabit olarak kullanlan eya. aa nemi * Aata bulunan su miktarnn, aynaacn mutlak kuru arlna oran. aa olmak * bir yerde ve ayakta ok beklemek. aa oyma * Oyma basksanatlarndan dz bir baskteknii. aa sakz * Reine. aa sansar * Sansargillerden, srtkoyu esmer, karndaha ak, iyi trmanan, postu deerli bir memeli tr (Martes martes). aa yaiken eilir * ocuklar kk yata kolay eitilir, byk insan kolay kolay eitilemez. aak * Taflan gibi, dallardibinden balayarak atallanan kk aa. aalk * Aa yetitirme ii. aadelen * Yuva yapmak iin aalaroyan bcek. aakakan * Seregillerden, aa kurtlarile geinen bir ku(Picus). aakesen * Zar kanatllardan, kurtuklaren ok gl fidanlarzerinde yaayarak yapraklara zarar veren, kara renkli bir bcek (Hylotoma). aalama * Aalamak ii. aalamak * Aalandrmak. aalandrlma * Aalandrlmak ii.

aalandrlmak * Aalduruma getirilmek. aalandrma * Aalandrmak ii. aalandrmak * Bir yeri aalduruma getirmek. aalanma * Aalanmak ii. aalanmak * Aalduruma gelmek. aalama * Aalamak durumu. * Bitki ekilleri gsteren ve akiklerde olduu gibi maden filizlerinin gerek yzeyinde gerek ilerinde rastlanan tabi desen. aalamak * Aa durumuna gelmek. aal * Aacolan. aalk * Aa bei. * Aacbol olan (yer). aalkl * Aalarbol olan (yer). aas * Aaca benzeyen, aacandran. aasz * Aacolmayan. aalanma * Aalanmak ii. aalanmak * Aa tavrtaknarak alm yapmak. aalk * Aa olma durumu. * Kibar ve cmerte davran. -aan / -een * Fiilden sfat ve isim yapma eki: yat-aan, gez-een, ol-aan, dur-aan, pi-een vb. aann alnterlemezse rgadn burnu kanamaz * iveren iisi ile birlikte almazsa ii ie var gcyle sarlmaz. aann eli tutulmaz * cmertlii, elinin akl, tartlmaz. aark * Aklam, rengi solmu. aarma * Aarmak ii. * Tan atma, afak skme. aarmak * Ak olmak, ak duruma gelmek, beyazlanmak, solmak. * Aydnlanmak. aart * Uzaktan ancak seilebilen, belli belirsiz bir aklk. * St, yourt, peynir, ayran gibi yiyecek ve iecekler. aartlma * Aartlmak ii. aartlmak * Temizlenmek, beyazlatlmak. aartma * Aartmak ii. * Kuyumculukta gm temizleme ii. aartmak * Ak duruma getirmek, beyazlatmak. abeneklilik * Arpa bitkisinde grlen mantar hastal(Pyrenophora).

ac * Aile balk tutarak geinen kimse. ack * Palmiyelerde ieklerin dibinin evresindeki telli kn. aclk * Aile balk tutma. ada * Kaynatlarak ok koyu ve yapkan bir macun durumuna getirilen pekmez veya limonlu eker eriyii. ada yapmak * vcuttaki fazla tyleri ada ile almak, temizlemek. adac * eker, tatlve helva yapmnda ada hazrlayan ii. * Ada ile vcuttaki fazla tyleri veya kllartemizlemeyi meslek edinmikimse. adalanma * Adalanmak ii. adalanmak * Ada durumuna gelmek, adalamaya balamak. * Ada bulamak. adalama * Adalamak durumu. adalamak * Ada durumuna gelmek, adalanmak. * (sohbet) Tam tadna varlr durum almak, koyulamak. adalatrma * Adalatrmak ii. adalatrmak * Ada durumuna getirmek. adal * Adalanm. * (deyiiin) Bilinmeyen kelimelerle, anlalmasg, dolambalcmlelerden oluan. * Karmak. adalk * Pekmez yapmaktan baka ie yaramayan zm. adrma * Adrmak ii. adrmak * Amasna sebep olmak. * Aainmek, yk veya terazide denge bozularak bir yanar gelmek. a * Organizmaya girince kimyasal etkisiyle fizyolojik grevleri bozan ve miktarna gre canlyldrebilen madde, zehir. aaac * Zakkum. aiei * Zakkum. agibi * acveren, ok etkileyen. * ok sert, keskin. aotu * Baldran. al * Koyun ve kei srlerinin geceledii, it veya duvarla evrili yer. * Bazyldzlarn, zellikle ayn evresinde grlen genive aydnlk teker, ayla, hale. * Bazgrntlerdeki ok klcisimleri evreleyen klteker. alama * Averme, zehirleme. alamak * Avermek, zehirlemek. * (bir eye), Akatmak. alandrma * Alandrmak ii. alandrmak

* Alduruma getirmek. alanma * Alanmak ii. alanmak * Bilmeden veya farknda olmadan zehirli bir ey yemek veya imekle zehirlenmek. alama * Alamak durumu. alamak * Alduruma gelmek. alda olak dosa ovada otu biter * Tanrher yarattnn rzknverir. al * inde abulunan, zehirli. albcek * Kn kanatllardan, baka bcekleri yemesi bakmndan yararlbir bcek. (Carabus). allanma * Allanmak durumu. allanmak * Toplanp bir arada durmak. * evresinde al denen hale olumak, halelenmek. am * Ayan stndeki tmsek yer. aml * st artmsek olan (ayak). ana drmek * tuzana drmek. anma * Anmak ii. anmak * (hayvan) Yere yatp yuvarlanmak. ar * Tartda ok eken, hafif kart. * Davranlaryavaolan. * Deeri ok olan, gsterili. * ap, boyutlarbyk. * etin, g. * Tehlikeli, korkulu, vahim. * Skntveren, bunaltc. * Dokunakl, insann gcne giden, krc. * Yava. * Arbal, cidd. * (koku iin) Keskin, boucu. * (yiyecek iin) Sindirimi g. * Youn. * (uyku iin) Uyanlmasg, derin. * Ksk, alak. * G iiten, sar. * Ar siklet. ar ar * Acele etmeden. * Fazlasyla. ar aksak yrmek (veya gitmek) * pek yavaolarak. ar almak * bir ite yavadavranmak. ar ara * Ar vasta. ar ayak * Dourmasyakn (gebe kadn). ar basmak * arlfazla gelmek. * bir ite gc ve etkisi stn gelmek.

ar basmak * gc, etkisi veya zellii daha stn ve belirgin olmak. * bir ite gc ve etkisi stn gelmek. ar basmak * bir kimse kbusa uramak. ar canl* ok yavaiyapan, evik olmayan. * Varlskntveren sevimsiz. * Tembel. * Gebe (kadn). ar canllk * Hareketlerin yavaolmas, hmbllk, tembelce davranbiimi. ar ceza * Ar hapis ve beyldan yukarolan hapis cezalar. ar ekmek * tartda ar gelmek. ar durmak * cidd, arbal, oturakl, soukkanlhareket etmek. ar elli * Bkz. eli ar. ar ellilik * Eli ar olma durumu. ar ezgi * ok ar, yavayava, ahenkli. ar gelmek * gcne gitmek, onuruna dokunmak. * yaplmasg gelmek. ar hapis cezas * 2-24 yl veya mr boyu hapis cezas. ar hastalk * lmle sona erebilecek gibi olan hastalk. ar hidrojen * Dteryum. ar i * Byk tehlikeler yaratan ve fazla g isteyen her trl i. ar iitmek (veya duymak) * kulaklariyi iitmemek, kulaklaraz iitmek. ar kamak * gcendirici olmak. ar kayba uramak * madd ve manev byk zarar grmek. ar kayp * (sava, deprem, sel gibi doal afetlerde) Byk kayp. * Madd zarar. ar kre * Yer yuvarlann, younluu ve katlok olan blm, barisfer. ar ol! * cidd, arbal, soukkanl, sabrlol!. * acele etme, yavaol!. ar oturmak * uslu durmak. ar para cezas * Bazsulara gre takdir edilen para cezas. ar sanayi* retim aralaryapan sanayi. ar satmak * nazlanmak, gnlsz davranmak. ar sklet * Bazspor dallarnda yarmaclarn arlile snrlandrlan kategori, baarlk. ar sylemek * ac, dokunakl, szler sylemek. ar sz

* Kiinin onuruna dokunan, dayanlmasg sz. ar su * Baznkleer reaktr tiplerinde ntron yavalatcsolarak kullanlan, iinde hidrojen atomlaryerine dteryum izotoplarbulunmassonucu oluan su (DO). ar top * Gl, nl, tannmkimse. ar uyku * Uyanlmasg, derin uyku. ar vasta * Motoru, ar yk veya birden fazla rmork tamak amacyla glendirilmikamyon ve benzeri ara. ar vasta ehliyeti * Ar vasta srclerine verilen kullanma belgesi. ar ya * Kaln ya. arbal * Davranlarll, olgun (kimse), vakur, cidd. arballk* Arbalolma durumu, vakar, ciddiyet. arca * Olduka ar. ardan * Ar olarak. ardan almak * bir ii gereken sre iinde bitirmemek. * bir ii gnlsz, isteksiz yapmak, geciktirmek. arkanl * Hippokrates'in ortaya attar canllk, soukluk, kolayca duygulanmaygibi nitelikleri kendinde toplayan kiilik tipi. * Bkz. ar canl. arkanllk * Arkanlolma durumu. arlama * Arlamak ii, ikram, izaz. * Gelin veya gvey karlanrken alnan kvrak bir hava. arlamak * Konua sayggstererek onun her trl rahatn, ihtiyacnsalamak, ikram etmek, izaz etmek. arlanma * Arlanmak ii. arlanmak * Arlamak iine konu olmak. arlama * Arlamak durumu. arlamak* (hava) Skcve bunaltcbir durum almak, bozulmak. * (hasta iin) Tehlikeli duruma gelmek, fenalamak. * Yavalamak. * (gebe kadn iin) Dourmasyaklamak. * Arbalolmak. * (yiyecek) Bozulmaya yz tutmak. * Glemek, zorlamak. * (organ iin) Grevini yapamaz duruma gelmek. arlatrma * Arlatrmak ii. arlatrmak * Bir eyin arlamasna yol amak. arlatma * Arlatmak ii. arlatmak * Arlamak iini yaptrmak. arlnca altn demek * ok deerli olmak. arln(ortaya) koymak

* kimliini ve kiiliini kabul ettirmek. arlk * Ar olma durumu. * Deerli olma durumu. * Arballk. * Tehlikeli olma durumu. * Skntl, bunaltcdurum. * Orduda bir birliin cephane, yiyecek ve eya ykleri. * eyizini dzmek iin gveyin geline verdii para, kaln. * Uyuukluk ve geveklik durumu. * Uykuda iken gelen ve insana boulur gibi bir duygu veren durum. * Yer ekiminin, bir cismin moleklleri zerindeki etkisinin oluturduu bileke. * Tak. * Yk, klfet. * Sorumluluk. * Etki, yetki, bask, glk. * Dikkati ve nemi bir ey zerinde younlatrmak. * Terazilerde tartma ii yaplrken bir kefeye konulan nesne. * Deerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olaann zerinde ve belli oranda, fazladan bir deer tannmas. arlk basmak (veya kmek) * geveklik ve uyku gelmek. * (uykuda) skntlduruma girmek. * Ar bir hava kaplamak, sessizlik olumak. arlk merkezi * Bir cismin btn noktalarna ayrayretki yapan yer ekimi kuvvetlerinden olumutek kuvvet durumundaki bilekenin uygulama noktas. * Bir iin en nemli blm. arlk olmak * birine yk olmak, kendi masrafnbakasna ektirmek, skntvermek. arlkl * Deerlendirmelerde, herhangi bir konu veya evreye olaann zerinde ve belli bir oranda, fazladan tannan (deer). arsama * Arsamak hareketi. arsamak * Birine karsouk davranarak skntverdiini anlatmak. * Bir ii yavayapmak, nemsememek, ilgilenmemek. * Bir ii ar bulmak, yk saymak, yksnmek. arak * Yn, iplik eirilen ii arlatrmak iin alt ucuna geirilen yarm kre biiminde, ortasdelik aa veya kemik para. * Teker biiminde yassnesne, kurs. araklanma * Araklanmak ii veya durumu. araklanmak * banda veya (ergenlik srasnda) memede arak biiminde bir tmsek olumak. a * Amak ii veya biimi. * (su buharnn ve baka gazlarn) Yerden havaya doru k, yakart. at * len bir kimsenin genliini, gzelliini, iyiliklerini, deerlerini, arkada braktklarnn aclarnveya byk felketlerin acletkilerini dile getiren sz veya okunan ezgi, yazlan yaz, sau, mersiye. * Alama, gelin olan bir kzn arkasndan meziyetlerini sayp dkerek alama. at yakmak (veya tutturmak) * at sylemek, at dzmek. at * lye at sylemek iin para ile getirilen kimse, saucu. atlk * Atnn ii veya meslei. atlama * lmleri anmak iin dzenlenen trende okunan vg.

az * Yzde, avurtlarla iki ene arasnda, ses karmaya, soluk alp vermeye ve besinleri iine almaya yarayan boluk. * Bu boluun dudaklarevreledii blm. * Kaplarn veya ii boeylerin ak yan. * Bir akarsuyun denize veya gle dkld yer, munsap. * Koy, krfez, liman, yol gibi yerlerin ak yan. * Birka yolun birbirine kavutuu yer, kavak. * Kesici aletlerin keskin yan. * Bir dilin snrlariinde, blgelere ve snflara gre deien syleyizellii. * Birini yanltmak, kandrmak amacyla dolambalbirtakm szler syleme zellii. * Bir blge ezgilerinde grlen zelliklerin tm. * Bazen "kez" anlamna gelir. * slp, ifade zellii. * (tehlikeli eyler iin) Pek yakn yer. az * Yeni dourmumemelilerin ilk st. az amak * sz sylemek, konumak. * azarlamak, paylamak. az amamak * tek bir sz olsun sylememek, susup kalmak. az atrmamak * ok konuarak bakalarnn sz sylemesine, konumasna engel olmak. az aza * azna kadar, tamamen. az aza vermek (veya konumak) * iki kii birbirine pek yakn durarak bakalariitmeyecek biimde konumak. az alkanl * ok sylendii iin bir sz sk sk kullanma durumu. az aramak (veya yoklamak) * renmek istenilen eyi syletecek yolda dil kullanmak. az birlii * Bir konuda anlaarak aynbiimde konuma, sz birlii. az birlii etmek * bir konuda anlaarak aynekilde konumak, sz birlii etmek. az birlii etmek * bir konuda anlaarak aynbiimde konumak, sz birlii etmek. az burun birbirine karmak * dayak yeme sonunda yz, yara bere iinde kalmak. * yzde arfke, znt, yorgunluk gibi durumlarn izleri grnmek. az dala * Az kavgas, karlklatma, barma, dil dala. az deiiklii * Yemein eidinde deiiklik. az deitirmek * nce sylediini baka trl anlatmak. az dil vermemek * hi konumamak, susmak. az dolusu * Azn alabilecei kadar. * (kfr iin) Birbiri ardnca, birok. az khyas * Birinin syleyecei szlere karan kimse. az kalabal * Birbirini tutmayan gereksiz szler. az kalabalna getirmek * birini gereksiz szler sylemek yolu ile artmak. * sz syleme becerisine sahip olma. az kavaf * Karsndakini kandrmak iin gerekli gereksiz ok sz syleyen. az kavgas

* Karlklar szler syleyerek yaplan ekime, atma, dil kavgas. az kokusu * Bir kimsenin ekilmez davranlar, istekleri, szleri. az kullanmak * duruma, ortama gre sz sylemek, szn amacna gre deitirmek. az nian * Yalnz szle yaplan nianlanma. az satmak * yksekten atarak kendini vmek. az akas * Szle yaplan aka. az tad * (ailede veya toplumda) Dirlik dzenlik, iyi geinme veya rahatlk. az tadyla * huzurla, rahatlk iinde, iine sine sine, lezzetini duyarak. az tamburasalmak * szle avutmaya, oyalamaya almak. az tatszl * Bir topluluk iindeki geimsizlik, huzursuzluk. az tkamak * konuma imknvermemek. az tfei * Mermileri iddetle flenerek frlatlan bir eit tfek tasla. az ttn * Keyif iin azda inenen bir tr ttn. az nls * Geniz yoluna kaymadan kan nl, azsl nl. az yapmak * birini kandrma, yanltma amacyla duygularn, dncelerini olduundan baka trl gsterecek biimde konumak. az yaymak * ak ve drst konumaktan kanmak. az yer, yz utanr * armaan alan, armaanverenin isteini yerine getirmeye alr. az yoklamak * Bkz. az aramak. azda dalmak * (genellikle hamur ii iin) iyi pimive lezzetli olmak. azda sakz gibi inemek * bir sz veya dnceyi sk sk tekrarlayp durmak. azdan * Yazlolmayarak, szle, szl, ifah. azdan aza * Herkes birbirine syleyerek. azdan aza dolamak (veya gemek) * herkes birbirine sylemek. azdan burun yakn, kardeten karn yakn * "insann kendi yararher eyden nemlidir" anlamnda kullanlr. azdan dolma * (top veya tfek iin) Namlusu azndan doldurulan. azdan kapmak * bakalarndan dinlemek yolu ile yarm yamalak birtakm bilgiler edinmek. azlama * Azlamak ii. azlamak * Bir ii kolaylamak. * Bir parayyuvasna geirmek iin nce yuvann aznayarlamak. * Bir boazn veya bir limann aznortalamak. azlara sakz olmak * herkesin diline dmek. azlama * Azlamak ii veya durumu.

azlamak * ki kan damar, birbiri iine almak. azl * Azherhangi bir biimde olan. azlk * Bir ucuna sigara taklan, br ucundan nefes ekilen ubuk biimindeki ara. * Nefesli alglarda aza gelen yer. * Yemikfelerinin zerine yaprakldallarla yaplan kapak. * Kuyu bilezii. * Su tesisatnda su alp vermeye yarayan vanalu. * Hayvann srmasna, zararlbir ey yemesine engel olmak iin azna taklan tel, deri gibi kafes. * (dokumaclkta) zgnn alp kapandve iinde mekiin getii yer. * Telefon ve benzeri cihazlarda aza yaklatrlan blm. * Bir eyin baladyer. * Huni. azlk * Azlk yapan veya satan kimse. azotu * Toplaratelemek iin falyaya konulan ve barutun patlamasna sebep olan madde. azsl * Azla ilgili. azsl nl * Bkz. az nls. azsz * Azolmayan. * Yumuak huylu, sessiz. aladalayacak * alamak zere olan. alama * Alamak ii. alamak * znt, ac, sevin, pimanlk aldanma vb.nin etkisiyle gz yadkmek. * Aa budandnda kesilen yerlerden besi suyu veya z su akmak. * Szlanmak, yaknmak. * Bir duruma karznt duymak. alamak para etmez * zlmenin yararolmaz. alamakl* Alar gibi olan, zntl. alamaklolmak * alayacak duruma gelmek. alamal * Alar gibi olan, alayacak gibi. * Acma duygusu uyandracak hlde, szlamal. alamayan ocua meme vermezler * hakknaramasnbilmeyen kimsenin ii grlmez. alams * Alayacak gibi, alamal. alanma * Alanmak ii. alanmak * Alamak ii yaplmak. alant * Hafif hafif alama. alar gzden, sahte szden kendini sakn * "kendini acndranlardan kork" anlamnda kullanlr. alama * Alamak ii. alamak * Birlikte alamak. * Szlanmak. alata alata

* Srekli alatarak, devamleziyet ederek, zerek. alat * Trajedi. alatc * Alamaya yol aan. alat * Alatmak ii veya biimi. alatma * Alatmak ii. alatmak * Alamasna yol amak. alaya alaya * Alayarak. alayann malglene hayretmez * birinden haksz olarak alnan maln onu alana yararolmaz. alayc * lnn ardndan alamak iin para ile tutulan kimse, at, yas. alay * Alamak ii veya biimi. al * Abulunan. ama * Amak ii. * Akan yldz, ahap. amak * Sarkmak, aaya inmek, eilmek, meyletmek. * Ykselmek, yukarkmak. anam * Koyun ve kei bana alnan vergi, saym vergisi. anama * Anamak ii. anamak * (hayvan) Yere yatp yuvarlanmak. anamc * Anam vergisi toplayan kimse. araz * Kt niyet ve dmanlklar. ar * Vcudun herhangi bir yerinde duyulan srekli ve iddetli ac. arkesici * Acy, szydindirici (il). arkesimi * Arduyusunun kendiliinden veya tedavi sonucu yok olmas, analjezi. arsz * Rahatszlk veren ac, sanc. arkesen * Arduyusunu ortadan kaldran, dindiren (il vb.), analjezik. arlarda gz ars, her kiinin z ars * herkesi en ok ilgilendiren ey kendi derdidir. arl * Aryan, arsolan. arma * Armak ii. * Memeli hayvanlarda grlen ara konakkenelerin bulatrdarma asalaklarndan ileri gelen hastalk. arma asalaklar * Omurgallardan alyuvar asalaolarak yaayan trl biimlerdeki sporlular topluluu. armak * (vcudun bir yeri) Arlolmak. arna gitmek * onuruna dokunmak veya gcne gitmek. arstutmak * (gebe kadn iin) doum sanclarbalamak.

* (hasta bir organ) armaya balamak. arsz * Arsolmayan. * Arvermeden. * Dertsiz, tasasz. arsz bana kabastbalamak * kendine gereksiz yere ikarmak. artma * Artmak ii. artmak * Armasna yol amak. as * Agrnnde olan, agibi rlmolan. au * A. aulamak * Aulamak. austos * Yln 31 gn sren sekizinci ay. austos bcei * Ekanatllardan, erkei yazn karnnn altndaki zel bir organdan kesik ve srekli ses karan bir bcek, orak bcei (Cicada plebeja). austos bcekleri * Gen srgnlerden z su emerek tarm ve orman bitkilerine zarar veren birok trn bulunduu e kanatllar familyas. ayar * Bakalar, yabanclar, eller. aza alnmaz (veya aza alnmayacak) * sylenmesi ayp, irkin (sz, kfr). aza almamak * anmamak, szn etmemek. aza dmek * dedikodu konusu olmak. aza koyacak bir ey * yiyecek bir ey. aza tat, boaza feryat * (yiyecek iin) miktarok az olan. azak * akn, alk, bn. * Hayranlkla, bylenmiolarak. azak (veya azbir karak) kalmak * ok armak, aakalmak. azak ayran delisi (veya budalas) * yeni grd her eye aknlkla bakan, aran. * saf, bn. azbir * Sz birlii etmi. azbozuk * Svmeyi alkanlk edinmiolan, kfrbaz. azburnu yerinde * olduka gzel, yakkl. azirianana dnmek * azkuruyup aclamak. azdili balanmak * herhangi bir sebeple konuamaz olmak. azdili kurumak * herhangi bir sebeple tkrk az olmak. azdili tutulmak * beklenmedik bir durum karsnda heyecanlanmak, hayranlk duymak. azdolu dolu konumak * heyecanlsz sylemek. azgevek

* Sr saklamaz, sr tutmaz. azhavada * evresindekilerden habersiz, alk, akn. azkalabalk * Birbirini tutmayan szler syleyen, yerli yersiz ok konuan, boboaz. azkara * Kara haber vermekten holanan, om azl. * Bir yerde konuulanveya yaplanduyup grmesi istenilmeyen (kimse). azkenetli * Sr tutan, sr saklayan (kimse). azkilitli * Dudaklarbeyaz (at). * Sr saklayan. azkulaklarna varmak * ok sevinmek. azkulaklarnda * ok sevinli, mutlu. azkurumak * bir konuyu ok sylemek sebebiyle, ondan bkmak. * iecek ihtiyacduymak. azkurusun * felket dileinde bulunanlara karkullanlan bir ilenme. azlf (veya lkrd) yapmak * kolay konuma yetenei olmak. * inandrcsz syleme yetenei olmak. azoynamak * bir eyler yemek. * konumak. azpek * Sr vermeyen, ketum. azpis * Svmeyi huy edinmiolan. azsk * Bkz. azpek. azsulanmak * imrenmek. azst kokmak * ok gen ve toy olmak. azteneke kapl(olmak) * ok scak veya ok aceyleri kolaylkla iebilen veya yiyebilenler iin aka yollu sylenir. aztorba deil ki bzesin * herkesin dedikodu yapmasnn nne geilemeyeceini anlatr. azvar, dili yok * pek sessiz, kendi hlinde. * konumayan, derdini anlatamayan. azvarmamak * sylemeye, aklamaya gnl elvermemek. azyanmak * o eyden byk zarar grmek. azna (veya diline) kira istemek * sylemesi beklenen eyi sylemekte nazldavranmak. azna (veya diline) salk * bir sz yerinde syleyen kiilere sylenir. azna (veya nne) bir kemik atmak * birini kk bir kar gstererek susturmak. azna abdestle almak * o kiiyi anarken ok saygldavranmak. azna almak * sylemek. azna almamak * adnazna almamak. azna almamak

* sz konusu etmemek, anmamak, sylememek. azna atmak * yemek iin aza koymak. azna bakakalmak * szlerine hayran olmak. azna baktrmak * kendini zevk ile dinletmek. azna bir parmak bal almak * birini tatlszlerle veya eitli hediyelerle bir sre iin kandrmak, oyalamak. azna bir ey (veya bir p) koymamak * hibir ey yememek. azna bir zeytin verir, altna (veya ardna) tulum tutar. * yaptkk iyiliklere karlk byk kar bekler. azna burnuna bulatrmak * bir ii beceremeyip berbat etmek, bozmak. azna dmek * ok yaygn olarak bilinip konuulmak. azna etmek * haddini bildirmek. azna geldii gibi * nn sonunu dnmeden. azna geleni sylemek * nezaket dna karak ar ve krcszler sylemek. * ok ve dncesizce konumak. azna gem vurmak * susturmak, syletmemek. azna kadar * boyeri kalmayacak biimde. azna kilit takmak (veya vurmak) * susturmak. azna koymamak * yememek veya imemek. azna lyk * bir yiyecein tadanlatlrken "sen de yesen, beenirsin" anlamile sylenir. azna sakz olmak * dedikodusuna konu olmak. azna srmemek * bir eyden hi yememek. azna taalm * sze karmayp susanlar iin kullanlr. azna tkamak * susturmak, fazla konumasna engel olmak. azna tkrmek * birini kltmek zere kfr olarak kullanlan uygunsuz szler sarf etmek. * birine benzemek. azna verilmesini beklemek (veya istemek) * almayp, ilerinin bakalartarafndan yaplmasnbeklemek. azna vur, lokmasnal * yumuak huylu kimseye her istenileni kolaylkla yaptrabilme anlamnda bir ataszdr. azna yakmamak * sylemesi ayp kamak, uygun dmemek, yakk almamak. aznda bakla slanmamak * hi sr saklamamak. aznda brakmak * Bkz. lf aznda kalmak. aznda bymek * sevmediinden veya ii almadndan yutamamak. aznda gevelemek * aka sylememek. aznda yakalmamak * bir dncesini bir kimseye birok kez sylemiolmak. azndan

* birisinden dinleyerek. * adna. azndan baklaykarmak * Bkz. baklayazndan karmak. azndan bal akmak * ok tatlkonumak. azndan kan(veya kan sz) kuladuymamak (iitmemek) * szlerini tartmadan sylemek. azndan kmak * bir sz istemeden, farkna varmadan sylemek, sylemibulunmak. azndan t kmamak * hibir ey sylememek. azndan dirhemle kmak * ok az konumak. azndan dklmek * aka sylemekten ekindii ey, konumasndan belli olmak. azndan dmemek (veya drmemek) * her zaman szn etmek. azndan girip burnundan kmak * trl yollara bavurarak birini bir eye razetmek, kandrmak. azndan hayr kmazsa bari er syleme * "lehte konumuyorsun, bari aleyhte de konuma" anlamnda kullanlr. azndan karmak * istemedii hlde bobulunup syleyivermek. azndan kapmak * birinin bildii eyleri, ustalklkonumalarla ona sezdirmeden renmek. * birinin konumasnkeserek kendi sze balamak. azndan lkrd(veya lf) almak (veya ekmek) * karsndakini konuturarak birtakm gizli eyleri renmek. azndan lokmasnalmak * birinin hakkolan eyi ondan almak. azndan yel alsn * aznhayra a. azn(veya enesini) tutmak * boboazlk etmemek. * kt sz sylememe. * bir konuda arzu edilmeyen dncelerin aa kmasnbir ekilde nlemek. aznaacana gzn a * dikkatsiz kiileri uyarmak iin "dikkatli ol uyank ol!" anlamnda kullanlr. aznap gzn yummak * fke ile, sonunu dnmeden azna gelen btn ar szleri sylemek. aznamak * konumaya balamak. * ar szler sylemeye balamak. * alk alk bakmak. aznamamak * hibir sz sylememek, ses karmamak. aznaramak (veya yoklamak) * Bkz. az aramak. aznbak amamak * zntsnden sz syleyecek durumda olmamak. aznbozmak * kaba szler sylemek, kfretmek. aznburnunu aramba anana (veya pazarna) evirmek * krp paralamak, dvmek. aznburnunu datmak * birinin yzne iddetle tokat, yumruk indirmek. azndilini balamak * birini konuamaz duruma getirmek. aznhavaya (veya poyraza) amak * umduunu elde edememek. aznhayra a!

* kt ihtimaller sz konusu edildiinde gereklememesi dilei ile sylenir. aznhayra amak * Bkz. aznhayra a!. aznkapamak * kendisine kar salayarak bir kimseyi susturmak. aznkapamak (veya kilitlemek) * susmak, bir ey sylemek istememek. aznkiraya vermek * kendini de ilgilendiren bir konuda dncesini sylememek. aznkoklamak * niyetini ve durumunu renmek. aznkullanmak (veya satmak) * birinin sylediklerini kendi dncesi gibi gstermeye almak. aznmhrlemek * konumamak, susmak. aznpeyim (veya seveyim) * sevindirici bir sz syleyene "ne gzel syledin" anlamnda kullanlr. aznsk(veya pek) tutmak * sr vermemek. azntkamak * szn kesmek susturmak. azntoplamak * sylemekte olduu kt sz veya kfrleri kesmek. aznyoklamak * birinin bir ey hakknda bildiini kendisine sezdirmeden syletmeye almak. aznn ii yangn yerine dnmek * aznn tadbozulmak, tat alma duyusunu yitirmek. aznn iine baktrmak * szlerini seve seve ve dikkatli dinletmek. aznn iine girmek * ok yanamak, iyice sokulmak. * hayranlkla, byk bir zevkle seyredip dinlemek. aznn ka(kalbveya lokmas) olmamak * bir ey bir kimsenin uraabilecei konulardan olmamak. * bir ey, bir kimsenin szn edemeyecei kadar deerli olmak. aznn kokusunu ekmek * bir kimsenin ekilmez davranlarna katlanmak. aznn mhr ile * orulu olarak. aznn payn(veya lsn) vermek * verilen karlkla bir kimseyi sylediine veya yaptna piman etmek. aznn perhizi yok * azna geleni syler. aznn suyu akmak * ok beenip istemek, imrenmek. aznn tadbozulmak (veya kamak) * bir kimsenin kurulu dzeni dirlii bozulmak. aznn tadnalmak * o eyin actecrbesini geirmibulunmak. aznn tadnbilmek * gzel yemeklerden anlamak. * her eyin gzelini, iyisini bilmek, anlamak. aznn tadnbilmek * gzel yemeklerden anlamak. * her eyin gzelini, iyisini bilmek, anlamak. aznn tadnkarmak * bir kimsenin kurulu dzenini bozmak; neesini, keyfini bozmak. azyla kututsa... * ne yapsa, ne kadar aba ve ustalk gsterse. ah * Sesin tonuna gre pimanlk, fke, zlem, beenme, sevgi gibi duygular anlatr. * (a:h) Ar, acduyulduunda sylenir.

* (:h) lenme, beddua. ah alan onmaz * "ktlk ettii iin beddua alan iflh olmaz" anlamnda kullanlr. ah almak * birinin ilenmesini stne ekmek. ah ekmek * derin bir keder veya zlemle iten gelerek ah demek. ah etmek * acile iini ekmek. * ilenmek. ah vah etmek * pimanln, zntsn dile getirmek. ah yerde kalmaz * "ktlk cezasz kalmaz" anlamnda kullanlr. aha * te burada. ahack * Dikkati ok yakn bir noktaya ekmek iin kullanlr. ahali * Aralarnda aynyerde bulunmaktan baka hibir ortak nitelik dnlmeksizin bir lkede, ehirde veya semtte oturanlarn tamam. * Bir yerde toplanan kalabalk, halk. ahar * Hattatlarn kt cillamak iin kullandklarniasta ve yumurta akndan yaplan zel bir karm. aharlama * Aharlamak ii. aharlamak * Ahar srmek. aharl * Aharolan, zerine ahar srlmolan. ahbap * Kendisiyle yakn iliki kurulup sevilen, saylan kimse. * Seslenme sz olarak da kullanlr. ahbap avular * her vakit birlikte grlen ve birbirine ok balolan arkadalar iin sylenir. ahbap kmak * nceden tanmolmak. ahbap kusuruna bakan ahbapsz kalr * "dostlarn ufak tefek kusurlarna bakmamak gerekir" anlamnda kullanlr. ahbap olmak * arkadaolmak, dostluk kurmak, yaknlk kurmak. ahbapa * Dosta, iten, teklifsizce. ahbapla dkmek * yerli yersiz yaknlk gstermek. ahbaplk * Ahbap olma durumu, nsiyet. ahbaplk etmek * arkadalk etmek, arkadaa konumak. ahcar * Talar. ah * A. ahba * Aba. ahlk * Alk. ahde vefa (etmek) * (devletler hukukunda) devletlerin, katldklarmilletler arasantlamalara uyma zorunluluunda olduklarn belirten kural. * sznde durma. ahdetme

* Ahdetmek ii. ahdetmek * Bir eyi yapmak iin kendi kendine sz vermek. * Yemin etmek. ahd * Antlamaya gre olan, antlama gerei olan. Ahdiatik * (Hristiyanlara gre branilerde) sa'dan nceki kutsal kitaplar. Ahdicedit * (Hristiyanlara gre branilerde) sa'dan sonraki kutsal kitaplar. ahengi bozulmak * dirlii, dzeni bozulmak. ahenk * Uyum. * Uyuma, anlama. * alglelence. ahenk almak * uyumlu hle gelmek. ahenk kaidesi * Bkz. nl uyumu. ahenk kurmak * uyuma salamak, anlama salamak. ahenk salamak * dzene sokmak, birlii salamak. ahenk tahtas * Telli alglardan zerine teller gerilmibulunan kapak tahtas. ahenk vermek * dzeni, uyumu salamak. ahenk yapmak * alglelence dzenlemek. ahenkletirme * Ahenkletirmek ii. ahenkletirmek * Ahenk salamak. ahenkli * Uyumlu, dzenli. * Elenceli. ahenklilik * Ahenkli olma durumu, uyumluluk. ahenksiz * Uyumsuz, dzensiz. * Elencesiz. ahenksizlik * Uyumsuzluk, dzensizlik. ahenktar * Ahenkli. aheste * Yava, ar. aheste aheste * Yavayava, ar ar, usul usul. aheste beste * Yavayava, ar ar. ahfat * Torunlar, soy. Ahfe'in keisi gibi bansallamak * sylenen sz anlamadan kafa sallayarak onaylamak. ahkmak * yaptilenme etkisini gstermek. ahtutmak * birinin ilenmeleri gereklemek. ahyerde kalmamak * yaptilenme er ge etkisini gstermek.

ahm ahm * Beenilecek, deer verilecek bir ey deil. ahm ahm bir ey deil * beenilecek, deer verilecek bir ey deil. ahr * Evcil byk bahayvanlarn barndkapalyer, hayvan dam. ahra ekmek * bir sry ahra kapamak, bir hayvanahra balamak. ahra evirmek * bir yeri pis, bakmsz, dank, harap duruma getirmek. ahrlama * Ahrlamak ii. ahrlamak * (hayvan) Ahrda uzun sre kalp hamlamak. Ahska Trkleri * Grcistan'n Trkiye snrlarna yakn blgelerinde yaamolan, ancak 2. Dnya Savasonlarnda Sovyetler Birliinin deiik blgelerine srlen Trkler. Ahi * Ahilik ocandan olan kimse. ahi * Cmert, eli ak. Ahilik * Kk eski Trk tresinde olan ve Anadolu'da yksek bir geliim gsteren esnaf, zanaat, ifti gibi btn alma kollarniine alan ocak. ahilik * Eli ak olma durumu, cmertlik. ahir * Son, sonraki, ahr. * Sonra, en sonra, sonunda. ahir vakit * nsan mrnn son yllar. ahir zaman * Son zaman. * (halk inanna gre) Dnyann son gnleri, kyametin kopmak zere bulunduu gnler veya yllar. ahir zaman peygamberi * Mslmanlarca son peygamber olduuna inanlan Hz. Muhammed. ahiren * Son zamanlarda, son gnlerde, son olarak, yaknlarda. ahiret * Bkz. ahret. ahiretlik * Bkz. ahretlik. ahit * Kendi kendine sz vererek bir ii zerine alma, ant. * Antlama. * Devir, zaman. ahitleme * Ahitlemek ii. ahitlemek * Antlamak. ahitname * Antlama belgesi, antlama, anlama. ahiz * Alma. * Kabul etme. ahize * Bir elektrik akmnalp baka bir kuvvete eviren let, alc, reseptr. ahkm * Yarglar, hkmler. ahkm karmak * kendi dncelerine dayanarak birtakm yarglara varmak. ahkm kesmek

* ekinmeden kesin yarglarda bulunmak, bilir bilmez konumak. ahkm yrtmek * (bir szden) kendi anlayna gre sonular karmak. ahlf * Birinin yerine geenler, halefler, kuaklar, eslf kart. ahlk * Bir toplum iinde kiilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulunduklardavranbiimleri ve kurallar. * Belli bir toplumun belli bir dneminde bireysel ve toplumsal davrankurallarntespit eden ve inceleyen bilim. * yi nitelikler, gzel huylar. ahlk bilimi * Yarar, iyi, kt gibi sorunlarinceleyen, trelere dayanan bir davranyasasgelitiren, neyin urunda savalmaya deer, neyin hayata anlam kazandrd, hangi davrann iyi ve hangisinin kt olduu gibi sorunlar kendine konu edinen bilim, etik. ahlk d* Tre d. ahlk dclk * Ahlk bilimine aykrdavranma. ahlk yasas * Ahlk ilerini belirleyen, kendine uyulmasahlk asndan gerekli olan genel ve geer kural. ahlk zabtas * Byk ehir halknn sosyal ve salk durumunu koruyan, ehir dzeni iin alan tekilt. ahlka * Ahlk anlayna gre, ahlk deerlerine ballkla. ahlk * Ahlk konularninceleyen filozof veya bu konularla uraan kimse. * Her eyi ahlk asndan deerlendiren kimse. ahlklk * Ahlkbir ara deil, bir ama sayan reti, trecilik, moralizm. ahlken * Ahlka uygunlukla. ahlkyat * Ahlk bilimi. ahlk * Ahlka uygun, ahlkla ilgili. ahlk vazife * Kanunun zorlamasolmakszn, doru bilindii iin yaplmasgereken iler. ahlkl * Ahlk kurallarna bal, bunlara uygun davranan (kimse). ahlkllk * Bir insann veya bir insan grubunun iyi ve kt asndan davranbiimi ve ahlk dn. * Ahlk kurallar, yasalarile uyum iinde olma. ahlksz * Ahlk kurallarna uymayan. * Drst davranmayan, kt huylu, terbiyesiz. ahlkszca * Ahlksz biimde veya tarzda. ahlkszlk * Ahlksz olma durumu. * Ahlk kurallarna uymama, ahlkszca davran. ahlkszlk etmek * ahlkszca davranmak. ahlama * Ahlamak ii. ahlamak * ekmek, ah etmek, ah eker gibi ses karmak. ahlat * Glgillerden, kendi kendine yetien, zerine armut alanan aa, yaban armudu (Pirus piraster). * Bu aacn, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlatktan sonra yenilebilen yemii. * Kaba adam, yol iz bilmez kimse. ahlt * Bir karm iindeki paralar, geler.

* Beden yapsnn temelini oluturan geler. ahlterbaa * Bedende bulunduu var saylan drt ge. ahlatn (veya armudun) iyisini (dada) aylar yer * kendilerine yakmayan gzel bir eyi eline geirenler iin kullanlr. ahmaa yz, abdala sz vermeye gelmez * ahmaa gereinden ok ilgi gsterirseniz sizi sk sk uratrr. ahmak * Aklngerei gibi kullanamayan, bn, budala, aptal. ahmak yerine koymak * bir kimseye aptalm, anlamazmgibi davranmak. ahmaka * Biraz ahmak. * (ahmak'a) Ahmaa yakr nitelikte, aptalca. ahmakslatan * Yavayavave ince ince yaan yamur, isenti. ahmaklama * Ahmaklamak durumu. ahmaklamak * Ahmak duruma gelmek, aptallamak. * Bir an iin aalayp bocalamak. ahmaklatrma * Ahmaklatrmak ii. ahmaklatrmak * Ahmaklamasna sebep olmak, aptallatrmak. ahmaklk * Zeksaz gelimiolma durumu, budalalk, anlayszlk, aklszlk. ahraz * Dilsiz, sar ve dilsiz. ahret * Din inana gre, insann ldkten sonra dirilip sonsuza dek kalacave Tanr'ya hesap verecei yer, br dnya. ahret adam * Dnya ilerinden el ekip srekli ibadetle uraan kimse. ahret kardei * nan ve ibadette birbirinden ayrlmayan ve bu ilikiyi ahrette de srdreceklerini dnen kadnlara verilen ad. ahret suali * Gereksiz ve usandrcsoru. ahret yolculuu * lm. ahreti (veya br dnyay) boylamak * lmek. ahretini yapmak (veya zenginletirmek) * hayr ileri yaparak sevap kazanmak. ahretlik * Besleme kz. * Ahret kardei olan kadnlardan her biri. ahrette on parmayakasnda olmak * kendisine karsorumlu olan kimseden ahrette davacolmak. aha * nsann veya hayvann gs ve karniindeki organlar, barsak, cier gibi eyler. ahap * Aatan, tahtadan yaplm. ahtapot * Kafadan bacakllardan, dokunalbir mrekkep baltr (Octopus). * Genellikle burun zarzerinde kan bir eit ur, polip. ahtapot gibi * srnak, yapkan kimse. * smrmek amacyla birok ie, konuya el atan, yaylan. ahu * Ceylan, karaca.

* Gzel, ince, zarif kadn. ahu gibi * ok gzel, ekici. ahu gzl * Gzel gzleri olan. ahu paras * ok gzel, ekici. ahududu * Glgillerden, dikenli bir bitki (Rubus idaeus). * Bu bitkinin duta benzeyen, krmzrenkli, sulu ve kokulu yemii, aa ilei. ahval * Durumlar, hller, vaziyetler. * Davranlar. * Olaylar. ahzetme * Ahzetmek ii. ahzetmek * Almak, kabul etmek. ahzita * Alveri, alm satm, aksata. ahzkabz * Kendine mal etme. aidat * denti. * Kesenek. aidiyet * Ait olma durumu, ilikinlik. aile * Evlilik ve kan bana dayanan, kar, koca, ocuklar, kardeler arasndaki ilikilerin oluturduu toplum iindeki en kk birlik. * Kar, koca ve ocuklardan oluan topluluk. * Aynsoydan gelen kimseler zinciri. * Aralarnda kandalk veya hsmlk bulunan kimselerin tm. * Birlikte oturan hsm ve yaknlarn tm. * E, kar. * Ayngaye zerinde anlaan ve birlikte alan kimselerin btn. * Temel nitelii bir olan dil, hayvan veya bitki topluluu. aile ad * Soyad. aile bahesi * Ailelerin rahatlkla gidebilecei, genellikle ikisiz yer. aile btesi * Ksa bir sre iinde bir iinin veya ii ailesinin hayat seviyesinde meydana gelen deimeleri belirlemek amacyla yaplan istatistik almas. aile dostu * Ailece tanlan ve evlerine gidilip gelinen ahbap, yakn. aile gazinosu * Sadece evlilerin girebildii ve birlikte elendikleri yer. aile hayat* Aile bireylerinin btn ilerini dzenli olarak ev iinde yapma durumu. aile hukuku * Aileyi oluturan kiilerin karlklhak ve grevlerini dzenleyen hukuk dal. aile meclisi * Aile makamnn grevini yerine getiren kan veya soy hsmlarndan en az kiiden oluan heyet. aile oca* Ailenin kurduu, yerletii, gelitirdii ev. aile plnlamas * Ailede ocuk edinmeyi snrlama, doum kontrolu. aile reisi * Kanunlara gre aile ykmlln tayan kimse. aile saadeti * Genellikle kar, koca bazen de bykler ve ocuklar arasndaki uyum, anlama, sevgi ve hogr.

ailece * Btn aile birlikte. ailecek * Ailece. ailelik * Aile saysnn btn. ailesiz * Ailesi olmayan. ailev * Aile ile ilgili. ait * lgilendiren, ilikin, iliik, ilgili, iin, -e den. ait olmak * ilgilendirmek, birinin olmak, birine dmek. ajan * Bir devlet veya kuruluun gizli amalariin alan kimse, casus. * Bir kimsenin, bir ortakln veya bir devletin bazilerini gren kimse, igrevlisi, temsilci. ajanda * Unutulmamasiin gerekli notlaryazmaya yarayan takvimli defter, anda. ajanlk * Ajan olma durumu. * Ajann grevi. ajans * Haber toplama ve yayma iiyle uraan kurulu. * Bir ticar kuruluu tantan, onunla ilgili bilgi aktaran ve bu yolla kazan salayan ikolu. * Bu ikollarnn altbro. ajitasyon * Ruhsal gerginliin da vurmas. ajur * Delikli rg, gzenek. ajurlu * Ajuru olan veya her yanajur biiminde ilenmibulunan, gzenekli. ak * Kar, st gibi eylerin rengi, beyaz, kara ve siyah kart. * Bu renkte olan. * Temiz namuslu. * Skntsz, rahat. * Beyaz leke. * Bazeylerde beyaz blm. -ak / -ek * simden isim treten ek (kltme eki): ba-ak, ben-ek vb. -ak / -ek * Fiilden yer isimleri treten ek: dur-ak, yat-ak vb. -ak / -ek * Fiilden alet isimleri treten ek: or-ak, b-ak, tara-k, ele-k, kre-k vb. ak aa * Saraylarda hizmet gren hadm aalarnn beyaz rktan olan. ak Arap * Arap szc "zenci" anlamna da geldiinden asl Araplarn sz konusu olduu anlatlmak istenirken kullanlr. ak basma * Ak su, perde, katarakt. ak basmak* Gze beyaz leke inerek grme yetisini yitirmek. ak benek * Gzn saydam tabakasnda bir yara veya ban sonucunda olumu, grmeyi derece derece azaltan beyaz benek. ak demir * Dvme demir. ak don kara don geitte belli olur * Bkz. akkarasgeitte belli olur. ak dmek

* (sa ve sakal) tek tk aarmaya balamak. ak gzl * Gzlerinin rengi pek ak olan ve nazarnn hemen dediine inanlan (kimse). ak gn aartr, kara gn karartr * mutlu bir yaaykiiyi din klar, mutsuz bir yaayise ypratr. ak kan * Lenf. ak kan yangs * Adenit. ak koyunun kara kuzusu da olur * iyi bir aileden kt bir ocuk da kabilir. ak kpek kara kpek geit banda belli olur * kimin ne olduu deney veya snav sonunda anlalr. ak madde * Demet durumundaki sinir liflerinden oluan beynin i, omuriliin dtabakas. ak mkara mnne dnce grrsn * imdiden bouna dnme, sonu belli olduu zaman anlarsn. ak pak * tertemiz. * sasakalaarm. ak pak * Bembeyaz, temiz, parlak. ak pas * Lhana, turp, algam, karnabahar gibi bitkilerin kk dndaki btn blgelerine yerleebilen, zellikle semiz otugillerde karlalan yosunumsu mantar (Albugo candida). ak sakaldan yok sakala gelmek * ok yalanp iyice kuvvetten dmek. ak slmen * Cva ile klorun birleimi olan, ok zehirli, beyaz bir toz, sblime, slmen. ak yazl * Bahtl, ansl. ak yel * Gneyden esen rzgr, lodos. ak yem * zmarit, istavrit, uskumru gibi balklarn beyaz etinden yaplan ve oltada kullanlan yem. ak yldz * oban yldz. aka * Byk karde, aabey. akabe * Tehlikeli, sarp ve zor geit. akabinde * Arkasndan, hemen arkadan, ardndan, hemen ardndan. akacak kan damarda durmaz * herhangi bir zarar karsnda bunun kanlmaz olduunu anlatarak avundurmak iin sylenir. aka * Bir yerde birikip kalan svlar, bir ilem sonunda geriye kalan artklar, gereksiz nesneleri darya aktmak iin kullanlan boru, oluk veya baka ara. * Kanal, ark, su yolu. * Yer altsu oluu. akalama * Akalamak ii, tefcir, drenaj. * Yer altsularntoplayan tesisat. akalamak * Bir yerde birikmisularaktmak. * Bataklklaraka yoluyla kurutmak. akalatma * Akalatmak ii. akalatmak * Akalama iini yaptrmak. akademi * Bilginler, yazarlar, sanatlar kurulu.

* Yksek okul. * plak modelden yaplminsan resmi. akademici* Kurallara balresim ve heykel almasyapan kii veya sanat. akademicilik * Resim veya heykel almasnda kurallara ballk. akademik * Akademi ile ilgili. * Bilimsel nitelii olan. akademisyen * Akademi yesi. akaa * Grgengillerin, kerestesinden yararlanlan beyaz kabuklu bir tr (Betula alba). akait * Bir dinin renilmesi gereken inanlarnn ve tapnma kurallarnn tm veya bunlartoplayan kitap. akaju * Maun. * Maundan yaplm. akak * Akarsu yata, yatak, mecra. * Irmak, dere, ay, kk akarsu. * (su iin) vinti yeri. * Eimi, inii fazla olan yer. akala * Amerikan tohumundan yurdumuzda retilen bir pamuk tr. akamber * zellikle amber balnn barsaklarndan karlan, kl renginde, yapkan, bklgen ve misk gibi kokulu olan bir ta. * Scak kelerde yetien bir aatan (Hymenea) elde edilen kat, gzel kokulu reine. akamet * Ksrlk, verimsizlik. * Baarszlk, sonusuzluk. akamete uramak * baarsz, sonusuz kalmak. akan sular durmak * itiraza, syleyecei sze yer kalmamak. akan yldz * Gnesistemine bal, kesin yrngesi bulunmayan ve bu sebeple atmosferin st katmanlarna girince ate klesi durumuna dnen kk gk cismi, ama, ahap, meteor. akar * Kiraya verilerek gelir getiren ev, dkkn, tarla, bagibi mlk. akar amber * Asya ve Amerika'da yetien, odunu ceviz aacnnkine benzeyen, gzel kokulu z suyu olan byk bir aa (Liquidambar orientalis). akarca * Kemik veremi. * Srekli ileyen ban, fistl. * Kk akarsu. * Kaplca. akaret * Kiraya verilerek gelir getiren ev, dkkn gibi mlk. akarlar * Tknaz yapl, gvdeleri halkasz, balargsle birleik, az yaplarsrc, sokucu veya emici rmceimsiler takm. akarsu * Yeryznde ve yer altnda belirli bir yatak iinde, eim boyunca srekli veya zaman zaman akan su. * Tek sra elmastan veya inciden gerdanlk. * Kesintisi olmayan, aralksz. akaryakt * Benzin, gaz ya, mazot gibi svdurumunda olan yakacak. akaryakt istasyonu * Benzin, gaz, motorin gibi yaktlarn satldyer.

akasma * Dn ieigillerden, beyaz iek veren, bahelerde ss iei olarak yetitirilen sarlcbir bitki; yaban asmas, Meryem ana asmas(Clematis vitalba). akasya * Baklagillerden, scak iklimlerde birok eitleri yetien ve tanen, zamk, boya gibi maddelerinden yararlanlan bir aa (Acacia). * Baklagillerden, yurdumuzda yetien bir ss ve glge aac, salkm aac(Robinia pseudoacacia). akbaba * Akbabagillerden, bave boynu plak olan, dalk yerlerde yaayan, lele beslenen, ok yksekten uarak keskin gzleriyle ok uzaklargrebilen, iri ve yrtcbir ku(Vultur monachus). * htiyar. akbabagiller * Gndz yrtclaralt takmnn, kanatlargenive byk olan, iyi uan byk kulariine alan bir familyas. akbakla * Kuru fasulye. akbalk * Sazangillerden, eti klkl, yumurtasile tarama yaplan bir balk (Leuciscus). * Akya bal. akbalkl * Leyleksilerden, bataklk, rmak ve gl kylarnda yaayan, olduka byk, ak renkli bir kutr (Egretta alba). akba * Yazn kutup blgelerinde yaayan, kn lk kylara gen, ksa ve ince gagal, siyah bacaklyaban bir tr ku, deniz kaz(Bemicla). akbuday * Kurak iklime dayankl, beyaz kabuklu, ekmeklik buday. akburak * Baklagillerden, buraa yakn bir bitki cinsi (Lathyrus sativus). akcier * Gs kafesinin byk bir blmn dolduran ve solunum organnn temeli olan, salsollu iki paral organ. akcier gbei * Akcierin, i yan yznn hemen arkasnda bron, sinir ve damarlarn girip ktyer. akcier kesecikleri * Akcier lopuunun paralar; bronuklarn son blm. akcier lopuu * Birok akcier keseciinin birleerek oluturduu para. akcier petei * Akcierlerde solunumda gaz alveriini salayan, hava borucuklarnn sonunu oluturan kesecik. akcier zar * Gs boluunun iini ve bu boluun iinde bulunan akcierin dnkaplayan ince zar, plevra. akcierliler * Karndan bacaklyumuakalarn tek cierle soluk alan bir takm. aka * Olduka beyaz, beyazca. aka * Bkz. ake. aka armudu * nce kabuklu, sar, etli ve sulu bir tr armut. aka paka * Beyaz tenli, gzel (kadn). aka yel * Gneydoudan esen yel, keileme. akaaa * Akaaagillerden ss aacolarak da dikilen tahtashafif ve salam bir aa, isfendan (Acer). akaaagiller * ki eneklilerden, rnei akaaa olan bir bitki familyas. akakavak * Akkavak. akal * Paraya bal, parayla ilgili, mal.

ake * Kk gmpara. * Her tr maden para. akl * Rengini atm, aarm, iinde ak renk bulunan. akllanma * Akllanmak ii. akllanmak * Akl duruma gelmek, rengini atmak veya atmgibi olmak. akllama * Akllamak ii veya durumu. akllamak * Akl duruma gelmiolmak. akllk * Akl olann durumu. akpleme * Zambakgillerden, yapraklarnn uzun, geniolmas, ieklerinin gzellii dolaysyla bahe iekleri arasna giren zehirli bir bitki cinsi (Veratrum album). akdar * Budaygillerden, bir yllk veya daha uzun yaayabilen otsu bir bitki tr (Panicum miliaceum). akdedilme * Akdedilmek durumu. akdedilmek * Akdetmek ii yaplmak. Akdeniz hummas *Malta hummas. Akdeniz mavisi * Parlak ve canlgrnmde mavi rengin bir tr. akdetme * Akdetmek ii. akdetmek * (mukavele, muahede, ittifak gibi karlklbalanma anlamtayan Arapa szlerle) Yapmak. akdiken * Hnnapgillerden, hekimlikte ve boyaclkta kullanlan bir bitki cinsi, gvem erii, geyik dikeni (Rhamnus cathartica). akdoan * Kartalgillerden bir doan tr, aksungur. akdut * Beyaz renkte olan dut. akemi * ki elemanlmermer yaptrcs. akgnlk * Tts olarak yaklan bir tr aa sakz. akhardal * Hekimlikte i srdrc olarak kullanlan hardal trlerinden biri (Sinapis alba). ak * Herhangi bir kuvvet alannda, belli bir dzlemin belli bir blmnden getii var saylan g izgileri, seyeln. akak karaskara * beyaz tenli, kara gzl, kara sal. akkarasgeitte belli olur * bir iddiadaki doruluun ancak deney veya snav sonunda belli olacananlatmak iin sylenir. akbet * (bir iveya durum iin) Son, sonu. * Sonunda, eninde sonunda. akbetine uramak * birinin iinde bulunduu kt duruma dmek. akc * Akma zellii olan. * Kolay sylenebilen, okunabilen, anlamca ak (anlatm), selis. akcnsz * Cierlerden gelen havann, az boluundaki yarkapalbir engele arpmasyla oluan bol sesli nsz (r, l,

, y). akclk * Akcolma durumu. * Sz, yazve anlatmn akcolma zellii, selset. akclk lei * Bir svnn belli scaklktaki akclnlmekte kullanlan alet. akl * Dnme, anlama ve kavrama gc, us. * Hafza, bellek. * t, salk verilen yol. * Dnce, kan. akl akl, gel engele takl * bir sorunun nasl zmleneceini dnememe durumu. akl akldan stndr * bir kimsenin aklna gelmeyen bir are, herhangi birinin aklna gelebilir. akl almak * danmak, gralmak. akl almamak * inanlacak gibi olmamak, akla uygun gelmemek. akl almaz * inanlacak gibi olmayan, inanlmaz. akl danmak * bir konuda birinin grn sormak. akl defteri * Hatrlanp yaplmasgereken eylerin yazldkk defter, not defteri, muhtra defteri, ajanda. akl d * Akla, geree, uygun olmayan. * Us d, gayriakl, irrasyonel. akl dclk * Akl ddavranma yanlsgr, us dclk, irrasyonalizm. akl dii * Yirmi yasralarnda altlstl ve salsollu, en ieride kan azdii, yirmi yadii. akl doktoru * Psikiyatrist. akl durdurmak * bir ey ok artcnitelikte olmak, insanartmak. akl erdirememek (veya ermemek) * ne olduunu anlayamamak, srrnzememek. akl erdirmek * anlamak, srrnzmek. akl etmek * herhangi bir nlem veya areyi zamannda dnmek, vaktinde hatrlamak. akl hastahanesi * Akl hastalarnn yatrldhastahane. akl hastas * Ruh hastas, deli. akl havsala almamak * akla manta smamak. akl hocas * Birine yol gsterip akl reten kimse. * Herkese akl retmeye meraklkimse. akl iin yol (veya tarik) birdir * iyi dnlnce ayrayrkimselerce varlacak sonu hep ayndr. akl ii deil * akla uygun deil, doru deil. akl krolmamak * akllbir kiinin yapacaiolmamak. akl kethdas * Herkese akl retme meraknda olan kimse. akl kumkumas * ok bilmikimse. akl kutusu

* ok akll, zeki kimse. akl retmek * nasl davranacangstermek, yol gstermek, akl vermek. akl sr ermemek * bir iin niteliini, gizli ynlerini anlayamamak. akl terelelli * pek delimen, kendisinden cidd bir dnce, davranbeklenmeyen (kimse). akl var, yakn var (veya akl var, izan var) * kafa yormaya gerek yok. akl vermek * bir konuda yol gstermek, akl retmek. akl yata deil, batadr * akllolma ile yalolma arasnda ilgi yoktur; bazkkler byklerden daha akllolabilir. akl yormak * hatrlamaya almak, zihnini zorlamak. akl yrtmek * herhangi bir konuda fikir vermek. akl zayfl * Delilie kadar varmayan akl bozukluu. aklc * Aklclkla ilgili. * Aklclktan yana olan kimse, usu, rasyonalist. aklclk * Akla dayanan, doruluun ltn duyularda deil, dnmede ve tmden gelimli karmalarda bulan retilerin genel ad, usuluk, akliye, rasyonalizm. * Akla ve akl yolu ile varlan yargya inanma, akla aykrveya akl dhibir eyi tanmama davranve tutumu, akliye, rasyonalizm. * Bilginin evrensellik ve zorunluluunun deneyden ve deneye dayanan genellemeden deil, yalnzca akldan kartlabileceini savunan reti, rasyonalizm. aklda kalmak * aklda yer etmek, unutulmamak. aklda tutmak * unutmamak. akldan karmak * dnmemek, unutmak, umudunu kesmek. akldan kmak * unutulmak. akldan kmak * unutmak. akldan kmamak * unutamamak. akldan geirmek * bir ey yapmaydnmek, tasarlamak. akllandrma * Akllandrmak ii, durumu. akllandrmak * Aklnkullanmasnsalamak, aklnbana getirmek. akllanma * Akllanmak ii. akllanmak * Karlalan olaylarn sonularndan yararlanarak davranmak. * Uslanmak. akllara durgunluk vermek * ok alacak bir sey olmak. akllarpazara karmlar, herkes yine kendi aklnalm(veya akllar gelin olmu, herkes kendininkini beenmi) * "insan kendi aklnbakasnnkinden stn grr" anlamnda kullanlr. akll * Gerei iyi gren ve ona gre davranan. * Karsndakinin dncesizliini belirtmek iin sylenilen uyarma sz. * (alay yollu) Dncesiz, aptal. aklldnnceye kadar deli ocuunu (veya olunu) everir * kendini akllsananlar ok kez aklsz diye tannanlardan daha az baargsterir.

akllgeinmek * kendini ok akllsanmak. akllkpr arayncaya dek deli suyu geer * atak kii tehlikeyi gze alarak ie giriir ve abuk sonu alr. akllolmak * gereklere uygun davranmak. aklluslu * Akllolarak, yaramazlk etmeyerek, dengeli. akllca * Akla yakn, doru olarak. * Akla yakn, doru, makul. aklllk * Akllolma durumu; uyanklk. aklllk etmek * yerinde ve uygun davranmak. aklsal * Dnceyi ve gerei somut deerlerle birbirine balayan hakikati iine alan ey. aklsallatrma * Aklsallatrmak durumu. * Bilin dolaylarn mantk ve akla dayalolarak aklanmas. aklsallatrmak * Bir eyi aklsa duruma getirmek. aklsz * Akl, gerei grp ona gre davranmaya elverili olmayan, anlaykt. aklsz ban cezasnayak eker (veya aklsz iti veya kpei yol kocatr) * dncesizlik veya tedbirsizlik yznden, gereksiz yere gidip gelme zahmetine katlanlr. aklszlk * Aklsz olma durumu. * Aklszca yaplan iveya davran. aklszlk etmek * dncesiz ve yersiz davranmak. akm * Akmak ii. * Hava, su gibi akkan maddelerin veya elektrik yklerinin belli bir ynde ak, yer deitirmesi, cereyan. * Sanatta, siyasette, dnce hayatnda ortaya kan yeni bir gr, yntem, hareket, cereyan tarz. * Debi. akm derken bokum demek * szn yolunca syleyememek, dzensiz eyler sylemek. akm lm * Bir akarsuyun veya kanaln su yolunda bir saniyede akan su hacmini lme. akmc * Belli bir akma balkii. akmler * Bir elektrik akmnn iddetini lmeye yarayan ara, amperler. akmtoplar * Ak, akmltr. akn * Kalabalk bir eyin arkaskesilmeyen bir gelidurumunda olmas. * Dman topraklarna tedirgin etme, yldrma, apul gibi amalarla toplu olarak yaplan baskn. * Futbolda sayyapmak amacyla kartakm kalesine doru genellikle topluca giriilen saldr, hcum. akn * Kazak-Krgz Trklerinin saz airlerine verdii ad. akn akn * Arkaskesilmeyen kalabalk bekler durumunda. akn etmek * toplu olarak gitmek, mek. * dman lkesine saldrmak, baskn yapmak. aknc * Dman lkesine akn yapan sava. * Grevi kartarafa top srmek ve sayyapmak olan n sradaki oyuncu, forvet. aknclk * Akncolma durumu.

aknclk etmek * dman lkesinde kargleri yldrmak, tedirgin etmek. akndrk * Reine, am sakz, akma. aknkayas * Kaya balgiller familyasndan derin ve uzaklarda yaayan ince, uzun bir balk tr. aknt * Akmak ii. * Havann veya suyun herhangi bir yne doru yer deitirmesi, akm, cereyan. * Hastalk sebebiyle vcudun bir yerinden sulu madde akmas. * Eiklik, eim, meyil. * am tr aalarda bulunan reinenin eriyerek akmasolay. * Svyaptrclarn aa yzeylerine gereinden ok srlmesi ile oluan durum. akntbilimi * Deniz akntlarninceleme konusu edinen bilim dal. akntaanozu * Akntya kaplmyenge. * Vcudunda gze arpacak bir arpklk bulunan kimseler iin kullanlr. akntl * Akntsolan, eik, meyilli. akntler * Bir akarsuyun ve kanaln aknthznve dzeyini lmeye yarayan alet. akntya kaplmak * bir akntnn etki alanna girmek, akntile birlikte srklenmek. * etki altnda kalarak bir topluluun davranna katlmak. akntya krek ekmek * olmayacak bir iurunda bouna abalamak. akp gitmek * (zaman iin) abuk gemek. ak * Akmak ii veya biimi. * Geip gitme, srp gitme. * Akn. akkan * Kendilerine zg bir biimleri olmayp iinde bulunduklarkabn biimini alan ve yn oluturmayan (sv veya gaz), seyyal. akkanlama * Akkan duruma gelme. akkanlamak * Akkan duruma gelmek. akkanlatrc * Akkan duruma getirme zellii olan. akkanlatrclk * Akkan duruma getirme zellii olma. akkanlatrma * Akkanlatrmak ii. * Akkanlarn niteliini dzeltmek iin younlaan akmiinde paracklarn asltsnsalayan yntem. akkanlatrmak * Akkan duruma getirmek. akkanlk * Akkan olma durumu. akma * Kulaa hogelen veya kolayca sylenen seslerin zellii. akmal * Akma zellii olan. akmaz * Detkenlerin tesiriyle akmazldeimeyen, duraan. akmazlk * Akmaz veya duraan maddenin durumu. aktma * Aktmak ii. * Hayvanlarn, zellikle atlarn alnlarnda bulunan ve burunlarna doru uzanan beyaz leke.

* Un, st, ya, yumurta, eker veya pekmezle yorularak cvk bir duruma getirilen hamurun kzgn sa zerinde piirilmesiyle yaplan bir eit tatl. * Enli bilezik. aktmak * Akmasnsalamak, akmasna yol amak, dkmek. aktmal * Alnnda aktmasolan (hayvan). akide * Bir eye inanarak balan, inan, din inanc. akide * ekerin kaynatlarak ada durumuna getirilmesi yolu ile yaplmrenkli ve kokulu, azda g eriyen eker; daha ok akide ekeri yerine kullanlr. akide ekeri * Bkz. akide. akidesi bozuk * nanczayf olan (kimse). akideyi bozmak * doru bilinen bir inanveya giditen ayrlmak. akik * Yzk ta, mhr gibi eyler yapmakta kullanlan, trl renklerde, yarsaydam, parlak ve deerli bir ta; kalseduan kuvarsnn bir trdr. akil * Akll. akil bali * Dl verebilecek duruma gelmiolan, erin. akil baliolmak * dl verebilecek erikin duruma gelmiolmak. * rtn ispat etme yana gelmiolmak. akilne * Akllca. akim * Ksr, verimsiz, dl veremeyen. * Sonusuz, baarsz. akim kalmak * sonuca ulaamamak, baarsalayamamak. akis * Ik veya ses dalgalarnn yanstcbir yzeye arparak geri dnmesi, yansma, yank. * Bir cismin, parlak bir yzeyde grnmesi. * Bir eyin baka bir ey zerinde yarattetki. * Evirme, evirtim. akis uyandrmak * bir konunun zerinde dnlmesine, tartlmasna yol amak, ilgi veya tepki yaratmak. akit * Hukuk sonu dourmak amacile iki veya daha ok kimsenin veya kuruluun karlklve birbirine uygun irade beyanlarile gerekleen ilem, szleme, mukavele, kontrat. * Nikh. kit * Bir ii karlklolarak kararlatrp stlerine alan taraflardan her biri, szleme veya mukavele yapan. akit vaadi * n szleme. akkaraman * Vcudu beyaz, az, burun, gz etraf, kulak ve ayaklarda siyah lekeler bulunabilen, kaba kark yapal, Orta Anadolu ve Dou Anadolu'nun batkesimlerinde yaygn olarak yetitirlen yerli bir tr koyun. akkarnca * Dz kanatllardan, scak veya lman lkelerde yaayan, bitkilere ok zarar veren bir bcek cinsi, termit (Termes). akkarncalar * Az paralariyi gelimi, iri bal, srcbcekler topluluu, termitler. akkavak * Stgillerden, yapraklarnn altbeyaz olan bir kavak tr, akakavak, Hollanda kava(Populus alba). akkefal * Sazangillerden bir cins tatlsu bal(Alburnus).

akkelebek * Hemen btn meyve aalarnda tomurcuk dmansaylan, iri ak kanatlarkaln, kara damarlbir kelebek (Aporia crataegi). akkirpani * Ak, fakat kirli. akkor * Ik saacak beyazla varncaya dein stlmolan. akkorluk * Akkor olma durumu. akku * Atmaca, yrtcbir ku. akkuyruk * Tadnartrmak iin ay harmanna katlan beyaz bir ay tr. -akla / -ekle * Bazfiillerin sklk atlarntreten ek: tart-akla- , it-ekle- vb. akla fenalk vermek * ok armak, ldracak gibi olmak, zvanadan kmak. akla gelmedik * dnlemeyen. akla gelmeyen baa gelir * insan ummad, dnmedii eylerle daima karlaabilir. akla gelmez * hatrlanamaz, dnlemez. akla hayale gelmez * inanlmaz. akla karaysemek * (bir ii baarncaya dein) ok skntekmek, glklerle karlamak. akla sar gibi * akln kabul edebilecei biimde, makul. akla smak (veya smamak) * inanlacak gibi olmamak. akla yakn * akln benimseyebilecei, akln kabul edebilecei. akla yatkn* uygun, akllca, makul. akla zarar (veya ziyan) * ok alacak, aknla uratacak (ey). aklama * Aklamak ii, ibra. aklama belgesi * Alacak verecek kalmadngsteren belge, ibraname. aklamak * Susuz veya borsuz olduu yargsna vararak birini temize karmak, tebriye etmek, ibra etmek. * Baarlgsterilmek, deerli olarak nitelendirilmek. aklan * Sularnbir denize veya gle gnderen blge, maile. * Bir dasrasnn yamalarndan her biri. aklanma * Aklanmak ii. aklanmak * Ak olmak, temizlenmek. * Bir dava sonunda temiz ve iliiksiz kmak, temize kmak, beraat etmek. aklama * Aklamak ii. aklamak * Ak duruma gelmek, aarmak, beyazlamak. aklatrma * Aklatrmak ii. aklatrmak * Aklamasnsalamak, beyazlatrmak. aklen * Akl icab, akl gereince.

aklevrek * Tatlsu levrei. akl * Akbulunan, ak renkli. aklalmamak * anlayamamak, kavrayamamak. * bir eyin olabileceine inanmamak. * uygun bulmamak. aklbana gelmek * davranlarnn yanllnsezerek doru yolu bulmak. * aylmak, kendine gelmek. aklbanda * srekli aklldavranan. * doru drst, kusursuz. aklbanda olmamak * iyi dnebilir durumda olmamak. aklbandan bir karyukar(veya yukarda) * dnmeden aklna geleni yapan. aklbandan gitmek * ok sevinten veya ok korkudan ne yapacanarmak. aklbaka yerde olmak * baka eyler dnmek. aklbir yerde olmak * dnlmesi gerekenden baka bir ey dnmek. aklbokuna karmak * korkudan arp ne yapacanbilememek. aklkmak * titizlikle zerinde durmak, ok korku geirmek, ok korkmak. akldalmak * dnceyi belli bir konu, sorun zerinde toplayamamak. akldurmak * dnemez bir duruma gelmek, armak. aklermek * anlayabilmek. * aklca olgunlamak. aklevvel * Akllgeinen. aklfikri bir eyde olmak * btn dnd bir konuda younlamak. aklgitmek * armak, korkmak. * ok beenmek, baylmak. aklkalmak * beenilen bir eyi dnmekten kendini alamamak. aklkaral* Akve karasolan, beyazlsiyahl. aklkarmak * ne yapacanbilememek, armak, bocalamak. aklkesmek * bir eyin olabileceine inanmak. aklkesmemek * sonucu tahmin edememek, ilerisini grememek. aklsra * aklnca, sandna gre, dnne gre, umduuna gre. aklsra * Aklnca. aklsonradan gelmek * verdii kararn yanlolduunu anlayp vazgemek. akltaklmak * zihni bir eyle uramak. akltam ayar * aklyerinde.

aklyatmak * anlamaya balamak, olacana inanmak, tatmin olmak. aklzvanadan kmak * delirmek, aklnoynatmak. aklevvel * Densiz, mnasebetsiz, saduyu sahibi olmayan. * Kendisini en akllsanan. aklk * Ak olma durumu. * Kadnlarn makyaj iin yzlerine srdkleri beyaz bir sv, dzgn. aklma gelen bama geldi * olmasndan korktuum ey oldu. aklmda! * ldes oyununa katlanlardan biri tekine bir ey verirken kardakinin "unutmadm" anlamnda syledii sz. aklna birey gelmek * phelenmek. aklna dmek * hatrlamak. * kafasnda bir dnce domak. aklna esmek * daha nce dnmemiolduu eyi birden yapmaya karar vermek. aklna geleni sylemek * rastgele konumak. aklna geleni yapmak * her istediini dnmeden yapmak istemek. aklna gelmek * hatrlamak, anmsamak. * bir eyi yapmaydnmek, tasarlamak. aklna getirmek * hatrlatmak. * dnmek. aklna koymak * bir ey yapmaya kesin olarak karar vermek. * kararlatrmak, ok istemek. aklna koymak * bir kimse birine, bir ey telkin etmek. aklna sdrmak * bir eyin olabileceine inanmak, aklalmak. aklna smamak * anlayamamak, kavrayamamak. * olabileceine inanmamak. aklna aaym (veya aarm) * adgeen kimsenin aklszca bir davranta bulunduunu anlatr. aklna takmak (veya aklntakmak) * srekli olarak bir eyi dnmek, bir dnceye saplanp kalmak. aklna turp skaym * birinin dncesini ve yaptnbeenmemek. aklna tkrmek * birinin dncesini beenmemek, knamak. aklna uymak * birinin uygun olmayan grne gre iyapmak, davranmak. aklna vurmak * birden dnvermek. aklna yelken etmek * dncesizce davranmak veya aklna geleni hemen yapmak. aklnca * (kmseme yollu) Dncesine gre, aklsra. aklnda kalmak * unutmamak. * hatrlamak. aklnda olsun!

* unutma!. aklnda tutmak * renmek, bellemek. * unutmamak. aklndan karmamak * devamlhatrlamak, hi unutmamak. aklndan kmak * unutmak. aklndan geirmek * bir ey yapmaydnmek, tasarlamak. aklndan gemek * dnmek. aklndan tutmak * bir ey dnmek. aklndan zoru olmak * arada bir durum ve artlarn gerektirdii gibi davranmamak. akln(bir eyle) bozmak * bir ey zerine derek hep onunla urap durmak. aklnbana almak (veya toplamak, devirmek) * aklszca davranlarda bulunmaktan kendini kurtarmak. aklnbandan almak * dnemeyecek bir duruma getirmek, ok artmak. aklnbaka yere vermek * konuulan konudan baka bir ey dnr olmak. aklnalmak * ilgisini arderecede ekmek. aklnelmek * niyetinden, kararndan caydrmak. * ayartmak, batan karmak. aklnkarmak * delirmek. * gereksiz, yersiz iyapmak. aklnoynatmak * ldrmak. * akl diler yapmak. aklnpeynir ekmekle yemek * aknca ve aklszca iler yapmak. aklnarmak * yerinde olmayan bir iyapmak, yersiz dnmek. aklntakmak * srekli olarak aklbir eyle uramak. aklnn kesinden gememek * hibir zaman dnmemek. aklnn terazisi bozulmak * akllca olmayan davranlarda bulunacak bir duruma dmek. aklnla bin yaa * akla yakn grlmeyen bir dnce ileri srene sylenir. aklselim * Saduyu. akl * Aklla ilgili, akla dayanan. akliyat * Akl yolu ile kazanlan bilgiler. akliye * Akl hastalklarile ilgili hekimlik kolu. * Akl hastalklarile ilgili hastahane blm. * Aklclk, usuluk, rasyonalizm. akliyeci * Akl hastalklaruzman. akma * Akmak ii. * Reine, am sakz, akndrk.

akma haner * Ortasoluklu haner. akma snr * Malzemenin belirli bir gerilme uygulanmasyla snrlve kalcdeformasyona uramasveya belirlenen toplam uzamaya maruz kalmasdurumundaki mukavemeti. akmak * (svmaddeler veya ok ince taneli katmaddeler iin) Bir yerden baka bir yere doru gitmek. * (bu gibi maddeler) Aaya, yere dmek. * (svbir madde iin) Bir yerden kmak. * (bir kap veya bir yer) indeki veya stndeki svyszdrmak. * abucak savumak; ortadan kaybolmak. * Art arda ve toplu olarak gitmek. * (kumaiin) Ypranp iplikleri erimeye balamak. * (zaman iin) abuk gemek. * (boya iin) Birbirine karmak. * Karmak, katlmak. * Srp gitmek. akmantar * Tadgzel ve besleyici bir tr mantar, kei mantar(Agaricus campestris). akmasa da damlar * ok deilse bile, az ok bir gelir veya kazan salar. akmaz * Durgun su, glet. akompanyatr * Bir para alndzaman ses veya bir letle ona katlan kimse, elik eden. akonitin * Boan otundan karlan ve hekimlikte kullanlan zehirli bir madde. akont * Bir borca karlk, hesabdaha sonra grlmek zere yaplan ksm deme. akordeon * stndeki dmelere veya tulara basarak, metal dilcikleri titretme yolu ile alnan krkl, elde tanabilir bir alg. * Kumalarda makine ile yaplmkrma. akordeoncu * Akordeon alan kimse. akordiyon * Bkz. akordeon. akordiyoncu * Bkz. akordeoncu. akordu bozuk * Birbirini tutmayan, uyumsuz, akortsuz. akort * Bir algydoru ses vermesi iin ayarlama. * Armoniyi salayan seslerin birlemesi. akort etmek * alglarn seslerini ayarlamak, dzenlemek. akort yapmak * alglarn tellerini, ses veren aralarnayarlamak. akortu * Piyano ve org gibi mzik aletlerini ayarlamaymeslek edinmikimse. akortlama * Akortlamak ii. akortlanma * Akortlanmak ii. akortlanmak * Akortlanmak ii yaplmak. akortlatma * Akortlatmak ii. akortlatmak * Akortlamak iini yaptrmak. akortlu * Akordu olan, akort edilmi.

akortsuz * Akordu olmayan, akort edilmemi. * Birbirini tutmayan, uyumsuz. akortsuzlatrmak * Radyoda bir ayar frekansnda sapma meydana getirmek. akortsuzluk * Ses dzensizlii veya ayarszl. * Radyoda gerek ayar frekansile doru deeri arasndaki sapma. akraba * Kan veya evlilik yoluyla birbirine balolan kimseler, hsm. * Oluma ynnden aynkaynaa dayanan eyler. * Biri, dierinin sonucu olan eyler. akraba kmak * nceden tanmadan veya bilmeden konuarak akraba olduklarnanlamak. akraba diller * Aynana dilden gelen diller. akraba olmak * evlilik yoluyla yaknlk kurmak. akrabalk * Akraba olma durumu. akran * Yaa denk, yat, boyda, r. akranlk * Akran olma durumu, yatlk. akreditif * Belirli bir nicelikteki para iin, bir bankann ykmll altnda, nc bir kii yararna bir baka bankada veya aracsnda atrlan kredi. * Kredi mektubu. Akrep * Zodyak zerinde Terazi ile Yay burlararasnda yer alan bur. Zodyak. akrep * Akreplerden, scak ve nemli yerlerde yaayan, kvrk ve kalkk kuyruunda zehirli bir inesi olan bcek (Scorpio). * Saatin iki ibresinden k. akrep gibi * her frsatta szleriyle bakalarnincitme veya onlara ktlk etme durumunda olan. akrepler * rmceimsilerin, rnei akrep olan takm. akrobasi * Cambazlk, akrobatlk. akrobat * Cambaz. akrobatlk * Cambazlk. akromatik * Beyaz zmlemeden geiren, renksemez. * Hcrede boyaykabul etmeyen (blm). akromatik iiplik * Mitozun ilk evresi sonunda btn hcrelerde beliren ve hcre boyalaryla pek boyanamayan ibiimindeki oluum. akromatin * Hcre ekirdei iindeki ince iplikiklerden yaplm, kromatin ile boyanmamolan kromozomlar oluturan blm. akromatopsi * Bkz. renk krl. akromegali * Genel gelime bittikten sonra el, ene, burun gibi vcudun sivri ksmlarndaki kemiklerin kalnlamas, bymesi veya uzamas. akropol * Eski Yunan ehirlerinde, en nemli yaplarn ve tapnaklarn bulunduu i kale. akrosti * Her dizenin ilk harfi yukardan aaya doru okununca ortaya bir sz kacak biimde dzenlenmi

manzume, muvaah, tevih. aks * Dingil. aksak * Aksayan, hafife topallayan. * yi gitmeyen, iyi ilemeyen. * Trk mziinde olduka kvrak bir usul. * Eski Yunan ve Ltin iir lsnde, sondan bir nceki hecesi ksa olacak yerde uzun olan dize. aksak eekle yksek daa klmaz * eksik aralarla salkliyaplmaz. aksakal * Kyn veya mahallenin ihtiyar heyetinde olan kimse. * Ermi, evliya. aksaklk * Aksak olma durumu. aksam * Ksmlar. aksama * Aksamak ii. aksamak * Hafif topallamak. * (bir i) Gerei gibi yrmemek, geri kalmak. aksan * Bir lkenin insanlarna veya bir evreye zg syleyizellii. * Vurgu, kelime vurgusu, grup vurgusu. aksanbozuk * Bir dildeki kelimeleri doru syleyemeyen. aksata * "alma ve verme" Alveri. aksat * Aksatmak ii veya biimi. aksatma * Aksatmak ii. aksatmak * Aksamasna yol amak, bir ii gerei gibi yrtmemek. aksay * Aksamak ii veya biimi. akse * Hastalk nbeti, kriz. aksedir * Kaplamasmobilyaclkta kullanlan, ak kahve rengi z odunlu olan bir aa (Thuya occidentalist). akselerograf * vmeyazar. akselerometre * vmeler. akseptans * Yabanclkelerde okuyacak renciler iin gnderilen kabul belgesi. * Polielerin zerine "kabulmdr" biiminde yazlarak altimzalanan aklama. aksesuar * Bir aletin, bir makinenin ilevine katlmayan, ancak kendine zg ayrbir yararbulunan alet, ara veya nesne. * Konunun gerektirdii lde kullanlan, bir sahne iinde yer alan veya oyuncunun dekor gerei kulland eitli eya. * Kadn giyiminde giysiyi btnleyen ayakkab, anta, kemer, apka, eldiven, mcevher gibi eya. aksesuarc * Aksesuarhazrlayan kimse. * Aksesuar kullanmasnseven. aksetme * Aksetmek ii. aksetmek * (ses) Bir yere arpp geri dnmek, yanklanmak, yankvermek. * (k) Bir yere vurmak.

* (bir k veya bir ekil) Dz ve parlak bir yzeye arpp orada aynen grnmek, yanslanmak. * Ulamak, yaylmak, duyulmak. * Evirmek, tersine evirmek. aksettirme * Aksettirme ii. aksettirmek * (sesi) Yanklamak. * () Yanstmak. * Haberi, durumu, ulatrmak, yaymak, duyurmak. aksrk * Herhangi bir sebeple burun zarnn gcklanmassonucu solunum kaslarnn birdenbire kaslmasyla az ve burundan hzl, grltl soluk boalmasolay, aksrma, haprma, haprk. aksrkl * Aksra tutulmu, aksrolan, sk sk aksran, haprkl. aksrkltksrkl * Yal, hastalkl. aksr * Aksrma, aksrma biimi. aksrma * Aksrmak ii. aksrmak * Burun zarlarnn gcklanmasile solunum kaslarnn birdenbire kaslmaszerine, az ve burundan hzl, grltl soluk boaltmak, haprmak. aksrtma * Aksrtmak ii. aksrtmak * Birinin aksrmasna sebep olmak, haprtmak. aksi * Ters, zt, kart, olumsuz, menfi. * Uygun olmayan. * nat, hrn, huysuz. aksi aksi * Olumsuz bir biimde, ters ve kzgn olarak. aksi gibi * istenmedii hlde, aksilik olarak. aksi hlde * yoksa, yle olmazsa. aksi eytan * iler yolunda gitmedii zaman "ne kadar ilgisiz, mnasebetsiz" anlamnda kullanlr. aksi takdirde * yoksa, aksi hlde. aksi tesadf * "ansszla bak" anlamnda kullanlr. aksilenme * Aksilenmek ii. aksilenmek * Aksilemek, huysuzlanmak. aksileme * Aksilemek ii. aksilemek * Huysuzlanmak, huysuzluk etmek, ters davranmak, inatlk etmek. aksilii tutmak * glk karmak, inadnda direnmek. aksilii stnde * olumsuz davranl. aksilik * Terslik, inatlk, huysuzluk. * Bir iin yolunda gitmemesi durumu, uygunsuzluk, elverisizlik. aksilik kmak * engel ortaya kmak. aksilik etmek * glk karmak, uyumaya yanamamak, huysuzluk etmek, inatlk etmek, ters davranmak.

aksine * Tersine. aksiseda * Yank. aksiyom * Kendiliinden apak olan ve byle olduu iin teki nermelerin n dayanaolan temel nerme, belit, mtearife. aksiyon * Bir kuvvetin, madd bir etkenin, bir dncenin ortaya kmas. * nsan etkinliinin veya iradesinin aa kmas. * Hareket, i. * Bir oyuncunun sahne zerindeki hareketi, bu hareketten ortaya kan geliim. * Oyunun temasngelitiren balca olay, hikye, geliim. * Sermayenin belirli bir blm. * Hisse senedi, pay senedi. aksoan * Ada soan. akson * Sinir uyarmalarnsinir hcresinden ileriye uzatmaya yarayan, sinir hcrelerinin uzantlarndan en belirli ve uzun olan. aksona * Vurgun hastalna karuygulanan emniyet duraklar. akst * Stgillerden, kabuklareczaclkta kullanlan bir st tr (Salix alba). aksu * Gzdeki billr cismin saydamlnyitirerek aarmasndan ileri gelen krlk, ak basma, perde, katarakt. aksungur * Akdoan. akslmel * Tepki, reaksiyon. akam * Gndzn son ve gecenin ilk saatleri. * Gece. * Akam vakti klnan namaz. akam ahra sabah ayra * hayatta yiyip iip yatmaktan baka kaygsolmayanlar iin sylenir. akam akam * Akamn olduu u dar zamanda. akam azad * Ders k, ders paydosu. akam ezan * Gnn drdnc namaz vaktini bildiren ezan; gnein battsralar. akam gazetesi * Basksleden sonra, zellikle akama doru yaplan gazete. akam gnei * Etkisi azalmgn . * Yallk dnemi. akam karanl * Alaca karanlk. akam namaz * kindi ile yatsnamazarasnda klnan namaz. akam pazar * Pazarlarda, iportalarda akama doru tezghta kalmmallarn ucuz fiyatla satl. akam piyasas * Akam zerleri belli bir yerde yaplan gezinti. akam saati * Akam vakti, akamleyin. akam simidi * kindi zeri karlan scak, susamlsimit. akam yeli * Akamlaresen serin rzgr. Akam Yldz

* Vens, ulpan. akama doru * Gndzn akama yakn bir zamannda. akama kadar * btn gn, ara vermeden. akama kalmak * (i) gecikmek, bitmemek. akama sabaha * Neredeyse, pek yaknda, ksa bir zaman iinde. akamc * Akamlariki ime alkanlnda olan kimse. * almasakama rastlayan. * almalarndaha youn olarak akam saatlerinde yapan. akamclk * Akamcolma durumu. akamclk etmek * akamclar iki imek amacyla bir araya gelmek. akamdan * akam olmak zere iken, akama doru. akamdan akama * Her akam st ste. akamdan kalm(veya kalma) * geceki sarholuun mahmurluunu tayan. akamdan kavur, sabaha savur * kazandngn gnne harcayan tutumsuz kimselerin durumunu anlatmak iin kullanlr. akamdan sonra merhaba (veya sabahlar hayrolsun) * iiten getikten, olan olduktan sonra gsterilen ilgi iin sylenir. akambulmak (veya akametmek) * akamlamak, gn bitirmek. akamn iini sabaha (veya yarna) brakma * bu gn yaplmasgereken bir ii ertesi gne brakmak sakncaldr. akamki * Akam olan, akam yaplan. akamlama * Akamlamak durumu, ii. akamlamak * Btn gn bir yerde veya bir ite geirerek akama erimek, akambulmak. * Akambir yerde geirmek. * (ay) Dolun ay durumundan sonra ge domak. akamlar (veya akam erifler) hayrolsun! * akam vakti kullanlan esenleme sz, iyi akamlar!. akamlar* Akam vakti. * Her akam. akamlatma * Akamlatmak ii. akamlatmak * Akamyaptrmak, akambuldurmak veya ettirmek. akamleyin * Akam saatlerinde, akam olduunda, akam vakti. akamlsabahl * Her akam ve her sabah. akamlk * Akama zg olan, akam iin. akamlk sabahlk * Nerede ise, kanlmaz sonu pek yakn. akamsefas * Gecesefas. akamst * Gnein battsralarda, akama doru, akam yaklarken. akamzeri * Bkz. akamst.

akn * Kllarnda ve gzlerinde, bazen de derisinde doutan boya maddesi bulunmadiin her yanak olan (hayvan veya insan) apar, albino. aknlk * Akn olma durumu. aktar * Baharat, ev illar, gereleri satan kimse veya dkkn. * Anadolu'da ine, iplik, baharat, zarf, kt, ttn vb. satan kimse veya dkkn. aktarc * Dam kiremitlerini aktarp krklaryenileyen kimse. * Voleybolda br oyuncularn vurmasiin topu, an zerine ykselten oyuncu. * Grnty bir blgeden baka bir blgeye ileten ara. aktarlma * Aktarlmak ii. aktarlmak * Aktarmak iine konu olmak. aktarm * Aktarma ii, nakil. aktar * Aktarmak ii veya biimi. aktariye * Aktarn satteyler. aktarlk * Aktarn yapti. aktarma * Aktarmak ii. * Bir tattan baka bir tata geme. * Srlmemitarlayilk veya ikinci kez srme. * Alnt, iktibas. * Bir oyuncunun topu kendi takmndan bir baka oyuncuya gndermesi. * Arlarbir kovandan tekine geirme. * Bir hesaptan baka bir hesaba para havale etme, virman. aktarma etmek * aktarmak. aktarma yapmak * bir tattan tekine gemek. * btede bir blmden baka bir blme denek geirmek. aktarmac* Aktarma iini yapan kimse. aktarmaclk * Aktarma ii, aktarma iiyle urama. aktarmak * Bir yerden, bir kaptan baka bir yere veya kaba geirmek. * Bir eyin yolunu, ynn deitirmek. * Bir kitaptan veya bir yazdan bir blm almak, iktibas etmek. * Bir dilden baka bir dile evirmek, tercme etmek. * atkiremitlerini gzden geirerek krk ve bozuk olanlarnn yerlerine salamlarnkoymak. * Srlmemitarlayilk ve ikinci kez srmek. * letmek; bildirmek. * Bir teknie gre biimlendirmek, uyarlamak. * Bir kitab, daha ok Kur'an'bandan sonuna kadar okumak. aktarmal* (tatlar iin) Belli bir sre sonra inilip baka bir tata binilmesini gerektiren. aktarmasz * (tatlar iin) Belli bir sre sonra inilip baka bir tata binilmesini gerektirmeyen. aktartma * Aktartmak ii yaptrmak. aktartmak * Aktarmak ii yaptrtmak. aktavan * Bir cins iri l san(Jaculus). aktif

* Etkin, canl, hareketli, alkan. * Etkili, etken. * Bir ticarethanenin, ortakln para ile deerlendirilebilen mal ve haklarnn tm. * Etken. aktif fiil * Etken fiil. aktif metot * rencilerin, kiisel almalarnve iyapma yeteneklerini gelitirmeyi salayan bilimsel yntem. aktif rol oynamak * etkili olmak. aktif tama * Bir maddenin hcre zarndan enerji harcanarak hcre iine veya dna tanmas. aktifleme * Aktif duruma gelme. aktiflemek * Canlhareketli, etkili olmak, aktif duruma gelmek. aktifletirme * Aktifletirmek ii. aktifletirmek * Aktiflemesini salamak, aktif duruma getirmek. aktiflik * Etkinlik. aktinit * Aktinyum, toryum, protaktinyum, tulyum, pltonyum, amerikyum, kryum ve berkelyum radyoaktif elementlerinin ortak ad. aktinoloji * Gnenlarnn hem insan hem de btn canllar zerinde etkisini inceleyen bilim dal. aktinyum * Atom numaras89, atom arl227 olan, radyoaktif bir element.KsaltmasAc. aktinyumlu * znde aktinyum bulunduran. aktivite * Etkinlik. aktivizm * Etkincilik. aktr * Erkek oyuncu. * Olduundan baka trl grnen kimse. aktre * Ahlk. aktrlk * Aktrn grevi, aktrn yapti. * Olduundan baka trl grnme, kendini baka trl gsterme. aktris * Kadn oyuncu. aktalite * Gncellik. * Gnn olayveya konusu. aktalitesini kaybetmek * gncelliini yitirmek. aktalizm * Gemijeolojik olaylarn bugnklere bakarak aklanabileceini ileri sren reti, edimselcilik. * Kuvveden fiile gemiolan hl (Aristo felsefesi). aktel * Gncel, imdiki. * Edimsel. akur * Azgn, kzgn (hayvan). akustik * Fizik biliminin konusu ses olan kolu, yankbilimi. * Kapalbir yerde seslerin dalm biimi, ses dalm, yanklanm. akut

* lerlemi, iddetli, acil (hastalk). akuzatif * Ykleme durumu. ak * Akmltrn ksaltlmad. akmltr * Elektrik enerjisini kimyasal enerji olarak depo eden, istenildiinde bunu elektrik enerjisi olarak veren cihaz, akmtoplar. akpunktr * Vcudun belirli noktalarna genellikle altn ine batrarak yaplan in'de yaylmolan tedavi. akva * Kuvvetli, salam. * Bir tr srmalve kstekli bak. akvam * Kavimler. akvarel * Sulu boya resim. akvaryum * Tatlveya tuzlu su hayvanlarnn, su bitkilerinin yapay bir ortamda beslendii cam su kab. akvaryumcu * Akvaryum iiyle uraan kimse. akvaryumculuk * Akvaryumcunun meslei. * Ss balbeslemecilii. akya bal * Uskumrugillerden, ufak pullu, 10-15 bazen de 50-60 kg gelen bir balk, akbalk (Lichia amia). akyuvar * Kan ve lenf gibi vcut svlarnda bulunan ekirdekli, yuvarlak hcre, lkosit. akzambak * Zambakgillerden, ss bitkisi olarak yetitirilen, iei dive yz ilerinin tedavisinde kullanlan bir bitki (Lilium candidum). Al * Alminyum'un ksaltmas. al * Aldatma, dzen, tuzak, hile. al * Kann rengi, kzl, krmz. * Bu renkte olan. * (at donu iin) Dorunun a, kzla alan. * Yze srlen pembe dzgn, allk. al (veya aln) * ite. al (veya kanl) gmlek gizlenemez * gizli tutulmaselde olmayan eyler iin sylenir. -al- / -el* simden fiil treten ek. -al / -el * simden sfat treten ek: gen-el, gvel (< gk-el), gz-el (<gzel), do-al, z-el vb. al basmak * lousa albasthastalna tutulmak. al bayrak (veya sancak) * Trk bayra. al benden de o kadar * ben de ayndurumdaym veya ben de ayndncedeyim. al birini, vur tekine (veya birine) * hibiri ie yaramaz, hepsi bir ayarda. al elmaya taatan ok olur * deerli kimselere sataan ok olur. al giymedim ki alnaym * "bu ile hibir ilgim olmadiin sylenen szleri kendi zerime almadm" anlamnda kullanlr. al glm ver glm * iki sevgilinin birbirine sevgi gsterisinde bulunmalar.

* bir kimseye yaplan hizmetin hemen karlnbekleme durumu. al kan * Doymualifatik hidrokarbonlarn genel ad, parajin. al kanlara boyanmak * yaralanmak, vurularak lmek; ehit olmak. al kars * Lousalara musallat olarak onlarboduu sanlan grnt. al kiraz stne kar yam * dnlmeyen, beklenilmeyen eylerin de olabileceini anlatr. al sana bir daha * yeni bir aksilik olunca bezginlik bildirmek iin "ite" anlamnda sylenir. al takke ver klh * uzun bir ekimeden sonra, ekie ekie. * aralarndaki senli benli ilikiyi srdrerek. ala * Kark renkli, ok renkli, alaca. * Ak kestane renginde olan, el (gz). * Kekliin boynundaki siyah halka. * Alabaln ksaltlmad. l * yi, pek iyi. -ala- / -ele* Fiilden sklk (tekerrr) atstreten ek: alk-ala-, a-ala-, silk-ele-, it-ele-, kak-ala-, kov-ala- vb. ala ala * Toplu olarak yaplan ilerde bararak sylenen ala ala hey! nleminde geer. ala alaya kalkmak * bararak grlt etmeye kalkmak. ala gn * Yazn gnebulut arkasnda kaldnda oluan glgeli durum. ala sulu * Yeni olgunlamaya balam(meyve). * yi pimemi, suluca (yemek). ala tav * Az tavl, yaryayarkuru olan (toprak). ala tavl * Bitkinin imlenmesi iin yeterli tavbulmam(toprak). * yice pimemi(yemek). Ala Yuntlu * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. alabacak * Ayasekili (at). * Ara bozucu, dnek, uursuz (kimse). alabalk * Ala balkgillerden, souk ve duru sularda yaayan, eti turuncu ve lezzetli, 250 gr dan 2 kg a kadar gelen bir tatlsu bal(Trutta faris). alabalkgiller * Omurgalhayvanlardan, kemikli balklarn bir familyas. alabanda * Deniz teknelerinin i yanlar, borda kart. alabanda ate * Geminin bir yannda bulunan toplarla birden ateedilmesi komutu. alabanda etmek * dmeni saa veya sola, sonuna kadar evirmek. alabanda iskele * Dmeni sol yana doru sonuna kadar evirme komutu. alabanda sancak * Dmeni sayana doru, sonuna kadar evirme komutu. alabanda vermek * azarlamak, paylamak, halamak. alabandayyemek * adamakllazarlanmak. alaba

* Turpgillerden, algama benzeyen bir bitki. alabildiine * Snrsz, usuz bucaksz. * Arderecede, gereinden ok. * Olanca hzile. alabora * Geminin devrilecek kadar yan yatmas. * Bir serenin yatay durumdan dey duruma getirilmesi. * Selmlamak iin filika kreklerinin yukarya kaldrlmas. * Baltoplamak iin dalyan ann yukarya alnmas. alabora olmak * tekne, sandal vb. deniz aralardevrilip ters dnmek. * iler alt st olmak. alabros * Fra gibi dik kesilmi(erkek sa). alaca * Birka rengin karmndan oluan renk. * ki veya daha ok renkli. * Birka renkli iplikten yaplmdokuma. * Aata ilk olgunlaan meyve. * Keklik, bldrcn gibi kularavlamak iin kullanlan iki renkli bez. * Meyvelere, daha ok zme den ben. * Kt huy. alaca a * Aure. alaca bulaca * ok kark renkli. alaca dmek * (meyve) olgunlamaya balamak. alaca karanlk * Gnedomadan nce veya battktan hemen sonraki aydnlk, yarkaranlk. alacabalkl * Balklgiller familyasndan, uzunluu 50 cm, kl rengi, akla kara kark, sazlklarda yaayan bir kutr (Ardeola ralloides). alacaolmak * birinden alnacak parasolmak. * vakit darlndan bir neriyi kibarca geri evirmek. alacaolsun! * "gnn birinde ondan cm alrm" anlamnda gz korkutma sz. alacam olsun da ala kargada olsun * alacaklolmak iyi bir eydir. alacana ahin, vereceine karga (veya kuzgun) * alrken kolaylk gsteren, verirken de glk karan kimse. alacana tutmak * bir eyi verecee veya borca karlk saymak. alacak * Bir hesap gereince daha alnmamolan para, mal veya baka ey, matlp. * Para verilerek alnacak ey. alacak verecek * alveriilikisi. alacakarga * Saksaan. alacakl * Birinden alacaolan, borlu kart. * Birinden alacaolan kimse. alacaklkmak * alacavereceinden ok olmak. alacaklolmak * birinden alacabir ey bulunmak. alacalama * Alacalamak ii. alacalamak

* Renk renk, benek benek boyamak. alacalandrma * Alacalandrmak ii. alacalandrmak * Alaca duruma getirmek. alacalanma * Alacalanmak ii. alacalanmak * Alaca bir duruma gelmek. * Eriyen karlar arasndan yer yer toprak grnmek. * Herhangi bir heyecan dolaysyla benzi kzarp bozarmak, renkten renge girmek. alacal * Alaca, rengrenk. alacalbulacal * ok kark ve irenkli, alaca bulaca. alacalk * Alacalolma durumu. * Renkli ve renksiz kllarn btn vcutta dzenli ekilde dalmayarak byk ve kk paralar hlinde birlemesiyle meydana gelen bir at donu. alacameneke * Herca meneke. alacasansar * Benekli sansar tr. alaam * Rengi kzla yakn bir am tr (Picea excelsa). alak * zeri dal ve hasrla rtlmkulbe, ardak. * Keeden yaplan adr. alafranga * Frenklerin tre, det ve hayatna uygun, Frenklerle ilgili, alaturka kart. * Avrupa uygarlnbenimsemi, Avrupa eitimiyle yetimi(kimse). * Alafranga saat. alafranga mzik * Battarznda ve llerinde yaplmmzik. alafranga saat * Gn 24 saat sayarak, gnn balayngece yars01 olarak kabul eden saat sistemi. alafranga tuvalet * Battarznda kapakl, zerine oturulabilen klozetli tuvalet. alafrangac * Alafranga hayatbenimsemiolan. alafrangaclk * Alafrangacolma durumu. alafrangalama * Alafranga usulleri benimseme, alafranga olma. alafrangalamak * Alafranga olmak, alafranga davranmak. alafrangalatrma * Alafrangalatrmak ii. alafrangalatrmak * Alafrangalamasna sebep olmak. alafrangalk * Alafranga olma durumu. algarson * Ksa kesilmisa. * Olan sabiiminde kesilmi(kadn sa). alageyik * Geyikgillerden, postu benekli, erkeklerinin boynuzlaruca doru krek biiminde genileyen, Gney Avrupa ve Kuzey Afrika'da yaayan bir cins geyik, sn (Dama dama). alimisema * Gk kua. -alak / -elek * Fiilden sfat treten ek: yat-alak, as-alak, k-elek vb.

alka * lgi. * Gnl ba. alka ekmek (toplamak veya uyandrmak) * ilgi ekmek. alka duymak * ilgi duymak. alkabah* lgilendirici, ilgi eken, ilgin. alkadar * lgili, ilgili bulunulan. alkadar etmek * ilgilendirmek. alkadar olmak * ilgilenmek. alkalandrma * Alkalandrmak ii. alkalandrmak * lgilendirmek. alkalanma * Alkalanmak ii. alkalanmak * lgilenmek. * Gnl balamak, yaknlk duymak. * Bir ey ekici gelmek; zevk almak. alkal * lgili. alakarga * Kargagillerden, iri gvdeli, tc, tyleri alacalbir kutr, kestane kargas(Garrulus glandarius). * Saksaan. alkart * Yemek listesinden seilen, fiyatlarayrayrhesaplanan (yemek), tabldot kart. * Yemek listesinden yemek seerek. alkasz * lgisiz, ilgisi olmayan. alkaszlk * lgisizlik. alkay(veya alkasn) kesmek * ilgiyi, ilgisini kesmek, ilikisi kalmamak, ayrlmak. alkok * Rafadan. alalama * Alalamak ii, kamuflj. alalamak * Beneklerle, izgilerle veya renklerle bezeyerek bir eyi bulunduu evreye uydurmak, maskelemek, kamufle etmek. alamana * Balk avlamakta veya yk tamakta kullanlan byk kayk. alamana a * Kylardan uzak sularda avlanmak iin iki alamana kaytarafndan kullanlan, uzunluu 200 ile 250, genilii 7 ile 25 kula olan byk a. almet * Belirti, iaret, iz, nian. * Byklk, irilik bakmndan alacak durumda olan ey. almetifarika * Bazticaret eyaszerine konulan, o eyayreten veya satantantan resim, harf gibi zel iaret, marka. * Ayrcnitelik, ayrczellik. almetifarikal * Almetifarikasolan. almint * arabuk, annda, hemen, ipak. almint yemek

* Kolayca hazrlanp tketilebilen yemek. alan * Dz, ak ve geniyer, meydan, saha. * Orman iinde dz ve aasz yer, dzlk, kayran. * Bir konu veya alma evresi. * Yz lm. * inde birtakm kuvvet izgilerinin yaylmbulunduu var saylan uzay paras. * Eski Roma'da ak hava gsterisi yaplan geniyer. * Bir alcmerceinin net bir grnt salayabildii derinlik ve geniliin btn. * Yarmalarn, karlamalarn ve oyunlarn yapldyer, saha. alan hz * Hareket eden bir cismi, duran bir noktaya birletiren doru parasnn birim zamanda taradalan. alan korkusu * Bazkiilerin alan, park, sokak gibi yerlerde duyduklarrkeklik hastal, agorafobi. alan talan * Karmakark, allak bullak, darmadank. alan talan etmek * allak bullak etmek, datmak, alt st etmek, yama etmek. alan talan olmak * her biri bir yana dalmak. alan topu * Tenis. alarga * Aktan ge, yaklama. * Ak deniz, engin. * Uzaktan, aktan. alarga durmak * uzak durmak, karmak istememek, ilgisiz davranmak. alarga etmek * ak denize kmak, engine almak. * geri ekilmek, uzaklamak. alargada durmak * uzakta durmak. alargadan seyretmek * Uzaktan bakmak. alrm * Bir tehlike olduunda bunu herkesin haber almasiin verilen iaret. alrma gemek * beliren tehlikeye kardirenebilecek, dayanabilecek duruma gelmek. alaaetmek * birini, yetkilerini elinden alp yerinden uzaklatrmak, atmak, kovmak. * kapp yere vurmak. alaavur yukar * ekie ekie (pazarlk). alam * ki veya daha ok metalden, bazdurumlarda metallerle, C, P, Te gibi elementlerden oluan metal grnmnde katveya svkarm. alamlama * Alamlamak ii. alamlamak * zen metale, alam elementlerini eriterek katmak. alaten * Czaml, abra. alaturka * Eski Trk gelenek, grenek, tre ve hayatna uygun, alafranga kart. * Bu tre ve hayatbenimsemi(kimse). * Alaturka saat. * Dzensiz, yntemsiz. alaturka mzik * Trk mzii. alaturka saat * Gnein batnda 12'yi gsterecek biimde ayarlanmsaat, ezan saat.

alaturka tuvalet * Tuvalet ihtiyacngidermek amacyla melme usulne gre yaplan tuvalet. alaturkac* Alaturka bilen, alaturka eser veren kimse. * Trk mziinden yana olan. * Bu tr mzii seslendiren veya alan, syleyen. alaturkaclk * Alaturkacolma durumu. alaturkalama * Alaturkalamak durumu. alaturkalamak * Alaturka olmak. alaturkalatrma * Alaturkalatrmak ii. alaturkalatrmak * Alaturkalamasnsalamak. alaturkalk * Alaturka olma durumu. alavandal* Bkz. andavall. alavere * Bir eyin elden ele gemesi. * Bir eyi elden ele vererek aktarma. * Vapurlarda bu biimde tama ii iin bordalarda kurulan basamakliskele. * Kargaalk. alavere dalavere yapmak (veya evirmek) * hileli, dzenli bir iyapmak, yalanla dolanla igrmek. alavere tulumbas * Emme basma tulumbas. alavereci * Piyasada fiyatdnce ykselir umuduyla mal alan ve fiyat ykselince malsatan toptanc, vurguncu, spekltr. alay * Herhangi bir trende veya gsteride yer alan topluluk. * ok kalabalk. * Btn, hepsi. * Genel olarak tabur (svarilerde drt veya beblk) ve bunlara balbirliklerden oluan asker topluluu.* ok miktarda, fazla sayda. alay * Ses tonu, sz, davrangibi yollarla biriyle, bir eyle elenme; onu kmseme. alay alay * Kalabalk olarak, pek ok. alay beyi * Albay rtbesinde jandarma alay komutan. alay etmek * bir kimsenin, bir eyin, bir durumun, gln, kusurlu, eksik vb. ynlerini kmseyerek elence konusu yapmak. alay gemek * alay etmek. alay gibi gelmek * inanlacak gibi olmamak. alay malay * hep birden, birlikte. alaya almak * alay etmek, elenmek. alaya bozmak * alay nitelii vermek. alaya kmak * asker bir okulda baargsteremeyerek ktaya gnderilmek. alaybozan * Bir eit fitilli tfek.

alayc * Alay etme huyu olan, mstehzi. * Alay eden, kmseyen, kmseyerek elenen. alayclk * Alay etmeyi huy edinmiolma durumu. alaynda olmak * ii nem vermeyerek yapmak, ii aka konusu yapmak. lyvl ile * btn gsterii ile. alyi * Gsteri, gz kamatrma. alyili * Gsterili. alayl * Erlikten yetimisubay. * Gerekli okul eitimini grmeden kendini yetitirmiolan (kimse), mektepli kart. * Gsterili, grkemli, debdebeli. alayl * Alay edici, kmseyici, mstehzi. alays * Alaya benzer, cidd olmayan. alaz * Alev, yalaz. alaz alaz * Alev alev. alaza * Dklen tohumlarla ertesi yl kendiliinden kan tahl, soan vb. alazlama * Alazlamak ii. * Vcutta kzllk veya kzl lekeler belirmesi durumu. alazlamak * Bir eyin yzn alevden geirmek, aleve tutmak. * Szlatmak, yakmak, acvermek. alazlanma * Alazlanmak ii. alazlanmak * Alazlamak iine konu olmak. * nsan derisi iin, stnde kzllk veya kzl lekeler belirmek. albasma * Albast. albast * Doum srasnda temizlie dikkat edilmemesi yznden lousann tutulduu ateli hastalk, lousa hummas, albasma. albatr * Kaymak ta, su mermeri. albatros * Frtna kuugillerden, 1 m uzunluunda, Atlantik Okyanusu'nda yaayan iri bir kutr (Diomedea exulans). albay * Rtbesi yarbay ile tugeneral arasnda bulunan ve asl grevi alay komutanlolan stsubay, miralay. albaylk * Albay rtbesi veya albayn grevi. albeni * Alm, ekicilik, cazibe. albeni vermek * ekiciliini artrmak, ilgi toplamak, hove gzel gstermek. albenili * Alml, ekici, cazibeli. albenisi olmak * ekicilii bulunmak. albinos * Akn.

albm * Resim, fotoraf, pul gibi eyleri dizip saklamaya yarayan bir tr defter. * Herhangi bir konu ile ilgili ksa aklamalar verilerek resimler baslmolan kitap. * Bir sanatnn eserlerinin bir blmnn yer aldkaset, uzunalar, tekeralar. albmin * Bitkilerin, hayvanlarn doku ve svlarnda bulunan, birleimi karbon, oksijen, azot, hidrojen ve kkrt olan, suda eriyen, beyaza yakn renkte, yapkan madde. albmin ieme * Birok hastalklarda, zellikle bbrek hastalklarnda idrarda albmin bulunmasdurumu, ak tutma. albminli * inde albmin bulunan. alack * ok alak. alack dalarben yarattm demek * ok kurumlu olmak, kendini ok beenmek. alak * Yerden uzaklaz olan, yksek kart. * Aa, yksek olmayan (yer). * (boy iin) Ksa. * Bile bile en kt, en ahlkszca davranlarda bulunan, aalk, soysuz, namert, rezil hain. alak basn * Barometrede 760 mm altnda bulunan, kt havaya iaret olan hava durumu. alak gerilim * Dk voltajlelektrik hatt. * Deeri ve gc az olan elektrik potansiyeli. alak gnll * (makam, para vb. durumlarda) Aaolanlarkendisiyle eit tutan veya kendi deerini olduundan aa gsteren (kimse), mtevaz. alak gnlllk * Alak gnll olma durumu. alak kabartma * Heykel sanatnda, yzeyden kntsaz olan kabartma. alak kavuum * Kavuumda gezegenin gnele yer arasnda bulunmas. alak ses * Hafif ses. * Kaln ses. alak yaylak * Devamloturma blgesinde, normal tahl ziraatyaplan alanlarn bitiiinde genellikle deniz seviyesinden 900-1200 metre ykseklikteki yaylak. alaka * Olduka alak. * Alak, aalk kimselere yararcasna. alaklama * Bayalamak durumu. alaklamak * Bayalamak. alaklatrma * Alaklatrmak durumu. alaklatrmak * Alaklamasna sebep olmak. alaklk * Alak olma durumu. * Alaka davran, enaat. alal * Aalama, bayalama, mezellet. alalma * Alalmak ii, inme. * Topran kp oturmas. * Kabarma alalma olaynda sularn indii dnem, cezir. * Dknlk, zl. alalmak

* Alak duruma gelmek, yksekten aadoru inmek. * (insan iin) Deeri azalmak. alalt * Kk drme, hor grme, zillet. alaltc * Kk drc. alalt * Alaltmak ii veya biimi. alaltma * Alaltmak ii. alaltmak * Alak duruma getirmek. * Deerini azaltmak. alarak * Az alak. al * Altann piirilip toz durumuna getirilmesinden elde edilen madde. alkalp * Bir eyin zerine aldklerek alnan kalp. alta * Toprak iinde katman olarak bulunan ve piirilip toz durumuna getirilerek alyapmaya yarayan hidratl kalsiyum slfat, jips. alc * Altankaran kimse. * Tavan ve duvarlarn alile kaplanmasnda alan ii. allama * Allamak ii. allamak * Alile svamak. * Alkartrmak. allanma * Allanmak ii. allanmak * Allamak iine konu olmak. allatma * Allatmak ii. allatmak * Alile kapattrmak, svatmak. all * inde albulunan. * Alile sarlmolan. alpan * Tavan sslemelerinde kullanlan ve eitli desenleri olan aldan yaplmkalp. alya almak (veya koymak) * krlan bir kemii gerei gibi kaynamasiin alya batrlmsargile sarmak. aldan * abuk ve kolay aldatlan kimse. aldang * zeri ot veya kumla rtlmukur, tuzak. aldan * Aldanmak ii veya biimi, kanma. aldanma * Aldanmak ii. aldanmak * Grne kaplarak yanlbir yargya varmak, yanlmak. * Bir hileye, bir yalana kanmak. * Dkrklna uramak. * Avunmak, oyalanmak. * (bitkiler iin) Havann birden snmasyla zamansz aan iek, souk sebebiyle donmak. aldatc * Aldatma nitelii olan, yanltc, kandrc. aldatlma

* Aldatlmak ii. aldatlmak * Aldatmak iine konu olmak. aldat * Aldatma ii veya biimi. aldatma * Aldatmak ii. aldatmaca * Aldatmaya dayanan davran, aldatcoyun. aldatmak * Beklenmedik bir davranla yanltmak. * Karsndakinin dikkatsizliinden, ilgisizliinden, gerei gibi uyank olmayndan yararlanarak onun zararna kazan salamak. * Birine verilen sz tutmamak, yalan sylemek. * Bir eyin grnrdeki durumu, o eyin nitelii bakmndan yanlbir kanvermek. * Ayartmak, kt yola srklemek, batan karmak, ifal etmek. * (karveya koca) Eine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek. * Oyalamak, avutmak. aldehit * Alkolleri oksitlendirme veya asitleri indirgeme yolu ile elde edilen uucu bir sv. ald * (halk edebiyatnda) sylemeye balad. aldabdest rktt kurbaaya dememek * saladyarar, verdii zararkarlamamak. aldr * Aldrmak ii veya biimi. aldretmemek * nem vermemek, aldrmamak, ilgi gstermemek, ilgilenmemek, ilgisiz kalmak, umursamamak. aldrsz * Aldrmaz, umursamayan. aldrma * Aldrmak ii. aldrmak * Almak iini yaptrmak. * Getirtmek. * Vcuttan herhangi bir parayveya organsalk sebebiyle operasyonla kartmak. * nem vermek, deer vermek (bu fiil, bu anlamile ancak olumsuz, soru veya art biimlerinde kullanlr). * Elindekini bakasna kaptrmak. * Sdrmak. aldrmaz * Bir eye nem vermeyen; umursamayan, kaytsz, lkayt. aldrmazlk * Aldrmaz olma durumu, tasaszlk, kaytszlk, lkayd. aldrtma * Aldrtmak ii. aldrtmak * Aldrmak iini bakasna yaptrmak. alegori * Bir grnt, bir yaantveya bir davrann daha iyi kavranmasnsalamak iin gz nnde canlandrp dile getirme. alegorik * Alegori ile ilgili. aleksi * Okuma yitimi. alelcayip * Acayip st ok acayip, tuhaf, garip, bambaka. alelcele * ok acele ederek, arabuk, ivedilikle. alelde * Her zaman grlen, olaan. * Baya, sradan. aleldelik

* Alelde olma durumu. alelhesap * Hesaba sayarak. alelhusus * Hele, zellikle, en ok. aleltlak * Genel olarak. alelumum * Genel olarak, genellikle. alelusul * (yntem gerei, yntem zere) Yol yordam gereince, kurala uygun bir biimde. alem * Bayrak. * Minare, kubbe, sancak direi gibi yksek eylerin tepesinde bulunan, madenden yaplmay yldz veya lle biiminde ss. lem * Yeryz ve gkyzndeki nesnelerin oluturduu btn, evren. * Dnya, cihan. * Aynkonu ile ilgili kimseler veya bu kimselerin uralarnn btn. * Hayvan veya bitkilerin btn. * Durum ve artlar. * Herkes, bakalar. * Ortam, evre. * Elence. * Kendine zg birok nitelii bulunan ey veya farkldavraniinde bulunan kimse. * Duygu, dnce, dgc. alem olmak * sembol olmak. lem yapmak * sazlszl elenmek. alemci * Camilerin kubbelerine, minarelerine alem yapan veya takan kimse. alemdar * Bayraveya sancatayan, bayraktar, sancaktar. * nder. leme dalmak * evre ile ilgisini kesip i dnyasna kapanmak. * elenceye, zevkusefaya kaplmak. lemi var m? * yakk alr m, uygun olur mu?. lemin aztorba deil ki bzesin * Bkz. elin aztorba deil ki bzesin. lemmul * Dnya lsnde, evrensel, niversel. alenen * Aktan aa, herkesin gz nnde, herkesin iinde, gizlemeden, aka. alengirli * Gsterili, yakkl. alen * Ak, ortada, meydanda, herkesin iinde yaplan. alenleme * Alenlemek ii veya durumu. alenlemek * Herkese bilinir duruma gelmek. aleniyet * Ak olma durumu, aklk. alerji * Bazcanllarn birtakm yiyeceklere, illara, toz, koku gibi nesnelere karhastalk derecesinde gsterdikleri artepki. * Bir kimseye veya bir eye karolumsuz ynde duyulan arduyarlk. alerjik * Alerji ile ilgili olan.

* Herhangi bir maddeye veya kimseye karolumsuz duygularolan, alerjisi bulunan. alessabah * Sabah erkenden. alesta * Harekete hazr, tetikte. alesta beklemek * hazr durumda beklemek. alesta durmak * tetikte beklemek. alesta tutmak * hemen kullanlabilecek durumda bulundurmak. alet * Bir el iini veya mekanik bir ii gerekletirmek iin zel olarak yaplmnesne. * Bir sanatyapmaya, uygulamaya yarayan zel ara, aygt. * Bir makineyi oluturan ve ilemesine yardm eden paralardan her biri. * Hogrlmeyen bir ie yardmcveya aracolmaykabul eden kimse, maa. alet edevat * Bu el iini veya mekanik bir ii gerekletirmek iin kullanlan aralar. alet etmek * bir ite birini uygun olmayan bir biimde kullanmak. alet olmak * bilerek bir kar karlveya bilmeyerek kt bir ite araclk etmek, vasta olmak. aletli * Aleti olan veya aletle yaplan. aletli jimnastik * Birtakm aletler kullanlarak yaplan jimnastik. alev * Yanan maddelerin veya gazlarn trl biimlerde uzanan kldili, yalm, yalaz, alaz. * Ate, scaklk, kvlcm. * Ak atei. * Mzrak ularna taklan kk bayrak, flma. alev alev * Alevli olarak. * Vcut ssherhangi bir sebeple artmve bu sebeple kzarmolarak. alev almak* tutumak, yanmaya balamak. * comak, heyecanlanmak, heyecana gelmek, tellanmak, fkelenmek. alev bacay(veya saa) sarmak * atebacaysarmak. alev gibi parlamak * canl, l l olmak. alev krmzs * Alev rengi. alev lmbas * Gaz veya benzinle alan, ucundan bir alev pskrterek yanan ve kurun boru ilerinde kullanlan bir ara. alev makinesi * Dman zerine alevli svlar pskrten tanabilir alet. alev saasarmak * bir olay, nne geilemez, tehlikeli bir duruma gelmek, atebacaysarmak. Alev * Alevlie bal(kimse). Alevlik * Halife Ali yanlsolma durumu. alevlendirme * Alevlendirmek ii. alevlendirmek * Alevlenmesini salamak, tututurmak. * Etkisini, iddetini artrmak, oaltmak. alevlenme * Alevlenmek ii. alevlenmek * Alev karmaya balamak.

* Zorlu, fkeli veya heyecanlbir durum almak. * Parlamak. alevli * Alevi olan, alevlenmi. * iddetli, hararetli. aleyh * Kar, kart, zt. aleyhe dnmek * kardurum almak, karduruma gemek. aleyhinde (veya aleyhine) sylemek (veya bulunmak) * ekitirmek, yermek. aleyhinde olmak * birine karolumsuz duygu ve davraniinde bulunmak. aleyhine dnmek * destek vermekten vazgeip karduruma gemek. aleyhine olmak * bir i, birinin zararna olmak, onun iin iyi olmamak. aleyhtar * Karolan, kart. aleyhtarlk * Bir ie, harekete veya dnceye karolma, kartlk. aleyhte olmak * kardurum almak. aleykmselm * Arapa selmnaleykm selmlama szne verilen "esenlik, selmet zerinize olsun" anlamnda karlk. alfa * Yunan alfabesinin birinci harfi. alfa * Kuzey Afrika'da ve spanya'da yetien ve kt, ip, halyapmnda kullanlan bir bitki. alfa nlar * Radyoaktif maddelerin yaydklar ndan biri. alfabe * Bir dilin seslerini gsteren, belirli bir sraya gre dizilmibelli sayda harflerin btnne verilen ad. * Bir dilin harflerini tantarak okuma renmeyi salayan kitap. * Bir iin balangc. alfabe d * Bir milletin alfabesinde bulunmayan harf, Trk alfabesinde bulunmayan x, w, q harfleri gibi. alfabe sras * Harflerin alfabedeki belirli dzene gre dizilii. * Eitlik ilkesini salamak iin uyulan dzen. alfabetik * Alfabe srasna gre dizilmi. alfabetik katalog * Eserleri yazarlarn soy adlarna veya adlarna gre sraya sokan katalog. alfabetik sralama * Bkz. alfabe sras. alfaterapi * Alfa nlarnn tedavide kullanlmasna verilen ad. alfenit * inde bakr, inko, nikel bulunan ve atal bak takmyapmakta kullanlan gml bir alam. alg * Su yosunu. algarina * Ar bir eyi denizden karmak veya denize indirmek iinde kullanlan byk vinli deniz teknesi. * Bazgemilerin baveya k tarafndan eik olarak uzatlmbulunan makaral, ksa ve kaln dikme. alg * Kazan, alacak. * Rvet. * Vergi. alg * Hahastn toplamakta kullanlan kak. alg

* Bir eye dikkati ynelterek, o eyin bilincine varma, idrak. algba* Hahakozasnizmeye yarayan alet. alglama * Alglamak ii, idrak etme. alglamak * Bir olayveya bir nesnenin varlnduyum yolu ile yaln bir biimde bilin alanna almak, idrak etmek. alglanma * Alglanmak ii veya durumu. alglanmak * Alglamak iine konu olmak, idrak edilmek. alglatma * Alglatmak ii veya durumu. alglatmak * Alglamak iini birine yaptrmak, idrak ettirmek. alglayc * Algyetkisi olan. algn * Clz, zayf, hastalkl. * Birine gnl vermi, tutkun, vurgun. algler * Su yosunlar. algoritma * IX. yzyln banda yaamolan Trk matematikilerinden Musaolu Harezmli Mehmed'e Araplarn unvan olarak verdii Elharezm adndan batda yaplan bir terim. Orta ada ondalk saysistemine gre yaplan ve son zamanlarda belirli herhangi bir kurala balbulunan her trl hesap ilemine verilen ad, Harezmli yolu. -al/ -eli * "...-den beri" anlamnda zarf-fiil eki: al-al, gid-eli, grme-y-eli vb. alal, moru mor * telveya yorgunluktan yz kpkrmzkesilmi(olarak). * salkl, canlkanl. alc * Satn almak isteyen kimse, mteri. * Kendisine bir ey gnderilen kimse. * Bir elektrik akmnalp baka bir kuvvete eviren cihaz. * Ahize, alma. * Azrail. * Grntleri alan cihaz, kamera. alcbulmak * mteri bulmak. alckmak * mteri bulunmak. * istemek, talip olmak. alcgzyle bakmak * inceden inceye gzden geirmek. alcklna girmek * mteri gibi davranmak. alcku * Atmaca. alcverici* Baladngeri alan. alcynetmeni * Alcydorudan doruya altran ve yneten, alchareketlerini gerekletiren, grntlerin filme alnmasnsalayan kimse, kameraman. * Televizyon alcsndorudan altran kimse, kameraman. al * Glgillerden, krlarda yetien yaban bir aa (Crataegus). * Bu aacn mayhoyemii. alk * Aklsz, sersem, budala, ebleh. alk * Hayvan ulu.

* Eskimigiyecek. alk alk * Aptalca, akn akn. alk alk bakmak * aptalca, akn akn. alk salk * Aptal. * Aptalca. alklama * Alklamak ii. alklamak* Alk duruma gelmek, bir ey karsnda aptallap armak, aknlamak, aptallamak. alklatrma * Alklatrmak ii. alklatrmak * Alk duruma getirmek. alklk * Alk olma durumu veya alka bir i. alkonulma * Alkonulmak ii. alkonulmak * Alkoymak iine konu olmak, menedilmek, tatil edilmek. alkoyma * Alkoymak ii. alkoymak * Bir sre iin bir yerde tutmak. * Birini, yapmakta olduu veya yapmak istedii iten geri tutmak. * Ayrp saklamak. * Mahrum etmek. * Mani olmak, engel olmak. alm * Almak ii. * Gz, gnl eken durum, cazibe. * Kurum, alm, gurur. -alm / -elim * stek kipinin okluk 1. kii eki: al-alm, gid-elim, bala-y-alm, bekle-y-elim vb. alm alm * Gsteri, ekici hareket. alm satm * Satn alma ve satma ii, alveri. alm satm brosu * Alveriilerinin yapldveya dzenlendii ube, yer. alm satm ofisi * Alm satm brosu. almc * Bakasnn hesabna alacak toplayan veya kabul eden kimse. alml * Almolan, ekici, cazibeli. * Kurumlu, alml, gururlu. almlalml * Gsterili, gzel. almllk * Almlolma durumu. almsz * Almolmayan, cazibesiz. almszlk * Almsz olma durumu. aln * Yzn, kalarla salar arasndaki blm. * Bir ocakta her trl ayak, galeri, baca, kuyu ve yolun ilerletilmekte olan yzeyi. * (bazeylerde) n, n yz. * Kar.

aln ats* ki kan aras, alnn ortas. aln damaratlamak * Bkz. ar damaratlam. aln teri * Emek. aln teri dkmek * ok emek vermek, zahmetli bir igrmek. aln teri ile kazanmak * hak ederek, alarak, emek vererek kazanmak. aln yazs* Yazg, talih, kader, mukadderat. alnd * Para veya baka bir eyin teslim alndngsteren belge, makbuz. alndl * Yerine gitmesini salamak iin gnderenin ek bir cret deyerek postaya alndkarlnda verilen (mektup, paket vb.). alngan * Arduygulu, abuk gcenen, krlan. alnganlk * Alngan olma durumu. alnlk * Kadnlarn alnlarna taktklaraltn veya gmten ss eyas. * Yaplarda cephe ss. alnma * Alnmak ii. alnmak * Almak ii yaplmak. * Bir szn, bir davrann kendisine karolduunu sanarak incinmek, krlmak veya fkelenmek. * Elde edilmek. * Uyarlanmak, adapte olunmak. alnt * Bir yazya baka bir yazarn yazsndan alnmpara, aktarma, iktibas. * Baka bir dilden alnmkelime. alntlama * Alntlamak ii. alntlamak * Bir yazya baka bir yazarn yazsndan cmle veya cmleler almak, alntyapmak, aktarmak, iktibas etmek. alp satmaz grnmek * ilgisiz grnmek veya davranmak. alp sattolmamak * hi ilgisi bulunmamak. alp verecei olmamak * bir kimseyle hibir ilgisi olmamak. alp verememek * anlaamamak, ekememek, geinememek. alp vermek * yrek arpntsgeirmek. alp yrmek * az zamanda ok ilerlemek, yaylmak, oalmak, artmak. alr almaz * hemen, derhal. alrlk * Duygusal uyarmlaralabilme yetenei, idrak kabiliyeti. al * Almak ii veya biimi. alfiyat* Bir mal iin alm karldenen para ve retim gereleri fiyat. alveri * Alm satm ii. * liki, mnasebet. alveriyapmak

* alm satm iini gerekletirmek. alverie kmak * alm satm ii iin arya gitmek. alverii kesmek * biriyle ilgisi kalmamak. alk * Herhangi bir duruma almolan. alk olmak * alkanlk durumuna gelmek. alklk * Alk olma durumu. allma * Allmak ii. allmak * Bir eye almduruma gelinmek. allmam * Nadir, bilinmeyen, az rastlanan. allm * Her zamanki, mutat. alkan * Alkn. alkanlnda olmak * iyice alk bulunmak, huy hline getirmek. alkanlk * Bir eye almolma durumu, itiyat, huy. * Yaknlk, arkadalk, nsiyet. * ve detkilerle davranlarn tekrarlanmas, hep aynbiimde gereklemesi sonucu beliren, artlanm davran. alkanlk edinmek * bir eyi srekli yapar olmak, itiyat edinmek. alkanlktan kopamamak * belli bir huydan vazgeememek, alklbrakamamak. alk * Yaplmaya allmdavran. alkn * Bir eye veya bir ey yapmaya almolan. alkn olmak * iyice almak, hi yabanclk ekmemek. alknlk * Alkn olma durumu, alkanlk. alma * Almak ii. almak * Bir ii tekrarlayarak kolaylkla yapabilmek. * Yadrgamaz duruma gelmek. * Uyar duruma gelmek, uygun gelmek, intibak etmek. * Srekli ister olmak. * Balanmak, snmak. * Etkisini yitirmek. * Evcillemek, ehllemek. * Tutumak, yanmaya balamak. almkudurmutan beterdir * allan bir eyden kolayca vazgeilmez. altrma * Altrmak ii. * Bir beceriyi, bilgiyi kazanmak iin yaplan tekrar, temrin, egzersiz. * Vcudun biyolojik ynden geliimini salayan alma, idman. altrmak * Almasna yol amak. * Uyar duruma getirmek. Ali * Kii adolarak aadaki deyimlerde geer.

li * Yce, yksek. Ali Cengiz oyunu * "kurnazca ve haince dzen" anlamnda kullanlr. Ali kran bakesen * ok zorba. Ali kran bakesen * zorba. licenap * Cmert. * Onurlu, erefli. licenaplk* licenap olma durumu. alifatik * Ak zincirli (organik madde). alil * Hastalkl, sakat. alim * Bilen, bilici. lim * Bilgin. alimallah * Allah "Allah bilir" anlamna gelen bu sz, sylenen bir szn doruluuna inandrmak iin kullanlr. limane * lime yakan, limin yaptgibi. limlik * Bilginlik. alinazik * Kzlenmipatlcan, sarmsaklyourt ve kyma ile yaplan bir eit yemek. Ali'nin klhnVeli'ye, Veli'nin klhnAli'ye giydirmek * (bir kimse) birinden aldntekine, tekinden aldn bir bakasna vererek iini yrtmek. Ali'nin klhnVeli'ye, Veli'nin klhnAli'ye giydirmek * birinden aldnbrne, bir bakasndan aldnda ona vererek iini yrtmek. aliterasyon * iir ve nesirde uyum salamak iin sz balarnda ve ortalarnda aynnszn veya aynhecelerin tekrarlanmas. alivre * rn daha tarladayken, yetitii zaman teslim edilmek zere, nceden pey verilerek yaplan (sat). * Datm, datma. alivre sat * Vadeli sat. aliyyll * En gzel, en iyi, mkemmel. alizarin * Kk boyas, kk krmzs. alize * Tropikal blgelerdeki denizlerde btn yl sresince dzenli esen birtakm rzgrlar. Alka Evli *Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. alkali * Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel ad. Bu maddelerde, asitlerin krmzya evirmiolduu bitkisel mavi rengi eski durumuna dndrme zellii vardr. alkali metaller * Oksitlenmelerini sodyum, lityum, potasyum, rubidyum, sezyum elementlerinin saladmetaller. alkalik * Alkali ile ilgili olan veya iinde alkali bulunan, kalev, antiasit. alkalimetre * Bkz. alkaller. alkaloit * zellikleri ile alkalileri andran organik madde. alkaller * Alkalilerin saflk derecesini belirtmeye yarayan cihaz, alkalimetre.

alkarna * stiridye, midye, tarak gibi kabuklu hayvanlaravlamak iin deniz dibini taramakta kullanlan, az ksm demirden bir a. alkm * Gk kua. alk * Bir eyin beenildiini, onaylandnanlatmak iin el rpma, alklama. alkaas* Padiahalklamakla grevli kimse. alkalmak * ok beenilmek. alkkopmak * birdenbire gl bir biimde el rplmak. alktoplamak * ok alklanmak. alktufankopmak * srekli ve cokun alkbalamak. alktutmak * el rparak veya topluca, yksek sesle "yaa", "var ol" gibi szler ile birini alklamak. * taraftar olmak belli bir grten yana olmak. alk * Alklayan (kimse). * akak, dalkavuk, yze glc, yac. alklk * Alkolma durumu. alklama * Alklamak ii. alklamak * Bir eyin beenildiini, onaylandnanlatmak iin el rpmak. * Beenmek, takdir etmek. alklanma * Alklanmak ii. alklanmak * Alklamak iine konu olmak. alkil * Alkol kk. alkol * Bira, arap gibi svlarn veya pancar, patates niastasnn ekere dntrlmesi sonucu ortaya kan glikoz zeltilerin mayalamzlerinin damtlmasyla elde edilen, kokulu, uucu, yanc, renksiz sv, C2H5OH, ispirto, etanol, etil alkol. * Her trl alkoll iki. alkolik * Alkoll ikilere arderecede dkn olan (kimse). alkolizm * Alkoll ikilere hastalk derecesinde dkn olma durumu. alkoll * Alkolden yaplmveya iinde alkol bulunan. * kili. alkoller * Svlardaki alkol orannlmeye yarayan cihaz. Allah * Kinatta var olan her eyin yaratcs, koruyucusu olduuna ve tek olduuna inanlan yce ve stn varlk, Yaradan, Tanr, Rab, Mevl. * Allah adbazisim tamlamalarnda tamlanan kelimeyi glendirir. * En byk, en usta. Allah Allah! * ama veya can skntsanlatan bir nlem. * Trk askerinin hcum naras. Allah (bin bir) bereket versin * bir kazan karsnda durumundan honut olmaybelirtir. Allah (seni) inandrsn * inanlmaspek kolay olmayan bir ey anlatlrken yemin yerine sylenir.

Allah (veya Allahm) * bir ey karsnda hayranlk veya yakarma bildirir. Allah acsnunutturmasn * Tanrbu acyunutturacak daha byk bir acgstermesin. Allah akl fikir versin (veya Allah akllar versin) * aklszca bir davranta bulunanlar iin kullanlr. Allah aratmasn * yaknlacak bir durumda "Tanrdaha ktsn gstermesin" anlamnda kullanlr. Allah artrsn * (gerek veya alay anlamnda) Tanrdaha ounu versin. Allah akna * birlikte sylendii szn anlamna gre ant vermek veya yalvarmak iin "Allah'nseversen" anlamnda, ama, usan bildirir. Allah balasn * (ocuunu, sevdiini) Tanrkazadan, beldan korusun, esirgesin. Allah bahtndan gldrsn * (evlenecek kz iin) mutluluk dileini belirtir. Allah bana, ben de sana * imdi sana borcumu deyecek param yok, kazanrsam derim. Allah belsnversin * ilenme sz. Allah beterinden saklasn (veya esirgesin) * Tanrdaha kt duruma drmesin. Allah bilir * belli deil. * bana yle geliyor ki. Allah bir * yemin yerine kullanlr. Allah bir dediinden baka szne inanlmaz * birinin ok yalancolduunu anlatmak iin sylenir. Allah bir yastkta kocatsn * yeni evlenenlere "bir arada yalann" anlamnda sylenen bir iyi dilek sz. Allah byktr * gnn birinde hakknalacana, kendine yaplmolan hakszlklarn dzeleceine inanmak gerektiini anlatr. Allah cannalsn * ilenme sz. Allah cezasnvermesin (veya Allah cezasnversin) * yaraka, yarama yollu, bazen de gerek fke ile sylenen ilenme sz. Allah dana gre kar verir * Tanrherkese dayanabilecei lde skntverir. Allah derim * pek bozuk bir iiin sorulan "ne dersin?" sorusuna kar"syleyecek baka sz bulamyorum" anlamnda kullanlr. Allah dirlik dzenlik versin * Tanraile huzuru versin. Allah dokuzda verdiini sekizde almaz * aln yazsne ise o olur. Allah drt gzden ayrmasn * "Tanr, ocuu yetim veya ksz brakmasn" anlamnda bir iyi dilek sz. Allah dmanma vermesin * anlatlan bir ktln bykln belirtmek iin sylenir. Allah ecir sabr versin * basaldilei olarak sylenir. Allah eksik etmesin * Tanryokluunu gstermesin. * birinin yaptbir hizmet anlrken onun iin teekkr yollu sylenir. Allah eksikliini gstermesin * pek gerekli olan bir eyin kusuru anlatlrken, byle de olsa onun varlna kredildiini anlatr. Allah emeklerini eline vermesin * Tanremeklerini boa karmasn. Allah esirgesin (veya saklasn)

* Tanrkorusun! Tanrkt durumla karlatrmasn!. Allah etmesin * olmasistenilmeyen bir durumdan veya bir olaydan sz edilirken sylenir. Allah gecinden versin * "ok yaayasn"' anlamnda kullanlan bir iyi dilek sz. Allah gstermesin * Tanrkt bir durumla karlamaktan korusun. Allah hakkiin * ant imek veya ant vermek iin kullanlr. Allah Halil brahim bereketi versin * Tanrok versin, bereket versin. Allah hayrletsin * genellikle bir olay balangcnda "Tanruurlu etsin" anlamnda sylenir. Allah herkesin gnlne gre versin * Tanrherkesin dileini yerine getirsin. Allah honut olsun * bir kimsenin, kendisine iyilii dokunan biri iin kullandbir iyi dilek sz. Allah iin * gerekten, dorusu. Allah iki iyilikten birisini versin * (ar hasta iin) ya lsn kurtulsun, ya iyi olsun. Allah iyiliini (veya lyn) versin * hoa gitmeyen bir davrankarsnda hogr ile sylenir. Allah kabul etsin * sevap saylan bir iyapldnda sylenir. Allah kahretsin * "Tanrcezasnversin" anlamnda bir ilenme sz. Allah kavutursun * birinin yakn, bulunduu yerden ayrlnca kalanlara kavuma dileinde bulunmak iin sylenen sz. Allah kazadan beldan saklasn * Tanr'nn insantrl ktlklerden korumasdileiyle sylenen bir iyi dilek sz. Allah kerim * Tanrbyktr, Tanr'ya gvenmeli. Allah ksmet ederse * Tanrizin verirse. Allah korusun (veya saklasn) * Tanrtehlikeye, kt duruma drmesin!. Allah kuru iftiradan saklasn * bir sulama karsnda bunun srf iftira olduunu anlatmak iin sylenir. Allah manda ifalversin * ok veya ar yemek yiyenler iin aka yollu sylenir. Allah mbarek etsin * kutlu olsun. * onaylanmayan bir durumda alay yollu kullanlr. Allah mstahaknversin * (gerek veya alay anlamnda) kma anlatan bir sz. Allah ne verdiyse * yemek olarak evde ne varsa. Allah mrler versin * sayggsterilen bir kimseye selm veya teekkr olarak sylenir. Allah vmde yaratm * ok gzel olanlar iin sylenir. Allah rahatlk versin * genellikle yatmaya gidilirken sylenen bir iyi dilek sz. Allah rahmet eylesin * lleri hayrla anmak iin sylenir. Allah rzasiin * dilencilerin para isterken syledikleri yalvarma sz. * ne olursun. * karlk beklemeksizin. Allah sagz (veya eli) sol gze (veya ele) muhta etmesin * Tanrkimseyi kimseye, en yaknlarna bile muhta etmesin.

Allah selmet versin * yola kanlara "Tanrkazadan beldan korusun" anlamnda sylenen bir uurlama sz. * yolda glk iinde bulunanlara iyi dilek sz olarak kullanlr. * uzaktaki tandklar anlrken kullanlr. * birinden pek yana olmayan bir sz sylenecei zaman onun adndan nce getirilen girisz. * "keyfin bilir, gidersen git" anlamnda kullanlr. Allah senden razolsun * yaplan bir iyilik karsnda "Tanrseninle birlik olsun, iyiliini senden esirgemesin" anlamnda teekkr olarak kullanlr. Allah seni (veya sizi) inandrsn * doru sylyorum, Tanrtanktr. Allah son grl versin * Tanr, yallkta skntgstermesin. Allah sonunu hayr etsin * bir iin sonucu iin kaygduyulduunda sylenen bir iyi dilek sz. Allah taksimi * eitlik gzetilmeden yaplan paylatrma, kul taksimi kart. Allah taksimi * Eitlik gzetilmeden yaplan paylatrma kul taksimi kart. Allah taksiratnaffetsin * (ller iin) Tanrkusurlarnbalasn. Allah tamamna eritirsin * herhangi bir iveya olayn iyi sonulanmasdileiyle sylenir. Allah tekrarna erdirsin * tekrar bu gnleri grn. Allah utandrmasn * bir ie girienlere sylenen baardilei. Allah var (veya Allah'var) * dorusunu sylemek gerekirse. Allah vere de * iyi dilek anlatr. Allah vergisi * Tanrvergisi, yaradltan olan yetenek veya zellik. Allah vermesin * bir eyin olmamasdileini anlatr. Allah versin * iyi bir ey ele geirenlere memnunluk bildirmek iin, bazen de taklma ve aka iin sylenir. * dilenciyi savmak iin sylenir. Allah yaps * nsanlar tarafndan deil de tabiatta olduu gibi. Allah yarattdememek * kyasya dvmek, ok hrpalamak. Allah yazdise bozsun * gereklemesi istenmeyen bir olay veya durum iin kullanlr. Allah yr ya kulum demi * az zamanda ok para kazananlar veya iinde ok ilerleyenler iin sylenir. Allah ziyade etsin * (kahve ve yemekten sonra) "Tanrartrsn" anlamnda kullanlan bir iyi dilek sz. Allah'a (bin) kr * "hamdolsun", "bereket versin" gibi durumdan memnun olunduunu anlatr. Allah'a bir can borcu var * Allah'a verecei canndan baka hi kimseye bir borcu yok. Allah'a emanet * "Tanresirgesin" anlamnda birini verken sylenir. Allah'a emanet olun * ayrlann kalana syledii bir esenleme sz. Allaha smarladk * Ayrlann kalan veya kalanlara syledii bir iyi dilek sz. Allah'a yalvar * kendi kusuru yznden g bir duruma dp yaknan kimseye "ben sana yardm edemem, benden bir ey umma" anlamnda sylenir. Allah'(veya Allah'n) seversen

* "Allah akna" gibi, yerine gre ant verme, yalvarma iin kullanlmakla birlikte, ama veya usan gibi duygular da anlatr. Allah'ok, insanaz bir yer * pek ssz ve kuytu bir yer. Allah'm! * iddetli bir duygulanma anlatan nlem. Allah'n (veya Tanr'nn) gn * (bkknlk duygusu ile) hemen hemen her gn. Allah'n adam * garip, saf, zavall(kimse). Allah'n bels * varlznt veren. Allah'n binasnykmak * kendini veya bakasnldrmek. Allah'n cezas * pek yaramaz, irret. Allah'n emri * kader. Allah'n evi * cami, mescit. * insan gnl. Allah'n gazab * ok skntveren ey. Allah'n hikmeti * beklenmeyen, sebebi anlalmayan veya alan eyler iin kullanlr. Allah'n iine bak * (bir iin, bir olayn) beklenmedik, alacak bir durum almasnda kullanlr. Allah'n kulu * insan, kimse, kii. Allah'ndan bulsun * ben kendisine bir ey yapmayacam, yaptktln cezasnTanrversin. Allah'nseversen * istek, dilek ve yalvarma amacyla kullanlr. allahlk * Kendisinden hibir ite yararlk umulmayan saf ve zararsz (kimse). allahsz * Tanr'ytanmayan, Tanr'nn varlna inanmayan, Tanrsz. * Acmasz, insafsz, vicdansz. allahszlk * Tanrszlk. Allah'tan * iyi ki. * yaradltan. Allah'tan kork! * "yapma, utan, yazktr!". Allah'tan korkmaz * can yakc, insafsz, acmasz. Allah'tan umut kesilmez * daha ok ar hastalar iin sylenilen "iyileebilir" anlamnda bir iyi dilek sz. Allahlem* Tanrdaha iyisini bilir anlamnda kullanlr. Allahteal * Yce Tanr, ulu Allah. allak * Sznde durmaz, dnek, aldatc. * Kendisine gvenilmesi doru olmayan (kimse). allak bullak * Alt st, karmakark. allak bullak etmek * karmakark bir duruma getirmek, dzeni bozmak. * (akln, zihnini) dnemez duruma getirmek. allak bullak olmak

* ok kark duruma gelmek, altstne gelmek, karmakark olmak, dzeni bozulmak. * (akl, zihin) akna dnmek, karmak, armak. allama * Allamak ii. allamak * "Sslemek, donatmak" anlamna gelen allamak pullamak deyiminde geer. allme * Derin ve ok bilgisi olan, ok bilgili. allme kesilmek * her eyi bilir grnmek. allmelik * Allme olma durumu. allmelik taslamak * bilgisiz olduu hlde her eyi bilir grnmek. allanma * Allanmak ii. allanmak * Sslenmek. allama * Allamak ii veya durumu. allamak * Al duruma gelmek. allegretto * Bir parann allegrodan biraz daha ar alnacananlatr. allegro * Bir parann canl, neeli ve hzlalnacananlatr. allem * Bir ii istedii duruma getirmek iin "her trl kurnazca areye bavurmak" anlamyla allem etmek kallem etmek deyiminde geer. all * zerinde al renk bulunan. allpullu * Gz alcrenkler ve eylerle sslenmi. allk * Al olma durumu. * Kadnlarn ss iin yanaklarna srdkleri al boya. alma * Almak ii. * Alnt, iktibas. alma * Bir elektrik akmnalp baka bir kuvvete eviren cihaz, alc, ahize, reseptr. almak * Bir eyi veya kimseyi bulunduu yerden ayrmak. * Bir eyi elle veya baka bir arala tutarak bulunduu yerden ayrmak, kaldrmak. * Yannda bulundurmak. * Birlikte gtrmek. * Satn almak. * Ele geirmek, fethetmek. * ine smak. * Kabul etmek. * Kendine ulatrmak, iletilmek. * eri szmak, iine ekmek. * (erkek, kadn iin) ... ile evlenmek. * Srkleyip gtrmek. * Kazanmak, elde etmek. * Zararl, tehlikeli bir eye uramak. * Brmek, sarmak, kaplamak. * Ksaltmak, eksiltmek. * Yolmak, koparmak. * Yerini deitirmek, ekmek. * Temizlemek. * (du, banyo iin) Yapmak; ykanmak.

* (ieri) Gtrmek. * Bir yeri savala ele geirmek. * (tat veya koku iin) Duymak. * rtmek, koymak. * (sre iin) Deitirmek. * ... gibi anlamak. * Balamak. * Davranveya makam deitirmek. * (iecek veya sigara iin) mek. * Yutmak; kullanmak. * (yol iin) Gitmek, (mesafe) katetmek. * almak. * Greve, ie balatmak. * Grevden, iten ekmek. * Kazan salamak. * (lm sebebiyle) Ayrlmak. * Gidermek, yok etmek. * Soldurmak. * Vcuttaki hasta bir organameliyatla karmak. * (motor) almasiin gerekli olan elektrik veya yakttan yararlanr duruma gelmek. almamazlk * Kabul etmeme durumu. Alman * Cermen soyundan olan halk ve bu halktan olan kimse. * Alman halkna, Almanya'ya zg olan ey. Alman gm * inko, bakr ve nikelden yaplan, gm andrr bir alam, mayor. Alman papatyas * Orta Avrupa'da yetien bir papatya tr (Anfhemis mobilis). Alman usul * Bir topluluk iin yaplan harcamada giderlerin herkese eit olarak bltrlmesi yntemi. almanak * Yln gn, hafta, ay gibi blmlerinden baka, bayram, yl dnm gibi belli gnleri ve birtakm astronomi, meteoroloji, istatistik bilgilerini gsteren kitap biiminde takvim. Almanca * Hint-Avrupa dillerinin Cermence kolundan, Almanya, Avusturya ile svire'nin bir blmnde kullanlan dil. * Almanlarn kullanddil. * Bu dile zg olan. Almanc * Almanya yanlsolan (kimse). * Almanya'da alan Trk iisi. Almanclk * Almancgibi davranma. Almanlama * Almanlamak ii veya durumu. Almanlamak * Alman yaaytarznbenimsemek. Almanlatrma * Almanlatrmak ii. Almanlatrmak * Almanlara zg yaaytarzkazandrmak. alma * ki veya daha ok eyin sra ile deitirilerek kullanlmasveya kendiliinden deierek almas, keikleme, mnavebe. * Birinin doru olmastekinin yanllngerektiren iki nermenin oluturduu sistem. almak * ki veya daha ok eyin sralanmalarnda deiiklik olan. * Almalolarak ileyen, mtenavip, alternatif. almak yapraklar * Sapn iki yannda karlkldeil de aralklolarak bir sada, bir solda bitmiyapraklar. almaklk

* Dnml ve dzenli sralanma. almal * Almanitelii olan. alna * Bir eyin n taraf, n yz. alnak yz ak * ekinecek hibir durumu veya aybolmayan. alnna kara srmek * bir kimsenin haksz yere kt tannmasna yol amak. alnnda yazlmolmak * bir olayn, kiinin bana gelmesini Allah'n buyurmuolduuna inanmak. alnndan pmek * beenmek, takdir etmek. alnnkarlamak * kmseyerek meydan okumak. alnnn akile * ayplanacak bir duruma dmeden, tertemiz, erefiyle, baargstermiolarak. alnnn kara yazs * kt kaderi, kt talihi. alo * Telefon konumasnda kullanlan seslenme sz. alogami * Bir iek tepeciinin baka bir iek tozu ile tozlanmas. alotropi * Karbon, fosfor gibi maddelerin, fiziksel bakmdan ayrzellikler gsterebilmesi durumu. alp * Yiit, kahraman. Alp eren * Dervi. * Mcahit. Alp yldz * Dalarn ok yksek yamalarnda yetien bir iek (Paradisia liliastrum). alpaka * ifte parmakllar takmnn devegiller snfndan, Gney Amerika'da yaayan, uzun tyl, memeli bir hayvan (Lama glama pacos). * Bu hayvann yn veya bu ynden dokunan kuma. alpaks * Kolayca bklebilen alminyum ve silisyum karm. alpinist * Dac. alpinizm * Daclk. alplk * Alp olma durumu, yiitlik, kahramanlk. alimi * Elementleri altna evirmek isteyen bir ialan, simya. alimist * Alimi ile uraan kimse, simyac. alt * Bir eyin yere bakan yan, st kart. * Bir nesnenin taban. * Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen blm. * Bir eyin yere yakn blm. * Birka eyin iinden bize gre uzak olan. * (birka eyden) Yere yakn olan. * Alt kelimesi "... altnda" biiminde kullanldnda "bir eyin etkisinde" anlamnverir. * Alt bir isimle tamlama kelime oluturduunda a) nceki ismin kavramna etki veya yer anlamkatar: Ayak alt. b) (snflamalarda) ikinci derecede olan. * (kaynatma veya piirmede) Yanan ocak, ocak alevi. alt alta * Birbirinin altnda olarak. alt alta st ste

* birbirleriyle itiir kalkr durumda. alt blm * Yazlarda blmlerin ayrldparalardan her biri, ayrm. alt cins * Bir cins iinden ayrlan ikinci derecede bir cins. alt ene * nsan ve hayvanlarda yiyecekleri inemeye yarayan, oynayabilen ene. alt ene oynamak * yemek, imek. alt damak * Damaklardan altta olan. alt deri * st derinin altnda bulunan ikinci tabaka, hipoderm. * Bazgvde ve yapraklarn st derilerinin altnda bulunan, ou kez hcre zarlarkalnlamzel doku, hipoderm. alt di * Alt ene zerinde sralanmdilerin biri. alt dudak * Dudaklardan altta bulunan. * Bceklerin az sisteminde bulunan alt para. alt etmek * stnlk salamak, yenmek, srtnyere getirmek. alt familya * Bir familyann iinden ayrlan ikinci derecede bir familya. alt geit * Trafik akmnkesmemek iin bir yolun altndan geirilen yol. alt gverte * Gemilerde gvertelerden altta bulunan. alt hava yuvar * Dnyamzkuatan atmosferin 10 km kalnlnda olan alt katman. alt rk * Aynrk iinde yetitirme amacna ve evreye balkalnarak deime uratlmve bu yolla rk iinde zellikle fizyolojik nitelikleri bakmndan kaltsal sapma gsteren hayvan topluluu. alt kart * Konusu ile yklemi aynolan, biri tikel olumlu, br tikel olumsuz, karkarya konmuiki nermeden her biri: Bazinsanlar bilgindirler" ile "Bazinsanlar bilgin deildirler" gibi. alt kat * Bir yapnn veya aracn katlarndan altta bulunan blm. alt kurul * Belli bir konuyu ele almak amacyla bir kurul iinden birka kii seilerek oluturulan kurul. alt olmak * yenilmek. alt snf * Bir snf iinden ayrlan ikinci derecedeki snf. alt ube * Bir ube iinde kurulan ikinci derecedeki ube. alt tabaka * Tabakalardan altta bulunan. alt takm * Bir takm iinde kurulan ikinci derecedeki takm. alt taraf(veya yan) * geriye kalan. * iin daha sonras. * deeri, olup olaca. alt tr * Bir tr iinde ayrlan ikinci derecedeki tr. alt st * ok kark ve dank. alt st brei * nce bir yz, sonra evrilerek br yz kzartlarak piirilen brek. alt st etmek * alt yzn st yzne getirmek.

* ok kark duruma getirmek, dzenini bozmak. * zarar vermek, ykmak. * huzursuz etmek, rahatszlk vermek. alt st olmak * ok kark duruma gelmek. * heyecanlanmak, zlmek, tedirgin olmak, yklmak. * rahatszlanmak. alt yankmaz sokak * sonu gelmeyen, sonu alnamayan iler iin sylenir. alt yap * Bir yapiin gerekli olan yol, kanalizasyon, su, elektrik gibi tesisatlarn hepsi. * Toplumun ekonomik yapsnoluturan ve insan bilincinden bamsz olarak biimlenen retim ilikilerinin hepsi, st yapkart. alt yaz * Gazete, dergi gibi yaynlarda kan resim ve fotoraflaraklayan yaz. * Yabancdildeki bir filmin konumalarneviri olarak grntnn altnda veren yaz. alt yazlama * Alt yazlmak ii. alt yazlamak * Alt yazlarhazrlamak ve gerekletirmek. alt yazlayc * Alt yazlamak iini yapan (kimse). alt yazl * Alt yazsbulunan (film, grnt). Altayca * Altay Trkesi. * Trk, Mool, Manu-Tunguz, Kore ve Japon dillerinin kendisinden tredii varsaylan ana dil. Altayist * Altayistik ile uraan kimse. Altayistik * Altay grubuna giren Trk, Mool, Manu-Tunguz, Japon ve Korelilerin dil, edebiyat, kltr ve tarihleriyle uraan bilim dal. alternatif * Seilebilecek bir baka yol, yntem; seenek. * Almak. * Dalgal(akm). alternatr * Dalgalelektrik akmveren rete. altes * Prens ve prenseslere verilen eref unvan. * Bu unvantayan kimse. alt * Beten sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 6, Vl. * Beten bir artk. altalay st kalay * ii dgibi zenilmiolmayan eyler iin sylenir. AltKarde * Kuzey kutup ynnde, Byk Ay'nn karsnda bulunan takm yldz. altkarbeberuhi * ksa boylu olanlar iin alay yollu sylenir. altkaval st ihane * Bkz. altkaval st ihane. altkaval, st ihane * (giyim iin) alt, stne uymaz. altokka etmek * birini kollarndan ve bacaklarndan tutup yukarkaldrarak sallamak veya gtrmek. altyaolmak * ie birtakm oyunlar karmak, byle bir ie girimekte sakncalar bulunduu anlalmak. altyol * Altyolun birletii yer. altdan yemek * hastahanelerde hi perhizi olmayan hastalara verilen tam yemek.

altgen * Altkenarlokgen, mseddes. altk * Konusu ile yklemi aynolan, biri tmel olumlu, biri tikel olumlu; biri tmel olumsuz, biri tikel olumsuz iki nerme arasndaki balantdurumu, mtedahil: "Kimi insanlar fanidir" nermesi "Btn insanlar fanidir" nermesinin altolur. altl * Altparadan oluan, kendinde herhangi bir eyden alttane bulunan. * skambil, domino gibi oyunlarda zerinde altiareti bulunan kt veya pul. * Divan edebiyatnda her bendi altmsradan oluan nazm biimi. altlk * Altsbir arada, alttaneden olumu, alttane alabilen. altn * Atom says79, atom arl196,9 olan, 10640 C de eriyen, kolay ilenen, yksek deerli, paslanmaz element, ksaltmasAu. * Altndan yaplm. * Altndan yaplmsikke. * Nitelii iyi olan, stn nitelikte olan, deerli. altn adpul oldu, kz addul oldu * uygunsuz davranlaryznden temiz tannan kiilii lekelendi. altn adnbakr etmek * kt iler yaparak temiz ve parlak nn karartmak. altn anahtar her kapyaar * para olunca her glk yenilebilir. altn babas * ok zengin, parasok olan kimse. altn beik * Bir elleriyle kendi bileklerini kavrayan iki kiinin, teki elleriyle karlklolarak birbirlerinin bileklerini tutmalar. altn bilezik * Altndan yaplmkola taklan ve pek ok tr olan ss eyas. * Para getiren sanat veya meslek. altn a * En parlak ve mutlu a. altn eli bak kesmez * varlklveya deerli kiilerin elini kimse bkemez. altn gibi * altna benzeyen, sar. altn kaplama * Herhangi bir metal altn suyuna batrlarak ince bir altn tabaka ile sarlarak altna benzetilmek. altn kesei * Yerden temiz kle durumunda kan altn. altn kesmek * ok para kazanr olmak. altn kk * Gney Amerika'da yetien, kusturucu nitelii olan bir kk, ipeka (Cephaelis ipeca cuanha). altn kp * Altn para biriktiren; parasok olan. altn leene kan kusmak * varlk iinde hastalk veya skntekerek yaamak. altn saat * zlenme orannn en ok olduu vakit, prime time. altn sars*Altn rengini andran. altn suyu * Bir ksm konsantre nitrik asit ile veya drt ksm konsantre hidroklorik asitten olumu, zellikle pltin ve altn gibi metalleri zmekte kullanlan bir karm. altn topu * gzel ve tombul olan kucak ocuklariin bir benzetme sz olarak kullanlr. altn tutsa, toprak olur (veya altna yapsa elinde bakr kesilir) * giritii ilerde byk talihsizliklere urayan kimsenin durumunu anlatr. altn yamurcun * Bir tr ku, yamur kuu.

altn yl * Elerin birlikte ulatklar50. evlilik yl. altn yumurtlayan tavuk * meslei, sanat, parasolan, gelirli kimse. * turist. altn yrekli olmak * ok iyi niyetli olmak, yumuak huylu grnmek. altna etmek (veya karmak) * yatana veya donuna abdest etmek. altnba * Daha ok Ege blgesinde yetien, yuvarlak, kalnca kabuklu gzel bir kavun tr. altnc * Altsaysnn sra sfat, srada beinciden sonra gelen. altncduygu * n sezi. altnchis * Bkz. altncduygu. altnda kalmak * ezilmek. altnda kalmamak * karlnvermek, grd iyilik veya ktl karlksz brakmamak. altndan apanolu kmak * giriilen ite baa dert olacak bir durumla karlamak. altndan apanolu kmak * bir ite baa dert olacak bir durumla, bir sorunla karlamak. altndan girip stnden kmak * mal, paraydncesizce harcayp tketmek. altndan kalkamamak * bir ii baaramamak, becerememek, stesinden gelememek. * kendini savunamamak. altndan kalkmak * bir gl yenmek, baarmak. altnizmek * (bir szn) nemini belirtmek, zerine dikkati ekmek; vurgulamak. altnslatmak * yatana veya donuna kk abdestini etmek. altnstne getirmek * sz veya tutumuyla evreyi birbirine drmek, karmakark etmek. * bir ey bulmak iin aramadk yer brakmamak. altnlama * Altnlamak ii veya durumu. altnlamak * Altn durumu veya grnm almak. altnoluk * lemeli kadn alvar. * Altn srma veya klaptanla ilenmiizgili ipek kumave bu cins kumalarn stnde bulunan srma ilemeli yollar. * Sarklarn stne sarlan srma erit. altntop * Turungillerden, scak blgelerde yetien bir meyve aac, greyfrut (Citrus decumana). * Bu aacn kanarya sarsrenginde, tadacmsmeyvesi, kz memesi, greyfrut. altntop * ki eneklilerden, uzun, dikenli ve krecikler hlinde saplarolan bir kakts tr (Trollius ranunculoides). altparmak * Ellerinde veya ayaklarnda altar parmaolan (kimse). * ri bir tr palamut bal. * Ayrrenkte altyolu olan kuma. * Bu kumatan yaplan gelin giysisi. altpatlar * Alttane fiek alan toplu tabanca, revolver. altar * Altsaysnn letirme biimi; her birine alt, her seferinde altsbir arada olan.

altz * Bir doumda dnyaya gelen alt(karde). altimetre * Ykseklikler. altlama * Altlamak ii. altlamak * zel diye alnan bir eye, genel bir kavramn altnda yer vermek. altl * Altolan. altlstl * Altve st birlikte. * Alt ve st katta olmak zere, birlikte. altlk * Tabak veya bardak alt. * Hayvanlarn altna yaylan ot veya saman. * Arabaya koulan atlarn yollarkirletmemesi iin kuyruunun altna yerletirilen torba. altm * Elli dokuzdan sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 60, LX. * Altkere on, elli dokuzdan bir artk. altmalt* Altmaltsayalmakla kazanlan bir eit iskambil oyunu. altmaltya balamak * temelli olmayan bir zmle durumu kurtarmgrnmek. altmdrtlk * Bir notann altmdrtte biri deerinde olan nota. altmar * Altmsfatnn letirme biimi, her birine altm, her defasnda altmbir arada olan. altmnc* Altmsfatnn sra bildiren biimi, srada elli dokuzuncudan sonra gelen. altmlk * inde altmtane bulunan. * Altmyanda olan veya grnen. alto * Kemanla viyolonsel arasbyk keman, viyola. * Kontralto. altta kalann canksn * "herkes bann aresine baksn, gc yetmeyen ne olursa olsun" anlamnda kullanlr. altta kalmak * herhangi bir atmada, ekimede yenilmek. altta yok stte yok * yoksul, fakir. alttan (veya aadan) almak * sert konuan birine karyumuak, olumlu davranmak. alttan alta * gizlice, el altndan. alttan gremek * gizli gizli yenme yollarnkollamak. altun * Altn renginde olan. alfte * ffetsiz, oynak, cilveli (kadn). alftelik * Alfte olma durumu. almin * Suda znmeyen, 20500 C de eriyen, beyaz bir toz olan alminyum oksit (Al2O3). almina * Bkz. almin. alminyum * Atom numaras13, atom arl26,98 olan, gmparlaklnda, beyaz, 6600 C de eriyen hafif bir element. KsaltmasAl. * Alminyumdan yaplm.

alminyum ta * Boksit. alvyon * Akarsularn tayp ydklarbalk, kil gibi ok ince taneli eylerin kum ve aklla karmasyla oluan yn, l. alveol * Torba biiminde kk boluk veya genilemiksm. alvere tulumbas * Emme basma tulumba. alyans * Nian yz. alyon * Para babas. alyuvar * Kana al rengini veren, ekirdeksiz, yuvarlak, kk hcre, eritrosit. Am * Amerikyum'un ksaltmas. am * Diilik organ, fer. -am / -em * Fiilden isim treten ek: tut-am, dn-em vb. ama * elikili ve tutarsz iki cmleyi birbirine balamaya yarar, amma. * Uyarma veya artlbir ifade niteliinde olan bir cmleyi, baka bir cmleye balamaya yarar. * Beklenmeyen bir sonucu anlatan iki cmleyi onun sebebi durumunda olan cmleye balar. * Bir yargyveya bir buyruu pekitirmek iin de kullanlr. * Bazen dikkati ekmek iin cmlenin sonuna getirilir. m * Grmez, kr. ama ne * ne ho. * alacak nitelii olan. amabile * Bir parann sevimli ve cana yakn alnacananlatr. ama * Eriilmek istenilen sonu, maksat. * Gaye. * Hedef. ama d*Gaye d, hedeflenen amacn dnda. ama edinmek * bir amaca ulama isteinde bulunmak. ama gtmek * bir amacgerekletirmeye almak. amalama * Amalamak ii, hedef alma, istihdaf. amalamak * Bir amaca ulamayistemek, istihdaf etmek. amalanma * Amalanmak ii. amalanmak * Amalamak iine konu olmak. amal * Amacolan, gayeli. * Bir amaca ynelik. amallk * Amalolma durumu. amasz * Amacolmayan, gayesiz. amaszlk * Amasz olma durumu. amade * (bir ii) Yapmaya hazr.

-amak * Fiilden isim treten ek: bas-amak, tutamak, ka-amak vb. amal * ler, ilemler. mlk * m olma durumu. amalierbaa * Matematikte drt ilem terimine verilen ad. aman * Yardm istendiini anlatr. * Bir suun balanmasnn istenildiini anlatr. * Rica anlatr. * Usan ve fke anlatr. * Dikkat uyandrmak iin kullanlr. * ok beenmeyi anlatr: Aman ne gzel ey! Bu anlamda kullanldnda buna da edatda getirilebilir. * ama anlatr. aman Allah (Allahm) * ama, beenme veya beenmeme, korku gibi duygularbelirtmek iin kullanlr. aman bulmak * kurtulmak. aman dedirtmek (veya amana getirmek) * karkoyan birini boyun emek zorunda brakmak, zor durumda brakmak. aman derim! * sakn ha, byle bir iyapaym deme. aman dilemek * nce direnirken zor karsnda boyun eip cannn balanmasndilemek. aman vermek * cannbalamak, ldrmemek. aman vermemek * rahat brakmamak, gz atrmamak. * acmayp ldrmek. aman zaman * Karsndakini yumuatmak iin sylenen szleri anlatr. amana gelmek * nce direnirken zor karsnda boyun emek. amann * Korkma ve ama sz. amanname * slm devletlerinde dmana gvenlik iinde olduunu bildirmek zere verilen belge. amansz * Aman vermez, hi acmayan, cana kyc. amansz hastalk * Kanser. amanszca * ldrc bir durumda, acmasz olarak. * Hogrsz olarak. amasmamasyok! * hibir zrn geerli olamayacananlatr. amasvar * herkesin bilmedii sakncasveya kusurlarvar. Amasya'nn barda, biri olmazsa biri daha * ele geirilmeyen veya kaan bir eye zlmek botur, nk her zaman benzeri salanabilir. amatr * Bir ii para kazanmak iin deil, yalnz zevki iin yapan kimse, hevesli, profesyonel kart. amatrlk * Amatr olma durumu. amazon * (eski alarn Amazonlarna benzetilerek) Erkek gibi, savasaflarnda yer alan kadn. * Ata binen kadn. ambalj * Eyaysarmaya yarayan mukavva, kt, tahta, plstik madde gibi malzeme. ambalj yapmak

* (bir eyi) bu gibi maddelerle paketlemek, sandklamak. ambaljc* Ambalj yapan kimse. ambaljclk * Ambaljcolma durumu veya ii. ambaljlama * Ambaljlamak ii. ambaljlamak * Ambalj yapmak. ambale etmek * Birini dnemez duruma getirmek, ok yormak. * Otomobili fazla gaz vermekten almaz hle sokmak. ambale olmak * ok yorulup igremez, dnemez duruma gelmek. ambar * Genellikle tahl saklanan yer. * Yiyecek ve bazeyann saklandyer. * Geminin yk koymaya ayrlmyeri. * Eya tama ileri yapan kurum veya ortaklk. * Kum, akl gibi yapmalzemesini lmekte kullanlan ve her yanounlukla 75 cm olan kp lek. * Genellikle tahln ok retildii yer, blge. ambarc * Ambara bakan grevli, ambar memuru. ambarclk* Ambarcnn grd i. ambarda kurutma * Kapalbir yerde, gl bir vantiltr kullanlarak salanan hava akmile yeil ve sulu yemlerin kurutulmas. ambargo * Bir devletin, gemilerin kendi limanlarndan ayrlmasnyasaklama buyruu. * Bir maln serbest srmn engellemek iin konulan yasak. ambargo koymak * gemilerin limanlardan hareketini yasaklamak. * bir maln serbest srmn engellemek. * bir mala el koymak, msadere etmek. * siyas, ekonomik, sosyal alanlarda caydrma amacyla yaptrm uygulamak. ambargoyu kaldrmak * ambargo ile ilgili yasaklamaykaldrmak. ambarlama * Ambar durumuna gelmek. ambarlamak * Ambar ii yapmak. amber * Amber balndan karlan gzel kokulu, kl renginde bir madde. * Gzel kokulu bazmaddelerin ortak ad. amber aac * Baklagillerden bir cins mimoza (Geum urbonum). amber bal * Balinagillerden, boyu 25 m'ye kadar kan, babyk, dili, ok yrtcbir balk, ada bal(Catodon macrocephalus). amber iei * Amber aacnn toparlak, fndk byklnde, altn sarsrenginde gzel kokulu iei. amberbaris * Saral. amberbu * Hindistan'da, ran'da yetien, piince gzel bir koku veren, iri ve uzun taneli bir tr pirin. amblem * Soyut bir eyin, bir kavramn sembol olan varlk veya eya, belirtke. amboli * Atardamarda kann phtlamasveya yaparacklarnn olumassonucunda meydana gelen tkanma. amblns * Hasta arabas, cankurtaran (arabas), cankurtaran. amca

* Babann erkek kardei. * Yalerkeklere saygiin kullanlan seslenme. amcalk * Amca olma durumu. amcalk etmek * birine amca gibi yaknlk gstermek. amcamla daym, hepsinden aldm paym * yaknlarndan bekledii ilgi ve yardmgrmeyen bir kimsenin artk yeni bir dilekte bulunmaya niyetli olmadnanlatmak iin sylenir. amcazade * Amcann olu veya kz. amel * Yaplan i, edim, fiil. * Bir kimsenin dinin buyruklarnyerine getirmek iin yaptklar. * Srgn, trk, ishal. amele * i, emeki. amele taburu * Genellikle yol yapm ilerinde grevli amelelerden oluan birlik. amelelik * Amele olma durumu. amel * e dayanan, istnde, tatbik, pratik. * bakmndan, ie. * Elverili, kolay, uygun, kestirme. * Hareketle ilgili olan, yalnz dnce alannda kalmayp ie dnen uygulamal, tatbik. amelimanda * yapamaz durumda olan. ameliyat * Operatrn, hasta zerinde kesme ve dikme yoluyla yaptmdahale, operasyon. * . ler, faaliyetler. ameliyat geirmek * ameliyat edilmiolmak. ameliyat masas * zerinde ameliyat yaplan zel donanmlmasa. ameliyathane * Hastalarn ameliyat edildii yer. ameliyatl* Ameliyat edilmi. ameliye * Yaplan i, ilem. amenajman * Devlete ve kiilere ait ormanlarn, nceden hazrlanp kabul edilmiesaslara uygun olarak iletilmesi. * Tabi kaynaklarn iletilmesi. amenna * nandk anlamile "yledir", "doru", "diyecek yok" gibi tasdik etme anlatr. Ament * Kur'an surelerinden birinin ad. Amerika armudu * Defnegillerden, Amerika'da yetien bir aa (Persea gratissima). * Bu aacn armuda benzer yemii. Amerika bademi * Aselbent ve zamk gibi maddeler veren bir scak iklim aac(Styrax americana). Amerika elmas * Antep fstgillerden, Amerika'da yetien bir aa, bilader aac(Anacardium occidentale). * Bu aacn badem biiminde ekirdekli, armuda benzer yemii. Amerika tavan * Kemiricilerden, arka ayaklarok uzun, kk bir memeli krk hayvan(Eriomys chincilla). Amerika zm * ekerci boyas. Amerikal* Amerika Birleik Devletleri halkndan olan kimse.

Amerikallama * Amerikallamak ii veya durumu. Amerikallamak * Amerikallarn yaaytarznbenimsemek. Amerikan * Amerika Birleik Devletleri halkndan olan kimse. * Amerika'ya zg, Amerika ile ilgili olan. amerikan * Pamuktan dz dokuma, kaput bezi. Amerikan bezi biiminde de kullanlr. Amerikan bar * Lokanta, otel veya evlerde iki iin ayrlmke. Amerikan bezi * Bkz. amerikan. Amerikan salatas * Rus salatas. Amerikanca * Amerika Birliik Devletlerinde kullanlan ngilizce. Amerikanist * Amerikan tarihi ve kltr ile uraan bilimci. Amerikanvar * Amerikalya yakan biimde, Amerikalgibi. amerikyum* Atom numaras95, yapay olarak elde edilen aktinitlerden bir element. KsaltmasAm. ametal * Metal olmayan elementler. ametist * Ss taolarak kullanlan mor renkte bir tr kuvars. amfi * Amfiteatr kelimesinin ksaltlm. amfibi * ki yaayl. * Hem karada hem de suda hareket eden (tat), yzergezer. amfibi harekt * Kara ve deniz aralaryla yaplan manevra. amfibol * Piroksenlere yakn siyah, esmer, yeil renkli bir silikat grubu. amfibyumlar * Kurbaa ve semenderleri iine alan iki yaaylomurgallar snf. amfiteatr * Dinleyicilerin oturduu, sralararkaya doru basamaklolarak ykselen salon. * Yunan ve Roma'da ak hava tiyatrosu. * Toprak paras. amfizem * Vcut organlarndan bir blmnn hava ile imesi. amfor * ki kulplu, dibi sivri, dar boyunlu, karngenitesti. amfora * Bkz. amfor. amigo * ounlukla spor yarmalarnda seyircileri coturan kimse. amigoluk * Amigonun yapti. amil * Yapan, etken, etmen, sebep, faktr. amilz * Niastayparalayarak ekere eviren bir enzim. amin * Amonyaktaki hidrojen yerine, tek deerli hidrokarbonlu kklerin gemesiyle oluan rnlerin genel ad. min * "Allah kabul etsin" anlamnda, dualarn arasnda ve sonunda kullanlr. aminoasit * Bir amino grubu ile bir karboksil grubu tayan, proteinlerin temel taolan organik bileik.

amip * Amipler takmndan, vcudunun biim deitirmesiyle oluan geici kollar veya ayaklar zerinde srnerek yer deitiren, tatlve tuzlu sularda yaayan bir hcreli canl(Amoibe). amipler * Bir hcreli hayvanlarn kk bacakllar snfna giren bir takm. amipli * inde amip bulunan. * Amiplerin yol at. amir * Buyuran, emreden, st. * Bir ite emir verme yetkisi olan kimse. amiral * Deniz kuvvetlerinde, ordudaki general rtbesine eit rtbedeki subay. amirallik * Amiral olma durumu. * Amiralin makam. amirane * Amir gibi, amire yakan biimde. amirce * Amire yakr biimde, amir gibi. amiriita * Bkz. ita amiri. amirlik * Amir olma durumu. amit * Amonyan hidrojeni yerine bir asit kknn gemesiyle oluan birleiklerin snf ad. amitoz * Amip, akyuvar ve bazbakterilerde hcre blnmesi yoluyla olan oalma. amiyane * Kibarca olmayan, baya. * Sradan. amiyane tabiriyle * halk azile, halk deyiiyle. amma * Bkz. Ama. * Yanna getirildii kelimenin anlamna arlk katarak ama veya hayranlk anlatr. amma velkin * Ancak, bununla beraber. ammada yaptn ha! * sylenen bir sze pek inanlmadnve aldnanlatr. amme * Halkn btn, kamu. amme davas * Kamu davas. amme efkr * Kamuoyu. amme hukuku * Kamu hukuku. amme idaresi * Kamu ynetimi. amme menfaati * Kamu yarar. amnezi * Hafza kayb, bellek yitimi. amnios * Dl kesesi. amnios suyu * Dl kesesini dolduran ve cenini iinde bulunduran sv, anak. amonyak * Azot ve hidrojen birleimi olan, keskin kokulu bir gaz (NH3). * inde bu gazn eritilmibulunduu su, nadr ruhu. amonyaklama

* Amonyaklamak ii. amonyaklamak * Bazyemlerin amonyak veya bir amonyum bileii ile kartrmak veya doyurmak. amonyum * Amonyakltuzlarda maden rol oynayan bir birleim kk (NH4). amonyum karbonat * Hamur kabartmada maya olarak kullanlan karbonik asidin amonyum tuzu, nadr kayma. amonyum slfat * Sanayide sentez yolu ile elde edilen amonyum ntr slfat, azotlu gbrelerin en ok kullanlandr. amor * Bir eit kuma. amoralizm* Ahlk dclk, tre dclk. amorf * Biimsiz. amorti * Birden denerek faizinin ilemesine son verilen tahvil. * Piyangoda denen para kadar denen karlk. amorti etmek * bir giriimde yatrlan parayzamanla yeniden kazanmak. amortisman * Tanmaz mallarn anmalarna karlk olarak, yllk krdan ayrlan belirli pay. * Faizin ilemesine son vermek iin bir tahvilin birden denmesi. amortisr * Motorlu aralarda sarsnt, sallantgibi hareketleri en aza indiren, yaylarn gereksiz hareketlerini gidermeye yarayan dzen. * Bu dzeni kuran ge, cihaz, yumuatmalk. amper * Elektrik akmnda iddet birimi. KsaltmasA. amper saat * Bir amper iddetinde akm geiren bir iletkenden bir saat iinde geen elektrik miktar. ampermetre * Amperler. amperler * Bir elektrik akmnn iddetini lmeye yarayan aygt, akmler. ampir * Napoleon dneminde Fransa'da ve Avrupa'da yaylmolan yap, mobilya, giyim vb. slbu. ampirik * Bir kurama deil de yalnzca deneye, gzleme dayanan. ampirist * Deneyci. ampirizm * Deneycilik. amplifikatr * Alak veya yksek frekanslakmlarn gerilimini, iddetini veya gcn artrmaya yarayan ara, ykselte. ampul * inde, elektrik akmile akkor durumuna gelerek k verebilen bir iletkeni bulunan, havasboaltlmcam ie. * inde ou kez zerk edilecek, svdurumda il bulunan kk veya byk cam tp. amptasyon * Bir organkesip karma. * Herhangi bir btnden bir para kesme veya koparma. amuda kalkmak * iki eli stne dayanarak bacaklarnhavada dikey tutmak. amud * Dikey, dikine, dik. amudufkar * Omurga kemii, bel kemii. amut * Dikme, dik durumda. amyant * Kolayca bklen ve atee dayanan liflerden olumu, bir tr ak asbest.

an * Zamann blnemeyecek kadar ksa bir paras, lhza. an * ki tarla arasndaki snr. an * Zihin. -an / -en * simden isim treten ek: oul-an > olan, kz-an, kk-en vb. -an / -en * Fiilden sfat treten ek. ana * ocuu olan kadn, anne. * Yavrusu olan dii hayvan. * Dince aziz tannan bazkadnlara verilen saygunvan. * Yalkadnlara sayglbir seslenme sz olarak kullanlr. * Velinimet. * Alacan veya borcun, faizin dnda olan blm. * Temel, asl, esas. * izgilerden herhangi birini anlatan kelimeye sfat olarak geldiinde, o izginin, belirli bir kural altnda hareket ederek bir yzey oluturmaya yaradnanlatr. ana ar * Arbeyi. ana avrat dz (veya dmdz) gitmek * svmek, kfretmek. ana baba * Ana ile babann oluturduu birlik. ana baba bir * aynana ve babadan olan (kardeler). ana baba eline bakmak * ana ve babann verdii para ile geinmek. ana baba gn * ok kalabalk. * Skntlkalabalk, tell, tehlikeli zaman, yer veya durum. ana baba yavrusu * nazlbytlmocuk. ana bilim dal * niversite veya fakltelerde blmlerin alt bilim veya uzmanlk dallar. ana bir, baba ayr * analarbir, babalarayrolan (kardeler). ana cadde * ehirde ara sokaklarn aldgeniyol. ana izgi * Belli bir kurala gre yrtlerek bir biimin olumasna yarayan izgi. ana dal * Aa, aak veya allarda gvdeden ilk kan ve bitkinin atsnoluturan dal. ana defter * Ticar bir kuruluun, aylk ve bilno hesaplarngsteren defter, byk defter, defterikebir. ana deniz * Ktalarbirbirinden ayran engin deniz, okyanus, umman. ana deniz bilimi * Oinografi. ana dil * Baka diller veya leheler tretmiolan dil. ana dili * nsann ocukken anasndan, evindekilerden ve soyca balolduu topluluktan rendii dil. ana direk * Gemilerde, ekleme direklerde dipteki temel para. ana dorusu * Dnen silindirin yan yzn oluturan dikdrtgenin bir kenar. * Dnen koninin yan yzn oluturan dik genin hipotensne verilen ad. ana duvar * Bir yapnn, drt bir ynn evreleyen kaln dduvar.

ana dnce * Temel fikir. ana fikir * Belirli bir konuda bir yaznn temeli olan dnce. ana gibi yr olmaz, Badad gibi diyar olmaz * insanlar iinde bize ana kadar candan baldost yoktur. ana kadn * Bir ailede veya bir toplulukta en ok saylan kadn. ana kap * Bir yapnn ssl, byk n kaps. ana kara * Yeryzndeki bebyk kara parasndan her biri, kta. ana kent * Bir lkenin veya bir blgenin evresindeki yerleim yerlerine ekonomik ve toplumsal ynlerden egemen olan ve genellikle lkenin baka lkelerle olan her trl ilikilerinin salanden nemli kenti, metropol, byk ehir. * Bir lkede byk kentlerden herhangi biri, metropol, byk ehir. ana kzna taht kurar, kz bahtkocadan arar (veya ana kzna taht kurmu, baht kuramam) * kocasiyi olmayan bir kadn, kendi ne kadar zengin olursa olsun, mutlu olamaz. ana kitap * Bir bilim alannda yazlmtemel kitap. ana kk * Tohumun imlenmesinden sonra kkn topraa dalarak gelimesi sonucu oluan ilk kk. ana kralie * Kraln annesi. * Arbeyi. ana kubbe * Camilerde ayaklar veya ana duvar zerindeki kasnaa oturtulmukubbe. ana kuca * Anann sevgi ve sevecenlikle dolu evresi. ana kuyu * bir ocakta ana kve havalandrmada kullanlan kuyu. ana kuzusu * Pek kk kucak ocuu. * Skntya, g ilere almam, nazlbytlmocuk veya gen. ana mektebi * Bkz. anaokulu. ana motif * Bir sanat eserinde sk sk tekrarlanarak ona zellik kazandran motif, laytmotif. ana muhalefet * ktidarn dnda sayca en stn olan parti. ana ortaklk * Birok ortakln pay senetlerini elinde bulundurarak onlardenetimi altnda tutan sermaye yatrm ortakl, holding. ana rahmine dmek * dl yatanda cenin olumak. ana saat * Bir gzlem evi veya kurumda, saatler iinde en doru giden ve br saatlerin ayarlanmasnda kullanlan saat. ana sanl* Soyadnana ynnden alan. ana sav * leri srlerek savunulan dncelerin en belli balolan. ana saya * Belirli bir yerleim birimine veya bir ehre verilen toplam gazn llmesi amacyla, ana datm boru hatt balangcna tesis edilen saya sistemi. ana snf* Genellikle beyanbitirmiocuklarilkokul renimine hazrlayan snf. ana szleme * Taraflar arasdzenlenen ilk ve temel szleme. ana ehir * Ana kent. ana toplardamar * Kirli kankalbin sakulakna boaltan iki byk toplardamardan her biri.

ana vatan * Ana yurt. * Bir eyin ilk kez yetitigi, grnd yer. ana yap * Bir yapbtn iinde ykseklik ve biim bakmndan gze arpan, nemli blm. ana yars* Teyze. ana yol * Kk yollarn kendisine aldbyk yol. * Cadde. ana yn * Kuzey, gney, dou ve batynlerinden her biri. ana yurt * lk yurt edinilen yer, ana vatan. ana yrei* Annelik duygusu, ana sevecenlii. anabolizma * zmleme. anaca * Ana olarak. anack * Kk anne. * Sevimli, sempatik anne. anacl * Anasna dkn (ocuk). ana * Yavru yetitirecek duruma gelmiolan hayvan veya yemiverecek durumdaki aa. * ri, kart. * Kurnaz, deneyli, bilgili, bana buyruk. analama * Analamak ii. analamak * Ana duruma gelmek. analk * Ana olma durumu. anadan (yeni) domua dnmek (veya anadan yeni domugibi olmak) * dertsiz, tasasz, salklbir duruma gelmek. anadan doma * rlplak. * doutan olan. anadan grme * annesinde grd gibi. * geleneksel. Anadolu * n Asya'nn bir parasolarak Trkiye'nin Asya ktasnda bulunan toprana verilen ad. Anadolulu * Anadolu halkndan olan (kimse). anadut * Ekin veya ot demetlerini arabaya yklemeye veya harmanaktarmaya yarayan, uzun saplara, dirgen, yaba. anaerki * Soyda temel olarak anayalan ve ailede ocuklarana klnna mal eden ilkel bir toplum dzeni, maderahlik. anaerkil * Anaerki temeline dayanan, maderah, matriarkal. anaerkillik * Kadnn stnlne dayaltoplumsal rgtlenme dzeni. * Anann egemen olduu aile hayat. anaerobik * Oksijensiz yerde yaayabilen, yetiebilen. anafor * Bir engelle karlaan su veya hava akntsnn dnerek ve ukurlaarak yaptevrinti, ters akntlarn oluturduu dnme, erim, evri, burga, girdap.

* Karmakark, sinirli, g durum. * Yolsuz veya emeksiz elde edilen ey. anafora kaptrmak * emeksiz, karlksz olarak bakasnn yararlanmasna imkn vermek. anaforcu * Yolsuz veya emeksiz kazan peinde olan (kimse). anaforculuk * Anaforcu olma durumu. anafordan * yolsuz veya emeksiz olarak. anaforlama * Anaforlamak ii. anaforlamak * Yolsuz veya emeksiz olarak kazan elde etmek. anaforlu * Akntl, cereyanl. anagram * Bir kelimedeki harflerin yerini deitirerek elde edilen kelime. anahtar * Bir kilidi ap kapamak iin kullanlan ara, aar, ak. * Bir eyin zembereini kurmak iin kullanlan ara, kurgu. * ifre yazmak ve zmek iin kararlatrlmolan yol. * stenilen yere veya aygta, istee gre elektrik akmnn gemesini salamak iin kullanlan dzen, komtatr. * Somunlarveya vidalarevirerek sktrp gevetmek iin kullanlan elik saplara. * Notalarn mzik merdivenindeki ykseklik derecelerini gstermek ve buna gre okunmasnsalamak iin portenin bana konulan iaret. * Konserve kutularnn kapankeserek amaya yarayan alet, aacak. * Vesile, ara, vasta. anahtar azl * Mobilya kapaklarnn ve ekmecelerin yzlerine alan anahtar deliklerinin zerine ivilenen paslanmaz elik veya dkmden yaplmortasanahtara uygun, delikli metal ve plstik gere. anahtar bitkiler * Mera zerinde ok bulunan ve bunlarn doru bir ekilde otlatlmalarile tm merann doru bir ekilde otlanmolacakabul edilen bitki trleri. anahtar kelime * Bir kompozisyonda kullanlan temann ifade edildii balca kelimelerden biri. anahtar ta * (yapclkta) Kemerlerin en stndeki ta, kilit ta. anahtar uydurmak * bir kilidi amak iin kendi anahtarndan baka bir anahtar kullanmak. anahtar vermek * (tulat tiyatrosunda) komie nkte yapma kolaylvermek. anahtarc* Anahtar yapan, satan veya onaran kimse. * Kap, kasa gibi yerlere anahtar uydurarak hrszlk yapan kimse. anahtarclk * Anahtarcnn yapti. anahtarbeline takmak * evde ynetimi ele almak. anahtarlk * Anahtarlarn kaybolmasnnlemek, kolayca kullanlmasnsalamak iin takldmaden, deri ve benzerinden yaplan halka veya klf. -anak / -enek * Fiil kklerinden isim treten ek. anakonda * Boagillerden tropikal Gney Amerika'da yaayan, avnsararak ve skarak ldren ylan (Eunectes murinus). anakronik * agemi, aa uymaz, eskimi. anakronizm * Tarihe aykrlk.

* aa uymama. analatrma * Analatrmak ii. analatrmak * Annedeki zellikleri kazandrmak. anal * Anasolan. analkuzu knalkuzu * Bkz. anal. analkuzu, knalkuzu * annesi saolan ocuklarn mutluluunu anlatr. analk * Ana olann durumu. * Ana duygusu. * Ana yerini tutan veya ana kadar yaknlk gsteren kadn. * vey ana. * Anaca davran. analk etmek * analk grevini yapmak veya ana gibi yaknlk gstermek. analkzl* Sala, tuz, su, bulgur ve kymann yorularak kk kfteler hline getirilmesi ve bu malzemenin et suyu ve nohut ile piirilmesiyle hazrlanan yemek. analist * Tahlil, analiz yapan kimse, zmleyici. analitik * zmlemeli. analiz * zmleme, tahlil. analiz etmek * zmlemek, tahlil etmek. analizci * Analizle uraan veya analiz yapan kimse. analizr * Analiz yapan cihaz, aygt veya organ. analjezi * Arydindirme, acduyumunu yok etme, acyitimi. analjezik * Bkz. arkesen. analoji * Benzeim, benzeme. * Andr, andrma. * rnekseme. analojik * Analoji ile ilgili, benzemeye dayanan. anam avradm olsun * birini kesin olarak inandrmak iin sylenen ok kaba bir ant. anam babam * teklifsiz bir seslenme. anam! * Kadn erkek, byk kk herkese karkullanlan teklifsiz bir seslenmek. * Sese verilen tona gre ama, beenme, ac, znt gibi duygular anlatr. anamal * Sermaye, kapital. * Bir ticaret iinin kurulmas, yrtlmesi iin gereken anapara ve paraya evrilebilir mallarn btn, sermaye. anamal birikimi * Anamalcnn elde ettii artk deerin bir blmn kendi kullanrken byk blmn anamalna ekleyerek onu bytmesi. anamalc* retim aralarnzel mlkiyetinde bulunduran, anamal sahibi, sermayedar, kapitalist. * Anamalclk dzenini benimsemi. anamalclk

* Anamala dayanan ve kr amacgden retim dzeni, kapitalizm. anan yahi, baban yahi * birini, bir ie razetmek iin gereinden ok verek yumuatmak amacgdldn bakasna anlatrken kullanlr. ananas * Ananasgillerden, scak lkelerde yetien bir aa (Ananas sativus). * Bu aacn tad, kokusu ok beenilen meyvesi. ananasgiller * Bir eneklilerden, scak lkelerde yetien ve rnei ananas olan bitki familyas. an'ane * Gelenek. an'aneci * Ananeye balolan, geleneki. an'anecilik * Gelenekilik. an'anesiz * Gelenee sahip bulunmayan. ananet * Erkekte cinsel gszlk, pululuk. an'anevi * Gelenee dayanan, geleneksel. anann ak st gibi (hell olsun) * anamn st bana nasl hell ise, bu da sana yle hell olsun. anann rekesi * sama bir sze karverilen karlk. anaokulu * renim ana henz gelmemiiki ile altyaarasndaki ocuklarokul dzenine hazrlayan eitim kuruluu. anapara * letilen parann faiz katlmambtn. anari * Siyas ve idar kurumlardaki zlme sonucu olarak devlet denetiminin kalmamasdurumu, baszlk. * Kargaa, baboluk. anarik * Anari niteliinde olan. anarist * Anari ile ilgili olan. * Anarizm yanlsolan kimse. anaristleme * Anaristlemek ii veya durumu. anaristlemek * Anarist zellii tamak. anaristlik * Anarist olma durumu, ii. anarizm * Tarih artlar ne olursa olsun devletin ortadan kaldrlmasna alan reti. anartri * Dil tutukluu. anasalamak * ok skntekmek, eziyet ekmek, bitkin duruma gelmek. anasdanas * soyu sopu, btn aile. anasklkl * gr, davran, huy vb. bakmndan anasna benzeyen. anasturp (veya sarmsak), babasalgam (veya soan) * ne olduu belirsiz kimselerin ocuu. anasyerinde * bir gencin anaskadar yal(kadn). anasl * Kkten, asl olarak, esaslbir biimde. anasna avradna svmek * birinin anasnve karsnamalayarak irkin sz sylemek.

anasna bak, kznal, kenarna bak, bezini al * bir kzn karakterini renmek isteyenler, anasnn hlini gz nne alrlarsa aldanmamolurlar. anasndan doduuna piman * ok tembel, enge. * canndan bezmi. anasndan doduuna piman etmek * ok eziyet etmek, ok zmek, bezdirmek. anasndan emdii st burnundan (fitil fitil) gelmek * bir ii yaparken ok skntekmek. anasndan emdii st burnundan getirmek anasnalatmak * bir kimseye ok eziyet etmek, ok skntektirmek. anasnbellemek * bir kimseye en byk ktl yapmak. anasneek kovalasn! * sz edilen kimse veya iiin bkknlk, dikkate almama ve umursamama anlatr. anasnsat! (veya sataym) * nem verme, aldrma, umursama, bunun iin gam yeme (yemem)!. anasnn gz * ok kurnaz, ok ak gz, dalavereci, hinoluhin. anasnn ipini satm(veya pazara karm) * ipsiz, kendisinden her trl soysuzluk beklenebilen (kimse). anasnn kz * anasnn huylarkendisinde de grlen kz. anasnn krpe kuzusu * pek kk kucak ocuu. anasnn nikhnistemek * bir eye deerinden ok para istemek. anasr * Unsurlar, geler. anasz * Anasolmayan. anaszlk * Anasz olma durumu. anason * Maydanozgillerden, kokulu tohumu hamur ilerinde ve rakyapmnda kullanlan, yurdumuzda ekimi yaplan bitki (Pimpinella anisum). anatomi * nsan, hayvan ve bitkilerin yapsnve organlarnn birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim, terih. * Beden yaps, gvde yaps. * Bir eyin oluumunda gze arpan zel yap. anatomici * Anatomi uzman. * Anatomi dersi veren retim yesi. anatomik * Anatomi ile ilgili. * nsan vcudunun anatomisi ile ilgili. anatomist * Anatomiyle uraan bilimci. anavaya * Gc balklarn Akdeniz'den Karadeniz'e kmas, katavaya. anayasa * Bir devletin ynetim biimini belirten, yasama, yrtme, yarglama glerinin nasl kullanlacangsteren, yurttalarn kamu haklarnbildiren temel yasa, kanunuesas, tekiltesasiye kanunu. anayasac*Anayasaysavunan, anayasadan yana olan. * Anayasa konusunda yetkili olan, anayasa okutan (kimse). anayasal * Anayasa ile ilgili. anbean * Dakikadan dakikaya, her an, gittike. anca * Ancak.

anca beraber, kanca beraber * bir ite iki veya daha ok kimsenin, o ikt de gitse, birbirinden ayrlmamalargerektiini anlatr. ancak * "Yalnz, sadece" gibi snrlama anlatr. * "Olsa olsa", "en ok", "daha ok", "glkle" gibi, bir eyin daha ounun, ilerisinin olmadngsterir. * "Lkin", "ama", "yalnz" gibi bir dnceye kart ikinci bir dnceyi anlatr. * En erken. anez * Genellikle hamsi, bazen de aa, sardalye veya tirsi balklarndan yaplan tuzlu ve yalezme. anda * Ajanda. * (oul durumunda) Anlar, hatrat. * An, yadigr. andante * Yaryava, adagio ile andantino aras. andantino * Andante'den daha canl, daha hzl. andaval * Ahmak, aptal, beceriksiz, sakn, bn. andavall* Bn ve grgsz, beceriksiz (kimse). andemi * Belli bir blgede sk sk grlen hastalk. andemik * Belli bir blgede sk sk grlen. andezit * Pljiyoklzlbir yanardakltesi. andk * Srtlan. andr * Andrmak ii veya biimi, analoji. * ki ey arasnda baznoktalardaki uygunluk, benzerlik durumu, temsil. andrma * Andrmak ii, analoji. * ltibas. andrmak * (bir ey) Baka bir eyi andrmak. andrma * Andrmak ii. andrmak * Anmak iini yaptrmak. * Benzer yanlarbulunmak, artrmak. andz * Yapraklardikenli olan bir eit ard. * Servi aac. * Krlarda yetien yaban bir otun kk. andz otu * Birleikgillerden, nemli yerlerde yetien, sariekli, acve kokulu bir ot (nula). andoskop * Bkz. endoskop. andoskopi* Bkz. endoskopi. andropoz * Erkeklerde yadnm. anekdot * Ksa veya zl anlatmolan gldrc hikye, fkra. anele * Gemilerde trl ilerde kullanlan bir tr demir halka. anemi * Kanszlk. anemik * Kansz.

anemometre * Yeller. anemon * Dallesi. aneroit * Cva yerine bir maden kutu kullanmak temeline dayanan kadranlbarometre. anestezi * Uyuturucu bir illa vcudun btnnde veya belirli bir blgesinde duyularn yok olmas, duyum yitimi. anestezist * Anestezi uzman. anesteziyoloji * Duyum yitimi bilimi. anevrizma * Bir atardamarn bir noktasnda oluan ur biimindeki geveme ikinlii. angaje * Szle veya yazlolarak balanan. angaje etmek * birini sz veya yazile balamak, taahht etmek. angaje olmak * szle veya yazlolarak bir eye balanmak. angajman * Yklenme, stlenme, balant, taahht. angajmanl * Balants, taahhd olan. angajmansz * Balants, taahhd olmayan. angajmanszlk * Angajmanolmama durumu. angarya * Bir kimseye veya bir toplulua zorla, cret vermeden yaptrlan i. * Klelik dzeninde kylnn derebeyine yaptzorunlu cretsiz hizmeti. * Savadurumundaki bir devletin, kendi sularndaki yabancbir devletin ticaret gemilerine el koyarak bunlardan yararlanmas. * Olaanst durumlarda veya skynetimde devletin vatandalara ait tatlara el koymas. * Usandrc, bktrc, zorla yaplan i. angarya ekmek * bir ii isteksizce, hatr iin yapmaya mecbur olmak. angaryac* Bakasna cretsiz iyaptran kimse. angaryaya komak * birini zorunlu olmadhlde bir ite almaya zorlamak. ang * Harman zamanfazla sap yklemek iin kz ve at arabalarnn iki tarafna taklan parmaklk. angn * nl, anlm, mehur. Anglikan * ngiliz kilisesine balolan (kimse). Anglikanizm * ngiliz kilisesinin tuttuu inan yolu. Anglofil * ngiliz yanls. Anglosakson * V. ve VI. yzylda Byk Britanya'yele geiren Cermen rkndan oymaklara verilen ad. * Ana dili ngilizce olan kimse. * ngilizlere has olan. Angolal * Angola'da yaayan (kimse). angstrm * Metrenin on milyarda biri deerine eit olan k dalgalarnlme birimi. KsaltmasA. angud * Angut kuunun renginde. angut

* rdekgillerden, tyleri kiremit renginde, evcilletirilebilen bir yaban kuu (Casarca ferruginea). * Ahmak, kaba saba. anha minha * Aayukar. anhidrit * Genellikle kaya tuzu ve altayla birlikte bulunan doal, susuz kalsiyum slfat. an * Hatra. * Yaanmolaylarn anlatldyaztr, hatra. ank * Hazr. anklama * Anklamak ii. anklamak * Hazrlamak. anklama * Anklamak ii. anklamak * Hazr olma durumu. anklk * Hazrlk. anlama * Anlamak ii, andurumuna girme. anlamak * Annitelii kazanmak. anlma * Anlmak ii. anlmak * Anmak iine konu olmak, hatrlamak. anmsama * Hatrlama. anmsamak * Hatrlamak. anmsanma * Hatrlanma. anmsanmak * Hatrlanmak. anmsatma * Hatrlatma. anmsatmak * Hatrlatmak. anr * Anrma ii veya biimi. anrma * Anrmak ii. anrmak * (eek) Barmak. anrt * Eein anrrken kardses. anrtma * Anrtmak ii. anrtmak * Anrmasnsalamak. antrma * Antrmak ii. * Bir yazda veya iirde bilinen bir olay, bir ataszn anlatma veya artrma sanat, telmih. antrmak * Bir eyi aka sylemeyip st kapalanlatmak, dolaylanlatmak, ima etmek ihsas etmek. ant * nemli bir olayveya byk bir kiinin gelecek kuaklarca tarih boyunca anlmasiin yaplan, gze arpacak byklkte, sembol niteliinde yap, abide. * nemi ve deeri ok olan eser.

ant mezar * Grkemli, antsal mezar. Antkabir * Atatrk'n mezar. * (kk a ile) Tarih deeri olan kiilerin mezarolarak yaplan ant deerindeki yap. antlama * Antlamak ii. antlamak * Ant durumuna gelmek, ant deeri kazanmak. * Saygve sevgi ile anlr duruma gelmek, abidelemek. antlatrlma * Antlatrlmak durumu. antlatrlmak * Antlatrmak durumuna getirmek. antlatrma * Antlatrmak ii. antlatrmak * Ant durumuna getirmek, abideletirmek. antsal * Ant niteliinde olan, anta benzeyen, abidev. * Bykl, grn ve gzelliiyle grenleri etkileyen, grkemli. ants * Anta benzer. anz * Ekin biildikten sonra tarlada kalan kkl sap. * Ekin biildikten sonra srlmemitarla. anz bimek * anzve tarla kenarndaki otlarbimek. anz bozmak * anzalt st etmek iin toprayzden srmek. anzlk * Anzsklmemitarla. an * Bir anda oluveren, apansz. * Anszn, birdenbire. an akn * Bir anda gerekletirilen hcum. an hz * Bir andaki hz. ande * Hemencecik, bir anda, birden. anden * Anszn, birdenbire. anif * Sert, kaba. anilin * Benzenden treyen bir amin. anilin boyalar * Takmr eterinden elde edilen, fotoraflkta, basm ilerinde, boya sanayiinde kullanlan organik boya cevheri. animasyon * Canlandrma. animato * Bir parann canlalnacananlatr. animizm * Canlclk. anjin * Boaz mukozasnn imesi, boak, yutak iltihab, hunnak, farenjit. anjiyo * Anjiyografinin ksaltmas. anjiyo olmak * anjiyografi ektirmek veya yaptrmak.

anjiyografi * Damar iine x nlarngeirmeyen bir madde rnga edildikten sonra damarlarn filminin alnmas. anjiyoloji * Dolam organlarninceleyen anatomi blm. Anka * Masallarda adgeen ve gerekte var olmayan byk bir ku, Zmrdanka. Ankara keisi * Uzun, kvrck ve ipek gibi yumuak kllarolan ve Ankara yresinde yetitirilen evcil kei tr, tiftik keisi. Ankara kedisi * Uzun tyl ve Ankara yresinde yetien kedi rk. ankastre * Bir oyua, yuvaya yerletirilmi(tesisat). ankesrl telefon * Kutulu telefon. anket * Soruturma, sormaca. anket yapmak * bir konuda soruturma, aratrma yapmak. anketi * Soruturmac. anketilik * Soruturmaclk. anketr * Anket yapan uzman. ankiloz * Oynar eklemlerde oynakln kalmamasyla eklemin ilemez duruma gelmesi, eklem kaynamas. anladmsa arap olaym * hibir ey anlamadm. anlak * Zek. anlakl * Zeki. anlam * Bir kelimeden, bir szden, bir davranveya olgudan anlalan ey; bunlarn hatrlattdnce veya nesne, mana, fehva. * Bir nermenin, bir tasarnn, bir dncenin veya eserin anlatmak istedii ey. anlam aykrl * Kart anlamlkelimelerin, szlerin bir araya gelmesi. anlam bayalamas * Anlam ktlemesi. anlam bilimi * Dili anlam asndan inceleyen bilim dal, semantik. anlam bilimsel * Anlam bilimi ile ilgili, semantik. anlam karmak * bir cmlede veya bir metinden yeni ve deiik bir anlam yakalamak veya bulup karmak. * yersiz ve gereksiz bir yargya varmak, yanldeerlendirmek; bir sze, syleyenin aklndan gemeyen bir anlam vermek. anlam daralmas * Genikavramlarolan bir kelimenin, bu kavramlar iinden tek bir anlam bildirmesi durumu, genel bir anlamdan zel bir anlama gei. anlam deimesi * Anlamn daralmas, genilemesi, kaymasveya bayalamas. anlam genilemesi * Dar bir anlamda kullanlan bazkelimelerdeki anlamn ilgili kavramlara yaylmas. anlam iyilemesi * Kt ve olumsuz bir anlamolan bir kelimenin zamanla iyi bir anlam kazanmas. * Bkz. isimden treme fiil. anlam kaymas * Yeni bir anlam vermek zere kelimelerin gerek anlamlarndan kayarak kalplamalar. anlam ktlemesi * Anlamiyi ve olumlu olan bir kelimenin zamanla kt veya ktye doru giden bir anlam kazanmas.

anlam vermek * kendince bir yargya varmak, yorumlamak. anlama * Anlamak ii, vukuf. * Bir olay veya nermenin daha nce bilinen bir kanunun veya formln sonucu olduunu grme. anlamak * Bir eyin ne demek olduunu, neye iaret ettiini kavramak; yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonu niteliinde baka bir bilgi edinmek. * Sorup renmek. * Doru ve yerinde bulmak. * Birinin duygularn, isteklerini, dncelerini sezebilmek. * Bir ey zerinde bilgisi bulunmak. * (olumsuz veya soru biiminde) yilik grmek, yararlanmak. * Sahip olmayistemek, dileinin yerine getirilmesini istemek. anlamamak * holanmamak, ilgilenmemek. anlamamazlk * Anlamazlk. anlamazlk* Bir eyi anlamam, kavrayamamgibi davranmak. anlamazlktan gelmek * bir eyi anladhlde anlamam, farkna varmamgibi davranmak. anlamda* Eanlaml, mradif, mteradif, sinonim. anlamdalk * Eanlamllk. anlamna gelmek (veya manaya gelmek) * (bir anlam) bildirmek. anlamlandrma * Anlamlandrmak ii. anlamlandrmak * Anlamnaklamak; anlam vermek, anlam kazandrmak. anlaml * Anlamolan, bir ey demek isteyen, dndrc, manal, manidar. anlamlanlaml * Anlamlolarak. anlamllk * Anlamlolma durumu. anlamsal * Anlamla ilgili, semantik. anlamsz * Anlamolmayan, nemli bir ey anlatmayan, manasz. anlamszlama * Anlamszlamak durumu. anlamszlamak * Anlamsz duruma gelmek. anlamszlatrma * Anlamszlatrmak durumu. anlamszlatrmak * Anlamsz duruma getirmek. anlamszlk * Anlamsz olma durumu, manaszlk. anlarsn ya! * aklanmamasgereken bir olaydolaylyoldan anlatmak iin kullanlr. anlak * Aralarnda anlama bulunan taraflardan, kimselerden biri. anlalan * anlaldna gre, galiba. anlaldVehbi'nin kerrakesi * iin i yz, gerei renildi. anlaldVehbi'nin kerrakesi * Bkz. anlaldVehbi'nin kerrakesi.

anlalma * Anlalmak ii. anlalmak * Anlamak iine konu olmak, belli olmak, ortaya kmak. anlalmaz * Anlalmasg olan, bir anlam verilemeyen, kark, mulk. anlama * Anlamak ii, uyuma, itilf. * Devletler arassiyas, ekonomik, kltrel vb. alanlarda yaplan uzlama ve bu uzlamann tespit edildii belge, uyuma, itilf, antant. anlama yapmak * anlama belgesi dzenleyip imzalamak. anlamak * Dnce, duygu, ama bakmndan birlemek. anlamal* Anlamaya dayanan. anlamaya varmak * bir konuda birisiyle anlamak. anlamazlk * ki veya daha ok tarafn karlaan dnce ve amalararasnda ayrlk, uyumazlk, ihtilf. anlamazlk kmak * bir konuda uyumazlk sz konusu olmak. anlatrma * Anlatrmak ii. anlatrmak * Anlamay, uzlamay, uyumaysalamak. anlata anlata bitirememek * bir eyden ok sz etmek, vmek. anlat * Hikye etme, tahkiye. anlatc * Hikye, fkra gibi eyleri anlatan kimse. anlatlma * Anlatlmak ii. anlatlmak * Anlatmak iine konu olmak. anlatm * Anlatmak ii. * Bir duyguyu, bir dnceyi, bir konuyu sz veya yazile bildirme, ifade. anlatm bilimi * slp yntemlerini inceleyen edeb aratrma, inceleme, stilistik. anlatm tonu * Anlatmda mantk ve dnce zelliine gre oluan ton. anlatmc* Yalnzca hikye etmeye arlk veren (eser). * Eserlerinde hikye etmeye, tahkiyeye arlk veren (yazar). anlatmclk * Bkz. ekspresyonizm. anlatml* Dnce ve duyguyu gl ve canlbir biimde anlatan. anlat * Anlatmak ii veya biimi, takrir. anlatma * Anlatmak ii. anlatmak * Bir konu zerinde aklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek. * nandrmak, belirtmek. * Sylemek, nakletmek. anlattrma * Anlattrmak ii. anlattrmak * Bir konu zerinde bilgisini lmek, aklama yaptrmak. anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az

* anlaylkimseleri en kk bir sz bile etkiler, oysa anlaysz kimselere ne sylense yararszdr. anlayp dinlemek * (bir olayla ilgili olarak) iyice anlamak. anlay * Anlamak ii veya biimi, telkki, zihniyet. * Anlama yetenei, feraset, izan, zek. * Hogrme, hlden anlama. * Ayrcbir nitelik olmak bakmndan gr, zihniyet. anlaygstermek * istenilen veya sylenilen bir eyi hogryle karlamak. anlayl * Anlayolan, ferasetli, izanl, zeki. * Hogrl. anlayllk * Anlaylolma durumu. anlaysz * Anlaykt olan, kafasz, kavraysz, vurdumduymaz, kaln kafal, izansz, ferasetsiz, gabi. * Hogrsz. anlayszlk * Anlayktl, kafaszlk, kaln kafallk, vurdumduymazlk, izanszlk, gabavet. * Hogrszlk. anlanl* Gzel, gsterili, nl. anlk * Ksa sren, bir an iinde olan. * Duyu ve iradeden ayrolarak dnlen bilme melekesi, anlama gc; usa vurma, yarglama, mdrike, entelekt. anlklk * Duyu ve irade karsnda anln stnln ileri sren doktrin, zihniye, entelektalizm. anma * Birini veya bir eyi akla getirerek szn etme. * lmbir insanhatrlamak iin yaplan tren, ihtifal. anma treni * Bir kiiyi veya bir olayhatrlamak iin yaplan tren. anmak * Birini veya bir eyi akla getirerek szn etmek veya onu dnmek, zikretmek, hatrlamak. * Bir sz azna almak. * Bir armaanla gnln almak. * Adlandrmak. anmalk * Anlmak iin verilen ey, hatra, yadigr, bergzar. anne * ocuunu dnyaya getiren kadn. anne olmak * (kadn) ocuk sahibi olmak. anneanne * Annenin annesi. annelik * Anne olma nitelii veya durumu. annelik etmek * annelik grevini yapmak veya anne gibi ilgi ve yaknlk gstermek. anofel * Stma mikrobunu alayan bir tr sivrisinek (Anopheles maculipennis). anomali * Sapaklk, aykrlk. anonim * Adsanbilinmeyen. * Yaratcsnn adbilinmeyen (eser). anonim ortaklk * Sermayesi paylara blnmolan ve her ortan sorumluluu sermayedeki payyla snrlbulunan ortaklk, anonim irket. anonim irket

* En az bekiinin kurduu, sermayesi hisselere blnmve her ortan sorumluluu sermayedeki hissesi ile snrlortaklk, anonim ortaklk. anons * Duyuru, duyurma. anons etmek * szle veya yazyla bir durumu, bir haberi halka bildirmek. anonsr * Bkz. sunucu. anorak * Balkl, su geirmeyen spor ceket. anorganik * norganik. anormal * Genel olan rnee, allma ve kurala aykrolan; dzgn olmayan, gayritabi. * Dengesi bozuk, deli. anormalleme * Anormallemek ii. anormallemek * Anormal duruma gelmek. anormallik * Anormal olma durumu. anot * Bir elektrolitte elektrik akmnn gelip balandve ieri girdii u, artu. ansefal * Kafatasiindeki beyin ve yardmcorganlarn hepsi. ansefalit * Beynin irinsiz iltihaplhastal. ansma * Bkz. anmsama. ansmak * Bkz. anmsamak. ansz * Anlaysz, aklsz. * Birdenbire, habersiz. anszn * Hi hatra gelmedik bir srada, birdenbire, an olarak, anden. ansiklopedi * Btn bilim, sanat dallarntek veya bir arada belli bir ynteme gre inceleyen eser, bilgilik. ansiklopedici * Ansiklopedi hazrlayan veya satan (kimse). ansiklopedicilik * Ansiklopedicinin yapti. * Deiik alanlardaki bilgileri sistemli bir yntemle bir araya getirme veya toplama ii. ansiklopedik * Ansiklopedi ile ilgili. * Her konuda biraz bilgi sahibi olan. ansiklopedik szlk * Alfabetik sraya gre kelimelerin karlklarngenibir biimde veren, zel adlarda iine alan szlk tr. ant * Tanr'yveya kutsal bilinen bir kiiyi, bir eyi tank gstererek bir olaydorulama, yemin. * Kendi kendine sz verme. ant imek (veya etmek) * bir eyi yapmaya veya yapmamaya ant ile sz vermek, yemin etmek. ant kardei * Bkz. kan kardei. ant verdirmek * bir eyi yapmasiin bir kimseye ant iirmek. ant vermek * "Allah akna, "ocuklarnn baiin" gibi szlerle karsndakini bir eye zorlamak. antagonizma * Tezat. antant

* Anlama, uyuma, mutabakat, itilf. antant kalmak * anlamak, uzlamak. antarktik * Gney kutupla ilgili, gney kutup yaknnda olan. antarktik kara * Gney kutuptaki kara blgesi. anten * Bolukta yaylan elektromanyetik dalgalartoplayarak bu dalgalarn transmisyon hatlarierisinde yaylmasnsalayan cihaz. * Duyarga. * Olta amandrasnn alt ve st ksmnda bulunan ince ular. anten ykselteci * Anten ile alcarasnda yer alarak elektromanyetik dalgalarn genliini ykselten cihaz. antenli * Anteni olan. antenli balk * Gs yzgeleri sapl, iskeleti kemiklemi, srt yzgeleri uzamkemikli balk tr. Antep baklavas * Antep yresinde yaplan zel bir tatltr. Antep fst * Antep fstgillerin rnek bitkisi, yurdumuzda Gazi Antep ve Siirt blgelerinde yetien, yanlolarak am fstda denilen bir aa (Pistacia vera). * Bu aacn, ince ve sert kabuklu, yalyemii. Antep fstgiller * Ayrta yaprakllardan, tipik rnei Antep fstaacolan bir familya. Antep ii * Gazi Antep yresine zg, iplikleri karlmve kafes eklini almkumazerine aynrenk iplikle verevine sarlarak yaplan bir eit el ilemesi. anterit * nce barsak iltihab. anterograf* Barsak kaslmalarnlmeye yarayan alet. anterosel * nce barsak ft. anterostomi * Barsak dmlenmesinin kesilip alnmas. antet * Kt veya zarf stne baslmad ve adres, balk. antetli * Balkl. antetsiz * Balksz. antialerjik * Alerjilerin nlenmesinde veya tedavisinde kullanlan illarn zellii. antiasit * Alkalik, kalev. antibiyotik * Bitkilerde, zellikle kf mantarlarnda bulunan veya sentezle elde edilen, birok mikroba karkullanlan, penisilin, streptomisin gibi maddelerin ortak ad. antibiyotik tedavisi * Bir veya birok antibiyotiin durdurucu veya ldrc etkisinden faydalanlarak yaplan tedavi. antidemokratik * Demokrasiye aykrolan. antidot * Bkz. panzehir. antiemperyalist * Emperyalizme karolan. antiemperyalizm * Emperyalizme kartutum, davranveya reti. antifriz * Bir svya katldnda o svnn donma derecesini drerek donmasnnleyen madde.

antihijyenik * Salk kurallarna aykrolma. antijen * erisine girdii organizma araclyla antikor oluumunu salayan bakteri, virs, parazit gibi protein yapsnda madde. antik * lk adaki uygarlklarla, zellikle eski Yunan ve Roma uygarlklarile ilgili olan. antik a * Eski Yunan ve Roma uygarlklarnn geliip yaylda. * Bu aa zg olan. antika * Eski alardan kalma eser veya tarih deeri olan eski eya. * Genele, olaana, gelenee aykr, acayip, tuhaf. * Mendil, rt, yatak arafgibi bezlerin kenarlarna paralel ipliklerden bir blm ekilip dikey olanlarn ikisi, bir arada tire ile sarlarak yaplan didiss, san dii, ajur. * Antik. antika mobilya * En az yz sene evvel imal edilmiolan, ana hatlarda herhangi bir deiiklik yaplmamve belli bir ekole gre isimlendirilen mobilya. antikac * Antika eya veya eser satan veya toplayan kimse. antikaclk * Antika eya veya eserlerle urama ii. antikalk * Antika olma durumu. * Tuhaflk. antikapitalist * Kapitalist rejime karolan kimse. antikapitalizm * Kapitalizme karolma. antikasnbilmek * en iyisini bilmek. antikatot * Basncazaltlmbir elektrik boalma tpnde, katot nlarnalan elektronik lmbadaki genellikle metal yaprak. antikite * Tarihte lk a, antik devir. antikomnist * Komnizme kar. antikomnizm * Komnizm aleyhtarl. antikor * Hastalk etkenlerini zararsz duruma getirmek iin vcudun kardmadde. antilop * Antiloplardan, scak lkelerde yaayan, ok hzlkoan, boynuzlu bir hayvan (Anthilopus). * Bu hayvann derisinden yaplm. antiloplar * Gevigetiren memeli hayvanlarn bir familyas. antimon * Atom numaras51, atom arl121,76 olan, 6300 C de eriyen, haddede veya eki altnda ilenemeyen, ounlukla basm harfleri alamnda kullanlan, mavimtrak beyaz renkte bir element. KsaltmasSb. antinomi * atk. antipati * Sevimsizlik, soukluk. * Kart duygu. antipatik * Antipati uyandran, sevimsiz, souk. antipatik bulmak * sevimsiz bulmak, kankaynamamak. antipropaganda * Karpropaganda.

antisemit * Yahudilik aleyhtarl. antisemitist * Yahudilere kardmanca duygular besleyen ve Yahudilere karayrt edici tedbirler alnmasnisteyen gre balolan (kimse). antisemitizm * Yahudilere kardmanca duygular besleyen ve Yahudilere karayrt edici tedbirler alnmasn isteyenlerin gr veya tutumu. antisepsi * Mikroplarilla ldrme yollar. antiseptik * Antisepsi yapmak iin kullanlan veya antisepsi zellii olan (madde). antisiklon * Yksek basnlatmosfer ktlesi; havann sarmal biimli hareketi iin kullanlr. antitez * Karsav. antitoksik * Antitoksin. antitoksin * ine giren toksinleri zararsz hle getirmek iin vcudun kardmadde. antlama * ki veya daha ok devletin saldrmazlk, savata ittifak gibi konularda stlenmelerini belirttikleri belge ve belgede belirtilen durum, muahede, pakt. antlamak * Antlama yapmak, ahitlemek. antl * Ant imiveya ant iirilmi. antoloji * airlerin, yazarlarn, bestecilerin eserlerinden alnmseme paralardan oluan kitap, seki, gldeste. antrakt * Ara. antrasit * Glkle tutuan, koku, duman karmadan, byk bir svererek yanan bir tr takmr. antre * Bir yapda girip geilen yer, methal. * Balang yemei. antrenman * Bir spor dalnda yaplan altrma veya hazrlk almas, idman, egzersiz. antrenman yapmak * spor amacyla almak, altrma yapmak. antrenmanl * dmanl. antrenmansz * Antrenmanolmayan, idmansz. antrenr * Bir spor dalnda sporcuyu eiten, yetitiren ve altran kii, altrc. antrenrlk * Antrenrn ii veya meslei, altrclk. antrepo * Gmrklere gelmiticar eyann konulduu, korunduu yer, ardiye. antrepocu * Antrepo ileten kimse. * Antrepoya bakan kimse. antrepoculuk * Antrepocunun yapti. antrkot * Srn iki krek arasndan ve pirzolalk yerinden kartlan kemiinden syrlmet dilimi. antrok * Triyas devri katmanlarnda bulunan, derisi dikenlilerden, deniz llelerinin saplarnoluturan kalsiyum karbonat birleimli fosil. antropoit * Bkz. insans.

antropoitler * Bkz. insanslar. antropolog * nsan bilimi uzman. antropoloji * nsann kkenini, evrimini, biyolojik zelliklerini, toplumsal ve kltrel ynlerini inceleyen bilim, insan bilimi. antropolojik * nsan bilimiyle ilgili, insan bilimsel. antropomorfizm * nsan biimcilik. antroponim * Kii adlarninceleyen bilim dal. antroposantrizm * nsantabiatn merkezi sayan, btn br yaratklarn insan iin yaratlmolduklarnsyleyen din nitelikli reti, insaniincilik. antropozoik * nsann belirmesi ve yaylmasnniteleyen antropozoik devir teriminde geer. antropozoik devir * Antropozoik. antrparantez * Sz arasnda, srasgelmiken, istitrat. anut * nat, ayak direyici. anri * drarnyapamama eklinde ar bir bbrek rahatszlbelirtisi. ans * Sindirim kanalnn doru barsak denilen son blmndeki kdelii, makat, er. ans yzgeci * Balklarda ans blgesinde tek olarak bulunan yzge. anyon * Negatif elektrikle ykl iyon, eksin. anzarot * Scak lkelerde yetien bodur bir aa (Sarcocolla). * Bu aacn yara tedavisinde kullanlan reinesi. * Rak. aort * Kalbin sol karncndan kan ve vcuda krmzkan datan byk atardamar. apac * ok ac. apak * ok ak, ok belirgin. apaklk * Apak olma durumu. * Bir eyin, hibir kukuya yer brakmakszn aydnlk, ak bir biimde grnmesi. apak * ok ak. apala * Abla. apalak * (bebekler ve kk ocuklar iin) Tombul, grbz, iri. apandis * Kr barsan ince bir parmak gibi olan son blm. apandisit * Apandisin iltihaplanmas. apansz * Hi beklenmedik bir srada, pek anszn. apanszn * Birdenbire, ok an olarak. apar topar* Telve acele ile, yaka paa. aparey

* eitli paralardan meydana gelen alet, cihaz. aparkat * Boksta bkk kolla aadan yukarya doru atlan yumruk. aparma * Aparmak ii. aparmak * Almak, alp gtrmek. * Gizlice almak, alp kamak, almak. apart otel * Mterilerin kendi yeme ve ime ihtiyacnkarlayabilmek iin gerekli malzemeler ile donatlmbamsz apartman veya vill tipinde ina edilmiancak otel gibi iletilen konaklama tesisi. apartman * Birka katlve her katnda bir veya birka daire bulunan yap. apa * Klhan beyi, kabaday, hayta. apatit * Doada, kemik dokusunda bulunan, iinde flor veya klor olan doal kalsiyum fosfat. apaydn * ok aydnlk. apaydnlk * Apaydn olma durumu. apayr * Bsbtn ayr, bambaka. apaz * Avu. * Bir avu dolusu. apaz * ok az. apazlama * Apazlamak ii. * Pupa ile orsa arasnda geminin omurgasna 450 aile esen (rzgr). * Byle esen bir rzgrla. apazlamak * Avulamak. * Yelken rzgrla dolup imek. * (gemi) Apazlama rzgrla gitmek. apel * Anonim ortaklklarda sermaye artrmiin yaplan deme ars. aperitif * tahamak iin yemekten nce iilen iki, aar. ap * Butlarn i taraf, iki bacak aras. aparas* ki bacan arasnda kalan yer. apak * Bacaklarnaarak yryen, ayrk bacakl. * Bacaklaraa aa yrme. apk * Yorgun, gsz, akn. * Kuyruunu aparasna alarak ylgn ylgn giden (hayvan). app kalmak * armak. aplk * A. apma * Apmak ii. apmak *Hayvan yorgunluktan bacaklarnbirbirinden ayrarak kvermek. * Oturmak, bacaklarayrarak melmek. * Ne yapacankestirememek, armak. aptrma * Aptrmak ii.

aptrmak * Hayvanok yorarak yryecek gcn brakmamak. * ifte demir atarak dndke geminin bir alan iinde kalmasnsalamak. apiko * Geminin, zinciri toplayp demirini kaldrmaya hazr bulunmas. * Hazr, tetik. * Derli toplu, ssl, k. aplik * Duvar amdan, duvar lmbas. aplikasyon* Uygulama. * Bir kumazerine baka bir kumaparasnveya bir danteli dikme yolu ile uygulayarak yaplan ss. * Eldeki haritaya gre arazi zerinde bir parseli kazklarla belirtme. aplike * Dz veya desenli bir kumatan kesilmimotiflerin bir baka kumaa ilenmidurumu. apokaliptik * Anlalmaz, kapal, karanlk (sz veya yaz). apokrif * Doruluuna gvenilmez sz veya yaz. apolet * Subaylarda rtbeyi gstermek iin niformalarn omuzlarna taklan iaretli para, omuzluk. * Giysilerin omuzlarna ss olarak taklan para. apoletleri sklmek * bir su sebebiyle rtbesi indirilmek veya askerlikten atlmak. aport * Avn veya kendisine gsterilen eyin zerine atlp getirmesi iin kpee verilen buyruk. aposteriori * Deney sonucu ortaya kan (bilgi), sonsal. apoi * ember biiminde, telden yaplma, torbaya benzer, byk gzl a. apotr * Yardmc, koruyucu, havari. appassionato * Bir parann cokunca alnacananlatr. apraksi * Bkz. ilev yitimi. apre * Kumaveya derinin cillanmas, perdahlanmas. * Dokumaclkta, boyaclkta cil olarak kullanlan madde. apreci * Apre yapan kimse. apreleme * Aprelemek ii. aprelemek * Kumaveya deriyi cillamak, perdahlamak. apreli * Apresi olan. apresiz * Apresi yaplmam, perdahlanmamveya cillanmam. april * Nisan ay, abril. apriori * Hibir denemeye dayanmayan ve akl yordamyla bulunup ortaya konan, nsel. apse * rin birikimi, ban. apse yapmak * bir doku iinde iltihap olumak. apseleme * Apselemek durumu. apselemek * Yara irin balamak, apse yapmak. apsent

* Pelinle kokulandrlmsert bir iki. apsis * Ynl bir eksen zerinde bir noktann, balang noktasna olan uzaklnn cebirsel deeri. * Bir noktann uzaydaki yerini bulmaya yarayan ana izgilerden yatay olan, koordinat. aptal * Zekspek gelimemi, zek yoksunu, alk, ahmak. * Kmseme belirten seslenme; azarlama. aptal aptal* Aptal gibi, aptalca, aval aval. aptal olmak * aptal durumda bulunmak. aptal yerine koymak (veya koyulmak) * anlamaz, bilmez sanmak (sanlmak). aptalca * Biraz aptal. * (apta'lca) Aptala yarar nitelikte, aptal gibi, ahmaka. aptalcasna * Aptala yakr biimde, aptal gibi. aptallama * Aptallamak ii veya durumu. aptallamak * Zeksniletemez olmak, alklamak, ahmaklamak. aptallatrma * Aptallatrmak ii veya durumu. aptallatrmak * Aptallamasna sebep olmak, aptal duruma getirmek, ahmaklatrmak. aptalla vurmak * bir eyi bilmez, anlamaz gibi grnmek. aptallk * Aptal olma durumu veya aptalca i. aptallk etmek * aptalca davranmak veya aptalca igrmek. apteriks * Bkz. kivi. aptes * Bkz. abdest. aptesbozan * Bkz. abdestbozan. aptesbozan otu * Bkz. abdestbozan otu. apteshane * Bkz. abdesthane. aptesli * Bkz. abdestli. apteslik * Bkz. abdestlik. aptessiz * Bkz. abdestsiz. apukurya * Et kesimi yortusu. apul apul * Tombul ocuklarn bacaklarnaarak salna salna yrylerini anlatr. Ar * Argon'un ksaltmas. ar * Tarm alanlariin yz metre kare deerinde yzey l birimi. ar * Utanma, utan duyma. -ar- / -er* Belirli fiillere gelen genizaman eki: a-ar, bi-er, ge-er, bat-ar, k-ar, yat-ar, kalk-ar, l-er vb. Bu ekle yaplmisimler de vardr: keser, aar "anahtar", kar "menfaat" vb. -ar- / -er-

* simden geisiz fiil treten ek. -ar- / -er* simden geili fiil treten ek: ba-ar-mak, suv-ar-mak vb. -ar- / -er* Fiilden ettirgen attreten ek: k-ar-mak, gid-er-mek vb. ar bels * namus ve onuru iin bakassz eder korkusu. ar damaratlam * utan duyulacak eyleri hi sklmadan yapan, utanmaz. ar etmek * utanmak. ar namus tertemiz * utanmasolmayan. ar ve hay perdesi yrtlmak * utanmamak, utan duymamak, yzszlk etmek. ar yldeil, kr yl * birinin sklmaybir yana brakarak yalnz karna baktanlatlrken sylenir. ara * ki eyi birbirinden ayran uzaklk, aklk, aralk, boluk, mesafe. * ki olguyu, iki olaybirbirinden ayran zaman, fasla. * Kiilerin veya topluluklarn birbirine karolan durumu veya ilgisi. * Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin ii. * Bir oyunda, bir filmde dinlenme sresi, antrakt. * Toplu jimnastik dizilmelerinde, sradakilerin birbirlerinden yanlamasna olan uzaklklar. * Aralk. * Futbol oyununun krk beer dakikalk iki devresi arasnda oyunculara verilen on bedakikalk dinlenme sresi, haftaym. * (basketbol ve voleybol iin) Takmlarn oyun srasnda aldklarbirer dakikalk dinlenme ve talimat alma sresi, mola. ara amak * dostluu bozmak, anlamazla yol amak. ara balk * Esas blmn alt balklarnanlatmak iin kullanlr. ara bono * Arada denen olaan dbono. ara bozucu * Ara bozan (kimse), fesat, fiti, mnafk, mfsit. ara bozuculuk * Ara bozucu olma durumu, fitilik, mnafklk, fesat. ara bulma * Anlamazlk durumunda bulunan kimseleri uzlatrma ii. ara bulmak * anlaamayanlaruzlatrmak. ara bulucu* Uzlatran kimse, uzlatrc. ara buluculuk * Uzlatrclk. ara buluculuk etmek * ara bulmada yardmcolmak. ara cmle * Birleik veya yaln cmlelerde anlambiraz daha aklamak iin araya giren iki virgl veya iki ksa izgi iinde verilen cmle. ara deniz * Okyanuslardan dar ve az derin boazlarla ayrlan, karalarn arasna sokulmudeniz. ara kap * ki yapveya oda arasnda, kolayca gemek iin alan kap. ara karar* Bir davann baklmasnkolaylatrmak iin yargdan nce, arada nlem niteliinde verilen karar. ara kazan * Malbtnyle devretmeden arada elde edilen kazan. ara kesit * izgilerin, yzeylerin, katcisimlerin birbirlerine rastladklarve kesitikleri yer.

ara konak * Asalan, gelime evreleri srasnda beslenip barndkonaklardan her biri. ara mal * retimde gerekli malelde etmek iin kullanlan yarilenmimal. ara name * ark, trk, keke gibi kk gfteli bestelerde, gftenin iki ktasarasna, bana, sonuna da gelebilen, szsz alnan para. * Sk sk sylenen sz veya alan sorun. ara namesi * Bkz. ara name. ara seim * Genel seimler dnda yaplan ara dnem seimleri. ara scak * Souk ve scak yemek servisi arasnda ikram edilen hafif scak yiyecekler. ara snav* niversite ve yksek okullarda yaryl iinde yaplan snav. ara sra * Seyrek olarak, zaman zaman. ara sokak * Ana yola alan ikinci derecedeki yol. ara sz * Dorudan doruya konuulan veya yazlan konuyu ilgilendirmeyen dolaylsz, istitrat. ara tmce * Bkz. ara cmle. ara vermek * yeniden balamak iin, bir ii bir sre brakmak, durmak. ara yerde * arasnda, arada. ara yn * Drt ana ynden ikisi arasnda olan ynlerden her biri. araba * Tekerlekli, motorlu veya motorsuz her trl kara tat. * Araba ile tanmveya tanacak miktar. araba araba * Arabalar dolusu, birok arabalarla. araba devrilince yol gsteren ok olur * iiten getikten sonra verilen dn deeri yoktur. araba falakas * ift atlarabalarda, okun dibinde ve iki yannda bulunan ularna koum kaylarbalanan aa blm. araba kullanmak * araba srmek. araba mezarl * Kullanlmaz hle gelmiveya eski arabalarn brakldyer. araba vapuru * Arabalvapur. arabac * Arabaysren kimse. * Araba yapan veya satan kimse. arabaclk * Araba srme ii. * Araba yapma veya satma ii. arabal * Arabasolan. * Araba vapuru. arabalvapur * Arabaya tayan vapur, vapur, araba vapuru. arabalk * Araba konulan yer, garaj. * Araba dolduracak miktar. araban * Klsik Trk mziinde bir makam. arabann n tekerlei nereden geerse art tekerlei de oradan geer

* ocuklar, byklerin yaayna uyarlar. arabann tekerine takoymak * glk karmak. arabankrd * Klsik Trk mziinde az kullanlmbirleik bir makam. arabasndze karmak * karlatglkleri yenip iini kolay yrr hle getirmek. araba * Pimive dondurulmuhamur yannda yenen tavuklu veya hindili orba. arabesk * Arap slbunda olan (ey). * Giriik bezeme. arabeski * Arabesk mzik sanats. arabeskleme * Arabesk durumuna gelme. arabesklemek * Arabesk zellii kazanmak veya arabesk durumuna gelmek. Arab * Araplarla ilgili, Araplara zg olan. * Arapa. Arabist * Arap dili ve edebiyatyla uraan kimse. Arabistan defnesi * Dulaptal otugillerden, Asya ve Afrika'nn scak blgelerinde yetien, kabuklarhekimlikte kullanlan bir aak (Daphne gnidium). Arabistik * Arap dili ve kltr aratrmalar. arabizasyon * Araplatrma. arabozan * ki kiinin arasndaki dostluu veya geimi bozan (kimse), fesat, mnafk, mzevir. arabozanlk * ki kiinin arasndaki dostluk veya geimi bozma ii, mnafklk, mzevirlik. arac * Uzlatran, anlama salayan kimse. * retici ile tketici arasnda alm satm konusunda balantkuran ve bundan kazan salayan kimse, mutavasst. arackoymak * bir kimseyi, uzlama salamak iin grevlendirmek. araclyla * Aracolarak, balantkurarak, vastasyla, yoluyla. araclk * Aracnn grd i, tavassut, vasta. araclk etmek * bir iin zmnde araya girerek yardm etmek, tavassut etmek. ara * Bir iyapmakta veya sonulandrmakta, gcnden yararlanlan nesne. * Kiiler veya nesneler arasnda balantsalayan ey, vasta. * Bir eye ulamak, bir eyi elde etmek iin yararlanlan kimse veya ey. * Tat. * Bir sonuca ulamak iin kullanlan ey. aralk * Dnme biimlerinin, kuramlarn, mantk ve ahlk biimlerinin yalnzca hayatn deiik artlarna uyma aralarolduunu savunan dnya gr, enstrmantalizm. aral * Arala yaplan veya olan, vastal, bilvasta. araljimnastik * Bkz. aletli jimnastik. arasz * Ara kullanlmadan, dorudan doruya yaplan veya olan, vastasz, bilvasta. araszlk

* Arasz olma durumu. arada bir * seyrek olarak. arada karmak * baka iler arasnda bir ii de yapvermek. arada kalmak * iki tarafuzlatrmak zere araya girme dolaysyla g duruma dmek. arada kaynamak * kark bir durumda gereken ilgiyi grmemek. aradan * o zamandan bu zamana dek. aradan ekilmek * iliiini kesmek. aradan karmak * birok iten birini yapp bitirivermek. aradan kaldrmak * iyapma imknnyok etmek. Araf * Cennet ile cehennem arasnda bir yer. Arafat * Mekke'nin dousunda, haclarn, kurban bayramnn arife gn toplandklartepe. Arafatta soyulmuhacya dnmek * her eyini kaybedip rlplak kalmak, aresiz kalmak. aragonit * Beyaz, yeil, mavimsi gri renkte billrlambir tr kalsiyum karbonat. arak * Ter. * Pirin ve eker kamndan elde edilen bir tr rak. -arak / -erek * Fiillerden zarf yapan ek. araka * ri taneli bezelye. arak * Araklayan, alan, hrsz. araklk * Hrszlk. arakye * Dervilerin giydikleri, tiftikten yaplmince klh. * Bir tr kk zurna. araklama * Araklamak ii, alma, arma. araklamak * almak, armak. aralama * Aralamak ii. aralamak * ki ey arasnda aklk oluturmak, yaramak. * Aralklduruma getirmek, seyrekletirmek. * Bitkilerin fazla dal ve ubuklarnkesmek, seyrekletirmek. aralanma * Aralanmak ii. aralanmak * Biraz almak, aralk olmak. * Gitmek, uzaklamak, yanndan ayrlmak. * Seyrelmek. aralariyi * dostluklardzenli. aralarnda dalar kadar fark olmak * aralarnda her ynden byk ayrlklar bulunmak, benzer nitelikler ok az olmak. aralarndan kara kedi gemek (veya aralarna kara kedi girmek) * iki dost birbirine gcenmek, iki dostun arasna soukluk girmek. aralarndan su szmamak

* birbirleriyle ok yakn, skfkarkadalk kurmak. aralarnamak * iki kii arasndaki dostluu, ilikiyi bozmak. aralarnbozmak * iki kii arasndaki ilikiyi bozmak. aralarnbulmak * birbirleriyle anlaamayan iki kiiyi uzlatrmak, bartrmak. aralatma * Aralatmak ii. aralatmak * Aralk duruma getirtmek, biraz atrmak. aralk * ki ey arasndaki aklk, mesafe. * Sra, vakit. * Uygun, elverili durum, frsat. * Evin iki blm veya iki oda arasndaki dar geit, geenek, koridor. * Yln 31 gn sren son ay, ilk knun. * Ayakyolu. * Yarak, tam kapanmam. * Bir sesi bir baka sesten, kalna veya inceye doru ayran uzaklk. * Toplu beden eitiminde art arda dizilenleri ayran aklk. * Portenin paralel izgileri arasndaki boluk. * (basmclkta) Harfler veya satrlar arasndaki aklk, espas. * Borsada hisse senetlerinin alm satm emirlerinin verildii sre. aralk etmek * aralamak, yaramak. aralk oyunu * Tiyatroda iki perde arasnda yaplan koro, bale, monolog gibi elendirici oyun. aralk vermek * yeniden balamak iin bir ii ksa sre ile brakmak. * harfler arasnda veya satrlar arasnda boluk brakmak. aralkl * Birbirine bitiik olmayan, aralarnda aklk bulunan. * Dizgide kelimeler, harfler veya satrlar arasnda aklolan, espasl. * Kesik kesik. aralksz * Birbirine bitiik olan, aralarnda aklk bulunmayan. * Srekli, aralk vermeden. aralkta * br eyler arasnda. arama * Aramak ii, taharri. * Saklanan sann ve su belgelerinin elde edilmesi iin bir kimsenin ev, iyeri gibi yerlerde, zerinde ve eyasnda yaplan aratrma ilemi. arama emri * Yaplacak aratrma ilemi iin yetkili organdan alnan buyruk. arama karar * Arama yaplabilmesi iin hkim tarafndan verilmikarar. arama tarama * Polisin kukulu grd kimseler zerinde bak, silh, esrar gibi yasak eyler aramas. * Denizdeki maynlartoplama veya yok etme ilemi. arama yapmak * birini veya bir eyi bulmaya almak, taharri etmek. aramak * Birini veya bir eyi bulmaya almak. * Bir yntem bulmaya almak. * Aratrmak, yoklamak. * Ziyarete, hatr sormaya gitmek. * Bir eyin yokluunu duyarak geri gelmesini istemek, zlemek. * nem verip istemek. * art koulmak. aramak taramak (veya arayp taramak)

* dikkatle aramak, ok aramak. aramakla bulunmaz * ok deerli, ancak rastlantile ele geer. Aramca * Bkz. Aramce. Aramce * Sam dillerinin batlehelerini iine alan ve milttan nceki dnemlerde kullanlmbulunan l bir dil. aranlma * Aranlmak ii veya durumu. aranlmak * Aramak iine konu olmak. * Sz konusu olmak. aranje * Bu sz "dzenlemek" anlamnda "aranje etmek" biiminde kullanlr. aranjman * Dzenleme. aranjr * Dzenleyici. aranma * Aranmak ii. aranmak * Aramak iine konu olmak. * steklisi bulunmak. * Eksiklii duyulmak. * Kendi stn aramak veya ortalkta kendi kendine bir eyler aramak. * art koulmak. * Olumsuz, kt davranlarda bulunarak cezaygerektirmek. arant * Aranlan zm. Arap * Orta Dou ile Kuzey Afrika'nn byk bir blmnde yaayan halk ve bu halkn soyundan olan (kimse). * Arap halkna zg olan ey. * (kk a ile) Zenci, fellh. * Koyu esmer veya kara. arap * Negatif fotoraf. Arap gibi olmak * simsiyah olmak, kararmak. Arap olaym * (aka yollu) sylenen bir eyin doruluuna inandrmak iin kullanlr. Arap rakamlar * Bugn kullandmz saylargsteren rakamlar. Arap sabunu * Potasla yaplan, yumuak, esmer bir sabun. arap sagibi * karmakark. arap sana dnmek * iler ok karp zmlenmesi g bir duruma gelmek. Arap tavan * Kemirgen memelilerden bir hayvan (Daculus daculus). Arap uyand(veya Arabn gz ald) * geen bir olaydan ders alndnanlatr. Arap zamk * Akasyadan elde edilen bir zamk, zamkarab. Arapa * Sam dilleri ailesine giren ve Arap lkelerinde kullanlan dil. * Bu dile zg olan. Arapalatrma * Arapalatrmak ii. Arapalatrmak * Arapaya evirmek. * Arap dili zellii kazandrmak.

Araplama * Araplamak durumu. Araplamak * Arap olmak, Araplbenimsemek. Araplatrma * Araplatrmak ii. Araplatrmak * Arap kimliini kazandrmak. Araplk * Arap olma durumu. Arapsa* zmlenemeyecek kadar kark durum. Arapsa* Kk, yuvarlak ve ok sk yeil yapraklarolan uzadka aadoru sarkan bir tr ss bitkisi. ararot * Scak iklimlerde yetien maranta adlkamtan ve baka bitkilerin kknden karlan, ocuk mamas yapmaya yarayan un. ararot kam * Maranta. Arasat * Mslman inanna gre, kyamet gn btn llerin toplanacaklaryer. aras(veya aralar) almak (ak olmak veya bozulmak) * arkadalklarsarslmak, arkadalk balarkopmak, birbirine darlmak. arasgemeden * vakit gemeden, scascana. arasho(veya iyi) olmamak * o eyden holanmamak, aralarnda gerginlik, geimsizlik olmak. arasolmamak * geinememek. arassoumak * aradan zaman geerek nemini yitirmek. arasna (veya aralarna) karmak * byyp yetimek. arasz * Srekli olarak, arkaskesilmeden, ara vermeden, mstemirren, vira. arasta * arlarda veya alveriblgelerinde aynii yapan esnafn bir arada bulunduu blm. arait * Yer fst. aratr * Aratrma. aratrc * Aratran, inceleyen, aratrman, aratrmac(kimse). * Merakl, mtecessis. aratrclk * Aratrcnn yapti. aratrlma * Aratrlmak ii. aratrlmak * Aratrma yaplmak, gzden, geirilmek. aratrma * Aratrmak ii, taharri. * Bilim ve sanatla ilgili olarak yaplan yntemli alma. aratrma filmi * Herhangi bir bilimsel aratrmada alcnn salt bir kayt aracolarak kullanlmasyla elde edilen film. aratrma grevlisi * Yksek retim kurumlarnda yaplan aratrma, inceleme ve deneylerde yardmcolan ve yetkili organlarca verilen grevleri yapan retim yardmcs, asistan. aratrmac * Bilim ve sanat alanlarnda aratrma yapan kimse, aratrman. aratrmaclk * Aratrmacolma durumu. aratrmak * Birini veya bir eyi bulmak iin bir yeri gzden geirmek.

* Bir gerei ortaya karmak iin aramalarda bulunmak, sormak, soruturmak. * Bilimde ve sanatta yntemli almalar yapmak. aratrman * Aratrc. arat * Aratmak ii veya biimi. aratma * Aratmak ii. aratmak * Aramak iini bir bakasna yaptrmak. * Arzu ettirmek, istetmek. aratmamak * yenisi, eskisinin yerini doldurabilmek, yokluunu duyurmamak. araya almak * bir evreye kabul etmek. araya girmek * iki kiinin arasndaki bir ie karmak. * iki kiiyi uzlatrmaya almak. * bir iyaplrken ona engel olacak baka bir ey kmak. araya gitmek * harcanmak, kaybolmak, karkla kurban olmak. araya koymak * bir ite sz geer bir kimsenin araclna bavurmak. araya soukluk girmek * dostluk bagevemek. araya vermek * yararsz bir ie harcamak. arayamak * aradaki uzaklk artmak. araysoutmak * zaman gemek, eski yaknlk, dostluk kalmamak. arayyapmak * aralaralmiki kiiyi bartrmak. * arasalmkimse ile barmak. arayc * Bir eyi aramayiedinen kimse. * Arama iiyle grevlendirilmikimse. * stenilen yldzteleskop iine getirebilmek iin byk teleskoplara paralel olarak bal, gralangeni olan kk teleskop. araycfiei * Bir tr donanma fiei. arayp da bulamamak * beklenmedik iyi bir durumla karlamak. arayp soranbulunmamak (veya olmamak) * kimsesi olmamak. arayp sormak * biri hakknda haber sormak veya birinin ziyaretine giderek ona karilgi gstermek. aray * Aramak ii veya biimi. araz * Belirtiler. * Hastalk belirtileri, semptom. * linek. arazbar * Trk mziinde bir birleik makam. arazbarbuselik * Trk mziinde bir birleik makam. arazi * Yer yz paras, yerey, yer, toprak. arazi ama * fundalk, koruluk, sazlk yerleri temizleyerek tarma elverili duruma getirme. araziye uymak

* ortama, evreye uymak, grnmemeye almak. arbalet * Kundakl, tetikli yay. arbede * Grltl kavga, patrt. arbitraj * Hisse senedi, tahvil, yabancpara gibi deerli ktlardaha krlgrlen baka ktlarla deitirme ii. arboretum* Botanik bahesinde aa ve benzeri bitkilerin dikimine ayrlmblm. arda * aret olarak yere dikilen ubuk. * Maden zerine kazma yapmak ve krkta evrilen eyleri yontmak iin kullanlan elik kalem. * Ardl. ardak * ten rmeye yz tutmuaa. ardaklanma * Ardaklanma ii, durumu. ardaklanmak * (aalarda) Mantarlarn sebep olduu rmeye uramak. ardaraskesilmemek * aralksz olarak gelmek. ardardna * Birbirlerini kovalayarak, ara vermeden, aralksz. ardkesilmek * arkasgelmemek, tkenmek. ardsra * Peinden, arkasndan. ard * Servigillerden, gzel kokulu yapraklarnkn da dkmeyen, yuvarlak kara yemileri il olarak kullanlan bir aak (Juniperus). ard kuu * Kara tavukgillerden, Avrupa ve Asya ormanlarnda yaayan, srtkahverengi, karnak, kuyruu kara bir ku tr (Turdus pilaris). ard otu * Ard aacnn kk bitkisi. ard raks * Cin. ardl * Birinin ardndan gelip onun yerine geen kimse, ncel kart, halef. * Bir karmda varlan sonu. ardl grnt * Bir duyunun kaybolmasndan sonra geriye kalan grnt. ardlma * Ardlma ii. ardlmak * Birisinin srtna aslmak. * Musallat olmak, aslmak, taklmak. * Satamak, atmak. ardn ardn * Geri geri, ardsra. ardna (veya arkasna) dmek * arkasndan gitmek, peini brakmamak. ardna kadar ak * (kap, pencere iin) sonuna kadar ak. ardnca * Hemen arkasndan, hemen ardndan, arkassra, ardsra. ardnda yz kpek havlamayan kurt, kurt saylmaz * nemli kimseleri ekemeyip onlara dil uzatanlarn ok olduunu anlatr. ardndan (veya arkasndan) atlkovalamak * bir ii gereksiz bir tella yapanlar iin sylenir. ardndan sapan tayetimez * bir kimsenin ok hzlgittiini anlatmak iin kullanlr.

ardnalmak (veya getirmek) * bitirmek, tamamlamak. ardnbrakmamak * Bkz. peini brakmamak. ardnkesmek * arkasgelmemek, nlemek, son vermek, durdurmak. ardk * Birbiri ardndan gelen, mtevali. ardk grnt * Bir duyunun kaybolmasndan sonra da devam eden grnt. ardk olgular * Bir hastalktan sonra grlebilen fakat hastaln kesin sonucu olmayan olgular. ardk saylar * Bir, iki, gibi birbiri ardndan gelen saylar. ardklk * Ardk olma durumu. ardiye * Genellikle ticaret eyasnsaklamaya yarar yer, depo, antrepo. * Byle bir yerde saklanlan eya iin denen cret. ardiyeci * Ardiye ileten kimse. * Ardiyeye bakan kimse. arduaz * Kayaan ta, kayrak. arefe * Bkz. arife. arefe gn * Bkz. arife gn. arena * Amfiteatrn ortasnda, boa grei, yar, oyun gibi trl gsteriler yaplan alan. * Siyas ekimelerin getii yer. areometre * Svler. arga * Dokuma tezghlarnda enine atlan iplik, atk. argalama * Argalamak ii. argalamak * Dokumada arga atmak. argali * Boynuzlugillerden, Kuzeydou Asya'da yaayan, byk boynuzlarolan yaban koyunu (Ovis ammon). argn * Yorgun, zayf, bitkin. * Beceriksiz. argnlk * Argn olma durumu. argt * Geit, boaz, daboaz, derbent. * Keklik tutmakta kullanlan, tahtadan kapanlarn yan taraflarna balanan aa para. argo * Kullanlan ortak dilden ayrolarak aynmeslek veya topluluktaki insanlarn kullandzel dil veya sz daarc. * Serserilerin, klhan beylerinin kullandsz veya deyim. argolama * Argolamak zellii gsterme. argolamak * Karlklargo konumak. * Sz argo durumuna gelmek. argon * Atom numaras18, atom arl39,9 olan, havada %1 orannda bulunan, rengi, kokusu ve tadolmayan bir element. KsaltmasAr. argonot

* Kafadan bacakllardan, salyangoz kabuu biiminde kabuu olan ve ahtapota benzeyen bir hayvan (Argonauta argo). argman * Bir kkmesinin deikenine verilen ad. ar * Temiz, mnezzeh. * Yabanceylerden arnm, katksz, saf, halis. * Gnahsz. ar * Zar kanatllardan, bal ve bal mumu yapan, inesiyle sokan bcek (Apis mellifica). arbal alacak iei bilir * iini bilen kimse nereye bavuracanbilir. arbeyi * Her kovanda bir tane bulunan ana ar. arbiti * Kr, kanatsz, kzlca renkli kk sinek (Braula caeca). ardala* Bal petei. argibi * ok alkan. argibi sokmak * inelemek, acsz sylemek. arkil * Porselen yapmakta kullanlan bir eit ak ve gevrek kil, kaolin. ArKovan * Yenge takm yldzyresinde bir yldz kmesi. arkovan* Arlarn iinde bal yaptklareitli maddelerden yaplmyuva. arkovangibi ilemek * (bir yerin) gireni kanok olmak. arkuu * Arkuugillerden, srtsar, karnmavimsi yeil, Gney Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Asya'da az aalkl, ak yerlerde yaayan bir ku(Merops apiaster). arkuugiller * Omurgalhayvanlardan kular snfna giren bir familya. arsili * Tertemiz. arst * Gen ii arnn bandaki bezlerden salgladazotu ok madde. arc * Bal almak iin aryetitiren kimse. arclk * Bal almak iin aryetitirme ii. ark * Ark. * Fide veya fidan dikilen yer. ark * Eti, yaerimizayf, clz, kuru, sska. ark ekmek * tkanan, bozulan arklartemizleyip amak. ark emek * inin, ek sre iinde harcadve sonucunda artk deer yaratt, karldenmeyen emek. ark * Su yolu yapan kimse. arklama * Arklamak ii. arklamak * Ark (II) duruma gelmek. arklama * Arklamak ii. arklamak * Ark (II) olmak.

arklatma * Arklatmak durumu. arklatmak * Ark (II) duruma getirmek. arklk * Zayflk, sskalk. arlama * Arlamak ii, tenzih. arlamak * Bir eyde herhangi bir ayp veya kusur bulunmadnbildirmek, tenzih etmek. arlanma * Arlanmak durumu, arlama. arlanmak * Arlamak. arlar * Tek tek veya bir topluluk dzeni iinde yaayan, vcutlar, zellikle karnlarve arka ayaklarkllarla rtl zar kanatllar familyas. arlama * Arlamak durumu, arduruma gelme, zleme. arlamak * Arduruma gelmek, saflamak, zlemek. arlatrma * Arlatrmak ii, zletirme. arlatrmak * Arduruma getirmek, zletirmek. arlk * Temizlik. * Katkszlk. * Gnahszlk. arlk * Kovanlarn konulduu yer, kovanlk. arna dokunmak * utan duymak. arndrma * Arndrmak ii. arndrmak * Arnmasnsalamak. arnn yuvasna kazk (veya p) drtmek * tehlikeli kiiyi kkrtmak. arn * Arnmak ii veya biimi. arnma * Temizlenme. * Ruhun tutkulardan temizlenmesi. * Sanat yoluyla duygularn arnmas. arnmak * Temizlenmek. * Katksz, arduruma gelmek. * Rahatlamak. ar * Kolun dirsekten parmaklara kadar olan blm. ar * zg. ar * Araba oku. artc * Artma zellii olan. * Deterjan. artclk * Artma ii. artm * (petrol, yavb. iin) Artma ii, rafinaj.

artm evi * eker, petrol gibi maddelerin artldyer, tasfiyehane, rafineri. art * Artmak ii veya biimi. artma * Artmak ii. artma nitesi * Doal gaz retim kuyularndan toplama hatlaryla gelen gazn ierisindeki hidrojen slfr, karbondioksit ve su buharo gibi hidrokarbon bileii olmayan gazlarla, hidrokarbon kondanstlarnn tabi gazdan ayrldbirim. artmak * Temizlemek. * Katksz duruma getirmek, tasfiye etmek. arz * Sonradan ortaya kan. * Bulam, musallat olmu. arz olmak* bulamak, srekli grnr durumda olmak. * sonradan ortaya kmak. arza * Engebe. * Aksama, aksaklk. * Bir notann sesini yarm ton ykseltmek, alaltmak veya eski durumuna getirmek iin notann soluna konulan diyez, bemol ve bekr iaretlerinin ortak ad. arza yapmak * Bozulmak, ilemez duruma gelmek. arzalanma * Arzalanmak ii. arzalanmak * Arza, aksaklk gstermek. arzal * Engebeli. * (Ara vb. iin) Aksayan, ilemeyen, bozulmu. * Yarm yamalak, idare edecek biimde. arzasz * Engebesiz, dz. * Aksamayan, bozulmadan ileyen. * Huzurlu, rahat, mutlu. arz * Sonradan olan, dtan gelen. * Geici, ereti. Ari * ran'dan geerek Kuzey Hindistan'a yerleen halk veya bu halktan olan kimse. * Bu halkla ilgili, bu halka zg. ar * plak. * zgr, hr. Ari dil * Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-ran grubuna verilen ad. aria * Operalarda solistlerden birinin orkestra eliinde syledii ark, arya. arif * ok anlaylve sezgili (kimse), varl. arif olan anlasn (veya anlar) * herkesin anlayacakadar ak sylenmeyen bir szn gerek anlamnkavrayanlar iin sylenir. arifane * Arif olana yakacak yolda, biimde. * Yiyecei ortaklaa salanan (toplant). arifane ile * ortaklaa. arife * Belirli bir gnn, olayn bir nceki gn veya ona yakn gnler, n gn. arife gn

* Din bayramlardan nceki gn. arioso * Dramatik ve lirik bakmdan yksek bir anlatm gc olan ar balhava. Aristocu * Aristotelesi. Aristoculuk * Aristotelesilik. aristokrasi*Ekonomik, toplumsal ve siyas gcn soylular snfnn elinde bulunduu tarih ynetim biimi. * Soylular snf. aristokrat * Aristokrasi yanls. * Soylu. aristokratik * Aristokratlkla ilgili. aristokratlk * Aristokrat olma durumu. Aristotelesi * Aristotelesilik yanlsolan kimse. Aristotelesilik * Yunan filozoflarndan Aristoteles'in felsefesi, gezimcilik. * Bu felsefeyi benimsemiolma durumu. aritmetik * Matematiin, konusu saylar, bunlarn zellikleri ve ilemler olan kolu. * Bu bilimle ilgili. aritmetik dizi * Ardk terimleri arasndaki ayrm deimeyen dizi: 1,3,5,7,9... dizisi aritmetik bir dizi olup ortak arpan denilen deimez oran2 saysdr. aritmetik ilem * Aritmetik yoluyla yaplan zm. aritmetik orta * Bir diziyi oluturan saylarn toplamnn, dizinin terim saysna blnmesiyle elde edilen say. aritmetiksel * Aritmetik ile ilgili. aritmi * Kalp atlarndaki dzensizlik ve eitsizlik. aritmik * Ritimli olmayan, dzensiz. ariya * Sanca, yelkeni veya sereni direkten aaalma. ariyet * Ereti, dn. * Belli bir tanr maln kullanlmasnn geri verilmek artyla bedelsiz olarak bir kimseye braklmas. ariyeten * Ereti olarak, dn olarak. ariz amik * Enine boyuna, her yn ile. ariza * Yksek bir makama sunulan mektup veya dileke. arjantin * Byk bira barda. Arjantinli * Arjantin halkndan olan. ark * inden su aktmak iin toprakazarak yaplan ak oluk, ark, hark, cetvel, kanal. arka * Bir eyin temel tutulan yznn tam ters yan. * Bir eyin srt durumunda olan yzeyi. * Geri kalan blm. * Art, pe. * Otururken srtn dayandyer. * (insan iin) Vcut, beden. * Arkada olan, arkada bulunan.

* Koruyucu, kayrc, iltimas, piston. * Gemi, geride kalmzaman. arka (veya srt) evirmek * eski ilgiyi gstermez olmak, yabancgibi davranmak. arka arka * Geriye doru. arka arkaya * Hemen birbirinin arkasndan, art arda. arka arkaya vermek * birbirini korumak iin birlemek, destek olmak, dayanmak. arka ayak * Hayvanlarda vcudun gerisinde bulunan ayaklardan biri. arka bulmak * bir koruyucu, kayrcbulmak. arka kmak * bir kimseyi bakalarna karkorumak, kayrmak. arka kapdan kmak * okuldan baarszlkla ayrlmak. arka mzii * Bir oyunda hareket ve szlerin yansra etkiyi artrmak iin hafife alnan mzik. arka olmak * madd, manev ynden destek olmak. arka plnda * Geride. * nemsiz. arka sokak * Ana yola alan ikinci derecedeki sokak. arka teker * Aralarn arka dzeninde yer alan tekerlek. arka vermek * desteklemek, dayamak. arka yz * Bir eyin arkada kalan yz. arka * Al. * Dasrtlarnda davarlarn yatrlddz, rzgr almayan kuytu yer. arkada brakmak * birinden daha ileri gitmek. arkada brakmak * bir eyden epey uzaklambulunmak. * zaman bakmndan gemite brakmak. * (len kimseye gre) dnyada brakmak. arkada kalanlar (veya arkadakiler) * bir kimsenin ldnde veya bir yere gittiinde geride braktyaknlar. arkada kalmak * geriden gelmek, geride kalmak. * deerce ileride olanlarn arkasnda kalmak, ileri gidememek, geride kalmak. arkadan arkaya * Gizli gizli, el altndan, gizlice, belli etmeden. arkadan sylemek * kendisi bulunmadbir yerde kimseyi ekitirmek, dedikodusunu yapmak. arkadan vurmak * bir kimse kendisine gvenen ve inanan birine gizlice ktlk etmek. arkada * Bir ite birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik, yren. * Birbirlerine karsevgi ve anlaygsteren kimselerden her biri. arkadacanls * arkadala deer veren, arkadalarna ok dkn olan kimse. arkadadeil, arka ta * zarar veren arkadalar iin sylenir. arkadaolmak * bir kimseyle dostluk kurmak, iten olmak.

arkadaa * Arkadaolarak; itenlikle, dosta. arkadalk * Arkadaolma durumu, arkadaa yakr davran, omuzdalk, nsiyet. arkadalk etmek * bir ite birlikte bulunmak; huyu ve dnceleri birbirine uymak. * bir sre beraber bulunmak, birlikte gitmek, elik etmek, refakat etmek. arkaik * Arkaizmle ilgili, eskimi(sz veya eser). * Gzel sanatlarda klsik ancesinden kalan. arkaizm * Konuulan ve yazlan dilde, kullanmdan dmolan eski sz ve deyim. * Kullanldadan daha eski bir adan kalma bir biimin, bir yapnn zellii. arkalama * Arkalamak ii, yardm, mzaheret. arkalamak * Arkasna almak, yklenmek. * Bir kimseye gven vererek yardm etmek, destek olmak, korumak, mzaheret etmek. arkalanma * Arkalanmak ii. arkalanmak * Kendisine yardm edilmek, destek olunmak. arkal * Koruyan, koruyucusu, dayanaolan. arkal * Arkalk. arkalk * Ev iinde giyilen kolsuz, kalnca bir tr ksa hrka. * Srt dayamaya yarar yer. * Srtnda yk tayan hamallarn, yk tarken kullandklararka yast, semer, arkalk. arkalkl * Arkal, srt dayayacak yeri olan. arkalksz * Arkal, srt dayayacak yeri olmayan. arkas(veya srt) yere gelmemek * sarslmamak, yerinden drlememek, gl olmak. arkasalnmak * sona erdirilmek, bitirilmek, bir yerde durdurulmak. arkasgelmek * devamlolmak, srekli olmak. arkaskesilmek * tkenmek, son bulmak. arkasolmamak * kayracak kimsesi olmamak. arkaspek * Gl birine veya salam bir eye gvenen. arkassra * arkasndan. arkassra * Ardndan, peinden. arkasyufka * Sevilen bir yemein arkasndan baka bir yemein bulunmadnanlatmak iin sylenir. * Soua kargerei gibi giyinmemiolma durumu. arkasna almak * srtna yklemek, tamak. * desteini salamak. arkasna bakmadan gitmek * arkada kalanlarla hi ilgilenmeden bir yerden ayrlmak. arkasna dmek (veya taklmak) * bir ii sona erdirmek iin skalmak. * (birini) gzden ayrmayarak arkasndan gitmek. arkasnda (veya srtnda) yumurta kfesi yok ya!

* eski dncesini deitirmekte, sznden caymakta saknca grmeyenler iin kullanlr. arkasnda dolamak (veya gezmek) * bir ii yaptrmak iin ilgili veya yetkili bir kimsenin uradyerlere giderek grme frsataramak. arkasndan * birinin orada hazr bulunmamasdurumunda. arkasndan komak * iyaptrmak iin birinin arzusunu kollamak, grme frsataramak. * birine ok ilgi duymak. arkasndan srklemek * arkasndan gelmesini salamak. arkasn(bir eye) vermek * dnmek. arkasn(birine) vermek * birinin koruyuculuuna gvenmek. arkasn(veya peini) brakmak * vazgemek. arkasnalmak * bir ii tamamlamak. arkasndayamak * birinin koruyuculuuna gvenmek. arkasngetirememek * baladbir ii srdrp sona erdirememek. arkasnsvamak * okamak, vmek, iltifat etmek. arkasz * Arkalolmayan. * Koruyanolmayan, koruyucusu, dayanaolmayan. arkast * Arkasyere gelecek biimde. arkaya brakmak (veya koymak) * sonraya, baka zamana veya iin sonuna brakmak; ertelemek. arkaya kalmak * geride kalmak, sonraya kalmak, geriden gelmek. arke * lk ana madde. arkebz * XV. yzylda Fransa'da kullanlmaya balanan, tanabilir ateli silh. arkeen * Kambriyumlardan nce oluan en eski yer kat. arkegon * Erelti otlarnda, bazsu yosunlarnda, btn kara yosunlarnda ve bazak tohumlularda grlen diilik organ. arkeolog * Kazbilimci, arkeoloji uzmanveya bilgini. arkeoloji * Tarih ncesi ve eski alardan kalma eserleri tarih ve sanat bakmndan inceleyen bilim, kazbilimi. arkeolojik * Arkeoloji ile ilgili. arkeopteriks * Hem kuhem srngen zellikleri gsteren bir hayvan fosili. arkt * Ky evlerinde kaplarn arkasna konulan kaln kuak. arkoz * Birleiminde feldspat bulunan, kum tatrnden bir tortul kaya. arktik * Kuzey kutupla ilgili, kuzey kutup yaknnda olan. arlanma * Arlanmak ii. arlanmak * (olumsuz olarak veya olumsuz anlamlcmlelerde kullanlr) Utanmak. arlanmaz * Utanmaz, sklmaz.

arl * Namuslu, utanga, sklgan. arlarndan, huysuz huyundan vazgemez * herkes kendi karakterine gre davranta bulunur. arma * Bir devletin, bir hanedann veya bir ehrin sembol olarak kabul edilmiresim, harf veya ekil, ongun. * Geminin yrmesine hizmet eden direk, seren, ip, halat ve yelken takm. arma donatmak * armayyerli yerine koymak. arma soymak * hareketli olan armay, limanda klamak, yamur ve kardan korumak amacyla bir sre iin skmek. arma uurmak (veya arma budatmak) * armayrzgra kaptrmak. armada * Donanma. armador * Geminin direk, seren, yelken ve ip gibi donanmndzenleyen usta. armadura * Gemide direklere taklhalatlarbalamak iin kpetenin i tarafnda bulunan delikli ve ubuklu levha. armaan * Birini sevindirmek, mutlu etmek iin verilen ey, hediye. * dl. * Bir bilim adamnn emek verdii dalda onu anmak iin hazrlanan bilimsel eser. * Ba, ihsan. armaan etmek * birine bir eyi armaan olarak vermek, hediye etmek. armal * Armasbulunan. armatr * Ticaret gemisi sahibi. armatrlk * Armatr olma durumu. * Gemi iletme ii, gemi iletmecilii. armatr * Bir aletin ana blmn oluturan ksm. * Bir mknatsn iki kutbu arasnda, kuvvet akmntoplu bir duruma getirmek iin bu kutuplar arasna yerletirilen demir paras. * Bir kondansatrdeki iki iletken yzeyden her biri. armoni * Trl sesler arasnda salanan uyum. armoni orkestras * Yalnz flemeli alglardan oluan orkestra. armonik * Armoni ile ilgili olan. * Armonika. armonika * Yan yana sralanmdeliklerden her biri flenince, ayrnotada sesler karan kk az algs, mzka. * Akordeon. armoniler * Frekans, ana sesin frekansndan tam katolan sesler. armonize * Tamamlaycsesler eklenmi(mzik paras). armonyum* Tanabilir kk org. armud * Armut biiminde olan. armudiye * Armut biiminde nazarlk olarak taklan altn. armudun iyisini (dada) aylar yer * Bkz. Ahlatn iyisini (dada) aylar yer. armut * Glgillerden, iekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetien, bir aa (Pirus communis).

* Bu aacn rengi sardan yeile kadar deiebilen tatl, sulu, yumuak, ufak ekirdekli meyvesi. * Fazla bn. armut gibi * ok anlaysz, bn. armut kaba * rn, armut biiminde olan bir ss kaba. armut kurusu * Daha sonraki mevsimlerde yenmek zere kurutulmuarmut. armut piazma d! * bir ie hi emek harcamakszn onun kendiliinden olmasnbekleyenlerin durumunu anlatr. armut top * Boksrn almalarnda kullandii haval, dderi, armut biiminde top. armutun sapvar, zmn (veya kirazn) p var demek * her eye kusur bulmak, hibir eyi beenmemek. armuz * Gemilerde gverte ve borda kaplama tahtalarnn yan yana gelmeleri sonucu aralarnda oluturduklarizgi. Arnavut * Arnavutluk ve evresinde yaayan bir halk. * Bu halka zg olan (ey). Arnavut bacas * atpenceresi. Arnavut biberi * Ackrmzbiber. Arnavut cieri * Cier tavas. Arnavut kaldrm * Yollarda irili ufakltalarla geliigzel yaplan kaldrm. Arnavuta * Hint-Avrupa dilleri ailesine giren, Arnavutlarn kullanddil. Arnavutlama * Arnavutlamak. Arnavutlamak * Arnavut dilini ve kltrn benimsemek. Arnavutlatrma * Arnavutlatrmak durumu. Arnavutlatrmak * Arnavut kimliini kazandrmak. Arnavutluk * Arnavut olma durumu. * Arnavut halknn btn. arnika * kz gz, sr gz, mastiei. aroma * Bitki zlerinden veya yalarndan elde edilen hokoku. aromatik * Hokokulu, aromal. arozz * Kamyon, araba gibi bir tat aracna, doldurma ve boaltma dzeni olan, bir su deposu eklenmesiyle oluturulan, sulamaya yarar ara. arp * Bkz. harp (II). arpa * Budaygillerden, taneleri ekmek ve bira yapmnda kullanlan, hayvanlara yem olarak verilen, yurdumuzda ok yetitirilen bir bitki (Hordeum vulgare). * Bu bitkinin taneleri. arpa boyu kadar gitmek (veya yol almak) * pek az ilerlemek. arpa ektim, darkt * ters sonu veren iler iin sylenir. arpa gvesi * Tahllara dadanan bir gve tr. arpa suyu

* Bira. arpa ehriye * Arpa biiminde dklmehriye. arpac * Arpa alan ve satan kimse. arpackumrusu gibi dnmek * ne yapacanbilmeyerek derin derin dnmek. arpack * Gz kapann kenarnda kan kk ban, it dirsei. * Tfek, tabanca gibi ateli silhlarda namlunun en ileri blmnde bulunan ve nian alrken gezle birlikte gz ile hedef arasnda aynizgi zerine getirilen kk knt. * Arpa biiminde ehriye. arpack soan * Tohumdan yetitirilen ve tohumluk olarak kullanlan kk soan. arpaclk * Arpa yetitirme veya alp satma ii. arpaan * Yaban arpa. arpalama * Atlarn ayaklarnda grlen ve rahat yrmelerini nleyen bir hastalk. * ok arpa yemekten ileri gelen bir hayvan hastal. arpalk * Arpa ekilen yer, arpa tarlas. * Arpa konulan yer. * Hayvann diinde bulunan ve hayvan yalandka silindii iin yanbelli eden bir nian. * Mft ve kazasker gibi din grevlilerine aylk yerine verilen giyecek, yiyecek gibi eyler veya para. * Bamaklk. * Karlksz yarar salanlan yer veya kimse. arpalk etmek * arpalk yapmak. arpalk yapmak * bir kaynaktan srekli olarak kar salamak. arpasok gelmek * comak, azmak, kudurmak. arp * Arp alan kimse. arpej * Bir akort oluturan seslerin birbiri arkasndan alnmas. arsa * zerine yapyaplmak iin ayrlmyer. arsenik * Atom numaras33, atom arl74,91, younluu 5,7 olan, atmosfer basncaltnda 4500 C de sblimleen, maden filizlerinde ok yaygn bulunan, metal grnmnde basit element, san otu, zrnk. Ksaltmas As. arsulusal * Uluslar aras. arsz * Utanmas, sklmasolmayan, ylk, yzsz (kimse). * A gzl davranan (kimse). * Kolayca reyebilen (bitki). arsz arsz * Utanmaz bir biimde, ylarak, srnaarak. arszca * Arsz gibi, arsza yakan biimde. arszlanma * Arszlanmak ii. arszlanmak * Arszlk etmek. arszlama * Arszlamak ii. arszlamak * Arsz duruma gelmek.

arszlk * Arsz olann durumu veya arsza yakacak davran, ylklk, srnaklk. arszlk etmek * utanmadan, sklmadan, yzszce davranmak; a gzl davranmak. arslan * Aslan. arslann adkm, akallar bakeser * hakszlveya ktl esas yapann yerine bu konuda adn plna kan kiiler anlamnda kullanlr. arslanl * Osmanldevletinde kullanlan arslan basklgmsikke. ar * slm din inanna gre gn en yksek kat. ar * Askerlikte "yr" komutu. are * Keman yay. * Tren, troleybs, tramvay gibi elektrikle ileyen tatlarda telden elektrik akmalmaya yarayan, yukarya doru uzanmdemir yay. aretip * lk rnek. arl * Dokuzuncu kat gk. arn * Yaklak olarak 68 cm ye eit olan uzunluk ls. arnlama * Arnlamak ii. arnlamak * Arnla lmek. * Amasz, geniadmlarla dolamak. arnlk * Arn lsnde, arn kadar. aridk * Avusturya'da imparator ailesi prenslerine verilen unvan. arides * Aridkn karsveya kz. * Avusturya hanedannda prenses. ariv * Belgelik. arivci * Belgelik grevlisi veya uzman. arivcilik * Arivcinin yaptiveya grevi. arivleme * Arivlemek ii. arivlemek * Arive kaldrmak, arivde saklamak. art * Arka, geri. * Bir eyin br yz. art arda * Birbirinin arkasndan. art avurt * Avurdun arka blm. art avurt nsz * Dil ucunun art damaa arpmasndan oluan ve dilin yanlarndan akan ses. art blge * Deniz kysnda bulunan bir yerin gerisindeki blge, hinterland. art damak * Daman arka blm. art damak nsz * Cierlerden gelen havann dil srtyardmyla art daman eitli noktalarnda bazen patlayarak, bazen de szarak oluturduu nsz: k, g, .

art dnce * Bir dncenin arkasnda gizli tutulan asl dnce. art elden * birini oyalayp, ondan gizli olarak. art eteinde namaz kl * ok temiz huylu kimseler iin sylenir. art niyet * Art dnce. art oda * Gzde iris ile billr cismin arasndaki boluk. art teker * tici gc salayarak bisikleti yrten teker. art zamanl * Evrim asndan ele alnan sre iinde birbirini izleyen, diyakronik. art zamanldil bilimi * Dil olaylarndeiik zaman ve evrim asndan ele alan dil bilimi. art zamanllk * Deiik zaman ve evrim asndan incelenen dil olaylarnn zellii, diyakroni. artaan * Allandan veya beklenilenden artk verimi olan, bereketli. * oalan, fazlalaan, artml. artaanlk * Allandan veya beklenilenden artk rn verme durumu, bereket. artakalma * Artakalmak ii veya durumu. artakalmak * Artmak, geriye kalmak, fazla bulunmak. art * Yrydurumunda bulunan bir asker birliin gvenliini salamak iin arkadan gelmek zere braklan kta, dmdar. * Gemibir sanat veya edebiyat rnsrdren (sanat, hareket). artlk * Artnn grevi. arter * Atardamar. * Trafii youn olan ana yol. arterit * Atardamar bozukluu. artezyen * Topraburgu ile delinerek alan ve suyu yksee fkran kuyu. artezyen kuyusu * Artezyen. art * Toplama ileminde + iaretinin ad, zait. * Sfrdan byk, nnde artiareti bulunan (say), eksi kart, pozitif. artsay * Kendisinden nce + iareti bulunan, sfrdan byk say, pozitif say. artu * Elektrikli zmlemede, svya batrlp akmn gemesini alayan, metal ulardan artykl olan, anot. artk * ildikten, yenildikten veya kullanldktan sonra geriye kalan. * Kalan veya artan blm. * Bir ey harcandktan sonra onun artan blm. * Daha ok, daha fazla. * Bundan byle, sonra, daha, yeter. artk deer * inin, igcnn karlolarak, denen deerin zerinde rettii ve iverenin, karlndemeksizin sahip olduu ek deer. artk emek * inin, ek sre iinde harcadve sonucunda artk deer yaratt, karldenmeyen emek. artk gn * Artk yllarda ubat ayna eklenen, drt ylda bir gelen 29. gn.

artk yl * Drt ylda bir gelen 366 gnlk yl, seneikebire. artklama * Artklamak ii. artklamak* Yemekte artk brakmak. artm * Artma, art, oalma. artml * Piince itii iin miktarartmgibi grnen, artaan. artn * Katyon. artrlma * Artrlmak ii. artrlmak * Artrmak iine konu olmak, oaltlmak, tezyit edilmek. artrm * Bir eyi idareli harcayarak onun bir blmn artrma ii, tasarruf. * Mzayedede artrma. artrma * Artrmak ii. * Alclar arasndaki yarmaya dayanan ve en yksek fiyatsrene maln verilmesiyle biten yntem, mzayede. artrmak * Artmasnsalamak, oaltmak. * Bir malbaka alclarn verdii fiyattan daha yksek bir fiyatla almak istemek. * Tutumlu davranp biriktirmek, tasarruf etmek. * Herhangi bir davranta ileri gitmek. art * Artmak ii veya biimi, artma, artm, oal. artist * Gzel sanatlardan birini meslek edinen kimse, sanat, sanatkr. * Elence yerlerinde gsteri yapan kimse. artist gibi * boylu poslu, gzel ve alml(kimse). artiste * Artiste benzer biimde, artist gibi. artistik * Gzel sanatlarn gerektirdii nitelie uygun, sanatl. artistlik * Artistin grevi. * Artist olma durumu. artma * Artmak ii. artmak * Byk heybe. artmak * Eskisinden daha ok oalmak. * Gereince harcandktan sonra bir miktar geri kalmak. * Deeri ykselmek, fazlalamak. artrit * Eklem romatizmas. artroz * Genellikle ekil bozucu, iltihapsz, sreen eklem hastal. arttrma * Arttrmak ii. arttrmak * Artrmak ii yaplmak. * Ykseltmek. aruz * Hecelerin uzunluk ve ksalk, kapallk veya aklk deerlerine gre trl ses kalplarndan oluan Divan Edebiyatnazm ls.

arya * Operalarda solistlerden birinin orkestra eliinde syledii, genellikle kendi iinde btnl olan para. Aryanizm * IV. yzylda Arius adlbir papazn kurduu ve Hristiyan inannn tersine olarak sa'nn tanrlninkr eden mezhep. arz * Sunma. * (byk bir makama) Anlatma, bildirme. arz * En, genilik. arz * Yer, yeryz. arz dairesi* Bkz. enlem dairesi. arz derecesi * Bkz. enlem. arz etmek * sunmak. * saygile bildirmek. arz odas* Mevkii olan insanlarn, halkla grt oda. arz talep kanunu * Belirli bir piyasada sunu ve talep dengesini dzenli tutma sistemi. arz ve talep * reticinin piyasaya mal karmasve tketicinin piyasadan mal ekmesi olaylar, sunu ve istem. arzan * Enine olan. arziyat * Yer bilimi, jeoloji. arzu * stek, dilek. * Heves. arzu duymak * birine veya bir eye karistek duymak. arzu etmek * yrekten istemek. arzuhl * Dileke, istida. arzuhl gibi (veya kadar) * bir mektubun ok uzun olduunu anlatmak iin sylenir. arzuhlci * Para ile dileke, mektup vb. yazan kimse. arzuhlcilik * Arzuhl yazma ii. arzulama * Arzulamak ii. arzulamak * stek duymak, zlemek, istemek. arzulu * stekli, hevesli. arzusu kalmak * istei yerine gelmemek, hevesini alamamak. As * Arsenik'in ksaltmas. as * Kakm. as * skambil ktlarnda birli. * Bir ite bata gelen (kimse veya ey). as* Ast sfatnn ksaltlm; eklendii kelimenin daha aaderecelisini anlatan yeni kelimeler tretmeye yarar. as kat

* Herhangi bir l biriminin blnd eit paralardan her biri. as yn * Ara yn. asa * Bazlkelerde, hkmdarlarn, mareallerin, din adamlarnn g sembol olarak, trenlerde tadklarbir tr aa veya metalden denek. * Eskiden ihtiyarlarn baston yerine kullandklaruzun sopa. asab * Sinirli. * Sinirle ilgili, sinirsel. asableme * Asablemek ii. asablemek * Kzmak, fkelenmek, sinirlilik belirtileri gstermek, sinirlenmek. asablik * Asab olma durumu. asabiye * Sinir hastalklarile ilgili hekimlik kolu. * Sinir hastalklarile ilgili hastahane blm. asabiyeci * Sinir hastalklaruzman. asabiyet * Sinirlilik, asab yaplolma. asal * Balca, temel niteliinde olan, esas. asal gazlar * Atomlarnn delektron halkalartamamyla veya geici olarak elektrona doymuolan gazlar (helyum, neon, argon, kripton, ksenon), soy gazlar. asal say(lar) * Blenlerinin kmesi iki elemanlolan elemanlardan biri 1, br saynn kendisi olan doal say(lar). asalak * Bir canlnn iinde veya zerinde srekli veya geici olarak, onun zararna yaayan baka canl, tufeyli, parazit. * Bakalarnn srtndan geinen (kimse), ekti. asalak bilimi * Asalaklarn yapsn, yaayn, konakyla ilikisini ve yapthastalklarla bu hastalklara kargiriilecek savakonu alan bilim dal, parazitoloji. asalaklama * Asalaklamak durumu. asalaklamak * Asalak duruma gelmek. asalaklk * Asalak olann durumu. asalet * Soyluluk. * Bir grevi yklenmiolan, o grevin sahibi olan kimse, asillik, vekillik kart. * Yazda veya szde bayasz ve deyim bulunmamasdurumu. asaleten * Bir grevde temelli olarak, asl olarak, vekleten kart. * Kendi adna hareket ederek. asaleten atama * Srekli grev yapmak zere bir greve atama. asamble * Kurul. asansr * nsanlarveya ykleri bir yapnn bir katndan tekine veya yksek yerlere karp indiren elektrikle iler ara. asansr boluu * Binalarda asansrn ilemesi iin braklan boluk. asansrc * Asansrn bakm ve onarmnyapan kimse. * Otel ve hastahane gibi byk kurulularda asansrn dzenli almasnsalayan kimse.

asap * Sinirler. asar * Yaplar, eserler. asaratika * Eski yaplar, eski eserler. asayi * Bir yerin dzen ve gvenlik iinde bulunmasdurumu, dzenlilik, gvenlik. asayiberkemal * Gvenliin yerinde olduunu anlatr. asbakan * kinci bakan. asbest * Tremolitin bozulmasndan oluan lifli, krlmadan bklebilen ve atete nitelii deimeyen bir mineral, ta pamuu, kaya lifi. asbest yn * Asbestin ilenerek yn biimine sokulmuu. aselbent * Hekimlikte ve koku yapmnda kullanlan, aselbent aacnn kabuklarizilerek elde edilen bir reine. * Bu reinenin elde edildii aa (Styrax officinalis). asenkron * Ezamanlolmayan, balama ve bitme anlarbaka olan (olaylar); senkron, ezaman kart, yadn kurun. asepsi * l kullanmadan, yalnz syardmile aygt ve pansuman gereleri gibi eyleri mikropsuzlatrma ii. aseptik * Her trl mikroptan arnm. ases * Gece bekisi. * Osmanlmparatorluunda yenieri ocann kaldrlmasndan nceki gvenlik grevlisi. asesba * Yenieri ocandaki asker grevinin yansra, baehrin dzenini korumakla da ykml olan 28. ortann orbacbasna verilen ad. asetat * Asetik asidin tuzu veya esteri, saydam. asetatl * Birleimine asetat kartrlm. asetik * Sirkeyle ilgili, sirkeyle aynzellikleri tayan. asetik asit * Sirkeye tadnve zelliklerinden birounu veren asit. asetilen * Renksiz, sarmsak kokulu, gl ve beyaz bir k vererek yanan hidrokarbonlu bir gaz. aseton * Birok organik maddeyi eritmekte kullanlan uucu, kolayca alev alr, eter kokusunda bir sv. asfalt * Siyah renkte ekilsiz bir cins bitm. * Ana maddesi katran olan ve yollarn kaplanmasnda kullanlan karm. * Asfaltlanm. asfaltit * Petroln ayrmasile oluan ve oklukta tortul kayalarn gzeneklerinde bulunan doal bitm. asfaltlama * Asfaltlamak ii. asfaltlamak * Asfaltla kaplamak. asfaltlanma * Asfaltlanmak ii. asfaltlanmak * Asfalt dklmek, asfaltla kaplanmak. asgarmterek * Herkes tarafndan kabul edilen nokta, zerinde anlamaya varlan husus, uyuulan konu, ortak payda. asgar * En az, en aa, en azndan, en dk.

* Minimum. asgar cret * ilere bir alma gn karlolarak denen ve iinin gda, konut giyim, salk, ulam ve kltr gibi ihtiyalarngnn fiyatlarzerinden en az dzeyde karlamaya yetecek cret. ashap * Sahipler. * Hz. Muhammed'in meclislerinde ve konumalarnda bulunanlar, sahabeler. as * Asmak ii. -as/ -esi * Fiilden sfat yapan ek. asda olmak (veya asda kalmak) * bir ie son verilmeyip ylece braklmolmak veya kalmak. ask * Somurtkan. * Asl. ask suratl * Honutsuzluunu, kzgnlnyzne sert bir anlam vererek belirten" fkeli grnl yz olan. asl * Bir eyin kendisi, rnek, kopya kart. * Kk, kken, kaynak. * Gereklik, esas, hakikat. * Soy, nesep. * Gerek. * Bir eyin temelini oluturan, ana. * Aranlan nitelikleri en ok kendinde toplamolan. * (a'sl) Balca, bata gelen, gerek olarak. asl nsha * Bir yazma eserin veya belgenin kopyalarnn dayandzgn biimi. asl saylar * Sra veya letirme eki almamyaln saylar. asl vurgu * Kelimenin aslndaki vurgu. aslanma * Aslanmak ii, intifa. aslanmak * Bir eyden yarar salamak, intifa etmek. asl * Aslmolan. asl * Aslmak ii veya biimi. asll * Bir kkene dayanan, kkenli. aslma * Aslmak ii. aslmak * Asmak ii yaplmak veya asmak iine konu olmak. * Bir yere tutunup sarkmak. * Tutup ekmek. * Bir ey isterken karsndakini tedirgin edecek derecede ileri gitmek stelemek, srar etmek. * Hzla eline almak. * Boynuna ip geirip sallandrlarak ldrlmek, idam edilmek. * Karcinsin ilgisini ekmek iin arpcdavranlarda bulunmak. * Israrla zerine gitmek, sonuna kadar mcadele etmek. aslmadam * Salepgillerden, iekleri aslmbir insana benzeyen ve kklerinden salep karlan bir bitki. aslsz * Doru olmayan, temelsiz, dayanaksz, kksz (haber). aslt * znemeyen madde paracklarnn dibe kmeden bir svortamda kalmdurumu, sspansiyon. * Byle bir svkarm, sspansiyon. asm

* Asma ii. asm takm* Kadnlarn takndklarss eyas. asnt * Bir ii hemen yapmayp bekleterek geri brakma, tehir, tavik. * Birini tedirgin edecek kadar zerine dme. * Srnaan, tebelleolan kimse. asntolmak * tebelleolmak, srnamak. asp kesmek * (genellikle ibanda bulunan bir kimse iin) yasayineyerek sert davranmak. asr * Yzyl. * a. asrlarca * Yzlerce yl. asrlk * Yzyllk. asi * Bakaldran, isyan eden. * Hayrsz, dik bal. aside * Un, et ve bamya ile yaplan bir Arap yemei. asidimetre * Asitler. asil * Soylu. * Yksek duygu ile yaplan. * Bir grevde temelli olan, vekil kart. asileme * Asilemek ii. asilemek * Kargelmek, bakaldrmak, isyan etmek. asilik * Asi olma durumu, isyan etme, isyankrlk. asilik etmek * kargelmek, bakaldrmak. asillik * Asil olma durumu, asalet. * Soylu olma durumu, soyluluk. asilzade * Soylu. asilzadelik * Soyluluk. asimetri * Simetrisi olmayan, bakmszlk. asimetrik * Simetrik olmayan, bakmsz. asimilsyon * Benzer hle getirme, kendine benzetme, kendine uydurma, zmleme. * Benzeme. asimile * Bu sz "benzemek", "kendine uydurmak" anlamnda "asimile etmek" biiminde kullanlr. asimptot * Bir eriye giderek yaklaan, ama sonuna kadar uzatlsa bile yaklathlde eriyi kesmeyen doru; sonumaz. asistan * Yardmc. * Aratrma grevlisi. asistanlk * Asistan, aratrma grevlisi olma durumu asistann grevi. asit

* Turnusoln mavi rengini krmzya evirmek zelliinde olan ve birleimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz oluturan hidrojenli birleik, hamz. asit alkol * Aynzamanda asit ve alkol gruplarnieren birleiklere verilen ad. asit borik * Bkz. borik asit. asit fenik * Bkz. fenol. asitler * Bir asidin zelliini, konsantrasyon derecesini lmeye yarayan cihaz, asidimetre. ask * Bkz. askl. askarit * Barsak solucan. asker * Erden mareale kadar orduda grevli bulunan herkes. * Askerlik grevi veya devi. * Ordunun yalnz er rtbesinde olan blm. * Topluluk dzenine saygsolan, disiplinli. * Yurdun korunmasyolunda iyi dvmesini baaran. asker karmak * (bir devlet) belli kanunlara balolarak asker toplamak. * kylara ve en ok dman kylarna asker indirme. asker gibi * disiplinli, dzgn. asker kaa * Askerlik devini yapmamak iin asker ocandan ayrlan veya oraya gitmekten kaan kimse. asker oca * Askerlik devinin yapldkla, ordugh, tahkimli blge, gemi, tersane gibi hizmet yerlerine verilen ad. asker olmak * askerlik devine balamak. asker tayn * Erlere verilen azk. askerce * Askere yakr biimde. askerci * Asker yanls. askercilik * Askerci olma durumu. * Bir tr ocuk oyunu. askere alnmak * askerlik devini yapmak iin er eitim merkezine gnderilmek. askere arlmak * askerlik devini yapmak iin ubece istenmek. askere gitmek * askerlik devini yapmak iin orduya katlmak. asker * Askerlikle ilgili, askere zg. asker ambargo * Bir lkeyi cezalandrmak amacyla asker alanda yaptrm uygulama. asker atae * Bir ulusun yabanclkelerdeki eliliklerinde grevli asker uzman. asker inzibat * Asker birlikler arasnda dzeni, disiplini, kanunlaryrtmekle grevli snf ve bu snftan olan asker. asker kaput * Askerlerin giydii kaln kumatan stlk. asker rtiye * Asker ortaokul. askerleme * Askerlemek ii. askerlemek * Bir yer askerlikle ilikili duruma gelmek, askerlik nitelii kazanmak.

askerletirme * Askerletirmek ii. askerletirmek * Asker ynetimine geirmek; (bir eye) askerlik nitelii kazandrmak. askeriye * Askerlik. askerlik * Asker olma durumu; askerlik devi ordu hizmeti. askerlik dairesi * Yurttalaraskere alma ileriyle grevli olan askerlik ubelerinin balbulunduklarblge dairesi. askerlik etmek * askerlik yapmak. askerlik hizmeti * Orduda belirli bir srede yaplan yurt devi. askerlik yapmak * kanunlara gre yurttalarn ykml olduklarordu devinde bulunmak. askerlik yoklamas * Askerlik ubelerine kaytlkimselerin belirli zamanlarda yaplan durum yoklamas. ask * zerine herhangi bir ey asmaya yarar nesne. * Pantolon veya giysilerin dmesini nlemek iin omuzdan arlan ba. * Artrma, eksiltme gibi resm iilnlarnn ilgili daire duvarnda belli bir zaman sresince asldurmas. * Hastahanelerde krk kol veya bacaklarn aslarak tutturulduu ara. * ay, kahve tamaya yarar kahveci tepsisi, fener. * Saklanmak iin tavana aslmdizi veya hevenk. * Yeni yaplan yaplarn atsna, ev sahibi tarafndan usta iin veya dn arabalarna dn sahibi tarafndan arabaciin armaan olarak aslan kuma. * Gelinin oturacayerin stne aslan ssler. * Kadnlarn kullandaltn dizisi veya zincirli mcevherat. * Dnlerde geline yaknlartarafndan taklan hediye. * pek bceinin kozasnsarmasiin yanna konulan alrp. * Saz airleri arasnda yaplan deyiyarnda stn gelene verilmek iin duvara aslan kuma, tabanca gibi dl. askda brakmak * sonuca vardrmamak. askda kalmak * (bir i) bir engel dolaysyla sonuca varamamak. askl * Asksolan. asklk * Avclarn srtlarna taktklarasktakm. * Aslp saklanacak sebze, meyve. * Vestiyer. asknt * Bakalarnn srtndan geinen. * Karcinsi rahatsz eden kimse. askya almak * altboalp destei kalmayan yapydikmelerle bolukta tutarak yklmaktan kurtarmak. * oturmuveya batmbir gemiyi yzdrmek iin baka teknelere asarak kaldrmak. * bir ii zamannda yapmayp belirsiz bir zamana brakmak, savsaklamak. askya karmak (veya karlmak) * evlenecek kimselerin durumunu nfus kaytlarnn bulunduu yerde askyoluyla iln etmek. askya kmak * ipek bcei koza sarmak zere dallara kmak. askl * Sporlarask denen torbalar iinde oluan (mantar). askospor * Asklmantarlarn sporuna verilen ad. asla * Hibir zaman, hibir biimde. Aslan * Zodyak zerinde, Yenge ile Baak burlararasnda yer alan burcun ad, Zodyak.

aslan * Kedigillerden, erkekleri yeleli, yrtc, Afrika'da yaayan, uzunluu 160 cm, kuyruu 70 cm ve ucu pskll, ok koyu sarrenkli gl bir memeli tr, arslan. * Grbz ve yiit adam. aslan az* Havuz kenarlarna konulan ve azndan su akan aslan biiminde ss ta. aslan gibi * boylu boslu, gl ve yakkl. * salyerinde. aslan kesilmek * aslan gibi gl ve cesur duruma gelmek. aslan pay* Hak edilenden daha ok alnan pay. aslan st * Rak. aslan yatandan belli olur * bir kimsenin oturduu yerin durumu, onun kiiliini belli eder, uygun bir durumda olmasgerekir. aslan yrekli * ok yiit, hibir eyden korkmayan. aslanaz* Sraca otugillerden, trl renkte, gzel, kokusuz iekleri olan bir bitki. aslanca * Aslana yakr yolda, aslan gibi, yiite. aslangiller * Kedi cinsinden olan btn et oburlariine alan hayvan familyas. aslanm! * genler, delikanllar iin kullanlan bir seslenme sz. aslann aznda * elde edilmesi ok g. aslankula * Bir sap zerinde dizili sarveya krmziekli otsu bir bitki. aslankuyruu * Ballbabagillerden, eskiden hekimlikte terletici olarak kullanlan bir bitki, yer prasas(Leonurus). aslanlk * Yiitlik, cesaretlilik. aslanpenesi * Glgillerden, sar, beyaz iekli bir yaban bitki (Alchemilla). * irpene. aslen * Kk veya soy bakmndan. aslastar* i yz, gerek ekli. aslastar*Esas, doruluu, geerlilii. aslastar(veya aslasl) olmamak * yalan, aslsz olmak. aslkmak * gerek olduu anlalmak, gerek olduu ortaya kmak. aslfaslyok * yalan, uydurma. aslnesli * Soyu sopu. aslk * Ksr olan (kadn veya dii hayvan). asl * Temel olarak alnan, esas olan. asl dnce * Ana fikir. asl maa* Devlet dairelerinde alan memurlara verilen ayln, ykselmeye temel olan her aamas. asl nsha * Bir yaznn oaltlmasna rneklik eden ilk nsha. asliye * Temel, esas.

asma * Asmak ii. * Aslm, asl. asma * Asmagillerden, dallarardak zerine yaylan bitkilere genel olarak verilen ad. * Belirli bir tr zm veren bitki (Vitis). asma bahe * Ayak ve kemerler zerine kurulan teraslardan yaplmbahe. asma by * Asma dallarnn evresine tutunmasna yarayan yeil uzantlar, slk. asma biti * Ekanatllardan, asmalara zarar veren, sarmsrenkte bir bcek, filoksera (Phylloxera vestatrix). asma kaba * Kabakgillerden srngen veya sarlgan, mevsimlik bir kabak tr (Lageneria vulgaris). * Bu trn ince uzun, sebze olarak kullanlan rn. asma kat * Yaplarda genellikle tabanla birinci kat arasna yaplan, bask tavanl, altbokat. asma kilit * Kilitlenecek eyin stndeki halkalara geirilip kapatlacak biimde yaplmkilit. asma kpr * ki bandaki ayaklardan baka dayanaolmayan, ounlukla uzun ve yksek kpr. asma merdiven * Yukarucundan bir yere aslarak kullanlan ip merdiven. asma yapra * Zeytinyalve etli dolma yapmakta kullanlan krpe asma yapra. asmagiller * ki eneklilerden, belli baltr asma olan bitki familyas. asmak * Bir eyi aaya sarkacak biimde bir yere ilitirip sarktmak. * zerine taknmak, kuanmak. * Bir kimseyi boazndan ip geirip sarktarak ldrmek, idam etmek. * Gitmek zorunda olunan bir yere zrsz gitmemek veya grevi olan bir ii zrsz yapmamak. asmal * Asmasolan. asmalk * Asma iin ayrlmyer veya toprak. asmolen * Pimitoprak, cruf ve beton karmndan yaplan kiri, putrel nervrler arasna konulan delikli tula. asonans * Yarm kafiye, her dizenin sonunda gelen, aynaksanveren nlnn ondan sonra veya nce gelen nsz hi dikkate almadan tekrarlama eklinde uyak. asorti * (daha ok giyimde) Birbirine uygun, birbirini tutar renk ve yapda olan. asortik * (daha ok giyimde) Birbirine uygun, birbirini tutar renk ve yapda olan. asosyal * Sosyal olmayan. asparagas * Uydurma, gerek olmayan, gerekmigibi gsteren haber. aspidistra * Zambakgillerden, genellikle saksda yetitirilen, yapraklardorudan doruya topraktan kan bir ss bitkisi. aspiratr * Havadaki duman, toz vb. yabancmaddeleri emerek daratan cihaz, emme. aspirin * Arkesici ve atedrc olarak kullanlan beyaz renkli, ekimtrak il. aspur * Yalancsafran. asrsaadet * Hz. Muhammed'in yaadzaman. asr * Modern, acl. asrleme

* acllama, adalama. asrlemek*acllamak, adalamak. asrlik * acllk. assai * Birlikte kullanldterimin anlamna arlk kazandrr: Adagio assai ok yava, ok ar. assolist * Bir mzik programnda daha ok en son olarak sahneye kan, alannda tannmve ok nl olan sanat. ast * Alt. * Birinin buyruu altnda olan grevli, madun. * (birine gre) Rtbe veya kdemce kk olan asker. astar * Giyecek, perde, anta, ayakkabgibi eylerde, kuman veya derinin i tarafna geirilen ince kat. * Sva veya boyadan nce vurulan kat. * Gemicilikte bir eyi salamlatrmak iin kullanlan bez, halat, aa vb. astar boyas * Boyaclkta asl boyadan nce srlen, kiri kapatmak ve srlecek boyann dayankllnartrmak iin kullanlan boya. * zerine resim yaplacak bezin veya duvarn yalboyayemmesi iin, resim yaplmadan nce srlen boya. astar kaplama * Kontratablalarda kr aacn biim deitirmesini nlemek amacyla iki yzne yaptrlan kaplama kat. astar srmek (veya vurmak, ekmek) * astar boyasile boyamak. astaryznden pahalolmak * bir iin ayrntlarna harcanlan para veya emek, elde edilen sonucun deerini amak, masraflolmak. astarlama * Astarlamak ii. astarlamak * Astar geirmek. * Boyaclkta, astar vurmak, astar srmek. astarlanma * Astarlanmak ii. astarlanmak * Astar geirilmek. astarlatma * Astarlatmak ii. astarlatmak * Astar yaptrmak veya geirtmek. astarl * Astar geirilmi, astarlanm. astarlzarf* yzne ince bir kt geirilmizarf. astarlk * Astar olmaya elverili (kumavb.). astarya * Bir gemiye ykleme veya boaltma iin tannan sre. astasm * ncllerinden biri nceki tasmn vargsdurumunda olan bir ek tasm. astat * Atom numaras85 olan, bizmutun alfa nlaryla bombardmansonucu elde edilen yapay element. KsaltmasAt. astatin * Astat. astemen * Orduda en kk rtbeli subay. astemenlik * Astemen rtbesi veya astemenin grevi. astastk, kestii kestik * acmasz, ok sert veya istedii gibi davranan kimseler iin kullanlr. astm * Bronlarn daralmasndan ileri gelen nefes darl.

astml * Astmolan, astm hastalna tutulmuolan. astrma * Astrmak ii. astrmak * Asmak iini yaptrmak. astigmat * Net grmeyen, astigmatizme tutulmu(gz). astigmatizm * Gzn saydam tabakasnda meridyenlerin eitsizlii yznden net grememe durumu. astragan * Karakul kuzusunun kvrck ve parlak postu. * Bu posttan yaplmolan. astrofizik * Gk fizii. astrolog * Yldz falyla uraan kimse, mneccim. astroloji * Yldz falcl, mneccimlik. astronom * Astronomi bilgini, gk bilimci. astronomi * Gk bilimi, felekiyat. astronomik * Gk bilimiyle ilgili olan. * Arok yksek. astronomik fiyat * ok yksek fiyat. astronomik rakam * nsana aknlk verecek derecede byk rakam. astronot * Uzay adam. astronotluk *Uzay adamolma durumu veya uzay adamnn grevi. astropikal * Tropikal blgelere yakn, fakat daha yksek bir enlemde olan. astsubay * SilhlKuvvetler yasasna gre astsubay okullarnda yetierek SilhlKuvvetlere katlan astsubay avutan astsubay kdemli baavua kadar rtbesi olan asker. astsubay baavu * Astsubayln beinci basama. astsubay avu * Astsubayln ilk basama. astsubay kdemli baavu * Astsubayln altncve son basama. astsubay kdemli avu * Astsubayln ikinci basama. astsubay kdemli stavu * Astsubayln drdnc basama. astsubay stavu * Astsubayln nc basama. astsubaylk * Astsubay olma durumu veya astsubayn grevi. asude * Sessiz, rahat, sakin. asudelik * Huzur iinde olma, mutluluk. asuman * Gk, gkyz. Asurca * Sam dilleri ailesine giren ve Milttan nceki dnemlerde n Asya'da kullanlmolan l bir dil. Asyal

* Asya'da yaayan kimse. * Asya'ya zg olan, Asya ile ilgili (olan). Asyallk * Asyalolma durumu. a * Piirilerek hazrlanan yemek. adam * Bazblgelerde yemek piirilen yer, mutfak. aerme * Aermek durumu. aermek * hamilelikte bazyiyeceklere karardknlk gstermek, ok arzulamak veya nefret etmek, tiksinmek. aevi * Para ile yemek yenilen yer, a, lokanta. * Yoksullara parasz yemek yedirilen veya datlan yer, ahane. * Dn ve benzeri toplantlarda, verilecek yemekleri hazrlamak iin geici olarak mutfak gibi kullanlan yer. * Tekkelerde yemek piirilen yer. aoca * Yemek piirilip yoksullara datlan yer. atanca kepeye paha olmaz * skk zamanlarda nemsiz eylerin deeri oktur. ayermek * Bkz. aermek. aa * Bir eyin alt blm. * Bir yere gre daha alak yerde bulunan. * Eimli bir yerin daha alak olan yeri. * Nitelii dk, kt, ad. * Baya, ad. * Daha kk, daha az; deer ynnden daha az. * Aaya, yere doru. aa(falan) yukar * bir kimsenin adnn dilden drmediini, onun pek gzde olduunu anlatr. * bir hizmette ok kullanlan kiice, yaknma olarak kullanlr. aaalmak * devirmek, ykmak. aabitkiler * Su yosunlar, mantarlar ve kara yosunlargibi su dnda fazla boy atmayan damarsz bitkiler. aadmek * dzeyi, miktar, nitelii alalmak. aagrmek * kk grmek, beenmemek, hor grmek. aakalr yeri (veya yan) yok * nitelikleri bakmndan bakalaryla karlatrldnda eksii olmayan, denk olan. aakalmamak * herhangi bir nitelik bakmndan ondan geri olmamak. aakurtarmaz * bundan daha ucuza olmaz. * daha aabir durumu kendine lyk grmez. aamahalle * Yksek bir yerleim blgesine gre alakta kalan yer, yerleim blgesi. * Genel ev. aatkrsem sakalm, yukartkrsem bym * iki kart ve aynderecede sakncaldurum karsnda karar verme zorluunu anlatr. aayukar * Tama yakn, yaklak olarak. aayukar(yrmek) * bir batan bir baa (yrmek). aadan almak * sert konuan bir kimseye yumuak bir dil kullanmak, alttan almak. aalama

* Aalamak ii. aalamak * Deerinden dk gstermek. * Kltc davranlarda bulunmak, hor grmek. aalanma * Aalanmak durumu. aalanmak * Aaduruma drlmek. aalama * Aaduruma dme, mezellet. aalamak * Aalk duruma dmek. aalatma * Aalatmak ii. aalatmak * Aalamak iine uratmak, tenzil etmek. aalyukarl * Aasve yukarsolan; aasyukarsbirlikte. aalk * Aaolma durumu, adilik. * Nitelii dk, ad. aalk duygusu * Kiinin gereklere uyan veya uymayan sebeplerle, benliini yetersiz ve kk grmesi. aalk kompleksi * Kendini olduundan yetersiz, yeteneksiz ve gsz grme duygusu. aasama * Aasamak ii. aasamak * Bir kimseyi veya bir eyi aalk ve deersiz gstermek, hafife almak, hafifsemek, tezyif etmek. aas * Aataraftaki. aama * nem veya deer bakmndan gitgide ykselen bir sra basamaklarn her biri, rtbe, mertebe, paye. * Varlmasistenen bir amaca doru geilmesi gerekli dnemlerden her biri, evre, basamak, merhale. aama sras * nem ve deer bakmndan gitgide ykselen basamaklar dizisi, hiyerari. * Otoritenin en genilde en st mertebede olarak deiik nem sralararasnda katve kesin bir biimde daldtoplumsal tekiltlanbiimi, hiyerari. aamal * Aamasolan, kademeli. aar * Ondalk. * Tarm rnlerinden alnan onda bir nisbetindeki vergiler. aar * Ondalk. a * Yemek piiren kimse, ah. * Yemek piirip satan kimse. * Yemek yenilen dkkn, aevi, lokanta. abaltas * Kemikli et kesmeye yarar kk balta. aba * Birka ann birlikte altyerde bulunanlarn ba. * Bir lokanta veya evde yemek piirmekle grevli kimse. abalk * Abaolma durumu, abann grevi. alk * Aolma durumu veya ann grevi. * Yemek piirme zanaatveya bilgisi. aerat * Onluklar. ahane

* Aevi. * Mutfak. a * Organizmada belli birtakm hastalklara karbaklk salamak iin vcuda verilen, o hastaln mikrobuyla hazrlanmeriyik. * Bir aacn dalveya gvdesi zerine, aynfamilyann daha iyi bir trnden alnan dal, gz, tomurcuk gibi paralarkaynatrma ii veya bylece eklenen para. * Bu eriyiin uygulanmas. * Al(kimse veya bitki). aboyal* Aboyasrenginde boyanm. aboyas* ine karan demir hidroksit miktarna gre pas sars, kzl veya koyu esmer renk almgevrek kil. * Koyuca krmz, kiremit rengi. akd*Aolanlara verilen resm belge. aolmak * ayaplmak. ata * Tadurumundaki aboyas. avurmak * baklk veya tedavi amacyla vcuda avermek, ayapmak. ac * Ayapan kimse. aclk * Acnn yapti. a Badad sorulmaz * bir eye ok istekli olan kimsenin, o eyi elde etmedeki zorluklarhie saydnanlatr. acuk oturmak * ii ok olumlu bir biim almak. kesilmek * tutku hline getirmek. n gz krdr * kendisini aka kaptran kimse, sevgilisinin kusurlarngrmedii gibi, evresinde olup bitenlerle de ilgilenmez. ak * Baldr kemii ile eklemleerek bilein belli baloynak merkezini oluturan, ayak bileinde bulunan kk kemiklerden biri. * Yapatlarnda, uzun mertek, arma. k * Bir kimseye veya bir eye kararsevgi ve ballk duyan, vurgun, tutkun (kimse). * Halk iinde yetien, deyilerini sazla syleyen, szl iir geleneine balhalk airi. * Sevien bir iftten kadna oranla genellikle erkee verilen ad. * Dalgn, kalender (kimse). * Ahbap, arkadagibi bir seslenme. ak atmak* yaretmek, yarmak. ak atmak (veya ak oynamak) * ak kemiiyle oyun oynamak. ak kemii * Ak. k olmak * sevmek, tutulmak. kane * a yarar biimde (olan). klk * k olann durumu. kls * ok seveni, dkn. kta * Birbirleriyle sevien erkek ve kadndan her biri. ktalk * Karlklsevime, muaaka.

ktalk etmek * karlklsevimek. alama * Alamak ii. * Yeni alanmaa. * Soua scak, scaa souk su katma. * Bu yolla elde edilmi. * Bitkilerin ayoluyla retilmesi, ilkah. * Alanm(aa). alamak * Organizmada baklk yaratmak veya yerlemibir hastala karkoyabilmek iin hazrlanmbir ay vcuda vermek, ayapmak. * Elde edilmesi istenilen herhangi bir aacn bir parasnana zerine kaynatrarak retmek. * Bakasna hastalk geirmek. * Birtakm dnce veya duygularbakasna benimsetmek, telkin etmek, etkilemek. * Soua scak, scaa souk su katmak. alanma * Alanmak ii. alanmak * Alamak iine konu olmak. alatma * Alatmak ii. alatmak * Alamak iini yaptrmak. al * Herhangi bir hastala karalanmolan (kimse). * Kendisine ayaplm(bitki). alma * Almak durumu. almak * Amak iine konu olmak. am * Erkek hayvann diisiyle iftlemesi. andrma * Andrmak ii. andrmak * Anmak iine uratmak. * Dokunduu cisimleri eriterek anmasna yol amak. * (bir yere) Pek ok gidip gelmek. anm * Anmak ii. * Erozyon. anma * Anmak ii. * Yer kabuunu oluturan kayalarn, bata akarsular olmak zere trl detmenlerle ypratlp, yerinden koparlmalarveya eritilmeleri, itikal, erozyon. anmak * Birbirine srtnerek incelmek. * Eskimek, ypranmak. * kntlarsilinmek, dzlemek. ant * Anmyer. ar * On says. * Bir din tren srasnda veya cemaatle namaz klndktan sonra Kur'an'dan okunan on ayetlik blm. aramento * alma, arma. ar * Allan veya dayanlabilen dereceden ok daha fazla, takn. * Bir eye gereinden ok fazla balanan, nem veren, mfrit. * Bir eyin gereinden ok olan. * tede, tesinde.

* Gereinden fazla, ok. arbellem* Belleme yetisinin olaanst bir durumda gelimiolmas. arbesi * Olaanst nicelikte yemek yeme veya yedirme. ardoyma * Belli scaklktaki bir sviinde, eriyebildii kadar eriyen bir maddenin, scakln dmesine karn bir snra kadar erimiolarak kalmasdurumu. arduyu * Herhangi bir duyu organyla ve zellikle dokunma duyusuyla salanan her tr uyarana karolaan dbir duyarlk gsterme durumu. arerime * Erime noktasndan daha aabir sderecesine dmesine ramen birtakm artlar altnda bir svnn katlamamasdurumu. argitmek * ly karmak, usandrmak. artar* ok ar, fazla miktarda. aru * Politika alannda saveya sol grlerin en ateli ve ykckanad. arclk * Beklenenin stnde ardavranma eilimi. arlk * Arolma durumu. arlma * Arlmak ii. arlmak * Armak iine konu olmak. arnt * Arlmolan (ey). arma * Armak ii. * Bakalarnn yazlarndan blmler, msralar alp kendininmigibi gsterme veya bakalarnn konularn benimseyip deiik biimde anlatma, intihal. * Arlm. * Yapatlarnda uzun mertek, ak. * Kk kazan, kova, bakra. arma kay * Bir arkdndrmek iin kasnaktan kasnaa geirilen kuak biimindeki kayember. armaclk* Bakasna ait olan bir eyi izinsiz alma. * Bir yazarn baka bir yazarn eserinden konu veya biim almas. armak * Yksek veya geilmesi g bir yerin stnden te yanna geirmek. * alp gtrmek. * Tehlike iinde bulunan bir eyi acele karmak. * Bakasnn eserinden paralar alp kendininmigibi gstermek. armasyon * alma, arma. art * Arma ii. artma * Artmak ii. artmak * Armak iini yaptrmak. * Armak. asz * Herhangi bir hastala karalanmamolan (kimse). * Kendisine ayaplmam(bitki). at * Siper, kuytu yer. * Alacak yer.

* Dageidi. aikr * Ak, apak, belli, meydanda olan. aikr etmek * aklamak, belli etmek. aikr olmak * belli olmak, ortaya kmak, belirginlemek. aikre * Aka, belli ederek, saklamadan. aina * Bildik, dost, arkada, tandk. * Bilinen, tandk olan. ainalk * Birbirini bilme, tanma, tanklk. * Tanklgsterir davran. ainalk gstermek * ilgilenmek, tandnbelli etmek. airet * Oymak. aiyan * Kuyuvas. * Ev, oturulan yer, mesken. ak * Arsevgi ve bal_____lk duygusu, sevi. ak etmek * hzla vurmak. ak olmaynca mek olmaz * gl bir istek olmaynca hibir ey elde edilemez. ak olsun * "Aferin" sznden daha gl olarak bir davrann, bir tutumun ok beenildiini bildirir. * Beenilmeyecek bir davran, bir tutum karsnda knama, sitem bildirir. * Derviler arasnda selm sz olarak kullanlr. ak yapmak * cinsel ilikide bulunmak, sevimek. aka dmek * k olmak. aka gelmek * bir eyi yapmak iin byk bir istek duymak, comak, cokunluk gstermek. akn * Belli bir sreyi am, tesine gemi. * Benzerlerinden stn. * ok, fazla. aknclk * Birey ve evrenseli birletirmeye alan ahlk nitelikli Amerikan felsefesi. alama * Bkz. Alama. alamak * Bkz. Alamak. alk * Ayapmak iin hazrlanan ve saklanan eyler. * Dvldkten sonra savrularak temizlenen ve kurutulan buday. * Srasgelince kullanlmak iin saklanan yemeklik eyler, zahire. ama * Amak ii. amak * Yksek, uzak veya geilmesi g bir yerin te yanna gemek. * (sre) Gemek, bitmek, sona ermek. * (erkek hayvan) Diisiyle iftlemek. * Grnmeden kamak. ana * Aina. ana fine

* Gizli dost. * Gizli dostluk. aoz * Ahap gemilerin omurgalarnn uzunluunca ve iki yannda borda kaplamalarnn en dar yzn yerletirmek iin alan keskin, sivri keli yuva. atrma * Atrmak ii. atrmak * Amak iini yaptrmak. aure * Buday, nohut gibi taneleri, kuru yemileri ekerle kaynatarak yaplan bir tr tatl. aure ay* Muharrem ay. aure gn * Aurenin piirildii Muharrem aynn onuncu gn. aurelik * Aure yapmada kullanlan. * Aure datmaya yarayan ssl kap. afte * Oynak, ak sak kadn, kokot. aftelik * Afte olma durumu. At * Astatin'in ksaltmas. at * Atgillerden, binme, yk ekme veya tama gibi hizmetlerde kullanlan memeli hayvan. * Satranta, her ynde siyahtan beyaza ve beyazdan siyaha bir hane atlayarak L biiminde hareket eden ta. -at * simden isim treten ek (Arapa okluk eki): gidi-at, gelir-at vb. at anas * Bkz. atlar anas. at ba(beraber) gitmek * eit durumda olmak. at binenin (veya ibilenin), kl kuanann * her ey, onu gerei gibi kullanmasnbilene yakr. at binicisine gre kiner * insanlarn, balarnda bulunan kiinin etkisi altnda kalarak, onun tutumuna gre davrandklarnanlatr. at cambaz * At alp satan kimse. * Sirklerde veya elence yerlerinde, at stnde hnerlerini gsteren kimse. at alndktan sonra ahrn kapsnkapamak * iiten getikten sonra nlem almaya kalkmak. at evirmek * geri dndrmek. at donu * Atn tynn rengi. at gibi * vcudu iri yarolan (kadn). at gzl * Atlarn koum takmnda, gz hizasnda bulunan korumalk. * evresinde olup bitenleri iyi alglayamama, deerlendirememe, sabit fikirlilik. at hrszgibi * klk kyafeti ve tutumu gven vermeyen (adam). at izi it izine karmak * iyiyi ktden ayramayacak kadar bir karklk ortaya kmak. at kestanesi * At kestanesigillerden, 15 ile 30 m ykseklikte, geniyaprakl, iekleri kokulu bir aa (Aesculus hippocastanum). * Bu aacn kestaneye benzeyen yemii. at kestanesigiller * ki eneklilerden, rnei at kestanesi olan bir bitki familyas. at koturacak kadar * pek geni.

at koturmak * ok geni, alabildiine rahat hareket edilebilecek yer ve ortam yaratmak, veya bulmak. at meydan * at koularnn yapldmeydan. at meydan * At veya at arabalarkoularnn yapldyer. at nalkadar * (nian, madalya, elmas, plka gibi gse taklan eyler iin) pek byk. at olur, meydan olmaz (bulunmaz), meydan olur (bulunur), at olmaz (bulunmaz) * gerekli artlar her zaman bir arada bulunmaz. at oynatmak * atla hner gstermek. * yarmak. * bildii ve istedii gibi davranmak. at pazarnda eek osurtmuyoruz! * syleneni dinlemeyene sylenen bir uyarma sz. at sinei * ift kanatllardan, uzunluu 8 mm kadar olan, kanatlarbyk ve kt, at, sr ve domuzlarn bacak ve kuyruk aralarnda yaayan, eklem bacaklbir sinek tr (Hippobosca equina). at var, meydan yok * yapacak g var, ama kullanma imknyok. ata * Baba. * Dedelerden ve byk babalardan her biri. ata et, ite ot vermek * bir ii ters yapmak. atabek * Bkz. atabey. atabey * Eski Trk devletlerinde, zellikle Seluklularda ehzadelerin eitimi veya bamsz olarak bir eyaletin ynetimi ile grevli vezir. ataclk * Uzaklarda bulunan ve birok kuaktan beri grnmeyen birtakm zelliklerin yeni bir kuakta birden ortaya kmas, ataya ekme, atavizm. atadan babadan grmek * gelenek hlinde eskiden beri bilmek, yapmak, uygulamak. ataerki * Soyda temel olarak babayalan ve ailede ocuklarbaba soyuna mal eden topluluk dzeni, pederahlik. ataerkil * Ataerki temeline dayanan, pederah, patriarkal. atak * Dncesizce her ie atlan, cr'etkr. * Geveze, yalanc. atak * Atlm, akn. * Saldr, saldr, hcum, hamle. atak yapmak * akn yapmak, atlm yapmak. ataklk * Atak olann durumu veya ataka i, davran, cr'et. atalet * Tembellik. * sizlik, isiz kalma, ilemezlik. atalk * Ataya yakr davran, babalk. atama * Atamak ii, tayin. atamak * Birini bir greve getirmek, tayin etmek. ataman * Eskiden Rus Kazaklarn babuuna verilen unvan. atanma

* Bir greve getirilme, tayin edilme. atanma yapmak * tayin etmek. atanmak * Bir greve getirilmek, tayin edilmek. ataraksiya * Hibir heyecan veya zihin etkisiyle uyarlmayan ruh dinginlii, acya olduu kadar kvanca karda ilgisizlik. atardamar * Kalbin sakarncndan akcierlere, sol karncndan vcudun dier blmlerine kan tayan damar, iryan. atari * Bilgisayarlarda basit programlarla dzenlenmibir oyun tr. atarkanal * Spermayidrar yoluna salan iki kanal. atasz * Uzun deneme ve gzlemlere dayanlarak sylenmive halka mal olmusz, darbmesel: Ayanyorganna gre uzat. Atsan atlmaz, satsan satlmaz vb. ata * Tutacak. atae * Bir elilie baluzman, elilik uzman. ataelik * Atae olma durumu veya makam. * Ataenin grev yaptyer. Atatrk * Atatrklk yanlsolan (kimse), Kemalist. Atatrklk * Atatrk'n dnce ve uygulamalarndan kaynaklanan; Trk Devleti'nin bamszlk ve btnln, mill egemenlii, kii zgrln, adaolmayamalayan; akla, bilime ve geree dayanan, evrensel arlkl, gelecee ynelik, birbiri ile uyumlu amalar, uygulamalar ve ilkeler btn. * Bu ilkeye ballk. atavik * Ataclkla ilgili. atavizm * Ataclk. atbal * Su aygr. at * Soy at yetitiricisi. atlk * Soy at yetitiriciliinde yaplan at koular, at sergileri gibi almalar. ate * Ateist. atefleksiyon * Dl yatann biiminin bozulmas. ateh * Bunama, bunaklk, ihtiyarlk yznden alk duruma gelme. ateh getirmek * bunamak. ateist * Tanrtanmaz. ateizm * Tanrtanmazlk. atelye * Bkz. atlye. aterina * Gmbal. ate * Yanccisimlerin tutumasyla beliren sve k, od. * Tutumuolan cisim. * Istma veya piirme iin kullanlan yer veya ara. * Patlaycsilhlarn atlmas.

* Vcut ss. * Cokunluk. * Tehlike, felket. * Byk znt, ac. * Krmz, alev renginde olan. * fke, hrs, hn. ateamak * ateli silhla mermi atmaya balamak. atealmak * yanmak, tutumak. * (ateli silh) patlamak. * tellanmak, fkelenmek, heyecanlanmak, comak, acele davranmak, acele etmek. atealmaya mgeldin? * uradyerden hemen gitmeye kalkan kimseye sitem olarak sylenir. atebacay(veya saa) sarmak * bir olay, nne geilemez, tehlikeli bir durum almak. atebal* Sardalye. atebasmak * kzarmak, sklp bana kan yrmek. atebcei * Kn kanatllardan, karanlkta ldama zellii olan bcek (Lampyris noctiluca). atebcekleri * Kn kanatllardan, rnei atebcei olan bcekler takm. atekmak * Bkz. yangn kmak. ateiei* Ballbabagillerden, atekrmzsrenginde iekler aan bir ss bitkisi (Salvia splendens). atedt yeri yakar * bir acyonu ekenden bakastam anlayamaz veya aynlde zlemez. ateetmek * ateli silhlarla mermi atmak. ategecesi * Hristiyanlarda 24 Hazirana rastlayan Yahya yortusunun, meydanlarda ateyakmak, bu atein stnden atlamak ve evresinde oynamak yolu ile kutlanan bir nceki gecesi. ategemisi * Eski alarda dman gemilerini yakmak iin zel bir biimde yaplm, ii yakcmaddelerle dolu gemi. ategibi * ok scak. * zeki, alkan ve becerikli. * kpkrmz. ategibi yanmak * atei ykselmek. atehatt* Savata en ilerideki birliklerin ellerindeki silhlarla ateaabilecekleri hat. atekay * Atebalavlamak iin kullanlan ve iinde ateyaklan kayk. * Yangn sndrmede kullanlan tulumbaytamak iin kullanlan byk ve genikayk. atekesilmek * ok kzgn davranlarda bulunmak, atepskrmek. * (sonradan) ok alkan, hareketli ve becerikli olmak. atekesmek * ateli silhlarla yaplan ata son vermek. atekrmzs * Yanan atein rengi. ateolmayan yerden duman kmaz * kk de olsa birtakm belirtilerin nemli olaylara iaret olduunu anlatr. ateolsa cirmi kadar yer yakar * hasmn pek nemsenmediini anlatr. atepahas * ok pahal. ateparas

* Atein bir blm. * ok canl, hareketli, becerikli, alkan. * ok yaramaz (ocuk). atepskrmek * iddetli, fkeli konumak. * ok fkeli olmak. atesamak * ok kzmak, ok fkelenmek. atetulas * Ocak, soba gibi yerlerde kullanlan, atee dayankltula. atevermek * tututurmak. ateyadrmak * ateli silhlarla aralksz mermi atmak. * evresindekilere ar szler sylemek. ate! * ateetmek iin verilen komut. atebaz * Osmanllarda enlikler iin donanma fieklerini hazrlayan kimse. * Atele hner gsteren oyuncu. atei * Fabrika, vapur, lokomotif gibi atele ileyen yerlerde ocaklara kmr atp atein srekli yanmasnsalayan kimse. ateilik * Ateinin ii. atee atmak * bile bile ok tehlikeli bir ie girimek. atee dayankl * arsdan zarar grmeyen. atee tutmak * az stmak. * zerine ateli silhla mermi atmak. atee vermek * ateiine sokmak. * bir yeri kasten yakmak, kundak sokmak. * artela ve skntya drmek. * bir lkeyi savaa sokarak veya kargaa ve karklk yaratarak skntve ykma uratmak. atee vurmak * bir yemei pimek zere ocaa koymak. atee vursa duman vermez * pek cimri olanlar iin sylenir. atei bana vurmak * ok fkelenmek, sinirlenmek, comak. atei kmak (veya ykselmek) * (hasta iin) vcut ssolaandan ok artmak. atei dmek * (hasta iin) atei gemek veya azalmak. atei uyandrmak * snmek zere olan atei canlandrmak. atein * Ateli, cokun. ateine (veya nrna) yanmak * bir kimse yznden zarara uramak. ateini almak * yksek vcut ssndrmek. * derece ile atei lmek. * acy, yanmayazaltmak. atekes * Savaan iki kuvvetin karlklolarak savadurdurmas, brakma, mtareke. atele barut bir yerde durmaz * biri kz, biri erkek iki gencin bir yerde yalnz balarna kalmalarnn sakncalolduunu anlatmak iin sylenir.

atele oynamak * pek tehlikeli bir ile uramak. ateleme * Atelemek ii. atelemek * Tututurmak, yakmak. * Top, tfek gibi patlaycmaddeleri patlatmak. * Kkrtmak, heveslendirmek. atelendirme * Atelendirmek ii. atelendirmek * Coturmak, kkrtmak, iddetlendirmek. atelenme * Atelenmek ii. atelenmek * Atelemek iine konu olmak. * Vcut ssartmak. * Comak, kzmak, iddetlenmek. ateler iinde * (hasta) ok ateli bir durumda. ateletme * Ateletmek ii. ateletmek * Atelemek iini yaptrmak. ateleyici * Ateleme nitelii olan. * Patlaycmaddeleri atelemekte kullanlan cihaz. ateli * Atei olan. * Cokun, coturucu, cokulu. * Cinsel istekleri gl olan. ateli ateli * Youn ve heyecanlbir biimde, hararetli hararetli. ateli silh * Patlaycmadde aracile mermi atan top, tfek gibi silh. atelik * Ateyaklan veya konulan yer. atelilik * Ateli olma durumu. ateperest * Atee tapan. ateten gmlek * ac, znt veren, dayanlmaz, skntldurum. atfen * Mal ederek, ykleyerek. atfetme * Atfetmek ii, isnat. atfetmek * Bir ii veya bir sz bir kimseye mal etmek, yklemek, isnat etmek. * Yneltmek, evirmek. atgiller * Atlar, eekleri ve zebralariine alan, tek parmaklmemeliler familyas. atalan skdar'geti * frsatn karlp artk yaplacak bir ey kalmadnanlatr. atc * yi nian alan, attnvuran kimse. * Yalanc, aslsz eyler uydurup syleyen. atclk * Atcolma durumu. * Bazateli silhlar kullanarak yaplan spor. * Yalanclk, uydurmaclk. atf

* Yneltme, evirme. * likili bulma. atfet * yilik, ba, kayra, ltuf, ihsan, inayet. * Karlk beklemeden gsterilen sevgi. atk * St veya yourt alkamaya yarar kk yayk. atk * Atlm, atlan. atk kt * Kt, ileme srecinden veya kullanmdan sonra arta kalan ve kt veya karton retiminde ve kt hamuru yapmnda tekrar kullanlan kt veya karton paralar. atk su * Evlerde, iyerlerinde kullanmdan dolaykirlenen ve bina dna sevkedilen pis su. atl * Tembel. * siz, aylak. * Etkisiz, ie yaramaz. * Bkz. sreduran. atlgan * ekinip korkmadan kendini tehlike veya glklere atan. * Giriken. atlganlk * Atlgan olma durumu. atlm * leri atlma, atlma ii. * Hzla ilerleme, hamle, savlet. * Herhangi bir konuda ilerleme abas, hamle. * Saykazanmak amacyla yaplan atl, hcum. atlmc * Durumunu gelitirme gc gsteren, atlm yapan, hamleci. atl * Atlmak ii veya biimi, atlma. atlma * Atlmak ii. atlmak * Atmak iine konu olmak. * Saldrmak, hcum etmek. * Bir eye doru birden gitmek, birden bir davranta bulunmak. * Bir ie girimek, balamak. * Patlamak. atm * Atmak ii. * Atlan bir eyin gidebildii uzaklk. atmc * Pamuu, yn yay veya tokmak gibi bir arala kabartma, ditme iini yapan kimse, halla. atmclk * Atmcnn ii, hallalk. atmlk * Silhdoldurmaya yetecek veya en az bir atm yapabilecek barut miktar. * Konuacak, yazacak sz veya bilgi. atn lm arpadan olsun * ok sevilen bir ey yaplrken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonu kt de olsa katlanlacananlatr. atnsalam kaza balamak * eeini salam kaza balamak. atp (veya atmak) tutmak * bir kimse veya bir ey iin kt konumak. * abartmalkonumak. at * Atmak ii veya biimi. * Bir silhn mermisini amaca ulatrmak iin gereken ive bilgi. * (kalp, nabz iin) Vuru, arp.

atyeri * Silh atma altrmalaryaplan yer, poligon. atma * Atmak ii. * Saz airlerinin deyile tartmalar. atmak * Az kavgasetmek. * Kendisine dargn olan bir kimseye barkmgibi sz sylemek. * Saz airleri, belli bir ayak zerine birbirlerini kk drmek amacyla karlkldeyisylemek. attrma * Attrmak ii. attrma yeri * Ayakst yemek yenilen yer. attrmak * Acele olarak yemek veya imek. * (yamur veya kar) Serpitirmek. attrmalk * Attrmaya yarayan. ati * Gelecek. atik * abuk davranan, evik. atik * Eski, eski zamanla ilgili. atik tetik * abuk hareket edebilen, evik. atiklik * abukluk, eviklik. atk * Soua karomuzlara, baa, srta veya boyna alnan rt. * Bazkadn ayakkablarnda ve ocuk patiklerinde ayan stnden geen, yandan iliklenen ince uzun para. * Byk yaba. * Kapve pencerelerin yapmnda st tarafa konan aa, taveya beton destek, st eik. * Dokuma tezghlarnda mekikle enine atlan iplik, arga. atkiplik * Dokumaclkta mekikle enine atlan iplik kuman en iplii. atklama * Atklamak ii. atklamak * Dokuma tezghlarnda mekikle atkatmak, argalamak. atkl * Atksolan. atkuyruu * Atkuyruugillerden, kk sapmrl olan, daha ok nemli yerlerde yetien ve il olarak kullanlan bir bitki (Equisetum arvense). * Gen kzlarn salarnbalarnn arkasna toplayarak u blmn kaldrp serbest braktklarsa biimi. atkuyruugiller * Erelti otugillerden, rnei atkuyruu olan bir bitki familyas. atla arpaydvtrmek (veya dalatrmak) * fesat kartrmak, ara bozanlk etmek. atladgeti Gen Osman! * bir iin bittiini veya tehlikenin atlatldnanlatr. atlama * Atlamak ii. * Belirli bir yerden gerilip hz alarak yaplan srama ile vcudu yerden kesip daha uzak bir yere kondurma veya belli bir ykseklikten arma. * Bu biimde en uzaa atlamak veya en yksei amak amacyla yarlan atletizm dal. atlama beygiri * Ykseklii 1.70'e ayarlanabilen ve atlamalar iin kullanlan beden eitimi arac. atlama tahtas * Daha iyi bir duruma gemek iin ara olarak kullanlan yer veya kimse. atlama ta

* Suyu geerken zerine basp atlamak iin konulan byk ta, atlang. atlama tayapmak * daha iyi bir yere gemek iin bir durumu veya bir kimseyi ara olarak kullanmak. atlamak * Bir engeli srayarak veya frlayarak amak. * Yksek bir yerden alak bir yere, ayakst gelecek biimde kendini brakmak. * Binmek. * (basnda) Haberi zamannda verememek veya dier gazetelerden renmek. * Okuma, yazyazma, saysayma gibi ilerde bazblmleri brakp gemek. * Snfokumadan gemek. * Yanlmak, aldanmak. * kmak, inmek. atlamba * ocuklarn atlama oyunu. atlandrma * Atlandrmak ii. atlandrmak * Ata bindirmek veya binecek at vermek. atlang * Suyu geerken zerine basp atlamak iin konulan byk ta, atlama ta. atlanlma * Atlanlmak ii. atlanlmak * Atlanmak. atlanma * Atlanmak ii. atlanmak * Ata binmek veya at edinmek. atlanmak * Atlamak ii yaplmak. atlar anas* ri yar, erkeksi kadn. atlar nallanrken kurbaalar ayak uzatmaz * kkler byklerin yannda hadlerini bilmelidir. atlar tepiir, arada eekler ezilir * byklerin atmasndan kkler zarar grr. atlas * Yz parlak, sk dokunmubir tr ipekli kuma. atlas * Dnyann, bir lkenin, bir blgenin fiziksel ve siyas corafyasile ekonomi, tarih gibi konularda toplu bilgi vermek iin bir araya getirilmicorafya haritalarderlemesi. * Bir konuyu aklamak iin hazrlanmresim veya levhalardan olumukitap. atlas iei * Uzun ve sarkk yaprakl, parlak krmziekler aan kakts. atlas ieigiller * Kaktsgiller. atlas kemii * Boyun omurlarnn stten birincisi. atlatlma * Atlatlmak ii. atlatlmak * Atlatmak ii yaplmak veya bu ie konu olmak. atlatma * Atlatmak ii. atlatmak * Atlamak iini yaptrmak. * Kt bir durumu geitirmek. * Savmak. * Savsaklamak. * Aldatmak. * (basnda) Baka ilgililerden nce bir haberin yaymlanmasnsalamak. atlaya zplaya

* atlayarak. * istekle, isteyerek. atlet * Atletizmle uraan kimse. atlet fanils * Kolsuz erkek fanils. atletik * Atletleri ilgilendiren. * Vcudu gelimi, biimli, atlet gibi. atletizm * Beden gcn, eviklii, yetenekleri gelitirmeye yarayan kou, atlama, arlk kaldrma ve atma gibi, tek bana yaplan vcut almalar. atl * Atolan. * Ata binmikimse, svari. * Binek atkullanan asker veya asker snf. atlkarnca * ri bir karnca tr (Ponera grandis). atlkovalarcasna * gereksiz yere acele ederek. atlspor * At zerinde yaplan btn sporlarn genel ad. atlkarnca * Yere dikilmibir eksen erevesinde dndrlen asklara takloyuncak atlar, uaklar vb.den oluan bir elence arac. atma * Atmak ii. atma Recep, din kardeiyiz * sylediklerin hep yalan (veya abartma), farkndayz. atmaca * Kartalgillerden, ava altrlabilen kk bir yrtcku(Accipiter nisus). * Sapan. atmak * Bir cismi bir yne doru frlatmak. * Bir eyi yere doru brakmak. * (bir kimseyi) Uzaklatrmak, gndermek, ilgisini kesmek. * Koymak. * Yerletirmek, bir kenara koymak. * Uzatmak. * Bir yerden baka bir yere tamak. * (sille, tokat, kl) Vurmak. * (top, tfek gibi silhlar iin) Patlatmak. * (kurun, glle, ok gibi eyleri) Hedefe iletmek. * (zaman bildiren tmlelerle) Geri brakmak. * rtmek. * (yaplmkt bir ii birine) Yklemek. * Szle satamak. * Kovmak, darya karmak, ilgisini kesip uzaklatrmak. * stenilmeyen bir eyi kendi malolmaktan karmak. * Kullanlmasgelenek hline gelmibir eyi kullanmaktan vazgemek. * karmak, darya vermek. * Patlaycmaddelerle havaya uurup ykmak. * Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak. * ki imek. * Bilmeden, kestirerek sylemek. * Yalan veya abartmalsz sylemek. * atlamak, yrtlmak veya yapk olduu yerden ayrlmak. * (kalp, nabz gibi kan dolamile ilgili organlar iin) Vurmak, arpmak. * (skntdolaysyla) Giyilen bir eyi karmak. * Yazlveya banda alnmbir metinden bazblmleri karmak. * Deerini eksiltmek. * (renk iin) Solmak.

* Sylemek. * Gndermek, yollamak. * Haykrmak, barmak. * Etkisi kaybolmak, almak, brakmak. * Gtrmek, sahiplenmek. atmasyon * Uydurma, palavra. atmasyoncu * Uydurmac, palavrac(kimse). atmasyonculuk * Atmasyoncu olma durumu. atmk * Erkeklerin cinsel organndan salglanan madde, er suyu, bel, meni, sperma. atmosfer * Yeri veya herhangi bir gk cismini saran gaz tabakas, gaz yuvar. * Hava yuvar. * inde yaanlan ve etkisinde kalnan ortam, hava. * Basn birimi olarak kullanlan, 150 C de deniz yzeyinde, 76 cm uzunluunda ve tabanl cm 2 olan cva stununun arl(l kg 33 gr). atmosfer basnc * Atmosferin yeryznde bulunan her cisim zerine yaptbasn. atmosferik * Atmosferle ilgili, cevv. atol * Mercanlarn bir araya toplanmasile olumu, halka biiminde adack, mercan ada. atom * Birka tr birleince eitli kimyasal birleikleri (moleklleri), bir tek tr ise bir kimyasal geyi oluturan parack. * (eski Yunan filozoflarna gre) Gerein son, artk blnemez, bozulamaz diye tasarlanan temel geleri. atom arl * Herhangi bir atomun 16 saysile gsterilen oksijen atomuna gre arl. atom bombas * Atom ekirdeklerinin paralanmassonucu enerji olumastemeline dayanan bomba. atom a* Atom enerjisinin insanln hizmetine girdii a. atom ekirdei * Atomun ekim kuvvetinin etkisiyle, evresinde elektronlar dolaan, proton ve ntronlardan oluan pozitif elektron ykl merkez blm. atom enerjisi * Atom ekirdeklerinin paralanmasndan veya hafif atomlarn kaynamasndan oluan byk enerji. atom numaras * Bir atom ekirdeinin iinde bulunan protonlarn says. atom reaktr * Nkleer paralanma sonucu oluan enerjiyi kontrol etmekte kullanlan dzen. atom santrali * Atomdan yararlanarak enerji elde eden fabrika. atom says * Bir atom ekirdeinin ierisinde bulunan protonlarn says. atomal * Atomlarla ilgili olan. atomcu * Atomculuk yanls(kimse). * Atomla ilgili. atomculuk * Evrenin, blnmez paralarn kmelenmesinden olutuunu ileri sren reti. atomik * Atomla ilgili olan. atonal * Yeni bir bestecilik rna gre, ton ve makam temeline balkalmadan oluturulan (beste). atlye * Zanaatlarn veya resim, heykel sanatlaryla uraanlarn altyer, ilik. atlye resmi

* Bir iin ayrntlarngsteren ve atlyede yapm srasnda kullanlan 1/1 ldeki teknik resim. atraksiyon * Gazino gibi yerlerde yaplan, mterileri oyalayc, elendirici, ilgi ekici gsteri. atropin * Gzelavrat otundan karlp hekimlikte kullanlan zehirli bir il. atsan atlmaz, satsan satlmaz * ie yaramadveya skntverdii hlde vazgeilemeyen eyler ve kimseler iin sylenir. attan inip eee binmek * bulunduu nemli grevden daha aabir greve alnmak. attar * Bkz. aktar. atttrnak kadar olamamak * bir kimsenin sz edilenden daha deersiz olduunu anlatmak iin kullanlr. attrma * Attrmak ii. attrmak * Atmak iini yaptrmak. Au * Altn'n ksaltmas. aut * Top oyunlarnda topun kartakm oyuncularnn vuruuyla oyun alannn veya kale izgisinin arkasna gemesi. av * Karada, denizde, glde veya akarsularda evcil olmayan hayvanlarvurma veya yakalama ii. * Bir hayvann bir baka hayvanyemek iin yakalamas. * Bu yollarla yakalanan hayvan. * Tuzaa drlen, kendisinden yararlanlan kimse. -av / -ev * Fiilden isim treten ek: sna-v, gr-ev, d-ev, ile-v, tre-v vb. av avlanm, tav tavlanm * olan olmu, iiten gemi, artk yapacak bir ey yok. av dnemi * Av hayvanlarnn avlanmasveya bu amala kullanlan av aralarnn kullanlmasnn serbest olduu yln belirli blm. av kpei * Taz, kopoy, zaar gibi ava yardmclk etmeye altrlmkpek. av kuu * Avlanlan ku. av mevsimi * Av dnemi. av yasa* Yln av dnemi dnda kalan zamanda konulan yasak. ava kmak * avlanmak iin gitmek. avadanc* Eski Osmanlsaraynda bir snf hademe. avadanlk * Bir ii yapmak, bir araconarmak iin kullanlan alet takm. aval * Ticar senetlerde, demeden sorumlu olanlarn dememesi hlinde nc bir kiinin alacakllara senet bedelini deyeceine ilikin verdii gvence. aval * Saflsersemlik derecesine varan (kimse). aval aval * Aptal bir biimde, aptal aptal. avam * Halkn aatabakas. * Halk. avanak * Kolaylkla kandrlabilen veya aldatlabilen, aptal, bn. avanaka * Avanak gibi, avanaa uygun den biimde.

avanaklk * Avanak olma durumu, avanaka davran. avanaklk etmek * aptallk etmek, avanak gibi davranmak. avangart * nc. avans * Alacana saylmak zere nceden yaplan deme, ndelik, peinat. avans almak * ndelik almak. avans ekmek * ndelik ekmek. avans vermek * ndelik vermek. avanta * Bir kimsenin, emek vermeden saladkazan. avantac * karc, belei, bedavac. avantaclk* karclk, beleilik, bedavaclk. avantadan * bedavadan, beleten. avantaj * stnlk salayan ey, yarar, kr. avantajl * Yarar salayan, yararl(durum veya ey). avantajsz * Yarar salamayan, yararsz. avantr * Serven, macera. avantriyer * Servene atlan, macerac. Avar * Kuzeydou Kafkasya'da Dastan Federe Cumhuriyeti'nde yaayan halk. * III. - VI. yzyllar arasnda Moolistan'da VI. - IX. yzyllar arasnda Orta Avrupa'da yaamhalk. avara * Bir geminin baka bir gemiden veya kydan almas. * Kyya dayanlarak sandaln almasiin krekilere verilen komut. avara * e yaramaz, kt. * zerinde dnd ve kendisini tayan milden bamsz olarak alan mekanizma. avara kasnak ilemek (veya dnmek) * hibir ie yaramadan bouna. avaraya almak * o blmn almasndurdurmak. Avarca * Avarlarn kullanddil. avare * siz, isiz gsz, babo, baboluk, aylak. avare dolamak * isiz, isiz gsz, babo, aylak dolamak. avare etmek * bir kimseyi iinden alkoymak. avare olmak * isiz gsz dolamak. avareleme * Avarelemek durumu. avarelemek * Aylaklk etmek. avarelik * sizlik, baboluk, aylaklk. avarz

* Kazalar, bellar. * Engebeler, engeller, tmsekler, yzey biimleri. * Osmanllarda nceleri yalnz olaanst durumlarda, sonralarise srekli olarak halktan toplanan vergi. avarya * Bir deniz yolculuunda geminin veya yknn grd zarar. * eitli sebeplerle dayankllnve esnekliini kaybetmiyapave yn. avaz * Yksek ses, nara. avaz avaz (barmak) * var gcyle barmak. avazktkadar * ok yksek sesle. avc * Avlanmayseven veya avkendine iedinen kimse. * Avclara zg olan. * Baka hayvanlaryakalamakta usta olan (hayvan). * Bir eyi byk bir istekle izleyen ve bulup ortaya karan, tantan kimse. avceri * Piyade mangasnda her ere verilen ad. avchatt* Savata dmana doru dalarak n safta ilerleyen asker topluluu. avcotu * Dn ieigillerden, kokusuz, parlak zehirli bir bitki (Adonis). avcua* Dman uaklarndrmek iin kullanlan uak. avclk * Avcolma durumu veya ii. avclk etmek * avlanma ile uramak. avcu kanmak * halk inanna gre eline bir yerden para geecei anlalmak. avcuna saymak * pein olarak demek. avcunu yalamak * umduunu ele geirememek. avcunun ii gibi bilmek * (bir yeri, bir eyi) ok iyi ve ayrntlolarak bilmek. avcunun iinde tutmak * ona istediini yaptracak gte olmak. avcunun iine almak * bir kimseyi baskve etkisi altna almak. avdet * Dn, geri gelme. avdet etmek * dnmek, geri gelmek. avdet * (genellikle Musevler iin) slm dinine dnmolan. avene * Yardaklar. averaj * Ortalama. * Sayfark. avgn * Duvarda suyun gemesi iin braklan delik veya st kapalsu yolu. avisto * denmesi gereken polielere yazlan ve "grldnde" anlamna gelen bir terim. avize * Tavana aslan, amdanl, lmbal, billr, cam veya metal ssl aydnlatma arac. avize aac * Zambakgillerden, Amerika'dan dnyann her yanna yaylmolan, avize biiminde sarkk, iri ve beyaz iekli bir ss aac(Yucca glosiosa). avlak

* Avok olan yer, av yeri. avlama * Avlamak ii. * Voleybolda karoyuncularn bobraktve yetiemeyecei yere topu yavaa indirip sayalma. avlamak * Bir avdiri veya l olarak ele geirmek. * Tuzaa drmek, kurnazlkla kandrmak. avlanma * Avlanmak ii. avlanmak * Avlamak iine konu olmak. * Ava gitmek, ava kmak, av iin dolamak. avlatma * Avlatmak iini yaptrma. avlatmak * Avlanmak iini yaptrmak. avlu * Bir yapnn veya yapgrubunun ortasnda kalan st ak, duvarla evrili alan. avokado * Amerikan armudu (Persea americana). avrat * Kadn. * Kar, e. avrat pazar * Cariyelerin satldpazar. * Kadnlarn teberi sattklarpazar yeri. avret * Ut yeri. Avrupa kayn * Avrupa'da yetien bir kayn tr. Avrupa * Avrupallara vergi, Avrupallara benzer, Avrupallar gibi. Avrupal* Avrupa'da yaayan, Avrupa halkndan olan kimse. * Avrupa'ya zg olan, Avrupa ile ilgili (olan). Avrupallama * Avrupallamak. Avrupallamak * Avrupallarn dnce, davranve yaantlarnbenimsemek. Avrupallk * adaolma, dnce ve davranta batllerinde bulunma. Avar * Bkz. Afar. avu * Elin i taraf. * Elin yaryumulmudurumu. * Yaryumulmuelin alacamiktar. avu (veya el) amak * dilenmek, para istemek, yardm istemek. avu avu * Her defasnda bir avu. * (para iin) Bol bol, pek ok. * Avulayarak. avu dolusu * (para iin) Pek ok. avu ii * Elin parmak dipleri ile bilek arasndaki i blm. avu ii kadar * pek kk, dar (yer). avulama * Avulamak ii. avulamak * Avula kavramak, avula almak.

avukat * Hak ve yasa ilerinde isteyenlere yol gstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde bakalarnn hakkn aramay, korumaymeslek edinen ve bunun iin yasann gerektirdii artlartayan kimse. * Gerekmedii hlde bakasnn savunmasnstlenen kimse. avukat tutmak * adl ilemleri gereince yerine getirmek iin bir avukata vekletname verip onu grevli klmak. avukatlk * Avukat meslei. * Avukatn yapti. * Gereksiz, bosavunma. avun * Acnn hafiflemesi veya unutulmas, avuntu, teselli. avundurma * Avundurmak ii. avundurmak * Oyalanmasnsalamak. * Acsnhafifletmek, acsnunutturmak, teselli etmek. avunma * Avunmak ii, teselli. avunmak * Bir eyle uraarak acsnunutmak, skntlardan uzaklamak, teselli bulmak, mteselli olmak. * Oyalanmak; yetinmek. * (hayvan) Gebe kalmak. avuntu * nsanavutan ey, teselli. avurdu avurduna gemek * ok zayflamak. avurt * Yanan az boluu hizasna gelen blm. avurt satmak (veya avurt zavurt etmek) * beceremeyecei eyleri becerebilecekmigibi konumak. * korkutucu byk szler sylemek. avurt iirmek * yanan i tarafndaki boluu su veya havayla doldurup ikin duruma getirmek. avurt nsz * Dil ucunun n damaa veya art damaa arpmasndan oluan ve dilin yanlarndan akan ses: Dil, bel, el, dal, bal, al kelimelerindeki l nsz gibi. avurtlama * Avurtlamak ii. avurtlamak * Bylenmek. * alm satmak, yksekten atmak. avurtlarkmek (veya avurtlarbirbirine gemek) * ok zayfladyznden belli olmak. avurtlu * alm satan, yksekten atan. Avustralya kara tavuu * Seregillerden, erkeinin kuyruu lir biiminde ve ok ssl bir Avustralya kuu (Maenura superba). Avustralyal * Avustralya kkenli olan (kimse). Avusturyal * Avusturya kkenli olan (kimse). avutma * Avutmak ii, teselli. avutmak * (bir kimsenin acsnveya skntsn) Yattrmak, teselli etmek. * Oyalamak. avutucu * Avutan, teselli eden. avutulma * Avutulmak ii. avutulmak

* Avutmak iine konu olmak. Ay * Yer yuvarlann uydusu olan gk cismi, kamer. * Yln on iki blmnden her biri. * Art arda gelen iki yeni ay arasnda geen sre. * Bir ayn herhangi bir gnnden ertesi ayn ayngnne kadar geen veya yaklak 30 gn olarak kabul edilen sre. ay * Birdenbire duyulan ac, arveya arma, rkme veya sevin anlatr. -ay / -ey * simden isim treten ek: kol-ay, dz-ey, gn-ey, yz-ey vb. -ay / -ey, y * Fiilden isim ve sfat treten ek: ol-ay, dene-y, yapa-y vb. ay al * Ayn aylas, hale. ay aydn, hesap belli * anlalmayacak bir ey yok, hesap ortada, ak. ay bal * Ay balgillerden, 3 m boyunda, grn balk bana benzeyen, kuyruk yzgeci hill biiminde olan, Akdeniz'de yaayan bir balk tr, pervane bal, kemer bal(Mola mola). ay balgiller * Kemikli balklar takmnn engel eneliler alt takmna giren bir familya. ay balta * Azyarm daire biiminde olan balta, teber. ay ekirdei * Ay ieinin tohumu. * Genellikle vakit geirmek iin ii yenen kuru yemieidi. ay dede * (ocuk dilinde) Ay. ay dedeye misafir olmak * gece akta yatmak, geceyi akta geirmek. ay dnm * Ayba. ay evi * Ayla. ay gibi * Bkz. ay paras. ay harmanlanmak * ayn evresinde ayla olumak. ay * Ayn yeryzne verdii k. * Ayn dolunay durumundaki parlak durumu, mehtap. ay karanl * Bulutlar arkasnda kalan ayn yaydhafif aydnlk. ay modl * Gzlem aralarniinde tayan, ay aratrmalariin kullanlan ve ay yzne yumuak iniyapan ara. ay rmcei * Ay modl. ay paras(gibi) * (kadn veya kz iin) ok gzel. ay takvimi * Ayn gkyzndeki grnen hareketine ve evrelerine gre dzenlenen takvim, kamer takvimi. Ay tutulmas * Yer yuvarlann Gneile Ay arasna girmesiyle, Ay'n yer yuvarlaglgesinde kalmas, husuf. ay yldz * Trk bayrandaki aya ve benlyldzdan olumusimge. ay yl * Ayn on iki kez yeni aydan yeni aya gelmesi iin geen sre (354 gn 8 saat). aya * Elin parmak dipleriyle bilek arasndaki i blm, avu ii; ayak taban. * Yapraklarn dz ve parlak blm. ayaa dmek

* ie ilgisiz ve yetkisiz kimseler karmak. ayaa frlamak * hzla ayaa kalkmak. ayaa kaldrmak * telve heyecana drmek. ayaa kalkmak * ayaklarzerinde durmak, dikilmek. * tellanmak, tela kaplmak, heyecanlanmak. * (hasta) iyi olmak, iyilemek. * sayggstermek iin oturma durumundan ayak zeri durumuna gemek. aya(veya ayaklar) dolamak * yrrken teltan ayaklarbirbirine taklmak. aya(veya ayaklar) suya ermek * bir gerei anlayarak aklbana gelmek. ayaalmak (veya almamak) * bir yere srekli gitmek (veya gitmemek). ayadmek * Bkz. yolu dmek. ayadze basmak * glkleri yenerek ilerisinden korkmayacak bir duruma girmek. ayaile (veya kendi ayaile) gelmek * kendi isteiyle gelmek veya emek ekilmeden elde edilmek. ayauurlu * geldii yere uur getirdiine inanlan (kii). ayazengide * hemen yola kmak zere olan. ayayerden kesilmek * ayayere demez olmak. * bir tata binip yaya yrmekten kurtulmak. ayayrten batr * halkn dzen iinde almasnbatakiler salar. ayana (veya ayaklarna) kapanmak * alalrcasna yalvarmak. * balanmak iin yalvarmak. ayana (veya bacana) geirmek * aceleyle bir eyi giymek. ayana baolmak * (biri) bulunduu yerden ayrlmasna veya yaptii srdrmesine engel olmak. ayana bavurmak * nne bir engel karmak. ayana abuk * bir yere allandan daha ksa srede gidip gelen. ayana armak * yanna gelmesini istemek. ayana elme takmak * biri yrrken ayaklararasna ayak uzatp drmek. * (birinin) iinde ykselmesine engel olmak. ayana dolanmak (veya dolamak) * bakasna yapmaytasarladktlk kendi bana gelmek. * iyapmakta olan birine engel olmak, yrmesine engel olmak. ayana dmek * ok yalvarmak. ayana gelmek * alak gnlllk gstererek birinin yanna gelmek. * emek ekilmeden elde edilmek. ayana getirmek * sra, sayggzetmeksizin birinin yanna gelmesini salamak. ayana gitmek * alak gnlllk ederek veya sayggstererek birinin yanna varmak. ayana ip takmak * bir kimseyi ekitirmek. ayana kira istemek

* gelmeye nazlanmak, gitmeye enmek. ayana scak su mu, souk su mu dkelim? * ender gelen bir konua yarsitem, yarsevinle sylenen sz. ayana enmemek * hamarat olmak, ayak ilerini bkmadan, yorulmadan yapmak. ayanda donu yok, fesleen ister (veya takar) bana * yoksulluuna bakmayarak ss ve gsteriyapmak ister. ayan(veya ayaklarn) altna almak * tek bacan(veya bacaklarn) kvrp zerine oturmak. ayan(veya ayaklarn) peyim * yalvarrm. ayanalamamak * arveya uyuma dolaysyla ayanoynatamamak. * allan bir yere gitmekten kendini alamamak. ayanbalamak * engel olmak. ayanekmek * sk sk gittii bir yere artk uramaz olmak, ilgiyi kesmek. ayandenk almak * bakalarnn kendisine yapmasihtimali bulunan ktlklere karuyank davranmak. * dikkat. ayandenk basmak * dikkatli ve uyank davranmak. ayangiymek * ayakkabsngiymek. ayankaydrmak * bir yolunu bulup birini iinden veya grevinden uzaklatrmak. ayankesmek * bir yere gitmez olmak, uramamak. * bakasnbir yere artk uramaz duruma getirmek. ayansrmek * verilen bir ii ardan almak. * bir yerden uzaklamak zere bulunmak. * halk inanna gre bir kimsenin gelmesi, ardndan bakalarnn da gelmesine yol amak. * lmek zere olmak. ayantek almak * bir ite iyi dnp dikkatli davranmak. ayanvurmak * ayakkabayanyara etmek. ayanyorganna gre uzatmak * giderini gelirine uydurmak. ayann (veya ayaklar) altnda * (yksek bir yerden) genibir alangrr durumda. ayann (veya ayaklarnn) altnpeyim * "pek ok yalvarrm" anlamnda kullanlr. ayann altna almak * tekme ile dvmek. ayann altna karpuz kabuu koymak * bir yolunu bulup bir kimseyi dzenle iinden uzaklatrmak. ayann banzmek * karsnboamak. * serbest davranmasnengelleyen ilikilere son vermek. ayann bastyerde ot bitmez * uradyere bereketsizlik, uursuzluk getirir. ayann pabucu olamamak * deerce ondan ok aaolmak. ayann pabucunu bana giymek * dengi olmayan bir kimseyle evlenmek. * deersiz bir kimseyi stn bir yere geirmek. ayann tozu ile * yoldan gelir gelmez, henz dinlenmeden. ayann tozunu silmeden

* henz yoldan gelmiken. ayann trabolmak * bir kimse baka bir kimseye kul gibi balanp onun her emrini yerine getirmek. ayak * Bacaklarn bilekten aada bulunan ve yere basan blm. * Bacak. * Birtakm eylerin yerden ykseke durmasnsalayan dayak, destek veya bunlardan her biri. * Vcudun belden aablm. * Byk bir rmaa karan ikinci derecedeki akarsularn her biri. * Gl aya. * Yryn arlk veya abukluk derecesi. * Basamak. * Halk edebiyatnda uyak. * Halk edebiyatnda kouklarda ksa yedekli dizelere verilen ad. * Yarm arn veya 30,5 cm uzunluundaki l birimi, kadem. * 30,4 cm deerinde ngiliz uzunluk ls birimi, fut. * (buzdolabllerinde) ngiliz ls fut'un kb alnarak hesaplanan deer. * Bir dorunun baka bir doruyu veya bir dzlemi kestii nokta. * Aadzeyde, sradan, baya. ayak atmak * girmek. * ilk kez gitmek. ayak atmamak * bir yere hi gitmemek, uramamak. ayak ayak stne atmak * otururken bir bacantekinin stne almak. ayak ba* Bir yere veya bir ie gidilmesine engel olan ey. ayak basmak * bir yere varmak, ulamak. * girmek, gelmek, uramak. * (bir yere veya meslee) girmek, balanmak. ayak basmamak * bir yere hi uramamak. ayak bilei * Baldr kemikleriyle tarak kemikleri arasnda bulunan ve yedi kemikten oluan ayan arka blm. ayak ekmek * kandrmaya almak, avutmak. ayak deitirmek * talim yrynde ksa bir adm atmak yolu ile admlarnbakalarnnkine uydurmak. ayak diremek * bir dnceyi, bir davransonuna kadar srdrmek, kendi tutumundan amamak. ayak divan * Olaanst durumlarda o anda bulunulan yerde padiahn katlmasyla bir konuyu grmek ve karara balamak iin yaplan toplant, ayakta toplanan meclis. * Ayakta yaplan sohbet. ayak ii * Birtakm getir gtr ileri. ayak izi * Herhangi bir zemin zerinde ayan braktiz. ayak keseri * Ayakta durarak aa yontmaya elverili uzun saplkeser. ayak kiras * Bir haber veya eya getirene emeine karlk verilen para, ayak teri. ayak makinesi * Ayak yardmile iletilen makine. ayak oyunu * Hile. ayak satcs * Gezgin satc. ayak srmek * verilen bir ii ardan almak.

* gnderilen yere istei ile gitmemek. ayak takm * Grgszlkleri veya bilgisizlikleri dolaysyla toplum iinde aadurumda olan kiiler. ayak tara * Bkz. tarak. ayak tedavisi * Ayakta oluan bir hastaln veya rahatszln tedavisi. * Ayakta tedavi. ayak teri * Ayak parmaklararasndan kan pis kokulu salg. * Hizmet iin bir yere gnderilen kimseye verilen cret, ayak kiras. ayak topu * Futbol. ayak tutmak * mani yarmalarnda karsndakine uymasgereken uyavermek. ayak ucu * Yatann veya yatlan bir yerin ayak uzatlan yn, yeri. * Ayak parmak ularnn oluturduu dar dayanak yzeyi. ayak uydurmak * yryte adm atnbakalarnnkine uydurmak. * kendi gidive davrannbakasnnkine benzetmek. ayak vermek * k atmalarnda dinleyicilerden biri uyak belirtmek. ayak yaln * Yaln ayak. ayak yapmak * birini aldatmak, kandrmak iin dalavere evirmek. ayakalt * Gelip geenlerin ok olduu yer. ayakaltna almak * hakir grlmek, gzden karlmak. ayakaltnda brakmak * ezilmesine, yok olmasna gz yummak, korumamak. ayakaltnda dolamak * bir ie yaramadhlde herkesin iine engel olacak biimde ortalkta dolamak. ayakbast* Bir yere dardan gelen insan ve eyadan alnan vergi, toprakbast. ayakak * Merdiven, merdiven basama. * Dokuma tezghayakl. * ocuklarn, cambazlarn ayaklarna takp yrdkleri ifte srk. ayak * Ayak ilerinde kullanlan kimse. * Bir isresince tutulan hizmeti. * Gezici satc, eri. ayakn * Dokuma tezghlarnda atkipliklerini hareket ettirmek iin ayakla baslan tahta ayaklk. ayakkab* zellikle sokakta ayakorumak iin giyilen ve altksele, lstik gibi dayanklmaddelerden yaplan ayak giyecei, pabu. ayakkabvurmak * (ayakkab) ayazedelemek, ayarahatsz etmek. ayakkabc * Ayakkabyapan veya satan kimse, pabuu. * Ayakkabsatlan yer. ayakkabclk * Ayakkabcnn ii, pabuuluk. ayakkablarnevirmek * konuk ayakkablarngidiynne doru dzgn biimde sralamak. * bazdavranlarla konuu gitmeye zorlamak. ayakkablk * Ayakkabkonulan yer, ayakkabdolab. * Ayakkabyapmaya elverili olan (deri, ksele gibi eyler).

ayaklama * Ayaklamak ii. ayaklamak * Ayakla lmek. ayaklandrma * Ayaklandrmak ii. ayaklandrmak * Ayaklanmak iini yaptrmak. ayaklanma * Ayaklanmak ii. * Birok kimsenin cebir ve iddet kullanarak devlet glerine kargelmesi, bakaldrma, isyan, kyam. ayaklanmak * (ocuk iin) Yrmeye balamak. * (hasta iin) Yryebilir duruma gelmek. * Ayaa kalkp gitmeye davranmak. * (birok kimse) Cebir ve iddet kullanarak devlet glerine kargelmek, bakaldrmak, isyan etmek. * Uyanmak, uyanp kalkmak. ayaklar altna almak * nem verilmesi gereken eyleri hie saymak, inemek. ayaklar ba, balar ayak olmak * deersiz kimseler baa geip, deerli kimseler ise en geride braklmak. ayaklardolamak * yrrken ayaklarbirbirine taklmak. ayaklargeri geri gitmek * bir yere gnlsz, istemeye istemeye gitmek. ayaklaryere dememek * ok sevinmek. ayaklarna (veya ayana) kara su (veya sular) inmek * uzun sre ayakta kalmak veya yrmekten ok yorulmak. ayaklarnsrmek * glkle yrmek, ayansrmek. ayaklarnyerden kesmek * bir tata binerek yrmekten kurtulmak. ayaklarnn (veya ayann) ucuna basmak * ok yava, sessiz, grlt yapmamaya zen gstererek yrmek. ayakl * Ayaolan. * Bir destekle yere dayanan. * Ayakla iletilen. ayaklcanavar * ok hareketli, yaramaz, cin gibi ocuk. ayaklkoma * Halk iirinde mstezat tarznda sylenen deyi. ayaklktphane * Pek ok konuda bilgisi olan, ok ey okumuve renmiolan, sorulan her soruya cevap verebilen kimse. ayaklmani * Cinaslayaklarla sylenen bir mani tr. ayaklk * Ayakla iletilen makinelerde ayan bastyer, pedal. * Ayak basacak yer. * Ayakak. * Taban. ayaksz * Ayaolmayan. ayakszlar * Omurgalhayvanlarda amfibyumlar snfnn en ilkel yapltrlerini iine alan bir takm. ayakta * Ayaa kalkmdurumda. * Tell, heyecanl. ayakta kalmak * oturacak yer bulamamak. * yklmamak, kmemek.

* deerini yitirmemek, nemini korumak. ayakta tedavi * hastann yataa yatrlmasgerekli grlmeyerek kendisine ayakta yaplan tedavi. ayakta tutmak * oturtmak gerekirken oturtmamak. * bozulmasna, yklmasna, kmesine engel olmak. * bir kuruluun yaamasnsalamak. ayakta tutmak * o eyin srekliliini salamak. ayakta uyumak * ardalgn, akn veya yorgun olmak. ayaktan * (kesim hayvanlariin) canlolarak. ayakta * Arkada, yolda; hempa. ayakucu * Yeryznde bir noktada ekln gsterdii dorultudaki alt yn. ayakst * Oturmadan, ayakta durarak; ksa srede. * Acele olarak. * Hazr yemek, festfut. ayakzeri * Ayakst. ayakyolu * nsann besin artklaryla idrarnboalttyer, abdesthane, hel, kademhane, memihane, kenef, tuvalet. ayal * Kar, e. ayan * Belli, ak. yan * leri gelenler. * Senato yeleri. ayan beyan * Besbelli, apak, ak seik. ayan olmak * belli olmak, bilinir olmak. ayandon * 18 Ocak'ta balayan bir frtna. ayar * Bir aygtn gereken ii yapabilmesi durumu. * Saatler iin belli bir yere gre kabul edilmiolan l. * Altn, gmgibi madenlerden yaplmeylerin saflk derecesi. * Bir iveya bir davranta gereken l. * Deer derecesi. ayar etmek * (bir aygtn) almasndzeltmek, dzenli iler duruma getirmek. ayarc * Esnafn kullandl aletlerini denetleyen grevli. ayarbozuk * Belli bir ayarolmayan. * Ahlk, karakter veya aklyerinde olmayan. ayarlama * Ayarlamak ii. ayarlamak * Bir lnn doruluunu belli bir rnee gre dzeltmek, dorulamak. * Bir aygtbelli bir iyapabilecek duruma getirmek. * leri birbiriyle atmayacak veya zamannda bitirecek biimde dzenlemek. * Kandrmak. ayarlanma * Ayarlanmak ii. ayarlanmak * Ayar edilmek, birbirine uygun duruma getirilmek.

ayarlatma * Ayarlatmak ii. ayarlatmak * Ayar ettirmek. ayarl * (saat ve makine iin) Ayarlanm, doru almassalanm, dzeltilmi, dzenli, doru. * (altn ve gmiin) Belirli bir ayarolan. ayarlpense * Vida, cvata ve musluk aksamnsktrmak amacyla kullanlan, az aklayarlanabilen zel alet. ayarsz * Ayaryaplmam, ayarbozuk, dzensiz. * Davranlarlsz. * (altn ve gmiin) Belli bir ayarolmayan. ayarszlk * Ayarsz olma durumu. * lszlk, dzensizlik. ayart * Batan karma. ayartc * Batan karan, doru yoldan saptran, ayartan. ayartclk * Ayartcnn yapti. ayartlma * Ayartlmak ii. ayartlmak * Ayartmak iine konu olmak. ayartma * Ayartmak ii. ayartmak * Batan karmak, doru yoldan saptrmak. * Kandrmak. * Birini, altyerden ayrp bakasnn yannda almaya kandrmak. ayaz * Duru, sakin havada kan kuru souk. * (hava ve gece iin) Souk. ayaz kesmek * uzun sre soukta kalp mek. ayaz paa kol geziyor * darda ok souk var. ayaz vurmak * (sebze ve meyveler iin) donmak. ayaza ekmek * kn kuru souk artmak. ayazda kalmak * soukta kalmak. * boyere beklemek, eline bir ey gememek. ayazlama * Ayazlamak ii. ayazlamak * (hava) Ayaza evirmek. * Ayazda kalp mek. * Boyere beklemek, eline bir ey gememek. ayazlandrlma * Ayazlandrlmak durumu. ayazlandrlmak * Ayazlanmassalanmak. ayazlandrlmrak * Halk inanna gre stma tedavisinde kullanlmak zere raknn alarak balkonda veya darda bekletilmi hli. ayazlandrma * Ayazlandrmak durumu. ayazlandrmak

* Ayazlanmasnsalamak. ayazlanma * Ayazlanmak ii. ayazlanmak * Ayazda braklp soumak. ayazlatma * Ayazlatmak ii. ayazlatmak * Soukta bekletmek. * Ayazda soutmak. ayazlk * Evlerde serinlemek iin kullanlan n ak yer, tahtabo, balkon, taraa. ayazma * Rumlarn kutsal saydklarkaynak veya pnar. ayba * Ayn ilk gn, ay dnm. * Ayn ilk gn. aybaolmak * (kadnn) ayda bir dl yatandan kan gelmek, det grmek. aybeay * Aydan aya, ay ay olarak. aya * Ayn ilk gnlerinde aldyay biimi, hill. * Bayrak ve sancak direklerinin tepesindeki pirinten yaplmay yldzlss, alem. ayiei * Birleikgillerden, sarrenkli iei ok iri olan, yurdumuzda ok yetitirilen bir bitki, gn iei, gnebakan; gndnd (Helianthus annuus). * Bu bitkinin yakarlan tohumu. ayiei ya * Ay ieinden karlan ya. ayrei * ine tarn, ceviz konularak ay biiminde yaplmrek. ayda ylda bir * ok seyrek olarak. aydemir * Yz yay biiminde bir eit keser. aydn * Ik alan, kl, aydnlk. * Kltrl, okumu, grgl, ileri dnceli (kimse), mnevver. * Kolayca anlalacak kadar ak (sz veya yaz), vazh. aydnger * Parlak yzeyli, saydam, mimarlkta izim iin kullanlan zel bir kt. aydnlanma * Aydnlanmak ii. * Bir sorun zerine gerei kadar bilgi edinme, tenevvr. * Bir yzeyin, karsna konulan eit k kaynaklarnn saysile orantlolarak aydnlk grnmesi. aydnlanmak * Aydnlk olmak. * Bir sorun zerine gerei kadar bilgi edinmek, tenevvr etmek. aydnlatc * Aydnlk verici. * Bir sorunla ilgili gerekli bilgileri veren. aydnlatlma * Aydnlatlmak ii. aydnlatlmak * Aydnlatmak iine konu olmak. aydnlatma * Aydnlatmak ii. * Sahnelerin klandrlmasii. aydnlatmak * Karanlgiderip grnr duruma getirmek. * Bir sorun zerine bilgi vermek.

aydnlk * Bir yeri aydnlatan g, k. * Ik alan. * Kolay anlalacak derecede ak olan, vazh. * Ktlkten uzak, temiz, saf. * Bir yapnn ortasna gelen oda ve br blmlerin k almasiin, damn ortasndan zemine kadar alan boluk. aydnlkler * Aydnlklarlmeye yarayan aygt, lksmetre. ayet * Kur'an surelerini oluturan cmlelerden her biri. aygn * Bitkin. aygn baygn * Gsz, ok yorgun, bitkin. * Duyguda ly karm. * Kendinden geercesine k, vurgun. aygr * Damzlk erkek at. aygr deposu * Aygrlarn bakldbyk ahr. aygr gibi * iri yarcsseli, gl (kimse). aygt * Birok paradan yaplmalet, cihaz. * Vcutta belirli bir grevin salanmasna yarayan organlarn hepsi, cihaz. * Birka aletin uygun biimde eklenmesinden oluturulan ve bazbelli deneylerin yaplmasna yarayan takm. ay-gn takvimi * Gnein grnen hareketlerine gre dzenlenen takvim. ay-gn yl * Hem ay evreleri deiimi hem de gnein gkyzndeki grnen hareketi gz nne alnarak dzenlenmi olan takvim yl. ay * Memelilerin et obur takmndan, beparmakl, tabanlarna basarak yryen, yurdumuzda boz tr bulunan, iri gvdeli hayvan (Ursus arctos). * Kaba saba. aybal* Fok. aygibi * iri yar. * kaba, anlaysz (kimse). aygrdm, yldza itibarm (veya minnetim) yok * bir eyin en iyisine altktan sonra ondan aaolanlar beni doyuramaz. aygrmeden bayram etme * bir igereklemeden ona oldu gzyle baklp sevinilmemelidir. aygl * ki enekliler snfnn dn ieigiller familyasndan bir akayk tr (Peconia corollina). ayzm * Fundagillerden, kk taneli yemiler veren, tyl bir bitki (Arbutus uva ursi). ayyavrusu ile oynuyor * iri ve yetikin birinin ufak tefek birine, bir ocua el akasyapmasveya gcn onda denemesi karsnda ayplama yollu sylenir. ayyry * Gergin kol ve bacaklarla drt ayak yrme. aybaca* ift yan yelkenlerden birini sadan, birini soldan kullanma biimi. aybnyzne vurmak * birinin kusurunu yzne sylemek. ayboan * ri yar, kaba ve anlaysz (kimse). ayc * Ayoynatmayiedinen kimse.

* Sert, kaba ve hoyrat (kimse). ayclk * Aycnn ii, meslei. aygiller * Memeli et oburlardan, aylariine alan bir familya. ayk * Sarholuu veya baygnlgemiolan. * Sarholuu gemibir biimde. * Anlayl, uyank. aykla pirincin tan! * bir iin pek kark ve iinden klmaz durumda olduunu anlatmak iin kullanlr. ayklama * Ayklamak ii. ayklamak * Bir eyin iinden, ie yaramayan, gereksiz veya istenmeyen taneleri veya maddeleri ayrp karmak, temizlemek. * Bir grevde gereksiz grlenleri iinden ayrmak. ayklanma * Ayklanmak ii. * Yaayan varlklarda ortamn artlarna en iyi uyan trlerin veya bireylerin reyip kalmas, uyamayanlarn yok olmas, stfa. ayklanmak * Ayklamak iine konu olmak. ayklatma * Ayklatmak ii. ayklatmak * Ayklamak iini yaptrmak. ayklk * Ayk olma durumu. aykmak * Aylmak, kendine gelmek, uyanmak, aklbana gelmek. aykula* uha ieinin bir tr (Primula auricula). aylk * Kabalk, kaba davran. aylk etmek * kaba davranmak. aylp baylmak * birini kendinden geercesine sevmek. * arlde sinir bunalmlargeirmek. aylma * Aylmak ii. aylmak * Sarholuk, baygnlk gibi bir durumdan kurtulmak, kendine gelmek. * Aklbana gelip gerei grmek. aylt * ki imibir kimsenin duyduu baarsve sersemlik, mahmurluk. ayltma * Ayltmak ii. ayltmak * Aylmasnsalamak. -aym / -eyim * stek kipi tekil 1. kii eki: yaz-aym, iz-eyim, oku-y-aym, bekle-y-eyim vb. ayn * Arap alfabesinde on sekizinci, Osmanlalfabesinde yirmi birinci harf. ayn on drd * Dolunay. ayn on drd gibi * yz ok gzel (kadn veya kz). aynga * Kaak ttn, ttn. ayngac * Ttn kaaks.

ayngaclk * Ttn kaakl. aynn krk trks var, krkda Ahlat stne * bir kimsenin hep ayneyi veya hikyeyi anlatmaskarsnda sylenir. aynlaratlatmak * bu harfin gsterdii Arapaya zg sesi grtlakta boumlamaya almak. ayp * Toplumun ahlk kurallarna aykrolan, utanlacak durum veya davran. * Kusur, eksiklik. * Utan veren. ayp etmek (veya yapmak) * yakkszca davranmak. ayp yerler* vcutta rtl tutulmasgereken yerler. ayplama * Ayplamak ii, takbih. ayplamak * Knamak, takbih etmek. ayplanma * Ayplanmak ii. ayplanmak * Ayplamak iine konu olmak. aypl * Ayb, kusuru olan. aypsz * Ayb, kusuru olmayan. ayptr sylemesi * "bunu sylemek size karsaygszlk olacak, ama sylemek zorundaym" anlamnda zr dilemek iin kullanlr. * vnmek gibi olmasn ama. ayra * Cisimleri, birleime veya ayrma uratarak niteliklerini belirtmede kullanlan madde, miyar. ayran * Iyaln gelerine ayrma zellii olan. ayrc * Ayrma zellii veya gc olan. ayrm * Ayrmak ii. ayrm yapmak * eit davranta bulunmamak, fark gzetmek. ayrm yaratmak * farkllk karmak, ikilik ortaya atmak. ayrmlama * Ayrm yapmak ii. ayrmlamak * Ayrm yapmak. ayrma * Ayrmak ii. ayrma * Bir eyi benzerlerinden ayrt etmeye yarayan durum veya ge, farika. ayrmak * Blmek. * Bir btnden bir parayherhangi bir amala bir tarafa koymak, saklamak. * Bir yeri bir engelle blmek. * Birbirinden uzaklatrmak. * Nitelik deiikliini anlamak. * Semek. * ki veya daha ok kimse arasndaki anlamay, uzlamaybozmak. * Farkldavranmak, fark gzetmek. * (bir ey veya yeri) Bir ey veya kimse iin kullanmaybelirlemek, tahsis etmek. ayrt edilmek * Ayrt etmek iine konu olmak.

ayrt etmek * Birka eyi birbirinden ayran nitelii anlamak, tefrik etmek, temyiz etmek. ayrt * Ayncinsten olan eyler arasndaki ince fark, nans. ayrtma * Ayrtmak ii. ayrtmak * Ayrmak iini yaptrmak. ayrtman * Snavlarda, sorularn hazrlanmasndan notlarn verilmesine kadar btn deerlendirme almalarna katlan grevli, mmeyyiz. ayrtmanlk * Ayrtmann grevi, mmeyyizlik. ayt * Mine ieigillerden, Akdeniz evresinde yetien, mavi, beyaz veya meneke renginde iekler aan, 1-2 m boyunda bir aak, hayt (Vitex agnus-castus). ayya kaval almak * anlaysz bir kimseye bir ey anlatmaya almak. ayyvurmadan postunu satmak * henz ele gememibir ey zerinde hesap yapmak. ayin * Din tren, ibadet. * Mevlev tekkelerinde okunan ar bestelerin biimi. ayinicem * Mevlev ve Bekta tekkelerinde kadn ve erkein birlikte katld, din mzikli sohbet treni. aykr * Allma, doru diye bellenmie uygun olmayan, kart, ters, mugayir. * Gidilen yol zerinde olmayp gidiynne ters den. * apraz, ters. * Btn noktalarayndzlemde bulunmayan. aykrdorular * Ayndzlemde bulunmayan dorular. aykrdmek * uygun gelmemek, ters gelmek, ters dmek. aykrkatmanlama * Katmanlardzenli bir biimde olmayan katmanlama. aykrolmak * ters olmak, zt olmak. aykrlama * Aykrlamak ii. aykrlamak * Dikey olarak gelmek; kestirmeden gitmek, dz yoldan ayrlmak. aykrlama * Aykrlamak ii. aykrlamak * Aykrduruma gelmek. aykrlk * Aykrolma durumu, mugayeret, muhalefet. ayla * Ayn ve bazyldzlarn dolayndaki k evresi, ay al, hale. * Bazkutsal kiilerin baetrafnda gsterilen k evresi. aylak * siz, bogezen, avare. * siz, bir ey yapmayarak. aylak olmak * bota olmak, yapacak bir ii olmamak, booturmak. aylak * Temelli ii olmayan ii. aylaklk * Temelli isahibi olmama durumu. * sizlik, avarelik. aylaklk

* Aylak olma durumu, isizlik, avarelik. aylaklk etmek * bodurmak, booturmak, isiz gsz dolamak, almamak. aylama * Aylamak ii. aylamak * Beklemek. * Srmek, devam etmek. * Aydolduran bir sre geirmek, aylarca kalmak. aylandz * Sedef otugillerden, Avrupa'ya in'den getirilmi, ksa zamanda yetiip boy attiin bir glge aacolarak dikilen, kt kokan bir aa, kokar aa (Ailanthus glandulosa). aylanma * Aylanmak ii. aylanmak * Bir yerin evresinde dolanmak. ayl * zerinde ay biimi bulunan. * Ay olan, mehtapl. ayla gemek * almaskarlolarak her ay belirli bir para alnacak bir ie balamak. * gndelikten veya cretten kadroya gemek. aylk * Birine, grevi karlolarak veya geimi iin her ay denen para, maa. * Bir ay iinde olan veya bir ay sren. * Ayda bir kez yaplan veya kan. * ... aydan beri var olan. * Ay olarak, bir ay iin. aylk almak * bir aylk alma karlnda para almak. aylk balamak * emekli olan veya baka sebeplerle almayanlara her ay iin belirli bir paraydemeyi stlenmek. aylk vermek * aylk olarak stlenilen paraydemek. aylk * Aylkla alan kimse. * Baka geliri olmayp yalnz aldaylkla geinen kimse. aylkl * Aylk alan (kimse), maal. * Karlaylkla denen. ayma * Aymak ii. aymak * Kendine gelmek, aklbana gelmek, aylmak. * Gerei anlamak. aymaz * evresinde olup bitenlerin farkna varmayan, gafil. aymazlk * evresinde olup bitenlerin farkna varamama durumu, aymaza yakacak durum, gaflet. ayn * Gz. ayna * Iyanstan, varlklarn grntsn veren, cillve srlcam. * Gemilerde iareti erlerin kullanddrbn. * Akntve anaforun birletii yerde oluan su burgac. * Doramaclk ve yapclkta ereve iine geirilen tahta veya talevha. * Krein yassu blm. * (atlarda) Diz kapa. * yi bir durumda, yolunda. * (Karagz oyununda) Perde. * Bir olay, bir durumu yanstan, gz nnde canlandran olay, durum, ey. ayna gibi

* dmdz ve parlak. * (deniz iin) kmltsz, durgun. ayna ta* Yap, ant ve eme gibi yerlere konan yazlveya yazsz ssl talevha. ayna trna * Aynayduvara tutturmak iin kullanlan nikel veya kromla kaplanmmetal paras. aynabakar * Byk, yumurtams, krmzmsmavi renkli bir erik tr. aynac * Ayna yapan veya satan kimse. * Hileci, iine hile kartran. aynaclk * Aynacnn yaptiveya aynacolma durumu. aynal * Aynasolan. * Parlak yzl, yakkl, gzel. aynalsazan * zerinde az sayda byk pullar bulunan bir tr sazan bal. aynalk * Geminin ve balbulunduu limann adyazlan, dz veya az yuvarlak k blm. aynalk tahtas * Sandallarn k taraflarnda oturann srtndayamasna yarayan tahta. aynasz * Aynasolmayan. * Hoa gitmeyen, kt, yakksz, irkin, ters, biimsiz. * Polis. aynaszlk * Aynasz olma durumu. aynaz * Bataklk. aynaz * Ky oyunlarnyneten kimse. aynen * Olduu gibi, deitirmeden, aynyla. ayn * Bakasdeil, yine o. * Ayrt edilemeyecek kadar benzeri zdei, tpks. * Deimeyen, aralarnda ayrm olmayan. aynazkullanmak * ayneyi sylemek, ayndnceyi ileri srmek. aynkapya kmak * sonu bakmndan fark etmemek, aynsonuca varmak. aynpotada erimek * benzer konularve sorunlarbirlikte dnmek veya deerlendirmek. ayntelden almak * ayneyi sylemek. aynyolun yolcusu * kt sonlarbirbirine eolan. aynzamanda * Hem de, bununla birlikte. aynlk * Aynolma durumu, zdelik, ayniyet. aynsefa * Birleikgillerden, iekleri sarrenkli bir kr bitkisi (Calendula arvensis). aynyla * Hibir deiiklik olmadan, olduu gibi. ayn * Gzle ilgili. ayn * Para olarak deil, madde olarak verilen. ayn hak * Tanr veya tanmaz zerinde dorudan doruya egemenlik yetkisi veren ve herkese karileri srlebilen haklar.

ayniyat * Kullanlmaya veya harcamaya elverili, tanmaskolay eya. ayniyet * Aynlk, zdelik. ayntayniyum * Bkz. einsteiniyum. ayol * Daha ok kadnlarn kullandbir seslenme sz. ayra * Yay ayra. ayra amak * sz veya yaziine, asl konu ile ilgisi az olan bir blm sktrmak. ayran * St veya yourt yaykta alkalanarak yaalndktan sonra kalan sulu blm. * Yourdu sulandrarak yaplan iecek. ayran azl * Aptal, budala, sersem. ayran budalas * Aptal, sersem. ayran delisi * Bn, safdil. ayran gnll * abuk k olan. ayranc * Ayran yapan veya satan kimse. ayranclk * Ayran yapp satma ii. ayrankabarmak * fkelenmek, comak. * arbir cinsel arzu duymak. ayranyok imeye, atla (veya tahtrevanla) gider smaya * yoksulluuna bakmadan gsteriyapmaya kalkanlarn glnln anlatmak iin kullanlr. ayranm budur, yarssudur * yaplan bir iin yarm yamalak olduu bildirilmek iin kullanlr. ayranlama * Ayranlamak zellii veya durumu. ayranlamak * Ayran durumuna gelmek. ayr * Yerleri bir olmayan. * Baka, baka trl. * Yalnz, tek bana olan. ayrayr * Birbirinden ayrolan, deiik. * Her biri iin. * (her biri) Ayrolarak. ayrbasm * Genellikle bir dergide yaymlanmbilimsel bir yaznn ayrbir bror olarak basm. ayrbaekmek * topluluktan ayrlp kendi bana iyapmak. ayrcinsten * Farklyapda olan, heterojen. ayranak yaprakllar * anak yapraklarbirbirine bitimiolmayan bitkiler. ayrdmek * birbirinden uzakta kalmak. * uyumamak. ayrgayrbilmemek (veya ayrsgayrsolmamak) * birbirinden hibir ey esirgemeyecek durumda olmak. ayrsei yapmak * birka ey arasnda fark gzetmek. ayrta yaprakllar

* Ta yapraklarbirbirine bitiik olmayp yan yana yer almbulunan bitkiler. ayrtutmak * farkldavranmak. ayrca * Ayrolarak. * Ayrbir nem verilerek. * Bundan baka. ayrcal * Bakalarna benzemeyen, ayrtutulan, mstesna. ayrcalk * Bakalarndan ayrve stn tutulma durumu, imtiyaz. ayrcalk tannmak (veya gstermek) * bakalarndan ayrve stn tutmak. ayrcalkl* Ayrcalolan, ayrcalk tannan, imtiyazl. ayrcalksz * Ayrcalolmayan, ayrcalk tannmayan, imtiyazsz. ayrcasz * Ayrtutulmadan, istisnasz. ayr * Yol kava, iki yolun ayrldyer. ayrk * Ayrlm. * Ayrtutulan, bakalarna benzemeyen, ayrcal, mstesna. * Kur'a d, mstesna. * Ayrk otu. * Dzgn ve uygun olmayan, arpk. ayrk kme * Ortak elemanlarolmayan kme. ayrk otu * Budaygillerden, kk hekimlikte idrar sktrcu olarak kullanlan yaban bir bitki (Agropyrum repens). ayrkl * Ayrtutulmu, benzerlerine uymayan, kural dolan, istisna. ayrklk * Ayrklolma durumu, ayrtutma, ayrtutulma, istisna. * Bir konik (elips, daire, parabol, hiperbol) zerinde hareket eden bir cismi, odaa veya merkeze birletiren dorunun byk eksen ile yapta. * nermelerin birbirine balanmasileminde ya ... ya ve ya da ile gsterilen iliki. * Kaplamlarbirbirinden ayrolmakla birlikte aynyakn cinsin kaplamna giren kavramlar arasndaki balant. ayrks * Allagelmitre ve davranlara aykrolan, eksantrik. ayrksay * Ayn yrngesindeki en beri noktasndan art arda iki geii arasndaki sre fark. ayrksyl * Yerin kendi yrngesindeki gnberi noktasndan art arda iki geii arasndaki sre fark. ayrkslk * Ayrksolma durumu. ayrksz * Hibir ayrolmadan veya hibirini ayrk tutmakszn, istisnasz, bilistisna. ayrlanma * Ayrlanmak durumu. ayrlanmak * Ayrduruma gelmek. ayrlama * Ayrlamak ii, teferrt. ayrlamak* Benzerleri arasnda ayrbir yeri ve nemi olmak, teferrt etmek. ayrl * Ayrlmolan, ayrduran, munfasl. ayrlk * Ayrolma durumu.

* Birinden uzak dme. * Dnce, grveya duygu arasndaki uymazlk, mubayenet. * Evlilik birliinin yarg kararile geici bir sre iin kaldrlmas. ayrl * Ayrlmak ii veya biimi. ayrlma * Ayrlmak ii veya durumu. ayrlmak * Birbirinden ayrlmak. ayrlma * Ayrlmak ii. * Bir bimeden geen beyaz n trl renklerde grnmesi. ayrlmak * Ayrmak iine konu olmak. * Bir yerden, bir kimseden, bir eyden uzaklamak. * (karve koca iin) Evlilik birliini bozmak. ayrlmazlk * zelliklerin, kendilerini tayan nesnelerle; ilineklerin tzle balants, kalclk kart. ayrm * Ayrmak ii, tefrik. * Bir kimse veya nesnenin bir bakasyla kartrlmamasnsalayan ayrlk; benzer eyleri birbirinden ayran zellik, bakalk, fark. * Alt blm. * Cinsleri ve trleri birbirinden ayran ana karakter, fark. * Ayrlma noktas. * Bir veya daha ok sahne iinde gelitirilip, olayn tamamlanmbir parasnveren film bl. ayrmlama * Senaryonun hazrlanmasnda gelitirim ile evrim senaryosu arasnda yer alan, senaryonun sahne ve ayrmlarnn belirlendii, balca karakterlerin ayrntlaryla izildii, konumalarn son biimini aldaama. ayrmlama * Ayrmlamak ii, farkllama. * Hcrelerin veya canlorganizmalarn ilevlerine veya yaaytrlerine ilikin yapsal nitelik kazanmas, farkllama. * Bir i kayann katlamassrecinde yer ve zamana gre ayrmlarn ortaya kmas, farkllama. ayrmlamak * Ayrmlduruma gelmek, farkllamak. ayrml * Ayrmolan, aralarnda ayrm bulunan, deiik, farkl. ayrmllk * Ayrmlolma durumu, farkllk. ayrmsama * Ayrmsamak ii veya durumu. ayrmsamak * Bir eyi anlamak, bir eyi grmek, fark etmek. ayrmsz * Ayrmlolmayan, ayn, farksz. ayrmszlk * Ayrmsz olma durumu, farkszlk. ayrnt * Bir btnn nemce ikinci derecede olan gelerinden her biri, detay. * Edebiyat veya sanat eserlerinde bir btnn gelerinden her biri, teferruat, tafsilt. * Bir tiyatro eserinde ana dnceye yardmcolan kelime, cmle veya eya. ayrntlara inmek * bir konuyu en kk noktasna kadar inceleyip aratrmak. ayrntl * Ayrntsolan, teferruatl, tafsiltl, detayl, mufassal. ayrk * Ayrmolan. * Ayrtrden, eit eit, muhtelif. ayrklk * Ayrk olma durumu. ayrm

* Ayrmak ii. ayrma * Ayrmak ii. * Molekllerin, trl etkenlerle geici olarak daha yaln atom ve molekllere blnmesi, tahalll. ayrmak * Birbirinden ayrlmak, birlii bozmak. * Molekller, trl etkenler sebebiyle geici olarak daha yaln atom veya molekllere blnmek. ayrtrma * Ayrtrmak ii. ayrtrmak * Btnn bozulmasna sebep olmak. * Ayrmasnsalamak. ayrt * ki dzlemin ara kesiti. aysar * Ayn etkisiyle huyunun deitii sanlan (kimse). * Deiken huylu, kararsz (kimse). aysberg * Buz da. aysfild * Buzla, bankiz. aysz * Ay olmayan (gkyz, gece). ayekadn * Klksz, lezzetli bir tr taze fasulye. aytma * Aytmak ii. aytmak * Atmak, tartmak, mnakaa etmek. * Halk airleri belli bir ayak erevesinde karlklatmak. ayva * Glgillerden, iekleri iri ve pembe, yapraklarnn alttyl, orta ykseklikte bir aa (Cydonia vulgaris). * Bu aacn byk, sarrenkte, tyl, mayho, dokusu serte, ufak ekirdekli meyvesi. ayva gbekli * gbei ukur olan (kimse). ayva hoaf * Ayvadan yaplan hoaf. ayva kompostosu * Ayvadan yaplan komposto. ayva marmeld * Ayva ve ekerden yaplan ezme. ayva reeli * Ayva ve ekerden yaplan kokulu reel. ayva ty * Vcuttaki ince, sartyler. ayvadana * Ykseklii 15-70 cm , sk tyl, soluk sariekli, ok yllk ve otsu bir bitki (Achillea nobilis). ayvalk * Ayva aalarnn ok bulunduu yer. ayvan * Teras, sundurma. * Bir tarafdarya ak olan oda. ayvayyemek * kt duruma dmek, ii bozulmak. ayvaz * Byk konaklarda mutfak ve yemek hizmetlerinde altrlan uak. * Koca, erkek, e. ayvaz kasap hep bir hesap * ha yle ha byle, ikisi de bir. ayvazlk * Ayvazn grevi. ayyar

* Dolandrc, hilekr. ayyarlk * Dolandrclk. ayya * kiye dkn, ikici, iken, bekri. ayyalk * Ayyaolma durumu. ayyuk * Gn en yksek yeri. * Gn kuzey yarm kresinde bulunan bir takm yldzn en parlak yldz. ayyuka kmak * (ses iin) ykselmek. * (dedikodu iin) herkese duyulmak, yaylmak. Az * Azot'un ksaltlmas. Bu gaz N ksaltmasile de gsterilir. az * Allmolandan, umulandan veya gerekenden eksik, ok kart. * Nicelik, g, nitelik, sre bakmndan eksiklik bildirir. az az * Uzun sreli, yavayava. * Kk llerle. az buuk * Bir para, biraz. az bulmak * yeterli grmemek, az saymak, azmsamak. az buz olmamak * (bir ey) azmsanacak kadar olmak. az ok * Bir para, olduka. az daha * az kalsn, neredeyse. az deil! * birinin herhangi bir karakter bakmndan grnd gibi olmadnanlatmak iin sylenir. az gelimi * gelimesi gecikmiolan. * eitim dzeyi dk kalm, retimi daha ok ilkel tarma dayanan, doal kaynaklarngereince deerlendiremeyen (lke). az gelmek * yetmemek, daha ok istemek. az grmek * umduundan eksik bulmak. * azmsamak. az gnn adamolmamak * ok yaam, ok grmbulunmak. az kald(veya az kalsn) * bir iin olmas, gereklemesi, bitmesi ok yaknken olmadnanlatr. az tamah ok ziyan getirir * hrslve pinti insan her zaman zararlkar. aza * Organlar, vcut paralar. * ye. * Vcut paras, organ. aza oa bakmamak * olanla yetinmek. aza sormular: "nereye?" "oun yanna" demi * kk kazanlarn bile hep varlklkimselere dt inancnbelirtir. azade * Babo, erkin, serbest. * Babo, erkin, serbest olarak grltden azade yaamak. azade azade * bir eyden kurtulmu, uzak. azadelik

* Azade olma durumu, serbestlik. azalma * Azalmak ii, eksilme, tenakus. azalmak * Az denecek bir miktara inmek veya eskisinden az bir duruma gelmek. * Etkisini yitirmek, hafiflemek. azaltma * Azaltmak ii. azaltmak * Az denecek bir miktara indirmek veya eskisinden az bir duruma getirmek, krmak. * Etkisini yitirmesine sebep olmak, hafifletmek. azamet * Ululuk, byklk. * Gurur. * Grkem, heybet. * Debdebe. * alm, kurum, tekebbr. azamet satmak * byklk taslamak, alm satmak, bbrlenmek. azametli * Ulu, ok byk. * Gururlu. * Grkemli, heybetli. * Debdebeli. * alml, kurumlu. azam * En byk, en yksek, en ok, maksimum. azap * (Mslmanlkta) Dnyada gnah ilemiolanlara ahrette verilecek ceza. * Organik veya ruh byk sknt, ezin. azap * (Anadolu'nun birok blgesinde) iftlik ua. * Anadolu beyliklerinde donanmadaki grevlerde kullanlan asker. azap ekmek * ahrette ceza grmek. * ok byk skntya uramak. azap vermek * acektirmek, zmek. azar * Paylama. azar azar * Sreyi uzatarak, yavayava, az az. * Kk llerle. azar iitmek * azarlanmak. azarlama * Azarlamak ii, paylama. azarlamak * Paylamak, tekdir etmek. azarlanma * Azarlanmak ii, paylanma. azarlanmak * Azarlamak iine konu olmak, paylanmak, kt szle karlamak. azarlatma * Azarlatmak ii. azarlatmak * Azarlamak iini yaptrmak veya azarlanmasna yol amak. azat * Serbest brakma. * Okullarda paydos. * Serbest braklmolan. azat etmek

* serbest brakmak, salvermek. * (kle ve cariyeler iin) zgrln geri vermek. azat eylemek * azat etmek. azatl * Azat edilmi(cariye veya kle). azatlk * Azat olma durumu, serbestlik. * Azat edilme vakti gelmiolan (cariye, kle). azatsz * Azat edilemez. azca *Olduka az. azdrlma * Azdrlmak ii. azdrlmak * Azmasna yol amak. azdrma * Azdrmak ii. azdrmak * Azmasna sebep olmak. * Azgn duruma getirmek. * martmak. * Kt davranveya alkanlklara srklemek, yoldan karmak. azelya * Aalya. Azerbaycanl * Azerbaycan halkndan olan kimse. Azer * Azerbaycan Cumhuriye'tinde ve gney Azerbaycan'da (ran'da) yaayan Trk soylu halk veya bu halktan olan kimse. * Azer halkna zg olan, Azer halkile ilgili (olan). Azerce * Azerbaycan Trkesi. azgn * Azmolan. * (ten iin) abuk iltihaplanan, yarashemen kapanmayan. * (ocuk iin) ok yaramaz. * Cinsel istekleri arolan. azgnlama * Azgnlamak ii. azgnlamak * Azgn duruma gelmek. * Cinsel istekleri arlamak. azgnlk * Azgn olma durumu. az * Kpek dilerinden sonra ieriye doru, alt ve st enenin iki yannda beer tane bulunan ve yiyecekleri tmeye yarayan dilerin ortak ad, azdii, tc di. * kz arabalarnda n ve arka yastklardingile balayan aa ivi. azoa saymak (veya tutmak) * verilen kk bir armaanok ve deerli kabul etmek. azdii * Az. azck * ok az, biraz. * (sre ve miktar iin) Az olarak, biraz. azck am kaygsz bam * derdim olmasn da baka bir ey istemem. azk * Yiyecek, besin, gda. azkl

* Azolan. * Yoksullardoyuran. azklk * Azk olarak ayrlan veya hazrlanan yiyecekler. * Azk koymaya yarayan kap veya torba. * Hemen yemek zere, harman zamanndan nce biilip savrulan ekin. azl * Gz bir eyden ylmayan, azgn. * iddetli, korkun, ok etkili. azmsama * Azmsamak ii. azmsamak * Bir eyin umulduundan az olduu yargsna varmak, daha fazlasnistemek, az grmek, az bulmak. aznlk * Bir toplulukta herhangi bir nitelik bakmndan ayrve tekilerden sayca az olanlar, ekalliyet, ounluk kart. * Bir lkede egemen ulusa gre ayrsoydan ve sayca az olan topluluk, ekalliyet. aznlk hkmeti * Mecliste ounluu olmayan bir partinin kurduu hkmet. aznlkta kalmak * bir toplulukta belli bir sorun zerine oy verenler, kardnceye oy verenlerden daha az olmak. azma * Azmak ii. azmak * Gittike kzmak, iddetlenmek. aztrma * Aztrmak ii. aztrmak * Azmasna yol amak. aztma * Aztmak ii. aztmak * Azgn duruma getirmek. * rndan karmak. azil * Grevden alma. azim * Bir iteki engelleri yenme karar. azimet * Gidi. azimet etmek * gitmek, yola kmak. azimkrane * Kararl. * Kararllkla, kararlolarak. azimli * Kararnda, tutumunda direnen, kararl. azit * Azothidrik asit HN3 deki hidrojenin yerine bir kkn gemesi ile treyen birleiklere verilen ad. aziz * Sevgide stn tutulan, muazzez. * Ermi, eren. azize * Ermikadn. aziziye * Sultan Abdlaziz'in ve devlet adamlarnn giydii fes. azizlik * Aziz olma durumu. * Muziplik. azizlik etmek * muziplik etmek. azledilme

* Azledilmek ii. azledilmek * Grevden alnmak. azletme * Azletmek ii. azletmek * Bir grevliyi iinden ayrp akta brakmak, grevden almak, karmak. azlk * Az olma durumu. * Aznlk. azlolunma * Azlolunmak ii. azlolunmak * Grevinden alnmak, grevinden karlmak. azma * Azmak ii. * ki ayrrkn karmasndan doan, krma, melez, metis. azmak * Kk su birikintisi, glck. * Bataklk. azmak * Taknlkta ileri gitmek, ktln artrmak. * (deniz, rmak vb. iin) Kabarmak, tamak. * (yara, hastalk vb. iin) Etkili, tehlikeli duruma gelmek. * Cinsel duygularartmak. * (amar) Artk aartlamaz duruma gelmek. * (hayvanlar iin) ki ayrrktan domak. azman * ok gelimi. * Azma. * Kerestelik tomruk. azman kaya * Kaya balnn bir eidi. azmanlama * Azmanlamak ii. azmanlamak * rilemek, kocaman duruma gelmek. azmetme * Azmetmek ii. azmetmek * Bir iteki engelleri yenmeye karar vermiolmak. azmettirme * Azmettirmek ii. azmettirmek * Bir suu veya herhangi bir ii kesinlikle yapmasna karar verdirmek. azmkudurmutan beterdir * "cokun ve heyecana kaplmkimseyi zaptetmek zordur" anlamnda kullanlr. aznavur * Grcce, iri "yar" "krc" sinirli, ask yzl, sert kimse. aznavur gibi * zalimce davranan. aznif * Bir tr domino oyunu. azoik * inde fosil bulunmayan (toprak). * En eski jeolojik (sistem). azol * Heterosiklik birleiklerin nemli bir snfna verilen ad. azonal * Yeryznn herhangi bir noktasnda enleme balolmakszn meydana gelen olay. azot * Atom numaras7, atom arl14,008 olan, havada bete drt orannda bulunan, rengi, kokusu, tad

olmayan element. KsaltmasN. azotlama * Azotlamak ii. * Azotlu besin almayan bitki veya hayvanlarn dokularndaki serbest azotu tespit etme ii. azotlamak * Azotla kartrmak veya birletirmek. azotlanm * Azotlama ilemi yaplm. azotlu * inde azot bulunan. azotometre * Bir organik maddede bulunan azotun gaz hacmini ayarlamaya yarayan aygt. azotler * Azotometre. Azrail * Tanrbuyruu ile insanlarn cannalmakla grevli olduuna inanlan melek. Azrail'e bir can borcu olmak (veya kalmak) * nasl olsa leceini kabul etmek. * hi kimseye borcu kalmamak, btn borlarndan kurtulmak. Azrail'in elinden kurtulmak * lmden kurtulmak. Azrail'le burun buruna gelmek * lmle karkarya gelmek. azvay * Sarsabr. B * Bor'un ksaltmas. * Basso ksaltmas. b, B * Trk alfabesinin ikinci harfi. Be adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan tml, ift dudak patlaycsn gsterir. * Nota iaretlerini harflerle gsterme ynteminde ngilizler b harfiyle "si" yi, Almanlar ise "si bemol" gsterirler. Ba * Baryum'un ksaltmas. baba * ocuun dnyaya gelmesinde etken olan erkek. * ocuu olmuerkek. * Tarikatlarn bazsnda tekke by. * Bu gibi kimselere verilen unvan. * Silh kaakl,kara para aklama ve uyuturucu madde ticareti gibi kirli ve gizli iler yapan etenin ba. * Yaratc, kurucu kimse. * Gemi veya iskelede halatn takldyuvarlak bal, iri demir, aa veya beton dikme. * Kazlarda karlan topran miktarnhesaplayabilmek iin yer yer braklan toprak dikme. * atmertei. * Koruyucu, babalk duygularile dolu kimse; bir lkeye veya bir toplulua yararlolmukimse. * Ata. baba baba adam* Yal, arbal, iyi yrekli, olgun adam. baba buca * \343 baba oca. baba deil, trabzan babas * babalk grevlerini yapmayan babalar iin sylenir. baba evi * Babadan, dededen kalma ev, toprak, yurt. baba hindi * ri ve iyi beslenmierkek hindi. baba koruk (veya erik) yer, olunun dii kamar * babann yaptkt iin skntsnocuu eker. baba miras * Babann yaaddnemden kalan deerli mal veya dost.

baba nasihati * Bir babann verdii t. baba oca * Babadan, dededen kalma mlk veya bir kimsenin iinde doup byd, yaadev, toprak ya da yurt, baba evi, baba buca, baba yurdu. baba oluna bir babalam; oul babaya bir salkm zm vermemi * babalar ocuklariin byk fedakrlklara katlanrlar, ama ocuklar babalariin fedakrlkta bulunmazlar. baba olmak * (erkek iin) ocuk sahibi olmak. baba tatls * Bir eit hamur tatls, ambaba. baba yadigr * Babadan kalan, baba dneminde yaplm, babann hatrasntayan. baba yurdu * Baba evi, baba oca. babaanne * (ocua gre) Babann annesi. babaca * Baba gibi, babaya yakn. babacan * Cana yakn, olgun, hogrl, iyi kalpli, gvenilir (erkek). babacanca * Sevgi ve sevecenlikle, cana yakn olarak. babacanlama * Babacanlamak ii veya durumu. babacanlamak * Babacan duruma gelmek. babacanlk* Babacan olma durumu, cana yaknlk. baback * Kk baba. * Sevimli, ho, sempatik baba. babacl * Babasnok seven, babasna ok dkn olan. babaclk * Devletin trl snflar zerinde babalk ederek bu snflar arasnda denge kurmaya almasilemi, paternalizm. baba * Erkek kmes hayvanlarnn en iri ve yalolan. babako * (kadn iin) Gl ve gsterili, iri yar. babadan babaya * dedelere doru zincirleme. babadan oula * torunlara doru zincirleme. * atalarndan beri. babafingo * Yelkenli gemilerde direklerin ve gabyann stnde bulunan en yksek blm. Baba * Babalik mezhebinden olan kimse. Babalik * XIII. yzylda Baba shak'n kurduu mezhep. babak * Ayaksz olduu iin ylan sanlan, solucanla beslenen bir tr kertenkele (Anguis fragilis). babalanma * Babalanmak ii. babalanmak * Babalartutmak, fkelenmek. * Diklenmek, kabadayca davranmak. babalarmz * bizden, bizim kuaktan ncekiler. babal

* Babasolan. babal * Zaman zaman sinir nbeti geiren. babalk * Baba olma durumu. * vey baba. * Kayn baba, kayn peder. * Yalveya kmsenen adamlara seslenme olarak kullanlr. babalk etmek * baba gibi davranmak. babalk frn has iler * babasnn parasile geinenlere sitem olarak kullanlr. babam! * teklifsiz bir seslenme sz. * tekrarlanan iki emir kipi arasna getirilerek iin srekliliini anlatmaya yarar. babamn (veya ustamn) adHdr, elimden gelen budur * gcm ancak bu kadarnyapmaya yeter. babana rahmet * yaplan bir i, bir davrankarsnda "Allah senden razolsun." anlamnda kullanlan bir sz. babastutmak (veya babalarstnde olmak) * gibi deyimlerde "ok fkelenmek, fkesi her hliyle belli olmak" anlamnda geer. babasna ekmek * her yn ile tamamen babaya benzemek. babasna rahmet okumak * hakknda iyilik dnmemek. babasnn (veya babalarnn) iftlii * bir malveya kuruluu yalnzca kendi karlarna ara yapmak. babasnn hayrna * hibir kar gzetmeksizin. babasnn olu * her ynyle babasna benzeyen erkek ocuk. babasz * Babaslmocuk, yetim. babayani * Gsterii ve zentisi olmayan. babayanilik * Babayani olma durumu. babayiit * Gl kuvvetli. * Mert, korkusuz adam, kabaday. * Bir giriimde kendine gvenebilecek durumda olan. babayiitlik * Babayiit olma durumu, babayiite davran, kabadaylk. Babli * Osmanlimparatorluu dneminde stanbul'da sadaret (Babakanlk), dahiliye ve hariciye nezaretleri ( ileri ve Dileri bakanlklar) ile rayDevlet (Dantay) dairelerinin bulunduu yap. * stanbul'da bu evredeki basn. * Osmanlhkmeti. babnda * Konusunda. babndan * Bkz. babnda. Bab * "Bb'a ait" Bablik yanls. Bablik * XIX. yzylda, ran'da Ali Muhammed Bab'n kurduu din reti. baca * Dumanocaktan ekip havaya vermeye yarayan maden veya kgir yol. * Su yolu, lm, maden ocagibi yer altyaplarnn hava delii. baca ba* Ocan stndeki taraf. baca kula

* Ocan iki yannda tatan yaplmufak raf. baca tomruu * Bacann damdan yukarblm. bacak * Vcudun kasktan tabana kadar olan blm. * Hayvanlarda yrmeye veya atlamaya yarayan organ. * Bazeylerin yerden ykseke durmasnsalayan dayak, destek veya bunlardan her biri, ayak. * Oyun ktlarnda, olan, vale. bacak bacak stne atmak * otururken bir bacantekinin stne koyarak oturmak. bacak kadar * ufack. bacak kadar boyu var, trl trl huyu var * daha kk, ama deiik, herkesten farklalkanlklar, huylar edinmi. bacak kalemi * Kaval kemii. bacakkran * Nemli blgelerde yetien yeilimsi sariekli bir bitki (Narthecium). bacaklarkopmak * ok yorulmak. bacaklartutmamak * ayaklarnn zerine basp yryemeyecek duruma gelmek. bacakl * Bacaolan. * Bacaklaruzun olan, uzun boylu. * Felemenk altnna verilen ad. bacaklyaz * ri ve okunaklyaz. bacaklk * zellikle hokey oyuncularnn giydikleri deriden yaplmkoruyucu. bacaksz * Bacaolmayan. * Bacaklarksa olan, ksa boylu, bodur. * Yandan byk ilere kalkan ocuklar iin sylenir. bacanak * Karlarkardeolan erkeklerden her biri. * Dost, arkada. bacanaklk* Bacanak olma durumu. bacasttmek * (aile iin) yaamassrp gitmek. bacasttmez olmak * (aile iin) dalmak veya ii bozulmak. bac * Byk kz karde, abla. * Kz karde. * Bir evde uzun zaman almyalkadnlara (daha ok yalzenci kadnlara) verilen unvan. * Tarikat eyhlerinin kars. ba * Osmanlmparatorluunda gmrk vergisi. * Zorla alnan para, hara. -ba * Fiilden isim treten -ma/-me ekinin tr. ba * Ba alan kimse. balk * Ba alma ii veya grevi. bad * Yel, rzgr. badana * Duvarlarboyamak iin kullanlan sulandrlmkire veya boya. badana etmek (veya vurmak)

* badanalamak, badana yapmak. badanac* Geimini badana yapmakla kazanan kimse. badanaclk * Badanacnn yapti. badanalama * Badanalamak ii. badanalamak * Duvarlarboyamak iin sulandrlmkire veya plstik boya srmek. badanalanma * Badanalanmak ii. badanalanmak * Badana yaplmak. badanalatma * Badanalatmak ii. badanalatmak * Badanalamak iini yaptrmak. badanal * Badana edilmiolan. * Yzne ok pudra ve boya srmolan (kadn). badanasz * Badana edilmemi. * Badanasbozulmu. badas * Harman kaldrldktan sonra yerde kalan toprak, p ve samanla kark tahl taneleri, harman dknts. badat * Birleikgillerden, ekeri ok, bir tr yer elmas. bade * arap, iki. badehu * Ondan sonra. badeli * Ak badesi imikimse. badeli k* Dnde bir pirin elinden ak badesi ierek saz alp syleyen halk airi. badem * Glgillerden, yurdumuzun her yerinde yetien aa (Amygdalus communis). * Bu aacn yaveya kuru yenilen yemii. badem aac * Glgillerden ilkbaharda beyaz ve pembe renkli iekler aan ykseke bir bitki, badem (Amygdalus communis ve Prunus amygdalus). badem byk * Badem ii biiminde st dudan her iki yannda yer alan byk. badem ezmesi * Ezilmibademle yaplan ekerleme. badem gibi * (salatalk iin) taze ve gevrek. badem gzl * Badem ii biiminde iri gz. badem ii * Bademin dkabuu alndktan sonra kalan ii. badem krk * Tilki postunun yalnz bacak kesiminden yaplan krk. badem parmak * Baparmak. badem ekeri * nce bir eker tabakasyla kaplanmi badem. badem trnak * Badem biiminde uzunca trnak. badem ya * Bademden karlan ve deri, ksele gibi eyleri yumuatmak iin kullanlan ya. badema

* Bundan sonra, bundan byle. bademci * Badem satan kimse. bademcik * Boazn iki yannda birer tane bulunan, badem biimindeki organ. bademli * inde badem bulunan yiyecek. bademlik * Badem aalarok olan yer, badem bahesi. bademsi * Badem biiminde olan. baderna *Halatn anabilecek yerine sarlan bez, halat sargs. bad * Bakla, fasulye, bezelye gibi taze sebzelerde, iinde tohumlarn sralanmbulunduu kabuk. badsaba * Sabah vakti esen ve ruhu okayan, gnle ferahlk veren hafif rzgr. badi * rdek. badi badi yrmek (veya gitmek, komak) * rdek gibi iki yana sallanarak yrmek (gitmek). badik * rdek; palaz. * Ksa boylu. badikleme * Badiklemek ii. badiklemek * rdek gibi iki yana sallana sallana yrmek. badikleme * Badiklemek durumu. badiklemek * rdek gibi saa sol yalpa vurarak yrme eilimi gstermek. badire * Birdenbire ortaya kan tehlikeli durum. badiye * l. badminton * Tenise benzeyen ve bir tr tyl topla oynanan oyun. badya * Azgeni, yayvan, byke su kab. bagaj * Yolcu yk. * Tren, vapur gibi tatlarda yolcularn yklerinin konulduu yer. * Otomobillerin yk konulabilen, genellikle arkada olan blmleri. bagaj kapa * Otomobillerde iine yk konulabilen bagajlarkapatmaya veya kilitlemeye yarayan blm. bagaj kilidi * Bagaj kapankilitlemeye yarayan alet. bagaj memuru * Toplu tam yerlerinde ve aralarnda bagaj ilerini yrtmekle grevli kimse. baget * nce, ksa denek. * Tralanm, dikdrtgen biiminde deerli ta. * Dk gramajlkk boy ekmek. bagetli * Bageti olan. ba * Bir eyi baka bir eye veya birok eyi topluca birbirine tutturmak iin kullanlan ip, sicim, erit, tel gibi dmlenebilir nesne. * Sarg. * Balam, deste, demet. * lgi, iliki, rabta.

* Kemikleri birbirine balamaya, i organlaryerinde tutmaya yarayan lif demeti. ba * zm ktklerinin dikili bulunduu toprak paras. * Meyve bahesi. babahe * Bahe gibi tanmaz mal. baba* Bave bahelerde yetien meyve fidanlarn, bitki ve zellikle zm ktklerini budamaya yarayan kesici alet. babozmak * ban zmlerini toplamak. babozumu * Bada rnn toplanmas. * Bu iin yapldmevsim, gz, sonbahar. babudamak * badaki zm ktklerini budamak. baubuu * Asma fidesi. badoku * Hcre saysaz, hcre arasmaddesi ok ve genel olarak dier dokularbirbirine balayarak destek grevi yapan doku. bafiil * Fiillerin zarf olarak kullanlan ekilleri, ula, zarf fiil: gl-e gl-e, ko-arak, otur-up vb. baa * Kaplumbaa. * Deniz kaplumbaasnn kabuu. * Kaplumbaa kabuu. * Kaplumbaa kabuundan yaplmveya bu kabuu andrr biimde olan. * Ur. baa bak, zm olsun, yemeye yzn olsun * kii, karlk bekledii iten istediini alabilmek iin gereken harcamalaryapmaldr. baan * Vakti gelmeden l doan yavru, dk. * l doan kuzunun derisi. baboan * Kskt, eytansa. bac * Bayetitirip rnn satan kimse. * Balayan veya souk haddehaneden kan metal erit bobinlere bant yaptran (kimse). back * Balama iinde kullanlan erit biiminde ba. backl * Baolan, bulunan. backsz * Baolmayan, basz. baclk * Bayetitirme ve rnn satma ii. Badad'tamir etmek * karnndoyurmak. badad * Aa direkler zerine aklmtalara sva vurularak yaplan (duvar veya tavan). * Yaplarda kullanlan ta. badalama * Badalamak ii. badalamak * Drmek iin ayanbirinin ayaklarna takmak, elme atmak. badama * Badamak ii. badamak * Birka eyi birbirine geirerek balamak. * inden klmayacak bir duruma getirmek, kr dm etmek. bada

* Saayasol uyluun, sol ayasauyluun altna alarak oturma biimi. badakurmak * bu biimde oturmak. badak * Her yeri aynzellii gsteren, mtecanis, homojen. badaklama * Badaklamak durumu. badaklamak * Aynzellii gstermek, homojen duruma gelmek. badaklatrma * Badaklatrmak ii. badaklatrmak * Badak duruma getirmek, homojenletirmek. badaklk * Badak olma durumu, homojenlik. badalma * Badalmak ii. badalmak * Badamak iine konu olmak. badam * Tutarlk, tutarllk, insicam. badama * Badamak ii, imtiza. badamak * Anlamak, uzlamak, uymak, imtiza etmek. * ocuk oyunlarnda arkadaolmak. * Badakurup oturmak. badamaz * Uyumaz, tutarsz. badamazlk * Uyumazlk, geimsizlik. badatrc * Badama salayan. badatrma * Badatrmak ii. badatrmac * Badatrmaclk yanlskimse. badatrmaclk * Pek ok deiik retiyi birletirmeyi amalayan felsef veya din reti. * Farklkkenlere sahip deiik kltr zelliklerini birletirme veya kaynatrma ii. badatrmak * Badamasnsalamak. ba * By, sihir. bac * Byc. * Batan karc. bal * Grece, izaf. * Baka bir cisme uyarak srklenen, aynzamanda kendine zg bir kmldanda bulunan bir cismin grnrdeki bu kmldannn nitelii, izaf. bal deer * Bir aritmetik saysnn, nne + ve - iaretleri yazldktan sonraki deeri. * Bir saynn rakamlarndan her birinin bulunduu basamaa gre alddeer, izaf deer. bal nem * Bir metre kp hava iinde bulunan su buhararlnn, aynartlardaki havann doymusu buharnn arlna oran. baldak * Beikteki ocuun dmemesi iin beie sarlp balanan, kumatan yaplmenli ba. * Kadnlarn det zamannda baladklarbez. ballk * Grece olma durumu, izafiyet, rltivite.

bam * Bir eyin veya bir kimsenin gc ve etkisi altnda bulunma durumu, tbiiyet. bamlama * Bamlamak ii. bamlamak * Bir eyi bam altna sokmak, etkisi altnda tutmak. bamlama * Bamlamak ii. bamlamak * Bir eye veya bir kimseye tamamen bamlolmak. baml * Baka bir eyin istemine, gcne veya yardmna balolan, zgrl, zerklii olmayan, tbi. bamlsralcmle * Anlam bakmndan birbirine balolan ve zneleri, tmleleri veya yklemleri ortak olan cmle. bamllk * Bamlolma durumu, tbiiyet. bamsz * Davranlarn, tutumunu, giriimlerini herhangi bir gcn etkisinde kalmadan dzenleyebilen, hr, zgr, mstakil. * Herhangi bir kurulua, partiye balolmayan kimse. bamsz milletvekili * Herhangi bir partinin adayolmadan seilen veya herhangi bir partiye balolmayan milletvekili, bamsz. bamsz sralcmle * Anlam bakmndan birbirine balolduu hlde zneleri, tmleleri, yklemleri ayrolan cmle. bamszlama * Bamszlamak ii. bamszlamak * Bamsz duruma gelmek. bamszlatrma * Bamszlatrmak ii. bamszlatrmak * Bamsz duruma getirmek. bamszlk * Bamsz olma durumu veya nitelii, istikll. ban * naatta veya kazsrasnda topran kmesini nlemek iin yerletirilen para veya dayak. ban vurmak * kazduvarlarnn kmemesi iin banlarla desteklemek. bant * Bir nesneyi baka bir nesne ile uyarlklan ba. * Eyay, kavramlarveya tasarmlarbirlik, ballk, birliktelik gibi durumlarda toplayan grnveya nitelik, grelik, ballk, izafet, rltivite. * ki veya daha ok nitelik arasnda matematik ilemleri yardmile kurulan ballk veya eitlik. bantc* Bantclk yanlsolan kimse, greci, rltivist. bantclk * Bantllk retisi; zellikle bilginin bantlolduunu ileri sren her trl felsefe retisi; grecilik, izafiye, rltivizm. bantl * Varlbaka bir eyin varlna balbulunan, mutlak olmayan, greli, izaf, nisp, rltif. bantllk * Var olabilmek veya belirlenebilmek iin, bantyolu ile baka bir eye balbulunma durumu, grelilik, izafiyet, rltivite. bar * Gs. * (ok yayve daiin) Orta blm. * Cier, barsak gibi vcut boluklarnda bulunan organlarn ortak ad, aha. bar yelei * Eskiden zrh altna giyilen, kseleden yaplmyelek. bardak * Baldak. bargan * Barp aran, tepkisini hemen ve sert bir ekilde da vuran kimse.

baryanmak * znt ekmek, ok acduymak. * ok susamolmak. barp armak * fkeyle barmak. bar * Barmak ii veya biimi. barar * Grlt, amata. * Grltyle, amata ederek. barma * Bkz. barma. barmak * Bkz. barmak. barma * Barmak ii. barmak * (insan) Yksek ve gr ses karmak. * Kendini belli etmek. * Yksek sesle azarlamak. barsak * Sindirim organnn mideden anse kadar olan, ince barsak ve kaln barsaktan oluan blm. barsak asks * nce barsakarnn arka blmne balayan ve karn zarnn bir blmnden oluan ask. barsak iltihab * Sindirim organnda oluan iltihab durum ve buna balhastalk. barsak ingini * ounlukla srgn ve karn arsile beliren barsak iltihab. barsak kaznts * Kaln barsak hastalklarnda karlan smks madde. barsak kurdu * Omurgallarn ve de zellikle insanlarn barsanda yaayan asalak solucan. barsak otu * Farekula. barsak solucan * Ortalama 25 cm boyunda, insanlarn, zellikle ocuklarn barsaklarnda asalak olarak yaayan yuvarlak solucan, askarit. barsaklarndeerim * "canna kyarm, ldrrm" anlamnda korkutmak, gzdavermek zere kullanlr. bart * Barma sesi. bartkan * ok barp armak huyunda olan (kimse). bartlak * Orta byklkte, eti sevilen bir cins gebe rdek (Querquedula). bartma * Bartmak ii. bartmak * Barmasna yol amak. * Bir haberi, bir istei, birinin araclyla duyurmak. ba * Balamak ii veya biimi. * Balanan ey, hibe, teberru. ba * Bayapan kimse. bak * Herhangi bir devin veya ykmlln dnda kalan, muaf. * Bazmikroplara karaveya doal yolla diren kazanmolan. baklk * Bir devin veya ykmlln dnda kalma durumu, muafiyet. * Bazmikroplara karaveya doal yolla kazanlmdiren durumu. baklk bilimi

* Baklk olaylarnn ortaya kma artlarn, geliimini, alnabilecek nlemleri ve yaplabilecek tedaviyi inceleyen tp dal, immnoloji. balama * Balamak ii, affetme, af. * Hibe etme. balamak * Bir mal veya hakkkarlk beklemeden birine vermek, teberru etmek. * Herhangi bir kt davraniin ceza vermekten vazgemek, affetmek. * Grevden ekmek, almak. * Deyimlerde "Tanresirgesin, ayrmasn" gibi anlamlarda kullanlr. balamamak * karsndakinin yanlndan, kusurundan doacak frsatlarkarmamak, acmadan deerlendirmek. balanma * Balanmak ii, affedilme. balanmak * Balamak iine konu olmak, affa uramak, affedilmek, affolunmak. balatma * Balatmak ii. balatmak * Balamak iini yaptrmak. balayc * Balayan. bat * Szleme, akit, mukavele, kontrat. bat * Bat yapanlardan her biri, kit. batlanma * Batlanmak ii veya durumu. batlanmak * Bat ile sonulanmak. batlama * Batlamak ii veya durumu. batlamak * Aralarnda bat yapmak. batl * Batla, szleme ile balanmolan. bakesen * Makaslbcek. bala * Egrevli kelimeleri veya nermeleri birbirine balayan kelime tr, rabt: Ve, ya, veya, ya da birer balatr. bala grubu * Bala bei. bala bei * Balala veya balasz birbirine balanmolan, aynnitelikte iki veya daha ok kelimeden oluan bek. balal * Balacolan. balaltamlama * simleri, sfatlararasna bala alan isim veya sfat tamlamas. balalyan cmle * Birleik cmlelerde ki balacyla temel cmleye balanan yan cmle. baladyerde otlamak * Bkz. braktm (brakt) baladm (balad) yerde (ayrda) otluyorsun (otluyor). balam * Cinsleri aynveya birbirine yakn olan eylerin bir arada balanm, demet, deste. * Bir iirdeki drtlklerin her biri, bent. * (herhangi bir olguda) Olaylar, durumlar, ilikiler rgs veya balants, kontekst. * Bir dil birimini evreleyen, ondan nce veya sonra gelen, birok durumda sz konusu birimi etkileyen, onun anlamn, deerini belirleyen birim veya birimler btn, kontekst. balama * Balamak ii. * ift telli olan ve mzrapla alnan bir saz.

* Yaplarda duvarlarbirbirine balayan kiri, putrel vb. balama zarf fiili * Ve balacgrevinde kullanlarak, kendinden sonraki ekimli fiile veya fiilimsiye zaman ve kii bakmlarndan uyan -p ekini almfiil: Gelip gitti (Geldi ve gitti) Glp geti (Gld ve geti) gibi. balamac* Balama yapan veya satan kimse. * Balama alan kimse. balamaclk * Balamacnn ii veya meslei. balamak * Baveya baka bir arala tutturmak. * Dmlemek. * (yara iin) l koyup bezle sarmak. * Denk yapmak, paket yapmak. * Olumak, tutmak, meydana gelmek. * Bir iveya kimse iin ayrmak, tahsis etmek. * (bir iiin) Anlama yapmak. * Birinde bir eye karilgi, istek uyandrarak o eye ilgi, yaknlk duymasnsalamak. * Uyulmaszorunlu olmak. * Baka bir ile uraamaz durumda olmak. * Sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak. * Gnln kazanmak. * Btn ilgisini bir yerde younlatrmak. * Geii engellemek. balamalk * Balama yapmaya yarayan. balamsal * Balam ile ilgili. balamsal anlam * Bir szn kullanlan veya amalanan balama gre anlam kazanmas. balanak * Balanlacak ey, balant, irtibat. balanm * Balanmak ii veya biimi. * (siyas veya sosyal konularda) Yan tutma. balan * Balanmak ii veya biimi. balanma * Balanmak ii. balanmak * Balamak iine konu olmak. * Sevmek, iten balolmak. * Beklenen ey elde edilmez olmak. * Yalnzca belli bir ile uramak. * Bir ey bir kimseye ayrlmak, tahsis edilmek. balant * ki veya daha ok eyin birbiriyle bal, iliik veya ilgili bulunmas, irtibat. * ki ey arasnda iliki salayan ba. balantborusu * Katlardaki pis ve kirli sulartoplayan, kolona ileten boru. balantkurmak * irtibat salamak. * haberleme salamak. balantnls * Bkz. balaycnl. balantnsz * Bkz. balaycnsz. balantyapmak * iliki kurmak; anlama, szleme yapmak. balantl* Aralarnda balantbulunan, irtibatl, rabtal. balantsz

* Aralarnda balantbulunmayan. * Asker, siyas ynden hibir bloka balolmayan (lke), bloksuz. balantsz lkeler * Balantszlk siyaseti izleyen lkeler, bloksuz lkeler. balantszlk * Balantsz olma durumu. balantszlk politikas * Asker, siyas ynden hibir bloka girmeme siyaseti. balantszlk siyaseti * Balantsz lkelerin izledii siyaset. balak * Aralarnda anlama veya szleme salanmolan (kimse veya topluluk), mttefik. * Sonu, sebep gibi birbiriyle skskya balve karlklbamlolan (nesne, terim). balaklk * Balak olma durumu. balam * Eleme. * Aralarnda ortak kar bulunan devletler ilikisi. balaml* Aralarnda karlkldestek ve bamllk bulunan. balama * Balamak ii, ittifak. balamak* Bir ey yapmak iin birbirine antlama veya szleme ile balanmak, ittifak etmek. balatma * Balatmak ii. balatmak * Balamak iini yaptrmak. balayc* Balama nitelii olan. * Balamaya ve birletirmeye yarayan: "Ve" balaycbir edattr. * Uyulmaszorunlu. balaycnl * nszle biten kelime kk ve gvdelerine nsz ile balayan eklerin getirilmesi srasnda ve kk ile eki birbirine balayan nl: al--r, a--l-mak, gec-i-k-mek vb. balaycnsz * nl ile biten kelime kk ve gvdelerine nl ile balayan bir ek eklendiinde araya giren y nsz, koruyucu nsz: okul-da-y-m, eski-y-ince vb. bal * Bir baile tutturulmuolan. * Gereklemesi bir artgerektiren, tbi, vabeste. * Bir kimseye, bir dnceye, bir hatraya saygveya ak gibi duygularla balanan, tutkun. * Snrlanm, snrl. * Kapatlmolan, kapal. * Bir kuruluun yetkisi altnda bulunan. * Bir halk inanna gre, by etkisiyle cinsel gten yoksun edilmi(erkek). * Sadk. balkalmak * uymak, tbi olmak. balkredi * Kredi aan lkeden mal veya hizmet satn alnmasartile salanan kredi. balolmak * tbi bulunmak. balsu * Aata hcre zarnn emdii ve tadsu. balk * Bayeri, zm balarok olan (yer). balk bahelik,-i * Ba, bahesi zengin ve bol olan (yer). ballak * Biri tekine balolarak var olan; biri olmadan teki dnlemeyen iki eyin, bu iliki ynnden durumu. ballam * ki veya daha fazla deiken arasndaki bant.

* Organizmann deiik yap, zellik ve olaylarnda grlen karlklilgi, korelsyon. ballama * Ballamak ii. ballamak * ki ey arasnda karlklbantolmak veya ballk kurmak. ballk * Balolma durumu, merbutiyet. * Birine kar, sevgi, saygile yaknlk duyma ve gsterme, sadakat. * Bkz. Ballam. banaz * Bir dnceye, bir inana arlde balanp ondan baka bir dnce ve inankabul etmeyen, mutaassp. banazlama * Banazlamak durumu. banazlamak * Banaz duruma gelmek. banazlk * Banaz olma durumu, banazca davran, taassup. * Bir dnceye, bir inana arlde balanp ondan bakasndnmeme durumu, taassup. baryank * ok dert, ac, skntekmi. baryufka * Yufka yrekli, merhametli. barkara * skete kuunun bir tr (Saxicola torquata). barna basmak * kucaklamak. * biriyle ilgilenerek onu koruyup kayrmak, yetitirmek. barna tabasmak * sesini karmakszn her trl acya katlanmak. barndelmek * ok dokunmak, iine ilemek. barnezmek * zlmek, dertlenmek. bar * Barmak ii veya biimi. barar * Grlt, amata. * Grltyle, amata ederek. bara ara * Byk grlt ederek, bararak ararak. barma * Barmak ii, birlikte barma. barmak * Birlikte veya karlklbarmak. bartrma * Bartrmak ii veya durumu. bartrmak * Barmasna yol amak, hep birden bartmak. basz * Babulunmayan. baha * Paha. baha bimek * deerini belirlemek. bahadr * Savalarda, arpmalarda gc ve ylmazlyla stnlk kazanan veya yiitlik gsteren (kimse). bahadrlk * Bahadr olma zellii, durumu. Baha * Bahalik yanlskimse. Bahalik

* XIX. yzylda Bablikten domuolan, ran'dan baka Avrupa ve Amerika'da da yaylmbir din. bahane * Bir eyin gerek sebebi gizlenerek ileri srlen szde sebep. bahane aramak * bir ii yapmamak iin sebep aramak. bahane bulmak * bir ii yapmak veya yapmamak iin szde sebep gstermek. bahane etmek * herhangi bir eyi sebep olarak ileri srmek. bahaneli * Bahanesi olan. bahanesiz * Bahanesi olmayan. bahar * Kuzey yarm kre iin, 21 Martta gndz gece eitliiyle balayarak 22 Haziranda gn dnm ile biten, kve yaz arasndaki mevsim; ilkyaz, ilkbahar. * Bu mevsimde aalarda aan iekler ve yapraklar. * Genlik a. bahar * Yiyecek ve ieceklere hokoku ve tat vermek iin kullanlan tarn, karanfil, zencefil, karabiber gibi maddeler. bahar bayram * Genellikle mays aynn ilk gnlerinde kutlanan bayram. bahar dnemi * Yln ktan sonra gelen ilk aylar. bahar nezlesi * Bkz. saman nezlesi. bahar noktas * lkbaharda gndz gece eitlii annda gnein gk ekvatoru izgisi zerinde bulunduu nokta. baharat * Tarn, karanfil, zencefil, karabiber gibi maddelerin toplu ad. baharat* Baharat satan kimse. baharatlk * Baharat satma ii. baharatlandrmak * Baharat ile sslemek, lezzetlendirmek veya baharat ekmek. baharatl* Baharatolan. baharatsz * Baharatolmayan. baharc * Baharat alm satmyla uraan (kimse). baharbana vurmak * (alay yollu) genliin verdii cokuyla gereksiz veya ardavranta bulunmak. bahariye * Divan edebiyatnda, bahar tasviri ile balayan kaside. baharl * inde karabiber, karanfil, tarn gibi bahar bulunan. bahe * Sebze yetitirilen yer, bostan. * iek ve aa yetitirilen yer. bahe domatesi * Tarla ve bahelerde sun' gbre kullanmadan, doal olarak yetitirilen domates tr. bahe kekii * Bahelerde zel yntemlerle yetitirilen kekik. bahe makas * eitli ot ve bitkileri dzgn kesmek ve budamak amacyla yaplan bir makas tr. bahe nanesi * Bahelerde yetitirilen bir nane tr. baheci * iek, aa ve sebze yetitirme iiyle uraan kimse. bahecilik

* Bahecinin ii. * Bahe yapma ii. baheli * Bahesi olan. bahelik * Balar, baheleri olan (yer). bahemsi * Baheye benzeyen, bahe gibi dzenlenmiyer. bahesiz * Bahesi olmayan. bahvan * Geimini bahe rnlerini yetitirip satmakla salayan kimse. * Bir bahenin dzenlenmesi ve bakmyla grevli kimse. bahvanl * Bahvanbulunan. bahvanlk * Bahvann yapti. bahir * Deniz. * Aruzdaki vezin takmlarndan her biri. * Mevlid'in blmlerinden her biri. bahis * Konuulan ey, konu. * Grnde veya iddiasnda haklkacak tarafa bir ey verilmesini kabul eden szl anlama. * Sz. * Bir kitabn blmlerinden her biri. bahis amak (veya almak) * belli bir konuda konumaya balamak (balanlmak). bahis konusu * Sz konusu. bahis mevzuu olmak * zerinde konuulmak, sz konusu olmak. bahis tutumak * karlklbahse girmek. bahisi * Oyunlarda veya at yarlarnda yarn sonularntahmin ederek bahis oynayan veya oynatan kimse, mterek bahisi. bahname * inde cinsel konularla ilgili ak sak yazlarn, resimlerin bulunduu eser. bahr * Denizle ilgili. bahr * Yalapkn. bahriye * Bir devletin deniz glerinin ve kurulularnn btn. bahriye ifte tellisi * Hareketli bir halk oyunu ve ezgisi. bahriyeli * Deniz Kuvvetlerine balasker. * Deniz Harp Okulu rencisi. bahse girmek * grnde veya iddiasnda haklkacak tarafa bir ey verilmesini kabul eden szl anlama yapmak. bahsetme * Bahsetmek ii. bahsetmek * Bir konu zerinde sz sylemek, konumak, szn etmek. bahsi gemek * bir konu zerinde konuulmuolmak. bahsi kapamak * bir konu zerindeki konumaykesmek. bahsi kaybetmek * ileri srlen, savunulan grn yanlolduu ortaya kmak.

bahsi kazanmak * ileri srlen, savunulan grn doru olduu belli olmak. bahsi tazelemek * konumayaynkonu zerine getirmek. bahetme * Bahetmek ii. bahetmek * Balamak, sunmak. bahi * Bir hizmet grene hakkndan ayrolarak verilen para. bahi(veya bele) atn diine baklmaz * para verilmeden salanan bir eyin ufak tefek kusurlarnhogrmelidir. baht * Olacaklarn, kanlmaz olduunu belirleyen ilh iradenin insan iin veya bir toplum iin izdii hayat tarz, kader, talih. * ans, mutluluk. baht ii * Talihe braklm, talihe bali. bahtak * Talihli. bahtak olmak * bir konuda ansyaver gitmek, talih yzne glmek. bahtalmak * talihi dnp uygun duruma veya arzulanan sonuca gelmek. bahtbalolmak * talihi kapalolmak. * (kzlar iin) evlenecek istekli kmamak. bahtkapanmak * talihsizlie uramak, istenen sonuca ulamamak. bahtkara * Mutsuz, talihsiz. bahtkara olmak * srekli olarak talihi yaver gitmemek, mutsuz olmak. bahtna ksmek * talihsizliinden yaknmak. bahtiyar * Bahtolan, bahtl, talihli, mutlu. bahtiyarlk* Bahtlolma durumu, mutluluk. bahtl * Bahtiyi olan, mutlu, talihli. bahtsz * Bahtkt olan, mutsuz, talihsiz. bahtszlk * Bahtsz olma durumu, mutsuzluk. bahusus * Hele, zellikle, stelik. bak bak! * ama bildirir. bak! * ite. * ama anlatr. * kmseme bildirir. baka * Drbn. bakakalma * Bakakalmak ii veya durumu. bakakalmak * aknla urayp ne yapacanbilmez durumda kalmak. bakalm (veya bakaym) * iinde yer aldcmlenin gvensizlik, kuku, merak, uyarma gibi anlamlarnpekitirir. bakalit

* Formaldehit ile bir fenoln younlamassonucu elde edilen yapay reine. bakalitli * Bakalit bulunduran, bakalit kaplamal. bakalorya * (eskiden niversite ve yksek okullara girebilmek iin lise reniminden sonra verilen) Olgunluk snav. bakam * Baklagillerden, odunundan krmzboya karlan bir aa, bakkam (Haematoxylon campechianum). bakan * Bakmak iini yapan (kimse). * Hkmet ilerinden birini ynetmek iin, genellikle milletvekilleri arasndan, babakan tarafndan seilerek cumhurbakannca onaylandktan sonra ibana getirilen yetkili, vekil, nazr. bakanak * Gevigetiren hayvanlarn ayaklarnn arkasndaki krelmitrnak, kemik knts. bakanlar kurulu * Babakan ve bakanlardan oluan kurul, hkmet. bakanlk * Bakan olann durumu ve grevi, vekillik. * Bakann ynetimi altndaki kurulularn btn veya bu kurulularn bulunduu yer, nezaret, veklet. bakar * kz, sr. bakar kr * Gzleri salam grnd hlde gremeyen. * ok dikkatsiz (kimse). bakar msnz? * seslenme nlemi. bakara * skambil kdile oynanan bir kumar. bakarak * gre. bakarsn * olur ki. bakaya * Kalntlar. * Askerlik ana girenlerden son yoklamada bulunarak askere alnmolduklarhlde arldklarnda gelmeyen veya gelip de ktalarna gitmeden toplandklaryerlerden veya yollardan savuanlar. * Ait olduu yl iinde toplanamayp ertesi yla kalan vergiler. bak * zellikle dalk yrelerde bir yamacn gnenlarna, gneye veya kuzeye karkonumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doal artlarntespit eden durumu. * Fal. bakc * Bakmak iiyle grevlendirilen kimse. * Bir eyi satn almaydnmeden yalnzca bakarak ilgilenen (kimse). * Falc. bakclk * Bakmak ii. * Falclk. baklma * Baklmak ii. baklmak * Bakmak iine konu olmak veya bakmak ii yaplmak. bakm * Bir eyin iyi gelimesi, iyi bir durumda kalmasiin verilen emek veya emek verme biimi. bakm evi * Bakma ihtiyacolan kimselerin bakldklar, barndklarkurulu. * Kademe. * Kurum ve kurulularda motorlu aralarn onarldve korunduu yer veya birim. bakm yapmak * ara ve gerelerin dzenli almasiin onarmnyapmak. bakm yurdu * Yoksul veya kimsesiz yalve sakatlarn barndrlp bakldklaryurt, darlceze. bakmc

* Bakm iini yapan kimse. bakmndan * Bakveya gras, yn, deerlendirme as, -e gre. bakml * yi baklm, zerinde iyi allm. bakmlk * Filmin kartpostal byklnde cam bir perde zerinde grnmesini salayan cihaz. bakmllk * Bakmlolma durumu. bakmsz * zen gsterilmemi, baklmam. bakmszlk * Bakmsz olma, terk edilme, yzst braklma durumu. bakncak * Tfeklerde hedefin uzaklna, yaknlna gre ayar edilecek biimde yaplminer kalkar gez, niangh. baknd * Bak hele, olacak ey mi? gibi ama anlatr. baknma * Baknmak ii. baknmak * Bakmak ii yaplmak, evreye gz gezdirmek, aratrmak. *Muayene olmak. bakr * Atom numaras29, younluu 8.95 olan, 10840 C ye doru eriyen, doada serbest veya birleik olarak bulunan, sve elektrii iyi ileten, kolay dvlr ve ilenir olduundan eski alardan beri trl ilerde kullanlan, kzl renkli element. KsaltmasCu. * Bakrdan yaplmkap. * Bakrdan yaplm. bakr alam * %1'in zerinde znmelementlerin oluturduu bakr alamlarnn genel ad. bakr al * Bakr tuzlarile zehirli duruma gelmi. * Yeile alar mavi renk. bakr almak * (bakr kaptaki yemek) bakr tuzlarile zehirli duruma gelmek. bakr kaplama * Demir benzeri madenlerin yzeyinde bakr katman oluturma ilemi. bakr oksit * Kimyasal forml CuO veya Cu2O olan bakrn oksit biimi. bakr pas* Bakr zerinde nemli havalarda oluan bakr hidrokarbonat. bakr rengi * Kzla yakn kahverengi. * Bu renkte olan. bakr slfat * Gz ta. bakr ta* Malakit. bakr tuzu * Bakr slfat, gz ta. bakrc * Bakr ileyen veya bakr kap kacak satan kimse. bakrclk * Bakr kap yapma veya satma ii. bakrlama * Bakrlamak durumu. bakrlamak * Bakr rengini almak, (rengi) bakrn rengine benzemek. bakrl * Bakr ieren maddeler. bak * Bakmak ii veya biimi.

bakas * Bir olayda, konuyu, dnceyi belirli bir ynden inceleme, gras. bakatmak * ksa bir srede bakp gemek. bakk * Bkz. bakml. bakksz * Bkz. bakmsz. bakm * ki veya daha ok ey arasnda konum, biim ve belirli bir eksene gre l uygunluu. * Eksen olarak alnan bir dorudan, benzer noktalarkarlklolarak aynuzaklkta bulunan iki benzer parann birbirine gre olan durumu, tenazur, simetri. bakml* Bakmbulunan, simetrik, mtenazr. bakmsz* Aralarnda bakm bulunmayan (iki ey) veya iki yanarasnda bakm olmayan (bir ey), asimetrik. bakmszlk * Bakmsz olma durumu, asimetri. bakma * Bakmak ii. bakmak * ki veya daha ok kimse birbirine bakmak. * Kaamak ve gizli olarak birbirine bakmak. baki * Srekli, kalc, daim. * Bir eyden artan (miktar). baki kalmak * srekli, kalmlolmak. * bir eyden artmak. * artakalan, geride kalan, teki. bakir * Cinsel ilikide bulunmam(erkek). * El dememi, kullanlmam. * (toprak iin) lenmemi. * Eskimemi, ypranmam, yeni. bakire * Cinsel ilikide bulunmamdii; kz, kz olan kz. bakirelik * Bakire olma durumu, erdenlik. bakirlik * Bakir olma durumu; el dememilik, bozulmamlk. bakiye * Artk, artan, kalan, geri kalan. * Kalnt. bakkal * Yiyecek, iecek ve baka ihtiya maddelerini perakende olarak satan kimse. * Bu gibi eylerin satlddkkn. bakkal akkal * Bakkal ve benzeri ilerle uraan esnaf iin kmseme sz. bakkal defteri * Kark, dzensiz yazlarla dolu defter. bakkal kd * Kaln ve kaba kt. bakkala brakma! * bir ii "bakalm!" diyerek savsaklamak isteyenlere sylenir. bakkaliye * Bakkal dkknnda satlan eyler. * Byk bakkal dkkn. bakkallk * Bakkaln ii. bakkam * Bkz. bakam.

bakla * Baklagillerden, yurdumuzun her yerinde yetitirilen, taneleri bad iinde bulunan bir bitki (Vicia faba). * Bu bitkinin yeil rn veya kuru tanesi. * Bir zinciri oluturan halka veya paralardan her biri. bakla iei * Sarmtrak efltuna alan beyaz renkte olan bitki. * Bu renkte olan. bakla dkmek (veya atmak) * bakla ile fala bakmak. bakla fal* Bakla taneleri ile baklan bir fal tr. bakla slanmamak * Bkz. aznda bakla slanmamak. bakla kadar * (bit, pire gibi kk bcekler iin) ok iri. bakla kr* Beyazoalm, beyazlamaya yz tutmurenk. * At donlarndan koyu ve iri lekeli kr. bakla oda nohut sofa * Bkz. nohut oda. baklagiller * Bakla, fasulye, akasya, keiboynuzu gibi, badlpek ok sebze ve aalariine alan, iki enekli ayrta yaprakllardan byk bir bitki familyas, bakliye. baklal * Baklasolan. baklalk * Bakla tarlas. baklams* Bakla biiminde olan. baklamsmeyve * Bkz. bad. baklan * Anguta benzeyen krmzrenkli bir eit yaban kaz(Otis tarda). baklava * ok ince yufkadan yaplarak arasna kaymak, fstk, ceviz, badem gibi eyler konulan tatl. * Ekenar drtgen biiminde olan nesne. baklava amak * baklava yapmak iin gerekli olan ince yufkalarhazrlamak. baklava brek * (bir baka eyle karlatrldnda) ok kolay ve zevkli (i). * ok tokluk durumunda "baklava brek olsa yemem" biiminde kullanlr. baklava dilimi * Ekenar drtgen biiminde olan. baklavac* Baklava yapan veya satan kimse. baklavaclk * Baklava yapma veya satma ii. baklaval* inde baklava bulunan. * inde baklava desenleri olan. baklavalk * Baklava yapmnda kullanlan veya baklava yapmaya elverili olan. baklayazndan karmak * sabrtkenip o zamana kadar sylemedii eyleri sylemeye balamak. * ak sylemekten kandbir sorunu sonunda aklamak. bakliyat * Baklagillerden elde edilen rn. bakliye * Bkz. baklagiller. bakma * Bakmak ii. bakmak

* Bakbir ey zerine evirmek. * Aramak. * (yer iin) Yz bir yne doru olmak. * Bir eyin gelimesi veya iyi bir durumda kalmasiin emek vermek. * Beslemek, geindirmek. * (bir i) Birinden beklenmek. * (hasta iin) Muayene etmek, tedavi etmek. * Yoklamak, incelemek, denemek. * Bir ii yapmak, bir ii yapmakla grevli olmak. * Yaplabilmesi bir eye balbulunmak. * Gzetmek, ilgilenmek. * Renklerde, Benzemek, andrmak. * nem vermek, nem vererek zerinde durmak. * Anlamak, farkna varmak. * Baka bir eyle ilgilenmeyip elindeki veya nndeki ile urar olmak. bakra * ounlukla bakrdan yaplan kk kova. * Bir bakracn alabildii miktar. baksana! baksanza! * seslenme iin kullanlr. * dikkat ekmek sz. bakteri * Toprakta, suda, canllarda bulunan, rme, mayalanma veya hastalklara yol aan, kresel, silindirimsi, kvrk biimde olan, blnerek oalan, klorofilsiz, tek hcre canl. bakteridi * arbon hcresi gibi hareketsiz bakteri. bakterigiller * Bakterilere verilen ad, bakterileri iine alan canllar. bakterisit * Canllarn vcudunda veya laboratuar deneylerinde bakterileri fiziksel, kimyasal etkiyle ldren (etken). bakteriyel * Bakterilerle ilgili. bakteriyolog * Bakterilerle ilgili, bakteriyoloji alannda alan kimse. bakteriyoloji * Bakterilerin ve genel olarak mikroplarn biimlerini, niteliklerini inceleyen bilim. bakteriyolojik * Bakteri bilimi ile ilgili. bakteriyoskopi * Bakterilerin mikroskopla incelenmesi ilemi. baktka alr * gzellii birdenbire gze arpmayan. baktrma * Baktrmak ii. baktrmak * Bakmasna yol amak, bakmasnsalamak. bal * zellikle bal arlarnn bitki ve ieklerden topladklarbal znden yapp, kovanlarndaki petek gzlerine doldurduklar, rengi beyazdan esmere kadar deien tatl, koyu, svmadde. * Olgunlamincirin, dna szan tatls. * Aalarn kabuundan szarak phtlaan besi suyu. bal alacak iei bilmek (veya bulmak) * kar salanabilecek yeri veya eyi bilmek veya bulmak. bal ars * Zar kanatllardan, bal yapan eklem bacakltr (Apis mellifica). bal bal demekle az tatllanmaz * szde kalan dilek ve tasarlarn ibitirmede hibir etkisi olmaz. bal ba * En temiz bal. bal iei * Almak yaprakl, krmzveya krmzya alar sarrenkli iekli aak. bal dk de yala

* bir yerin ok temiz olduunu anlatr. bal dudak * Bkz. bal dudakl. bal dudakl * Tatldilli. bal gibi * pek tatl. * pheye yer brakmadan, ok iyi, adamakll. bal kaba * i turuncu, iri ve tatlbir kabak eidi (Cucurbita moschata). * Aptal, beyinsiz kimse. bal kelebei * Bal kovanlarna ok zarar veren bir bcek (Galleria mellonella). bal mumu * Arlarn peteklerini yapmak iin karn halkalararasndan salgladklaryumuak ve sarmsmadde. * Bu maddenin sanayide kullanlmak iin yapay olarak hazrlanm. bal mumu gibi erimek * ok zayflamak. bal mumu macunu * Mobilyadaki kusurlarn onarmnda kullanlan, toprak boya ile renklendirilmibal mumu. bal mumu yaptrmak * unutulmamasiin iaret edip dikkati ekmek. bal zl * Bal z bulunduran. bal z * Bazieklerin iinde bulunan, arlarn bal yapmak iin emdikleri tatlsv, nektar. bal z bezi * Bitkilerin yaprak, yumurtalk ve erkek organlarnn dibinde bulunan ve bal z karan bez. bal zlk * ieklerde bal zn karan bezlerin bulunduu organ. bal petei * Arlarn iine bal doldurduu bal mumu levha. bal rengi * Kahverengine alan sarrenk. * Bu renkte olan. bal samak * kovandan bal rn almak. bal tutan parmanyalar * imknlargenibir iin banda bulunan kimse bu imknlardan az da olsa yararlanr. bala * Yavru, ocuk. balaban * ri, byk. * iman, grbz (kimse, ocuk). balaban * Atmaca veya doan gibi yrtcbir ku. balaban kuu * Bataklklarda yaayan, balkla benzer, eti yalve ar, iri bir ku(Botaurus). balabanlama * Balabanlamak durumu. balabanlamak * Balaban duruma gelmek, irilemek. balabanlk * Balaban olma durumu. balak * Bkz. malak. balalayka * keli, telli Rus halk saz. balama * Orta oyununda Rum tipi. * Karagz, matiz ve klhan beyi tipleri tarafndan yabanclkelerin tiplerine hitap ederken kullanlan sz. balans

* Denge, muvazene. balans ayar * Otomobilin sarslmasnnlemek iin, tekerleklere gerei kadar balans pensi denen kurun parastakarak denge salama ii. balans pensi * Arabalarn tekerleklerindeki dengeli dnmeyi salamak iin cant ile lstik kenarna sktrlan kurun paras. balar * atkirii olarak kullanlan ve kiremitlerin altna denen ince tahta, pedavra. balast * Demir yollarnda traverslerin altna, oselerde dzeltilmitoprak zerine denen takrklar. * Safra. balast diren * Gerilimin byk deiimlerinde, devredeki akmsabit tutmak iin konulan diren. balast gemi * Ambarlarnda yk bulunmayan gemi. balast yem* ok byk miktarda ham selloz ihtiva eden ve dolaysyla youn yemlerden ok daha dk sindirilebilir besin maddeleri ihtiva eden ve hayvanlara tokluk hissi vermek amacyla kullanlan yem. balat * Orta ada, bentten oluan bir Batiiri tr. * Batda, belirli danslara elik eden bir tr ark. * Serbest biimli, romantik, mzik aralaryla alnan veya arkolarak okunan eser. balata * Souk ve scakta byk bir srtnme kat saysna sahip olan suya ve yaa dayankl, yavaanan madde. * Motorlu aralarda fren yapmaysalayan, tekerlek mili zerine yerletirilmiyarm ay biimindeki alet. balay * Evlilik hayatnn ilk ayveya ilk gnleri. balbal * Eski Trklerde kiinin anlmasiin mezarnn veya bazkurganlarn etrafna dikilen ta. balc * Aryetitirip bal alan veya satan kimse. balclk * Aryetitirme veya bal alp satma ii. balak * Kabza. * Kabzann demir siperi. balk * inde eitli organik maddeler bulunan, daha ok killi, koyu, yapkan amur, mil. * Glk kartan. * indeki kil oranyksek, yal, su geirmez, koyu toprak. balk hurmas * Sandklara baslarak kurutulan hurma (veya kuru incir). balk inciri * Kurutulmuincir, balk hurmas. balkl * Balolan. baldr * Bacan dizden ayak bileine kadar olan blm, incik. * Bu blmn yumuak ve ikin olan arka taraf. baldr bacak * Ak sak grlen kadn baca. baldr kemii * Baldrda bulunan iki kemikten ince olan. baldrak * Don ve pantolon gibi giysilerin dizden aaolan blm. * Kl kaynn aauzanan paras. baldran * Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetien zehirli bitkilerin ortak ad, au otu. (Conium maculatum). * Bu bitkiden karlan zehir. baldran erbeti * Acekerek, yz suyu dkerek elde edilen kazan.

baldranlk* ok baldran yetien yer. baldrgan * Baldran. * eytan otu, eytan tersi otu (Ferula assa-foetida). baldrplak * Ayak takmndan, isiz, serseri. baldrkara * Nemli yerlerde yetien birok erelti otu trnn ortak ad, karabaldr. baldrpatlatan * Grete hasmn bir ayantutarak diz kapana kadar bkp zerine yklenme oyunu. baldrsokan * ift kanatllarn, sinekgiller familyasndan, karasinee ok benzeyen, kan emen, hastalk bulatran, hayvan salynnden zararlbir sinek tr (Stomaxys calcitrans). baldz * Erkee gre karsnn kz kardei. baldo * ri ve dolgun taneli, pilvlk pirin. bale * Belli hafif figrlere, adm atlara, ounlukla sahne dzenine ve mzie dayalgsteri tr. * Bu tr gsteri yapan sanattopluluu. balerin * Bale yapan kz veya kadn sanat. balerinlik * Asl meslei balerin olan kimse. balet * Bale yapan erkek sanat. balgam * Solunum organlarnn salglad, azdan daratlan smks madde. balgam atmak * yaplmakta olan bir iveya bir konu zerine kuku uyandracak bir sz sylemek. balgam ta * Damarlve yarsaydam bir tr Kadky ta, Hacbektata, mhresenk. balgaml * Balgamolan. balgmeci* Bal peteini andran bir tr dikibzgs. balhane * Bal szme ve paketleme ilemlerinin yapldyer. bala kmak * balk avlamaya gitmek. balk * Omurgallardan, suda yaayan, solungala nefes alan ve yumurtadan reyen hayvanlarn genel ad. balk * Zodyak zerinde, Kova ile Ko burlararasnda yer alan burcun ad. Zodyak. balk adam* Deniz dibine inilebilecek donanmla su altnda almayiedinen kimse, dalg, kurbaa adam. balk batan kokar * bir ite aksakln bata olanlardan baladnanlatr. balk bilimci * Balklar snfninceleyen bilim adam. balk bilimi * Su rnleri aratrmalarnda zellikle balklar snfninceleyen bilim. balk orbas * Beyaz etli balklardan yaplan bir tr orba. * Suda piirilip klklarayklanm, incecik kylmbalk ile soan, ya, havu, patetes ve domatesten hazrlanan bir orba tr. balk eti * Omurgallardan, suda yaayan hayvanlarn yumuak ve ak renkli eti. balk etinde * Ne iman, ne zayf olan, biimli tombul. balk istifi

* ok skk olarak bir yere dolmu(insanlar). balk kartal * Kartallardan, su kylarnda yaayan, balkla beslenen, beyaz, kahverengi izgili, yrtcku(Pandion haliaetus). balk kavaa knca * hibir zaman olmayacak iler iin sylenir. balk otu * Cava ve Malabar'da yetien, zehirli meyvesiyle balklarsersemleterek avlamaya yarayan bir bitki (Anamirta). balk pazar * Balklarn avladbalklarn gnlk ve taze olarak sata sunulduu yer, ticar merkez. balk st * Yumurtlama srasnda erkek balklarn kardbeyaz madde. balk taba * Balk koymaya yarayan kap. * Yayvan servis taba. balk tutkal * Balk endstrisi artklarndan retilen, yavakuruyan, fakat balama gc yksek yaptrc. balk tutmak * balavlamak. balk unu * Kurutulmubalktan zel ilemlerle elde edilen un. balk ya* ri balk ve deniz hayvanlarnn sanayide kullanlan ya. * Morina balnn karacierinden karlan ve hekimlikte zayfla karkullanlan iyotlu, vitaminli ya. balk yemi * Balk avlamada oltann ucuna taklan genellikle yiyecek tr madde. balk yumurtas * Balklarn daha ok syerlere braktklar, remelerini salayan yumurta. * ounlukla mersin balnn, eritilmibal mumuna batrlarak hazrlanan yumurtas, havyar. balk * Balk tutan veya satan kimse. * Balklara zg. balkdm * leme balangcnda yaplan ve sonra kolayca zlerek iin tersine de tutturulan dm ekli. balkkaza * Balklarn souk ve nemli havalarda giydii boazlve ynl kaln kazak. balkyaka * Kazaklarda boynu saran ve katlanabilen yaka, boazlk. balkl * Balkla beslenen, balk yiyen. * Uzun bacakllardan, boynu ve gagasuzun, su kylarnda yaayan, balk yiyerek beslenen byk bir ku (Ardea cinerea). balklgiller * Leyleksiler takmnn balkllar alt takmna giren bir familya. balklk * Balk tutma, avlama ii. * Balk retme, balktan yararlanma ve satma ii. balkllar * ounlukla uzun bacakl, uzun gagalbalkl cinsinden kular familyas. balkn * Perde ayakllardan, uzunca gagal, uzun ve atal kuyruklu, deniz kylarnda yaayan bir kucinsi, deniz krlangc(Sterna hirundo). balkgz * Ayakkablarn bageirilen deliklerine ve kemer deliklerine taklan maden, kemik gibi eylerden yaplm halka. balkgz objektif * Normal objektiflerden ok daha geniayalan ve grnty dbkey ayna grnts biiminde veren objektif tr. balkhane * Balklarn toptan sata karld, souk hava deposu olan yer. balklama

* (suya dalmada, atlamada) Balk gibi gergin, dz ve baaabir biimde. * Bir ie, bir duruma, bir harekete sonucunun ne olacandnmeden girierek. balklamak * Balklama tarzsuya atlamak. balklandrma * Balklandrmak ii. balklandrmak * Balk ile doldurmak, sslemek. balklava * Deniz, gl ve rmaklarda balk yataolan yer. balkl * Balolan. balknefesi * Balinagillerin bandan karlan ve kozmetik maddeler ve ssl mumlar yapmnda kullanlan bir ya. balksrt* Balk klbiiminde birbirine paralel ve apraz izgili kumadeseni. * Yollarda sularn ortada toplanmayarak iki yana akmasiin yaplan ikinlik. balksz * Balolmayan. bali * Dl verme ana eren, buluana ermiolan. baliolmak * bulmak, erimek. * erinlik ana ermek, erinlemek, bulua ermek, akl baliolmak. balina * Balinalardan, uzunluu 20 m, arl200 ton olan, yave ubuklariin avlanan memeli hayvan, kadrga bal, falyanos (Balaena mistycetus). * Giysilerin dik ve dzgn durmasiin bazyerlerine zellikle yakalarna konulan sert, esnek, yass, dar, uzun ubuk. balina ubuu * Balinann azna aldsuyu darya szp iindeki deniz hayvanlarntutmasna yarayan ve st enesinin iki yannda tarak dileri gibi sralanm, boynuz dokusunda, esnek kemiksi blmlerin ad. balina ya * spermeet balinasnn kafa sinslerinde bulunan ya. balinalar * rnek hayvanbalina olan, kutup denizlerinde yaayan memeli hayvanlar familyas. balinal * Balina taklmolan, balina geirilmiolan (giysi). balistik * Ateli silhlarda barut gaznn basncile frlayp hedefe varncaya kadar merminin havadaki hareketini inceleyen bilim. balkan * Sarp ve ormanlk sra dalar. Balkanlar * Hrvatistan, Srbistan, Karada, Kosova, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Trakya'yiine alan blge. Balkanl * Balkan devletlerinden olan, Balkanlarla ilgili. Balkanllk* Balkanlolma durumu. Balkanolog * Balkanoloji uzman. Balkanoloji * Balkan uluslarnn dili, tarihi ve kltr ile uraan bilim dal. Balkar * Bkz. Malkar. Balkarca * Bkz. Malkarca. balk * Gzel ssl, parlak. * Ar, sanc. balkma * Balkmak ii.

balkmak * Parlamak, parldamak. * imek akmak. * Su halkalanmak, dalgalanmak. * Kesik kesik armak, sancmak. balkr * Parlt. * imek. balkon * Bir yapnn genellikle st katlarnda darya doru km, evresi duvar veya parmaklkla evrili blm. * Tiyatro ve sinema gibi byk salonlarda asma kat. balkonumsu * Balkona benzer. balkp* Ak sarrenk. ballandra ballandra * Ballandrarak. ballandrma * Ballandrmak ii. ballandrmak * mrendirecek biimde vmek. ballanma * Ballanmak ii. ballanmak * Bal bulamak, bal srlmek. * Tatllamak, tatlanmak, olgunlamak. ball * inde bal bulunan. ballbrek * ok lezzetli. ballbrekli olmak * ok iyi anlamak. ballpasta * Bal ile yaplmveya iine bal konmupasta. ballbaba * Ballbabagillerden, beyaz iekli ve ok yllk otsu bir bitki (Lamiumalbum). ballbabagiller * Nane, lvanta iei, kekik gibi kokulu bitkileri iine alan ve iki enekli bitiik ta yaprakllardan oluan bir familya. balldar * ncir. ballk * Bal konulan kap. * Balarda grlen klleme hastal. * Ballbaba. ballkl * Ballk hastalolan. balo * Danslve resm giyimli gece toplants. balo vermek * baloyu hazrlamak, dzenlemek. balon * Istlmhava veya havadan daha hafif bir gazla doldurulan, atmosferde uabilen, kre biiminde ara. * Hava veya gazla doldurulmu, kauuktan yaplan ocuk oyunca. * Karnyuvarlak ve ikin, boynu dar cam kap. balon lstik * Bisikletlerde kullanlan bir lstik tr. balon uurmak * ilgililerin ne diyeceklerini ve nasl davranacaklarnanlamak amacyla aslolmayan bir haber yaymak. baloncu * Balon satan kimse. baloncuk

* Kk balon. balonculuk * Balon yapmak veya satmak ii. balonvari * Balona benzer, balon gibi. balotaj * Bir seimde adaylardan hibirinin, gerekli oyu salayamamasdolaysyla seimin sonusuz kalmas. baloz * Gemici, ii gibi kimselerin elenmek iin gittikleri ikili, danslyer. balsam * Bazaalardan elde edilen, parfm ve illarn yapmnda kullanlan reine, belsem. balsaml * Balsam ieren, antiseptik ve besleyici zellii olan (il, merhem vb.). balsra * Yapraklarn zerinde oluan bir tr kf. * Bir tr kudret helvas. balta * Kesmek, yarmak, yontmak gibi ilerde kullanlan aa sapl, demir ara. balta dememi(girmemiveya grmemi) * iinden hi aa kesilmemi, sk ve gr (orman, koru). balta olmak * direnerek bir ey istemek, vakitli vakitsiz tedirgin etmek, aslmak, musallat olmak. balta vurmak * balta ile kesmek, paralamak. baltaba * Babodoslamasomurga hattna dikey olarak elik lmadan yaplm(gemi). baltac * Balta yapan veya satan kimse. * Odun krc. * Yangn sndrme kurulularnda balta kullanan er. * nceleri sefer srasnda allk ve ormanlk yerleri temizlemek, yol amak, adrlarkurup kaldrmak, ykleri bindirip indirmekle; sonralarkzlar aasna balolarak saraykorumak ve sarayn dhizmetlerini yapmakla grevli kimse. baltack * Kk el baltas. * Deirmen tann ortasnda bulunan ha biimindeki alet. baltadan kurtulmak * kesilmemek. baltalama * Baltalamak ii, sabotaj. * Bilinli ve kastlolarak, bir ii veya bir durumu bozarak zarara yol aan harekette bulunma, sabote etme. baltalamak * Balta ile kesmek. * Bir ii, bilinli ve kastlolarak bozacak veya ykacak davranta bulunmak, sabote etmek. baltalayc* Baltalama hareketini yapan kimse. baltalayclk * Baltalama iini yapan kimse. baltal * Baltasolan. * Yollarama ve dzenlemede balta ile donatlmasker snf. baltalk * Sk sk kesimi yaplan orman. * Bir kyn odun ihtiyacnsalamasna izin verilen koruluk veya orman blgesi. baltasktkten kmak * bir engelden, bir skntdan kurtulmak. baltaytaa vurmak * farknda olmayarak birine dokunacak szler sylemek, pot krmak. Baltk * Baltk denizine kysolan lkeler ve bu lkelerin halk. Baltk dilleri * Baltk lkelerinde konuulan Hint-Avrupa dil grubu.

baltrap * Atclkta hedef vazifesi gren plkalarhavaya frlatan yaylalet. balya * ember ve demir tellerle balanmticaret eyas. balya makinesi * Deiik tarm rnlerini ip ya da ember ile balyalama veya denkleme iini yapan alet. balya yapmak * balyalamak. balyalama * Balyalamak ii. balyalamak * Balya yapmak, denk yapmak. balyalanma * Balyalanmak ii. balyalanmak * Balyalamak ii yaplmak. balyemez * Eskiden kara ve deniz savalarnda kullanlan, orta apta, uzun menzilli tuntan top. balyos * Osmanlmparatorluu dneminde Frenk ve zellikle Venedik elilerine verilen ad. balyoz * Talarkrmak, kazk akmak gibi ilerde kullanlan, ok iri ve ar eki, varyos. balyoz gibi * ok ar, ezici (kol veya yumruk). balyozlama * Balyozlamak ii. balyozlamak * Balyozla vurmak, balyozla dvmek. balyozlanma * Balyozlanmak ii veya durumu. balyozlanmak * Balyoz ile dvlmek. bam teli * Bazsazlarda kaln ses veren tel veya kiri. * Sakaln, alt dudan hemen altndaki blm. bam teline basmak (veya dokunmak) * en ok kzacaeyi yapmak veya sz sylemek. bambaka * Bsbtn baka, apayr, deiik, farkl. bambakalk * Bambaka olma durumu. bambu * Budaygillerden, scak lkelerde yetien, boyu 25 m kadar olabilen, mobilya, merdiven, baston gibi birok eyann yapmnda kullanlan bir tr kam, Hint kam, hezaren (Bambusa vulgaris). * Bu kamtan yaplmolan. bambul * Kurtuk evresinde ekinlerin kkn, ergin evrede baaklarkemiren, kahverengi, kn kanatlbcek (Anisoplia austriaca). bambul otu * Scak ve lman blgelerde yetien otsu veya altr bir bitki (Heliotropium). bamya * Ebegmecigillerden bir bitki (Hibiscus esculentus). * Bu bitkinin hem taze, hem kurutularak yenilen rn. bamya tarlas * Mezarlk. ban * Osmanlmparatorluu dneminde Macaristan ve Hrvatistan'da sancak beylerine ve kk prenslere verilen unvan. ban aac * Asya'nn tropik blgelerinde ve Afrika'nn kuzeyinde yetien, yapraklartelek damarl, iekleri salkm durumunda, meyvesinden kokusuz bir yaelde edilen aa (Moringa oleifera). * Sepeti sd, sorgun.

ban otu * Asya, Kuzey Afrika ve Avrupa'nn scak blgelerinde yetien zehirli ve otsu bir bitki (Hyoscyamus). ban ya * Hint ya. bana * Ben zamirinin ynelme hli ekli biimi. bana bak! * "beni dinle" anlamnda teklifsiz bir seslenme ve gzdasz. bana da ... demesinler * bir iin kesinlikle yaplacanbelirtmek iin sylenir. bana dokunmayan (veya beni sokmayan) ylan bin yaasn * birok kimseler, kendilerine ktl dokunmayan kiiye dokunmak istemezler. bana msn dememek * hibir ey etkili olmamak, aldretmemek. banak * Ekmek paras, lokma. banal * Herkesin kulland, herkesin anlad. * Baya, sradan. banallik * Banal olma durumu. bano * Amerika zencilerinin aldgitar biiminde, maden gvdesi olan beveya daha ok teli olan bir mzik aleti. banolama * Banolamak durumu. banolamak * Bano durumuna gelmek. banda almak * bir sesi, ses cihazile bant zerine kaydetmek. bandaj * Sargile sarma. * Ba, sarg. bandajlama * Bandajlamak ii. bandajlamak * Sargile sarmak. bandajlatma * Bandajlatmak ii. bandajlatmak * Sargile sardrmak, bandaj yaptrmak. bandra * Geminin hangi devlete ait olduunu gsteren bayrak. * Yabancdevlet bayra. bandral* Bandrasolan. bandrma * Bandrmak ii. * pe dizilmiceviz, badem ve benzerlerinin, niasta ile kaynatlmzm suyuna veya baka bir tatlya batrlmasyla yaplan sucuk. * Kurutulacak zmn gnee serilmeden nce iine batrldpotaslsuyun konulduu kap. bandrmak * Banmak. * abuk kurumasve renginin parlak sarolmasiin zm salkmlarnveya inciri kll veya potasllk suya daldrp karmak. bando * Trl fleme ve vurgulu alglardan oluan ve daha ok geit trenlerinde kullanlan mzkaclar topluluu veya takm, mzka. bandocu * Bandoda grevi olan kimse, mzkac. bandoculuk * Bandocu olma ii veya durumu.

bandrol * Paket veya ielerin azlarna konulan erit veya etiket. * Devlete verginin kesildiini gsteren etiket. * Bayrak direinin tepesine ss olarak konulan uzun, kumaerit. bandroll * Bandrol bulunan. bangr bangr * Yksek sesle, grltyle. bangr bangr alamak * yksek sesle, hrkarak alamak. bangr bangr barmak * yksek sesle, avazktkadar barmak. bangrdama * Bangrdamak ii. bangrdamak * fkelenerek yksek sesle barp armak, bangr bangr barmak. Bangladeli * Bangladehalkndan olan kimse. bani * Kurucu. * Yapan, kuran. bank * Etibank, Smerbank gibi belirtme gruplarnda banka sznn yerine kullanlr. bank * ounlukla bahelerde, parklarda oturulacak sra. banka * Faizle para alp veren, kredi,iskonto, kambiyo ilemleri yapan, kasalarnda para, deerli belge, eya saklayan ve daha baka ekonomik etkinliklerde bulunan kurulu. * Bankaclk ileminin yapldyer. banka czdan * Banka hesabolanlarn sahip olduklarkk defter, banka czdan. banka defteri * Bkz. banka czdan. banka gibi* ok zengin (kimse). banka kart * Banka ilemleri iin otomatik makinede kullanlan zel ifreli kart. bankac * Bankaclk ilemleri ile uraan veya bankada grevli kimse. bankaclk * Banka ilemleri yapma ii. * Bankacnn meslei. bankadan ekmek (veya almak) * bankadaki hesabndan para almak. bankamatik * Bankalarn para ilemlerini gnn her saatinde otomatik olarak yapan makine. bankaya yatrmak * bankadaki hesabna para koymak, biriktirmek. banker * Banka sahibi. * Bankac. * Para, altn gibi tanr deerlerin ticaretiyle uraan kimse. * ok zengin (kimse). bankerlik * Banker olma durumu. * Bankerin yapti. bankerzede * Banker ile olan iilikilerinde zarara urayan kimse. banket * ehirler arasyollarn iki tarafnda yayalarn yrmesine ve tatlarn trafii aksatmadan durabilmesine yarayan akl veya toprak yol. bankiz

* Buzla. banknot * Devlet bankastarafndan piyasaya karlan kt para. banko * yerlerinde zerine eya koymaya elverili, itakibi iin gelenle grevli arasna konulmutezgh. * Talih oyunlarnda, oyunu ynetenin ortaya koyduu para. * Talih oyunlarnda oyunu yneten kimse. * Talih oyunlarnda ortada toplanan parann hepsine oynandnanlatr. * Su alttepelii. banko at * Yarlarda dereceye girecei kesin olarak tahmin edilen at. banko geme * Banko gemek durumu. banko gemek * Yarlarda veya toto, loto gibi oyunlarda, bir atn veya saynn kesin olarak tutturulacantahmin edip iaretlemek. banko say * Saysal loto oyununda, garanti olarak kacatahmin edilen say. banlama * Banlamak ii. banlamak * Horoz tmek. * Barmak. banliy * Genellikle oturma alanniteliinde olan, ehir merkezinden uzakta veya snrlarna yakn yerlerde bulunan ehir yresi, evre, dolay. banliy treni * ehirle banliy arasnda ileyen tren. banma * Banmak ii. banmak * Katbir eyi sulu veya tuz, biber gibi toz durumundaki maddelerin iine batrp karmak. bant * Dz, ensiz, yassba, erit. * Yara zerine yaptrlan zel olarak hazrlanmillkk erit. * Ses alma cihazlarnda seslerin kaydiin kullanlan manyetik oksitli plstik veya selloz erit. bant zmek * manyetik bir bant zerine alnmsesleri yazya aktarmak, deifre etmek. bant doldurmak * bir bandses kaydederek kullanmak. bant zmpara * ekmeye dayankl, uzun kt veya bezden retilmi, genellikle zmparalama makinelerinde kullanlan andrma gereci. bantlama * Bantlamak ii. bantlamak * Bantla iki eyi birbirine tutturmak, bant yaptrmak. bantlayc* Bant yapan kimse. * Bantlama makinesi. banttan vermek * genellikle radyo ve televizyonda banttan yararlanarak daha nceden alnmbir sesi veya grnty yaynlamak. banyo * Yaplarda, iinde ykanlan blm, hamam. * Banyo kvetinde ykanma. * Tedavi amacile hazrlanan illsu. * Vcudun bir blmn veya btnn, fiziksel veya kimyasal bir etki altnda bir sre bulundurma ilemi. * Duyarlyzeylerin ilenmesinde belirli bir ilemin gerektirdii maddeyi erimiolarak iinde bulunduran sv. banyo bataryas * Scak ve souk su ile dubalantsnn bir arada bulunduu musluk takm.

banyo almak * banyo yapmak. banyo dolab * Banyo iin gereken btn malzemenin iinde bulundurulduu dolap. banyo havlusu * Banyo sonraskullanlan ve zel olarak yaplan havlu. banyo kabini * Dukabini. banyo kazan * Banyoyu ve suyu stmak iin yaplan zel kazan veya stma aleti. banyo kveti * Genellikle iine su doldurulup ykanmaya elverili tekne. banyo sabunu * Banyo yaparken vcudu ykamak iin kullanlan sabun. banyo takm * Banyo odalarnda slak zemine serilen altplstik, st havlu benzeri dokuma olan paspas. banyo yapmak * ykanmak. banyolu * inde banyo blm olan. * Banyodan henz kmbir kimsenin durumu. banyosuz * Banyosu olmayan. baobap * Ebegmecigillerden, scak lkelerde yetien, ok yksek olmamakla birlikte, gvdesinin evresi 20 m yi aabilen bir aa (Adansonia digitata). bap * Kap. * (kitaplarda) Blm, balk. * Konu, husus. * Arap gramerinde mastar eitlerinden her biri. bar * Anadolu'nun dou ve kuzey blgesinde, en ok Artvin ve Erzurum yrelerinde el ele tutuularak oynanan, ar ritmli bir halk oyunu. bar * Dansl, ikili elence yeri. * Ayakst iki iilen meyhane. * Bir salonda iki imek iin hazrlanmke. bar * Hava basncbirimi. bar * Cam kaplarda oluan pas. bar * Halterde kaldrlmasgereken alet. bar atei * Youn yaylm atei. bar balamak * kir balamak, paslanmak. bar bar * Barmak fiili ile kullanlarak barn fkeli ve yksek sesle olduunu anlatr. * Apak grnmek, ortada olmak. bar havas * Bar oyunlarnda tek veya toplu olarak sylenen ezgi. bar tutmak * bar oynamak iin hazrlanmak ve oyuna balamak. baraj * Suyu toplamak, gcnden yararlanmak amacyla akarsu zerinde yaplan bent, bet. * Herhangi bir alanda baarytespit etmek iin gerekli olan art. * Futbol veya hentbolda serbest atyapacak oyuncunun nnde kartakm oyuncularnn yanyana dizilip oluturduklarduvar. baraj atei * Youn yaylm atei.

baraj mesafesi * Serbest atsrasnda, atnoktasndan kaleye doru ve oluturulan baraja kadar belirlenen nizam ara akl. baraj yapmak (veya kurmak) * (futbol veya hentbolda kaleye yaplan vurularnlemek iin) oyuncular kale nn kapatacak biimde sralanmak, duvar yapmak. barajamak * herhangi bir sebeple konulmuolan artyerine getirip baarsalamak. barak * Tyl, klluha, kebe. * Bir cins tyl av kpei. baraka * Tahta, inko gibi hafif eylerden yaplm, temelsiz ereti yap. barakack * Kk baraka. baran * Yamur. barata * Osmanlsaraynda genel olarak bostanclarn, baltacve kapclarn giydikleri, krmzuhadan yaplm, ucu kvrk, uzunca balk. * Bilim doktorlarnn ve kardinallerin giydikleri drt ke klh veya balk. baratarya * Kaptann, tayfalarn, gemi sahibine, armatre veya sigorta ortaklna bilerek verdikleri zarar. barba * htiyar Rum meyhanecilerine seslenmek iin kullanlr. barbakan * Kale duvarlarnda dmana ok atmak iin almdelik. barbar * Uygarlamam. * Uygarlamamkavim, topluluk. * Kaba ve krc. * Kaba saba, ilkel. barbarca * Barbara yakan bir biimde. * Kaba ve krcbir davranla. barbarizm * Bir szn fonetik veya morfolojik yapsnda yaplan byk yanllk. barbarlama * Barbarlamak ii. barbarlamak * Barbar gibi davranmak. barbarlk * Barbar olma durumu. barba * Bar oyunlarnda srann sabanda yer alan ve oyunun dzenini salayan kimse. barbata * Kalelerde mazgal ve mazgal siperlerinin oluturduu girintili kntldduvarlarn st blm, kale korkuluu. barbek * zellikle balkonlarda zgara et piirmekte kullanlan ve duvar ierisine gmlmocak. barbunya * Barbunyagillerden, krmzpullu, beyaz etli, kemikli bir balk (Mullus barbahs). * Taneleri yuvarlak, oval veya yass, krmzbenekli, bir tr fasulye. barbunyagiller * Dikenli yzgeliler alt takmna giren, vcutlariri pullarla kapl, barbunya ve tekir trleri iyi bilinen bir familya. barbut * Zarla oynanan bir eit kumar. barc * Bar ileten kimse. barclk * Barcolma durumu.

* Barcnn ii veya meslei. bara * Orta ada kullanlan krekli ve yelkenli tama gemisi. * Kalyon trnden kk savagemisi. barak * Kl kabzasnn siperi. barda * Dam ustalarnn kulland, bann bir ucu ember parasbiiminde eri, br ucu keskin eki. * Fckeseri. bardack * Bir tr kk ve tatlyaincir. bardack erii * Bardak erii. bardataran damla * sabr tketen ardavranveya durum. bardatarmak * sabrntketmek. bardak * Su ve benzeri eyleri imek iin kullanlan, genellikle camdan yaplan kap. * Bir bardan alacamiktar. * (bazblgelerde) Toprak testi. bardak erii * ri ve tatlbir tr erik. bardakalt* Bardan konulduu yeri kirletmemesi iin kullanlan, genellikle rg, kt veya plstik rt. * Yemek ncesi yenilen bardak altbyklnde bir tr lhmacun. bardak* Bardak veya mlek yapan veya satan kimse. bardaktan boanrcasna yamak * (yamur) ok iddetli yamak. bardan * ok beyaz. bardan * Yk tamak iin kullanlan anta veya uval. bardan bardan * Beyaz beyaz. bardo * Aygr ile dii eek iftlemesinden retilen her yataki hayvan. barem * Devlet memurlarnn maalarnn derece ve tutarlarndzenleyen sistem ve izelge. baret * ilerin balarna giydikleri, metal veya plstikten yaplmapka. baret * Kk takke, papaz takkesi. * Bir tr ss inesi. barfiks * eitli beden hareketleri yapmaya elverili ykseklikte, iki ayak zerine tutturulmuubuklu jimnastik arac. bargh * ine izinle girilen yer, ota, yksek divan. bargam * Levree benzer bir balk. barhana * Kafile, kk kervan, g. * G eyas, ev eyas. bar * Bahe duvar, it. barnak * Barnlacak yer, melce. barndrma * Barndrmak ii. barndrmak * Barnmasnsalamak. barnma

* Barnmak ii. barnmak * Doa etkilerinden korunmak iin kapalbir yere snmak. * Yerlemek, yaamak iin uygun artlar bularak oturmak. * evresiyle uyumlu, dirlik iinde yaamak. * (soyut kavramlar iin) Bir yerde etkili olmak, geliecek ortambulmak. bar * Barmak ii. * Savan bittiinin bir antlamayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh. * Byle bir antlamadan sonra insanlk tarihindeki sre. * Uyum, karlklanlayve hogr ile oluturulan ortam. bargrolmak * her trl dargnlunutarak barmak. baryapmak * barantlamasnimzalamak. bar * Barseven, barsever, sulhu, sulhsever, sulhperver. * Baramalayan, barngren. barl * Bkz. bar. barlk * Barolma durumu, kavga etmeme eilimi. bark * Bakasile bardurumunda bulunan, dargn veya dman olmayan, sevecen, hogrl. bark olmak * sevecen ve hogrl davranmak. barklk * Bark olma durumu. barma * Barmak durumu, uzlama, anlama. barmak * ki taraf, aralarndaki dargnlkaldrmak, uzlamak, anlamak. * Sevmek, zevk almak. barsever * Bar, barl, sulhu, sulhsever, sulhperver. barseverlik * Barsever olma durumu. bartrma * Bartrmak ii. bartrmak * Barmalarnsalamak, ara bulmak. bari * Hi olmazsa, hi deilse, o hlde, yle ise. * Keke. barikat * Bir yolu veya geidi kapamak iin her trl aratan yararlanlarak yaplan engel. barikat kurmak * engel oluturmak. barikat yapmak * eitli aralarla bir engel oluturmak. barikatlama * Barikatlamak ii. barikatlamak * Barikat ile evirmek, barikat yapmak. barisfer * Bkz. ar kre. barit * Baryum oksit (BaO) veya baryum hidroksit Ba(OH)2. baritin * Doal baryum slfat (BaSO4). baritli * inde barit bulunduran.

baritli ykama * Kalnbarsan ve rektumun radyolojik ilemde baryum slfatla doldurulmasve ykanmas. bariton * Tenor ve bas arasndaki erkek sesi. * Basso ile alto arasnda ses veren, pistonlu bir tr az algs. bariyer * Hemzemin geitlerde kara yolu gvenliini salamak iin kullanlan alr kapanr engel. * Kara yollarnn kenarlarna yaplan korkuluk, engel. * Herhangi bir yolu kapamak iin yaplan engel. * Engelli at yarlarnda zerinden atlanmasgereken yapay engel. bariz * Ak, gze arpan, belirgin. barizleme * Barizlemek ii. barizlemek * Bariz duruma gelmek. bark * Bkz. ev bark. barka * Byk sandal. barkarol * Venedik gondolclerinin sz ve mzii nceden yazlmadan, ilerinden geldii gibi syledikleri ark. * Ritmi zamanlmzik eseri. barklanma * Barklanmak ii veya durumu. barklanmak * Ev sahibi olmak; evlenmek. barkot * izgi im. barlam * Bkz. barlam. barmen * Bar tezghtar. barmenlik * Bar tezghtarl. baro * Bir ehir veya bir blge avukatlarnn balolduklarmeslek kuruluu. baro bakan * Baro genel kurulunca en az on beyllk kdemi olan avukatlar arasndan seilen ve baroyu temsil eden baro yesi. barograf * Bir hava tatnn uarken izledii yolun yksekliklerini izgi hlinde gstermeye veya iaretlemeye yarayan alet, ykseklikler. barok * M.S 1600 ile 1750 yllararasndaki klsik sanatizleyen resim, mimarlk slbu. * Batedebiyatlarnda dengeden ok harekete, dnceden ok duyuma, biimlerin serbeste yaratlmasndan duyulan cokuya nem veren, abartmal, etkileyici, elikiden ekinmeyen edebiyat akm. barok mzik * alglar arasnda veya alglarla sesler arasnda kartlklar kuran XVl-XVlll. yzyllar arasndaki mzik reformunu oluturan mzik. baroku * Barokuluk yanlsolan kimse. barokuluk * Barok sanat ve edebiyat grve ilkelerini benimseyen akm. barometre * Basnler. * Gsterge. baron * Batlkelerinde vikont ile valye arasnda soyluluk unvan. baronluk * Baron olma durumu veya baronun grevi. baroskop

* Havann iinde bulunduu cisimlerin arlzerine yapthafifletici etkiyi gsteren ve havas boaltlabilen bir fanus iinde terazisi bulunan fizik cihaz. barparalel * Dey direkler zerine paralel olarak tutturulmuiki tahta ubuktan olumujimnastik arac. barsak * Barsak. barsam * Yzgeleri dikenli ve zehirli bir eit arpan bal(Trachinus vipera). barsama * Gzel kokulu yapraklaryemeklere konulan, nane ve yaban kekiinin ortak ad. barud * Koyu gri renkte olan. barut * Ateli silhla bir merminin atlmasna veya herhangi bir aracn frlatlmasna yarayan, patlayc, katmadde. barut esmeri * Koyu esmer renkte olan (kimse). barut fs * Barut koymaya, doldurmaya ve muhafaza etmeye yarayan kutu, f. barut fsgibi * ok kzgn, sinirli ve kinle dolu kimse. * her an olay kacak yer veya kavgaya yol aacak durum. barut gibi * fkeli, huysuz, sert, aksi (kimse). * pek eki veya ac. barut hakk * Mermiyi istenilen uzakla atabilmek iin gerekli barut gazbasncnsalamaya yetecek miktarda barut. barut kesilmek (veya olmak) * ok fkelenmek. barut kokusu gelmek * savatehlikesi sezilmek. barut rengi * Koyu giri. barutu * Barut yapan kimse. barutuluk * Barut yapma veya alp satma ii. baruthane * Barut yaplan veya saklanan yer. barutla oynamak * tehlikeli ilerle uramak. barutluk * Barut saklanan kap veya yer. baryum * Atom says56, younluu 3.78 olan, doada en ok baryum slfat ve baryum karbonat olarak bulunan, havada abuk oksitlenen, gmrenginde, katve basit bir element. KsaltmasBa. baryum karbonat * Karbondioksidin, barit zerine etkisiyle elde edilen beyaz bir kat. baryum slfat * Baritin. bas * En kaln erkek sesi. * Sesi byle olan sanat. * En kaln sesli orkestra algs. bas (veya bas git) * ekil, yr, git, defol!. bas bariton * Basn kamadince tonlara kabilen, buna ramen basn indii kaln ve tok tonlara inemeyen sesi olan sanat. bas bas * Barmak fiili ile kullanlarak barn yksek sesle olduunu anlatr. bas tutmak * ince sesli alglara tek perdeden elik etmek.

basak * Merdiven. basakl * Merdiveni olan. basaksz * Merdiveni olmayan. basamak * Bir yere karken veya bir yerden inerken baslan ve art arda gelen, birbirinden belirli aralklarla ykselen dz yzeylerden her biri. * Derece, aama, kerte. * Bir amaca ulamak iin yararlanlan kii, durum veya yer. * (aritmetikte) On kuralna gre yazlmbir saynn, her rakamnn bulunduu sra, hane. * (cebirde) Bir tam denklemde bulunan bilinmeyenin en yksek kuvveti. basamak basamak * Yavayava(ykselme veya inme). * Derece derece. basamak yapmak * bir durumu daha ykseine erimek iin ara olarak kullanmak. basamakl* Basamaolan, basamak basamak olan. basar * Gz. * leriyi grme, alglama yetisi. basar * Merdivenin ayakla baslan yzeyi. basar * Grme ile ilgili. basarna * Bir cismin bir yannkaldrala ykseltme ii. * Dalyann kapak yeri. basbaya* Allandan, bilinenden hibir deiiklii olmayan. basen * Omurgann bel ile kala arasndaki blm. * Ktasal uzantdan okyanus ortassrtlarna kadar devam eden ve 4000-5000 m derinlii olan deniz dibi. bas * Resim kliesi, dkme harf, takalp kullanarak makine yardmile kda ve bez gibi eylere yaz, resim karmak ii, tab. basc * Kitap, dergi gibi eyleri basan kimse, tbi. basclk * Bascolma durumu veya bascnn ii. bask * Baslm, yasslam. * ok yksek olmayan, alak. * Ksk. basklatrma * Basklatrmak ii. basklatrmak * Bask durumuna getirmek. basklk * Bask olma durumu. * Bir elipsin byk ve kk eksenleri arasndaki farkn byk eksene oran. basla * Basmclkta, provalarda "basnz, baslsn" anlamlarnda kullanlan terim. basla vermek * prova hlindeki bir kitabn veya herhangi bir yaznn basma uygun olduunu bildirmek. basl * Baslarak yerletirilmi. * Basm evinde baslm, matbu. basl * Baslmak ii veya durumu.

baslma * Baslmak ii. baslma dayanm * Dokusunu basarak ezmeye alan detkilere aacn gsterdii diren. baslmak * Basmak iine konu olmak veya basmak ii yaplmak. basm * Bassanat, tabaat. * Basii, tab, tipografya. basm evi * Basii yaplan yer, matbaa. basmc * Basm evi ileten kimse, matbaac. basmclk * Basm evi iletme ii, kitap basma ii, matbaaclk. basn * Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda kan yaynlarn btn, matbuat. basn ataesi * Resm veya zel kurum ve kurulularda, yabanctemsilciliklerde basn ile ilgili konulardzenleyen yetkili ve sorumlu kimse. basn bildirisi * Basn yayn organlarna bilgi vermek amacyla yetkili kurum veya kiiler tarafndan hazrlanmyazl aklama. basn dnyas * Grsel ve yazlbasn organlarile burada grevlilerin tm. basn kart * Meslei basn ileri olan kimselerin tadkimlik belgesi. basn zgrl * Grve dnceleri basn ve yayn yoluyla aklayabilme ve yayabilme hakk. basn toplants * Yetkili veya ilgili bir kimsenin, bir konu veya eitli konular zerinde aklamada bulunmak iin gazetecilerle yapttoplant. basn yasa * Basn yayn organlarnn bir konu hakknda yayn yapmasnkstlayp engelleme. basn * Bir yzey zerine etkide bulunan gcn yz lm birimine den miktar, tazyik. basnlama * Basnlamak ii. basnlamak * Hava tat aralarnda, insan organizmasiin yeterli basn dzeyini salamak veya ayarlamak. basnl * Basn yklenmiolan. basnlsu* Basn yklenerek fkrtlma dzeyine getirilmisu, tazyikli su. basnler * Hava basncnlerek yer ykseltilerini ve hava deiimlerini tespit etmek iin kullanlan alet, barometre. basnlm * Hava basnclmlerini inceleyen birim. basler * Buharn veya herhangi bir gazn bulunduu kabn yzeyine yaptbasncbelirleyen alet. * Akkanlarn basncnlen ara. basp gemek * nde gideni gemek. * nem vermeyerek uramamak. basp gitmek * birdenbire gitmek, aklna koyduu eyi yapmak zere bulunduu yerden uzaklamak, ekip gitmek. basrgama * Basrgamak ii. basrgamak * Arlk kmek veya basmak. * Kbus kmek. basrganma

* Basrganmak durumu. basrganmak * zerine arlk basmak, kbus kmek. bas * Basmak ii. basil * Bakterilerin omak biiminde ince uzun olan tr. basiret * Doru gr, uzagr, sezi, uyanklk, anlay, kavray, dikkat, sagr. basireti balanmak * iyi dnemez, gerei gremez bir duruma dmek. basiretli * Gerei grebilen, uzagrebilen, basireti olan, sagrl. basiretsiz * Gerekleri grebilmekten uzak, ileri ve uzak grl olmayan, sagrsz. basiretsizlik * Gerekleri, ileriyi ve uzagrememe, sagrden yoksun olma. basit * Yaplmasveya anlalmaskolay olan, kark olmayan, baya. * Sssz, gsterisiz. * Bilgi ve grgs snrlolan, baya, grgsz. * Her zaman rastlanan, zellii olmayan, olaan. * Kolay. basit cisim* Maddesi tek elementten olumucisim. basit cmle * Tek yargbildiren cmle. basit faiz * Faizleri zerine eklenmemiana paraya belli bir dnem sonunda verilen faiz. basit kelime * Anlamlolarak daha kk paraya blnemeyen, kk durumundaki kelime, yaln kelime. basit kesir * Paypaydasndan kk olan kesir. basit renk * Bimeden geen beyaz n ayrldrenklerden her biri. basite * Basit olarak, kolay tarafndan. basite indirgemek * basitletirmek, sade bir biime dndrmek,basite irca etmek. basitleme * Basitlemek ii. basitlemek * Basit duruma gelmek. basitletirme * Basitletirmek ii. basitletirmek * Gereksiz ayrntlardan artarak sade duruma getirmek. basitlik * Basit olma durumu. Baska * spanya'nn Bask blgesinde kullanlan dil. basket * Basketbolda kazanlan say. basket yapmak * basketbolda saykazanmak. basketbol * Beer kiilik iki takm arasnda topu 3 m ykseklikteki karlklduran ageirilmiiki sepetten birine sokup saykazanmak esasna dayanan bir oyun. basketbolcu * Basketbol oyuncusu. basketbolculuk * Basketbol oynama veya oynatmak ii.

basketi * Basketbol oyuncusu, basketbolcu. bask * Bir eserin baslbiimi veya durumu. * Bassays. * Bir eserin baslarak tekrarlanan her bir kezi. * Giysinin iine kvrlp dikilen kenar. * Hak ve zgrlkleri kstlayarak zor altnda bulundurma durumu, tazyik. * Bir maddeyi skp ezen alet, pres. * Belirli ruh etkinlik ve sreleri, kiinin istei dnda bilinaltna itmesi veya bu itilenlerin bilince kmasn nleme durumu. * Kartakm oyuncusunun hareketini ve sonu almasnengellemek amacyla uygulanan yakn savunma durumu. baskaltnda tutmak * zgrln engellemek, kstlamak. baskgrubu * Bir iin yaplmasnda, gerekletirilmesinde veya tamamlanmasnda baskoluturan g. baskkalb * Kitap kaplarna sslemeler basmak iin kullanlan kalp. baskresim * Gravr teknii ile yaplan resim, kazma resim. baskyapmak * bir kimseyi bir ii yapmaya zorlamak, zor kullanmak. baskc * lenecek kumalar zerine kalplara resim basan kimse. * Matbaaclkta baskilerini yapan kimse. * Kstlayc. baskclk * Baskcnn ii. baskda kalmak * yamur yadktan sonra topran st ksmsertleerek tohumlar fidelenip toprak stne kmak. baskl * Basksolan. basklk * Bir masadaki ktlarn umamasiin zerlerine konulan zel biimdeki arlk. baskn * Su iledii veya sulularn bulunduu sanlan bir yere anszn girme. * Ksa sreli, beklenmedik saldr. * (sertlik, zorluk bakmndan) stn. baskn basanndr * dmangafil avlayp saldran taraf savakazanr. baskn kmak (veya gelmek) * (karlatrma konusu olan kimseyi) gemek, stnln gstermek. baskn vermek * an ve habersiz girmek, saldrda bulunmak. baskn yapmak * su ilendii veya sulularn bulunduu sanlan bir yere anszn girmek. * dmana anszn saldrmak. * anszn konuk gelmek. baskna uramak * dmann beklenmedik bir saldrsyla karlamak. * bir yerde su st yakalanmak. * beklenmedik bir zamanda konuklar gelmek. basknc * Baskn yapan kimse. basksz * Hak ve zgrlkleri kstlanmam. * Disiplinsiz. * Terbiyesiz, ahlksz. basksz bymek * serbest bir eitimle yetimek. basklrnet*

Kaln sesli klrnet. baskl * ounlukla bir ktleyi ok daha kk bir ktle yardmyla tartmaya yarayan alet. * ki kolu sra ile kalkp inebilen, ortasndan veya ularndan birine az ok yakn deimez bir noktaya dayanan kaldra. basma * Basmak ii. * zerinde basile yaplmrenkli biimler bulunan pamuklu kuma. * Bu kumatan yaplmolan. * Gazete, dergi, kitap gibi basile hazrlanmyazleyler, matbua. * Baslm, matbu. * skambil kdile oynanan bir oyun. * Gbre, tezek. basma kalb * Kitap, kumagibi eylerin basksiin hazrlanan kalp. basmac * Basma yapan veya satan kimse. * Pamuklu, tlbent vb. zerine kalpla desen basan kimse. * Boha ile kylerde eya satan kadn, bohac. basmaclk* Basma alm satm. * Pamuklu, tlbent vb. zerine kalpla desen basma ii. * Matbaaclk. basmahane * Basma yaplan iyeri. basmak * Vcudun arlnverecek biimde ayak tabannbir yere veya bir eyin zerine koymak. * (kk ocuklar iin) Ayakta durabilmek. * Bir eyi, zerine kuvvet vererek itmek. * Sktrarak yerletirmek. * Basii yapmak, tabetmek. * rtmek, brmek, kaplamak. * Bir ey zerinde kalp, mhr gibi bir arala iz yapmak. * Baskn yapmak. * Bazisimlerle birlikte sertlik, arlk anlamlarnda yardmcfiil olarak kullanlr. * Bir kimse bir yaa girmek. * evreyi kaplamak, kmek. * Basn yaparak svve gazlaritmek. * Kmes hayvanlarkulukaya yatmak. * Bir eyin etkisinde kalp eziklik, znt ve arlk duymak. basmakalp * zgnl olmayan, deiiklik gstermeyen, bilineni tekrarlayan, harclem, klie. basmakalplamak * Basmakalp durumuna gelmek. basmal * Basma zellii olan. basmalk * zerine baslacak ey. basso * En kaln erkek sesi. * En kaln sesli orkestra algs. bastana salatas * Domates, taze soan, yeilbiber, maydanoz, nane ve limon suyu kullanlarak yaplan bir salata tr. bastarda * Bkz. batarda. bast * Kyma ile piirilmisebze. * Bastrma. bastbacak * Bacaklarksa veya arpk (kimse). * (ocuk iin) Yaramaz. bastyerde ot bitmez

* gittii yere uursuzluk gtrr, gittii yerin bereketini kurutur. bastyeri bilmemek * ok sevinmek. * aknlktan nerede olduunu seememek, durumunu kontrol edememek. bastk * Pestil. bastrak * Yol yapmnda akl, kum, curuf gibi maddeleri ezmeye ve sktrmaya yarayan alet. bastrk * Kapyarkadan bastrmak iin kullanlan aa dayak. * Arlk, bask, yk. bastrlma * Bastrlmak ii. bastrlmak * Bastrmak iine konu olmak. bastrm * Ruh dnyasnda oluan tepkimelerin bilin dna yansmas. bastrma * Bastrmak ii. * Bast. bastrmak * Basmak iini yaptrmak. * Zararlbir olaynlemek. * stnln gstermek. * Bir kuman kenarnkvrp dikmek. * Gidermek. * (cevap iin) Hemen yetitirmek. * Anszn birinin yanna gitmek. * Birdenbire ve pek ok etkisini gstermek. * Kmes hayvanlarnkulukaya yatrmak. * Baskyapmak, zerine iyice dmek. bastika * Bir yelken serenine veya herhangi bir aaca alan delik. baston * Yrrken dayanmaya yarayan aa veya metalden yaplan ara. * Geminin batarafndaki yatk direin (cvadrann) darya doru uzanan paras. baston francala * nce, uzun ekmek. baston gibi (veya baston yutmugibi) * dimdik duran veya yryen (kimse). bastoncu * Baston yapan veya satan kimse. bastonculuk * Baston yapma veya satma ii. bastonlu * Bastonu olan. bastonsuz * Bastonu olmayan. basur * Kaln barsan alt blmnde ve anste toplardamarlarn genilemesiyle oluan varis, hemoroit. basur memesi * Anste genileyip meme gibi uzamdamar yn. basur otu * Dn ieigillerden, nemli ormanlarda biten, kklerinde basur memelerine iyi gelen bir madde bulunan, sariek aan kk bir bitki (Ranunculus ficaria). basurlu * Basuru olan, hemoroitli. basbadelmevt * lmden sonra dirilme. basya * Sapotgillerden, tohumlarndan sabunculukta kullanlan bir yaelde edilen, Asya'da yetien bir aa (Basia). ba

* nsan ve hayvanlarda beyin, gz, kulak, burun, az gibi organlarkapsayan, vcudun st veya nnde bulunan blm, kafa, ser. * Bir topluluu yneten kimse. * Balang. * Temel, esas. * Arazide en yksek nokta. * Bir eyin genellikle toparlaka ucu. * Bir eyin ularndan biri. * Kasaplk hayvanlarda ve bazyiyeceklerde tane. * Para deitirirken verilen veya alnan stelik, sarrafiye. * Bir eyin yaknveya evresi. * "Ba" kelimesi birok deyimde "z varlk, kendisi" anlamntayan bir zamir niteliindedir. * nem veya ynetim bakmndan ileride olan, en nemli, en stn anlamnda birleik kelimeler yapar. * Grete pehlivanlarn ayrldklarbederecenin en yksei. * "... bana" adlardan sonra ve nicelik anlatan kelimeden nce gelerek letirme anlamverir. * Deniz teknelerinde n taraf. * En u, yksek nokta veya en n. ba * ban. baarlk * Ar sklet. baars* Ban armas, bata oluan rahatszlk. * Srekli skntyaratan durum veya kimse. baarsolmak * skntvermek, uratrmak. baartmak * tedirgin etmek, bkknlk vermek, can skmak. baalamamak * ok uratran bir konu yznden vakit ve frsat bulamamak. baalmak * frsat bulmak. baaa* Baaagelmek zere. baaadmek * kiiliinden kaybederek toplum iindeki durumu sarslmak. baaaetmek * tersine evirmek. baaagelmek * tepesi st dmek. baaagitmek * srekli zarar grmek veya ktlemek. baaagitmek * ileri ters gitmek, srekli zarar etmek. babalamak * bana bir rt rtmek. * baak vermek. * birine veya bir eye balanmak, intisap etmek. baba * ocuklarn "Allaha smarladk" anlamnda ellerini balarna gtrmelerini salamak iin sylenir. babaa * Birlikte, beraberce. babaa (veya kafa kafaya) vermek * iki veya daha ok kimse bir kenara ekilip konumak. * dayanmak. babaa brakmak * birinin, bir eyle veya bir kimseyle yalnz kalmasnsalamak. babaa kalmak * biriyle veya bir eyle yalnz kalmak. babaa olmak * birlikte bulunmak, beraber yaamak. babels*

Sknt, znt veren. babezi * Mendil. baba* Ustura. babiti * Bkz. bit. babulmak * (alverite) kazan brakmak. baana * Kafa tas. baekmek * n ayak olmak. baevirtmek * baarkaya doru dndrtmek. * birinin arkasndan hayranlkla bakmak. badndrmek * baardan, gururdan, sevinten ok mutlu duruma getirmek, arheyecanlandrmak. badndrc * (abuklukta) olaanst, ar. * baygnlk verici. badndrc * akna, serseme evirici. badnmesi * Gz kararp decek gibi olma. baedebilmek * bir kimseyi yola getirmeye veya bir eyi yapmaya gc yetmek. baemek* sayggstermek iin baeerek selmlamak. * direnmekten vazgeip buyruk altna girmek, inkyat etmek. baelde iken * lmeden, yaarken saiken. baetmek (veya edememek) * gc yetmek (yetmemek), baarkazanmak (kazanmamak). bagelmek * yenmek, gc yetmek. bagstermek * belirmek, ortaya kmak, zuhur etmek, vuku bulmak. bagz etmek * evlendirmek. bagz olmak * evlenmek. bakaldrma * bakaldrmak ii, isyan. bakaldrmak * ayaklanmak, ynetime kargelmek, isyan etmek. * iyice comak, kabarmak. bakaldrmamak * Bkz. bankaldrmamak. bakesmek * selm iin baemek. bak vurmak * batan gelen dalgalarla gemi, bave kzerinde inip kalkmak. bakrlr fes iinde, kol krlr yen iinde * aile iindeki, arkadalar arasndaki uyumazlklar yabanclara duyurulmamaldr. bakomak (koymak) * bir ey uruna lm gze almak. bakomak * bir ii baarmak iin almak. banereye giderse, ayak da oraya gider * kkler byklerin izinde gider, her ite onlarrnek tutarlar. baol da, istersen soan baol

* kk bir ite de olsa, bata olmak nemlidir. baolan boolmaz * bir yerde baolan kimse taddeer dolaysyla o yere gelmitir. * ibandaki kiinin ii oktur. barts* Bkz. bart. basal * len bir kimsenin yaknlarna sylenen ilgi ve yaknlk anlatan sz. basaldilemek * len bir kimsenin yaknlarna ilgi ve yaknlk anlatan sz sylemek. basallamak * karsndakinin her szn uygun bulur grnmek. batac * ok sevilen, ok yksek tutulan (kimse veya ey). batacetmek batacetmek * ok sevmek ve saymak, el stnde tutmak. batutamamak * rzgr, frtna yznden, yaplndaki veya ykseliindeki bir bozukluk sebebiyle gemi dmene uymamak, rotadan kmak. batutmak * elebaolmak. baucu * Yatlan bir yerin bakonulan yn veya yakn. baucu kitab * Sk sk yararlanlan, ana bilgileri veren, deerini hi yitirmeyen eser. bastnde tutmak * ok iyi arlamak. bastnde yeri var * byk bir saygve ilgi ile karlanr veya arlanr. bastne * bir dilein yerine getirileceini itenlikle belirtmek iin "peki" anlamnda kullanlan sz. bavermek * (ban) olgunlamak. * (buday vb. bitkiler) baak balamaya balamak, baak olumak. * (gemi, kayk) dndrmek, evirmek. bayakmak * kt duruma drmek. bayapmak * (kuafr) sa bakm ve tuvaleti yapmak. bayarlr (krlr) brk (fes) iinde, kol krlr krk (yen) iinde * aile iindeki kiilerin anlamazlklaraile iinde kalmaldr. bayarma * Vida yapmnda kullanlacak olan perinlerin balarna tornavida yerleri amak ii. bayast * Yatakta ban altna konulan yastk. bayemek (banyemek) * birinin lmne veya yok olmasna sebep olmak. * birinin g duruma dmesine yol amak. baa ba * birinden stn olmadan. baa ba * Eit durumda, dengeli olarak. baa bagelmek * eit olmak, denk olmak. baa banoktas * bir yabancparann veya deerli kdn piyasa deeri ile stnde yazldeerin aynolmasdurumu. baa kmak * glkler karan biriyle olan iini, kendi istedii yolda sonulandrabilmek. baa kmak * bir eye gc yetmek. baa gemek

* en stn yeri almak. baa gelen ekilir * aresiz durumlara dldnde insann kendini zntye kaptrmayp bu durumlara katlanmasnn olaan ve doru bulunduunu anlatr. baa gelmek * (kt bir duruma) uramak. baa gremek * yalgrete, en usta pehlivanlar bapehlivanlk iin yarmak. * en stn sonucu elde etmek iin mcadele vermek. baa vermek * deitokuyaparken ste bazeyler vermek. baaa * Boyuna dikey ynden kesilmiolan ve yl halkalarember biiminde grnt veren aa. Baak * Zodyak zerinde Aslan ile Terazi burlararasnda bulunan burcun ad, Zodyak. baak * Arpa, buday, yulaf gibi ekinlerin taneleri tayan klklba. * Tarlalarda, balarda dklmveya tek tk kalmolan rn. baak balamak (veya tutmak) * arpa, buday, yulaf gibi ekinlerde baak olumak. baak toplamak * tarlalarda kalmbaaklarveya balarda dklmmeyveleri toplamak. baak * Tarlalarda kalmbaaklarveya balarda dklmmeyveleri toplayan kimse. baakk * ieklerde baaoluturan iek demeti veya topluluu. baaklama * Baaklamak ii. baaklamak * Tarlalarda, balarda kalmdkntleri toplamak. baaklanma * Baaklanmak durumu. baaklanmak * Baak balamak, tutmak. baakl * Baaolan (ekin). * Arka ucu baka biimde olan (ok). baaktr * Bir filmde veya bir tiyatro eserinde en nemli erkek oyuncu. baaktrlk * Baaktrn ii veya meslei. baaktris * Bir filmde veya bir tiyatro eserinde en nemli kadn oyuncu. baaktrislik * Baaktrisin ii veya meslei. baalt * Yalgrete pehlivanlarn ayrldbederecenin ikincisi. * Gemilerde tayfa ve erlerin bataraftaki koular. baar * Baarmak ii veya baarlan i, muvaffakyet. baargstermek (veya kazanmak) * baarmak. baarl * Baargsteren, muvaffakyetli. * Baarlm, stesinden gelinmi. * Baarlbir biimde, baargstererek. baarlma * Baarlmak ii. baarlmak * Baarile sona ermek. baarm * Elde edilen bir baar.

* Bir sporcunun yapabilecei en iyi derece, takat snr, performans. baarsz * Baargstermeyen, muvaffakyetsiz. * Baarlamayan, muvaffakyetsiz. * Baargstermeyerek. baarsz olmak * baarsalayamamak, baargsterememek. baarszla uramak * baarsz olmak. baarszlk * Baarsz olma durumu, muvaffakyetsizlik. baarma * Baarmak ii. baarmak * Bir ii istenilen biimde bitirmek, muvaffak olmak. baasistan * En st derecedeki asistan. baasistanlk * Baasistan olma durumu. * Baasistann grevi. baat * Benzerleri arasnda g ve nem bakmndan bata gelen, hkim, dominant. baat karakter * Bir melezde her zaman ortaya kan karakter. baatlk * Baat olma durumu, hkimiyet. baatlk yasas * Irk karmasnda gl z yapnn sonraki soylardan stn geldiini kantlayan yasa. babakan * Hkmet bakan; bakanlar kurulunun ba, kabinenin ba, bavekil. babakanlk * Babakan olma durumu ve babakann grevi. * Babakann makam. * Babakan ve grevlilerinin altdaire. babayi * Bir datm iinde btn bayilerin balbulunduu ana bayi. babu * Eski Trklerde ba, bakan, komutan. * Osmanlmparatorluunda savazamanbaka birliklerden ayrlp bir araya getirilerek oluturulan birliin veya milis glerinin komutan. baavu* Astsubay baavu. * Yenieri ocann avuu. baavuluk * Astsubay baavurtbesi. ba * i ba. * iveya pimikoyun, kuzu, sr basatan kimse. bak * ieklerin erkek organlarnda iek tozunu tayan torback, haefe. badanman * Danmanlarn ba. badanmanlk * Badanmann ii veya grevi. badekorcu * Dekorcularn ba, dekor hazrlamada en st sorumlu. badekorculuk * Badekorcunun ii veya meslei. badizgici * Bir basm evindeki dizgicilerin ba, bamrettip, sermrettip. badizgicilik * Dizgicilerin ba. badmenci

* Dmencilerin ba. badmeni * Gemi veya teknelerin bana yerletirilen ve iyi bir manevra salayan dmen. baefendi * Devlet dairelerinde kdemli memur, baktip. baeksper * Eksperlerin ba. baeser * Kendi trnde en mkemmel eser, bayapt, aheser. baeski * En kdemli kimse. * Yenieri blklerinin en kdemsiz subayve erlerinin en kdemlisi. bafiyat * En iyi rn iin tespit edilen fiyat. bagardiyan * Gardiyanlarn ba. bagarson * Garsonlarn ba, metrdotel. bagarsonluk * Bagarson olma durumu. * Bagarsonun ii, metrdotellik. bagedikli * En yksek rtbeli astsubay. bahakem * Yarmayveya oyunu yneten hakemlerin ba. bahekim * Bir hastahaneyi ynetmekle grevlendirilen hekim, batabip, sertabip. bahekimlik * Bahekimin grevi. * Bahekimin makam. bahemire * Bir klinik veya hastahanede hemireleri ynetmekle grevlendirilmihemire. bahemirelik * Bahemire olma durumu. bahostes * Hava yollarnda hosteslerin en deneyimlisi ve yaplan sefer boyunca hizmetten sorumlu kimse. baak * rt veya apka ile bartlmemi. baarmak * bir iten dolaysorumlu duruma dmek. babalanmak * biri evlendirilmek. * birini yandaolarak kazanmak, kendi yannda tutmak. babal* Serbest olmayan. * Evli. babelda * zlmesi g, skntlbir durumda. babelya girmek (veya uramak) * skc, zc bir durumla karlamak. babtn* ei hayatta olan (karveya koca). baatlamak * baok armak. baekmek * herhangi bir konuda nde gitmek, n ayak olmak. badara dmek * skntya girmek. badaralmak * (para ynnden) skntya, darla dmek. badarda kalmak * paraszlktan dolayskntda olmak.

baderde girmek * skntlbir duruma dmek. badertte * zlmesi g, skntldurumda. badevletli * Talihli, bahtak. badimdik * Onurlu, gururlu. badin * Kaygsz ve tasasolmayan. badnmek * insana, eyann dnmesi, ayann altndan yerin ekilmesi gibi bir duygu gelmek. * skntyaratan bir durum karsnda bunalmak. * grkemli bir ey karsnda armak. * para veya mevki sebebiyle arp marmak. badumanl * Doruunu sis brm(da). * Sevdadan veya ikiden sarho. bage ermek (veya demek) * beklenmeyen bir mutlulua ermek. bahavada * sevinli. bahoolmamak * bir eyden holanmamak. baiin * "ocuumuzun baiin", "annenizin baiin" gibi szlerde deerli bir kii ortaya konarak kullanlan ant veya yalvarma sz. bakalabalk * yannda bir ii konuamayacak kadar ok kimse var. bakazan gibi olmak * banda ok arve uultulu bir sersemlik olmak. banra yanmak * bakasuruna byk bir zarara uramak. bannde * uslu, evrede gz olmayan. basklmak (veya skmak) * herhangi bir glk karsnda kalmak, bunalmak. baskya gelmek * herhangi bir glk karsnda bunalmak, zor durumda kalmak. bataa demek * ar bir durum kendisine ders olmak. batutmak * grltden veya zntden baarmak. bastnde yeri olmak * her zaman iyi karlanmak, arlanmak. * bir dnce veya davranuygun bulmak. bayasta dmek * yorgunluktan veya gszlkten uykuya dalmak. bayastk yz grmemek * yataa yatp uyumamolmak. bayerde * utanla, krgnlkla, zntyle. bayerine gelmek * zihin yorgunluu gemiolmak. bayukarda * onurlu, kibirli, kendini beenmi. bayumuak * Uysal, sz dinler (kimse). bazapt olunmamak * binicisini alp gtrmek. babo * Bir eye veya kimseye balolmayan.

* Balanmam, serbest braklm. * Ynetimsiz, basksz, denetimsiz. babobrakmak * stnde hibir baskveya denetim bulundurmamak, kendi havasna brakmak. babokalmak * baskaltnda bulunmamak, karan, greni olmamak. baboluk * Baboolma durumu. babozuk * Askerlerin arasna katlmsivil sava. * Dzensiz topluluk. * Kargaal, kark, iinden klamayan. babozukluk * Babozuk olma durumu. * Dzensiz davran, dzensizlik, disiplinsizlik. bakabak * Sadklmveya dibinden kesilmi. * Banrtmeden. bam gzm stne * belirtilen istekleri itenlikle yapmaykabul etmeyi anlatr. bamla beraber * memnunlukla, seve seve. ban saolsun * yaknlarndan birini topraa vermibir kimseye sylenen ilgi ve yaknlk anlatan sz. bana balta kesilmek (veya olmak) * srekli istemek, srar etmek, inat etmek. bana bel amak * kt bir olay dolaysyla dert sahibi olmak. bana bel almak * bir sorunla karlamak, kt bir duruma dmek. bana bel olmak (veya kesilmek) * skntvermek, tedirgin etmek, musallat olmak. bana bir hl gelmek * kt bir duruma uramak. * lm ihtimalini bildirmek iin kullanlr. bana buyruk * kimseden izin almakszn diledii gibi davranan. bana almak * bir eyi fkeyle, nefretle geri vermek. bana alsn * birine verilmek istenilen bir eyin fke ve nefretle geri evrildiini anlatmak iin sylenir. bana karmak * martmak, ok yz vermek. bana kmak * birinden yz bulup ona karpek marka davranmak. bana orap rmek * birine, haberi olmadan kt duruma drc davranta bulunmak. bana dert etmek (veya amak) * bir eyi znt konusu yapmak. bana devlet kuu konmak * beklemedii byk bir nimeti ele geirmek. bana dikmek * birini veya bir eyi korumak iin bir kimseyi grevlendirmek. * bir iecei kabyukarkaldrarak sonuna dek imek. bana dolamak * musallat etmek. bana dnyann belsnsarmak * byk felket getirmek. bana ekimek * ar yk olmak. * stne kalmak. bana geirmek

* bana giymek. * bir eyi fke ile birisinin bana vurmak. bana gemek * grevi altnda bulundurmak. * bir iin ynetimini ele almak. * bir ii yapmaya balamak. bana gelmek * bir grevin bana gelmek. * kt bir durumla karlamak. * beklenmedik, artcbir olay veya durumla karlamak. bana gnegemek * gnearpmak. bana iamak * uratrcve zc bir iin kmasna yol amak. bana ikarmak * istenilmeyen veya uratrcbir ie yol amak. bana ikmak * boa gitmeyen ve beklenmedik bir iveya olayla karlamak. bana kakn etmek * yaplan bir iyilii srekli olarak syleyerek bktrmak. bana kakmak * yaplan bir iyilii yzne vurarak birini zmek. bana kalmak * istemedii hlde bir ii yapmak veya bir kimseye bakmak zorunluu ile karlamak. bana kan kmak * fkelenmek, hiddete kaplmak, kontroln yitirmek. bana karalar balamak * ok kederlenmek. bana oturmak * Bir ii yapmaya balamak, ie koyulmak. bana sarmak * birine musallat etmek. bana ta etmek * ok deer vermek, ilgi gstermek. bana tadmek (veya yamak) * felkete uramak. bana vur, azndan lokmasnal * uysal ve sessiz kimseler iin kullanlr. bana vurmak * (itii iki) ne yaptnbilemez bir duruma drmek. * (gaz veya scaktan) baarmak. bana ykmak * harap etmek, zor durumda brakmak. banda * (bir eyin) srada nde olan, nde geleni. banda beklemek (veya durmak) * yannda durup gzetlemek. banda deirmen evirmek * grlt ile tedirgin etmek. banda kavak yeli esmek * (gen iin) sorumluluk duygusundan uzak, zevk, elence peinde komak. * gereklemeyecek eyler dnerek vakit geirme. banda olmak * aynskntldurumda bulunmak. banda olmak * yneticisi olmak. banda paralansn * yaplan bir iyilik ok sylendiinde o iyiliin artk istenmediini belirten bir sz. banda torbaseksik * eek gibi bir adam. bandan almak * kurtulmak, sorumluluu atmak.

bandan aakaynar sular dklmek * zntl veya kt bir olay karsnda birdenbire byk bir skntduymak. bandan akn olmak * ii pek ok olmak. bandan atmak * yaplmasg bir ii yapmaktan kendini kurtarmak. * srdrlmesi gereksiz grlen bir balla, bir ilikiye son vermek. bandan byk ilere girimek (veya kalkmak) * gcnn stnde olan ilere kalkmak. bandan gemek * daha nce aynduruma uramolmak. bandan kesmek * yaplmasistenmeyen bir ii batan engellemek. bandan korkmak * hayatndan kaygduymak, cezalandrlmaktan korkmak. bandan savmak * bir istekte bulunanszde bir sebeple uzaklatrmak. banartmak * gereksiz szlerle birini bunaltmak. * bir iiin birini tedirgin etmek, uratrmak. banartmamak (veya banzartmayaym) * uzun uzun anlatlan bir sorunu sonuca balarken szn uzadnanlatmak iin sylenir. banalamamak * bir eyden kurtulamamak. banalp gitmek * izin almadan ve gidecei yeri bildirmeden gitmek, savumak. banatelere yakmak * bana byk bir dert almak. banbalamak * birini nianlamak veya evlendirmek. banbeklemek * gzetlemek. banbelya sokmak * birini, kt sonular verecek bir duruma itmek. banbir yere balamak * birini bir ie yerletirmek, isizlikten, baboluktan kurtarmak. banbobrakmak * yalnz veya serbest brakmak. banatmak * baarsnnlemek iin alnn stnden arkaya doru earp ve benzeri eyleri epeevre balamak. bankarmak * (bitki iin) filizlenmeye balamak. banderde sokmak * skntlbir duruma girmek veya getirilmek. bandik tutmak * onurunu korumak. bandinlemek * sessiz, sakin kalmak. bandndrmek * mutluluktan yarsarhoduruma getirmek. * kendine hayran brakmak. banduman almak * sis kaplamak, sis brmek. banezmek * bir daha ktlk edemeyecek duruma getirmek. bangzn yarmak * bir ii kt yapmak, bir ii istenildii gibi yapmamak. banistemek * ldrlmesini istemek. bankaldrmamak (veya kaldramamak) * bir ii aralksz srdrmek. * iyileememek, yataktan kamamak.

bankamaya vakti olmamak (veya bankayacak vakti olmamak) * arada en ufak baka bir iyapamayacak kadar skk durumda bulunmak. bankoltuunun altna almak * lm gze alarak bir ie girimek. bankurtarmak * cannkorumak. * geimini salayacak bir duruma gelmek. bannra yakmak * birini ar bir zarara uratmak. banortaya koymak * bir ie giriirken lm gze almak. bansokmak * barnacak bir yer bulmak. bantatan taa vurmak * aresiz kalarak ok piman olmak. bantoplamak * (kadn) santoplayp bana bir eki dzen vermek. banuurmak * Bkz. kellesini uurmak. banvermek * kendini feda etmek. banyakmak * g bir duruma sokmak. banyemek * yok olmasna sebep olmak. bann altnda * yastnn altnda. bann altndan kmak * birinin hilesiyle yaplmak. bann aresine bakmak * kimseden yardm grmeden kendi iini kendi yapmak. bann derdine dmek * baka bir eyle ilgilenmeyecek kadar skntldurumda bulunmak. bann dikine gitmek * kendi dnce ve grnn en iyi olduuna inanarak kimsenin dn, uyarsndinlememek. bann etini yemek * karsndakini bezdirinceye, bktrncaya kadar srekli konumak veya sylemek. bann gznn sadakas * baa gelecek bir belysavmak veya nlemek iin yaplan ba, zveri. baimam * Birden ok imam bulunan camilerde ynetici durumundaki imam. baka * Bilinenden ayr, deiik, farkl, zge. * Nitelik ynnden allmn dnda bir stnl olan. * Konu edilen, bilinenden ayrnesne ve kimse iin teklik veya okluk olarak bakas, bakalarbiiminde kullanlr. * "Ayrca stelik bir yana" anlamlarnda -dan / -den baka biiminde kullanlr. baka biri * dier bir kimse. baka ii yok mu? * Bu ie ne diye karyor? Bu ionu ilgilendirmez. baka olmak * farklolmak, deiik grnmek. bakaca * Ayrca. bakafiye * Dize balarnda aynkelime olmamak kaydyla aynsesleri veren kelimelerden oluan kafiye. bakahraman * Bir eserde barol oynayan kii, bakii. bakalam* Bir ktlenin fizike ve kimyaca deimesi, istihale, metamorfizm. bakalama

* Bakalamak ii. * Embriyon evresinden ergin olana dein bir hayvann geirdii biim ve yapdeiimleri, istihale, metamorfoz. bakalamak * Baka bir varla, nitelie dnmek, deimek, farkllk kazanmak. * Biim deitirmek, istihale etmek. * Ktlemek, bozulmak. bakalatrma * Bakalatrmak ii. bakalatrmak * Baka bir duruma getirmek. bakaldr* Ayaklanma, isyan. bakalk * Allana benzememe, deiik olma durumu, deiiklik. bakan * Bir topluluun, bir toplantnn veya bir dernein banda bulunan kimse, reis. * Bazlkelerde devletin ve hkmetin ba. bakan vekili * Bakann iini grmesi iin yerine braktveya yetki verdii kimse. bakan yardmcs * Bakana yardm eden sorumlu ve yetkili kimse. bakanlk * Bakan olma durumu. * Bakann grevi veya makam, reislik, riyaset. bakanlk etmek * bir toplantveya topluluu, bakan olarak ynetmek. bakanlk makam * Bakann odasnn bulunduu veya oturduu yer. bakanlk sistemi * Devlet ynetiminde tek bir kiinin bakanlnda hkmet etme ve devleti ynetme esasna balsiyas sistem. bakarakter * Oyunun nde gelen asl karakteri , asl tipi. bakas * Dier bir ahs, herhangi bir kimse, dieri, tekisi. baktip * Bir resm dairede veya kuruluta alan ktiplerin ba, bayazman. baktiplik * Bir resm dairede veya kuruluta alan ktiplerin ba, bayazman. bakent * Baehir. bakentlik * Bakent olma durumu. bakesit * Aacn boyuna dikey ynde kesilmesi sonunda yl halkalarnn ember biiminde grnt verdii yzey. bakilise * Piskoposluk makamolan byk kilise, katedral. bakii * Bir eserin veya bir oyunun en nemli kiisi, bakahraman. bakomutan * Savata bir devletin btn kara, deniz ve hava kuvvetlerine komuta eden en byk komutan, bakumandan, serdar. bakomutanlk * Bakomutann grevi. * Bakomutann makam. bakonak * Asalan en iyi gelitii, dolaysyla en ok yararlandve yaamaktan holandkonak. bakonsolos * En yksek derecedeki konsolos. bakonsolosluk * Bakonsolosun grevi.

* Bakonsolosun makam. bake * Bir yerde en saygn kiinin veya byklerin oturmasiin ayrlan yer. bakeye kurulmak * saygn kiilere ayrlan yere oturmak. bakumandan * Bakomutan. bakumandanlk * Bakomutanlk. Bakurt * Rusya'daki Bakurdistan Federe Cumhuriyeti'nde yaayan Trk halkveya bu halkn soyundan olan kimse. * Bu halka zg olan, bu halkla ilgili. Bakurta * Bakurt Trkesi. balhana * Yapraklarsk, yuvarlak ballhana (Brassica oleracea). balama * Balamak ii. balama meridyeni * Boylamlarn hesabnda balang olarak kabul edilen meridyen. balama vuruu * Futbolda oyuna ilk balamada veya her golden sonra topu santrada yeniden oyuna sokmada yaplan vuru. balama! * (hoolmayan bir sz veya davranla ilgili olarak) "tekrarlama" anlamnda emir. balamak * Bir ie girimek, harekete gemek. * alr, iler, yrr duruma girmek. * Olmak, olumak, ortaya kmak, domak. * Grnmek. * Etkisini gsterme. * Hoolmayan bir davrana koyulmak. balang * Bir iin, bir dnemin, bir hayatn vb.nin ilk blm. * n sz veya giri, mukaddime. balang noktas * Bir iin veya eyin baladyer. * Sfr saysnn, saydorusundaki yeri. * Parametrelenmibir yayn ularndan biri. balang tutmak * bir ii, bir dnemin, baladnokta veya tarih olarak kabul etmek, belirtmek. balanlma * Balanlmak ii. balanlmak * Balanmak. balanma * Balanmak ii. balanmak * Balamak iine konu olmak. * Baolumak. balatlma * Balatlmak ii. balatlmak * Balatmak ii yaplmak. balatma * Balatmak ii. balatmak * Balamasna yol amak. * (birinin) Kt konumasna yol amak. balayc * Bir ey renmeye yeni balayan (kimse), mptedi. balay * Balamak ii veya biimi.

bal * Baolan. balbana * Baka eylerden ayrolarak kendi bana, tek bana. balca * En nemli, bata gelen. balk * Genellikle bakorumak iin giyilen nesne, takke, klh, serpu. * Hayvan koumunun baa geirilen blm. * Bir stunun, bir direin tepelii. * Bir yaznn, bir kitabn blmlerinin bana konulan ve konuyu ksaca tantan yaz, serlevha, antet. * Bazblgelerde, evlenirken, damadn kaynatasna demesi grenek olan para. * Tablalarn veya iparalarnn dzgn kalmasnsalamak amacile bataraflarna taklan para. * Tekerlek parmaklarnn aklolduu ksm, top. balk atmak (veya koymak) * bir yazya balk olarak ad bulmak. balk vermek * bazblgelerde, evlenirken damat kaynatasna para veya mal vermek. balk * Balk yapan veya satan (kimse). balkl * Balolan. * Antetli, anteti olan. balksz * Balolmayan. bamabeyinci * Osmanlsaraynda mabeyincilerin ba. bamak * Ayakkab, pamak. bamakale * Bayaz. bamak* Ayakkabyapan, satan kimse, pamak. * Camilerde, giriblmnde, karlan ayakkablara bekilik eden kimse. bamaklk * Bamaknn ii. bamaklk * Padiahn anne, kz karde, kz ve hasekilerine balanan denek, has, arpalk. * (camide) Ayakkabkonulan yer. bamal * Anamal, sermaye, kapital. bamisafir * En deerli konuk. bamuallim * Baretmen. bamuallimlik * Baretmenlik. bamubassr * Gzetmenlerin baolan kimse. bamuharrir * Bayazar, sermuharrir. bamuharrirlik * Bayazar olma durumu. bamurakp * En st dzeydeki deneti. bamurakplk * Bamurakbn yapti. bamdr * En st dzeydeki mdr. bamdrlk * Bamdrle ynetilen kurulu. * Bamdrn altdaire.

bamfetti * En st dzeydeki mfetti. bamfettilik * Bamfettiolma durumu. bamhendis * En st dzeydeki mhendis. bamhendislik * Bamhendisin yaptiveya grev. bamrettip * Badizgici, sermrettip. bamrettiplik * Bamrettibin yapti. bamsevvit * Yazmsveddeleri hazrlayan ve adna msevvit denen memurlarn bakan. banokta * Balang noktas. baoda * Geleneksel Trk evinde zellikle konuklarn arlandbyk ve zenli denmioda. baoyuncu * Bir filmde veya tiyatro eserinde barol canlandran oyuncu. baoyunculuk * Baoyuncu olma durumu. baretmen * (ilkokullarda) Ynetimden sorumlu olan retmen, mdr. baretmenlik * Baretmen olma durumu. bart * Kadnlarn salarnrtmek iin kullandklarrt, earp. bartl * Banbart ile rtmolan (kadn). bapapaz * Bazkiliselerin papazlarna, teki papazlara gre bir stnlk veren unvan. bapapazlk * Bapapazn grevi ve makam. * Bapapazn sorumluluunda olan blge. baparmak * El ve ayakta bulunan en kaln parmak. bapehlivan * Birok pehlivanyenerek gcn kabul ettirmipehlivan. bapehlivanlk * Bapehlivan olma durumu. bapiskopos * Katoliklerde piskoposlarn baolan din adam. bapiskoposluk * Bapiskoposun grevi ve makam. barahip * Manastrlarda en kdemli ve ynetimden sorumlu rahip. barahiplik * Barahibin grevi. barejisr * Baynetmen. barejisrlk * Baynetmenlik. barol * Baoyuncunun rol. * Bir filmin veya bir tiyatro eserinin bakiisini canlandrma ii. basavc * En st dzeydeki savc. basavclk* Basavcolma durumu. * Basavcnn grevi veya makam. basz

* Baolmayan. * Yneticisi, bakanolmayan. baszlk * Baveya bakanbulunmama durumu. * Yasasve hkmeti olmayan topluluk, erksizlik, anari. baehir * Bir devletin ynetim merkezi olan ehir, devlet merkezi, bakent. bata (veya banda) bulunmak * bir iin yneticisi olmak. bata gelmek * nde olmak, stn durumda olmak. bata gitmek * en ileri durumda bulunmak. bata tamak * ok sayggstermek. bataban * Yunan ve Roma mimarlklarnda, stunlarn stne oturan ve iki stun arasndaki uzakln stn rten byk, uzun takirilerin oluturduu blm. batabip * Bahekim. batabiplik * Bahekimlik. batan * bandan alarak, bir kez daha, yeniden. batan aa * Hepsi, btn, bir utan br uca kadar. batan amak * pek ok olmak, pek oalmak. batan baa * Tamamen, btnyle, hepsi bir arada. * Bandan sonuna kadar. batan karmak * ayartmak, kt yola srklemek, doru yoldan saptrmak. batan kmak * ahlkbozulmak. batan kalm(veya kalma) * bakastarafndan kullanlm. batan kara etmek * batma tehlikesi karsnda, gemi bankaraya vurup oturmak. batan kara gitmek (veya etmek) * sonunu dnmeyerek hesapsz, batarcasna yaamak. batan savma * stnkr, zen gstermeden. batan savmac * Bir ii yapmamak veya savsaklamak iin bahane bulma, bandan savma veya atma. batan savmaclk * Bir ii yapmamak iin bahane bulma ii. batan sona * Daima, her zaman. batanmaz * Asi, isyanc, dzen bozucu. batanmazlk * Anarizm. batankara * tc kular takmnn, batankaragiller familyasndan, Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya'da yaayan, esitli renklerde olabilen bir kutr (Parus maior). batankaragiller * Omurgalhayvanlarn, tc kular takmndan yz kadar kutrn iine alan genibir familya. batarda * Osmanldonanmasnda yer alan kadrga cinsinden bir tr savagemisi. bateknisyen * En yksek dzeyde bulunan teknisyen.

bateknisyenlik * Bateknisyenin grevi. baucu * Bir yerin deyinin gk kreyi kestii nokta. baucu noktas * Yeryzndeki bir gzlem noktasndan geen dey dorultusunun gkyzn deldii iki noktadan, ufkun stnde olan, semtrreis. baucu uzakl * Gkyznde verilen bir nokta veya yldzn baucu noktasndan asal uzakl. bauzman * En yksek dzeyde bulunan uzman. bauzmanlk * Bauzman olma durumu. * Bauzmann grevi. balke * Smrge imparatorluklarnda smrgelere egemen olan lke. bast * Geminin n blmnde apann bulunduu yer. baveklet* Babakanlk. bavekil * Babakan. bavekillik * Bavekil olma durumu. bavurdurma * Bavurdurmak ii veya durumu. bavurdurmak * Bavuru ii yaptrmak, mracaat etmesini salamak, mracaat ettirmek. bavurma * Bavurmak ii, mracaat. bavurmak * Bir iin yaplmasiin bir kimsenin araclnistemek veya bir ite bir eyden yararlanmak amacyla ona el atmak, mracaat etmek. * Bilgi sahibi olmak iin bir kaynakullanmak. bavuru * Bavurmak ii, mracaat. * Bilgi sahibi olmak iin bir kaynakullanma, bilgiye ulama, referans. bavurucu * Bir iiin bavuran kimse, mracaat. bavurulma * Bavurulmak durumu. bavurulmak * Bavuru yaplmak, mracaat edilmek. bayapt * aheser. bayardmc * Bir kurum veya kuruluta grevli amirin yardmclarndan en st dzeyde olan. bayargc* Oyunu yneten yargclardan, anlamazlk durumunda, kararda yetki stnl olan, bahakem. bayaver * Yaverlerin baolan kimse. bayaverlik * Bayaver olma durumu. * Bayaverin grevi veya makam. bayazar * Bir gazete veya derginin bayazlarnyazan kimse, bamuharrir, sermuharrir. bayazarlk * Bayazar olma durumu. * Bayazarn grevi. bayaz * Gazete ve dergilerde ilk stuna veya birinci sayfaya konulan nemli yaz, bamakale. bayazman

* Bir dairedeki yazmanlarn ba, baktip. bayazmanlk * Bayazman olma durumu, baktiplik. * Bayazmann grevi veya makam. bayemek * Geleneksel Trk mutfanda orbadan sonra gelen en nemli yemek. bayldz * ift yldzlarda byk olan yldz. baynetmen * Bir filmde veya tiyatro oyununda en st dzeyde ynetmenlik yapan kimse, barejisr. baynetmenlik * Baynetmenin ii veya meslei. bayukar* Bir yer altkuyusunun st ksmna gemeyi salayan geit. bat * Kurun borularn aznamakta kullanlan, imirden yaplm, ucu sivri bir eit takoz. bata ka * Glkle zorlukla. bataa saplanmak * iinden klmasg bir durumda olmak. batak * zerine basnca ken amurlamtoprak. * Hayr gelmez, yarar salamaz, batm. * Kt durum, iinden klmaz i. batak ulluu * ullukgillerden, bataklklarda yaayan, rengi kahverengiye alan siyah, 30 cm uzunluunda bir ulluk tr (Gallinago gallinago). batak * Borcunu dememeyi alkanlk hline getirmiolan (kimse). * Eline geen paraybatran. batakl * Bataklklarseven, bataklklarda yaayan (bitki, hayvan). bataklk * Batakolma durumu. batakhane * Gidenlerin dolandrldveya kt bir durumda brakldyer. * lerin zamannda ve gereince yaplmadyer. batakl * Bataklolan (yer). bataklk * ok derin olmayan sularla rtl batak blge. * Uygunsuz ve kt, ahlk ddurum. bataklk ardc * Bataklk ve sk bitki rtl yerlerde yaayan kk ve tc ku(Acrocephahus palustris). bataklk baykuu * Baykugiller familyasndan, srt tyleri pas rengi olan, bataklklarda yaayan bir kutr, ishak kuu (Asio flammeus). bataklk gaz * Metan. bataklk keteni * Papirs familyasndan, bataklklarda yetien bir bitki, pamuk otu (Eriophorum). bataklk krlangc * Ksa gagal, uzun kanatl, uarken deniz krlangcnandran bir tr ku(Glareda). bataklk kular * Omurgalhayvanlardan hem tavuksulardan, hem yamur kularniine alan kular snf. bataklk nergisi * Avrupa ve Kuzey Amerika'da gneli su kylarnda yetien ok yllk bir bitki (Caltha palustris). batar * Zatrree. batarya * En kk topu birlii. * Savagemilerinde borda toplarve bunlarn bulunduu gverte paras.

* Birka aygtn bir araya getirilerek belirli biimde eklenmesinden oluan takm. batarya atei * Bir bataryada bulunan toplarn hep birden atedzenine gemesi. batarya kutusu * Bataryann btn olarak tanmasnsalayan sandk. bataryal * Batarya ile glendirilmiveya desteklenmi. * Batarya ile alan (radyo, telefon vb.). bateri * Orkestrada vurma alglar takm, davul. baterist * Bateri alan kimse, davulcu. bat * Yeryzndeki balca drt ynden gnein battyn, gn indi, garp. * Bu ynde olan, bu ynle ilgili, garb. * Bulunulan yere gre gnein battynde olan blge, garp. * (siyas anlamda) Avrupa ve Kuzey Amerika. * Gnein 22 Martta ve 23 Eyllde battnokta. batbloku * BatAvrupa lkeleri ile Kuzey Amerika lkelerinin oluturduu blok. BatTrkesi * Hazar Denizinin batsndaki Trk dnyasnda XIII. yzyldan beri kullanlan ve Ouzcaya dayanan Trk dili. batc * Batyanlsolan kimse, garp. batclk * Batyanlsolma durumu, garplk. batk * (gemi iin) Batm. batl * Doru ve haklolmayan. * rk, temelsiz. batl inan * Doa st olaylara, gizli ve akl dglere, kehanetlere arderecede balboinan, batl itikat. batl itikat * Boinan. batl * Batlkeleri veya batblgesi halkndan olan (kimse), garpl. * Batuygarlnbenimsemibulunan (kimse). batllama * Batllamak ii, garpllama. batllamak * zellikle Avrupa lkelerinin dncede, almada, grve anlayta izledikleri temel ilkeleri benimsemi olmak, garpllamak. batllatrma * Batllatrmak ii, garpllatrma. batllatrmak * Batllamasnsalamak, garpllatrmak. batllk * Batlolma durumu. * Batuygarlnbenimseme, garpllk. batn * Karn. * Gbek, kuak. Batn * Batniye mezhebinden olan kimse. * rek. Batnye * Grnrdeki olaylarn ardnda gizli gereklerin bulunduunu kabul eden tarikatlara verilen ad. batrk * Kftelik bulgur, dvlmemiceviz ii, soan, domates, nane, maydanoz, tahin ve limon suyu kullanlarak yaplan, taze asma yapraveya lahanaya sarlarak tketilen bir salata tt.

batrlma * Batrlmak ii. batrlmak * Batrmak iine konu olmak. * Yok edilmek. batrma * Batrmak ii. batrmak * Svnn veya yumuak bir maddenin iine gmlmesine yol amak, batmasnsalamak. * Bir ite sermayeyi yitirmek. * Bir kimseyi ekitirip iyice ktlemek. * Kirletmek. * Mahvetmek. bat * Batmak ii veya biimi. bati * Yava, ar. batik * Kuma, deri veya kt sslemede kullanlan bir yntem. * Bu yntemle hazrlanmkuma. * Bu kumatan yaplmolan (giysi). batisfer * Su st aralarna elik kablo ile balanm, negatif yzebilirlii bulunan dalkresi. batiskaf * Deniz diplerinde inceleme yapmak iin kullanlan ara. batk * Batknlk, ifls. batkn * Borlarndeyemez duruma den, ifls etmi(kimse), mflis. batknlk * Borlarndeyemedii mahkeme kararile tespit ve iln olunan tccarn durumu, ifls. batma * Batmak ii. * Yklma, kme; yok olma, inkraz. * Bir gk cisminin (Ay, Gne, Yldz vb.) ufkun altna inmesi. batmak * Bir svnn stnde iken iine gmlmek. * (Gne, Ay, yldz iin) Dnyann dn dolaysyla ufkun altna inmek. * fls etmek. * Kirlenmek. * Saplanmak. * Dokunmak, incitmek. * (tedirgin etmemesi gereken eyler iin) Tedirgin etmek. * Hoa gitmeyen bir duruma uramak. * Yok olmak. * Daha kt bir duruma uramak. * kmek. * Yklmak egemenlii sona ermek. batman * Miktarblgelere ve tartlacak eylere gre deien eski bir arlk ls. batonsale * Tuzlu hamurdan yaplan ince uzun ubuk, tuzlu ubuk. batz * Harman makinesi, harman dvme makinesi. batsat * Ara sra, seyrek olarak tek tk. battal * e yaramaz, kullanlmaz. * Allmolandan byk. battal edilmek * kullanlamaz duruma getirilmek, bozulmak. battal etmek

* kullanlamaz bir duruma getirmek. battal olmak * kullanlamaz, ie yaramaz duruma gelmek. battaniye * Yorgan yerine veya yorgan stnde kullanlan, ou ynden dokunmukalnca rt. battaniyeli * Battaniyesi olan. battbalk yan gider * iler kt gittiine gre artk istenildii gibi davranlabilir. batur * Bahadr. batyal * 200 ile 2000 m arasnda derinlii olan (deniz). bav * Hayvanavcla altrma ii. bavc * ahin ve kpek gibi hayvanlaravcla altran kimse. bavl * Ava altrlm(hayvan). * Avclarn, kpeklerini ava altrmak iin kullandklaryapay kuvb. bavlma * Bavlmak ii. bavlmak * ahin ve kpei ava altrmak. bavul * Yolculukta, iine eya konulan byk anta. bavul ticareti * Gmrksz ve vergisiz ithaline izin verilen eyayyabanclkelerden satn alp, bavul veya antalarla yolcu beraberinde snrdan geirerek i piyasada deerlendirmek ii. bavulcu * Bavul yapan veya satan kimse. bavullu * Bavulu olan. Bavyeral* Bavyera halkndan olan (kimse). bay * Paras, malok olan, zengin (kimse). bay * Bey yerine kullanlan bir unvan. * Erkek zel adlaryerine kullanlr. baya * Aalk, pespaye. * Kibar olmayan, basit ad, sradan, amiyane, banal. * Her zamanki gibi olan, hibir zellii bulunmayan. * Hemen hemen, deta. * Gerekten, ok, olduka, epey. * ok iyi, pekl. bayakamak * (sz, davran, giyiniiin) yakmamak, uygunsuz olmak. bayakesir * Ondalk olmayan kesir. bayalama * Bayalamak durumu. bayalamak * Bayabir durum almak, bayabir duruma girmek. bayalatrma * Bayalatrmak ii. bayalatrmak * Bayalamasna sebep olmak. bayalk * Bayaolma durumu veya bayaca davran. bayan

* Hanm yerine kullanlan bir unvan. * Kadn zel adlaryerine kullanlr. * E, kar. bayat * Taze olmayan. * Gncelliini, nemini, zelliini yitirmi, ok sylenmi. Bayat * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. bayat * Azer ve Trkmen halk iirinde mani trne verilen ad. bayat * Klsik Trk mziinde uak drtlsne buselik belisi katlmasyla yaplmeski bir makam. bayataraban * Araban ve bayat makamlarndan oluturulan bir birleik makam. bayatbuselik * Bayat makamnn buselik belisi veya drtls ile sona ermesinden oluan bir birleik makam. bayatlama * Bayatlamak durumu. bayatlamak * Bayat duruma gelmek, tazeliini yitirmek. bayatlatma * Bayatlatmak ii. bayatlatmak * Tazeyken kullanmayp bayatlamasiin bekletmek. bayatlk * Bayat olma durumu. bayats * Bayatlamaya balam. bayatsmak * Bayatlamaya yz tutmak. baygn * Baylm, kendinden gemi. * Szgn. * Gnl vermi. * nsankendinden geirir gibi olan. * Ylm, dklm. baygn baygn bakmak * kendinden gemibir ekilde, evreye gz gezdirmek. * hayranlkla seyretmek. baygn dmek * ok yorulmak. baygnlama * Baygnlamak ii. baygnlamak * Baygn duruma gelmek. * (gz iin) Szlmek. baygnlk * Baygn olma durumu. * Duyumlarn durmas, kan dolamnn ve solunum grevlerinin duraklamas, vcudun kmldanamamas gibi fizyolojik aksamalarla beliren kendinden geme durumu. baygnlk geirmek * baylmak. * ok heyecanlanmak, tellanmak. baygnt * Baygnlk. * pek bceklerinin sindirim organlarnda grlen ve yemden kesilmelerine yol aan bir hastalk; bu sebeple koza yapamama durumu. bayla bayla * steyerek, istekle, ok isteyerek, severek. baylma * Baygn duruma girme, kendinden geme. baylmak

* Baygn duruma girmek, uyur gibi olmak, kendinden gemek, kendini kaybetmek. * ok holanmak, ok sevmek. * Scak, alk, susuzluk, yorgunluk gibi etkenlerle dayanma gcn yitirmek. * Vermek, demek. bayltc * Bayltan. * Bayltacak gibi etkide bulunan. bayltma * Bayltmak ii. bayltmak * Baylmasnsalamak, baylmasna yol amak. baylttrma * Baylttrmak ii veya durumu. baylttrmak * Baylmasna yol amak, baylmasnsalamak. bayndr * (yer iin) Geliip gzellemesi, hayat artlarnn uygun duruma getirilmesi iin zerinde allmolan, mamur. Bayndr * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. bayndrc* Bayndr duruma getirici. bayndrlama * Bayndrlamak durumu. bayndrlamak * Bayndr duruma gelmek. bayndrlatrma * Bayndrlatrmak ii, imar etme. bayndrlatrmak * Bir yeri bayndr duruma getirmek, imar etmek. bayndrlk* Bayndr olma durumu, mran. * Bayndr duruma getirme ii, imar. Bayndur * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. bayr * Kk yoku. bayr aa * Tepeden dze doru. bayr kuu * alblbl. bayr turpu * ri bir turp tr (Cochlearia armoracia). * Kaba, terbiyesiz erkek. bayr yukar * Tepeye doru, yokubana ynelerek. bayrlama * Bayrlamak durumu. bayrlamak * (yer ve yol iin) Diklemek. bayi * Bazmaddeleri satma izni olan kimse, dkkn veya kurulu. bayilik * Bir maddeyi srekli satma ii. * Bu iin yapldyer. bayku * Banda, kulak yerinde iki sorgucu bulunan, yrtcgece kularnn genel ad. baykugibi * uursuzluk getirdiine inanlan kimseler iin sylenir. baykugiller * Byklkleri eitli olan kukumav, puhu gibi yrtckulariine alan kular familyas. baylan

* Nazl, mark (biimde). baylanlk * Zenginlik. * marklk, naz, ive. baylanma * Baylanmak ii. baylanmak * Nazlanmak, marmak. bayma * Baymak ii. baymak * (yiyecek) Baygnlk vermek, mideyi bulandrmak, midede ezinti yapmak. * Aldatmak, kandrmak, etki altnda brakmak. baypas * Damar aktarma. * Devre dbrakma. baypas ameliyat * Kalpte tkanmbir damarn besledii blgeye kan aknartrmak iin o blgeye eklemek iin yaplan damar ameliyat. bayrayarya indirmek * mill yas iln etmek iin bayradirein yarsna kadar indirmek. bayrak * Bir milletin, belli bir topluluun veya bir kuruluun simgesi olarak kullanlan, renk ve biimle zelletirilmi, genellikle dik drtgen biiminde kuma. * nc. * Simge, sembol. * Baklagil ieklerinde dierlerinden daha stte bulunan, daha byk olan ve ounlukla baka bir renkte ve yuvarlaka olan ta yapra. * Gerektiinde indirilip kaldrlan, alp kapatlan kol. bayrak amak * gnll asker toplamaya girimek. * bir lk yolunda toplanmaya armak. bayrak ekmek (veya asmak) * bayrabir diree veya ipe takmak. bayrak dikmek * bayraklbir sopaybir yere saplamak. bayrak direi * Bayrak asmak iin hazrlanmuzun direk. * Gemilerde gvertenin en yksek direi. bayrak gibi * kendini belli edecek bir biimde. bayrak merasimi * Bkz. bayrak treni. bayrak treni * Bayrak karsndaki saygduruu. bayrak yar * Atletizmde drt sporcudan oluan ekibin aralarnda paylatklarmesafelere balarken elden ele geirmek yoluyla bir sopay, bayradrmeden yaptklarkou. bayrakalt* Ordu hizmeti, askerlik. bayrak * Bayrak eken kimse. * Bayrak yapan, diken veya satan kimse. bayraklaramak * barp ararak, hrnlk etmek. bayraklama * Bayraklamak ii veya durumu. bayraklamak * Bayrak deeri kazanmak. bayrakl * Bayraolan, zerine bayrak ekilmibulunan (yer). * Bkz. eli bayrakl.

bayraklk * Bayrak olmaya uygun kuma. * Bayrak asmaya uygun direk. bayraktar * Bayratayan kimse. bayraktarlnyapmak * bir akmn, bir grn yaylmasnda nc olarak almak. bayraktarlk * Bayraktarn grevi. bayraktarlk etmek * nclk etmek, yol gstermek. bayram * Mill veya din bakmdan nemi olan ve kutlanan gn veya gnler. * Sevin, nee. * zel olarak kutlanan gn. bayram alay * Bayram gnlerinde padiahlarn camiye gidive gelisrasnda yaplan tren. bayram ay * (Hicr takvime gre) Ramazandan sonra gelen ay, evval. bayram ocuu * Bayram dolaysyla sslenmi, donatlm, sevinli ocuk. * Bayram gn domuocuk. bayram deil, seyran deil, enitem beni niye pt * gsterilen bu ilginin, bu yaknln bir sebebi olacak. bayram etmek (veya yapmak) * ok sevinmek. bayram gn * Bayrama rastlayan, bayramn kutlandgn. bayram haftasnmangal tahtasanlamak * sz, konu ile hibir ilgisi olmayacak biimde ters anlamak. bayram havas * Neeli, sevinli bir ortam. bayram hediyesi * Bayram gnleri karlklveya tek yanlverilen armaan. bayram kou gibi * gsterili ve zevksiz bir biimde sslenmiolan. bayram namaz * Din bayramlarn ilk gnnde sabah namazndan sonra klnan zel namaz. bayram ekeri * zellikle din bayramlarda konuklara ikram edilen eker veya ikolata. bayram tebrii * Bayramkutlamak iin yazlp gnderilen kart veya birine yaplan ziyaret. bayram topu * Din bayramlarn baladnduyurmak iin atlan top. bayram yeri * Bayram gnlerinde ocuklar iin kurulan ak elence yeri. bayram ziyareti * Din bayram gnlerinde, bayramkutlamak iin yaplan ksa ziyaret. bayramda seyranda * seyrek olarak, arada srada. bayramdan bayrama * ok seyrek olarak, nadir olarak, nadiren. Bayram * HacBayram Veli'nin tarikatna girmiolan kimse. Bayramlik * Bayram tarikat. * Bayram tarikatndan olma durumu. bayramlama * Bayramlamak ii. bayramlamak * Birbirinin bayramnkutlamak. bayramlk

* Bayramda kullanlan, bayrama zg olan. * Bayramlarda verilen armaan. bayramlk ad * Birisi tarafndan hakaret yollu kullanlan szn kendisine ait olduunu bildirmek iin kullanlr. bayramlk az * kfr. bayramlk aznamak * kaba konumak, kfretmek. bayramst * Bayrama yakn. bayramzeri * Bkz. Bayramst. bayr * ok eski zamanda var olmuveya eskiden beri var olan, kadim. bayrlk * Bayrolma durumu, kdem. baysal * Huzur ve refah iinde olan. baysallk * Huzur ve refah iinde bulunma durumu. baysungur* ahin cinsinden, yrtcbir ku. baytar * Hayvan hastalklarhekimi, veteriner. baytarlk * Baytarn meslei. baz * Temel, esas. * Bir asitle birleince bir tuz oluturan madde, esas. * Taban. baz losyon * Cildin esnek ve salklgrnmesini salamak ve zellikle yalciltlerin parlak grntsn gidermek iin kullanlan bir tr losyon. baza * Mobilyann uzunluunca konulan dar ayak. * Dolap gvdesinin zemine dzgn oturmasna yarayan ereve eklindeki kaide. bazal * Bazok olan (tuz) veya bazn zelliklerini tayan (madde), esas. bazalt * Koyu renkli, sert, bir eit yanardakltesi. bazar * ar, pazar. * Pazarlk, alveri. bazen * Ara sra, arada bir, kimi vakit. baz * Birtakm, kimi. * Ara sra, arada bir, kimi vakit. bazbaz* Ara sra, arada bir. bazdingil dner bazteker * karlklilikilerde her iki tarafa da zaman zaman sz syleme hakkdoar anlamnda kullanlr. bazlar(veya bazs) * birtakm, kimisi. bazie * Oyun. bazidiyospor * Bazitli mantarlarn sporlarna verilen ad. bazik * Baz nitelii gsteren. * Birleiminde asit ve baz arlorannormal tuza gre az, fakat baz orannormal tuza gre yksek olan (tuz).

bazik oksitler * ou oksijen bakmndan zayf olan, su ile birleince baz etkisi gsteren, asitlerle birleince tuzlarveren oksitler. bazilika * Kral saray. * Dikdrtgen biiminde, u ksmnda yarm embere benzeyen bir kntsolan Roma mahkemesi. * Ortadaki yksek, yanlardakiler daha alak olmak zere ii, iki sra stunla, salona ayrlm, dikdrtgen biiminde kilise. bazit * Bazit mantarlarn reme organ. bazitli mantarlar * Sporlarbazitlerin iinde bulunan mantarlar grubu. bazlama * Sacda piirilmiyuvarlak pide. * Tatlsbol, kaln gzleme. bazlama * Bazlama. bazlama * Bir maddenin baz durumuna gelmesi. bazuka * Roketatar. Be * Berilyum'un ksaltmas. be * Trk alfabesinin ikinci harfinin ad. be * (teklifsiz konumada) Ey, hey, yahu. bebe * Bebek, kk ocuk. bebe aspirini * Kk ocuklara iirilmek zere, ilczel olarak yaplmaspirin. bebecik * Kk veya acnacak durumda olan bebek. * Yana yakmayacak davranlarda bulunan kimse. bebek * Meme veya kucak ocuu. * Plstik, tahta, bez vb.den yaplan insan biiminde oyuncak. * Sevgi seslenii olarak kullanlr. * Gz bebei. bebek beklemek * (kadn) gebe durumda bulunmak. bebek gibi* ok gzel (kadn). * bebee yakr biimde. bebek lm * eitli hastalklardan, 0-2 yagrubunda bulunanlarn lm. bebeke * Bebek gibi, bebee yakr biimde. bebekleme * Bebeklemek ii. bebeklemek * marka davranlarda bulunmak. bebeklik * Bebek olma durumu. * Yeni doan yavrunun yetikinlerin bakmna srekli olarak bamlolduu dnem. * Bebek gibi davranlarda bulunma. bebeklik etmek * bebek gibi davranlarda bulunmak. Beberuhi * Karagz oyunundaki kambur ccenin ad. * (kk b ile) Sevimsiz, budala, bcr erkek. becayi

* Yer deime, karlklyer deitirme. becayietmek * deiik yerdeki grevliler, karlklyer deitirmek. becelleme * Becellemek ii. becellemek * Cebellemek. beceri * Elinden igelme durumu, ustalk, maharet. * Kiinin yatknlk ve renime balolarak bir ii baarma ve bir ilemi amaca uygun olarak sonulandrma yetenei, maharet. * Vcudun, yaplmasg altrmalara yatkn olmasdurumu. becerikli * Becerisi olan, elinden igelen, usta, maharetli, mahir. beceriklilik * Becerikli olma durumu, ustalk, maharet. beceriksiz * Becerisi olmayan, usta olmayan. beceriksizlik * Beceriksiz olma durumu. becerme * Becermek ii. becermek * G grnen bir iveya duruma zm bulmak, stesinden gelmek. * Bir eyi kullanlmaz duruma getirmek, bozmak, kirletmek. * Irzna gemek, kirletmek. * Birini ldrmek. becet * Seregillerden, kk bir ku(Passer). becit * Gerekli, lzumlu. * vedi, acele. Be tavuu * Tavukgillerden, bakk ve plak, ty mavimtrak kl renginde, tavuk byklnde, evcil bir hayvan (Numida meleagris). Beene * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. bedahet * Besbelli, apak olma durumu. * Bir konuda hazrlksz konuabilme yetenei. bedaheten * Birdenbire, anszn, dnmeksizin. bedava * Karlksz, parasz, emeksiz. bedava sirke baldan tatldr * masrafsz veya emeksiz elde edilen eylere herkes istek gsterir. bedavac* Her eyi bedavadan salamaya alan (kimse). bedavaclk * Bedavacolma durumu. bedavadan * Bedava olarak. bedavadan ucuz * ok ucuz. bedavalama * Bedavalamak durumu. bedavalamak * Bedava duruma gelmek. bedavasna * Bkz. bedavadan. bedavaya * ok ucuza.

bedayi * Estetik yn ar basan gzellikler. bedbaht * Mutsuz, bahtsz, talihsiz. bedbaht etmek * zmek. bedbaht olmak * zlmek. bedbahtlk* Mutsuzluk, bahtszlk. bedbin * Ktmser, karamsar, pesimist. bedbin etmek * zmek, karamsarla sokmak, mitsizlie drmek. bedbin olmak * mitsizlie dmek, ktmserlie kaplmak. bedbinleme * Bedbinlemek ii. bedbinlemek * Ktmserlemek, ktmser olmak, karamsar olmak. bedbinletirme * Bedbinletirmek ii. bedbinletirmek * Ktmser, karamsar duruma getirmek. bedbinlik * Ktmserlik, karamsarlk, pesimizm. bedehre * Kt yzl. * Ask suratl, lnetlenmi, suratsz. beddua * lenme, ilen. beddua etmek * ilenmek, intizar etmek. beddua sinmek * ilencin tutmasyznden, birinin ii srekli ters gitmek. bedduastutmak * ilenci yerine gelmek. bedduasnalmak * biri tarafndan kendisine ilenilmek. bedel * Deer, fiyat, kymet. * Bir eyin yerini tutabilen karlk. * Eit, denk. * Askerlik yapmamak veya yaplacak sreyi ksaltmak isteyenlerin devlete dedikleri para. * Bakasnn adna ve onun parasile hacca giden kimse. * Uak, hizmeti, oban. bedel tutmak * kendi yerine askerlik yapmasiin birini para ile tutmak. bedel vermek * askerlik yapmamak veya ksa sre yapmak iin devlete para demek. bedelci * Bedel verdii iin ksa sre hizmet gren asker. bedelli * Bedeli olan, bedel denilen. * Bedelci. bedelli askerlik * Askerlik ana gelmigenlerin belirlenen miktardaki paraydeyerek yaptklarksa sreli vatan grev. bedelsiz * Bedeli olmayan, bedel denilmeyen. * ok deerli, bedeli belirlenemeyen. bedelsiz ithalt * Yurt dndaki iilerin veya geici grevle yurt dna giden kamu grevlilerinin dnlerinde kendi

mesleklerinin icrasveya kiisel kullanm iin getirdikleri mallar iin yaplan dzenleme. beden * Canlvarlklarn madd blm, vcut. * Vcudun, ba, kol ve bacak dnda kalan blm, gvde. * Kale duvar. beden cezas * nsan vcudu zerine uygulanan ceza. beden eitimi * Vcudu glendirmek ve salkorumak amacyla aralveya arasz hareketler yapma. beden terbiyesi * Spor ilerinden sorumlu makam. * Bkz. beden eitimi. bedence * Beden bakmndan. bedenci * Beden eitimi retmeni. bedenen * Bedeniyle, vcuduyla, fiilen. beden * Bedenle ilgili, bedensel. bedenli * Bedeni olan. bedensel * Bedenle ilgili, beden. bedesten * inde deerli eya alnp satlan kapalar. bedev * lde, adrda yaayan gebe. * Byle bir hayat srdren kimse. * (byk b ile) Bedevlik tarikatndan olan dervi. bedevlik * Bedev olma durumu. * (byk b ile) XIII. yzylda kurulan bir Snn tarikat. bedhah * Ktlk isteyen, kt yrekli. bedih * Besbelli, apak. bedi * Gzellik llerine uyan, gz gnl okayan, beenilen. * Estetik. bedileme * Bedilemek ii. bedilemek * Bedi duruma gelmek. bediiyat * Estetik bilimi, gzel sanatlar. bedik * Kazak Trklerinde bir hastaln iyilemesi iin yaplan tren. bedir * Dolunay, ayn on drd. bedirik * Temizlenip taranmve erilmeye hazr duruma getirilmiyn veya pamuk topa, yuma. bedirlenme * Bedirlenmek durumu. bedirlenmek * Dolunay biimini almak. * Parlak ve salklgrnmek. bedirleme * Bedirlemek durumu. bedirlemek * Ay bedir durumunu almak, bedirlenmek. bednam

* Kt n kazanan, ktl ile dillere den. bedk * am sakz, reine. begayet * Son derece, pek ok, ar. Begdili * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. begonvil * Akdeniz blgesinde yaygn bir iek. begonya * Begonyagillerden, dekoratif yapraklarve renkli iekleri olan, pek ok eitleri bulunan scak lke bitkisi (Begonia). begonyagiller * ki eneklilerden, rnei begonya olan bir bitki familyas. begm * Hint prenseslerine verilen unvan. be * Bey. beence * vc tantma yazs, takriz. beendi * Bkz. hnkrbeendi. beendirme * Beendirmek ii. beendirmek * Beenilmesini, hogrnmesini salamak. beeni * Gzel veya irkin yargsnverdiren duygu, zevk. * Gzeli irkinden ayrma yetisi, zevk, gusto. beenilir * Beenme duygusu veren, beenilen. beenilme * Beenilmek ii veya durumu. beenilmek * yi ve gzel bulunmak. * Sevilmek, hoa gitmek. beenirlik * Beenme durumu, beenilir olma durumu. beeni * Beenme. beenme * Beenmek ii. beenmek * yi veya gzel bulmak. * Benzerleri arasndan birini seip ayrma. * Onaylamak, kabul etmek, tasvip etmek. beenmemek * yi veya gzel bulmamak. * Kuku duymak, kuku ile karlamak. * Kmsemek, hor grmek. * Onaylamamak. beenmeyen kzn(veya kk kzn) vermesin * bir durumun beenilmemesi karsnda, beenmeyenin umursanmadnanlatr. beenmezlik * Beenmeme, iyi veya gzel bulmama. belik * Beylik. behavyorizm * Davranlk. behemehal * Her hlde, ne olursa olsun, ne yapp yapp, mutlaka. beher

* Her bir. behey * kma bildirmek iin kullanlan bir nlem. behime * Drt ayaklhayvan. behim * (duygular iin) Hayvanca, hayvana yakr biimde olan. behimlik * Behim olma durumu. behit * Cennet, umak. behre * Pay, nasip, hisse. behresiz * Pay, nasibi, hissesi olmayan; bbehre. beis * Engel, uymazlk. * Ktlk, zarar. beis grmemek * saknca, zarar grmemek. beis yok * zararyok, nemi yok. bej * Sarya alan ak kahverengi. * Bu renkte olan. bek * Sert, kat; salam. bek * Savunucu. bek * Hava gazlmbasnn ucu. beka * Kalclk, lmezlik. beka bulmak * lmezlik erdemine ulamak, lmszlemek. bekar * Diyezli veya bemoll bir sesin eski durumuna getirilmesini gsteren nota iareti. bekr * Evlenmemikimse. * Evli olduu hlde ailesinden ayr, yalnz yaayan kimse. bekr kalmak (veya yaamak) * evlenmemek, evlenmemiolmak. * lm veya boanma dolays_____yla eini yitirmek. bekr odas * Bekrlarn, taradan gelmiiilerin kalacaoda. bekra karboamaskolaydr * bilgi ve tecrbesi olmayan bir kimsenin ii hafife almas, nemsememesi, gereince deerlendirememesi tbidir. bekret * Kz olan kz olma durumu, kzlk, erdenlik. * Saflk, temizlik, masumluk. * Sanat ve dncede zgnlk, yenilik. * Doallk, tazelik. bekrhane * Bekrlarn kalmasiin ayrlmveya dzenlenmioda. * Bekrlarn yaadmstakil ev. bekrlk * Bekr olma durumu. bekrlk sultanlk * evlenmeden tek bana yaamann daha iyi olduunu anlatr. bekas * ulluk.

beki * Bir eyi veya bir yeri bekleyip korumakla grevli kimse. beki kalmak * koruyucu, gzc, denetleyici olarak beklemek. bekilik * Bekinin yapti. bekilik etmek * (bir eyi) bekleyip korumak. bekinme * Bekinmek ii. bekinmek * nat etmek, direnmek. * Kapanmak, tkanmak. bekitme * Bekitmek ii. bekitmek * Kapamak, tkamak. bekle yrin kesini! * yaknda gerekleecei sanlmayan umutlar karsnda sylenir. bekleme * Beklemek ii. * Vakit ldrme. bekleme odas * Bir kimseyi veya bir tatbeklemek iin gelenlerin oturduklaryer. bekleme salonu * Doktor, avukat vb. ile grme ncesinde oturulan yer. bekleme yeri * Bir kimseyi veya tatbeklemek iin ayrlan blme, bekleme odas, bekleme salonu. beklemek * Bir ioluncaya, biri gelinceye dein bir yerde kalmak, durmak. * Sre tanmak, acele etmemek. * Bir eyi, bir kimseyi gzetmek, korumak, muhafaza etmek. * Ummak. * Karlalmasihtimali bulunmak. * Aramak, istemek. beklemeli * Snfta kalp derslere devam etmeyen (renci). beklenilme * Beklenilmek ii veya durumu. beklenilmek * Beklenmek. beklenme * Beklenmek durumu. beklenmedik * Birdenbire, anszn. beklenmek * Beklemek iine konu olmak. beklenmez * Beklenmeyecek durumda olan. beklenmezlik * Beklenmeme durumu. beklenmezlik fiili * -aca/-ecei biimindeki sfat-fiil ekine tutmak fiili getirilerek yaplan ve iin istenmeden, beklenmeden olduunu anlatan birleik fiil. beklenti * Bir olgunun sonunda gereklemesi beklenen ey. * Bireyin belli art ve durumlarn alacabiimler veya kendisinden beklenenler konusundaki n gr. bekleme * Beklemek ii veya durumu. beklemek* Birlikte veya karlklbeklemek. bekletilme

* Bekletilmek ii veya durumu. bekletilmek * Bekletmek iine konu olmak veya bekletmek ii yaplmak. bekletme * Bekletmek ii. bekletmek * Beklemek iini birine yaptrmak. bekleyi * Beklemek ii veya biimi. bekri * kiye dkn, ikici, ayya. bekrilik * kiye dknlk, ayyalk. Bekta * HacBektaVeli'nin tarikatna girmiolan kimse. Bekta babas * Bekta tarikatndan olan dervi. Bekta dedesi * Bekta tarikatnda daha st makamlarda bulunan ve ynetimde sorumluluk tayan dervi. Bekta srr * ok gizli tutulan sr. Bekta zm * Takrangillerden bir al(Ribes grossularia). * Bu alnn mayho, nohut byklnde, ak veya kara yemii. bektakavuu * Byk ve gzel iekler veren, lk iklimlerde yetien bir kakts (Echinocactus). Bektalik * Bekta tarikat. * Bekta tarikatndan olma durumu. bel * aret. bel * nsan bedeninde gsle karn arasnda daralmblm. * Bu blmn, srtn altna rastlayan blgesi. * Hayvanlarda omuz baile sararas. * Dasrtlarnda geit veren ukur yer. * Geminin orta blm. bel * Atmk, meni, sperm. bel * Toprakazmaya veya kirizma yapmaya yarayan, uzun sapl, ayakla baslacak yeri tahta, ucu sivri krek veya atal biiminde bir tarm arac. bel * Ses iddetiyle ilgili birim. bel ars* Bel evresinde oluan ve duyulan ar. bel ba * Bel kemeri. bel balamak * birisinin kendisine yardmcolacana inanmak, gvenmek. bel bel * Durgun, anlamsz bakmayanlatan bel bel bakmak deyiminde geer. bel bellemek * toprabelle kazmak. bel etmek * iaret koymak, iaret vermek. bel evld* (bir kimsenin) z ocu. bel ft * Bel blgesinde ftk. bel geveklii * Cinsel gc yitirme.

bel kemeri * Elbise zerinden bele dolayarak bir toka ile tutturulan, deri, kumaveya metalden yaplan zel ba. bel kemii * Omurga. * Bir eyin varlile ilgili en nemli blm, temel, esas. bel kra kra * krta krta, salna salna. bel krmak * gvdeyi, belden saa sola bkmek. bel kndesi * (grete) Ellerin arkadan gelip hasmn gbei zerinde kilitlenmesi yolundaki kndeleme. bel soukluu * reme organlarnn akntlve bulacbir hastal. bel soukluuna uratmak * bir ie veya bir sze gereksiz yere kararak onun aknsektirmek. bel vermek * (duvar gibi dik eyler) darya veya (tavan gibi yatay eyler) aaya doru kamburlamak. * destek olmak. bel * inden klmasg, sakncaldurum. * Byk zarar ve skntya yol aan olay veya kimse. * Hak edilen ceza. * (istenmedik bir davrana zorlayan) Etki. bel aramak * kavga karmak iin frsat aramak. bel karmak * kavga karmak. bel kesilmek * birisine skntve eziyet vermek, musallat olmak. bel okumak * birine beddua etmek. belgat * yi konuma, szle inandrma yetenei. * Sz sanatlarninceleyen bilgi dal, retorik. * Konuyu btn ynleriyle kavrayarak, hibir yanlve eksik anlaya yer brakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacktan uzak, dzgn anlatma sanat. * Bir eyde gizli olan derin anlam. belgatli * Belgati olan. belgatsiz * Belgati olmayan. belhat * Alklk. bellar mbarei * istenilmeyen, kanlan bir durumun gerekletii bildirilirken alay yollu sylenir. bell * Yorucu, zc, can skc. * Kavgac, irret. * Yolsuz kadnlarn zorba dostu. bels * -den dolay, -den sebebiyle. belsnbulmak * hak ettii cezaygrmek. belya atmak (girmek veya uramak) * beklenmedik bir bel ile karlamak. belya uramak * ok kt bir durumla karlamak. belysatn almak * gz gre gre belystne ekmek. belce * ki kaaras. Belikal

* Belika halkndan olan (kimse). belde * ehir. * Mekn, yer, evre. beldeitayyibe * Medine ehri. beled * ehirle ilgili. * Yerleik. * Bir tr pamuklu, kaln kuma. belediye * l, ile, bucak gibi yerleim merkezlerinde temizlik, aydnlatma, su ve esnafn denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, yeleri halk tarafndan seilen, tzel kiilii olan tekilt. * Bu tekiltn bulunduu bina. belediye bakan * Belediye tekiltnyneten kimse. belediye avuu * Zabta ilerinde st grevli. belediye encmeni * Belediye kanununda belirtilmigrevleri yerine getiren, zel kanunlarla belediye meclisince verilen grevleri, belediye meclisi toplu bulunmadzaman, tetkik eden ve karara balayan organ. belediye meclisi * Belediye tzel kiiliine tannan yetkileri kendinde toplayan organ. belediye nikh * Meden kanuna gre kylan resm nikh. belediye polisi * Zabta grevlisi. belediye reisi * Belediye bakan. belediye saray * Belediyeye ait btn ilerin yapldve brolarn bir arada bulunduu byk yap. belediye sular * Belediye buyruklarna ve yasaklarna aykrdavranlar. belediye tekilt * Nfusu iki binden fazla olan yerleim yerlerinde hkmet kararyla kurulan, belediye bakan, belediye meclisi, belediye encmeni ve belediye memurlarndan oluan kurulu. belediyeci * Belediye ileri grevlisi. belediyecilik * Belediye ileri. belediyelik * Belediyeyle ilgili. belediyelik olmak * belediye ile ilgili bir ii olmak. belek * Kundak, ocuk bezi. * Beie konulan yatak. beleme * Belemek ii. belemek * (ocuu) Kundaklamak. * Beie yatrp balamak. * Bulamak, bulatrmak. belemir * Orta Anadolu'da tarlalarda yetien, iekleri mavimsi renkte bir yllk bir bitki, peygamber iei, mavi kantaron (Cephalaria syriaca). belen * Bel. * Tepe, yksek yer; bayr. * Dazerindeki yksek geit, dik dayolu. belenme * Belenmek ii.

belenmek * Kundaklanmak. * Bulanmak, bulamak, rtlmek. belerme * Belermek ii. belermek * (gz iin) Akiyice belirecek biimde almak. belertme * Belertmek ii. belertmek * Gzlerini, akok grnecek biimde amak. bele * Karlksz, emeksiz, parasz elde edilen. bele(veya bahi) atn diine (veya yana) baklmaz * bedava gelen eyde kusur aranmaz. belei * Parasz geinmeyi seven, lp, bedavac. beleilik * Belei olma durumu. belee konmak * emek, para vermeden elde etmek. beleten * Emek vermeden, karlksz. beletme * Beletmek ii. beletmek * Kundaklatmak. belge * Bir geree tanklk eden yaz, fotoraf, resim, film vb. vesika, dokman. belge almak * (iki yl aynsnfta st ste kalan renci) okuldan uzaklatrlmak, okuldan karlmak. belgeci * Belgesel filmler yapan, yneten sinemac. belgegeer * Yazl, bilgi ve belgelerin telefon sistemi vastasyla bir yerden bir yere iletilmesini annda salayan ara, faks. belgeleme * Belgelemek ii, tevsik. belgelemek * Bir olgunun doru olduunu belge ile gstermek, ortaya karmak, tevsik etmek. belgelendirme * Belgelendirmek ii. belgelendirmek * Belge gstererek belirtmek. belgelenme * Belgelenmek ii. belgelenmek * Belgelemek iine konu olmak. * ki yl st ste aynsnfta kalan renci okuldan karlmak. belgeli * Belgesi olan. * ki yl st ste snfta kaldiin okula devam etme hakknyitirerek belge alan. belgelik * Belge ve yazlarn saklandyer, ariv. belgesel * Belge nitelii bulunan (ey), dokmanter. * Belge nitelii tayan film veya televizyon program. belgesel film * Hayattan alnan herhangi bir olguyu, kendi tabi evresi ve akiinde veya geree en yakn biimde hazrlanmyapay bir yerde ileyen, belirli bir amacyanstan film. belgeselci * Belgesel, film eken veya bunun zerinde alan (kimse).

* Belgesel niteliindeki eserleri seven veya bunlarla ilgilenen (kimse). belgeselcilik * Belgeselcinin yapti. belgi * Bir eyi benzerlerinden ayran zellik, iar, almet, nian. * Duyu, dnve inantaki ayrczellik, iar. belgileme * Belgilemek ii. belgilemek * Belgi ile gstermek. belgili * Belgiye dayanan, belirli olan. belgin * Tam ve kesin olarak belirlenmiolan, sarih. belginlik * Belgin olma durumu, sarahat. belgisiz * Belirli olmayan, iaret edilemeyen, gayrimuayyen. belgisiz sfat * Bkz. belirsizlik sfat. belgisiz zamir * Bkz. belirsizlik zamiri. belgisizlik * Belgisiz olma durumu. belgit * Senet. * Bir nermeyi tantlamak iin gsterilen ve daha nce doru diye kabul edilen baka nerme, hccet, burhan. beli * Evet. beli almak * kk aptesini tutamaz olmak. beli bkk* Beli bklm, gsz, zavall. beli bklmek * yallk yznden gsz kalmak, bir iyapamayacak duruma dmek. beli kmek * kamburlamak. beli gelmek * cinsel birleme srasnda salgboalmak. beli * Belgati olan, belgatli. belik * Sa rgs. belik belik * rg rg, rg hlinde. belikleme * Beliklemek ii. beliklemek * Salarrmek. belinden gelmek * birinin dl olmak. belini bkmek * aresizlik iinde brakmak. belini dorultmak (veya dorultamamak) * yeniden durumunu dzeltmek. belini krmak * birini bir eyi yapamaz duruma getirmek. belini vermek * dayamak,yaslanmak. belinleme * Belinlemek ii.

belinlemek * Birden uyanarak evresine korku ile akn akn bakmak, irkilmek. belirgin * Belirmidurumda olan, besbelli, ak, bariz, sarih. belirginleme * Belirgin duruma gelme. belirginlemek * Belirgin duruma gelmek. belirginletirme * Belirgin duruma getirme. belirginletirmek * Belirgin duruma getirmek. belirginlik * Belirgin olma durumu. belirleme * Belirlemek ii, tayin. belirlemek * Belirli duruma getirmek, belirli klmak, tayin etmek. * Yeni bir kavram, zn oluturan geleri aklayarak tanmlamak, snrlamak. * Bir kavram, ayrcbir ge ekleyerek snrlamak, kapsam bakmndan daraltmak, genellemek kart. belirlenim * Belirli duruma gelme ii. * Bir kavramn anlamnn, ieriinin, yapsnn veya snrlarnn tam olarak belirlenmesi ii, gerektirim, determinasyon. belirlenimci * Belirlenimcilik yanlsolan (kimse), gerekirci, determinist. belirlenimcilik * Her olayn baka olaylarn gerekli ve kanlmaz bir sonucu olduunu ileri sren reti, gerekircilik, determinizm. belirlenme * Belirlenmek ii. belirlenmek * Belirli duruma getirilmek. belirlenmezci * Belirlenmezcilik yanlsolan (kimse), indeterminist. belirlenmezcilik * Nedensellik yasasna balolmayan, bir sebebe balanmayan olay ve durumlarn da bulunduunu ne sren gr, indeterminizm. * nsan iradesinin hibir arta balolmadn, iinde bulunduu artlarla belirlenmediini, insann zgr iradesinin nedensellik yasasna balolmadnsavunan gr, indeterminizm. belirleme * Belirlemek ii veya durumu. belirlemek * Belirgin duruma girmek. belirli * Ak ve kesin olarak snrlanmveya kararlatrlmolan, muayyen. belirli belirsiz * Yarbelirgin durumda, az ok belli olan. belirli gemi * Fiilin belirttii kavramn, iinde bulunan zamandan nce olup bittiini kesinlikle bildiren kip, -di'li gemi, grlen gemi. Bu zaman Trkede -d(-di) / -t(-ti) ekiyle karlanr.Ald, biti, utu vb. belirli nesne * Belirtme durumu ekini alm, geili fiil durumunda olan yklemle ilgili kelime veya kelime grubu. belirlilik * Belirli olma durumu. belirme * Belirmek ii, tebellr etme. belirmek * (nce belli veya grnr olmayan bir ey iin) Ortaya kmak, tezahr etmek. * Bir dnce veya durum iin, kesin bir biim almak, tebellr etmek. * yice grnr ve anlalr bir durum almak, tebarz etmek. belirsiz

* Belirli olmayan, gayrimuayyen. * Nitelii hakknda tam bir bilgi edinilemeyen, mphem. * Bilinmeyen, mehul. belirsiz gemi * Fiilin belirttii kavramn, iinde bulunulan zamandan nce olup bittiini bakasndan duyarak veya belirsiz olarak bildiren kip, -mi'li gemi, grlmeyen gemi. Trkede bu zaman -m/ -miekiyle kurulur: Gelmi, glm, alamgibi. belirsizlik * Belirsiz olma durumu, mphemiyet. belirsizlik sfat * simleri yaklak, kabataslak belirten sfat: baz, birka, her, birtakm, filan vb. belirsizlik zamiri * smin yerini belirsiz, kabataslak tutan zamir: bazs, birka, birou, az, herkes, biri vb. belirte * Zarf. belirten * Tamlayan. belirti * Bir olayn veya durumun anlalmasna yardm eden ey, almet, nian, niane. belirtik * Ak, belli, sarih. belirtilen * Tamlanan. belirtili * Belirtisi olan. * Belirtilmiolan, belirli klnan. belirtili nesne * Belirtme durumundaki nesne, sarih meful. belirtili tamlama * Tamlayan-in (-nin) taks, tamlanannc kii iyelik eki alan ve belirli bir kavram tayan tamlama: Doan'n kalemi, iein kokusu gibi. belirtilme * Belirtilmek ii. belirtilmek * Belirtmek iine konu olmak. belirtisiz * Belirtisi olmayan. * Belirtilmemiolan. belirtisiz nesne * Yaln durumdaki nesne. belirtisiz tamlama * Tamlayanyaln durumda olan, tamlanangenellikle nc kii iyelik eki alan ve ou kez tr kavram veren isim tamlamas: Ankara kedisi. Tuz Gl gibi. belirtken * Bir zl szle birlikte kullanlan iaret. * Soyut bir eyin, bir kavramn sembol olan varlk veya eya, amblem. * Gsterge. belirtme * Belirli klma, grbildirme, tasrih. belirtme durumu * Yklemi geili bir fiil olan cmlede fiilin dorudan etkiledii -i (-, -u, -) ekini almisim, ykleme durumu, i hli, akuzatif. Evi grdm. Yazyokudum. belirtme grubu * Tamlamalardan daha genikelime dizisi: Kaln bir kitabn ssl cilt kapabir belirtme grubudur. belirtme sfat * Bir ismi gsterme, soru, sayveya belirsizlik bakmlarndan belirten sfat: Bu kap. Birinci dnem. Ka renci? Hangi ev? ocuk gibi. belirtmek * Aklamak, tebarz ettirmek. belit * Kendiliinden apak ve bundan dolayteki nermelerin n dayanasaylan temel nerme, mtearife, aksiyom: "Tm, paralarn her birinden byktr" sz bir belittir.

belitken * Belitler sistemi. belitleme * Belitlemek ii. * Tmden geliimci bir bilime esas olacak belit sistemi. belitlemek * Belgeye dayanarak ortaya koymak. * Belitleme kuramnortaya koymak. belitlenebilirlik * Belitlenebilen kuram. beliye * Felket, keder, tasa. belki * Muhtemel olarak, olabilir ki. * Olsa olsa, ya ... ya, ihtimal. belki de * u da olabilir. belkili * Olasl, muhtemel. * Doru olabilecei gibi, yanlda olabilen, belli ve kesin olmayan, olasl, ihtimal. belladonna * Gzelavrat otu. belleini yitirmek * bellek kaybna uramak. bellek * Yaananlar, renilen konular, bunlarn gemile ilikisini bilinli olarak zihinde saklama gc, akl, hafza, daarck. * Bir bilgisayarda, programdeimeyen verileri, yaplacak iiin gerekli olan ara sonulartoplayan blm. bellek karkl * Kelimelerin doru anlamnhatrlayamamak veya ilk olarak grlen bir eyi nce grdn sanma duygusuna kaplmak biiminde beliren bir ruh hastal. bellek kayb * Bellek yitimi. bellek yitimi * Byk sarsntveya humma yznden bellein bozulmasveya kaybolmasbiiminde beliren ruh hastal. * Bellein ksa bir sre durup ilememesi. bellem * Bellemek yetisi. belleme * Bellemek ii. belleme * At ve benzeri hayvanlarn srtna vurulan kee, mein veya kaln kumaparas, yapk, haa. bellemek * renip aklda tutmak. * Sanmak. bellemek * Bel denilen arala toprailemek. bellenmek * Bellenmek (I) iine konu olmak, renilmek. bellenmek * Bellenmek (II) iine konu olmak. belleten * Bilim kurumlarnn almalarile ilgili yazve haberlerin yaymlanddergi. belletici * altrc, retici, mzakereci. belletme * Belletmek ii. belletmek * Bellemesini salamak, retmek. belletmen * Orta retimde ettleri denetleyen kimse, belletici. belli

* Beli olan. belli * Bilinmedik bir yanolmayan, malm. * Gizli olmayan, ortada olan, anlalan, bedih, zahir, aikr. * Belirli, muayyen. belli bal* Belirli, muayyen. * nemli. belli belirsiz * Zorlukla seilebilen, yarbelli, yarbellisiz, duyulabilen, ok az belli olan. belli etmek * aklamak, iyice grnr anlalr duruma getirmek. * sezdirmek, hissettirmek. belli olmak * anlalmak, aklanmak. bellik * aret, marka. bellilik * Belli olma durumu, bedahet, muayyeniyet. bellisiz * Belli olmayan, bilinemeyen. belsem * Bkz. balsam. bembeyaz * ok beyaz veya her yanbeyaz, apak. * Prl prl, apak. bemol * Bir sesin yarm ton kalnlatrlacangsteren nota iareti. * Bylece kalnlatrlm(ses). ben * ou doutan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabart. * En ok zmde grlen olgunlama belirtisi. * Sata, sakalda beliren beyazlk. ben * Olta veya tuzaa konulan yem. * Kuun yavrusuna tadyem. ben * Tekil birinci kiiyi gsteren zamir. * Kiiyi br varlklardan ayran bilin. * Bir kimsenin kiiliini oluturan temel ge, ego. ben bu ite yokum * ben bu ie karmam. ben hanc, sen yolcu olduka * zel ilikilerimiz srp gittike (senin bana iin der). ben ahm(veya eyhimi) bu kadar severim * ben bundan daha ok zveride bulunamam. benbenci * Kendini ok ven, hep kendinden sz eden, kibirli, gururlu. benbencilik * Benbenci olma durumu. bence * Bana gre, dndm gibi. benci * Kendini beenen, kendini her konuda stn gren, hodpesent, megaloman. bencil * Yalnz kendini dnen, kendi karlarnherkesinkinden stn tutan, hodbin, hodkm, egoist. * Bencillik retisine inanan. bencil olmak * bencilce davranta bulunmak. bencilce * Bencile yakr biimde. bencileyin

* Benim gibi. bencilik * Benci olma durumu, hodpesentlik, egoizm. * nsann btn eylemlerinin ben sevgisiyle belirlenmiolduunu, buna gre ahlklln da yalnzca kendini koruma igdsnn bir biimi olduunu ileri sren reti. * Kendi benini ve karnhayatn mutlak ilkesi yapan anlay. bencilleme * Bencillemek ii. bencillemek * Bencil duruma gelmek. bencillik * Bencil olma durumu, hodbinlik, egoistlik, egoizm. bencillik etmek * bencil davranmak. bende * Kul, kle. bendegn * Kullar, kleler. bendeg * Kulluk, klelik. * Kle ile ilgili, kleye ait. bendehane * Bendenin, klenin evi. benden de al o kadar * Bkz. al benden de o kadar. benden gnah gitti * Bkz. benden sylemesi. benden sylemesi * ben zerime bor saydm eyi syledim, kendimi sulu saymam. bendeniz * alak gnlllkle ben yerine ve "kleniz'" anlamnda kullanlr. bendeniz cennet kuu * kendini tantrken kullanlan bir deyim. bendezade * Bendenin olu. bendir * Alaturka algaleti. benefe * Meneke. benek * Herhangi bir ey zerindeki ufak leke, nokta, puan. * Gnelekeleri yresinde grlen, parlak taneciklerden ve parlak damarlardan olumublm, fekl. beneklenme * Beneklenmek ii. beneklenmek * Benek olumak. benekleme * Beneklemek ii veya durumu. beneklemek * Benek benek durum almak. benekli * Ufak lekeleri bulunan. benekli kpek bal * Kara benekli, kk boyda bir cins kpek bal(Scylliorhinus canicula). bengi * Sonu olmayan, hep kalacak olan, lmsz, ebed. bengi * Ege ve Gney Marmara blgesinin halk oyunlarndan biri. bengi su * ene sonsuz hayat verdiine inanlan ve efsanelerde geen su, abhayat. bengileme * Bengilemek ii.

bengilemek * Bengi klmak, sonsuz yaama nitelii kazandrmak, lmszletirmek, ebedletirmek. bengileme * Bengilemek ii. bengilemek * Sonsuz yaama nitelii kazanmak, lmszlemek, ebedlemek. bengilik * Zamanla ilgisi, balangcve sonu olmayan varlk. * lmezlik, ebedlik. * Sonsuz ve llmez zaman. beni sokmayan ylan bin (yl) yaasn * zararlolduu bilinen, ama kimseye ktl dokunmayan kiiyle uramamaldr. benidem * demoullar, insanlar. benibeer * nsan. beniinci * Kiinin benliini merkez sayma gr, benmerkezci. beniincilik * Dnyada kiinin benliini merkez sayan felsefe gr, benmerkezcilik, egosantrizm. benildeme * Benildemek ii. benildemek * Belinlemek. benim diyen * kendine gvenen, gl olduuna inanan. benim olum bina okur, dner dner yine okur * "ok almasna karlk verimli ve yararlolmuyor" anlamnda knama veya eletiri belirtmek iin kullanlr. benimseme * Benimsemek ii, sahip kma, tesahup. benimsemek * Bir eyi kendine mal etmek, sahip kmak, kabullenmek, tesahup etmek. * Bir eye, birine balanmak, snmak. benimsenme * Benimsenmek ii. benimsenmek * Benimsenmek iine konu olmak. benimsetme * Benimsetmek ii. benimsetmek * Birinin benimsemesini salamak. benimseyi * Benimsemek ii veya durumu. beniz * Yz rengi. beniz gemek * benzi solmak. benizli * Benzi bulunan, benze sahip olan. benlenme * Benlenmek ii. benlenmek * Ben olumak. benli * Teninde ben bulunan. benli * Bkz. senli benli. benlii yourmak * kiilii oluturmak. benliinden kmak * kendine benzemez olmak.

benlik * Bir kimsenin z varl, kiilii, onu kendisi yapan ey, kendilik, ahsiyet. * Kendi kiiliine nem verme, kiiliini stn grme, kibir, gurur. benlik atmas * Benliin n plna kmasile bagsteren atmas. benlik davas * Her eyi kendi dncesine uydurmak ve her eyde sz sahibi olmak abas. benlik ikilemesi * znenin kiiliini iki veya daha ok bilin merkezine blen ve tek kiide eitli kiilikler durumunda beliren bir ruh hastal. benlik yitimi * Kiilik duygusunun ve benlik bilincinin yitirilmesi ile beliren ruh hastal. benliki * Her konuda hep kendini ileri sren, hep kendinden sz eden (kimse). * Benlikilik yanlsolan (kimse). benlikilik * Her konuda hep kendini ileri srme, hep kendinden sz etme durumu. * Kendi benliinin geliimini, btn davranlarnn ilkesi yapan kiinin nitelii, egotizm. benmari * Bir kabkaynar suya oturtmak yolu ile iindekini stmak veya eritmek yntemi. benmerkezci * Beniinci. benmerkezcilik * Beniincilik. bent * Ba, rabt. * Kanun maddesi; kitaplarda kendi iinde btnlk oluturan blm. * Suyu biriktirmek iin nne yaplan set, bet. * Gazete yazs. * Balam. bent etmek * kendine balamak. bent olmak * balanmak, tutulmak. benzeme * Benzemek ii. benzemek * ki kii veya nesne arasnda birbirini andracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andrmak. * Sansnuyandrmak, gibi grnmek. benzemeklik * Benzer olma durumu. benzemez * skambil veya okey oyununda farklktlarn veya talarn bir araya gelmesi. benzen * Maden kmr katranndan karlan C6H6 formlndeki hidrokarbonun bilimsel ad. benzer * Nitelik, grnve yapbakmndan bir bakasna benzeyen veya ona eolan (ey), mabih, mmasil. * Bkz. benzeim. * Baznemsiz veya tehlikeli sahnelerde asl oyuncunun yerine kan, yapve yz bakmndan bu oyuncuyu andran kimse, dublr. benzer ekiller * Kenarlarnn uzunluklararasndaki oran deimemekle birlikte karlklalareit olan ekiller. benzeri * Benzerlik gsteren, benzer. benzerlik * Benzer olma durumu. * ki gende kelerinin elenmesine gre karlklalarn eve karlklkenarlarn orantsndan doan durum. benzersiz * Benzeri olmayan, esiz. benzersizlik * Benzersiz olma durumu.

benze * Birbirine benzeyen, aralarnda benzerlik bulunan, mabih, nazir. benzeen * nl veya nsz benzemelerinde etki altnda kalan nsz veya nl: St (st-), ekmekten (ekmekten), odalardan (oda-lar-dan) kelimelerinde bulunan -, -ten, -dan eklerindeki nsz veya nller gibi. benzeik * Benzeme zellii gsteren. benzeim * Bazortak ynleri olan iki ey arasndaki benzeme. * ki eklin kenarlarnn uzunluklararasndaki oran deimemekle birlikte, karlklalarnn eit bulunmas durumu. benzeim oran * ki eklin kenarlarnn arasndaki oran. benzelik * Benzeolma durumu, mabehet. benzeme * Benzemek ii. * Bir kelimede bir sesin baka bir sesi kendisine benzetme etkisi: yurt-da> yurtta, aranba > aramba, o + bir < br gibi. benzemek * Birbirine benzemek, mabih olmak. benzemezlik * Bir kelimede bulunan aynveya benzeri seslerden birinin deiiklie uramas, disimilsyon: Knnap > krnap, attar > aktar, kehribar > kehlibar gibi. benzeti * Benzetme, aslndan kopya edilmi, tebih. benzeti ressam * Byk sanatlarn yaptklarn, orijinaline bakarak yapan ve benzeti olduunu belirten ressam. benzetici * Benzeterek yapan, sahteci, kopyac. benzetici ressam * Byk sanatlarn slbunda alarak, yaptileri orijinal eser diye satan sahteci ressam. benzetilme * Benzetilmek ii. benzetilmek * Benzetmek iine konu olmak. benzeti * Bir eyi baka bir eye benzetmek ii veya biimi. benzetme * Benzetmek ii. * Bir eyin neteliini anlatmak iin, o nitelii eksiksiz tayan bir eyi rnek olarak gsterme ii, tebih. benzetmek * Benzer duruma getirmek. * Bir eyde baka eye benzeyen ynler bulmak. * Kt bir duruma getirmek, bozmak. * Dvmek. benzetmek gibi olmasn * kt bir sona urambirinden veya bir eyden sz ederken, ona benzetilen kimse veya ey iin kt bir duygu beslenilmediini anlatr. benzeyi * Bir eyin baka bir eye benzemesi durumu. benzeyisizlik * Benzememek durumu. benzi atmak (veya umak) * anszn yznn rengi sararmak, solmak. benzi kl gibi olmak * yznden kan ekilmek, yz sararmak. benzi sararmak * yznn rengi solmak. benzi umak * yz sararmak. benzin

* Petroln damtlmasile elde edilen, zgl arlyaklak 0,65 olan, renksiz, uucu, kendine zg kokusu bulunan bir sv. * Benzen. benzin istasyonu * Aralarn benzin, yagibi ihtiyalarnkarlayan, yolculara dinlenme ve alveriimknveren tesis, benzinlik. benzin pompas * Benzinlikte ara depolarna benzin koyma ve verilen benzin tutarngsterme arac. benzinci * Benzin satlan yer veya benzin satan kimse. benzincilik * Benzincinin ii veya meslei. benzinde kan kalmamak * kanszlk sebebiyle yz sararmak. benzine kan gelmek (veya benzi kanlanmak) * salklduruma gelmek, canlanmak. benzinleme * Benzinlemek ii veya durumu. benzinlemek * Benzin dkerek yakmak. * Bir nesneyi benzine bulamak. benzinli * Benzinle alan (motor, makine vb.). benzinlik * Benzin satlan yer, benzin istasyonu. benzol * Benzin ve tolen karmbir akaryakt. beraat * Aklanma. beraat etmek * aklanmak, temize kmak. beraatzimmet * Borcu, verecei olmama durumu, borsuzluk. beraatzimmet askdr * tersi ispatlanmadka insanlarn susuz saylmalarilkesini anlatr. beraber * Birlikte, bir arada. * Ayndzeyde. * -e ramen, -e karn. beraberce * Birlikte, beraber olarak. berabere bitmek * (oyun, yarma) takmlarn aynsayyalmasyla sonulanmak. berabere kalmak * (oyun, yarma iin) takmlar aynsayyalmak veya denk gelmek, baa bakalmak, baa bagelmek. beraberinde * yannda. beraberlik * Birlikte olma durumu. * Babaa kalma durumu. beraberlik mzii * Orkestra, koro veya oda mziinde olduu gibi birok sesin oluturduu mzik. berat * Bir bulutan, bir haktan yararlanmak iin devlete verilen belge, patent. * Osmanlmparatorluunda bir greve atanan, aylk balanan, san, nian veya ayrcalk verilen kimseler iin karlan padiah buyruu. Berat Gecesi * Hz. Muhammed'e peygamberliin Cebrail araclyla bildirildii aban aynn 15. gecesine rastlayan kandil gecesi. Berat Kandili * Bkz. Berat Gecesi. berbat

* Kt. * Bozuk. * irkin, beenilmeyen. * Darmadan, bakmsz, perian, viran. berbat etmek (veya eylemek) * kt duruma getirmek. * bozmak. berbat olmak * kt duruma gelmek; kirlenmek. * bozulmak. berber * Sa ve sakaln kesilmesi, taranmasve yaplmasiiyle uraan veya bunu meslek edinen kimse. * Bu iin yaplddkkn. berber bal * Hanigillerden, kuyruunun atalok uzun olan, Akdeniz'de yaayan, eti yenilen bir balk (Serranus anthias). berber bataryas * Berber dkknlarnda lvaboya su akmasnsalayan deve boynu biimindeki musluk takm. berber ra * Berber ustasnn yannda yetitirilmek zere alan ocuk. berber dkkn * Berber. berber koltuu * Berberler iin yaplan hareketli, oynar balklzel koltuk. berber salonu * Byk berber dkkn. Berber * Kuzey Afrika'daki Cezayir blgesinde Berberistan halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. berberlik * Berberin yapti. berceste * Salam ve ltif. * Seilmi, seme. * Sanat deeri yksek anlamlar tayan dize. berdelacuz * Halk tahminine gre, 9-18 Mart arasnda grlen kocakarsouu. berdevam * Srmekte olan, srp giden. berdu * Babo, serseri. * Pis, bozuk, bakmsz. bere * Vurma ve incitme sonucu vcudun herhangi bir yerinde oluan rk. * Herhangi bir eyde grlen izik, ezik. bere * Yuvarlak, yassve sipersiz balk. bereket * Bolluk, grlk, ongunluk, feyz, feyezan. * yi ki, neyse ki, iyi bir rastlantolarak. * Yamur. bereket ki (veya bereket versin ki) * iyi ki, Tanr'ya kr ki. bereket versin * para alan kimsenin syledii iyi dilek sz. * bir kimsenin bir durumdan honutluunu anlatmas, teselli bulmas. bereketlenme * Bereketlenmek ii veya durumu. bereketlenmek * oalmak, artmak. bereketli * Bol, verimli. bereketli ola! (veya olsun!)

* yemek yemekte olanlara veya rnlerini devirenlere sylenen iyi dilek sz. bereketlilik * Bereketli olma durumu. bereketsiz * Kendinden beklenen yararlsalayamayan (ey). bereketsizlik * Bereketsiz olma durumu. bereleme * Berelemek ii. berelemek * Bereli duruma getirmek. berelenme * Berelenmek ii veya durumu. berelenmek * Bereli duruma gelmek. bereli * Beresi olan. bereli * Beresi olan. berenar * yle byle, az ok, biraz, olduka. bergamod * Sarmspembe renginde olan. bergamot * Turungillerden bir aa (Citrus bergamia). * Bu aacn, kabuklarndan reel yaplan ve esans karlan meyvesi. bergzar * Anmak iin verilen hatra, armaan, yadigr. berhane * Byk, harap, kullansz ev. berhane gibi * gereinden ok byk (ev). berhava * Havaya verilmi, uurulmu. * Yararsz, bo. berhava etmek * havaya uurmak. * bitirmek, yok etmek. berhava olmak * patlama yolu ile havaya umak. * boa gitmek. berhayat * Hayatta olan, canl, yaayan. berhudar * Mutlu. berhudar ol! * "iyi gnler gresin" anlamnda dilek olarak kullanlr. beri * Konuann nndeki iki uzaklktan kendisine daha yakn olan. * Bu uzaklkta bulunan. * kma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir iin balangcngsterir. beribenzer * Sradan baya, alelde. beriberi * Genellikle Uzak Dou lkelerinde B vitamini eksikliinden ileri gelen bir hastalk. beriki * Beride olan. * Beride olan ey veya kimse. beril * Doada altgen billrlar durumunda bulunan, saydam, ou yeil renkli berilyum ve aliminyum silikat. berilyum * Atom numaras4, younluu 1,84, atom arl9,013 olan, zmrt gibi baztalarn birleiminde bulunan,

29700C de eriyen, havann etkisine karince bir oksit tabakasyla kaplelement. KsaltmasBe. berjer * Arkaskabark ve yksek oturacak yeri genikoltuk. berk * Sert, kat. * Salam. berkelyum* Atom numaras97, atom arl294 olan, amerikyum veya kryumdan elde edilen yapay element. KsaltmasBk. berkemal * Mkemmel, pek iyi. berkime * Berkimek ii. berkimek * Salamlamak, g kazanmak, pekimek. berkinme * Berkinmek ii veya durumu. berkinmek * Berkimek. * Pekitirilmek. berkitme * Salamlatrma, tahkim, takviye. berkitmek * Salamlatrmak, tahkim etmek, takviye etmek. berklik * Salamlk. * Sertlik, katlk. berlam * nce pullu, srtak kahverengi, yanlarve karnbeyaz, ortalama 30-40 cm boyunda, Marmara ve Ege deniziyle Akdeniz'de bol bulunan bir balk tr (Merluccius merluccius). bermuda * Dizlere kadar inen dar ve ksa pantolon. bermutat * Allagelen biimde, her zaman olduu gibi. berrak * Duru, temiz, aydnlk, ak. berraklama * Berraklamak ii veya durumu. berraklamak * Berrak duruma gelmek, durulamak. berraklatrma * Berraklatrmak ii. berraklatrmak * Berrak duruma getirmek, durulatrmak. * Ak, net ve kolay anlalr duruma getirmek. berraklk * Berrak olma durumu, duruluk. berri * Kara ile (toprakla) ilgili, karasal. bertafsil * Aklamal, uzun uzadya, ak olarak. bertaraf * Bir yana, yle dursun. bertaraf etmek * ortadan kaldrmak, gidermek. bertaraf olmak * ortadan kalkmak, yok edilmek. bertik * Yara, bere. * ncinmi, burkulmu. * Deride mor leke, rk. bertilme

* Bertilmek ii veya durumu. bertilmek * ncinmek, burkulmak. * Berelenmek yaralanmak. * Morarmak, rmek. bertme * Bertmek ii. bertmek * Bertilmek. berzah * Kstak, dar dil. besalet * Yiitlik, yararllk. besbedava * Pek ucuz. besbelli * Ak, apak, ok belli. * Anlaldna gre, anlalyor ki. besbeter * ok kt. beselemek * Bkz. eselemek beselemek. beserek * Tyl ve damzlk erkek deve. besermek * Bkz. esermek besermek. besi * Yaatmak ve gelitirmek iin gereken besinleri yedirip iirmek ii. * Bir eyi istenilen durumda tutmak ve oturtmak iin kullanlan takoz gibi eyler. besi doku * Tohumlarn iinde embriyonu evreleyen blm. * Yumurta akmaddesi. besi dokulu * Besi dokusu olan. besi dokusu * Besi doku. besi dokusuz * Besi dokusu olmayan. besi hayvan * Beslenmek amacyla yavru iken alnan veya besiye ekilen hayvan. besi meras * Besleme deeri olduka yksek mera bitkileri ile kaplolan ve gerektiinde ilve yemler de verilerek zellikle kesime gnderilecek hayvanlarn fazla canlarlk kazanmalariin otlatldklardoal veya sun' verimli mera. besi r * Tohum imlenirken yeni kan bitkiyi beslemeye yarayan ve embriyonun evresine yaylmbulunan besleyici maddelerin btn. besi suyu * Bitkilerin damarlarnda dolaan besleyici su. besici * Sr, davar gibi hayvanlarbesleyerek semirten, satan kimse. besicilik * Besicinin yapti. besihane * Besi yaplan yer. besili * Semiz, semirtilmi. besin * Yenilebilir, beslenmeye elverili her tr madde, azk, gda. * Yaamak, varlnsrdrmek iin gerekli ey. besinli * Besini olan, gdal.

besinsiz * Besini olmayan, yeterli besin almayan, gdasz. besinsizlik * Besinsiz olma durumu, gdaszlk. besiye ekmek * hayvansemirtmek iin altrmadan beslemek. besle kargay, oysun gzn * nankrlk edenler iin sylenir. beslek * Besleme, hizmeti, ahretlik. besleme * Beslemek ii. * Evltlk olarak alnan, ev ilerinde altrlan kz. * Herhangi bir kuruluu, onun madd yardmlardolaysyla kr krne destekleyen. besleme basn * kar uruna, herhangi bir kuruluun veya iktidardaki glerin grlerini savunan basn. besleme gibi * giydiini kendine yaktramayan (kz). besleme kz * Besleme. beslemek * Yiyecek ve ieceini salamak. * Yedirmek. * Semirtmek. * Eklenmek, katlmak, oaltmak. * Bir eyi korumak veya salamca durmasnsalamak iin, evresini veya altndesteklemek, doldurmak, pekitirmek. * Yetitirmek. * Bir duyguyu gnlde yaatmak. * Madd yardm yapmak, desteklemek. beslemelik * Besleme. * Besleme olarak. beslenen * Snmsz. beslengi * Hizmeti, evltlk, besleme. beslenilme * Beslenilmek ii veya durumu. beslenilmek * Beslenmek iine konu olmak. beslenme * Beslenmek ii. * Vcut iin gerekli besin maddelerinin alm. beslenme bozukluu * Bazorgan ve dokularda veya organizmann btnnde ekil veya alma dzensizlii meydana getiren, bir veya birka beslenme grevinin bozulmas. beslenme antas * Anaokulu ve ilkretim okullarnn rencilerinin beslenme saatinde yiyeceklerini iinde bulunduran anta. beslenme eitimcisi * Beslenme eitimi ile uraan uzman. beslenme eitimi * Besin maddelerinin zellikleri, insan vcudunun gelimesinde yiyeceklerin etkisi ve grevi, yiyecek seiminde dikkat edilmesi gereken noktalar, iyi beslenmenin salk ynnden nemi, ucuz ve dengeli beslenmenin yollargibi konularileyen bilim dal. beslenme odas * Anaokulu, ilkretim okulu gibi eitim kurumlarnda yemek yenilen yer. beslenme saati * Anaokulu, ilkretim okulu gibi eitim kurumlarnda yemek yeme zaman. beslenme uzman * Beslenmenin genel zelliklerini kitle apnda ele alan, inceleyen yetkili. beslenmek

* Kendini beslemek. * Beslemek iine konu olmak. besletme * Besletmek ii veya durumu. besletmek * Beslemek iini bakasna yaptrmak. besleyici * Besleyen, beslemeye yarayan, besin deeri yksek, mugaddi. * Yz ve boyunda gnelekelerini azaltp l hcreleri atan krem tr. besli * Bkz. besili. besmele * "Acyan ve esirgeyen Tanr'nn adile" anlamna gelen ve bir ie balarken sylenilen Arapa bismillahirrahmanirrahim sznn ksaltmas. besmele ekmek * bismillahirrahmanirrahim szn sylemek. besmelesiz * ocuklar iin "pi" anlamnda kullanlan bir svg. * Besmele ekmeden. beste * Bir mzik eserini oluturan ezgilerin btn. beste balamak * bestelemek. beste yapmak * bir mzik eseri yaratmak. besteci * Beste yapan kimse, bestekr, kompozitr. bestekr * Besteci. besteleme * Bestelemek ii. bestelemek * Beste yapmak. bestelenme * Bestelemek ii. bestelenmek * Bestelemek iine konu olmak, bestesi yaplmak. besteli * Bestesi olan, bestelenmi. bestelik * Beste olma durumu. bestenigr * Klsik Trk mziinde en eski birleik makamlardan biri. bestesiz * Bestesi olmayan. bestseller * oksatar. be * Drtten sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 5, V. * Drtten bir fazla. * Besnflilkokul. bealt * Biraz, bir para, birka. beaabeyukar * Bkz. aa, beyukar. bebeter * Besbeter. bebinlik * Bebin liralk btn kt para. bebir * Bkz. pencyek. bedrt

* Oyunda, atlan zarlardan birinin be, brnn drt benekli yznn ste gelmesi. beduyu * Dokunma, grme, iitme, koklama, tat alma duyular. beiki * Bkz. pencd. bekarde * amar, tokat. bemilyonluk * Bemilyon liralk btn kt para. beon * Az sayda, biraz. * Beve on santim llerinde biilmikereste. bepara almamak * hi para almamak. bepara etmez * hibir deeri yok, ie yaramaz. beparalk * Deersiz, aalk, baya. beparalk etmek * Bkz. on paralk etmek. beparalk olmak * alalmak, kusurlaraa kmak. beparasz * parasz, yoksul. beparmak bir olmaz * ana ve babalarbir olduu hlde kardeler arasnda eitli farkllklar bulunur. be * Bkz. pencse. bevakit * Gnn belirli bevaktinde klnan namaz. beyzl * Beyz olan cisim. beyzlk * Beyz liralk btn kt para. * inde beyz tane bulunan. bearet * yi haber, mjde, mutu, erim. bebyk * ri mumula. beer * nsanolu, insan. beer * Besaysnn letirme biimi, her birine be, her defasnda bei bir arada. beer aar * insan her zaman yanlabilir. beer * nsanolu ile ilgili. * Bedensel, bedenle ilgili. beer corafya * nsanlarn yerleik bulunduu yre ile ilgisini ve o yrenin veya yerin trl olaylarninceleyen corafya kolu. beeriyet * nsanlk, insanoullar. beeriyeti * Beeriyet yanls(kimse), hmanist, insancl. beeriyetilik * Beeriyeti olma ii veya durumu, hmanizm, insancllk. beerli * Beer beer sralanm. begen * Bekenarlokgen. beibirlik

* Kadnlarn ss iin takndklar, bealtn lira deerinde olan altn. beibiryerde * Bkz. beibirlik. beiini sallamak * ocukluundan veya ok eskiden tanmak, bymesine hizmet etmek. beik * St ocuklarnyatrmaya ve sallayarak uyutmaya yarayan, tahta veya demirden yaplmsallanr bir eit kk karyola. * Bir eyin doup gelitii yer. * Yz st yatta, geriye bkl ayak bileklerini ellerle kavrayarak karn zerinde bave ayak ynnde sallanma. * Ambaljlanacak maln biimine uygun olarak alta konulan para veya paralarn tm. beik kertii * Daha beikte iken anasbabastarafndan nianlanmkimse. beik kertme * Daha beikte iken anasbabastarafndan nianlanma. beik salncak * Bayram yerinde kurulan bir tr salncak. beiki * Beik yapan veya satan kimse. beiklik * Beik olmaya uygun. beiklik etmek * beik vazifesini, fonksiyonunu yapmak. beikrts * ki yana akntsolan at. beikten mezara kadar * btn hayatboyunca, lnceye kadar. beinci * Besaysnn sra sfat, srada drdncden sonra gelen. beinci kol * Bir lkede gizli olarak, dman iin alan rgt. beiz * Bei bir arada doan (kardeler). beizli * Betanesi bir arada olan. beleme * Belemek ii. * Tahmis. belemek * Bir ii bekez yapmak. * Bir eyin saysnbee karmak. beli * Beparadan oluan, kendinde herhangi bir eyden betane bulunan. * skambil, domino gibi oyunlarda zerinde beiareti bulunan kt veya pul. * Divan edebiyatnda bedizeli blmlerden olumumanzume, muhammes. * Beses veya bemzik araciin yazlan mzik eseri, kentet. * Bemzisyenin aldcaz orkestras. * Halk edebiyatnda lemeli bir bende, konu ile ilgili aynlde bir ift dizenin balanmasyla oluan manzume. belik * Bepara, bekuruveya belira deerinde olan ake. * Bei bir arada olan, betane alabilen. belik simit gibi kurulmak * kendine deer vererek bir yere yaylp oturmak. beme * Her ubuu ayrayrberenkte olan, yollu bir eit kuma. * krktezghnn kt. beme * Tabaklanmamham deri. beparmak * Derisi dikenlilerden, benlyldz biiminde bir deniz hayvan, bepene (Uraster).

* Berenkte dokunmuubuklu kuma. beparmak otu * Glgillerden, yol kylarnda ve ayrlarda yetien, srgne karkullanlan bir bitki, kurt penesi (Potentilla reptans). bepene * Bkz. beparmak. beta * Betala oynanan bir tr ocuk oyunu. beu * Gler yzl, gle, glmser. bet * Beti benzi atmak, beti benzi umak, beti benzi sararmak gibi deyimlerde beniz kelimesi ile birlikte, "ehre" anlamnda ikileme oluturur. * Bet bereket kalmamak, beti bereketi gelmek, beti bereketi kamak gibi deyimlerde bereket kelimesi ile birlikte "bolluk" anlamnda ikileme oluturur. bet * Kt, irkin, tuhaf. bet beniz kalmamak * yz sararp solmak. bet bet bakmak * kt kt bakmak, bir ktlk yapacakmgibi durmak. bet suratl* Yreinin ktl yznden belli olan. beta * Yunan alfabesinin ikinci harfi -B. beta nlar * Radyoaktif cisimlerin yaydklar ndan biri. betatron * Elektronlarhzlandran elektromanyetik bir ara. betelemek * Bkz. etelemek betelemek. betelenmek * Kargelmek, diklemek, kafa tutmak. beter * yice kt. beter etmek * daha kt duruma getirmek. beterin beteri var * ok kt bir duruma den kimse, bundan daha kt durumlarn da bulunduunu dnerek teselli bulmaldr. beterleme * Beterlemek ii veya durumu. beterlemek * Beter duruma girmek veya o durumda bulunmak. beti * Resim ve heykel sanatlarnda varlklarn biimi. beti benzi kire kesilmek (beti benzi atmak, solmak veya beti benzi umak) * herhangi bir sebeple kanekilip yz solmak, korkmak. beti bereketi kalmamak (veya kamak) * azalmak, ktlamak, abuk tkenmek. betik * Yazlolan ey, kitap, mektup, tezkere, pusula. betili * inde insan, hayvan ve doa geleri bulunan (resim veya heykel), figratif. betili sanat * Doann grnen biimlerini ileyen sanat, figratif sanat. betim * Betimlemek ii, betimleme. * Bir eyi, bir kimseyi, bir olay veya duyguyu betimleyen sz veya yaz, tasvir. betimleme * Betimlemek ii, tasvir. betimlemeci

* Betimlemeye arlk veren, tasvirci. betimlemek * Bir nesnenin, kendine zg belirtilerini tam ve ak biimde sz veya yazile anlatmak, tasvir etmek. betimlenme * Betimlenmek durumu. betimlenmek * Betimlemek ii yaplmak. betimleyici * Betimleme yanls. betimsel * Betimle ilgili, tasvir. betimsel dil bilgisi * Bir dilin belirli aninceleyen dil bilgisi, betimlemeli dil bilgisi, tasvir dil bilgisi. betine gitmek * gcne gitmek, kendine yedirememek. betisiz * inde insan, hayvan ve doa geleri bulunmayan (resim veya heykel), nonfigratif. betisiz sanat * Beti kullanmayan nonfigratif sanat. beton * imentonun su yardmyla kum, akl gibi maddelerle karmassonucu oluan sert, dayankl, balayc yapay ym. beton gibi* ok salam, dayankl, sert. * gl. betonarme * Yapda gc, esneklii artrmak iin metal ve imentodan yararlanma yntemi, demirli beton. betoncu * Yaplarda beton dkme ileriyle uraan usta veya ii. betoniyer * Beton karma makinesi. betonkarar * Beton karma makinesi. betonlama * Betonlamak durumu. betonlamak * Beton duruma gelmek. bevliye * drar yollarhastalklar, roloji. bevliyeci * drar yolu hastalklarhekimi, rolog. bevliyecilik * Bevliyecinin ii veya meslei. bevvap * Kapc. * Mahalle okullarnda hademe. bey * Gnmzde erkek adlarndan sonra kullanlan saygsz. * Erkek zel adlaryerine kullanlr. * E, koca. * Zengin, ileri gelen kimse, bay. * skambil ktlarnda birli, as. * Boy gibi kk bir toplumun veya kk bir devletin bakan. * Komutan. * Erkek sfatlarnn hemen arkasna eklenir. bey (veya paa) gibi yaamak * bolluk iinde yaamak. bey armudu * ri, kokulu ve tatlbir armut tr. bey erki * Zengin erki, plutokrasi. bey karde

* erkekler iin seslenme sz. bey mi yaman, el mi yaman * Bkz. el mi yaman, bey mi yaman. beyaban * l. beyan * Syleme, bildirme. * Bir eserde, dncelerin, duygularn, hayallerin douve deerlerini, bunlarn anlatmnda tutulacak yollar konu edinen bir edebiyat bilgisi dal. beyan etmek * bildirmek, sylemek, ileri srmek, anlatmak. beyanat * Deme, bildiri. beyanat vermek (veya beyanatta bulunmak) * deme vermek. beyanname * Bildirge. beyaz * Ak, kara kart. * Bu renkte olan. * Beyaz rktan olan kimse. * (baskda) Normal karalkta grnen harf eidi. beyaz adam * Beyaz rka mensup olan kii. * Avrupal. beyaz baston * Grme zrllerin yrrken kullandklarmaden ubuk. beyaz cam * Televizyon ekran. beyaz dizi * Genellikle sevgi konularnbasit bir biimde ileyen romanlardan oluan dizi. beyaz eya* Buzdolab, amar makinesi, bulak makinesi gibi ev aletlerine toplu olarak verilen ad. beyaz et * Tavuk, balk vb. etlere verilen genel ad. beyaz etmek (veya beyaza ekmek) * yazytemize ekmek. beyaz rk * Avrupa, Kuzey Amerika, Gney ve BatAsya ile Kuzey Afrika'da yaayan ve teninin rengi ak olan rk. beyaz i * Beyaz pamuklu veya keten kumalar zerine beyaz veya renkli ipliklerle yaplan sarma i. beyaz kitap * Bir sorunu aydnlatmak ve savunmak iin bir kurum veya hkmete yaymlanan kitap. beyaz kmr * Akarsulardan elde edilen elektrik gc. beyaz oy * Onaylaycoy. beyaz perde * Gstericiden kan grntlerin zerinde yansd, sinema filminin oynatldyzey. * Sinema. beyaz peynir * Beyaz renkli bir tr peynir. Beyaz Rus* Ekim ihtillinde komnist kzl ynetimden kaan Rusyalkimse. * Beyaz Rusya halkndan olan kimse. beyaz sabun * Beyaz renkli bir tr sabun. beyaz arap * Sadece beyaz zm rasndan yaplan arap. beyaz zehir * Eroin, kokain gibi svolmayan uyuturucu madde. beyazms*

Beyaza alan. beyazmtrak * Beyaza alar renk. beyazn ad, esmerin tad * esmerleri vmek iin sylenir. beyazlanma * Beyaz duruma gelme, aarma. beyazlanmak * Beyaz duruma gelmek, aarmak. beyazlama * Beyazlamak ii veya durumu. beyazlamak * Beyaz duruma getirmek. beyazlatc * Daha beyaz duruma getiren kimyasal madde. * Dokunan kumalarn renk tonlarnaan veya beyazlatan ve kumalar zerindeki lekeleri gideren (kimse). beyazlatlmak * Beyaz duruma getirilmek, aartlmak. beyazlatma * Beyazlatmak ii, aartma. * (ktlkta) Parlakln iyiletirilmesi iin hamur bileenlerinin renginin az veya ok oranda deitirilmesi veya giderilmesi. beyazlatmak * Beyaz duruma getirmek, aartmak. beyazl * Beyazbulunan. beyazlk * Beyaz olma durumu. * Aart. beyazsinek * zellikle pamuklarn zerinde reyerek bitkinin z suyunu emen ve kurumasna sebep olan bir sinek tr. beyaztilki * Tilkinin klk tynden yaplan krk. beybaba * Yalerkeklere teklifsizce seslenibiimi. * ocuklarn babalariin kullandsaygsz. beyefendi * Saygbelirtmek iin erkek adlarnn sonuna getirilen veya bu adlarn yerine kullanlan san. beygir * At. * Yk tayan, araba eken, stne binilen at. * Atlama beygiri. beygir gc * Saniyede 75 kilogrammetrelik iyapan bir motorun gc. beygirci * Beygir besleyen veya kiraya veren kimse. beygirli * Beygiri olan. beygirlik * Beygire ait, beygir iin. * Beygir gcnde. beygirsiz * Beygiri olmayan. beyhude * Bouna. * Yararsz, anlamsz. beyhude yere * boyere, bou bouna, gerei yokken. beyhudelik * Beyhude olma durumu. beyin * Kafatasnn st blmnde beyin zarile rtl, iki yarm yuvar biiminde sinir ktlesinden oluan, duyum

ve bilin merkezlerinin bulunduu organ, dima. * Muhakeme, usa vurma. * Bir eyi ynetmede nemli grevi olan kimse. * Bilgisi, eitimi, dncesi yksek dzeyde olan kimse. beyin cerrah * Beyin konusunda uzmanlk yapmcerrah. beyin cerrahsi * Hastahanelerde beyin konusunda ameliyat yapabilen blm. beyin g * leri dzeydeki meslek ve bilim adamlarile uzmanlarn bir baka gelimilkede yerleip almak amac ile kendi lkelerinden ayrlmas. beyin gc * Bir lkede ileri dzeyde iyi yetimiolan meslek ve bilim adamlarile uzmanlarn fikir gc. beyin jimnastii * Bkz. zihin jimnastii. beyin kanamas * Beyni besleyen damarlardan bir veya birkandan darkan szmassonucu, beslenen blgenin almaz duruma gelmesi. beyin karncklar * inde beyin-omurilik svsbulunan, kafa iinin, drt boluundan her biri. beyin omurilik svs * rmceksi zarla ince zar arasndaki bolukta bulunan beyinle omurilii epeevre saran sv. beyin ora * Beynin iki lopu arasndaki zar. beyin takm * Bir kurum veya kuruluun ynetiminde etkin rol oynayan kimseler. beyin geni * Beynin alt tarafndaki kvrmlyuvarlak knt. beyin ykamak * insan, kendine zg dnce ve dnya grne yabanclatrmak, baka ynde dnr ve davranr duruma getirmek amacyla eitli yollarla etkilemek. beyin zar* Beyni st ste saran zar, korteks. beyin zarlar * Beyni st ste saran zar. beyincik * Kafatasnn art blmnde ve beynin altnda, hareket dengesi merkezi olan organ, dimae. beyinli * Beyni olan. * Akll, dnceli. beyinsel * Beyinle ilgili. beyinsi * Beyne benzeyen. beyinsiz * Beyni olmayan. * Aklsz, dncesiz. beyit * Ev. * Anlam bakmndan birbirine baliki dizeden olumuiir paras. beyitli * Beyti bulunan, iinde beyit olan. beyiye * Bkz. satmlk. beylerbeyi* Sancak beylerinin ba. beylik * Bey olma durumu. * Devletle ilgili, devlete zg olan, devlet malolan, mir. * Herkesin kulland, ok bilinen, herkesin bildii, basmakalp. * Rahat yaama. * Merkeze tam balolmayarak bir beyin ynetimi altndaki lke, emirlik, emaret.

* Hkmet. * Bir eit kk ve ince asker battaniyesi. beylik frn has karr * devlet grevlisi olmann insana birok kazanlar saladnaka yollu anlatmak iin sylenir. beylik sz * Herkesin kulland, etkisi kalmamsz. beyliki * Divankaleminin ba. beynamaz * Namazsz, namaz klmayan, pis (kimse). beynelmilel * Milletler aras, uluslar aras, enternasyonal. beynelmilelci * Bkz. uluslar arasc. beynelmilelcilik * Milletlerin sosyal snflararasnda uygunluk olmasve birlikte davranlmasgerektiini savunan gr, milletler arasclk, uluslar arasclk, enternasyonalizm. beyni atmak * Bkz. tepesi atmak. beyni bulanmak * sersemlemek, dnemez olmak. * kt bir ey sezinlemek. beyni karncalanmak * zihin yorgunluundan dnemez olmak. beyni kaynamak * arscaktan sersemlemek, bunalmak. beyni sramak * aklbandan gitmek. beyni sulanmak * dzgn dnemez olmak, bunamak. beyninde * Arasnda. beyninde imekler akmak * ok zlmek, sarslmak. * zihninde birden bir dnce domak. beyninden vurulmua dnmek * beklenmedik bir durum karsnda olaanst bir znt ve aknla uramak. beynine girmek * herhangi bir konuda birisini ynlendirmek, ikna etmek. beynine vurmak * (iki etkisiyle) ne yaptnbilemez duruma gelmek. beynini kemirmek * rahatszlk vermek, huzurunu karmak. beysbol * Dokuzar kiilik iki takm arasnda bir top ve sopayla oynanan, Amerika Birleik Devletlerinde yaygn bir eit oyun. beysbolcu * Beysbol oynayan ve oynatan (kimse). beytlmal * Devlet hazinesi. beyyine * Bir olayn doruluunu ortaya koyabilen yntem. * Duruma srasnda bir dnceyi gerekletirmek iin bavurulan belge, kant, tutamak, delil. beyzade * Bey olu. * Soylu kimse. * zenle bytlm, nazlkimse. beyzadelik * Soyluluk. beyz * Yumurta biiminde, sbe, oval. bez

* Pamuk veya keten ipliinden yaplan dokuma. * Pamuktan, dz dokuma. * Herhangi bir cins kuma. * Herhangi bir iiin kullanlan dokuma. * Geliigzel kumaparas, aput. * Bezden yaplm. bez * inden geen kandan veya z sudan bazmaddeler ayrarak salgoluturan organ, gudde. bez balamak * bebeklere altlarnkirletmesinler diye bez koymak. bez tyler * Bitkilerde salgkaran tyler. bezci * Bez yapan veya alp satan (kimse). bezcilik * Bezcinin ii veya meslei. bezdirici * Usan veren. bezdirilme * Bezdirilmek ii veya durumu. bezdirilmek * Bezmesine sebep olmak, bezmesine yol amak. bezdirme * Bezdirmek ii. bezdirmek * Bktrmak, usandrmak, bkknlk vermek. beze * Yara veya ban sebebiyle vcudun herhangi bir yerinde oluan ikinlik. * Bez (I). beze * Hamur topa, paz. beze * Yumurta akve pudra ekeri ile yaplan bir eit kuru pasta. bezek * Ss, ziynet. * Bir eseri sslemeye yarayan motiflerin her biri. bezeki * Duvar ve tavanlarboyayp birtakm resim veya ekillerle ssleyen kimse, nakka. * Gelinleri ssleyen kadn. bezekleme * Bezeklemek ii. bezeklemek * Sslemek, bezemek. bezekli * Bezei olan, ssl, sslenmi. bezeleme * Bezelemek ii. bezelemek * Hamur topayapmak. bezeli * Bezei olan, bezekli. bezelye * Baklagillerden, yurdumuzun her yannda yetitirilen, trmancbir bitki (Pisum sativum). * Bu bitkinin yuvarlak tanesi. bezeme * Ssleme, tezyin. * Ss, ssleyen ey. bezemeci * Bezeme yapan oymacveya nakka. bezemecilik * Bezemecinin yapti. bezemek

* Sslemek, donatmak, tezyin etmek. bezemeli * Ssl, dekoratif. bezen * Bezek, ss. bezeni * Bezenme ii veya biimi. bezenme * Bezenmek ii veya durumu. bezenmek * Bezemek iine konu olmak, sslenmek. * Kendini bezemek, sslenmek. bezetme * Bezetmek ii. bezetmek * Bezeme yaptrmak, ssletmek. bezeyici * Bezekleme yapan ressam, dekoratr. bezeyi * Bezeme ii veya biimi. bezgi * Ss, bezek. bezgin * Yaama veya igrme isteini yitirmi. bezginleme * Bezginlemek ii. bezginlemek * Bezgin duruma gelmek. bezginlik * Bezgin olma durumu, usan, yorgunluk. bezi herkesin arnna gre vermezler * genel kurallar kiilerin isteklerine gre bozulmaz. bezik * ki, veya drt kii arasnda 96 ktla oynanan bir eit iskambil kdoyunu. bezilme * Bezilmek ii. bezilmek * Bezmek iine konu olmak, bezmek durumuna gelinmek. bezir * Keten tohumu. * Bkz. bezir ya. bezir ya* Keten tohumundan karlan ve yalboya yapmak iin iine renkli maddeler katlan, abuk kurur bir ya. bezirgn * Tccar. * Alverite ok kr amacngden kimse. * Mesleini sadece kazan iin kullanan kimse. * Yahudilere verilen ad. bezirgnba * Padiahn kullanacauha, bez, tlbent gibi eyalarsalamak ve bunlarkorumakla grevli kimse. * Bir ocuk oyunu. bezirgnlk * Bezirgna yakr davran. bezirleme * Bezirlemek ii. bezirlemek * Bezir yaile yalamak, bezir yasrmek. bezleme * Bezlemek ii. bezlemek * Bez veya kumaile rtmek veya kaplamak. * ocuun altna bez koymak, ocuu belemek.

bezm * ki meclisi, dost toplants. bezme * Bezmek ii. bezmek * Bezgin duruma gelmek, bezginlik getirmek, bkp usanmak. bezsi * Bez dokusunda olan, bezi andran. bezzaz * Kumaalp satan kimse,manifaturac. bezzazlk * Kumasatma ii, manifaturaclk. bcbc * (ocuk dilinde) Ykanma. * Genellikle benzinliklerde bulunan otomobil ykama aleti ve yeri. bcbcyapmak * ykanmak. bcl * Ak kemiinin altnda bulunan kk bir kemik. * Bu kemikle oynanan bir oyun. bclgan * Bkz. blgan. bcr bcr * Srekli ve ok konuma iin kullanlr. bcrgan * Boru biimindeki maden paralarn iini dzletirip parlatmakta kullanlan alet. bak * Bir sap ve elik blmden oluan kesici ara. * eitli kesme ilerinde kullanlan keskin azlara. * Jilet. bak altna yatmak * (insan iin) ameliyat olmak. bak atmak * bir hedefe bak frlatmak. * baklamak. * ameliyat etmek. bak baa gelmek * bakla birbirine saldracak kadar zorlu kavga etmek. bak ekmek * zerindeki babirden ele alarak birine saplamaya hazrlanmak. bak gibi * ince, keskin. bak gibi kesilmek * (sz, konuma, sohbet) birden bitmek, duruvermek. bak gibi kesmek * ok keskin olmak. * birdenbire ve tamamen ortadan kaldrmak. bak gibi saplanmak * (sanc, ar) birden ve gl olarak gelmek. bak kemie dayanmak * ekilen skntartk katlanlamayacak bir duruma gelmek. bak knnkesmez * ktler yararlandklarkimselere ktlk etmekten ekinirler. bak srt* Ban keskin olmayan ters yan. * ok az (fark), ok yakn (aralk). bak silmek * bir ii bitirmek. bak vurmak * bakla kesmek. * baklamak. bak yarasonulur, dil yarasonulmaz

* hakaret, ar sz gibi gnl krcdavranlarn hibir zaman unutulmayacananlatr. bak yemek * baklanmak. bak * Bak ve daha baka kesici aralar yapan veya satan kimse. baklk * Bak ve benzeri eyleri yapma veya satma ii. baklama * Baklamak ii. baklamak * Bakla kesmek. * Bakla yaralamak. baklanma * Baklanmak ii. baklanmak * Baklamak iine konu olmak. baklatma * Baklatmak ii. baklatmak * Bakla saldrytahrik etmek, bakla saldrtmak ve yaralatmak. bakl * Baolan. baklk * Bak koyacak yer. * Bak yapmaya elverili (maden). bk * Sel veya dere yata. blgan * Azm, yaylm(yara). * Hayvanlarn trnak kknde oluan yara. bk * Tahta veya aa bimekte kullanlan, karlkliki sapolan ve iki kii tarafndan kullanlan byk testere. * Motorla alan bir eit gl testere. * Sara ba. * Babudamaya yarayan dili bak. bkevi * Tomruklardan kalas, kalaslardan daha ince tahtalar kesen, boylarnve kenarlarndzgn ve eit olarak dzelten iyeri. bktozu * Doramaclkta bkdan kan ve oklukla yakacak olarak kullanlan toz ve tala. bkc * Bkile aa ve tahta kesen kimse. * Bkyapp satan kimse. bkhane * Bkevi. bkn * Klhanbeyi, kabaday. * Korkusuz, gz pek, yrekli, cesur. bknlama * Bknlamak ii. bknlamak * Kabadaylk taslamak. bknlk * Bkn olma durumu. bdk * Ksa ve tknaz. bklma * Bklmak ii. bklmak * Usanlmak. bkp usanmak * ok bezmek.

bk * Bkma ii veya biimi. bkma * Bkmak ii. bkmak * Karlklolarak birbirinden bkmak. bkkn * ok bkm, usanm, bezmi. bkknlk * ok bkmolma durumu. bkknlk gelmek * bkmak, usanmak, bunalmak. bkknlk vermek * bir eyi srekli tekrarlayarak karsndakini usandrmak. bkknt * Bkma duygusu. bkma * Bkmak ii. bkmak * Tekrarlanmas, srp gitmesi yznden bir eyden doygunluk veya yorgunluk duyarak onu istemez duruma gelmek, usanmak. * Dayanamaz duruma gelmek. bktrc * Bkknlk verici. bktrma * Bktrmak ii. bktrmak * Bkmasna yol amak, bkknlk vermek, usandrmak. bldr * Geen yl, bir yl nce. bldrcn * Tavukgillerden, boz renkli, benekli, yurdumuzda en ok gzn, eti iin avlanan gebe ku(Coturnix). bldrcn eti * Bldrcn kuunun saka ve avclarca beenilen krmzeti. bldrcn gibi * ksa boylu, dolgunca, alml(kadn). blkma * Blkmak ii veya durumu. blkmak * Bozulmak, yumuamak, zedelenmek, erimek. bllk bllk* ok tombul, etli butlu. bngl bngl * Dolgun ve pelte gibi titrek. bngldak * Kafataskemiklemeden nce kemiklerin birleme yerlerinde bulunan kkrdak blm. bngldama * Bngldamak ii. bngldamak * (et ve sviin) Yumuaklk veya imanlk sebebiyle oynamak, titremek. brak Allah'nseversen * bir kimse veya nesnenin deersizliini belirtmek iin kullanlr. brak ki * saymasak, hesaba katmasak da. braklma * Braklmak ii veya durumu. braklmak * Brakmak iine konu olmak, terk edilmek. brakm * Brakmak ii. brak * Brakma ii veya biimi.

brakma * Karlklbrakmak ii, atekes, mtareke. brakmak * Savama, arpma gibi durumlarkarlklbrakmak, atekes yapmak, mtareke yapmak. brakt * Tereke. brakma * Brakmak ii. * Salverme, terk. brakmak * Elde bulunan bir eyi tutmaz olmak. * Koymak. * Bir ii baka bir zamana ertelemek. * Unutmak. * Eski bulunduu yerini veya durumunu deitirmemek. * Saklamak, artrmak. * Bir iin sorumluluunu, ykmlln bakasna vermek, grevlendirmek. * Engel olmamak. * Sarktmak. * (len, ayrlan birinden i, kii, nesne vb.) Kalmak. * Bir alkanlktan veya bir iten vazgemek. * Uramaz olmak, artk uramamak. * (byk veya sakal) Uzatmak. * zgrlk vermek, hrriyetine kavumasnsalamak. * Boamak. * Kt bir durumda terk etmek. * Ayrlmak; terk etmek. * Snf geirmemek, dndrmek. * Bir pazarlkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. * Baklmak, korunmak iin vermek. * Yanna almamak, yannda gtrmemek. * Sahiplik hakknbakasna vermek. * Yapk olan bir ey yapklktan kurtulmak. * (bulunduu veya dokunduu yerde) Oluturmak, meydana getirmek. braktm (brakt), baladm (balad) yerde (ayrda) otluyorsun (otluyor) * uzun sredir hibir ilerleme ve deiiklik gstermiyor (veya gstermiyorsun). braktrma * Braktrmak ii. braktrmak * Brakmasnsalamak, brakmasna yol amak. btrak * Krlarda yetien yaban bir otun ddikenli tohumu. byterlemek * byyeni yeni kmaya balamak. bynbalta kesmez olmak * kimseden korkusu olmamak. bynsilmek * bir ii olmubitmisayarak onunla uramaktan vazgemek. byk * st dudak zerinde kan kllar. * Balklarda deri uzants. * Asma gibi bitkilerde, sarlp tutunmaya yarayan srgn. byk altndan glmek * birinin durumuna belli etmemeye alarak glmsemek. byk brakmak * byk uzatmak. byk burmak (veya bkmek) * alm yapmak amacyla byklarnkvrmak. byklanma * Byklanmak ii. byklanmak * Bykmak, byklduruma gelmek.

byklarele almak * delikanllk ana girmek. bykl * Byolan, byntraetmemiolan. byklbalk * Sazangillerden, byklerinin boyu 2 m yi bulan, eti sevilen bir balk (Barbus fluviatilis). byksz * Byolmayan, byntraetmiolan. bzbz * Davula sol elle vurulan ince denek. bzdk * Ufak ocuk. bzr * Kadnlk organnn st yannda cinsel zevk duyumu noktasolan blm, klitoris. Bi * Bizmut'un ksaltmas. baman * Hogrsz, amansz, gaddar, zalim. biat * Bir kimsenin egemenliini tanma. * Osmanlmparatorluunda padiah lnce tahta geecek olunun devlet ynetimindeki etkili gruplarca kabul ve tasdik edilmesi. biat edilmek * birinin egemenlii tannmak. biat etmek* birinin egemenliini tanmak, kabul etmek. bbaht * Bahtsz, kadersiz, kt talihli. bbehre * Payolmayan, pay almam. biber * Patlcangillerden, yurdumuzda ok yetien bir bitki (Capsicum annuum). * Bu bitkinin, tazeyken sebze olarak yenilen veya kurutulup baharat olarak yararlanlan rn. biber atmak * iine biber koymak. biber gibi * ok ac. biber gibi yanmak * (deri, gz vb.) ok acmak. biber salas * Krmzbiberden yaplmsala. biber turusu * Yalnzca uzun yeil biberden yaplmturu. biberiye * Ballbabagillerden, Akdeniz evresinde ok yetien, gzel kokulu yapraklarndkmeyen, iekleri soluk mavi renkli, ok yllk bir bitki (Rosmarinus officinalis). biberleme * Biberlemek ii. biberlemek * Biber serpmek, biber katmak. biberli * ine biber katlm. * Ac. biberlik * Biber konulan kk kap. * Biber yetitirilen yer. biberon * Genellikle st ocuklarna st ve sulu yiyecekleri iirmekte kullanlan emzikli ie. bibersiz * ine biber katlmam. * Acsz. bibi

* Babann kz kardei, hala. bibliyofil * Kitapsever. bibliyograf * Bibliyografya uzman, kaynaklarbilen uzman. bibliyografi * Bibliyografya. bibliyografik * Kaynakla ilgili. bibliyografya * Kaynaklar, kaynaka. bibliyoman * Bibliyomanisi olan (kimse). bibliyomani * Hastalk derecesine varan kitap sevgisi, kitap dknl. bibliyotek * Kitaplk, ktphane. bibliyoteki * Ktphaneci. biblo * eitli maddelerden yaplan heykel, vazo gibi zarif kk ss eyas. biblo gibi * ufak tefek, zarif (kz). bici * Bkz. cici bici. bicik * Meme, meme ba. bicili * Bkz. cicili bicili. bare * aresiz, zavall(kimse). bare olmak * aresiz kalmak. barelik * Biare olma durumu, zavalllk, aresizlik. biem * slp. bienek * Her yl belirli bir sre otlatldktan sonra yeniden gelien bitkilerin biilerek deerlendirildii tabi ayr. bierbalar * Ekini hem bien, hem de badurumuna getiren makine. bierdver * Ekin bien, dven, taneleri ayran, samanbalam veya balya durumuna getiren makine. biici * Bimek iini yapan (kimse). biicilik * Biicinin ii veya meslei. biilme * Biilmek ii. biilmek * Bimek iine konu olmak. biilmikaftan * btn ile uygun, elverili (i). biim * Dgrn, ekil. * Yakk alan ekil, uygun ekil. * Herhangi bir eyin benzeri. * Sanat ve edebiyat eserlerinde dgrn, form. * Tarz. * Manzumelerin kuruluve uyak dzenlerine gre olan dgrn, ekil. biim * Bimek ii.

biim almak * biimlenmek, belli bir biime girmek, ekillenmek. biim bilimi * Yapbilimi, morfoloji. biim birimi * Kelimelere gramer bakmndan biim veren, ou ek durumunda olan ge, morfem. biimci * Biimcilik yanlsolan (kimse). * Allmkural, tutum, davranveya belli biimin dna kmayan (kimse), ekilci, formaliteci, formalist. biimcilik * Biime skskya ballk. * z, ierii yeterince nemsemeden, yalnz biim zerinde duran, biime arlk veren gr. biime sokmak (veya biim vermek) * bir eyi biimlendirmek. biimine getirmek * srasn, frsatnbulmak, punduna getirmek, en uygun durumunu yakalamak. biimleme * eitli maddelerin biimsel imknlarile birbirleri arasndaki dzen ilikilerini aratrma ii. biimlendirilme * Biimlendirilmek ii. biimlendirilmek * Bir eye biim verilmek. biimlendirme * Biimlendirmek ii, ekillendirme. biimlendirmek * Bir eye belirli bir biim vermek, ekillendirmek. biimlenme * Biimlenmek ii, ekillenme. biimlenmek * Bir ey belli bir biim kazanmak, ekillenmek. biimli * Biimi gzel olan, mevzun. * Ortamna uygun den, yakk alan. biimsel * Biime dayanan, biimle ilgili, ekle ait, ekl, formel. biimselletirme * Biimselletirmek ii. biimselletirmek * Biimsel duruma getirmek. * Bir kurambiimsel bir kurama dntrmek. biimsellik * Biime uygun olma durumu. biimsiz * Kendine zg bir biimi olmayan, biimi bozuk, ekilsiz. * Kt, hoolmayan, yakksz. *Kendine zg billrlambir biimi olmayan (madde), amorf. biimsizleme * Biimsizlemek ii. biimsizlemek * Biimsiz duruma gelmek, biimi bozulmak. biimsizlik * Biimsiz olma durumu. * irkinlik, yakkszlk. bii * Bimek ii veya biimi. biki * Dikilecek kumabelli bir modele ve lye gre kesme sanat. biki dikikursu * Terzilik mesleini retmek amacyla verilen kurs. biki dikiyurdu * Halka ak terzilik mesleini retme ve uygulama yeri. biki yapmak

* dikilecek kumabelli bir modele ve lye gre kesmek. biki yurdu * Biki ve dikiokulu. bikici * Kumabelli bir modele gre bien (kimse). bime * Bimek ii. * Alt ve st tabanlarbirbirine paralel ve eit iki okgenden, yanal ayrtlarda eit ve paralel dorulardan oluan ok dzlemli cisim, menur, prizma. * Yontulmuyapta. bimek * Belli bir biim vererek kesmek. * Dikilecek kumabelli bir lye ve modele uygun olarak makasla kesmek. * Ekini, otu orakla, trpanla, makine ile kesmek. * Yaylm ateiyle ldrmek. * (deer, paha, fiyat) Koymak. bitirme * Bitirmek ii. bitirmek * Bimek iini yaptrmak. bdar * Uyank, uyumayan. bid'at * slm dininde Hz. Muhammed zamanndan sonra ortaya kan deiik yarglar ve ilkeler. * Sonradan treyen ey. bidayet * Balama, balang. bide * Bedenin belden aablmlerini ykamakta kullanlan tuvalet arac. bidon * ine svmaddeler konulan, sac, plstik veya inkodan yaplm, ounlukla silindir biiminde kap. bidoncu * Bidon satan kimse. bienal * Yl ar, iki ylda bir olan. biftek * Izgara veya tavada piirilen dana eti dilimi. bgne * Yabanc. * lgisiz. bgnelik * Bgne olma durumu. bigudi * Kadnlarn salarnkvrmak iin kullandklar, metal veya plstikten, boru biiminde kk ara. bgnah * Susuz, gnahsz. bhaber * Habersiz, bilgisiz. bihakkn * Hakkile, hakkolarak, gerekten. bhu * akn, sersem, aklbanda olmayan, deli. bil * lsz, aresiz, umutsuz. bijon anahtar * Araba tekerleklerinin somunlarnskmek iin kullanlan alet. bijuteri * Kuyumcunun yaptdeerli taklarn tamam. * Deerli olmayan maden veya talardan yaplmtak, ss eyas. bkarar * Kararsz, tereddtl. bikarbonat

* Hidrojen karbonatlarn genel ad. bkes * Kimsesiz. bkeslik * Bkes olma durumu. bikini * ki paralkadn mayosu. bikir * Kzlk, erdenlik. bilder aac * Amerika elmas. bilhare * Sonra, sonradan, daha sonra, sonralar. bilistisna * stisnasz, ayrksz, ayrm yaplmadan. bilkaydart * Kaytsz ve artsz olarak, herhangi bir kstlama olmakszn. bilkis * Tersine olarak, tam tersine, tersine, aksine. bilno * Bir kuruluun veya bir ticarethanenin belirli bir dnem sonundaki veya belirli bir gndeki tanr ve tanmaz varlklarile bunlarsalamak iin kullanlan z ve yabanckaynaklardengeli olarak gsteren izelge. * Giriilen herhangi bir ite, belirli bir sre sonunda elde edilen iyi ve kt sonularn karlkldurumu. bilr *Katranlkldan yaplan ve kalafat ilerinde kullanlan bir tr macun. bilrdo * Yeil uha kaplbir masa zerinde, fil dii toplarla ve isteka ile oynanan bir oyun. bilrdocu * Bilrdo oynayan veya oynatan kimse. bilrdoculuk * Bilrdo salonunu iletme veya oynama ii. bilvasta * Vastasz, arasz, aracsz, dolaysz, dorudan doruya. bilcmle * Btn, hep ...-in hepsi. bildiinden amamak (veya kalmamak) * hibir etkiye aldretmeyerek doru bildii davransrdrmek. bildiini okumak * herkes ne derse desin bildii, istedii gibi davranmak. bildiini yapmak * verilen tleri dinlemeyerek tutumunu srdrmek. bildiini yedi mahalle bilmez * bir kimsenin ok kurnaz, ok bilmiolduunu anlatr. bildik * Tandk. bildik kmak * birbirlerini eskiden bildiklerini veya ailece tantklarnanlamak. bildim bileli (veya bildik bileli) * teden beri, eskiden beri. bildirge * Bir kimsenin resm bir kurulua herhangi bir durumu bildirmek iin verdii izelge, beyanname. * Vergi ykmllerinin belli zamanlarda, balolduklarvergi dairelerine verdikleri gelir bildirme belgesi, beyanname. bildiri * Resm bir makam, kurum veya bir topluluk tarafndan herhangi bir durumu ilgililere duyurmak iin yazlan yaz, tebli, tebligat. * Bilimsel bir konu zerine yazlan aklama, tebli. bildirilme * Bildirilmek ii veya durumu. bildirilmek * Bildirmek iine konu olmak, duyurulmak, haber verilmek. bildirim

* Yazlolarak yaplan aklama, tebli. * Bu aklamann yapldkt, ihbarname. bildirim dencesi * Sresi belli olmayan srekli iszlemelerinin daha nce bildirim yaplmakszn yrrlkten kaldrlmas sebebiyle ykml olanlarca kartarafa verilmesi zorunlu olan dence, ihbar tazminat. bildiri * Bildirmek ii veya biimi. bildiriim * letiim, haberleme, komnikasyon. bildirime * Bildirimek ii veya durumu. bildirimek * Bir duygu veya dnceyi iaretle veya sesler dizgesiyle bildirerek anlamak. bildirme * Bildirmek ii, beyan. bildirme cmlesi * Yklemi bildirme kiplerinden biriyle kurulan cmle. bildirme kipleri * Belli zaman kavramveren, belirli gemi, belirsiz gemi, imdiki zaman, genizaman, gelecek zaman kipleri: Gel-di, gelmi, gel-iyor, gel-ir, gel-ecek gibi. bildirmek * Herhangi bir eyi haber vermek. * Herhangi bir konuda bilgi vermek. * Anlatmak, ifade etmek. bile * Birlikte. * Aynzamanda, da, de, dahi. * stelik. bile bile * Bilerek, isteyerek, nceden tasarlayarak, dnlerek, kasten. bile bile ldes * Kt bir durumu yle gerektii iin kabullenmigrnme, bilerek aldanmgrnme. bilecen * Her eyi bilen, her eyden anlayan. * Bilgilik taslayan, ukal. bilecenlik * Bilecen olma durumu. bilei * Kesici aralarbilemek iin kullanlan alet. bilei ta* Bak, ak, makas gibi kesici aralarbilemekte kullanlan ince taneli sarist. bileinde altn bilezii olmak * Bkz. kolunda altn bilezii olmak. bileine gvenmek * gcne veya hnerine gvenmek. bileine kadar (veya bileklerine kadar) * (amur, kar iin) ayaklariine gmlecek biimde. * (giysi etei iin) yalnz ayaklar grnecek kadar (uzun). bileinin hakkile * kendi gc ve kendi almasile. bilek * Elle kolun, ayakla bacan birletii blm. * G, kuvvet. bilek damar * Nabz. bilek gibi * (sa veya akarsu iin) gr, kaln. bilek gc * Kol kuvveti. bilek grei * Karlkliki kii dirseklerini dayayarak birbirlerinin bileini bkmek. bilek kuvveti

* Beden kuvveti, kol kuvveti. bilek saati * Bilee taklan kk saat. bileklik * Oyunlarda bilein incinmesini nlemek iin bilee taklan mein sarg. bileme * Bilemek ii. bilemedin (veya bilemediniz) * en ok, en fazla. bilemek * Kesici aletleri zmpara veya bilei tanda keskinletirmek, keskin duruma getirmek, keskinletirmek. * Glendirmek, etkisini artrmak. bilenme * Bilenmek ii. bilenmek * Bilemek iine konu olmak, keskin duruma getirilmek. * Bir ie youn bir biimde hazrlanmak, konsantre olmak. * Hrslanmak, arderecede istemek. bilerek * isteyerek, kasten. bileen * Bir bileke oluturan kuvvetlerin her biri. bileik * Birleerek olumu, basit olmayan, mrekkep. * Kimyasal tepkimeler sonucu iki veya daha ok elementten oluan ve bunlardan bamsz fiziksel, kimyasal nitelikler gsteren (madde). * Ses ve grntnn birlikte yer aldfilm paras. bileik faiz * Sre tarihine dek birikmifaizlerin ana paraya eklenmesiyle elde edilen toplam stnden denen faiz, mrekkep faiz. bileik kap * Birleik kap. bileik kaplar * Birleik kaplar. bileik kesir * Paypaydasna eit veya paypaydasndan byk olan kesir. bileik nerme * En az iki nermeden oluan yeni nerme. bileikgiller * Bitiik yaprakliki eneklilerden, iekleri kme durumunda toplu olarak bulunan, bazcinsleri uucu ya veya st tayan bir familya. bileim * ki veya daha ok ge bir araya gelerek yeni bir ge oluturma, terkip. * Bir maddenin hangi kimyasal trlerden olutuunu belirleyen verilerin tamam. * Bileme sonucu oluan cisim. * Bilemek ii veya durumu. bileke * Bir cisme uygulanan birka kuvvetin toplam etkisine eit olan tek kuvvet, muhassala. bileme * Bilemek ii, terekkp. bilemek * ki veya daha ok ge bir araya gelerek yeni bir ge oluturmak, terekkp etmek. biletirici * Biletirmek iini yneten kimse. biletirme * Biletirmek ii. biletirmek * Bilemesini salamak. * ki veya daha ok vektrn, paralel kenar kuralna uygun olarak geometrik toplamnalmak, geometrik toplam. bilet * Para ile alnan, konser, sinema, tiyatro gibi elence yerlerine girme, ulam aralarna binme veya bir talih

oyununa katlma imknnveren belge. bilet kesmek * bileti koparp alcya vermek, bilet satmak. bileti * Bilet satan grevli. biletilik * Bilet satma ii. biletli * Bileti olan. biletme * Biletmek ii. biletmek * Bilemek iini yaptrmak. biletsiz * Bileti olmayan. bileyici * Kesici aletleri bilemeyi iedinmiolan kimse, zac. bileyicilik * Bileyicinin yapti, zaclk. bilezik * Bilee ss iin taklan halka. * ki borunun ucunu birletirmeye yarayan halkaya benzer para. * Motor pistonlarna, yalama, soutma, zellikle szntynleme gibi amalarla yerletirilmi, genel olarak dkme demirden yaplm, ularak ve esnek halka. * Kelepe. * Mobilyalarn ayak altlarna taklan kare, dikdrtgen, silindir, kesik koni ve benzeri ekilli, pirin veya nikel kapldemirden yaplm, iki ucu delik gere. bilezikli * Bilezii olan. * Bilezik takmolan. bilfarz * Tutalm ki, sayalm ki, sz gelii, diyelim ki. bilfiil * olarak, iedinerek, gerekten. bilge * Bilgili, iyi ahlkl, olgun ve rnek (kimse), hakim. bilgece * Bilgeye yarar (biimde), hkimane. bilgelik * Bilge olma durumu ve nitelii. * Bilgi, hikmet. * (lk afelsefesinde) Kendini tanmann bilgisi, vukuf. bilgi * nsan aklnn erebilecei olgu, gerek ve ilkelerin btnne verilen ad, malmat. * renme, aratrma veya gzlem yolu ile elde edilen gerek, malmat, vukuf. * nsan zeksnn almassonucu ortaya kan dnce rn, malmat, vukuf. * Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavrad_____temel dnceler, malmat. * Bilim. * (biliimde) Kurallardan yararlanarak kiinin veriye ynelttii anlam. bilgi edinmek * renmek, bilgi almak. * Bir durumu renmek. bilgi ilem * zellikle bilgisayar vb. makinelerle yaplan ilemlerin dzenli biimde yrtlmesi. bilgi kuram * Bilginin temelini, bilim alannda uygulanan yntemleri, snr ve gvenilirlik bakmndan inceleyip aratran felsefe dal, epistemoloji. bilgi leni * Belli bir konunun tartldbilimsel toplant, sempozyum. bilgi toplamak * deiik yer ve kaynaklardan salanan bilgileri bir araya getirmek. bilgici

* Sofist. bilgicilik * Antik Yunan felsefesinde eletiri akm, sofizm. * Bakasnyanltmak iin doru olmadbilinerek yaplan uslamlama ve karsama, safsataclk. bilgi * Bilgili kimse. * Bilgisiz olduu hlde bilgili grnmek isteyen, bilgili geinen kimse. bilgi bilgi * Bilgisi olduunu gstererek, bildirerek. bilgilik * Bilgi olma durumu. bilgilik satmak (veya taslamak) * bilmedii hlde bilir grnmek, bilgin geinmek. bilgilendirme * Bilgilendirmek ii veya durumu. bilgilendirmek * Bir konuda bilgi sahibi olmasnsalamak, haberdar etmek. bilgilenme * Bilgilenmek ii veya durumu. bilgilenmek * Bilgi sahibi olmak, renmek. bilgili * Bilgi sahibi olan, malmatl, haberli. * Bilerek. bilgilik * Ansiklopedi. bilgin * Bilimsel bir konuda ok bilgisi olan (kimse), lim. bilgince * Bilgine yakr, bilgin tavrnda, bilgin gibi. bilginlik * Bilgin olma durumu. bilgisayar * ok sayda aritmetiksel veya mantksal ilemlerden oluan bir ii, nceden verilmibir programa gre yapp sonulandran elektronik ara, elektronik beyin, kompter. bilgisayarc * Bilgisayar alm satmcs. * Bilgisayar programcs, yapmcsveya mhendisi. bilgisayarclk * Bilgisayar ticareti veya uzmanl. bilgisayarlamak * Bilgisayara geirmek. bilgisayarlamak * Bilgisayar dzeniyle donatlmak. bilgisiz * Bilgi sahibi olmayan, malmatsz, cahil. bilgisizlik * Bilgisiz olma veya bilgi yokluu durumu, cehalet. bilgiyazar * Elektronik sistemle dizgi yapan alet. bilhassa * Hele, her eyden nce, bata, zellikle, en ok, mahsus. bili * Bilgi, malmat. bili bili * Tavuk gibi kmes hayvanlarnarmak iin karlan ses. bilici * Bilen. bililtizam * Bile bile, bilerek ve isteyerek. bilim * Evrenin veya olaylarn bir blmn konu olarak seen, deneye dayanan yntemler ve gereklikten

yararlanarak yasalar karmaya alan dzenli bilgi, ilim. * Genel geerlik ve kesinlik nitelikleri gsteren yntemli ve dizgesel bilgi. * Belli bir konuyu bilme isteinden yola kan, belli bir amaca ynelen bir bilgi edinme ve yntemli aratrma sreci. bilim adam * Bilimsel almalarla uraan kimse, bilgin, lim. bilim d* Bilime aykr, bilime uymaz, gayriilm. bilim kadn * Bkz. bilim adam. bilim kuram * Bilimlerin koyduklardnsel sorunlarinceleyen ve tek tek bilimlerin yntemlerini, ilkelerini, varsaymlarnaratran felsefe dal. bilim kurgu * adabilim verileriyle dgcnden oluan film, roman vb. bilim kurgusal * Biyoloji ve elektrikle ilgili olan, biyonik. bilimci * Bilgin. bilimcilik * Bilginin, temeli olarak yalnz bilim yntemine nem verme, ilimcilik. bilimsel * Bilimle ilgili, bilime dayanan, ilm. bilimsel deneycilik * Her bilginin deneyle veya gzlemle dorulanabileceini, snanabileceini savunan felsefe akm. bilimsel dnce * Bilim temeline dayanan zgr eletirici, aratrcve bamsz dnce. bilimsel sosyalizim * htillci sosyalizm, Marxlk. bilimsel toplant * Uzmanlarn katlmile gndemi bilimsel konularn oluturduu toplant. bilimselletirme * Bilimselletirmek ii. bilimselletirmek * Bilimin metotlarna uygun duruma getirmek. bilimsellik * Bilimsel olma durumu. bilimsiz * Bilime, bilim yntemlerine uygun olmayan gayriilm. bilimsizlik * Bilimsiz olma durumu bilimsizce i. bilincine varmak * anlamak, kavramak. bilincini yitirmek * bilincini herhangi bir sebeple yitirmek. bilin * nsann kendisini ve evresini tanma yetenei, uur. * Algve bilgilerin zihinde duru ve aydnlk olarak izlenme sreci, uur. * Temel bilgi, temel gr. * Bir toplumdaki ruh etkinliklerin veya ruh durumlarn btn. * Dima. bilin ak * Dncelerin arka arkaya birbirini izlemesi. * Kiinin aklndan geenlerin birinci kii azndan yanstlmas. bilin d* Bilinsizce yaplan ive etkinliklerin btn gayriuur. * nsan ruhunun, baskaltnda tutulan isteklerle bunlara baldncelerden oluan ve bilince ulaamayan blm. bilin kayb * Hafza yitimi. bilinalt* Bilin dolmakla birlikte, dilendii zaman kapsamndakilerin bilince arlabildii zihin blgesi, uuralt tahteuur.

bilinlendirme * Bilinlendirmek ii. bilinlendirmek * Bilinli duruma getirmek. bilinlenme * Bilinlenmek ii. bilinlenmek * Bilinli duruma gelmek, uurlanmak. bilinli * Bilinci olan, bilinle yaplan, uurlu. * Eletirmeli bir biimde, kendi etkinliinin farknda olan, uurlu. bilinlilik * Bilinli olma durumu uurluluk. * Nesne, olay ve edimlere uyank bulunma durumu, uurluluk. bilinsiz * Bilinci olmayan, bilinle yaplmayan, uursuz. *Kendi etkinliini eletirmeli bir biimde sezmeyen, uursuz. bilinsizlik * Bilisiz olma durumu, uursuzluk. * Nesne, olay ve ilere karuyank bulunmama durumu, uursuzluk. bilindik * Bilinen. bilinemez * nsan aklyla bilinemeyen ey. bilinemezci * Bilginin bantlolduuna inanan (kimse). * Tanr'nn ve evrenin nereden trediinin bilinmediini ve bilinemeyeceini ileri sren retiyi benimseyen (kimse), ledri, agnostik. bilinemezcilik * Bilginin bantlolduuna ve bundan dolaysalt olmadna inanan reti. * Tanr'nn ve evrenin nereden trediinin bilinmediini ve bilinemeyeceini ileri sren reti, ledriye, agnostisizm. bilinen * Deeri belli olan nicelik, bilindik, malm. bilinme * Bilinmek ii. bilinmedik * Bilinmeyen. bilinmek * Bilmek iine konu olmak, anlalmak, renilmek. bilinmeyen * Deeri belli olmayan, bilinmeyen (nicelik), bilinmedik, mehul. bilinmez * Anlamgizli ve anlalmasg olan, mulk. * Belli olmaz, kukulu, mehul. bilinmezlik * Bilinmez olma durumu. bilir * "Anlar", "sayar", "yapar" anlamlarile isimlerle birleerek birleik sfat kurar. bilir bilmez * yarm bilgi ile, bilip bilmediini gz nne almadan. bilirkii * Belirli bir konudan iyi anlayan ve bir anlamazlzmlemek iin kendisine bavurulan kimse, uzman, ehlihibre, ehlivukuf, eksper. * zmlenmesi zel veya bilimsel bilgiye dayanan konularda oyuna veya dncesine bavurulan kimse, ehlihibre, ehlivukuf. bilirkii raporu * Bilirkiinin hazrlamolduu rapor. bilirkiilik * Bilirkiinin yapti. bilisiz * renim grmemi, cahil.

bilisizlik * Bilisiz olma durumu, cahillik. bilistifade * Yararlanarak. bili * Canlnn, bir nesne veya olayn varlna ilikin bilgili ve bilinli duruma gelmesi, vukuf. * Bildik, tandk, dost. bilikmak * tanmak, nceden tanolmak. biliim * Teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletiimde kullanlan ve zellikle elektronik aletler araclile dzenli bir biimde ilenmeyi n gren bilim, informatik, sibernitik. biliim a * Teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletiim sistemi. biliim teknolojisi * Biliimde kullanlan btn ara ve gerelerin oluturduu sistem. biliimci * Biliim alannda uzman kii. bilime * Bilimek ii. bilimek *Karlklolarak birbirini tanmak, muarefesi olmak. * renmek. billhi * Tanr'ya ant ierim" anlamnda bir ant. * "nan olsun" anlamnda kullanlr. billr * Bazcisimlerin aldklargeometrik biim. * Duru ve temiz kesme cam, kristal. * Billrdan yaplm. * Ko yumurtas. billr cisim * Gzde, irisin arkasnda, mercek grevini yapan, mercimek biim ve byklndeki saydam cisim. billr gibi * ok duru, ok temiz (su). * ok beyaz ve przsz (kol, gerdan, gs). * (ses iin) przsz. billr * Billra benzer, billr gibi. billriye * Billrdan yaplmveya billrla ilgili. * Genellikle billrdan yaplmeya satan dkkn. billrlama * Billr durumuna gelme. * Herhangi bir cisim molekllerinin bazfizik ve kimya deimeleriyle geometrik biim almas, kristalleme. billrlamak * Billr durumuna gelmek, billr durumunda younlamak, kristallemek. * Belirgin duruma gelmek, netlik kazanmak. billrlatrma * Billrlatrmak ii. billrlatrmak * Billr durumuna getirmek. billrlu * inde billr bulunan. * Bol kl, prl prl parlayan (yer). billrsu * Billra benzeyen, billru andran, kristaloit. * Diyalize urayarak zmlenen madde, koloit kart. bilme * Bilmek ii. * Bir eyin ne olduunun bilincine varma. * Bilgi edinmenin gaye ve sonucu.

bilmece * Bir eyin adnanmadan, niteliklerini st kapalsyleyerek o eyin ne olduunu bulmaydinleyene veya okuyana brakan oyun, muamma. * Bilinmeyen ey, muamma. bilmece zmek * bilmecenin cevabnbulmak. bilmece gibi konumak * ak, anlalr biimde konumamak. bilmeden * bilmeyerek. * sonucun ne olacankestiremeden. bilmedii bevakit namaz * her eyi pek iyi bilir, anlamnda bir sz. bilmek * Bir eyi anlamveya renmibulunmak. * Bir bilim veya sanat dalnda yeterli olmak. * Bir iyapmaya almolmak, elinden gelmek. * Tanmak, hatrlamak. * Sanmak, var saymak, farz etmek. * Anlamak. * Sorumlu tutmak. * nanmak. * Bazen "iine gelmek", "uygun bulmak" anlamnda da kullanlr. * -a/-e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleik fiiller oluturur. * Saymak. * Genizamann olumsuz birinci tekil kiisi olarak bilmem biiminde kullanlnca duraksama, ama, tereddt anlamnverir. bilmem hangi (veya bilmem ka, kim, nasl, ne) * nemli veya anlatlmasgerekli grlmeyen eyler iin kullanlr. bilmemek * birlikte kullanldfiilin bir trl gerekleemediini anlatr. bilmemezlik * Bilememe durumu, bilmezlik. bilmez * Anlamaz, kavramaz, hatrbilmez, kadirbilmez gibi szlerle "yapamaz", "edemez" anlamlarnda kullanlr. bilmezleme * Bilmezlemek ii, tehil. bilmezlemek * Bir kimseyi, bir ey bilmez gstermek, tehil etmek. bilmezlenme * Bilmezlenmek ii. bilmezlenmek * Bilmiyor gibi grnmek, bilmezlikten gelmek, tecahl etmek. bilmezlik * Bilmez olma durumu, cehalet. bilmezlikten gelme * yazarn, bildii belli olan bir eyi bilmez veya baka trl bilir grnecek yolda bir anlatsanat, tecahlarifane. bilmezlikten gelmek * bilmiyor grnmek. bilmi * Her eyi bilir geinen, bilgilik taslayan. * Bkz. ok bilmi. bilmukabele * Karlklolarak, karlk olarak. * (davrantresinde) Ben de, size de, sizlere de. bilmnasebe * Srasgelince, srasdnce. bilsat * Kurulular, irketler arasnda bilgi satma, bilgileim, bencmarking. bilumum * Btn, hep, kamu, ... -in hepsi.

bilvasta * (birinin) Araclile, arala; dorudan doruya olmayarak, dolayl. bilye * Ta, maden, toprak, cam gibi eylerden yaplmkk yuvarlak, misket. * Motorlu tatlarda dnme veya srtnme etkilerini azaltmak, anmayve enerji yitimini nlemek iin, gbeklerdeki yataklara yerletirilen, ounlukla elikten, kk yuvarlak. bilyeli * Bilyesi olan. bilyeli yatak * Bisiklet, otomobil gibi tatlarn tekerleklerinde srtnmeyi azaltmak amacyla iine elik bilye yerletirilmi blm. bilyon * Milyar. bin * On kere yz, dokuz yz doksan dokuzdan bir artk. * Bu saynn adve bu sayygsteren rakam, 1000, M. * Bir isimden nce geldiinde arlk ve okluk bildirir. bin bilsen de bir bilene dan * bir insan bir eyi ne kadar iyi bilirse bilsin, gene de onu kendisinden daha iyi bilen bulunabilir. bin bir * Pek ok, ok sayda. bin bir ayak bir ayak stne * herkesin ayakta olduu kalabalk. bin can ile * ok isteyerek, gnlden. bin dall * ounlukla mor kadife zerine srma ile kabartma dal, yaprak ve iek ilenmigiysi veya rt. bin derde deva * pek ok ie yarayan; her skntygideren. bin dereden su getirmek * birini kandrmak iin birok sebep ileri srmek, dil dkmek. bin ii, bir ba * her ie, baolacak bir kimse gerekir. bin kalba girmek * birbirine benzeyen birok iyapmak, srekli olarak dnce deitirmek. bin kat * Pek ok, kyaslanmayacak lde. bin nasihatten bir musibet yedir * yaanmolaylar, tlerden ok daha etkilidir. bin piman olmak * ok piman olmak. bin tarakta bezi olmak * birok ile uramak. bin trl * Birbirinden ok farkl, ok deiik. bin yaa! * (memnunluk bildirmek iin kullanlan sz) ok yaa!. bin zahmetle * ok zor, byk zorlukla. bina * Yap. * Arapa fiil atsnkonu edinen bilim ve kitap. * at. bina etmek * yapmak, kurmak, ina etmek. * (bir dnce sistemine gre) kurmak, dayamak, yapmak. binaen * -den dolay, -den tr, -dii iin. * Dayanarak. binaenaleyh * Bundan dolay, bundan tr, bunun iin, bunun zerine. bnamaz

* Bkz. beynamaz. binba * Rtbesi yzbaile yarbay arasnda bulunan ve asl grevi tabur komutanlolan subay. binbalk * Binbartbesi veya binbann grevi. binde bir * ok seyrek olarak. bindi * Destek, hamil. bindii dalkesmek * (kendisine gerekli ve yararlolan eyi) farknda olmadan yararsz duruma getirmek, kendi eliyle yok etmek. bindirilme * Bindirilmek ii veya durumu. bindirilmek * Bindirmek ii yaplmak. bindirilmikuvvetler * Motorlu tatlara bindirilmiasker birlikleri. bindirim * Fiyat artrma, zam. bindirimli * Fiyatartrlm, zaml. bindirme * Bindirmek ii. * Birbiri zerine gelerek eklenen levha, kiremit, ahap paralarnn durumu. * karma harektna katlacak birliklerin, karma yerine gitmek iin kendilerine ayrlan deniz aralarna binmeleri. bindirme kilit * Gvdesi kutu biiminde olan, kapak veya kapnn arkasna dorudan vidalanan, basit mekanizmalkilit. bindirmek * Bir kimseyi bir eyin zerine kartmak, oturtmak veya iine yerletirmek, binmesini salamak. * (tat) Batarafndan baka bir tata arpmak veya bir yere vurmak. * Eklemek, katmak. binek * Binmeye ayrlmey ve daha ok at. * zerine binilen, binmeye yarayan. binek at* Sadece binmek, gezmek veya binicilik sporu iin yetitirilen at. binek ta* At veya arabaya binmek iin stne klan ykseke ta. biner * Bin saysnn letirme biimi, her birine bin, her defasnda bini bir arada olarak. bingi * Kemerler zerine oturtulmukubbe ile kemerlerin arasnkapatan gen biimindeki kubbe paralarndan her biri. bini * Binme ii. * Kap, dolap gibi eylerin, kanatlarkapannca kalan aralrtebilmek iin bu kanatlarn kenarna aklan ta. bini amak * ok fazla olmak. bini bir paraya * pek ok ve ucuz. * pek ok yaplan, pek ok olan. binici * Binen. * Ata iyi binen kimse. binicilik * Ata binme ustal. * Ata binilerek yaplan spor. binilme * Binilmek ii. binilmek * Binmek ii yaplmak.

binin yarsbeyz (o da bizde yok) * ok dnceli grnen birine aka yollu "aldrma!" anlamnda sylenir. bininci * Bin saysnn sra sfat, srada dokuz yz doksan dokuzuncudan sonra gelen. bini * Binmek ii veya biimi. * Atlalay. * Atlalayda giyilen giysi. * Yksek aamalbilginlerin ve yenieri subaylarnn giydikleri cbbe. * niversite retim yelerinin giydikleri cbbe. binime * Binimek durumu. binimek * ki paradan biri, brnn stnde olmak. * Kas kirileri birbiri stne binmek. * Krk bir kemiin iki parasbirbiri stne gelmek. binit * stne binilen hayvan, binek at. binit * Hamur durumundaki ekmeklerin, frna atlmadan nce, iine konulduu oyuk gzl tahta. binlerce * Birok bin; pek ok. binlik * Bin liralk kt para. * Yaklak olarak litrelik byk ie. * Bin tanesi bir arada olan. binme * Binmek ii. binmek * Yksek bir eyin veya bir hayvann stne kp ayaklarnsallandrarak oturmak. * Bir yere gitmek iin tren, vapur, uak, otomobil gibi bir tatta yer almak. * (bisiklet motosiklet, binek hayvaniin) Kullanmak. * istenilmeyen veya beklenilmeyen bir biim almak. * Bir ey skarak yanndakinin stne kmak. * Fiyat artmak. * Eklenmek, katlmak. binnetice * Sonu olarak, nihayet. binyl * Bin yliine alan zaman dilimi. bioktle * Belirli zamanda snrlarbelirli bir biyotopta bulunan canlorganizmalarn toplam ktlesi. biomedikal * Hem biyoloji hem de tpla ilgili olan. biomekanik * Biyoloji, fizyoloji ve tp konularnmekanik kanunlar yntemiyle irdeleme. biomikroskop * Kendine zg bir k ile kullanlan ift gz mercekli mikroskop. bperva * ekinmez, saknmaz, korkusuz, gz pek. * ekinmeden, korkmadan. bir * Saylarn ilki. * Bu sayygsteren rakam 1, I. * Bu saykadar olan. * Herhangi bir varlbelirsiz olarak gsterir. * Tek. * Birleik. * E, ayn, bir boyda. * Ortaklaa olan, mterek. * Deer, nem bakmlarndan birbirinden farksz, birbirine eit, birbirine benzer. * Sfat veya zarf durumunda bana geldii kelimelere kuvvet, istek veya kesin olmayan anlamlar katar.

* (tekrarlanarak) Bir kez. * Sadece. * Ancak, yalnz. bir (veya sa) elinin verdiini br (veya sol) elin duymasn * yaplan bir iyilik gizli tutulmal, onunla vnlmemelidir. bir (veya tek bana) * yalnz olarak, yannda kimse bulunmadan. * baka birinin yardmolmakszn. bir ..., bir (veya bir de) * hem .... hem. bir abam var atarm, nerede olsam yatarm * tek bana bulunan kimsenin istedii yerde barnp rahat edebileceini anlatr. bir ackahvenin krk yl hatrvardr * Bkz. bir fincan kahvenin krk yl hatrvardr. bir azdan * hep birlikte, beraberce, hep birden. bir azdan kp bin dile yaylr * ortaya atlan bir sz ok abuk yaylr. bir alay * Birok, bir sr, pek ok. bir lem * Kendine zg bir nitelii olan. bir an * ok ksa bir sre iin kullanlr. bir an nce * Bir ara, olabildii kadar tez. bir ara * Ksa bir sre. * Gemite bir zaman. bir araba * Odun, kmr gibi bazeylerin l birimi. * Pek ok, fazla. bir arada * Toplu bir durumda, birlikte, toplu olarak. bir aralk * Bir ara. bir araya gelmek * bir yerde toplanmak, bulumak. bir araya getirmek * toplamak. bir arpa boyu (gitmek veya yol almak) * ok az. bir aabir yukar * amasz olarak gidip gelmeyi anlatr. bir atmlk barutu olmak (veya kalmak) * bir konuda yapabilecei ok az eyi bulunmak. bir avu * Bir avu dolduracak kadar. * Az, ok az. bir ayaukurda olmak * yaayacak ok az zamankalmolmak; ok yalanmolmak. bir ayak nce (evvel) * bir an nce. bir ayak stnde bin yalan sylemek (veya bir ayak stnde krk yalann belini bkmek) * ok ksa srede pek ok yalan sylemek. bir baba dokuz evldbesler, dokuz evlt bir babaybeslemez * ok ocuu olan baba, her ocuk babasna baklmasntekinden bekledii iin skntda kalr. bir bakma * Baka bir grle, baka bir dnle. bir baltaya sap olmak * belirli bir isahibi olmak. bir bardak suda frtna koparmak

* nemsiz, kk bir sorunu bytmek. bir bana * Tek bana. bir batan (veya utan) bir baa (veya uca) * bir yerin bir snrdan br snrna kadar. bir ben, bir de Allah bilir * skntldurumlarda sylenilen bir deyim. bir biimine getirmek * zm yolu bulmak. bir bir * Bkz. hepyek. bir bir * Birer birer, ayrayr. * Olduu gibi, tam tamna, eksiksiz. bir boy * Bir kez. * Hele. bir boyda * Boylareit. bir boydan bir boya * Bir yerin bir ucundan br ucuna kadar, batan baa. bir bu eksikti * skntlbir durum varken bir yenisinin kmaszerine sylenir. bir ataltnda (olmak veya bulunmak) * aynyapiinde. bir ekirdek geri kalmamak * btnyle denk olmak. bir enekliler * Oulcuu bir enekten olumu, kapaltohumlulardan bir bitki snf. bir enetli * Kapsll yemilerin tek paralolanlar. bir rpda* bir ele alta, ele alr almaz, abucak. bir iekle bahar (veya yaz) olmaz * kk, gzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulalmaz. * apkn kimseler iin kullanlr. bir ift * Bir takm. * Biraz, bir iki. bir ift sz * Bir iki sz. bir ift sz olmak * syleyecek bir eyleri bulunmak. bir oklar * ok sayda olan (kimse veya ey). bir plkte iki horoz tmez * bir yerde iki kii baolmaz. bir uval inciri berbat etmek * dzelmekte olan bir durumu yersiz, yanldavranlarla bozmak. bir daha * bir kez daha. * hibir zaman. bir daha yzne bakmamak * darlp ilgiyi kesmek. bir dalda durmamak * sk sk iveya dnce deitirmek. bir damla * ok az. * (ocuk iin) ok kk. bir de * ve olana katarak, fazladan. * umulann veya beklenilenin dnda bir durumu anlatan cmlelerin bana gelir.

bir dedii bir dediini tutmamak * syledikleri birbirine uymamak, tutarsz konumak. bir dedii iki olmamak * her istedii yaplmak. bir dediini iki etmemek * her istediini hemen yapmak. bir defa * Olup bitti anlatan cmlelere katlr. * "ilk nce", "hele" anlamnda da kullanlr. bir defada * ara vermeksizin. bir defalk * Bir kere yapmaya yetecek kadar. * Bir kereye zg olan, bir kereye zg olarak. bir deli kuyuya bir taatar, krk akllkaramazm * bazen bir kimsenin yaptyersiz bir i, birok kimse tarafndan dzeltilemez. bir derece (veya bir dereceye kadar) * biraz. bir deri bir kemik (kalmak) * ok zayflamak. bir dikili aacolmamak * evi veya mlk olmamak. bir dirhem* ok az, birazck. bir dirhem bal iin bir eki keiboynuzu inemek * verimi az, zahmeti ok olan bir ile uramak. bir dirhem et bin ayp rter * biraz kilo almak bazen insangzelletirir. bir dokun bin ah iit (dinle) kaseifafurdan * insanlarkonuturmak iin biraz dertlerini demek yeter. bir dolu * Birok. bir don bir gmlek * yarplak. bir dostluk kald! * az bir mal kalnca satclarn kullandbir zendirme deyimi. bir dudayerde bir dudagkte * masallardaki dev gibi korkun ve irkin. bir dziye * Srekli olarak. bir el * (ateli silh iin) bir kez atm. bir el bir eli ykar, iki el bir yz ykar * bazdurumlarda yardmcsz iyaplmayacananlatr. bir elden * aynkimse tarafndan. * bir merkezden. bir eli yada bir eli balda (olmak) * varlk ve bolluk iinde olmak. bir elin sesi kmaz * bir davann bir kii tarafndan savunulmasetkili ve yeterli deildir. * yardmlaarak iler daha kolay baarlr. bir elini brakp tekini pmek * arsayggstermek. bir elle verdiini br elle almak * yapar grnd bir iyilii, saladbir karla detmek. bir elmann yarso, yarsbu * birbirlerine ok benzeyen kimseler iin kullanlr. bir evcikli * Msr, ceviz, fndk gibi erkek ve dii organlarayrieklerde, ancak aynkk zerinde bulunan (bitki). bir fende kazk kakmak * bir bilgi veya bilim dalnda saplanmkalmak.

bir fincan (veya bir ac) kahvenin krk yl hatrvardr * iyilik kk de olsa unutulmaz. bir gecelik * Bir gece iin, bir gece iinde olup biten, bir geceye ait. bir gmlek aa * bir derece daha dk (birinden). bir gmlek fazla eskitmiolmak * birinden daha yalve daha grmgeirmiolmak. bir gz alarken br gz glmez * keder veya skntvarken dostlar, akrabalar elenmemelidir. bir gz glmek * hem glp hem alamak. bir gzeli * Yapstek bir hcreden oluan (hayvan veya bitki), tek hcreli. bir gzeliler * Yapstek bir hcreden oluan hayvanlar veya bitkiler. bir gn evvel * olabildii kadar abuk. bir gnden bir gne * hi, hibir zaman. bir gnlk beylik beyliktir * hoa giden bir durum, ksa da srse ekici ve gzeldir. bir gzel * ok iyi, iyice. bir hl olmak * bir eyin ok tekrarlanmasyznden bitkin duruma gelmek, usanmak, bezmek, fenalk gelmek. * huyu deimek. * kazaya uramak, lmek. bir hamlede * abucak, bir atlta. bir hayli * Epey, ok. bir ho * Tuhaf bir ekilde, garip. bir hoeylemek * hznlendirmek. bir hoolmak * armak. * hznlenmek. bir holuu olmak * bir rahatszl, bir neesizlii olmak. bir hcreli * Bkz. bir gzeli. bir iim su (gibi) * (kadn iin) ok gzel. bir ine bir iplik olmak * Bkz. ine iplie dnmek. bir iki * Birtakm, baz, bir para, biraz, ok az sayda, birka kez. bir iki demeden (demeye kalmadan) (veya bir iki derken) * duraksamadan, karsndakine vakit brakmadan, duraksamadan. bir iaretine bakmak * bir ii yapmak iin hazr beklemek. bir itir oldu * istenmeyen, kt bir durum karsnda sylenir. bir kafada * ayndncede. bir kalem * Bir an iin. * Ayn, benzer, tek tr. bir kalem gemek * bovermek, bir an iin gz ardetmek.

bir kalemde * birden ve toptan. bir kapya kmak * aynsonuca varmak. bir karar * Ayndurumunu koruyarak, belli durumunu deitirmeden. bir kararda bir Allah * insan talihinin her an deiebileceini ve bunun olaan karlanmasntler. bir kar * ok ksa. * ok az. bir karbeberuhi * ok ksa boylu kimse. bir karyla bir koca, drdr eder her gece * skntveya yalnzlk yznden iki dost (bile) birbiriyle dalar, anlamsz konuur. bir kak suda bomak * bir kimseye ok kzmak veya ok fkelenmek. bir kazanda kaynamak * anlamak, uyumak, badamak. bir kenarda durmak * gerektii zaman kullanmak zere hazrda tutmak. bir kere * Aslnda. * Bir kez, bir defa. bir kerecik * Bir defaya mahsus olarak. bir kyamettir gitmek (veya kopmak) * ok fazla grlt, patrt, telolmak. bir kzbin kii ister, bir kii alr * gzel eyi herkes ister, ama o, ancak bir kiiye ksmet olur. bir kol engi (olmak) * en szler ve davranlarla evresine nee saanlar iin sylenir. bir koltua iki karpuz smaz * aynzamanda birden ok ile ilgilenmek baariin sakncaldr. bir kou * Koarak, koa koa, abucak. bir koyundan iki post kmaz * birinden, gcnn yetmedii bir zveriyi beklememek gerekir. bir Krolu, bir Ayvaz * bir karkocann ocuklarnn, yaknlarnn yanlarnda bulunmadnveya hi ocuklarolmadnanlatr. bir keye atmak * gerektiinde kullanlmak iin bir yere koymak. bir keye koymak * saklamak, biriktirmek. bir kulandan girip br kulandan kmak * sylenen sze nem vermemek. bir kurun atm * kurunun gidebilecei uzaklk. bir lokma bir hrka * hayatta azla yetinmeyi, dervie geinmeyi anlatr. bir mum al da derdine yan * bakalaryla uraacana kendi durumunu dn. bir nebze * ok az, bir para. bir nefeste * (sz ve iecekler iin) Ara vermeden. bir nice * Bir hayli, birok. bir numara * Tek, birinci. bir numaral * Birinci, bata gelen.

bir o kadar * Ne kadar varsa o kadar daha, bir kat, bir misli. bir o yana, bir bu yana * rastgele, birok yerlere, eitli ynlere. bir olmak * bir araya gelmek, ibirlii yapmak. bir lde * Biraz, belli oranda. bir rnek * Aynbiimde olan, yeknesak. bir papel etmemek * hi bir ie yaramamak, deeri olmamak. bir paralk etmek * ok utanacak, ie yaramaz bir duruma drmek. bir para * Biraz, azck, ok az. bir parmak * Parmak ucuyla alnan miktar veya parmak ucuyla alarak. * ok kk (ocuk). bir postum var atarm, nerede olsa yatarm * istediim yere gider, istediim biimde davranrm. bir pul etmemek * hi deeri olmamak. bir pula satmak * bir kimseyi bir kar uruna harcamak. bir srarsn ekirge, iki srarsn ekirge, sonunda yakalanrsn ekirge (veya ncsnde avucuma dersin ekirge) * birka kez saklanabilen bir su gnn birinde ortaya karak yapankt bir duruma drr, sulu cezasz kalmaz. bir skmlk canolmak * ok clz ve gsz olmak. bir sra * st ste, ardardna. bir solukta * abucak, arabuk, ok ksa bir srede, hemen. bir syle on dinle * az konuup ok dinlemek yaralolur. bir syledi pir syledi * uzatmadan, gerei gibi syledi. bir szn iki etmemek * birinin her istediini hemen yerine getirmek. bir sr * ok sayda, pek ok. bir ey sanmak * (bir kimseyi, bir eyi, bir yeri) gereinden, olduundan baka trl dnerek hayal krklna uramak, deerlendirmede yanlmak. bir ey sylemek * konumak. * belirtmek, anlatmak, ifade etmek. bir eye benzememek * ie yarar durumda olmamak. bir eyin uyuu vukuundan beterdir * sylenti veya dedikodu olayn gereklemesinden daha ktdr. bir eyler (veya bir ey) olmak * huyu, durumu, tutumu deimek, yeni huylar edinmek. * baylr gibi olmak, birden fenalk gelmek. * lmek. bir eyler, bir eyler * daha fazla aklamamak, ksa kesmek gerektiinde sylenir. bir tahtada * bir defada, yekten. bir tahtaseksik * aklca eksik, yarm akll.

bir tane * Biricik, yegne. bir tanem * Sevgi sz. bir tarafa brakmak (veya koymak) * nemsememek, benimsememek, ertelemek. bir tala iki kuvurmak * bir davranla birden ok yararlsonuca ulamak. bir tek atmak * bir kadeh iki imek. bir temiz * Adamakll. bir terimli * Aralarnda yalnz arpma, blme, kuvvete ykseltme, kk alma ilemleri yaplacak olan (nicelikleri gsteren terim). bir torba kemik * ok zayf. bir tuhaflolmak * kendini iyi hissetmemek. bir tutmak (veya bir grmek) * eit saymak, eit grmek. bir trl * (tekrarlkullanldnda) iin yaplmasnn da, yaplmamasnn da aynderecede kt olduunu belirtir. * hibir biimde, hibir yolla. bir vakitler * Gemizamanda, eskiden, vaktiyle. bir varmbir yokmu * bir masala balarken, "eskiden" anlamnda sylenen bir tekerleme. * masal gibi geip gitmi, artk hayal olmu. bir yakadan bakarmak * bir ataltnda dirlik dzenlik iinde yaamak. bir yana * -den baka, saylmazsa, hari tutulursa. bir yana dnya bir yana * bir varla ok deer verildiini anlatmak iin kullanr. bir yandan (yanda) * bir taraftan (tarafta), hem ... hem. bir yasta bakoymak * (karkoca) evli bulunmak. bir yastkta kocamak * (karkoca birlikte) uzun bir mr srmek. bir yana daha girmek * imdiye dein grmedii alacak yeni bir eyle karlamak. bir yn * birok, pek ok, bir sr. bir yiyip bin kretmek * kt durumda olanlara bakarak kendi durumunun deerini bilmek. bir yol * Bir kez. bir yol tutturmak * bir davran, bir tutum biimi belirlemek. bir yolunu bulmak * bir ii sonulandrmak iin are bulmak. bir zaman * Gemizamanda, eskiden, vaktiyle. * Belirli bir sre, biraz. bir zamanlar * Zamannda, vaktiyle, eskiden. bira * Arpa ile erbeti otunu mayalandrarak yaplan bir iki, arpa suyu. bira barda * Bira imek iin yaplmzel bardak.

bira mayas * Mayalanmdurumdaki birann yznden alnan bir tr mantar. birac * Bira yapp satan kimse. * ok bira ien (kimse). biraclk * Bira yapma ve satma ii. birader * Erkek karde. * "Yahu, dost, arkada" anlamnda seslenme olarak kullanlr. * Masonlarn birbirlerine verdikleri ad. birahane * Genel olarak sadece bira iilen, aynzamanda da abuk hazrlanan bazscak veya souk yemeklerin yenildii yer. birahaneci* Birahane ileten kimse. biralk * Bira yapmakta kullanlan. biraz * Ksa bir sre iin. * Yeterince deil, yeter lde deil. * Az miktarda, ok deil. birazck * Pek az, ok az. birazdan * Az sonra. biraz * Bir para. birbiri * Karlklolarak biri tekini, teki de onu. * Biri dierinin yansra. birbiri iin yaratlmolmak * birbiriyle ok iyi anlamak. birbiri stne gelmek * arkasarkasna, ara vermeden. birbirine dmek * aralaralmak, aralarnda anlamazlk kmak. birbirine girmek * kavga etmek, dvmek. * karmak. * (iplik vb. iin) dolamak, zlmeyecek duruma gelmek. birbirine katmak * aralarnamak, aralarnbozmak, olay karmak. birbirini tutmaz * birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsz. birbirini yemek * iki veya daha ok kimse birbiriyle uramak, birbirine ktlk etmek. birbirinin azna girmek * birbirine ok dkn olmak. birbirinin azna tkrmek * bir sorunda, bir olayda szlemigibi, az birlii yapmak. birbirinin gzn karmak * kyasya dvmek. birbirinin gzn oymak * aralarnda argeimsizlik olmak. birci * Teki, monist. bircilik * Tekilik, monizm. birou * ok sayda olan kimse veya ey. birok

* Olduka ok, saysbelirsiz, bir hayli, mteaddit. birden * Bir defada, hepsi bir arada. * Anszn, hemencecik. * Birlikte, beraberce. birdenbire * Anszn, hemencecik, beklenmedik bir srada. birdirbir * Oyuncularn birbirinin stnden atlayarak oynadklarbir oyun. bire ... vermek * (buday, arpa, nohut, fasulye gibi rnler iin) toprak, kullanlan tohumun belli bir katkadar rn vermek. bire bekatmak * eklemek, abartmak, bire bin katmak. bire bin katmak * ok abartmak. bire bir * Verilen ldeki karlk, miktar. bire bir eleme * ki kmenin elemanlararasnda, bir elemana kar, bir eleman alnarak yaplan eleme. birebir * Etkisi kesin olan. * stenildii gibi, uygun. birebir gelmek * etkisini hemen ve kesin olarak gstermek. birer * Bir saysnn letirme saysfat, her birine bir. birer birer * Her biri ayrolarak. birer ikier * Tek veya birkabirlikte olarak. bireim * Paralarn veya gelerin bir araya getirilip bir btn olarak birletirilmesi. * Bu biimde oluan btn. * Element veya baka maddeleri bir araya getirerek, sun' olarak bileik cisimler oluturma, sentez. * Yalndan karmak olana, kllden cz'ye, zorunludan olasya, ilkeden onun uygulanmasna, genel yasadan bireysel duruma, nedenden etkiye, nclden varlan sonuca giden dnme biimi, terkip, sentez. bireimli * Bireim yolu ile elde edilen, sentetik. birey * Kendine zg nitelikleri yitirmeden blnemeyen tek varlk, fert. * Bir trn kapsamiine giren somut varlk. * Doa bilgisinde tr oluturan tek varlklardan her biri. * Toplumlaroluturan ve dnsel, duygusal, iradeyle ilgili nitelikleri toplum iinde belirlenen insanlarn her biri, fert. * nsan topluluklarnoluturan, insanlarn benzer yanlarnkendinde tamakla birlikte, kendine zg ayrc zellikleri de bulunan tek can, fert. birey olu* Yumurtann dllenmesinden bireyin yetkin duruma gelmesine kadar geirdii geliim evrelerinin btn, ontogenez, soy olukart. birey st * Tek bir bireyi aan. * Genellikle fertlerin evresini aan, bireylerin bilincinden bamsz olan. bireyci * Kii haklarnsavunan. * Bireycilikten yana olan, ferdiyeti. bireycilik * Bireylerin yararlarntoplumsal yararlardan daha stn veya daha nemli sayan reti, tutum veya politikalarn genel ad, ferdiyetilik, individalizm. * Btne, genele deil de, bireye, tek olana stnlk tanyan gr, ferdiyetilik, individalizm. bireyleme * Trle ilgili bir rnein bireyde gereklemesi. * Bamsz kiilie varan gelime sreci.

bireyletirme * Bireye zg klma. bireyletirmek * Bireye zg klmak, bakalarndan ayrmak. bireylik * Bir kimseyi dgzlemciler gznde benzersiz, tek klan zellikler veya bunlarn tek biimi, ferdiyet. * Bireyi benzerlerinden ayran niteliklerin btn. bireysel * Bireyle ilgili olan, bireye zg olan, ferd. bireyselletirme * Bireysel duruma getirme. * Ancak ortaklaa ve genel olarak var olan eyi bireylere uygulama ve yayma. * nsanlarn doal, toplumsal ve tarih gelimesinden; kendine zg olan eylerin, zelliklerin, bireysel olann ekilip karlmas. bireyselletirmek * Bir eyi ayrolarak, bireysel olarak gz nne almak. bireysellik * Birey olma olgusu. * Bir kiiyi benzerlerinden ayran zelliklerin btn, ferdiyet. biri * Bir tanesi. * Bilinmeyen bir kimse. * Tamlanan olarak kullanlan bazisim tamlamalarnda tamlayann kmsendiini, hor grldn anlatr. * Yklem durumunda olan bir isim takmnn belirtileni olarak kullanldnda, belirtenin hor grldn anlatr. biri ok olmak * haddini aarak karsndakini usandrmak. biri eikte biri beikte * ufak cocuu ok olan kimseler iin sylenir. biri yer biri bakar, kyamet ondan kopar * bir eyden yalnz bir veya birka kii yararlanr da bakalarna yararlanma imknverilmezse bundan byk sorunlar kar. birice * En fazla, tek. biricik * Ei, benzeri, ikincisi olmayan ve ok sevilen, tek, yegne. birikim * Birikme, bir yerde toplanp ylma. * Gzlemler, deneyler sonucu elde edilmieylerin btn. * Toplumlarn kltrel varlklarnn geliip genilemesi ve uygarlk dzeyinin ykselmesi sreci. * Mal ve parann toplanp oalma sreci. * Herhangi bir anma srecinde veya tama ii yaplrken alvyonlu maddelerin braklmas. birikinti * Bir yerde kendi kendine birikmiolan ey. birikinti konisi * Dalk blgelerden veya yamalardan sularn getirdii kum veya taparalarnn bir dzlkte oluturduu yelpaze biimindeki yn. biriki * Birikme ii veya biimi. birikime * Birikimek ii. birikimek* Bir yere toplanmak, bir araya gelmek. birikme * Toplanp ylma. birikme havzas * Kar ve yamur sularnn biriktii blge. birikmek * Toplanp ylmak. * Birbirine eklenip oalmak. biriktirim * Biriktirme.

biriktirme * Biriktirmek ii, tasarruf. biriktirmek * Toplayp ymak. * Bir eyi, parayll kullanarak artrmak, tasarruf etmek. * renme, yarar salama gibi sebeplerle baznesneleri bir araya getirmek, koleksiyon yapmak. birileri * Bazkimseler. birim * Bir kmenin her elemanveya bir okluu oluturan varlklarn her biri, nite. * Bir nicelii lmek iin kendi cinsinden rnek seilen deimez para, vahit. * Herhangi bir kurulutaki alt blmlerden her biri. * Dilin, oluturduu yapiinde, belli bir dzlemde yer alan br gelerle kurduu bantlarla tanmlanan ayrnitelikli ge, nite. birimci ekonomi * Birime balekonomi. birimler bl * Birden dokuz yz doksan dokuza kadar olan saylar bl. birincasf * Birleikgillerden hekimlikte kullanlan bir bitki. birinci * Bir saysnn sra sfat. * Zaman, yer, sra bakmndan bakalarndan nce gelen. * Srada, nem srasnda en stn olan kimse. * (ulam aralarnda) Mevki, snf, orun. birinci a* Yeryznn yaklak yz milyon yllk a, paleozoik. birinci gelmek (veya kmak) * biroklararasnda en iyi olarak seilmek. birinci olmak * bata gelmek, nde gelmek. birinci orun * (tren, vapur, uak vb.) Birinci mevki. birinci zar * Yemilerin derisi, dkabuk, meyve d. birincil * Srada, nemde ilk yeri alan, ana, temel, esas. birincil grup * ten, samim, yz yze ilikilere dayanan iki veya daha ok insandan meydana gelen topluluk. birincilik * Birinci olma durumu. * (oul durumda) ampiyonluk iin yaplan yarmalar. birincivasf * Birleikgillerden, hekimlikte kullanlan bir bitki. birinden) buz gibi soumak * birinden tiksinmek. birinin bana dikilmek * birinin yanndan uzaklamamak, onu denetim altnda bulundurmak. * bir ii yaptrmak iin yannda ayakta durmak. * bir eyin yannda ve ayakta beklemek. birinin anna ot tkmak (tkamak veya tkanmak) * sesini karamayacak, ktlk edemeyecek bir duruma getirmek (getirilmek), susturmak. birisi * Bilinmeyen bir kimse. birisinden biri * ilerinden biri, birka kiiden herhangi biri. birka * ok olmayan, az sayda, az. birka * Az sayda olan kimse veya ey. birleme * Bir etme, tek duruma getirme.

* Tanr'nn birliini dile getirme, tevhit. birlemek * Bir etmek, tek duruma getirmek. * Tanr'nn birliini dile getirmek, zikretmek. birler * Ondalk saysistemine gre yazlan bir tam sayda sadan sola doru ilk saynn bulunduu basamak. birleen * Birbirini kesen, bir noktada kesien (doru, yay). birleik * Bir araya gelmi, birlemiolan, mttehit. birleik cmle * Birka yan cmle veya ara cmle ile bir temel cmleden kurulan cmle. birleik fiil * sim soyundan bir kelime ile biim veya anlam bakmndan kaynap btnleen fiil: Reddetmek, hissetmek, kaybolmak, bakakalmak, hasta olmak, tedavi etmek gibi. birleik isim * Birleik kelime biiminde belirli kurallar iinde kalplamisim: Aslanaz, baehir, kaptkat, gecekondu gibi. birleik kap * Alt tarafndan birletirilmikaplardan her biri. birleik kaplar * Alt taraflarndan deiik boyut ve kesitlerde borularla birletirilmisistem. birleik kelime * Ses dmesi, ses tremesi, kelime trnn deimesi, zerindeki ekin grevini kaybetmesi veya anlam kaymasdolaysyla aralarna ek girmeyerek kalplamiki veya daha ok szden oluan kelime: pazartesi (< pazar ertesi), hissetmek (< hiss etmek), ayakkab(< ayak kab), delikanl(<deli kanl), kaptkat(< kaptkat) gibi. birleik oturum * Bir arada yaplan oturum. birleik oy pusulas * Seime katlan btn partilerin adaylarnayrayrgsteren oy pusulas. birleik zaman * Yaln zamanlve ekimli bir fiilin -di (i-di), -mi(i-mi,), -se (i-se) gibi ek fiil eklerinden birini alarak bildirdii zaman: Sevdiydi (sevdi-y-di <sevdi+i-di), sevecekmi(sev-ecek-mi< sev-ecek + i-mi) sev-er-se (sev-erse < sev-er + ise) gibi. birleilme * Birleilmek ii veya durumu. birleilmek * Birlemek ii yaplmak, bir araya gelinmek, buluulmak. birleim * Birlemek ii. * Bir meclisin bir gn iindeki toplanmalar, inikat. * Dllenmek iin erkekle dii hayvann bir araya gelmesi. birleme * Birlemek ii. birleme deeri * Basit bir cismin bir atomu ile birleebilecek olan hidrojen atomlarnn en yksek miktar. birlemek * Ayriken tek bir btn durumuna gelmek. * Bulumak, bir araya gelmek. * Uyumak, ayngrte olmak. * Aynama evresinde toplanmak. * Kaynamak. * Cinsel ilikide bulunmak. birletirici * Birlii salayan. * Uzlamaysalayan. * ki veya daha ok nesnenin birlemesini salayan. birletirme * Birletirmek ii veya durumu. birletirmek * Bir araya getirmek. birli

* skambil, domino gibi oyunlarda bir iaretini tayan kt veya pul, as. birlik * Tek, bir olma durumu, vahdaniyet. * Bir taneden olumu, bir tane alabilen. * Birlemi, bir arada olma durumu, vahdet. * Ballk, benzerlik, balant, vahdet. * Belli bir topluluun yararlarnkorumak iin kurulmudernek. * Askerlikte blk, tabur, alay gibi bir btn saylan topluluk. * Konunun bir ana dnce evresinde toplanmas. * Blnmezlii ieren yaln btn. * En byk deerdeki nota, drt drtlk. birlik olmak * bir ii yapmak iin anlamak. birlikte * Bir arada, beraberce. * Yannda, beraberinde. birliktelik * Birlikte olma durumu. birlikten kuvvet doar * toplu veya beraber davranmak daha byk g salar. birsam * Sanr, halsinasyon. birtakm * Belirsiz olarak okluu anlatr (niteledii isim okluk biimde olur), kimi, baz. birun * Osmanlsaraynda Harem dairesinin ve Enderun'un dnda kalan blm. biryan * Tandrda susuz piirilen kebap. biryan pilv * Biryan yaile piirilen pilv. biryan ya * Tandrda susuz piirilerek yaplan kebaptan kan ya. biryanc * Biryan yapan veya satan kimse. bisiklet * Tekerlein ayakla evrilmesiyle hareket eden iki tekerlekli tat, iftteker. bisiklet yolu * Trafikte bisikletlerin gemesine ayrlmdar yol. bisikleti * Bisikletle spor yapan kimse, ifttekerci. bisikletilik * Bisikletle yaplan spor, ifttekercilik. * Bisiklet satma, onarma ii. bisikletli * Bisikleti olan. bisikletsiz * Bisikleti olmayan. biskvi * Un, st, eker veya tuzla yaplan ince, gevrek kuru pasta tr. bismillh * "Allah'n adile" anlamnda, bir ie balarken sylenen veya arma, korku gibi duygularbelirten sz. bismillah demek * bir ie uurlu olmasdilei ile balamak. bistro * kili kahve, kk lokanta. bisturi * Neter. bislfat * Hidrojenli slfatlara verilen ad. bislfr * Moleklnde iki kkrt atomu bulunduran birleik. biek

* Yayk dvmede kullanlan ara. bii * rek, tatlbir ekmek tr. bit * Yarm kanatllar alt takmna giren, insan ve memeli hayvanlarn vcudunda asalak olarak yaayan bcek, kehle (Pediculus). bit kadar * en kk, en ufak, ok kk. bit otu * Sracagillerden, birok eitleri bulunan ve kuzey yarm krede yetien bir bitki. * Bitlere karkullanlan bir madde. bit yenii * Bir iin gizli kalmkt ve aksak yan, kukulu bir nokta. btap * Bitkin, yorgun. btap dmek * ok yorulmak, yorgun dmek. btaraf * Yansz, tarafsz. btaraflk * Yansz olma durumu, yanszca davran. bitek * Bol ve iyi bitki yetitiren, verimli (toprak), mmbit. bitelge * Topran bitki yetitirme gc. bitevi * Bkz. biteviye. biteviye * Aynbiimde, srekli olarak. biteviyelik * Aynbiimde srp gitme durumu. bitey * Bitki rts, flora. biti kanlanmak * skntiinde yaayan bir kii para ve varlk ynnden glenmek. bitik * Yorgunluk veya hastalktan gc kalmam. * Durumu kt, fena. * Yapk, dolak,ekli. bitiklik * Bitik olma durumu. bitim * Bitmek ii. * Son, nihayet, mnteha. bitimli * Sonu olan, sonlu. bitimsiz * Sonu olmayan, snrlandrlp belirlenmeyen, namtenahi. bitirilme * Bitirilmek durumu. bitirilmek * Bitirmek iine konu olmak. bitirim * ok hoa giden (kimse, yer). * Barbut oynatlan yer, kahve, kumarhane. * Yaman, zeki, ok beenilen. bitirim yeri * Kumarhane. bitirimci * Barbut kahvesi ileten, barbut oynatan kimse. bitirimhane * Kumar oynanan yer, kumarhane.

bitiriyemi * Et retimi iin beslenen hayvanlara belirli bir devreden itibaren besi sonuna kadar yedirilen ve enerji deeri daha yksek olan karma yem. bitirme * Bitirmek ii, itmam, mezuniyet. bitirme fiili * Etmibiimindeki sfat-fiille ve olmak yardmcsyla yaplan ve fiilin, yardmcfiilin iaret ettii zamandan nce olup bittiini anlatan birleik fiil. bitirmek * Bitmesini salamak,sona erdirmek, tketmek, tamamlamak, sonulandrmak. * Gsz drmek, bitkin duruma getirmek, yormak. * Onulmaz duruma getirmek, mahvetmek. bitirmi * Bir bilim dalnda veya baka bir alanda bilginin doruuna ulam(kimse). * Bilgili, akgz. biti * Bitmek ii veya biimi, bitme, sona erme. bitiik * Birbirine dokunacak kadar yaknlamveya yan yana olan. * Yandaki ev, komu. * Yan, yandaki. bitiik anak yaprakllar * anak yapraklarbirbirine bitimibulunan bitkiler. bitiik ta yaprakllar * Ta yapraklarbirbirleriyle yandan bitiik olan bitkiler. bitiiklik * Bitiik olma durumu. bitiimli * Bitiken. bitiken * Kelime retim ve ekiminde ekler getirilirken kk veya gvdesi deiiklie uramayan (dil), iltisak. bitiken dil * Kelime kkleri deimeyen, eklerle tretilen dil. bitikenlik * Bitiken olma durumu. * Yeni bir kelime tretmek iin kklere ek getirme zellii. bitime * Bitimek ii, ittisal. bitimek * Birbirine dokunacak kadar yanamak. bititirme * Bititirmek ii. bititirmek * Bitimesini salamak. bitki * Bulunduu yere kkleriyle tutunup gelien, dl veren ve hayatntamamladktan sonra kuruyarak varl sona eren, yosun, ot, aa gibi canllarn genel ad, nebat. bitki bilimci * Bitki bilimiyle uraan, bitki bilimi uzman, botaniki. bitki bilimi * Bitkileri inceleyen bilim kolu, botanik. bitki bitleri * Bitkiler zerinde yaayan, krmz bcei, aa biti, iek veya fidan biti gibi bceklerin ortak ad. bitki corafyas * Yeryznn bitki rtsn ve bu rtnn evreyle ilgisini inceleyen corafya bilimi. bitki rts * Bir blgede yetien bitkilerin topu, bitey, flora. bitki patalojisi * Bitki hastalklarninceleyen bilim dal. bitki st * St grnnde bitki z suyu. bitki topluluu

* Benzer doal olaylara ve yaama koullarna uymu, belirli bir grnalmbitkilerin bir araya gelmi durumu. bitkici * Bitki yetitiren kimse. bitkicilik * Bitki yetitirme ii. bitkileme * Bitkilemek ii veya durumu. bitkilemek * Bitki durumuna gelmek. bitkimsi * Bitkiye benzer, bitkiyi andrr. bitkimsi hayvanlar * Mercan, snger gibi bitki grnmnde olan hayvanlar. bitkin * Gc tkenmiolan, ok yorgun. bitkinlik * Bitkin olma durumu. bitkisel * Bitki ile ilgili, bitki cinsinden olan; bitkiden elde edilen, nebat. bitkisel hayat * Hastalk veya kaza sebebiyle bilinsiz ve hareketsiz duruma gelen kiinin hayat. bitkisel kazein * Kspe ve svyaartklarndan elde edilen azotlu madde. bitkisel ya * Bitkilerden deiik yntemler kullanlarak elde edilen ya. bitleme * Bitlemek ii. bitlemek * Birinin bitlerini ayklamak. bitlenme * Bitlenmek ii. bitlenmek * zerinde bit remek. * Kendi bitlerini ayklamak. bitler * Kanatllar alt snfna giren, az yaplarsokup emmeye elverili, memelilerde yaayan ve kanla beslenen bir bcek takm. bitli * stnde bit bulunan. * Cimri. bitli (veya kurtlu) baklann da kr alcsolur * ie yaramaz da olsa, her eyin isteklisi bulunduunu anlatr. bitli koku * st bakirli, vcut temizliine bakmayan (kadn). Bitlis kftesi * Yasz kyma, kftelik bulgur, pirin, ya, nar, yumurta ve baharat kullanlarak hazrlanan ceviz byklnde bir yemek. bitme * Bitmek ii. bitmek * Tkenmek. * Sona ermek. * ok yorulmak, gsz kalmak, ok zayflamak. * ok sevmek, baylmak, beenmek. bitmek * Bitki, ty, sa gibi eyler iin, kp yetimek. * Beklenmedik zamanda ortaya kmak. bitmek tkenmek bilmemek * bir trl sonu gelmemek, eksilmemek. bitmez tkenmez (veya bitip tkenmez) * hi bitmeyen, sonu gelmeyen, usuz bucaksz.

bitmii * pazarlkta bir eyin son fiyat. bitnik * Genel davranlarve hrpan giysileri ile toplum hayatndan kopma eilimi gsteren ve toplum dnda bir yaantsolan gen. bitpazar* Eski eyann alnp satldpazar. bittabi * Doal olarak, tabiatile, tabi, elbette. bitter * Bir eit acbira. * Bir eit ard raks. * Acikolata. bitm * Keskin bir koku, alev ve koyu duman kararak yanan, karbon ve hidrojen bakmndan ok zengin tabi yakt maddelerinin genel ad, yer sakz. * Yol kaplamasnda, kt ve atlarn su geirmez duruma getirilmesinde, kmr tozundan briket yapmnda vb. kullanlan, tabi sda kat, younluu bire yakn, koyu kestane renginde madde. bitmleme * Bitmlemek ii. bitmlemek * Belirli bir kalnlkta bitm ile rtmek. bitml * inde bitm bulunan veya bitmn btn zelliklerini gsteren. bvefa * Sevgisine balolmayan, vefasz. biyaprak * Yapraklarhalka dizilili, daha ok akvaryumlarda bulundurulan su bitkisi. biye * Genellikle giysinin yaka, kol, etek evresine kendi kumandan veya baka kumatan geirilen ince erit. biyel * Makinelerde, bir ucu pistona, br ucu volaneviren kaldraca geirilmibulunan hareketli ubuk. biyelcik * Kk biyel, kk hareketli ubuk. biyeli * Biye geirilmi, biyesi olan. biyesiz * Biyesi olmayan, biye geirilmemiolan. biyoelektrik * Canlvarlklarn rettii elektrik. biyoelektronik * Molekler biyolojinin hcrelerin yapsna giren molekller arasnda geerli elektrostatik glerini inceleyen blm. biyoenerji * Biyoktlenin kimyasal dnmyle elde edilen enerji. biyofizik * Fizyolojide geen fiziksel olaylarn bilimi, biyolojik fizik. biyogaz * Ahr gbresinden elde edilen yancgaz, gbre gaz. biyograf * Hayat hikyesi yazar. biyografi * Hayat hikyesi, tercme-i hl, hl tercmesi. biyografik * Biyografi ile ilgili. biyojeografi * Bitki ve hayvanlarn yeryz zerindeki dalmnve bunun sebeplerini inceleyen bilim, biyoloji corafyas. biyokatalizr * Canldokularn hepsinde ok az bulunan ve hayat iin gerekli kimyasal tepkimeleri uyandran veya kolaylatran madde. biyokimya * Hcreden en gelimiorgana kadar canldokularinceleyen ve bunlaroluturan maddeleri aratran bilim

dal. biyolog * Biyoloji ile uraan kimse, biyoloji uzman. biyoloji * Bitki ve hayvanlarn doma, gelime, reme gibi yaayevrelerini inceleyen bilim, dirim bilimi. biyolojici * Okulda biyoloji dersini veren retmen. biyolojik * Biyoloji ile ilgili, dirimsel, dirim bilimsel. biyometeoroloji * Canllar zerinde hava olaylarnn etkisini inceleyen bilim. biyonik * Biyoloji ve elektronikle ilgili olan. * Dirim kurgu. biyopsi * Mikroskopta yapsnincelemek amacyla canldan bir doku parasalma. biyopsi yapmak * para almak. biyosfer * zerinde hayat olan yeryz blgesi. biyoimi * Organ dokularndaki kimyasal olaylarinceleyen kimya kolu. biyotit * Bir eit kara renkli mika. biz * oul birinci kii zamiri. * Resm konumada, bazen teklik birinci kii zamiri ben yerine kullanlr. * (bazyazarlar iin) Ben zamirinin yerine kullanlr. biz * Katbir eyi dikerken ine geirecek yeri delmek iin kullanlan, elikten yaplm, sivri ulu ve aa sapl ara, t. * Maraiinde kaln karton paralarnn ineyi krmamasnsalamak ve delik delmek ileminde kullanlmak zere hazrlanmtahta sapl, ince sivri ulu bir tr uvaldz. biz * lkemiz sularnda yaayan bir mersin baltr, ip (Acipenser nudiventris). biz attk kemik diye, el kaptilik diye * bizim ie yaramaz diye vazgetiimizi bakalardeerli buldu. biz bize * Yalnz biz, aramzda yabancbir kimse olmakszn. biz bize benzeriz * aramzda fark yok, zelliklerimiz veya tutum ve davranlarmz ayndr. biz krk kiiyiz, birbirimizi biliriz * birbirimizi ok yakndan tanrz; onun yle bir stn durumu olmadnbiliriz. bzar * Tedirgin, bezmi, usanm, bezginlik getirmi. bizar etmek * tedirgin etmek, usandrmak. bizar olmak * usanmak, bkmak. bizatihi * Kendiliinden, kendinden, znden, kendisi. bizce * Bize gre. bizcileyin * Bizim gibi. bizden * Bizim tarafmzda olan (kimse). bizdenlik * Bizden olma durumu. bize de mi lolo? * iin iinde bir iolduunu bilmez miyiz sanyorsunuz?. bizim gelin bizden kaar, tutar ellere banaar

* bize yabancduran yaknmz, dostumuz, akrabamz bakalarna rahata itenlikle, yardm eder. bizimki * Bizim olan, bizimle ilgili olan. * Kadnlarn kocalarndan, kocalarn karlarndan sz ederken kullandklarsz. * Yakn evremizde olan bir kimseden sz ederken kullanlr. bizleme * Bizlemek ii. bizlemek * Ucu ivili denekle hayvandrtmek. bizlengi * Ucu ivili denek. bizmut * Atom says83, atom arl209 olan, 271,3 C de eriyen, younluu 9,8 olan, kzlmsbeyaz renkli, krlgan ve katbir element. KsaltmasBi. * l olarak kullanlan ve asl maddesi bizmut olan karm. bizon * Amerika'da yaayan bir cins hrgl yaban kz. bizzat * Kendi, kendisi, ahsen. blstul * Yumurta hcresi embriyon olurken morulnn gelierek ii boyuvarlak biime girmesi durumu, morul. blender * Piirmeden nce malzemeyi kesip kartran elektrikli alet. blok * Kocaman ve ar kitle. * Birden ok blm bir araya getirilmiolan, bir btn oluturan. * Politik karlarsebebiyle birlik kuran devletler topluluu. * ine resim veya yazktlarkonulan karton kap. * Birbirine bitiik byk yaplar. * Voleybolda, file stnde karoyuncunun topu sert vururken, nnde iki veya kiinin elleri ile oluturduklarperde. blok inaat * Birbirine bitiik yaplan yaplar. blokaj * Bloke etmek ii. * Hareketine engel olma, hareketini durdurma. * Sivri talarn toprak zemine dikine aklarak, zerine beton dklmesiyle yaplan dolgu. * Bankaclkta bir varln yetkili otoritelerin izni olmadan sahibi tarafndan kullanlamamasdurumu. bloke * Kullanlmasnlenmi, el konulmu. bloke ek * Keideci tarafndan anlamazln zmne kadar demenin durdurulduu ek tr. bloke etmek * kullanlmasnnlemek amacyla el koymak. * savadurumundaki bir lkenin dlkelerle ilikisini engellemek. * kapatmak, durdurmak. * (futbolda kaleci) topu yakalamak. bloklama * Bloklamak ii. bloklamak * Blok durumuna gelmek. bloknot * Yapraklarkolayca kartlabilecek biimde yaplmnot defteri. bloksuz * Hibir bloka girmemiolan; balantsz. bloksuzluk * Bloksuz davranma, balantszlk. blf * skambil oyunlarnda elindeki ktlarolduundan baka gsterme davran. * Karsndakini yanltarak veya yldrarak bir iten caydrmak iin sylenen aslsz sz veya taknlan aldatc tavr, kuru sk. blf yapmak

* karsndakini yanltarak veya yldrarak bir iten caydrmak iin aslolmayan sz sylemek veya aldatc tavr taknmak. blf * Blf yapan (kimse). blcin * Giysi yaplan bir tr mavi, kaba pamuklu kuma. * Bu kumatan yaplan (giysi). blm * Bir tr iskambil oyunu. blz * Vcudun st blmne giyilen, genellikle ince kumatan yaplan veya iplikten rlen kadn giysisi. boa * Boagillerden, yalnz Gney Amerika'da yaayan, zehirsiz, ok iri, gl bir ylan (Boa constrictor). * Kadnlarn boyunlarna aldklarylan biiminde dar ve uzun krk, boyun krk. boagiller * Avlarnyutmadan nce uzun gvdeleriyle sarp skarak boan ve ezen sarlgan ylanlarkapsayan zehirsiz ylanlar familyas. boalar * Srngenler snfnn, ylanlar takmnn bir blm. bobin * Makara. * Fotoraf filmi rulosu. * (kt ve karton iin) Tampon silindiri veya mihver boru etrafna sarlmkt veya kartonun srekli uzunluu. * inden elektrik akmgeebilen yaltlmtel ile bu telin, makara tiresi gibi sarlbulunduu silindirden oluan aygt. bobin krc * Dank iplik bobinlerini dzelten ve boyamaya elverili biime getiren makinede alan (kimse). bobinaj * Bir filmi veya mknatslkuabir makaradan baka bir makaraya sarma. boca * Geminin rzgr almayan yan, rzgr st, orsa veya rzgr st kart, poca. boca alabanda * Boca etme komutu. boca etmek * geminin banbocaya rzgr almayan tarafa evirmek. * (birden evirip) boaltmak, dkmek. bocalama * Bocalamak ii. bocalamak * (gemi) Rzgra kargidemeyerek srklenmek. * Bir ite tutulmasgereken yolu kestirememek, ne yapacanbilememek, kararsz olmak. bocalatma * Bocalatmak ii. bocalatmak * Bocalamasna yol amak. boci * Ar yk tamaya yarayan, iki kaln ve kk tekerlei olan el arabas. bocuk * (Ortodokslarca kutlanan) sa'nn doum yortusu. * Domuz. bocuk domuzuna dnmek * ok semiz ve besili olmak. bocurgat * Ar ykleri ekmek iin manivel ile dndrlen ve dndrldke, ekilecek eyin balbulunduu urgankendi zerine saran krk. bodoslama * Gemi omurgasnn bave k tarafndan yukarya uzanan aa veya demir direklerden her biri. bodoslama * Bodoslamak ii. bodoslamadan * n taraftan, bataraftan.

bodoslamak * Aklamak, belirtmek, ileri srmek. bodrum * Bir yapnn yol dzeyinden aada kalan blm. bodrum gibi * bask tavanl, genellikle gnegrmeyen (oda). bodrum kat * Bir yapnn zemin katnn altnda olan ve oturulabilen en alt kat. bodu * Aa veya topraktan yaplmkk testi. bodur * Enine gre boyu ksa ve tknaz. bodur kalmak * boyu uzamamak. * gelimemek. bodur pas * Arpa yapraklarna yerleen ve seyrek olarak yurdumuzda da grlen ilkel mantar (Puccinia hordei). * Bu mantarn yol athastalk. bodur tavuk her gn (veya her dem) pili * ksa boylular olduklarndan daha gen grnrler. bodurlama * Bodurlamak ii veya durumu. bodurlamak * Bodur duruma gelmek. bodurluk * Bodur olma durumu. Boa * Zodyak zerinde, Ko ile kizler burlararasnda yer alan burcun ad, \343 Zodyak. boa * Damzlk erkek sr. boa gibi * ok gl grnen, vcudu iyi gelimi(delikanl). boa grei * Daha ok spanya ve Meksika'da, zel olarak yetitirilmiboayyenmek amacyla yaplan gsteri. boada * Kll veya sodalsu ile amar ykama. * Ykanmak zere hazrlanmamarn zerine scak kl suyu szme ii. boak * Anjin. boalk * Boa olarak kullanlmak iin ayrlan bir yandan yukarerkek sr. boan otu * Dn ieigillerden, zellikle kknde akonitin adnda bir zehir bulunan bitki, kurtboan otu (Acunitum napellus). boanak * Saanak, bora. boasak * Boaya gelmiveya boa isteyen inek. boasama * (inek) Boasamak ii veya durumu. boasamak * (inek) Boa istemek veya boaya gelmek. boas * nce bez, astar. boaya ekmek * (inek) boa ile cinsel ilikide bulundurmak, keleye ekmek. boaz * Boynun n blm ve bu blm oluturan organlar, imik. * ie, gm gibi kaplarda aza yakn dar blm. * ki daarasnda dar geit, derbent. * ki kara arasndaki dar deniz. * Yiyecei iecei salanan kimse.

* Yeme ime. * Yedirip iirme ykm, iae. boaz amak * aalarn dibini kazarak toprakabartmak. boaz boaza (veya grtlak grtlaa) gelmek * zorlu kavga etmek. boaz derdi * geim iin urama. * yemek piirme, hazrlama skntlar. boaz dokuz boumdur * bir sz iyice dnmeden sylenmemelidir. boaz durmaz * yeme ime ihtiyacnn baka ihtiyalar gibi geri braklamayacananlatr. boaz iinde kavga var * arbir biimde alngidermeye alanlar iin sylenir. boaz kavgas * Geim iin yaplan didinme. boaz meselesi * Geim derdi. boaz ola * "afiyet olsun, yarasn, bereketli olsun" anlamna, yemek yiyenlere sylenir. boaz olmak * boazarmak. * imrenmekten boazimek. boaz tokluuna * ayrca cret verilmeden yalnz karnndoyurarak. boazalmak * itahartmak. boazdmlenmek * zntden boaztkanmak. boazinmek * bademcikleri imek, iltihaplanmak. boazilemek * durmadan bir eyler yemek. boazkurumak * ok susamak. boazna bir yumruk tkanmak (veya gelip oturmak) * konuamaz olmak, sesi kmamak. boazna dikkat etmek * yiyeceine, ieceine zen gstermek. boazna dizilmek * (znt, kayggibi sebeplerle) isteksiz yemek, itahkesilmek. boazna durmak * yedii eyi yutamamak. boazna dkn * yiyip imeyi ok seven (kimse). boazna indirmek * fazla ve geliigzel yemek. boazna kadar * pek ok, lzumundan fazla, arlde. boazna sarlmak * stne yrmek. boaznda dmlenmek * sylemek istediini heyecan veya znt yznden diyememek. boaznda kalmak * azndaki lokmayznt dolaysyla yutamaz duruma gelmek. boazndan artrmak * yiyeceinden ksp parasnartrmak. boazndan gememek * sevdii bir kimsenin yokluu veya yoksulluu dolaysyla bir yiyecei yalnz bana yemekten znt duymak. boazndan kesmek

* yiyip imede ok tutumlu davranmak. boazndoyurmak * karnndoyurmak. boaznsevmek * yiyip imeye dkn olmak. boaznskmak * bunaltmak, skntvermek. boaznyrtmak * olanca gcyle barmak. boazkesen * Bir boazsavunmak iin deniz kysnda yaplan hisar. boazlama * Boazlamak ii. boazlamak * Hayvan veya insanboazndan keserek ldrmek. * Gaddarca, kan dkerek ldrmek. boazlanma * Boazlanmak ii. boazlanmak * Boazlamak iine konu olmak veya boazlamak ii yaplmak. boazlama * Boazlamak ii. boazlamak * Birbirini boazlamak veya kyasya dvmek. boazlatma * Boazlatmak ii. boazlatmak * Boazlamak iini yaptrmak. boazl * Boazolan. * ok yemek yiyen, yemek istei ok olan, itahl. boazsz * Boazolmayan. * ok az yemek yiyen, itahsz. bodurma * Bodurmak ii. bodurmak * Bomak iini yaptrmak. bodurtma * Bodurtmak ii. bodurtmak * Bodurmak iini birine yaptrmak. bodurulma * Bodurulmak ii. bodurulmak * Bodurmak ii yaplmak. boma * Bomak ii. * ncir, dut, kuru zmn mayalandktan sonra ilkel aralarla damtlmasyla elde edilen, alkol derecesi dk bir tr rak. bomaca * ounlukla ocuklarda nbet nbet ksrklerle grlen bulacbir hastalk. bomacal * Bomacaya tutulmuolan (kimse). bomak * Bir canly, soluk almasna engel olarak ldrmek. * El, ip veya benzeri ile bir eyi epeevre skmak. * Silik bir duruma getirmek, bastrmak. * Tamamyla kaplamak, sarmak. * Pepee yapmak, bir kimseyi bir eyin fazlasna eritirmek veya uratmak. * (motorlu tatlarda) Fazla yakt, motoru almaz duruma getirmek. * Bir durumu baka bir durum yaratarak rtmeye almak.

* Gelimesine engel olmak. * (renkler iin) Uygun dmemek. * Bunaltmak. bomak * Boum yeri. bomak bomak * boum boum. bomakl* Bomaklarolan. bomaklku * Toygar kuunun bir tr. boucu * Boma zellii olan. * Solunumu gletiren. * ok scak, skntveren. bouk * Kslm(ses). bouk bouk * Bouk bir biimde, ksk ksk. bouklama * Bouklamak ii. bouklamak * (Ses) Bouk duruma gelmek, ksklamak. boula boula * Boulacakmgibi, bouk bir biimde. boulma * Boulmak ii. boulmak * Bomak iine konu olmak. * Havaszlktan lmek. * Bunalmak. boum * Boulmu, sklmyer. * Parmak veya kam, saz gibi bitkilerin ikince blm. * nce damarlarn veya sinirlerin yumak gibi toplandyer. boum boum * ok boumlu. boumlama * Boulmak ii. boumlamak * Boum durumuna getirmek. boumlanma * Boumlanmak ii. * Cierlerden gelen havann, az ve burundaki eitli nokta ve blgelerde engellemeye urayarak ses olarak kmas, telffuz. boumlanma blgesi * Az boluunda seslerin olutuu eitli blgelerden her biri. boumlanma noktas * Az boluunda seslerin olutuu noktalarn her biri, kak, mahre. boumlanmak * Boum olumak, boum boum olmak. * Bir ses karmak iin ses yolunun herhangi bir yerinde daralma veya kapanma olmak. boumlu * Boumu olan. bountu * Zor soluk alma. * Sknt. * Bir eyi deerinden ok yksee satma ii, vurgunculuk, ihtikar. bountuya getirmek * birini bunaltp artmak yolu ile kendisinden, bir iveya mal karlolarak ok miktarda para ekmek. bounuk * Ksk, bouk.

* Skntl, kapal, donuk. bouma * Boumak ii. boumak * Birbirinin boazna sarlmak, dvmek. * tiip kakmak. bouulma * Bouulmak ii veya durumu. bouulmak * Boumak ii yaplmak. boha * ine amar, elbise gibi eyler koyup sarmaya yarayan drt ke kuma. * Ufak ve seme ttn dengi. boha brei * Boha biiminde sarlan bir eit brek. bohac * Boha iinde dokuma eya gezdirip satan kadn. bohaclk * Bohacnn ii. bohalama * Bohalamak ii. bohalamak * Bir eyi boha iine koyup sarmak. * Grete rakibin kol ve ayaklarnst ste getirerek kmldayamaz hlde alttan kavrayp kucaklamak. bohasnkoltuuna almak * kendi isteiyle ayrlmak. bohasnkoltuuna vermek * kovmak, iine son vermek. bohasntoplamak * eyasntoplamak. bohem * Yarnndnmeden gn gnne tasasz, derbeder bir yaayolan edebiyat ve sanat evresinden (kimse veya topluluk). bohem hayat * Baboyaay. bok * Dk. * (kaba konumada) Hor grlen, tiksinilen. * G durum. bok atmak * (birine) leke srmek, kara almak. bok bcei * Kn kanatllardan, genellikle otul memeli hayvanlarn gbrelerinde yaayan ve bokla beslenen bcek (Geotrupes stercorarius). bok canna olsun * bklan, ktl grlen eylere karbir svg sz olarak sylenir. bok etmek * (bir ii, bir eyi) bozmak, berbat etmek. bok kartrmak * bir ii bozacak biimde davranmak. bok psr * hoa gitmeyen, can skan ey ve onun ayrntve przleri. bok stn bok * ok kt, ok berbat. bok yedi ba * burnunu her ie sokan, her ie karan. bok yemek * yakksz bir iyapmak. bok yemek dmek * birinin bir ie karmamas, burnunu sokmamasgerekir. bok yemenin Arapas * yakkszln by.

bok yoluna gitmek * yararsz, gereksiz bir ey uruna yok olmak. boka nispetle tezek amberdir * ok kt bir eyin yannda, ondan daha az kt olangzel grnr. boklama * Boklamak ii. boklamak * (bir yeri veya bir ii) Kt bir duruma getirmek. boklanma * Boklanmak durumu. boklanmak * Kt bir duruma gelmek, pislenmek. boklama * Boklamak durumu. boklamak * Kt bir duruma girmek. boklu * Boku olan; pis. bokluk * Pislik. * Kt durum. boks * Belirli kurallara uyularak yaplan yumruk dv, yumruk oyunu. boksit * Korindon. boksr * Boks oynayan kimse, yumruk oyuncusu. boksrlk * Boksrn ii veya meslei. boktan * temelsiz, derme atma, yararsz. boku bokuna * bou bouna, yok yere. boku kmak * bir iveya durum tatszlamak. bokun soyu (veya bok soyu) * kzlan veya tiksinilen bir eye karsvg olarak sylenir. bokunda boncuk bulmak * birine hak etmedii hlde ok deer vermek. bokunu karmak * bok etmek. bokuyla kavga etmek * ok sinirli ve geimsiz olmak, her eye fkelenir olmak. bol * ine girecek eyin boyutlarndan daha byk veya geniolan, dar kart. * (nicelik bakmndan) Olaandan veya allandan ok, kt kart. bol * zel bir cam iinde likr, arap, meyve ve maden suyu kartrlarak hazrlanan iki. bol bol * Fazla, byk miktarda, skntya dmeden. bol bolamat * Refah, zenginlik, bolluk. bol bulama * Bol bol, pek ok. bol doramak * (parasn) sap savurmak. bol kepe * Servis srasnda yiyecei bol bol datma. * Cmert, eli ak, zengin gnll. bol keseden * bol bol, lsz, ok. bol paa

* Genipaal. * Dkk, sa, apal. bolalma * Bolalmak ii veya durumu. bolalmak * Bollamak. bolarma * Bolarmak ii veya durumu. bolarmak * Bol duruma gelmek. bolca * Olduka ok, oka. * Olduka geni. bolero * Ksa ve kolsuz kadn ceketi. * Ar ritmli bir spanyol dans. * Bu dansn mzii. bolie * Yahudi kadn. Bolivyal* Bolivya halkndan olan. bollanma * Bol duruma gelme. bollanmak* Bol duruma gelmek, genilemek. bollama * Bollamak ii veya durumu. bollamak * Bol durumda olmak. bollatrma * Bollatrmak ii veya durumu. bollatrmak * Bol duruma getirmek. bollatma * Bol duruma getirme. bollatmak * Bol duruma getirmek, geniletmek. bolluk * Bol olma durumu. * Her eyin bol olduu zaman. * Her eyin bol olduu (yer). * Fazlalk. bolometre * Inmler. Bolevik * Boleviklik yanlskimse. * Boleviklikle ilgili olan. Boleviklik * Rusya'da XX. yzyl balarnda doan ve Lenin tarafndan gelitirilen komnist hareket. Bolevizm * Boleviklik, komnistlik. bom * Bir eit kumar. bomba * Canlveya cansz hedeflere atlan, ii yakcve ykcmaddelerle doldurulmu, trl byklkte patlayc, ateli silh. * Byk fveya varil. * Bomba biiminde, kaln demirden kap. bomba * Yan yelkenlerin alt yakasngerip amak iin kullanlan yatay seren. bomba gibi * iyi, salam, gz alc, gsterili. * iyi hazrlanm, ok alm(renci).

bomba gibi patlamak * fkelenerek, birdenbire ve yksek sesle barp armak. * bir olay birdenbire ortaya karak herkesi artmak. bombac* Bomba kullanan veya yapan kimse. bombaclk * Bombacnn ii veya meslei. bombalama * Bombalamak ii. bombalamak * Belli bir hedefe, ounlukla havadan, bomba atmak. bombalanma * Bombalanmak ii. bombalanmak * Bombalanmak iine konu olmak. bombalatma * Bombalatmak ii. bombalatmak * Bombalamak iini yaptrmak. bombardman * Topa tutma. * Bombalama. bombardman etmek * top atei veya bomba ile bir yere saldrmak. * bir kimseyi ar szlerle paylamak. bombardman ua * Bombalama iinde kullanlan uak. bombardon * Bandoda en kaln sesi veren, pistonlu, nefesli alg. bombe * ikin, kabark, tmsekli. * ikinlik, kabarklk. bombe bezi * Ayakkabsayalarnn burun blmlerine iten dikilen bir kumatr. bombeli * ikinlii, kabarklolan. bombesiz * Bombesi olmayan. bombok * ok kt, ok berbat. bombo * Bsbtn, tamamen bo. bomboz * ok boz. bon otu * Patlcangillerden, hekimlikte kullanlan, uyuturucu ve zehirli, bir veya iki yllk otsu bir bitki (Hyoscyamus niger). bonbon * eker erbeti iinde kaynatlp zeri ekerle kaplanmmeyve. bonbon ekeri * Bkz. bonbon. bonboncu * Bonbon yapan veya satan kimse. bonbonculuk * Bonbon yapma veya satma ii. boncuk * Cam, ta, sedef, tahta, plstik gibi maddelerden yaplan, ortasdelik, ou yuvarlak ve renkli ss tanesi. boncuk boncuk * boncuk gibi yuvarlak taneler durumunda. boncuk fasulye * Bir tr iri taneli fasulye. boncuk gibi

* kck (gz). boncuk mavisi * Yeile alan bir mavi. boncuk tutkal * Boncuk biiminde glten tutkal. boncuku * Boncuk yapan veya satan kimse. boncukuluk * Boncukunun ii veya meslei. boncuklan * Boncuklanmak ii veya durumu. boncuklanma * Boncuklanmak ii. boncuklanmak * Gzya, iy, ter boncuk biiminde yuvarlak taneler olumak. boncuklama * Boncuklamak ii. boncuklamak * Boncuk biimini almak. boncuklu * Boncuu olan, boncukla sslenmi. boncukluk * Boncuk olmaya elverili (nesne). boncuksuz * Boncuu olmayan. bone * Dz veya kvrmlher eit yumuak kumavb. maddeden yaplan balk. bonfile * Kasaplk hayvanlarda karnn iinde, bel kemiinin iki yanndan aaya doru uzanan ve yumuakl dolaysyla beenilen et blm. bonfilelik * Bonfile yapmaya elverili (et). bonjur * Gnaydn. * Uzun siyah ceketle, izgili pantolondan oluan erkek giysisi. bonkr * yi yrekli. * Eli ak, cmert. bonkrlk * yi yreklilik, eli aklk, cmertlik. bonmare * inde her trl giyim, ss eyasoyuncak vb. satlan byk maaza. bono * Belirli bir srenin sonunda, belirli bir parann, belirli bir kimseye deneceini belirten senet. bono krdrmak * bir bonoyu, sresi dolmadan, eksiine paraya evirmek. bono vermek * bor alndngsteren vadeli senedi imzalayp teslim etmek. bonservis * altyerden ayrlrken grevini iyi yaptnbelirtmek amacyla birine verilen belge, temiz ikd. bop * Poker oyununda, oyuna girmek iin ortaya konmasgereken en az miktar. bopluk * Bop tutarnda olma. bopstil * Zppece giyinibiimi. * Bu biimde giyinen kimse. bor * lenmemi, talk, sert, ekilmemi(toprak). bor * Atom says5, atom arl10,8 olan, tabiatta bor asidi veya boratlar durumunda bulunan, younluu 2.45 olan basit element. KsaltmasB.

bora * Genellikle arkasndan yamur getiren sert ve geici yel. bora gibi * ok sert, fkeli, iddetli. borak * Bor (I). boraks * Younlambir borik asitten treyen sodyum tuzu. boral * Yamurlu, sert rzgrlve souk haval. boran * Rzgr imek ve gk grlts ile ortaya kan sanak yalhava olay. borani * Pirinli, yumurtalve yourtlu spanak veya benzeri sebze yemei. borasit * Sert billr veya yumuak beyaz ktle durumunda bulunan magnezyum borat. borat * Bor asidi ile bir oksidin birlemesinden oluan tuz. borazan * fleyerek alnan, perdesiz alg, boru. * Bu boruyu alan kimse. borazanc* Borazan alan kimse. borazancba * Birok borazancnn baolan borazanc. borazanclk * Borazancnn ii. borca almak * veresiye almak. borca batmak * ok borlu olmak. borca girmek * borlanmak, bor para almak. borcunu bilmek * borcunu zamannda der olmak. borcunu bilmek (veya saymak) * bir ey yapmayyerine getirilmesi gereken bir iolarak deerlendirmek. borcunu kapatmak (veya bortan kurtulmak) * borcunu deyip bitirmek. bor * denmesi gerekli para veya baka bir ey. * Birine karbir eyi yerine getirme, gereklii, ykmllk, vecibe. bor * Pancar, lhana ve et veya krema konularak yaplan sebze orbas. bor almak * daha sonra demek zere birinden para veya bir ey almak. bor altna girmek * bor para almak. bor bini amak * (bor) pek ok olmak, altndan kalklamayacak duruma gelmek. bor etmek * borlandrmak. bor grtlana kmak * Bkz. borca batmak. bor har * Borlanarak veya benzeri yollara bavurarak. bor demekle (veya vermekle), yol yrmekle tkenir * birden denmeyen bir bor azar azar verilerek denebilir. bor yapmak * bor olarak almak. bor yemek * borla geinmek.

bor yiidin kamsdr * bor, kiiyi daha ok almaya zorlar. bor yiyen kesesinden yer * borla alveriyapan, aldklarnn parasnhemen vermez, ama aldklarnn karlkesesinden kacaktr. borlandrlma * Borlandrlmak ii veya durumu. borlandrlmak * Borlanmasna yol almak. borlandrma * Borlandrmak ii. borlandrmak * Borlanmasna yol amak, borlu duruma getirmek. borlanlma * Borlanlmak ii veya durumu. borlanlmak * Borca girilmek, bor edilmek. borlanma * Borlanmak ii, istikraz. borlanmak * Karlnsonra vermek artyla birinden para veya bir ey almak. * Manev bir ykmllk altna girmek. borlu * Borcu olan, bor almolan, verecekli, medyun. * Bir ykm altnda bulunan. * Bir eyi birinin yardmyla elde etmiolan. borlu bulunmak (veya olmak) * borlu duruma dmek. borlu kmak * grlen hesapta verecei kalmak. borlu lmez, benzi sararr * bor kiiyi ldrmez, ancak hasta edecek kadar zer. borluluk * Borlu olma durumu. borluluk dengesi * Bir lkenin belli bir tarihe kadar birikmidbor ve alacaklarngsteren durum veya belge. borsuz * Borcu olmayan. borsuz harsz * Hi bor yapmadan. borsuzluk * Borsuz olma durumu. borda * Geminin veya kayn yan. borda bordaya * yan yana. borda etmek * yandan yanamak. borda fenerleri * Gemilerde biri (solda) krmz, biri (sada) yeil olarak iki yanda yaklan fenerler. borda hatt * Donanma gemilerinin bir srada ve paralel olarak gitmek iin aldklardurum. bordalama * Bordalamak ii. bordalamak * Gemiyle bir baka gemiye borda bordaya gelmek veya kazayla ona arpmak. bordo * Mora alan krmzrenk, arap tortusu rengi. * Bu renkte olan. bordro * Bir hesabn ayrntlarngsteren izelge. bordr * Kaldrmlarn kenarlarnda bulunan talar.

* (genellikle giyim kuam malzemesindeki) Kenar ss. * Cilt kapandaki kaln izgiler. * Banyo, tuvalet ve mutfak gibi slak zeminlerde duvar demeleri arasna konan motifli bir tr fayans. borik * Bordan treyen bir asit ve anhidrite verilen ad. borik asit * Etkisi az, beyaz, sedef grnmde bir madde, asit borik. borikli * inde borik asit bulunan. borina * Drt ke yelkenlerin yan yakalarna, alt tarafa doru balanan halat. Bornova misketi * Bir eit zm. bornoz * Banyodan karken kurulanmak iin kullanlan, nden ak, havludan yaplmgiyecek. * Kuzey Afrika'da Berberlerin giydikleri balkl, geni, ksa kollu bir stlk. borsa * Baztccarlarn ve zellikle sarraflarla deerli kt ve tahvil alveriiyle uraanlarn alm satm ve deiim amacyla devlet denetimi altnda iyaptklaryer. borsa acentesi * Mteriden aldklaralve satemirlerini borsada yerine getirip karlnda komisyon alan kimse. borsa cetveli * Borsada belirlenen fiyatlargsteren gnlk blten. borsa deeri * Borsada arz ve talebe gre oluan fiyat. borsa kd * Borsada kaytl, alnp satlan hisse senedi. borsa oyunu * Borsada oynanan hava oyunu. borsa simsar * Mteri ile borsa acenteleri arasnda araclk yapan kimse. borsa tahtas * Borsada alm satm fiyatlarnn iln edildii pano. borsac * Deerli kt, para ve tahvil zerine borsa oyunu yapan kimse. borsaclk * Borsacnn ii veya meslei. bor * Bor (II). boru * Bir yerden baka bir yere svveya gaz aktarmaya yarayan, ii bo, ularak, uzun ve dar silindir. * Nefesle alnan perdesiz maden alg, borazan. boru a * Tesisatoluturan borularn btn. boru asks * Her tr borunun aslmasnda kullanlan, lma demiri veya elik emberlerden yaplan ask. boru bilezii * Soba borularnn ek yerine geirilen ssl ember. boru almak * borazan ttrmek. boru iei * an iei. * Tatula. boru ieigiller * an ieigiller. boru deil (veya boru mu bu?) * azmsanacak, kmsenecek, nem verilmeyecek ey deil. boru hatt * Doal gaz artma nitesinden alnan gazn, bir veya daha fazla datm merkezlerine veya tketim merkezlerine doal gaz tanmasamacyla tesis edilen boru ebekesi. boru kaba * Boumsuz, boru gibi uzun su kaba.

boru kelepesi * Boruyu duvara tespit etmekte kullanlan gere. boru mengenesi * Kesme, diama gibi ilemler iin borunun skca balandalet. boru yolu * Petrol, ktyerden baka yere aktan boru tesisat, payplayn. borucu * Boru yapp satan kimse. * Boru montajnda alan kimse. boruk * Dalarda yetien, kokulu, sprge ve yakacak olarak kullanlan bir ot tr. borulu * Borusu olan. borumsu * Boru biiminde olan. borusu tmek * sz gemek, yetkisi olmak. borusu tutmak (veya stnde) * (zenciler iin) azkprerek kriz geirmek, ok fkelenerek etrafa saldrmak. borusunu almak * kar saladkimsenin davasngtmek. bos * Bkz. boy bos. boslu * Bkz. boylu boslu. bostan * Sebze bahesi. * Kavun, karpuz tarlas. * Kavun ve karpuza verilen ortak ad. bostan bekisi * Bostankoruyan ve kollayan kimse. bostan bozuntusu * Korkak, yreksiz, ie yaramaz adam. bostan dolab * Sebze bahesini sulamak iin bir at balanarak diklemesine dnen kovalarla kuyudan su karmaya yarayan dolap. bostan kebab * Patlcan ve yeillikler ile kuu inceliinin toprak tencerede piirilmesiyle yaplan kebap. bostan korkuluu * Kularrktp yaklatrmamak iin tarlaya dikilen kukla. * Kendisinden beklenilen grevi yapmayan veya kendisinden ekinilmeyen gsz kimse. bostan patlcan * Az ekirdekli, iri ve yuvarlak bir patlcan tr. bostanc * Bostan ileriyle uraan kimse. * Osmanltarihinde sarayn korunmasna ve ehrin gvenliine bakmakla grevli olan erlerden her biri. bostancoca * Bostanclarn balolduklarocak. bostanclk * Bostan ileriyle urama. * Bostancnn grevi. bostanlk * Bostan olmaya elverili yer. bo * inde, stnde hi kimse veya hibir ey bulunmayan. * siz. * Bir ie yaramayan. * Bilgisiz. * Grevlisi olmayan (i, grev), mnhal. * Yaplacak ii olmayan. * Verimsiz. * Anlamsz.

bo(veya bota) gezmek veya gezinmek * isiz gsz dolamak. boatp dolu tutmak (vurmak) * umutsuz olarak giriilen bir i, iyi sonu vermek. bobaak dik durur * bilgisiz olan stn grnmek iin kaslr. bobrakmak * bir yerde kimse oturmamak, bokalmak. bobrakmamak * (para, yiyecek gibi eylerle) yardm etmek. * isiz brakmamak. bobobakmak * amasz, anlamsz ve bilinsizce bakmak. bobr * Bkz. br. bobulunmak * dikkatsiz ve dalgn bulunmak. * sylenmesi sakncalolan bir eyi syleyivermek. bokmak * umduu gereklememek, sonu vermemek. bokmamak * bir iten az da olsa, bir kazanla kmak. bodnmek * hibir ey elde edemeden geri gelmek. bodurmak * isiz kalmak, almamak. bodurmamak * her zaman bir ile uramak. * birinin yaptna karlk olarak bir harekette bulunmak. bodmek * (kadn) eriat hkmlerine gre kocasndan ayrlmak. bogezenin bokalfas * isiz gsz dolaan kimse. bogezmekten bedava almak yedir * almak insantembellikten kurtarr. bogzlerle bakmak * anlamsz bakmak. boinan * Kaynaklarbilimsel ve din temele dayanmayan, dar, biimci inanma, batl itikat. bokafal* aklsz veya bilgisiz. bokd * Eski eriat hkmlerine gre, ayrlmak isteyen kocann, karsna gnderdii boanma kd. bokalmak * kimse oturmamak. * isiz kalmak. bokile dipsiz ambar * Bkz. dipsiz kile boambar. bokonumamak * gerekleri sylemek, bilgisine dayanarak anlatmak. bokoymak * yoksun brakmak, mahrum etmek. bokme * Hibir gesi olmayan kme. bolf * Gereksiz, verimsiz, ie yaramayan ekilde konuma. bool (veya olsun) * erkein karsnboamak iin syledii sz. boolmak * evlilik birlii sona ermek, boanmak. booturmak * hibir ii, uraolmamak.

bosz * Bir dnce anlatmayan, lf olsun diye sylenmisz. botorba ile at tutulmaz * kar veya karlk gsterilmeden bir kimse bir yere balanmaz. bovermek * aldrmamak. boyere * Bouna. boyerine vurmak * brlerine vurmak. bozaman * alarak geirilen saatler dnda kalan sre. boa almak * askya almak. * (motorlu aralarda) vites kolunu vitesten kurtarmak, rlntiye almak. boa karmak * olumlu bir sonu alnmasnengellemek. boa kmak * (umut, dnce gibi eyler) sonu vermemek, gereklememek. boa gitmek * (harcanan emek, para) hibir ie yaramamak, olumlu bir sonuca ulaamamak. boa koysan dolmaz, doluya koysan almaz * iinden klamayan g bir durum karsnda kalndnda sylenir. boa vermek * bogeirmek. boalm * Boalmak ii, dearj. boalma * Boalmak ii, inhill. * Derdini birine aarak ferahlama, rahatlama. * Elektrik yknn baka bir iletkene geii veya sfra dmesi. boalmak * Boduruma gelmek, iinde bir ey kalmamak, inhill etmek. * Darya akmak, dklmek. * Gevemek, almak. * Derdini, skntsnbirine anlatarak ferahlamak, dearj olmak. * (hayvan) Bandan kurtulmak. boalta * Bir kabn iindeki havayboaltmaya yarayan ara, hava boaltma makinesi. boalt * Boaltm. boaltlma * Boaltlmak ii veya durumu. boaltlmak * Boaltmak iine konu olmak. boaltm * Boaltmak ii. * Sistemlerin alabilmesi iin srekli olarak gereken boaltma ilemleri. * Sindirimden sonra barsaklarda kalan posann, idrar torbasndaki idrarn ve ter, tkrk, smk gibi salglarn vcuttan daratlmas, ifra. boaltm organ * Vcuttan daratlmasgereken maddeleri toplayp boaltan organ. boaltma * Boaltmak ii. boaltma havzas * Sularnrmaa veya gle veren yerlerin btn. boaltmak * Boduruma getirmek. * Dkmek, boca etmek. * Bir silhta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak. * Derdini dkmek. * Kusmak.

* Gevetmek, amak. boama * Boamak ii. boamak * Kanunlara gre iki e, aile ilikisini kesmek. * Karsile arasndaki nikh banbozmak. boandrma * Boandrmak ii veya durumu. boandrmak * Boanmasnsalamak. * (karile kocay) stekleri zerine kanunlara uyarak ayrmak. boanma * Boanmak ii. * Elerden birinin boanma ilmalmasyla evlilik birliinin son bulmas. boanma davas * Elerden birinin evlilik birliine son verecek kararelde etmek iin atdava. boanma ilm * Mahkemenin boanmaykesin hkme baladnbelirterek verdii resm belge. boanmak * (karve koca) Mahkeme kararile birbirinden ayrlmak. * (hayvan) Balndan, koum takmndan veya bandan kurtulmak. * Birdenbire ve bol bol akmak. * (baskaltnda gergin duran bir ey) Birden ve hzla kurtulmak. * (kapalbir yerde bulunan insanlar) Birden darkmak. * Dertlerini, yaknmalarnanlatmak. * ok alamak. * Syrlmak kurtulmak. boatma * Boatmak ii. boatmak * Boamak iini yaptrmak. boattrma * Boatma iini yaptrtma. boattrmak * Boatma iini yaptrtmak. boboaz * Saklanmasgereken eyleri syleyiveren, sr saklayamayan, geveze. * Yerli yersiz konuan (kimse). boboazlk * Boboaz olma durumu. boboazlk etmek * gereksiz, yersiz, dncesiz konumak. bolama * Bolamak ii, ihmal. bolamak * Brakmak. * lgi gstermemek, ihmal etmek. boluk * Oyuk, ukur, kapanmamyer. * Kesinti, kopukluk. * Bogeen sre. * Eksiklik, yoksunluk duygusu. * Yetersizlik. * inde hibir cisim bulunmayan uzay, vakum. boluk tulumbas * Bkz. boalta. boluklu serpme * Zmpara retiminde tanecikler arasnda %50 boluk kalacak biimde dzenlenen tane yaptrma ilemi. Bonak * Bosna halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Bonaklara zg olan, Bonaklarla ilgili olan. Bonak gzeli

* Sarsal, al yanakl, ablak yzl gzel. Bonaka * ounlukla Bosna-Hersek Cumhuriyet'inde yaayan Bosna Mslmanlarnn kullanddil. Bonaklk * Bonak olma durumu. bota gezmek * isiz olmak. bota kalmak * isiz kalmak. bou bouna * Gereksiz yere, bouna. bouna * gereksiz, yararsz yere, boyere, beyhude, nafile. bouna * Boyere, yararsz yere, gereksiz, beyhude, nafile, tevekkeli. bot * Kk gemi. * Aa, plstik veya kauuktan yaplmkk sandal. bot * Uzun konlu, kapalayakkab. botanik * Bitki bilimi, nebatat. botanik bahesi * Otsu veya altr bitkilerin yetitirildii ve incelemelerinin yapldhalka ak bahe. botanik park * Otsu ve altr bitkiler ve deiik aa trleri ile dzenlenmi, dinlenme ve gezme amacyla halka ak genialan. botaniki * Bitki bilimci. boy * Bir eyin tabanile en yksek noktasarasndaki uzaklk. * Bir yzeyde, en saylan iki kenar arasndaki uzaklk, en kart. * Uzunluk. * Yol, rmak, deniz kys. * Kumaiin l. * Sre. * Uzaklk. * Destan. boy * Ortak bir atadan trediklerine, birbirleriyle kan akrabalbulunduuna inanarak evlenmeyen, toplumsal ve ekonomik ilikilerini anaerkil, ataerkil anlayuygulayan geleneksel topluluk, kabile, kln. boy abdesti * slm dininin gerekli bulduu durumlarda ve biimde ykanp abdest alma, gusl. boy almak (veya srmek) * boyu uzamak, boylanmak. boy atmak * boyu uzamak, boylanmak, gelimek. boy aynas * nsanbtnyle gsteren byk ayna. boy beyi * Boyun en saygn ve lider kimliine sahip kiisi. boy bos * Vcudun yapsbakmndan biimi. * Geerlilik, deer. boy bos yerinde * uzun ve biimli. boy boy * eitli byklk ve nitelikte. boy gstermek * grnmek. * gsteriyapmak. boy mentee

* Dz yaprak mentee benzeri 1,75-3,50 cm uzunluunda mentee. boy otu * Baklagillerden, iekleri mavi, sarveya beyaz renkli, kurutulan tohumlaremen yapmnda kullanlan bir bitki (Trigonella faenum-graecum). boy lmek * yarmak. boy pos * Bkz. boy bos. boy vermek * (su) insan boyunu aacak kadar derin olmak. * suya dalarak boyu ile suyun derinliini lmek. * bymek. boy vermemek * solmak, (su) insan boyunu gememek. boya * Renk vermek, detkilerden korumak iin eyann zerine srlen veya iine katlan renkli madde. * Renk. * Yazmak iin kullanlan mrekkep. * Aldatcgrn. boya ekmek * boyuna bymek, uzamak. boya fras * Boya srmek veya resim yapmak iin kullanlan deiik tr ve llerde fra. boya kalemi * Resim yapmak iin kullanlan deiik renkli kalem. boya kk * Bitki kklerinden elde edilen tabi boya. boya kullanmak * boyanmak, makyaj yapmak. boya kutusu * ine eitli renkli kalemleri ve fralarkoymaya yarayan kutu. boya tabakas * ablonlarn sulu kenar kapatcsile kaplanmas. boya tabancas * Svboyaypskrtmek iin kullanlan alet. boya tutmak * (boyanan nesne) iyi boyanr olmak. boya vurmak (veya ekmek, srmek) * boyamak. boyac * Boya satan kimse. * Boyama iini, boyaclmeslek edinen kimse. * Boya satlan dkkn. boyackp * Bir iin kolayca ve abucak yaplamayacananlatmak iin boyackp m bu? boyackp deil ki (hemen daldrp karasn) gibi deyimlerde kullanlr. boyackpne girmigibi * ok boyalkadn. boyacsand * Ayakkabboyaclarnn boya, fra, cil gibi gerelerini koyduklarve mterinin ayanbasp ayakkabsn boyatt, omuza aslarak tanabilir bir eit kk sandk. boyaclk * Boya yapma veya satma ii. * Boyacnn yapti. boyahane * Boya ileri yaplan yer. boyalama * Boyalamak ii. boyalamak * Geliigzel boya srmek. boyalanma * Boyalanmak durumu.

boyalanmak * Boya srlmek. boyal * Boya srlm, boyanmveya boyaya batrlm. * Renkli. * (kadn iin) Yzn ok boyamolan, makyajl. boyalbasn * Okuyucunun ilgisini ekmek iin renkli fotorafa yazve haberden ok yer veren, kupon veya ekililerle armaan datan basn. boyama * Boyamak ii. * Renkli yazma veya mendil. * Rengi boya ile sonradan verilmiolan. boyama kazan * rg ynlerinin veya ipliklerin boyanma ileminin yapldbyk tekne. boyama kitab * Kkleri eitici nitelikte iinde boyanacak resimler bulunan kitap. boyamak * Boya srerek veya boyaya batrarak renk vermek. * Ar sz sylemek, aalamak. boyana * Boyna. boyanma * Boyanmak ii. boyanmak * Boyamak ii yaplmak. * Kendi kendini boyamak, yzne boya srmek, makyaj yapmak. * Boya veya renkli bir ey srlmek. boyar * Tuna blgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan. boyar * Boyama zellii olan madde, boyar madde. boyar madde * Bazortamlarda znerek ortama belli renk veren doal veya yapay renkli madde. * Hcre z suyu iinde eriyik durumunda bulunan renkli madde. boyasatmak * boyassolmak. boyasz * Boya srlmemi. * Renksiz. * (kadn iin) Yzn boyamamolan, makyajsz. boyaszlk * Boyasz olma durumu. boyatlma * Boyatlma ii. boyatlmak * Boyamak ii yaptrlmak, boya srdrlmek. boyatma * Boyatmak ii. boyatmak * Boyamak iini yaptrmak, boya srdrmek. boyayc * Boyama zellii olan. boyca * Boy bakmndan. boydak * Yk olmayan yaya. * Bekr, yalnz, serbest. boydan boya * Bir utan br uca kadar. boyda * Aynboyda olan.

* Akran. boydalk * Boydaolma durumu. boykot * Bir ii, bir davranyapmama kararalma. * Bir kimse, bir topluluk veya bir lkeyle amaca ulamak iin her trl ilikiyi kesme. boykot etmek * bir ii, bir davranyapmama kararalmak. boykotaj * Boykot etmek ii. boykotu * Boykot yapan veya boykota katlan kimse. boykotuluk * Boykot yapma ii. boylam * Yeryzndeki herhangi bir noktann meridyen dairesiyle balang olarak alnan Greenwich gzlem evinin meridyen dairesi arasndaki adeeri, tul. boylama * Boylamak ii. boylamak * stemeyerek bir yere gitme durumunda kalmak. * Batmak. * Dmek. * Ykselmek, kmak. * Destan sylemek, anlatmak. boylamasna * Boyu dorultusunda. boylan * Boylanmak ii veya biimi. boylanma * Boylanmak ii. boylanmak * Boyu uzamak. boyler * Kalorifer kazannn scaklndan yararlanarak, iindeki suyun stlmassalanan depo. boylu * Boyu olan. * Boyu benzerlerinden uzun olan. boylu boslu * Uzun boylu, yakkl, gsterili. boylu boyunca * Boyu uzanabildii kadar, boyu uzunluunca. boylu poslu * Bkz. boylu boslu. boyluca * Uzun boylu gibi olan. boyna * Sandalktan yrten ksa krek. boyna etmek * sandalktan tek krekle yrtmek. boynu altnda kalsn! * lsn, gebersin. boynu armut sapna dnmek * ok zayflamak. boynu bkk * zgn, krlm, kimsesiz, acnacak ve yardm bekler durumda, zavall. boynu eri * Asmalarn yeni srgnlerini yiyen veya kemiren bazararls. boynu eri * herhangi bir sebeple birine kardirenecek veya sz syleyecek durumda olmayan. boynu kldan ince olmak * haksz olduu anlaldnda verilecek her cezaya razolmak.

boynuna * stne. boynuna almak * bir eyi bor veya dev olarak zerine almak. boynuna geirmek * bir eyi kendine mal etmek, zimmetine geirmek. boynunda kalmak * bir sz iletmedii veya birine denecek paraydemedii iin zerinde bor kalmak. boynunu bkmek * acndrc, aresiz bir durumda kalmak. * bir durumu, bir ii ister istemez kabul etmek. * (bitki iin) canllnyitirmek. boynunu krmak * ekip gitmek. boynunu uzatmak * her eye, her cezaya razolmak. boynunu vurmak * bankeserek ldrmek. boynuz * Bazhayvanlarn banda bulunan, trnaksbir maddeden, uzun, kvrk veya atallkorunma organ. * Bu organdan yaplm. * Kurun borudan kol alma ileminde kullanlan demirden yaplmalet. boynuz ekmek * boynuz kullanarak kan ekmek, hacamat etmek. boynuz dikmek * (kadn) baka erkekle iliki kurarak kocasnaldatmak. boynuz emek * istemeyerek uymak, kartarafn gcn kabul etmek. boynuz isterken kulaktan olmak * daha iyisini, mkemmelini ararken mevcut olanyitirmek, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak. boynuz kulagemek * bir konuda daha sonra yetienler yetenek bakmndan eskileri gemek. boynuz takmak (veya taknmak, taktrmak) * (koca) karsbaka bir erkekle iliki kurarak aldatlmak. boynuzlama * Boynuzlamak ii. boynuzlamak * (hayvan) Boynuzu ile vurmak, ssmek. * (kadn iin) Kocasnbaka bir erkekle aldatmak. boynuzlanma * Boynuzlanmak ii veya biimi. boynuzlanmak * Boynuzu kmak. * Boynuz batrlmak, boynuz yarasalmak. * (erkek iin) Karsveya bir kadn yakntarafndan aldatlmak. boynuzlama * Boynuzlamak ii veya durumu. boynuzlamak * Boynuz durumuna girmek. boynuzlatma * Boynuzlatmak ii. boynuzlatmak * Erkek, karsveya bir kadn yakntarafndan aldatlmak. boynuzlu * Boynuzu olan (hayvan). * Karsnn veya kadn yaknlarndan birinin iffetsizliine gz yuman (erkek). * Troleybs. boynuzlugiller * Kei, koyun, sr ve antiloplariine alan, ii boolan boynuzlarsrekli kalan ve dallolmayan, omurgallarn memeliler snf. boynuzluteke

* Kn kanatllardan, kurtuu mee aalarnda yaayan bir bcek (Carambyx). boynuzsu * Boynuza benzer, boynuz gibi. boynuzsuz * Boynuzu olmayan. boysuz * Boyu benzerleri arasnda ksa olan. boyu * (bir isim tamlamasnda tamlanan olduunda) sresince, boyunca. boyu (bosu) devrilsin (veya devrilesi) * "lsn" anlamnda ilen sz. boyu (veya boyuna, boyunca) beraber * kendi boyu kadar. boyu bacadan mat? * daha evlenecek yata deil. boyu boyuna, huyu huyuna * karkoca veya arkadalar arasnda her bakmdan uygunluk olmasgerekir. boyun * Gvdenin bala omuz arasnda kalan blgesi. * ie, gm gibi kaplarn veya vida, cvata gibi aralarn dar olan st blm. * Sorumluluk. * Dasrtlarnda gemeye elverili alak yer. boyun ba * Gmlek yakasnn altndan geirilip ss olarak balanan uzun, enlice kumaparas, kravat. boyun bir karuzad * gerei olmayan o ii yapmakla sanki ykseldin anlamnda sylenir. boyun borcu * Yaplmasgereken dev, vecibe. boyun bkmek * Bkz. boynunu bkmek. boyun emek * isteyerek veya istemeyerek uymak, katlanmak. boyun kesmek * banemek. boyun krmak * saygduyulan bir kimse karsnda, ayakta iken bane bkmek. boyun olmak * kefil olmak. boyun vermek * buyruk altna girmek. boyuna * Ene dik olarak, boyunca, uzunlamasna, tuln. * (bo'yuna) Ara vermeden, durmakszn. boyuna bosuna bakmadan * fizik yapsnn gereince gelimemiolmasngz nnde bulundurmadan. boyunca * Boyu veya uzunluu kadar. * Srd zaman kadar, sresince. boyunca ocuu olmak * yetikin ocuu olmak. boyundurua atmak (veya almak) * (grete) hasmn bankoltuk altna alp boynuna kol dolamak. boyundurua vurmak * baskaltna almak. boyunduruk * ift sren veya arabaya koulan hayvanlarn birlikte yrmelerini salamak iin boyunlarna geirilen bir tr aa ember. * Zulm ve zorbalk basks, esaret. * Grete hasmn bankoltuk altna alp boynuna kol dolama oyunu. * Kapveya pencere gibi aklklarn zerine konulan aa, taveya beton kiri, lento. * Mengenenin st yanndaki kemer biimli blm. boyunduruk altna girmek

* bakasnn basksaltnda kalmak. boyunduruk paras * Bir mahalleden veya kyden baka yere gelin gtrlrken, kaynatann, gelinin ayrldyerin delikanllarna verdii bahi. boyunlandrmak * Kapsam kazandrmak. boyunlu * Boynu olan. boyunluk * Boyuna sarlan ey, boyun sargs. boyunun lsn almak * kendi yetersizliini, beceriksizliini anlamak; bekledii yaknlgrememek. boyut * Bir cismin herhangi bir yndeki uzanm. * Nitelik, genilik, kapsam. * Durum. * Dorularn, yzeylerin veya cisimlerin llmesinde ele alnan dorultudan uzunluk, genilik ve derinlikten her biri, buut. boyut katmak * baka veya yeni bir grasvermek, genilik, kapsam ve ierik kazandrmak. boyut kazanmak * yeni bir durum, ierik, genilik, kapsam kazanmak. boyutlandrma * Boyutlandrmak ii. boyutlu * Boyutu olan. boyutsuz * Boyutu olamayan. boz * Ak toprak rengi. * Bu renkte olan. * Almam, srlmemi(toprak). boz bulank * ok bulank. boz madde * Sinir hcrelerinden oluan, beyinde d, omurilikte i tabaka. boz yel * Lodos. boza * Arpa, dar, msr, buday gibi tahllarn hamurunun ekitilmesiyle yaplan koyuca, tatlveya mayhoiecek. boza gibi * (svlar iin) koyu ve bulank. boza olmak * utanmak, bozum olmak. bozac * Boza yapan veya satan kimse. bozaclk * Boza yapma veya satma ii. bozahane * Boza yaplan yer. bozark * Bozarmolan. bozarma * Bozarmak ii veya durumu. bozarmak * Rengi boz olmak, renk deitirmek, rengini atmak. bozay * Tehlikeli bir cins ay. bozbakkal* Karatavukgillerden, boz renkli ard kuu (Turdus pil ris). bozca * Rengi boza alan.

* lenmemi, allk toprak, ham tarla. bozdoan * Bir doan tr (Falco aesalon). * Yenieriler tarafndan kullanlan ve atlarn eyerlerinde aslduran alttoplu grz. bozdur bozdur harca * ok az olan eyler iin alay olarak kullanlr. bozdurma * Bozdurmak ii. bozdurmak * Bozmak iini yaptrmak. bozdurtma * Bozdurtmak ii veya durumu. bozdurtmak * Bozdurmak. bozdurulma * Bozdurulmak ii veya durumu. bozdurulmak * Bozmak ii yaptrlmak. bozgeven * Yurdumuzda Erciyes danda yetien bir geven tr (Astragalus microcephalus). bozgun * Bir toplulukta karlklgvenin bozulmasile beliren karklk. * Yenilen bir ordunun, dzen banyitirerek asker onurunun gerektirdii btn balarbozmas, hezimet. * Bu durumda bulunan. * Morali bozulmu, km, ylgn. bozguna uramak (veya vermek) * yenilip perian olmak, dalmak, hezimete uramak. bozguncu * Bozgunluk yaratan (kimse, g vb.). bozgunculuk * Bozguncuya yakr davran. bozgunluk * Bozgun. * Bozgun olann durumu. bozkr * Kurakl otsu bitkilerden oluan, scak ve lman iklimlerde genialanlara yaylan, aasz doal blge, step. bozkr kedisi * Genellikle bozkrlarda yaayan yaban kedi (Otocolobus manul). bozkr koyunu * Asya koyunu (Ovis vignei). bozkr tavuu * Bartlak. bozkrlama * Bozkrlamak ii veya durumu. bozkrlamak * Bozkr durumuna gelmek. bozkurt * Birok Trk destannda yer alan kutsal hayvan. bozlak * Orta ve Gney Anadolu'nun birok blgelerinde bir trk ezgisi. * Bu ezgiyle sylenen, konusu ackltrkler. bozlama * Bozlamak eylemi. bozlamak * (deve) Barmak. * lk koparmak. bozma * Bozmak ii. * Biimi ve kullanldeitirilmi. bozmac* Eski eyleri alp bozarak para para satan kimse. bozmak * Bir eyi kendisinden beklenilen ii yapamayacak duruma getirmek.

* Bir yerin, bir eyin dzenini kartrmak. * Dokunmak, zarar vermek. * Kt duruma getirmek. * Geersiz bir duruma getirmek. * Byk parayufak birimlere ayrmak. * Bir kimseyi beklemedii bir davrankarsnda brakarak veya szn yalana kararak kk drmek. * Bozguna uratmak, yenmek, malp etmek. * Altnparaya evirmek, bozdurmak. * Baveya bostann son rnn toplamak. * Kzlna zarar vermek. * Aklnyitirecek derecede bir eye dkn olmak. * Biimini ve kullanlndeitirmek. * Brakmak, datmak. bozrdek * Tatlsularda bulunan bir tr rdek. bozrak * Rengi boza alan. bozuk * Bozulmuolan. * (bir organ) Grevini yapamaz duruma gelmi. * Kzgn, skntl. * Maden, kk deerli para. * Ktmser, gergin, huzursuz, kark. bozuk * Trk halk mziinde, balamadan biraz byk ve meydan sazndan kk dokuz telli bir saz. bozuk almak * cansklm, yz aslmolmak. bozuk dzen * Dzensiz, dzeni bozuk olan. bozuk para * Ufak birimlere ayrlmpara, ufaklk, bozuk. bozuk para gibi harcamak * deerini drecek biimde bir kimseden yararlanmaya kalkmak. bozuka * Biraz, bozuk, bozuk gibi. bozukluk * Bozuk olma durumu. * Bir parann ufak birimlere ayrlmdurumu, ufaklk, bozuk para. bozulma * Bozulmak ii. bozulmak * Bozmak iine konu olmak. * (yiyecek iin) Kokmak, yenilemeyecek duruma gelmek, ekimek. * yi ve deerli niteliini yitirmek. * Bir eye kzmak, ierlemek. * Salnyitirip zayflamak. * Dalmak, bozguna uramak. bozulu * Bozulmak ii veya biimi. bozum * Bozulmak ii, utangalk, mahupluk. bozum etmek * utandrmak, mahcup etmek. bozum havas * Utangalk, mahcupluk, yenilmilik. bozum olmak * utanmak, utanacak duruma dmek, mahcup olmak. bozumca * Kurun renginde iri bir kertenkele. bozuntu * Bozulmubir eyin kalan blmleri, dknt. * Kendinde bulunmasgereken nitelikleri tamayan kimse veya ey.

* aknla dme. bozuntuya uramak * aknla kaplmak. bozuntuya vermemek * bir kimsenin hoa gitmeyen bir durumunda fark etmemigibi davranmak. bozuma * Bozumak ii. bozumak * Aralaralmak. bozuuk * Aralaralm, bozulmuolan. bozuukluk * Bozuk durumda, karlklbozulma iinde. bozyrk * st hafif benekli, bakk, kuyruu kaln ve ksa, zehirsiz ve zararsz bir ylan (Eryx). bbrek * Kandaki zararlmaddeleri szen, idrar salan, omurgann save sol yannda bulunan ift organlardan her biri. bbrek ta * Bbreklerde oluan ta. bbrek st bezi * Bbreklerin stnde bulunan, hormon niteliinde salgsolan bez (II). bbrek ya * Kasaplk hayvanlarn bbreklerinin evresinde oluan ya. bbreksi * Bbrek biiminde olan. bbr * Memelilerden, scak lkelerde yaayan, derisi benekli, yrtchayvan (Hyrax syriensis). * Bbrlenme, kibir. bbrlenme * Bbrlenmek ii. bbrlenmek * vnerek kabarmak, kurulmak. bbrlenmek * ok bbrlenmek. bbrt * Bbrlenme. bce * Bc. bcek * Eklem bacakllarn, altbacakl, ou kanatlve vcutlarba, gs, karn olarak eklemlerden olumu hayvan snf, haere. * Kelebek, kurt ve trtln dnda kalan kk hayvancklara verilen ad. * stakoza benzer, uzunluu 30-40 cm kadar olan, sarrenkli, ksa kskal, yenilen bir deniz hayvan. bcek bilimci * Bcek bilimi uzman, entomolojist. bcek bilimi * Bceklerin yapsn, yaaynve hastalk yapcniteliklerini inceleyen bilim dal, entomoloji. bcek karmak * ipek bcei yetitirmek. bcek gibi* ufak tefek ve esmer (ocuk). bcek kabuu * Mor ile yeil arasnda ve metal parlaklnda olan renk. * Bu renkte olan. bcekba* Osmanlmparatorluunda zabta grevlisi. bcekil * Bcek yiyen, bcekle beslenen (hayvan veya bitki). bcekiller * Omurgalhayvanlardan memeliler snfna giren, bcek yiyen, karada yaayan hayvanlar takm. bcekhane

* Bceklik. bcekkapan *rnek bitkisi drosera olan ve bazorganlarbcek yakalamaya, sindirmeye elverili olan bitkilerin ortak ad. bceklenme * Bceklenmek ii. bceklenmek * inde veya stnde bcek remek. bcekler * Vcutlarba, gs ve karn olarak blgeye ayrlan, duyargalarbirer, kanatlarikier, ayaklaryla az paralarer ift olan eklem bacakllar snf. bcekli * inde veya stnde bcek bulunan, bceklenmi. bceklik * pek bcei yetitirilen yer, bcekhane. bceksavar * Evdeki zararlbcekleri savp ldrmekte kullanlan ve il pskrten sprey. bceksiz * inde bcek bulunmayan. bcelenme * Bcelenmek ii veya durumu. bcelenmek * (tahl) Bceklenmek. bc * Kurt. * Bcek. * ocuklarkorkutmak iin sylenen ve hayalet, hortlak vb. gibi hayal bir varla verilen ad. bcl bcl * Gzlerini iki yana oynatarak (bakmak). b * Eklem bacakllardan, soluk sarrenkli, zehirli bir rmcek tr. br * nsan ve hayvan vcudunun kaburga ile kala arasndaki blm, bobr. * Yan taraf. bre bre * Bararak. brme * Brmek ii. brmek * (kz, manda, deve) Barmak. * (insan) Anlalmaz bir biimde yksek sesle barmak. brtlen * Glgillerden, bahe itlerinde, yol kenarlarnda kendiliinden yetien dikenli ve ok yllk bir al, diken dutu (Rubus caesus). * Bu bitkinin nce krmziken olgunlanca kararan mayhoyemii. brtlenlik * Brtlen allarnn ok olduu yer. brtme * Brtmek ii. brtmek * Brtmek iini yaptrmak. brt * Brme sesi. br * Brmek ii veya biimi. bke * Kahraman, gl kimse. * Ulusal veya uluslar arasbir yarmada ilk dereceyi alan, birinci olan (kimse), ampiyon. bkelik * Bke olma durumu, ampiyonluk, ampiyona. bldrme * Bldrmek ii.

bldrmek * Blmek ii yaptrlmak. blen * Bir blme ileminde blnen saynn ka eit paraya ayrldngsteren say. blge * Snrlaridar veya ekonomik birlie, toprak, iklim ve bitki zelliklerinin benzerliine veya zerinde yaayan insanlarn aynsoydan gelmiolmalarna gre belirlenen toprak paras, mntka. * Vcut yzeyinde snrlarbelli herhangi bir blm, nahiye. blgeci * Belli bir blgenin karlariin alan (kimse). blgecilik * Belli bir blgenin karlariin alma durumu. blgesel * Blge ile ilgili veya bir blgeye zg olan. blme * Blmek ii, ayrma, paralama, taksim. * Salon, oda veya sofa gibi byk bir yerden ayrlmdaha kk yer. * Byk bir yeri, alankk oda veya ksmlara ayran ince duvar veya tahta perde. * Blmek ilemi, taksim. * Cins kavramlarntr, alt tr kavramlarna ayrmak ii. * Gemilerin iinde, su baskn, yangn gibi durumlarda, ara kaplar kapannca arzann veya hasarn yaylmasnnlemek iin kullanlan birbirlerinden ayrlmyerler. * Kaln aa gvdesinden odun veya tekne yapmak iin ayrlan tomruk. blme iareti * Blme ileminin yaplacanifade eden bl "/" iareti. blme * Ambalj iinde bulunan mallarbirbirinden ayrmaya yarayan koruyucu para. blmek * Bir btn iki veya daha ok paraya ayrmak, taksim etmek. * Birliin bozulmasna yol amak, paralamak. * Bir nicelii iki veya daha ok eit paraya ayrmak. blmeli * Blme ile ayrlmolan. bl * Blme ilemini gsteren iaretin "/" okunuu, taksim; "a/b" anlatm, "a bl b" diye okunur. * Bir bayakesrin gsteriliinde pay ile payda arasna konulan yatay izginin okunuu; "a/b" kesri "a bl b" diye okunur. blc * Blme iini yapan, blen. * Bir topluluu, birlii paralama, blme amacnda olan, fesat, mnafk. * Bir siyas partinin birliini paralamay, bozmayama edinen kimse. blclk * Blcnn yapti, ara bozuculuk. blk * Bir btnden ayrlmolan para, ksm. * Sa rgs. * Hizip. * Takmlardan oluan, veya drd bir tabur oluturan ve br birliklerin temeli saylan birlik. * On kuralna gre yazlan bir tam saynn, sadan sola doru er er ayrlan basamaklarndan her bir l takm. blk blk * Paralara ayrlm, ksm ksm. blk prk * Btnl salanamamdurumda, para para. blkba* Yenieri ordusunda st rtbeli bir grevli. blm * Bir btn oluturan paralarn her biri, ksm. * Bir kuruluun ynetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. * Bir okul veya niversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlk dalnda eitim salayan birimlerinden her biri, departman. * a, devir.

* Blme ilemi sonunda elde edilen say. * Canllarn blmlenmesinde filumlarn bir araya gelmesiyle oluan birlik. blmleme * Blmlemek ii, snflama, tasnif. blmlemek * Birok ey arasnda, birbirine eit veya benzer olanlarkmelere ayrmak, snflamak, tasnif etmek. blmlendirme * Blmlendirmek ii, snflandrma. blmlendirmek * Bir eyi blmlere ayrmak, snflandrmak. blmleni * Blmlenmek ii veya biimi. blmlenme * Blmlenmek ii veya durumu. blmlenmek * Blmlemek iine konu olmak, snflanmak. blmsel * Blnme ile ilgili, ksm. blnebilme * Kalansz blnr olma durumu. blnen * Blme ilemine uratlan say; eit blmlere ayrlmasgereken miktar veya say. blng * Fraksiyon. blnme * Blnmek ii. * Hcrelerin, belli bir bykle varnca eit blmlere ayrlp oalmas. * Yarta toplu olarak koarken birbirinden ayrlma. blnmek * Bir btn, belirli blmlere, paralara ayrlmak. blnmez * Paralanamaz, ayrlamaz. blnmezlik * Blnmez olma durumu. blnt * Blnmpara. * Fraksiyon. blntler* Bir btnn ayrlmolduu blmler, taksimat. bln * Blnmek ii veya biimi. bl * Blmek ii veya biimi. blme * Blmek ii. blmek * ki veya daha ok kimse aralarnda herhangi bir eyi paylamak, lemek, paynalmak, taksim etmek. bltrme * Bltrmek ii. bltrmek * Blmek iini yaptrmak. blm * Blme, paylama. blt * Eklem bacakllarn vcudunu oluturan yan yana dizili paralarn her biri, halka. * Zigotun blnmesinden sonra embriyonda ortaya kan ve az ok birbirine benzeyen paralarn her biri. bltlenme * Dllenmiyumurtann blstulayoluturuncaya dek art arda blnmesi. bltl * Bltlere, halkalara ayrlmolan. bn * Budala, saf.

bn bn * Budala ve safca bakarak. bn bn bakmak * anlamayarak, safa, akn akn bakmak. bnce * Budala, saf (bir biimde). bnleme * Bnlemek ii. bnlemek * Bn duruma gelmek, aptallamak. bnlk * Bn olma durumu, budalalk, aptallk, sersemlik, saflk. brek * Almhamurun veya yufkann arasna, peynir, kyma, spanak gibi eyler konularak piirilen eitli biimlerde hamur ii. brek amak * brek yapmak iin hamurdan ince yufkalar hazrlamak. breki * Brek yapan veya satan kimse. brekilik * Brek yapma veya satma ii. breklik * Brek yapmaya elverili olan, brek iin ayrlmolan. brk * Genellikle hayvan postundan yaplan balk. brkenek * Gevigetiren hayvanlarn midelerinin ikinci blm. * Yamurdan veya souktan korunmak iin giyilen ucu sivri boluk, klh. brtme * Brtmek ii. brtmek * Az piirmek, halamak. brttrme * Brttrme ii. brttrmek * Brtmek ii yaptrlmak. brt bcek * eitli bcekler. brtk * Halanarak veya atete biraz kzartlarak pimiolan (ey). brtlme * Brtlmek ii. brtlmek * Brtmek iine konu olmak. brlce * Fasulyeye benzer bir bitki ve bunun gbei koyu benekli tohumu (Vigna sinensis). * Bu bitkinin sebze olarak yararlanlan yeil rn. bsme * Bsmek ii. bsmek * Bir madde birdenbire gaz durumuna gelerek patlamak, infilk etmek. byle * Bunun gibi, buna benzer. * Bu yolda, bu biimde. * Bu derece. * inde "ne", "nasl" gibi sorular bulunan cmlelerin sonuna geldiinde, o cmlede anlatlan eyin ho karlanmadnveya ona aldnanlatr. byle baa, byle tra * kiilere yaraan ilemler uygulanr. byle byle * Bylelikle. byle gelmibyle gider

* her zaman byle olmu, gene de byle olacak. bylece * Tam byle, bu biimde. * Sonunda, bylelikle. bylecene * Bylece, bylelikle. bylelikle * Bu yolda yryerek, sonunda. bylemesine * Bu biimde, bu yolda. bylesi * Bunun gibisi, bu biimde olan. bylesine * Arbir biimde. Br * Brom elementinin ksaltmas. brahma * ri yapl, bacaklartyl, paalbir tavuk rk. Brahman * Hint kastlarnda ilk kast. * Bu kasttan olan kimse. Brahmanizm * Brahmanlk. Brahmanlk * Kaltm yoluyla geen bir kast blnmesine dayaltoplumsal bir kuruluu ieren Hint dini, Brahmanizm. braket * Dikiten kan kitaplarn srtna makine ile bez geirme. brakisefal * Kafatasnn n alt eksenine gre ksa olan (kimse), ksa kafal. branda * Gemilerde tayfa ve erlerin yattdikdrtgen biiminde, astarlanmbezden yaplan, halatlarla bir yere tutturulan aslyatak. branda bezi * Keten ve pamuk ipliinden sk ve salam dokunmubez. bran * (bilim iin) Dal, kol. bravo * Aferin, yaa!. bre * "Ey, hey" anlamnda kullanlr. * "Be" yerine kullanlr. * "Vay" gibi ama anlatr. * Tekrarlanan iki emir kipi arasna getirilerek iin srekliliini anlatr. * aknlk, coku anlatr. Brehmen * Bkz. Brahman. bre * Doal imento ile lvl, kavkl, kabuklu, kemikli krntlarn kaynamasyla olumuktle. * Bir tr yapay mermer. brezil * Baklagillerden bazaalarn krmzboya karlan odunu. brka * st kapal, kn kzak olarak kullanlan tek atl, yaylhafif araba. bri * Drt kii arasnda oynanan bir iskambil oyunu. brifing * Bir konuda zet olarak verilen bilgi veya aklama. brik * ki direkli, seren yelkenli, birka top tayan gemi. brik * nde ok yksek bir oturma yeri, arkada da boylamasna yerletirilmioturacak yerleri bulunan drt tekerlekli, yaylat arabas.

briket * Linyit ve kmr tozundan basnla elde edilen yakt. * Linyit, kmr tozu ve katran tortusundan basnla elde edilen, tula biimli yapmalzemesi. briketi * Briket yapan veya satan kimse. briketilik * Briketinin ii veya meslei. briketleme * Briketlemek ii. briketlemek * Briket hline getirmek. briyantin * Saparlatmak ve yatrmak iin kullanlan gzel kokulu bir madde. briyantinli* Briyantinle sslenmi, briyantin srnm. brizbiz * Pencerelerin erevesine, ieriden tutturulan ince perde. brokar * Srma veya gmilemeli bir tr ipekli kuma. brokkoli * Kk, yeil yumrular hlinde olan, halanarak yemei hazrlanan bir tr sebze. brom * Atom numaras35, atom arl79,909 olan, deniz sularnda az, bazgllerde ok miktarda bulunan, younluu 2,97 olan krmzrenkli, pis kokulu, zehirli svbir element. KsaltmasBr. bromhidrik * Bromun hidrojenle birlemesinden oluan. bromhidrik asit * Bromun hidrojenle birlemesinden oluan HBr aside verilen ad. bromr * Bromhidrik asidin tuzu veya eteri. bromrl * Yapsnda bromr bulunan. bron * Soluk borusunun akcierlere giden iki kolundan her biri ve bunlarn dallar. bronuk * Bronlarn u dallarndan her biri. bronit * Bronve bronuklarn iltihaplanmas. bronz * Tun. bronz gibi* tunca benzeyen, tun renginde olan. bronzlama * Bronzlamak ii. bronzlamak * Bronz rengini almak. bro * Kadnlarn takndklarss inesi. bror * Sayfa saysaz, kk kitap, risale. brovning * 7.65 mm lik otomatik tabanca. brve * Diploma, ahadetname. Bruxelles lhanas * Bkz. Brksel lhanas. Brksel lhanas * Ceviz byklnde bir lhana tr, Frenk lhanas(Brassica oleracea gemmifera). brlr * Svyaktkolayca yanabilecek taneciklere ayrarak pskrten ara, yakma. brt * Kesintisi yaplmam, kesintisiz (para).

* Kabile daraskarlmadan tartlan (arlk). bu * Yerde, zamanda veya sz zincirinde en yakn olangsterir. * En yaknda bulunan bir varlveya biraz nce anlan bir eyi iaret yolu ile belirtmek iin kullanlr (ekim srasnda bunu, buna, bunda, bundan, biimlerine girer. okluk biimi bunlar). bu (veya u) kadar * bir saydan sonra gelerek o saydan artk miktarbildirir. bu abdestle daha ok namaz klnr * bir tutum veya davrann etkisinin srekli olacananlatr. bu arada * Bu sre iinde. * Birlikte, beraber. bu cmleden * bunlar arasnda, bunlar gibi. bu gidile * bu biimde, bu tarzda. bu gzle * bu anlayla. bu gnlerde * iinde bulunduumuz zamanda, bu birka gn iinde. bu haysiyetle * bu bakmdan. bu kabil * bu gibi, bu trl. bu kabilden * gibi, eidinden. bu kadar * bu denli. bu kadar kusur kadkznda da bulunur * zerinde durulmaya demeyecek kadar kk bir kusurdur. bu meyanda * Bkz. bu arada. bu meyanda * Bu arada. bu ne perhiz bu ne lhana turusu! * szleri ve davranlarbirbirini tutmuyor, eliiyor. bu sefer * Bu defa, bu kez. bu scaa kar mdayanr? * arharcamalarla eldeki imknlarn tkeneceini anlatr. bu trl * byle, bu biimde. bu yzden * bundan dolay, bunun iin. buat * Elektrik akmdevrelerinde birletirme yapmak veya akmbir veya daha fazla kollara ayrmak iin kullanlan ara, kutu. bubi * Kk bir dokunma ile patlayan, kamufle edilmibombadan oluan bubi tuzateriminde geer. bucak * Kenar, ke, yer. * lelerin, bir mdrle ynetilen blmlerinden her biri, nahiye. bucak bucak * Her yerde, her yanda, her tarafta. bucak bucak aramak * her yerde aramak. bucak bucak kamak * bir olay, bir durum veya bir kimseyle karlamamaya almak. buuk * (sayve letirme sfatlarndan sonra gelir, tek bana kullanlmaz) ... ve yarm. buuklu * Kesirli.

budak * Aacn dal olacak srgn. * Dal. * Daln gvde iindeki balang yeri olan ve tahtalarda grlen yuvarlak koyuca renkte sert blm. budak delii * Tahtalardaki budak yerinin karlmasndan sonra alan boluk. budak z* Taze srgn. budaklanma * Budaklanmak ii. budaklanmak * Budak srmek, dallanmak. budakl * Budaolan. budala * Zekca geri. * Bir eye arlde dkn. * Zekca geri olan kimse. budala budala * budala gibi, budalaca. budalaca * Budalaya yakr (biimde). budalacasna budalalama * Budalalamak ii. budalalamak * Budala duruma gelmek, budala gibi davranmak. budalalk * Budala olma durumu. * Budalaca yaplan i. budalalk etmek * aklszca davranmak. budama * Budamak ii. budamak * Daha ok rn almak veya dzgn bir biim vermek amacyla aa, asma gibi bitkilerin dallarnkesmek, dallarnksaltmak. * Yeni filiz srmesi iin bir bitkinin dallarnkesmek. * (grete) Rakibinin ayaklarnbir ayak oyunu veya vuruu ile yerden kesmek. * Bir eyi eksiltmek, azaltmak. budan * Budanmak ii veya biimi. budanma * Budanmak ii. budanmak* Budamak iine konu olmak. budatma * Budatmak ii. budatmak * Budamak iini yaptrmak. Buddhist * Buddhizm dininden olan kimse. Buddhizm* Tabiatst kiilemibir tanrdncesi yerine, salt varlkoyarak onun insanda arzu biiminde belirdiini, bundan da strabn doduunu, straptan kurtulmak iin var olmaktan vazgemek gerektiini ileri sren, Hindistan ve in'de yaygn olan, Buddha'nn ileri srd mistik dnya gr ve din. Budist * Bkz. Buddhist. budun * Aralarnda tre, dil ve kltr ortaklbulunan, boy ve soy bakmndan da birbirine balinsan topluluu, kavim. * Ulus, millet.

budun betimci * Etnograf. budun betimi * Etnografya, kavmiyat. budun bilimci * Budun bilimi uzman, etnolog. budun bilimi * Etnoloji, rkiyat. budun bilimsel * Etnolojik. budunsal * Kavm, etnik. bugn * inde bulunduumuz gn. * inde bulunduumuz a, zaman. * inde bulunduumuz gnde. bugn bana ise yarn sana * bugn birinin bana gelen kt bir durumun, daha sonra bakasnn da bana gelebileceini hatrlatmak iin sylenir. bugn yarn * ok yaknda, nerede ise. bugnden tezi yok * hemen imdi, derhal. bugnden yarna * az zaman sonra. * bugn yaayanlardan gelecek kuaklara. bugne bugn * "unutma ki", "unu iyi bil ki" anlamnda kullanlr. * bugne dein. bugnk * Bugne zg, bugn olan, bugn yaplan. bugnk gnde * imdi, iinde bulunduumuz zamanda, imdiki artlarda. bugnk tavuk yarnki kazdan iyidir * salanmbir kazancn umulan daha byk bir kazanca feda edilmemesini tler. bugnlk * Bugn iin. bugnlk yarnlk * ok yaknda olmasbeklenen eyler iin sylenir. buday * Budaygillerin rnek bitkisi (Triticum). * Bu bitkinin baaktan ayrlmtanesi. buday baak verince orak pahaya kar * ihtiya duyulan ey deer kazanr. buday benizli * Ak esmer. buday biti * Yarm kanatllardan, vcudu yeil, basiyah, ekinlere zararlbir bcek, ekin biti (Sitophilus granarius). buday gvesi * Tahla zarar veren kk bir kelebek (Tinea granella). buday pas * Pas mantargillerden asalak bir mantar (Puccinia graminisi). * Bu mantarn buday ve benzeri bitkilerin yapraklarnda oluturduu hastalk. buday rengi * (ten iin) Ak esmer. buday srmesi * Buday baaklarndan oluan ilkel mantar (Tilletia tritici). * Bu mantarn yol athastalk. buday unu * Yabancmaddelerinden temizlenmive tavlanmbudaylarn tekniine uygun olarak tlmesiyle elde edilen bir rn. budaycl

* Bataklk yerlerde, patates, pancar tarlalarnda yaayan gc bir ku(Luscinia svecica cyanecula). budaygiller * Bir eneklilerden, rnei buday, yulaf, arpa, pirin, avdar, msr, ayrk ve ayr otlar, kam, bambu olan, iekleri baak durumunda byk bir bitki familyas. budays* Budayandran. budaysmeyve * ok ince olan kabuu, zarndan ayrlmayacak derecede kaynamolan tohum izlenimi veren bir kuru meyve. budaystane * Bkz. budaysmeyve. budaystohum * Bkz. budaysmeyve. bura * Erkek deve, iki hrgl deve. buu * Isetkisiyle gaz durumuna geen sv. * Souk bir cisim zerinde ince bir tabaka durumunda younlamsv. buu evi * Hastalk dolaysyla mikroplu saylan eyann scak buu ile temizlendii yer, tephirhane. buu kebab * Et, arpack soan, domates, sarmsak, kekik ve baharat kullanlarak hi su konmadan hazrlanan bir et yemei. buul buul * Buu kararak. buulama * Buulamak ii. * Buuda pimi(yemek). buulamak * Buudan geirmek, buuya tutmak. * Bazyemekleri buu ile piirmek. buulandrma * Buulandrmak ii. buulandrmak * Buulanmasna yol amak. buulan* Buulanmak ii veya biimi. buulanma * Buulanmak ii. buulanmak * zerinde buu olumak, buu ile kaplanmak. buulama * Buulamak ii, buharlama. buulamak * Buu durumuna gelmek, buharlamak. buulatrc * Suyu buu durumuna getirmek iin kullanlan (ara). buulu * zerinde buu bulunan, buulanm. * Szgn, dalgn baklolan (gz). buulu buulu * Nemli, dolu dolu, yal. buur * Bura. buusu stnde * scak scak, scaklazalmamdurumda. buhar * Isetkisiyle svlarn ve bazkatlarn dntkleri gaz durumu. buhar kazan * Buhar elde etmekte kullanlan kazan. buhar kurutucusu * Buhar ierisindeki su damlacklarnayran ve kuru buhar elde edilmesini salayan ara.

buhar makinesi * Buhar basncyla ileyen makine. buhar olmak * yok olmak, kaybolmak. buhar valf * Buharlsnma sisteminde, kalorifer dairelerinde buhar aknkesmeye ve dengelemeye yarayan alet. buharlama * Buharlamak ii, buulama, tebahhur. buharlama noktas * Bir svnn kaynatlma sonucunda buhar durumuna geme derecesi. buharlamak * Buhar durumuna dnmek, buulamak, tebahhur etmek. * Dalgnlamak, hayaller iinde kalmak. buharlatrc * Buharlama ilemini gerekletiren alet. buharlatrma * Buharlatrmak ii. buharlatrmak * Bir svykaynatarak buhar durumuna getirmek. * Bir svyince damlacklar durumunda damtmak. buharlayc * Buhar hline getiren (makine vb.). buharl * Buharolan. * Buhar gc ile alan. buharlgemi * Buhar gcyle alan gemi. buharlstma * Buharn tadsdan yararlanarak yaplan stma. buharlmakine * Buharla alan makine. buharltren * Buhar gcyle alan tren. buharlt * kardbuharla kuru amarlartlemeye hazr duruma getiren t. buhran * Bunalm, bunluk, kriz. buhran geirmek * bunalm geirmek. buhrana tutulmak * buhran geirmek. buhranl * Bunalml. buhur * Din trenlerde yaklan kokulu aa vb. maddeler, tts. buhurdan * Buhurluk. buhurdanlk * Buhur yapmak iin kullanlan ara. buhurluk * inde tts iin kullanlan maddeler yaklan kap. buhurumeryem * Tavankula, siklmen. buji * Patlamalmotorlarda gaztututurmaya yarayan elektrikli ara. buka * Ar cezallarn ayaklarna taklp ucuna pranga balanan demir halka. * Kamamasiin hayvanlarn ayana taklan zincir, demir kstek. bukavurmak * bukatakmak. bukalama * Bukalamak ii.

bukalamak * (hayvan iin) Ayaa bukatakmak. bukal * Ayanda bukabulunan. * Bilekleri beyaz olan (hayvan). bukalk * Hayvanlarn ayana bukataklacak yer, bilek. bukalemun * Bukalemungillerden, 20-30 cm boyunda, renk deitirmesiyle nl srngen tr, kaya keleri (Chamaeleo chamaeleon). * karna gre davrann, grn deitiren kimse. bukalemun gibi renkten renge girmek * srekli dnce deitirmek. bukalemungiller * Srngenler snfnn renklerini bulunduklaryerin rengine uyduran, hareketleri yava, bukalemun trlerini iine alan bir familyas. bukanak * Ayak. buke * Gzel koku, rayiha. buket * iek demeti. bukle * Kk lle durumunda, kvrmlsa. bukle bukle * Kvrm kvrm, bukleli (sa). bukleli * Kvrmlarolan (sa). buklesiz * Kvrmlarolmayan (sa). buklet * Bklmiplik. * Bu iplikten dokunmu(giyecek). bukran * Saralarn kullandyn krpnts. bul * Yalnz iki geniyz testere ile dzeltilmitahta. bula * Yenge, amca veya daykars. bula bula bunu (onu, bir eyi, bir kimseyi) bulmak * var olanlarn en deersizini semek. * kt bir raslantyanlatmak iin kullanlr. bulada * Byk pili. bulak * Kaynak, pnar. bulama * Bulamak ii. * Genellikle zmrasnn kaynatlmasile yaplan koyu pekmez. bulama * Sulu, cvk hamur. * Bu koyulukta yaplan eitli hamur yemekleri. * Kark, oradan buradan toplanm. bulamak * Bir nesnenin her yannbir eye dedirerek stn onunla kaplamak, bir nesneyi baka bir maddeye batrmak. * Kirletmek. bulandrc * Bulantveren. * Tiksindirici, nefret uyandran. bulandrlmak * Bulandrmak ii yaplmak.

bulandrmak * Bulanmasna yol amak, bulanmasnsalamak. * ki veya daha ok eyi birbirlerinden fark edilmeyecek biimde kartrmak. bulank * Bulanmolan, duru olmayan. * Bulutlu, kapal. * Ak seik grnmeyen, net olmayan. * (bak) iin, Donuk, anlamsz; fersiz. * Nitelii tam anlalmayan. bulanka * Biraz bulank olan, ok duru olmayan. bulanklama * Bulanklamak ii veya durumu. bulanklamak * Bulank olmak. bulanklatrmak * Bulank duruma getirmek. bulanklk * Bulank olma durumu. bulan * Bulanmak ii veya biimi. bulanma * Bulanmak ii. bulanmak * Bulamak iine konu olmak, her yanbir eyle kaplanmak. * Duruluunu yitirmek. * Parlaklnve aklnyitirmek. * (i, mide ii) Bulantsolmak. * Karmak. bulant * Midede duyulan ve insana kusacak gibi bir duygu veren durum. bulantvermek * (iini, midesini) bulandrmak. bulac * Birinden bakasna geen, bulaan, sri. bulachastalk * Mikrop yolu ile yaylan hastalk. bulak * Yiyecek veya iecekte kullanlan ykanmammutfak eyasveya kap kacak. * Bulamolan. * Yapkan, sulu. * z, etki, kalnt. bulak adam * Yolsuz, uygunsuz iler yapan, satama alkanlolan kimse. bulak bezi * Bulaklarykamak iin kullanlan bez. bulak deniz * Mayn tehlikesi olan deniz. bulak deterjan * Bulak tozu. bulak eldiveni * Bulak ykarken kullanlan plstikten yaplmgeirimsiz eldiven. bulak gemi * Tayfalarnda veya iindeki yolcular arasnda bulachastalk bulunan gemi. bulak i* Yolsuz, uygunsuz, kirli i. bulak makinesi * Bulak ykamaya yarayan alet. bulak makinesi tuzu * Bulak makinelerinde suyun iinde veya ykananlarn zerinde kire kalntlarnyok eden kimyasal bileim. bulak suyu

* Bulak ykarken kullanlan su. bulak suyu gibi * (sulu yiyecek ve iecekler iin) kt hazrlanm, tadtuzu olmayan. bulak tozu * Bulaklarykarken kullanlan, temizleme ve artma zellii bulunan toz. bulak* i kirli kaplarykamak olan kimse. bulaklk * Bulaknn ii. bulakhane * Kla, okul, otel gibi yerlerde bulak ykamaya ayrlan zel blm. bulaklk * Bulak olma durumu. bulalma * Bulalmak ii veya durumu. bulalmak * Bulamak iine konu olmak. bulakan * Bulatyerden kolay temizlenemeyen, yapkan. * Satama, kavga etme alkanlolan. bulakanlk * Bulakan olma durumu. bulama * Bulamak ii. bulamak * Bir nesne, zerine srlen bir ey yznden kirlenmek. * stenilmeyen bir madde bir eye srlmek. * (hastalk) Gemek, sirayet etmek. * atmak, satamak, tedirgin etmek. * stemeden veya rastlantsonucu bir ie karmak. bulatrlma * Bulatrlmak ii veya durumu. bulatrlmak * Bulatrmak iine konu olmak. bulatrma * Bulatrmak ii veya durumu. bulatrmak * Bulamasna yol amak. bulatmak * Bulatrmak. buldok * Kpekgillerden, burnu bask, alt enesi sttekinden uzun, iri ve gl bir kpek tr (Canis familiaris molosus hibernicus). buldozer * nndeki genibakla toprasyrp engebeleri kaldran, tekerlekli veya trtllbir yol makinesi. bulduka bunar (veya bulmuda bunuyor) * bulduuyla yetinmiyor da daha ounu istiyor. buldumcuk * Sonradan grme. buldumcuk olmak * bir eye sonradan ulanca marmak. buldurma * Buldurmak ii. buldurmak * Bulmak iini yaptrmak. buldurtma * Buldurtmak ii. buldurtmak * Bulmasnveya buldurmasnsalamak. Bulgar * Slvlarn gney kolundan olan bir halk veya bu halkn soyundan olan kimse. * Bulgaristan'a zg olan, Bulgaristanla ilgili olan. Bulgarca

* Bulgar dili. bulgari * Drt telli balama. Bulgaristanl * Bulgaristan halkndan olan ( kimse). bulgu * Var olduu hlde bilinmeyeni bulup ortaya karma ii ve bu iin sonunda elde edilen ey. * Aratrma verilerinin zmlenmesinden karlan bilimsel sonu, netice. * Vcuttaki ilevsel bir bozukluun, hastaln belirlenmesine yarayan olgu veya olay, araz, semptom. bulgulama * Bulgulamak ii. * Yeni olaylarve bilgileri bulma yntemi ve retisi. bulgulamak * Yeni olaylarve bilgileri bulmak. bulgur * Kaynatlp kurutulduktan ve kabuu karldktan sonra krlan buday. * Sert ve ufak taneler durumunda yaan kar, ebe bulguru. bulgur bulgur * Bulgur tanesi gibi. bulgur orbas * Domates, bulgur, taze biber, soan, tereyave sala kullanlarak hazrlanan bir orba tr. bulgurcu * Bulgur yapan ve satan kimse. bulgurcuk * Gneyzeyinde teleskopla seilebilen kk, dairesel grnl paracklardan her biri. bulgurculuk * Bulgurcunun ii veya meslei. bulgurlama * Bulgurlamak ii. bulgurlamak * Bulgur tanaleri gibi kk paralara ayrmak. bulgurlanma * Bulgur taneleri gibi kk paralara ayrlma. * Gneyzeyinde bulgurcuk denilen taneciklerin kaynamasolay. bulgurlu kfte * nce bulgurla yorulmukfte. bulgurlu pilv * Bulgurla piirilen pilv. bulgurluk * Bulgur yapmaya elverili. Bulgurlu'ya gelin mi gidecek? * gerei yokken ivedi ve srekli olarak diki, nakgibi ilerle uraanlara aka yollu sylenir. bulgusal * Bulguyla ilgili, bulguya ait. bulgusal yntem * retilmek istenen eyi, rencilerin kendilerinin bulmasnsalayan retim yntemi. bullak * Bkz. allak bullak. bulma * Bulmak ii. bulmaca * eitli biimlerde dzenlenen ve dndrerek, aratarak buldurmayama edinen oyun. bulmak * Arayarak veya aramadan, bir eyle, bir kimse ile karlamak; bir eyi elde etmek. * Kaybedilen bir eyi yeniden ele geirmek. * Varlbilinmeyen bir eyi ortaya karmak, kefetmek. * lk kez yeni bir ey yaratmak, icat etmek. * stenilen eye kavumak, nail olmak. * Bir yer, bir noktaya erimek, ulamak. * Herhangi bir gre, bir yargya varmak. * Semek, uygun saymak. * Salamak, temin etmek.

* (kabahat, su, kusur iin) Yklemek. * Erimek. * Cezaya uramak. * Hatrlamak. bulucu * Bir eyi bulan, bir buluyapan kimse, kif. * Gazlar, maynlar, radyoaktif mineralleri, manyetik dalgalarbulmaya yarayan ara, detektr. bul * Erin olma, baliolma, erinlik. bula * Ergenlik a. bula ermek * erinlemek. bulundurma * Bulundurmak ii. bulundurmak * Var olmasn, hazr bulunmasnsalamak. * Eksik etmemek. bulunma * Bulunmak ii. bulunmak * Bulmak iine konu olmak. * Herhangi bir durumda olmak. * (bir yerde) Olmak. * Bulunmaz, esiz, benzersiz, g bulunan. bulunmaz Hint kuma * ok az bulunduu ve ok deerli olduu sanlan ey. buluntu * Kazveya aratrmalarla ortaya karlmolan, bazen de rast gelinerek bulunan eski alardan kalma eya. * Sokakta bulunup alnan ocuk. bulup buluturmak * aba gstererek salamak, yaratmak. bulu * Bulmak ii veya biimi. * lk defa yeni bir ey yaratma, icat. * Bilinen bilgilerden yararlanarak daha nce bilinmeyen yeni bir bulguya ulama veya yntem gelitirme, icat. * Konu, duygu, dnce ve hayalde bakalarnn etkisinden syrlarak, bunlarn ileniinde yeni bir yol tutma. buluhakk * Bir buluun veya o buluu uygulama alannda kullanma hakknn bir kimseye ait olduunu gsteren belgeye karlk kazanlan hak. buluma * Bulumak ii. buluma yeri * Buluulacak yer. bulumak * Bir araya gelmek; karlamak. * nceden belirlenmibir yer ve zamanda bir araya gelmek. * Kavumak. buluturma * Buluturmak ii. buluturmak * Bir araya gelmelerini salamak, bir araya getirmek. buluulma * Buluulmak ii. buluulmak * Bulumak ii yaplmak. bulut * Atmosferdeki su damlacklarve buz taneciklerinin grlebilir younluk kazanmasyla oluan, biimleri, ykseklikleri ve yol atklarhava olaylaryla birbirinden ayrlan ynlar. * Herhangi bir eyden oluan youn yn. * Keder, endie. bulut gibi

* ok sarho. bulutuk * Kk bulut. bulutlanma * Bulutlanmak ii. bulutlanmak * Bulutlarla kaplanmak. * Kederlenmek, hznlenmek. bulutlu * Bulutlarla kaplanm, bulutlanm. * zerinde bulut varmgibi bulank grnen. * (bellek iin) Kark, net olmayan. bulutsu * Uzayda ekseni evresinde yavaa dnen, kzgn gaz ve tozlardan olumugk varl, neblz. bulutsuz * Bulutu bulunmayan, ak, berrak. buluttan nem kapmak * en kk bir eyden alnmak, ok alngan olmak. bulvar * ehir iinde aal, genicadde. bumbar * Bykbave kkbahayvanlarn kaln barsa. * Bu barsaa cier, kyma, pirin veya bulgur doldurularak yaplan yemek. * Souun girmesini nlemek iin kapve pencere aralklarna taklan, ii pamuk dolu, uzun bez klf. bumburuuk * ok, iyice burumuolan. bumbuz * ok souk. bumerang * Kvrk bir sopaya benzeyen ve frlatldnda geri dnen, aatan yaplma bir av arac. bumlama * Bumlamak ii. bumlamak* Lstik trnaklarnn janta iyi oturmamasndan dolayjantn i lstik zerine basmassonucu lstik patlamak. bun * Sknt. buna * Bu zamirinin ynelme eki almdurumu. buna dedi (idi) buna demedi (idi) diyerek * birok ey arasndan, iyilerini semeye balamken nce beenmeyip braktklarnda sonradan, yeniden seip alarak. bunak * Bunamolan (kimse), ateh getirmiolan (kimse), matuh. bunaka * Bunaa benzer, biraz bunak. * Bunaa yakr (bir biimde), bunak gibi. bunaklk * Bunak olma durumu. bunalm * Doal bir srete birdenbire oluan aykrlk, bunluk, buhran, kriz. * Tehlikeli sonu dourabilecek gerginlik, buhran. * Bir hastalkta iyileme veya lmle sonulanan, birdenbire olan fizyolojik deiiklik, kriz. * ounlua ilikin satn alma gcnn durmas, satdeerlerinin dmesi, alma gcnn azalmasgibi sebeplerle ortaya kan iktisad durum, kriz. * Ruh ynden sonucu tehlikeli olabilecek durum. bunalm geirmek * herhangi sebeple oluan bunalmyaamak. bunalma dmek * ruh bakmdan gerginlik veya skntiine girmek. bunalml* Gerginlik, skntveren, gerginlii olan. bunal

* Bunalmak ii veya biimi. bunalma * Bunalmak ii. bunalmak * Soluk almasglemek. * ok sklmak, ok tedirgin olmak. bunalt * Sknt, i sknts. bunaltc* Boucu, skc, skntveren. bunaltlma * Bunaltlmak ii veya durumu. bunaltlmak * Bunalmasna yol almak. bunaltma * Bunaltmak ii. bunaltmak * Bunalmasna yol amak. bunama * Frengi, alkolizm gibi dsebeplerden veya yallk, damar tkanmasgibi i sebeplerden ileri gelen, zihn bantnn kopmas, ateh. bunamak * Frengi, alkolizm gibi dsebeplerden veya yallk, damar tkanmasgibi i sebeplerle zihn bantkopmak, ateh getirmek. bunay * Bunamak ii veya biimi. bunca * Epey, ok. * Bu kadar, bu denli. buncaz * Bunun gibi. bunda * Bu zamirinin kalma durumu. bunda bir ivar * olayn bir i yz, durumun gizli bir yn var. bundan * Bu zamirinin kma eki almdurumu. bundan byle * bundan sonra. bundan iyisi can sal * bu en iyisidir, daha iyisi olamaz. bungalov * Hindistan'da tek katl, genellikle tahtadan yaplm, veranda ile evrili ev. * Genellikle tahtadan yaplm, tek katlev. bungun * Skntl. bungunlatrmak * Bungun hle getirmek. bunlar * Bu zamirinin oul eki almdurumu. bunlu * Skntl. bunluk * Bunalm, sknt. bunmak * Beenmemek, azmsamak, kmsemek. bunu * Bu zamirinin belirtme eki almdurumu. bunun * Bu zamirinin tamlayan durumu. bunun buras * dikkati ekmek iin "buras" anlamnda kullanlr. bununla birlikte

* Buna ek olarak. * Bunun byle olduuna bakmayarak. bura * (bu ve ara kelimelerinden) Bu yer. * Kalma ve kma durumlarnda orta hecenin dt ve burda, burdan biimlerinin kullanldda grlr. burackta * ok yakn ve belirli bir yeri gsterir. burada * Bu yerde. buradan * Buradan. buradaym diye barmak * gze arpacak bir yerde bulunmak. buraan * Gl esen rzgr. buralar * bu yerler. bural * Bu memleketli, bu yerin halkndan. buram buram * (duman, koku gibi havada yaylan eyler iin) Pek ok. buras * Bu yer, bura. burcu * Gzel koku, tr. burcu burcu * (koku iin) Gzel gzel, pek gzel. burcumak * Gzel koku yaymak. bur * Kale duvarlarndan daha yksek, yuvarlak, drt ke veya ok keli kale knts. * Zodyak zerinde yer alan on iki takm yldza verilen ortak ad. bur * kse otu. burak * Baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanlan yllk bir yem bitkisi (Vicia ervilia). * Bu bitkinin mercimee benzeyen tanesi. burlar kua * Gk kresinde tutulma emberinin getii ve zerinde on iki burun (Ko, Boa, kizler, Yenge, Aslan, Baak, Terazi, Akrep, Yay, Olak, Kova, Balk) eit aralklarla datldkuak. \343 Zodyak. burdurma * Burdurmak ii. burdurmak * Burmak iini yaptrmak. burgack * Bkz. kargack burgack. burga * Anafor, girdap. burgata * Tel ve bitkisel halatlarn pus (2.54 cm) olarak evresini belirten birim. burgu * Tahtada belirli delik amaya yarayan delgiye taklsarma, yivli, keskin, elik alet. * Tpa ekmeye yarayan, ucu sivri ve helis biiminde demir alet, tirbuon. * Yerin orta ve derin katmanlarna inebilmeyi salayan delici alet. * Telli sazlarda, telleri germeye yarayan mandal. burgu makarna * Burgu biiminde dklmve frnlanmmakarna. burgulama * Burgulamak ii. burgulamak * Burgu ile delmek, delik amak. burgulanma

* Burgulanmak ii. burgulanmak * Burgulamak iine konu olmak, burgu ile delinmek. burgulu * Burgusu olan. * Burgulanmolan. burgusuz * Burgusu olmayan. * Burgulanmamolan. burhan * Kant. * Belgit. burjuva * ehirlerde yaayan, zel imtiyazlardan yararlanan ehirli. * Orta snftan olan kimse, kent soylu. burjuva edebiyat *Orta snf halk kesimine hitap eden edebiyat. burjuvaca * Burjuva gibi, burjuvaya yakan biimde. burjuvalk * Burjuva olma durumu. burjuvazi * Burjuva snf, kent soyluluk. burkma * Burkmak ii. burkmak * Burarak evirmek. * Burkulmak. * Acvermek, zmek. burkucu * Burkma iini yapan. * zc. burkulma * Burkulmak ii. burkulmak * Burkmak iine konu olmak. * Vcuttaki organlardan biri birdenbire kendi eklemi zerinde dnmek. * znt duymak. burlesk * Sanat alannda ve zellikle edebiyatta rastlanan, komiklie dayanan bir tr. burma * Burmak ii. * Sarburma tatlsnn bir ad. * Burularak yaplmbilezik. * Burulmu, burularak yaplm, kvrlm. * Hadm etme, idietme. * Musluk. * Erilmek iin bklmyn. * Yaiken burularak kurutulan ot. * Kuru incir. burmak * Bir eyi iki ucundan tutup ekseni evresinde evirerek bkmek. * Hadm etmek, idietmek. * Aza kekre tat vermek. * (mide, barsak) Sancmak. * zmek, skntvermek. burnaz * ri ve uzun burunlu. burnu bile kanamamak * tehlikeli bir durumdan yara bere almadan kurtulmak. burnu byk * kibirli.

burnu bymek * kibirlenmek, byklenmek. burnu havada * kendini ok beenmi(olmak). burnu havada (veya kaf danda) (olmak) * ok kibirli (olmak). burnu krlmak * byklenemez duruma gelmek. burnu srtlmek (veya burnu srtmek) * skntektikten sonra daha nce beenmedii bir durumu kabul etmek, gururundan vazgemek. burnu yere dse almaz * kendini beenmi, kibirli. burnuna girmek * birine ok sokulmak. burnunda (veya gznde) ttmek * ok zlemek. burnundan (fitil fitil) gelmek * elde ettii gzel ey, sonradan gelen zntler zerine kendisine zehir olmak. burnundan ayrlmamak * yanndan gitmemek, uzaklamamak. burnundan den bin para olmak * ok ask suratlolmak. burnundan kl aldrmamak * kendisine hi sz syletmemek, ok huysuz olmak. burnundan solumak * ok fkelenmiolmak. burnundan yakalamak * birini ynetimi altna almak, kaamak bulamayacaduruma getirmek. burnunu ekmek * smn ekmek. * umduunu bulamamak, amacna ulaamamak. burnunu krmak * birini g durumda brakarak byklenmesini veya direniini yok etmek. burnunu sksan cankacak * ok zayf ve gsz kimseler iin kullanlr. burnunu sokmak * gerekmedii hlde her ie karmak. burnunun dibi * ok yakn. burnunun dibine sokulmak * ok yaklamak, iyice yaklamak. burnunun dikine (veya dorusuna) gitmek * t dinlemeyerek kendi bildii gibi davranmak. burnunun direi krlmak * ok pis bir koku duyarak tedirgin olmak. burnunun direi szlamak * (madd veya manev) ok acduymak, ok zlmek. burnunun ucundan tesini (veya ilerisini) grmemek * kt dnceli olmak. burnunun ucunu grmemek * ok sarhoolmak. burnunun yeli harman savurmak * byklenmek, kibirlenmek. * ok fkelenmek. burs * Bir rencinin renimini yapmasveya bir kimsenin bilgi ve grgsn artrmasiin belli bir sre devlet veya zel kurulularca, denen aylk para. * Bu amala vakfedilmiparann veya maln geliri. burslu * Burs alan, bursu olan. burssuz * Burs almayan, bursu olmayan.

burtlak * Talk, allk yer. buru * Sanc, buruntu. buruk * Burulmuolan. * Tadkekre olan. * Alnarak ksknlk gsteren, gcenmi(kimse). * Uygun olmayan artlar sonucu dnerek byyen aacn kerestesi. buruk buruk * Buruk bir biimde. buruka * Tadbiraz buruk olan. buruklama * Buruklamak ii veya durumu. buruklamak * Buruk durum almak. burukluk * Buruk olma durumu, kekrelik. * Ksknlk, gcenmilik. buruksu * Burua benzer, buruk gibi. burulma * Burulmak ii. burulma dayanm * Elyafnbkerek krmaya alan kuvvete karaacn gsterdii diren. burulmak * Ekseni evresinde dndrlmek. * Sancmak, armak. * Alnarak ksknlk gstermek, gcenmek. burum burum * Burulmak fiili ile birlikte "ok fazla burulmak" anlamnda kullanlr. burun * Alnla st dudak arasnda bulunan, kntl, iki delikli koklama ve solunum organ. * Bazeylerin n ve sivri blm. * Karann, zellikle yksek ve dalk kylarda, trl biimlerde denize uzanmblm. * Kibir, byklenme. burun boluklar * Burun deliklerinden yukardoru alan, mukozayla kaplboluklar. burun buruna * Birbirine ok yakn ve yz yze. burun buruna gelmek * beklenmedik bir anda karlamak, birbirlerine ok yaklamak. * karsnda hissetmek. burun bkmek * beenmemek, nem vermemek. burun delii * Burnun iki boluundan her biri. burun kanad * Burun deliinin yan tarafndaki kabark blm. burun kvrmak * nem vermemek, kmsemek, beenmemek. burun otu * Burna ekilen ttn, enfiye. burun perdesi * Burun boluunu ikiye ayran blme. burun iirmek * kibirlenmek. burun yapmak * stnlk taslamak. Burundili * Burindi halkndan olan (kimse).

burunduruk * Hayvanlarnallarken srmamasiin dudaklarnkstrmaya yarayan kska, yavaa. burunlamak * Dlamak, aalamak. burunlu * Herhangi bir biimde burnu olan. * kntsolan. * Kendini beenmi, onurlu, kibirli. burunluk * Burunsak. burunsak * Hayvan yavrusunun anasndan st emmesini nlemek iin burnuna geirilen balk. * Hayvanlarn burunlarna geirilen ip. burunsalk* Burunsak. buruntu * Buru, sanc, barsak bozukluu. buruburu * ok burumu. buruma * Burumak ii. burumak * Dzgnl bozulmak, zerinde krk ve katlamalar olmak. * (azda) Kekrelik duymak. * Tiksinmek, holanmamak. buruturma * Buruturmak ii. buruturmak * Buruuk duruma getirmek. buruuk * Gerginlii, dzgnl kalmamburumuolan. buruuka * Biraz buruuk olan, pek dzgn olmayan. buruukluk * Buruuk olma durumu. * Ciltte olumukrk. buruuksuz * Buruuu olmayan. busbulank * ok bulank. buse * pck, pme, p. buselik *Klsik Trk mziinde on basit makamdan biri. buselikairan * Klsik Trk mziinde birleik bir makam. busines klas * lik orun. but * Vcudun kala ile diz arasndaki blm. * Hayvanlarn, bacaklarnn gvdeye bitiik olan dolgun, etli blm. butafor * Oyun iin gerekli sahne eyas. butaforcu * Oyun iin gerekli sahne eyasnyapan uzman. butik * Giyim ve ss eyassatlan dkkn. butiki * Butik ileten kimse. butikilik * Butik iletme ii. butlan

* Batl olma durumu. * Geersizlik, hkmszlk. * Yanllk, hakszlk. buton * altrmaya yarayan dme. buut * Boyut. * Uzunluk. buydurmak * Dondurmak, ok tmek. buyma * Buymak ii. buymak * Souktan donarak lmek. * ok mek. buyot * Yatakta snmak iin kullanlan scak su torbas. buyruu altna girmek * bir kimse baka bir kimsenin isteklerini ister istemez yerine getirmek zorunda olmak. buyruk * Belirli bir davranta bulunmaya zorlaycsz, emir, ferman. * Egemenlik. buyruk kulu * Emir kulu. buyruku * Buyuran, emreden (kimse). buyrulma * Buyrulmak ii. buyrulmak * Buyurmak ii yaplmak. buyrultu * Sadrazam, vezir, beylerbeyi gibi yksek devlet grevlilerince yazlan buyruk. * rade. buyur * Buyurun anlamnda bir hitap sz. buyur etmek * "buyurun" diyerek konuu saygile ieri almak veya sofraya armak. buyur? * anlamadm, sznz tekrarlar msnz?. * syleyiniz, emrediniz. buyurgan * Sk sk buyruk veren, buyruk verir gibi konuan. buyurganlk * Buyurgan olma durumu. buyurma * Buyurmak ii. buyurmak * Bir eyin yaplmasnveya yaplmamasnkesin olarak sylemek, emretmek. * Sylemek, demek, dncesini bildirmek. * Gelmek, gitmek, gemek, girmek. * Almak. * 'Etmek, eylemek' anlamnda yardmcfiil olarak kullanlr. buyuru * Buyruk, emir. buyurucu * Buyruk, emir veren. buyurun cenaze namazna! * hi beklenmedik kt bir durum karsnda, aka yollu znt anlatr. buz * Donarak katduruma gelmisu. * ok souk bir etki uyandran ey veya kimseleri anlatmak iin kullanlr. buz alan*

Buzla. buz balamak * (svlar iin) yzeyi donmak. buz da* Kutup blgelerinde buzullardan koparak akntlarla yer deitiren byk buz paras, aysberg. buz duvar * Samim olmamaktan ortaya kan, arzu edilmeyen, arada soukluk yaratan durum. buz gibi * ok souk. * (kt nitelikler iin) kesin bir gerei belirtir. * (et iin) temiz ve yal. buz kalb* Suyun belli biimlerde donmasnsalayan zel kap. buz kesilmek * buz gibi soumak; buz durumuna gelmek. * ok mek, donmak. * alacak, zlecek bir durum karsnda donakalmak. buz kesmek * ok mek. buz torbas * Tedavi amacyla kullanlan ve iinde buz paralarbulunan plstik bir torba. buz tutmak * (sviin) stnde buz olumak, buzla kaplanmak. buz stne yazyazmak * sresi, etkisi ok az olacak bir iyapmak. * bir kimseye etki yapmayan szler sylemek. buz yala* Yksek dalarda kalckar ve buzulun birlikte oluturduu, arkasve yanlardik, n ak, ember biimli ukurluk. buza * Stten kesilmemisr yavrusu. buzalama * Buzalamak ii. buzalamak * (sr iin) Yavrulamak. buzalama * Buzalamak ii. buzalamak * Buzadurumuna gelmek. buzal * Buzasolan. buzasz * Buzasolmayan. buzcu * Buz satan kimse. buzculuk * Buzcunun ii veya meslei. buzzer * Buzu zen, donmaynleyen alet, defroster. buzdolab* Yiyecek ve iecek gibi eyleri souk olarak saklamaya yarayan, motorla alan dolap. buzhane * Buz yaplan yer. * Souk hava deposu. buzkran * Donmudeniz, gl veya rmaklarda ulamteki gemilere kolaylatrmakta kullanlan, buzlarkrarak yol amak iin yaplmgemi. buzla * Deniz suyunun donmasyla kutup blgelerinde oluan buz alan, bankiz, aysfild. buzlanma * Buzlanmak ii. buzlanmak * Buzla kaplanmak, buz tutmak.

buzlar zlmek * buzlar erimeye ve krlmaya balamak. * aradaki soukluk, dargnlk, gerginlik ortadan kalkmak. buzlama * Buzlamak ii. buzlamak * Buz durumuna gelmek. buzlu * Buz tutmu, buz balamolan. * Buz iinde tutularak, iine buz katlarak soutulmu. * Buulanmgibi olan, saydam olmayan. buzlu cam * Saydamlgiderilmicam. * Televizyon ekran. buzluan * zerinde buz eksik olmayan yksek datepesi. buzluk * Yiyecek ve iecekleri soutarak saklamak iin kullanlan, buzla soutulan kap veya dolap. * Buzdolabnn iinde buz yapan blme. buzuki * Balamaya benzer, bozuk dzen alnan bir Yunan algs. buzul * Kutup blgelerinde veya dabalarnda aaya doru ar ar yer deitiren byk kar ve buz ktlesi, cumudiye. buzul bilimci * Buzul bilimi uzman, glsyolojist. buzul bilimi * Fizik corafyann buzullarve yeryzndeki ilevlerini konu alan blm, glsyoloji. buzul a * Drdnc zamann, yeryznn bugnknden daha byk blgelerinin buzullarla rtl bulunduu dnemi, pleistosen. buzul dnemi * Buzullarn yaylddrdnc zaman. buzul kar * Bir buzulun olumasnda temel olan katlamkar kmesi. buzul kayna * Buzulun eriyerek topran altna inen suyunu darya veren kaynak. buzul masas * evresindeki buzlar erirken, altna rastlayan blm erimekten koruyan ve bylece buzdan bir ayak zerinde kalan ktle. buzul seli * Buzulun erimesiyle oluan sel. buzul ta* Buzullarn tayp biriktirdikleri, zerleri ok kez parltlveya izikli talar, moren. buzullama * Buzul durumuna gelme. * Gemialarda ve imdi geniveya dar bir blgenin buzullarla rtlmesi olay. buzullamak * Buzul durumuna gelmek. buzullu * Buzulu olan. buzulsuz * Buzulu olmayan. bcr * Ufak tefek ve ksa boylu, bodur (kimse). bcrleme * Bcrlemek ii. bcrlemek * Bcr duruma gelmek. bcrlk * Bcr olma durumu. Bd * Bkz. Edi ile Bd.

bfe * ine sofra takmlarnn konduu dolap. * Toplantlarda yiyecek ve ieceklerin konulduu masa. * ki, yiyecek tr eylerin satlp tketildii yer. bfeci * Bfe ileten kimse. bfecilik * Bfe iletme ii. Bgdz * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. be * Bve. belek * Bve. beme * Bemek ii. bemek * Suyu nne bent yaparak toplamak. bet * Su birikintisi, glck. bl * Kk bl, soprano bl, alto bl, bariton bl olarak drt tr bulunan, bakrdan, perdeli veya pistonlu mzik aralarnn ad. br * Bkz. eri br. bhtan * Kara alma, iftira. bhtan etmek * kara almak, iftira etmek. bk * Ovada veya dere kysnda alve diken topluluu. * Brtlen. * Akarsu kylarndaki verimli tarlalar. * Dneme. bken * Oynak kemikleri arasndaki alardaraltan kaslarn genel ad, aan kart. bklk * Akarsu kylarndaki verimli tarlalar, bk. bklm * Bklm, kvrlmeylerin oluturduu kat. * Dneme, viraj. bklm bklm * ok bklml, kvrm kvrm. bkme * Bkmek ii. * Bklmkaytan veya iplik. * Vcudun bir blmn yanndaki blm zerine kvrma. bkmek * Serte evirmek, kvrmak. * Birka tel iplii burarak sarmak. * Emek. * Katlamak. * Dndrmek. bktrme * Bktrmek ii. bktrmek * Bkmek iini yaptrmak, kvrtmak. bkc * Aa veya kontraplklarkalpla veya elle bkerek ekil veren kimse. bkclk* Bkcnn ii veya meslei. bkk

* Bklm, eilmiolan. bklgen * Kolay eilip bklen. * Bknl. bklgenlik * Bklgen olma durumu. bklme * Bklmek ii. bklmek * Bkmek iine konu olmak, katlanmak. * (iplik iin) Erilmek. * Eilmek. * Ynelmek. bkl * Bklmolan. bkl * Bklmek ii veya biimi. bkm * Bkmek ii. * Bir eyin bklmyeri, kat, kvrm. * (iplik, yn vb. iin) Bir defada erilmiip miktar. bkml * Bklmolan, bkm olan. bkmsz * Bklmemiolan, bkm olmayan. bkn * Gramer grevleri ve yapbakmndan, kelime kklerinin banda, iinde veya sonunda trl deiikliklerin olmas, insiraf. bknl * Tretmede ve ekimde kelime kkleri deiiklie urayan (dil), insiraf. bknl dil * Gramer grevleri ve yapbakmndan kelime kklerini deitiren dil: Arapa fail, fiil; air, iir gibi. bknme * Bknmek ii. bknmek * Kvrlmak, bklmek. * Ardan, sancdan kvranmak. bknt * Bkme sonucu oluan biim veya iz. * Barsakta olan ar. * Dneme, viraj. bk * Bkmek ii veya biimi. blbl * Karatavukgillerden, sesinin gzellii ile tannmolan tc ku(Luscinia megarhynchos). * Sesi ok gzel olan kimse. blbl ana * ok ufak (kse). blbl gibi bilmek * ok iyi renmiolmak. blbl gibi konumak (veya okumak) * kolaylkla konumak, okumak. blbl gibi konuturmak (veya syletmek) * itiraf ettirmek. blbl gibi sylemek * hibir ey saklamadan bildiklerini sylemek, itiraf etmek. blbl gibi akmak * gzel sesle, neeyle konumak. blbl kesilmek * bir etki veya baskaltnda oka konumak. blblkona * Bir tr hamur tatls.

blblleme * Blbllemek ii. blbllemek * Blbl gibi tmek veya akmak. blbl altn kafese koymular, "ah vatanm" demi * kii, yurdu dnda ne kadar zengin olursa olsun, yine de yurdunu zler. blbln ektii dili bels * ilerisi dnlmeden sylenen sz insann bana dert aabilir. blblyuvas * Daire biiminde, ortasukur ve bu ukur yere pitikten sonra dvlmAntep fstkonulan bir tr hamur tatls. blten * zel veya resm kurum ve kurulular veya yetkili kiilerce herhangi bir durumla ilgili olarak sreli veya sresiz yaymlanan duyuru. * Dergi. bnye * Vcut yaps. * Yap, kurulu. bnyece * Bnye olarak, bnye bakmndan. brg * Barts. * araf. * Atk. * nce perde. brgl * Brgs olan. bro * alma odas, yazhane. * Danma ve yazilerinin yrtld iyeri. * Blm, ube. * Yazmasas. brokrasi * Krtasiyecilik. * Kamu ynetimi. brokrat * Devlet dairesinde alan grevli. * Krtasiyeci. brokratik * Krtasiyecilikle ilgili. * Kamu ynetimi ile ilgili. brudet * Soukluk. brk * Duvak. brl * Brnm. brm * Brlm, drlm, katlanmolan ey. brmcek * Koza gibi yumaklanmey. brmck * Ham ipekten dokunmugiysi kuma. * Ham ipekten dokunan bir tr i amarkuma. brme * Brmek ii. brmek * Sarmak, kaplamak, rtmek, basmak, istil etmek. * ok, gl etkilemek. brnme * Brnmek ii. brnmek

* Brmek iine konu olmak. * Sarnmak, rtnmek. * Bir grne girmek. bryan * Bkz. biryan. bryan pilv * Kemiksiz koyun eti, pirin, soan, domates, baharat ve yakarmyla frnda piirilen bir pilv tr. bryanc* Bkz. biryanc. bsbtn * yiden iyiye, iyice, tamamen, tamamyla, temelli. bst * Vcudun, omuzlarla birlikte gsten yukarblm. * Heykeltralkta ba, gs, bazen de omuzlariine alan sanat rn. btan * Metal bidonlar iinde az bir basn altnda svlaan, yakt olarak yararlanlan HC formlndeki hidrokarbr gaz. bte * Devletin, bir kuruluun, bir aile veya bir kimsenin gelecekteki belirli bir sre iin tasarladgelir ve giderlerini tr ve ayrntlaryla gsteren izelge. * Devlet ve teki kuruluveya topluluklarn belirli bir dnem iindeki gelir ve giderlerinin oranlama niceliklerini nceden belirleyen, onaylayan ve bu ilemlerin yaplmasna izin veren kanun veya karar. bte a * Btede belirlenen giderlerin gelirlerden ok olmasdurumu. bte yl* Bir btenin uygulanmaya baladgnden ertesi yl ayngne kadar geen sre. bteleme * Btelemek ii. btelemek * Bte yapmak veya hazrlamak. bten * Olefin grubundan C4H8 formlnde iki hidrokarbonun ad. btn * Eksiksiz, tam. * Paralanmam. * ok saydaki varlk ve nesnelerin hepsi, btn. * Ufaklk, bozukluk olmayan (para). * Birlik, tamlk. btn btn * Bsbtn. btn btne * Btn olarak, tamamyla. btnc ekonomi * Ekonominin btn alanlarnkapsayan yapve oluum, makro ekonomi. btncl * Totaliter. btncllk * Btncl olma durumu. btnleme * Btnlemek ii, btn, tek para durumuna getirme, tamamlama, ikmal. * Btnleme snav. btnleme snav * lk ve orta dereceli okullarla niversite ve yksek okullarda btnlemeye kalan renciler iin genellikle yaz tatili veya dnem sonunda alan snav, ikmal imtihan. btnlemek * Eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak. * Ufak, bozuk paralarbyk para durumuna getirmek. btnlemeli * Btnleme snavna girmesi gereken (renci). btnlemeye kalmak * bir renci yaryl veya retim ylsonunda bir veya birden ok dersten bir kez daha snava girmek zere baarszla uramak, ikmale kalmak. btnlenme

* Btnlenmek ii veya durumu. btnlenmek * Btnlemek iine konu olmak, ikmal edilmek, tamamlanmak. btnler * Btn durumuna getiren veya btn durumuna getirmek iin eklenen, mtemmim. btnler a * llerinin toplamn180 ye karan alardan her biri. btnleme * Btnlemek ii. btnlemek * Btn duruma gelmek. btnletme * Btnletmek ii. btnletmek * Btn durumuna getirmek, tamamlatmak. btnleyen * Btn durumuna getiren, mtemmim. btnleyici * Btnleme iini yapan. btnlk * Btn olma durumu. btnsel * Btn niteliinde olan, btnle ilgili, total. btnsellik * Btn olma durumu. bve * Daha ok srlara saldran, onlarn kannemen, vzltlaryla tedirginlik yaratan sokucu sinek (Hypoderma bovis). bvelek * Bve. bvet * Bkz. Bet. bvet * (istasyon, tiyatro, sinema gibi yerlerde) Yiyecek ve iecek satlan kk bfe. by * Tabiat kanunlarna aykrsonular elde etmek iddiasnda olanlarn bavurduklargizli ilem ve davranlara verilen genel ad, afsun, sihir, fsun, ba. * Kardurulmaz gl etki. by bozmak * yaplmbir byy etkisiz duruma getirmek. by bozulmak * yaplmbir by etkisiz duruma getirilmek. by yapmak * by yolu ile etki altna almaya veya aldrmaya almak. bycek * Biraz byk, bye yakn. byc * By yapan kimse, sihirbaz. * evresindekileri abuk ve gl olarak etkileyen kimse. byclk * Bycnn yapti, sihirbazlk. byms * Bye yakr, byk gibi, byklere zg. byk * (somut nesneler iin) Boyutlar, benzerlerinden daha fazla olan, kk kart. * (soyut kavramlar iin) ok, ortalamayaan. * Nicelii ok olan. * stn nitelii olan. * Yetikin, belli bir yaa gelmi. * nemli. byk (sz) sylemek * yapacabir ey hakknda kesin konuarak vnmek.

byk abdest * Dk, kaka. byk abdesti gelmek * gden barsanboaltma gerekliini duymak. byk aile * Byk baba, byk anne ile bunlarn evli oullarndan, gelinlerinden ve ocuklarndan oluan aile. byk amiral * Bazlkelerde kara ordusunda mareale denk saylan donanma subaylarnn en yksek aamasndaki amiral. byk ana * Byk anne. byk anne * Annenin veya babann annesi, nine. byk atardamar * Kalbin kaslmasile karncklardaki kanbtn vcuda tayan ana atardamar. byk baba * Annenin veya babann babas, dede. byk balk kk balyutar * gller, gszleri ezer. byk ban derdi byk olur * byk ilerin banda bulunanlarn karlaacaglkler de oktur. byk boy * Normal llerden daha byk. byk ember * Bir krenin merkezinden geen bir dzlemde ara kesiti olan ember. byk dalga * (radyo yayniin) Uzun dalga. byk defter * Ticar bir kuruluun aylk ve bilno hesaplarngsteren defter. byk eli* stn aamaleli. byk elilik * Byk eli olma durumu. * Byk elinin makam. byk grmek (bilmek veya tutmak) * kendini veya bakasnolduundan stn saymak, yceltmek. byk hanm * Yalkadn. byk harf * zel adlarla cmle balargibi yerlerde kullanlan ve byk yazlan, zel biimli harf, majskl. byk kalori * 1 atmosfer basn altnda 1 kg suyun scakln14.50 C den 15.50 C ye karmak iin gereken smiktar, kilokalori. byk kan dolam * Kalbin srekli kaslp gevemesiyle kan ve lenfin vcudun byk blmn dolamas. byk lf etmek * Bkz. byk sz sylemek. byk lokma ye byk syleme * baaramayacan, sonulandramayacan bir konuda kesin szler syleme. byk maaza * Her trl tketim maddesinin bol miktarda sata sunulduu yer. byk mevlit ay * Ay takviminin nc ay, rebiylevvel. byk oynamak * ok para koyarak kumar oynamak. * byk bir tehlikeyi gze alarak bir ie girimek. byk nerme * Tasmn ncllerinden byk olan, majr. byk para * ok para. byk peder * Byk baba, dede.

byk sesli uyumu * Kelimede kaln nllerden (a, , o, u) sonra kaln, ince nllerden (e, i, , ) sonra ince nllerin gelmesi kural, byk nl uyumu. byk szme tvbe! * bir konuda ok kesin konuulduunda, tersi bir durumun baa gelmemesi dileini belirtir. byk ehir * Ana kent. byk tansiyon * Kan basncnn yksek olmas. byk terim * Kapsamdaha geniolan son u nermesinin yklemi grevini tayan terim. byk tvbe ay * Ay takvimin beinci ay, cemaziylevvel. byk nl uyumu * Trke bir kelimenin ilk hecesinde kaln bir nl varsa, ondan sonra gelen btn hecelerin kaln nllerle, ince bir nl varsa sonraki hecelerin de ince nllerle srp gitmesi kural: ocuklamak, denizcilik gibi. byk yemin etmek * bir eyi yapmamak konusunda en kutsal eyler zerine ant imek. Bykay* Kuzey yarm krede yedi yldzdan olumutakm yldz, Yedigir, Dbbekber. bykba* Sr, manda gibi hayvanlarn niteliini belirtmek iin kullanlr. byke * Biraz byk. * Olduka nemli. bykle byk, kkle kk olmak * her yave durumdaki kiilere kardosta, arkadaa davranmak. byklenme * Kendini byk gsterme, kibir. byklenmek * Kendini byk gstermek, byklk taslamak, kibirlenmek. byklerin ellerinden, kklerin gzlerinden pmek * sevgi ve sayggstermek. bykl kkl * Byk kk hepsi bir arada. byklk * Byk olma durumu, ululuk. * Byklere yarar balaycdavran. byklk gstermek * gnl ululuu gstermek. byklk hastal * Kendini olduundan daha byk ve nemli grme, gsterme hastal, megalomani. byklk satmak * gururlanp stnlk taslamak. byklk taslamak * kendini stn grmeye almak, bbrlenmek. bykseme * Byksemek ii. byksemek * Byk olduunu kabul etmek. byks * Byk gibi, byme benzer. bykten bye * mirasn nce bye, o lnce kalanlarn en byne gemesi kural, ekber evlt hakk. byleme * Bylemek ii. bylemek * By ile etki altna almak. * Etkisi altna almak, birini kendine balamak, teshir etmek. byleni* Bylenmek ii veya biimi. bylenme

* Bylenmek ii. bylenmek * Bylemek iine konu olmak. byleyici* Etkileyen, ekici nitelii olan. byleyici zellik * Srekli byleyici ve etkileyici olma. byleyi * Bylemek ii veya biimi. bylte * Fotoraf ve resim byltmeye, byltp basmaya yarayan aygt, agrandisor. byltme * Byltmek ii. * Fotoraf ve resimlere boyut kazandrma ilemi, agrandisman. byltmek * Bir eyi byk duruma getirmek, bytmek. * (resim, harita gibi eyler iin) Daha byk rneini yapmak. * Abartmak. byl * Kendisine by yaplm(kimse). * By gc olan, sihirli. byme * Bymek ii. * Organizmann btnnde veya bu btnn bir blmnde boyutlarn artmas. bymek * Organizmann btnnde veya bu btnn bir blmnde, boyutlar artmak, irilemek, eskisinden byk duruma gelmek. * Yetimek. * Yaartmak, yalanmak. * Artmak, glenmek, iddeti artmak. * Sayca artmak. * Genilemek. * nem ve deer kazanmak. bymde klm * (ocuk iin) konumasve davranlaryana uymayan, byklerinki gibi olan. bysel * By ile ilgili olan. byte * Odak boyutu birka santimetre olan yaklatrcmercek, pertavsz. bytken doku * Srgen doku. bytme * Bytmek ii. * Birisi tarafndan yetitirilmikimse. * Uzakta duran cisimlere drbn veya benzeri bir arala bakldnda cismi gren ann plak gzle bakldzamanki aya oran. bytmek * Byk duruma getirmek, geniletmek. * Yetitirmek, bakmak. * Abartmak, mbala etmek. bytlme * Bytlmek ii. bytlmek * Bytmek ii yaplmak. bytrlk * Arlatrma. byt * Bytmek ii veya biimi. byye kaplmak (veya tutulmak) * yaplan bynn etkisinde kalmak, bir eyin o kimsenin ekiciliinden kurtulamamak. byy * Bymek ii veya biimi.

bz * Knk. bzdrme * Bzdrmek ii. bzdrmek * Bzmek. * Bzmek iini birine yaptrmak. bzgen * Kaslarak vcuttaki herhangi bir delii aan veya kapayan ember biimindeki kaslarn genel ad. bzg * Dikite kuman bir ucundan istenilen yere kadar geirilen bir ipliin ekilmesi ile oluan, kuman bolluunu azaltan sk, kk kvrm. bzgleme * Bzglemek iini yapmak. bzglemek * Bzg eklini vermek. bzgl * Bzgs olan, bzlerek dikilmiolan. bzgsz * Bzgs olmayan. bzme * Bzmek ii. * Azbzlerek kapatlan (kese, torba vb.). bzmek * Buruturarak, sktrarak veya kvrm yaparak bir eyin alannve hacmini kltmek. * Kapatmak, dedikodu yaplmasna engel olmak. bzk * Toplanarak bzlm. * Kaln barsan sona erdii yer, ans. * Yreklilik, cesaret. bzkta* Kafa dengi arkada, kafadar. bzlme * Bzlmek ii. bzlmek * Bzmek ii yaplmak. * Korku, aknlk, souk gibi etkenlerle bir kenara sinmek, bir kenara ekilmek. bzlp oturmak (kalmak) * bir kenarda ekingen bir tavrla oturmak. bzl * Bzlmek ii veya biimi. bzme * Bzmek ii. bzmek * Bzlerek alan hacmini kltmek, krmak. bzk * Bzlerek yzey veya hacmi klmolan, bzm; krk. by-pass * Bkz. baypas. C * Karbon'un ksaltmas. * Elektrik kapasitesinin ksaltlmas. c, C * Trk alfabesinin nc harfi. Ce adverilen bu harf ses bilimi bakmndan tml katk di- dieti nszn gsterir. * Nota iaretlerini harflerle gsterme ynteminde do sesini gsterir. * Romen rakamlarnda 100 saysngsterir. Ca * Kalsiyum'un ksaltmas. -ca / -ce, -a / -e * Vurgusuz zarf eki: Ksa-ca, iyi-ce, ak-a, mert-e vb.; dil adlartretir: Alman-ca, ngiliz-ce, Rus-a, Trke vb. "bakmndan" anlamna zarf tretir: Para-ca, ya-ca vb. "-a gre" anlamna zarf tretir: Onlar-ca, biz-ce, ben-ce, sen-ce vb. "tarafndan" anlamna zarf tretir: Bakanlk-a, hkmet-e vb. "kadar" anlamna zarf tretir: Bun-ca, onca

vb. sayca eitlik bildiren zarflar tretir: Yzyllar-ca, aylar-ca, gnler-ce, binler-ce vb. topluluk beraberlik anlatan zarflar tretir: Aile-ce, ev-ce, ky-ce vb. -ca / -ce, -a / -e * Sfatlardan kltme sfatlartreten ek: Sarn-ca, esmer-ce, soluk-a, sert-e vb. caba * Bir ey demeden, para vermeden alnan ey, bedava. * Fazla olarak, stelik. cabadan * Bedava olarak, karlksz, fazladan. cack * Yourt, ayran iine hyar veya marul doranarak yaplan, ou kez sarmsakl, itah acyiyecek. cack * Bir tr ot. -cack / -cecik * Zarf treten ek (vurgusuz): hemen-cecik, yava-ack, usul-cack vb. cadaloz * ok konuan, huysuz ve irret (kadn, kocakar). cadalozlama * Cadalozlamak ii. cadalozlamak * Cadaloz gibi davranmak. cadalozluk * Cadaloz olma durumu. cadde * ehir iinde ana yol. caddeyi tutmak * herhangi bir sebeple bir yoldan geii engellemek, kapamak. * (korkulu bir durumda) banalp gitmek, uzaklamak. cad * Geceleri dolaarak insanlara ktlk ettiine inanlan hortlak. * Huysuz, irkin, ihtiyar kadn. * ok gzel gz. cadgibi * sabadank, trnaklaruzun ve pis kadnlar iin kullanlr. * ok becerikli. cadkazan * dedikodunun, fesadn ok olduu yer. cadlama * Cadlamak ii. cadlamak * (kadn) irkinleip huysuzlamak. * Bitki bakmszlktan yabanlemek. cadlk * Cadya yakr davran, huysuzluk. cadlk etmek * huysuzluk etmek, cadgibi davranmak. cadsprgesi * Emeleri zellikle dal ularndaki kabuk altnda skbir arerek ekirdekli yemiaalarnn ieklenmesine, dolaysyla meyve verimine engel olan asklmantar (Taphrina cerasi). * Bu mantarn yol atbitki hastal. cafcaf * Gsteri, atafat. * Az kalabalile bir eyi elde eden, irret. cafcafl * Gsterili, fazla k, atafatl. * Kark, grltl patrtl, tehlikeli. Cafer * iliin bir kolu ve bu koldan olan kimse. ca * Parmaklk, korkuluk. ca * Byk bez veya deri torba, cav.

ca * Lavabo, banyo. * Hamam, du, banyo vb. yerlerde atk suyun akmasnsalayan zemindeki delik. calk * Dokumaclkta, zg makinesinde zg iplii bobinlerinin desen ve renk srasna gre yerletirildii sehpa. cahil * renim grmemi, okumam, bilgisiz. * Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan. * Deneysiz, gen, toy (delikanlveya kz). cahil kalmak * bilgi edinememek, bilgisi olmamak. cahilne * Cahilce, cahile yakr (biimde). cahilce * Cahil gibi, cahile yakr (biimde). cahiliye * Araplarda Mslmanlktan nceki a. cahiliyet * Cahillik, bilgisizlik. cahillik * Cahil olma durumu, bilgisizlik. * Genlik, toyluk, deneysizlik ve bu yzden ilenen kusur. cahillik etmek * bilgisizliini gstermek. * genlik, toyluk, deneysizlik yznden kusur ileme. caiz * Din, yasa, tre veya baka bakmdan ilenmesinde, yaplmasnda saknca olmayan, yaplp ilenmesine izin verilen, uygun, yerinde saylan, yakk olan. caize * airlerin kasidelerle vdkleri bykler tarafndan kendilerine verilen bahi. * Yazda bir szn olduu gibi tekrarlandngstermek iin alt hizasna konulan trnak biimindeki noktalama iareti. * Yol yiyecei, azk. -cak / -cek, -ak / -ek * Kltme isimleri treten ek: Yavru-cak, kuzu-cak vb. caka * Gsteri, alm, kabadaylk, fiyaka. caka satmak * gsteriyapmak, alm satmak. caka yapmak * gsterili davranmak, fiyakaldurumda olmak. cakac * Caka yapmayseven. cakaclk * Cakacolma durumu veya cakaldavran. cakalanma * Caka satma. cakalanmak * Caka satmak. cakal * Cakasolan, caka ile yaplan, gsterili. cakasz * Cakasolmayan. cal * Yapmackl, dzme, sahte. calip * Celp eden, eken, ekici. Calvinci * Bkz. Kalvenci. Calvincilik * Bkz. Kalvencilik.

cam * Soda veya potas katlmsilisli kumun atete eritilmesiyle yaplan sert, saydam ve abuk krlr cisim. * Tm veya bir blm bu maddeden yaplm, sra. * Pencere. * Kadeh, iki. cam ivisi * Yaklak aplar1 mm, boylar1,5-2,5 cm arasnda deien ince ve basz tel ivi. cam evi * Cam takma ileri yaplan dkkn, camc. * erevelerde camn yerletirilmesi iin alan yiv. cam gibi * arkasgrnen, saydam, effaf. * (gz iin) donuk, cansz. cam gz * Gz takma olan. * A gzl, tamahkr. cam kanatllar * Kurtuklar, elma, kayn, kavak, mee ve grgen aalarna zarar veren, kanatlarcams, hortumlar krelmikelebekler familyas. cam macunu * Camyuvasna tutturmak ve yaltkanlk salamak amacile kullanlan bezir yave stbe karm. cam mozaik * Renkli taparalaryerine cam paralarndan yaplan mozaik. cam resim * Renkli camlarn kesilip birbirlerine kurun ubuklarla balanmasile yaplan ss veya resim. cam suyu * Potas veya sodann kuvars ile eritilmesinden elde edilen, aacn bceklere ve atee direncini artran renksiz sv. cam yuvas * Cam evi. cam yn * ok ince, bklebilir cam liflerinin oluturduu sve ses yaltmnda kullanlan madde. camadan * apraz dmeli, ipek veya srma ilemeli bir tr ksa yelek. * Drt ke yelkenleri boarak yzeylerini kltme ii. camadan vurmak * fazla rzgra karyelkeni kasmak. camadanfora etmek * balarkoyuverip kslmyelkeni amak. camadanl * Camadan giymiolan. cambaz * Yerde ve tel, at, bisiklet vb. zerinde dengeye dayanan, tehlikeli, heyecan verici gsterileri yapan kimse, akrobat. * At alp satan veya yetitiren kimse. * Usta, becerikli kimse. * Kurnaz, hileci. * OsmanlDevletinde atlolan ve savalarda padiahn nnde dmana karilk saldrya geen birlik. cambazhane * Cambazlarn oyunlarngsterdikleri yer. cambazlk * Cambazn ii veya meslei, akrobatlk, akrobasi. * At alp satma veya yetitirme ii. * Kurnazlk, hilecilik. cambul cumbul * (yemek iin) ok sulu, suyu bol. camc * Cam ticaretini veya cam takmaymeslek edinmikimse. * Evin iini pencereden gzetleyen kimse. camcelmas * Ucundaki kk, dnebilen elmas parasile camizerek kesmeye yarayan ara. camcmacunu

* Cam ile ereve arasndaki aralklarkapatmakta kullanlan ve kaba stbele bezir yandan yaplan hamur. camclk * Cam alp satma veya takma ii. * Evin iini pencereden gzetleme. camekn * Gstermelik, satlk eylerin sergilendii camlblme veya yer, sergen, vitrin. * Bir yeri, bir veya daha ok blme ayran cam blme, camlk. * Ser (II). * Hamamlarda soyunulan camlyer. * Gzlk. cameknl * Camekanolan (yer). cameknlkutu * Televizyon. cameknsz * Cameknolmayan. camgbei * Yeile alar mavi renk. * Bu renkte olan. camgz * Deniz kysna yakn yaayan, boyu bir buuk metre kadar olan, eti lezzetli bir tr kpek bal(Galeius canis). camgzeli * Evlerde ss olarak yetitirilen, pembe, krmziekler aan bir tr kna iei (Impatiens sultan). camereveyi indirmek * etrafkrp dkmek, her eyi paralayp datmak. camz * Manda, su sr, km. cami * Mslmanlarn hep birlikte namaz klmak iin toplandklaryer. cami * Toplayan, bir araya getiren. * ine alan, iinde bulunduran. cami yklm, ama mihrabyerinde * yalandhlde gzellii bozulmam(kadn). camia * Topluluk, zmre. camit * Cansz. * Donmu. camlama * Camlamak ii. camlamak * Cam geirmek, cam takmak. camlanma * Camlanmak ii. camlanmak * Cam taklmak. camlama * Camlamak ii. camlamak * Cama benzer duruma gelmek. camlatma * Camlatmak ii. camlatmak * Cam taktrmak. caml * Cam taklm, cam geirilmi, camolan. camlkk * Saraylarda veya bahelerde souktan korunmak iin camla rtlmoda, salon. camlk

* Camlereve ile blnmyer. * iek, sebze gibi bitkileri detkenlerden korumak iin yaplmkk limonluk, camekn. cams * Cam gibi saydam, cama benzer. * Yerin iinden yze kan erimiscak maddelerin, souma srasnda billrlamayp biimsiz olarak katlamdurumu. camsz * Camolmayan. can * nsan ve hayvanlarda yaamaysaladna ve lmle vcuttan ayrldna inanlan madde dvarlk. * Yaama, hayat. * G, dirlik. * Kii, birey. * nsann kendi varl, z. * Gnl. * Bektalik ve Mevlevlikte tarikat kardei. * Yaknlk duygusu belirten bir seslenme sz. * ok iten, sevimli, sevilen, irin. can acs * Vcudun herhangi bir yerinde duyulan iddetli ac. can alacak nokta (veya yer) * bir eyin en nemli yeri. can alc * En nemli, en arpc. * Azrail. can alp can vermek * lm skntsve acsiinde bunalmak. can arkada * Bkz. can dostu. can atmak can bastne * istenilen eyin byk bir memnunlukla yaplacananlatr. can bana sramak * ok korkmak. can baylmak * i gemek, takatsizlik gstermek. can beraber * ok sevgili. can beslemek * kaygszca yiyip iip rahatna bakmak. * bakasnn yiyeceini, ieceini salamak. can boazdan gelir (veya geer) * insan yiyeceine nem vererek glenebilir veya yemeden yaamak mmkn deildir. can borcunu demek * lmek. can bunalts * Arznt sebebiyle cann sklma, bunalma hli. can cana, babaa * herkesin kendi cannn, kendi bann kaygsna dt bir tehlike annanlatr. * birbirini seven iki kii bir arada yalnz olarak. can cier * ok yakn, skfk, pek iten (arkada). can cier kuzu sarmas * ili dl, candan, pek iten. can cier olmak * birbiriyle ok yakn arkadaolmak. can cmleden aziz * insann kendisi herkesten nce gelir. can abas * varlnkantlama amacyla argayret. can ekimek * lmek zere bulunmak.

* sona ermek, tkenmek, bitmek. can ekimektense lmek yedir * bir ite eitli skntve zntlerle karlap olaanst gayret harcamaktansa o iten vazgemek daha iyidir. can kmaynca (veya kmadan) huy kmaz * insanalkanlklarndan, huylarndan vazgeirmek mmkn deildir. can damar * En nemli veya hassas nokta, bir eyin yaamasiin en nemli ara. can damarna basmak * bir iin en nemli yn zerinde durmak. can dayanmamak * bir ey karsnda insann dayankllelden gitmek. can derdinde olmak * zor bir durumdan kurtulmaya almak. can derdine dmek * lm korkusuna kaplmak. can direi * Kemann iinde, alt ve st kapaklararasnda dikili duran ubuk. can dostu * Pek iten dost. can dman * Ardmanlk gden kimse, ldrmeyi bile dnen dman. can erii * Genellikle yeilken yenen sert, sulu bir tr erik. can evi * Yrein altndaki blge. * En duyarlyer, yrek. can evinden vurmak * en etkileyici ynnden saldrmak. can feda * ok imrenilen iyi veya gzel eyler, davranlar karsnda sylenir, can kurban. can gelmek * canlanmak, glenmek. can gzdesi * Sevgili. can havli * lm korkusu. can havli ile... * lm korkusundan doan gl bir tepki ile. can kalmamak * bitkin bir duruma gelmek, gc tkenmek. can kaygsna dmek * her eyden vazgeip sadece kendi hayatnkoruma veya kurtarma abasnda olmak. can korkusu * Bkz. can havli. can korkusu * lm korkusu. can kula * ok yakn dost, srda. can kulaile dinlemek * byk bir dikkatle dinlemek. can kurban * Can feda. can kuu * Ruh. can noktas * En nemli husus, vurgulanmasgereken yer. can olmak * sevimli, hogrnmek. can pahasna * cannvererek veya tehlikeye koyarak. can pazar

* Herkesin kendi cannn kaygsna dt ve kendini kurtarmaya altbir durum. can sal * nsann save salklolmas. can sevecek bir ey * hoa gidecek bir ey. can skc* znt yaratan, zc. can sknts * yaplacak bir iolmamaktan ve hibir eyle oyalanma imknbulunamadiin duyulan tedirginlik, bunalm. can skmak * bkknlk vermek. can sohbeti * tenlikle konuan ok yakn dostlar bir arada syleip dertleme. can tahtas * Gs kemii. can vermek * lmek. * ruha g vermek. * canlanmasna yol amak. * bir eyi ok istemek. can yakmak * zulmetmek, eziyet etmek. * bir kimseyi byk zarar ve ziyana sokmak. * zmek, acvermek. can yelei * Bkz. cankurtaran yelei. can yolda * Yalnzlktan kurtulmak iin birlikte yaanlan (kimse vb.). cana * Sevgiliye hitap sz. cana can katmak * yaama gcn artrmak. cana kymak * ldrmek. cana minnet saymak (veya bilmek) * bir ltuf olarak kabul etmek. cana yakn * Sevimli. cana yaknlk * Cana yakn olma durumu. canan * Gnlden sevilen, gnl verilmiolan kadn, sevgili. * (tasavvufta) Tanr. canavar * Masallarda sz geen yaban, yrtchayvan. * Kurt, domuz gibi cana kyan yaban hayvan. * Haar, yaramaz ocuk. * Acmasz, kt ruhlu, zalim (kimse). * Kpek bal. canavar dd * Tatlarda bulunan, tiz ses karan alet. * Acacses karan ve uzaklara kadar tehlike iareti vermek iin kullanlan ddk. canavar gibi * iri yar, saldrgan. * ok fazla. canavar kesilmek * hrnlamak, canavar gibi olmak. canavar otu * Canavar otugiller familyasnn rnek trlerinden olan ve kenevirle ttn kklerinin asalaklarndan biri saylan iekli bitki (Orobanche ramosa). canavar otugiller

* Bitiik ta yaprakliki eneklilerden, tarm bitkilerine zarar veren asalak bir bitki familyas. canavarca * Canavar gibi, canavara uygun den biimde. canavarlama * Canavarlamak ii. canavarlamak * Canavar gibi davranmak. * Korkun, rktc bir durum almak. canavarlk * Canavar gibi davranma. cancaz * Cancazm sznde sevgi ve teklifsizlik; cancazisterse deyiminde ise nemsemezlik anlatr. candan * ten, yrekten, gnlden, samim. * tenlikle, istekle, ilgiyle. candan candan * tenlikli bir biimde. candan gemek * lmek. candan yrekten * itenlikle. candanlk * Candan olma durumu. candarma * Jandarma. canfes * zerinde desen bulunmayan, ince dokunmu, parlak, tok, ipekli kuma. * Bu kumatan yaplm. canfes gibi yaprak * (asma ve dut yapraklariin) ince, taze ve sinirsiz yaprak. canfeza * Trk mziinde ok az kullanlmbir birleik makam. cangl * Bkz. cengel. * Karklk, kargaa. cangl cungul * Hayvanlara taklan anlarn veya baka maden eyann kardkaba sesleri anlatr. * Bu biimdeki grlt. canhra * Yrek paralayan, kulak trmalayan, ac, tyler rpertici. canacmak * arpma, vurma vb. sonucu acduymak. * zlmek, rahatsz olmak. canazna (veya boazna) gelmek * byk bir tehlike karsnda lecekmigibi bir korkuya kaplmak. * arduygulanmak, ok heyecanlanmak. canburnuna (veya burnundan) gelmek * bir ey yaparken ok zorluk ekmek. canburnunda olmak * ok yorgun ve bezgin olmak. cancana lmek * bakasna yaplacak eyi kendine yaplacak gibi dnmek. cancanna (veya iine) smamak * sabrszlk gstermek, tahamml etmemek. cancebinde * zayf ahlklkimse. cancehenneme * sevilmeyen bir kimse iin duyulan fke ve nefreti bildirir. canekilmek * (vcudun herhangi bir organiin) canllazalr gibi olmak. * ii ezilmek. canekmek

* bir eyi istemek, istek duymak, arzulamak. cankasca! * "byk zarara veya ktle urasn, perian olsun, lsn" anlamlarnda kullanlan bir ilenme sz. cankmak * ok yorulmak veya ok zorluk ekmek. * lmek. * ok ypranmak. canksn! * "lsn, gebersin" anlamnda bir ilenme sz. cangelip gitmek * aylp baylmak. * mit ve mitsizlik arasnda kalp heyecanlanmak. cangelmek * yeniden canlanmak, canyerine gelmek. cangibi sevmek * ok gl bir sevgiyle balanmak. cangitmek * zen gsterilen, ok sevilen bir eye zarar gelecek diye kayglanmak. cangnlden (veya canyrekten) * itenlikle, ok isteyerek. canile oynamak * tehlikeli ilerle uramak. canile uramak * ar hasta olmak, lm deinde can ekimek. * byk skntya dmek. canistemek * heves duymak. canisterse * (olumsuz bir cevap karsnda) "kabul etmezse etmesin!" anlamnda kullanlr. canpek * Acya, skntya kardayankl. cansaolsun! * zlmeye gerek olmadnkartarafa bildirmek iin kullanlr. cansklmak * ii sklmak, yapacak bir ii olmamaktan tedirginlik duymak. * keyfi kamak. * yarzlmek, yarfkelenmek. canskkn* keyfi kam. cantatl* Skntya ve acya katlanmak istemeyen. cantez * Beklemeye dayanamayan, sabrsz. canyanan eek attan yrk olur * zarara veya ktle urayan kimse acsnkarmak iin araba harcar. canyanmak * ok acduymak. * acbir deneme geirmek; bir ite zarar grmek. canyerine gelmek * yorgunluu gemek; saln, gcn kazanmak. canyok mu? * birinin katlandskntybakalarna rnek gstermek iin sylenir. canyrekten * Bkz. cangnlden. canm cierim * iten bir sevgi seslenii. canm dese, canm ksn diyor sanmak * birinin en gnl okaycszleri bile kendisine dokunmak, batmak. canm! * honutsuzluk anlatr. * sevgi seslenii olarak kullanlr. * (ca:nm) ok gzel, ok deer verilen. canmsokakta bulmadm

* tehlikeye veya herhangi bir skntya katlanmaya hi niyetim yok. canmn ii * efkat veya sevgi seslenii. cann isterse! * "dilediin gibi olsun, sen bilirsin, bana gre hava ho" anlamnda kullanlr. canna acmamak * kendini dnmeden, kendine bakmadan yaamak. canna demek * ok holanmak. * ruhu ad olmak. canna dkn * kendine iyi bakan, kendini koruyan. canna ezan okumak * bir kimsenin hakkndan gelmek, ldrmek. canna gemek, canna ilemek (veya canna kr etmek) * ok etkilemek. canna kasdetmek * intihara kalkmak. * birini ldrmeye hazrlanmak. canna kymak * acmadan ldrmek. * kendini ldrmek. * gcnden fazla igrerek arderecede kendini yormak. canna minnet * beklenilmeyen iyi bir durumla karlanca duyulan memnunluu anlatmak iin sylenir. canna okumak * berbat ve perian etmek. canna rahmet * "Alllah rahmetini esirgemesin" anlamnda kullanlr. canna susamak * lmek istemek. * birini ldrmeyi istemek. canna tak demek (veya etmek) * dayanamaz duruma gelmek, sabrkalmamak. canna tkrdmn (veya frdmn) * kzgnlk ve fke belirtir. canna yandm (veya yandmn) * sevgi, hayranlk veya fke gibi trl duygular anlatr. canna yetmek * katlanamayacak duruma gelmek, bezmek, bkmak. canndan bezmek (veya bkmak, usanmak) * lm gze alacak kadar skntiinde olmak. canndan gemek * lmek iin hazr olmak. cann(bir yere) dar atmak * bir tehlikeden glkle kurtularak bir yere snmak. cannactmak * birine acvermek. cannalmak * (Tanr) ldrmek. * cannverdirecek kadar memnun etmek. * skntya sokmak. cannbalamak * ldrlmesi gerekirken vazgemek. cannburnundan getirmek * ok yormak, fazla altrmak. canncehenneme gndermek (veya yollamak) * ldrmek. cannkarmak * hrpalamak, ok yormak, yprandrmak. canndiine almak (veya takmak) * her tehlikeyi gze alarak ie girimek.

cannskmak * keyfini bozmak, neesini karmak. cannsokakta bulmak * salkorumak gerektiini anlatan bir sz. cannvermek * kendini feda etmek. * hibir ey esirgememek. * bir eye ok dkn olmak, ok sevmek. cannyakmak * acverecek biimde cezalandrmak. * bir kimseyi, ok skntve zarara sokmak. cannn derdine dmek * canndan baka bir ey dnemeyecek kadar skntda olmak. cannn iine sokacagelmek * ok holanmak, ok sevmek. cani * Cinayet ilemiolan kimse, kyac. canice * Cani gibi, caniye yakr (biimde). canilik * Cani olma durumu. canip * Yan, taraf. caniyane * Cani gibi, canice. cankurtaran * Hastahane veya kliniklere hasta veya yaraltamaya zg ara, amblns. * Havuz veya pljda yzme bilmeyenleri uyaran, tehlikeden koruyan ve onlarkurtaran kimse. cankurtaran an * Tipili veya sisli havalarda snacak veya ynelecek yeri yolculara, gemilere belli etmek iin kullanlan an (veya ddk). cankurtaran dd * Cankurtaran an. cankurtaran gemisi * Karaya oturan, yanan veya batma tehlikesi ile karkarya kalan gemileri kurtarmaya yarayan gemi. cankurtaran kulbesi * Dageitlerinde tipiden veya souktan korunmak icin snak olarak yaplmkulbe. cankurtaran sal * Deniz kazalarnda kullanlmak zere gemilerde bulundurulan sal. cankurtaran sandal * Deniz kazalarnda veya gemi batmak zere iken insanlarkurtarmaya yarayan motorlu, krekli sandal, filika. cankurtaran simidi * Suda boulma tehlikesine karkullanlan ve sudan hafif maddelerden, byk simit veya yelek biiminde yaplmara. cankurtaran amandras * Denize denlerin kolayca belirlenip kurtarlmalariin denize braklan ve kazaya urayanlarn bulup kendilerini gstermeleri iin kullanlan, parlak renkli, fosforlu amandra. cankurtaran yelei * Yelek biiminde yaplmcankurtaran arac. cankurtaran yok mu! * lm tehlikesi karsnda yardm isteme sz. cankurtaranlk * Cankurtaran olma durumu. canla bala * Seve seve her trl yorgunluu gze alarak, var gcyle. canlandrc * Canllk veren, canllk kazandran. * Bir canlresim veya ema filmi iin hareketlilii salayan tek tek resimleri yapan sanat. canlandrclk * Canlandrcolma durumu. canlandrlma

* Canlandrlmak ii. canlandrlmak * Canlandrmak iine konu olmak. canlandrm * Ortada kalan kalntlarna gre bir eserin ana tasarsna uygun olarak yeniden izimi. canlandrma * Canlandrmak ii. * Tek tek resimleri veya hareketsiz cisimleri gsterim srasnda hareket duygusu verebilecek biimde dzenleme ve filme aktarma ii. * Kiiletirme. * Gemibir olayn gelimesini ve sonucunu aynbiimde yanstarak sunma. canlandrmak * Canlanmasnsalamak, canlanmasna yol amak. * Yaatmak, (birinin) klna girmek. * Younluk, etkinlik kazandrmak. * Canllk, tazelik, dirilik getirmek. canlanma * Canlanmak ii. canlanmak * Gc artmak, diri duruma gelmek. * Etkinlii artmak, hareketlilik kazanmak. * Depremek. * Gemite yaanan bir olay veya durum yeniden hatrlanmak. canl * Canolan, diri, yaayan. * Gl, etkili, hareketli, hayat dolu. * Yaayp yer deitirebilen yaratk, hayvan. canlcanl* Diri diri, henz lmemi. * Heyecanla. canlcenaze * ok zayf, bir deri bir kemik kalmkimse. canlmodel * Figrlerle ssl veya heykeltralkta yararlanlan kadn veya erkek. canlmzik * Gazino, lokal vb. yerlerde yemek srasnda bir veya birka mzisyenin algve sesleri ile paralar seslendirmesi. canlzdekilik * Evrenin temeli olarak dnlen maddenin canlolduunu savunan doktrin, hilozoizm. canlresim * Bir hareketi paralarna ayrp bunlarn elle yaplan resimlerinin alcyla tek tek evrilmesine dayanan ve gsterimde srekli bir hareketi ortaya koyan film teknii. canlyayn * (televizyon ve radyo iin) Daha nceden herhangi bir gere zerine tespit edilmemi, alcyla tespit edildii anda yaplan yayn. canlclk * Olup bitenin ruhlar alannn gizli glerince ynetildiine inanan ilkel anlay, animizm. * Bamsz bir ruh varln insanda ve doa nesnelerinde yerleik olduuna inanan ilkel din gr. * Tek ve aynruhun fikr ve organik hayatn ilkesi olduunu ileri sren reti. * ocukta bir dnce biimi olarak btn cisimlerin canlolduuna inanma. canllk * Canlolma durumu. * Neelilik, hareketlilik. cansz * Cannyitirmi, lm. * Gsz, mecalsiz. * lgi uyandrmayan, snk. * Durgun. * Canlolmayan (varlk), camit. cansz cansz * Cansz olarak, cansz gibi. cansz dmek

* hastalk veya yorgunluk yznden bitkin bir duruma gelmek. cansz hedef * nsan ve hayvan dnda kalan hedef. canszlama * Canszlamak ii. canszlamak * Cansz duruma gelmek. canszlatrma * Canszlatrmak ii. canszlatrmak * Cansz duruma getirmek. * Bir diin canldokusunu yok etmek. canszlk * Cansz olma durumu. * Hareketsizlik. cansiparane * Cannverircesine, zveriyle. cantiyane * Kantiyane. capcanl * ok canl(bir biimde). car * ar, telll ile duyurma; iln. * Tehlike durumu, imdat, yardm. car * Bazyerlerde kadnlarn kollarna rttkleri veya boydan boya rtndkleri araf, zar. car car * ok ve yksek sesle, grltl bir biimde (konuma). car etmek * nara atmak, haykrmak; iln etmek. carcar * Geveze, yaygarac. carcur * Bkz. arjr. carcur * "Geliigzel konumak" anlamna gelen carcur etmek deyiminde geer. carcur * Fermuar. cari * Akan. * Olagelen, geen, yrrlkte olan. cari hesap * ki taraf arasnda srp giden alacak verecek ilemlerinin tutulan hesab. cari masraf * Belirli bir dnemde yaplan harcamalar. cari para * Geerli olan, yrrlkte bulunan para. cari cret * gc piyasasnda igcnn, arz ve talebe gre belirlenen fiyat. cariye * Yabanclkelerden karlp zgrlkten yoksun edilen, alnp satlabilen, her konuda efendisinin isteklerine balbulunan gen kadn, halayk. cariyelik * Cariye olma durumu. cariyelik etmek * cariye gibi hizmet etmek. cariyeniz (veya cariyeleri) * eskiden, sz sylenen kimseye arbir sayggstermiolmak iin kadnlar tarafndan "ben" zamiri yerine kullanlrd. * aynmaksatla gen kadnlardan sz edilirken onlaranlatan kelimelere bir unvan gibi getirilirdi. carlama * Carlamak ii.

carlamak * Bararak konumak; ok sylemek. * ln etmek, duyurmak; nara atmak, haykrmak. carl * Car(II) olan. carsz * Car(II) olmayan. cart * Sert bir ey yrtlrken kan ses. cart cart tmek * kendini beenmibir davranla ve buyururcasna sz sylemek. cart curt * Gerekli gereksiz yerde sylenen, abartlsz. cart curt etmek * gz korkutmak veya vnmek amacyla abartlkonumak. cart kaba kt * yksekten atana veya almlbir tavr taknana karsylenen hafifseme nlemi. carta * Yellenme. cartadak * Birdenbire ve grlt ile. cartadan * Cartadak. cartayekmek * lmek. cascavlak * (baiin) ok sasz, ok tysz, hi ty olmayan. * rlplak, rtsz. cascavlak kalmak * btn imknlarelinden alnmolarak ortada kalmak. casus * Bir devletin veya bir kimsenin srlarnbakasnn hesabna renmeyi stne alan kimse, at. casusluk * Casus olma durumu, atlk. casusluk etmek * casus olarak almak. cav * Bkz. a(II). cavalacoz * Deersiz, nemsiz, derme atma. cavlaekmek * lmek. cavlak * plak, tysz. cavlaklk * Cavlak olma durumu, plaklk. cavlama * Cavlamak ii. cavlamak * Kavlamak, tyn dkmek, plak kalmak. cavlamak * lmek. caydrc * Kararndan, sznden dndrc. caydrclk * Caydrcolma durumu. caydrlmak * Caymassalanmak, kararndan dndrlmek, vazgeirilmek. caydr * Caydrmak ii veya biimi. caydrma * Caydrmak ii.

caydrmak * Caymasnsalamak, kararndan dndrmek, vazgeirmek. caygn * Vazgeip iin ardnbrakan, dnek. cayr cayr * Bir cismin abuk ve iddetle yandn, yrtldnanlatmak iin kullanlr. * iddetli, etkili olarak. cayrdama * Cayrdamak ii. cayrdamak * (nesneler iin) Ses kararak yanmak veya yrtlmak. cayrdatma * Cayrdatmak ii. cayrdatmak * (nesneler iin) Sert, uzun, grltl ses kartmak. cayrt * iddetli yanma, yrtlma sesi, grlt. cayrtvermek * grlt ile gzdavermek. cayrtybasmak (veya cayrtkoparmak) * birdenbire barp armaya balamak. cay * Caymak ii veya biimi. cayma * Caymak ii. caymak * Sznden, kararndan dnmek, vazgemek. caz * Balangta Kuzey Amerika zencilerinin mzii iken sonralarbtn dnyada benimsenen bir mzik tr. * Caz mzii alan orkestra. caz takm * Caz mzii alan orkestrann btn alglar. cazbant * Caz mzii alan orkestra. cazc * Caz mzii alan veya besteleyen kimse. cazclk * Cazcnn ii veya meslei. cazgr * Greecek olan pehlivanlaryksek sesle izleyicilere tantan ve dualarnokuyarak onlaralana sren kimse. * Fitneci. cazgrlk * Cazgr olma durumu. cazr cazr * (bir cismin kaynama ve yanmasnbelirtirken) Gl ve sesli olarak. cazrdama * Cazrdamak ii. cazrdamak * Caz diye ses karmak. cazrdatma * Cazrdatmak ii. cazrdatmak * Cazrdamasna yol amak. cazrt * Cazrdama sesi. cazibe * Alm, almllk, ekicilik, albeni. * ekim. cazibe kanunu * Yer ekimini belirten kurallar btn. cazibedar * ekicilii olma, alml.

cazibeleme * Cazibelemek durumu. cazibelemek * ekici, almlduruma gelmek. cazibeletirmek * ekici, almlduruma getirmek. cazibeli * ekici, alml, albenili. * nemli, arlolan. cazibesiz * ekici olmayan, almsz. cazip * lgi uyandran, ekici, elverili. cazipleme * Caziplemek durumu. caziplemek * Cazip duruma gelmek. cazipletirme * Cazipletirmek durumu. cazipletirmek * Cazip duruma getirmek. cazipli * ekici, alml, albenili. caziplik * Cazip olma durumu. cazl * Cazolan. cazsz * Cazolmayan. cazur cazur * Bkz. cazr cazr. Cb * Kolombiyum'un ksaltmas. cc * Kemann srt ve gs tahtasniki yanndan C harfi biiminde enten oyuklar. Cd * Kadmiyum'un ksaltmas. CD * Yabancdevlet eliliklerine ait arabalarn plkalarnda kullanlan ksaltma. Ce * Seryum'un ksaltmas. ce * Trk alfabesinin nc harfinin ad. ce * Kucak ocuklarn, bebekleri elendirmek iin karlan ses. -ce * Bkz. -ca / -ce (I). -ce * Bkz. -ca / -ce (II). ce demeye mi geldin? * "Bu kadar az oturmaya mgeldin?" anlamnda kullanlr. cebbar * Zorlayc, zorba. * Kudret sahibi, Tanr. * Gkyznn gneyinde bulunan bir yldz kmesi. * Becerikli, ak gz (kadn). cebe * Zrh. * Silh. cebeci * Yenieri ordusunda silh yapan, onaran ve bakmile grevli bulunan; savata ordunun silh ve cephanesini ulatran yaya kapkulu ocaklarndan bir snf asker.

cebel * Da. * Sahipsiz, botoprak. * Ekilmemitarla, ekime elverili olmayan yer. cebeli * Osmanlmparatorluu dneminde, savasrasnda tmar, zeamet sahiplerinin dirlikleri oranna gre yanlarnda gtrmekle ykml bulunduklaratlasker. * Ayndnemde illerdeki atlinzibat kuvveti. cebelleme * Cebellemek ii. cebellemek * Uramak, ekimek; tartmak, mnakaa etmek. cebellezi * Hakkolmayan bir eyi kendisine mal edip cebine koyma, cebine indirme. cebellezi etmek * cebine indirmek. ceberut * Tanr'nn her eyin stnde olan kudreti. * (tasavvufta) Allah'a varmann nc basama. * ("byk kudret" anlamndan kayarak) Merhametsizlik, zorbalk. * Acmasz, merhametsiz, zorba. cebi delik * Tutumlu olmayan (kimse), savurgan. cebi delik (kimse) * para tutmayan, zrt, parasz. cebi para grmek * parasyokken para kazanmaya balamak. cebin * Korkak. * Aln, yz. cebinden karmak * ondan ok stn olmak. cebine indirmek (veya atmak) * (para iin) hakkolmadhlde kendine mal etmek. cebini doldurmak * karlatelverili durumlardan yararlanarak bol para kazanmak. cebir * Zor, zorlay. cebir * Artve eksi gerek saylarla, bunlarn yerini tutan harfler yardmyla nicelikler arasnda genel balantlar kuran matematik kolu. cebir kullanmak * bir ii yaptrmak iin zora bavurmak. cebire * Krk kemikleri yerinde tutmak iin kullanlan tahta, mukavva veya tenekeden yaplm, zeri bezle kaplanan levha, syek, koaptr. cebirsel * Cebirle ilgili. cebirsel deyim * Bilinen veya bilinmeyen byklk lleri zerinde, bunlara balbir byklk lsn karmak iin gerekli ilemleri gsteren ve birbirine cebirsel iaretlerle balanan harf ve saylar btn. cebirsel forml * Cebirsel deyim. cebirsel ifade * Cebirsel deyim. cebren * Zorla, zor kullanarak, zoraki. cebretme * Cebretmek ii. cebretmek* Zorlamak. cebr

* Zorla yaplan; zor kullanlarak yaptrlan. cebr yry * Bir yere kuvvet yetitirmek veya dmandan nce varmak iin yaplan skyry. cebrinefs * Kendini zorlama, kendini tutma. cebriye * Yazgclk, kadercilik, fatalizm. ceddine lnet (veya yedi ceddine lnet!) * "soyun sopunla birlikte Tanrcezanzversin!" anlamnda ilenme bildiren sz. ceddine rahmet! * "aferin, bravo" veya "Tanrsenden razolsun" anlamnda kullanlr. Ced * Olak burcu. cedit * Yeni. cedre * Guatr, gua. cefa * Byk sknt, zg, eziyet. cefa ekmek (veya grmek) * znt, skntekmek. cefa etmek * zmek, eziyet etmek. cefakr * Cefal. cefake * Cefa eken, cefal, skntya katlanan. cefal * Skntya, eziyete katlanmveya katlanan. cefaya katlanmak * skntveya znty sabrla karlayp tahamml etmek. ceffelkalem * Hi dnp tanmadan, bir rpda. cehalet * Bilgisizlik, bilmezlik. cehdetme * Cehdetmek ii. cehdetmek * alp abalamak. cehennem * Din inanlara gre, ktlk yapanlarn ldkten sonra ceza grecekleri yer, tamu. * ok skntlyer. cehennem azab * Cehennemde uranlacana inanlan ceza. * ok byk sknt, eziyet. cehennem gibi * ok scak. cehennem hayat * Byk skntve zntlerle dolu yaay. cehennem kt * Cehennemde yanmaya yarar kimse. cehennem ol * defol!. cehennem olmak * defolmak. cehennem ta * Gmn nitrik asitte ergitilmesiyle elde edilen, havaya dayankl, kta bozulmayan beyaz kristal. cehennem zebanisi * Zalim, acmasz kimse. cehenneme kadar yolu var * "defolsun, istedii yere kadar gitsin, korkum yoktur" anlamnda svme. cehennem

* Cehennemle ilgili. * zc, yakc, cehennem gibi. cehennemi boylamak * (sevilmeyen kimse iin) lmek. cehennemin buca(veya dibi) * ok uzak yer. cehennemin dibine gitmek * (kzlan kimse iin) defolup gitmek. cehennemleme * Cehennemlemek durumu. cehennemlemek * Cehenneme dnmek. * Arznt ve skntekilen yer hlini almak. cehennemlik * ldkten sonra yerinin cehennem olacasanlan, cehenneme lyk (kimse). * Hamamn oca, klhan. * Modern ekmek frnlarnda atein bulunduu en scak blm. cehil * Bilgisizlik, bilmezlik. cehre * Pamuk, yn, ipek gibi eyleri eirip iplik durumuna getirmeye yarar ara, i. cehri * Kk boyasgillerden, meyve, kabuk veya odunundan gzel krmzrenk elde edilen bir kk (Rhamnus infectorius). ceht * aba, abalama. -cek * Bkz. -cak / -cek. ceket * Erkeklerin ve kadnlarn giydii, genellikle nden dmeli, kalayrten, kollu giysi. ceketatay * Bkz. Jaketatay. celdet * Yiitlik, kahramanlk. cell * Byklk, ululuk. * fke, kzgnlk. Cell * lk olarak Yavuz Sultan Selim dneminde ortaya kp devlete isyan eden Bozoklu DerviCell'in adamlarna ve ondan yana olanlara, sonralarda treyen btn ekyaya verilen ad. Celllik * Cell olma durumu. celllenme * Celllenmek ii. celllenmek * fkelenmek, kzmak. cellli * Sert ve fkeli (kimse). * Hrn, cokun. celllice * Cellli gibi, cellliye benzer. celbe * Avcantas. celep * Koyun, kei, sr gibi kesilecek hayvanlarn ticaretini yapan kimse. * Topkap, Galata, brahim Paa ve Edirne saraylarna alnp trl devlet hizmetleri iin aday olarak yetitirilen gen. celeplik * Koyun, kei, sr gibi kesilecek hayvanlarn ticaretini yapma ii. cel * Ak, aikr. * Parlak, cill.

cel yaz * (Arap harfleriyle) Uzaktan okunacak biimde istif edilmiiri sls levha yazs. celil * ok byk, ulu. * Tanr'nn sfatlarndan biri. cellt * lm cezasna arptrlanlarldrmekle grevli olan kimse. * Acmasz, katyrekli, kolaylkla su ileyen, zalim. cellt gibi * acmasz. celltlk * Celldn grevi. * Katyreklilik, zalimlik. celp * Getirtme, kendi zerine ekme. * Mahkeme tarafndan dava edene, edilene veya tanklara gnderilen arbelgesi. * Askerlik devini yapmaya arma. celp etmek * kendine ekmek. * getirmek. celp kd * arkd, arbelgesi, celpname. celpname * Celp kd, arbelgesi. celse * Oturum. celseyi amak * oturumu amak. celseyi tatil etmek * oturuma ara vermek. cemaat * Bir imama uyup namaz klan kiiler. * nsan kalabal. * Bir dinden veya bir soydan olanlarn topluluu. cemaat ne kadar ok olsa (veya cami ne kadar byk olsa) imam gene bildiini okur * bir yetkili kimse, evresindekilerin dncesi ne olursa olsun kendi istediini yapmaya alr. cemaate uymak * iinde bulunulan bir toplulua uyarak davranmak. cemaatimslimin * Mslman halk. cemaatle namaz klmak * imama uyarak namaz klmak. cemaatleme * Cemaatlemek ii veya durumu. cemaatlemek * Cemaat hline gelmek. cemaatli * Cemaati olan. cemaatsiz * Cemaati olmayan. cemaatsizlik * Cemaatsiz olma durumu. cemadat * Canszlar, cansz varlklar. cemal * Yz gzellii. cem'an * Toplayarak, toplam olarak, hepsi. cem'an yekn * Toplam olarak, hepsinin tamam. cemaziylhr * Ay takviminin altncay, kk tvbe ay.

cemaziylevvel * Ay takviminin beinci ay, byk tvbe ay. cemaziylevvelini bilmek * bir kimsenin herkese bilinmeyen, gemiteki kt bir ynn veya kt durumunu bilmek. cembiye * Bir eit eri kama, haner. cembiyeli * Cembiyesi olan. cembiyesiz * Cembiyesi olmayan. cemetme * Cemetmek ii. cemetmek * Toplamak, bir araya getirmek. cemi * Btn, hep, (bir eyin) hepsi, (bir eyin) tm. * Toplama. * Toplama. * oul, okluk. cemil * (erkek iin) Gzel. * Tanr'nn sfatlarndan biri. cemile * (kadn iin) Gzel. * Gnl alcdavran. cemilendirme * oullandrma ii. cemilendirmek * oullandrmak, okluk hline getirmek. cemilenme * oullanma ii. cemilenmek * oullanmak. cemiyet * Dernek. * Topluluk, toplum. * Dn. * Birbirine uygun veya zt anlamlkelimeleri tenasp veya tezat sanatlaryoluyla bir araya getirme. * Bir olayveya kiiyi kutlama amacyla bir araya gelen topluluk. cemiyetli * Cemiyet iinde geen, derli toplu, dank olmayan. cemre * ubat aynda birer hafta aralklarla nce havada, sonra suda ve en sonra toprakta olutuu sanlan scaklk ykselii. cemre dmek * scaklk ykselii o hafta iindeki gnde balamak. cenabet * Cnp. * Pis, kt, holanlmayan kimse veya ey. Cenabhak * Allah, Tanr. cenah * Kukanad. * Kol, paz. * Yan, taraf. * Savadzenindeki ordunun iki yanndan her biri. cenap * Sayg, onur ve byklk anlamyla kullanlr. cenaze * Kefenlenip tabuta konmu, gmlmeye hazrlanminsan ls. * Cenaze treni. cenaze alay

* ly kaldrma treni veya bu trende yer alan veya cenazeyi izleyen topluluk. cenaze duas * Cenaze defnedilirken okunan dua. cenaze gibi * benzi sararm. cenaze levazmat * lnn kefenlenmesi srasnda gerekli olan malzemeler. cenaze merasimi * Cenaze treni. cenaze namaz * Cenaze gmlmeden nce musalla tann stne konan tabutun nnde klnan namaz. cenaze treni * Cenaze namazndan mezara kadar yaplan din tren. cenazeyi kaldrmak * ly gmmek zere gtrmek; gmmek. cenbiye * Azeri bir tr Arap ba. cendere * Bir eyi skmak, ezmek gibi ilerde kullanlan mekanizma, pres. * Manev bask. cendereleme * Cenderelemek ii. cenderelemek * Manev baskaltnda mcadele etmek. cendereye sokmak * manev baskaltna almak. Cenevizli * Ceneviz (bugnk Cenova ehri) Cumhuriyeti halkndan olan kimse. cengver * Sava. * yi dven, dv, savakan, vurukan. cengverce * Cengvere yakr biimde. cengverlik * Savalk, savakanlk, dvlk. cengel * Otlarla ve sk aalarla rtl geniHindistan ormanlarna verilen ad. cenin * Ana rahminde doma zamanntamamlayamamveya vaktinden nce dmocuk. ceninisakt * Dk. cenk * Sava, kavga. * Byk aba, ura, kavga; ekime. cenk etmek * savamak, mcadele etmek. cenki * Sava, kavgac. cenkilik * Cenki olma durumu. cenkleme * Cenklemek ii. cenklemek * Savamak. * Atmak, ekimek, mnakaa etmek. cennet * Din inanlara gre, iyilik yapanlarn, gnahszlarn, ldkten sonra sonsuz bir mutlulua kavuacaklar yer; umak (II). * ok gzel, huzur veren yer. cennet bal * Cennet balgillerden, mavi yeil zemin zerine bakr rengi izgili tropikal balk (Macropodus viridiauratus).

cennet balgiller * Kemikli balklar takmnn kefallar alt takmna giren bir familya. cennet biberi * Zencefilgillerden karabiber tadnda bir bitki. cennet gibi * gzel, bakml(yer). cennet kuu * Cennet kuugillerden, tyleri gzel renkli bir ku(Paradisea apoda). * Gzel, almlkadn. * Henz pek kkken len bebek. cennet kuugiller * Omurgalhayvanlardan kular snfnn bir familyas. cennet kz * Yrei temiz ama budala denecek kadar saf kimse. cennet taam * Tadok gzel olan yemek veya yiyecek. cennete evirmek * temiz, bakml, gzel bir yer durumuna getirmek. cennete dnmek * gzel, rahat yaanlr, bakmlbir yer durumuna gelmek. cennetleme * Cennetlemek durumu. cennetlemek * Cennet durumuna girmek. * Cennetin gzellikleriyle donanmak. cennetlik * ldkten sonra yerinin cennet olacana inanlan (kimse). * (lmkimse iin) Yeri cennet olan, cennetmekn. cennetmekn * Cennetlik. centilmen * yi arkadalk eden, saygl, grgl, kibar (erkek). centilmence * Centilmene yakr (bir biimde). centilmenlik * Centilmen olma durumu. * Centilmene yakr davran. centilmenlik antlamas * Hukuk ve resm olmayan, ancak taraflarn karlklgvenlerine dayanan szl antlama. cenub * Gneyle ilgili, gneye zg olan, gney. cenup * Gney. cenuplu * Gneyli. cep * Genellikle bir ey koymaya yarar, giysinin belli bir yeri alarak iine yerletirilen astardan yaplmtorba veya giysinin zerine konulan para ile yaplmyer. * Belirtisiz isim tamlamasyapsnda, tamlayan grevinde "cebe sabilecek boyda" anlamnverir. * Savaalannn bir yerinde dmann geriletilmesiyle ortaya kan taktik durum, kertme. * Trafii kolaylatrmak iin yaya kaldrmlarnda veya yollarda yaplan cep biimindeki tat yanama yeri. * Kablosuz telefon. cep defteri * Cebe sabilecek byklkteki defter. cep feneri* Pille alan ve cepte tanan kk fener. cep harl * Bir kimseye ufak tefek gndelik harcamalarkarlamasiin verilen para. cep harlnkarmak * gnlk masrafnkarlayacak kadar kazan sahibi olmak. cep kitab* Cepte tanacak, cebe girecek biimde kk kitap.

cep saati * Cepte tanan saat. cep szl * Cepte tanabilecek ve gnlk ihtiyaca hemen cevap verebilecek kk szlk. cep takvimi * Cepte tanabilecek kk boy takvim. cep telefonu * Cebe sabilecek kklkte olan, tanabilir, kablosuz telefon. cep televizyonu * ok kk boyutlarolan veya cebe sabilecek kklkteki televizyon. cepi * Yankesici. cepilik * Yankesicilik. cephane * Ateli silhlarla atlmak iin hazrlanan her trl patlaycmadde. cephaneci* Kara, deniz ve hava birliklerinde cephanelik grevlisi veya sorumlusu olan kimse. cephanelik * Cephanenin saklanmasna yarar kapalve korunmuyer. cephe * (yaplarda) Yz, alna. * zerinde savan srd blge. * Yan, yn, taraf. * Belli bir dnce, istek evresinde salanan beraberlik. cephe amak * savaolmayan bir blgede, savaa hazrlanmak ve balamak. cephe almak * hasm durumu taknmak, bir dnceye karolmak, direnmek. cephe gerisi * Savaalannn gerisinde kalan blge. cepheden cepheye komak * durmadan, deiik cephelerde savamak, ylmak bilmemek. cepheden hcuma gemek * dolak yollara sapmadan, dorudan doruya konuyu ele alarak birine karkmak veya mcadeleyi aktan aa yapmak. cephelenme * Cephelenmek ii. cephelenmek * Cephe oluturmak. cepheleme * Cephelemek ii. cephelemek * Bir dnce, bir istek evresinde birlik oluturmak. cepheli * Ynl, tarafl. cepken * Kollaryrtmalve uzun, harla ilenmibir tr ksa, yakasz st giysisi. cepleme * Ceplemek ii. ceplemek * Kazanmak, cebine indirmek. cepten aramak * bir kimseyi cep telefonundan aramak. cepten vermek * kendi kesesinden, kendi malndan demek. cer * ekme, srkleyerek gtrme. cer hocas * Tarada imamlk yaparak para ve erzak toplayan gen medrese rencisi. cerahat * rin.

* Yara. cerahatlenme * Cerahatlenmek ii. cerahatlenmek * (yara) rin toplamak. cerahatli * rin toplam, irinli. cerahatsiz * rin toplamam, irinsiz. cerbeze * Gzel konuma. * Beceriklilik, girginlik. * Kurnazlk, hilekrlk. cerbezeli * Girgin, kolaylkla ve inandrcsz syleyen, dilli. cereme * Bakastarafndan yaplan veya kaza sonucu ortaya kan zarardeme. ceremesini ekmek * bakasnn yol atzarardemek. ceren * Ceylan. cereyan * Bir yne doru akma, ak, aknt. * Akm. * Bir eyin gelime, olma durumu. * Ayneilimde olan, ayngr paylaan kimselerin oluturduu hareket. cereyan arpmak * elektrik akmna tutulup etkisinde kalmak. cereyan etmek * gemek, olmak, yaplmak. cereyana kaplmak * elektrik akmyla arplmak. * suyun akiinde kalp srklenmek. * bir eilim, bir grhareketi iinde yer almak. cereyanda kalmak * kapalbir yerde, karlklak pencere veya kaparasnda meydana gelen hava akntsnda kalp tmek. cereyanl* Akntl. * Akml. cerh * Yaralama. * (bir dnce, inan, veya iddia iin) rtme. cerh etmek * yaralamak. * rtmek. ceride * Gazete. * Tutanak, kayt defteri. * Svari kolu. ceriha * Yara. cerime * Cereme. Cermen * Bugnk Almanya'y, Bohemya ve Polonya'nn batblmn kapsayan Cermanya'da M.. 3. yzyldan 9. yzyla kadar oturan halk veya bu halktan olan kimse. Cermen dilleri * Kuzey Avrupa'da konuulan ve Hint-Avrupa dil ailesi iinde yer alan diller. cermen mentee * Bina kaplarile pencerelere taklan ve yapraklarmentee uzunluunun yarskadar olan, sactan kvrlarak yaplmmentee. Cermence

* Cermen dili. cerrah * Operatr. * nemsiz yaralariyiletiren kimse. cerrah * Cerrahlkla ilgili. * Hekimliin, ameliyatla tedavi yapan dal. cerrah mdahale * Ameliyat. cerrahlk * Cerrah olma durumu veya cerrahn meslei. cerrar * ekici, srkleyici. * Zorla para alan (kimse). * Savaaralaryla donatlmkalabalk ordu. * Dilenci. cerre kmak * (medreselerde okuyan softalar) para ve erzak toplamak iin belli aylarda kylere dalp imamlk veya mezzinlik yapmak. cesamet * Byklk, irilik. cesametli * Kocaman, iri. cesaret * G veya tehlikeli bir ie giriirken kiinin kendinde bulduu gven; yreklilik, yiitlik, yrek ve gz peklii. * ekinmezlik, atlganlk. cesaret almak (veya bulmak) * herhangi bir durumdan, davrantan g almak. cesaret etmek * korkulmasgereken bir ie korkmadan girimek, gze almak. cesaret gelmek * ylgnlgitmek, yreklenmek. cesaret gstermek * yrekli davranmak. cesaret vermek * birinin ylgnlngidermek, birini yreklendirmek. cesarete gelmek * ylgnlgitmek, yreklenmek. cesaretini krmak * yrekliliini gidermek, korkutmak. cesaretini toplamak * kendine gven duygusunu, yrekliliini ve atlganlnbir araya getirmek. cesaretlendirilme * Cesaretlendirilmek ii, yreklendirilme. cesaretlendirilmek * Yreklendirilmek. cesaretlendirme * Cesaretlendirmek ii, yreklendirme, yiitlendirme. cesaretlendirmek * Yreklendirmek, yiitlendirmek, cesaret vermek. cesaretlenme * Cesaretlenmek ii, yreklenme, yiitlenme. cesaretlenmek * Ylgnlgitmek, yreklenmek, yiitlenmek. cesaretli * Hibir eyden korkusu olmayan, yrekli, yiit. cesaretlilik * Cesaretli olma durumu, yreklilik. cesaretsiz * Yreksiz. * ekingen.

cesaretsizlik * Cesaretsiz olma durumu, yreksizlik. ceset * l vcut, naa. cesim * Byk, iri, kocaman. ceste * "Azar azar", "ksm ksm" anlamndaki ceste ceste ikilemesinde geer. ceste ceste * Azar azar. cesur * Yrekli, cesaretli. cesurane * Cesaretle, yreklice, yiitesine. cesurca * Cesura yakan biimde, cesur gibi. cesurluk * Yreklilik, gz pek olma durumu. * Atlganlk. cet * Dede, byk baba, ata. cetbecet * Atalardan beri, soyca. cetvel * Doru izgileri izmeye yarayan, dereceli veya derecesiz, tahtadan, plstikten veya madenden yaplmara, izgilik. * Liste, izelge. * Ark, su kanal. cevaben * Cevap olarak, karlk olarak. cevabdikmek (veya dayamak, yaptrmak) * kesin, ters ve karsndakinin beklemedii bir karlk vermek. cevab * Cevap niteliinde olan. cevahir * Elmas, yakut gibi deerli talar, mcevher. cevahir yumurtlamak * cevher yumurtlamak. cevahirci * Mcevher alp satan kimse, mcevherci. cevap * Bir soruya, bir istee, bir sz veya yazya verilen karlk, yant. cevap anahtar * Snavlarda sorulan sorularn zlmbiimi. cevap hakk * Bir kimsenin ahsyla ilgili basn yayn organlarnda kan haberlere karlk olarak ya dzeltme ya da cevap verme hakk. cevap kd * Snavlarda sorulan sorularn cevaplarnn bulunduu kt. cevap vermek * karlk olarak bildirmek veya sylemek. * ihtiyackarlamak. * iyi sonu vermek, iyi sonu alnmak. cevaplama * Cevaplamak ii. cevaplamak * Bir soruya, bir istee, bir sz veya yazya karlk vermek, yantlamak. cevaplandrlma * Cevaplandrlmak ii, yantlandrlma. cevaplandrlmak * Bir eyin cevab, karlverilmek, yantlandrlmak. cevaplandrma

* Cevaplandrmak ii, yantlandrma. cevaplandrmak * Bir eyin cevabn, karlnvermek, yantlandrmak. cevapl * inde cevap bulunan, yantl. cevapltelgraf * Cevabnn creti bir ey sorup cevap almak iin telgraf gnderen kimse tarafndan nceden denmiolan telgraf tr. cevapsz * Cevabverilmemi, karlksz, yantsz. cevapsz brakmak * karlnda herhangi bir cevap vermemek, bir tepki gstermemek. cevaz * zin, msaade. cevaz vermek * hogrmek, uygun bulmak. ceveln * Dolama, dolanma, gezinme, gezinti. cevher * Bir eyin z, maya, gevher. * Deerli ss ta, mcevher. * yi yetenek. * Tz. cevher yumurtlamak * deerli szler sylediini sanarak samalayanlar iin alay yollu sylenir. cevherli * Cevheri olan. cevhersiz * Cevheri olmayan. cevir * Eziyet, cefa, zg. ceviz * Cevizgillerin rnek bitkisi olan, uzun mrl, gvdesi kaln, kerestesi deerli, yurdumuzda ok yetien aa (Juglans regia). * Bu aacn yal, niastalyemii, koz. * Ceviz aacnn kerestesinden yaplm. ceviz ii * Cevizin kabuu krldktan sonra kalan i. ceviz krmak * yanltutum veya davranta bulunmak, hata yapmak. cevizgiller * rnei ceviz olan, tasz iki eneklilerden bir bitki familyas. ceviz * Cevizden yaplmveya cevizi andran. cevizli * Cevizi olan, ceviz katlm. cevizlik * Ceviz aacnn ok olduu yer. cevretme * Cevretmek ii. cevretmek * Eziyet etmek. cevval * Davranlarabuk ve kesin olan. cevvaliyet * abukluk, hareketlilik. cevv * Atmosfer ile ilgili, atmosferik. Cevza * kizler burcu. ceyln * ift parmakllardan, boynuzlugiller familyasndan, llerde yaayan, ok hzlkoan, gzlerinin gzellii ile

tannan, ince bacakl, zarif, memeli hayvan, gazal (Gazella dorcas). ceyln bakl * Szgn ve tatlbakl. ceyln gibi * yapsince ve uyumlu. ceylnca * Ceyln gibi, ceylna uygun biimde. ceza * Uygun grlmeyen tepki ve davranlarnlemek iin znt, sknt, acveren uygulama. * Su ileyen bir kimsenin yaantsna, zgrlne, mallarna, onuruna kardevletin koyduu snrlama. ceza alan* (futbol, hentbol vb. de) Bir oyuncunun bilerek yaptkural ddavrann penaltile cezalandrldveya kalecinin topu elle tutmasna izin verilen alan. ceza almak * renci cezalandrlmak. * (grevli, suluya) para cezasverdirmek. ceza at* Ceza vuruu. ceza ekmek * hapiste yatmak. * manev bakmdan ilenen suun arlnekip skntve znt iinde kalmak. ceza evi * Hkmllerin iinde tutulduklaryap, hapishane, mahpushane. ceza grmek * kendisine ceza verilmek, cezalandrlmak. ceza hukuku * Su kapsamiine giren eylemler ile bunlara uygulanacak cezalarinceleyen hukuk dal. ceza kesmek * (grevli) para cezasyazmak. ceza reisi * Ar ceza mahkemesi bakan. ceza sahas * Bkz. ceza alan. ceza vermek * cezalandrmak. * para cezasdemek. ceza vuruu * zellikle futbolda, bir oyuncunun oyun alannda yanldavranncezalandrmak iin, kartarafn yapmaya hak kazandserbest vuru. ceza yazmak * Bkz. ceza kesmek. ceza yemek * cezalandrlmak. ceza * Ceza ile ilgili, cezaya ilikin, cezaya dayanan. cezalandrlma * Cezalandrlmak ii. cezalandrlmak * Cezaya arptrlmak, ceza verilmek, tecziye edilmek. cezalandrma * Cezalandrmak ii. cezalandrmak * Bir kimseye veya varla ceza vermek. cezalanma * Cezalanmak ii. cezalanmak * Cezaya arplmak. cezal * Cezalandrlm(kimse). cezasnbulmak * hak ettii kt sona uramak. cezasnekmek

* yaptbir kusur veya tedbirsizliin zararna uramak. * hkmedilen cezaybitirmek. cezasz * Cezaya arptrlmam, cezalandrlmam. cezaya arptrmak * cezalandrmak. Cezayir menekesi * Zakkumgillerden, bahelerde ss bitkisi olarak yetitirilen, kendine zg mavi, ak mor renkli iekleri ve ortasukur ta yapraklarolan bir bitki (Vinca). Cezayirli * Cezayir halkndan olan (kimse). cezbe * Bir duygu veya bir inann etkisiyle arlde coup kendinden geme durumu. cezbelenme * Cezbelenmek durumu. cezbelenmek * Cezbeye tutulmak, kendinden gemek, kendini kaybetmek. cezbeli * Cezbesi olan. cezbesiz * Cezbesi olmayan. cezbetme * Cezbetmek durumu. cezbetmek * Kendine ekmek, balamak. cezbeye tutulmak (veya kaplmak) * bir duygu veya bir inann etkisiyle arlde coup kendinden gemek. cezerye * Ezilmihavu iine fndk, eker vb. eklenerek yaplan bir tatltr. cezir * Kk. * Alalma. cezire * (denizde) Ada. cezp * Kendine ekme. * Etkileyerek kendine balama. cezr * Kkl, kkten, temelden, radikal. cezve * Kahve piirmeye yarayan, sapl, silindire benzer kk kap. cezve srmek * kahveyi piirmek iin cezveyi atee doru itmek. Cf * Kaliforniyum'un ksaltmas. CGS * Santim, gram, saniye kelimelerinin ksaltlmasndan oluan uluslar arasfizik birimleri sistemi. charter * Bkz. artr. check up * Bkz. ekap. -c/ -ci, -cu / -c * simden isim ve sfat treten ek: kap-c, kfte-ci, su-cu, trk-c, balk-, simit-i, yourt-u, krk- vb. cbl * plak. * Yoksul, parasz, geim darleken. cckmak (veya ccnkartmak) * ok yorulmak, hrpalanmak. cck * Gzel. * Ss. * Derisi soyulmuet.

* organlar. cda * Mzrak. cda * Atn iki omzunun aras. * Derin, ileyen yara, byk ban. cdak * Mzrak. cgara * Bkz. sigara. ck * "Yok olmaz" anlamnda kullanlr. -ck / -cik, -cuk / -ck * simden kltme ve okama isimleri treten ek: baba-ck, anne-cik, yavru-cuk, p-ck vb. * nne bir nl getirilerek sfat ve zarf tretir: az-ck, dara-ck, bir-i-cik vb. * -ca ekli zarflardan pekitirme zarflartretir: Yavaca-ck,usulca-ck vb. -cl / -cil * simden "seven" anlamna sfat tretir: adam-cl, insan-cl, balk-l, ev-cil vb. clz * ok zayf ve gsz, eneze, nahif. * (k iin) Gsz, snk. clzlama * Clzlamak ii. clzlamak * Zayf ve gsz dmek, zayflamak. * Gcn, deerini yitirmek. clzlk * Clz olma durumu. clk * Bozularak kokmu. * Cvk. * rinlenmi. * Sznn eri olmayan. clk kmak * kusurlu, boveya bozuk kmak. clk etmek * bozmak, rtmek. clkava * Kurdun veya tilkinin ense postundan yaplan krk. clkkmak * bozulmak, doru ve uygun yolundan ayrlmak. clklama * Clklamak ii. clklamak* Clk duruma gelmek. clklk * Clk olma durumu. cmbar * mbar. * Filiz, srgn. cmbarlama * Cmbarlamak ii. cmbarlamak * Dokunmakta olan halnn veya bezin kenarncmbarla geriye almak. cmbz * Kl gibi ince eyleri tutmak veya ekmek iin kullanlan kk maa. * zellikle dokumaclkta kumayzlerindeki dm, p gibi maddeleri temizlemekte kullanlan el arac. cmbzc * Dokumaclkta cmbzlamak iini yapan (kimse). cmbzlama * Cmbzlamak ii. cmbzlamak

* Cmbzla yolmak. * Dokumaclkta kumayzlerindeki dm, p gibi maddeleri cmbzla temizlemek. cnck * Bardak, kadeh, tabak gibi sradan veya porselenden yaplan eyler, zccaciye. cnck boncuk * Yalanctalardan yaplmkpe, kolye gibi eyler. cngl * Kk zm salkm. * Boncuk, gmveya altn para ile yaplm, bala veya giysiye taklan ss, cingil. cr cr * Durup dinlenmeden ince ve usandrcses kararak. cr cr tmek * gereksiz, yerli yersiz konumak. crboa * Bir tr l san(Dipus Caegyptius). * Clz, zayf, elimsiz ocuk. crcr * Kaynana zrlts. * Geveze. * Pamuk kozalarnn pamuunu ve ekirdeini birbirinden ayran krk. * Austos bcei. crcr bcei * Dz kanatllardan ocaklarda, frnlarda, krlarda yaayan bcek, crlak.(Grillus domesticus, G. campestris). crcr delgi * Dnme hareketini yivli gvdesi zerindeki parann ileri geri itilmesinden alan ve kk delikler amak iin kullanlan ara. crcr kolu * Lokma vidalarskmeye yarayan alet. crdaval *Mee dalndan yaplan ucu demirli, uzun cirit denei. crldama * Crldamak ii. crldamak * Cr cr diye ses karmak. crlt * Cr cr diye kan ses. crlak * (ses iin) Hoa gitmeyen, keskin ve i, tiz. * Crcr bcei. crlak crlak * ok tiz ve ince bir sesle. crlama * Crlamak ii. crlamak * nce ve usandrcses karmak. crlatma * Crlatmak ii. crlatmak * Crlamasna yol amak. crlayk * rmcek kuugillerden, ormanlk, allk yerlerde yaayan, gzel ten bir ku(Lanius). * Austos bcei. crmalama * Crmalamak ii. crmalamak * Trmalamak. crmk * Trnak izi. crnak * Yrtchayvan trna. crnaklama * Crnaklamak ii.

crnaklamak * Trmalamak. crnk * Set duvarlarnda su akacak delik. crt * Kt, kumagibi eyler yrtlrken kan ses. crtlak * Crlak. * Olgunluktan ezilebilecek duruma gelmi(meyve, sebze). crtlama * Crtlamak ii. crtlamak * Crt diye ses karmak. cs * ocuklaratee ve tehlikeli eylere karuyarrken sylenir. cva * Atom says80, atom arl200.5 olan, donma noktas-38, 80 C olduundan, bayascaklkta svolarak bulunan, younluu 13, 59 olan, gmrenginde bir element. KsaltmasHg. cva gibi * yerinde durmaz, ele avuca smaz, ok hareketli. cvadra * Geminin batarafndan havaya doru biraz kalkk olarak uzatlmbulunan direk. cval * Cvasolan. cvata * Birbirine balanmak istenen aa veya demir paralarn hazrlanmolan deliklerden geirilerek, ucuna somun taklp sktrlan iri balvida. cvatalama * Cvatalamak ii. cvatalamak * Cvata ile tutturmak. cvk * Fazla suyla kartiin biimini koruyamayacak kadar sulanm. * Souk ve can skcakalar yapan (kimse). cvk cvk * Souk ve can skcolarak. cvk mantarlar * Bakterilerle ortak yaayan, ilkel ve hayvanmsyapl, peltemsi mantarlar. cvklanma * Cvklanmak durumu. cvklanmak * Cvk duruma gelmek. cvklama * Cvklamak durumu. cvklamak * Cvk duruma gelmek. cvklatrma * Cvklatrmak ii. cvklatrmak * Cvk duruma getirmek. cvklk * Cvk olma durumu. cvl cvl * (kular) Cvltile terek. * Canl, hareketli olarak. * Canl, neeli. * Hareketli, kalabalk. cvldama * Cvldamak ii. cvldamak * Cvl cvl tmek. cvldama

* Cvldamak ii. cvldamak * Hep birden cvldamak. cvlt * Kularn trken kardklarses. * (ses iin) Canllk, atelilik. cvltl * Cvltsolan. cvltsz * Cvltsolmayan. cvma * Cvmak ii. cvmak * Cvk duruma gelmek. * (bir i) rndan kmak. * Saygszca davranta bulunmak. cvtlma * Cvtlmak ii. cvtlmak * Cvk duruma getirilmek. cvtma * Cvtmak ii. cvtmak * Cvk duruma getirmek. * Bir ii yakk almayacak bir duruma getirmek. cvma * Cvmak ii. cvmak * Sekmek, deip gemek, vurup sapmak. cyak cyak * Barmak fiili ile birlikte kullanlarak ince, acve yksek sesle durmadan barmayanlatr. cyaklama * Cyaklamak ii. cyaklamak * nce, acve yksek sesle barmak. cyaklatma * Cyaklatmak ii. cyaklatmak * Cyaklamasna sebep olmak. cyrdama * Cyrdamak ii. cyrdamak * Yrtlrken cyrtkarmak. cyrdatma * Cyrdatmak ii. cyrdatmak * Cayrdamasna sebep olmak. cyrt * Bez veya kt gibi eylerin yrtlrken kardklarses. cz * (ocuk dilinde) Ate. * Kzgn yan iine bir ey atlnca kan ses. cz etmek * cz diye ses karmak. * acduymak. cz sinei * Bir tr bvelek. czbz * Izgarada piirilmi(et). czgara * Toplu hlde Trk mzii icra edilirken kullanlan bir yaylalgtr. czk

* izgi. * z. czktrma * Czktrmak ii. czktrmak * Yazmak, karalamak. czldama * Czldamak ii. czldamak * Czrdamak. czlt * Czrt. czltl * Czrtsolan. czr czr * Pimekte olan kebabn, yada kzartlan yiyecein, kesilen camn veya yazyazarken kamkalemin kardsesi anlatr. czrdama * Czrdamak ii. czrdamak * Czr czr ses karmak. * Boazndaki gcktan dolaykesik ve ince ses karmak. czrdatma * Czrdatmak ii. czrdatmak * Czrdamasna yol amak. * Kt zerinde ustaca kalem oynatmak veya beceriyle yazyazmak. czrt * Czrdama sesi. czrtl * Czrdayan, czrtsolan. czlam * Kama, savuma. czlama * Czlamak durumu. czlamak * Cz diye ses karmak. * Cz etmek. czlamekmek (veya czlam etmek) * kamak, savuup gitmek. -ci * Bkz. -c/ - ci. cibilliyet * (huy ve ahlk bakmndan) Yaradl, maya. cibilliyetsiz * Soysuz, st bozuk. cibilliyetsizlik * Cibilliyetsiz olma durumu. cibinlik * Sivrisinekten ve baka bceklerden korunmak iin yatan stne ve yanlarna gerilen adr biiminde tl. cibre * Sklp suyu alnan zm ve baka meyvelerin posas. cici * Sevimli, cana yakn, ho, gzel, hoa giden. cici anne * Bazocuklarn, byk annelerine veya o yataki kadn yaknlarna verdikleri ad. * vey ana, vey anne. cici bici * Ssl giysi veya ss eyas. cici mama * Kadnlarla dp kalkmaya balayan toy bir erkekten sz edilirken onun bu ilikilerine verilen ad. cicik

* nsan veya hayvan memesi. cicili bicili * Gze arpan sslerle bezenmi. cicim * Ensiz olarak dokunmuparalarn yan yana eklenmesiyle oluan, perde veya rt olarak kullanlan nakl ince kilim. cicim ay* Balay, yeni evlilerin ilk haftalarda dillerinden drmedikleri sevgi sz. cicim! * bir sevgi sz. * alay yollu seslenme sz. cicoz * Cam veya toprak bilyelerle oynanan bir ocuk oyunu. * Bu oyundaki bilyelerin her biri. * Hi yok. cicozlama * Cicozlamak durumu. cicozlamak * Kamak, uzaklamak. cicozluk * Cicoz olma durumu. cidal * Savama, cenk. * Az kavgas, ekime. cidalci * Sava. cidar * Duvar. * eper. cidden * akasz olarak, gerekten. cidd * aka olmayan, gerek. * Arbal. * Titizlik gsterilen, nem verilen. * Tehlikeli, endie veren, ar, vahim. * Elendirme amacgtmeyen. * Glmeyen. * Gvenilir, salam. * nemli. * nem vererek, gerek olarak. cidd cidd* Cidd bir biimde, cidd olarak. ciddleme * Ciddlemek ii. ciddlemek * Cidd bir durum almak. ciddlik * Cidd davran. * Cidd durum. ciddiye almak * inanmak, gerek sanmak, nem vermek. ciddiyet * Ciddlik, arballk. ciddiyetsiz * Ciddiyeti olmayan, lubali. ciddiyetsizlik * Ciddiyetsiz olma durumu. cif * Bir maln fiyatna sigorta ve navlun cretinin de katlmolduunu gsteren ngilizce bir terimin ba harflerinden oluturulmubir ksaltma. cife

* Le. * ren ey. cigara * Bkz. sigara. cier * Akcierlerle karacierin ortak ad. * (kasaplkta) Akcier, yrek ve karacierin oluturduu takm. * Yrek, i. cier acs* Evlt acs. cier kebaps * Cier kavurup satan kimse. cier otlar * Yapraklarkara yosunlarndan bir bitki snf. cier otu * Dn ieigillerden, ok yllk otsu bir bitki (Hepatica). cier sarma * nce kylmak ve karacier, pirin, ya, am fst, kuzm, yeil soan, yumurta ve baharat karmyla frnda piirilen bir kebap tr. cier sotesi * Sote. cier yaras * Cier acs. cier, kebap olmak * byk bir acya uramak, yrei yanmak. cierci * Kesilen hayvanlarn cier, ba, ayak, ikembe gibi paralarnsatan kimse, sakatat. * Cier piirip satan kimse. cierdeldi * Kumazerine kk delikler alarak yaplan ileme. * Bu delikleri amakta kullanlan ucu sivri kk ara. cieri (veya yrei) szlamak * ok acmak, derin bir acma duygusuyla zlmek. cieri bepara etmez * deersiz, aalk (kimse). cieri paralanmak * Bkz. yrei paralanmak. cieri yanmak * ok acve skntekmek, byk bir acya uramak. cierimin kesi * ok sevdiim. * ok sevgili evldm. cierine ilemek * ok dokunmak, (sz, kt davran) etkilemek. cierini delmek * acklbir durum, kiiye dayanlmaz bir znt vermek. cierini okumak * onun aklndan geenleri, gizli dncelerini bilmek. cierini skmek * bir kimseyi ok byk zararlara uratmak. cierini yakmak * bir kimseye byk bir acektirmek. cierinin iini bilmek * ok yakndan tanmak, her trl dncesini bilmek. cierleri bayram etmek * her zamankinden daha iyi cins sigara ien veya temiz havaya kan kiilerin syledii sz. cierpare * ok sevilen (kimse). cihan * Evren, lem. * Dnya. cihangir

* Dnyann byk bir blmn eline geiren. cihangirane * lkeler fetheden cesur kahraman. cihangirlik * Cihangir olma durumu. cihantutmak * dnyaytutmak. cihannma * Her yangrmeye elverili, camlatkatveya taraa, kule. * Dnya haritas. cihaninas* Dnyaytanm, hereyi yerli yerinde bilen kimse. cihanmul * Evrensel, niversal. cihar * (tavla oyununda zarlar iin) Drt. cihard * Oyunda zarlardan birinin drtl, brnn ikili dmesi. ciharse * Oyunda zarlardan birinin drtl, brnn l dmesi. ciharyek * Oyunda zarlardan birinin drtl, brnn birli dmesi. cihat * Din uruna yaplan sava. cihat amak * savaiin aryapmak. cihaz * Aygt, alet, takm. * eyiz. cihazlanma * Donanma sahip olma, teknolojik gelimelerin en son rnleriyle donatlma. cihazlanmak * Teknolojik gelimelerin en son rnleriyle donatlmak. cihet * Yn, yan, taraf. cihetiyle * -den dolay, -den tr, sebebiyle. -cik * -ck / -cik. -cil * -cl / -cil. cil * Bir eyi parlatmak iin kullanlan kimyasal birleik. * Parlaklk. * Gereksiz ss, gsteri. cil topu * Cil eriyiini yzeye srtmede kullanlan, ddokuma bezden, ii ykanmyn veya pamuktan hazrlanan topa. cil vermek * aydnlatmak. cil ya * Cil topunun, cillanacak yzeyde kolayca kaymasnsalayan, asitsiz, renksiz ve reinesiz ince ya. cilc * Cil yapan, eyaya cil vuran kimse. cilclk * Eyaya cil vurma ii. cillama * Cillamak ii. cillamak * Cil srmek, cil vurmak. * Przn gidererek parlatmak. * Neesini artrmak.

cillanma * Cillanmak ii. cillanmak* Cillamak iine konu olmak. cillatma * Cillatmak ii. cillatmak * Cillamak iini yaptrmak. cill * Cilsolan, cil srlm, cil ile parlatlm, mcell. CillTaDevri * Tarihten nceki zamanlarn ayrld devirden biri. cilsz * Cil srlmemiveya cilskalmamolan. cilsun * Yiit, eli abuk, becerikli kimse. cilban * ok kk taneli fasulye. cilbent * Klsr. cildiye * Deri hastalklar, dermatoloji. cildiyeci * Deri hastalklaruzman, dermatolog. cildiyecilik * Cildiyeci olma durumu. cilt * Deri, ten. * Formalarveya yapraklarbirbirine dikilerek veya yaptrlarak bir kitaba geirilen deri, bez veya ktla kaplkapak. * Bir eserin ayrayrbaslan blmlerinden her biri. cilt evi * Cilt ileri yapan dkkn, cilti. cilt kapa * Forma veya fasikl hlinde yaymlanan eserlerin bir rnek ciltlenip kullanlmasiin hazrlanan bez veya plstik kaplanmkaln karton. cilti * Kitaplarciltleyen kimse, mcellit. * Cilt evi. ciltilik * Ciltinin ii, mcellitlik. ciltleme * Ciltlemek ii. ciltlemek * Kitaba cilt yapmak. ciltlenme * Ciltlenmek ii. ciltlenmek * Ciltlemek ii yaplmak. ciltletme * Ciltletmek ii. ciltletmek * Ciltlemek iini yaptrmak. ciltli * Ciltlenmiolan. ciltlik * Cilt yapmaya yarayan malzeme. * Ciltlerden oluan takm. ciltsiz * Ciltlenmemiolan. cilve * Hoa gitmek iin yaplan davran, krtma, naz.

* Grnme, ortaya kma, tecelli. cilve etmek (veya yapmak) * nazlanmak, krtmak. cilvebaz * Cilve yapan, cilveli davranan kimse. cilvekr * Cilveli. cilvelenme * Cilvelenmek ii. cilvelenmek * Cilve yapmak. cilveleme * Cilvelemek ii. cilvelemek * Karlklcilve yapmak. * Birbirine ok yakn arkadamgibi taklmak. cilveli * Cilvesi olan, cilve yapan, cilvekr. cilvesiz * Cilvesi olmayan. cim * Arap alfabesinde c sesini gsteren harfin ad. cim karnnda bir nokta * hibir bilgisi olmayan, cahil. * acemi, toy. cima * (insanlarda) iftleme, cinsel iliki. cimbakuka * elimsiz ve biimsiz (kimse). cimcime * Kk ve tatlbir tr karpuz. * Kk ve sevimli (ocuk, kadn). cimdall * Bir tr oyun. cimnastik * Bkz. jimnastik. cimnastiki * Bkz. jimnastiki. cimri * Elindeki parayharcamaya kyamayan. cimrice * Cimri gibi, cimriye yakn. cimrileme * Cimrilemek ii. cimrilemek * Cimri gibi davranmaya balamak. cimrilik * Cimri olma durumu, pintilik, nekeslik. cimrilik etmek * cimrice davranmak, pintilemek. * daha az vermek, esirgemek. cin * Masallara ve bazinanlara gre, gze grnmeyen yaratk. * Akll, zeki. cin * Buday, arpa, yulaf gibi tanelerden karlan ve ardla kokulandrlan bir tr alkollu iki. cin * (Cenova ehrinin adndan) Pamuklu, kaln kumatan giysi veya pantalon. cin cin bakmak * kurnazca bakmak. * uykusuz gzlerle bakmak. cin al*

arpk veya dgrn irkin olan insanlar iin kullanlr. cin arpmak * (bir inana gre, cinlerin fkesiyle) inme inmek. cin arpma dnmek * neye uradnbilemeyecek kadar kt bir duruma dmek. cin dars* Bkz. cin msr. cin fikirli * ok anlayl, ok kurnaz, zeki. cin gibi * anlaylve zeki. cin ifrit olmak (veya kesilmek) * son derece kzmak fkelenmek. cin msr* Bir tr ufak taneli msr, cin dars. cin sa * Kskt. cin tutmak * (bir inana gre cinlerin etkisiyle) delirmek. cina * Cinayetle ilgili veya konusu cinayet olan. cinas * ok anlamlbir kelimeye, her defasnda baka bir anlam ykleyerek birbirine yakn birka yerde kullanma. * ok anlamolan bir kelimenin iyi anlamnkullanr grnerek ktsn ne karma. cinasl * Cinasolan, cinas sanatbulunan. cinayet * Adam ldrme. * Adam ldrme derecesinde ar su. cinayet ilemek * adam ldrmek. cinci * Cin arma ve onlarla konuma gibi bir iddia ile geim salayan (kimse). cingil * Bkz. cngl. cingz * Akgz, hi aldatlmayan. cini tutmak * ok sinirlenmek. cinlenme * Cinlenmek durumu. cinlenmek * fkelenmek. cinler cirit (veya top) oynamak * o yer ssz olmak. cinleri ayaa kalkmak * sinirlenmek. cinleri bana toplanmak (veya mek) * fkelenmek. cinleme * Cinlemek ii. cinlemek * Cin gibi davranmak. cinli * inde cinlerin olduuna inanlan. * fkeli, sinirli (kimse). cinnet * Delilik. cinnet geirmek * delirmek, aklnkarmak. cins * Tr, eit.

* Aralarnda ortak zellikler bulunan varlklar topluluu. * Soy, kk, asl. * Garip, tuhaf. * Pek ok ortak zellikleri bulunan trler topluluu. * Yksek nitelikte olan. cins cibilliyet * Nitelik, asl; soy sop. cins cins * eitli, eit eit. * Trlerine gre. cins isim * Cins ismi. cins ismi * Bir trden olan varlklarn ad: Kedi, nehir, dnce, annelik gibi. cinsel * Bkz. cins. cinsel taciz * Ahlkszca ve ulu orta veya gizlice sz ve davranlarla karcinse eziyet etme, tedirginlik ve skntverme. * alma hayatnda ekonomik g, st makam veya baka etkili bir greve sahip olanlarn, genellikle kar cinsi ahlk dbirtakm tutum ve davranlarla cinsel ynden skntya sokup rahatsz etmesi. cinsellik * Cinsel zelliklerin btn. cins * Cinsiyetle ilgili, cinsel, eeysel. cinsiltif * Kadn; gzel, alml, hoa giden kadn. cinsiyet * Bireye, reme iinde ayrbir rol veren ve erkekle diiyi ayrt ettiren zel bir yaratl, eey, cinslik, seks. cinslik * Cinsiyet. cinslik bilimi * Cinsiyetle ilgili sorunlarinceleyen bilim, seksoloji. cinsliksiz * Cinslii olmayan, erkek veya dii olmayan, eeysiz. cinyolu * Tarlalarn arasnda grlen verimsiz topraklar. cip * Her trl arazide kullanlabilen ufak, hafif, motorlu tat. cips * nce, yuvarlak kesilerek kzartlmpatates. ciranta * Bir senedi ciro eden kimse. cirim * Hacim, oylum. * Miktar, tutar, blm. cirit * At koturup birbirine denek atarak topluca oynanan oyun. * Bu oyunda atlan denek. cirit atma * Atletizmin ciridi frlatmaya dayanan dal. cirit atmak * (bir yerde) oka bulunmak, sk dolamak ve serbeste davranmak. cirit oynamak * istedii biimde, keyfince davranmak. cirit oyunu * Cirit. cirit ucu * Cirit sopasnn ucundaki demir, temren. ciriti * Cirit oynayan kimse. ciro * Bir ticaret senedinin, alacakltarafndan bakasna evrilmesi ve senedin arkasna gereken yaznn yazlp

imza edilmesi. ciro etmek * bir ticaret senedinin veya ekin arkasna gereken yazyyazmak. cisim * Maddenin biim almdurumu. * Gvde, beden, vcut. cisimcik * Kk cisim. * Atom tanecii. cisimlenme * Cisimlenmek ii, tecessm. cisimlenmek * (cismi olmayan bir ey iin) Cisim durumuna gelmek, tecessm etmek. cisimleme * Cisimlemek durumu. cisimlemek * Cisim hline gelmek, tecessm etmek. cisman * Cisimle, bedenle ilgili. * Din bir inanla ilgili dncelere balolmayarak, yalnz madd temellere dayanan, ruhan kart. cismanlik * Maddlik. cismen * Cisim olarak, vcuta, bedence. civan * Yakklgen erkek veya gen kadn. * Gen ve yakklolan. civanm! * bir sevgi seslenii. civanka* Bir tr nakve ileme. civanmert * Mert yaradll, yce gnll, yiit. civanmertlik * Civanmert olma durumu. civanperemi * Birleikgillerden, birok trleri olan bir kr bitkisi, kandil iei (Achillea millefolium). civar * Yre, yakn yer, dolay. civciv * Kmes hayvanlarnn yumurtadan yeni kmyavrusu. civcivli * Grltl patrtl, tell. civcivlik * Sekiz on haftalk oluncaya kadar civcivlerin bakmna ayrlan kmes. civelek * Canl, neeli ve sokulgan. * Yenieri ocana yeni girmidelikanl. civeleklik * Civelek olma durumu. ciyak ciyak * Bkz. cyak cyak. ciyaklama * Cyaklama. ciyaklamak * Cyaklamak. cizvit * sa Dernei denilen bir Hristiyan derneinin yesi. cizye * Mslman devletlerde Mslman olmayanlardan alnan bir eit vergi. Cl * Klor`un ksaltmas.

Co * Kobalt`n ksaltmas. coraf * Corafya ile ilgili. coraf durum * Bir yerin evresi ile ilgisinin tespiti veya grnm. corafik * Coraf. corafya * Yeryzn fizik, ekonomik, beer, siyas, ynlerden inceleyen bilim. * Bir yeryz parasn, bir blgeyi, bir lkeyi belirleyen, niteleyen, fizik, ekonomik, beer, siyas gerekliklerin tm. corafyac * Corafya aratrmalaryapan kimse. * Corafya retmeni. corafyaclk * Corafyacolma durumu veya corafyacnn meslei. cokey * Yaratlarna binen, yetenekleri bu amaca gre gelitirilmikimse. cokeylik * Cokeyin yapti. conta * Geirmezlii salamak iin, sktrlmiki yzey arasna yerletirilmi, genellikle kauuk ve kurundan yaplan ince para. contalama * Contalamak ii. contalamak * Conta koymak veya yerletirmek. cop * Kaln ksa denek. * Polislerin kullandara veya lstik sopa. coplama * Coplamak ii. coplamak * Copla vurmak, copla dvmek. coplanma * Coplanmak ii. coplanmak * Copla dvlmek. coplatma * Coplatmak ii. coplatmak* Coplamak iini yaptrmak. corum * Balk akn. * Uskumrularn byk balklardan korkarak kyya snmasdurumu. coku * Genellikle byk bir istekle ortaya kan geici hayranlk veya heyecan durumu. * Sevin gsterileriyle beliren gl heyecan. * Salgbezleri ve dinamik etkinliklerle kendine zg ilikileri bulunan i veya duyaranlarn kamlad gl duygu durumu. * Bir dnceyle, bir duyguyla dolarak ycelme; ruhun kendini ap ycelmesi, heyecan. cokulanma * Cokulanmak ii. cokulanmak * Cokulu duruma gelmek. cokulu * Cokusu olan. cokun * Comuolan. cokunca * Cokun (bir biimde).

cokunlama * Cokunlamak ii. cokunlamak * Cokun bir duruma gelmek. cokunluk * Cokun olma durumu veya cokunca yaplan i. coma * Comak ii, galeyan. comak * Duygu ve dnceleri gl bir tepki ile darvurmak, galeyan etmek. * (doa olaylarndan herhangi biri) Birdenbire oalp hzlanmak. coturma * Coturmak ii. coturmak* Comasnsalamak, comasna yol amak. coturucu * Coturan. coturuculuk * Coturucu olma durumu. coturulma * Coturulmak iine konu olmak. coturulmak * Comak ii yaptrlmak. countu * Coku, heyecanldavran. cmert * Para ve malnesirgemeden veren, eli ak, selek, semih. * Verimli. cmert davranmak * saknmadan, esirgemeden bol bol vermek. cmerte * Cmert bir biimde, saknmadan, bol bol. cmertleme * Cmertlemek ii. cmertlemek * Cmerte davranmak. cmertlik * El akl, verimlilik, semahat, mrvvet. cnk * Byk yelkenli gemi. * Saz airlerinin, kendilerinin veya bakalarnn iirlerini derledikleri, uzunlamasna alan, deri kapldefter. Cr * Krom'un ksaltmas. crescendo * alglar giderek daha yksek ses verecek biimde alnma durumu. Cs * Sezyum'un ksaltmas. Cu * Bakr'n ksaltmas. -cu * Bkz. -c/ -ci. cudam * Beceriksiz, gsz, grgsz kimse. cuk * Bkz. aacuk oturmak. -cuk * Bkz. -ck / -cik. cukka * Hayvan ve insan memesi. cukkayyutmak * oyunda tlmek. -cul

* Bkz. cl /-cl. cuma * Haftann altncgn, perembe ile cumartesi arasndaki gn. * Cuma namaz. cuma gecesi * Perembeyi cumaya balayan gece. cuma namaz * Cuma gn len ibadetinde cemaatle klnan namaz. cumartesi * Haftann yedinci gn, cuma ile pazar arasndaki gn. cumartesi kibargibi sslenmek * zentili fakat zevksiz sslenmek. cumba * Yaplarn st katlarnda, ana duvarlarn dna, sokaa doru kntyapmbalkon. * Eski evlerde pencere hizasndan sokaa doru kntsolan kafesli blm. cumbadak * Suya den bir cismin kardsesi anlatmak iin dmek fiiliyle birlikte kullanlr. cumbalak * Takla. cumbalama * Cumbalamak ii. cumbalamak * Bir parann dar kenarndaki testere izi veya benzeri girinti ve kntlardzeltmek. cumbalatma * Cumbalatmak ii. cumbalatmak * Cumbalamak iini yaptrmak. cumbal * Cumbasolan (yap). cumbasz * Cumbasolmayan (yap). cumbul cumbul * Arlde iilmiikinin veya yenmisulu yemein vcutta kardsesi anlatr. cumbuldama * Cumbuldamak ii. cumbuldamak * Bir kabn iinde alkalanp ses karmak. cumbuldatma * Cumbuldatmak ii. cumbuldatmak * (bir sviin) Bir kabn iinde alkalamak. cumburdama * Cumburdamak durumu. cumburdamak * Cumburtu sesi karmak. cumburlop * Ar bir cismin suya dt zaman kardsesi anlatmak iin kullanlr. cumburtu * Suya den ar bir cismin veya alkalanan suyun kardses. cumhur * Halk. * Topluluk. cumhur cemaat * Cmbr cemaat. cumhura muhalefet kuvveihatadandr * halkn tuttuu bir davaya karklmaz. cumhurbakan * Cumhuriyetle ynetilen lkelerde devlet bakan, reisicumhur. cumhurbakanl * Cumhurbakanolma durumu. * Cumhurbakannn makam. cumhurca

* Toplu olarak, hep birlikte. cumhuriyet * Milletin, egemenlii kendi elinde tuttuu ve bunu belirli sreler iin setii millet vekilleri araclile kullanddevlet biimi. Cumhuriyet Bayram * 29 Ekim 1923'te kurulan Cumhuriyeti kutlamak zere yasayla kabul edilmiolan resm bayram. cumhuriyeti * Cumhuriyet yanlsolan kimse. cumhuriyetilik * Cumhuriyet yanlsolma durumu. cumhuriyetperver * Cumhuriyeti, cumhuriyet yanls. cumhurreisi * Bkz. cumhurbakan. cunda * Yatay serenlerin her iki ba. cunta * Bir lkede ynetime el koyan kimselerden oluan kurul. cuntac * Cunta yesi. cup * Suya den bir eyin kardsesi anlatmak iin kullanlr. cuppadak * Cumbadak. cura * Tezene ile alnan iki veya telli halk saz. * Bir eit kk atmaca. * Ufak tefek, gelimemi. cura zurna * Bir eit kk zurna. curac * Cura yapan veya alan kimse. curcuna * Grltl, kark durum. * Alaturka mzikte hzlbir usul. curcunal* Curcuna iinde olan (yer, ses, hava). curcunaya evirmek, dndrmek (veya curcunaya vermek) * ortalkark, grltl duruma sokmak. curnal * Bkz. jurnal. curnata * Bldrcn skn. cui * Cokunluk, coma. -c * Bkz. -c/ -ci. cbbe * Hukukularn, niversitede belli bir aamaya ulambilim adamlarnn elbise stne giydikleri uzun, yanlargeni, dmesiz giysi. cbbe gibi* ok genive uzun (giysi). cbbeci * Cbbe yapan ve satan kimse. cbbeli * Cbbe giymiolan. cce * Boyu, normalden ok daha ksa olan (kimse). * Gelimemi. cceleme * Ccelemek durumu. ccelemek

* Cce durumuna gelmek. ccelik * Cce olma durumu. cck * Filiz, tomurcuk. * Kmes hayvanlarnn yavrusu, civciv. * Kuyavrusu. * Soan, marul gibi katmerli bitkilerin en i blm. * Bir eyin k veya onu andran bir paras. ccklenme * Ccklenmek ii. ccklenmek * Filizlenmek. cckleme * Ccklemek durumu. ccklemek * Filizlenme durumu almak. cda * (yurt, baba ocagibi ok sevilen eylerden) Ayrlmolan, uzak kalmolan. cda etmek * ayrmak. chel * Bilgisizler, cahiller. -ck * Bkz. -ck /-cik. -cl * Bkz. -cl /-cil. cls * Hkmdarlk tahtna kma, tahta oturma. clsiye * Hkmdarlarn cls trenlerinde dattbahi. * airlerin tahta kan padiah iin yazdiir. cmbr cemaat * Toplu olarak, hepsi birden, cumhur cemaat. cmb * Elenti. * Maden gvdeli, tambura benzer bir saz. * Canllk, coku. cmbyapmak * toplu hlde elenmek. cmb * Cmbalan (kimse). cmbl * Elentili, hareketli. cmle * Dizge, sistem. * Bir yargbildirmek iin tek bana ekimli bir fiil veya ekimli bir fiille kullanlan kelimeler dizisi, tmce. * Btn, hep, herkes. cmle lem * Herkes. cmle bilgisi * Bir cmleyi oluturan kelime ve kelime gruplararasndaki ilikiyi inceleyen ve snflamalar yapan, dil bilgisinin ana blmlerinden biri, tmce bilgisi, sz dizimi. cmle kaps * Yaplarda ana kap. cmlecik * nerme. * Kk cmle. cmlenin geleri * cmlenin kuruluunda balca grevleri yklenmiolan kelimeler, zne, tmle, yklem. cmlesi * Hepsi.

cmleten * Hep birden. cmudiye * Buzul. cnha * Crm derecesindeki su, kabahatten ar ve cinayetten hafif olan su. cnun * Delilik. cnp * Cinsel ilikiden sonra, dinin buyurduu biimde henz ykanmadiin temiz saylmayan (kimse), cenabet. cnplk * Cnp olma durumu. cppe * Bkz. cbbe. cr'et * Yreklilik, ataklk, cesaret. * Dncesizce, saygyaan davran. cr'et etmek * ataklk etmek, yreklilikle davranmak. cr'etkr * Atak, cr'etli. cr'etkrlk * Cr'etkr olma durumu. cr'etlenme * Cr'etlenmek durumu. cr'etlenmek * Cr'etli davranmak. cr'etli * Cr'eti olan. cr'etsiz * Cr'eti olmayan. crmmehut * Sust. crmmehut hlinde * suu ilerken, su st yakalanmak. cruf * Maden posas, demir boku, dk. * Kaloriferlerden kan yanmkmr art. crm * Su. * Yanllk, kusur veya hatadan doan durum. csse * nsan gvdesi. csseli * ri yapl, iri gvdeli, iri yar(insan). cssesiz * nce yapl, ufak tefek, gsz. cz * Bir btn oluturan blmlerden her biri. * Kur'an`n blnmolduu otuz paradan her biri. * Basleserlerin ayrbir kapak iinde sata karlan bir veya birka formalk blm, fasikl. czam * Hansen basilinin sebep olduu deri hastal. czaml * Czam hastalna tutulmuolan. czdan * Cebe girecek byklkte, para ve kt koymaya yarar kk anta. * Bir kimsenin kimliini bildirmek iin resm bir yerden kendisine verilen, cep defteri biimindeki belge. cz' * Az, azck, pek az. * Tikel. -

* Kltme eki. * Trk alfabesinin drdnc harfi. e adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan tmsz, katk, di- di eti nszn gsterir. * Trk alfabesinin drdnc harfi. -a / -e * Bkz. -ca / -ce (I). -a / -e * Bkz. -ca / -ce (II). aba * Herhangi bir ii yapmak iin ortaya konan g, zorlu, srekli alma, ceht. aba gstermek * bir ii baarmak iin almak, uramak. aba harcamak * bir ii yapabilmek iin elden gelen btn gc kullanmak. abalama * abalamak ii. abalama kaptan ben gidemem * bu ii yapacak gte deilim, zorlamann yararyok. abalamak * G bir durumdan kurtulmaya uramak. * Bir ii baarmak iin uramak. abalanma * abalanmak ii. abalanmak * abalamak ii yaplmak. abalay* abalamak ii veya biimi. abucack * abucak, sr'atle. abucak * ok abuk, vakit geirmeden, abucack, hzla, sr'atle. * Ksa srede ve kolaylkla. abuk * Allandan veya gsterilenden daha ksa bir zamanda, tez, yavakart. * Hzl. * Acele et, oyalanma" anlamnda. abuk abuk * abuk olarak, ivedilikle. abuk ol (veya abuk) * abuk davran, abuk igr, oyalanma!. abuk parlayan abuk sner * olaan saylmayacak kadar ksa bir zamanda olan bir gelimenin srekli olamayacananlatr. abuka * abucack, olduka abuk. abuklama * abuklamak ii. abuklamak * abukluk kazanmak, hzlanmak. abuklatrlma * abuklatrlmak ii. abuklatrlmak * abuklamak ii yaptrlmak. abuklatrma * abuklatrmak ii, tacil. abuklatrmak * Bir ie abukluk vermek, tesri etmek. abukluk * abuk olma durumu hz, sr'at. aa * (ticaret gemilerinde) Eski ve usta gemici. * Genel ev ileten kadn, mama.

aa bal * Hamsigillerden kk bir balk (Clupea sprattus). aaa * Meksika'dan yaylm, hareketli, modern bir dans. aaron * Karsndakini susturacak biimde ve ok konuan, enesi kuvvetli, geveze. aaronca * aarona yakr (bir biimde). aaronluk * aaron olma durumu veya aaronca davran. adr * Kee, deri, kl dokuma veya sk dokunmukaln bezden yaplarak direklerle tutturulan, tanabilir barnak, erge, oba, ota. * Glgelik olarak kullanlan tente veya emsiye. adr ara * adrn direk bal. adr bezi * Pamuk veya ketenden dokunmukaln, sk bir tr bez. adr ana * adr direinin ucunda, adr bezini tutmaya yarayan oyuk aa. adr at* Orta noktadan balayarak drt tarafa bakan yzeyi bulunan ve kare piramit biimindeki at. adr iei * Nilfergillerden, in ve Amerika rmaklarnda yetien, byk yaprakl, pembe ve beyaz iekli bir bitki (Euryaleferox). adr devlet * Gebe boy ve airetlerden oluan devlet. adr direi * adrn dzgn ve gergin kurularak kmemesini salayan orta direk. adr kurmak * adriinde oturulabilecek bir duruma getirmek. adr tiyatrosu * Oyunlarnve dier gsterilerini ok byk bir adr iinde halka sunan gezici tiyatro veya gsteri grubu. adr ua * Maydanozgillerden, z suyu hekimlikte kullanlan bir bitki (Dorema ammoniacum). adr ykmak * kurulu olan adrlarskp toplamak. adrc * adr yapan veya satan kimse. adrclk * adr yapma veya satma ii. adrl * adrolan. * adra yerlemiolan. adrlordugh * adrlarda barndrlan asker g. a * Zaman paras, vakit. * Hayatn ocukluk, genlik gibi trl dnemlerinden her biri, ya. * Kendine zg bir zellik tayan zaman paras, dnem, devir. * Tarihin ayrlddrt byk blmden her biri, kurun. * Bir eyin uygun, elverili zaman. * Bir katmann olutuu sre. aamak * herhangi bir bakmdan ncekilerden farklolan yeni bir evrensel gidie yol amak. ad * an gerektirdii artlarn gerisinde kalm, khne. * Askerlie alnma adnda. adolmak (veya kalmak) * yedek askerlik andoldurmuolmak. adlk * adolma durumu.

aa * ocuk, bebek. aanak * Bkz. algaanak. aanoz * Kabuklularn n ayakllar alt takmndan, eti iin avlanan, pavuryaya benzer kk su hayvan(Carcinus). aanoz gibi * eri br (kimse). aatayca * AdnCengiz`in ikinci olu aatay`dan alan, Dou Trkesinin XV. yzylda oluan yazdili. acl * (insan iin) an yeniliklerini benimseyen, ona gre davranan, asr, modern. * Tekniin, bilimin yeniliklerinden yararlanan, modern. acllama * acllamak ii, asrleme, modernleme. acllamak * an yeniliklerine uygun duruma gelmek, asrlemek, modernlemek. acllatrma * acllatrmak ii, modernletirmek. acllatrmak * an gereklerine uydurmak, asrletirmek, modernletirmek. acllk * acl olma durumu, asrlik, modernlik. ada * Aynada yaayan, muasr. * Bulunulan an anlayna, artlarna uygun olan, modern, muasr. adalama * adalamak ii, muasrlama. adalamak * an tutumuna, anlayna, gereklerine uymak, muasrlamak. adalatrma * adalatrmak ii. adalatrmak * adalamasna yol amak. adalk * adaolma durumu, modernlik. agemek * eskimek, dnemi veya modasgemek. al al * aldayarak akan sularn sesini yanslar. aldama * aldamak ii. aldamak * Sular akarken talara, kayalara arparak ses karmak. alday* aldamak ii veya biimi. alt * Suyun, akarken talara, kayalara arparak kardses. altl * altsolan. an gerisinde kalmak * gelimelere ve yeni dncelere uyum salayamamak, ayak uyduramamak. anamak * dnce, tutum ve davranlaryla bulunduu adan daha ileride olmak. ara ara * Srekli ararak. ar * Davetli. arc * ariini yerine getiren kii, daveti. * Sahnede oyunculartakdim eden kimse. arlma

* arlma. arlmak * arlmak. arm * arma ii. * Ruh arma srasnda seans. ar * armak ii veya biimi. arma * armak ii. armak * Birinin gelmesini kendisine yksek sesle sylemek, seslenmek. * Herhangi birinin bir yere gelmesini istemek, davet etmek. * Binmek iin bir ara istemek. * (yksek sesle) ark, trk sylemek. art * arma sesi. artkan * tyle kendi trnden olan kularn evresine toplanmasiin avclarn yararlandku, rtkan. artma * artmak ii. artma * Telll. artmak * armak iini yaptrmak. ala * Olmam, ham yemi. * Badem, kays, erik gibi tek ekirdekli yemilerin krpe iken yenilebilen ham ekli. alama * alamak ii. alamadan atlamak * gerekli olgunlua erimeden olgun davranlarda bulunmak, byklk taslamak. alamak * (akarsu) Kprerek ve ses kararak cokun bir biimde akmak. * Comak. alar * alayan. alayan * Kk bir akarsuyun, ok yksek olmayan bir yerden dklp aktyer, kk elle. alayk * Yerden ses kararak, grltyle kaynayarak kan genellikle scak su, kaynak. alay * alamak ii veya biimi. ama * amak ii. amak * (gne) Vurmak. anak * Dl kesesini dolduran ve dlt iinde bulunduran sv, amnios suyu. ar * Birinin bir yere gelmesini isteme, davet. * arcihaz. arcihaz * Telefon sistemi ve adzeninde belli bir numara verilerek tayanna kolayca ulalmasnveya ona haber braklmasnsalayan alet. arnumaras * arcihaznn numaras. arc * armak iini yapan, armak iin giden kimse, daveti. * Bazyerlere girmek isteyenleri srasgelince aran kimse, mbair. arclk * arcnn grevi.

arl * Bir toplantya, bir yere veya birinin yanna arlmkimse, davetli. arlk * Davet iin yazlan kt, davetiye, okuntu. arl * arlmak ii veya biimi. arlma * arlmak ii. arlmak * armak ii yaplmak. arm * Yksek bir sesin yetiebilecei kadar uzaklk. arsz * arlmamveya arlmayan kimse. arm * Bir dncenin veya grntnn, bir bakasnhatrlatmas. * Davranlar, dnceler ve kavramlar arasnda yer ve zaman birliinin etkisiyle kurulan balantlar sonucu, bilin alanna bunlardan birisi girince tekini de bilince ekmesi olay, teda. arm yapmak * artrmak. armc* armclk doktrini taraftarolan (kimse). armclk * Btn bellek ilemlerini, akln btn ilkelerini, hatta bellek hayatnn hepsini, dncelerin armile aklamak isteyen doktrin. arml* armolan. armsal * armla ilgili. armsz * armolmayan. arma * armak ii. armak * Birbirini armak. * Hep birden bararak yaygara etmek. artrma * artrmak ii. artrmak * Bir arma yol amak. * Akla getirmek, hatrlatmak, andrmak. * Benzemek, andrmak. -ak * simden isim yapma eki. k * Yrtk, yark. k k (olmak) * ok yrtk, lime lime, para para (olmak). akal * Et oburlardan, sr durumunda yaayan, kurttan kk bir yaban hayvan(Canis aureus). * Kurnaz, yalanc, dzenci, aalk kimse. * Titiz, huysuz, grgsz. akal armudu * Yaban armut, ahlat. akal erii * ok eki, sert, iri ekirdekli bir erik tr (Prunus spinosa). akal yamuru * Gnevarken yaan yamur. akalboan * Krlarda rastlanan bir bitki. akaloz * Mermi olarak akl taatan bir tr top veya bu topu kullanan topu.

akar * Denizde, aa veya kylara yerletirilen, belirli aralklarla yanp snen kk fener. * Uzunluu iki yz elli - yz, genilii on kula olan balk a. akaralmaz * Basit, ilkel akmak. * lkel bir biimde retilmi. * e yaramayacak durumda olan, bozuk. * (kalitesiz) Tabanca. aker * Kul, kle, cariye, yanama. ak * Alp kapanan bir veya birka azlkk cep ba. * Bkz. deniz aks. akgibi * canlve atik. akc * Bak. akl * Kk veya orta boyda taparas, akl ta. akl ukul * Kark biimde, ne dedii belli olmakszn. akl kuu * Yamur kuugiller familyasndan kuzey blgelerde yaayan scak aylarda gneye geen gmen ku (Crocethia alba). akl ta* Deniz kylarnda veya derelerde suyun andrmasile sivrilikleri kaybolmu, toparlak veya badem biiminde ufak bir tatr. akl yol * akl talarile denmiyol. akldak * Bir arkn yalnz bir yne doru ilemesine yol verip tersine dnmesini nleyen veya deirmen, su dolab gibi birtakm makinelerin ileyiini kardsesle kontrole yarayan para. * Elde evrildike grltl ses karan, deirmi biiminde bir ocuk oyunca. * Koyunlarn kuyruklaraltndaki kllara yapp kuruyan pislik. akldama * akldamak ii. akldamak * Srtnen, yuvarlanan akl talargibi ses karmak. akldatma * akldatmak ii. akldatmak * akldamak iini yaptrmak. akl * ivi, kazk gibi bir eyle tutturulmu. * aklmbir eye bal. * Yeri deimez, sabit. aklkalmak * bir yerde deimeden durmak. aklp kalmak * bir yerde uzun sre hareketsiz kalmak. akll * aklolan. akllk * akl denmiveya birikmiyer. aklma * aklmak ii. aklmak * akmak iine konu olmak. * Hzla dp saplanmak. * Ortaya kmak, farkna varlmak, anlalmak. aklt * akl talarnn ve onlara benzer eylerin kmldatlnca kardklarses. akm

* imek, akn. * Kvlcm, erare. akn * Bkz. akm. aknt * imek akmas, parlamas. * An bulu, dnce, beklenmeyen sz veya davran. akntl * akntsolan. akntsz * akntsolmayan. akr * (gz iin) Ak mavi, hareli el. * akrdoan. akr * arap. akr ayaz * Ak ama ok souk hava. akr ukur * ak uk diye ses kararak. * Girintili kntl, przl yzey. akr pene * Tuttuunu koparan, giritii veya ele aldher ii baaran, becerikli (kimse). akr penelik * Tuttuunu koparma, becerikli olma durumu. akrc * Kuavnda akrdoantutan kimse. akrclk * akrcnn ii ve meslei. akrdiken* Maydanozgillerden, hekimlikte kullanlan bir bitki, deve elmas(Arctium tomentosum). akrdikenlik * akr dikeni bol olan yer. akrdoan * Yrtckulardan bir doan eidi, torul (Accipiter gentilis). akrkanat* Kanatlarmavi hareli bir rdek eidi (Anas crecca). akrkeyf * Yarsarho. akrkeyif * Bkz. akrkeyf. akrlama * akrlamak durumu. akrlamak * akrkeyf olmaya balamak. * Olgunlamaya yz tutmak. aksz * aksolmayan. ak * akmak ii veya biimi. akk * akmolan. akma * akmak ii. akmak * Birbirine geip kenetlenmek; taklmak. * Sz yaretmek. * Doru, a, yzey gibi geometrik biimler st ste konulduklarnda birbirini btnyle rterek eit olmak. * Aynzaman dilimi iinde bulunmak. akmal* Birbirine eit ekiller. aktrma

* aktrmak ii. aktrmak * akmak iini yaptrmak. * ki iip keyfetmek. akma * akmak ii. * Vurup akarak yaplmkuyumcu ii, ukurlusuna dii akma, kabartmalsna da erkek akma denir. * Bu ite kullanlan kuyumcu kalb. * Deri hastal, yara, ban. akma kap * Genellikle iki kuak zerine tahtalarn ivi ile tutturulmasyntemiyle yaplan basit kap. akmac * akma iini yapan kimse. akmak * Taa vurulup kvlcm karlan elik paras. * elik, ta, cam, plstik vb. maddeden yaplmgaz veya benzinle dolu tututurma aleti. * Tabanca veya tfeklerde bulunan tetik dzeni. akmak * Kuruyunca kaln kabuk balayan kabarcklarla beliren ve genellikle yzde kan bir deri hastal. akmak * Vurarak sokup yerletirmek. * ivi ile tutturmak. * Kazk akp hayvan balamak. * Kabul edilmeyecek bir eyi kurnazlkla kabul ettirmek. * Vurmak. * Bir eyi baka bir eye srtmek, vurmak veya arpmak. * Sezinlemek, anlamak, farkna varmak. * ki imek. * Saplamak. * Anlamak, bilmek. * Parldamak, k vermek. akmak akmak * ateyakabilmek iin akmatututurmak. akmak akmak * (gzler iin) Parlar durumda, alev alev. akmak ta * Demir veya elie srtldnde kvlcm kartan bir tr kuvars. * Dvenlerin altna aklan kk ve kesici ta. akmak* akmak yapan veya satan kimse. * Tfek ve tabanca akmaklarnyapan ve onaran kimse. akmaklk * akmak yapp satma ii. akmaklama * akmaklamak durumu. akmaklamak * (gz) akmak akmak olmak, kzarmak ve iyice almak. akmakl* akmak tave zemberekle atealan eski zaman tfei. akmaklk * akmakta kullanlacak olan. * ine akmak konulan koruyucu malzeme. akmaksz* akmaolmayan. * Eski, kullanlmaz tabanca veya tfek. * Kibrit. akozlama * akozlamak durumu. akozlamak * Uygunsuz bir durumu fark etmek. akr * Paa blm diz stnde veya diz altnda kalan bir tr erkek alvar.

* Kularn ayanda bulunan ve ss gibi grnen ty. akrl * akr giymi. * Ayaklartyl, paal(gvercin) veya baka (ku). akrsz * akrolmayan. aktrlma * aktrlmak ii. aktrlmak * aktrmak ii yaplmak. aktr * aktrmak ii veya biimi. aktrma * aktrmak ii veya durumu. aktrmadan * Belli etmeden, gizlice, sezdirmeden. aktrmak * akmak iini yaptrmak. * Birinin bir eyi sezmesini salamak. al * Talk yer, plak tepe. ala * Belli isimlerden nce gelerek fiile balanr ve isimle ilgili bir abukluk, sreklilik, dikkatsizlik anlamkatar. ala kalem * Geliigzel, durmadan yazarak. ala kam * Durmadan kamlayarak. ala kak * Soluk almadan yiyerek. ala kl * Durmadan kl sallayarak. ala krek * Srekli krek ekerek. ala paa * Zorla yrterek, srkleye srkleye. alacak * Yourt mayas. alk * Eline ayana abuk, atik, evik. alap * Tanr. alar * Farkllk veya anlam incelii, nans. alar saat * Ayarlanna gre istenilen zamanda alan saat. alarma * alarmak ii. alarmak * Ekinler veya meyveler olmaa yz tutmak. alene * Durup dinlenmeden konuan, enesi dk. alenelik * alene olma durumu. aldrlma * aldrlmak ii. aldrlmak * almak ii yaptrlmak. * Hrsza kaptrlmak. aldr * aldrmak ii veya biimi. aldrma * aldrmak ii.

aldrmak * almak iini yaptrmak. * Hrsza kaptrmak. alg * Mzik aleti, enstrman. * algalma, mzik. * Mzik topluluu. algaleti * Mzik yapmak iin kullanlan ara, enstrman. algaanak * alg, nee ve grlt olduu hlde. algalmak * bir mzik aletini seslendirmek. algora * Trpan. algc * algalmaykendine meslek edinmikimse. algcbcek * Yaklak 5 mm boyunda, basert bir kabukla rtl, kahverengi veya siyah, zararlbcek. algcotu * Turpgillerden, kurak yerlerde yetien bir bitki cinsi (Sisymbrium). algclk * algcnn ii. alg * Bazalglarn tellerine vurmaya yarar kuty, kemik, boynuz gibi eylerden yaplmalma arac, tezene, mzrap. * Bahe sprgesi, alk. alghane * Mzik evi, algllokanta veya elence yeri. algl * inde algalnan. * algalnarak yaplan. alglaanakl * Elenceli, arkl, algl, grltl patrtl, neeli. algn * Scak veya souktan geliemeyerek clz kalan ekin. * Uzun zaman bakr kapta kalan tadbozulmuyemek, alk. * Ktrm, inmeli, sakat. algsz * algsolmayan. al * Brtlen, ahu dudu gibi aaktan kk, dallarok atallve saplarodunsu bitki. alblbl * Seregillerden, gzel ten, kk bir ku, tleen (Sylvia communis). alrp* Kolayca ateyakmaya yarayan ince ve kuru aa dal, kuru ot gibi eyler. aldikeni* Bkz. karaal. alfasulyesi * Klklbir eit fasulye. algibi * sk ve sert (sa, sakal). alhorozu * Tavukgillerden, eti beenilen bir yaban kuu (Tetraourogallus). alidi, rpidi, evim idi ya, ayidi uyu idi, kocam idi ya * her ne kadar evim derme atma, kocam kaba saba idiyse de, bir dzen kurmu, yaayp gidiyordum. alkakc* Ekya bozuntusu. alkuu * Seregillerden, bakoyu krmz, gvdesine doru rengi alan, allk yerleri seven tc bir ku (Troglodytes). alkuugiller * alkuu benzeri trleri iine alan kular familyas.

alsprgesi * Krmziekleri olan ve sprge yapmnda kullanlan bir bitki. alk * arpk. * Verev kesilmi. * Tabi olmaktan uzaklam, kendi renginden olmayan. * Yan yan giden. * Addefterden silinmi. * Yznde ban veya yara yeri olan. * ban yeri. * Koyunlarda iek hastal. * algn. alk kavak * Dallarsepetilikte kullanlan bir kavak tr, sepeti kava. allandrma * allandrmak ii. allandrmak * orak bir araziyi alekimi yntemi ile yeertmek. allk * alsoka olan yer. alm * Gsteri, kardakini etkileme amacyla yaplan davran, kurum, caka. * Klcn keskin yan. * Menzil, erim. * Biraz benzeme, andrma. * Bir oyuncunun topu elinden veya ayandan karmadan karsndaki oyuncularkvrak hareketlerle aldatp gemesi. * Geminin su kesiminden aablmnn bave k bodoslamasna doru darlamas. alm atmak (veya yapmak) * Bkz. almlamak. alm satmak * kurulup byklk taslamak. alm yemek * futbolda alm ile geilmek. almc * alm yapan kimse. almna gelmek (veya getirmek) * uygun zaman veya durumu ele geirmek. almndan geilmemek * ok kurumlu olmak, ok almlolmak. almlama * almlamak ii. almlamak * Oyunda topu kartarafa kaptrmamak iin el, ayak veya vcutla artchareketlerde bulunmak. * Bir frsattan yararlanarak bir bakasnn hakkolan bir eyi ele geirmek. almlan* almlanmak ii veya biimi. almlanma * almlamak ii veya durumu. almlanmak * almldavranmak. * Kendisine alm yaplmak. almlay* almlamak ii veya biimi. alml * Gsterili, kurumlu. * Bayksek, yapsdar (gemi). almlalml * alm gstererek, alm satarak. almlk * Yourt veya maya almaya yetecek kadar. almllk

* almlolma durumu. almsz * almolmayan, gsterisiz. almszlk * almsz olma durumu. alnma * alnmak ii. alnmak * almak iine konu olmak. * nme inmek. alnt * alnmolan (ey). alp rpmak * eline geeni almak. alsz * alsolmayan. al * almak ii veya biimi. allma * allmak ii. allmak * almak iine konu olmak. alp abalamak * ok gayret gstermek. alkan * ok alkan, almayseven, faal. alkanlk * alkan olma durumu, faaliyet. alma * almak ii, emek, say. * Bir yapelemannn yk altnda biim deitirmesi, az veya ok zorlanmas. * Bnyesindeki suyun azalmasveya oalmassonucu aacn biim ve boyutlarnn deimesi. * saati. alma bar * huzuru. alma belgesi * Bir iyerinde veya alannda allabileceini gsterir belge. alma dolab * st yzeyinde alma tablasbulunan, n yzeyinde kapak ve ekmeceleri olan mobilya. alma gezisi * Bir ibalama veya n anlama yapmak zere klan gezi. alma gn * Tatil gnleri dnda kalan ve allabilen her gn, ign. alma hayat * hayat. alma karnesi * veren tarafndan alma hayatna balayan iiye verilen, onun iilik durumunu gsterir belge. alma masas * zerinde iyaplan masa. alma odas * inde iyaplan oda. alma saati * saati. alma saatleri * in balama ve bitianarasndaki saatler, isaatleri. alma yntemi * Bir alma veya isresinde izlenen bilimsel ve metodik yntem. almac* Salk, ynetim bilimi gibi konularda alma yapan kimse. almak * Bir eyi oluturmak veya ortaya karmak iin emek harcamak. * i veya grevi olmak.

* zerinde bulunmak. * (makine veya letler iin) e yarar durumda olmak veya ilemekte bulunmak. * Bir eyi yapmak iin gereken arelere bavurmak, o eyi gerekletirmek iin kendini zorlamak, aba harcamak. * Bir eyi renmek veya yapmak iin emek vermek. altran * veren. altrc* Bir spor dalnda, sporcuyu eiten, yetitiren ve altran kii, antrenr. altrclk * altrcnn ii veya meslei. altrlma * altrlmak durumu. altrlmak * alma yaptrlmak. altr * altrma ii. altrma * altrmak ii veya biimi. altrmak * almasnsalamak. * almak iini yaptrmak. alka * alkar. alkak * alkar. alkalama * alkalamak ii. alkalamak * inde bir ey bulunan bir nesneyi sarsarak sallamak. * Sulu bir eyi sarsarak veya rparak kartrmak. * Sudan sarsarak geirmek veya iinden suyu arparak geirmek yolu ile bir eyi temizlemek. * Tahlsarsarak kalburdan geirmek, elemek. * Vcudun bir yerini srekli oynatmak. * (kuluka yumurtalarn) evirmek. * Salnn bozulmasna yol amak. alkalan* alkalanmak ii veya biimi. alkalanma * alkalanmak ii. alkalanmak * alkalanma iine konu olmak. * Dalgalanmak. alkalat* alkalatma ii veya biimi. alkalatma * alkalatmak ii. alkalatmak * alkatmak. alkalay* alkalama ii veya biimi. alkama * alkamak ii. * alkalanarak yaplan. alkamak * Tahl elemek. alkan * alkanmak ii veya biimi. alkanma * alkanmak ii. alkanmak * alkamak iine konu olmak. * (deniz, gl iin) Dalgalanmak.

* Comak. * (haber, sylenti) Herkesin aznda dolamak. * Cokunluk, hareketlilik iinde bulunmak. alkant * (deniz) Dalgalanma. * alkanmey. * Kalbur yardmyla ayrlan er p. * Coku. * Kargaa ve bunalmn yol atdzensiz, kark, skntldurum. alkantl* alkantsolan. alkantsz* alkantsolmayan. alkar * Tahl tanesini yabancnesnelerden semeye veya tohumlukta kullanlacak tahlayrmaya yarayan dner kalburlu ara, alka. alkatma * alkatmak ii. alkatmak * alkalamak iini yaptrmak. alkay * alkamak ii veya biimi. alk * alg. * Trpan. alma * almak ii. * Hrszlk, sirkat. * Baa sarlan sark. * alnm. * Kakmalolmayan, kalemle ilenmi. * Kibrit. almac * Maden zerine alma ii yapan usta. alma * Tahtadan yaplmkap. almadan oynamak * ok keyifli ve sevinli durumda bulunmak. * bir ie ok hevesli grnmek. almak * Bakasnn malngizlice almak, hrszlk etmek, armak. * Vurarak veya srterek ses kartmak. * Bir mzii dinlemeyi salayan aleti altrmak. * Ses karmak, ses vermek. * Atmak, arpmak, vurmak. * Yourt yapmak iin st mayalamak, katp kartrmak. * zerine srmek. * Bozmak, zarar vermek. * Kuman bir parasnkesmek. * (madeni) Oymak, kalemle ilemek. * Sprmek, temizlemek. * Benzemek, andrmak. * (zaman iin) Boa harcatmak, ziyan etmek. alpara * Parmaklara taklp alnan zil veya buna benzer ses karcara. * Aklarda kumluk alanlarda yaayan ve alarkeserek balklara arar veren bir eit aanoz (Portunus puber). alt * Diken, al. altlk * altsok olan yer. alyaka

* Birdenbire yakasna yaparak. alyaka etmek * yakasna yapp skca tutmak. am * amgillerin rnek bitkisi olan ve yurdumuzda birok tr yetien bir orman aac(Pinus). am bal * Arlarn saram zerinde biten yaprak bitlerine salgladklarbal svsndan oluturduklarbir tr bal. am devirmek * karsndakine dokunacak veya kt bir sonu douracak sz sylemek. am fst * Fstk amnn kozalak biimindeki meyvesinden karlan sert kabuklu, yalve niastaltohum. am sakz * am aacndan karlan reine. am sakzoban armaan * verilen bir armaann sunulduu kimsenin deerine uygun olmadnve verenin gcnn ancak buna yettiini zr yollu anlatmak iin sylenir. am sakzgibi * tedirginlik verecek kadar bir insann peinden ayrlmayan. am yarmas(veya blmesi) * iri gvdeli insan. am yeili * am yapraklarna benzer yeilin bir tonu. amar * giysisi. * Ykanmasgerekli kirli. * Kirli eyalarykama ii. amar deitirmek * i giysilerini kartp temizlerini giymek. amar deterjan * amarlarn daha abuk, daha iyi temizlenmesini salayan kimyasal birleim. amar dolab * amar saklamada kullanlan ekmeceli dolap. amar ertesi olmak * ok amar ykamaktan aryorulup hasta olmak. amar ipei * Nakyapmakta kullanlan ipek iplik. amar ipi * Kurutmak iin zerine amar aslan ip veya tel. amar leeni * amarlarn iinde ykand, metal veya plstikten yaplm, genikap. amar makinesi * amar ykamaya yarayan ara. amar mandal * Kurutmak iin aslmamarlaripe skca tutturmak amacyla kullanlan kk, tahta veya plstik kska. amar sabunu * amar ykamak iinde kullanlan beyaz sabun. amar sepeti *Kirli veya ykanmamarlarn iinde toplandsepet. amar sodas * Beyaz amarlarn youn veya asitli kirlerini eritmek iin kullanlan sodyum karbonat. amar suyu * amarlarn beyazlnve kolayca temizlenmesini salayan kimyasal birleimli su. amar takm * Fanil, don, gmlek, orap, mendil gibi eya, bir arada bohaya konulup verilen hediye. amarc* Para ile bakalarnn amarnykayan kimse. amarclk * amarcnn ii. amarhane * amarlk. amarlk * amar ykamak iin kullanlan yer, amarhane.

* amar yapmna yarayan. amat * Avlanlmbalklarelde tamaya yarar engel ask. ama * Sazangillerden, pullarndan yalancinci yaplan bir rmak bal(Leuciscus rutilus). amak * Aatan oyularak yaplmkulplu su kab, apak. * Kpklenerek akma. amak amak * Bolca, bol miktarda. amgiller * Kozalakllardan, ine gibi ince ve uzun yapraklarnyaz kdkmeyen, tohumlarplak olarak kozalak pullarzerinde bulunan, am, kknar, ldin gibi bitki trlerini iine alan reineli aalar familyas. amlk * am aalarok olan yer. * am korusu. amuka * Gmbalna benzer bir balk. amukann byklerine tokmak badenir (Atherina hepsetus). amur * Su ile karp, bular ve iine batlr duruma gelmitoprak, balk. * Yapilerinde kullanlan eitli malzeme ile yaplan har. * Satakan, evresine tedirginlik veren, sulu (kimse). amur atmak (veya sratmak) * birini kt bir ie karmgstermek, kara almak, iftira etmek. amur banyosu * Tedavi gc olan amurla yaplan banyo. amur deryas * Her tarafamurla kaplanmolan. amur gibi * (ekmek iin) iyi pimemive siyah unla yaplm. * herkese satap tedirginlik veren (kimse). amur rb * Denizin sve amurlu yerlerinde kullanlan 25-30 kula uzunluunda bir balk a. amur kalemi * Heykeltralarn amura biim verme srasnda kullandklarimir ara. amura bulamak (veya batmak) * kirli ve uygunsuz bir ie karmak. amura taatmak * \343 irkefe taatmak. amura yatmak * borcunu dememek, szn yerine getirmemek. amurcuk * Sazangillerden, sazandan kk, eti tatsz bir gl ve bataklk bal(Chrondrostoma nasus). amurcun * Anadolu ve Kuzey Afrika'da yaayan bir tr rdek. amurdan ekip karmak * birini kt veya onurunu tehlikeye dren bir durumdan kurtarmak. amurlama * amurlamak ii. * Yanmaya elverili cevherin bir blmnn eski retim alanlarnda braklmassonucunda kmas muhtemel yangnn nlenmesi ii. amurlamak * amur srmek, amurla svamak. * Ktlemek. amurlanma * amurlanmak ii. amurlanmak * zerine amur srlmek. amurlama * amurlamak ii. amurlamak * amur durumuna gelmek.

* Satamaya koyulmak. amurlatma * amurlatmak ii veya biimi. amurlatmak * amur srdrmek, amurla svatmak. amurlu * amur bulam, stnde veya iinde amur bulunan. amurluk * amuru ok olan yer. * Paalaramurdan korumak iin giyilen tozluk. * Tatlarda tekerleklerin st blmn rten para. * Ayakkablarn amurunu kazmak iin yaplarda girikapsnn nnde, yere imento veya betonla tutturulan, demirden yaplmtrl biimlerdeki ayakkabsilecei. amurluku * Aralarn amurluklarnyapan veya onaran kimse veya iyeri. amurlukuluk * amurlukunun ii veya meslei. amursuz * amuru olmayan, stnde amur bulunmayan. amuru karnnda, iei burnunda * Bkz. iei burnunda, amuru karnnda. an * inden sarkan tokmann kenarlara vurmasyla ses karan madenden ara, kampana. an almak * herkese bildirmek. an an * an sesine benzer ses kararak. * Srekli ve yksek sesle edilen gevezelik. an an etmek (tmek veya konumak) * yksek sesle srekli gevezelik etmek. an iei * an ieigillerden, ss bitkisi olarak ekilen ve iekleri an biiminde olan bir bitki cinsi, Meryem ana eldiveni (Campanella). an ieigiller * Bitiik ta yaprakllardan, rnei an iei olan bir bitki familyas. an kulesi * inde an bulunan uzun, yksek yap, kule. anak * Toprak, metal vb. den yaplmyayvan, ukurca kap. * iein en dnda bulunan yeil yapraklarn tm. * Gz ukuru. * evresine gre alakta bulunan ve genellikle genitekne biiminde yer. anak azl * Byk azl. * Sr saklamaz. anak anten * Belirli frekanslarda uzaydaki aktarcdan yaplan radyo ve televizyon yaynlarnalmaya yarayan tepsi biiminde anten. anak mlek * Topraktan yaplmtrl kaplar. anak tutmak (veya amak) * davranlarveya szleriyle kt bir karla yol amak. anak zengi * Baslan yeri, tabann byk bir blmn kaplayacak kadar genizengi. anak yalamak * dalkavukluk etmek. anak yalayc * Dalkavuk. anak yalayclk * Dalkavukluk. anak yalayclk etmek * dalkavukluk etmek.

anak yapra * anaoluturan yapraklarn her biri. anak * anak yapan veya satan kimse. anaklk * anak yapma veya satma ii. anaklk * Gemi direklerindeki gzetleme yeri. anaks * anaa benzeyen, anak gibi. anakshcreler * Salgolacavakit ien ve belirli bir hacme geldiklerinde ilerindeki svsalgsnboaltan bez hcreleri. anc * an yapan veya satan kimse. * an almakla grevli kimse. anclk * ancnn ii veya meslei. and * ivisiz, birbirine geirilme yntemine gre hazr kesilmikereste. * Tahta kapak veya tavan. andr * Kark, melez. * Alanmam, yaban. angal * Ayakta greirken kargreinin koltuu altndan bir kolu sokarak bir ayakla o greinin bir bacana engel taktktan sonra onu ne doru eip bazerinden atma oyunu, elme takma. angal * Dallbudaklaa. * Fasulye sr, srk. angl ungul * Kulaa hogelmeyen kaba ses karan. angr ungur * Dme veya birbirine arpma srasnda kaba ve zevksiz ses kararak. angrdama * angrdamak ii veya durumu. angrdamak * Derek veya birbirine arparak grlt karmak. angrt * angrdama sesi. anlt * an sesi. anta * Ksele, mein, kumagibi hafif malzemeden yaplp byklne gre para, evrak, yiyecek koyup tamaya yarayan kap. anta iei * ki eneklilerden, beyaz, erguvan veya sarrenkli bir ss bitkisi. antac * anta yapan veya satan (kimse). antaclk * anta yapma sanatveya anta satma ii. antada keklik * ele geirilmesi o kadar kesin ki elde edilmisaylr, torbada keklik. antadan yetimek * bir meslei eitim grmeden, tecrbelerle kazanmak. antal * antasolan. antasz * antasolmayan. ap * Genellikle cisimlerin genilii, kutur. * Byklk, l. * Deer.

* Yapnn veya arsann boyutlarnve snrlarngsteren harita. * U noktalardairenin evresi zerinde bulunan ve emberin merkezinden geen doru paras. * Bilgi, tecrbe ve yeteneklerin tm. * Bozuk, eri, dolak, aykr. apa * Tarlalarda toprailemek iin kullanlan aa sapldemir kazarac. * apalamak ii. apa * ipo. apac * apa ile alan ii. apaclk * apacnn yapti. apaul * Klnn veya eyasnn dzgn ve temiz olmasna zenmeyip dzensizlik iinde yaayan, pasakl. apaulcu * Serseri, babo(kimse). apaulculuk * Serserilik, baboluk. * Klk kyafete zen gstermeyii iedinme. apaullatrma * apaullatrmak ii veya durumu. apaullatrmak * apaul duruma getirmek. apaulluk * apaul olma durumu, klk kyafete zen gstermeyi. apak * Gz pnarnda ve kirpiklerde birikerek phtlaan veya kuruyan aknt. * Madenler dvlrken srayan ince, ufak para. * Metal veya toprak eya kenarlarnda bulunan prz. apak * Sazan familyasndan, vcudu yandan bask, 50 cm uzunluunda, 4-5 kg arlnda, sarpullu, eti tatsz, klklbir tatlsu bal(Abramis brama). apaklan* apaklanma ii veya biimi. apaklanma * apaklanmak ii. apaklanmak * apak olumak. apakl * apaolan. apaksz * apaolmayan. apalama * apalamak ii. apalamak * apa ile kabartmak. apalan* apalanmak ii veya biimi. apalanma * apalanmak ii. apalanmak * Bir yer apa ile kabartlmak. apalatma * apalatmak ii. apalatmak * apalamak iini yaptrmak. apal * apalanm(yer). * apasolan. apanolu * Baa dert olacak durum. apanolunun abdest suyu gibi

* (iilecek eyler iin) sulu, tatsz ve kt grnte olan. apar * Postac, ulak. * (hayvan ve bitki iin) Benekli, alacal. * Derisi, kllarve gzleri, boya maddesi yokluundan renksiz olan (insan veya hayvan), akn, albinos. * iek bozuu yz. apar * Takadan byk, bave k tarafyukarkalkk bir eit Karadeniz kay. aparz * inden klamayacak kadar g olan, kark i. apari * ok ineli; beden, kstek ve ine blmlerinden meydana gelen, her bir ineye hindi, horoz, kaz, mart, tavuk, rdek gibi kularn kanat, kuyruk tyleri taklan bir tr olta takm. apasz * apalanmam(yer). * apasolmayan. apak * Aatan oyularak yaplmsu kab, amak. * Azak f. apkmak * Enini boyunu lmek, aplamak. apkn * Geici aklar arkasnda koan. * Cinsellik tayan veya hatrlatan. * Haylaz. * Okaycbir sz gibi de kullanlr. apknca * apkn bir biimde. apknlama * apknlamak ii. apknlamak * apkn duruma gelmek. apknlk * apkn olma durumu veya apknca davran. apla * Maden kazmak iin kullanlan elik kalem. aplama * aplamak ii. aplamak * Bir eyin enini, boyunu lmek, apkmak. * Keresteleri drt ke olarak kesip bimek. apl * apgeniolan. apma * apmak ii. apmak * Koturmak. * Akn etmek, komak. aprak * Eyer rts, aprak. aprak * Kark, dolak. * Anlalmas, zlmesi veya iinden klmasg, kark, mulk. apraklama * apraklamak ii. apraklamak * aprak duruma gelmek. apraklk* aprak olma durumu. aprama * apramak ii. apramak

* Kark, aprak, zlmez duruma gelmek. * ki ey birbiriyle apraz olarak kesimek. apraz * Eik olarak birbiriyle kesien. * Grete hasmnn koltuk altndan kol geirip sarma oyunu; bir veya iki kolla yapldna gre tek apraz ve ift apraz denir. * Kopa, dme. * Bir tr olta inesi. * Kart yn. apraz ate * Karlklynlerden silhla saldrma. apraz kafiye * Drtlklerde birinci ile nc, ikinci ile drdnc dizelerin birbiriyle kafiyelenmesi dzeni. apraz kur * ki lke parasarasnda nc bir lkenin parasyla belirlenen kombiyo srm deeri, lke parasnn birbirlerine oran. apraza almak * aprazlama olarak davranmak. apraza sarmak * bir iiinden klmaz duruma gelmek, aprazlamak. aprazda srmek * apraza alnan hasmgeriye doru hzla srmek. aprazlama * apraz olarak, makaslama. * Testerenin keserken skmamasiin dilerini belli llere gre saa sola bkme. * Evirme. aprazlamak * apraz duruma getirmek. aprazlama * aprazlamak ii. aprazlamak * inden klmaz duruma gelmek, ne yaplacabilinemez duruma gelmek. aprazlk * apraz olma durumu. aprazler * Elde veya makinede aprazlanan dilerin eimini denetlemede yararlanlan yardmcalet. aprazvari* apraz olarak. apsz * apolmayan. * Deersiz. aptan dmek * alma gc, verimi azalmveya tkenmiolan. apul * Yama, talan, plka. apula * Kaba deriden yaplmucu sivri ve kvrk ayakkab. apulac * apula yapan veya satan kimse. apulaclk* apulacnn ii veya meslei. apulcu * apul yolu ile bakasnn malnalan, talanc, yamac, plkac. apulculuk * apulcunun yaptiveya davran. apullama * apullamak ii. apullamak * apul yolu ile bir malalmak veya bir yeri soymak, yamalamak. aput * Eski bez paras, paavra. * Bez.

ar * Rus imparatorlarna ve Bulgar krallarna verilen unvan. arabuk * Pek abuk, abucack, hemencecik, tez elden. * Kolaylkla. arur * Gereksiz yere harcama. arur etmek * gereksiz yerlere harcayp tketmek. arur olmak * gereksiz yere harcanmak, ziyan olmak. ardak * Tarla, bahe gibi yerlerde aa dallarndan rlmbarnak. * Asma gibi bitkilerin dallarnsardrmak iin direklerle yaplmyer. *Kameriye. ardakl * ardaolan. ardaksz * ardaolmayan. arda * ki veya drt zamanlMacar halk dans. are * Bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldrmak iin tutulmasgereken yol, kar yol, zm yolu. * Bir eyi nleme, tedavi yolu, deva. aresine bakmak * gerekeni yapmak, zm yolu bulmak. aresiz * aresi bulunmayan, onulmaz. * are bulamayan (kimse), bare. * ster istemez. aresiz kalmak * zm yolu, kar yolu bulamamak. aresizlik * aresiz olma durumu. arevi * arn olu. argh * Trk mziinde "do" perdesinin ad. * Bu perdede karar klan makam. ark * Tabaklanmamsr derisinden yaplan ve deliklerine geirilen eritle skca balanan ayak giyecei. * Araba yokuaagiderken tekerlei frenlemek iin altna srlen demir levha. * Para czdan. ark * ark yapan veya satan kimse. arklk * ark yapma veya satma ii. arkl * Ayana ark giymi. arklerknharp * Kurnaz veya uyank kyller iin aka yollu sylenir. arklk * ark yapmaya elverili. * ark konulacak yer. arksz * arolmayan veya ark giymemi. arie * arn karsna veya kadn ara verilen unvan. ark * Bir eksenin dndrd tekerlek biimindeki makine paras. * Herhangi bir kt'ann, biimini ve dzenini bozmadan kanatlarndan biri evresinde dnerek yn deitirmesi.

ark evirmek * aynyol zerinde dnerek gitmek. ark etmek * (bir dorultuda giden kimse veya ey) saa veya sola doru yn deitirmek. * geri dnmek. arka * Osmanllarda nc grevi. arka vermek (veya arka ektirmek) * (kesici aralar iin) bilei arkile biletmek. arkac * Osmanlordusunda nc svari birliinde grevli asker. ark * Vapurlarda makine blmn yneten kimse. * arkla bak bileyen kimse, bileyici. arkba* Vapurlarda birinci ark. arklk * arknn grevi. arkdndrmek * geimini salamak. arkfelek * arkfelekgillerden gzel, byk, parlak krmziekleri olan, duvar kenarlarna ve kameriyeler evresine ekilen trmancbir ss bitkisi, frldak iei (Passiflora caerulea). * Yaklnca dnerek kvlcm saan donanma fiei. * Talih, kader. arkfelekgiller * Ayranak yaprakliki eneklilerden, rnei arkfelek olan bir bitki familyas. arkna etmek (veya okumak) * birine byk ktlk yapmak veya iini bozarak zarar vermek. arkt * Eski, bozuk, sakat. arkl * arkolan. * Her iki yanda birer arkbulunan vapur. arksz * arkolmayan. arktan kma * yepyeni, gzel. arlk * ar olma durumu. * arn ynetiminde bulunan devlet. arliston * Birinci Dnya Sava'ndan sonra Avrupa'da yaygnlaan dans tr veya bu dansn mzii. * Sivri ulu, uzun ve kaln, tatlyeilimsi biber. * nce, uzun ve arpc. arliston biber * arliston adverilen bir biber tr. arliston marka * Yeni icat, az bulunur, antika. arliston marka kereste * Az bulunan kereste. * Haddini bilmez, terbiyesiz. armh * Sulunun ldrlmek amacyla ivilendii ha biimindeki daraac. * Ana direkleri ve gabya ubuklarnyandan tutan halatlar. armha germek * ha biimindeki daraacna ivilemek. armk * Bkz. armh. arnaar * ster istemez. arpan

* Bir arpmada arplan sayveya cebirsel anlatmlardan her biri. arpan bal * Levrekgillerden, yzgeleri dikenli ve zehirli, eti sevilen bir balk, trakunya (Trachinus draco). arpanlara ayrma * bir sayyveya cebirsel anlatmiki veya daha ok arpann arpmdurumuna getirme. arp * Kaba sva, arpma sva. * Birbiriyle arplan iki sayarasna konulan iaret: "a x b" veya "a . b" "a arpb" diye okunur. arpc * Etkili. arpclk * arpcolma durumu. arpk * Dzgnln yitirerek erilmi. * Gerek niteliini yitirmi. * Aksi, ters, huysuz. arpk urpuk * ok arpk, eri br. arpka * Biraz arpk. arpklama * arpklamak ii. arpklamak * arpk duruma gelmek. arpklatrma * arpklatrmak ii. arpklatrmak * arpk duruma getirmek. arpklk * arpk olma durumu, erilik. arplan * Bir arpma ileminde tekrarlanan say. arpl * arpiareti konmu. * Bir tr olta inesi. arpl * arplmak ii veya biimi. arplma * arplmak ii. * arpk duruma gelme. arplmak * arpmak iine konu olmak. * arpk duruma gelmek. * Alnp gcenmek. * ekiciliine kaplmak. arpm * arpma ileminin sonucu olan say. arpm cetveli * Bkz. arpm tablosu. arpm tablosu * Birbiriyle arplan saylarn (ou 1'den 9'a kadar) arpmlarngsteren izelge, kerrat cetveli. arpnma * arpnmak ii. arpnmak* rpnmak. arpnt * (kalp iin) Hzlve sk vurma. arpntl* Heyecanl, tell. arpntstutmak * heyecen, korku veya zntden arpntnbeti gelmek. arpntsz

* arpntsolmayan. arp * arpmak ii veya biimi. arplma * arplmak ii veya biimi. arplmak * arpmak ii yaplmak. arpma * arpmak ii, msademe, sadme. * nclerin veya kk birliklerin yaptklarkk savama. arpmak * Birbirine arpmak, tokumak. * Vurumak. * Birbirine stn gelmeye almak. arptrma * arptrmak iini yapmak. arptrmak * arpmak iini yaptrmak. arptlma * arptlmak ii veya biimi. arptlmak * arptmak ii yaplmak. arptma * arptmak ii. arptmak * arpk duruma getirmek. * Gerek anlamdan saptrmak. * Yanla ve kt duruma gtrmek. arpma * arpmak ii. * arpmak ilemi, darp, zarp. * Alaturka mzikte temel notalarn arasna sktrlmve usul bozmayan, tek perdelik kk fazlalk. * Kuyu engeli biiminde bekollu byk olta inesi. * rplarak yaplan (ey). arpma iareti * arpmak ileminin yaplmasnsalayan x iareti. arpma kap * Tek veya ift kanatlolan, zel menteesi yardmile ie ve da doru alabilen kaptr. arpmak * Hzla demek, vurmak. * Etkisiyle birdenbire hasta etmek. * Varlna inanlan bir gcn fkesine uramak. * El abukluu ile almak. * Kurnazlkla, zorla ele geirmek. * Hzlatmak. * Hzla bir yere vurmak. * Biri arplan, br arpan denilen iki sayverildiinde, arpanarplandaki birim kadar oaltarak arpm adverilen bir nc sayyelde etmek, zarp etmek. * ekiciliiyle etkilemek, artmak. arptr * arptrmak ii veya biimi. arptrma * arptrmak ii. arptrmak * arpma iini yaptrmak veya arpmasna yol amak. * Yankesiciye kaptrmak. araf * Yatan stne serilen veya yorgan kaplanan bez rt. * Eskiden kadnlarn kullandve batan rtlen, pelerinli, eteklikli sokak giysisi. araf araf * Olabildiince uzun, uzun uzun. araf gibi*

(deniz, gl, su iin) dalgasz, dmdz ve durgun. araf kadar * (eni boyu kk olmasgereken eyler iin) pek byk, ok geni. arafa dolanmak * bir iin iinden kamamak, kt ve baarsz duruma dmek, zor durumda kalmak, araflamak. arafa girmek * (eskiden, yeni yetien kz iin) araf giymeye balamak. araf * araf yapan veya satan kimse. araflk * araf yapma sanatveya araf satma ii. araflama * araflamak ii. araflamak * Yorganarafla kaplamak. * Kt ve baarsz duruma dmek, arafa dolanmak. araflanma * araflanmak ii. araflanmak * araflama iine konu olmak. * araf giymek. araflatma * araflatmak ii. araflatmak * araflamak iini yaptrmak. arafl * zerinde araf olan. * araf giymiolan (kimse). araflk * araf yapmaya elverili olan (kuma). arafsz * zerinde araf olmayan. * araf giymemiolan. arafszlk * arafsz olma durumu. aramba * Haftann drdnc gn, salile perembe arasnda bulunan gn. aramba kars * Sabakarmakark, st bazensiz kadn. * Al kars. aramba pazar * Herey karmakark ortada olan yer. aramba pazarna evirmek * zellikle yze vurarak ok dayak atmak. ar * Dkknlarn bulunduu alveriyeri. araas * aryve esnafdzen altnda tutmakla grevli kimse. arekmei * Has undan arda yaplan ve satn alnan ekmek tr. arve pazar dolamak (veya gezmek) * alveriedinilen her yeri dolamak (gezmek). arl * aresnaf. artr * Dolmuuak. asar * Viyana'da oturan Alman imparatoruna verilen unvan. at * Casus. * Ara bozmak amacyla sz tayan kimse. atlama

* atlamak ii veya durumu. atlamak * Casusluk yapmak. atlk * at olma durumu, casusluk. at * Sert bir eyin krlrken kardses. at * ki yolun veya iki derenin birletii yer, kavak. at etmek * at diye ses karmak. at kap * beklenmedik bir zamanda kapyalarak. at orada at burada at kaparkasnda * ok yer deitiren bir eyin durumunu anlatr. at pat * Biraz, yarm yamalak. * Ara sra. * Uygunsuz zamanlarda, vakitli vakitsiz. atak * ki dayamacnn kesimesi ile olumudere yata. * Yapk, ikiz (meyve). * Kavgac. atak bayrak * Yenierilerin yarssar, yarskrmzrenkteki bayra. atal * ki veya daha ok kola ayrlan denek. * Yol, aa gibi, kollara ayrlan eylerin ayrlma yeri. * Dallolan eylerin her kolu. * Yemek yerken kullanlan iki, veya drt uzun dili ounlukla metal ara. * Dirgen. * Ucu kollara ayrlm. * ki tarafl. * ki anlaml, iki trl anlalabilir. * Bir tr olta inesi. atal az * Bir rman denize kavutuu yerde llarn birikmesiyle oluan gen biimli ova, delta. atal a * Yeil mercimek, kuru barbunya, dvme soan, tereyave baharat kullanlarak hazrlanan bir orba tr. atal ayak * Ateli bir silhn namlusuna destek olan, genellikle ters V biiminde yere kurulan iki ayaklpara. atal bel * Baheyi bellemeye yarayan ucu atallve saplalet. atal bak takm * Sofra iin gerekli olan atal, kak, bak ve dier servis aralarnn tm. atal ivi * Elektrik ve telefon kablolarnsprgelie, kapveya pencere pervazgibi ahap yzeylere tutturmakta kullanlan, iki ucu sivri, U biiminde zel ivi. atal don * Paalarksa, diz stnde kalan don. atal grmek * net grememek, bir eyi iki grmek. atal matal ka atal zerine atlanp srtna oturulacak gzleri kapal kiinin, zerinde oturann tek veya atal biimde kaldrlmift parmann ka olduunu bilmesi temeline dayanan bir eit birdir bir oyunu. atal ine * ki veya engeli olan olta inesi. atal karg * Byk balklarzpknlayarak avlamakta kullanlan dili, sivri ulu ara. atal kazk* Sonuta ne olacabelirsiz, kark, karanlk ve pheli durum. atal kundak * Aldzaman V biiminde olan iki ayakltop kunda.

atal kuyruk * Uzun ve ince gvdeli, lk denizlerde yaayan bir balk tr (Lepidopus caudatus). atal sakal* Sakalortadan ikiye ayrlm(kimse). atal ses * ki perdeden kar gibi olan ve kulatrmalayan ses. atal zpkn * atal karg. atallanma * atallanmak ii. atallanmak * atal gibi ikiye ayrlmak. atallama * atallamak ii. atallamak * ki veya daha ok ihtimal ortaya karak anlalmasg bir duruma gelmek. atallatrma * atallatrmak ii. atallatrmak * atallamasna yol amak. atall * atalolan veya atal durumunda olan. * ki veya daha ok ihtimali olan. * (ses iin) Przl. atallk * atal konulan yer. atana * Filika byklnde, islimle ileyen deniz teknesi, kk vapur, istimbot. atanac * atana ileten kimse. atapat * Ayakla inenince veya bir yere srtlnce at pat diye patlayan bir elence fiei. at * Bir yapnn, bir evin damnkuran paralarn btn. * Birbirine atlmaklmeylerin btn. * Yapnn tavanile damarasndaki genellikle az kullanlan yer. * nsan ve hayvanda iskeletin kuruluu. * Barnlan, snlan yer. * Belli bir maksada ynelik kimselerin oluturduu kurulu. * zne veya nesne durumlarna gre, belirli ateklerinin fiil kk veya gvdelerine getirilen trev, bina: Sevinmek (sev-in-), sevdirmek (sev-dir-), sevindirmek (sev-in-dir-) gibi. * Bir yapyrten ve eik yzeyleri olan damn tahtadan i yaps. * Hikye, roman, piyes gibi edeb trlerde olay kuruluu, kurgu. ataras* Tavanla atrts arasnda kalan boblm, tavan aras. atekleri * Fiil kk veya gvdelerinden dnl, edilgen, ite, ettirgen atlar yapmaya yarayan ekler: (Sev-in-), (sev-il), (sev-i-), (kapa-t-), (ge-ir-), (sev-dir-) gibi. atetei * atnn, binann dduvarlarnaan, yalara karduvarn en st blmn koruyan da uzanmksm. atkaplayc * skele kurup ahap atkaplamasnve duvarlarkee veya zel ktlar ile kaplayan usta. atkat * Yaplarda atile son kat arasnda yaplan kk kat. atkirii * Bir ucu tavann stne bindirilen ve zerine kiremit alttahtalarnn kaplandana kiri. atrts* atlarn stne kiremit, inko ve oluklu sac vb. ile kaplanan, tavana su gemesini nleyen yapblm. atpenceresi * Tavan arasnaydnlatmaya yarayan pencere veya camlkapak. atc * atma iini yapan kimse. atk

* atlmolan. atk ehre * atk yz. atk ka * Kalarbirbirine ok yakn ve atk olan (kimse). atk surat* atk yz. atk yz * fkeli yz (ehre, surat). atklama * atklamak ii. atklamak * atk duruma gelmek. atklk * atk olma durumu. atldama * atldamak durumu. atldamak * atk duruma gelmek. atl * atsolan (yap). * atlmolan. * Bana atkbalanmolan. atl * atlmak ii veya biimi. atlma * atlmak ii. atlmak * atmak iine konu olmak. atnma * atnmak ii. atnmak * Kalarnatp surat asmak. atr atr * Sert bir ey krlrken, yanarken yerinden sklrken veya sktrlnca kan ses. * Zor kullanarak, baskyaparak. * Glk ekmeden. atr atr atlamak * ok atlamak. * ok kskanmak. atr atr etmek * atr atr ses karmak. atr atr skmek * bir eyi zorlayarak yerinden skp karmak. atr utur* Bir ey krlrken kan sesi anlatr. atrdama * atrdamak ii. atrdamak * atr diye ses karmak. * kmeye, yok olmaya yz tutmak, tehlikeli duruma dmek. atrdatma * atrdatmak ii. atrdatmak * Bir eyin atr diye sesini kartmak. atrt * atrdama sesi. atrtl * atrtsolan. atsz * atsolmayan, st ak (ev, kulbe). at

* atmak ii veya biimi. atk * Birbirini tutmayan, birbirini elen, birbirine uymayan, eliik, mtenakz. atlma * atlmak ii. atlmak * atmak ii yaplmak. atk * Yasalarn veya nermelerin kendi aralarnda eliiklii, antinomi. atma * atmak ii. * Silhlbyk kavga, arbede. * Savamaksadyla dmana karilerleyen bir birliin keif ve gvenlik kollararasnda ilk silhlvuruma. * Trl ynlerden uzanan kvrmldasralarnn, bir yerde dar bir aile birbirine yaklap kaynamasveya dmlenmesi. atmak * Birbirine atmak veya atlmak. * (sz, iddia veya davranla) Birbirini tutmamak, birbirini elmek, mtenakz olmak. * Karlklvurumak. * Kavga etmek. * (deve ve kpek iin) iftlemek. * Aynzamana rastlamak. attrma * attrmak ii. attrmak * Birbirine attrmak, kavga ettirmek, birbirine drmek. atyalmak * atya ulamak. atk * U uca, birbirine atlan eylerin btn. * Sehpa. * Alndan geerek ban evresine ember gibi balanan ba, kabast. * Bir iin btnnn veya paralarnn bir araya getirilmesinde uyulan yntem. atkl * atksolan. atklk * ift kzlerini birbirlerine balayan ifte boyunduruklu aa. atkn * atk. atknlk * atkn olma durumu. atksz * atksolmayan. atladn m? * arsabrszlk gsterenlere sylenen kaba bir uyarma. atlak * atlamolan. * atlamyer. * atlama. * Deli. atlak ses * Przl, bozuk ses. atlak zurna * irkin sesli, geveze, boboaz. atlaklk * atlak olma durumu. * atlamyer, atlak. * Delilik. atlama * atlamak ii. * Tohumlarn dalmasiin meyve kabuunun yarlmas, alma. * Dalgalarn skyya geldikleri zaman dklp kprmesi, atlak.

* Uygun olmayan kuruma sonucu aacn boyu ynndeki lif ayrlmas. atlamak * Paralarayrlp da_____lmayacak biimde yarlmak. * Bir yzeyde krklar, izgiler olumak. * Aryemekten, imekten, yorgunluktan veya (bebek) alamaktan lecek duruma gelmek veya lmek. * Sknt, sevin, yalnzlk, heyecan, sabrszlk, kskanlk gibi ruh durumlararderecede duymak. atlasa da (veya atlasa da patlasa da) * elinden gelen her areye bavursa da. atlat * atlatmak ii veya biimi. atlatma * atlatmak ii. atlatmak * atlak duruma getirmek. * atlamasna yol amak. * Aklnkarmak. atlay * atlatmak ii veya biimi. atma * atmak ii. * Provada geici olarak bir giysiye ilitirilmiolan para. * Duvarlaraa gvdesinden birbirine taklarak ve ivisiz olarak yaplan yayla evi, yrk adr. * Bir eit demelik kuma. * Ahap yaplarda aa iskeletin temel paralar. * Semerin aa ksm. * Heykel yapmnda amuru ayakta tutan tel iskelet. atma ka* Aralarnda klsz yer olmayp birbirine kavumuolan kalar. atmak * Denek, kl, tfek gibi uzun eylerden birka tanesini, tepelerinden birbirine aprazlama dayayarak durdurmak. * (kereste vb. gereci) Birbirine tutturmak. * Bir eyi yapmak iin gerekli paralarbir araya getirmek. * (yk hayvana) ki yanlyklemek. * (baa yemeni, atk, yazma gibi eyleri) Balamak. * (ka, yz iin) Sertlik, fke bildiren bir duruma sokmak. * zc olaylarla karlamak. * Birine sert szle sylemek veya yazlar yazmak. * Rastlamak, karlamak. * Srasgelmek, zamangelmek. atpat * Bkz. atapat. atra patra * Bir dilin az ok ve yalan yanlolarak konuulduunu anlatr. attrma * attrmak ii. attrmak * atmak iini yaptrmak. av * Ses, n, haber. av * At, eek gibi hayvanlarn erkeklik organ. av * Hoa kal anlamnda genler arasnda kullanlan bir sz. avalye * Balklarn tuttuklarbalklariine attklarsepet. avdar * Budaygillerden, unlu tane veren bir bitki (Secale cereale). avdar ekmei * avdar ve buday unu karmndan yaplan ekmek. avdarl * avdar katm.

avdarmahmuzu * Budaygillerin ve en ok avdarn baazerinde treyip koyu mor renkte bir horoz mahmuzunu andran, 1-4 cm uzunlukta, 2-7 mm genilikte, az ok kvrk, kolayca krlabilen, zel kokulu, silindir yaplubuklar hlinde olan ve hekimlikte kullanlan asklmantarlardan biri (Claviceps purpurea). avdarsz * avdar katmamolan. avel * Tutulan balklarn iine konduu sepet, avalye. avlan * alayann by, elle. avlanma * avlanmak ii. avlanmak * Grlts evreye yaylmak. * Dillere dmek, yu bulmak. avl * Henz ava altrlmamdoan yavrusu. avmak * Gnedomak. * Dalp yaylmak, salmak. * Sapmak, yol deitirmek, amatan amak. avr * Maydanozgillerden bir bitki ve bunun eczaclkta kullanlan reinesi (Opopanax chironium). avuldur * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. avun * Hayvan derisinden veya avdan yaplmkrba. avu * Osmanldevleti tekiltnda eitli hizmetler yapan grevli. * Osmanlordusunda st komutanlarn buyruklarnast komutanlara ulatran grevli. * Onbadan sonra gelen ve grevi manga komutanlolan er rtbesi. * Bir iin veya iilerin banda bulunan ve onlaryneten sorumlu kimse. * Asker okullarda snf birincisi. avukuu * avukuugillerden, uzun yay biimli gagal, gvercinden kk, basorgulu, ksa kanatlbir ku, ibibik, htht (Upopa epops). avukuugiller * rnei avukuu olan bir kufamilyas. avuzm * Kabuu ince, ekirdei ufak, iri taneli bir tr beyaz zm. avuluk * avuolma durumu veya grevi. * avurtbesi. ay * aygillerden bir aak (Thea chinensis). * Bu aan zel ilemlerle kurutulan yapra. * Bu yapraklarn halanmasile elde edilen gzel kokulu ve sarmtrak krmzrenkli iecek. * Konuklarn ay, brek, pasta gibi iecek ve yiyeceklerle arlandtoplant. * Mzikli toplant. ay * Dereden byk, rmaktan kk akarsu. ay bahesi * ay, kahve ve alkolsz ikilerin iildii bahe. ay barda * ay imekte kullanlan, belli biimde cam bardak. ay demlemek * Bkz. demlemek. ay evi * ay gibi ieceklerin hazrlandve bunlarn iildii yer, ayhane. ay fincan * Genellikle porselenden yaplan, ay imeye yarayan, kulplu fincan. ay ka*

Kahve yaparken veya aya toz eker koyarken lek olarak kullanlan ve ekeri kartrmaya yarayan kk kak. ay kenarnda kuyu kazmak * elde, maksada ulalacak bol ara varken emek harcayarak baka yollar aramak. ay oca* ay piirilen veya ay iilen yer. ay saati * ay imek iin belirlenmisaat. ay servisi* ay datm. ay ekeri * aytatlandrmak iin kullanlan kateker, kp ekeri. ay takm * aydanlk, stlk, ekerlik ve altveya on iki ay fincanndan oluan takm. * ay sunulurken kullanlan rt ve peetelerin hepsi. ay vermek * konuklara ay ve brek, rek, pasta gibi yiyecekler sunulan toplantdzenlemek. ayan * Akrep, ylan, yan, krkayak vb. zehirli hayvan. ayc * ay yapp satan kimse. * ay yetitiricisi. * ay imeye dkn, ay tiryakisi. ayclk * ay yapma ve satma ii. * ay yetitirme ii. ayda ra * Elzve evresinde kna gecesi veya dnlerde, ellerde yanan mum tanarak oynanan trkl bir halk oyunu veya bu oyunun mzii. aydan geip derede boulmak * byk glkleri yenmiken nemsiz bir sebepten baarszla uramak. aydanlk * inde ay piirilen kap. aygiller * ki eneklilerden, yapraklarndan ay yaplan bir bitki familyas. ayhane * ay evi. ayhaneci * ayhane ileten kimse. ayhanecilik * ayhanecinin ii veya meslei. aygrmeden paalarsvamak * Bkz. dereyi grmeden paalarsvamak. ayr * zerinde gr ot biten dz ve nemli yer. * Byle yerde biten otlar. ayr gzeli * Budaygillerden bir bitki ayr otu (Erogrostis major). ayr kuu * Tarla kuu. ayr mantar * apkasnn alt yz ince dilimli, yenebilen ve zehirli de olabilen mantar trlerinin ortak ad. ayr otu * ayr oluturan eitli bitkilerin genel ad. * Budaygillerden kuru ve kireli yerlerde yetien kk bir ayr otu, fleol (Phleum pratense). ayr peyniri * Bir eit az tuzlu veya tuzsuz taze peynir. ayr tavuu * Orman tavuugillerden, srtbeyaz izgili siyah ve esmer, karnsiyah bir ku(Tympanuchus cupido). ayr teresi * Turpgillerden beyaz iekli, yaban bir bitki (Cardemina pratensis). ayr tirfili

* Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetitirilen bir bitki (Trifolium pratense). ayr yulaf * Budaygillerden, yulafa benzeyen bir kr bitkisi (Avenastrum). ayrlama * ayrlamak ii. ayrlamak * ayrlanmak. * (hayvan) Yedii ayrdan hastalanmak. ayrlanma * ayrlanmak ii. ayrlanmak * (hayvan) ayrda otlamak. ayrlama * ayrlamak ii. ayrlamak * ayr durumuna gelmek. ayrlatma * ayrlatmak ii. ayrlatmak * ayrlanmasnsalamak. ayrl * ayrolan. ayrlk * ayrolan yer. ayrmelikesi * Erkesakal, keisakal. ayrsedefi * Dn ieigillerden, sulak yerlerde yetien, kk i srdrc olarak kullanlan bir bitki (Thalictrum). ayrsz * ayrolmayan. aykara * ay kenarnda kan gze, kaynak, pnar. aykz * Bir tr iek. aylak * Yrtclardan, uzun kanatl, engel gagal, kk kularve fare gibi zararlhayvanlaravlayan, tavuk byklnde bir ku(Milvus migrans). * Toy, tecrbesiz, acemi. aylak frtnas * Kbalarnda olan frtna. aylaka * aylaa yakr (biimde). aylaklk * Toyluk, tecrbesizlik, acemilik. ayl * inde ay bulunan. aylkek * ine ay kartrlarak yaplan kek. aylk * ay aaklarnn yetitii yer. * ay iin kullanlan. e * e adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan tmsz, katk, di-dieti nszn gsterir. e * Trk alfabesinin drdnc harfinin ad. ebi * Bir yanda kei yavrusu. ecik * Maden kulp, halka, ivi. e * Tahl yn. * Tahl elenen kalbur.

ee * ki kanatllardan, insana uyku hastalalayan, sinekten byk bir cins Gney Afrika bcei (Glossina). een * Kafkasya'nn kuzeydousundaki een Cumhuriyeti'nde yaayan bir halk veya bu halkn soyundan olan (kimse). eence * een dili. edene * Bkz. etene. edik * Mesh zerine giyilen sarpabu. * Terlik. emel * Yay veya engel biiminde bklmolan. emellenme * emellenmek ii. emellenmek * Yay veya engel biimini almak veya girmek. ehre * Yz, sima. * Grn. * Somurtkanlk. ehre almak * tavr taknmak. ehre etmek * surat etmek. ehre zrd * Yz irkin. ehrece * ehre bakmndan. ehreli * ehresi olan. ehresi bozulmak * yz, tavrlardmek. ek * Slavlarn batkolundan olan bir ulus veya bu ulusun soyundan gelen kimse. * ek halkna zg olan. ek * Bir kimsenin, bankadaki parasnn diledii kimseye denmesi iin bankaya gnderdii yazlbelge. ek araban(veya yalnz ek!) * git buradan!. ek valf * Depodaki suyun kamasnnlemek iin kullanlan ara. * inden gaz aknn gemesine bir ynde izin veren, ters ynde gaz aknotomatik olarak kapayan ve durduran vana. ek vana * ek valf. ekap * Tam bakm. ekberi * Harman yerinde ynlarekmeye yarayan alet, gelberi. eke * ek dili. ekek * Drt tekerlekli el arabas. ekecei olmak * bana skntlok igelecek olmak. ekecek * Ayakkabile topuk arasna sokularak, ayan ayakkabya kolay girmesini salayan, maden, boynuz ve plstik maddeden yaplmalet. ekek * Kayk, mavna ve kk gemilerin karaya ekildikleri yer.

ekel * Kk apa. * vendirenin alt ucunda bulunan, pullua yapan topraayrmaya yarayan demir blm. ekeleme * ekelemek ii veya durumu. ekelemek* Tekrar tekrar ekmek. ekelez * Sincap. ekem * Yeil yaprakl, dikensi, atee atldnda atrdayarak yanan bir bitki. ekememe * ekememe ii veya durumu. ekememek * ekmek iini yapamamak. * Katlanamamak. * Kskanarak hogrmemek. ekememezlik * ekememe durumu veya ekememekten, kskanlktan doan davran. ekemez * Kskan. ekemezlik * Bkz. ekememezlik. eker * Bir tartma aletinin kaldrabildii arlk miktar. * ekici ara. eki * Tart. * ki yz elli kiloya eit olan, odun, kire gibi ar ve kaba eyleri tartmakta kullanlan bir arlk ls. * Kadnlarn balarna baladklarrt. * Bkz. eki dzen. * znt, sknt. eki dzen * Dzenlilik, zen, itina, intizam, ihtimam. eki dzen vermek * dzgn duruma getirmek, dzeltmek, dzenlemek. eki tagibi * ar ve kmldamaz. ekici * ekme iini yapan. * Kendisi iin eilim uyandran, alml, cazibeli, cazip. * Kurtarma arac. ekicilik * ekici olma durumu, cazibe. * ekme gc. eki * ivi akmak, madenleri dvmek gibi ilerde kullanlan ve bir sapla dvecek bir maden blmden yaplm ara. * Yaklak 1.20 m uzunluundaki maden tele balve arl7.257 kg olan glle. eki atma * ekicin en uzaa atlmastemeline dayanan atletizm dal. eki kemii * Orta kulaktaki drt kk kemikten biri. eki makinesi * Ayakkabimaltnda taban kelerinin burun ksmlarnincelten ve kseleleri dverek dzelten bir makine. ekihane * Demir fabrikalarnda makine ile alan ok ar ekilerin bulunduu yer. ekileme * ekilemek ii. ekilemek * ekile dvmek.

ekik * Yanlara doru ekilerek gerilmigibi olan. * eriye doru kam, batk. ekike * ekie yakn, biraz ekik. ekili * ekilme ii. ekilme * ekilme ii. * Bir grevden, bir iten kendi istei ile ayrlma, istifa. * Yerin ykselmesiyle bu yeri rten deniz sularnn gerilemesi, basma kart. * Savata, bir ordunun veya bir birliin dmandan ayrlmak iin yaptdavran, ricat. * Bir boksrn veya greinin herhangi bir sebeple karlamaybrakmas. ekilmek * ekme ii yaplmak. * Kendini geriye veya bir yana ekmek. * Bir iten bir grevden kendi isteiyle ayrlmak, istifa etmek. * Azalmak veya yok olmak. * Bir yere, bir duruma gemek. * Bir yerden uzaklamak, bir yere uramamak. * Gerilemek, geri gitmek, ricat etmek. * Katlmamak, vazgemek. * Katlanmak, stlenmek, tahamml etmek. ekim * ekmek ii. * Herhangi bir cismin, baka bir cismi kendine doru ekme gc, cazibe. * Fiillerin eitli zaman, kii ve kiplere, isimlerin de isim hallerine gre uradklardeiiklikler, tasrif. * Alcnn srekli olarak bir kez altrlmasyla elde edilen film paras, pln. ekim ekleri * Fiil, isim kk veya gvdelerine gelerek balolduklarkelime gruplarna gre kelimeler arasnda durum (hl) iyelik, okluk, zaman, ahs ilikisi kuran birimler: ev-e, ev-im, ev-ler, gel-di, gel-di-m, gel-di-ler gibi. ekimci * Yapmc. * Kameraman. ekimleme * ekimlemek ii. ekimlemek * (bir cismi) Genel ekim yasasna gre baka bir cismi ekmek. ekimli * ekimi olan. * ekim ekleri alabilen. ekimli fiil * Kip zaman ve kii eklerini almfiil. ekimler * ekim kuvvetlerini lmeye yarayan ara. * Yer yer deien yer ekiminin tam ve gerek deerini dikey olarak belirlemeye yarayan ara, gravimetre. ekimsenme * ekimsenmek ii. ekimsenmek * Bir eyi yapmaktan geri durmak, kanmak, el ekmek, istinkf etmek. ekimser * Oy vermekten, eilim gstermekten veya bir ey yapmaktan kanan, mstenkif. ekimserlik * ekimser davranma durumu. ekimsiz * ekimi olmayan. * Cins, say, kii belirtmeden btn durumlarda deimeyen kelimeler. ekimsizlik * ekimsiz olma durumu. ekince * Herhangi bir konuda ileriyi dnerek ekinmeyi gerektiren sebep veya durum, rezerv, ihtiraz. ekince koymak

* ekindiini, sakndnbelirtmek. ekine ekine * ekinerek. ekingen * Her eyden ekinme huyu olan, rkek, sklgan, muhteriz. ekingen davranmak * rkeke davranlarda bulunmak. ekingence * ekingene yakr (biimde), rkeke. ekingenleme * ekingenlemek ii. ekingenlemek * ekingen duruma gelmek. ekingenlik * ekingen olma durumu. ekinik * Birka kuak sonra ortaya kan ve o zamana kadar aradaki dllerde gizli kalan soya ekim nitelikleri iin kullanlr, resesif. ekinilme * ekinilmek ii. ekinilmek * ekinmek iine konu olmak. ekini * ekinmek ii veya biimi. ekinme * ekinmek ii. ekinmek * Sayg, korku, utanma gibi duygularla bir eyi yapmak istememek, kanmak. * Bir ey srnmek. ekinti * Duraksama, kararszlk, tereddt. ekip almak * uzaklatrmak, meguliyetine son vermek, koparmak. ekip evirmek * hle yola koymak, ynetmek. ekip gitmek * brakp gitmek, ayrlmak, savumak. ekirdecik * Hcre ekirdeinin iinde tek veya birden ok bulunan yuvarlak cisim. ekirdek * Etli meyvelerin iinde bir veya birden ok bulunan, ou sert bir kabukla kapltohum. * Yenmek iin satlan kabak veya ayiei ekirdei. * Bir hcrenin merkezini oluturan cisimcik. * Atom ekirdei. * Kuyumculukta kullanlan ve besantigrama eit olan arlk ls. * Bir eyin temelini oluturan z, nve. * Aalarda soyulmayan blm. ekirdek aile * Anne, baba ve henz evlenmemiocuklardan oluan aile. ekirdek kahve * ekilmemiveya dvlmemikahve. ekirdeki* ekirdek satan kimse. ekirdekilik * ekirdek satma ii. ekirdeklenme * ekirdeklenmek ii. ekirdeklenmek * ekirdek balamak. ekirdekli * ekirdei olan, iinde ekirdei bulunan. ekirdeksel

* Atom ekirdei ile ilgili, nkleer. ekirdeksiz * ekirdei olmayan, iinde ekirdei bulunmayan. ekirdekten yetime * herhangi bir ite, meslekte, kk yatan balayarak yetimiolan. ekirge * Dz kanatllardan, uzun olan art bacaklarna dayanarak uzaa srayabilen, birok trleri olan bcek (Acridium). ekirge kuu * Srck (Sturnus vulgaris). ekirge tleeni * Orta Asya ve Avrupa ilerinde yaayan tc bir ku. ekirge alvar * Paalarok dar, bacak blm geniolarak dikilmialvar. eki * ekmek ii veya biimi. * Bir motorun ekme gc. * Az kavgas. ekie ekie pazarlk (etmek) * (alc) bir malucuz almak iin titizce pazarlk (etmek). ekiken * ekimeyi seven, kavgac(kimse). ekili * ekme gcn n tekerleklerden alan ara. ekime * ekimek ii. ekimek * ki ynnden karlklekmek. * Bir eyi birbirine karekmek. * (ad ekme, niyet, kt iin) Aralarnda ekmek. * Az kavgasetmek. * aba, gayret harcamak. ekimeli * ekimeye yol aan. * Sert, etin, zorlu. ekimesiz * ekimeye yol amayan. ekite * Tuzla terbiye edilmiyeil zeytin. ekitirici * ekitirmek iini yapan (kimse). * Bir kimsenin kt taraflarnuzun uzadya sayp dken (kimse). ekitiricilik * ekitiricinin ii. ekitirme * ekitirmek ii. ekitirmek * Ularnda tutarak ayrynlere doru ekmek. * Tekrar tekrar ekerek koparmak. * Bir kimsenin kt taraflarnuzun uzadya sayp dkmek. ekiver kuyruunu * artk ondan hayr bekleme. ekiye gelmek * dzene uymak. ekiye gelmez * lsz derecede ok veya byk. * dzeltilemez, dzene sokulamaz. ekkin * Elini eteini ekmi, ilgisiz. ekme * ekmek ii. * Masa, dolap gibi eylerin darya ekilen gz, ekmece.

* Yksekteki ince dallarekip kesmeye yarar, ay biiminde, uzun sapl, aztrtklbak. * Dzgn biimli. * ekilerek giyilen veya kullanlan. * Parmak veya mzrapla alnan alg. * Aacn yapsndaki nem orannn azalmassonucu boyutlarnn klmesi. * yaparken giyilen bir tr alvar. * Vcut blmlerinin bkc kas gc ile bir direnci kendisine yaklatrmas. ekme demir * Haddeden geirilmidemir. ekme kat* Apartmanda veya evlerde drt yanteras olarak braklan en st kat. ekmece * Masa, dolap gibi eylerin darya ekilen gz, ekme. * inde mcevherat veya baka deerli eyler saklanan kk, ssl sandk. * Gemilerin barnabilecekleri koy. ekmeceli * ekmecesi olan. ekmecesiz * ekmecesi olmayan. ekmek * Bir eyi tutup kendine veya baka bir yne doru yrtmek. * (tat iin) Brakmak, koymak. * Germek. * ine almak. * Bir yerden baka bir yere tamak. * Bir amala ortadan kaldrmak. * Solukla iine almak. * zerinde bulunan bir silhla saldrmak iin davranmak. * Atmak, vurmak. * (bir kimseyi veya bir eyi) Geri almak. * (g durumlara) Uramak, dayanmak, katlanmak. * Yklenmek, zerine almak, etkisi altnda bulunmak. * (tartda) Arlolmak. * Demek. * Herhangi bir engel kurmak. * (ad ekme, niyet, piyango iin) ans denemek amacyla hazrlanmktlardan birini almak. * mbik yardmile elde etmek. * izgi durumunda uzatmak. * Tpksnyazmak veya izmek. * (ie, vantuz, slk vb. iin) Tedavi amacyla uygulamak. * Bir yerden bir eyi yukardoru almak. * Grnty bir aletle zel bir nesne zerinde tespit etmek. * Tama gc olmak. * tmek. * (protesto, polie, ek gibi eyler iin) Dzenleyip yrrle koymak. * (dikkat, ilgi vb. iin) zerine toplamak. * Hoa gitmek, sarmak. * Kaan ilmei rmek. * Masrafnkarlamak. * Bir duyguyu iinde yaatmak. * ki imek. * Yrtmek, srmek. * (bir kimse) Ailesinden birine herhangi bir bakmdan benzemek. * (bir eyin i yzn anlamak amacyla) Sktrmak. * Herhangi bir anlama almak. * rtmek, giymek. * Dii hayvaniftlemek iin erkein yanna gtrmek. * (yol, ay iin) Srmek. * Daralp ksalmak. * Sylemek. * Asmak. * (boya, badana vb.) Srmek.

* Yollamak. * (bir eyi) Emip darya karmak. ekmeli * ekmesi veya ekii olan. * ekmecesi olan. ekmelik * Genellikle yemeni gibi giyeceklerde, ayan daha rahat girmesi iin topuk zerinde bulunan uzun knt. ekoslovak * ekoslovakya'da yaayan (kimse). ekoslovakyal * ekoslovak halkndan olan kimse. ektiri * Yelkenleri olmakla birlikte krekle de yol alan eski zaman gemisi, ektirme. ektirici * Tekstil imaltnda dokunmumalzemeyi istenilen boy ve ene gre ektiren aracaltran ii. ektiri * ektirmek ii veya biimi. ektirme * ektirmek ii. * ektiri. * Byk yelken kay. * Sklebilir elbise, yemek ve salon dolaplarnn tablalarnbirbirine tutturmak iin metal veya plstikten yaplmbalantparas. * Arabalarn gbek bilyalarnkarmak iin kullanlan ara. ektirme a * Yan yana ilerleyen iki tekne tarafndan ekilen geniazlbyk balk a. ektirmek * ekmek iini yaptrmak. * Birinin skntekmesine, onulmaz duruma gelmesine yol amak. ekl * Ucuna kk bir arlk balanmiple oluturulan, yer ekiminin dorultusunu belirtmek iin sarktlarak kullanlan bir ara, akul. ekyat * Gerektiinde alp yatak hline getirilebilen koltuk, kanepe. elebi * Grgl, terbiyeli, olgun (kimse). * Bay. * Bekta ve Mevlev pirlerinin en byklerine verilen unvan. * Hristiyan tccar. elebice * elebiye yakr (biimde), elebi gibi. elebilik * elebi olma durumu veya elebice davran. elek * Boynuzu krk veya eri hayvan. elen * Ev saa. elen * Sporda rekor kranlar arasnda elden ele geen kupa ve bu kupaykazanmak iin yaplan yarma. elenk * iek, dal ve yapraklarla yaplmhalka. * Kadnlarn balarna taktklarmcevher veya madenden yaplmsorgu. elenk koymak * bir kimseyi anmak iin mezarna veya antna elenk brakmak. elgi * Alna balanan yazma yemeni. elie su vermek * elii hzla soutarak zel bir ekilde daha ok sertlemesini salamak. elik * Su verilerek ok sert ve esnek bir duruma getirilebilen, birleiminde az miktarda karbon bulunan demir ve karbon alam, pulat. * elikten yaplm.

elik * Ksa kesilmidal. * Kk salmak amacyla yere dikilen dal. * ocuklarn elik omak oyununda ucuna omakla vurarak havaya kaldrdklar, iki tarafsivri, ksa denek. * Gemilerde, zerine halat veya ip geirip tutturmaya yarayan aa veya metalden yaplmksa denek. * Bir aacalamak amacyla hazrlanmdal. elik balk * Hafif piyade silhlarnn, havan ve top mermi paralarnn etkilerine karbakorumak iin giyilen zel balk. elik ember * Balya, eya, yk vb. sarlp ambaljlanmasnda kullanlan dar, elik erit. elik omak * ocuklarn, omakla elie vurarak oynadklaroyun. elik gibi * zayf, fakat gl (vcut). elik halat * elikten yaplan, asma kpr ayaklarnbirbirine balayan, tral andenizde ekmeye yarayan halat. elik kalemi * Her trl metal, tahta ve talarkesme, oyma ve yontma ilerinde ekile vurarak kullanlan, elikten yaplm, keskin ulu alet. elik kap* Ana evresi elikten, yzeyi ahaptan yaplan dkap. elik kasa * Kymetli eyayve paraymuhafaza etmek iin elikten yaplan kasa. elik macunu * Ya, vernik, dolgu ve renk gerelerinden hazrlanan boya astar. elik metre * zerinde l birimleri iaretlenmikk bir kutuya girebilen, ince elik metalden yaplmlme arac. elik pamuu * Verniklenmiyzeyleri dzeltmeye veya matlatrmaya yarayan uzun ve keskin kenarlelik tel tomar. elik yelek * zel alam ve maddelerle kurun geirmeyecek biimde yaplmst giysisi. elikhane * elik elde edilen fabrika. elikleme * elik dikerek aa yetitirme. eliklemek * elik dikerek aa yetitirmek. elikleme * eliklemek ii. eliklemek * elik durumuna gelmek. * elik gibi salam olmak. elikletirme * elikletirmek ii. elikletirmek * elik durumuna getirmek. * Glendirmek, g kazandrmak. elikli * elii olan, elik ieren veya elikle kapl. eliksi * elie benzeyen, elii andran. elim * G, kuvvet. elimli * Gl. elimsiz * Gsz, nahif. elimsizlik * elimsiz olma durumu. eliik * elime durumunda olan, elimeli, mtenakz.

eliiklik * eliik olma durumu. eliiklik ilkesi * ki eliik nermenin hem doru hem yanlolamayacailkesi. eliken * eliik. eliki * elime, tenakuz. elikili * elime durumunda olan, elimeli, mtenakz. elikisiz * elime durumunda olmayan, elimesiz. elime * Birbirine ters olma, birbirini tutmama. * nerme, yarg, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu. elimek * (dnce ve davran) Birbirini tutmamak, birbirlerine ters dmek, mtenakz olmak. elimeli * eliik, elikili. elimesiz * eliii olmayan, elikisiz. elimezlik * inde elime yaratmayan kuram. elimezlik ilkesi * eliik nermeleri znde bulundurmayan ve yasaklayan kuram. ello * Viyolonselin ksaltlmad. elme * elmek ii. * Birini yere drmek iin ayann nne ayak uzatmak. * Arkadan hafife balanan barts. elme atmak (veya takmak) * elme ile ykmaya almak. * bir ii veya bir kimseyi baltalamak, gelimesini engellemek. elmece * Aklnkartracak biimde. elmek * Drmek. * Yolundan evirmek, engel olmak, engellemek. * (rt vb. bir ey) rtnp iki ucunu balamak. * Bir eyin kenarnverev veya apraz kesmek, almak. * Dua okumak, zikretmek. * (dnce ve davraniin) Birbirini tutmamak, birbirine ters dmek. * Topa gidiynn deitirecek biimde vurmak. elmeleme * elmelemek ii. elmelemek * elme takmak. elmelenme * elmelenmek ii. elmelenmek * elme taklmak. * (bir iveya kimse) Engellenmek, baltalanmak. elmeleyi* elmelemek ii veya biimi. elmik * Buday ve baakla kark iri saman. eltek * oban yama, yardmc, uak. eltik * Kabuu ayklanmampirin. eltik kargas

* Bkz. kara leylek. eltik tarlas * Pirin yetitirilen sulak tarla. eltiki * eltik yetitiricisi. eltikilik * eltik yetitirme ii. eltikli * inde eltik olan. eltiklik * eltik ekmeye veya retmeye elverili yer. em * Yeillii bol olan yer. embalo * Klvsen. ember * Merkez denilen sabit bir noktadan aynuzaklk ve dzlemdeki noktalar kmesinin oluturduu kapaleri. * Bu biime getirilmikatcisimlerin evresi. * ocuklarn oynamak iin evirip arkasndan kotuklartekerlek biiminde oyuncak. * Sandk, denk, fvb. nin dalmamasiin zerlerine geirilen dayanklbir cisimden kuak. * Byk yazma yemeni. * Almas, zm g durum. * Basketbolda iinden topun gemesiyle saykazanlan aldemir halka. ember evirmek * (ocuk) emberi dndrmek. ember geirmek * emberle kuatmak. ember iine almak (veya embere almak) * kuatmak. ember kayk * Arka tarafyuvarlak kayk. ember makas * Karyola ve somya imaltnda kullanlacak olan elik emberleri kesmeye yarayan ara. ember sakal * Yuvarlak bir biimde kesilmisakal. emberden dnmek * baarya ulamak zere iken olumsuz bir sonula karlamak. emberi yarmak * kuatmadan, bir veya birka noktaygeerek kurtulmak. emberleme * emberlemek ii. emberlemek * emberle kuatmak. emberlenme * emberlenmek ii. emberlenmek * emberle kuatlmak. * ember durumuna gelmek. emberletme * emberletmek ii. emberletmek * emberlenmesini salamak. emberli * emberi olan. * ember geirilmiolan. embersel blge * ember ve emberin iindeki noktalarn meydana getirdii dz yzey. embersiz * emberi olmayan. * ember geirilmemiolan. eme * me.

emen * Maydanozgillerden bir bitki ve bunun kokulu tohumu (Cuminum cyminum). * Bu tohumu un durumuna getirip sarmsak, krmzbiberle kartrarak yaplan, pastrma zerine srlen macun. emenleme * emenlemek ii. emenlemek * emen srmek. emenli * emeni olan veya emen srlmolan. emi * Dut veya zm kurusu. emkiri * emkirmek ii veya biimi. emkirme * emkirmek ii. emkirmek * (birine) Kargelmek, sert cevap vermek. * Kpek kesik kesik havlamak. emrek * Kollarve bacaklarsvanm(kimse). emreme * emremek ii. emremek * Kolunu veya paalarnsvamak, eteini toplamak. emrenme * emrenmek ii. emrenmek * Kendi kol, etek veya paalarnemremek. * Bir ie girimek iin hazrlanmak, paalarsvamak. enen * Geveze. ene * Omurgallardan kemik veya kkrdak ile desteklenen, altlstl dileri tayan ve azn alp kapanmasn salayan para. * Omurgasz hayvanlarda buna benzeyen yap. * Mengene veya kerpeten gibi aralarn eyaysktran karlkliki parasndan her biri. * ok konuma huyu. * Ke. ene almak * gevezelik etmek. ene ukuru * Alt enenin ucundaki ukur. ene kavaf * Geveze. ene yar * Durmadan karlklkonumak. ene yartrma * karlklgevezelik etme, karlklene alma. * Bkz. sz gstergesi. ene yartrmak * karlklgevezelik etmek, karlklene almak. ene yormak * bouna syleyip durmak. enebaz * ok konuan, enesi kuvvetli, eneli. enebazlk* enebaz olma durumu. enek * Tohumda embriyonu kaplayan etli blm. * Kularn gagasnoluturan alt ve st blmlerden her biri. * Bceklerde azn iki yannda bulunan paralaycsert organ.

enekli * enei olan. eneksiz * enei olmayan ve enekleri iyi grlemeyen. eneleme * enelemek ii. enelemek * Karlklolarak konumak. eneli * enesi olan. * ok konuan. enen tutulsun * (om azllara) "syleyemez ol! anlamnda beddua olarak kullanlr. enesi almak * durmadan konumak, gevezelik etmek. enesi atmak * (can ekiirken) enesi titremek. enesi durmamak * gereksiz yere srekli konumak. enesi dmek * yerli yersiz konuup gevezelik etmek. enesi dk * ok gereksiz eyler konuan, boboaz, geveze. enesi kitlenmek * alt ve st ene smskbir durumda bir araya gelmek. enesi kuvvetli * Kolay ve etkili sz sylemekten yorulmayan. enesi oynamak * bir ey yemekte bulunmak. enesini atrmak * sz frsatvermek. enesini balamak * len bir kimsenin enesi altndan geirilen tlbendi bann stnde dmlemek. * bir kimsenin lmn istemek. enesini bak amamak * skntve zntden konumamak. enesini datmak * ok gl bir yumrukla enesine vurmak. enesini kapatmak * susturmak. enesini tutmak * bildiini, dndn sylememek veya konumaktan vazgemek. enesinin bazlmek * gevezelik etmek, yerli yersiz, durmadan konumak. enesiz * enesi olmayan. * Yerinde ve dzgn konumasnbilmeyen. enet * Aldnda tohumlarn ortaya ktkabuk. * stiridye gibi iki eneli yumuakalarda, kolsu ayakllarda kavknn iki parasndan her biri. enetli * ki veya daha ok eneti bulunan. eneye kuvvet * konuma gcyle, durmadan konuup syleyerek. eng * Eski bir Trk saz. engel * Bir yere taklmaya, geirilmeye yarayan eri ve ucu sivri demir. * Basketbolda embere yan durarak tek elle bazerinden geirilerek atlan ut, engel at. engel at* engel. engel atmak

* bir konuya taraftar toplama giriiminde bulunmak, iliki kurmak. engel eneliler * eneleri gaga biiminde uzamve tam kemiklememibalklar takm, yapk eneliler. engel inesi * engel biiminde ilmiklerden oluan bir tr ileme. * engelli ine. engel sakz * Kengel sakz. engel takmak * uramak veya ktlk etmek iin el atmak. engelleme * engellemek ii. engellemek * engelini takmak. * engel atyapmak. engellenmek * engel taklmak, engelle tutturulmak. engelleyi * engellemek ii veya biimi. engelli * engeli olan veya ucu engel biiminde olan. engelli ine * Tutturulduu yerden kurtulmamasiin ucu zel yuvaya geirilen ine. engelsi * engeli andran, engel biimli. engi * algeliinde oynamaymeslek edinmikadn. engi kolu * engilerden oluan topluluk. engi takm * engi kolu. engilik * enginin yapti. engegane * Saz elentisi. enileme * enilemek ii. enilemek * Canyanan kpek alar gibi acacses karmak. enk * Harpandran, telli bir alg. entik * Bir eyin kenarndan kesilerek veya krlarak alan kk kertik, trtk. * Kertikli. * Kk oyuk. * Basm srasnda basm aletinin diyaframnbelirli bir akla getirecek dzeni iletmek iin filmin kenarna yaplan ukurluk. entik amak * entik oluturmak. entik atmak * entiklemek. entikleme * entiklemek ii. entiklemek * Bir eyde entik amak. * Bir eyi ince doramak. entiklenme * entiklenmek ii. entiklenmek * entikli duruma gelmek. entikli * zerinde entik bulunan.

entilme * entilmek durumu. entilmek * entmek iine konu olmak. entme * entmek ii. entmek * Bir eyin kenarnda kertik amak. * Soan, salatalk gibi eyleri kk ve ince paralar durumunda doramak. epevre * Bkz. epeevre. epeevre * Btn yanlarnkuatacak biimde, frdolay. epel * Kir, bulak, amur, pislik. * rne karmyabancmadde. * alrp. * Bozuk, kapal, yamurlu hava. epelleme * epellemek ii. epellemek * epel duruma getirmek, kartrmak. epellenme * epellenmek ii. epellenmek * epelli duruma gelmek. * Karp bozulmak. epelli * inde sap, ta, toprak gibi yabancmadde bulunan. epellilik * epelli olma durumu. eper * it. * Ahlksz, huysuz, geimsiz kimse. * Baubuu, alrp. * Sebze bahesi. * Zar. eper ekmek * itten duvar evirmek. eperli * eperi olan, eperle evrili bulunan. epez * Bozuk ipek kozas. epi * ebi. epin * Bahelerde kullanlan kk apa. epni * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. er * "Geliigzel ve dayanksz yaplm" anlamnda er p veya erden pten ikilemelerinde geer. er p * alrpkrnts. * Dknt, sprnt. * Bazocuk oyunlarnda dikkat anlamnda kullanlan uyarma sz. ereve * Resim, yaz, ayna gibi eyleri sslemek veya bir yere aslabilecek duruma getirmek iin bunlara geirilen kenarlk. * Kap, pencere ile bunlarn cam veya tablalarnn yerletirilmiolduu kenarlk. * Bir dnce alannn snrlarveya bu snrlar iindeki alan. * Beden eitiminde aslma ve trmanmalar iin kullanlan ara. ereve anlama

* Hkmet ile sendika ve iverenler arasnda toplu szleme ncesinde varlan n anlama. ereveci * ereve yapan kimse. * Resimlere, tablolara ereve takma iiyle uraan kimse. erevecilik * ereve yapma veya satma ii. ereveleme * erevelemek ii. * Filmi evrilecek balca cismin, gerek byklk gerek yer bakmndan grnt erevesine gre dzenlenmesi ii. erevelemek * Bir eye ereve geirmek veya bir eyi ereve iine alma. erevelenme * erevelenmek ii. erevelenmek * ereve iine alnmak. ereveletme * ereveletmek ii. ereveletmek * ereve geirtmek. ereveli * ereve geirilmiveya ereve iine alnmolan. erevesiz * ereve iinde olmayan. eri * Ky, pazar ve benzeri yerlerde dolaarak ufak tefek tuhafiye eyassatan gezginci esnaf. * (bazblgelerde) Tuhafiyeci. erici * eri. erilik * erinin yapti. erden pten * Dayanksz, rk. * Zayf, narin, elimsiz. erez * Asl yemekten saylmayan, peynir, zeytin gibi yiyecekler. * Yemek dnda yenilen yaveya kuru yemigibi eyler. erezci * erez satan kimse. erezcilik * erez satma ii. erezlenme * erezlenmek ii. erezlenmek * erez trnden bir eyler yemek. * Bir eyden biraz yararlanmak, imlenmek. erezlik * erez olabilecek eyler. * erez konulan kap. erge * Derme atma adr, gebe adr. * ingene adr. * Ota. ergeci * Padiah adrnbeklemekle grevli yenieri. ergi * Bkz. erge. ergici * Pazarlarda sergi aan gezginci esnaf. eri * Asker. eriba

* Alay beyi. * ingene topluluklarnn ba. eribalk * eribaolma durumu. erkez * Kafkasya'da yaayan bir boy veya bu boydan olan kimse. * erkezlere zg, erkezlerle ilgili. erkez peyniri * Peynir yapmak iin mayalanan stn ince dilimler hlinde scak suya atlmasyla yaplan, taze veya kuru olarak yenen tuzlu bir peynir tr. erkez tavuu * Tavuk, hindi gibi kmes hayvanlarnn etinden yaplan ve salasna dvlmceviz, biber katlarak hazrlanan bir yemek. erkezce * erkez dili. erkezlik * erkez gibi davranma eilimi. ermik * Kaplca, lca. ervi * Kasaplk hayvanlardan elde edilen eitli yalarn eritilmii. * Yemein sulu ksm. ervili * ervii olan. eit * Ayntrden olan eylerin bazzelliklerle ayrlan beklerinden her biri, tr, nevi. * Canllarn blmlenmesinde, bireylerden oluan, trden daha kk birlik. * Trl. eit eit * eitli olan, trl trl. eitkenar * Kenarlarndan hibiri tekine eit olmayan (okgen). eitkenar gen * kenarda ayruzunlukta olan gen. eitleme * eitlemek ii. * Belli bir temaydeiik armoni, melodi ve ritmle ssleyerek yeniden alma, varyasyon. eitlemek * Bir eyin eidini artrmak. eitlendirme * eitlendirmek ii. eitlendirmek * eitlerini artrmak. eitlenme * eitlenmek ii. eitlenmek * eitli duruma gelmek. eitli * eidi ok olan, trl, mtenevvi. eitlilik * eidi ok olma durumu, tenevv. eme * ounlukla herkesin yararlanmasiin yaplan, borularla gelen suyun bir oluktan veya musluktan akt, yalaklsu hazinesi veya yaps. emeye gitse eme kuruyacak * ok talihsiz kimseler iin sylenir. emiblbl * zeri beyaz, sarmal ssler ve iek motifleri ile bezenmicam ilerine verilen ad. eni * (yiyecek, iecek iin) Tat, tadmlk. * Hoa giden bir zellik. eni katmak

* deiik, zel ve hobir katkyapmak. eni tutmak * ekmekilikte una kartrlacak suyun orannbelirtmek. enici * Saraylarda ve byk konaklarda yemek ve sofra ilerini yneten kimse. * Sikkelerin ayarndzenleyen kimse. * Ttn veya ikilerin tat ve niteliini belirleyen kimse. eniciba * Baenici. * Sk sk edeitiren erkek. enicilik * enicinin ii. enileme * enilemek ii. enilemek * eni vermek. enilenme * enilenmek ii. enilenmek * Tadyerine gelmek. enili * enisi olan. enilik * Yemee eni vermek iin katlan baharat vb. enisine bakmak * tadna bakmak. ete * Ordu birliklerinden olmayan silhlkk birlik. ete sava * Kk asker birlikleri veya eteler tarafndan dmanypratmak iin her trl yola bavurarak yaplan sava. eteci * eteden olan kimse. etecilik * eteci olma durumu veya etecinin yapti. etele * izilerek veya oyularak alan kertik. * Ekmeki, st gibi esnafn, uzunlamasna ikiye blp zerine kertikler enterek hesap tuttuklaraa dal. etele ekmek (veya tutmak) * hesap tutmak amacile bir yere izgiler izmek. eteleme * etelemek ii veya durumu. etelemek * ete durumuna gelmek. eteletirme * eteletirmek ii veya durumu. eteletirmek * ete durumuna getirmek. eteleye dnmek * (insann yz veya baka bir tarafiin) zerinde birok kesikler ve syrklar olmak. etene * Kendir tohumu. etin * Amalanan duruma getirilmesi, elde edilmesi, zmlenmesi, ilenmesi g veya engeli ok olan, mkl. etin ceviz * Yola getirilmesi g olan kimse, yaplmaszor olan i. etince * etin (bir biimde). etinleme * etinlemek ii. etinlemek * etin duruma gelmek.

etinletirme * etinletirmek ii veya durumu. etinletirmek * etin duruma getirilmek. etinlik * etin olma durumu, sertlik. etrefil * Karkldolaysyla, anlalmasveya sonuca balanmasg. * Yapve ses kurallarna aykrkullanlan (dil). * Sarp, engelli ve engebeli yer. etrefilce * Biraz etrefil. etrefilleme * etrefillemek ii veya durumu. etrefillemek * etrefil duruma gelmek. etrefilli * Kark ve anlalmasg olan. etrefillik * etrefil olma durumu. etrefilsiz * Basit ve anlalmaskolay olan. evgen * Denek. * Atlara binilerek deneklerle oynanan bir eit top oyunu, polo. evik * Kolaylk ve abuklukla davranan, tetik. evike * evik (bir biimde). evikleme * eviklemek ii. eviklemek * evik duruma gelmek. evikletirme * evikletirmek ii. evikletirmek * evik duruma getirmek. eviklik * evik olma durumu veya evike davran. evir kazyanmasn * karsndakine dokunacak yersiz bir sz sylediini fark eder etmez szn evirmeye kalkanlara alay veya aka yollu sylenir. evir sesi * Telefon numarasnn aranmaya hazr olduunu belirten ince ve monoton ses, sinyal. evir sinyali * evir sesi. eviren * eviri yapan kimse, evirmen. evirge * Elektrik akmnap kapama veya deitirme iini yapan ara, alter, komtatr. evirgi * evrilebilen anahtar, tokmak vb. aralar. eviri * Dilden dile aktarma, evirme, tercme. * Bir dilden baka bir dile evrilmiyazveya kitap, tercme. eviri dili * Bir bilgisayarn sembolik makine dili. evirici * Szl veya yazleviri yapan kimse, dilma, tercman, mtercim. * Elektrik akmnn ynn deitirmeye yarayan ara, komtatr. evirici dili * Bilgisayarda makine dili komutlarnn sembollerle kaydedildii alak dzeyli proglamlama dili.

eviricilik * eviri ii yapma, dilmalk, tercmanlk. evirim * evirme ii. * Sinema filmi elde etmek zere alcnn altrlmas, duyar katn zerinde gizli grntlerin belirmesi. evirim senaryosu * ekimlere blnm, her ekimin saysbelirtilmi, evirim iin btn teknik aklamalarve konumalar iine alan senaryo. eviri * evirmek ii veya biimi. evirme * evirmek ii, tedvir. * Kuzu, olak gibi hayvanlarn ite, kor zerinde evrilerek piirilmii. * Uzaktan dolap dmann yan gerilerine derek onu istemedii bir durumda dvmek zorunda brakma, kuatma, ihata. * Bir dilden baka dile evrilmi, tercme. * Bir mzik parasndaki araln veya bir cmle parasnn tiz sesini pese, pes sesini tize dntrmek ii. evirme a * Balk srlerinin nce evrelerinin sarlmas, sonra an altnn kapatlmasyoluyla kamalarnnleyerek avlamaysalayan bir atr. evirmek * Bir eyin ynn deitirmek. * teki yzn grnr duruma getirmek. * Dndrerek hareket ettirmek. * Ynetmek, idare etmek. * Yolundan alkoymak, yoldan dndrmek. * Geri gndermek. * Bir giyecei skp i yzn da getirmek. * evrilemek, tevil etmek. * Hile, dolap, dalavere gibi drst olmayan davranlar iin yapmak. * Kt bir duruma getirmek. * Bir dilden baka bir dile aktarmak, tercme etmek. * Bir yerin evresini bir eyle sarmak, kuatmak. * Bir durumdan baka duruma getirmek, dntrmek. * Bir durumdan baka duruma gemek. * (kt oyunu iin) Oynamak. evirmen * Bir yazyveya konumaybir dilden baka bir dile eviren kimse, mtercim. evirmenlik * evirmen olma durumu, mtercimlik. * evirmenin grevi. evirtme * evirtmek ii. evirtmek * evirmek ii yaptrmak. evre * Bir eyin yakn, dolay, etraf. * Bir kimse ile ilikisi bulunanlar, muhit. * Aynkonu ile ilgili bulunan kimselerin tm, muhit. * Kiinin iinde bulunduu toplumu oluturan ortam. * Srma ilemeli mendil. * Dzlem zerindeki bir ekli snrlayan izgi. * Hayatn gelimesinde etkili olan doal, toplumsal, kltrel dfaktrlerin btnl. * Bir birimden nce veya sonra gelen ayntrden birimlerin tm; bunlarn oluturduu kk grup, konteks. evre a* Geometride, bir emberin i blgesinde, kesi ember zerinde bulunan a. evre bilimci * evre bilimi uzman, ekolojist. evre bilimi * Canllarn aralarndaki balantlarve ortamlaryla olan ilikilerini inceleyen biyoloji dal, ekoloji. evre bilimsel

* evre bilimiyle ilgili, evre bilimine dayanan, ekolojik. evre kirlilii * Doal kaynaklarn arve yanlkullanlmas, tahrip edilmesi sonucunda evrede dengenin olumsuz ynde bozulmasve birtakm sorunlarn ortaya kmas. evre sal * Belli bir evrede yaayan kiilerin salnetkileyen dfaktrler ve alnan nlemler. evre teker * Sap ve kkte, merkez blmnn en dkua. evre yolu * ehir trafiini aksatmamak amacyla yerleim yerinin dndan geen ve ehir yollarna balanan ana yol. evreci * evre kirlilii sorunlaryla uraan kimse veya topluluk. evrecilik * evrecinin yapti. evreleme * evrelemek ii, kuatma, ihata. evrelemek * ine almak, kuatmak, sarmak, ihata etmek. * Bir konunun snrlarnizmek, tahdit etmek. evreleni* evrelenmek ii veya biimi. evrelenme * evrelenmek ii. evrelenmek * Kuatlmak, snr iine alnmak, tahdit edilmek. evreleyi* evrelemek ii veya biimi. evrelik * Marangozlukta, mimarlkta ve dlgerlikte kullanlan btn kenar paralar. evren * Ufuk, gz erimi. evresel * evre ile ilgili. evri * Bir sz veya davrangrnr anlamndan baka bir anlamda kabul etme, tevil. * Anafor, burga. evrik * evrilmi, dnk. evrileme * evrilemek ii. evrilemek * evriye uratmak, tevil etmek. evrili * evrilmi, kuatlm. * Dnk. evrili * evrilmek ii veya biimi. evrilme * evrilmek ii. evrilmek * evirmek iine konu olmak. * Kendini evirmek, birine dnmek. evrim * Devir. * Bir elektrik akmnn iletken zerinde aldyol, devre. * Elektrik enerjisinin bir baka enerjiye dntrlmesi. evrimli * i iyi yneten, becerikli, idareli. evrimsel * evrimle ilgili veya evrim biiminde olan, devr. evrinme * evrinmek ii, tavaf.

evrinmek* Bir eyin etrafnda saygile dolanmak, tavaf etmek. evrinti * Bir eyin kendi ekseni evresinde srekli dnmesi. * Su ve hava evrintisi. * eitli tahl kar. evriyaz* Bir yazybtn ses inceliklerini belirterek baka bir alfabeye evirme yolu, yazevrimi, transkripsiyon. eyiz * Gelin iin hazrlanan her trl eya. eyiz emen * Eksiksiz, kusursuz eyiz. eyiz dzmek * eyiz hazrlamak. eyizci * eyiz hazrlayan veya satan kimse. eyizcilik * eyiz hazrlama veya satma ii. eyizleme * eyizlemek ii. eyizlemek * Evlenecek kzn eyizini hazrlayp vermek. eyizlenme * eyizlenmek ii. eyizlenmek * eyizli duruma gelmek veya getirilmek. eyizli * eyizi olan. eyizlik * eyiz olarak hazrlanan, eyiz iin ayrlan. * eyiz eyas. eyizsiz * eyizi olmayan. eyrek * Drtte bir. * Gmmecidiyenin drtte biri deerinde olan bekuru. * On bedakikalk zaman. * Alman mark. eyrek final * Bir yarmada ikili elemelerle son sekiz takmn oluturduu grup veya aama. eyrek finalist * eyrek final aamasna ykselme baarsngsteren ekip veya kii. eyrek son * Koullarda yarfinal yarna katlacak drt kiiyi semek zere sekiz kii veya drt takmayrmak iin sekiz takm arasnda dzenlenen seme yar. eyrekleme * eyreklemek ii. eyreklemek * St ocuklarnn kollarnve bacaklarnaprazlayarak vcutlarna idman yaptrmak. eyreklenme * eyreklenmek ii. eyreklenmek * eyreklemek ii yaplmak. - * Bkz. -c/ -ci. ban * Vcudun herhangi bir yerinde oluan ve ou, deride ikinlik, kzart, arve ateile kendini gsteren irin birikimi. ban ara * bann patlamak zere olan yeri. * Ar sonular dourabilecek durum veya sorun. ban ilemek

* ban irin aktmak. banba* Kurcaland, zerine dld takdirde ar veya kt bir sonuca varacak olan tehlikeli sorun veya konu. bann bankoparmak * ar bir sorunun patlak vermesine yol amak. banlama * banlamak durumu. banlamak * ban durumuna gelmek. dam * Sabr. dama * damak ii. damak * Sabretmek. ft * Yahudi. * (kk ile) Hileci, dzenbaz. ft ars * Trl eylerin karmakark bir durumda bulunduu yer. ftlk * Yahudilik. * (kk ile) Hilekrlk, dzenbazlk. ftlk etmek * hile yapmak, dzenbazlk etmek. * Dan bir noktasndan kopup yuvarlanan ve yuvarlandka byyen kar kmesi. * Blme veya paravana. dmek * dada aayuvarlanmak. gibi bymek * (bir olay iin) birdenbire ve etkileyici bir ekilde bymek. a * Mersin balnn, yumurtasndan havyar yaplan tr (Acipenser ruthenus). a * Horoz, cennet kuu gibi birtakm kularn kuyruundaki tylerden en uzun ve gsterili olan. alanma * alanmak ii. alanmak * (atn kuyruu) Horoz kuyruu gibi dikilmek. lt * lkla kark ses. r * n kar zerinde atiz. * Hayvanlarn gide gele atklarince yol, kei yolu, patika. * z. * (bakalarnn da uyabilecei) Yeni bir biim, yntem veya yol. * Byk hattatlarn sanat yolu. r amak * bir alanda yeni bir yol, yntem balatmak. rndan kmak * doru ve uygun yolundan ayrlmak. r * rmak ii veya biimi. rma * rmak ii. rmak * armak, seslenmek. * Trk sylemek. rt * rma sesleri. rtkan

* artkan. * Bir eyi yksek sesle evreye duyuran. * karolduu iin birini vp koruyan kimse. rtkanlk * rtkann yapti. rtma * rtmak ii. * Basit, kk, nefesli bir alg. rtmac* rtma alan kimse. rtmak * artmak. lk * Acacveya ince ve keskin barma, feryat, figan. lk atmak (koparmak veya basmak) * kulak trmalayckorkun sesler kararak acacbarmak. lk la * lk atarak barp ararak. ralk * Karda krekle, dallarla alan dar yol. * Bir tr allk. r * Haykr. rma * rmak ii. rmak * Hep birden barp ararak grlt etmek. -k * Bkz. -ck / -cik. kacak * Hamamlarda darya kp giyinme yerine giderken kurulanmak zere verilen havlu. * Boy lecek (kimse). kagelme * kagelmek ii. kagelmek * Beklenmedik bir zamanda gelmek. kak * klacak yer, kt, mahre. * Boumlanma noktas, mahre. kan * karma ileminde btnden alnan say. kar * Dolaylbir biimde elde edilen kazan, menfaat. kar budak * evresi ile balantszayflayan ve bazaa trlerinde kendiliinden debilen budak tr. kar yol * G durumlarda insanbaarya ulatran, kurtaran davran, zm yolu, are. karayazmak * karma ii gerekleecek olmak. karc * Yalnz kendi karndnen, karnkollayan kimse, menfaati, menfaatperest. karclk * Yalnz kendi karndnme durumu, menfaatilik, menfaatperestlik. karl * karlmak ii veya biimi. karlma * karlmak ii. karlmak * karmak iine konu olmak. karm * karmak ii. * Belli nermelerin kabul edilen veya gerek olan doruluklarndan veya yanllklarndan, baka nermelerin

kabul edilen veya gerek olan doruluk veya yanllklarnkarma, istidll. karna bakmak * sadece kendini ve kendi durumunu gzeterek kar salamak. karntepmek * kendisine yarar salayacak bir eyi veya bir durumu istememek, byle bir eyden veya durumdan yararlanmamak. kar * karmak ii veya biimi. karma * karmak ii. * karmak ilemi, tarh. * Kylara ve en ok dman kylarna asker indirme, asker karma. karma birlii * Deniz kysnda karma harektyapmak zere eitilmi, zel yaplmhafif ve kk teknelerden kurulmuasker birlik. karma gemisi * karma yaplacak kyya asker, ara ve cephane tamaya yarayan, altdz kk deniz arac. karma harekt * Dman igalinde olan bir kyya, gvenli bir kpr bakurmak amacyla dzenlenen ve eitli birliklerin grev aldasker harekt. * Bir konuda kamuoyu oluturmak veya yandatoplamak iin youn faaliyet gstermek. karma iareti * karma ilemini anlatan iaret. karmak * (birinin veya bir eyin) kmasnsalamak, kmasna sebep olmak. * (cmlede zaman anlatan bir szle) Sonunu getirmek. * Anlamak, ne olduunu bilmek. * Bulmak, ortaya koymak. * Hatrlamak. * Sylemek. * Dkntl hastala tutulmak. * (keyif, tat, zevk gibi eyler iin) ok holanmak. * (fke, hrs, acgibi eyler iin) Zararnektirmek. * Salamak, elde etmek. * Gibi gstermek, bir davranyklemek. * Sindirim yolundan daratmak. * lgisini keserek uzaklatrmak. * Giysi, ayakkabgibi eyleri vcuttan ayrmak, soymak. * Yaymlamak. * Gidermek. * Sebep olmak, yol amak. * Yapmak, retmek. * Sunmak. * Gstermek. * (bir eyi) Bir rnee gre yapmak. * nc bir sayelde etmek zere belli bir saydan, daha az deerli baka bir saykadar birim eksiltmek, tarh etmek. * Yollamak, gndermek. * Yk boaltmak. * Resim yapmak veya fotoraf ektirmek. karsama * Bir nermeden, dnce yoluyla bir baka nermeye geme ii, intikal. kart * Boaltm ile vcuttan darkan madde, trah maddesi. kartlma * kartlmak ii. kartlmak * kartmak ii yaplmak. kartma * kartmak ii. * zerindeki resim slatlarak yaptrldyere kartlan, zel olarak hazrlanmzamklkt. * Bu yolla karlan resim.

kartmak * karmak iini yaptrmak. k * Kk boha, kn. kk * Yerinden km(kemik veya organ). * kntsolan. * Bir kemik veya organn yerinden kmolmas. kk * kklardzelten kimse, snk, krk. kklk * kknn meslei. kklk * kk olma durumu. klama * klamak ii. klamak * kyapmak. klanma * klanmak ii. klanmak * klamak ii yaplmak. klatma * klatmak ii. klatmak * kyaptrmak. klma * klmak ii. klmak * (darveya yukar) Gidilmek. kn * Bir beze sarlarak dmlenmikk boha. kn etmek * kna koyup balamak, kna koymak, knlamak. knlama * knlamak ii. knlamak * kna koyup balamak. knt * Bir yzeyde ileri doru kan blm. * Bir metni dzeltmek veya ona bir ey eklemek iin satr dna yazlan yaz, kma. * Kambur. kntl * kntsolan. kntsz * kntsolmayan. kr kr * kr kr. k * kmak ii veya biimi. * Bir yerden kmak iin kullanlan yer. * Beklenilmeyen bir srada yaplan sert konuma. * Yoku. * Kuatlmbir blgedeki birliklerin yaptsaldr. * Grete cazgrn alana kardpehlivanlarn izleyicilere doru yryerek alm yapmaya balamas. * Verilen bir iaretle yara balama, depar. * Havaclkta uak, filo bir grev iin uua balama. * Mezuniyet, okul bitirme. kalmak * iten ayrlmak. kbelgesi * Bir kimsenin bir okulu bitirdiini gstermek iin geici olarak verilen belge.

* Bir maln lke dna karlma iznini gsteren belge. kizgisi * Yara balang olarak belirlenen beyaz izgi. khakemi * Yara balama iaretini veren grevli. kkaps * Yaplarda darkmaysalayan kap. knoktas * Bir eye balanlan yer. ktakozu * Ksa mesafeli hz koularnda, sporcularn dizlerini yere dayadktan sonra ayaklarnbastrp itme gc salamak ve hz kazanmak amacyla kullandklarzel ara. kvermek * belge dzenleyip iine son vermek. kyapmak * bir tartmada, kardncede olanlaralt etmek iin sert davranta bulunmak. * uan herhangi bir grevle havalanmas. kyolu * zm. kamamak * boy lememek, eit derecede olmamak. kl * Belli bir okulu veya renim derecesini bitirmiolan, mezun, neetli. kma * kmak ii. * Birine sert szler sylemek. kmak * Bir kimseye hoa gitmeyen bir davranndan dolaysert szler sylemek, azarlamak. * Yeter olmak, yetmek. ktrma * ktrmak ii. ktrmak * Gereken miktara ulatrmak. kt * kak. kma * kmak ii. * Bir yapnn st katlarndan darya doru uzanmblm, balkon. * Hamamdan karken kullanlan havlu ve kurulanma takm, kacak. * Bir yazsayfasnn kenarnametinle ilgili olarak yazlan ek, derkenar. * km. * kmak, neet. * Eski, kullanlm. kma durumu * sim soyundan bir kelimenin kavramnda kgsteren durum, -den hli, ablatif: Evden, sokaktan vb. kmak * eriden darya varmak, gitmek. * Elde edilmek, salanmak, istihsal edilmek. * Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup snavnvererek yetimiolmak, mezun olmak. * Ayrlmak, ilgisini kesmek. * Sresi dolunca ayrlmak. * Yaplmak, yrmek. * Yetiecek lde olmak. * Eksilmek. * Sonuca ulamak. * Syrlmak, ayrlmak. * Harcama zorunda kalmak. * Herhangi bir durumda olduu anlalmak. * Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan baka bir duruma gemek. * Bir eyin yukarsna varmak veya ykselmek. * Bir inceleme, bir aratrma sonucu bulmak. * iin, yetkili birini makamnda grmek.

* Talihine veya payna dmek, isabet etmek, vurmak. * Gitmek, koyulmak. * Bir konu yetkililerce karara balanmak. * Birdenbire grnmek. * Mal olmak. * Oyunda herhangi bir rol oynamak. * (bir yere) Ulamak, varmak. * Karaya ayak basmak. * Yaylmak, duyulmak. * Olmak, bulunmak, var olmak. * Bir iddia ile ortalkta grnmek. * Yaylmak. * Kargelebilmek, boy lmek. * Bulamak. * (yapiin) Yapmak. * Bulunduu yeri brakp baka yere gemek, tanmak, ayrlmak. * Bir sebeple bulunulan yerden ayrlmak. * Nitelii sonradan anlalmak veya sonradan ortaya kmak. * Davranta herhangi bir nitelii bulunmak. * Yerinden oynamak. * Grnr veya belli bir durumda bulunmak. * Olumak, olmak. * Piyasaya srlmek. * Bitmek, bymek, srmek. * Verilmek. * (ay veya mevsim) Gemek. * Yeni yetiip sata sunulmak. * Ykselmek, artmak. * Artrmak, fiyatykseltmek. * Sesini ykseltmek. * Byk abdest bozmak. * Giderilmek, yok olmak. * Unutmak. * (Ay, gne) Domak. * Vermeye katlanmak. * Yaymlanmak. * Gelmek. * Gereklemek. * Bulunduu yerden ayrlmak; frlamak, kopmak. * (bir eyin) Dzeni bozulmak, eskisinden daha deiik, kt bir duruma girmek. * Flrt etmek. * Erimek, grmek. kmaklk * kma durumunda olma. kmal * kma durumunda olan. kmaltamlama * Tamlayankma durumunda olan ve tamlanannc kii iyelik eki alan tamlama: nsanlardan bazlar. rencilerden ikisi gibi. kmaltmle * Fiilin anlamntamlayan ve kma durumunda bulunan dolayltmle. kmaz * Sonu kapal, kyeri olmayan, hibir yere ulaamayan (yol, sokak). * zme ulamayan, zm yolu olmayan. kmaz ayn son arambas * hi yaplmayacak bir iin szde yaplma zamanolarak sylenir. kmaz sokak * Herhangi bir yne kolmayan sokak. kmaza girmek * (bir i) zmlenemeyecek, iinden klmayacak bir duruma dmek. kmaza sokmak * (bir ii, bir durumu) zmlenemez, g bir duruma getirmek.

kra * Sk al. kralk * kra ile rtl yer. krk * Kuyudan kovayekmeye yarayan ve el ile evrilen ara. * plik bkmek, iplik sarmak gibi ilerde kullanlan, el veya ayakla evrilen dolap. * Ar bir eyi ekecek ipin sarlmasna yarayan ve bir eksen zerinde uzunca bir kolla evrilerek dnen silindir. krk * krk yapp satan kimse. * Elyaf fitillerini incelterek iplik veya elyaf yn hline getiren ve bomakaralara saran bir makine. krklk * krk yapma ii veya satma. krkn * Bir rdek tr. krkl * krolan. krksz * krolmayan. kt * retim sonucu ortaya kan rn, girdi kart. * Artk. * Bilgisayarda yazlan bir metni kda dkme. * Mezuniyet belgesi. -l * Bkz. -cl / -cil. -l * Kltme sfatlartreten ek: ak-l, kr-l vb. lan * ri bir eit ide. lbr * Yourtlu yumurta yemei. lbr * Yulara taklan ip veya zincir. ldr ldr * Canlcanl. * Parlak parlak, parlayarak. ldrasya * ldracak gibi, pek ok. ldr * ldrmak ii veya biimi. ldrma * ldrmak ii. ldrmak * Delirmek, aklnoynatmak. * Israrla istemek, byk arzu gstermek. ldrtc * ldrtmak iini yapan. ldrtclk* ldrtcolma durumu. ldrtma * ldrtmak ii. ldrtmak * ldrmasna sebep olmak. lgn * Ardavranlarda bulunan, deli, mecnun. * ok byk, ar, olaanst. lgna dnmek * sevni, fke, kzgnlk vb. duygular sonucu arlde heycanlamak, kendine hkim olamamak. lgnca * Deli gibi, delicesine.

* Arbir biimde. lgncasna * lgn gibi, lgna dnmolarak. lgnlama * lgnlamak ii. lgnlamak * lgnca davranlarda bulunmak. lgnlk * Ardavran. lkava * Bkz. clkava. ma * Halat ucu. ma vermek * halat uzatmak. mac * Vapur iskelelerinde ma uzatan veya tutan ii. maclk * macnn ii. mbar * Dokuma tezghndaki kumagermeye yarayan iki tarafdili ara, mbar. mkrma * mkrmak ii. mkrmak * (kuiin) Pislemek. n * Doru, gerek. n n * Metal eyaya vurulunca kan sese benzeyen bir ses kararak. n n inletmek * gr ve keskin ses karmak. n n tmek * srekli olarak keskin ses karmak. n tutmak * doru olduunu sylemek, dorulamak. nar * ki eneklilerden, 30 m' ye kadar uzayabilen, gvdesi kaln, uzun mrl, geniyapraklbir aa (Platanus). nargiller * rnei nar olan bitki familyas. narms* nara benzeyen. narmsisfendan * nara benzer aka aa tr (Acer psudoplatanus). narl * narolan. narlk * nar aalarok olan yer. nayaz * Ak, mehtapl, ok souk hava. nnlatmak * (kadehleri) Birbirine tokuturmak. ngar * Kavga, grlt. ngar karmak * grlt, kavga karmak. ngar kopmak * grlt, kavga kmak. ng * Kvlcm. * Para, zerre. ngl * Ufak ve seyrek taneli zm salkm.

ngr ngr * (ses iin) ngrak sesi gibi ses kararak. ngraekmek * lmek. ngrak * Kk an. * indeki tanelerin hareketiyle ses karan metal yuvarlak nesne. ngrak* ngrak yapan veya satan kimse. ngraklk * ngrak yapmak veya ngrak satmak ii. ngrakl* ngrak tayan, zerinde ngrak bulunan. * Neeli ve yksek sesle (glme, kahkaha). ngraklylan * ngraklylangillerden, kuyruk ucundaki sert pullarkmldatarak kuru yaprak hrtsna benzer bir ses kartan tehlikeli bir ylan (Crotalus). ngraklylangiller * Omurgalhayvanlardan srngenler snfna giren bir familya. ngrdak * ngrak. * ocuk oyuncaolarak kullanlan saplbir tr ngrak. ngrdama * angrdamak ii. ngrdamak * ngrak sesi karmak. ngrdatma * ngrdatmak ii. ngrdatmak * ngrak sesi karmasnsalamak. ngrt * ngran sesine benzer keskin ve kesik ses. nlak * nlamas, yanksok olan (yer). nlama * nlamak ii. nlamak * n diye ses karmak. * Yankvermek. nlamal* nlamasolan. nlat * nlatma ii veya biimi. nlatma * nlatmak ii veya biimi. nlatmak * nlamasnsalamak. nlay * nlamak ii veya biimi. nsabah * Sabahleyin, ok erken. pp * (ocuk dilinde) Ykanma. pl pl * Su ile oynayarak. pldak * (kk ocuklar iin) plak. pr * Yonga. pr makinesi * Elyaflplka imaltnda kullanlmak zere odunlaryonga hline getiren makine. plak

* stnde bulunmasgereken giysi, rt vb. bulunmayan. * (baiin) Sasz. * zerinde yeillik bulunmayan. * inde, gerekli eya bulunmayan. * Yaln, sssz. * Olduu gibi, apak. * plak vcut resmi, n. * Yoksul kimse. plak alev * Istlacak maddelere veya bunlarn iinde bulunduu kaplara dorudan doruya yneltilen ateveya alev. plak at * Koumlarve gemi taklmam, eyerlenmemiat. plak gzle (bakmak) * grmeye yardmcolacak hibir ara kullanmakszn. plak maden * Tamamen saf durumda, iinde hibir yabancmadde bulunmayan maden. plak mlkiyet * Yararlanma hakkbakasnn olan bir mal zerindeki sahiplik durumu, kuru mlkiyet. plak resim * Resim sanatnda plak insankonu alan bir resim tr, n. plak tohumlular * Ak tohumlar. plak cret * Vergiler, yan demeler veya primler dnda kalan asl cret. plaklar kamp * inde, insanlarn giysisiz dolap yaadklardinlenme blgesi. plaklama * plaklamak ii. plaklamak * plak duruma gelmek. plaklatrma * plaklatrmak ii. plaklatrmak * plak duruma getirmek. plaklyla * hibir ey saklamakszn, olduu gibi. plaklk * plak olma durumu. planma * planmak ii. planmak * plak duruma gelmek. r r * rpnmak fiili ile birlikte ne yapacanarmbir durumda ok znt ve telanlatr. ra * am gibi reineli aalarn yalve abuk yanmaya elverili blm. * Lmba. ra dibine k vermek * Bkz. mum dibine k vermek. ra * Mum, kandil, lmba gibi k arac; _____k. rak * Zanaat renmek iin bir ustann yannda alan kimse. * Dkknda ayak ilerine bakan kimse. * Saray veya daire gibi byk yerlerde yllarca hizmet ettikten sonra geimi salanarak izin verilen kimse. rak karmak * bir kimsenin beklediinden az bir kazanla ortalktan uzaklatrldnanlatmak iin kinayeli olarak kullanlr. * Cariye veya odalklarn saray, konak veya kk gibi byk yerlerde yllarca hizmet ettikten sonra evlenmesine veya geimi salayacak o yerden ayrlmasna izin vermek. rak etmek * bir ustann yannda altktan sonra geimini salayabilecek dzeye erimiolan kiiye bamsz almas

iin izin vermek. raklk * rak olma durumu, yamaklk. * ran yapti. * raa verilen cret. * raklarn altyer. raklk etmek * rak olarak almak. rakma * zerine kandil, mum veya herhangi bir k konulan yksek tabla, amdan. rakman * zerinde me'ale yaklan kule veya demir direk. * Balklarn balklarkyya ekebilmek iin geceleyin yaktklarate. * rakma. ral * rasolan veya ra gibi reineli olan. ralk * ra olarak kullanlmaya elverili. ramoz * Balklarn, atebalavlarken zerinde ra ve funda yaktklarzgara. rl * Gemilere ykleme srasnda, bir fyyukarkaldrabilmek iin fnn iki bana taklan enli ve kancal zincir. rplak * Btnyle plak, rlplak. rplaklk * rplak olma durumu. rr * Pamuu ekirdeinden ayrmaya yarayan let. rr * Kk pnar. * Crcr bcei. rrlama * rlamak ii veya durumu. rrlamak * Pamuk, keten ve kendir gibi bitkisel dokuma ham maddelerini ekirdek veya kabuklarndan temizlemek. rlplak * Tamamen plak, rplak. * ok ak ve yaln bir durumda. rlplaklk * rlplak olma durumu. rnk * Kk boyda kayk. * flok yelkeni bulunan, iki yz tona kadar olabilen, tek ve yekpare direkli yelkenli. rp * Dal, budak krpnts. * Boyalve gergin bir sicimi yay gibi ekip brakmak yoluyla izgi izme. rp(gibi)* (kol ve bacak iin) ok ince, ok zayf. rpipi * ki nokta arasnda dzgnl salamak iin kullanlan ip. rpvurmak * boyaya batrlmipin gerilip abucak rplmasyla yzeylere izgi ekmek. rpc * rpmak iini yapan. * Yazma kumailerini, boyalartutsun diye deniz suyunda rpan kimse. rplma * rplmak ii. rplmak * rpma iine konu olmak. rpnrpn * rpnarak.

rpn * rpnmak ii veya biimi. rpnma * rpnmak ii. rpnmak * Acile kmldanmak. * Kaslar birdenbire kendiliinden ve dzensiz bir biimde kmldamak, ihtil etmek. * Ses kararak hafif dalgalanmak. * Ne yapacanarmbir durumda znt ve telgstermek. * ok istenilen bir eyi gerekletirebilmek iin arderecede aba harcamak. rpnt * rpnma. * Sularn ufak ve oynak dalgalarla kaynamas. rpntl * Ufak ve oynak dalgal(deniz). rp * rpma. rpma * rpmak ii. rpmak * (kular) Kanatlarnoynatmak. rptrlma * rptrlmak ii. rptrlmak * rptrmak ii yaptrlmak. rptrma * rptrmak ii. * arabuk, zensiz ve stnkr yaplan (i). rptrmak * Emek harcamadan, zensiz ve stnkr yapmak. rpya getirmek * bir sra veya izgi zerine getirmek. rpma * rpmak ii. * Kuman kenarnkvrp dikmek iin ine, kenara gre apraz tutularak ve ift kattan batrlp tek kattan karlarak yaplan dikibiimi. rpmac* rpmak iini yapan kimse. rpmaclk * rpmacnn ii veya meslei. rpmak * Hzla ve kesik kesik silkelemek. * ki eyi birbirine arpmak. * Bir eyin ucundan bir para kesmek. * Sulu yiyecekleri hzla ve srekli olarak atal, kak gibi bir eyle kartrmak. * Grete rakibinin kollarnbeli hizasnda smskkavrayarak minderde kendi zerinden saa ve sola srt st savurmak. * almak, hrszlk etmek. rptrma * rptrmak ii. rptrmak * rpmak iini yaptrmak. t * Kk bir eyin krlrken kardhafif ve sreksiz ses. t karmamak * hi ses karmamak. t kmamak * en hafif bir ses bile kmamak. t etmek * t sesi karmak. t yok * en hafif bir ses bile yok. ta

* Dzgn biilmiuzun ve ensiz tahta. tak * Dada yaayan ve geimini odun satarak salayan. * Kaba, huysuz, kavgac. tt * zerinde dikili bulunduklareyin iki kenarnst ste getirerek birletirmeye yarayan iki paradan yaplm metal tutturmalk, fermejp, kopa. * Mobilya kapaklarn, kaplarkilitleme ve srglemenin dnda kapaltutmaya yarayan ve az bir kuvvetle alp kapanmasnsalayan iki paralmetal veya plstik ara. ttlama * ttlamak ii. ttlamak * ttla tutturmak. tpt * Ufak tefek ve sevimli. tr tr * Kmr ve odun yanarken, ince tahta ubuklar vb. krlrken, gevrek bir ey yenilirken kan ses. tr tr etmek * trdamak. tr tr konumak * dzgn ve uzunca konumak. tr ptr * (ocuklar iin) Kolaylkla ve tatltatl(konumak). * tpt. trdama * trdamak ii. trdamak * tr tr ses karmak. trdata trdata * trdatarak. trdat * trdatmak ii veya biimi. trdatma * trdatmak ii. trdatmak * tr tr ses karmasna yol amak. trday* trdamak ii veya biimi. trt * trdama sesi. tkrldm * Arincelik, dayankszlk ve ekingenlik gsteren (kimse). tkrldmlk * tkrldm olma durumu. tlama * tlamak ii. * Antep fstnn kabuunu aralama. tlamak * t sesi karmak. tlatlma * tlatlmak ii. tlatlmak * tlatmak ii yaplmak. tlat * tlatmak ii veya biimi. tlatma * tlatmak ii. * Antep fstnn kabuunu aralama. tlatmak * Bir eyden t sesi karmak. * Bir kimseye, bilmedii bir eyden ancak sezdirecek kadar sz etmek. * Antep fstnn kabuunu aralamak. * paralarnn bazyerlerini oyup karmadan makasla kesmek.

tlk * itlembik. tp_____t * Ayak altnda ezilerek tr tr ses karan bir tr patlanga, atapat. vdrma * vdrmak ii. vdrmak * vmak iini yaptrmak. vgar * ift srmekte veya araba ekmekte olan hayvanlara yardmcolarak koulan hayvan. vgn * Rzgr ve karla kark yaan yamur. * Aa srgn, filiz. vlama * vlamak ii. vlamak * Fkrarak akmak. vma * vmak ii. vmak * Atlamak, sramak, zplamak. * (hzla giden bir ey) Bir yere arpp yn deitirmek, sekmek, avmak, sapmak, inhiraf etmek. yan * ok ayakllardan.sarmtrak renkte, zehirli bcek (Scolopendra). yan gibi * hain baklsarn kimse. yan gzl * Mavi gzl. yanlk * Hain olma durumu, hainlik. yanlk etmek * hainlik etmek. zktrmak * iziktirmek. -i * Bkz. -c/ -ci. iee kesmek * iek amak. iei burnunda (veya iei burnunda, amuru karnnda) * yeni, ok taze, yeni koparlm. iek * Bir bitkinin, reme organlarntayan ou gzel kokulu, renkli blm. * iek aan kr veya bahe bitkisi. * Davranlarhafif, toplum kurallarna uymayan kimse. * rinli kabarcklar dkerek yzde izler brakan ateli, ar ve bulacbir hastalk. * Sblimleme veya ieksime yoluyla elde edilen toz. iek amak (veya vermek) * ieklenmek. * yeniden ortaya kmak, grnt vermek. iek as* iek hastalna karbaklk salamak amacyla aolarak yaplan zayflatlmiek virs. iek bahesi * iek yetitirilen veya ieklerle kaplanmssl bahe. iek biti * Yarm kanatllardan, kk ve yumuak vcutlu olan, bitkilerin zerinde sr durumunda yaayan bir bcek. iek boyas * Krmz. iek bozuu * iek hastalndan yz delik deik olmu, opur. iek karmak * iek hastalna tutulmak.

iek durumu * ieklerin sap zerindeki dizilii. iek drbn * Bkz. kaleydoskop. iek evi * iek yetitirilen ve satlan yer. iek gibi * temiz, bakml, gzel. iek olmak * yana, durumuna uymayan ardavranlarda bulunmak. iek pazar * ieklerin alnp satldar. iek sap * iekleri sapa birletiren ince ve kk sap. iek sap* iek durumunda btn ieklerin, zerinde toplandveya bititii sap. iek soan * Lle gibi ieklerin ekim zamankklerinde oluan soan biimindeki yumru filiz. iek suyu * Turungillerin ieklerinin imbikten geirilmesiyle elde edilen gzel kokulu su. iek tac * ieklerin reme organlarnn evresinde trl renkte yaprakklardan oluan ve bcekleri eken organ. iek tozu * Ban iinde bulunan, iekte dllenmeyi salayan toz. iek ya* Ayiei ya. iek yapra * iek sapzerinde ve iee yakn, zel biimler gsteren yaprak. ieki * iek yetitiren, satan veya yapma iek iiyle uraan kimse. * iek satlan yer. ieki esnaf * Sebze ve meyve toptancs, komisyoncusu. iekilik * iek yetitirme, satma veya yapma, iek yapp satma ii. iekleme * ieklemek ii. ieklemek * iek dikmek. * iekle donatmak. ieklendirme * ieklendirmek ii. ieklendirmek * iekli duruma getirmek. * iekli bir durumdaymgibi grnmek. iekleni* ieklenmek ii veya biimi. ieklenme * iek ama. * iein ama zaman. * Tuzlarn billrlama sularnyitirerek toz durumuna gelmesiyle oluan tuzlar. ieklenmek * iek amak, iek vermek, iekli duruma gelmek. iekleme * ieklemek ii veya durumu. ieklemek * iek durumuna girmek, iek gibi olmak. iekli * iei veya iek resimleri olan. iekli bitkiler * Bkz. tohumlu bitkiler. ieklik

* Koparlmiekleri koymaya yarar kap. * iek sakslarnkoymaya veya iek yetitirmeye ayrlmyer. * Eski evlerde ss eyaskonulan raflduvar oyuu. * iein zerinde anak, ta ve teki organlarnn bulunduu para. ieksever* iee dkn kimse. ieksime * ieksimek ii veya sonucu. ieksimek * iek gibi olmak, ieklenmek. * Kristal durumunda bulunan bir bileik, kristal suyunu yitirip beyazmsbir toz durumunu almak. * Deride leke, sivilce, iek gibi dkntler belirmek. ieksiz * iei olmayan. ieksiz bitkiler * Mantarlar ve erelti otlargibi, reme organlargizli olan bitkiler snf. ift * (nesneler iin) Birbirini tamamlayan iki tekten oluan. * Bir erkek ve bir diiden oluan iki e. * Toprasrmek iin birlikte koulan iki hayvan. * Kk maa veya cmbz. ift at * khakeminin, kn yanlolduunu kouculara bildirmek ve yardurdurmak iin yaptiki el tabanca at. ift ayakllar * Duyargalarsekiz eklemli, vcut halkalarnda ikier ift ayak bulunan, slak ve karanlk yerleri seven ok ayakllar topluluu. ift caml* Aralarnda boluk braklarak taklmiki cambulunan (pencere). ift cinsellik * Kiinin beyninde bir dii bir de erkek gizil gcn bulunmasdurumu. ift ubuk * iftilik yapabilmek iin gereken her trl ara. * Mal mlk, para edebilecek btn varlklar. ift dalma * Ayakta greirken beklenmeyen bir atlmla karsndakinin iki ayanbirden kapma. ift desimetre * zerinde yirmi cm'lik blntler bulunan l cetveli. ift diki * Birbirlerinden geen iki sra dz diki. * Bir snfta iki yl st ste okuma. ift direkli * ki direkli kk yelkenli. ift dirsek * Boruya 180 lik dnveren dirsek. ift dililer * Omurgallardan, st enedeki bir ift kemirmeye yarayan kesici diin arasnda bir ift daha kk dileri bulunan kemiriciler takmnn bir alt takm. ift grmek * sarhoolmak. ift kanatllar * Sinekler gibi iki kanadolan ve emici azlarbulunan bcekler takm, iki kanatllar. ift kap * st ste kapanan veya birbirine vidalanarak kullanlan, yaltma zellii ok, iki katlkap. ift kiilik * ki kiiye ait, iki kiilik. ift kol * Aynynde ilerleyen, duran veya yryen birliklerden ve aralardan oluan yan yana iki kol. ift komak * hayvanlarsabana pullua komak. ift kme * Birbirine ok yakn iki yldz kmesi.

ift motorlu * ki motorlu kk uak. ift parmakllar * Memelilerin kz, koyun gibi parmaklarift olan takm. ift pencere * Yaltkanlartrmak amacyla st ste kapanan iki kanat biiminde yaplmpencere. ift say * 4, 6, 8 gibi 2'nin katolan ve 2'ye blnebilen tam say. ift srmek * saban, pulluk kullanarak topraekilebilir duruma getirmek. ift vuru* Kastlolmayan ama kurala da aykrolan bir davrana uygulanan ve dorudan doruya kaleye ekilemeyecek, iki vurulu bir ceza tr. ift yldz * Birbirinin ekim etkisinde bulunan ve bylece ortak ktle merkezi evresinde dolanan yakn iki yldz. ift zaman * Tarla srme zaman. ifti * Geimini topraekerek salayan kimse, renber. iftilik * ifti olma durumu. * iftinin grd iler, tarm, renberlik, ziraat. iftilik etmek * tarmla uramak, renberlik yapmak. ifte * kisi bir arada bulunan veya ikili. * (sandal, kayk iin) ift krekli. * At, eek ve katrn arka ayaklaryla vuruu, tekme. * ki namlulu av tfei. ifte atmak * (at, eek) arka ayaklarile vurmak. * iki namlulu av tfeini patlatmak. ifte ubua gitmek * ekim ve biim ileriyle uramak. ifte dalmak * Bkz. ift dalma. ifte diki* Bkz. ift diki. ifte gitmek * tarla srmeye gitmek. ifte kavrulmu * Bir eit sert ve ufak kesilmilokum. * Pek pikin (kimse). * ok ile ekmi(kimse). ifte kska * kili kskaca alma durumu. ifte komak * baka bir ite kullanlan hayvanlarsabana, pullua komak. ifte kumrular * ok sevien ve birbirinden hi ayrlmayan kimseler. ifte nara * Birbirine balkk iki dmbelekten oluan alg. ifte standart * ifte l, ikili davranveya tutum. ifte vatandalk * ki ayrmillet vatandalna sahip olma. ifte yemek * hayvann iftesine maruz kalmak. iftehane * Kuretmeye yarar kafesli yer. ifteleme * iftelemek ii.

iftelemek * (hayvan) Arka ayaklaryla tepmek. * (gemi) Havann sertlemesi zerine ikinci demirini de atmak. iftelenme * iftelenmek ii. iftelenmek * ifte yemek. ifteleme * iftelemek ii veya biimi. iftelemek * Birbirini iftelemek. ifteli * iftesi bulunan. * ifte atan veya alnnda ift sakar bulunan. * Rahat durmayan, satakan. * Uursuz. ifter ifter * Her defasnda, her yaplnda ift olarak. iftetelli * Gs ve gbek titreterek, gerdan krarak oynanan bir oyun. * Bu oyunun mzii. ifti bozmak * iftilik yapmaktan vazgemek. iftleme * iftlemek ii. iftlemek * ift duruma getirmek, ikilemek. * Dii ile erkei bir araya getirmek. iftlenme * iftlenmek ii. iftlenmek * kili duruma getirilmek. iftleme * iftlemek ii. iftlemek * Bir ey tek iken bir tanesinin daha katlmasyla iki olmak. * Erkek ve dii hayvan veya bitki hcreleri dllenmek iin bir araya gelmek. iftletiri* iftletirmek ii veya biimi. iftletirme * iftletirmek ii. iftletirmek * ift yapmak. * Hayvanlariftlemek zere bir araya getirmek. iftlik * Tarm yaplan, hayvan yetitirilen ve orada alanlarn oturmasiin evleri bulunan genitoprak paras. iftlik khyas * iftlik ilerini yneten kimse. iftteker * Bisiklet. ifttekerci* Bisikleti. ifttekercilik * Bisikleti olma durumu. igan * ingene. igan mzii * Macar folklorundan gelimizel yaylsazla alnan hareketli halk mzii. i * Pimemiveya az pimi. * Yersiz ve yakksz. * Yann gerektirdii grgye ve olgunlua erimiolmayan.

* (renk, k iin) Gz rahatsz eden, gze batan. ibrek * ikyma, soan ve baharat karmnalmolan yufkaya koyarak hazrlanan ve yada kzartlarak yaplan brek. iiyemek * paralayp ldrecek derecede birine kzmak. idmek * hokarlanmamak, kaba ve yersiz bulunmak. iiplik * Bklmemiiplik. ikamak (veya dmek) * yersiz, yakksz olmak. ikfte * yice dvlmietle ince bulgura biber, soan, baharat, sala, maydanoz katlarak bulgur yumuayncaya kadar yorulup sklan ve piirilmeden yenen kfte. irenki * irenkilik anlaynda resim yapan (sanat). irenkilik * XX. yzyln balangcnda ilk defa izlenimciliin renklerini brakp gereinden ok saf renkler kullanarak abartlmtabiat biimlerini gsteren resim anlay. ist emmi * Bkz. insanolu ist emmi. itoprak * Uzun zaman ilenmemi, g srlr toprak. iyemedim ki karnm arsn * su ilemedim ki korkaym. ide * Ayranak yaprakliki eneklilerden bir aa, hnnap (Zizyphus sativa). * Bu aacn krmzkabuklu, sert ekirdekli, iri zeytin biiminde ve byklnde, gzn olgunlaan yemii. idem * Zambakgillerden, trl renklerde iek aan, ok yllk, yumrulu bir kr bitkisi, mahmur iei (Colchicum). iden vermek * yiyecek karlnpara olarak demek. ie * Ceviz veya badem ii. iil * Eski Trk boylarndan biri. iin * Omuz. iindirik * ki ucuna su kab, yourt tablasgibi tanacak eyler aslarak omuza alnan aa, omuzluk. iit * ekirdek, zellikle pamuk ekirdei. iitli * iit karmolan. ileme * ilemek ii. ilemek * Gze batmak. * Kaba davranlarda bulunmak. ilik * iolma durumu. * Kaba, yersiz, yakksz davran. ilik etmek * ters veya yersiz bir davranta bulunmak. inek * Yolst. inem * Azda inenecek miktar(da), bir para, inemlik. ineme * inemek ii. inemek

* Aza alnan bir eyi diler arasnda ezmek, tmek. * Ayak veya tekerlek altna alarak ezmek. * Saylmasgereken bir eyi saymamak, itibar etmemek, ayaklar altna almak. * Egemenlii altna almak, hkmetmek. inemik * Azda inenip karlan yemek. inemlik * Azda inenecek miktarda olan. ineni * inenmek ii veya biimi. inenme * inenmek ii. inenmek * inemek ii yaplmak. * gal altna alnmak. inetme * inetmek ii. inetmek * inemek iini yaptrmak. ineyi * inemek ii veya biimi. iklet * ekerli ve kokulu ineme sakz, jiklet. ikleti * iklet yapan veya satan kimse. ikletilik * ikletinin ii ve meslei. ikolata * Kakaodan yaplan ve bazen iine eker, st, fstk, fndk katlan yiyecek. ikolatac* ikolata yapan veya satan kimse. * ok ikolata yiyen veya seven kimse. ikolataclk * ikolata yapmak veya satmak ii. ikolatal* ikolatasolan. il * Orman tavuugillerden, eti iin avlanan, ormanlarda yaayan bir ku, datavuu (Tetrastes bonasia). il * ounlukla yzde oluan kahverengi kk benekler. * Aynada oluan leke. * Kklerdeki kl gibi ince uzantlar. * Tynde kk benekler bulunan (hayvan). * Yeni ve parlak. il il * Prl prl, parlak. il yavrusu gibi dalmak * toplu bir hlde bulunan insanlarn her biri bir yana dalmak. ile * Dervilerin krk gn sre ile kendilerine uyguladklarzahmetli ve perhizli dnem. * Zahmet, sknt. ile * pek, yn, pamuk gibi her trl iplik kangal. * Yay kirii. ile ekmek * ok skntekmek. ile karmak (veya doldurmak) * skntlbir iin veya bir durumun sona ermesini beklemek. ilecilik * Din maksatlarla ve trelere balolarak tabi eilimleri ve beden isteklerini yenmek iin isteyerek ac ekme. ileden karmak

* ok kzdrmak. ileden kmak * olup bitenler karsnda sabrve dayanklkalmayp taknlk gstermek. * ile sresini bitirmek. ilehane * Dervilerin ile doldurduklaryer. ilek * Glgillerden, saplarsrngen, iekleri beyaz bir bitki. * Bu bitkinin gzel kokulu, pembe, krmzrenkli meyvesi. ilek reeli * ilek ve ekerden yaplan kokulu bir tr reel. ilek suyu * ilekten sklan meyve suyu. ilek zm * Bir tr zm. ileki * ilek yetitiren veya satan kimse. ilekilik * ilek yetitirme veya satma ii. ileke * Birok skntlve zntl durumlara dmolan. ilekelik * ilekeolma durumu. ileli * ilesi olan, ok skntekmiolan. * ok zntlere yol aan. ilemek * Yamur iselemek. * Nemlenmek, slanmak. * (blbl) akmak. ilenti * Hafif yamur, serpinti. ilesi dolmak * dervive tarikat ehlinin sadece dua ve ibadetle geirmeleri gereken sreyi tamamlayarak ileden kmas. * zc ve skntlbir durumdan kurtulmak. ileye girmek * dervilerin krk gn sre ile kendilerine uyguladklarzorlu ve perhizli dneme girmek. ilingir * Kilit, anahtar gibi demirciliin ince ilerini yapan usta. ilingir sofras * zerine meze ve iki konmutepsi, kk iki sofras. ilingirlik * ilingirin yapti. illenme * illenmek ii. illenmek * il (Il) olumak. illi * ili olan. ilsiz * ili olmayan. im * Budaygillerden, bahelerin yeillendirilmesinde yararlanlan ok yllk bitki (Lolium). im im * steksizce. imbali * Orkestralarda alnan iki yuvarlak yzeyden olumumetal vurmalalg. imek * Serenin kk bir tr. imdik * imdiklemek ii. * Baparmakla iaret parmann ucu arasna alnan miktar.

* Gnl kracak sz. * Tatar brei. imdik atmak (veya basmak) * imdiklemek. imdikleme * imdiklemek ii. imdiklemek * Bir kimsenin etini iki parmak ucu arasnda kstrarak skp actmak. * Bir btnden kk kk paralar koparmak. imdiklenme * imdiklenmek ii. imdiklenmek * imdik atlmak. imdirme * imdirmek ii veya durumu. imdirmek * immek iini yaptrmak. imek * imecek yer. imen * Kendiliinden yetimiim. * Bkz. emen. imenli * imeni olan. imenlik * imeni olan (yer). imensiz * imeni olmayan. imento * Killi kalkerleri zel frnlarda piirip ezmekle elde edilen, amuru arabuk katlap sertleen ve yaplara har olarak kullanlan kl renginde veya beyaz toz. imentocu* emento reten veya satan kimse. imentoculuk * imento retmek veya satmak. imentolama * imentolamak ii. imentolamak * imento srmek, imento ile svamak. imentolanma * imentolanmak ii. imentolanmak * imento srlmek, imento ile kaplanmak. imentolatma * imentolatmak ii. imentolatmak * imento ile svatmak, imento karmmalzeme ile yaptrmak. imentolu * imentosu olan. imentosuz * imentosu olmayan. imleme * imlemek ii. imlemek * im ekmek. imlendirme * imlendirmek ii. imlendirmek * imlenmesini salamak. imlenme * imlenmek ii. imlenmek

* imle kaplanmak. * zerinde im bitmek. * Kendinin olmayan eylerden biraz yarar salamak. * (yiyeceklerden) Azar azar alp yemek. imleyi * imlemek ii veya biimi. immek * Suya btn vcuduyla girip kmak. in anasonu * Manolyagillerden, sarrenkteki iekleri anason kokan bir aak (lllicium anisatum). in gl * Bkz. kamelya. in lhanas * in'de yetitirilen bir tr lhana. in leyl * Tespih aac. inakop * Lfer balnn k (Temnodon altator). ince * in dili. inilya * inilyagillerden, postu iin avlanan, yumuak ve gmrengi tyleri olan kemirici hayvan (Chinchilla laniger). inilyagiller * rnek hayvaninilya olan kemiriciler familyas. ingen * ingene. ingene * Hindistan'dan ktklarsylenen, dnyann eitli yerlerinde gebe olarak yaayan bir topluluk veya bu topluluktan olan kimse. * (Kk ile) Cimri. ingene borcu * Tutarpek nemli olmamakla birlikte ufak ve dank borlarn btn. ingene ergesi * Derme atma ve pis bir yer. ingene ergesinde musandra ne arar * yoksul bir kimseden ne beklenir?. ingene dn * Grltl toplant. ingene kavgas * nemsiz bir sorun zerine balayp gittike kzan, yakasalmadk kfrlere yol aan kavga. ingene palamudu * Palamut balnn yavrusu. ingene paras * Bozuk para, ufaklk. ingene pembesi * Gz alc, ipembe renk. * Bu renkte olan. ingenece * ingene dili. * (Kk ile) ingeneye yarar (biiminde), ingene gibi. ingeneleme * ingenelemek ii. ingenelemek * Cimrice davranlarda bulunmak. ingenelik * ingene olma durumu. * (Kk ile) Arszca a gzllk, cimrilik. ini * Duvarlarkaplayp sslemek iin kullanlan, bir yz srlve genellikle iek resimleriyle bezeli, pimi, balk levha, fayans. * Srlve ssl, pimibalktan yaplmolan.

ini demek * bir yeri ini ile kaplamak. ini mrekkebi * Simsiyah, ince ve solmaz bir is mrekkebi. inici * ini yapan veya satan kimse. inicilik * ini yapma sanat. inili * inisi olan, inilerle bezenmiolan. inisiz * inisi olmayan. inke * Salam, sert ta. * En ufak para. * Benek. inko * Atom numaras30, atom arl65,37, mavimsi beyaz renkte olan sert bir element, tutya. KsaltmasZn. * Bu elementten yaplm. inko * Tombala oyununda kartn bir veya iki srasndoldurunca kazandnbildiren ve aka sylenen sz. * Tombala oyununda kartn bir veya iki srasndoldurana verilen dl. inkograf * inkografi ustas. inkografi* oaltlmak istenilen resim veya yazlarn kalbninko zerine karma sanat. inli * in milletinden veya bu milletin soyundan olan (kimse). intiyan * i astarl, uzun kadn donu, kadn alvar. ip * Milimetrik yzeyler zerinde on binlerce devre elemanndan oluan ve son derece karmak elektronik devrelerin yerletirildii, genellikle silikon gibi yariletken bir malzemeden yaplmince bir dilim. ipil * (gz iin) Arlve kirpikleri dklm. ipilleme * ipillemek ii. ipillemek * Gzleri ipil duruma gelmek. ipilti * Yamur serpintisi. ipo * Gemiyi istenilen bir yerde tutmak iin bir zincirle denize atlan, iki veya daha ok kolu bulunan gemi demiri. ipura * Karagz balna benzer, eti beyaz bir Akdeniz bal(Aurata aurata). ir * Kays, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. irirci * irir yapan kimse. iri * iriotunun kknn tlmesiyle yaplan ve su ile karlarak tutkal gibi kullanlan esmer, sarbir toz. irigibi * yapkan ve ac. iriotu * Zambakgillerden, beyaz iekli bir bitki (Asphodelus). irii * iriyapan ve satan kimse. irii ana * irihazrlamakta kullanlan derin kap. * Acve kurumu, zehir gibi. iriilik

* iriinin ii veya meslei. irileme * irilemek ii. irilemek * irisrmek. irilenme * irilenmek ii veya durumu. * Niastann ve bazinorganik tuzlarn etkisi ile granrler yapsnn bozulmas, su alarak imesi, kristal zelliini kaybetmesi ve viskozite ve enzimlere karhassasiyetinin artmas. irilenmek * irisrlmek. irili * irisrlm. * ncelii kola ile rtlm(bez, kuma). irkef * Pis ve bulank su. * ren ve bulakan (kimse veya ey). irkefe * irkefe yakr bir biimde (olan). irkefe (amura) taatmak (veya irkefi zerine sratmak) * edepsiz bir kimsenin tepkisine yol aacak bir davranta bulunmak. irkefleme * irkeflemek ii. irkeflemek * irkef durumuna gelmek. irkefli * ren ve pis durumda bulunan. irkeflik * irkef olma durumu veya irkefe davran. irkin * Gze veya kulaa hogelmeyen, gzel kart. * Yakk almayan. * Karanlk, dalavereli, pheli. irkin kamak * hoolmayan bir durum olmak. irkince * irkine yakn, irkin bir biimde (olan). irkinleme * irkinlemek ii. irkinlemek * irkin bir duruma gelmek. irkinletirme * irkinletirmek ii. irkinletirmek * irkin bir duruma getirmek. irkinlik * irkin olma durumu. * irkin olann nitelii. irkinseme * irkinsemek ii. irkinsemek * Bir eyi irkin bulmak. iroz * Yumurtasnatarak zayflamuskumru balve bunun kurutulmuu. * ok zayf kimse. irozlama * irozlamak ii veya durumu. irozlamak * (uskumru iin) Yumurtasnatarak zayflamak. * ok zayflamak. irozluk * iroz olmaya elverili.

* Zayflk, kuruluk. is * Bazbitkilerden szan ve katlaarak sarmtrak bir cisim durumuna gelen bir eit ekerli z su, kudret helvas. ise * nce yamur, isenti. iseleme * iselemek ii. iselemek * (yamur) nce ince yamak. iseme * isemek ii. isemek * iselemek. isenti * Toz gibi ince yaan (yamur). iskin * iseleyen yamurdan hafife slanm. * iseleyen yamur. i * (ocuk dilinde) Sidik. ietmek * iemek. ii gelmek * ieyecei gelmek. iik * Tavan yavrusu. it * Ba, bahe, bostan gibi yerlerin evresine al, kam, aa dalgibi eylerden ekilen duvar. it * Pamuktan dokunmubasma. * Barts, yazma, yemeni. it sarma * it sarmagillerin rnek bitkisi olan, daha ok tarla kenarlarnda yetien, beyaz iekli, tysz ve uzun sapl, sarlc, ok yllk ve otsu bir bitki (Convolvulus sepium). it sarmagiller * Bitiik ta yaprakliki eneklilerden, it sarma, kahkaha iei, mahmude, kskt gibi bitkileri iine alan bir familya. ita * Etil memeliler snfnn etiller takmnn kedigiller familyasndan bir hayvan. itar * pek ve pamukla dokunan bir tr kuma. itari * zmaritgillerden, zerinde sarizgiler bulunan, en by yarm kiloyu amayan, klklbir balk (Boxsalpa). * Bir tr ince dokunmu, izgili kuma. iten * Saman tamak iin arabalara konulan ince dallardan rlmbyk sepet veya it. * Kuzu al. iti * itmek ii. iti yapmak * salar, itilmitarakla taramak. * itilemek. itileme * itilemek ii. itilemek * Kirini karmak iin amarn iki yannele alp birbirine srmek. itilenme * itilenmek ii. itilenmek * itilemek iine konu olmak.

itili * itilenmiolan. itilmek * itmek iine konu olmak. itime * itimek ii. itimek * Birbirine geip pekimek. itlembik * Kara aagillerden, mercimekten az byk, buruk lezzette meyvesi olan bir aa, melengi (Celtis). itlembik gibi * ufak tefek, esmer ve sevimli. itleme * itlemek ii. itlemek * Kabak ekirdei, fstk gibi eylerin kabuklarnkararak yemek. * itle evirmek. itme * itmek ii. itmek * Bir araya getirmek, birletirmek. * Kumataki delii rerek kapamak. * Taran dilerini iplikle balayp sktrmak. * itilemek. itmik * zm salkmnn kk dal. * ki parmak ucu ile alnan miktar, imdik. ivi * ki eyi birbirine tutturmak iin aklan, ucu sivri, bal, metal veya aatan yaplmufak ubuk. * Kalkan balnn zerindeki dmeye benzer kemiksi oluum. ivi kar, ama yeri kalr * gnl yaraskapansa da unutulmaz. ivi iviyi sker * gl bir ey kendisi gl olan baka bir eyle veya durumla etkisiz braklr. ivi gibi * ok salam ve evik (insan). * ok souk. ivi gibi olmak * ok mek, donmak. ivi kesmek * ok mek. ivi kestirmek * ok tmek. ivi krmak * ayakkablarn iinden kan ivi ularnbir letle kesip raspa ile eeleyerek kselenin iine gmmek. ivi sokmak (veya srmek) * bir iin olmasnda engel, glk karmak. ivi yazs* Eski Farslarn, Medlerin ve Asurlularn kullandyaz. ivi yukar * Yalgrete hasmayaklarndan yakalayp tepesi st diktikten sonra srtnyere getirerek yenme yolu. ivici * ivi satan kimse. * Topu sert olarak karalana dikine indiren oyuncu. ivicilik * ivi yapp satma ii. ivid * ivit renginde olan. ivileme * ivilemek ii. * Dimdik ve ayakst bir durumda (denize atlama). * Topu karalana dikine indirmeye yarayan sert vuru.

ivilemek * Bir eyi bir yere ivi ile tutturmak, mhlamak. * Vurmak, ldrmek. * Olduu yerde hareketsiz brakmak. * Aynnoktaya srekli olarak bakmak. * Sabitletirmek, kesin olarak yerletirmek. ivilenme * ivilenmek ii. ivilenmek * ivi ile tutturulmak, mhlanmak. * Bir yerde hareketsiz kalmak. iviletme * iviletmek ii. iviletmek * ivi aktrmak. ivili * ivisi olan. * ivi aklarak yaplm. * ivi ile bir yere tutturulmu. * eitli spor oyunlarnda giyilen bir ayakkabtr. ivisiz * ivisi olmayan veya ivilenmemiolan. ivisiz kalkan * Vcudunda ivi yerine benekleri bulunan, eti ok lezzetli kalkan balcinsi. ivit * Eskiden ivit otundan, bugn yapay yollarla elde edilen, mavi renkli, sarlngidermek iin amarn son suyuna kartrlan toz boya. ivit mavisi * ivit rengindeki mavi. ivit otu * Baklagillerden, yapraklarndan ivit karlan bitki tr (ndigofera). * Turpgillerden, yapraklarndan mavi boya karlan bitki (salis tinctoria). ivit rengi * Bir tr koyu mavi renk. * Bu renkte olan. ivitleme * ivitlemek ii. ivitlemek * amarivitli suya sokup sarlngidermek. ivitlenme * ivitlenmek ii. ivitlenmek * ivitlemek iine konu olmak. ivitli * inde ivit bulunan. * ivitli sudan geirilmiolan (amar). ivitsiz * ividi olmayan veya ivitlenmemiolan. iy * Havada buu durumundayken akamn ve gecenin serinliiyle yerde veya bitkilerde toplanan kk su damlalar, ebnem. iyleme * Hafif ve ince yaan yamur, isenti. iylemek * Yamur iselemek. izdirme * izdirmek ii. izdirmek * izmek iini yaptrmak. izecek * Aacizmeye yarayan, ember kesitli, ucu sivri ve aa saplel arac. izelge

* izgilerle blmlere ayrlmkt, cetvel. izge * Bir olayn eitli durumlarngstermeye veya birka ey arasnda karlatrma yapmaya yarayan izgilerden olumubiim, grafik. izgi * izilerek veya eitli yollarla olumuiz, izi, hat. * Yz ve vcut hatlarnn her biri. * Bir noktann yrtlmesiyle oluan biim. * Temel. * Bir durumdan baka bir duruma atlanan, geilen yer, snr. izgi ekmek * bir noktayhat biiminde eitli ynde uzatmak. * bitirmek, sona erdirmek. izgi film * Bir konuyla ilgili olarak kiilerinin hareketlerini belirtecek yolda art arda izilmiresimlerden oluan sinema filmi. izgi lek* Pln veya haritann alt kesinde yatay bir izgi ile gsterilen, harita zerindeki uzunluun gerekte ne kadar uzunlua karlk olduunu belirten ve bunun izgi zerinde iaretlenmesiyle elde edilen lek. izgi resim * Yalnz izgilerle yaplmresim. izgi roman * Konuyu ve olaylar zincirini kesintisiz olarak resimleme yntemiyle okuyucuya sunan anlatm tarz. izgileme * izgilemek ii. izgilemek* izgi ekmek, izgi izmek. izgilenme * izgilenmek ii veya durumu. izgilenmek * izgi meydana gelmek. izgileme * izgilemek ii veya durumu. izgilemek * izgi durumuna gelmek. izgili * zerinde izgi bulunan. izgilik * izgi izmeye yarar tahta, cetvel tahtas. izginme * izginmek ii veya durumu. izginmek * Bir eyin etrafnda dnp durmak. * Tereddt etmek. izgisel * izgi ile gsterilmi. izgisiz * zerinde izgi olmayan. izi * izgi. * Saban demirinin toprakta braktiz. * Tutum, davran. izici * izen. * Tarlada hahakozalaklarnafyon almak iin izen kimse. izicilik * izicinin ii. izik * izilmi. * izgi. izik izik * izikle dolu.

izikli * izikleri olan. iziktirme * iziktirmek ii. iziktirmek * abucak izmek. * Batan savma yazmak. izili * izilmiolan. izili * izilmek ii veya biimi. izilme * izilmek ii. izilmek * izmek iine konu olmak. izim * Belli bir kurala gre ve genellikle yalnz cetvel ve pergel yardmyla bir eklin izilmesi. izimci * izim yapan kimse. izin izin * izgi durumunda, srayla. izinti * Ufak syrk. * Bir yazda zeri izilen yer. izi * izmek ii veya biimi. izme * Koncu diz kapaklarna kadar kan bir eit ayakkab. izme * izmek ii. izmeci * izme yapan veya satan kimse. izmecilik * izme yapma veya satma ii. izmeden yukarkmak * bilmedii, aklnn ermedii, yetkisi dndaki bir ie karmak. izmek * izgi ekmek. * Resmini yapmak, resmetmek. * izgiler hlinde belirtmek, desenini yapmak. * izgi hlinde berelemek. * Geersiz klmak iin zerine izgi ekmek. izmeleri ekmek * bir ie girimek. izmeli * izmesi olan. oban * Davar, koyun, kei, sr, manda srlerini gdp otlatan kimse. * Bkz. ulpan. oban aldbaa gitti, kurt alddaa gitti * maln, varlnbakalarkulland, kendisine bir ey kalmad. oban brei * Halanmpatateslerin stle pre hline getirilmesi, malzemenin doranmsoanla kavrulmas, zerine et suyu, kyma ve nane eklenerek piirilmesiyle hazrlanan brek. oban kebab * Takebabna benzeyen yourtlu et yemei. oban kpei * Sry koruyan iri cins kpek. oban kulbesinde padiah ryasgrmek * iinde bulunduu duruma uygun dmeyen dler kurmak. oban merhemi * Terementi ve mum yaile yaplmyara merhemi.

oban salatas * Domates, salatalk ve biberler kk kk doranarak yaplan soanlsalata. oban Yldz * Vens, ulpan. obanaldatan * obanaldatangillerden, kanatlarsivri, kuyruu uzun bir kutr, keisaan, dakrlangc(Caprimulgus europeus). obanaldatangiller * En iyi bilinen tr obanaldatan olan, kular snfnn gk kuzgunumsular takmnn bir familyas. obanantas * Turpgillerden, yemileri torbayandran bir yaban bitkisi (Capsella bursa pastoris). obandaarc * Turpgillerden yaban bir bitki, kuekmei (Thlaspi). obandenei * Kara budaygillerden, beyaz veya pembe iekli, yrek biimi yaprakl, otsu bir kr bitkisi (Polygonum aviculare). obandd * ki eneklilerden, sap ve yapraklarnda keskin bir koku ve acbir tat olan, nemli yerlerde yetien bir bitki, meyhaneci otu (Asarum europaeum). obann gnl olursa tekeden ya(st veya kremez) karr * bir ii bitirecek kii, isterse olmayacak gibi grnen ilere zm yolu bulur. obaninesi * Itr iei cinsinden kokulu bir bitki (Geranium). obanlama * Kr yaantsnn ve zellikle obanlarn ak ve yaaylarnanlatan edebiyat tr, pastoral. obanlk * oban olma durumu veya obann grd i. * obana verilen cret. obanlk etmek * oban olarak almak, hayvan gtmek. obanpskl * obanpsklgillerden, bir ss bitkisi (llex aquifolium). obanpsklgiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi obanpskl olan bitki familyas. obanszgeci * Yourt otu. obantara * Maydanozgillerden, tarlalarda ok rastlanlan, beyaz iekli bir bitki (Scandix). obantuzluu * Saral. ocuu olmak * ocuu domak. ocuumsu * ocuksu. ocuk * Kk yataki olan veya kz. * Soy bakmndan oul veya kz, evlt. * Bebeklik aile erginlik aarasndaki gelime dneminde bulunan insan. * Gen erkek. * Byklere yakmayacak biimde dncesizce davranan kimse. * (bykler arasnda daha az yallar iin) nsan. * (kmseme yolu) Belli bir ite yeteri kadar tecrbesi ve yetenei olmayan kimse. ocuk aldrmak * (kadn) karnndaki bebei hekime ameliyatla aldrmak. ocuk bahesi * ocuklarn gezinmesi, oyun oynamasve hava almasiin yaplmbahe. ocuk bakc * Bkz. ocuk bakcs. ocuk bakcs * ocuk bakmile grevlendirilmikz veya kadn. ocuk bezi * Bebeklerin altna balanan bez.

ocuk bilimci * ocuk bilimi uzman, pedolog. ocuk bilimi * Konu olarak ocuu alp her bakmdan inceleyerek zelliklerini belirten bilim, pedoloji. ocuk dili * ocuklarn belli birtakm seslerden, basitletirilmikurallardan, rneklemelerden yararlanarak kullandklar dil. ocuk dnyaya getirmek * ocuk dourmak. ocuk drmek * (gebe kadn) ocuunu vaktinden nce ve l olarak dourmak, dk yapmak. ocuk gibi* yetenekleri gelimemi, ocuk kalm. * kolay kanar, kolay inanr. ocuk gibi sevinmek * ok sevinmek. ocuk ii * Kolay veya nemsiz i. ocuk kalmak * bymolmasna ramen ocuka dnceler tayp ocuk gibi davranmak. ocuk olmak * ocuklamak. ocuk oyunca * nem verilecek deerde olmayan. * Kolay i. ocuk oyuncahline getirmek * yeteneksiz kimseler kararak bir ii deerinden drmek. ocuk oyunu * ocuklarn oynadoyun. * Basit ve sradan bir olay veya durumun olmadnifade etmek iin sylenir. ocuk peydahlamak * (evli olmayan kadn) gebe kalmak. ocuk ruhlu * ocuklara benzeyen bir i dnyasolan, ocuksu davranlarolan. ocuk yapmak * (isteyerek) ocuu olmak. ocuk yetitirmek * ocuu topluma yararlbir duruma getirmek. ocuk yuvas * Genellikle alan kadnlarn kk ocuklarnsabah brakp akam aldklarbakm evi, kre. ocukcaz * Kendisine karefkat ve acma duyulan kz. ocuka * ocua yakr (biimde), ocuk gibi. ocuku * ocuk salve hastalklardoktoru. ocukla ocuk, bykle byk olmak * iinde bulunulan yere veya evredeki insanlara uymak. ocuklar! * arkadalar!. ocuklama * ocuklamak ii. ocuklamak * ocuk gibi davranlarda bulunmak. ocuklatrma * ocuklatrmak ii. ocuklatrmak * ocuklamasna yol amak. ocuklu * ocuu olan. ocukluu tutmak * ocuksu davranlarda bulunmak.

ocukluk * ocuk olma durumu. * nsan hayatnn bebeklikle ergenlik arasndaki dnemi. * ocuka davran. ocukluk etmek * ocuka davranlarda bulunmak. * gerei gibi dnmeden tecrbesizce davranmak. ocuksu * ocuk gibi, ocuka olan, ocua benzeyen. ocuksuluk * ocuksu olma durumu. ocuksuz * ocuu olmayan. ocuksuzluk * ocuksuz olma durumu. ocuktan al haberi * bir aile sorunu veya ailece gizli tutulan bir ey, ocuklarn rastgele syledikleri bir szle anlaldnda sylenir. oal * oalmak ii veya biimi. oalma * ok duruma gelme, artma. oalmak * Azken ok olmak, ok duruma gelmek. oaltc * oaltma iini gerekletiren dzenek. oaltm * oaltmak ii. * Asl kopya ile aynzellikleri tayan yeni bir kopyaytek ilemde elde etme. oalt * oaltmak ii veya biimi. oaltma * oaltmak ii. * ok duruma getirme, teksir. oaltma makinesi * zel bir kt zerine yazlmyazyoaltmaya yarayan makine, teksir makinesi, mstensih. oaltmak * Miktarn, saysn, lsn artrmak. * oaltma makinesi kullanlarak saysnartrmak, teksir etmek. ou * ou zaman, ok defa. * Bir eyin byk blm. * ok kimse. ou gitti, azkald * yaplmakta olan iin en nemli, en g blm bitti, az ve nemsiz blm kald. ou kez * Birok kere, defalarca. ou zarar, azkarar * "arya kamamal" anlamnda kullanlr. oul * Kelimelerin belirli eklerle birden ok varlveya kiiyi bildirme biimi, okluk: Ordular. Geldik. Evlerimiz gibi. oul eki * okluk eki. oul ekleri * okluk ekleri. oulcu * oulculukla ilgili olan, plralist: oulcu gr. * oulculuk yanlsolan (kimse), plralist. oulculuk * eitli eilimlerin, dncelerin, ynetimde etkisini kabul eden siyas yntem, plralizm. oullama

* oullamak ii. oullamak * oul duruma getirmek. oullatrma * oullatrmak ii. oullatrmak * Bir kelimeyi okluk ifade edecek biime getirmek. oulluk * oul olma durumu. oumsama * oumsamak ii. oumsamak * Bir eyin dnlenden daha ok olduu yargsna varmak, ok grmek, ok bulmak. oun * ok kez, sk sk, ekseriya. ounca * En ou, ekseri. ounluk * Saystnl, ekseriyet. ounlukla * ounlua dayanlarak. * ou zaman,.ou kez. ourcuk * Srck kuunun baka bir ad, ekirge kuu (Suturnus vulgaris). ok * Say, nicelik, deer, g, derece vb. bakmndan byk ve arolan, az kart. * Say, glk, sre vb. bakmndan arlk bildirir. ok anlaml * ok anlamllkla ilgili olan. ok anlamllk * Bir kelimenin birok anlamlar bildirme nitelii. ok ayakllar * Eklem bacaklbceklerin, yan gibi, her ekleminde bir veya iki ift ayaolan takm. ok ok * En ok, en son, olsa olsa. ok dzlemli * Birka dzlemin birbirini kesmesiyle olumu(a). ok eli * Aynzamanda birok kadnla evli olan (erkek) veya birok erkekle evli olan (kadn), poligram. ok elilik * Karveya kocadan herhangi birinin birden ok sayda olmasnn toplumsal olarak onayladevlilik biimi, poligami. ok fazl* Birden ok fazbulunan (akm, sistem). ok gemeden * ksa bir sre sonra. ok gelmek * gereinden fazla olmak. * ekilmez ve katlanlmaz olmak. ok grmek * esirgemek. * bir kimsenin bir davrannyadrgamak. ok gzeli * Bkz. ok hcreli. ok hcreli * Yapsnda birden ok hcre bulunan (hayvan veya bitki). ok hcreliler * Yapsnda birden ok hcre bulunan bitki ve hayvanlar. ok karl* Bkz. ok eli. ok karllk * Bir erkein kanun olarak aynzamanda iki veya daha ok sayda kadnla evli olabildii evlilik biimi, polijini.

ok katlotopark * Katlarnda ara park yerlerinin bulunduu bina. ok ksa dalga * 2.9 m'den 3.4 m'ye kadar (104 megahertze kadar) olan radyo dalgalar. ok kocal * ok karl. ok kocallk * ok karllk. ok ortakl * Birok ortaktan oluan (irket), anonim. ok partili * Birden fazla partinin katlmile yaanan siyas hayat. ok seslendirilmi * ok sesli duruma getirilmi. ok sesli * ok seslilikle ilgili, polifonik. * Dilde birok sesi bildiren (harf), polifonik. * Birok deiik sesin bir araya gelmesiyle yaplan (mzik), polifonik. ok seslilik * Birok sesi mzie uygun olarak yazma sanat, polifoni. * Dilde bir harfin birden ok sesi karlamasnitelii, polifoni. ok sylemek * gevezelik etmek. ok szl * Tatldilli, konukan. ok ey! * ama anlatr. ok kr!* Tanr'nn verdii nimetlerden honutluu anlatr. ok tanrc * Birden ok tanrnn varlnbenimseme. ok tanrclk * Birok tanrnn varldncesini benimseyen inan, politeizm, paganizm. ok tasm * Birinin vargstekine ncl olmaya yaramak yoluyla birbirine balbulunmayan birok tasmdan olumu kant. ok terimli * Aralarnda art(+) veya eksi (-) iareti bulunan birok terimden oluan cebir ile ilgili anlatm. ok uluslu * (sanayi veya ticaret iin) ki veya daha ok ulusla ilgili olan; eitli uluslarn katldortaklk. ok yanl(veya ynl) * ikiden ok yanolan. * birok konuda bilgi ve almasolan. ok yllk * Yllarca toprak stnde ve toprak altnda canllnsrdrebilen bitki. * iek amadan nce birok yl yaayan (bitki). ok yzl * Btn yzleri birer okgen olan ekil. okal * Savalarda giyilen zrh. okbilmi* Her eye akleren, zeki, akll. * karnbilen, kurnaz. okbilmilik * ok bilmiolma durumu. okbilmilik taslamak * kendini okbilmigibi gstermek. oka * ok olarak. * Ar, fazla. oku * okuluk retisini benimseyen (kimse), plralist.

okuluk * Gerekiliin aklanmasnda birden ok ilkenin temelde bulunduu kabul eden retici, bircilik kart, plralizim. okgen * Aoluturacak biimde drtten ok kenardan oluan kapaldzlem. oklar * Birou. oklarnca * Birok kimselerce, birok kimse tarafndan. okluk * Sayveya l ynnden ok olma durumu, kesret, ekseriyet. * ounluk. * Sk sk, oka, ok kez, ou. okluk eki * Getirildii kelimenin birden ok olduunu anlatan ek. oklukla * Genellikle. okraan * Gr kaynak. okrama * okramak ii. okramak * Fkr fkr kaynamak. oksamak * ok grmek. oktan (veya oktandr) * ok zaman nce, ok zamandan beri, teden beri, uzun sreden beri. olak * Eli veya kolu sakat olan. olaklk * El veya kol sakatl. olpa * Ayasakat olan. * Beceriksiz, eli ie yakmayan, acemi. olpalk * olpa olma durumu. olpan * Bkz. ulpan, Vens. oluk ocua karmak * evlenip ocuklardnyaya gelmek. oluk ocuk * ocuklarla birlikte aile topluluu. * Bir ite gereken tecrbeyi kazanmamyaa kk kimseler, genler. oluk ocuk elinde kalmak * tecrbesiz, ok gen kiilerin eline gemek. oluk ocuk sahibi olmak * (erkek) evlenip ei ve ocuklarolmak. oluklu ocuklu * oluk ocuu olan. omak * Denek. omak sokmak (veya koymak) * Bkz. tekerine omak koymak. omaklama * omaklamak ii. omaklamak * omakla vurmak. omar * ri kpek, oban kpei. opra * Balk kl. * Sk allk veya sazlk.

opra bal * Kayalklarda yaayan, iri byklbir tatlsu bal(Cobitis). opur * Yz iek hastalndan kalma kk yara izleri tayan, ariek bozuu olan (kimse). opurina * zmarite benzer bir balk. opurlama * opurlamak ii. opurlamak * opur duruma gelmek. opurlatrma * opurlatrmak ii. opurlatrmak * opur duruma getirmek. opurluk * iek bozuu olma durumu. or * Hastalk, dert. * Sr vebas. orak * Bitkisi iyi olmayan veya hi bitki vermeyen, verimli olmayan. * (su iin) Ac. * Toprak damlara ekilen su geirmeyen killi toprak. * Baztopraklarn yznde beyaz bir katman durumunda toplanan ve eskiden barut yapmakta kullanlan potasl, sutlu tuz. * Verimsiz, ksr, bakmsz, yoksul. oraklama * oraklamak ii. oraklamak * orak duruma gelmek. oraklatrma * oraklatrmak ii. oraklatrmak * orak duruma getirmek. oraklk * (toprak iin) Verimli olmama durumu. * (su iin) Aclk. orap * eitli ipliklerden rlen, ayaa giyilen giyecek. orap kamak * orabn bir teli kopup rgs uzunlamasna almak. orap rmek * Bkz. bana orap rmek. orap sk gibi gitmek (veya gelmek) * balayan bir iveya birbirine balbirok iarka arkaya ve kolayca srp gitmek. orap * orap ren veya satan kimse. oraplk * orap yapma ii. * orap alp satma ii. orba * Sebzeyle veya etle hazrlanan scak, sulu iecek. orba etmek * kartrmak. orba gibi* pek sulu (yemek). orba imeye armak * yemek yemeye armak. orba ka * Yemek yerken kullanlan tatlkandan byk kak. orba olmak * Bkz. orbaya dnmek.

orba taba * orba konmak iin yaplan zel tabak. orbac * orba piirip satan kimse. * Tarada halkn Hristiyan ileri gelenlerine verdii unvan. * Yenierilerde bir birlik komutan. * Tayfalarn gemi sahibine verdikleri ad. orbaclk * orba piirip satma ii. orbada tuzu (veya maydanozu) bulunmak * bir iveya grevde az da olsa emei gemiolmak. orbalk * orba piirmeye yarar. orbaya dnmek * karmakark duruma gelmek, iinden klmaz bir durum almak. orbaya sinek dmek * iin tadkamak, yeteri kadar iyi ve gzel olmadanlalmak. orlu * Hastalkl, dertli. orman * Bkz. karman orman. otanak * zerinde birok fndk bulunan dal. otira * otiragillerden, dikenli, sert pullu, ksa ve geni, siyaha yakn esmer bir balk (Balistes capriscus). otiragiller * rnek hayvanotira olan kemikli balklar familyas. otra * Aatan yaplmkk su kab. otuk * Darda kalmaa kk. * Kesilen aacn topraktan yukarda kalan blm. * Asma kt, tevek. drme * drmek ii. drmek * emek. * leri doru fkrtmak. mek * Alalmak, aaya inmek. ncek * Dayanma noktasortada olan kaldra, tahterevalli. nme * nmek ii. nmek* Bir yaninerken br yankalkmak. r * ri gvdeli, ksa saplbir tr halk saz. r * Maydanozgillerden bir eit dikenli yaban bitkisi. * Tohumdan yetimikk fidan. rc * r (I) alan kimse. kek * ukur yer. * Bataklk, sazlk. kel * Taan bir suyun ekildikten sonra brakttortu. * kelti, rsup. kelek * Yaalnmst veya yourdun kaynatlmasyla elde edilen bir eit peynir, kesik, ekimik. * Tortu.

kelekli * inde kelek bulunan, kelei olan. kelge * Bataklk, su kenar, balk. kelme * kelmek ii. kelmek * (bir svnn iinde erimiolan katbir madde) Bir ayracn yardmyla svdibine kmek, teressp etmek. kelti * Bir kelme sonunda bir svnn dibine ken katmadde, rsup. keltme * keltmek ii. keltmek * kelmeye uratmak, kelmesini salamak. kermek * kmesini salamak. kertme * kertmek ii veya durumu. * Bir tr halk oyunu. * Bkz. cep. kertme * Deniz dibine indirilerek stne balklar geldiinde kelerinden ekilip kaldrlan a. kertmek * ktrp oturtmak. * Bulunduu yerde yere ykmak. * Moral bozmak, dankla yol amak. kkn * kmolan. * Vcut, akl ve ruha gc azalmolan. kknleme * kknlemek ii. kknlemek * kkn duruma gelmek. kknlk* kkn olma durumu. kme * kmek ii, inhitat. * Bir ksm yerin alttan yklarak alalmas. kmek * Bulunduu dzeyden aainmek, ukurlamak. * zerinde bulunduu yere yklmak. * melmek. * Oturmak, birdenbire oturmak. * (deve, sr vb. iin) Olduu yere oturmak. * (akak, avurt vb. iin) eri doru girmek, ukurlamak. * nerek kaplamak. * (tortu) Dibe inmek. * Sarslp dinliini yitirmek. * Son bulmak, yklp dalmak. * (duygu, durum vb.) Basmak, yaylmak. * Youn bir biimde duymak. ktrme * ktrmek ii. ktrme havuzu * Pis suyu temizleme demelerine, yabancmaddelerin ktrld havuz. ktrmek * kmesine yol amak, kmesine sebep olmak. kk * km, ukurlam, ieri ekilmi. kklk * kk olma durumu. km

* kme biimi, inhitat. knt * kme. * ken eylerin kalnts, enkaz. * Suyun dibine ken eyler. * Jeolojik bir olay sonunda oluan toprak kkl. * Uyaranlara karduyarln, iyapabilme gcnn, kendine gvenin azalarak karamsarln, umutsuzluun glenmesiyle ortaya kan akl bozukluk, depresyon. * Gerileme, kriz. knt hendei * Yer kabuunun birbirine parelel olarak uzanan krklarveya basamaklkrk dizileri arasndaki km blm, yer knts. k * kmek ii veya biimi, inhitat. * Yklma. * melip yere oturu. * Son bulma, mahvolma, inhitat. kme * kmek ii. kmek * Bir eyin bana kp toplanmak. l * Kumluk, susuz ve ssz geniarazi, sahra. l tavuu l tavuugiller * Omurgallardan llerde yaayan, uzun gvdeli, arpk bacaklkular takm(Ptero clidae). le dnmek * harap olmak, bozulmak. lleme * llemek ii. llemek * zl topraakp l durumuna gelmek. * Verimsiz hle gelmek. lletirme * lletirmek ii veya durumu. lletirmek * l durumuna getirmek. llk * l ok olan. * orak. me * Tahta kepe. meli * melmek ii veya biimi. melme * melmek ii. melmek * Dizlerini bkerek topuklarzerine oturmak. meltme * meltmek ii veya durumu. meltmek * melmek iini yaptrmak. mez * Medreselerde mderrisin hizmetine bakan ve ondan ders alan renci. * Birinin kendi iini reterek yetitirdii kimse. mezlik * Mderrisin yannda rencilik etme. * Birinin sznden kmama, davranlarna uyma durumu. mlek * Toprak tencere. mlek hesab * Basit ve gvenilmez hesap.

mlek kebab * mlek iinde piirilen et yemei. mleki * anak, mlek, testi yapan veya satan kimse. mlekilik * anak, mlek, testi gibi eyler yapma sanat, seramikilik. mlekleme * mleklemek ii. mleklemek * mlek iine konu olmak. mmek * melmek. ngl * Ufak bataklk, amurlu kk gl. p * Saman inceliinde herhangi bir sap, dal veya tahta paras. * Yararsz, pis veya zararlolduu iin atlan ufak tefek eylerin hepsi. p arabas * Sprntlerin, atklarn tandaraba. * e yaramaz, deersiz, kaba saba kimse. p atlamaz * gznden hibir ey kamayacak kadar titiz ve dikkatli (olan), aldatlamaz. p gibi * ok ince, zayf. p kebab * Ksa ve ince aa ilere geirilerek piirilen et kebab. p kovas * Bkz. p torbas, p sepeti. p sepeti* Bro ve evlerde pleri, atklarkoymaya yarayan kap. p tenekesi * plerin iinde toplandbyk kap. * plk. * e yaramayan, kt, berbat (ey). p torbas * Evlerde iine plerin konduu kt veya plstik torba. patan * Kimin kiminle evleneceini nceden kararlatrp gerekletirdiine inanlan manev g. * Evlenmelerde araclk eden kimse. patanlk * patann ii. p * Evlerden pleri toplayan veya sokaklarspren temizlik iisi. plk * pnn yapti. pe dnmek * ok zayflamak. pleme * Dn ieigillerden, kkleri i srdrc olarak kullanlan, kara pleme, yeil pleme ve sarpleme gibi trleri olan bir bitki, marulcuk (Helleborus). plenme * plenmek ii. plenmek * eitli yiyeceklerden azar azar yemek. * Kendine aktan ufak tefek karlar salamak. pl * (zm vb. iin) Sapolan. * ple, sprntyle karm. pl * her trl yetkinin snrszca kullanldyer. pl * her trl yetkinin snrszca kullanldyer.

plk * plerin atldyer, sprntlk, mezbele. plk horozu * Gzeli, irkini ayrt etmeyen kadn dkn erkek. plk * plkleri satn alarak ie yarar madde ve malzemeleri yeniden deerlendirme iin hazrlayan kimse. plklk * plknn ii. psz * p olmayan. psz zm * Kusursuz ve uygun ey. * Birlikte yaayacak yaknlarolmayan e. pten elebi * ok zayf, gsz kii. r p * Bkz. er p. rdek * Gabya mantileri zerine balanan palanga, flok ve yan yelkenleri kandilisas. re otu * Bkz. rek otu. rek * Az yal, bazen ekerli ve yumurtal, gevreke bir hamur ii. * Bir gk cisiminin tekerlek biiminde grlen yz, kurs. rek mantar * Ormanlk alanlarda yetien bir mantar. rek otu * Dn ieigillerden bir bitki ve bunun reklere eni katmak iin ekilen, susam iriliindeki siyah tohumu (Nigella damascena). reki * rek yapan veya satan kimse. rekilik * rek yapp, satma ii. reklenme * reklenmek ii. reklenmek * (ylan iin) Halka durumunda kvrlp toplanmak. * Srekli kalmak, yerlemek. * Bir duyguyu gl ve srekli olarak duymak. reklik * rek yapmaya elverili olan, rek iin ayrlmolan. rk * Sayboncuu, abaks. rten * Damevresindeki yamur sularnoluklardan alp duvar temelinden uzaa aktan, saak kenarlarndan dardoru uzanmaa oluk. rten gibi * oluk gibi, ok gr bir biimde. rt * Deirmende buday teknesi oluu. ven * Kk ve dallar, suyu sabun katlmgibi kprten, kir temizleyici bir bitki, sabun otu, helvackk (Saponaria officinalis). * evgen. z * Bumbar, barsak. * Bumbarn ya. zdrme * zdrmek ii. zdrmek * zmek iini yaptrmak. zelti

* zlme sonucu ortaya kan madde. zg * Dokumaclkta atklarn geirildii uzunlamasna ipler, ar. zgn * zlm, dalm. * (kar, buz iin) Erimeye balam, yumuam. zgnlk * zgn olma durumu. zme * zmek ii. * El tezghlarnda dokunan, genellikle yatak, yorgan arafyapmakta kullanlan ince bez. zmek * Dml, balveya sarlbir eyi amak. * Dmeyi iliinden amak. * (sa iin) Amak. * zg ipini tezgha yerletirmek. * (bulmaca, sorun vb. iin) Bilinmeyen, gizli noktasnbulup onu aklamak. * Bir problemde aranan sonucu, belli geler yardmyla ortaya karmak, halletmek. * Bir maddeyi bir zcde zndrmek, onun zeltisini yapmak. zc * zmek iini yapan. * Baka bir maddeyi zmek zellii olan. zk * zlmolan. zlme * zlmek ii. * Savata, gerideki savunma hattna ekilmek isteyen birliin dmandan syrlmas. * Bir sesin boumlanmasndan sonra organlarn eski duruma gemesi. * Kiilik veya karakter gibi bir btnde birliin bozulmasdurumu. zlmek * zmek iine konu olmak. * Geveyip yumuamak, erimeye balamak. * Birliini, beraberliini yitirmek, dalmak, paralanmak. * Gevemek, gsz kalmak. * Dalmak, kmek. zlm * zlmek ii, dalm, bozgun. * Sinir merkezleri arasndaki ibirlii ve uyumun bozulup kesilmesi. zl * zlmek ii veya biimi. * Eriyerek geveme. * Dal. * Ykl. zm * Bir sorunun zlmesinden alnan sonu, hal. * Bir denklemde bilinmeyenlerin yerine konulunca o denklemi gerekletiren sayveya saylar. * Bir problemi zmek iin verilenler zerinde yaplacak ilemlerin gsterilmesi. zm yolu * Bir gl giderme aresi. zmc * zm getiren kimse. zmleme * zmlemek ii. * Herhangi bir konunun, bir nesnenin dncede veya gereklikte kurucu paralarna ayrlmak yoluyla yapsnn, ileyiinin ve geliim yasalarnn ortaya konmasilemi. * Bir cmledeki kelimelerin hangi kelime trnden olduklarnveya zne, tmle, yklem grevlerinden hangisinde bulunduklarnbelirtme, tahlil. * Bir maddenin birleimindeki yaln cisimlerin niteliini veya niceliini anlamak iin yaplan ilem, tahlil, analiz. * Bir sayyonluk ve birliklerine ayrp, yazmak. * Bir metni belirli yntemlere balkalarak gzden geirme, tahlil. zmlemek

* zmleme yoluyla bir eyi incelemek, tahlil etmek, analiz etmek. * Anlamve nitelii anlalamayan bir konuyu akladktan sonra sonuca balamak, tahlil etmek, analiz etmek. zmlemeli * zmlemeye dayanan, zmle ilgili, tahlil, analitik. zmleni * zmlenmek ii veya biimi. zmlenme * zmlenmek ii. zmlenmek * zmlenmek iine konu olmak. * Onluk sayma dzeninde, saylar basamak deerlerine ayrlarak yazlmak. zmleyici * zmlemek iini yapan kimse. zmleyi * zmlemek ii veya biimi. zmsel * zmle ilgili, tahlil, analitik. zmsz * zm olmayan. zmszlk * zm olmama durumu. zndrme * zndrmek ii. zndrmek * znmesini salamak. znme * znmek ii. * Bir svile karan kat, svveya gaz durumundaki bir maddenin bu sviinde homojen bir btn oluturacak biimde karmas. znmek * zlmek iine konu olmak, dalmak, erimek. znt * zlme, dalma durumu. z * zmek ii veya biimi. zme * zmek ii. zmek * (bir eyi oluturan geler) Birbirinden ayrlmak. zya * Karn boluundaki sindirim organlarzerinde bulunan ve onlarn zerinden syrlarak veya kesilerek alnan ya. -u * Bkz. -c/ -ci. ubuunu tttrmek * zntsz, kaygsz yaamak. ubuk * Krpe dal. * Denek biiminde ince, uzun ve sert olan ey. * Ttn imek iin kullanlan uzun azlk. * Kumata dz izgi. * Ana direkler zerine srlen ikinci ve nc direk paras. ubuk aac * Stleengillerden, ii delik olan dallarubuk gibi kullanlan bir aack (Mabea). ubuk makarna * nce, uzun, ubuk biiminde dklmve frnlanmmakarna. ubuk odas * Bkz. ubukluk. ubuku * ubuk yapp satan kimse. * Saraylarda ve byk konaklarda ttn ubuklarnhazrlayan kimse.

ubuklama * ubuklamak ii. ubuklamak * Hal, kilim gibi rtlerin tozunu temizlemek veya ilte, pamuk gibi eyleri kabartp dzeltmek iin zerlerine denekle vurmak. ubuklu * ubuu olan. * (kumata) Uzunlamasna izgili. ubukluk * ubuk saklanan uzun dolap. ubuksuz * ubuu olmayan. ucu * Semerci. uha * Tysz ince, sk dokunmuyn kuma. uha iei * ki eneklilerden, ok yllk, deiik renkli iekleri ve rozet yapraklarolan, dere kenarlarnda da yetien bir ss bitkisi. uha ieigiller * ki eneklilerden, rnei uha icei olan bir bitki familyas. uhaclk * uha dokuma ii. uhadar * Bir dairenin dardaki ayak ilerine bakan kimse. uhadarlk* uhadarn ii. uhal * uhasolan. uhuh * (ocuk dilinde) Tren. * Lokomotifin alrken kardses. uka * Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaayan tekirlerin irisi. ukur * evresine gre aakmolan (yer). * ene ve yanaktaki gamze. * Sin, mezar. ukur amak * toprakazarak ukur yapmak. ukura dmek * kt ve uygunsuz bir duruma girmek. ukurlanma * ukurlanmak ii. ukurlanmak * ukur durumuna girmek veya ukurlu olmak. ukurlama * ukurlamak ii. ukurlamak * ukur duruma gelmek. ukurlatma * ukurlatmak ii. ukurlatmak * ukur durumuna getirmek veya ukurlu yapmak. ukurlu * ukuru olan. ukurluk * ukur olma durumu. * ukur yer. ukurunu kazmak * birinin felketine yol aacak bir dzen kurmak. ul

* Genellikle kldan yaplmkaba dokuma. * Kldan veya ynden yaplmhayvan rts. * Giyim, giysi. ul aput * Dokunmueski eya veya eski giysi. * Her trl dokunmukuma. ul tutmaz * giysi ve mal deeri bilmeyen, derbeder, serseri, avare (kimse). ulcu * ul ileriyle uraan kimse. ulha * El tezghnda bez dokuyan kimse. ulha kuu * Bir iskete tr (Parus pendulinus). ullama * ullamak ii. * Tavan ve kuzu eti ile kzartlmhamur yemei. ullamak * Hayvana ul rtmek. * Frtnaldenizde dalgalar gverteye su atmak. ullandrma * ullandrmak ii veya durumu. ullandrmak * ullanmasna sebep olmak. ullan * ullanmak ii veya biimi. ullanma * ullanmak ii. ullanmak * Alta almak iin birinin zerine abanmak. * Birini bezdirecek, bktracak kadar tedirgin edici olmak. ulluk * ullukgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da yaayan, 32 cm uzunluunda, tyleri kahverengi ve kl rengi, gebe, eti iin avlanan, uzun gagalbir ku, bekas (Scolopax rusticola). ullukgiller * Yamur kularnn rnek hayvanulluk ve batak ulluu olan alt familyas. ulpan * Vens. ulsuz * ulu olmayan. * Varlksz, parasz. ultar * Eyerin veya palann zerine rtlen kilim, halgibi rt. ultar * Bkz. ultar. ulu dzmek (veya dzeltmek) * giyimi kuamyenilemek. * madd durumu iyilemek. upra * Bkz. opra. upra bal * ipura. urur * Lpina familyasndan, eti pek sevilmeyen, kk bir deniz bal(Crenilabrus). * nemsiz, deersiz. urlatma * urlatmak ii veya durumu. urlatmak * Hzla, hzlandrmak. uka * Acbiber, krmzbiber. uval

* Pamuk, kenevir veya sentetik iplikten dokunmubyk torba. * Bir uvaln alabilecei miktar. uval gibi * kaba ve seyrek (kuma) veya bol ve tsz (giysi). uvalc * uval yapan veya satan kimse. * Tarm ilerinde rn uvallara dolduran kimse. uvalclk * uval yapp satma ii. * rn uvala doldurma ii. uvaldz * uval gibi dokumalar dikmekte kullanlan, ucu yassve eri, byk ine. uvallama * uvallamak ii veya durumu. uvallamak * uvala doldurmak. * Baaramamak. uvallanma * uvallanmak ii veya durumu. uvallanmak * uvallamak iine konu olmak. uvallatma * uvallatmak ii veya durumu. uvallatmak * uvallamasnsalamak. uvall * uvallanmveya uvalolan. uvalsz * uvalolmayan veya uvallanmam. uva * dil rmakysndaki uvasistan Federe Cumhuriyeti'nde oturan, Trk soyundan bir halk veya bu halkn soyundan olan kimse. * uvalara zg olan. uvaa * uvaTrkesi. - * Bkz. -c/ -ci. k * Erkeklik organ. kndr * Pancar. kr * Bir yz balta, bir yz kazma olan ara. nk * undan dolay, u sebeple. re karmak * bir nesneyi ie yaramayacak durumda olmasndan dolaykullanmamak. rk * rmolan. * Salam ve dayanklolmayan. * Salam bir temele veya kantlara dayanmayan. * Gerei gibi ilemez, sakat. * Vurma veya sktrma yznden vcutta oluan mor leke. rk (veya re) kmak * birinin salam olmadanlalmak. * salk durumunun elverisiz olmasyznden askerlik devinden balanmak. rk boya * Doal olmayan ve basit kimyasal yollarla elde edilen boya. rk ark * Salam olmayan, ie yaramaz. rk gaz * Otomobil vb. tat aralarnn egzozundan kan yanmgaz.

rk i * Bozuk, kt, ie yaramaz zellikleri olan durum veya i. rk para * Ayardk on ake, sapara kart. rk sakz * ok kullanlan sz veya dnce. rk tahtaya basmak * tedbirsizlik edip sonu tehlikeli olabilecek bir ie girimek. rkl * Doal olarak hayvan ve bitki kalntlarnn zerinde yaayan ve onlarn rmesine yol aan (bitki ve organizmalar), saprofit. rkl * r olan. rklk * rk olma durumu. * e yaramayan maddelerin brakldyer. * Sakncal, pheli, belirsiz durum. rksz * r olmayan. rme * rmek ii. rmek * (bitki veya hayvan) Trl etkilerle ve en ok mikroplarn etkisiyle, kimyasal deiiklie urayarak bozulup dalmak. * Salamln, dayankllnyitirmek. * Vurulma veya skma yznden vcutta lekeler olumak. * (insan iin) Ypranmak, kmek. * (dava iin) Temelsiz ve kantsz kalmak. rtme * rtmek ii. rtmek * rmesine sebep olmak. * (eti) Bayatlatp gevrek bir duruma getirmek. * Doru olarak ileri srlen bir dncenin, bir davann boluunu, anlamszlnortaya koymak. rtlme * rtlmek ii veya durumu. rtlmek * rtmek iine konu olmak. * Doru olarak ileri srlen dncenin yanlln, gereklere dayanmadnortaya karmak. rt * rtmek ii veya biimi. ry * rmek ii veya biimi. * Yryen eei durdurmak iin sylenen sz. * Yakksz bir davrankarsnda sylenen kaba bir sz. D * Dteryum'un ksaltmas. dD * Trk alfabesinin beinci harfi. De adverilen bu harf ses bilimi bakmndan tml, patlaycdieti nszn gsterir. * Nota iaretleri harfle tanmlandnda re notasngsterir. * Romen rakamlarnda beyz saysngsterir. da / de * (sonunda kaln nll hece bulunan kelimelerden sonra da, ince nll hece bulunan kelimelerden sonra de, biimlerinde yazlr; yazda, ta / te biimi kullanlmaz.) Daha nce gemibir cmle veya egrevli ge ile sonraki arasnda "-den baka" anlamyla iliki kurar. * Azarlama, yalvarma, kmseme, yaknma, vme anlamlarnda iki cmleyi balar. * art bildiren fiillerden sonra "bile, dahi" anlamna gelerek artn geerli olmadnanlatr. * Kart anlamlcmleleri pekitirerek balar. * Bazbirleik cmleleri "ama, fakat" anlamyla birbirine balar. * Bazedat, bala ve zarflardan sonra gelerek anlamglendirir.

* Kendisinden nceki fiili zarf-fiil durumuna sokar. * -erek, -ip ekli zarf-fiillerden sonra kullanlrsa temel fiilin olubiimini, nermenin nasl olutuunu anlatr. * Tekrarlanan iki isim, iki sfat arasnda kullanlrsa anlam glendirilmiolur. * Bir istee karolan fiili balamaya yarar. * Tekrarlanan fiiller arasnda sreklilik bildirir. * Bir eyin yerine geebilen iki cmlenin fiillerini birbirine balar. * Tekrarlanan kelimelerin arasna girerek kuvvetli istek, direnme bildirir: ocuk satcygrnce eker de eker diye tutturdu ... cmlede da...da, de...de, da...de veya de...da biimleriyle egrevli geleri, "hem ... hem" anlamyla balar. -da / -de /, -ta / -te * Bulunma hli eki: oda-da, sokak-ta, ev-de, gk-te vb. Bazrneklerde bu ek kalplamtr: gzde, szde, ondalk. -da- / -de-, -ta- / -te* Yansmalardan geisiz fiil treten ek: fsl-da-mak, al-da-mak, gmbr-de-mek, fingir-de-mek vb. Dadac * Dadaclk akmna balsanat, dadaist. Dadaclk * Savaa ve toplumsal dzensizlie karbakaldrmadan doan bir sanat akm, Dadaizm. * 1916'da dil ve estetik kurallarntanmayan, kelimelerin anlamlarna deer vermeyen, anlatmda babove alabildiine armlara dayanan bir yol izleyen, bile bile kapalla sapan bir r, Dadaizm. Dadaist * Dadac. Dadaizm * Dadaclk. dadandrma * Dadandrmak ii. dadandrmak * Dadanmasna yol amak. dadanma * Dadanmak ii. dadanmak * Tadnald, holandbir eyi sk sk istemek. * Yarar, kar amacyla veya alkanlkla bir yere sk sk uramak. dada * Erkek karde. * Delikanl, yiit kimse. * (dou illerinde) Seslenme sz olarak kullanlr. dadalk * Dadaolma durumu. dad * ocuk bakmile grevlendirilmikadn. dadolmak * ocuk bakclgrevini stlenmek. dadlk * Dadolma durumu veya dadnn yapti. dadlk etmek * bebek veya ocuk bakclile uramak. * zerine sorumluluk almak, gz kulak olmak, sahip kmak, sahiplenmek. da * Yer kabuunun kntl, yksek, eimli yamalaryla evresine hkim ve olduka genibir alana yaylan blmlerine verilen ad. da * Kzgn bir demirle vurulan damga, nian. * yiletirmek iin vcudun hastalklblmnde kzgn bir arala yaplan yank. * Byk znt, ac. da(veya dalar) gibi (kadar) * ok byk, ok iri, ok gl. * pek ok. da(veya dalar) devirmek * ok zor ileri baarmak. daadam * Kaba saba kimse.

daanas* ok iri kadn, dalar anas. daardnda olsun da, yer altnda olmasn * yaasn da uzakta olsun. daarmudu * Yaban armut, ahlat. daaslan* Puma. daays* Dalarda yaayan yaban ve tehlikeli aycinsi. * ehir yaayna almamok kaba kimse. daba * Dadoruu. * ehir d; ssz yer. dabayr * nili klyer, kr. dabirlii * Daartlarna gre eitilmiasker birlik. daam* Dada yetien am tr. daay * Bkz. ada ay. daayr* Dalk blgelerde derin ve rutubetli topraa sahip alanlarda gelien tabi ayr. dailei * Dada yetien ilek, yaban ilei. dadastne olur, ev ev stne olmaz * aynevde oturan iki aile arasnda er ge birtakm anlamazlklar kar. dadaa kavumaz, insan insana kavuur * ne kadar uzak dmolurlarsa olsunlar, insanlar gnn birinde birbirleriyle karlaabilirler. dadalak otu * 5-10 cm ykseklikte, yere yatk ve iekleri soluk sarrenkli bir dalak otu tr (Teucrium montana). dadoura doura bir fare dourmu * byk eyler beklenen bir iten nemsiz bir sonu alnnca sylenir. daelmas * Yaban elma. daerii * Yaban erik. daetei * Dayamacnn alt blm. daevi * Dalk yerlerde kurulmuev. * ehirlerin kirli havasndan uzaklamak, tabiat varlklarndan ve gzelliklerinden yararlanmak iin yaplm ev. dagl * Dalar arasndaki ukur alanlarda akan sularn birikimi ile oluan gl. dahavas * Yksek yerlerdeki serin ve temiz hava. daiklimi * Sert, kuru ve souk havann hkim olduu iklim tr. daispinozu * Srtkara benekli, karnbeyaz, erkeinin gerdanportakal renginde, aalk yerlerde yaayan ispinozgillerden bir ku. dakeisi * Boynuzlugiller familyasndan, ufak srler hlinde yaayan, ok evik bir antilop tr, elik (Rupicapra tragus). dakestanesi * Amerika'nn scak blgelerinde yetien sert yaplaa ve bu aacn meyvesi (Sloane berteriana). dakrlangc * obanaldatan, keisaan. dakolu * Sradalardan her iki yne doru uzanan dasrt. dakoyunu

* Yaban koyun. daky * Dalk yerlerde kurulmuyerleim yeri. dallesi * Dn ieigillerden, mor renkli, an biimi tyl iekleri olan otsu bir bitki, anemon (Anemone vulgaris). dameras * Dalar arasnda kalan hayvan otlatmaya elverili blge. dananesi* Ykseklii 20-50 cm arasnda olan, sk beyaz tyl, kuvvetli nane kokulu, ok yllk ve otsu bir bitki (Cyclotrichium niveum). daoluu * Yer kabuunun belli yerlerinde kvrlma, krlma ve ykselme olaylarsonucu dalarn oluunu inceleyen bilim kolu, orojeni. daotla* Dameras. daseresi * Seregillerden, orman ve bahelerde yaayan srtkahverengi, karnkl rengi ve beyaz olan bir tr sere (Passer montanus). dasan * Kemiriciler takmnn sincapgiller familyasndan postu beenilen bir memeli tr (Marmota marmota). data * ehir dndaki her yer. * ok fazla. datavuu * Bkz. il (I). datopu * Katr srtnda tanan kk top. dayolu * Daeteklerinden geen vasfsz yol. dayrmezse, abdal yrr * byklk taslayan birinden bitecek bir iimiz varsa, biz onun ayana gidip iimizi grmeliyiz. daa kmak * ekiyalk etmek veya hkmete kargelmek iin dalara ekilmek. daa kaldrmak * birini, herhangi bir amala, zorla daa veya ssz bir yere gtrp orada tutmak. daalas * Eti krmzbir eit kk ala balk (Salmo alpinus). daar * Azyayvan, dibi dar toprak kap. * Daarck. daarcykl * bilgisi ok olan, bilgili. daarcna atmak * bir bilgiyi eski bilgilerine katmak, zihnine yerletirmek. daarcndakini karmak * hazrladbir sz sylemek. daarck * Mein torba. * Bilginin biriktii yer, bellek. * Repertuar. daarckta bir ey kalmamak * her eyi tketmek, bitirmek. dac * Daa trmanma sporu yapan kimse, alpinist. dacl * Daartlarna ve iklimine gre yetitirilen bitki. daclk * Daa trmanma sporu, alpinizm. dada ban var, yreinde dan var * malmlk veya evldolanlar kaygve tasadan uzak olamazlar. dada bym

* kaba ve grgsz kimse. dadaa * Grlt, patrt, tel, karmakark durum, sknt. dadaal* Grltl patrtl. dadaasz * Grltsz, patrtsz, sessiz ve sakin (yer veya ortam). dadan gelip badakini kovmak * sonradan geldii bir yerde eskiden beri burada bulunan kiinin yerini almaya almak. dadan inme * ok kaba saba kimse. dalm * Dalarak birbirinden ayrlma. * Bir toplumda veya kmede incelenen bir veya birok zelliin zamana, yere veya seilen herhangi bir deikene gre hesaplanan saysal ve oransal dal. * Ulusal gelirin toplumun bireyleri veya kesimleri arasndaki dal. * Mal retiminde, katkda bulunanlara, retilen mallardan herhangi bir lde verilmesi, datlmas. * arm. * Bir ses biriminin, anlam biriminin veya dizimin deiik kullanm veya balamlardaki evrelerinin tm. * Birleiminde ktle iinde tamamen eit olarak dalmgerek veya koloidal eriyik biiminde baka bir madde bulunan kat, svveya gaz durumundaki btn cisimlere verilen ad. dal * Dalmak ii veya biimi, zlme. * Ykl, k. dalma * Dalmak ii. * Snrlblgelere toplanmbirlik, gere ve kurulularn dman saldrsna kardaha iyi korunmalarn salamak amacyla birbirlerinden uzaklatrlmalar. * Aynsilhla aynhedefe atlan mermilerin, barut haklarnn ve baka artlarn deimesi yznden ayrayr noktalara vurmas. dalmak * Toplu durumda iken ayrlp birbirinden uzaklamak. * Deer ve birimler belli etkenlerle, oranlolarak blnmek. * Paralanarak yaylmak, ufalanmak. * Kark duruma gelmek, dzeni bozulmak. * Birlii beraberlii bozulmak. * Bir topluluun, kuruluun varlson bulmak, fesholunmak, mnfesih olmak. * Etkisi, gc azalmak. dank * Genibir alana yaylmolan. * Bir arada olmayan, birbiriyle balantsolmayan. * Dzeni bozuk, kark. * Dzensiz, dzenli olmayan, tertipsiz. * Dncelerini toparlayamayan. dank gzenek * Aa bakesitindeki gzeneklerin dengeli dzende dalm gsterme hli. dank k * Bir sahnenin aydnlatlmasnda genel aydnlanmaysalayan veya sahnenin genel aydnlanma derecesini artrmakta kullanlan k. danka * Biraz dalm, dank gibi. danklk * Dank olma durumu. dant * Kark, geliigzel atlmteberi. Dastanl * Kuzeydou Kafkasya'daki Dastan Federe Cumhuriyeti halkndan olan kimse. datc * Mektup, gazete vb. eyleri dolaarak datan kimse, mvezzi. * Motorlarda yksek gerilimli akmalma srasna gre bujilere yayp gnderen aygt, distribtr. datclk * Datma ii.

datk * Kendinden gemi, sarho. datlma * Datlmak ii. datlmak * Datmak ii yaplmak, tevzi edilmek. datm * Datmak ii, tevzi. * Bir merkezden eitli yerlere gndermek ii. datm brosu * Datm iinin yapldbro. datm evi * Datm iiyle uraan kurulumerkezi. datmc* Datm iiyle uraan kimse veya kurulu. datmclk * Datmcnn ii. dat * Datmak ii veya biimi. datma * Datmak ii, tevzi etme. datmak * Toplu durumda bulunan kimse veya eyleri birbirinden uzaklatrmak veya ayrmak. * Belli bir orana gre bltrmek, pay etmek, tevzi etmek. * Bir eyin veya bir yerin dzenini bozmak. * Gl bir vurula byk bir zarara yol amak. * Bir topluluun varlna son vermek, feshetmek. * Kurulu bir dzeni bozmak. * Etkisini, gcn azaltmak, gidermek. * letmek, ulatrmak. da * Dalk blgelerde sylenen trklerin makam. dala * Dalama arac. dalama * Dalamak ii. dalama resim * Tahta zerine kzgn demirle yaplan bir tr resim, yakma resmi, pirogravr. dalamak * Kzgn bir demirle hayvan derisine damga vurmak. * Akan kandindirmek veya hasta blmleri ortadan kaldrmak iin vcudun bir yerini kzdrlmbir metal arala yakmak. * (ok scak, souk veya acbir ey) Yakmak. * Acsyreine ilemek. dalan * Dalanma ii veya biimi. dalanma * Dalanmak ii. dalanmak * Dalamak iine konu olmak. dalar anas * ok iri kadn, daanas. dalara dmek * byk bir znt dolaysyla insanlardan kap ssz yerlerde yaamak. dalara talara * kt bir durumdan sz edilirken "hepimizden rak olsun" anlamnda sylenir. dalarn misafir aldmevsim * yaz mevsimi. dalarn enlii (veya dalarn gelin anas) * ay, kaba, anlaysz kimse. dalat * Dalatmak ii veya biimi.

dalatma * Dalatmak ii. dalatmak * Dalamak iini yaptrmak. dalay * Dalamak ii veya biimi. dal * Dalk blge halkndan olan. * Kaba saba, grgsz. * Daa ait. dal * Dalanmolan. dal * Kvrck ko ile Karaman koyununun birlemesinden doan melez koyun. dalk * Birok dan bulunduu, dalarla kapl(blge). dah * Bkz. deh. dah etmek* srmek, yrtmek. daha * imdiye kadar, henz. * Olana ek olarak, olana katarak. * Kendisinden sonra nc kii iyelik eki alan bir sfatla birlikte sz edilen konuda en nemli durumu belirtmek iin kullanlr. * Bundan baka, bunun dnda. daha bir * Deiik, farkl. daha da * karlatrma derecesini vurgular. daha daha * "Baka neler oldu?" anlamnda kullanlr. daha iyisi can sal * "bulunabileceklerin en iyisi oldu" anlamnda kullanlr. daha neler! * "hi yle ey olur mu!" anlamnda kullanlr. dahas * (bir eye) Fazlas, ilvesi. dahasvar * bir konuda bilinmesi gereken baka eyler de olduunu anlatmak iin kullanlr. dahdah * (ocuk dilinde) At. dahi * Da, de. * "Bile" anlamnda art bildiren fiillerden sonra gelerek artn geerli olmadnbildirir. dhi * Olaanst yetenei ve yaratcgc olan (kimse). dhice * Dhiye yakr (biimde). dahil * Bir ie karmolma, karma. dhil * , ieri. * inde olmak zere, ile birlikte. dhil etmek * iine almak, katmak. dhil olmak * katlmak, girmek veya iinde olmak. dhilen * eriden, iten. * (illar iin) ip, yutularak. dhil

* le ilgili. dhil deniz * Bkz. i deniz. dhil harp * Bkz. i sava. dhil nizamname * tzk. dhil talimatname * ynetmelik. dhilik * Dhi olma durumu, deha. dhiliye * (devlet ynetiminde) ileri. * Vcudun i hastalklaryla ilgili hekimlik kolu. * hastalklaryla ilgili hastahane blm. dhiliye mtehasss * hastalklaruzman. dhiliye subay * Asker okul, hastahane gibi kurulularda i ynetimde grevli subay. dhiliyeci * hastalklaruzman. dhiyane * Dhiye yakr (biimde), dhice. dahletme * Dahletmek ii. dahletmek * Karmak, burnunu sokmak; satamak. dahra * Bkz. tahra. daim * Srekli, sonsuz. daim etmek (veya eylemek) * srekli klmak. daim olmak * sre durmak, srp gitmek, devam etmek. daima * Her vakit, srekli olarak. daim * Srekli, kalc, temelli, gedikli. dair * Bir konu zerine olan, zerine, konusunda, ... ile ilgili, stne. daire * Bir emberin iinde kalan dzlem paras. * Bir yapnn konut olarak kullanlan blmlerinden her biri, kat. * Belirli devlet ilerini evirmekle grevli kurululardan her biri ve bunlarn iinde altklaryap. * Bir yapveya gemide belli bir ie ayrlmblm. * (soyut kavramlar iin) Belli snr, l. * Saz takmnda usul vurmaya yarayan tef. daire kesmesi * Bir dairenin iki yarapile aralarndaki yayn evreledii alan. daire paras * Bir dairenin bir kirii ile o kiriin yayarasnda kalan paras. daireli * Dairesi olan. dairesel * Daire ile ilgili, daire biiminde olan. dairesiz * Dairesi olmayan. dairev * Dairesel. -daki / -deki, -taki / -teki * simden sfat yapma eki: da-daki ev, bahe-deki aalar, i-teki masa, uzak-taki akrabamz vb.

dakik * Dzenli ileyen. * Zamankullanmada ok dikkatli olan, her eyi zamannda yapmaya zen gsteren. dakika * Bir saatlik zamann altmta biri. * Bir derecenin altmta biri. * An, zaman. dakikane * Tam zamannda, dakik olarak. * Sadk bir biimde. dakikasdakikasna * tam zamannda. dakikasdakikasna uymaz * her an baka bir ruh durumu gsterir. dakikasnda * Hemen o anda, annda. daktilo * Yazmakinesi. * Yazmakinesi ile yazmaymeslek edinen kimse. daktilo etmek * yazmakinesiyle yazmak. daktilo kd * Daktilo yazlariin kullanlan kt. daktilo makinesi * Yazmakinesi. daktilo masas * zerinde daktilo ile yazyazlan zel masa. daktilo eridi * Daktilodaki harflerin beyaz kt zerinde daha iyi okunmasnsalayan karbonlu erit. daktilograf * Yazmakinesi ile yazyazan kimse, daktilo. daktilografi * Yazmakinesi ile yazyazma ii. daktiloluk * Daktilo olma durumu. daktiloskopi * Parmak izine dayanarak kimlik belirleme yntemi. daktilotekni * Sulunun parmak izlerini belirleme, kimliini aratrma ve bulmaya yarayan yntemlerin btn. dal * Aacn gvdesinden ayrlan kollardan her biri. * Kol, blm. * Canllarn blmlenmesinde, snflarn bir araya gelmesiyle oluan birlik, ube. dal * Arka, srt. * Kol. * Boyun, ense; omuz. dal * plak, yaln. dal * Zaman belirten kelimelerin bana getirildiinde kelimenin anlamnglendirir. dal * Arap alfabesinde de harfi. dal budak salmak * karmak bir biimde yaylp genilemek. * soy ynnden genileyip yaylmak. dal gibi * ince uzun yapl. dal gibi kalmak * (vcudu) ok zayflamak. dal vermek * dayanmak, yaslanmak.

dal yarak * Budalalyznden her zaman densizlik eden kimse. dala ka * byk glklerle. dalak * Midenin arkasnda, diyaframn altnda, sol bbrein stnde, yass, uzunca, akyuvar reten ve ypranmal yuvarlartoplayan, damarlgevek bir dokudan olumuorgan. * Omurgalhayvanlarda lenf bezine benzeyen ve kan damarlarok olan bir organ. * Bal petei. * Tekerlek biimindeki kaar peyniri. dalak kestirmek * stmadan bymdalaeski bir usulle tedavi ettirmek. dalak otu * Ballbabagillerden, Akdeniz evresinde kuru yerlerde yetitirilen, yz kadar tr bulunan, glendirici, uyarcve yara saaltcolarak kullanlan otsu veya odunsu bitki, duvar sedefi (Teucrium chamaedrys). dallet * Sapn, sapknl, doru yoldan ayrlmak. dallete dmek * doru yoldan ayrlmak, sapknlk etmek. dalama * Dalamak ii. dalamak * (kpek, kurt gibi srchayvanlar iin) Dilemek, srmak. * (zehirli bcek, srgan otu gibi yakcmaddesi bulunan eyler veya sert kumaiin) Dokunarak teni actmak veya kandrmak. dalan * Lobi. * Biim, ekil. dalanc * Lobici. dalanclk * Dalancnn ii veya meslei. dalap olmak * (dii hayvan, zellikle ksrak) Erkek istemek. dala * Kavga, grltl barp arma. dalama * Dalamak ii veya durumu, dala. dalamak * (kpekler) Bouup birbirini srmak. * Az kavgasetmek. dalavere * Yalan dolanla gizlice grlen kt i, gizli oyun. dalavere evirmek (veya dndrmek) * yalan dolanla gizlice kt igrmek. dalavereci * kariin hileye bavuran (kimse). dalaverecilik * Dalavereci olma durumu. dalbast * Bir tr iri, alkiraz. dalck * Ana daln kollarndan her biri, kk dal. daldalan * Arka arkaya, pei sra. daldan dala * Oradan oraya, dzensiz, kararsz. daldan dala konmak * sk sk i, konu veya dnce deitirmek. daldrlma * Daldrlmak ii. daldrlmak

* Daldrmak iine konu olmak. daldr * Daldrma ii veya biimi. daldrma * Daldrmak ii. * Bir dalgvdeden ayrmadan topraa gmerek kklenmesini salama yolu. * Bu yolla daldrlan dal. daldrma * Cam veya seramikten yaplmbir eit kulplu kap. daldrmak * Dalmak iini yaptrmak, dalmasna sebep olmak. * Dalmak. daldrtma * Daldrtmak ii. daldrtmak * Daldrmasnsalamak. daldz * Marangozlarn kullandaa oymaya yarayan oluklu demir alet. * Aatan oyulmuarkovan. * Aatan oyulmuyayk. * Petekten bal almak iin kullanlan demir kepe, demir bak. dalfes * stnde sark bulunmayan, sarksz fes. dalfidan * Taze ve yeni fidan. dalfidan boylu * nce, uzun ve yeni dal gibi boyu olan. dalga * Deniz veya gl gibi genisu yzeylerinde genellikle rzgrn, depremin vb. nin etkisiyle oluan kvrml hareket. * (scak, souk, moda iin) Belli bir sre etkili olan dnem. * Titreimin bir ortam iinde yaylma hareketi. * Bir yzeydeki kvrm. * Salarn kvrm genilii. * Gizli i, dalavere. * Esrar, eroin vb. uyuturucu maddelerin verdii keyif durumu. * Dalgnlk. * Geici sevgili. * Macera, meru olmayan kazan veya ak ilikisi. dalga band * Hem radyo hem de optik dalgalarkapsayan bant. dalga boyu * Yan yana iki dalga srtarasnda kalan ve uzunluu yerine gre birka metreden birka yz metreye kadar ulaabilen yatay uzaklk. * Devirli hareketlerde bir devir iindeki hareketin yaylduzaklk. dalga ukuru * Biribiri ardndan gelen iki dalga arasnda oluan ukur blge. dalga dalga * (renk iin) Aklkoyulu. * Dzgn olmayan, alakl, yksekli. * (sa iin) Kvrml. dalga gemek * zerinde durulmasgereken ile ilgilenmeyerek, baka eyler dnmek. * elenmek, alay etmek. * geici sevgi ilikisi kurmak, gnl elendirmek. dalga genlii * Dalgann en yksek noktasile s_____fr noktasarasndaki nicelik. dalga hz* Dalga boyunun dalga periyoduna oran. dalga kua * Aynfrekansieren dalgalar btnl. dalga periyodu

* Dalgalarn arka arkaya iki tepesinin belli bir noktadan geisresi. dalga saymak * bove aylak durmak. * yersiz ve gereksiz eylerle uramak. dalga srt* Dalgann iki yanndaki ukurlar arasndaki yksek kesimi. dalga tepesi * Dalgann en yksek noktas. dalga uzunluu * Dalga boyu. dalga ykseklii * Denizlerde dalga ukuru ile dalga tepesi arasndaki dey mesafe. dalgac * ine gereken nem ve dikkati gstermeyen. dalgacMahmut * yaplmasgerekli bir ii benimsemeyen, kaytarc. dalgack * Kk dalga. dalgaclk * Dalgacolma durumu, kaytarclk. dalgakran * Kykurulularn, tekneleri, dalgalarn ypratcetkisinden korumak veya gemilerin yk alp boaltmasn salamak amacyla liman ve iskele nlerine yaplan uzun set. dalgalandrc * Bir svyveya ortamdalgalanmaya srkleyici. dalgalandr * Dalgalandrmak ii veya biimi. dalgalandrma * Dalgalandrmak ii. dalgalandrmak * Dalgalduruma getirmek. dalgalan* Dalgalanma ii veya biimi. dalgalanma * Dalgalanmak ii. * Mal fiyatlarnn trl sebeplerle inii veya k. * Bir toplumda uyumsuzluktan doan karklk. * Kou duruunda, dizlerin hafif bklmesinden ve kollarn gevek olarak ne yukardoru kaldrlmasndan sonra, dizlerin gerilerek gvdenin dorulmasyla vcudun diz, kala, bel, srt, bave kollarda gelitirdii bir dalga hareketi. dalgalanmak * Dalga olumak. * Hareket durumunda olmak, kprdamak. * (renk iin) Ton deitirmek. dalgalanmaya brakmak * parann gerek deerini bulmasiin giriimde bulunmadan beklemek. * bir konu iin giriimde bulunmadan beklemek. dalgal * Dalgasolan. * Dalga dalga grnen. * (sa iin) Kvrml. * (renk iin) Aklkoyulu. * Belli dalga boylarnalabilen. dalgalakm * Bir evrimde akyn srekli deien akm, alternatif akm. dalgalakm reteci * Dalgalelektrik akmveren rete, alternatr. dalgaler * Oluan dalgalarn yksekliini ve derinliini, ukurunu len alet. dalgasna taatmak * iini bozmak, keyfini karmak. dalgasntalamak

* (birinin) iini bozmak. dalgasz * Dalgasolmayan. dalgaya dmek (veya gelmek) * yanlmak, dalgnlkla unutmak. dalgaya getirmek * birinin dalgnlndan yararlanarak onu kandrmak. dalgaybaa almak * gemi veya sandaln bandalgalarn geldii yne evirmek. dalg * Gaflet, aymazlk. dalg * Genellikle zel donanmla su yzeyi altnda almaymeslek edinen kimse, balk adam, kurbaa adam. * Birinden habersiz bir ey almak huyunda olan kimse. dalg bcekler * Sivrisinek kurtuklarna saldrarak yok eden, durgun sularda yaayan kn kanatllar familyas. dalg elbisesi * Dalglarn su altnda hareketlerini engellemeden vcutlarneitli etkenlerden korumak iin zel olarak yaplmelbise. dalg gzl * Su altnda grmeyi salayan ve iine su girmeyecek biimde yaplmgzlk. dalg kular * Gagalarbir klfla rtl, kanatlarve kuyruu ksa, ayaklarperdeli, iyi yzen ve dalan bazkulariine alan kular takm. dalg kuu * Dalg kularndan, Amerika ve Avrupa'nn kuzeyinde yaayan bir hayvan (Colymbus glacialis). dalg kuugiller * Kular snfnn dalg kulartakmna giren bir familya. dalg tp * Dalglarn su altnda uzun sre kalmalariin solunum yapmalarnsalayan tp. dalglk * Dalgcn meslei. dalgn * evresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar dncelere dalmolan veya dikkatini belirli bir konu stnde toplayamayan, gafil. * Kendinden gemi. dalgn dalgn * evresiyle ilgilenmeden, dnceli olarak. dalgnca * Dalgn bir biimde, dalgn olarak. dalgnlama * Dalgnlamak ii. dalgnlamak * Dalgn duruma gelmek. dalgnlatrma * Dalgnlatrmak ii. dalgnlatrmak * Dalgn duruma getirmek. dalgnlna gelmek * dalgnlk dolaysyla fark edememek. dalgnlna getirmek * birinin dalgnlndan yararlanp kendi isteini gerekletirmek. dalgnlk * Dalgn olma durumu veya dalgnca davran. * Derin uyku durumu. dalgr * Bir yzeyde renk dalgalanmassonucu grlen parlaklk, menevi, hare. dalgndz * Gpegndz. dalc * Su altna dalan (kimse, hayvan). -dalk / -delik

* simden isim ve sfat reten birleik ek: On-dalk, gn-delik vb. dalna basmak * holanmadeyleri yaparak birini kzdrmak. dalna binmek * bir kimseye bir iyaptrmak iin aslmak, musallat olmak, sktrmak. daln * Gzel bir grn, bir dnce karsnda kendinden geercesine sessiz bir cokuya dalma, istirak. dalp kmak * (deniz, gl gibi yerlerde) suyun iinde kaybolup yeniden grnmek. * (deniz, gl gibi yerlerde) az sre kalmak. * birok yerlere girmek. dalp gitmek * bir dnce veya hayal ile bulunduu ortamdan uzaklamak. dal * Dalmak ii veya biimi. * Topu yakalamak amacyla savunmadaki bir oyuncunun yatay olarak sramas, plonjon. dalz * kulaktaki kemik dolambacn orta blm. dalkavuk * Kendisine kar ve yarar salayacak olanlara arbir saygve hayranlk gstererek yaranmak isteyen kimse, aklaban. * Saraylarda devlet byklerini nkteli szlerle elendiren kimse. dalkavuka * Dalkavuk gibi, dalkavua yakr (biimde). dalkavuklama * Dalkavuklamak ii. dalkavuklamak * Dalkavuka davranmaya balamak. dalkavukluk * Dalkavuk olma durumu veya dalkavuka davran, aklabanlk. dalkavukluk etmek * dalkavua yarar biimde davranmak. dalkl * Klcnekmiolan. * Klcnekmiolarak, yaln kl. dalkran * Kabuk bcekleri familyasndan, fndk aalarnda yaayan kn kanatlbcek (Anisandrus dispar). * Zorlu esen rzgr. dalkurutan * Kabuk altndaki odun katnda oyuklar aarak dibudak srgnlerini ve zeytin dallarnkurutan kn kanatl bcek (Hylesinus oleiperda). dallama * Dallamak ii. dallamak * Budamak. dallandrma * Dallandrmak ii. dallandrmak * Dallanmasna yol amak. * Bir ii, bir sorunu bytp kark duruma getirmek. dallanp budaklanmak veya (bir ii) dallandrp budaklandrmak * bir i, bir sorun byyerek kark duruma gelmek (getirilmek). dallan * Dallanmak ii veya biimi. dallanma * Dallanmak ii. dallanmak * Dal vermek. * Yaylmak, genilemek. * (bir i, bir sorun) Kark, g bir duruma girmek. dallarbasmak * aata dallareecek kadar ok meyve olmak.

dall * Dallarolan. * zerinde dallar, iekleri olan (kuma). dallbudakl * Kark bir duruma girmiolan, aprak. dallgll * ok renkli, canl. dalma * Dalmak ii. * Greinin ayaktayken, birden eilerek, rakibinin belden aaherhangi bir yerini kapmas. dalmak * Suyun iine btnyle ve hzla girmek. * Bir yerin iine girmek. * Baka bir eyle uraamayacak veya baka bir eyi dnemeyecek biimde kendini bir eye kaptrmak. * Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden gemek. * Uyumak. * Grete dalma oyununu yapmak. dalle * Tam le zaman. dals * Dalandran, dala benzeyen. * Grevi, biimi ve durumu yapraa benzeyen yass(dal). dalsz * Dalolmayan. daltaban * Yaln ayak (kimse). * Aalk, serseri. daltonizm * Renk krl. daluyku * Derin uyku. dalya * Bir ey saylrken birim olarak alnan sayya gelince sylenen uyarma sz. dalya * Yldz iei (Dahlia). dalyan * Deniz, gl ve rmaklarda kylara yakn yerlerde ave kazklarla oluturulan, byk balk avlama yeri. dalyan a* Huni biiminde olduka dar gzl balk a. dalyan orbas * eitli taze balklardan yaplan bol soanlorba. dalyan gibi * boylu boslu. dalyan kftesi * ine bezelye, havu ve halanmyumurta konularak rulo biiminde hazrlanmbir tr kfte. dalyan sepeti * Dalyann denizden yana olan dip tarafndaki aklkapamak iin kullanlan byk sepet. dalyan tarlas * Dalyann, deniz iinde kurulu bulunduu alan. dalyan yeri * Sabit veya yzer dalyan kurmaya elverili avlanma yeri. dalyanc * Dalyan sahibi olan veya dalyanla balk avlayan kimse. dalyasan * Sarklarn omuz zerine dklen ucu. dam * Yaplardetkilerden korumak amacyla zerlerine yaplan ou kiremit kaplblm. * Toprak damlev, kk ev, ky evi. * Ahr. * Tutuk evi. dam * Dansta kavalyenin ei.

* skambil ktlarnda kz. dam aktarma * Damn kiremitlerini elden geirip krklarndeitirme. dam alt * Barnlacak, snlacak yer. dam koruu * Dam koruugillerden, bir veya ok yllk trleri olan, lk iklimlerde yetien otsu bir bitki (Sedum). dam koruugiller * ki eneklilerden rnek bitkisi dam koruu olan bir bitki familyas. dam stnde saksaan, vur beline kazmay * yersiz ve sama szler karsnda hafifseme yollu sylenir. dam yand, iindeki san da (birlikte) yand * "bu, byk bir kayp, ama eskiden yol atrahatszlk da sona erdi" anlamnda kullanlr. dama * Karelere ayrlmzemin zerinde on alttala iki kii arasnda oynanan oyun. dama kmak * cins istekleri artmak. dama demek * gc kalmayarak bir ii daha ileri gtremeyecek duruma gelmek. * tkenmek. dama tahtas * zerinde dama oynanan tahta. dama ta* Dama oynanan ta. * Sk sk bir yerden baka bir yere giden veya atanan. dama tagibi oynatmak * sk sk bir yerden bir yere gndermek veya atamak. damacana * Su veya baka svlartamaya yarayan dar azlikin karnlgenellikle hasr veya plstik sepet iinde korunan byk ie. damac * Dama oyuncusu. damak * Az boluunun tavan. damak etei * Daman kemiksiz ve yumuak olan arka blm. damak tad * Tat alma duyusuna uygun yiyecek. damak nsz * Dil srtyardmile n damakta veya art damakta oluan ses: g, k, n. damakl * Damaolan. damakldi * Damaile beraber hazrlanmtakma di. damaks * Boumlanma noktasdamakta bulunan (ses). damaksl * Damakla ilgili. damaksllama * Damaksllamak ii. damaksllamak * Bir kelimede art damaktan kan bir nsz veya kaln bir nl n damaa kayp yumuamak ve incelmek: Yana > yine, alma > elma gibi. damaksllam * Damaksllaan veya gerekte damaksolan nsze verilen ad. damaksllatrma * Damaksllatrmak ii. damaksllatrmak * Bir fonemin boumlanma noktasnsert damaa doru kaydrmak. damaksz * Damaolmayan. * Tat alma duyusu zayflamolan veya bu duyuyu tamamen yitirmiolan (kimse).

* Sivri ulu balkinesi. damal *stnde kareler bulunan. damar * Canlvarlklarda kann veya besleyici svlarn dolatkanal. * Mermerde, baztalarda ve tahta kesitlerinde renk ayrlgsteren dalgalizgi. * Baka trden katmanlarn arasnda bulunan sv, maden veya mineral katman. * Soy, yaradl. * Huy, miza. * inde ongun besi suyunun dolatodunsu dokudan boru. * Bceklerde kanat zarndik tutmaya yarayan organ. damar aktarma * Vcudun bir yerinden alnan damartkanmdamarn yerine koymak suretiyle yaplan tedavi, by-pass. damar damar * ok damarl. * Katmanl. damar sertlii * Atardamar i yzeyinde yalanma, ypranma, kirelenme sebebiyle ortaya kan kan dolamgl ve kan basncnn artmashastal. damar tabaka * nce kan damarlarndan oluan, gz kresinin iini deyen katman. damar tkankl * Atardamar kannn phtlamasveya yaparacklarnn olumassonucunda meydana gelen tkanma, amboli. damarck * Kk damar. damardaraltan * Damarlarn kas tabakasnbzerek kann dolamnabuklatran veya dzenleyen (sinir, madde). damargenileten * Damarlarn kas tabakasngeveterek apnbyten (sinir, madde). damar(veya damarlar) kabarmak * (bir huy veya duygu) gl bir biimde ortaya kmak. damarbozuk *Huysuz, sinirli, aksi, geimsiz kimse. damarkurusun * birinin huysuzluuna fkelenildiinde, ilenme olarak sylenir. damartutmak * kt huyu, aksilii depremek. damarna (veya damarlarna) ilemek * kt bir huy, vazgeilmez bir biimde yerlemek. damarna basmak * birini, duyarlolduu bir konuda kzdrmak. damarna ekmek * soyunun zelliklerini tamak. damarna girmek * birinin holanacaeyler yaparak kendisini ona sevdirmek. damarnbulmak * holanabilecei biimde davranp uysallnsalamak. damarlandrma * Damarlaryetersiz olan bir organa yeni damarlar eklemeyi amalayan ameliyat. damarlanma * Bir organn, bir blgenin damarlarnn durumu. damarlanmak * Damar damar olmak, damar durumu almak. damarlarayaa kalkmak * Bir duygu sonucu iddetle istemek. damarl * Damarolan, damargzle grlecek kadar kabarmolan. * Aksi, huysuz, sinirli, geimsiz. damarsz * Damarolmayan. * Uysal, iyi huylu.

damasko * ounlukla demelik olarak kullanlan, keten ve ipek karmbir tr kuma. damat * Gvey. * Padiah soyundan kz almolan kimse. damat girmek * aileye gvey olarak katlmak. damatlk * Gveylik. damdan ardaa atlamak * hibir mantk bakurmadan konudan konuya gemek. damdan der gibi (dercesine) * (sz iin) birdenbire ve yersiz olarak. damdazlak * Hi saolmayan. damga * Bir eyin zerine bir nian, bir iaret basmaya yarayan ara. * Bu arala baslan nian, iaret. * Bir kimsenin adnktye karan, yz kzartcdurum. * Bir eyin kime, hangi aa ait olduunu gsteren belirgin iz, iaret, nitelik. damga harc * Kamuya ait mal ve hizmetlere vatandan katkpayolarak dedii vergi. damga kanunu * Damga pullarnn nasl ve ne miktarda yaptrlacangsteren kanun. damga pulu * Resm ilemlerde belgelere yaptrlan pul. damga vergisi * Kiiler veya kurulular arashukuk ilemlerin geerliliini belgeleyen ktlardan alnan vergi. damga vurmak * damgalamak. * iz brakmak. damga yemek * (biri) kt bir yargya veya nitelenmeye uramak. damgac * Damga vurmakla grevli kimse. * Damga yapan veya satan kimse. damgaclk * Damgacnn ii veya meslei. damgalama * Damgalamak ii. damgalamak * Bir eyin zerine damga ile iaret yapmak, damga vurmak. * Bir kimseye geree dayanmadan herhangi bir zellik veya nitelik yklemek. * Birine yz kzartcbir su yklemek. damgalanma * Damgalanmak ii. damgalanmak * Damgalamak iine konu olmak. damgalatma * Damgalatmak ii. damgalatmak * Damgalamak iini yaptrmak. damgalay * Damgalama ii veya biimi. damgal * Damgasolan, damgalanmolan. * (kendisine) Yz kzartcbir su yklenmiolan. damgasz * Damgalanmam, damgasolmayan. damtc * Damtmaya yarayan, damtma iinde kullanlan ara, imbik. * Endstride damtma rnleri elde etmede trl ham maddeleri damtan kimse.

damtk * Damtma yoluyla, damtlarak elde edilmiolan. damtlma * Damtlmak ii. damtlmak * Damtmak ii yaplmak veya damtmak iine konu olmak. damtma * Damtmak ii, taktir. damtmak * Gaz rnler elde etmek iin, bazkatnesneleri syoluyla temel gelerine ayrtrmak, imbikten ekmek, taktir etmek. * Svkarmlarda, karmak, deiken birleimleri oluturan geleri, zellikleri belirli rnlere ayrmak. damzlk * Yalnz dl alnmak iin yetitirilen yksek nitelikli (hayvan veya bitki). * Maya. damla * Yuvarlak biimde, ok kk miktarda sv. * Damlalkla kullanlan il. * Kalbe inen inme; fel. * ok az. * Damla biiminde olan (ziynet). damla damla * Azar azar. damla hastal * Gut. damla inmek * fel olmak, damlaya uramak, yreine inmek. damla sakz * ri taneli, parlak ve ok sevilen bir tr sakz. damla ta* Traedilmeyerek yuvarlak ve cillbraklm, deerli veya yardeerli ta. * Sarkt. damla ta * Yaplarda ss unsuru olarak kullanlan damla biiminde ta. damlack * Kk damla. damlalk * Bir svydamla damla aktmak iin bir ucuna kauuktan yaplmbalk geirilmi, br ucu sivri, cam veya plstikten ara. * Bir yapda rtenleri ve dam oluklarntayan yan duvar. * Bulak teknesinin yanna konulan ve ykanmkap kacan sularntekneye aktan oluklu blm. damlama * Damlamak ii. damlamak * Damla durumunda tane tane dmek. * indekini damla damla aktmak. * Bir yere arlmadan, birdenbire, ekinmeden girmek. damlatlma * Damlatlmak ii. damlatlmak * Damlatmak ii yaplmak. damlatma * Damlatmak ii. damlatmak * Damla damla aktmak. * Damlalkla il koymak. * Damtmak. damlaya damlaya gl olur * azar azar olagelen bir eyi kmsemenin doru olmadn, nk birikerek nemli bir nicelie ulaacan anlatr. daml * Damolan.

damper * Bir asinin zerine taklm, inip kalkan kasasolan, kendinden hareketli, yk boaltan dzen. damperli * Damper dzeni olan. damping * Milletler araspazarlarelde etmek veya elindeki malelden karmak iin dk fiyatla satma. * Ucuzluk. damsz * Damolmayan. dan dan * Kaba, krc. dan dun * Karlklatlan silh seslerini anlatr. -dan, -den / -tan, -ten * kma hli eki: Tarladan, ky-den vb. * simlerden sfat ve zarflar da tretir: toptan, candan, gerekten vb. dana * nein, stten kesilmesinden bir yana kadar olan erkek yavrusu. dana derisi * l buzandan elde edilen ve tire yapmnda kullanlan zel deri. dana eti * Stten yeni kesilmidanann eti. dana hummas * nekte buzaydourduktan sonra ortaya kan bir tr hastalk. danaaya* Ylanyastgillerden, yapraklarlekeli bir bitki (Arum). danaburnu * Toprak iinde yaayp bitkilere, kklerini keserek zarar veren bir bcek, kk kurdu (Gryllotalpa vulgaris). * Aslanaziei. danac * Dana oban. danadili * Bir tr cnk. danakran otu * Salepgillerden, bataklk yerlerde yetien bir bitki (Epipactis). danalar gibi barmak (veya brmek) * ok kuvvetle haykrmak. danann kuyruu kopmak * beklenen veya korkulan sonu gereklemek. Danca * Danimarka dili. dandini * Bebekleri uyuturken, oyalarken sylenen tekerlemelerde geer. * Dzensiz, kark, darmadank. dandini bebek * Yana yakmayacak davranlarda bulunanlar iin sylenir. dane * Kuyemi. dang * Bata, kaslarda, oynaklarda arlar yapan, vcutta kzl lekeler gsteren, ateli ve salgn bir hastalk. dangadak * Birdenbire, damdan der gibi. dangalak * Aklsz, dncesiz. dangalaka * Dangalaa yakr (biimde). dangalaklk * Dangalak olma durumu veya dangalaka davran. dangl dungul * Kaba saba, yersiz ve lzumsuz. dangldamak * Dangrdamak.

dangrdama * Dangrdamak ii veya biimi. dangrdamak * Yksek sesle, bara bara konumak. dan * nemli bir konuda birka kiinin bir arada konumas, mavere. dank * Olmayan bir durumu varmgibi gstermek veya olduundan baka anlatmak iin nceden yaplan anlama, muvazaa. dankl * Gerekte olmadhlde bir anlama sonunda yle gsterilen, muvazaal. dankldv * Bakalarnaldatmak veya atlatmak iin nceden yaplmgizli anlamaya dayanan davran, ike. danklk * Danklolma durumu, muvazaa. danlma * Danlmak ii. danlmak * Danmak ii yaplmak. danma * Danmak ii, mavere, istiare, mzakere, meveret. * Danlan yer, mracaat, enformasyon. danma brosu * Bazkurulularn ileriyle ilgili olarak sorulacak sorularcevaplamak iin almbro. danma meclisi * 1982 Anayasasnhazrlayan ve Kurucu Meclisi oluturan organlardan biri. danmak * Bir iiin bilgi veya yol sormak, gralmak, istiare etmek, mracaat etmek, meveret etmek. danman * Bilgi ve dncesi alnmak iin kendisine danlan grevli kimse, mavir. danmanlk * Danmann yaptgrev, mavirlik. Dantay * Ynetim davalarna bakmak, bakanlar kurulunca gnderilen yasa ve tzk tasarlarile imtiyaz szlemeleri zerine dncelerini bildirmek gibi grevleri olan, yeleri Anayasa Mahkemesince seilen bamsz anayasa kuruluu, Devlet uras. Danimarka krmzs * Kllarkrmz, ortalama 600 kg arlnda iri yapl, sert artlara uyum salayan bir st sr rk. Danimarkal * Danimarka halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. daniska * En iyi, katmerli. daniment* Bilgili. * Tanzimattan nce, kadlarn yannda yetimek zere grevlendirilen kimse. * Sahn medreselerinde oda sahibi olabilen renci. dank * "oktan beri anlayamadbir eyi, bir olayn ortaya kmasyla birdenbire kavrayvermek" anlamna gelen kafasna dank demek veya kafasna dank etmek deyimlerinde geer. dans * Mzik temposuna uyularak yaplan ve estetik deer tayan dzenli vcut hareketleri, raks. dans etmek (veya yapmak) * mzik temposuna uyarak, estetik deer tayan vcut hareketleri yapmak. dans * Dans eden kii. * Dansmeslek edinen kii. dansimetre * Younlukler. dansing * Dans etmek iin gidilen, halka ak yer. dansl * Dansolan, dans edilen.

dansr * Dans etmeyi meslek edinen erkek. dansrlk * Dansrn ii veya meslei. dansz * Dans etmeyi meslek edinen kadn. danszlk * Danszn ii veya meslei. danssz * Dansolmayan, dans edilmeyen. dantel * Her trl iplikle rlen veya bir kuman kenarna ilenen trl biimde ince ve agrnmnde rg, tentene. dantel aac * Dulaptal otugillerden, Antillerde yetien, snger gibi kullanlan, kabuk lifleri dantele benzeyen bir aa (Lgetta). dantel * Bkz. dantel. dantell * Dantelsolan. dantelli * Danteli olan. dapdar * ok dar. dapdarack * ok dar. dar * ine alacaeye oranla lleri yetersiz olan, genive bol kart. * Genilii az veya yetersiz olan, ensiz. * (yaratcyetiler iin) Yetersiz. * Az, elverisiz, snrl. * Yeterli parann olmamasndan doan sknt. * Glkle, ucu ucuna, ancak. dar * dam mahkmlarnasmak iin dikilen direk. dar a * ls 90 den kk olan a. dar aralk * Borsada hisse senetlerinin alm satm emirlerinin verilmesi srasnda geen ksa sre. dar atmak * glkle ve ivedi olarak bir yere snmak; kamak. dar boaz * Ksk. * Toplumun, zmlenmesinde glklerle karlatbunalmldurum. dar darna * glkle ve son anda; g hl ile, u uca. dar gelirli * Geliri normal bir geim salamaya yetimeyen; geim skntseken. dar gelmek * skntve huzursuzluk vermek. dar grl * Yeni ve deiik grleri benimsemeyen, anlaygstermeyen. dar hat * Dar demir yolu. dar kamak * istemedii bir evreden kendini daratmak. dar kafal* Kavrayaz, anlaykt; yenilikleri benimseyecek yetenekten yoksun (kimse). dar nl * Alt enenin az almasyla oluan nl: u, . dara * Kabyla birlikte tartlan bir nesnenin kabnn arl.

* Bu kabn arlna karlk olarak terazinin br kefesine konulan arlk. * inde yk tanan aracn bodurumdaki arl. dara bomak * birinin g durumundan yararlanmak. dara dar * Glkle, ancak, u uca, son dakikada. dara dmek * para skntsna dmek. dara gelmek * aceleye gelmek. * mecbur olmak. dara getirmek * aceleye getirmek. daraban * (kalp iin) Vurma, vuru, at. darack * ok dar. dara * Dar. daraac * dama mahkm olanlarasmak iin kurulan sehpa. daral * Daralma ii veya biimi. daralma * Daralmak ii. * Geninllerin, yanlarndaki baznszlerin etkisiyle darlamas: geymek > giymek, yene > yine gibi. daralmak * Dar duruma gelmek, klmek; azalmak. * Glemek, zorlamak. * Skmak, badara gelmek, bunalmak. * Zayflamak. daralt * Dar gibi grnme veya olma. daraltc * Borularn aplarndaraltmakta kullanlan balantparas. daraltlma * Daraltlmak ii. daraltlmak * Daraltmak ii yaplmak. daraltma * Daraltmak ii. daraltmak * Dar duruma getirmek. * Sayca azaltmak. darasnalmak * iine bir ey konulacak kabn arlntartmak. darasndmek * tarttktan sonra kabn arlnhesaptan dmek. darasz * Darasalnmadan. daralk * Skntlortam, durum, darlk. daraya atmak (veya karmak) * deer vermemek. darbe * Vuru, arp. * Bir lkede baskkurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hkmeti istifa ettirmek veya rejimi deitirecek biimde ynetimi, devirmek ii. * Birini kt duruma dren, sarsan olay. darbe vurmak (veya indirmek) * iyi olan bir durumu ktye dntrmek. darbe yemek

* gcn sarsc, yok edici bir durum almak. darbeci * Vuran, arpan kimse. * Darbe yaparak ynetime el koyan kimse. darbecik * Kk, hafif darbe. darbecilik * Darbecinin ii. darbeleme * Darbelemek ii. darbelemek * Vurmak, arpmak. * Ykma uratmak. * Bir ii engellemek. darbmesel * Atasz, atalar sz. darbuka * Toprak veya madenden yaplan, bir yanak, uzunca bir tr dmbelek. darbukac* Darbuka alan kimse. darbukaclk * Darbukacnn ii veya meslei. darca * Biraz dar, pek geniolmayan, dar olarak. darda bulunmak * para skntsiinde bulunmak. darda kalmak * paraca skntiine girmek. * zor duruma dmek. dardaan * Palmiye cinsinden bir aa (Milium effusum). * Bu aacn itlembik byklnde, sert ekirdekli tatlyemii. dargn * Darlmolan, kskn. * Souk, ilgisiz. dargn durmak * kskn durumda olmak. dargnlama * Dargnlamak ii. dargnlamak * Dargn bir durum almak. dargnlk * Dargn olma durumu. dar * Budaygillerden, tohumlargereinde buday yerine besin olarak kullanlan, kurakla dayanklbir bitki, akdar(Panicum). * (bazblgelerde) Msr. dardarna * Glkle, u uca. darunundan baklava, incir aacndan oklava olmaz * kt gerele iyi igrlemez. drdnya * Dnya, yeryz. drflfl * Dou Hint Adalarnda yaban olarak yetien, trmanc, meyveleri 6 cm uzunluunda, 7 mm apnda, koni biiminde, ak esmer renkli, yakcve keskin lezzetli, itah acbir bitki (Fructus Piperis longi). darlgan * abuk alnp darlan (kimse). darlganlk * abuk alnp darlma durumu. darlma * Darlmak ii.

darlmaca * "Darlmak olmaz", "sakn darlma" anlamnda kullanlan darlmaca yok deyiminde geer. darlmak * Hoa gitmeyen bir tutum, davranveya sz dolaysyla gcenip grmez olmak, ilgiyi kesmek. * Gcenmek, krlmak, alnmak, incinmek. * Azarlamak, paylamak. darltma * Darltmak ii. darltmak * Darlmasna sebep olmak. darsbana * bir baar, bir mutluluk bakasiin istendiinde sylenir. darlama * Darlamak ii. darlamak * Daralmak. darlatrma * Darlatrmak ii. darlatrmak * Daraltmak. darlk * Dar olma durumu. * Geim zorluu. * sknts. darmadan * ok dank ve kark, tarumar. darmadan etmek * datmak, kartrmak. * dayak atp iyice dvmek. darmadank * Darmadan olmu. darmaduman * Karmakark. darmaduman etmek * karmakark bir duruma getirmek. darmaduman olmak * karmakark bir duruma gelmek. darp * Vurma, dvme. * arpma. * Vuru. darp etmek * vurmak, arpmak. * (para iin) damga basmak. darphane * Para baslan yer. darlceze * Dknler evi. darlbedayi * Gzel sanatlar evi, kuruluu. darleytam* Yetimler evi. darlfnun * niversite. darifa * Salk yurdu. Darvincilik * Darwin'ce gelitirilen, canltrlerin doal ayklanma sonucu, evrim yoluyla basit organizmalardan trediini ileri sren gr. dasdarack* ok dar. dasit

* Kuvarsldiyorit birleiminde olan bir szntktlesi. dasitan * Destan. dasitan * Destan. dastar * Barts. -da/ - ta * simden isim treten ek: din-da, arka-da, meslek-ta, sr-da, yol-davb. datif * Ynelme durumu. dassla * Yurt zlemi, yurtsama. dav * Postu, kaplan postu gibi izgili bir tr Afrika zebras(Hippotigris burchelli). dava * Hukuk korunmann bir hkm ile salanmasiin yargorganlarna bavurma. * leri srlerek savunulan dnce, zmlenmesi gerekli olan konu, sav. * Sorun. * lk. * Sevgili. dava adam * Bir lk urunda srekli alan kimse. dava etmek (veya amak) * hukuk korunmann bir hkm ile salanmasiin yargorganlarna bavurmak. dava grmek * alan davalarincelemek ve sonuca balamak. dava gtmek * srekli olarak bir konuyu savunmak veya gndemde tutmak. dava vekili * Avukat saysbeten az olan yerlerde avukat yetkisini tayan meslek adam. davac * Dava eden kimse, mddei. davalama * Davalamak durumu. davalamak * Birbiri aleyhinde mahkemeye bavurmak. daval * Kendisinden bir ey dava edilen kimse, mddeialeyh. * Dava konusu olan (ey). * Davasolan. davalk * Davaygerektiren. davar * Koyun ve keiye verilen ortak ad. * Koyun veya kei srs. davar gtmek * sry otlatmak, korumak ve gerektiinde st samak. * ie yaramayan, aptal veya acemi insanlarkendi karlardorultusunda kullanmak. davaya bakmak * alan davayincelemek, aratrmak ve sonulandrmak, ryet etmek. davet * ar, arma. * Yemekli toplant. davet etmek * armak. * yol amak. * birinin bir eye uymasnistemek. daveti * arda bulunan kimse, arc. davete icabet etmek * arlolduu yere gitmek.

davetiye * Davet iin yazlan kt. davetkr * (bak, davranvb. iin) aran, davet eden. * ekici, cazibeli. davetli * arl. davetname * Yasal bir iiin gnderilen arlk. davetsiz * arlmadan gelen. davlumbaz * Dumantoplayp bacaya vermeye yarayan knt. * Yandan arklvapurlarn arklarnrten yarm daire biimindeki kapak. davrandrma * Davrandrmak ii. davrandrmak * (birinin) Davranmasnsalamak. davran * Davranmak ii veya biimi, tutum, muamele, hareket. * Dtan gzlemlenebilecek tepkilerin toplam. * Organizmann uyaranlar karsndaki tepkilerinin btn. davranbilgisi * Grg kurallar. davranlk * Psikolojinin inceleme konusunun davranolduuna inanan, bilincin, psikolojinin aratrma alanna girdiini inkr eden gr, behavyorizm. davranma * Davranmak ii. davranma!* kmldama!. davranmak * Bir kimseye veya bir eye karbelli tavr taknmak. * Bir eye el atmak, girimek. * Bir ii yapmaya hazr olmak, hazrlanmak. davud * Kaln, tok ve gr (ses). davul * Byk ve enlice bir kasnan iki yanna deri geirilerek yaplan, tokmak ve denekle alnan alg. davul (birinin) boynunda, tokmak (bir bakasnn) elinde * sorumluluu tayan biri olduu hlde, sz geen bir bakasdr. davul almak * bir eyi herkesin haber alabilecei biimde ortala yaymak. davul alsan iitmez * ok sar. * uykusu ok ar, derin uykuda. davul dengi dengine diye alar * evlenecek kimselerin birbirlerine denk olmasgerekir. davul dvmek * davul almak. davul gibi * ive gergin. davul tozu* Gereklemesi imknsz olan durumlar iin kullanlr. davulcu * Davul alan kimse. davulculuk * Davulcunun ii veya meslei. davulu biz aldk, parsaybakastoplad * biz altk, uratk, bakasyararland. davulun sesi uzaktan hogelir * iin iinde olmayanlar o ii kolay veya krlsanrlar.

davya * Dii kerpeteni. dayaa idmanlolmak * dayak yemeye almolmak. dayak * (bir insanveya bir hayvan) Dvmek ii, patak, ktek. * Bir eyin yklmamasiin dayatlan aa, destek, payanda. * Evlerin kapsnn almamasiin kapnn arkasna konulan kol, destek, srg. dayak arsz * Dayaktan korkmaz olmu, dayak yemeye alm. dayak atmak * dvmek, sopa ile dvmek. dayak cennetten kmtr * dayan yola getirici bir etkisi bulunduunu anlatr. dayak dkn * Dayaa lyk olan, dvlmeyi hak eden. dayak kakn * Dayak yemeye alm, dayaktan korkmaz kii. dayak yemek * dvlmek, sopa ile dvlmek. dayaklama * Dayaklamak ii. dayaklamak * Yklmamasiin bir eye destek koymak. * Kapybir destekle arkasndan kapamak, srglemek. dayaklanma * Dayaklanmak ii veya durumu. dayaklanmak * Dayaklamak ii yaplmak. dayakl * Dayaolan. dayaklk * Destek olarak kullanlan ey. dayal * Dayanmolan. * lgili, dair, mstenit, mebni. dayaldeli * Demesi ve eyaseksiksiz. dayama * Dayamak ii. dayamak * Bir eyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda brakmak veya tutmak. * Bir yerden, bir kimseden yararlanmak, g almak. * Hzla, fke ile veya korkutmak iin yaklatrmak, uzatmak. * Vakit geirmeden, bekletmeden vermek. * (kap, pencere iin) Ardna kadar amak. * Kalitesiz, kt veya rk bir mal, gizlice iyi olanlarn arasna katp mteriye satmak. * Varmak, ulamak. dayanak * Dayanlacak ey, istinatgh, mesnet. * Bir iddiayglendirmeye yarayan tant. * G verici, yardmc, destek. * Bir gerekliin onaylanmasiin olaylarn arkasnda veya altnda bulunan ey; kendisine bir ey yklenilen, bir varla destek olan, altta bulunan temel. dayanak noktas * Yaplarda bir blmn arlntamaya yarayan ge. * Dayanak. dayanakl* Dayanaolan. dayanaklk* Dayanak, destek olma durumu. dayanaksz

* Dayanaolmayan. dayanamamak * katlanamamak, sabredememek. dayan * Sabr. * Dayanak. dayandrma * Dayandrmak ii. dayandrmak * Dayanmasnsalamak, istinat ettirmek. dayankl* Dayanabilen, salam, gl, mukavim, zorlu. * Metanetli, metin, mtehammil. dayankllk * Dayanklolma durumu, metanet. dayanksz* Dayanmayan, salam olmayan, gsz, metanetsiz. dayankszlk * Dayanksz olma durumu, metanetsizlik. dayanlma * Dayanlmak ii veya durumu. dayanlmak * Dayanmak ii yaplmak. dayanlmaz * (bir kimse veya ey iin) Karkonulamaz veya karklamaz. * Tahamml edilemez, katlanlamaz. dayanm * Bir varln detkilere kardirenme zellii, diren. dayanm mr * Bkz. dayanma mr. dayanrlk * Diren, mukavemet. dayan * Dayanma ii veya biimi. dayank * yeleri arasnda dayanma bulunan (millet, topluluk, snf vb.), mtesanit. dayanma * Dayanmak ii, tesant. * Bir topluluu oluturanlarn duygu, dnce ve ortak karlarda birbirlerine karlklbalanmas, tesant. dayanmac * Dayanmaclktan yana olan, solidarist. dayanmaclk * Bir topluluun btn bireyleri arasnda bir dayanma bulunmasntoplu durumda yaamann gereklerinden sayan ve bireycilikle ortaklaaclk arasnda yer alan bir reti, solidarizm. dayanmak * (bir topluluu oluturan kiiler) Bir eyi gerekletirmek iin duygu, dnce ve kar birlii gstermek, birbirini kollamak, mtesanit olmak. dayanmal * Aralarnda dayanma bulunan. dayanma * Dayanmak ii. dayanma mr * Bir malzemenin kopmaya, krlmaya ve grevini yapamaz hle gelmesine kadar gstermiolduu diren. dayanmak * Bir yere yaslanmak, kendini dayamak. * Kullanluzun srmek, dayanklolmak. * Zarar grmemek, varlnkorumak, hasar grmemek. * Birinden, bir eyden g almak, gvenmek; istinat etmek. * Tutunmak, kardurmak, karkoymak, mukavemet etmek. * Bir eyin zerinde kurulmuolmak, istinat etmek. * G bir duruma katlanmak, ekmek, sabretmek, tahamml etmek. * Varmak, ulamak.

* Btn gcn kullanarak bir ii yapmak. * (tkenmeyen iler iin) Sonunda birinin veya bir eyin zerinde kalmak. * Hz vermek. * Yetimek, yeter olmak. dayant * Dayanklk. dayat * Dayatmak ii veya biimi. dayatma * Kendi isteinde inatlama. dayatmak * Kendi istek ve arzulardorultusunda srar etmek, inatlamak. dayatma * Dayatmak ii, empoze etme. dayatmac * stediini yaptrmada baskuygulayan, direten, empoze eden. dayatmak * Dayamak iini yaptrmak, empoze etmek. * Kendi istediini yaptrmakta direnmek. * Bakasnn isteine karkoymak. * Empoze etmek. dayattrma * Dayattrmak ii. dayattrmak * Dayatmak iini yaptrmak. dayayp demek * (evi, oday) mobilya ve benzeri eya ile demek. dayay * Dayamak ii veya biimi. daye * ocuk bakcs, st nine, dad. day * Annenin erkek kardei. * Bir kimsenin kayrcsolan, sz geer kimse. * Yalerkeklere seslenme sz olarak kullanlr. * Osmanlmparatorluu dneminde Tunus, Cezayir ve Trablusgarp'ta seimle baa getirilen ynetici. * Cesur, yiit. daylanma * Daylanmak ii. daylanmak * alm satmak, yksekten atmak. daylk * Dayolma durumu. * Kayrclk. * Kabadaylk, klhanbeylik. dayolu * Daynn olu, dayzade. dayzade * Dayolu veya daynn kz. daylak * Dii deve. * Deve yavrusu. daz * Sadklm(ba), dazlak. * plak (toprak). dazara dazar * ok ivedi ve tell. dazara dazr * Dazara dazar. dazlak * Tepesindeki sadklmolan (kimse, ba). dazlaklama

* Dazlak duruma gelmek. dazlaklamak * (insan) Tepesindeki sadklmolmak, dazlak duruma gelmek. * Salarnustura ile kaztmak. dazlaklk * Dazlak olma durumu. dazlama * Dazlamak ii. dazlamak * G beenmek, g beenir olmak. de * Trk alfabesinin beinci harfinin ad. de * Bkz. da / de. -de * Bkz. -da / -de, -ta / -te. debagat * Tabaklk, sepicilik. debba * Sepici, tabak (II). debbe * Kulplu ve azkapaklbakrdan su kab, gm. debboy * Silh, giysi gibi asker eyasambar. debdebe * Grkem, gsteri, atafat, ihtiam. debdebeli * Grkemli, gsterili. debeleni* Debelenmek ii veya biimi. debelenme * Debelenmek ii. debelenmek * Bir acnn etkisiyle veya bir baskdan kurtulmak iin rpnmak. * rpnmak, tepinmek, kmldamak. * Bouna urap durmak. debi * Bir akarsuyun herhangi bir kesiminden saniyede geen suyun hacmi, akm. debil * Zayf yapl, gsz. debillik * Genellikle yapile ilgili arve srekli gszlk. debimetre * Bir borudan akan gaz veya svnn hacim ve ktle cinsinden debisini kontrol eden, dzenleyen ve len ara. debriyaj * Otomobillerde kavrama yntemi ile kenetlenmiiki mili birbirinden ayran ve ekici mili hareket dzeninde tutarak ekilen milin durmasnve bu ilem sonunda aracn hareketini salayan sistem. debriyaj pedal * Kavrama pedal. Deccal * Din inanlara gre kyamete yakn bir zamanda kacana inanlan yalancve kt yaradllkimse. deccal * Yalanc, fesat, dedikoducu. decrescendo * Bir parann, sesi gittike ksarak alnacananlatr. dede * (evlt iin) Babann veya anann babas, byk baba. * Byk babadan balayarak geriye doru atalardan her biri. * Mevlev tarikatnda ile doldurmuolan dervilere verilen unvan. * ok yalkimselere seslenme sz olarak kullanlr. dede (dedesi) koruk yer, torununun dii kamar

* eskilerin yaptyanlilerden daha sonrakiler de zarar grr. dededen kalma * ok eski dnemlerden beri kullanlan nesne. dedektif * Bkz. detektif. dedektr * Bkz. detektr. dedelik * Dede olma durumu veya dedeye yakan davran. dedi mi * (dedi'mi) tam vaktinde. dedii kmak * dedii ey gereklemek. dedii dedik * her istediini yaptrr, syledii szden dnmez. dediim dedik, ttrdm (veya aldm) ddk * bir insann sznde direndiini anlatmak iin sylenen bir tekerleme. dediim dediki * Her isteini yaptran, inat, iddiac(kimse). dediin * adverilen, saylan, kabul edilen. dediinden (dar) kmak * szn dinlememek. dediine gelmek * birinin dncesini nce kabul etmezken sonradan doru bulup kabul etmek. dediine kara demek * inatlk ederek karsndaki ile anlamaya yanamamak. dedikodu * Konusu ekitirme veya knama olan konuma, klkal. dedikodu etmek (veya yapmak) * birini ekitirmek. dedikodu kumkumas * i gc dedikodu olan kimse. dedikoducu * ok dedikodu yapan. dedikoduculuk * Dedikodu yapma ii. dedirme * Dedirmek ii. dedirmek * Demek zorunda brakmak. * Denilmesini salamak. dedirtme * Dedirtmek ii. dedirtmek * Demek zorunda braktrmak. dedksiyon * Tmden gelim. def * Bkz. tef. def * Savma. defa * Kez, kere. defalarca * Sk sk, srekli olarak. defans * Savunma. def'aten * Birden, bir defada. defetme * Defetmek ii.

defetmek * Kovmak. * Savmak, savuturmak. defibel kabilinden * bir belysavarcasna. defibratr * Yongalarliflerine ayrtran zel alet. defigam etmek * znty, skntyatmak. defihacet etmek * byk abdest bozmak. defile * Giyecekleri tantmak amacyla mankenlerin yaptklargsteri, moda gsteri geidi, giyim gsterisi. defin * (ly) Gmme. define * Toprak altna gmlerek saklanm, para veya deerli eyler, gm. defineci * Gm bulmak umuduyla kazyapan veya yaptran kimse. definecilik * Defineci olma durumu. deflsyon * Para darl, durgunluk. defleme * Deflemek ii. deflemek * Defetmek. defne * Defnegillerden, yapraklargzel kokulu ve yaz kyeil olan bir aa (Laurus nobilis). defne yapra * eitli yiyeceklere gzel koku versin diye katlan yaprak. defnedilme * Defnedilmek ii, gmlme. defnedilmek * (l) Gmlmek. defnegiller * rnek bitkisi defne olan, iki eneklilerin ayrta yaprakllarndan, yapraklarkokulu birok tr iine alan bir bitki familyas. defnetme * Defnetmek ii, gmme. defnetmek * (ly) Gmmek, topraa vermek. defneyapra * Bir lfer eidi. defnolunma * Defnolunmak ii. defnolunmak * (l) Gmlmek. defo * Kusur, zr, bozukluk. defol! * savugit, uzakla. defolma * Defolmak ii. defolmak * (hakaret sz olarak) Savumak, ekilip gitmek. defolu * Defosu olan, bozuk, zrl, kusurlu (kuma, giysi vb.). deformasyon * Biimi bozulma, biimsizleme. deforme * Biimi, kalbbozulmu.

deforme olmak * biimi, kalbbozulmak. defosuz * Defosu olmayan, salam. defroster * Buzzer. defter * Genellikle hafif bir kapak ierisinde, bir araya tutturulmukt yapraklar. defter amak * para yardmveya gnll toplamaya girimek. defter emini * Tapu ilerine bakan yksek grevli. defter tutmak * ilem veya hesaplardzenli olarak bir deftere geirmek. defterci * Defter yapan veya satan kimse. deftercilik * Defter yapmak veya satmak ii. defterdar * Bir ilin maliye ilerini yneten yksek grevli. * Osmanllarda maliye ilerinin en yksek yetkilisi veya illerde maliye ileriyle uraan grevli. defterdarlk * Defterdarn makam, grevi veya grevin yrtld yap. defterden silmek * adnanmaz olmak, dost saymaz olmak. defterhane * Osmanllkelerindeki btn toprak kaytlarniine alan ana defterlerin bulunduu ve bunlara zg ilerin grld daire. defteri drlmek * lmek, ldrlmek. * grevine son verilerek bir yerden uzaklatrlmak. defteri kapamak * sz konusu ii artk yapmaz olmak; bir eyle ilgiyi kesmek. defterihakan * Osmanlmparatorluunda Tapu ve Kadastro Genel Mdrl. defterikebir * Ana defter. defterinde olmamak * sahip bulunmamak, tabiatnda bulunmak. defterini drmek * ldrmek. degajman * Futbolda kalecinin topu sert bir ayak vuruuyla uzaa atmas. dediri * Dedirmek ii veya biimi. dedirme * Dedirmek ii. dedirmek * Demesini salamak, demesine yol amak. deer * Bir eyin nemini belirlemeye yarayan soyut l, bir eyin dedii karlk, kymet. * Bir eyin para ile llebilen karl, paha. * Yksek ve yararlnitelik. * stn, yararlnitelikleri olan kimse. * Kiinin isteyen, ihtiya duyan bir varlk olarak nesne ile balantsnda beliren ey. * Bir deikenin veya bilinmeyenin sayile anlatm. deer analizi * Bir rnn her parasnn veya ekonomik ilemin her basamann sistemli bir biimde analiz edilip, katma deerinin hesaplanmasve maliyetle ilikisinin meydana karlmasii. deer artrma * Fiyatnykseltme. deer bimek

* bir eyin deerini belirtmek, bir eye deer koymak. deer drme * Fiyatnindirme, deerini aaya ekme. deer drm * Parann altn veya yabancbir paraya gre deerinin drlmesi, satn alma gcnn azalmas, devalasyon. deer kuram * Deerlerin nem sralarnve bu arada en yksek deeri aratrarak bir deer ls bildiren felsefe kuram. deer vermek * deerli saymak, nem vermek. deer yargs * Bir deerlendirme getiren yarg. deerbilir * Deeri olan eyleri, kimseleri sayan veya koruyan, iyilikbilir, kadirbilir, kadirinas. deerbilirlik * Deerbilir olma durumu, iyilikbilirlik, kadirbilirlik, kadirinaslk. deerbilmez * Deeri olan eyleri, kimseleri saymayan veya korumayan, hatrsz. deerbilmezlik * Deerbilmez olma durumu. deerleme * Deerlemek ii. deerlemek * Deer belirtmek. deerlendirilme * Deerlendirilmek ii, kymetlendirilme. deerlendirilmek * Deerlendirmek ii yaplmak, kymetlendirilmek. deerlendirme * Deerlendirmek ii, kymetlendirme. deerlendirmek * Bir eyi yerinde ve yararlbir yolda kullanmak, kymetlendirmek. * Bir eyin zn, nemini, nitelik ve niceliini belirlemek. deerlenme * Deerlenmek ii, kymetlenme. deerlenmek * Deer kazanmak, deeri artmak, deer salamak, kymetlenmek. deerli * Deeri olan veya deeri yksek olan, kymetli. deerli kt * Kapsadhak, senede balolan, senetsiz ileri srlebilmesine imkn olmayan kt. deerlilik * Deeri olma durumu, kymetlilik. deersiz * Deeri olmayan veya deeri ok az olan, nemsiz, kymetsiz, naiz. deersizlik * Deersiz olma durumu. degin * likin, stne ait, dair, mteallik. deil * sim cmlesinde ykleme veya baka elere olumsuzluk anlamveren kelime. deil a * "yle dursun" anlamna. deil mi ki * madem, mademki. deim * Bir kimsenin, kendisine iverilmeye hak kazandran durumu, liyakat. deimli * Liyakatli. deimsiz * Liyakati olmayan, liyakatsiz.

dein * Kadar, dek gibi bir iin bir durumun sona erdii zamanveya yeri gsterir. dein * Sincap. deini * Deinme. deini * Deinmek ii veya biimi. deinme * Deinmek ii, temas. deinmek * Bir konuyu ele alarak ondan ksaca sz etmek, dokunmak, temas etmek. deinti * Temas. deirme * Deirmek ii. deirmek * Duyurmak, bildirmek, ulatrmak. * Dedirmek, dokundurmak. deirmen * ten ara veya alet. * inde tme ii yaplan yer. deirmen ta * Deirmende, dnerek taneleri ezen yuvarlak ta. * Deirmen tayapmakta ve bazen de yaplarda kullanlan akmak tatrnden sert bir ta. deirmen tann altndan diri kar * en ar artlarda btn glkleri yener. deirmenci * Deirmen yapan veya ileten kimse. deirmencilik * Deirmen yapma ii. * Deirmen iletme ii. deirmenin suyu nereden geliyor? * bu iin masrafnkarlayacak para nasl kaznlyor?. deirmenlik * Deirmende tlmek iin ayrlm(tahl). * Bir deirmen taniletecek gte (akarsu). deirmi * Yuvarlak. * (kumaiin) Eni boyuna eit olan. * Yemeni, yazma, barts, mendil. deirmi sakal * Deirmi bir biimde kesilmisakal. deirmileme * Deirmileme ii. deirmilemek * Yuvarlak biime koymak. deirmileme * Deirmilemek ii. deirmilemek * Deirmi hle gelmek. deirmilik * Deirmi olma durumu, yuvarlaklk. dei * Demek ii veya biimi. * Bir ey verip yerine baka bir ey alma, mbadele, trampa. deietmek * bir ey verip yerine baka bir ey almak. deitoku * Dei, alveri, mbadele, trampa. deiebilir * Deime zellii tayan, deitirilebilen.

deiebilirlik * Deiebilir olma durumu. deien yldz * Parlaklzamana balolarak deime gsteren yldz. deiici * Biimden biime giren, deiken. deiik * Deitirilmi. * Allmn dnda bir zellii bulunan. * eitli, farkl. * Yedek (i amar, giyecek). deiiklik * Deiik olma durumu. * Bir btnden bir blmnn deimesiyle ortaya kan yeni durum. * Amaca uygun biime getirmek iin yaplan deitirme, tadil. deiiklik nergesi * Bazkanun maddelerinin amaca daha uygun olmasiin Byk Millet Meclisine yaplan neri. deiiklik teklifi * Deiiklik nergesi. deiiklik yapmak * deitirmek. deiim * Bir zaman dilimi iindeki deiikliklerin btn. * Yeni dllerin atalarna tpatp benzememesini salayan zelliklerin tm, varyasyon. * retilen mallarn baka mallar veya para karldeitirilmesi. * Bir niceliin birbirinden ayrdeerler almasveya byle iki deer arasndaki ayrm. * Rzgrn yn deitirmesi. deiim ynetimi * Hzla deien bir ortamda ayakta kalabilmek ve rakiplerin nne geebilmek iin, irketin kendini yenilemesi, deiim frsatlarnanaliz edip ortaya kan potansiyeli deerlendirmesi ve en uygun stratejinin belirlenip bunun uygulanmasiin yeniden rgtlenme ve yaplanma ii. deiimli * Deime zellii gsteren. deiimli nszler * nsz uyumuna balolarak tmllk ve tmszlk bakmndan birbirinin yerine geen nszler: p / b, / c, t / d, k / g, k / . deiinim * Doada ve toplumda nitelikle ilgili deimelerin yavayavadeil, birdenbire olmas, bir eyin ortam ve artlarnbulduunda birdenbire nitelik deitirmesi, mutasyon. deiinimci * Deiinimcilik yanls, mutasyonist. deiinimcilik * Bir canlvarlktaki soya ekimin (genlerin bazzel durumlarnn yitirilmesi, yeniden olumasveya deimesi yznden) anden deiebileceini ve bu deimen, trlerin olumasnda ana yol olduunu ileri sren kuram, mutasyonizm. * Doa ve toplumdaki deimelerin deiinim biiminde olduunu savunan dnce akm, mutasyonizm. deii * Deimek ii veya biimi. deike * Her canlda detkilerle ortaya kabilen, kaltmla ilgili olmayan deiiklik, modifikasyon. deiken * Deime zellii gsteren, ok deien, deiebilir, kararsz, deiici, mtehavvil. * Deiik saydeerleri alabilen nicelik. deikenlik * Deiken olma durumu. deikin * Deiiklie uram, deiik, muaddel. deikinlik * Deikin olma durumu. deime * Deimek ii. * Deiim, mbadele.

deimek * Baka bir biim veya duruma girmek, tahavvl etmek. * Yerine baka ey veya kimse gelmek. * Karlklalp vermek, mbadele etmek. * Deitirmek. * (olumsuz biimiyle) ok deer vermek. deimez * Aynen kalan, deiiklie uramayan. deitirge * Bir deiiklik yaplmasiin verilen nerge, tadil teklifi. deitirge * Bir cismin veya bir gcn biimini deitirmeye yarayan alet, konvertisr. deitirici * Deitirme zellii olan. * Deitirme iini yapan nesne veya kimse. deitirili* Deitirilmek ii veya biimi. deitirilme * Deitirilmek ii. deitirilmek * Deitirmek ii yaplmak. deitirim * Deitirmek ii. deitirme * Deitirmek ii, tebdil, tahrif. deitirmek * Baka bir biime sokmak, deiiklie uratmak. * Bir ey veya kimseyi bulunduu yerden baka bir yere almak. * Bir ey verip yerine baka bir ey almak. * Birini brakp bakasnedinmek veya kullanmak. * Baka bir duruma, baka bir grnme getirmek. * Anlatma yeni bir ierik vermek. deitirtme * Deitirtmek ii. deitirtmek * Deitirmek iini yaptrmak. deme * Deme ii, temas. deme * Her, herhangi bir, geliigzel, rastgele. * Sekin, seme. deme gitsin * deme, karma gitsin. deme keyfine * konuulan iten ok holanldnanlatmak iin kullanlr. demek * Aralk kalmayncaya kadar birbirine yaklamak, dokunmak, temas etmek. * Ulamak, erimek. * stenilen yere dmek, rast gelmek, isabet etmek. demek * Deerinde olmak. * Karlk olmak. * (zevk veren eyler iin) Hoa gitmek. * Herhangi bir nitelikte olmak. * Edeerde olmak. denek * Elde tanacak incelikte dzgn aa, sopa. * Denekle atlan dayak. denek gibi * ok zayf ve ince. deneki * Motorlu tatlarn altyerlerde yolcularn binive sra dzenini salayan kimse, khya.

* ehir dzeni ile ilgili grevli. denekilik * Denekinin yapti. denekleme * Deneklemek ii. deneklemek * Denekle vurmak. deh * Binek veya koum hayvanlarnyrtmek iin sylenen bir sz. deha * nsan zeksnn, insan kiiliinin eriebilecei en yksek kerte, dhilik. * Dhi. dehalet * Snma, korunma. dehdeh * Bkz. dahdah. dehha * Arkorku verici, dehet sac. dehleme * Dehlemek ii. dehlemek * Hayvandeh diyerek yrtmek. * Kovmak. dehlenme * Dehlenmek ii. dehlenmek * Dehlemek ii yaplmak. dehletmek * Aalamak, hor grmek. dehliz * st kapal, dar ve uzun geit, koridor. dehet * Bir tehlike veya korkun bir ey karsnda duyulan rknt, ylg. * Olaanst. * Olaanst eyler karsnda ama anlatr. dehet samak * ortala korku vermek. dehete drmek * dehet iine sokmak. dehete kaplmak (veya dmek) * ok korkmak. dehetlenme * Dehetlenmek ii. dehetlenmek * Dehete kaplmak. dehetli * Korku veya rknt veren. * artc. * ok fazla, son derece. deist * Deizm yanls. deizm * Tanr'yyalnzca ilk sebep olarak kabul eden, Tanriin baka herhangi bir g ve nitelik tanmayan, vahyi reddeden gr. dejenere * Soysuz. * Yoz. dejenere etmek * soysuzlatrmak, yozlatrmak. dejenere olmak * soysuzlamak, yozlamak. dejenereleme

* Dejenerelemek ii. dejenerelemek * Soysuzlamak. * Yozlamak. dejenerelik * Soysuz, yoz; soysuzluk, yozluk. dek * Kadar, gibi bir iin sona erdii noktayveya zamananlatr. dek * Dzen, hile. * Tokuma, atma. * Salam. dek * Bkz. tek. dekadan * XIX. yzyl sonlarnda Fransa'da natralistlere karkan sembolizm akmna nclk etmiolan sanatlara verilen ad. dekadanlk * Dekadan olma durumu. dekagram * Bir kilonun yzde biri, dag. dekalitre * On litrelik hacim l birimi, dal. dekametre * On metre uzunluunda bir l birimi, dam. dekan * Fakltenin ynetiminden sorumlu profesr. dekanlk * Dekann grevi. * Dekann makam. dekar * On ar (1000 m) deerinde yzey l birimi. Dekart* Descartes'in retisi ile ilgili, kartezyen. * Descartes felsefesini benimseyen kimse. Dekartlk * Descartes'in felsefesi. * Descartes'in retisi, kartezyenizm. dekaster * On metrekplk hacim ls birimi. dekatlon * 100 m kousu, uzun atlama, glle atma, yksek atlama, 400 m kousu, 110 m engelli kou, disk atma, srkla yksek atlama, cirit atma, 1500 m koularnieren atletizm yarmas. dekatloncu * Dekatlon yarmalarna katlan atlet. deke dmek * hileye, oyuna gelmek. deklnr * Bir devre kesicinin ileyiini etkileyerek almasnnleyen dzen. * Fotoraf makinesinin resim ekilirken baslan dmesi. deklrasyon * Bildirme, duyurma, iln etme. * Bir konunun kamuoyuna duyurulmasiin yaplan aklama, bildiri. * Mal bildirimi. deklre * Bildirilmi, iln edilmi. deklre etmek * bildirmek. * gmrklerde vergi konusu olacak eya vb.yi resm makama bildirmek. dekolte * Kollarnn, gs ve srtnn bir blm ak kadn giysisi. * Ak. dekolte konumak

* ak sak konumak. dekont * denmiveya denecek olan hesaplarn dkm. * Kapatlan bir hesaptan yaplacak indirme. * Btn indirmeler yapldktan sonra borlu tarafndan denecek, alacakltarafndan alnacak olan miktar. dekor * Tiyatro, sinema ve televizyonda sahneye konulan eserin yazldyerin, ann zelliklerini belirleyen eitli gelerin (perde, aksesuar vb.nin) btn. * Bir yere ssleme amacyla verilen dzen. * Grn, manzara. dekorasyon * Dekor yapma ii. * Bir yeri ssleme. dekoratif * Dekor olarak kullanlan, sslemeye yarayan, ssleyici, tezyin. * Gstermelik. dekoratr * Tiyatro, opera vb. dekorlarntasarlayan sanat. * mimar. dekoratrlk * Dekoratr olma durumu. * Dekoratrn ii ve meslei. dekorcu * Meslei dekor yapmak olan sanat. dekorculuk * Dekorcu olma durumu. * Dekorcunun ii ve meslei. dekore * Ssleme amacyla dzenlenmi. dekore etmek * (bir yere) ssleme amacyla dzen vermek. dekovil * Ray aral60 cm eninde veya daha az olan, arabalarbuhar, hayvan veya insan gcyle yrtlen, kk demiryolu. dekstrin * Niastann blnmesinden elde edilen zamklbir madde (C6 H10 O5). dekstroz * Niasta ekeri. dellet * Klavuzluk, araclk. * z, iaret. dellet etmek * yol gstermek. * gstermek, anlatmak, demeye gelmek. * belirtmek. deldirme * Deldirmek ii. deldirmek * Delmek iini yaptrmak. * Geersiz hle getirmek. delecek * Zmba. delegasyon * Herhangi bir topluluu temsil etmekle grevli yetkili kurul. delege * Kendisine yetki verilerek bir yere veya birinin katna gnderilen kimse, eli, murahhas. delegelik * Delegenin grevi, murahhaslk. delep delep * Parlayarak, parl parl. delepmek * Parlamak.

delge * Mukavva, kt, kay, maden gibi eylerde delik amaya yarayan ara, delecek, zmba. delgi * Maden, tahta, tavb. zerinde delik amaya yarayan aygt, matkap. delgi * Ucu sivri demirli, aatan tutacak yeri olan ve ttn dikmeye yarayan ara. deli * Aklnyitirmiolan, akl dengesi bozulmuolan, mecnun. * Davranlararve takn olan (kimse), lgn. * Arderecede dkn. * Cokun, azgn. deli alacas * Birbirini tutmayan parlak renklerden oluan. deli bal * Arlarn zehirli ieklerden topladklarbal. deli balta * Acmasz, gaddar, zalim kimse. deli bayraamak * k olmak. deli bozuk * Gn gnne, sz szne uymayan. deli bozukluk * Deli bozuk olma durumu. deli kmak * ldrmak. * ok sinirlenmek. deli dana hastal * ngiltere'de byk bahayvanlarda grlen eden bulacve ldrc bir hastalk. deli dana(lar) gibi dnmek * ne yapacanbilemeyerek, aknca davranmak. deli deli * Delice. deli divane * lgn, ardeli. deli divane (k) olmak * arderecede sevmek. deli divane olmak * mutlu olmak, bir kimseyi, bir eyi arderecede sevmek. deli dolu * lerisini gerisini dnmeden davranan, rastgele konuan, patavatsz. deli etmek * lgna evirmek. deli fiek * Delimen ve atak. deli fieklik * Deli fiek olma durumu. deli gibi * deliye yarar davranta, delicesine. deli gmlei * Tehlikeli ve saldrgan delilere giydirilen kolsuz gmlek. deli gllbicisi * Bkz. gllbici. deli rmak * Akntsok hzlolan rmak. deli kzn eyizi gibi * bir arada sergilenen ve birbirine yakmayan eya iin sylenir. deli olmak * ok sevmek. * ok sinirlenmek. deli olmak iten deil * g durumlarda aresizlii anlatr. deli orman

* ok sk ve gr orman. deli otu * Turpgillerden, bahelere ss olarak dikilen bir bitki, kuduz otu (Alyssum). deli psteki sayar gibi * ok kark, ok ayrntl, skcbir ile urama. deli Raziye gibi * delice davranlarda bulunan kz veya kadn. deli samas * Anlamsz, tutarsz, delice sz. deli sarayl(gibi) * acayip biimde giyinenler, takp taktranlar iin sylenir. deliba * Koyunlarda ve danalarda grlen tehlikeli bir hastalk. * Huysuzluk yapan hayvan. delice * Davranlarar, deli gibi olan. * Delicesine. * Budaygillerden, genellikle buday tarlalarnda yetien, tohumu zehirli, yaban bir bitki (Lolium temulentum). * Alanmamzeytin aac, yaban aa. * Atmaca, ahin. delice doan * Kartallar takmnn kartalgiller familyasndan bir kutr (Falco subbuteo). delicesine * Arbir biimde. delicesine tutulmak * arbir biimde balanmak, ok sevmek. delici * Delen, delmek iini yapan. * ok etkili, etkileyici. delie tkmak * tutuklamak, hapsetmek. delik * Dar, kk aklk; dar, kk ukur. * Delinmi. * Ceza evi. * Kk hayvan yuvas. delik byk, yama kk * eldeki imknlar gerekenden ok az. delik deik * Her yandeliklerle dolu. delik deik aramak * her yerde aramak. delik deik etmek * (bir canlnn vcudunda) bir arala birok yaralar, kesikler amak. * bir eyin her yannda delikler amak. delik deik olmak * (bir canlnn vcudunda) bir arala birok yaralar, kesikler olumak. * bir eyin her yandelinmek. delik eirmek * hapse girmek, tutuklanmak. delikanl * ocukluk andan kmgen erkek. * Genlere seslenme sz olarak kullanlr. * Sznn eri, drst, namuslu kimse. delikanllk * Delikanlolma durumu. * nsann delikanlolduu a. delikli * Delii veya delikleri olan. * Kevgir. * Deliklerle kaplesnek doku eritlerine verilen ad.

* Bir tr olta inesi. delikli boncuk (veya ta) yerde kalmaz * az ok ie yarayan her eyin isteklisi bulunur. delikliler * Delikli ve sert bir kabukla kaplbir hcreli hayvanlar takm. deliksiz * Delii olmayan. deliksiz uyku * Arada hi uyanmadan uyunulan uzun uyku. delil * nsanaradgeree ulatrabilecek iz, kant, emare. * Kant. * Klavuz, rehber. delilenme * Delilenmek ii veya durumu. delilenmek * Deli gibi davranmak. delilie vurmak * kendini deli gibi gstermek. delilii tutmak * delice davranmak. delilik * Deli olma durumu veya delice davran. delimsirek * lgnca, delicesine. delinin eline denek vermek * ktlk yapabilecek bir kimsenin davranlarnkolaylatrmak. delinme * Delinmek ii. delinmek * Delmek iine konu olmak. * Bir eyde delik olumak. * inemek, uymamak, aykrdavranmak. deliri * Delirmek ii veya biimi. delirme * Delirmek ii. delirmek * Deli olmak, aklnyitirmek, ldrmak. delirtme * Delirtmek ii. delirtmek * Deli etmek, ldrtmak. delimen * mark ve delice tavrl, zpr. * Gl, hareketli, salam yapl. delimence * Delimene yakr (biimde) delimen gibi. delimenlik * Delimen olma durumu, delimence davran, zprlk. delimenlik etmek * delimence davranmak. deliye dnmek * ok sevinmek. * ok zlmek. deliye her gn bayram * her frsattan yararlanarak bayrammgibi davrananlara ve her eyi elenceli ynden alanlara alay yollu sylenir. delk * Ovma, ovuturma. * Srtnme. delme

* Delmek ii. * Yelek. * Delinerek yaplm. delmek * Delik amak, delik duruma getirmek. * ncitmek, krmak. delta * Yunan alfabesinin drdc harfi (D). * Bir rman atallanarak dkldu yer, atal az. delta kas* Omuz banda bulunan gen biimindeki kas. dem * Soluk, nefes. * Zaman, a. * ki. * Hazrlanan ayn renk ve koku bakmndan istenilen durumu. * Koku. * Piirilen yemeklerin yenecek kvama gelmesi. dem * Kan. -dem / -tem * simden isim treten ek. dem ekmek * (kular) uzun ve gzel ezgiler karmak. * iki imek. dem dkmek * (kadnlar) ay banda kan yitirmek. dem tutmak * bir algya baka bir algveya sesle elik etmek. dem vurmak * bir eyden sz etmek, konu amak. demagog * Demagoji yapan kimse, halk avcs, halk dalkavuu. demagogluk * Demagog olma durumu. demagoji * Bir kimsenin veya grubun duygularnkamlayarak, gerek dszler syleyerek onlarkazanmaya alma, halk avcl. demagoji yapmak * bir kimsenin veya grubun duygularnkamlayarak, gerek dszler syleyerek onlarkazanmaya almak. demagojik * Demagojiye dayanan, demagoji ile ilgili. deme * Demek ii. * Anlam. * (halk edebiyatnda) iir. * Daha ok Alev airlerin tarikatlaryla ilgili konularileyen iirlerine, kendilerince verilen ad. * Atasz; at. deme (veya deme) gitsin * anlatlmasg, anlatlamaz. deme! * (de'me) "gerek mi", "yok canm" gibi ama anlatr. deme * Yetkili bir kimsenin bir konuda yayn organlarna yaptaklama, beyanat. deme vermek * (yetkili bir kimse) bir konuda yayn organlarna aklama yapmak, beyanat vermek. demediini brakmamak (veya komamak) * birisi iin krc, ar, ileri geri konumak. demek * Sylemek, sz sylemek. * Ad vermek.

* (bir dilde) Karlolmak. * Anlamna gelmek. * (herhangi bir) Ses karmak. * Herhangi bir yargya varmak. * Demek kelimesi dnmek, oranlamak, ummak, istemek veya erimek gibi anlamlara da gelebilir. * (hareketin olumsuz biimi, zt anlamkelimelerle kullanldnda) artlar ne olursa olsun bir ii yapmak. * O hlde, u hlde. * Bir ie kalkmak, yeltenmek. demek istemek * bir dnceyi sylemek istemek; bir eyi anlatmak istemek. demek ki (demek oluyor ki) * u hlde, yle ise. demek olmak * anlamna gelmek. demem o deme deil * benim sylemek istediim o deil. demem o deme deil * Bkz. deme. demet * Balanarak oluturulmudeste, balam. * Bitki veya iek balam. * stn yaplbitkilerde z sularn akmasna yarayan, bitkiye desteklik eden damarlveya lifli kordon. * Uzunlamasna birbirine bitiik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluu. * Bir atomun paralanmasndan doan elektriklenmitaneciklerin yrngelerinden oluan k topluluu. demet demet * Birok demetler durumunda balanmolarak, deste deste, demetleme. demeti * Demet yapan kimse. * Harman makinesini ekin demetleriyle dolduran kimse. demetik * Demet paras, kk demet. demetleme * Demetlemek ii. demetlemek * Demet yapmak, demet durumunda ayrp balamak. demetlenme * Demetlenmek ii. demetlenmek * Demet yaplmak. demetleti* Demet yaptrmak ii veya biimi. demetletme * Demet yaptrmak ii. demetletmek * Demet yaptrmak. demetleyi * Demet yapmak ii veya biimi. demetli * Demet biiminde olan. demev * Kanl, kanok (insan). * Kanla ilgili. * fkeli, sinirli. demeye getirmek * dorudan doruya sylemeyip dolaysyla anlatmak. demeye kalmamak * birden, hemen. demin * Az nce. demincek * ok az nce. deminden

* Demin, az nce. deminki * Biraz nceki. demir * Atom says26 atom arl55.847 olan, mavimtrak esmer renkte 7,8 younluunda, 1510 C de eriyen, zellikle elik, dkm ve alamlar durumunda sanayide kullanlmaya en elverili element. KsaltmasFe. * Baznesnelerin demirden yaplmparas. * Ayakkabtopuuna veya ayakkabburnuna anmaynlemek iin aklan, zel olarak yaplmmadenden para. * Gemilerin dalgalara, akntlara kaplarak yer deitirmemesi iin suya atlan, zincirle gemiye balbulunan, ucu engelli ar demir ara, apa. * Demirden yaplm. * Gl, kuvvetli, sert. demir aac * ki eneklilerden, ana yurdu Avustralya olan bir evcikli veya iki evcikli bir aa (Casuarina). demir almak * gemi yola kmak iin apasndenizden ekmek, gitmeye hazrlanmak. * lmek, ekip gitmek. demir atmak * (gemi) apasndenize salmak. * bir kimse bir yerde uzun sre kalmak. demir bilek * Gl kuvvetli kimse. demir boku * Demir d, maden crufu. demir dikeni * Toprak zerinde yatk olarak bulunan, iekleri kk ve ak sarrenkli, meyvesi 10 mm kadar apnda, boynuz eklinde sivri ulara sahip bir bitki (Tribulus terrestris). demir gibi*ok salam. * ok gl, ok kuvvetli. demir hat * Demir yolu. demir kap * Irmaklarda gemilerin gemesine engel olan kayalk yer. demir kr* Siyah, beyaz kark griye yakn renkte at donu. demir ku* Uak. demir oksit * Demirin hem tabiatta hem de sentetik yaplmolarak grlen ve deiik kimyasal deer ve renkte bulunabilen oksit biimi. demir pas * Demirde oluan pas. * Bu pasn renginde olan. demir perde * Sahne ile izleyicilerin bulunduu salonu yangn tehlikesinde birbirinden ayran, demirden yaplmperde. demir resmi * Geminin bir limanda demirlemek iin dedii vergi. demir slfat * Slfirik asidin kimyasal forml Fe2(SO4)3 olan demir tuzu ve bunun hidrolatrlmbiimi. demir taramak * (gemi) rzgr veya akntyznden apasnsrmek. demir tavnda dvlr * bir iin yaplmasiin uygun olan bir zaman, bir durum vardr. demir zerinde * demirini almve kalkmaya hazr (gemi). demir yeri* Limanlarda gemilerin demir atmasna ayrlmyer. demir yolcu * Demir yolu grevlisi. demir yolculuk * Demir yolcunun grevi.

* Demir yolu yapma ve iletme ii. demir yolu * Lokomotif, vagon gibi demir tekerlekli tatlarn yrd paralel iki ray denerek yaplan bir tr yol, tren yolu. * Bu yollarn ynetimi. demir yumruk * Gl kuvvetli kimse. demirba* Bir yerde kullanlan, bir yere kaytlolan, bir grevliden brne teslim edilen dayankleya. * Bu nitelikte olan. * Bir yerin eskisi, emektarolan (kimse). demirbatan dmek * demirbalistesinden karmak, kaydnsilmek. demirci * Demir satan, demir eya yapan veya onaran kimse. demirci mengenesi * Kzgn demiri tutmak iin kullanlan kska. demircilik * Demir eya alp satma veya onarma ii. * Demircinin zanaat. demire vurmak * birini demir zincirle balamak. demirhindi * Baklagillerden, scak iklimlerde yetien bir aa (Tamarindus indica). * Bu aacn meyvesi. * Bu meyveden yaplan erbet. * Pinti, hasis. demir * Demir mavisi, gri. demirkapan * Mknats. Demirkazk * Kutup Yldz. demirleblebi * Baarlmasok g i. * Baa klmasg kimse. demirleme * Demirlemek ii. demirlemek * Kol demirini takmak, kapatmak. * (gemi) Demir atmak. * Demire vurmak. demirleme * Demirlemek ii. demirlemek * Demir durumuna gelmek. * Demir gibi salam duruma gelmek. demirli * inde metal veya karm durumunda demir bulunan. * Demir parmaklk veya demir bir para taklmolan. * Demir atm(gemi). * Balanp kalm. demirli beton * Yapda gc, esneklii artrmak iin metal ve imentodan yararlanma yntemi, betonarme. Demirperde * II. Dnya Savasonrassouk savadneminde, batllkelerin kendilerini dou bloku lkelerinden ayran snra ve bu lkelere taktklarad. demirsiz * Demiri bulunmayan, iinde demir olmayan. demirsizlik * Vcutta veya kanda beliren demir yetersizlii. demiurgos

* Efltun felsefesinde evreni yaratan, yaratctanr. demke * (gvercin iin) Dem eken, gzel ses karan. demleme * Demlemek ii. demlemek * (ay) Kaynar suyun iine attktan sonra renk ve koku vermesi iin bekletmek. demlendirme * Demlendirmek ii. demlendirme suyu * Suda veya baka bir svda slatmak suretiyle yaplan yaekstraksiyon srasnda ele geen ve suda znebilen maddeleri ieren sv. demlendirmek * Demlemek. demlenme * Demlenmek ii. demlenmek * (ayn) Rengi ve kokusu suya gemek. * (pilv iin) Pitikten sonra bir sre bekletilerek kvama gelmek. * ki imek. demli * Demlenmi, rengini, kokusunu, tadnbulmu(ay). demlik * ayn demlendii kap. demode * Modasgemiolan. demode olmak * modasgemek, gzden dmek, deerini yitirmek. demograf * Nfus bilimci. demografi* Nfus bilimi. demografik * Nfus bilimiyle ilgili. Demokles'in klc * her an gerekleebilecek tehlike. demokrasi* Halkn egemenlii temeline dayanan ynetim biimi, el erki, demokratlk. demokrat * Demokrasi yanls. demokratik * Demokrasiye uygun. demokratikleme * Demokratiklemek ii. demokratiklemek * Demokrasiye uygun biime girmek. demokratikletirme * Demokratikletirmek ii. demokratikletirmek * Demokrasiye uygun biime getirmek. demokratlama * Demokratlamak ii. demokratlamak * Demokrasi ilkelerini uygulamak, demokrasiye uygun yapykurmak; demokrat bir biimde davranmak. demokratlk * Demokrasi. demonstrasyon * Gsteri. -den bu yana * -den beri. -den yana * iin.

* -e kalrsa. -den yana (olmak) * birinin tarafntutmak. -den yana kmak * birinin yanlsolmak, birini tutmak. denaet * Alaklk. denden * Bir izelgede alt alta gelen aynsz veya sz gruplarnn birka kez yazlmasnnleyerek kolaylk salamak iin birinci satrn altndakiler yerine kullanlan (") iareti. denden iareti * Bkz. denden. denek * zerinde deney yaplan kimse veya ey. denek ta * Altn, gmgibi madenlerin ayarnanlamak iin, srtldkleri bir tr ta, mihenk. * Bir kimse veya nesnenin deerini anlamaya yarayan ey. deneme * Denemek ii, snama, tecrbe. * Son biimi bulmam, taslak durumunda olan eser. * Herhangi bir konuda yeni ve kiisel grlerle bezenmibir anlatm iinde sunulan dz yaztr. deneme hayvan * Merann verimi veya mera zerinde uygulanan slah ve amenajman ilemlerinin etkileri hakknda bilgiler edinmek amacyla otlatlan ve canlarlk artveya st verimi devamlekilde llen hayvan. deneme tahtas * zerinde bilgisizce, tedavi, onarm gibi iler yaplan kimse veya ey. deneme yayn * Radyo, televizyon gibi haberleme aralarnn balangta ie almak ve daha verimli olmak zere yaptklar ksa sreli yayn. denemeci * Deneme yazar. denemecilik * Deneme yazarl, deneme yazma ii. denemek * Deerini anlamak, gerekli nitelii tayp tamadnbulmak iin bir insan, bir nesneyi veya bir dnceyi snamak, tecrbe etmek. * Bir ie, baarmak amacyla balamak, giriimde bulunmak, teebbs etmek. denenme * Denenmek ii. denenmek * Denemek iine konu olmak. denet * Denetlemek ii, tefti. * Lboratuvar ilemi tamamlanmbir filmin herhangi bir eksii olup olmadnanlamak iin datmcya verilmeden nce incelenmesi. deneti * Denetlemeyle grevli kimse, murakp, kontrolr. * Gsterim odasnda filmi izleyerek grntlerin, sesin, rengin kusursuz olup olmadn, izik vb. bulunup bulunmadninceleyen kimse. denetilik * Denetinin grevi. * Deneti olma durumu, murakplk, kontrolrlk. denetici * Bir ilemin istenilen llerde yrtlmesini denetim altna alan cihaz. * Scaklk, basn veya nem deimelerini nleyerek bunlara ilikin hareketin denetimini yapan alet. * Su altndaki bir aleti uzaktan yneten makine. denetilme * Denetmek iine konu olma. denetilmek * Denetmek iine konu olmak. denetim * Denetlemek ii, murakabe, kontrol.

denetim kurulu * Bkz. denetleme kurulu. denetimci * Denetim iini yapan kimse. denetimli * Denetlenmiolan. denetimsiz * Denetlenmiolmayan. denetleme * Denetlemek ii, murakabe, kontrol. denetleme kurulu * Devlet kurulularnda denetim iini yapmakla grevli yelerin oluturduu kurul, teftikurulu. * Bir kuruluun yasalara ve kendi amacna uygun olarak alp almadndenetleyen kurul. denetleme raporu * Deneti tarafndan hazrlanan ve bir iin doru, usullere ve ynetime uygun olarak yaplp yaplmadn belirten yaz. denetleme yapmak * kontrol etmek. denetlemek * Bir iin doru ve ynetime uygun olarak yaplp yaplmadnincelemek, murakabe etmek, teftietmek, kontrol etmek. denetlenme * Denetlenmek ii. denetlenmek * Denetlemek iine konu olmak. denetleyici * Denetleyen (kimse). * Denetleyen alet. deney * Bilimsel bir gerei gstermek, bir yasaydorulamak, bir var saymkantlamak amacyla yaplan ilem, tecrbe. * Deneyim, tecrbe. deney kab * inde kimya deneyleri yapmaya yarayan zel kap. deney tp * ounlukla kimyasal deneylerde kullanlan bir ucu kapalcam boru. deneyci * Deneycilik yanlsolan (kimse), ampirist. deneycilik * Bilginin gzlem, deneme veya duyular ile elde edilebileceini ileri sren geleneksel reti, grgclk, ampirizm, usuluk kart. * Organizma ile durum veya evre arasnda bir etkileim olarak yaantya nem veren, bilgiyi, simgelerle iletiimi yaplan denetimli ve yeniden dzenlenmiyaantbiiminde dnen adabir felsefe anlay, grgclk, ampirizm. deneyim * Tecrbe. deneyim kazanmak * deneyimli duruma gelmek. deneyimci* Deneyimi n plna karan kimse. deneyimcilik * Deneyimcinin ii. deneyimli * Deneyim kazanmolan, tecrbeli. deneyimsiz * Deneyimi olmayan, tecrbesiz. deneyimsizlik * Deneyimsiz olma durumu, tecrbesizlik. deneyi * Denemek ii veya biimi. deneyleme * Deneylemek ii.

deneylemek * Deney yapmak. deneyli * Deneye bavurularak yaplan. deneysel * Deneye dayanan, deney yoluyla olan, deneyle ilgili, tecrb. deneyselcilik * Gerek bilginin ancak deney yoluyla elde edilebileceini; bilgilerimizin varsayma dayanan bir nitelik tadn, gerein insan yaantsnn bir rn olarak dnlmesi gerektiini; deerler ile ahlklln mutlak deil, toplumsal olduunu ileri sren reti, eksperimantalizm. deneysellik * Deneyle ilgili olma durumu. deneysiz * Deneye bavurulmadan yaplan. deneyst * Deneyle kazanlmasimknsz, aklla ilgili olan (bilgi). deneystclk * nsan bilgisinin niteliini ve ilkelerini akl yoluyla zmek amacyla deney alannn tesine gitmeye alan anlay, mtealiye, transandantalizm. * Ahlkta belli bir gizemcilii savunan, Tanr, doa ve insankaynatrmaya alan Amerikan felsefe okulu, mtealiye, transandantalizm. denge * Bir nesnenin veya bir insann devrilmeden durma hli, muvazene. * Birbirini ortadan kaldran glerin sonucu olan durma hli. * Zihinsel ve duygusal uyum, istikrar. * Bkz. toplumsal denge. * Siyas glerin, yetkilerin birbirini snrlayacak biimde datlmas. * Ekonomik hayatn uyumlu dzeni. * Vcudun en kk dayanak yzey veya yzeylerinde dmeden durmas. denge kalas * Aletli jimnastik dalnda kullanlan ve 1.20 m ykseklikte, piramit biiminde, iki ayak zerinde duran 5 m uzunluunda, 10 cm yrme yzeyi olan dzgn kalastan yaplmdenge arac. denge ta* Omurgallarn zellikle de memelilerin i kulak keseciinde bulunan kalsiyum tuzu. dengeci * Denge unsurunu n plnda tutan. dengecilik * Dengeci olma durumu. dengeleme * Dengelemek ii. dengelemek * Dengeli duruma getirmek. * Bir cismi g katarak veya eksilterek denge durumuna getirmek. dengelenme * Dengelenmek ii. dengelenmek * Dengesi salanmak. dengeleyici * Denge salayan, dengeleme zellii olan. * Otomobillerde eiklii veya yaylanma genliini azaltmak iin asi ve tekerleklere yerletirilen dzen, stabilizatr. * Bir evredeki ilemin daha dengeli bir duruma gelmesini salayan alet. dengeli * Dengesi olan, muvazeneli. * Tutum ve davranlarnda uyum olan (kimse), istikrarl. * Kurallara uygun, skntyaratmayan. dengeli beslenme * Salk iin gerekli olan besinleri belirli llerde ve dzenli bir biimde alma. dengeli klmak * huzura, dzene kavuturmak. dengelik * Denge salayan alet.

dengesi bozulmak * dik durumdan decek duruma gelmek. * aralarnda iliki bulunan eyler arasndaki uyum bozulmak. dengesiz * Dengesi olmayan, muvazenesiz. * Tutum ve davranlarnda uyum olmayan (kimse), istikrarsz. dengesizletirme * Dengesizletirmek ii. dengesizletirmek * Dengesiz duruma getirmek. dengesizlik * Bir eyde denge bulunmamasdurumu. * Bir kimsenin, tutum ve davranlarnda sk sk, beklenmedik deimeler olmas, istikrarszlk. dengeik * Dmen sisteminde yelpazenin itme merkezinin kenarna deil, yaknna konulan ek dmen. dengi dengine * uygun olanyla. dengine dengine * getirmek punduna getirmek. dengiyle karlamak * kendisine yaplan bir iin karlnayndeerde iyaparak vermek. den * Alak, kt, kiiliksiz (kimse). denilme * Denilmek ii. denilmek * Ad verilmek. * Sylenmek, sz edilmek. deniz * Yer kabuunun ukur blmlerini kaplayan, birbiriyle balantl, tuzlu su ktlesi. * Bu su ktlesinin belirli bir paras. * (denizde) Dalga olma durumu. * Genialan. * Snrsz genilik, okluk, younluk. * Aydaki dzlkler. deniz aknts * Deniz suyunun bazetkilerle belirli bir ynde yer deitirmesi. deniz alt* Deniz altnda bulunan. * Deniz altnda yaplan. * Dalgalara karak. deniz ataesi * Byk eliliklerde grev yapan deniz kuvvetlerine balasker st dzey grevlisi. deniz aygr * Denizlerde yaayan bir tr vah hayvan. deniz aynas * Denizin dibini ak ve seik grebilmek iin zel olarak yaplmcam, alet. deniz basmas * ken bir kara parasna deniz sularnn dolmas. deniz bilimci * Deniz bilimi ile uraan kimse. deniz bilimi * Ana deniz bilimi, oinografi. deniz bindirmek * denizde birden frtna kmak. deniz buzu * Kutuplara yakn yerlerde souk havann etkisiyle denizlerin stnde oluan buz. deniz kmak * denizde frtna olmak. deniz ulluu * Kyblgelerinde yaayan bir tr ulluk. deniz depremi

* Deprem merkezi denizin dibinde odaklaan bir tr yer sarsnts. deniz durmak (veya dmek) * denizdeki frtna gemek. deniz feneri *Kylarn tehlikeli yerlerinde, bazkaya ve adacklarn zerinde geceleri deniz tatlarna yol gsteren, tepesinde gl bir k kaynaolan fener. deniz geii * Gaz boru hattnn denize girmesi durumunda, kyeridinden belli bir derinlikteki kesimden teye hattn deniz altnda kalan ksm. deniz hamam * Plj. deniz haritas * Denizlerin oluum ve konumlarndeiik renk ve izgilerle gsteren harita. deniz hukuku * Devletler hukukunda denizin trl blmlerinin durumunu dzenleyen ve devletlerin bu blmler zerindeki yetkilerini belirten antlama, gelenek vb. niteliindeki kurallarn btn. deniz iklimi * Denizlerde, adalarda, yksek enlemlerde grlen ve scaklk oynamalaraz olan iklim. deniz kaplumbaalar * Denizde yaayan, ayaklaryzge biimindeki btn kaplumbaalara verilen ad. deniz kaplumbaas * Denizlerde yaayan ve ayaklarnyzge gibi kullanan bir deniz hayvan. deniz kaz * Akba. deniz krlangc * Balkn. deniz kz* Denize yakn kayalklar zerinde arksyleyen, bave gs kadn biiminde, belden aasbalk kuyruklu doast yaratk. deniz kula * Ak denizden bir kum setiyle ayrlmveya kydilinin gelimesiyle gl biimini alm, skoy veya krfez, lgn. deniz kuvvetleri * Bir lkeyi denizden gelecek saldrlara karkorumak iin kurulan asker kurulular. deniz marulu * Ssularda bulunan, ince levhaya benzeyen yapraklarolan yeil su yosunu (Ulva lactuca). deniz mavisi * Deniz renginde koyuca mavi. deniz menekesi * an ieinin bir tr. deniz mili * 1852 m olan uzunluk ls birimi. deniz motoru * Deniz yollarnda yolcu tamaya yarayan pervaneli ve patenli motorlu gemi. deniz otobs * Tepkili motorlarsayesinde, zel hava yastklarzerinde hz kazanan ve suya temas etmeden hzla seyreden, yolcularnkapalmekn ierisinde tayan bir deniz tat. deniz rdei * Frtna kuu. deniz rmcei * En byk yenge tr (Maja squinado). deniz prasas * Denizlerde yetien bir tr yosun. deniz piyadesi * karma harektnda kyya ulaacak tarzda eitilen deniz kuvvetlerine zg snf. deniz rezenesi * Maydanozgillerden, deniz kumsallarnda bol olarak yetien, trlbir bitki (Crithmum maritimum). deniz sarma * ok yllk, srnc, beyaz stl ve otsu bir bitki (Convolvulus soldanella). deniz seviyesi * Kara ile denizlerin birletii ve yksekliin 0 olarak kabul edildii nokta. deniz suyu

* Birleiminde sudan baka deiik tuzlar ve gazlar bulunan su. deniz tavancl * Balk kartal. deniz tutmak * deniz tatlarnda sallantdan etkilenmek. deniz tutmas * Gemide dalgalarn etkisiyle sallantlarn yarattrahatszlk. deniz ua * Su zerinden havalanabilecek ve uutan sonra yine su zerine inebilecek ekilde dzenlenmihava tat. deniz ss* Stratejik blgelerde deniz kuvvetlerinin asker harektlarynettii ve birimlerini konulandrdasker merkez. deniz zm * 1-2 m ykseklikte, dik dall, dallaryeil renkli, yapraklarpulsu ve kn hlinde dallarsarm, al grnnde, meyvesi bezelye byklnde, krmzve nadiren sarrenkli, ok yllk bir bitki (Ephedromajor). deniz yeli * mbat. deniz ylan * Ylanlar takmndan ok zehirli, krek biiminde yasskuyruklu, Hint ve Pasifik okyanuslarnda yaayan bir hayvan (Hydrophis). deniz yolu * Deniz tatlarnn izlemeye zorunlu olduklaryol. deniz yolu ile * denizden, deniz tatlarile. deniz yolu ulam * Liman ve iskeleler arasnda deniz tatlaryla yaplan tama ii. deniz yosunu * Denizlerde biten ve genellikle kylarda ve kayalklarda youn olarak grlen bitki tr. denizalas* Kemikli balklar takmnn alabalkgiller familyasndan denizlerde yaayan bir balk tr (Salmo trutta marina). denizalt * Deniz yzeyinin altnda ve stnde yol alabilen savagemisi, tahtelbahir. denizaltc * Denizaltlarda grevli kimse. denizaltclk * Denizaltcolma durumu. denizanas * Selenterelerden, yassbir diske benzeyen, saydam, serbeste yzebilen deniz hayvan, medz. denizaslan * Amerika'nn kuzeybatkylarnda yaayan ve sk renk deitiren etil bir memeli tr. denizar* Denizlerin tesinde bulunan. denizat * Baat bana benzeyen, suda dik duran, kuyruk yzgeci olmayan, 10-15 cm boyunda bir deniz hayvan (Hippocampus hippocampus). denizays* 1,5-2 m boyunda, uzun ve yumuak tyl postu beenilen, bitkiyle beslenen bir deniz memelisi (Arctocephalus ursinus). denizci * Denizle ilgili ilerde alan kimse. * Deniz askeri. * Deniz sporlaryla uraan kimse. denizcilik * Denizlerde sefer yapma ii. * Denizle, gemi iletmesiyle ilgili meslek. * Deniz sporculuu. denizaks * Yumuaka. denizde kum, onda para * ok paralkimse. denizdeki baln karada komisyonculuunu yapmak

* gerekte bulunmayan bir konu zerinde varmgibi savunuculuunu yapmak, hayal konularda gereksiz sz sylemek. denizden (veya denizi) geip ayda boulmak * byk glkleri yenmiken nemsiz bir sebeple baarszla uramak. denizden kmbala dnmek * Bkz. sudan kmbala dnmek. denize almak * kydan ok uzaklamak. denize kmak * gezi veya av iin kydan ayrlmak. denize dkmek * dmandenize kadar srp yok etmek. denize den ylana sarlr * g bir duruma denlerin bundan kurtulmak iin her trl areye bavurmalarolaandr. denize indirmek * denizde kullanlacak, genellikle yeni yaplan bir arackzaklar yardmyla karadan suya salvermek. denizgergedan * Balinagillerden, 8-10 m boyunda, erkeinin st enesinde iki uzun dibulunan bir deniz memelisi (Monodon monoceros). denizgl * Mercanlar snfndan dokunalarksa bir tr hayvan (Actinia). denizgzeli * Bkz. saraz. denizhyar * Deniz hyarlarndan, boyu 25 cm kadar olabilen, yuvarlak ve yumuak vcutlu derisi dikenli bir hayvan (Holothurion). denizhyarlar * rnek hayvandenizhyarolan derisi dikenliler snf(Holothurion). denizsrganlar * Salgladklarsvlarla insan derisinde srgan etkisi uyandran, iri medzleri iine alan selentereler snf. denizibii * Bkz. deniz rezenesi. denizinesi * Yuvarlak somakl, vcudu ince ve uzun bir deniz bal(Syngnathus acus). denizinei* Amerika ve Afrika'nn tropikal kysularnda yaayan, 2-3 m boyunda deniz memelisi (Hydrodamalis gigas). denizkadayf * Esmer su yosunlarndan bir deniz bitkisi (Alaria esculenta). denizkedisi * Tm ballar takmndan, vcudu ince uzun, byk bal, derin ve byk denizlerde yaayan bir balk (Chimaera monstrosa). denizkestanesi * Hareket edebilen dikenlerle rtl, yuvarlak kalker kabuklu, derisi dikenlilerden bir yumuaka (Echinus esculentus). denizkz* Solunumlarhem akcierlerle, hem solungalarla olan, arka yeleri olmayan, otul amfibyumlar snfndan bir hayvan. denizkozala * Konik biimli kabuunda bir yark bulunan karndan bacaklyumuaka (Conus). denizkp * Lle ta. denizkula * Yasskabuklu, ii sedefli, 10 cm uzunluunda bir deniz yumuakas(Haliotis). denizkurdu * Deneyimli, eski denizci, usta denizci. denizlleleri * Vcutlarbir sapla deniz dibine balveya serbest olabilen beveya daha fazla kollu, toplu durumda yaayan derisi dikenlilerden bir snf. denizlik * Kayklarda bordayaan dalgalarn ieriye girmesine engel olan eik tahta. * Pencerelerin altnda, ite ve dta yaplarak sularn duvar iine szmasnveya duvar yzeyinde yaylmasn

nleyen eik blm. * Denize girerken kullanlan kadn mayosu. denizmaymunu * Denizkedisi. denizpalamudu * Kykayalarnn zerinde yapk olarak yaayan, beyaz kalkerli plkalarla evrili, koni biiminde, kk, kabuklu bir bcek (Balanus). denizpelidi * Bir tr deniz bcei. denizakay * Kayalklara yapk olarak yaayan, dokunalarok ve uzun, gzel renkli bir polip tr (Anemonia actinia). denizakayklar * Deniz akayklarniine alan selentereler alt snf. deniztara * ki enetli kabuklu bir yumuaka tr (Pecten). deniztavan * Az dokunalargenive etli, uzun, plak vcutlu deniz yumuakas(Cyclopterus lumpus). deniztilkisi * Saban bal. denizyldz * Denizyldzlarndan, yldz biiminde bekolu olan, kayalklar zerinde yaayan derisi dikenli bir hayvan (Aster). denizyldzlar * rnek hayvandenizyldzolan derisi dikenliler snf. denk * Yk hayvanlarnn save soluna konulan iki yk parasndan her biri. * Yatak, yorgan, kumagibi eyann sarlp balanmasyla oluan yk, balya. * Arlk bakmndan eit olan. * Uygun, nitelik ynnden eit. * Destekleri paralel, ynleri ayn, iddetleri eit bulunan gler. denk dmek * uygun olmak, frsat olmak. denk gelmek * uygun dmek, uygun gelmek. * rast gelmek, rastlamak. denk getirmek * uygun drmek, rastlatmak. denk kme * Bire bir elenebilen, eleman saylareit kme. denk yapmak * denk durumuna getirmek. denki * Denk ileri ile uraan veya denk yapan kimse. denkilik-i * Denki olma durumu. denklem * inde yer alan bazniceliklere ancak uygun bir deer verildii zaman salanabilen eitlik, muadele. * Bir yannda olaya giren eitli maddelerin formlleri, teki yannda da tepkime sonucu oluan yeni maddelerin formlleri bulunan eitlik. denkleme * Denklemek ii. denklemek * Denk duruma getirmek. denklemler sistemi * ki veya daha ok denklemden oluan ve hepsinin birlikte ortak zm istenen takm. denklenmek * Denk yaplmak. denkleme * Denklemek durumu. denklemek * Birbirine denk olmak, denk duruma gelmek. denkletirici

* Denkletirme ilemini salayan. denkletirme * Denkletirmek ii. denkletirmek * Denk duruma gelmesini salamak. * Gereken miktarsalamak. denklik * Denk olma durumu, eitlik, msavat. denkta * Denk, eit, kfv. denkte * Bkz. denkta. denli * "Kadar" anlamnda stnlk derecesini belirtir. denli * Ar bal, szleri ve davranlarll olan (kimse). denli densiz sz sylemek * uygunsuz, yakksz ve saygsz szler sylemek. denlilik * Denli olma durumu. denme * Denmek, denilmek ii. denmek * Ad verilmek. * Sylenmek, sz edilmek. densimetre * Bitkilerin dksmlarile toprak zerinde kapladklaralaneitli byklklerdeki halkalar yardmile len bir alet. densiz * Yakksz ve saygszca davranan. densizlenme * Densizlemek durumu. densizlenmek * Densizlik etmek. densizleme * Densizlemek ii. densizlemek * Yakksz ve saygszca davranr duruma gelmek. densizlik * Densiz olma durumu, densizce davran. densizlik etmek * densiz bir davranta bulunmak. denirme * Denirmek ii. denirmek * Bir eyin yapsnveya niteliini bozmak, tayir etmek. deontoloji * dev bilgisi. depar * k. depara gemek * kouya veya yara hzla balamak. depara kalkmak * kou veya yariinde birdenbire hz artrmak. departman * Bir iyeri, okul veya niversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlk dalnda eitim salayan alt birimlerinden her biri, blm. depderin * ok derin. deplsman* Spor takmlarnn kendi ehirleri dnda ma yapmaya gitmesi. deplsmana gitmek (veya kmak)

* (spor takmlar) kendi ehirleri dnda ma yapmaya gitmek. depo * Korunmak, saklanmak veya gerektiinde kullanlmak iin bir eyin konulduu yer. * Bir maln toptan satldve oka bulunduu yer. * Ordu mallarnn sakland, bakmlarnn yapldyer. depo etmek * ymak, biriktirrnek. depocu * Depoya bakan kimse. depoculuk* Depocunun yapti. depolama * Depolamak ii. * Bellek cihazna verinin yerletirilmesi veya saklanmas. depolamak * Depo etmek, biriktirmek. * Bir bellek cihazna veriyi yerletirmek veya saklamak. depolanma * Depolanmak durumu. depolanmak * Depolamak ii yaplmak. depozit * Bir taahht srasnda yatrlan gvence veya balanma paras. depozito * Bkz. depozit. deppoy * Bkz. debboy. deprem * Yer kabuunun derin katmanlarnn krlp yer deitirmesi veya yanardalarn pskrme durumuna gemesi yznden oluan sarsnt, yer sarsnts, hareket, zelzele. deprem bilimci * Deprem bilimiyle uraan kimse. deprem bilimi * Depremleri, yer hareketlerini inceleyen bilim, sismoloji. deprem blgesi * Depremlerin sk sk olutuu, gevek ve krk yer altkua. deprem kua * Depremlerin olutuu ayndzlemde yer alan blgeler. deprem merkezi * Depremin olutuu odak nokta ve yayldyer. depremizer * Depremleri yazan cihaz, sismograf. depremyazar * Depremlerin yerini, sresini, iddetini tespit eden ok duyarlcihaz, sismograf. depremzede * Depremde zarar grminsan. deprenme * Deprenmek ii. deprenmek * Kmldamak, hareket etmek, sarslmak. depresyon * Ruh knt. depreme * Depremek durumu. depremek * Yeniden ortaya kmak, nksetmek. depretirme * Depretirmek ii. depretirmek * Depremesine sebep olmak. der demez * hemen, o srada.

der olu der * bir eyin srekli sylendiini anlatr. derakap * Hemen arkasndan, hemencecik, derhal. derbeder * Yaayve davrandzensiz (kimse). derbederlik * Derbeder olma durumu. derbent * ki daarasndaki geit yeri, boaz. * Snrlarda bulunan kk kale. der * Alma, toplama. * Kaydetmek (almak, toplamak). derde derman olmak * soruna zm bulmak, skntygeirmeye are gstermek. derdest * Yakalama, tutma, ele geirme. derdest etmek * yakalamak, tutmak, ele geirmek. derdi bandan akn olmak * arderecede megul olmak birok sorunu bulunmak. derdi gn * ok ilgilenilen, ok dnlen, uralan (ey). derdi veren devasnda verir * her skntnn, zntnn bir aresi vardr. derdine deva bulunmak * skntyhalletmek, atlatmak, aresizlii yenmek. derdine dmek * yaplmasgereken bir eyi gerekletirmenin yollarnaramak. derdine yanmak * kendi durumuna zlmek. derdini ekmek * zntsne katlanmak. derdini demek (veya depretirmek) * derdini hatrlatp yeniden zlmesine yol amak. derdini dkmek * derdini, skntlarnayrntlolarak anlatmak. derdini Marko Paaya anlat * yaknmandinleyecek kimse yok. derdini sylemeyen derman bulamaz * insan skntsnbakasna aklayarak giderebilir. dere * Genellikle yazn kuruyan kk akarsu ve bunlarn yata. * ki daarasndaki uzun ukur. * Damlarda yamur sularntoplayarak olua veren inko veya kiremit yol. dere gibi akmak * vcudun bir yerinden ok kan akmak veya bir savata ok kii yaralanarak lmek. dere tepe * nili kl(yer). dere tepe dz gitmek * "engelleri aarak gitmek" anlamnda bir tekerleme. derebeyi * Topraklarnderebeylik dzenine gre yneten kimse. * Zorba. derebeylik * Derebeyi olma durumu. * zellikle BatAvrupa'da toprave zerinde yaayan kylleri tek bir kimsenin malsayan Orta asiyas dzeni, feodalite. * Derebeyi ynetimindeki blge. derece * Bir sre iindeki durumlardan her biri, basamak, aama, rtbe, mertebe.

* l aletlerinin leinde belirtilmibulunan balca blmlerden her biri. * Bir zeltinin younluunu lmede kullanlan birim. * Bir emberin 360'ta birine eit olan abirimi. * Scaklkler, termometre. * Denli, kadar. * Sporda baargsterme. derece almak * baargstererek dl kazanmak. derece derece * Azar azar, yavayava, tedricen. * Farklfarkl, deiik. dereceleme * Derecelemek ii. derecelemek * Derecelere ayrmak. derecelendirilme * Derecelendirilmek ii. derecelendirilmek * Derecelendirmek ii yaplmak. derecelendirme * Derecelendirmek ii. derecelendirmek * Derecelemek ii yaplmak. dereceli * Derecesi olan. * Derecelere ayrlm, kademeli. derecesiz * Derecesi olmayan. * ok fazla. derecik * Kk dere. dereden tepeden konumak * geliigzel konumak, rastgele konular zerinde konumak. dereke * Aaderece. dereotu * Maydanozgillerden, ince yaprakl, bazyemeklere konulan gzel kokulu bir bitki (Anethum). dereyi grmeden paalarsvamak * gerektiinden ok nce veya henz ortada hibir ey yokken hazrlanmaya kalkmak. dergh * Tarikattan olanlarn barndklar, ibadet ve trenler yaptklaryer, tekke. dergi * Siyaset, edebiyat, teknik gibi konularinceleyen ve belirli aralklarla kan sreli yayn, mecmua. dergicilik * Dergi yaymlama ii. derhal * Hemen abucak. deri * nsan ve hayvan vcudunu kaplayan ty, kl veya pulla kaplrt. * lenerek kullanlr duruma getirilmihayvan derisi. * Bu deriden yaplm. * Soyulmadan yenen yemilerin ince kabuu veya soyulan yemilerde kabuk altndaki zar. deri * Toplant, dn. * Pazar veya panayr kurulan gn, dernek. deri alt * Derinin altnda bulunan. derici * Dericilik yapan kimse. dericilik * Belirli bir amala kullanmak iin hayvan derisini ileme. * Deri alp satma ii.

derili * Derisi olan, deri ile kaplanmolan. derilme * Derilmek ii. derilmek * Dermek iine konu olmak. derim evi * Kafes biiminde tahtadan yaplmportatif ev. * Keeden yaplmadr. derin * Dibi yzeyinden veya azndan uzak olan. * Yzeyden ieri inen. * Kendi trnde ok gelimi, en ileri durumda olan. * Youn. * Uzun sren. * Ayrntya nem verilerek hazrlanan. * ok iten gelen. * Dip. derin derin * Derin olarak. derin derin dnmek * zntl dnceye dalmak. * ok fazla dnmek. derin dondurucu * Buzdolabnda besinleri bozulmadan uzun sre saklayacak blm. derin soutma * Derin soutucu retimi teknii. derin soutucu * Buzdolabdzeni iinde ok yksek soutucu zellii olan bir tr buzdolab. derin uyku * Uyanlmasg uyku, ar uyku. derince * Biraz derin. derinden * En ince ayrntsna kadar, etraflca. * Pek belli olmayan uzak bir yerden. * ten. derinden derine * Uzaklardan. * En iyi biimde, en ince ayrntlarna kadar. derinlemesine * ok ayrntlolarak. derinleme * Derinlemek durumu. derinlemek * Derin duruma gelmek. * Bir konuda kkl, salam bilgi edinmek, bilgisini geniletmek. * Ses kaynauzaklaarak az duyulur duruma gelmek. derinletirme * Derinletirmek durumu, tamik. derinletirmek * Derin duruma getirmek. * Ayrntlarna kadar incelemek, derinliine incelemek. derinletme * Derinletmek ii. derinletmek * Derin duruma getirmek. derinliine * Derin olarak, derinlemesine. derinlik * Bir eyin dip tarafnn yzeye, aza olan uzakl. * Bir cismin en ve boy dndaki nc boyutu.

* Bulunulan yere gre uzakta olan yer. * zne inerek ayrntlaryla kavrama gc. * Varln ii, z. * Varlortaya karlamam, kantlanamamey. * Yanak veya dank dzende bulunan bir birliin en ileride olan ksmnn bandan, en geride bulunan ksmnn sonuna kadar olan uzaklk. * Borsada az sayda hisse senedinin el deitirmesi. derinlik kayalar * Yer kabuunun derinlerinde, byk ktleler biiminde katlammagma kayalar. derinlik lm * Deniz derinliinin veya yksekliinin zel bir aletle belirlenmesi ilemi. derinlikler * Denizin derinliini lmeye yarayan alet. derinti * Toplant. * Geliigzel toplanmeya. * nsan kalabal, gruh. derisi dikenliler * Beli bakmldenizkestaneleri denizhyarlar, denizyldzlardeniz ylanlarve denizllelerini iine alan deniz hayvanlardal. derisi kemiklerine yapmak * ok zayflamak. derisine smaz * ok kibirli. derisini yzmek * derisini soymak, syrmak. * birinin btn varlnelinden almak. * ikence ederek ldrmek. deriik * Derimiolan, mtemerkiz, mteksif, konsantre, seyreltik kart. deriiklik * Deriik olma durumu. derime * Derimek durumu. * Bir cismin, birleimindeki suyu yitirerek daha koyu kvama gelmesi, konsantrasyon. derimek * Bir nokta dolaynda toplanmak, temerkz etmek. * Bir sv, iindeki su veya svmiktarazalarak koyulamak, teksf etmek. derivasyon * Yatandeitirme. derk * Anlama, kavrama. derk etmek * anlamak, kavramak. derken * dendii hlde. * tam o srada. * diye davranrken. * diye dnrken. derken * Bkz. demek. derkenar * (yazda) Sayfa kenarna kaydedilen yaz, kma. derkenar etmek * bir kitabn sayfalarnn veya yaznn kenarna not dmek. derlem * Koleksiyon. derlemci * Koleksiyoncu. derlemcilik * Koleksiyonculuk. derleme

* Derlemek ii, tedvin. * Seilip toplanm. derlemek * Seme yaparak toplamak, bir araya getirmek, tedvin etmek. * Dzgn bir biimde toplamak. derlenme * Derlenmek ii. derlenmek * Derlemek ii yaplmak, toplanmak, dzene girmek. derleyici * Derleme yapan kimse. derleyicilik * Derleyicinin yapti. derleyip toplamak (veya toparlamak) * dank olan eyleri bir araya getirip dzenlemek, dzene sokmak. derli toplu * Dzenli, dank olmayan, dzen verilmi. * Dzenli bir biimde. derman * G, takat, mecal. * l. * kar yol, are. dermankesilmek (veya dermandan kesilmek) * yorgunluktan gszlemek. dermansz* Gc kalmam, bitkin. dermanszlama * Dermanszlamak ii. dermanszlamak * Gc kalmamak, gsz duruma gelmek, gszlemek. dermanszlk * Gszlk, bitkinlik, zafiyet. dermatit * Deride grlen her eit iltihaplhastalk. dermatolog * Deri hastalklaruzman, cildiyeci. dermatoloji * Deri hastalklarile ilgili hekimlik dal, cildiye. derme * Dermek ii. * Ayntrden bir araya getirilmieylerin hepsi, koleksiyon. derme atma * Geliigzel toplanm, aralarnda uygunluk bulunmayan. * Deersiz gerelerle zensiz olarak yaplm. * nemsiz, deersiz. dermek * Derlemek, toplamak, devirmek. dermeyan * Ortada, ortaya konmu. dermeyan etmek * bir dnce ileri srmek, ortaya koymak. dermit * Bkz. dermatit. dernek * Toplant, dn. * Pazar veya panayr kurulan gn, deri. * Belirli ve ortak bir amacgerekletirmek iin kurulan yasal topluluk, cemiyet. dernek kurmak * dernek oluturmak. derneki * Dernek yesi olan. * Bir dernee ok balolan.

dernekilik * Bir dernekten yana olma, bir dernee ok balolma. dernekleme * Derneklemek ii. derneklemek * Dernek kurmak. derneik * Derli toplu, dzenli. derpi * ngrme, gz nnde tutma, aklndan geirme. derpietmek * ngrmek, gz nnde tutmak, aklndan geirmek. derrace * Bisiklet. ders * Bir konuda retmenin renciye snfta, belirli bir srede verdii bilgi. * Bu bilgi aktarmiin ayrlan sre. * rencinin renmek zorunda olduu bilgi. * Bir olayn bellekte braktretici iz, t, ibret. ders almak * (bir konu zerinde bir renci) yetkili bir kimseden bilgi edinmek. * bir olaydan tecrbe kazanmak, ibret almak. ders almak * ders yapmak. ders d * Ders sresinin dnda. ders grmek * Bkz. ders almak. ders ii * Ders sresinde. ders olmak * (bir olay), tecrbe kazandrmak, retici rnek olmak, ibret olmak. ders vermek * retmek, yetitirmek. * azarlamak, sert davranmak, sert bir karlkla yola getirmek. ders yapmak * Bkz. retim yapmak. dershane * rencilerin, bir retmenin gzetimi altnda, anlatma, aratrma, kme almasgibi yollarla ve trl eitim ara ve gerelerinden de yararlanarak ders yaptklaryer, derslik, snf. * Okul dnda para ile ders veren kurulu. dershaneci * Dershane ileten kimse. dershanecilik * Dershane iletmecilii. dersiam * Osmanllar dneminde mderrislerin camilerde verdikleri ders. * Osmanllarda camilerde ders veren mderrislerin unvan. dersiz topsuz * Dzensiz, karmakark. derslik * Snf, dershane. dert * znt. * Hastalk; ar. * Sorun, kayg. * Ur. dert anlatmak * derdini dkmek. dert babas * Herkesin derdini, rahatlkla, ekinmeden veya bir zm yolu bulabilir midiyle aklayp anlattkimse. dert deil

* nemsemeye, zlmeye demez!. dert dkmek * skntlarnbir bir anlatmak, dile getirmek. dert edinmek (veya etmek) * bir sorunu veya durumu znt konusu yapmak. dert eirmek * iinden klmasg bir sorunla uramak zorunda kalmak. dert kp * Sorunlar, skntlarok olan kimse. dert olmak (veya kesilmek) * (bir kimse veya olay iin) skntvermek. dert orta * Aynderdin skntsiinde bulunanlardan her biri. * Bir kimsenin derdini anlatt, derdini paylatdostu. dert sahibi * znts, sorunu olan. * Hastalkl. dert yanmak * derdini szlanarak anlatmak. dertlenme * Dertlenmek durumu. dertlenmek * zntye kaplmak, dertli duruma gelmek, kayglanmak. dertleme * Dertlemek durumu. dertlemek * Karlkldertlerini anlatmak. dertli * Derdi olan. dertlilik * Dertli olma durumu. dertop * Bir araya getirilerek, bzlerek. dertop etmek * bir araya getirmek, toparlamak. dertsiz * Derdi olmayan. dertsiz banderde sokmak * bir derdi yokken gereksiz yere znt veren bir ie girimek. dertsizlik * Dertsiz olma durumu. deruhte * zerine alma, stlenme. deruhte etmek * stlenmek. derun * , ieri, z. * Gnl, yrek, ruh. derun * le ilgili, iten. dervi * Bir tarikata girmi, onun yasa ve trelerine balkimse, alp eren. * Alak gnll ve her eyi hogren kimse. * Yoksulluu, ilekelii benimsemikimse. * Krlang balnn pek k. derviane * Dervigibi, dervie yakan biimde. dervie * Dervie yakr (biimde), dervigibi; hogrl. derviin fikri ne ise zikri de odur * insan, nem verip dnd eyi konumaktan kendini alamaz. dervilik

* Derviolma durumu. derya * Deniz. * Bilgili kimse. * Bir eyin bol olduu yer. derya gibi * ok bilgili. * pek ok. deryadil * Her eyi hogren, ok sabrl. derz * Duvar talarnn veya tulalarnn harla doldurulup zerinden mala ekilerek dzeltilen aral. Descartes' * Bkz. Dekart. Descartes'lk * Bkz. Dekartlk. desen * Tahta, ini, kuma, kt gibi yzeylerin zerinde varlklar, nesneleri belirli izgilerle gsterme, tasvir. * Grsel bir etki yaratmak amacyla yaplmizgi resimlerin hepsi. * Desen yapma sanat. desenci * Desen ile uraan kimse. desencilik * Desencinin ii veya meslei. desenleme * Desenlemek ii. desenlemek * Desen yaparak izmek. desenli * Desenlerle ssl olan. desenli kaplama * Aacn yl halkalarnn kaplama yzeyinde gzel grnl izgiler oluturmasyla elde edilen bir kaplama tr. desensiz * zerinde desen bulunmayan. desibel * itme duyarlnlmekte kullanlan bir let. desigram * Bir gramn onda biri, dg. desikatr * Kurutma kab. desilitre * Bir litrenin onda biri, dl. desimetre * Bir metrenin onda biri, dm. desinatr * Meslei desen yapmak olan kimse. * Endstri, mimarlk vb.de desen yapan kimse. desinatrlk * Desinatrn yapti. desise * Aldatma, oyun, dzen, hile, entrika. desister * Bir sterin onda biri, dst. deskriptif * Tasvir. despot * Bir lkeyi zora ve baskya dayanarak yneten kimse, mstebit. * Ortodoks Rumlarn din bakanlarna verilen ad. * Her istediini ve dilediini yaptrmak isteyen kimse, tiran. despota * Despota yakan biimde, despot gibi.

despotik * Despota. despotizm * Despotluk, istibdat. despotluk * Despot olma durumu, mstebitlik, istibdat, despotizm. * Bir lkeyi zora, baskya ve keyfe balynetme. dessas * Dzenci, entrikac. destan * Tarih ncesi tanr, tanra, yartanrve kahramanlarla ilgili olaanst olaylarkonu alan iir, epope. * Bir kahramanlk hikyesini veya bir olayanlatan, koma biiminde, ls on bir hece olan halk iiri. * adaTrk edebiyatnda biim ve ierik ynnden, geleneksel destanlardan ayrlk gsteren uzun kahramanlk iiri. destan dzmek * kahramanlk hikyesi veya herhangi bir olayanlatan iir yazmak. destan gibi * uzun yazlm(mektup). destan yaratmak * olaanst kahramanlk gstermek, yararlk gstermek. destanc * Destan yazan veya anlatan kimse. destan * Destan biiminde yazlmolan. * Destan kahramanlarna yarar nitelikte olan. * Destana benzer, destan gibi. destanlama * Destanlamak durumu. destanlamak * Olaanst kahramanlk ve baargstermek. destanl * Destanolan, iinde destan bulunan. destanlk * Destan durumuna gelmeye yarayan (ey). destansal * Destanla ilgili destana zg. * Destan kahramanna benzer. destans * Destan niteliinde olan, destana benzer, epik. destansz * Destanolmayan, iinde destan bulunmayan. destar * Sark. destar * Sarkla ilgili. * Sark yapan kimse. destarl * Sarolan, sarkl. deste * Cinsleri aynveya birbirine yakn olan eylerin bir arada balanm, demet, balam. * ok. * Kl, bak vb.nin elle tutulacak yeri, kabza. * Yalgrete pehlivanlarn ayrldklarbedereceden en k. * Ayncinsten onluk bir kme. deste deste * Demet demet. desteci * Desteleyici. destek * Dayanak, dayak. * zerine bir ey oturtmaya, tutturmaya, koymaya yarar ara, hamil. * Yardmc.

* Bir vektr tayan sonsuz doru. * Bir birlik iin salanan yardm veya koruma. destek doku * Vcuda destek grevi yaptklariin badokusunun kkrdak ve kemik dokularna bir arada verilen ad. * Kaln eperli, gl hcrelerden olumu, bitkiye diklik, sertlik ve salamlk kazandran doku. destek grmek * yardm etmek, mzaherette bulunmak. destek olmak * g salamak, yardmcolmak. destekleme * Desteklemek ii. * Devlete yaplan para yardm, sbvansiyon. destekleme alm * Bir rnn deerini belli bir dzeyden aadrmemek iin devlete yaplan satn alma ii. desteklemek * Destek koymak. * Bir kimse veya kurulua yardm salamak, mzaheret etmek. * Arka olmak, arka kmak. desteklenme * Desteklenmek ii. desteklenmek * Desteklemek iine konu olmak. * Desteklemek ii yaplmak. destekleme * Desteklemek ii. desteklemek * Destekleri karlklolarak almak veya vermek. destekleyi * Destekleme ii veya biimi. destekli * Desteklenmi, destek konulmu. destekli bte * Dayanaolan bte. desteksiz * Destei olmayan, desteklenmemi. desteksiz atmak * mbalalkonumak, yalan sylemek. desteleme * Destelemek ii. destelemek * Deste durumuna getirmek, deste yapmak. destelenme * Destelenmek ii. destelenmek * Destelemek ii yaplmak. desteleyici* Biilmiekini deste yapan ii, desteci. desteleyicilik * Desteleyici olma durumu. destere * Bkz. testere. destroyer * Orta tonajda, yksek hzlsavagemisi, muhrip. destur * zin, msaade. * (destur) "Yol verin", "savulun","izin verin" anlamnda kullanlr. * Karanlk, ssz yerlere pis veya atk su dkerken cin arpmasn diye yksek sesle sylenir. destursuz * zinsiz, msaadesiz. destursuz atmak * kolay yalan syleyebilmek, palavra atmak. destursuz baa gireni sopa ile kovarlar

* bir yere izinsiz girmek veya bir ie izinsiz el atmak kt karlanr. desturun * ren veya ayp bir sz sylemek zorunda kalnnca "affedersiniz" anlamnda kullanlr. -de/ -te * Bkz. -da/ -ta. dearj * Boalma. * Rahatlama. dearj olmak * ak, pil gcn yitirmek. * iini dkmek, boalmak, rahatlamak. deeleme * Deelemek ii. deelemek * Gl bir biimde demek, kartrmak. * Aratrmak. deifre * zlm, aklanm. deifre etmek * bir ifreyi veya g bir yazyzmek, okuyup anlamak. deifre olmak * (gizli durum) aa kmak. deik * Deilmiolan. * Deilmiyer. deilme * Deilmek ii. deilmek * Demek ii yaplmak. deme * Demek ii. demek * Oymak, delmek, yazmak, yara amak, iini amak, kartrmak, kazmak. * Bir sorunun zerinde yeniden durmak, hatrlatmak, kurcalamak. detant * Yumuama, gerginlik azalma. detay * Ayrnt. detaylandrma * Detaylandrmak ii. detaylandrmak * Detay duruma getirmek. detektif * Gizli polis, polis hafiyesi. * zel soruturmayla grevlendirilmikimse. detektiflik * Detektif olma durumu. detektr * Gazlar, maynlar, radyoaktif mineralleri, manyetik dalgalarvb.ni bulmaya yarayan cihaz, bulucu. deterjan * Petrol trevlerinden elde edilen, temizleme, artma zellii bulunan, toz, svveya krem durumunda olabilen kimyasal madde, artc. deterjanc* Deterjan reticisi. deterjanclk * Deterjancnn ii veya meslei. determinant * Birka bilinmeyenli birinci dereceden eitlik sistemlerini zmede kullanlan yardmccebirsel anlatm. determinasyon * Belirlenme ii. determinist * Belirlenimcilik felsefesine balolan kimse, belirlenimci.

determinizm * Belirlenimcilik. detone * Yanl, kusurlu. detone olmak * yanlalmak veya sylemek. dev *Korkun, ok iri ve olaanst gl masal yarat. * Olaanst irilikte olan. * ok byk, ok nemli. dev admlaryla ilerlemek * ok abuk ilerlemek, st ste baarlar gstermek. dev anas* Masallarda geen dii dev. * ri yarkadn. dev aynas * Nesneleri olduundan ok byk gsteren ayna. dev aynasnda grmek * (gerekten yle olmadhlde) kendini ok byk ve nemli saymak. dev gibi * iri ve korkun. dev kpek balgiller * Omurgalhayvanlardan balklar snfnn kpek balklartakmnn bir alt familyas. deva * l, are. devaimisk * Gzel kokulu bir tr helva. devalasyon * Deer drm. devam * Srme, srp gitme, kesilmeme, bitmeme. * Bir yere belli bir amala, gereken zamanlarda gitme. * Ek, para. * Kesme, srdr, devam et!. devam etmek (veya ettirmek) * balanmbir ii srdrmek. * srekli gitmek. devaml * Srekli, bitmeyen, kesintiye uramayan. * ine dzgn giden. devamlotlatma * Bir merann otlatma mevsimi ierisinde aralksz bir ekilde, mera bitkilerine dinlenme imknverilmeden hayvanlarn otlatlmas. devamllk * Devamlolma durumu, sreklilik. devamsz * Devam etmeyen, sreksiz. * ine dzgn devam etmeyen. devamszlk * Devam etmeme durumu, sreksizlik. devasa * Dev gibi, ok byk. devasz * yiletirilemeyen, ilcbulunamayan. * aresiz. devce * Dev gibi, deve benzer. deve * Gevigetiren memelilerden, boynu uzun, srtnda bir veya iki hrgc olan, yk tamakta kullanlan hayvan (Camelus). deve bir akeye, deve bin akeye * imkn olmadzaman bir ey ucuz da olsa alnamadhlde imkn olunca pahalda olsa alnr.

deve dikeni * Birleikgillerden, yol ve tarla kenarlarnda yetien, 30-100 cm ykseklikte 1-2 yllk ve otsu bir bitki (Silyum marianum). deve dii * (nar, buday vb. iin) ri taneli. deve dii gibi * sradan olmayan iri grnmde olan . * sradan olmayan, tannm, gl. deve dl * Karnieriye ekik (at). deve elmas * akrdiken. deve gibi * uzun boylu ve hantal. deve kini * Gemeyen byk kin, bitmek tkenmek bilmeyen kin. deve kolu * l nitelikli blgelerde tama ilerinde kullanlmak iin develerden kurulmuasker ulatrma birliklerine verilen ad. deve kuu * Afrika ve Arabistan bozkrlarnda yaayan, ksa kanatlarumaya elverili olmayan fakat uzun bacaklaryla ok hzlkoabilen tehlikeyi sezdii an kafasnkuma sokarak saklandnve gereklerden uzak olduunu sanan iri bir ku(Struthio camelus). deve kuu gibi (yke gelince ku, umaya gelince deve) * uygun artlarda terslik karanlar iin kullanlr. deve kuu gibi bankuma sokmak (veya gmmek) * bir tehlike, bir olay karsnda yararlolmayacaapak ortada olan kaamak bir yola sapmak. * kendini aldatarak bakalarnaldattnsanmak. deve kuuluk * Deve kuu gibi olmak veya davranmak ii. deve kuuluk etmek * deve kuu gibi bankuma sokup gereklerden uzak duracansanmak. deve nalbanda bakar gibi * hi grmedii, bilmedii bir eye bakar gibi. deve olmak * (para veya yiyecek) kaybolmak. deve tmar * zensiz, stnkr yaplan. deve ty * Deve tynden yaplm. deve yapmak * (bakasnn maln) kendine mal etmek. deve yk * Bir devenin tayabilecei yk miktar. * Arlde, ok fazla. deve yrekli * ok korkak. deveboynu * S veya U biiminde boru. deveci * Deve sahibi, deve kiralayan kimse. * Deve kervanngden kimse. * ok sert ve kaba oynayan kimse. deveci ile gren kapsnyksek amal * yksek makam sahibi kimselerle ilgisi olanlar durumlarnn gerektirdii zveriyi gze almaldrlar. devecilik * Deve yetitirme veya deve ile yk tama ii. devede kulak * bir btne gre ufak bir para. deveden byk fil var * herhangi bir konuda sz sahibi olanlardan daha byk, daha yetkilisinin bulunabileceini anlatmak iin kullanlr.

develik * zellikle Gneydou Anadolu'da develerin korunduu veya baland, evlerin alt katnda bir blm. developman * Ia karhassas fotorafik malzeme poz verildikten sonra kullanlan kimyev banyo maddesi. devenin ba(papucu veya nal) * Bkz. yok devenin ba. deveran * Dolam, dnme. deverandem * Kan dolam. devetaban * Birleikgillerden, geniyapraklbir ss bitkisi (Phlodentron). devety * Devety renginde olan, ak kahverengi. deveye hendek atlatmak * yaplmasok zor, hemen hemen imknsz olan iler iin kullanlr. deveyi dze karmak * glkleri giderip ileri yoluna koymak. deveyi havuduyla yutmak * herkesin gz nnde byk hrszlk yapmak. deveyi yardan uuran bir tutam ottur * kk bir kar peinde komak, bazen kiinin byk zararlara uramasna yol aabilir. devim * Devinim. devim bilimi * Dinamik. devimli * Devimi olan. devimsel * Devinim durumunda olan, harek. * Devinimi yalnzca fizik kanunlarna balolmayan, aynzamanda etkin bir gc, bir amacda ieren, dinamik. devimselcilik * Beliren ve gelien eylerin kendiliklerinden etkin olduklarn, gelimelerini salayan gcn dardan gelmeyip kendileriyle zdebulunduunu ileri sren reti, dinamizm, mekanikilik kart. devimsellik * Devimsel olma durumu. devimsiz * Devimi olmayan. devin duyumu * Devinmekten ve zellikle kaslarn kaslmasndan canlnn edindii duyum, kinestezi. devindirici * Devindirme zellii olan. devindirme * Devindirmek ii. devindirmek * Devinmesine yol amak. devingen * Hareketli, mteharrik. devingenlik * Devingen olma durumu veya hareketlilik. devinim * Devinmek ii, hareket. * Duraan bir noktaya gre devinmekte olan bir nesnenin durumu, devim, hareket. * Bir ruh durumundan baka bir ruh durumuna gei; bir dnce srecinin balamas, hareket. devinme * Devinmek ii, hareket. devinme olay * Yer'in dnme ekseninin tutulum dzleminin normali evresinde bir koni izecek biimde ok yavaolarak dnmesi. devinmek * Vcudu oynatmak veya kprdatmak, kmldanmak, hareket etmek.

* Bir cismin, bir noktaya gre, yeri veya durumu deimek, hareket etmek. devir * Kendine zg bir zellik tayan zaman paras, dnem, periyot. devir * Dnme, dn. * Dolama. * Aktarlma. * Bir maln mlkiyetini veya bir mal zerindeki hakkbir bakasna geirme. * Bir grevin bir kimseden bir bakasna gemesi. * Srekli ve dzenli deime, evrim. * Bir hareket, birbirinin aynolan ve eit zamanlarda yaplan baka hareketlerden olutuunda hareketlerin her biri veya bunlarn yaplmasiin geen her zaman aral, periyot. devir amak * tarihte zellik tayan yeni bir abalatmak. devirli * Eit zaman aralklarile ardk olarak tekrarlanan (hareket). devirme * Devirmek ii. devirmek * Ayakta veya dik duran bir eyi drmek, yatay duruma getirmek. * Bir ynetim organnn veya bakannn ynetim gcn zorla elinden almak. * Btnyle imek. * Bir yana emek. * Bir kitabbandan sonuna kadar okuyup bitirmek. devitken * Herhangi bir hareketi salayan, muharrik. devitme * Devitmek ii. devitmek * Hareket durumuna getirmek. devleme * ok byme, irileme. * Argelime. devlemek* ok bymek, irilemek. * Arbir gelime gstermek. devletirme * Devletirmek ii. devletirmek * Dev duruma getirmek, arlde gelitirmek. devlet * Toprak btnlne balolarak siyas bakmdan tekiltlanmmillet veya milletler topluluunun oluturduu tzel varlk. * Devletin ynetim organlar. * Mutluluk; talih. * Byklk, mevki. devlet adam * Devlet ynetiminde sz sahibi kii. devlet baba * Devlet. devlet bakan * Bazresm kurulularn ynetimi babakan adna stlenen hkmet yesi. devlet bankas * Bazlkelerde devletten aldsermaye ile kurulan, ynetimde devletin atadkiiler bulunan veya devletin izniyle para bastrp piyasaya srme hakkbulunan banka. devlet bakan * Devletin banda bulunan kimse. devlet dkn * Bolluk ve mutluluk iinde iken sonradan fakir dmkimse. devlet kaps * Devletin resm daireleri. devlet kuu

* Umulmadk bir talih. devleti * Devletilik yanls. * Devletilie uygun olan. devletilik * Bir milletin ynetimle ilgili ve ekonomik ilevlerinin devlete birleik bir ynetim altnda btnletirilmesi siyaseti ve retisi. * Genellikle devleti tre, kltr, hukuk vb.nin kaynak ve taycsolarak grme eilimi. devlethane * Kendisine sayggsterilen bir kimseyle konuulurken nezaket gerei olarak "eviniz" yerine sylenirdi. devletle! * "gle gle'" yerine kullanlan bir uurlama sz. devletler aras * Birden ok devleti kapsayan veya birok devletle ilgili olan. devletletirilme * Devletletirilmek ii. devletletirilmek * Devletletirmek ii yaplmak. devletletirme * Devletletirmek ii, kamulatrma. devletletirmek * Kamu yarariin devlete mal etmek, devlet eliyle iletmek, kamulatrmak. devletli * Mutluluk ve refah iinde olan (kimse). * Osmanlmparatorluunda paa, vezir gibi devlet adamlarna verilen unvan. devletl * Devletli. devoniyen * Birinci an drdnc dnemi ve bu dnemde olumuyer tabakalar. devralma * Devralmak ii. devralmak * Bir eyi devir yoluyla almak, teslim almak. devran * Dnya. * Kader, talih. * Zaman. devran * Devirler, alar. devre * Dnem. * Elektrik devresi, evrim. devre * Ters, yanl. devre mlk * zellikle tatil beldelerinde belli dnemlerde kullanlmak zere satn alnan ve dei_____ik kiilerce de kullanlabilen kk daire. devredilebilir * Bakasna devredilebilen bir hak iin sylenir veya kullanlr. devredilebilirlik * Bir hakkn karlklveya karlksz olarak bakasna geirilebilme durumu veya nitelii. devredilme * Devredilmek ii. devredilmek * Devretmek ii yaplmak. devredilmezlik * nsan haklarnn niteliklerinden birini belirtmek iin kullanlan terim. devren * Devir (II) yoluyla, devrederek. devretme * Devretmek ii. devretmek

* Dnmek, dolamak. * Bir maln mlkiyetini, bir mal zerindeki hakkbakasna geirmek. * Aktarmak. * Batan sona dein okumak; bitirmek. devreye alnmak * iin iine girmesini salamak. devreye girmek * ilgilenmek, karmak, araya girmek. devreye sokmak * iin iine girdirmek, kartrmak. devr * Devirli. * Devirle ilgili. devrilem * Dnyaydolama. devridaim * Tam ve srekli dnveya dolam. * Motorda suyun dnmesini salayan cihaz. devrihind* Trk mziinde bir kk usul. devrik * Katlanp kendi zerine bklm. * Yatrlm, yklm, dik durumunu yitirmi. * (iktidarda olanlar iin) Darbe ile makamndan indirilmi. devrik cmle * Yklemi teki kelimelerden daha nce gelen cmle. devrikebir * Trk mziinde bir byk usul. devriklik * Devrik olma durumu. devrili * Devrilmek ii veya biimi. devrilme * Devrilmek ii. devrilmek * Yok edilmek, ortadan kaldrlmak. devrim * evrilme, katlanma, bklme. * (dil inklbnn ilk yllarnda) nklp. * (son yllarda) htill. devrimci * (dil inklbnn ilk yllarnda) nklp. * (daha sonraki yllarda) Devrim yapan veya devrime balolan, ihtillci. devrimcilik * (dil inklbnn ilk yllarnda) nklplk. * (daha sonraki yllarda) ihtillcilik. devrirevan* Trk mziinde bir byk usul. devrisaadet * Hazreti Muhammed'in yaaddnem, saadet asr. devrisi * (gn, hafta, ay, yl iin) Bir sonraki, ertesi. devriye * Gvenlii salamak amacyla dolaan polis, jandarma veya asker topluluu, karakol. * Osmanllarda ilmiye snfndan olan kimselere verilen derece. devriye gezmek * Bkz. karakol gezmek. devrolunma * Devrolunma ii. devrolunmak * Devredilmek. devirilme

* Devirilmek ii. devirilmek * Devirmek ii yaplmak. devirim * Devirmek ii. devirimli * Dzenli olarak derlenmi. devirimsiz * Dzenli olarak derlenmemi. devirme * Devirmek ii. * Asker yetitirilmek zere Yenieri Ocana alnacak ocuklarseip toplama ii. * Yenieri Ocana bu yolla alnan ocuk. devirmek * Bir araya getirmek, derlemek, toplamak. * Katlamak, dzgn duruma getirmek. deyi * Dil, sz, iaret, mimik gibi anlatm aralarnn btn. * Hristiyan felsefesinde Tanrkelmninsanlara ulatran oul (sa), logos. deyim * Genellikle gerek anlamndan az ok ayr, ilgi ekici bir anlam tayan kalplamanlatm, tabir. deyimleme * Deyimlemek ii. deyimlemek * Deyim zelliini kazanmak. deyimletirme * Deyimletirmek ii. deyimletirmek * Deyim durumuna getirmek, deyim zellii kazandrmak. deyip de gemek * nemsememek. deyip de gememek * nemsemek. deyi * Syleme biimi, anlatm biimi, slp. * Halk iiri, halk trks. * Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattklar, ifade. deyyus * Karsnn veya kendisine ok yakn bir kadnn iffetsizliine gz yuman kimse anlamnda svg sz. dezavantaj * Engelleme, zarar verme durumu. dezenfektan * Mikrop krma zellii olan (madde). dezenfektasyon * Mikroplardan temizlemek ii. dezenfekte * Mikroplardan temizlenmi. dezenfekte etmek * mikroplardan temizlemek, mikropsuzlatrmak. -d/ -di; -du / -d; -t/ -ti; -tu / -t * Belirli gemizaman eki: al-d, gel-di, vur-du, gl-d, at-t, ko-tu, d-t vb. Bu ekle tremiisimler de vardr: tredi, alnd, uydu, dedikodu, gecekondu vb. dbr dbr * Ses karan admlar atarken yaplan yry anlatr. dan * Yatavas. dd * Konuurken "r" leri "" gibi syleyen (kimse). ddk * Akrabaln uzak olduunu anlatmak iin ddnn dddeyiminde geer. \343 dzdk. -dk / -dik; -duk / -dk; -tk / -tik; -tuk / -tk * Gemizaman sfat fiil eki: tan-dk adam, grl-me-dik olay vb. Bu ekle yaplmisimler de vardr: tand-

a rastlamak, bil-di-ini sylemek vb. dlak * Bzr, klitoris. dmbrdatma * Dmbrdatma ii. dmbrdatmak * (saz, cura, tambur gibi alglar iin) almak. dmdzlak * rplak. * Elindeki her eyini, imknlarnyitirmi. * Tepesinde sadklm(kimse). dmdzlak kalmak * elindeki her eyi, imknlarnyitirmek. dmk * Bir eit zm. -dr / -dir; -dur / -dr; -tr / -tir; -tur / -tr * Ek fiilin genizamannn tekil nc kii ekli: dalgn-dr, gzel-dir, yorgun-dur, ssl-dr, ak-tr, kpek-tir, ocuk-tur, rk-tr vb. -dr / -dir; -dur / -dr; -tr / -tir; -tur / -tr * Ettirgen ateki: yaz-dr-, iz-dir-, vurdur-, l-dr-, at-tr-, bi-tir-, tut-tur-, tttr- vb. dr dr * Srekli, bezdirecek biimde (sylenme). dr dr etmek * bezginlik verecek biimde sylenip durmak. dramudana * Bir rzgr tr. drdr * Bezginlik verecek biiminde sylenen sz. drdrc * Bezdirici sz etme alkanlolan (kimse), geveze, yerli yersiz ok konuan (kimse). drdrlanma * Drdrlanmak ii. drdrlanmak * Dr dr etmek. drlt * Bezdirici bir biimde sylenme, drdr. * ekime, atma. drltkarmak * ekimeye yol amak. drlanma * Drlanmak ii. drlanmak * Herkesi tedirgin edecek, bezdirecek biimde sylenmek. drlama * Drlamak ii. drlamak * Kavga etmek, az kavgasetmek, dillemek. -drt / -dirt; -durt / -drt; -trt / -tirt; -turt / -trt * Ettirgen ateki: al-drt-, ger-dirt-, vur-durt-, l-drt-, a-trt-, bi-tirt-, koturt-, k-trt- vb. d * Herhangi bir cisim veya alann snrlariinde bulunmayan yer, hari, i kart. * Bir konunun kapsamna girmeyen ey. * Grlen, ite bulunmayan yzey. * (somut kavramlarda) ki veya ikiden ok eyde merkeze daha uzak olan. * Yabanclkelerle ilgili. * Bir kimsenin grn, durum ve davranlar. * Bireyin tesinde bir varlolan. * Ak havada geen sahneleri iine alan ekim. da * ki doruyu kesen bir dorunun bu dorularn dnda kalacak biimde yapta. dlem * nsann kendi evresi dndaki yaay, dnya.

dalm * thalt. dalmc* thalt. dalmclk * thaltlk. dasalak * Konaknn zerinde yaayan ve ounlukla kan emen asalak. dbakalam * Magmann sokulmasyla, komu kayalarn uradbakalama, egzomorfizm. dbellek * Bilgisayarn yalnzca girikkanallarnkullanarak eriebildii bellek. dbeslenme * Besinin organik maddelerden salama, heterotrofi. dbor * Devlet btesine, kamu veya zel kesime dlkelerden kredi yoluyla salanan para. devre * Canlnn dnda olan ve kendisinin de bilinli veya bilinsiz olarak tepkide bulunduu uyaranlarn hepsi. dizgiler durumu * Ayrayrbirliklerin evreden merkeze ulaan yollarla dman zerinde birlemesi. dokgen * Kenarlarbir dairenin ember izgisi zerine gelen okgen. dderi * Sinir sistemini ve duygu organlarnoluturan, embriyonun dyzn rten tabaka, ektoderm. ddnya * lke d. * Bilinten bamsz olan, bilincin dnda var olanlarn hepsi. devlilik * Evlenecek kimsenin eini kendi boy veya soyunun dndan semesi kuralna dayalevlilik biimi, dardan evlenme, egzogami. dgebelik * Dllenmibir yumurtann dl yatadnda olumasve gelimesi. dgezegen * Yrngesi Yer yrngesinin dnda kalan gezegen. dgezi * Bulunulan lke snrlardna yaplan gezi. dgler * Ekonomi ve politika asndan gl devletler. * Mekanik paralanma, kimyasal ayrma, yel, dalga, akarsu ve buzullarn etkileri gibi kkenleri Gne enerjisine dayanan glerin veya etkenlerin btn. dhatlar * Yurt dulamnsalayan yol. * Yurt diletiimi. dileri * Bir devletin baka devletlerle ilgili ileri, hariciye. dkapnn dmandal * ok uzak akraba. dkavuz * Budaygillerde baakn en altnda baztrlerde iein btn organlarnierisine alacak bir ekilde gelimiolan kavuz. dkredi * Ekonomik durumu iyi olan lkelerden salanabilecek kredi. dkulak * Kulan, kulak kepesi ve dkulak yolundan oluan blm. dkutsal * Kutsallkla ilgisi bulunmayan, kutsalla ne uygun ne de kart olan. dlstik * Bazkara tatlarnda i lstii koruyan kaln lstik. dmerkezli * Dmerkezlikle ilgili olan. dmerkezlik * Bir elips ve hiperbolde, odaklar arasndaki uzakln byk eksen uzunluu ile olan oran.

dodun * Kabukla olgun aa blmleri arasnda bulunan, tam olgunlamadiin marangozlukta kullanlmas sakncalolan odun blm. dpazar * Bir lkenin mal satabildii yabanclke. dpazarlama * Baka lkelere birtakm rnleri satma, bu yolla ticaret yapma. dpiyasa * Baka lkelerde oluan ve var olan alverie dayalticaret imkn. dplzma * Bir hcre ierisindeki sitoplzmann fakllamdkat. dpolitika * Bir devletin snrlartesindeki devletlere uyguladsiyaset. dsatm * hracat. dsatmc * hracat. dsatmclk * hracatlk. dters a * ki paralel doruyu kesen nc bir dorunun iki yannda, paralellerin dnda altlstl oluan drt adan her biri. dticaret * Bir devletin yabancdevletlerle yaptalveri, ithalt ve ihracatn tamam. dticaret a * Yabanclkelerden alnan mallarn satlandan daha fazla olmassonunda ortaya kan bor tutar. dvurum * Bkz. da vurum. dvurumcu * Bkz. da vurumcu. dyarap * Dzgn bir okgenin kelerinden geen dairelerin yarap. dyz * Bir eyin dardan grn. dzar * Aynirilikte olmayan ktin durumuna gelmiiek tozu tanecikleri. da dnk * Dla ilikisi olan. * Da dnklk davranlargsteren (kimse). da dnklk * Kiinin ilgisinin kendi duygu ve dnceleri yerine, dtaki nesnel ve toplumsal evreye ynelmesi durumu. da vurmak * belli etmek. da vurum* Ruh olaylarn belli iaret veya tasvirlerle yanstlmas; insan ruhunun alglanabilecek biimde kendini da yanstmas, ifade. da vurumcu * Da vurumculuk akmna balolan sanat, ekspresyonist. da vurumculuk * Olaylarn, varlklarn gerekten olduu gibi deil de sanatnn i dnyasna gre anlatlmasanlayna dayanan sanat akm, ekspresyonizm. dar * Devre, dyer, hari. * Kiinin konutundan ayrolan yer. * Yurt d. * Da, devreye. daratmak * kovmak. darkmak * byk abdest yapmak. darvurmak * belli etmek, aklamak.

dardan evlenme * Bkz. devlilik. darl * Taral, darlkl. dars * Kapal, snrlbir yerin tesi. darlk * Tara. darlkl * Taral. dbeslenen * Besinini organik maddelerden salayan, heterotrof. dbkey * Yzeyi tmsek, kk ve ikin olan, tmsekli, muhaddep, konveks. dbkeylik * Da doru ukur, ikin veya kabark olma durumu. deli yakar, ii beni yakar * grne aldanmamal. dkalayl, ii alayl * dssl, gzel grnl, ama ii berbat. dk * Erime durumundaki madenlerin yzeyinde toplanan madde, cruf. dna kmak * tannan hak ve yetkileri amak. dnda * ...-den baka, saylmazsa. dnda braklmak * hari tutulmak. dnda kalmak * karmamak, ilgilenmemek. dnl * Bir eyin, bir dncenin aslnda ve gereinde olmayp onun dnda kalan, ze balolmayp arz olan, z d, znl kart. dk * Ans yoluyla darya atlan besin art, kazurat. dklama * Dknn ve dsalglarn daratlmasilemi. dklk * Bazomurgallarda, zellikle keseliler, srngenler ve kularda, barsak ile sidik ve reme kanallarnn aldyer. dksever * Dklarda yaayan hayvanlar. dlama * Dlamak ii. dlamak * Bir kimse veya bir toplum, bir kimseyi, bir durumu, bir dnce vb. yi yok saymak, ilgilenmemek. dlanma * Dlanmak ii veya durumu. dlanmak * Darda tutulmak, bir yere veya toplulua alnmamak. dlatrma * Dlatrmak ii. dlatrmak * Da vurmak. drak * Herkesin renmesinde saknca grlmeyen, gizli kapalolmayan (her trl bilgi, reti), irek kart. dsal * Dla, ilgili, da ilikin, haric. dtan * Aslnda olmayp sonradan ve darnn etkisiyle ortaya kan (dnceler). dtan evlilik * Bkz. devlilik.

dzdk * Akrabaln uzak olduunu anlatmak iin yalnz dzdnn dzddeyiminde kullanlr. \343 ddk. dzdzc * Dzdzclk eden kimse. dzdzclk * Birka dolandrcnn, bir insann ilgisini belli bir konu zerinde toplayp parasnalmalar. dzlak * Dazlak. dzlama * Dzlamak ii. dzlamak * Dolandrmak, arpmak, soymak. dzman * ri yapl, uzun boylu, iman. -di * Bkz. -d/ -di. dialkol * Bkz. Glikol. diaspora * Kopuntu. diba * Altn ve gmilemeli bir tr ipek kuma. dibace * Balang, giri, n sz. dibek * Tatan veya aatan yaplmbyk havan. * Dibekte dvlmolan. dibek kafal * Anlaysz, kaba, budala kimse. dibi grnmek * bir kabn iindeki ey tkenmek. dibi krmzmumla (veya bal mumuyla) mardm * "zerinde nemle durarak armadm" anlamnda kullanlr. dibine darekmek * bir eyi sonuna kadar tketmek, bitirmek. dibini bulmak * iindekini tketmek. dibini tutmak * (pien yemekler iin) tencerenin dibine yapmak. didaktik * retici. * retim yntemlerini ele alan bilim, retim bilgisi. didar * Yz, ehre. dide * Gz. dideban * Gzc, beki, nbeti, gzetleyici. * Gmrk kolcusu. didik didik * Didiklenmiolan. * Didikleyerek. didik didik etmek (veya olmak) * didiklemek, (didiklenmek). didikleme * Didiklemek ii. didiklemek * ekitirerek veya srarak paralamak, gagalamak. * Bir yerin veya bir eyin iindeki eyaykartrarak aramak, aratrmak. * Kendi kendini harap etmek, zmek. * Bir konuyu btn ayrntlaryla gzden geirmek, iyice aratrmak. * Huzursuzluk vermek, skntya sokmak.

didikleni* Didiklenmek ii veya biimi. didiklenme * Didiklenmek ii. didiklenmek * Didiklemek ii yaplmak. didini * Didinmek ii veya biimi. didinme * Didinmek ii. didinmek * ok glk ekerek srekli almak. didinti * Glk ekerek ve srekli olarak alp abalama, didime. didiim * Konuma ve tartmaybir ara deil, bir ama sayan felsefe yntemi, eristik. didiip durmak * srekli olarak birbirini hrpalamak. didiken * Didimekten holanan. didime * Didimek ii. didimek * El veya szle birbirini hrpalamak. * Geimini salamak amacyla g artlarda almak, uramak. didon * Halkn stanbul'daki yabanclara, zellikle Franszlara verdii ad. didon sakall * Yalnz enesinde sivri sakalolan. didona * Bkz. Didon. didona sakall * Didon sakall. diesel * Bkz. dizel. difana * katlbir balk a. difenbahya * Yapraklarnn gzellii nedeniyle sera ve salonlarda yetitirilen bir ss bitkisi. diferansiyel * Dnemelerde otomobilin iki arka tekerleinin ayrhzla dnmesini salayan bir dili aygt. * zellikle fonksiyonlarn deimeleriyle ilgili matematik dal. diferansiyel denklem * inde bir deikenin bilinmeyen bir fonksiyonu ve bu fonksiyonun deikene gre eitli basamaklardan trevleri bulunan denklem. diferansiyel hesap * Deikenlerin sonsuz kk farklarndaki artma deerlerini bulmaya yarayan hesap. difraksiyon * Krnm. difteri * ounlukla ocuklarda grlen burun, boaz, yutak eperine yerleen mikroplarn yol atbulac hastalk, kupalaz. difterili * Difteriye yakalanmolan. diftong * kili nl. diftonglama * Diftong durumuna gelme ii. diftonglamak * Diftong durumuna gelmek. difzyon * Molekllerin kinetik enerjileri sebebiyle ok youn bir blgeden az youn bir blgeye hareketleri.

dier * Baka, zge, teki, br. dieri * tekisi, bakas. dierkm * zgeci, zgecil. dierkmlk * zgecilik. dijital * Saysal. * Verilerin bir ekran zerinde elektronik olarak gsterilmesi. dik * Yatay bir dzleme gre yer ekimi dorultusunda bulunan, eik olmayan. * Eimi dike yakn olan. * Yatk durmayan, sert. * (ses iin) Sert, kaln, tok. * (bakiin) Sert. * (sz iin) Ters, aksi. * (davraniin) Kaba, yersiz. * Birbirine dikey olan dorulardan olumu. -dik * Bkz. -dk / -dik. dik a * Birbirini kesen iki dorunun oluturduu alar eit olduklarnda, bu alarn her biri. dik ls * Genellikle hokarlanmayan bir durumun arlnanlatr. dik bal * nat, bildiinden dnmeyen, byklerinin szn dinlemeyen, boyun emez. * Kurumlu. dik bime * Ekseni tabanna dikey olan bime. dik dik bakmak * ok sert bir biimde, sert sert; fkeli fkeli bakmak. dik kafal* Dik bal. dik kuyruk * Bir tr rdek. dik rzgr * Geminin yoluna karesen rzgr. dik silindir * Ekseni tabanna dikey olan silindir. dik gen * Kenarlarndan ikisi birbirine dikey, bir asdoksan derece olan gen. dik yamuk * Kenarlarndan biri tabanlarna dik olan yamuk. dike * Dik olarak, diklemesine. * Derinden. dikdrtgen * Alardik olan paralel kenar. dikdrtgensel * Dikdrtgen benzeri, dikdrtgen gibi. dikdrtgensel blge * Dikdrtgenin snrladdzlemsel blge. dike * Baubuu dikmek iin delik amaya yarayan demir. * Kazk, srk, aa ubuk. dikel * Bel (III). dikelme * Dikelmek durumu. dikelmek

* Dik duruma gelmek, diklemek. * Ayakta durmak. * Sert konumak, kargelmek, birine kafa tutmak, dinelmek. diken * Bazbitkilerin dal, yaprak, meyve kabuu gibi blmlerinde ve bazhayvanlarn derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batckntlardan her biri. * Dikeni ok olan bitki. diken diken * Dikeni bol. * Dik duruma gelmi, diklemi. diken dutu * Brtlen. diken stnde oturmak (veya olmak) * bir yerde tedirginlik duymak. dikence * Dikenli balkgillerden, tatlsu balklarnn kk bir tr (Gasterostsus pungitius). dikencik * Kk diken. dikencikli *Ucu sivri olan. * Kk dikenleri olan. dikenleme * Dikenlemek ii veya durumu. dikenlemek * Diken durumu almak, diken gibi olmak. dikenli * Dikenli olan. * Dikeni olan bitkilerin bulunduu (yer). * Zor, etin, skntveya znt veren. dikenli balk * Dikenli balkgillerden, tatlsularda yaayan, gs veya karn yzgeleri dikenlerden olumukk bir balk (G. aculeatus). dikenli balkgiller * Balklar snfnn kemikli balklar takmna giren bir familya. dikenli meyan * Bir iki m ykseklikte, beyazmsmor iekli, tys yapraklok yllk bir bitki, acmeyan (Glycyrrhiza echinata). dikenli salyangoz * Karndan bacakllar snfndan, lk ve tropik denizlerde yaayan, kabuu zerinde birok dikeni olan bir yumuaka (Murex). dikenli tel * zerinde yer yer diken gibi sivri kntlarolan ve bir yeri korumak, geii gletirmek iin kullanlan tel. dikenli yzgeliler * Balklar snfnn kemikli balklar takmnn bir alt takm. dikenlice * Dikenli olarak. dikenlik * Dikenli bitkileri ok olan yer. dikensi * Dikene benzer, dikeni andran. dikensi knt * Omurlarn, srt boyunca alt alta duran kemik kntlar. dikensiz * Dikeni olmayan. * Skntsz, zntsz. dikensiz gl olmaz * "iyi veya gzel olan her eyin az ok skntveren bir yanda bulunur" anlamnda kullanlr. dikey * Dik olarak. * Baka bir doru ile kesitiinde onunla birlikte dik aoluturan (doru izgi), amud. dikgen * Birbiriyle veya kesim noktasndaki teetleriyle dik ayapacak biimde kesien.

dikici * Tarmla uraan kimse, ifti. * Skk ayakkablaronaran veya yeni yaplan ayakkablarn dikiiini yapan kimse. * Dikii. dikicilik * Dikicinin yapti. dikili * Dikilmiolan. dikili aacolmamak * malmlk olmamak, yoksul olmak. dikili ta * nemli bir olayn durumu veya bir zaferin ansiin dikilmitek para yksek ta, obelisk. dikilip durmak (veya kalmak) * bir yerde, bir sre ayak stnde durmak. dikili * Dikilmek ii veya biimi. dikilme * Dikilmek ii. dikilmek * Dikmek (I) ii yaplmak. * Dik duruma gelmek. * Ayakta durmak. * (gz) Belli bir noktaya uzun sre bakmak. * Karkoymak, engellemek. * (bazreme organlardokularna kan dolmasyla) Sert ve dik bir duruma gelmek. dikilmek * Dikmek (II) ii yaplmak. dikim * Dikmek ii veya biimi. * Bitki dikmek ii. dikim evi * Giysi ve amar dikilen iyeri. dikimhane * Dikim evi. dikine * Dikey olarak, diklemesine. * nadna. dikine gitmek * kimsenin szn dinlemeyerek kendi bildiini yapmak. dikine tra * Karsndakini sinirlendirecek biimde sylenilen yalan, arpalavra. diki * Dikmek ii. * Dikme biimi. * Dikilen yer. * Giysi zerinde gzle grlen dikilmiiplik yolu. * Dikilecek ey. * Giysi dikme ii, terzilik. * Boaltmak zere imek amacyla kaldr. dikiatmak * yarlan veya yrtlan deriyi dikile bir araya getirip tutturmak. dikiinesi * Dikidikmek iin zel olarak yaplmine. dikikald * az kalsn, nerede ise, az kald. dikimakinesi * Dikidikme ilerinde kullanlan, kol veya elektrik gcyle altrlan alet. dikiokumas * ingene kavgalarnn en uzun ve en aza alnmaz tekerlemesi. dikipay * Kumabierken kuman kenarndan dikiyerine kadar braklan blm. dikitutturamamak

* bir ite veya bir yerde herhangi bir sebeple uzun sre kalmamak. dikii * Dikidiken kimse, terzi. dikiilik * Dikidikme ii. dikiini almak * dikilmiyarann ipliklerini kesip karmak. dikili * Dikii olan, dikiyaplm. dikisiz * Dikii olmayan. * Yaptrma. dikit * Maaralarn tabannda, yukardan damlayan kireli sularn katlamasyla oluan kolonlardan her biri, stalagmit. dikiz * Bakma, gzetleme, erkete. dikiz aynas * Tatlara veya yol dnemelerine arka tarafgrebilmek iin konulan ayna. dikiz etmek (veya gemek) * dikizlemek. dikizci * Dikizleyen kimse, gzc, gzetleyici, erketeci. dikizcilik * Dikizci olma durumu, gzclk, gzetleyicilik, erketecilik. dikize almak * gizlice gzetlemek. dikizleme * Dikizlemek ii. dikizlemek * Sezdirmeden bakmak, gzetlemek, dikiz etmek. dikizlik * Gzetleme delii. dikkat * Duygularla dnceyi bir ey zerinde toplama, uyanklk. * lgi, zen. * Dikkat ediniz!. dikkat ekmek (veya dikkati ekmek) * ilgi toplamak. * uyarmak. dikkat etmek * duygularla dnceyi bir ey zerinde toplamak, uyank davranmak. * gzne arpmak veya ilgisini ekmek. dikkat kesilmek * btn dikkatini bir ey zerinde toplamak. dikkat toplam * Dikkatin srekli olarak bir nesne veya konunun belirli bir yn zerinde toplanmas, konsantrasyon. dikkate almak * gz nnde bulundurmak, hesaba katmak, gereini dnmek. dikkatli * Dikkat eden, zen gsteren (kimse). * Titiz, aratrc, sorgulayc. dikkatsiz * inde dikkatli davranmayan, dalgn, savruk, zensiz. dikkatsizlik * Dikkatsiz olma durumu, dalgnlk, savrukluk, zensizlik. dikkatsizlik etmek * dalgnlk etmek, savrukluk etmek. diklemesine * Dik olarak. diklenme * Dik duruma gelme.

diklenmek * Dik bir duruma gelmek. * Birine karters bir davranta bulunmak, kargelmek, kafa tutmak. dikleme * Diklemek ii. diklemek * Dik duruma gelmek. * Birine karters tutum iine girmek, kardurmak. dikletirme * Dikletirmek ii. dikletirmek * Dik duruma getirmek. * Sert duruma getirmek. diklik * Dik olma durumu. dikme * Dikmek ii. * Dikey olan doru veya dzlem, amut. * Fidan, yeni dikilmifidan. * Bir evde aileyi srdrecek olan tek ocuk. * Aa, direk. * Yk kaldrmakta kullanlan bir direkli mauna. * Ahap yaplarda pencere ve kapyanlarna dikilen direklerden her biri. dikmek * Bir cismi dik olarak durdurmak. * Yetitirmek iin bir bitkiyi topraa yerletirmek. * (bardak, kadeh, testi gibi kaplar iin) Baaaederek iindekini imek. * Beklemek iin birini bir eyin bana getirmek. * Top, tagibi eyleri dikine havaya atmak. * (yap) Kurmak, ina etmek. * Top vb. yi oyun alannda belirli bir yere koymak. dikmek * Biilmiveya yrtlmkuma, deri, yara vb. yi ineye geirilmiiplikle tutturmak. dikmelik * Fidan dikilen yer, fidanlk. dikmen * Koni biiminde tepe. dikse * Aasz yerlerde, kuyakalamak iin stne kse yerletirilen aa. diksiyon * Seslerin, szlerin, vurgularn, anlam ve heyecan duraklarnn hakknvererek syleme biimi. * Konuulan dilin incelenmesi ve kullanlmas. * Duru, ak vurgulama ve kaklara tam uyarak konuma. dikta * Hibir art olmakszn kr krne uyulmasgereken buyruk. diktac * Ynetimde dikta yanlsolan (kimse). diktaclk * Dikta yanlsolma durumu. diktafon * Bir tr ses alma cihaz. diktatr * Btn siyas yetkileri kendinde toplambulunan kimse. * Zorba. diktatrce * Diktatr gibi, diktatr olarak. diktatrlk * Diktatr olma durumu. * Egemen ve mutlak siyas bir gcn, bir veya birok kiinin oluturduu bir yrtme organnca, denetimsiz olarak yrtld siyas dzen. * Bir diktatr tarafndan ynetilen lke. diktatrlk etmek

* diktatrce davranmak, zorbalk etmek. dikte * Bakastarafndan yazlmak iin syleme, yazdrma. * Bu biimde yazdrlan ey. dikte etmek * yazdrmak iin sylemek. * birine isteklerini zorla kabul ettirmek. diktirme * Diktirmek ii. diktirmek * Dikmek iini yaptrmak. diktirtme * Diktirtmek ii. diktirtmek * Diktirmesini salamak. dil * Az boluunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ; tat alma organ. * nsanlarn dndklerini ve duyduklarnbildirmek iin kelimelerle veya iaretlerle yaptklaranlama, lisan. * Bir aa, bir gruba, bir yazara zg sz daarcve sz dizimi. * Belli durumlara, mesleklere, konulara zg dil. * Dnce ve duygularbildirmeye yarayan herhangi bir anlatm arac. * Bazflemeli alglarda titreerek ses karan ince metal yaprak. * Birok aletin uzun, yassve ou hareketli blmleri. * Makaralarn ve bastikalarn iine yerletirilmiolan, zerinden geirilen halatistenilen yne evirmeye yarayan, evresi oluklu, kk dner tekerlek. * Anahtar. * Denize uzanan dar ve alak kara paras, berzah. * Sorguya ekilmek iin yakalanan tutsak. * Byk bahayvanlarn halanp piirildikten sonra yenebilen dili. * Ayakkabbalarnn ayarahatsz etmemesini salayan ve baaltna rastlayan saya paras. dil * Gnl, yrek. dil (veya diller) dkmek * kandrmak, inandrmak veya yararlanmak iin tatlszler sylemek. dil az vermemek * Bkz. az dil vermemek. dil akrabal * Bir ana dilden treyen diller arasndaki yaknlk. dil alt * Kalp hastalklarnda ilcn hzlve kesin etkisini salamak iin dilin altna konup emilen il. dil altbezleri * Dilin altnda bulunan tkrk bezleri. dil atlas * Dilleri, leheleri veya dil olaylarnyaylblgelerine gre gsteren atlas. dil avcs* Bkz. casus. dil bal* Kemikli balklar takmndan, pullu, 50 cm byklnde, yassbir balk (Solea vulgaris). dil bilgisi * Bir dilin ses, biim ve cmle yapsninceleyip kurallarntespit eden bilim, gramer. dil bilimci * Dil bilimiyle uraan kimse, dilci, lengist. dil bilimi * Dillerin yapsn, gelimesini, dnyada yaylmasnve aralarndaki ilikileri ses, biim, anlam ve cmle bilgisi bakmndan genel veya karlatrmalolarak inceleyen bilim, lisaniyat, lengistik. dil bilimsel * Dil bilimiyle ilgili. dil bir kar * saygszca karlk verenler iin kullanlr. dil birlii * Lehe ve az farklarngidererek ayndili kullanan toplumlar arasnda ortak bir yazdilinde ve alfabede birleme.

dil cambaz * Dncelerini ok iyi anlatan, gzel konuan, hatip. dil corafyas * Yeryznde dillerin yayldalanlarinceleyen bilim dal. dil karmak * alay etmek, elenmek. dil dala* Az dala. dil ebesi * Lf ebesi. dil felsefesi * Dilin z, kkeni, anlam, yapszerine aratrmalar yapan felsefe dal. dil kavgas * Bkz. az kavgas. dil lboratuvar * Teyp yardmyla yabancdilleri retmek iin dzenlenmizel yer. dil olan* stanbul'daki yabanceliliklerde Trke retilerek evirmen olmak zere yetitirilen gen. dil otu mu yedin? * ok konukan kimseler iin sylenir. dil renimi * Yabancbir dilde renim grme. dil retimi * Yabancdille eitim ve retim yapma. dil pelesengi * Sz arasnda yerli yersiz sylenen ve tekrarlanan sz. dil peyniri* Koyun stnden yaplan, yal, lezzetli, tuzsuz peynir. dil srmek * konuma srasnda kelimeleri yanlsylemek. * istenmeyen bir konudan sz etmek. dil srmesi * Szleri yerinde ve dzgn olarak syleyememe. dil akas* Bkz. az akas. dil tutmak * sorguya ekmek iin dman askeri yakalamak. dil tutukluu * Dilin iyi almamasndan ileri gelen syleme gl. * Herhangi bir sebeple konuamama. dil uzatmak * bir kimse veya bir ey iin kt sylemek. dil yaras* Acszn yarattkrgnlk. * Gnl yaras. dilalt * Tavuklarda grlen bir hastalk. diltometre * Genlemeler. dilver * Yiit, delikanl. dilbasan * Hekimlerin boazgrebilmek iin dili bastrdklarara. * Ecza kartrmakta kullanlan yassara. dilbaz * Gzel sz syleyen, konukan. * Konumasyla kandran. dilber * Alml, gzel (kadn). dilberduda * Dudak biiminde hazrlanan bir hamur tatls. dilci

* Dil bilimci. * Dille ilgili aratrmalar yapan kimse. dilcik * Budaygillerde, yaprak ayasile yaprak knnn birbirinden ayrldyerde bulunan sivri ulu, kk, saydam knt. * Bceklerin aznda kk dilin nnde bulunan blm. * flemeli alglarda veya org borularnda kam, tahta veya metalden yasspara. dilcilik * Dil konusunda aratrma yapma ii. dilda * Ayndili konuanlardan her biri. dilden dile dolamak * ok konuulmak, uzun sre bahsedilmek. dile (dillere) dmek * hakknda dedikodu yaplmak. dile (veya dillere) destan * ok tannm, nl. dile gelmek * dile dmek. * (konuma kudreti, yetenei, olmayan varlk) konumak, dillenmek, lisana gelmek. dile getirilmek * anlatlmak. dile getirmek * konuturmak. * belirtmek, anlatmak, aklamak, ifade etmek. dile kolay * anlatlmaskolay ama yaplmasveya katlanlmasok g. dile vermek * gizli tutulmasgereken bir eyi aa vurmak, duyurmak, yaymak. dilediin(iz) gibi * kendi dnce, grve isteine gre. dilediini yapmak * kendi, dnce, grve isteini yapmak. dilek * Bir kimsenin diledii ey, istek, talep, rica, murat. dilek kipi * Dileme kavramveren kip. Trkede bu kip -se eki ile kurulur. dileke * Bir dilei bildirmek iin resm makamlara sunulan, imzalve adresli, pullu veya pulsuz yaz, istida, arzuhl. dileme * Dilemek ii. dilemek * Birinden bir eyin yaplmasnistemek, rica etmek, arzu etmek. * Biri iin bir dilekte bulunmak. * Canistemek. dilemma * kilem. dilenci * Geimini dilenerek salayan (kimse). * Israrla ve arszca bir eyi isteyen (kimse). dilenci ana * inde her eyden biraz bulunan. dilenci vapuru * Btn iskelelere urayarak sefer yapan vapur. dilencilik * Dilenci olma durumu. * Dilenciye yakr davran. dilencilik etmek * dilenmek. dilenciye hyar vermiler de eri diye beenmemi * hem ihtiya duyduu konuda yardm istiyor, hem yaplan yardmkmsyor anlamnda kullanlr. dilendirme

* Dilendirmek ii. dilendirmek * Dilenecek duruma getirmek. * Dilencilik yaptrmak. dilenemez dilenci * yoksullua dt hlde durumunu kimseye amayan kimse. dileni * Dilenmek ii veya biimi. dilenme * Dilenmek ii. dilenmek * Sadaka istemek. * Kendisini acndrarak bir kimseden birey istemek. dileyici * Dilekte bulunan, dileyen (kimse). dili (baka bir dile) almak * bir kimsenin konumasbaka bir dile benzemek. dili almak * herhangi bir sebeple konumayan kimse konumaya balamak. dili arlamak * hastalk sebebiyle glkle sz syleyebilmek, glkle konumak. dili almak * bir sz ok kullanmaktan dolayo sze almak. dili bir kar * Bkz. dili pabu kadar. dili bir kardarkmak (veya sarkmak) * komaktan, yrmekten ve yorulmaktan ok susamak. dili boazna akmak * konuamaz olmak, sesi soluu kmamak. dili bozuk * Bir dili doru ve dzgn konuamayan. dili zlmek * (konuamayan veya susan kii) konumaya balamak. dili damana yapmak (veya dili damakurumak) * susuzluktan azkurumak, ok susamak. dili dolamak * korku, heyecan, hastalk, utangalk, sarholuk gibi sebeplerle syleyeceini ararak kartrmak. dili dnd kadar * syleyebildii kadar, anlatma gcnn elverdii lde. dili dnmemek (veya dnmek) * bir sz doru, dzgn sylemeyi becerememek (veya becermek). * amacniyi anlatamamak (veya anlatmak). dili durmak * susmak. * dedikodu etmemek. dili durmamak * srekli konumak. * sylenemeyecek eyleri de sylemek. dili ensesinden ekilsin! * bktracak kadar ok konuan veya kt szler syleyenler iin ilenme olarak kullanlr. -di'li gemi * Bkz. belirli gemi. dili kltan keskin * krcve ar konumalar iin kullanlr. dili kurusun! * "sz syleyemez olsun" anlamnda ilenme sz. dili olsa da sylese (veya anlatsa) * "cansz nesneler konuabilseler, bazolaylara tanklk da edebilirler" anlamnda kullanlr. dili pabu kadar * saygszca ve gnl krckarlkta bulunan. dili tutuk * Serbeste, kolaylkla konuamayan.

dili tutulmak * sevin, korku, aknlk gibi sebeplerle birdenbire sz syleyemez olmak. dili uzamak * haddini bilmeden konumak. dili uzun * ncitici szler syleyen, kstah, saygsz kimse. dili varmak (veya varmamak) * bir sz sylemeye gnl razolmak (veya olmamak). dili yanmak * znt ve eziyet ekmek, zarara uramak. dili yanmak * bkmak, nefret etmek. dili yatkn * yabancbir dili kolaylkla renme yetenei olan. dili zifir * Gnl krcszler syleyen. dilim * Bir btnden kesilmiveya ayrlmince, yasspara. * Radyatr paralarndan her biri. dilim dilim * Para para. dilim dilim etmek * dilimlemek. dilimin ucunda * bir sz hatrlanacak gibi olup da hatrlanamadnda sylenir. dilimleme * Dilimlemek ii. dilimlemek * Dilimlere ayrmak, dilim dilim etmek. dilimleni* Dilimlenmek ii veya biimi. dilimlenme * Dilimlenmek ii. dilimlenmek * Dilimlere blnmek veya ayrlmak. dilimleyi* Dilimlemek ii veya biimi. dilin kemii yok * insan doru veya yanlher eyi syleyebilir. dilinde ty bitmek * tekrar tekrar sylemekten usanmak, bkmak. dilinden anlamak * bir canlnn kardseslerden veya onun davranlarndan ne anlatmak istediini anlamak. * sz konusu olan eyin zelliini bilmek. dilinden drmemek * srekli olarak aynkiiden veya eyden sz etmek; sk sk anmak. dilinden kurtulamamak * srekli olarak, bir kimsenin sitem, eletiri ve satamalarna uramak. diline dolamak (virt etmek veya diline takmak) * ayneyi durmadan ve her yerde tekrarlamak. * bir kimseyi her yerde ktlemek. diline pelesenk etmek * Bkz. diline dolamak. diline salam olmak * saklanacak konularaa vurmamak. * kt sz sylemekten kanmak. dilini (veya dillerini) yutmak * sevin, korku, heyecan gibi sebeplerle konuamaz olmak. dilini balamak * bir kimseyi herhangi bir sebeple sz syleyemez duruma getirmek, susmak zorunda brakmak. dilini dedirmemek * hi yememek.

dilini eek arssoksun! * hoa gitmeyen bir ey syleyen kimseye ilen olarak kullanlr. dilini kedi (fare) mi yedi? * neden konumuyorsun?. dilini kesmek (veya kesip oturmak) * susmak. dilini tutamamak * sonunu dnmeden, geliigzel konumak. dilini tutmak * sonunu dnmeden, geliigzel konumaktan saknmak. dilinim * Dilinme. dilinin altnda bir ey olmak * bir kimsenin szlerinden, aka sylemedii bir eyler anlalmak. dilinin altndaki baklaykarmak * gizli tutulmasgereken bir eyi sylemek. dilinin cezasn(veya belsn) ekmek (veya bulmak) * lsz, dncesiz konumak yznden zarar grmek. dilinin ucuna gelmek * syleyecek duruma gelmiken vazgemek. dilinin ucunda * Bkz. dilimin ucunda. dilinin ucuyla * iten, yrekten olmayarak, lf olsun diye. dilinme * Dilinmek ii. * Kayalarn, ince katlar biiminde kolaylkla ayrlabilme nitelii. dilinmek * Dilmek ii yaplmak. dili * Dilmek ii veya biimi. diliyle sokmak * bir kimseye ar ve krcszler sylemek. diliyle tutulmak (veya yakalanmak) * suunu, kendi konumasile aa vurmak. dillek * Dedikoducu, dedikodusever. dillendirme * Dillendirmek ii. * Kiiletirilen varlklara, cansz yaratklara sz syletme sanat, intak. dillendirmek * (biri) Hakknda dedikodu yaplmasna sebep olmak. dillenme * Dillenmek durumu. dillenmek * (ocuk) Konumaya balamak. * Konuma yetenei olmayan varlk konumak, dile gelmek. * Onaylanmayan bazdavranlar sebebiyle hakknda dedikodu yaplmak, dile dmek. dillerde dolamak (veya gezmek) * her yerde kendisinden sz edilmek. dillere destan olmak * bir olay veya bir nitelik halk arasnda yaylmak. dilleme * Dillemek ii. dillemek * Karlkltatltatlsylemek. * Drlamak. dilli * Konukan, srekli ve tatlkonuan. * Dedikoducu, ileri geri konuan. dilli ddk * St, kavak gibi aalarn ince dallarndan veya kamtan yaplan bir eit ddk.

* ok konukan kimse. dilli ddk etmek * bir haberi herkese yaymak. dilma * evirici, tercman. dilmalk * Dilmacn meslei, eviricilik, tercmanlk. dilme * Dilmek ii. * Drt ke kesilmiaa. dilmek * Bir btn kk ve yassparalara ayrarak kesmek. * Yarmak. dilsel * Dille ilgili. dilsever * Dili seven (kimse). dilsiz * Konuma merkezinin veya konuma organlarnn bozukluu sebebiyle konuamayan (kimse), ahraz. * Ses karmayan, sessiz olan (kimse). dilsizlik * Dilsiz olma durumu. dilviyum * Bugnk rmaklarn drdnc adan kalma en eski alvyonlarna verilen ad. dima * Beyin. * Bilin, zihin. dimdik * ok dik (olarak). * Salkl, zinde. * Skntlarkarlayacak durumda olan, baemeyen, metin. * (bakiin) Dikkatli, srarl. * Saa sola sapmadan, dosdoru. * Kaskat, ok sertlemiolarak. dimdik ayakta durmak * yklmamak. dimdik durmak * tam dik durumda olmak. * tutumunu deitirmemek, ylmamak. dimi * Skdokunmubir tr pamuklu kuma. diminuendo * Sesi gittike azaltarak. * Mzik parasnn banda ">" iaretiyle gsterilen nota terimi. dimmer * Elektrik akm iddetini el ile evirerek ayarlayan anahtar, reosta. dimnit * Erken olgunlaan ince kabuklu bir eit siyah zm. dimyat * Seyrek ve yuvarlak taneli bir eit zm. * (byk D ile) Arhrsla fazla malda gz olan kimsenin elindekini avucundakini de kaybedebilecei anlamnda "Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak" sznde geer. din * Tanr'ya, doast glere, eitli kutsal varlklara inanmayve tapnmaysistemletiren toplumsal bir kurum. * Bu nitelikteki inanlarkurallar, kurumlar, treler ve semboller biiminde toplayan, salayan dzen. * nanlp ok balanlan dnce, inan veya lk. din * C.G.S. sisteminde bir gramlk bir ktlenin hznsaniyede bir santimetre artran g birimi: Bir nevton 105 din'e eittir. din * Bir eyin en yksek ve sivri noktas.

din * lmek. din adam* Meslei dinle ilgili iler olan grevli. din birlii * Ayndin etrafnda oluturulan inan gc. din d * Dinle iliii olmayan, ldini. din doruu * Dan en yksek yeri. din erki * Din ilkelerine dayanan egemenlik, din gc. din felsefesi * Dinin ilkelerinin zn ve anlamntemellendirmeyi amalayan felsefe dal. dinamik * Mekaniin kuvvet, hareket, enerji arasndaki ilikilerini inceleyen dal, devim bilimi. * Devimsel. * Canl, etkin, hareketli. dinamik analiz * zmleme konusu yaplan veya modele dahil edilen deikenlerin zaman iindeki deimelerinin de dikkate alndyntem. dinamikleme * Dinamiklemek durumu. dinamiklemek * Dinamik duruma gelmek. dinamit * Nitrogliserin ile yaplan patlaycbir madde. * Tutku, zlem, heyecan. * iddetli, korkun, hrsl. dinamit lokumu * Kmr tozu, kil gibi maddelere emdirilmidinamit. dinamiti * Dinamit reten, satan veya patlatlma iinde alan kimse. dinamitilik * Dinamitinin ii veya meslei. dinamitleme * Dinamitlemek ii. dinamitlemek * Dinamitle havaya uurmak. * Bir giriimi, bir kuruluu engelleyici, ykcdavranta bulunmak. dinamitlenme * Dinamitlenmek ii. dinamitlenmek * Dinamitle havaya uurulmak. * Engellenmek. dinamizm * Devimselcilik. * Davranlarcanlve hareketli olan canlnn zellii. dinamo * Mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dntren alet. dinamometre * Kuvvetler. dinar * Yaklak olarak altn lirann drtte biri deerinde olan eski bir para. * Bahreyn, Cezayir, ran, Irak, Kuveyt, Libya, Tunus, rdn, Yemen ve eski Yugoslavaya'da kullanlan para birimi. dince * Dine gre, din bakmndan. dincelmek * Dinlemek. dinci * Din grleri her alana yaymak isteyen kimse.

dinci erki * Bkz. Din erki. dincilik * Dincinin ii. din * Gc ve salk durumu yerinde, canl, zinde, tendrst, tvana. dinlenmek * Din bir durum ve grnm kazanmak. dinleme * Dinlemek ii. dinlemek * Din duruma gelmek. dinlik * Din olma durumu, zindelik, mecal. dindar * Din inancgl, din kurallarna bal(kimse), mtedeyyin. dindarlk * Dindar olma durumu. dinda * Ayndinden olan kimse. dindaolmak * ayndinden olmak. dinden imandan kmak * kendini kontrol edemeyecek kadar ok fkelenmek, ok sinirlenmek. dinden imandan olmak * din inancnyitirmek. dindirme * Dindirmek ii. dindirmek * Dinmesini salamak. dine * Konaklama yeri. dinek * Dinlenmek iin durulan yer. dinelme * Dinelmek ii. dinelmek * Ayakta durmak veya ayaa kalkmak, dik durmak. *Karkoymak, kafa tutmak. dinen * Din bakmndan. dineri * skambil ktlarndaki iaretlerden karo. dingi * Bir ifte krekli kk patalya. dingil * Tekerleklerin merkezinden geen ve tatn altna enlemesine yerletirilmimil, aks. dingildek * Tabanzerinde hareketsiz duramayp sallanan, oynak; dengesi bozuk. * Ypranm. * Szne gvenilmez, kaypak. dingildeklik * Dingildek olma durumu, dengesizlik. dingildeme * Dingildemek ii. dingildemek * Sallanmak, oynamak. * Korkmak, kukulanmak. dingilli * Dingili olan. dingin * Hareket etmeyen, kmldamayan, sakin.

* Gc tkenmi, yorgun, mecalsiz. dingincilik * Tam bir gnl rahatl, tutkusuzluk iinde btn arzulardan syrlmolarak, diren gstermeden kendini Tanribadetine vermeyi ve tanrsal ruh dinginlii kazanmayamalayan dnya gr. dinginleme * Dinginlemek durumu. dinginlemek * Dingin duruma gelmek. dinginletirme * Dinginletirmek ii veya durumu. dinginletirmek * Dingin duruma gelmesini salamak. dinginlik * Dingin olma durumu, durgunluk, sknet. Dingo'nun ahr * girenin kann belli olmadyer. din * Dinle ilgili, din zerine. dini bir uruna * Mslmanlk davasyoluna. dini btn * Dinine ok bal, inancsalam olan, dinin buyruklarneksiksiz yerine getiren. dini gibi bilmek * ok iyi, kesinlikle bilmek. dini imanpara * tek dncesi para olan kimseler iin kullanlr. dinim hakkiin (veya dinim akna) * "dinimi tank tutarm" anlamnda bir ant. dinine yandm * fke, kzgnlk gibi duygularbelirtmek iin kullanlan ilenme sz. dini * Dinmek ii veya biimi. dink * Pirinci kabuundan ayrmak veya bulgur dvmek iin kullanlan dibek. * ayak, aba gibi eyleri dvmek iin kullanlan ara. dinleme * Dinlemek ii. dinleme salonu * Mzik, tiyatro eserlerini dinletmek, radyo televizyon yaynlaryapmak veya ses kaydetmek amacyla akustii salanmsalon, oditoryum. dinlemek * itmek iin kulak vermek. * Birinin szn, dn kabul edip gereince davranmak. * Uymak, baemek, itaat etmek. * Kulakla veya dinleme aletiyle hastaymuayene etmek. dinlence * Tatil. dinlendirici * Dinlendirme zellii olan. dinlendirilmi * Bir sre bekletilmi. dinlendirme * Dinlendirmek ii. dinlendirmek * Dinlenmesini salamak. * Durulmaya brakmak. * (tarla iin) Nadasa brakmak. * Yanan lmba, atevb.yi sndrmek. dinlenme * Dinlenmek ii, istirahat. dinlenme kamp * Kurulularn tatil geirmek iin dzenledikleri kamp.

dinlenme salonu * stirahat etmek, dinlenmek iin ayrlmsalon. dinlenme yapmak * istirahat etmek, dinlenmek, yorgunluk karmak. dinlenmek* G kazanmak iin almaya ara vermek, yorgunluunu gidermek, istirahat etmek. * nemsenmek, d yerine getirilmek. * Bazyiyecek ve ieceklerin tadnarttrmak, kolay pimesini salamak gibi sebeplerle bir sre bekletmek. dinleti * Sanatnn mzik eserlerini bir toplulua almasveya sylemesi, konser. dinletme * Dinletme ii. dinletmek * Dinlemesini salamak, sz geirmek. dinleyici * Sylenen veya alnan bir eyi dinleyen kimse. * Kaytlolmadhlde derslere dardan devam eden kimse. dinleyicilik * Dinleyici olma durumu. dinleyi * Dinlemek ii veya biimi. dinme * Dinmek ii. dinmek * Sona ermek, bitmek, durmak. * (ses iin) Susmak. * (kar, yamur, rzgr iin) Kesilmek, yamasveya esmesi durmak. dinmez * Dinmeyen. dinozor * Dinozorlar takmndan, boyu 20 m kadar olabilen, ilk alarda yaam, gnmze fosilleri kalmbir srngen. * Gelimelere ayak uyduramam, an gerisinde kalmveya mevcut durumu korumak isteyen kimse. dinozorlar* Omurgalhayvanlardan srngenler snfna giren, soyu tkenmibir takm. dinozorlama * Dinozorlamak ii. dinozorlamak * Dinozor gibi davranmak. * Gelimelere ayak uyduramamak, an gerisinde kalmak veya mevcut durum ve dzeni koruyup herhangi bir kkl deiiklik yapmamak. dinsel * Din. dinsiz * Din inancolmayan. * Acmasz. dinsizin hakkndan imansz gelir * acmasz olan kiiyi, kendisinden daha acmasz biri yola getirir. dinsizlik * Dinsiz olma durumu. dip * Oyuk veya ukur bir eyin en alt blm. * Taban. * Dikili duran bir eyin yerle birletii nokta ve evresi veya bir eyin yanba. * Kapalbir yerin kapya gre en uzak blm. * Arka, k. dip a * Palamut vb. balklaravlamak iin denizin dibine atlan a. dip balkl * Dipte yaayan su rnlerinin avlanlmas. dip dibe * yan yana skmolarak.

dip doruk * Batan aa, dipten tepeye kadar, btn. dip koan * Hesap karmaya, gerektiinde koparlan para ile karlatrma yapmaya yarayan ve yapraklar, deftere balolan blm. dipik * Tfek vb. silhlarn namlu gerisinde bulunan, atsrasnda silhn omuza dayanmasnveya tabancada elle kavranmasnsalayan taban blm. dipikleme * Dipiklemek ii. dipiklemek * Dipikle vurmak. dipiklenme * Dipiklenmek ii. dipiklenmek * Dipikle vurulmak. dipdam * Hapishane. dipdin * ok salkl, ok canl. dipdiri * ok diri. dipfriz * Bozulabilecek yiyecekleri ok dk slarda dondurarak uzun sre saklamak iin kullanlan buzdolab. diplrya * Pisi balnn k. dipleme * Diplemek ii. diplemek * (bitkiyi) Kknden skmek. * (iilecek bir eyi) Dibine kadar imek. dipli * Dibi olan. diploit * ki kromozom takmtayan hcre veya organizma. diploma * Bir kimseye herhangi bir okulu veya renim programnbaaryla tamamladn; bir derece veya unvana hak kazandn; bir i, sanat veya meslek dalnda alabilme yetkisi elde ettiini belirtmek iin bir retim kurumunca dzenlenip verilen resm belge, icazetname, ahadetname. diplomal* Diplomasolan. * Yetkisi diploma ile belgelenmi. diplomasz * Diplomasolmayan. * Diplomasolmasgereken bir meslekte, diplomasolmadan alan. diplomasi * Uluslar arasilikileri dzenleyen antlamalar btn. * Yabancbir lkede ve uluslar arastoplantlarda lkesini temsil etme ii ve sanat. * Bu ite alan kimsenin grevi, meslei. * Bu grevlilerin oluturduu topluluk. * G bir grme srasnda gsterilen ustalk ve beceriklilik. diplomat * Uluslar araskonularda lkesini temsil etmekle grevlendirilen kimse. * likilerinde kurnaz, becerikli olan. * Teksir yapmak iin kullanlan bir mumlu kt tr. diplomata * Diplomata yakr biimde, diplomat gibi. * Kurnazlkla, akgzlkle. diplomatik * Diplomasi ile ilgili. diplomatik dil * Diplomasi alannda kullanlan dil.

diplomatlk * Diplomat olma durumu. * Diplomasi. dipnot * Sayfa iinde geen herhangi bir dnce veya bilgi ile ilgili olarak sayfa altna konulan aklama, haiye. dipsiz * Dibi olmayan. dipsiz kile, boambar * para, mal tutmayann durumunu veya bir iiin boyere uraldnanlatr. dipsiz testi * eline geen para veya malhesapszca, boyere harcayan. -dir * Bkz. -dr / -dir. dirayet * Yetenek, beceriklilik, zek. dirayetli * Yetenekli, becerikli; zeki. dirayetsiz * Yeteneksiz, beceriksiz. dirayetsizlik * Dirayetsiz olma durumu. direk * Aatan veya demirden yaplan uzun ve kaln destek. * (bazzel adlarda) Stun. * En nemli kimse. direk direk barmak * tedirgin edecek biimde barmak. direk gibi * salam yapl, iri yapl. direki * Alamana kayklarnda diree karak gzclk yapan kimse. direkli * Direi olan. direklik * Direk yapmaya elverili (aa). direksiyon * Motorlu aralarda, araca istenilen yn vermeye ve belirli bir dorultuda gtrmeye yarayan dzenek, ynelte. direksiyon krmak * aracistenilen yne evirebilmek iin direksiyonu o yne dndrmek. direksiyon sallamak * motorlu tat kullanmak. direksiyona gemek * arackullanmak zere src yerine oturmak. * bir iin ynetimini zerine almak. direkt * Doru olarak, hibir yerde durmadan, duraksz, doruca. * Dorudan doruya, dolaysz, aracsz. direktif * Ynerge, talimat. direktif almak * talimat almak, emredilmek. direktif vermek * talimat vermek. direktr * Ynetmen, mdr. direktrlk * Ynetmenlik, mdrlk. direme * Diremek ii. diremek * Bir eyi dikine koymak, dayamak, durdurmak.

* Direnmek, karkoymak, inat etmek, srar etmek. diren * Dirgen. diren * Dayanma, karkoyma gc, mukavemet. * Bir nesnenin elektrik akmna kardurma zellii, mukavemet, rezistans. * Bir evrime istenilen deerde ek diren katmak iin kullanlan dzen, mukavemet, rezistans. direnli * Direnci olan. dirensiz * Direnci olmayan. direngen * Direnen, inat, anut, muannit. direngenlik * Direngen olma durumu, inatlk. direnim * Direnmek ii, inat, taannt. * Borcun yerine getirilmesi, temerrt. direni * Direnmek ii veya biimi, karkoyma, dayanma, mukavemet. direnii * Karkoyan, dayanan (kimse). direnleme * Direnlemek ii. direnlemek * Dirgenle yaymak. direnme * Direnmek ii, karkoyma, dayanma, inat etme, srar etme, mukavemet etme. direnmek * Herhangi bir dncede, bir istekte veya bir durumda karkoymak, ayak diremek, inat etmek, srar etmek, taannt etmek. direken * Bir ii ylmadan sonuna kadar gtren, sebatkr. direme * Diremek ii, sebat. diremek * Sznden veya kararndan dnmemek, dayanmak, sebat etmek. diretme * Diretmek ii, inat. diretmek * Direnmek, ayak diremek, inat etmek, srar etmek. direy * Fauna. dirgen * Harmanda saplaryaymaya yarar uzun atallara. dirgenleme * Dirgenlemek ii. dirgenlemek * Dirgenle yaymak. dirhem * Okkann 400'de 1'ine eit olan, 3,148 gramlk eski bir arlk ls; stanbul iin bir dirhem 3,207 gr olarak tespit edilmitir. * Bir tr gmpara. dirhem dirhem * Azar azar, az az, ok az lde. dirhem dirhem satmak * kendini dirhem dirhem satmak. dirhemle sylemek (veya konumak) * ok az veya yavakonumak. diri * Yaamakta olan, yaayan, canl, l kart. * Gl, zinde.

* Solmamprsmemi. * Gerei kadar pimemi. diri diri * Canlolarak. diri rt * Ormanlk blgelerde aalarn altnda yeeren al, rpveya odunsu bitkiler. dirice * Biraz diri. diri * Esirgeme. dirietmek * esirgemek. diriksel * Diri ile, canlile ilgili, canllar zerinde olan, diril. diriksel s* Hayvanlarn vcut ss. diril * Diriksel. diril * ilte yz veya gmlek yapmaya yarar pamuklu bir kuma. diril s * Hayvanlarn vcut ss, diriksel s. dirileme * Dirilemek ii. dirilemek * Bitkin, prsmveya solmuken yeniden diri duruma gelmek. dirilik * Diri olma durumu. dirili * Dirilmek ii veya biimi, dirilme, canlanma. * Yeni bir atlmla g kazanma. * Din inanlara gre lmden sonra dirilme, basbadelmevt. dirilme * Dirilmek ii. dirilmek * Glenip canlanmak. * (bitki iin) Solmu, prsmdurumdayken yeniden canllk kazanmak, diri duruma gelmek. * (hasta iin) Yeniden salnkazanmak, iyilemek. * ld sanlan ey canllk kazanmak. * Yeniden etkin olmak, geerli duruma gelmek. diriltici * Canllk verici nitelii bulunan. diriltme * Dirilmesini salama, canlandrma. diriltmek * Dirilmesini salamak. dirim * Hayat, yaam. * Yaama gc. dirim bilimci * Biyolog. dirim bilimcilik * Gereklii tek yanlolarak yalnzca dirim bilimsel adan inceleyen, organik yaamn kavramlarnteki gereklik alanlarna da uygulayan gr. dirim bilimi * Biyoloji. dirim bilimsel * Biyolojik. dirim konisi * Gelime durumundaki fidan veya yapraklarn srgen dokulu ucu. dirim kurgu * Canllar dnyasnzellikle beynin almasntaklit eden elektronik aletlerden yararlanmaykonu edinen

bilim dal, biyonik. dirim suyu* Abhayat. dirimli * Hayatolan (canl). dirimlik * Hayatla ilgili, dirimsel. * Hayat, yaam, salk. * Mal mlk, gelir. dirimsel * Hayatla ilgili veya hayata balolan, hayat, biyolojik. dirimselcilik * Hayat olaylarnfiziksel kimyasal glerle deil de, zel bir yaama ilkesi, yaam gc ile aklayan reti. dirlik * Yaay, hayat, salk, varlk, geim. * Huzur, erin. * Osmanlmparatorluunda bir hizmete karlk olmak zere bir kimseye devlete verilen aylk veya bir yere balgelir. dirlik dzenlik * Aile yeleri veya bir arada alan kimseler arasnda iyi geinme durumu. dirlik yz grmemek * rahata kavuamamak. dirliksiz * Dirlii olmayan. * Geimsiz, huysuz (kimse). dirliksizlik * Geimsizlik. dirsek * Kol ile n kol arasndaki eklemin arka yan. * Ke. * Giysi kolunda dirsee rastlayan blm. * Borularn dorultusunu deitirmekte kullanlan balantparas. * Bir direi veya baka bir eyi salamlatrmak iin yanna eik olarak yerletirilen aa, makas. dirsek evirmek * daha nce ibirlii yaptkiiyi uzaklatracak davranlarda bulunmak. dirsek rtmek * okumak iin yllarca almak. dirsek dirsee * ok kalabalkta skk durumda. dirsek kemii * n kolun iskeletini oluturan iki uzun kemikten i yanda olan. dirsek temas * liki, ba, balant. dirsekleme * Dirseklemek ii. dirseklemek * Dirsekle vurmak, dirsekle itmek. dirseklenme * Dirseklenmek ii veya durumu. dirseklenmek * Dirsek biiminde kvrlmak, dirsek oluturmak. * Dirsekle itilmek. dirseklik * Dirsek olarak kullanlmaya uygun olan (aa, boru vb.). * Ceket kolunun dirsek blmn korumak veya yamamak iin kullanlan (kumavb.). * Koltuk, kanepe vb. de dirsekleri dayamaya elverili blm. dirsizlik * Dirlik dzenlikten uzak durum. disimilsyon * Benzemezlik, bakalama. disiplin * Bir topluluun, yasalarna ve dzenle ilgili yazlveya yazsz kurallarna titizlik ve zenle uymasdurumu,

skdzen, zapturapt. * Kiilerin iinde yaadklartopluluun genel dnce ve davranlarna uymalarnsalamak amacyla alnan nlemlerin btn. * retim konusu olan veya olabilecek bilgilerin btn; bilim dal. disiplin cezas * Disiplin sularndan birini ileyen kimseye davranlarnn arlk derecesine gre verilen ceza. disiplin kurulu * Disiplin kurallarna aykrdavranan kimselerin sularntespit ederek uygun cezalarvermekle grevli kurul. disiplin suu * Bir kimsenin disiplin ynetmeliine gre yapmamasgereken davranlardan birini yapmas. disipline * Etmek yardmcfiili ile "skdzen veya denetim altna almak" anlamnda kullanlr. disipline edilmek * zapturapt altna alnmak, denetim altnda tutulmak. disiplinli * Disiplini olan. disiplinsiz * Disiplini olmayan. disiplinsizlik * Disiplinsiz olma durumu. disk * Disk atmada kullanlan, erkekler iin 2, kadnlar iin 1 kg arlnda, genellikle metal bir ember ile evrelenmitahta arak. * Gramofon pl. * Omurlarbirbirine birletiren ana madde. * nce ve apolduka byk teker eklinde para. disk atma * Atletizmde disk frlatma yarmas. disk zmpara * Mermer ve metal maddeleri kesmeye veya temizleyip parlatmaya yarayan alet. diskalifiye * Etmek yardmcfiili ile "sporda yardbrakmak", olmak yardmcfiili ile "sporda yardbraklmak" anlamlarnda kullanlr. diski * Disk atan kimse. diskilik * Diskinin ii. disket * Bilgisayardaki ilemlerin kaydedildii bir koruyucu iinde bulunan manyetik ortam. diskjokey * Radyo ve diskoteklerde mzik yaynlarnplk veya ses bantlararaclyla yneten kimse. disko * Diskotek. diskotek * Plk, ses bandkoleksiyonu. * alnan plk, bant vb. eliinde dans edilen klp, disko. diskur * Sylev, nutuk. diskur gemek (veya ekmek) * nutuk verir gibi konumak. dispanser * Hastalara ayakta parasz veya ok az para ile baklan ve il verilen bakm evi, salk evi. dispe * Bir ortak avaryada deniz kazasndan sonra gemi, yk ve navlunla ilgili kimselerin uradklarzararlarn ve bunlar tarafndan yaplmolan masraflarn nasl, kimler tarafndan ve ne oranda karlanacanbelirlemek iin yaplan ilem. * Deniz sigortasdilinde, ilgili taraflarn ortak avaryada kendilerine den ykmllkleri, paylarnn nemi lsnde ayrntlolarak belirten belge. dispei * Dispe iiyle uraan uzman. dispersiyon eriyik

* ok ince kattaneciklerin su vb. svlarda erimeden dalmashli. disponibilite * Bankalarda mevcut nakit ve derhal paraya evrilebilecek kymet. disprosyum * Atom arl162.5, atom numaras66, younluu 8,54 olan, 1500 C'de eriyen, ak yeil renkte zeltiler veren, az bulunan bir element. KsaltmasDy. distribtr * Datc. distribtrlk * Distribtrn yapti, datclk. di * ene kemiklerinin stne dizili, srp koparmaya ve inemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri. * ark, testere, tarak gibi entikli eylerdeki kntlarn her biri. * (sarmsak dilimi ve karanfil gibi die benzetilen eyler iin) Tane. * Omurgalhayvanlarn enelerinde veya ilkel yaplomurgallarn grtlak ve azlarnda bulunan kemiksi sert paralar. * Bazdantel ve ilemelerin kenarlarndaki yuvarlak sivri blm. diars* Diblgesinde oluan hastalktan meydana gelen ar. dibademi * Kabuu ince olduu iin dile krlabilen bir badem tr. dibilemek * ktlk yapmak iin frsat beklemek, hncngsterir durum almak. dibuday * ocuk ilk dikardnda kaynatlp zerine toz eker ve dvlmceviz gibi eyler ekilerek yaknlara datlan baday. * Bu sebeple yaplan tren. diekimi* Diekme ii. dikarmak * ene kemikleri iinde bulunan di, dietini deldikten sonra az boluuna doru sivrilmek. didamak nsz * Bkz. dieti damak nsz. didi * kntlarolan. * kntlbir biimde. didudak nsz * Bkz. dieti dudak nsz. dieti * Dikklerini kaplayan kaln krmzmtrak et. dieti damak nsz * Dil ucunun, st dietleriyle n damaa dokunmasndan oluan nsz: c, , z, s, n, j, . dieti dudak nsz * Alt dudan st dilere dokunmasyla oluan dudak nsz: f, v. dieti nsz * Dil ucunun dietine dokunmasndan oluan nsz: j, . difras* Dileri temizlemede kullanlan bir fra tr. digeirememek * gc yetmemek. digeirmek * zorla veya inatla istediini yaptrmak. digcrdatmak * fkesini davranlaryla gstermek. digstermek * gl olduunu, saldrya geebileceini durumuyla belli etmek, tehdit etmek. dihekimi * Dii. dihekimlii * Diilik. dikiras* Sarayda veya zengin konaklarnda iftardan sonra konuklara verilen armaan veya para.

* Bir kimseye fazladan verilen para, armaan vb. dimacunu * Dileri temizlemede kullanlan macun. diotu * Diotugillerden, kurak ve orak yerlerde yetien, ok yllk ve otsu bir bitki (Plumbago europea). diotugiller * Bitiik ta yaprakliki eneklilerden, rnei diotu olan ve genellikle scak ve kurak yerlerde yetien bitkilerden oluan familya. diz * Dilerin, katlgan doku, damar ve sinirlerden olumui blm. ditababeti * Diilik. ditabibi * Dii. ditac * Dilerin dietlerinin dnda kalan blm. dita * Dikklerinde oluan kiresi tatabaka. * Dilerin dietlerinin dnda kalan blm. dinsz * Dil ucunun st dietlerine dokunmasyla oluan nsz: d, t, c, . dibudak * Zeytingillerden, kerestesi sert ve deerli bir aa (Fraxinus excelsior). * Bu aatan yaplm. dii * Di, az bakmyla ve hastalklaryla uraan hekim, dihekimi. diik * ok kk di. diilik * Di, az bakmyla ve hastalklaryla uraan tp dal, dihekimlii. die di * iyi, kt bireyin karlnistemek. die dokunmak * e yarar olmak, nemli olmak yerinde ve anlamlolmak. die dokunur * ie yarar, belirtilmeye deer, nemli. diei * Talaryontmak iin kullanlan dili bir eit eki. dieileme * Dieilemek ii. dieilemek * Diei denilen ekile deirmen tazerinde diyapmak, deirmen tann dilerini bilemek. dieme * Diemek ii. diemek * Dikarmak. dii * Yumurta oluturan veya yavru douran (birey). * Hayvan ve bitkilerin, erkei tarafndan dllenecek biimde olumucinsi. * Kadn. * Kadna zg. * Girintili ve kntlolmak zere bir ift oluturan nesnelerin girintilisi. * (maden iin) Yumuak, kolay ilenen. * uh, iveli, ekici. dii bakr * Kolay ilenebilen bakr. dii demir * Yumuak demir. dii klie * Yazsoyma olan klie. dii organ * ieklerde yumurtaliine alan, dllenme sonucu meyve ve tohumlaroluturacak organ.

diil * Bazdillerde dii saylan (kelime), mennes. diileme * Diilemek durumu. diilemek* Diiye zg davranta bulunmak. diiletirme * Diiletirmek ii. diiletirmek * Dii duruma getirmek. diilik * Dii cinsten olma durumu. * Kadna zg olma durumu. diilletirme * Diilletirmek ii. diilletirmek * Bazdillerde bir kelimeyi diil duruma sokmak. diillik * Bazdillerde kelimelerin diil olma durumu. diinden trnandan artrmak * (para iin) yiyecek, giyecek vb. ihtiyalarndan keserek biriktirmek. diindirik * pe ilmik atarak hayvann azna taklan gem. diine gre * gcnn yetecei bir durumda. diine vurmak * Isrmak, dilemek. * Deerini anlamak iin kontrol etmek. diini skmak * darla, skntya dayanmak, katlanmak. diini skmek * ktlk edemeyecek duruma getirmek. diini trnana takmak * ok byk glklere, skntlara katlanmak; btn gcn kullanmak. diinin kovuuna bile gitmemek * (yiyecek iin) ok az gelmek. diisel * uh. diiyle trnayla * Bkz. diini trnana takmak. dilek * Dileri darya doru kk olan (kimse). * Szn geiren; istediini yaptrabilen (kimse). dileme * Dilemek ii. * Dantel biiminde ssleme. dilemek * Bir eyin bir parasnsrmak veya koparmak. dilenme * Dilenmek ii. dilenmek * Dilemek iine konu olmak, dile srlmak. * Tanelenmek, ditutmak. * Glenmek, dediini yaptrr olmak. dileri dklmek * yalanmak, ihtiyarlamak. diletme * Diletmek ii. diletmek * Dilemek iini yaptrmak. * Bir eye diatrmak. dili

* Dileri olan. * Szn geiren, istediini yaptrabilen gl (kimse). * Dileri olan ark. * Kaya bal. * Ayakkabclarn sayaykalba ekmek iin kullandklarkerpeten gibi bir ara. dili trnakl * saldrcolan, szn geiren. dilik * Boksta karlama srasnda boksrlerin dilerini ve dudaklarnkorumak iin dilerine geirdikleri kauuk koruyucu. disiz * Dii olmayan. disizlik * Disiz olma durumu. diten artrmak * yiyecek giderlerini ksarak para biriktirmek. ditilmek * Ditmek ii yaplmak. ditiramp * Eski Yunanllarn Dionysos erefine okuduklartren arks. * Lirik iir. ditme * Ditmek ii. ditmek * Yn, pamuk vb. ni tellere ayrarak kabartmak. * ok kk paralara ayrmak. div * Bkz. dev. dival * Altmukavva ile beslenmi, st srmalileme. divan * Yksek dzeydeki devlet adamlarnn kurduu byk meclis. * Divan edebiyatairlerinin iirlerini topladklareser. * Sedir. * Meclis. divan durmak (veya el pene divan durmak) * sayggsterilen bir kimse karsnda el kavuturup ayakta durmak. divan edebiyat * XIII-XIX. yzyllar arasnda dil, konu, ilenibakmndan Arap, Fars etkisi altnda gelimiedebiyat. divan kalemi * Sadrazam buyruklarnn ve fermanlarnn yazldyer. divan saz* Meydan saz. divane * Kk divan. divane * Deli, kak, budala. * Bir eye ok dkn olan. divane olmak * Bkz. deli divane olmak. divaneleme * Divanelemek ii. divanelemek * Divane duruma gelmek. divanelik * Kaklk, delilik. divanesi olmak * bir eye ok dkn olmak. divaneye dnmek * ok zlmek. divanhane * Genisofa.

* Kubbealt. divanli * Yce divan. divanharp * Asker mahkeme. Divanhmayun * Osmanllarda padiah, sadrazam ve bazyksek rtbeli devlet grevlilerinin oluturduu meclis ve meclisin altyer. Divanmuhasebat * Saytay. divan * Divan kaleminden kan ferman, berat gibi belgelerde kullanlmolan (yaz). divan krmas * Divan yaznn basitletirilmibir tr. divik * Akkarnca, termit. divit * Genellikle kuak arasnda tanlan ve kalemlii ile hokkasbir arada olan yaztakm. divitin * Bir yz havlu, pamuklu veya ynl kuma. divlek * Kaln kabuklu olgun kavun. diyabaz * Feldspatlardan bir pljiyoklz ile ojitten olumuyeil renkli bir ktle. diyabet * eker hastal, eker. diyabet bilimi * eker hastalninceleyen bilim dal. diyabet uzman * eker hastalalannda uzmanlamhekim. diyabetik * eker hastalile ilgili. diyabetolog * Diyabet uzman. diyabetoloji * Diyabet bilimi. diyafram * Gs ve karn boluklarnbirbirinden ayran ince ve genikas. * Bir k demetinde utaki klartutmak ve optik cihazlarda daha net bir grnt elde etmek iin ap ayarlanabilir k geirmez levha. diyagonal * Kenarlarna oranla erilemesine dokunmukuma. * Kegen. diyagram * Herhangi bir olayn deiimini gsteren grafik. * Bir iein btn ayrntlarngsteren taslak. diyaklz * Yer altndaki basn ve gerilim dolaysyla, taktlelerinin yer deitirmeden atlayp yarlmas, atlak. diyakoz * Hristiyanlkta papazn yardmcsolan din adam. diyakroni * Art zamanlk. diyakronik * Art zamanl. diyalj * Piroksen cinsinden, doal kalsiyum, magnezyum ve demir silikat. diyalekt * Lehe. diyalektik * Gereklii ve onun elimelerini incelemeye yarayan ve bu elimeleri amaya yarayan yollararamay ngren akl yrtme yntemi. diyalektiki

* Diyalektik yntemini uygulayan kii. diyalektolog * Diyalektoloji uzman. diyalektoloji * Lehe bilimi. diyalel * Bir nermeyi baka bir nerme ile tantlamak yoluyla yaplan sofizm, st rtl bir tr ksr dng. diyaliz * Bazcisimlerin gzenekli zarlardan geebilmesi temeline dayanan bir zmleme veya artma yntemi. diyalog * Karlklkonuma. * Oyun, roman, hikye gibi eserlerde iki veya daha ok kimsenin konumas. * Konumaya dayanlarak yazlmeser. * Anlama, uyum salama veya bu yolda alma. diyalog kurmak * anlama ve uyum salayacak yolda karlklkonumak. diyanet * Din kurallarna tam balolma durumu. * Din. diyanet ileri * Dinle ilgili iler. diyapazon * Titretirilince ana seslerden birini veren, U biiminde, kk bir elik ara. diyapozitif * Saydam bir yzey zerine alnm, projeksiyonda kullanlmaya zg, pozitif grnt, slyt. diyar * lke. * Dnya. diyargurbet * , eitim vb. sebeplerle g edilen yabancyer. diyastaz * Niastaydekstrin ve glikoz durumuna getiren, tkrkte ve pankreasn salgsnda bulunan bir enzim. diyastol * Sistolden sonra karncklarn genilemesi. diyatome * Silisli sert kabuklarolan ve fosilleri, kaln yer katmanlaroluturan bir algler familyas. diye * ki cmleyi sebep bildirerek birbirine balar. * Herhangi bir yargya vararak, niteleyerek, sanarak, diyerek. * Adl. diye diye * Syleyerek. diyecek * Sylenecek sz. diyecek yok * eletirilecek bir yanyok, sz yok. diyet * slm hukukunca ldrme ve yaralamalarda sulunun demek zorunda olduu para veya mal. diyet * Perhiz, rejim. diyet peyniri * Tuzsuz ve yaalnmbir peynir tr. diyetetik * Kt beslenmenin yol athastalklar, yiyeceklerin besin deerlerini inceleyen salk bilgisi dal. diyetisyen * Diyet uzman. diyez * Bir sesin yarm ton inceltileceini gsteren nota iareti. * Bylece inceltilmi(ses). diyoptri * Optik sistemlerin yaknsaklk birimi. diyorit

* zellikle pljiyoklazdan oluan, saydam, st tanecikli derinlik kayac. diz * Kaval, baldr ve uyluk kemiinin birletii yer. * Oturulduunda uyluun st yan. diz ara * Diz kapakemii. diz ba * Dizde orabn tutturulduu ba. diz boyu * Dize kadar. diz kmek * dizlerini yere koyarak oturmak. * Bkz. dize gelmek. diz dize * Dizleri birbirine deecek biimde birbirine yakn (oturmak). diz kapa * Dizin diz kapakemii ile kaplblm. diz kapakemii * Dizin nnde bulunan, kapak biiminde oynar kemik. diz st kmek * dizleri yere gelecek biimde eilmek veya oturmak. diz(leri)ini dvmek * pimanlk duymak. dizanteri * Arlve kanlishalle beliren, barsakta yaralara yol aan bulac, salgn hastalk, kanlbasur. dizanterili * Dizanteriye yakalanmolan (kimse). dizayn * izim. dizaync * Dizayn iiyle uraan kimse. dizdar * Kale muhafz, kale bekisi. dizdirme * Dizdirmek ii. dizdirmek * Dizmek iini yaptrmak. dize * iirin satrlarndan her biri, msra. dize gelmek * baemek, boyun emek. dize getirmek * kendisine kargeleni yenerek buyruuna uyacak duruma getirmek. dizel * Sktrlmhava iine pskrtlen yaktla alan motor. dizeleme * Dizelemek ii. dizelemek * Dize durumuna getirmek. dizeletirme * Dizeletirmek ii. dizeletirmek * Dize durumuna getirmek. dizem * Bir dizede veya notada vurgu, uzunluk veya ses zelliklerinin, duraklarn dzenli bir biimde tekrarlanmasndan doan ses uygunluu, tartm, ritm. dizemli * Dizemli olan, tartml, ritmli, ritmik. dizemsiz * Dizemi olmayan, tartmsz, ritmsiz. dizge * Bir btn oluturacak biimde karlklolarak birbirine balgelerin btn, manzume, sistem.

* Bir ilkeye veya dnya grne gre dzenlenmidnceler, bilgiler, retiler btn, manzume, sistem. dizgeli * Dizgesi olan, dizgesel, sistemli, sistematik. dizgesel * Dizge ile ilgili, sistemli, sistematik. dizgesiz * Dizgesi olmayan, dizgeye balolmayan, sistemsiz. dizgi * Basm iin harfleri, kelimeleri, satrlar, sayfalar oluturacak biimde dzenleme, tertip. dizgi yeri * Dizgi ilerinin yapldyer, mrettiphane. dizgici * Basm evinde dizgi iiyle uraan kimse, mrettip. dizgicilik * Dizgicinin ii, mrettiplik. dizgin * Gemin ularna balanarak hayvanyneltmeye yarayan kay. dizgin vurmak * dizgin takmak. dizgine gelmek * dzelmek, belli bir disipline ve sisteme girmek. dizginini ekmek * birinin ardavranlarna engel olmak. dizginini kesmek * zerindeki baskyartrmak. dizginleme * Dizginlemek ii. dizginlemek * Ata dizgin takmak veya atyrtmek iin dizginini oynatmak. * Birinin ardavranlarnnlemek. dizginlenme * Dizginlenmek ii. dizginlenmek * Dizginlemek ii yaplmak veya dizginlemek iine konu olmak. dizginleri (ele) vermek * bakasnn ynetimini kabullenmek. dizginleri ele almak * ynetimi eline geirmek. dizginleri gevetmek * birinin zerindeki baskyazaltmak. dizginleri koparmak * her trl bave baskdan kurtulmak. dizginleri salvermek * babobrakmak. dizginsiz * Dizgini olmayan. * Arolan, engel tanmayan, lsz. dizi * Bir iplik veya tel zerine dizilmiinci, boncuk gibi eylerin oluturduu btn, sra. * Herhangi bir bakmdan bir btn oluturan eylerin tm, seri. * Yan yana, art arda veya zaman srasna gre sralanmbirbiriyle ilikili nesne veya olaylarn oluturduu btn sra. * Saf durumundaki bir ktann, birbiri arkasnda duran erlerine verilen ad. * Deerleri artarak veya eksilerek art arda gelen terimler takm. * Aynsz dizimsel balam iinde birbirinin yerini alabilecek olan ve gl bir kartlk balantskuran gelerin oluturduu btn, paradigma. * Dizi film. * Bir oktavn iinde sralanan sekiz sesin btn. dizi (veya dizinin dibi) * yanba. dizi dizi * Dizilerek, dizim dizim, diziler durumunda.

dizi film * Birbirini izleyen ve ayrblmlerden oluan filmler. dizici * Dizgici. dizilemek * Dizi durumunda sralamak. dizili * Dizilmiolan, sralanm, mrettep. dizili * Dizilmek ii veya biimi. dizilme * Dizilmek ii. dizilmek * Dizi durumuna getirilmek, dizmek ii yaplmak. * Sraya girmek. dizim * Dizilmek ii, dizme. * Sz zincirinde birbirini izleyen ve belli bir birim oluturan geler birleimi, sentagma. dizim dizim * Dizilmiolarak, dizi dizi. dizin * Bir kitabn veya derginin kii, konu, yer advb. bakmndan iindekileri yer numarasyla belirten ve eserin arkasnda yer alan alfabetik liste, indeks, fihrist. * Belli bir konuda kan kitap ve dergideki yazlarla ilikiyi salayan ve ayrbir kitap veya sreli yayn biiminde kan eser. * Kitaplk, belge vb. iin dzenlenen belli bir bilginin veya belgenin bulunduu yeri gsteren dzenli liste. dizini dvmek * ok piman olmak. dizi * Dizmek ii veya biimi. dizleme * Dizlemek ii. dizlemek * Dize kadar batmak. * Dizini kullanarak bastrmak. dizleri kesilmek (veya tutmamak) * dizlerinde derman, g kalmamak. dizlerine kapanmak * ok yalvarmak. dizlerine kara su inmek * beklemekten veya yorgunluktan gsz kalmak. dizlerinin bazlmek * korkudan ayakta duramayacak duruma gelmek. dizlik * Dize, korumak amacyla geirilen ey. * Dize kadar uzanan konlu orap. * donu. * alvar. * nl. dizme * Dizmek ii. dizmek * Baznesneleri iplie, tele vb. ne geirmek. * Yan yana veya st ste sralamak. * (basm evinde) Harfleri yan yana getirerek yazdzenlemek. * Dzenlemek, hazrlamak. dizmen * (basm evinde) Dizgici, mrettip. dizst * Dizler zerinde durabilen veya dizler zerine konduunda altrlabilen ara. dizyem * Scaklerde santigradn onda biri.

do * Gam (II) dizisinde "si" ile "re" arasndaki ses. * Bu sesi gsteren nota iareti. do anahtar * Portenin zerine izilen ve o izgideki notaya adnveren anahtar. dobra dobra * Saknmadan, ekinmeden (sylemek, konumak). doent * niversitelerde profesrden nceki basamakta bulunan retim yesi. doentlik * Doent olma durumu. * Doentin grevi. Dodurga * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. dogma * Doruluu snanmadan benimsenen, bir retinin veya ideolojinin temeli yaplan sav, nas. dogmac* Dogmaclkla ilgili. * Dogmaclk yanlsolan kimse. dogmaclk * ne srlen reti ve ilkeleri eletirmeden doru olarak benimseyen ve benimsedii var saymlardan kat bir yntemle nermeler treten anlay, dogmatizm. dogmalatrma * Dogmalatrmak ii. dogmalatrmak * Bir inancdogma durumuna getirmek. dogmatik * Deney bilgisini, deneye dayanan kantlarhie sayarak, kanlarninan retilerinden karan (dnce biimi). * Felsefe ve din dogmalarnn bilimsel (mantksal) ve sralbir yolla ortaya konuluu. dogmatik felsefe * Eletirmeciliin ve kukuculuun tersine olarak, her trl inkr ve kukunun stnde tutulan birtakm ilkeleri benimseyen felsefe. dogmatizm* Dogmaclk. doa * Tabiat. * nsan eliyle byk deiiklie uramamdoal gzelliklerini koruyan, genellikle ehir dkesim. doa bilgisi * Tabiat bilgisi. doa bilimci * Tabiatn eitli zellikleri zerinde alan, aratrma yapan, tabiat. doa bilimcilik * Doa bilimcisinin ii, uras. doa bilimleri * Tabiat bilimleri, olaylarve yasalarolan fizik, kimya, gk bilimi gibi bilimler. doa d*Doaya aykr, tabiata aykr, gayritabi. doa tesi * Duyularmzla alglayamadmz varlklarn sebeplerini ve temellerini aratran felsefe, fizik tesi, metafizik. * Akl ve sezgiyle elde edilen ilk ilkeleri veya mutlak bilgiyi konu alan felsefe, fizik tesi, metafizik. * Bu felsefeyle ilgili olan. doa yasas * Doa olaylarnn balolduu yasa. doacak * Gelecek. doac * Doaclk yanlsolan, natrist. doaclk * Toplumsal kurularn ve ya_____aybiiminin doaya dnk olmasnama edinen reti, natrizm. doa * iir veya sz birdenbire, dnmeden, iine doduu gibi syleme, irtical. doalama

* Doalamak ii. * O anda, birdenbire. doalama tiyatro * ten geldii gibi, irticalen gerekletirilen oyun. doalamak * ten gelerek sylemek, irticalen dile getirmek. * O anda iir sylemek, irticalen iir sylemek. doatan * Birdenbire, dnmeden, iine doduu gibi (sylemek, konumak), irticalen. doal * Tabi. * Tabiatn dzenine ve gereklerine uygun, tabi. * Kendiliinden, insan eliyle yaplmam. doal ayklanma * Darwin'e gre doada ve toplumda canltrlerin arasndaki var olma savanen gllerin, evreye en iyi uyabilenlerin kazandklarn; gszlerin, evreye uyamayanlarn ise ortadan kalktklarnsavunan reti. doal corafya * Fizik corafya. doal gaz * Yer kabuunun iinde bulunan, yakt olarak nem sralamasnda ham petrolden sonra ikinci srayalan ve petroln bir cinsi olan yancgaz. * Hidrokarbon rezervuarsahalarnda alan kuyulardan elde edilen, esas itibaryla metan gazile az miktarda propan, btan gibi daha ar molekll hidrokarbon gazlarve eser miktarda su buhar, hidrojen, karbondioksit ve azot karmgaz. * Konutlarda ve iyerlerinde snma, retim ve enerji amacyla belli bir merkezden kontroll olarak bir ebeke sistemiyle datlan yancgaz. doal gaz enerjisi * Doal gazdan elde edilen enerji. doal say* 1, 2, 3, ... saylarndan her biri. doalc * Doalclk yanlsolan, natralist. doalclk * Gerein doaya uygun biimde yanstlmasnamalayan sanat akm, natralizm. * Gerein yalnz doa ile aklanmas, natralizm. doallama * Doallamak ii. doallamak * Doal duruma gelmek, tabilemek. doallatrma * Doallatrmak ii. doallatrmak * Doal duruma getirmek, tabiletirmek. doallk * Doal olma durumu, tabilik. doan * Kartalgillerden, kk ku, fare vb. ile beslenen ve altrlarak kuavnda kullanlan yrtcbir ku(Falco). doanc * Avcdoan yetitiren veya doanla avlanan kimse. doanclk * Doancnn ii veya meslei. doasever * Doann kirlenmesine ve tahrip edilmesine karkan (kimse). doast * Doa yasalarna uymayan, doa yasalaryla aklanamayan, tabiatst. doastclk * Doa yasalaryla aklanamayan olaylarn ve gereklerin varlna inanmak gerektiini ileri sren reti, srnatralizm, tabiatstclk. doduuna bin piman * bezgin. * tembel. doduuna piman etmek

* Bkz. anasndan doduuna piman etmek. doduuna piman olmak * arzlmek, olaanst skntda olmak, eziyete uramak. dodurma * Dodurmak ii. dodurmak * (Gne, Ay, yldz iin) Domasnsalamak. * Douncaya kadar beklemek. doma * Domak durumu. * Domu. * Dnyaya gelme. doma byme * Herhangi bir yerde doup yetimi. * Balangtan beri. domaca * ten geldii gibi, irticalen, doalama. domak * Dnyaya gelmek. * (Gne, Ay, yldz) Ufuktan ykselerek grnmek. * Ortaya kmak, sonucu olmak. * (dnce, hayal gibi eyler iin) Zihinde birdenbire olumak. doram * Dorama sonucu ortaya kan para. doram doram * Parampara, darmadan. dorama * Doramak ii. * Bir yapnn kap, pencere, dolap, raf gibi aa, metal veya plstik blmeleri. doramac * Ahap dorama yapan kimse. doramaclk * Doramacolma durumu veya doramacnn sanat. doramak * Keserek paralamak. doranma * Doranmak ii. doranmak * Kesilmek, para para edilmek. * Kesilir gibi armak. doratma * Doratmak ii. doratmak * Doramak iini yaptrmak. doray * Doramak ii veya biimi. doru * Bir ucundan br ucuna kadar yn deimeyen, eri ve arpk kart. * Gerek, yalan olmayan. * Akla, manta uygun. * Yasa, yntem ve ahlka bal, drst, namuslu. * Geree veya kurala uygun. * Gerek, hakikat. * ki nokta arasndaki en ksa izgi. * Yanlsz, eksiksiz. * Hibir yne sapmadan, dosdoru, doruca. * Karynnce. * (zaman anlatan kelimelerden sonra) Yakn, yaknlarnda. doru a * 180 derecelik a. doru akm * letken bir devre zerinde yn deitirmeyen srekli elektrik akm.

doru bulmak * uygun grmek, onamak. doru kmak * gerek olduu anlalmak. doru doru dosdoru * en dorusu udur ki. doru durmak * dik durmak. * uslu durmak. doru drst * Tam olarak, eksiksiz olarak, istenildii gibi, kusursuz, yanlsz. doru orantl * Birbirine balolan ve biri artnca teki de artan iki byklk arasndaki bant. doru oturmak * uslu oturmak. doru paras * Doru zerinde iki nokta ile snrlanmpara. doru syleyeni dokuz kyden kovarlar * doru olmakla birlikte bakalarnn iine gelmeyen szleri syleyenlerin sevilmediini anlatr. doru yol * Her trl ktlkten uzak olan tutum. doruca * Doruya yakn. * Hibir yne sapmadan; dolaylolmayarak, dolamayarak. dorucu * Her eyin dorusunu sylemeyi huy edinmiolan (kimse). dorucu davut * her eyin dorusunu yapmayveya sylemeyi huy edinmikimseler iin kullanlr. doruculuk * Dorucu olma durumu. * Bir insann sz ve hareketleriyle kanaat ve inanlarnn, dnnn uyumas. dorudan * Aracsz. dorudan doruya * Dolaysz, arasz, araya baka bir ey girmeden, resen. dorulama * Dorulamak ii, teyit, tasdik. * Bir var saymn doruluunu denetlemek iin, deney ve mantk tantlama yoluyla yaplan ilemlerin btn. dorulamak * Bir eyin doru olduunu ortaya koymak, desteklemek, teyit etmek, tasdik etmek. * Bir nermenin doruluunu veya yanllnbelirlemek amacyla olaylarinceleyip aratrmak. dorulanma * Dorulanmak ii. dorulanmak * Dorulamak iine konu olmak veya dorulamak ii yaplmak. dorulma * Dorulmak ii. dorulmak * Eik veya eri bir ey, dz bir duruma gelmek. * (oturan veya yatan bir kimse iin) Toparlanmak, dik bir duruma gelmek. * (para iin) Salanmak, kazanlmak. * Ynelmek. * Yeniden glenmek, kalknmak. dorultma * Dorultmak ii. dorultma * ki ynl bir dalgalakm, bir ynl doru akma evirmeye yarayan aygt, redresr. dorultmak * Dorulmasnsalamak, doru duruma getirmek. * Dzeltmek. * Yneltmek.

* Yn bulmak. * (para iin) Salamak, kazanmak. dorultman * Bir nokta veya bir izginin hareketine az veya ok yn vererek bu hareketi yneten ey. * izgi oluturan noktann veya yzey oluturan izginin ynelmesi gereken dorultuyu gsteren izgi veya dzlem. dorultu * Yn, istikamet. * Tutulan, izlenen yol. * Paralel olmayan iki sonsuz doruyu birbirinden ayrt ettiren durum veya belli bir sonsuz dorunun belirttii tek yol, istikamet. dorulu * Bir doru boyunca, olan, mstakim. doruluk * Doru olma durumu, doru olana yakr davran, drstlk. * Dncenin gerekle uyumas; yargve nermelerin geree uygun olmas. dorulum * Ynelim, tropizm. dorusal * Bir doru ile ilgili olan; bir doruyu izleyen. * (bir dorunun denklemi birinci dereceden olduu iin) Birinci derece ifadelerine, genel olarak verilen sfat. dorusu * Gerei sylemek gerekirse, gerek u ki. dou * Gnein doduu ana yn, gn dousu, ark, mark. * Bulunulan yere gre gnein doduu ynde kalan blge. * Avrupa'ya gre Asya ve Kuzeydou Afrika'nn bir blm. * Bu ynle ilgili, bu ynde olan, ark. * Gne'in 21 Mart ve 23 Eyllde doduu yn. dou bilimci * Dou bilimi uzman, arkiyat, msterik, oryantalist. dou bilimi * Avrupa'ya gre douda yer alan uluslarn dillerini, tarihlerini, kltr ve trelerini inceleyen bilim, arkiyat, oryantalizm. Dou Bloku * Dou Avrupa lkelerinin II. Dnya Sava'ndan sonra oluturduu, 1990'lyllarda dalan siyas blok. dou kayn * Dou blgelerinde yetien bir tr kayn aac. dou noktas * Gneemberi merkezinin 21 Mart ve 23 Eyllde ufkunda doduu nokta. Dou Trkesi * Hazar Denizi'nin ve Trkmenistan'n dousunda kalan Trklerin kullanddil. doulu * Dou lkelerinden olan veya dou uygarlnbenimsemi(kimse), arkl. doululama * Doululamak ii. doululamak * Dou yaaynbenimsemek. doululuk * Doulu olma durumu, arkllk. * Dou ahlk, grenek ve geleneklerine balolma durumu. doum * Domak fiili, tevellt, veldet. * Bir kimsenin doduu yl. doum evi * Doum yaplan salk kuruluu. doum gn * Bir kimsenin doduu gn. doum ilmhaberi * ocuk dounca resm grevlilerce hazrlanan belge. doum kontrol * Doumlarn snrlandrlmasveya istemeyerek gebe kalmann nlenmesi iin uygulanan yntemlerin

btn. doum odas * inde doum yaplan hastahane odas. doum oran * Bir lkedeki doumlarn saysal durumu. doum sancs * Doum yaparken duyulan sanc. * Yeni bir duruma geilirken ekilen zorluklar. doum tarihi * Bir kimsenin doduu tarih. doum yapmak * dourmak. doum yeri * Bir kimsenin doduu ky, ile veya ehir. doumhane * Doum evi. doumlu * Belirli bir ylda domu, tevelltl. doumsal * Doumdan, soydan gelen. douranlar * Hayvanlarn yavru dourma yoluyla reyen snf. dourgan * ok douran. * ok eser veren, velt. dourganlama * Dourganlamak ii veya durumu. dourganlamak * Dourgan duruma gelmek. dourganlatrma * Dourganlatrmak ii veya durumu. dourganlatrmak * Dourgan duruma getirmek. dourganlk * ok dourma durumu, dourgan olma durumu. dourgu * Ortaya kan sonu. dourma * Dourmak ii. dourmak * Yavru dnyaya getirmek, doum yapmak. * Ortaya kmasna yol amak, sebep olmak. dourtma * Dourtmak ii veya durumu. dourtmak * Dourmasnsalamak, dourmasna yardm etmek. dourucu * Dourmasnsalayan. * Yeni dnceleri ortaya koyan (kimse). douru * Dourmak ii veya biimi. dou * Domak ii veya biimi. doutan * Doumla beraber (gelen), yaradltan, ftr. * Kiinin doduu andan beri var olan, renilmieylerin sonucu olmayarak, doula birlikte gelen, yaradltan, ftr. doutanclk * Herhangi bir canltrnn yapsal ve grevsel geliiminde yaant, renme gibi edinilmifaktrlere deil, kaltmla ilgili olanlara arlk ve ncelik veren gr, ftriye, nativizm. dok * Gemilerin yknn boaltldveya onarld, st rtl havuz.

* Ticaret mallarnsaklamak iin rhtmda yaplan byk depo. doksan * Seksen dokuzdan sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 90, XC. * Dokuz kere on, seksen dokuzdan bir artk olan. doksan (veya krk, seksen) kapnn ipini ekmek * birok yere uramak. doksanar * Doksan sfatnn letirme biimi, her birine doksan, her defasnda doksanbir arada olan. doksannc * Doksann sra sfat, srada seksen dokuzuncudan sonra gelen. doksanlk * inde doksan tane bulunan. * Doksan yanda olan. doktor * Hekim. * Bir faklteyi veya bir yksek okulu bitirdikten sonra belli bir bilim dalnda en yksek renim basamana vardn, geirdii zel snavla ve baarlbir eserle gsterenlere verilen unvan. doktor doktor dolamak (veya gezmek) * tedavide abuk ve kesin sonu almak midiyle birok doktora bavurmak. doktora * Doktor unvannkazanmak iin verilen snav. * Bir faklte veya yksek okulu bitirdikten sonra o bilim dalnda snav ve bilimsel bir eserle eriilen derece, basamak. doktoral* Doktorasolan. doktorasz* Doktorasolmayan. doktorluk * Hekim olma durumu, hekimlik, tabiplik. * Doktor olma durumu. doktrin * reti. doktrinci * Doktrinle ilgili (kimse veya gr). doku * Bir vcudun veya bir organn yapgelerinden birini oluturan hcreler btn, nesi. * Bir btnn yapsve zellii. doku bilimci * Doku bilimiyle uraan kimse, bilgin. doku bilimi * Canllardaki dokularn oluum, evrim ve birleimini inceleyen bilim dal, histoloji. doku bozukluu * Yara, darbe, iltihap, ur gibi sebeplerle bir organda ortaya kan bozukluk, ypranma, lezyon. dokuma * Dokumak ii, mensucat, tekstil. * Kumaolabilen, kumayaplabilen. * Tezghta dokunarak elde edilen (kuma). * Minder rts, yatak klfgibi eyler iin kullanlan ve boyalpamuk ipliinden dokunan bez. * Yap, oluum. dokuma tezgh * Dokuma iinin yapldmakine veya ara. dokumac* Dokumaclk yapan kimse. dokumaclk * Kumadokuma ii, sanatveya dokuma ticareti, tekstil. * Dokuma sanayii. dokumahane * Dokuma tezghlarnn bulunduu ve altyer. dokumak * Tezghta iplii, zg ve atkdurumunda kullanarak kumayapmak. * En ince noktalarna kadar zen gstererek, emek vererek ortaya karmak. * Aacn yemilerini srkla vurarak indirmek.

dokumal* Dokumasolan. * Dokunmu. dokuna * Birok omurgasz hayvann banda bulunan, dokunmaya, tutmaya yarayan hareketli uzant. dokunakl* Etkili, insann iine ileyen, messir. dokunakllk * Dokunaklolma durumu. dokunca * Ktle yol aan, salbozan. * Zarar, ykm, tahrip. dokunca grmek * zarara uramak, harap olmak. dokuncal * Dokuncasolan, zararl. dokuncasz * Dokuncasolmayan, zararsz. dokundurma * Dokundurmak ii. dokundurmak * Dokunmasnsalamak. * Bir eyi st kapalve sitem yollu hatrlatmak, tariz etmek. dokunma * Dokunmak (I) ii, temas. dokunma * Dokunmak (II) ii. dokunma duyusu * Deri zerine yaplan deme, vurma, bastrma, ekme gibi etkileri alan duyu. dokunmabana * Kanser. dokunmak * Nesnelerin scaklk, soukluk, sertlik, yumuaklk gibi trl niteliklerini derinin altndaki sinir ular araclyla duymak, demek, el srmek, temas etmek. * Kartrmak. * Almak, kullanmak, el srmek. * Salnbozmak. * Tedirgin etmek, satamak. * (iyilik, ktlk gibi kavramlarda) Olmak. * (insan iin) ine ilemek, duygulandrmak, etkilemek, koymak, batmak. * likin, ilgili olmak, deinmek. * Hafife demek. * Onur, anlayvb. ile uyumaz bir durum ortaya kmak. dokunmak * Dokumak ii yaplmak. dokunmatik * Dokunma ile alan makine. dokunsal * Dokunum ile ilgili olan. dokunulma * Dokunulmak ii. dokunulmak * Dokunmak iine konu olmak. dokunulmaz * liilmez, el srlmez, taarruzdan korunmu. * Hibir biimde eletirilemez. dokunulmazlnkaldrmak * iliilmez olma durumunu, masuniyetini saymamak. dokunulmazlk * Dokunulmaz, iliilmez, karlmaz olma durumu, masuniyet. * Anayasa veya uluslar arasgelenekler gereince, kiilere tannan ilimez olma durumu veya ayrcalk. dokunum

* evremizdeki nesnelerin scaklk, soukluk, sertlik, yumuaklk gibi niteliklerini derimiz araclyla bildiren duyarlk yetenei, lmise. dokunu * Dokunmak (I) ii veya biimi, temas. dokunu * Dokunmak (II) ii veya biimi. * Dokunma ipliklerinin aprazlama biimi. dokurcuk * Desenli veya yollu dokunmuyn kuma. dokurcun * Ot veya ekin yn, tokurcun. * Dokuztaoyunu. * izgili ayak kuma. dokutma * Dokutmak ii. dokutmak * Dokumak iini yaptrmak. dokuyucu * Dokumac. dokuyu * Dokumak ii veya biimi. dokuz * Sekizden sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 9, IX. * Sekizden bir artk olan. dokuz ayn arambasbir araya gelmek * birok ibirden ortaya kp skk bir durum yaratmak. dokuz babal * Babasbelli olmayan birok erkekle dp kalkan bir anadan doma. dokuz canl * ok salam, kolay kolay lmeyen. dokuz dourmak * merakla, heyecanla, sabrszlkla beklemek. dokuz krn bir denei * birok kimsenin tek yardmcs, tek dayana. dokuz kyden kovulmu * geimsizlii veya baka davranlaryznden birok yerden atlm. dokuz yorgan eskitmek (veya paralamak) * ok uzun yaamak. dokuzaltmbe * Bkz. dokuzaltmbelik. dokuzaltmbelik * Bir tabanca tr. dokuzar * Dokuz saysnn letirme biimi, her birine dokuz, her defasnda dokuzu bir arada olan. dokuzgen * Dokuz kenarolan okgen. dokuzlu * Dokuz paradan oluan, kendinde herhangi bir eyden dokuz tane bulunan. * zerinde dokuz iareti bulunan iskambil kd. dokuzta* Dokuz tala oynanan ve talarn yerleri ile yrtme yollarizgilerle gsterilen oyun, dokurcun. dokuzuncu * Dokuz saysnn sra sfat, srada sekizinciden sonra gelen. dokman * Belge, vesika. dokmantasyon * Belgeleme, bir alma iin gerekli belgeleri arama ve salama, belgelere dayandrma. dokmanter * Belgesel. dolaba girmek (veya gelmek) * aldatlmak, oyuna gelmek. dolabbozulmak * kurduu idzeni bozulmak.

dolak * Tozluk yerine bacaklara ayak bileinden dize kadar dolanan ensiz ve uzun kumaparas. * Barts, yazma. * Boyun atks. dolaksz * Dolaolmayan, bzgs bulunmayan. dolam * Dolamak iinin her defas. * Bir kez dolanacak miktar. dolama * Dolamak ii. * Trnak yresindeki yumuak blmlerin, bazen de kemiin iltihaplanmasndan ileri gelen arli. * Giysilerin stne giyilen, n ak bir tr stlk. * Baa sarlan bir eit rt, pou, sark. * eitli eserlerdeki barok ve rokoko slbunda i ie ssleme motifi. dolama otu * Dolama otugillerden, iekleri kk, yeil veya beyaz bir bitki (Paronychia serpilifolia). dolama otugiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi dolama otu olan ve iine kask otunu da alan karanfilgillerin alt familyas. dolamak * plik, erit, tel gibi nesneleri bir eyin zerine dndrerek sarmak. * Sarmak, kavuturmak. dolamba * Dolanarak giden, dnerek uzanan yolun kvrnts. * kulak. * Balk. dolambal * Dolambacolan. * inden zor klr, aprak. dolambasz * Dolambacolmayan. * Ak, dorudan doruya olan. dolamk * Bir tr a, bir tr avctuza. dolan * \343 yalan dolan. dolan ta* Mineralleri gzle grlebilen, benekli ve yeilimtrak renkli gabro ile bazalt araspskrk ktle. dolandrc * Birini aldatarak mal veya parasnalan (kimse). dolandrclk * Dolandrcolma durumu veya dolandrcya yakr i. dolandrl * Dolandrlmak ii veya biimi. dolandrlma * Dolandrmak iine konu olmak. dolandrlmak * Dolandrmak iine konu olmak. dolandr* Dolandrmak ii veya biimi. dolandrma * Dolandrmak ii. dolandrmak * Birini aldatarak parasnveya malnelinden almak. * Dolatrmak. dolandolan * Dolanarak, gezerek. dolanm * Tedavl, sirklsyon. dolan * Dolanmak ii veya biimi. dolanlifls

* Hileli ifls. dolanma * Dolanmak ii. dolanmak * Bir eyin evresine sarlmak. * Bir eyin evresinde dnmek, gezmek. * Karmak, dolamak. * Geliigzel gezmek. dolant * Gezip dolalan yer, alan. dolap * Genellikle tahtadan yaplm, blme veya ekmelerine eya konulan, kapaklmobilya. * Dnerek alan ve zellikle su eken dzen. * Bkz. dnme dolap. * Dzen, hile, manevra. * (stanbul bedesteninde) Dkkn. dolap beygiri * Kuyudan su ekip bahe ve bostanlarsulamaya yarayan arkldzeni ileten, dndren at, eek veya katr. dolap beygiri gibi dnp durmak (veya dolamak) * dar bir evrede hi deimeyen yorucu bir ii yapmak. dolap evirmek (veya dndrmek) * hile ve dalavere ile iyapmak. dolap * Dolap yapan veya satan kimse. * Dolap ileten kimse. * Hileci, dzenci. dolar * Amerika Birleik Devletleri ve Kanada gibi devletlerin para birimi. dola * Bkz. sarmadola. dolak * (sa, ip vb. iin) Kark. * Dolaarak giden (yol). * Kolay zlmeyecek veya iinden klmayacak derecede kark. * Amacdorudan doruya deil de, dolaysyla sezdiren. dolaklk * Dolak olma durumu. dolaksz * Dolak olmayan. dolalma * Dolalmak ii. dolalmak * Gezilmek. dolam * Dolamak ii. *Kalbin srekli olarak kaslp gevemesiyle kan ve lenfin damarlar iinde durmadan yer deitirmesi, deveran. dolama * Dolamak ii. dolamak * Gezmek, gezinmek. * Doru gitmeyip yolu uzatmak veya (yol) uzamak. * Dnp baka bir ynden gelmek. * (kan iin) Akmak. * Sa, iplik vb. eyler birbirine kararak g zlr duruma gelmek. * ok kimse tarafndan sylenmek. * Bir yeri belli bir amala gezmek. * Denetlemek amacyla bir yeri gezmek. * (nefes, el iin) Bir ey zerinde hafife hareket etmek. * Gezinmek. * Belirmek. dolatrlma

* Dolatrlmak ii. dolatrlmak * Dolatrmak iine konu olmak. dolatrma * Dolatrmak ii. dolatrmak * Dolamak iini yaptrmak. dolay * Bir yeri saran baka yerlerin btn, evre, havali, etraf. dolay kutupsal * Kutup yaknnda olan. * Herhangi bir yere gre 24 saat iinde izdii ember ufkun stnde kalp kendisi hi batmayan (yldz). dolay * Dolay, evre. * tr, yznden, sebebiyle. dolaydolay * Dolaarak, dnerek. dolaysyla * Balolarak dorudan doruya olmayarak. * Sebebiyle, yznden, ... -dan (-den) tr. dolaylama * Ssl, sanatledeb sz: Atatrk yerine Byk Kurtarcveya Trkiye'nin kalbi Ankara demek gibi. dolayl * Dorudan doruya olmayan, dolaysyla olan, vastal, bilvasta. dolaylanlatmak * antrmak, ima etmek. dolaylzne * Bkz. szde zne. dolayltmle * Fiilin anlamnbtnleyen ve ynelme, kalma, kma durumlarndan birinde bulunan veya edat alan tmle. dolaylvergi * Ykmls nceden bilinmeyen, malsatn alanykmlendiren, tketiciden alnan vergi. dolaysz * Dorudan doruya olan, araya herhangi bir ara girmeden, vastasz, bilvasta. dolaysz vergi * Ykmls nceden bilinenden dorudan doruya alnan vergi. doldurma * Doldurmak ii. * Bkz. ykleme. * Gereksiz szler ve benzetmelerle dolu anlatm. doldurmak * Dolmasnsalamak, dolu duruma getirmek. * (ateli silhlar iin) ine mermi srmek. * Bildirge, izelge, figibi baslktlarn boyerlerini tamamlamak. * Yan, ylnbitirmek. * Birini bakasiin kt dnecek bir duruma getirmek. * (ses, koku iin) Yaylp kaplamak. * Belirli bir sreyi kaplamak, almak. * Canlandrmak. doldurtma * Doldurtmak ii. doldurtmak * Doldurmak iini yaptrmak. doldurulma * Doldurulmak ii. doldurulmak * Dolu bir duruma getirilmek. * (biri) Bakasiin kt dnecek bir duruma getirilmek. dolduru* Doldurmak ii veya biimi. doldurua getirmek * (birini) nceden hazrlamak, kt dnecek hle sokmak.

dolgu * Bir oyuun, bir kovuun iine doldurulan madde. * Cevher alnmasndan sonra oluan boluklarn doldurulma ileminde kullanlan ta, toprak ve benzeri malzeme. * Toprak doldurma ilemi; bu ilemin sonucu. dolgu yapmak * doldurmak. * rk dileri temizleyip oyuu, uygun bir madde ile doldurmak. dolgulu * inde dolgu maddesi olan, doldurulmu. dolgun * Dolarak biimi yuvarlaklam. * imana yakn, balk etinde. * (para iin) ok. * fke, kzgnlk, krgnlk gibi duygularla dolu. * Birbirine uyan, uyum gsteren. dolgun maa * Dolgun cret. dolgun cret * Yksek ve tatmin edici cret. dolgunca * Biraz iman. * Fazlaca, oka, bol. dolgunlama * Dolgunlamak ii. dolgunlamak * Dolgun duruma gelmek. dolgunluk * Dolgun olma durumu. dolikosefal * Uzun kafal. dolma * Dolmak ii. * Bazsebze ve tavuk, kuzu gibi hayvanlarn iine pirin ve baka eyler doldurularak piirilen yemek. * Doldurularak yaplan. * Yalan, hile, dalavere. dolma biber * Dolma yapmaya uygun, byk biber tr. dolma kalem * ine mrekkep doldurularak kullanlan yazkalemi. dolma otu * Dolma otugillerden, iekleri kk, yeil veya beyaz bir bitki (Paronychia serpilifolia). dolma otugiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi dolma otu olan ve iine kask otunu da alan karafilgillerin alt familyas. dolma yutmak * kanp aldanmak. dolmak * (bitkilerde) Olgunlamak, erginlemek. * Bir yere iyice yaylmak, kaplamak. * Bir yerde pek ok kimse toplanmak, kalabalk duruma gelmek. * (sre, hesap) Tamamlanmak. * Sabrtkenip fkesi taacak duruma gelmek. dolmalk * Dolma yapmaya yarar. dolmen * kisi dikili, ncs de bunlarn zerine kapak gibi yatrlm byk tatan oluturulmutadevri mezar. dolmu * Boyeri kalmam, mebu. * Teker teker yolcu alp dolunca yola kan kayk, motor, otomobil gibi kk tat. dolmudura * Dolmularn yolcu indirip bindirdii yer.

dolmuuak * Belirli merkezler arasnda bir tarifeye balolmakszn dzenlenen ucuz uak seferi, artr. dolmuyapmak * teker teker yolcu alp dolunca yola kan tatla yolcu tamak. * birka kii ortaklaa bir tat tutmak. dolmuu * Dolmuileten kimse. dolmuuluk * Dolmuunun ii veya meslei. dolomit * Kalsiyum ve magnezyumlu karbonat birleiminde bir mineral. dolu * Havada su buusunun birden younlap katlamasndan oluan, trl irilikte, yuvarlak veya dzensiz biimli saydam buz paralardurumunda yere hzla den bir yatr. dolu * i boolmayan, dolmu, mebu, bokart. * Bir yerde sayca ok. * Boyeri yok, her yeri tutulmu. * Bovakit olmayan, megul. * (i, ura, olay vb. iin) ok olan. * (top, tfek gibi ateli silhlar iin) inde atlacak mermisi bulunan. * ki doldurulmubardak. * Bir duygunun gl etkisinde olan. * (tornaclkta) Delik almam, (gere). dolu dizgin * (svari ve at arabasiin) Son hzla. * nne geilemeyecek biimde; ok olarak. dolu dizgin gitmek * son hzla komak. * nne geilemeyecek biimde olmak. dolu serpme * Zmpara retiminde tanecikler arasnda belirli boluklar kalmayacak biimde dzenlenen tane yaptrma ilemi. dolu yamak * dolu yere dmek. dolukma * Dolukmak ii. dolukmak * Gz yaarmak, alayacak duruma gelmek. doluluk * Dolu olma durumu. dolum * Doldurma ii. dolunay * Ayn tam bir daire olarak dolgun, parlak grld evre, bedir. dolup tamak * gereinden ok olmak, gereinden ok kaplamak. dolusu * Doldurulacak miktar. dolu * Dolmak ii veya biimi. doluma * Dolumak ii. dolumak * Bir yerde toplanmak, bir araya gelmek. doluya koydum almad, boa koydum dolmad * iinden klmayan g bir durum karsnda sylenir. domalan * Asklmantarlardan, toprak iinde yumru biiminde yetien, yenilebilen bir bitki, yer mantar, keme (Tuber melanosporum). domal * Domalmak ii veya biimi.

domalma * Domalmak ii veya durumu. domalmak* Dizler bkk, baileride, melmibir durum almak. domaltma * Domaltmak ii veya durumu. domaltmak * Domalmasnsalamak. domates * Patlcangillerden, yapraklartyl, iekleri salkm durumunda, vitamince zengin, krmzrn iin yetitirilen bir bitki (Lycopersion esculentum). * Bu bitkinin yenilen rn. domates orbas * Ana maddesi domates suyu olan orba. domates salas * Yemeklere tat ve lezzet vermek iin domatesten yaplan sala. dombay * Manda, su sr. domdom kurunu * Vah hayvanlarldrmek iin kullanlan tfek kurunu, dumdum. domestik * Evcil. * , lke ii. dominant * Hkim, bata gelen, egemen, baat. domino * zerleri noktalarla iaretli dikdrtgen biiminde 28 tala masa zerinde oynanan bir oyun. * Maskeli balolarda giyilen kukuletaluzun giysi. dominyon * ngiliz uluslar topluluuna ye olan bamsz lkelere verilen ad. domur * Kabarck. * Tomurcuk. domur domur * Boncuk gibi iri taneler durumunda. * Kabark kabark. domuz * ift parmakllardan eti ve yaiin beslenen evcil hayvan (Susacrofa domestica). * Hain, aksi, ters, inat. domuz arabas * Ar ykleri yakn yerlere tamak iin kullanlan, ufak tekerlekli, st dz, alak araba. domuz ayrk otu * Budaygillerden, tarma zararlbir bitki (Cynodon dactylon). domuz bal * Yunus balgillerden bir memeli tr (Phocaena communis). domuz dam * Maden kuyularnda, kme tehlikesi olan yerlerde her yandireklerle rlen boluk. domuz dikeni * Yapraklarsapsz ve dikenli, iekleri etli otsu bir bitki. domuz gibi * kt huylu ve hain. * adamakll, iyice. domuz gibi yemek (veya tknmak) * oburcasna ok yemek. domuz otu * Kumsallarda ve kayalklarda yetien sariekli ot. domuz ya * Domuzdan karlan ya. domuzaya * Tfek namlusundan skykarmaya yarar engelli ubuk. domuzdan (bir) kl ekmek (veya koparmak) * sevilmeyen veya eli skolan birinden bir ey alabilmek.

domuzgiller * ift parmakllar takmnn, gevigetirmeyenler alt takmna giren bir familya. domuzlan * Kn kanatllardan bir bcek (Brachynus crepitans). domuzlama * Domuzlamak ii. domuzlamak * Hainlik etmek, aksilik etmek. domuzluk * Hainlik, haincesine inatlk. * Su deirmeninde arkn bulunduu ve dnd yer. domuzluk etmek * hainlik etmek, haince davranmak, inatlk etmek. domuztrna * Palangann taklmasiin kullanlan, bir yanatal biiminde ift trnakl, br yanhalkaldemir kanca. domuzuna * nat olsun diye, inadna. * yiden iyiye, adamakll, ok. don * Giysi. * Vcudun belden aasna giyilen uzun veya ksa i giysisi, klot. * At tynn rengi. don * Hava scaklnn sfrdan aadmesiyle sularn buz tutmas. don zlmek * hava snarak buzlar erimeye balamak. don gmlek * zerinde sadece don ve gmlek var denilecek kadar soyunmudurumda. don kesmek * (bitki) souktan bozulmak, donmak. don tutmak * buz tutmak, donmak. don ya* Bayascaklkta katdurumda bulunan ve i yalarnn eritilmesiyle elde edilen hayvansal ya. * Souk ve sevimsiz kimse. don yagibi * konumayan, hareketsiz kimseler iin sylenir. dona ekmek * hava, sulardonduracak kadar soumak. donakalma * Donakalmak durumu. donakalmak * arp bir sre ne yapacan, ne diyeceini bilememek. donam * Bir evin kap, pencere, tavan, deme gibi blmleri. * Gemi ve sandallarn donatlmas. donama * Ssleme, tezyin. donamak * Sslemek, tezyin etmek. donanm * Bir gemi direine, bir yelkene veya baka bir paraya balbulunan halat ve makara gibi manevra aralar. * Tesisat, dem. * Bir bilgisayarda bulunan fiziksel birimler. donanm kilidi * Bilgisayarda bazprogramlarn izinsiz kullanlmasnengelleyen kilit. donanma * Donanmak ii. * Bir devletin deniz kuvvetleri, savagemileri. * Belli bir amala kullanlan gemilerin btn. * Bayramlarda, sevinli gnlerde bayrak, k kullanarak, fiek yakarak yaplan enlik. donanmak * Giyinip kuanmak, sslenmek.

* Yaylp kaplanmak. * Iklduruma gelmek, klarla bezenmek. * Gerekli nesneler vb. bir araya getirilip sslenmek, gsterili duruma getirilmek. donat * Donatmaya yarayan eyler, tehizat. donatlma * Donatlmak ii. donatlmak * Donatmak iine konu olmak veya donatmak ii yaplmak. donatm * Donatma, tehiz. * Bir fabrikay, bir hava alann, bir spor kuruluunu veya bir asker birlii etkinlik gstermesi iin gerekli ara ve gerelerle donatma. * Bir sanat eserinde ikinci derecede olan ayrntlar, yardmcgeler. donatmc * Bir film veya tiyatro eseri iin gerekli sahne donatmiini yneten kimse. donat * Donatmak ii veya biimi. donatma * Donatmak ii, tehiz. donatmak * Birinin giyimini salamak. * Gz alceyler kullanarak gsterili bir duruma getirmek, sslemek. * Bir eyin igrebilmesi iin gereken nesneleri, gereleri katmak, tehiz etmek. * Svmek veya azarlamak. donattrma * Donattrmak ii veya durumu. donattrmak * Donatmak iini yaptrmak. dondura * Derin dondurucu, dipfriz. dondurma * Dondurmak ii. * ekerli stn veya meyve sularnn dondurulmasyla hazrlanan souk yiyecek. dondurmac * Dondurma yapan veya satan kimse. * Dondurma satlan yer. dondurmaclk * Dondurmacolma durumu. * Dondurma yapma ve satma ii. dondurmak * Donmasnsalamak. * Bir eyi deitirilemez durumda tutmak. dondurucu * Donmaya yol aan, donduran. * ok souk, ok ten. dondurulma * Dondurulmak ii. dondurulmak * Dondurmak iine konu olmak veya dondurmak ii yaplmak. * Deimez duruma getirilmek. dondurulmu * Buz durumuna getirilmi. * Soukta korunmu, souktan katlam. done * Bkz. veri. donkiotluk * Gerei yokken kahramanlk gstermeye kalkma durumu. donlu * Donu olan. donma * Donmak ii.

donma derecesi * Bir maddenin akkan durumdan katduruma getii (santigrat) derece. donma noktas * Suyun donmaya baladderece. * Eriyik hlde bulunan bir metalin kendi zelliine balolarak donmaya baladandaki sderecesi. donmak * Souun etkisiyle katduruma gelmek, buz tutmak. * (canllar) Yaamnyitirmek, souktan lmek. * ok mek. * (bitki iin) Souktan zarar grmek; yararlanlmaz duruma gelmek. * Kimyasal bir etki ile katlamak. * Eriyik hlde bulunan bir metalin kathle gemeye balamashli. * Beklenmedik bir durum karsnda birden hareketsiz kalmak. * Gelimemek, yeniliklere ak olmamak. donmusebze * Daha sonra kullanlmak zere bir kap iinde dondurulmutaze sebze. donra * Sa kepei, kakona. * Kalnlam, tabaka durumuna gelmikir. donsuz * Don giymemiolan. * Yoksul; serseri. donuk * Parlaklolmayan, mat. * (gz iin) Canllolmayan, fersiz. * Canllaz olan, durgun, uyuuk. donuk donuk * Canllolmayarak. * Rengini ve parlaklnyitirmi, mat. donuklama * Donuklamak durumu. donuklamak * Donuk duruma gelmek. donuklatrma * Donuklatrmak ii. donuklatrmak * Donuk duruma getirmek. donukluk * Donuk olma durumu. donuna etmek * donuna kk veya byk abdestini yapmak. donuna karmak * istemeyerek donuna kk veya byk abdestini yapmak. donuna yapmak (veya doldurmak) * (ocuk) kk veya byk abdestini donuna etmek. * ok korkmak. donup kalmak * Bkz. donakalmak. dopdolu * Bsbtn dolu. doping * Bir spor yarmassrasnda vcuda stn hareket ve enerji salamak iin kullanlan uyarcil. doping yapmak * bazbedensel zellikleri deitiren veya ok artran bir uyarcmaddeyi ok az miktarda vermek. * uyarcetkide bulunmak. dopingleme * Doping yapma. dopinglemek * Doping yapmak. doru * Gvdesi kzl, ayaklarve yelesi koyu renkli olan (at). * Bu renkte olan (at donu).

doruk * Da, ulu aa gibi yksek eylerin tepesi, en yksek yeri, zirve, ahika. * En stn baardzeyi. doruk izgisi * Yksek dalarda, doruk ularnbirbirine balayan ve bitiik iki aklanayran snr. doruk dal * Adan gelien srgnn dik uzamasile oluan ve aacn gvdesini meydana getiren dal. doruk toplants * Devlet katndaki en yetkili kiilerin bir araya gelerek yaptklargrme. doruklama * Doruklamak ii. * Tepeleme. doruklamak * Bir kabtepeleme doldurmak. dorum * Deve yavrusu. dosdoru * ok doru. * Saa sola sapmadan. dost * Sevilen, gvenilen, yakn arkada, gnlda, iyi grlen (kimse), dman kart. * yi geinen, aralarnda iyi iliki bulunan. * Erkek ve kadnn evlilik diliki kurduu kimse. * Bazhayvanlarn sahibine gsterdii sevgi iin kullanlr. * Bir eye dkn olan, arilgi duyan kimse. dost alatr, dman gldrr (veya dost sz acdr) * dost olan kimsenin syledii sz, acda olsa, insann iyilii iindir. dost baa, dman ayaa bakar * temiz giyinip kuanmann gerekliliini anlatr. dost dman * Herkes (herkese). dost edinmek * dost kazanmak. dost kara gnde belli olur * gerek dostlar ancak zntl, skntlgnlerde insanyalnz brakmamakla belli olur. dost kaz * Dost bilinen kimseden gelen zarar veya ktl anlatrken kullanlr. dost olmak * yaknlk kurmak, ahbap olmak. dost tutmak * (erkek veya kadn) evlilik diliki kurmak. dosta dmana kar * dostalara znt vermemek, dmanlarda sevindirmemek iin, ele gne kar. dostane * Dosta. dosta * Dosta yakr (biimde). * Dost gibi. dostlar alverite grsn (diye) * gsteriolsun, igryor densin (diye). dostlar bana * iyi bir eyi dostalariin de dilemek amacyla kullanlr. dostlar bandan rak * kt bir durumun arlnbelirtmek iin kullanlr. dostlar ehit, biz gazi * tehlikeli ileri bakalarna brakp kendileri sonutan yararlanmak iin bir kenara ekilenlerin bencilliini alay yollu anlatr. dostlama * Dostlamak ii veya durumu. dostlamak * Dost durumuna gelmek, dost olmak. dostluk

* Dost olma durumu; dosta davran. dostluk baka, alveribaka * iki kii arasndaki dostluk, alverite birinin tekine zveri ile davranmasngerektirmez. dostluk etmek * yaknlk kurmak, dost gibi candan davranmak. dostluk kantarla, alverimiskalle * iilikilerine dostluk kartrlmamaldr anlamnda kullanlr. dostluk kurmak * yaknlk, ahbaplk kurmak. dostluk okkayla, alveridirhemle * "dostluun tartsolmaz, alveriise lye gre olur" anlamnda kullanlr. dostsuz * Dostu olmayan. dostun atttabayarmaz * dostun acsznden veya sert davranndan insana ktlk gelmez. dosya * Aynkonu, aynkimse, aynile ilgili belgeler btn. * Bu gibi belgelerin toplandkartondan kap. dosya amak (veya hazrlamak) * bir kimse, konu veya ile ilgili yeni bir dosya dzenlemek. dosyalama * Dosyalamak ii. dosyalamak * (yazlar) Dosyaya koymak. dosyalanma * Dosyalanmak ii. dosyalanmak * Dosyalamak ii yaplmak veya dosyalamak iine konu olmak. doya doya * Doyuncaya kadar. doyasya * Doyuncaya kadar, bol bol. doygu * Yaamaysalayacak besin, rzk. doygun * Her trl ihtiyacngidermiolan, tatmin olmu, mstani. doygunlamak * yice doymak veya doygun bir duruma gelmek. doygunluk* Doygun olma durumu veya gnl tokluu, istina, tatmin. * Bir istein yerine gelmesi, bir eyin elde edilmesi, varlmak istenen bir hedefe ulalmasndan doan duygu, tatmin. doyma * Doymak ii. * a) bir gazn, belli bir scaklkta o scakla zg olan en byk basn altnda bulunmas; b) yeinlii gittike artrlan bir manyetik alann iindeki bir elik ubuun alabilecei en ok manyetizmayalmolmas. * Bir svnn iinde belli bir cisimden eriyebilecek en ok miktarn erimibulunmas, iba. doymak * stei kalmayncaya kadar yemek, alkalmamak. * Yeter bulmak, kanmak, tatmin olmak. * Bir ihtiyacnyeteri kadar karlamak. * (olumsuz biimde) Bkmamak. doymaz * Doymak bilmeyen, a gzl. doymazlk * Doymaz olma durumu, a gzllk. doymu * Bir ey yiyerek tok duruma gelmi. * stei kalmam, istei giderilmi, tatmin olmu. * Doyma durumuna gelmi(gaz, svveya elektromknats), mebu. doyulma * Doyulmak durumu.

doyulmak * Doymak. doyum * Eldekinden honut olma durumu, yetinme; kanma, kanaat. * Bazistekleri giderme, tatmin. doyum evi * Gsterisiz, kk lokanta. doyum olmamak * tadna doyulmamak, bir eyden bklmamak. doyumlu * Doyumu bulunan. doyumluk * Doyulacak kadar (miktar). * apul, yama. doyumsuz * Bir trl tatmin olmayan, bklmayan. doyumsuzluk * Doymama durumu. * Tatmin olamama, cinsel birlemede orgazma ulaamama. doyunma * Doyunmak ii veya durumu. doyunmak * Yeteri kadar yemiolmak, doymak. doyuran * Bir svnn iinde eriyerek onu doyma durumuna getiren (madde). * Bir elik ubuu doyma durumuna getiren indkleyici manyetik alan. doyuran buhar * Kendi svsile doyma durumunda olan buhar. doyurma * Doyurmak ii. doyurmak * Alngidermek. * Geindirmek, yaamasnsalamak. * Kandrc, inandrc, yeterli olmak, tatmin etmek. * Para yedirmek. * Bir maddenin iine alabilecei kadar baka bir madde katmak. * Doyma durumuna getirmek. doyurucu * Doyurma zellii bulunan, tatminkr. * Kandrc, inandrc, yeterli. doyurulma * Doyurulmak ii. doyurulmak * Doyurmak iine konu olmak. doyuru * Doyurmak ii veya biimi. doyu * Doymak ii veya biimi. doyuma * Doyumak ii. doyumak * Karlkldoymak. doz * Bir ilcn bir defada veya bir gnde alnmasgereken miktar. * Bir maddenin bir birleie, bir karma giren veya girmesi gereken belli miktar, dze. * Genellikle bir davranta, bir konumada vb. nde yeterli grlen l. dozaj * Dozu ayarlama. * Dzem. dozer * Trtllveya lstik tekerlekli yol yapm makinesi, buldozer, yoldzler. dozunu karmak (veya dozu kamak)

* ly amak, argitmek. Dger * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. den * Bkz. dven. dme * Bkz. dvme. dmeci * Bkz. dvmeci. dmek * Bkz. dvmek. dmelik * Bkz. dvmelik. dnme * Bkz. dvnme. dnmek * Bkz. dvnmek. d * Bkz. dv. d * Bkz. dv. dlk * Bkz. dvlk. dken * Bkz. dvken. dmek * Bkz. dvmek. dke dke * Dkerek. dke saa * Datarak. dkme * Dkmek ii. * Bir yerden bir yere dklen, aktarlan. * Kaplarn iinde olmayan, yn biiminde ortaya dklmolan. * Kalba dklmek yoluyla yaplm. dkme (veya tama) su ile deirmen dnmez * yetersiz ve gelii gzel nlemlerle igrlemez, yrtlemez. dkme demir * inde % 2'den % 6'ya kadar karbon bulunan bir demir-karbon alam, font, pik (l). dkmeci * Dkmc. dkmecilik * Dkmclk. dkmek * Svveya tane durumunda olan eyleri bulunduklaryerden, kaptan baka bir yere boaltmak. * Belli bir yere boaltmak. * Aktmak, drmek. * Samak, serpmek. * Salmak, brakmak. * stnde bulunan bir eyi drmek. * Teninde kzamk, kzl, su iei hastalklarnda olduu gibi krmzlekeler kmak. * Maden, mum eriyii veya imento, algibi eyleri kalba aktarak biim vermek, dkm yapmak. * Sulu hamuru kzgn yaveya tepsinin iine aktarak piirmek. * Bir yere oka bir ey ymak, tamak. * Bol bol vermek, demek, sarf etmek. * ok sylemek. * Bir eyi yok etmek iin atmak. * ok sayda renciyi snavda veya bir st snfa geirmede baarsz saymak. * Bir ite veya bir konuyu ele albiiminde deiiklik yapmak. * Aa vurmak, sylemek, ortaya koymak. * Yakmak, tututurmak.

* Kullanmak, harcamak, sarf etmek. dktrme * Dktrmek ii. dktrmek * Dkmek iini yaptrmak. * Kolaylkla ve gzel sylemek, yazmak veya oynamak. dkk * Dklm. * ok eskimi. * Dkml. dkklk * Dklmolma durumu. dklgen * Bir eit zm. dklme * Dklmek ii. dklmek * Dkmek ii yaplmak veya dkmek iine konu olmak. * Kr, sokak gibi yerlerde insanlar oka birikmek. * ok eskimiolmak, deerini ve gzelliini yitirmek. * (kumaiin) Dkml olmak. * ok yorgun, hasta olmak. * Bir ii, bir konuyu ele albiiminde deiiklik olmak. * (akarsular iin) Gl veya denizde son bulmak. * Yerinden ayrlmak, dmek. * kmak, ortaya konulmak. * Salnmak, serbest braklmak. * Kaplamak, yaylmak. dklp salmak * soyunmak, ok almak. * bir ey uruna ok para harcamak. dkl * Dklmek ii veya biimi. dkm * Kalba dkme ii ve bunun yaplyntemi. * Kalba dkme yoluyla yaplm(nesne). * Kuman dkml olma nitelii. * Bir eyi ayrntlolarak ortaya koyma. * Dklme zaman. dkm evi * Fabrikalarda dkm yaplan yer. dkmc * Dkm ileri yapan kimse, dkmeci. dkmclk * Dkmcnn ii ve zanaat, dkmecilik. dkmhane * Dkm evi. dkmleme * Dkmlemek ii. dkmlemek * Bir iin dkmn yapmak. dkml * Niteliinden tr kolayca istenilen biim verilebilen (kuma). dknme * Dknmek ii. dknmek * Kendi stne dkmek. * Rahat bir kyafet giymek. dknt * Dklm, salmeyler. * Bir topluluktan geri kalmkimseler. * Bazhastalklarda grlen ban, leke, uuk gibi hastalk belirtisi.

* Deniz yzne yakn, zerinde dalgalarn atladkaya kmesi. * e yaramayan, deersiz, kt, berbat. * Deersiz, baya, ayak takmndan olan. * Paralanan talarn yama aakaymas, yuvarlanmas, etekte birikmesiyle oluan yer. * (ktlkta) retimin herhangi bir safhasnda skartaya kan, genellikle tekrar hamur hline getirilen, ya ve kuru biimleri olan kt veya karton art. dkntl * Dknts olan. * Deride dknt ile grlen, dknt ile beliren (hastalk). dkntsz * Dknts olmayan. dkp samak * datmak, ziyan etmek. dl * Canllarn remesi sonucu ortaya kan yeni birey veya yeni bireylerin btn, zrriyet, nesil. * Yavru, ocuk. dl almak * cins bir hayvandan yararlanarak iyi cins yavru almak. dl ay * Hayvanlarn yavruladklaray. dl d * ocuklar ve torunlar, soy sop. dl dsahibi olmak * ocuk ve torunlarbulunmak. dl ei * Etene, son, meime. dl vermek * yavru vermek, remek. * rn vermek. dl yata* Memelilerde dln ana karnnda iken, iinde bulunduu organ, rahim. dl yolu * Dl yatann azndan darya doru uzanan yol, vagina. dlek * Ar bal, uslu, ar davranl. * Dz, engebesiz (toprak paras). dlleme * Dllemek ii, ilkah. dllemek * Erkek gamet bir yumurtacktaki dii gametle kaynamaysalayarak yumurtactam bir hcre durumuna getirmek, ilkah etmek. dlleni * Dllenmek ii veya biimi. dllenme * Erkek gametle dii gametin kaynamasyla yumurtacn embriyon durumuna gelmesi, alanma, ilkah. * Tozlama. dllenmek* Dllemek iine konu olmak, alanmak. dllenmesiz * Dllenmemiolan. dllenmesiz reme * Dllenmemiyumurtann gelimesiyle oluan reme biimi, partenogenez. dll dl * Dl d olan. * ocuk veya torun sahibi olarak. dlt * Embriyonun, btn organlarbelirdikten sonra aldad, cenin. dmifinal * Yarfinal. dmivole * Futbolda topun yere vurup sektii anda, ayakla yaplan vuru. dnbaba

* Turnagagas. dndrme * Dndrmek ii, irca, tahvil. dndrmek * Dnmesini salamak. * evirmek. * Snfta brakmak. * Dzene koymak, ynetmek. dndrlme * Dndrlmek ii. dndrlmek * Dndrmek iine konu olmak. dndrp dolatrmak * dolaylyoldan anlatmak. dndr* Dndrmek ii veya biimi. dne dne * Dnerek, evrilerek. dne * Dalgalakmlelektrik motor veya dinamolarnda hareketli blme verilen ad, rotor. dnek * nan ve dncesini sk sk deitiren, szne gvenilmeyen, kaypak. dneke * Dnee yakacak biimde (olan). dneklik * Dnek olma durumu. * Dnee yakacak biimde davran. dnel * Kendi ekseni evresinde dnerek olumu. dneleme * Dnelemek ii. dnelemek * Dolamak, dolap durmak. dnelme * Dnelmek ii. dnelmek * En yksek noktaya ktktan sonra alalmaya balamak. dnem * Belli zellikleri olan zaman paras, devre, devir, periyot. * Bir aiinde belli zellikleri olan snrlsresi. * Yasama meclisinin iki seilii arasndaki zaman sresi, devre. * Bir yl iindeki iki ayrretim sresi. * Boksta er dakikalk dvme srelerinden her biri, raunt. dneme * Bir yolun yn deitirdii yer, viraj. * Bir durumda, tutumda, davranta, dncedeki aama. dnence * Yer kresi zerinde, gnenlarnn ylda iki kez dik aile geldii, scak kuan kuzey ve gney snrlarnoluturan ve eliin 23 27 kuzey ve gneyinden geen emberleri. dnence yl * Gne'in ilkbahar noktasndan art arda iki geii arasndaki sre (365 gn 5 saat 48 dakika 46 saniye). dnencel * Dnence ile ilgili. dnencel ay * Ay'n ilkbahar noktasndan geen saat dairesinden art arda iki geii arasndaki sre (27 gn 1 saat 43 dakika). dnenceli * Mnavebeli. dnenme * Dnenmek ii. dnenmek * Olduu yerde veya bir eyin evresinde dnmek.

* Frsat kollayarak istedii bir eyin evresinde dnmek. dner * Dnmekte olan, dnen, dnecek biimde dzenlenen. * Bir eksene geirilmietlerin dndrlerek piirilmesiyle yaplan kebap, dner kebap. dner ayna * Arkalnl ayna, iki tarafda aynalcam. * ki yzl, riyakr (kimse). dner kap * veya drt kanatl, dey ekseni evresinde dnerek geisalayan kap. dner kavak * Yol ortalarna ina edilmiaksi yne veya sola dnleri salayan ada. dner kebap * Bkz. dner. dner kule * Kulelerin zerine kurulmukendi ekseni etrafnda yavaa dnen kule. dner sahne * Bir oyunun sergilenmesi srasnda kolayca dnp seyircilerin nne geebilecek, kullanma hazr sahne. dner sermaye * Kamu maliyesi alannda belirli ve srekli bir amacn elde edilmesi iin genel veya katma bteden bir miktar parann, azaltlmamak artile kurulua veya bu kurulula ilgili iletmelere verilmesi, mtedavil sermaye. dnerci * Dner yapp satan kimse. dnercilik * Dnercinin ii. dngel * Mumula. dngel orucu * Srekli olarak a kalma. dng * Bkz. ksr dng. dnme * Dnmek ii. * Biimi deimeyen bir eklin ekseni evresindeki hareketi. * Baka bir dinde iken Mslman olan, mhtedi. dnme dolap * Elence alanlarnda, bir eksen evresinde yukardan aadnen ve oturma yerleri olan elence arac. * Byk konaklarda bir yerden bir yere yemek geirmek iin duvardaki bir amaya yerletirilmiolan dnebilen dolap. dnme ekseni * Dnen bir cismin her noktasnn izdii emberlerin merkezlerinden geen doru. dnmek * Kendi ekseni zerinde veya baka bir eyin dolaynda hareket etmek. * Geri gelmek, geri gitmek. * Ynelmek. * Sapmak. * Bir eyi andracak duruma girmek, benzemek. * Snfta kalmak. * nan, din veya dncesini deitirmek. * Durumdan duruma gemek, deimek, olduundan daha deiik bir durum almak. * Dolap, dalavere vb. kelimelerle "gizlice yaplmak, evrilmek" anlamnda kullanlr. * Belirli bir yerde dolamak. * Kendini bir yandan bir yana evirmek. * Ynetilmek, dzene konulmak, ekip evrilmek. * Braklan bir konu veya ie balamak; sz konusu etmek, hatrlamak. * Benzemek. dnmeli * Bir tr halmotifi. dnk * Dnm, evrilmi. * Ynelmi. dnlme * Dnlmek ii veya durumu.

dnlmek * Dnmek ii yaplmak. dnm * 1000 m lik bir alan ls. * Tekrarlanan belli bir olayn tamamlanmasve yenisinin balamas. * Eni boyu krkar mimar arnolan alan ls. * Gidip gelme ile yaplan bir iin her seferi. * Dnmek ii. dnm noktas * Bir olayn yeni bir duruma geme zaman. dnmlk * Dnm lsnde. * Dnme yetecek lde olan. dnp dolamak (veya dne dolaa) * uzun sre gezmek. * arayiinde olmak, her areye bavurmak. dn * Dnmek ii veya biimi. * Oyuncunun bir ayanyerden kesmeden yaptdnme hareketi. dnl * Dn olan. * znesi ile nesnesi bir olan fiil, mutavaat. dnl at * Fiildeki kavramn zneye dndn bildiren at. Trkede bu atou kez -n-, bazen de -I- veya -- at ekleriyle kurulur: Sevinmek (sev-in-mek), yorulmak (yor-ul-mak), almak (al--mak) gibi. dnl fiil * Kavramn zneye dnmesini salamak iin ou kez -n- bazen de -I- veya -- atekleriyle kurulan fiil, mutavaat fiili: renciler snflarngeince ok sevinirler gibi. dnl zamir * Kii kavramnpekitirerek belirten zamir. Trkede bu kavram kendi kelimesiyle salanr. dnllk * Dnl olma durumu. dnme * Dnmek ii, tahavvl. * Kelime iinde, yan yana den iki sesten birinci sesin ikincisinin etkisiyle deimesi, benzeme. dnmek* Bir biimden veya bir durumdan baka bir biim veya duruma girmek, tahavvl etmek. dnsz * Dn olmayan. dntrme * Dntrmek ii, tahvil. dntrmek * Dnmesini salamak, tahvil etmek. * Bir ekli, belli bir kurala gre, baka bir ekle evirmek. dntrc * Dntren. * Aynfrekansta fakat younluu veya gerilimi genellikle farklolan bir veya birok deiik akm dizgesini, deiik bir akm dizgesine dntren elektromanyetik indkleli duruk ara, muhavvile, transformatr. dntrlme * Dntrlmek ii. dntrlmek * Dntrmek iine uramak. dntrm * Dntrmek ii, tahvil. dnm * Olduundan baka bir biime girme, baka bir durum alma, tahavvl, inklp; transformasyon. * Grevinin deiiklie uramasyznden bir organda ortaya kan deime. * Bilinaltna itilmibir duygu veya istein, kartgrnmnde veya baka bir biimde bilince ykselmesi, transformasyon. dnmc * Dnmclkle ilgili olan. * Dnmclk yanls(kimse).

dnmclk * Yaayan trlerin yaln biimlerden karmak biimlere doru evrimle gelierek ortaya ktnne sren reti, transformizm. dnml * Deierek, sra ile. * Deien, sra ile olan. dpiyes * Etek ceketten oluan iki paralkadn giysisi. drder * Drt saysnn letirme saysfat, her birine drt, her defasnda drd bir arada olan. drdl * Kenarlarve alarbirbirine eit olan drtgen, murabba, kare. * Ruba. drdn * Ay veya benzeri gk cisimleri emberlerinin yarsnn aydnlk olduu evre, yarm ay, terb. drdnc * Drt saysnn sra sfat, srada ncden sonra gelen. drdnc a * Yeryznn yaklak iki veya milyon yllk a. drdz * Drd birlikte domuolan veya bir arada bulunan. * Drd bir batnda domudrt ocuk. drdz yumrucuklar * Beyinle beyincik arasnda bulunan drt kabartnn ad. drdzleme * (eski Yunan edebiyatnda) trajedi, sonuncusu yerme dramolan drt sahne eserinden oluan blm. drt * Drt saysnn adve bu sayygsteren rakam, 4, lV. * ten bir artk. * Drt sfatbazen "her, btn" anlamna gelir. drt ayak * Drt ayaklhayvan. * Elleri de ayak gibi kullanarak. drt ayak stne dmek * tehlikeli bir durumdan hi zarar grmeden kurtulmak. drt ayakllar * Srngenleri ve memelileri iine alan bir snf. drt bamamur * her bakmdan istenildii gibi olan, eksiksiz, kusursuz. drt bir * Bkz. ciharyek. drt bir taraf (veya yan) * her yan, btn evre. drt bucak * Her taraf, her yer. drt ifte * Krek yarlarnda sancak ve iskelesinde drder krei olan tekne. drt dnmek * tella are aramak. * bir iyapmak iin tella saa sola komak. drt drtlk * Birlik. * Tam, kusursuz, mkemmel. drt duvar arasnda kalmak * evde, kapalbir yerde kalmak zorunda olmak. drt elle sarlmak (veya yapmak) * bir ie byk bir zen ve nem vererek girimek. drt gz * Gzlkl kimse. drt gz bir evlt iin * "anne ve babann btn emek ve didinmesi evlt iindir" anlamnda kullanlr. drt gzle beklemek (veya bakmak)

* ok isteyerek veya zleyerek beklemek. drt ilem * Toplama, karma, arpma ve blmeden oluan, matematiin drt temel ilemi. drt kal* Byyeni terleyen (delikanl). * Kaln ve gr kal. drt ke * Kare biiminde. drt ke olmak * ok keyiflenmek, ok zevk duymak. drt st, murat st * ii her zaman yolunda olanlar iin sylenir. drt yandeniz kesilmek * aresiz ve umutsuz kalmak. drt yol * Drt yolun birletii yer. drt yol az * Drt yolun birletii kavak. drt yzl * Drt yz olan ok yzl. * Tabangen olan piramit. drtcihar * Oyunda, atlan zarlarn ikisinin de drt benekli olan yanlarnn ste gelmesi. drtgen * Drt kenarolan okgen, drt kenar. drtkenar * Drtgen. drtleme * Drtlemek ii. * Bir gazelin her beytinin bana iki dize katlarak yaplan nazm biimi, terb. * Tarlaydrt kez srme. drtlemek * Bir eyin saysndrde karmak. drtl * Drt paradan oluan, kendinde herhangi bir eyden drt tane bulunan. * skambil, domino gibi oyunlarda zerinde drt iareti bulunan kt veya pul. * Drt kiiden oluan mzik topluluu, kuartet. drtl final * Drt takmn katlmile oynanan final malar. drtlk * Drt taneden olumu, drt tane alabilen. * Birlik notann drtte biri uzunluunda nota. * Drt dizelik blmlerden olumuiir veya iir paras, kta. * Birbirine dik iki ap boyunca drde blnmdairenin her bir dilimi. drtnal * Atn en hzlkoma biimi. * Bir ii ok abuk yapma, acele etme. drtnala * (at iin) Drtnal koarak. drtnala kaldrmak * drtnal koturmaya balamak. drtnala kalkmak * drtnal komak. drttek * Krek yarlarnda sancak ve iskelesinde ikier tek krei olan tekne. d * Gs, bar. * Kaburga alt. dee dmek * Bkz. yataa dmek. dek * Yatak.

* Gemi gvdesinde, su basnc, arpma, karaya oturma vb. durumlarda darbeleri karlayabilecek, yk ve makinelerin arlna dayanabilecek direnteki yapgereci. * Dvlmek zere harman yerine serilen ekin saplar. dekli * Dei olan. * Yalpasaz olan yayvan gemi. deli * Denmiolan, mefru. * Bkz. dayaldeli. dem * Tesisat, donanm. demci * Deyici, tesisat. demcilik * Demcinin yapti, tesisatlk. deme * Demek ii. * Yaplarda taban zerine denen tahta vb. kaplama. * Bir yapnn denmesine yarayan her trl eya, mefruat. * Koltuk, kanepe, divan gibi eyalarn kuma, yay, pamuk vb. blmleri. * Halk edebiyatnda ve trklerden nce sylenen, bazen tekerleme biiminde olan uyaklgiriblm. demeci * Deme yapan (kimse). * Perde, koltuk, kanepe gibi eya satan veya onaran (kimse). demeci ivisi * zellikle mobilya demeciliinde kullanlan byk bal, kore kesitli gvdeli, sivri ulu ve siyah renkli ivi. demecilik * Deme yapma ii. * Deme alp satma ii. demek * Bir taban, tahta, karo, mermer gibi yapgereleriyle kaplamak. * Ap yaymak; kuma, halgibi eyleri bir yeri iyice rtecek biimde sermek. * Bir ev veya dairenin oturulabilir duruma gelmesi iin gerekli eyayoraya yerletirmek. * Yerletirmek. demeli * Demesi olan. demelik * Yaplarda tabana demek iin kullanlan (gere). * Kanepe, koltuk gibi eyann kaplanmasna elverili (kuma). demesiz * Demesi olmayan. deni * Denmek ii veya biimi. denme * Denmek ii. denmek * Demek ii yaplmak. * Birine kzarak kt ve kk drc szler sylemek. * Uzun uzadya ve yererek yazmak. detilme * Detilmek ii. detilmek * Detmek ii yaptrlmak. detme * Detmek ii. detmek * Demek iini yaptrmak. deyici * Tesisat iini yapan usta, tesisat. deyi * Demek ii veya biimi. dgm

* Hayvann n iki bacaile gbek arasndaki etten yaplan pastrma. dteryum * ekirdeinde bir proton ve bir ntron bulunduran hidrojen atomunun bir izotopu, ar hidrojen. KsaltmasD. dvdrme * Dvdrmek ii. dvdrmek * Dvmek iini yaptrmak. dvdrtme * Dvdrtmek ii. dvdrtmek * Birine dvdrmek iini yaptrmak. * Dvme yaptrmak. dvdrtlme * Dvdrtlmek ii. dvdrtlmek * Birine dvdrlmek. dvdrlme * Dvdrlmek ii. dvdrlmek * Dvmek ii yaptrlmak. dve * Aatan yaplmhavan. dven * Bkz. dven. dvenci * Bkz. dvenci. dviz * lkeler arasdeme yapmakta kullanlabilecek para, ek ve polie gibi her trl deme arac. * Yabanclke paras. * Propaganda veya tantma amacyla zeri yazlmbez veya karton. dviz karmak * yurt dna izinsiz dviz karmak. dvizzede * Bankalara dvizle borlanp ev veya araba satn alan, ancak dvizin arartdolaysyla aldkredileri geri deyemeyerek edindii malyok pahasna elinden karmak zorunda kalan kimse. dvme * Dvmek ii. * Dvlerek kabuu karlmbuday ve bundan yaplan yemek. * Vcut derisi zerine ine gibi sivri bir arala izilmek ve iine renk veren maddeler konulmak yoluyla yaplan kmaz yazveya resim. * Kzgn durumda iken dvlerek biim verilmi(metal eya). * Dvlerek yaplan. dvme yapmak * vcuda dvme ilemek. dvmeci * Kullanlmadan nce dvlmesi gereken maden filizlerini veya dier maddeleri dven ii. * Vcuda dvme yapan kimse. dvmecilik * Dvme yapma ii. dvmek * Vurarak cannactmak. * amar, halgibi eyleri toka, sopa gibi eylerle vurarak temizlemek. * Bir eyi toz durumuna getirmek iin ezmek. * Ezmek veya rpmak. * Atete kzdrlarak yumuatlmbir madeni, vurarak istenilen biime getirmek. * Topa tutmak. * arpmak, vurmak. dvmelik * Msr ve buday dvmeye yarayan, yarma buday yapan bir ara. dvlgen * Dvlerek levha durumuna geebilen (maden).

dvlgenlik * Madenin dvlgen olma nitelii. dvlme * Dvlmek ii. dvlmek * Dvmek iine konu olmak. dvl * Dvlmek ii veya biimi. dvnme * Dvnmek ii. dvnmek * Arznt, aresizlik, pimanlk duyarak rpnmak, kendi kendini dvmek. * ok zlmek. dvn * Dvnmek ii veya biimi. dv * Dvmek ii veya biimi. * Tokat, yumruk, tekme gibi saldrlarla yaplan kavga. dv * Dven kimse. dvken * yi dven veya dvmeyi seven. dvkenlik * Dvken olma durumu. dvme * Dvmek ii. dvmek* Karlklbirbirini dvmek. * (iki silhlkuvvet) atmak. * Boks yapmak. dvtrme * Dvtrmek ii. dvtrmek * Dvmelerini salamak. dragoman * Tercman, dilma. dragon * Ejderha. * Batordularnda, atlveya yaya olarak arpan asker snf. drahmi * Yunan para birimi. drahoma * Gelinin gveye verdii para veya mal. draje * st ekerli, renkli ve parlak bir madde ile kaplanmhap. * Daha ok ikolata ile kaplanmkuru yemi. dram * Sahnede oynanmak iin yazlmoyun. * Acklzntl olaylar, bazen gldrc ynlerini de katarak konu alan sahne oyunu tr. * Tiyatro edebiyat. * Acklolay. drama * Dram. dramatik * Sahne oyununa zg olan. * Coku veren, duygularkamlayan. * Ackl. dramatikleme * Dramatiklemek durumu. dramatiklemek * Dramatik bir durum almak. dramatize etme

* Dramatize etmek ii veya biimi. dramatize etmek * (bir edeb eseri) Radyo, televizyon veya sahne oyunu biimine getirmek. * Bir olayolduundan daha ackl, abartlbir biimde ortaya koymak. dramaturg * Oyun yazma ve ynetme kurallarnbilen, bir oyun yazlr veya sahnelenirken bu bilgisinden yararlanlan kimse, oyun yazar, tiyatro yazar. dren * Hendek. * Ameliyat sonrasvcut iinde kalan doku artklarnve svlardaratmak veya yara zerindeki ihtihab aktmakta kullanlan bklgen tp. drenaj * Toprakta bitkilerin yetimesine zararlolan fazla sularn aktlmas, akalama. * Yarada biriken svyakala boaltma. dretnot * XX. yzyln balarnda kullanlan bir zrhltipi. drezin * Yol kontrol ve bakmiin demir yollarnda kullanlan kk araba. dripling * Topu ksa aralklarla veya yavayavavurarak ileri gtrmek. dripling yapmak * futbol, basketbol gibi oyunlarda topu ksa aralklve denetimden karmayacak vurularla srmek. drog * Hayvan ve bitkilerden, kurutularak veya zel metotlarla toplanarak elde edilen, eczaclk ve ksmen sanayide kullanlan ham veya yarham madde. drosera * Droseragillerden, topuz biimindeki yapraklarnn st yzeyi, bcekleri yakalayan yapkan tyler ile rtl otsu bir bitki (Drosera rotundifolia). droseragiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi drosera olan bitki familyas. -du * Bkz. -d/ -di vb. dua * Tanr'ya yalvarma, yakar. * badet veya yakarma amacyla okunan din deeri olan metin. dua etmek * Tanr'ya yalvarmak. duac * Biri iin Tanr'ya yalvaran kimse. duahan * Dua okuyucu. duastutmak * hayr duasgereklemek. duasn(veya dua) almak * iyi yaplan bir ile birinin honutluunu kazanmak. duayen * Kordiplomatikte kdemlilik bakmndan bata gelen diplomat. * Bir meslekte yaa ve kdemce ileri olan kimse. duba * Yk tamak veya kpr kurmak iin kullanlan altdz bir tr deniz arac. * i bo, her yankapal, suyun stnde yzen bir tr byk amandra. duba gibi * ok iman. dubar * Kefalgillerden, 30-40 cm uzunluunda, eti lezzetli bir balk tr (Mugil cephalus). dubara * Oyunda, atlan zarlardan ikisinin de iki benekli yznn ste gelmesi. * Oyun, hile, aldatmaca, dzen. dubarac* Oyunla, hileyle, aldatmacayla, dzenle igren (kimse), dzenci. dubaraclk * Dubaracnn yapti, hilekrlk. dublj

* ekilmibir filmi sonradan szlendirme. * Yabancdildeki filmlerin yerli veya baka bir dile evrilmesi ii. dubljc * Szlendirici, seslendirici. dubljclk * Szlendiricilik, seslendiricilik. duble * Belirli miktarn veya bykln iki kat. * Giysilerin i blmne geirilip kumala birlikte dikilen astar veya giysilerin iine ayrolarak giyilen giyecek. duble etmek * astar geirmek. dubleks * ift katl. dubleks daire * Kendi i merdiveni ile balanan iki ayrkattan oluan tek daire. dublr * Bir oyuncunun yerine oynayabilecek baka oyuncu. dublrlk * Dublr olma durumu, dublrn yapti. duar * Uram, yakalanm, tutulmu. duar olmak * uramak, tutulmak. dudan(veya dudaklarn) srmak * yakksz bir durum karsnda amak. dudanbkmek * alayacak gibi olmak. dudann ucuna gelmek * hemen syleyecek durumda olmak. dudak * Azn, dileri rten ve darya doru az veya ok kvrlan st ve alt kenarlarndan her biri. * Az. dudak benzemesi * Dudak nszlerinin veya yuvarlak nllerin dz nlleri etkileyip yuvarlaklatrmas. dudak boyas * Dudaklarboyamak iin kullanlan kokulu, renkli madde, ruj. dudak bkmek * bir eyi beenmediini, kmsediini belli etmek, umursamamak, kksemek, pek aldretmemek. dudak ukuru * st dudan ortasndaki oluk. dudak dudaa gelmek (veya kalmak) * pmek. dudak elemesi * Szlendirmede, perdedeki grntde yer alan dudak hareketlerine uygun ses karma. dudak srtmak * hayran brakmak. * hayrete, aknla drmek. dudak kalemi * Rujun daha kalcolmasnsalayan ve dudak izgilerini belirlemeye yarayan kalem. dudak paybrakmak * bardak veya fincan gibi kaplar, azna kadar doldurmayp dudan yanaabilecei kadar bobir yer brakmak. dudak sarktmak * somurtmak. dudak tiryakisi * tii sigarann dumanniine ekmeksizin darfleyen tiryaki. dudak ucuyla sylemek * belli belirsiz anlatmak, isteksizce sylemek. dudak nsz * Az boluundan gelen havann dudaklara arpp patlamasyla veya dudaklarn aralndan szmasyla oluan nsz.

dudak yar * Bkz. tavan duda. dudaksl * Boumlanma noktasdudaklarda bulunan ses eidi. dudaksllama * Bazkelimelerde eitli sebeplerle dz nllerin yuvarlaklamasveya nszlerin dudak nszlerine dnmesi: dvr > duvar, kon> komu gibi. dudu * Kadnlara verilen bir unvan, hanm. * YalErmeni kadn. dudu dilli * ok konuan, tatldilli (kadn). duetto * Bir kadn ve bir erkek sesin szleri dnml olarak okuduklarhafif mzik paras. duhul * Girme, giri. duhuliye * Giricreti. duhuliye kart * Giribelgesi, girimlik. -duk * Bkz. -dk / -dik vb. duka * Dk unvannn eskiden kullanlan biimi. * Bir eit Venedik altn akesine verilen ad. dukalk * Bir dukann ynetiminde bulunan lke. dul * Ei lmveya einden boanm(kadn veya erkek). dul kalmak * (kadn veya erkek iin) ei lmek. dulaptal otu * Dulaptal otugillerin rnek bitkisi olan, Kuzeydou Anadolu dalarnda yetien iekleri gzel kokan, al grnnde, ok yllk bir bitki (Daphne mezereum). dulaptal otugiller * rnek bitkisi dulaptal otu olan, tasz iki eneklilerden bir familya. dulavrat otu * Birleikgillerden, hekimlikte kullanlan bir bitki (Arctium tomentosum). dulda * Yamur, gneve rzgrn etkileyemedii gizli, kuytu yer, siper. * Esirgeme, koruma, himaye. dulda tutmak * stne ekmek, rtnmek, koruyacak biimde sarnmak. duldalama * Duldalamak ii. duldalamak * Korumak, siper altna almak. duldalanma * Duldalanmak ii. duldalanmak * Korumak, siper altna girmek. duldal * Duldasolan. duldasz * Duldasolmayan. dulluk * Dul olma durumu. duluk * Yz. * akak. * Yzn akakla ene arasndaki yan. Duma

* arlk zamannda Rus parlmentosuna verilen ad. duma * Nezle, ingin, zkm, nevazil. duman * Bir maddenin yanmasile kan ve iinde katzerrelerle buu bulunan kara veya esmer renkli gaz. * Havalanan tozlarn veya sisin havada oluturduu bulanklk. * Kt, yaman. * Esrar. duman almak * sis kaplamak, sis brmek. * sigara dumanniine ekme. duman altolmak * esrar iilen bir yerin havasndan etkilenmek. duman attrmak * kt duruma drmek, geride brakmak, birini yldrmak. duman etmek * datmak, bozmak, yok etmek. * yenmek, baarsalamak. duman olmak * ii, durumu berbat olmak. * (bir kimse veya bir ey) ortadan kaybolmak. duman rengi * Koyu kl rengi, fme. * Bu renkte olan. dumana bomak * bunaltmak, phe iinde brakmak. dumandoru ksn * "iyi ve gzel olmasa bile ynteme uygun olsun yeter" anlamnda kullanlr. dumanstnde * (sebze, meyve, yemek iin) ok taze. * ok yeni, zerinden ok zaman gememi. dumanvermek * ortalkartrmak. dumanlama * Dumanlamak ii. dumanlamak * Dumanlduruma getirmek; dumana tutmak. dumanlanma * Dumanlanmak durumu. dumanlanmak * Dumanlduruma gelmek. * Bulanmak, karmak. dumanl * Duman olan, duman karan. * Sisli, sisle rtl. * Skntl, bulank; esrik, sarho. dumansz * Dumanolmayan, duman karmayan. dumdum * Batarafha biimi entilmi, arptyerde tehlikeli yaralar aan bir tr tfek kurunu. dumur * Krelme. dumura uramak * krelmek. dun * Alak, aa, aalk. * Altta, aada. duo * ki ses veya iki mzik. * Karlkliki kii tarafndan sylenen ark. dupduru * ok duru.

-dur * -dr / -dir vb. -dur* Bkz. -dr- / -dir- vb. dur (veya durun!) * "biraz zaman gesin" anlamyla cmlelerin bana gelir. dur durak (veya dur dinlen, dur otur) yok * durup dinlenmeden srekli almayanlatr. dura * Tura. dura * Heykel, stun gibi eylerin stne konulduu para, ayak, taban, kaide. duraan * Yerini deitirmeyen, yerli, hareketsiz, sabit. * Etkin olmayan, gelimemi. duraan elektrik * Kimyasal olarak enerjinin depo edildii akmltrn rettii elektrik. duraanlama * Duraanlamak ii veya durumu. duraanlamak * Duraan duruma gelmek. duraanlk* Duraan olma durumu. durak * Tren, tramvay, otobs gibi genel tatlarn durmak zorunda olduu veya durabilecei yer. * Cmle sonundaki nokta. * Hece lsyle yazlmiirlerde l kalplariindeki durma yerleri. * Bir l uzunluunda susma. * Konumada, anlamn gerektirdii biimde kelimeler arasndaki ses kesintisi. duraklama * Duraklamak durumu. * lerlemekte bulunan bir birliin, vakitsiz, yersiz ve dzensiz olarak yryn durdurmas. duraklamak * (hareket durumundaki bir ey) Ksa bir sre iin durmak veya arada bir durmak. * Bir sre ses karmamak, bir ey sylememek, duraksamak, tereddt etmek. duraklatma * Duraklatmak ii. duraklatmak * Bir eyin duraklamasnsalamak. duraklay* Duraklamak ii veya biimi. durakl * Duraolan. * Hep aynyerde kalan, hep aynyerde tekrarlanan. durakldalga * Btn noktalaraynanda, zt ve aynfazltitreimler yapan dalga, kararldalga. duraklk * Durak olma durumu. * Durgunluk. duraksama * Duraksamak durumu, tereddt. duraksamak * Ne yapmak veya ne demek gerektiini kestiremeyerek duraklamak, tereddt etmek. duraksamal * Duraksayan, tereddtl. duraksamasz * Duraksamasolmayan, tereddtsz. duraksay * Duraksamak ii veya biimi. duraksz * (otobs iin) Mola vermeden, duraklarda durmadan. dural

* Hep bir durumda ve hi deimeden kalan. duralama * Duralamak durumu. duralamak * Duraklamak. duralay* Duralamak ii veya biimi. durallk * Dural olma durumu. durdu, durdu, turnaygznden vurdu * uzun sre bekledi, ama sonunda byk bir kazan elde etti. durduu yerde * hibir emek harcamadan. * gerei yokken. durdurma * Durdurmak ii. durdurmak * Durmasnsalamak. durdurtma * Durdurtmak ii. durdurtmak * Durmasnsalamak, durmasna yol amak. durdurulma * Durdurulmak ii. durdurulmak * Durdurmak ii yaplmak. durduru* Durdurmak ii veya biimi. durendi * Uzagrr, ileriyi dnr, n grl. durgu * Olmakta olan bir eyin birdenbire durarak kesilmesi, sekte. * Bir mzik eserinde, bitietkisi yapan armonik zincirlemeler btn. durgun * Kmldanve canllk gstermeyen, dingin, sakin. * Neesiz, keyifsiz, sessiz, canlolmayan. * Canlolmayan, snk, hareketsiz. durgun ikinlik * Ekonomideki durgunluk ve enflsyonun aynanda yaanmas, stagflsyon. durgunlama * Durgunlamak durumu. durgunlamak * Durgun olma durumu. durgunlatrma * Durgunlatrmak ii. durgunlatrmak * Durgun duruma getirmek. durgunluk * Durgun olma durumu. durgunluk kmek * sessiz, sakin duruma girmek. durma * Durmak durumu. * Eleme, elenme, tevakkuf. durmadan * Ara vermeden, kesintisiz, srekli. durmak * Hareketsiz kalmak, yrmez olmak. * lemez olmak, almamak. * Bir yerde bir sre oyalanmak, elenmek, elemek, tevakkuf etmek. * Dinmek, kesilmek. * Varlnsrdrmek. * Var olmak.

* Beklemek, dikilmek. * Yaamak. * Birisinin malolarak bulunmak veya o malla ilikisi olmak. * Kalmak. * Hareketsiz durumda olmak. * Bir yerde olmak veya bulunmak. * Belli bir durumda, bir grevde bulunmak. * (olumsuz biimiyle) Ara vermeden, srekli olarak. * Bir konuyla ok ilgilenmek, stne dmek. * Kk veya gvdeleri sonuna -a (-e) eki almfiillere gelerek sreklilik bildiren birleik fiiller oluturur: aladurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi. durmuoturmu * olgun, davranlartutarl(kimse). * tutarl, arla kamam. durmuoturmuluk * olgunluk, tutarllk. duromer plstik * Skayaplmolekllerden oluan sert ve katplstik tr. -durt* Bkz. -drt- / -dirt- vb. duru * Bulanklolmayan, temiz, berrak. * (ten) Przsz. * (dil, slp iin) Arnm, kark olmayan. durucu * Srekli kalan, oturan. duruk * Hareketi olmayan, belirli bir sre deimeyen, statik, dinamik kart. * Kuvvetlerin dengelenmesiyle ilgili. * Hareket etmeyen nesnelerin zerindeki kuvvet dengeleri ile uraan bilim dal, statik. * Dalgalakmlelektrik motor veya retelerinde hareketsiz blm, stator. -duruk * simden isim treten ek: boyun-duruk, burun-duruk, oul-duruk vb. durukluk * Duruk olma durumu. duruksun * Karar veremeyen, mtereddit. durulama * Durulamak ii. durulamak * Ykanmeyleri duru sudan geirmek. durulanma * Durulanmak ii. durulanmak * (ykanmeyler) Duru sudan geirilmek. * (insan) Ykandktan sonra bir daha temiz su dknmek. durulama * Durulamak durumu. durulamak * Duru bir duruma gelmek. durulma * Durulmak (I, II) durumu. durulmak * Duru duruma gelmek. * (grlt, kmldan, karklk, ya, yel iin) Dinmek, skn bulmak. * Uslanmak, sakinlemek. durulmak * Durmak ii yaplmak, kalnmak. durultma * Durultmak ii. durultmak * Duru duruma getirmek.

duruluk * Duru olma durumu. * (dil, uslp iin) Kark olmama durumu. durum * Bir zaman kesiti iinde bir eyi belirleyen artlarn hepsi, vaziyet, hl, keyfiyet, mevki, pozisyon. * Durubiimi, konum. * Bireyin toplum iindeki ilikileriyle belirlenen yeri. * sim soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilikilerini belirleyen biim, hl. durum almak * belli bir durubiimine gemek. * bir olay karsnda belli bir tavr almak. durum eki * smin bir isimle veya fiille ilgisini kuran ek. durum ortac * Bkz. sfat-fiil. durum ulac * Bkz. zarf-fiil. durum vaziyeti * Grn. durumca * Duruma gre, durum bakmndan. durumu bozulmak * madd durumu ktlemek. durumu dzelmek * madd durumu iyilemek. durumuna dmek * artlarktlemek. durumunda olmak (veya bulunmak) * zorunluunda olmak. durup dinlenmeden * araskesilmeksizin, arka arkaya, srekli olarak. durup durup * Durarak. * Ara sra, zaman zaman, bekleyerek. durup dururken * gerei veya sebebi yokken. * birdenbire, anszn. duru * Durmak ii veya biimi. duruma * Davacile davalnn yarg karsnda hazr bulunduklaryarglama evresi. du * Temizlik veya tedavi amacyla yksekten pskrtmek yoluyla su dknme. * Bu biimde su dknmeye yarayan alet. dukabini* Duveya banyo kvetinin etrafna taklan, suyun darya sramasnnleyen, buharn ieride kalmasn salayan, alminyum veya plstikten yaplmerevelerine cam, mika ve benzeri plstik malzeme geirilmi, n panelleri bir ray zerinde hareket edebilen bir tr banyo. duteknesi * Duyapmak amacyla banyonun bir kesine yerletirilmiderinlii fazla olmayan tekne. duak * Hayvann iki ayaniple balayarak yaplan kstek. duaklama * Duaklamak ii. duaklamak * Hayvann iki ayanduakla balamak, ksteklemek. dut * Dutgillerden, kuzey yarm krenin genellikle lman blgelerinde yetien, yapraklaryla ipek bcei beslenen aa (Morus). * Bu aacn, ak, kara, pembe renkte eki veya tatl, sulu meyvesi. dut gibi olmak * ok sarhoolmak.

* utanmak, mahcup olmak. dut kurusu * Dutun kurutulmasile elde edilen kuru yemi. dut pekmezi * Dut ezilmesi ve rasnn kaynatlmassonunda elde edilen bir pekmez tr. dut yemiblble dnmek * nee ve konukanlnyitirmek, susmak. dutuluk * Dut aacyetitirme. dutgiller * Dut, incir ve benzeri cinsleri iine alan iki eneklilerden bir bitki familyas. dutluk * Dut aalarnn ok olduu yer, dut bahesi. duvana doymamak * yeni gelinken lmek veya kocasndan ayrlmak. duvak * Gelinin ban, bazen de yzn kapayan dantel veya tlden rt. * Kp, tandr, baca gibi eylerin taveya topraktan yaplmkapa. * Bazbebeklerin doduu zaman balarnevreleyen zar. duvak dkn * Yeni gelinken dul kalan. duvak * Duvak yapan veya satan kimse. duvaklk * Duvak yapma veya satma ii. duvaklama * Duvaklamak ii. duvaklamak * Banve yzn duvakla rtmek. duvaklanma * Duvak rtnme. duvaklanmak * Duvak rtnmek. * Gelin olmak. duvakl * Bave yz duvakla rtl. * Doduunda, banda zar olan (bebek), perdeli. duvaksz * Duvaolmayan. duvar * Bir yapnn yanlarnda karkoruyan, i blmlerini birbirinden ayran ta, tula vb. gerelerden yaplan veya rlen dikey dzlem. * Bir toprak parasnsnrlayan ta, tula, kerpiten yaplan engel. * Engel. * Sonusuz, sonu vermeyen yer. * Voleybolda azerinde kartakm oyuncusunun vuruuna karkoyma. duvar aya * Yaplarda ss gesinin dnda grevi olmayan, duvara yapk, zerinde yukardan aaya yivler bulunan yarm ayak. duvar ekmek * duvar rmek. * aradaki ilikiye son vermek, grmemek. duvar daya * Yklmamasiin duvara eik olarak konulan destek aa. duvar dii * leride eklenecek duvarn iyice tutunmasiin duvarn bir yerinde braklan tula kntlar, ekleme dii. duvar gazetesi * Duvara aslan, ounlukla elle, yazmakinesi ile yazlan okul veya dernek gazetesi. duvar gibi * ok sar. duvar hals * Duvara asmak zere dokunmu, zerinde genellikle resim ilenmiolan ince hal.

duvar kd * Duvarlarssleyip gzelletirmek iin yzeylerine yaptrlan dz veya desenli kt. duvar pas * ki oyuncunun rakip oyuncuya topu kaptrmadan birbirlerine atmalarve alan kazanmalar. duvar resmi * Duvar yzeyi zerinde mum boyas, sulu boya, yalboya, mozaik veya kazma gibi tekniklerle yaplan resim. duvar saati * Duvara aslsaat. duvar sarma * Yaprak dkmeyen, gvde yapraklarsapl, st yz koyu, alt yz ak yeil renkli, sert ve derimsi, kk iekli, meyvesi bezelye tanesi byklnde etli, sarveya morumsu siyah renkli bir bitki (Hedera helix). duvar sedefi * Bkz. dalak otu. duvar takvimi * Duvara aslan, gnlk veya aylk durumu ayrktlarla gsteren takvim. duvar yapmak * Bkz. baraj yapmak. duvarc * Duvar ren nitelikli ii. duvarclk * Duvar rme ii. duy * Elektrik ampulnn takldbakr veya pirinten yivli yer. duy priz * Ampul takmaya veya elektrik akmalmaya yarayan ara. duyar * Duygulu, duygun, duyarl, hassas. * Beden zerinde uyarldnda hzlve gl tepkilere yol aan. duyar kat * Film tabanzerinde yer alan, a karduyarlolan gmbromrl ecza tabakas. duyarga * Eklem bacakllardan ban n blmnde bulunan, eklemlerden olumuhareketli duyu alma organ, lmise, anten. duyargallar * Bir ift duyargasbulunan, bceklerle ok ayakllariine alan eklem bacakllar topluluu. duyarl * Detkenlere karduyarlolan, hassas. duyarlk * Duyum ve duygularalglayabilme yetenei, hassasiyet. * Zayf bir etkiye kar, tepki gsterebilme yetenei. * Bir duyar katn ktan etkilenme yetenei. duyarlkl* Duyarlolan. duyarllk * Duyarlolma durumu. duyarsz * Duyarlolmayan. duyarszlama * Duyarszlamak durumu. duyarszlamak * Duyarlolma yetenei kalmamak. duyarszlatrma * Duyarszlatrmak ii. duyarszlatrmak * Duyarszlnortadan kaldrmak, duyarsz duruma getirmek. duyarszlk * Duyarsz olma durumu. duygan * Arduygulu. duygu * Duyularla alglama, his.

* Belirli nesne, olay veya bireylerin insann i dnyasnda uyandrdizlenim. * nsezi. * Ahlk, estetik vb. eyleri deerlendirme, onlara balanma yetenei. * Kendine zg bir ruh hareket ve hareketlilik. duygu uyandrmak * bir duygu oluturmak. duygu uyanmak * bir duygu olumak. duyguca * Duygu bakmndan. duyguda* Bir konuda duygularbakasile aynolan. * yesi olmadhlde bir partinin, bir kuruluun grlerini benimseyen veya bir gr, bir retiyi, bir akmtutan (kimse), sempatizan. duygudalk * Aynduygularpaylama. * Bir insann bir bakasna kardorudan doruya bir eilim duymas, sempati. duygulandrma * Duygulandrmak ii. duygulandrmak * Duygulanmasnsalamak, duygulanmasna sebep olmak. duygulanm * Etkilenme, duygulanma. * sten ve anlktan ayrgrlen, duygusal tepkiler gsterme durumu. * Duyarln harekete geii. * Dsebeplerle bir ruh durumunun deimesi. * Tutkudan daha dzenli, ama daha gsz olan sekin bir eilim. duygulan * Duygulanmak ii veya biimi. duygulanma * Duygulanmak durumu, tahasss. * salgbezlerini de kapsayan trl etkiler altnda duygusal tepkiler gsterme. duygulanmak * Bir olay, bir grnm karsnda birdenbire gl duygularn etkisinde kalmak. duygularaa vurmak * izlenimleri aka sylemek, belirtmek. duygularyla davranmak * (bir kimse) aklndan ok duygularnn etkisinde kalmak. duygulu * Duygusu, duyarlok olan, kolay duygulanan, ili, hassas. duygululuk * Tepkilerin ncelikle duygulara dayanmasdurumu. * abuk, kolay heyecanlanma eilimi. * Uyarmlaralmadaki incelik. duygun * Duygulu, duyar, hassas. duygunluk* Duygun olma durumu, hassasiyet. duygusal * Duygularla ilgili, duygulara dayanan, hiss. * Duygunun ar bast, duygunun aretkiledii (eser veya insan). duygusal dnme * Bilgiye dayaldnmenin karsnda, duygusal yaamdan kan ve onunla belirlenen dnme. duygusallk * Duygusal olma durumu. * Duyumlarn ve duygularn ar basmas, arbir biimde insanetkilemesi durumu. duygusuz * Duygusu, duyarlolmayan, hissiz. * Katyrekli, umursamaz, hissiz. duygusuzluk * Duygusuz olma durumu, hissizlik. * Duygusuzca davran.

duyma * Duymak durumu. duymak * itmek, ses almak. * Bilgi almak, renmek, haber almak. * Sezmek, fark etmek, hissetmek. * Dokunma, koklama vb. duyularla alglamak, hissetmek. * Nesnelere dokunmakla onlarn scaklk, soukluk, sertlik, arlk, hareket gibi fizik durumlarndan bilgi edinmek, hissetmek. * Bir ruh durumu iine girmek. duymamazlk * Duymazlk. duymazlk * Duymamgibi davranma durumu. duymazlktan gelmek * ilgilenmek istemedii iin duymamgibi davranmak. duynak * Bkz. toynak. duysal * Duyuyla alnan. duyu * nsanlarn ve hayvanlarn, ddnyann uyaranlarngrme, iitme, koklama, dokunma ve tatma organlaryla alglama yetenei, hasse. duyulma * Duyulmak durumu. duyulmak * Duymak durumuna konu olmak. duyulmam * O gne kadar karlalmam(ey), alacak (ey). duyulur * Duyulan, duyularla alglanabilen. duyulur duyulmaz * ok alak, ancak iitilebilen (ses). * haber renilir renilmez. duyum * Haber, istihbarat. * Duyu. duyum eii * Bir uyarmn, duyabilecei en aaderecesi. duyum ikilii * Bir duyunun baka nitelikte bir duyum uyandrmas, bir sesin aynzamanda bir renk duygusu vermesi gibi, sinestezi. duyum yitimi * Bkz. anestezi. duyumculuk * Her bilginin temelinde duyumlarn bulunduu ileri srlen retilerin genel ad, sansalizm. duyumlu * Duyumu olan. duyumler * Derinin duyarlnlmeye yarayan alet. duyumsal * Duyu organlarile ilgili. duyumsama * Duyumsamak durumu. duyumsamak * Duyular araclyla bir eyi alglamak. duyumsamazlk * Duygusuzluk; az ve yavatepki gsteren, bunun sonucu duygulandrcsebeplere karilgisiz kalan insann nitelii. * Dzgl olarak trl durumlarn harekete getirdii ilgi ve duygulardan yoksun olma durumu. duyumsatma * Duyumsatmak ii.

duyumsatmak * Duyumsamasna sebep olmak. duyumsuz * Duyumu olmayan. duyumsuzluk * Duyumsuz olma durumu. duyurma * Duyurmak ii. duyurmak * Duymasnsalamak. * ln etmek. * Sezdirmek. duyuru * Herhangi bir olguyu, bir ii, bir durumu duyurmak iin yaymlanan yazlveya szl haber, iln, anons. duyuru tahtas * lnn zerinde duyurulduu tahta. duyurucu * Duyurma zellii olan. duyurulma * Duyurulmak ii. duyurulmak * Duyulmasnsalamak. * ln edilmek. duyurum * Duyurma ii. duyusal * Duyu ile ilgili. duyu * Duymak ii veya biimi. * Sezi. duyust * Duyularla verilmeyen. * Alglama yoluyla deil, dnme ile kavranan. -d * Bkz. -d/ -di vb. dalist * kici, ikicilik yanls. * kicilie ilikin. dalizm * kicilik. Dbbasgar * Kk Ay. Dbbekber * Byk Ay. dbel * Duvarlarda ivinin daha salam yerlemesi iin alan delie nceden aklan plstik yuva. * 4-20 mm aplarnda, ularyark ve trtll, batarafuca doru daralan delikli, orta sert veya sert plstikten yaplmzel kavel. dbe * Oyunda, atlan zarlardan ikisinin de bebenekli yznn ste gelmesi. dden * Kireli blgelerde kirecin erimesi veya yer altndaki karstlbir ukur tavann kmesiyle oluan doal kuyu. ddk * inden hava veya buhar geirilince keskin ses karan ve iaret vermek iin kullanlan ara. * Aklsz, bokafal. * Tatlarda kartarafuyaran korna. ddk gibi * (giysi iin) ok dar, darack. ddk gibi kalmak * yapayalnz kalmak. * zayflamak. ddk makarnas

* i delik makarna. * Aptal, anlaysz. ddk * Ddk yapan veya satan kimse. ddkleme * Ddklemek ii veya durumu. ddklemek * Cinsel ilikide bulunmak. * Aldatmak, kandrmak. * Deersiz bir eyi ok deerliymigibi birine satmak. ddkl * Dd olan. * Ddkl tencere. ddkl tencere * Buhar basncndan yararlanarak yemei abuk ve salklolarak piiren bir tr tencere. dello * ki kii arasnda, tanklar nnde yaplan silhlvuruma. * ki siyas, ekonomik g arasndaki atma. * Bkz. sz dellosu. dellocu * Dello yapan kimse. det * Bkz. duo. dgh * Trk mziinde bir birleik makam. dme * Giyecek, yorgan vb.nin bazyerlerine ilikleyici veya ss olarak dikilen kemik, metal, sedef gibi sert maddelerden yaplmkk tutturmalk. * evrilmek veya zerine baslmak yoluyla bir elektrik akmnaan, kapayan herhangi bir makineyi ileten veya durduran para, komtatr. * st deri altndaki kkrdak ve yadan olumudme biimindeki knt. dmeci * Dme, fermuar, boncuk gibi eyler yapan veya satan kimse. dmecilik * Dme yapma veya satma ii. dmek * Dm yapmak. dmeleme * Dmelemek ii. dmelemek * Bir eyin dmesini iliine geirmek, iliklemek. dmelenme * Dmelenmek durumu. dmelenmek * Dmelenmek iine konu olmak veya dmelemek ii yaplmak, iliklenmek. dmeli * Dmesi olan. * Dme ile tutturulan. dmesiz * Dmesi olmayan. * Dme ile tutturulamayan. d * Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur. * Pirin. dm * plik, ip, halat gibi bklebilir eyleri kvrp kendi zerine veya birbirine dolayarak yaplan boum. * Anlalamayan, zlemeyen kark durum. * Gelen ve yansmdalgalarn giriimiyle oluan kararldalgalarda titreim genliinin sfr olduu noktalardan her biri. * Edeb eserlerde aprak olgularn zlmeden nce toplanden byk merak unsuru. dm atmak * dmlemek.

dm dm * zerinde dmler olan. dm noktas * Bir eyin sonulanmasiin zlmesi, akla kavuturulmasgereken g yan. dm stne dm vurmak (atmak) * parasnpintilik ederek saklamak. dm vurmak * dmlemek. * parasnpintilik ederek saklamak, biriktirmek. dmleme * Dmlemek ii. dmlemek * Dm yapmak. * Dm yaparak balamak. dmlenme * Dmlenmek durumu. dmlenmek * Dmle balanmak. * Skmak. * Btn sorunlar bir yerde toplanp birlemek. dml * Dmlenmiolan. * Budakl. * Sorunlu, kark. dmsz * Dm olmayan. dmn zmek * anlalmaz bir eyi anlalr duruma getirmek. dn * Evlenme dolaysyla yaplan tren, elence. * Snnet dn. dn alay * Dne katlanlarn algeliinde ve toplu hlde yrmesiyle oluan topluluk. dn bayram etmek * ok sevinmek, ok sevin duymak. dn iei * Dn ieigillerin rnek bitkisi (Ranunculus). dn ieigiller * ki eneklilerden, baztrleri ss bitkisi olarak kullanlan bir familya. dn orbas * Et, un, yourt katlarak zellikle dnlerde yaplan ve zerine kzgn yadklen orba eidi. dn deil, bayram deil, enitem beni neyi pt * gsterilen yaknln, iltifatn gizli bir sebebi olacak. dn dernek * Evlenme dolaysyla yaplan kutlama treni ve elence. dn dernek, hep bir rnek * olaylarn veya yaplan ilerin hep birbirine benzediini anlatr. dn evi * inde dn yaplan yer. dn evi gibi * sevinli ve tellbir kalabalk bulunan (yer). dn hamam * Dnden bir gn nce gelin ve yaknlarnn yiyecek, mzik, oyun ve gsterilerle hovakit geirerek ykanp temizlenme. dn pilv * Dnlerde zel olarak piirilen pilv. dn pilvyla dost arlamak * bakasnn kesesinden veya elinden ikramda bulunmak. dn salonu * Kiralanarak iinde elence ve toplantyaplan salon. dn yahnisi * Hafife kavrulan bol soan iinde kemikli kuzu etinin ar atete piirilmesiyle hazrlanan, az sulu yemek

tr. dnc * Dn sahibi, toycu. * Dn arcs. * Dne katlanlar. dncba * Dn yneten kimse. dnsz * Dn olmadan, dn yapmadan, dn olmayan. dnnde kalburla (elekle) su tamak * bir yardmna karlk olarak bekr bir kimseye ok byk bir yardmda bulunma sz olarak kullanlr. drck * nce bulgur. dk * Bazdevletlerde prensten sonra gelen en yksek soyluluk unvan. -dk * Bkz. -dk / -dik vb. dkkn * Perakende satyapan esnafn, kk zanaat sahiplerinin satyaptklarveya altklaryer. * Grevli olarak allan yer, iyeri. * Kumarhane. dkknc* Dkkn ileten kimse. dklk * Dk olma durumu. * Bir dkn ynetimindeki lke. dldl * Hz. Ali'ye Peygamber tarafndan armaan edilen katrn ad. * Kt at. * Eski otomobil veya modasgemiara. * Mekanik olarak alan oyuncak ocuk arabas. dlger * Yaplarn kaba aa ilerini yapan kimse. dlger bal * Kemikli balklar takmndan, babyk, azgeni, vcudu yassve sbe, st dikenli pullarla kaplbir balk (Zeus faber). dlgerlik * Dlgerin zanaat. dmbelek * Azna deri gerilmi, anak biiminde, darbukaya benzer bir eit alg. * Anlaysz, sersem. dmbeleki * Dmbelek alan veya dmbelek satan kimse. dmdar * Art. dmdz * ok dz. * Kendi hlinde, uysal (kimse), basit. * Bilgisi, grgs ok dar bir snr iinde kalan (kimse). dmen * Hava ve deniz tatlarnda, tata istenilen yn vermeye ve belirli bir dorultuda gtrmeye yarayan hareketli para. * Dalavere, hile. * Ynetim, idare. dmen bedeni * Dmen boaznoluturmak iin boydan boya konulan tek para. dmen boaz * Dmenin dmen yelpazesinden yukarkalan blm. dmen evirmek * hileye, dzene bavurmak. dmen evi * Dmen boaznn gemesi iin k bodoslamasnn st ucuna ve teknenin kmbet olan blmne alm

oval delik. dmen krmak * yn deitirmek. dmen kullanmak * bir ii kurnazca ynetmek. dmen neferi * En geride olan, sonuncu, en tembel. dmen suyu * Gemi giderken arkasnda braktkpkl iz. dmen suyundan gitmek * birine bamlolmak, her eyde ona uyarak davranmak. dmen tutmak * teknenin gidecei yolu gzleyerek dmeni ynetmek. dmen yapmak * dalavere, hile ile birini kandrmak, aldatmaya almak. dmenci * Gemilerde dmeni kullanan kimse. * En geride olan, sonuncu, en tembel. * Dalavereci, hileci, dzenbaz. dmencilik * Dmencinin ii. * En geride olma durumu, sonuncu olma durumu. * Dalaverecilik, dzenbazlk, hilecilik. dmeni eri * Yan yan yryen. dmeni krmak * ekip gitmek, kamak, uzaklamak. dmenine bakmak * artlar ne olursa olsun karngzetmek. dmensiz * Dmeni olmayan. dmtek * Klsik Trk mziinde tempo. dmtek tutmak * tempo tutmak. dn * Bugnden bir nceki gn. * Gemi. * Bugnden bir nceki gnde. * Ksa bir sre nce. dn bir, bugn iki * (ie baladndan beri) ok az zaman getii hlde. dn cin olmu, bugn adam arpyor * iinde ustalamadan hile yollarna bavuruyor. dnden * Bugnden bir nceki gnden. * oktan, seve seve. dnden bugne * abucak, az zamanda. dnden hazr (veya raz) * kendisine yaplan bir neriyi seve seve ve hemen kabul eden. dnden lm * alma hevesi kalmam. dnit * Temel maddesi olivin olan iri taneli kaya. dnk * Bugnden bir nceki gnle ilgili. * Yakn gemiteki. * Acemi, yeni, toy. dnk ocuk * Deneyimi az, toy, acemi. dnr

* Karkocann baba ve analarnn her biri. dnr dmek * bir kzevlenmek zere bakasiin istemek. dnr gezmek * evlenecek erkek iin kz aramaya kmak. dnr gitmek * evlenecek kimse iin kz istemeye gitmek. dnrc * Kz grmeye giden kimse, grc. dnrclk * Dnrcnn ii. dnrleme * Dnrlemek ii veya durumu. dnrlemek * Kz alp verme yolu ile hsm olmak. dnrlk * Dnr olma durumu. * Evlenme sonucu oluan yaknlk, akrabalk, shriyet. dnya * stnde yaadmz gk cismi. * D, evre, ortam. * nanlarbir olan lke veya insanlar topluluu. * Duygu, dnce ve hayal lemi. * El gn, herkes. * Meslek veya ibirlii iinde bulunma, camia. dnya ahret kardeim olsun * bir kiiye kardelik duygusundan baka bir gzle baklmadnanlatr. dnya lem * Herkes, btn insanlar. dnya bana dar olmak (veya gelmek) * ok sklmak, byk bir aresizlik iinde kalmak. dnya bana yklmak * ok sklmak, umutlarnyitirmek. dnya bir araya gelse * dnyadaki btn insanlar engel olmaya kalksa bile. dnya durduka * sonsuzlua dek, ebediyen. dnya durduka durasn! * ok yaa, Tanrsana sonsuz bir mr versin!. dnya evi * Evlilik. dnya evine girmek * evlenmek. dnya grm * ok gezmi, ok yer grm. dnya grl * Evrenin ve hayatn anlamn_____, amacn, deerini insan varlnve davranlarnbtnyle kavramaya alan genel dnce, evrene toplu bir bak. dnya gr * inde yaanlan atanma, anlama yetisi. dnya gz ile grmek * lmeden nce, salnda. dnya gzne zindan olmak (grnmek veya kesilmek) * byk bir karamsarlk ve umutsuzluk iinde olmak. dnya gzeli * ok gzel (kadn veya erkek). dnya kadar * pek ok. dnya kelm * Tanrszlerinden baka sz. dnya kelmetmek * konumak.

dnya mal * Varlk, servet. * nsann houna gidecek, huzur verecek durum ve artlarn btn. dnya nimeti * nsanlarn dnyada yiyecei, iecei, kullanacaimknlarn tm. dnya penceresi * Gz. dnya varm * skntlbir durumdan kurtulan kimsenin syledii sz. dnya yklsa umurunda deil * hibir eyle ilgilenmez, sorumsuz, kaygsz. dnya yz grmemek * kapalbir yerde srekli kalmak. dnyada * (olumsuz fillerle) Hibir zaman, hibir biimde. dnyadan elini eteini ekmek * bir kenara ekilip evresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaayna karmamak, dnya ileriyle ilgilenmez olmak. dnyadan gemek (veya el ekmek) * bir kenara ekilip toplum yaamna karmamak. dnyadan haberi olmamak * evresinde olup bitenleri bilmemek. dnyalar (biri) -in oldu * ok sevindi. dnyal * Dnyaya ait olan. dnyaldorultmak * yaamsresince yetecek paraykazanmak. dnyalk * Mal, mlk, servet, para. dnyann (birey) -i * pek ok..., hesapsz. dnyann drt buca * dnyann her yan, her yn. dnyann ka bucak (veya ke) olduunu gstermek (anlamak) * dnyada ne gibi glkler olduunu bildirmek (veya anlamak), insann bana neler gelebileceini retmek veya renmek. dnyann br (veya bir) ucu * ok uzak yerler iin sylenir. dnyann tadnkarmak * btn zevklerden yararlanmak, mutlu ve rahat yaamak. dnyann ucu uzundur * yaadka insann trl durumlarla, eitli olaylarla karlaabileceini anlatr. dnyann yedi harikas * Eski uluslarn olaanst olarak niteledikleri yaplar (Msr piramitleri, Semiramis'in asma baheleri, Zeus'un heykeli, Artemis tapna, Mausolos'un antkabri, skenderiye feneri, Rodos heykeli). dnyasndan gemek * her eye karilgisiz duruma gelmek. dnyaya gelmek * (insan iin) domak. dnyaya getirmek * dourmak. dnyaya gzlerini kapamak (veya yummak) * (insan) lmek. dnyaya kazk akmak (veya kakmak) * ok uzun mrl olmak, ok yaamak. dnyayanlamak * dnyada neler olduunu renmek, deneyimi artmak. dnyaygz grmemek * znt, fke, karamsarlk ve ok mutlu olma gibi durumlarda baka bir ey dnememek, ll davranamamak, youn olarak bir iile urama. dnyayharam etmek

* bir yeri yaanlmaz duruma getirmek. dnyaytoz pembe grmek * zc durumlara bile iyimser gzle bakmak. dnyaytutmak * ok yaylmak, her yere dalmak. dnyayzindan (zehir) etmek (veya dnyaybana dar etmek) * bir kimseyi ok skntlbir duruma sokmak. dnyev * Dnya ile ilgili, dnya ilerine ilikin, uhrev kart. do * Bkz. duo. dpedz * ok dz ve doru bir biimde, dmdz olarak. * Baka bir ama gtmeden, aktan aa, akas, gerekten. * Yaln, basit, sssz, sade. -dr * Bkz. -dr / -dir vb. -dr* Bkz. -dr- /-dir- vb. drbn * Uzaktaki cisimlerin grntlerini bytmeye veya yaklatrmaya yarayan, objektif ve okler adliki mercekten oluan optik alet. * Gzetleme delii. drbnl * Drbn olan. drbnn tersiyle bakmak * o eyi kmsemek, olduundan ok daha az nemli grmek. drme * Drmek ii. * Lhana. * ine peynir, kyma gibi eyler konularak yenilen pimiyufka; bir tr gzleme. drmece * Balarda, tomurcuk, yaprak ve salkm yiyerek yaayan, sarmsgece kelebei (Sparganothis pilleriana). drmek * Bir eyi kvrp silindir biiminde kendi zerine sarmak. * Bir eyi st ste katlamak. -drt* Bkz. -drt- / -dirt- vb. drtme * Drtmek ii. drtmek * Ucu sivri bir eyle hafife itmek. * stenilen eyi yaptrmak iin birine kkrtcsz sylemek, tahrik etmek. * Uyarmak, ikaz etmek. * Demek, dokunmak. drt * Fizyolojik veya ruh dengenin deimesi sonucu ortaya kan ve canlytrl tepkilere srkleyebilen iten gelen gerilim, muharrik. drtkleme * Drtklemek, ii. drtklemek * st ste birka kez drtmek. * Birini uyarmak veya kkrtmak. drtlme * Drtlmek ii. drtlmek * Drtmek iine konu olmak veya drtmek ii yaplmak. drt * Drtmek ii veya biimi. drtleme * Drtlemek ii. drtlemek

* Birka kez drtmek. drtme * Drtmek ii. drtmek * Birbirini drtmek. drttrme * Drttrmek ii. drttrmek * Ksa aralklarla sk sk drtmek. dr * Drlmey. * Armaan, hediye. * eyiz. * Dne arlanlara dn sahibince verilen armaan. dr * Bel denilen tarm arac. drlme * Drlmek ii. drlmek * Drmek iine konu olmak veya drmek ii yaplmak, kvrlmak. * Bklmek. * Toplanmak, sarlmak, katlanmak. drl * Drlm, kvrlm. drl * Drlmek ii veya biimi. drm * Drme, silindir biiminde kvrma. * Yufka ekmeinin, iine trl katklar konulan sarlmbiimi. drm drm * Kvrarak, silindir biiminde sararak. * Svg sz olarak kullanlan drz szcnn anlamnpekitirir. drmleme * Drmlemek ii. drmlemek * Drm biiminde sarmak, kvrmak. drst * Sznde ve davranlarnda doruluktan ayrlmayan, doru, onurlu. * Doru, yanlsz. drst oyun * Kurallara ve karlklhogrye balkalarak oynanan oyun, fair-play. drstlk * Doruluk. drt * Sert, gcendirici, krc. Drz * Suriye'nin Havran blgesinde yaayan ve kendilerine zg mezhepleri olan bir Mslman topluluu. drz * Ar bir hakaret ve kfr sz olarak kullanlr. dse * Oyunda, atlan zarlardan ikisinin de benekli olan yanlarnn ste gelmesi. dstur * Genel kural, kaide. * Yasalariine alan kitap. d * Uyurken zihinde beliren olaylarn, dncelerin btn, rya. * Gerek olmayan ey, imge, hayal. * Gereklemesi istenen ey, umut. dgrmek * rya grmek. dgc * Bir eyi zihinde canlandrma, yaratma, dnme yetenei, hayal gc.

* Muhayyile. dkrkl * ok istenilen veya umulan bir ey gereklemediinde duyulan znt, hayal krkl. dkurmak * bir eyi zihinde dnp canlandrmak, hayal kurmak. d * Srekli hayal kuran, hayalperest. dlk * D olma durumu. * Bilincin zayflamasyla ortaya kan bir ruh bozukluu durumu. de kalka * Glkle. * Biriyle yakn iliki kurarak. des * Dkn kars. deslik * Des olma durumu. de * Oyunda, atlan zarlardan ikisinin de altbenekli olan yanlarnn ste gelmesi. * Umulmayan iyi bir rastlama. deatmak * umulmadk bir baarkazanmak. dey * Yer ekimi dorultusunda olan, akul. dey ember * Bir yerin deyini snrlayan ember (veya dzlem). dey dzlem * zdm dzlemi. deyazma * Deyazmak ii. deyazmak * Decek gibi olmak. deylik * Dey olma durumu veya dey durumda bulunan bir cismin zellii. dk * Grev ve meslek almasdnda severek yaplan, dinlendirici, oyalaycura, hobi. dkn * Bir eye kendini arvermiolan ok bal, merakl, mptel. * Eski deer ve onurunu yitirmi. * Byk geim skntsna dm. * Yoksulluk sebebiyle mutluluk ve refahnyitirmi. * Yallk, hastalk gibi sebeplerle alma gcn yitirmi. dkn olmak * ok nem, deer vermek. dknler evi * alma gcnden yoksun, kazancolmayan yoksul kimselerin barndrldtoplumsal bir yardm kuruluu, darlceze. dknler yurdu * Bkz. dknler evi. dknleme * Dknlemek durumu. dknlemek * Dkn duruma gelmek. dknlk* Dkn olma durumu, iptil. * ou kez yapya balsrekli ve argszlk. * Rezillik, insana yakmayan hayat. * (paraca) Skntda olma, gzden dme. dkn * tutkun, ok nem, deer veren. dleme * Dlemek ii.

dlemek * Bir eyi, bir kimseyi, bir durumu istenilen biimde tasarlamak, zihinde canlandrmak. dman * Birinin ktln isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye alan (kimse), ya, hasm. * Birbirleriyle savaan devletler ve bu devletlerin asker, sivil btn uyruklar. * Aralarnda birbirleriyle atmaya varacak lde anlamazlk olan taraflarn her biri. * Bir eyin yaamasna, barnmasna engel olan (g, tutum vb.). * Bir eyi byk lde kullanp tketen. * Bazeylerden nefret eden, tiksinen kimse. dman az * Dmann uydurduu sz, bir durumu kt gsteren sz. dman bana * kt bir durumun arlngstermek iin kullanlr. dman atlatmak * iyi durum ve baarlarla dmankskandrmak veya kzdrmak. dman dmana gazel (veya yasin) okumaz * dmandan ancak ktlk beklenir. dman kesilmek * dman olmak, dman gibi grmek. dman olmak * kin beslemeye balamak. dmanca * Dman gibi, dmana yakr biimde. dmanlama * Dmanlamak ii. dmanlamak * Dman durumuna girmek. dmanlk * Dman olma durumu. * Dmanca duygu veya davran, yalk, hasmlk, husumet. dme * Dmek ii. dmek * Yer ekiminin etkisiyle bolukta, yukardan aaya inmek. * Durduu, bulunduu, tutunduu yerden ayrlarak veya dayanan, dengesini yitirerek yukardan aaya inmek. * Yere devrilmek, yere serilmek. * Hava tatlarkaza sonucu hzla yere inerek arpmak. * Vcuda bol gelen giysi aakaymak. * Yamak. * Vurmak, demek, rastlamak. * Vakti gelmeden (l) domak. * Atlanmak, aradan kmak, eksik kalmak. * karmak, eksiltmek. * Bir zorunluk sebebiyle bulunduu yerden ayrlmak, gitmek. * Arilgi veya sevgi gstermek. * Uramak, kaplmak. * Yakmak, uygun gelmek. * Yakk almak. * devi veya yetkisi iinde bulunmak. * Bulunmak. * Biriyle yaamak, almak, birlikte olmak durumunda kalmak. * Bir blme sonunda payna ayrlmak. * Kt bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak. * bandan uzaklamak. * Hz, gc, deeri azalmak. * (sve basn iin) Eksilmek, azalmak. * Dknlemek. * Bir yere anszn gelmek, damlamak, tesadfen gelmek. * Belirli zamana rastlamak. * Frsat kmak. * Olmak, olumsuz bir duruma girmek.

* Savata savunulmaz duruma gelerek teslim olmak. * Bazdeyimlerde "yrmek, birlikte gelmek" anlamlarnda kullanlr. * Bayalamak. * Almak, mptela olmak. dmez kalkmaz bir Allah * insanlarn talihsizliklere uramasolaandr. dsel * Dile ilgili, hayal. dsz * D olmayan. dk * Aadoru dm, aasarkm. * Az. * Deeri azalm. * ktidardan dmveya drlm. * Belli dil kurallarna uymayan. * Eski deer ve onurunu yitirmiolan. * Yaayabilecek duruma gelmeden doan yavru, ceninisakt, sakt, skt (II). dk yapmak * ocuk drmek. dklk * Dk olma durumu. * Adlik, bayalk, seviyesizlik. * Kurallara uymama durumu. dn * Duyularla deil, zihn olarak tasarlanan, biim verilen, canlandrlan nesne veya olay, fikir, ide. dn dn, boktur iin * kt bir durumda kar yol bulunamadnda sylenir. dnce * Dnme sonucu varlan, dnmenin rn olan gr, mtala, fikir, mlhaza, ide. * Ddnyann insan zihnine yansmas. * Tasa, kayg, sknt. * Niyet, tasar. * lke, ynetici sav. dnce alverii * Karlklgrbildirme, fikir teatisi. dnce zgrl * Dncenin dbaskve yasaklarla snrlandrlmamas, bunlarn etkisinden bamsz olmas. dncedir almak * bir konuda kayglanarak zm yolu bulmaya almak. dncel * Gerekte olmayp, yalnzca dncede, tasarm iinde var olan. * Yalnz dnce ile kavranabilen. dnceli * Dncesi olan. * Kaygl, tasal. * Dnerek davranan, anlayl. dncelilik * Dnceli olma durumu. dncellik * Dncel olma nitelii. * Nesnel gereklii olan varln karsnda, salt dnce veya tasarm olarak varlk. dncesini amak * grn bildirmek. dncesini okumak * bir kimsenin ne dndn anlamak. dncesiz * Dncesi olmayan. * Tasasz, kaygsz. * Dnmeden davranan, anlaysz. dncesizlik * Dncesizce davranma durumu.

dncesizlik etmek * dncesizce davranmak. dnceye dalmak * derin derin dnmek. dnceye varmak * bir gre veya karara varmak, bir inanca ulamak. dnda* Bkz. dnde. dnde* Ayndncede olan, ayndnceyi savunan, hemfikir. dndrme * Dndrmek ii veya durumu. dndrmek * Dnmesine sebep olmak, dnmesine yol amak. * Tasalandrmak, kayglandrmak. * Akla getirmek, hatrlatmak, nceden kestirmek. dndrmelik * Dndrmeye yol aan ey. dndrtme * Dndrtmek ii veya durumu. dndrtmek * Dndrmesine sebep olmak. dndrc * Dnmeye sebep olan, dnmeye yol aan. * Tasalandran, kayglandran. dnme * Dnmek durumu, tefekkr. * Duyum ve izlenimlerden, tasarmlardan ayrolarak, akln bamsz ve kendine zg durumu; karlatrmalar yapma, ayrma, birletirme, balantlarve biimleri kavrama yetisi. dnme yasalar * Doru olmasgereken bir dnmenin belli artlar altnda nasl gerekletiini gsteren kurallar. dnmek* Bir sonuca varmak amacyla bilgileri incelemek, karlatrmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak, dnce retmek, zihn yetiler oluturmak, muhakeme etmek. * Aklndan geirmek, gz nne getirmek. * Zihniyle arayp bulmak. * Bir eye karilgili ve titiz davranmak. * Akl etmek, ne olabileceini nceden kestirmek. * Tasarlamak. * Tasalanmak, kayglanmak. * Farz etmek. dnsel * Dnce ile ilgili, dnce sonucu ortaya kan, dnceye dayanan, fikr. dntl * Kurgusal, spekltif. dnc * Dnr. dnclk * Dncnn ii veya meslei. dnlme * Dnlmek ii. dnlmek * Dnmek iine konu olmak veya dnmek durumunda bulunulmak. dnm * Dn, fikir, ide. dnp tanmak * konuyu btn ynleriyle inceleyip ona gre davranmak, iyice dnmek. dnr * Genel sorunlar zerine yeni ve kendine zg dnceleri olan kimse, mtefekkir. dnrlk * Dnr olma durumu. dn

* Dnmek ii veya biimi, mtala. * nsann, zellikle davranlarna yn veren ahlk tutumu ve dnme biimi. dp kalkmak * (erkek kadnla veya kadn erkekle) yasa ve tre dyakn iliki kurmak. * biriyle ok yakn arkadalk etmek. drme * Drmek ii. drmek * Dmesine yol amak, dmesine sebep olmak. * Deerini, fiyatnindirmek. * Azaltmak. * (ta, solucan iin) Vcuttan atmak. * skat etmek. * Uratmak. * Deerli bir eyi ucuz veya kolay ele geirmek. * Zayf brakmak, gcn azaltmak. drtme * Drtmek ii veya durumu. drtmek * Drmesini salamak. drlme * Drlmek ii veya durumu. drlmek * Drmek iine konu olmak veya drmek ii yaplmak. drm * Drmek ii veya durumu. dr * Drmek ii veya biimi. d * Dmek ii veya biimi. dt * Dk. dttr * Klcidd olmayan, tuhaf ve hafif giyimli. * Dar ve ksa giysi. dttr Leyl * tuhaf, dar ve ksa giyinmikadn. dve * Boaya gelmemi, 1-2 yanda dii sr. dvel * Devletler. dven * Harmanda ekinlerin sapve tanelerini ayrmak iin kullanlan, nne koulan hayvanlarla ekilen, alt yznde keskin akmak talardikine aklbulunan, kzak biiminde ara, dven. dven dii * Dvenin altna dikine aklan keskin ta. dven srmek (veya dvmek) * dvenle ekinlerin tanelerini baaklarndan karmak. dvenci * Harman zamandven srmek iin tutulan ocuk. * Dven yapan veya satan kii. dver * Yaplarda kullanlan kaln aa, direk, mertek. dvesime * Dvesimek ii veya durumu. dvesimek * Boa dii istemek. dyek * Trk mziinde bir usul. dyun * Borlar. dz

* Yatay durumda olan, eik ve dik olmayan. * Kvrmlolmayan, doru. * Yzeyinde girinti kntolmayan, mstev. * Ksa keli, kesiz (ayakkab). * Yayvan, altderin olmayan. * Kvrck veya dalgalolmayan (sa). * Yaln, sade, sssz. * izgisiz, desensiz ve tek renkli. * Engebesiz olan yer, dzlk, ova. dz * inde anason, sakz gibi kokulu maddeler olmayan zm raks, dziko. -dz * simden zaman zarftreten ek. dz bask* Kalp izlerini nce kauua, kauuktan da kda geirmeye yarayan ift kopyalbaskyntemi, ofset. dz duvara trmanmak * ok yaramaz ocuklar iin kullanlr. dz kanatllar * Uzunluuna katlanan alt kanatlar, az ok sert olan sttekiler tarafndan rtlen, drt kanatlbcekler takm. dz rak * Sakz katlan ve mastika denilen sakz raksndan ayrt edilmek iin zm raksna verilen ad, dziko. dz tmle * Yaln durumda bulunan tmle. dz nl * Dudaklarn gerilip dzlemesiyle oluan nl: a, e, ,i. dz yaz * iir olmayan yaz, nesir, mensur. dzayak * inde merdiven veya inilip klacak blm bulunmayan (ev, yol). * Basit, yavan, kuru, sath. * Bir halk oyunu tr. dzce * Olduka dz. dze * Bkz. doz. dze inmek * ekyalktan vazgemek. dze * Bir yzeyin eiklik derecesini anlamaya yarayan ara, tesviye aleti. * Bkz. kabarckldze. dzeleme * Ayndzeye getirme, yzey ayrmlarnlme, tesviye. * Bir yerin deiik noktalardaki ykseltisini, belli bir yatay dzleme gre (deniz yzeyi) belirlemek iin yaplan ilemlerin btn. dzelme * Dzelmek durumu. dzelmek * Dz duruma gelmek, dzlemek. * Kt, bozulmubir durumda iken dzenli duruma gelmek. * (hava iin) Souk ve yaazalmak. * (hasta iin) yi olmak. dzelti * Dzeltmek ii, tashih. * Baslmakta olan bir eserin provalarzerinde zel dzeltme iaretleriyle yanllargsterme. dzeltici * Dzeltme iini yapan. * Dzeltmen, musahhih. dzeltici jimnastik * Yaama ve alma artlarnn etkisiyle oluan vcut bozukluk ve aksaklklarnnlemek veya gidermek iin uygulanan zel beden eitimi tr. dzelticilik

* Dzeltici olma durumu, dzelticinin grevi, musahhihlik. dzeltilme * Dzeltilmek ii. dzeltilmek * Dzeltmek iine konu olmak veya dzeltmek ii yaplmak. dzeltim * Dzeltme ii. dzeltme * Dzeltmek ii, tashih. * Reform, iyiletirme, slahat. * Dzelti. dzeltme iareti * Kaln olup da ince okunan nllerle birlikte bulunan g, k, l nszlerini ve nnde nlleri ince okutmak veya yabanckelimelerde uzun okunmasgereken nlleri belirtmek iin kullanlan iaretinin ad, apka: det, lem, k; kt, tezgh; il, tel; lhana, lmba, ltin vb. dzeltmek * Dzgn duruma getirmek. * Bozukluunu gidermek, onarmak. * Yanltan kurtarmak, tashih etmek. dzeltmen* Dizilmekte olan bir eserin provalarndzeltme ile grevli kimse, dzeltici, musahhih. dzem * Bir birleie veya bir karma girecek madde miktarlarnn belirtilmesi, dozaj. dzeme * Dzemek ii. dzemek * Herhangi bir karmistenilen orana gre hazrlamak, karmn dozunu belirlemek. dzen * Belli yntem, ilke veya yasalara gre kurulmuolan durum, uyum, nizam, sistem. * Soyut ve somut nesnelerin bir sraya, bir hedefe, bir amaca gre sralanmas. * Yerletirme, tertip. * Bir devletin belli balilkeleri bakmndan ynetimde tuttuu yol, ynetim biimi, rejim. * Toplumsal bir yapiinde gelerin btne, btnn gelere ve gelerin biribirlerine gre ilikileri. * Alet edevat takm. * Bez dokuma tezgh. * Mzik aletlerinde ses ayar, akort. * Dolap, hile. dzen aklamas * Bir tiyatro eserinin metninde dekor, giysi vb. ile oyuncularn grnleri, davranlarzerine yaplan aklama. dzen ba * Disiplin, dzence. dzen kurmak * iler duruma getirmek. * dzenlemek. * hileye bavurmak. dzen teker * Makinelerde, hareketin hzndzgn tutmaya, almaydzenlemeye yarayan byk aplark, volan. dzen vermek (dzene koymak veya dzene sokmak) * dzenlemek, danklktan kurtarmak. * akort etmek. dzenbaz * Dzenci, hileci. dzenbazlk * Dzenbaz olma durumu. dzence * Skdzen, disiplin. dzenci * Dzen, hile yapan, hileci, oyunbaz, dzenbaz, dessas. dzencilik * Dzenci olma durumu. dzenek

* Mekanizma. dzenleme * Dzenlemek ii. * Belirli sesler, alglar veya topluluklar iin yazlmbir eserin, baka sesler, alglar veya topluluklar tarafndan sylenip alnabilmesi iin o eserde yaplan deiiklik, aranjman. dzenlemeci * Dzenleme yapan kimse. dzenlemek * Dzenli, dzgn duruma getirmek, dzen vermek, tanzim etmek. * Yapmak, hazrlamak. * Dzenleme yapmak. * Mzik aletlerini akort etmek. dzenlenme * Dzenlenmek ii. dzenlenmek * Dzenli, dzgn duruma getirilmek. * Yaplmak, tertip edilmek. dzenleik * Dzenleri birbirine uygun. * Bir snflamada ayndzen ve aynsrada bulunan. dzenleim * Aynsradaki nesne veya kavramlarn birbirinin yannda oluu. * Bir snflamada aynsrada bulunan iki veya daha ok kavramn bants. dzenleyici * Herhangi bir ii, kuruluu gerekletirip dzenli sonu alnmasnstlenen kimse, organizatr. * Bir makinenin grevini istenilen lde tutup ayarlayabilen ara, regltr. dzenli * Dzeni olan, yerli yerinde, kararl, tertipli, muntazam. * Sistemli, nizaml. dzenli ordu * En kk birimden en byk birlie kadar her trl donanma sahip asker g. dzenlik * Bkz. dirlik dzenlik. dzenlilik * Dzenli olma durumu. dzensiz * Dzeni olmayan veya dzeni bozuk, kark, tertipsiz, intizamsz, gayrimuntazam. * Sistemsiz. dzensizlik * Dzensiz olma durumu, tertipsizlik, intizamszlk, nizamszlk. dzey * Bir yzeyin veya bir noktann nisp ykseklii ve o ykseklikten getii var saylan dzlem, seviye. * Bir nesnenin veya kimsenin baka nesnelere veya kimselere gre olan deer ve ycelik derecesi, seviye. dzeyli * Belli bir dzeyi olan, seviyeli (kimse). dzeysiz * Belli bir dzeyi olmayan, seviyesiz (kimse). dzeysizlik * Belli bir dzeyi olmama durumu, seviyesizlik. dzg * Yarglama ve deerlendirmenin kendisine gre yapldlt, uyulmasgereken kural, norm. dzgl * Dzgye uygun, normal. dzgn * Doru ve przsz, muntazam. * Eksiksiz ve yerli yerinde, kusursuz, insicaml, rabtal, muntazam. * Kurala uygun olarak, kusursuz bir biimde. * Kenar veya ayrtlarile alarbirbirine eit olan (biim). * Kadnlarn, teni przsz gstermesi, renk vermesi iin yzlerine srdkleri yarsvveya boyalkrem, fondten. dzgnc * Dzgn yapan veya satan kimse.

* Gelinin dzgnn sren ve onu ssleyen kadn. dzgnl * Yzne dzgn srmolan. dzgnlk* Dzgn olma durumu. dzgsel * Kurallarla, yasalarla ilgili olan, kural, yasa koyan, normatif. dzgsz * Dzgye uymayan, dzgs olmayan, anormal. dziko * Rak, dz (II). dzine * Ayncinsten olan nesnelerin on iki tanesinin bir arada olmas. * ok. dzlem * zerinde girinti ve kntolmayan, dz, yass. * zerine, kesien iki dorunun her noktasnn dokunmasgereken yzey, mstev. dzlem geometri * Bir dzlem iinde kalan, iki boyutlu olan ekli inceleyen geometri. dzlem kre * Yer yuvarlazerindeki biimleri btnyle bir dzlem zerinde gstermek amacyla eitli haritaclk yntemlerine bavurularak hazrlanmharita. dzleme * Dzlemek ii, tesviye. dzlemek * Dzlem durumuna getirmek, tesviye etmek. dzlemsel* Dzlem niteliinde olan. dzlenme * Dzlenmek durumu. dzlenmek * Dz, dzlem durumuna gelmek. dzleme * Dzlemek durumu. * Bazkelimelerde, eitli sebeplerle, yuvarlak nllerin dz nllere dnmesi. dzlemek * Dz duruma gelmek. dzletme * Dzeltmek ii. dzletmek * Dz duruma getirmek. dzlk * Dz olma durumu. * Geni, dz yer. dzme * Dzmek ii. * Gerek olmayan, aslna benzetilerek uydurulan, uydurma, sahte. dzmece * Gerek olmayan, dzme, sahte. dzmeci * Dzme eyler yapan, sahteci, sahtekr. dzmecilik * Dzmeci olma durumu, dzmecilik, sahtekrlk. dzmek * Bir ihtiyackarlamak amacyla birok eyleri birbirini tamamlayacak biimde bir araya getirmek. * Dzene sokmak, dzene koymak, sralamak, elverili, uygun bir duruma getirmek. * Yaratmak, oluturmak, meydana getirmek. * Uydurmak. * Cinsel ilikide bulunmak. dztaban * Tabi ayak kemerinin kaybolmasile oluan yapsal bozukluk. * Tabankemerli olmayan.

* Dar tabanlbir tr rende. * Uursuz. dztabanlk * Dztaban olma durumu. dzlme * Dzlmek ii veya durumu. dzlmek * Dzmek iine konu olmak veya dzmek ii yaplmak. dzm dzm * Dizim dizim. Dy * Disprosyum'un ksaltmas. e * Sonu niteliinde bulunan cmlenin bana getirildiinde "yle ise", "yle olunca", "mademki yle" szleri gibi art niteliinde olan bir cmle yerini tutar. * (e:) Bana getirildii cmledeki kavrama gre eitli tonlar alarak birtakm duygular anlatr. * (soru vurgusuyla) ama ve merak anlatr. -e * Bkz. -a / -e (I). -e * Bkz. -a / -e (II). -e * Bkz. -a / -e (III). -e hli * Bkz. verme durumu. e mi? * olur mu?. e, E * Trk alfabesinin altncharfi; ses bilimi bakmndan ince nllerin dz ve geniolanngsterir. * Nota iaretlerini harflerle gsterme ynteminde mi sesini bildirir. ebabil * Dakrlangc, keisaan. ebadnda * boyutlarnda, apnda, lsnde, byklnde. ebat * Boyutlar. ebcet * Arap alfabesinin her harfi bir rakamkarlayan ve anlamsz sekiz kelimeden oluan deiik bir dzeni. Bu dzende bataki elif harfinden balanarak, her harfe, birden ona kadar birer birer, ondan yze kadar onar onar, yzden bine kadar yzer yzer arttrmak yoluyla bir deer verilmitir. ebcet hesab * Ebcet dzeninden yararlanarak bir kelimeyi rakama evirmek veya kelimelerle ve genellikle eski airlerin yaptgibi, msralarla nemli bir olayn tarihini gsterme yntemi. ebe * Doum iini yaptran kadn. * Byk anne, nine. * Genellikle ocuk oyunlarnda baolan, dier ocuklara veya gruba karcezasnekmek ve bundan kurtulmak iin tek bana btn sorumluluu zerine alan ocuk. ebe olmak * oyun iinde ebelik yapmak. ebebulguru * Bulgur iriliinde yaan kar. ebed * Sonsuz, lmsz. ebed uyku * lm. ebed uykuya dalmak * lmek. ebedleme * Ebedlemek ii. ebedlemek * Ebed duruma gelmek, sonsuzlamak, lmszlemek.

ebedletirme * Ebedletirmek ii. ebedletirmek * Ebed duruma getirmek, sonsuzlatrmak, lmszletirmek. ebedlik * Ebed olma durumu, sonsuzluk. ebediyen * Sonsuz olarak, sonsuzlua kadar. * (olumsuz cmlelerde) Hibir zaman. ebediyet * Sonsuzluk. ebegmeci * Ebegmecigillerden, iekleri il, yapraklarsebze olarak kullanlan, kendiliinden yetien ok yllk ve mor iekli bir bitki (Malva siylvestris). ebegmecigiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, rnek bitkisi ebegmeci olan bir bitki familyas. ebekua * Gk kua, alkm. ebeleme * Ebelemek ii. * Mayalhamuru bezelere ayrarak, yufka haline getirip sac zerinde piirdikten sonra alt st ksmlarnn yalanmasyla yaplan ekmek. ebelemek * Oyunda ebe yapmak. ebeleyi * Ebelemek ii veya biimi. ebeli * Ebesi olan. ebelik * Ebe olma durumu veya ebenin yapti. * ocuk oyunlarnda ebe olma durumu. ebemkua * Ebekua. ebesiz * Ebesi olmayan. ebet * Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk. ebeveyn * Ana ve baba. ebleh * Aklsz, budala, alk. eblehleme * Eblehlemek ii veya durumu. eblehlemek * Ebleh durumuna gelmek. eblehlik * Ebleh olma durumu, eblehleme. ebonit * 100 ksm kauuun 32 ksm kkrtle ilenmesinden elde edilen plstik madde. ebru * Kt sslemeciliinde kitre ve kola gibi yaptrclarla younlatrlmsu zerine, neft yaile sulandrlmyalboya damlatlarak yaplan ve kda geirilen ss. ebrucu * Renkleri kartrarak ss ktlarzerine ebru yapan sanat. ebruculuk * Ebru yapma sanatveya ebru satma ii ile urama. ebrulama * Ebrulamak ii. ebrulamak* Ebru yaparak boyamak. ebrul * zerinde deiik renkler bulunan.

ebrulu * zerine ebru yaplm(kt, kuma). ebucehil karpuzu * Kabakgillerden, elma byklndeki meyvesi ok acve i srdrc, ishal yapcbir bitki, achyar, ac elma, it hyar(Citrullus colocynthis). Ebussuut Efendinin gelini gibi * eskiye balanp pek kapalgiyinen kz veya kadn iin alay yollu sylenir. Ebussuut Efendinin torunu * eskiye ok bal, tutucu olanlar iin kullanlr. eblyoskop * Cisimlerin kaynama scaklntespit etmeye yarayan cihaz. ecdat * Dedeler, atalar. ece * Gzel kadn, kralie. -ecek * Bkz. -acak / -ecek. ecel * Hayatn sonu, lm zaman. ecel aman verirse * mr yeterse, lmezsem. ecel beii* ok tehlikeli tat veya geit. ecel geldi cihana, baarsbahane * lmn herkes iin kanlmaz bir olay olduunu anlatr. ecel erbeti imek * lmek. ecel teri * "ok korkmak, ok sklmak veya bunalm geirmek" anlamnda ecel teri (veya terleri) dkmek deyiminde geer. ecel teri dkmek * arkorkudan terlemek, lm duygusuna kaplmak. ecele are bulunmaz * aresiz gibi grnen her g iin bir kar yolu vardr. eceli gelen kpek cami duvarna siyer * herkesin zerine titredii, kutsal saydeyi ktleyen, bozan kimse kt sonucuna katlanr. eceli gelmek * lm veya yok olmaskanlmaz duruma gelmek. eceline susamak * lmek istermigibi tehlikeli ilere girimek. eceliyle lmek * olaan saylan herhangi bir biimde lmek. -ecen * Fiilden sfat treten ek: sevecen, evecen vb. ecinni * Cin. ecinniler top oynuyor * bombo, kimse yok, ssz ve sessiz. ecir * Sevap. * cret. * cretle alan kimse. * i, amele. ecir sabr dilemek * basaldilemek. ecirlik * Ecir olma durumu. ecibc* Hibir yeri dzgn olmayan, irkin bir biim almbulunan, arpk urpuk, eri br. ecnebi * Baka devlet uyruunda olan (kimse), yabanc. * (sfat tamlamalarnda) Baka devlet.

ecnebilik * Yabancolma durumu. ecu * Bkz. ek. ecza * Kimyasal yollarla elde edilen, il yapmaya yarayan veya sanayide trl ilerde kullanlan maddelerin genel ad. ecza antas * Acil durumlarda kullanlmak zere arabada veya evde bulundurulan ve pansuman iin gerekli il ile malzemenin konulduu anta. ecza dolab * inde gerekli illarn ve aletlerin bulunduu zel olarak yaptrlan kk dolap. ecza kutusu * l kutusu. eczac * l yapan veya hazr illarsatan diplomalkimse. eczackalfas * Eczacnn yardmcs. eczaclk * llarn hazrlanmasyla uraan uygulamalbilim. * Eczacnn meslei veya grevi. eczahane * llarn yapldve satldyer. eczal * Kimyasal madde ile kaplanm, kartrlm, ilem grm. * i kimyasal madde ile doldurulmumermi atan ateli silh. eczalpamuk * Steril duruma getirilmipamuk. eczane * Bkz. eczahane. eczasz * Eczasolmayan. -e * Bkz. -a / -e. ehel * ok cahil, ok bilgisiz olan. eda * Davran, tavr. * Naz, ive. * Anlatyolu. eda * Verme, deme. * (namaz iin) Klma yerine getirme. eda etmek * borcunu demek. * namaz klmak. edal * Herhangi bir biim ve grnl olan. * Tavrlarhoolan; nazl, iveli. edat * Bir kelimeden sonra gelerek o kelime ile dier geler arasnda ilgi kuran kelime, ilge. edat grubu * Edat tmleci. edat tmleci * Genellikle bir zarf tmleci grevinde kullanlan ve ismin edatla oluturduu kelime grubu, edatltmle. edatl * Edat bulunduran. edatltmle * Edatla kurulmutmle. ede * Byk erkek karde, aabey. edeb

* Edebiyatla ilgili, edebiyata ilikin. edeb eser * Edebiyatta sanat deeri tayan deiik edebiyat trlerinde kaleme alnmeserlerin her biri. edeb sanat * Edeb sanatlarn her biri. edeb sanatlar * Edebiyatta anlatmzenginletirmek, renklendirmek ve daha arpchle getirmek iin temelde benzetme esasna dayalsz ve manaya balanlatm incelii ve zellii. edebikelm * Sylenmesi kaba, irkin ve sakncalnesnelerin veya kavramlarn deiik szlerle daha uygun ve edepli bir biimde anlatlmas, rtmece. edebini taknmak * edepli davranmaya balamak. edebiyat * Olay, dnce, duygu ve imajlarn dil araclile biimlendirilmesi sanat, yazn, literatr. * Bir bilim kolunun trl konularzerine yazlmyazve eserlerin hepsi, literatr. * ten olmayan, gereksiz, boszler. edebiyat bilimi * Edebiyatn iinde yer alan konularsosyoloji, psikoloji gibi bilim dallarnn yntemlerini de kullanarak aratran, inceleyen, irdeleyen ve tahlil eden bilim dal. edebiyat tarihi * Btn edeb hareketleri, dnemleri, yazar ve airleri, dil ve slp zelliklerini aklayan bilim dalveya kitap. edebiyat yapmak * bir konu zerinde gereksiz yere ssl szler sylemek. edebiyata* Edebiyata uygun, edebiyata benzer. edebiyat* Edebiyatla uraan kimse. * Edebiyat dersi okutan retmen. edebiyatlk * Edebiyatla urama ii. edebiyatsever * Edebiyata tutkun. edememe * Edememek durumu. edememek * Rahat olamamak; kendinde bir eksiklik duymak; geinememek. edep * Toplum tresine uygun davranma, incelik. edep etmek * utanmak, sklmak. edep yahu! * ak sak sz syleyenlere kar"utan!", "edebini takn" anlamnda kullanlan sz. edep yeri * nsanlarda reme organlarnn bulunduu yer, ut yeri. edepleni* Edeplenmek ii veya biimi. edeplenme * Edeplenmek ii veya durumu. edeplenmek * Uslanmak, ince ve terbiyeli olmak. edepli * Uslu, ince, terbiyeli, meddep, uygun. edepli edepli * Uslu olarak, uslu uslu. edepsiz * Utanlacak ileri hi sklmadan yapan, utanmaz, sklmaz, terbiyesiz. * Saknlacak kt (kimse), irret. edepsiz edepsiz * Edepsize yakr biimde. edepsizce

* Terbiyesizce, utanmadan. edepsizleme * Edepsizlemek ii. edepsizlemek * Edepsizce davranlarda bulunmak, terbiyesizlemek. edepsizlik * Utanmazlk, sklmazlk, terbiyesizlik, irretlik. edeptir sylemesi * affedersiniz, sylemesi ayptr ama. eder * Fiyat, paha. edevat * Bir iiin gerekli olan malzemelerin, paralarn tm. Edi * Birbiriyle iyi anlaan iki yalnn babaa kalnanlatan Edi ile Bd, akire Dudu sznde geer. edi * yapma veya yaplan i. edibane * Terbiyeli, nazik. * Edebiyatya yakr biimde. edik * Yumuak ve renkli sahtiyandan yaplmyarm konlu lpn. * Ksa izme. edilgen * Szde zneyle kullanlan veya znesi dolaylyolla belirtilen fiil, mehul, pasif, etken kart. edilgen at * ou kez -(i)l- bazen de -(i)n- atekleriyle kurulan fiil ats. edilgen fiil * Gerek znesi belli saylmayan fiil. Trkede bu fiil -(i)l, bazen de -(i)n- edilgen atekleriyle kurulur: yazlmak, oku-n-mak, tan-n-mak vb. edilgenleme * Edilgenlemek durumu. edilgenlemek * Edilgen duruma gelmek. edilgenletirme * Edilgenletirmek ii. edilgenletirmek * Edilgen duruma getirmek. edilgenlik * Edilgen olma durumu. edilgenlik eki * Fiillerin gerek znesini gizleyen yapm eki. edilgi * Dardan gelip bir eyde belli bir deiiklik yapan iveya bu iin sonucu, infial. edilgin * Hareketi ve etkisi olmayan, pasif. * Etkileri alcdurumunda olan, munfail, pasif, etkin kart. * Olaylarn gidiini etkilemek ve denetlemek iin kiinin hibir aba gstermemesi durumu. edilginlik * Edilgin olma durumu. edilme * Edilmek ii veya durumu. edilmek * Etmek fiiline konu olmak, yaplmak. edim * Yaplm, gereklemii,amel, fiil. * nsan bilin ve faaliyetlerinin tek tek davranlar. * Belirli bir idurumuyla karlatzaman kiinin yapabildii davran. * Alacaklnn isteyebilecei ve borlunun yapmak zorunda olduu davran, ivaz. edimli * Edimi olan. edimsel

* Edim niteliinde olan, gerek olarak var olan, fiil, aktel, gizli ve tasarlkart. edin * Edinilen ey veya eyler, mktesebat. edinilme * Edinilmek ii. edinilmek * Edinmek ii yaplmak. edinim * Kazanma, iktisap. edinme * Edinmek ii, kazanma, iktisap. edinmek * Kendini (bir eye) sahip klmak, kendine salamak, iktisap etmek. edinti * Edinilen, kazanlan ey. edip * Edebiyatla uraan, edeb eser veren kimse, yazar. edisyon * Basm. editr * Basc, yaymc, nair, tbi. editrlk * Basclk, yaymclk. edna * ok aa, en alt dzeyde. edvar * alar, devirler. * Alaturka mzik kurallarninceleyen eser. edvar musikisi * Alaturka klsik mzik. efe * Yiit, zellikle BatAnadolu ky yiidi, zeybek. * Aabey. * Kabaday. efece * Efe gibi, efeye yakr (biimde). efekt * Radyo ve televizyon yaynlarnda, tiyatro oyunlarnda veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin tabi kaynaklarn dnda, optik, mekanik, kimyasal yntemlerle gerekletirilmesi. efektif * Banknot ve metal sikke. efelek * Lbada. efeleni * Efelenmek ii veya biimi. efelenme * Efelenmek ii. efelenmek * Diklenmek, kafa tutmak. efeleme * Efelemek ii. efelemek * Efe durumuna gelmek. efelik * Efe olma durumu. * Kabadaylk. efelik etmek (veya yapmak) * kabadaylk etmek. efemine * Kadnlara benzeyen veya kadnsdavranlar iinde grnen, davranve klk kyafet bakmndan kadna zenen (erkek). efendi

* Eitim grmkii iin zel adlardan sonra kullanlan unvan. * Gnmzde bey unvanndan farklolarak zel adlardan sonra kullanlan ikinci derecede bir unvan. * Buyruu yryen, sz geen kimse. * Koca. * Saygdeer, ince, elebi. * (erkekler iin) Seslenme sz olarak kullanlr. efendi efendi * Uslu uslu. efendi gibi yaamak * skntsz, varlk iinde yaamak. efendibaba * Bazailelerde ocuklarn babalar, gelinlerin kaynpederleri iin kullandklarsaygsz. efendice * Efendi gibi, efendiye yarar (biimde). efendiden bir adam * terbiyeli, kibar ve arbalkimse. efendilik * Efendi olma durumu, efendiye yakr davran. efendim * Bir seslenikarsnda "buradaym" anlamnda kullanlr. * Anlalmayan bir sz tekrarlatmak veya karsndakinin ne dndn sormak iin sylenir. * Nezaket veya saygiin sze katlr. efendim nerede, ben nerede? * "Ben ne diyorum siz ne diyorsunuz" anlamnda kullanlr. efendime syleyeyim * sz sylerken gerekli kelimeyi bulamayan bir kimsenin kullandbir sz. efil efil * Sa, giysi gibi hafif eylerin rzgrda dalgalanmasnbelirtir, ifil ifil. efil efil esmek * yazn rzgr yavayava, serin serin esmek. efil efil etmek * rzgrda dalgalanmak. efkr * Eski dnceler, fikirler. * Tasa, kayg. * Kamuoyu, efkarumumiye. efkr basmak * tasalanmak, kayglanmak. efkr datmak * skntygidermek, zntden uzaklamak. efkr etmek * efkrlanmak. efkrumumiye * Kamuoyu. efkrlan* Efkrlanmak ii veya biimi. efkrlanma * Efkrlanmak ii. efkrlanmak * Tasalanmak, kayglanmak, zlmek. efkrl * Tasalanm, tasal, kaygl. eflk * Gkler. eflke ser ekmek * ok yksek olmak. efltun * Ak mor renk. * Bu renkte olan. efltun * Efltun renginde olan. * Pltonik.

efor * Zihince ve bedence ortaya konan aba, emek. efradncami, ayarnmani * ne eksik ne fazla; eksii artolmayan. efrat * Bireyler, fertler. * Erler, erat. efriz * Bkz. friz. efsane * Eski alardan beri sylenegelen, olaanst varlklar, olaylarkonu edinen hayal hikye, sylence. * Geree dayanmayan, aslsz sz, hikye vb. efsaneleme * Efsanelemek ii. efsanelemek * Efsane durumuna gelmek. efsaneletirilme * Efsaneletirilmek ii. efsaneletirilmek * Efsane nitelii kazandrlmak. efsaneletirme * Efsaneletirmek ii. efsaneletirmek * Efsane durumuna getirmek. efsaneli * Efsanesi olan. efsanev * Efsanelerde geen, kendisi iin efsaneler dzlen veya efsaneyi andrr nitelikte olan (kimse, hayvan, yer). efsun * By, sihir. efsunkr * Byl, sihirli. efsunlama * Efsunlamak ii. efsunlamak * Bylemek, by yapmak. eften pften * Batan savma yaplm, dayanksz, derme atma, rk, deersiz (ey). ege * Bir ocuu koruyan, ilerine bakan ve her trl davrannda sorumlu kimse, veli, iye. Egeli * Trkiye'nin batsndan, Ege blgesinden olan (kimse). egemen * Ynetimini hibir kstlama veya denetime balolmakszn srdren, bamlolmayan, hkmran, hkim. * Szn geiren, stnlk kazanan. egemenlik * Egemen olma durumu. * Milletin ve onun tzel kiilii olan devletin yetkilerinin hepsi, hkmranlk, hkimiyet. eglog * Ksa kr manzumesi, oban trks. ego * Ben. egoist * Bencil, hodbin. egoistlik * Bencil olma durumu. egoizm * Bencillik, hodbinlik. egosantrik * Egosantrizm yanls. egosantrizm * Dnyada bireyin benliini merkez sayan felsefe gr, beniincilik.

egotizm * Benlikilik. egzama * Birdenbire ortaya karak gelien kzart, kanma, sulanma, kabuk balama gibi doku bozukluklaryla belirginleen bir deri hastal, mayasl. egzamal* Egzamasolan. egzamams * Egzamayandran. egzersiz * Altrma. * dman. egzersiz yapmak * altrma yapmak. egzistansiyalist * Varoluu. egzistansiyalizm * Varoluuluk. egzogami * Devlilik. egzomorfizm * Dbakalam. egzotik * Uzak, yabanclkelerle ilgili, bu lkelerden getirilmi, yabancl. egzotik orba * Ana malzemesi; deniz krlangc, kaplumbaa vb. deniz rnleri olan bir orba tr. egzotizm * Bir eserde uzak, yabanclkelerle ilgili olaylar, kiileri, yresel grleri yanstma, yabancllk. egzoz * ten yanmalmotorlarda yanan akaryakt gazve bu gazn boaltlmas. * Bu gazn atlmasnsalayan dzen. * Susturucu. egzoz gaz * Egzozdan atlan gaz. egzozcu * ten yanmalmotorlarda egzoz dzenini yapan veya onaran usta. ediri * Edirmek ii veya biimi. edirme * Edirmek ii. edirmek * Eik duruma getirmek. ee * Gs kafesini oluturan, arkadan omurgaya, nden de gs kemiine eklenen uzun, yassve eri kemiklerden her biri, kaburga. ee * Madenleri, tahtayvb. yi yontmak, dzeltmek, perdahlamak iin kullanlan, zeri prtkl, sert, ensiz, elik ara. eeleme * Eelemek ii. eelemek * Ee ile dzletirmek, andrmak. -een * Bkz. -aan / -een. eer * art anlamnglendirmek iin artlcmlelerin bana getirilir, ayet. ei * Yemikoparrken dallarekmeye veya kovandan bal almaya yarayan ara. eik * Yatay bir izgi veya dzlemle aoluturacak biimde olan, mail, meyil, ev. * Bklm. * Dik veya paralel olmayan doru. eik bime

* Ekseni tabanna dikey olmayan bime. eik izgi * Dz olmayan izgi. eik dzlem * Bir cismi yksee karmak iin gerekli gc ayarlamada kullanlan eik, dz yzey. eik silindir * Ekseni tabanna dikey olmayan silindir. eiklik * Eik olma durumu, eim, yamukluk, meyil. * Bir dzlem zerinde hareket eden bir gk cismine ilikin yrnge dzleminin, tutuluma bakdorultusuna dik dzleme veya belirtilmiherhangi bir dzleme gre yapta. eilim * Bir eyi sevmeye, istemeye veya yapmaya iten ynelme, meyil, temayl. * Para piyasalarnda zamanla oluan deiim, alm satm ilemleriyle ilgili inikseyri. eilimli * Eilimi olan, istekli, meyyal, mail. eili * Eilmek ii veya biimi. eilme * Eilmek ii. * Bir dorunun, bir baka doruya (veya dzleme) gre eik olmas. * Yerin manyetik alannda bulunan serbest mknatslbir inenin dorultusu ile yatay dzlem arasndaki a. eilmek * Belirli bir ynle aoluturacak bir durum almak, bir yne doru arplmak. * (insan) Bir ii yapmak iin belini emek. * Bakasnn basksnveya egemenliini benimsemek, kabul etmek. * (bir ii) nemseyip ele almak. eim * Eilmiolma durumu. * Bir yzeyin yatay dzleme doru eilmesi, eiklik, meyil. eimli * Eimi olan. * Bir eyi yapmaya iten ynelmi, meyyal. eimler * Bir yzey, dzlem, yol veya cihazn yatay dzleme oranla eimini len ara, klinometre. eimsiz * Eimi olmayan. ein * Arka, srt. * Beden, vcut. * Boy bos, endam. einik * Eilmiolan, mail. * Bir eyi sevmi, istemiveya yapmaya iten ynelmiolan. einme * Einmek durumu. einmek * Bir eyi sevmeye, istemeye veya yapmaya iten ynelmek, meyletmek. einti * Eelenen bir eyden dklen ince toz. eir * Arlarn kardbir tr salg. eir kk * Dere ve durgun su kenarlarnda yetien, 50-125 cm yksekliinde, ok yllk ve otsu bir bitki (Acorus calamus). eir mumu * Kn arlarn kovan deliklerine svadklarmadde. eirme * Eirmek ii. eirmek * Yn, pamuk gibi eyleri iile bkp iplik durumuna getirmek. eirmen

* plik eirmeye yarar ara, kirmen. eirtme * Eirtmek ii. eirtmek * Eirmek ii yaptrmak. ei * Emek ii veya biimi. eitbilim * Bkz. eitim bilimi. eitici * Eitimi salayan, eitmeye elverili veya eiten deerleri bulunan. * Genellikle ocuk eitimi ile uraan kimse, mrebbi. eiticilik * Eitici olma durumu veya eiticinin ii. eitilme * Eitilmek ii. eitilmek * Eitmek iine konu olmak. eitim * Belli bir bilim dalveya sanat kolunda yetitirme, gelitirme ve eitme ii. * ocuklarn ve genlerin toplum yaaynda yerlerini almalariin gerekli bilgi, beceri ve anlaylarelde etmelerine, kiiliklerini gelitirmelerine yardm etme, terbiye. * Eitim bilimi. eitim bilimi * retim ve eitimi kurallara balayan bilim kolu, pedagoji. * retmenlik sanat, uygulamasveya meslei iin gerekli bilgi ve becerileri kazandran bilim dal, pedagoji. eitim dnemi * Herhangi bir konuda bilgi ve becerileri gelitirmek iin ayrlan sre. eitim enstits * Orta dereceli okullara retmen yetitirmek iin kurulmuyksek okul. eitim fakltesi * lk ve orta retim okullarna retmen yetitirmek iin kurulmudrt yllk yksek renim kurumu. eitim program * Eitimi dzenleyen ve ynlendiren sistem. eitimci * Eitim iiyle uraan (kimse), terbiyeci, pedagog. eitimcilik * Eitimci olma durumu eitme ii veya eitimcinin grevi. eitimli * Eitim grm, eitilmi. eitimsel * Eitimle ilgili, terbiyev. eitimsiz * Eitim grmemi, eitilmemi. eitme * Eitmek ii, terbiye etme. eitmek * Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelimesi zerine etki yaparak eitli davranyatknlklar, bilgi ve grg alayarak, nceden tespit edilmiamalara gre onun belirli bir ynde gelimesini salamak, terbiye etmek. * (hayvan iin) stenilen davranlaryapabilecek biimde yetitirmek. eitmen * Eitim iiyle uraan kimse. * Kurs grerek kyde retmenlik yapan kimse, ky retmeni. eitmenlik * Eitmenin ii. eitsel * Eitimle ilgili, terbiyev. eitsellik * Eitsel olma durumu. elek * Srnn yazn le scanda dinlendii glgelik. * Yolcularn geceyi geirdikleri yer, han, konak.

eleme * Elemek ii. elemek * Oyalamak, durdurmak. * Avutmak. elence * Elenmek ii. * Neeli ve hoa vakit geirten ey. * Neeli ve hoa vakit geirilen toplant. elenceli * Elendiren, hoa giden. elencelik * Oyalanmak iin yenilen ekerleme, kavrulmubadem, fstk kabak ekirdei gibi eyler. elencesiz * Elencesi olmayan. elendiri * Glmece, mizah. elendirici* Elendirme nitelii olan, elendiren. elendiri* Elendirmek ii veya biimi. elendirme * Elendirmek ii. elendirmek * Elenmesini salamak, elenmesine yol amak. elenilme * Elenilmek ii. elenilmek * Elenmek ii yaplmak. eleni * Elenmek ii. elenme * Elenmek ii. * Neeli, hoa vakit geirme. * Alay etme. * Oyalanma. elenmek * Neeli, hoa vakit geirmek. * Bir kimsenin herhangi bir kusuru veya zayf noktasile alay etmek. * Bir yerde durmak, beklemek, tevakkuf etmek. * Oyalanmak. elenti * Neeli ve hoa vakit geirilen toplant. eleme * Elemek, oyalanmak ii, tevakkuf. elemek * Oyalanmak, elenmek, tevakkuf etmek. * Bir yerde oturmak, yaamak, ikamet etmek. eme * Emek ii. eme * Kavis. emeli * Emeci olan, kavisli, mukavves. emek * Dz olan bir eyi eik duruma getirmek. * Sert bir cismi bkmek. Emr * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. erelti * Erelti otu. erelti otu

* Erelti otugillerden, kumlu yerlerde yetien, 150 cm kadar ykselebilen, tpta barsak kurtlarndrmek iin kullanlan ok yllk ve otsu bir bitki (Driopteris filix-mas). erelti otugiller * Damarlieksizlerden, rnei erelti otu olan bir bitki topluluu. ereti * Belirli bir sre sonra kaldrlacak olan, geici, ireti, muvakkat. * Takma. * yi yerlememi, yerini bulmam, belli belirsiz. * Uyumsuz, yakmam. * stnkr, ciddiye almadan. ereti almak * dn almak. ereti ata binen tez iner * dn alnmaralarla giriilen iler ok kez yrtlemez. ereti kuyruk tez kopar * temeli olmayan ilere gvenilmez. ereti oturmak * bir yerde ok ksa sre oturmak, ilimek. ereti vermek * dn vermek. eretileme * stiare, iretileme. eretilik * Ereti olma durumu, iritilik. eretiye almak * bir yapnn alt blmn onarmak iin stn destekler zerinde durdurmak. erez * Eirdir Glnde yaayan bir balk. eri * Doru, dz olmayan, bir noktasnda yn deitiren, arpk, iri. * Yay gibi kavislenmi, emeli, mukavves. * Yatay veya dey olmayan, btnyle bir yana eilmibulunan, eik, mail. * Yanl. * Bir olayn iddetindeki azalve oallargsteren izgi. * Doru olmayan (izgi, yzey), mnhani. eri bakmak (veya eri gzle bakmak) * kt dnce ile bakmak. eri br * Yer yer erilmive bklmolan, arpk urpuk. eri ehre * Ask yz. eri gemi doru sefer * kullanlan ara yetersiz ama yaplan iistee uygun. eri oturup doru konualm * birisine kartutumumuz ne olursa olsun doruyu sylemeliyiz. eri sz * Ktleme sz. eri yz * Aksi, sert (surat). erice * Az eri olan. erice * Sr sinei, bvelek. erice * Butlarn topak etlerinden yaplan pastrma. erili * Erisi olan. erilik * Eri olma durumu. erili * Erilmek ii veya biimi. erilme

* Erilmek ii. erilmek * Eri duruma gelmek, irilmek. eriltme * Eriltmek ii. eriltmek * Eri duruma getirmek. erim * Burga. * Eri, dalgal. erim erim * Eri eri, dalga dalga, eriler izerek. erisi dorusuna gelmek * olmayacak gibi grnen bir i, bir giriim, rastlantsonucu olumlu bitmek. eritme * Eritmek ii. eritmek * Eriltmek, iritmek. eriye eri doruya doru * gerek neyse aynen belirtilmelidir. esi * Ucu yanmodun, ksei. eh * Olur, peki veya fena deil anlamnda kullanlr. * Bezginlik anlatr. ehem * ok nemli. ehemmiyet * nem. ehemmiyet vermek * nem vermek. ehemmiyetli * nemli, mhim. ehemmiyetsiz * nemsiz. ehil * Topluluk, cemaat. * Bir ite yetkili olan, bir ii yapan, yeterli, erbap. * Karkocadan her biri, e. * Sahip. ehil olmak * ustalamak, uzman olmak. ehl * Evcil. ehlibeyt * Hz. Muhammed'in kz, damadve torunlarndan oluan ailesine verilen ad. ehlidil * Gnl eri, kalender, rint. ehlihibre * Bilirkii. ehlikeyf * Rahatna dkn, keyif sahibi. ehlleme * Evcilleme. ehllemek* Evcillemek. ehlletirilme * Evcilletirilme. ehlletirilmek * Evcilletirilmek. ehlletirme * Evcilletirme.

ehlletirmek * Evcilletirmek. ehlisalip * Hallar. ehlisnnet* Hz. Muhammed'in snnetini yerine getirenler. ehlivukuf * Bilirkii. ehliyet * stat, uzluk. * Src belgesi. ehliyetli * Yeterlikli, yeterli, kifayetli. * Ehliyeti olan. ehliyetname * Ehliyet, yeterlik belgesi, src belgesi. ehliyetsiz * Yetersiz. * Ehliyeti olmayan. ehliyetsizlik * Ehliyetsiz olma durumu, yetersizlik. ehlizevk * Gzel veya irkin hkmn verdiren duyguya sahip, zevki olan (kimse). ehram * Msr firavunlarnn piramit biimindeki mezarlarna verilen ad. * Piramit. ehven * Daha az kt, ye, zararsz. * Bkz. ucuz. ehven kurtulmak * ucuz kurtulmak. ehvenier * Birka ktden en az kt olan, ktnn iyisi. ehveniyet * Ehven olma durumu. einstenyum * Atom says99 olan, uranyumun srekli snmasyla veya termonkleer tepkimeler srasnda oluan yapay element. KsaltmasE. ejder * Trl biimlerde tasarlanan korkun bir masal canavar, ejderha, dragon. * Byk ylan. ejder (ejderha) gibi * iri yaplve korkun grnl. ejderha * Bkz. ejder. ejektr * Fkrtc. ek * Bir eyin eksiini tamamlamak iin ona katlan para. * Bir gazete veya derginin gnlk yaymndan ayrve cretsiz olarak verdii para, ilve. * Sonradan katlan, dikilen, yaptrlan parann belli olan yeri. * ki borunun birbirine birletirildii yer. * Eklenmi, katlm. * Kelime tretmek veya kelimenin grevini belirtmek iin kullanlan ekil verici ses veya sesler, lhika. -ek * Bkz. -ak / -ek. ek bent olmak * arp ne diyeceini bilememek. ek bilezii * ki boruyu birbirine eklemekte kullanlan balantparas, manon. ek bte * Yllk bteye sonradan eklenen bte.

ek ders * Haftalk mecbur ders yknn dnda kalan ders. ek eylem * Ek fiil. ek fiil * sim, sfat, zamir gibi isim soyundan kelimelerin yklem grevinde kullanlmasnsalayan yardmcfiil. Bu fiilin genizaman, ahs ekleriyle ekilir: alkan-m, alkan-sn, alkan(-dr) alkan-z, alkanlar(lar-dr). Bu fiilin belirli, belirsiz gemizamanlaryla artnn ekiminde ek fiil gerektiinde kullanlabilir: gzeldi (<gzel i-di), yorgunmu(<yorgun i-mi), iyiyse (< iyi i-se) vb. ek grev * Devlet dairelerinde bir kimsenin asl iiyle birlikte yrtt ikinci i. ek kk * Sapn yanlarndan kan ince kk. ek oylum * Camilerde yarm kubbelerin iki veya yannda kk yarm kubbelerle yaplan oylum eklemleri. ek denek * Aylk cretlere ek olarak verilen prim veya ikramiye. ek tahsisat* Ek denek. ekbir * (makamca) Bykler, devlet bykleri, ileri gelenler. * Kendini beenmikimseler iin kullanlr. ekalliyet * Aznlk. ekarte * Saf detmek, konu dnda tutmak anlamndaki ekarte etmek sznde geer. eke * Byk, yetikin, yal, kart. * Yakk olduu hlde szleri ve davranlarbykmgibi olan ocuk. ekecek * Tohum. ekenek * Ekilen yer, mezraa. ekici * Herhangi bir tarm rnn reten, tarmla uraan (ifti). ekili * Ekilmiolan, mezru. ekilme * Ekilmek ii. ekilmek * Ekmek ii yaplmak. ekim * Ekmek ii. * Yln 31 gn sren 10. ay, terinievvel. ekin * Tahln tarlaya atldandan harman oluncaya kadar aldduruma verilen ad. * Kltr, hars. ekin biti * Bkz. buday biti. ekin iti * Bandik tutup herkese yksekten bakan kimse. ekin kargas * Tyleri parlak, kara ve erguvan parltlbir tr karga (Corvus frugilefus). ekinci * Ekin ekip bimekle uraan kimse, ifti. ekincilik * Ekin ekip bime ii, tarm. ekini belli etmemek * eksik, bozuk, yanl, kusurlu bir ii salam, doru ve doal imigibi gsterme becerisini kantlamak. ekinlik * Ekin ekilmiyer. ekinokok

* Et oburlarn gelimidnemlerinde barsaklarnda yaayan tenya tr. ekinoks * Gn gece eitlii. ekinti * Ekilen ey. ekip * Takm, grup, kol. * ilerin oluturduu takm. ekip bimek * tarm yapmak. ekipman * Bir kuruluveya iletmeye gerekli olan eya. -ekle* Bkz. -akla- / -ekle-. eklektik * Semecilik yanls, semeci. eklektizm * Semecilik. eklem * Vcut kemiklerinin u uca veya kenar kenara gelip birletii yer, mafsal. eklem bacakllar * Birbirine eklenmihalkalardan oluan bcekler, rmcekler, kabuklular ve ok ayakllar gibi blmlere ayrlan hayvan snf. ekleme * Eklemek ii. * Eklenmi. ekleme dii * Bkz. duvar dii. eklemek * Bir eyi ekle tamamlamak, ulamak, ilve etmek. * Bir eyi ek olarak kullanmak. eklemeli * Bitiken. eklemleme * Eklemlemek ii. eklemlemek * Eklemle birletirmek. eklemlenme * Eklemlenmek ii. eklemlenmek * Eklemle birlemek. eklemli * Eklemi olan. eklemliler * Eklem bacakllar. eklemsiz * Eklemi olmayan. eklemsizler * Kolsu ayakllardan, kavkenetleri arasnda eklem olmayan bir snf. eklenme * Eklenmek ii. eklenmek * Eklemek ii yaplmak. * Ekle tamamlanmak. eklenti * Bir eye eklenmiolan, ek durumunda bulunan para, aksesuar. eklentiler * Herhangi bir yapya gre ayrbir ilevi bulunan blmler veya yaplar, mtemilt. ekler * i krema ile doldurulmubir pasta tr. eklesil * niversitelerde rencilerin ders seme veya brakma ilemi.

ekleme * Eklemek ii. eklemek * Ek durumuna gelmek. ekletirme * Ekletirmek ii. ekletirmek * Vurmak, ak etmek. ekletme * Ekletmek ii. ekletmek * Eklemek iini yaptrmak. ekli * Eklenmiolan, eki olan. ekli pkl * Ekli, yamalve dzensiz. ekme * Ekmek ii. ekmeden biilmez * emek vermeden beklenen bir sonuca eriilmez. ekmedii yerden biter * umulmayan ve istenilmeyen yerde karlalan kimseler iin kullanlr. ekmeinden etmek * iinden karmak, iinden atmak. ekmeinden olmak * geimini salayan iinden mecbur olarak ayrlmak. ekmeine gz koymak (veya dikmek) * birinin geimini salayan ii elinden almaya almak. ekmeine yasrmek * istenmedii hlde birinin iine yarayacak biimde davranmak. ekmeini karmak * altiten geimini karlayacak kadar kazan salamak. ekmeini kana doramak * byk bir skntve zntye katlanmak. ekmeini kazanmak * geimini salamak. ekmeini tatan karmak * geimini salamakta ok becerikli olmak. ekmeini yemek * birisinin iinde alarak kendi geimini salamak. * geim ynnden birisinin yardmndan yararlanmak. ekmeiyle oynamak * birinin geim kaynantehlikeye drmek. ekmek * Bir bitkiyi retmek iin topraa tohum atmak veya gmmek. * Topraekip bimek iin kullanmak. * Serpmek. * Bir eyin balamasna yol aacak sebepleri hazrlamak. * Birini uydurma bir sebeple brakp gitmek, savumak, atlatmak. * (para iin) Bouna harcamak, ziyan etmek. * Yarta gemek. ekmek * eitli tahl unundan yaplmhamurun frnda, sata veya tandrda piirilmesiyle yaplan yiyecek. * nsangeindirecek i, kazan. * Yemek, a. ekmek aac * Dutgillerden, scak lkelerde yetien, meyvesi beyaz etli ve biraz unlu, besleyici bir bitki (Artocarpus incisa). ekmek aslann aznda * geim salayacak bir ibulmak ve para kazanmak kolay deildir. ekmek ayvas * Gevrek ve sulu bir tr ayva.

ekmek arpsn * karsndakini inandrmak iin edilen yemin. ekmek dolmas * Soan, maydanoz ve baharat karmnn ii boaltlmsomun ekmee doldurulmasve piirilmesi yoluyla hazrlanan bir yemek tr. ekmek dman * Bir ailede geimin salanmasna katlmayan tketici durumdaki kiiler. ekmek elden, su glden * kendisi almayp bakasnn kazancyla geinme durumu. ekmek kadayf * Yuvarlak kk pide biiminde yaplp kurutulduktan sonra yumurtaya bulanp yada kzartlan bir tr kadayfa, atezerinde koyu eker erbeti iirilerek hazrlanan tatl. ekmek kaps * Geim salayan iyeri. ekmek kavgas * Geim salamak iin alp urama, geim sava. ekmek kaygs * Geim salamak abas. ekmek kf * Doal olarak ekmek, peynir ve benzeri besinler zerinde gelien asklmantar (Penicillium crustaceum). ekmek mayas * Ekmek yapmnda hamurun mayalanmasnsalayan madde. ekmek pmek * yeminin gcn artrmak iin ekmei pp baa gtrmek. ekmek paras * Geimi salayan para veya kazan. ekmek tahtas * Ekmeklik hamurun frna srlmek zere hazrlandve zerine konulduu uzun tahta. ekmek tatls * Ekmekten yaplan tatl. ekmek ufa * Ekmek krnts. ekmeki * Ekmek yapan veya satan kimse. * Ekmek satlan dkkn. ekmekilik * Ekmek yapma veya satma ii. ekmeklik * Ekmek yapmaya yarayan veya ayrlan. * ine ekmek konulan kap. * Oyunda hep yenilerek kendisinden para kazanlan kimse. ekmeksiz * Ekmei olmayan. * Yiyecei olmayan. * Ekmek olmadan. ekol * Okul. ekolli * Bkz. yankca. ekoloji * evre bilimi. ekolojik * evre bilimsel. ekolojik ortam * Canllarn aralarndaki balantlarn, ilikilerin kurulduu yer, evre. ekolojist * evre bilimci. ekonometri * Ekonomik olaylarn aklanmasnda ok sayda deikeni gz nne alarak ve karlklbantlar kurarak, teorik almalarn deneylerle dorulanmasnsalayan matematiksel yntem. ekonomi * nsanlarn yaayabilmek iin retme ve rettiklerini blme biimlerinin ve bu faaliyetlerden doan

ilikilerin btn, iktisat. * Bu ilikileri inceleyen bilim dal, iktisat. * Arharcamalardan saknma, iktisat. ekonomi corafya * Ekonomik olaylarn yeryznde, bir lkede veya bir blgede dalninceleyen corafya kolu. ekonomi politik * nsan toplumlarnda madd refahn datmnve insanlar arasndaki ekonomik ilikilerin geliimini konu alan bilim dal. ekonomi yapmak * tutumlu davranmak. ekonomik * Ekonomi ile ilgili olan, iktisad. * Az masrafl, kazanl, hesapl, iktisad. ekonomik ambargo * Bir lkeyi cezalandrmak amacyla ekonomik alanda yaptrm uygulama. ekonomik davranmak * tutumlu davranmak. ekonomist * Ekonomi uzman, iktisat. ekonomizm * Her eyin ekonomik sebeplerle belirlendii ve ii snfmcadelesinin yalnzca ekonomik bir mcadele olduunu ileri sren dnce akm. ekopraksi * Bakasnn yapthareket ve davranlaranlamsz olarak tekrarlama, yansca. ekose * eitli renklerde kareli olan (kuma). ekran * zerine bir cismin k yoluyla grnts drlen, saydam olmayan dz yzey, grntlk. * Beyaz perde, grntlk. * Televizyon cam, grntlk. eksantrik * Dmerkezli, merkez d(olan). * Ayrks. eksantrik mili * Makine paralarnn almasnyneten bir tr yuvarlak mil. ekselns * Bakan ve eliden balayarak cumhurbakanlna kadar ykselen, yksek makam sahibi yabanclara verilen eref unvan. * Bu unvantayan kimse. eksen * Bir cismi iki eit paraya blen izgi, mihver. * zerinde bir pozitif yn var saylan sonsuz doru. * Araba dingili. eksen oyuncu * Oyun kurucu. eksen lke * (bir topluluu veya pakt) Kurucu veya ynlendirici lke. ekser * Byk ivi, enser. ekseri * En ok, en ou, ou kez. ekseriya * ounlukla, okluk, ou kez. ekseriyet * ounluk, okluk. ekseriyetle * Genellikle, ounlukla, oklukla. eksi * karma ileminde " - " iaretinin ad, naks. * Sfrdan kk, nnde eksi iareti bulunan (say), negatif, naks, artkart. eksi say * Sfrdan kk say, negatif say.

eksi u * Elektrikli ayrtrmada svya batrlp akmn gemesini salayan metal ulardan eksi ykl olan, katot. * Elektrikle yaplan temizleme, parlatma vb. ilemlerde yer alan eksi ykl elektrot. eksibe * Kum yn, kumul. eksik * Gerekli duyulan, ihtiya duyulan (ey), noksan. * Bir blm olmayan, natamam. * Mkemmel olmayan, kusurlu, muallel, sakat. * Az. eksik artk * Biraz eksik veya fazla olabilir anlamnda kullanlr. eksik kmak * tartveya lnn tam olmadgrlmek. eksik domak * vaktinden nce veya organlargelimeden domak. eksik etek * Kadn. eksik etmemek * her zaman bulundurmak, srdrmek. eksik gedik * Ufak tefek ihtiyalar. eksik gedik kapamak * gerekli olan ufak tefek ihtiyalarkarlamak. eksik gelmek * yetimemek, yetmemek. eksik olma * "var ol, saol" gibi honutluk anlatr. eksik olmamak * her vakit ve her frsatta bulunmak. eksik olmasn * "saolsun, var olsun" anlamnda birine karhonutluk bildirir. eksik olsun * "gerei yok" anlamnda kullanlr. * lsn!. eksiklenme * Eksiklenmek ii veya durumu. eksiklenmek * Eksii bulunmak. eksikli * Kendisine bir ey gerekli olan, muhta. * Kadn. eksiklik * Eksik olma durumu, eksik olan miktar, noksan, naksa, fkdan. eksiksiz * Eksii olmayan, tam, tamam. * yi, namuslu, temiz. eksilen * karma ilemindeki ilk say. eksili * Eksilme ii. eksilme * Eksilmek ii, tenakus. eksilmek * Azalmak, az duruma gelmek. * Bulunmak, var olmak, rastlanmak. eksiltilme * Eksiltilmek ii. eksiltilmek * Eksiltilmek iine veya durumuna konu olmak. eksiltme * Eksiltmek ii.

* Bir iin kimin tarafndan daha ucuz yaplacann anlalmasiin istekliler arasnda alan fiyat krma ii, mnakaa, ihale. eksiltmek * Eksik duruma getirmek, saysnazaltmak. eksiltmeye karlmak * bir i, istekliler arasnda en uygun olana braklmak iin hazrlanp sunulmak, ihaleye karlmak. eksin * Anyon. ekskavatr * Kazmakinesi kazaratar, kazma. eksper * Bilirkii, uzman. eksperimantalizm * Deneyselcilik. eksperlik * Bilirkiinin grevi, uzmanlk. ekspertiz * Eksperlerce yaplan inceleme, keif, muayene. ekspertiz raporu * Eksperler tarafndan yaplan inceleme sonunda hazrlanan rapor. ekspoze * Bir yere sunulan bildiri zeti. ekspozisyon * Sergi. ekspres * Yalnz byk duraklarda duran, byk iskelelere urayan ve ok hzlgiden tren, uak veya gemi. * vedilikle, abuk yaplan (ey). * (posta ile yollanan, hzla yerine gitmesi istenilen eyler iin) zel ulak. ekspres yol * Tatlarn hzlarnkesmeden gidebilecei genilikte, gidive geliynleri blnmyol. ekspresyonist * Da vurumcu. ekspresyonizm * Da vurumculuk. ekstra * En iyi, stn nitelikli (tr). * Fazladan, allan ve gerekenden baka. ekstrafor * Giysilerin etek, kol, yaka paralarna, perdelerin ucuna geirilen seyrek dokunmuketen erit. ekstrasistol * Kalp ve damarlarda normal iki kaslma arasnda oluan fazladan kaslma. ekstre * Hesap zeti veya dkm. * z, hlsa. ekstrem * En u, en son. * Ar, mfrit. eki * Sirke veya limon tadnda olan. * Bu tadveren ey. eki elma * Sert, sulu ve eker orandk bir tr elma. eki kiraz * Vine. eki limon* Ekilii fazla olan ham limon. eki maya * Bir nceki eki veya mayalhamurdan alnp bir sre fermente edildikten sonra yeni yaplmbir hamuru mayalamak amacyla kullanlan maya. eki surat * Ksknlk veya honutsuzluk anlatan yz. eki yonca

* Eki yoncagillerden, ok yllk otsu bitki (Oxalis acetosella). eki yoncagiller * ki eneklilerden yapraklarnda kuzukulaasidi bulunan bir bitki familyas. eki yz * Eki surat. ekikulak * Kuzukula. ekili * inde ekisi bulunan. ekili orba * Nohut, dvme, krmzmercimek, patlcan, sumak ekisi, sarmsak, yave baharat kullanlarak hazrlanan bir orba tr. ekilik * Eki olma durumu veya eki tat. ekime * Ekimek ii. ekimek * Eki duruma gelmek. * Mayalanmak. * Utanmak, mahcup olmak. * Srnamak, srar etmek. * Surat asmak. ekimik * Yaalnmstten yaplan peynir, kesmik, kelek. ekimsi * Tadekiye alan. * Buruk. ekimtrak * Az eki. ekitilme * Ekitilmek ii. ekitilmek * Ekitmek ii yaplmak. ekitme * Ekitmek ii. ekitmek * Ekimesine yol amak. ekti * Her yiyecei caneken. * Bakalarnn srtndan geinen, asalak, tufeyl. * Anaslp baka bir koyuna altrlan veya elle beslenen koyun. * Arsz, yzsz, grgsz. * Cimri, pinti, grmemi. * Anasve babasolmayan veya atlm, braklmocuk. ekti pktler * Bir eve dadanan asalak kimseler. ektilik * Ekti olma durumu. ektirme * Ektirmek ii. ektirmek * Ekmek iini yaptrmak. ektoderm * Bkz. dderi. ek * Ortak pazar lkelerince kabul edilen para birimi. ekvator * Yer yuvarnn eksenine dik olarak getii ve yer yuvarniki eit paraya bld var saylan en byk ember, elek. ekvatoral * Ekvatorla ilgili eleksel. * Yldzlarn alm ve ykselimini lmekte kullanlan drbn.

ekzotermik * Isveren. el * Kolun bilekten parmak ularna kadar olan, tutmaya ve iyapmaya yarayan blm. * Arac, vasta. * (iyelik ekleriyle veya bazdeyimlerde) Sahiplik, mlkiyet. * Kez, defa. * skambil oyunlarnda kt atma sras. * Ynetim, bask, etki. * Baznesne ve aralarn tutmaya yarayan blm. * Elle yaplan. el * Yabanc, yaknlarn dnda kalan kimse. * lke, yurt, il. * Halk, ahali. * Oba, airet. -el * Bkz. -al / -el. el amak * dilenmek. * bakasnn yardmnisteyecek durumda olmak. * Bkz. kt amak. el adam * Yabanckimse. el lem * Herkes, el gn, yabanclar. el alkanl * Bir iveya hareketin birok kez yaplmasile kazanlan zellik, ustalk, maharet. el almak * tarikatlarda bir mrit, mridinden, bakalarna yol gsterme iznini almak. * bir sanatyapmak iin ustann iznini almak. * kt oyunlarnda kartarafn oynadkdn daha nemlisini oynayarak stnlk salamak. el altnda * kolayca alnabilecek yerde, hazrda. el altndan * gizlice. el arabas* Elle srlen, ta, toprak gibi eyleri tamaya yarayan, tek tekerlekli ve iki kollu kk araba. el ardman gayreti * dosta dmana karkk dmemek iin. el atmak * birisinin iine karmak, mdahale etmek. * bir ie girimek, teebbs etmek. el ayak (veya el etek) ekilmek * ortalkta hi kimse kalmamak, sszlap sessizlemek. el ayas * Elin, bilekle parmaklar arasndaki i blm. el balamak * saygiin ellerini gbeinin stne kavuturup durmak. * namaza durmak. el basmak * kutsal bir ey zerine el koyarak yemin etmek. el bebek gl bebek * nazl, mark. el beenmezse yer beensin * beenilmeyen bir kimse olmaktansa lmek daha iyidir. el bende! * tekrarlanan oyunda balama srasveya hakkbende. el bezi * Kurulama ve temizleme ilerinde kullanlan bez. el birlii * Bir iyapmak iin birleme, beraberlik, dayanma.

el birlii etmek * birlikte davranmak, dayanmak. el bombas * Elde tanabilen ve pimi ekilerek atelenen kk tip bomba. el abukluu * Bir ii abuklukla yapabilme ustal. * Hilesini kimseye sezdirmeden yapabilme. el antas* Gnlk ilerde veya ksa gezilerde kullanlan, iinde zel eya bulunan kap. el ekmek * vazgemek. el ektirmek (veya ektirilmek) * grevinden uzaklatrlmak. el rpmak * alklamak, tempo tutmak. * birini armak iin ellerini birbirine vurmak. el deirmeni * El gcyle altrlan ve kahve, baharat gibi eyleri tmeye yarayan bir tr kk deirmen. el deitirmek * kullanmveya mlkiyeti bir kimseden baka bir kimseye gemek. el dememi * hi kullanlmam, dokunulmam. * saflbozulmam. el dokunulmak (veya dokunulmamak) * daha nce kullanlmak (veya kullanlmamak), el demiolmak (veya olmamak). el duu * Ykanrken elde tutup su pskrtmeye yarayan ara. el el stnde oturmak * herhangi bir iyapmadan, booturmak. el elde babata * elde bulunan her eyin tkendiini anlatr. el elden stndr (ta ara kadar) * bir kimse, kendisinden stn bir bakasnn da olabileceini bilmelidir. el elden stndr, taa ara kadar * daha iyi, daha kaliteli, daha uzman kiilerin bulunabileceini belirtir. el ele * Birbirinin elini tutarak. el ele vermek * birlikte davranmak, bir konuda birlemek. el elin aynasdr * insann her davrannevresindekiler aka grr. el elin eeini trk ararak arar * bakalar, insann kendi skntve sorunlarna gereken nemi vermez, gerektii kadar ilgilenmez. el emei * Elde yaplan i. * Bu almann karl. el emei gz nuru * ok incelik isteyen uzun zaman ierisinde elle yaplp ortaya karlan gzel eser veya ilerin deerini belirtmek iin kullanlr. el ense ekmek (veya etmek) * grete, kolunu hasmn boynuna getirip baparmagrtlaa, drt parmada enseye geirerek hasm ykmak amacyla ekmek. * Yenmek, malp etmek. el erimi * ok uzakta olmayan, elin ulaabilecei uzaklk. el erki * Demokrasi. el ermez, g yetmez * bir ikarsndaki gszl anlatmak iin kullanlr. el etek ekilmek * Bkz. el ayak ekilmek. el etek pmek

* bir ii yaptrmak iin ok yalvarmak. * yaltaklanmak. el etmek * bir kimseyi el iaretiyle armak. el fal * Avu iindeki izgilere gre baklan fal. el feneri * Elektrik feneri. el freni * Motorlu tatlarda el ile altrlan fren. * Duran bir tat, bulunduu yerde sabitletirmek veya hareket imknnengellemek iin kullanlan ve elle ynetilen fren. el frenini ekmek * almasdurdurulmubir motorlu aracn hareketini nlemek iin el frenini uygun konuma getirmek. el gn * Bakalar, yabanclar. el havlusu * El ve yz ykadktan sonra kurulanmak iin kullanlan havlu, yz havlusu, kk havlu. el iin yanma nare, yak ubuunu bak keyfine * bakalarnn derdini kendine sorun yapp da kendi rahatnve dzenini bozma. el ile (elle) tutulur * ok ak ve belli. * somut. el ile gelen dn bayram * bir topluluun hep birlikte uradbir skntya yaknmasz katlanlacananlatr. el iilii * Eyann makine kullanmadan yaplan blmlerine harcanmii emei. el ii * Makine kullanmadan, el emei ile yaplan i. * Okullarda kt, mukavva, tahta gibi eylerle yaptrlan almalar. el ii kd * Kesip yaptrma ilerinde kullanlan bir yz parlak renkli kt. el kadar * kk, kck. el kaldrmak * (biri) oy verdiini veya sz istediini elini kaldrarak belirtmek. * (birine) vurmaya kalkmak. el kantar* Bkz. kantar. el kaps * Aile ocann dnda muhta olunan, gelir, geim salayan, bakalarna ait olan yer. * Yabanclke. el kapsna dmek * yabanclara muhta olmak. el katmak * bir ie karmak, mdahale etmek. * bir iin yaplmasna yardm etmek. el kazanyla akaynatmak * bakasnn hazrladimknlarkendi hesabna kullanarak ievirmek. el keseri * Marangozluk ilerinde kullanlan kk keser. el klavuzu * Herhangi bir konuda basit konularve bilgileri ieren kitapk. el kz * Gelin, kadn, e. el kiri * Kolayca vazgeilir, atalr (ey). el kitab * Herkesin kolaylkla yararlanmasiin herhangi bir konuda, pratik amalarla hazrlanan kitap. el koymak * bir yolsuzluu ortaya karmak, incelemek, vaziyet etmek. * yetkili organ bir malveya bir kuruluu kendi buyruuna almak.

* (i) zerine almak, sorumluluu stlenmek. el mi yaman bey mi yaman? el yaman! * bataki ne kadar gl grnrse grnsn, asl gcn halkta olduunu anlatr. el oltas * zmarit baliin kullanlan olta. el penlerin ok olsun * eli plenin syledii bir iyi dilek sz. el pmek * yalveya sayggsterilmesi gereken kimselerin saelinin stn nce dudaa, sonra alna gtrmek. el pene divan durmak * sayggsterilen kimse karsnda el kavuturup ayakta durmak. el sabunu * El ve yz ykamak iin retilen salon. el sanatlar * El tezghlarnda bir yardmcara kullanarak elle yaplan ilerin hepsi. el skmak * selmlamak iin birinin elini tutmak. el szl * Elde ve cepte tanabilen kk szlk. el srmemek * dokunmamak, dememek. * bir ii yapmak, ilgilenmemek. el akas * Elle yaplan aka. el tas * El, yz ykanrken su dknmek veya iinde sabunlu su hazrlanp el temizlemekte kullanlan tas. el tazelemek * bir ite yorulan kimse yerine baka birini getirmek. el telefonu* Cep telefonu. el telsizi * Elde tanabilen kk menzilli telsiz. el topu * Yedi veya on birer kiilik iki takm arasnda yalnzca elle oynan, topu kartakmn kalesine atmaya dayanan oyun, hentbol. el tutmak * bir iuzun sre uratrmak, vakit kaybettirmek. el ula * Yardmc, yamak. el ulakl* Yamaklk. el uzatmak * birinden bir hakkalmaya kalkmak. * yardm etmek. el uzluu * Ustalk, el alkanl, maharet. el stnde tutmak * bir kimseye ok saygve sevgi gstermek. el vermek * yardm etmek. * tarikatlarda mrit, bir mride, bakalarna yol gsterme izni vermek. * halk hekimlii gibi konularda yetki vermek. * kt oyunlarnda kartarafa elde olan veya olmayan sebeple oyun stnln tanmak. el vurmamak * bir ii yapmaya yanamamak ve balamamak. el yatknl * e almolma durumu, mmarese. * El ilerini yapmakta yetkinlik. el yazs * Elle yazlan yaz. el yazmas * Yazma kitap.

* Yazma (ey). el ykamak * o ile olan ilgisini kesmek. el yordam * Elin duyumu ve yardmile varlklaralglama. el yordamyla * grmeden, elle yoklayarak. el * Gzde sarya alar kestane rengi. * Bu renkte olan. elaman * Bezginlik ve szlanma anlatr. elaman ekmek * bezginlik gsterip yaknmak. elaman demek * ok bezmek. elan * imdi, u anda, hl, henz, daha. elstik * Elastik. elstik * Esnek. elstikiyet * Esneklik. elbasan tavas * nceden halanarak hazrlanmyasz etin zerine yourt ve rplmyumurta karmnn dklp frnda piirilmesiyle yaplan bir yemek. elbet * Her hlde, phesiz, kukusuz. elbette * Elbet. elbise * Giysi. elbise dolab * indeki asklara giysi aslan, genellikle tahtadan yaplan ve zel blmeleri olan mobilya. elbiseli * Elbisesi olan, giyinik. elbiselik * Giysi yaplmaya elverili (kuma). elbisesiz * Elbisesi olmayan, plak. elci * Bazyrelerde mevsimlik tarm iisi toplayp ii ile iveren arasnda araclk yapan kimse. elcik * Bisiklet ve motosiklette dmenin elle tutulan ksmlarna geirilen ve yumuak, sentetik maddeden yaplan kaplama. elek * Geline kna yaklmasndan sonra elinin iine girdii, kumatan yaplmbir tr eldiven. eli * Bir devleti baka bir devlet katnda temsil eden kimse, sefir. * Bir uzlama salamak veya ibitirmek iin birinin yanna gnderilen kimse. * Yalva, peygamber, resul. elilik * Eli olma durumu. * Elinin grevi veya makam, sefirlik, sefaret. * Elinin grevini yaptyap, sefaret, sefarethane. elilik etmek (veya yapmak) * elilik grevinde bulunmak. * iki taraf arasnda uzlatrma grevini yapmak. elilik uzman * Eliliin, belli bir kolundaki grevli uzman, atae. elim

* Bir kerede ele alnabilecek kadar az olan nesne. * Tutam, bir demet, bir para. eliye zeval olmaz * bir kimseden baka bir kimseye bir neri ulatran kimse bu araclndan dolaysorumlu tutulmaz. elde * arpma ve toplama ilemlerinde bir sonraki srann rakamlarna katlacak olan (ey). elde avuta (bir ey) kalmamak * mal ve parasnharcayp bitirmiolmak. elde avuta (ne varsa) * (mal, para vb. iin) ne varsa, hepsi. elde bir * Kesinlikle gerekleecek ey. elde bulunan * sahip bulunulan, hazrdaki. elde etmek * bir eye sahip olmak. * bir kimseyi kendi hizmetine almak veya kendinden yana ekmek. elde kalmak * elinde kalmak. elde olmamak * elinde olmamak. elde tutmak * sahibi olsun olmasn, bir malmlkiyeti altna bulundurmak, zilyet olmak. eldeci * Sahibi kendisi olsun olmasn bir malkullanmakta olan, elinde tutan kimse, zilyet. eldeki * elde bulunan, hazrdaki. eldeli * Toplama veya arpmalarda bir sonraki basamaa aktarlan say. elden * Aracsz olarak, kendisi tarafndan. * Birinin araclyla. elden aza yaamak * gnlk kazancancak ihtiyalarnkarlayacak kadar olmak. elden almak * bir malpazara karlmadan sahibinin elinden satn almak. elden ayaktan dmek (veya kesilmek) * yallk sebebiyle veya salbsbtn bozularak alamaz duruma gelmek. elden brakmamak * bir eyle srekli ilgilenmek, elden drmemek. elden karmak * bir eyin sahipliini bakasna geirmek, satmak. elden kmak * malolmaktan kmak, satlmak. elden dme * Az kullanlmve sahibinin elinden ucuza alnm(eya). elden drmemek * bazeylerle bir sre ok ilgilenmek. elden ele * Bir kiiden tekine. elden ele dolamak * birok sahip deitirmek veya birok kimselerce ele alnmak. elden ele gemek * bir ey sahip deitirmek. elden geirmek * eksiklik veya bozukluklarngidermek veya denetlemek iin incelemek. elden gel! * ver!. * kutlayalm. elden geldii kadar elden gelmemek * yapamamak, dayanamamak.

elden gitmek * bir eyi yitirmek, o eyden yoksun kalmak. elden karmak * elde edilebilecek bir eyden trl sebeplerle yararlanamamak. elden kamak * elde edememek. * frsatkarmak, deerlendirememek. elden ne gelir? * aresiz bir durumda yaplacak bir ey olmadnanlatr. elden vefa, zehirden ifa * zehirden ifa beklenilmeyecei gibi yabanclardan da yardm ve iyilik beklemek botur. eldesiz * Toplama veya arpmalarda toplam ve arpmn dokuzdan byk olmamas. eldiven * Detkilerden korumak iin ele giyilen kuma, deri veya kauuktan yaplan el giysisi. eldivenli * Eldiveni olan. eldivensiz * Eldiveni olmayan. -ele* Bkz. -ala- / -ele-. ele alnr * olduka iyi, ie yarar. ele alnmaz * ok kt, ok berbat. ele almak * bir ey zerinde almaya balamak, incelemek, aratrmak. ele avuca smamak * sz dinlememek, baskaltna alnmamak, zapt edilememek. * mark davranmak. ele bakmak * avu iindeki izgilere bakp kiinin geleceini okumak, el falna bakmak. ele geirmek * yakalamak. * sahibi olmak. ele gemek * yakalanmak. * edinilmek. ele gelmek * tutulabilmek. * (bebek) kucaa alnacak kadar bymolmak. ele gne (veya ele gne kar) * herkese, yabanclara kar. ele gne kar * herkese, yabanclara kar. ele verir talkn, kendi yutar salkm * bakalarna, kendisinin inanmadve yapmadtleri kolayca verir. ele vermek * sulu bir kimseyi haber verip yakalatmak. eleba * Oyunda arkadalarna baolan ocuk. * Kt, olumsuz iveya hareketlerde nder olan kimse, sergerde. elebalk * Elebaolma durumu, sergerdelik. eleimsama * Gk kua, alimisema. eleji * At, ili, acklyakarlar, yaknmalarve melnkolik duygularanlatan iir. elek * Taneli veya un gibi toz durumunda olan eyleri yabancmaddelerden ayklamak veya incesini kabasndan ayrmak iin kullanlan tahta bir kasnak ve tek tarafa gerilmi, gzenekli tel, kl, bez vb. ile yaplan ara. -elek

* Bkz. -alak / -elek. eleki * Elek yapan veya satan kimse. * ingene. elekilik * Elek yapp satma ii. eleklik * Kei klndan veya at yelesinden yaplmiplikle dokunan ve sanayide bazsvlarszmekte kullanlan zel dokuma tr. elekten geirmek * elemek. * ayklamak. * aratrma sonunda doruyu yanl, iyiyi kty ayrmak. elektrifikasyon * Elektrik enerjisini endstri, ulam ve gndelik hayata uygulama, elektriklendirme. elektrii kesmek * elektrik enerjisinin akna engel olmak. elektrii yakmak * elektrik enerjisini bir yeri aydnlatmak iin ap kullanmak. elektrik * Maddenin elektron, pozitron, proton gibi paracklarnn hareketleriyle ortaya kan enerji tr. * Bu enerjinin gndelik hayatta kullanlan biimi. * Bu enerjiden elde edilen aydnlanma. * Fiziin, elektrik olaylarninceleyen kolu. * Elektrikle alan. * arpclk, cazibe, canllk. elektrik anahtar * Elektrik gcnden k, s, hareket olarak yararlanrken akmkesme veya srdrmek iin kullanlan ara. elektrik arpmas * Akm geen bir tele canlnn dokunmassonunda iddetli sarslmasveya lmesi. elektrik dinamosu * Gl bir elektromknatsn kutuplararasnda dnen sarmlar biiminde dzenlenmibir iletkenden oluan ve iletkenin dndrlmesiyle mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dntren ara. elektrik direi * Elektrik enerji hatlarntayan, aa veya metal direk. elektrik dmesi * Duvarda gml ve elektrik akmnap kesmeye yarayan dme. elektrik fabrikas * Elektrik enerjisi reten ve bu enerjiyi nakil hatlaryla datan byk iyeri. elektrik feneri * Pil ile alan fener, el feneri. elektrik frn * Elektrik enerjisi ile alan mutfak aleti. elektrik fincan * Elektrik tellerinin sarldakm geirmeyen porselen. elektrik kayna * Elektrik enerjisi kullanlarak yaplan kaynak ilemi. elektrik oca * Elektrik enerjisi ile alan ve stma aracolarak kullanlan alet. elektrik saati * Kullanlan elektrik enerjisinin miktarnn gsteren ara. elektrik santrali * Daha az donanmlkk elektrik fabrikas. elektrik sayac * Elektrik sarfiyatnlen ve kaydeden alet. elektrik sprgesi * Elektrik enerjisi ile alan sprge. elektrik teli * Elektrik akmnkolayca iletebilen ve zellikle bakrdan yaplan tel. elektrik reteci * Jeneratr. elektrik vermek

* bir yeri elektrikle donatmak. * ikence amacyla birinin plak bedenine doru akm vermek. * elektrik enerjisini kullandrmak. elektrik yay * Biribirine demeyen iki kmr ubuk arasnda elektrik akmsrasnda oluan yay biimindeki k. elektrik zili * Elektrik gcnden yararlanan titreim sonucu ses veren ara. elektriki * Elektrik ileri yapan usta. elektrikilik * Elektrikinin ii. elektrikleme * Elektriklemek ii. elektriklemek * zerinde elektrik gc bulunmayan bir iletkene, elektrikli baka bir iletkeni yaklatrmak veya dedirmek yoluyla elektrik gc vermek. elektriklendirme * Elektriklendirmek ii. * Bir yeri elektrik gcyle donatma. elektriklendirmek * Elektrik salamak. * Sinirli ve gergin bir duruma yol amak. elektriklenme * Elektriklenmek ii. elektriklenmek * Elektrik enerjisiyle ykl duruma gelmek. * Sinirli ve gergin bir duruma gelmek, gerginlemek. elektrikli * Elektrii olan, elektrik enerjisiyle ykl olan, elektrikle ileyen. * Sinirli ve gergin bir duruma gelmiolan. elektrikli basa * Elektrikle veya uzaktan kumanda edilen kap, pencere ve elektrikli aralarda kullanlan sistem ac. elektrikli daktilo * Elektrik enerjisi ile alan yazmakinesi. elektrikli stc * Elektrik enerjisinin oluturduu syevreye yayan ara. elektrikli sandalye * Bazlkelerde lm cezasnn uygulanmasnda kullanlan idam arac. elektrikli tren * Elektrik enerjisi ile alan tren. elektriksiz * Elektrii olmayan, elektrik enerjisiyle ykl olmayan, elektrikle almayan. elektro * Bkz. elektrokardiyografi. elektroansefalografi * Beyin hcreleri arasnda var olan ve salderinin topladgizil g farklarnn yazlmas. elektroansefalogram * Beyin hcrelerinin dourduu gizil g farklarnn yazlmasyla elde edilen izelge. elektrobiyoloji * Canllarda grlen elektrik olaylarninceleyen bilim. elektrodinamik * Elektrik akmlarnn dinamik hareketini konu edinen fizik dal. * Bu dalla ilgili olan. elektrodinamometre * Elektrik akmnn iddetini len cihaz. elektrodiyaliz * Birtakm koloitlerin ortamdaki teki paracklara oranla gzenekli zarlardan daha kolay gemesi zelliine dayanan kimyasal artma ynteminin elektrik enerjisiyle hzlandrlmtr. elektrofil * Bir atom veya iyondan elektron alabilen veya onunla elektron paylaabilen madde. elektrofon * Fonograf kaytlarnokumak ve elektrik akmnn araclyla ykselterek sese evirmek iin gerekli aralar

iinde toplayan cihaz. elektrogitar * Elektrikten yararlanlarak sesi ykseltilen gitar. elektrojen * Elektrik reten (sistem). elektrokardiyograf * Bkz. kardiyograf. elektrokardiyografi * Bkz. kardiyografi. elektrokardiyogram * Bkz. kardiyogram. elektrokimya * Elektrik akmnn etkisiyle ortaya kan kimyasal deimeleri ve kimya ilemlerinde oluan enerji elektrik retiminde kullanmayaratran bilim dal. elektrolit * Elektroliz ilemiyle zlen madde. elektroliz * Bir elektrik akmnn etkisiyle ortaya kan kimyasal ayrma. elektromanyetik * Elektromanyetii bulunan veya bununla ilgisi olan. elektromanyetik dalgalar * Yaylmak iin herhangi bir ortama ihtiya duymayan, bolukta yaylabilen, manyetik veya elektrik alanlarndan oluan, ykl paracklarn hzlanmasyla meydana gelen enerji dalgalar. elektromanyetik g * Manyetik alan iindeki elektrik aknetkileyen g. elektromanyetizma * Elektriklenme ile mknatslanmann karlklolarak etkilenmelerinden ortaya kan olaylarn btn. * Elektrik akmyla mknats elde etme. elektrometalrji * Metalurji rnlerinin elde edilmesi ve artlmasnda termik elektriin sve elektroliz zelliklerinin kullanlmas. * Elektrikle stma olaylarndan yararlanlarak yaplan ve madenlere uygulanan termik ilemlerin hepsi. elektrometre * Elektrikte kullanlan trl l cihazlar. elektromknats * inde manyetik akytoplayp arttrcbir yumuak demir bulunan, bobin veya bobinlere doru akm geirilerek elde edilen mknats. elektromobil * Elektrik enerjisiyle ileyen otomobil. elektromotor * Mekanik veya kimyasal bir etki altnda elektrik reten. * Elektrik enerjisini mekanik enerjiye eviren cihaz. elektron * Btn atomlarda bulunan negatif yke sahip temek parack, pozitron kart. elektron ak * Serbest elektronlarn yer deitirmesi. elektron demeti * Aynenerji kaynandan kan ve biribirine yakn yrngede yaylan elektronlar. elektron gaz * Boveya gaz dolu bir ortamda, yahut bir iletkenin iinde dolaan serbest elektronlarn tm. elektron lmbas * Gaz geirmeyen bir tr iindeki bolukta veya bir gazlortamda elektron akmoluturan elektronik ara. elektron mikroskobu * Normak k yerine bir elektron demeti ile alan ve bir milyon kere net bytebilen zel mikroskop. elektronegatif * Elektrolizde art(pozitif) kutupta toplanma nitelii olan (cisimler). elektronik * Elektron temeline dayanan. * Serbest elektronlarkonu olarak alan bilim dal. elektronik beyin * Bkz. bilgisayar. elektronik alglar

* Elektrikten yararlanarak ses gc ykseltilen alglar. elektronik mzik * Elektronik algve cihazlarla yaratlan mzik. elektronik saat * Elektrik enerjisi ile alan saat. elektroniki * Elektronik ii ile uraan kimse. elektropozitif * Elektrolizde eksi (negatif) kutupta toplanma nitelii olan (cisimler). elektroradyoloji * Hastalklarn tehis ve tedavi edilmesinde elektrik nlarnn uygulanmasnngren tp dal. elektrosaz * Bkz. elektronik alg. elektroskop * Bir cismin elektriklenmesini ve bu elektriklenmenin derecesini gsteren ara. elektrostatik * Elektrikle ilgili. * Elektriklenmicisimler zerinde elektrii denge durumunda inceleyen fizik dal. elektrostatik serpme * Yksek gerilimli bir elektrostatik alandan yararlanlarak zmpara taneciklerinin kt veya beze yaptrlrken dzenli dalmsalayan yntem. elektrook * Ruh hastalklarnda, beyinden ok ksa sreli yksek elektrik akmgeirerek, hastayiyiletirmeye alma yntemi. elektrot * Bir elektrolitin iine daldrlan iki iletken ubuktan her biri, bunlarn artsna (pozitifine) anot, eksisine (negatifine) katot denir. elektroteknik * Elektrik tekniine ait, elektrik teknii ile ilgili. elem * Ac, znt, dert, keder. eleman * ge, unsur. * Bir toplulukta alan insanlarn her biri. * Kmeye ait varlklardan her biri. eleman says * Bir kmedeki varlklarn says. eleme * Elemek ii. * Elenmi, seilmiolan. * eyrek sona katlacak sporcu ve takmlarayrmak iin dzenlenen seme yar. eleme snav * Herhangi bir eitim kurumuna bavuran istekliler arasndan belli dzeyde baargsterenleri semek iin dzenlenen iki aamalsnavdan ilki. elemek * Elek yardmyla ayklamak veya incesini kabasndan ayrmak, elekten geirmek. * Gzden geirmek, ayklamak, iyisini ktsnden ayrmak. * Snav veya yarma yoluyla en iyileri semek. * plii elemgeden geirip yumak yapmak. * Bir yarmacyyarma dbrakmak. element * Kimyasal zmlemeyle ayrtrlmayan veya bireim yoluyla elde edilemeyen madde. elemge * ile durumundaki iplii yumak yapmak veya masuraya sarmak iin, zerine geirilen kafes dolap biimindeki hafif ve bir eksen zerinde dnen ara. elemli * zntl, kederli. elemsiz * Elemi, znts, kederi olmayan. elenme * Elenmek ii. * Yenilen oyuncu veya takmn yarmalardan karlmas.

elenmek * Elemek iine konu olmak veya elemek ii yaplmak. * Snavdan geirilmek, seilmek. * Turnuva dkalmak, yarmadan karlmak. * Szlmek. elenti * Arpa, buday ve benzerlerinin kalburdan geirilmiblm. eletirel * Eletiri nitelii tayan, tenkid. eletiri * Bir insan, bir eseri, bir konuyu, doru ve yanlyanlarnbulup gstermek maksadyla inceleme ii, tenkit. * Bir edebiyat veya sanat eserini her ynyle salamak ve deerlendirmek amacyla yazlan yaztr, tenkit, kritik. * zellikle bilginin temellerini ve doruluk durumunu inceleme, snama, yarglama. eletirici * Eletirmeci, eletirmen. * Eletirme nitelii olan, tenkiti. eletiricilik * Eletiricinin ii, eletirmenlik, tenkitilik, mnekkitlik. * nsan bilgisinin snrzerine felsefe bilinci ve bu bilincin uyank tutulmas, eletirimcilik, kritisizm. * Kant'n akl ve bilginin snrnve imknlarntespit etmek iin, zellikle dogmacln ve pheciliin karsna koyduu felsefe yntemi, kritisizm. eletirilme * Eletirilmek ii. eletirilmek * Eletirmek ii yaplmak. eletirim * Eletirmek ii. eletirimci* Eletirimcilikle ilgili olan. eletirimcilik * Eletiricilik. eletirme * Eletirmek ii, tenkit. eletirmeci * Eletirme yapan kimse, eletirmen, tenkiti, mnekkit. eletirmecilik * Eletirmecinin yaptitenkitilik, mnekkitlik. eletirmek * Bir dncenin, bir eserin, bir yargnn doruluk veya yanllnortaya karmak ve gerek deerini belirtmek iin onu incelemek, tenkit etmek. eletirmeli * Eletirme ile ilgili, eletirme zerine olan, eletirel, tenkid. eletirmen* Eletiri yazan kimse, eletirmeci, tenkiti, mnekkit. eletirmenlik * Eletirmenin ii, eletiricilik, mnekkitlik. elezer * Sadist. elezerlik * Sadizm. elgin * Yabanc, gurbette yaayan, garip. elhak * Gerekten, hi phesiz, dorusu. elhamdlillah * Allah'a kr. elhasl * Szn ksas, ksacas, iin sonu, velhasl. eli ak * Parasnve malnesirgemeyen, cmert, bonkr. eli ar

* Yavaigren. * Vurunca ok actan (kimse). eli almak* bir ite uzluk, ustalk kazanmak. * herhangi bir davrandet edinmek. eli altnda olmak * buyruunda olmak, istedii anda o eyden yararlanabilmek. eli armut devirmek * birisinin bir iyaparken brnn de bodurmayarak aynii yapabileceini anlatr. eli aya(olmak) * yardmcs(olmak), her iine yarar (olmak). eli aya(veya eli kolu) bal * aresiz, istediini yapamayacak bir durumda olan. eli ayabuz kesilmek (veya tutmamak) * gsz, dermansz kalmak. eli ayadolamak * armak, tellanmak. eli ayadzgn * bedence kusursuz, sakat deil. eli ayatitremek * korku, sinir gibi sebeplerle heyecanlanmak. eli ayatutmak (veya tutmamak) * beden gc yerinde olmak, (veya olmamak). eli aza varmamak * bir eyi bol bol alma veya bol bol verme alkanlnda olmak. eli bayrakl * irret, edepsiz, kavgac. eli bo * i olmayan, bogezen. eli bokmak * umduunu alamamak, baarszla uramak. eli bodnmek (evrilmek veya geri gelmek) * umduunu alamadan dnmek. eli bogelmek (veya gitmek) * armaansz gelmek, gitmek. * umulan eyi getirmeden gelmek. eli brnde * Ahap yaplarda kmalarn altna eik ve aralklolarak konulan ahap destek. * Halve kilimlerde kullanlan eski bir motif tr, eli belinde. eli brnde (veya koynunda) kalmak * baarszla uramak, bir ey yapamaz duruma dmek. eli abuk * abuk igren, hamarat. eli dar (veya eli darda) olmak * para skntsiinde olmak. eli demek * bir ey yapmaya vakit ve frsat bulmak. eli dursa ayadurmaz * kprdak, hareketli. eli ekmek tutmak * geimini kendi emeiyle salayacak duruma gelmek. eli ermek (veya ermemek) * yapabilmek, ulaabilmek. eli ermez gc yetmez * aresiz, zavall. eli geni * Geimi iyi olan, cmert. eli genilemek * bolca paraya kavumak. eli gitmek * bir eyi kavramak, tutmak istemek. eli hafif

* (cerrah, dii, berber vb.) Actmadan, tedirgin etmeden igren. eli harama uzanmak * dince yasaklanmbir ie ynelmek. eli ie yatmak * becerikli, eli yatkn olmak. eli kalem tutmak * yazyazmaybilmek. * dndn gzel bir anlatmla yazmak. eli krlmak * eli, ie yatkn bir duruma gelmek. eli kolu balkalmak (veya durmak, olmak) * bir engel dolaysyla hibir iyapamaz duruma gelmek. eli koynunda * bo, isiz; aresiz. eli koynunda kalmak * aresiz kalmak. eli kulanda * nerede ise olacak, ok yaknda olmasbeklenilen (ey). eli kurusun * "eli tutmaz olsun, eli bir igremez olsun" anlamnda bir ilenme. eli maal* Kavgac, irret, daya atmayseven. eli olmak * karmolmak, gizli bir ilgisi bulunmak. eli para grmek * eline para gemek. eli selek * Eli ak, cmert. eli sk * ok tutumlu, cimri, pinti. eli silh tutan * silh kullanabilen. eli sopal* Zorba. eli akanda * dnceli, kaygl. eli uz * Usta, belli bir ite becerikli, mahir. eli uzun * Frsat bulduka te beri aran, hrsz. eli varmamak (veya gitmemek) * bir ii yapmaya gnl razolmamak. eli yatkn * eli o ie alk, becerikli. eli yatkn * Elle yaplan ilerde becerikli (kimse). eli yatmak * eli almak. eli yordaml * Eli ie yakr, yatkn. eli yz dzgn * yzne baklr, gzelce. elif * Arap alfabesinin ilk harfinin ad. elifba * Arapa, Farsa ve Osmanlcann alfabesi. elif * Bantlarla sslenmibir tr kuma. elifi elifine * tam, tam olarak, noktasnoktasna. elifi mertek sanmak * ok cahil olmak.

elik * Dakeisi, yaban keisi. elm * Acnacak, ackl. elimi sallasam ellisi, bamsallasam tellisi * Bkz. elini sallasa ellisi, bansallasa tellisi. elin (veya lemin) aztorba deil ki bzesin * bakalarnn syleyeceklerine engel olamazsnz; halk elverili bir durum karsnda eitli yorumlar yapar. elinde * bakm, gzetimi altnda. * egemenlii altnda, yetkisinde. elinde avcunda nesi varsa * parasnn, varlnn hepsi. elinde bulunmak (veya olmak) * o eye sahip bulunmak. elinde bymek * bytlmek, baklmak. * eitilmek, bilgi, grg ve terbiye sahibi olmak, yetitirilmek. elinde kalmak * birinin bakmnda, ynetiminde olmak. * bir ey satlmayp sahibinde kalmak. elinde olmak * isteyince o ii yapabilmek. elinde olmamak * iradesi dnda bulunmak. elinde tutmak * kendi tekelinde bulundurmak, bakalarna kaptrmamak. * bir malsatmayp bekletmek. elinde... var * yapar, bilir, bulundurur. elinden * yznden,... -den dolay. elinden bir i(veya ey) gelmemek * aresizlikten veya yeteneksizlikten bir iyapamamak. elinden bir kaza (veya sakatlk) kmak * istemeyerek birini yaralamak veya ldrmek. elinden kmak * birisi tarafndan yaplmak. * ustaca hazrlanmak retilmek. elinden geleni ardna (arkasna) koymamak * yapabilecei btn ktlkleri yapmak. elinden geleni yapmak * gcnn yettiini yapmak. elinden gelmek * yapabilmek. elinden gelmemek * aresizlikten, baka trl yapamamak. elinden hibir ey kurtulmamak * her eyi becerebilmek. elinden ikmamak * abuk igrememek. elinden iyi igelmek * becerikli, hnerli olmak. elinden kan kmak * cinayet ilemek. elinden kurtulmak * birinden kamaybaarmak. elinden tutmak * yardm etmek; kayrmak. eline (elinize veya ellerinize) salk * el emei ile gzel bir ey yapana sylenen bir vg sz. eline ar

* elinden abuk ikmayan. eline almak * bir iin veya yerin ynetimini emri altna almak. * bir ii kendi yapmaya balamak. eline ayana kapanmak (sarlmak veya dmek) * birine ok yalvarmak. eline ayana enmemek * her trl ayak hizmetlerini yksnmeden yapmak, hamarat olmak. eline bakmak * bir kimsenin yardmyla geinmek. * ne getirdi diye gzlemek. eline abuk * abuk igren. eline domak * yalbir kimse, birini, ocukluundan beri ok yakndan tanmak. eline dmek * egemenlii, buyruu altna girmek. * yakalanmak. * birine muhta olmak. * rastlamak, tesadf etmek. eline erkek eli dememiolmak * (kz iin) namuslu olmak. eline eteine doru * her trl ktlkten uzak olan, drst. eline eteine sarlmak * ok yalvarmak. eline frsat gemek * imkn bulmak. eline gemek * kazanmak, edinmek, elde etmek. * rastlamak, bulmak. * yakalamak. eline kalmak * ondan baka yardm edeni olmamak, yalnz ona muhta olmak. eline su dkemez * deerce ondan ok geride. eline tututurmak * karsndakinin isteyip istemediini dnmeksizin verivermek. eline yzne bulatrmak * gerektii gibi bir ii yapamamak, baarsz olmak, becerememek. elini ayankesmek (veya ekmek) * uramaz olmak. * uramamak, ilgilenmemek. elini ayanpeyim * "ok yalvarrm" anlamnda kullanlr. elini belli etmek (veya gstermek) * (kt veya okey vb. oyunlarda) elindeki kdveya ta, oynayanlara belli edecek biimde szle veya iaretle aklayp oynamak. elini abuk tutmak * gerekli tedbiri zamannda almak . elini eteini ekmek (veya kesmek) * o eyle ilgisini kesmek. elini kalbine (veya vicdanna) koyarak (sylemek, dnmek veya hkm vermek) * doru, yansz, haka. elini kana bulamak (veya bulatrmak) * ldrmek. elini kolunu balamak * bir ey yapamayacak duruma getirmek. elini kolunu sallaya sallaya gelmek * gelirken hibir armaan getirmemek veya bitirmeye gittii iten sonu almakszn dnmek. elini kolunu sallaya sallaya gezmek * (ortada grnmemesi gereken kimse) pervaszca, kimseden ekinmeden dolamak.

elini kulana atmak * gazel veya trk sylemek iin elini kulak kepesinin arkasna koymak. elini oynatmak * parayesirgememek. elini sallasa ellisi (bansallasa tellisi) * birinin karcinsten birok insankolaylkla elde edebileceini anlatr. elini scak sudan souk suya sokmamak * evde hibir iyapmamak, ok nazlolmak. elini srmemek * eliyle dokunmamak. * bir ii kendine yaktrmayarak, tenezzl etmemek. elini uzatmak * yardm etmek. elini veren kolunu alamaz * kendisine iyilik yapldnda, devamnfazlasyla isteyen kimseler iin kullanlr. elinin altnda * her zaman kolayca alnp yararlanlabilecek yerde ve yaknlkta. elinin hamuruyla erkek iine karmak * (kadnlar iin) beceremeyecei ileri yapmaya kalkmak. elinin kr * bktrc, usandrcdurum karsnda azarlama yollu verilen karlk. * kt, anlalmaz. elinle ver, ayanla ara * dn aldeyi geri vermeyi geciktirenler iin yaknma olarak sylenir. elips * Btn noktalarnn odak denilen belirli iki ayrnoktaya olan uzaklklarnn toplambirbirine denk olan kapaleri. elipsoidal * Elipsoitle ilgili, elipsoit biiminde olan. elipsoit * Elipse benzeyen. * Bir elipsin kendi ekseni etrafnda dndrlmesiyle oluan cismin biimi. eliptik * Elips ile ilgili, elips biiminde olan. elit * Sekin. eliyle * araclyla, marifetiyle. eliyle koymugibi (bulmak) * hi aramadan, kolayca. elle tutulacak taraf(yan) kalmamak * salam bir yankalmamak. * gvenilecek veya kayrlacak bir yn olmamak; hibir deerli yanolmamak. elle tutulur gzle grlr (veya dille anlatlr) * ok belirgin, ok ak. elleme * Ellemek ii. * Seilmi, iyi. ellemek * Elle dokunmak, elle kartrmak. ellenme * Ellenmek ii. ellenmek * (bir eye) Elle dokunulmak. ellenmidillenmi * iffetsizlii yaylm(kadn). eller yukar! * "ellerini kaldrarak teslim ol" anlamnda kullanlr. ellerde gezmek * elden ele dolamak, el stnde tutulmak, saygve sevgi grmek. ellerim yanma gelsin * "Allah canmalsn ki doru sylyorum" anlamnda kullanlr.

ellerin dert grmesin * "Allah senden razolsun" anlamnda iyi dilek sz. elleme * Ellemek ii. ellemek * Elle dokunmak. * Elle itierek akalamak. * Alverite, alanla satan birbirlerinin ellerini tutup skarak uzlamak. * Birine dokunacak sz sylemek. * Birbirinin elini skarak g denemesi yapmak. * El skarak selmlamak. * Ar bir yk kaldrmak iin birka kii birden tutmak. * Yardmlamak. elli * Krk dokuzdan sonra gelen saynn ad, 50, L. * Bekere on; krk dokuzdan bir artk. elli * Eli olan. ellik * Eldiven. * Ekin bierken sol elin parmaklarna geirilen, eldiven biiminde, tahtadan yaplan bir ara. * Yelken dikenlerin kulland, maden yks olan mein eldiven. ellilik * inde elli tane bulunan. * Elli yanda olan. * Elli kuruveya elli lira deerinde para. ellinci * Ellinin sra sfat; srada krk dokuzuncudan sonra gelen. ellier * Elli sfatnn letirme biimi; her birine elli, her defasnda ellisi bir arada olan. elma * Glgillerden, iekleri pembe veya beyaz bir aa (Pirus malus). * Bu aacn kabuu parlak, sert, krmzdan yeile kadar trl renkte, kokusu ho, tadeki veya tatl, dokusu gevrek, ufak ekirdekli meyvesi. elma ay* Elmalay. elma da, alma da demesini biliriz * artlara gre uygun davranmayifade eder. elma gibi * krmz(yanak). elma sirkesi * Elma suyundan elde edilen sirke. elma suyu * Elmadan karlan meyve suyu. elma arab * Elma rasnn mayanmasyla elde edilen arap. elma ekeri * Boya katlmeker pekmezine batrlarak ekerlenen ve ubua taklarak satlan elma. elma urubu * Elmann ekerle kaynatlmasndan elde edilen bir tr iecek. elmaba * Tepeli dalg. elmac * Elma yetitiren veya satan kimse. elmack * Yzn yanakla gz arasnda bulunan, az ok kntlblm. elmack kemii * Yzn yanakla gz arasnda bulunan kemii. elmaclk * Elmacnn yapti. elmalk * Elma bahesi.

elmann yarso, yarsbu * Bkz. bir elmann yarso, yarsbu. elmas * Billrlamarkarbon. * Mcevher olarak kullanlan, saydam, deerli ta. * Elmastra. * Elmas talaryla sslenmi. elmas gibi* ok iyi, ok deerli. elmasm * vg ile seslenme. elmasiye * Dondurulmumeyve suyundan yaplan bir tr pelte. elmasl * Elmasla sslenmiolan. elmastra* zeri elmas gibi yontulmu(iyi tr cam, billr). * Ucu elmasl, kalem biiminde cam keskisi. elolu * El, yabanc. * Damat; koca. elpen * Kertenkele. elti * Kardekarlarndan her birinin tekine gre ad. eltieltiyekst * Bir tr bitki. eltilik * Elti olma durumu. elvan * Renkler. * Trl renklerden olan. elvan elvan * eit eit. elveda * Bir daha kavuulmayacadnlen bir eyden ayrlrken kullanlr. * Bir daha karlalmayacak biimde ayrlrken "Allaha smarladk, Allaha emanet olun" anlamnda kullanlr. elverir ki * yeter ki. elverili * Uygun, ie yarayan, msait. elverililik * Uygun olma durumu. elverisiz * Uygun olmayan, uygun gelmeyen. elverisizlik * Uygun olmama durumu. elverme * Elvermek ii veya durumu. elvermek * Yetmek, yetecek kadar olmak. * Uygun gelmek. elvermemek * Uygun olmamak, uygun gelmemek, imkn bulunmamak. elyaf * Lifler, teller. elzem * ok gerekli, vazgeilmez. em * l, merhem. -em * \343 -am / -em.

emanet * Korunmak iin birine veya bir yere braklan eya, kimse vb., inan, vedia. * Bir kimse ile birine gnderilen ey. * Eyann emanet olarak brakldyer. * Bazdevlet dairelerine verilen ad. * Can. emanet brakmak (veya vermek) * bir eyayveya paraykoruma iini yapan kimseye veya bir yere vermek. emanet dolab * Emanetinin aldpara veya eyaysakladmobilya. emanet etmek * bir eyi veya bir kimseyi birine veya bir yere korumak iin brakmak. emaneti * cret karleyayalkoyup koruyan kimse. emanetilik * Emanetinin ii. emanete hyanet olmaz * emanet olarak braklan eyi titizlikle korumak gereklidir. emaneten * Emanet olarak. emanetullah * Snt, yetim ve ksz (ocuk). emare * Belirti, iz, ipucu. emarecik * Kk iz, ufak belirti. emaret * Emirlik, beylik. emay * Bazmaddeleri korumak, belirli bir parlaklk kazandrmak veya boyamak iin kullanlan, saydam veya donuk cama benzeyen cil. emaye * zeri emayla kaplanmolan. * (fotoraflkta) Ia karhassas malzeme. emaylama * Emaylamak ii. emaylamak * Emayla kaplamak. embriyolog * Embriyoloji uzman. embriyoloji * Dlt durumuna gelinceye kadar oulcuun geirdii geliim evrelerini inceleyen biyoloji kolu. embriyon * Oulcuk, reym. emcek * Meme. emcik * Meme. emdii (hell) st haram olmak * doruluktan ayrlmak, kt iler yapmak, anaya babaya saygszca davranmak. emdirme * Emmesini salamak, emdirmek ii. emdirmek * Emmesini salamak. emdirtme * Emdirtmek ii. emdirtmek * Emdirmesini salamak. eme seme yaramamak * ie yaradkabul edilmemek, makbule gememek, takdir edilmemek. eme yaramak * ie yaramak, yararlolmak.

eme * Su ve kara yosunlarnn, kk andran tutunma organ. -eme * Bkz. -ama / -eme. emei ekilmi * ok emek verilerek hazrlanm(yemek). emei gemek * bir eyin ortaya kmasiin almolmak. emek * Bir iin yaplmasiin harcanan beden ve kafa gc. * nsann bilinli olarak belli bir amaca ulamak iin giritii hem doal ve toplumsal erevesini hem de kendisini deitiren alma sreci, say. * Uzun ve yorucu, zenli alma. -emek * Bkz. -amak / -emek. emek ekmek * bir ite ok alarak yorulmak. emek harcamak * aba gstermek. emek vermek * bir eyin meydana gelmesi iin zenle ve ok almak. emeki * Emek karlgeimini salayan kimse. * Herhangi bir retim aracna sahip olmayan, geimini emei karlnda salayan ii. emekilik * Emeki olma durumu. emekleme * Emeklemek ii. emekleme a * Bir eyde henz olgunluk, tecrbe kazanlmamdnem. emekleme dnemi * Emekleme a. emeklemek * Dizler ve eller zerinde yrmek. * Bir ie yeni balarken tecrbesizlikten tr acemilik geirmek. emekli * Emek harcanarak elde edilen, zor, zahmetli. * Belirli bir sre altktan sonra kanunlar gerei ii ile ilgisi kesilerek kendisine aylk balanmolan (kimse). emekli maa * Bkz. emekli ayl. emekli ayl * Emekli olduktan sonra denen aylk. emekli ikramiyesi * Emekli olma srasnda yaplan toplu deme. emekli olmak * belirli bir sre altktan sonra kanun ile salanan haklardan yararlanarak grevinden ayrlmak, tekat olmak. emeklilik * Emekli olma durumu, tekatlk. emeklilik a * Emekli olduktan sonraki dnem. emekliye ayrmak (karmak veya kartmak) * kanuna gre aylk balayarak bir grevliyi grevinden ayrmak. emekliye ayrlmak (veya kmak) * emekli olmak, tekade sevk olunmak. emeksiz * Emek harcanmadan elde edilen, kolay, zahmetsiz. emeksiz evlt * vey evlt. emektar * Bir grevde uzun sre kalp o ie emei gemiolan (kimse). * ok kullanlm, eski.

emektarlk* Emektar olma durumu. emel * Gerekletirilmesi zamana balistek. emel beslemek * istei, arzuyu srekli dnmek veya glendirmek. emeline let etmek * birini veya bir eyi kendi istekleri dorultusunda kullanmak. emen * ukur, baubuu, aa veya sebze dikmek iin alan ukur. emici * Emme iini yapan. emici kllar * Bitkilerin kklerinde bulunan ve topraktaki besin maddelerini emip beslenmelerine yarayan tek hcreli uzantlar. emici tyler * Emici kllar. emik * Emmekten ryen yer, emme izi. * nsan beyni. emik * Bkz. imik, mk. emilme * Emilmek ii. emilmek * Emmek iine konu olmak. emin * nanlr, gvenilir. * Sakncasz, emniyetli, tehlikesiz. * phesi olmayan. * Osmanlimparatorluunda bazdevlet grevlerindeki sorumlu kiilere verilen ad. emin olmak * inanmak, gvenmek. emir * Buyruk, komut. * Bir makamdan brne geerken grevliye verilen belge. emir * Araplarda ve daha baka Mslman lkelerde bir kavim, ehir veya lkenin ba. emir almak * talimat almak. emir cmlesi * Yklemi emir kavramveren cmle. emir eri * Subaylarn kt'a ve daire dnda buyruklarnda bulunan er, emirber. emir etmek * Bkz. emretmek. emir kipi * Fiilin yaplmasndileyen veya emreden isteme kipi. Trkede bu kip birinci teklik ve okluk kiiler iin kullanlmaz. kinci kiiler iin -in, -iniz, nc kiiler iin, -sin, -sinler ekleri kullanlr. emir kulu * Bir ii, aldbuyruk gereince yapmak ykmllnde olan kimse. emir subay * Yksek rtbeli komutanlarn emrine verilmisubay. emir vermek * buyurmak, buyruk vermek. emirber * Emir eri. emirberlik * Emirber olma durumu, emirberin ii. emircik * Yalapkn, iskele kuu. emirlik

* Emir (II) olma durumu. * Bir emirle ynetilen blge. emirname * Yazlbuyruk. emisyon * Devlete para, senet ve tahvil karma, piyasaya srme. emi * Emmek ii veya biimi. emime * Emimek ii veya durumu. emimek * Karlklolarak emmek. * Salmadan nce koyunlarn kuzular tarafndan gizlice emilmesi. emitirme * Emitirmek ii. emitirmek * Emimelerini salamak. emlk * Ev, arsa, bahe gibi tanamayan mal ve mlklerin ortak ad, tanmazlar, gayrimenkul. emlk brosu * Emlk alm satm, kiralanmasile uraan iyeri. emlk vergisi * Her yl belediyelere denen ev, dkkn, arsa vb. mlklerin vergisi. emlki * Emlk alp satma iiyle geinen kimse. emlkilik * Emlkinin ii. emleme * Emlemek ii veya durumu. emlemek * l srmek, il vermek. emlik * Emme dnemindeki kk ocuk . * Zamanndan daha ge doan kuzu veya olak . emme * Emmek ii. * Sourma, massetme. * Boruda akan svnn oluturduu eki. * Petrol ile ilgili ilemlerde bir akkann ekilii; bir deponun byle bir ekilme ile doldurulmasilemi. emme * Amma, ama. emme basma tulumba * Hem eken hem de ileten tulumba. emme * Kendisine balanan bir kabn iindeki gazseyreltmeye veya sktrmaya yarayan, iinden bir sv geirilerek altrlan ara, aspiratr. emmek * Dudak, dil ve soluk yardmyla bir eyi iine ekmek, somurmak. * Tkrk yardmyla eriterek iine ekmek. * Sourmak, massetmek. * Uzun sre yararlanmak. emmi * Amca. emmi olu * Amcann olu. * Dost, arkada, teklifsiz olunan kimse. emniyet * Gvenlik. * Gven, inanma, itimat. * Polis ileri. * Gvenlik ilerinin yrtld yer. * Bir arata gven salaycpara.

emniyet pimi * Ateli silhlarda gvenli kullanmsalayan pim. emniyet altna almak * korumak. emniyet amiri * lelerin genel gvenliinden kaymakama karsorumlu olan amir. emniyet dura * Su altna dalan kiilerin vurgun yememesi iin su yzne kmesafesinde salk ynnden gvenli blge. emniyet dmesi * Patlaycve yancaletlerin gvenle kullanlmasna yardmcolan, kullanldzaman ak, kullanlmad zaman da kapaltutulan dme. emniyet etmek * gvenmek. emniyet kemeri * Uaklarda, otomobillerde vb. de gvenlik bakmndan bele taklan kemer. emniyet kilidi * Kapve kasalarda gvenlii salayan kilit. emniyet mdr * lin genel gvenliinden valiye ve i ileri bakanna karsorumlu olan mdr. emniyet supab * Makinelerde gvenli kullanmsalayan alet. emniyet vermek * gven vermek. emniyetli * nanlr, gvenilir. emniyetsiz * nanlmaz, gvenilmez. emniyetsizlik * Gvensizlik. emoglobin * Bkz. hemoglobin. emoroit * Basur. empermeabl * Yamurluk. emperyalist * Emperyalizm yanlsolan (kimse). emperyalizm * Bir milletin baka bir milleti siyas ve ekonomik egemenlii altna alarak yaylmasveya yaylmayistemesi, yaylmaclk. empirme * Emprime. empoze * Zorla benimsetilmi, kabul ettirilmiolan. empoze etmek * bir eyi zorla benimsetmek, kabul ettirmek. empresyonist * zlenimci. empresyonizm * zlenimcilik. emprezaryo * Belli bir yzde karlnda, bir sanatnn alma programlarnve anlamalarndzenleyen kimse. emprime * Deiik renkte boya kullanlarak, kumazerine desen ve zemin basma ilemi. * Bu ileme uratlan (ipekli, ynl vb. kuma). emraz * Hastalklar. emre muharrer senet * inde yazlolan parann gene onda yazlkimseye veya onun gsterecei birine denmesi gereken buyrua yazlsenet. emretme * Emretmek ii.

emretmek * Buyurmak, emir vermek. emretti patrik efendi! * birinin yersiz bir buyruuna karalay yollu kullanlr. emreyleme * Emreylemek ii veya durumu. emreylemek * Buyurmak, emretmek. emrihak * lm. emrihak vaki olmak * lmek. emrine girmek * bir kimsenin buyruu altnda bulunmaykabul etmek. emrine vermek * grevlendirmek, atamak. * yararlanmasiin ayrmak. emrivaki * Oldu bitti, olup bitti. emrivaki yapmak * Bkz. oldu bittiye getirmek. emsal * Benzerler. * Yat, e, denk. * rnek. * Kat say. emsalsiz * Esiz, ei benzeri olmayan, bir benzeri daha bulunmayan. emsalsizlik * Esiz olma durumu, esizlik. emtia * Mallar, satlacak eyler. emval * Mallar, para ile alnan eyler. emzik * St ocuklarnoyalamak iin azlarna verilen kauuk meme. * Beslemek iin st ocuklarna meme yerine emdirilen azkauuklu st iesi, biberon. * brik, aydanlk, testi gibi kaplarn, suyu azar azar aktmaya yarayan ii delik uzants, ibik. * Sigara azl. emzik borusu * Dorudan doruya sobaya taklan dirsek boru. emzikli * Emzii olan. * Memede ocuu olan (kadn). emziksiz * Emzii olmayan. emzirilme * Emzirilmek ii. emzirilmek * ocua meme verilmek. emziri * Emzirmek ii veya biimi. emzirme * Emzirmek ii. emzirmek * Kadn veya dii hayvan memesindeki st yavruya vermek. emzirtme * Emzirtmek ii. emzirtmek * Emzirmek iini yaptrmak. en * Bir yzeyde boy saylan iki kenar arasndaki uzaklk, genilik, boy kart.

en * Hayvanlara veya eyaya vurulan damga, iaret. en * Bana geldii sfatlarn en stn derecede olduunu gsterir. -en * Bkz. -an / -en. en azndan * en azile, hi olmazsa. en fenas* Bkz. en kts. en iyisi * en ok tercih edilen. en kts * hi istenmeyen. enam * Yaratlmbtn canllar. * Halk. enayi * Fazla bn, avanak, et kafal, budala. enayi dmbelei * ok enayi. enayice * Enayi gibi. enayicesine * Enayice davranarak, enayi gibi. enayileme * Enayilemek ii veya durumu. enayilemek * Enayi durumuna dmek. enayilik * Enayi olma durumu, enayice davran. enayilik etmek * enayi gibi davranmak. enberi * ift yldzlarda birleenlerin ktle merkezine gre izdikleri elips yrngede, ktle merkezinin bulunduu odaa en yakn nokta. enbiya * Nebiler, peygamberler. encam * Son, iin sonu. * Gelecek. encek * Enik. encik * Enik. encikleme * Enciklemek ii. enciklemek * Bkz. eniklemek. encmen * Yarkurul, komisyon, komite. endaht * Atma, at, atlma. * Silh atma, boaltma. endam * Vcut, beden, boy bos. endam aynas * nsanboyunca gsteren ayna. endaml * Boylu, boyu bosu yerinde. endamsz * Boyu bosu yerinde olmayan, ksa, elimsiz.

endaze * 65 cm boyunda bir uzunluk ls. * l. endazeleme * Endazelemek ii. endazelemek * Endaze ile lmek. endazesiz * lsz. endazeyi karmak * fazla abartmak, ly karmak. endazeyi armak * ne yapacana karar verememek, eli ayadolamak. endeks * ndeks. endeksleme * Endekslemek ii. endekslemek * Endekse balamak. endekslenme * Endekslenmek ii veya durumu. endekslenmek * Endekse balanmak. endeksli * Endekse balanm. endemik * Sadece orada yetien. ender * ok az, ok seyrek. * ok seyrek olarak, ok seyrek bir biimde. enderun * Saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduu yer. * Byk saraylarn i blm. * Devlet grevlilerini yetitiren okul. enderunlu * Enderunda eitim grmolan. endirekt * Dorudan deil, dolayl. endie * Dnce. * Tasa, kayg; kuku, korku. endie etmek * tasalanmak, kayglanmak. endielenme * Endielenmek ii. endielenmek * Tasalanmak, kayglanmak. endieli * Tasal, kaygl; kukulu, korkulu. endiesiz * Tasasz, kaygsz, kukusu olmayan, korkusuz; dncesiz. endiesizlik * Endiesiz olma durumu. endieye dmek * tasaya kaplmak, kayglanmak. endoderm * deri. endogami * evlilik. endokrin * salg. endokrinoloji

* salgbilimi. Endonezyal * Endonezya halkndan olan kimse. endoskop * nsan vcudunun herhangi bir boluunu, muayeneyi kolaylatrmak iin aydnlatp grnr hle getiren alet, andoskop. endoskopi* nsan vcudunda, organ veya kovuk ilerinin endoskopla muayenesi. endotermik * Isalan. endksiyon * Tme varm. endstri * Sanayi. endstrileme * Endstrilemek ii, sanayileme. endstrilemek * Endstri alannda gelimek, sanayilemek. endstriyalizm * Sanayicilik. endstriyel * Endstri ile ilgili, sna. enek * Enenmi, burulmu, erkeklii giderilmi. -enek * Bkz. -anak / -enek. eneme * Enemek ii. enemek * Erkeklik bezlerini burarak veya kararak erkekliini gidermek, idietmek, hadm etmek. enenme * Enenmek ii. enenmek * Enemek ii yaplmak, erkeklii giderilmek. enerji * Maddede var olan ve s, k biiminde ortaya kan g, erke. * Organizmann etkin gc. * Manev g. enerjik * Enerji ile ilgili. * Gl ve hareketli. * Davranlarnda kararlarnkesinlikle uygulayan. enerjiklik * Enerjik olma durumu. enez * Clz, zayf, gsz. eneze * Enez. enezeleme * Enezelemek ii. enezelemek * Eneze duruma gelmek. enfarkts * Bir organda, bir atardamarn, doku bozukluu sonucu kan phtsile tkanmas. enfeksiyon * Organizmada hastala yol aan bir mikrobun genel veya yerel gelimesi, yaylmas. enfes * ok gzel, en gzel. enfiye * rtlmttnden yaplan ve burna ekilen keyif verici toz, burun otu. * Burna ekilmek iin hazrlanmtoz il. enflsyon

* Para ikinlii. * Pahallk. * Gereinden fazla art, ikinlik. enflanza * Grip, ingin, paavra hastal. enformasyon * Danma, tantma. * Haber alma, haber verme, haberleme. enfraruj * Kzl tesi. enfrastrktr * Alt yap. enfs * Nesnelerin gereine deil, ferdin dnce ve duygularna dayanan, znel. engebe * ve dglerin etkisiyle oluan, yayla, ova, koyak, ukur gibi biimlerin btn, yer biimleri, yzey ekilleri, arza. engebeli * Engebesi olan, engebesi ok olan, arzal. engebelik * Engebeli olma durumu. * Yer biimleri, yzey biimleri, arza. engebesiz * Engebesi olmayan. engel * Bir eyin gereklemesini nleyen sebep, mni, mahzur, mkl, mnia. * Engelli koularda, her yarnn zerinden atlamasgereken, ereve ile tabandan kurulu tahta dzen. engel bal * Uskumru cinsinden kk balk. engel karmak * bir iin yaplmasnzorlatrmak. engel olmak * nlemek, geciktirmek. engel snav * Ynetmeliklerde belirtilen zrleri sebebiyle herhangi bir snava zamannda giremeyen renciler iin alan snav. engelleme * Engellemek ii. * stek, ihtiya veya bir davrann belli bir sonuca ulamasnn nlenmesi. * (siyas kurulular vb. de) Tartma yntemlerinin btn imknlarndan yararlanlarak kanunlarn tartlmasnve oylanmasndzenli bir biimde nlemek, geciktirmek amacyla yaplan giriimler, obstrksiyon. engellemek * Bir eyin gereklemesini nlemek. * Grete hasmaprazda srerken drmek iin ayana basmak veya topuuna ayak takmak. engellenme * Engellenmek ii. engellenmek * Engel olunmak. engelleyi* Engellemek ii veya biimi. engelli * Engeli olan, mnial. engelli kou * Belirli aralklarla konmu, deiik ykseklikteki on itli engelin zerinden alarak srdrlen kou. engelsiz * Engeli olmayan, mniasz. engerek * Engerekgillerden, ba keli, rengi kara veya karaya yakn, talk ve gneli yerlerde yaayan, zehirli bir ylan (Vipera aspis). engerek otu * Hodangillerden, trleri ss bitkisi olarak yetitirilen, yapraklarsert tyl bir ot (Echium vulgare). engerekgiller

* rnei engerek olan zehirli ylanlar familyas. engin * Ucu bucagrnmeyecek kadar geni, ok geni, vsi. * Denizin kydan ok uzaklarda bulunan geniblm; ak deniz. engin * Deer ve fiyatdk olan. * Yksekte olmayan, alak (yer). enginar * Birleikgillerden ok yllk dikenli bitki (Cynara scolymus). enginleme * Enginlemek ii veya durumu. enginlemek * Engin bir durum almak. enginlik * Engin olma durumu. * Alabildiine genilik. engizisyon* Orta ada, Katoliklerde katdin inanlarna kargelenleri cezalandrmak iin kurulan kilise mahkemelerinin ad. * Orta ada, Katoliklerde katdin inanlarna kargelenleri cezalandrma yntemi. enik * Kedi, kpek gibi ok memeli hayvanlarn yavrusu, encik. * ocuk. enikleme * Eniklemek ii. eniklemek * (kedi, kpek gibi ok memeli hayvanlar iin) Dourmak. enikonu * yiden iyiye, iyice. eninde sonunda * ne zaman olsa. * nihayetinde, en sonda. enine boyuna * gsterili, iri yar. * eksiksizce, enikonu. enine boyuna * ok ince ayrntlarile. * ri yar. enir * Bir tr yaban mersini. enite * Bir kimsenin kz kardeinin veya kadn hsmlarndan birinin kocas. enjeksiyon* ne yapma, ine vurma. enjeksiyoncu * Enjeksiyon yapan kimse. enjektr * Bir svyherhangi bir yere basnla veren bir tr pompa, ine, rnga. enkaz * Yknt, dknt, knt. enlem * Yer yuvarzerinde herhangi bir noktadan geen paralel ile ekvator arasndaki yay parasnn asal deeri, arz derecesi. enlem dairesi * Aynenlemdeki noktalarn oluturduu ekvatora paralel daire, arz dairesi. enlemesine * Eni boyuna gre daha fazla olarak. enli * Eni byk olan, geni. enlice * Eni biraz geni. enlilik

* Enli olma durumu. ente * ift yldzlarda, yoldan bayldza gre izdii balyrngenin, bayldza en yakn noktas. ense * Boynun arkas. ense ukuru * Ensede boyun hizasnda bulunan ukurluk. ense kk * Ensenin gvde ile birletii yer. ense kulak yerinde * (erkek iin) iri yar. * kelli felli. ense yapmak * hi almadan rahata yaamak. enseleme * Enselemek ii. enselemek * Yakalamak. enselenme * Enselenmek ii. enselenmek * Yakalanmak, ele geirilmek. enser * Byk ivi, ekser. ensesi kaln * Gl, istediini yapabilen, sz geer (kimse). ensesinde boza piirmek * stmak, kzgn duruma getirmek. * birini ok zmek, tedirgin etmek, srekli altrmak. ensesine binmek * birine bir ii yaptrmak iin srekli baskaltnda bulundurmak. ensesine yapmak * yakalayp sktrmak. ensiz * Eni kk olan, dar. ensizlik * Ensiz olma durumu. enstantane * Iklama sresi saniyenin 1/25'i veya daha ksa olan hzlbir hareketi ekme yntemi. * Bu yntemle ekilen (fotoraf). * Bir anda olan. enstantane fotoraf * Bkz. enstantane. enstit * Bir niversiteye balveya bamsz bir kuruluolarak genelikle aratrma yapan ve bazdurumlarda retime de yer veren eitim kurumu. enstrman* alg. enstrmantal * Yalnz alglarla ilgili olan. enstrmantal mzik * Yalnz alglar iin hazrlanmmzik. enstrmantalizm * Aralk. enslin * eker hastalna karkullanlan bir hormon. entari * Genellikle tek paralkadn giyecei. * Arap lkelerinde erkeklerin giydii uzun, dz stlk. entarilik * Entari yaplmaya uygun (kuma). entegrasyon

* Btnleme, birleme. entegre * Bir btn, bir grubu oluturan. entel * Entellektel olmaya zenen ancak bunun iin gerekli olan nitelii kazanmam. * Sahte aydn. entelekt * Akl, zihin, idrak, anlk. entelektalizm * Anlklk, zihniye. entelektel * Bilim, teknik ve kltrn, deiik dallarnda zel renim grm(kimse), aydn, mnevver. * Fikir sorunlaryla ilgili. entelektellik * Entelektel olma. entelekya * Aristo'ya gre, her varln erimeye yneldii olgunluk durumu. enteresan * lgi ekici, ilgin. enteresanlk * Enteresan olma durumu, ilginlik. enterkoneksiyon * \343 interkoneksiyon. enternasyonal * Uluslar aras, milletler aras, beynelmilel. enternasyonalci * Uluslar arasc, beynelmilelci. enternasyonalcilik * Uluslar arasclk. enternasyonalizm * Uluslar arasclk, beynelmilelcilik. enterne * Gz altnda (olan). enterne etmek * gz altna almak. entertip * Basmclkta harfleri satr olarak dizen ve dken dizgi makinesi. entimem * Bir veya birden ok ncl (nceden bilindii var saylarak) kaldrlmolan tasmsal karm. entipften * Hi deeri olmayan, derme atma, uydurma. entomoloji * Bcek bilimi. entomolojist * Bcek bilimci. entrika * Bir ii salamak veya bozmak iin giriilen gizli alma, oyun, dolap, dzen, dalavere, dek, desise, hile. entrika evirmek * entrika ile amacna ermeye almak, dolap evirmek. entrikac* Entrika eviren, dzenci, dessas. entrikaclk * Entrikacolma durumu. entrikaya kurban gitmek * bir hileli, dalavereli isonunda zarara uramak. enva * Trler, eitler. envaieit * eit eit, trl trl. envaieitli * Envaieidi olan, trl trl. envaitrl * ok deiik trleri olan, eitli eitli, trl trl, envaieitli.

envanter * Bir ticaret kuruluunun para, mal ve dier varlklaryla genel olarak borlu ve alacakldurumlarn, nicelikleri ve deerleriyle ayrntlolarak gsterme. * Bu durumu gsteren izelge. envestisman * Yatrm. enzim * Bir tepkimeye sebep olan ve onu hzlandran eriyebilir organik madde, ferment. eosen * nc an, memelilerin olutuu dnemi. epe * Eskrimde kullanlan bir tr kl. * Bu kl kullanlarak oynanan bir tr kl oyunu. eper * Ia karbakldnda kt tabakasnn yapsal grnm. epey * Az denmeyecek kadar, olduka, hayli. epeyce * Olduka, bir hayli. epeyi * Bkz. epey. epidemi * Salgn hastalk. epidemioloji * Salgn hastalklarinceleyen hekimlik dal. epiderm * st deri. epifit * st bitken. epigenez * Sralolu. epigrafi * Yazt bilimi. epigram * Her trl konuda yaplmksa manzume. epik * Destana ilikin, destana zg, destanla ilgili, destans(eser). epikerem * nertilerinin biri veya her ikisi kantyla birlikte ileri srlen tasm. Epikurosu * Epikuros'un kurduu felsefe akmnbenimseyen, Epikurosuluk yanlsolan kimse. Epikurosuluk * Epikuros'un dncelerinin yaama ilkesi yaplmas; hazlara, sevinlere ynelik bir hayatn hedef edinilmesini ileri sren reti. Epikrc * Bkz. Epikurosu. Epikrclk * Bkz. Epikurosuluk. epilog * Bir eserin sonu blm. epistemoloji * Bkz. bilgi kuram. epitel * Bkz. epitelyum. epitelyum * Tek veya ok hcreden oluan, vcudun btn dve i yzeylerini kaplayan doku. epizot * Bir roman veya hikyede ikinci derecede bir olay. * Deiik anlattr, masal, efsane, bilmece vb. bir metnin, bir eserin aslndan az ok ayrlan deiik biimli olan. epope * Destan.

eprime * Eprimek ii. eprimek * Bozulmak, ekiyip rmek. * (yemi) Dura dura olgunlamak, yumuamak. * Erimek. epsilon * Yunan alfabesinin beinci harfi (e). Er * Erbiyum'un ksaltmas. er * Erkek. * Kahraman, yiit. * Asker, nefer. * ini iyi bilen, yetenekli. * Koca. er * Erken. -er * Bkz. -ar / -er. er bezi * Erkeklik hormonunu oluturan erkek cinsiyet bezi, husye, haya, testis. er dii * Hem erkek hem dii gametleri bulunan (birey), erselik, hnsa. * iekliinde hem erkek hem dii iei bulunan (bitki). er diilik * Er dii olma durumu, erseliklik. er ekmei * Sahur yemei. er ge * Erken veya ge, her ne vakit olsa. er lokmaser kursanda kalmaz * insan grd iyilii karlksz brakmaz. er meydan * Gremeydan. er suyu * Atmk, meni. eradikasyon * Yok etme. erat * Erden bagedikliye kadar askerlere verilen genel ad. * Erler. erbain * Hicr takvimde 22 Aralktan 31 Ocak gnne kadar sren krk gnlk kdnemi. erbap * Bir iten anlayan, bir ii iyi yapan kimse. erba * htiyalardevlete karlanan onbave avurtbesindeki asker. erbalk * Erbakademesi. erbin * Erbiyum oksit (Er2O3) veya erbiyum hidroksit, Er(OH)2. erbiyum * Tabiatta ok az olan, uygulama alanbulunmayan, atom numaras68, atom arl167.2 olan bir element. KsaltmasEr. erce * Erken olarak, er gibi, ere benzer biimde. ercecik * Erkenden. ercik * iek tozu reten ve on tanesi eitli ekillerde birleerek erkek organmeydana getiren iek ksm. erdem

* Ahlkn vd iyilikilik, alak gnlllk, yiitlik, doruluk gibi niteliklerin genel ad, fazilet. * nsann ruh olgunluu. erdemli * Erdemi olan, faziletli. erdemlilik * Erdemli olma durumu, faziletlilik. erdemsiz * Erdemi olmayan, faziletsiz. erdemsizlik * Erdemsiz olma durumu, faziletsizlik. erden * Bakir. erdenlik * Bakirlik. erdiine erer, ermediine taatar * satakan, edepsiz (kimse). erdirme * Erdirmek ii. erdirmek * Ermesini salamak, ermesine yol amak. ere gitmek (veya varmak) * (kadn, kz) evlenmek. ere vermek * (kz) evlendirmek. erek * Gerekletirmek iin tasarlanan ve erimek istenilen ey, ama, gaye, maksat, hedef. erek bilimi * Evreni ereklerle aralar arasnda bir ilikiler dizgesi olarak gren reti, teleoloji. * Yalnzca insan hareketlerinin deil, tarih ve tabiat olaylarnn ve btnn olduu gibi tek tek olaylarn da ereklerle belirlenmive ynetilmiolduunu kabul eden reti, teleoloji. erekilik * Her eyin bir erekle belirlendii, bir eree yneldiini; her eyin bir ereklik yasasna gre olup bittiini benimseyen gr, finalizm. ereklilik * Bir erekle belirlenmiolma veya bir eree ynelmiolma durumu. ereksel * Erek niteliinde olan. ereksel neden * Temelde bulunan erek veya varlmak istenen eree gtren sebep. eren * Benliinden syrlm, z varlndan gemi, kendini Tanr'ya adam, ermi, evliya, veli. * "Erenler" biimi eskiden derviler arasnda bir seslenme sz olarak kullanlrd. * Olaanst sezgileriyle birtakm gerekleri grdne inanlan kimse. Erendiz * Jpiter, Mteri. erenlerin sasolu olmaz * cana yakn kiilerin bazyersiz davranlar, bilerek yaplmad_____iin hokarlanmaldr anlamnda kullanlr. erg * C. G. S. sisteminde, uygulama noktasn, kuvvet ynnde 1 cm hareket ettiren 1 dinlik kuvvetin yaptie eit olan ibirimi: Bir kilogram metre 981 x 105 erge eittir. erg * Byk Sahra'da kumullarla rtl blge. erganun * Org. ergen * Ergenlik anda olan. * Henz evlenmemi, bekr. ergen olmak * evlenecek aa girmek. ergene * Maden yeri. ergene karboamak kolay

* bir iin iinde olmayanlarn o iteki glkleri kmsediklerini anlatr. ergenleme * Ergenlemek ii veya durumu. ergenlemek * Ergenlik ana ulamak. ergenletirme * Ergenletirmek ii. ergenletirmek * Ergenlik ana kavumasnsalamak. ergenlik * Cins organlarn fizyolojik gelimesiyle balayan, bula ermilikle yetikinlik arasndaki dnem. * ocukluk andan yetikinlik ana geen kimselerin yznde kan sivilceler. ergi * (dil inklbnn ilk yllarnda) yi bir eye erime durumu, mazhariyet. ergilik * Ergi durumu. ergime * Ergimek ii, zeveban. ergime ss * Bir katnn svdurumuna gemesi iin verilmesi gereken s. ergime noktas * Bir katnn katdurumdan svduruma gemeye baladve ergime sona erene kadar koruduu scaklk. ergime yasas * Ergime kurallarnn deimez oluumu. ergimek * (scaklartrlmak yoluyla bir cisim) Katdurumdan svduruma gemek, zeveban etmek. ergimi * Isetkisiyle svdurumuna gelmi(katcisim). ergimimaden * Svduruma gelmimaden. ergin * Olmu, yetimi, kemale ermi. * Haklarnkendi kullanmak iin yasann gsterdii yaa gelmiolan (kimse), reit. erginleme * Erginlemek ii. erginlemek * Birini bir konu zerinde aydnlatp onu gerekli temel bilgi ve becerilerle donatarak ergin ve yetimi klmak. erginlenme * Erginlenmek ii veya durumu. erginlenmek * Ergin duruma gelmek. erginleme * Erginlemek ii. erginlemek * Ergin bir duruma gelmek, reit olmak. erginlik * Ergin olma durumu, kemal, rt. ergitme * Ergitmek ii. ergitmek * Ergimesini salamak, ergimesine yol amak. ergonomi * nsann, makinenin ve evrenin bir arada uyumlu ve verimli bir biimde almasninceleyen bilim dal, i bilimi. erguvan * Baklagillerden, efltunla krmzarasrenkte iek aan, gzel bir ss aac(Cercis siliquastrum). erguvangiller * Almak yapraklaa familyas. erguvan * Efltunla krmzarasrenk. * Bu renkte olan.

ergrmek * Ulatrmak, eritirmek. -eri * Bkz. -ar/ -eri. erigen * abuk eriyip dalan. erik * Glgillerden, beyaz iekli bir aa (runus domestica). * Bu aacn kabuu ince, sardan krmzya, mora kadar trl renkte, mayhoveya tatl, eti sulu, tek ve sert ekirdekli yemii. erik hoaf * Eriin ekerli suda kaynatlmasile hazrlanan ve souk iilen hoaf. erik kompostosu * Eriin ekerli suda kaynatlmasile hazrlanan tatl. erik marmeld * eker kartrlarak piirilmierik ezmesi. erik pestili * Eriin kaynatlmasve yufka biiminde kurutulmasile hazrlanan pestil. erik raks* Erik suyunun damtlmasyla elde edilen bir tr rak. erik reeli * Eriin eker ile kaynatlmassonucu yaplan reeli. erika * Sprge otu. eriklik * Erik aalarok olan yer, erik bahesi. eril * Bazdillerde erkek cinsten saylan (kelime), mzekker. erillik * Bazdillerde, kelimelerin eril olmasdurumu. erim * Bir eyin erebilecei uzaklk, menzil. erim * yi bir eye iaret olan durum, bearet. erim erim * Erimek iinin anlamnpekitirir. erime * Erimek ii. erimek * Katcisim sviine kararak svdurumuna gemek. * Katcisimsetkisiyle svduruma gelmek. * (dokumalar iin) Anp incelerek dalmak. * ok zayflamak. * Utancndan ok sklmak. * Yok olmak, bitmek, tkenmek. erimez * Erime zelliini yitirmiolan ve bu zellii olmayan. erin * Dl verme yetkinliine eren, bali. erincek * Tembel, enen. erin * Hibir eksii, hibir znts ve acsolmama durumu, dirlik, rahat, huzur. erinli * Erinci olan, huzurlu, rahat. erinsiz * Erinci olmayan, tasal, huzursuz, rahatsz. erinlik * Erin olma durumu, bul. erinme * Erinmek ii veya durumu. erinmek

* enmek. erinsiz * Erinci olmayan, huzursuz, rahatsz. erirlik * Eriyebilme nitelii veya derecesi. eristik * Didiim. eri * Ermek ii ve durumu. eriilme * Eriilmek ii. eriilmek * Erimek ii yaplmak, ulamak, yetiilmek. eriim * Erimek ii. * Belli iki yer arasnda gidip gelebilme, ulam, muvasala. erikin * Vcudunun geliimi tamamlanmolan, khil. erikinlik * Erikin olma durumu, olgunluk, khillik. erime * Erimek ii. erimek * Varlmaszamana, emee balolan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulamak. * Bir yere ulamak, varmak. * Belirli bir olgunluk durumuna varmak. * (zaman iin) Gelip atmak. erite * Kesilip kurutulmuhamur, ev makarnas. * Deniz yosunu. eritirme * Eritirmek ii. eritirmek * Erimesini salamak. eriten * inde katbir madde eriyebilen veya katbir maddeyi eritebilen (sv). eritici * Eritme zellii olan. * Bir baka maddeyi eriten, zndren cisim. eritilme * Eritilmek ii. eritilmek * Eritmek ii yaplmak. eriti * Eritmek ii veya biimi. eritme * Eritmek ii. * Metallerde erimeyi salamak amacyla dkmden nce yaplan stma ilemi. eritme peynir * Sert peynirlerin eritilip, bazen baharat katlmasyla elde edilen bir tr peynir. eritmek * Erimesini salamak, erimesine yol amak. * Harcayp tketmek. * ok zmek. * Zayflatmak. * Yok etmek. eritrosit * Alyuvar. eriyik * indeki katbir madde erimibulunan sv, mahll. eriyip bitmek * znt ve skntdan ok zayflamak.

eriyi * Erimek ii veya biimi. erk * Bir ii yapabilme gc, kudret, iktidar. * Sz geerlik, istediini yaptrabilme gc, nfuz. * Bir bireyin, bir toplumsal kmenin, bir toplumun, baka birey, kme veya toplumlaregemenlii, basksve denetimi altna alma, hrriyetlerine karma ve onlarbelli biimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yetenei,iktidar. erkn * Bir topluluun ileri gelenleri, bykler, stler. * General veya amiral aamasndaki askerler. * Yol, yntem. erkn krk * Padiah tarafndan vezirlie ykseltilenlere giydirilen krk. erknharbiyeiumumiye * Genelkurmay. erknharp * Kurmay. erknharplik * Erknharp olma durumu. erke * Enerji. * (tabi bilimlerde) baarma gc, bir direnmeyi yenme gc. erke * Erkek kei. erkesakal * Keisakal; ayr melikesi. erkek * nsan, hayvan ve bitkilerin diiyi dlleyecek cinsten olan. * Sperma oluturan organizma. * Yetikin adam, kadn kart. * Koca. * Szne gvenilir, mert. * Girintili ve kntlolmak zere bir ift oluturan nesnelerin kntls. * Sert, kolay bklmez. erkek anahtar * Elektrikte veya makine alannda dii yuvaya giren anahtar. erkek bakr * Sert bakr. erkek demir * Sert demir. erkek erkee * Yalnz erkekler arasnda. erkek fatma (veya aye) * erkek gibi davranlarolan kadnlar iin kullanlr. erkek fi * Prize sokulan bacaklelektrik fii. erkek gibi * erkee yakr biimde, erkee benzer. erkek ii * Sadece erkein yapabilecei, daha ok g, kuvvet isteyen zahmetli i. erkek olmak * kadnken cinsiyet deitirmek. * erkee yarar davranlarda bulunur duruma gelmek. erkek organ * Bitkilerde ta yapraklarn evreledii, dllenmeyi salayan tek veya birou bir arada bulunan organ. erkek terzisi * Erkek elbisesi diken terzi. erkeke * Erkek gibi, erkee yakr (biimde), yiite, merte. erkekil * Erkee dkn.

erkeklenme * Erkeklenmek ii. erkeklenmek * Kabadaylk gsterisinde bulunmak. erkekler hamam * Sadece erkeklerin iinde ykandveya erkeklere ayrlmhamam. erkekleme * Erkeklemek ii. erkeklemek * (erkek ocuk) ocukluk andan kp erkeklik ana girmek. * (kz, kadn iin) Erkek gibi sert davranlar kazanmak. erkekli * Erkei olan. erkekli diili * ki cinsi bir arada bulunan. erkekli kadnl * Kadn erkek hep bir arada olarak. erkeklik * Erkek olma durumu. * Erkeke davran, yiitlik, mertlik. * Bir erkein fizyolojik grevini yerine getirme gc. erkeklik organ * Erkein iftleme organ, kam, penis, fallus. erkeklik ld m? * hakszla karkoymak, mertlik gstermek gerekiyor. erkeklik sende kalsn! * karsndakinin yakksz davranna uyup da tatszlk karma, efendice davran!. erkeklik taslamak * erkekmigibi kendini gstermek, erkeke davranta bulunmak, kabadayca davranmak. erkeksi * Erkee benzeyen, erkei andran, erkee yaraan. erkeksilik * Erkeklii andran. erkeksiz * Erkei bulunmayan. erken * Zamann ilerlememibir annda. * Allan zamandan nce. erken bunama * Birbirinden ayrgrntleri bulunan izofreni trndeki hastalklar. erkence * Erken olarak. * Olduka erken. erkenci * Erken davranan. * Erken olgunlaan veya yetien (meyve, sebze). * Sabahn ilk saatlerinde harekete geen. erkenden * Erken olarak, ok erken. erkete * Dikiz. erketeci * Dikizci, gzc. erketecilik * Erketecinin yapti, dikizcilik. erketecilik etmek (veya yapmak) * gzclk, dikizcilik grevini zerine almak. erketelik * Dikizcilik, gzclk. erketelik yapmak * gzclk etmek. erkin

* Hibir arta balolmayan, istedii gibi davranabilen, serbest. erkinci * Liberal. erkincilik * Bireyin zgrln ve ekonomik gler arasnda hr yarmaysavunan, bireyler, snflar ve milletler arasndaki ekonomik ilikilere devletin karmamasnisteyen reti, liberalizm, devletilik, toplumculuk kart. * Herkese vicdan, inan, dnce zgrl tannmasnn gerekli olduunu savunan, hr dne bal dnya gr, liberalizm. erkinlik * Erkin olma durumu, serbestlik, serbest. erkli * Erki olan, nfuzlu, muktedir, kadir. erklilik * Erkli olma durumu. erksizlik * Baszlk, anari. erlik * Erkeklik, yiitlik. * Er olma durumu. erme * Ermek ii. ermek * Erimek, kavumak. * Yetiip dokunmak. * (bitkiler veya bunlarn rnleri iin) Olgunlamak. * (kendini Tanryoluna vermikimseler iin) nsanst kutsal bir aamaya erimek. Ermeni * Ermenistan'da yaayan halk veya bu halktan olan kimse. * Bu soyla ilgili, bu soya zg olan. ermeni gelini gibi krtmak * ar veya yavahareket edenlere alay yollu sylenir. Ermenice * Hint-Avrupa dil ailesinden, Ermenilerin kullanddil, Ermeni dili. ermin * Kakm, as. ermi * Din inanlara gre kendisinde olaanst manev g bulunan kii, evliya, veli. ermilik * Ermiolma durumu, evliyalk, velilik. eroin * Morfinden kimyasal yolla elde edilen uyuturucu bir madde. eroin kullanmak * eroini svveya toz hlinde vcuda zerk yoluyla almak, srekli kullanmak. eroinci * Eroin yapp satan kimse. * Eroin kullanan kimse, eroinman. eroincilik * Eroinci olma durumu. eroinman * Eroin kullanma alkanlolan (kimse), eroinci. eroinmanlk * Eroinman olma durumu. eros * Ruh zmleme asndan cinsel eilimler ve bundan doan isteklerin tm. * (byk E ile) Yunan mitolojisinde ak tanrsnn ad. erosal * Erosu, erotik. erosu * Erosla ilgili. * Roman, hikye, heykel, resim gibi sanat eserlerinde ak konusuna ve cinsel ilikilere geniyer veren. erosuluk * Cinsel duygu ve isteklerine ok dkn olma durumu, erotizm.

erotik * Akla ilgili olan, akanlatan, ksnl, erosal, ehev, ehvan. * Cinsel akla, cinsiyetle ilikisi olan, ksnl, erosal. erotizm * Erosuluk. * Ksnllk, ehvaniyet. erozyon * Anma; itikl. erozyona uramak * anmak veya anmak iine konu olmak. ersatz * Bkz. erzatz. erselik * Er dii. erseliklik * Er diilik. erseme * Ersemek ii veya durumu. ersemek * Erkek istemek. ersiz * Kocasz. ersizlik * Kocaszlk. erte * Bir gnn veya olayn arkasndan gelen zaman. erteleme * Ertelemek ii, tehir, tecil, talik. ertelemek * Baka zamana brakmak, tehir etmek, tecil etmek, talik etmek. erteleni * Ertelenmek ii veya biimi. ertelenme * Ertelenmek ii. ertelenmek * Daha sonraki bir zamana braklmak. erteleyi * Ertelenmek ii veya biimi. ertesi * Bir gnn, bir haftann, bir ayn, bir yln ardndan gelen gn, haftay, ay, mevsimi veya ylgsterir. ervah * Ruhlar. ervahna yuf olsun * "yazklar olsun", Allah kahretsin anlamnda svme veya knama sz olarak kullanlr. erzak * Uzun sre saklanabilen yiyeceklerin genel ad. erzatz * Bakasnn yerine kullanlabilen, baka bir maln yerini alabilen, yedek. es * Notada duraklama zamanve bunu gsteren iaretin ad. es gemek * zerinde durmamak, bovermek, nemsememek. esami * Adlar, isimler. esamisi okunmamak * kendisine deer verilmemek, adanlmamak. esans * Bitkilerden trl yollarla karlan veya kimyasal yntemlerle yaplan, kokulu ve uucu sv. esaret * Klelik, tutsaklk, esirlik. * Hakimiyet altnda bulunma. * Boyunduruk.

esarette kalmak * uzun sre esir olarak bulunmak. esas * Bir eyin zn oluturan ana ge, temel. * (bir iveya szde) Doru biim. * Ana, temel olarak alnan, balca, asal, esas. esas duru * Hazr ol durumu. esas vaziyet * Dimdik kmldamakszn, hazr ol durumu, esas duru. esas vaziyete gemek * hazr ol durumunu almak. esasa balamak * belirli bir kurala dayandrmak. esasen * Bandan, temelinden, kkeninden. * Dorusu, dorusunu isterseniz, zaten, zati. * Nasl olsa, gene. esasolmamak * gerek olmamak, yalan olmak. esas * Esasla ilgili, asl ve temel olanla ilgili, asal. esaslandrma * Esaslandrmak ii veya durumu. esaslandrmak * Esaslduruma getirmek, salamlatrmak. esaslanma * Esaslanmak ii veya durumu. esaslanmak * Temeli salamlamak, temellemek. esasl * Kkl, genilde etkili, gzel, doru. * Kkl, etkili, gzel bir biimde, doru olarak. esassz * Salam bir temele dayanmayan, kksz. * Doru olmayan, yalan. esatir * Tarih ncesi tanrlarnn efsaneli servenlerini anlatan ve bir topluluun duygularn, anlaynve zlemlerini gstermesi bakmndan deeri olan hikyeler, mitoloji. esatir * Esatirle ilgili, esatire ait. esbabmucibe * Gereke. esbak * Eski, gemi, nceki. esbap * Sebepler. esef * Acnma, yerinme. esef etmek * zlmek, acnmak. esefle * zlerek, acnarak. eseflenme * Eseflenmek ii. eseflenmek * Acnmak. esefli * Esefi bulunan. eselemek beselemek * Kandrmak, allem etmek kallem etmek. eseme

* Bkz. mantk. esen * Hibir hastal, vcuta hibir eksii olmayan, salkl, shhatli, salim. esenleme * Esenlemek ii, selm. esenlemek * Biriyle karlaldnda, birinin yanna gidildiinde veya yanndan uzaklaldnda kendisine szle veya iaretle bir nezaket gsterisi yapmak, selm vermek, selmlamak. * Birine esenlik dileyerek ayrlmak, veda etmek. esenleme * Esenlemek ii, selmlama. esenlemek * Birbirine selm vermek, selmlamak. * Vedalamak. esenlik * Esen olma durumu, salk, afiyet, shhat, selmet. esenlikli * Esenlii olan. eser * Emek sonucu ortaya konan rn, yapt. * z, iaret, im. * (soyut kavramlar iin) Belirti. eser kalmamak * hibir belirti, iz olmamak. esericedit * "Byk boy yazkd" anlamnda kullanlan esericedit kddeyiminde geer. esericedit kd * Eskiden kullanlan bir tr kt. eserme * Esermek ii veya durumu. esermek * Bakmak, beslemek, yetitirmek. esermek besermek * Emek vererek ortaya karmak. esham * Paylar, hisseler. * Bor alnan bir parann belirli zamanda deneceini gsteren senetler. -esi * Bkz. -as/-esi. esik * ukur yer. esim * Yelin esii. esin * Etkilenme, arm veya ie domayla akla gelen yaratcduygu, dnce, ilham. * Sabah yeli. esindirme * Esindirmek ii. esindirmek * Birinde esin uyandrmak, ilham etmek. esinleme * Esinlemek ii veya durumu. esinlemek * (birine) Esin duymasnsalamak, ilham vermek. esinlenme * Esinlenmek ii. esinlenmek * Bir eyden ilham almak, iine domak, mlhem olmak. esinti * Belli belirsiz hissedilen hafif yel, nefha. esintili * Esintisi olan.

esintisiz * Esintisi olmayan. esir * Tutsak. * Kle. * Bir dnceye veya bir kimseye kr krne balolan kimse. esir * Atomlar arasndaki boluu ve btn evreni doldurduu var saylan, arlolmayan, sve ileten tz (cevher). * Hava. esir almak * tutsak etmek. esir dmek * tutsak olmak. esir etmek * tutsak durumuna getirmek. esir olmak * tutsak olmak. esir yatmak * savata dman eline dp uzun sre tutsak kalmak, esarette kalmak. esirci * Kle ve cariye alverii yapan kimse. esircilik * Kle ve cariye alverii yapma. esire * Dii tutsak. * Cariye, dii kle. esirgeme * Esirgemek ii, himaye, vikaye. esirgemek * Korumak, himaye etmek, vikaye etmek. * Bir eyi yapmaktan veya vermekten kanmak. * (olumsuz biimde) Feda etmekten ekinmek, dirietmek. esirgemezlik * zveride bulunma. esirgenme * Esirgenmek ii. esirgenmek * Esirgemek ii yaplmak. esirgeyici * Koruyan, koruyucu. esirgeyi * Esirgemek ii veya biimi. esirifira * ok hasta olma, ayaa kalkamayacak biimde yatma. esirlik * Esir olma durumu veya sresi, tutsaklk, klelik. esirme * Esirmek ii. esirmek * Sarhoolmak; aklnyitirmek, delirmek; kendinden gemek. * ok kzmak, sertlemek. esi * Esmek ii veya biimi. eskatologya * nsann ve dnyann sonunu, br dnyayanlatmaya alan tanrbilimi kolu. eski * oktan beri var olan, zerinden ok zaman gemibulunan. * ok kullanmaktan ypranm, harap olmu. * Bir nceki, sabk. * Geerli olmayan. * Herhangi bir meslekte uzun sreden beri almolan.

* Gemialardaki. * (tamlanan olarak kullanlnca alaylolarak) Herhangi bir grevden dt veya durumunu yitirdii iin bir kimsenin eski saygnlnn kalmadnbildirir. * Mesleinde uzmanlam, tecrbesi olan. * Gemidnemlerde yaayan (kimse). eski aza yeni taam * turfanda bir ey yenilirken sylenen sz. Eski a * Yaznn bulunuuna kadar geen sre. eski amlar bardak oldu * devir deiti, eski tutumlarn deeri kalmad. eski defterleri kartrmak (veya yoklamak) * eski olaylar, bir yarar umarak veya baka bir amala yeniden ele almak. Eski Dnya * Avrupa, Asya ve Afrika'ya topluca verilen ad. eski eserler * Eski topluluklarn bilim, edebiyat, din ve gzel sanatna ilikin her trl rn veya kalnts, asaratika. eski gz ars * eski sevgili, ilk gz ars. eski hamam eski tas * hibir eyi deimemi, eski durumunda kalm. eski hayratda berbat etmek * bir ii daha iyi bir duruma sokmaya alrken bsbtn bozmak. eski kafal* Gnn dnce ve yaayna ayak uyduramayan (kimse). eski kafallk * Eski kafalolma durumu. eski kye yeni det * yadrganan bir yenilik yapmaya kalkanlar iin sylenir. eski kurt * Mesleinde uzmanlamolan kimse. * Bir iin hileli yanlarnbilen ve kolay aldatlmayan kimse. eski psk * ok eski; iyice eski (eyler). eski toprak * Yalandhlde din (kimse). eski tfek * Herhangi bir ite eski ve tecrbeli olan (kimse). eski yaz * Trklerin slmiyeti kabulnden sonra kullanmaya baladve 1928 ylnda Ltin alfabesine dayalyeni Trk harflerinin kabulne kadar geen dnemde yazhayatnda benimsenmiolan Arap alfabesini esas alan yaz sistemi. eskice * Biraz eski, ok yeni olmayan. eskici * Her trl eski eya alm satmyla uraan kimse. * Eskimiayakkablaronaran kimse. eskicilik * Eskicinin ii. eskiden * Gemizamanlarda, gemialarda, gemite, mukaddema. eskiler * eski ainsanlar, eski kuaklar, bizden nce yaayanlar. * eski eya. eskileme * Eskilemek ii. eskilemek * Eskimek. eskilik * Eski olma durumu. eskime * Eskimek ii.

eskimek * Eski duruma gelmek. * Ypranm. * Yalanmak. Eskimo * Kuzey Kutbu'nda yaayan topluluklarn ad. * Bu topluluktan olan kimse. * Bu toplulua zg, bu toplulukla ilgili (olan). Eskimoca * Eskimo dili. eskimsi * Biraz eski; eskiye benzer, eskiyi andran, eski gibi. eskisi gibi * nceden olduu gibi. eskisi kadar (veya gibi) * eskiden olduu gibi, eskiden olduu lde. eskisi olmayann acarolmaz * yeni bir ey edinince eskisini hemen elden karmamaldr. Eskiehir ta * Lle ta. eskitilme * Eskitilmek ii. eskitilmek * Eskitilmek ii yaplmak, eski duruma getirilmek. eskitme * Eskitmek ii. eskitmek * ok kullanarak eskimiduruma getirmek, ypratmak. * Yalandrmak. * Etkisini srdrememek, ypratmak. eskiyi * Eskimek ii veya biimi. eskiz * Taslak. eskort * Koruma, muhafz takm. eskrim * Drtc kl, kesici kl ve delici kl adverilen silhlarla yaplan spor, kl oyunu. eskrimci * Eskrim yapan kimse, kl oyuncusu. esklb * Kargack, burgack, zensiz. eslf * Bizden ncekiler, gemiler, ncel, ahlf kart. eslek * Bakasnn buyruk ve dileklerini yerine getiren, sz tutan, yumuak bal, itaatli, muti. esleme * Eslemek ii veya durumu. eslemek * nem vermek, aldretmek. esma * Adlar, isimler. esmaystne sratmak * davranlaryla belystne ekmek. esmayhsn * Allah'n adlar. esmayerife * Esmayhsn. esme * Esmek ii. esmek * (hava iin) Hava bir ynden bir yne akmak, rzgr olmak.

* Yaplmasnce dnlmolmayan veya beklenmeyen bir eyi yapmaya birdenbire karar vermek. esmer * Siyaha alan buday rengi. * Teni ve salarkaraya alan, koyu buday rengi olan (kimse), yaz. * (hava) Kurun renk. esmer amber * Amber balnn barsaklarndan karlan amber. esmer kf * Esmer kfler familyasnn asalak hayata uyabilen rnek tr, zellikle arlarda ldrc gelimeler douran ilkel mantar (Mucor mucedo). esmer kfler * Asalak yaaya uymutrleri de bulunan yosunumsu mantarlar familyas. esmer su yosunlar * eritleri blmeli, renkleri esmer su yosunlar. esmer eker * Kristal eker yapmsrasnda kristallerin santrifjleme ile ayrlmasndan sonra kalan urubun kristallendirilmesi sonucu elde edilen daha ok kraker ve biskvilerde kullanlan ok ince kristalli, koyu renkli, kokulu bir eker. esmerce * Esmere yakn, biraz esmer olan. esmerimsi* Esmere alan. esmerleme * Esmerlemek ii. esmerlemek * Esmer duruma gelmek. * Siyaha yakn bir koyu renk almak. esmerletirme * Esmerletirmek ii. esmerletirmek * Esmer duruma getirmek. esmerlik * Esmer olma durumu. esna * Bir iin yapldan, sra. esnaf * Kk sermaye ve sanat sahibi. * Kt yola sapmolan kadn. * Balca dncesi, mesleinin btn inceliklerinden yararlanp bunlarkarsndakinin zararna kullanarak ve meslekte kt rnek oluturarak ok para kazanmak olan kimse. esnaf az* arve pazarda satclarn mteri ekmek iin kullandklardil. esnaf loncas * Herhangi bir meslek dalnda esnaflarn kurduu dernek. esnaflk * Esnaf olma durumu. * Esnafn yapti. esnasnda * Srasnda, olduu anda. esnek * Bir dgcn etkisi altnda uzamak, ksalmak, erilmek gibi biim deiikliklerine uradktan sonra, etkinin kalkmasyla eski biimini alabilme zelliinde olan, elstik. * Deiik yorumlara elverili. esnekleme * Esneklemek ii veya durumu. esneklemek * Esnek bir durum almak. esnekletirme * Esnekletirmek ii. esnekletirmek * Esnek duruma getirmek. esneklik

* Esnek olma durumu, elstikiyet. esneme * Esnemek ii. esnemek * Uykulu, skntlveya yorgunluk duyulan bir anda azgenie aarak soluk alp vermek. * Bir cisim bir etki ile biim deitirmek. * Bollap genilemek. esnetme * Esnetmek ii. * Trl sebeplerle ksalan kaslaramak ve uzatmak iin balbulunduklareklemlerde yaplan esnek, yaylve zorlu germe hareketi. esnetmek * Esnemesine sebep olmak. esneye esneye * Srekli esneyerek. esneye gerine * Esneyerek. esneyi * Esnemek ii veya biimi. espas * Bir kelimenin harflerini ayrmak iin kullanlan harflerden daha ksa ve kk metal ubuk. * Aralk. espasl * (basmclkta) Espasolan. * Aralkl. Esperanto * Polonyaldoktor L. Zamenhof tarafndan btn milletlerce kullanlmak iin 1887'de hazrlanm, grameri on altkurala dayanan, kolay bir yapma dil. Esperantocu * Esperanto yanls. esperi * Ava altrlamayan bir tr doan. espiyon * Birinin kusur veya sularngizlice bildirmesi iin o kimsenin stleri tarafndan tutulmuolan ve bundan kar salayan kii. espressivo * Duygulu, iten. espri * nce anlaml, dndrc ve akalsz, nkte. * Yazda, resimde, szde ve davranta ince, derin anlam, nkte. espri patlatmak * konuma srasnda, beklenilmedik anda, ortama uygun ho, nkteli veya ilgin sz sylemek. espri yapmak * nkteli, akalsz sylemek. esprili * Esprisi olan. * Espiri yapma niteliini tayan (kimse). espritel * Yerinde ve zamannda, gzel ve hokarlanan, ince anlaml, dndrc sz syleyen, nkte yapan (kimse). esrar * Gizler, srlar. esrar * Hint kenevirinden karlan ve kullanlacak miktara gre uyarc, sarhoedici veya uyuturucu etkileri olan bir madde. esrar ekmek * esrar imek. esrar kumkumas * Kim olduu ve neler yaptbilinmeyen kimse. esrar otu * Hint keneviri. esrar perdesi

* Bir eyin anlalmasngletiren engel. esrar tekkesi * Toplu ve gizli olarak esrar iilen yer. esrara dalmak * srlara gmlmek. esrarc * Esrar yapan, satan veya esrar eken kimse. esrarclk * Esrarcnn ii. esrarengiz * Gizlerle, srlarla rtl, esrarl. esrarengizlik * Esrarlolma durumu. esrarke * Esrar (II) kullanmayalkanlk durumuna getiren kimse. esrarkelik * Esrarkeolma durumu. esrarl * Gizli ynleri bulunan, ne olduu anlalamayan, akl erdirilemeyen, esrarengiz. esrarl * inde esrar bulunan. esre * Arap yazsnda, bir nszn dar, dz ve ksa (,i) okunacangsteren iaret, kesre. esri * Esrik. esrik * Esrimi, sarho, mest, sermest. esriklik * Sarhoolma durumu. esrime * Sarhoolma ii, gaiy. esrimek * Herhangi bir sebeple kendinden gemek, gayolmak. * Coup kendinden gemek, vecde gelmek. * Mest olmak, sarhoolmak. esritme * Esritmek ii. esritmek * Sarhoolmasna yol amak, sarhoetmek. essah * Doru, gerek, sahi. estafurullah * Teekkr edilen veya vlen bir kimsenin syledii bir incelik ve alak gnlllk sz. estamp * Metal, tahta vb.zerine kazldktan sonra baslan resim. estampaj * Metal, tahta vb.zerine resim basma, oaltma yntemi. estek kstek * "Oyalamak, yersiz bahaneler bulmak, iten kanmak" gibi anlamlara gelen estek kstek etmek veya estek etmek, kstek etmek biimlerinde de kullanlr. ester * Oksijenli asitler ile alkollerin aralarndan bir su molekl ayrlmassonucunda verdikleri madde. esterleme * Oksijenli asitlerle alkollerin birleerek ester oluturmas. estet * Gzeli en stn, en yce deer sayan kii. estetik * Sanatsal yaratnn genel yasalaryla sanatta ve hayatta gzelliin kuramsal bilimi, gzel duyu, bediiyat. * Gzellik duygusu ile ilgili olan veya gzellik duygusuna uygun olan. * Gzellii ve gzelliin insan belleindeki ve duygularndaki etkilerini konu olarak ele alan felsefe kolu, gzel duyu. * Kusurlu bir organdzeltmek veya gzelletirmek amacyla uygulanan (yntemler).

estetiki * Estetikle uraan kimse. estetikilik * Gereklik ve yarar kayglarndan syrlarak, bir sanat veya felsefe konusunu salt gzellii iin sevme kuram, gzel duyuculuk. estetizm * Estetikilik, gzel duyuculuk. estirilme * Esritilmek ii. estirilmek * Estirmek ii yaplmak. estirme * Estirmek ii. estirmek * Esmesini salamak. estomp * Kara kalem resimde izgiyi veya pastel boyasnyaymak iin kullanlan kendi zerine sarlmkt veya deri. esvap * Giysi, giyecek, elbise. esvaplk * Esvap yapmaya elverili (kuma). e * Birbirinin aynolan veya birbirine ok benzeyen iki eyden her biri, benzer. * Karkocadan her biri, hayat arkada, refik, refika. * Birlikte yaayan dii ve erkek hayvandan her biri. * Kuma, ortak. * Arkada. * Etene, son, meime. * kier kiilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kiiden her birinin brne gre durumu. eadl * Bkz. esesli. eadllk * Bkz. eseslilik. eanlam * Szler arasnda anlam birlii olmasdurumu. eanlaml* Anlamlaraynveya birbirine ok yakn olan (kelimeler), anlamda, mteradif, sinonim. eanlamllk * Eanlamlolma durumu, anlamdalk. ebacakllar * Denizlerde, karalarda ve tatlsularda, baka hayvanlarn asala, asalaklarn ara konaksveya zgr olarak yaayan kabuklular takm. ebasn * Hava basnlareit olan yeryz noktalarnbirletirdii var saylan eri, izobar erisi. ebasnl * Basncn hep aynkalmas. ebakan * Bir kurul, toplantveya kongrenin bakanlnyapan bakanlardan her biri. ebiim * Baka bir eyin biim veya yapbakmndan aynsolan ey, izomorf. ebiimli * Biim veya yapbakmndan birbirinin benzeri veya aynsolan, izomorfik. ebiimlilik * Benzer yapda olan maddeler arasndaki billrlama benzerlii, izomorfizm. * ki matematik kmesi arasnda benzerlik bants, izomorfizm. * Organizmada eitli soylardan ileri gelen benzerlik, izomorfizm. ecinsel * Kendi cinsinden kimselerle cinsel ilikide bulunan kimse, homoseksel. ecinsellik * Ecinsel olma durumu, homoseksellik. eekim

* Bkz. tpkekim. edeer * Deer ynnden birbirine eit olan (ey), muadil. edeerli * Deerleri eit olan. * Ebiimli olmadklarhlde yz veya hacim lmleri eit bulunan (biim). * Cebirde karlklolarak zmleri aynolan (denklem sistemleri). edeerlik * Edeer olma durumu, muadelet. edeprem* eitli yerlerde aynhzla duyulmu(ayndereceli) olan deprem. edost * Tandklar. eeksenli * Motorlarda eksen llerinin eit olmas. egdm * Belli bir amaca ulamak iin trl iler arasnda balant, iliki, dzen ve uyum salama, koordinasyon. egdmc * Trl iler arasnda dzen ve uyum salayan (kimse), koordinatr. egdml * Aralarnda egdm bulunan, koordine. ekanatl* Kabuklu bitler, yaprak bitleri ve austos bcekleri gibi bitki salynnden ok nemli familyalariine alan, zarskanatlarbir boyda, hortumlu bcekler takmnn bir alt takm. ekoma * Tanr'nn birden ok olduuna inanma, Tanr'ya ortak koma, irk. ekomak* Tanr'ya ortak komak, Tanr'dan baka bir tanrbulunduuna inanmak, irk komak. emerkezli * Merkezleri aynolan iki veya daha ok ekil. esesli * Sylenileri ayn, anlam ve kkleri ayrolan (kelimeler), eadl, seste, homonim. eseslilik * Esesli olma zellii, eadllk. escak * Scakleit olan (yeryz noktas), izoterm. escak erisi * Scakln yeryznde veya bir blgedeki dalngstermek amacyla dzenlenen haritalarda, eit scaklktaki yerleri birletiren i ie erilerden her biri, izoterm erisi. etutmak * talimde veya oyunda ikier olmak iin arkadasemek. eyap * Bol yamur yaan orman blgelerinde byyen aalarn gvdelerindeki blmler arasnda belirli yapsal zellik farklarnn bulunmamasdurumu. eyapm * ki tarafn ortak olarak oluturduu yapm. eykselti* Ykseklikleri birbirine eit olan (yerler), izohips. eykselti erisi * Eykselti noktalararasnda izilen izgilerin oluturduu eri, izohips erisi. ezaman * Aynzaman iinde hareket eden, senkron. ezamanl * Balamalaryla bitmeleri arasnda geen zaman eit olan (olaylar), senkronik. * Aynzamanda oluan. ezamanldil bilimi * Bir dilin zaman iindeki deime ve gelimesi srasnda, belirli bir dnemde ortaya kan olgularn inceleyen dil bilimi. ezamanllk * Belli bir evrede grlen dil bilimi olgularnn, olaylarnn zellii, senkroni. eantiyon * Basit rnek.

* Bir maln niteliini belirtmek, zelliklerini gstermek amacyla, o maln parasz verilen veya gnderilen paras. earp * Barts. eee gc yetmeyip semerini dvmek * gl birine kzp da ondan alamadhncnevresindekilerden karmak. eei dne armlar, "ya su lzmdr, ya odun" demi * yersiz veya zamansz yaplan ikramlara her zaman bir karlk beklendiini anlatr. eeini (veya atn) salam kaza balamak * iini gven altna almak. eek * Atgillerden, uzun kulaklbinek ve hizmet hayvam, merkep (Equus asinus). * Kaba, yeteneksiz, inatkimse. * Odun kesmek iin kullanlan veya drt ayaklsehpa. * Duvar rmek, sva yapmak gibi ilerde kullanlan drt ayaklsehpa. eek ars* Zar kanatllar takmndan, alinesi olan bir tr iri yaban ars(Vespa crabro). eek cenneti * br dnya. eek davas * Bir dik gende hipotensn karesinin dik kenarlarn kareleri toplamna eit olduunu kantlayan teorem. eek derisi gibi * derisi ok kaln. * duygusu az, duygusuz. eek dikeni * Deve dikeni trnden bir bitki, kenger. eek gibi * kaba, dncesiz. eek hyar * Kabakgillerden yaban trmanc, otsu bir bitki (Ecballum elaterium). eek hoaftan ne anlar (suyunu ier, tanesini brakr) * beenilebilecek bir eyi deerlendiremeyen, kmseyen kimseler iin kullanlr. eek inad* Sylediinden veya yaptndan dnmeme, ok direnme. eek kadar * byk, iri; arderecede gelimi. eek kafal * Kaln kafal, anlaysz, kavraysz (kimse). eek kulakesilmekle kheyln olmaz * aslnda niteliksiz olan bir eye ne yaplsa deimez. eek kuyruu gibi ne uzar, ne ksalr * durumunda, almasnda hibir gelime grlmeyen kimseler iin kullanlr. eek marulu * Bir tr yaban marul. eek maydanozu * Maydanozgillerden iki yllk otsu bir bitki (Anthriscus silvestrisis). eek otu * Evliya otu. eek spas * Svg veya sevgi sz olarak kullanlr. eek srt* Beik rts. eek sudan gelinceye kadar dvmek * adamaklldvmek. eek akas * Ar el akas. eekba * Yetkisi nemsenmeyen, gcn gerektii gibi gstermeyen kimse. eeke * Kaba (bir biimde). eeki * Eeklerle yk tayan veya insan gezdiren kimse, merkepi.

eekilik * Eekinin ii. eekkula * Karakafes. eekleme * Eeklemek ii. eeklemek * ok anlaysz ve kaba davranlarda bulunmak. eeklik * ok anlaysz ve kaba davran. eekten dmkarpuza dnmek * ok armak, donup kalmak. * kt bir duruma dmek. eelek * Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen i blm. eeleme * Eelemek ii. eelemek * Toprak, kl gibi toz durumunda bulunan eyleri hafife kazp kartrmak. * Bir iin, sorunun aslnanlamaya almak; kurcalamak. * Datp kartrmak. eelenme * Eelenmek ii. eelenmek* Eelemek ii yaplmak. * Bulunduu yeri kendi kendine eelemek. eelmobil * retilen mal deerlerinin inik_____na gre tespit edilen cret deme lm. eey * Bireye, reme iinde ayrbir grev veren ve erkekle diiyi ayrt ettiren zel yaradl, cinslik, cinsiyet. * Bir organizmann dii veya erkek olarak snflandrlmasnsalayan grev, yapve karakter topluluu. eeyli * Erkek veya dii eeyden birine sahip olan, dier eey olmadan reyemeyen cinslii olan. eeyli reme * ki bireyin bir araya gelmesini gerekli klan ve gametlerin birbirleriyle dllenmesini salayan reme biimi. eeylilik * Eeyli canlnn durumu. eeysel * Cinsel, cins. eeysiz * Eeyi olmayan, cinsliksiz. eeysiz oalma * Eey hcreleri oluturmakszn, blnme yoluyla oalma. egin * Bkz. ekin. ehas * Kiiler, ahslar. * Bir olayda veya edeb bir eserde yer alan kiiler. ei manendi olmamak * benzeri olmamak. eiine yz srmek * bir dilekte bulunmak iin bir kiiye yalvarmaya gitmek. eiini andrmak * iini yaptrmak iin bir yere ok gidip gelmek. eiini atlamak * bir konuya veya bir soruna hakkyla vakf olmak . eik * Kapboluunun alt yannda bulunan alak basamak. * Kapaznda basaman konulabilecei yer. * Balang yeri, balang noktas, yakn. * Telli alglarda zerine tellerin bindii kpr. * Karalar zerinde veya deniz diplerinde birbirine komu iki ukurluu ayran tmsek biiminde, zeri ou

kez dz kabartlar. * Bir tepkinin balamasnda, ortaya kmasnda etkili olan ruh, fizyolojik nokta. eilme * Eilmek ii. eilmek * Emek iine konu olmak. einme * Einmek ii. einmek * (hayvan) Ayayla yeri kazmak. eir * Kstah, saygsz kimse. eit * Yap, deer, boyut, nicelik ve nitelik bakmndan birbirinden ne artk ne eksik olmayan (iki veya daha ok eyler), msav. * Aynhaklardan yararlanan, ayndzeyde olan. eit enetli * ki enetli birbirine eit yumuakalar. eiti * Eitilik yanls. eitilik * nsanlarn zellikle hukuk, siyaset ve ekonomi bakmlarndan eitliini isteyen retilerin genel ad, msavatlk. eitleme * Eitlemek ii. eitlemek * Eit duruma getirmek. eitlenme * Eitlenmek ii. eitlenmek * Birbiriyle eit duruma gelmek. eitleme * Eitlemek ii veya durumu. eitlemek * Eit duruma gelmek. eitletirme * Eitletirmek ii. eitletirmek * Eit duruma getirmek. eitlik * ki veya daha ok eyin eit olmasdurumu, denklik, msavat, muadelet. * Kanunlar ynnden insanlar arasnda ayrm bulunmamasdurumu. * Beden, ruh, bakalklarne olursa olsun, insanlar arasnda toplumsal ve siyas haklar ynnden ayrm bulunmamasdurumu. eitlik derecesi * Gibi veya kadar edatlarile kavramlarn karlatrlp eit lde gsterilmesi. eitlik eki * Kelimeye "gibi, gre" anlamkatan ek. Trkede bu kavramlar-ce, -si ekleri verir. eitsiz * Eit olmayan, gayrimsavi. eitsizlik * ki veya daha ok eyin eit olmamasdurumu, msavatszlk. ekl * Biimler, ekiller, klk. ekenar * Kenarlareit olan. ekenar drtgen * Drt kenarda bir birine eit olan drtgen, main. ekenar gen * kenarda birbirine eit olan gen. ekya * Dada, krda yol kesen hrszlar, haydutlar.

* Haydut, kr hrsz. ekya gibi* yz, baklarve klkorkun olan. ekyalk * Ekya olma durumu veya ekyaca davran. ekin * Atn bir tr hzlyry. * Byle yryen (at). * Byle bir yryile. ekin * Srgn, filiz. ekinci * Savaa giden eyalet askeri. ekinli * Hzlve dzenli giden (at). ekinsiz * Hzlve dzenli gitmeyen (at). elek * Ekvator. eleksel * Ekvatoral. elem * Kopya. eleme * Elemek ii. * Grnt ve ses kuaklararasndaki ba, senkronizasyon. elemek * Benzer iki eyi bir araya getirmek. * Ses ile grnt arasnda gerekli basalamak. elemeli * Elemesi yaplm(film). elemesiz * Grnt ve ses kuaklarveya ses kuaklararasnda eleme bulunmayan (film). * Elemesi bozulmuolan (film). elenik * Herhangi bir biimde birbiriyle oranlbulunan (nokta, izgi, say). elenme * Elenmek ii. elenmek * Elemek iine konu olmak. eleme * Elemek ii. elemek * Birbiriyle eolmak, etutmak. * iftlemek. eletirme * Eletirmek ii. eletirmek * Elemesini salamak. eli * Ei olan, ei ile birlikte. elik * Eolma durumu. * Belirli bir modeli ile armoni oluturan ve bir veya birka partiye bltrlen sesler btn. elik etmek * bir solist, bir algveya orkestra ile birlikte mzik icra etmek, refakat etmek. * beraberinde gitmek, arkadalk etmek, refakat etmek. * beraberinde bulunmak. eme * Emek ii. * Kaynak, pnar. emek

* Topraveya toprak gibi yumuak bir eyi biraz kazmak. * Aratrmak, incelemek. emek * (at iin) Hzlgitmek. eofman * Spor almalarnda giyilen, pamuklu veya sentetik kumatan, iki paralgiysi. elm * zometri. eraf * Bir yerin zenginleri, sz geenler, ileri gelenler. eraflk * Eraf olma durumu. eref * ok onurlu, ok erefli. eref saati * Bir iin olumlu yola girmesi iin en uygun zaman. * grecek kimsenin ters davranmayarak, glk karmayarak uysallk gsterdii zaman. eribegh * Bfelerde iki ve benzeri eylerin ikram edildii yer. esiz * Ei benzeri olmayan veya ei benzeri grlmemiolan. * Ebulmam, einden ayrlmveya yannda ei olmayan. esizlik * Esiz olma durumu. etirme * Etirmek ii. etirmek * Emesini salamak. etirmek * Athzlsrmek, koturmak. eya * Trl amalarla kullanlan, insan yaps, tanabilir, cansz varlklarn btn. eyal * Eyasolan. et * nsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasndaki kas ve yadan oluan tabaka. * Kasaplk hayvanlardan salanan kaslardan olumubesin maddesi. * Ten. * Meyvelerde ekirdekle deri arasndaki blm. et balamak * imanlamak. * yara kapanmak. et beni * Deri dokusunun anormal byyp yalanmasyla oluan kabarck. et kafal * Anlaysz, kaba; budala, enayi. et kesimi * Hristiyanlarn byk perhize girmek zere bulunduklargnler, apukurya. et krm * Et kesimi. et lokmas * Et yemei. et obur * Etle beslenen, etil. et oburlar * Etiller. et sr * Eti iin beslenen sr. et sinei * Bkz. kl rengi et sinei. et sotesi * Sote.

et suyu * inde et kaynatlmsu. et eftalisi* Eti ekirdeinden ayrlmayan bir eftali tr (Prunus persica duracina). et tavuu * Eti iin beslenen tavuk. et trnak olmak * skaile bakurmak. et trnaktan ayrlmaz * yakn hsmlar arasndaki bakolay kolay kopmaz. et toprak * Yumuak, krmzve zl toprak. et tutmak * imanlamak. et unu * Karada yaayan memeli hayvanlarn deri, trnak, boynuz ve kemikleri ile mide, barsak muhteviyat ayrldktan sonra geriye kalan et ve dier yumuak dokularnn veya kansz ve kemiksiz mezbaha artklarnn usulne gre piirilip pres edilerek yalaralndktan sonra tlmesi ile elde edilen bir rn. etajer * Raflarolan, kapaksz ve tanr dolap. etalon * Arlk ve uzunluk lleri iin kabul edilmikanun l modeli. etamin * Pamuk, keten veya ipekten, seyrek dokunmudelikli bir tr kuma. etanol * Bkz. alkol. etap * Bir yarn belirli uzaklkapsayan blmlerinden her biri, aama, merhale. eti * Kasap. etik * Kk et paras. etil * Genellikle etle beslenen, et obur. etiller * Dileri et yiyecek biimde gelimiomurgalmemeli hayvanlardan bir takm, et oburlar. etei ayana dolamak * eli ayadolamak. etei belinde * kvrak ve hamarat (kadn). etei dk * Pasaklveya dkn (kadn). etei kirlenmek * (kadn iin) namusuna dokunulmak. eteindeki tadkmek * btn bildiklerini aklamak. eteine dmek (veya sarlmak) * yalvarp yakarmak. eteine yapmak (veya snmak) * birinin koruyuculuu altna girmek. etek * Giysinin belden aada kalan blm. * Vcudun belden aasna giyilen, deiik biimlerde, genellikle kadn giysisi. * Giysinin alt kenar. * adr, kanepe rts gibi kumatan olan eylerin yere sarkan blm. * Da, tepe, yn gibi yamaleylerin alt blm. * Edep yeri. * Yamur sularnn, atnn bazyerlerinden ieri szmasnnlemek iin yaplan sa rt. etek bezi * Kundak ocuklarnn belden aasna sarlan bez. etek dolusu * Pek ok, bol bol, alabildiince fazla.

etek kiri * Yolsuz iliki. etek pmek * yaltaklanmak, dalkavukluk etmek. etek silkmek * el etek ekmek. etekleme * Eteklemek ii. eteklemek * Birinin eteini sayggstermek amacyla pmek veya per gibi yapmak. * Yaranmaya almak, dalkavukluk etmek. etekleri tutumak * ok tellanmak. etekleri zil almak * ok sevinmek. etekleyi * Eteklemek ii veya biimi. eteklik * Vcudun belden aasnrten, beli dar, altgeni, genellikle kadn giysisi, etek. * Etek yapmaya elverili (kuma). * Bir eyin aaya doru uzanan yz. etelemek betelemek * Kt davranmak. eten * Etene. * Yemilerin yenilen blm. etene * Memelilerde ana ile dlt arasnda kan alp verme iini salayan organ, son, e, dl ei, meime, plsenta. * Meyve yapranda yumurtacklarn balolduu blm. etenelenme * Embriyon veya eklentileriyle ana arasnda kimyasal deitokuu salamak amacyla ilgi kurma. etenelenmek * Embriyon veya eklentileriyle ana arasnda ilgi kurmak. eteneli * Etenesi olan. eteneliler * Etenesi bulunan memeliler alt snf. etenesiz * Etenesi olmayan. etenesizler * Etenesi bulunmayan basit yaplmemeli hayvanlar. eter * Oksijenli asitlerin alkollerle birlemesinden oluan svlara verilen ad. * Hekimlikte kullanlan, ok uucu, renksiz ve kendine zg kokusu olan bir sv, lokman ruhu. eterleme * Eterlemek ii. eterlemek * Eter buharkoklatarak anestezi yapmak. eterleme * Eterlemek ii. eterlemek * Bir alkol veya bir asit eter durumuna dnmek. eterletirme * Eterletirmek ii. eterletirmek * Eter durumuna getirmek. etbba * Doktorlar, hekimler. Eti * Hitit. eti budu yerinde (veya etine dolgun) * imanca, tombul.

eti kemii * esas, ana zellii, asl arl. eti ne budu ne? * yakk. * imknlar, gc snrl, parasaz. eti senin, kemii benim * ocuk velilerinin retmene, ustaya vb. ye ocuun eitiminde kendisine tam yetki verdiini anlatmak iin sylenir. etik * Tre bilimi, ahlk bilimi. * Ahlk, ahlkla ilgili. etiket * Bir maln tr, miktar, fiyat vb. nitelikleri veya kitap, defter vb. eylerin kime ait olduunu belirtmek, belli etmek iin zerlerine konulan kk kt. * Toplum iindeki davranlarda izlenecek yol, terifat. * Kimlik. etiketi * Etiket yaptran kimse. * Etikete nem veren, etikete skskya balolan. etiketilik * Etiketinin ii veya meslei. * Etiketi olma durumu. etiketleme * Etiketlemek ii. etiketlemek * Sata karlan mal zerine etiket koymak. etiketlenme * Etiketlenmek ii. etiketlenmek * Sata karlan mal zerine etiket konulmak. etiketli * Etiketi olan. * Etikete bal. etiketlik * Etiket yapmaya yarayan veya etiket ubuu. etiketsiz * Etiketi olmayan. etil * Organik birleiklerin birleimine giren karbon ve hidrojen atomlargrubu. etilalkol * Bkz. alkol. etilen * Yanc, renksiz, az kokulu, 0,97 younluunda karbon ve hidrojen birleimi. etimolog * Etimoloji uzman. etimoloji * Kken bilimi. * Bir kelimenin kkeni. etimolojik * Kken bilimi ile ilgili. etinden et koparmak (veya kesmek) * ok acvermek. etine dolgun * iman saylmayan, balk etinde. etioloji * Sebep bilimi. Etiyopyal * Etiyopya halkndan olan, Habe, Habe. etken * Etki yapan (her ey), messir, faktr. * Bir madde zerinde belli bir deiiklik yapan, messir. * Dorudan doruya znenin yaptii anlatan fiil, edilgen kart, malm.

etken fiil * znesi belli olan fiil: Ali kediyi ok sever. cmlesinde olduu gibi. etkenlik * Etken olma durumu. * Bir n bir duyar katetkileme zellii. etki * Bir kimse veya nesnenin baka bir kii veya ey zerindeki gc, tesir. * Bir etken veya bir sebebin sonucu. * Bir kimse zerinde braklan izlenim. etkileme * Etkilemek ii, tesir. etkilemek * Etkiye uratmak, tesir etmek. etkilenme * Etkilenmek ii. etkilenmek * Etkiye uramak, mteessir olmak. etkileim * Birbirini karlklolarak etkileme ii. etkileme * Etkilemek ii. etkilemek* Karlklolarak birbirini etkilemek. etkileyici * Etkileyebilecek zellikte olan. etkili * Etkisi olan, tesirli, messir. etkili olmak * etkisi duyulmak, etkisini gstermek, tesirli olmak. etkililik * Etkili olma durumu, messiriyet. etkime * Etkimek ii, tesir. etkimek * Etkide bulunmak, tesir etmek. etkin * Hareketli, ileyen, alan, faal, aktif. * Fiilde bulunan, etkinlik gsteren, edilgin kart. * Kimyasal tepkimelere katlma yatknlgsteren (molekl, atom). etkin okul* Eitim etkinliklerinin plnlanmas, uygulanmasve deerlendirilmesi konularnda rencilere geniapta katlma imknsalayan okul. etkin retim * Ele alnan bir sorunun zmnde, geleneksel retim yntemlerinden yararlanmak yerine, ilgili birka bilgi alannda aratrma, deneme ve inceleme yapmaya nem veren retim. etkinci * Etkincilik taraftar(kimse). etkincilik * Btn varln etkinlik olduunu, bu etkinliin bir taycygerektirmediini ileri sren reti, aktivizm. etkinleme * Etkinlemek ii. * Bir molekl, bir atom veya bir iyonun normal durumundan, enerji ynnden daha zengin ve olaya girmeye hazr olduu duruma gemesi. etkinlemek * Etkin zellik kazanmak. etkinletirme * Etkinletirmek ii. etkinletirmek * Etkin duruma getirmek. etkinlik * Etkin olma durumu, alma, iyapma gc, faaliyet. * Fiilde bulunann, etkin olann nitelii.

etkisiz * Etkisi olmayan, tesirsiz. etkisizleme * Etkisizlemek ii. etkisizlemek * Etkisiz duruma gelmek. etkisizletirme * Etkisizletirmek ii. etkisizletirmek * Etkisiz, etki yapamaz duruma getirmek. etkisizlik * Etkisiz olma durumu. etle trnak arasna girilmez * aile anlamazlklarnda bir yantutmak doru deildir. etle trnak gibi * birbirlerine candan bal, skilikili. etlenme * Etlenmek ii. etlenmek * imanlamak, semirmek. etli * inde et bulunan. * Eti ok olan. * Dolgun, kaln. * (meyveler iin) Yenecek ksmok olan. etli bitki * Kurak ortamda yaayan ve dokulariinde bol su depo eden, yapraklarve saplarkaln bitki. etli butlu * Olduka iman. etli canl * Dolgun vcutlu, salkl, gl. etli ekmek * Bkz. etli pide. etli meyve * Ortasetli ve sulu olan yemi. etli pide * Genellikle kyma ve sebze ile hazrlanan i malzemesinin ince almhamur zerine yaylarak frnda piirilmesi ile yaplan pide. etlik * Kiin etinden kyma, kavurma, pastrma ve sucuk yaplan semiz hayvan. * Buzdolabnda et koymak iin ayrlmyer. etliye stlye karmamak * toplum iindeki eitli hareketlerden uzak durmak, hibir eyle ilgilenmemek. etme * Etmek ii. etme (veya etme yahu) * alacak durumlarda "yle mi, doru mu, gerek mi?" gibi anlamlar bildirir. etme bulma dnyas * ktlk eden ktlk bulur. etme eyleme * kt bir davrankarsnda "yapma, affet" anlamnda kullanlr. etmediini brakmamak (veya komamak) * elinden gelen her trl ktl yapmak. etmek * Bir ii yapmak. * Bir durumu ortaya karmak. * (iyi, kt zarflaryla) Davranmak. * (olumsuz olarak) Bir ihtiyackarlamak. * Bulmak, erimek. * Birini bir eyden yoksun brakmak. * Vermek. * Eit deer kazanmak.

* Herhangi bir deerde olmak. * (neler, ok, az gibi belgisiz sfatlarla) Ktlkte bulunmak. * (tmle olarak yatak, alt gibi kelimelerle) Kk veya byk aptesini yapmak. etmen * Birlikte veya ayrayretkisini gsteren ve belli bir sonuca gtren glerden, artlardan, gelerden her biri, amil, faktr. etnik * Kavimle ilgili, budunsal, kavm. etnograf * Etnografya uzman, budun betimci. etnografya * Kavimleri karlatrarak inceleyen, kltr oluumlarnaratran bilim, budun betimi, kavmiyat. etnolog * Etnoloji uzman. etnoloji * nsanlarn rklara ayrln, bunlarn nereden ktn, oluumunu, yeryzne yayln, aralarndaki niteliklerini inceleyip karlatran ve snflayan bilim, budun bilimi, rkiyat. etnolojik * Etnoloji ile ilgili. etokrasi * Yalnzca ahlk zerine kurulu ynetim biimi. etol * Genellikle krkten, gsterili kumalardan veya yn rgden yaplmuzun omuz atks. etraf * Yanlar, taraflar. * evre. * Bir kimsenin srekli ilikide bulunduu kimseler, yaknlar, muhit. etrafnda drt dnmek * isteini elde etmek iin birinin yanndan ayrlmayp gnln etmeye almak. etrafnalmak * evresinde toplanmak, ortaya almak, kuatmak. etrafl * Ayrntl, eksiksiz, kapsayc. etraflca * Derinlemesine, ayrntlolarak, etrafl. etsiz * Eti olmayan. * Kuru, sska, zayf. ettii hayr, rktt kurbaaya dememek * yol atzarar, yaptiyilikten byk olmak. ettii yanna (kr) kalmak * yaptktlk karlksz kalmak, cezasngrememek. ettiini bulmak ( veya ekmek) * yaptkt davrann karlngrmek. ettiini yanna brakmamak * yaplan kt davrana karlk vermek. ettiiyle kalmak * yapmak istedii ktl baarya ulatramayan kimse, baarszln znts ve utanciinde kalmak. * yapmak istenilen ktlk amacna ulaamamak. ettirgen * Fiil kk ve gvdesine bir ek getirilerek, fiilin gsterdii iin bakasna yaptrldngsteren (fiil): Krdrmak, bildirmek gibi. ettirgen at * Tadkavram bir nesneye aktarlabilen ve geili veya geisiz fiil kk veya gvdesine -ir, -tir-, -teklerinden birinin veya ikisinin st ste getirilmesi ile kurulan at: iirmek (i-ir-), sylettirmek (syle-t-tir-), gldrtmek (gl-dr-t-) gibi. ettirgen fiil * Tadkavram bir nesneye aktarlabilen atlfiil, faktitif. Geili veya geisiz fiil kk veya gvdelerine ir-, -tir-, -t- eklerinden birinin veya ikisinin st ste getirilmesiyle kurulur: lczorla iirdik. Bu ii bakasna yaptrtmak gerekir." cmlesinde olduu gibi. ettirgenlik * Ettirgen olma durumu.

ettirme * Ettirmek ii. ettirmek * Bakasnn yapmasnsalamak. * Sebep olmak. ett * Herhangi bir konuda yaplan inceleme, aratrma. * n alma. * Belli bir konuyu inceleyen, aratran eser veya yaz. * rencilerin, bir retim grevlisinin gzetimi, denetimi altnda ders almalarna ayrlan zaman, mtala, mzakere. ett etmek * incelemek, aratrmak. etv * Yiyecekleri, nesneleri yksek syla sterilize ve dezenfekte etmekte kullanlan kapalara. * Trl eyalarkurutmakta veya temizlemekte kullanlan ara. * Mikroplarn retilmesinde uygun scaklsalayan kapalara. etyaran * Daha ok parmaklarda olan, derinlere kadar ileyen dolama, kurlaan. etyemez * Etyemezlikle ilgili. * Etyemezlik rejimini uygulayan kimse, vejetaryen. etyemezlik * Her tr etin, et trevlerinin, hayvansal besinlerin yer almadbeslenme biimi, vejetaryenlik. Eu * Evropiyum'un ksaltmas. ev * Yalnz bir ailenin oturabilecei biimde yaplmyap. * Bir kimsenin veya ailenin iinde yaadyer, konut. * Evin i dzeni, eyasvb. * inde bir igrlen veya bazen belirli bir amala kullanlan yer. * Herhangi bir yerde toplumsal, kltrel, ekonomik ynlerden tantma grevini stlenen veya belli alanlarda olan kiilerin toplanp toplumsal ilikilerini srdrmelerini salayan kurulu. * Aile. * Soy, nesil. ev amak * ayrbir eve yerlemek, ayrbir eve gemek. * evlenmek. ev adam* Evine balerkek. ev alma, komu al * komuya verilen deeri anlatr. ev alt * Eski evlerde ambar, ahr olarak kullanlan zemin kat. ev bark * Ev, mlk. * Aile, oluk ocuk. ev bark ykmak * karkocaybirbirinden ayrmak. ev bozmak * (karkoca) ayrlmak veya ayrlmasna sebep olmak. ev ekmei* Mayalhamurdan ev tipi frnlarda veya tandrlarda piirilen eitli boyda ve kalnlkta ekmek. ev ekonomisi * Evin bakm, geimi ve yaayile ilgili bilim dal. ev eyas* Evde kullanlan deiik nitelikli eyalarn btn. ev ev dolamak (veya gezmek) * her eve urayarak dolamak (gezmek). ev gailesi * Evin madd manev yk. ev halk * Bir evde yaayanlarn hepsi.

ev ii * Evdekilerin ev iindeki ihtiyalarnsalayan iler. ev iletmek * genel ev sahibi olmak. ev kadn* Ev ileriyle uraan ve bu ii iyi baaran kadn. * Darda almayp evinin ilerini yapan kadn. ev kiras * Kiralanan ev iin denen para. ev sahibi * Evi veya konutu yasalara gre tasarrufu altnda bulunduran, evin sahibi olan kimse, mlk sahibi. ev sahibi mlk sahibi, hani bunun ilk sahibi * malmlk yznden kendini zntye kaptrmamak veya malmlk ile vnmemek gerektiini anlatr. ev sinei * Bcekler snfnn, ift kanatllar takmndan, kl renkli, dizanteri ve tifo mikroplartayan bir eklem bacakltr (Musca domestica). ev tutmak * ev kiralamak. ev yemei * Evde yaplan yemek. evaze * (giysi iin) Etek ucuna doru genileyen. evcara * Klsik Trk mziinde bir makam. evce * Evcek. evcek * Btn ev halkbirlikte. evci * Tatil gnlerini evinde geiren (yatlrenci, er vb.). evci kmak * tatil gnlerinde okuldan (kladan vb. den) eve gelmek. evcik * Kk, sevimli ev. evcil * Eve ve insana alm, kendisinden yararlanabilen (hayvan), ehl, yaban kart. evcil hayvan * Evde baklabilen, insana almolan, evcilletirilmihayvan. evcilik * Genellikle kz ocuklarnn ev ilerini rnek alarak oynadklaroyun. evcilleme * Evcillemek ii, ehlleme. evcillemek * Evcil bir duruma gelmek, ehllemek. evcilletirilme * Evcilletirmek ii. evcilletirilmek * Evcil duruma getirilmek, ehlletirilmek. evcilletirme * Evcilletirmek ii, ehlletirme. evcilletirmek * Evcil bir duruma getirmek, ehlletirmek. evcillik * Evcil olma durumu. evcimen * Evine, ailesine ok bal(kimse). * Ev ilerini iyi bilen, becerikli (kadn). * Aklbanda, sakin. ev * En yce yer. * Yer yuvarna gre, Yer te, (Gnee gre) Gn te. * Bkz. evi.

evde kalmak * (kz iin) evlenme agemiolmak. evdeci * iftliklerde iilere yemek hazrlayan a. evdeki pazar (veya hesap) arya uymamak * nceden tasarlanan bir iumulduu gibi sonulanmamak, dnld gibi olmamak. evdemonizm * Mutuluk. evde * Aynevde oturanlardan her biri. evecen * Aceleci, acul. evecenlik * Acelecilik. evegen * vecen. * veen, abuk ilerleyen, had, akut. evelemek * "Bir sz tam sylememe, aznn iinde mrldanmak" anlamnda evelemek develemek sznde geer. everme * Evermek ii. evermek * Evlendirmek. evet * "yledir" anlamnda dorulama veya tasdik kelimesi. * Konuma arasnda cmlenin olumlu anlamnpekitirmek iin de kullanlr. evet efendimci * Kendine zg bir dncesi olmadndan veya hogrnmek iin karsndakinin her szne "evet efendim" diyen (kimse). evetleme * Evetlemek ii veya durumu. evetlemek * Evet demek, onaylamak. evgin * ncelikle yaplmasgereken, ivedili, mstacel. evham * Kuruntular, kukular, vehimler. evhamlanma * Evhamlanmak ii. evhamlanmak * Kuruntu duymak, kuruntuya kaplmak, kukulanmak, vehmetmek. evhaml * Kuruntulu, kukulu, vehimli, mtevehhim. evhamsz * Evhamolmayan. evi srtnda * Evi yurdu olmadan herhangi bir yerde yaayan. evi * Klsik Trk mziinde bir birleik makam, evc. evin * Bir eyin iindeki z, lp. * Buday tanesinin olgunlamii, z, habbe. evin balamak * rn tanelenmek, tane balamak, olgunlamak. evin direi * Ailenin en nemli kiisi. evinin kadn * Evine, kocasna balve bunlarla ilgili ileri baarr nitelikte olan kadn. evinlenme * Evinlenmek ii. evinlenmek * (buday, arpa vb.) Olgunlamak.

evinli * zl ve dolgun (tohum). evinsiz * zsz, bo, kof. evire evire * yice, istedii gibi, adamakll. evirgen * ini bilen, ll ve hesapligren. evirme * Evirmek ii. * Bir nermenin konusunu yklem, yklemini de konu durumuna getirerek, vargsdoru olan yeni bir nerme karma, akis: "Hibir insan lmsz deildir" nermesinden evirme yoluyla "hibir lmsz insan deildir" nermesi karlabilir. evirmek * Dndrmek, evirmek. * Yapsndeitirmek, taklip etmek. evirmek evirmek * iyice, istedii gibi, adamakllgzden geirmek. evirtik * Evirtime uram. evirtim * Evirtmek ii, akis. evirtmek * (sakarozu) Glikoz ve levloza evirmek. * Bakmlolarak ters evirmek. eviye * Mutfakta musluk altnda bulak ykamaya yarayan tekne. eviye sifonu * Mutfaklarda bulak ykamaya yarayan teknenin altna konan ve pis sularana atk su kanalna aktaran ara. evkaf * Vakflar. * Vakf mallarnyneten kurulu. evl * Daha iyi, ye. evldiyelik * Evlttan evlda eskimeden kalacak kadar dayankl(eya). evldyal* oluk ocuk, ev halk. evlt * Bir kimsenin olu veya kz, ocuk. * Soy, dl. * Yalkimselerin ocuklaryandakilere kullandklarbir seslenme. evlt edinmek * yasayla belirtilmiartlar iinde bir kimseyi evlt olarak nfusuna geirmek. evlt gibi (veya evldgibi) * zenle, titizlikle. evltl * Evldolan. evltlk * Evlt olma durumu. * Birinin yasayla evlt hakktandkimse. * Kk yatan beri eve alnp yetitirilen kimse. evltsz * Evldolmayan. evlek * Tarlann, tohum ekmek iin saban iziyle blnen blmlerinden her biri. * Dnmn drtte biri kadar olan alan ls. * Tarlalarda suyun akmasiin alan su yolu. * On liralk kt para. evlekleme * Evleklemek ii. evleklemek

* Srlecek tarlayeit blmlere ayrmak. evlendirilme * Evlendirilmek ii. evlendirilmek * Evlenmesi salanmak. evlendirme * Evlendirmek ii. evlendirmek * Evlenmesini salamak. evleni * Evlenmek ii veya biimi. evlenme * Evlenmek ii, izdiva. evlenmek * Erkekle kadn, aile kurmak iin kanuna uygun olarak birlemek, izdiva etmek. evlenmek barklanmak * evlenerek bir aile kurmak. evlerden rak (veya uzak) * lm veya kt bir durumdan sz edilirken dinleyenlerin ayndurumla karlamamalarndilemek iin sylenir. evlere enlik * beenilmeyen, olumsuz karlanan bir durum, bir davrankarsnda alay yollu sylenir. evleviyet * ncelik. evleviyetle * ncelikle, haydi haydi. evli * Evlenmibulunan (kadn veya erkek). * Herhangi bir sayda ev bulunan (yer). * Evi olan. evli barkl* Evlenmi, ocuklarolan (kimse). evli evine, kyl kyne * artk dalalm, herkes evine, iine gitsin. evlik * Herhangi bir sayda evi olan, hanelik. evlilik * Evli olma durumu. evlilik birlii * Karve kocadan oluan topluluk. evlilik d* Kanun olmayan, kanuna uygun olmayan, gayrimeru. evliya * Erenler, ermiler, veliler. * Yatr. evliya gibi* uysal, ok iyi ahlklkimse. evliya otu * Baklagillerden, hayvanlara yedirilmek iin ekilen bir bitki, eek otu (Onobrychis). evliyalk * Ermilik. evmek * Bkz. ivmek. evolsyon * Deime, gelime. evrak * Kt yapraklar, kitap sayfalar. * Yazlmkitaplar, mektuplar veya yazlar. evrak antas * inde belge veya dosya bulunan ve tanabilen, ksele, deri, kumavb. yaplan zel kap. evrak dolab * Dosyalar, dier yazve belgeleri saklamakta kullanlan dolap.

evrat * Mslmanlarca belirli zamanlarda okunmasdet olan dualar ve Kur'n ayetleri. evrat ekmek * okunmasdet olan dualarve Kur'n ayetlerini srekli tekrarlamak. evre * Bir olayda birbiri ardnca grlen, bir ite birbiri ardnca beliren, gelien deiik durumlarn her biri, aama, safha, merhale, faz. evren * Gk varlklarnn btn, kinat, kozmos. * Dzenli ve uyumlu bir btn olarak dnlen btn varlklar. * Kiinin iinde yaad, ilikide bulunduu ortam. evren bilimi * Evreni yneten genel yasalar bilimi, kozmoloji. * Evrenin oluumunu, yapsninceleyen felsefe ve bilimsel reti. evren bilimsel * Evren bilimiyle ilgili, kozmolojik. evren doumu * Evrenin oluumu, kkeni, douu ve yaradlile ilgili kuram, kozmogoni. evren pulu * Mika. evrensel * Evrenle ilgili. * Btn insanlilgilendiren, lemmul, cihanmul, niversal. * Dnya lsnde, dnya apnda. evrenselleme * Evrensellemek ii. evrensellemek * Evrensel duruma gelmek. evrenselletirme * Evrenselletirmek ii. evrenselletirmek * Evrensel duruma getirmek. evrensellik * Evrensel olma durumu. evrik * (baka bir nermeye, teoreme veya probleme gre) Terimleri ters durumda olan (nerme, teorem veya problem). evrilir * Konu ile yklemin birbirinin yerine gemesiyle doruluu bozulmayan (nerme): "Her insan gler evrilir bir nerme saylr, nk "her glen insandr" yargsyanlolmaz. * Alcda kullanlp kimyasal ilemden getikten sonra dorudan doruya pozitife dnebilen (film). evrim * Zaman iinde birdenbire olmayan, kesintisiz, niteliksel ve niceliksel gelime sreci. * Bir canlytekilerden ayrt eden biimsel ve yapsal karakterlerin gelimesi yolunda geirilen bir dizi deime olay, tekml. * nklp. evrimci * Evrimcilik yanlsolan (kimse). * Evrimcilikle ilgili. evrimcilik * Evrimi temel alan doa bilimi ve felsefe retisi. evriik * Evirme yoluyla elde edilen (nerme): "Her insan gler" nermesinin evriii, "her glen insandr" biiminde olur. evropiyum* Atom numaras63, atom arl122 olan, yalnz tuzlarve bir tek oksidi bulunan parlak gri renkte bir element.KsaltmasEu. evsaf * Nitelikler, vasflar. evsel * Evle ilgili. evsel atk

* Evde kullanmdan dm, eskimi, ypranmveya p durumuna gelmimaddeler. evseme * Evsemek ii veya durumu. evsemek * Evini, yurdunu zlemek. evsin * Avlanrken avclarn hayvanlardan gizlendii yer. evsiz * Evi olmayan. evsiz barksz * siz gsz, avare, babo. evvel * nce. * lk, nceki, gemi. evvel Allah * "nce Tanryardmyla" anlamnda bir pekitirme sz. evvel bahar * ilk bahar. evvel ve ahir * bata da sonda da, eninde sonunda. evvel zaman * ok nceden, ok eskiden, nceleri. evvel * nce, ilk nce, ilkin. evvel can, sonra canan * nce can, sonra sevgili. evvelce * nce. * nceleri, eskiden. evvelden * nceden, eskiden, evvelce. evvelemirde * ncelikle, ilk nce, her eyden nce. evveli * Evvelki. * Eskiden. evveliyat * Bir iin nceki evreleri, ncesi, nceleri. evvelki * nce olan, nceki. * ki nceki. evvelleri * eskiden, gemite. evvelsi * Bkz. evvelki. ey * Kendisine sz sylenilen kimse veya kimselerin dikkati ekilmek istendiinde adn bana getirilir ve uzatlabilir. * Kendisine seslenilen kimse, nesne vb.nin adnn bana getirilerek anlamglendirir. * Usan anlatr. * (soru olarak) yle ise, o hlde?. -ey * Bkz. -ay / -ey. eyalet * ounlukla valilerce ynetilen ve ynetim bakmndan bir tr bamszlolan byk il. * Osmanlimparatorluunda en byk sivil ve asker ynetim blgesi. eyer * Binek hayvanlarnn srtna konulan, oturmaya yarayan nesne. eyer boaltmak * cirit oyununda hedef olmaktan kurtulmak iin eyer zerinde saa sola eilmek. * saldrlarboa karacak nlemler almak. eyer kalta

* Eyerin tahtadan yaplan kafes biimindeki blm. eyer kapatmak (veya kapamak) * eyeri atn srtna koyup balamak. eyer ka* Eyerlerin n ve arka taraflarndaki kntlblm. eyer vurmak * eyeri hayvann srtna koyup balamak. eyerci * Eyer yapp satan kimse. eyercilik * Eyer yapma veya satma ii. eyere de gelir, semere de * her ie yarar, incesine de, kabasna da. eyeri bokalmak * binicisi lmek. eyerleme * Eyerlemek ii. eyerlemek * At zerine eyeri koyup balamak, eyer vurmak. eyerlenme * Eyerlenmek ii. eyerlenmek * Eyer vurulmak. eyerli * Eyer vurulmu, srtna eyer konulmu(hayvan). eyersiz * Srtna eyer konulmam(hayvan). eyitmek * Demek. eylem * Eylemek ii, fiil, aksiyon. * Fiil. * Bir durumu deitirme ve daha ileriye gtrme ynnde etkide bulunma abas, amel. eylemci * Dncesini eylemi ile gerekletirmeye alan (kimse). eylemcilik * Eylemci olma durumu. * nsan hayatve dncesinde balca gerekliin etki ve eylem olduunu ne sren reti ve dnya gr, aktivizm. eylemde bulunmak * bir harekete kalkmak. eyleme * Eylemek ii. eyleme gemek * tasarlanan bir ii uygulamaya balamak. eylemek * Etmek, yapmak. eylemli * Eylem durumunda olan, amel, fiil. * Kadrolu. eylemlik * Mastar. eylemsi * Fiilimsi. eylemsiz * Eylemi olmayan. eylemsizlik * Eylemsiz olma durumu. eylemsizlik ilkesi * (bir cisme bir kuvvet etki etmedike) Cismin durmasveya dzgn dorusal bir hareket yapmas. eyll * Yln 30 gn sren dokuzuncu ay. eymir

* \343 emr. eytam * Yetimler. eytam maa * Memur yetimlerine verilen aylk. eytiim * Diyalektik. eytiimsel * Eyitiimle ilgili. eyvah * Beklenmedik, kt, hoa gitmeyen bir haber veya olay karsnda duyulan acnmayanlatr. eyvallah * "Teekkr ederim", "Allaha smarladk" ve "evet, yle olsun" anlamlarnda kullanlr. eyvallah demek * hogrerek kabul etmek veya edilmek. eyvallah etmemek * birinden yardm istememek, gnl borcu olmamak, boyun ememek. eyvallaholmamak * gnl borcu olmamak. eyvan * Bkz. ayvan. eyyam * Gnler. eyyam aas * Her durum ve zamanda frsat kollayarak byklere yaranan kimse. eyyam efendisi * Eyyam azas. eyyam grm(veya srm) * iyi gnler grm, mutlu zamanlar yaam. eyyam ola * "havann iyi olmasndilerim" anlamnda bir sz. eyyamc * Gnn dilediince geiren, gnn gn eden. eyyamclk* Eyyamcolma durumu. ez de suyunu i * deersiz, faydasz eyler iin kullanlr. eza * zme, skntverme, zg. eza cefa * Baskve zulm. ezan * Mslmanlkta namaz vaktini bildirmek iin mezzinin yaptar. ezan saati * Ezan okuma saati. ezan vakti* Ezan okunma zaman. ezanc * Ezan okuyan kimse, mezzin. ezan * Ezanla ilgili. ezan saat * Gnein batnda 12'yi gsterecek biimde ayarlanan saat. ezansz * Ezan okunmayan, ezanolmayan. ezber * Bir metni veya bir sz eksiksiz tekrarlayabilecek biimde aklda tutma. * Ezberleme ve aklda tutma yetenei. * Ezber edilecek ders. ezber etmek * ezberleyerek aklda tutmak. ezber okumak

* herhangi bir yere bakmadan bellekte kalan biimiyle sylemek veya konumak. ezberci * Dersini veya herhangi bir konuyu anlayarak deil de, kelime kelime hafzasnda tutan (kimse). ezbercilik * Ezberci olma durumu. ezberden * Ezberlenmibiimde, ezbere. ezberden yapmak * bir yere bakmadan bellekte kalan biimiyle okumak veya sylemek. ezbere * Ezberleyerek, bir yerden okumayarak, bir yere bakmayarak. * Asln, gereini anlamadan, bilmeden, dnmeden, incelemeden. ezbere anlatmak * okunan bir eyi olduu gibi, bozmadan anlatmak. ezbere bilmek * o yerin her yanniyice bilmek. ezbere igrmek * incelemeden geliigzel yapmak. ezbere konumak * bilmeden, aslnarayp sormadan konumak. ezbere yapmak * ezberden yapmak. * model veya doa karsnda durmayarak fikirden tasavvur ve tahayyl suretiyle resim yapmak. ezberinde * Belleinde. ezberleme * Ezberlemek ii. ezberlemek * Bir eyi olduu gibi aklda tutmak, ezber etmek. ezberlenme * Ezberlenmek ii. ezberlenmek * Ezberlemek ii yaplmak. ezberletme * Ezberletmek ii. ezberletmek * Ezberlemesini salamak. ezberleyi* Ezberlemek ii veya biimi. ezcmle * Balca, belli balolarak, esas olarak. * rnek olarak. ezdirme * Ezdirmek ii. ezdirmek * Ezmek iini yaptrmak. ezdirtme * Ezdirtmek ii. ezdirtmek * Ezdirmek iini yaptrmak. ezel * Balangcbelli olmayan zaman, ncesizlik. ezel ebet * Ezelden ebede kadar, ebediyen. ezel * Balangcolmayan, ncesiz. * Eski. ezel ebed * nsz, sonsuz. ezel takdir * Yazg. ezercesine

* Ezer gibi, ezmee yakn. ezgi * Belli bir kurala gre karlan ve kulakta haz uyandran ses dizisi, name, melodi. * Bir mzik parasnda batan sona kadar belirli yerlerde tekrarlanan ses dizisi. * Kulaa hogelen ses veya sz dizisi. * Gidi, yol, tarz, tempo. * znt, sknt. ezgi * Boyalarezmeye yarayan demir veya porselen alet. ezgilenme * Ezgilenmek durumu. ezgilenmek * Ezgi zelliini kazanmak. ezgili * Ezgisi olan, melodik. ezgin * Paraca durumu bozuk olan (kimse). * ok cefa grm(kimse). * rk, ezik (meyve). * znt veren. ezgince * Ezgin bir biimde. ezginlik * Ezgin olma durumu. * Alk duygusunu andran bir tedirginlik. * znt, sknt. ezici * Ezmek iini yapan. * stn, yok eden, ar basan. * Ypratc, bunaltc, skntl. ezik * Ezilmiveya yasslm. * Olaylar ve hayat artlarkarsnda gsz ve skntlduruma dmolan, zntl. * Bere, rk. ezik bzk * Ezilmive bzlm, eri br. eziklik * Ezik olma durumu. ezile bzle * Utangalkla, sklganlkla. ezilgen * Kolayca ezilip toz durumuna gelen. ezilip bzlmek * g bir duruma dp davranlaryla utandnbelli etmek. ezili * Ezilmek ii veya biimi. ezilme * Ezilmek ii. ezilmek * Ezmek iine konu olmak. * (mide, yrek ve i szlerini zne olarak aldnda) Alk skntsduymak. ezilmi * Ezik duruma gelmi. * Kendisine baskyaplm, haklarelinden alnm. ezilmilik * Ezilmiolma durumu. ezim evi * Tohumlarn ezilip yakarldyer. ezim ezim * Ezmek veya ezilmek fiillerine getirilerek onlarn anlamlarnpekitirir. ezin * Organik veya ruh byk sknt, azap.

ezinti * Alk etkisiyle midede duyulan tedirginlik. * Korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sknt. ezip bzmek * ezerek paralayarak, tamamen deitirerek kullanlmaz veya anlalmaz duruma getirmek. eziyet * Arglk ve sknt, zg. eziyet ekmek * zahmet ve skntya uramak. eziyet etmek * zahmet ve skntvermek, cannyakmak. eziyet vermek * zahmet ektirmek. eziyetli * Eziyet ekerek yaplan. * Eziyet veren, eziyet ektiren, zgl. eziyetsiz * Eziyet ekmeden yaplan, skntsz, zgsz. ezkaza * Kaza ile, yanllkla, rastgele. ezme * Ezmek ii. * Sebze veya yemiezerek yaplan yiyecek. * Bitkilerin etli ve yumuak ksmlarnmacun kvamna getirmek zere paralamak, katve telsel ksmlarn szerek ayklamak ilemi. ezme boya * Yaveya baka bir maddeyle ezilerek hamur hline getirilmiboya. ezmek * stne basarak veya bir ey arasna sktrarak yassltmak, biimini deitirmek. * Ar bir ey, baka bir eyin zerinden gemek, inemek. * Sviinde bastrp kartrarak eritmek. * zmek, skntya sokmak. * Baskaltnda tutmak. * Dayankllnaacak derecede altrarak yormak. * Yenmek, sindirmek. * Harcamak. ezofori * ki gzde grme bozukluu. ezogelin orbas * Krmzmercimek, et suyu, ya, nane, karabiber, krmzbiber karmpiirilen ve Anadolu'da yaygn olan bir tr orba. ezoterik * Belirli bir insan topluluunun dnda kimseye bildirilmeyen, yalnzca snrl, dar bir evreye aktarlan (her trl bilgi, reti), batn, irek. Ezrail * Bkz. Azrail. F * Flor'un ksaltmas. f, F * Trk alfabesinin yedinci harfi. Fe adverilen bu harf ses bilimi bakmndan tmsz, srtnc didudak nszn gsterir. * Nota iaretleri harflerle gsterilirken fa sesini gsterir. * Bazlkelerde sbirimi olarak kullanlan fahrenhayt derecesinin gstergesi. * Mercein odak uzaklnn sembol. F.K.B * Fizik, kimya, biyoloji ksaltmas. fa * Gam (II) dizisinde mi ile sol arasndaki ses. * Bu sesi gsteren nota iareti. fa anahtar * Portedeki notalarn fa yksekliinde olacangsteren iaret. faal

* ok alan, alkan, canl, hareketli, aktif. * ler durumda olan. * Etkin. faaliyet * alkanlk, alma, canllk, hareket. * ler durumda olma, etkinlik. faaliyet gstermek * almak. * iler durumda olmak, etkinlik gstermek. faaliyete gemek * almaya balamak, alr duruma gemek, ilemeye balamak. * iler duruma gelmek, etkin duruma gelmek. faaliyette bulunmak * alma iine girmek. faaliyetten alkoymak * almasdurdurulmak, almadan alkonulmak. fabl * ounlukla manzum, sonuta ahlk bir ders karlan alegorik hikye. fabrika * lenmemiveya yarilenmimaddelerin makine, ara ve benzeri ile ilenerek tketime hazr duruma getirildii sanayi kuruluu, retim evi. fabrikac* Fabrika sahibi veya fabrika ileten kimse, fabrikatr. fabrikasyon * Fabrikada yaplarak tketime hazr duruma getirilen (madde). fabrikatr * Fabrikac. fabrikatrlk * Fabrika sahiplii veya iletmecilii. facia * ok znt veren, acklolay, afet. * Trajedi, alat. facialama * Facialamak durumu. facialamak * Facia durumuna gelmek. facial * Faciasolan, facia gibi karlanan. faa * skambil destesinin en altndaki kt. * Yz, ehre, surat. * Giysi. * Ykl geminin bordasndaki su dzeyi ile bogeminin bordasndaki su dzeyi arasnda kalan blm. faa etmek * serenleri baa veya geriye doru evirerek yelkenleri sarmak. faal * Haval, gsterili. faasolmak * haval, gsterili olmak. faasnalmak (veya al aaetmek) * birini mahup etmek, bozmak. faeta * Elmasn yontulmuyzlerinden her biri, faseta. faetal * zerinde faetalarbulunan. fauna * Halatn rselenecek yerine tel veya sicimle yaplan sarg. fauna etmek * srtnme veya hava olaylarndan korumak amacyla, halatince iple sarmak. faunalk * Fauna yapmakta kullanlan tel veya sicim. fagosit * Yutar hcre.

fagositoz * Hcre yutarl. fagot * Tahtadan paralaru uca takl, uzun bir boru biiminde, perdeli bir flemeli alg. fafur * in imparatorlarna verilen unvan. * in'de yaplmkse, tabak, vazo gibi porselen eya. fafur * Fafurdan yaplm. fahi * ly aan, ar, ok fazla. * Ahlka ve trelere uygun olmayan. fahie * Orospu. fahielik * Orospuluk. fahrenhayt * Erimekte olan buzun scakln32 C, kaynar suyun buhar scakln212 C de gsterebilecek biimde derecelenmibulunan bir tr termometre. fahr * Saygiin verilen veya vn iin kabul edilen (bakanlk, yelik, doktora gibi unvan), onursal. * Gnll, karlksz. fahriye * Divan edebiyatnda airlerin kendi zelliklerinden vnerek sz ettikleri manzume veya manzumenin bir blm. fahte * Klsik Trk mziinde daha ok ilhi, beste ve zellikle perev formlarnda kullanlan, yirmi zamanlve on iki vurulu bir byk usul. fahur * ok vnen, ok bbrlenen. faik * stn, yksek. faikyet * stnlk, ykseklik. fail * Eden, yapan, ileyen. * Hukuk sonu douran bir su ileyen kimse. * zne. failimehul * Kimin yaptbelli olmayan veya bilinmeyen. failimuhtar * stediini yapmakta zgr, bana buyruk. * Yaptklarndan sorumlu olacak durumda ve yata olan (kimse). fainal four* Drtl final. fair-play * Drst oyun. faiz * letmek iin bir yere dn verilen paraya karlk alnan kr, getiri, rem, nema. * Kapitalist ekonomide, artk deerin deiiklie urambiimi olarak parann fiyat, kiralanan parann kira bedeli. faiz fiyat* Faize verilen 100 kurukarlnda alnan bir yllk faiz. faizci * Faizle dn para veren kimse, tefeci. faizcilik * Faizcinin ii, tefecilik. faize vermek * (paray) faizle dn vermek. faizlendirme * Faizlendirmek ii. faizlendirmek

* Parayfaize verip iletmek, oaltmak, nemalandrmak. faizli * (para iin) Faizi olan, faizle ilem gren. faizsiz * (para iin) Faizi olmayan. fak * Tuzak, kapan. Fak Fuk Fonu * Sosyal yardmlama amacyla 1990'lyllarda kurulan, halk arasnda bu ksaltmayla tannan fakir fukara fonu. faka basmak * aldatlmak, tuzaa dmek. faka bastrmak * aldatmak, tuzaa drmek. fakat * Yalnz, ancak, ama, lkin. fakfon * Bakr, nikel ve inkodan oluan gmgrnnde bir alam. fakr * Yoksulluk, fukaralk. fakih * Fkh bilgini. fakir * Geimini glkle salayan, yoksul, fukara. * Zavall. * (nesneler iin) Olmasgerekenden az. * Alak gnlllk iin birinci kii zamiri grevinde kullanlrd. * Hindistan'da yoklua eziyete kendini altrmdervi. fakir cevher * indeki madenin orandk olan maden cevheri. fakir dmek * yoksullamak. fakir fukara * Yoksullar, geimini salamakta glk ekenler. fakir tavuu tek tek yumurtlar * destekisi olmayan, dayanaolmayan kimsenin ileri yavayrr. fakirane * Fakir gibi, fakire uygun den biimde. fakirce * Fakire benzer durumda. fakirhane * Dknler yurdu. * Alak gnlllk gstermek iin "evimiz" anlamnda kullanlr. fakirizm * Hint felsefesinde insan vcudu btn ktlklerin kaynasayldndan, bedene eziyeti ruhun kurtuluu ve mutluluu iin gerekli gren ilekelik, Hint dervilii. fakirleme * Yoksullama. fakirlemek * Yoksullamak. fakirletirme * Fakirletirmek ii veya durumu. fakirletirmek * Yoksullatrmak. fakirlik * Yoksulluk. * Verimsizlik, ksrlk. * Yetersizlik. fakr * Bkz. fakr. faks * Belgegeer.

faksimile * Tpkbasm. fakslama * Fakslama, belgegeerleme ii. fakslamak * Belgeerlemek, belgeer ile gndermek. faktitif * Ettirgen fiil. faktr * Etken, etmen. fakl * Benek. faklte * Bir niversitenin, renim alanveya uzmanlk konusu bakmndan ayrlmkollarndan her biri. faklteli * Faklte rencisi olan (kimse). fal * Gelecei renmek, ans ve ksmeti anlamak amacyla oyun kd, kahve telvesi, el ayasgibi eylere bakarak anlam karma. fal amak (veya bakmak) * bakla, su, iskambil vb. ne bakarak gelecekte olacak eyleri anlamaya almak. fal ta * Falclarn fala bakmak iin kullandklardeiik biim ve renklerdeki ta. falaka * Ceza olarak ayak tabanlarna vurmakta kullanlan, ayaklaruygun bir durumda sktrp tutan kalnca bir sopa ile bunun iki ucuna balbir ipi olan ikence arac. * Bu arala uygulanan dayak cezas. * Bazkaldralarda kullanlan ucu iple balaa paras. falakac * Sadrazamn, stanbul kadsnn, yenieri aasnn veya sekbanbann denetlemeler srasnda yannda bulunan ve sulu bulunanlarfalakaya yatran grevli. falakal * Falakasolan. falakaya ekmek (yatrmak, vurmak veya ykmak) * falakaya balayarak dvmek. falan * Sylenmesi istenmeyen veya gerekli grlmeyen bir zel adn yerini tutar. * Tarih, yer, kii ve benzeri szlerle sfat tamlamalaryapldnda, bu tamlamalar, tekrarlanmak istenmeyen eyleri genel olarak anlatmaya yarar. * Cmlede belirtilen nesne veya nesnelerden sonra gelerek "ve benzerleri" anlamnda kullanlr. falan festekiz * Bkz. falan filn. falan femekn * Bkz. falan filn. falan fstk* Bkz. falan filn. falan filn * nem verilmeyen, hafifsenen eyler iin kullanlr. falanca * Falan. falannc* Sylenmesi gerekli grlmeyen sra saysyerine kullanlr, filnnc. falanj * Eski Yunanllarda, zellikle Makedonya yayalarnn ekirdeini oluturan mzraklalay. * Bazlkelerde yarasker siyas kurululara verilen ad. falanjist * spanya'da falanj yesi. falc * Fala bakmaykendine geim yolu yapan kimse. falclk * Falcnn ii. falata * Bkz. falete.

falete * Eri kunduracba. falez * Bkz. yalyar. falihayr * yiye yorulur olgu. fallus * Erkeklik organ. falname * Fala bakmann inceliklerini ve yorumlama zelliklerini anlatan kitap. falso * Bir para alnr veya sylenirken yaplan nota yanll. * Yanldavran. falso kmak * bozuk olmak, umduunu bulamamak. falso vermek * bozulmaya yz tutmak, ak vermek. falso yapmak * yanlalmak, sylemek. * yanldavranta bulunmak. falsolu * Yanl, hatal, kusurlu. falsosuz * Hatasz, kusursuz. falya * Toplaratelemek iin az otunun konulduu delik. *Kapp koyuverme, salverme. falyanos * Yunus balnn iri bir tr. familya * Aile. * Birok ortak zellikleri sebebiyle bir araya getirilen cinslerin topluluu, fasile. * Kar, e. fan * Havalandrma arac, pervane, pervane kanad; vantiltr. * Scak veya souk havaydengeli olarak savuran ara. fanatik * Bir kimseye veya bir eye ardknlk ve tutkuyla balolan (kimse), mutaassp, banaz. fanatizm * Bir kimseye veya bir eye ardknlk ve tutkuyla ballk, taassup, banazlk. fanfan * Konumasok iyi anlalmayan (kimse). fanfar * flemeli bakr alglardan oluan orkestra. * Bu orkestrann aldtartmlve canlpara. fanfin * "Anlalmayan yabancbir dille konumak" anlamnda kullanlan fanfin etmek deyiminde geer. fangri * Mercan trnden bir balk. fani * nsan gznn algladk iddeti. fni * lml, gelip geici, kalmsz. fni dnya * lml, kalmsz dnya. fanil * Genellikle ince pamuk ipliinden dokunmu, ten zerine giyilen i amar. * Yumuak ynden rlmveya dokunmu, hafif ve gevek kuma. fnilik * Fni olma durumu. fanta * Mavimsi yeil renkli bir tr batankara.

fantasma * Gerekte olmadhlde var gibi grnen hayal. fantastik * Gerekte var olmayan, gerek olmayan, hayal. * XVIII. yzyldan balayarak Fransa'da gelien bir edeb tr. fantaziye * Bkz. fantezi. fantazya * Arap atllarnn bayramlarda yaptklargsteri, atlgsteri. fantazyal* Fantazyasolan. fantezi * Sonsuz, snrsz hayal. * Deiik heves, deiik beeni, deiik dn. * Ssl ve tr deiik olan. * Serbest biimli beste veya alaturkada serbest biimli ark. fantezist * Fantezi merakls, fanteziye dkn. fanti * skambil oyunlarnda olan, bacak, veya vale adlaryla bilinen kt. fantom * Hayalet. fanus * Ssl, ayaklfener. * Saat, mikroskop gibi aralartozdan korumak iin zerlerine kapatlan, yarm kre biiminde cam kap. * Genellikle silindir biiminde olan mum, gaz lmbasgibi aydnlatma aralarnn evresini kapatarak rzgrdan koruyan cam mahfaza. fanuslu * Fanusu olan. fanya * Gzl bir balk ana iri gzl ikinci bir aeklendiinde, bu ikinci aa verilen ad. fanyol * Bakrdan yaplmbariton veya tenor ses veren alg. far * Tatlarn n blmnde bulunan, uzaaydnlatan gl k verici. far * Kadnlarn ss iin gz kapaklarna srdkleri eitli renkte boya, dzgn. farad * Elektrik sa birimi. fara * Toplanan sprntleri alp atmak iin kullanlan krek biiminde teneke veya plstikten, saplkap. faragibi (veya farakadar) * ok byk veya ok genialan (az). faraza * Diyelim ki, sayalm ki, sz gelii, ola ki, tutalm ki. faraz * Bir varsayma dayanan, varsaymsal, hipotetik. faraziye * Varsaym, hipotez. farba * Frfr, farbala. farbala * Frfr. fare * Sangillerden, kk vcutlu, kemirgen, memeli hayvan (Mus). * Bazen san yerine kullanlr. fare ktdelii bilir * bir kabahate, sua veya gizli ie kalkan kii, yakalanacananlaynca nereye snacanbilir. fare delie smam, bir de kuyruuna (veya kna) kabak balam * yapamayacakadar ar bir ii varken baka bir idaha yklenmi. * kendisi sntdurumunda iken yanna bir kii daha alm. fare delii

* Gizlenecek yer. fare delii bin altn * herkesin kap saklanacak bir yer araddurumlarda, saklanlacak bir yer bulmak ok gtr. fare dii * Bir ine veya boncuk oyastr. fare dse, bayarlr * bir yerin bove yoksulluk iinde bulunduunu anlatr. fare kuyruu * Tahta ilemeciliinde veya ahap doramada, kilit yeri amakta kullanlan ince, dar testere. fare otu * Stleengillerden, mavi iekli, tohumlarfare zehiri olarak kullanlan bir bitki. farekula* uha ieigillerden, tohumu kuyemi olarak kullanlan bitkilerin cins ad(Anagallis). * Yaban mercankk. fareler cirit oynamak * bir yerde kimseler bulunmamak. farenjit * Yutak iltihab, hunnak, anjin. farfara * Azkalabalk, grltc. * vngen. farfarac * Grltc, amatac(kimse). farfaraclk * Farfaracolma durumu. farfaralk * Farfara olma durumu, farfara davran. farma * Farmak ii. farmak * Gsz dmek, yorulmak. * Eskimek, ypranmak. * Vazgemek, usanmak. * Kocamak, yalanmak, ihtiyarlamak. fari * Vazgemi, ekilmi. * Skntsz, rahat. * (bir mlkn) Kullanma hakknbakasna brakan. fariolmak * vazgemek, ekilmek, el ekmek. farika * Bir eyin benzerlerinden ayrt etmeye yarayan durum veya ge, ayrma. faril * Balk alarnn alt ve st yanlarna geirilen kei klndan yaplmip. Faris * Farsa. fariza * Tanrbuyruu. * Yaplmasgerekli dev, grev. * eriata uygun bir biimde miraslara den pay. fark * Bir kimse veya nesnenin bir bakasyla kartrlmamasnsalayan ayrlk; benzer eyleri birbirinden ayran zellik, bakalk, ayrm. * Ayrm. * karma ileminin sonucu. fark atmak * ileri gitmek, ok stn gelmek. fark etmek * grmek, semek. * anlamak, sezmek. * deimek, bakalamak. * ayrt etmek.

fark etmez * nemi yok, etkisi olmaz, deimez. fark gzetmek * ayrtutmak. fark olunmak * seilip ayrt edilmek. * anlalmak. * sezilmek. farkna varmak * gzne arpmak, fark etmek, anlamak. farknda olmak * sezmek, anlamak. farknda olmamak * grlmesi veya bilinmesi gereken eylerden haberi bulunmamak, kavranmasgereken bir eye dikkat etmemek. farkl * Farkolan, aralarnda fark bulunan, deiik, ayrml. farklca * Farklgibi. farkllama * Farkllamak ii, ayrmlama. * Ayrmlama. farkllamak * Farklduruma gelmek, ayrmlamak. farkllatrma * Farkllatrmak ii. farkllatrmak * Farklduruma getirmek. farkllk * Farklolma durumu, ayrmllk, bakalk. * Doal, toplumsal ve bilince dayanan her olay ve olguyu btn tekilerden ayran zellik. farksz * Farkolmayan. farkszlama * Farkszlamak ii. farkszlamak * Farksz duruma gelmek. farkszlk * Farksz olma durumu, ayrmszlk. farmakodinami * Hasta veya normal organizmalar zerinde, illarn etkisini deneysel olarak inceleyen veya aratran bilim. farmakodinamik * llarn etki gc. * Hasta veya normal organizmalar zerinde illarn etkisini inceleyen eczaclk dal. farmakognozi * llarn doada bulunduklardurumda incelenmesi. farmakolog * Farmakoloji ile uraan, farmakoloji uzman. farmakoloji * llarn etkisini ve kullanlninceleyen bilim dal. farmason * Mason. * Dinsiz, imansz. farmasonluk * Masonluk. Fars * ran'n gneybatsnda yaayan halk veya bu halkn soyundan olan kimse. fars * lkel, yaln gldrme gelerinden yararlanan, bazen inanrln snrnaan, gldrmeyi ama edinen oyun. Farsa * ran devletinin resm dili. fart furt

* Anlamsz, boszlerle bbrlenerek. fart furt, farta furta etmek * anlamsz, boszlerle bbrlenmek. farta furta * Bkz. fart furt. fartasfurtasolmamak * patavatszca konumak. farz * Mslmanlkta, zr olmadka yaplmaszorunlu, yaplmamasgnah saylan. * Yapmak zorunda kalnan ey, boyun borcu. farz etmek * yle kabul etmek, var saymak. farz olunmak * var saylmak. farzmuhal * Olmayacak, gereklemeyecek bir eyi olacakm, gerekleecekmigibi dnerek, sayarak, tutalm ki, sayalm ki. fasa fiso * Deer ve nemi olmayan, bo(ey veya sz). fasarya * Bo, anlamsz (sz). * e yaramaz, yeteneksiz. faset * Baskilerinde harf ve satrlarformada tutmak ve skmak iin kullanlan kama. * Diin n yzne estetik amala yaplan kaplama. faseta * Bkz. faeta. fasl * Blm, ksm, devre. * Orta oyununa balamadan nce saz takmnn aldkek havasve curcuna. * Perev, nak, ark, saz semaisi gibi paralarn belli bir sraya gre alnp sylenmesi. * Osmanlve Arap tiyatrosunda oyunun perde blm. * Belli bir srede yaplan i, karlalan durum veya olay. fasl heyeti * Gerekli sazlarla tam olarak bir fasl yapabilecek durumdaki alaturka saz topluluu. fasla * Aralk, ara, kesinti. fasla vermek * ara vermek, kesmek. faslal * Aral, aralkl, kesintili. faslasz * Arasz, aralksz, durmadan, ara vermeden, kesintisiz, biteviye. fasih * (anlatiin) Ak ve dzgn. * Ak ve dzgn konuma yetenei olan. fasikl * Cz. fasile * Familya. fasit * Kt, bozuk. * Ara bozucu, fesat karan, mfsit. fasit daire * Ksr dng. fasit olmak * (namaz, oru, aptes gibi eyler iin) bozulmak. faska * Kundak ocuklarnn beline, zbnn zerinden sarlan genisarg. fasla fasla * Yer yer. fasletme

* Fasletmek ii. fasletmek * Ayrmak, blmek. * zmek, sonulandrmak. Fasl * Fas halkndan olan kimse. fason * Kesim. fasone * zg veya atknn kumayzeyi zerinde, kendiliinden bir desen oluturduu her tr kuma. * Bu tr kumalaroluturan desen rnei. fassal * ftira atan, gerek olmayan isnatlarda bulunan (kimse). fassallk * Fassal olma durumu. fast food * \343 festfut. fasulye * Fasulyegillerden, barbunya, al, Aye kadn, horoz gibi birok trleri bulunan bitki (Phaseolus vulgaris). * Bu bitkinin sebze olarak yararlanlan yeil rn ve kuru tohumlar. fasulye gibi kendini nimetten saymak * kendine ok deer vermek. fasulye pilkisi * Kuru fasulyenin piirilmesi ile yaplan pilki. fasulye piyaz * Halanmkuru fasulye ile katyumurta ve kuru soan karmpiyaz. fasulye srgibi * zayf, sska ve ok uzun boylu. fasulyegiller * Kapaltohumlu, iki enekli, ayrta yaprakliekli bitkiler familyas. fa * Aa vurulmu, ortaya dklm. faetmek * (gizliyi) aa vurmak, duyurmak, ortaya dkmek, dile vermek. faolmak * belli olmak, aklanmak, ortaya kmak. far far * Su veya baka svlarn bol ve ok akmasnanlatr. faing * Hristiyanlarda byk perhizden nce dzenlenen enlik ve elenceler, karnaval. faist * Faizm yanlsolan (kimse, grvb.). faistleme * Faistlemek durumu. faistlemek * Faist duruma gelmek. faistletirme * Faistletirmek ii. faistletirmek * Faistlemesini salamak. faistlik * Faizm. faizan * Faist eilimli. faizm * talya'da 1922-1943 yllararasnda etkinliini srdren, meslek kurulularna dayanan, devlet snrlarn geniletmeyi amalayan, yetkinin, tek partinin elinde toplanddzen. * Demokratik dzenin yerine arbir ulusuluk ve baskdzeni kurmayamalayan reti. fatalist * Yazgc, kaderci. fatalite * Aln yazs, yazg, kader.

* Uursuzluk. fatalizm * Yazgclk, kadercilik, cebriye. fatih * Zafer kazanan, fetheden (kimse). * slm devletlerinde bir lkeyi veya bir ehri savaarak alan hkmdar ve komutanlara verilen unvan. * Byk ve nemli bir ibitiren kimse. fatiha * llere Tanr'nn rahmetini dilemek iin dua olarak okunan Kur'an'n ilk suresi. fatiha okumak * o eyden umudunu kesmek. fatihane * Fatih gibi, fatihe benzercesine. fatura * Satlan bir maln cinsini, miktarnve fiyatnbildirmek iin satcnn alcya verdii hesap pusulas. faturalama * Faturalamak ii. faturalamak * Bir maln faturasndzenlemek. fatural * Faturasolan. faturalyaam * Yaplan alverite fatura alma alkanl. faturasn(birine) karmak (veya detmek) * sorumluluu birine yklemek. faturasz * Faturasolmayan. faul * Ma ve karlamalarda bir sporcunun hareketini nlemek iin yaplan kural dhareket. faull * Faul olan, faul yapan. faulsz * Faul olmayan, faul yapmayan. fauna * Belli bir blgede yetien hayvanlarn tm, direy. * Bu hayvanlarn tanmnyapan eser. fava * Bakla tanelerinin kabuu soyulduktan sonra yaplan zeytin yalyemek. favori * Herhangi bir iveya yarmada stnlk kazanacana inanlan (kimse, takm vb.). * Yarkazanacadnlen at. * Yzn iki yannda braklan sakal demeti. * En ok beenilen. * Bir mata, yarmada veya karlamada kazanmasbeklenilen taraf. fay * Krk (III). fayans * Duvarlarkaplayp sslemek iin kullanlan, bir yz srlve genellikle iek resimleriyle bezenmi, pimi balktan levha. fayans demek * bir yeri fayansla kaplamak. fayans * Fayans deyen veya satan kimse. fayanslk* Fayansnn ii veya meslei. fayda * Yarar, kr. fayda etmemek * etkisi olmamak, ie yaramamak, yararlolmamak. fayda vermemek * yararlolmamak. faydac

* Faydasolan, fayda salayan, fayda, yarar gzeten kimse. faydacl * Yararcl. faydaclk * Yararclk. faydalanma * Yararlanma. faydalanmak * Yararlanmak, istifade etmek. faydal * Yararl. faydalolmak * yararlolmak, yarar salamak. faydasdokunmak * yararlolmak, kr salamak. faydasolmak * yararlolmak, olumlu etki yapmak. faydasngrmek * yarar salamak. * kr elde etmek. * iyiletirmek. faydasz * Yararsz. fayrap * Bir istim kazannn, istim oluturacak biimdeki yanar durumu. * Gemilerde ateiye atei harlandrmak iin verilen komut. * Herhangi bir eyi veya ii hzlandrma. * (kap, pencere, giysi iin) Ama, karma. fayrap etmek * ocan ateini harlandrmak. * herhangi bir ii veya eyi hzlandrmak. * amak, karmak. fayton * Tek krkl, drt tekerlekli, genellikle ift atlbinek arabas, payton. * Perde ayakllardan, scak deniz kylarnda yaayan, uzun kuyruklu bir ku(Phaeton). faytoncu * Fayton sren kimse. * Fayton ileten kimse. faytonculuk * Faytoncunun ii. faz * Evre, safha. faz kalemi * Priz, datma tablolargibi yerlerde gerilim bulunup bulunmadnanlamaya yarayan ara. fazl * Faziletli, erdemli (kimse). fazilet * Erdem. faziletkr * Fazilet sahibi, faziletli. faziletli * Erdemli. faziletsiz * Erdemsiz. faziletsizlik * Faziletsiz olma durumu. fazla * Gereinden, allmtan ok, ar(olan), ziyade. * Daha ok, akn. * Artmolan. * Gereksiz, yersiz. fazla gelmek (veya gitmek, kamak)

* ekilmeyecek, bktracak, tedirgin edecek bir durum almak. fazla karmak * allmolan lde ok imek (veya yemek, konumak). fazla mal gz karmaz * ne kadar ve ne trden mal olursa olsun elden karlmamaldr. fazla olmak * dayanma gcn aacak davranlarda bulunmak, ok olmak. fazlaca * Gereinden biraz daha ok olarak, bir hayli ok. fazladan * allana ek olarak, allandan ok, bol bol, ok ok. fazlalama * Fazlalamak ii, ziyadeleme. fazlalamak * oalmak, saysartmak, ziyadelemek. fazlalk * okluk, gereinden artk olma durumu. fazlalk etmek * birinin varl, bulunduu yerde gereksiz olmak. Fe * Demir'in ksaltmas. fe * Trk alfabesinin yedinci harfinin ad. fecaat * ok ackl, yrekler acsdurum. feci * Ackl, ok ackl, yrekler acs, trajik. fecir * Tan vakti, gn aarmas. * Tan kzll. fecrikzip * Tan yerinde gn domadan beliren, sonradan kaybolan geici aydnlk, yalanctan, geici tan. fecrisadk * Tan yerinde gn douncaya kadar sren kesiksiz aydnlk, gerek tan. feda * Bir ama urunda bir deer veya varlktan vazgeme, uruna verme. feda etmek * kymak, gzden karmak. feda olsun * varsn gitsin, urunda yok olsun!. feda * Bir lk uruna tehlikeli ilere girierek cannesirgemeyen kimse, serdengeti. * Bir kimseyi veya bir yeri koruyan kimse. fedace * Feda gibi, feda olarak. fedalik * Fedaice davran, serdengetilik. fedakr * zverili. fedakrca * zverili (olarak). fedakrla katlanmak * bir amaca, bir emele ulamak iin birok skntya, zntye, gle dayanmaya almak. fedakrlk * zveri. fedakrlk etmek * zverili davranmak. * azlna katlanmak, az oluu ile yetinmek, vazgemek. fedakrlk yapmak (veya gstermek) * zverisini ortaya koymak. federal * Federasyon durumunda birlemiolan.

federalist * Federalizme balolan. * Fedaralizm yanls. federalizm* Birok devletin zel kanunlara ve bamszla sahip olarak tek bir devlet durumunda birlemeleri yntemi. federalleme * Federallemek durumu. federallemek * Federal duruma gelmek. federasyon * Kk devletlerin tek bir devlet durumuna gelmek iin yaptklarortaklk, devletler birlii. * Birok kurululardan oluan birlik. federatif * Federalizme balveya uygun olan. federe * Bir federasyona balolan. * Bir konfederasyonun yesi. feding * Radyoda bir sesin grlnn zaman zaman azalmasveya bsbtn yok olmasdurumu. fehamet * Byklk, ululuk. * Deer. fehametlu * Byklk, ululuk gsteren (kimse). * Osmanlimparatorluu zamannda sadrazamlara, Msr hdivi ve yabancprenslere, eyalet beylerine verilen unvan. fehva * Anlam. * Kavram; terim, deyim. fehvasnca * Uyarnca, sz gereince. fek * Bozma, feshetme, kesme, ayrma, koparma. fekl * Patates gibi bazbitkilerin yumrularnda bulunan niasta. fel * Grng. felh *Kurtulu, selmet, onma. felh bulmak * kurtulmak, onmak. felket * Byk zarar, znt ve skntlara yol aan olay veya durum, ykm, bel. * ok kt. * aknlk, hayret, arlk bildirir. felketli * Felket getiren. felketzede * Felkete uram. felce uramak * bir iyarm kalmak, yrmez duruma gelmek, tam olarak durmak. felce uratmak * bir ii yryemez duruma getirmek. fel * nme, nzul. fel gelmek * inme inmek. fel olmak * inme inmek. felli * nmeli, fel olmu, mefl. feldmareal

* Alman, Avusturya, ngiliz, Rus ve sve asker hiyerarisinde en yksek rtbe. feldspat * Potasyumlu, sodyumlu ve kalsiyumlu olmak zere e ayrlan en nemli silikatlmineral grubu. felee ksmek * talihten yaknmak, anstan midini kesmek. felein emberinden gemi * hayatta actatlbirok gnler grmgeirmi, olgunlam, tecrbe kazanm. felein sillesine uramak (veya sillesini yemek) * byk bir ykma uramak. feleini armak * ummadbir durumda kalmak, aknlk iine dmek. felek * Gk, gkyz, sema. * Dnya, lem. * Talih, baht, ans. * Asker mzkada zilli bir mzik arac. felek * Bkz. filenk. felek yr olursa * Tanryardm eder, bir terslik kmazsa, artlar uygun giderse. felekiyat * Gk bilimi, astronomi. felekten bir gn (veya gece) almak * gzel bir gn (gece) geirmek. felekten km almak * gzel bir vakit geirmek, istedii gibi elenmek. Felemenk * Bugnk Hollanda, Belika ve Kuzeydou Fransa'ya eskiden verilen ad. Felemenke * Felemenk dili. Felemenkli * Felemenk halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). felfelek * Kk bir kelebek tr. * Hurmagillerden, kestane byklndeki yemii erit drc nitelik tayan Asya bitkisi (Areca catechu). felfelek sokmak * birini kukuya drmek. felfelleme * Felfellemek ii. felfellemek * Eski canllnyitirmek. * Afallamak, armak. * Dnen, hareket eden bir cisim, durmadan nce hznyitirmek. feliks * Palmiye yaprana benzeyen, park ve bahelerde ss iin kullanlan iri gvdeli bir bitki (Phoenix canariersis). fellh * ifti. * Msr kyls. * Zenci, Arap. fellek fellek * Tella, heyecanla, koarak, kouturarak. fellik fellik * Tella, kouturmayla. felsefe * Varln ve bilginin bilimsel olarak aratrlmas. * Bir bilimin veya bilgi alannn temelini oluturan ilkeler btn. * Bir filozofun, bir felsefe okulunun, bir an retisi. * Dnya gr. * Bir konuda soyut dn. felsefe yapmak * olaylarn sebep ve sonularzerine kendince soyut birtakm dnceler ileri srmek.

* bilgilik taslamak. felsefeci * Felsefe incelemeleri yapan kimse. * Felsefe retmeni. felsef * Felsefe ile ilgili olan, felsefeye ilikin. feminist * Feminizm yanls(kimse, gr). feminizm * Toplumda kadnn kstlolduuna inanlan ve yararlanmasgereken haklaroaltp ve erkeinkiler dzeyine karmak, eitlik salamak amacngden dnce akm. fen * Fizik, kimya, matematik ve biyolojiye verilen ad. * Fizik, kimya, matematik ve biyolojiden elde edilen verileri ive yapm alannda uygulama, teknik. * Bilim, bilgi. * Hile, hilekrlk. fen bilimi * Fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ortak ad. fena * yi nitelikte olmayan, kt. * zc. * ok. * (kiiler iin) stenilen ve gereken nitelikte olmayan. * Hoa gitmeyen, rahatsz edici. * Davranlartoplumun ahlk anlayna uymayan. * ok, fazla, arbiimde. fena * lml olma durumu, lmllk. fena bulmak * lmek, yok olmak. fena deil (veya fena saylmaz) * olduka iyi. fena etmek * kt davranmak. * kt bir duruma drmek. fena gzle bakmak * kt niyetini anlatr biimde bakmak. fena hlde * fazlaca. fena hlde * Arlde, son derece, pek ok, adamakll. fena kalpli * Herkesin ktln isteyen, bakalariin ktlk dnen. fena olmak * hasta gibi olmak, fenalamak. * ok zlmek, bozulmak. fena yapmak * kt duruma drmek. fena yerine vurmak * tehlike yaratabilecek bir organa veya baka bir yere darbe indirmek. fenafillh * Allah yolunda yok olma. fenalama * Fenalamak ii. fenalamak * Kt bir duruma girmek. * (hasta) Arlamak. * Anszn baylacak gibi olmak. fenalatrma * Fenalatrmak ii durumu. fenalatrmak * Fenalamasna sebep olmak, fena duruma getirmek.

fenalk * Ktlk, er. * Uygunsuz durum, rahatszlk veren yap. fenalk etmek * ktlk etmek, ktlkte bulunmak. fenalk geirmek (veya gelmek) * kendini bilmeyecek veya baylacak bir duruma gelmek. fenasna gitmek * zlmek, gcenmek, krlmak, sinirlenmek. fenaya ekmek * (sze) kt anlam vermek. fenaya sarmak * iveya durum ktye gitmek. fenci * Fenle uraan kimse. * Fen konularnda ders veren retmen. fener * Saydam bir maddeden yaplmveya byle bir madde ile donatlm, iinde k kaynabulunan aydnlatma arac. * Gemilere yol gsteren k kulesi, deniz feneri. * Tepesinden kulplu kahveci tepsisi, ask. fener alay * Bayram gecelerinde kalabalk halk topluluklarnn, ellerinde fener veya mealelerle ehri dolaarak yaptklar gsteri. fener bal * Fener balgillerden, vcudunda pek ok k verme organbulunan, tropik denizlerde yaayan bir balk (Lophius piscatorius). fener balgiller * Kemikli balklar takmnn, vcutlarbask, derileri plak, azlarok byk olan, derin denizlerde yaayan balklar familyas. fener ekmek * elinde fenerle nden gitmek. * bir kalabala nderlik etmek. fenerci * Fener yapan veya satan kimse. * Deniz feneri bekisi. * Sokak fenerlerini yakan kimse. fenercilik * Fener yapmak veya satmak ii. feneri nerede sndrdn * ge kalanlara taklmak iin sylenen bir sz. fenerli * Feneri olan. fenerli burgu * Ahap blmleri delmeye yarayan matkap. fenersiz * Feneri olmayan. fenersiz yakalanmak * beklenmedik bir zamanda istenmeyen bir durumla karlamak. fenik * Alman marknn yzde biri. Fenike portakal * Fenike ve yresinde yetitirilen sulu ve kokulu bir tr portakal. Fenikeli * Fenike halkndan olan (kimse). fenlenme * Fenlenmek ii veya durumu. fenlenmek* Yana gre bilmemesi gereken eyleri renmiolmak. fenn * Fenle ilgili. * Yntemine gre igren.

fennini almak (veya kapmak) * bir iin inceliklerini, pf noktalarnkavrayp o alanda usta olduunu gstermeye balamak. fenol * Boyaclkla, plstik maddelerin ve bazillarn yapmnda kullanlan, ounlukla maden kmrnn katranndan karlan benzinin oksijenli trevi, asit fenik. fenomen * Olay, olgu. * Grng. fenomenal * Olguya ilikin. fenomenizm * Grngclk. fenomenoloji * Grng bilimi. fent * Dzen, hile. fent evirmek * dzen, hile yapmak. feodal * Derebeylikle ilgili. feodalite * Derebeylik. feodalizm * Derebeylik sistemi. feodallik * Derebeylik, derebeyi olma durumu. fer * Parlaklk, aydnlk. * (gzde) Canllk. fer * Pahallk, k, nur, canllk. ferace * Kadnlarn sokakta giydikleri, mantoya benzer, arkasbol, yakasz, ou kez eteklere kadar uzayan st giysisi. * Dervilerin giydii bol bir tr hrka. feraceli * Ferace giymiolan (kimse). feracelik * Ferace yapmaya elverili (kuma). feragat * Hakkndan kendi isteiyle vazgeme. feragat etmek * hakkndan vazgemek, el ekmek. feragat gstermek * hakkndan vazgemek. feragatli * Vazgeebilen, zveride bulunabilen, zveri gsterebilen. fera * (bir iten) Vazgeme, ekilme, el ekme, terk etme. * (bir mlk) Bakasna brakma, bakasnn stne geirme. ferah * Bol, geni. * Havadar, aydnlk, i ac. ferah * (kalp, gnl, i vb. iin) Skntsz, tasasz, sevinli olma durumu, sevinme, sevin, i rahatl, gnl akl. ferah fahur * Ferih fahur, kolaylkla, rahatlkla. ferah ferah * Bol bol, genigeni. * yiden iyiye, haydi haydi, rahatlkla. * En aa.

ferah tut * "i rahatln, huzurunu koru" anlamnda kullanlr. ferahfeza * Klsik Trk mziinde, yegh perdesinde karar klan makamlardan biri. ferah * Bolluk, genilik. * Ucuzluk. * Polis ve inzibat grevlilerinin boyunlarna taktklaraya biiminde st yazlmetal arma. * II. Mahmut devrinde feslerin tepesine pskl tutturmak iin taklan metal tepelik. ferahlama * Ferah duruma gelme. ferahlamak * Genilemek, almak. * Sknts, tasasdalmak. ferahlandrma * Ferahlandrmak ii veya durumu. ferahlandrmak * Ferahlamassalanmak. ferahlanma * Ferahlanmak ii veya durumu. ferahlanmak * Rahatlamak, znt veya skntskalmamak, almak, genilemek. ferahlatc* Ferahlk veren, ferahlk salayan. ferahlatma * Ferahlatmak ii. ferahlatmak * Ferah duruma getirmek, rahatlatmak. ferahlk * Ferah olma durumu, genilik, gnl akl. ferahlk duymak * iinin akln, rahatlnhissetmek. ferahnk * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. ferahnkairan * Klsik Trk mziinde bir makam. ferahnma * Klsik Trk mziinde bir makam. feraset * Anlay, sezi, sezgi, zek. ferasetli * Anlayl. ferasetsiz * Anlaysz. fer * Dii canllarda reme organnn dblm, vulva. ferda * Erte, yarn, yarnki. * Gelecek zaman, yarn. ferde *Kk denk, top. ferdenferda * Tek tek. ferd * Bireysel, kiisel, fertle ilgili. ferdiyet * Bireysellik. ferdiyeti * Bireyci. ferdiyetilik * Bireycilik. ferhane

* Birden ok maazasbulunan eski hanlarn tipinde, avlulu genibina, byk han veya kervansaray. feri * Ayrntlarla ilgili, ayrntniteliinde olan. * kinci dereceden. feribot * Arabalarveya vagonlarbir kydan br kyya geirmeye yarayan gemi, araba vapuru. ferih * ok sevinli, neeli. ferih fahur * Bolluk iinde. * Genive skntsz. * Bamsz, balantsz, cannn istedii gibi. ferik * Tmgeneral veya korgeneral. ferik * Kmes hayvanlarnn civcivlikten kmyavrusu, pili. * Gevrek bir elma tr. feriklik * Tmgenerallik veya korgenerallik. feritah * En iyisi, en gzeli, en stn. ferite * Melek. ferli * Parlak (gz, k). ferma * Av kpeinin gizlendii yerden avgzetlemesi. ferman * Buyruk, emir. * Osmanlimparatorluunda padiahn verdii, uyulmasgerekli hkmleri tayan yazlbuyruk, yarlk. ferman karmak * padiah tarafndan herhangi bir konuda emir verilmek. * yetkili bir kimse tarafndan buyruk verilmek. ferman dinlememek * yasa, kural, yol yntem tanmamak. ferman sizin * siz nasl isterseniz yle olsun!. fermanl * Hkmete kargelmek suuyla aranan ve cezalandrlmasiin hakknda ferman kan (kimse). * Kimseden korkusu olmayp diledii gibi davranan. fermanldeli * Deli olduu herkese bilinen kii. fermantasyon * Mayalanma, tahammr. fermejp * tt. fermene * Trl naklarla ilemeli, n kavumayan, yelee benzeyen bir giysi. fermeneci* Fermene yapan veya satan kimse. fermeneli * Fermenesi olan. ferment * Maya, enzim. fermiyum * (fiziki Fermi'nin adndan) Einstenyumla aynzamanda bulunan ve atom says100 olan yapay element. KsaltmasFm. fermuar * Giysi, anta vb. yerlerde kullanlan, karlkldiler ve bunlarn zerinde yryen kapatcdan oluan mekanizma. fernez * Snger toplamak iin kullanlan makineli dalma arac.

fersah * Yaklak bekilometrelik bir uzaklk ls. * (ok uzun) Uzaklk. fersah fersah * Pek ok, bol bol. fersahlk * Arasherhangi bir fersah olan. fersiz * Donuk, cansz, (gz, k, yz). fersizleme * Fersizlemek ii veya durumu. fersizlemek * Fersiz duruma gelmek, donuklamak. fersizlik * Fersiz olma durumu. fersude * Eskimi, ypranm, anm. fert * Birey. fertik * Kama, uzaklama, svma. fertik ekmek (veya fertii krmak) * kamak. feryadbasmak * lk koparmak, yksek sesle haykrmaya balamak. feryat * Haykr, lk. feryat etmek * yksek sesle haykrmak. * byk bir yokluk, zarar ve skntiinde bulunmak. feryat figan * Haykrma, barma, lklarla alama. feryat koparmak * yksek sesle barmak, haykrmak. ferz * Satran oyununda vezir. ferz karmak * acemi bir oyuncuya karvezirsiz oynamak. ferz kmak * satranta piyade, kardaki en son kareye kadar srlp vezir olmak. fes * apka yerine kullanlan, krmz, kaln uhadan yaplm, tepesinde pskl olan, silindir biiminde balk. fes rengi * Koyu krmzrenk. * Bu renkte olan. fesahat * Anlatta dzgnlk ve aklkla birlikte amaca uygunluk. fesat * Bozukluk. * Karklk, kargaalk, ara bozuculuk. * Herhangi bir konuda iyimser olmayan, kt yorumlayan. * Kartrc, ara bozucu. * Hile. fesat kartrmak (veya fesat karmak) * ara bozmak, ortalkartrmaya almak, insanlarbirbirine drecek iler yapmak. fesat kumkumas * Fesat kayna, ortaklkartrmayhuy edinmi, ktlk peinde koan kimse. fesata vermek * fesat karmak. fesat * Ara bozucu, karklk karan, ordubozan, mfsit. fesatlk

* Kartrclk, ara bozuculuk, ordubozanlk. fesatlk * Fesat olma durumu, fesata davranma. fesh etmek * Bkz. feshetmek. feshedilme * Feshedilmek ii. feshedilmek * Kapatlmak, datlmak, faaliyetten men edilmek. feshetme * Feshetmek ii. feshetmek * (verilmibir yargy) Kaldrmak, bozmak. * Kapatmak, datmak. fesih * (verilmibir yargy) Kaldrma, bozma. * Datma, datlma. fesini havaya atmak * klhnhavaya atarak sevin gsterisinde bulunmak. fesleen * Ballbabagillerden, Akdeniz lkelerinde yetien, yapraklargzel kokulu, beyaz veya pembe iekli, bir yllk ve otsu bir ss bitkisi, reyhan (Ocimum basilicum). festekiz * Bkz. falan festekiz. festfut * Ayakst attrma, fast food. * Byk maazalarda hazr yemek blm. festival * Dnemi, yapldevre, katlanlarn saysveya nitelii programla belirtilen ve zel nemi olan sanat gsterisi. * Belli bir sanat dalnda oyun ve filmlerin sunulmasve gsterilmesi sonunda dl veya derece verilmesi biiminde dzenlenen ulusal veya uluslar arasgsteri dizisi, enlik. * Bir blgenin en nl rn iin yaplan gsteri, enlik. * Dzensiz toplant, curcuna. fesuphanallah * ama anlatr. femekn * Bkz. falan femekn. fetha * Aralk, az, delik. * stn (II). fethetme * Fethetmek ii. fethetmek * Bir yeri veya lkeyi savaarak almak, lke amak. * Herkesin takdirini, vgsn kazanp kendine hayran brakmak. fetih * Bir ehir veya lkeyi savaarak alma. fetihname * Bir yerin alndnmjdelemek iin hkmdarlarn yabancdevlet adamlarna, ehzadelere, valilere vb. ne yazdklarresm mektup. feti * lkel toplumlarda doast bir g ve etkisi olduuna inanlan canlveya cansz nesne, tapnacak, put. * Tapnrcasna sevilen ey veya kimse. * Uurlu saylan ey. fetiist * Fetiizmi uygulayan (kimse, gr). * Fetiizme dkn (kimse). fetiizm * lkel toplumlarda doast bir g ve etkisi olduuna inanlan canlveya cansz nesnelere tapnma, tapncaklk, putperestlik. * Karcinsin giysi vb. eyleriyle cins coku ve doygunluk salama.

fetret * ki peygamber veya padiah arasnda peygambersiz veya padiahsz geen sre. * slm dinine gre Hz. sa ile Hz. Muhammed arasnda geen sre. * ki olay arasndaki sre. * Hkmet gcnn gevedii bir yerde dzenin yeniden kurulmasna kadar geen sre. fettan * Fitneli, kartrc. * Gnl ayartc, cilveli. fettanca * Fettan gibi. fettane * Cilveli, gnl alc(kadn). fettanlama * Fettanlamak ii. fettanlamak * Fettan bir duruma gelmek. fettanlk * Fettan olma durumu. fets * Embriyonun geliimini byk lde tamamlad, btn organ taslaklarnn olutuu nc aydan douma kadarki durumu. fetva * slm hukuku ile ilgili bir sorunun din hukuk kurallarna gre zmn aklayan, eyhlislm veya mft tarafndan verilebilen belge. fetva vermek (veya karmak) * bir iin yaplabilmesi iin yargda bulunmak. * gereksiz yere emir verir gibi konumak. fetvac * Gereksiz yerde ve haddi olmayan emirler veren. fetvahane * Mftnn makam. * eyhlislm kaps. fetvayierife * eyhlislm fetvas. fetvayierife karmak * eyhlislm fetvasiln etmek. fev * nsan kalabal. fev fev * Akn akn. feveran * Fkrma, kaynama. * Birdenbire fkelenme, kprme, parlama. feveran etmek * birdenbire fkelenmek, kprmek, parlamak. fevk * st, yukar. fevkalde * Allmolandan ayr, olaanst, beklenmedik, grlmedik, iitilmedik. * Ar, ok fazla. * ok iyi, ok stn, ok gzel. fevkalde hl * Olaanst hl. fevkaldelik * Olaanstlk, olaandan farklolma durumu. fevkalbeer * nsan st. * stn nitelikli insan. fevkan * stte, stteki. fevr * Birdenbire, dnmeden yaplan.

fevrlik * Fevri olma durumu. fevt * Elden kma (karma), karma, yitme. * lme. fevt etmek * yitirmek, elden karmak. fevt olmak * yitirmek. * lmek. fevvare * Fskiye. feyezan * Tama, takn, seylp. * Bereket. feyiz * Verimlilik, grlk, ongunluk. * lerleme, kltrel gelime, olgunluk. feyizlenme * Feyizlenmek ii. feyizlenmek * Feyzalp aydnlanmak, istifade etmek. feyizli * ok rn veren, verimli. feylesof * Filozof. feylesofa * Filozofa. feylosofluk * Filozofluk. feyyaz * ok verimli, gr. feyzalmak * Etkilenmek, olgunlamak, ders almak. feza * Uzay. fezleke * zet, hulsa. * Bir kararn ksaca yazlmas. * Tahkikat evrak. f * Bir araya getirilerek emberlerle tutturulmuensiz tahtalardan yaplan, yuvarlak, karnikin ve altst dz kap. * Bir fnn alabildii l. fbal* Fya istif edilmibalk tuzlamas. fgibi * bodur ve ok iman. fc * Fyapan veya satan kimse. fclk * Fyapp satma ii. flama * Fya koyma, fya doldurma. flamak * Fya koymak. fkara * Bkz. fukara. fkdan * Yokluk, bulunmama durumu, eksiklik. fkh * Bir eyi, gerei gibi, iyice anlayp bilme.

* slm hukukunda din ve dnya ileri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuolan kurallarn btn. fkr fkr * Suyun, ses kararak kaynarken alddurumu veya herhangi bir svnn kaynaynanlatr. * Cilveli, oynak. fkr fkr kaynamak * (bir eyden bir yerde) ok bulunmak. fkrdak * Cilveli, oynak (kadn). fkrdaklk * Fkrdak olma durumu. fkrdama * Fkrdamak ii. fkrdamak * Fkr fkr kaynamak. * Cilvelenmek. fkrdama * Fkrdamak ii. fkrdamak * Oynaka davranlarda bulunmak. fkrdatma * Fkrdatmak ii. fkrdatmak * Fkr fkr kaynatmak. * Cilve yapmasna sebep olmak. fkrday* Fkrdamak ii veya biimi. fkrt * Kaynayan suyun kardses. * Cilveleme. fkra * Ksa ve zl anlatmolan, nkteli, gldrc hikye, anekdot. * Gazetelerin veya dergilerin belirli stunlarnda, genel balk altnda gndelik konularbir grve dnceye balayarak yorumlayan cidd veya elendirici yaztr. * Kanun maddelerinin kendi ilerinde satr balaryla ayrldklarufak blmlerden her biri. * Paragraf. * Omur. fkrac * Fkra anlatan kimse. * Fkra yazar. fkraclk * Fkra syleme veya yazma ii. fkrama * Fkramak ii veya durumu. fkramak * Herhangi bir yiyecek mayalanarak ekimek, flamak. fldr * abuk, hzl, tell. fldr fldr * abuk ve srekli bir biimde. fndk * Kayngillerden, kuzey yarm krenin lk yerlerinde ve yurdumuzun daha ok Dou Karadeniz blgesinde yetien bir aak (Corylus avellana). * Bu aan sert bir kabuk iinde bulunan yal, niastalrn. * Hileli zar. fndk altn * Osmanlmparatorluunda kenar ssleri fnda benzediinden bu adla anlan altn sikke, fndk. * Kk ve deerli ey. fndk atei * Nargilede ttnn stne ortalamasna konulan yuvarlak, kk, yanar kmrler. fndk biti * Kn kanatllardan, fndk kurdu dediimiz kurtuklardolaysyla fndk rnnn en byk dmanolan,

uzun gagalbcek (Balaninus nucum). fndk faresi * Kemiricilerden, karnbeyazms, srtboz renkli, fndkllarda ok zarara yol aan bir memeli tr (Muscardinus avellanarius). * Evlerde rastlanan kk fare tr. fndk kabuu * Fndn kabuk rengini andran bir tr kahverengi. fndk kabuunu doldurmaz * ok nemsiz, deersiz. fndk krmak * apknlk yapmak. fndk kurdu * Fndk bitinin fndk iinde gelierek onun dklmesine, deerini yitirmesine yol aan kurtuu. fndk kurdu gibi * ufak tefek tombulca (kadn). fndk san * Bkz. fndk faresi. fndk ya * Fndktan elde edilen ya. fndk yuvas * Tombul ellerin dyznde, parmak diplerinde grlen ukurluklar. fndk * Fndk yetitiren veya satan kimse. * Cilveli, oynak kadn. fndklk * Fndk yetitirme veya satma ii. * Cilveli, oynak olma durumu. fndk * Fndk kabuunun rengi. * Fndk altn. fndkkran * Fndk ve buna benzer kabuklu yemilerin kabuunu krmaya yarayan ara. * veli, uh, batan karc(kadn). fndklk * Fndk aalarok olan yer, fndk korusu. fr * Frl frl. * Pi, frlama. fr dnmek * bir kimseye yaranmak veya yardm etmek iin stn aba harcamak. fr fr * Frl frl. fra * Bir eyin tozunu, kirini gidermekte veya bir eye boya, cil srmekte kullanlan, bir araya getirilerek balanmkl veya kla benzer baka tellerden yaplan ara. * Resim yapma sanatve biimi. * kmeyi engelleyen balarn oynamasnveya kaymasnnlemek iin aralara yerletirilen direk paras. fra ekmek * kendinden alt dzeyde olan birini ok azarlamak, fralamak. fra gibi * dik, sk ve sert (sa, sakal). frac * Fra yapp satan kimse. fraclk * Fra ve fraya benzer aralarn yapm ve satm. fralama * Fralamak ii. fralamak* Temizlemek veya parlatmak iin fra ile srtmek. * (avclkta) Sk ve bataklk ormandan gemek. * Kendinden alt dzeyde olan birini ok azarlamak, fra ekmek. fralanma

* Fralanmak ii. fralanmak * Fra ile ovulmak, dzgnletirilip parlatmak veya temizlenmek. * ok azarlanmak. fralatma * Fralatmak ii. fralatmak * Fralamak iini yaptrmak. fralay * Fralamak ii veya biimi. fral * Frasolan. fralk * ine resim yapmada kullanlan fralarn konulduu szgeli kap. frdolay * epeevre. frdnd * Biri dndnde tekinin de dnmesini engellemek iin u uca getirilerek serbest bir eksenle balanm ift halka. * Topa gibi evrilerek oynanan, tuntan, altkeli bir kumar arac. * Bir ipe balolarak birden fazla ipa atldnda ipalarn karmamasiin tekne zinciri ile paralarn balandzincir arasna konulan metal ara. * Belirli bir grveya dnce sahibi olmayan. frfr * Giysi, perde gibi eylerin kenarlarna dikilen krmalveya bzgl ss, farba, farbala. frfrl * Frfrolan. frl frl * Bir ey srekli ve hzla dnerek. frldak * Rzgrla dnen, ember biiminde ocuk oyunca. * Havalandrmak amacyla oda veya mutfak pencerelerine taklan kanatlara. * Ocak veya soba borusunun iyi ekmesini salamak iin tepesine taklan ve rzgrn gittii yne dnebilecek biimde yaplan apka. * Dolap, dzen, hile. frldak evirmek (veya dndrmek) * istediini yapmak iin hileli yollara bavurmak. frldak iei * arkfelek. frldak gibi * srekli dnce deitiren, sznden dnen (kimse). frldak* Frldak yapan veya satan kimse. * Dzen eviren, dzenci, dolap eviren kimse. frldaklk * Frldaknn ii veya meslei. frldanma * Frldanmak ii veya durumu. frldanmak * Frl frl dnmek. frldatma * Frldatmak ii. frldatmak * Frl frl evirmek. frn * Her yandan aynderecede salarak ekmek, pasta vb. piirmeye yarayan, tavantonoz biiminde, nnde tek aklk bulunan ocak. * Ekmek, pasta vb. nin piirildii ve satlddkkn. * Isverici bir dzenekle alan, yiyecekleri piirmeye veya stmaya yarayan alet. * Bir maddeyi fiziksel veya kimyasal deiiklie uratmak amacyla stlan alet. * Frnda piirilmi. frn gibi

* ok scak (yer). frn kebab * Byk tencerelere yerletirilerek frnda piirilen et yemei, et kebab. frnc * Frn ileten kimse. frnclk * Frn iletme ii. frnda makarna * Halanmmakarnalarn arasna zellikle kaar peyniri konularak zerine st dklp frnda piirilen makarna yemei. frnlama * Frnlamak ii. frnlamak * Piirmek iin frna koymak. * Frnda kurutmak. frnlanma * Frnlanmak ii. frnlanmak * Frna konulmak veya frnda kurutulmak. frnlatma * Frnlatmak ii. frnlatmak * Frnlamak iini yaptrmak. frnl * Frnlanm. frnlk * Frnda piirilmeye hazr yemek. * Bir frnn alacakadar. frka * nsan topluluu. * Tmen. * Siyas parti. frkac * Parti yesi. * Bir partiye ok balolan, partici. frkaclk * Particilik. frkata * 10 - 15 ift krekli, hzl, eski bir savagemisi. frkate * Bkz. firkate. frlak * Dardoru frlam, km, kk. frlama * Frlamak ii. * Arsz, terbiyesiz ocuk. * Pi. frlamak * Hzla, birdenbire bulunduu yerden kmak, ayrlmak. * Yerinden oynayp ileriye doru kntyapmak. * Fiyatbirdenbire ykselmek. frlatlma * Frlatlmak ii. frlatlmak * Frlatmak ii yaplmak. frlat * Frlatmak ii veya biimi. frlatma * Frlatma ii. * Kol ve bacan vcudun orta izgisinden trl ynlere, son eklemine kadar hzla ve gergin olarak uzaklatrlmas(almas). frlatmak

* Hzla atmak, bulunduu yerden daratmak. frlay * Frlamak ii veya biimi. frsat * Uygun zaman, uygun durum veya art, vesile. frsat beklemek (veya aramak) * en uygun artkollamak. frsat bilmek * bir eyden belli bir amala hemen yararlanmak. frsat bu frsat * yararlanlacak en uygun zaman. frsat bulmak * uygun, elverili zaman bulmak. frsat dkn * Ktlk yapmak iin frsat kollayan (kimse). frsat dmek (veya kmak) * bir imkna kavumak. frsat kollamak (veya gzlemek) * yapmak istedii iiin uygun bir zaman veya bir durum beklemek. frsat vermek * bir ii yapmak iin uygun, elverili artsalamak. frsat yoksulu * Eline frsat gemedii iin zararsz gibi grnen (kii). frsat * Frsatlariyi deerlendiren, frsat kollayan. frsatlk * Frsatolma durumu. frsatganimet bilmek * kan frsattan en iyi biimde yararlanmak. frsatkarmamak * elverili durumdan yararlanmak. frsatndrmek * kolaynbulmak. frsattan istifade etmek * ele geirilen imkn veya durumdan en iyi biimde yararlanmak. frt * Bir solukta veya bir yudumda iilebilecek miktarda sigara veya iki. frt frt * (yer deitirme iin) Srekli olarak, ikide bir. frtna * Yamur ve kasrga getiren ok gl rzgr. * Bu rzgrn denizde veya kum llerinde yarattdalgalanma. * G atlatlan kt durum. * Kart dnce veya durumlarn yarattkarklk; sknt. * Saatteki hz70 mil olan rzgr. frtna kmak * sert rzgr esmeye balamak. frtna gibi* hzla, birdenbire. * tell, aceleci. frtna kopmak (veya patlamak) * iddetli frtna kmak. * bir yerde kavga ve grlt kmak. frtna kuu * Perde ayakllardan, kvrk gagal, ak denizlerde yaayan bir ku, deniz rdei (Thalassidroma pelagica). frtna kuugiller * Omurgalhayvanlardan kular snfna giren bir familya. frtna ura * Frtnalyer veya frtnann ok olduu yer. frtnal * ok rzgrl. * ok tartmal, ekimeli, grltl, kark.

frttrma * Frttrmak ii veya durumu. frttrmak * Aklnkarmak, delirmek, aklnyitirmek, ldrmak. fs fs * Gizli ve yavakonuulurken kan sesi anlatr. fsfs * Koku, il vb. svlarpskrtmek iin kullanlan ara. fsfslama * Fsfslamak ii. fsfslamak * Koku, il vb. svlarpskrtmek. fsfslanma * Fsfslanmak ii veya durumu. fsfslanmak * Koku, il vb. svlar pskrtlmek. fsl fsl * Fslthlinde, fsldayarak, alak sesle. fsldama * Fsldamak ii. fsldamak * Bakalarnn duyamayacakadar alak sesle konumak, fslamak. fsldanma * Fsldanmak ii. fsldanmak * Fslthlinde sylenmek. fsldama * Fsldamak ii. fsldamak * Birbirine fsldamak. fslt * Fsldarken kan, glkle duyulan ses. fsltgazetesi * Toplumu ilgilendiren bir konu ile ilgili dedikodu. fsr fsr * nce bir ey yanarken veya dar bir delikten su geerken kan sesi anlatr. * Gizli olarak, alak bir sesle. fsrt * Fslt. fskiye * Havuzda suyu yukarya doru, trl biimlerde fkrtan azlk, fkrk. fslama * Fslamak ii. fslamak * Bkz. fsldamak. * Gizlice haber vermek. fslanma * Fslanmak ii. fslanmak * Fslamak ii yaplmak. fstk * Antep fst, am fstveya yer fstdenilen yemilerin genel ad. * Tombul, ksa boylu, tknaz (kimse). fstk am * Bkz. am fst. fstk ezmesi * Fstkla yaplan bir ekerleme. fstk gibi * dolgun, besili ve canl. * ok gzel. fstk * Fstk yetitiren veya satan kimse.

fstklk * Fstk yetitirme ii. * Fstk alp satma ii. fstk * Sarya alan ak yeil renk. * Bu renkte olan, ak yeil. fstk makam * ok ar, ar ar, yavayava. fstklamak * Kkrtma amacyla araya nifak sokmak. fstklk * Fstk aalardikilmiyer, fstk bahesi. ff * Fr fr. fldama * Fr fr ses karma. fldamak * Fr fr ses karmak. flt * Frdama sesi. fr fr * pek kumabir yere srtnrken veya su hafif hafif akarken kan ses. frdama * Frdamak sesi. frdamak * Fr fr ses kartmak. frdatma * Frdatmak ii. frdatmak * Fr fr ses kartmak. frt * Frdama sesi. fk * Atgillerin taze dks, tersi. fklama * Fklamak ii. fklamak * Toprafkile gbrelemek. fklk * Fknn biriktirildii yer. fkn * Bir aacn dibinden sren ince dal, srgn, filiz, dal, pi. * Asma ktnde herein st yannda biten dal. fkrdak * Svlarfkrtmaya yarayan ara. * Azndaki iki cam borudan biri flenince tekinden su fkran, lboratuvarlarda ykama ilerinde kullanlan bir deney arac. fkrk * Su fkrtmaya yarayan aralarn genel ad, fskiye. fkr * Fkrmak ii veya biimi. fkrma * Fkrmak ii. * Gneyzeyinden uzaya scak gaz ktlelerinin frlamas. fkrmak * Gaz veya svlar bir yerden basn etkisiyle yukarya doru birdenbire ve hzla kmak. * (bitkiler iin) Toplu hlde, gr olarak yetimek. * Bir ey bir yerde bol bol grlmek. fkrt * Fkran bir eyin kardses. fkrtc * Belli hzla hareket eden bir akkan yardmyla, baka bir akkann boalmasnsalayan alet, ejektr.

fkrtlma * Fkrtlmak ii. fkrtlmak * Fkrmassalanmak. fkrtma * Fkrtmak ii. fkrtmak * Fkrmasnsalamak. flama * Flamak ii. flamak * Fkramak. ftk * organlardan bir parann, daha ok barsak blmnn karn eperlerini geip deri altnda ur gibi bir sikinlik yapmas, kavl, yarmlk. ftk olmak * byk skntduymak, kahrolmak, aresiz kalmak. ftkl * Ftolan, kavl. ftrat * Yaradl, hilkat. ftraten * Doutan, yaradlgereince. ftr * Yaradlla ilgili, yaradltan, doutan (olan). ftriye * Doutanclk. fttrmak * Bkz. frttrmak. fi * "-de, iinde" anlamlarnda szlerin banda kullanlan edat. fi tarihinde * olduka eski bir zamanda. fiber * Sktrlmbitki tellerinden yaplmmukavva veya tahta. fiberglas * Plstik maddelerden, zellikle polyesterden paralar yapmnda kullanlan salamlatrma maddesi. fibrin * Kan ve lenf serumunda bulunan albminli bir madde. fibrinojen * Phtlama srasnda fibrine dnen bir kan proteini. fidan * Aa ve aaklarn yeni yetieni. * Baka bir yere dikilmek iin bulunduu yerden karlan taze aa, dikme. fidan biti * Yaprak biti. fidan boylu * nce uzun ve biimli (kimse). fidan gibi * ince ve uzun boylu. fidanck * Kk fidan. fidanlk * Fidan yetitirilen yer, dikmelik. fide * Bahvanlkta yastklarda tohumdan yetitirilip baka yerlere dikilmek iin hazrlanan sebze veya krpe iek. fideci * Fide yetitirip satan kimse. fidecilik * Fide yetitirip satma ii. fideizm

* nanclk, imaniye. fideleme * Fidelemek ii. fidelemek * Fidan dikmek. fidelik * Fide yetitirilen yer. * Fide olmaya uygun. fidye * Tutsak edilen veya rehin alnan bir kimsenin serbest braklmasiin istenen para, kurtulmalk. * Fidyeinecat. fidyeinecat * Kurtulma bedeli, kurtulmalk. fifre * Yanlamasna alnan, altdelii olan, tahtadan bir tr flt. figan * Acile barma, inleme. figan etmek * acile barmak, inlemek. figr * Resim ve heykel sanatlarnda varlklarn biimi. * Bir dansoluturan ll admlarla beliren zincirleme hareketlerden her biri. * Birbirini izleyerek melodik ve ritmik bakmdan bir btn oluturan notalar grubu. figran * Genellikle tiyatro ve sinemada, konumasolmayan veya konumasok az olan rollere kan kimse. * Bir toplumda, bir toplulukta snk, etkisiz olan kimse. figranlk * Figran olarak alma. figratif * Figrl, figrc. figratif sanat * inde insan, hayvan ve doa geleri yer alan, figrc sanat. figrl * Figr olan. fi * Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetitirilen bir bitki (Vicia sativa). fihrist * indekiler. * Katalog. * Alfabetik sralamalar iin kullanlan, kenarnda btn harflerin yer aldnot defteri. fihristleme * Fihristlemek ii. fihristlemek * Fihriste geirmek. fiil * , davran. * Olumlu veya olumsuz olarak ekimli durumda zaman kavramtayan veya zaman kavramile birlikte ahs kavramveren kelime. fiil cmlesi * Bildirme veya isteme kiplerinden biriyle kurulan ve olumsuzu ancak -ma/ -me eki ile yaplabilen cmle. fiil ekimi * Fiil isim kk veya gvdelerine zaman kavramile birlikte ahs kavramda veren eklerin getirilmesi, fiil tasrifi. fiil gvdesi * Kk bir baka yapm eki almfiil. fiil kk * Fiil soyundan bir kelimenin blnmeyen anlamlksm. fiil taban* Fiil kk ve gvdelerinin ekim eki almamhli. fiile koymak * eyleme geirmek. fiilen

* Gerekten, gerekten yaparak, alarak. fiil * Eylemli, edimsel, gerekten yaplan (i). fiili bozuk * Ahlka dk (kimse). fiil hizmet * Memur, ii gibi alanlarn balolduklarsosyal gvenlik kurumunda tam kesenek vermek suretiyle geirdikleri sre. fiil hizmet zamm * Ypratcilerde alanlarn yaptklarar ve tehlikeli iten dolayfiil hizmet yllarna eklenen sre. fiilimsi * Olumsuzu yaplan ve tmle olabilen mastar, sfat-fiil, zarf-fiil gibi trleri bulunan fiilden tremiekillere verilen ad, eylemsi. fiiliyat * olarak yaplanlar, edim, edimler, iler, gerekletirilen iler. fikir * Dnce, mlhaza, mtala. * Dn, ide. * Kuruntu. fikir (veya birinin fikrini) almak * (birinin) dncesinden yararlanmak. fikir adam * Herhangi bir dnce alanndaki grlerine deer verilen kimse. fikir danmak * bilgi edinmek iin bir yetkiliden bilgi almak. fikir edinmek * kanaat sahibi olmak. fikir hrriyeti * Dnce zgrl. fikir iisi * Bilim ve fikir alannda alan kimse. fikir vermek * dncesini bildirmek. * bir konuda yol gsterici bilgi edinmek. fikir yazs * Dnce yn ar basan yazveya makale. fikir yormak * bir konuda ok dnmek. fikir yrtmek * bir konu zerine dncesini sylemek. fikirli * Herhangi bir konu zerinde dncesi olan, akll, dnceli. fikirsiz * Herhangi bir konu zerinde dnemeyen, gr olmayan, dncesiz. fikirsizlik * Fikirsiz olma durumu, dncesizlik. fikren * Dnce yoluyla, dnerek, zihnen. fikr * Dnce ile ilgili. fikrini elmek * kandrmak, dncesini deitirtmek, ikna etmek. fikrisabit * Saplant, idefiks. fikriyat * Dnceler. fiks mn * Tr ve fiyatnceden belirlenen yemek. fikstr * Yarmalarn zamannve srasnbelirleyen izelge. fiktif * tibar.

fil * Filgillerin hortumlular takmndan, Afrika ve Asya'nn scak blgelerinde yaayan, ok iri, kaln derili hayvan (Elephas). * Satranta apraz hareket ettirilen ta. fil dii * Filin silh olarak kullandiki uzun ve eri dii. * Ditacnda mine, kklerde ise seman denilen ve diin sert blmn oluturan doku. * Fil diinden yaplm. fil elmas* Turungillerden, Hindistan'da yetien bir aa (Feronia elephantum). * Bu aacn yenilen meyvesi. fil faresi * Memeliler snfndan, burun blm hortum gibi uzun olan, uzun kuyruklu, kanguru gibi srayabilen bir hayvan (Macroscelides proboscideus). fil gibi * ok iman, ok yemek yiyen kimse. fil hastal * ounlukla bacaklarn iip fil ayabiimini almasyla beliren bir hastalk. fil yry * Ellerin ve ayaklarn gergin kol ve bacaklarla birbirine ok yakn basarak oluturduu bir yrybiimi. filman * Elektrik ampullerinden akm getiinde akkor duruma gelen ince iletken tel. filn * stenmeyen durum veya sylenmesi sakncalzel adlarn yerine kullanlr. * Cmlede "ve benzerleri" anlamnda kullanlr. filn falan * Bkz. falan filn. filn festekiz * Bkz. falan filn. filnca * Falanca. filnnc * Falannc. filntrop * nsansever, insanlarn iyilii iin alan kimse. filriz * Keten dvmeye yarayan tokmak. filrizleme * Filrizlemek ii. filrizlemek * Keteni dverek tel durumuna getirmek. filrmoni * Gl mzik sevgisi. * Mzik konserleri dernei. filrmonik * Mzii seven (kimse). * Mzik sevenlerin kurduklardernek veya konser dernekleri iin kullanlr. filbahar * Takrangillerden, ilkbaharda beyaz ve gzel kokulu iekler aan, park ve bahelerde ss bitkisi olarak yetitirilen aak, akasma, filbahri (Philadelphus). filbahri * Bkz. filbahar. fildekoz * Bir eit pamuk iplii. * skoya iplii denilen ince ve salam pamuk ipliinden dokunmu. fildii * Fil diinin donuk beyaz rengi. fildii gibi * donuk, beyaz (ten). fildii karas * Fil dii klnden yaplan kara boya. fildii rengi

* Fildii. file * Yn, pamuk vb. ipliklerden dmlerle olumua. * Alverite kullanlan ilmeklerden olumuatorba. * Salarn dalmamasiin kullanlan abiiminde rg. filenk * Ar cisimleri bir yerden bir yere kaydrmak ve zellikle deniz teknelerini karaya ekmek iin bunlarn altna srlen yuvarlak aa, felek. filet * Derinlii aynolan ssu alan. fileto * Kasaplk hayvanlarn srtnda, dikensi kntboyunca iki yandaki et. filgiller * Memeliler snfnn hortumlular takmnn bir familyas. filhakika * Gerekten, dorusu, hakikaten. filibit * Bkz. flebit. filigran * Bazktlarn dokusunda bulunan ve ancak aydnla tutulunca grlen izgi, resim ve yazgibi biimler. filigranl * Filigranolan. filika * Gemilerde bulundurulan sandal. filikac * Filikalara bakmakla grevli kimse. filinta * Namlusu ksa, kurun atan bir eit kk tfek. * Gzel, yakkl. filinta gibi* gen, ince uzun boylu, evik, yakkl(kimse). Filipinli * Filipin adalarhalkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. filiskin * Yerden 2-3 karykseklikte, ok yllk ve otsu bir bitki (Mentha pulegium). Filistinli * Filistin halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. filiz * Yeni srmkrpe ve kk dal veya yaprak, srgn. filiz * Ocaktan karlan ilenmemi, baka maddelerle kark hlde bulunan, ham maden birleii. filiz gibi * ince ve gzel vcutlu. filiz vermek * srgn kmaya balamak. filizcik * Kk srgn. filiz * Asma filizinin rengi, ak yeil renk. * Bu renkte olan. filizkran * Mays aynda aalarn filizlendii mevsimde esen bir frtna. filizleme * Filizlemek ii. filizlemek * Bitkilerin gereinden ok olan filizlerini krmak. filizlenme * Filizlenmek ii. * Yumrularn zerinde ince uzun filizlerin belirmesi biiminde grlen patates hastal. filizlenmek * (bitki) Filiz vermek. * Gelimeye, bymeye balamak.

filizli * Filizi olan. filkula * Ylan yastgillerden ana yurdu tropikal Amerika olan, kk yumrulu bir ss bitkisi (Caladium). * Pazarlarda satlan bir tr snger. film * Fotoraflkta, radyografide ve sinemaclkta resim ekmek iin kullanlan, sellozdan, saydam, bklebilir erit. * Sinemaclkta, bir oyunun btnn tayan erit veya eritlerin btn. * Sinema makinesiyle gsterilen eser. * Camlara yaptrlarak ierinin grnmesini engelleyen bir tr ince yaprak. film ekmek * bir sinema kamerasyla grntleri tespit etmek veya bir hareket ve grnn sralresmini ekmek. * vcudun rntgenini almak. film evirmek * beyaz perdede oynatlacak bir eseri filme almak veya bu eserin ekilii srasnda rol yapmak. * elenmek, hovakit geirmek. film mzii * Filmin grntlerine elik etmek amacyla zel olarak bestelenmiveya hazrlanmmzik. film oynamak * bir film, sinemada gsterilmekte olmak. film oynatmak * bir filmi sinemada gstermek. film yldz * Sinema dnyasnda ok nl olan oyuncu, star. filmci * Sinemac. filmcilik * Sinemaclk. filmletirmek * Film durumuna getirmek, filmletirmek ii. filo * Bir arada ve bir komuta altnda bulunan savagemilerinin veya uaklarnn btn. * Ayntr yk tayan ticaret gemilerinin veya kara tatlarnn btn. * Bit. filojenez * Soy olu. filoksera * Asma biti. * Asma bitinin yol atbahastal. filolog * Filoloji ile uraan bilgin. filoloji * Dili ve yazlbelgeleri dil ve tarih asndan inceleme. * Dil yoluyla bir toplumun kltrn inceleyen bilim, lisaniyat. filolojik * Filoloji ile ilgili. filotill * Torpidolardan oluan filo. filoz * Balklarn alarsu yznde tutmak iin kullandklarkabak veya mantardan yaplmaamandras. filozof * Felsefe ile uraan ve felsefenin gelimesine katkda bulunan kimse, felsefeci, feylesof. * Felsefe yapmaya meraklolan (kimse). * Sakin, kendi hlinde yaayan. filozofa * Filozofa yarar biimde (olan). filozofik * Felsefe ile ilgili, felsefeye dayanan. filozoflama * Filozoflamak ii veya durumu. filozoflamak

* Filozof zellii kazanmak. filozofluk * Filozof olma durumu. filtre * Szge. * Szek. filtreli * Filtre taklmolan. filtresiz * Filtre taklmamolan. filum * Canllarn blmlenmesinde, dallarn bir araya gelmesiyle oluan birlik. filvaki * Gerekte, gerekten, vaka. filvaki ... ama * her ne kadar ise de. Fin * Finlandiya halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Fin halkna zg olan. Fin hamam * ok scak yerden ve sudan ok souk yere ve suya girme gibi vcudu uyarcnitelii olan hamam, sauna. Fin Ugor * Ural dillerinden bir dil bei. * Bu dil bei ile ilgili olan. final * Sona eren, biten. * Elemeli yarmalarda sonucu belirten karlama. * Bir mzik parasnn son blm, biti. * Dnem sonu snav. finale kalmak * son yarmaya katlma hakknkazanmak. finalist * Son yarmaya kalan sporcu veya takm. finalizm * Bkz. erekilik. finanse * "Bir giriim iin gereken paray, krediyi salamak" anlamnda kullanlan finanse etmek birleik fiilinde geer. finansman * Bir giriime ileyebilmesi, geliebilmesi iin gereken para ve krediyi salamak ii. fincan * ay, kahve gibi genellikle scak eyler imekte kullanlan kk kap. * Elektrik tellerinin eklem noktalarna konulan porselenden yaplmyaltkan ara. * Bir fincann alabildii l. fincan brei * Tepsiye serildikten sonra fincan azbiiminde bir kalpla yuvarlaklar kesilerek yaplan bir eit brek. fincan fincan * Fincanandrarak, fincan biiminde. fincan gibi * iri ve patlak (gz). fincan oyunu * Fincanlarn altna yzk saklayarak oynanan bir oyun. fincanc * Porselen veya cam eya satan kimse. fincanckatrlarnrktmek * zarardokunabilecek bir kimsenin houna gitmeyen bir davranta bulunmak. fincanlk * Miktarherhangi bir fincan kadar olan. * Herhangi bir sayda fincan alabilecek genilikte olan. Fince * Fin dili. fingir fingir

* Davranve szlerdeki arlanlatmak iin fingirdemek fiiliyle birlikte kullanlr. fingirdek * Arderecede oynak ve krtkan, cilveli (kadn). fingirdeme * Fingirdemek ii. fingirdemek * Dikkati ekecek kadar krtkan, oynak davranmak. fingirdeme * Fingirdemek ii. fingirdemek * Birbiriyle fingirdemek. fini * Bitme. * Bir yarn son bulduu yer veya izgi, var. finie kalkmak * uzun veya orta mesafe koularda vara yaklarken hzartrmak. fink * "Hibir eye aldrmadan gnlnce gezip elenmek" anlamna gelen fink atmak deyiminde geer. fino * ok tyl kk bir kpek tr. * Esrar. firak * Ayrl, ayrlk. firakl * zntl, dokunakl, ie ileyen. firar * Kama, kurtulma. * Bir sank, tutuklu veya hkmlnn gzclerin elinden kurtulmas. firar etmek * kamak. firara kadem basmak * kamak. firar * Kaak, kakn, kamolan (kimse). firavun * Eski Msr hkmdarlarna verilen unvan. * Kibirli, suratsz ve kt yrekli kimse. * skambil ktlaryla oynanan bir eit oyun. firavun faresi * Etillerden, Afrika'da, zellikle Msr'da yaygn, kedi byklnde bir hayvan (Herpestes ichneumon). firavun inciri * Frenk inciri. firavunlama * Firavunlamak ii. firavunlamak * Kt, acmasz bir insan olmak. firavunluk * Firavun olma durumu. * Firavunun grevi. fire * Her tr ticar malda kuruma, dklme, bozulma gibi sebeplerle eksilme, arlk yitimi. * Bir iyaplrken kan artk para. fire vermek * kuruma dolaysyla eksilmek. firez * Ekin. * Yeni kmaya balamekin. * Biilmitarlada kalan tahl kkleri, anz. firfiri * Parlak kzl renk. * Bu renkte olan. firik

* Olgunlamak zere olan tahl. * erez olarak yenen tahl kavurgas. firitahgelse * en gls, en yetkilisi, en stn olsa. firkat * Ayrl, ayrlk. firkate * Bkz. frkata. firkateyn * direkli, bir tr yelkenli savagemisi. firkete * Kadnlarn salarntutturmak iin kullandklarU biimindeki naylon, tel veya baadan sa tokas. firketeleme * Firketelemek ii. firketelemek * Firkete ile tutturmak. firma * Tzel kiilii olsun olmasn bir ekonomik etkinlik birimi. firuze * Kpe ve yzk tagibi bezek ilerinde kullanlan, mavi renkli, saydam olmayan hidratldoal alminyum ve fosfattan oluan deerli bir mineral. fisebilillh * Hibir karlk beklemeden. fiske * Parmaklardan birinin ucunu baparman bana ilitirip birdenbire ileriye frlatarak yaplan vuru. * ki parmak ucu ile tutulabilen miktar. * nsan derisinde herhangi bir sebeple ortaya kan ufak ve ii su dolu kabart. fiske fiske kabarmak (veya olmak) * kabarcklar olumak. fiske kondurmamak (veya dokundurmamak) * bir kimse veya nesneyi en kk bir tehlikeden bile korumak, titizlikle savunmak. fiskeleme * Fiskelemek ii. fiskelemek * Fiske vurmak. * Hafife sitem etmek. fiskos * Bakalarnn duyamayacabiimde gizli ve alak sesle konuma. fiskos etmek * bakalarnn bulunduu yerde birka kii gizlice, alak sesle konumak. fistan * Giysi. * (sko, Arnavut ve Yunanllarda) Erkeklerin giydikleri ksa, plili eteklik. fistanl * Fistan giymi. fistanlk * Fistan yapmaya elverili. fistansz * Fistan giymemi. fisto * Elde veya makinede ilenmissl erit. * Dantele benzer ssleri olan bir tr kuma. * Bu kumatan yaplm. fistolu * zerine fisto dikilmiolan. fistl * Akarca. fi * Prizden akm almaya yarayan ara. * Bir eserin hazrlanmasnda kolaylk salamak veya bir ie klavuzluk etmek iin yazlp snflandrlan kk kt yapraklarndan her biri. * Kumarda, bazalveriilerinde para yerine kullanlan pul ve benzeri.

* Bir ii yaptrmak veya gereken srann alndnbelirtmek iin bir koandan koparlmktlardan her biri, makbuz. fiamak * bir ile ilgili konuda gereken bilgileri fizerine yazmaya balamak, filemek. fie * Bazmobilya kilitlerinin iinde bulunan, birbirinin benzeri fakat farklldeki ularyaylkilit eleman. fiek * Tfek, tabanca gibi hafif ateli silhlarn iine, atlmak iin srlen ve iinde barut bulunan bir kovan ile bu kovann ucuna yerletirilmimermiden oluan cephane, kurun. * Donanma ve enliklerde kullanlan eitli yancveya patlaycmaddeler. * Silindir biiminde st ste konarak kda sarlmmaden para. * Fiek biiminde yaplmbaharat ambalj. fiek atmak * ortalkartracak bir sz sylemek. * cinsel birlemede bulunmak. fiek gibi * hzla. fiek salvermek * ara bozacak sz sylemek. fieki * Fiek yapan veya satan kimse. fiekhane * Fiek yaplan yer. fiekli * inde fiek bulunan. fieklik * zerine tfek, tabanca fiekleri geirilip bele aslan veya omuzdan bele doru apraz geirilen kemer, karglk. * Ktklk. fieklikli * Fieklii olan. fiini tutmak * bir kimsenin davranlarnfizerinde belirlemek. fika * ipo trnankaldrp asmak iin geminin kenarnda bulunan sabit veya hareketli demir ask. fileme * Filemek ii. filemek * Fizerine yazmak. * Bir ile ilgili konuda fiamak. filenme * Filenmek ii. filenmek * Fie geirilmek, fie yazlmak. * Gvenlik kurulularnda dosyasbulunmak. fili * Fie yazlmolan. * Gvenlik kurulularnda kaydbulunan (kimse). filik * Fikoymaya yarar yer veya kutu. * Fiolmaya veya fiyaplmaya uygun olan. fit * Birini bakasna karkkrtma. fit * deme, razolma. fit * ngiliz uzunluk ls birimi olan foot, ayak sznn okluk biimi. fit olmak * deme, razolmak. fit vermek (veya fit sokmak) * birini bakasna karkkrtmak, arayamak; kuku uyandrmak. fiti

* Kkrtc, ara bozucu, kovcu. fitilik * Kkrtclk, ara bozuculuk, kovculuk. fitil * Lmbada, kandilde ve mumda yan, akmakta benzinin yanmasnsalayan, trl biimlerde bklm veya dokunmupamuktan yaplan genellikle yaekici madde. * Derin yaralarn tedavisinde, yara iine salnan steril gaz bezi eridi. * Anse konulan donmuyakvamnda ve koni biiminde il. * Eskiden toplarve imdi lmlaratelemekte kullanlan kaytan biiminde tututurucu madde. * Kuman altna kaytan biiminde bklmbir ey koyup stten dikerek yaplan kabartma yol. * Koltuk ve sandalye gibi oturulan eyann yapmnda dikiveya ivileri gizlemekte kullanlan erit. * Dokunuunda yollarolan kuma. * Elli ktla oynanan ve en az saysolann kazanmaskuralna dayanan bir iskambil oyunu. fitil fitil burnundan gelmek * Bkz. burnundan gelmek. fitil gibi * ok sarho. fitil olmak * ok sarhoolmak. fitil vermek * kzdrmak, azdrmak, kkrtmak. fitilci * Fitil yapan veya satan kimse. * Kargaalk karan (kimse). fitili almak* birdenbire tellanmak, kayglanmak, fkelenmek. fitilleme * Fitillemek ii. fitillemek * Fiek, dinamit gibi patlaycmaddelerin fitilini atelemek. * Birini kzdrmak veya kkrtmak, fitil vermek. fitillenme * Fitillenmek ii. fitillenmek * Fitil taklmak. * Kzdrlmak, kkrtlmak. fitilli * Fitili olan veya fitille atelenen. * zerinde dokuma dorultusunda fitiller olan kuma. fitilsiz * Fitili olmayan. fitin * Fitik asidin C6H6[OPO(OH)2]6, bir tuzu olan, fosforu tek mideliler tarafndan deerlendirilemeyen organik bir bileik. fitleme * Fitlemek ii. fitlemek * Birini, bakasna karkkrtmak, fitnelemek. fitlenme * Fitlenmek ii. fitlenmek * Biri bakasna karkkrtlmak. fitne * Geimsizlik, karklk, kargaa. * Fitneci, ara bozucu. fitne fesat karmak * ara bozucu sz sylemek ya da davranlarda bulunmak. fitne fcur * ok fitneci, ara bozucu, kartrc. fitne kumkumas * Ara bozucu kimse. fitne sokmak

* ara bozmak, (insanlar) birbirine katmak. fitneci * Fitne karan, kartrc, ara bozucu. fitnecilik * Fitneci olma durumu. fitneleme * Fitnelemek ii. fitnelemek * ekitirmek, yermek, gammazlamak, kovlamak. fitnelik * Kartrma, ekitirme, ara bozma. fitopatoloji * Bitki hastalklarninceleyen bilim dal. fitre * Ramazan ayiinde verilmesi dince buyrulan, miktarbelirli sadaka. fitret * Bkz. fetret. fiyaka * Gsteri, alm, afi, caka. fiyaka satmak * gsteriyapmak, caka yapmak, alm satmak. fiyakac * Gsterii, cakac, fiyaka yapan (kimse). fiyakal * Gsterili, cakal, fiyakasolan. fiyasko * Bir giriimde gln ve baarsz sonu. fiyasko vermek * bir giriim baarszlkla sonulanmak. fiyat * Alm veya satmda bir eyin para karlndaki deeri, eder, paha. * Bir mal veya igc iin uygun grlen para karl. * Bir deer ile para birimi arasndaki iliki. fiyat (veya deer) bimek * bir deer iin denecek para karlnbelirlemek. fiyat ayarlamak * para deerindeki deiiklik ve baka ekonomik artlar dolaysyla fiyatlardzenlemek. fiyat krmak * fiyatdrmek, fiyatindirmek. fiyat vermek * isteyecei veya deyecei fiyatbildirmek. fiyatlandrma * Fiyatlandrmak ii. fiyatlandrmak * Fiyatnbelirtmek, fiyat tespit etmek, fiyatlandrmak. fiyatlanma * Fiyatlanmak ii. fiyatlanmak * (bir eyin) Fiyatykselmek, pahallamak. fiyatlardondurmak * fiyatlarn ykselmesini nlemek, fiyatlarn olduu gibi kalmasnsalamak. fiyatl * Fiyatolan, pahal. fiyonk * Kelebek biiminde balanmkurdele vb. fiyonk makarna * Fiyonk biiminde dklmve sata sunulmumakarna. fiyort * Norve, skoya ve Kuzey Amerika kylarnda buzullarn oluturduklardik yamal, derin eski buzul koyaklarnn aakesimlerinin deniz altnda kalmasyla oluan krfez. fizibilite * Yaplabilirlik.

fizik * (maddenin kimyasal yapsndaki deiiklikler dnda) Genel veya geici yasalara bal, deneysel olarak aratrlabilen, llebilen, matematiksel olarak tanmlanabilen madde ve enerji olgularyla uraan bilim dal. * nsann doal yaps. * Kiinin dgrn. fizik gc * Gl yaps, gc kuvveti. fizik kondsyonu * Fiziksel ve ruhsal bakmdan bir sporcunun durumu. fizik tesi * Doa tesi. fizik tedavisi * Hastalklarsu, k, hava, elektrik gibi fiziksel ve mekanik yntemlerle tedavi etme. fizik yaps * Bir insann vcut grn. fiziki * Fizik bilgini veya fizikle uraan kimse. * Fizik retmeni. * Fizik tedavisiyle uraan doktor. fizik * Fiziksel. fizik corafya * Yeryznn dnda insan ve teki varlklar zerine etki yapan doal olaylarn douunu, oluumunu ve sonularninceleyen corafya bilimi. fizik harita * Herhangi bir yerin dalarn, ovalarn, pltolarn, akarsularn, gllerini gsteren harita. fizikokimya * Kimyasal olaylarfiziksel yntemlerle zmleyen, fizik ve kimya konularnkapsayan bilim. fiziksel * Fizikle ilgili olan. * Genel olarak doaya, maddeye, nesnelere ilikin olan. * Gerek, gerek olma durumu. fizyokrat * Fizyokratlk yanls. fizyokratlk * Tarm emeinin retici emek olduunu ve yalnzca bu emein, deeri yarattnileri sren XVIII.yzyl ekonomi gr. fizyolog * Fizyolojist. fizyoloji * Canllarn hcre, doku ve organlarnn grevlerini ve bu grevlerin nasl yerine geldiklerini inceleyen bilim dal. fizyolojik * Fizyoloji ile ilgili, vcutla ilgili. * Normal, doal olarak ileyen. fizyolojist * Fizyoloji bilgini, fizyolog. fizyonomi * Yz izgilerinin genel durumundan kan anlam. fizyoterapi * \343 fizik tedavisi. fizyoterapist * Fizyoterapi uzman, hastalarfizyoterapi yoluyla tedavi eden kimse. flm * Bkz. emniyet kilidi. flma * aret olarak veya eitli amalarla kullanlan kk bayrak. * Mhendislerin, haritaclarn kullandrenkli belirtme sr. * Mzrak ucuna taklan kk bayrak. * ki veya keli, kk boyutlu bayrak. flmac * Flma kullanarak anlamaysalayan kimse.

Flman * Flndra lkesi halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Flman halkna zg olan. Flman at * Belika kkenli iri koum at. Flman kuu * Bkz. flmingo. Flmanca * Hint-Avrupa dil ailesinden, Hollanda, Fransa ve Belika'nn bir blmnde konuulan dil. flmangiller * Kular snfnn leyleksiler takmna balflmanlar alt takmnn bir familyas. flmanlar * Kular snfnn, leyleksiler takmnn bir alt takm. flmingo * Leyleksilerden, tyleri beyaz, pembe, kanatlarnn ucu kara, eti yenir bir ku(Phoenicopterus ruber). flndra * Genellikle ince bezden yaplm, ukurluk blm dar, kurdele biiminde bayrak. flndra bal * Bkz. kurdele bal. flnel * Keten ve ynden dokunan kuma. fl * Fotoraf ekiminde k yeterli olmadnda bir grnty net almak iin kullanlan ok ksa sreli ve gl parlt. * Fotoraf ekiminde gl parltya ihtiya duyulduunda kullanlan lmba. * letiimde stnl, ncelii olan nemli haber. * Gsterie, ilgiye dkn. flconta * Su motorlarnda motor ile su borusu arasna geirmezlii salamak iin yerletirilen yuvarlak lstik veya kauuk madde. flr * Otomobillerde drt sinyal lmbasnn aynanda yanp snmesini salayan dzen. flvta * Flt. flebit * Toplardamarlarda i zar iltihab. flegmon * Deri altndaki veya organlar arasndaki katlgan dokunun iltihaplanmas. fleol * Budaygillerden, kk bir ayr otu (Pheleum pratense). flibit * Bkz. flebit. flit * Sinek, sivrisinek gibi bcekleri ldrmek iin pskrtlen il. * Bu ilchavaya pskrten ara. flitleme * Flitlemek ii. flitlemek * Flit vb. kullanarak bir yere il pskrtmek. flok * Geminin cvadrasna ekilen gen yelken. flor * Bkz. flor. flora * Bir blgede yetien bitkilerin hepsi, bitki rts, bitey. floresan * Bkz. floresan. floresans * Bkz. floresans. flori * Altn para. florin

* Hollanda para birimi, gulden. florya * Bkz. flurya. flo * Sellozdan, yapay, parlak, bkmsz iplik. flo * Poker oyununda aynrenkten ve ayntrden bekt. flre * Eskrimde kullanlan, namlusu dz ve yuvarlak, ucu dmeli kl. flrt * Kadnla erkek arasndaki yakn iliki, oyna. * Flrt edilen kimse. * Siyasal bir partiye, yabancbir lkeye vb. ne tam olarak balanmadan yaklama. flrt etmek (veya yapmak) * karcinsten biriyle yakn iliki kurmak. flrcun * Bkz. kocaba. flrya * spinozgillerden, tyleri yeilimsi, aalk ve fundalklarda yaayan, gzel tl bir ku, yelve (Chloris chloris). flor * Atom numaras9, atom arl19, younluu 1,265, kokusu ozonu andran, yeilimtrak sarrenkte, halojenler grubunun ilk elementi olan basit element. KsaltmasF. floresan * Florl. floresan lmba * indeki seyreltilmigazdan oluan elektrik boalmassonunda yaylan nmlarn etkisiyle eperleri florl durumuna gelen cam tp. floresans * Flor. flor * Bazcisimlerin aldklar, boyu daha uzun k nmlarna dntrmesi zellii. florl * Florzellii gsteren, floresan. florit * Kalsiyum florr birleiminde, eitli renkleri olan bir mineral. florr * Florun baka bir elementle verdii ikili birleik. flt * Yan tutularak alnan, orkestrada yer alan bir flemeli alg. flt * Flt alan kimse. fob * Alcile satcarasnda kararlatrlan bir fiyatn, maln satctarafndan belli bir limanda gemi zerinde teslimi artyla biilmiolduunu gsteren bir ksaltma. fobi * Belirli nesneler veya durumlar karsnda duyulan olaan dgl korku, ylg. fodla * ounlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli undan yaplmpideye benzer bir tr ekmek. fodlac * Evlere fodla datan kimse. * Fodla ile geinen kimse. fodlaclk * Fodlacolma durumu. fodra * Dz ve dik durmasiin elbisenin bazyerlerine kumala astar arasna konulan sert ve kolalbez. fodul * stnlk taslayan, kibirlenen. fodulca * Fodul gibi, fodula yarar (biimde). fodulluk * stnlk taslama durumu, fodulca davran.

fok * Etiller takmnn fokgiller familyasndan, 1-2 m boyunda, postu deerli, memeli deniz hayvan, aybal (Phoca). fokgiller * Souk denizlerin kylarnda yaayan, etiller takmnn yzge ayakllar alt takmndan bir familya. fokstrot * Drt tempolu bir dans. fokur fokur * Fokurdayarak. fokurdak * Fokurdama zellii olan. fokurdama * Fokurdamak ii. fokurdamak * Ses kararak kaynamak. fokurdatma * Fokurdatmak ii. fokurdatmak * Fokurdamasnsalamak. fokurtu * Svlar fokurdarken kan ses. fol * Tavuun istenilen yere yumurtlamasiin o yere konulan yumurta veya yumurtaya benzeyen ey. fol yok yumurta yok * ortada bu konu ile ilgili hibir belirti olmadhlde varmgibi bir kukuya dmek. folk * Halk. folk mzii * Halk mzii. * zellikle II. Dnya Savandan sonra Amerika'da balayan halk arklarndan esinlenen mzik. folk sanats * Halk mzii ile uraan veya syleyen sanat. folklor * Halk bilimi. folklorcu * Halk bilimci. * Halk oyunlarnreten veya oynayan kimse. folklorculuk * Folklorcunun ii veya meslei. * Halk bilimi ile uramak ii. * Halk oyunlarnretmek veya renmek ii. folklorik * Halk bilimi ile ilgili. folklorist * Bkz. folklorcu. folluk * Tavuklarn yumurtlamasiin hazrlanmyer. folyo kd * Yiyecekleri korumak ve saklamak iin kullanlan, ince effaf kt. fon * Belirli bir iiin gerektike harcanmak zere ayrlp iletilen para. * Sinemada, tiyatroda oyuncularn arkasndaki resim, fotoraf veya eitli plstik gelerden oluan dekor, grnt. * (resimde) Bir tabloda, zerinde konunun ilendii boya kat. * mimarde stne baka eyler eklenen blm. * Bir kuman alt dokusu. fon mzii * Bir sahne eseri oynanrken alnan mzik. fonda * Geminin demir attyer. fonda * Gemiler iin demir atma komutu.

fonda etmek * demir atmak. fondan * inde likr, tatlveya hokokulu maddeler bulunan, azda kolayca eriyen bir tr ekerleme. fondip * Sonuna kadar, bir solukta bir dikite. fondip yapmak * bir solukta, bir dikite imek. fondten * Kadnlarn, cildi przsz gstermesi, renk vermesi iin yzlerine srdkleri yarsvveya boyalkrem, dzgn. fonem * Ses birimi. fonetik * Ses bilgisi. * Sesleri btn zellikleri, ayrntlaryla gsteren, sesil. fonetiki * Ses bilgisi ile uraan, ses bilgisi uzman. fonksiyon * lev. * Grev. * Bir veya birok deiken (deerleri deiebilen) niceliklere balolarak deien nicelik. * Bir birleikteki herhangi bir madde grubunun kimyasal grevi, bu grevi nitelendiren zelliklerin tamam. fonksiyonalizm * levcilik, grevcilik. fonksiyonel * Fonksiyonla ilgili; fonksiyonlarinceleyen, ilevsel. * Bir kimyasal fonksiyon ile ilgili. fonograf * nceden zel bir madde zerine tespit edilmisesleri istendiinde tekrarlayan cihaz, sesyazar, gramofon. fonografi * Seslerin gerektike tekrarlanmasnsalamak iin, bunlarn titreimlerini, madde zerine iz olarak geirme yntemi. fonojenik * Sesi radyo veya fonografa uygun olan (kimse). fonolit * Sesli ta. fonolog * Ses bilimci. fonoloji * Ses bilimi. fonotelgraf * Telefonla iletilen telgraf. font * Dkme demir, pik (I). fora * Yelkenleri atrmak iin verilen komut. fora * Ayakkabstyle penesi arasna konulan para. fora etmek * amak, zmek. * ekip karmak. * amak, plak duruma getirmek. forint * Macar para birimi. form * Biim, ekil. * Bir eyin istenilen ve olmasgereken durumu. * stenilen eylerin yazlmas, doldurulmasiin hazrlanmbaslbelge. forma * Biim, ekil. * rencilerin, sporcularn, bazmesleklerde alanlarn giydikleri, balbulunduklarokul, spor klb veya

meslekleri belirten tek tip giysi. * Tek kt tabaka zerine baslan 16 sayfalk krlmkitap paras. forma balk * Dalglarn eskiden kullandyuvarlak metal balk. formaldehit * Doymualdehitlerin ilk yesi olan H-CHO formlndeki aldehit. formalk * Forma yapmak iin ayrlm, forma yapmaya uygun. * Herhangi bir sayda formasolan. formalist * Biimci, formaliteci, ekilci. formalite * Yntem veya yasalarn gerektirdii ilem. * nem verilmedii hlde bir zorunlulua balolarak yaplan biimsel davran. * Yerine getirilmesi kanunca zorunlu klnan ilem. formaliteci * zellikle resm ilerde yntemlere, tzklere skskya balanp ilerin yrmesini gletiren kimse. * Biimci, ekilci, ekilperest, formalist. formalizm * Biimcilik. formasyon * Biimlenme. * Belirli bir dzeyde eitim grme, yetime. format * Film veya fotorafta boyutlar. formatlama * Formatlamak ii. formatlamak * Bilgisayarda bir disketi zararlgelerden temizlemek. formatl * Bilgisayarda bir disketin zararlgelerden temizlenmidurumu. formda olmak * gerekli g ve yeteneklere sahip olmak. formdan dmek * g ve yetenei yitirmek. formel * Biimsel. formen * Ustaba. * ilerin dzenli ve verimli almasnsalayan ve iiler zerinde otoritesi olan ii. formik asit * Karncalarda ve bazbitkilerde bulunan asit (HCOOH), karnca asidi. formika * Fenol formol reinesine batrlmve yzeyi yapay reine ile kaplanmbirka kat kttan oluan ve ou marangozlukta kullanlan bir eit madde. formol * Formaldehidin %40' lk deiik sulu zeltisine verilen ad. formunu korumak * gerekli g ve yetenei bozmadan devam ettirmek. * diri ve canlgrnmek. forml * Genel bir olguyu, bir kuralveya ilkeyi aklayan simgeler takm. * Bir belgenin yazlacabiimi ve ona zg olan deyimi gsteren rnek. * kar yol, tutulan yol, yntem. * Kalplam, basmakalp anlatm. * Bir veya birok nicelie balbulunan bir niceliin hesaplanmasna yarayan cebirsel anlatm. * Birleik bir cismin birleimine giren maddeleri ve bunlarn o birleik maddedeki oranlarngsteren ksaltma takm. forml bulmak * bir ii zmleyecek kar yol bulmak, zm bulmak. formle * "Bir dnceye bir anlatm biimi vermek" anlamnda kullanlan formle etmek birleik fiilinde geer.

formler * Forml dergisi. formlleme * Formllemek ii. formllemek * Forml durumuna gelmek, ksa ve zl duruma gelmek. formlletirme * Formlletirmek ii. formlletirmek * Forml durumuna getirmek. foroz * Bir aatlnda karlan balk miktar. foroz kay * Dalyandan balk karmak iin kullanlan kayk. fors * Devlet bakannn bulunduu yerlere, amirallerin altklarkurululara veya gemilere, generallerin garnizonlarna ve bu dzeydeki grevlilerin arabalarna ekilen veya drt keli bayrak. * Sz geirirlik, saygnlk. forsa * Gemilerde krek eken tutsak veya hkml kimse. forseps * Bazg doumlarda ocuun bantutup darekmeye yarayan ara. forslu * zerine fors ekilmi(gemi, otomobil). * Sz geer, gl. forsmajr * Zorlaycsebep. forsu olmak * bir konuda saygnl, gc, sz geirirlii bulunmak. fort pense * Kk balvidalarskmakta kullanlan zel bir alet. forte * Parann gl alnacangsterir. fortepiano* F. P. harfleriyle gsterilen, parann nce gl alnp syleneceini, hemen sonra hafifletileceini belirten terim. fortissimo * Bir mzik eserinde bazblmlerin ok gl alnmasgerektiini belirtir. forum * Eski Romallar zamannda, Roma'da ve dier ehirlerde kamu ilerini konumak iin halkn toplandalan. * Dinleyici durumunda olanlarn da sz alabildikleri belli bir konu zerinde dzenlenmitoplant. * Bazsorunlarn grlerek karara balandgenel toplant. * Tartma alan. forvet * Futbolda grevi kartarafa top srmek ve gol atmak olan ileri utaki oyuncu, aknc. fos * rk, temelsiz, bo, kof. fos kmak * bir iin sonu gelmemek, bokmak. fosfat * Fosforik asidin tuzu veya esteri. fosfatlama * Fosfatlamak ii. fosfatlamak * Ekilen topraklara fosfatlgbre vermek. * Madensel bir parann yzeyinde koruyucu bir fosfat tabakasoluturmak. fosfatl * inde fosfat olan. fosfor * Atom numaras15, atom arl30,97 olan, yarsaydam, bal mumu kvamnda, karanlkta ldayan sarmsak kokulu, 1,83 younluunda, zehirli bir element. KsaltmasP. fosfor

* Bazcisimlerin veya canlvarlklarn normal scaklnda hissedilir bir artolmadan, karanlkta k verme zellii. fosforl * Fosforzellii olan. fosforik * Gbre, sabun, deterjan yapmnda ve eczaclkta kullanlan, renksiz svanlamna gelen fosforik asit teriminde geer. fosforik asit * Fosfor, hidrojen ve oksijenden oluan, suda kolay znen, 42 C' de eriyen, kristal yapl, renksiz bir asit (H3PO4). fosforlu * Birleiminde fosfor olan. * Ikl, parlak. * Gsterili, ok boyal. fosforsuz * Fosforu olmayan. fosgen * Karbonmonoksit ile klordan meydana gelen boucu bir gaz. fosil * Yerin altnda kalp talamhayvan ve bitki kalnts, tal, mstehase. * Dnce, yaaybiimi vb. bakmlardan an gerisinde kalmkimse. fosilleme * Fosillemek durumu, tallama. fosillemek * Fosil durumuna gelmek, tallamak. * Gerilemek, khnelemek. fosilli * inde fosil bulunan. foslama * Foslamak ii. foslamak * Fos kmak. foslatma * Foslatmak ii. foslatmak * Yanlnveya hilesini ortaya kararak birini bozmak, utandrmak. fosseptik * Lm ukuru. fosur fosur * "Ttn, sigara vb.nin dumannsavurarak imek" anlamnda fosur fosur imek deyiminde geer. fosurdama * Fosurdamak ii. fosurdamak * Solurken azdan ses karmak. fosurdatma * Fosurdatmak ii. fosurdatmak * Ttn, sigara vb. ni duman kararak imek. fosurtu * Sigarayfosur fosur ierken kan ses. foa * Tombul fndk grubunda standart bir fndk eiti. fourdama * Fourdamak ii. fourdamak * Four four ses karmak. fourdata fourdata * Fourdayarak, fourdatr bir biimde. fourdatma * Fourdatmak ii. fourdatmak * Suyun fourdamasna yol amak.

fota * inde arap yaplan bir eit f. fotin * Bkz. potin. foto * Ik. foto * Fotoraf sznn ksaltlm. fotoakm * Fotoelektrik olayndan elde edilen akm. fotoelektrik * In etkisiyle elektrik retme, yaratma. * Ik malarnn etkisiyle oluan her tr elektrik olayiin kullanlr. fotofini * Bir yarta, yaranlarn varanntespit eden ara. fotoraf * Grnty, a karduyarlkl(cam, kt gibi) bir yzey zerinde zel makine ile tespit etme yntemi. * Bu yntemle tespit edilerek oaltlan resim. fotoraf ekmek * fotoraf makinesiyle grnt tespit etmek. fotoraf makinesi * Fotoraf ekerken grnty duyarlklyzey zerinde tespit etmeye yarayan cihaz. fotoraf * Fotoraf eken veya basan kimse. * Fotoraf ekilen veya fotoraf makinesi satlan yer, fotorafhane. fotoraflk * Fotoraf ekme yntemi. * Fotorafnn meslei. fotorafhane * Fotorafnn altyer. fotorafnalmak * fotoraf makinesiyle resmini ekmek. fotoraflama * Fotoraflamak ii. fotoraflamak * Fotorafla tespit etmek, fotorafnekmek, grntlemek. fotojen * Ik yaratan, douran. fotojenik * In bazcisimler zerine yaptkimyasal etki ile ilgili veya bu etkileri yaratma zellii tayan. * Fotoraf kdnok etkileyen. * Fotorafta veya sinema filminde gzel bir etki brakan (yz, duru). fotokimya * Ik etkisiyle oluan kimyasal tepkimeleri inceleyen bilim. fotokinezi* Bazhayvanlarkaranlkta k, ok aydnlkta karanlk aramaya iteleyen drt. fotokopi * Tpkekim, eekim. fotokopici* Fotokopi ilerini yapan, fotokopi eken kimse. fotokopicilik * Fotokopicinin ii. fotolitografi * Taveya maden zerindeki rneklerin, a duyarltabakalar zerinde fotoraf veya kopya yoluyla karlmasnda kullanlan baskteknii. fotomekanik * Fotoraftan baskkliesi elde etmek iin uygulanan her trl yntem. fotometre * lkler. fotometri * Ik lm. fotomodel

* Fotoraf veya reklm fotoraflariin modellik eden kimse. fotomontaj * Bir konu zerindeki eksik blmleri tamamlamak veya daha ok konuyu bir araya toplamak iin birka fotorafn birletirilmesi. fotomorfoz * Canlvarlklarn birey olusrasndaki geliimi zerinde n yaptetki. fotoroman * Bir metinle bir dizi fotoraftan oluan hikye veya roman. fotosentez * Yeil bitkilerin kta basit birleiklerinden karmak yaplorganik molekller yapmas. fotosfer * Ik yuvar. fotoskop * Merceklerin uyumundaki deiiklikleri, onlarn yzeylerindeki yansmalarla gzlemeye yarayan alet. fotoimi * Fotokimya. fototaksi * Bkz. fototaktizm. fototaktizm * Ia gm. fototek * Fotoraf belgelii. fototerapi * ln tedavi amacyla kullanlmas. fototropizm * Ia dorulum. foya * Parltsnartrmak iin elmas talarnn altlarna konan ince metal yaprak. foyaskmak * bir olay dolaysyla bir kimsenin kt nitelii ortaya kmak. foyasnbelli etmek * gz boyacl, suu, kt nitelii veya gizli niyeti ortaya kmak. ftr * apka, anta, iek ve baka ss eyasyapmak iin kullanlan ince ve yumuak kee. Fr * Fransiyum'un ksaltmas. fragman * Tantma filmi. frak * Resm trenlerde giyilen uzun etekli, eteinin arkasbeline kadar yrtmal, siyah, resm erkek ceketi ve takm. frakl * Frakolan. fraksiyon * Bir siyas partinin politikasnparlmentoda, yerel ynetimlerde, eitli kurulularda yrtmek iin tekiltlanmgrup, blnt, blng. * Bir siyas partinin iinde, partinin izlemekte olduu ana siyas izgiye karolan, ayrbir tekilt merkezi bulunan ve partinin ounlukla aldkararlara karsavaan parti ii grup. francala * yi nitelikli undan yaplan ince uzun ekmek. francalac* Francala yapan veya satan kimse. francalaclk * Francala yapma ve satma ii. francalalk * Francala yapmaya uygun olan (un). frank * Fransz para birimi. franklk * Frank deerinde. Fransz * Fransa'da yaayan bir halk ve bu halkn soyundan olan kimse.

* Fransz halkna zg olan, Fransa ile ilgili olan. Franszca * Hint-Avrupa dillerinden, Fransa ve Fransz uygarlnbenimsemilkelerde kullanlan dil. * Bu dile zg olan. Franszlama * Franszlamak ii. Franszlamak * Fransz olmak, Franszlbenimsemek. Franszlatrma * Franszlatrmak ii. Franszlatrmak * Fransz kimliini kazandrmak. Franszlk * Fransz olma durumu. fransiyum * Aktinyum'dan elde edilen, atom numaras87, atom arl223 olan radyoaktif element. KsaltmasFr. frapan * Gz alc, gze arpc, alml. frekans * (Ses, dalga vb. iin) Birim zamandaki titreim says, sklk. fren * Bir makinenin, herhangi bir tatn hznkesmeye veya onu durdurmaya yarayan mekanizma. fren mesafesi * Hareket hlindeki aracn frene baslddurumda aldyol uzunluu. fren yapmak * bu mekanizmaykullanarak tatn hznkesmek veya tatdurdurmak. frenci * Tren yolu dnemecinde yol boyundaki frenlere kumanda eden grevli. frengi * Genellikle cinsel birlemelerle bulaan, tedavi edilmezse inme, krlk, delilik gibi sonulara kadar varan, dle de geerek vcuta ve aklca sakat bir soyun yetimesine yol aan hastalk. frengi * Gemi gvertelerinde, sularn darya akmasiin bordalara alan delik. frengili * Frengi hastalna tutulmuolan. Frenk * Anglosakson, Cermen veya Ltin rklarnn birinden olan kimse. * Osmanllarn Avrupallara, zellikle Franszlara verdikleri ad. Frenk asmas * Asmagillerden, sonbaharda yapraklargzel bir renk alan ss sarma(Ampelopsis). Frenk ilei * Kokusuz, krmziri meyve veren ilek tr. Frenk gmlei * Yakaskravat takmaya uygun, ou uzun kollu, ceket veya yelek altna giyilen erkek gmlei. Frenk inciri * Kaktsgillerden, yapraklaretli ve yayvan dikenli bir bitki, firavun inciri, Hint inciri (Opuntia ficus-indica). * Bu bitkinin kaln, dikenli kabuu olan tatlyemii. Frenk lhanas * Brksel lhanas. Frenk maydanozu * Maydanozgillerden, salata ve salalarda kullanlan bodur ve trlbir bitki. Frenk menekesi * Turpgillerden, iekleri gzel kokulu bir ss bitkisi tr (Hesperis). Frenk zm * Takrangillerden bir al(Fibes nigrum). * Bu bitkinin daha ok urubu yaplan, uzun salkm biiminde, taneleri ufak, krmzve mayhoyemii. Frenke * Frenk ve zellikle Fransz dili. * Frenklerin biiminde ve Frenklere zg olan. * Avrupalgibi. Frenkleme * Frenklemek ii.

Frenklemek * Frenge benzemek, Frenk gibi davranlarda bulunmak. Frenkletirmek * Frenklere zg yaaytarzkazandrmak. Frenklik * Frenk gibi davranma. frenleme * Frenlemek ii. frenlemek * Bir tatn, mekanizmann hareketini fren yardmyla yavalatmak veya durdurmak. * Bir gidiin, bir tutumun arlnengellemek, gemlemek. frenlenme * Frenlenmek ii. frenlenmek * Frenlemek ii yaplmak. frenleyici * Bazorganlarn almasnengelleyen. * Engelleyen, ilerlemeye, gelimeye engel olan. frenoloji * Kafatasnn biimine bakarak insann karakterini ve zihn yeteneini inceleme. frer * Erkek kardeanlamnda papazlar iin kullanlan bir sz. * Yabanclara ait okullarda grevli papaz. fresk * Yaduvar svaszerine kire suyunda eritilmimaden boyalarla resim yapma yntemi. * Bu yntemle yaplmduvar resmi. freze * Tornaclkta, bir deliin azngeniletmeye yarayan elik alet. * Frezeleme iinde kullanlan takm tezgh. frezeci * Teknik resme veya modele uygun her eit parayfreze tezghnda yapabilen ii. frezeleme * Frezelemek ii. frezelemek * Bir parayfreze tezghnda ilemek. fribord * Bir geminin su yznden yukarkalan blm. frigo * Dondurulmukrema. * Sevimsiz, souk (kimse). frigorifik * Soutma zellii olan, soutucu. frijider * Buz dolab, soutucu. frijidite * Cinsel soukluk. frikik * Serbest vuru. * Etein almasyla bacan grnmesi. frikik yakalamak * ak bacak grmek. friksiyon * Ovma, ovuturma. frisa * Ttnleme suretiyle kurutulmuringa bal. frika * Yelkeni dolduramayacak kadar hafif rzgr. fritz * Patases kzartmaya yarayan zel kap. friz * Tavandan inerek sahnenin st ksmn, sahne boyunca kaplayan ksa, dar perde. * Eski Yunan ve Roma yaplarnda taban kirii ile atarasnda kalan, zeri boydan boya kabartmalarla ssl

blm, efriz. frize kaplama * Aacn yl halkalarnn kaplama yzeyinde paralel izgiler hlinde grlmesiyle elde edilen bir kaplama eidi. frktoz * Levloz, meyve ekeri. fuar * Belli zamanlarda, belli yerlerde ticar mal sergilemek amacyla alan byk sergi. fuarc * Fuar ileriyle uraan kimse. fuarclk * Fuar dzenleme ii. fuaye * Bir gsteri veya toplantbinasnda, temsil veya toplantaralarnda kullanlan dinlenme yeri. fuel oil * Ham petroln damtlmassonunda elde edilen ve yakt olarak kullanlan rn, yayakt. fuhu * inde bulunulan toplumun kurallarna uymayan cinsel ilikide bulunma; bir veya birka kiiyle para karl_____nda cinsel ilikide bulunma. * Taknlk, ardavran. fujer * Erelti otu, ak merdiveni. fukara * Yoksul, fakir, fkara. * Zavall. * Dervi. fukara babas * Yoksullara yardm etmeyi seven kimse. fukaralk * Yoksulluk, fakirlik. * Gszlk. fukusgiller* Su yosunlarndan, gelgitli denizlerin kayalklara yakn yerlerinde yetien esmer bir yosun. ful * Takrangillerden, birok trleri bulunan aak ve bunun gzel kokulu beyaz iei (Casmin sambac). * Kk taneli bir bakla tr. ful * Tam, btn, eksiksiz. * skambil oyununda benzer ktlarn bir araya gelmesi. fular * Bir tr ince ipek kuma. * pek earp. fule * Adm aral. full- time * Bkz. fultaym. fultaym * Tam gn. fultaymc* Tam gn alan (kimse). * Tam gn almaydestekleyen (kimse). fultayml* Tam gn almaykabul eden (kimse). fulya * Nergisgillerden, soan kkl bir bitki ve bu bitkinin zerrin ve nergis adlaryla da anlan gzel kokulu iekleri (Narcissus jonquilla). fulya bal * Fulya balgillerden, yan kanatlarok geni, kuyruu testere gibi dili bir balk tr (Myliobatis aquila). fulya balgiller * rnek hayvanfulya balolan omurgalhayvanlar snf. funda * Sprge otu.

funda san * ili ve Peru'da yaayan kemiriciler takmndan bir memeli tr (Ectadon degus). funda tavuu * Avustralya'da yaayan tavuksulardan bir kutr (Cathetfurus lathami). funda topra * Funda yapraklarnn rmesiyle oluan ve gbre olarak yararlanlan toprak. fundagiller * Fundalar takmndan, bayafunda veya sprge als, azelya, yaban mersini, koca yemigibi ou her zaman yeil birok alve aaiine alan bir bitki familyas. fundalar * Fundagillerle birlikte bunlara benzeyen daha baka familyalarda iinde toplayan bir bitki takm. fundalk * Funda ile kaplanmyer. fundamentalist * Fundamentalist yanlsolan kimse. fundamentalizm * Birinci Dnya Savayllarnda Amerika'da ortaya kan protestan kkenli din akm. funya * Top atelemeye yarar kapsl. * Topu atelemek iin falya deliine konulan ara. furgon * Yolcu katarlarna eklenen yk vagonu. furta * Bkz. farta furta. furya * Olaandan ok fazla bulunma durumu. fut * 30,480 cm'ye eit olan ngiliz uzunluk l birimi, ayak, kadem. oulu: fit. futa * pekli petamal. futa * Dar, uzun ve hafif bir yarkay, kik. futbol * Topu, kafa veya ayak vurularile karkaleye sokma kuralna dayanan ve on birer kiilik iki takm arasnda oynanan top oyunu, ayak topu. futbolcu * Futbol oyuncusu. fuzul * Yersiz, gereksiz. fcceten * Birdenbire, anszn (lmek). fcceten gitmek * anszn lmek. fcur * Bkz. fitne fcur. fg * ok sesli mzikte bir beste. fls * Bakr para. flsahmere muhta * ok fakir, beparasyok, dkn, zavall. fme * Duman rengi. * Bu renkte olan. * Tts ile kurutulmu(balk, et). fmerol * Etkin olmayan dnemlerde, yanardalarn azndan yaylan gaz. Frs * Eski Fars halkndan olan kimse. fru * Dallar, kollar, ayrntlar. * ocuklar, torunlar.

frumaye * St bozuk, mayasbozuk, soysuz. fsun * Sihirli, byl, afsunlu. fsunkr * Sihirli, byl, afsunlu. ftuhat * Zaferler, fetihler. ftuhat* Fthat yapan. ftur * Bezginlik, umutsuzluk, usan. ftur etmemek * umursamamak, nemsememek. ftur getirmek * bezginlik getirmek, bezmek. ftursuz * ekinmez, umursamaz. ftursuzca * nemsemeyerek, aldrmayarak. ftrist * Geleceki. ftrizm * talyan airi Marinetti'nin 1909 ylnda yaymladbildiri ile ortaya kan, yeni hayatvmek, geleneksel edeb kurallarykmak amacngden ve Dadaclk, gerek stclk gibi akmlara nclk etmiolan edebiyat r, gelecekilik. ftroloji * Gelecek bilimi. ftvvet * Din ve meslek birlik, esnaf tekilt. fze * tigc, bir yancve bir yakcmaddenin srekli olarak yanmasndan doan hareket ettirici ge. fzeatar * II. Dnya Savandan bu yana otomatik mermiler atan bazsilhlara verilen ad. fzen * Resim izerken kullanlan, taflan ubuklarndan yaplan kalem, kmr kalem. * Kmr kalemle yaplmresim. fzesavar * Saldrnitelikli fzeleri etkisiz duruma getirmek amacyla retilen savunma sistemi. fzyometre * Erime ssnlmeye yarayan cihaz. fzyon * Birleme, kaynama. g, G * Trk alfabesinin sekizinci harfi. Ge adverilen bu harf ses bilimi bakmndan ince nllerle n damak, kaln nllerle art damak patlaycnszlerinin tmllerini gsterir. * Nota iaretlerini harflerle gsterme ynteminde sol sesini bildirir. Ga * Galyum'un ksaltmas. -ga / -ge * Fiilden isim treten ek. gabard * Yalard aac. gabardin * Sk dokunmubir tr ince ynl veya pamuklu kuma. * Su geirmeyen kumatan yaplmregln pards. gabari * Bazeyaya verilmesi gereken boyutlar, yan gr izmeye, hazrlamaya veya denetlemeye yarayan rnek. * Motorlu veya motorsuz tatlarn kpr vb. altndan rahata geebilmeleri iin en yksek boyutlarbelirten ller. * Bir binann yre imar dairesinin ngrd azam ykseklii. gabavet

* Anlayszlk, kaln kafallk. gabi * Anlaysz, ahmak, ebleh, kaln kafal. gabilik * Anlayszlk, ahmaklk, kaln kafallk. gabin * Alverite satn alnan mala denen karln, maln deerinden ok fazla olmas, alverite hile yapma. * Edimler arasnda ak oranszlk. Gabonlu * Afrika'daki Gabon halkndan olan kimse. gabro * Renkli minerallerden (amfibol, piroksen ve olivin) oluan bir tr iri taneli kaya. gabya * Ana direklerin zerine srlen ubuklara ve ana direklerin stlerinde bulunan serenlere verilen ad. gabya yelkeni * Ana yelkenler zerindeki yelkenler. gabyac * Yelkenli gemilerde yelken, arma, seren ve btn bunlara ait her tr ii yapan grevli, gabyar. gabyar * Bkz. gabyac. gac * Bkz. gaco. gacr gacr * Gacr gucur. gacr gucur * Sert cisimlerin arptklarnda, birbirine srtndklerinde kan irkin ve kulak trmalaycsesi belirtmek iin kullanlr. gacr gucur etmek * gacr gucur ses karmak. gacrdama * Gacrdamak ii. gacrdamak * Tedirginlik veren, kulak trmalaycve dzensiz ses karmak. gacrdatma * Gacrdatmak ii. gacrdatmak * Gacrdamasna sebep olmak. gacrt * Gacrdarken kan ses. gaco * Kadn, dost, sevgili, metres. * Torik yavrusu. -ga / -ge; -ka / -ke * Fiillerden isim treten ek: bur-ga, sz-ge, ks-ka, yz-ge vb. gaddar * Acmasolmayan, bakalarna hakszlk eden, merhametsiz, katyrekli, insafsz davranan, kyc. gaddar gaddar * Acmasz bir biimde, gaddarca. gaddar olmak * acmasz, haksz, insafsz davranmak. gaddarca * Gaddara yakr (biimde), insafszca. gaddarlk * Gaddar olma durumu, kyclk. gaddarlk etmek * gaddarca, insafszca davranmak, kyclk etmek. gadir * Hakszlk etme, zarar verme. * Acmaszlk, merhametsizlik, kyg. gadirlik * Kyg, gadir. gadolinyum

* Atom numaras64, atom arl156,9 olan, yksek sda eriyen, birtakm tuzlarbilinen, parlak gri renkte katelement. KsaltmasGd. gadre uramak * haksz davranlarla karkarya gelmek. gadretme * Gadretmek ii. gadretmek* Hakszlk etmek. gadrolma * Gadrolmak ii veya durumu. gadrolmak * Hakszla uramak. gadrolunma * Gadrolunmak ii veya durumu. gadrolunmak * Hakszla uratlmak. gaf * Yersiz, beceriksiz, zamansz sz veya davran, patavatszlk pot. gaf yapmak * bilmeden, yersiz bir davranta bulunmak veya bakasnincitecek sz sylemek, pot krmak, am devirmek. gaffar * Kullarnn gnahlarnaffeden, balayan, balaycanlamnda Allah'n isimlerinden biri. gafil * evresindeki gerekleri grmeyen, sezmeyen, bilgisiz, dalgn (kimse). gafil avlamak * umulmadk, beklenmedik bir zamanda yakalamak, zor duruma drmek. gafil avlanmak * beklenmedik bir srada yakalanmak, habersiz ve hazrlksz bir anda bir olayla karlamak, zor duruma drlmek. gafilne * Dikkatsizlikle, gafletle yaplan, gaflet iinde bulunan kimseye yakan biimde. gafillik * Gafil olma durumu, gaflet. gafillik etmek * evresindeki gerekleri grmemek, sezmemek. gaflet * Dalgnlk, dikkatsizlik, bobulunma, aymazlk, dalg, ihtiyatszlk. gaflet basmak * dalgn, dikkatsiz bir durumda bulunmak. * uykusu gelmek. gaflet uykusu * Dalgnlktan ileri gelen uyuukluk. gafur * ok balaycve merhamet eden, sayan anlamnda Allah'n sfatlarndan biri. gag * Oyuna komiklik ve nee katan beklenmedik sz veya hareket, glt. gaga * Genel olarak kularda azn bir uzantsdurumunda olan, biim ve bykl deiik, boynuz yapsnda, katve kntlorgan. * Az. gaga burun * Burnu uzun ve aaya doru kvrk olan (kimse). gagaburun* Babodoslamasgagayandrr biimde yaplmticaret yelkenlisi. gagalama * Gagalamak ii. gagalamak * (ku) Gagasyla yemi toplamak. * (ku) Gaga ile vurup srmak. * Azarlamak, hrpalamak. gagalanma

* Gagalanmak ii. gagalanmak * Gagalamak ii yaplmak. * Azarlanmak, hrpalanmak. gagalama * Gagalamak ii. gagalamak * (kular iin) Birbirini gagalamak. * Birbirini gagalayarak oynamak. gagal * Gagasolan. * Gaga burun. gagalmemeli * Tek deliklilerin gagalmemeliler familyasndan, vcudu yumuak tylerle kapl, eti yenen, Avustralya ve Tasmanya rmaklarnda yaayan bir memeli tr, ornitorenk (Ornithorhynchus anatinus). gagalmemeliler * rnek tr gagalmemeli olan, tek delikliler takmnn bir familyas. gagams * Gagayandran, gagaya benzeyen. gagasndan yakalamak * bir kimseyi karkoyamayacak duruma getirmek. Gagavuz * Byk ounluu Moldovo'da, az bir ksmDeliorman, Dobruca, Beserabya ve Ukrayna'da oturan Ortodoks Trk halkveya halktan olan kimse. Gagavuzca * Gagavuz Trkesi. gh * Bkz. kh. gh * Bazen, ara sra. ghce * Zaman zaman. gaile * Sknt, dert, keder, znt. * Uratrc, przl i, yk. * stenmeyen durum, babels. gaile amak * skntyaratmak, znt vermek. gaileli * Baa dert olan, znt veren, gaile karan. * Skntsolan, dertli. gailesiz * Gaile karmayan. * Gailesi olmayan, dertsiz, huzurlu, din. gailesizlik * Gailesiz olma durumu, dertsizlik. gaip * Gz nnde olmayan, hazr bulunmayan, nerede olduu bilinmeyen. * nc kii. * Grnmez lem. gaiplik * Gaip olma durumu. * Bir kimsenin lm tehlikesi iinde kaybolmasveya kendisinden uzun sre haber alnmamassonucu yarg kararile kiiliine son verilmesi. gaipten haber vermek * (kendisinde manev g olduuna inanlan kimse) gelecekte neler olacandan veya bilinmeyen lemden haber vermek. gaita * nsan dks. gak * Kargann kardses. gaklama

* Gaklamak ii. gaklamak * (karga) Gak diye ses karmak. gala * Resm bir trenden sonra verilen byk ve gsterili len. * Genellikle resm giysilerle gidilen, bir temsilin ilk oynanveya bir filmin ilk gsterilii. galaksi * Gk adas. galalit * Arkazeinden oluan ve birok ite kullanlan plstik bir madde. galat * Yanl(kelime veya sz). galathis * Duygu yanlmas, yanlsama. galatmehur * Yaygn yanl. gale * erisinde kalp yaplan tarafkapl, bir tarafak tepsi eklinde dizgi aleti. galebe * Yenme, yengi. * stnlk, okluk. galebe almak * yenmek. * stn gelmek, baskn kmak. galenit * inde doal kurun bulunan slfr. galeri * Bir yapnn birok blmlerini aynkatta birbirine balayan iten veya dtan yaplmgenigeit. * Sanat eserlerinin veya herhangi bir maln sergilendii salon. * Maden ocaklarnda alan yer altyolu. galerici * Galeri ileten kimse. galeta * Frnda iyice piirilerek kurutulan eitli biimde peksimet. galeta unu * Galetadan veya kzarmekmek kabuundan yaplan un. galeyan * Kaynama. * Coma. galeyan etmek * kaynamak. * comak. galeyana gelmek * comak, hiddetlenmek. galeyana getirmek * coturmak. galeyanl* Galeyana gelmiolan. gali * Alak ve altdz gemi. * Gemilerin st gvertelerinde ve palavralarnda bulunan mutfak. galiba * Grne gre, sanlr ki, anlalan. galibarda * Mora alan krmz. galibiyet * Yenme, yengi. galip * Bir yarma, karlama, atma vb. sonunda yenen, stn gelen, baarkazanan. galip gelmek * yenmek, stn gelmek. galiz * Kaba ve irkin, iren.

galon * Anglosaksonlarn kullandyaklak 4,5 litrelik bir tr l birimi. * ounlukla akaryakt vb. svmaddeleri tamada kullanlan, silindir biiminde, metalden byk kap. * Boya sanayiinde kullanlan belitrelik ambalj. galo * Tabantahtadan yaplmderi ayakkab. * Salk kurumlarnda ve zellikle hastahanelerde zel blmlere girerken ayaa geirilen ince ve effaf korumalk. galsame * Solunga. galvaniz * "Galvanizlenecek parann batrlderimiinko banyosu" anlamna gelen galvaniz banyosu teriminde geer. * zeri deerli madenlerle kaplanacak bir bakr levhann batrldaltn, gmveya pltin banyosu. galvaniz banyosu * Galvanizlenecek parann batrlderimiinko banyosu. galvanizci * Maden paralarn scakta daldrma yntemiyle galvanizlenmesinde kullanlan erimiinko banyosunu hazrlamak ve denetlemekle grevli ii. galvanize * Paslanmaktan korumak iin erimiinkoya batrlarak kaplanm(nesne). galvanizleme * Galvanizlemek ii. galvanizlemek * Maden bir paraypaslanmaktan korumak iin galvaniz banyosunda erimiinko ile kaplamak. galvanizlenme * Galvanizlenmek ii. galvanizlenmek * Galvanizlemek ii yaplmak. galvanizletme * Galvanizletmek ii. galvanizletmek * Galvanizle kaplatmak. galvanizli * Galvanizlenmi(madde). galvanizm * Canlorganizmalarda doru akmn etkisi olay. galvano * Elektroliz yoluyla yaplmresim kliesi. galvanokoter * Elektrikle kzdrlan dala. galvanometre * Mknatslinede oluan sapmalargzlemek yoluyla elektrik akmnn iddetini lmeye yarayan cihaz. galvanoplsti * inde herhangi bir maden erimibulunan bir svya, istenilen eyaydaldrp svdan elektrik akm geirmek yoluyla o eyaybir maden tabakasyla kaplama ilemi. galvanoskop * Manyetik bir ibre yardmyla elektrik akmnn varlnveya ynn gsteren cihaz. galvanotip * Galvanoplsti yoluyla hazrlanan ve tipo baskda kullanlan kabartma klie. galvanotipi * Tipografik klieleri oaltmada kullanlan galvanoplsti. galyot * Bave kok yuvarlak gulet tipinde, altdz bir gemi. galyum * ok seyrek bulunan, alminyumu andran, younluu 5,9, atom arl69,72 olan, 29,8 C de eriyen element. KsaltmasGa. gam * Tasa, kayg, znt. gam * Sekiz notann kaln sesten inceye veya inceden kalna gitmek zere sralanmdizisi. Do, re, mi, fa, sol, l, si, do veya do, si, l, sol, fa, mi, re, do.

gam ekmek * tasalanmak, kayglanmak, zlmek. gam yapmak * gam biiminde deneme ve altrmayalgveya sesle uygulamak. gam yememek * tasa etmemek, kayglanmamak, zlmemek. gama * Yunan alfabesinin nc harfi (g). gama nlar * Radyoaktif cisimler tarafndan yaylan ve x nlarndan daha ksa dalgalolan nlar. gamagloblin * Kanda, lenfte, safrada vb. de bulunan bir protein tr. gamal * Bazeski dinlerin ve Nazizmin sembol olan, ularYunancann gama harfi biiminde krlm(ha). gamba * yi toplanmamhalat veya zincirlerde ortaya kan dolaklk, burulma. gambot * Birka topu olan bir eit kk ve hafif savagemisi. gamet * Erkek veya dii reme hcresi. gametli * Gameti olan, gamet oluturan. gamlanma * Gamlanmak ii. gamlanmak * Tasalanmak, znt duymak, kayglanmak. gaml * Kaygl, tasal. * Skntveya znt veren. gamllk * Gamlolma durumu. gamma * Bkz. gama. gammaz * Sz getirip gtren, arkadan ekitiren, ara bozucu, fitneci, kovcu. gammazlama * Gammazlamak ii, kovlama. gammazlamak * Birinin yaptii, syledii sz yermek, ktlemek, birisini yerip ekitirmek, kovlamak. gammazlanma * Gammazlanmak ii. gammazlanmak * Gammazlamak ii yaplmak, kovlanmak. gammazlk * Gammazn ii, fitnecilik, kovculuk. gamsele * Geirmez kauuklu yamurluk. gamsz * znts olmayan. * Olaylarkendine dert etmeden geitiren, aldretmeyen, tasasz. gamszlk * Gamsz olma durumu, tasaszlk. gamze * Bazinsanlarn enelerinde, yanaklarnda doal olarak bulunan veya gldkleri zaman grlen kk ukur. * Yan bak, gz szme, sitemli bakma. -gan / -gen; -kan / -ken * Fiillerden sfat treten ek: skl-gan, en-gen, al-kan, dv-ken vb. Ganal * BatAfrika'daki Gana'da yaayan veya Gana halkndan olan kimse. gang * Bir maden cevherini, bir deerli tasaran deersiz madde.

* Maden cevher damarnn iletilemeyen deersiz blm. gangama teknesi * Dibi tarayarak snger avclnda kullanlan tekne tr. gangliyon * Sinirlerde ve lenf damarlarnda yer yer ortaya kan yuvarlak ilik. * Merkez sinir sistemi dnda bulunan hcre gvdelerinin oluturduu kitle. gangster * Yasa diler yapan ete yesi. * Herhangi bir kar iin her trl ktl yapan kimse. gangsterlik * Gangster olma durumu. gani * Zengin, varlkl. * Bol. gani gani * Bol bol. gani gnll * Cmert, eli ak. ganimet * Savata dmandan zorla ele geirilen mal. * Bir rastlantsonucu ele geen kazan veya imkn. * Yama sonrasnda elde kalan mal, alnt. ganyan * At yarlarnda birincilii kazanan (at). * Bu at iin alnan bilet. ganyan oynamak * bir at yarnda resm programda yer alan atn numarasntayan bileti alarak onun birinci gelmesi tahmini zerine para yatrmak. gar * Yolcu ve eya ulamnsalamak iin demir yolu ile ilgili birok kuruluun bulunduu yer. garabet * Yadrganacak yn olma, gariplik, tuhaflk. garaip * Grlmemi, alacak eyler, iitilmemiolaylar. garaj * Otomobil, vagon gibi tatlarn konulduu st rtl yer. * Otomobillerin bakm ve onarmnn yapldyer. * ehirler arasyolcu otobslerine hareket ve varnoktasolarak belediyelerce ayrlan yer, otogar. garajc * Otomobil, otobs gibi tatlarbelli bir sre barndracak kapalyer salayan, gereinde bakm ve onarmlarnyaptran iletmeci. garam * Dnceden ok, canlduygulara ve aka dayanan (sanat eseri). garanti * Gvence, inanca, teminat. * Kesinlikle, kesin olarak, ne olursa olsun. garanti etmek * o eyle ilgili olarak gvence vermek. * bir iin gereklemesi iin gerekli nlemleri almak. garanti vermek * gvence altna almak. garantileme * Garantilemek ii. garantilemek * Bir iin gereklemesi iin gereken nlemleri almak, salama balamak. garantili * Garantisi olan, gvenceli. garantisiz * Garantisi olmayan, gvencesiz. garantr * Gvence veren ve bunun gereklemesini gzeten ve denetleyen kimse, kuruluveya devlet. garaz

* Hedef, ama, maksat. * Birine kargdlen ktlk etme istei, kin, dmanlk. garaz (veya garez) balamak * birine kardmanlk beslemek. garaz(veya garezi) olmak * birine karktlk, kin beslemek. garazkr * Garaz balayan. garazkrlk * Garaz balama durumu. garazl * Dmanlk besleyen, kin gden, garazolan. garazsz * Dmanlk beslemeyen, garazolmayan. garazsz ivazsz * Hibir gizli maksat gtmeden. garb * Batynnde olan, batile ilgili, batya zg olan; bat. gar gur * Birbirine srtnen nesnelerin kardses. gar gur etmek * gar gur diye ses karmak. gard * Eskrim, boks gibi oyunlarda korunma iin alnan durum. gardenparti * Bir bahede veya parkta yaplan davet. gardenya * Kk boyasgillerden, scak blgelerde yetien bir aa veya aak cinsi (Gardenia). * Bu aan gzel kokulu iei. gardfren * Trenlerde vagon frenlerini ileten kimse. gardrop * Giysi dolabveya yeri. * Bir kiinin sahip olduu btn giysileri, giysi takmlar. gardropu * Giydirici. gardiyan * Ceza evlerinde dzeni, tutuklularn yasalara uygun biimde davranmalarnsalamakla grevli kimse. gardiyanlk * Gardiyan olma durumu veya gardiyann grevi. garez * Bkz. garaz. gargar * Szgeli testi. gargara * Yutmadan, su veya baka bir svile azveya boazalkalama ii. * Bu maksatla kullanlan illsv. gargara yapmak * bir svile azveya boazalkalamak. gargaraya getirmek * grltye, karkla boarak bir szn veya bir iin etkisini azaltmak, datmak, dikkatten karmak. gariban * Kimsesiz, zavall, garip. garibanlk * Gariban olma durumu. garibe * alacak ey, yadrganacak ey. garibine gitmek * yadrgamak, armak. garip * Kimsesiz, zavall. * Yabanc, gurbette yaayan, elgin.

* Yadrganan, anlalmam, gizli ynleri olan, yabans, tuhaf. * Dokunakl, hzn veren. * alacak bir ey karsnda sylenir. garip bulmak * yadrgayarak karlamak, tuhaf ve anlalmaz olarak nitelemek. garip garip * Zavall, akn bir biimde. garip kuun yuvasnAllah yapar * garip ve kimsesiz kiiye Tanryardm eder. garipleme * Gariplemek ii. gariplemek * Garip bir duruma gelmek. gariplik * Garip olma durumu, garabet. gariplik basmak * yalnzlk kmek. garipseme * Garipsemek ii. garipsemek * Kendini gurbette veya kimsesiz gibi dnerek ilenmek. * Bir eyi garip, tuhaf ve uygunsuz bulmak, alamamak, yadrgamak. gark * (suya) Batma, batrma; boulma. gark etmek * batrmak, bomak. * birine bir eyi bol bol vermek. gark olmak * gmlmek, batmak. * bir eyden bol miktarda olmak. garni * Herhangi bir yiyecek blm bulunmayan otel. garnitr * Herhangi bir eyi ona uygun nitelikte tamamlayan nesne. * Giyecekleri sslemek iin eklenen ey, ss. * Et veya balk gibi asl yemein yanna sslemek veya tamamlamak iin eklenen sebze, patates gibi yiyecekler. garnitrl * Garnitr olan. garnizon * Bir ehri savunan veya yalnz orada bulunan asker birlikler. * Asker birliklerin bulunduu yer. garoz * Palamut ve toriin i organlar. garp * Bat. garp * Batkltr ve medeniyetinden yana olan. garplk * Batyanlsolma durumu. garpkr * Batrneklerine benzer, Batyaps. garpl * Batl. garpllama * Batllama. garpllamak * Batllamak. garpllatrma * Batllatrma. garpllatrmak * Batllatrmak.

garpllk * Batlolma durumu, batllk. garson * Lokanta, otel, pastahane, kahvehane gibi yerlerde mterilere hizmet eden kimse. garsoniyer* Bazerkeklerin, kendi konutlarndan ayrolarak evlilik dilikiler iin tuttuklarzel konut. garsonluk * Garson olma durumu. * Garsonun grevi. gaseyan * bulants. * Kusma. gaseyan etmek * kusmak. gasp * Zorla alan. gasil * l ykama. gasletme * Gasletmek ii. gasletmek * (ly) Ykamak. gasp * Bir malsahibinin izni ve haberi olmadan zorla ve hile ile alma. gaspetme * Gaspetmek ii veya biimi. gaspetmek * Zorla, izinsiz almak. gassal *l ykaycs. gastrit * Mide iltihab. gastroenterolog * Sindirim sistemi hastalklarhekimi, sindirim bilimci. gastroentoroloji * Tbbn sindirim sistemi hastalklarninceleyen dal, sindirim bilimi. * Hastahanelerde sindirim organlarhastalklarnn incelendii, tedavi edildii blm. gastronom* Damak zevki olan, aznn tadnbilen, iyi yemekten anlayan kimse. gastronomi * yi yemek merak. * Sala uygun, iyi dzenlenmi, hove lezzetli mutfak; yemek dzeni ve sistemi. gastroskop * Yutma borusu, mide ve on iki parmak barsann gzle grlmesini salayan, hastaya az yolu ile uygulanan fiberoptik alet. gastroskopi * Gastroskopla yaplan muayene. gastrul * Yumurta hcresi oulcuk durumuna gelirken blstulann bir noktasndan ukurlaarak i ie gemiiki hcre katmanbiimine girme evresi. gaiy * Kendinden geme, esrime. gayolma * Gayolmak ii veya durumu. gayolmak * Kendinden gemek, esrimek. gato * Pasta, rek. gauss * Manyetik alann iddet birimi. KsaltmasG. gavot * Bir tr eski Fransz halk dans.

gvur * Mslman olmayan kimse, Hristiyan. * Dinsiz kimse. * Merhametsiz, acmasz, inat. gvur etmek * bouna harcamak, yerinde harcamamolmak, ie yaramaz duruma getirmek. gvur eziyeti * Bile bile verilen zahmet, eziyetli i. gvur icad * Batyapsteknik eyaya eskiden tutucu evrelerin verdii ad. gvur inad * Yumuatlamayan, yok edilemeyen inat. gvur inadtutmak * iyiden iyiye inatlamaya balamak. gvur olmak * Hristiyan olmak. * bouna harcanmak. gvur orucu gibi uzamak * bir igereinden ok srmek. gvur ls gibi * ok ar ve hantal. gvura kzp oru yemek (veya bozmak) * bakasna kzp kendine zararlolan bir iyapmak. gvurca * Batllarn konutuu yabancdillerden herhangi biri. * Acmasz, insafszca. gvurcasna * Hi acmakszn, insafszcasna. gvurlama * Gvurlamak ii. gvurlamak * Gvur olmak. * Acmasz davranmaya balamak. gvurluk * Gvur olma durumu, dinsizlik. * Acmaszlk, insafszlk, gaddarlk. gvurluk etmek * acmasz, insafsz davranta bulunmak, gaddarlk etmek. gayakol * Peygamber aacreinesinden karlan ve hekimlikte kullanlan bir sv. gaybubet * Bulunmay, yokluk. gaybubet etmek * ortada grlmez olmak. gaybubetinde * bulunmadsrada, yokluunda. gayda * fleme dd olan tulumlu bir alg. gaydac * Gayda alan veya yapp satan kimse. gaye * Ama, hedef. gayeli * Amacolan. gayesiz * Amacolmayan. gayet * Pek, ok, pek ok, gl bir biimde, etkili olarak. gayetle * Arderecede. gayr * Baka kimse, bakas.

* (ga'yr) Arapa bazszlerin bana getirilerek "olmayan" anlamnverir. gayret * Olaanst alma, aba, alma istei. * Kutsal saylan eylere yabanclarn saldrmasngrmekten doan dayanamama duygusu. * Koruma, esirgeme, kayrma duygusu. gayret almak * yreklenmek, cesaret almak. gayret dayya dt * i, onu baarabilecek olana kald. gayret etmek * emekle almak, abalamak, uramak. gayret gstermek * aba harcamak, baarmak iin almak. gayret kua * Kuak balama treninde gelinin beline dolanan kuak, krmzkemer. gayret vermek * isteklendirmek, zendirmek, yreklendirmek. gayrete gelmek * bir ii yapmaya veya bitirmeye zenmek; canlanmak. gayretine dokunmak * bir ii yapamayacanileri srenlere kzarak veya kendisinin yapmasbeklenen ii bakasnn yapmasndan utan duyarak baarmaya almak. gayretke* alkan. * Yan tutan, kayran. gayretkelik * Gayretkeolma durumu. gayretlenme * Gayretlenmek ii. gayretlenmek * alma istei duymak veya alma istei artmak. gayretli * alkan, aba gsteren. gayretlilik * Gayretli olma durumu. gayretsiz * almayan, aba gstermeyen. gayretsizlik * Gayretsiz olma durumu. gayr * Artk, bundan byle. gayri * Baka, dier. * Artk, bundan sonra. gayriahlk * Ahlka aykr, ahlkszca. gayriakl * Akl d, irrasyonel. gayricidd * Cidd olmayan, lubal, ciddiyetsiz. gayriihtiyar * stemeksizin, dnmeden, elinde olmayarak. gayriilm * Bilime aykr, bilime uymaz, bilim d. gayriinsan * nsanlk d. gayriirad * stensiz, irade d. gayrikabil * Olamaz, olamayacak, zm olmayan. gayrikabiliitiraz * Karklamayacak kadar kesin.

gayrikabilikyas * Karlatrlamaz, llemez, bambaka. gayrikabiliifa * yi onmaz, onulmaz. gayrikabilitahmin * Kestirilemez. * Beklenmedik. gayrikabilitelfi * Yerine konulamaz, onarlamaz, eksiklii giderilemez. gayrikfi * Yetersiz, yetmez. gayrikanun * Yasaya uygun olmayan, yasa d. gayrikyas* Kuralsz. gayrilyk * Yakmaz, yakksz. gayrimahdut * Snrsz, sonsuz, usuz. gayrimahsus * Duyulmaz, sezilmez. gayrimakul * Akla aykr, sama. gayrimalm * Bilinmeyen, bilinmez, bilinmedik. gayrimemnun * Memnun olmayan, kzgn, honutsuz, kskn, krgn, szlanan. gayrimenkul * Tanmaz. gayrimeskn * Bo, ssz, enliksiz. gayrimesul * Sorumsuz. gayrimeru * Yolsuz, yasaya veya treye aykr. * Evlilik d. gayrimezru * Ekilmemi, almam(toprak). gayrimuayyen * Belirsiz. gayrimuhtemel * htimali bulunmayan, olacasanlmayan. gayrimuntazam * Dzensiz, dank, geliigzel. gayrimutabk * Uyumayan; uymayan, uygun gelmeyen. gayrimmbit * orak, verimsiz. gayrimmkn * Olmaz, imknsz. gayrimnasip * Uygunsuz, yakksz. gayrimsav * Eitsiz, denk olmayan. gayrimslim * Mslman olmayan. gayrimsmir * Yararsz, verimsiz, sonusuz. gayrimtecanis * Ayrcinsten, badamaz. *Karmam, badamam. gayrinizam

* Dzenli olmayan, dzensiz. gayrisafi * Kark, katk. gayrisafi haslt * Net olmayan gelir. gayrisafi mill hsla * Bir lkede bir yl sresince retilen mal ve hizmetlerin piyasa fiatlarna gre hesaplanan deeri. gayrishh * Salklolmayan, salksz. gayriahs * Kiilik d. gayriuur * Bilin dolan veya bilin dolarak, yaptnbilmeyerek. gayritabi * Doa d, doaya aykr. * Olaan d. * Acayip. gayrivaki * Olmam, olmadk. gayrivarit * Hatra gelmez. gayrivazh * Anlalmaz, kapal, rtl. gayur * Gayreti olan, gayretli, ok alkan. Gayya * Cehennemde bulunduu var saylan bir kuyunun veya derenin ad. gayya kuyusu * Karmak ilerin dnd yer veya ok aprak durum. gayz * fke, hn. gayzer * Volkan blgelerinde, belli aralklarla su ve buhar fkrtan scak kaynak, kayna. gayzerit * Volkan blgelerinde oluan silisli kelti, kayna ta. gaz * Tl. gaz * Normal basn ve scaklkta olduu gibi kalan, iinde bulunduu kabn her yanna yaylmak ve bu kabn i yzeyinin her noktasna basn yapmak zelliinde olan akkan madde. * Gaz ya, petrol. * Sindirim borusunda, azdan yutulan hava ile mayalanma sonucu oluan uucu maddelerin karmas. * Gaz lmbas. * (motorlu aralarda) Benzin. gaz bezi * Gaz bezi. gaz bombas * inde canllar iin tehlikeli gazlar bulunan bomba. gaz boyamas * En son ilem olarak gaz yana sokularak boyalarsabitletirilmiolan balk, barts. gaz detektr * Boru hatlaryla tanan gazn kontrol edilen ortamda bulunup bulunmadntespit edebilen ve konstrasyonu lebilen cihaz. gaz ibii * Gazn yandaz. gaz lmbas * ine konan gaz yanbir fitil yardmyla yakan, ieli, trl biimlerde lmba. gaz maskesi * Zehirli gazlardan korunmak amacyla zel olarak yaplmgere. gaz oca* Gaz yayla yanan ocak. gaz lm

* Gazlarn hacim, younluk vb.nin llmesi. gaz sayac* inden geen gazn ne kadar olduunu len ara, hava gazsaati. gaz sobas * ine konan gaz yann yanmasyla snan soba. gaz ta * Bileme iinde kullanlan bir tr ta. gaz ya * Renksiz veya sarrenkte, ham petroln 150-250 C ler arasnda eritilmesinden elde edilen akaryakt. gaz yuvar * Yeri veya herhangi bir gk cismini saran gaz katman, atmosfer. gaza * slm dinini korumak veya yaymak amacyla Mslman olmayanlara karyaplan sava, kutsal sava. gaza basmak * harekete geirmek veya hznartrmak iin motorlu tatn gaz pedalna basmak. gaza getirmek * birini olmadk bir ey veya hayal bilgilerle coturmak, ileri srmek. gazaba gelmek * fkelenmek, kzmak. gazaba uramak * gl bir kimsenin hmna uramak. gazabnyenmek * fkesini, iddetini gstermemek veya bastrmak. gazal * Ceyln. gazap * fke, kzgnlk, hiddet. gazaplandrma * Gazaplandrmak ii. gazaplandrmak * fkelendirmek, kzdrmak. gazaplanma * Gazaplanmak ii. gazaplanmak * fkelenmek, kzmak. gazapl * fkeli, kzgn, hiddetli. gazeki * Cepken altna giyilen kolsuz bir eit giysi. gazel * Divan edebiyatnda beile on bebeyit arasnda deien, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyakl, en ok lirik konularda yazlan nazm biimi. * Klsik Trk mziinde belli bir kurala balolmadan bir kii tarafndan herhangi bir makamda gezinerek sesle yaplan taksim. gazel * Sonbaharda kuruyup dklen aa yapra. gazel damar * ah damar. gazel okumak * gazel sylemek. * oyalamak veya kandrmak zere boszler sylemek. gazel tutturmak * yksek sesle arkveya trk sylemek. gazelhan * Gazel okuyan, gazel syleyen kimse. gazelhanlk * Gazel sylemeyi kendine meslek edinme. gazeliyat * Bir airin divannda bulunan gazeller blm. gazellenme * Gazellenmek ii veya durumu. gazellenmek

* (aa) Yapraklarndkmek. * (yaprak) Sararp kurumak. gazete * Politika, ekonomi, kltr ve daha baka konularda haber ve bilgi vermek iin, yorumlu veya yorumsuz, her gn veya belirli zaman aralklaryla karlan yayn. * Gazetenin ynetildii, hazrland, basldyer. gazeteci * Gazete yaymlayan kimse. * Gazeteye yazyazmay, haber toplayp vermeyi veya gazetenin yazilerinde almayiedinen kimse. * Gazete satan kimse. gazetecilik * Gazetecinin yapti. gazetelik * Gazete koymaya yarar kk atk. * Gazeteye haber diye yazlacak nitelikte. gazhane * Hava gazretilen veya depolanan yer. gaz * Termik etki olmakszn kendiliinden grlen k. gazl * Gazile ilgili, gazsaabilen. gazi * (slmlkta) Dmanla savaan veya savayapm(kimse). * Olaanst yararlklar gstererek dmanyenen komutanlara veya ehirlere devlet tarafndan verilen onur unvan. * Savatan save zafer kazanmolarak dnen (kimse). gazi olmak * savatan, lmeden dnmek. gaziler helvas * Undan yaplan bir tr helva. gazilik * Gazi olma durumu. * Gazi unvan. * Yiitlik. gazino * Yemek yenilen, gsteri izlenen, bazen oyun sergilenen elence yeri. * Byk kahvehane ve birahane. gazinocu * Gazino ileten kimse. gazinoculuk * Gazinocu olma durumu veya gazinocunun yapti. gazla! * defol, git!. gazlama * Gazlamak ii. gazlamak * Gaz yasrmek. * (motorlu aralarda) Motora fazla benzin gitmesini ve aracn hzlanmasnsalamak iin gaz pedalna kuvvetle basmak. * Kamak. gazlanma * Gazlanmak ii. gazlanmak * Gaz yasrlmek. * Sindirim yolunda gaz olmak. gazlama * Gazlamak ii veya durumu. gazlamak * Gaz durumuna girmek. gazlatrma * Gazlatrmak ii. gazlatrmak

* Bir maddeyi gaz durumuna dntrmek. gazl * Gazolan veya gaz bulamolan. gazlbez * Yaralara kapatlan ince ve seyrek bez. gazoil * Ak sarrenkte, olduka kvaml, yakcve yancolarak kullanlan petrol rn. gazojen * Svveya katyakthava veya oksijen etkisiyle gazlatrmaya yarayan ara. gazolin * Ham petroln ilk damtlmasnda ayrlan ok uucu, hafif akaryakt. gazometre* Gazlarn toplanmas, belirli basn altnda datlmasiin kullanlan depo. * Gazler. gazometri* Bkz. gaz lm. gazoyl * \343 gazoil. gazoz * Meyve esans, eker ve karbon asidi ile yaplan, basnlhava ile ielere doldurularak hazrlanan alkolsz iecek. gazoz aac * Bir szn ok sama olduunu bildirmek iin sylenir. gazozcu * Gazoz yapp satan kimse. * Elence yerlerinde dolaarak gazoz satan kimse, gazoz satcs. gazozculuk * Gazozcunun yapti. gazler * Belirli basn altnda gelen gazn hacmini lmeye yarayan ara, gazometre. gazsz * inde gaz olmayan veya gaz bulamamolan. gazup * fkeli. gazve * Arap airetleri arasnda yaplan sava. * Din uruna yaplan sava. Gd * Gadolinyum'un ksaltmas. Ge * Germanyum'un ksaltmas. ge * Trk alfabesinin sekizinci harfinin ad. -ge * Bkz. -ga / -ge. gebe * Karnnda yavru bulunan (kadn veya hayvan), ykl, hamile, ayl. * inde oulcuk veya dlt bulunan (dl yata). * Bir birikim sonucu ortaya kmasbeklenen (durum veya olaylar). gebe kalmak * (insan, hayvan iin) karnnda yavru olumak. gebe olmak * bir eyin olma ihtimali bulunmak. gebelik * Gebe olma durumu, hamilelik. * Dllenme ile doum arasnda geen sre. gebelik testi * Gebe olup olmadnanlamak iin yaplan test. geberik * l, lm. geberip gitmek * istenmedik bir biimde ve zamanda lmek.

geberme * Gebermek ii. gebermek * lmek. gebertilme * Gebertilmek ii. gebertilmek * Gebertmek ii yaplmak, ldrlmek. gebertme * Gebertmek i. gebertmek * ldrmek. gebe * Aptal, sersem. * Bodur ve iman. * Karniolan. gebelik * Gebeolma durumu. gebre * Attmar etmekte kullanlan kldan kese. gebre * Gebre otunun yemii. gebre otu * Srekli yeil kalan algrnmnde bir bitki (Capparis). gebre otugiller * Gebre otu gibi bitkileri kapsayan familya. gebreleme * Gebrelemek ii. gebrelemek * (hayvan) Gebre (I) ile tmar etmek. gebrelenme * Gebrelenmek ii. gebrelenmek * Gebrelemek iine konu olmak. gece * Gnebattktan gn aarmaya balayncaya kadar geen sre, tn. * Bu sre iindeki karanlk. * Gece vaktinde, geceleyin. * Elence, anma vb. amalarla geceleri dzenlenen toplant. gece bekisi * Baziyerlerini, kurululargece bekleyen kimse. gece gz kr gz * geceleyin iyi iyaplamayacananlatr. gece gndz * Her zaman, ara vermeden, aralksz, geceli gndzl. gece gndz dememek * vaktin uygun olup olmadna bakmamak, vakit sememek. * srekli olarak, ara vermeksizin bir ii yapmak. gece hayat * Gece elencelerine dknlk. gece iilii * Geceleyin yaplan hrszlk. gece ii krler ii * gece yaplan iin randmanlolamayacananlatr. gece kyafeti * Gece giyilen elbise. gece kulb * Geceleri ak olan, dans etmek, mzik dinlemek ve gsteri izlemek iin gidilen elence yeri. gece kuu * Gece gezmesini seven kimse. * Gece uyuyamayan. * Geceleri para karlerkeklerle iliki kuran kadn.

* Yarasa. gece mavisi * Koyu mavi. gece silhlgndz klhl * kimseye sezdirmeden kt iler yapan kimse. gece uuu * Asker amala uaklarn geceleyin yaptuu. * Geceleri para karlerkeklerle iliki kurmak ii. gece yan * Uuk gibi birdenbire oluan kabarcklderi dkntlerine verilen ad. gece yars * Gnein batmasile domasarasndaki srenin ortas. * Gecenin ilerlemisaatleri, gecenin ortas. gece yats * Geceyi bir yerde konuk olarak geirme. gece yay* Gnein gk kresinde bir gn boyunca izdii emberin ufuk altnda kalan paras. gececi * alma srasgeceye rastlayan grevli. geceki * Gece olan, gece yaplan. gecekondu * Yasa d, gizlice yaplan kk konut. * Acele ile yaplvermi, derme atma yap. gecekondu gibi * derme atma yaplmolan (yap). gecekonducu * Gecekonduda oturan kimse. * Gecekondu yapp satan kimse. gecekondulama * Gecekondulamak ii. gecekondulamak * Gecekondu saysoalmak, gecekondularla dolmak. geceleme * Gecelemek ii. gecelemek * Geceyi bir yerde geirmek. geceler gebedir * her sabah uyandmz zaman yeni yeni olaylarla karlarz. geceleri * Gece vakti. * Her gece. geceleyin * Gece vakti. geceli * "Hem gece hem gndz, srekli, aralksz" anlamndaki geceli gndzl deyiminde geer. geceli gndzl * Srekli, durmakszn. gecelik * Geceye zg olan, gece kullanlan. * Yatakta giyilen giysi, gmlek. * Bir gece iin denen cret. gecesefas* ki eneklilerden, gece aan kk kokulu iekleri olan, otsu bir bitki (Mirabilis jalapa). gecesefasgiller * rnek bitkisi gecesefasolan bir bitki. geceyi gndze katmak * aralksz, gece gndz almak, byk aba gstermek. gecikilme * Gecikilmek durumu. gecikilmek * Gecikmek ii yaplmak.

geciki * Gecikmek ii veya biimi. gecikme * Gecikmek ii, teehhr, rtar. gecikmek * Ge kalmak, herhangi bir ii kararlatrlan zamandan sonra yapmak. gecikmeli * Gecikmesi olan, tehirli, rtarl. gecikmesiz * Gecikmesi olmayan. geciktirilme * Geciktirilmek ii veya durumu. geciktirilmek * Gecikmesine yol almak. geciktirim * zleyiciye herhangi bir olayn ortaya kacansezdirmek, fakat sonucu durmakszn geciktirerek onu srekli bir bekleme, gerginlik, skntiinde brakmak biimindeki anlatm. geciktirme * Geciktirmek ii, tehir. geciktirmek * Gecikmesine sebep olmak, tehir etmek. ge * Kararlatrlan, beklenen veya allan zamandan sonra, erken kart. * Belirli zamandan sonra olan. -ge * Bkz. -ga / -ge. ge (veya ge efendim!) * kulak asma, nem verme. ge kalmak * vaktinden sonra davranmak, gecikmek. ge olsun da g olmasn * eitli engellerle gereklemeyen ilerde avunmak iin sylenir. gee * Biraz ge olarak, ge saatlere yakn. gee * (herhangi bir saat ban) Geerek, geerken. gee * Karlkliki yandan her biri, yaka. geek * ok geilen yer, ilek yol. * Kk tahta kpr. geeli * Geesi (II) olan. geen * (hafta, ay, yaz, kgibi zaman anlatan szlerle) Bir nceki. * Belirsiz bir sre nceki, birka gn nceki. geende * Ne kadar getii belli olmayan yakn bir zaman nce. geenek * Bkz. koridor. geenlerde * Yakn bir gemite, yaknda. geer * Yrrlkte bulunan, geerlii olan, kullanlan. * Beenilen, makbul, mergup. * Snf geme durumu. geer ake * herkese, aranan, beenilen, muteber. geer ake * Herkese, aranan, beenilen, muteber. geerleme * Geerlemek ii.

geerlemek * Gemesini salamak. geerletme * Geerletmek ii. geerletmek * Geer duruma getirtmek. geerli * Yrrlkte olan, uygulanan, muteber. * Beenilen, tutulan, srm olan. geerlik * Yrrlkte olma, deerini srdrme durumu, reva. * Srm olma durumu. geerlilik * Geerli olma durumu, geerlik. * Bir kavramn, bir yargnn, mantk veya anlamve deeri bakmndan onaylanabilir olmas. geersiz * Yrrlkten karlm, hkmsz. geersizleme * Geersiz duruma dme. geersizlemek * Geersiz duruma dmek, geerliini yitirmek. geersizletirmek * Geersiz duruma getirmek. geersizlik * Geersiz olma durumu, hkmszlk. gege * Seyredilecek uygun bir program aramak amacyla televizyon kanallarntarama, zaping. gege yapmak * gegelemek. gegeleme * Gegelemek ii veya durumu. gegelemek * Televizyon kanallarnaramak veya taramak, zaping yapmak. gegin * Gekin. geici * ok srmeyen. * Ksa ve belli bir sre iin olan, geeen, muvakkat, palyatif. * Bulaan, bulac. * Yaya, yoldan veya kardan karya geen, yolcu. geici madde * Yasa, tzk ve ynetmeliklerde belirli bir sre geerli olan madde. geicilik * Geici olma durumu. geili * Geilmek ii veya biimi. geilme * Geilmek ii. geilmek * Gemek ii yaplmak. * Brakmak, terk etmek. geilmemek * bol veya ok, arolmak. geim * Geinmek ii, geinme aralar, geinme, maiet. * Anlama, uyuma. geim derdi * Geim sknts. geim dnyas * Kiinin kendi karlarndnmesi gerektiini belirtmek iin kullanlr. geim kaps * Yaamak iin gereken kazancn salandiyeri.

geim sknts * Geinmede ekilen glk. geim yolu * Yaamak iin gereken kazancsalama aracveya aresi. geim zorluu * Geim sknts. geimini dorultmak * geinmek iin para kazanmak. geimli * evresindekilerle iyi geinen. geimlik * Yiyecek paras, nafaka. geimlilik * Geimli olma durumu. geimsiz * evresindekilerle iyi geinemeyen, kavga karan, huysuz, irret. geimsizleme * Geimsiz olma. geimsizlemek * evresindekilerle iyi geinememek. geimsizlik * Geimsiz olma durumu. geindirme * Geindirmek ii. geindirmek * Geinmesini salamak. geinilme * Geinilmek durumu. geinilmek * Geinmek ii yaplmak. geinim * Geinmek ii. geinip gitmek * ok iyi deilse de yle byle geinmek. geinme * Geinmek ii. geinme endeksi * Belirli bir sosyal grubun ortalama yaama dzeyini srdrebilmesi iin yapmasgereken giderleri izleyen fiyat indeksi. geinmek * Yaamak iin gerekeni salamak. * Uzlamak, anlamak. * Taslamak. * Kendi ihtiyalarnbakalarndan salamak. * lmek. geinmeye gnl olmamak * herhangi bir konuda isteksizlii belli etmek iin kullanlr. geirgen * inden gaz, svgibi eyleri kolaylkla geiren. * Svlarn gemesine elverili (kaya). geirgenlik * Bazcisimlerin, ilerinden baka eyler (gaz, sv, akm) geirme zellii. * Saydam cisimlerin geirme derecesi. * Kayalarn, svlarn geebilmesine karelverililii. geirici * Geirmek iini yapan (kimse). * Uurlamaya gelen. geirilme * Geirilmek ii. geirilmek * Geirmek ii yaplmak. geirim

* Geirmek ii. geirimli * Geirgen. geirimlilik * Geirgenlik. geirimsiz * Geirgenlii olmayan. geirimsizlik * Geirimsiz olma durumu. geiri * Geirmek ii veya biimi. geirme * Geirmek ii. geirmek * Gemek iini yaptrmak, gemesini salamak. * Bir eyi bir yandan br yana gtrmek. * Bir eyi bir yerden baka yere tamak, nakletmek. * Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. * Bir eyi kendisine ayrlmolan yere yerletirmek; takmak. * Yola kan birini uurlamaya gitmek, selmetlemek, teyi etmek. * (bir sre) Yaamak, oturmak, kalmak. * Giymek, giyinmek. * Bir ii birden ok kii zerinde uygulamak. * (herhangi bir durumu) Yaamolmak, uramak. * Etmek, yapmak. * Bulatrmak. * Uramak. * Bir ihtiyaceldeki imknla karlamak. geirtilme * Geirtilmek durumu. geirtilmek * Geirmek ii yaplmak. geirtme * Geirtmek ii. geirtmek * Geirmek iini yaptrmak. gei * Gemek ii veya biimi. * Herhangi bir durumdaki deime, intikal. * Resimde iki ayrrengi birbirine balayan ara ton. * Bir para sresince bir tondan baka bir tona atlama. * Ses organlarnn bir durumdan tekine gemesi. * Ak, srekli olu. geihakk * Geistnl. geistnl * Cankurtaran, itfaiye, gvenlik aralarna tannan, yolu ncelikle kullanma hakk. geiim * Geimek ii, geime, tedahl. * Belirli bir ii yapma yeterliliinin ilikili veya balantlbaka bir ii yapma sonucunda artmas, intikal. geili * Nesne ile kullanlabilen (fiil): Sevmek (okuma-ysevmek), grmek (ev-i grmek), krmak (cam-krmak), dkmek (st- dkmek) gibi. geime * Geimek ii. * Yargeirgen bir zarla birbirinden ayrlmiki svnn karlklgeerek birbirine karmas. * Yargeirgen bir eperin iki yanna yerletirilmi, deriiklii farkliki svdan oluan yer deitirme olay, ozmos. geimek * Birbirinin iine geip karmak, tedahl etmek. geisiz * Nesne ile kullanlmayan (fiil), lzm: Glmek, alamak, dmek, gitmek, ksmek, barmak gibi.

geitirici * Tedavi edici etkisi olmayan, arve szlargeici olarak azaltan, dindiren (il vb.). geitirilme * Geitirilmek ii. geitirilmek * Geitirmek ii yaplmak. geitirme * Geitirmek ii. geitirmek * Gereken nemi vermemek, stnde durmadan bandan savmak. * Az bir zararla atlatmak, kurtulmak. geit * Gemeye yarayan yer, geecek yer. * ki daarasnda dar ve uzun yol. geit hakk * Bir tanmaz mal zerinden dier bir tanmaz mal sahibinin gemesi biiminde doan yararlanma hakk. geit resmi * Geit treni. geit treni * Bir topluluun zel gnlerde dzenli bir biimde belli bir yerden gemesi, geit resmi. geit vermek * geilecek bir yeri olmak. gekin * htiyarlamaya yz tutmu, gemi. * Gemi. * (bitkiler iin) Gereinden ok olgun veya solmaya balam. gekinlik * Gekin olma durumu. geme * Gemek ii, mrur. * Birbirinin iine geirilerek tutturulan iki eyden birinde bulunan kntlpara. * aklm, yaptrlmveya lehimlenmiolmayp gereinde sklebilecek biimde paralarbirbirine taklp kenetlenmiolan. geme namert kprsnden, ko aparsn su seni * namerde karminnet altnda kalmaktansa skntya katlan. gemek * Bir yerden baka bir yere gitmek. * Bir yandan girip te yandan kmak. * Yol olarak kullanmak. * (bir duruma) Uramak, konu olmak. * Brakmak, vazgemek. * Yaamak. * Bir eyi bundan byle yapma durumunda olmamak. * Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek. * (hastalk iin) Bulamak, sirayet etmek. * Herhangi bir durum, soya ekim yoluyla birinde grnmek. * Bir yeri amak, br yana ulamak. * Yerini brakp baka yer almak. * Bir konu zerinde veya bir yerde almolmak. * Etki yapmak, iletmek. * Grev almak. * Kalmak, devrolmak. * Geride brakmak, amak. * Tkenmek, bitmek, sona ermek. * stnlk salamak. * Sylemeden veya bitirmeden atlamak. * (zaman iin) Amak, geride brakmak, harcamak. * Bir mzik parasnmek ederek renmek, almak veya sylemek. * Birinden mek etmek. * (haberi) Bir iletiim aracile bildirmek. * Snmek. * Yazlmak, girmek.

* Srm olmak, satlmak. * Konumada veya basnda sz edilmek. * Yrrlkte bulunmak, geerli olmak. * Okulda, snavda baargstermek. * Bir yere gidip oturmak. * (yol, ara veya akarsu iin) Bir yerin yaknndan veya iinden gitmek. * ok bekletilmekten rmeye yz tutmak. * Syrlmak, kurtulmak, iin iinden kmak. * ekitirmek, yermek. * Bazkelimelerle birleik fiil yapar. gemeli * Gemesi olan. gemelik * Bazyerlerden geenlerin demek zorunda olduklarpara, mruriye. gemez * Sahte, deerini yitirmi, kalp. gemez ake * Deerini yitirmi, kalp, sahte. gemi * Gemek iini yapm. * Zaman bakmndan geride kalm. * rmeye yz tutmu. * Bu gne gre geride kalmolan zaman, mazi. * Arkada kalan hayat, mazi. * Kiinin lmyaknlar. gemiola * "o frsat bir daha ele gemez" anlamnda kullanlr. gemiolsun * hastalk, kaza geirenlere beklenmedik byk bir olumsuz durumdan kurtulanlara veya hapishaneye girenlere sylenen iyi dilek sz. gemizaman * Fiilin belirttii zaman kavramnn, iinde bulunduu zamandan nceye ait olmas. Trkede bu zaman belirli gemive belirsiz gemiolarak iki trldr: Ali geldi, Ahmet bu havada stanbul 'a gidip gelmigibi. gemizaman grnm * -m- gemizaman eki almfiille yardmcfiilin veya baka bir fiilin birlikte kullanlmasndan ortaya kan ve olayn tamamlanmolduu kavramnveren grnm: Gelmiolmak, gitmiolmak, vermibulunmak gibi. gemizaman sfat-fiili * Gemizaman kavramveren ve isim, sfat gibi kullanlan sfat-fiil. Trkede bu sfat-fiil -dik veya -mi ekleriyle kurulur. Bildiklerinizi anlatn. Tandk adam. Gemii saygyla anyoruz cmlelerindeki bildik, tandk, gemi birer gemizaman sfat-fiilidir. gemie mazi, yenmie kuzu derler * gemite kalan olaylarn zerinde durulmasndan hibir yarar beklenmez. gemii kandilli * Svg yerine sylenen bir sz. gemii knal * Svg sz. gemii olmak * aralarnda eskiye dayanan dostluk, arkadalk olmak. * aralarnda krgnla yol aacak bir durum gemibulunmak. * bir durumun, daha nce gemibir evresi bulunmak. gemileri* birinin lmanas, babasve yaknlar. gemilerini kartrmak * birinin lmlerini yermek veya onlara svmek. geti Bor'un pazar, sr eeini Nide'ye (veya geti Bor'un pazar) * artk iiten geti. getii yoldan gemek * daha nce aynolaylaryaamolmak, tecrbe sahibi olmak. getii yoldan gemek * daha nce aynolaylaryaamolmak, tecrbe sahibi olmak. getim olsun * vazgetim, kalsn.

geda * Dilenci. * Yoksul, fakir. gedik * Bir dzey stndeki ykk, atlak veya aralk, rahne. * Dageidi. * Boluk, eksiklik. * Glk, g durum. * Eksik dili. * Yarma saldrsnda dman mevzilerinde alan yer. * Bir ii yapmak, bir eyden yararlanmak yolunda verilen hak, imtiyaz. gedik almak * giderilmesi ok g bir eksiklik veya ak ortaya kmak. gedik amak * dman mevzilerindeki zayf bir noktadan giriyeri amak. gedik kapamak * kk bir ihtiyacnkarlamak. gedik kapmak * bir gelir kaynaele geirmek. gedikleri tkamak * kan veya kacak olan zorluklarnlemek. gedikli * Gedii olan. * Bir yerle veya ile olan ilgisini srp gtren (kimse), srekli, daim. * Astsubay. gedilme * Gedilmek durumu. gedilmek * Gedik olmak, gedik almak. * Bak, keser vb.nin azlaranmak. gedme * Gedmek ii. gedmek * Gedik amak, entmek, delmek. geiri * Geirmek ii veya biimi. geirme * Geirmek ii. geirmek * Midede toplanan gazsesle azdan karmak. geirti * Geirirken kan ses. gerek * Yumuak kaburga kemikleri. * Kaburgann alt yannda bulunan boluklardan her biri. gerek batmas * Gerekte duyulan sanc. geh * Bkz. gh. gehgeh * Bu sz nbetli hastala yakalanmak anlamnda kullanlan gehgeh tutmak deyiminde geer. gel gelelim * fakat, ama, ancak. gel keyfim gel * byk bir memnunluk veya alay anlatr. gel zaman git zaman * aradan olduka uzun bir zaman getikten sonra. gelberi * Byk ocaklardan atei darekmek iin kullanlan uzun sapldemir ara. * Trmk. * Harman dkntlerini toplamaya yarayan ara. * Aa dallarnbudamak iin kullanlan eri demir.

gelberi etmek * armak, almak, kendine mal etmek. gele * Tavla oyununda elinde krk tabulunan oyuncunun attuygun olmayan zar. gelecei varsa grecei de var * ktlk yapmaya kalkacak olursa, karlnelbette grr. gelecei varsa, grecei de var * ktlk yapmaya kalkacak olan, bunun karln_____elbette grr. gelecek * Zaman bakmndan, ileride olmas, gereklemesi beklenen. * Daha gelmemi, yaanacak zaman, istikbal, ati. gelecek bilimi * Ftroloji. gelecek zaman * Fiilin belirttii zaman kavramnn, iinde bulunduu zamandan sonraya ait olmas. Trkede bu zaman balca -e, -ecek, -esi, -se, -meli ekleriyle kurulur: Gele, gelecek, gelesi, gelse, gelmeli gibi. gelecek zaman grnm * Gelecek zaman sfat-fiiliyle yardmcfiilin birlikte kullanlmasndan ortaya kan ve niyet kavramveren grnm. gelecek zaman kipi * Fiilin belirttii zaman kavramnn, iinde bulunulan zamandan sonraya ait olduunu snrlbir biimde gsteren kip. Trkede bu kip -acak / -ecek ekiyle kurulur: Geleceim, geleceksin gibi. gelecek zaman sfat-fiili * sim veya sfat gibi kullanlan ve gelecek zaman kavramveren fiilimsi. Trkede bu sfat-fiili -ecek / -esi ekleriyle kurulur: Akacak kan damarda durmaz. Gresim geldi gibi. geleceki * Gelecekilik yanls, ftrist. gelecekilik * Ftrizm. geleen * Ana rmaa karan (akarsu). gelembe * Koyun yata. geleme * ki yl srlmeyen, botarla. gelen * Gelmek iini yapan (kimse veya nesne). * Bir k kaynandan kp bir aynann yzne veya saydam bir cismin yzeyine den (n). gelen aam giden paam * ynetim kimde olursa olsun benim iin fark etmez. gelen geen * Gelip geenler, gelenler, urayanlar. gelen giden * Gelenler, urayanlar, ziyaret edenler, gelip geenler. gelen gideni aratr * bir ie veya greve sonradan gelen orada daha nce alandan daha baarsz ve geimsiz olabilir. gelen gideni aratr * bir ie veya greve sonradan gelenin, orada daha nce alandan daha baarsz, kt olabileceini anlatr. gelen paam, giden aam * biri tekinin yerine geen byklerine hogrnmek yolunu tutanlar iin sylenir. gelenek * Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmolmalardolaysyla saygn tutulup kuaktan kuaa iletilen, yaptrm gc olan kltrel kalntlar, alkanlklar, bilgi, tre ve davranlar, an'ane. geleneki * Geleneklere bal(kimse). gelenekilik * Toplumsal kurumlarve inanlardaha ok gemiten sregeldikleri iin benimseyen, saygn tutan, destekleyen, yeni kltr gelerine daha az deer veren tutum veya reti. gelenekleme * Geleneklemek ii. geleneklemek * Gelenek durumuna gelmek, gelenek deeri kazanmak.

gelenekletirme * Gelenekletirmek ii. gelenekletirmek * Bir eyi gelenek durumuna getirmek. gelenekli * Gelenei olan, geleneklere dayanan. geleneksel* Gelenee dayanan, gelenekle ilgili olan, an'anev. gelenekselleme * Geleneksellemek durumu. geleneksellemek * Gelenek durumunu almak. geleni * Tarla faresi, byk fare. gelge * Yerli, temelli olmayan, geici. * Bir izerinde srekli olarak durmayan, sebatsz. gelgei * Gelip geici, sebatkr olmayan (kimse). gelgel * Albeni, alm, ekicilik. * Baa taklan elmas veya altn ine. gelgelelim * Ancak, ne var ki, fakat. gelgelli * Gelgeli olan, alml. gelgit * Bouna gidip gelme. * Ay ve Gne'in yer yuvarzerindeki ekim gleri sebebiyle deniz yznde, zellikle ana denizlerde su dzeyinin alalmas, kabarmasolay, meddcezir. gelin * Evlenmek iin hazrlanm, sslenmikz veya yeni evlenmikadn. * Bir kimsenin olunun kars. * Aileye evlenme yoluyla girmiolan kadn. gelin abla * Yenge. gelin alay* Gelini damat evine gtrmek iin gidenlerin hepsi. gelin alc* Gelini gtrmek iin olan evinden gelen kimse. gelin almak * erkee bir ebulmak. * gelini baba evinden zel bir trenle alp gvey evine gtrmek. gelin bcei * Hanm bcei. gelin iei * Zambakgillerden bir bitki (Fritillaria imperialis). gelin etmek * kzevlendirmek. gelin gitmek * bir aileye, yere gelin olarak gitmek. gelin gvey olmak * ilgilinin nasl karlayacandnmeden bir ii olmubitmisayarak sevinmek. gelin hamam * Dnden birka gn nce evlenecek kz iin hamamda yaplan tren. * Dnn ertesi gn, gerdekten sonra, olan evinin kadnlarnn gelini hamama gtrp topluca yaptklar tren ve ykanp temizlenme. gelin havas * Gelin alaynn kz evinden ayrlp olan evine gidinceye kadar, yol boyunca, davul ve zurnann aldzel ezgi. * Denizin hafif dalgal, rpntlolmas. gelin kua

* Gk kua. gelin kuu * Tarla kuugillerden bir ku(Otocoris pencillatus). gelin olmak * (kz) evlenmek. gelin otu * Gveyfeneri. gelin teli * Gelinlerin balarna taklan, parlak, uzun, ince gmtel. gelin yazmak * gelinin yzn deiik ss gereleriyle bezemek. gelinboan * Bir ahlat tr. gelincik * Yazn krlarda, zellikle ekin tarlalarnda yetien, krmzve otsu bitki (Papaver rhoeas). * Sansargillerden, ince uzun yapl, sivri eneli, kk bir hayvan, gelin kadn (Mustela nivalis). * Mezgitgillerden, ylan balna benzer, eti sevilen bir balk (Mustela tricirrata). * Ylanck, arpack, ban vb. verilen ad. gelincikgiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, iine gelincik, haha, krlang otu gibi bitkileri alan familya. gelinfeneri * Kukiraz. gelini ata bindirmiler "ya nasip" demi * kesin sonu alnmadan hibir ie oldu bitti gzyle baklmaz. gelinlik * Gelin olma durumu. * Gelin giysisi. * Gelin giysisi yapmaya uygun (kuma). * Gelin olma ana gelmi(kz). * Gelin iin hazrlanm. gelinlik a * Gen kzlarn evlenme dnemi. gelinlik etmek (veya tutmak) * (gelin) kocasnn yaknlaryannda bir sre banrtmek. gelinliki * Gelinlik diken veya satan kimse. gelinme * Gelinmek ii. gelinmek * Gelmek ii yaplmak. gelinparma * Uzun taneli bir zm tr. gelip atmak (veya gelip dayanmak) * vakti gelmek, kanlmaz olmak. gelip geici * Srekli olmayan, ksa sreli. gelip gemek * bir yerden gemek. * bir sre bir makam, bir yer vb.inde bulunmak. * ksa bir sre etkin olmak. gelir * Bir kimseye veya toplulua belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat. * Bir ekonomik birimin belli bir sre iinde kazandpara (cret, aylk, kira vb.), varidat, irat. gelir dalm * Bir lkenin toplam gelirinin o lkenin bireyleri arasndaki dalm. gelir gider * Salanan ve harcanan paralar. gelir kayna * Para salama yeri veya faaliyeti. gelir vergisi * Kiilerin gelirlerinden, bir oran lsnde devlete dedikleri dolaysz vergi. geli

* Gelmek ii veya biimi. geliigzel* Herhangi bir, zensiz, itinasz, batan savma, rastgele, llettayin. geliim * Gelimek ii, serpilip byme. * lerleme, inkiaf, tekml. gelikin * Gelimiolan, mtekmil. gelime * Gelimek ii, inkiaf, nevnema, tekml. * Yazlarda giriblmlerinden sonra konunun trl ynlerden alp geniledii, zenginletii, olgunlat blm. * Olan biten. gelimek * Byyp boy atmak, yetimek, nevnema bulmak. * lerlemek, olgunlamak, genilemek, inkiaf etmek. * imanlamak. gelitirici * Gelitirme zellii olan. gelitirilme * Gelitirilmek ii. gelitirilmek * Gelitirmek ii yaplmak. gelitirim * Senaryonun hazrlanmasnda zet ile ayrmlama arasnda yer alan aama. gelitirme * Gelitirmek ii. gelitirmek * Gelimesini salamak, gelimesine yol amak. gelme * Gelmek ii. * Gelmiolan. * Yetime. * Bir nn, kaynandan karak bir ayna yzne veya saydam bir cismin yzeyine erimesi. gelmek * Bir yere gitmek, varmak. * Geriye dnmek. * Oturmaya, ziyarete gitmek. * sabet etmek. * Varmak, ulamak. * Varlnsrdrmek, yaamak, intikal etmek. * Ortaya kmak, domak. * Belli bir sre dolmak veya belli bir zamana ulamak. * Kadar olmak. * kmak, ynelmek. * zlemek, takip etmek. * Bir yerden alnp bir yere ulatrlmak. * Katlmak, eklenmek, tremek. * Daha nce zerinde durulmuolan bir konuya yeniden dnmek. * Sonu kmak. * Dayanmak, tahamml etmek. * Kendine yaplan herhangi bir davranveya durumu iyi karlamak. * Bir eye sonradan inanmak, doruluuna hak vermek, eilim gstermek, kabul etmek. * Etkisini herhangi bir biimde gstermek. * Kazanlmak, salanlmak. * Uymak. * Olmak, -e uramak. * Akmak. * Dmek, rast gelmek. * Grnmek, sanlmak. * Uygun dmek. * Balamak, ortaya kmak.

* Mal olmak. * Biriyle birlikte gitmek. * (zaman gsteren szlerle birlikte) Balamak, ulamak. * htiya anlatan deyimler kurmaya yarar. * Srerlik fiili yapmaya yarar. * -mez, -mezlik ile birlikte yapmack anlatan deyimler yapar. * Ynelme durumundaki bazkelimelere getirilerek birleik fiil yapar. * Gelmek fiilinin olumlu emir kipi, bazen t, istek anlatr. * Gel, gelsin biiminde "elinde ise" anlamnda da kullanlr. * dike...-ecei biiminde kullanlan sfat-fiil eklerinden sonra geldiinde nceki fiille ilgili olarak pekitirilmi bir istek ve srerlik bildirir. * (sralama gsteren kelimelerle ve sralama saysfatlarile) Herhangi bir srada bulunmak. gelmi * ri balklarda klk durumunda olan kemik. gelmigemi * Bugne kadar gelmiolan. gelsin... (veya gelsin... gitsin...) * yaantveya durumun rahatlnanlatr. * sorumsuzca davranp iine gereken nemi vermemeyi anlatr. gem * Atynetmek iin azna taklan demir ara. gem almak * (at) alp hizmete elverili duruma gelmek. gem almamak * sz dinlememek. gem vurmak * hayvann azna gem takmak. * birinin taknlnnlemek. gemi * Su stnde yzen, insan ve yk tamaya yarayan byk tat, sefine. gemi adam * Bir iszlemesine dayanarak gemide alan kaptan, subay, tayfa vb. kimselere verilen ad. gemi aslan * Gsterii yerinde olduu hlde hibir ie yaramayan adam. gemi azya almak * at, gemi azlararasna alp etkisiz brakarak svarisinin ynetiminden kmak ve alabildiine komak. * sz dinlemez olmak. gemi enkaz * Batmveya hasara uramgemiden arta kalanlar. gemi zgaras * stnde gemi yaplan byk kzak. gemi iskeleti * Geminin gvdesinin yaplmasndan nceki ana yaps. gemi karaya oturmak * gemi, sbir yere saplanp kalmak. gemi lei * Batmgemi teknesi. gemi yata * Gemileri korumaya elverili koy. gemici * Gemide alan veya gemi ileten kimse. gemicilik * Gemi kullanma veya iletme ii. * Gemi endstrisi. gemilik * Gemi yaplan yer, tersane. gemini ksmak * bir kimsenin zerindeki baskyarttrmak. gemisi apa oturmak * i, dzelemeyecek kadar bozulmak. gemisini kurtaran kaptan * g bir duruma dnce ne yapp yapp kurtulanlara vg olarak sylenir.

gemisini yrtmek * (bir ii) hibir engel tanmadan srdrmek. gemleme * Gemlemek ii. gemlemek * (hayvann) Azna gem takmak. * Aristek ve davranlara engel olmak, frenlemek. gemlenme * Gemlenmek ii. gemlenmek * Gemlemek ii yaplmak veya gemlemek iine konu olmak. gen * Geni. * gen, drtgen gibi geometri terimlerinde "kenarl" anlamyla kullanlmtr. gen * Bir sre srlmeyerek bobraklm(tarla). gen * inde bulunduu hcre veya organizmada zel bir etkisi olan, kuaktan kuaa ve hcreden hcreye geen kaltmsal ge. gencecik * ok gen. gencelme * Gencelmek durumu. gencelmek * Genlemek. gen * Yailerlememiolan ihtiyar kart. * (bitki, hayvan iin) Gelimesini tamamlamamolan. * Genlikteki zelliklerini koruyan, din. * Zihin bakmndan yeterince gelimemi, toy. * Yeni gelimekte olan, ksa bir gemii olan. gen irisi * Yana gre ok serpilip bym. genleme * Genlemek ii. genlemek * (bir kurulu) Gen yelerle yenilemek. * Gen grnmek. * Yeniden genlik ve canllk kazanmak. genletirilme * Genletirilmek ii. genletirilmek * Genletirmek ii yaplmak. genletirme * Genletirmek ii. genletirmek * Yeniden genliine ve dinliine kavuturmak. * (bir kuruluu) Gen yelerle canlandrmak. * Gen gstermek. genlik * Gen olma durumu, ihtiyarlk kart. * nsan hayatnn ergenlikle orta yaarasndaki dnemi. * Gen insanlarn btn. * Gen bir kimsenin tutumu. genten * Gen saylan (kimse). gene * Yeniden, bir daha, yine, tekrar. * yle de olsa; yle olmasna karlk. * ylesi de. gene de * yle olduu hlde, ramen.

genel * Bir eye veya bir kimseye zg olmayp onun btn benzerlerini iine alan, umum. * Ayrntlargz nne alnmayarak btn bakmndan ele alnan. * Geniyetkileri olan bazresm grevlerin adnda yer alr. * Herkesin yararlanabilecei (yer, nesne). * Bir genelleme sonucunda elde edilen. genel af * Kamu yararna uygunluu anlaldnda belli bir veya birka su eidi iin yaplan kovuturmalarn durdurulmas, verilmicezalarn kaldrlmasveya azaltlmas. genel bakan * Bir kurum veya kuruluun idaresinden btnyle sorumlu olan kimse. genel bakanlk * Genel bakann ii veya meslei. genel bte * Yllk gelir ve gider kalemlerinin hepsini kapsayan bte. genel corafya * Yeryznn her trl corafya olaylarnayrayrolarak aratran; douunu, ileyiini, yaylninceleyen corafya bilimi. genel dil bilimi * Dilin yapsn, gelime ve deimesini karlatrmalolarak inceleyen bilim dal. genel ev * Genel kadnlarn erkek kabul ettikleri ev, kerhane, umumhane. genel gider * Bir iin zerinde grlmeyen ama yapmiin gerekli olan yardmcgiderler toplam. genel grnm * Bir yerin, bir olayn dtan grnm. genel grnml * Dtan grnl. genel grl * Gr geniolan. genel grllk * Genel gre sahip olma, gr geniolma. genel grme * Toplumla veya devletin faaliyetleriyle ilgili konularn Trkiye Byk Millet Meclisi genel kurulunda grlmesi. genel grev * Grevin btn ii kesimince uygulanmas. genel kadn * Fuhu meslek edinmikadn. genel kurul * Bir kuruluta btn yelerin katlmasyla yaplan toplant. genel ktphane * Btn alanlarda yazlmve yaymlanmkitaplar, sreli yaynlarve belgeleri bnyesinde toplayan ktphane, umum ktphane. genel mdr * Bir kurum veya kuruluta idarenin en st dzeydeki sorumlusu. genel mdrlk * Genel mdrn yetkisi ve makam. genel lek * Fazla ayrntya girmeden yaplan lm. genel sekreter * Bazkamu kurulularnda veya byk zel kurulularda ynetim ilerini yrten grevli. genel sekreterlik * Genel sekreterin yetkisi ve makam. genel uygunluk bildirimi * Umum mutabakat beyannamesi. genel yazman * Genel sekreter. genel yetenek * lleri yeteneklerin ortalamassaylan yetenek. genel zek * Bireyin belli, zel veya bamsz yeteneklerinden ayrolarak, karlatgenel durumlara uymadan

gsterdii yetenek veya g. * Zek testleriyle llen deiik yetenek ve glerin birleimine verilen ad. geneleme * Bir dncenin baka baka szlerle yeniden anlatlmas, tamim. genelge * Yasa ve ynetmeliklerin uygulanmasnda yol gstermek, herhangi bir konuda aydnlatmak, dikkat ekmek zere ilgililere gnderilen yaz, tamim, sirkler. genelkurmay * Yurdun savunmasyla ilgili btn art ve olaylargz nnde tutarak, barta ordunun eitim ve donatmn, savata yksek ynetimini dzenleyen makam, erknharbiyeiumumiye. genelleme * Genellemek ii. * Zihnin genel dnceler yapmasilemi veya zelden genele gei, tamim. * Bir ilemin sonucu olan genel kavram, yarg, bilim yasasveya kuram. genellemek * Varlklar veya olaylar arasndaki benzerlik bantlarnbir dncede toplamak, tamim etmek. genelleme * Genellemek ii, taammm. genellemek * Genel duruma gelmek, genel bir durum almak, taammm etmek. genelletirilme * Genelletirilmek ii. genelletirilmek * Genelletirmek ii yaplmak. genelletirme * Genel duruma getirme. * Tek tek veya zel durumlardan genel bir yasann, nermenin karlmas, tamim. genelletirmek * Genel duruma getirmek. genellik * Genel olma durumu, yaygnlk, umumiyet. * Genel dncenin, yani kavramn zellii. genellikle * Genel olarak, byk bir ounlukla, umumiyetle. genelmek * Genilemek. general * Kara ve hava ordularnda albaydan sonra gelen ve mareallie kadar olan yksek rtbeli subaylara verilen genel ad. generallik * General rtbesi. * Generalin grevi veya makam. genetik * Bitki, hayvan ve insanlarda kaltm olaylarninceleyen biyoloji dal, kaltm bilimi. geni * Eni ok olan, enli, vasi, dar kart. * ine almasgerekenden daha ounu alabilen, dar kart. * Kapsambyk, dar snrlar iinde kalmayan, yaygn. * Kolay kolay tasalanmayan, hogrl, rahat. * ok. genia* Bir dik adan daha byk olan a. genibir nefes almak * skntlbir durumdan kurtulmak, ferahla kavumak. genignll * Her olayhokarlayan. genigrl * Konularok ynl deerlendiren (kimse). genigrllk * Konularok ynl deerlendirmek ii veya biimi. genikarlamak * hogr ile deerlendirmek. genimezhepli

* Bkz. mezhebi geni. geniufuklu * Gr ve bakasgeniolan (kimse). geninl * Alt enenin almasyla oluan nl. geniyrekli * Hemen, abucak telgstermeyen, merak etmeyen, tasasz. genizaman * Fiilin her zaman yapldn, yaplmakta olduunu veya yaplacanbelirten zaman. Trkede bu kip -r, -ir veya -er ekiyle kurulur: Bala-r, severim (sev-er-im), geliriz (gel-ir-iz) gibi. genizaman grnm * Genizaman sfat-fiiliyle yardmcfiilin birlikte kullanlmasndan doan grnm: Gelmez olmak. Grnmez olmak gibi. genizaman sfat-fiili * Fiilin her zaman yapldn, yaplmakta olduunu veya yaplacanbelirten sfat-fiil. Trkede bu biim -ir, -er, -mez ekleriyle kurulur: Gelir (varidat), gider (masraf), gler yz, bitmez i, dinmez ar, grnmez kaza gibi. genie * Biraz geni. genie konumak * uzun uzun, bol bol konumak, sylemek, sohbet etmek. genileme * Genilemek ii. genilemek * Geniduruma gelmek, bymek. * Rahat bir duruma gelmek, almak, ferahlamak. * Yaygn duruma gelmek. geniletilme * Geniletilmek ii. geniletilmek * Geniletmek ii yaplmak. geniletme * Geniletmek ii. * Bir konuyu, ayrntlarnkatarak gelitirme. geniletmek * Geniduruma getirmek. genilik * Geniolma durumu. * En, boy kart. genitif * Tamlayan durumu. geniz * Az ve burun boluunun arka blm. geniz nls * Geniz yoluyla kan nl. Trkede bu nl n sesiyle birlikte kullanlr: Tanr, sonra, deniz kelimelerindeki a, o, e nlleri gibi. geniz nsz * Geniz yoluyla kan nsz: Trkede blge azlarnda rastlanan nsz gibi. genizden (konumak) (veya karmak) * burnu tkalgibi (konumak). genizsi * Genzel. genizsileme * Dudak nsznn, geniz nszne dnmesi. Trkede ve Trk lehelerinde b sesinin m sesine dnmesi gibi. genleme * Genlemek ii. genleme kat says * Birim nicelikte bir maddenin 10 C scaklk artnda gsterdii hacim genilemesi. genlemek* (bir cisim birleimi ve yapsdeimeden) Isetkisiyle hacimce bymek. genlemeler * Isnan svlarn grnr genleme kat saylarnbelirleyen ara, diltometre.

genletirme * Genletirmek ii. genletirmek * Scaklnykselterek bir cismin yapsnve birleimini bozmadan hacmini, boyunu artrmak. genlik * Genilik. * Bolluk, refah. * Dalga genlii. genom * Gametlerde bulunan kromozomlarn hepsine verilen ad. genosit * Jenosit. gensoru * Trkiye Byk Millet Meclisinde bir soru zerine babakana veya bakanlardan birine, milletvekillerince alan ve sonunda soruturma yaplmasistenebilen soru, istizah. gensoru nergesi * Gensoru teklifinde bulunma. genzek * Genizden konuan. genzel * Genizsi. geoit * Yerkresinin geometrik olmayan gerek biimine (zerindeki engebeler dnlmeksizin) verilen ad. Bu yerkresi tam kre olmadgibi, elipsot biiminden de ayrdr. geometri * Nokta, izgi, a, yzey ve cisimlerin birbirleriyle ilikilerini, lmlerini, zelliklerini inceleyen matematik dal, hendese. * Bu konu ile ilgili olan kitap veya ders. geometrik * Geometriyle ilgili veya geometriye uygun olan, hendes. geometrik izim * Cetvel, pergel vb. ile elde edilen izgi. geometrik dizi * Ardk terimleri arasndaki orandeimeyen dizi. geometrik toplam * iki ardk kenar, belirli iki vektrle gsterilen bir paralelkenarda, bu vektrlerin ortak bulunduklar noktadan kan kegenin oluturduu nc vektr; iki kuvvetin bilekesini belirtir. geometrik yer * Aynzellikleri olan noktalarn oluturduklarizgi veya yzey. gepegencecik * ok gen, krpe. gepegen * Gepgen, pek gen. gepgen * ok gen. * ok gen olarak, ok genken. geree aykr * Geree uymayan, hilfhakikat. geree aykrlk * Geree uymama durumu, aykrolma durumu. geree uygunluk * Geree uyma durumu. gerek * Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlinkr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakik. * Aslna uygun nitelikler tayan, sahici. * Temel, balca, asl. * Doadaki gibi olan, doayolduu gibi yanstan. * Gerek durum, gereklik, realite. * Yalan olmayan, doru olan ey. * Dnlen, tasarmlanan, imgelenen eylere kart olarak var olan. gerek d

* Gerein dnda olan, gerek olmayan. gerek dlk * Gerek dolma durumu. gerek kii * Hakik ahs. gerek mantarlar * Balarda mildiyu hastalnyapan emeleri iyi gelimimantarlar (Peronospora viticola). gerek say * Bir eksen zerindeki bir noktann yerini belirlemeye yarayan say. gereki * Gerei gren ve ona gre davranan veya geree uygun olarak yaplan, realist. * Gerekilik yanlsolan, realist. gerekilik * Gereki tutum ve davran, realizm. * Gerekleri olduu gibi yanstmaya alan sanat r, realizm. * Dnmenin temeli ve iin ls olarak gereklie balanan grve tutum; bilinten bamsz bir gerekliin var olduunu benimseyen gr, realizm. gerekleme * Gereklemek ii, teyit. gereklemek * Bir eyin doruluunu herhangi bir eyle ortaya koymak, teyit etmek. gerekleme * Gereklemek ii, tahakkuk. gereklemek * Gerek olmak, gerek durumuna gelmek, tahakkuk etmek. gerekletirilme * Gerekletirilmek ii. gerekletirilmek * Gerek duruma getirilmek. gerekletirme * Gerekletirmek ii. gerekletirmek * Gerek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak. gerekli * Gereklenmi, gerek olduu anlalm, muhakkak. gereklik * Gerek olan, var olan eylerin tm, hakikat, realite. gerekte * Aslnda, tam anlamyla, hakikatte. gerekten * Gerek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki. gerekst * (gerekstclere gre) Gerei aan, gerein stndeki gerek, srrealite. gerekstc * Gerekstclkten yana olan (kimse). * Gerekstclkle ilgili olan (gr, eser vb.). gerekstclk * Akln, geleneklerin, alkanlklarn denetiminden uzak bilinaltgereklerini yanstan, yani bilinen gerekle bankesip kendince bir gerek yaratmak amacngden edebiyat ve sanat akm, srrealizm. geri * Her ne kadar, ise de, vaka. gerdan * Vcudun omuzlarla baarasnda kalan n blm. * imanlarda enenin altndaki tombulluk. * (kesilmihayvanlarda) Boyun. gerdan krmak * naz ile boynu bala birlikte iki yana oynatarak krtmak. * boynu, bageriye oynatarak byklk taslar bir durum almak. gerdaniye * Klsik Trk mziinde ince sol notasnandran perde ve bir makam ad. gerdaniyebuselik * Gerdaniye makamile buselik belisinden oluan bir birleik makam.

gerdanlk * ou deerli tave madenlerden veya altn paradan yaplm, boyna taklan tak, kolye. gerdee girmek * (gvey) dn gecesi gelinle bir araya gelmek. gerdek * Gelin ile gveyin dn gecesi babaa kaldklaroda. * Zifaf. gerdel * St vb. eyler koymaya veya hayvanlara yem vermeye yarayan kova biiminde tahta veya deriden kap. * Gemilerde temizlik ilerinde kullanlan, sa veya pirin emberli tahta kova. gerdirilme * Gerdirilmek ii. gerdirilmek * Gerdirmek ii yaplmak. gerdirme * Gerdirmek ii. gerdirmek * Germek iini yaptrmak. gere gere * Kendine gvenerek. * Gvenerek. gere * Bir ey yapmak iin kullanlmasgereken maddeler, malzeme, materyal. gerei dnlmek * bir sorunu sonulandrmak iin tutulacak yolu kararlatrmak. gerei gibi* nasl olmasgerekli ise yle. gereince * Gerei gibi, gereine gre, gerektii gibi, mucibince. gerek * Bir eyin yaplabilmesinin veya olabilmesinin balolduu (ey), lzm. * Gl ihtimal belirtir. * Kelimeleri, kelime beklerini, grevdeeleri birletirme, eitlik, istenileni seme gibi anlamlar katarak balar. * cap. gerek grmek * yaplmasnistemek. gereke * Gerektirici sebep, esbabmucibe. * Bir nermenin kendiliinden var kldgereklik. * Bir yasann nerilmesi ve hazrlanmasnda, yasa tasarsnn hazrlanve maddelerin dzenlenisebepleri. * Mahkeme kararlarnda, kararn dayandyasal ve hukuk sebeplerin gsterilmesi. gereke gstermek * gerektirici sebep ve dokman ileri srmek. gerekelendirme * Gerekelendirmek ii veya durumu. gerekelendirmek * Gerekeli duruma getirme. gerekeli * Gerekeye dayanan, gerekesi olan. gerekesiz * Gerekeye dayanmayan, gerekesi olmayan. gerekirci * Belirlenimci, determinist. gerekircilik * Belirlenimcilik, determinizm. gerekli * Yaplmas, olmasveya bulunmasuygun olan, yerinde olan, lzumlu, vacip. gerekli grmek * yaplmasicap etmek. gerekli klmak * icap ettirmek.

gereklik * Gerek olma durumu, lzum, icap, iktiza. gereklik kipi * Fiilin yaplmasgerektiini belirten isteme kipi. Trkede bu kip -mal/ -meli ekiyle kurulur: Gelmeliyim, gelmelisin, gelmeli, gelmeliyiz, gelmelisiniz, gelmeliler gibi. gereklilik * Gerekli olma durumu, lzum. gerekme * Gerekmek ii, iktiza, istilzam. gerekmek * Bir eyin yaplabilmesi veya gereklemesi baznesne, fiil vb. ye balolmak, gerek olmak, lzm olmak, icap etmek, iktiza etmek. gerekseme * htiya. gereksemek * Bir eyi kendisi iin gerek saymak, ihtiya duymak, muhta olmak. gereksinim * htiya. gereksinme * Gereksinmek ii veya durumu. gereksinmek * htiya duymak. gereksiz * Gerei olmayan, yararsz, lzumsuz. gereksizlik * Gereksiz olma durumu, lzumsuzluk. gerektirim * Belirlenim. gerektirme * Gerektirmek ii, istilzam. gerektirmek * Gerekli klmak, icap ettirmek, istilzam etmek. gerelti * Engel, perde. geren * Kuruyunca atlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak. gergedan * Gergedangillerden, scak lkelerde yaayan, burnunun stnde bir veya iki boynuzu bulunan, kaln derili, saldrcbir hayvan (Rhinoceros inducus). gergedan bcei * 4 cm'ye yakn boyda, erkeklerinde sert bir boynuz bulunan ve kurtuk evresini, aa kk kemirerek geiren kn kanatlbcek (Oryctes nasicornis). gergedangiller * Tek parmakllar takmna giren gergedanlariine alan bir familya. gergef * zerine kumagerilerek nakilemeye yarar, ou dikdrtgen biiminde olan ereve. gergef ilemek * gergefle nakilemek. gergi * Perde. * p, kay, tel vb.yi gerginletirme iinde kullanlan ara. gergili * Gergisi olan. gergin * Gerilmidurumda olan. * (cilt iin) Buruuu, krolmayan. * Bozulacak duruma gelmiolan (iliki). * Huzursuz, sinirli. gergince * Biraz gergin. gerginleme * Gerginlemek ii.

gerginlemek * Gergin duruma gelmek. gerginletirme * Gerginletirmek ii. gerginletirmek * Gergin duruma getirmek. gerginlik * Gergin olma durumu. geri * Arka, bir eyin sonra gelen blm; art, alt taraf, ileri kart. * Bundan bakas. * Son, sonu. * Bir eyin sona kalan blm. * Gemi, mazi. * (hayvan iin) Boaltm organnn d. * Benzerlerine ayak uydurup ilerleyememi, geliememi. * (saat iin) Eksik gsteren. * Aptal, anlaysz. * Geriye doru. * Geri dn, geri git!. geri * Araba zerine gerilerek kenarlararabann korkuluuna tutturulan ve iine saman veya tahl doldurulan byk kl uval. geri almak * verdiini geri istemek. * geriye doru gtrmek. * dmandan kurtarmak. * arabaygeri geri gtrmek iin vites kolunu geri durumuna geirmek. geri basmak * geri geri gitmek. geri ekilme * savadaha elverili artlarda srdrmek amacyla bir asker birliin dmandan zlerek baka bir mevzi veya blgeye hareket etmesi, ricat. geri ekilmek * bulunduu yerden arkaya doru gitmek; kamak. * kartbir ii srdrmekten veya srdrenler arasnda bulunmaktan vazgemek. geri evirmek * geri vermek, geldii yere gndermek, iade etmek. * kabul etmemek, reddetmek. geri dnmek * geldii yere gitmek. geri durmak * (bir iyapmaktan) kanmamak. geri geri (ekilmek) * arka arka (gitmek). geri gitmek * ktlemek. geri gndermek * geldii yere gndermek, iade etmek. geri hizmet * Silhlkuvvetlerin stratejik ve taktik anlamna girmeyen, her eit salk, veteriner, tahliye, ulatrma ve dier eitli hizmetlerin btn, lojistik. * Ordunun trl itiyalarile ilgili ilerin btn. geri kafal* Yenilikleri istemeyen, eskiye bal. geri kalmak * arkada kalmak. * gecikmek. * adalarnn ve yatlarnn dzeyine gelememek veya dzeyinde olmamak. geri kalmamak * yapmaktan kanmamak. * birinden daha az baarlolmamak.

geri kalm * (lke, toplum iin) Az gelimi. geri kalmlk * Az gelimilik. geri komamak * yapmamazlk etmemek. geri pln * Bkz. arka plnda. geri saymak * geriye doru saymak. geri tepme * Merminin atlsrasnda, bir ateli silhn namlusu iinde gazlarn geriye doru sktrmasndan ileri gelen hareket. geri vermek * aldyere veya kimseye vermek, iade etmek. geri vites * Otomobilin geri gitmesini salayan dili dzeni. geri zekl * Zek dzeyi gelimemi. geriatri * Yalanma ile ilgili salk konularzerinde duran tp dal, yallk bilimi. gerici * Toplumda yeniliklere deer vermeyen, her ynyle eskiyi zleyen veya eski dzeni getirmeye alan (kimse veya gr), mrteci. gerici * Bir organgermeye yarayan (kas). gericilik * Gerici (I) olma durumu veya gerici davran, irtica. geriden geriye * gizlice, sinsice; uzaktan, yakn bir ilgi gstermeyerek. gerile gerile * Kendini nemli gstererek, kabara kabara, kaslarak. gerilek * Kendi stne geri dnen veya dner grnen. gerileme * Gerilemek ii. * Sonulardan ilkelere, etkilerden sebeplere ve birleiklerden yalnlara doru usa vurma ilemi. * Bir dokunun, bir organn bir evrim geirmesi veya bir yapnn basitlemesi. * Geri ekilme, ricat. * Kavrama yeteneinin giderek zayflamasdurumu. gerilemek * Geri ekilmek, geriye ekilmek. * Daha aabir dereceye dmek. * (hastalk) Gelimeksizin yok olmaya yz tutmak. * Bir tepki karsnda katsaylan bir tutumdan vazgemek. geriletme * Geriletmek ii. geriletmek * Gerilemesine yol amak. gerileyici * Geri giden, gerileyen. gerileyici benzeme * Kelimelerde sonraki sesin nceki sesi etkilemesi: Eczac> ezzac, aranba > aramba gibi. gerileyi * Gerilemek ii veya biimi. gerili * Gerilmiolan. gerilik * Geri olma durumu. * drak etme yeteneinde veya okul baarlarnda yana gre geri kalma durumu. gerilim * ki ucundan ters yanlara ekilen bir telin her noktasnda, o iki gce karkoyan g, tevettr.

* Bir iletkenin ulararasndaki gizil g fark, potansiyel fark, voltaj. * Gerginlik, tansiyon. * htiyalarn karlanamadveya bir hedefe ynelmidavranlar engellendiinde ortaya kan cokulu durum. * Konumada bir sesin ortaya kmasiin ses kirilerinin gerginlemesi, tansiyon. * eitli yollara bavurularak filmde yaratlan skntl, gergin hava, tansiyon. gerilim lm * Svlardaki yzey gerilimlerini belirleme ii, tansiyometri. * Mekanik gerilim niceliini, birtakm l aralarndan yararlanarak belirleme, tansiyometri. gerilimli * Gerilimi olan. gerilimler * Buhar, ayrma, yzey vb. ye ilikin gerilimleri len alet, tansiyometre. gerilimsiz * Gerilimli olmayan. gerili * Gerilmek ii veya biimi. gerill * Dzensiz ete. * zellikle bir rgtten g alan, baltalama eylemlerine girien birlik. * Bu birlikten olan kimse. gerill sava * Dman kuvvetlerinin eylemlerini engellemek, baltalamak veya geciktirmek amacyla gerilllarn yapt sava. gerillc * Gerill savayapan birlie balolan kimse. gerillclk * Gerillcolma durumu. gerilllamak * Gerill gibi faaliyet gstermek. gerilme * Gerilmek ii. * Kaslarn son uzama gc ile vcudun btn blmlerinde oluan gergin durum, geveme kart. gerilmek * Germek ii yaplmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile ekilmek. * Gergin bir biimde almak. * Kaslmak. * (sinir, iliki ve davraniin) Kzmak, fkelenmek, sinirlenmek. gerine gerine * Rahatlk, mutluluk, vn duyarak. gerini * Gerinmek ii veya biimi. gerinme * Gerinmek ii. gerinmek * Kollaraarak, gvdeyi gergin bir duruma sokmak. * Rahatlk, mutluluk, vn duymak. gerisingeri * Geldii yere veya ters yne doru, geriye dnmek. * Yeniden, tekrar, bir daha. gerisingeriye * Gerisingeri. geri * Dalarn ve tepelerin st ksm, srt. geriye brakmak * tehir etmek. geriye dnmek * yzn arkaya evirip ters yne gitmek. geriye yrtmek * makable amil olmak. geriz * Lm, keriz.

gerize taatmak * edepsiz bir kimseye edepsizliini gstermeye frsat vermek. Germanist * Cermen dilleri uzman. Germanistik * Cermen dillerini konu olan bilim dal. Germanofil * Alman dostu, Alman yanls, Almansever. germanyum * Atom numaras32, atom arl72,6 ve younluu 5,46 olan, 937,4 C de eriyen, kalay ve silisyumu andrr, az rastlanr bir element. KsaltmasGe. germe * Germek ii. * Bir yeri blmek, snrbelli etmek iin yaplan tahta perde. * Birbirine yaklak bkl vcut blmlerini, gerici kaslarn almasyla birbirinden iyice uzaklatrma, bkme kart. germek * Bir eyin ularndan veya kenarlarndan ekerek gergin duruma getirmek. * Gergin bir eyle rtmek. * (kol, bacak iin) Uzatmak. * (sinir, iliki, davraniin) Gergin duruma getirmek, sinirlendirmek. germen * Kale, kermen. germen * Canlyaratklarda gametlere dayanan ve gametlerle tanan reme gelerinin tm. gerundium* Zarf-fiil. gerze tavuu * Karadeniz blgesinin genellikle siyah renkli ibikleri boynuz biiminde atall, yerli bir tavuk rk. gerzek * Geri zeklsznn ksaltlmbiimi. gestalt * Psikolojik olaylarn bir btn veya biim olduunu savunan gr. * Biim, boy, durum, yap. gestapo * Almanya'da Hitler dneminde kurulan gizli, siyas polis rgt. getiri * Faiz. getirilme * Getirilmek ii veya durumu. getirilmek * Gelmesi salanmak. getirim * Getirme ii. getirimci * Getirim salayan ey veya kimse. getirimli * Getirimi olan. getiri * Getirmek ii veya biimi. getirme * Getirmek ii. getirmek * Gelmesini salamak. * Bir eyi yannda veya stnde bulundurmak. * Erimek veya eritiini sanmak. * leri srmek. * Sebep olmak, ortaya karmak. * letmek, bildirmek. * Gelir salamak. * Bir makama atamak veya seme. * Bazkelimelerle birleik fiil yapmaya yarar.

getirtme * Getirtmek ii. getirtmek * Getirmek iini yaptrmak. getr * Bacan alt blmn ve ayakkabnn stn rten kumaveya kseleden yaplmbir tr tozluk. getto * (eskiden Avrupa lkelerinde) Yahudilerin gnll olarak veya zorlanarak yerletikleri ve her trl ihtiyalarnbaka yere gitmeden karlayabildikleri mahalle, Yahudi mahallesi. * Bir ehrin herhangi bir aznlka yerleilen blm. geveleme * Gevelemek ii. gevelemek* inemeden az iinde evirip evirmek. * Bir sz tam olarak ve aka sylememek. geveleyi* Gevelemek ii veya biimi. geven * Baklagillerden, ok yllk, dikenli bir al; baztrlerinden kitre denilen zamk karlr, keven (Astragalus). gevenlik * Geveni ok olan yer. geveze * ok konuan, enesi dk, lf, lfazan. * Sr saklamayan, boboaz. gevezelenme * Gevezelenmek ii. gevezelenmek * Gevezelik etmek. gevezelik * Geveze olma durumu, lfazanlk. * Dzensiz, geliigzel konuma, yazma. gevezelik etmek * sama sapan konumak. * yrenlik etmek. gevher * Cevher. gevi * (hayvan iin) ineme. gevigetirenler * ift parmaklhayvanlarn, sindirim organlargevigetirmeye uygun olan alt takm. gevigetirmek * yutmuolduu yiyecei midesinden azna karp yeniden inemek. gevigetirmeyenler * ift parmakllar takmna giren, mide yaplarbasit olan bir alt takm. gevme * Gevmek ii. gevmek * Azda katbir ey inemek, gevigetirmek. gevrecik * ok gevrek veya incecik. * ok taze, yumuack. gevrek * Kolayca krlp ufalanan. * (gliin) en, neeli. * Azn iinde kolayca paralanp dalacak biimde hazrlanmbir tr rek. gevrek gevrek glmek * kendine gvendiini veya karsndakini hafifsediini anlatr. gevreki * Gevrek yapan veya satan kimse. gevrekilik * Gevrekinin ii veya meslei. gevreklik * Gevrek olma durumu.

gevreme * Gevremek ii. gevremek * Kolay krlr duruma gelmek. * Ekin olgunlamak. gevretilme * Gevretilmek ii. gevretilmek * Gevremek ii yaplmak. gevretme * Gevretmek ii. gevretmek* Bir eyin gevremesini salamak. gevek * Skveya gergin olmayan, gevemiolan. * lgisiz, kaytsz. * Cansz, hareketsiz, iradesiz. gevek azl * Geveze, boboaz. gevek vurgu * zerinde vurgu olan bir nlden sonra, nszle balayan bir hecenin geliiyle zayflayan vurgu. geveklik * Gevek olma durumu. * lgisiz, kaytsz davran. * Uyuukluk, kesiklik, rehavet. geveme * Gevemek ii. * stein, abann, ciddiyetin azalmas. * Yrein atmasnda kaslmadan sonra gelen dinlenme ve iine kan dolma dnemi. * Gerilen kaslarn veya fke, kayg, korku gibi cokularla artan ruh gerilimin normal duruma gelmesi. * Gerilmivcut blmlerinin, direnci olmadan, kendi arlklaryla, bazhareketlerle yeniden kendi durumuna gelmesi, gerilme kart. * Para piyasasnda deer yitimi. gevemek * Sertlik ve gerginlii bozulmak. * zlmek. * Yumuamak, yatmak, sakinlemek. * Para piyasasnda deer yitirmek. * Sevmek, holanmak. gevetilme * Gevetilmek ii. gevetilmek * Bir eyin gevemesini salamak, bir eyi gevek duruma getirmek. gevetme * Gevetmek ii. gevetmek * Sertlik ve gerginliini bozmak. * Rahatlatmak, sakinletirmek. geveyi * Gevemek ii veya biimi. geyik * Geyikgillerden, erkeklerinin banda uzun ve atallboynuzlarolan memeli hayvan (Cervus elaphus). * Karsnn veya bir kadn yaknnn ihanetine uramerkek. geyik bcei * Geyik boynuzunu andran salam eneleriyle, orman ve tarm aalarnkemirerek beslenen, 20 ile 60 mm boyunda kn kanatlbcek (Lucanus cervus). geyik bcekleri * Geyik bcei ve benzerlerini iine alan kn kanatllar familyas. geyik dikeni * Bkz. akdiken. geyik etine girmek * (gen kz) erginlik ana ermek.

geyik muhabbeti * Bokonuma. geyik otu * Sedef otugillerden, bahelerde ss olarak yetitirilen trlbir bitki (Dictamnus fraxinella). geyikdili * Erelti otugillerden, Kuzey ve BatAnadolu'nun kykesimlerinde yetien, yapraklaruzunca dil biiminde ok yllk otsu bir bitki (Scolopendrium officinale). geyikgiller * Gevigetirenlerden geyik, alageyik, karaca gibi hayvanlariine alan bir familya. geyikler krkmnda * hibir zaman olmayacak iler iin sylenir. geya * Dansve arkcJapon kadn. * zel olarak konuk arlamak iin yetitirilmiJapon kadn. gez * Okun, kirie geen ucundaki kertik. * Tfek, tabanca gibi ateli silhlarda namlunun gerisinde bulunan ve nian alrken arpackla birlikte gz ile hedef arasnda ayndoru zerine getirilen kertik. gez * Yer lmeye yarar dml ip. * Yapilerinde kullanlan ekl. gez gz arpack * tfekle yaplan atlarda daha iyi nian almak iin kullanlan bir sz grubu. gezdirilme * Gezdirilmek ii. gezdirilmek * Gezdirmek ii yaplmak. gezdiri * Gezdirmek ii veya biimi. gezdirme * Gezdirmek ii. gezdirmek * Birinin gezmesini salamak, dolatrmak. * Tantmak amacyla dolatrmak. * Bir eyi baka bir eyin zerinde dolatrarak dkmek. * Srterek, dedirerek hareket ettirmek. * Bir eyi herkesin almasiin dolatrmak, sunmak. * Herhangi bir biimde giydirmek. geze almak * tfei hedefe dorultmak. gezegen * Gneevresinde dolanan, ondan aldklaryanstan gk cisimlerinin ortak ad, seyyare, plnet. gezegenler aras * Gneevresinde dolanan cisimler arasndaki boluk. gezeen * ok gezen (kimse). gezeleme * Gezelemek ii. * Dnden sonra, gelin ve damadn akrabalarna yaptklarziyaret. gezelemek * Gezinmek. * Skntlbir durumda dolamak, gezinmek. gezenti * Vaktini gezmekle geiren, gezmeyi ok seven, gezeen. gezeralar * Pille alan kulaklk araclile mzik dinlemeye yarayan, insann zerinde tayabilecei teyp, walkman. gezgin * Gezmek, tanmak, grmek, dinlenmek amacyla geziye kan (kimse). gezginci * Gezerek igren, gezici, seyyar. gezgincilik * Gezginci olma durumu.

gezginlik * Gezgin olma durumu, turistlik, seyyahlk. gezi * lkeler veya ehirler arasnda yaplan uzun yolculuk, seyahat. * Gezilip hava alnacak yer. * Gezinti yeri. gezi * Pamuk ve ipekle kark dokunmuhareli kuma. * Bu kumatan yaplmolan. gezi yazs* Gezilip grlen yerleri, zelliklerini, oralardaki insanlarn yaantlarn, geleneklerini anlatan dz yaz. gezici * Gezerek igren, gezginci, seyyar. * Halk topluluklarna eitim ve retim amacyla gtrlen (hizmet). gezici topluluk * Belli bir yeri olmayp zel aralarla dolaarak oyunlar sergileyen topluluk. gezicilik * Gezici olma durumu. gezili * Gezilmek ii veya biimi. gezilme * Gezilmek ii. gezilmek * Gezmek ii yaplmak, dolalmak. gezimcilik * Derslerini rencileriyle birlikte gezinerek veren Aristoteles'in felsefesi, Aristotelesilik, peripatetizm. gezini * Gezinmek ii veya biimi. gezinme * Gezinmek ii, seyran. gezinmek * Elenmek, vakit geirmek iin gezmek, dolamak, seyran etmek. * Belirli bir evre iinde gezip durmak. * zellikle doatan yaplan mzikte, ezgiyi belli bir makam anlayiinde deiik perdeler zerinde almak, dolamak. gezinti * Uzak olmayan bir yere yaplan gezi, tenezzh. * Kale duvarlarnn i tarafnda kuleleri birbirine balayan dar yol. * Evlerde oda kaplarnn aldaralk, koridor. * Sofa, balkon. * Bir algyla belli bir para almakszn ezgiler karma ii. gezinti yeri * Yryyapmak, dolamak ve hava almak amacyla ayrlmyol veya blge, promnat. gezip tozmak * elenmek amacyla oka gezmek. gezi * Gezmek ii veya biimi. geziye kmak * uzak yerleri dolamak. gezleme * Gezlemek ii. gezlemek * Bir yeri lmek. * Bir hedefi vurmak iin silha gerekli dorultuyu vermek, nian almak. * Okun gezini kirie yerletirmek. gezlik * Eri kllarn az blm. gezme * Gezmek ii, seyran. gezmek * Hava almak, hovakit geirmek gibi bir amala bir yere gitmek, seyran etmek. * Bir yerde dolamak, yrmek.

* Gitmek, bavurmak. * Bulunmak. * Bir yeri grp incelemek. * (hasta iin) Ayaa kalkmak. * Herhangi bir biimde gezinmek. * Bir yerde gezi yapmak. gezmen * Gezgin. -g/ -gi, -gu / -g * Fiilden isim treten ek: al-g, sil-gi, sor-gu, gr-g; as-k, tep-ki, co-ku, ks-k vb. gck * Boazda duyulup aksrtan, ksrten yakckant. * Szleriyle, davranlaryla karsndakini kzdran, sinirlendiren, skan (kimse). * Beyaz renkli, dal koyununa benzer vcut yapsnda, kuyruu son omurlara kadar yakitlesi ile kaplve bu sebeple alt ksmyuvarlaka grnen, kaba, kark yapalbir koyun tr. gck almak (kapmak veya olmak) * bir davrana veya bir kimseye srekli sinirlenmek. gck etmek * sinirlendirmek, fkelendirmek, kzdrmak. gck tutmak * bir sre boaz gcklamasna yakalanmak. gck vermek * boazyakp kandrarak ksrmeye yol amak. gcka * Gck bir biimde (olan). gcklama * Gcklamak ii. gcklamak * Gck oluturmak, kandrmak. * Kukulandrmak. * Cins istek uyandrmak. gcklanma * Gcklanmak ii. gcklanmak * Gck duymak. * Kukulanmak, huylanmak. * Cins istek uyanmak. gcklay* Gcklanmak ii veya biimi. gcr * Sakza kvamnarttrmak iin katlan, kauuk cinsinden bir madde. * Yeni. gcr gcr * Sert eylerin birbirine srtnmesinden kan sesi anlatr. * Tertemiz, yepyeni, prl prl (olarak). gcr gcr etmek * gcrtsesi karmak. gcrdama * Gcrdamak ii. gcrdamak * Gcrtkarmak. gcrdatma * Gcrdatmak ii. gcrdatmak * Gcrtkarmasna yol amak. gcrday* Gcrdamak ii veya biimi. gcrbkme * hemen yetitirilen. * zoraki. * zorla ve abucak. gcrt * Sert nesnelerin srtnmesi sonucu kan ses, gcrdama sesi.

* leri geri sylenme, tepki gsterme, protesto. gcrtl * Gcrtsolan. gcrtsz * Gcrtsolmayan. -g / -gi, -gu / -g * Fiilerden isim ve sfat treten ek: dal-g, bil-gi; bas-k, del-gi vb. gda * Besin. gda rejimi * Gdaya balrejim. gdaklama * Gdaklamak ii. gdaklamak * (tavuk) Kesik kesik barmak. gdaklay* Gdaklamak ii veya biimi. gdal * Besini olan, besinli. gdasz * Besini olmayan, yeterli besin alamayan, besinsiz. gdaszlk * Besinsizlik. gdgd * ocuklargdklar veya gldrrken sylenen sz. gdk * ene alt, gerdan. gdklama * Gdklamak ii. gdklamak * Vcudun bazyerlerine dokunarak birinde rperme veya glerek kanma ile beliren bir sinir tepkisi uyandrmak. * Elendirici, hoa giden szler sylemek. gdklanma * Gdklanmak ii. gdklanmak * Gdklamak ii yaplmak. gdklay* Gdklamak ii veya biimi. gdm * Kk para, bir miktar. gdm gdm * Azar azar, yavayava. gg * (ocuk dilinde) ene alt. gk * Bazdeyimlerde geen yansma bir sz. gk dedirtmemek * ses karmasna frsat vermemek. gk demek * ses karmak; karkmak, yaknmak. gk dememek (veya gkkmamak) * hi sesini karmamak, karkmamak, yaknmamak. gldr gldr * Tok ve yksek bir ses kararak. gllg * Bkz. gllgi. gllgl * Bkz. gllgili. gllgsz * Bkz. gllgisiz. gllgi

* Kin, gizli ve kt ama. gllgili * Gizli amal, kandrc. gllgisiz * Gizli amacolmayan, inandrclk ve kandrclktan uzak. -gn/ -gin, -gun/ -gn * Fiilerden sfat treten ek. gna * Zenginlik, bolluk. * Bkma, usanma. gna gelmek * usanmak, bkmak. gna getirmek * bkmak, usanmak. gpta * mrenme, imrenti. gpta etmek * imrenmek. gptasnekmek * gptayla bakmak, imrenmek, zenmek . gr * Sz, lkrd. * Yalan, uydurma. gr atmak * konumak, lf atmak. gr gemek * bol bol konumak; ene almak. * dikkat etmemek, aklbaka yerde olmak. gr gr * Srekli ve usan verecek biimde ses karmayanlatr. gr gr gemek * alay etmek. gr gra almak (veya getirmek) * alaya almak. gr kaynatmak * (birka kii) ilerini brakp yrenlik etmek. gr gr * Gr sesi kararak. grgr * Mekanik olarak alan sprge. * Ak denizlerde balk avlamakta kullanlan byk a. * Mekanik dzenekli sprme aracnn firma adve bu trden btn sprgeler. * Usan veren srekli ve kaba bir sesle. * Komik, matrak, elenceli. grgrc * Bolf etmeyi seven, alayc, komik (kimse). grgrlama * Grgrlamak ii. grgrlamak * Grgrla sprmek. grl grl * Sert ve grltl ses kararak. grla * Alabildiine, ok. grla gitmek * uzun srmek, srp gitmek. * bol bol ortaya dklp harcanmak. grnata * Klrnet. grnatac* Klrneti. grt * Sert veya kaln bir ey kesilirken kan ses.

grt grt * Grt sesi kararak. grtlana basmak * birine bir ey yaptrmak iin dayatmak veya inat etmek. grtlana dkn * ok yiyip ien. grtlana kadar * ok fazla, bol bol. grtlana sarlmak * peini brakmamak, musallat olmak. grtlandan kesmek * herhangi bir ama iin yiyeceinden ksntyapmak, boazndan kesmek, tasarruf etmek. grtlak * Soluk borusunun st blm, imik, hanere. * Yiyip ime. * Ses rengi, yaps. grtlak grtlaa gelmek * kyasya dvmek. grtlak nsz * Akcierlerden gelen havann grtlaktaki yarkapalengellere arpp gevemesi ile oluan sert nsz. grtlaklama * Grtlaklamak ii. grtlaklamak * Birinin grtlanskmak. grtlaklama * Grtlaklamak ii. grtlaklamak * Birbirinin grtlana sarlarak dvmek. grtlaklay * Grtlaklamak ii veya biimi. grtlaks * Grtlakta boumlanan (ses), grtlak nsz. grtlama * Grtlamak ii. grtlamak * (ay) ekerini azda tutarak imek. gy gy * Keman vb. alglarn kardsesleri anlatmak iin kullanlr. gyaben * Kendi yokken, ortada olmakszn. * Adn, szn bakalarndan duyarak, grmeden. gyabnda * Kendi yokken, arkasndan. gyab * (bir kimse) Bulunmadsrada yaplan, verilen. * Uzaktan, grmeden (olan). gyab hkm * Kendi yokken arkasndan verilen hkm. gyab tutuklama * Kendi yokken arkasndan yaplan tutuklama. gyap * Yokluk, bulunmama, yitiklik. gyap karar * Durumaya gelmemenin yaptrm. gybet * ekitirme, yerme, ktleme, kov. gybet etmek * ekitirmek, yermek. gybeti * ekitirici, kovcu. gygy * Herhangi bir tr yaylalg.

gygyc * Kemanc. * Beceriksiz. -gi * Bkz. -g/ -gi, -gu / -g. gibi * ...-e benzer. * O anda, tam o srada, hemen arkasndan. * miesine, benzer biimde. * ...-e yakr biimde. gibi gelmek * ... sansvermek, ... sansyaratmak. gibi olmak* bir duruma, bir duyguya yaklamak. gibi yapmak * imiesine davranmak. gibilerden * Ona benzer biimde. gibisi * Benzeri. gibisinden * Bir ismin tamlanandurumunda olduu zaman, "bir eye benzer durumda olandan" anlamnda kullanlr. * Bir fiilden sonra geldiinde o fiilin benzeri bir durumu anlatr. gibisine gelmek * imigibi gelmek, sanmak. gibisine getirmek * sansuyandrmak, sansvermek. gicime * Gicimek ii veya durumu. gicimek * Kanmak, kantduymak, gidimek. -gi * Bkz. - g / -gi, -gu / -g. gide gide * Gidip dolaarak, gezip grerek. gideen * Gl aya. gider * Bir iiin harcanan parann btn, masraf. * Gelecekte salanacak deerler karlyaplan harcamalar. * Binalarda ortak kullanmla ilgili atk sularn merkez kanalizasyona iletilmesini salayan boru hatt. giderayak * Gitme annda, gitmek zere iken. giderek * Yavayava, derece derece, gittike, tedrici olarak, tedricen. gideren alan * Bir demiri mknatsladktan sonra bunun bir noktasndan kan indkleme aknsfra indirmek iin gereken iddetteki manyetik alan. giderici * Yok eden; dindiren. giderilme * Giderilmek ii. giderilmek* Ortadan kaldrlmak, yok edilmek. giderme * Gidermek ii. gidermek * Ortadan kaldrmak, yok etmek. gidertme * Gidertmek ii. gidertmek * Giderilmesine, ortadan kaldrlmasna yol amak.

gidi * aka yollu sylenen azarlama sz. * Bir eye duyulan zlem ve istei belirtmek iin kullanlr. * Ahlksz, pezevenk. gidici * Gitme durumunda bulunan, gitmek zere olan, ksa sre iin var olan, kalckart. * lmek zere olan. gidili * Gidilmek ii veya biimi. gidilme * Gidilmek ii. gidilmek * Gitmek ii yaplmak. gidimli * Bir tasarmdan tekine geerek, karmlar yaparak, bir nermeden tekine mantk bir yolla ilerleyerek, paralardan btnl olan bir dnce kuran (dnce yolu). gidip gelme * Gidi, dn. gidi * Gitmek ii. * Gitme biimi, tempo. * Tutum, durum, davran. * Bir yere gitme. gidialay* Padiahlarn saray dgezilere kmalardolaysyla dzenlenen tren. gididn * Gitme ve gelme (veya dnme). gidigeli* Trafik, seyrsefer. gidio gidi * konumaya konu olan kimsenin bir daha dnmediini anlatr. gidiat * Olaylarn durumu, ilerin gelime biimi. * Tutum, durum, davran. gidime * Gidimek ii. gidimek * Kantduymak, kanmak, gicimek. gidon * Ynelte. * Komodorlara zg masatal biiminde kesilmisancak, fors. -gil * Bir adn sonuna eklenerek "soy, aile" kavramveren ve nl uyumuna girmeyen bir ek. * oul eki -ler ile birlikte hayvan ve bitki familyalarnbildiren isimler yapar: kedi-gil-ler, bakla-gil-ler vb. gilaburu * Kuzey ve Orta Anadolu'da orman kenarlarnda yetien, 2-4 m ykseklikte bir aak (Viburnum opulus). -gin * Bkz. -gn / -gin, -gun / -gn. gine * Gene, yine. Gineli * Gine halkndan olan kimse. ginseng * Uzak Dou lkelerinde (in, Japonya, Kore vb.) yetien, geleneksel tedavilerde kullanlan, kazk kkl, otsu ve ok yllk bir bitki (Panax ginseng). gipr * plikten veya ipekten olan, geniilmeklerden oluan bir tr dantel. * Kuma. giranbaha * Pahada ar, deerli . giray * Krm hanlarna ve han ailesinden olan prenslere verilen unvan.

girdap * Bir engelle karlaan su veya hava akntsnn dnerek yaptevrinti, ters akntlarn oluturduu dnme, burga. * Tehlikeli yer veya durum. girdi * Bir retimde yararlanlan para, gere ve igc, ktkart. girdisi kts * Yakn iliki. * Bilinmeyen kark ynler, ayrntlar. * Bir retimde yararlanlan para, gere ve igc. girecek delik aramak * saklanmak veya saklanmak istemek. giren * Hafif bulutlu, sisli hava. girenleme * Girenlemek ii veya durumu. girenlemek * Hava bulutlanmak, serinlemek. girgin * Herkesle abucak yaknlk kurarak iini yrtebilen, psrk kart. girginlik * Girgin olma durumu. girift * Birbirinin iine girip karm, giriik, aprak. * (eski gzel yazsanatnda) Boyer brakmayacak biimde i ie istif edilmi(yaz). * Klsik Trk mziinde kullanlmneye benzer bir alg. giriftar * Tutulmu, yakalanm. giriftar olmak * yakalanmak, tutuklanmak. giriftlik * Girift olma durumu . giriftzen * Girift alan kimse. girili * Girilmek ii veya biimi. girilme * Girilmek ii. girilmek * Girmek ii yaplmak. girim * Girmek ii, girme. girimlik * Bir yere girmek hakkngsteren kt, girikart, duhuliye kart. girinti * Dz bir yzeyde bulunan ierlek blm. girintili * Girintisi olan. girintili kntl * Dz veya dzgn olmayp girinti ve kntlarolan. girintisiz * Girintisi olmayan. girintisiz kntsz * Dzgn, dmdz. girip kmak * az kalmak zere uramak. * bir yere sk sk gelmek. giri * Girmek ii veya biimi. * Bir yapda girip geilen yer, methal, antre. * Bir eserin konusunu tantarak kolay kavranmasnsalayan, n szden sonra yer alan blm, methal. * Bir anlatmda gelime blmne hazrlk yapmaysalayan blm, girizgh.

* Bir bilime hazrlk amacyla yazlan eser. * Bir mzik parasnda bataki blm, methal. * Bir yere girmek iin denen para, giricreti, duhuliye. girikaps * Yaplarda ieri girmek iin kullanlan kap. girikart* Bir kurulua, bir toplantya veya bir spor karlamasna serbeste girebilme olanasalayan belge. girikat * Bkz. yer kat, zemin kat. giricreti * Bir gsteriyi grmek iin denen cret, duhuliye. giriik * Birbirinin iine girmi, karmolan, girift. giriik bezeme * Kvrlarak, birbirinin iine geerek uzayp giden, yaprakldallarandran geometrik grnte birtakm biimlerden olumubezeme izgileri, girift tezyinat, arabesk. giriik cmle * Bir temel cmle ile bir veya birka fiilimsiden kurulan cmle, mudil cmle: Koarak geldi. renciler sabahleyin koa koa okula gidiyorlardgibi. giriik tamlama * inde tmle, sfat tamlamasveya zarf bulunan tamlama: Ali'nin eve gelmesi gibi. giriilme * Giriilmek ii. giriilmek * Girimek ii yaplmak. giriim * Bir ie girime, teebbs. * ki veya daha ok dalga hareketinin, aynnoktaya aynanda gelmesiyle birbirini yok edebilmesi veya kuvvetlendirebilmesi olay. giriim lme * ki veya daha fazla dalga hareketini lme ii. giriimci * Bir ii yapmak iin giriimde bulunan kimse, mteebbis. * Ticaret, endstri gibi alanlarda sermaye koyarak giriimde bulunan kimse, mteebbis. giriimcilik * Giriimci olma durumu. giriimde bulunmak * davranmak, teebbs etmek. giriimler * Ik giriim saaklarnuzaktan lmeye yarayan ara, interferometre. giriken * Kendi kendine i, urayaratabilen, bir ie hi ekinmeden girebilen, bakalaryla kolayca iliki kurabilen, mteebbis. girikenlik * Giriken olma durumu. girilik * Bir baka sze yol amak iin sylenen sz, girizgh. girime * Girimek ii, teebbs. girimek * Bir ie, bir eye balamak iin hazrlk yapmak, ele almak, teebbs etmek. * Dvmeye balamak. girimek * birbirine karmak. * kavgaya tutumak. Girit kekii * Girit adasnda yetien, beyaz tyl, pembe iekli ve ok yllk bir bitki (Origanum dictamnus). Giritli * Girit adashalkndan olan kimse. girizgh * Girilik, giri. girme

* Girmek ii. girmek * Dardan ieriye gemek. * Smak. * Yer almak, katlmak, iltihak etmek. * (ordu) Almak, fethetmek. * ncelemek, ayrntlara inmek. * Girimek, balamak. * Bulamak. * (zaman anlamlkavramlar iin) Balamak. * (ar, sanc) Balamak, saplanmak. * Yeni bir duruma gemek, dnmek. * (soyut eyler iin) yice anlamak, iyice bilmek. * Kavgaya tutumak. * Balamak. * Erimek, ulamak. * Bir eyin yapmnda, birleiminde yer almak. * Yazlmak, balamak. * Yemek yemek. girmelik * Bir yere girmek iin verilen para, giricreti. girmesiyle kmasbir olmak * ii abucak bitirip kmak. gie * stasyon, sinema, banka, maaza ve bazgirikaplarnda bilet veya para alp verilen, ou kk pencere biiminde olan yer. gitar * Genellikle alttelli, telleri iki parmak arasnda ekilerek alnan bir alg, kitara. gitarc * Gitar alan kimse. gitarclk * Gitarcolma durumu. gitarist * Gitarc. gitgide * Zaman ilerledike, giderek, gittike, ileride. gitme * Gitmek ii. gitmek * Bir yere doru ynelmek. * Bir yerden veya bir iten ayrlmak. * kmak, ulamak. * Belli bir amala bir yere devam etmek veya bir ile uramak. * Bir duruma, bir sonuca ulamak, varmak. * Yakmak, yaramak. * Tketilmek, harcanmak. * Gtrlmek, gnderilmek. * Yeter olmak, yetmek, yetimek. * Yrmek, yol almak. * Dayanmak. * Gemek. * Herhangi bir durumda olmak. * Yok olmak, elden kmak. * lmek. * Bavurmak, yapmak. * Bir ey zarar grmolmak. * (makine iin) lemek, almak. * (bir durum) Srmek. * Satlmak. * deerlendirmek, saymak, karlamak. gitsin! * emir kiplerinden sonra gelerek buyurulan iin yaplmasndan sorunun kapanmasistendiini anlatr.

gitti * gemizaman kipindeki fiillerden sonra gelerek, istenmeyen bir eyin yapldn, yaplacan, istenen bir eyin olmadnveya olmayacananlatr. * aynbiimde, fiillerin sonuna gelerek yaplmasilk nce pek istenmeyen bir eyin kabul edildiini anlatr. gitti de geldi * yaayabileceinden umut kesilecek kadar ar hastalk geirip de iyi olanlar iin sylenir. gitti gider (dahi gider) * sz konusu olan eyin bir daha gelmeyeceini, ele gemeyeceini anlatr. gittike * Zaman ilerledike, gitgide, giderek. giydii yakrken eller bakrken * genken, gzelken. giydirici * Stdyolarda bakadn oyuncularn giyimine yardm eden kimse, gardropu. * Oyuncularn giysilerini giydiren kimse, gardropu. giydirilme * Giydirilmek ii. giydirilmek * Giydirmek ii yaplmak. giydirip kuatmak * temiz, yeni st bayapmak. giydiri * Giydirmek ii veya biimi. giydirme * Giydirmek ii. giydirmek * Giymek iini yaptrmak. * Ar szler sylemek, hakaret etmek. giyecek * Giymek iin kullanlan her ey, giyim, giysi. giyili * Giyilmek ii veya biimi. giyilme * Giyilmek ii. giyilmek * Giymek ii yaplmak. giyim * Giymek ii. * Giyme biimi. * Giyilen eylerin tm, giysi, giyecek. giyim evi * Her trl giysi satan dkkn veya maaza, konfeksiyon maazas. giyim kuam * st ba. giyimi kuamyerinde * temiz ve zenli giyinmi. giyimli * Giyinmi, giyinik. giyimli kuaml * Temiz ve zenle giyinmi(kimse). giyinik * Giyinmiolan. giyinip kuanmak * zenle giyinmek. giyini * Giyinmek ii veya biimi. giyinme * Giyinmek ii. giyinmek * Kendi zerine giymek. * (giysiyi) Belli bir yerden almak veya belli bir yerde diktirmek. * (ar bir sze veya davrana) Sesini karmadan ierlemek.

giyi * Giymek ii veya biimi. giyit * Giysi. giyme * Giymek ii. giymek * rtnp korunmak iin bir eyi vcuduna geirmek. * Ar sz veya hakareti, kltc davranses karmadan dinlemek. giyotin * Fransa'da lm cezasna arptrlanlarn bankesmek iin kullanlan ara. giysi * Her trl giyim eyas, giyecek, elbise, libas, amar. giz * Sr. giz * Yelken gemilerinde mizana direi denilen k direkte eik duran bayrak sereni. gizem * Akln eriemedii, aklanmayan veya zlemeyen ey, sr. gizemci * Gizemcilik dnceleri tayan (kimse), mistik. gizemcilik * Akln yetmedii alanlarda ve zellikle Tanrkavramnda, geree gnl yoluyla veya bir irade zorlayyla ulalabileceini kabul eden felsefe ve din retisi, mistisizm. gizemli * Gizem niteliinde olan veya iinde gizem bulunan, esrarengiz. gizemsel * Gizemle ilgili, gizeme ilikin, mistik. gizil * Gizli kalm, henz varlortaya kmamolan, potansiyel. gizil g * Henz yaplmdeil de g olarak var olan, gereklemeyen ama gerekleebilecek olan, imkn durumunda olan, saklolan g, potansiyel. * Bir iletkenin herhangi iki noktasarasnda bir elektrik akmnn ortaya kmasna yol aan g. gizleme * Gizlemek ii. gizlemek * Saklamak, grnmeyecek, belli olmayacak bir yere veya bir duruma koymak. * Bilerek ve isteyerek bir olguyu haber vermemek. gizlenilme * Gizlenilmek ii. gizlenilmek * Gizlenmek ii yaplmak, saklanmak. * Gizli tutulmak. gizleni * Gizlenmek ii veya biimi. gizlenme * Gizlenmek ii veya durumu. gizlenmek * Kendi kendini gizlemek, saklanmak. * Gizlenilmek, gizli tutulmak. gizlenmi* Saklanm. gizleyi * Gizlemek ii veya biimi. gizli * Grnmez, belli olmaz bir durumda olan. * Bakalarndan saklanan, duyurulmayan, saklkalan, mahrem, mestur. * Nitelii anlalmayan, bilinmeyen. * Saklolarak, saklayarak. gizli celse * lgililerden bakasnn katlmasna ve dinlemesine izin verilmeyen duruma.

gizli cemiyet * Gizli rgt, illegal kurulmucemiyet. gizli dernek * Belli sayda kiilerin illegal faaliyetleri srdrmek amacyla kurduklardernek. gizli dil * Bazkiilerin bakalarnn anlamadve sadece kendilerinin zel anlamlarnbildii kelimelerle konutuu dil. gizli din * Tanan veya inanlan din kurallarnn hi kimseye aklanmad, sr gibi saklanan din. gizli din tamak * din veya inancnkimseye bildirmemek. gizli duruma * Adliyede, sadece izinli veya grevli olanlarn katlabildii, kamuya kapalduruma, gizli celse. gizli gizli * Gizli olarak, saklayarak. gizli kapakl * Bakalarna duyurulmayan, kimseye haber verilmeyerek yaplan (i). * Ak, anlalr olmayan (sz, konuma). gizli oturum * Genellikle ilgililerden bakasnn katlmasna, dinlemesine izin verilmeyen toplant. gizli oy * Bir ilemin herhangi bir kurulun oyuna balolmasdurumunda oy verecek olanlarn oylarngizli olarak vermeleri yntemi. gizli polis * Mill Emniyet Tekiltgrevlisi. * Ajan, sivil gvenlik grevlisi. gizli stma * Kendini belli etmeyen stma. * Gizlice ktlk eden kimse. gizli eker * Henz tehisi konulmamveya yksek dzeyde seyretmeyen eker hastal. gizli tutmak * bakalarna duyurmamak, saklamak. gizli yama * Gzle grlemeyecek kadar zenle yaplmyama. gizlice * Kimseye gstermeden, kimseye belli etmeksizin, gizli olarak. gizlicilik * zellikle ruhlar dnyasyla ve evrenin bilinmeyen gleriyle ilgili bilgi dnyasna dayaleitli kuramlar, uygulamalar ve ayinler iin kullanlan genel ad. gizliden gizliye * Kimsenin haberi olmadan, kimseye haber vermeden, el altndan, kimseye duyurmadan, gizlice. gizlilik * Gizli olma durumu. gldyatr * Eski Roma'da arenada birbirleriyle veya yrtchayvanlarla dven kimse. glse * Yumuak deri. * zerine saydam bir cil tabakasekilmiolan (eya). glsnost * Aklk, effaflk. glsyolog * Buzul bilimi uzman, buzul bilimci. glsyoloji * Buzul bilimi. glyl * Kuzgunklc. glikojen * Karacier ve kaslarda bulunan, hidrolizle eker veren karbonhidrat. glikol * ok dayanklfilmlerin ve bazsentetik kumalarn yapmnda kullanlan, birleiminde iki alkol grubu bulunan madde, dialkol (CH2 OH-CH2 OH).

glikoz * zellikle zm suyunda bulunan karbon, hidrojen ve oksijenden oluan eker, zm ekeri (CH2-OH(CHOH)4-CHO). glikozit * Birok bitkilerde bulunan glikoz birleiklerinin genel ad. glikozri * drarda ekerli bir maddenin, zellikle glikozun bulunmasdurumu. gliserin * Yalmaddelerden, sabunlatrma yoluyla karlan renksiz, tatlurup kvamndaki sv(CH2 OH-CHOHCH2 OH). global * Toptan, toplam. * Kresel. globalleme * Kreselleme. globallemek * Kresellemek. globlin * Kanoluturan maddelerden biri olan iri molekll protein. glokom * Karasu (gz hastal). glokoni * Koyu yeil renkli, hidratldoal demir ve potasyum silikat. glten * Katcisimlerin paralarnbirbirine yaptran madde. * Tahl unlarndan niasta karldktan sonra geri kalan albminli madde. glten ekmei * eker hastalolanlar iin yaplan niastasz ekmek. glten tutkal * Hayvanlarn deri, kemik, sinir vb. artklarndan elde edilen genellikle scak olarak kullanlan bir yaptrc tr. gnays * Kuvars, mika ve feldspattan birlemikaya. goblen * Kanavie veya telleri saylabilecek trde kumazerine renkli iplikle yaplan zel bir ileme. * Bu tr ilenmi(kuma). gocuk * Tek para hayvan postundan yaplan ceket. * i krk, pel, vb.den yaplan kaln ceket. gocuklu * Gocuu olan. gocundurma * Gocundurmak ii. gocundurmak * Gocunmasna sebep olmak. gocunma * Gocunmak ii. gocunmak * Bir eyden alnmak, ekinmek, kanmak. gofret * zeri petek biiminde, biskviye benzer tatl, hafif bir yiyecek. gol * ift kale ile oynanan futbolda, voleybolda veya hentbolda topun kaleye sokulmasyla kazanlan say. gol atmak * topun kartakmn kalesine girmesini salamak. gol karmak * uygun durumda olmasna ramen kartakmn kalesine topu sokamamak. gol olmak * top kaleye girmek. gol toto * Futbol malarndaki en ok goll sonularnceden kestirip para dl kazanmak temeline dayanan bir oyun.

gol yapmak * topu kartakm kalesine sokarak saykazanmak. gol yemek * topun, kendi kalesine girmesine engel olamamak. golc * ok gol atan oyuncu. golf * Ufak bir topu zel sopalarla elerek, deiik engelleri aarak, belli bir delie sokmak amacyla geni, imenlerle kaplbir alanda, ak havada oynanan bir oyun. golf pantolon * Paalarbzgl bacak blm daha genipantolon. golf * Golf oynayan kimse. golfstrim * Atlas Okyanusunda, Meksika krfezinden balayarak Britanya ve skandinavya kylarna kadar ulap Avrupa Rusya'snn kuzey kylarna kadar gelen ve BatAvrupa'nn deniz iklimini yumuatan scak su aknts. gollk * Gol olmaya elverili, gol olabilecek. gomalak * Alkolde eriyen hayvan reine. gonca * Henz almamveya almak zere olan iek, tomurcuk. gondol * Genellikle Venedik'te kullanlan, ayakta, k tarafta tek krekle yrtlen, 10 m uzunluunda, yassve iki bayukarya kvrk kayk. gondolc * Gondol altran kimse. gonk * Kee veya bez kaplbir tokmakla vurularak titremesi salanan bir kurstan oluan vurgulu alg. * Boksta her raundun balang ve bitimini bildiren ses verici ara. gonokok * Bel soukluu mikrobu. goril * Afrika'nn Ekvator blgesinde ormanlarda yaayan, insanmslarn en iri ve en gls (Gorilla gorilla). * Koruyucu. goist * Goizm yanlsolan (kimse veya tutum), arsolcu, ihtillci solcu. goizm * Arsolculuk, ihtillci solculuk. gotik * Gotlarla ilgili. gotik harfler * lk basm denemelerinde kullanlmolan keli harfler. gotik sanat * Temel zellii sivrilik olan, XII. yzyldan sonra Rnesans'a kadar Avrupa'da gelien sanat ve mimarlk slbu. Gotlar * Orta ada Orta Avrupa'da yaayan bir ulus. goygoycu * Arap takviminin Muharrem aynda kapkapdolaarak ve ilhler okuyarak dilenen kimse. * Dilenci. * Bou bouna, bilgisiz olarak, gereksiz yere ok konuan (kimse). goygoyculuk * Goygoycunun yapti. gbei biriyle bal(veya beraber kesilmi) * her zaman birlikte bulunan, birbirinden ayrlmayan kimseler iin kullanlr. gbei atlamak * birok glkleri yenmek iin ok uramak. gbei dmek * gbek deliinin kapanmamasndan ftk olumak. gbei sokakta kesilmi * evde durmayp hep sokaklarda gezen, srtk.

gbeini kesmek * ocuun gbeiyle etene arasndaki damar rgsn kesmek. * birini ok eskiden beri tanmak, bilmek. gbek * nsan ve memeli hayvanlarda gbek bann dmesinden sonra karnn ortasnda bulunan ukurluk. * Dltte, yumurtann dlt dnda kalan blmlerle ilikisini salayan organlarn ktyer. * Yabalamiman karn. * (ehir, lke vb. iin) Orta ksm. * Bazsebze ve meyvelerin ortas. * Kuak, nesil, batn. * Bahe, hal, tavan, tepsi gibi ssl eylerin ortalarndaki biim. * Hzazaltarak trafii ynetmek amacyla bir kavan giriine yerletirilen ember veya gen biimindeki ada. * n ve arka tekerlerin ortasna oturtulmumil zerinde dnen ve teker tellerinin taklmasna yarayan para. * Kantekerleinin ortas, araba tekerleinin dingil geen yeri. * Deirmen tann ortas. * Kilitleme sistemlerinde, anahtar dilerinin tam olarak birbirine oturduu pirin yuva. gbek ad* Yeni doan ocuun gbei kesilirken konulan ad. gbek atmak * karnnhareket ettirerek oynamak. * ok sevinmek. gbek ba * Yeni doan ocuun gbei kesildikten sonra geri kalan damar rgsne (kan gelmemesi iin) baladklar ba. * Bir bitkide yumurtacyumurtaln etenesine balayan kordon. gbek balamak (veya salvermek) * imanlayarak karnbymek, gbeklenmek. gbek alkamak (veya alkalamak) * gbeini saa sola hareket ettirerek oynamak. gbek dans * Daha ok gbek ve kala sallamak veya kvrmakla yaplan dans. gbek havas * Sanat deeri olmayan, hafif, elenmek amacyla alnan veya sylenen oyun havalar. * ok elenceli durum. gbek odunu * Aa gvdesinin dier blmlerine gre farklzellik gsteren i odun blm. gbek otu * Yapraklaretli; otsu bir bitki (Umbilicus pendulinus). gbek ta * Hamamlarda, terlemek iin zerine uzanlan ve alttan stlan genimermer seki. gbeklenme * Gbeklenmek ii. gbeklenmek * Karnyalanp imanlamak. * (marul, lhana iin) Yapraklarbyyp sklamak. gbekli * Karnyalanp imanlam. * (marul, lhana iin) Yapraklarbyyp sklam. gbel * Babasbelli olmayan ocuk, pi. * Kimsesiz, baboocuk. * ocuk. * Snrlarayrmak iin tarla kenarlarnda yaplan toprak tepecikler. gbelek * Yenilen bir eit mantar. gbelez * Kpek yavrusu. gce * Tarhana, bulgur yapmak iin kullanlan kabuu soyulmuve krlmbuday. * Yarlmve krlmbulgurdan yaplan orba. gcen

* Tavan yavrusu. * Kedi, kpek yavrusu. * Domuz yavrusu. g * Ekonomik, toplumsal veya siyas sebeplerle bireylerin veya topluluklarn bir lkeden baka bir lkeye, bir yerleim yerinden baka bir yerleim yerine gitme ii, muhaceret. * (evden eve) Tanma, nakil. * G srasnda tanan ev eyalar. * Kularn, geyiklerin, yarasalarn, bazbalk ve bceklerin mevsim, iklim, besin miktarvb.ye gre evre deitirmeleri. g etmek (veya eylemek) * oturduu yerden baka bir yere gidip yerlemek, gmek. * lmek. gebe * Deiik artlara balolarak belli bir yre iinde adr, hayvan ve teki aralarla yer deitiren, yerleik olmayan (kimse veya topluluk), ger. * (bazhayvanlar iin) Mevsimlere gre lke veya yer deitiren. gebeleme * Gebelemek ii veya durumu. gebelemek * Gebe durumuna gelmek. gebelik * Gebe olma durumu. * Bir toplumsal birliin, yaamak iin gerekli kaynaklarelde edebilmek zere dzenli aralklarla yer deitirme gelenek veya alkanlnda olmas. gelge * Glen yer. ger * Gebe. ger konar * Gebe bir yaam sren, srekli bir yere yerleemeyen, ger. geri * Srekli yer deitiren, g etmekten holanan. germe * Germek ii. * Bitkileri yerinden karp baka yere dikme. germek * Bir kimseden dier kimseye geirmek, havale etmek, devretmek. * Bitkileri yerinden, karp baka yere dikmek, deitirmek, grmek. gertme * Gertmek ii. gertmek * Bir eyin kmesine sebep olmak. gken * Bkz. gcen. gkn * Gecek duruma gelmi. * Gebe. * Yailerlemi(kimse), ok yal(kimse). gme * Gmek ii. gmek * Yerlemek amacyla mahalle, ky, ehir veya lke deitirmek. * (bazhayvanlar) Scak iklimli lkelere gitmek. * kmek. * lmek, yok olmak. * Oturmak. gmen * Kendi lkesinden ayrlarak, yerlemek iin baka lkeye giden (kimse, aile veya topluluk), muhacir. * Scak iklimli lkelere giden (hayvan). gmenleme * Gmenlemek ii veya durumu.

gmenlemek * Gmen durumuna girmek. gmenletirme * Gmenletirmek ii. gmenletirmek * Gmen durumuna getirmek. gmenlik * Gmen olma durumu, muhacirlik. g * Toprak kaymas, kaya, heyeln. gc * Mevsimine gre yer deitiren (hayvan). gk * km, gm(yer). * km, kaymtoprak, knt, yknt. * Kaya veya cevherin kendi kendine yer altna doru kmesi. gm * Bazkimyasal maddelerin veya k, s, elektrik gibi glerin etkisiyle protoplzmann yanama veya uzaklama biiminde olan yer deitirmesi, taksi (II). gp gitmek * lmek. grme * Grmek ii. grmek * Gmesine sebep olmak. * kertmek. * (miktarok olan eyler iin) Yiyip bitirmek. * Bitkileri yerinden karp baka yere dikmek, germek. grtme * Grtmek ii. grtmek * Gmesine sebep olmak. grc * Seferde padiah tularnn ikisini bir konak ileride tayan drt kiiden ikisine verilen unvan. grlme * Grlmek ii veya durumu. grlmek * Grmek ii yaplmak. g * Gmek ii veya biimi. gme * Bir kelime iinde birbirini izleyen iki sesin yer deitirmesi, metatez: mlek > lmek, yalnz > yanlz, kibrit > kirbit vb. gden * Kaln barsan son blm, rektum. * Karn, ikembe. * Mide. gden barsa * Bkz. gden. gde * Semiz, etli. gek * Gkek. ge merdiven dayam * ok uzun boylu. gem * Yeile alar mor. germek * Bkz. gvermek. gerti * Gverti. * Vurma ve arpma sonucu vcutta oluan rk, morart.

gs daralmak (veya tkanmak) * glkle nefes almak. * ii sklmak. gs kabarmak * vn duymak, kvanmak, iftihar etmek. gsn gere gere * kendine gvenerek. * vnerek. gsn kabartmak * bir olay dolaysyla kvan duygusunu ortaya koymak, vnmek. gsn yrtmak * cokunluunu ortaya koymak, comak, cvldamak . gs * Vcudun boyunla karn arasnda bulunan ve yrek, akcier gibi organlariine alan blm, sine. * Bu vcut blmnn n taraf, srt kart. * Bu blmn iindeki organlar. * Meme. gs bar ak (olmak) * zensiz bir klkta. gs boluu * Akcierlerle kalbi iine alan akcier zarnn evreledii boluk, gs kovuu. gs cerrahisi * Cerrahnin gs ii organlaryla ilgili dal. gs apraz * (grete) Karsndakini koltuk altlarndan apraz yakalama. gs ukuru * Bkz. gs boluu. gs darl * Solunumu gletiren hastalk. gs eti * Gs ksmnda bulunan et. gs geirmek * zlerek derinden soluk almak, iini ekmek. gs germek * bir gle karkoymak, dayanmak. gs gse * Karkarya, yz yze. gs hastal * Gs blgesi ile ilgili hastalk. gs ingini * Solunum yollarnn iltihaplanmas. gs kafesi * Vcutta omurgann, kaburgalarn ve gs kemiiyle bunlarsaran kaslarn oluturduu yrek ve akcierleri koruyan boluk. gs kemii * Gsn n tarafnda, zerine kaburga kkrdaklarile kprck kemiklerinin eklendii yasskemik, iman tahtas. gs kovuu * Bkz. gs boluu. gs sesi* Baveya boazdan gelmeyen gr ve ak bir biimde karlan ses. gs tahtas * Gs kemii. * Mandolin, gitar, keman veya ut gibi telli alglarda tellerin gerili bulunduu gvde blm, algnn gs. gs vermek * eziyete, skntya katlanmak, tahamml etmek. gsleme * Gslemek ii. gslemek * Gsle zorlamak. * Kardurmak, engel olmak, direnmek. gsl

* Gs olan. * Gs geniolan. * ri memeli (kadn). gslce * Biraz iri gsl. gslk * Genellikle ilkokul rencilerinin giydii bir rnek stlk, nlk. * Elbisenin kirlenmemesi iin gse taklan nlk veya giyilen bir tr gmlek. gk * inde gk cisimlerinin hareket ettii sonsuz boluk, uzay, feza. * Yeryz zerine mavi bir kubbe gibi kapanan boluk, sema. * Gkyznn, denizin rengi, mavi veya yeile alan mavi. * Olgunlamam. gk ada * Milyonlarca yldzdan, yldz kmelerinden, bulutsu ve gaz bulutlarndan olumu, saman yolu gibi bamsz uzay adas, galaksi. gk adas* Bkz. gk ada. gk atlas* Yldzlarn gk kresi zerindeki yerlerini gsteren harita. gk bilimci * Gk bilimiyle uraan bilgin, astronom. gk bilimi * Gk cisimlerinin konumlarn, hareketlerini, birbirine olan uzaklklarn llmesini, bunlarn fizik ve kimya bakmndan yaplarnanlatan bilim, felekiyat, astronomi. gk bilimsel * Gk bilimle ilgili, astronomik. gk cismi * Gk yznde bulunan Gne, Ay, gezegenler, kuyruklu yldzlar, neblzler gibi btn cisimlere verilen ortak ad. gk delinmek * birdenbire ok ve hzlyamur yamak. gk doan * Kuzey yarm krede yaayan bir tr gmen ku(Accipitridae). gk ekseni * ki ucu sonsuza uzatlm, olarak dnlen yer ekseni, gnlk harekette yldzlarn evresindeki eksen. gk elei * Gk eksenine yer merkezinde dik olan dzlemin gk kresiyle ara kesiti. gk evi * Gk olaylarnyldzlarn, Gne, Ay ve gezegenlerin konumlarn, hareketlerini kresel bir kubbe iinde, eitli aralarla gsteren yap, plnetaryum. gk fizii * Yldzlarn ninceleyen, fizik yaplarnaratran bilim kolu, astrofizik. gk gzl * Gzleri mavi ile ak yeil arasolan. gk grlemesi * imek aktktan veya yldrm dtkten nce veya sonra havada duyulan grlt. gk grlts * Gk grlemesi. gk gvercin * Genellikle Avrupa ve yakn douda bahelik yerlerde yaayan bir tr ku(Columba oenas). gk kr * At donlarndan maviye alan kr. gk kubbe * Kubbeye benzemesi bakmndan gk. gk kumu * Gk talarnda grlen kresel tanecikler. gk kua * Dmekte olan yamur damlacklarnda gnenlarnn krlp yansmasyla gk yznde oluan yedi renkli, kemer biimindeki grnt, alkm, ebe kua, ebem kua, eleimsama, haclar kua, yamur kua, alimisema. gk kutbu

* Gk ekseninin gk kresini deldii iki noktadan her biri. gk kresi* yz gkyz olarak kabul edilen, yarapsonsuza uzanmyer merkezli kre. gk ta * Gezegenlerin arasnda hareket eden, tmyle gaz durumuna gemeden yer yzne ulaan katcisim, meteor ta, meteroit. gk yakut * Mavi renkli deerli bir korindon tr, safir. gke * Gkle ilgili, semav. * Gk rengi, mavi. * Gzel. gke yazn * Edebiyat, yazn. gkek * Gzel, sevimli (insan). gkl * Maviye alan renk, mavimsi. * Gkle ilgili, semav. gkdelen * Yirmi, otuz veya daha ok katlyap. gkkandil * Kendini bilmeyecek kadar sarho. gkkuzgun * Gkkuzgunumsular takmnn gkkuzgungiller familyasndan, ba, kanatlarmavi, boyun ve karnyeil gc ku(Coracias garrulus). gkkuzgungiller * En iyi bilinen tr gkkuzgun olan gkkuzgunumsular takmnn, gkkuzgunlar alt takmna giren bir familya. gkkuzgunlar * Kular snfnn, gkkuzgunumsular takmna giren bir alt takm. gkkuzgunumsular * Gkkuzgunlar, aakakanlar, obanaldatanlar, saanlariine alan kular snfndan bir takm. gklere karmak * arderecede vmek. gklere kmak * pek ok ykselmek. gkmen * Mavi gzl (kimse). gknar * Bkz. kknar. gksel * Gkle ilgili, semav. gkte ararken yerde bulmak * ok glkle ele geirebileceini sandeyi veya kimseyi birdenbire bulmak. gkten zembille mi indi * Tanr'nn zel olarak gnderdii, saygnlk grmesini istedii bir kii mi?. * uramadan, didinmeden, kendiliinden mi tredi?. gktrmalayan * Gkdelen. gktrmalayc * Gkdelen. Gktrk * VI.-VIII. yzyllarda Moolistan ve Orta Asya'da yaameski bir Trk ulusu ve bu ulustan olan kimse. Gktrke * Gktrk dili, Orhon Trkesi. gkyolu * Samanyolu, samanurusu. gkyz * Gn grnen yzeyi, sema. gkyz mavisi * Ak mavi.

gl * Olumasgenellikle tektonik, volkanik vb.olaylara balolan, toprakla evrili, derin ve geni, tuzlu veya tuzsuz durgun su rts. * Yapay su birikintisi. gl aya* Bir gln artan sularndenize, baka bir gle veya rmaa tayan akarsu, ayak. gl ba * Gle akan ay. gl kestanesi * Suda yetien ve meyvesi kestane gibi yenilen bitki (Trapa natans). gl olmak * gereksiz olarak bir yerde su toplanmak, gllenmek. glalas * Avrupa ve Anadolu gllerinde yaayan bir tr alabalk (Salmo lacus tris). glck * Kk gl. glcl * Gllerde, gl kylarnda yetien veya yaayan. glek * Kk su birikintisi, glck. glerme * Glermek ii veya durumu. glermek * Gl durumuna gelmek. * Hayvann ipi ayana ve boynuna dolaarak kalkamayacak biimde yere yklmak. glet * Glek. * inde ham deri slatlan tahavuz. glge * Saydam olmayan bir cisim tarafndan n engellenmesiyle klyerde oluan karanlk. * Gnenlarndan korunacak yer. * Ne olduu anlalamayan karalt, siluet. * Resimde bir ekli cisimlendirmek iin, onun k almamasgereken yerlerine vurulan az ok koyu renk. * Birinin yanndan hi ayrlmayan kimse. * Koruma, kayrma himaye. glge bal * Alabalkgillerden, uzunluu 20-50 cm, srt yzgeci byk, tatlsu bal(Thymallus thymallus). * Glge balgillerden, byk, eti lezzetli, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Karadeniz'de yaayan bir balk, talevrei, minakop (Umbrina cirhosa). glge balgiller * rnek hayvanglge balolan kemikli balklar takm. glge dmek * bir ey zerine karaltinmek, zerine glge gelmek. glge drmek * bir eyin deerini veya nn azaltacak iler yapmak. glge etmek * a engel olmak. * engel olmak. glge gibi * varlnbelli etmeyen, gizlice. glge olay * Bir olaya katlan, fakat ona hibir etki yapmayan veya baka bir olay tarafndan var edilerek ona balkalan olay. glge olayclk * Ruh etkinliinin bilinli olmadan da var olabileceini ileri srerek bilinci, bir glge olay sayan felsefe retisi. glge oyunu * Geriden kla aydnlatlmbir perde arkasnda hareket ettirilen resimlerin glgelerinden yararlanlarak oynatlan oyun. glge tiyatrosu * Saydam bir perde zerinde, arkadan kuvvetli bir kla aydnlatlan oyuncularn glgeleriyle yaptklar gsteri. glgecil

* Glgede yetien veya glgeyi seven. glgede brakmak * ondan daha stn bir dzeye ykselmek, ondan ok daha baarlolmak. glgede kalmak * adsanpek duyulmamak, n plna kamamak, daha az nl olmak. glgeleme * Glgelemek ii. glgelemek * Glgeli duruma getirmek. * Resimde glge oluturmak. * Bir kimsenin veya bir eyin deerini azaltmak, snklk getirmek. glgelendirme * Glgelendirmek ii. glgelendirmek * Glge etmek, glgeli yapmak. * Bulandrmak, bozmak. * Dinlendirmek. glgelenme * Glgelenmek ii. glgelenmek * Glgeli duruma girmek. glgeleyici* Glge veren, glgeleme iini yapan. glgeleyi* Glgelemek ii veya biimi. glgeli * Glge altnda olan. * Nitelik ve ayrntlariyice bilinmeyen. glgeli resim * Glge ile hacim etkisinin verildii resim. glgelik * Glge altnda bulunan yer. * Glgesinde oturulan tente, ardak gibi herhangi bir ey. glgesinden korkmak * ok korkak olmak, bir saknca sz konusu olmayan ilere girimekten bile korkmak. glgesine snmak * birinin emri altna girmek. glgesiz * Glgesi olmayan. glgeye yatmak * daha nce elde edilen para, makam, n vb. snarak zaman geirmek veya bundan yararlanmak. glleme * Gllemek ii. gllemek * Gl durumuna getirmek. gllenme * Gllenmek ii. gllenmek * Akarsu, ukurlarda birikmek, glck olmak. glleme * Gllemek durumu. gllemek * Gl hline gelmek. gllk * Gl olan yer. glk * At, eek, beygir, katr vb. yk tayan ve binilen hayvan. gme * Bkz. gme. gmgk * Her yanmavi, masmavi. gmleinden (veya gmlekten) geirmek

* evlt olarak kabul etmek, evlt edinmek. gmlek * Vcudun st ksmna giyilen ince kollu veya yarm kollu, yakalgiysi. * Kadnlarn giydikleri ince kumatan yaplmkolsuz, yakasz i amar, kombinezon. * Vcudun st ksmna giyilen i amar. * Kitap kapana geirilen kap, klf. * Gbek, batn. * Beyaz k salamak iin lmbann zerine geirilen amyanttan klf. * Basamak, kat, derece. * Dosya kartonu. * Memeli hayvanlarda barsaklardtan saran yalzar. gmlek deitirmek * (ylan) st derisini deitirmek. * huy veya dnce deitirmek. gmlek eskitmek * hayat srdrmolmak. gmleki * Gmlek diken veya satan kimse. gmlekilik * Gmlekinin yapti. gmlekli * Gmlei olan. gmleklik * Gmlek yapmaya elverili (kuma). gmlekliler * Vcutlartorba biiminde ve yarsaydam, sert bir gmlekle rtl, denizlerde yaayan bir hayvan snf. gmleksiz * Gmlei olmayan. gmme * Gmmek ii. * Defnetme, tedfin. * Mayalveya mayasz, yalveya yasz olarak yaplan bir tr kl pidesi. * Gzn veya kn ekilen ekin. * zerinde bulunduu yzeyin iine gmlmolan. gmme balkon * Dyzeyden dartamayan, evin kullanm alaniinde kalarak yaplmbalkon. gmme banyo * ini veya benzeri bir madde ile kaplanarak gml olarak yerletirilmiolan banyo teknesi. gmme dolap * Duvarn iine yerletirilmidolap. gmme kilit * Gvdesi kapak veya ekmecenin kenarna alan yuvaya gmlerek taklan kilit. gmmek * Topran iine koymak, toprakla rtmek. * Bir ly topran iine yerletirmek, defnetmek. * Birinin cenaze trenine katlmak veya bir cenazeyi kaldrmak. * Bir nesnenin iine yerletirmek, batrmak. * Birinden daha ok yaamak. gm * Toprak altna gmlerek saklanmpara veya deerli eyler, define. gmk * Gmlmolan, gml. gmldrk * Boyundurua geirilen ksa denek. * Eyerin geriye kaymamasiin atlarn boyunlarndan arlp kolanlarna balanan kay. gmlemek * Para veya deerli eyleri toprak altna gmerek saklamak. gmlme * Gmlmek ii. gmlmek * Gmmek ii yaplmak veya gmmek iine konu olmak. * Yerlemek, oturtulmak, kendini gmmek.

* Yok olmak, kaybolmak, grnmez olmak. * Bir eyin derinliine inmek. gmlt * Avcnn avnbeklerken iine saklandukur. gml * Gmlmolan, toprak altnda saklanmolan, metfun. * Batm, kaybolmuolan. gml * Gmlmek ii veya biimi. gm * Gmmek ii veya biimi. gmt * Mezar, metfen, kabir, makber, sin. gmtlk * Mezarlk, kabristan, sinlik. gn * Tabaklanmderi. * Ksele. * Hayvan derisi. gnc * Ham veya ilenmideri satan kimse. * Ayakkabtamircisi. gn * Zengin, varlkl. gnlk * Zengin olma durumu. gnder * Bayrak ekilen direk. * vendire. * Kayk ve yelkenli gemilere yn vermeye yarayan, ucunda metal olan aa sopa. gnderi * Bir yerden bir yere zellikle posta ile gnderilen paket, telgraf, mektup vb. * Yolcu etme, uurlama. gnderici * Posta ile paket, telgraf, mektup vb. gnderen kimse. gnderili* Gnderilmek ii veya biimi. gnderilme * Gnderilmek ii. gnderilmek * Gnderilmek ii yaplmak veya gndermek iine konu olmak. gnderi * Gndermek ii veya biimi. gnderli * Gnderi olan. gnderme * Gndermek ii, irsal. * (szlklkte) Bir madde banilerken, ilgisi dolaysyla baka bir madde bana yollama. * Atf yapmak ii. gnderme belgesi * Bir yere gnderilen eyann listesi, irsaliye. gndermek * Bir yere doru yola karmak, yollamak, ulamasn, gitmesini salamak, irsal etmek. * Yetki vererek gitmesini salamak. * Bir kaynaktan kp gelmek, ulamak. * Yolcu etmek. gndertme * Gndertmek ii. gndertmek * Gndermek iini yaptrmak. gnen * Ekilecek topran sulandrlmas.

* Nem, rutubet. * Nemli (toprak). gnen * Bolluk, rahatlk ve varlk iinde iyi yaama, refah. gnenli * Gnenci, iyi bir hayatolan, mreffeh. gnendirilme * Gndermek ii. gnendirilmek * Mutlulua kavuturulmak. gnendirme * Gnendirmek ii. gnendirmek * Mutlulua, esenlie, huzura kavuturmak, sevindirmek, abat etmek. gnendirtme * Gnendirtmek ii. gnendirtmek * Mutlulua, huzura kavumasnsalamak. gnenme * Gnenmek ii. gnenmek*Mutlu, mesut olmak, rahat bir hayat srmek, sevin duymak, sevinmek, abat olmak. gnl akmak * birine kargl sevgi duymak. gnl bol * Yeterli imknlardan yoksun olmasna karlk cmert, eli ak davranmak isteyen. gnl bulanmak * kusacak gibi olmak. * kukulanmak. gnl ekmek * imrenip istemek. gnl elinmek * gzel szlere aldanmak, kaplmak. gnl kmek * yaama gc azalmak, ruh dengesi bozulmak. gnl gani* Cmert ve gz tok, gani gnll. gnl ile oynamak * birini sever grnp elenmek. gnl kalmak * isteyip de edinemedii bir eyi istemekten vazgememek. * gcenmek. gnl kanmak * bir ile ilgili kaygskalmamak, mutmain olmak, msterih olmak. gnl kara * Bakalarnn ktln isteyen. gnl kararmak * dnya zevklerine karistei kalmamak. gnl kaymak * sevmeye eimli olmak. gnl krlmak * zlmek, incinmek, yerinmek. gnl olmak * sevip istemek. gnl olmak * razolmak. gnl razolmamak * hi istememek. gnl taklmak * bir eye karilgi duymak. * ak ile sevmeye balamak. gnl tok * Zorunlu ihtiyalarkarlannca bununla yetinen, fazla mal ve para istemeyen, mstani.

gnl varmamak * istek duymamak, istememek, ekinmek. gnl yaral * k, tutkun, akkarlk grmeyen. gnl zengin * mknlarlsnde para ve malnesirgemeden veren. gnlnce * Dileine uygun. gnlnde kalmak * ok istedii hlde ulaamamak, elde edememek. gnlnden geirmek (veya gemek) * bir eyin olmasnveya bir ey yapmayistemek; dnmek. gnlnden kopmak * kendiliinden birdenbire vermek. gnlne domak * iine domak, sezmek, hissetmek. gnlne dokunmak * zlmek, rahatszlk duymak. gnlne gre * dileine gre, isteine uygun olarak. gnln elmek * kandrmak, yola getirmek, aknkazanmak. * kendi yanna ekmek, sempatisini kazanmak. gnln drmek * k olmak, sevdalanmak. gnln etmek (veya yapmak) * birini razve honut etmek. gnln hoetmek * birinin dileini yerine getirerek onu sevindirmek. gnln kaptrmak * k olmak. gnln karartmak * yaamaya karsevgi ve isteini azaltmak. gnln pazara karmak * sevmek iin kendine yakansemeyip rastgele birini sevmek. gnln serin tutmak * sakin, soukkanlolmak, hemen heyecanlanmamak. gnln sndrmek * kstrmek, krmak, incitmek. gnln yaralamak * incitmek, krmak, zmek. gnlnn dmeni bozuk * isteklerinde, zellikle gnl ilerinde tutarllk gstermeyen, sk sk istek deitiren. gnl * Sevgi, istek, dn, anma ve hatr gibi kalpte var saylan duygu kayna. * stek, arzu. gnl (veya kalp) krmak (veya ykmak) * birini ok zecek bir davranta bulunmak, gcendirmek. gnl amak * insann i skntsngidermek, i amak. gnl aktmak * k olmak, sevmek. gnl almak (veya gnln almak) * sevindirmek. * krlan bir kimseyi gzel bir davranla honut etmek. gnl avcs * Geici aklar arkasnda koan kimse, apkn. gnl avlamak * huyunu suyunu yakndan bilerek olumlu davranta bulunmak, tavlamak. gnl avutmak * hoa vakit geirmek . gnl ba

* Sevgi ba, duygusal iliki. gnl balamak * severek balanmak, iten sevmek. gnl bels * Akn verdii sknt, dert. gnl birlii * Duygusal anlama. gnl borcu * Yaplan iyilie karkendini borlu sayma, minnet, minnettarlk, kran. gnl borlusu * Yaplan iyilie karkendini borlu sayan, minnettar. gnl bulandrmak * mide bulandrmak. * kukulandrmak. gnl ekmek * sevdalolmak. gnl k * Yaama gcnn yitmesi, ruh dengenin bozulmas. gnl darl * sknts. gnl dilencisi * Sevdiinden ayrlmamak iin onun her davranna katlanan kimse. gnl elencisi * nsanoyalayp hoa vakit geirten ey. gnl elendirmek * geici bir ilgi ve sevgi gstererek hoa vakit geirmek. gnl eri * Hogrs geni, ak yrekli, gvenilir kimse, rint, ehlidil. gnl ferahl * rahatl, dertsizlik. gnl ferman dinlemez * gnl sevdiinden asla vazgemez. gnl gezdirmek * semek iin aklndan birok eyleri geirmek. gnl holuu * Hibir basknn etkisi altnda olmakszn, severek isteyerek. gnl indirmek * kendisine yaktramadbir eye razolmak. gnl kimi severse gzel odur * gzellik anlaynn kiiden kiiye deitiini anlatr. gnl kocamamak * ruhen din kalmak. gnl koymak * gcenmek, alnmak, darlmak. gnl maskaras * Sevda yznden gln durumlara dmkimse. gnl meselesi * Ak yznden ortaya kan sorun, ak derdi. gnl okamak * birini hobir sz veya davranla sevindirmek, iltifat etmek. gnl okayc * Hoa giden. gnl rahatl * rahatli huzuru badinlii, huzur. gnl rzas * steyerek, iinden gelerek. gnl tokluu * Doygunluk, istina. gnl urusu * Gnl almaybilen kimse. gnl vermek (veya balamak) * sevmek, k olmak.

gnl yakmak * insanarderecede etkilemek, sarsmak, kendinden gemesine yol amak. * ak dolaysyla i yangnna tutulmak. gnl yaras * Bir kimseyi derin znt iinde brakan ac; gnl bels. gnl ykmak * birini ok zecek bir davranta bulunmak, gcendirmek, gnl krmak. gnlda* Duygularaynolanlardan her biri, candan dost. gnlden karmak * sevmez veya anmaz olmak. gnlden karmamak * sevilen kimseyi hi unutmamak. gnlden rak olmak * sevilmekten yoksun kalmak, sevilmemek. gnllenme * Gnllenmek ii veya durumu. gnllenmek * Gcenmek, darlmak, alnmak. gnll * Ar veya tehlikeli bir ii yapmayhibir ykm yokken isteyerek stlenen. * ok istekli. * Seven kimse veya sevgili. gnll gnlsz * Yaristekli yaristeksiz olarak. gnllce * Biraz gnll. gnlllk * Gnll olma durumu. gnlsz * Gnl olmayan, isteksiz, istemeyerek. gnlszce * steksiz bir biimde istemeyerek. gnlszlk * Bir ii istemeyerek yapma, isteksizlik. gnye * Dik alarlmeye ve izmeye yarayan dik gen biiminde ara. gnyeleme * Gnyelemek ii. gnyelemek * Gnye ile lmek. gr (veya grrsn) * (tehdit yollu) anla, gr. gr bak * "grrsn, greceksin" anlamnda kullanlr. grdek * Acbalk. grdrme * Grdrmek ii veya durumu. grdrmek * Grmek iini yaptrmak. * Bir ii bakasna yaptrmak. gre * (bir eye) Uygun olarak, bir ey uyarnca, gereince. * Baklrsa, hesaba katlrsa, gz nnde tutulunca, nazaran. * Sorulursa. gre * uygun, elverili, iin. grece * (bir eye) Gre olan, varlbaka bir eyin varlna balolan, kesin olmayp kiiden kiiye, zamandan zamana, yerden yere deiebilen, bal, izaf. grececilik * Grecilik.

grecei gelmek (veya gresi gelmek) * grmek isteini duymak, zlemle grmek istemek, zlemek. greceli * zaf, bantl, bal. grecelik * Grece olma durumu. grecilik * Bantclk, izafiye, rltivizm. greli * Bantl, izaf, nisp, rltif. grelik * Bant, izafet. grelilik * Bantlk, ballk, izafiyet, rltivite. grenek * Bir eyi eskiden beri grld gibi yapma alkanl. greneki * Greneklere bal(kimse). grenekilik * Greneklere ballk. grenekli * Greneklerine balgrenei olan. greneksel * Grenekle ilgili. greneksiz * Grenei olmayan. greneksizlik * Greneksiz olma durumu. gresime * Gresimek ii. gresimek * Grecei gelmek, grmek istei duymak, zlemek. grev * Bir nesne veya bir kimsenin yapti; igrme yetisi, fonksiyon. * Resm i, vazife. * Bir organ veya hcrenin yapti. * Bir cmlede bir dil biriminin br birimlerle ilikisi araclyla yerine getirdii i. * Bir deerin baka deerlerle olan ilikisi. grev almak * bir grevde bulunmak, bir grevi stlenmek. grevcilik * levcilik. grevda* Birlikte grev yapan; ayngrevi yapan. grevdalk * Bir grevin yerine getirilmesi iin birka organn birlikte almasdurumu, sinerji. grevden alnmak * bulunduu grevden karlmak, iine son verilmek, azlolunmak. * bulunduu makamdan daha az yetkisi olan bir baka makama atanmak. grevden almak * bir grevliyi iinden ayrp akta brakmak, karmak, azletmek. grevden ayrlmak * yapmakta olduu ii brakmak. grevden uzaklatrmak * yapmakta olduu grevi zerinden almak. grevlendirilme * Grevlendirilmek ii. grevlendirilmek * Grev verilmek, tavzif edilmek. grevlendirme * Grevlendirmek ii. grevlendirmek * Birine bir grev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek.

grevlenme * Grevlenmek ii veya durumu. grevlenmek * Grev almak. grevli * Grevi olan, vazifeli. * Resm grevi olan kimse, memur. grevlilik * Grevli olma durumu, memurluk. * Resm i. grevsel * Greve ilikin, grevle ilgili. grevsel dil bilimi * Kelimeleri cmle iinde yklendikleri grev bakmndan inceleyen dil bilimi. grevselcilik * levcilik. grevsiz * Bir grevi bulunmayan. grevsizlik * Bir grevi bulunmama durumu. greyim seni * senden baarlsonular bekliyorum. * (tehdit yollu) sen bunu yaparsan karlnda grrsn!. grg * Bir toplum iinde var olan ve uyulmasgereken saygve incelik kurallar, terbiye. * Bir kimsenin, karlatve kiilii zerinde olumlu etki yapan deneysel bilgi, deneyim. * Grmolma durumu. grg fukaras * Grgs az veya iyi olmayan (kimse). grg kurallar * Bir toplumda veya toplulukta, davranlarn dbiimlerini denetlemeye ynelik olan kurallarn btn, adabmuaeret. grg tan * Tankl, olay grmolmasna dayanan tank. grgclk * Deneycilik. grglenme * Grglenmek ii veya durumu. grglenmek * Grgl duruma gelmek. grgl * Grgs olan. grglce * Grgl bir biimde (olan). grgsz * Grgs olmayan. grgszce * Grgsz bir biimde (olan). grgszlk * Grgsz olma durumu veya grgszce davran. grk * Gzellik, gsteri. grkem * Gz alcve gsterili olma durumu, debdebe, ihtiam, tantana, hamet. grkemli * Gz alcve gsterili, hametli, muhteem, antsal. * ri yapl, iyice serpilmi. grkl * Gzel, gsterili. grme * Grmek ii, ryet. grme as

* Bir cismin iki ucundan gelen nlargzn grme merkezinde meydana getirdii a. grme gzesi * Petek gz oluturan ok sayda hcreden her biri, ommatidyum. grme hcresi * Grme gzesi. grme iitsel eitim * Basleitim gerelerinin yannda daha ok grme ve iitme duyularna ynelik gerelerden yararlanlarak yaplan eitim. grme! * arlk anlatr. grmece * Grmek artyla. grmedie dnmek (veya grmemie dnmek) * tam bir sala kavumak. * bandan gememigibi olmak. grmek * Gz yardmyla bir eyin varlnalglamak, semek. * Anlamak, kavramak, sezmek. * Yanna gidip konumak. * Bir ey hakknda bir yargya varmak, deerlendirmek. * Belirli bir zamann iinde bir olaya tank olmak, yaamak; izlemek. * Yapmak, etmek. * Kendisine yaplmak, bir davranla karlamak, maruz kalmak. * Almak. * Bir eye erimek. * ok deer vermek. * Bir ileme uramak. * (yer iin) Yz bir yne doru olmak, bakmak. * Ziyaret etmek. * Karlamak, rastlamak. * Gzlerin grmedii durumlarda baka duyu organlaryla alglamak. * Sahne olmak, geirmek. * (olumsuz) Bir iin hi yaplmadnbelirtir. * Saymak, herhangi bir ey gibi grmek. * Gezmek. * Vermek. * Karoyuncunun yapacavuruu nceden kestirip ona gre durum almak. grmemezlie gelmek * grmemigibi davranmak. grmemezlik * Grmezlik. grmemezlikten gelmek * grmemigibi davranmak, aldrmamak. grmemi* Birdenbire ulatiyi duruma uymayan, grgszce davranan. grmemiin olu olmu(ekmi, kn koparm) * grgsz kimse ummadbir eye eriince ne yapacanarr. grmemilik * Grmemiolma durumu veya grmemie davran. grmez * Grme yetisi olmayan (kimse), kr, m. grmezden gelmek * grmemigibi yapmak, farknda deilmicesine davranmak. grmezlik * Grmemigibi davranma. grmezlikten gelmek * grmemigibi davranmak. grmgeirmi * grgl, gemite iyi gnler yaam, gn grm, tecrbeli. grmlk * Bir eyi grmolma durumu. grmlk duygusu

* Kiinin, yeni bir yaantyeskiden de yaamolduu yolundaki duygusu. grsel * Grme ile, grme duyusuyla ilgili, grmeye dayanan. grsel etkileme * Grme yoluyla etkilenme yntemi. grsel iitsel * Grme ve iitme duyularyla ilgili olan, odyovizel. grsel iitsel arm * Grme ve iitme duyularna dayalolarak oluan arm. grsel iitsel eitim * Basleitim gerelerinin yannda daha ok grme ve iitme duyularna ynelik gerelerden yararlanlarak yaplan eitim. grsel sanatlar * Resim, oymaclk, heykelcilik, mimarlk gibi sanatlar, plstik sanatlar. gr * Grme yetisi. * Bir yerin evreyi grme zellii, nezaret. * Dolaysz kavrama, birden kavrama. grc * Evlenmek isteyen erkek iin kz grmeye giden kimse, dnr. grc gitmek * evlenecek erkek iin kz grmeye gitmek. grclk * Grcnn yapti. grcye kmak * (evlenmesi sz konusu olan kz) grcye grnmek. grlme * Grlmek ii. grlmek * Gz yardmyla bir ey, bir varlk alglanmak, seilmek. * Gereken iyaplmolmak. * Bir eyin bulunduu anlalmak, karlalmak, rastlanmak. grlmemi * O gne kadar karlalmam, alacak nitelikte olan. grm * Grme yetisi. grmce * Bir kadna gre kocann kz kardei. grmcelik * Grmce olma durumu. grmcelik yapmak (veya etmek) * (grmce) geline kt davranmak. grmlk * Yalnz grlmek iin konulan nesne. * Nianlanan kza, ilk kez grmeye gidildiinde erkek tarafndan taklan veya verilen armaan. grmsetme * Sinema filmlerinden kesilmiblm. * Ekrandaki mzik programlarnda arka zemin olarak hazrlanmgrntler, klip. grnd Sivas'n balar * umutla beklenen sonu ters ynde geliti. grnen ky klavuz istemez * belli gerekler karsnda duraksamak yersizdir. grng * Duyularla alglanabilen her ey, fenomen. grng bilimi * Alglanan grngeler retisi, olay bilimi, fenomenoloji. grngclk * Gerek olann yalnzca grngler olduunu ne sren gr, olayclk, fenomenizm. grnme * Grnmek ii. grnmek * Grlr duruma gelmek, grlr olmak.

* zlenim uyandrmak. * Benzemek, grnnde olmak. * Azarlamak. grnmez * Grnmeyen, beklenmeyen. grnmez kaza * Hi umulmadk zamanda, umulmadk biimde olan kaza. grnmez olmak * gzden kaybolmak. grnt * Gerekte var olmadhlde varmgibi grnen ey, hayalet. * Herhangi bir nesnenin mercek, ayna gibi aralarla oluturulan biimi; herhangi bir nesnenin bazk olaylarsonucu elde edilen biimi, hayal. * Bir film zerinde sralanmresimlerin gsterici yardmyla grntle art arda drlmesi sonunda hareketin yeniden kurulmasyla ortaya kan grn; grntlk zerindeki hareketli resimler btn. * Saydorusu zerinde bir sayya kargelen nokta. * Manzara. grntleme * Grntlemek ii. grntlemek * Belirli bir konuyu buna en yakn grntler iinde tasarlamak, yaratmak, gerekletirmek. grntleyici * Grntlemeyi salayan alet. grntlk * Ekran. grntsel * Grntye dayanan. grnm * Bir eyin dtan baklnca grnen biimi, grnme durumu, manzara. * Fiil kavramlarnda olubiimi: Atldatlacak, dt decek, gelmiolmak, gidecek olmak gibi. grnml * Grnm olan. grnr * Grnen, gzle grlebilen. * Belli, apak gze arpan. grnrde * Dtan baknca, grne gre, ortada, meydanda. grnrlerde * Ortalkta, meydanda. grnrlk * Grlebilen bir eyin nitelii. grn * Gzn ilk bakta veya zihnin dolaysz olarak algladey. * Geree uymayan dgrnt, zevahir. * Bulunulan bir yerden grlebilen alan, manzara. * Fiillerin belirttii olularn sresi, gelimesi ve bitmesiyle ilgili btn biimleri kapsayan gramer kategorisi. grnalmak * gibi, benzer grnmek. grnte * Dtan grndne gre, grnene inanmak gerekirse, grnene baklrsa. grn kurtarmak * Bkz. zevahiri kurtarmak. grp grecei rahmet bu * grecei iyiliin btn, grecei tek iyilik. grp gzetmek * korumak, yardm etmek, mukayyet olmak. gr * Gzle bir eyi alglama yetisi. * Bir olay, varlk veya dnce zerinde varlan yarg, fikir. * (ceza evi, hastahane iin) Ziyaret. gras * Bir eyi grebilme alan.

* Bakas. grayrl * Bir grveya dncede farkldeerlendirmede bulunma, farkldnme. grbildirmek * bir konuda elde edilen dnce ve tecrbeleri vermek. grbirlii * Ayngrve dncede olma. grsahibi * Grveya dnce ileriye sren kimse. grtarz * Dnceleri aklama biimi. grme * Grmek ii, mlkat, mzakere. grme yapmak * tartmak, mzakere etmek. grmeci * Grmeye giden kimse. grmek * Buluup konumak, konuup sohbet etmek. * Dostluk, ahbaplk etmek. * Bir i, bir konu zerinde karlkldnceleri ileri srmek, mzakere etmek. grtrme * Grtrmek ii. grtrmek * Grmelerini salamak. grtrlme * Grtrlmek ii veya durumu. grtrlmek * Grmeleri salanmak. grlme * Grlmek ii veya biimi. grlmek * Grmek ii yaplmak, mzakere edilmek. * Herhangi biriyle grmek. gstere gstere * Ak ak, alenen. gsteren * Gsterilenle birleerek gstergeyi oluturan ses veya sesler btn. gsterge * Bir eyi belirtmeye yarayan ey, belirti, im, iaret. * Bir aracn ilemesiyle ilgili bazlmlerin sonucunu kendiliinden gsteren ara, indikatr. * Bir durum ile ilgili eitli aamalargsteren liste. * Anlamla, biimin, gsterenle gsterilenin kaynamasndan oluan dil birimi, belirtke. gsterge bilimi * letiim amacyla kullanlan her trl gsterge dizgesinin yapsn, ileyiini inceleyen bilim, im bilimi, semiyoloji, semiyotik. * (matematiksel mantkta) Gstergelerin dildeki kullanmlarveya dille uygulanmas. gsteri * lgi, dikkat ekmek iin, bir topluluk nnde gsterilen beceri veya oyun. * Bir istek veya kargrn, halkn ilgisini ekecek biimde topluca ve aka yaplmas, nmayi. * Sinema veya tiyatroda film, oyun gsterme ii. * Birinin veya bir topluluun kendi duygusunu gsteren sz veya davran, tezahrat. gsteri adam * Gsterici. gsteri yry * Bir topluluun duygularndile getirmek iin ana yollar ve alanlarda yryerek yaplan gsteri. gsterici * Gsterme zellii bulunan. * Gsteri yapan, nmayii. * Fotoraf, film vb. ni bir yzeye yanstmaya yarayan ara, projektr. gsterilen * Gstergenin kavram yn, gsterenle birleerek gstergeyi oluturan ierik.

gsterili* Gsterilmek ii veya biimi. gsterilme * Gsterilmek ii. gsterilmek * Grlmesi salanmak. gsterim * Grntlerin gsterici yardmyla bir yzeye yanstlmasii, projeksiyon. * Sinema, tiyatro, konser gibi sanat dallarnda verilen gsterilerden her biri, seans. gsteri * Gsterme ii veya biimi. * Bakalarnaldatmak, artmak, korkutmak veya kendini beendirmek iin birinin yaptyapay davran. * Gze arpcnitelik, gz alclk. gsteriyapmak * bakalarnaldatmak, artmak, korkutmak veya kendini beendirmek iin yapay davranmak. gsterii * Gsteriyapmasnseven, gsteriamacgden. gsteriilik * Gsterii olma durumu. gsterie kamak * gsteriyapmaya balamak. gsterili * Gsterii olan, gz alc, grkemli, saltanatl. gsterilice * Biraz gsterili, olduka gsterili. gsterililik * Gsterili olma durumu. gsterisiz * Gsterii olmayan, mtevaz. * Gsteriyapmayan. gsterisizce * Biraz gsterisiz. gsterisizlik * Gsterisiz olma durumu, sadelik, tevazu. gsterme * Gstermek ii. * Tehir, sergileme. gsterme hakk * Sinema, tiyatro, konser gibi grsel sanatlarda telif hakk. gsterme parma * Elde baparmaktan sonraki parmak, iaret parma, ahadet parma. gsterme sfat * Bir cismi gsterme yoluyla belirten sfat, iaret sfat: Bu kitap, u adam, o ocuk gibi. gsterme zamiri * Varlklarn yerini, iaret yoluyla belirten zamir, iaret zamiri. gsterme zarf * Bir fiilin, bir ismin veya bir zarfn anlamngsterme yoluyla snrlayan zarf: te geldik. Ta uzaklara gitti gibi. gstermeci * Cinsel organlarngsteren ruh hastas, ut ac, tehirci. gstermecilik * Cinsel organlarngsterme biiminde grlen ruh sapklk, ut aclk, tehircilik. * Kendini stn gsterme abas. gstermek * Grlmesini salamak, grmesine yol amak. * Birini veya bir eyi iaretle belirtmek. * Belirtmek, anlatmak. * Bir eyin etkisi altnda tutulmak. * Kantla inandrmak. * retmek, aklamak. * Yapmasnsylemek, grevlendirmek. * Gzelliini ortaya karmak, temsil etmek. * Herhangi bir biimde deerlendirmeye yol amak.

* Sert bir biimde karlk vermek. * Grnmek, benzemek. * Etmek. gstermelik * Bir btnn niteliini anlatmak iin btnden ayrlp verilen para, rnek, numune, mostralk. * Gsterii olan. * Gsteriiin yaplan. gstertme * Gstertmek ii. gstertmek * Gstermek iini yaptrmak. gt * Ans. * Alt taraf, dip. * Kaba et, k, popo. * G veya yreklilik. gtten bacakl * ksa boylu. gtn gtn * Geri geri, kn kn. gtrme * Gtrmek ii. gtrmek * Tamak, ulatrmak veya koymak. * Bir kimseyi bir yere kadar yannda yrtmek. * Bir eyi yakndan uzaa gtrmek. * Yerinden ayrp uzaa atmak veya yok etmek. * ldrmek. * Dayanmak, katlanmak, tahamml etmek. * Birinin yannda yryp ona bir yere kadar arkadalk etmek. * Bir sonuca vardrmak. * Gvenlik grevlileri tarafndan yakalanmak. * Kaybolmasna, yok olmasna yol amak. * Yok olmasna sebep olmak, ifna etmek. * Tmyle sahip olmak. gtrtme * Gtrtmek ii. gtrtmek * Gtrlmesini salamak. gtr * Toptan, olduu gibi. gtr i* Toptan yaplan i. gtr pazarlk * Bir iin btn ile ilgili olarak fiyatzerinde anlama. gtr tur * Fiyat, ulam, otel, gezi vb. hizmetlerin tamamnveya byk bir blmn kapsayan tur. gtrc * Gtren, ynelten. gtrlme * Gtrlmek ii. gtrlmek * Gtrmek ii yaplmak veya gtrmek iine konu olmak. gtrm * Dayanma, sabr, tahamml. gtrml * Gtrm ok olan, sabrl, mtehammil. gtrmsz * Gtrm az olan. gtr * Gtrmek ii veya biimi. gvde * Bir eyin asl toplu blm.

* nsan bedeni. * Hayvanlarda ba, ayak ve kuyruktan, aalarda kk ve dallardan geri kalan blm. * (kasaplkta) Kesilmihayvann, sakatatlaralndktan sonraki durumu. * Kklere yapm eklerinin getirilmesiyle ortaya kan trev. gvde gsterisi * Aynamata birleenlerin glerini gstermek iin byk bir kalabalkla yaptklargsteri. gvdelenme * Gvdelenmek ii. gvdelenmek * Gvde olumak. * (gvde iin) Kalnlamak, belirgin duruma gelmek. gvdeli * ri yapl. gvdesel * Gvde ile ilgili. gvdesiz * Gvdesi olmayan. * Grnrde gvdesi olmayan. gvdesizlik * Gvdesi olmama durumu. gvdeye atmak (veya indirmek) * oburca yemek. gvek * Cevizin yeil kabuu. gvel * Yeil bal(rdek). gvem * Srlara dadanan zar kanatlbir tr sinek. gvem erii * Bkz. akdiken. gveri * Yeillik, gverti, sebze, zerzevat. gveri * Gvermek ii veya biimi. gverme * Gvermek ii. gvermek * Yeermek. * Morarmak. gverti * Gveri, sebze, zerzevat. gymek * Yakmak. gynk * Yank. * Orman yaklarak alan tarla. * Gnete yanm. * yice olmu(yemi). * Acsolan, elemli. gynme * Gynmek durumu. gynmek * Dertlenmek, zlmek, ilenmek. * Ham meyve olgunlamak. gyk * Yank, yanm. * Hastalk atei, humma. gynme * Gynmek ii. gynmek * Bkz. gynmek. gz

* Grme organ. * (bazdeyimlerde) Grme ve bakma. * yi veya kt nitelikler, tutkular, duygular anlatan bak. * Bak, gr. * Suyun topraktan kaynadyer, kaynak. * Delik, boluk. * ine girilen, teberi konulan, blmleri olan bir eyin her blmesi. * ekme, ekmecelerin her biri. * Terazi kefesi. * Kskanlk veya hayranlkla bakldnda bir eye ktlk verdiine inanlan uursuzluk, nazar. * Sevgi, ilgi, gnl balants. * Aacn tomurcuk veren yerlerinden her biri. * Blm, hane. * Bazyaralarn u blm. gz aamamak * youn iler yznden bir eyle ilgilenme imknbulamamak. gz ap kapayncaya kadar * ok ksa bir zamanda. gz atrmamak * baka bir iyapmasna vakit veya imkn vermemek. gz ak * Gz yuvarnn dnsaran, katlgan dokudan olumu, dayanklbeyaz eper. gz alabildiine * gzn grebilecei en uzak yerlere kadar. gz alc * Gzellii ile ilgi eken, alml, gze arpan. gz almak * gzellii ile dikkati ekmek; gz kamatrmak. gz altkremi * Gzaltmorluklarn, torbalanmalarngideren bir krem tr. gz ardetmek * gereken nemi vermemek. gz as * Dal zerindeki gzelere yaplabilen aa as. gz ainal * Uzaktan zaman zaman grmekten ileri gitmemitanklk. gz atmak * ksaca bakvermek. gz aydna gelmek (gitmek) * birine kavutuu sevindirici bir durum dolaysyla "gzn aydn" demeye gitmek. gz bac* Gz bayapan kimse, illzyonist. gz baclk * Gz aldatmak amacyla zel olarak hazrlanmaralarla gz bayapma sanat, illzyonizm. * El abukluu ile gz boyama. gz ba * El abukluu ve ustalkla gerekte olmayan bir eyi oluyor gibi gsterme ii. * Aklve duygularyanltan sebep. gz bankas * Gerektike bakalarna aktarlmak iin lmlerinden hemen sonra gnlllerin gzndeki saydam tabakann alnp saklandgz klinii. gz banyosu * Gz hastalklarnn iyiletirilmesi iin yaplan banyo. * Holanarak kadnlara bakma. gz bebei * In azlna veya okluuna gre byyp klen, gzde irisin ortasndaki yuvarlak delik. * ok sevilen, nem verilen (kimse vb.). gz bilimi * Gzn yapsnn, almasnn ve hastalklarnn incelendii hekimlik dal, oftalmoloji. gz boncuu * Nazar demesin diye taklan gz biimindeki boncuk nazar boncuu. gz boyamaclk

* gz boyamak ii. gz boyamak * kandrmak, yanltmak; gsterile aldatmak. gz demek * uursuzluk, ktlk getirdiine inanlan kskan veya hayran baklar dolaysyla kt bir duruma dmek. gz demiri * Gemilerin batarafnda bulunan, her zaman kullanlan byk apa. gz dikei* Pek ok istenerek zerine dlen ey. gz dikmek * bir eyi ele geirmek isteine kaplmak. gz dii * st enedeki kpek dilerinden her biri. gz doldurmak * grn ile umulduundan ok etkilemek. gz doyurmak * (bir ey) gz, grn ile umulduundan ok etkilemek. gz emei* Gz ok yoran ince i. gz erimi * Ufuk. gz etii * Gzn i asndaki krmzknt. gz etmek * gzle iaret etmek. gz evi * Bkz. gz yuvas. gz gezdirmek * derinlemesine incelemeden okumak. * bir yeri, bir eyi abucak incelemek. gz gre gre * belli ve apak olarak, herkesin gz nnde. gz grmeyince gnl katlanr * yaknmzda bulunmayanlarn zlemine, acsna daha kolay dayanabiliriz. gz gz * zerinde birok gz (delik) bulunan. * oda oda. gz gz olmak * zerinde birok gz (delik) olumak veya bulunmak. gz gze * Baklarkarlaarak. gz gze gelmek * her iki tarafn baklarkarlamak. gz gz grmemek * youn sis, duman, toz gibi sebeplerle hibir ey grlememek. gz hakk* Grlp de imrenilebilecek yiyeceklerden, grenlere karlan pay. gz hapsi * Bir kimseye bulunduu yerden ayrlmamasbiiminde verilen ceza. gz hapsine almak * baklarnzerinden ayrmamak, gzetlemek, hibir davranngzden karmamak. gz kadehi * Gz banyosu iin kullanlan kadeh biimindeki kap. gz kamatrc * muhteem, ok gzel, parlak, grkemli. gz kamatrmak * kuvvetli k veya parlaklk, ksa bir zaman iin gr bulandrmak. * bir niteliiyle hayran brakmak. gz kapa * Gz yuvarlarnn nnde bulunan, birbirine yaklaarak gz rten, kenarlarnda kirpikler bulunan koruyucu organ. gz karar*

l veya tartile deil, gzle oranlanarak belirlenen miktar. gz kaszmek * dikkatle ve hissettirmeden baklarla kontrol altnda tutmak. gz kesesi* Gzlerin hemen altnda derinin ve kaslarn bozulmassonucu oluan ikinlik. gz kesilmek * btn dikkatiyle bakmak. gz krpmadan * acmadan, merhamet etmeden. * hi duraksamadan, hi ekinmeden. gz krpmak * gz kapankapayp amak. * bakasna sylediklerinin doru olmadniaretle anlatmak iin, benimsedii kimseye bakarak gzn kapayp amak. gz krpmamak * hi uyumamak. gz koymak * bir kimseyi veya bir eyi ele geirmeyi istemek. gz kulak olmak * gzetmek, korumak, bakmak. * grme, iitme yoluyla bilgi edinmeye almak. gz kuyruu * Gzn akak tarafndaki ucu. gz kuyruuyla bakmak * gz ucuyla bakmak. gz memesi * Gz etii. gz mercei * Gzn n tarafnda bulunan ve dardaki cisimlerin grntsnn atabaka zerine dmesini salayan mercek biiminde saydam organ. gz nuru * Grme yetenei. * Deerli bir iortaya karmak iin gzleri ok yoran. gz nuru dkmek * gz emei harcamak. gz nuru dkmek * fazla emek sarfetmek. gz n * Grlebilen, yakn yer. gz nnde * apak, belirgin, aikr olarak. gz nnde tutmak (veya bulundurmak) * herhangi bir durumun nasl bir sonuca yol aacanhesaba katmak, dikkate almak. gz nne almak * nceden dnmek, hesaplamak, dikkate almak. gz nne getirmek * zihinde canlandrmak, tasarlamak. gz pencere * atkatlarnda veya kapstlerinde yuvarlak veya oval biimli, genellikle ssl kk pencere. gz pnar* Gzn burun tarafndaki ucu. gz sevdas * Yalnz bakmakla yetinilen ak. gz szmek * baygn ve anlamlbakmak. gz ta * Bazgz, deri, bitki hastalklarnda ve baclkta kullanlan, koyu mavi renkte zehirli bir tuz, bakr slfat (Cu SO4). gz ucu * Yan gz. gz ucuyla bakmak * belli etmemeye alarak banevirmeden yandan bakmak.

gz ucuyla bakmak * yan gzle bakmak, farkettirmeden gzlemek. gz ucuyla grmek * fark etmek. gz ucuyla szmek * iyice tanmak, bilmek veya dikkat ekmek amacyla hafif ksk gzle incelemek, bakmak. gz var, izan var * bir eyin gz ve akl yoluyla anlalacananlatr. gz yldrmak * gzn korkutmak. gz yoklamas * Bakalarnn dikkati onun zerinde olmak, kendisini izleyenlerin deerlendirmesi dikkatlice grme, gz hapsinde tutma. gz yummak * kusurlargrmemezlikten gelmek, hogrmek, balamak. * umudunu kesmek,umutsuzlua dmek. gz yummamak * hi uyumamak. * hogrmemek, balamamak. gz yuvar * Kafatasnda bir ukur iine yerlemibulunan, gzn yuvarlak olan paras. gz yuvas * Gz yuvarlarnn iinde bulunduklarkemik oyuklardan her biri, gz evi. gzalt * Birinin, gvenlik kuvvetlerince belli bir yerde belli bir sre alkonulmas, nezaret. gzaltna almak * birini gvenlik kuvvetlerince belli bir sre, belli bir yerde tutmak, nezarete almak. gzaydn etmek * gzel bir olay iin kutlamak, iyi dileklerde bulunmak. gzc * Gzlemek veya gzetlemek iini yapan kimse. * Gz hekimi. * Snavda, snavn kurallara uygun bir biimde yaplmasnsalayan kimse. gzclk * Gzcnn ii. * Gz hekimlii. gzclk etmek * kollamak, sasolu kolaan etmek. gzda * Sonradan verilecek bir ceza ile korkutma, yldrma, tehdit. gzdavermek * sonradan verilecek bir ceza ile korkutmak, yldrmak, tehdit etmek, caydrmaya almak. gzde * Benzerleri arasnda nitelikleri sebebiyle stn tutulan, beenilen, nem verilen (kimse veya ey). * nemli bir kimsenin beendii kadn. gzden karmak * bir mal, para, deer yargsvb. madd veya manev varln elden karlmasnkabul etmek. gzden dmek (veya drmek) * sevgi ve ilgiyi yitirmek (veya yitirtmek). gzden geirmek * okumak. * niteliini anlamak iin bir eyin her yanna bakmak, incelemek, muayene etmek. * (ara, motor vb. iin) alp almadninceleme, deneme, denetleme ii. gzden gnlden karmak * hi nem vermemek, ilgisini kesmek. gzden rak olan gnlden de rak olur * ayrdenlerin arasndaki sevgi de zamanla azalr. gzden karmak * dalgnlkla grmemek. gzden kamak (veya gznden kamak) * grlmemek, farkna varlmamak. gzden kaybetmek

* grnmemek, ortadan ekilip gitmek. gzden kaybolmak * ortadan ekilmek veya grnmez olmak. gzden nihan olmak * grnmez olmak, kaybolmak. gzden srmeyi almak (veya ekmek) * hrszlkta ok becerikli, ok usta olmak. gzden uzak tutmak * nem vermemek, arka plna itmek. gzden uzaklamak * ayrlp baka yere gitmek, grnmez olmak. gze * Hcre. * Su kayna. gze almak * gelebilecek her trl zararve tehlikeyi nceden kabul etmek. gze batmak * arderecede grnr olmak. * tedirgin etmek, uygunsuz veya yakksz grnmek. * ekememezlie yol amak. gze bilimi * Sitoloji, hcre bilimi. gze arpmak * dikkati zerine ekmek. gze diken olmak * herkesin kskanlkendisine evrilmek. gze girmek * davranve yetenekleriyle ilgi ve nem kazanmak. gze grnmek * belli, ak olmak. gze grnmemek * ortaya kmamak, ortalkta dolamamak, saklanmak. * kendisi var olduu hlde gz onu grememek. gze gz * Aynbiimde acsnkarma, misilleme. gze yasak olmaz * bir kimseye veya nesneye baklmasnkimse nleyemez. gze yutarl * Vcuda giren mikroplarn yutar hcreler tarafndan yutulup yok edilmesi, hcre yutarl, fagositoz. gze zar* Hcre zar. gzeler aras * Dokularda gzelerin arasnda yer alan, hcreler aras. gzeme * Gzemek ii. gzemek * Kumataki delii rerek kapatmak. * Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sklatrmak. gzene *Kovandan bal alrken arlardan korunmak iin baa giyilen, n taraftelden balk. gzenek * Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri. * Bitkilerde solunum ve fotosentez iin gerekli okjisen ve karbondioksit alveriine, suyun buhar olarak daratlmasna yarayan, yapraklarn alt yzeyinde ok sayda bulunan, hcreler arasndaki mikroskobik deliklerden her biri, mesame. * Canldokularda dderi zerindeki kk, basit aklk, mesame. * Gneyzeyinde grlen kk yuvarlak, kara lekelerden her biri. * Bir malzemenin iinde irili ufaklboluklarn bulunmashli sngerimsi grn. * Pencere. * Bir ilemede, rgde, ipliklerin kesilmesi, ayrtutulmasyoluyla oluturulan boluk, ajur. gzenekli * Gzenekleri olan.

gzeneklilik * Gzenekli bir cismin nitelii. gzeneksiz * Gzenekleri olmayan. gzeneksizlik * Gzeneksiz olma durumu. gzer * Buday, toprak gibi eylerin elendii iri gzl kalbur. gzetici * Gzetme yapan, koruyucu, bakc, kollayc. * Yarlararalarndaki akla gre derecelendiren yarlk artlarnda, ellier metre aralkla dnemelere dizilen en az drt gzlemciden her biri. gzetilme * Gzetilmek ii. gzetilmek * Gzetmek ii yaplmak veya gzetmek iine konu olmak. gzetim * Gzetme ii, nezaret. * Himaye. * Gzalt. gzetime almak * Bkz. gzaltna almak. gzeti * Gzetmek ii veya biimi. gzetleme * Gzetlemek ii. gzetleme delii * Kapnn dndakileri grmeye yarayan ve kaportasnda almmercekli delik. gzetlemek * Birine veya bir eye gizlice bakmak. * Birinin yaptklarnbelli etmeden izlemek. gzetleni* Gzetlenmek ii veya biimi. gzetlenme * Gzetlenmek ii. gzetlenmek * Gzetlemek ii yaplmak. gzetletme * Gzetletmek ii veya durumu. gzetletmek * Gzetlemek iini birine yaptrmak. gzetleyici * Gzetlemek iini yapan (kimse). gzetleyi* Gzetlemek ii veya biimi. gzetme * Gzetmek ii. gzetmek * Korumak, bakmak, zen gstermek, himaye etmek. * nem vermek, gz nnde bulundurmak, ayrtutmak. * Kollamak, kayrmak, beklemek. * Bir sonuca giderken btn ayrntve etkenleri dikkate almak. gzetmen * Okullarda renciler arasnda dzeni salamakla grevli kimse, mubassr. * Film almalarnda yapmcadna filmin sanat, teknik ve para ynn dzenleyen kimse. gzetmenlik * Gzetmenin yapti. gzettirme * Gzettirmek ii. gzettirmek * Gzetmek iini yaptrmak, gzetmesini salamak. gzg

* Ayna. gzle grlr, elle tutulur hle gelmek * ok ak bir biimde grlmek, herkes tarafndan bilinmek. gzle yemek * bir eye ok istekle ve dik dik bakmak. * gz dedirmek. gzlei * Gzetleme yeri. * Dalarn yksek yerlerinde nian almak iin aa veya tatan yaplan belli yer. gzlem * Bir nesnenin, olayn veya bir gerein, niteliklerini bilmek amacyla, dikkatli ve plnlolarak ele alnp incelenmesi, mahede. * nceleme sonucu elde edilen deer, mahede. * eitli ara ve gerelerin yardmyla olaylarn sebeplerini bilmek iin uygulanan bilimsel yntem. * Bir yazveya eseri yazmaya balamadan nce konusuyla ilgili gerekli bilgi, deney, inceleme ve aratrma yapma ii. * Bir gk cismini veya olaynplak gzle veya bir ara yardmyla izleyerek, grlen deerleri tespit etme ilemi, rasat. gzlem evi * Gk gzlemleri yapan, gk cisimlerini ve olaylarninceleyen yer, rasathane, observatuvar. gzlemci * Dikkatle, eletirici bir gzle gzlem yapan kimse, mahit. * Bir konferans, kongre vb. ne katlan, genellikle sz alma ve nerge verme hakkolmayan, toplantlarkendi veya bakasadna izleyen kimse, mahit. gzlemcilik * Gzlemcinin yapti. gzleme * Gzlemek ii, tarassut. * Gk bilimi veya meteorolojide zel aralarla inceleme. gzleme * Sacda veya yada kzartlan, tatlveya tuzlu bir hamur ii. gzleme * Meralarda yan toprakla tutulmasve yem retiminin artrlmasamacyla, 40-50 cm aralklarla 15-20 cm apnda ve 7-8 cm derinliinde ukurlar almas. gzlemeci* Gzleme yapan veya satan kimse. gzlemecilik * Gzlemecinin ii veya meslei. gzlemek * Bir eyin olmasnveya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek. * Dikkatle bakmak, tarassut etmek. * ncelemek, aratrmak. * Gizlice bakmak, gzetlemek. gzlemleme * Gzlemlemek ii. gzlemlemek * Gzlemek. *Ddnyadaki bir eyi iyi bilmek iin dikkati onun zerinde tutmak, mahede etmek. gzlenme * Gzlenmek ii. gzlenmek * Gzlemek ii yaplmak veya gzlemek iine konu olmak. gzler nne serilmek * grlmek, btn plaklyla ortaya kmak. gzler nne sermek * aklamak, sergilemek, gstermek, tantmak. gzleri almak * uyanmak. * Bkz. gz almak. gzleri baylmak * uyku, istek gibi herhangi bir durum gzlerinden belli olmak. gzleri berraklamak

* baklardaha canlve parlak olmak. gzleri buulanmak (veya bulutlanmak) * gzleri yaararak evreyi bulank grmek. gzleri akmak akmak (olmak) * ateli hastalk veya fkeden gzleri kzarmve parlamolmak. gzleri ekik * gzleri akaklara doru gerilmiolan. gzleri ukura gitmek (veya kamak) * aryorgunluktan gz evresi kararmak veya kmek. gzleri dolmak (veya dolu dolu olmak) * alayacak kadar duygulanmak. gzleri dnmek * (arateten veya can ekiirken) gzlerin renkli blm kapaklarn altnda kalarak grnmemek. * fkesinde ne yaptnbilmemek. gzleri evinden (veya yuvalarndan) uramak (veya frlamak) * korku, fke ve telgzlerinden belli olmak. gzleri fal tagibi almak * byk bir aknlk veya fkeden dolaygzler doal olmayan bir biimde almak. gzleri fldr fldr etmek * eytanca ve apknca bakmak. gzleri k iinde (veya kl) * gl k yznden bakamamak. * ok neeli, mutlu, heyecanl. gzleri kamamak * hayran olmak, bylenmek. gzleri kan anana dnmek (veya gzleri kanlanmak) * uykusuzluk, yorgunluk, alama gibi sebeplerle gzleri ok kzarmak. * sinirden, fkeden, hiddetten gzleri irilemek ve kzarmak. gzleri kapanmak * lmek. * ok uykusu gelmek. gzleri kararmak * badnmesi, alk, yorgunluk gibi sebeplerle iyi gremez olmak. gzleri parlamak * gzlerinde sevin ve istek belirmek. gzleri sulanmak * gzlerine yagelmek. gzleri szlmek * gz kapaklarhafife kapanmaya balamak. gzleri taklp kalmak * (bir eyden) gzlerini ayramamak. gzleri velfecri okumak * kurnazlgzlerinden belli olmak. gzleri yaarmak * gzleri sulanmak. * duygulanmak. gzleri yollarda kalmak * birinin gelmesini, merak, istek veya zlemle beklemek. gzlerinde imek (veya imekler) akmak * ok kzmak, fkelenmek. * ok zc bir sebeple sarslmak. gzlerinden okumak * (birinin) iinden geenleri baklarndan sezmek. gzlerine inanamamak * hi umulmayan, hi beklenmeyen bir eyin grlmesi karsnda armak. gzlerine uyku girmemek (veya gzlerini uyku tutmamak) * hi uyuyamamak. gzlerini (veya gzn) oymak * birine ok ktlk etmek. gzlerini amak * uyanmak. * kendine gelmek, aylmak.

gzlerini alamamak * baklarnayramamak. gzlerini bayltmak * gzlerini yarkapamak. gzlerini belertmek * gzlerini, akok grnecek biimde amak. gzlerini bitirmek * gzlerini aryormak. gzlerini devirmek * fke ile bakmak. gzlerini devirmek * fke ile bakmak. gzlerini dikmek * dikkatle bakmak, gzn ayrmadan bir yere veya bir kimseye bakmak. gzlerini fal tagibi amak * aknlkla, hayretle bakmak. gzlerini karmak * biriyle gz gze gelmemek iin gzlerini baka tarafa evirmek. gzlerini kan brmek * Bkz. gzn kan brmek. gzlerini kapamak * lmek. gzlerinin ii glmek * ok sevindii yznden, gzlerinden belli olmak. gzlerinin iine kadar kzarmak * utancndan yz ok kzarmak. gzletme * Gzletmek ii. gzletmek * Gzlemek iini yaptrmak. gzleyici * Gzlemci, mahit, rast. gzleyi * Gzlemek ii veya biimi. gzl * Herhangi bir biimde veya renkte gz olan. * Blmesi veya gzleri olan. * Delii olan. gzlk * Grme bozukluu olan gzlerin daha iyi grmesine veya gzleri korumaya yarayan, bir ereveye yerletirilmiift camdan oluan ara. * Atlarn evreden rkmemeleri iin gzlerinin iki yanna taklan siper. * Gzene. gzlk takmak * gzlk kullanmak. * iyi grmek, dikkat etmek. gzlk * Gzlk satan veya onaran kimse. * Gzlk satma ve onarma ilerinin yaplddkkn. gzlklk * Gzlk satma ii. * Gzle cam takma, gzlk erevesi onarma ii. gzlkl * Gzlk takmolan, gzlk kullanan. gzlkl ylan * Kobra. gzlksz * Gzl olmayan, gzlk takmamolan. gzsz * Gz olmayan. * Grmez, m, kr. gz (veya gzleri) kararmak

* badnmek, hafif baygnlk geirmek. * umutsuzluun veya arbir istein etkisi altnda ne yaptnbilmez duruma gelmek. gz (veya gzleri) stnde (kalmak) * kskanlk sebebiyle herkesin ilgisini ekmek. * herkesin dikkatini ekmek. gz a * Doymak bilmeyen, a gzl. gz ak * Uyank, becerikli. gz ak gitmek * gereklemesini ok istedii bir dileine erimeden lmek. gz aklk * frsattan yararlanma, kurnazca davranma. gz almak * iyiyi kty veya kendisine yarayanayrt eder duruma gelmek. gz akmak * gz yaralanp kr olmak. gz almak * nceden iyi gremedii bir eyi sonradan grr olmak. * bir ey ilk etkisini yitirmek, yadrganmaz olmak. gz almamak * bir ii becerebileceine inanmamak, yadrganmaz olmak. gz arkada kalmak * braklan bir ey veya kimse ile ilgili tedirginlii srmek. gz bal * Aymaz, gafil. * Sorup soruturmakszn, bakp anlamadan. gz balolmak * balanmak, tutulmak. * bylenmibulunmak. gz bir eyde (veya bir eyin zerinde) olmak * dikkati bir yerde toplanmak. gz bulanmak * bulank grmeye balamak. gz bykte olmak * byk emeller beslemek. gz kasca * ilen olarak sylenen sz. gz kmak * gzn kr olsun. gz dalmak * gz bir noktaya dikili olarak dalgn bakmak. gz darda * Evine, eine balolmayp bakalaryla da iliki kuran. gz doymak * ok istenen bir eyin yeterli miktarelde edildikten sonra daha ounu istememek. gz dnesi * "geberesi" anlamnda bir ilen. gz dnmek * arbir istein, fkenin etkisiyle ne yaptnbilmez duruma gelmek. gz dumanlanmak * fkeden gz hibir ey grmez duruma gelmek. gz dnyaygrmemek * hi kimseye, hibir eye nem, deer vermemek. gz gibi saknmak (saklamak veya esirgemek) * bir eye arilgi gstermek, nemle bakp korumak. gz gibi sevmek * pek ok sevmek. gz gitmek * bir eyi istemeden grmek, elinde olmayarak bakmak. gz gnl almak * neelenmek, ferahlamak.

gz gnl tok * Bkz. gnl tok. gz grmemek * grmez olmak. * belli bir eyden baka bir eyle ilgilenmemek. * fke sonucu en kt eyleri yapacak duruma gelmek. gz grmez olmak * artk ona deer vermemek. gz gz deil * iyi insan olmadyznden, bakndan belli oluyor. gz hibir ey grmemek * heyecana kaplp baka hibir eyle uraamaz duruma gelmek. gz srmak * bir kimseyi tanyacak gibi olmak. gz ilimek * birdenbire veya istemeden grmek. gz kalmak * elde edemedii bir eye karistei srmek. * elde edemedii bir eyi kskanmak. gz kapal * Dnmeden, duraksamadan. * evresinde olanlardan haberi olmayan. gz kapalolmak * evresinde olup bitenin farkna varmamak, ilgisiz kalmak. gz kara * Korkusuz. gz kaymak (veya kamak) * gznde hafife alk bulunmak. * istemeyerek bakvermak. gz keskin * ok iyi gren. gz kesmek * bir ii yapabilme konusunda kendisine veya bakalarna gvenmek. gz kesmemek * bir ii yaparken kendine veya bakalarna gvenmemek. * beenip sememek. gz kzmak * gz hibir ey grmeyecek lde fkelenmek. gz korkmak * daha nce geirdii kt bir denemeden sonra birinden veya bir eyden zarar gelebilecei kansna varmak. gz kr olsun * bazzorunlu durumlarda zararistemeyerek kabullenmeyi anlatr. * ihtiya duyulan eyin yokluu karsnda sylenir. gz olmak * bir eyi ele geirmek istei beslemek. gz olmamak * bir eye sahip olmayistememek. * heves beslememek, fazla nem vermemek. gz nnde * yannda, mevcudiyetinde. gz pek * Korkusuz, yrekli, cesur. gz pek olmak * korkmamak, ylgnlk gstermemek, ok cesur olmak. gz snmek * kr olmak. gz su imemek * gvenmemek. gz sulu * ok nemsiz olaylarda bile gzyalarntutamayan. gz taklmak * dikkati eken bir eyden baklarnayramamak.

gz tok * Paraya, mala dknlk gstermeyen, a gzllk etmeyen. gz topraa bakmak * lmek zere olmak. gz tutmak * gvenmek, beenmek. gz tutmamak * gvenmemek, beenmemek. gz uyku tutmamak * uyuyamamak. gz yememek * bir ii yapacak g ve yetenei kendinde bulamamak. gz ylmak * daha nceden denedii iin o durumla karlamaktan korkmak, o ie girimekten ekinmek. gz yolda (veya yollarda) kalmak * birinin gelmesini merak istek veya zlemle beklemek. gz yksekte (veya ykseklerde) olmak * bulunduu durumdan ok stn olan bir duruma ulama amacngtmek. gzkme * Gzkmek ii. gzkmek * Grnmek. gzm ksn (veya kr olsun) * bir eyin doruluuna inandrmak iin edilen ant. gzm grmesin * bana hi grnmesin, yzn grmek istemem. gzm! (veya gzmn nuru) * sevgi anlatan bir seslenme. gzn aydn! * sevinli bir olay dolaysyla kullanlan bir kutlama sz. gznde * bir kimseye gre, nazarnda, indinde. gznde bymek * bir ey bir kimseye olduundan g veya nemli grnmek. gznde bytmek * bir kimseyi olayveya eyi abartmak. gznde olmamak * herhangi bir znt veya zor durum dolaysyla o eye deer verecek durumda bulunmamak. gznde imek akmak * sert ve iddetli darbe yznden gz nnde yldzlar olumak. * ok sevindiini belli etmek. gznde ttmek * ok zlemek. gznden kamak * grememek, dikkat edememek. gznden kamamak * dikkatle izlemek. gznden kskanmak * zerine titremek, kollayp gzetmek. gznden srmeyi almak * Bkz. gzden srmeyi almak. gznden uyku akmak * ok uykulu olmak. gzne bakmak * Bkz. gznn iine bakmak. gzne batmak * ok gelmek, tedirgin etmek. gzne arpmak * grnr olmak, dikkati ekmek. gzne dizine dursun * nankrlk eden kimseye sylenen bir ilenme. gzne girmek

* sevgi ve ilgisini kazanmak. gzne hibir ey grnmemek * kendi derdi dolaysyla hibir eye deer vermemek. gzne ilimek * bir eyi birdenbire, istemeden grmek. gzne karasu inmek * karasu hastalyznden gz grmez olmak. * gelmesini ok istedii kimsenin uzun sre yolunu gzlemek. gzne kestirmek * baarabileceini ummak. * zevkine uygun bulmak, holanmak. * uygun bulmak, elverili grmek. gzne sokmak * bir kimsenin grmedii veya bulamadbir eyi, ona sert bir tavrla gstermek. gzne uyku girmemek * hi uyuyamamak, uykusuz kalmak. gzn (bir eye) dikmek * Bkz. gzlerini dikmek. gzn amak * uyank, dikkatli bulunmak. gzn amak * grn deitiren bilgi vermek, uyarmak. gzn amak * kadn ilk cinsel ilikiyi o erkekle kurmuolmak. gzn amak * evreyi tanmaya balamak. gzn aartmak * Bkz. gzlerini belertmek. gzn alamamak * bir eye, bir yere bakmakta iken, gzn oradan baka bir yere evirememek. gzn ayrmamak * bir eye srekli olarak bakmaktan kendini alamamak. gzn balamak * dnce ve duygularnyanltmak. gzn brmek * ondan baka hibir eyi grmemek, tamamen ona balanmak. gzn karmak * beceriksizce davranmak, zarara uratmak. * iyisi dururken en ktsn semek. gzn daldan budaktan (veya pten) esirgememek (veya saknmamak) * tehlikeli ilere atlmaktan ekinmemek. gzn doyurmak * bol bol vermek. gzn drt amak * aldanmamak iin ok uyank bulunmak. gzn gzne dikmek * bakasnn gzne srekli olarak bakmak. gzn hrs brmek * ok fazla istemek, aristemek. * ok fkelenmek. gzn kan brmek * adam ldrecek kadar fkelenmek. gzn kapamak * lmek. * grmezden gelmek. gzn krpmadan * ekinmeden, korkusuzca. gzn kin brmek * intikam alma duygusundan baka bir eye nem vermemek. gzn korkutmak * yldrmak. gzn oymak

* ok ktlk etmek. gzn sevdiim * okamalk olarak kullanlr. gzn seveyim * rica veya sevgi sz. gzn toprak doyursun * kendinden olan veya kendisine verilen ey ne kadar ok olursa olsun, bununla yetinmeyenler iin ilenme olarak sylenir. gzn stnden ayrmamak * srekli denetim altnda bulundurmak. gzn yldrmak * Bkz. gzn korkutmak. gzn yummak * Bkz. gznn kapamak. * lmek. gzn yummak * grmemezlikten gelmek. gznn bebei gibi sevmek * ok sevmek. gznn apansilmeden * sabahleyin uyanr uyanmaz. gznn iine baka baka * cesaret ve souk kanllkla. gznn iine bakmak * bir kimsenin stne titremek. * buyruunu yerine getirmeye hazr bulunmak. * bir arzunun gereklemesi iin gzleriyle birine yalvarmak. gznn kuyruuyla (veya ucuyla) bakmak * belli etmemeye alarak, banevirmeden yandan bakmak. gznn nnde olmak * srekli denetimi altnda olmak. * hi unutmamak, olduu gibi hatrlamak. gznn nnden gemek * hatrlamak. gznn nnden gitmemek * bir trl unutamamak. gznn nne gelmek * bir eyi zihinde canlandrmak tasarlamak, hatrlamak. gznn stnde kan var dememek * birinin her davrannhogrmek. gznn yana bakmamak * hi acmamak, hi merhamet etmemek. gzyle grmek * bir olaya tank olmak. gzyle tartmak * kim ve ne olduunu anlamak iin dikkatle bakmak. gzya * Gzyabezlerinin salglad, bazetkilerle akan duru svdamlacklarndan her biri. gzyabezeleri * Gzyabezleri. gzyabezleri * Gzyave gz kapabezlerine verilen ad. gzyaetii gzyamemesi * Gzn i asndaki krmzknt. graben * \343 knt hendei. grado * Bir svnn iindeki alkol derecesi. * Derece. gradosu dmek * itibarazalmak; derecesi dmek.

grafik * Bir olayn, niceliin eitli durumlarngstermeye veya birka ey arasnda karlatrma yapmaya yarayan izgilerden olumuekil, izge. * Biim, desen veya izgilerle gsterme. grafit * Kurun kalemi ve bazara paralarnn yapmnda kullanlan, yumuak, kolay toz durumuna gelebilen, gri siyah renkli, yapay olarak billrlaabilen bir eit doal karbon. grafolog * Yazuzman. grafoloji * Yazbilgisi. grafometre * Plnlarn yapmnda, arazi zerindeki alarlmekte kullanlan ara. gram * C. G. S (santimetre, gram, saniye) sisteminde kilogramn binde biri deerindeki ktle birimi. Ksaltmasgr. gramarlk * Bkz. gramkuvvet. gramaj * Arlk ls, gram. gramatikal* Gramere, gramer kurallarna uygun. gramer * Dil bilgisi. * Dil bilgisi kitab. gramerci * Dil bilgisi uzmanolan (kimse). gramkuvvet * Bir gram ktleye 45 enlemindeki deniz yzeyinde Yer'in uyguladkuvvet, gramarlk. gramofon * Sesyazar, fonograf. gramsantimetre * Bir gram arlnda bir cismin bir santimetre yer deitirmesini salayan enerji birimi, kilogram metrenin yz binde biri. granat * Grena. grandi * Geminin batan ikinci direi. grandk * Byk bir dkln egemenine verilen ad. * arlk Rusyasnda prenslere verilen unvan. granit * Kuvars, feldspat, ortoklz ve mika minerallerinden birlemitrl renkte, billrsu, ok sert bir tr kaya. granit gibi* gl, dayankl, sert. granitleme * kuvvetlerin etkisiyle yer yuvarlaiindeki kayann granite dnmesi. granl * Bir maddenin en kk tanesi. * Stoplzmada bulunan kk tanecikler. granlin * Opalin tr. granlit * Kuvars, feldspat, granit, Moskof camgibi maddelerden birlemibillr kayaan taktlesi. gravr * Aa, metal veya tabir yzeye ayrkatlar hlinde deiik renkli boyalar srldkten sonra stteki katlar yer yer kazyarak alttaki renklerden yararlanma teknii, kazma resim. * Bu teknikle yaplmresim. gravrc * Gravr yapan sanat. gravrclk * Gravrcnn ii veya meslei. gravyer

* svire'de yaplan bir eit sar, yalpeynir. Grejuva * Rum atei. Grek * Eski Yunanl. * Eski Yunanllarla ilgili, eski Yunanllara zg olan ey. Greke * Eski Yunan dili. grekoromen * Belden aasntutmamak ve ayaklarla oyun yapmamak gibi kurallarolan gretr. gren * Kdn yzeyinin przllk derece ve tipinin bir izlenimi. grena * Nar iei renginde bir ss ta. * Alminyum silikat ile kalsiyum, magnezyum, demir veya manganez gibi madenlerden birinin birlemesinden olumueitli renkteki mineral. gres * Rafine edilmibir yalama yaile bir sabunun, istenen kvama gre deien oranlarda iyice kartrlmasndan elde edilen yarkoyu yalama ya, makine ya. gres pompas * Makine aksamngresle yalamak iin kullanlan pompa. gres ya* Bkz. gres. grev * brakm. grev gzcs * Grevin seyrini kollayan kimse. grev krc* Grevi krma giriiminde bulunan kimse. grev krcl * Grevin etkisini azaltmak veya tamamyla yok etmek amacyla greve urayan iverenin veya ona yardmc olan bir bakasnn yasal olarak yasaklanmhareketlerde bulunmas. grev szcs * Grev boyunca grevle ilgili beyanlarda bulunmakla grevli kimse. grev yapmak * ii brakmak. grevci * brakmyapan kimse, ibrakmc. greyder * Altnda bulunan ve deiik alarda alabilen baile toprakesen veya yayan yol makinesi. greyderci * Greyder kullanan, yapan veya satan kimse. greyfurt * Turungillerden scak blgelerde yetien bir meyve aac(Citrus decumana). * Bu aacn kanarya sarsrenginde, tadacmsmeyvesi, altntop. gri * Kl rengi, boz. gril * Izgara. grip * Yorgunluk, krklk, kas arlarve atele beliren, bulac, salgn hastalk, paavra hastal, enflanza. gripli * Grip hastalna yakalanmkimse. grizu * Normal scaklk ve basnta kmr ocaklarnda aa kan ve byk blm saf metandan oluan, kolayca tutuabilen gaz. grizumetre * Bkz. grizuler. grizuler * Maden ocaklarnda havann grizu orannlmeye yarayan cihaz, grizumetre. grosa * On iki dzine. groston

* Bir geminin kullanlan blmnn ton birimi cinsinden karl. grostonluk * Herhangi bir groston lsnde olan. grotesk * Eski aRoma yaplarnda bulunan tuhaf, gln figrlerden olumussleme slbu. * Kaba glnlklerden, tuhaf ve olmayacak akalamalardan yararlanan, kart grntleri, badamaz durumlarartcbiimde birletiren gldr biimi. grup * Aynyerde bulunan kimse ve nesneler btn, kme, bek. * Grleri, karlarbir olan kimseler btn. * Ortak zellikleri olan varlklar, nesneler btn. * eitli snf veya birliklere balelemanlarn, belirli bir taktik grevi gerekletirmek zere, tek komutann emri altnda birletirilmesinden oluan kta topluluu. grup grup * Birden fazla kii veya nesnenin oluturduu kme, bek bek, posta posta. grup mobilya * Benzer yapve grnteki elemanlarn kendi aralarnda st ste veya yan yana konulmasyla elde edilen bir sistem mobilya. gruplandrma * Gruplandrmak ii. gruplandrmak * Gruplara ayrmak. * Dank olan eyleri toplayarak grup oluturmak. gruplanma * Gruplanmak ii veya durumu. gruplanmak * Grup grup olarak bulunmak. gruplama * Gruplamak ii. gruplamak * Grup oluturmak, gruplara ayrlmak. -gu * Bkz. -gi / -gi, -gu / -g. guano * zellikle deniz kularnn pisliklerinin bir yerde uzun sreden beri birikip ylmasyla oluan, azot ve fosfat bakmndan zengin, gbre olarak kullanlan madde. guarani * Paraguay para birimi. gua * Bir eit zamkl, mat sulu boya. * Bu boya ile yaplan resim. Guatemall * Guatemal halkndan olan kimse. guatr * Boyundaki kalkan bezinin arbymesiyle beliren hastalk, gua, cedre. gudde * Bez, beze. gudubet * Yzne baklmayacak kadar sevimsiz ve irkin. gudubetlik * Gudubet olma durumu. gufran * Yarlgama. gugu iei * Bkz. hsnyusuf. guguk * Gugukgillerden, genellikle Avrupa'da yaayan, diileri baka kularn yuvasna yumurtlayarak yavrularnn bakm iini onlara grdren, srtgri, karnkahverengi beyaz izgili, 35 cm boyunda, bcekil bir ku(Cuculus canorus). * Birisiyle elenmek ve onu kzdrmak iin ocuklarn bu biimde kardklarses. guguk gibi kalmak (veya oturmak) * tek bana kalmak veya oturmak.

guguk yapmak * birine guguk diye haykrmak. gugukgiller * Omurgalhayvanlarn, kular snfnn bir familyas. guguklu * Guguklu saatin ksa sylenii. guguklu saat * Saat balarnve buuklarbir guguk kuunun alan kk kapdan veya pencereden kmasve tmesiyle bildiren saat. gula * Etli, salalbir Macar yemei. gulden * Florin. gulet * ki direkli yelkenli bir savagemisi tr. gulgule * Grlt, amata. gulu gulu * Hindinin kardses. gulyabani * Karanlk ve ssz yerlerde, insann grdn sandkorkun hayalet. -gun * Bkz. -gn / -gin, -gun / -gn. gurbet * Doup yaanlmolan yerden uzak yer. gurbet acs * doup yaanlan yerden uzak olmann verdii znt, sknt. gurbet ekmek * doup yaadyerleri zlemek. gurbet eli * Bir kimsenin doup byd yerden baka yer. gurbeti * Gurbete kan, geimini gurbette kazanan kimse. gurbetilik * Gurbeti olma durumu. gurbete (veya gurbet ellere) dmek * aile ocandan uzak bir yere gitmek. gurbete kmak * doup yaanlan yerden uzaklamak. gurbetlik * Gurbet. gurbetzede * Gurbete dm. gurk * Kuluka. * Erkek hindi. gurk etmek * tavuk kulukuya yatmak isterken veya yavrularnarrken gurk gurk diye ses karmak. gurk olmak * kulukaya yatmak zere bulunmak. gurka yatmak * tavuk civciv karmak iin yumurta zerine oturmak. gurklamak * Kuluka olmak. * Erkek hindi kabarmak. gurlama * Gurlamak ii. gurlamak * Guruldamak. gurme * Damak zevki olan ve yiyeceklerini titizlikle seen kimse. guruldama

* Guruldamak ii. guruldamak * (sindirim yollarndan bir svgeerken) Gur gur diye ses karmak. gurultu * Guruldama sesi. gurup * Bir gk cisminin (Ay, Gne, yldz) ufkun altna inmesi. * zellikle Gne'in batmas, bat. gurup etmek * (Gneiin) batmak. gurup rengi * Turuncuya alan krmz. * Bu renkte olan. gurur * Kendini beenme, byklenme, kibir. * vnme, kurum, alm. * Onur, eref. gurur duymak * gururlanmak. gurur gelmek * kurumlanmak. gururlanma * Gururlanmak ii. gururlanmak * vnmek, byklenmek, kurumlanmak. gururlu * Kendi kiiliine nem veren, onurlu, marur. * Kurumlu, alml. gururluca * Gururlu bir biimde (olan). gururuna ar gelmek * kiiliine zor gelmek, byklnn zedelendiini dnmek. gururuna dokunmak * kiilii zedelenmek, onuru krlmak. gururunu ayak altna almak * her trl fedakrlgze alp, taviz vermek, ilkelerden vazgemek. gururunu okamak * yzne kardeerlerini belirterek bir kimseyi duygulandrmak. gusletme * Gusletmek ii veya biimi. gusletmek * Gusl abdesti almak. gusto * Beeni, zevk. gusl * slm dininin gerekli grd durumlarda ve biimde ykanp abdest alma, boy abdesti. guslhane * Eski evlerde, iinde ykanlabilir biimde yaplminko kaplkk blme. gua * Guatr, cedre. gut * Organizmadaki rik asidin atlmayarak vcudun bazyerlerinde, zellikle ayak baparmanda, topuk ve eklem yerlerinde birikmesinden ileri gelen, arve ilerle ortaya kan hastalk, damla hastal, nkris. guttasyon * Kk basncile yapraktan damlalar hlinde darsu atlmas. guvernr * Bir kamu kuruluunu yneten kimse. -g * Bkz. -g/ -gi, -gu / -g. gbre * Verimini artrmak iin topraa dklen her trl hayvan dks, kimyasal veya bitkisel madde, kemre. gbre bcei

* Kn kanatllardan, gbre ile beslenen bir bcek cinsi (Onitis). gbre gaz * Gbreden elde edilen yancgaz, biyogaz. gbreleme * Topraa gbre dkme, gbre kartrma. gbrelemek * Verimini artrmak iin topraa gbre dkmek. gbrelenme * Gbre dklme. * Gelimesi, yetimesi iin her trl imknsalama. gbrelenmek * Gbre dklmek. gbreli * Gbrelenmiolan. gbrelik * Gbre konulan yer. gbresiz * Gbrelenmemiolan. gce sarmak * bir ig bir duruma gelmek, glemek. gcendirici * Gcendiren, gnl kran, inciten (biimde). gcendirme * Gcendirmek ii. gcendirmek * Gcenmesine yol amak, gnln krmak, incitmek. gcenik * Gcenmi, krlm, incinmi, kskn. gceniklik * Gcenik olma durumu. gcenilme * Gcenilmek ii veya durumu. gcenilmek * Gcenmek iine konu olmak, herhangi bir kimseye gcenmek. gceni * Gcenmek ii veya biimi. gcenme * Gcenmek ii. gcenmek * Birinin beklenilmeyen bir davranveya sz karsnda krgnlk duymak, zlmek. gc * Bez tezghnda iplii ayarlayan tezgh tara. gc gcne * Zorla, zorlayarak, glkle. gc gcne yetmek (veya yetmemek) * zorlukla. * eldeki imknlarla, ancak altndan kalkabilmek, stesinden gelebilmek. gc iplii * Dokumada kullanlan salam, kaln iplik. gck * Ksa, bodur, gelimemi, gdk. * Kuyruksuz, kuyruu kesik (hayvan). * Aa direklerin hazrlanmassrasnda arta kalan ksa para. gck ay * ubat ay. gcmseme * Gcmsemek ii veya durumu. gcmsemek * Bir eyin yaplmasng grmek, bir ii isteksiz yapmak. gcn * Dara dar. * Glkle, ancak, zorla.

gcne gitmek * gnl krlmak, onuruna dokunmak. gcne komak * bir sorunun kolay zm varken onu gletirmek. g * Ar ve yorucu emekle yaplan, mkl. * Yaplmaszor, etin. * Zorlukla. g * Fizik, dnce ve ahlk ynnden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yetenei, kuvvet. * Bir olaya yol aan her trl hareket, kuvvet, takat. * Snrsz, mutlak nitelik. * Byk etkinlii ve nemi olan nitelik. * Birim zamanda yaplan i. * Bir cihazn, bir mekanizmann iyapabilme nitelii. * Siyas, ekonomik, asker vb. bakmlardan etki ve nemi byk olan devlet. * Bir ulusun, bir ordunun vb.nin ekonomik, endstriyel ve asker potansiyeli. * Yeterliini ve gvenilirliini kantlamkimse. * Bir akarsuyun andrma ve tama yetenei. * Bir topran verimlilik yetenei. -g * Bkz. -g/, -gi, -gu/ -g. g beenir * her eyden holanmayan, zorlukla karar veren, mklpesent. g bel * Zorlukla, glk ekerek. g birlii * Mevcut madd ve manev imknlarbir araya toplamak, gleri birletirme. g gelmek * bir eyin yaplmasnda zorluk ve skntile karlamak. g kayna * Enerji kayna. g mevkide kalmak * iinden klmaszor bir durumda bulunmak. glendirici * G veren, g katan. glendirilme * Glendirilemek ii. glendirilmek * Gl duruma getirilmek, g kazanmassalanlmak. glendirme * Glendirmek ii. glendirmek * Gl duruma getirmek, g kazanmasnsalamak. gleni * Glenmek ii veya biimi. glenme * Glenmek ii. glenmek * Gl duruma gelmek. gleme * Glemek ii. glemek* G duruma gelmek, zorlamak. gletirme * Gletirmek ii. gletirmek * G duruma getirmek. gl * Gc olan. * Etkisi, nemi byk olan, forslu. * Nitelikleri ile etki yaratan, etkili.

* iddeti ok olan. gl kuvvetli * Sal, gc, kuvveti yerinde olan. * Madd ve manev bakmlardan gc, arkas, torpili olan. gl ( veya glkleri) yenmek * bir gl, zorluu ortadan kaldrmak. glk * G olan bir eyin nitelii, zorluk. * Ar ve yorucu emek, zahmet, meakkat. * Engel. glk ekmek * bir ii ok zor yapmak, zor bir durumla karlamak. glk karmak * bir eyin gereklemesini engelleyici sebepler ileri srmek. glkle * G, kolay olmayan bir biimde. gllk * Gl olma durumu. gsnme * Gsnmek ii veya durumu. gsnmek * Bir eyi g saymak. gsz * Gc olmayan, ciz. gsz dmek * gc yetmemek. gszce * Gsz bir biimde (olan). gszlk * Gsz olma durumu, gsze yakacak davran, kuvvetsizlik, aciz, iktidarszlk. gdek * Amalanan sonu, gdlen ey. gdeksiz * Bir amaca dayanmayan, garazsz. gdeleme * Gdelemek ii. gdelemek * Ardna dmek, kovalamak, srmek. gderi * Genellikle geyik veya kei derisinden yaplmyumuak ve mat mein. * Bu meinden yaplm. gderici * Gderi yapan veya satan kimse. gdericilik * Gderi deri sanayii ve ticareti. gderihane * Gderinin yapldyer. gderileme * Gderilemek ii. gderilemek * Gderi ilemlerini yapmak. gd * Bilinli veya bilinsiz olarak davrandouran, srekliliini salayan ve ona yn veren herhangi bir g, saik. * Kaynaduygulanma deil, akl olan sebep, saik. * Bir etkinlik veya iin gizli sebebi. * Bireyleri bilinli ve amalilerde bulunmaya ynelten drt veya drtler bilekesi, saik. gdc * Gtmek iini yapan kimse. * oban, srtma. gdk * Eksik yanolan, tamamlanmam, ksa.

* Kuyruu kesik veya kopmu. * Yetersiz, sonu vermemi. gdk kalmak * byyememek, kk, bodur kalmak. * bitmemi, sonu vermemidurumda olmak. gdkleme * Gdklemek ii. gdklemek * Gdk duruma gelmek. gdklk * Gdk olma durumu. gdlenme * Bireyin, iinin ynn, gcn ve ncelik srasnbelirleyen i veya ddrtcnn etkisi ile ie gemesi, motivasyon. * Canlda ie veya renmeye geme istei. gdlme * Gdlmek ii. gdlmek * Gtmek ii yaplmak. * (bir kimse veya topluluk) Birinin dnce ve amacdorultusunda ynetilmek. gdm * Ynetmek ii, idare. * Biliimde, bir olaylar dizisini, bir sreci veya bir aracyneltme ve dzenlemeyle ilgili ilevlerin btn. gdm bilimi * Canllarda ve makinelerde kontrol, iletiim ve ileyii inceleyen bilim, kibernetik, sibernetik. gdmc * Gdmclkten yana olan kimse. gdmclk * Bir lkenin ekonomi, tarm gibi ilerinde tutulan gdml yol. gdmleme * Bir gr, kanveya inancbenimsetme abas. gdmlemek * Belli bir amaca veya inanca ynlendirmek. gdml * Gdlebilen, ynetilebilir. * Belirli bir pln veya ynde yrtlen bir amac, bir eilimi yanstan. gdml sanat * Belli bir siyas ve toplumsal ideoloji dorultusunda oluturulan sanat. gdmllk * Gdml olma durumu. gfte * Mzik eserlerinin yazlmetni, sz. gfteci * Gfte yazan kimse, sz yazar. gm * Yandan kulplu, boynu uzun, genellikle bakrdan su kab. gherile * Tarmda gbre, hekimlikte il olarak kullanlan, barut gibi patlaycmaddeler yapmna yarayan, beyaz renkte ve ince billrlar durumunda birleik bir madde, potasyum nitrat (KNO3). gl * Glgillerin rnek bitkisi (Rosa). * Bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu olan iei. gl gibi * ok iyi, ok gzel. gl gibi bakmak * geimini para skntsolmadan salamak. * iyi, temiz bakmak. gl gibi geinmek (veya yaamak) * ok iyi anlamak, geinmek. * pek geniolmayan bir imknla rahat, skntsz yaamak. gl rengi * Gl renginde olan.

gl suyu * Gl yaelde edilmesi srasnda yan rn olarak elde edilen kokulu ve renksiz sv. gl stne gl koklamamak * bir sevgili stne bir ikincisini sevmemek. gl yac* Gl yakaran veya satan kimse. gl yaclk * Gl yakarma veya satma ii. gl ya * Gllerin imbikten ekilmesiyle elde edilen gl suyunun stnde toplanan kokulu ya. glabdan * Gl suyu serpmek iin kullanlan, azemzikli, armut biiminde kk kap. glbahar * Krmzboya elde etmede kullanlan iyi bir cins toprak. * Bir tavla oyunu. glbank * Hep bir azdan ve makamla yaplan dua veya ant. glbeeker * Gl iei ve eker ile yaplan macun kvamnda bir eit reel. glbcei * Altn bcek. glc * Gl reten kimse. glclk * Gl retme ii. gldeste * Antoloji. gld glecek * Glmek zere olan, glmeye hazr durumda, glmser. gldr gldr * ok grlt ederek, yksek ses kararak, hzla. gldrme * Gldrmek ii. gldrmek * Glmesine sebep olmak. gldr * Gldrme zellii olan. * nsanlarn, olaylarn, durumlarn gln ynlerini belirten sahne eseri, komedi, fars. gldrc * Glmeyi salayan, glmeye yol aan, komik. gle gle * Glerek. * Mutlu, gzel gnlerde uurlama iin kullanlan seslenme sz. * "zntsz bir hayat srerek, gnl ferahlile (giy, otur, kullan, byt...)" anlamnda bir iyi dilek sz. gle oynaya * sevinerek, nee ile. glecen * Sevimli ve cana yakn tavrlarolan (kimse). gle * Her zaman glmseyen, mtebessim. glelik * Gle olma durumu. gleen * Gler yzl, ok glen (kimse). gler misin, alar msn! * hem glnecek hem zlnecek nitelikteki artcolaylar karsnda sylenir. gler yz * ten ve yapmacksz, yumuak, okaycdavran. gler yzl * Yaknlk gsteren, iten davranan. gler yzllk * Gler yzl olma durumu. glerim! (veya gleyim bari!)

* yersiz grlen bir dnceye karhafifseme olarak sylenir. glerken srr * grnrdeki iyiliine gvenilmemesi gereken (kimse). glgiller * ilek, armut, elma, badem gibi trleri iine alan, ayrta yaprakliki eneklilerden, rnei gl olan bir bitki familyas. glhatmi * Ebe gmecigillerden, yapraklargenive yuvarlak, iekleri byk ve trl renklerde olan, ok yllk otsu bir bitki (Althaea rosea). glistan * Gl bahesi. * Huzurlu, rahat ve zenginlik dolu (yer). glkurusu * Kurutulmupembe gl rengi. * Bu renkte olan. gllbi * Akl hastahanelerindeki hademelere verilen ad. gllbici * Bkz. gllbi. gllbicilik * Gllbicinin yapti. gllbicilik etmek * birinin takn ve mark davranlarna katlanarak yzne glmek. gll * Niastadan yaplan, ok ince kuru yufka; bu yufkadan hazrlanan tatl. * Tadhoolmayan toz durumundaki bazillarn kolayca yutulabilmesi iin bunlarn iine konulduklar, niastadan kk kap. glle * Eskiden som taveya demirden, yuvarlak bir biimde yaplrken, gnmzde elikten silindir biiminde, bir ucu sivri olarak yaplan top mermisi. * Atletizm yarmalarnda atlan pirin veya pirinten daha sert bir maddeden yaplan, erkekler iin 7.257 kg, kadnlar iin 4 kg olan maden kre. glle atma * Tek elle tanan glleyi ileriye doru frlatma. * Glleyi en uzaa atmak amacyla yarlan atletizm dal. glle gibi * ok ar. * hlsiz, yorgun argn. glleci * Top gllesi yapan kimse. * Glle atma sporu yapan kimse. gll * Gl olan. gllk * Gl bahesi veya gl ok olan yer. gllk glistanlk * Bolluk ve rahatlk iinde olan (yer). glme * Glmek ii. * Kahkaha. glme komuna, gelir bana * birinin bana gelen kt bir durum senin de bana gelebilir. glmece * Elendirmek, gldrmek ve birine, bir davrana incitmeden taklmak amacngden ince alay, mizah, humor. * Gerein gldrc yanlarnortaya koyan edebiyat tr, mizah. glmeceli * inde glmece nitelikleri bulunan (yaz, karikatr vb.), mizah. glmek * (insan) Houna veya tuhafna giden olaylar, durumlar karsnda, genellikle sesli bir biimde duygusunu aa vurmak. * Mutlu, sevinli zaman geirmek, elenmek, hoa vakit geirmek.

* Biriyle alay etmek. * Dikkati ekecek derecede hove scak grnmek. glmekten krlmak (katlmak) * arderecede sarslarak glmek. gl seven dikenine katlanr * insan sevdii kimse veya sevdii iyznden gelecek skntlara katlanr. gl tarife ne hacet, ne iektir biliriz * birinin uygunsuz durumlarsaylrken bunlarn teden beri bilindiini anlatmak iin sylenir. glck * ocuk glmsemesi. * Glmseme, tebessm. glk * Hindi. * Sebze yetitirmek iin alan ocak. glmseme * Hafife glme, tebessm. glmsemek * Gler gibi olmak, hafife glmek. glmser * Hafife glmseyen, sevimli. glmseyi * Glmsemek ii veya biimi. gln * Alayzerine eken, elence konusu olan, gldrc, tuhaf, komik. glnleme * Glnlemek ii, komikleme. glnlemek * Gln duruma gelmek, komiklemek. glnletirme * Glnletirmek ii. glnletirmek * Gln duruma getirmek. glnl * Gldrc, elendirici zellikleri bulunan (oyun, hikye, sz). glnlk * Gln olma durumu, komiklik. glnme * Glnmek ii. glnmek * Glmek ii yaplmak. * Alay edilmek. glp gemek * umursamamak, aldretmemek, zerinde durmamak. glp oynamak (veya glp sylemek) * neeli, sevinli, keyifli, gzel vakit geirmek. gl * Glmek ii veya biimi. glme * Glmek ii. glmek * Karlklveya birlikte glmek, birlikte akalamak. gllme * Gllmek ii veya durumu. gllmek * Karlklveya birlikte glnmek. glt * Bir skece, revye veya bir elence gsterisine eklenen glnl szler veya durumlar. glt * Bir skete, revde veya elence gsterisinde eklenen szleri ve durumlarhazrlayan kimse. gm * Derinden ve patlaycyanklgrlt. gm gm

* Yanklgrlt sesinin tekrarlandnanlatr. gm gm atmak * heyecanla vurmak. gm gm etmek * derinden yanklses olmak, ses kmak. gmbedek * Gmbrdeyerek. * Beklenmedik bir zamanda, birdenbire. gmbr gmbr * Byk bir grlt ile. gmbrdeme * Gmbrdemek ii. gmbrdemek * Gmbr diye ses karmak. * (insan iin) lmek, gmleyip gitmek. gmbrdetme * Gmbrdetmek ii. gmbrdetmek * Gmbrdemesine yol amak. gmbrdeyi * Gmbrdemek ii veya biimi. gmbrt * Gmbrdeme sesi, grlt. gmbrtl * Gmbrt sesi karan. gme * Avckulbesi. * Bostanda yaplan beki kulbesi. gme gitmek * boa gitmek, boyere yok olmak. * (insan iin) bou bouna lmek, hi uruna lmek. * deeri anlalmadan yitip gitmek. gme * Bal peteini oluturan altkeli gzeneklerden her biri. gme bal * Gmeciyle birlikte bulunan szlmemibal. gmele * Bkz. gme. gmleme * Gmlemek ii. gmlemek * Gm diye ses karmak. * Snfta kalmak. gmletme * Gmletmek ii. gmletmek * Hzla vurmak veya arpmak. gmleyip gitmek * beklenmedik bir zamanda anszn lmek. gmrah * (su, sa, ses gibi bir yerden kan eyler iin) Bol, sk, ok, gr. gmrahlk * Gmrah olma durumu, bolluk, sklk, grlk. gmrk * Bir lkeye giren veya bir lkeden kan mal ve eya zerinden alnan vergi. * Bir verginin alnmasilemiyle uraan devlet kuruluu. * Bir lkenin girive knda gmrk denetim ve gzetiminin yapldyer. gmrk kanunu * Gmrk ilerini ve ilemlerini yasal bir dzen iinde toplayan kanun. gmrk koymak * engel olmak, kstlamak. gmrk

* Gmrk grevlisi. * Bakalaryla ilgili eyaybir cret karlnda gmrkten karma iini zerine alan komisyoncu. gmrklk * Gmrk memurluu. * Gmrkten eya karma komisyonculuu. gmrkleme * Gmrklemek ii. gmrklemek * (bir maln) Gmrkte giriilemini yapmak. gmrklendirme * Gmrklendirmek ii. gmrklendirmek * (bir maln) Gmrk ilemlerini yaptrmak. gmrklenme * Gmrklenmek ii veya durumu. gmrklenmek * Gmrklemek ilemi yaplmak. gmrkl * Gmrk vergisi denmesi gerekli olan. * Gmrk vergisi denmiolan. gmrksz * Gmrk vergisi denmesi gerekmeyen. * Gmrk vergisi denmemi, kaak. gmrkten mal karr gibi * bir ite gereksiz telve ivedilik gstererek; herkesten saklamaya alarak. gml * Susam ve ekin demeti veya yn. gm * Atom says47, atom arl107.88, younluu 10.5 olan, 9600 C ye doru svdurumuna geen, parlak beyaz renkte, kolay ilenir ve tel durumuna gelebilen element. KsaltmasAg. * Bu elementten yaplm. gmbal * Gmbalgillerden, beyaza yakn gmrenginde bir deniz bal(Atherina presbyter). gmbalgiller * Kemikli balklar takmnn, rnek hayvangmbalolan bir familyas. gmgrisi * Gmrenginde olan. gmrengi * Gmparlaklnda, gm andran renk, gm. * Bu renkte olan. gmsaolsun, altn gidekosun * eldeki ey, elde edilmesi g olan daha deerli bir eyden stn tutulmal. gmservi * Ayn suya yansmasyla oluan parltlgrnm. gmyamurcun * Kuzey yarm krenin en u noktalarnda yaayan yamur kuu (Squatarola squatarola). gm * Gm ileyen sanatveya gmten yaplmeya satcs. gmn * Pskl kuyruklulardan, eski kitap sayfalarnda, deme aralklarnda, ekerli maddeler ve tahta krntlar yiyerek yaayan, vcutlarkk pullarla rtl, kanatsz bcek (Lepisma saccharina). gmgz * Para canls, agzl, cimri. gm * Gmrenginde olan. gmleme * Gmrengini alma. gmlemek * Gmrengini almak. gmleme * Gmlemek ii. gmlemek

* Gmle kaplamak veya sslemek. * Gmn rengini andran bir renk vermek. gmlenme * Gmlenmek ii. gmlenmek * Gmle kaplanmak. * Gmgibi parldamak. gmletme * Gmletmek ii. gmletmek * Gmle kaplatmak veya ssletmek. gml * Gm olan, gmle kaplanmveya sslenmiolan. gms * Gme benzer. gmsz * Gm olmayan. gm * Bkz. gm. gmlemek * Bkz. gmlemek. gn * Gne. * Gne. * Gndz. * Yer yuvarlann kendi ekseni etrafnda bir kez dnmesiyle geen 24 saatlik sre. * inde bulunulan zaman. * Zaman, sra. * a, devir. * yi yaanmzaman. * Bayram niteliinde zel gn. * ounlukla ev hanmlarnn ayn belirli gnlerinde konuk arlamak iin yaptklartoplant. * Tarih. -gn * Bkz. -gn / -gin, -gun / -gn. gn aarmak * tan yeri aydnlanmak. gn almak * bir igrmek iin ilgili kiiden bir gn ayrmasnistemek, randevu almak. * yan, gn gnne bitirmiolmak. gn atmak* davayileri bir tarihe brakmak. * gnedomak. gn bal * Gnete bal koyuluuna getirilmizm ras. gn bal* Lpinagillerden, krmzrenkli, siyah benekli bir balk (Julis turcica). gn batm * Gnein ufukta kaybolmas, gurup. gn bats* Bat. gn batmak * Bkz. gnebatmak. gn bugn * iinde bulunduun gn iyi deerlendir; bugn ne yapabilirsen kazancn odur. gn iei* Ayiei, gnebakan, gndnd. gn dikilmesi * tam le vakti, zeval. gn dikilmesi * Tam le vakti, zeval. gn domadan kimlii sylenmez

* bir iiyice belli olmadan sonucu hakknda yargyrtlemez. Yarn ne gibi durumlar veya olaylar kacankimse bilmez. gn domadan neler doar * beklenmedik bir srada umut verici durumlarla da karlama imknvardr. gn domak * sabah olmak. gn domak * isteklerini gerekletirmek iin iyi bir duruma erimek veya eline olaanst bir frsat gemek. gn dousu * Dou. * Doudan esen rzgr. gn dnm * Gndz ile gecenin eit olduu gn. gn durumu * Gnein almnn en ok olduu gn. gn gemek * gnearpmak. gn gibi ak * ok ak, ok belli. gn grmek * esenlik, bolluk, mutluluk iinde yaamak. gn grmemek * skntiinde yaamak. gn grmez * hi gnealmaz (yer). gn grm * iyi yaam. * birok hayat tecrbesi bulunan (kimse). gn gnden * gnden gne, her gn biraz daha, giderek. gn gne uymaz * bir gnn ileri, durumlar, artlarbaka bir gnnkine uymaz. gn na kmak * akla kavumak, aydnlanmak. gn kavumak * gnebatmak, akam olmak. gn koymak * yaplacak bir iiin gn tespit etmek, belirlemek. gn merkezli * Gne'in merkezine balolan, Gne'in merkezinden bakldvar saylarak llen (bir yldzn koordinatlar). gn meselesi * her an mmkn, srekli gerekleebilecek durumda. gn ola harman ola * bir gn onun da zamangelir. gn olur ylbesler, yl olur gn beslemez * ticarette kazan, gn gnne uymaz. gn ortas* le, le vakti. gn tutulmas * Bkz. gnetutulmas. gn yamuru * Gnekmken yaan iri damlalyamur. gn yapmak * (ounlukla ev hanmlar) ayn belirli gnlerinde konuk arlamak. gn yay * Gnein gk kresinde bir gn boyunca izdii emberin ufuk stnde kalan paras. gn yeli * Dou rzgr. gnah * Dince su saylan iveya davran. * Acmaya yol aacak kt davran, yazk.

* (bazdeyimlerde) Sorumluluk, vebal. * Kabahat, hafif su. gnah benden gitti (veya gitsin) * "ben grevimi yaptm, bundan sonrasiin sorumluluk kabul etmem" anlamnda kullanlan sz. gnah karmak * (Hristiyanlarda) Tanr'nn balamasiin papaza gidip iledii gnahlaranlatmak. * kt davranlarn, sularnaklamak, anlatmak. gnah ilemek * gnah saylan davranta bulunmak. gnah keisi * Srekli sulanan, her gelenin fkesini ondan kardkimse. gnah olmak * yazk olmak. gnaha girmek * dince su saylan bir iyapmak. gnaha sokmak * gnah ilemesine yol amak. gnah(veya vebali) boynuna * ben karmam, sorumluluk sana (veya ona) der. gnahkadar sevmemek * hi sevmemek, nefret etmek. gnahna girmek (veya gnahnalmak) * birisi iin haksz olarak kt dnmek, kukulanmak; iftira etmek. gnahnekmek * birinin yaptveya birine karyaplan ktln cezasngrmek. gnahnvermez * ok cimri. gnahkr * Gnah ilemi, gnahl. gnahkrlk * Gnahkr olma durumu. gnahl * Gnaholan. gnahsz * Gnahveya suu olmayan. gnahszlk * Gnahsz olma durumu. gnk * Ayiei. gnar * Bir gn ara ile, iki gnde bir. gnaydn * Daha ok sabahlarsylenen esenleme sz. gnbegn * Gnden gne. gnberi * Yer'in, Gne'e en yakn bulunduu nokta. gnce * Gnlk (I). gncek * emsiye. gncel * Gnn konusu olan, imdiki, bugnk (haber, olay vb.), aktel. gncelik * Gnce yazlan defter, muhtra. gncelleme * Gncellemek durumu. gncellemek * Gncel duruma getirmek. gncelleme * Gncellemek ii. gncellemek

* Gncel duruma gelmek. gncelletirme * Gncelletirme ii. gncelletirmek * Gncel duruma getirmek. gncelliini yitirmek * sre amna urayarak nem ve deerini yitirmek. gncellik * Gncel olma durumu, aktalite. gnda * Bkz. gnde. gndelie gitmek * gnlk iler yaparak gelir salamak. gndelik * Her gnk, yevm. * Her gn yaymlanan, her gn kan. * Gn hesabyla veya her gn denen para, yevmiye. gndeliki* Gndelikle alan (kimse). gndeliki kadn * Gndelikle ev ilerinde alan hizmeti kadn. gndelikilik * Gndeliki olma durumu. gndelikli * Gndelikle alan (kimse). gndem * Meclis, kongre gibi toplantlarda grlecek konularn btn, ruzname. gndem d * Toplantprogramnn dnda (kalan). gndeme almak * bir kurul toplantsnda grlecek konularbir listeyle tespit etmek. gndeme getirmek * bir toplantda bir konuyu tartmak, grmek iin nermek. * bir konuya gncellik kazandrmak. gnden gne * Gn getike, gittike. gnde * Ayngnde olan. gndnd * Ayiei. gndz * Gnn sabahtan akama kadar sren aydnlk blm, gece kart. * Gndz vaktinde. gndz feneri * Zenci, arap. gndz gzyle * Gndzn, gndz vakti, gn nda, her eyin ak seik grld saatlerde. gndz klhl, gece silhl * gerekte iyi olmadhlde iyi gibi grnen kimseler iin kullanlr. gndz yrtclar * Kular snfndan kartallar takmnn, engel gagal, sivri ve kvrk trnakl, iyi uan kulariine alan bir alt takm. gndzc * Gndz alan grevli. * Gndz renim gren renci. * Gndzleri iki kullanan kimse. gndzleri * Gndz vakti. * Her gn. gndzl * Okula gndz giden, yatlolmayan (renci), nehar. gndzlk*

Gndze zg. gndzsefas * Kahkaha iei. gndzn * Gndz vaktinde. gne dorulum * Ynelim. gnebakan * Ayiei. gne * ok gnealan yer. gneik * Hindiba. gne * (byk G ile) Gezegenlere ve yer yuvarlana k ve sveren byk gk cismi. * Bu gk cisminin yaydk ve s. gneamak * gnebulutlardan syrlp grnmek. gnealmak (veya gnegrmek) * gnenlaryla aydnlanacak durumda olmak. gnebalkla svanmaz * herkesin bildii gerek inkr edilemez. gnebanyosu * Vcudun her yannveya bir blmn gnenlarna tutma, gnelenmek. gnebatmak * gn sonunda, gneufukta kaybolmak. gnearpmak * scak havada gnealtnda ok kalmaktan hasta olmak. gneavmak * gneyaylmak, gnedomak. gnedil teorisi * Dilin treyii felsefesi, psikolojisi ve sosyolojisi alannda Atatrk dneminde ortaya atlan bir kuram. gnedomak * sabahleyin gneufuktan ykselmek. gnegzl * Gz gneve eitli tabiat olaylarndan korumaya yarayan alet. gnegn * Gne'in, Yer'in bir noktasndaki meridyen dzlemine arka arkaya iki kez girmesi iin geen zaman. gnehayvancklar * Kk bacakllardan, n biimindeki yalancbacaklaryla hareket eden bir hcreli hayvanlar takm, gnsler. gnekremi * Gnelenme srasnda cildin kurumasn, aryanmasnve atlamasnnleyen bir tr zel krem. gnelekeleri * Gneyzeyinde grlen siyah benekler. Gnesaati * Bir dzlem ortasna dikilmibir ubuun, bu dzlem zerine ayrayrzamanlarda den glgesine baklarak saati gsteren blmler izilerek yaplmara. Gnesistemi * Gnele gezegenlerin oluturduklardizge. gnest * Gnelenme srasnda cildin kurumasnnleyen, koruyucu, beyaz renkli bir tr makyaj malzemesi. gnetac* Gneatmosferinin alevli blm. Gnetakvimi * Gnein grnrdeki gnlk ve yllk hareketine gre dzenlenen takvim. Gnetekeri * Gnein gkyzndeki iz dm olan parlak daire. Gnetutulmas * Ay'n, Yer ile Gnearasna girmesi yznden Gnein yer yznden kararmgrnmesi, ksuf. gneya * Gnelenme srasnda cildin daha abuk koyulamasiin kullanlan bir tr yalsv. gneyan

* Gnenlarnn insan teninde yaptesmerlik. Gneyl * Gnein grnrdeki yllk hareketine gre tanmlanan yl. gnee kariemek * sayggsterilmesi gereken eylere saygszlk gstermek. gnei zerine dodurmamak * gnedomadan nce yataktan kalkmak. gnein alnnda (veya gnein altnda) * gnein yakcnlaraltnda. gneleme * Gnelemek veya gnelenmek ii. gnelemek * Gnenlarndan vcudun yararlanmasnsalamak. gnelenme * Gnelenmek ii veya durumu. gnelenmek * Gnenlarndan yararlanmak iin kendini gnealtnda bulundurmak. gneletme * Gneletmek ii. gneletmek * (bir eyi) Gnenn etkisinde brakmak. gneli * Gnenlaryla aydnlanm. * (hava iin) Ak, aydnlk. gnelik * Gnenlarna engel olan perde veya buna benzer gere. * Siperlik. * Gnenlarnalan (yer). * Alcmerceini zararlnlardan korumak iin mercek nne taklan ve mercein nnde glgeli bir alan salayan yardmcdonatm tr. gnesel * Gnee ilikin, Gnele ilgili. * Gnele birlikte doan, Gnele birlikte batan (gk cismi). gnesiz * Gnenlaryla aydnlanmayan, gnenlarnalmayan. * (hava iin) Kapal, bulutlu. gnesizlik * Gnesiz olma durumu. gnetopu * Bkz. Acem llesi. gney * Solunu douya, sanbatya veren kimsenin tam karsna den yn, drt ana ynden biri, cenup, kuzey kart. * Bu ynde olan, bu ynle ilgili, cenub. * Gnegren yer. * Lodos. gney karaman * Siyahtan kl rengine kadar deien renklerde, kuyruklardier karamanlara gre daha kk, kuzularndan bukleli post alnabilen ve BatToroslar blgesinde yetitirilen bir tr koyun. gney noktas * Gney dorultusunun ufuk zerinde g deldii nokta. Gneybal * Gney yarm krede bir takm yldzn ad. gneybat* Gneyle batarasyn. gneydou * Gneyle dou arasyn. gneyli * Gney blgelerinden olan (kimse veya topluluk), cenuplu. * Trkiye'nin gney illerinden olan (kimse). gngrmez * Hi gnealmaz (yer).

gngrm * yi yaam. * Birok hayat tecrbesi bulunan (kimse). * ok yal. gngrmlk * ok hayat tecrbesi olmak. gnindi * Gurup zaman. * Bat. gnleme * Gnlemek ii. gnlemek * Gn belirlemek, tarihlendirmek. gnlerce * Birok gn srerek. gnlerden bir gn * gemizamanda bir gn, vaktiyle. gnleri gece olmak * ok kederlenecek bir duruma uramak. gnleri saylolmak * lm yakn olmak. * bir yerde kalmak iin ancak birka gn bulunmak. gnl * Tarihli. * Belli bir zamanla snrl. gnlk * O gnk, o gnle ilgili. * zerinden gn gemiveya geecek. * Her gn yaplan, her gn yaymlanan, her gn kan. * Gn gnne tutulan hatra, gnce, muhtra. * Gn gnne tutulan anyazsveya bu yazlariine alan eser, gnce. gnlk * Tts iin kullanlan bir eit aa sakz. gnlk aac * Asya'nn scak blgelerinde (Styrax) ve Afrika'da yetien (Boswelia) trlerinden gnlk karlan deiik cinste aalara verilen ortak ad. gnlk defter * Bir iletmenin yaptileri gn gnne geirdii defter, yevmiye defteri. gnlk gnelik * scak, yasz ve gzel hava. gnlk gnelik * Ak ve bol kl(yer veya hava). gnlk gnelik grnmek * skntsz, sorunsuz, huzur ortamnda bulunmak. gnlk * Gnlk yazar, gnlk tutmuve yaymlamolan kimse. gnte * Yer yrngesinin Gne'e en uzak bulunduu nokta, ev. gnsler * Bkz. gnehayvancklar. gntn eitlii * Gece ile gndzn eit uzunlukta olmas, ekinoks. gn * Kskanlk, ekememezlik, haset. * Zamanndan nce doan yavru . gn birliine * Gn birlik. gn birlik * Btn bir gn boyunca, gece kalmadan, sabah gidip akamdan nce dnmek zere. gn dolmak * nceden belirlenmibir sreyi tamamlamak. * mrn tamamlamak, eceli gelmek.

* hamilelikte ocuun olmasgereken sreyi tamamlamak, doldurmak. gn gemi * eski tarihli. * son kullanma tarihi dolmuolan yiyecek, bayat. gn gnne * Tam vaktinde, her gn, gnnde, tam gnnde. gn gnne uymaz * her zaman ayndurumda bulunmaz, kararsz. gn yetmek * lm zamangelmek. * (gebe iin) doum vakti gelmek. gnc * Kskan, haseti, hasut. gnclk* Kskanlk, hasetlik. gnleme * Gnlemek ii. gnlemek * Kskanmak, ekememek, haset etmek. gnn adam * O gnlerde ok sz edilen kii. * Zamann gereine gre yn ve tutum deitiren kimse. * Kendisinde zamann gerektirdii deerler bulunan kimse. gnn birinde * belli olmayan bir gnde. gnn (veya gnlerini) saymak * (kurtulamayacak hasta) son gnlerini yaamak. gnn beklemek * Bkz. gnn (veya gnlerini) saymak. gnn doldurmak * bir iin sona ermesi iin gereken sreyi tamamlamak. gnn grmek * kt bir sonla karlamak, cezaya arptrlmak. * ocuklarnn iyi, mutlu gnlerini grmek. * ay bagrmek. gnn gstermek * (tehdit yollu) cezalandrmak. gnn gn etmek * hibir eyi dert edinmeyip gnn hogeirmek. gpegndz * Ortalk iyice aydnlkken, iyice gndz iken. gpgzel * ok gzel. gr * Bol ve gl olarak kan veya fkran. * Bol, verimli, feyyaz. gr gr * Bkz. grl grl. grbz * Salam, gl ve iyi gelimi, iri. grbzleme * Grbzlemek ii. grbzlemek * Gelimek, grbz duruma gelmek. grbzlk * Grbz olma durumu. Grc * Grcistan halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. Grcce * Grc dili. gre * iftlemek isteyen ksrak veya dii eek.

* Bir yandan yana kadar olan tay. * Kuvvetli, din. * ekingen, korkak, rkek. grecilik * Bkz. devimselcilik. gre * Belli kurallar iinde, g kullanarak, iki kiinin trl oyunlarla birbirinin srtnyere getirmeye almas. greetmek (veya tutmak) * gremek. gremayosu * Greirken, greilerin giydii zel mayo. greminderi * Kapalspor salonlarnda greilerin zerinde gretikleri, st yekpare kaplolan kauuk minder. grei * Greyapan, green kimse, pehlivan. grei kprs * Vcudun, srt yere dnk, avular ve tabanlarda yay biiminde dayalbulunduu durum. greilik * Grele uraan spor dal, pehlivanlk. greilme * Greilmek ii veya durumu. greilmek * Greyaplmak. greme * Gremek ii. gremek * (iki kii) Trl oyunlarla birbirinin srtnyere getirmeye almak. gretirme * Gretirmek ii. gretirmek * Greyaptrmak. grgen * Grgengillerden, Karadeniz kylarndaki ormanlarmzda ok yetien, kerestesi beenilen bir aa (Carpinus betulus). grgengiller * ki eneklilerden, iek durumlartrtls; grgen, hu, fndk, kzlaa gibi kerestelik aalariine alan bir familya. grlek * alayan. grleme * Grlemek ii. grlemek * Kaln ve gr ses karmak. * Beklenmedik bir zamanda anszn lmek. grleme * Grlemek ii. grlemek * Gr bir duruma gelmek. grleyi * Grlemek ii veya biimi. grlk * Gr olma durumu. * Verimlilik, feyiz. gruh * Deersiz, aagrlen, kmsenen topluluk, derinti, sr. grl grl * Bol ve gr kan veya akan eylerin sesini anlatr. grldeme * Grldemek ii. grldemek * ok hzlve grltl ses karmak. grlt

* Aralarnda uyum bulunmayan dzensiz seslerin btn, patrt, amata. * Birok kiinin kartkavga, karklk veya tartma. grlt bastrmak * grltden daha ok gl ses karp onu etkisizletirmek. grlt karmak (etmek, koparmak veya yapmak) * dzensiz ve rahatsz edici sesler karmak. * kavga, karklk, tartma karmak. grlt kmak * kavga, tartma karklk olmak. grlt patrt * Kavga, grlt. grltc * Grlt yapan veya grlt karan (kimse), velveleci. grltl * Grlts olan. * Kark olaylarla dolu. grltl patrtl * ok grltl ve kark. grltsz * Grlts olmayan. * Kimseyi tedirgin etmeyen veya kimsenin dikkatini ekmeyen. grltszce * Grlt yapmayarak, tedirginlik karmayarak. grltye (veya patrtya pabu brakmamak) * korkutmalara aldretmeyip diledii gibi davranmak. grltye (veya patrtya vermek) * gereksiz bir tela drmek. grltye gelmek * (bir i, bir dnce vb.) telve karkla rastlayarak ilgi ekmemek, zerinde durulmamak. grltye getirmek (veya bomak) * (bir ii, bir dnceyi) telve karklk yznden ilgi ekmez duruma getirmek. * sz kalabalndan, karklktan yararlanarak istediini elde etmek. grltye gitmek * telve karkla rastlayarak deeri anlalmayp unutulmak. grz * Silh olarak kullanlan ar topuz. gtaperka * Sumatra'da ve evresindeki adalarda yetien byk bir cins aatan elde edilen, kablo yapmnda kullanlan, kauua benzer, zamklbir madde. gtme * Gtmek ii. gtmek * Hayvan veya hayvan srsn nne katp otlatarak srmek. * Bir dnceyi, bir duyguyu veya bir ilkeyi gerekletirmeye almak. * Bir kimseyi, bir topluluu kendi dnce ve amacdorultusunda ynetmek, sevk ve idare etmek. gttm domuzu bana retme * yllardr tandm bir kimsenin huylarnda bilirim. gve * Kurtuu deri, yapa, ynl kumave dokuma yiyen pul kanatllardan bir bcek (Tine pellionella). gve * inde yemek piirilen toprak kap. * Bu kapta piirilen yemek. gvel * Ak yeil, maviye alar gz rengi. gvelenme * Gvelenmek ii. gvelenmek * Gve tarafndan yenilmek. gvem erii * Bkz. akdiken. gven * Korku, ekinme ve kuku duymadan inanma ve balanma duygusu, itimat.

* Yreklilik, cesaret. gven beslemek * gven duymak, inanmak, itimat etmek. gven duymak * gvenmek, inanmak. gven * Karanlk odada, alabilecek kadar k salayan, duyar katetkilemeyen zel yapda bir lmbadan elde edilen k. gven kazanmak * kendisine inandrmak. gven mektubu * Bir elinin, gittii yerin devlet bakanna sunulmasiin kendi bakannca eline verilen belge, itimat mektubu, itimatname. gven oylamas * Greve yeni balamveya grevini srdren hkmetin tutumunu deerlendirmek iin mecliste yaplan oylama. gven vermek * gven duygusu uyandrmak, itimat telkin etmek. gven yazs * Gven mektubu. gvence * Bir antlamada taraflardan birinin sorumluluu zerine almas, inanca, teminat, garanti. * Alnan sorumlulua karolarak ortaya konulan ey. * Birinin phelerini datmak iin sylenen inandrcsz, teminat. gvence akesi * Herhangi bir sorumluluk yerine getirilmediinde kartarafa el konulacak olan para. gvence vermek * bir anlamada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluu yklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek. * bir sorumluluk karlolarak (para vb.) ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek. gvenceli * Gvencesi olan, gvence salayan, garantili. gvencesiz * Gvencesi olmayan, gvence salamayan, garantisiz. gvenceye balamak * teminat altna almak. gven * Gvenme duygusu, itimat. gvendii dalara kar yamak (veya gvendii dal elinde kalmak) * yardm veya yarar bekledii kimseden, yerden veya eyden iyilik gelmemek. gveni olmak * gvenmek, inanmak. gveni sarslmak * gveni kalmamak. gvenilir * Gven duygusu veren, gvenilen. gvenilirlik * Gvenilir olma durumu. gvenilme * Gven duyulma, gvenle baklma. gvenilmek * Gvenle baklmak, kendisine gven duyulmak. gvenirlik * Gvenilme durumu, gvenilir olma durumu. gveni * Gven duyma, gvenme. gvenli * Gven verici, emniyetli, emin. gvenlik * Toplum yaamnda kanun dzenin aksamadan yrtlmesi, kiilerin korkusuzca yaayabilmesi durumu, emniyet. gvenlik borusu

* Buharltesisatta basncn belirli bir deerin stne kmasnnleyen U biimli boru. gvenlik grevlisi * Gvenlii salamakla grevli kimse. gvenlik vanas * Buharltesisatta basn belirli bir deerin stne knca alarak tesisatn gvenliini salayan vana, emniyet supab. gvenme * Gven duyma, gveni olma. gvenme dostuna, saman doldurur postuna * "dost sandn birtakm kimseler sana kolaylkla ktlk edebilirler" anlamnda kullanlr. gvenmek * Gven duymak, gveni olmak, itimat etmek. gvenoyu * Greve yeni balamveya grevini srdren hkmetin tutumunu deerlendirmek iin meclisin verdii oy; itimat reyi. gvenoyu almak * hkmetin tutumu meclise onaylanmak. gvenoyu vermek * hkmetin tutumu ile ilgili olumlu oyu meclise kullanmak. gvensiz * Bakalarna gvenmeyen, itimatsz. gvensizce * Gvensiz bir biimde, gvensiz olarak. gvensizlik * Gvensiz olma durumu, itimatszlk. gvensizlik duymak * gvenmemek. gvensizlik nergesi * Hkmetin uygulamalarna kargsterilen yazlveya szl itimatszlk. gvercin * Gvercingillerden, hzlve uzun zaman uabilen, ksa vcutlu, sk tyl, birok evcillemitrleri bulunan, yemle beslenen ku(Columba). gvercinboynu * Yeil, mavi ve pembe arasnda dalgalanr gibi grnen renk. gvercingiller * Gvercin, kumru gibi kulariine alan genibir familya. gvercings * Yeil ile mavi arasnda bcek kabuuna benzer dalgalve deiken renk. gvercinler * Gvercin, kumru gibi kulariine alan takm. gvercinlik * Evcil gvercin yetitirmek iin hazrlanmyer. gverte * Gemide ambar ve kamaralarn st. gvey yemei * Erkek evi tarafndan dn akamakraba ve yaknlara verilen yemek. gvey,-i * Evlenmekte olan bir erkee, evlenme treni srasnda verilen ad. * Bir kzn ailesinden olan byklere gre kzn kocas, damat. gveyfeneri * Patlcangillerden, krmzve ekimsi meyvesi idrar sktrc olarak kullanlan, ok yllk ve otsu bir bitki, gelin otu (Physalis alkekengi). gveyi girmek * erkek iin, evlenmek. * i gveyi olarak, gelinin ailesinin evinde oturmak. gveyi olmadk, ama kapdnda bekledik * bir konuyu iyi bilmeyen ama yabancsda olmayan kimseler tarafndan kullanlr. gveylik * Gvey olma durumu, damatlk. * Gvey iin alnm, yaplmgiysi, armaan. * Gvey iken kullanlan veya yaplan. gvez

* Mora alan krmz. gya * Szde, sanki. gz * (kuzey yarm kre iin) Eyll, ekim ve kasm aylarniine alan sre, sonbahar. * Eyll 22 ile Aralk 21 arasndaki mevsim. gz idemi * Acidem. gz dnemi * Gz aylar. * Eitim retimde ilk yaryl. gz noktas * Gzn, gn-tn eitlii annda gnein gk ekvatoru izgisi zerinde bulunduu nokta. gzaf * Bo, anlamsz, beyhude (sz). gzel * Biimindeki uyum ve llerindeki denge ile hoa giderek hayranlk uyandran. * yi; ho. * Beklenene uygun den ve baardncesi uyandran. * Soyluluk ve ahlk stnlk dncesi uyandran. * Grg kurallarna uygun olan. * (hava iin) Sakin, ho. * Okayc, aldatc, kandrc. * Pek iyi, doru. * Hoa giden, beenilen, iyi, doru bir biimde. * Gzel kz veya kadn. * Gzellik kraliesi. gzel duyu * Estetik, bediiyat. gzel duyuculuk * Estetikilik, estetizm. gzel duyusal * Estetik. gzel gzel * Olaan bir durumda, herhangi bir skntya uramadan. gzel olmak * gzellemek. gzel sanatlar * Edebiyat, mzik, resim, heykel, mimarlk, tiyatro gibi insanda coku ve hayranlk uyandran sanatlar. gzel yazsanat * Harflere gzel biimler vererek yazma sanat, hsnhat, kaligrafi. gzelavrat otu * Patlcangillerden, 100-150 cm ykseklikte, atropin denilen zehirli ilcn karldpis kokulu, ok yllk ve otsu bir bitki (Atropa belladonna). gzelce * Gzele yakn, gzel gibi. * (gze'lce) yice, adamakll. gzelhatun iei * Bkz. nergis zamba. gzelim * deer verilen, sevilen. * teklifsiz bir seslenme olarak kullanlr. gzelleme * Halk edebiyatnda konusu ak olan, lirik bir iir tr. * en, sevinli duygularanlatan trklerde zel bir ezgi. gzelleme * Gzellemek ii. gzellemek * Gzel bir durum almak. gzelletirilme * Gzelletirilmek ii. gzelletirilmek

* Kendisine gzellik verilmek, gzel duruma getirilmek. gzelletirme * Gzelletirmek ii. gzelletirmek * Gzellik vermek, gzellik kazandrmak. gzellik * Estetik bir zevk, coku, holanma duygusu uyandran nitelik, hsn. * Okaycsz veya davran, iyilik, yumuaklk. * Ahlk ve fikr nitelikleriyle hayranlk uyandran ey. * Gzel olan bir kimsenin nitelii. gzellik enstits * Kadnlarn yz ve vcut bakmlarnn yapldyer. gzellik kraliesi * Yz ve vcut gzellii gz nnde bulundurularak yaplan yarmalarda birincilii kazanan kz. gzellik malzemesi * Makyaj malzemesi. gzellik mstahzarlar * Makyaj malzemelerinin genel ad. gzellik salonu * Kuafr. gzellik yarmas * Yalnz yz ve vcut gzelliinin l olarak kabul edildii yarma. gzellikle * Okaycsz veya davranla, iyilikle. gzergh * Yolst uranlacak, geilecek yer. * Yol boyu. * ok geilen yer, geek. gzey * Az gnealan, ok glgeli kuzey yama. gzide * Sekin, seilmi, seme. * Aydn, okumu, sekin (kimse). gzlek * Gz yamuru. * Gz mevsiminin geirildii yer. * Havalarn soumaszerine yaylalardan dnen hayvanlarn otlatlmasve bir sre barndrlmasiin ayrlm, daeteklerinde bulunan mera. gzleme * Gzlemek ii. gzlemek * Gz bir yerde geirmek. gzlk * Gzn yaplan. * Gzn ekilen tahl. gzn * Gz mevsiminde. , * Trk alfabesinin dokuzuncu harfi, ses bilimi bakmndan, ince nllerle n damak, kaln nllerle art damak nszlerinin tml ve yumua. Yumuak ge adverilen bu harf, Trkede kelimelerin banda hi gemedii gibi, sonunda da genellikle tek hecelilerde bulunur. * Snflama ve sralamalarda maddelerin srasharfle gsterildiinde dokuzuncu maddenin bana getirir. H * Hidrojen'in ksaltmas. h, H * Trk alfabesinin onuncu harfi. He adverilen bu harf ses bilimi bakmndan tmsz szcgrtlak nszn gsterir. * Nota iaretlerini harfle gsterme ynteminde si sesini gsterir. ha * stek uyandrmak iin kullanlr. * (ha:) ama anlatr. * (ha:) Dikkati ekmek, uyarmak iin kullanlr.

* (ha:) Bir eyin birdenbire hatrlandnveya kavrandnanlatr. * (ha:) Soru bildirir. * Tekrarlanarak kullanldnda eitlik anlamverir. * "Evet" anlamnda kullanlr. * Bazen tekrarlanan bir emir kipinin tekrarlararasnda yer alarak fiil ile anlatlan iin uzadve bundan bkldbildirilir. * Neredeyse, hemen yaknda. ha babam (veya ha babam ha) * karsndakinin abasnartrmak iin kullanlr. * srekli olarak, hi durmadan. ha bire * Durmadan, ara vermeden, arka arkaya, srekli olarak. ha bugn ha yarn * neredeyse, ksa bir srede. ha deyince * istenilen anda. ha Hoca Ali, ha Ali Hoca * deiik gibi gsterilen iki eyin, gerekte hibir bakalolmadnanlatr. ha yle * Bkz. hah. ha unu bileydin * "bunu oktan anlaman, bilmen gerekirdi" anlamnda kullanlr. hab * Uyku. habanera * ok kvrak bir Kba dans. * Bu dansn mzii. habaset * Ktlk, alaklk. habbe * Tahl tanesi, evin. * Su kabarc. * Karagz, Matiz, Klhanbeyi tiplerinin "yemek yemek" anlamnda kullandsz. habbesi kalmad(veya habbesi yok) * hi kalmad, hi yok. habbeyi kubbe yapmak * nemsiz bir eyi abartmak. haber * Bir olay, bir olgu zerine edinilen bilgi, salk. * letiim veya yayn organlaryla verilen bilgi. * Bilgi. * Yklem. haber ajans * Yurt ve dnya olaylarntoplayp yaymlayan kurulu. haber almak * (kendisine) bildirilmek, renmek, bilgi edinmek. haber atlamak * (gazetecilikte) bir haberi vaktinde yaymlayamamak. haber blteni * Radyonun, televizyonun ve eitli haber ajanslarnn yaymlad, gnn i ve dolaylarkonusunda kamuoyunu aydnlatcbilgiler veren ksa metin. haber brosu * Balbulunduklariletiim organlarna blgesel haberleri iletmekle grevli birim. haber kmamak * (biri veya bir ey iin) beklenen bilgi gelmemek. haber deyince * istenilen anda, arabuk. haber gemek * teleks, telefon vb. ile bilgi iletimi yapmak. haber gndermek * herhangi bir arala bildirmek. haber kayna

* Haber alnan kii ve yer. haber kipi* Bildirme kipi. haber merkezi * Bir yayn organnn haberleri derleyip toparlamak ve deerlendirmekle sorumlu ve ykml haber birimi. haber salmak (veya yollamak) * haber gndermek. haber stdyosu * Ses dzeni, ses geirmezlik zellii ile radyo ve TV gibi yayn organlarnda yalnz haber okunmak iin ayrlmzel blm veya oda. haber uurmak * gizlice veya hemen haber gndermek. haber vermek * bildirmek, haber ulatrmak. * bir durumun, bir olayn belirtisi olmak. haberci * Haber getiren kimse, ulak. * Bir durumun, bir olayn belirtisi. * Muhbir, ihbar eden (kimse). habercilik * Bir haberi usulnce hazrlama ve yayn organlarnda yaymlama ii. haberdar * Haberli, bilgili. haberdar etmek * haber vermek, bildirmek. haberdar olmak * bilgi edinmek, haber almak. haberden haber ver * (bir kimse veya bir konuda) bilgi ver. haberi olmak * bilgisi olmak, bilmek. haberin olsun! * herhangi bir konuda birine uyarda bulunmak iin sylenir. haberleme * Haberlemek ii, iletiim, muhabere. * Yazma. haberlemek * Karlklolarak haber alp vermek, iletimek, muhabere etmek. haberli * Bir olay veya durum zerine bilgisi olan, haberi olan. * Haber vermiveya alm(olarak). haberlik * Haber durumunda olan. habersiz * Haberi olmayan, haber almam, hibir bilgisi olmayan. * Haber vermeden, habersizce. habersizce * Haber vermeden, haberi olmadan, habersiz, gizlice. habersizlik * Haber alamama durumu. Habe * Etiyopya halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse, Etiyopyal. * (kk h ile) Derisinin rengi ok koyu esmer olan (kimse). Habe * Habe. habip * Sevilen, sevgili. * Hz. Muhammet. habis * Kt, alak, soysuz (kimse). * (bazhastalklar veya urlar iin) Ktcl. habislik

* Habis olma durumu. habitat * Yerleme, oturma. * Bitkinin doal olarak yetitii yer, yurt. habitus * Bitkinin yerindeki durumu, dallanmas, kklerinin toprak ierisindeki dalmasnbelirten morfolojik grn. hac * Genellikle tek tanrldinlerde kutsal olarak tannan yerlerin, o dinden olanlarca yln belli aylarnda ziyaret edilmesi. * slmn beartndan biri olan, Mslmanlarca zilhicce aynda Mekke'de yaplan Kbe'yi ziyaret ve tavaf treni. hacamat * Vcudun herhangi bir yerini hafife izip, zerine boynuz, bardak veya ie oturtarak kan alma. * Hafif yaralama. hacamat baltas * Hacamat iin kullanlan kesici kk ara. hacamat etmek (veya yapmak) * hacamat yoluyla kan almak. * hafife yaralamak. hacamat iesi * Hacamat yapmak iin kullanlan azdibinden dar ie. hacamat * Hacamat yapan kimse. hacamatlama * Hacamatlamak ii. hacamatlamak * Hacamat etmek, hacamat yapmak. * Hafife yaralamak. hacca gitmek * Mslmanlar hac amacyla Mekke'ye gitmek. * Hristiyanlar kutsal saylan yerlere gitmek. haccetme * Haccetmek ii. haccetmek * Mslmanlkta hac zamannda Kbe'yi ziyaret ve tavaf etmek. * Hristiyanlar kutsal saylan yerlere gitmek. hacet * Herhangi bir ey iin gerekli olma; gereklilik, lzum. * Tanr'dan veya kutsal saylan kiiden beklenen dilek. * Abdest (kk veya byk). * htiya duyulan ey, gerekli ey. hacet dilemek * istekte bulunmak. hacet grmek * gerekli bulmak, gerekli saymak. * ayak yoluna gitmek. hacet kalmamak * gerei olmamak. hacet kaps * Dua etmek veya dilekte bulunmak iin nnde durulan trbenin kaps(penceresi). hacet penceresi * Bkz. hacet kaps. hacet tepesi * zerinde yaplan duann kabul olunacana inanlan tepe. hacet yeri * Ayak yolu, abdesthane. hacet yok * gereklii yok, gerekli deil, istemez. haceti olmak * ayak yoluna gitmesi gerekmek. hacetini yapmak

* kk veya byk abdest etmek. hac * Din buyruklarnyerine getirmek iin hacca gitmiMslman. * Kuds', Efes'i veya baka kutsal bir yeri ziyaret etmiolan Hristiyan. hacbekler gibi beklemek * byk bir sabrszlkla beklemek. hacdevesi * Tek hrgl deve. hacff* Arap halkndan olanlar iin kullanlan alaylsz. hacolmak * hacca gidip, haccn gereklerini yapmak. hacya* Gl yandan karlan, haclarn srnd zel koku. hacaa * Byk ehirlerde gereksiz, yersiz ok para harcayan taralzengin. hacaalk * Hacaa olma durumu. hacaalk etmek * gereksiz yere, gsteriiin bol para harcamak. hacbektata * Balgam ta. haclar bayram * Kurban bayram. haclar kua * Gk kua. haclaryolu * Samanyolu. haclk * Hacolma durumu. hacshocas * kim varsa, herkes, hepsi. hacyatmaz * Yere nasl braklrsa braklsn, dibinde bulunan arlk sebebiyle dik bir durum alan oyuncak. * karlariin, g durumlarda kiiliinden zveride bulunarak kendini abucak toparlamaybeceren kimse. hacyolu * Bkz. haclaryolu. hacim * Bir cismin uzayda doldurduu boluk, oylum, cirim, syg. hacimli * Hacmi olan, oylumlu. hacimlice * Biraz hacimli, oylumluca. hacimsiz * Hacmi olmayan, oylumsuz. * Borsada gerekletirilen yetersiz tutarda alm satm. hacir * Kst, kstllk. hacir altna almak * kstlamak. * hastalk, bunama vb. sebeplerden tr davranlarnn nasl sonu vereceini bilemeyen bir kiiyi mahkeme araclile mal ve mlk ynetimi bakmndan kstlamak. * Meden Kanuna gre eitli haklarnkullanmaya yetkili olan kiinin bu haklarnn mahkeme kararile elinden alnmas, haklarnkullanma bakmndan kstlanmas. Hacivat * Karagz oyununda kendini halktan stn grme, bilgilik taslama, kitap dili kullanma gibi zentileri olan kimse. haciz * Bir alacan denmesi iin borlunun parasna, aylna veya malna icra dairesince el konulmas. haciz koymak * borlunun malna el koymak. hacizli * Haczedilmi, mahcuz.

haczetme * Haczetmek ii veya biimi. haczetmek * Bir alacan denmesi iin borlunun geim ve mesleinde gerekli olan eyler dnda kalan para, aylk veya malna icra dairesince el konmak. ha * Hristiyanln sembol saylan ve birbirini dikey olarak kesen iki izgiden oluan biim, istavroz, salip. ha karmak *Hristiyanlar saellerini aln, karn, iki koltuk ve gs hizasna gtrerek ha biiminde tapnma iaretini yapmak, istavroz karmak. hasuya atma * Hristiyanlarn bir din treni olarak kn suya ha atmalar. halamak * armha germek. hal * Haolan. Hallar * XI. yzyl ile XII. yzyl arasnda batlHristiyanlarca kutsal yerleri Mslmanlarn elinden almay amalayan seferlere katlanlara verilen ad, ehlisalip. havari * Ha benzeri. had * Snr, u. * Derece. * (insan iin) Yetki ve deer. * Terim. hd * Keskin; sivri. * (hastalk iin) abuk ilerleyen, iveen, akut. * Ar(bunalm, geimsizlik gibi kt durumlar iin) iddetli; gergin. hadde * Madenleri tel durumuna getirmek iin kullanlan ve trl apta delikleri olan elik ara. hadde fabrikas * Som demire ubuk, kebent, levha, ray gibi biimler verilen yapm evi. haddeci * Hadde iiyle uraan kimse. haddeden geirmek * en kk ayrntsna kadar incelemek, dikkatle aratrmak. haddehane * Ham demir madeninin eritildii byk ocak, frn. haddeleme * Haddelemek ii. haddelemek * Madenleri haddeden geirerek, birtakm ilemler sonucu, istenilen biime getirmek. haddi hesabyok * pek ok, snr, ls yok. haddi mi (veya haddine mi dm) * onun bunu yapmaya yetkisi veya yetenei yoktur. haddi olmamak * (hakkveya yetkisi) olmamak. haddikifayeyi bulmak * yeterince olmak. haddinden fazla * gereinden ok, ar. haddini amak * ly karmak, argitmek. haddini bildirmek * sert bir karlkla uslandrmak, yola getirmek, cezalandrmak. haddini bilmek * kendi deer ve yeteneini olduundan stn grmemek. haddizatnda * Aslnda.

hademe * yerlerinde temizlik ve getir gtr ilerine bakan grevli, odac, mstahdem. hademeihayrat * Din kurulularnda temizlik ve ayak ilerine bakan grevliler. hademelik * Hademe olma durumu veya hademenin grevi, odaclk. hadm * Ksrlatrlm, enenmierkek. hadm aas * Harem aas. hadm etmek * ksrlatrmak, enemek. hadmlatrma * Hadmlatrmak ii. hadmlatrmak * Eneyerek ksrlatrmak. hadmlk * Hadm olma durumu. hadi * Bkz. Haydi. hadi hadi * "Ksa kes", "ii uzatma", "bizi aldatamazsn" anlamnda kullanlr. * abukluk, acele bildirir. hadim * Hizmet eden, hizmet edici; yarayan, yarar. hadis * Hz. Muhammed'in genel kural deerindeki sz ve davranlar. * Bu sz ve davranlarinceleyen bilim. hdis * Sonradan ortaya kan. hdisat * Olaylar, hadiseler. hadise * Olay. hadise karmak * olay karmak. hadiseli * Olayl. hadisene * Haydisene. hdisesiz * Olaysz. hadsiz hesapsz * Saylamayacak derecede ok. haf * Futbolda kalecinin nnde bulunan iki bekin nndeki oyuncudan her biri. hafakan * Sknt, arpnt. hafakanlar bomak (veya basmak) * skntdan bunalmak. hafazanallah * Kt bir ihtimalden sz edilirken "Tanrkorusun" anlamnda sylenir. hafz * Koruyan, saklayan. * Kur'an'btnyle ezbere bilen ve okuyabilen kimse. * Aptal, ahmak, bn. * Bir eyi anlamadan ezberleyen kimse. hafza * Bellek. hafza kayb * Sinir sistemindeki bir arza sebebiyle bilincin yitirilmesi. hafzal

* Hafzasolan. hafzali * Seyrek taneli, kaln kabuklu, etli ve parlak altn sarsrenginde byk taneli bir tr zm. hafzasz * Hafzasolmayan. hafzayyoklamak * hatrlamaya almak. hafzktp * Kitaplk grevlisi. hafzlama * Hafzlamak ii. hafzlamak * ok almak, ezberlemek, ineklemek. hafzlk * Hafz olma durumu veya hafzn grevi. * Aptallk, ahmaklk. * Ezbercilik, bir eyi anlamadan renme zellii. hafi * Gizli, sakl. hafi celse * Bkz. gizli oturum. hafif * Tartda arlaz gelen, yeni, ar kart. * G veya yorucu olmayan, kolay. * Ar balolmayan, cidd olmayan, hoppa. * (yiyecek iin) Miktaraz, sindirimi kolay. * Kalnlveya younluu az olan. * Etkisi az olan. * Zorlu olmayan. * nemli olmayan. * (uyku iin) abuk uyanlan. * ok dik olmayan (srt, yoku). * Gc az olan, belli belirsiz. * Skntsz, ferah. * Belli belirsiz. hafif atlatmak * kt bir durumdan ok az bir zararla kurtulmak. hafif gelmek * arlfazla olmamak. * nemsiz grmek, deer verilmemek. hafif giyinmek * az ve ince giyinmek. hafif hafif * Yavayava, ar ar. hafif hapis cezas * Ayrhcreye kapatlmakszn ektirilen hapis cezas. hafif sanayi * eitli tketim mallarreten sanayi. hafif sklet * Grete 68 kg, boks ve halterde 67,5 kg olarak tespit edilmiarlk. hafif tertip * yle byle, biraz, arla kamadan. hafif uyku * Derin olmayan, kolayca uyanlabilen uyku. hafif yollu * st kapal, ksa bir aklamayla. * Davranlarile iinde bulunduu toplumun ahlk anlayna ters den (kadn), hafifmerep. hafife * Hafif olarak, hafif bir biimde, belli belirsiz. hafife almak * kmsemek, nemsememek. hafifleme

* Hafiflemek ii. hafiflemek * Herhangi bir sebeple eski arlazalmak. * Etkisi, gc azalmak. * Bir skntdan kurtulmak, rahatlamak. hafifleme * Hafiflemek ii. hafiflemek * Hafiflemek. * Ar ballnyitirmek. hafifletirme * Hafifletirmek ii. hafifletirmek * Hafiflemesine yol amak. hafifletici * Hafifletme zellii olan. hafifletici sebep, -bi * Suun hafiflemesine sebep olan durum veya olay. hafifletme * Hafifletmek ii. hafifletmek * Hafiflemesine yol amak, hafifletirmek. hafifleyi* Hafiflemek ii veya biimi. hafiflik * Hafif olma durumu. * Rahatlk. * Davranlariinde bulunduu toplumun ahlk anlayna uymama durumu. hafiflik etmek * yakksz bir davranta bulunmak veya sz sylemek. hafifmerep * Davranlar, iinde bulunduu toplumun ahlk anlayna uymayan (kadn). hafifseme * Hafifsemek ii, yeniseme, istihfaf. hafifsemek * Bir kimseyi veya bir eyi nemsememek, yenisemek, istihfaf etmek. hafifseyi* Hafifsemek ii veya biimi. hafiften * Hafife, belli belirsiz, yavayava. hafiften almak * nemsiz bulup zerine dmemek, yeterince ilgilenmemek. hafit * Erkek torun. hafiye * zel soruturmalarla edindii bilgileri ilgililere ileten kimse, detektif. hafiyelik * Hafiye olma durumu veya hafiyenin grevi. hafniyum * Atom numaras72, atom arl178,6 olan, az rastlanr bir element. KsaltmasHf. hafriyat * Kaz. hafriyat* Hafriyat ii ile uraan kimse. hafriyatlk * Hafriyatnn ii veya meslei. hafta * Birbiri ardnca gelen yedi gnlk dnem. hafta aras * Hafta ii her gn. hafta arasnda (veya iinde) * iki pazar arasndaki gnlerde. hafta ba*

Haftann ilk gn; genellikle pazartesi. hafta ii * Haftann her gn. hafta sekiz, gn dokuz * tedirgin edercesine sk sk. hafta sonu* Haftann son gnleri, genellikle cumartesi ve pazar. haftalk * Haftada bir kez yaplan veya yaymlanan. * Herhangi bir hafta sren. * Haftada bir denen para. haftalk* cretini haftadan haftaya alan (kimse). haftalkl* cretini haftadan haftaya alan (kimse). haftaym * Futbolda 45'er dakikalk iki dnemin her biri, yar. * Bu iki dnem arasnda kalan 15 dakikalk dinlenme sresi, ara. hah * Olmasistenen veya beklenen bir ey olur olmaz duyulan sevinci ve onama duygusunu anlatr. hah yle * yaplan bir iin beenildiini anlatr. haham * "hikmet" Yahudi din adam. hahamba * Bir lkedeki Yahudi topluluunun din bakan. hahambalk * Hahambann grevi veya hahambana yardmcolan tekilt. hahamhane * Hahambann altyer. hahamlk * Hahamn unvanve grevi. hahha hahhah * Alaylyapmacklgl. hahnyum * Atom numaras105 olan, kaliforniyum atomlarnn, azot ekirdekleriyle bombardmanndan elde edilmi yapay element, nilsbohryum. KsaltmasHa. hail * Engel. haile * ok acklolay. * Manzum biimde yazlmtrajedi. hain * Hyanet eden (kimse). * Zarar vermekten, zmekten veya ktlk yapmaktan holanan (kimse). * Bazen sitemli bir seslenme olarak kullanlr. * Kt bir niyet tayan. hain hain * Kt bir biimde. haince * Hain bir anlam tayan. * Hain bir biimde. hainleme * Hainlemek ii. hainlemek * Haince davranr olmak. hainlik * Hain olma durumu veya haince davran. hainlik etmek * (birine) haince davranmak, ktlk etmek. haiz * Bir eyi olan, elinde bulunduran, tayan. haiz olmak

* elinde bulundurmak, uygun olmak, tamak. haje * Afrika'da yaygn kobra tr (Naja haje). Hak * Tanr'nn adlarndan biri. hak * Adalet. * Adaletin, hukukun gerektirdii veya birine ayrdey, kazan. * Dava veya iddiada geree uygunluk, doruluk. * Gemive harcanmemek. * Pay. * Emek karlcret. * Doru, gerek. hak * Maden, aa, tazerine elle yazveya ekil oyma. * Kttaki yazykazma. hk * Toprak. Hak dini * slmiyet. hak edi * Bir retim veya yapm srasnda hak edilmidurum veya para. hak etmek * bir emek karlhakkolan eyi elde etmek, hak kazanmak. * lyk olduu (kt) karlalmak. * bir baardolaysyla dllendirilmek. hak getire * yoktur, bulunmaz, ne arar. hk ile yeksan etmek (veya olmak) * (yap, ehir vb. iin) temelinden ykp harap etmek (veya olmak), btnyle ortadan kaldrmak (veya kalkmak). hak kazanmak * emein kar_____lnalabilecek duruma gelmek. hak kuu * shak kuu. hak vermek * birinin dncesini, davasn, iddiasndoru bulmak. hak yemek * bakalarnn hakknvermemek. hak yerini bulur (veya hak yerde kalmaz) * hakszlk er ge ortaya kar. hak yolu * Doruluk, doru yol. hakan * Trk, Mool ve Tatar hanlariin "hkmdarlar hkmdar" anlamnda kullanlan bir unvan. * Osmanlpadiahlarna verilen unvan. hakanlk * Hakan olma durumu. * Hakann egemenliindeki lke. * Hakann ynetimi. hakaret * Onur krma, onura dokunma, kltc sz veya davran. hakaret etmek * bir eyi veya bir kimseyi aalk ve deersiz gsterecek biimde davranmak. hakaret grmek * ar veya kltc davrangrmek, aalanmak. hakaret saymak * bir sz veya davranhakaret olarak kabul etmek. hakaretamiz * Hakaret ieren, hakaret dolu. Hakas * Rusya'daki Hakas Cumhuriyeti'nde yaayan Trk halkve bu halktan olan kimse.

Hakasa * Hakas Trkesi. haka * Dorulukla. hakas * Dorusu, doru olan. hakem * Yargc. * Gre, futbol gibi oyunlarda, oyunu yneten sorumlu kii. hakem heyeti * Bazlkelerde yurttalardan seilmive mahkemede yarggrevini yapan geici kurul, jri. * Yarma, mnazara vb. nde en doru ve kesin sonucu belirlemekle grevli kurul, yargclar kurulu. hakem karar * Sporda (zellikle greve boksta) sonucun hakem veya hakemler tarafndan iln edilmesi. * Mahkemeler tarafndan tayin edilen yeminli hakemlerin verdii karar. hakemlik * Hakemin grevi, yargclk. hakeza * Bunun gibi, byle. hk * Yeile alar toprak rengi. * Bu renkte olan. hakikat * Bir iin dorusu, gerek, asl, esas. * Gereklik. * Gerekten; dorusu. hakikat olmak * gerek duruma gelmek, gereklemek. hakikaten * Gerekten, sahiden, dorusu da budur ki. hakikatli * Yaknlve ballsrekli olan, vefal. hakikatsiz * Yaknlve ballsrekli olmayan, vefasz. hakikatsiz kmak * yaknlve ballsrekli olmamak. hakikatsizlik * Hakikatsiz olma durumu, vefaszlk. hakik * Gerek. * Nitelii deimemi, aslna uygun olan, gerek olan. hakim * Bilge. * Tanr. hkim * Egemenliini yrten, buyruunu yrten, szn geiren egemen. * Yarg. * Bata gelen, bata olan, baskn kan. * Duygu, davranvb. ni iradesiyle denetleyebilen (kimse). * Yksekten bir yeri btn olarak gren. * Benzerleri arasnda g ve nem bakmndan bata gelen, dominant, baat. hkim olmak * buyruunu yrtmek, egemenliini srdrmek. * etkili olmak, hkmetmek. hakimane * Bilgece. hkimane * Buyururcasna, hkmedercesine. hkimiyet * Egemenlik. hkimiyetimilliye * Ulusal egemenlik, mill egemenlik.

hkimlik * Szn geirme, buyruunu yrtme durumu. * Yarglk. hakir * Aagrlen, deersiz, hor. hakir grmek * nemsememek, deer vermemek, kmsemek, kk grmek, hor grmek. Hakka erenler * (dinde) Tanrsrrna eriip manev g kazananlar. hakkk * Hak (II) ileri yapan sanat, oymac. hakkaniyet * Hak ve adalete uygunluk, doruluk, nasfet. hakketme * Hakketmek ii. hakketmek * Maden, aa, tazerine elle yazveya ekil oymak. * Yazve ekilleri kazyarak silmek. hakkgemek * birinin payndan bakasalmolmak. * birinde veya bir eyde emei olmak. hakkiin * kutsal eyleri anlatan kelimelerden sonra getirilerek ant imek iin sylenir. hakkolmak * pay, alaca, hissesi olmak. * sznde, dncesinde, iddiasnda haklolmak. hakkdenmez * onun iyiliklerine, emeklerine karlk olarak ne yaplsa azdr. hakkvar * doru dnyor, doru sylyor, doru davranyor. hakkhyar* Seme hakk, muhayyerlik. hakkhuzur * Bir toplantda bulunma karlalnan para, oturum creti. Hakkn rahmetine kavumak (veya Hakka kavumak, Hakka yrmek) * lmek. hakknda * lgili olarak, zerine. hakkndan gelmek * zor bir ii baarile sona erdirmek. * yenmek, almak veya cezasnvermek. hakknaramak * hakkolduuna inandeyi elde etmeye almak. hakknhell etmek (veya etmemek) * hakkn, emeini balamak (balamamak). hakknvermek * gereini btn olarak yerine getirmek. * birinin almasnn karlngereince deerlendirmek. hakknyemek * birinin hakkolan eyi vermemek. hakkskt * Susmalk, sus pay. hakkyla * Gerei gibi, iyice. haklama * Haklamak ii. haklamak * Bozmak, perian etmek, yenmek. * Krmak, bozmak. * Yiyip bitirmek. haklama * Haklamak biimi veya durumu.

haklamak* ki taraf birbirine hakknverip, alacak verecekleri kalmamak, demek. hakl * Hakka uygun, doru, yerinde. * Davas, iddias, dncesi veya davrandoru ve adalete uygun olan (kimse). haklbulmak * davasn, iddiasn, dncesini, davranndoru bulmak, yerinde grmek. haklkmak * davasnn, iddiasnn, dncesinin veya davrannn doru olduu anlalmak. haklolmak * davas, iddias, davran, dncesi adalete uygun olmak. hakllk * Haklolma durumu. hakperest * Haksever. hakperestlik * Hakseverlik. haksever * Doru bildii eyden ayrlmayan (kimse), hakperest. hakseverlik * Haksever olma durumu, hakperestlik. haksz * Hak ve adalete uygun olmayan. * Davas, iddias, davran, dncesi doru ve yerinde olmayan (kimse). haksz bulmak * bir iddiay, dnceyi, davrandoru ve yerinde bulmamak. haksz yere * Haksz olarak, hak etmedii hlde. hakszca * Hakka, adalete uymayan (biimde). hakszlk * Haksz olma durumu. * Hak ve adalete aykrlk. hakszlk etmek * adalete aykrdavranmak, gadretmek. hakinas * Haktanr. hakinaslk * Haktanrlk. haktanr * Herkesin hakkngzeten (kimse), hakinas. haktanrlk* Haktanr olma durumu. hakuran * Kumru. hakuran kafesi gibi * birok aralklar, aklklarbulunan (oda, yer). hal * zme, zlme; eritme; kark bir sorunun iinden kma, sonuca varma. hal * Genellikle st kapalpazar yeri. hal * Tahttan indirme. hl * Bir eyin iinde bulunduu artlarveya tadniteliklerin btn, durum, vaziyet. * Davran, tutum, tavr. * imdiki zaman, iinde yaanlan zaman. * G, kuvvet, takat. * Kt durum, sknt, dert. hal aresi * zm yolu. hl deiimi

* Bir yldzn scaklna, basncna, younluuna, aydnlatma gcne veya ktlesine ilikin deiim. hl hatr sormak * bir kimseye "naslsnz, ne durumdasnz"anlamnda nezaket sorusu yneltmek. hl olmak * kt duruma dmek, lmek. hl ulac * Zarf-fiil. hala * Babann kz kardei. hl * imdiye kadar veya o zamana kadar, henz. hl o masal * hep aynsz, ayndnce, davranveya sorun. Hala * ran'n gneyinde yaayan bir Trk topluluu veya bu topluluktan olan kimse. Halaa * Hala Trkesi. halaolu * (birine gre) Halann olu veya ocuu, halazade. hals * Bir yerden, bir eyden kurtulma, kurtulu. hals olmak * kurtulmak. halskr * Kurtarc. halat * Kenevirden yaplmok kaln ip. halat ekme * Bir halatbirer ucundan tutan iki tarafn birbirini ekmesiyle yaplan yarma. halvet * Sevimlilik, irinlik, tatllk. halay * Anadolu'nun eitli blgelerinde davul ve zurna eliinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu. halay ekmek (veya tepmek) * halay oyunu oynamak. halayk * Kadn kle, cariye. halaykl * Halayolan. halayklk * Halayk olma durumu. halaza * Ekinler biilirken tarlaya dklen tanelerden ertesi yl kendiliinden yetien ekin. halazade * Halaolu veya halakz. hlbuki * Oysa, oysaki. hlden anlamak (veya bilmek) * bir kimsenin iinde bulunduu g durumu anlayarak, sezerek, anlaygstermek. haldr haldr * Hzla ve ses kararak. hale * Ayn evresinde grlen k halkas, al, ayla. * Hristiyanlkta aziz saylanlarn resimlerinde balarevresinde izilen daire. hle yola koymak * iyi bir dzen vermek, tertiplemek. Haleb * Halep halkndan olan kimse. Haleb ordaysa arn burada * bir iddiayveya sz abartlmbularak kantnistemek iin kullanlr. halef * Birinin ardndan gelip onun yerine geen kimse, ardl, selef kart.

halef selef * Biri tekinin yerini alma. halef selef olmak * biri tekinin yerini almak, yerine gemek. halel * Bozma, bozukluk. halel gelmek * bozulmak, zarara uramak. halel getirmek (veya getirmemek) * zarar vermek, engel olmak, ket vurmak. halel vermek * bozmak, sarsmak. haleldar * Bozukluu olan. haleldar olmak * bozulmak, sarslmak. halelenme * Halelenmek ii. halelenmek * (Ay) evresinde k halkasolumak, allanmak. haleli * Halesi olan. hlen * imdi, u anda, bugnk gnde. Halep ban * ark ban. halet * Durum. haletiruhiye * Ruh durum, ruh durumu. hal'etme * Hal' etmek ii veya biimi. hal'etmek * Tahttan indirmek. halfa * Budaygillerden, lifleri ip, uval ve kt yapmnda kullanlan bir bitki (Sitipa tenacissima). half-time * Bkz. haftaym. halhal * Kadnlarn ayak bileklerine taktklarbilezik. hal * Yere veya mobilya stne serilmek, duvara gerilmek iin, ou ynden dokunan, ksa ve sk tyl, nakl, kaln yayg. halc * Haldokuyan veya satan kimse. halclk * Haldokuma sanatveya sanayii. * Halalp satma ii. hali * Bo, ssz, tenha. hli (veya hlleri) duman olmak * kt duruma dmek. hli harap olmak * bitkin, perian olmak, kt duruma dmek. hli kalmamak * gc takat, eski durumu olmamak. hli tavryerinde * durumu, grn, davrandzgn. hli zere * olduu gibi. hli vakti yerinde * paraca durumu iyi, zengince.

hali * Koy, krfez. * Gelgit olaynn belirgin olduu yerlerde, bu olaydan doan akntlarn etki yaptkylarda akarsu azlarnn huni biiminde genilemidurumu. halife * Hz. Muhammed'in vekili olarak Mslmanlarn imamlnve eriatn koruyuculuunu yapmakla grevli kimse. * Hkmdar. * Osmanlpadiahlarnn kullandklarunvanlardan biri. * Babali kalemlerinde ktip. * ok iyi yetimi, eitilmikimse. halifelik * Halifenin grevi, hilfet. * Halife nitelii ve makam. * Halifenin egemenlii altndaki lkeler. hlihazr * imdiki durum, bugnk durum. hlihazrda * Bu gnlerde, son zamanlarda. * imdi, u anda. halik * Yaratc, yaratan, yoktan var eden. * z. (byk H ile) Yaradan, Tanr. Halil brahim bereketi * brahim Peygamber'i iaretle bolluk, refah anlatr. halile * Dou Hindistan'da yetien bir bitki (Terminalia citrina). halim * (insanlar iin) Yumuak huylu. halim selim * Yumuak ve doru (kimse). hlinde * (grnmnde) olarak. hline bakmamak * kendisinin ne durumda olduunu dnmeden gcn aan ilere kalkmak. hline gelmek * gibi olmak. hline kpekler glyor * ok kt bir duruma denler iin kullanlr. hlini almak * herhangi bir duruma gelmek. halis * Katk olmayan, katksz, saf. halis muhlis * Katksz, eksiksiz, z. halisane * Her trl kar dncesinden uzak olarak, temiz yrekle, itenlikle. halisddem * Katksz, saf kan. halita * Alam. * Birden ok geden olumukarmak bir btn. haliyle * Olduu gibi. * Olaan bir sonu olarak, ister istemez. halk * Aynlkede yaayan, aynuyrukta olan insan topluluu. * Aynsoydan gelen, ayrlkelerin uyruu olarak yaayan insan topluluu. * Bir lke ierisinde yaayan deiik soylardan insan topluluklarnn her biri. * Belli bir blgede veya evrede yaayanlarn btn. * Yneticilere gre bir lkedeki yurttalarn btn. * Aydnlarn dnda kalan topluluk.

halk * Yaratma. halk adam * inden kthalk kesiminin btn zelliklerini yakndan bilen, halk tarafndan sevilen kimse. halk az* Aynlehe iinde daha kk ayrlklar gsteren ve belli yerleim blgelerine zg olan konuma dili. halk avcl * Demagoji. halk avcs * Demagog. halk bilgisi * Halk biliminin, evreyi oluturan canl, cansz doal nesnelerle ilgili inan ve uygulamalarkonu alan dal. halk bilimci * Halk bilimiyle ilgili aratrma, derleme, incelemeler yapan kimse, folklorcu. halk bilimi * Bir lkede yaayan halkn kltr rnlerini, szl edebiyatn, geleneklerini, trelerini, inanlarn, mutfan, mziini, oyunlarn, halk hekimliini vb. ni inceleyerek, bunlarn birbirleriyle ilikilerini belirten; kaynak, evrim, yaylm, deiim, etkileim gibi sorunlarnzmeye, sonu, kural, kuram ve yasalarbulmaya alan bilim dal, folklor, halkiyat. halk bilimsel * Halk bilimi ile ilgili, folklorik. halk dili * Halk azlarndan ortak dile geerek, ortak dildeki karlile birlikte dile bir eni katmak zere yaygn bir biimde kullanlan az zelliklerinin btn. halk edebiyat * Adbelli olan veya olmayan kimselerin, halk ozanlarnn yarattklariir, destan ve hikye gibi edebiyat trlerine verilen ad. halk etmek * yaratmak. halk evi * Halk evleri kuruluunun grev yaptyap. halk evleri* Halkeitip mill birlie ve lkye yneltmek amacyla kurulmuolan kurulular. halk matinesi * Tiyatro, sinema vb. elence yerlerinin dzenledikleri ucuz matine. halk mzii * Yazlhibir kurala dayanmadan, yalnzca iitme yoluyla kuaktan kuaa aktarlan, halkn ortak malolan geleneksel mzik tr. halk odas * Kk yerleim blgelerinde toplu grme iin yaplmkk yer, oda. halk okulu * Halk iin gerekli olan bilgilerin verildii okul. halk oylamas * Byk bir topluluun trl siyas ve toplumsal sorunlar karsnda olumlu veya olumsuz grn belirlemek iin bavurulan oylama, referandum. halk ozan * Halk iinde yetien, deyilerini genellikle sazla syleyen, szl iir geleneine balozan, k. halk yardakl * Halkkkrtma ii, tahrikilik. halk yardaks * Halkkkrtan, halkkt yola sevkeden kimse. halka * eitli metallerden veya tahtadan yaplmember. * ember biiminde eitli nesnelerden yaplmtutturma arac. * Deerli metallerden yaplan ember biimindeki ss eyas. * Su gibi svlarn iine katbir nesnenin dmesiyle oluan, gittike byyerek alan embere benzeyen biim. * ember biiminde dizilmitopluluk. * Uykusuzluk, yorgunluk, znt gibi sebeplerle gz altnda beliren koyuluk. * Bir tr ufak, yalve tuzlu simit. * Yerden ykseklii ayarlanabilen aralklara asliki halatn ularna taklan 18 cm apnda, 28 mm kalnlnda tahta veya deri kapliki demir halkadan oluan aslma aralarndan her biri.

halka (veya leme) verir talkn(telkini), kendi yutar salkm * verdii de kendi uymayan kimseler iin kullanlr. halka dizilili * Ayneksen evresinde dizilmi. halka dnk * Halkn yararna olan. halka inmek * halkn anlayve grdzeyinde olmak. halka olmak * bir ember biiminde dizilmek. halka oyunlar * El ele tutuup ember biiminde dizilerek oynanan oyunlar. halka yay * Boru anahtarnn iyi tutmasnsalayan ve evreyle anahtar kolu arasna konulan sarmal yay. halkac * Halka yapan veya satan kimse. * Lnaparklarda ie, sigara gibi nesnelere halka geirmek yoluyla oyun oynatan kimse. halkalama * Halkalamak ii. halkalamak * Bir eyi kvrarak halka biimine getirmek. * Bir yer veya eyin evresini ember biiminde kuatmak. halkalan* Halkalanmak ii veya biimi. halkalanma * Halkalanmak ii. halkalanmak * Halka biiminde olumak. halkalay* Halkalamak ii veya biimi. halkal * Halkasolan. * Bir tr olta inesi. halkaldamar * Bitkilerin gelimesine yarayan halka biimindeki damar. halkalgzler * evresindeki tenin rengi koyu olan gzler. halkallar * Slklerle solucanlariine alan snf. halkams* Halka biiminde olan. halkav * Halka biiminde olan. halk * Halkn yarariin uraan (kimse). halklk * Bireyler arasnda hibir hak ayrlgrmemek, topluluk iinde hibir ayrcalk kabul etmemek, halk ad verilen tek ve eit bir varlk tanmak grve tutumu, poplizm. * XX. yzylda Fransa'da ortaya kan, yoksul halkn yaayve duygularzerinde duran bir edebiyat r, poplizm. halkiyat *Halk bilimi, folklor. halkoyu * Byk bir topluluun trl siyas ve toplumsal sorunlardaki grnn alnmasve ona gre uygulamaya giriilmesi iin yaplan oylamada halkn bildirdii olumlu veya olumsuz oy. halla * Yn, pamuu yay veya tokmak gibi bir arala kabartma, ditme iini yapan kimse, atmc. halla pamuu gibi atmak * toplu durumda bulunan kii veya nesneleri darmadan etmek. hallalk * Hallacn yapti, atmclk. hallenme

* Hallenmek ii. hallenmek * Yeni bir duruma girmek, deimek. * Kendinden gemek, baylr gibi olmak. * Bir eye karistek duymak. hallenip kllenmek kendi imknlaryla iyi kt geinip gitmek, kendi yayla kavrulmak. halleme * Hallemek ii. hallemek * Karlkldertlerini anlatmak, dertlemek. * Bir eyle yakndan ilgilenmek. halletme * Halletmek ii. halletmek * G grnen bir olay veya duruma zm yolu bulmak. * zmek. * Yoluna koymak, olumlu sonuca balamak. * Bir cismi bir sviinde eritmek. * Bir yemei yenecek duruma getirmek. * Cinsel iliki kurmak. hallice * Durumu benzerlerine gre biraz daha iyi olan. hallihamur * inde bulunduu artlara uymak anlamna gelen hallihamur olmak deyiminde geer. hallolma * Hallolmak durumu. hallolmak * zmlenmek, sonulanmak. * Bir sviinde erimek. hallolunma * Hallolunmak durumu. hallolunmak * zlmek, sonuca balanmak. halojen * Madenlerle birleince tuz verebilen flor, klor, brom ve iyot elementlerine verilen ad. hlsiz * Hli, gc olmayan, bitkin, dermansz, takatsiz. hlsizce * Hlsiz bir biimde (olan). hlsizleme * Hlsizlemek durumu. hlsizlemek * Hlsiz bir duruma gelmek. hlsizlik * Hlsiz olma durumu, bitkinlik, dermanszlk, takatsizlik. halt * Bir eyi baka bir eyle kartrma. * Uygunsuz sz syleme, uygunsuz iyapma. * Uygun olmayan, beenilmeyen ey. halt etmek* uygunsuz bir sz sylemek, uygunsuz davranmak. halt kartrmak * uygunsuz davranta bulunmak veya iyapmak. halt yemek * yakksz ve kt bir iyapmak. halter * Birbirine metal sapla balanmiki glle veya disklerden yaplmara. * Bu araciki elle kaldrmayamalayan spor dal. halterci * Halter sporu yapan kimse. haltercilik * Halterci olma durumu.

halk * Temiz huylu, iyi ahlkl. halvet * Issz yerde yalnz kalma. * Issz ve kapalyer. * Hamamlarda ok scak kk yer. halvet gibi* ok scak (yer, oda). halvet olmak * grmek iin yalnz kalp ieriye kimseyi sokmamak. halvethane * Eski saraylarda girilmesi yasak olan oda. * Eski tekkelerde dervilerin yalnzca ibadet etmek ve ile doldurmak iin kapandklaroda. Halvet * badetlerini tenhada yapan bir tarikat. * Bu tarikattan olan kimse. ham * (meyve iin) Yenecek kadar olgun olmayan. * lenmemi(madde). * dmansz. * Gerekleme kolaylveya imknolmayan. * Kaba, toplum kurallarnbilmeyen, incelmemi. ham besi suyu * Kkler tarafndan topraktan emilip yapraklara kadar kan besi suyu. ham ervah* Yersiz, yakksz sz ve davranlarolan kimse, iadam. ham gaz * lenmemigaz. ham hayal* Gereklemeyecek dnce veya mit. ham hum * "Belirsiz birtakm szler sylemek" anlamna gelen ham hum etmek deyiminde geer. * nemsiz, bosz. ham hum aralop * dzenle veya el abukluu ile yaplan, kimsenin akl erdiremedii i. ham madde * Bir rn veya mal oluturmak iin gerekli maddelerin ilenmeden nceki doal durumu. ham pay* Zvanalgemeleri salamlatrmak amacile zvanadan genellikle te biri orannda karlan para. hamail * Omuzdan apraz olarak bele inen ba, hamayl. * Muska. hamak * ki aa veya direk arasna aslarak iine yatlan ve sallanabilen, adan veya bezden yaplmyatak, ayatak. hamakat * Ahmaklk. hamal * cretle yk tayarak geinen kimse, tayc, yk. hamal camal * Hamal ve benzeri kimseler. hamal semeri * Arkalk. hamal sr * Srk hamallarnn kullandaa. hamala semeri yk olmaz * insana kendi ii ar gelmez. hamalba* Hamallara bakanlk eden kimse. hamaliye * Hamal creti, hamallk. hamallnetmek (veya yapmak) * bir iin nemsiz, fakat ar ve yorucu ykn tamak.

hamallk * Hamaln yapti. * Hamala verilen para, hamaliye. * Kaba ve ar i. * Gereksiz yere yklenme. * Zihni gereksiz bilgilerle doldurma. hamam * Ykanlacak yer, yunak, sdam. hamam anas * Kadnlar hamamnda natrlaryneten kadn. * ri yar, gl ve iman kadn. hamam bohas * Kadnlarn arhamamna giderken amarlarnveya eyalarnkoyduu boha. hamam bcei * Hamam bceigillerden, temiz tutulmayan yerlerde reyen zararlbir bcek (Blatta orientalis). hamam bceigiller * Dz kanatllar takmna giren, rnek hayvanhamam bcei olan bir familya. hamam gibi * pek scak. hamam kesesi * Hamamda kiri karmak iin kullanlan kldan veya kenevirden rlmele geebilen kese. hamam otu * Vcuttaki gereksiz kllaralmak iin amur kvamna getirilip srlen toz. hamam takm * Hamamda kullanlan havlu, kese, tas gibi gerekli aralar. hamam tas * Banyo ve hamamlarda emeden veya kurnadan su alp dknmeye yarayan yayvan kap. hamam yapmak * ykanmak. hamama giren terler * bir ie girien kimse, o iin glklerini veya masraflarngze almaldr. hamamc* Hamam ileten kimse. hamamcolmak * gusl abdesti almasgerekmek. hamamclk * Hamamcolma durumu veya hamamcnn yapti. hamamn namusunu kurtarmak * grnn kurtarmaya ynelen birtakm yetersiz arelere bavurarak kt bilinen bir yere onur kazandrmaya almak. hamamlk * Bazevlerde ykanmak iin ayrlm, ounlukla ii ve yanlarinko kapl, dolaba benzer yer. hamarat * Ev ilerinde ok alan ve becerikli kadn. hamarata * Hamarat bir biimde, hamarat gibi. hamaratlama * Hamaratlamak ii. hamaratlamak * Hamarat duruma gelmek, hamarat olmak. hamaratlk* Hamarat olma durumu. hamarattaze * alkan, becerikli (olan). hamaset * Yiitlik, kahramanlk, cesaret. hamas * Yiitlerden ve yiitliklerden sz eden (destan, iir). hamayl * Bkz. hamail. Hambel * \343 Hanbel.

hamburger * Bir tr kfteli ve yuvarlak ekmekli sandvi. hamburgerci * Hamburger yapan veya satan kimse. hamdetme * Hamdetmek ii veya biimi. hamdetmek * Tanr'ya kretmek. hamdsena * Tanr'ya olan kran duygularnbildirme. Hamel * Ko burcu. hamhalat * Kaba saba, grgsz. * Verimsiz, orak, kuru. hamz * Asit. hami * Gzeten, koruyan, koruyucu (kimse). * Kayran, kayrc(kimse). hamil * Elinde bulunduran, zerinde tayan. * Destek, bindi. hamil olmak * zerinde bulundurmak, tamak. hamile * Gebe, ykl, ayl. hamilelik * Gebelik. * Hamile elbisesi. hamilen * zerinde tayarak. hamilikart * Tavsiye edildii yazlkart, pusulaytayan kimse. haminne * Yalve saygduyulan kadnlara verilen unvan. hamisiz * Koruyucusu, kayranolmayan. hami * Mektup kdnn bobir yerine yazlan ek dnce, kma, not (post scriptum). hamiyet * Bir insann yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma abas. hamiyetli * Hamiyeti olan. hamiyetperver * Hamiyetli, hamiyet sahibi. hamiyetperverlik * Hamiyet sahibi olma. hamiyetsiz * Hamiyeti olmayan. hamiyetsizlik * Hamiyetsiz olma durumu. hamla * Kreklerin bir kez suya daldrlp karlmas. * Bu biimde sandaln aldyol. * Ktan birinci oturak. hamlac * Byk sandal ve kayklarda ktan birinci oturakta krek eken kimse. hamla * fle. hamlama * Hamlamak.

* ini toprandan yaplmnesnelerin ilk piirilii. * Bu piirmenin yapldfrn blm. hamlamak * Uzun zaman idman yapmamak, hareket etmemek yznden gcn veya evikliini yitirmek. hamlama * Hamlamak durumu. hamlamak * Hamlamak durumu. hamle * leri atlma, atlm. * Saldr, savlet. * Satranta ve damada tasrme ii. * Atak (II). hamle etmek (veya yapmak) * atlmak, saldrmak. * nemli bir ie girimek, bir ite baarsalamak iin aba harcamak. hamleci * Atlmc. hamletme * Hamletmek ii. hamletmek * Bir sebebe yklemek, yormak. hamlk * Ham olma durumu. * dmanszlk. hamse * Divan edebiyatnda bemesnevnin bir araya gelmesinden oluan eser. hamsi * Hamsigillerden, Akdeniz, Karadeniz ve BatAvrupa kylarnda avlanan, 10-12 cm boyunda, ince uzun bir balk (Engraulis encrasicholus). hamsi buulama * Hamsinin frnda piirilen yemei. hamsi orbas * Hamsi ile yaplan orba. hamsigiller * Kemikli balklarn hamsi, ringa, sardalye, tirsi balklarniine alan bir familyas. hamsikuu* Baharat, un ve yumurtaya bulanarak yaplan hamsi tavas. hamsili pilv * Hazrlanan i pilvn zerine ayklanp temizlenmihamsilerin konulmasve frnda piirilmesiyle yaplan bir tr pilv. hamsin * Erbainden sonra gelen, 31 ocakta balayan elli gnlk kdnemi. hamt * Tanr'ya kretme. hamt etmek * Tanr'ya kretmek. hamt olsun * "Tanr'ya krler olsun" anlamnda honutluk anlatr. hamule * Yk. * Kt dolgu maddesi. hamur * Unun su veya baka svlarla yorulmudurumu. * (kt iin), Nitelik, tr. * (ekmek ve hamur ileri iin) yi pimemi. * z, asl, maya. hamur amak * yorulmuhamuru inceltip yufka durumuna getirmek. hamur boya * Ressamn boya tablaszerinde, resmine srmek iin hazrladhamur kvamndaki yalboya. hamur orbas

* Hamur ile yaplan orba. hamur gibi * yorgunluktan eli ayatutmaz. * yiyeceklerin ok piip bulama durumuna gelmesi. hamur ii * Hamurdan yaplan yiyeceklerin genel ad. hamur tahtas * zerinde hamur alan tekerlek biiminde ve ksa ayaklmasa, yastaa. hamur tatls * Hamurla yaplan tatllarn genel ad. hamur teknesi * inde hamur yourmaya yarayan zel kap. hamur tutmak * hamur hazrlamak. hamurcu * Frnda hamur youran (ii), hamurkr. hamurculuk * Hamurcunun ii veya meslei. hamurkr * Hamurcu. hamurlama * Hamurlamak ii. hamurlamak * Hamur srmek. * (kapaltencerenin kenarnbuu kmasn diye) Hamurla svamak. hamurlanma * Hamurlanmak ii. hamurlanmak * Hamura bulanmak. hamurlama * Hamurlamak ii. hamurlamak * Hamur kvamalmak, gevemek. hamursu * yi pimemi, hamur gibi, hamurumsu. hamursuz * Yahudilerin, Hamursuz Bayramdolaysyla yapp yedikleri bir eit mayasz rek. Hamursuz Bayram * Yahudilerin Msr'dan klarnanmak amacyla her yl kutladklarbayram. hamurumsu * Hamur kvamnda olan, iyi pimemi, hamursu. hamut * Araba koumunda atlarn boyunlarna geirilen aa veya stne mein geirilmiember. han * Osmanlpadiahlarnn adlarnn sonuna getirilen unvan. * Dou lkelerinde yerli beyler ve Krm giraylariin kullanlan unvan. han * Yol zerinde veya kasabalarda yolcularn konaklamalarna yarayan yap. * Byk ehirlerde serbest mesleklerde alanlarn oda veya daire tutup altklarbirka katlyap. han gibi * gereinden ok geniolan yer. han hamam sahibi * mlk ok, varlklkimse. han kapsndan teelti atmak * defetmek, kovmak. hanay * ki ve daha ok katlev. * Sofa, hol. * Avlu. Hanbel * slmlkta snnet ehli denilen drt mezhepten biri. * Bu mezhepten olan kimse.

hanc * Han ileten kimse. hancsarhoyolcu arho * kimin ne yapt, ne ettii belli deil. hanclk * Hancolma durumu veya hancnn yapti. haner * Ucu eri ve sivri, kamaya benzer, silh olarak kullanlan bir tr bak. haner iei * iekleri haner sapnandrdiin Ltin ieine verilen bir ad. hanere * Grtlak. hanerleme * Hanerlemek ii. hanerlemek * Hanerle yaralamak veya ldrmek. hanerlenme * Hanerlenmek ii. hanerlenmek * Hanerle yaralanmak veya ldrlmek. handan * en, neeli. hande * Glme, gl. handikap * At yarlarnda binicilerle eyerin toplam arlnn, atlarn kouyu kazanma ansnetkileyecek biimde ayarlanmas. * Elverisiz durum, engel. handiyse * Yakn zamanda, neredeyse, hemen hemen. hane * Ev, konut. * Ev halk. * Bir btn oluturan blmlerden her biri, blk, gz. * Ondalk saysisteminde bir saynn sadan sola doru rakamlarnn derecelerine gre her birinin bulunduu yer, basamak. * Klsik Trk mziinde, perev gibi saz paralarnn blmlerinden her biri. * Birleik kelimelerde ikinci kelime olarak bulunur, bina, yap, yer, makam anlamlarnkarlar. hanedan * Hkmdar veya devlet by gibi bir kiiye dayanan soy, byk aile. * Belli ve byk soydan gelen. * Eli ak ve konuksever. hanedanlk * Hanedandan olma durumu. Hanef * slmlkta snnet ehli denilen drt mezhepten biri. * Hanef mezhebinden olan kimse. Haneflik * Hanef mezhebi. hanek * Sz, konuma. haneli * Herhangi bir sayda evi olan. * Herhangi bir sayda hanesi olan. hanelik * Herhangi bir sayda evi olan, evlik. hanende * arksylemeyi meslek edinmikimse, arkc, okuyucu. hanendelik * Hanende olma durumu, arkclk, okuyuculuk. hangar * Uak, araba, tarm arac, eya gibi nesneleri barndrmaya yarar kapalyer, sundurma.

hangar gibi * ok byk ve geniyer. hangi * ki veya daha ok eyden bir tanesini belirtecek bir cevap istemek iin kullanlan soru sfat. * Fiili dilek veya art birleik zamannda olan cmlelerde, nesnenin veya cmlenin belirteni durumunda olduunda nesnedeki kavramgenelletirir. hangi akla hizmet ediyor? * ne gibi bir dnce ile byle olmayacak, mantksz bir iyapyor?. hangi biri? * ok olanlardan hangisi. hangi dada kurt ld? * kendisinden beklenmedik bir davrankarsnda ama ve sitem anlatr. hangi peygambere kulluk edeceini armak * kimin szn yerine getireceini bilemeyerek aknlk iinde kalmak. hangi rzgr att? * bir yere uzun sre uramamken beklenmedik bir zamanda gelenlere sitem yollu sylenir. hangi tapekse (katysa), banona vur * kendi kusuru yznden zor bir duruma den veya bakalarndan yardm isteyen bir kimseye fkelenildiinde sylenir. hangi takaldrsan, altndan kar * her iten anlar veya anladiddiasnda bulunur. * her ie karr. hangisi * Birka kii arasndan kim veya birka ey arasndan hangi ey. hanm * Kz ve kadnlara verilen unvan, bayan. * Kar, e. * Kadnln btn iyi niteliklerini tayan. * Toplumsal durumu, varliyi olan, hizmetinde bulunulan kadn. hanm bcei * Kn kanatllardan, kara benekli, krmzrenkte, kurtuklaryedii iin yararlsaylan bir bcek, gelin bcei (Coccinella). hanm evld * Nazlbytlm, tkrldm kimse. * Pi. hanm hanmck * Evine, ocuklarna, iine gerei gibi bakan, evresiyle uyumlu (kadn, kz). * Byle bir kadna veya kza yarar davranlarolan. hanmanne * Kayn valide. hanmefendi * stn bir sayggstermiolmak iin kadn adlarnn sonuna getirilir veya adlarn yerine kullanlr. hanmefendilik * Hanmefendi olma durumu ve zellii. hanmeli * Hanmeligillerden trmanc, korularda, allklarda yetien bir bitki (Lonicera caprifolium). * Bu bitkinin gzel kokulu iei. hanmeligiller * ki eneklilerden, rnei hanmeli olan bir bitki familyas. hanmgbei * Bir eit hamur tatls. hanmlk * Hanm olma durumu ve zellii. hanmnine * Bkz. haminne. hanmparma * nce uzun, parmak biiminde bir eit hamur tatls. hani * Nerede, ne oldu, nerede kald. * Kardakinin daha nceden bildii bir ey kendisine hatrlatlmak istenildiinde kullanlr. * Verilen sz hatrlatan szn bana getirildiinde sitem anlatr. * Bazen "bari" anlamnda kullanlr.

* "Dorusunu sylemek gerekirse","kaldki, stelik" anlamlarnda kullanlr. hani * Hanigillerden, Akdeniz'de yaayan, alaca krmzrenkli, beyaz etli, orta byklkte bir balk (Serranus cabrilla). hani ya * hani. hani yok mu * dikkati arkadan gelen sze ekmek iin sylenir. hanidir * ne vakittir, epey zamandr, oktan beri. hanigiller * yi bilinen trleri hani ve yazlhani olan kemikli balklar takm. hanlk * Han olma durumu. * Hann egemenliindeki lke. * Hann ynetimi. hant hant * "Rahatsz edecek biimde bir eye aristek duymak" anlamnda hant hant tmek deyiminde geer. hantal * Kocaman, iri, kaba. * i, davranlarkaba ve yava. hantallama * Hantallamak ii. hantallamak * Hantal bir duruma gelmek. hantallk * Hantal olma durumu. hanman * Ev bark, ocak. hanmannykmak * ocanykmak, evini barkndatmak. Hanya * "Haddini bilmek" anlamnda Hanya'yKonya'ybilmek (veya anlamak) bilmemek (veya anlamamak) deyiminde geer. Hanya'yKonya'yanlamak * bir iin gerek ynn anlayarak aklbana gelmek, akllanmak. Hanya'yKonya'ygstermek (veya retmek) * Bkz. dnyann ka bucak olduunu gstermek. Hanya'yKonya'yrenmek * Bkz. anlamak. hap * Kolayca yutulabilmesi iin kk toparlak durumuna getirilmiil. * Bir iimlik afyon. hap * (ocuk dilinde) Yutma sesi. hap etmek* yemek, yutmak. hapaz * Avu. hapazlama * Hapazlamak ii. hapazlamak * Avulamak. hap * Afyon vb. uyuturuculara almolan (kimse). haplk * Uyuturucu madde zellii tayan haplara dkn olma durumu. hapyutmak * kt bir duruma dmek. hapr hapr, hapr hupur * tahlve grltl bir biimde (yemek). hapis

* Bir yere kapatp salvermeme. * Yasalara gre suu belirlenen bir kimseyi ceza evine koyma cezas. * Cezaya arptrlmsulularn kapatldklaryer, ceza evi, hapishane. * Ceza evine kapatlmkimse, mahpus. * Pullarsalvermemek, kapatmak temeline dayanan bir eit tavla oyunu. hapis giymek * hapis cezasna arptrlmak. hapis yatmak * hkml olduu sreyi hapishanede geirmek. hapishane * Hapis cezasna arptrlanlarn kapatldklaryer, dam, ceza evi, kodes. hapishane kakn * sulu olup da henz tutuklanmamkimse. * kt, serseri, hoyrat kimse. hapislik * Hapiste bulunma durumu veya sresi. haploit * Olgun bir reme hcresinde bulunan kromozom takm. haploloji * Bkz. Orta hece yutumu. hapsedilme * Hapsedilmek ii. hapsedilmek * Hapsetmek ii yaplmak. hapsetme * Hapsetmek ii. hapsetmek * Bir suluyu hapishaneye koymak. * Bir yere kapatp salvermemek. * Bir kimseyi veya bir eyi bou bouna tutmak, alkoymak. hapsettirme * Hapsettirmek ii. hapsettirmek * Hapsedilmesine yol amak. haprk * Aksrk. haprkl* Aksrkl. haprma * Haprmak ii, aksrma. haprmak * Aksrmak. haprtma * Haprtmak ii. haprtmak * Aksrtmak. hapu * Haprma sesi. hapt * "Bir tartmada karsndakini susturmak ve karlk veremez duruma getirmek" anlamnda haptetmek birleik fiilinde geer. haptetme * Haptetmek ii. haptetmek * Karsndakini susturmak, cevap veremez durumunda brakmak. har * Birtakm ikileme ve deyimlerde eitli anlamlarla geer. har * Scak, kzgn, yakc. har gr * tartp ekime, tartp ekierek. har gr

* Bkz. har. har har * Grltl, bol ve srekli olarak. har hur * karklk ve anlamazlk. har hur * Bkz. har. har vurup harman savurmak * dncesizce ve hesapszca harcamak, bol bol harcayp tketmek. hara * At retilen iftlik, aygr deposu. hara * Hare. harabat * Ykntlar, harabeler, viraneler. * (Divan edebiyatnda) kili elence yeri, meyhane. harabat * Madd eylere deer vermedii iin stne bana zenmeyen, dank, derbeder. * Vaktini meyhanelerde veya zevk ve sefada geiren (kimse). harabatlik * Harabat olma durumu, danklk, derbederlik. harabe * Eski alardan kalmehir veya yap, ren, kalnt. * Yklmveya yklmaya yz tutmuyap, yk. harabelik * Harap olmuyer, ren. haraca balamak * bir kimseyi belli zamanlarda kendisine belli miktarda para vermeye zorlamak. haraca kesmek * zorbalkla para koparmak veya kar salamak. hara * OsmanlTrklerinde genel olarak toprak sahiplerinden devlete alnan vergi. * OsmanlTrklerinde Mslman olmayanlarn devlete demekle ykml olduklarvergi. * Bir yerden, bir kimseden zorbalkla alnan para. hara mezat satmak * ak artrma ile satmak. hara yemek (veya almak) * bakasnn srtndan geinmek. hara * Hara toplamakla grevli olan kimse. * Zor kullanarak bir yerden veya kimseden para szdran kimse. haralk * Harann grevi. * Zor kullanarak bir yerden veya kimseden para szdran kimsenin yapti. haral * Haraca balanm, vergi deyen. harakiri * Japonlarda karnnbakla deme yoluyla kendini ldrme. harala grele * Telile. haram * Din kurallarna aykrolan, dince yasak olan. * Yasak. haram etmek * o eyden umulan yarar ve rahattattrmamak. haram olmak * bir eyden gerei gibi yararlanamamak. haram olsun! * "hayrngrme, grmesin!" anlamnda kullanlan bir sz. haram para * Yasa dyollardan kazanlan para. haram yemek

* din inanlara aykrolarak, haksz olarak bir eye el atmak, sahip olmak. harama ukur zmek * nikhsz olarak cinsel ilikide bulunmak. harami * Hrsz, haydut. haramilik * Hrszlk, haydutluk. haramsz * Haram olmayan, haram karmam. haramzade * Yasa dbirlemelerden doan ocuk, pi. haran * Byk tencere. harap * Bayndrlkalmam, yklacak duruma gelmi, ykkn, viran. * Bitkin, yorgun, perian. * ok sarho. harap etmek * harap duruma getirmek. harap olmak * harap duruma gelmek, haraplamak, perian olmak. haraplama * Haraplamak ii. haraplamak * Harap duruma gelmek, viran olmak, perian olmak. haraplk * Harap olma durumu, ykknlk. harar * ou kldan dokunmu, byk uval. harar gibi * iine ok ey alabilen, geni, byk eyalar iin kullanlr. hararet * Is. * Scaklk. * Susama, susuzluk. * Cokunluk, atelilik. hararet basmak * ok susamak. * vcut ssartma. hararet kesmek (veya sndrmek) * susuzluu gidermek. hararet vermek * susatmak. hararetlendirme * Hararetlendirmek ii. hararetlendirmek * Hararetlenmesine yol amak. hararetlenme * Hararetlenmek ii. hararetlenmek * Issartmak. * Canlanmak, kzmak. hararetli * Iss, scaklfazla olan. * Cokun, ateli, canl. hararetli hararetli * Youn ve heyecanlbir biimde, ateli ateli. harao * "iyi, gzel" Bir tr yn rgs. haraza * Kavga, grlt, karklk. * fke, sinir.

haraza * Srn t kesesinden kan ta. harbe * Ksa mzrak. * Harbi. harbi * Ateli silhlarn iini temizlemekte kullanlan ubuk, harbe. * Doru, hilesiz, temiz, mert. harb * Savala ilgili. * OsmanlDevletiyle henz bardurumunda bulunmayan, bir antlama yapmamdevletler ve bu devletlerin uyruklar. * Osmanllkelerinde ticaretle uraan yabancuyruklara verilen ad. harbi basmak * doru, hzlyrmek. harbi konumak * dosdoru, gerei gizlemeden konumak. harbilik * Doruluk, temizlik, mertlik. * Ateli silhlarda harbinin yerletirildii yer. harbiye * Savaileri. * (byk H ile) Subay yetitiren yksek okul, harp okulu. Harbiye Nezareti * Osmanlmparatorluunda Mill Savunma Bakanlna verilen ad. Harbiyeli * Harp okulu rencisi. harcama * Harcamak ii, parayelden karma, sarf. * Bir ey almak iin elden karlan para, gider. harcama kalemi * Muhasebe ilemleri iinde en fazla satn alnan maddelerin btn. harcamak * Bir igrmek veya bir ey satn almak iin parayelden karmak, sarf etmek. * Bir ey yapmak iin kullanmak, tketmek. * Birinin deer ve onurunu krcbir durum yaratmak. * Manev ynden kt duruma drmek, feda etmek. * Yok olmasna, lmesine sebep olmak. harcanabilir * Harcanma zellii olan. harcanma * Harcanmak ii. harcanmak * Harcamak ii yaplmak, harcamak iine konu olmak. harcay * Harcamak ii veya biimi. harc * Ucuz, her keseye uygun. harcolmak * bir i, birinin yapabilecei nitelikte olmak. harclem * Herkesin alabilecei, herkesin kullanabilecei, herkesin iine yarayan, her keseye uygun. * Hibir zellii olmayan, yenilii olmayan, basmakalp. harcrah * Yolluk. har * Harcanan para, masraf. * Resm ilerde devlet veznesine denen para. * Yapda tula veya talarn rgsn pekitmek, duvarlarsvamak iin kullanlan, toprak, saman veya kum, kire, imento gibi eyleri su ile kararak yaplan amur, karm. * Bir yemein yaplmasnda kullanlan ve tat veren maddelerin btn. * Giysiler dikilirken kullanlan tamamlaycveya ssleyici eyler.

* Bahvanlkta deiik nitelikteki toprak vb. maddelerin kartrlmasyla hazrlanmtoprak. harl * Yaplmasiin har denen. * Har ile rlm. * Sslerle bezenmi(giysi). harlk * Ufak tefek ihtiyalar iin ayrlmpara. harsz * Harcolmayan. hardal * Turpgillerden 100-150 cm ykseklikte, sariekli, deriyi yakcnitelikte olan ve tohumu hekimlikte kullanlan, tadacve bir yllk bir bitki (Brassica nigra). * Bu tohumun toz durumuna getirilmiveya sirke ile kartrlarak yaplmmacunu. hardal rengi * Kirli sarrenkte. hardaliye * ine hardal katlarak yaplan zm ras. hardall * Hardalolan. hardallk * Hardal yapmnda kullanlan malzeme. * Hardal konulan kap. hardals * Uzun iki enetli meyve. hardalsz * Hardalolmayan. hare * Baznesne, canl, gz vb. nde dalgalanr gibi grnen parlak izgiler, menevi, dalgr. * zerinde dalgalizgiler bulunan kuma. * ok sert ta, mermer. harekt * Davranlar, iler. * Belli bir ama gzetilerek bir asker birlie yaptrlan manevra, arpma, evirme, kovalama gibi iler. hareke * Arap harfleriyle yazlmmetinlerde ksa nlleri gstermek iin kullanlan iaret. harekeleme * Harekelemek ii. harekelemek * Bir nsze hareke koymak. harekeli * Hareke konulmu. harekesiz * Hareke konulmam. hareket * Bir cismin durumunun ve yerinin deimesi, devinim. * Vcudu oynatma, kprdatma veya kmldanma. * Davran. * Yola kma. * Belirli bir amaca varmak iin birbiri ardnca yaplan ilerlemeler, akm. * Yer sarsnts, deprem. * Devinim. * (demir yollarnda) Katarlarn dzenlenmesi ve hangi saatlerde yola kp hangi duraklarda karlaacaklarn dzenleme ileri. * Bir parann yavalk, abukluk derecesi. * Kas ve eklemlerin, belli doal artlar iersinde ilemeleri sonucu vcut blmlerinde dzenli ve olumlu etkilerle oluturduklaryer deiimi. * Devinim. hareket dairesi * Demir yollarnda hareket ilerini dzenleyen, izleyen daire. hareket etmek * yola gitmek, yola kmak. * vcudu oynatmak, kprdatmak veya kmldamak, devinmek.

* davranmak. * devinmek. hareket noktas * Bir iin, bir yolculuun vb.nin baladyer. * Bir sorunun incelenmesinde balang olarak alnan nokta. harekete geirmek * bir iin yaplmasna sebep olmak, kmldatmak, canlandrmak. harekete gemek * bir ii yapmaya balamak, bitirmek amacile bir ie girimek. harekete getirmek * kmldatmak, canlandrmak. hareketlendirme * Hareketlendirmek ii. hareketlendirmek * Hareketlenmesine yol amak. hareketlenme * Hareketlenmek ii. hareketlenmek * Hareket kazanmak, harekete gemek. hareketli * Hareketi olan, yer deitirebilen, devingen, mteharrik. * Canllk gsteren, canl, kprdak. hareketlilik * Hareketli olma durumu, devingenlik. hareketsiz * Hareket etmeyen, yerinden kmldamayan, durgun, duraan. hareketsizlik * Hareketsiz olma durumu. harek * Hareket durumunda, devinim durumunda olan. harelenme * Harelenmek ii. harelenmek * Kmldadka zerinde parlak izgiler grnmek, dalgalanmak. hareli * Haresi olan. harem * Saray ve konaklarda kadnlara ayrlan blm. * Bu blmde oturan kadnlarn hepsi. * Kar, e. harem aas * Osmanlsaraylarnda ve byk konaklarda haremle selmlk arasnda hizmet gren hadm, zenci kle, hadm aas. harem khyas * Haremin alveriine bakan erkek grevli. haremlik * Saray ve konaklarda kadnlara ayrlan blm, selmlk kart. * Karlk, elik. haremlik selmlk olmak * bir yerde kadnlar ayr, erkekler ayroturmak. Harezm yolu * Bkz. algoritma. harf * Dildeki bir sesi gsteren ve alfabeyi oluturan iaretlerden her biri. harf atmak * sz atmak, tanmadbir kadna uygunsuz szler syleyerek yaklamaya almak. harf evirisi * Transliterasyon. harfendaz * Onur krcsz syleyen. harfendazlk * Harfendaz olma durumu.

harfi harfine * Tastamam, uygun, gerekte olduu gibi. harfitarif * Arapada addan nce gelen ve adn belirli olduunu gsteren elif, lm harfleri, tanmlk. harfiyen * Harfi harfine, hibir deiiklik yapmadan. harharyas * Harharyasgillerden, boyu 2 m' yi bulan ok tehlikeli bir kpek baltr (Carcharhinus lamia). harharyasgiller *Kpek balklartakmna giren bir familya. harbana vurmak * ok kzmak; azmak, kendini tutamayacak duruma gelme. hargemek * kzgnl, scakl, hevesi, istei veya fkesi azalmak. harl harl * Aralksz olarak, durmakszn, btn gcyle. harlanma * Harlanmak durumu. harlanmak * (hayvan) Huysuzlanmak, huysuzluk etmek. harldama * Harldamak durumu. harldamak * Grltyle ve srekli olarak akmak; yanmak; almak. harlt * Harldarken kan ses. harm * Sebze ve meyve bahesi. * Tarla ve bahe evresindeki it. harn * Bir eyden huylanp yrmeyen, geri geri giden (hayvan). * Hain, huysuz. * Obur. haricen * Dtan, dardan. haric * Dla ilgili, dtan olan. hariciye * (devlet ynetiminde) Dileri. * Ameliyatveya tedaviyi gerektiren hastalklarla ilgilenen hekimlik kolu. * Hastahanelerde bu hastalklarla ilgilenen blm. hariciye nazr * Dileri bakan. hariciyeci * Dsiyaset ile uraan meslek adam. * Hariciye hastalklaruzman hekimi. hariciyecilik * Hariciyeci olma durumu. hari * D, dar. * Yabanclke, dar. * Dta kalmak zere, dnda saylmak zere. hari olmak * o iin iinde olmamak. hariten gazel okumak (veya atmak) * bir konuyu iyice bilmeden, zerinde grve dnce ileri srmek. * bir konumaya yersiz ve zamansz katlmak. harika * Yaradln ve imknlarn stnde nitelikleriyle insanda hayranlk uyandran (ey). * ok byk bir hayranlk uyandran, eksiksiz, kusursuz, tam, mkemmel. harikalar yaratmak * hayranlk uyandracak baarlar kazanmak.

harikulde * Ei grlmemi, aknlk yaratc, olaanst. * ok gzel. harikuldelik * Harikulde olma durumu veya zellii, olaanstlk. harim * Girilmesi yabancya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer. harir * pek. haris * stekli, a gzl, bir eyi ok fazla isteyen, hrsl. harita * Corafya, tarih, dil, nfus vb. olgularla ilgili yeryznn veya bir parasnn, belli bir orana gre kltlerek dzlem zerine izilen tasla. haritac * Harita yapan kimse, kartograf. haritaclk * Haritacolma durumu. * eitli amalara ynelik haritalarn yapm yntemi, kartografi. haritada olmak * gz nnde bulundurulmasgerekmek. haritadan silinmek * bir lke, baka devletin hkimiyeti altna girmek. * (bir ky, kasaba) savaveya deprem gibi bir olay sonunda yok olmak. haritalk * Haritalarn saklandyer. hark * Bkz. ark. harlak * Harltile akan su, alayan. harlama * Harlamak ii. harlamak * (ateiin) Kuvvetlenmek, harlbir biimde yanmak. * Birden fkelenerek barmak, birine kmak. harlatma * Harlatmak ii. harlatmak * (atei) Kuvvetlendirmek, alevlendirmek. harl * Kuvvetli, harl harl yanan. harman * Tahl demetlerinin zerinden dven geirilerek tanelerin baaklarndan ayrlmasii. * Bu iin yapldyer veya mevsim. * Birok eitten birer para alp yeni birleim oluturma ii. * (ktlkta) Selloz almasaamasndan balayp kt veya karton sayfasnn meydana gelmesine kadar kullanlan bir veya birka kt hamuru ile dier malzemelerin meydana getirdii sulu sspansiyon. harman evirmek * harmanlamak. harman orman * Bkz. karman orman. harman dvmek * ekin tanelerini saptan ayrmak iini yapmak. harman etmek (veya yapmak) * birok eitten birer para alp yeni bir birleim oluturmak. harman savurmak * tahlsamandan ayrmak iin dvlmn rzgra karsavurmak. harman sonu * Harmandan sonra kalan, toprakla karmtahl. * Byk bir varlk veya iten sonra kalan blm. harman sonu dervilerin * bir iin sonunda iyi pay alanlar iin sylenir.

harman yeri * zerinde harman dvlen, sktrlmsert toprak alan. harmanc* Harman ii ile uraan kimse. harmanclk * Harmancolma durumu. * Harmancnn yapti. harmandal * (Ege blgesinde) Bir eit zeybek oyunu. harmani * Btn vcudu saran, kolsuz ve bazen kukuletalbir eit st giysisi, pelerin. harmaniye * Bkz. harmani. harmanlama * Harmanlamak ii. harmanlamak * Harman etmek. * Bir ember oluturacak biimde dolamak. * (gemi) Az bir dmen asyla byk bir eri izerek yrmek. harmanlanma * Harmanlanmak ii. harmanlanmak * Ttn, ay, iki gibi eylerin birka eidi birbirine katlp kartrmak. * (Ay) evresinde al olumak. harmanlatma * Harmanlatmak ii. harmanlatmak * Harman yaptrmak. harmanlk * Harman iin gerekli eya. * Harman yeri. harmoni * Armoni. harmonyum * Dgrn piyanoya benzeyen, kr ayakla iletilen kk org. harnup * Keiboynuzu. harp * Sava. harp * Dik tutularak parmakla alnan, keli ve telli, byk alg, arp. harp amak * Bkz. savaamak. * Bir konuda gl biimde mcadele etmek, bir konuyu iddetle savunmak. harp akademileri * Trk SilhlKuvvetlerine kumandan ve kurmay subay yetitiren okullar. harp dairesi * Mill Savunma Bakanlnda savagereleri ile uraan daire. harp mall * Savata sakat kalmasker. harp okulu * Trk SilhlKuvvetlerine subay yetitiren yksek okul, harbiye. harp zengini * Savasrasnda yolsuz kazanlar salayarak ksa srede zengin olan kimse. Harput kftesi * Kyma, ince bulgur ve fesleen gibi deiik koku ve baharatla hazrlanan sulu kfteli yemek. harrangrra * Grlt ile ve zensiz olarak. harrup * Harnup. hars * Tarla srme.

* Kltr. hart * (srmak, yemek vb. iin) Birden ve sert bir biimde. hart hart * Sert ve kaba ses kararak. hart hurt * Az dolusu srarak ve ses kararak (yemek). harta * "Srasz, saygsz davranlarda bulunmak" anlamnda hartashurtasolmamak deyiminde geer. hartadak * Anszn ve serte (srmak, kapmak). hartadan * Bkz. hartadak. hartama * Kiremit yerine kullanlan veya kiremit altna konulan ince tahta. harttadak * Bkz. hartadak. hartu * Merminin arkasndan namluya srlen bezden veya kartondan barut kesesi. has * zg, mahsus. * Katksz, en iyi cinsten; saf. * yi nitelikleri kendinde toplamolan (kii). * OsmanlDevletinde yz bin akeyi aan dirlik. * Hkmdara zg olan. has un * Kepeinden btnyle ayrlmbirinci snf un. hasa * Bkz. hasse. Hasanpaa kftesi * Frnda kaar ve maydanoz, soan karmile hazrlanan sosla piirilen kfte. hasar * Herhangi bir olayn yol at, krlma, dklme, yklma gibi zarar. hasara uramak * zarar grmek, yklmak, harap olmak. hasarl * Hasara uram. hasat * rn kaldrma, ekin bime ii. * Bu biimde toplanmrn. hasat * rn kaldrma, toplama, ekin bime ii ile uraan kimse. hasatlk * Hasatolma durumu. * Hasatnn ii. hasbelkader * Rastlantsonucu olarak, tesadfen. hasbetenlillh * Tanriin, Tanruruna, Tanrrzasiin, hibir karlk beklemeksizin. hasbhl * Sylei, sohbet. hasbhl etmek * sylemek, karlklkonumak, sohbet etmek. hasb * Gnll ve karlksz yaplan. * Sebepsiz. hasb gemek * (bir eye) nem vermemek, ilgi gstermemek, ksa kesmek. hasblik * Gnll ve karlksz iyapma, gnlllk. hasebi nesebi * Soyu sopu.

hasebiyle * Dolaysyla, ...-dan / -den tr. haseki * OsmanlDevletinde bir grevde eskimiolanlara verilen unvan. * Bostancocann kk dereceli subaylar. * Osmanlsaraynda karavalar arasndan seilen padiah gzdesi. haseki sultan * Padiahtan ocuu olan karava. hasekikpesi * Dn ieigillerden bir ss bitkisi (Aquilegia). hasenat * Yararl, iyi, gzel iler. hasep * Kiisel zellikler, nitelikler. haset * Kskanlk, ekememezlik, gn. haset etmek * kskanmak, ekememek, gnlemek. haseti * Kskan, gnc. hasetlenme * Hasetlenmek ii. hasetlenmek * Kskanmak, ekememek. hasetli * Haset dolu. hasetlik * Haset olma durumu, haseti davran, kskanlk, gnclk. hasl * Yeni baak tutmaya balamyeil ekin. hsl * Olan, ortaya kan; grnen. hsl olmak * ortaya kmak, tremek. hsla * Bir iten elde edilen sonu. hslat * rn. * Gelir, kazan. hslatl * Gelir getiren; rn veren. hsl * Szn ksas, ksacas. hslvelkelm * Szn ksas, ksacas, zetlersek. hslkelm* Bkz. hslvelkelm. hasm * Dman, ya. * Bir oyun, dava veya yarta kartaraf. hasmca * Hasm gibi davranarak. hasmlk * Hasm olma durumu. * Dmanlk, yalk. hasr * Saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle rlmtaban veya tavan rts. * Tamamveya bir blm byle bir rgden yaplmolan. hasr * Ayrma, (bir eyi) zg klma. hasr otu * Hasr otugillerden, bataklklarda yetien dz, ince uzun ve dayanklolan yapraklarktk yapmaya, hasr ve

zembil rmeye yarayan bir saz, zembil otu, semerci saz, su kam, kofa, kiliz (Typha). hasr otugiller * Su kylarnda yetien, rnei hasr otu olan bir bitki familyas. hasralt * "Bir ii isteyerek, bilerek ve haksz olarak yrtmemek, rtbas etmek" anlamnda hasraltetmek deyiminde geer. hasrc * Hasr ren veya satan kimse. hasrclk * Hasr rme zanaatveya satma ii. hasrlama * Hasrlamak ii. hasrlamak * Hasrla demek, stn hasrla rtmek. hasrlanma * Hasrlanmak durumu. hasrlanmak * Hasrla denmek, st hasrla rtlmek. hasrl * Hasrolan, hasrla kaplanmolan. * Hasrla kaplanmie. hasis * Cimri, pinti, ksmk. * Baya, insanklten, alak. hasislik * Hasis olma durumu. * Hasis davran. hasislik etmek * cimrice davranmak. hasiyet * zglk, hassa. * (yiyecek ve iecek iin) Yarar, etki. hasiyetli * (yiyecek ve iecek iin) Yararl, etkili. haslet * nsann yaradlndan gelen zellik, huy. haspa * Kz veya kadnlara aka veya alay yollu sylenen sz. hasret * zlem. hasret ekmek * zlem duymak. hasret gitmek * zlemini ektii, sevdii bir yere veya kimseye kavuamadan lmek. hasret kalmak * zlemek. hasretini ekmek * ok zlemek. * ihtiya duyduu hlde o eyi elde edememenin znts iinde bulunmak. hasretli * Hasreti olan, zlemli. hasretlik * Sevilen bir ey veya kimseden ayrkalma durumu, ayrlk. hasretme * Hasretmek ii. hasretmek * Bir eyin btnn birine, bir eye ayrmak, vermek. hasrolunma * Hasrolunmak durumu. hasrolunmak * Bir ey btnyle birine verilmek, ayrlmak. hassa

* zglk, zellik, hasiyet. hassa askeri * Hkmdarkorumakla grevli asker snf. hassas * Duyum ve duygularalglayan. * abuk duygulanan, duygun, duyar, duyarl, ili, alngan. * abuk etkilenen. * Yapmve bakmzen isteyen, aksamadan ok doru alan, kesin ller gerektiren ilerde kullanlan (alet). hassas olmak * duyarlbulunmak, abuk duygulanmak. hassasiyet * Hassaslk, duygunluk, duyarlk. hassaslk * Hassas olma durumu, hassasiyet. hassaten * Ayrca, zellikle, bilhassa. hasse * Bir eit pamuklu kuma, patiska. hasta * Salbozuk olan, esenlii yerinde olmayan (kimse, hayvan). * Zihinsel yetenekleri bozulmuolan. * Parasz, zrt. hasta bakc * Tedavi ile ilgili hekimin buyruklarnyerine getirip hastaya bakan hemirelere yardm eden kimse. hasta bakclk * Hasta bakcolma durumu. * Hasta bakcnn ii. hasta etmek * hasta olmasna yol amak. hasta ol benim iin, leyim senin iin * kii kendisi iin bir fedakrlkta bulunan kimseye karsrasgelince daha byk fedakrlkta bulunur. hasta olmak (veya dmek) * hastalanmak. hastahane * Hastalarn yatrlarak tedavi edildikleri salk kurumu. hastahanelik * Hastahaneye kaldrlacak durumda olan. hastahanelik etmek * birini arderecede dvmek. hastahanelik olmak * hastahaneye yatmaygerektirecek kadar hastalanmak. * ok dayak yemek. hastahaneye kaldrmak (veya yatrmak) * tedavi amacyla hastahaneye gtrmek. hastalandrma * Hastalandrmak ii veya biimi. hastalandrmak * Hasta etmek, hastalanmasna sebep olmak. hastalan* Hastalanmak ii veya biimi. hastalanma * Hastalanmak ii. hastalanmak * Salbozulmak, esenlii yerinde olmamak, hasta olmak. hastalk * Organizmada birtakm deiikliklerin ortaya kmasyla fizyoloji grevlerinin bozulmasdurumu, sayrlk, maraz, esenlik kart. * Ruh salnn bozulmasdurumu. * Bitkilerin yaplarnda grlen bozukluk. * Ardknlk, tutku. hastalk almak (hastalk kapmak veya hastala tutulmak)

* bulacbir hastala yakalanmak. hastalk tablosu * Hastann yatann banda bulunan ve hastaln seyrini gsteren levha. hastalkl* Vcut direnci az olan, abuk hastalanan, mariz. hastasolmak * bir eye ok dkn olmak. hastel * Daha ziyade genlerin ve aratrmaclarn konaklamasiin yaplmve belirli kurallara gre ynetilen ekonomik tesisler. hasut * Kskan, gnc. haa * Belleme (II). h * Bir durum veya davrann kesinlikle kabul edilmediini anlatr. * Dine aykrgrlen bir ihtimalden sz edilirken, zorunlu olarak kullanlr. h huzurdan (veya huzurunuzdan) * uygunsuz bir ey sylemek zorunda kalndnda balanma dilei anlatr. h smme h * "yle olmasna ihtimal yok, yle deildir" anlamnda kullanlr. haarat * Bcekler. * Deersiz ve zararlkimseler. haar * ok yaramaz, ele avuca smayan (ocuk). * Huysuz, azgn (hayvan). haarca * Biraz haar. * Haarya yakr biimde, haargibi. haarlama * Haarlamak ii. haarlamak * Haardavranlarda bulunmak. haarlk * Haarolma durumu. * Haarca davran. haat * Darmadank, ie yaramaz, bozuk, kt. * Yorgun, bitkin. haat etmek * bozmak, kullanlmaz duruma getirmek. * (birini) dvmek, perian etmek, arlde hrpalamak. haat olmak * bozulmak, kullanlamaz duruma gelmek. * yorulmak, perian olmak. haatkmak * bozulmak, ie yaramaz duruma gelmek. * ok yorulmak, bitkinlemek. haefe * Bak. haere * Bcek. haha * Gelincikgillerden, kapsllerinden afyon, tohumlarndan yakarlan bir yllk ve otsu bir kltr bitkisi (Papaver somniferum). hahaya * Hahatan karlan ve yiyecek olarak kullanlan ya. hahahane * Hahan ilendii yer. hal * Dokumaclkta kullanlan unlu veya irili sv.

hallama * Hallamak ii. hallamak * Dokumayunlu veya irili svya batrmak. ham ham * Halanmak fiili ile birlikte kullanlarak bu fiili pekitirir. har har * (sert ve kuru eyler iin) Hardayarak, hartlses kararak. har huur * Hardayarak, hartlses kararak. hardama * Hardamak ii. hardamak * Kt, kolalkumagibi sert eyler birbirine srtnrken kaln ve bouk ses karmak. hart * Hardarken kan ses. hartl * Hartsolan, hardayan. hain * Sert, krc, gnl krcolan. hainleme * Hainlemek ii. hainlemek * Sertlemek, gnl krcdavranlarda bulunmak. hainlik * Hain olma durumu, hain davran. hair * Toplanma, bir araya gelme. * Kyamet gnnde lleri diriltip mahere karma. hair neir * Kaynama, bir arada olma. hair neir etmek * kaynatrmak, bir arada bulundurmak. hair neir olmak * kaynamak, bir arada bulunup uramak. hai * Hint kenevirinden karlan esrar. * Kuru ot. haiv * Doldurma. * Yazyveya konumaygereksiz ayrntlarla uzatma. haiye * Bir yazsayfasnn altna, metnin herhangi bir noktasyla ilgili olarak yazlan aklama, dipnot. halak * Kzgn, kaynar, ok scak. halama * Halamak ii. * Halanarak piirilen. halamak * Bir eyin stne kaynar su dkmek veya bir eyi kaynar suya daldrmak. * Suda kaynatarak piirmek. * (kaynar sviin) Yakmak. * (don, kraiin) Bitkilere zarar vermek. * Dalamak. * Serte paylamak, azarlamak. halamllar * Bir hcrelilerden, vcutlarnda hareketi salayan kirpiimsi titrek tyleri veya beslenme iini gren ekmeleri olan, ou sularda yaayan ve ancak mikroskopla grlebilen hayvanlar snf. halan * Halanma biimi. halanma * Halanmak ii.

halanmak * Halamak ii yaplmak. * Kaynar su vb. dklmek, kaynar su vb. ile yanmak. halatma * Halatmak ii. halatmak * Halamak iini yaptrmak. hamet * Grkem. hametli * Grkemli. * Hkmdarlara verilen unvan. haviyat * Szde ve yazda haiv olan blmler. hayet * Korku, korkma. hat * izgi. * Yaz. * Ulam salayan bir tatn uradyerlerin btn, yol, geek. * Elektrik akmtayan tel veya kablo sistemi. * Telefon, telgraf, televizyon gibi aralarla iletiim salayan yol, kanal. * Snr. * Yz biimlendiren izgi veya krklk. * Vcut biimi. hat bekisi * Demir yolunu, telefon, telgraf hatlarngzetleyip koruyan grevli kimse. hat ekmek * telefon, telgraf tellerini demek veya direklere germek. hata * Yanl, yanllk, yanlg. * stemeyerek ve bilmeyerek yaplan yanl, yanlma, yanlg. * Su, gnah, kusur. hata etmek (veya ilemek) * yanllk yapmak; yanlgya dmek. hata vuruu * Ceza at. hatal * Hatasolan, yanllbulunan. hatasz * Hatasolmayan, yanllbulunmayan. hataya dmek * yanlmak. hatl * Duvarberkitmek iin talarn arasna yatay olarak yerletirilen direk. hatllama * Hatllamak ii. hatllamak * Duvarhatlla glendirmek. hatr * Dnme, aklda tutma, hafza, zihin, akl. * Gnl, kalp. * Birine karduyulan sayg, sevgi. * Durum, keyif, hl. hatr almak * Bkz. gnl almak. hatr bels * Sevgi, saygduyulan biri iin katlanlan sknt. hatr gnl bilmemek (saymamak veya tanmamak) * sayg, sevgi duyduu kimsenin gcenmesini bile gze alarak doru bildiini yapmak. * krcdavranmak. hatr hatr

* Sert eyler kesilir, yenilir, koparlrken kan sesi anlatr. hatr hutur * Bkz. hatr hatr. hatr iin itavuk yemek * bir kiiyi gcendirmemek iin yaplmasg olan eyleri bile yapmak. hatr senedi * Gerek bir ticar ileme ve bir alacaa dayanmayan, gerek duruma uymayan, yalnz herhangi bir kiiye para salanlmasamacyla dzenlenerek imzalanan senet. hatr sormak * Bkz. hl hatr sormak. hatra * Gemite yaanmeitli olaylardan bellein saklandher trl iz, an. * Anda, anmalk, yadigr. hatra (veya hatr ve hayale) gelmemek * bir eyin gerekleeceini, olacanhi dnmemek. hatra defteri * ine hatralarn yazlddefter. hatrat * Anlar, anda. hatriin * gnl hoolsun diye. hatriin * yznden, sebebiyle. hatrkalmak * gcenmek, krlmak. hatrsaylr * olduka ok. * nemli, saygn, saygdeer. hatrna bir ey gelmesin * bir dncede, szde veya davranta kt bir ama gdlmediini anlatr. hatrna gelmek * hatrlamak, aklna gelmek. hatrnda kalmak * unutmamak, hatrlamak. hatrnda olmak * unutmamolmak. hatrnda tutmak * unutmamak. hatrndan (veya hatr ve hayalinden) gememek * hi aklna gelmemek, hi dnmemek. hatrndan kmamak * sevdii, saydbirinin isteini reddetmeyip gnln krmaktan ekinmek. hatrnhoetmek * sevindirmek, memnun etmek. hatrnkrmak * zmek, gcendirmek. hatrnsaymak * gerekli saygygstermek. hatrnsormak * hl hatr sormak. hatrlama * Hatrlamak durumuna konu olmak, anmsama. hatrlamak * Bilinip unutulan bir eyi akla getirmek, anmsamak. hatrlanma * Hatrlanmak durumu, anmsanma. hatrlanmak * Hatrlamak durumuna konu olmak, anmsanmak. hatrlatma * Hatrlatmak durumu, anmsatma. hatrlatmak * Birisinin unuttuu bir eyi aklna getirmek, anmsatmak.

* Birinin bir eyi unutmamasnsalamak, uyarmak. hatrl * Hatrsaylan, etkili, saygn. hatrsz * Hatrsaylmayan, etkisiz, saygn olmayan. hatrinas * Saygl, hatr sayan, hatr krmayan. hatif * Sesi iitilen fakat kendisi grlmeyen. * Gaipten seslenir gibi haber veren melek. hatiften gelmek * gaipten ses gelmek. hatim * Sona erdirme, bitirme. * Kur'an'bandan sonuna kadar okumak. hatim indirmek * Kur'an'bandan sonuna kadar okuyup bitirmek, hatmetmek. hatim srmek * bitirmek iin Kur'an'okumaya devam etmek. hatime * Son, sonu. * Bir eser veya yaznn sonu, son blm. hatime ekmek * son vermek. hatip * Topluluk karsnda sz syleyen kimse, konumac. * Bir topluluk karsnda etkili, ak, dzgn konuarak bir dnceyi anlatmada, bir duyguyu alamada yetenekli kimse. * Camilerde hutbe okuyan hoca. hatiplik * Hatip olma durumu. hatmetme * Hatmetmek ii. hatmetmek * Sona erdirmek, bitirmek. * Kur'an'veya herhangi bir kitabbatan sona kadar okuyup bitirmek, sona erdirmek. hatmi * Ebegmecigillerden, bazcinslerinin kk ve iekleri hekimlikte kullanlan ok yllk otsu bir ss bitkisi, aa kpesi (Althaea officinalis). hatta * Bile, hem de, stelik, ayrca. hattat * El yazsok gzel olan sanat. * Meslei hattatlk olan kimse. hattatlk * Hattat olma durumu. * Hattat sanat. hatthareket * Tutulan yol, tutulacak yol, davran, tutum. hatun * Kadn. * Bayan, hanm. * E, zevce. * Yksek makamdaki kadnlara ve hakan elerine verilen unvan. hav * Kadife, uha, yn vb. nin yzeyindeki ince ty. hava * Hava yuvarnoluturan, btn canllarn solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akkan gaz karm. * Meteorolojik olaylarn btn. * Canllar zerindeki etkisine gre hava yuvarnn durumu. * Gkyz. * evreyi kuatan boluk.

* Gkyz dorultusunda. * Esinti. * Mzik paralarnda tr. * Mzik aletlerinden kan ses perdesi. * Keyif, lem. * (grn, davran, sz vb. iin) Bir kimsenin durumunu belirten zellik. * Tarz, slp. * Durum, ortam, atmosfer. * Sonusuz, anlamsz, bodurum, davran, sz vb. * ekicilik, albeni, alm, cazibe. hava amak (veya almak) * bulutlar dalmak. hava akm * Deiik sebeplerle atmosferde havann yer deitirmesi. hava alan* Uaklarn kalkp inmesi iin yaplmdz, ak ve asfaltlanmgeniyer, uak alan. hava almak * ak havada gezmek. * umduunu bulamamak, hibir ey kazanmamak. * ferahlamak, almak, hovakit geirmek. hava almak * iine hava girmek. * ferahlamak, almak, hovakit geirmek. hava at* Basketbol ve futbolda hakemin iki takmdan birer oyuncunun arasnda topu havaya atarak, duran oyunu yeniden balatmas. hava basnc * Yer yuvarnevreleyen havann yeryzndeki bir alana uyguladkuvvet. hava basmak * Bkz. hava vermek. * byklenmek, gururlanmak. hava bilgisi * Meteoroloji. hava birlii * Hava kuvvetleri iinde yer alan asker birlik. hava boaltma makinesi * Boalta. hava boluu * Yeryzndeki engebelerin havada dourduu younluk farklar. hava bozmak * havada yamur veya frtna belirtileri gzkmek. hava bulanmak * yamur yaacak duruma gelmek. hava almak * her biri, birbiriyle elien, birbirine uymayan davranve dncede bulunmak. hava arpmak * iklim ve rzgr olumsuz etkilemek. hava deiimi * Hastalarn daha abuk iyilemesi, yorgunluklarn giderilmesi gibi amalarla yaplan evre deiiklii, tebdilihava. * Havann kapanmas, amas, snmas, soumasgibi deiimlerin genel ad. hava deitirmek * iklimi deiik bir yere gidip bir sre oturmak. hava delii * Bir eyin iindeki havann yenilenmesine yarayan delik. hava durumu * Metoroloji ile ilgili olaylarn btn. hava dzenleyicisi * Kapalyerlerde scaklk ynnden istenilen hava artlarnsalayan ara. hava gaz* Maden kmrnden karlan, yaklarak k veya ssalanan gaz. * Bolf, nemsiz ey.

hava gazbeki * Hava gazile alan lmbann ucu. hava gazfrn * Hava gazile alan frn. hava gazsayac * Hava gazsarfiyatnlen alet, gaz sayac. hava haritas * Hava durumlarnn ilendii zel yeryz haritas. hava ho* "bir eyin olmasyla olmamasarasnda fark yok" anlamnda kullanlr. hava hukuku * Havada ulamdzenlemek iin konulmuhukuk kurallarnn btn. hava indirme * Hava kuvvetlerine ait birliklerin hava yoluyla gerekletirdii harekt. hava iyi (veya fena) esmek * ortamla ilgili her trl art uygun (veya kt) durumda olmak. hava karmak * (nesneler iin) iindeki havaytutamayp darya vermek. hava kanal * Havaybir yerden baka bir yere iletmekte kullanlan kanal (boru). hava kapa * Bir kanaldan geen havann niceliini ayarlayan kapak. hava kapanmak * gkyz bulutlarla rtlmek. hava kararmak * gnein batmasyla ortalk yarkararmak. * gkyz iyice bulutlanmak. hava kesesi * Balklarn aave yukarinip kmalarnsalayan, hava ile dolup boalan kese. * Kularda vcudun eitli yerlerinde bulunan ve akciere balolan boluklar. * Birok bceklerde trake borularzerinde yer almolan hava dolu ikinlikler. hava kprs * Zorunlu durumlarda iki ehir veya lke arasnda hava yoluyla salanan srekli ulam. hava kuvvetleri * lkenin havadan savunulmasnsalamak iin uak, helikopter, balon gibi aralardan ve bunlarla ilgili yer hizmetlerinden, kurulularndan oluan tekilt. hava kre * Hava yuvar. hava liman * ehirler veya lkeler arashava yolu ulamiin gerekli teknik ve ticar kurulularn btn. * Bu alt yapnn yerletirilmesini, iletilmesini ve gelitirilmesini salayan kurulu. hava meydan * Hava liman. hava musluu * Radyatrlerde oluan souk havann daratlmasnsalayan musluk. hava oyunu * Bir mal fiyatnn ykselecei umuduyla o maldan, szde ileride teslim alnmak zere, bir parti satn almak ve vakit gelince bu maln pahalanp ucuzladna gre fiyat farknsatcdan almak veya demek eklinde giriilen bir eit talih oyunu. hava paras * Bir yeri kira ile tutabilmek iin sahibine veya iindeki kiracya aktan verilen para. hava patlamak * frtna kmak. hava raporu * Hava durumu. hava sahas * Bir devletin yalnz kendisinin kullanma hakkolduu, baka devletlerin ancak ilgili devletten izin alarak yararlanabilecei gkyz paras. hava szgeci * Otomobillerde motora ve hava kompresrne giden havayszmeye yarayan alet. hava artlar * Hava durumu. hava tahmini

* Ksa bir sre iin havann nasl olacanbulma. hava ta* Gk ta. hava tebdili * Hava deiimi. hava ulam * Hava yolu ulam. hava ss * Asker havaclkla ilgili pln ve programlardzenleyen merkez. hava vermek * tekerlek vb. cisimleri hava ile iirmek; ikinliini artrmak, hava basmak. * akcierlere basn altnda hava veya oksijen doldurmak. hava yast * Tatlarda kaza riskini azaltmaya ynelik hava basnlyastk. hava yastkl * Hava yastolan. hava yolu * Hava tatlarnn uusrasnda izlemeye zorunlu olduklaryol. hava yolu ile * uakla. hava yolu ulam * Hava tatlaryla yolcu, yk vb. eyalartama ii. hava yuvar * Yer yuvarnkuatan eitli gaz katmanlarndan oluan rt, atmosfer. havac * Hava tatlarnda grevli kimse. * Hava kuvvetlerine balasker. havaclk * Havacolma durumu. * Havacnn yapti, havada uma teknii. * Hava seferlerini ve bu konu ile ilgili teknikleri inceleyen bilim dal. havacva * Srdiligillerden, Akdeniz blgesinde yetien ve kklerinden krmzboya elde edilen ok yllk otsu bir bitki (Alkanna tinctoria). * Deer ve nemi olmayan, bo. havada kalmak * yerden yksekte bulunmak. * sonuca ulamamak. * bir iddia dayanaksz olduundan kantlanmamak. havadan * Emeksiz, aktan. * Bo, deersiz. havadan sudan (konumak) * geliigzel, dereden tepeden (konumak). havadan sudan konumak * nemsiz konular zerine konumak. havadar * Havasbol, temiz olan (yer), yeleken, yele. havadis * lgi ile karlanabilecek haber. hava * Hava ile ilgili, havada bulunan. * Ak mavi renginde olan. * Diledii gibi davranan, uar, hoppa. * Deersiz, bo. hava fiek * Trenlerde, geceleri yaklarak havaya uurulan, renkli klar saan fiek. * Geceleyin dman blgelerini aydnlatmak amacyla kullanlan fiek. hava mavi * Gn rengi, ak mavi. * Bu renkte olan. havalik * Hava olma durumu, uarlk, hoppalk.

havaiyat * Bo, deersiz ive szler. havalandrc * Kapalbir yerin srekli ve doal olarak havalandrlmasnsalayan alet veya dzen. havalandrlma * Havalandrlmak ii. havalandrlmak * Havalandrmak ii yaplmak. havalandrma * Kapalbir yerin havasndeitirmek amacyla dardan temiz hava giriini veya eitli aralarla hava akmnsalama ilemi. * Herhangi bir eyi ak havada bir sre brakma. havalandrmac * Havalandrma iini yapan grevli kimse. havalandrmak * Havalanmasnsalamak. havalandrmal * Havalandrmasolan. havalanma * Havalanmak ii. havalanmak * Temiz hava almassalanmak, havasdeitirilmek. * Yerden ayrlp ge umak. * (bir ey) Hava akmyla yer deitirmek. * Yerinde oturamaz duruma gelmek. * Beenilmeyen davranlarda bulunmak. havalara umak * ok sevinmek. havale * Bir ii bir bakasnn sorumluluuna brakma, smarlama, devretme. * Banka, postahane vb.nin araclyla gnderilen para. * Postahane, banka vb. nin araclyla para gnderildiinde, gnderenle alacak olann adlarve para miktar yazlkt, havale kd, havalename. * Gebelerde, kk ocuklarda grlen bir eit rpnmal, bazen ateli de olabilen hastalk. * Bir arsayevirmek, kapamak iin ekilen perde veya duvar. * Yksek ve byk bir grn olma. havale etmek * bir eyin alnmasn, yaplmasnbir kimseye brakmak, smarlamak, devretmek. * yollamak, gndermek. havale gelmek * postahane veya banka yoluyla para gelmek. * gebe ve ocuklara ou zaman baylma, yksek atele beraber rpnma krizleri gelmek. havale gndermek (veya yollamak) * postahane banka vb. araclyla birine para demesini salamak. havaleli *Havalesi olan. * Gereinden ok yksek, yklacak gibi olan. havalename * Havale. haval * Herhangi bir nitelikte havasolan. * yi, temiz hava alan, havadar. * Bir ii gereince benimsemeyen, nemsemeyen. * Gz alc, ekici, albenisi olan. * Sktrlmhava ile alan (alet vb.). havaldireksiyon * Motorlu bir tatn direksiyon sisteminin hidrolik dzen ile kolayca hareket salayabilmesi zellii veya durumu. havalfren* Hava basncile ynetilen pistonlu fren. havali * evre, yre, dolay.

havan * inde bir ey dvp ufalamaya yarayan, tahta, ta, maden veya plstikten yaplan kap. * Ttn kyma makinesi. havan dvcnn hnk deyicisi * bakasna yardm edecek veya yreklendirecek gc olmadhlde yle grnp yardaklk edenler iin sylenir. havan topu * stn atgcne sahip bir eit ksa namlulu top. havanda su dvmek * bouna uramak. havaneli * Havanda bir eyi dvmeye yarayan tokmak. havann gz yal * nerede ise yamur yaacak. havar * Yardmc. *Hz. sa'nn t ve inanlarnyaymak iiyle grevlendirdii on iki yardmcsndan her birine verilen ad. * Bir ndere bal, onun dnce veya inanlarnyayan kimse. havarlik * Havarnin ii veya grevi. havas * Nitelikler, zellikler. * Kendilerini halktan ayrve stn sayan, kendilerinde bir eit ayrcalk gren (kimseler), avam kart. havs * Duyumlar, duygular. havasolmak * bir kimsenin albenisi veya cana yaknlolmak. havasolmak * o kimseye benzemek, o kimseyi hatrlatmak. havasna uymak * bulunduu evre ve ortambenimsemek veya birinin huyunu almak. havasnbulmak * keyiflenmek, neelenmek. havasz * Havasolmayan, hava almayan. * Havasiyi veya yeterli olmayan. * Gz alc, ekici olmayan. havaszlk * Havasz olma durumu. havaya * bouna, sonusuz olarak. havaya gitmek * hibir eye yaramamak, boa gitmek. havaya pala (veya kl) sallamak * bouna, gereksiz aba harcamak. havaya savurmak * gereksiz yere harcamak. havaya umak * patlama dolaysyla zarar grmek. * havaya gitmek. havaybozmak * bir topluluun keyfini karmak. havhav * (ocuk dilinde) Kpek. havi * inde bulundururan, kapsayan. havi olmak * iinde bulundurmak, iine almak, kapsamak, iermek. havil * "korku, korkma" anlamnda can havliyle deyiminde geer. \343 can. havlama * Havlamak ii.

havlamak * (kpek) Barmak, rmek. havlanma * Havlanmak durumu. havlanmak * zerinde hav olumak. havlatma * Havlatmak ii. havlatmak * Havlamasna sebep olmak. havlay *Havlamak ii veya biimi. havl * Havolan. * Havlu. havlcan * Zencefilgillerden, aynadla anlan kk saplarbaharat olarak kullanlan trlbir bitki (Galanga officinalis). havlu * Kurulanmaya yarar havlbez. havlu atmak * (oyunda) pes etmek. havlucu * Havlu dokuyan veya satan kimse. havluculuk * Havlu dokuma veya satma ii. havluluk * Havlu asmak iin zel olarak yaplmara, havlu asaca. * Banyolarda havlularn konulduu kk dolap. * Havlu yapmaya elverili olan, zel dokunulu pamuklu (kuma). havra * Yahudi tapna, sinagog. * ok grltl yer. havsala * Kukursa. * Leen. * Zihnin bir eyi anlama ve kavrama yetisi. havsalasalmamak * aklkabul edememek. havsalasgeni * Hogrs olan, hibir eye aldretmeyen. havsalasna smamak * aklalmamak, kavrayamamak. * kabul edememek. havu * Maydanozgillerden, koni biimindeki etli kk iin sebze olarak yetitirilen iki yllk otsu bir kltr bitkisi, yeregeen, prkl (Daucus carota). havu suyu * Havu meyvesinin sklmasile elde edilen meyve suyu. havulu kek * inde havu bulunan kek. havuduyla yutmak * Bkz. deveyi havuduyla yutmak. havut * Deve semeri. havuz * Su biriktirmek, yzmek veya evreyi gzelletirmek gibi amalarla altve yanlarmermer, beton ve benzeri eylerden yaplarak iine su doldurulan, genellikle st ak yer. * Kum, asit vb. konulan ukur yer. * Byk gemilerin onarlmak iin ekildikleri yer. havuzcu * Otelde havuzla ilgili ilere bakan grevli. havuzcuk

* drar borularnn bbrekle birletikleri yerde huni biimindeki genilik. havuzlama * Havuzlamak ii. havuzlamak * (gemiyi) Onarmak iin havuza ekmek. havuzlanma * Havuzlanmak ii. havuzlanmak * (gemi) Onarlmak iin havuza ekilmek. havuzlu *Havuzu olan. havuzsuz * Havuzu olmayan. havvaanaeli * Kk beyaz iekli bir yllk bir bitki (Anastatica hierochuntia). havya * Madenlerle yaplan kaynak ilerinde lehimi eritmek iin atele veya elektrikle kzdrlarak kullanlan, ounlukla eki biiminde ucu bakr alet. havyar * Tuzla hazrlanmyarezme durumunda, genellikle mersin balyumurtas. havza * Daveya tepelerle snrlanm, sularayndenize, gle veya rmaa akan blge. * Maden blgesi. * Tekne. hay * yi dilek, azarlama, ama ve sevin bildirmede kullanlr. hay Allah * iyi dilek. hay haygitmek vay vaykalmak * saln, genliini yitirerek salndan yaknr duruma gelmek. haya * Er bezi. hay * Utanma duygusu, utan, utanma, sklma. hay perdesi yrtlmak * utan duymamak. hayal * Zihinde tasarlanan, canlandrlan ve gereklemesi zlenen ey, d, imge, hulya. * mge. * Grnt. * Belli belirsiz grlen ey, glge. * Aydnlatlan bir perde arkasnda deri veya kartondan yaplm, hareket edebilen resimlere verilen ad ve bu resimlerle oynatlan oyun. hayal gc * Zihnin hayal yaratma yetisi, dgc, imgeleme, muhayyile. hayal bilim * Bilim kurgu. hayal dzeyi * Hayal edebilme gc, seviyesi. hayal etmek * bir eyi zihinde tasarlayp canlandrmak. hayal gibi * ince, zarif. hayal krkl * ok istenilen veya umulan bir eyin gereklemeyiinden duyulan znt, dkrkl. hayal kurmak * gereklemesi istenen, zlenen eyi dnmek. hayal meyal * Belli belirsiz, ak seik olmayan (durumda). hayal olmak * gerekletirilememek. * gemite kalmak, hatra olmak.

hayal oyunu * Karagz oyunu. hayal seviyesi * Hayal dzeyi. hayalt * Hayaller. hayalbaz * Hayalci, hayal. hayalci * Bir eyi gereklemigibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse. * Karagz oynatan kimse, hayal. * Hayale kaplan, hayal kuran, hayalperest. hayalcilik * Hayal ile uraan kimse. hayale dalmak * ddnyadan uzaklaarak gereklemesi istenilen eyleri veya hatralardnmek. hayale kaplmak * hayallerin etkisi altnda kalmak. hayalen * Hayal olarak. hayalet * Gerekte var olmadhlde bazen grld sanlan cin, peri, hortlak gibi grntler. * Gerekte var olmadhlde varmgibi grnen ey, grnt. * Belli belirsiz grlen ey, glge. hayalhane * Karagz oynatlan yer. * Hayal kurma yetenei. hayl * Utanga, sklgan. hayal * Hayal niteliinde veya hayal rn olan, sanal. * Karagz oynatan kimse, hayalci, karagzc. hayalifener * Resimli camlarolan ve bu resimleri duvara yanstan fenere benzer ara. * ok zayf olanlar iin aka yollu kullanlr. hayalifenere dnmek * ok zayflamak. hayalinden geirmek * olmasnistemek, dnmek. hayalli * Hayali olan. hayalperest * Srekli hayal kuran, hep hayal peinde koan (kimse), d. hayalperestlik * Hayalperest olma zellii. haysz * Utanmasolmayan, sklmayan. hayszca * Haysz (olarak), haysz (davranarak). hayszlk * Utanmazlk, sklmazlk. hayat * Yaam, dirim. * Doumdan lme kadar geen sre, mr. * Hayat biimi, iinde yaanlan artlarn btn, yaant. * Meslek ve durum. * Geim artlarnn btn. * Canllgsteren hareket, kaynama. * Yazg, kader. * Canlvarlk; yaamaysalayan artlarn btn. * Bir kimsenin tarih biyografisi, hayat yks, hayat hikyesi. hayat

* Genellikle ky ve kasaba evlerinde, st kapal, bir veya birka yanak sofa. * Avlu. * Balkon. * Sundurma. hayat adam * Zamana kolayca uyan, her trl gl yenmesini bilen kimse. hayat aac * Soy aac, soy kt. * Beyinciin kesitinde dtaki boz madde blmne yaylarak dallanma gsteren ak maddenin oluturduu aa biimi. hayat arkada * E, karkocadan her biri. hayat dolu * Yaama istei ok olan, neeli, canl. hayat felsefesi * Hayatanlama ve alglama biimi. hayat geirmek * yaamak, varlnsrdrmek. hayat hikyesi * Bir kiinin hayatboyunca geirdii nemli olaylar ve evreler, zgemi, biyografi. hayat kadn * Erkeklerin cinsel zevklerine para karlhizmet eden ve bu ii meslek edinen kadn, fahie, orospu. hayat kavgas * Hayat mcadelesi. hayat memat * Bkz. lm kalm. hayat memat meselesi * Bkz. lm kalm meselesi. hayat mcadelesi * Yaamak ve geinmek iin harcanan emeklerin btn. hayat okulu * Yaanlan evre ve zamanda karlalan olaylarn tm. hayat pahall * Yiyecek, iecek, giyecek gibi geim maddelerinin pahalolmas. hayat seviyesi * Yaama ve geinme dzeyi. hayat sigortas * Bir kimsenin, yallk anda toptan kendisine veya miraslarna denmek artyla yaptsigorta anlamas, yaam gvencesi. hayat standard * Bir toplumda bireylerin mal ve hizmetlerden yararlanabilme, ihtiyalarnkarlayabilme dzeyi. hayat artlar * Hayat boyunca karlalabilecek her trl sosyal ve ekonomik durumlar. hayat tarz * Yaaybiimi. hayat vermek * canllk vermek, canlandrmak. hayata atlmak * geim salamak zere almaya balamak. hayata balamak * yaamaysevdirmek, hayattan kopmamak. hayata gzlerini yummak (veya kapamak) * lmek. hayata ksmek * bezgin, ktmser olmak, yaama isteini yitirmek. hayatkaymak * her ii ters gitmek, mahvolmak. hayatn bahar * genlik a. hayatna girmek * yaamnda yer almak. hayatn(birine) borlu olmak

* biri tarafndan lmden kurtarlmolmak. * birinin yaambir bakasnn destei ile salanmolmak. hayatnkazanmak * geimini salamak. hayatnyaamak * her trl baskdan uzak, dilediince, gnlnce yaamak. hayat *Hayatla ilgili. * Byk nem tayan, nemli. hayatiyet * Yaama gc, canllk. hayatiyetli * Yaama gcyle dolu, canl. hayatta olmak * yaamak. haybe * Bo, ie yaramaz, anlamsz. haybeci * siz gsz, bedavadan geinen (kimse). haybeden * Zahmet ekmeden, bedavadan. haybeye krek ekmek * bobouna uramak. hayda * Hayvanlarharekete geirmek iin kullanlan sz. * aknlk belirten nlem. haydalama * Haydalamak biimi. haydalamak * Hayvanhzlandrmak iin hayda diye seslenmek. haydalanma * Haydalanmak durumu veya biimi. haydalanmak * Defedilmek, dehlenmek. haydama * Haydamak ii. haydamak * ifte koulan hayvansrmek, dehlemek. * Kovmak, defetmek. haydan gelen huya gider * kolay ve emeksiz kazanlan eyler elden kolay kar. haydar * Dervilerin giydii, kolsuz, ksa, aba hrka. haydar yaka * Yelek, hrka gibi giysilerin ak V harfi biimindeki yakas. haydi * steklendirmek, abukluk belirtmek iin kullanlr. * Kabul ve onama bildirir. * htimal belirtir. * Hafifseme, alay etme belirtir. * Hogrme anlamnda kullanlr. haydi canm sen de * "byle ey olmaz, sana inanmam" anlamnda kullanlr. haydi haydi * Bol bol, kolay kolay. * Olsa olsa, en ou. haydi oradan * kovmak, azarlamak iin kullanlr. * Bkz. haydi canm sende. haydin * steklendirme, davrandrma iin kullanlr; haydi nleminin birden ok kiiye seslenirken emir kipine gre ald_____biim.

haydindi * "abuk ol, acele et" anlamnda kullanlr. haydisene * Haydi nleminin buyurma, dilek bildiren pekitirmeli biimi. haydut * Silhlsoygun yapan kimse, ekya, aki. * Yaramaz, sevimli ocuk. haydut gibi * insana korku veren, iri yar(kimse). * yaramaz ve sevimli ocuklar iin kullanlr. haydutluk * Haydut olma durumu veya hayduta i, akilik, ekavet. haydutluk etmek * haydut gibi davranmak. hayfa * Eyvah, yazk, heyhat!. hayhay * "steyerek, seve seve, elbette" anlamlarnda onama bildirir. hayhuy * Herkesin aynanda konumasndan veya elenmesinden oluan grlt. * Bove sonusuz aba. hayf * Hakszlk, insafszlk. * Acnma, zlme. * Vah! Heyhat! Yazk!. hayflanma * Hayflanmak ii. hayflanmak * Acnmak, zlmek, yerinmek, esef etmek. hayn * Hain. hayr * yilik, karlk beklenmeden yaplan yardm. * yi, hayrl, yararl, faydal. hayr * Yok, yle deil, olmaz anlamnda onamama, inkr kelimesi. * Olumsuz cmlelerdeki olumsuz anlampekitirir. hayr beklememek * iyilik ummamak, yararlolacansanmamak. hayr dememek * cevap vermemek, bir eyi geri evirmemek. hayr etmemek * yararolmamak. * iyilememek, dzelememek. hayr gelmemek * yararlolmamak. hayr grmemek * (o ey) kendisine yararlolmamak. hayr ilemek * dine ve insanla uygun, iyi bir davranta bulunmak. hayr kalmamak * ie yarar durumu kalmamak, artk ie yaramaz olmak. hayr sahibi * yiliksever. hayr yok * (o ey) yararldeil. hayrdr inallah * anlatlan bir ryayiyiye yormak iin kullanlr. * ama ve merak veren olgular karsnda sylenir. hayrdua * yi dua. hayrdua etmek

* iyi dileklerde bulunmak. hayrhah * yilik dileyen, iyilik isteyen, iyicil, hayrsever. hayrhahlk * yilik isteme durumu. hayrla anmak (veya yad etmek) * lmbir kimsenin ardndan iyi konumak. hayrlama * Hayrlamak biimi veya durumu. hayrlamak * Pazarlkta anlatktan sonra birbirlerine hayr dilemek. hayrl * Yarar, hayrolan. * Uurlu, iyi, gzel. hayrl(veya hayrls) olsun * iyisi, hayrlolanolsun. hayrlsile * hayrlolandilemek iin sylenir. hayrperver * yiliksever, yardmsever, hayrsever. hayrsever* Yoksullara, dknlere, yardma muhta olanlara iyilik ve yardm etmesini seven, iyiliksever, yardmsever. hayrseverlik * Hayrsever olma durumu, iyilikseverlik, yardmseverlik. hayrsz * Yararolmayan, hayrolmayan. * Sevgi ve ballnyitiren, vefasz. hayrszlk * Hayrsz olma durumu. hayt * Bkz. ayt. hayz * Kadnlarda ayba. hayzdan nifazdan kesilmek * detten kesilmek, dourma zelliini yitirmek, menopoza girmek. haykr * Barma. haykr * Haykrmak ii veya biimi. * Haykrma sesi. haykrma * Haykrmak durumu. haykrmak * Birlikte haykrmak. haykrma * Haykrmak ii. haykrmak * Tel, ikyet vb. sebeplerle yksek sesle barmak. * armak, seslenmek. * (durum veya nitelik) ok belirgin olarak grnmek. haykrt * Yksek sesle acacbarma, haykrma. haykrtma * Haykrtmak biimi veya durumu. haykrtmak * Haykrmasna sebep olmak. haylamak * At ve benzeri hayvanlarsrmek iin seslenmek. haylaz * Hoa gitmeyen davranlarda bulunan (kimse), hayta. * alma gc varken almayan, aylaklk eden, tembel. haylazca

* Haylaz gibi, haylaza yakr biimde. haylazlama * Haylazlamak durumu. haylazlamak * Haylaz bir duruma gelmek. haylazlk * Haylaz olma durumu veya haylazca davran. haylazlk etmek * haylazca davranlarda bulunmak. hayli * Epey, olduka ok. * Olduka. haymana * Babohayvanlarn salndayrlk. * Tembel. haymana beygiri gibi dolamak * isiz gsz dolamak. haymana mandas * Haymana kz. haymana kz * ri yarve tembel, ie yaramaz kimse. haymatlos * Vatansz. hayra almet deil * uursuz saylacak bir olay iin kullanlr. hayra kar(olmak) * iyilikle, hayrlolmasdileiyle. hayra yormak * rya veya olayiyi bir durumun belirtisi saymak. hayran * ok beenen, hayranlk duyan. * Birini beenen, hayranlk duyan kimse. hayran etmek * (kendisini) beendirmek. hayran hayran * Hayran olarak, kendinden geerek. hayran olmak (veya kalmak) * (bir ey veya kimsenin) iyi, gzel veya olaanst durum ve davranlarkarsnda zevk ve saygduymak. hayranlk * Hayran olma durumu. * Tutku, aristek. hayranlk duymak * ok beenmek, tutkuyla balanmak. hayranlkla * ok beenerek, hayran kalarak. hayrat * Sevap kazanmak iin yaplan iyilik. * Halkn yararlanmasiin yaplan okul, eme, han gibi yaplara verilen ad. * Sevap kazanmak iin yaplmolan. hayret * Beklenmedik, garip bir eyin sebep olduu aknlk, arma. * alacak bir ey karsnda sylenir. hayret etmek * amak, armak, aakalmak. hayrete (veya hayretlere) dmek * aakalmak, armak. hayretle * aknlkla, aarak. hayrette (veya hayretler iinde) kalmak * aakalmak, armak. hayrette brakmak * amasna sebep olmak.

hayretten donakalmak * ok armak, inanamamak. hayrdokunmak * yararlolmak. hayrolmamak * iyilii dokunmamak, yarar salamamak. hayrngr * yeni alnan bir ey iin "gle gle kullan" veya krgnlk, alay anlamnda sylenir. hayrola * "Ne var", "ne oluyor" anlamnda kullanlr. hayrlhalef * Hayrlocuk, hayrlevlt. haysiyet * Deer, saygnlk, itibar. * Onur, z saygs, eref. haysiyet divan * Onur kurulu. haysiyetine dokunmak * onuru incinmek. haysiyetiyle * Dolaysyla, sebebiyle. * Onuruyla. haysiyetli * Deeri, saygnlolan. * Onurlu. haysiyetsiz * Deeri, saygnlolmayan. * Onursuz. haysiyetsizlik * Haysiyetsiz olma durumu, haysiyetsizce davran. * Onursuzluk. hayta * Osmanllarn ilk dnemlerinde eyalet askerlerinin u boylarnda grevli snflarndan biri. * Serseri, klhanbeyi, kabaday, holigan. haytalk * Hayta olma durumu, serserilik, baboluk, klhanbeyilik, kabadaylk. haytalk etmek * serserice davranlarda bulunmak. hayvan * Bitkilerden farklolarak, duygu ve hareket yetenei olan canlyaratk. * nsandan farklolarak, dil ve akldan yoksun canlyaratk. * At, eek, katr gibi trl hizmetlerde kullanlan yaratk. * Aklsz, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). * Bir seslenme biimi. hayvan bilimci * Hayvan bilimi uzman, zoolog. hayvan bilimi * Biyolojinin, hayvanlarn yap, grev, davranve snflandrmalar, yeryzndeki dallaryla uraan bilim dal, hayvanlar bilimi, zooloji. hayvan gibi * aklsz, duygusuz, kaba. hayvan koklaa koklaa, insan konua konua * insanlar konuarak daha iyi anlarlar. hayvan kmr * Kan ve kemik gibi organik maddelerden yaplp hekimlikte kullanlan kmr. hayvanat * Hayvanlar. * Hayvan bilimi, zooloji. hayvanat bahesi * Genellikle her tr hayvann doal artlarda beslendii, korunduu, sergilendii byk bahe. hayvanca * ok kaba ve hoyrat (bir biimde).

hayvancaz * Kendisine karefkat ve acma duyulan hayvan. hayvanck * Ancak mikroskopla grlebilen ok kk hayvan. * Hayvancaz. hayvanclk * Evcil hayvanlara bakma ve yetitirme ii. hayvan * Hayvanla ilgili, hayvansal. * Hayvanca. hayvaniyet * Hayvanlk. hayvanlama * nsanlk erdemlerini yitirme, kabalama. hayvanlamak * nsanlk erdemlerini yitirmek, kabalamak. hayvanlatrma * Hayvanlatrmak durumu. hayvanlatrmak * Hayvan durumuna getirmek. hayvanlk * Hayvan olma durumu, hayvaniyet. * Hayvanca davranma. hayvanlk etmek * hayvanca davranmak. hayvansal * Hayvan. * Hayvandan elde edilen. haz * Hoa giden duygulanma, holanma, zevk. * Bir eyden duyusal veya manev sevin duyma. * Srdrlmesi istenen lmlve doygunluk veren coku. haz almak * holanmak, keyif almak. haz duymak * holanmak. haz vermek * holanmasnsalamak. haza * Bu, u, o. * Etkisiz, kusursuz. hazakat * (hekimler iin) Ustalk, uzluk. hazakatli * Hazakat sahibi. hazan * Gz, sonbahar. hazandide * Grm, geirmi. * Solgun, sararm, solmu. Hazar * VI.-X. yzyllar arasnda Hazar Denizi'nin ve Kafkaslarn kuzeyinde yaambir Trk boyu veya bu boydan olan kimse. hazar * Bar. Hazarca * Hazar Trkesi. hazar * Barla ilgili. hazc * Hazclk ile ilgili olan. * Hazclbenimseyen ve savunan kimse, hedonist.

hazclk * Zevki, insan hayatnn tek deer ve amacsayan, haz veren her eyin iyi olduunu kabul eden reti, hedonizm. * Hazza, fiziksel zevke hastalk derecesinde dknlk, hedonizm. * Ekonomik etkinliin, hazzn en yksek derecesine varacak biimde gelitirilmesi retisi, hedonizm. hazfetme * Hazfetmek durumu veya biimi. hazfetmek * Gidermek, kaldrmak, karmak, silmek. hazk * (hekimler iin) Usta, uz. hazm * Sindirme, sindirim. * Benimsenme, kabul edilme. hazml * Yersiz davranlara, dokunaklszlere aldrmayan, ii geni(kimse). * Benimseyen, katlanan, kabullenen. hazmsz * Yediklerini kolay sindiremeyen. * Yersiz davranlara karsusmak elinden gelmeyen (kimse). * Benimseyemeyen, katlanamayan, kabullenemeyen. hazmszlk * Sindirim sisteminin iyi almamasdurumu. * Benimseyememe, katlanamama, kabullenememe. hazn * Klk yiyecek. hazr * Bir iyapmak iin gereken her eyi tamamlamolan, ank, amade, mheyya. * Belli bir ie yarayacak, kullanlacak bir duruma getirilmi. * Belirli bir biimde yaplmolarak satlan, alcbekleyen, smarlama kart. * Bana getirildii fiilin bir frsat sayldnanlatr. hazr bulunmak (veya olmak) * bir yerde var olmak, kendi bulunmak. * bir eyi hemen yapabilecek durumda olmak. hazr orba * nceden hazrlanmve paket hlinde sata sunulmuorba. hazr deer * nceden belirlenmideer. hazr etmek * hemen kullanabilecek duruma getirmek. hazr giyim * Standart llere gre seri olarak hazrlanmve sata sunulmugiyim eyas. hazr kahve * Neskafe. hazr kta * Gerektii anda kullanlmak ve grevlendirilmek zere hazr bulundurulan birlik. hazr mezarn ls * her hizmeti bakalarndan bekleyen tembeller iin sylenir. hazr ol * Askerlikte esas durudenilen, ayakta, bave vcut dik, gzler ileride, eller uyluklara yapmbir durua geilmesi iin verilen komut. hazr ol duruu * Vcudun badik, gs ileride, omurga ve bacaklar gergin, topuklar bitiik, kollar doal yerinde, avular uyluklarda olarak ayakta bulunduu durum. hazr olmak * hazr durumda bulunmak. hazr para * Nakit, elde mevcut para, likit. hazr yemek * Ksa srede hazrlanan ve genellikle ayakst yenilen hafif yiyecek. hazr yiyici * nceden kazanlmvarlharcayan.

hazra dalar dayanmaz * srekli harcama, en byk birikimleri bile eritir. hazra konmak * bakasnn emeiyle ortaya kmbir eyden yararlanmak. hazrcevap * Gerektiinde abuk, yerinde cevaplar bulup veren. hazrcevaplk * Hazrcevap olma durumu. hazrc * Emek harcamadan her eyi hazr olarak elde etmek isteyen kimse. * Hazr giysi satlan yer veya satan kimse. hazrclk * Her eyi hazr bulmaya veya elde etmeye dkn olma durumu. hazrda * yararlanlabilecek bir durumda, el altnda. hazrdan yemek * yenisini kazanmakszn elindekini harcamak. hazrlama * Hazrlamak ii. hazrlamak * Bir eyi kullanlacak, yararlanlacak duruma getirmek. * Bir eyi ortaya koymak, gerekletirmek. * nceden dzenlemek. * Gelecek iin nlem almak, ihtiyalartespit etmek. * Sebep olmak, yol amak. * Birini herhangi bir eyi yapabilecek veya bir eyi yklenebilecek duruma getirmek. * Altrmak. * Bir maddeyi elde etmek. hazrlan* Hazrlanmak ii veya biimi. hazrlanma * Hazrlanmak ii. hazrlanmak * Hazr olmak, kendini hazrlamak. * Hazr duruma getirilmek. hazrlatma * Hazrlatmak ii. hazrlatmak * Hazr duruma getirmek. hazrlay* Hazrlamak ii veya biimi. hazrlk * Hazrlanmak iin gereken eyler veya durumlar. hazrlk devresi * Hazrlk dnemi. hazrlk dnemi * Hazrlanmak iin geen sre. hazrlk grmek * hazr olmak iin gereken eyleri toplamak veya durumlarsalamak. hazrlk snf * rencilere, belli bir retim programnizlemek veya belli bir okulda okumak iin gerekli temel anlay, bilgi ve becerileri kazandrmak amacyla bir okula, bir niversiteye balolarak alan snf. hazrlkl* Bir ey iin nceden hazrlanmolan. hazrlklolmak (veya bulunmak) * hazrlanmolmak. hazrlksz * Bir ey iin nceden hazrlanmamolan. hazrlksz olmak (veya bulunmak) * hazrlanmamolmak. hazrlop * Sarskatlaacak derecede kaynatlm(yumurta). * Bakastarafndan hazrlanm, salanm, emeksiz, klfetsiz.

hazin * Ackl, znt veren, dokunakl, hznl. hazine * Altn, gm, mcevher gibi deerli eya yn, byk servet. * Deerli eylerin saklandyer. * Gml veya sakliken bulunan deerli eylerin btn. * Devlet mal, parasveya bunlarn saklandyer. * Kaynak. * Byk ballk duyulan, deer verilen ey veya kimse. * Devletin altn, dviz, bono ve nakit ilemlerini maliye ile birlikte dzenleme grevini stlenen makam. hazinedar * Bir hazineyi bekleyen, yneten kimse. hazinedarlk * Hazineyi ynetme grevi. haziran * Yln 30 gn sren altncay. haziran bcei * Mays bceklerinden, tarm bitkilerine ok zarar veren kn kanatlbir bcek (Amphimallus solstitialis). hazire * Etrafitle evrili ve girilmesi yasak yer. * Cami, trbe, tekke gibi yerlerde evresi parmaklklarla evrili mezar yeri. hazletmek * Gidermek, kaldrmak, karmak, silmek. hazmetme * Hazmetmek durumu. hazmetmek * Sindirmek. * Hoa gitmeyen bir davrankarlksz brakmak, iine atmak. * Katlanmak, dayanmak, sabretmek. hazne * Hazine. * Bir eyin topland, biriktirildii yer, depo. * Dl yata. hazret * Kutsal saylan kimselerin adlarnn bana getirilen unvan. * Bir seslenme sz. * Adsylenmeyen bir kimseden sz edilirken kullanlr. hazretleri * eskiden saygduyulan kiilerin adlarnveya makamlarngsteren sze baka unvanlarla birlikte getirilirdi. hazzetme * Holanma. hazzetmek * Holanmak. hazznkarmak * zevkini karmak. He * Helyum'un ksaltmas. he * Trk alfabesinin onuncu harfinin ad. he * Evet. he demek * onamak. heba * Hibir ie yaramadan yok olma, boa gitme. heba etmek * bouna harcamak, ziyan etmek. heba olmak * boa gitmek, ziyan olmak. heba olup gitmek hebenneka * Zeki ve becerikli olmadhlde kendini yle sanan.

heccav * Yergici. hece * Bir solukta karlan ses veya ses birlii, seslem. hece ls * Hece vezni. hece ta* Mezar ta. hece vezni * Belirli saydaki hece kmelerine dayanan nazm ls, parmak hesab. hece yutumu * Kelime iinde benzer hecelerden birinin dmesi. hececi * Hece lsyle iir yazan (air). * Mill Edebiyat dneminde hece lsyle iirler yazan beairden her biri. hececilik * Hece vezni ile iir yazma yanlsolan kimse. heceleme * Hecelemek ii. hecelemek * Bir kelimenin hecelerini teker teker sylemek. * lk bakta okuyamayp heceleri teker teker okumak. heceletme *Heceletmek ii veya biimi. heceletmek * Hecelemesini salamak. heceli * Herhangi bir sayda hecesi olan. hecelik * Heceyi esas alan ses birimi. hecin * ift parmakllar takmnn, devegiller familyasndan, uzunluu 3, ykseklii 2 m kadar olan, srtnda besin depo etmeye yarayan tek hrgc bulunan, hzlyryen bir memeli tr (Camellus dromedarius). hedef * Nian alnacak yer. * Ama, gaye, maksat. hedef almak * Bkz. nian almak. * ulalmak istenen amaca gre davranmak. * (bir kimseyi, bir yeri) ypratmak, eletirmek amacyla karsna almak. hedef kitle * Verilmek istenen mesajn ulamashedeflenen bir grup veya topluluk. hedef olmak * hoolmayan herhangi bir davrana uramak. hedefleme * Hedeflemek ii. hedeflemek * Hedef yapmak. hedeflenmek * Hedef durumuna gelmek. heder * Karlnalamama, boa gitme, ziyan olma. heder etmek * bouna harcamak, ziyan etmek. heder olmak * boa gitmek, bouna gemek. hedik * Kaynatlmbuday, bulgur, msr vb. eyler. hediye * Armaan. * (kutsal kitaplar iin) Fiyat. hediye etmek * armaan olarak vermek.

hediyelik * Armaan olarak verilecek deerde olan. * Armaan olarak verilmek iin hazrlanmey. hedonist * Hazc. hedonizm * Hazclk. hegemonya * Bir devletin baka bir devlet zerindeki siyas stnl ve basks. hekim * nsanlardaki hastalklartehis ve onlarillarla veya bazaralarla tedavi eden kimse, doktor, tabip. hekimba * Osmanlmparatorluunda sarayda hekimlik grevini yrten en kdemli, yetkili ve padiahn zel doktoru olan kimse. hekimlik * Hekimin yapti. hektar * Yz ar (10.000m) deerinde yzey l birimi (ha). hektogram* Yz gramlk arlk birimi, bir kilogramn onda biri (hg). hektolitre * Yz litrelik hacim l birimi (hl). hektometre * Yz metrelik uzunluk l birimi, kilometrenin onda biri (hm). hel * Ayak yolu, yz numara, abdesthane, tuvalet. helk * lme, ldrme, yok etme, yok olma. * Bitkin bir duruma gelme veya getirme. helk etmek * ldrmek, ortadan kaldrmak. * arderecede yormak, bitkin duruma getirmek. helk olmak * yok olmak, lmek. * yorulmak, bitkin duruma gelmek. hell * Dinin kurallarna aykrolmayan, dince yasaklanmamolan, haram kart. * Nikhle. * Kurallara, geleneklere uygun (olarak). hell etmek * Tanr'ytank tutarak (bir eyi) balamak. hell olsun * bir hizmet veya zverinin istenilerek yapldn, bundan piman olunmadngstermek iin kullanlr. hell st emmi * doruluktan ayrlmayan. hell * Ham ipekten dokunmubrmcee pamuk iplii katlarak elde edilen kuma. hellinden * Hell edilerek gnl holuu ile. hellleme * Helllemek ii. helllemek * Alverite veya ayrlma srasnda hakknbirbirine balamak. hellli * Nikhl(e). helllie almak * biriyle evlenmek. helllik * Nikhle. * Hell olan ey. helllik dilemek * birinden hakknhell etmesini dileme.

helllik vermek * hell etmek. hellhoolsun * yaplmbir iyilikten, yardmdan sz edilirken buna piman olunmadnanlatmak iin sylenir. hellzade * Nikhlbir ana ve babadan domukimse. * Doruluktan ayrlmayan, hell st emmikimse. hele * "zellikle", "hi olmazsa", "her eyden nce" anlamyla, bir szn bana veya sonuna getirilerek belirtilen eyin ayrcalnanlatr. * "Sonunda" anlamyla geciken davranlarbildirmek iin kullanlr. * Uyarma, korkutma veya vaat anlatr. hele bak * aknlk veya dikkati ekmek iin sylenir. hele bir * Bkz. hele. hele de * stelik. hele hele * Karsndakini sylemeye isteklendirmek iin kullanlr. * Bir sz pekitirmek iin kullanlr. hele kr! * ok kr. helecan * Yrek arpnts, rpnt. helecanlanma * Helecanlanmak ii. helecanlanmak * Yrek arpntsna tutulmak. Helen * Grek. Helenist * Grek kltr, tarihi, dili ve edebiyatkonularnda uzman olan kimse. Helenistik * Byk skender'den sonraki Yunan sanat, tarihi, kltr ile ilgili olan. Helenizm * Grek uygarl. * Grek olmayan uluslarn Grek dncesinin etkisiyle gerekletirdii uygarlk. * Greke anlatm. helezon * Kvrml, ylankavi biim, helis. helezon * Sarmal, ylankavi, helisel. helezonlama * Helezonlamak biimi veya durumu. helezonlamak * Sarmal, kvrmlbiime gelmek. helezonlu * Helezonu olan, sarmal. helik * Duvar rlrken byk talarn arasna konulan ufak talar. helikoit * Helis biiminde eri yzey. helikon * algazlve pistonu olan, boyundan geirilerek tutulan, ember biimli, flemeli bakr alg. helikopter * Dik inive kyapabildii iin dar yerlerde de kullanlabilen tepeden pervaneli uan tat. helis * Bir silindirin ana dorularnsabit bir aaltnda kesen eri. helisel * Helis biiminde olan, sarmal, helezon. helke

* Bakra, kova, herke. hellim * Kbrs'ta yaplan bir eit beyaz peynir. helme * Fasulye, pirin, buday gibi taneler kaynatldnda, niastann kelmesiyle oluan koyu sv. * Bazbitkilerin kk, iek ve tohumlarnda bulunan koyu kvamlmadde. helme dkmek * (kaynatlmtanelerin suyu iin) koyulamak. helme gibi* iyice pimi. helmelenme * Helmelenmek ii. helmelenmek * Helme dkmek, helmesi kmak. helmeli * Helme durumunda olan (yemek). helmintoloji * Kurt bilimi. helva * eker, ya, un veya irmikle yaplan tatl. helvac * Helva yapan veya satan kimse. helvackaba * Kabakgillerden, tatlsyaplan dboz, ii sarrenkli iri bir kabak tr kestane kaba(Cucurbita maxima). helvackk * Bkz. ven. helvaclk * Helva yapma veya satma ii. helvahane * Genellikle helva piirmekte kullanlan genive az derin tencere. * Sarayda mutfak iinde tatllarn yapldzel blm veya oda. helvalama * Helvalamak durumu. helvalamak * Helva durumuna gelmek. helvalk *Helva yapmiin kullanlan malzeme. helyodor * Altn sarsrenginde, berilden oluan, kuyumculukta kullanlan bir ta. helyograf * Gneten yaylan smiktarnlmeye yarayan alet. * Gnein ldadsaatlerin sresini tespit etmeye yarayan alet. * Gnenlarndan yararlanan optik telgraf aleti. helyoterapi * Gnenlaryla tedavi. helyum * Atom numaras2, younluu 0,13 olan, havada az miktarda bulunan bir soygaz. KsaltmasHe. hem * Bir kimseyi uyarmak, bir eyi aklamak veya anlamglendirmek iin "zellikle", "zaten", "bir de", "uras da var ki" anlamlarnda kullanlr. * Aklaycnitelikte olan ikinci cmleyi birinciye balar. * Hem ... hem ... biiminde tekrarlanarak grevdeszleri, cmleleri eitlik, pekitirme, birlikte olma veya kartlk anlamlaryla balar. hem de * anlamglendirmek, bir veya daha ok geye bir bakasnn da eklendiini belirtmek iin kullanlr. hem de nasl * pek ok, stn derecede. * zene bezene, byk bir dikkatle. hem sa'yhem de Musa'ymemnun etmek * istekleri birbirine kart olan iki kiiyi birden honut edecek bir davranta bulunmak. hem kaar hem davul alar * ekinir grnd ii yapmaktan vazgeemez.

hem kel hem fodul * ortada olan eksiklik ve yeteneksizliine bakmayarak stnlk taslayanlar iin kullanlr. hem nalna hem mhna (vurmak) * kart olan iki yandesteklemek. hem sulu hem gl * gerek sulu kendi olduu halde bakalarnsulamaya alanlar iin sylenir. hem ziyaret hem ticaret * biriyle grmeye giden kimsenin, bu giditen yararlanarak baka bir ii de yapmasdurumunda sylenir. hemati * Kann hemoglobinle renklenmial yuvar. hematit * Krmzveya esmer renkte olan doal demir oksidinden oluan bir mineral, kan ta. hematolog * Kan bilimci. hematoloji * Kan bilimi. hemayar * Denk, eit. hemcins * Ayncinsten olan, trde, soyda. hemdert * Dert orta. hemen * Hi vakit geirmeden, gecikmeden, abucak. * Aayukar; yalnz, sadece. hemen hemen * Nerede ise, az zaman sonra. * Tam deilse bile ona pek yakn. hemencecik * arabuk, annda. hemfikir * Ayndncede, ayngrte olan, oyda. hemhl * Ayndurumda olan. hemhl olmak * btnlemek, birliktelik zellii gstermek. hemhudut* Snrda. hemodiyaliz * Geirgen bir zardan szerek, zehirli artklarayklamak ve kantemizlemek iin kullanlan tedavi yntemi. hemofil * Kanamasdinmeyen, hemofili hastalna tutulan (kimse). hemofili * Kann phtlamasndaki bir bozuklua balkanama hastal. hemoglobin * Soluk alma aracyla organizmann hcreleri arasnda oksijen ve karbon gazniletmeyi salayan, birleiminde demir, azot, oksijen, hidrojen, kmr ve kkrt bulunan alyuvarlarn en nemli maddesi. hempa * Kt ilerde aynamala ve birlikte hareket eden kimse, ayakta, omuzda. hemehri * Aynilden olan kimse, memleketli. * Arkada, ahbap anlamnda bir seslenme sz olarak kullanlr. hemehrilik * Hemehri olma durumu. hemire * Kz karde, bac. * Diplomalhasta bakckadn. hemirelik * Kz kardelik. * Hasta bakclk. hemirezade * Kz kardein ocuu.

hemze * Grtlakta, ses tellerinin birbirine yapmassonucu havann aknbirdenbire engellemesiyle oluan ve bir kesinti izlenimi veren nsz. hemzemin* Ayndzeyde olan. hemzemin geit * Kara yoluyla ayndzeyde olan tren yolu geidi. hendek * Gemeye engel olacak biimde uzunlamasna kazlmderin ukur. hendese * Geometri. hendes * Geometrik. hengm * Hengme. hengme * Patrt, grlt, kavga. hentbol * Yedier kiilik iki takmn topu elden ele geirerek veya srerek gol atmalaresasna dayanan bir spor tr, el topu. hentbolcu * Hentbol oynayan kimse. henz * (olumlu cmlelerde) Az nce, daha imdi, yeni. * (olumsuz cmlelerde) Daha, hl. hep * Hibiri dta tutulmamak veya eksik olmamak zere, btn, tm olarak. * Srekli olarak, her zaman, daima. * (hepimiz, hepiniz, hepsi biiminde iyelik ekleri alarak) Bir eyi oluturan paralarn btnn anlatr. hep beraber * Birlikte. hep bir az olmak * sz birlii etmek, anlaarak bir konuda ayneyleri sylemek. hep bir azdan * aynanda pek ok kii ayneyi (syleyerek, konuarak). hep birden * Toplu olarak. hepatit * Sarlk. hepatoloji * Karacierin anotomisini, fizyolojisini ve hastalklarninceleyen bilim dal. hepil * Hem hayvansal, hem bitkisel besinlerle beslenen. hepimiz * Bkz. hep. hepiniz * Bkz. hep. heple hi ilkesi * tr, cins gibi evrensel bir konu zerinde ileri srlen olumlu, olumsuz bir yargnn, o tr veya cinsin btn bireyleri iin doru olmasilkesi. hepsi * Btn, tamam, tm, cmlesi, hep. hepsi hepsi * Tamamen, tam tamna. hepten * Tamamyla, bsbtn. hepyek * Tavla oyununda zarlarn tek benekli ynlerinin ste gelmesi. her * Tekil isimlere tamlayan grevinde getirilerek birer birer olarak, "...-in hepsi" anlamnverir. her an ka * her eye karan, her eye burnunu sokan.

her biri * Ayrayrhepsi. her boyaya girip kmak * eitli ilerde ksa sre de olsa almolmak. her boyayboyadbir fstk yeil (mi) kald? * yaplmasgereken bir ey varken, nemsiz, zorunlu olmayan eylerle ilgilenildiinde sylenir. her daim * Her zaman, daima. her dem taze (olmak) * yalolduu hlde gen grnenler iin sylenir. * yl boyunca yeil yapraklolan (bitki). her derde deva * birok eye are olan. her firavunun bir Musa'skar * her zalimden insankurtaracak bir kurtarckar. her grd sakallybabassanmak * grne aldanmak. her gn * Sreklice, srekli olarak. her gn papaz pilv yemez * Bkz. papaz her gn pilv yemez. her hlde * Byk bir ihtimalle. * Her durumda, ne yapp yapp, kesinlikle, mutlaka. her horoz kendi plnde ter * herkes ancak kendi evresinde bir deer tar ve szn orada geirebilir. her ihtimale kar * her trl olasldnerek. her iin (her eyin) basalk * insann yapacaher ey vcut salna baldr. her kafadan bir ses kmak * bir konu zerinde herkes rastgele konumak. her koyun kendi bacandan aslr * herkes kendi davranlarndan sorumludur, herkes kendi hatasnn cezasnkendi eker. her kuun eti yenmez * herkes zorbala boyun emez, buna kargelecekler de kar. her naslsa * beklenmeyen bir durumu belirtmek iin kullanlr. her ne hl ise * uzatmayalm, geelim. her ne ise (veya her neyse) * ne olursa olsun, ne kadar ise, tutarne ise. * konuyu kapatalm, olan olmu, uzatmayalm. her ne kadar * bana getirildii artlcmledeki yargnn doru veya doal grldun, fakat bunun yeterli olmadn anlatr. her ne pahasna olursa olsun * Bkz. ne pahasna olursa olsun. her nedense * sebebi bilinmez. her eyin yenisi, dostun eskisi * dostluk eskidike g ve deer kazanr. her tarakta bezi olmak * Bkz. krk tarakta bezi olmak. her telden almak * her eit ii yapabilir durumda olmak veya birok konuda bilgisi olmak. her yerdelik * Tanr'nn her yerde ve her zaman bulunduuna inanan din ve fizik tesi gr. her yiidin bir yourt yiyii vardr * herkesin kendine zg bir alma yntemi, bir iyapma biimi vardr. her yiidin gnlnde bir aslan yatar * herkesin kendine gre yksek bir emeli vardr.

her yokuun bir inii, her iniin bir yokuu vardr * hayat boyunca ykselme ve dme gibi durumlar kesin deildir, bunlar birbirinin ardndan gelebilir. her zaman * Ara vermeden, srekli, daima, sk sk. herca * Hibir eyde kararlolmayan (kimse), yeltek, gelge. * Akta deiken, vefasz. herca meneke * Menekegillerden, mor, sar, beyaz renkte, menekeye benzer iekleri olan yllk bir bitki, alaca meneke (Viola tricolor). * Bu bitkinin iei. hercace * Herca gibi, hercaye yakr (biimde). hercalik * Herca olma durumu veya hercace davran. hercmer * Alt st, karmakark, darmadank, allak bullak. hercmer etmek * alt st etmek, kartrmak. herek * Asma, fasulye gibi sarlgan bitkilerin tutunmasiin yanlarna dikilen srk, ispalya. herekleme * Hereklemek ii. hereklemek * Asma ve fasulye gibi sarlgan veya destek isteyen bitkileri heree balamak veya bu bitkilerin yanna herek dikmek. hergele * Binee veya yk tamaya altrlmamat veya eek srs. * Terbiyesiz, grgsz kimseler iin bir svg sz olarak kullanlr. hergeleci * Yaban atlarna bakan kimse, yaban at oban. hergelelik * Hergele olma durumu. herhangi * Belli olmayan, zellikleri iyice bilinmeyen, rastgele. herhangi bir * Belli olmayan, rastgele bir (kimse veya ey). herhangi biri * Belli olmayan, rastgele biri. herif * Gven vermeyen, aagrlen, bayakimse. * Adam. herifiolu * Kzlan veya beklenmeyen bir ii yapan erkek. herik * Beyaz renkli, yalkuyruu yukarda genie ve aaya doru bir incelme gsteren, Karadeniz'in geit blgelerinde yetitirilen, kaba kark yapalbir tr koyun. herk * Srldkten sonra bir yl dinlendirilen, nadasa braklan tarla. herk etmek * tarlaysrp dinlenmeye brakmak. herke * Bakra, kova. herkes * nsanlarn btn. * Olur olmaz kimseler, nne gelen. herkes gider Mersin'e, biz gideriz tersine * bir iin bilerek ters yapldn, yolunda yaplmadnanlatr. herkes kak yapar, ama sapnortaya (veya doru) getiremez * herkes bir iyapar, ama istenildii kadar gzel ve kusursuz olmaz. herkesin arnna gre bez vermezler * genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacna gre bozulamaz.

herkesin getii kprden sen de ge * herkesin tuttuu yoldan sen de git. herkesin gnlnde bir aslan yatar * Bkz. her yiidin gnlnde bir aslan yatar. herkesin tenceresi kapalkaynar * bir kimsenin durumu, iinde bulunduu yaayartlarbakalarnca gerei gibi bilinemez. herkesin yorulduu yere han yaplmaz * Bkz. herkesin arnna gre bez vermezler. herkeslik * Aleldelik, sradan olma durumu. herr * Bkz. ya herr ya merr. hertz * Bir saniyede bir titreim yapan devirli bir olayn frekansna eit frekans birimi. KsaltmasHz. herze * Sama, sama sz, zevzeklik. herze yemek * yersiz sz sylemek veya gereksiz davranta bulunmak. herzevekil * Kendisini ilgilendirmeyen ilere karan (kimse). * Sama sapan, gereksiz konuan (kimse). hesaba almak (veya hesaba katmak) * gz nnde bulundurmak, iini yrtrken o eyi de dnmek. hesaba almamak (veya katmamak) * nem vermemek. hesaba ekmek * bir kiiden, bir kuruldan yaptiler iin aklama ve savunma istemek. hesaba dkmek * sayyla ilgili bir konuyu akla kavuturmak iin kt zerinde hesaplamak. hesaba gelmez * saylamayacak kadar ok. * umulmadk, beklenmedik. hesaba katlmak (veya katlmamak) * gz nne alnmak (veya alnmamak). hesaba katmak * dikkate almak, gz nnde bulundurmak. hesabkapamak * alacak verecek brakmamak. hesabkesmek * alverii veya ilgiyi kesmek. hesabtemizlemek * borcunu demek. hesabyok * saylamayacak kadar ok, saysz. hesabna * ynnden, iin, ... adna, yararna. hesabna gelmek * yararna uygun, elverili olmak. hesabn(kitabn) bilmek * tutumlu olmak. hesabnalmak * bir isonunda hakknalmak. hesabngrmek * alacanverip iliiini kesmek. * cezalandrmak. hesab * Hesabniyi bilen, eli sk, hesapl. hesap * Aritmetik. * Matematiksel ilem. * Alacaklveya borlu olma durumu. * denecek cretin tutar.

* Oranlama, tahmin. * Bir giriimin, bir iin baarya ulamasiin alnan nlemlerin btn. * (isim tamlamalarnda tamlanan olarak) "Tutum", "durum" veya "anlay" anlamna gelir. hesap amak * (banka) gereinde ekilmek zere yatrlan para iin ilem yapmak. * birine borlanma imkntanmak, kredi amak. hesap cetveli * Saylar arasnda birok ilemlerin sonucunu kolayca bulmaya yarayan, i ie yerletirilmive biri dierinin zerinde kayan iki paradan oluan cetvel. hesap czdan * Bir bankada hesabolanlara verilen, yatrlan ve ekilen paralarn yazlmasna yarayan defter. hesap karmak * alacakla verecei kt zerinde karlatrmak. hesap etmek * bir iin kazancyla giderini karlatrarak bir sonuca varmak. * dnmek, tasarlamak. hesap etmek, kitap etmek * btn ayrntlaryla dnmek. hesap grmek * alacakla verecei karlatrp demek. hesap gn * Kyamet gn. hesap ii * Bir tr el ilemesi. * Hesabnbilme, hesap kitabniyi yapma. hesap kitap * Hesap sonunda, dnp tandktan sonra. hesap kitap yapmak (veya etmek) * ayrntlaryla hesap edip dnmek. hesap zeti * Hesap sahiplerinin hesabna yatan ve sz konusu hesaptan ekilen miktarlarn dkmn gsteren cetvel. hesap sormak * bir konuda aklama ve savunma istemek, sorumlu tutmak. * birini, birilerini yntem veya yasa ddavranlarndan dolaysorguya ekmek. hesap tutmak * alverile ilgili saylarbir yere yazmak. hesap uzman * Vergi ykmllerinin dosyalarnincelemekle grevli Maliye Bakanlna balyetkili. hesap vermek (veya hesabnvermek) * bir iin sorumluluunu yklenmek. * herhangi bir davrann sebebini aklamak, anlatmak. hesapa * Hesaba gre, hesaba uygun olarak, tahmin. hesap * Hesabniyi bilen, tutumlu. * karnkollayan, davranlarnbuna gre dzenleyen (kimse). hesaplama * Hesaplamak ii. hesaplamak * Hesap ilemini yapmak, hesap etmek. * Bir eyi, bir durumu ayrntlbir biimde dnmek, hesap etmek. hesaplamak kitaplamak * ayrntlaryla hesap edip dnmek. hesaplan* Hesaplanmak ii veya biimi. hesaplanma * Hesaplanmak ii. hesaplanmak * Hesap edilmek. hesaplama * Hesaplamak ii. hesaplamak

* Birbirindeki alacakla verecein hesabnyapmak. * Karlklolarak kozlarnpaylamak. * Bir eyin olumlu veya olumsuz ynlerini dnrek, tartarak bir yargya varmak. hesaplatma * Hesaplatmak ii. hesaplatmak * Hesap ettirmek. hesaplay* Hesaplamak ii veya biimi. hesapl * Satn alnabilen, bteye uygun, ekonomik. * Parasnll harcayan, tutumlu. * Ayrntlaryla dnlp tasarlanm, plnl, rasyonel. * ll davranan, ll. hesaplhareket etmek * ll davranmak. hesaplorun * Ekonomik mevki. hesaplca * Hesapl(bir biimde). hesapsz * Hesabtutulmayan. * Saylamayacak kadar ok olan. * nceden iyi dnlmemi, sonu belli olmayan. * lsz, tutumsuz, savruk, msrif. hesapsz kitapsz * Deftere geirmeden veya belgeye balamadan. * Sorumsuz, lsz. hesapszca * Hesapsz (bir biimde). hesapszlk * Hesapsz olma durumu veya hesapszca davran. hesapta olmamak * daha nce dnlen eylerin dnda olmak. hesaptan dmek * hesaptan, bortan, alacaktan indirmek, karmak. heterogen * Bkz. heterojen. heterojen * Ayrcinsten. heterotrof * Dbeslenen. heterotrofi * Dbeslenme. hevenk * Bir ipe geirilmiveya birbirine balanmyayemiveya sebze ba. hevenkleme * Hevenklemek biimi veya durumu. hevenklemek * Hevenk durumuna gelmek. heves * stek, eilim, arzu, evk. * Gelip geici istek. heves etmek * bir eye karistek duymak, eilimli olmak. hevesi kalmamak * evki krlmak, istei kalmamak. hevesi kursanda (veya iinde) kalmak * istedii, imrendii eyi elde edememek. hevesine dmek * kuvvetle istemek. hevesini almak

* istedii, imrendii eyi elde ederek ona doymak. hevesini krmak * isteklerini, dncelerini engellemek. * zevki kamak, hevesi kalmamak, evki krlmak. heveskr * Hevesli, amatr. heveskrlk * Hevesli olma durumu. hevesleni* Heveslenmek ii veya biimi. heveslenme * Heveslenmek ii. heveslenmek * steklenmek, heves etmek, ok istemek, eilim duymak. hevesli * Bir eye veya bir ie istek duyan veya merak sarmolan, istekli. * Bir sanatmeslek edinmeksizin yalnz zevk iin yapan kimse, zengen, amatr. heveslisi * ok isteklisi. hevessiz * Hevesi olmayan, istek duymayan. hey * Seslenmek veya ilgi ve dikkat ekmek iin sylenir. * Sitem, yaknma, azar, beenme gibi eitli duygular anlatan cmlelerde de kullanlr. hey gidi (hey) * eitli duygularpekitirir veya zlem ve acnma bildirir. heyamola * Gemicilerin veya iilerin birlikte bir ey ekerken "haydi ek, gayret" anlamnda bir azdan yksek sesle ve makamla syledikleri sz. heyamola ile * bir iin ancak byk glklere katlanlarak ve birok kiinin yardmyla yaplabileceini anlatr. heybe * Binek hayvannn eyeri zerine geirilen veya omuzda tanan, iine teberi koymaya yarayan, kilim veya haldan yaplmiki gzl torba. * Sapomuza geirilebilen tek gzl bir tr anta. heybeci * Heybe yapan veya satan (kimse). heybet * Korku ve sayguyandran grn, mehabet. * Byklk, ululuk, azamet. heybetli * Grn korku ve sayguyandran. * Byk, ulu, azametli. heybetlice * Olduka heybetli. heyecan * Sevin, korku, kzgnlk, znt, kskanlk, sevgi gibi sebeplerle ortaya kan gl ve geici duygu durumu. * Coku. heyecan duymak * heyecanlanmak. heyecan vermek * heyecan duymasna sebep olmak. heyecana drmek * heyecanlandrmak. heyecana gelmek * heyecanlanmak, heyecan duymak. heyecana kaplmak * arderecede heyecan, coku duymak. heyecanlandrma * Heyecanlandrmak ii. heyecanlandrmak

* Heyecan duymasna sebep olmak. heyecanlan * Heyecanlanmak ii. heyecanlanma * Heyecanlanmak ii. heyecanlanmak * Herhangi bir sebeple gl, geici bir duygulanmdan etkilenmek. heyecanl* abuk, kolay heyecanlanan (kimse), mteheyyi. * Heyecan veren. * Heyecanla yaplan. heyecanllk * Heyecanlolma durumu. * Arduyarlolma. heyecansz * abuk, kolay heyecanlanmayan. * Heyecan vermeyen. * Heyecanla yaplmayan. heyecanszlk * Heyecan verici olmama durumu. heyeln * Toprak kaymas, kaya, g. heyet * Kurul. * Astronomi. * Biim, klk, dgrn. heyetiyle * Olduu gibi, btnyle. heyhat * Yazk, ne yazk!. heyhey * Sinir bozukluu, sinirlilik. heyheyler geirmek * byk heyecanlar geirmek. heyheyleri tutmak (veya heyheyleri stnde olmak) * ok sinirlenmek. heykel * Ta, tun, bakr, kil, algibi maddelerden yontularak, kalba dklerek veya yorulup piirilerek biimlendirilen eser, yontu. heykel gibi * hareketsiz, duygusuz. * ok gzel (vcut). heykelci * Heykel yapan sanat, heykeltra, yontucu. heykelci kalemi * Heykelcilerin ta, kil, algibi gereleri biimlendirmek iin kullandklarkesici, dzeltici ve yontucu ara. heykelcilik * Heykel yapma sanat, heykeltralk, yontuculuk. heykelletirme * Heykelletirmek ii veya biimi. heykelletirmek * Heykel durumuna getirmek. heykelli * Heykeli olan. heykeltra * Heykelci, yontucu. heykeltralk * Heykel yapma sanat, yontuculuk. heyul * Korkun hayal. heyul gibi * pek iri, iri yar.

hezaren * Dn ieigillerden, hekimlikte kullanlan zehirli bir bitki (Delphinium). hezaren * Bambu. * Bambu saplarndan yaplm. hezaren rg * Bambu kabuklarndan soyularak elde edilen liflerle veya sentetik malzemeyle yaplan zel bir rg. hezel * aka, alay, mizah. * Bir iiri veya iir parasnakalbir anlatma evirme. hezeyan * Samalama. * Sayklama. * Sabuklama. hezeyan etmek * samalamak. hezimet * Bozgun, yenilgi. hezimete uramak * bozguna veya byk bir yenilgiye uramak. hezliyat * Hezel trnde yazlmiirler. Hf * Hafniyum'un ksaltmas. Hg * Cva'nn ksaltmas. h * Evet. hkra hkra * Hkrarak, hkrklarla. hkrk * ok yemek yeme veya sinirsel bir sebeple ve istemsiz olarak diyafram kasnn kaslmasyla hava akcierlere geerken boazdan kan ve dzgn aralklarla tekrarlanan ses. * Alarken kan ses. hkrk tutmak * srekli olarak hkrmak. hkr * Hkrmak ii veya biimi. hkrma * Hkrmak ii. hkrmak * Boazdan hkrk sesi karmak. * ini ekerek alamak. hkrtma * Hkrtmak ii. hkrtmak * Hkrmasna sebep olmak. hdiv * Osmanlmparatorluu dneminde KavalalMehmet Ali Paadan sonra Msr valilerine verilen unvan. hdivlik * Hdiv ynetimi veya makam. * Hdiv ynetimindeki lke. hdrellez * Hzr ve lyas peygamberlerin her yl bulutuklarna inanlan 6 mays gn. * Her yln 6 Mays gnnde kutlanan geleneksel bayram. hfz * Saklama. * Ezberleme, aklda tutma. hfz etmek * saklamak. * aklnda tutmak, bellemek. hfza almak

* Kur'an'ezberlemeye almak. hfzsshha * Salklyaamak iin alnmasgerekli nlemlerin btn. * Salk bilgisi, hijyen. hk * Hkrrken boazdan kan ses. hk demi(anasnn, babasnn) burnundan dm * her durumuyla (anasna, babasna) ok benziyor. hk mk * Tereddt gsterme, ekingen davranma. hk mk etmek * bir iten kanmak iin bahaneler ileri srmeye almak. * sorulan bir soruya ak bir anlamolmayan, belirsiz cevaplar vermek. hk tutmak * Bkz. hkrk tutmak. hltan * Top durumundaki iekleri kuruduktan sonra saplarkrdan olarak kullanlan yaban bir bitki. hltar * Davar ve srlarn, boyunlarna taklan ip veya kay. hmbl * Uyuuk, tembel. hmbllama * Hmbllamak durumu. hmbllamak * Hmbl gibi davranmak. hmbllk * Hmbl olma durumu. hmhm * Sesleri genizden kararak konuan (kimse). * Sesleri genizden kararak. hmhmlk * Hmhm olma durumu. hm * Kerpi veya tulayla rlmahap duvar. hna * Bkz. kna. hncahn * Azna kadar, tka basa dolu (olarak), dopdolu. hncnkarmak * (veya cn) almak. hn * almaygden fke, kin, gayz. hn (veya hncn) almak * (veya cn) almak. hnl * Hncolan, fkeli. hnsz * Hncolmayan, fkesiz. hnk * Bkz. kahve dvcsnn hnk deyicisi. hnna * Bkz. kna. hnzr * Domuz. * Katyrekli, kt dnen, gaddar. * Genellikle hoa giden bir davranve durum iin aka yollu sylenir. hnzrca * Hnzr (bir biimde), kurnazca. hnzrlama * Hnzrlamak ii. hnzrlamak * Hnzr gibi davranmak.

hnzrlk * Hnzr olma durumu. * Muziplik. hnzrlk etmek * zarar verici, sinirlendirici, ters davranta bulunmak. hr * Kavga, dala. hr karmak * kavga, grlt karmak. hra * Zayf, elimsiz, clz. * ok yiyen, obur. hrbo * ri yar(kimse). * Sersem, salak ve kaba saba. hrboluk * Sersemlik, salaklk. hrn * Belirli bir sebebi olmadan sinirlenip huysuzluk eden (kimse). * (ses iin) Tiz, fkeli. hrnlama * Hrnlamak ii. hrnlamak * Hrnlk etmek, hrn davranmak. hrnlk * Hrn olma durumu veya hrn davran. hrnlk etmek (veya yapmak) * huysuzluk, terslik etmek. hrdavat * Kilit, reze, tel, ivi gibi metal eya. * nemsiz, ufak tefek eya, gereksiz eya. hrdavat* Hrdavat satan kimse, nalbur. hrdavatlk * Hrdavatnn ii, nalburluk. hrgr * Geimsizlik, kavga. hrgr karmak * kavga etmek, kavga karmak. hrl hrl * Hrltlbir ses kararak. hrldama * Hrldamak ii. hrldamak * Hrltlbir ses karmak. hrldama * Hrldamak biimi veya durumu. hrldamak * Hrlamak. hrlday* Hrldamak ii veya biimi. hrlt * Boazdan herhangi bir sebeple bouk kan ses. * Grltyle kan ses. * Geimsizlik, kavga. hrltc * Geimsizlik karan, geimsiz (kimse). hrltl * Hrltkaran, hrltsolan. hrzma * Ay, boa gibi azgn hayvanlarn dudaklarna veya burnuna geirilen demir halka. * Burun kanadna taklan ssl, altn veya gmhalka. * Kpe.

hrka * nden ak, kollu, genellikle ynden st giysisi. * Daha ok souktan korunmak iin giyilen, kumatan, bazen ii pamukla beslenmi, ceket biiminde giysi. * Dervilerin giydikleri st giysisi. hrkal * Hrkasolan. hrkasz * Hrkasolmayan. hrkaybana ekmek * bir keye ekilip evresiyle ilgisini kesmek. hrlama * Hrlamak ii. hrlamak * Hrltyla ses karmak. * (kpek iin) Saldrmadan nce hrltyla ses karmak. * Kzgnlkla ters konumak. hrlama * Hrlamak ii. hrlamak * Karlklhrlamak. * Az kavgasna girimek. hrlatma * Hrlatmak ii. hrlatmak * Hrlamasna sebep olmak. hrlay * Hrlamak ii veya biimi. hrl * inde doru, uslu, iyi (kimse). * Yaramaz, mark, kt (kimse). hrlmdr, hrsz mdr * bir kimsenin hlak, kiilii hakknda kuku duyulduunda kullanlr. hrpalama * Hrpalamak ii. hrpalamak * rselemek. * Dvmek. * tip kakmak, azarlamak veya ypratmak. hrpalan* Hrpalamak ii veya biimi. hrpalanma * Hrpalanmak ii. hrpalanmak * Hrpalamak iine konu olmak veya hrpalamak ii yaplmak. hrpalatma * Hrpalatmak ii. hrpalatmak * Hrpalanmasna sebep olmak. hrpalay* Hrpalamak ii veya biimi. hrpan * Perian klkl, derbeder. hrpanlik * Hrpan olma durumu. hrs * Sonu gelmeyen istek, artutku. * fke, kzgnlk. hrs brmek * Bkz. gzn hrs brmek. hrsnalamamak * fkesini yenememek. hrsnyenmek

* fkelenmemek iin kendini tutmak. hrsz * alan (kimse), uru. * Bir tr olta inesi. hrsz adm* ok sessiz, yava. hrsz anahtar * Maymuncuk. hrsz feneri * Karsndakini gsterip, tayangstermeyecek biimde yaplmn camlfener. hrsz gibi * kimseye grnmeden, gizlice. hrsz kelepe * Ana su borusuna kaak su alabilmak amacyla balanan boru paras. hrsz yata * Hrszlarn gizlendii yer. * alnmeylerin saklandyer. hrsza yol gstermek * birine bilmeyerek, anlamadan kt bir ite yardmcolmak. hrszlama * Gizlice alnan bakasna ait (ey). * Gizlice, kimseye sezdirmeden. hrszlk * alma. * alma suu, sirkat. hrszlk etmek (veya yapmak) * bakalarnn parasnveya malnalmak. hrslandrma * Hrslandrmak ii. hrslandrmak * fkelendirmek, kzdrmak. hrslan * Hrslanmak ii veya biimi. hrslanma * Hrslanmak ii. hrslanmak * ok kzmak, fkelenmek. hrsl * Doymak bilmeyen, aristekli, tutkulu, haris. * fkeli, kzgn. hrssz * Hrsolmayan. hrt * Sersem, budala, ahmak. hrtapoz * Sersem, aptal, akn. hrtapozluk * Hrtapoz olma durumu. hrtprt* Eski psk veya ie yaramaz, deersiz eya. hrtlamba * Perian, derbeder klkl. hrtlamba gibi giyinmek * gereksiz yere st ste ve geliigzel giyinmek. hrtlambaskmak * perian bir biimde giyinmiolmak. * (eya iin) ok eskiyip dklr durumda olmak. hrtlk * Sersemlik, budalalk, ahmaklk. Hrvat * Hrvatistan Cumhuriyeti'nde yaayan bir halk ve bu halkn soyundan olan kimse. * Hrvatlarla ilgili, Hrvatlara zg olan ey.

Hrvata * Hrvatlarn kullandSlav dili. hsm * Soyca veya evlilik sonucu aralarnda babulunanlardan her biri, akraba. * Dede ve nineleri bir olanlardan her biri. hsm akraba * Yakn ve uzak btn akrabalar. hsmlk * Hsm olma durumu, karabet. hl hl * Hltsesi kararak, hldayarak. hldama * Hldamak ii. hldamak * Hltlses karmak. hldatma * Hldatmak ii. hldatmak * Hldamasna sebep olmak. hlt * Sert ve srekli kan ses. hltl * (ses iin) Hltsolan. hltsz * Hltsolmayan. hm * fke, kzgnlk. hmna uramak * (birinden) zulm grmek. hmlanma * Hmlanmak ii. hmlanmak * fkelenmek, kzgn duruma gelmek. hml * fkeli, kzgn, sinirli. hr * Olmammeyve (daha ok kavun, karpuz iin kullanlr.). * Cokunluk gsteren, yaramaz (kimse). * Aptal, sersem. hr hr * Hrtkararak. hrdama * Hrdamak ii. hrdamak * Kt, mein, kumagibi nesneler birbirlerine srtnrken, buruturulurken ses karmak. hrdatma * Hrdatmak ii. hrdatmak * Hrtkartmak. hrday* Hrdamak ii veya biimi. hrkmak * (eya) ok hrpalanp rselenmek. * insan ar ilerle urap ok yorulmak. hrlk * Hr olma durumu. hrt * nce cisimler hrdarken kan ses, hrdama sesi. hrtl * Hrtsolan. hrtsz * Hrtsolmayan.

hlama * Hlamak biimi veya ii. hlamak * Hldamak, hltsesi karmak. hyaban * ki tarafdzgn aalyol veya bulvar. hyanet * Kutsal saylan eylere el uzatma, ktlk etme veya kardavranma, hainlik, ihanet. * Gveni ktye kullanma, aldatma, vefaszlk. * Vefasz. hyanetlik * Hyanet. hyar * Kabakgillerden, uzun, iri meyveli, srngen, bir yllk otsu bir bitki (Cucumis sativus). * Bu bitkinin rn. * Kaba saba, grgsz, budala. hyar * Bir eyi semekte veya yapp yapmamakta zgrlk. hyaraa * Grgsz, kaba saba, yontulmam. hyaraalk* Hyaraa gibi davranma. hyaraas* Hyaraa. hyarck * Kask lenf bezlerinin iltihaplanmas. hyarcl * Bkz. hyarck. hyarlama * Hyarlamak ii. hyarlamak * Kaba saba, budalaca davranlarda bulunmaya balamak. hyarlk * Kaba saba, budalaca davranma durumu. hyarlk etmek * hyarlamak. hyarembe * Baklagillerden, siyah renkte olan meyvelerinin iinde ekirdeklerden baka, hekimlikte kullanlan bir z bulunan bitki, Hint hyar(Cassia fistula). hz * abukluk, sr'at. * Bir hareketten doan g, iddet. * aba, g, gayret, takat. * Alnan yolun harcanan zamana oran, sr'at. hz almak * atlamak iin geri ekilip birdenbire frlamak. hz vermek * hznartrmak, hzlandrmak. * isteklendirmek. hzar * Tahta ve kereste bimeye yarayan, elektrik ve su gcyle alan byk bk. hzarc * Hzar ileten, hzarla kereste bien kimse. hzarclk * Hzarcnn ii. hznalamamak * hzla gidiini yavalatamamak. * fkesini yenememek, yatamamak. hznalmak * iddetini yenmek, yatmak. * yavalamak, hznyitirmek. hznkaybetmek (veya yitirmek)

* etkisini, geerliliini yitirmek, hkm kalmamak. Hzr * Halk inanlarna gre lmszle kavumuolduuna inanlan ulu kimse. * (kk h ile) abuk davranan kimse. Hzr gibi yetimek * birinin en skk bir zamannda, beklemedii biri, yardmna yetimek. hzla * abucak, abuk, sr'atle. hzlandrlma * Hzlandrlmak ii. hzlandrlmak * Hz verilmek, hzartrlmak. hzlandrma * Hzlandrmak ii. hzlandrmak * Hz verilmek, hzartrlmak. hzlan * Hzlanmak ii veya biimi. hzlanma * Hzlanmak ii. hzlanmak * Hz almak, hzartmak. hzl * abuk, seri, sr'atli. * G kullanarak, iddetle. * Yksek sesle. * vedi olarak, ivedilikle. * Uar, apkn, hovarda. hzlakn * Basketbolda kartarafn toparlanmasna frsat vermeden, paslaarak yaplan hzlhcum, fast break. hzlhzl* abucak, ivedilikle. hzlhcum * Hzlakn. hzlsaanak tez geer * byk bir hzla balayan eyler az srer. hzlyaamak * elenceye ardkn olarak yaamak. hzllk * Hzlolma durumu, sr'at. hzler * vmeler. hibe * Balama, ba. hibe etmek * balamak. hicap * Utanma, utan, sklma. hicap duymak (veya etmek) * utanmak. hicaz * Klsik Trk mziinde dgh perdesinde karar klan bir makam. * Klsik Trk mziinde do diyez notasnandran perde. hicazkr * Klsik Trk mziinde rast perdesinde karar klan bir makam. hiciv * Yergi. hicran * Bir yerden veya bir kimseden ayrlma, ayrlk. * Ayrln sebep olduu onulmaz ac. hicret * G.

* slm takviminde tarih basaylan Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye g etmesi. hicret etmek * g etmek. hicr * Tarih baolarak hicreti kabul eden. hicr takvim * Hicreti balang olarak alan takvim. hicvetme * Hicvetmek ii. hicvetmek * Alay yoluyla yermek. hicviye * Yergi, talama. hi * Olumsuz yarglcmlelerde fiilin anlamnpekitirir. * Soru cmlelerinde belirsiz bir zamananlatr. * Bir soruya ak bir cevap verilmek istenmediinde cevap cmlesinin bana getirilir. * Bo, deersiz, nemsiz olan ey veya kimse. hi de * kesinlikle, kat'iyen. hi deil * asla, kesinlikle. hi deilse (veya hi olmazsa) * nemli olmasa bile, baka bir ey olmasa bile. * en az. * bari. hi kimse * Ortalkta grnmeyen, bulunmayan insan. hi mi hi * Kesinlikle, hi. hi yoktan * hibir sebep veya zorunluk yokken, sebepsiz olarak. hibir * Bir isimden nce getirilerek o ismin bildirdii varlktan bir tanesinin bile olmadnanlatr. hibiri * Olumsuz cmlelerde "bir tanesi bile" anlamnda kullanlr. hii * Hiilik yanls, nihilist. hiilik * Btn gerek ve deerleri inkr eden, gerein, nesnel bir temeli olmadnileri sren gr; her trl gerek varlinkr eden arbireycilik, yokuluk, nihilizm. * Her trl siyas dzeni inkr eden, toplumun birey zerinde hibir basksnkabul etmeyen gr, yokuluk, nihilizm. hie saymak (veya hie indirgemek) * nemsememek, nem vermemek. hileme * Hilemek durumu. hilemek * nem vermemek, yok saymak. hiletirme * Kendini hiletirmek ii. hiletirmek * Kendi benliinde hilii kabul etmek. hilik * Hi olma durumu. * nkr sonucu, gerekteki zelliklerinin, durumlarn ortadan kaldrlmassonucu bir eyin var olmay, yokluk. hiten * ok deersiz, nemsiz. * Gerei, yararyokken veya karlksz olarak, yok yere. hidatit * Birok memelilerin ve insann karacierinde gelien ekinokok tenyasnn lrvas.

hidayet * Doru yol, hak olan Mslmanlk yolu. hidayete ermek * Mslman olmak, slm dinini kabul etmek. * gerei grp kabullenmek, aklbana gelmek. hiddet * fke, kzgnlk. hiddet etmek * fkelenmek, kzmak. hiddete kaplmak * fkelenmek, kzmak. hiddetlendirme * Hiddetlendirmek ii. hiddetlendirmek * Kzdrmak, fkelendirmek. hiddetleni * Hiddetlenmek ii veya biimi. hiddetlenme * Hiddetlenmek ii. hiddetlenmek * Kzmak, fkelenmek. hiddetli * Kzgn, fkeli. hiddetsiz * Kzgnl, fkesi olmayan. hiddetten kudurmak * ok fkelenmek, arderecede kzmak. hidr-, hidro* Birleiminde hidrojen veya suyun bulunduunu gsteren n ek. hidra * Hidralar takmndan, 1 cm uzunluundaki, vcudu torba biiminde, az evresinde 6-10 dokunacolan, tatlsu hayvan(Hydra). hidralar * rnek hayvanhidra olan selentereler blm. hidrasit * Hidrojen ile bir metalsinin oksijensiz birlemesinden oluan asit. hidrat * Su ile bir cismin verdii birleik. hidratl * inde hidrat bulunan. hidrobiyoloji * Sularda yaayan canllarn hayatninceleyen bilim dal. * Bu bilimle ilgili. hidrodinamik * Svya batrlmkatcisimler zerinde, onlarn hareketiyle ilgili olarak svlarn gsterdii direnci ve svlarn hareketini inceleyen bilim dal. * Bu bilimle ilgili. hidroelektrik * Su elde edilen (elektrik), su gcyle elde edilen enerji. hidroelektrik santral * Su gcyle alan makinelerle elektrik reten merkez. hidrofil * Sucul, susever. * Su bcei. hidrofobi * Bkz. Su korkusu. hidrofor * Suya yapnn st katlarna kacak basncveren depo. hidrograf * Hidrografi uzman. hidrografi * Bir blgedeki yer altve yer st sularnn durumunu inceleyen bilim.

* Bir blgenin akarsularyla gllerinin btn. * Bir blgedeki kylarn, adalarn topografyas. hidrojen * Oksijenle birleerek suyu oluturan, atom numaras1, rengi, kokusu ve tadolmayan bir gaz. KsaltmasH. hidrojen bombas * Ar hidrojen atomlarekirdeklerinin kaynaarak helyum durumuna girmesiyle elde edilen enerji temeline dayanan bomba. hidrojenleme * Hidrojenlemek ii. hidrojenlemek * Hidrojen ile birletirmek. hidrojeoloji * Yer altsularnn aratrlmasnve elde edilmesini inceleyen yer bilimi kolu. hidrokarbon * Karbon ve hidrojen birleii. hidrokarbonat * Hidratlbazik karbonat. hidrokarbr * Hidrokarbon. hidroklorik asit * Hidrojen ve klordan oluan, renksiz, havada beyaz dumanlar saan, suda kolayca eriyen ve hayvan kemiklerinden jeltin, fosfor elde edilmesinde, eliin pasngidermede kullanlan keskin kokulu bir gaz, tuz ruhu (HCl). hidroksil * Bir madenle birletii zaman hidroksit yapan atom grubu (OH). hidroksit * Bir maden zerine suyun etkisiyle, yani bir hidroksil grubu ile bir madenin kaynamasndan oluan birleik. hidrolik * Su ile ilgili. * Su veya baka bir svbasncyla ileyen (makine, cendere vb.). * Sularn akna uygulanan yasalar, suyun datlmassrasnda ortaya kan sorunlarinceleyen bilim ve teknik. hidroliz * Bir molekln su etkisiyle ikiye ayrlmasnsalayan tepkime. hidrolog * Su bilimi uzman. hidroloji * Su bilimi. hidrometre * Suler. hidrosefal * Hidrosefali olan. hidrosefali * Beyin omurilik svsnn oalmasyla, beyin karncklarnn bymesine yol aan, bazen de kafatasnn bymesine sebep olan hastalk. hidrosfer * Su yuvar. hidrosiyanik * Siyanojen ile hidrojenin birlemesinden oluan asit (HCN). hidroskopi * Yer altndaki sulararayp bulma ii. hidrostatik * Svlarn dengesini ve kaplar zerine yaptklarbasncinceleyen fizik dal. * Svlarn dengesiyle ilgili olan. hidroterapi * Bazhastalklarsu ile tedavi etme, su tedavisi. hidrozol * Svdurumundaki koloitlere verilen ad. hidrr * Bir element veya birleikle hidrojen birleimi. higrofil * Nemcil.

higrometre * Nemler. higrometrik * Nem ile ilgili, neme ilikin. higroskop * Bir tr nemler. higroskopik * Nemeker. higrostat * Nem denetimi. higrotropizm * Neme ynelim. hijyen * Salk bilgisi; salk koruma, hfzsshha. hijyenik * Salk koruma ile ilgili, salk bilgisine uygun, sala yararl. hikye * Bir olayn szl veya yazlolarak anlatlmas. * Gerek veya tasarlanmolaylaranlatan dz yaztr, yk. * Aslolmayan sz, olay. hikye birleik zaman * Yaln zamanlbir fiilin gemite yapldnanlatan kip. Trkede bu birleik zaman idi > -di ekiyle kurulur. hikye etmek * ayrntlaryla anlatmak, sylemek. hikyeci * Hikye yazan, ykc. hikyecilik * Hikye yazma veya anlatma sanat, ykclk. hikyeleme * Anlatma, tahkiye. hikyelemek * Anlatmak. hikyeletirme * Hikyeletirmek ii. hikyeletirmek * Hikye durumuna getirmek. hikem * Hikmetler. hikem * Felsefe ile ilgili; felsef sz veya dnce. hikmet * Bilgelik. * Felsefe. * Sebep, gizli sebep. * Tanr'nn insanlarca anlalamayan amac. * zl sz, vecize. * Fizik. hikmetinden sual olunmaz * sonucunun sebebi sorulmaz, aratrlmaz; Tanr'nn yaratcgc karsnda sebep aranmaz. hikmetli * Bilgece. hilf * Aykr, kart, ters. * Yalan. hilf olmasn * yanlmyorsam. hilf yok * yalan deil, yalan yok. hilfet * Halifelik. hilfeti

*Halifeliin srdrlmesinden yana olan kimse. hilfetilik * Hilfeti olma durumu. hilfhakikat * Gerek d. hilfsz * Yalansz, inanlmaz ama gerek. hill * Aya, yeni ay. * ocuklarn okuma renmeye baladklarnda satr ve szleri armamak iin sz zerinde gezdirdikleri ucu sivri, uzunca bir gsterme arac. hill gibi * ince ve dzgn (ka). hill * Hill biiminde. hilllemek * Hill durumuna getirmek. hil'at * Padiahlarn, gnl almak, dllendirmek iin birine giydirdikleri deerli kumaveya krkten yaplm kaftan. hile * Birini aldatmak, yanltmak iin yaplan dzen, dolap, oyun, desise, entrika. * kar salamak iin bir eye deersiz bir ey katma. hile hurda bilmez * kimseyi aldatmaz, doru. hile yapmak * aldatmak. * kar salamak amacyla bir eyin saflnbozmak, deersiz bir ey kartrmak. hilebaz * Hileci. hileci * Hile yapan, hile kartran, hilebaz, hilekr. hilecilik * Hileci olma durumu, hilekrlk. hileieriye * zm g bir hukuk sorunu hukuk kurallarnzedelemeden halletme. hilekr * Hileci. hilekrlk * Hilecilik, dolandrclk. hileli * Hilesi olan, iine hile karm, hile ile yaplm. hileli ifls * Alacakllarzarara sokmak amacyla hileli ilemler yaparak gerekletirilen ifls yolu. hilesi, hurdasyok * yalan, dolanyok. hilesiz * Hile yapmayan, dzen bilmeyen. * Hilesi olmayan, iine hile karmam. hilkat * Yaradl, ftrat. hilkaten * Yaradltan. hilozoizm * Canlzdekilik. hilye * Hz. Muhammed'in ekil ve emaili yazllevha. himaye * Koruma, gzetme, esirgeme, koruyuculuk. * Kayrma, elinden tutma. himaye etmek * korumak, kayrmak, gzetmek.

himaye grmek * (biri tarafndan) korunmak, kayrlmak, gzetilmek. himayeci * Korumac. himayecilik * Korumaclk. himayesine almak * koruyucusu olmak, korumak. himayesiz * Korumasz. himen * Kzlk zar. himmet * Yardm, kayrma. * alma, emek, gayret. * Ltuf. himmet etmek * yardm etmek, emek vermek. himmetin var olsun * teekkr iin sylenir. hin * Kurnaz, cin fikirli (kimse). * Zaman, zamane. hindi * Tavukgillerden, XV. yzylda evcilletirilerek Amerika'dan btn dnyaya yaylan kmes hayvanlarnn en by (Meleagris gallopavo). * Aptal, akn. hindi gibi kabarmak * gururlanmak, kurumlanmak, byklk taslamak. hindiba * Birleikgillerden, yapraklarhalanarak salata gibi yenebilen birka yllk otsu bir bitki, gneik (Cichorium endivia). hindici * Hindi yetitiren ve satan kimse. hindigiller * AnavatanAmerika olan tavuksu kular takm. Hindistan cevizi * Palmiyegillerden, tropikal blgelerde yetien bir aa (Cocos nucifera). * Bu aacn portakaldan byk, ok sert kabuklu yemii. Hindolog * Hindoloji bilgini. Hindoloji * Hint dilini ve kltrn konu alan bilim. Hindu * Hindistan'n resm dili. * Hindistan'n Mecus halkndan olan kimse. Hinduizm * Tarihsel olarak daha sonra ortaya kan, nitelii bakmndan Brahmanizmden daha katolan bir din. hinleme * Hinlemek durumu. hinlemek *Hin olmak, kurnaz olmak. hinlik * Hin, kurnaz olma durumu, kurnazlk. hinolu * Kurnaz. hinoluhin * ok kurnaz, her devrin artlarna uyabilen kimse. Hint armudu * Mersingillerden, scak blgelerde yetien, meyvesi yenen, tahtassert bir aa (Psidium). Hint bademi * Kakao.

Hint baklas * Hint yaaac, kene otu. Hint bezelyesi * Baklagillerden, scak lkelerde yetien, tohumlarfasulyeye benzeyen bir bitki. hint biberi* Krmzbiber. Hint iei * Hindistana zg bir tr iek. Hint dars * Budaygillerden, dou lkelerinde ekilen, taneleri yenilen, darya benzeyen bir bitki (Sorghum vulgare). Hint domuzu * Byk Okyanus adalarnda yaayan, kpek dileri boynuz gibi yukardoru kvrk, iri yaplbir domuz tr (Porcus babyrussa). * Kobay. Hint fst * Krkas. Hint ful * Beyaz renkli bir nilfer tr, Msr ful (Nelubrium). Hint gergedan * Hindistan'da bulunan bir gergedan tr. Hint grei * Kart ynde yan yana ve srt st yatan bir iftin, i yandaki bacaklarnkenetleyerek birbirlerini evirme abas. Hint hyar * Hyarembe. Hint horozu * spen horozu. Hint hurmas * Palmiyegillerden, taze filizleri Hindistan'da sebze gibi yenen, meyvesinden reel yaplan ok sert bir aa (Borrassus). Hint inciri * Frenk inciri. Hint ipei* Hindistan'da retilen ok kymetli bir tr ipek. Hint irmii * Sagu. Hint kam * Bambu. Hint keneviri * Yapraklarndan esrar elde edilen bir tr kenevir (Cannabis sativa). Hint kertenkelesi * guana. Hint kestanesi * At kestanesi. Hint kiraz * Sumak familyasndan, scak lkelerde yetien, zeytin byklnde yenilir bir meyvesi olan byk bir aa, mango (Mangifera domestica). Hint kobras * Gzlkl ylan. Hint kuma * Hindistan'da dokunan ve batlkelerinde ender bulunan ipekli bir kumatr. Hint mandas * ift parmakllardan, uzunluu 2 m, ykseklii 1-80 civarnda, ehliletirilip ekim ilerinde kullanlan bir tr memeli. Hint pamuu * Hindistan'a zg bir pamuk tr. Hint pirinci * Budaygillerden, Hindistan ve Etiyopya'da yetitirilen, taneleri pirin yerine kullanlan bir bitki. Hint safran * Zerdeal. Hint sars * Mango yapraklarile beslenmiineklerin sidiinden elde edilen, kehribar sarsna yakn, zellikle yalboya

resimde kullanlan bir boya. Hint tavuu * Brahma rkndan gelen bir tr tavuk. Hint ya* Kene otunun tohumlarndan karlan, hekimlikte ve sanayide kullanlan bir ya. Hint yaaac * ki eneklilerden, tropik blgelerde, 8-10 m. ykseklie ulaabilen, ok yllk, tohumlarzehirli yaelde edilen bir bitki (Ricinus communa). Hint-Avrupa * Hint-Avrupa dil ailesinde yer alan diller. * Bu dilleri konuan halk. Hinte * Hint dili. hinterlant * Bkz. i blge, art blge. Hintli * Hindistan halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). hiper * ok, ar, yksek" anlamnda kullanlan n ek. hiperbol * Bir dzlemin odak denilen duraan iki noktaya uzaklklardeimeyen noktalarn geometrik yeri olan eri. hiperbolik * Hiperbol biiminde olan, hiperbol ile ilgili. hiperboloidal * Hiperboloit biiminde olan. hiperboloit * Hiperbole benzeyen. * Hiperboln iki ekseninden biri evresinde dndrlmesiyle ortaya kan yzey. hipermarket * Her trl maln satldgeni, byk satmerkezi. hipermetrop * Cisimlerin grntleri atabakann gerisinde kaldiin, yakniyi gremeyen (gz). * Gzleri byle olan (kimse). hipertansiyon * Normalden yksek olan atardamar basnc. hipnotizma * pnotizma. hipnoz * Uyku, ipnos. hipoderm * Alt deri. hipodrom * Yunan ve Roma'da at ve araba yarlarnn yapldyer. * At yarlaryaplan alan, kou alan. hipoglisemi * Arhlsizlie, arterlemeye, hafif baygnla yol aan, kanda normalden daha az eker bulunmas hastal. hipopotam* Su aygr. hipopotamgiller * Su aygrgiller. hipostaz * Bazfelsefe ve din kuramlarnn dayandtemellerden her biri, uknum. hipotansiyon * Normalden dk olan atardamar basnc. hipotens * Bir dik gende, dik ann karsnda bulunan kenar. hipotetik * Varsayma dayanan, varsayml, faraz. hipotez * potez, varsaym, faraziye. hippi

* Toplumsal dzene ve tketime karkan, derbederce yaayan, rgtlenmemigenler topluluu. hippilik * Hippi olma durumu. hirfet * Kunduraclk, duvarclk, demircilik, marangozculuk, dokumaclk vb. kk el sanatlarna verilen ad. his * Duygu. * Duyu. * Sezgi, sezme. hisar * Bir ehrin veya nemli bir yerin korunmasiin tatan yaplmyksek duvarlve kuleli, evresinde hendekler bulunan kk kale, kermen, germen. hisar * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. * Klsik Trk mziinde rediyez notas. hisarbuselik * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. hisleni * Hislenmek ii veya biimi. hislenme * Hislenmek ii. hislenmek * Duygulanmak. hislerine kaplmak * duygusal davranmak. hisli * Duygulu, ili. hisse * Pay. * Bir olaydan karlan ders. hisse almak * zarara uramak. hisse karmak * kendisiyle ilgili bulmak, alnmak. hisse kapmak * bir olaydan yararlbir t karmak. hisse senedi * Ortaklk sermayesinin belirli bir parasndeerlendiren belge, pay belgiti, aksiyon. * Anonim veya komandit ortaklklarda, ortaklk sermayesinin birbirine eit blmlere ayrlmparasndan her birinin karlolmak zere, yasada gsterilen zelliklere uygun olarak dzenlenmideerli belge, pay belgiti, aksiyon. hissedar * Hissesi olan, payda. hissedilme * Hissedilmek ii. hissedilmek * Hissetmek iine konu olmak. * Sezilmek. hisseiayia * Ortak mlkiyette ayrlmampay. hisseiayial * Pay oranna gre blmlere ayrlmamolan, btn birka kiinin malolan. hisseli * inde birka kiinin payolan, paydal, payl. hisset * Cimrilik, pintilik. hissetme * Hissetmek ii. hissetmek * Fiziksel bir uyaryduymak. * Bir eyden etkilenmek, duymak. * Sezmek, farkna varmak, anlamak.

hissettirme * Hissettirmek ii. hissettirmek * Hissetmesine sebep olmak, duyurmak, sezdirmek. hiss * Duygusal. hissikablelvuku * n sezi. hissini vermek * gibi gelmek, ... izlenimini uyandrmak. hissiselim * Saduyu. hissiyat * Duygular, seziler. hissiz * Duygusuz. hissizlik * Duygusuzluk. histerezis * Doa olaylarnn gelimesindeki gecikme. histeri * Bkz. isteri. histerik * Bkz. isterik. histoloji * Doku bilimi. hi * "Hey, bana bak, sana sylyorum" anlamnda seslenme sz. hit * Hi. hit * Liste ba. hitabe * Sylev. hitaben * Sz birine ynelterek, hitap yoluyla. hitabet * Etkili sz syleme sanat, sz sanat. hitam * Son, bitim. hitam bulmak * sona ermek, bitmek. hitam vermek * bitirmek. hitan * Snnet etme. hitap * Sz birine veya birilerine yneltme, seslenme. hitap etmek * seslenmek, ... -e karsylemek, sz yneltmek. Hitit * M. . XX.-XII. yzyllar arasnda Anadolu'da, XII-VIII. yzyllar arasnda Hatay ve Kuzey Suriye'de devletler kurmuolan eski bir ulus, Eti. Hitite * Hitit (Eti) dili. Hititolog * Hitit (Eti) dili, kltr ve kalntlarile uraan bilim adam. Hititoloji * Hitit (Eti) dili ve eserlerini konu alan bilim dal. hiyerari * Makam sras, basamak, derece dzeni. hiyerarik

* Hiyerariye zg. hiyeroglif * Eski Msrllarn kulland, bir resim ile bir kelimenin gsterildii yaz, resim yaz. hiza * Doru bir izgi zerinde bulunma durumu. hizalama * Hizalamak ii. hizalamak * Hizaya gelmek, hizasnbulmak. hizaya gelmek * dzgn sra olmak. * davranlarndzeltmek yola gelmek. hizaya getirmek * birinin davranlarndzeltmek, yola getirmek. hizip * Blk, ksm. * Bir topluluk, bir rgt iinde inan ve dnce bakmndan ayrlk gsteren yan tutmaya ynelik kk topluluk, klik. hizipi * Hizip oluturan veya bir hizip iinde yer alan (kimse), kliki. hizipilik * rgtlenmibir topluluun iinde btnl bozacak biimde yeni bir topluluk oluturma. hizipleme * Hiziplemek ii, klikleme. hiziplemek * Hiziplere ayrlmak, kliklemek. hizmet * Birinin iini grme veya birine yarayan bir ii yapma. * Grev, i. * Bakm, zen, ihtimam. hizmet akdi * szlemesi, iakdi. hizmet eri* Temen ve yukarsst dzey subaylarn hizmetinde bulunan er, emir eri. hizmet grmek (veya etmek) * igrmek, almak. hizmet ii eitim * Bkz. ibanda eitim. hizmeti * Hizmet gren kimse. * Belli bir cretle ev ilerini yapmak iin tutulan kadn. hizmetilik * Hizmetinin yaptiveya hizmeti olma durumu. hizmete girmek * almaya balamak. * grev almak. hizmeti dokunmak * grevde bulunmak, iyapmak. hizmetinde olmak * birinin yannda almak, ilerini yapmak. hizmetkr * cretle igren genellikle erkek ii, uak. hizmetkrlk * Hizmetkrn ii, uaklk. hizmetli * Kapclk, odaclk gibi ilerde kullanlan kimse, mstahdem. Ho * Holmiyum'un ksaltmas. hobi * Dk, arlde uraalan. hoca * Mslmanlkta din grevlisi.

* retmen. * Medresede renim gren sarkl, cbbeli din adam. * Akl reten, t veren kimse. hocalk * Hoca olma durumu veya hocann yapti. hocalk etmek * retmenlik yapmak. * akl retmek, t vermek. hodan * Hodangillerden, iekleri hekimlikte kullanlan ve kk kavrularak yenilen, bir yllk ve otsu bir bitki, srdili (Borago officinalis). hodangiller * ki eneklilerden, zeri sert dikenlerle kaplotsu ve aasbitkiler familyas. hodbehot * Kendi kendine, kendi kafasyla, kendiliinden, kimseye danmadan. hodbin * Bencil, egoist. hodbinlik * Bencillik, egoizm. hodkm * Bencil, egoist. hodkmlk* Bencillik, egoizm. hodpesent* Kendini beenmi, bencil. hodri * "Kendine gvenen ortaya ksn, ite meydan" anlamnda hodri meydan deyiminde geer. hohlama * Hohlamak ii. hohlamak * Aznyaklatrp soluunu bir eyin zerine hzla vermek. hokey * Bir ucu kvrk sopalarla ayr veya buz zerinde iki takm arasnda oynanlan top oyunu. hokka * Metal, cam veya topraktan kk kap. hokka gibi* ufak ve dzgn (az). hokka gibi oturmak * (giysi iin) vcuda iyice uymak. * her yandan aka grnmek. hokkabaz * El abukluu ile birtakm artcolaylar yapmaymeslek edinen kimse. * Bakalarnaldatarak yalan dolanla igren. hokkabazlk * Hokkabazn yapti. * Yalan dolanla grlen i. hol * Sofa. holding * Birok ortakln pay senetlerini elinde bulundurarak onlardenetimi altnda tutan sermaye yatrm ortakl, ana ortaklk. holdingleme * Holding durumuna gelme. holdinglemek * Holding durumuna gelmek. holigan * zellikle futbolda arfanatizmi besleyen ve evreye zarar veren taraftar veya kimse, serseri, hayta. holiganlk * Holigan olma durumu veya holigann yapti. Hollndaca * Hollnda halknn kullanddil. Hollndal

* Hollnda halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). holmiyum * Atom numaras67, atom arl164,94, oksidi ak sarrenkte, tuzlarportakal sarsrenginde olan, seyrek bulunan bir element. KsaltmasHo. holosen * IV. an en yeni dnemi. holotritler * Deniz hyarlar. homojen * Badak, mtecanis. * Btn terimleri aynderecede olan (ok terimli). homojenlik * Badak olma durumu. homolog * Bir bakasnn tam olarak yerini tutan. homolog kromozom * Biri anadan dieri babadan gelen ve ayngen iftine sahip kromozom. homonim * Eadl, esesli. homoseksel * Ecinsel. homoseksellik * Ecinsellik. homoteti * Merkez olarak alnan bir noktaya gre birer noktasnn geometrik yerleri karlklolarak aynolan iki nokta grubunun durumu. homotetik * Aralarnda homoteti durumu bulunan. homur homur * Homurdanarak. homurdan * Homurdanmak ii veya biimi. homurdanma * Homurdanmak ii. homurdanmak * fke, kzgnlk, can skntsyla anlalmaz sesler karmak. * (tat, alet vb. iin) Allmn dnda bozuk ses karmak. homurtu * Homurdanma sesi. * Aynn kardses. homurtulu * Homurtusu olan. homurtusuz * Homurtusu olmayan. hona * Erkek sr. Hondurasl * Honduras halkndan olan kimse. hop * Uyarma amacyla kullanlr. * Birden ve hzla yaplan ileri anlatr. hop hop * Bir davranengellemek veya uyarmak amacyla sylenir. hop oturup hop kalkmak * fke, heyecan vb. duygular sebebiyle yerinde duramaz olmak. hoparlr * Elektrik dalgalarnses dalgasna eviren ve gerektike sesi ykselten alet. * Radyo, pikap, teyp vb. aralarda sesi iitilebilecek duruma getiren alet. hoparlrl * Hoparlr olan. hoparlrsz * Hoparlr olmayan.

hoplama * Hoplamak ii. hoplamak * Sevinten, korkudan veya oyun iin, bulunduu yerde havaya doru frlamak. * Byk bir istekle. hoplatlma * Hoplatlmak ii. hoplatlmak * Hoplatmak ii yaplmak. hoplat * Hoplatmak ii veya biimi. hoplatma * Hoplatmak ii. hoplatmak * Hoplamasnsalamak. * ocuu koltuklarndan tutup hafife havaya frlatarak elendirmek. hoplaya zplaya * Byk bir sevinle. hoplay * Hoplamak ii veya biimi. hoppa * Yana uymayan hafiflikler yapan, delimen, serbest, koket, arbalkart. hoppaca * Hoppaya yarar (biimde), hoppa gibi. hoppadak * Hemen. hoppala * Kk ocuklar atlarken onlaryreklendirmek iin sylenir. * ama ile birlikte knama anlatr. * Bebeklerin iine konup zplayarak elenmelerini salayan yaylara. hoppala bebek * ocuka davranlarolan kimselere sylenir. hoppalk * Hoppa olma durumu veya hoppaca davran. hoppalk etmek * hoppaca davranlarda bulunmak. hopurdatma * Hprdetme. hopurdatmak * Hprdetmek. hor * Deersiz, nemi olmayan, aa. hor bakmak (veya grmek) * deersiz saymak, deer vermemek. hor grmek * bir kimseye deersiz gzyle bakmak. hor kullanmak * dikkat etmeyerek hoyrata kullanmak. hor tutmak * birine karkmseyici, incitici davranlarda bulunmak. hora * Birok kii tarafndan el ele tutuarak oyun mzii eliinde oynanan bir halk oyunu. hora gemek * beenilmek, hoa gitmek, makbule gemek, kendisine verilen kimsenin ok iine yaramak. hora tepmek * hora oynamak. * ayaklarnvurarak grlt etmek. horanta * Aile halk. horasan * Kiremit ve tula tozlarnn kire ve su ile kartrlmasndan elde edilen bir eit har. horasan

* st blm sarktan taacak biimde yaplmhoca kavuu. Horasanl* Horasan halkndan olan kimse. horhor * Gr ve ses kararak akan su. horlama * Horlamak ii (I) (II). horlamak * Uyku srasnda soluk alrken boaz ve burundan grltl sesler karmak. horlamak * Birinin gnln incitircesine davranmak. horlan * Horlanmak ii veya biimi. horlanma * Horlanmak ii. horlanmak * Hor grlmek. horlay * Horlamak ii veya biimi. hormon * salgbezlerinden kana geen ve organlarn ilemesini dzenleyen adrenalin, inslin, tiroksin gibi uyarc maddelerin genel ad. * Hormon grevinde kullanlan yapay madde. hornblent * Doal alminyum, kalsiyum, demir ve magnezyum silikatndan olumu, koyu yeil veya kara renkte parlak bir amfibol tr. horon * Karadeniz blgesinde kemene ile oynanan halk oyunu. horon tepmek * horon oyununu oynamak. horoz * Tavukgillerden, tavuun erkei olan kmes hayvan. * Ateli silhlarda akmak tana veya merminin kapslne vurmaya yarayan metal para. * Kapzembereinin mandal. * Kabadayerkek. horoz arlk * Gre, boks ve halterde 51-57 kg olarak tespit edilmiarlk snf, horoz siklet. horoz akll * Aklsz. horoz dv * zel olarak yetitirilmiiki horozun elence ve yarma amacyla dvtrlmesi. * melik duruta karlkliki kiinin elleriyle itimeleri. horoz evlenir, tavuk tellenir * yeri yokken bakasnn sevincine katlanlar iin sylenir. horoz fasulyesi * Bir tr fasulye. horoz gibi*kabadayca davranan erkekler iin kullanlr. horoz ibii * Horozun tepesinde bulunan etli krmzksm. * Bkz. horoz ibii. * (renk) Koyu, pembe, krmz. horoz ibii * Horoz ibiigillerden, krmziekleri horoz ibiini andran bir ss bitkisi (Amaranthus). horoz kafal * Horoz akll. horoz karas * Bir eit zm. horoz mantar * Yenilebilen bir cins mantar (Cantherellus cibarius). horoz lr, gz plkte kalr * yaanlm, allm, eriilmibir durum veya makam yitirildikten sonra, yine o durum veya makamda gz kalan kimseler iin sylenir.

horoz siklet * Horoz arlk. horoz ekeri * Horoz biiminde, eitli renklerde yaplm, ince tahta ubua taklp satlan eker. horoz vakti * Sabahn erken saati. horozaya * Tfekten bokovankarmaya yarayan burgu. horozbina * Horozbinagillerden, srt yzgeci uzun ve geni, kk bir balk (Blemnius). horozbinagiller * rnek hayvanhorozbina olan, kayalk deniz kylarnda yaayan kemikli balklar familyas. horozcuk otu * Turpgillerden, eskiden kuduzun ilcsanlan, trlbir dabitkisi, yaban teresi (Lepidium campestre). horozdan kamak * (kadn iin) erkeklerden uzak durmak, onlardan kamak. horozgz * Maydanozgillerden, beyaz veya pembe iekli bir bitki (Seseli tortuosum). horozibiigiller * Ispanaklar takmndan, rnei horozibii olan bitki familyas. horozlan * Horozlanmak ii veya biimi. horozlanma * Horozlanmak ii. horozlanmak * Kabadaytavrtaknmak, alm satmak. horozlar tmek * sabah olmak. horozlama * Horozlamak ii. horozlamak * Kabadaylamak, kabadaygibi davranmak. horozu ok olan kyde sabah ge olur * karanok olan ilerden g sonu alnr. horst * knt hendeinin yanndaki kntlar. hortlak * Mezardan karak insanlarkorkuttuuna inanlan yaratk, hayalet. hortlama * Hortlamak ii. hortlamak * (yanlbir inana gre) l mezardan kmak. * Herhangi bir sorun yeniden ortaya kmak. hortlatma * Hortlatmak ii. hortlatmak * Hortlamak ii yaplmak. hortum * Filde ve bazbceklerde boru biiminde uzamaz veya burun blm. * Tulumba veya musluklara taklan genellikle plstikten uzun boru. * Hava veya suyun hzla dnp stun biiminde ykselmesiyle oluan, alandar bir siklon eidi. hortum gibi * ok uzun (burun). hortum skmak * (yangna) su skmak. hortumlu * Hortumu olan. hortumlu bcekler * Ekanatllar, yarm kanatllar, tahta kurularniine alan, kan veya z su emici birok asalak tr bulunan bcekler topluluu (Rhynchota). hortumlular * Pek ok trnn nesli tkenmiolan, gnmzde filleri iine alan memeli hayvanlar alt takm.

horul horul * Horlama sesi kararak. horuldama * Horuldamak ii. horuldamak * Horlamak (I). horulday * Horuldama biimi. horultu *Horuldama sesi. hostes * Tatlarda ve zellikle uaklarda yolcu arlayan gen kadn. * (bir toplulukta, kongrede vb. yerlerde) Katlanlararlayan, onlara klavuzluk eden gen kadn. hosteslik * Hostes olma durumu. * Hostesin grevi. ho * Beenilen, duygularokayan, zevk veren. * Bununla birlikte. * Beenilen, duygularokayan bir biimde. hobulduk * "hogeldiniz" szne verilen karlk. hogeldiniz * gelene sylenen esenleme sz. hogrmek (veya karlamak) * gcenilecek veya karlk verilecek bir davranhogr ile karlamak, anlayla karlamak, kusur saymamak. hotutmak * birine iyi ve sevecenlikle davranmak. hoa gitmek * beenilmek, bir kiiden veya bir eyden holanmak. hoaf * eker urubunda, btn veya dilimler durumunda kaynatlmmeyve, komposto. hoaf gibi * ok yorgun. hoafn yakesilmek * syleyecek sz, verecek karlk veya yapacak bir ey bulamayacak bir duruma dmek. hoafna gitmek * houna gitmek. hoaflk * Hoaf yapmaya ayrlmveya elverili. * Gszlk, dermanszlk. hobe * Buluanlar arasnda hatr sormak amacyla sylenen ilk szler. hobeetmek * sohbet etmek. hoa * Hobir biimde olan. * Hoolarak, iyice, gzelce. hoa kal (veya kaln) * ayrlan kimsenin kalanlara syledii bir iyi dilek sz. hogr * Her eyi anlayla karlayarak olabildii kadar hogrme durumu, msamaha, tolerans. * Bir boksrn arlk snfndaki arlnn kabul edilecek kadar azlveya okluu. hogrc* Hogrl, msamahakr, toleransl. hogrl * Hogrs olan, hogryle davranan, msamahal, toleransl. hogrrlk * Hogr ile davranma durumu. hogrsz * Hogrs olmayan, hogr ile davranmayan, msamahasz, toleranssz.

hogrszlk * Hogrsz olma durumu, msamahaszlk, toleransszlk. hoho * (ocuk dilinde) Kpek. hokuran * iekleri dallarspanak gibi piirilen bir yllk otsu bir bitki, tilkikuyruu (Amaranthus lividus). holan * Holanmak ii veya biimi. holanma * Holanmak ii. holanmak * Houna gitmek, hobulmak, sevmek. holama * Holamak durumu. holamak* Hoduruma gelmek. * yilik hissetmek. * Birbirinden holanmak. holatrma * Holatrmak ii. holatrmak * Holamasnsalamak. holuk * Hoolma durumu, letafet. * (bir sfatyla) Her zaman grlmeyen, iyiye yorulmaz durum. honut * Bir davran, bir durum veya bir kimseden memnun olan, yaknmasolmayan. honut etmek * memnun etmek. honut olmak * memnun olmak, yaknmamak, ikyeti olmamak. honutluk * Honut olma durumu. honutluk getirmek * memnun olduunu gstermek. honutsuz * Honut olmayan. honutsuzluk * Honut olmama durumu. honutsuzluk getirmek * memnuniyetsizlik gstermek. hosohbet* Gzel ve tatlkonuan (kimse). hot * Kpekleri rktp karmak iin karlan ses. hot hot * Hot. houna gitmek * biri beenmek. hour * Deersiz, kaba, baya. * iman, dolgun, gzel (kadn). hot zot * "Sert ve kt davranmak" anlamnda hot zot etmek deyiminde geer. Hotanto * GneybatAfrika'da yaayan ilkel bir boy. hotoz * Kadnlarn ss iin salarnn stne taktklar, eitli renk ve biimde yaplmkk balk. * Tavus kuu, tavuk gibi kularn balarnda bulunan tyler. hotozlu * Hotozu olan. hovarda

* Zevki iin para harcamaktan kanmayan (kimse). * apkn. * Uygunsuz kadnn paral. hovardaca * Hovarda gibi, hovardaya yarar yolda, cmerte, bol bol. hovardalama * Hovardalamak ii. hovardalamak * Hovarda gibi davranmaya balamak. hovardalk* Hovarda olma durumu. * Hovardaca davran. hovardalk etmek * apknca davranmak, apknlk etmek. * zevki iin bol para harcamak. hoyrat * Kaba, krcve hrpalayc. * Gneydou Anadolu'da ve Irak'taki Trkler arasnda tek bana sylenen bir eit ezgili deyi. hoyrata * Kaba (bir biimde). hoyratlk * Hoyrat olma durumu. * Hoyrata davran. hoyratlk etmek * hoyrata davranmak. hoyuk * Bostan korkuluu. hozalma * Hozalmak ii. hozalmak * Kibirlenmek, burnu bymek. hozan * Dinlenmeye braklm, birka yl ilenmemitarla. hdk * Grgsz, kaba, anlaykt (kimse). * Korkak, rkek. hdke * Hdk gibi, grgszce. hdkleme * Hdklemek biimi. hdklemek * Hdke davranmak. hdklk * Hdk olma durumu. * Hdke davran. hdklk etmek * grgszce ve kaba davranmak. hl * Yalk, nem. hllk * Bazyerlerde kundak ocuklarnn altna bez yerine konulan toprak. hprdetme * Hprdetmek ii, hopurdatma. hprdetmek * Bir ey ierken ses karmak, hopurdatmak. hprt * Hprdetmek biimi ve tarz. hprtl * Hprt ile ses karma. hrg * Devenin srtndaki tmsek, knt. * Hrgce benzeyen tmsek, knt.

hrgl * (deve iin) Hrgc olan. hst * At, katr, sr gibi hayvanlar, zellikle kz durdurmak iin karlan ses. * Bir kimseyi uyarmak iin kullanlan kaba seslenme. hmerim * Tuzsuz taze peynirden niasta, pirin unu konarak yaplan bir helva. ht * Korkutmak veya dikkati kendi zerine ekmek iin sylenir. ht demek * gz davermek, korkutmak. hykrme * Hykrmek ii. hykrmek * Tarikattaki kimseler dua ederken kendilerinden geerek hep bir azdan yksek sesle barmak. hyk * Tarih boyunca trl sebeplerle yklan yerleme blgelerinde, ykntlarn st ste birikmesiyle oluan ve ou kez iinde yapkalntlarnn gml bulunduu yayvan tepe. * Toprak yn, kk tepe. Hristiyan * sa Peygamber'in dininden olan kimse, sev, Nasran. * Hristiyanlarla ilgili, Hristiyanlara zg olan (ey). Hristiyanlama * Hristiyanlamak ii. Hristiyanlamak * Hristiyan olmak, Hristiyanlkabul etmek. Hristiyanlatrma * Hristiyanlatrmak ii. Hristiyanlatrmak * Bir kimse veya topluluu Hristiyan dinine sokmak, Hristiyan yapmak. Hristiyanlk * Hristiyan dini, sevlik, Nasranlik. * Hristiyan dnyas. * Hristiyan olma durumu. hristo * "aprazlama yaplan teyel" anlamna gelen hristo teyeli tamlamasnda geer, kaz aya. hristo teyeli * Kaz aya. hu * "Neredesin!, bana bak" anlamnda daha ok kadnlar tarafndan kullanlan seslenme sz. * Derviler arasnda seslenme sz. * (byk H ile) Tanr. hu ekmek (veya demek) * (tekkelerde, derviler arasnda) ayin srasnda srekli olarak hu demek. hububat * Tahl. Huda * Tanr. huda * Hile, dzen. hudayinabit * Kendi biten, kendi kendine yetien (bitki). * Babobym(kimse). * Eitim grmemi, kendi kendini yetitirmiolan (kimse). hudut * Snr. * U, son. hudut boyu * Snr boyu. hudut d * Snr tesi, snr d. hudut detmek

* snr detmek, lkeden darkarmak. hudutlandrma * Hudutlandrmak ii. hudutlandrmak * Snrlandrmak, snr ekmek. hudutlu * Snrl, snrlanm. * Snrsz, sonsuz. hudutsuz * Snrsz. hu * ubuk veya kamtan yaplmbave bahe kulbesi. hukuk * Toplumu dzenleyen ve devletin yaptrm gcn belirleyen yasalarn btn, tze. * Bu yasalarkonu alan bilim. * Yasalarn ceza ile ilgili olmayp alacak verecek gibi davalarilgilendiren blm. * Haklar. * Ahbaplk, dostluk. hukuku * Hukuku meslek edinen, hukukla uraan (kimse). hukukuluk * Hukuku olma durumu. hukuken * Hukuk olarak. hukuk * Hukuk ile ilgili, tzel. hukuk metroloji * Metrolojinin, hukuk konularn gerektirdii durumlarda, lme metotlar, lme birimleri ve lme aletleri ile ilgili olan ksm. hukuklu * Hukuk fakltesi rencisi olan (kimse). hukuksal * Hukuk. hukuksuzluk * Hukuksuz olma durumu. hulsa * zet, fezleke. * z. * Herhangi bir maddenin, alkol, eter gibi bir eritici ile ayrlmveya baka bir yol ile elde edilmietkili z. * Ksacas, szn ksas. hulsa etmek * zetlemek. hulsaten * zet olarak, ksaca. huligan * Holigan. hulliyat * Kadn ss eyas, asm takm, tak. hull * Gelme, gelip atma. * Girme, sinme. * Geime, ozmos. * Tanrruhunun herhangi bir bedene girdiine inanmak. hull etmek * girmek, dahil olmak. huls * Gnl temizlii. huls akmak * dalkavukluk etmek, yaranmaya almak. hulskr * Temiz duygulu, iten. * Dalkavuk, akak.

hulskrlk * Temiz duygululuk, itenlik. * Dalkavuka davran. hulya * Kuruntu. * Tatld, hayal. hulyalama * Hulyalamak durumu. hulyalamak * Hulya durumuna gelmek. hulyalatrma * Hulyalatrmak biimi. hulyalatrmak * Hulya durumuna getirmek. hulyal * Hayal kuran veya insanhayal kurmaya srkleyen. hulyaya dalmak * hayal kurmak. humar * ki veya uyku sersemlii. humbara * Demir veya tuntan dklm, yuvarlak ve boolan iine patlaycmaddeler doldurulup havan topu veya el ile atlan yuvarlak bir tr bomba, kumbara. humbara oca * Humbara yapan veya savata humbara kullanan blk. humbarac * Humbara kullanan asker, kumbarac. humbarahane * Humbara yaplan fabrika, kumbarahane. * Humbaracyetitirmek amacyla 1739'da alan ilk Trk asker okullarndan biri. humma * Ateli hastalk. * Stma. hummal* Hummasolan. * Srekli, sk, youn, hararetli. humus * Bitkilerin rmesiyle oluan koyu renkte organik toprak. humus * yice ezilminohut, tahin ve baharatla hazrlanan bir yemek. hun * Kan. hunhar * Kana susam, kan dkc. hunharca * Hunhara yakr bir biimde. hunharlk * Kan dkclk, zalimlik. huni * Bir svyazdar bir kaba aktarmak iin kullanlan koni biimindeki ara. * Azlk. hunnak * Boak, anjin. hunriz * Kan dkc, kanl. hura * Bkz. hurra. hurafe * Dine sonradan girmiboinan. hur * Genellikle yelken bezinden veya meinden yaplmbyk heybe. hurda

* Paralanm, dknt durumuna gelmi. * e yarayamayacak derecede bozulup sakatlanm, zarar grm. * Eski maden paras. hurdac * Hurda alp satan kimse. hurdaclk * Hurdacnn yapti. hurdaha* Onarlamayacak biimde krlp paralanm, parampara. hurdahaetmek * krp dkmek, paralamak. hurdahaolmak * krp dklmek, parampara olmak. * arlde yorulmak. hurdalk * Hurda ynveya hurdann atldyer. hurdaskmak * (eya iin) kullanlmayacak duruma gelmek, eskimek. hurdaya evirmek * ie yaramaz duruma getirmek. huri * Cennette yaadna inanlan kzlara verilen ad. huri gibi * ok gzel (gen kadn). hurma * Hurma aacnn yemii. hurma aac * Palmiyegillerin eski alardan beri Kuzey Afrika'da kltr yaplan rnek bitkisi (Phoenix dactylifera). hurma tatls * Hurma biimi verilerek yaplan bir eit hamur tatls. hurmalk * Hurma aacok olan yer. hurra * Batluluslarn "yaa!" anlamnda kullandklarnlem. huru * kma, k. * G. hurufat * Harfler. * Basmda, baskiinde kullanlan metal veya baka bir maddeden yaplmharf, rakam veya baka iaret kalplar. * Dizgi iinde kullanlan harf trlerinin btn. Huruf * Huruflie mensup olan kimse. Huruflik * Kur'an'n harflerinden birtakm anlam ve yarglar karan bir mezhep. huruan * Cokun. husuf * Ay tutulmas. husul * Olma, olu, oluma, meydana gelme. husul bulmak * olmak, olumak, domak, kmak, meydana gelmek. husumet * Hasm olma durumu, dmanlk, yalk, hasmlk. husumet beslemek * hasm olmak, dman olmak. husumetkr * Dmanlk besleyen, kin gden (kimse). husus * Konu, madde.

* zellik, yn. husus * zel. * zel olarak, zel bir biimde. hususiyet * zellik. * leri derecede tanklk, ahbaplk, yaknlk. hususuyla * zellikle, hele. husye * Er bezi, testis. hu * Grgengillerden, kerestelik bir aa cinsi (Betula). huu * Alak gnlllk. * Tanr'ya boyun eme, gnl korku ve saygile dolu olma. huunet * Sertlik, kabalk, krclk. hutbe * Cuma ve bayram namazlarnda minberde okunan dua ve verilen t. hutut * izgiler. huy * nsann yaradlve ruh zelliklerinin btn, miza, tabiat. * gd durumunu almalkanlk. huy cann altndadr * doutan gelen zellikler deitirilemez. huy edinmek * (bir eyi) alkanlk durumuna getirmek. huylandrma * Huylandrmak ii. huylandrmak * Huylanmasna sebep olmak, huylanmasna yol amak. huylan * Huylanma biimi. huylanma * Huylanmak ii. huylanmak * Kukulanmak, ikillenmek, pirelenmek, tedirgin olmak. * (hayvan) rkp sinirlenmek. huylu * (herhangi bir nitelikte) Huyu olan. * killi, kukulu. * (binek hayvanlariin) rkek, sinirli. huysuz * Huyu iyi olmayan, geimsiz, irret. huysuzca * Biraz huysuz; huysuz (bir biimde). huysuzlan * Huysuzlanmak ii veya biimi. huysuzlanma * Huysuzlanmak ii. huysuzlanmak * Huysuzluk etmek, huysuzca davranmak. huysuzlama * Huysuzlamak ii. huysuzlamak * Huysuz bir duruma gelmek. huysuzlatrma * Huysuzlatrmak ii. huysuzlatrmak * Huysuz duruma getirmek.

huysuzluk * Huysuz olma durumu. * Huysuzca davran. huysuzluk etmek * huysuzca davranlarda bulunma. huyu huyuna suyu suyuna (uygun) * iki kiinin her ynden birbirine uygunluunu anlatmak iin kullanlr. huyuna suyuna gitmek * onu kzdrmayacak veya rktmeyecek biimde uysalca davranmak, alkanlklarna, isteklerine uygun davranlarda bulunmak. huzme * Demet, n demeti. huzmeli * Ik saan. huzur * Dirlik, badinlii, gnl rahatl, rahatlk. * (bazdeyimlerde) n, yan, kat, makam. * (bir yerde) Bulunma. * Padiah kat. huzur evi * Yalanmkimselerin kald, bakldve barndyer. huzur hakk * Belli bir konuyu grmek iin toplanan bir kurulun yelerine denen para. huzur vermek * gnl rahatl, dirlik vermek, dinlendirmek. huzurlu * Huzuru olan, rahat. huzursuz * Huzuru olmayan, tedirgin, rahatsz. huzursuzca * Biraz huzursuz (bir biimde). huzursuzluk * Huzursuz olma durumu. * Huzursuzca davran. huzurunu karmak * tedirgin, rahatsz etmek. hccet * Belgit. * Tant. hcre * nce bir zar iindeki protoplzma ve ekirdekten olumu, bir organizmann yapve grev bakmlarndan en kk birlii, gze. * Kk oda. * Tutuklularn veya hkmllerin yalnz olarak kapatldklarkk oda. * Siyas bir inanla gizli olarak alan bir rgtn genellikle aynyerde alanlarnn oluturduu topluluk. hcre bilimi * Biyolojinin, hcrenin yap, grev, oalma ve hayatyla ilgili dal, gze bilimi, sitoloji. hcre yutarl * Vcuda giren mikroplarn yutar hcreler tarafndan yutulup yok edilmesi, gze yutarl, fagositoz. hcreler aras * Dokularda hcrelerin arasnda yer alan, gzeler aras. hcum * Saldrma, saldr, saldr. * me, bir yere toplanma. * Sert eletiri. * Gol atmak veya saykazanmak amacyla yaplan akn, hamle. * leri. hcum etmek * saldrmak. hcum oyuncusu * leri uta oynayan oyuncu. hcuma kalkmak

* (asker) siperden dmana doru frlamak. hcumbot* Bir tr kk savagemisi. hcumcu * Hcum eden, saldran. hkme varmak * iyice dndkten sonra karar vermek. hkmen * Hakem kararyla. hkmetme * Hkmetmek ii. hkmetmek * Egemenlii altnda bulundurmak. * Dnme veya yarglama sonunda bir kanya varmak. * Aklna esmek. hkm * Hkmle ilgili, tzel. hkm ahsiyet * Tzel kiilik. hkmolunma * Hkmolunmak durumu. hkmolunmak * Hkm verilmek. hkm gemek (veya hkm yrtmek) * gc yetmek, sz gemek. * geerli, etkili durumunu yitirmek. hkm olmak (veya olmamak) * nemi, geerlilii, etkisi bulunmak veya bulunmamak. hkm parasna gemek * para ile dilediini yapabilme gcn kazanmak. hkm var (veya yok) * geerlilii, nemi olma veya olmama. hkmnde olmak * yerinde olmak, yerine gemek, deerinde olmak. hkmet * Devletin grevlerini yerine getirmesini salayan yetkili organ, bakanlar kurulu, kabine. * Bir lkenin ynetim kurulular. * Devlet ynetimi. * Hkmet kona. hkmet darbesi * Bir lkenin ynetim dzeninde deiiklik yapmak iin zora dayanarak yaplan yasa di. hkmet erkn * llerde ve daha kk beldelerde bata vali veya kaymakam olmak zere hkmet ilerini yrten kimse veya kimseler. hkmet etmek * bir lkenin ynetimini elinde bulundurmak. hkmet gibi * gl, her dediini yaptran. hkmet kaps * Devlet dairesi. hkmet kona * llerde ve daha kk yerlerde, bata vali veya kaymakam olmak zere, hkmet grevlilerinin igrd yap. hkmet kurmak * bakanlar kurulunu oluturmak. hkmet merkezi * Baehir, bakent. hkmet srmek * lke ynetiminin banda bulunmak. hkmeti devirmek * zor kullanarak devlet ynetiminde deiiklik yapmak. hkmeti kurmak

* babakan, hkmet ilerinde grev alacak bakanlar kurulunu semek. hkm * Yarg. * Egemenlik, hkimiyet. * Deer, aynveya benzer nitelik. * nem, geerlilik. * Etki, hz, iddet. * Karar. hkm giymek * mahkemece cezalandrlmak. hkm srmek * ibanda olmak. * yaygn olmak. * (etki, hz vb.) srmek, devam etmek. hkm vermek * iyice dndkten sonra bir karara varmak. * bir suluyu mahkm etme. hkm yemek * mahkm olmak. hkmdar* Padiah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet bakan. hkmdarlk * Hkmdar olma durumu. * Hkmdarla ynetilen lke. hkmferma * Hkm sren, hkmdar. hkml * Ceza hkm verilmiolan, mahkm. hkmllk * Hkml olma durumu. hkmran * Egemen. hkmranlk * Egemenlik, hkimiyet. hkmsz * Yrrlkten karlm, yrrlkten kaldrlm, geersiz, hkm kalmam. hkmsz klmak * yrrlkten kaldrmak, iptal etmek. hkmszlk * Hkmsz olma durumu, geersizlik. hlle * Meden Kanunun kabulnden nce, kocasndan kez boanan kadnn, yine eski kocasyla evlenebilmesi iin yabancbir erkee bir gnlne nikh edilmesi. hlleci * Hlle yoluyla evlenme iini gerekletiren kimse. hmanist * nsancl. hmanistleme * Hmanistlemek durumu. hmanistlemek * nsancl davranlar ve dnceler iinde olmak. hmanizm* nsanclk, insanlarsevme lks. hmanizma * Hmanizm. hmayun * Kutlu, mutlu. * Padiahla ilgili. * Trk mziinde dgh perdesinde karar klan bir makam. hner * Beceri isteyen ustalk, beceriklilik. hner gstermek

* becerisini, ustalnortaya koymak. * herkesin yapamayacabir ii yapmak. hnerli * Hneri olan (kimse). * Hnerle yaplan (ey). hnersiz * Hneri olmayan (kimse). * Hnerle yaplmayan, hner istemeyen (ey). hngr hngr * Yksek sesle ve hkra hkra. hngrdeme * Hngrdemek ii. hngrdemek * Yksek sesle ve hkrarak alamak. hngrt * Hngrderken kan ses. hnkr * Osmanllarda yalnz padiahlar iin kullanlan bir unvan. hnkrbeendi * zerine salalet konulan patlcan ezmesiyle hazrlanan bir yemek. hnnap * Hnnapgillerin rnek bitkisi, yenilen meyvesi iin zellikle Batve Gney Anadolu'da yetitirilen dikenli bir aa, ide (Zizyphus jujuba). * Bu bitkinin meyvesi. hnnapgiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, rnei hnnap olan ve scak lkelerde yetien bir bitki familyas. hnsa * Er dii. hr * zgr. hr teebbs * zel giriim. hrle * Bir cins burak. hrlk * Hr, zgr olma durumu. hrmet * Sayg. hrmet etmek * saymak, sayggstermek. hrmeten * Hrmetli olarak, sayglca. hrmetkr* Hrmetli. hrmetli * Saygl. * Olduka byk okkal. hrmetsiz * Saygsz. hrmetsizlik * Saygszlk. hrmette kusur etmek hrriyet * zgrlk. hrriyeti * Hrriyeti benimseyen kimse. hrriyetilik * Hrriyet yanlsolan kimse. hrriyeti semek * baskdan kurtulmak ve zgr yaamak iin davranta bulunmak. hrriyetperver * Hrriyeti.

hrriyetsiz * Hrriyetini yitirmi. hrriyetsizlik * Hrriyetini yitirmiolma durumu. hrya * Hep birden, cmbr cemaat. hrya etmek * bir yerden kmak veya bir yere girmek iin hep birden atlmak. hryemez * Bir eit elma. hseyn * Klsik Trk mziinde dgh perdesinde karar klan bir makam. * Klsik Trk mziinde mi notas. hsn kabul gstermek * iyi karlamak, gler yz gstermek. hsnhl * Bir kimsenin yaaynda kt bir ey bulunmama durumu, iyi hl. hsnhl kd * Bir kimsenin yaamnda kt bir ey bulunmadngsteren resm kurulularca verilen belge, iyi hl belgesi. hsnhat * Gzel yazsanat. hsnkabul * yi karlama, gler yz gsterme. hsnkuruntu * Herhangi bir durumu safa kendinden yana iyiye yorma. hsnniyet * Herhangi bir kimse veya konuda hibir kt dnce beslememe, temiz yreklilik, iyi dilek, iyi niyet. hsnniyetle * yi niyetle. hsntelkki * yi karlama, iyiye yorma. hsntevecch * Sevgi ve saygyla.yaknlk gsterme. hsnyusuf * Karanfilgillerden, baztrleri bahelere ss olarak dikilen bir bitki, gugu iei (Dianthus barbatus). hsran * Zarar, ziyan. * Beklenilen eyin elde edilememesi yznden duyulan ac. hsrana uramak * beklenilen sonucun elde edilmemesi sebebiyle ok zlmek, acekmek. hsn * Gzellik. Ht * "ok imek, kabarmak" anlamnda kullanlan Ht dagibi imek deyiminde geer. htht * avukuu, ibibik. hve * "Tamamtamamna" anlamnda hvesi hvesine sznde geer. hvelbaki * "Baki kalan o' (Allah) dur." anlamnda ve genellikle mezar talarna yazlan bir sz. hveyda * Besbelli, aka, meydanda, aikr. hviyet * Kimlik. hviyet czdan * Kimlik belgesi. hzn * kapankl, gnl zgnl. hzn kmek (veya iine bir hzn kmek) * hznlenmek. hzne kaplmak

* hznlenmek. hznlendirme * Hznlendirmek ii. hznlendirmek * Hznl duruma getirmek. hznleni * Hznlenmek ii veya biimi. hznlenme * Hznlenmek ii. hznlenmek * Hznl duruma gelmek, hzn duymak. hznl * Gnle zgnlk veren, i kapanklna yol aan. hznsz * Hzn olmayan, en (kimse). hznszlk * Hznsz olma durumu. hzzam * Klsik Trk mziinde segh perdesinde bir makam. hzzam belisi * Klsik Trk mziinde birleik makamlarn belilerinden biri. -/ -i, -u / - * Fiillerden isim treten ek: yaz-, diz-i, do-u, l- vb. -/ -i, -u / - * Fiillerden sklk atstreten ek: kaz--mak, sr--mek vb. -/ -i, -u / - * Belirli nesne yapan ykleme (akuzatif) eki: kap-y-, ev-i, kutu-y-u, kt-y- vb. -/ -i, -u / - * nszle biten kelimelere eklenen 3. kii iyelik eki: ka-, di-i, kol-u, gz- vb. , I * Trk alfabesinin on birinci harfi. I adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan kaln, dz, dar nly gsterir. * Majskl Romen rakamlarnda 1 saysngsterir. -c/ -ici, -ucu / -c * Fiilden "yapan, eden" anlamnda sfat treten sfat-fiil eki: yap-c, gid-ici, u-ucu, bl-c. Bu ekle yaplm isimler de vardr: gr-c, sat-cvb. ccc* i d, hepsi. cnccnkarmak * incelenmemi, elden geirilmemihibir yerini brakmamak, didik didik etmek. * bir konuyu en kk ayrntlarna kadar incelemek, eletirmek. cnccnsormak * (bir kimsenin) soyunu sopunu, huyunu suyunu iyice renmek iin aratrmak. l * Belli olmayacak kadar yavaakan su. l l * Ar ar, yavayava. rp * Bir tr delikli balk a, rp. * Yalan, dzen. rp ekmek * balk yakalamak iin atlmrbyukarkarmak. rp evirmek * yalan dolanla bir eyden yararlanmak. rp kay * Beifte krekli balkkay. h * Deveyi ktrmek iin karlan ses. h * te. hlama * Ihlamak ii.

hlamak * Hastalktan veya yorgunluktan inler gibi h sesi karmak. hlamur * Ihlamurgillerden, kerestesi beenilen, byk bir glge aac(Tilia). * Bu aacn kurutularak ay gibi iilen gzel kokulu iei. hlamurgiller * ki eneklilerden, rnei hlamur aacolan bir bitki familyas. hma * Ihmak ii. hmak * (deve) kp oturmak. htrlma * (deve) Ihtrlmak ii. htrlmak * (deve) ktrlerek oturtulmak. htrma * (deveyi) Ihtrmak ii. htrmak * (deveyi) ktrp oturtmak. -k / -ik, -uk / -k * Fiillerden sfat treten ek. kl kl * Boulur gibi, skntile soluyarak. * Glkle, zorla. kna skna * Byk g harcayarak, kendini zorlayarak. * ekinerek, sklarak. kna tkna * Sklarak, zorluk ekerek. kndrma * Ikndrmak ii. kndrmak * Iknmasna yol amak. knp sknmak * bir iyapabilmek iin kendini ok zorlamak. knma * Iknmak ii. knmak * Herhangi bir sebeple soluunu iinde tutarak kendini zorlamak. * Peklikte veya doum srasnda kaslarzorlayarak soluunu tutmak. knt * Iknmak ii. -kla- / -ikle-, -ukla- / -kle* Bazfiillerden sklk atstreten ek: say-kla-, did-ikle-, sr-kle- vb. klama * Iklamak ii. klamak * Yk altnda glkle solumak. * Alarken bunalr ve soluu kesilir gibi i ekmek. klaya sklaya * byk aba harcayarak, kendini elden geldii kadar zorlayarak. klm tklm* Alabildiinden de ok, azna kadar dolu, ok kalabalk. -l * Bkz. -I (I). -l * Bkz. -I- (II). lgama * Ilgamak ii veya durumu. lgamak * Atdrt nala srmek. lgar

* Dizginleri koyuverilmiatn drt nala komas. * Atla anszn yaplan dolu dizgin saldr. lgar etmek * lgarlamak. lgarc * Ilgarla dman toprana saldran kimse. lgarlama * Ilgarlamak ii. lgarlamak * (bir lkeye) Ilgarla saldrmak. lgm * lde, uzaktan su gibi grnen k yanltmac, yalgn, pusark, serap. lgm salgm * Belli belirsiz. lgn * Ilgngillerden, Akdeniz blgesinde yetien bir aa veya aak cinsi (Tamarix). lgncar * Kukiraz. lgngiller * rnek bitkisi lgn olan, ayrta yaprakliki enekli bitkiler familyas. lgt lgt * (esinti ve akiin) Yavayava. -l/ -ili, -ulu / -l * Fillden sfat treten ek: sar-l, ser-ili, kur-ulu, rt-l vb. lca * Suyu scak olarak yerden kan hamam, kaplca, ermik, kudret hamam. lcak * Az lk, lka. lk * Soukla scak aras, ne souk ne de scak. lk lk * Ilk olarak. lka * Biraz lk. lklama * Ilklamak ii. lklamak * Ilk duruma gelmek. lklatrma * Ilklatrmak ii. lklatrmak * Ilk duruma getirmek, ltmak. lklk * Ilk olma durumu. lm * stek ve tutkularda ll davranma erdemi, lllk, itidal. lma * Ilmak ii veya durumu. lmak * Ilnmak. lman * Scaklok yksek veya ok dk olmayan (yer), mutedil. lml * Arla kamayan, ll, mutedil. * Siyasette argrler arasnda ortalama bir gr savunan. lmllk * Ilmlolma durumu, mutedillik. lndrma * Ilndrmak ii. lndrmak * Ilk duruma getirmek. lnma

* Ilnmak durumu. lnmak * Ilk duruma gelmek, lmak. ltrma * Iltrmak ii. ltrmak * Scak suya souk veya soua scak su katarak lk duruma getirmek. ltma * Iltmak ii. ltmak * Ilk duruma getirmek. lk * Bkz. ylk. ltar * oban kpeklerinin boazna taklan ivili demir. -m * Bkz. -m (I). -m * Bkz. -m (II). -m * Bkz. -m (III). mzganma * Imzganmak ii. mzganmak * Uyku ile uyanklk arasbir durumda bulunmak, uyuklamak. * Kararp sner gibi olmak. -mtrak * Bkz. -mtrak. -n* Bkz. -n-. -n / -in, -un / -n * Fiillerden isim ve sfat treten ek: y-n, ek-in, dol-un, sk-n vb. -n / -in, -un / -n * Belirtili isim tamlamaskuran ek. -nca / -ince, -unca / -nce * Fiillerden zarf-fiil treten ek: yap-nca, gel-ince, ol-unca, gr-nce vb. ncalz * Turusu yaplan bir tr kk yaban soan. -nc/ -inci * Bkz. -nc/ -nci. -n / -in, -un / -n * Bkz. -n. -nt * Bkz. -nt/ -nti, -ntu / -nt. -p / -ip, -up / -p * Fiillerden balama zarf-fiili treten ek: yaz-p, gel-ip, otur-up, gl-p, oy-na-yp, bekle-yip vb. pl pl * Prl prl. pslak * ok slak, her yanslak. pssz * ok ssz, ssz. r * Bkz. yr. -r / -ir, -ur / -r * nszle biten birok fiile eklenen genizaman eki: al-r, ver-ir, ol-ur, gr-r vb. ra * Seciye, karakter. rak * Uzak. rak * Klsik Trk mziinde, aynadla anlan ve kaln fa diyez notasnandran perdedeki makamlardan biri.

raka * Biraz uzak, uzak gibi. rakgrr * Drbn. * Teleskop. raklama * Iraklamak ii. Iraklamak * Uzaklamak. Irakl * Irak halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. raklk * Uzaklk. raksak * Birbirinden gittike uzaklaan (nlar, izgiler). raksak mercek * zerine den birbirine paralel nlaryanlara doru krarak birbirinden uzaklatran mercek. raksama * Iraksamak ii, istibat. * Iraksak olma durumu. raksamak * Bir eyin gereklemesini uzak grmek, olacana pek inanmamak, istibat etmek. raksnma * Iraksnmak ii veya durumu. raksnmak * Uzak bulmak. ralama * Iralamak ii. ralamak * Belirli bir ra ile belirtmek, karakterize etmek. rama * Iramak ii. ramak * Uzaklamak, uzamak, ara almak. rgalama * Irgalamak ii. rgalamak * Yerinden oynatp, sallamak, sarsmak. * lgilendirmek. rgalanma * Irgalanmak ii veya durumu. rgalanmak * Irgalamak ii yaplmak, sarslmak, sallanmak. rgama * Irgamak ii. rgamak * abuk olmak, davranmak. * Oynatmak, kmldatmak. rganma * Irganmak ii veya durumu. rganmak * Sallanmak, kprdanmak. rgat * Tarm iisi, renber. * Yapiisi. * Gemilerde ve yaplarda yatay kollarla ve birka kii tarafndan evrilen bocurgat. rgat gibi almak * ok ar bir ite almak. rgat pazarna dndrmek * kark ve dank bir duruma getirmek. rgatba * Irgatlardan sorumlu kimse.

rgatlk * Irgat olma durumu, renberlik. rp * Bkz. rp. rk * Kaltmsal olarak, ortak fiziksel ve fizyolojik zelliklere sahip insanlar topluluu. * Bir canltrnde aynkarakteri tayan canllarn oluturduu alt blm. * Soy. rk ayrm* Bireylerin, toplumsal kmelerin veya toplumlarn rk zelliklerinden dolayeit olmayan ilemler karsnda braklmalar, ayrtutulmalar, dlanmalar, snrlandrlmalarveya stn tutulmalar. rk bilimi * Etnoloji, rkiyat. rk birlii * Irk esasna dayalbirlik. rk * Irklk yanlsolan (kimse). rklk * nsanlarn toplumsal zelliklerini biyolojik, rksal zelliklerine indirgeyerek bir rkn baka rklara stn olduunu ne sren reti. rk * Irkla ilgili. rkiyat * Etnoloji. rksal * Bkz. rk. rkta * Aynrktan olan kimse. rlamak * Bkz. yrlamak. rmak * ounlukla denize dklen, zellikle genilii ve tadsu nicelii bakmndan en byk akarsu, nehir. rmak roman * Bir olayn, genibir zaman diliminde getii bir a, bir toplumun genibir grnmn veren ok uzun roman, nehir roman. rmaklama * Irmaklamak ii veya durumu. rmaklamak * Irmak durumuna gelmek, rmak gibi akmak. rz * Bir kimsenin, bakalartarafndan dokunulmamasve sayggsterilmesi gereken iffeti. rz dman * Cinsel zevki iin her trl yasa ve treleri inemekten ekinmeyen kimse. rz ehli * Namuslu, iffetli, temiz kimse. rzna gemek * zor kullanarak bir kimseyi cinsel zevkine alet etmek, tecavz etmek. rznbozmak * rzna gemek. sfahan * Klsik Trk mziinde dgh perdesindeki makamlardan biri. s * Bir cismin uzamasna, genlemesine, buharlamasna, erimesine, scaklnn artmasna, bir iyapmasna sebep olan fiziksel enerji, hararet. * Doal vcut scakl, hararet: nsan vcudunun doal ss36,5 C dir. * Hastaln etkisiyle ortaya kan vcut scakl. * Scaklk. scam * ki cam plkann evresel olarak metal bir ara tasyardmyla birbirine balanmastemeline dayanan bir madde. sdam * Hamam.

skuak * Scak kuak. slm * eitli olaylar srasnda aa kan, smiktarnn llmesini konu alan fizik dal, kalorimetri. syaym* Hareket eden nesnelerle belli nicelikte snn tanmasolay, iletim, konveksiyon. syuvar* Scakln gittike ykseldii 100-300 km ykseklikler arasndaki hava yuvarkatman, termosfer. salan * Oluumu srasnda salan (birleme, tepkime), endotermik. scak * Scak. * Hamam. sdenetir * Bir yer veya nesnenin ssnkendiliinden dzenleyen, aynderecede olmasnsalayan cihaz, termostat. sl * Isile ilgili, termik. sn * Bir kilogram suyun scaklnbir derece ykseltmek iin gereken smiktar, kalori. sndrma * Isndrmak ii. sndrmak * Isnmasnsalamak, scaklk kazandrmak. * Birinin bir eye almasn, ilgi duymasnsalamak. sn * Isnmak ii veya biimi. snma * Isnmak ii. snma ss * Bir cismin bir gramnn scaklnbir santigrat derece ykselten smiktar. snma kousu * zellikle serin havalarda, vcut almalarna balamadan nce kaslarstmak, bylece kas kopmalarn nlemek iin yaplan hazrlaychafif kou. snmak * Scak duruma gelmek. * mesini gidermek. * Yadrgamaz olmak, holanr olmak, almak. sot * Bkz. isot. sler * Cisimlerin snma ssnmeye yarayan let, kalorimetre. sracak it diini gstermez * ktlk edecek kimse nceden haber vermez. srgan * Isrgangillerden, her tarafsert tylerle kapl, tyleri krlnca karnca asidi denilen ok kandrcbir madde kartan bir ot (Urtica). srgangiller * ki eneklilerden, rnei srgan otu olan, yapkan otu, rami gibi birtakm trleri iine alan bitki familyas. srgn * silik. src * Isran, dilerini batran. * (kuma, yn iin) Dalayan, kandran. * (rzgr iin) Sert, souk. srk * Isrlan yerde kalan iz. * Bir kezde srlan. srlma * Isrlmak ii. srlmak * Dileri arasnda sklmak veya koparlmak. srmlk

* Bir kezde srlacak miktar. srma * Isrmak ii. srmak * Dileri arasna alp skmak. * Dileriyle koparmak. * (rzgr, souk iin) Sert esmek, keskin bir biimde etkilemek. * (kumaiin) Dalamak, kandrmak. srtma * Isrtmak ii. srtmak * Isrmasna sebep olmak. stc * Bir nesnenin, daha ok bir akkann scakln, kullanmadan nce arttrmaya yarayan alet. stlma * Istlmak ii. stlmak * Istmak ii yaplmak. stp stp nne koymak * daha nce gemibir olay, bir ii, ileri srlmbir dnceyi sk sk tekrarlamak. st * Istmak ii veya biimi. stma * Istma ii, teshin. * Stma. stmak * Scak duruma getirmek. * ekici, olumlu, hobir duruma getirmek. sveren * Isaa karan, evresine ssalan (birleme, tepkime), ekzotermik. syayar * Bir akkanda syher tarafa eit olarak yaymaya yarayan alet, konvektr. ska * Boa karma, rast getirememe. ska geilmek * gzden karmak, atlamak, deerini ve nemini anlamamak. ska gemek * hedefe rast getirememek. * zerinde durmamak, nem vermemek, atlamak. skaa * Yelkenli gemilerde direklerin alt ularnn iine oturtulduu yuva. skala * Bir bestede kullanlabilecek ayntrden sesler kmesi. * Genellikle l aletlerinde gsterge izelgesi. * Gam. skala yapmak * algperdelerine parmak altrmak. skalama * Iskalamak ii. skalamak * Hedefe rast getirememek. skara * Bkz. zgara. skaralk * Bkz. zgaralk. skara * Bir limann gemi kalabaliindeki durumu. * Bir eyi tka basa doldurma. skarmoz * Gemilerin kaburgalarnoluturan eri aalarn ad. * Krek takmak iin kayk ve sandaln yan kenarna dikine yerletirilmiaa ubuk. skarmoz

* Vcudu yuvarlak, uzunca, pullu, burnu sivri, kk palamut boyunda bir balk (Sphyraena sphyraena). skarpel * Bkz. iskarpel. skarta * Baziskambil oyunlarnda kullanlmasgerekmediinden bir yana braklan ktlar. * Herhangi bir sebep dolaysyla deerini kaybetmi(mal). skartaya karmak (veya ayrmak) * deersiz bularak bir yana atmak, ie yaramadiin ayrp bir yana koymak. skartaya kmak * deersiz saylarak bir yana atlmak. skat * Drme, aaatma. * Drlme. *lenlerin klnmamnamazlarve tutulmamorulariin verilen sadaka. skat * Iskat verilen kimse. * Mezarlk dilencisi. skonto * ndirim, tenzilt. * Sresi dolmambir senedin, faiz ve komisyonu drlerek karlndan eksiine alnmas, krdrma. * Senedin saymaca deeri zerinden yaplan indirim. * (sz iin) Bir blmn sylenmemisayma. skonto etmek * indirim yapmak. * (sz iin) bir blmn sylenmemisaymak. skontolu * ndirimli, tenziltl. * Bir blm sylenmemisaylan. skontosuz * ndirimsiz, tenziltsz. skota * Byk yelkenleri ynetmek iin kullanlan ip. skuna * Brikten kk, iki direkli bir eit yelkenli gemi. slah * Dzeltme, iyiletirme. * Bir hayvan veya bitki trnden daha iyi verim alabilmek amacyla yaplan ilem. slah etmek * iyi bir duruma getirmek, iyiletirmek, dzeltmek. * yola getirmek. slah evi * Su ileyen ocuklarslah etmek ve eitmek amacyla ceza yasasna gre ileyen kurum, slahhane. slah olmaz * dzelmez, iyilemez. slahat * Daha iyi duruma getirmek iin yaplan deiiklik, dzeltme veya iyiletirme, reform. slahat * Reformcu. slahatlk* Reformculuk. slahhane * Islah evi. slak * Suya batrlmveya zerine su dklmolan. slak karga * ok slanm, srlsklam olmu. * ok korkan, ekingen, rkek. slak san * Islak karga. slak zemin * naat sektrnde mutfak, banyo, tuvalet gibi suyla temasolan blmlerin yzeyi. slaklk

* Islak olma durumu. slama * Islamak ii. slamak * Islatmak. slan * Islanmak ii veya biimi. slanma * Islanmak ii veya durumu. slanmak * Islak duruma gelmek. slatc * Yaptrmadan nce pullar, zarflar, etiketleri slatmaya yarayan ara. slatlma * Islatlmak ii. slatlmak * Islatmak ii yaplmak, slak duruma getirilmek. slat * Islatmak ii veya biimi. slatma * Islatmak ii. slatma suyu * Bazmaddelerin eitli amalarla ilenmesinde kullanldktan sonra deiik yntemlerle ayrlan ve znmbesin maddeleri ieren sv. slatmak * Islak duruma getirmek. * Dayak atmak veya ar hakarette bulunmak. * Mutlu bir olayiki ile kutlamak. slk * Dudaklarn bzlerek veya parman dil zerine getirilmesiyle karlan ince ve tiz ses. * nce ve tiz ses. slk almak * slk sesi karmak. slklama * Islklamak ii. slklamak * Birine karslk alarak sevilmediini, istenmediini veya beenilmediini belli etmek. slklan * Islklanmak ii veya biimi. slklanma * Islklanmak ii. slklanmak * Islklamak ii yaplmak veya slklamak iine konu olmak. slkl * Islk karan. * Islk gibi kan. slklnsz * Dilin n orta blmnn bir tr oluk biimini almasyla oluan nsz: s, z, , j. smarlama * Ismarlamak ii, sipari. * Ismarlanarak yaptrlan. * ten olmayan, batan savma. smarlamak * Bir eyin yaplmasnveya getirilmesini, bu ilerle uraan birine sylemek, siparietmek. * Parasnkendi deyerek bakalariin yiyecek veya iecek getirilmesini sylemek. * Kendi iin bir ey alnmasnbakasna sylemek. * Bir eyin, bir kimsenin baklmasn, korunmasnbirine veya birinin gzetilmesine brakmak, emanet etmek. * Bir iin yaplmasn, braklmasnveya o iten vazgeilmesini sylemek. smarlanma * Ismarlanmak ii. smarlanmak

* Bir eyin yaplmasveya getirilmesi birine sylenmek. smarlatma * Ismarlatmak ii. smarlatmak * Ismarlamak iini yaptrmak. spanak * Ispanakgillerden, yapraklarndan sebze olarak yararlanlan bir bitki (Spinacia oleracea). spanakgiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi spanak olan, paz, pancar gibi baka trleri de iine alan bir familya. spanaklar * ekerci boyasgiller, horoz ibiigiller, spanakgiller familyalarniine alan iki enekli bitki takm. spanakl* inde spanak bulunan (yiyecek). spanaklbrek * Halanan spanan suyu szldkten sonra szlmesi, ya, soan ve salayla kartrlp hamurun iine konulmasyla yaplan ve piirilen brek. spanaklyumurta * Halanmve yada hafif kavrulmuspanan iine yumurta krlmasile hazrlanan yemek. sparmaa * Deniz iinde birka zincirin birbirine dolamas. Isparta gl * Isparta yresinde yetien kendine zg kokusu ve deiik renkleri ile tannan bir tr gl. Isparta hals * Isparta yresinde el tezghlarnda dokunan ve ok tutulan bir tr hal. spatula * Cerrahde, ev ilerinde, duvarclkta vb.de kullanlan, bir maddeyi kazmaya, yaymaya yarayan kk bir krek veya ucu keskin olmayan bklen bir bak biiminde metal, aa, kemik vb. maddelerden yaplmara. spavli * Gemilerde kullanlan bir eit kaln sicim. spazmoz * Artitreme, kaslma. spazmoza tutulmak * arderecede titremeye balamak. srar * Direnme, ayak direme, steleme, stnde durma. srar etmek * bir konuda, bir dncede srekli direnmek, ayak diremek. * ok istemek. srarla * srarlbir biimde. srarl * stnde durulan, ok istenen. ssz * Kimse bulunmayan veya az kimse bulunan, tenha. * Yalnz, kimsesi olmayan. ssz kalmak * sszlamak, tenhalamak. sszlama * Isszlamak ii. sszlamak * Issz duruma gelmek, tenhalamak. sszlk * Issz olma durumu, yalnzlk, tenhalk. sszlk kmek * ssz, tenha duruma gelmek, tenhalamak. staka * Bkz. isteka. stakoz * Istakozlardan, suda yaayan, birinci ayak ifti gl iki kska durumunda gelimibulunan, sevilen beyaz eti iin avlanan, iri bir bcek (Homarus vulgaris). stakoz a * Kabuklu deniz hayvanlarnavlamakta kullanlan kk a. stakoz gibi

* ok krmz. stakozlar * On ayakllar takmna giren, rnek hayvanstakoz olan bir familya. stakozluk * Istakozlarsaklamak iin deniz kysnda yaplan zel blm veya havuz. stampa * Aa, metal vb.zerine oyulduktan sonra bir yere baslan biim. * Bu tr biim veya resimleri basmaya yarayan kalp, damga, mhr. * inde, mhr veya damga gibi eyleri mrekkeplemeye yarayan mrekkepli uha bulunan kutu. stampa resim * Aa, bakr gibi yzeylere oyulan ve tuvale baslan resim sanat. stampac* Istampa yapan veya satan kimse. stampaclk * Istampacnn ii veya meslei. stampalama * Istampalamak ii. stampalamak * Ham madeni scakta veya soukta istenilen kalba sokarak ekillendirmek. stanbulin * Bkz. istanbulin. star * Hal, kilim dokunan tezgh. stavroz * Bkz. istavroz. stfa * Ayklanma. stlah * Terim. * Herkesin anlamadzel anlamda kullanlan sz. stlah paralamak * herkesin anlamadadalbir biimde konumak. strap * Ac. * znt, sknt, keder. strap ekmek * arve aciinde kvranmak, arderecede zlmek. strapl * Istrap veren, acl, skntl. strapsz * Istrabolmayan, acveya znt vermeyen. strar * aresizlik, mecburiyet, zorunluk. strar * Mecbur, zorunlu. -/ -i, -u/ - * Fiillerden isim treten ek: al-, gel-i, bul-u, gr-, anla-y-, bekle-y-i, solu-y-u, yr-y-vb. -/ -i, -u/ - * Bkz. --. a dorulum * Ik etkisiyle bir bitkinin byme hareketi, fototropizm (Ia dorulum bazen a gm, fototaktizm yerine kullanlr). a gm * Bir hcrelilerde birdenbire aydnlanma sonucu grlen tepkime, fototaktizm, fototaksi. altnda * bir durum veya dncenin konuyu aydnlatmasndan yararlanarak, onu gz nnde tutarak. k * Cisimleri grmeyi, renkleri ayrt etmeyi salayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, avk. * Yksek derecede stlan cisimlerin (akkorluk) veya eitli enerji biimleriyle uyarlan cisimlerin (gaz ) yaydgzle grlen ma. * Bir yeri aydnlatmaya yarayan ara. * Mutluluk, sevin veya zekdan doan, zellikle yzde ve gzlerde beliren parlt.

* Yol gsteren, aydnlatan kimse, dnce, eser vb. * (resim sanatnda) Ikl, parlak yer. k aks * Birim yzeyinden, birim zamanda geen k enerjisi. k aylas* Herhangi bir gk cismini evreleyen klhalka. k aynas * (fotoraflkta) Iyanstmak iin k kaynann nne konulan nesne. k bacas * Yaplarn iine n iyi girebilmesi iin braklan baca. k ana * Sahneyi aydnlatmak iin deiik alardan n gelmesini salayan ukur maden yanstc. k erisi * Deiken bir yldzn parlaklnn grnmesini veren grafik. k gm* Bitkilerde protoplzmann a gsterdii tepki. k glge * (resimde) Iklve glgeli blmlerin birbirine gre dalmngsteren ksmlar. k hz * In bir saniyede aldyol. k n * Yaylan n izledii doru. k korkusu * Bazcanllarn ktan korkma duygusu. k kre * Bkz. k yuvar. k lm * Fiziin, k miktarnn llmesini ve cisimlerin iletme, yanstma, datma gibi zelliklerini inceleyen blm, fotometri. k tutmak * bir yeri kla aydnlatmak. * dncesiyle klavuzluk etmek, konuyu aydnlatcdnceler sylemek, tutacayolu gstermek. k yl * In bir ylda aldyol. k yuvar * Gnete, darya k veren katman, k kre, fotosfer. k * Sinema filmlerinin ekiminde veya tiyatro, opera, bale gibi gsteri sanatlarnda sahnenin aydnlatlmasiin gerekli k ve elektrik ilemini dzenleyip yapan kimse. klk * Iknn ii veya meslei. kkesen * Karanlk odalara girip karken bu yerlere k szmasnnleyen dzen. klama * evirim srasnda, aydnlatlmolan konunun grntsnn duyar kat zerine belirli bir sre derek etkilemesi. klandrlma * Iklandrlmak ii. klandrlmak * Iklandrlmak ii yaplmak veya klanmassalanmak. klandrma * Iklandrmak ii, aydnlatma. klandrmak * Iklduruma getirmek, aydnlatmak. klanma * Iklanmak ii. klanmak* Iklduruma gelmek, aydnlanmak, mak. kl * Iolan, aydnlk, klandrlm, nurlu, nuran. * Nee veren, sevin yaratan, mutlu. kllk

* Bir optik cihazda, cisme plak gzle veya cihazla bakldnda, atabakadaki birim yzeyi etkileyen k miktarlararasndaki oran. kler * Ik iddetini veya enerjisini len ara, fotometre. * Bir k kaynann, belli uzaklkta oluturduu aydnllme iinde kullanlan ara, fotometre. ksz * Iolmayan, karanlk. kszlk * Iksz, ktan yoksun olma durumu. l * Ikl. l l * Titrek ve parlak bir k saarak. * Parltl, ltl. l l bakmak * sevinten gzleri parl parl olmak. l kf * Sr, domuz ve insanlarda l kflce hastalna yol aan, l kflerin rnek tr olan asalak mantar (Actinomyces bovis). l kfler * eitli trleri, insan ve hayvanlarda asalak yaayan tallbitkiler takm. l kflce * Evcil hayvanlarda, zellikle srlarda, l kflerden ileri gelen ve insanlara da bulaabilen ilkel mantar hastal. lak * Parlt. lama * Ilamak durumu veya biimi. lamak * Ildamak, parlamak. latma * Ilatmak ii veya biimi. latmak * Parldatmak. ldak * Karanlkta bir hedefi aydnlatmak iin kullanlan dar, uzun bir n demeti karan k kayna, projektr. * Parlayan, ltl. ldama * Ildamak ii. ldamak * Titrek, parlak bir k samak, parldamak. ldatma * Ildatmak ii. ldatmak * Ildamasnsalamak, l l parlatmak, parldatmak. lt * Hafif k. * Bir eyin ldarken satk. ltl * Iltsolan, ltyapan. ma * Imak ii, klanma, aydnlanma. * Inm. mak * Iklanmak, aydnlanmak. * Ik samak. n * Bir k kaynandan karak her yne yaylp giden k demeti, ua. * In etkin zdeklerin satklaralfa, beta, gama nlarndan her biri. * Bir noktadan kp sonsuza giden yarm dorulardan her biri. n bilimci * In bilimi uzman, radyolog.

n bilimi * Ik, elektrik ve snlarnn uygulama alanlarninceleyen bilim dal, radyoloji. n etkin * In etkinlii olan, radyoaktif. n etkinlik * Alfa, beta veya gama nlarnyayma zellii, radyoaktivite. nm * In veya tanecik yaym, radyasyon. * Uzayda yaylan bir dalgayoluturan elerin btn, radyasyon. * Bir enerjinin k demeti durumunda yaylmas, radyasyon. * Isnn, bir kaynaktan n ve dalga hareketi yoluyla yaylmas, radyasyon. nm aks * Birim dzeyden birim zamana geen nm. nm alcs * Inma karhassas ara veya gere. nm basnc * Inmn birim dzeye birim zamanda ykledii itme gc. nm dengesi * Bir yzeyde oluan nmn denklii. nmler * Bir kaynan btn dalga boylarndaki toplam nmnlen ara, bolometre. nlama * Inlamak ii. nlamak * In (bilim kurguya gre) gcyle bir varl, atomlara ayrarak grnmez duruma getirmek veya atomlarn birletirerek bir varlyeniden yaratmak. * Virslerden baka mikroorganizmalarn, zellikle mikroplarn bulamasnazaltmak amacyla yiyecek maddelerini hafif iyonlatrcnlara tutmak. nlandrma * Inlandrmak ii. nlandrmak * nsan, hayvan veya herhangi bir materyalin rntgen, gamma veya ntron gibi nlarnn etkisinde kalmak. nlanma * Inlanmak ii. nlanmak * Inlamak iine konu olmak veya nlamak ii yaplmak. nlayc* Yapsnda bir ma kaynabulunan ve bir maddeyi nlamaya yarayan (ara). nl * In veren, n saan. nllar * Bir hcreli hayvanlarn, kk bacakllar snfna giren, protoplazmalarndan, hareket ve duyu organolarak yalancayak salan takm. nler * Inlarn enerjiye dnmesini gsteren ara, radyometre. nt * Ikl, lt. ntlmbas * Ik saan lmba. tm * ine yakonularak ucundaki fitil sayesinde k elde edilen kandil. tma * Itmak ii. tmak * Ik samak, klandrmak. k * Deri, tahta kazmakta kullanlan, iki ucu sapleri bak. kn * Bir ravent tr. krlak * Karagz'n bal. tr * Ispanakgillerden, saplaretli bir ot, yaban pazs(Blitum capitatum).

-t* Bkz. -t- (III). -t / -it, -ut / -t * simlerden sfat treten ek: ya-t, e-it vb. -t / -it, -ut / -t * Fiillerden isim treten ek: an-t, ge-it, um-ut, gm-t vb. tr * Gzel koku. * Itr iei. tr iei * Sardunyagillerden, yapraklargzel kokulu, iekleri trl renklerde bir ss bitkisi (Pelargonium radicula). tr yapra * Ssleme sanatnda tr yaprabiiminde oluturulan ve kullanlan motif. trl * Gzel kokulu, muattar, tr. tlak * Salverme, koyuverme. tlak olunmak * ad verilmek, adolmak. tlak zre * genel olarak. tnap * Sz boyere uzatma. trah * Darkarma, daratma. trah etmek * vcuttan daratmak. trah * Sultanlara zg gzel koku. tr * Itrl, kokulu. triyat * (srnlecek) Gzel kokular. triyat * Gzel kokular, makyaj malzemesi satan kimse veya yer. triyatlk * Itriyatolma durumu. ttla * Bilgi edinme, renme. ttrat * Birbirini izleme, birbiri arkasndan gelme, dzenli sralanma. vr zvr * Kk, nemsiz (ey). ydiye * Bayram kutlamas. * Bayramlarda din ve devlet byklerine sunulan kaside. -z * Bkz. -z (I). -z * Fiilden sfat treten ek: tk-z vb. -z / -iz, -uz / -z * sim soyundan yklemlere, fiillerin trl kip ve zamanlarna eklenen okluk 1. kii eki: iyiy-iz, yorgun-uz, zgnz, al-r-z, bil-ir-iz, gid-iyor-uz, grr-z, al-aca-z, gr-ece-iz, al-mal-y-z vb. zbandut * Grn ve davranile korku veren (iri yaradam). * Rum korsanlarna verilen ad. zbandut gibi * ok iri, csseli (erkek). zgara * Metal ubuklarn, aa dallarnn aralklsralanmasyla yaplan parmaklk veya kafes biiminde ara. * Et, balk, kfte gibi yiyecekleri piirmekte kullanlan ara. * Bu ara stnde pimi.

* Pisliklerin su yollarntkamasnnlemek veya havalandrmak amacyla su yollarnn veya havalandrma klarzerine konulan kafesli veya parmaklkldemir. * Futbol ayakkabsaltnda bulunan iri balkabara. zgara demiri * Kazan zgarasnmeydana getiren demir ubuklardan her biri. zgara kfte * Kyma ve zel baharatlarn kartrlarak ve yourularak hazrlanan, zgarada piirilen bir tr kfte. zgara parmakl * Yzen cisimleri ve yapraklartutmak iin, bir barajda, ykleme odasnda basnlboru aznn nne eik olarak yerletirilen demir parmaklk. zgara yata * Katyaktlmaden bir ocan, iine zgarann yerletirildii ksm. zgaral * Izgarasolan. zgaralk * Izgara yapmaya elverili (et). zgarasz * Izgarasolmayan. zgn * Tohumlarndan yakarlan bir bitki (Eruca cappadocica). zrar * Zarar verme, zarara sokma. ztrap * Bkz. strap. ztrar * aresizlik, ihtiya. i * yot'un ksaltmas. -i * Bkz. -/ -i (II). -i * Bkz. -/ -i (III). -i * Bkz. -/ -i (IV). -i * \343 -/ -i (I). -i hli * Bkz. belirtme durumu, ykleme durumu. i, * Trk alfabesinin on ikinci harfi. adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan ince, dz, dar nly gsterir. iade * Alnmbir eyi geri verme. * Verilen bir eyi almayarak geri evirme, reddetme. * Karlklolarak yapma, mukabele etme. iade edilmek * geri verilmek, geri evrilmek. iade etmek * geri vermek, geri evirmek. * karlk olarak yapmak, mukabele etmek. iadeiziyaret * Daha nce yaplan ziyaretin karlnverme. iadeli * Kendisine ulatrlan kimseden, gnderene iletmek iin imza alnan. * Divan edebiyatnda her beytin son szn sonraki beytin ilk sz yapma biiminde ortaya kan sz sanat, buna iade de denilmitir. iadeli taahhtl * Bkz. iadeli. iane * Yardm. * Yardm amacyla toplanan para. iare * Ereti verme, dn verme.

iae * Yedirip iirme, besleme, bakma. iae etmek* yedirip iirmek, beslemek, bakmak. iae ve ibate * Besleme, yedirip iirme ve barndrma. ibadet * Tanrbuyruklarnyerine getirme, Tanr'ya ynelen saygdavran, tapnma. * yin, klt. ibadet de gizli, kabahat de * yaplan iyiliklerin gstermelik olmamas, ilenen sularn, ayplarnn aa vurulmamasiin kullanlr. ibadet etmek * Tanrbuyruklarnyerine getirmek, Tanr'ya ynelen saygdavranlarnda bulunmak, tapnmak. ibadetgh * badet yeri, ibadethane. ibadethane * badet edilen yer, tapnak. ibadullah * Tanr'nn kullar. * Pek bol, pek ok. ibare * Bir dnce anlatan bir veya birka cmlelik sz. ibaret * Oluan, meydana gelen. ibaret olmak (veya kalmak) * -dan /-den olumak, meydana gelmek. * ancak bu kadar olmak. ibate * Barndrma. ibate etmek * barndrmak. ibda * Yaratma, yoktan var etme. ibda * Orijinal. ibibik * avukuu, htht. ibik * Horoz, hindi vb.nin tepesinde bulunan krmzderi uzants. * Bazkemiklerde bulunan ve kaslarn tutunmasna yarayan, izgi durumunda prtkl knt. * Emzik. * Ke, kenar, u. ibikli * bii olan. ibiksi * bie benzer. ibis * Leyleksilerden, Afrika ve BatAsya'nn sulak yerlerinde yaayan bir ku, Msr turnas(bis aethiopica). ibi * Orta oyununda ou kez aptal uak roln oynayan komik. * apal, palyao. ibigibi * yz ve davranlargln olan kimseler iin sylenir. ibl * Ulatrma, eritirme. * Bir eyin miktarnartrma. ibletmek * ulatrmak, eritirmek. * bir eyin miktarnartrmak. iblis * eytan. * Kt, dzenci.

iblisane * blis gibi. iblise * eytanca, ktlk dnerek. iblisilik * blise balanma ve tapnma. * blise davranma. iblisilik etmek * iblise davranmak. ibne * Ecinsel ilikide pasif erkek. * Krgnlkla hakaret yollu sylenen sz. ibnelik * bne olma durumu. * bne gibi davranma durumu. ibra * Aklama, temize karma. ibra etmek * aklamak. ibraname * Aklama belgesi. branca * brance. bran * Eski Yahudilere verilen ad. brance * Bugn srail'de kullanlan Sam dili. ibraz * Ortaya koyma, gsterme, meydana karma. ibraz etmek * ortaya koymak, gstermek, meydana karmak. ibre * l aletlerinde sayveya iaret gstermeye yarayan hareketli ine. * am, ard, sedir gibi aalarn yapra. ibret * Yanl, kt davranlardan saknmaysalayan olgu veya bu gibi olgulardan alnmasgereken sonu, ders. * irkin, kt, acayip. ibret almak * ders almak. ibret olmak * ders olmak. ibretamiz * bret verici, ibret dolu. ibreten * bret olsun diye. ibretilem * Herkes, bakalar. ibretilem iin * bakalarna rnek olsun diye. ibretin kudreti * ok acayip ve irkin. ibretlik * Ders alnacak nitelikte olan. ibrik * Su ve sulu eyler koymaya yarayan kulplu, emzikli kap. ibriki * brikle su tayan, dken kimse. * brik yapan veya satan kimse. ibriktar * Sarayn leen, ibrik gibi eyalarndan sorumlu olan grevli. ibriktar usta * Sarayn harem dairesinde leen ve ibriklere bakan ve padiahn zel hizmetini gren kimse, karava.

ibriim * Kalnca bklmipek iplik. ibriim kurdu * pek bcei. ibzal * Esirgemeden bol bol verme, yapma veya syleme. ibzal etmek * esirgemeden bol bol vermek, yapmak veya sylemek. icabet * Bir aryyerine getirme, bir arya gitme. * Bir buyruk veya istee uyma, kabul etme, razolma. icabet etmek * arzerine gitmek. * bir buyrua, bir istee uygun olarak davranmak. icabna bakmak * gereini yerine getirmek. * bir kimseyi yok etmek, ortadan kaldrmak. icabnda * Gerekince, gerekirse. icap * Gerek, gereklik, ister, lzum. * Olumlama. icap etmek * gerekmek. icap ettirmek * gerektirmek. icap * Nbeti hastahanede deil, evde tutan ve her an hastahaneden arlacak vaziyette bekleyen doktor. icar * Kira. icara vermek * kiraya vermek. icat * Yeni bir ey yaratma, bulma. * Gerekmigibi gsterme abas. icat karmak * hogrlmeyen yeni bir huy, davrangstermek veya yadrganan bir yol tutmak. * ortaya gerei olmayan bir sorun atmak. icat etmek * ilk kez yeni bir ey yaratmak. * bir eyi gerekmigibi gstermek. icat * cat eden, bulan, kif, bulucu. icaz * Az szle ok ey anlatma. icazet * zin, onay, onaylama. * Diploma. icazet almak * izin, onay almak. * diploma almak. icazetname * zin belgesi, onay belgesi. * Diploma. icbar * Zorlama, zorunda brakma. icbar etmek * birine istemedii bir ii zorla yaptrmak, zorlamak, zorunda brakmak. -ici* Bkz. -c. icii cicii * Bkz. ccc.

icmal * zet, ksaltma. icmal etmek * zetlemek. icra * Yapma, yerine getirme, (bir ii) yrtme. * Bir mzik eserini oluturan notalarsese evirme. * Borlunun alacaklya karyapmak veya demekle ykml bulunduu bir eyi adl bir kuruluaraclyla yerine getirme ve adliyenin bu ile grevli dairesi. icra etmek * yapmak. * bir mzik eserini sylemek veya almak. cra ve fls Hukuku * Alacaklnn devlet gcnn yardmyla alacana nasl kavuacandzenleyen hukuk dal. icra vekili * Bakan. icraat * Yaplan iler, almalar, uygulamalar. icraata gemek * uygulamaya veya almaya balamak. icraat * Uygulayan, alan, yapan kimse. icrac * Bir buyruu yerine getiren kimse. * crann verdii kararlaruygulayan grevli. * Bir konserde bir eseri alan veya syleyen kimse. icraya vermek * alacan borludan alnabilmesi iin icraya bavurmak. i * Herhangi bir durumun, cismin veya alann snrlararasnda bulunan bir yer, dahil, dkart. * Oyuk olan veya oyuk saylabilen eylerin boluu. * Cisimlerin yzeyleri arasnda kalan her nokta. * (toplu bir durumda bulunan) Kimse veya nesnelerin arasnda bulunan kimse veya nesne. * Ten ile dgiysiler aras. * Kabuu olan veya dkabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuun sardblm. * Pirin, soan ve baharatla hazrlanan, dolmalarda kullanlan karm. * Mide, barsak, karn. * Akl, gnl, irade gibi insann manev varlnoluturan eylerden herhangi biri. * Bir lkede, ehirde, toplulukta vb.de olan veya yaplan. * (somut kavramlarda) ki veya ikiden ok eyde merkeze daha yakn olan. * nsann manev varlyla ilgili olan. * Muhteva. * Deiik yemeklerde kullanlmak zere et ile sebzelerin ince kymnn kartrlmasve yorulmasyla meydana getirilen karm. i ac * Gnl ferahlatc. * Umut veren, iyi bir durumda olan. i amak * gnle ferahlk vermek, gnl ferahlatmak. i aa * Vezirlerin gzde ua. i asalak * Konaknn iinde yaayan asalak. i balamak * Bkz. i tutmak. i bakla * Yabaklann tanesi. i bar * Ailede veya toplumda i huzuru salama. i bakalam * Pskrk magmalarn, sourduklarkltelerin etkisi altnda, birleimlerinden oluan bakalam. i bellek

* Bilgisayarn girikkanallarkullanlmakszn eriebildii bellek. i blge * Bir limanithalt ve ihracat etkinlikleri bakmndan besleyen, ona eitli ulam yollaryla bal, dar veya geniblge, hinterlant. i bulants * Mide bulants. i bkn * Bazyabancdillerde Arapa ilim, muallim, lim, talim szlerinde olduu gibi kelimenin iinde oluan bkm. i cep * Palto, pards, ceket gibi giysilerin iki n parasna alan cep. i cmle * Bir cmle iinde tmle gibi kullanlan baka bir cmle. i amar * Fanil, kilot gibi tene, ie giyilen giysi. i ekmek * zntyle gs geirmek; hkrkla alamak, ahlamak. i okgen * Btn keleri aynember zerinde olan okgen. i denge * Ruh durum, psikolojik yap. i deniz * Boazlarla ana denize balolan deniz. i deri * Bitkilerin kk, sap ve yapraklarnda kabuun i blm, endoderm. * Sindirim ve solunum kanallarnn i yzlerini ve sindirim kanalna balbezlerin (karacier, pankreas) iini rten tabaka, endoderm. i donu * Tene giyilen don. i dnya * Bireyin ruh yaamnn btn. i ek * Bazdillerde kelime kknn iine giren ek. i etmek * eline geen bir eyi sahibine bildirmeyerek kendine mal etmek. i evlilik * Evlenecek kimsenin eini, kendi boy veya soyu iinden semesi kuralna dayalevlilik biimi, endogami. i geirmek * derin soluk alarak zntsn belli etmek, iini ekmek. i gezegen * Yrngesi yer yrngesinin iinde kalan gezegen (Merkr, Vens). i gcklamak * istek uyandrmak. * huylandrmak. i gbek * ieklerin dii organnda yumurtack ile kabuu arasndaki ba. i gvey * Karsnn ailesinin evinde oturan damat. i gveyi * Bkz. i gvey. i gveyi girmek * karsnn ailesinin evinde oturmak zere evlenmek. i gveyinden hllice * "naslsn" sorusuna aka yollu "olduka iyiyim" anlamnda verilen karlk. i gveylik * gveyi olma durumu. i gveysi * Bkz. i gvey. i harp * sava. i hastalklar * Bkz. dahiliye.

i hastalklaruzman * Bkz. dahiliyeci. i hat * Yurt ii ulam yolu. * Yurt ii iletiim. i stc * Mutluluk veren, neelendiren. i ie * Birbirinin iinde, kark bir durumda, birbirine ok yakn. * Biri tekinin iinde veya birine tekinden geilen. i ileri * Bir lkede i ileri bakanlnn sorumluluundaki iler. * Bir kurum, kuruluvb.nin ynetimiyle ilgili iler. i kapak * Kitabn dkapaktan sonra gelen, adnve bazzelliklerini ieren sayfa. i kavuz * Budaygil ieinin erkek ve dii organlarnierisinde tutan ve baakk eksenine aadan ve dtaraftan balanmolan kavuz. i kulak * Kulan iitme sinirlerinin bulunduu blm. i kuyu * Yer altnda, ocak katlararasnda bulunan ve azyer stne almayan kuyu tr. i lstik * Arabalarda dtaki koruyucu lstiin iinde bulunan ve hava ile doldurulan lstik, ambriyel. i merkez * Depremin baladyer olarak kabul edilen nokta. i mimar * Bir yapnn iini ssleyen, dzenleyen ve deyen sanat, dekoratr. i mimar * Bir yapnn iini ssleme ve deme sanat. i mimarlk * Bir yapnn iini ssleme ve deme sanat, dekoratrlk. i odun * Aa gvdesinin kendi evresinde bulunan, sertlemive odunlamhcrelerden oluan, genellikle koyu renkli blm. i olan * Osmanlmparatorluunda, saraylarda trl devlet hizmetleri iin aday olarak yetitirilen genlere verilen ad, celep. i pazar * lke iinde yaplan sat. i pilv * Tavla zarbyklnde doranmkuzu cieri, fstk, pirin, kuzm, yave baharat kullanlarak piirilen bir pilv tr. i plzma * Bir hcreli canllarda protoplzmann merkez blmne verilen ad. i politika * Bir devletin kendi snrlariinde kamu ilerinin rgtlenmesine ve ynetime ilikin uyguladsiyaset. i salg * Vcuttaki salgbezlerinin dorudan doruya kana karacak yolda kardklarsalg, endokrin. i salgbezi * Salgsbir boaltm kanalyerine dorudan doruya kana karan bez. i salgbilimi * salgbezlerinin gelimelerini, ilevlerini, hastalklarninceleyen biyoloji ve tp dal, endokrinoloji. i sava * Bir lke iinde kan sava, dahil harp. i ses * Kelimenin n ses ve son sesi arasnda kalan ses veya sesler. i ses dmesi * Kelime iindeki bir nszn kaybolmas. i su * Denizlerden uzak blgelerde bulunan gl veya gletler. i ters a*

ki paralel doruyu kesen nc bir dorunun iki yannda ve paralellerin iinde altlstl ortaya kan drt adan her biri. i turizm * Halkn kendi lkesinde yaptgezi. i tutmak (veya i balamak) * yemiin ii olumak. i tmce * cmle. i treme * Kelimenin aslnda bulunmayan bir nlnn veya nszn i seste belirmesi. i tzk * Bir kurulu, meclis, kurum vb.nin i ilerini dzenleyen tzk. i yarap * Dzgn bir okgenin iine izilen dairenin yarap. i yz * Herkese bilinmeyen, anlalmayan ve grnenden bsbtn baka olan sebep veya nitelik, mahiyet, zamir, knh. i zar * iek tozunu saran iki zardan ite olan. ibkey * Yzeyi dzgn ve przsz ukur biiminde olan, obruk, mukaar, konkav. ie bak * Denein bilincinde olanlarizleyerek ruh srelerin zellik ve nitelikleri hakknda bilgi vermesi durumu. ie dnk * Gerginlik ve atma durumlarnda kendi iine kapanarak bakalarndan kaan (kimse). ie dnklk * Kiinin dikkat ve ilgisinin, devreden ok, ncelikle kendi duygu ve yaantlarzerinde toplanmas durumu. ie kapank * Ddnyaya karilgi ve ilikisi gsz, iine kapank (kimse). ie kapanklk * e kapank olma durumu. ie yneliklik * Gereklerden kanarak hayal olaylara ballgelitirme ve dnceleri, daha ok dileklerin ynetmesine brakmak durumu, otizm. iecek * ilen her ey, merubat. * ilmeye elverili. iecek suyu olmak * o yere gitmesi ksmet olmak. ieri * yan, i blm. * Belirtilen durumunda, i, i yzey. * yzeyde, i blmde olan. * yana, i yana doru. * Gnl, yrek. * Hapishane. ieri girmek * bir iveya alverite zarar etmek. * hapse girmek. ieride olmak * zarar etmiolmak, borlanmolmak. * hapishanede olmak. ieriden evlenmek * Bkz. i evlilik. ierik * Bir eyin iinde bulunan gelerin btn, muhteva. * Bir anlatmda verilmek istenen z; dnce, duygu ve imgelerin btn. * Herhangi bir ruh sre veya dnsel ilevi oluturan gelerin btn. * Bir cmle veya yargda aka sylenmemekle birlikte var olduu anlalabilen, zmn. ierikli * Herhangi bir nitelikte, konuda ierii olan.

ierisi * Bkz. ieri. ieriye atmak (almak veya tkamak) * hapsetmek. ieriye dalmak * kapalbir yere hzlca girmek. ieriye dmek * hapse girmek. ierlek * Yanndakilerden daha ieride, daha geride bulunan. * ine km, derinde olan. ierleme * erlemek ii. ierlemek * in iin fkelenmek; krlmak. ierleyi * erlemek ii veya biimi. ierme * ermek ii, tazammun, ihtiva. iermek * ine almak, iinde bulundurmak, ihtiva etmek. * Bir ey, baka bir eyin varlngerektirmek, biri tekini ister istemez dndrmek, tazammun etmek. igd * Bir canltrnn btn bireylerinde akl ve dnceden bamsz olarak, doutan gelen bilinsiz her trl hareket ve davran, insiyak, sevktabi. * Organizmayo tre zg olan bir amaca ulamaya srkleyen davraneilimi. igdl * gds olan, insiyak. igdsel * gd ile ilgili, insiyak. ii (veya midesi) kaznmak (veya kylmak) * alktan midesinde eziklik duymak. ii almak * gzel bir ey karsnda skntsdalmak, ferahlamak. ii alayl, dkalayl * dgrn iyi, ancak ii bozuk (kimse). ii almamak * midesi kabul etmemek. * sakncalgrdnden veya beenmediinden, bir ii yapmak istememek. ii baylmak * ok ackmak. * ok ekerli veya yalyiyecek ar gelmek. ii beni yakar, deli (veya seni) yakar * dgrn ile bakalarnn houna giden bir ey veya durumun gerekten kt ynleri olduunu belirtmek iin kullanlr. ii bulanmak * kusacak gibi olmak. ii burkulmak (veya ii szlanmak) * bir eye ok zlmek. ii cz etmek * anszn ii szlamak. ii ekmek * istek duymak. ii ft ars * her ite aklndan trl ktlkler geiren. ii dar * Beklemeye dayanamayan, tez canl, sabrsz. ii daralmak * sklmak, bunalmak. ii dayanmamak * Bkz. ii gtrmemek. ii dbir

* dndn aka syleyen, gizli bir dncesi olmayan, iki yzl olmayan, z sz bir. ii dna kmak * kusmaktan ok rahatsz olmak. * bir tatta, kt yol sebebiyle ok sarslp kusmak. ii erimek * kaygduymak, ok zlmek. ii ezilmek * zlmek, yrei burkulmak. * skntve heyecan iine dmek. ii gemek * istemeden ksa bir sre uyuyuvermek. * bir ie yaramaz duruma gelmek. * yallktan, gszlkten isteksiz olmak, hibir eye ilgi duymamak. * kavun, karpuz vb. yenmeyecek biimde ii bozulmuolmak. ii geni * Sabrl, rahat, huzurlu, gamsz, tasasz. ii gitmek * ii srmek. * bir eyi yapmayveya elde etmeyi ok istemek. ii gtrmemek * (acklbir durum karsnda) dayanamamak. * kskanmak, ekememek. * vicdanna sdramamak. ii hop etmek * birdenbire heyecanlanmak. ii snmak * holanmak, sevmek. ii iine gemek * tedirgin olmak. ii iine smamak * tel, sabrszlk, cokunluk gstermekten kendini alamamak. ii iini yemek * istediini yapamamak yznden zlmek; dert etmek. ii kabul etmemek * (bir eyden) midesi bulanmak. ii kalkmak (veya kabarmak) * irenerek bulantduymak. * takn bir alama duygusu iinde bulunmak. * duygulanmak, heyecanlanmak. ii kan alamak * ok znt duymak. ii kapanmak * sklmak, bunalmak. ii kararmak * sklmak, bunalmak; hibir eyden tat alamaz olmak. * umutsuzlua dmek. ii paralanmak (veya paralanmak) * birine acyarak ok zlmek. ii pr pr etmek * Bkz. ii vk vk etmek. ii rahat etmek * kaygduyulacak bir konu bulamadnrenerek ferahlamak. ii sklmak * bunalmak. ii szlamak * bir ey veya kii iin ok zlmek. ii srmek * ishal olmak. ii tez * Aceleci, sabrsz, yavayaplan iten sklan. ii titremek (veya titrememek) * zen gstermek.

* ok mek. * duygulanmak. ii vk vk (fk fk veya pr pr) etmek * sabrszca, tedirgin davranmak. ii yabalamak * Bkz. yrei yabalamak. ii yanmak * ok susamak. * byk bir acvb. sebebiyle ok zlmek. iici * mek iini yapan (kimse). * kici, ayya, akamc. iicilik * meyi alkanlk hline getirmek ii. iili * ilmek ii veya biimi. iilme * ilmek ii. iilmek * mek ii yaplmak. iim * mek ii veya biimi, ii. * Bir yudumda iilecek miktar. * Bir ey iilirken alnan tat. iimli * imi herhangi bir nitelikte olan. * imi iyi, lezzetli. iimlik * ilecek miktarda olan. iin * Amacyla, maksadyla. * Sebep ve sonu belirtir. * -dan / -den dolay, ... -dan / -den tr. * zg, ayrlm. * Dncesince, kendince, gre. * Hakknda. * Oranla, gz nnde tutulursa. * Karlnda, karlk olarak. * Uruna, yoluna. * Sre belirtir. * Ant deyimleri yapar. iin iin * inden, aa vuramayarak, yavayava, gizli gizli. iin iin glmek (veya glmsemek) * belli etmeden, gizli gizli glmek. iin iin kaynamak * arheyecan, gz peklik ve hareket iindeyken bunu belli etmemek. iin iin yanmak * yanmassrmek; (ateiin) farkna varlmadan yanmak. * da vurmadan ok zlmek. iinde * Sresince, zarfnda. * Ortamnda. * Kendisinden nceki sze "ok" anlamverir. iinde duymak * hissetmek, varlnalglamak. iinde kaybolmak * gze arpmak. * (giysi iin) ok byk gelmek. iinde yzmek * olumlu veya olumsuz bir durumun arderecesinde bulunmak. iindekiler

* Bir kitabn veya derginin baveya son blmne konulan, kii, konu, yer advb. ni yer numarasyla belirten liste, fihrist. * Bir kitap, dergi, gazete, mektup vb.nin iinde bulunan konular veya kapsadeyler, mnderecat. iinden bir eyler kopmak * ruhundaki gzellikler yitmek, i acsduymak. iinden kmak * kark bir iin glklerini yenebilmek, stesinden gelmek. iinden geirmek * bir eyi yapmaydnmek. iinden gemek * dnmek, aklndan gemek. iinden gelmek (veya gelmemek) * bir eyi yapmak iin iten bir istek duymak (veya duymamak). iinden glmek * sezdirmeden elenmek. iinden kan gitmek * Bkz. ii kan alamak. iinden konumak (veya demek) * kimsenin duymayacakadar yavasesle konumak. iinden okumak * ses karmadan okumak. * sessiz bir biimde svmek. iinden pazarlkl(veya iten pazarlkl) * sinsi. iinden yanmak * ok istemek, sabrszlk gstermek. iine almak * kapsamak. iine ateatmak * arac, skntveya znt verecek davranta bulunmak. iine atedmek * byk bir acve zntnn etkisi altna girmek. iine atmak * skntsnkimseye belli etmemek. * yaplan bir ktle karsesini karmamakla birlikte, bunu unutmamak. iine baygnlklar kmek * sknt, fenalk basmak. iine ekilmek * Bkz. kabuuna ekilmek. iine ekmek * soluk almak. * bilincine varmak, anlamak. iine dert olmak * bir eyi yapmamaktan dolayzlmek. iine domak * hibir belirtiye dayanmadan, bir iin olacanveya olduunu nceden sezinlemek, malm olmak. iine dokunmak * dertlendirmek, zmek. iine etmek * Bkz. iine smak. iine hzn kmek * kederlenmek, hznlenmek. iine ilemek * duygulanmak, etkilenmek, dokunmak. iine kapanmak (veya iine ekilmek) * evresindeki kiilerle ilgi kurmamak, duygularnkimseye amamak. iine kurt dmek * kendisine zarardokunacak bir durum meydana geleceinden kukulanmak. iine oturmak * ok etkilemek, ok zmek. iine smak * bozup berbat etmek, iine etmek.

iine sinmek (veya sinmemek) * isteince olduu iin huzur ve mutluluk duymak (duymamak). * ii rahat etmek (etmemek). iine sokacagelmek * birini ok sevmek. iine tkrmek * bir eyi bozup berbat etmek. iini amak * derdini anlatmak, iini dkmek. iini bayltmak (veya kymak) * (tatl) ar gelip artk yiyememek. * ok konuarak veya ar davranarak birini usandrmak. * youn olarak hissetmek. iini boaltmak * skntve derdini sylemek; fkesini aa vurmak. iini ekmek (i ekmek veya i geirmek) * zntyle veya zlemle derin soluk almak. iini rtmek * ruhunu karartmak, bezdirmek, yldrmak. iini dkmek * derdini anlatmak, i dnyasndaki duygu ve dncelerini bir bir anlatmak. * ferahlamak, rahatlamak. iini ezmek * zntsn, skntsnduymak. iini karartmak * bunalma veya skntya sokmak, endieye drmek. iini kemirmek * bir zntden rahatszlk duymak, tedirgin olmak. iini kurt yemek (veya kemirmek) * srekli bir kaygiinde bulunmak. iini okumak * birinin gizli, sakldncelerini anlamak. iini paralamak (veya para para etmek) * ok zlmek, arderecede sklp harap olmak. iini sarmak * srekli dnmek, hep onunla megul olmak. iini skmak * skntvermek. iini yakmak * ok zlmek. iini yemek * ok zlmek. iinin (veya yreinin) yaerimek * telveya kaygile zlmek. iinin atei kllenmek * acs, hzn, kederi son bulmamak, srmek. iirik * Yatak doldurmaya yarayan yn, pamuk, ktk gibi eyler. iirilme * irilmek ii. iirilmek * mesi salanmak. iiri * irmek ii veya biimi. iirme * irmek ii. iirmek * mek iini yaptrmak, imesini salamak. iirtme * irtmek ii. iirtmek * mek iini yaptrmak.

ii * mek ii veya biimi, iim. iit * ilecek ey. iitim * Vcuda rnga ile svverme ii, zerk. iitme * itmek ii, zerk. iitmek * Svyrnga vb. ile vcuda vermek, zerk etmek. iki * inde alkol bulunan iecek. * ki ime ii. iki lemi * kili yemek elentisi. iki masas * ki sofras. iki psikozu * Alkanlk hlinde ve arderecede iki kullanmann yarattar bunalm. iki sefas* ki lemi. iki sofras * ki iilen sofra. ikici * ki yapan veya satan kimse. * kiye dkn kimse, iici. ikicilik * ki yapma veya satma ii. * kiye dkn olma durumu. ikili * ki imiolan. * ki iilen. * ki imiolarak. ikin * Varln iinde bulunan, varln yapsna karmolan, mndemi. * Yalnzca bilinten olan, yalnzca bilin ierii olarak var olan (ey), mndemi. * Deney iinde kalan, deneyi amayan (ey). * Dnya iinde, dnyada olan (ey). ikinlik * kin olma durumu. ikisiz * ki imemiolan. * ki iilmeyen. * ki imemiolarak. ikiyi brakmak * iki imekten vazgemek. ilem * Bir kavramn artrdkapsama giren niteliklerin veya tadzelliklerin btn, tazammun. * Bir nesnenin ieriini oluturan ey. ilendirme * lendirmek ii veya durumu. ilendirmek * lenmek iini yaptrmak. ilene ilene * Srekli iine atarak. ileni * lenmek ii veya biimi. ilenme * lenmek ii. ilenmek * Kimseye belli etmeden bir eyi kendine dert etmek, duygulanmak. * Tanelenmek, i tutmak.

iler (veya yrekler) acs * (durum, olay vb.) ok ackl, ok zc. iler acs* ok ackl, znt veren, dramatik. ili * (taneli sebze veya kuru yemiler iin) i dolu. * Kolay duygulanp incinen, duygulu, hassas, hisli. * Duygulandran, etkili. ili dl * Hi gizli ii olmayan, apak, olduu gibi, senli benli, arteklifsiz. ili dlolmak * karlklolarak candan ve iten davranmak, teklifsiz grmek. * kz ve oullarnkarlklolarak evlendirmek. * karlklolarak resm davranlardan uzaklamak, candan ve iten davranmak. ili dllk * li dlolma durumu. ili kfte * Yasz kyma ile ince bulgur iyice yorulup ii oyularak yumurta biiminde hazrlanan ve ierisine kavrulmusoanlkyma konduktan sonra halanan veya kzartlan bir eit kfte. ilik * e giyilen amar, i gmlei. ililik * Duygulu olma durumu, duygululuk. ime * mek ii. * Bkz. meler. ime suyu * ilebilecek nitelikte olan su. imece * meler. imek * Bir svyaza alp yutmak. * Sigara, nargile vb.nin dumannie ekmek. * (bir ey bir svy) ine ekmek, emmek. * ki kullanmak. imeler * inde birtakm mineraller ve tuzlar bulunan, suyu il olarak ve ounlukla i srdrmek iin iilen kaynak. ire * inde. * Arasnda, iinde. irek * Belirli bir insan topluluunun dnda kimseye bildirilmeyen, yalnzca snrl, dar bir evreye aktarlan (her trl bilgi, reti), batn, drak kart. isel * le ilgili, ie ilikin, dahil. isiz * (taneli sebze veya kuru yemiler iin) i olmayan. * Muhtevasolmayan, kuru, anlamsz. * lstii olmayan, tubeless. iten * Yrekten, candan, samim. * En nemli, can alcnoktasndan. iten evlilik * Bkz. i evlilik. iten ie * Gizli gizli, belli etmeden. iten pazarlkl * Gizli niyetini aklamayan. itenlik * ten olma durumu, iten davran, samimlik, samimiyet. itenlikle

* ten bir biimde, samimiyetle. itenlikli * ten, samim. itenliksiz * ten olmayan, samimiyetsiz. itenliksizlik * tenliksiz olma durumu, samimiyetsizlik. itensiz * ten olmayan, samimiyetsiz. itensizlik * ten olmama durumu, samimiyetsizlik. itepi * Bkz. tepi. itihat * Gr, zel gr, anlay, kavray. * Yasada veya rf ve det hukukunda uygulanacak kuraln aka ve tereddtsz olarak bulunmad konularda, yargcn veya hukukunun dncelerinden doan sonu. itikleri su ayrgitmemek * skfkdost, arkadaolmak. itima * Toplanma, toplant. * Askerlerin silhlve donatlmolarak toplanmalar. * Kavuum. itima etmek * toplanmak. itima * Toplumla ilgili, toplumsal, sosyal. itimaiyat * Toplum bilimi, sosyoloji. itimaiyat * Toplum bilimci, sosyolog. itinap * Saknma, ekinme, kanma. itinap etmek * saknmak, ekinmek, kanmak. iya * Gevigetiren hayvanlarn karn boluunda i organlarnsaran kaln ya, ahm. idad * Eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad. idadiye * dad. idam * lm cezas. * lm cezasverilen kimseye uygulanan infaz ilemi. idam cezas * lm cezas. idam etmek * verilen lm cezashkmn yerine getirmek. idam sehpas * Daraac. idame * Srdrme, devam ettirme. idame etmek * srdrmek, devam etmesini salamak. idamlk * lm cezasile cezalandrlmolan (kimse). * lm cezasgerektiren. idare * Ynetme, ynetim, ekip evirme. * lke ilerinin yrtlmesi, kamuya ilikin hizmetlerin btn. * Bir kurum veya kuruluun ynetildii yer. * Bir kurumun ilerini yrten kurul.

* Tutum. * dare kandili veya lmbas. * Hogrme, yetinme, gz yumma. idare etmek * ynetmek, ekip evirmek. * tutumlu kullanmak. * yetmek, yetimek. * (alverite) elvermek, yeterli olmak, kurtarmak. * gz yummak, hogrmek. * rtbas etmek. idare hukuku * Kamu ynetimi iinde yer alan kurulularve bunlarn ileyilerini, kiilerle ilikilerini ve sorumluluklarn inceleyen, dzenleyen hukuk dal. idare kandili * Az k veren kk gaz lmbas. idare lmbas * dare kandili. idarece * dare ynnden, idare tarafndan. idareci * Ynetici. * dare eden, hogrl. * Becerikli, tutumlu. idarecilik * dareci olma durumu. * darecinin grevi, yneticilik. idarehane * Gazete, dergi gibi yaym kurumlarnda yazilerine baklan yer, ynetim yeri. * Bir ii veya kuruluu ynetenlerin bulunduklaryer, bro. idareimaslahat * Bir ii, gerektii gibi deil de gnn artlarna gre yapma; ii oluruna brakmak. idareimaslahat etmek * bir ii geliigzel yapmak. idareimaslahat politikas * Bir ii oluruna brakma tutumu. idareimaslahat * Bir ii salam bir temele oturtmadan o gnn artlarna gre yapan (kimse). idareli * dare etmesini bilen, iyi yneten. * Tutumlu. * Tutuma elverili, ekonomik. idaresini bilmek * yerine gre harcamak, tutumlu davranmak. idaresiz * dare etmesini bilmeyen, gevek, beceriksiz (kimse). * Tutumsuz. idaresizlik * Geveklik, beceriksizlik. * Tutumsuzluk. idareten * dare etmek zere. idar * Ynetimle ilgili, ynetimsel. iddia * leri srlerek savunulan dnce, sav. * Kendinde olmayan bir yetenei, bir durumu varmgibi gsterme. * Dediinde direnme, inat. iddia etmek * sznde direnmek, bir iddia ileri srmek. iddiac * Dediinde, iddiasnda haksz da olsa direnen, inat(kimse). iddiaclk

* ddiacolma durumu. iddialama * ddialamak ii. iddialamak * Karlkliddiaya girmek. iddial * Bir iddiasolan. * Kendine ok gvenen. iddianame * Savcln soruturma sonunda elde ettii kantlarve iddialarniinde toplad, mahkemede okunan yaz. iddiasz * Bir iddiasolmayan; alak gnll, mtevaz. iddiaszlk * ddiasz olma durumu. iddiaya tutumak * kart iddialarda bahse girimek. ide * Bkz. idea. idea * Uzay ve zamann tesinde, znenin dnda, kendiliinden var olan, duyularla deil, yalnzca ruhen alglanabilen asl gereklik, dnce, fikir. ideal * lk, mefkre. * Dncenin tasarlayabilecei btn stn nitelikleri kendinde toplayan. * Yalnz dnce ile kavranabilen. idealist * lkc. * dealizm retisine balfilozof. idealistlik * dealist olma durumu. idealize * deal durum. idealize etmek * ideal duruma getirmek. idealizm * lkclk. * Bilgide temel olarak dnceyi alan ve varlinsan dncesinin kurduunu kabul eden retilerin genel ad. idealletirme * dealletirmek ii. idealletirmek * deal duruma getirmek. idealsiz * deali olmayan. idefiks * Saplant, sabit fikir. identik * zde. ideolog * Bir felsef veya toplumsal retiye sistemli biimde balanan kimse. * Bir ideolojinin akl hocalnyapan kimse. ideologlar * Dsel bir ideale balolan kimseler. * Fransa'da fizik tesini ortadan kaldrarak manev bilimleri antropolojiye ve psikolojiye dayandrmay amalayan, Condillac'a balfelsefe okulunun taraftarlarna verilen ad. ideoloji * Siyas veya toplumsal bir reti oluturan, bir hkmetin, bir partinin, bir grubun davranlarna yn veren politik, hukuk, bilimsel, felsef, din, moral, estetik dnceler btn. ideolojik * deoloji ile ilgili. idil * Kr yaamiinde ak konusunu ileyen ksa iir.

idiopati * Kapan duygu. idi * Bkz. idi. idman * Vcudun gcn artrmak iin yaplan altrma, spor, jimnastik. * Herhangi bir duruma veya eye alkanlk kazanma. idman yapmak * beden hareketleri yapmak. idmanc * dman yapan sporcu. idmanl * dman yaparak eviklik kazanmolan (kimse). * Herhangi bir eye almve onu yadrgamaz duruma gelmiolan (kimse). idmansz * dman yapmamolan, idmanolmayan, eviklii olmayan, ham. * Bir ie, bir duruma henz almamolan, acemi. idrak * Anlama yetenei, anlay, akl erdirme. * Erime, ulama. * Alg. idrak etmek * akl erdirmek, anlamak, kavramak. * erimek, ulamak. idraksiz * Anlaysz, ahmak. idraksizlik * draksiz olma durumu, anlayszlk. idrar * Bbreklerde kandan szlerek idrar yollaryla darya atlan sv, sidik. idrar zoru * drar torbasnda biriken idrardaratmada zorluk ekme, sidik zoru. idris aac* Meyvesi hokokulu, kerestesi gzel bir kiraz tr, kokulu kiraz, mahlep (Prunus mahaleb). idris otu * Bir tr ayrk otu. ifa * Bir ii yapma, yerine getirme. * deme. ifa etmek * yapmak, yerine getirmek. * demek. ifade * Anlatm. * Deyi. * Bir duyguyu yz araclyla anlatan belirtilerin btn. * Mahkemede tank ve sanklarn olay hakknda szl aklamalar. * Da vurum. ifade etmek * anlatmak. * nem tamak. ifade vermek * bir olayla ilgili olarak grdn, bildiini yetkili veya ilgili kimseye sylemek. ifadelendirme * fadelendirmek ii. ifadelendirmek * Anlamlandrmak, bir ey anlatr duruma getirmek. ifadesini almak * sorguya ekmek. * grg tannn anlattklarnyazmak. * stn gelmek; yenmek; tepelemek. iffet

* Cins konularda ahlk kurallarna ballk, sililik. * Namus. iffetli * ffettini koruyan, sili, afif. iffetsiz * ffetini korumayan, silisiz. iffetsizlik * ffetsiz olma durumu, silisizlik. ifil ifil * (rzgr, kar iin) Hafif, kesintili ve yavabir biimde. * Efil efil. ifildeme * fildemek ii veya durumu. ifildemek * Hafife titremek; rpermek. iflh * Kt, g bir durumdan kurtulma, iyi bir duruma gelme, onma. iflh etmek * kt bir durum veya hastalktan kurtarmak. iflh olmak * onmak, dzelmek. iflh olmamak * onmamak. iflhkesilmek * aresiz kalmak. iflhnkesmek * gcn tketmek, bir daha dzelemeyecek bir duruma getirmek. ifls * Borlarndeyemedii mahkeme kararile tespit ve iln olunan tccarn durumu, batk. * Yenilgiye uramak, deerini yitirme. ifls anlamas * fls ile ilgili alnan karardan sonra borlarn denmesine ilikin anlama. ifls bayranekmek (veya borusunu almak) * (ticarette) batmak. * her eyini yitirmek. ifls davas * fls ilerine bakan mahkemelerde alan dava. ifls etmek * (bir kimse veya kuruluiin) mahkeme kararyla anaparasnyitirdii aklanmak, batmak. * (dnce, iddia, tez, kimse vb.) yenilgiye uramak, deeri dmek. ifls masas * fls davasnn aldanda borlarn birletirildii durum. ifna * Yok etme. * Tketme. ifna etmek* yok etmek. * tketmek. ifra * Bir eyi baka bir biime, evirme. * Boaltm. ifrat * Herhangi bir konuda ok ileri gitme, ly ama, ardavranma, taknlk. ifrat derecede * Arlde. ifrat tefrit * Olumlu ve olumsuz anlamda en u noktalar. ifrat tefritte kalmak (veya bulunmak) * en u noktalarda bulunmak. ifrata kamak * ok ileri gitmek, ardavranmak. ifrata vardrmak

* bir eyin lsn karmak. ifraz * Bir arazinin blnmesi, parsellere ayrlmas. * Salg. ifraz etmek * bir araziyi blmek, parsellere ayrmak. * salglamak. ifrazat * Vcuttan kan kan, irin, ter gibi eyler, salglar. ifrit * Dou masal ve efsanelerinde, kt ve korkun cin. * fkeli, ortalbirbirine katan kimse. ifrit kesilmek (veya olmak) * ok fkelenmek, ok kzmak. ifritleme * fritlemek ii veya durumu. ifritlemek* frit olmak. ifsat * Dzeni bozma, karklk karma. * Kargaalk. ifa * Herhangi gizli bir eyi, aa karma, yayma. ifa etmek * gizli bir eyi ortaya dkmek, aa vurmak, yaymak, iln etmek, afie etmek, reklm etmek. ifaat * Gizli bir eyi ortaya karmak iin yaplan aklamalar. ifta * Herhangi bir ilemin veya eylemin din kurallarna uygun olup olmadkonusunda ilmiye mensuplarnn fikir beyan etme yetkisi, fetva verme. iftar * Oru ama, oru bozma. * Oru ama zaman. * Ramazanda akam yemei. iftar etmek * oru bozmak. iftar sofras * Ramazanda akam ezanokununca oru amak iin hazrlanmsofra. iftar taba * Ramazanda genellikle lokantalarda yemek ncesi iftar amak iin genie bir tabaa dizilmiyiyecekler. iftar topu * ftar zamannbildirmek amacyla patlatlan top. iftar vakti * Ramazanda oru ama zaman. iftar yemei * Ramazanda oru amak iin hazrlanan yiyecek ve ieceklerin tm, iftar sofras. iftar zaman * ftar zaman. iftariye * ftar iin hazrlanmerez ve yiyecek. iftariyelik * Ramazanda iftar amak iin ilk azda yenilecek ve iileceklerin tm. iftarlk * Oru amak iin hazrlanan yiyecek. * ftarda yenmeye elverili. iftihar * vnme, kvanma, kvan, vn. iftihar etmek * kvan duymak, vnmek. iftihar listesi * vn izelgesi. iftihara gemek

* okuldaki baarsve iyi davranlarsebebiyle stn renci seilmek, vn izelgesinde yer almak. iftira * Kastlve aslsz su ykleme, kara alma, bhtan. iftira etmek (veya atmak) * bir suu birinin zerine atmak, kara almak, kara srmek. iftirac * Kara alan, iftira eden (kimse), mfteri. iftiraclk * ftiracolma durumu. iftiraya uramak * kastlve aslsz su yklenmek. iguana * guanagillerden, 1-2 m boyunda, Amerika'nn tropikal blgelerinde yaayan, srtnda dikenli kntlar bulunan, pullu, byk srngen, Hint kertenkelesi (Iguana tuberculara). iguanagiller * Srngenler snfndan, rnek hayvaniguana olan bir familya. i * Pamuk, yn gibi eyleri eirmekte kullanlan, ortasikin, iki ucu sivri ve bunlardan biri ou kez engelli aa ara, eirmen, kirmen. * Araba okunun ekseni. * Deirmen tann ortasnda bulunan ve yukardaki st taa geen demir eksen. * Bkz. iiplik. iaac * Ana yurdu Asya'nn dalk blgeleri olan, baztrlerinde yapraklarkn dklen, odunu tornaclk ve kaplamaclkta kullanlan, kmr ile kara kalem resim yaplan kk bir aa (Evonymus). iiplik * Mitoz blnme srasnda oluan ibiimindeki uzant. iya * Yksek hzlve az ykl paralarn yalanmasnda kullanlan, dk viskoziteli bir ya. ibirar * Gcenme, gceniklik, krgnlk. ici * kullanan, yapan veya satan (kimse). ide * degillerin rnek bitkisi olan bir aa (Elaeagnus). * Bu aacn zeytin biiminde, kabuu krmzya alan sarrenkte, beyaz unlu, tadmayhoyemii. idegiller * ki eneklilerden, rnei ide olan bitki familyas. idemir * Marangozlukta aa delmek iin kullanlan elik ara. dir * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. idi * Erkeklik bezleri karlarak veya burularak erkeklik grevini yapamayacak duruma getirilmiolan (hayvan ve zellikle at). idietmek * hayvanlarda erkeklik bezlerini karmak veya krletmek, burmak, enemek. ifal * Aldatma, ayartma, kandrma, batan karma. * Bir kadnaldatma, batan karma. ifal etmek * aldatmak, kandrmak, batan karmak. * bir kadnaldatmak, batan karmak. ilik * inde herhangi bir sayda ibulunan. imek * Bkz. emek. ine * Dikidikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geecek delii bulunan elik ara. * ki eyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal ara. * Toplu inenin ss olarak kullanlan tr. * Altndaki ine ile tutturulan ss eyas.

* Bazaralarn ucu sivri paralar. * Kaslar veya damar yoluyla vcuda svbir ilcvermek iin kullanlan ara, enjektr, rnga. * Zerk yolu ile vcuda verilen il. * Vcuda bu yolla il verme ii. * Dokunaklsz. * Bazbceklerde bulunan savunma organ. * Oltann ucundaki kk engel. * Bitkilerde yumurtackla tepecik arasndaki sapk. ine ard* neyi, knoktasnn gerisinden saplayp daha ileriden kararak yaplan aralksz dikiveya naktr. ine atsan yere dmez * ok kalabalk. ine delii* nenin arkasnda iplik geirilen delik. ine delii gibi * kck. ine deliinden Hindistan'seyretmek * kk bir olaydan byk anlamlar karmak. ine deliine girmek * kimsenin bulamayacabir biimde gizlenmek, saklanmak. ine ile kuyu kazmak * yetersiz aralarla, srekli ve sabrlalmalarla ok g olan veya ok ar yryen bir ii baarmaya almak. ine iplie dnmek * ok zayflamak. ine oyas* neyle deiik biimli veya dml ilmekler oluturularak ve bunlar birletirilerek yaplan oya. ine stnde oturmak * Bkz. diken stnde oturmak. ine yapmak (veya vurmak) * ine ile vcuda svbir il vermek. ine yaprak * am trlerinde grlen, ince uzun, sivri ulu yaprak. ine yaprakllar * Kozalakllar. ine yast * nelik. ine yurdu * ne gz, ine delii. ine yutmuite (veya maymuna dnmek) * zayf ve bitkin duruma gelmek. ineci * ne yapan kimse. inecik * Bazomurgasz hayvanlarda rastlanan silis veya kalkerden olumu, ine biiminde kk knt. * Deniz teknelerinde dmen menteesi. inecilik * necinin yapti. ineden iplie kadar * ne kadar eya varsa, her ey. inedenlik * nelik. ineleme * nelemek ii. inelemek * ne ile tutturmak. * st kapalolarak onur krc, znt verici sz sylemek. inelenme * nelenmek ii. inelenmek * nelemek ii yaplmak, veya inelemek iine konu olmak. * ne batar gibi acduyulmak. ineleyici

* Krc, dokunakl(sz veya davran). * Krcbir biimde. ineleyi * nelemek ii veya biimi. ineli * nesi olan. * ne ile tutturulmu, inelenmi. * Krc, gcendirici; dokunakl, onur krc, kinayeli. ineli f* ok skntve znt veren durum veya ey. ineli sz * Dokunakl, krcsz. inelik * zerine ine saplanan kk yastk, inedenlik, ine yast. ineyi kendine, uvaldzbakasna batrmak * holanlmayan bir davranbakalarndan nce kendinde denemek. iren * renme duygusu uyandran, tiksindiren, mstekreh. irenlik * ren olma durumu. irendirme * rendirmek ii. irendirmek * renmesine yol amak. irengen * Her eyden irenme huyu olan. irengenlik * rengen olma durumu. irenilme * renilmek ii veya durumu. irenilmek * renmek ii yaplmak. ireni * renmek ii veya biimi. irenme * renmek ii. irenmek * Bir eyi tiksindirici bulmak, istikrah etmek. * Aalk, bayabulmak, tiksinmek. irenti * renme. ireti * Bkz. ereti. iretileme * Bkz. eretileme. iretilik * Bkz. eretilik. iri * Bkz. eri. irilik * Bkz. erilik. irilmek * Bkz. erilmek. iritmek * Bkz. eritmek. itinam * Ganimet yoluyla alma, yama. ihale * Bir ii veya bir malbirok istekli arasndan en uygun artlarla kabul edene brakma, eksiltme veya artrma. ihale etmek * bir ii en uygun grlene brakmak. ihaleye karlmak

* eksiltmeye (veya artrmaya) karlmak. iham * Kuruntuya drme. * ki anlamolan bir szn akla en az gelen anlamnn amalanarak kullanlmasve anlamglendirmesi sanat. ihanet * Hyanet, hainlik. * Sevgide aldatma, sadakatsizlik. * Gerektiinde yardmda bulunmama, bir kimsenin gvenini yok etme. ihanet etmek * hainlik, ktlk etmek. * (kar, koca iin) aldatmak. ihanete uramak * aldatlmak, sadakatsizlik grmek. ihata * Kuatma, sarma, evirme, evreleme. * Kavray, anlay. ihata etmek * evirmek, evrelemek, kuatmak, sarmak. * kavramak, anlamak. ihatal * Alangeni. * Kavrayl, anlayl. ihbar * Bildirme, bildirim, haber verme. * Sulu saydbirini veya su saydbir olayyetkili makama gizlice bildirme, ele verme. ihbar etmek * bildirmek, haber vermek. * bir suu veya suluyu yetkili makama gizlice bildirmek. ihbar tazminat * Bildirim dencesi. ihbarc * Haber veren, bildiren kimse. * Muhbir. ihbarclk * Muhbirlik. ihbariye * Haber verme kd, bildirim, ihbarname. *Haber verme creti. ihbarlama * hbarlamak ii. ihbarlamak * hbar etmek. ihbarl * nceden bildirilmi, haber verilmi. ihbarname * Haber verme kd, bildirim, ihbariye. ihdas * Ortaya karma, meydana getirme. * Kurma. ihdas etmek * ortaya karmak, meydana getirmek. * kurmak. ihll * Bozma, zarar verme. ihll etmek * bozmak, zarara uratmak. ihls * Temiz sevgi ve yrekten ballk. * Saf ibadet. ihlsl * hlsyerinde ve salam olan (kimse).

ihmal * Gereken ilgiyi gstermeme, bolama, savsaklama, savsama, nem vermeme. ihmal edilmek * unutulmak, yok saylmak, kaldrlmak. ihmal etmek * savsamak, savsaklamak, bolamak, nem vermemek. ihmalci * Savsak, ihmalkr. ihmalcilik * hmalci olma durumu. ihmalkr * Savsak, ihmalci. ihmalkrlk * Savsaklama. ihnaklama * Sktrma. ihracat * Bir lkenin rettii mallarbaka bir lkeye veya lkelere satmas, dsatm. ihracat * hracat ileriyle uraan, dsatmclk. ihracatlk * hracat ileriyle urama, dsatmclk. ihra * karma, darya atma. * retim fazlasnyurt dna satma. ihra edilmek * ilikisi kesilmek, karlmak. ihra etmek * karmak, daratmak. * retim fazlasmalyurt dna satmak. ihram * Eskiden Yunanllarn, Romallarn, gnmzde de Berberlerin brndkleri geni, beyaz, ynl araftan giysi. * Kbe'ye girerken haclarn rtndkleri dikisiz brg. * Yn yayg. ihrama girmek * hac grevini yerine getirmek zere ihram giymek. ihramdan kmak * hac grevini tamamladktan sonra giyilen ihramkarmak. ihraz * Kazanma, elde etme, erime. ihraz etmek (veya eylemek) * kazanmak, elde etmek, erimek. ihsan * yilik etme, iyi davranma. * Balama, bata bulunma. * Balanan ey, kayra, ltuf, inayet, atfet. * Karlk beklemeden yaplan yardm, iyilik. ihsan etmek (veya buyurmak) * bata bulunmak, balamak. ihsanhmayun * Padiah tarafndan yetenei veya baarsdolaysyla birine verilen grev, rtbe veya dl. ihsas * st kapalanlatma, sezdirme, ima. * Duyum. ihsas etmek * sezdirmek, ima etmek. ihtar * Uyarma, dikkat ekme, uyar. * Bir eyi birine hatrlatma. ihtar etmek * hatrlatmak, uyarmak, dikkatini ekmek.

ihtarname * Resm ihtar yazs, protesto. ihtida * Baka bir dinden kp Mslman olma. ihtifal * Anma treni. ihtikr * Vurgunculuk, vurgun, speklsyon. ihtil * rpnma. ihtil etmek * rpnmak. ihtilf * Ayrlk, anlamazlk, aykrlk, uyumazlk. ihtilfa dmek * anlaamamak, bozumak, uyuamamak. ihtill * Bir devletin siyas, sosyal ve iktisad yapsnveya ynetim dzenini deitirmek amacyla hukuk kurallarna ve kanunlara uymakszn cebir ve kuvvet kullanarak yaplan genihalk hareketi, devrim. * Kargaalk, dzensizlik, karklk. * Kkl deiim. ihtillci * htill yanlsve ihtill yapan kimse, devrimci. ihtillcilik * htillci olma durumu, devrimcilik. ihtilm * Dazmas. ihtils * Arma, zellikle para arma, art. ihtilt * (hastalk, baka bir hastalkla) Karma. * Karlap grme. ihtilt etmek (veya yapmak) * hastalk baka bir hastala dnmek. ihtimal * Bir eyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olaslk. * Belki, ola ki. ihtimal ki * olabilir ki, belki. ihtimal vermemek * bir eyin gerekleeceini, olabileceini hi dnmemek. ihtimal * Olabilen, olasl, belkili. * Belkili. ihtimaliyet hesab * Bkz. ihtimaller hesab. ihtimaller hesab * Olaslklar hesab. ihtimam * zen, zenme, dikkatli davranma, itina. * yi, zenli bakm. ihtimam etmek (veya gstermek) * zen gstermek, dikkatle davranmak. ihtira * Yeni bir ey bulma, tretme. ihtira berat * Bilinen ara, gerelerle ve yaratcgle yeni bir ey bulana, bulduu eyden bir sre yalnz kendisinin yararlanmasiin devlete verilen belge. ihtiram * Sayg. ihtiram birlii * Devlet byklerini, yksek makamlardaki kumandanlarkarlamak ve uurlamakla grevli birlik, tren

birlii. ihtiram duruu * Saygduruu. ihtiram kt'as * htiram birlii. ihtiras * Ar, gl istek. * Tutku. ihtirasl * Aristekli. * Tutkulu. ihtiraz * ekinme, saknma. ihtisap * Belediye memurunun ii ve dairesi. ihtisar * Sz ksa kesme, ksaltma. * Bir metinden gereksiz ayrntlarkarma. ihtisas * Duygu. * Duygulanma. ihtisas * Uzmanlk, uzmanlama. ihtisas yapmak * belli bir konuda zel eitim grmek, uzmanlamak, ihtisaslamak. ihtisaslama * htisaslamak ii. ihtisaslamak * Herhangi bir konuda uzmanlamak. ihtiam * Byklk, gz alclk, gsterililik, grkem. ihtiaml* htiamolan. ihtiva * ine alma, iinde bulundurma, ierme. ihtiva etmek * iine almak, iinde bulundurmak, iermek, kapsamak. ihtiyaca cevap vermek * ihtiyacnkarlamak. ihtiyacolmak * gereksemek, gereksinmek. ihtiya * Gerekseme, gereksinme. * Gl istek. * htiya duyulan ey. * Yoksulluk, yokluk. ihtiya duymak * bir eyi kendisi iin gerek saymak. ihtiyar * Yal, kocamolan (kimse). * Baba veya anne. ihtiyar * Seme. ihtiyar etmek * yalandrmak, kocaltmak. ihtiyar etmek * semek, stn tutmak. * katlanmak. ihtiyar heyeti * Ky tzel kiiliinde, muhtar bakanlnda grev yapan kiilerden oluan yetkili organ. ihtiyar meclisi * Bkz. ihtiyar heyeti. ihtiyar olmak

* yalanmak. ihtiyarck * Yallara karacma ifadesi olarak kullanlr. * Zavall, yal(kimse). ihtiyar * stee bal, semeli olan, seimlik. ihtiyarlama * htiyarlamak ii, yalanma. ihtiyarlamak * Yailerlemek, yalanmak, kocamak. * htiyar grn almak, ihtiyar grnmek. ihtiyarlatma * htiyarlatmak ii. ihtiyarlatmak * htiyar olma durumuna gelmesine sebep olmak. ihtiyarlay * htiyarlamak ii veya biimi. ihtiyarlk * htiyar olma durumu, yallk. * Her bakmdan gszlk, yetersizlik, zayflk. ihtiyarlk sigortas * Bkz. yallk sigortas. ihtiyarsz * Semesiz, irade d. * Dnmeksizin, elde olmadan. ihtiyat * Herhangi bir konuda ileriyi dnerek ll davranma, saknma. * Gereinden fazla olup saklanan, yedek. * Savasrasnda harektn gelimesine etkide bulunmak iin her an savaa girebilecek biimde hazr bulundurulan birliklere verilen ad. ihtiyat akesi * Yedek ake. ihtiyat kaydile * doruluu pheli grlerek. ihtiyaten * Her duruma, her ihtimale kar, ilerisini dnerek. ihtiyat * lerisi dnlerek yaplan. ihtiyat tedbir * lerisi dnlerek alnan nlem(ler). * Yarglama ncesi yasal organlarca alnan nlem(ler). ihtiyatkr * Sakngan, ihtiyatl. ihtiyatkrlk * htiyatlolma durumu. ihtiyatl * Herhangi bir konuda ileriyi dnerek ll davranan, nlem alan, sakngan, ihtiyatkr. ihtiyatlbulunmak * beklenmedik sonulara karhazrlklolmak. ihtiyatldavranmak * uyank olmak, dnerek davranmak. ihtiyatlolmak * herhangi bir konuda ileriyi dnerek ll davranmak. ihtiyatsz * htiyatldavranmayan. ihtiyatszlk * htiyatsz olma durumu. ihtiyatszlk etmek * nlem almadan davranmak. ihtizaz * Titreme, titreim. ihvan

* Yakn dostlar, arkadalar. * Aynokul veya tarikattan olan kimseler. ihya * (yeniden) Canlandrma, diriltme. * ok iyi duruma getirme, gelitirme, glendirme. * Yeni bir g, umut, erin verme. ihya etmek * canlandrmak. * mutlulua kavuturmak. * mamur bir duruma getirmek. ihya olmak * mutlulua kavumak; daha iyi bir duruma gelmek. * mamur bir duruma getirilmek. ihzar * Hazrlama, hazr etme. ihzar * Hazrlk niteliinde olan, hazrlayc. -ik * Bkz. -k/ -ik. ika * Yapma, etme. ika etmek * yapmak, ilemek. ikame * Yerine koyma, yerine kullanma. * Ayaa kaldrma, ayakta durdurma. * (dava iin) Ama. * Yerine konulan, yerine geen (ey). ikame etmek * yerine koymak. * ayakta durdurmak. * dava amak. ikame mallar * Birbirlerinin yerine geen, konulabilen mallar. ikamet * Bir yerde oturma eleme. ikamet etmek * bir yerde oturmak, elemek. ikamete memur edilmek * srgn cezasverilmek. ikametgh * kamet edilen, oturulan yer, konut. ikametgh ilmhaberi * Konut belgesi. ikametgh kd * Bkz. ikametgh ilmhaberi, konut belgesi. ikaz * Uyarma, uyar, dikkat ekme, ihtar, tembih. * Uyandrma. ikaz etmek * uyarmak, dikkat ekmek. ikbal * Baht aklveya yksek bir makama, duruma erimiolma durumu. * stek, arzu. * Padiaha veya ehzadeye eolmaya aday, gzde cariye. ikbal dknl * nce iyi bir yaantsvarken gzden derek yoksul olma durumu. ikbal dkn * nce iyi bir yaantsvarken gzden derek yoksullua mecbur kalan kimse. ikbali snmek * daha nce iyi olan durum veya ii bozulmak. ikdam

* Gayretle alma, srekli urama. ikebana * Belli kurallara gre yaplan iek dzenlemesi. iken * Esnasnda, ...-d/ -dii hlde, ...-d/ -dii zaman. iki * Birden sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 2, II. * Birden bir artk. iki ahbap avu * her yerde hep birlikte grlen, birbirinden ayrlmayan iki arkadaiin aka yollu sylenir. iki anlaml * ki anlama gelen veya iki ekilde yorumlanabilen. * Bkz. ikircil. iki anlamllk * ki anlama gelme veya yorumlanabilme durumu. * kircil. iki arada bir derede (kalmak) * skk, zor artlar altnda (kalmak). iki arada kalmak * birbirine kart iki kii arasnda ne yapacanbilemeyerek armak. iki atearasnda (kalmak) * zor bir durumda karar verememek. iki ayanbir pabuca sokmak * birini bir ii hemen yapmasiin ok sktrmak. iki ayakl* ki ayaolan (hayvan veya eya). iki ayakllk * ki ayaklolma zellii veya durumu. iki bal * ki balolan. iki ballk * ki balolma durumu. * Ynetimde birden fazla yetkiye sahip olma. * Ynetimde birden ok kiinin mdahalesi sonunda ilerin sarpa sarmas. iki batan olmak * bir ey, her iki tarafn ayneyi istemesiyle, iyi niyetiyle gerekletirilebilmek. iki bir * Oyunda, zarlardan birinin bir, brnn iki benekli olan yznn ste gelmesi. iki buukluk * eyrek lira deerinde para. * Malarda oyun sahasnn dna kan toplargetiren kimse, top toplayc. iki bklm* Beli bkk, ne doru eik. iki bklm olmak * (yorgunluk, hastalk, yallk gibi sebeplerle) beli bklmek, ne doru eilmek. * (riyakrlk, dalkavukluk, gerek olmayan sayggibi sebeplerle) iki kat olup ne eilmek. iki cambaz bir ipte oynamaz * kurnazlkta eit olan iki kimse birbirlerini aldatamaz. iki cami arasnda kalmbeynamaz (veya bnamaz) * iki yoldan hangisini tutacanarmkimseler iin kullanlr. iki canl * Gebe, ykl, hamile. iki canllk * ki canlolma durumu. iki cihan * Dnya ve ahret, slm inancna gre bu dnya ve ebed olan teki dnya. iki cihanda * Bu dnyada ve teki dnyada. iki cinslikli * Bkz. iki eeyli. iki enekliler * (Jessieu'nn bitki snflamasna gre) Tohumlarnda iki enek bulunan kapaltohumlu bitkiler snf. iki enetli

* atladnda kabuu iki enete ayrlan (meyve). * ki paralkavksbirbirine kaslarla balyasssolungallardan midye, istiridye gibi (hayvan). iki enetliler * ki enetli kabuklu yumuakalar snf. iki plak bir hamama yakr * iki yoksul kimsenin birbiriyle evlenmesinin uygun olmayacananlatmak iin kullanlr. iki ift lf (lkrdveya sz) etmek * birka sz sylemek. iki ifte * Krek yarlarnda sancak ve iskelesinde ikier krei olan tekne. iki dilli * ki ayrdilde olan. iki dillilik * ki ayrdile sahip olma veya iki ayrdili okuyup yazma gcnde ve becerisinde olma. * ki dilin bir arada konuulduu blge veya lke. iki dirhem bir ekirdek * ok gzel ve zenli giyinmi. iki dzlemli * ki dzlemin kesimesinden oluan (a). iki el bir baiin * ancak kendi geimini salayabilenler, bakalarna yardm edecek bir durumda deildir. iki eli (birinin) yakasnda olmak * kyamette ondan davacolmak. iki eli brnde kalmak * aresiz kalp ne yapacanbilememek. iki eli kanda (veya kzl kanda) olsa * elindeki ine kadar nemli olursa olsun. iki eli akaklarnda dnmek * derin derin dnmek. iki eli yanna gelmek * lerek Tanrkatna kacaiin yalan sylemek. iki eeyli * Erkek ve dii eey organlarbir arada bulunan, iki cinslikli. iki evcikli * Erkek ve dii iekleri ayrayrbitkilerde bulunan (bitki). iki fazl * Aralarnda devrenin drtte biri kadar faz farkolan (aynfrekans ve genlikte iki alternatif akm veya gerilim). iki geeli * Karlkliki sra olarak, iki yanl. iki gnl bir olunca samanlk seyran olur * birbirini sevenler iin zenginlik nemli deildir. iki gz iki eme alamak * srekli veya ok alamak. iki gzm (iki gzmn nuru) * okaycbir sesleniolarak kullanlr. iki hrt, bir prt * aryoksulluu anlatr. iki kanatllar * ift kanatllar. iki kaptan bir gemiyi batrr * bir i, iki taraftan gelen buyruklarla yrtlemez. iki karpuzu bir koltua sdrmak * aynanda iki ii veya grevi yapmak. iki kat olmak * iki bklm olmak. iki katl * st ste iki katolan. iki kere iki drt eder * gerekliinden phe edilmeyecek kadar ak. iki kulak bir dil iin * ok dinleyip az sylemeli.

iki lfbir araya getirememek * dndn doru drst ifade edememek. iki lkrdetmek * iki ift lf etmek. iki lkrdybir araya getirmek * Bkz. iki lfbir araya getirememek. iki nokta * st ste konmuiki nokta biimindeki noktalama iareti (:). iki paralk * Deersiz, nemsiz. iki paralk etmek * deerini, onurunu drmek. iki paralk etmek * deerini, onurunu drmek. iki paralk olmak * deerini, onurunu yitirmek. iki paralk olmak * deerini, onurunu yitirmek. iki parmakl * ki parmaolan (hayvan). iki rahmetten (veya iyilikten) biri * (ok aceken ar hastalar iin) iyileme veya lm. iki satr lf etmek (veya konumak) * dosta biraz sylemek. iki seksen uzanmak * bir arpma, vurma sonucu boylu boyunca serilmek. iki sz bir pazar * uzun boylu pazarlk etmeden. iki sz (veya lkrdy) bir araya getirememek * dndn dzgn bir biimde anlatamamak, iki lfbir araya getirememek. iki ekilli * Birbirinden farkliki biimde billrlaan. iki ktan biri * iki seenekten, iki zm yolundan biri. iki tek * Krek yarlarnda sancak ve iskelesinde ayrayroturaklarda ve sadece birer krei olan tekne. iki tek atmak * iki kadeh iki imek. iki telli * ki teli olan bir eit saz. iki terimli * Toplama (+) veya karma (-) iaretiyle birbirine balanan iki terimden oluan cebirsel anlatm. iki terimli * Bkz. iki terimli. iki ucu boklu denek * ne ynden baklrsa baklsn zlmesi ok g iveya durum. iki ucunu bir araya getirememek * gelirle gideri denkletirememek, ileri dzene koyamamak. iki yakasbir araya gelmemek * geim skntsndan bir trl kurtulamamak, bortan kurtulamamak. iki yakasnbir araya getirmek * madd skntdan kurtulup rahata ermek. iki yaayl * Hem suyun iinde, hem karada yaayabilen, amfibi. iki yzl * ki tarafolan veya iki taraflkullanlan. ikici * kicilik felsefesini kabul eden, dalist. ikicilik * Birbirinden ayr, birbirinden bamsz, birbirine geri gtrlemeyen, birbirinin yannda veya karsnda bulunan iki ilkenin varlnkabul eden gr, dalizm. ikide bir (veya ikide birde)

* ara sra, sk sk. ikilem * ki nermesi bulunan ve her iki nermenin vargsolan tasm, kyasmukassim, dilemma: Fatih'in, babas II. Murat'a yolladbir haber gzel bir ikilem rneidir. * nsanistenmeyen seeneklerden birini, ounlukla iki seenekten birini izlemeye zorlayan tartma, sorun veya usa vurma durumu. ikileme * kilemek ii. * Anlamglendirmek iin aynkelimenin tekrarlanmas, anlamlarbirbirine yakn, kart olan veya sesleri birbirini andran kelimelerin yan yana kullanlmas: Yavayava, irili ufakl, aayukargibi. ikilemek * Bir eyin saysnikiye karmak. * Tekrarlamak, yinelemek. * Tarlayiki kez srmek. ikilenme * kilenmek ii. ikilenmek * kilemek ii yaplmak. ikileme * kilemek ii. ikilemek * Saysikiye kmak. ikiletme * kiletmek ii. ikiletmek * kilemek iini yaptrmak. ikili * ki paradan oluan, kendinde herhangi bir eyden iki tane bulunan. * skambil, domino gibi oyunlarda iki iareti bulunan (kt veya pul). * ki yan arasnda yaplm. * ki algveya iki ses iin dzenlenmimzik paras, duo. * ki kiiden olumutopluluk. * At yarlarnda aynkounun birincisi ile ikincisini tahmin ederek oynanan veya alnan bilet. ikili at * ki grevde de kullanlabilen at; alnmak, toplanmak, sanlmak szlerinin hem dnl, hem de edilgen atolarak kullanlmasgibi. ikili kk * Hem isim kk, hem fiil kk gibi kullanlan kk. ikili oynamak * karolan yanlardan hem birini hem brn destekler grnmek. * at yarlarnda birinci ile ikinciyi tahmin edip para yatrmak. ikili nl * Hecede yan yana bulunan iki nl, diftong. ikili yatak * ki kiinin yatabilecei tek para yatak. ikilik * kisi bir arada, iki taneden olumu, iki tane alabilen. * Grveya dnce iin, ikiye blnmolma durumu. * ki deiik kullanmveya uygulamasolma durumu. * Birlik notann ikide biri uzunluunda nota. * ki kuruluk gmake. ikinci * ki saysnn sra sfat. * Srada nem bakmndan birinciden sonra gelen. * Yeni, bir baka. * Birinciden sonra gelen kimse veya nesne. * Deer ve kalitece birinciden sonra gelen. ikinci a* Yeryznn yaklak yz elli milyon yllk a, mezozoik. ikinci ferik * Tmgeneral. ikinci gelmek

* bir yarmada birinciden sonraki dereceyi almak. ikinci yar* Futbolda iki dnemden son olan. ikinci zaman * lk zaman olan paleozoyik ile nc zaman arasndaki jeoloji ile zaman birimi, mezozoyik. ikinci zar * Bitkilerde tohumu rten zarlarn dtan ikincisi. ikincil * Srada nem bakmndan ikinci derecede olan, tali, sekunder. ikincil grup * Birbirleriyle ilikileri ahs olmayan, resm ilikilere dayanan etkilemelerle iliki iine giren ikiden fazla insann oluturduu topluluk. ikincilik * kinci olma durumu veya derecesi. ikindi * le ile akam arasndaki sre. * kindi vakti klnan namaz. ikindi ezan * kindi namazna ariin okunan ezan. ikindi namaz * kindi sresi iinde klnmasgereken namaz, ikindi. ikindi vakti * kindi iin belirlenen sre. ikindi zaman * Bkz. ikindi vakti. ikindiden sonra dkkn amak * bir ie balamakta ge kalmak. ikindist * kindiye doru. ikindizeri * Bkz. ikindist. ikindiyin * kindi vaktinde. ikircik * kil. * Kararszlk, tereddt. ikirciklenme * kirciklenmek ii. ikirciklenmek * killenmek. * Kararsz olmak. ikircikli * killi. * Kararsz, mtereddit. ikirciklik * kircikli olma durumu, tereddt. ikircil * ki anlama da gelen ve iki trl yorumlanabilecek nitelikte olan. ikircim * kircik. ikircimli * kircikli. ikircimlik * kirciklik. ikisi bir kapya kmak * aynsonuca varmak, aynsonucu dourmak. ikisini bir kazana koysalar kaynamazlar * aralarndaki anlamazlk o kadar byktr ki onlaruzlatrma aresi bulunamaz. ikier * ki saysnn letirme sfat, her defasnda ikisi bir arada olan, her birine iki. ikier ikier * Her defasnda ikisi bir arada olarak.

ikier olmak * ikier ikier sraya dizilmek. ikiyzl * z sz bir olmayan, riyakr, mra. * ki yanda kullanlabilen. ikiyzllk * kiyzl olma durumu, riyakrlk, mralik. * ki yzl olma durumu. ikiz * Bir doumda dnyaya gelen iki (karde). * Ayniekte olumubirbirine yapk iki meyve. * Birbirine tamamen benzeyen, e. ikiz anlam * Bir anlatmn, iki trl anlam verecek biimde kurulmuolmas. ikiz anlaml * kiz anlamolan. ikiz dourmak * herhangi bir ite ok skntekmek. ikiz nl * Aynnlnn yan yana bulunmas: yok > yook. ikiz nsz * Aynnszn yan yana bulunmas: hiss. ikizkenar * ki kenareit olan. ikizkenar gen * Yalnz iki kenarbirbirine eit olan gen. ikizkenar yamuk * Paralel olmayan iki kenareit yamuk. ikizler * Zodyak zerinde, Boa ile Yenge burlararasnda bulunan bur, Zodyak. ikizleme * ki diarasndaki btn dokularn bitimesiyle oluan dianomalisi. ikizli * kizleri olan (ana). * ki kollu (ara). * Kendisinden iki anlam karlabilen, ikiz anlaml(anlatm). ikizlilik * kizli olma durumu. iklim * Yeryznn herhangi bir yerinde, hava yuvarolaylarnn ortaklaa gerekletirdikleri etkilerin uzun yllarn ortalamasna dayanan durumu. * lke, diyar. iklim bilimci * klim bilimi uzman, klimatolog. iklim bilimi * klimleri inceleyen bilim, klimatoloji. iklimleme * Yaplarn scaklk, nem ve temizliini salamaya, gerekli hava akmngerekletirmeye ilikin ilem. iklimleme cihaz * stenilen iklimleme artlarnsalayan alet, klima. ikmal * Eksik bir eyi tamamlama, daha iyi duruma getirme, btnleme. * Bitirme. * Cmlenin veya dizenin anlamnsonra gelen cmle veya dize ile tamamlama. ikmal etmek * btnlemek, tamamlamak. * bitirmek. ikmal imtihan * Bkz. btnleme snav. ikmale brakmak * btnlemeye kalmasna sebep olmak. ikmale kalmak

* okulda btnlemeye kalmak. ikna * Bir konuda birinin inanmasnsalama, inandrma, kandrma. ikna etmek * inandrmak, kandrmak. ikna olmak * inanmak, kanmak. ikon * Ortodokslarda sa, Meryem veya ermilerin tahta zerine mumlu ve yumurtalboyalarla yaplmdin ierikli resimlerine verilen ad. ikona * Bkz. ikon. ikonografi* konlarn tantlmasve aklanmas. ikrah * Tiksinme, irenme. ikrah etmek * tiksinmek, irenmek. ikrah getirmek * tiksinmeye, irenmeye balamak. ikrahlk * krah etme durumu. ikram * Konuu arlama. * Bir eyi armaan olarak verme, sunma. * Alverite satcnn alcya yaptindirim. * Sunulan ey. ikram etmek * (konuu) bir eyle arlamak, (konua) bir ey sunmak. * fiyatta indirim yapmak. ikram grmek * (konuk iin) arlanmak. ikramc * kramda bulunmayseven, mkrim. ikramiye * Bir yerde alan kimselere genellikle kazantan datlan veya iyi altklariin verilen aylk dpara. * Piyangoda bir kimseye kan para veya nesne. ikramiyeli * kramiyesi olan. ikrar * Saklamayarak syleme, aka syleme. * Bildirme. * Benimseme, onama, kabul, tasdik. ikrar etmek * aka sylemek, kabul etmek. ikrar vermek * sz vermek. ikraz * Bor veya dn verme. ikraz etmek * dn vermek. iksir * Eskiden hayatlmszletirmek, madenleri altna evirmek gibi olaanst etkileri olduuna inanlan sv. * ferahlatcil veya iki. * Ak ilham eden byl iki. iktibas * dn alma. * Alnt. iktibas etmek * dn almak. * alntlamak. iktidar

* Bir ii yapabilme gc, erk, kudret. * Bir ii baarabilme yetki ve yetenei. * Devlet ynetimini elinde bulundurma ve devlet gcn kullanma yetkisi; bu yetkiyi elinde bulunduran kii ve kurulular. iktidardan dmek * devlet ynetiminde yetkiyi baka bir partiye brakmak zorunda kalmak. iktidarsz * Gc, yetenei olmayan, beceriksiz, yetersiz. * Cins gc olmayan (erkek). iktidarszlama * ktidarszlamak durumu. iktidarszlamak * ktidarsz duruma gelmek. iktidarszlk * Gszlk, beceriksizlik, yetersizlik. * (erkek iin) Cins gc olmama durumu. iktifa * Yetinme; kanma. iktifa etmek * yetinmek; kanmak. iktiran * Yaklama. * (bir yere) Ulama, erime. iktiran etmek * ulamak, erimek. iktisaden * Ekonomik olarak, ekonomi bakmndan. iktisad * Ekonomik. iktisadiyat * Bir devletin ekonomik durumu. iktisap * Kazanma, edinme, edinim. iktisap etmek * kazanmak, edinmek. iktisat * Ekonomi. iktisat etmek (veya yapmak) * para artrmak, tutumlu davranmak, tasarruf etmek. iktisat * Ekonomi uzman, ekonomist. iktisatlk * Ekonomi uzmanl. iktisatl * Arharcama yapmayan veya gerektirmeyen (kimse, ey), tutumlu. iktisatsz * Arharcama yapan veya gerektiren (kimse, ey), tutumsuz. iktiza * Gerekli olma, gerekme. iktiza etmek * gerekmek. il * Merkez ynetimin, corafya durumuna, ekonomik artlara, kamu hizmetlerinin gereklerine gre, lke zerinde yaylm, bir vali ynetimindeki en nemli blm, vilyet. -il * Bkz. -l / -il. -il* Bkz. -l- / -il. il * -den ...-e kadar. il * Bir hastaliyi etmek veya nlemek iin, trl yollardan kullanlan madde, em, deva.

* are, nlem. il iin ... yok ... * hi yok. il yapmak (veya hazrlamak) * gerekli maddeleri kullanarak reetede belirtilen dozda ilcortaya koymak. il yazmak * reete yazmak. illama * llamak ii. illamak * l srmek. * Mikroplardan arndrmak, zararlbceklerden korunmak amacyla il pskrtmek veya skmak. illan * llanmak ii veya biimi. ilalanma * llanmak ii. illanmak* llamak ii yaplmak veya illamak iine konu olmak. ill * inde il bulunan. * llanm. illk * l, yapmak iin ayrlm, il yapmaya yarar. ilsz * lcolmayan. * llanmam. ilszlk * lsz olma durumu. ilh * Tanr. * Bir alanda yaratclile hayranlk uyandran, ok beenilen, ok tutulan. ilh gibi * ok yakkl(erkek). ilhe * Tanra. ilhi * "Bu ne hl", "ne tuhaf" gibi ama, sitem bildirir. ilh * Tanr'ya zg, tanrsal. * ok gzel, mkemmel. * Tanr'yvmek, ona dua etmek iin yazlp makamla okunan nazm. ilhiyat * Allah'n varlve nitelikleriyle ilgili konularele alan felsefenin bir kolu, Tanrbilimi, teoloji. ilhiyat* Tanrbilimci, teolog. ilhlama * lhlamak ii. ilhlamak* Ycelmek; ok beenilmek, hayranlk uyandran bir duruma gelmek. ilhlatrma * lhlatrmak durumu veya biimi. ilhlatrmak * lh durumuna veya biimine getirmek. ilm * Bildirme, anlatma. * Bir davann mahkemece nasl bir hkme balandngsteren resm belge. ilm almak * mahkeme kararnbildiren belgeyi almak. ilm etmek * bildirmek. ilmaallah * Sonu gelmeyecek bir zamana kadar.

* Sitem veya alay yollu "maallah" yerine kullanlr. iln * Duyuru. * Aka bildirme, aka duyurma. iln etmek * bir durumu yaym yoluyla duyurmak. * bir durumu yaymak. * aka bildirmek. iln tahtas * Duyurularn zerine yazldveya yaptrlddz levha, pano. iln vermek * eitli basn yayn organlaryla bir durumu duyurmak, aklamak. ilnclk * Ticar bir amala genitopluluklara tantlmak istenen bir eyi basn ve yaym yoluyla duyurma ii. ilnen * Duyuru yoluyla. ilnak * Karcinse aknbildirmek ii. ilnak etmek * (bir erkek bir kadna veya bir kadn bir erkee) kendisini sevdiini sylemek. ilnihaye * Sonsuza kadar. ilrya * Gmbalnn k. ilve * Katma, ekleme, ulama, ek. * Eklenmi, katlmpara. * Arttrma, bytme, abartma. * Ek. ilve etmek * eklemek, katmak, ulamak. ilveli * Eki olan. * Abartlm, yalan katlm, mbalal. ilveten * Ek olarak, ek yoluyla, ekleyerek. ilbay * Vali. ilca * Zorlama, zorunda brakma. ilca etmek * zorlamak, zorunda brakmak. ile * Ynetim bakmndan yurt blmlemesinde ilden sonra gelen blm, kaymakamlk, kaza. ilebay * Kaymakam. ile * Kelimenin sonuna geldiinde birliktelik, itelik, beraberlik, ara, sebep veya durum anlatan cmleler yapmaya yarar. * Bazsoyut isimlere getirilince durum bildiren zarflar oluturur. * Cmle iinde ayngrevde bulunan iki geyi birbirine balamaya yarar. ilelebet * Sonsuzlua dein, srgit. ilen * le. ilen * lenmek amacyla sylenen sz, ilenme, beddua. ileni * lenmek ii veya biimi. ilenme * lenmek ii, beddua. ilenmek

* Bir kimse iin kt dilekte bulunmak, beddua etmek. iler tutar yeri olmamak (veya kalmamak) * ok dank, kt, bozuk veya berbat bir duruma gelmek. ilerde * leride. ileri * Herhangi bir eye gre daha tede olan yer, geri kart. * Bir eyin ulalacak yn. * Henz gelmemizaman, gelecek, sonra. * nde bulunan. * Dorusundan daha ok gsteren (saat). * nceki, evvelki. * Benzerlerini geride brakm. * "Amaca doru durmadan yr" anlamna. * ne doru, ileri doru. * Temel duruta ayak ularnn gsterdii yn. ileri (veya ne) srmek * ne doru yrtmek. * bir dnceyi veya tasarynermek, serdetmek. ileri almak * ne almak. * (saat iin) nceki vakte almak, ne ayarlamak. ileri atlmak (veya kmak) * ne doru kmak. ileri gemek * ne gemek. * stn bir makama gemek. ileri gelenler * Bir topluluun nemli, sz dinlenir, saygn kiileri, eraf. ileri gelmek * sebep olmak, olumak, balbulunmak, domak, meydana gelmek. ileri geri * Herhangi bir konuda dikkat etmeme, ayrntlardnmeme. ileri geri etmemek * uzun boylu tartmadan, sorgu sual etmeden. ileri geri konumak (lflar etmek veya sylemek) * yersiz ve gnl kracak biimde konumak. ileri geri sz (etmek veya sylemek) * yersiz, yakksz sz. ileri gitmek (veya varmak) * sz ve davranta l dna kmak, gereksiz, ardavranta bulunmak. ileri gr* Daha sonra olabilecekleri dnmek ii. ileri grl * leri gr olan (kimse). ileri gtrmek * (bir durum veya davraniin) ly amak. ileri u * Futbolda ileri hat, hcum mevkii, forvet. ileri u oyuncusu * Futbolda ileri uta oynayan sporcu, golc. ilerici * lerlemeden yana olan; ileri dzeydeki toplumsal ve siyas gelimeleri benimsemiolan (dnce, kimse vb.), terakkiperver. ilericilik * lerici olma durumu, ilerici davran. ileride * Gelecekte, gelecek zamanda. * tede. ilerisi * Daha n taraf. * Gelecei, tesi.

ilerisine gitmek * bir iin sonuna kadar gitmek. ilerisini gerisini hesaplamamak (veya dnmemek) * herhangi bir konuda ok ve ayrntldnmeden hareket etmek, tedbirsizce, ihtiyarszca davranmak. ileriyi grmek * Bkz. uzagrmek. ilerlek * lerlemi, ileriye varm. ilerleme * lerlemek ii. * Terfi, terakki. * Daha iyi, daha yetkin, daha deerli, daha yksek bir duruma doru basamak basamak oluan gelime, terakki. ilerlemek * Bulunduu yerden daha ileriye gitmek; yol almak. * (vakit iin) Gemek. * Daha gl, daha etkili duruma gelmek. * Daha iyi, daha yksek bir dzeye, aamaya erimek, gelimek, terakki etmek. ilerletme * lerletmek ii. ilerletmek * lerlemesini salamak, ilerlemesine yol amak. ilerleyici * leri giden, ilerleyen. ilerleyici benzeme * Kelimede nceki sesin sonraki sesi etkilemesi. ilerleyi * lerlemek ii veya biimi. ileti * Bildirme yazs, mesaj. iletici * letme zellii olan (ey). iletili * letilmek ii veya biimi. iletilme * letilmek ii. iletilmek * letmek ii yaplmak. iletim * letmek ii. * letken eylerden sveya elektriin gemesi. * Isyaym, konveksiyon. ileti * letmek ii veya biimi. iletiim * Duygu, dnce veya bilgilerin akla gelebilecek her trl yolla bakalarna aktarlmas, bildiriim, haberleme, komnikasyon. * Telefon, telgraf, televizyon, radyo gibi aralardan yararlanarak yrtlen bilgi alverii, bildiriim, haberleme, komnikasyon. iletiim a * letiim aralarnn birbirleriyle ortak balantkurma veya ibirlii salama durumu veya dzeni. iletiim aralar * Toplumda szl veya yazlhaber alma imknnsalayan teknik aralar. iletiim merkezi * Bildiriim ve haberleri toplam ve deerlendirme brosu. iletiim ortam * Bildiriim, haberleme veya komnikasyon imknlarnn salandortam, medya. iletime * letimek ii veya durumu. iletimek * Bir durumu karlklolarak iletmek, karlklolarak haber alp vermek. iletken

* Akm, s, ses vb. geiren (madde), nakil, yaltkan kart. * Elektrik akm, s, gaz vb. ni bir yerden baka bir yere aktaran (madde, ey). iletken damarlar * Bitkilerde hcrelere besin maddelerini ileten borucuklar. iletkenlik * letken olma durumu. iletki * Bir aylmeye ve baka bir yerde aynayizmeye yarayan, yarm ember biimindeki ara, minkale. iletme * letmek ii. iletmek * Gtrmek, ulatrmak, nakletmek. * Elektrik akm, s, gaz vb. ni bir yerden baka bir yere gtrmek. ilga * (varln) Kaldrma. ilga etmek * (varln) ortadan kaldrmak. ilge * Edat: Ev gibi huzur kesi olmaz. ocuk sabaha karuyudu. ilgeli * lgeci olan, edatl. ilgeli tmle * Edatla kurulmutmle, edatltmle. ilgi * ki ey arasnda bulunan herhangi bir ballk, iliki, alka, taallk. * Dikkati ncelikle belirli bir ey zerinde toplama eilimi. * Belirli bir olay veya etkinlie yaknlk duyma, ondan holanma ve ona ncelik tanma. * Kimyasal artlar eveya birbirine ok yakn olduunda gelerin birbirleriyle birlemede gsterdii seicilik. ilgi alan * Bir kii veya kuruluun ilgilendii konular. ilgi ekici * lgiyi, dikkati zerinde toplayan. ilgi ekmek (toplamak veya uyandrmak) * evresinde ilgiyi, dikkati ve merakzerine toplamak, alka ekmek, alka toplamak veya alka uyandrmak. ilgi duymak * bir ie, bir olaya, bir kimseye nem vermek, yaknlk duymak. ilgi eki * Balantkavramveren ek. Trkede bu kavram isim grevli kelimeye -ki ekinin balanmasyla salanr. Bu ek nl uyumlarna aykrder ve ou kez kalma durumuyla kalplar. ilgi grmek * ilgi ekmek. ilgi gstermek * ilgisini esirgememek, belli etmek. ilgi toplamak * ilgisini younlatrmak, belli etmek. * ilgi grmek. ilgileme * lgilemek ii. ilgilemek * ki paraybirbirine ereti olarak dikmek, teyellemek. ilgilendiri* lgilendirmek ii veya biimi. ilgilendirme * lgilendirmek ii. ilgilendirmek * lgisini ekmek, nem vermek veya bir eyle ilgili klmak. * likin olmak. * Elverili, uygun bulmak. ilgileni * lgilenmek ii veya biimi. ilgilenme * lgilenmek ii.

ilgilenmek * Birine karyaknlk duymak veya gstermek, alkalanmak. * Bir eye karmerak duymak. * Bir konu zerinde almak, uramak, bir eyi ekici bulmak. ilgili * lgilenmiolan, ilgisi bulunan, alkal, alkadar, mteallik. ilgililik * lgili olma durumu, mensubiyet. ilgin * lgi uyandran, ilgi ve dikkat ekici olan, enteresan, alkabah. ilginleme * lginlemek ii veya durumu. ilginlemek * lgin duruma gelmek. ilginlik * lgin olma durumu. ilgisini kesmek * bir kimse veya eyle btn balarnkoparmak, ilikisi kalmamak, alkaykesmek. ilgisiz * lgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kaytsz, aldrmaz, alkasz, lkayt. ilgisizlik * lgisiz olma durumu, aldrmazlk, alkaszlk. * lgi gstermeme durumu. * Gnln sevgi veya nefret gibi duygulardan soyutlanmolmasdurumu, kaytszlk, lkayd. ilhak * Katma, balama, ekleme. * Egemenlii altna alma. ilhak etmek * katmak, balamak. * egemenlii altna almak. ilham * Esin. * Tanr'nn, peygamberlerin yreine doldurduu tanrsal leme zg duygu ve dnceler. ilham almak * esinlenmek. ilham etmek (veya vermek) * ie domasna sebep olmak, esindirmek. ilham kayna * Esinlenmeyi ve ie domaysalayan ey. ilham kaynaolmak * hayal dnyasnbeslemek. ilham perisi * Sanatlara esin verdii var saylan peri. ilhan * Bir ilhanln banda bulunan hkmdar, imparator. * ran Moollarnda hkmdarn unvan. ilhanlk * lhan olma durumu. * Kendi topraklarnda oturan eitli uluslaregemenlii altna toplayan devlet biimi, imparatorluk. * Byle bir devletin ynetimi altndaki lkelerin btn. -ili * Bkz. -l/ -ili. iliine (veya iliklerine) kadar * her eyini, btn varlnetkileyecek biimde. iliine ilemek (veya gemek) * ok slanmak; ok mek. * btn varlnkaplamak, ok etkilenmek. iliine kadar slanmak * ok slanmak. iliini (veya iliini kemiini) kurutmak * canndan bezdirecek kadar skntvermek. iliini kemirmek

* ok etkilemek. * smrmek. ilik * Giysilerin, yorgan araflarnn, yastk klflarnn vb.nin gereken belirli yerlerine iplikle rlerek, para geirilerek veya biye ile yaplan kk yark. ilik * Kemiklerin i boluklarndolduran yalmadde. ilik gibi * ok lezzetli, (genellikle et iin) iyi pimi. * ok gzel, istek uyandran (kadn veya kz). iliki * lik aan kimse. ilikilik * lik ama ii veya meslei. ilikleme * liklemek ii. iliklemek * Bir eyin dmesini iliine geirmek. iliklenme * liklenmek ii. iliklenmek * liklemek ii yaplmak. iliklerinde duymak * benliinde iyice duymak. ilikleyi * liklemek ii veya biimi. ilikli * lii olan. * liklenmi. iliksiz * lii (I, II) olmayan. ilim * Bilim. * Ayrnt, zellik, nitelik, hassasiyet. ilim adam * Bilim adam. ilim kadn * Bkz. bilim adam. ilimcilik * Bilimcilik. ilinek * Bir eye mecbur olarak balolmayan, onun znde bulunmayan, rastlantile olan nitelik, araz. ilineksel * linekle ilgili olan, zle ilgili olmayan. ilinti * ki ey arasnda ilgi, iliki. * nsanlar arasndaki ba. * sknts. * Seyrek diki, teyel. ilintileme * lintilemek ii veya durumu. ilintilemek * ki parayereti olarak seyrek dikile elde dikmek, teyellemek, ilgilemek. ilintili * lgisi, ilikisi, ba, ilintisi olan. ilistir * Szge. iliii kalmamak * ilgisi, ballolmamak. iliiini kesmek * hibir ilgisi kalmamak, balantlarnkoparmak. iliik

* litirilmi, eklenmi, balanm, merbut. * Bir eyle ilgili, ilikin, ait. * lgi, ballk, iliki, mnasebet. * Eklenmiolan blm. iliikli * liii olan, ilikin. iliiksiz * liii olmayan. iliilme * liilmek ii. iliilmek * limek ii yaplmak. iliken * Deniz dibinde batk ve atklarn oluturduu tabaka. ilikenli * liken zellik bulunduran. iliki * ki ey arasnda karlklilgi, ba, mnasebet, temas. * Balant, temas. iliki kurmak * balantsalamak, ilgi salamak. ilikilendirmek * likili duruma getirmek. ilikili * likisi olan. * lgili olarak. ilikin * lgisi, iliii olan, bal, ilgili, ait, merbut, mteallik. ilikisiz * likisi olmayan. ilikisizlik * likisiz olma durumu. ilime * limek ii. ilimek * Hafife dokunmak, taklmak. * Elini srmek, dokunmak. * Bir eyin kenarna ksa bir sre iin oturmak. * Karmak, rahat vermemek, mdahale etmek. * Deinmek, szn etmek. * aka etmek. ilitirilme * litirilmek ii. ilitirilmek* litirmek ii yaplmak; ereti taklmak, hafife tutturulmak. ilitirme * litirmek ii. ilitirmek * limesini salamak; balamak, tutturmak; ereti takmak, hafife tutturmak. ilk * Zaman, sra, yer ve nem bakmndan tekilerden nce gelen, son kart. * Herhangi bir eyin en nde olan, nce geleni. * Birinci olarak, en bata. ilk adm * Balang. ilk azda * nce, ncelikle, ilk iolarak, her eyden nce. lk a * En eski zamanlardan balayarak mild 476, BatRoma mparatorluunun kylna kadar sren a. ilk drdn * Ayn, yeni ay evresinden bir hafta sonra yarm daire biiminde grnd evre. ilk elden

* Batan balayarak; dolaysz, aracsz. ilk gsteri * Sahneye konulan oyunun ilk temsili, prmiyer. ilk gz ars * ilk doan evlt. * ilk sevilen, k olunan kimse. ilk knun * Aralk. ilk nce * nce, en nce, en bata. ilk rnek *Kk tip. ilk plnda * nce, en nde. * balangta. ilk sezi * Bir konuda edinilen ilk ve yaln bilgi. ilk terin * Ekim. ilk ve son * Tek, yegne. ilk yardm * Tedavisi gereken kimselerin ilk bakmlarnda uygulanan basit tedavi. * Tehlikeli ve an durumlarda uygulanan ilk ve ivedi tedavi ilemi. * Bu ilemin uygulandyer. ilk yardm hastahanesi * Anden rahatszlananlar veya kazada yaralananlara ilk tbb mdahelenin yaplabilecei nitelikte donatlan hastahane. ilk yar * Futbol, basketbol vb. karlamalarda iki devreden ilki. ilkah * Dlleme, dllenme. * Alama. ilkah etmek * dllemek. * alamak. ilkbahar * (kuzey yarm kre iin) Mart, nisan ve mays aylarniine alan zaman aral. Gk biliminde 21 Mart ile 22 Haziran aras, ilkyaz, bahar. ilke * Temel dnce, temel inan, umde, unsur, prensip. * Temel bilgi. * Baka eylerin kendisinden tredii ilk madde, ge, unsur. * Her trl tartmann dnda saylan ncl, mebde, prensip. * Davrankural. ilkeci * lkelerine bal(kimse). ilkecilik * lkeci olma durumu. ilkel * lk durumunda kalmolan, gelimesinin banda bulunan, iptida, primitif. * Zaman bakmndan en eski olan, iptida, primitif. * (sanatta) Yaln bir nitelik gsteren, yapmacksz olan, primitif. * zellikle XIV-XV. yzyllarda talyan ressamlarna, Orta asonlarnda Avrupa ressamlarna verilen ad. * Eitimsiz, kltrsz, grgsz. ilkel memeliler * Bazsnflandrmalara gre memeliler snfnn tek delikliler ile soyu tkenmiolan bazilkel yapl memelileri iine alan bir alt snf. ilkel toplum * Yazlkltr bulunmayan, sanayilememi, ehirlememitarm toplumu. ilkelce * lkel (bir biimde).

ilkelciler * lkelcilik yanlsolan sanatlar. ilkelcilik * Avrupa sanatnn amza kadar geirdii gelimelerden habersiz grnen, ilkel uluslarn salam, kaba, saf, yaln biimli sanatnbenimseyen gr, primitivizm. * lkellik zlemini ileri sren dnce akmlarnn genel ad, primitivizm. ilkeleme * lkelemek ii. ilkelemek* lke durumuna gelmek. ilkelleme * lkellemek ii. ilkellemek * lkel bir durum almak veya ilkel bir duruma gelmek. ilkelletirme * lkelletirmek ii veya durumu. ilkelletirmek * lkel duruma getirmek. ilkellik * lkel olma durumu, iptidalik. ilkesel * lke ile ilgili. ilkgz * Eyll ay. ilkin * Bata, balangta, nce, iptida. ilkokul * Zorunlu renim andaki kz ve erkek ocuklarnn temel eitim ve retimini salamak iin devlete alan veya almasna izin verilen beyllk okul. ilkrenim * lkretim. ilkretim * Birka retim basamandan oluan rgn eitim sisteminin, okuma yazmay, aritmetii, iyi bir yurtta olmak iin gerekli temel bilgi ve becerileri kazandran sekiz yllk ilk basama. ilkten * lk nce. ilkyaz * lkbahar, bahar. ill * lle. illki * lle. illllah * Usan ve bezginlik anlatr. illllah demek * usanmak, bkmak, bezmek. illllah etmek * usanmak, bkmak. ille * Ne olursa olsun, hangi artta olursa olsun, her hlde. * Hele, zellikle. * Yoksa, olmazsa. ille velkin * Gel gelelim, bununla birlikte. illegal * Yasa d, yasaya aykr. illet * Hastalk. * Hastalk derecesine varan alkanlk. * Bozukluk. * Kzdran, sinirlendiren ey veya kimse. * Sebep.

illet etmek * sinirlendirmek, kzdrmak. * sakatlamak. illet olmak * ok sinirlenmek, ok kzmak. illetine uramak * hastalk derecesinde dkn veya tutkun olmak. illetli * Hastalolan. * kide bir aksaklk gsteren. ill * Nedensel. illiyet * Nedensellik. illstrasyon * Resimlerle ssleme. * Kitap iindeki bir yazyaklayan veya ssleyen resim. illzyon * Yanlsama. illzyonist* Gz bac. illzyonizm * Gz baclk. ilme * lmek (II) ii. ilmek * lmik. ilmek * Hafif bir dm yaparak balamak. * Haldokurken dmleri balamak. * Demek, dokunmak. ilmekleme * lmeklemek ii. ilmeklemek * lmek durumuna getirmek. ilm * Bilimsel. ilm ahlk * Tre bilimi. ilmiahlk * Bkz. ahlk bilimi, etik. ilmihl * Din kurallarnrenmek iin yazlmkitap. ilmik * zlmesi kolay dm, ereti dm. ilmik atmak * ilmik yapmak. ilmikleme * lmiklemek ii. ilmiklemek * Ereti dmle balamak. ilmiklenme * lmiklenmek ii. ilmiklenmek * lmikle tutturulmak. ilmikli * Kolay zlr biimde dmlenmi. * Herhangi bir sayda dm, ilmii olan. ilmiksiz * Kolay zlemeyen biimde dmlenmi. * lmii olmayan. ilminden anlamak

* bir iin, aracn veya konunun uzmanolmak. ilmini almak * bir iin zelliklerini, ileyiini, en ince ayrntlarna kadar iyice renmek. ilmiye * Din ileriyle uraan hocalar snf. * Din ileriyle uraanlarn meslei. ilmhaber * Birinin yer, hl, meden durumu vb.ni gsteren resm belge, hl kd. * Bir eyin teslim alndngsteren belge, alndkd. ilsizlemek * Yurtsuz, vatansz kalmak. iltibas * Birbirine ok benzeyen iki eyin karmas, andrma. iltibasa yol amak * karkla sebep olmak. iltica * Gvenilir bir yere snma, snma. iltica etmek * snmak. iltica hakk * Bkz. snma hakk. iltifat * Yzn evirerek bakma. * Birine gler yz gsterme, hatrnsorma, tatldavranma, ilgilenme. * lgi gsterme, rabet etme. * Sz sylerken, daha ok etki salamak iin beklenmedik bir anda sz, konu ile ok yakndan ilgili birine veya bir eye yneltme. iltifat etmek * ilgilenmek, sayggstermek. * beenmek, rabet etmek. iltifatl * Yze glen, gnl alan. iltihab * ltihapla ilgili, yangl. * ltihabolan, yangl, iltihapl. iltihak * Katlma. iltihak etmek * katlmak. iltihap * Vcudun mikroplara karkoymak iin herhangi bir yerine fazla kan hcumu ile orada ikinlik, krmzlk, sve arile beliren irin toplamas, yang. iltihaplanma * ltihaplanmak ii, yanglanma. iltihaplanmak * Bir doku veya bir organda iltihap toplamak, yanglanmak. iltihapl * ltihabolan, yangl. iltihapsz * ltihabolmayan, yangsz. iltimas * Haksz yere, yasa ve kurallara uymakszn kayrma, arka kma. * Birine herhangi bir konuda ncelik ve ayrcalk tanma. iltimas etmek (veya gemek) * kayrmak; korumak. iltimas * Kayrc, arka. iltimaslk* Kayrma ii, kayrclk veya kayrmaclk. iltimasolmak * arkas, kayrcsolmak. iltimasl

* Kayrlan (kimse) veya kayrlarak yaplan (i). iltisak * Kavuma, bitime, birleme ile ilgili olan. * Bitiken (dil). iltisak * ltisak olma durumu. iltisak diller * Bitiken diller. iltizam * Kayrma, bir taraftutma. * Gerekli bulma. * Kesenek. iltizam etmek * kesenee almak. iltizamc * Keseneki, mltezim. iltizam * steyerek, bilerek yaplan. ilzam * Cevap veremez duruma getirme, susturma. ilzam etmek * susturmak. im * aret. * Almet. -im * Bkz. -m (I). -im * Bkz. -m (II). -im * Bkz. -m (III). im bilimi * Gsterge bilimi. ima * Dolaylolarak anlatma, st kapalolarak belirtme, iaretleme, ant_____rma, ihsas. * Aka belirtilmeyen, dolaylolarak anlatlan ey. ima etmek * dolaylanlatmak, antrmak, ihsas etmek. imaj * mge. imal * Ham maddeyi ileyip mal retme. * Yapm. imal etmek * ham maddeyi ileyerek bir mal retmek. imalt * Ham madde ilenerek yaplan her trl mal. * lenerek yaplan retim. imalt resmi * Baskldevre levhasnn delikler, yarklar, profiller desenler ve onlarn yerleri ile son durumlargibi baz zelliklerini belirten bir resim. imalt * Ham madde ileyerek mal reten kimse veya kurulu. imaltlk * maltnn ii veya meslei. imalthane * Ham maddelerin ilenerek, mal olarak piyasaya srlecek duruma getirildii iyeri, yapm evi. imale * Bir tarafa yatrma, eme. * Ksa okunmasgereken heceyi lye uydurmak iin uzun okuma. imale etmek * emek, evirmek.

imale yapmak * ksa heceyi uzun okumak. imal * st kapal, rtl (sz veya davran). imam * Cemaate namaz kldran kimse. * Mslmanlkta mezhep kuran kimse. * Hz. Muhammed'den sonra onun vekillii grevini zerine alan halifelere verilen unvan. * Bazkk slm devletlerinde devlet bakan. * En nde bulunan, nder. imam evi * Kadnlara zg ceza evi. imam kay * Tabut. imam nikh * slm din kurallarna gre kylan din nikh. imam nikhl * mam nikholan. imam osurursa, cemaat sar * yneticilerin kt bir iyapmalar, onlarn buyruundakilerin daha kt bir iyapmalarna yol aar. imam suyu * Rak. imambayld * Bir eit zeytinyalpatlcan yemei. imame * Tespihlerin batarafna geirilen uzunca para. imamet * mamlk. imamlk * mam olma durumu. * mamn grevi. iman * Dinin ortaya koyduu domalara inanma, din inanc, kutsal inan, inan, itikat. * slm dinine inanma. * Gl inan, inan. iman etmek * Tanr'ya, dine inanmak. * gl bir inan duymak. iman getirmek * gnl rzasyla Mslmanlkabul etmek. * yrekten inanmak. iman sahibi * nanm, iman etmikimse. iman tahtas * Gs kemii. imana gelmek * Mslmanlkabul etmek. * en sonunda doruyu sylemek. * sonradan bir eyi kabul edip uymak. imana getirmek * Mslmanlkabul ettirmek. * istenilen biimde davranmayzorla kabul ettirmek. imangevremek (ksa syleyile) * ok yorulmak veya skntekmek. imanyok (ksa syleyile) * acmasz, insafsz. * kahrolas!. imanm (ksa syleyile) * "karde, arkada!" anlamnda bir sesleni. imanna kadar (ksa syleyile) * azna kadar, son kertesine kadar, tka basa, alabildiince. imaniye

* nanclk, fideizm. imanl * manolan, inanl, mutekit. * nsafl, vicdanl. imansz * manolmayan, inansz, inansz. * nsafsz, acmasz. imansz gitmek * Tanr'ya inanmadan lmek. imansz peynir * Yaalnmst, peynir veya yourt. imanszlk * mansz olma durumu, inanszlk, inanszlk. imar * Bayndrlk. * Bayndr duruma getirme, gelitirme. imar etmek * bayndr durumuna getirmek, bayndrlatrmak, gelitirmek. imaret * marethane. imarethane * Yoksullara ve rencilere yiyecek datmak iin kurulmuhayr kurumu. imbat * Yazn, gndz denizden karaya doru esen mevsim rzgr, deniz yeli. imbik * Damtmaya yarayan, damtma iinde kullanlan ara, damtc. imbikten ekmek * damtmak. imbisat * Yaylma, genileme. imbisat etmek * yaylmak, genilemek. imdada (veya imdadna) komak (veya yetimek) * ok zor ve tehlikeli bir anda yardm etmek. imdat * Tehlikede olana yaplan yardm. * Yetiin! Kurtarn. imdat etmek * tehlikede olan birine yardm etmek. imdat ummak * yardm beklemek. imdat * Yardm iinde grevlendirilmiinsan. * mdada gelen, yardma koan. imdi * "Buna gre", "u hlde", "artk", "imdi" szleri gibi, bana getirildii cmleyi nceki cmlenin bir sonucu durumuna sokar. imece * Krsal topluluklarda kyn zorunlu ve istee balilerinin kyllerce eit artlarda emek birliiyle gerekletirilmesi. * Birok kimsenin toplanp el birliiyle bir kiinin veya bir topluluun iini grmesi ve bylece ilerin sra ile bitirilmesi. imek * Bkz. ek fiil. imge * Zihinde tasarlanan ve gereklemesi zlenen ey, d, hayal, hlya. * Duyu organlarnn dtan alglandbir nesnenin bilince yansyan benzeri, hayal, imaj. * Duyularla alnan bir uyaran sz konusu olmakszn bilinte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj. imgeci * mgeyi ne alan, imgeye nem veren (kimse, dnce vb.). imgelem * Gemiyaantlara zg elerle imdiki yaantarasnda bakurma gc, muhayyile.

* Bir nesneyi, o nesne (karmzda) olmakszn tasarmlama yetisi, muhayyile. imgeleme * mgelemek ii, tahayyl. imgelemek * Bir eyin imgesini zihinde canlandrmak, tahayyl etmek. imgelenme * mgelenmek ii. imgelenmek * mgelemek iine konu olmak. imgeli * mgeye dayanan, imgesi olan. imgesel * mge ile ilgili, hayal. imha * Ortadan kaldrma, yok etme. imha atei * Bir savata dman ordusunu yok etmek amacyla karadan, havadan ve denizden alan ate. imha etmek * ortadan kaldrmak, yok etmek. imiine sarlmak * (bir iiin) birini ok sktrmak. imik * Boaz, grtlak. imitasyon * Taklit, taklit etme. imkn * Yararlanlan uygun art veya durum, olanak. imkn vermek * uygun art veya durum salamak. imknyok * olanaksz, olamaz. imknsz * mknolmayan, olma veya gerekleme durumu bulunmayan. imknszlama * mknszlamak ii. imknszlamak * mknsz duruma gelmek, olanakszlamak. imknszlk * mknsz olma durumu, olanakszlk. iml * Yazm. * Doldurma, doldurulma. iml etmek * birine syleyip yazdrmak. * doldurmak. iml yanl * Yazda yaplan yanl, yazm yanl. imlya gelmemek * (bir ey veya dnce) dzenlenemeyecek kadar kark olmak, ynteme uyamayacak bir durumda olmak. imle * Fiziksel bir olaykendiliinden tespit edip izen ara, kaydedici. imleme * mlemek ii, ima. imlemek * m koymak, imle gstermek. * Dolaysyla anlatmak, ima etmek. immoral * Tretanmaz. immoralizm * Tretanmazlk. immnoloji * Baklk bilimi.

imparator * Bir imparatorluu yneten kimse, ilhan. imparator otu * Maydanozgillerden, baharlve yakcolan kk hekimlikte kullanlan bir ot (Peucedaum imperatoria). imparatorie * mparator kars. * mparatorluu yneten kadn. imparatorielik * mparatorie olma durumu veya unvan. imparatorluk * mparator olma durumu veya unvan, ilhanlk. * Kendi topraklarnda oturan eitli milletleri egemenlii altnda toplayan devlet biimi. imrahor * Padiah ahrlarna ve onlarla ilgili gerelere bakmakla grevli kimse. imren * Grlen bir eyi veya benzerini edinme istei, gpta. imrence * Herkese imrenilen ey veya kimse. imrendirme * mrendirmek ii. imrendirmek * mrenmesine yol amak. imrenilme * mrenilmek ii. imrenilmek * mrenmek ii yaplmak. imreni * mrenmek ii veya biimi. imrenme * mrenmek ii, gpta. imrenmek * Beenilen, holanlan bir eyi edinme veya bir yiyecei yeme isteini duymak. * Beenilen bir kii veya eye benzemeyi istemek, gpta etmek. imrenti * mrenme, gpta. imroz * Vcudu beyaz, bave ayaklarda siyah lekeler bulunan, kk csseli, uzun ve ince kuyruklu, kaba kark ve uzun yapal, Gkeada ve ksmen anakkale ilinde yetitirilen bir koyun tr. imsak * Bir eyden el ekerek nefsine hkim olma, perhiz. * (ramazanda) Oruca balama zaman. * Cimrilik. imsak etmek * bir eyden el ekerek nefsine hkim olmak. imsak vakti * Orucun balama saati veya zaman. imsakiye * Ramazanda imsak zamannyerel saate gre gsteren izelge. imsakli * Cimri. -imtrak * Bkz. -mtrak. imtihan * Snav. * Direnme, dayanma, g gerektiren, sonuta bir deney kazandran zor durum. imtihan etmek * bilgi derecesini lmek. * denemek, snamak. imtihan olmak * bilgisi llmek. * denenmek, snanmak. imtihan vermek

* snanmak; tehlikeli ve zor bir durumdan zarar grmeden iyi bir sonuca ulamak. imtihana ekmek * bilgisini lmek. * denemek, snamak. imtina * Kanma, saknma, ekinme. imtina etmek * bir eyi yapmaktan kanmak, ekinmek. imtisal * Bir rnee gre davranma, uyma, benzemeye alma. * Alnan buyrua btnyle uyma. imtisal etmek * uymak, benzemeye almak. imtisas * Emme, emerek ekme sourma. imtiyaz * Bakalarna tannmayan zel, kiisel hak veya art, ayrcalk. * Fabrika kurmak, maden iletmek vb.iin bir kii veya kurulua devlet tarafndan verilen zel izin. * Gedik. imtiyazl * Ayrcalolan, ayrcalk tannan, ayrcalkl. imtiyazsz * Ayrcalolmayan, ayrcalk tannmayan, ayrcalksz. imtiza * Karabilme. * Birbirini tutma, uyum salama, uygunluk. * yi geinme, uyuma. * Kaynama. imtiza etmek * badamak, uyumak. imtizasz * Uyumsuz. imza * Bir kimsenin, bir yaznn altna bu yazyyazdnveya onayladnbelirtmek iin her zaman aynbiimde yazdad veya iaret. * mzalamak ii. * Herhangi bir dalda n yapmyazar, sanat. imza atmak (veya bir eyi) imza etmek * imzalamak. imza gn * Yazarlarn sata kan eserlerini hatra olarak imzaladklargn. imza kd * yerlerinde alanlarn girive klarnn denetlenmesi amacile zerine imzalarnattklarkt. imza sahibi * Bir yere imza atan kimse. * Bazsanat ve meslek kollarnda salam bir yeri olan, deerini her zaman kabul ettirmikimse. * Gazete, dergi gibi yaymlarda, adnkullanarak yazyazan kimse. imza sirkleri * mza rneinin bulunduu imza. imza toplamak * bir dilekeyi veya neriyi, destekleyenlere imzalatmak. imza treni * Antlama veya szlemelerde ilgili taraflarn belgelere imza atmasve birbirlerini kutlamas. imza vermek * imza atmak. imzalama * mzalamak ii. imzalamak * Bir yazveya belgeye imzasnyazmak, imza atmak. * mza veya iaretle eserin yazarveya yaratcsolduunu belirtmek. * Bir kimseye, hatra olarak sunulan esere imza atmak. imzalan*

mzalanmak ii veya biimi. imzalanma * mzalanmak ii. imzalanmak * mzalanmak ii yaplmak. imzalatma * mzalatmak ii. imzalatmak * mza attrmak. imzalay* mzalamak ii veya biimi. imzal * mza edilmi. * (yaz, eser iin) Yazarbelirtilmi. imzasz * mza edilmemi. * Yazan belirtilmemi. imzaybasmak (veya akmak) * imzalamak, imza etmek. in * ndiyum'un ksaltmas. in * Yaban hayvanlarnn kendilerine yuva edindikleri kovuk. * Maara. in * nsan. -in * Bkz. -n / -in (I). -in * \343 -n / -in (II). in cin * olumsuz fiillerle birlikte "hi kimse, hibir canlvarlk" anlamna gelir. in cin top oynamak (veya in cin yok) * hibir canlvarlk bulunmamak. in gibi * dar ve karanlk (yer). -in hali * Bkz. tamlayan durumu. in misin, cin misin * genellikle masallarda "insan msn, cin misin?" anlamnda kullanlr. inada binmek (veya bindirmek) * Bkz. iinada binmek. inadtutmak * ok direnmek. inadna * Terslik olsun diye. * Gereinin, istenilenin tersine. inak * Dogma. inak * Dogmac. inaklk * Dogmaclk. inaksal * Dogmatik. inal * Kendisine inanlan kimse. inam * Emanet, vedia. inan * nanmak ii. * Bir kimse veya eyin doruluunu, bykln ve gcn sarslmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat.

inan olmaz * gvenilmez. inan olsun * bana inan, inan ki. inanca * Gvence. inanclk * Temel gereklerin aklla kavranamayacan, ancak inan yoluyla elde edilebileceini savunan retilerin genel ad, imaniye, fideizm. inan * Bir dnceye gnlden balbulunma. * Tanr'ya, bir dine inanma, iman, itikat. * Birine duyulan gven, inanma duygusu. * nanlan ey, gr, reti. inanl * nancolan, imanl, itikatl, mutekit. inanllk * nanlolma durumu. inansz * nancolmayan, imansz, itiktsz. inanszlk* nansz olma durumu, imanszlk, itikatszlk. inandrc* nandran, inandrma zellii olan, mukni. inandrclk * nandrcolma durumu. inandrlma * nandrlmak ii. inandrlmak * nanmassalanmak. inandrma * nandrmak ii. inandrmak * nanmasnsalamak. inanlma * nanlmak ii. inanlmak * nanmak ii yaplmak. inanlmaz * nanlmasok g veya imknsz olan. * Az rastlanan, olaanst. inanrlk * nanlabilir bir eyin nitelii. * nanma eilimi. inan * nanma. * nanlan ey. inanl * nanolan, bir eye btn varlyla inanmbulunan, imanl, mmin, mutekit. inanma * nanmak ii. inanmak * Bir eyi doru olarak benimsemek. * Birini doru szl olarak bilmek, gvenmek. * Bir eyin varln, doruluunu kabul etmek. * Sevecek, gvenecek ve balanacak en yksek varlk olarak bilmek, iman etmek. * Kanarak aldanmak. inanmazlk * nanmaz olma durumu. inansz * nanolmayan, imansz. inanszlk

* nansz olma durumu, imanszlk. inat * Bir konuda direnme, ayak direme, diretme, direnim. * Birine karkmak, kardnce ileri srme. * nat. inat etmek* direnmek, diretmek, ayak diremek. inat * Direngen, ayak direyici. inatlk * natolma durumu, direngenlik. inatlama * natlamak ii, dayatma. inatlamak * Karlklinat etmek. * nat etmek. inayet * yilik, kayra, atfet, ihsan, ltuf. inayet etmek (veya eylemek) * iyilik ve yardm etmek, kayrmak, ltfetmek. inayet ola * "Allah versin" sz gibi dilencileri savmak iin kullanlr. inayette bulunmak * inayet etmek. ince * Kendi cinsinden olanlara gre, dar ve uzun olan, kalnlaz olan, kaln kart. * Taneleri ufak, iri kart. * Kk ayntlarok olan, arzen gerektiren, kaba kart. * (svlar iin) Akkanlok olan, youn ve koyu olmayan. * Dnce, duygu veya davranbakmndan insann sevgi ve saygsnkazanan, zarif, kaba kart. * (ses iin) Tiz, pes kart. * Hafif, gc az. * yiden iyiye, eni konu ayrntl. -ince * Bkz. -nca / -ince. ince ar * Verem. ince ayrm * En kk ayrntsna kadar inme, alar, nans. ince barsak * Sindirim borusunun mideden kaln barsaa kadar olan yiyeceklerin sindirilmesi grevini yapan blm. ince donanma * Hafif gemilerden kurulmudonanma. ince eleyip (veya eirip) sk dokumak * bir eyi en kk ayrntlarna kadar aratrmak, gzden veya elden geirmek. ince gl ya * Su buhardatmasyla elde edilen soluk sarrenkli, gl kokulu bir sv. ince hastalk * Bkz. ince hastalk. ince hastalk * Akcier veremi. ince ince * Belli belirsiz, pek belli etmeden, hafif hafif. ince i * Nak. * zenli ve hesapldavran. ince kesim * Kemikleri ince ve zayf. ince saz * Trk mziinde keman, ney, tambur, kemene, ut, kanun, daire gibi alglardan ve okuyuculardan oluan fasl yapan topluluk. ince ses

* Titreim saysok olan ses; tiz ses. ince sva * Kaba sva zerine ince kum ve imento karmyla yaplan dzgn sva. ince tutkal* Uygun svlarla akclartrlmsvtutkal. ince nl * Dilin ileriye srlmesiyle n damakta oluan nl: e, i, , . ince ya * Yakt olarak veya yalamada kullanlan akkan nitelikteki mineral ya. ince yapl* Narin, nazik, zayf. ince zar * Beyni, omur ilii saran zarlarn en altta olan. incecik * ok ince. * nce bir biimde, ince olarak. incecikten * Belli belirsiz. inceden * nce yapl. inceden inceye * Ayrntlara inerek, nem vererek, titizlikle, titizce. * Hafif, belirsiz, tiz olmayan bir sesle. inceleme * ncelemek ii, tetkik. * Bir bilim veya sanat konusunu her ynyle genibiimde aklayan eser veya yazltetkik. incelemeci * nceleme yapan kimse. incelemek * Bir ii veya bir eyi ele alp zelliklerini, ayrntlarninceden inceye, zenle anlamaya, renmeye almak, tetkik etmek. inceleni * ncelenmek ii veya biimi. incelenme * ncelenmek ii. incelenmek * ncelemek ii yaplmak. inceleti * nceletmek ii veya biimi. inceletme * nceletmek ii. inceletmek * ncelemek iini bakasna yaptrmak, birinin incelemesini salamak. inceleyici * nceleyen, aratrma yapan (kimse), mdekkik. * Bir eyin zelliklerini anlamak amactayan bak. incelik * nce olma durumu. * nce davrangsterme, zarafet, nezaket. * Bir iin herkese grlemeyen nitelikleri. * Ayrnt. inceli * ncelmek ii veya biimi. incelme * ncelmek ii. incelmek * nce duruma gelmek. * Davranlarincelik kazanmak, kibarlamak. * Zayflamak. * (sviin) Koyu durumdan akkan duruma gelmek, akkanlartmak. inceltici * Boyalarn younluunu azaltmak, sulandrmak amacyla kullanlan kimyasal birleimlerin genel ad, tiner.

incelti * nceltmek ii veya biimi. inceltme * nceltmek ii veya durumu. inceltme iareti * Dzeltme iareti. inceltmek * nce duruma getirmek. incerek * Zayfa yakn, incecik. inci * stiridye gibi bazkavkldeniz hayvanlarnn iersinde oluan, deerli, kk, sert, sedef renginde ss tanesi. * Yanllsebebiyle gln olan sz veya cmle. * ncilerden oluan tak. -inci * Bkz. -nc/ -nci. inci bal* Sazangillerden, pullarndan inci yaplan kk bir balk (Alburnus alburnus). inci iei * Zambakgillerden, temren biimindeki yapraklararasnda ince bir sap zerinde kk an biiminde beyaz iekler aan bir ss bitkisi, mge (Convallaria). inci gibi * kk, temiz, gzel ve dzgn. inci samak * birbirinden gzel szler sylemek. inci ta * Feldspat cinsinden, suyu az ve eridii zaman inciye benzeyen taneleri olan yanardakaynaklcam. incik * Bacan, diz kapandan topua kadar olan blm. * Bazblgelerde diz, ayak bilei, baldr veya kaval kemikleri de bu adla anlr. incik boncuk * Deersiz ufak tefek ss eyas. incik kemii * Diz kapandan topua kadar olan kemik. ncil * Hz. sa'ya indirildiine inanlan kutsal kitap. incinme * ncinmek ii. incinmek * arpma, skma, burkulma gibi etkenlerle vcudun bir yeri arverir duruma gelmek. * Birinin herhangi bir davranyznden znt duymak, gcenmek, krlmak. incir * Dutgillerden, asl yurdu Akdeniz kylarolan, yapraklargenidilimli bir aa (Ficus carica). * Bu aacn etli, tatlyemii. incir ekirdeini doldurmamak * ok az veya ok nemsiz. incir kuu * Kuyruksallayangillerden, en ok incir ve baka yemilerle beslendii iin zararlsaylan ve avlanlan kk bir ku(Anthus trivialis). incirlik * ncir yetitirilen alan, incir bahesi. * ncir aalarok olan yer. incirsi meyve * Gerek bir meyve olmayan, yumurtalklardan deil, ieklikten oluan incire benzer meyve. incitici * nciten, dokunakl, gnl krc(sz veya davran). incitilme * ncitilmek iine konu olma veya incitmek ii yaplma. incitilmek * ncitmek ii yaplmak. inciti

* ncitmek ii veya biimi. incitme * ncitmek ii. incitmebeni * Kanser. incitmek * ncitmesine yol amak. * Kt sz veya davranla birini krmak, zmek. incizap * ekme, ekilme. * Cazibeye tutulma, ilgi duyma. in * Uzunluu 2,540 cm olan ngiliz uzunluk l birimi, parmak, pus. -in * Bkz. -n. indeks * Dizin. * Bir geliimi gsteren nicelikler veya deerler arasndaki iliki. indeterminist * Belirlenmezci. indeterminizm * Belirlenmezcilik. ind * Herkese kabul edilebilecek bir temele balanamayp yalnz bir kiinin kendi kansna dayanan. indifa * (yanardalarda) Pskrme. * Kzamk, kzl vb. hastalklarda vcutta krmzlekeler grlme. * Bakaldrma, isyan etme, ayaklanma. indifa etmek * (yanarda) pskrmek. indifa * (yanardaiin) Pskrten. * Dkntl (hastalk). indikatr * Gsterge. indinde * (bir kimseye) Gre, yannda. indirgeme * ndirgemek ii, irca. indirgemek * Daha kolay ve yaln duruma getirmek. * Bir maddenin oksijenini alarak oksit zelliini yok etmek, irca etmek. * Bir ilemi daha ksa veya daha yaln bir biime sokmak, irca etmek. indirgen * Oksit durumundaki cisimlerin oksijenini alma veya daha dk bir oksitleme derecesine indirme zellii olan (madde). indirgenebilir * Daha dk bir oksitleme derecesine indirilebilen. indirgeni* ndirgenmek ii veya biimi. indirgenlik * ndirgen olma durumu. indirgenme * ndirgenmek ii. indirgenmek * ndirgemek ii yaplmak. indirgeyici* ndirgemek iini yapan, yapabilecek zellikleri tayan (madde). indirilme * ndirilmek ii. indirilmek * ndirmek ii yaplmak.

indirim * Fiyatta yaplan deer drm, tenzilt, iskonto. indirim yapmak * fiyatta deer drm yapmak, iskonto yapmak. indirimli * Fiyatnda deer drm yaplm, tenziltl, skontolu. indirimli satlar * Yln belirli aylarnda, belli bir sre iin, sanayi odalarnn onayyla yaplan deer drml satlar. indiri * ndirmek ii veya biimi. indirme * ndirmek ii. * ndirmek ii. indirme-bindirme * Trafikte minibs, taksi vb. kk aralara yolcularn indikleri veya bindikleri durak. indirmek * Yksekten, sarp ve kt yerden veya yukardan aaya inmesini salamak. * Bir tat veya binek hayvanndan aaya almak. * Azaltmak, drmek. * Hzla vurmak. * Kapamak. * (yamur, sis iin) Birdenbire bastrmak. * Krmak, tahrip etmek. indirtme * ndirtmek ii. indirtmek * ndirmek iini yaptrmak. indis * Bir harf zerine konulan iaret. * Bir harf, benzer fakat yine de deiik biimlerde iki veya daha ok kez kullanlmak istendiinde, harfin stne veya altna eklenen ayrciaret. * Bir kkn derecesini gstermek iin kk iaretinin kollararasna konulan say. individalist * Bireyci. individalizm * Bireycilik. indiyum * Atom arl114,8 olan, gmparlaklnda, kurundan daha kolay ezilen yumuak bir element. Ksaltmasn. indkle * ndkleme akmelde etmeye yarayan ara. indkleme * ndklemek ii, endksiyon. * Tme varm, endksiyon. indkleme akm * ndkleme yoluyla elde edilen elektrik akm. indkleme makinesi * ndklemeyle oluan elektrik akmlarnreten makine. indklemek * Kapalbir devreyi, iddeti her an deien bir manyetik alann iine koyarak onun zerinde bir elektrik akmoluturmak. indksiyon * Bkz. ndkleme. nebolu kt * Karadeniz'de kereste tamakta kullanlan bir tr kk mavna. ine * Tekne. negl kftesi * negl yresine zg bir tr kfte. inek * Dii sr. * Aptal, bn.

* ok alan renci. * bne. inek ya* nek stnden yaplan katya. ineki * Stn ve st rnlerini satmak iin inek besleyen kimse. inekilik * nek besleme ii. inekhane * neklerin barndyer. inekleme * neklemek ii. ineklemek * ok almak, ok alarak renmek, hafzlamak. ineklik * nek ahr. * Bnlk. * Aralmaya ramen anlayamama durumu. inen * Bkz. ilen. ineze * Bkz. eneze. infak * Nafaka verip bir kimsenin geimini salama. infaz * (bir yargy) Yerine getirme, uygulama. * Birine szn geirme. infaz etmek * yargkararnyerine getirmek, uygulamak. infial * Birine ierleme, gcenme, kzgnlk duyma. * Herhangi bir eyden etkilenme. * Edilgi. infial uyandrmak * kzgnla yol amak, fke yaratmak. infiale kaplmak * kzgnlk, fke duymak. infilk * Gl bir biimde patlama. infilk etmek * patlamak. * birdenbire iddetle ortaya kmak. infinitezimal * Sonsuz kk nicelikleri inceleyen (matematik kolu). infirak * Ayrlma. infirat * Topluluktan ayrdurma. infirat * Yalnzc. infiratlk * Yalnzclk. infisah * Bozulma, yrrlkten kma. * Dalma. * Kokuma. infisah etmek * yrrlkten kmak; bozulmak. * dalmak. * kokumak. informatik * Biliim.

ngiliz * ngiltere halkndan olan kimse. * ngiltere'ye veya ngiliz halkna zg olan (ey). ngiliz anahtar * Somunlargevetmeye veya sktrmaya yarayan ve eneleri paralel olarak alp kapanan kska. ngiliz ipi * Bkz. ngiliz sicimi. ngiliz sicimi * ok salam, sk bkml sicim. ngiliz sicimi (veya ipi) ile aslmak * bir ii ustasna yaptrmak. ngiliz siyaseti * Souk kanllk ve kurnazlkla bir ii yapma veya yaptrma. ngiliz tuzu * srdrc olarak kullanlan magnezyum slfat. ngilizce * Hint-Avrupa dil ailesinden, ngiltere'de, biraz farklbiimiyle A.B.D., Kanada, Avustralya ve ngiliz uygarlnbenimsemiolan lkelerde kullanlan dil. * Bu dile zg olan. ingin * evresine gre alakta bulunan, mnhat. * Solunum, sindirim gibi aygtlarn veya bazorganlarn iini rten ince zarn iltihaplanp svsalmas, duma, nevazil, zkm, nezle. inginlik * ngin olma durumu. * Gten dme, yalanma, inhitat. inha * Resm bir greve atama veya bir st aama iin yazlan yaz. inha etmek * atamak iin neride bulunmak. inhibitr * Depolanan benzinlerde gazlamay, yalama yalarndaki renk deimesini, trbin yaktlarnda korozyonun istenmeyen etkilerini nlemek veya geciktirmek gibi amalar iin kullanlan, petrol rnlerinde doal olarak bulunan veya ok kk oranlarda sonradan katlan bir madde. inhidam * kme, yklma. inhill * Dalma, blnme, paralanma. * (grev) Alma. * Ayrma, erime. inhill etmek * dalmak. * (grev) almak. inhimak * Bir eye ardknlk gsterme, kaplma. inhina * Erilme, bklme. * (birine) Baeme, yumuaklk gsterme. inhiraf * Sapma, baka bir tarafa meyletme. inhiraf etmek * sapmak. inhisar * Tekel. * Tek bana sahip olma. inhisar etmek * yalnz ...zerine olmak, yalnz... iin olmak, ...-den darkmamak, bir eyle snrlanmak. * verilmek, tannmak. inhisara almak (veya inhisarna almak) * tekeline almak. inhisarc * Tekelci.

inhisarclk * Tekelcilik. inhisarnda olmak * tekelinde olmak. inhitat * kme, gerileme, alalma. * Gten dme, inginlik, yalanma. inhitat etmek * kmek, gerilemek. ini * Kayn birader. inik * nmi, indirilmi. inik deniz * Gelgit srasnda sular ekildiinde denizin durumu. iniks * (k iin) Yansma, yans. * (ses iin) Yanklama, yanklanma, yank. * (piyasada) Tepki veya etki. iniks etmek * yansmak. * yanklanmak. inikat * Toplanma, birleim. * Anlama, kararlatrma. inildeme * nildemek ii. inildemek * nlemek. inildetme * nildetmek ii. inildetmek* nlemesine sebep olmak. inildeyi * nildeme ii. inileme * nilemek ii. inilemek * nlemek. inilme * nilmek ii. inilmek * nmek ii yaplmak. inilti * nleme sesi. iniltili * nleme sesiyle ykl, inlemeli. inim inim * Srekli olarak inlemeyi anlatr. inim inim inlemek * srekli olarak inlemek. * ok skntda olmak. inim inim inletmek * birini byk skntya sokmak. inisiyatif * ncecilik, stnlk. * Gerekli kararlaralmaybilen kiinin nitelii. inisiyatifi ele almak (veya geirmek) * ncelie, stnle sahip olmak. inisiyatifini kullanmak * gerekli kararlarncelikle almak. inisyal

* lk satrn ilk harfinin byk puntoda ve ssl yazlarla dizilme ilemi. ini * nmek ii veya biimi. * Yukardan aaya gittike alalan eimli yer, yokukart. * Gerileyi, k. * Araljimnastikte, atlayarak veya hzlanarak aratan ayrlma durumu. iniaa* nite aaya doru. inik * Engebeli olan. iniyoku* Hem inii hem kolan. inili * nii olan, bayr aa. inili kl * Hem inii hem kolan (yol). inili yokulu * nili kl. inkr * Yaptn, sylediini, tank olduunu saklama, gizleme, yadsma. inkr etmek (veya inkrdan gelmek) * yaptbir ii, syledii sz veya tank olduu bir eyi yapmadn, bilmediini, grmediini sylemek, yaptnsaklamak, yadsmak. inkrc * nkr eden kimse. inkrclk * nkrcolma durumu. inkbaz * Toplanma, bzlme. * Sknt, keder. * Peklik, kabzlk. inkbazlk * nkibaz olma durumu. inklp * Bir durumdan baka bir duruma gei, dnm. inklp etmek * (bir durumdan baka bir duruma) dnmek. inklp * nklp yanlsveya inklp yapan (kimse). inklplk * nklpolma durumu. inkraz * Batma, dalma, k, yok olma, son bulma. inkraz bulmak * batmak, kmek, dalmak, yok olmak, son bulmak. inkraza uramak * batmak, dalmak, kmek, yok olmak. inksam * Blnme, taksim edilme. * Paralanma. inkta * Kesilme, kesinti. inktaa uramak * kesilmek. inkyat * Boyun eme, uyma. inkyat etmek * boyun emek. inkisar * Krlma. * Gcenme, gnl krlma. * lenme, ilen.

inkisar etmek (veya inkisarda bulunmak) * ilenmek. inkisartutmak * ilenci gereklemek. inkisarhayal * Beklediini, umduunu bulamamaktan doan dkrkl, hayal krkl. inkiaf * Gelime, geliim. * Aa kma. * Anm. inkiaf etmek * gelimek. inkiaf ettirmek * gelitirmek. inleme * nlemek ii. inlemek * Ac, znt belirten kesik sesler karmak. * Gr, uultulu, yanklses karmak. inletme * nletmek ii. inletmek * nlemesine yol amak. * ok eziyet vermek, eziyet ektirmek. inleyi * nlemek ii veya biimi. inme * nmek ii. * Vcudun bir blmnde hareket ve hissetmenin kalkmas, fel, nzul. inme inmek * (vcudun bir yerinde) hareket ve hissetme kalmamak, fel gelmek. inmek * Yukardan aaya doru gelmek, kmak kart. * Bir tat veya binek hayvanndan yere basmak. * Da, tepe gibi yksek bir yerden gelmek. * (bir yerden baka bir yere) Gitmek, varmak. * Konaklamak. * Alalp eski durumuna dnmek. * Fiyatdrmek. * Deeri dmek. * Vurmak. * Yklmak. * nme gelmek. * Bir yeri kaplamak, basmak veya bir yerden akmak, kaymak. * Uzamak, ulamak. * Amak. * Saysazalmak. inmeli * Bir tarafnda inme bulunan, mefl. inorganik * Cansz olan. * Organik olmayan, anorganik. * Hcrelerin cansz blmleri. * Organlardaki bozukluktan ileri gelmeyen hastalk. inorganik kimya * Canllarn dnda, yer kabuunu oluturan, btn kimyasal maddeleri inceleyen kimya dal. insaf * Merhamete, vicdana veya manta dayanan adalet. * "Ac, dn" anlamnda kullanlr. insaf etmek * acmak, hakkntanmak. insafa gelmek

* acmasz ve haksz tutumdan vazgemek. insafna kalm * (bir eyin) bir kimsenin doruluuna, adaletine ve isteine balolduunu belirtir. insafl * nsafolan, acyarak, hakknvererek davranan, vicdanl, imanl. insafllk * nsaflolma durumu. insafsz * nsafolmayan, vicdansz, imansz. insafszca * nsafsz bir biimde, gaddarca. insafszlk * nsafsz olma durumu, insafszca davranma, vicdanszlk. insafszlk etmek * acmamak, insafszca, vicdanszca davranmak. insan * Memelilerden, iki eli olan, iki ayak zerinde dolaan, szle anlaan, akl ve dnme yetenei olan en gelimicanl. * Bu trden olan canl. * Huy ve ahlk ynnden stn nitelikli (kimse). * Belirsiz zamir gibi de kullanlr. insan ayadememi(veya basmam) * iine insan girmemi, iinde insan olmayan. insan biimcilik * nsann niteliklerinin baka bir varla, zellikle Tanr'ya aktarlmas, antropomorfizm. insan bilimci * Antropolog. insan bilimi * Antropoloji. insan bilimsel * Antropolojik. insan corafyas * Beer corafya. insan eli dememi(veya dokunmam) * bakmsz kalmyer. insan eti yemek * birini ekitirmek. insan evld * yi insan, iyi kimse. insan gibi * insanlara yarar biimde. insan gnlnn artnsyler * insanlar aka yaparken ilerinden geeni yanstrlar. insan hli * Olabilir, hokarlamak gerekir. insan iine kmak * toplum iine karmak, bakalaryla iliki kurmak. insan konua konua, hayvan koklaa koklaa * insanlar konuarak birbirlerini daha iyi anlarlar. insan kurusu * ok zayf. insan kumisali * uzaka bir yere gidildiinde sylenir. insan msveddesi * Bir insanda bulunmasgerekli niteliklerden yoksun olan. insan sarraf * Bkz. adam sarraf. insanbal* nsan kafal, androsefal. insanca * nsana yakr biimde, insan. * nsan bakmndan.

insanc * nsancl. insancl * nsan seven. * nsanla ilgili. * nsana deer veren. * nsanclk yanlsolan, hmanist. insanclk * Eski Yunan ve Ltin kltrn en yksek kltr rnei olarak alan ve Orta an skolstik dnne karXlV.yzylda doan felsefe, bilim ve sanat gr, hmanizm, humanizma. * nsanlk sevgisini, insan ululuunu en yce ama ve olgunluk sayan reti, hmanizm, humanizma. insancllama * nsancllamak ii. insancllamak * nsancl duruma gelmek. insangiller * Fosil hlinde yaayan insankapsayan familya. insanmslar * nsana benzer yaratklar, insanslar, antropoitler. insann adkacana canksn * haklveya haksz yere adbir defalk ktye ktm, ondan sonra yaptklarhep o gzle deerlendirilir. insan * nsana, insanla yakan, insanca. insaniincilik * nsanevrenin merkezi sayan, btn br yaratklarn insan iin yaratlmolduklarnsyleyen din nitelikli reti, antroposantrizm. insaniyet * nsanlk. insaniyet namna * insanla yakr duygulara uyarak. insaniyetli * nsanlolan, insan, mrvvetli. insaniyetsiz * nsanlolmayan, mrvvetsiz. insaniyetsizlik * nsaniyetsiz olma durumu. insanlama * nsanlarmaymunlardan ayran evrim srelerinin hepsi. insanlamak * nsanca davranma zellii kazanmak, insana yarar biimde davranmak. insanlk * Btn insanlariine alan varlk. * nsaninsan yapan, insann doasnoluturan niteliklerin hepsi. * nsann deerini, saygnlnveren z, insana yarar yaama ve dnme ilkesi. * nsansevme, insan sevgisi, insancl olma. insanlk etmek * insana yarar biimde davranmak. insanlk hli * Olabilir, hokarlamak gerekir, insan hli. insanlktan kmak * ok zayflamolmak. * insana zg niteliklerini yitirmek. insanolu * nsan, demolu. insanolu ist emmi * insanlardan tam bir doruluk beklenmez. insans * nsana benzeyen, insanandran, antropoit. insanslar * Maymunlarve insangilleri iine alan maymunlar alt takm, insanmslar, antropoitler. insanst * nsan gcn ve yeteneklerini aan, fevkalbeer.

insektaryum * Bilimsel amalarla bcek inceleme, saklama, koruma yeri. insicam * Dzgnlk, tutarlk, badam. * Tutarlk. insicaml* Dzgn, tutarl. insicamllk * Tutarllk. insicamsz * Birbirini tutmayan, tutarsz. insicamszlk * nsicamsz olma durumu. insiraf * Bkn. insiraf * Bklgen (dil). insiyak * gd, sevktabi. insiyak * gdl, sevktabi. instant coffee * Bkz. hazr kahve. ina * Yapkurma, yapyapma, kurma. * (dz yaz, iir) Kaleme alma, yazya dkme. * Dz yaz, nesir. ina etmek * kurmak, yapmak. inaat * Yap, yapileri. * Yapmak ii, yapm. inaat ivisi * ap2-7 mm, boyu 4-20 cm arasnda deien, balve tepesi trtllivi. inaat * Yapilerini yneten teknik grevli. * Yapustas. inaatlk * naat ileriyle urama. inallah * Allah "Tanrdilerse" anlamnda dilek anlatr. inallahla maallahla * aba harcamadan, tevekklle. inat * iir okuma, iir syleme. * Bir iiri, bir edebiyat eserini topluluk nnde, yksek sesle ve gerektii biimde okuma. inat etmek * bir iiri, bir edebiyat eserini yksek sesle okumak. inirah * almas, gnl almas, ferahlk. inirah bulmak * i almak, ferahlamak. inta * Bir ii sonulandrma, sona erdirme, bitirme. inta etmek * sonulandrmak, bitirmek. intak * Konuturma syletme. * Kiiletirilen varlklara, hayal yaratklara sz syletme sanat, dillendirme. intan * Mikroptan ileri gelen hastalk. * Kokuma, kt kokma.

intan * Mikropla oluan, mikroplu. intaniye * Mikropla bulaan hastalklar. intaniyeci * Mikroplu hastalklar doktoru, uzman. integral * Paralardan olumubtn. * Trevi bilinen fonksiyon. integral denklemi * Bir deikenin bilinmeyen fonksiyonunu ve bu fonksiyonun bulunduu belirli integrali birbirine balayan denklem. integral hesaplar * Sonsuz integrallerin bulunmasve onlarn uygulanmasile ilgili yntemleri kullanan matematik dal. integrasyon * Bilinen bir diferansiyelin denklemini zme ilemi. * Bir diferansiyel denklemi zme ilemi. integre * Entegre. intelekt * Entelekt. intelektalizm * Entelektalizm. interferometre * Giriimler. interferometri * Giriim lme. interferon * Hcrelerin virslere karoluturduklarzel savunma maddesi. interkinez * ekirdein iki blnme devresi arasndaki dinlenme durumu. interkoneksiyon * Birok elektrik ebekesi arasnda balantkurma. intermezzo * Serbest bir biimde yazlmolan ve kendi kendine bir btn oluturan mzik eseri. -inti * Bkz. -nt/ -nti. intiba * zlenim. intibah * Uyanma, uyan. intibak * evreye veya bir duruma uyma. * ki eyin llerinin birbirini tutmas. intibak etmek * uymak, almak. intibaksz * Yaadevreye veya duruma uymakta glk eken. intibakszlk * evreye uymama durumu. intifa * Yararlanma, faydalanma. intifa hakk * Bakasna ait bir maldan yararlanma, bakasna ait bir malkullanma hakk. intiha * Son, sona erme, sonu gelme. intihabat * Seimler. intihal * Arma. intihap * Seim, seme.

intihar * Bir kimsenin toplumsal ve ruhsal sebeplerin etkisi ile kendi hayatna son vermesi. * Hayatntehlikeye drecek ardavranveya i. intihar etmek * kendini ldrmek. intikal * Bir yerden baka bir yere geme, gei. * Anlama, kavrama. * Miras olarak babadan oula kalma. intikal etmek * yer deitirmek. * anlamak, kavramak. * miras olarak babadan oula kalmak. intikam * . intikam almak * almak. intikamc * almaya alan. intisap * Balanma. * Girme. * Kaplanma. intisap etmek * balanmak. * girmek. * kaplanmak. intiar * Yaylma. * (gazete, dergi) kma, yaymlanma. intiar etmek * yaylmak, dalmak. * yaymlanmak. intizam * Dzenli, dzgn olma. intizaml* Dzgn, dzenli. intizamsz * Dzensiz, dzeni olmayan, kark. intizamszlk * Dzensiz olma durumu, dzensizlik, karklk. intizar * Bekleme, gzleme. * lenme, beddua, inkisar. intizar etmek * beklemek, gzlemek. * iIenmek, beddua etmek. inzal * ndirme, indirilme. inzibat * Skdzen. * Silhlkuvvetlerde, ordudaki dzeni salamak amacyla grevlendirilmier. inzibat * Skdzeni salayc, dzene balayc, insan davranlarnsnrlayc, dzenleyici, baskaltna alc. inzibatsz * Skdzeni olmayan, dzensiz, babo. inzimam * Katlma, ulanma, eklenme. inzimam etmek * katlmamak, eklenmek, ulanmak. inziva * Toplum hayatndan kap tek bana yaama. *Ddnyayla btn balarnkeserek Tanryla birleebilmek iin insann kendi iine kapanmas.

inzivaya ekilmek * toplumdan kap, hibir eyle ilgilenmeyerek tek bana yaamak. ip * Dokuma maddelerinin bklmliflerinden yaplan ba. * (bazblgelerde) plik. * Asarak ldrme cezas. -ip * Bkz. -p / -ip. ip atlamak * ipin iki ucunun tutularak evrilmesiyle, ipe ayanve bandedirmeden zplamak. ip cambaz * ki direk arasnda, yksekte gerilmiip zerinde gsteriler yapan cambaz. ip merdiven * pten rlm, ounlukla gemilerde kullanlan merdiven. ip takmak * birinin ktl iin almak. ip torba * Pazar filesi. ip torbal* Elinde pazar filesi olan. ipi * p reten, yapan veya satan kimse. ipik * Bitkilerin erkek organlarnda baiee balayan ince sap. ipilik * pinin ii veya meslei. ipe ekmek * asarak ldrmek. ipe dizmek * boncuk gibi eyleri iplie geirmek. ipe gelesice * "aslarak l" anlamnda bir ilenme. ipe gitmek * lme gitmek. ipe sapa gelmeyen (veya gelmez) * akla yakn olmayan veya birbirini tutmayan. ipe un sermek * geersiz birtakm sebepler ileri srerek istenilen ii yapmaktan kanmak. ipek * pek bcei kozalarzlerek karlan ve dokumaclkta kullanlan ok ince, esnek ve parlak tel. * Bu telden yaplm. ipek aac * Ekvatoral blgelerde yetien, kerestesi ipek grnnde, sarparltl, deerli bir mobilya aac. ipek bcei * Kanatlarpullu bcekler snfndan, rd kozalardan ipek elde edilen, dut yapraile beslenen bir cins kelebein trtl(Bombyx mori). ipek bcei kelebei * Trtllarnn rd kozalardan ipek elde edilen kelebeklere verilen genel ad. ipek bcekilii * pek iplii veya ipek bcei yumurtaselde etmek amacyla ipek bcei yetitirmek ve koza elde etmek ii. ipek iei * Semizotugillerden, gzel iek aan bir bitki cinsi (Portulaca grandiflora). ipek gibi * ok ince, parlak ve yumuak. * gzel, iyi huylu. ipek mat* Cil veya vernikle aa zerinde oluturulan, ipei andran yarparlak grn. ipeka * Altn kk. ipeki * pek bcei yetitiren veya ipek satan kimse. ipekilik

* pek bcei yetitirme veya ipek alp satma ii. ipekhane * Kozalarn, ipek ilesi durumuna getirilmesi iin ilendii yer. ipekli * pekten yaplmveya iinde ipek bulunan (kuma). ipham * Belirsizlik, kapallk. * Etkisini artrmak iin anlamn bilerek, isteyerek kapalbraklmas. ipi (birinin) eline gemek * ynetimi bakasnn eline gemek, kontrol bakasnn elinde bulunmak. ipi zmek * ilgisini kesmek. ipi rk * Gvenilmez (kimse). ipi krk * Serseri, sorumsuz. ipi krmak * savuup gitmek. ipi koparmak * balbulunduu kurulula veya yaknlbulunan kii ile ilikisini kesmek. ipi sapyok * birbirini tutmaz, yersiz, anlamsz. ipil ipil * Parlak bir kla yanarak, bir snp bir parlayarak. ipileme * pilemek ii. ipilemek * Az kla yanmak. ipilti * Hafif esinti. ipin ucunu karmak * ynetimde veya bir eyi kullanmada gereken ly yitirmek. ipince * ok ince, incecik. ipini ekmek * birini ll davranmaya zorlamak. ipini krmak * azmak, ele avuca smaz bir durum almak. ipini koparan * babokalan. ipipullah * Kimsesi, malmlk olmayan kimse. ipipullah, sivri klh (kalmak) * yalnz, kimsesiz, hibir eysiz (kalmak). ipiyle kuyuya inilmez * kendisine gvenilmez. ipka * Yerinde, nceki durumunda brakma. * Snfta brakma. ipka etmek * yerinde brakmak, kaldrmamak, deitirmemek. ipka kalmak * snf gememek. iple ekmek * sabrszlkla beklemek. iplemek * Sayggstermek, deer vermek. iplememek * sayggstermemek, deer vermemek, nem vermemek, aldretmemek. ipleri birinin elinde olmak * o ii el altndan ynetmek. iplicik

* Srlarn soluk borularna yerleen ve ara konaksz bulaan, en ok 8 cm uzunluunda akcier kl kurdu (Dictyocaulus viviparus). iplii pazara kmak * kt nitelik ve sularortaya kmak. iplik * Pamuk, keten, yn, ipek, naylon vb.dokuma maddelerinin uzun, ince liflerinden her biri. * Bu liflerin birlikte bklmve ekilmidurumu. * Fasulye gibi sebzelerin veya bazmeyvelerin lifi. iplik ekmek * kumatan iplik karmak. * iplik eirmek. iplik iplik * Tel tel. * Yol yol. iplik kurdu * psiler snfna baltrlerden her biri. iplik solucanlar * psiler. ipliki * plik yapan veya satan kimse. iplikilik * Dokuma liflerini iplik durumuna getirmek iin yaplan ilemlerin btn. * plik satma ii. iplikhane * Ham bitki liflerinin iplik yapldyer. ipliklenme * pliklenmek ii. ipliklenmek * Tel tel olmak, lif lif olmak. ipliksi * plie benzer. ipnotize * pnotizma yoluyla uyutulmu, etki altnda kalm. ipnotize etmek * ipnotizma yoluyla birini uyutmak. ipnotize olmak * ipnotizma yoluyla etki altnda kalmak; yaruykulu duruma gelmek. ipnotizma * Szle, bakla, telkin yoluyla salanan bir tr uyku. ipnotizmac * pnotizma ile uraan kimse. ipnotizmal * pnotizma edilmi(kimse). ipnoz * Szle, bakla telkin yaplarak salanan bir eit uyku durumu, hipnoz. ipotek * Bir gayrimenkuln bir borca karteminat oluturmasngerektiren ve ayn bir hak mahiyetinde olan gayrimenkul rehin, tutu, rehin. ipotek etmek * rehinde brakmak, rehine koymak. ipotekli * Rehinde bulunan, rehine konulmu. ipotetik * Varsayma dayanan, faraz. ipotez * Bkz. hipotez. ipsi * p veya iplik biiminde olan. ipsi solucanlar * Solucanlarn, ou insan ve hayvanlarda asalak olarak yaayan, ince uzun vcutlu bir snf. ipsiler * psi solucanlarn bir dal, iplik solucanlar.

ipsiz * pi olmayan. * Haylaz, serseri, hayta. ipsiz sapsz * Birbirini tutmaz, yersiz ve anlamsz. * Serseri, hayta. iptal * Yararlktan, kullantan kaldrma, silme, bozma. * Herhangi bir hkmn geersiz olduunu gerekeleri ile gstererek rtme. iptal etmek * kullantan kaldrmak; bozmak. * hkmsz brakmak, rtmek. ipten kazktan kurtulmu * her trl ktl yapacak yaradlta olan (kimse). ipten kuak kuanmak * yoksul dmek. iptida * Balang. * Bir ie balama. * (i'ptida:) nceleri, en nce, ilk nce. iptida * lkel. * lkokul. iptida mektep * lkokul. iptidalik * ptida olma durumu. iptidalar* nceleri. iptil * Dknlk, tiryakilik. iptizal * Bayalama, ayaa dme. * Bir eyi srekli olarak kullanma. ipucu * Aranlan geree ulatrabilecek iz. ipucu vermek * aranlan geree ulatrabilecek eyle ilgili, onu bulmaya yarayan bilgi vermek. ir * ridyum'un ksaltmas. -ir * Bkz. -r / -ir. irade * stek, dilek. * Buyruk. * Bir eyi yapp yapmamaya karar verme gc. * sten. irade beyan * Bir sonuca ynelmiirade aklamas. irade d* radesiz. irade kayb * Bkz. irade yitimi. irade yitimi * Karar verme, dikkat, istekli kmldama gibi zihin veya beden etkinliine ilikin ileri yapamamaktan doan sinir yorgunluunda grlen bir belirti, abuli, isten yitimi. iradeci * rade yanls. iradecilik * stenilik. iradeli * radeye dayanan, irad.

iradesiz * rade d, gayriirad. iradesizlik * radesiz olma durumu, istensizlik. iradmesel* Bir dnceyi ataszleri, zdeyivb. ile glendirme. irad * radeli, istenli. iradiye * Bkz. stenilik. ranist * ran dili ve kltr ile uraan kimse. ranistik * ran dili ve kltr aratrmalar. ranl * ran halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). irap * Dzgn konuma. irapta mahalli yok * hibir deeri ve nemi yok. irat * Gelir. * Gelir getiren mlk. * Syleme. irat etmek * sylemek. irca * Eski biimine sokma, evirme. * Dndrme. * ndirgeme. irca etmek * eski biime sokmak, evirmek, dndrmek. * indirgemek. irdeleme * rdelemek ii. irdelemek * Bir konunun incelenmesi ve eletirilmesi gereken btn ynlerini birer birer incelemek, aratrmak, tetkik ve tetebbu etmek, mtala etmek. irfan * Bilme, anlama, sezme, kltr. * Geree ulatrcgl sezi, var, varllk. iri * Olaandan daha hacimli, olaanaan bykl olan. iri iri * byk, ok iri. iri kym * ri kylm. * ri yapl, gvdeli. iri lf * Abartlsz. iri yar * ri yapl. iriba * Kuyruksuz kurbaann yumurtadan yeni kmkurtuu. irice * riye yakn, biraz iri (kimse veya ey). iridyum * Atom arl193,1 atom numaras77, younluu 22,4 olan ve pltin filizlerinde bulunan deerli bir element. Ksaltmasr. irileme * rilemek ii. * Bazorganlarn hastalk sonucunda olaan dbymesi durumu.

irilemek * ri bir duruma gelmek. irili ufakl* Byk kk kark. irilik * ri olma durumu. irin * Organizmann herhangi bir yerinde iltihaplanma sonunda lmhcre artklarndan ve bozulmuak yuvarlardan oluan, mikroplu veya mikropsuz, genellikle sarmtrak renkte koyuca sv, cerahat. irinlenme * rinlenmek ii, iltihaplanma, cerahatlenme. irinlenmek * rin olumak, iltihaplanmak, cerahatlenmek. irinli * rin toplam, cerahatli. irinti * Elek ve kalbur zerinde kalan iri taneler. * Hayvanlarn beenmeyerek yemedikleri iri saman. iris * Saydam tabaka ile gz mercei arasnda bulunan, ince, kaslabilen bir zardan oluan, gzn renkli blm, ssen. iri * Ar. irkili * rkilmek ii veya biimi. irkilme * rkilmek ii. irkilmek * rkerek geri ekilir gibi olmak veya arp duraklamak. * (vcudun bir yeri) Dardan gelen bir uyarcnn etkisiyle kanlanp imek, taharretmek. * (akan bir ey) Bir engel karsnda duraklayp birikmek. irkiltici * rkilmeye sebep olan. irkiltme * rkiltmek ii veya durumu. irkiltmek * rkilmesine sebep olmak. irkinti * Su birikintisi. * rperme, tiksinti. * Korku, ekinme. irkme * rkmek ii veya durumu. irkmek * Birikmek. * Biriktirmek, toplamak. * Tiksinmek. rlandal * rlanda halkndan olan (kimse). irmik * Sert budaydan elde edilen, taneleri iri, gltence zengin un. irmik helvas * rmik, am fst, yave eker karmyla hazrlanan bir tatltr. ironi * Dolaylve alaylanlatm, mizah. irrasyonalizm * Hayatta ve bilgilerde akl dgelere tek yanlolarak arlk veren sevgi, duygu ve i gdleri, bilginin kaynasayan gr, akl dclk. irrasyonel * Akl d, gayriakl, us d. irrealist * Gerek d.

irredantizm * Dil, gelenek, grenek ve eitli kltr deerleri bakmndan bir birlik gsterdii hlde ana yurt dnda kalmhalkn yaadtopraklarana yurt snrlariine almak dncesi. irs * Kaltm, soya ekim. irsal * Gnderme, yollama. irsalt * Gnderilen eyler, gnderiler. irsaliye * Bir yere gnderilen eyann listesi, gnderme belgesi. irsen * Kaltm yoluyla. irs * Kaltmla geen, soydan kalma, soydan geme, kaltsal. irsiyet * Soya ekim, kaltm, veraset. irat * Doru yolu gsterme, uyarma. irat etmek * doru yolu gstermek, uyarmak. irtibat * Balant, balolma. irtibat kurmak * balantsalamak. irtica * Gericilik. irtica * Gericilikle ilgili gerici (davran, tutum). irtical * Bir manzumeyi veya sz birdenbire dnmeden, iine doduu gibi syleme, doa. irticalen * ine doduu gibi syleyerek, doatan. irtifa * Ykseklik. * Ykselti. irtifak * Dayanma. irtifak hakk * Bakasnn arsa, yol, bahe gibi tanmaz bir malndan belirli bir yolda yararlanma hakk. irtihal * (br dnyaya) Gme, lme. irtihal etmek * lmek. irtikp * (kt i) Yapma, ktlk etme. * Yiyicilik, rvet alma. * Yalan syleme, hile yapma. irtisam * Resmi kma, resmi izilme. * z dm. irtia * Rvet alma, rvet yeme. is * Dumann dedii yerde braktkara leke. * Srme. isabet * (bir yne doru atlan ey iin) Hedefe varma, hedefi vurma. * (piyango vb.) ans oyunlarnda, kazanma, kma, vurma. * (neri, dnce, sz iin) Yerinde olma, yanlmazlk. * Gzel rastlant. * "ok gzel", "iyi oldu!" gibi anlamlarda kullanlr.

isabet almak * vurulmak, yaralanmak. isabet etmek * nian alnan yere demek, rastlamak. * kmak. * yerinde igrmolmak. isabet oldu * yerinde, tam istee uygun. isabetli * Yerine dm, yerinde, uygun. isabetsiz * Yerinde olmayan, uygun olmayan, yersiz. isaf * (bir dilei, istei) Yerine getirme. isal * Ulatrma. isale * Aktma. is'at * Kutlama. is'at etmek * kutlamak. sa'ykstrd, Muhammed'i memnun edemedi * iyilik edeyim derken kimseyi memnun edemedi. ise ise tutmak * dumana tutup karartmak. sev * Hz. sa' nn yayddinden olan, Hristiyan. sevlik * Hristiyanlk. isfendan * Akaaa. * Akaaatan yaplmolan. isfenks * Bkz. Sfenks. ishak kuu*Bataklk baykuu. ishal * Srgn, i srme, trk, amel. ishal olmak * amel olmak, srgn olmak. ishalli * shali olan. isilik * Terlemekten veya scaktan vcutta meydana gelen kk pembe kabartlar, srgn. isim * Ad. * Kii, insan. * Canlve cansz varlklar, duygu ve dnceleri, eitli durumlarbildiren kelime. isim cmlesi * Yklemi isim soyundan olan veya ek fiile kurulan cmle. isim ekimi * simlere iyelik eklerinin getirilmesi. isim durumu * sim hli. isim gvdesi * sim ve fiil kklerinden yapm ekleriyle tretilen ve isim olarak kullanlan gvde. isim hakk * Bir ticarethanenin veya maln adnkullanma karlnda talep edilen hak, patent hakk. isim hli * Baka bir kelime ile ilgi kurmak iin, ismin yaln olarak veya ek olarak girdii durum. isim koymak

* ad koymak, tesmiye etmek. isim kk * Bir ismin eklerine blnemeyen anlamlen kk para. isim taban * sim kk ve gvdelerinin ekim eki almamhli. isim tamlamas * ki veya daha ok isim soyundan kelime ile kurulmuolan tamlama. isim vermek * ad vermek. isim yapmak * bir alanda n kazanmak, n almak. isimcilik * Adclk. isimden treme fiil * sim kknden fiil yapm ekiyle yaplmfiil gvdesi. isimden treme isim * sim kknden yapm ekleriyle tretilen isim gvdesi: Ev-cil, gz-c-lk vb. isimlendirme * simlendirmek ii. isimlendirmek * Adlandrmak, ad koymak. isimli * Adolan, ad alm. isimlik * smin yazldplketin konulduu yer. isimsiz * Adolmayan, ad almam. * Yaptibilinmesine karlk kendi bilinmeyen, adsz. iskalrya * armhlarn halat basamaklar. iskambil * Bir yznde saylar veya resimler bulunan, eitli oyunlar oynamaya yarayan kart, oyun kd. * Bu kartlarn 52 tanesinden oluan deste. * Bu kart destesiyle oynanan oyun. iskambil kd * skambil. iskambil kdgibi devrilmek * birer birer ve birbiri ardsra devrilmek. iskn * Yurtlandrma, yerletirme. * Yurtlanma, yerleme. iskn etmek * (ev, yurt) kazandrmak, bobir yere insan yerletirmek. iskandil * Denizin derinliini lme. * Bu iiin kullanlan ara. * in i yzn renme, bilgi toplama, sorup soruturma. iskandil etmek * deniz derinliini lmek. * bir iin i yzn aratrmak, bilgi toplamak. * gzetlemek, evreyi kollamak. * sorup soruturmak, aratrmak. skandinav * Kuzey Avrupa yarm adalarnn btn. * skandinavyal. skandinav dilleri * Germen dillerinin kuzey kolundaki dillere verilen ad. skandinavyal * sve, Norve, Danimarka ve Finlandiya'da oturan halk ve bu halkn soyundan olan (kimse). iskarpel * Tahta, metal veya tailemeye yarayan elik ara. iskarpin

* keli, konsuz ayakkab. iskarto * Yapakrnts. iskele * Deniz tatlarnn yanat, ou tahta ve betondan yaplm, denize doru uzanan yer. * Kyya yanaan deniz aracna doru uzatlan ereti kk kpr veya gemiye kmaysalayan merdiven. * Vapur uraolan ehir veya kasaba. * erlerde bulunan bir yerin kendine en yakn olan deniz taturaveya demir yolu dura. * Yaplarn dnda svama, boyama veya onarm iin keresteden kat kat kurulan, alma srasnda stne klan atk. * Geminin sol yan. * Iklarn yerletirilmesi, klarn dolaabilmesi iin stdyolarda tavana yakn yerde duvarepeevre saran knt. iskele almak * (gemi) merdivenleri kaldrlp harekete hazrlanmak. * bir erkek, bir kadna sarkntlk etmek. iskele babas * Yanaan gemileri balamak iin rhtma konmudkme demir veya betondan silindir. iskele kelepesi * naatn dyzeyine kurulan iskeleyi birbirine balamaya yarayan balantparalar. iskele kuu * Yalapkn, emircik. iskelet * nsan ve hayvan bedeninin kemik ats, terih. * Yumuak blmleri dklm, l bir vcudun kemiklerinin btn. * Bir eyi oluturan temel at. * ok zayf. * Bir eserin genel pln. * Kuru, plak. iskelet gibi * ok zayf. iskelet mobilya * Esas taycksmlarmasif aa malzemeden yaplan ve oturma grubuna giren koltuk, kanepe, sandalye, kolaklsandalye, sallanan koltuk vb. mobilya. iskeleti kmak * ok zayflamak. iskemle * Arkalksz sandalye. * stne sigara tablas, iek vazosu gibi eyler konulan kk masa. * Sandalye. iskerlet * Dikenli salyangoz. iskete * Seregillerden, gagalardili, zararlbcek ve kurtlarla beslenen, gzel sesli bir ku(Parus ater). iski * Bkz. ski. skite * skitlerin dili. skitler * M. Vlll-Vll. yzyllarda Orta Asya'dan Gney Rusya'ya g eden bir kavim. sko * skoya halkndan olan kimse. * skoya yaps, skolara zg olan. skoa * sko dili. skoyal* sko halkndan olan kimse, sko. iskolstik * Bkz. skolstik. iskonto * Bkz. skonto. iskorbt

* C vitamini eksikliinden ileri gelen ve dermanszlk, zayflk ve dietlerinin iltihabgibi belirtilerle kendini gsteren hastalk. iskorina * Birleikgillerden, lezzetli kkleri sebze olarak kullanlan, Akdeniz blgesinde ok yetitirilen bir bitki (Scorzonera). iskorpit * skorpitgillerden, iri bal, yzgelerinde yakcdikenleri bulunan, eti beenilen bir balk (Scorpaena scrofa). iskorpitgiller * Omurgallardan, rnek hayvaniskorpit olan, srt yzgeleri zehirli bezlere balgl dikenlerle donanm, btn denizlerde rastlanan balklar snf. iskota * Yelkenleri amak ve tutmak iin alt kelerine balanan halat, zincir ve palangadan oluan donanm. slm * slmiyet. * Hz. Muhammed'in yayddinden olan (kimse), Mslman. slm gizemcilii * Tasavvuf. slm hukuku * Din temeline dayanan hukuk, eriat. slmc * Mslmanln esaslarnsadece din hayatta deil, hukuk, iktisad ve siyas dzenlemelerde de geerli klmak isteyen kimse. slmclk * slmcolma durumu. slm * slm diniyle ilgili olan. slmiyet * Hz. Muhammed'in yayddin, Mslmanlk. slmlama * slmlamak ii. slmlamak * Mslman olmak. slmlatrma * Mslman olmasnsalama. slmlatrmak * Mslman yapmak. slmlk * Mslmanlk. slv * Slav. slvca * Slavca. slvclk * Slavclk. slvist * Slavist. slvistik * Slavistik. slvlatrmak * Slavlatrmak. isleme * slemek ii. islemek * se tutup karartmak. islenme * slenmek ii. islenmek * sli duruma gelmek. isli * si olan, islenmi, is bulam. * s verecek biimde. isli kf

* Toprakta ve gbreliklerde rkl yaamakla birlikte kulak, burun, akcier asalaolarak da geliebilen asklmantar (Aspergillus fumigatus). islim * Gcnden yararlanmak iin elde edilen buhar, istim. islim arkadan gelsin * Bkz. istim arkadan gelsin. sloven * Sloven. ismen * Adnbelirterek, adnsyleyerek, adnvererek. ismet * Ahlk kurallarna balkalma durumu, sililik. * Drstlk, temizlik. ismetli * Ahlk kurallarna bal, ismet sahibi. * Drst olan. ismetsiz * Ahlk kurallarna aykrdavranan. * Drst olmayan. ismi kmak * nl olmak. * kt bir n yapmak. ismi gemek * adndan sz edilmek, bahsedilmek, adgemek. ismi var cismi yok * sz edilen bir kimse veya eyin gerekte var olmadnanlatr. * adolmasna karlk grevini, etkinliini yerine getirmeyen. ismini cismini almak * adn, kimliini belirleyip kaydetmek. ismini cismini bilmemek * hi tanmamak. ismiyle cismiyle * Bkz. adyla sanyla. isnaden * Dayanarak. isnat * Bir dnceyi, bir konuyu bir kii veya sebebe dayandrma, ykleme, atfetme. * Karaclk, iftira. isnat etmek * dayandrmak. * kara almak; iftira etmek. isnat grubu * Sfatlarn isimden sonra gelmesiyle oluan ve genellikle deyim olarak kullanlan kelime grubu. ispalya * Herek. ispanya * Boyaclkta kullanlan tebeir tozu. spanyol * spanya halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). * spanyol halkna zg olan. spanyol dans * spanyollara zg, hareketli bir tr dans. spanyol mzii * spanyollara zg bir tr mzik. spanyol nezlesi * Paavra hastal. spanyolca * Hint-Avrupa dillerinden, spanya'da, Brezilya dndaki Ltin Amerika'da ve spanyol uygarln benimsemilkelerde kullanlan dil. ispanyolet * Pencere kanatlarnkapadktan sonra srglemeye yarayan ve ortasnda her iki yana ileyen tutacak yeri bulunan uzun demir srg.

ispanyolet kilit * Elbise dolab, bro dolabvb. eyalarn kapaklarna taklan, srg kollarile kapan altndan ve stnden kilitleme yapan gmme kilit eidi. ispari * zmaritgillerden, kurun renginde bir balk (Sargus annularis). ispat * Tant ve kant gstererek bir eyin gerek ynn ortaya karma, tantlama, tant. ispat etmek * kantlamak. * tantlamak. ispati * skambil kdnda sinek. ispatlama * Kantlama. * Tantlama. ispatlamak* Kantlamak. * Tantlamak. ispatlan* spatlanmak ii veya biimi. ispatlanma * spatlanmak ii. ispatlanmak * Tantlamak ii yaplmak, tantlanmak. ispatlay* spatlamak ii veya biimi. ispatl * Tantlanm. ispatlahitli * Gerek yn gsterilen, tantlve kantl. ispazmoz * Bkz. spazm. ispen * Bodur bir cins horoz veya tavuk. * Tarmla uraan Hristiyan uyruktan alnan bir tr vergi. ispen horozu * Ufak tefek olduu hlde kabadaylk taslayan. ispeniyari * Eczaclk. ispendek * Levrek balnn k. ispermeet * Balinalardan ve zellikle ispermeet balinasnn bandan karlan, mum yapmve kozmetik sanayiinde kullanlan beyaz bir madde. ispermeet balinas * Balinalardan, bykl bakmndan balinaya benzeyen, alt enesindeki genidiiyle ondan ayrlan deniz memelisi, kaalot (Physeter catodon). ispinoz * spinozgillerden, gagasksa ve koni biiminde, srt tyleri yeilimtrak mavi, boynu ve karnkrmzrenkte, gzel sesli bir ku(Fringilla coelebs). ispinozgiller * Kanarya, saka, sere, ispinoz gibi tc kulariine alan gmen kular familyas. ispir * At veya araba ua. ispiralya * Gemi kamaralarnaydnlatmak iin gvertelerde alan kk yuvarlak camlkaporta. ispirto * Etil alkol. * ki. ispirto oca * spirtoluk. ispirtocu * spirto ien kimse.

ispirtolu * spirtosu olan. ispirtoluk * spirto yakan kk ocak, ispirto oca, kamineto. ispirtosuz * spirtosu olmayan. ispit * Jant. ispiyon * Birinin srlarn, davranlarn, dncelerini gzleyip bakalarna bildirerek kar salayan (kimse). ispiyoncu * spiyon. ispiyonculuk * spiyonun yapti. ispiyonlama * spiyonlamak ii. ispiyonlamak * Birinin srlarn, davranlarn, dncelerini gzleyerek yetkili kiilere bildirmek. ispritizma * Ruhun lmediine inanan, gereinde llerin ruhlaryla iliki kurulabileceini ileri sren inan, ruh arma. ispritizmac * spritizma ile uraan kimse, ruh armc. ispritizmaclk * spritizmacnn ii. israf * Gereksiz yere para, zaman, emek vb.yi harcama, savurganlk, tutumsuzluk. israf etmek * gereksiz yere harcamak, savurganlk etmek, tutumsuzluk etmek. israfa kamak * gereksiz yere arharcamalarda bulunmak. srafil * slm inanna gre kyamet gnn ttrecei boru ile bildirecek olan melek. srailli * srail halkndan olan (kimse). istadya * Uzakta bulunan iki noktann arasnlmekte kullanlan ara. istalagmit * Bkz. stalagmit. istalaktit * Bkz. stalaktit. stanbul efendisi * Genellikle stanbul'da oturan kibar, saygl, alak gnll, olgun, elebi ve yardmsever kimse. stanbul kekii * Trakya, Batve Gney Anadolu'da yetien sk tyl, beyaz ve pembe iekli, kuvvetli kokulu, ok yllk bir bitki (Origanum heradeoticum). istanbulin * Tanzimat'tan Merutiyet'e kadar Trkiye'de kullanlan, yakaskapalbir tr erkek ceketi. istasyon * Tren dura. * Aratrma kuruluu. * Sat, bakm, agibi iler yaplan kuruluveya yer. istasyon yapmak * duraklamak, beklemek. istatistik * Bir sonu karmak iin olgularyntemli bir biimde toplayp sayolarak belirtme ii, saymlama. * Bir dizi olayn veya sayile gsterilen olgularn yntemli bekletirilmesine dayanan ve ilkelerini olaslk kuramlarndan alan, matematiin uygulamaldal, saym bilimi. istatistiki * statik uzman, saymlamac, istatikle uraan (kimse). istavrit * Uskumrugillerden, pulsuz ve az klklbir balk (Trachurus trachurus).

istavrit azman * Orkinos balna yanlolarak verilen ad. istavroz * Ha. * Shh tesisatta kullanlan drt girili balantborusu. istavroz karmak * Bkz. ha karmak. istedii gibi at koturmak (dz oynatmak) * keyfince, istedii gibi davranmak. istek * Bir eye duyulan eilim, arzu. * Yerine getirilmesi (bakasndan) istenilen ey, talep. * stek ve niyet kavramveren isteme kipi.Trkede bu kip fiil kk veya gvdesine -a/-e eki getirilerek kurulur. * Belirli bir ihtiyackarlayacadnlen nesne veya duruma karduyulan zlem, arzu. istek duymak * bir eye kareilim duymak, arzulamak. istek uyandrmak * stemesine, arzu duymasna yol amak. istek yutumu * Kk ve gvdesi nl ile biten isteme kiplerinde, aynnlden birinin dmesi. isteka * Bilrdo oyununda kullanlan denek. * Bkz. stika. * Basm evlerinde kitap formalarnkrmak, katlamak iin kullanlan tahta veya kemikten yaplmara. isteklendirici * stek uyandran, tevikkr. isteklendirme * steklendirmek ii, tevik. isteklendirmek * Birinde, bir ey yapma isteini uyandrmak, zendirmek, tevik etmek. istekleni* steklenmek ii veya biimi. isteklenme * steklenmek ii. isteklenmek * Bir eye karistek duymak, heveslenmek. istekli * Bir eye karistei olan. isteksiz * Bir ii yapmaya istei olmayan, gnlsz. isteksizce * stek gstermeden, isteksiz olarak. isteksizlik * steksiz olma durumu. istem * Bir kimseden bir eyi yapmasnveya yapmamasnisteme, talep, arzu. * rade veya istein eylem durumunda belirmesi. isteme * stemek ii. isteme kipleri * Dilek, istek, gereklik ve emir kavramlarveren kipler. istemek * stek duymak, arzulamak. * Bir eyin kendisine verilmesini veya yaplmasnsylemek, dilemek. * Grmek istediini bildirmek. * Gerek olmak. * Evlenmek dileinde bulunmak. istemeye istemeye * stemeyerek, gnlszce. istemli * Yaplp yaplmamasinsann kendi isteine balolan.

* Bir istek zerine veya isteyerek yaplan. istemseme * radeyi etkileyebilecek gte olmayan, gelip geici isteme. istemsiz * stenmeden yaplan. * stemeyerek yaplan. istemsizlik * stemsiz olma durumu. isten * rade, istek. * Davranlarla ilgili tepilerden bir blmn tutup tekileri eyleme dntrme gc, irade. isten d* radesiz, irade d, gayriirad. isten yitimi * Bkz. irade yitimi. isteni * stenilik yanls. istenilik * Akla ve bilmeye deil de iradeye stnlk tanyan, ruhsal olaylarn ve bilgi srecinin temelinde iradeyi gren bilim dreti, iradiye, volontarizm. istenli * radeyle yaplan, irad. * Herhangi bir dzorunluluk sz konusu olmadan belirli bir durum karsnda giriilecek eylemi kararlatran ve uygulayabilen, iradeli. istensiz * radeyle yaplmayan, istenci olmayan, isten d, irade d, iradesiz. * Yaplmasistenmedii hlde yaplan (davran), irade d, gayriirad. istensizlik * radesiz olma durumu, iradesizlik. istenilme * stenilmek, istenmek ii. istenilmek * stemek ii yaplmak. istenme * stenmek ii. istenmek * stenilmek. istenmeyen durum * Karlalmasbeklenilmeyen durum, karklk, komplikasyon. istenmeyen kii * yi karlanmayan kii (Persona non grata). ister * Bir eyin yaplabilmesinin veya olabilmesinin balolduu ey, gerek, icap, lzum. * Cmledeki grevleri aynolan kelimelerin ayrayrher birinin bana getirilerek herhangi birinin onanmasnda saknca olmadnanlatr. ister istemez * Zorunlu olarak, elinde olmadan. * Yargnll olarak, biraz mecbur olarak. ister misin? * ya olursa. isteri * Duyu bozukluklar, trl ruh karklklar, rpnma, kaslmalar ve bazen inmelerle kendini gsteren bir sinir bozukluu, histeri. isteri nbeti * steri skntsnn yaandsre. isterik * steriye tutulmuolan, histerik. istetme * stetmek ii. istetmek * stemek iini bakasna yaptrmak. isteyeninin bir yz, vermeyenin iki yz kara

* birinden bir ey isteyen biraz utanr ama istei yerine getirmeyen daha ok utanmaldr. isteyi * stemek ii veya biimi. istiane * Yardm isteme. istiane etmek * yardm istemek. istiap * (iine) Alma, (iine) sdrma. istiap etmek * iine almak, sdrmak. istiap haddi * Deniz, kara ve hava tatlarnn yk ve yolcu miktarlarnbelirleyen snr. istiare * dn, bor veya ereti alma, dnleme, metafor. * Bir eyi anlatmak iin ona benzetilen baka bir eyin adnereti olarak kullanma, eretileme: "Bu adam hayatnn sonbaharnda" cmlesinde sonbahar kelimesi yallanlatan bir istiaredir. istibat * Olmasnuzak grme, imkn vermeme, uzaksama, raksama. istibat etmek * uzaksamak, raksamak. istibdat * Uyruklarna hibir hak ve zgrlk tanmayan snrsz monari, despotluk, despotizm. istical * vedilik, acele etme, mstaceliyet. istical etmek * ivmek, acele etmek. isticar * Kira ile tutma, kiralama. isticar etmek * kiralamak. isticvap * Sorguya ekme, sorgu. istida * Dileke, arzuhal. istidaname * Resm bir makama yazlan dileke yazs. istidat * Yaradltan gelen veya sonradan edinilmiyetenek. * Yetenei olan kimse. istidatl * stidadolan. istidatsz * stidadolmayan. istidll * Bir konuda kantlara dayanarak sonu karma. * karm. istidll etmek * kantlara dayanarak bir sonuca varmak. istif * st ste eya konularak yaplan dzgn yn. * Kereste, tahta gibi aa rnlerini kurutmak veya bekletmek amacile belirli dzenlerde st ste dizerek yaplan yn. * Stok. istif etmek* yklmayacak bir biimde, dzgnce yerletirmek. * stok etmek. istifa * Kendi isteiyle grevden ayrlma. * ten ayrlma isteini bildiren dileke. istifa etmek * (iinden) ekilmek.

istifade * Yararlanma, faydalanma. istifade etmek * yararlanmak. istifaname * Bir grevden kendi isteiyle ayrldnbelirten dileke. istifaybasmak * herhangi bir sebeple grevinden ani bir kararla ekilmek. istifi * Mallar, eyayistif eden grevli. * stifilik yapan, stoku. istifilik * stif yapma ii. * leride bulunmayacaveya pahallaacadncesiyle ok mal yarak piyasada skntya yol ama, stokuluk. istifham * (zihinde beliren) Soru. istifini bozmamak * aldretmeyip durum ve davrannhi deitirmemek. istifleme * stiflemek ii. istiflemek * Dzgn bir biimde st ste ymak. * Stok etmek. istifleni * stiflenmek ii veya biimi. istiflenme * stiflenmek ii. istiflenmek * stiflemek ii yaplmak. istifleyi * stiflemek ii veya biimi. istifra * Kusma. istifraetmek * kusmak. istifsar * Bir eyin aklanmasn, aydnla kavumasnisteme, anlamaya alma, sorma. istifsarhatr * Hl hatr sorma. istifar * Tanr'dan sularnn balanmasndileme; tvbe etme. istifar etmek * tvbe etmek. istina * nerilen bir ie karnazlanma, nazldavranma. * Doygunluk, gnl tokluu. istirak * Dalma, iine gmlme, daln. istihale * Biim deitirme. * Bakalama. * Bakalam. istihale etmek * biim deitirmek. * bakalamak. istihare * Bir inana gre, giriilecek bir iin hayrlolup olmadnryadan anlamak iin abdest alp dua okuyarak uyuma. istihareye yatmak * giriilecek bir iin hayrlolup olmadnryadan anlamak iin abdest alp dua okuyarak uyumak. istihbar

* Haber ve bilgi alma. istihbar etmek * haber almak, duymak, renmek. istihbarat * Yeni renilen bilgiler, haberler. * Bilgi toplama, haber alma. istihbarat dairesi * Haber alma dairesi. istihbarat servisi * Haber alma ilerini yrten iyeri. istihdaf * Amalama, hedef alma. istihdaf etmek * amalamak. istihdam * Bir grevde, bir ite kullanma. istihdam etmek * bir ite, bir grevde kullanmak. istihfaf * Kmseme, hor grme, hafifseme. istihfaf etmek * kmsemek, hor grmek, hafifsemek. istihkak * Hakkolma, hak kazanma. * Hizmet karlkazanlan hak (para). istihkm * Dman saldrsndurdurmak, dmana karsavunma yapmak amacyla dzenlenmiyer. * stihkm ileriyle urama, istihkmclk. istihkm snf * Savaan birliklerin saldrsnkolaylatran, savunma gcn artran, yapileriyle uraan teknik asker snf. istihkmclk * stihkm snfnn yapti. istihkar * Hor grme, aalama. istihkar etmek * hor grmek, aalamak. istihlk * Tketim. istihlk etmek * tketmek. istihra * (anlam, sonu) karma, karsama. istihra etmek * sonu karmak. istihsal * karma, elde etme. * retim, retme. istihsal etmek * elde etmek. * retmek. istihza * Gizli veya ince alay. istihza etmek * alay etmek, alaya almak. istihzal * stihzasolan. istihzar * Hazrlama. * Hatrlama, anmsama. istika * Ayakkablarn altnparlatmak iin kunduraclarn kullandkemik, isteka.

istikamet * Dorultu, yn. istikamet vermek * yn vermek, yneltmek. istikbal * Karkma, karlama. * Gelecek (zaman), ati. istikbal etmek * karlamak. istikll * Bamszlk. istikra * Tme varm. istikrah * Tiksinme, irenme. istikrah etmek * tiksinmek, irenmek. istikrar * Aynkararda, biimde srme, kararllk. * Yerleme, oturma. * Denge. * demeler dengesinde, istihdamda dzen. istikrar bulmak * karar klmak. * yerlemek. istikrarl * stikrarolan, dengeli, kararl. istikrarllk* stikrarlolma durumu. istikrarsz * stikrarolmayan, dengesiz, kararsz. istikrarszlk * stikrarsz olma durumu, dengesizlik, kararszlk. istikraz * dn alma, borlanma. istikraz etmek * dn para almak, borlanmak. istikaf * Aratrma. * Ansama. istil * Bir lkeyi silh gcyle ele geirme. * Yaylma, kaplama, sarma, brme. istil etmek * bir lkeyi silh gcyle ele geirmek. * yaylmak, kaplamak, sarmak, brmek. istilc * stil eden (kimse, devlet). istilclk * stilcolma durumu. istilzam * Gerektirme, gerekme. istilzam etmek * gerekli bulmak. istim * slim. istim arkadan gelsin * nce istenilen iyaplsn, gereken artlar sonradan yerine getirilsin. istim stnde olmak * (buharla ileyen aralar iin) kalkmaya hazr duruma gelmek. istimal * Kullanma.

istimal etmek * kullanmak. istimara * lme, deerlendirme. * Bir kabn hacmini veya alabilecei miktarhesaplama. istimator * Gmrklerde mallara deer bien grevli. istimbot * Filika byklnde, islimle ileyen deniz teknesi, atana. istimdat * mdat isteme, yardma arma. istimdat etmek * yardma armak, yardm istemek. istimlk * Kamulatrma. istimlk etmek * kamulatrmak. istimna * Onanizm. istimrar * Srp gitme, sreklilik. istimza * Bir kimsenin huyunu, kiiliini tanmak iin aratrma. * Sorma, yoklama. istimza etmek * sormak, yoklamak. istinabe * Davann grlmekte olduu mahkemeye gnderilmek iin baka bir yerde bulunan bir tann oradaki mahkeme tarafndan ifadesinin alnmas. istinaden * Bir gre, bir dnceye dayanarak, dayanlarak, gvenerek. istinaf * Mahkemenin verdii kararkabul etmeyerek, bunu istinaf mahkemesine gtrme. istinaf mahkemesi * Sulh ve asliye mahkemeleri benzeri ilk derece mahkemeler ile temyiz mahkemeleri arasnda yer alan ikinci derecede yksek mahkeme. istinas * Yadrgamaz olma, alma, snma. istinat * Dayanma, yaslanma. * Gvenme, kuvvet alma. * Bir eyi kant sayma. istinat duvar * Toprak veya yapnn kaymasnnlemek iin yaplan, diren salayan duvar. istinat etmek * dayanmak, yaslanmak. istinatgh * Dayanacak, gvenecek, snacak yer, dayanak. istinga * Yelkenleri toplamak iin kullanlan halat. istinga etmek * (yelkenleri) toplamak. istinkf * ekinme, geri durma, saknma. istinkf etmek * ekinmek, geri durmak, saknmak. istinsah * Bir eye bakarak aynsnyazma. istinsah etmek * bir eye bakarak aynsnyazmak, kopya ederek rnek karmak. istinta * Sonu karma.

* Bir byk nermeden ke ve sonurguya, yasalardan olaylara, nedenden sonuca giderek sonu karma. istinta etmek * sonu karmak. istintak * Sorgu. * Sorguya ekme. istintak etmek * sorguya ekmek. istirahat * Dinlenme, rahat etme. istirahat etmek * dinlenmek. istirdat * Geri alma. * (bir yeri) Yeniden ele geirme, geri alma, kurtarma. istirham * Yalvarma, merhamet dileme. istirham etmek (veya istirhamda bulunmak) * yalvarmak, dilemek, rica etmek. istiridye * Yasssolungallar snfndan, gl kaslarla birbiri zerine kapanan iki eneti olan, eti beenilen bir deniz yumuakas(Ostrea edulis). istiskal * Souk davranlarla holanmadnbelli etme. istiskal etmek * honutsuzluunu belli ederek souk davranmak. istismar * letme, yararlanma. * Birinin iyi niyetini ktye kullanma. * Smrme. istismar etmek * iletmek, yararlanmak. * birinin iyi niyetini ktye kullanmak. * smrmek. istismarc* Birinin iyi niyetini ktye kullanan (kimse). * Smrc. istismarclk * stismar etme ii. istisna * Bir kimse veya bir eyi benzerlerinden ayrtutma. * Genelden ayr, kural dolma, ayrklk. * Ayrtutulan kimse veya ey. istisna etmek * ayrmak. istisna * Benzerlerine uymayan, kural dolan, ayrkl. istisnasz * stisnasolmadan, ayrksz, ayrcasz, bilistisna. istiare * Danma. istiare etmek * danmak. istiare heyeti * Danma kurulu. istitrat * Sz arasnda, srasgelmiken, antrparantez. istiva * Birden ok eyin birbirine eit ve denk olmas. istiva hatt * Ekvator. istizah

* Herhangi bir konuda aklaycbilgi isteme, bir sorunun aklanmasnisteme. * Gensoru. istizah etmek * sorulan soruya aklaycbilgi istemek, bir sorunun aklanmasnistemek. istizan * Yetki isteme, izin isteme. istizan etmek (veya eylemek) * yetki istemek, izin istemek. istop * Stop. * Ebenin topu havaya atmas, dierlerinin kamasve ebe tarafndan topla vurulmasbiiminde oynanan bir oyun. istop etmek * durmak, almamak. istor * Stor. istralya * Gemide direk ve ubuklarbatarafndan, yani burundan tutan halat. * Geminin kaburgalarnbirbirine balayan demir kuak. istrongilos* zmaritgillerden, Akdeniz'de yaayan, eti lezzetli bir balk (Smaris vulgaris). svee * sve dili. sveli * sve halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). svireli * svire halkndan olan (kimse). isyan * Herhangi bir amala kurulu dzene veya devlet glerine kargelme, bakaldrma, ayaklanma. * Bir dzene veya emre boyun ememe, uymama, itaat etmeme. isyan bayranamak * kargelmek, bakaldrmak. isyan etmek * ayaklanmak. * kabullenmemek, razolmamak. isyanc * Bakaldrc(kimse), asi. isyanclk * syancnn ii. isyankr * Bakaldrc, isyanc. isyankrlk* syankr olma durumu, bakaldrclk, asilik. i * Bir sonu elde etmek, herhangi bir ey ortaya koymak iin g harcayarak yaplan etkinlik, alma. * Bir deer yaratan emek. * Birinden istenen hizmet veya birine verilen grev. * Sanayi, ticaret, tarm, maliye vb.alanlara ilikin ekonomik etkinliklerin btn. * Kamu yararna yaplan iler. * Herhangi bir yere dzen verici, gnlk yaaysalaycher trl alma. * Geim salamak iin herhangi bir alanda yaplan alma, meslek. * yeri. * Ticar anlama, alveri. * Herhangi bir maksatla kurulan dzen. * Bazdeyimlerde "yarar, kar" anlamnda kullanlr. * Yaplan ey, davran. * Nak, rg gibi elde yaplan ey. * Emek, iilik, ustalk. * lem. * Sorun, konu, mesele, maslahat. * Gizli sebep veya maksat. * Bir kimseye zg olan gr, anlay.

* Bir kuvvetin uygulanma noktasnhareket ettirirken harcadg. -i * Bkz. -/ -i(I). -i * Bkz. -- / --. i(birinden) bitmek * iin sonulanmashli ondan beklenilmek. i(birine) kalmak * iin bitmesi iin asl gayret birine dmek. i(g) edinmek * bir eyi grev olarak stlenmek. iamak * uratrc, gereksiz bir durumun ortaya kmasna sebep olmak. iadam * Ticaret veya sanayi alannda kazan salamak amacyla para yatran kimse. * Kr salamada becerikli ve baarlkimse. iakdi * Bkz. iszlemesi, hizmet akdi. ialan * allacak, kazan salanacak dal. iayaa dmek * i, sorumsuz ve yetkisiz olanlarn elinde kalmak. ibaa dmek * kendi iini kendi grme zorunda kalmak. iba * (iyerlerinde) e balama. ibayapmak * (iyerinde) ie balamak. ibanda eitim (grmek veya yapmak) * iinin iini yaparken urasnda olduu kadar igrgs, igvenlii, ii sal, iynetimi konularnda da yetitirilmesi, hizmet ii eitim. ibrakmc * brakmyapan kimse, grevci. ibrakm * steklerini iverene kabul ettirmek iin iilerin, ilerini hep birden brakmas, grev. ibilenin, kl kuanann * becerikli olanlar kazanr. ibilimi * nsann iine uymasn, amaca gre almasndzenleyen inceleme ve aratrmalarn btn, ergonomi. ibilmek * becerikli olmak. ibirlii * Ama ve karlarbir olanlarn oluturduklaralma ortakl, terikimesai. * Bir iin eitli iilerce yaplmas. ibirlii yapmak * ama ve karlarbir olanlarca alma ortaklkurulmak. ibirliki * Herhangi bir alanda kar salama amacngden kimse veya kurulularla iliki kuran (kimse, kuruluvb.). ibirlikli * birlii ile, ortaklaa yaplan. ibitirmek * bir ii iyi bir sonuca ulatrmak. iblm * Bir ii, iki veya daha ok kii arasnda blme. * Bir toplumsal retim dzeni iindeki deiik grev ve hizmetlerin, toplumun yeleri, kmeleri arasnda karlklbamllk ilikileri iinde blnmesi. iatallanmak * bir ite glkle karlamak. ievirmek * gizli, dolambalbir iyapmak. irndan kmak * amacndan saparak dzeltilmesi g bir durum almak.

ikarmak * ok iyapmak. * gereksiz, uratrcbir ie yol amak, sorunlara sebep olmak. idayya dt * Bkz. gayret dayya dt. ideil * bir eyin ok kolay olduunu belirtir. * knama belirtir. idonu * alvar. idmek * birinin iyapmasgerekmek. iedinmek * bir eyi grev, meslek olarak kabul etmek. ieri * Elinden iyi igelen, becerikli kimse. ietmek * aldatmak, birine beklemedii bir davranta bulunarak onu zarara sokmak. igrmek * iyapmak. * iyapmaya uygun olmak. igstermek * yapmasiin birine ivermek, ibuyurmak. igc * Bir insann yararleyler retmek iin harekete geirmek zorunda olduu fiziksel ve dnsel yetilerinin tm. ig * Yapacak belli bir ey, grev, meguliyet. ig sahibi * Bir ii, bir grevi olan. ign * Yasayla tespit edilmiolan alma gn. ihan * Birden ok iyerinin bulunduu ok katlbina. iinada binmek * bir ii yapmakta direnmek. iilemek * nakyapmak. iiten gemek * bir ii gerekletirme imknkalmamolmak. ikadn * adam. ikartrmak * fesat sokmak. * zararlbir iyapmak. ikazas * yerinde meydana gelen ve iiyi bedenen veya ruhen etkileyen olay. iki * yeter ki. ikolu * Ekonomik etkinliklerin snflandrlmassonucu birbirine benzeyen veya aynnitelikte olan alma dallarndan her biri. * Bu dallarn herhangi birinde alanlarn btn. imerkezi* yerlerinin youn olduu blge. * Bir ticaret ortaklnn ynetildii yer. imi? * yaplan bir eyin beenilmediini, kmsendiini bildirir. iola * "sanki igrm!" anlamnda bir hafifseme sz. iolacana varr * bir soruna aldrmamay, ne yaplrsa yaplsn yine aynsonuca ulalacananlatr.

iolsun diye * gereksiz bir hareketi belirtmek iin kullanlr. isaatleri * alma saatleri. isarpa sarmak * i, iinden klmaszor bir duruma girmek. iszlemesi * ilerle iveren arasndaki ilikileri dzenleyen yntem ve artlarkapsayan szleme, iakdi, hizmet akdi. itutmak * iyapmak, almak. ivermek * birine yapacak igstermek. * gnl olduunu gsterecek davranlarda bulunmak, pas vermek. iyapmak * almak. iyeri * Bir grevin yapldyer. * inin iszlemesine gre altyer. iyok * o eyden yarar beklememeli. i'ar * Yazile bildirme. iaret * Anlam ykletilen ey, anlamliz, im. * Belirti, gsterge, levha, tabel, almet. * El, yz hareketleriyle gsterme. iaret etmek * bir eyi, bir durumu el, yz hareketleriyle anlatmak, gstermek. * belirtmek. iaret parma * Elde, baparmaktan sonraki parmak, ahadet parma, gsterme parma. iaret sfat * Bkz. gsterme sfat. iaret vermek * bir ara kullanarak bir eyi belli etmek. iareti * aret veren kimse. iareti saymak * belirti ve gsterge olarak kabul etmek. iaretleme * aretlemek ii. iaretlemek * Bir eye iaret koymak, bir eyi iaretle belirtmek. * Belirtecek biimde hareket etmek. iaretlenme * aretlenmek ii. iaretlenmek * Bir eye iaret konulmak. iaretleme * aretlemek ii. iaretlemek * Birbirine iaret etmek. * Uzak bir yerden, bilgi vermek iin zel bir dzene gre trl iaretler kullanmak. iaretli * areti olan, iaretle belirlenmiolan. iaretsiz * areti olmayan. i'ar * aretle ilgili. * Bilgi olarak. i'ar oy * Parmak veya el kaldrarak verilen oy.

iba * Doyurma. * Doyma. ibu * Bu, zellikle bu. ii * Bakasnn yararna bedenini, kafa gcn veya el uzluunu kullanarak cretle alan kimse. * Toplu olarak yaayan bceklerde reme yeteneinde olmayan, topluluun ilerini gren dii veya erkek. ii sigortas * Bkz. sosyal sigorta. iilik * i olma, ii niteliinde olma durumu. * Yaptikarliiye verilen cret. * i emei, yapl, ileme nitelii. ie bak! * arlacak bir durum karsnda kullanlr. ie girmek * greve balamak. ie karmak * herhangi bir konuda katkda bulunmak, grev almak. ie komak * birine iyaptrmak. ie uygun * Yaplan ie elverili, ie yarar. ie yaramak (veya yaramamak) * elverili olmak. ie yarar * Becerikli, elverili, ie uygun. ieme * emek ii. iemek * drar torbasnda biriken idrardaratmak, iyapmak. ienmek * drar torbasnda biriken idrar daratlmak. ietme * etmek ii. ietmek * emesini salamak, iemesine yol amak, iyaptrmak. igal * Bir yeri ele geirme. * (bir kimseyi) ten alkoyma, engelleme, oyalama. * Uratrma. igal etmek * bir yeri ele geirmek. * iten alkoymak, oyalamak. * Uratrmak. igalci * gal eden, ele geiren. igalcilik * gal etme ii. igaliye * gal edilen yere denen cret veya vergi. igaliye resmi * Pazar yerlerinde veya toplu ticar iyerlerinde satcnn igal ettii yer iin dedii cret veya kira bedeli. igder * Maslahatgzar. igderlik * Maslahatgzarlk. igzar * Eli ie yatkn, becerikli. * Gerei yokken, daha ok kendini gstermek iin ie karan. igzarca

* gzar bir biimde, igzara yakr durumda olarak. igzarlk * gzar olma durumu. igzarlk etmek * igzarca davranmak. ii (bir eye) vurmak * ii deitirmek. ii ...e dkmek * ii deitirip bir baka biime evirmek. ii ...e vurmak * gerekenden baka biimde davranmak, ... gibi grnmek. ii aksi gitmek * istenilen sonucu elde edememek. ii Allah'a kalmak * g artlar altnda, kimseden yardm umudunun kalmadbir durumda bulunmak. ii anlamak * gizli bir eyi, bir sorunu anlamak. ii aztmak * yanlve aryollara sapmak. ii bandan amak (veya akn olmak) * pek ok ii olmak. ii bitmek * ii sona ermek. * hli, gc kalmamak. ii bozmak * yaplan anlamay, verilen sz tutmamak. ii bozulmak * yapmakta olduu iten gerei kadar kazan salayamaz olmak. ii ciddye almak * soruna nem vermek. ii kmak * baka bir ile megul olmak. ii duman * i ve durumu kt. ii dmek * birinin yardmna ihtiya duymak. ii gc brakmak * yaptiten uzaklamak. ii ileri gtrmek * beklenenden daha ardavranlar iine girmek. ii iolmak * ii yolunda olmak. ii ne? * ne ii var?. ii olmak * yapacak bir eyi bulunmak. * ii istedii gibi bitirmek. * urama zorunda olmak. ii oluruna brakmak * ii belli bir amaca gre deil de, kendi akiinde yrtmek. ii piirmek * aralarnda gizlice anlamak. ii rast gitmek * ans yardmyla ii iyi, istedii gibi olmak. ii resmiyete dkmek * (bir iveya durum iin) resm bir yola sokmak, resm bir nitelik vermek. ii savsaklamak * ii yavalatmak, gereken nemi gstermemek. ii tatlya balamak * sorunlu bir ii, iyi bir biimde zmek. ii temizlemek * sorunu zmek.

ii tkrnda * i ok uygun, ok iyi. ii uzatmak * bir ii sonulandrmamak. ii nalla bir ata kald * eline nemsiz bir imkn geince byk ilerin dne kaplanlar iin sylenir. ii(m) ika(m) gm * ii tam istedii yolda. iin alaynda olmak * bir ie gereken nemi vermemek, dalga gemek. iin ba * bir iin en nemli noktas. iin iinde ivar * (bir iin) i yz baka. iin iinden kamamak * baaramamak, sorunu zmleyememek. iin iinden kmak (veya syrlmak) * bir eyi anlamak, bir sorunu zmlemek. * g bir sorunu zemeyince kestirip atmak. * bir konudan veya iten uzak durmak, kamak. iin kolayna kamak * derinliine aratrmadan basit olarak dnmek, yzeyde kalmak, tembellik etmek. iin kts (veya fenas) * st ste gelen tersliklerde kullanlr. iin mi yok * "nemli deil, bover" anlamnda kullanlr. iin rengi deimek * konu baka biimde gelimek, ncekinden farkldavranmaya balamak. iin tuhaf* "Anlalamayan, garip olan" anlamnda kullanlr. iin ucu * bir iin kkeni. iin ucu birine dokunmak * o iten dolaylolarak zarar grmek. iin stesinden gelmek * g bir ii baarmak, sonulandrmak. iinden olmak * grevini yitirmek; grevinden atlmak. iine bak! * grevini, iini srdr. * sen karma. iine gelmek (veya gelmemek) * karna, amacna, dncesine uygun olmak (veya olmamak). iine gre * karna uygun. iine koyulmak * iini yapmaysrdrmek. iini bilmek * nereden, nasl yararlanacanbilmek, karnbilmek. iini bitirmek * ldrmek. iini grmek * grevini yapmak. * dvmek. * ldrmek. iini uydurmak * kurnaz, ak gz davranarak iine istedii gibi biim vermek. iini yoluna koymak * ii veya grevi olumlu olarak yrtmek, skntekmeden gerekletirmek. iinin adam * altite baarsalayan, iinin gerektirdii nitelikleri tayan kimse. iitilme

* itilmek ii. iitilmek * Duyulmak. iitilmemi * O gne dein duyulmam, alacak, olaan d(ey). iitim * itme duyusu, iitme yetisi. iiti * itmek ii veya biimi. iitme * itmek ii. * Duyma, sema (II). iitme kesesi * Suda yaayan bazomurgasz hayvanlardan, iitme taniinde bulunduran akkan svlorgan, otosist. iitme ta* Omurgallarda ve bazomurgaszlarda denge organolan, i kulakta bulunan kalker paracklar, otolit. iitmek * Kulakla alglamak, duymak. * Haber almak. * Kendisine sylenilmek. iitmemezlik * itmezlik. iitmezlie getirmek (veya iitmezlikten gelmek) * iitmemi, duymamgibi davranmak, aldrmamak. iitmezlik * itmemi, duymamgibi davranmak. iitsel * itimle ilgili. iittirme * ittirmek ii. iittirmek * itmesini salamak, duyurmak. ikl * Gletirme, zorlatrma, etinletirme. ikl etmek * gletirmek, zorlatrmak, etinletirmek. ikembe * Gevigetirenlerin ilk ve en byk mide blm. * Kasaplk hayvanlarda mideyi oluturan blmlerin btn. * kembeden yaplan. * Mide. ikembe orbas * Temizlenmive nceden halanmikembenin tavla zarbyklnde doranmasndan sonra un, sirke, sarmsak kartrlarak hazrlanan bir orba tr. ikembe suratl * opur. ikembeci * kembe veya ikembe orbassatan kimse. ikembecilik * kembeci olma durumu veya ikembecinin ii. ikembeden atmak (veya sylemek) * uydurarak sylemek. ikembeli * kembesi olan. * (orba, yemek iin) inde ikembe bulunan. ikembesi geni * Hogrlmeyecek eyi de hogren, hazml. ikembesini dnmek * ncelikle karn doyurmaydnmek. ikembesini iirmek * oburca yemek yemek. ikembesiz

* kembesi olmayan. * Beenilmeyecek nitelikteki eyleri de beenen (kimse). ikence * Bir kimseye madd veya manev olarak yaplan areziyet. * Dncelerini renmek amacyla birine uygulanan eziyet. * Argerginlik, skntldurum, azap. * Vidalbir tr sktrma arac. ikence etmek (veya yapmak) * madd veya manev eziyet ektirmek. ikenceci * kence yapan. ikenceye sokmak * madd veya manev skntvermek, zora sokmak. ikil * Kt bir durumla karlama sans, kuku, kuruntu, vesvese. ikillendirme * killendirmek ii. ikillendirmek * killenmesine yol amak. ikillenme * killi duruma gelme, pirelenme. ikillenmek * killi duruma gelmek, pirelenmek. ikilli * kil iinde bulunan, kukulu, kuruntucu, vesveseli, mvesvis. ikilli bzk dingilder * gizli bir aybolanlarn herhangi bir szden alnarak kendilerini ele verdiklerini anlatr. ikilli olmak * ikil duymak, tedirgin durumda olmak. ikillilik * killi olma durumu, vesveselilik. ikilsiz * kil iinde bulunmayan, kukusu olmayan, vesvesesiz. ikilsizlik * kilsiz olma durumu. ikine * Glge balgillerden, Akdeniz'de yaayan, vcudu yass, pullu, eti lezzetli bir balk (Sciaena umbra). ilek * ok ileyen, canl, hareketli. * zenmeden, abuk yazldhlde okunaklve gzel olan (yaz). ilek ek * Kelime tretmede sk kullanlan yapm eki. ileklik * lek olma durumu. ilem * Bir ii sonulandrmak iin yaplan iveya uygulamalarn hepsi, muamele. * Saylarkarkarya getirip belirli birtakm kurallara uygun olarak, birbiri zerine etkilendirme yntemi. * Madde zerinde her trl deiim yapma ii, muamele. * Ham veya ara mallarve maddeleri fiziksel, kimyasal deiikliklerle daha uygun, kullanlr duruma getirme, muamele. ilem hacmi * Borsada gerekletirilen alm satmlarn toplam tutar. ilemci * Bilgisayar programlarnn herhangi bir dilinde yazlmprogram, bilgisayarda iletmeyi salayan programlar topluluu.* Bir bilgisayarda verilen komutlaryorumlayan ve yrten birim. ileme * lemek ii. * nce ve ssl el ii, nak. * Herhangi bir konuyu ele alarak inceleme. * nce ve ssl ilenmi. * Bir filmdeki gizli grnty ortaya karmak iin, gmbromrl tabakann lboratuvarda eitli kimyasal

ilemlerden geirilmesi. ilemeci * Elle oyma, nakvb. yapan kimse. ilemecilik * lemecinin ii. ilemek * Bir eye emek vererek onu daha elverili bir duruma getirmek. * (ince ve ssl eyler iin) Yapmak, naklamak. * ine girmek, etkilemek, nfuz etmek. * yi almak, mterisi bol olmak. * Duraan durumdan hareketli duruma gemek, almak. * Herhangi bir konuyu ele alarak incelemek, retmek. * Dncelerini herhangi birine etki yaparak benimsetmek. * lek, etkin durumda olmak. * (ban) Olgunlama yolunda olmak. * (yara) Kapanmak. * Gidip gelmek. * Hesaplarveya kaytlardzenli olarak tutmak veya gereken yere aktarmak. ilemeli * stnde ilemeler bulunan. ileni * lenmek ii veya biimi. ilenme * lenmek ii. ilenmek * lemek ii yaplmak. ilenti * leme yntemi. iler almak * piyasa canlanmak. iler becermek * zararl, gizli iler yapmak. ilerlik * Gereken sonucu verecek nitelikte alma durumu. iletilme * letilmek ii. iletilmek * letmek ii yaplmak. ileti * letmek ii veya biimi. iletme * letmek ii. * Tarm, sanayi, ticaret, bankaclk gibi ialanlarnda, kr amacyla bir sermaye yatrlarak kurulan kurum. * Bu kuruluu verimli bir duruma getirip kazan salama yntemi. * yeri. iletme defteri * Yalnz gelir ve giderlerin yazlddefter. iletme irketi * Gaz, su, elektrik vb. hattnveya datm hattve donanmnileten, ahs, firma, halk irketi veya kurulu. iletmeci * Bir fabrikayveya gelir getiren bir kuruluu yneten kimse. * Yapmcdan iletme hakknalarak, filmleri oynatanlara kiralayp datan kimse. iletmecilik * Bir iletmeyi ynetme. * Bamsz bir bte ile ynetilen devlet iletmesi. iletmek * lemesini salamak, altrmak. * Bir eyi, bir kimseyi, bir yeri kullanarak veya altrarak yarar salamak. * aka ve birtakm yalanlarla sezdirmeden birini kandrmak veya onunla elenmek. iletmen * Operatr. iletmenlik

* Operatrlk. ilev * Bir nesne veya bir kimsenin grd i, igrme yetisi, grev, fonksiyon. * Bir yapnn gerekletirilebilecei ve onu baka yaplardan ayrt etme imknveren eylem tr, fonksiyon. ilev yitimi * El, kol vb. dzenli hareketleri yapma yetersizlii, apraksi. ilevci * levi yerine getiren (kimse veya nesne). * Bir iletmede yaplacak ilerin kararlarnn alndblm. ilevcilik * Toplumu, her bir esi belli bir ilev yapan karlklballklar ve etkilemeler dzeni olarak gren, toplumu tek bana belirleyen herhangi bir temelin bulunmadnsavunan akm, grevcilik, fonksiyonalizm. * Algnn ncelikle ihtiyalar ve cokulara dayaletkinliklerin sonucu olduunu savunan gr, grevcilik, fonksiyonalizm. ilevsel * levle ilgili. ilevsiz * levi olmayan. ilevsizlik * levsiz olma durumu. ileyim * Sanayi, endstri. ileyi * lemek ii veya biimi. ili * zeri nakl. ilik * Atlye. * Gmlek. ilik orun * adamlarna zg yer, busines kls. imar * El, gz veya baile yaplan iaret. imar etmek (veya gemek) * el, gz veya baile iaret etmek. iporta * Gezici satclarn mallarnkoymaya yarayan yayvan sepet veya bu ii gren, ona benzer ara, sergi. * Akta yaplan sat. iporta mal * Deersiz, niteliksiz mal. iportac* porta ile mal satan satc. iportaclk * portada mal satma ii. iportaya dmek * deerini yitirmek, herkes tarafndan kullanlmak. iret * ki. isiz * i olmayan. isiz gsz * Yapacak hibir ii olmayan veya itutmayan. isiz gsz kalmak * bulunduu iyerinden ayrlarak geimini salayacak durumda bulunmamak. isizlik * siz kalma, ibulamama durumu. * Bir iyeri iin durgunluk dnemi. itah * Yemek yeme istei. * stek, arzu. itah amak * yemek isteini artrmak. itah kapamak (veya kesmek)

* yemek isteini azaltmak. itaha gelmek * arzulamak. itahalmak * yemek istei artmak. itahkabarmak * istei oalmak, heveslenmek. itahkapanmak (veya kesilmek) * yemek istei yok olmak. itaholmak * yemek istei fazla olmak. itahlandrma * tahlandrmak ii. itahlandrmak * tahnuyandrmak, itahlanmasnsalamak. itahlanma * tahlanmak ii. itahlanmak * tahuyanmak veya artmak. * stei, arzusu artmak. itahl * taholan, boazl. * stekli, arzulu. * steyerek. itahllk * tahlolma durumu. itahsz * Yemek yeme istei olmayan, boazsz. * steksiz. itahszlk * tahsz olma durumu. ite * Gsterilirken veya bir eye iaret edilirken sylenir. * Anlatlan bir szn sonucuna gelindiini gsterir. * Anlatlan eye dikkat ekmek iin kullanlr. iten (bile) deil * ok kolay. iten el ektirmek (veya ektirilmek) * grevden uzaklatrmak (veya uzaklatrlmak). iten gten kalmak * herhangi bir sebeple almamak, alamamak. ite * Fiilde ortak olan. iteat* Bir fiilin birden ok zne tarafndan karlkl, ortaklaa yapldnbelirten at, mareket. Trkede bu at- ekiyle kurulur. itefiil * Bir isim birden ok zne tarafndan karlkl, ortaklaa yapldnbelirten fiil, mareket fiili. itelik * teolma durumu. itial * Tutuma, parlama, alevlenme. itial etmek * tutumak, parlamak, alevlenmek. itigal * Urama, ilgilenme, megul olma. itigal etmek * uramak, ilgilenmek, megul olmak. itiha * tah. * Cinsel istek veya arzu. itihar * n salma, tannma.

itihasyerinde olmak * yemesi, imesi ve yaamasdzenli olmak. itikak * Yarlmbir eyin bir blmn alma. * Aynkkten kma, treme. * Aynkkten gelen kelimeleri bir arada kullanma sanat. itira * Satn alma. itira etmek * satn almak. itirak * Ortaklk, ortak olma, ortaklama, paydalk. * (bir ite) Yer alma, paydalk etme. * (bir ie, bir dnceye) Katlma. itirak etmek * katlmak. * ortak olmak. itiraki * Ortaklk eden, ortak olan, katlan kimse. * Sosyal gvenlik bakmdan bir sanda veya benzeri bir kuruma balolan memur ii. itiyak * Grecei gelme, zleme. * Gl istek, arzu. itiyak duymak * grecei gelmek, zlemek. itiyakl * tiyakolan. ive * Kadnlarn ilgi ekmek, gnl elmek iin takndklarho, aldatctavr, krtma, naz, cilve, eda. iveli * Nazl, cilveli, edal. iveren * ileri cretle altran gerek veya tzel kii, patron. iyar * Bir ile grevli olan kimse, grevli, memur. it * Kpek. * Deersiz, terbiyesiz kimse. -it * Bkz. -t / -it (I). -it * Bkz. -t / -it (II). -it * Bkz. -t-. -it * \343 -t / -it (I). it canl * Zora, skntya dayanan, dayankl. it dii domuz derisi * sevilmeyen iki kii arasndaki anlamazlktan duyulan honutluu anlatr. it elli * Ayaklardarya dnk (hayvan). it gibi almak * ok almak, yorulmak. it hyar * Acelma, achyar, ebucehil karpuzu. it ite (buyurur), it de kuyruuna * yksnlen bir iondan ona brakldnda sylenir. it izi, at izine karmak * Bkz. at izi it izine karmak. it kopuk * Deersiz, terbiyesiz, aalk (kimse).

it kuyruu * Kenarlardz erit gibi yapraklve saplarnn ucu koanandran, baak iekli, otsu bir bitki (Phleum). it srs kadar * gereinden ok, olduka kalabalk. it rr, kervan yrr * gereklemesi doal olan ilere, durumlara karklsa da engellenemez. it zm * Patlcangillerden, 20-50 cm yksekliinde, bazillarn yapmnda kullanlan bir yllk otsu bir bitki, kpek zm, tilki zm. * Brtlen (Solanum nigrum). ita * Verme, deme. ita miri * demeye yetkili kimse. ita emri * Hkmete verilen deme emri, verile buyruu. itaat * Sz dinleme, boyun eme, buyrua uymak. itaat etmek * sz dinlemek, boyun emek, verilen buyrua uymak. itaatkr * Sz dinler, itaat eder, itaatli. itaatli * Sz dinler, buyrua uyar, itaatkr. itaatsiz * Sz dinlemez, buyruk dinlemez, kendi bana buyruk olan (kimse). itaatsizlik * taatsiz olma durumu veya itaatsizce davran. itaatsizlik etmek * sz dinlememek, boyun ememek, buyrua uymamak. italik * stten saa doru eik olan (basm harfi). talyan * talya halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). * talyan halkna zg olan. talyanca * Hint-Avrupa dil ailesinden talya'da konuulan dil. itap * Paylama, azarlama. itap etmek* paylamak, azarlamak. itboan * Kaplanboan. itburnu * Yaban glnn meyvesi. ite * t gibi, terbiyesiz bir biimde, ite benzer. itdirsei * Arpack. ite atsan yemez * ok kt, berbat. ite kaka * (kaba ve hoyrat bir biimde) terek; zorla. * Glk(ler)le. ite ot, ata et vermek * Bkz. ata et, ite ot vermek. itei * Un elerken dklmemesi iin yere serilen rt. itekleme * teklemek ii. iteklemek * Srekli itmek, kakmak.

iteleme * telemek ii. itelemek * Srekli itmek, arka arkaya itmek. itelenme * telenmek ii. itelenmek * telemek ii yaplmak. itenek * Piston. iterbiyum * Atom numaras70, atom arl173,04 olan, deerli bir element. KsaltmasYb. itfa * Sndrme. * Snm. * Bir borcu azar azar deyerek kapatma, snm. itfa etmek * sndrmek. * demek, snmlemek. * snmlemek. itfaiye * Yangn sndrme kuruluu. * tfaiye arac. itfaiye arac * Yangn sndrmek zere zel olarak donatlmmotorlu aralar. itfaiyeci * Yangn sndrme kuruluunda grevli kimse, yangn sndrc. itfaiyecilik * tfaiyecinin ii. ithaf * (birinin) Adna sunma, armaan etme. ithaf etmek * (birinin) adna sunmak, armaan etmek. ithaf yazs * Bir kitabn veya eserin bir kimseye sunulduunu belirten yaz, ithafname. ithafname * thaf yazs. ithal * ine alma. * Bir lkeye baka lkelerden mal getirme veya satn alma. ithal etmek * iine almak. * bir lkeye baka lkelerden mal getirmek. ithal mal* Yurt dndan getirilen mal. ithalt * Bir lkeye baka bir lkeden mal getirme veya satn alma. * Bir lkeye baka bir lkeden alnan mallarn btn. ithalt * thalt yapan kimse. ithaltlk * thalatla urama, dlkelerden mal satn alma veya getirme ii. itham * Sulama, sulu grme. itham etmek (veya ithamda bulunmak) * sulamak, sulu grmek. ithamname * Sulama yazs. iti * tici g, ilham verici. iti ldrene srkletirler * rndan kmolan bir iin dzeltilmesi, bu ie yol aan kimseye der.

itibar * Sayggrme, deerli, gvenilir olma durumu, saygnlk prestij. * Bor demede gvenilir olma durumu, kredi. itibar etmek * sayggstermek, saymak deer vermek. * gz nnde bulundurmak, dikkate almak. itibar grmek * saylmak, kendisine deer verilmek. * aranmak, istenmek. itibar mektubu * (bir kimseye) Kredi almasiin bir yere yazlan mektup. itibara almak * gz nnde tutmak, hesaba katmak. itibardan dmek * saygnlnyitirmek. itibaren * - ...den balayarak, ...-den sonra, ...-den beri. itibaryla * -den saylmak zere. * Bakmndan. itibar * Gerekten yle olmadhlde yle saylan, saymaca. itibar hizmet zamm * Ar ve tehlikeli ilerde alan grevlilerin fiil hizmet srelerine eklenen sre. itibar sayfa * Saymaca sayfa. itibarl * tibar, deeri olan, saygn. * Kredisi olan. * Gzde olan, nemli saylan. itibarsz * tibar, deeri olmayan. itibarszlama * tibarszlamak ii. itibarszlamak * tibarsz duruma gelmek, saygnln, deerini yitirmek. itibarszlk * tibarsz, deersiz olma durumu. itici * tme iini yapan. * Souk, benimsenilmeyen, sevimsiz, sevilmeyen, beenilmeyen. iticilik * tici olma durumu. itidal * Arolmama durumu, lmllk, lllk. * Soukkanllk. itidal sahibi * ll, lml(kimse). * soukkanl. itidalini kaybetmek * arla kaplmak soukkanllnyitirmek. itidalini muhafaza etmek * kendini arla kaptrmamak; kendini tutmak. itidalli * ll, lml, soukkanl, mutedil. itikf * Kendini bir konuya verme. * Dnya ilerinden vazgeip bir yere kapanma, ibadet etme. itikl * Anma, erozyon. itikat * nanma, inan.

* nan, iman. itikatl * tikadolan, inanl, imanl. itikatsz * tikadolmayan inansz, imansz. itikatszlk * tikatsz olma durumu inanszlk, imanszlk. itil * Ykselme, ycelme. itil etmek * ykselmek, ycelmek. itilf * Anlama, uyuma, uzlama. itilf etmek * anlamak, uyumak, uygun olmak. itilf * Anlama, uyuma yanlsolan (kimse). * Merutiyet dneminde Hrriyet ve tilf Cemiyeti yesi veya yanlsolan kimse. itilflk * tilfolma durumu. itili * tilmek ii veya biimi. itilme * tilmek ii. * ren, ayp veya elde edilemez grnen dncelerin kiide bilin altna srlmesi. itilmek * tmek ii yaplmak. itimat * Gven, gven. itimat beslemek * gven duymak, gvenmek. itimat etmek * gvenmek. itimat mektubu * Gven mektubu, itimatname. itimat telkin etmek * gven vermek. itimatl * Gvenilir. itimatname * Gven mektubu, itimat mektubu. itimatsz * Bakalarna gveni olmayan, gvensiz. * Gven vermeyen. itimatszlk * Gvensizlik. itin gtne (veya kna) sokmak * rezil etmek. itin kuyruunda * pek ok, pek bol. itina * zen, ihtimam. itina etmek * zenmek, zen gstermek. itinal * zenli. itinasz * zensiz. itinaszlk * zensizlik. itiraf * Bakalarnca bilinmesi sakncalgrlen bir gerei saklamaktan vazgeip aklama, syleme, bildirme.

itiraf etmek * bakalarnca bilinmesi kendi iin sakncalgrlen bir gerei saklamaktan vazgeip aklamak, sylemek, bildirmek. * kabul etmek. itiraf * tiraf eden (kimse). itiraz * Bir dnce veya kararbenimsemeyerek karkma. * Sylenecek sz, karsyleme. itiraz etmek * bir dnce veya kararn kartnileri srmek, karkmak. itirazc * Her eye karkan, muteriz. itirazsz * tiraz etmeden, karkmadan, olduu gibi. iti * tmek ii veya biimi. itikak * terek. itiip kakmak * birbirini itmek. * birbirini iterek akalamak. itime * timek ii. itimek * Birbirini itmek. * Birbirini iterek akalamak. ititirme * titirmek ii. ititirmek * timek iini yaptrmak. * Kmldatarak itmek. itiyat * Alkanlk, huy. itiyat etmek (veya edinmek) * alkanlk hline getirmek. itizar * zr dileme. itizar etmek * zr dilemek. itki * Tepi. itlf * ldrme, yok etme, telef etme. itlf etmek * ldrmek, yok etmek, telef etmek. itlenme * tlenmek ii. itlenmek * Terbiyesizce davranmak. itleme * tlemek ii. itlemek * tlenmek. itlik * t olma durumu veya ite davran. itmam * Bitirme, tamamlama. itmam etmek * bitirmek, tamamlamak. itme * tmek ii.

itmek * Bir eyi g uygulayarak ileri gtrmek. * (kap, pencere vb. iin) G uygulayarak amak veya kapamak. * Bulunduu yerden aadrmek. * Srklemek, sevk etmek. * Bir cisim, belli bir yaknlktaki baka bir cismi kendisinden uzaklamaya zorlamak, ekmek kart. itminan * nanma, gvenme. itriyum * Atom numaras39, atom arl88,92 olan, seryum filizlerinde bulunan, gri renkli, 4,6 younluunda deerli element. KsaltmasY. itriyumlu * znde itriyum bulunduran. ittrat * Tekdze olma durumu, dzenlilik. ittifak * Anlama, uyuma, balama. * Oy birlii. ittifak etmek * anlamak, uyumak, balamak. ittifakla * Oy birlii ile. ittihat * Birleme, birlik kurma, bir olma. ittihat etmek * birlemek. ittihat * Birleme, birlik oluturma yanlsolan (kimse). * Merutiyet dneminde ttihat ve Terakki Cemiyeti yesi veya yanlsolan (kimse). ittihatlk * ttihatolma durumu. ittihaz * Sayma, tutma. * Alma. ittihaz etmek * saymak, tutmak, ... olarak grmek. * almak, gerekeni yapmak. ittirme * ttirmek ii veya durumu. ittirmek * tmek iini yaptrmak. ittisal * Bitime. * Dokunma, deme, temas etme. ivaz * dn. * Karlk. ivazl * dnl. * Karlolan. ivazsz * dnsz. * Karlksz. * Edim. ivdirme * vdirmek ii. ivdirmek * (hareket durumunda olan bir nesnenin hareketini) abuklatrmak. ivecen * abuk davranma alkanlnda olan, iveen, evecen, aceleci, acul. ivecenlik * vecen olma durumu, acele, acelecilik.

ivedi * abuk davranma zorunluluu, acele. * abuk yaplan, ivedili, acil, mstacel. ivedilenme * vedilenmek ii. ivedilenmek * Tez canllk etmek, acele etmek, istical etmek. ivedileme * vedilemek ii. ivedilemek * vedi duruma gelmek. ivediletirme * vediletirmek ii. ivediletirmek * vedi duruma getirmek. ivedili * abuk, hemen yaplmasgereken, evgin, mstacel. ivedilik * abuk, hemen yaplma gereklii, mstaceliyet, istical. ivedilikle * Tez elden, abuk yaplma gerekliliiyle, mstacelen. iveen * vecen. * abuk ilerleyen, hd, akut. ivesi * Beyaz vcutlu, kahverengi, kirli sarveya siyah bal, tek paralyuvarlak ve yasz bir ula son bulan yal kuyruklu, kaba kark yapal, yaygn olarak Gney Dou Anadolu blgesinde yetitirilen, st verimi yksek bir koyun tr. ivgi * Aa oymaya yarar kesici ara. ivinti * abukluk, hz, sr'at. ivinti yeri * Akarsularn, yataklarndaki ok eimli blgelerde kprerek, kaya dkntleri arasndan hzla aktklaryer. ivme * vmek ii. * Hareket eden nesnenin kk bir zaman iinde hznda oluan deimenin bu zamana oran. ivmek * abuk davranmak, acele etmek. ivmeler * Bir hareketin ivme niceliini belirten, tatn hzlanmasndan doan sarsntlar, titreimleri gsteren ara, hzler, akselerometre. ivmeyazar * Bir hareketin ivmesini izerek belirleyen ara, akselerograf. iye * Kendisinin olan bir eyi, yasaya uygun olarak diledii gibi kullanabilen kimse, sahip. iyelik * Kendisinin olan bir eyi yasa erevesi iinde istedii gibi kullanabilme hakkntama durumu, sahiplik, mlkiyet. iyelik eki * sim soylu kelimeye eklenerek kime veya neye ait olduunu bildiren ek, mlkiyet eki. iyelikli tamlama * yelik eklerinden birini almtamlama. iyesi olmak * bir eyi elinde bulundurmak, yasaya uygun olarak dilediince kullanabilmek, sahip olmak. iyi * stenilen, beenilen nitelikleri tayan, beenilecek biimde olan, kt kart. * Bol, yararl, kazanl. * Uurlu, hayrl, iyilik getiren. * Esen, salkl. * Yerinde, uygun. * Yeterli, yetecek miktarda olan.

* stenilen, beenilen, yerinde, yararl, uygun bir biimde. iyi (veya temiz) ialtayda kar * doru drst yaplmasistenen iuzun zaman ister. iyi etmek * iyiletirmek, hastalktan kurtarmak. * uygun, yerinde bir davranta bulunmak. * soymak, parasn, malnalmak. iyi gelmek * yaramak. * (giyecek iin) stne olmak, uygun olmak. * uurlu gelmek. iyi gitmek * (bir i) yolunda olmak. * yakmak. iyi gzle bakmamak * hakknda iyi dnmemek. iyi gn * Refah ve huzur iinde geen zaman. iyi gn dostu * Dostlarnn skntlzamanlarnda onlardan kaan kimse. iyi gn dostu olmak * sadece iyi gnlerde grnmek. iyi hl * Bir kimsenin yaaynda kt ve sakncalbir durum olmama hli, hsnhl. iyi hl belgesi * Bir kimsenin yaaynda kt bir ey bulunmadnveya sabkasz olduunu gsteren, resm kurulularca verilen belge, hsnhl kd. iyi ho(ama) * bir gre kart bir dnceyi sylerken kullanlr. iyi i(dorusu) * beenilmeyen bir olay, bir durum karsnda aknlanlatr. iyi kalpli * Bakalariin hep iyilik dnen. iyi ki * gzel bir rastlantolarak, ne mutlu. iyi kt * Ne ok uygun, ne de ok aykr, yle byle. iyi niyet * Herhangi bir kimse veya konuda hibir kt dnce beslememe, hsnniyet. iyi olmak * hastalktan kurtulmak, iyilemek. * yerinde olmak. * uygun gelmek. iyi saatte olsunlar * cin ve perilerden sz edilirken kullanlr. iyi sylemek * vmek. iyi yrekli * Bkz. iyi kalpli. iyice * yiye yakn. * ok, gerei gibi, nerdeyse tamamen. iyicene * Tam olarak, adamakll. iyicil * yilik etmeyi seven, hayrhah. * (hastalk iin) Sonu iyi, tehlikesiz, ktcl olmayan. iyiden iyiye * Adam akll, ok iyi, gerei gibi. iyileme * yilemek ii. iyilemek

* yi duruma gelmek. * Hastalktan kurtulmak, salyerine gelmek, salh bulmak. iyiletirme * yiletirmek ii, slah. iyiletirmek * yilemesini salamak, salna kavuturmak, tedavi etmek. * Eksikliini, bozukluunu gidermek, slah etmek. iyilii dokunmak * yararlolmak, yararngrmek. iyilik * yi olma durumu, salh. * Karlk beklenilmeden yaplan yardm, kayra, ltuf, kerem, ihsan, inaye. * Salyerinde olma durumu, esenlik. * Yarar veya elverililik, nimet. iyilik bilmek * kendisine yaplan iyilii unutmamak. iyilik etmek (veya yapmak) * yararliler yapmak, yardmcolmak. iyilik grmek * madd, manev yardm grmek. iyilik gzellik * Salklolma durumu, iyilik salk. iyilik perisi * Madd, manev yardmda bulunan (kimse). iyilik salk * Naslsnz sorusuna karlk olarak salklve iyi durumda olunduunu anlatr. iyilikbilir * Deerbilir, kadirinas. iyilikbilirlik * Deerbilirlik, kadirinaslk. iyiliki * Herkesin iyiliini isteyen, herkese iyilik etmesini seven, hayrhah, hayrsever. iyilikilik * yiliki olma durumu. iyilikle * Tatldille, iyi davranla. iyiliksever * yiliki, hayrsever. iyilikseverlik * yiliksever olma durumu, hayrseverlik. iyimser * Genel olarak her dnce ve ii iyi olarak deerlendiren, ktmser kart, nikbin, optimist. iyimserlik * Genel olarak her dnce ve ii iyi olarak deerlendiren bir tutum veya kiilik zellii, nikbinlik, optimizm. * Her eyi en iyi yanndan gren, her durumda iyi bir kyolu uman dnya gr, nikbinlik, optimizm. * nsanln ilerlemesine, btn durum ve artlarn iyiye gideceine inanan retilerin genel ad. iyisi * en doru olan. iyisi mi * yaplacak en doru, en uygun olan i. iyiye ekmek * bir dnce veya olayolumlu ynyle deerlendirmek. iyiye iyi, ktye kt demek * hatr iin sz sylememek, drst olmak. iyodr * yodun bir element veya bir birleikle verdii birleim. iyon * Bir veya daha ok elektron kazanmveya yitirmibir atom veya bir atom grubundan olumuelektrik ykl parack, ykn. iyon yuvar * Yer atmosferindeki atom ve molekllerin gnenlaryla iyonlat80-400 km ykseklikler arasndaki katman.

iyonik * yonlardan oluan, iyonlarla ilgili. iyonlanma * yonlama. iyonlama * Molekllerin paralanmasyla veya atomlara, molekllere, molekl gruplarna elektron katlmasveya karlmasyla iyonlarn olumas. iyonlatrma * yonlatrmak ii. iyonlatrmak * Bir ortamda iyonlar oluturmak. iyot * Atom numaras53, atom arl126,92 olan, tabiatta, deniz suyunda sodyum iyodr durumunda rastlanlan, bazdeniz bitkilerinde de oka birikmiolarak bulunan, mavimtrak esmer renkte katbir element. KsaltmasI. iyotlama * me sularndaki mikroplarn iyot etkisiyle giderilmesi. * Organik bir birleikte hidrojenin iyotla yer deitirmesi. iyotlu tuz * Homojen kartrlmen az % 0,007 iyot ieren yemek tuzu (NaCl). iz * Bir eyin getii veya nce bulunduu yerde braktbelirti, nian, almet. * Bir eyin dokunmasyla geride kalan belirti. * Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ip ucu, emare. * Bir olay, bir durum veya yaaytan geride kalan belirti, eser. * Bir dzlemin baka bir dzlemle veya bir doru ile kesimesinden doan ara kesit. -iz * Bkz. -z (I). -iz * \343 -z (II). -iz * \343 -z (III). iz brakmak * etkisini kalcduruma getirmek. iz dml * z dm olan. iz dmsel * Bir dzlem zerine iz drlen biimlerin bozulmasndan kalan (zellikler). iz dm * Bir k kaynandan kan nlarla ekran zerinde grnt oluturma, projeksiyon. * Bu biimde oluturulan grnt, projeksiyon. * z dm dzlemi denilen bir dzlem zerinde, bazgeometri kurallarna uygularak bir cismin gsterilmesi, irtisam, mrtesem. iz srmek * izlemek, arkasndan gitmek, takip etmek. * av srasnda hayvann ayak izlerine bakarak gittii yeri bulmaya almak. izabe * Madenleri ergitme, svdurumuna getirme. izabe frn * Maden ergitme oca. izabe noktas * Madenin svduruma getirildii derece. iz'a * Bunaltma, tedirgin etme, baartma, can skma. iz'a etmek * bunaltmak, tedirgin etmek, baartmak. izafe * (bir eye veya bir kimseye) Balama, mal etme, yaktrma. * Katma, ekleme, ilve etme. izafe etmek * balamak, yklemek, mal etmek. * katmak, eklemek, ilve etmek.

izafet * Bant, grelik. izafeten * (bir eye veya kimseye) Balanarak, dayanarak, iliik olarak, mal edilerek. * (bir kimsenin adna) Sayggstermek amacyla. izaf * Bal, bantl, greli, greceli, nisp rltif. izaflik * Bal olma durumu, bantlolma durumu, grelik, grecelik. izafiye * Bantclk, grecilik, rltivizm. izafiyet * Bantllk, grelilik, ballk, grelik, rltivite. izah * Aklama. izah etmek * aklamak, ayrntlbilgi vermek. izahat * Aklamalar. izahat vermek (veya izahatta bulunmak) * aklamalarda bulunmak, ayrntlbilgi vermek. izahl * Aklamal. izale * Yok etme, giderme. izale etmek * yok etmek, gidermek. izaleiyu * Bir mlk zerindeki ortaklgiderme. izam * (bir kimseyi) Gnderme, yollama. izam * Olduundan byk gsterme, bytme, abartma. izam etmek * bytmek, abartmak. izamik * Bal olma durumu, bantlolma durumu, grelik, grecelik. iz'an * Anlay, anlama yetenei. iz'an etmek * anlayldavranmak, dnmek. iz'anyok * anlaysz, kavrama yetenei zayf. iz'anl * Anlayl, dnceli. iz'ansz * Anlaysz, dncesiz. iz'anszca * Anlaysz (bir biimde); aklszca, dncesizce. iz'anszlk * Anlayszlk, dncesizlik. izaz * Arlama. izaz etmek * arlamak. izazikram* Sayggsterme ve arlama. izbe * Bask, lo, nemli, kuytu (yer). * Sapa. izbelik * zbe yer.

izbiro * eitli ykleri yukarekmek iin halattan yaplmsapan. izci * z gderek aradnbulabilen kimse, keaf. * Dayanma ve yardmlama duygularngelitirmek, ruha ve bedence glendirilmek iin kamplarda ve okullarda eitilen gen. izcilik * zci olma durumu veya izcinin yapti. * Genleri ruh ve bedence salam ve yararlbir biimde yetitirmeyi amalayan dnya apndaki spor ve eitim rgt. izdiham * Arkalabalkta skma, ylma. izdiva * Evlenme. izdiva etmek * evlenmek. izdren * Bir biimin bir dzlem zerindeki iz dmnde, biimin her noktasniz dmyle birletiren (doru). izhar * Belirtme, gsterme, aa vurma. izhar etmek * aa vurmak, belirtmek, gstermek. izi belirsiz olmak * iz brakmadan ortadan ekilmek. izi silinmek * ortadan yok olmak, kaybolmak. izin * Bir ey yapmak iin verilen veya alnan zgrlk, msaade, ruhsat, icazet, mezuniyet. * Bir kimseye altyerce verilen tatil. izin almak * bir ey yapmak iin onay salamak. izin kmak * bir ey yapmada serbest braklmak. izin istemek * bir eyi gerekletirmek amacile onay almaya kalkmak. izin koparmak * st makamdan glkle izin almak. izin vermek * birini bir ey yapmada serbest brakmak. * iine son vermek, hizmetinden karmak. izinden yrmek * birine iten balanarak onun baladii aynanlayla srdrmek. izine basmak * gzden uzaklatrmayarak ne yaptngzetlemek. izine dnmek * bir karar veya yargdan geri dnmek, bir karardan vazgemek, rcu etmek. izine dmek * av hayvanlarnn, gittii yolu izleyerek arkalarndan gitmek. izine uymak * dnce ve davranlarnbenimsemek. izini drmek * iz dmn karmak. izini kaybetmek * bir kimse hakknda bilgi alamamak. izinli * zin alarak belli bir sre iin bir yerden ayrlm, mezun. izinname * Brakma veya karma kd. * Bir nikhn kylmasiin kadtarafndan verilen izin kd. izinsiz * Ceza olarak hafta sonu veya tatil gn kmasna izin verilmeyen (asker veya yatlrenci). * Bu cezann ad.

* zin almadan. izinsizlik * zinsiz olma durumu. izlek * Kei yolu, patika. izlem * zlemek ii, izleme, takip. izleme * zlemek ii, takip. izlemek * Birinin veya bir eyin arkasndan gitmek, takip etmek. * (zaman, sre, sra vb. iin) Sonra gelmek, arkasndan gelmek; olmak. * Bir olayn geliimini gzden geirmek. * Elenmek, grmek, renmek iin bakmak, seyretmek. * Belirli bir ynde gitmek. * Gzlemek, incelemek. * Belirli bir tutum, davranveya dnceyi benimsemek. * Bir eye uymak, balolmak. * Herhangi bir olayla ilgilenmek. izlence * Program. izlenim * Bir durum veya olayn duyular yolu ile insan zerinde braktetki, intiba. * Uyaranlarn, duyu organlarve ilikili sinirler zerindeki etkileri veya belirli bir durumun kii zerindeki zmlenmemibtn etkisi, intiba. izlenim vermek * etki brakmak. izlenimci * zlenimcilik yanlsolan (sanat veya sanat), empresyonist. * Kesin bir doruluu olmayp duyumlara, izlenime dayanan. izlenimcilik * Doay, gerekte olduu gibi btn ayrntlarna balkalarak deil, ondan edinilen izlenimin lsne gre anlatan; dorudan doruya gerei, nesneyi deil de, onun sanatda uyandrdduyumlarveren sanat akm, empresyonizm. * Sanatta, detkilerin ie yansmas, ite izler brakmasve bu izlere dayanarak sanat eserlerini yaratmas. izleni * zlenmek ii veya biimi. izlenme * zlenmek ii. izlenmek * zlemek ii yaplmak, takip edilmek. izletilme * zletilmek ii. izletilmek * zlenmesi salanmak. izletme * zletmek ii. izletmek * zlemek iini yaptrmak. izleyici * zlemek iini yapan (kimse). izleyi * zlemek ii veya biimi. izmarit * zmaritgillerden, pullu ve klklbir eit ufak balk (Maena smraris). Kk boy olanlarna koncur, irilerine kanal izmariti denir. * ilmisigara art. izmaritgiller * rnek hayvanizmarit olan kemikli balklar familyas. izmihll * Yklma, kme. zmir kfte

* Kyma, soan, maydanoz, slatlmekmek ii, yumurta, domates, yeil biber, sarmsak ve ya kullanlmasyla hazrlanan ve ksk atete piirilen bir yemek tr. zmir kftesi * zmir kfte. izobar * Ebasn. izobar erisi * Bkz. ebasn erisi. izohips * Eykselti. izohips erisi * Bkz. eykselti erisi. izolsyon * Yaltm, tecrit. izoltor * Yaltkan. izole * Yaltlm, tecrit edilmi. izole bant * Akm geirilecek plak elektrik tellerini, birbirlerinden veya baka iletkenlerden yaltmak iin kullanlan sarg. izole etmek * yaltmak. * yalnz brakmak. izomer * Aynoranlarda birlemiaynelementlerden oluan, fakat molekllerinde atom gruplamalardeiik olduu iin birbirlerinden farklzellikler gsteren (maddeler). izomeri * Cisimlerin nitelii. izomerik * zomeri ile ilgili olan. izomerleme * Bir maddenin bunun izomeri olan baka bir maddeye dorudan doruya veya kimyasal bir etkiyle geme. izometri * Elm. izomorf * Ebiim. izomorfik * Ebiimli. izomorfizm * Ebiimlilik. izomori * Ebiim. izomorlik * Ebiimli. izoterm * Escak. izoterm erisi * Bkz. escak erisi. izotop * Yalnz atomlarnn kitleleri ynnden birbirinden farklolan (aynkimyasal element). izzet * Byklk, ycelik, ululuk. izzetinefis * Onur, z sayg. izzetinefse dokunmak * onuruna dokunmak; gcne gitmek. izzetinefsine yedirememek * onursuz kalmaykabul edememek, dknl veya zavalllreddetmek. izzetikbal * Saygnlk. izzetikram

* Arlama. jJ * Trk alfabesinin on nc harfi. Je adverilen bu harf ses bilimi bakmndan fltltml dieti nszn gsterir. jagar * Bkz. jaguar. jaguar * Kedigillerden, Orta ve Gney Amerika'da yaayan, postu, iri benekli memeli tr (Felis onca). jaketatay * Resm ziyaret ve davetlerde erkeklerin giydikleri, arkasyrtmal, etekleri uzun ve n keleri yuvarlak kesilmiceket. jaketatayl* Jaketatayolan. jakoben * Fransa'da Aziz Dominicus tarikatna balrahip ve rahibelere verilen ad. jakobenizm * Jakoben yanlsolma. jakuzi * Salk havuzu. jale * Gece yaan ve yapraklara konan ince nem, i, kra. jalzi * eriden grlmeksizin darygrmeyi salayan, erit biiminde metal veya plstik levhalardan yaplm bir tr pencere kapama dzeni, erit perde. jambon * Tuzlama veya dumanlama yoluyla hazrlanmdomuz budu veya kolu, domuz pastrmas. jambonluk * Jambon yapmaya elverili domuz eti. jandarma * Yurt iinde genel gvenlii ve kamu dzenini korumakla grevli, yasa ve nizamlarn koyduu hkmlerin yrtlmesini ve bunlara dayanan hkmet emirlerinin yerine getirilmesini salayan silhlasker kuvvet. * Bu kuvvette grevli olan kimse. * Akgz. jandarmalk * Jandarmann grevi. * Akgzllk. janjan * Yanardner, anjan. janjanl * Yanardner olan. janr * r, tarz, cins. jant * Tatlarda, lstiklerin takldtekerlein ember biimindeki blm, ispit. Japon * Japonya halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). * Japon halkna zg olan (ey). Japon armudu * ki enekliler snfndan olup Japonya'da ve in'de yetien bir bitki tr. Japon bezi * Japonya'da retilen bir bez. Japon denizi * Byk Okyanus'ta Japon takmadalarKore kylarve Sovyet uzak dousu arasnda yer alan deniz. Japon elmas * Japonya'ya zg bir bitki tr. Japon gl * Kamelya. Japon hurmas * Trabzon hurmas. Japon kakts * Stleen. Japon sarma

* Asmagillerden, ana yurdu in ve Japonya olan, slklerinin ucu duvarlara tutunmak iin genellikle daire biiminde genilemiolan sarlcbir ss bitkisi (Ampelopsis japonica). Japonca * Japon dili. japone * Uzun kollu kadn giysisi iin omuz kesimi olmayan, bol ve geni. * (kadn giysisi iin) Kolsuz. jargon * Dar bir ereveye zg dil, argo. jarse * Esnek dokunmuipekli veya ynl bir kuma. * Bu kumatan yaplan veya esnek rlm(giyecek). jartiyer * oraplardizin altnda veya stnde tutmaya yarayan lstikli ba. je * Trk alfabesinin on nc harfinin ad. jel * Tedavi amacyla kullanlan jle yapsnda bir krem tr. jeltin * Daha ok hekimlik ve fotoraflkta kullanlan, hayvanlarn kemik ve kkrdak gibi dokularndan veya bitkisel yosunlardan elde edilen saydam, renksiz, kokusuz bir madde. jeltinleme * Jeltinlemek ii. jeltinlemek * (bir yeri veya eyi) Jeltin ile kaplamak. jeltinli * Jeltinden yaplmveya jeltinle kaplanm. jeloz * Bkz. Agaragar. jen * Gen. jenerasyon * Kuak, nesil. jeneratr * rete, dinamo. jenerik * Bkz. tantma yazs. jenosit * Soy krm, katliam. jeodezi * Yer lme bilgisi. jeodinamik * (volkan, deprem vb.) ve d(anma) etkenlerle yer kabuunda oluan deiikliklerin incelenmesi. jeofizik * Yer yuvarlanve atmosferi etkileyen doal fiziksel olaylarn incelenmesi. jeofiziki * Jeofizik uzman. jeokimya * Yer kabuunu oluturan kimyasal gelerin tm. jeolog * Yer bilimci. jeoloji * Yer bilimi. jeolojik * Yer bilimi ile ilgili. jeomorfolog * Jeomorfoloji uzman. jeomorfoloji * Yeryz engebelerini ve anma ile ilgili geliimleri inceleyen bilim. jeopolitik * Corafya, ekonomi, nfus vb.nin bir devletin politikaszerindeki etkisi. * Bir devlette bir blgede uygulanan politikayla o yerin corafyasarasndaki iliki.

* Bir devletin saldrgan nitelikteki genilemesini, ekonomik ve siyas corafya asndan haklklmaya ynelik siyas reti. jeosantrik * Yer zekil. jeosantrizm * Yer zekilik. jeosenklinal * Yer kabuunun uzun bir sre ken, buna balolarak kat kat kaln tortullarla dolmubulunan blm. jeosismik * Bir patlama sonucu, derinlemesine yaylan dalgalarn incelenmesi yoluyla (yeryz katmanlarndaki madenleri) aratrma yntemi. jeotermal * Scakl, yer iinde kalmaya veya buradan gemeye balolan s. jeotermal enerji * Yer altndan kan scak su veya scak su buharndan elde edilen enerji. jeotermi * Yerkrede oluan solaylarnn incelenmesi. * Yerkreyle ilgili sartlarn(scaklklarn dalm, salverii vb.) inceleyen jeofizik dal. jeotermik * Jeotermi ile ilgili. jeotropizma * Yere ynelim. jersey * Sarve kahverenginden esmere kadar deien renkte et tutmayan, kemikleri belirgin, sakin baklbir kltr rksr. jest * Herhangi bir eyi aklamak iin genellikle el, kol veya baile yaplan igdsel veya iradeli hareket. * Genellikle yerinde yaplan ve beenilen davran. jet * Tepkili uak. jet gibi * hzla, son sr'atle. jet motoru* Yksek basnla ve ok byk hzla gaz aknpskrtme sistemiyle en yksek dzeyde itme gc yaratan motor, tepkili motor. jet yakt * Jet motorlarnn alma sistemine gre ayrtrlmrenksiz benzin. jeton * Telefonda, trl oyunlarda garsonlarn kasa ile hesaplamasnda para yerine kullanlan kk, metal veya plstik marka. jeton ge dmek * konuulan veya sz edilen konuyu ge anlamak, ge intikal etmek. jetoncu * Jeton satan kimse. jig * Bir Orta aalgs. jigolo * Geimi yalve zengin bir kadn tarafndan salanan gen, erkek sevgili, tokmak. jigolo tutmak * (yal, zengin bir kadn) gen bir erkekle iliki kurmak. jigololuk * Jigolo olma durumu. jikle *Motorlu tatlarn yksek devirde almasiin fazla benzin aknsalayan alet. jile * Daha ok kadnlarn blz zerine giydikleri yelek. jilet * nce elikten yaplm, iki yankeskin traba. jilet gibi * ok keskin. jimnastik * Vcudu evikletirmek ve glendirmek iin yaplan altrmalarn tm, idman, kltrfizik.

* Erkeklerde, yer altrmalar, barparalel, barfiks, halkalar ve kulplu beygir; kadnlarda yer altrmalar, eit olmayan ubuklar, barfiks, denge kalasaltrmalarnieren yarma disiplini. jimnastik yapmak * vcudu evikletirmek ve glendirmek iin hareket yapmak. jimnastiki * Jimnastik yapan sporcu. * Jimnastik retmeni. jin * Bkz. cin. jinekolog * Jinekoloji uzmanhekim, nisaiye uzman. jinekoloji * Kadn organizmasnve cinsel organlarnfizyolojik, morfolojik ve patolojik bakmdan inceleyen bilim, nisaiye. * Kadn hastalklarnkonu edinen tp dal, nisaiye. jip * Bkz. cip. jips * Alta. jiujitsu * Gten ok ynteme dayanan, plak elle savunma teknii; Japon grei. jiujitsucu * Jiujitsu yapan sporcu. jogging * Krda, ormanda vb. yerlerde yaplan kou sporu. jokey * Bkz. Cokey. jorjet * Brmck grnl, ok bkml, genellikle pamuk iplikleri ile dokunmubir kuma. * Bu kumatan yaplmolan. jle * Meyve suyunun ekerle kaynatlmasyla istenilen younlukta elde edilmiekerleme. * Et suyunun souduktan sonra gevek ve esnek bir kvam almdurumu. * San dzgn bir biimde uzun sre kalmasnsalayan yal, parlak ve yapkan madde. jn * Gen. * nemli rollerde oynayan gen oyuncu, jnprmiye. jnprmiye * Jn. judo * Jiujitsudan gelimi, silhsz olarak, tutmalara, frlatmalara, hareketsiz brakmalara dayanan Japon kkenli dvsporu. judocu * Judo yapan kimse. jul * Bir cisim zerine uygulanan bir nevtonluk kuvvetin uygulama noktasn, kendi dorultusunda bir metre deitiren ibirimi. jurnal * Biriyle ilgili olarak yetkililere verilen ktleme, ihbar yazs. * Gnlk. jurnal etmek * biriyle ilgili olarak yetkililere ktlemek, ihbar yazsvermek veya byle bir bilgiyi iletmek. jurnalci * Jurnal ederek yetkililere, yneticilere yaranmaya alan (kimse). jurnalcilik * Jurnalcinin yapti. jurnalleme * Jurnallemek ii. jurnallemek * ikyet etmek, ispiyonlamak. juro * kinci an triasla kretase arasnda kalan dnemi.

jbile * Eski Ahit'e gre, Yahudilerde, elli ylda bir Tanr'ya ve dinlenmeye ayrlan yl. * Katoliklerde, Roma'ya hacca gidenlerin, kilisece gnahlarnn tamolarak balandyl. * Evliliin ellinci ylnda dzenlenen kutlama enlii. * Bir meslekte uzun bir sre baarlolarak alanlar iin dzenlenen tren. Jpiter * Gezegenlerin en by ve Gne'e yaknlk bakmndan beincisi, Erendiz, Mteri. jpon * Giysi altna giyilen etek, i etek. jri * Seiciler kurulu, seici kurul. * Yargclar kurulu. jt * Ihlamurgillerden, Hindistan ve Banglade'te yetien, ip ve uval yapmnda kullanlan, liflerinden yararlanlan bir bitki (Corchorus capsularis). * Bu bitkinin liflerinden yaplan dokuma. K * Potasyum'un ksaltmas. -k * Bkz. k / ik, uk / k. -k * \343 -ak / -ek. k, K * Trk alfabesinin on drdnc harfi. Ke adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan ince nllerle n damak, kaln nllerle art damak patlaycnszlerinin tmszn gsterir. kaba * zensiz, geliigzel yaplm, zevksiz, sakil. * Taneleri iri. * Terbiyesi, grgs kt, nezaketsiz. * Terbiyeye, incelie aykr, irkin, kt. * Hafif olduu hlde kaln veya hacimli. * Kuyruk sokumunun iki yanndaki ikin yer. kaba dzen * yle byle stnkr yaplan i. * alglarpes seslere akort etmek ii. kaba et * Kuyruk sokumunun her iki yanndaki ikin yer. kaba kt * Bir ey sarmak iin kullanlan kaln kt. kaba kurgu * Filmin son durumuna yer vermek zere seilen ekimlerin senaryodaki sralana gre birbirine eklenerek oluturulan ilk kurgusu. kaba kuluk * leden bir iki saat nceki zaman. kaba kuvvet * Yasa dilerle bir amaca ulamak iin zorbalk yaparak veya g kullanarak tutulan yol. kaba saba * Grgsz. * zensiz. kaba sakal* Gr ve genisakall. kaba sva * nce svadan nce duvarlarda bulunan przleri doldurup kapatmak iin yaplan sva. kaba sofu * Din kurallaryanlyorumlayarak ibadet ve dncede arla kaan. kaba i * Kaba kulak. kaba taslak * Bir eyin ayrntlarna girmeden ana izgilerini belirten. kaba Trkesi * Akas, tam anlamyla. kaba yap*

Bir binaydetkenlere karkoruyup ayakta tutan temel, ana duvarlar, kiriler, atvb. nden oluan asl gvde. kaba yel * Lodos. kababurun * Sazangillerden, rmak ve gllerde yaayan, eti klklkk bir balk (Chondrostoma nasus). kabaca * Kaba bir biimde. * rice, byke. * Yaklak. kabaday* Korkusuz, iyi dven, kendine zg namus kurallarnn dna kmayan kimse. * Babayiit, koak. * Bir eyin en iyisi, bata geleni. kabadayca * Kabadayya yakr bir biimde, kabadaygibi. kabadaylanma * Kabadaylamak, kabadaylanmak ii. kabadaylanmak * Kabadaylk etmek, kabadaygibi davranmak. kabadaylama * Kabadaylamak ii. kabadaylamak * Kabadaygibi davranmak, kabadaylk etmek. kabadaylk * Kabadayolma durumu veya kabadayca davran. kabadaylk etmek * kabadaygibi davranmak. kabadaylk taslamak * kabadaygibi davranmak, kabadaygibi grnmeye almak. kabahat * Uygunsuz hareket, irkin, yakksz davran, su, kusur, thmet. * Hafif hapis, para cezasveya meslek ve sanattan alkonulma ile cezalandrlan hafif su. kabahat bulmak * bir kusur, su aramak. kabahat etmek (veya ilemek) * su olacak, kusur saylacak bir iyapmak. kabahat samur krk olsa, kimse srtna almaz * hi kimse sulu olduunu kabul etmek istemez. kabahati (birine veya bir eye) yklemek * iledii bir suu bakasnn zerine atmak. kabahatli * Kabahati olan, kusurlu, sulu, thmetli. kabahatlilik * Kabahatli olma durumu. kabahatsiz * Kabahati olmayan, kusursuz, susuz. kabahatsizlik * Kabahatsiz olma durumu. kabak * Kabakgillerden, birok trleri olan bir bitki (Cucurbita). * Bu bitkinin trlerine gre yemei ve tatlsyaplan rn. * Esrarkelerin kullandbir eit nargile. * Bilgisiz, grgsz, kaba. * (kavun, karpuz iin) Ham, tatsz. * Tysz, dazlak. * (tat lstikleri iin) Trtllaranarak yzeyi dzlemiolan. * Kabak kemane. * Ksa boynuzlu hayvan. kabak (birinin) bana (veya banda) patlamak * birok kimsenin ilgili olduu bir olaydan, yalnzca bir kimse zarar veya ceza grmek. kabak ekirdei

* Bal kabann tohumu. * Genellikle vakit geirmek iin yenilen kuru yemieidi. kabak kmak (karpuz, kavun vb. iin) * ham kmak. kabak iei * Ss eyas. kabak iei gibi almak * utangalktan abucak syrlarak arlde serbestlik gstermek. kabak gibi* tysz, plak, her tarafak. kabak kafal * Salardklm, dazlak. * Salarustura ile kaznm. * Aptal, budala. kabak kemane * Gvdesi uzunlamasna ikiye blnen su kabann zerine ince bir deri gerilerek yaplan, telli, yayla alnan bir halk algs. kabak tad * Beenilmeyen, bkknlk veren durum. kabak tadvermek * bktrmak, usan vermek, tatsz gelmeye balamak. kabak tadvermek * bkknlk veya skntoluturmak. kabak tatls * Soyulmu, ekirdekleri karlmve parmak kalnlnda bal kabann ar atete uzun sre piirilmesi ve zerine ceviz serpilmesiyle hazrlanan bir tatltr. kabak * Kabak yetitiren veya satan kimse. kabakgiller * ki eneklilerden, kabak, kavun, karpuz, hyar gibi cinsleri iine alan, geniyaprakl, srngen ve sarlgan bir bitki familyas. kabaklama * Kabaklamak ii. kabaklamak * Aalarn genlemesi iin dallarnbudamak. kabaklama * Kabaklamak ii. kabaklamak * Salardklmek, dazlaklamak. * (tat lstikleri iin) Trtllaranp yzeyi dz bir duruma gelmek. kabaklk * (karpuz, kavun iin) Hamlk. * (baiin) Tyszlk, dazlaklk. * Bilgisizlik, grgszlk. kabakulak * Tkrk bezlerinin, zellikle kulak altbezlerinin iltihaplanmasyla beliren bulac, salgn ve ateli bir hastalk. kabakulak olmak * bu hastala yakalanmak. kabakulak otu * Lousa otu, zeravent. kabala * Yahudilerde, yazlolarak konulmuolan Tanrkanunlarnn yannda, azdan aza geen din buyruklarnn, bran felsefesinin ve efsane yazlarnn btn. * Bir retinin yandalarnn btn. * Doast varlklarla iliki kurma sanat. kabala * Gtr, toptan. kabalac * Kabala konusunda uzmanlamkimse, kabala ile uraan kii. kabalac * Kabala (II) iyapan kimse.

kabalak * Birinci Dnya Savanda Osmanlordusunda kullanlmolan, apkaya benzeyen bir tr balk. kabalak * Kabak yapraklarbiiminde etli ve tyl yapraklarolan, krlarda ve su kenarlarnda yetien bir bitki. kabalama * Kabalamak ii. kabalamak * Kaba bir duruma gelmek. * Kabalk etmek. kabalatrma * Kabalatrmak ii. kabalatrmak * Kaba bir duruma getirmek, kabalamasna sebep olmak. kabalk * Kaba olma durumu. * Kaba davran, nezaketsizlik, huunet. kabalist * Kabalac(I). kabalizm * Kabala (I) yanlssanat akm. kaballama * Kaballamak ii. kaballamak * Maden ocaklarnda galerileri aalarla pekitirmek. kaban * Dik yoku. * Tepe. kaban * Kalaya kadar uzunluu olan, paltoya benzeyen st giysisi. kabana * Genellikle otelin ana binasnn dnda, plj veya havuz kysnda bir oda. kabara * Dayankllk salamak amacyla, ayakkablarn altna aklan, iri baldemir ivi. * Ss olarak odalarn ahap blmlerine, trl biimler yapmak iin aklan iri bal, sarivi. kabara kabara * Gittike kabararak, coarak. * Bbrlenerek, gururlanarak. kabaral * Kabara aklmolan. kabarck * i su veya hava dolu ufak kabartveya krecik. * Vcutta oluan sivilce gibi kk ikinlik. * (metal biliminde) Svveya katlarn iinde oluan gaz hacmi. * Kabart. kabarckl* Kabarcklolan. kabarckldze * inde hava kabarcbraklmsu dolu bir cam silindir ve bir tahta yataktan oluan, dzlem veya dorularn yataylnbelirleyen alet, tesviye ruhu. kabare * eitli gsterilerin yapldelence yeri. * Meyhane. kabare tiyatrosu * Daha ok gncel konularineleyici, yerici, talaycbiimde ele alan skelerin oynand, monologlarn, arklarn ve iirlerin sylendii kk tiyatro. kabareci * Kabare oyuncusu. kabarecilik * Kabare iletmek veya kabarede oynamak ii. kabark * Kabarmolan. * kntsolan, tmsekli.

kabark deniz * Gelgit olaynda, sular ykseldiinde denizin durumu. kabarklk * Kabark olma durumu, ikinlik. kabar * Kabarmak ii veya biimi. kabarma * Kabarmak ii. * Duygulanma. * Kendini stn grme, byklk taslama. * Ay ve Gne'in ekim etkisiyle, byk denizlerde sularn ykselmesi, met. kabarmak * Arlartmadan hacmi bymek. * (svlar iin) Yalardan veya kaynamaktan tamaya yz tutmak. * Nicelii artmak, bymek. * imek, genilemek. * (hayvanlar iin) Tyleri dikilmek. * (kumaiin) zerinde tyler olumak, havlanmak. * Islanp veya snp yerinden kurtulmak. * (deniz) Dalgalanmak, byk dalgalar olumak. * Bulanmak. * (fke, sevgi gibi bazduygular iin) Gittike glenmek. * Kafa tutmak, fkelenip stne yryecek gibi davranmak. * Bbrlenmek, gururlanmak. kabart * Tmsek, knt, kabarmyer. kabartc* Kabartma maddesi, kabartma tozu. kabartl * Kabartsolan. * Belirgin. kabartma * Kabartmak ii. * Bir biimin veya bir sslemenin dz yzey zerindeki knts. * Kil, al, tagibi ilenebilir gereleri girintili kntlyzeyler durumunda biimlendirerek yaplmolan eser, rlyef. * Kabartlarak yaplmolan. kabartma tozu * Pasta, rek vb. hamur ilerinde kabarmaysalayan toz, sodyum bikarbonat. kabartmak* Kabarmasnsalamak, kabarmasna yol amak. * Topratrmk vb. bir arala kartrmak, alt st etmek, yumuatmak. kabartmal * Kabartmasolan. kabasnalmak * biim verilecek bir maddenin gereksiz blmlerini gidermek. * bir yeri veya bir eyi geliigzel, stnkr temizlemek. kabna smamak * duygularna engel olamayp takn davranlarda bulunmak. kbna varamamak * deerce birinden pek aaolmak. kabz * Kavrama, tutma. * Alma. * Peklik, srgn kart. kabz olmak * peklik olmak. kabzlk *Kabz olma durumu. kabil * Olabilir, mmkn. kabil * Trl, gibi, benzer.

* Tr, cins. kabil deil * imknsz, imknyok. kabile * Ebe. kabile * Boy. kabilinden * gibi, trnden, eidinden. kabiliyet * Yetenek. kabiliyetli * Yetenekli. kabiliyetsiz * Yeteneksiz. kabiliyetsizlik * Yeteneksizlik. kabin * Kk, zel blme. * Gemilerde, uaklarda, uzay gemilerinde kk blme. * Pljda soyunma yeri. kabine * Bakanlar kurulu. * Hekim muayenehanesi. * Kabin. * Hel. kabine ekilmek * bakanlar kurulu grevini brakmak. kabine dmek * herhangi bir sebeple bakanlar kurulu grevini brakmak zorunda kalmak. kabir * Mezar, sin. kabir azab * Byk znt, sknt. kabir azabekmek * ok sklmak, zlmek. kabir suali * Uzun ve bktrcsoru. kabl * nce, nceki. kablelmilt * Milttan nce. kablelvuku * Olmadan nce. kablo * Elektrik akmiletiminde kullanlan ve yaltkan bir madde ile sarlbulunan metal tel. kablocu * Kablo deyen kimse. kablolu * Kablosu olan. * Kablo araclyla ilevini yapan (ara, gere). kablolu yayn * Televizyon yaynnn kablo, cam iletken ve benzeri bir fizik ortam zerinden halkn almasmaksadyla abonelere ulatrldyayn tr. kabotaj * Bir lkenin iskele veya limanlararasnda gemi iletme ii. kabotaj bayram * Deniz ticaretini tevik amacyla her yln temmuz aynda kutlanan bayram. kabotaj gemisi * Kabotaj hattnda alan gemi. kabotaj hakk * Trk kara sularnda, Trkiye'deki akarsu ve gllerde gemi bulundurma, bunlarla gidigelive tama

yapma hakk. kabristan * Mezarlk, gmtlk, sinlik. kabuu dna kmak * iinde bulunduu ortam veya durumdan ayrlmak. kabuuna ekilmek * darsile olan ilikilerini kesmek, kimse ile grmemek. kabuunu atlatmak (veya kabuunu krmak) * iinde bulunduu g, olumsuz veya kt durumdan kurtulup rahatlamak. kabuk * Bir eyin stn kaplayan ve onu detkilere karkoruyan, kendiliinden olumu, serte blm, kr. * Ekmein pime srasnda iinden daha ok sertleen dblm. * Bir svveya atmosferi dtan saran, sert katman. * Bir hayvandtan rten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi veya boynuzsu rt, kavk. * Deri zerinde bir yarann veya sivilcenin kurumasyla oluan serte blm. kabuk balamak (veya tutmak) * stnde kabuk oluturmak, kabuklanmak. kabuk bilimi * Kabuklarinceleyen bilim dal. kabuk bcekleri * Kn kanatllar takmna giren, kabuun hemen altndaki odun katnkemirerek oyan ve bylece birok orman ve meyve aacnn kurumasna yol aan familya. kabuk deitirme * Yenilenme. kabuk gibi* (kumaiin) salam sert. kabuk kahvesi * Antep fstkabuunun tlmve hafife kavrulmuu ile yaplan ve kahveye benzer iecek. kabuk ynetim * i, i yapsbelli olmayan, belirsiz kalan ynetim. kabuklanma * Kabuklanmak ii. * Bir lv akntsveya bir lv gl yzeyinin katlamas. kabuklanmak * Kabuk olumak. kabuklama * Kabuklamak ii. kabuklamak * Kabuk durumunu almak, kabuk gibi sertlemek. kabuklu * Kabuu olan. kabuklu bit * Konil. kabuklular * Kabuklar, yaplarndaki kireli tuzlar dolaysyla sertlemibulunan, solunum aygtlarbalklara benzeyen, ok hcreli hayvanlardan eklem bacakllar snf. kabuksu * Kabua benzeyen. kabuksuz * Kabuu olmayan. kabuksuz yumurtlatmak * bir ii ivedilikle yaptrp eksik kalmasna yol amak. kabul * Bir eye isteyerek veya istemeyerek razolma. * (konuklarveya ii olanlar) Yanna sokma, katna alma. * Sunulan bir eyi, armaanalma. * Bir neriyi uygun bulma, onaylama. * Bir yere alnma. * Rza veya izin, akseptans. kabul etmek * bir eye isteyerek veya istemeyerek razolmak. * yanna, katna almak.

* bir armaanalmak. * onaylamak. kabul eylemek * kabul ettirmek. kabul gn * Ev hanmlarnn konuk arladklarbelirli gn. kabul kredisi * Kabuln vadesinden nce polieyi kabul eden bankaya belirli bir tarihte belirli bir mebln deneceine dair anlamadan sonra bankann atkredi. kabul odas * Byk konak veya dairelerde konuklarn oturtulduklarbyk oda. kabul salonu * Resm konuklarn arlandbyk konuk salonu. kabul treni * Resm konuklarkarlama treni. kabul yeri * Bkz. kabul odas; kabul salonu. kabullenme * Kabullenmek ii. kabullenmek * Kabul etmek. * Hakkyokken veya istemeyerek kendine mal etmek. kaburga * Ee kemiklerinin oluturduu kafes. * Bkz. Ee. * Gemilerde dkaplamann dayandiskelet. kaburgalarkmak (veya saylmak) * ok zayf olmak. kbus * Karabasan. * Ac, sknt, korku veren. kbus basmak (veya kmek) * byk sknt, korku duymak. kbus gibi* kbusa benzer, kbusu andran. kbuslu * Karabasan dolu, skntlve korkulu. kabuz * Yalan, palavra. kabuzcu * Yalanc, palavrac. kabz * El ile tutma, kavrama. * Azrail tarafndan ruh teslim alnma, lme. * "Alma" anlamnda "ahzkabz" teriminde kullanlr. kabza * Tutulacak yer, tutak, sap. kabzmal * Meyve ve sebze reticileri ile satclar arasnda araclk eden kimse, komisyoncu. kabzmallk * Kabzmal olma durumu. * Kabzmaln yapti. kacak * Bkz. kap kacak. ka * Herhangi bir eyin niceliini sormak iin kullanlan soru sfat. * (cmle, soru cmlesi olmadnda) Birok. -ka / -ke * Bkz. -ga / -ge. ka para eder? * neye yarar, ne deeri var?. ka paralk (adam veya ey)

* deersiz. ka para olaym! * (birok iler karsnda) hangi birine yetieyim!. ka zamandr * belirsiz, fakat ok zamandan beri, oktan beri. kaa * (fiyat iin) Ne kadara?. kaa ka * Bir yarmada taraflarn aldsayveya derecenin orannbelirtir. * Yarma, tartma, kavga ve benzeri gibi durumlarda taraflarn orannbelirtir. * ki kiinin karlklolarak gizlice sayyazp tahmin etmesine dayanan bir oyun. kaa patlamak * ne kadara mal olmak, fiyatne olmak. kaacak delik aramak * korku ile saklanacak yer aramak. kaak * Balbulunduu yerden veya yasadan kaan, uzaklaan kimse. * Yasaca yaplmasyasak olan veya yaplmasiin gerekli izin alnmayan. * Yasaca belirtilmigerekli gmrk ve vergileri denmeden bir yere sokulan veya bir yerden karlan. * Bir kaptan, bir borudan gaz, svveya bir telden akm kamas. * Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. * Gizlice karlmolan mal veya madde. kaak gremek * asl konuya girmeksizin baka eylerden sz etmek veya politikada sk sk dnce deitirip esas amacn gizlemek. kaak * Yasalara kargelerek bir yere mal sokan, bir yerden mal karan veya bir yerde satan kimse. kaaklk * Bir devletin yasalarna kargelerek yaplan ticaret. * Bir lkeye gizli olarak, gmr denmemi, yasaklanmmal sokma ii. * Gizli olarak, sezdirmeden karma ii. kaaklk * Kaak olma durumu. kaamak * Hogrlmeyen bir eyi ara sra yapma. * Bir eyi belli etmeden, gizlice yapmaya alma. * Bir eyden kanma yolu. * Kaacak yer, zellikle obanlarn sry barndrmak, saklamak iin yaptklaryer. kaamak * Msr unundan yaplan yalbir yemek. kaamak yapmak * hogrlmeyen eyi gizlice ara sra yapmak. kaamak yol * Bir sorundan kendisini kurtarmak iin geliigzel ileri srlen zr. kaamak yolu * Kaamak yol. kaamakl*Kesin olmayan, yargbildirmeyen ve her iki tarafa da ekilebilen (sz, cevap, davran). kaan balk byk olur * elden karlan frsat gzde bytlr. kaan kaana * Pepee kama. kaann anasalamam * tehlikeden kaan kazanlkm. kaar * Ka soru sfatnn letirme biimi. kag * Din bir anlayla bazMslman kadnlarn erkeklere grnmemeleri, bir arada oturup konumaktan kanmalar. ka * Ne kadar, ka kii. kak * (bir yana) Kam, kaym.

* lmei kam(orap vb.). * Bazdavranlardelice olan. * (orap vb. nin) lmei kamyeri. ka_____k z * Uygun olmayan ortamda byme sonucu aa znn ortadan kak biimde olumas. kaka * Biraz kak. * Kaa benzer, biraz deli gibi, deliye benzer. kaklk * Kak olma durumu. * Delice, kaka davran. kalma * Kalmak ii. kalmak * Kamak ii yaplmak. * ekilmek, savulmak. kamsama * Kamsamak ii. kamsamak * Bir ii yapmamak iin szde sebepler yaratmak. kamsar * Kaamak yolu arayan, kaamaa sapan. kan kur'as * birinin kolay kolay aldanmayacak kadar grmgeirmiolduunu anlatmak iin sylenir. kanc * Ka soru sfatnn sra biimi. * (cmle, soru cmlesi olmadnda) ok kez, birok kez. kangan * Geri duran, giriken olmayan, insan iine girmek istemeyen, insanlardan kaan, ekingen. kanganlk * Geri durma, isteksiz davranma. * Kangan olma durumu. kanlmaz * stek ve irade dnda olan. kanma * Kanmak ii. kanmak * Herhangi bir ii yapmaktan veya zverili davranmaktan geri durmak, imtina etmek. kant * Erken doan kuzu. * Sznt, kaak. karga * e yaramaz, yalhayvan. karlma * Karlmak ii. karlmak * Karmak ii yaplmak veya karmak iine konu olmak. kar * Karmak ii veya biimi. karma * Karmak ii. karmak * Kamasnsalamak veya kamasna imkn yaratmak. * Bir ii belirlenen zamanda yapamamak. * Zor kullanarak yannda gtrmek. * Yararlanamamak; bir daha ele gememek zere yitirmek. * Gitmek, kamak zorunda brakmak. * almak, kimsenin haberi olmadan gtrmek, armak. * Yasal olmayan yoldan bir lkeye mal sokmak veya karmak. * ly, snramak, fazlasna gitmek. * Szdrmak. * stemeyerek abdestini yapmak.

* Delirmek. * Bir ara veya letle igrrken araciyi kullanamama yznden herhangi bir zarara yol amak. * Birini veya bir eyi gstermemek. * Yaran bir koucu dier bir koucu tarafndan hzla geilip arayamak. * Futbol veya basketbolda savunduu oyuncuyu bobrakmak, pas almasna frsat vermek. kartma * Kartmak ii. kartmak * Karmak iini yaptrmak. * Birinin karlmasna sebep olmak. ka * Kamak ii veya biimi. * Yaran bir koucunun veya bir kmenin dier yarlarhzla gemesi. kalma * Kalmak durumu. kama * Kamak ii. kamak * Hep birden kap dalmak. kakn * (isim tamlamalarnda belirtilen olarak) Bir yerden veya bir iten kamkimse. * nsanlardan uzak durmak, insan iine kmamak isteyen kimse. kal * Sayska, hangi saydan. * Bir kimsenin hangi tarihte doduunu, okulu bitirdiini veya asker olduunu belirtmek iin kullanlr. kalk * Kilo, lira, metre, adet gibi l anlatan nesnelerin hangisinden olduunu belirten (soru sz). * Ka yanda. kama * Kamak ii, firar. kamak * Kimseye bildirmeden bulunduu yerden ayrlmak, firar etmek. * Hzla koup bir yere saklanmak. * Kendini gstermemek, rastlatmamaya almak. * Kanmak. * Szmak. * plii kopmak. * Girmek. * Bir yana doru kaymak. * Grnmeden gitmek, savumak, svmak. * Hzlkomak. * Yok olmak. * Yaklamak, benzemek, andrmak. * (kadnlar iin) Kage uymak. * (kz, kadn iin) Yasalara ve aile isteklerine kargelerek evlenmek iin evinden ayrlmak. * (renk iin) Aarmak, umak. * Yardierlerinden hzla ayrlp arayamak. * Futbol veya basketbolda engelleyen adamdan kurtulmak veya pas alabilmek iin boalana komak. * Baznitelik bildiren szlerle birlikte "olmak" anlamyla yardmcfiil gibi kullanlr. kamaklk * Kamak durumu. kamaktan kovalamaya vakit olmamak * nemli iler yznden baka ilere yetiememek. kamaz * lmiklerin kamasna imkn vermeyen. kata * (saat iin) Ne zaman?. kaurga * \343 karga. kadana * Bir cins iri at. kadana gibi

* iri yar(kadn). kadar * lsnde, derecesinde. * Byklnde, geniliinde. * Dek, dein. * Gibi. * Denli. * Sre belirtir. * Miktar, derece. * Gsterme sfatlarndan biriyle bir saydan sonra geldiinde kesinlikle belli olmayan bir nicelii belirtir. kadastro * Bir lkedeki her eit arazi ve mlklerin yerinin, alannn, snrlarnn ve deerlerinin devlet eliyle belirlenip plna balanmasii. kadastrolama * Kadastrolamak ii veya durumu. kadastrolamak * Kadastrosunu yapmak. kadastrolanma * Kadastrolanmak ii veya durumu. kadastrolanmak * Kadastrosu yaplmak. kadastroya gemek * kadastrosu yaplmak. kadavra * Tp retiminde, zerinde almak iin hazrlanm, l insan veya hayvan vcudu. kadavralama * Kadavralamak ii. kadavralamak * Kadavra durumuna gelmek. kadayf * Undan yaplan, tatlolarak tketilen trl biimlerde yiyecek. kadayf* Kadayf yapan veya satan kimse. kadayflk * Kadayf yapma veya satma ii. kadeh * ki imeye yarar kk bardak. * Kadehte bulunan iki. kadeh arkada * Birlikte iki iilen kimse. kadeh arkadal * Birlikte iki iilen kimseyle oluan dostluk. kadeh kaldrmak * herhangi birini veya bir eyi onurlandrmak iin imeden nce kadehleri yukarkaldrmak. kadeh tokuturmak * iki ierken karlklbir sevgiyi belirtmek amacyla, imeden nce kadehleri birbirine dokundurmak. kadehik * Mee, fndk, grgen gibi aalarda, meyve sapnn genilemesiyle oluan ve meyveyi ortasna kadar iine alan kk kadeh biimindeki oluum. kadehda* Birlikte iki imeyi seven kadeh arkada. kadem * Ayak, adm. * Ayak, fut. * Uur. kademe * Aama, basamak. * Motorlu aralarn bakm ve onarm ilerinin yapldbirim. kademe ilerlemesi * Devlet memurunun olumlu sicil almak artyla bir yllk terfi etmesi. kademe kademe * Basamak basamak, derece derece.

kademeleme * Kademelemek ii. kademelemek * Kademeli bir biimde dzenlemek. kademelendirme * Kademelendirmek ii. kademelendirmek * Kademeli duruma getirmek. kademelenme * Kademelenmek durumu. kademelenmek * Kademeli duruma gelmek. kademeli * Aamal, basamakl. kademesiz * Kademesi olmayan. kademhane * Ayakyolu, hel. kademli * Uurlu. kademli olsun! * uurlu olsun!. kademsiz * Uursuz. kademsizlik * Uursuzluk. kader * Aln yazs, yazg. * Genellikle kanlmaz kt talih. kader birlii * yi ve kt gnleri, aynsonu paylama durumu. kader birlii etmek * her zaman ve her yerde, her durumu birlikte yaamak, her eyi paylamak. kaderci * Aln yazsna inanan ve ondan yana olan, fatalist. kadercilik * Yazgclk, cebriye, fatalizm. kadere boyun emek * yazgsn, talihini kabul etmek. kaderin cilvesi * talihin, beklenmedik bir anda ortaya deiik bir durumu ortaya karmas. kaderiye * Kader anlayninkr ederek, insanlarn irade ve hareket zgrlklerinin bulunduunu ileri sren slm felsefesi. kadersiz * Kaderi olmayan. * Kt talihi olan. kad * Tanzimat'a kadar her trl davalara, Tanzimat'la Meden Kanun arasndaki dnemde ise yalnz evlenme, boanma, nafaka, miras davalarna bakan mahkemelerin bakanlarna verilen ad. Kadky ta * Kuvars ve opal liflerinden oluan, mhr ve ss eyasyapmnda kullanlan, yarbillr silis. kadlk * Kadolma durumu veya kadnn grevi. * Bir kadnn davalarna baktil snrlariindeki blge. kadn * Dii cinsten erikin insan, erkek veya adam kart. * Evlenmikz. * Bayan anlamnda kullanlan bir unvan. * Analk veya ev ynetimi bakmndan gereken erdemleri olan. * Hizmeti. kadn avcs

* Kadnlarbatan karan erkek. kadn berberi * Kadnlarn sankesen ve sa tuvaleti yapan berber, kuafr. kadn evi * Yoksul, madur veya baka bir zellii dolaysyla muhta durumda kalan kadnlarn geici olarak barndklarev. kadn hareketi * Bkz. feminizm. kadn hastalklar * Kadn cinsel organlarnve bunlarla ilgili hastalklarninceleyen bilim dal, jinekoloji. kadn kadna * Yalnz kadnlar arasnda, kadnlar babaa. kadn kadnck * Evinin iini iyi yneten, hanmefendi, terbiyeli, arbal(kadn). kadn olmak * kzlnyitirmek. * (kadn) evini, kocasnynetmesini iyi bilmek. kadn terzisi * Kadn elbiseleri diken terzi. kadn ticareti * Kz ocuklarile kadnlarn lkeler arasnda gizlice karlp satlmas. kadnana * Tecrbeli, yal, sayggsterilen kadn. kadnbudu * Yumurtaya bulanarak yada kzartlan bir tr pirinli kfte. kadnca * Kadna yakr (biimde). * Kadn gibi, kadna benzer. kadncaz* Kendisine karefkat ve acma duyulan kadn. kadnck * Kk kadn; zavallkadn. kadncl *Kadnlara dkn, kadn dkn, zendost. kadndmesi * Ss bitkisi olarak yetitirilen, dme biiminde iek aan otsu bir bitki. kadngbei * Kzartlarak yaplan, ortasukurca, bir tr yumurtalhamur tatls. kadnms* Kadna benzeyen. kadnn fendi, erkei yendi * kadnlar kurnazlkta erkeklerden stndrler. kadnn yznn karaserkein elinin knas * yolsuz ilikiler kadnlar iin hokarlanmadhlde erkekler bu gibi ilikilerden vnme paykarrlar. kadnlar hamam * Herkesin aynanda ve yksek sesle konumasyla ok grlt edilen yerler iin sylenir. kadnlama * Kadnlamak ii. kadnlamak * Kadna benzer bir durum almak. kadnl * Kadnolan. kadnlerkekli * Kadn erkek kark olarak. kadnlk * Kadn olma durumu. * Kadnn gerekli erdem ve nitelikleri tamasdurumu. kadnnine * Byk anne. * Yaepey ilerlemikadn. kadnsal * Kadna zg ve kadnla ilgili.

kadns * Kadna zg olan, kadna yarar. * Kadn davranl, kadna benzer (erkek). kadnslama * Kadnslamak durumu. kadnslamak * Kadn zellii kazanmak. kadnslk * Kadnsolma durumu. * Kadn zellii kazanmak. kadnsz * Kadnbulunmayan. * Karsolmayan, esiz. kadntuzluu * Bkz. saral. kadrga *Hem yelken, hem krekle yol alan, zellikle Akdeniz'de kullanlmbir savagemisi. kadrga bal * Bkz. ispermeet balinas. kadidi kmak * ok zayflamak, bir deri bir kemik durumuna gelmek. kadife * Yzeyi belirli uzunlukta braklmham madde lifleriyle kapl, parlak, yumuak kuma. * Kadifeden yaplm, kadife ile kaplanm. kadife iei * Birleikgillerden, iekleri genellikle parlak sarrenkte ve kadife grnmnde bir ss bitkisi (Tagetes). kadife gibi* (ses, ten vb. iin) yumuak, przsz ve parlak. kadifeleme * Kadifelemek ii. kadifelemek * Yumuamak, samim olmak. kadifeletirme * Kadifeletirmek ii. kadifeletirmek * Kadifelemek iini yaptrmak. kadifelik * Kadife gibi olma durumu. * Kadife yapmaya elverili olan. kadifemsi * Kadifeyi andran, kadife grnmnde olan. kadim * Balangcolmayan, eski, ezel. kadim dost * Eski dost. kadimi * Srekli. kadinne * Bkz. kadnnine. kadir * Deer, kymet. * Bir yldzn parlaklk bakmndan bulunduu basamak. kadir * Gl, gc yeter, erkli. * "Her eye gc yeter" anlamnda Tanr'nn sfatlarndan biri. Kadir Gecesi * Ramazan aynn kutsal saylan yirmi yedinci gecesi. Kadir Gecesi domu * ok ansl, ksmetli kimseler iin sylenir. kadir olmak * gl olmak, gc olmak, gc yetmek. kadirbilir

* Deerbilir. kadirbilirlik * Deer bilirlik. kadirbilmez * Deerden anlamayan, deerbilmez. kadirbilmezlik * Kadirbilmez olma durumu. Kadir * eyh Abdlkadir Geylan'nin kurduu tarikata girmiolan kimse. Kadirlik * eyh Abdlkadir Geylan tarafndan XI. yzylda kurulan bir tarikat. Kadiriye * Kadirlik. kadirinas * Deerbilir, iyilikbilir. kadirinaslk * Deerbilirlik, iyilikbilirlik. kadit * ok zayf. * Gnete veya hafif alevde kurutulmuet. kadmiyum* Atom numaras48, atom arl112,40 olan, 320 C' de ergiyen, 8.6 younluunda, gmbeyazlnda, elektrik ve seramik sanayiinde kullanlan yumuaka bir element. KsaltmasCd. kadmiyumlu * inde kadmiyum bulunan. kadran * Saat, pusula gibi aralarda, zerinde yaz, rakam veya baka iaretler bulunan dzlem. kadrat * (basmclkta) Dizgide harfler arasna konulan yazsz metal paras. * (basmclkta) Dizgi iinde kullanlan bir aralk ls birimi. kadril * Eski salon danslarndan biri. * Bu dansn mzii. kadrini anlamak * deerinin farkna varmak. kadrini bilmek * deerini bilmek, yararlanmak. kadro * Bir kamu kuruluunun, bir iletmenin, denetim veya ynlendirme ilerini gerekletirenler ve bunlarn taddev, yetki ve sorumluluklarn hepsi. * Bu kii ve sorumluluklarsay, nitelik ve aamalaryla gsteren izelge. * Bu izelgedeki yer. * Bisiklet ve motosiklette iskeleti oluturan metal blm. kadrolandrma * Kadrolandrmak ii veya durumu. kadrolandrmak * Kadroda yer almak. kadrolama * Kadrolamak durumu. kadrolamak * Yeniden kadro oluturmak. kadrolu * Kadrosu olan, kadroya girmiolan. kadrosuz * Kadrosu olmayan. kadrosuzluk * Kadrosuz olma durumu. kadk * Deerini, nemini yitirmi, eskimi. kadk olmak * yasama meclisinin deimesi ile nceden sunulan yasa tasarlardeerini yitirmek. kadklk

* Gerek durumu sonradan ortaya kan bir hukuk ilemin son bulmas. kaf * Arap alfabesinin yirmi drdnc harfi. kafa * Ba(zellikle insan ba), ser. * Hayvanlarda genellikle az, gz, burun, kulak gibi organlarn bulunduu vcudun en n blm. * Grve inanlarn etkisi altnda beliren dnme ve yarglama yolu, zihniyet. * Kavrama ve anlama yetenei, zek, zihin. * Bellek. * ocuk oyunlarnda kullanlan zpzp tann veya cevizin byk boyu. * Mekanik bir btnn paras. kafa atmak * kavga srasnda kardakinin yzne, sert ve iddetli bir biimde kafayla vurmak. kafa bulmak * iki imek. * alay etmek. kafa cillamak * iki imek. kafa ekmek * Bkz. kafayekmek. kafa k* Futbolda topa, kafa ile yaplan vuru. kafa deitirmek * Bkz. kafaydeitirmek. kafa dengi* Grve anlaylarbirbirine uymukimselerden her biri. kafa dinlemek * zihni yoran sorunlardan uzak kalmak. kafa eskitmek * zihni yoran sorunlarla srekli uramak. kafa gz yarmak * beceriksizlik gstermek. kafa ii * Bkz. kafatas. kafa iisi * Beyin gc ile ortaya eser koyan, aratran, inceleyip eletiren kimse. kafa kafaya vermek * iki veya birka kii bir kenara ekilip konumak. * babaa vermek. kafa kd * Nfus czdan, nfus kd, hviyet. kafa kalmamak * zihin yorularak almaz olmak. kafa koan * Bkz. kafa kd. kafa kol * Grete bir tr oyun. kafa kola almak * grete kafa ve kolu birlikte kavrayarak rakibi evirmek. * etkisi altna alp kandrmak. kafa patlatmak * bir konu zerinde pek ok dnmek. kafa sallamak * ikaz etmek iin baniki yana veya ne arkaya hafife emek. * basallamak. * doru veya yanlher eye evet demek. kafa iirmek * grlt veya gevezelikle bir kimseyi tedirgin etmek. kafa tutmak * boyun ememek, kargelmek, diklenmek. kafa tlemek * ok lf edip tedirgin etmek.

kafa yapmak * dalga gemek. kafa yok! * akl, dnce yok; aklsz!. kafa yormak * bir i, bir konu zerinde oka dnmek. kafaca * Kafa bakmndan, dnceye gre. kafadan * zihinden, belleini kullanarak. kafadan atmak * bir konu zerinde inceleme yapmadan, rastgele konumak, uydurmak. kafadan bacakllar * Yumuakalarn, bablgelerinde sert bir gagasve ekmenli sekiz kolu bulunan nemli bir snf. kafadan gayri msellh * aklsz, aklnda bozukluk olan. kafadan kontak * Dncesiz, mantksz igren. kafadar * Grve anlaylarbirbirine uyan kimselerden her biri. kafadarlk * Kafadar olma durumu. kafada * Kafadar. kafadalk * Kafadaolma durumu. kafal * Kafasolan. * Kafasherhangi bir biimde olan. * Bilgili, kavraylve anlayl. kafasalmamak * anlayamamak, kavrayamamak. * zihin yorgunluu sebebiyle anlayamaz duruma gelmek. * olabileceine inanmamak. kafasbo* Cahil. kafasbozulmak * fkelenmek, kzmak. kafasbulanmak * bir olay karsnda aklkarmak, anlayamaz, kavrayamaz duruma gelmek. kafasbulutlu * Biraz, sarho. kafasalmak * Bkz. kafasilemek. kafasatlak * Yardeli, aptal. kafasdnmek * (skk bir durumda) sersemlemek. * kzp fkelenmek. kafasdumanlanmak * ok dalgn olmak. * sarhoolmak. * esrar imiolmak. kafasdumanl * Hafif sarho. * zemedii kark dncelerle kafasyorgun. kafasdurmak * zihin yorgunluundan dnemez olmak. kafasdzelmek * doruyu ve iyiyi bulmak. kafasile oynamak * takm sporlarnda arkadalarnn durumunu gz nnde tutarak, en iyi frsatdeerlendirecek, iyice

dnerek, bedenini fazla yormadan oynamak. kafasilemek * akl, zeksyerinde olmak, bir konu zerinde iyi dnebilir olmak, kafasalmak. kafasiyi * kiden veya esrardan sarhoolan (kimse). kafaskazan olmak * Bkz. kafasimek. kafaskyak * Kafasiyi. kafaskzmak * fkelenmek. kafaskontak * Deli, ldrm, lgn. kafaskfl * ann gerisinde kalm, gerici. kafasrmcekli * Dncesiz, kaba, anlaysz. * Gerici. kafassersem sepet (olmak) * grlt ve uultudan zihni yorulmu(olmak). kafasimek * zihni yorulmak. * grltden tedirgin olmak. kafastaklmak * zihni srekli olarak bir eyle uramak. kafastembel * Alk, budala, basireti olmayan. kafasyerinde olmamak * gerei gibi dnecek durumda olmamak. kafasyerine gelmek * kendini toparlamak, kendine gelmek. kafasna dank etmek (veya demek) * bir olay sebebiyle birden aylmak, doruyu anlamak. kafasna geirmek * atp, frlatp bana geirmek. kafasna koymak * kararnnceden vermiolmak, nceden artlanmak, bir ey yapmaya kesin karar vererek zamann beklemek. kafasna smamak * Bkz. akl erdirememek. kafasna sz girmemek * ok aptal veya inatolmak. * nemsememek. kafasna uymak * Bkz. aklna uymak. kafasna vur, ekmeini elinden al * uysal ve sessiz kimseler iin sylenir. kafasna vura vura * zorla, isteyip istemediine bakmadan. kafasna vurmak * (iki) ok etkilemek. kafasnda imek akmak * \343 beyninde imek akmak. kafasnda tutmak * bir eyi unutmamak, aklnda tutmak. kafasndan karmak * bir eyi unutmak veya ondan vazgemek. kafasndan geirmek * belli belirsiz dnmek. kafasndinlemek * bandinlemek. kafasnezmek

* zararlolabilecek bir hareketi, bir durumu balangta yok etmek, etkisiz duruma getirmek. kafasnkaldrmak * kargelmek, bakaldrmak. * youn bir biimde dnmek veya almak. kafasnkayacak vakti olmamak * Bkz. bankayacak vakti olmamak. kafasnkrmak * iyice dvmek, pataklamak. kafasnkullanmak * akllca davranmak. kafasnkurcalamak * zihnini megul etmek, dndrmek. kafasnsokmak * barnabilecek bir yere yerlemek, bansokmak. kafasntatan taa arpmak * Bkz. bantatan taa arpmak. kafasntoplamak * salkldnebilir olmak. kafasnttslemek * Bkz. kafayttslemek. * sarhoetmek. kafasnuurmak * kellesini uurmak. kafasnvurmak * bir kimsenin kafasnkesmek. kafasnn bir tahtasnoksan olmak * akl durumunda bozukluk olmak. kafasnn dikine gitmek * hibir de kulak asmayarak aklna koyduunu yapmak. kafasnn etini yemek * srekli rahatsz etmek. kafasnn kontaatmak * ok sinirlenmek, fke ile dolmak. kafasz * Kafasolmayan. * Dn, anlayve kavraykt olan, anlaysz, kavraysz. kafaszlk * Kafasz olma durumu, anlayszlk, kavrayszlk. kafatas* Kafataslktan yana olan kimse, gr. kafataslk * nsanlarkafataslarnn biimine gre deerlendiren gr. kafatas * nsanda ve omurgallarda iinde beyin bulunan, ban kemik blm. kafaya kmak * topa kafayla vurmak iin sramak. kafay(yere) vurmak * hastalanp yataa dmek. * uyumak iin yatmak. kafaybulandrmak * nceki dnceleri alt st etmek, deitirmek. kafaybulmak * sarhoolmak, neesi, keyfi yerine gelmek. kafayaltrmak * kafayiletmek. kafayekmek * iki imek. kafaydeitirmek * dncesini kanaatini deitirmek. kafaydinlemek * sessiz ve sakin kalp dnmek. kafayiletmek * doru ve iyi dnmek.

kafayttslemek * sarhoolmak. kafaytmek * delirmek, lgnlamak. kafayyemek * aryorgunluktan bunalma dmek. Kafda * Genellikle masallarda yer alan, dnyayevrelediine inanlan, arkasnda cinlerin, perilerin bulunduu var saylan, zmrtten da. kafe * Bkz. kahve. kafein * Kahve ve aydan elde edilen, hekimlikte kullanlan, uyarcnitelii olan bir madde. kafes * Aralkltelden, metal veya aa ubuklardan yaplm, genellikle tanabilir koyacak. * Vah hayvanlar iin demir ubuklarla yaplmtanabilir blme. * apraz ubuklarla ve aralklolarak yaplm, pencerelere taklan siper. * Cami ve tekke gibi yerlerde kadnlara ayrlan yer. * Ahap yaplarn direk ve atmalardan oluan kaplama tahtalardnda kalan iskeleti. * Hapishane. kafes gibi * zayf, kuru veya delik deik. kafes teli * Tel itlerde kullanlan veya bir makine araclyla kafes yapmnda gerekli olan ince, galvanizli tel. kafesi * Kafes yapan veya satan kimse. * Birini aldatarak kar salayan (kimse). kafese girmek * aldatlp kendisinden kar salanmak. * hapse girmek. kafese koymak * aldatp kar salamak. kafesleme * Kafeslemek ii. kafeslemek * kar salamak iin birini aldatmak. kafesli * Kafesi olan veya kafes biiminde olan. kafeantan * kili, alglkahvehane. kafeterya * Mterilerin kendi kendilerine servis yaptklarlokanta. * Kahve ve benzeri iecekler satlan yer. kffe * Btn, tamam, hep, cmle. kffesi * Btn, hepsi, tamam. kfi * Yeterli, yetecek lde olan. * Yeter, yetiir, artk istemez!. kfi gelmek * yetmek, yetimek. kafile * Birlikte yolculuk eden topluluk. * Aynyne giden tat veya yolcu topluluu, konvoy. * Sra ile gnderilen eylerin her bir bl. kfir * Tanr'nn varlninkr eden (kimse). * Genellikle Mslman olmayanlara verilen ad. * Acmasz, zalim. * Sevilen birine taklma, sitem yollu kullanlr. kfiristan

* Kfir lkesi, Mslman olmayanlarn yaadyer. kfirleme * Kfir gibi olma. kfirlemek * Kfir gibi olmak. kfirlik * Kfir olma durumu. kafiye * iirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynsesi veren hecelerin benzemesi, uyak, (halk edebiyatnda) ayak. kafiyeli * Kafiyeli olma durumu, uyakl, mukaffa. kafiyesiz * iirde kafiye kuralna uymayan, uyaksz. Kafkasyal * Kafkasya halkndan olan (kimse). kaftan * ou ipek bir eit uzun, ssl st giysisi. kaftanc * Kaftan yapan veya satan kimse. kfur * Kfur aacndan elde edilen, hekimlikte kullanlan, beyaz ve yarsaydam, kolaylkla paralanan, ok trl bir madde. * ok beyaz. kfur aac * Defnegillerden, Uzak Dou'da yetien, kfur elde edilen aa (Cinnamonum camphora). kfuru * Bkz. kfur. kgir * Tave tuladan yaplmolan. kaan * (hakan sznn eski biimi) Hanlarn balolduu devlet bakan, imparator. kaanlk * Kaan olma durumu. * Kaann ynetimindeki lke. kda dkmek * yazya geirmek. kt * Hamur durumuna getirilmitrl bitkisel maddelerden yaplan, yazyazmaya, basmaya, bir ey sarmaya yarayan kuru, ince yaprak. * Yazlkt yapra, pusula, tezkere. * Yazlsnav kd. * skambil kd. * Kt para. * Kttan yaplm. * Belge ve dokman. * Menkul kymetler borsasnda ilem gren tahvil, hisse senedi gibi mal deeri olan senet. kt amak * iskambil ktlarnoyunculara dattktan sonra koz olacak kdn yzn evirmek. kt aac * Kt dutu. kt bal * Kt balgillerden, gvdesi kt gibi ince ve saydam, zerinde siyah benek bulunan kemikli bir balk (Trachypterus trachypterus). kt balgiller * Kemikli balklardan, rnek hayvankt balolan, ince gvdeli, gm renkli balk familyas. kt dutu * Dutgillerden, in'de ve Japonya'da yetien, kabuundan kt yaplan bir aa (Broussenetia papyrifera). kt gibi (olmak) * kanekilip benzi solmak. kt helvac * Kt helvasyapan veya satan kimse.

kt helvas * Tekerlek biiminde, ince, yassve gevrek bir eit helva. kt kaleme sarlmak * hemen yazmaya balamak. kt kebab * Kemiksiz koyun eti, domates, biber, soan ve baharat karmnn yalkt ierisine konarak frnda piirilmesi yoluyla hazrlanan bir kebap tr. kt oynamak * iskambil ktlarnkullanarak eitli oyunlar oynamak. kt oyunu * skambil kdile oynanan oyun. kt torba * Ambaljlamada kullanlan, gerektiinde zel makinelerde dikilerek hazrlanan ve kttan yaplan torba. kt zerinde (stnde) kalmak * yaplmasdnlmolduu hlde yaplmamak. kt * Kt yapan kimse. * Kt ve yazgereleri satan kimse. ktlk * Ktolma durumu. * Kt sanayii. ktlama * Ktlamak ii. ktlamak * Ktla kaplamak, kt yaptrmak. ktlanma * Ktlanmak ii. ktlanmak * Ktla kaplanmak. ktl * Kdolan. ktlk * El altnda bulundurulacak ktlarkoymaya yarayan, gzlere ayrlmbir eit kutu. * Kt yapmaya uygun olan. kts * Kda benzer, kt grnnde. kan * ki tekerlekli, tekerlekleri tek para, dingili tekerlekle birlikte dnen kz arabas. kangibi (gitmek) * ok yava(gitmek). kanmazs * Kannn iki tekerleini birbirine balayan ve onlarla birlikte dnen, baltayla kabaca yontulmuktk. kaak * Eskimi, gevemi, dalmaya yz tutmu(eya, yap). kaama * Kaamak ii. kaamak * Eskimek, dalmaya yz tutmak. * Herhangi bir ey ek yerlerinden ayrlmak, oynamak. * htiyarlamak. * Zayflamak, gevemek, gszlemek. kh * Bazen, kimi vakit, bazbaz, gh. kahhar * Kahredici, kahreden, yok edici. kahr * Yok etme, ezme, perian etme, mahvetme. * Derin znt veya ac, sknt. kahr (veya kahrn) ekememek * birinin huysuzluuna veya verdii skntya katlanamamak. kahr (veya kahrn) ekmek * uzun sre skntya katlanmak.

kahr yznden ltfa uramak * birine ktlk olsun diye yaplan bir i, tersine onun iyiliine yardm etmek. kahrlanma * Kahrlanmak ii. kahrlanmak * ok ve iin iin zlmek, kederlenmek. kahrl * ok znts veya acsolan. khil * Erikin. khillik * Erikinlik. khin * Doast yollardan gizli, bilinmeyen eyleri, gelecei bilme iddiasnda bulunan kimse. khinlik * Khin olma durumu veya khince sz, kehanet. kahir * Kahredici, zorlayan. * Baskn gelen, ezen, ezici. kahir ekseriyet * Ezici ounluk. kahir kuvvet * Ezici, baskn g. kahkaha * Glerken kan ses. kahkaha atmak * yksek sesle glmek. kahkaha iei * ki eneklilerden, ou kenarlarmavi bir izgi ile evrili beyaz, mavi, pembe veya morumsu iekler aan, bir veya ok yllk, trmancve otsu bir ss bitkisi, gndzsefas. kahkahadan krlmak * ok glmek. kahkahaybasmak (koparmak veya salvermek) * kendini tutamayp yksek sesle glmek. kahpe * Orospu. * Dnek. kahpe dl * Bkz. kahpenin dl. kahpe felek * (talih ve kader iin) "Rast gelmeyen, yr olmayan" anlamnda kullanlr. * Kadere ve talihe ksknl anlatmak iin kullanlr. kahpece * Kahpe gibi, kahpeye yarar (biimde). kahpecik * Kk kahpe. * Oynak, krtkan. kahpelenme * Kahpelenmek ii veya durumu. kahpelenmek * Kahpelik etmek, kahpece davranmak. kahpeleme * Kahpelemek ii veya durumu. kahpelemek * Kahpece davranmak. kahpelik * Kahpe olma durumu. * Kahpece davran. kahpelik etmek * sznden dnerek birine ktlk etmek. kahpenin dl * Pi, soysuz.

kahraman * Savata veya tehlikeli bir durumda yararlk gsteren kimse, alp, yiit. * Bir olayda nemli yeri olan kimse. * Olaanst yararlklar gstererek dmanyenen komutanlara veya ehirlere devlet tarafndan verilen onur unvan. * Roman, hikye, tiyatro ve benzeri edebiyat trlerinde en nemli kii. kahramanca * Kahramana yarar (bir biimde), yiite. kahramanlama * Kahramanlamak ii. kahramanlamak * Kahraman durumuna gelmek, yiitlemek. kahramanlk * Kahraman olma durumu. * Kahramanca davran, yiitlik. kahretme * Kahretmek ii. kahretmek * Ezmek, perian etmek. * ok zmek. * Kendine dert etmek, ilenmek, ok zlmek. * lenmek, beddua etmek. kahreyleme * Kahreylemek ii. kahreylemek * zlmesine sebep olmak. kahreyleyi * Kahreylemek ii veya biimi. kahrekilir * katlanlabilir, katlanmaya deer. kahrekilmez * huysuz veya ok skntl. kahrndan lmek * ok zlmek. * arznt, lmne sebep olmak. kahrolas* Yok olas, perian olas(kimse, ey, durum). kahrolma * Kahrolmak ii. kahrolmak * ok zlmek, ilenmek. kahrolsun! * "yok olsun; mahvolsun" anlamnda ilenme bildirir, yaasn kart. kahrolu * Kahrolmak ii veya biimi. kahvalt * Genellikle sabahlarve ikindi st yenilen hafif yemek. * Bu biimde dzenlenmiyemek. kahvaltetmek * hafif yiyeceklerle karn doyurmak. kahvaltc* Otellerde kahvaltilerini yapmakla grevli kimse. kahvaltlk * Kahvaltda yenen (yiyecek). kahve * Scak iklimlerde yetien, kk boyasgillerden bir aa (Coffea arabica). * Bu aacn meyve ekirdei. * Bu ekirdeklerin kavrulup dvlmesiyle, ekilmesiyle elde edilen toz. * Bu tozla hazrlanan iecek. * Kahve, ay, hlamur, bira, nargile iilen, hafif yiyecekler bulunduran, tavla, domino, bilrdo, kt oyunlar vb. oynanan yer, kahvehane, kafe. kahve aabeyi

* Kahve aas. kahve aas * Kahvehane ve benzeri yerlerde sz geen ve arlolan kimse. kahve cezvesi * inde kahve piirilen metal kap. kahve deirmeni * ekirdek durumundaki kahveyi tmeye yarayan, elle veya elektrikle ileyen ara. kahve dibei * Kahve ekirdekleri dvmek ve plerini ayklamaya yarayan ii oyuk taveya aa kap. kahve dolab * Kahve kavrulan dner kap. kahve dvcnn hnk deyicisi * Bkz. havan dvcnn hnk deyicisi. kahve fal* Kahve iildikten sonra fincanda kalan telvenin aldbiimlere bakarak gelecee ilikin tahmin, varsaym veya grleri aklama. kahve fincan * Kahve imeye yarayan kulplu veya kulpsuz kk kap. kahve ka * Kahve kartrmak iin yaplan ve kullanlan kk kak. kahve makinesi * Kahve ekmek veya tmek zere zel yaplan otomatik makine. kahve oca * Kahve, iyeri, han gibi yerlerde kahve vb. piirilen yer. kahve paras * Bahi. kahve taba * Kahve fincannn altna konulmak zere yaplmtabak. kahve takm * Cezve, fincan, tabak vb. oluan takm. kahve tepsisi * stnde kahve fincanlarnvb. ni tamaya yarayan sapsz, dz, kk kap. kahveci * Kahve reten veya satan kimse. * Kahve ileten veya kahve piirip satan kimse. kahvecilik * Kahve retme veya satma ii. * Kahve piirme veya kahve iletme ii. kahvehane * Kahve, ay, hlamur, bira, nargile iilen, tavla, domino, bilrdo, kt oyunlarvb. oynanan yer, kahve. kahvehaneci * Kahvehane ileten kimse. kahverengi * Kavrulmukahvenin rengi. * Bu renkte olan. khya * Konak, iftlik vb. yerlerde trl ileri yapmakla grevli kimse. * Esnaf kurulularnda lonca bakan. * Bakasnn iine karan kimse. * (motorlu tatlar iin) Deneki. khya kesilmek * olur olmaz her iine karmak. khyalk * Khya olma durumu. * Khyann grevi. * Khyaya verilen cret. * Kendisini ilgilendirmeyen ilere karma durumu. khyalk etmek * khyalk grevinde bulunmak. * her eye karmak. kaide * Kural.

* Taban, dura, ayaklk. * Kala. kaideci * Kurallara bal, kuralc. kaideli * Kurall. kaidesiz * Kuralsz. * Tabanolmayan. kail * Syleyen. * nanm, aklyatm. kail olmak * inanmak; razolmak. kaim * (baka bir eyin yerine) Geen. * Ayakta duran, var olan. * (Tanriin) Her zaman var olan. kaim olmak * yerine gemek. kaime * Buyruk, resm kt, ferman. * Kt para, kt lira, kayme. kaimelik * Kt para czdan. kin * Bulunan, olan. kinat * Evren. * Dnya. * Herkes. kak * Elma, armut gibi meyvelerin kurutulmuu. * Zayf ve kuru. kak * (kaya ve aa oyuklarnda) Su birikintisi. kaka * (ocuk dilinde) Kt, irkin. * Pislik, dk. kaka yapmak * (bebek iin) byk abdest yapmak. kaka * Tuzlanp kurutulmuyiyecek. *Manda pastrmas. kakalama * Kakalamak ii. kakalamak* Srekli ekitirmek, itmek, kakp durmak. * (alverite) Aldatmak, kt mal satmak, kazklamak. kakalamak* (bebek) Kakasnyapmak. kakalanma * Kakalanmak ii. kakalanmak * Kakalamak iine konu olmak. kakalanmak * Kaka ile kirlenmek. kakao * ki eneklilerden, Amerika'nn scak blgelerinde yetien bir aa, Hint bademi (Theobroma cacao). * Bu aacn meyve ekirdei. * Bu ekirdeklerin tlmesiyle elde edilen toz. * Bu tozdan su veya stle hazrlanan iecek.

kakaolu * inde kakao bulunan. kakaolu kek * inde arlklolarak kakao bulunan kek. kakavan * Kendini beenmi, sevimsiz, dncesiz, bilgisiz, budala. kakavanlk* Kakavan olma durumu; kakavanca davran. kakavanlk etmek * kakavanca davranmak. kak * Balk avnda kullanlan, ucu demir kancalbir eit zpkn. kaklp kalmak * beklemek zorunda kalmak, hibir yere gidememek. kaklma * Kaklmak ii. kaklmak * Kakmak ii yaplmak. kakm * Sansargillerden, yazn esmer krmz, kn beyaz renkli krk deerli, etil hayvan, as, ermin (Mustela erminea). kakma * Kakmak ii. kakmak * Bir kimsenin yaptiin beenilmediini kendisine sert szlerle sylemek; fkelenmek, kzmak, darlmak, paylamak. kakn * fke, kzgnlk. * Bkz. bana kakn etmek. kaknt * Sz dinlenmeyen, rezil, itilip kaklan kimse. kakr kakr * Kakrtsesi kararak. kakr kakr glmek * sesli ve srekli glmek. kakrca * Fndkfaresi adyla bilinen kk memeli hayvan. kakrdak * Kuyruk yann eritildikten sonra kalan gevrek posas, kkrdak. kakrdak poaas * Kakrdaktan yaplan rek. kakrdama * Kakrdamak ii. kakrdamak * Kakr kakr diye ses karmak. * Kurumak. * lmek. kakrt * Kuru eylerin birbirine srtnmesinden veya krlmasndan kan ses. kak * Kakmak ii veya biimi. kakma * Kakmak ii. * Bazszlerde, sz beklerinde, kaklaryakn seslerin art arda gelmesi sonucu syleyiin gle uramas, kularahatsz etmesi, tenafr, kakofoni. kakmak * Drtmek, itimek. kaktrma * Kaktrmak ii. kaktrmak * Srekli ve hafif hafif kakmak. kaklk

* (kaya ve aa oyuklarnda) Su birikintisi. kakma * Kakmak ii. * Aa zerinde veya dier ahap malzemede, mobilyada, belirlenmidesen ve izimlere gre oyulmu yuvalara gm, sedef gibi ss maddeleri kaklp oturtularak yaplan. kakma a* Tepesi dzgn ekilde kesilmiaacn bir kenarnda alan gen biimindeki yara, ucu aynekilde yontulmukalemin yerletirilip abaile balanmasve amacunu ile rtlmesi eklinde uygulanan bir kalem as. kakmac * Kakma ileri yapan usta. kakmaclk * Kakmacolma durumu. * Kakmacnn ii ve sanat. kakmak * tmek, vurmak. * Kakma yapmak. * Vurarak dar bir yere sokmak. kakmal * zerinde kakma ii bulunan. kaknem * irkin, huysuz. * Kuru, sska. kakofoni * Kakma, tenafr. kakts * Kaktsgillerden, yapraklaryayvan ve dikenli, gzel, parlak renkte iekler aan bir bitki, atlas iei (Cactus). kaktsgiller * ki elenklilerden, scak ve kurak lkelerde yetien, gvdesi, yapraklaretli ve dikenli bir bitki familyas, atlas ieigiller. kakule * Zencefilgillerden, scak iklimlerde yetien trlbir bitki (Elettaria cardamomum). * Bu bitkinin bahar olarak kullanlan tohumu. kakuleli * ine kakule katlm. kakum * Bkz. kakm. kkl * Alnn zerine den ksa kesilmisa, perem. kkll * Kkl olan. kal * Bir alamdaki madenlerin erime derecesi farkndan yararlanarak bunlarbirbirinden ayrma ilemi. kal * Sz, lkrd, lf. kala * (uzaklk veya herhangi bir saat baiin) Kalarak. kala kala * Btn, olup olaca, en sonunda. kalaazar * Malta hummas. kalaba * Kalabalk. kalabalk * ok sayda insan topluluu. * Gereksiz, kark seyler topluluu. * Sayca ok. kalabalk azl * Geveze, bilir bilmez konuan. kalabalk etmek * gereksiz olarak yer doldurmak. kalabalka

* Biraz kalabalk. kalabalklama * Kalabalklamak ii. kalabalklamak * Kalabalk duruma gelmek. kalafat * Geminin kaplama tahtalararasnstp ile doldurup ziftleyerek su geirmez duruma getirme ii. * Aasdar, yukarsgenibir eit yenieri bal. * Osmanlmparatorluunda vezir veya yksek mevkide devlet adamlarnn giydikleri bir balk. * Onarma, tamir etme. kalafat yeri * Gemi ve kayklarn onarldyer. kalafata ekmek * gemiyi onarmak iin karaya ekmek. * azarlamak, paylamak. kalafat * Gemi ve kayklarkalafat eden kimse. kalafatlar * Tersane halknoluturan blklerden her biri. kalafatlk * Kalafat yapma ii. kalafatlama * Kalafatlamak ii. kalafatlamak * Geminin kaplamasnkalafatla onarmak. * Onarlmak, eki dzen verilmek. kalafatlanma * Kalafatlanmak ii. kalafatlanmak * Kalafatlanmak ii yaplmak. kalafatsz * Kalafatkm. kalak * Burun, burun ucu. * Gelin tac. * Tezek yn. kalakalma * Kalakalmak ii. kalakalmak * Bir ey veya durum karsnda armak. * G durumda kalmak. kalamar * Mrekkep balnn bir tr (Loligo vulgaris). kalamata * Bir tr etli ve byk zeytin. kalamin * Doada az bulunan, g ilenen, hidratlinko silikat. * Havada, yksek sda ilenen metal paralarn yzeyinde oluan oksit katman. kalamit * Amfibol cinsinden bir mineral tr. * lk aaa tal. kalan * Kalmak iini yapan. * Artan, mtebaki. * Bir karmann sonucu. * Blme ileminde blnenden artan say. kalandr * Dokunmukumave bezleri buhar altnda veya belli bir sda silindir arasndan geirerek tleme, parlatma, istenilen boy ve ene gre ektirip germe. kalandr makinesi * Kalandr iini yapan makine. kalandrc*

Kalandr iini makine araclyla yapan kimse. kalanlblme * Blnenden artann, sfrdan farklbir sayolduu blme ilemi. kalantor * Gsterii seven, varlkl(kimse). kalantorca * Kalantor gibi, kalantora uygun den biimde. kalantorluk * Kalantor olma durumu. kalas * Kaln biilmiuzun tahta. * Ahap yaplarda kiriolarak kullanlan kaln biilmiuzun tahta. * Kaba, anlaysz, kereste. kalas gibi * kaba, kibar veya nazik olmayan, incelikten yoksun olarak. kalastra * Gemilerde cankurtaran filikalarnoturtmak iin gvertelere konulan sehpa. kalavra * leksiz ayakkab, yemeni. * Deriden yaplmeya. kalavrahane * Kundura atlyesi. kalay * Atom numaras50, atom arl118,7 olan, gmbeyazlnda 232C' de eriyen, 7,29 younluunda, kolay ilenebilen, yumuak bir element. KsaltmasSn. * Kalaylanmbir kabn zerindeki alam tabakas. * (insan iin) Aldatcgrn. * Svme, kfr. kalay balk* Balk avlamada oltann ucuna yerletirilen madde. kalayc * Kap kalaylayan kimse. * stnkr iyapan, sahtekr. kalayclk * Kalaycnn ii. * Sahtekrlk. kalaydan kmak * kalaylanmak. kalayhane * Kalaycnn altyer. * Kalay ilerinin yapldyer. kalaybasmak * adamakllkfretmek. kalaylama * Kalaylamak ii. kalaylamak * Oksitlenmeden korumak iin bir metal parasnveya kabkalay tabakasile kaplamak. * Eksiklikleri, kusurlargrnte gizlemeye almak. * ok svmek. kalaylanma * Kalaylanmak ii. kalaylanmak * Kalaylanmak ii yaplmak veya kalaylamak iine konu olmak. kalaylatma * Kalaylatmak ii. kalaylatmak * Kalaylamak iini yaptrmak. kalayl * Kalaylanm(kap). * inde kalay bulunan. * Gsterii ve ss yapay olan. kalaysz

* Kalaylanmam(kap). * Kalaykalmam(kap). * inde kalay bulunmayan. kalbe domak * Bkz. iine domak. * kalbine domak. kalbe dokunmak * acveya znt vermek. kalbe ilemek * derin znt uyandrmak. kalben * ten, gnlden olarak, yrekten. kalb * ten, yrekten, gnlden (gelen). kalbi azna gelmek * ok heyecanlanmak, korkmak, endielenmek. * yrei azna gelmek. kalbi arpmak * kalbi ok vurmak. * ok heyecanlanmak. * yrei arpmak. kalbi dayanmamak * arheyecan, znt, yorgunluk veya herhangi bir hastalk yznden kalbi durmak, lmek. * yrei dayanmamak. kalbi ferahlamak * yrei ferahlamak. kalbi kararmak * inancnkaybetmek. * yrei kararmak. kalbi krk * zgn, mitsiz. kalbi paralanmak * ok zlmek, yrei paralanmak. kalbi szlamak * znt duymak, acmak, yrei szlamak. kalbi temiz * Kt niyeti ve dncesi olmayan. kalbi yerinden oynamak * heyecanlanmak, yrei yerinden oynamak. kalbi ykmak kolay, yapmak zordur * insanlarkrmak ve zmek, mutlu etmekten daha kolaydr. kalbi yrtlmak * acduymak. kalbine domak * iine domak. kalbine girmek * sevgisini kazanmak. kalbine gre * bakalariin besledii duygulara gre. kalbini amak * duygularn, dncelerini ak ak birine sylemek; iini dkmek. kalbini almak * sevgisini kazanmak, kendine k etmek. kalbini doldurmak * yreini sevgiyle stmak. kalbini eritmek * merhametini ekmek, yumuatmak. kalbini kazanmak * kalp kazanmak. kalbini krmak * zmek, incitmek, kalp krmak. kalbini okumak

* birinin duygu ve dncelerini, niyetini anlamak. kalbiyle konumak * dncelerini, duygu arlklbir biimde anlatmak. kalbur * Tahl ve baka iri taneli maddeleri elemek iin kullanlan byk delikli veya seyrek telli elek. kalbur gibi * delikleri olan, delik deik. kalbur kemii * Aln kemiinin arkasnda, kalbur gibi kk delikleri olan, kafa tasnn alt ve n blmn oluturan kemik. kalbura evirmek * delik deik etmek. kalbura dnmek * delik deik olmak. kalburabast * Beze biimine getirilmihamur parasnn yasslatrlp ortasna ceviz ii ve yakonmasyla frnda piirilen ve pitikten sonra zerine souk eker erbeti dklen bir tatltr. kalburcu * Kalbur yapan veya satan kimse. * i, bir eyi kalburdan geirmek olan kimse. kalburculuk * Kalburcunun ii. kalburdan geirmek * kalbur yardmyla ayrmak, elemek. kalburla su tamak * verimsiz, sonusuz bir ile uramak. kalburlama * Kalburlamak ii. kalburlamak * Kalburdan geirmek. kalburlanma * Kalburlanmak ii. kalburlanmak * Kalburdan geirilmek. kalburlatma * Kalburlatmak ii. kalburlatmak * Kalburdan geirtmek. kalburst* Sekin, sivrilmi. * Deerli, gzel, baarl. kalburstne gelmek (veya kalburst kalmak) * benzerleri arasnda sivrilmiolmak, sekin duruma gelmek. kalc * Kal ii yapan kimse. kala * Vcudun bacakla br arasndaki iki yana doru kntlblm. kala kemii * Yass, geni, girintisi ve kntsok olan, leen veya kemik atnn n ve yan blmlerini oluturan bir ift kemik, oma. kalal * Kalasolan. * Kalasgeniolan. kalalk * Davulcularn, davulun srtnmesine kargiysilerini korumak amacyla sol kalalarna koyduklarderi paras. kalasz * Kalasolmayan. * Kalasdar olan. kalete * Elle rlerek yaplan yasshalat. kaln

* stne baka bir ey giyilmek iin abadan veya meinden yaplan izme biiminde ayak giysisi. kalnc * Kaln yapan veya satan kimse. kaldki * Bundan baka, bununla birlikte. kaldra * Az bir g ile byk bir yk kaldrmaya yarayan, bir dayanma noktaszerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert ubuk, manivel. kaldran * Kaldrmak iini yapan. * Bazorganlaryukarya doru kmldatan kaslara verilen ad. kaldrc * Ar bir yk kaldrmak veya ok ksa mesafelerde yerini deitirmek iin kullanlan ara, kriko. kaldrl * Kaldrlmak ii veya biimi. kaldrlma * Kaldrlmak ii. kaldrlmak * Kaldrmak ii yaplmak. kaldrm * Yollarda talarla yaplan deme. * Yaya kaldrm, trotuvar. kaldrm inemek * ehirde yaayarak grgs artmak. kaldrm iisi * Kum, imento veya hazrlanmyataklar zerine parke ta, beton blok, tula veya bordr tadeyen kimse, kaldrmc. kaldrm kabadayl * Ad ve basit, seviyesiz, yersiz veya gereksiz g gsterisi. kaldrm kabadays * Basit, seviyesiz veya ucuz kahramanlk gsterisinde bulunan kimse. kaldrm mhendisi * siz gsz sokaklarda dolaan kimse. kaldrm sprgesi * Srtk. kaldrm ta * Kaldrm demeye elverili olan sert bir tatr. kaldrm yosmas * Kaldrm sprgesi. kaldrma dmek * nemini, deerini yitirmek. * ucuz fiyatla sokakta sata karlmak. kaldrmc* Kaldrm deyen kimse. * Dolandrc, yankesici. kaldrmclk * Kaldrm deme ii. * Dolandrclk, yankesicilik. kaldrmlararnlamak * isiz gsz dolamak. kaldrml* Kaldrmolan. kaldrms* Oluu, kaldrm grnn andran (doku). kaldrmsz * Kaldrmolmayan. kaldr * Kaldrmak ii veya biimi. kaldrma * Kaldrmak ii. kaldrma kolcusu * Haddelenmekte olan scak metali gelberi ile kaldrp paso makinesine girii salayan kimse.

kaldrmak * Bulunduu yerden almak. * Yukardoru hareket ettirmek. * Ykseltmek. * (rn iin) Toplamak, tamak. * ekmek, tamak. * Katlanmak, tahamml etmek. * Uygun gelmek, gtrmek, yakmak. * Bir kuruluun almasna son vermek, feshetmek, lvetmek. * Hastayhastahaneye yatrmak. * (l iin) Gerekli treni yaparak gmmek. * almak, armak. * Alp baka yere gtrmek; toplamak. * Uyandrmak. * Piyasadan ekmek. * Elin ulaamayacayere koymak; saklamak. * Karmak. * yi etmek, iyiletirmek. * Bir eyden oka satn almak. * Tayin etmek, atamak. * Yok etmek, ortadan silmek. kaldrtma * Kaldrtmak ii. kaldrtmak * Kaldrmak iini yaptrmak. kale * Dmann gelmesi beklenebilen yollar zerinde, asker nem tayan ehirlerde, geit ve dar boazlarda gvenlii salamak iin yaplan kaln duvarl, burlu, mazgallyap. * Genellikle bir dncenin savunulduu, srdrld yer. * Takmla oynanan baztop oyunlarnda topun sokulmasna allan yer. * Satran tahtasnn drt kesine dikilen, tahtann bir tarafndan dier tarafna kadar dz olarak bo hanelerde gidebilen kale biiminde ta. kale almamak * nem vermemek, hesaba katmamak, ilgisiz kalmak, szn etmeye deer bulmamak. kale bedeni * Kalenin burlararasnda yer alan st mazgal ve siperlerle rlmkaln duvar. kale izgisi * Futbol vb. top oyunlarnda, oyun alannn snrlarngsteren ve kale hizasnda olan izgi. kale gibi * ok byk, salam (yap). * kendisine gvenilen gl (kimse). kale vuruu * Futbolda topun kartakm oyunculartarafndan kale izgisi dna karlmassonunda, genellikle kaleci araclyla oyuna yeniden balanmasiin yaplan at. kalebent * Kale dna kmamaya hkm giyen sulu. kalebent etmek * sululuu yznden mahkm etmek. kalebentlik * Kalebent olma durumu. kaleci * Bazoyunlarda kalenin nnde duran, topun kaleye girmesini nlemekle grevli oyuncu. kaleci eldiveni * Top tutmaykolaylatran kaln eldiven. kalecilik * Kaleci olma durumu veya kalecinin grevi. kalem * Yazmak, izmek gibi ilerde kullanlan eitli biimlerde ara. * Resm kurulularda yazilerinin grld yer. * Yontma ilerinde kullanlan ucu sivri veya keskin ara. * eit. * (bazdeyimlerde) Yaz.

* Yazar. kalem aaca * Kurun kalemlerin ucunu amaya yarayan ara, kalemtra. kalem amak * kalemin ucunu yontup kullanlabilecek bir duruma getirmek. kalem as * Ucu kalem gibi kesilmiubukla yaplan aa as. kalem beyi * Kalem efendisinden daha st grevli. kalem ekmek * gereksiz olduunu belirtmek iin stn izmek. kalem efendisi * Kalemde alan grevli yazman, ktip. kalem erbab * Yazar. kalem ii * Elle yontularak veya izilerek ilenmi. kalem kal * nce ve dzgn kal. kalem kavgas * Yazlaryla birbirine satama, polemik. kalem kmr * yi cins mangal kmr. kalem kulakl * Kulaklardik ve dzgn (at, geyik, vb.). kalem kutusu * inde kalem bulunan kk kutu. kalem oynatmak * yazyazmak. * bir yazydzeltmek. * bir yazda deiiklik yapmak. kalem parmakl * Parmaklaruzunca, dzgn ve buruuksuz. kalem pil * nce, uzun ve kk pil. kalem sahibi * yi yazyazabilen, edip. kalem uaras * Divan iiri tarzndan etkilenen okur yazar halk airi. kalembek * Bir cins kokulu sandal aac, yalancd aac. * Bir cins msr. kaleme (veya kaleme kda) sarlmak * hemen yazmaya balamak. kaleme almak * (bir konuyu) yazdurumuna getirmek, yazyla anlatmak. kaleme gelir * yazlabilir veya anlatlabilir. kaleme gelmemek * yazlr veya anlatlr gibi olmamak. kalemi olmak * herhangi bir nitelikte yazyazabilmek. kaleminden kmak * herhangi biri tarafndan yazlmak. kaleminden kan damlamak * yazlaracve dokunaklolmak. * etkili yazmak. kalemis * Bir tr misk faresi (Civet tictis). kalemiyle yaamak (veya geinmek) * geimini yazlaryla salamak. kalemkr

* Tavan ve duvarlara kabartma gibi grnen resimler yapan sanat. kalemkrlk * Kalemkr olma durumu veya sanat. kalemlik * Kalem koyaca, kalem kutusu. kalemor * Yazlaryla srekli olarak bakalarna saldran yazar. kalemtra* Kamkalemleri amak iin kullanlan, uzun saplkk bak. * Kurun kalemlerin ucunu amak iin kullanlan trl biimlerdeki keski. kalender * Gsterisiz, sade yaamaktan yana olan, alak gnll (kimse), ehlidil, rint. * zensiz giyinmi, klksz. * (ktlkta) Aslnda yalnz birisi tahrikli st ste konulmubelirli sayda silindirden meydana gelen ve dzgn yzeyli kt retmek iin kullanlan bir makine. kalenderce * Kalendere yakr (bir biimde). kalender * Bir halk iiri tr. * Bu iirin, halk airlerince yaplmbestesi. Kalenderiye * Dnya malna, gsterie nem vermeyen bir slm tarikat. kalenderleme * Kalenderlemek ii. kalenderlemek * Kalenderce davranmak veya yaamak. kalenderlik * Kalender olma durumu. kalensve * Sivri tepeli klh. * Bitkilerde kkn ucunu rten koruyucu blm, yksk. kaleska * Drt tekerlekli, hafif, bir tr gezinti arabas. kalev * Alkalik, antiasit. kalevra * Bkz. kalavra. kaleydoskop * Bir ucu buzlu camla kapatlan, metal veya mukavvadan bir boru iine yerletirilmiaynalarn araclyla, boru iine konulmurenkli kk cisimlerin ve grntlerin oluturduu eitli biimleri gsteren ara, iek drbn. kaleyi iinden fethetmek * davasnkartaraftan birinin yardmyla kazanmak. kalfa * Aamasrakla usta arasnda bulunan zanaat. * Ustalktan yetime mimar yardmcs. * Saraylarda ve byk konaklarda halayklarn banda bulunan kadn. * lkokullarda hoca yardmcs. * ocuklarevlerinden alarak okula, okuldan evlerine gtren kimse. kalfalk * Kalfa olma durumu veya kalfann ii. * Kalfa creti. kalgma * Kalgmak ii. kalgmak * Sramak, frlamak, aha kalkmak. * fkeyle kalkmak. * apknlk, serserilik yapmak. kalhane * Kal ii yaplan yer. kalba dkmek * dkmecilikte erimimadeni kalbn iine aktmak.

kalba vurmak * biimi bozulmubir eyi dzeltmek iin kalba geirmek. kalbdeitirmek (veya dinlendirmek) * lmek. kalbkyafeti yerinde * grn gsterili olan kimse. kalbnbasmak * bir eyi gvenle dorulamak. kalbnn adamolmamak * grnnden beklendii gibi olmamak. kalc * Srekli, daimi, geici kart. * Her zaman geerliini srdrecek olan. * Bir sre iin belli bir yerde kalan, mihman. kalcruj * Uzun sre dayankllnkoruyan ruj. kalclk * Kalcolma durumu. * Mknatslayan etki kalktktan sonra da mknats olarak kalabilen cisimlerin zellii. * Tzn kendi bamszliinde var olma biimi, tzn var oluunu srdrmesi ilkesi, ayrlmazlk kart. kal * Orak. kalk * Kalm, artm, eskimi. * Evlenme agemi, evde kalm(kz). kalklk * Eksiklik, noksanlk. kalm * Kalmak ii. * Bkz. lm kalm. kalml * Kalc, yok olmayan, lmsz, zevalsiz, bak, payidar. kalmllk * Kalmlolma durumu. kalmsz * Kalmlolmayan, kalcolmayan, yok olacak, fan. kaln * (cisimlerde) Uzunluk ve genilik dnda nc boyutu ok olan, ince kart. * Enli ve gr. * Dzlem biimindeki eylerde, iki yz arasndaki uzaklk kendi cinsindekilere gre ok olan. * Youn, akclaz olan. * Etli, dolgun. * (ses iin) Gr. kaln * Gelin olacak kza verilen para veya armaan, arlk. kaln * Mayalhamurun paralara ayrlp ve tandrda piirilmesiyle elde edilen ekmek tr. kaln barsak * Sindirim borusunun ince barsaktan anse kadar ortalama 1,5 m uzunluundaki blm. kaln kafa * Budala, aptal, anlaysz. kaln kafal * Ge veya g anlayan, gabi. kaln kafallk * Kaln kafalolma durumu. kaln ses * Titreim saysaz olan. kaln nl * Dilin geri ekilmesiyle art damakta oluan nl: a, , o, u. kaln ya * Ham petrolden elde edilen, makinelerin hareketli blmlerini yalamakta kullanlan youn ya, ar ya. kalnca

* Kalna yakn. kalnlama * Kalnlamak ii. kalnlamak * Kaln duruma gelmek. kalnlatrma * Kalnlatrmak ii veya durumu. kalnlatrmak * Kaln duruma getirmek. kalnlatma * Kalnlatmak ii. kalnlatmak * Kalnlatrmak. kalnlk * Kaln olma durumu. * (cisimler iin) Uzunluk ve genilik dnda nc boyut. kalnma * Kalnmak ii veya durumu. kalnmak * (bir kimse iin) Kalmak. kalnt * Artp kalan ey, bakiye. * Bir kentten veya mimarlk eserinden artakalan blm, yknt, harabe, enkaz. * z, iaret. * Bir toplum, kltr, uygarlk vb.den artakalan ey. kalp * Bir eye biim vermeye veya eski biimini korumaya yarayan ara. * Genellikle kp biiminde bir kalba dklerek yaplmolan. * Biki modeli, patron. * Belirli bir biim. * Gsterili grn. * Biim, durum. kalp gibi * durumunu bozmadan. kalp gibi oturmak * (giysi) vcuda tam uymak. kalp gibi serilmek * (yorgunluktan) upuzun yatmak. kalp gibi uyumak * kmldamadan uzun ve derin bir uyku uyumak. kalp kesilmek * olduu gibi kalmak. kalp kyafet * Dgrn. kalp sigaras * Sigara sarma makinesinden kmsigara. kalp * Kalp yapan veya satan kimse. * Grevi herhangi bir eyi kalba vurmak olan kimse. * (yapilerinde) Beton kalplarnyapan kimse. kalplk * Kalpnn yapti. kalplama * Kalplamak ii. kalplamak * Biimi bozulmubir eyi dzeltmek iin kalba geirmek, kalba vurmak. kalplanma * Kalplanmak ii. kalplanmak * Belli bir kalp verilmek, kalba vurulmak. kalplama * Kalplamak ii.

kalplamak * Belli bir biim almak, klielemek. * Grevini yitirmek: birisi, hepisi kelimelerindeki -i iyelik eki kalplamtr. kalplam * Durumunu srdren, belli bir durumun dna kmayan. kalplatma * Kalplatmak ii. kalplatmak * Kalba vurdurmak. kalpl * Kalplanmolan. * Dzgn, biimli. kalplkyafetli * Gsterili, bakml. kalpsz * Kalplanmolan. * Biimsiz, dzgn olmayan. kalpsz kyafetsiz * Gsterisiz, bakmsz. kalptan kalba girmek * kar salamak iin her duruma uymak. kalr yeri yok * ayrmsz, farksz. kal * Kalmak ii veya biimi. kalt * len bir kimseden yaknlarna geen mal veya mlk, miras. * Kaltm yoluyla gemiolan ey. * Grenekler yoluyla yerlemiolan tutum veya davranbiimi. kalt * Bir kalttan yasalar gereince yararlanan kimse, miras, varis, muris. kaltm * evre etkileriyle kkl olarak deitirilemediine inanlan zelliklerin, dllenme srasnda, dii ve erkein kromozomlaryoluyla bir kuaktan tekine gemesi, soya ekim, irsiyet, veraset. kaltm bilimi * Bitki, hayvan ve insanlarn kaltm olaylarninceleyen bilim, genetik. kaltmsal * Soydan geme, soydan kalma, kaltmla ilgili, rs. kaltsal * Kaltmsal, rs. kaltsallk * Kaltsal olma durumu. kaliborit * Hidratldoal sodyum ve magnezyum borat. kalibraj * Ayarlama. kalibrasyon * l, ayar. kalibrasyon testi * Doru lm iin yaplan, uygulama veya ilem. kalibre * Mermilerde, ateli silhlarda ap. kalifiye * Bir eyi yapabilme niteliini ve ustalnkazanmolan, nitelikli. kalifiye ii * stenilen nitelikleri tayan, iyi yetimiusta ii, nitelikli ii, vasflisi. kaliforniyum * Atom numaras98, atom arl244 olan, aktinit grubundan yapay bir radyoaktif element. KsaltmasCf. kaligrafi * Harfleri gzel biimler vererek yazma sanat, gzel yazsanat, hsnhat. kaliko * Pamuk iplikleriyle yaplan ilk cilt bezi.

kalinis * Bir tr yamur kuu, su tavuu. kalinos * Levree benzer bir balk. kalipso * Jamaika'dan yaylm, iki zamanlbir dans. * Bu dansn mzii. kaliptra * Kkn byme blgesinin zerini rten yksk eklindeki koruyucu doku. kalite * Bir eyin iyi veya kt olma zellii, nitelik. * (Franszcada kullanlmaz) stn nitelikli. kalite emberleri * Bir iyerinde iin daha etkili ve verimli yaplabilmesi iin, bilgi aknn hzlanmas, bilgi paylamnn artmassyesinde, gnlllerin ekipler oluturmas. kalite kontrol * Her trl maln retiminin balangcndan mal kna kadar nitelik ve zelliinin belirlenmesi iin yaplan analiz ve denetim. kalite riski * Alcnn, varyerine gelen malnn kalitesi iin yklendii riziko. kaliteli * Nitelikli. kalitesiz * Niteliksiz. kalitesizlik * Niteliksizlik. kalk borusu * Bir ktayveya bir gemideki tayfalaruyandrmak iin belirli saatte boru ile verilen iaret. kalkan * Oktan veya kltan korunmak iin savalarn kullandkorunmalk. * Toplum olaylarnda gvenlik grevlilerinin eitli saldraralarndan kendilerini ve bakalarnkorumak iin kullandklar, zel olarak yaplmkorumalk. * Koruyucu. kalkan * Yan yzergillerden, byk, yass, derisi dme veya ivi denilen birtakm sivri kemiklerle rtl, beyaz etli balk (Scophtalmus maximus). kalkan bal * Kalkan. kalkan balgiller * Denizlerin kumlu, amurlu diplerinde yaayan, yassbedenli, kemikli balklar familyas. kalkan bezi * Grtlan n ve alt blmnde bulunan, salgsnkana veren, ok damarl, nemli bir bez, tiroit. kalkan bcekleri * Bir ok tr, tarm ve orman bitkilerinde asalak olarak yaayan, kn kanatlarkalkanmsbcekler familyas. kalkanck * Tohum ierisinde embriyonu besi dokuya balayan, onu besin deposundan ayran ve besin maddelerini absorbe ederek embriyona veren zar gibi ince ve kalkan eklinde bir para. kalker * Kire ta. kalkerleme * Kalkerlemek ii. kalkerlemek * (toprak) Kirelenmek. kalkerli * Birleiminde kire tabulunan. kalkersiz * Birleiminde kire tabulunmayan. kalkk * Dzeyine gre yksekte olan. * Kabararak yerinden ayrlm. * Dik durumda, ucu yukardoru olan. kalkklk

* Kalkk olma durumu. kalkndrma * Kalkndrmak ii. kalkndrmak * Kalknmasnsalamak, kalknmasna yol amak. kalkn * Kalknmak ii veya biimi. kalknma * Kalknmak ii. * yileme, ifa bulma. kalknma hz * Belirli iki tarih arasnda ekonomide byme veya gelime durumu. kalknmak * Durumunu dzeltmek, aamalbir biimde gelimek, ilerlemek. kalkp kalkp oturmak * fkesini vcut kmldanlaryla belli etmek. kalk *Kalkmak ii veya biimi. kalka gemek * (uak) havalanmak iin pistten ayrlmak. kalklma * Kalklmak durumu. kalklmak * Kalkmak iine konu olmak. kalkma * Kalkmak ii. * syan, ayaklanma, kyam. kalkmak * Yetenek, imkn ve gc aan bir ie girimek. * Girimek, balamak. kalkma * Kalkmak ii. kalkmak * Oturudurumundan dik duruma gelmek, dorulmak. * Uyanarak yataktan ayrlmak. * Gitmek zere yerinden ayrlmak. * Yukardoru ykselmek. * (tatlar iin) Yola kmak. * Umak. * Yerinden ayrlp yol almaya balamak. * (hayvan) ki art ayazerinde dik durum almak. * Kabarmak, ayrlmak. * (kapak, rt) Kaldrlmak, alnmak. * Derlenip gtrlmek. * yileerek gezecek duruma gelmek. * Varl, hayatson bulmak. * Yok olmak, artk bulunmamak. * Girimek, balamak, davranmak, yeltenmek. * Geerli olmamak, geerliini yitirmek, gemez olmak. * Uygulanmaz olmak. * Gncelliini yitirmek. * Gemek. * Baka yere gitmek, tanmak. * Ayakta beklemek. kalkojen * Periyodik dizgede, altncgruptaki oksijen, kkrt, selenyum, tellr, polonyum elementlerinin genel ad. kalkolitik * Bakrn kullanlmaya balamasyla nitelenen (tarih ncesi dnem). kallavi * Vezir ve sadrazamlarn giydikleri bir eit kavuk. * ok iri, kocaman. kallavi fincan

* ri, kulpsuz fincan. kallem * "Allem etmek, kallem etmek" sznde geer. kalle * Sznde durmayp bir iin yzst kalmasna yol aan; birine gizlice ktlk eden. kallee * Kallee yarar (biimde). kallelik * Kalleolma durumu veya kallece davran. kallelik etmek * sznde durmayarak dneklik etmek; birine gizlice ktlk etmek. kalma * Kalmak ii. * Herhangi bir kimseden veya bir dnemden kalmolan. kalma durumu * sim soyundan bir szn, tadkavramda bulunuunu bildiren durum. Trkede bu durum -da / -de, ta / -te ekleri ile bildirilir, -de hli, lokatif. kalmak * Olduu yeri ve durumu korumak, srdrmek. * (zaman, uzaklk veya nicelik iin) Belirtilen miktarda bulunmak. * Konaklamak, konmak. * Oturmak, yaamak, elemek. * Hayatnsrdrmek, yaamak. * Varlnkorumak, srdrmek. * Oyalanmak, vakit geirmek. * Snf gememek. * lemez, yrmez duruma gelmek. * Geriye atlmak, ertelenmek. * Grevi veya yetkisi iinde olmak, dmek, durumu itibaryla aaseviyede bulunmak. * Bir eyle kaplanmak, bir eye bulanmak. * Bir ii belli bir noktada brakmak, ara vermek. * Gemek. * Geri kalmak, yapamamak. * Belli bir gelirle geinmek zorunda bulunmak. * Yetinmek. * (olumsuz olarak) Olmak, meydana gelmek. * Olmak, herhangi bir durumda bulunmak. * Herhangi bir durumu srdrmek. * Kk veya gvdeleri sonuna -e ( -a ) eki almfiillerle srerlik bildiren birleik fiiller oluturur. * Baz-ip ekiyle yaplmzarf fiillerden sonra da gelerek srerlik bildirir. kalmal * Kalma durumunda olan. kalmaltmle * ou kez fiilin, bazen de ismin anlamntmleyen ve kalma durumunda bulunan dolayltmle. kaloma * Demir atmbir geminin zincirinin su iindeki blm. kalomel * Tatlslmen. kalori * Normal atmosfer basncnda, snma ss15C' lik suyunkine eit olan bir cismin, bir gramnn scakln 10C ykseltmek iin gerekli smiktarna eit olan sbirimi. * Besinlerin, dokular iinde yanarak vcudun scaklk ve enerjisini salama deerleri de kalori ile llr. KsaltmasKal. kalorifer * Merkez ve depo durumunda olan bir kazandan kan scak hava, su veya buhar, borularla dolatrmak yoluyla bir yapnn her yannstan ara veya tesisat. * Radyatr. kalorifer borusu * Kalorifer ssnileten boru. kalorifer dairesi * Kalorifer kazannn bulunduu blm. kalorifer kazan

* Kalorifer suyunun iinde bulunduu kazan. kalorifer petei * Kalorifer ssnoda iinde datan metal blm. kaloriferci* Kalorifer deyen veya onaran kimse. * Kaloriferi yakan kimse. kalorifercilik * Kalorifer deme veya onarma ii. * Kaloriferi yakma grevi. kalorimetre * Isler. kalorimetri * Islm. kalo * \343 galo. kalosuz * \343 galosuz. kalotip * Yarsaydam durumdaki kt zerinde fotoraf negatifleri elde etme yntemi. kalp * Gs boluunda, iki akcier arasnda, vcudun her yanndan gelen kanakcierlere ve oradan gelen temiz kanda vcuda datan organ, yrek. * Kalp hastal. * Sevgi, gnl. * Bir lkenin, bir kuruluun ileyi, ynetim ve varlnsrdrme bakmndan en nde gelen yeri. * Duygu, his. kalp * Bir durumdan baka bir duruma evirme, dntrme. kalp * Dzme, sahte, gemez (para). * Yalanc, kendine gvenilmeyen. * e yaramaz, tembel. kalp acs* Byk znt. kalp ars * Aktan doan znt. kalp ake * Sahte metal veya kt para. * Yaramaz kimse. kalp aksesi * Kalp krizi. kalp arpnts * Kalbi veya kalbinin almasbozuk olan kimse. kalp etmek * bir durumdan baka bir duruma evirmek, dntrmek. kalp kalbe kardr * sevgi karlkldr. kalp kas* Kalbin ana duvarneviren ve dzenli hareket edeb kas rgs. kalp kazanmak (veya fethetmek) * ince bir davranveya gzel bir szle birinin sevgisini kazanmak; ilgisini ekmek. kalp krmak * gnl krmak, incitmek. kalp krizi * Kalbin normal almasnbirdenbire engelleyen, nlem alnmazsa lme yol aan rahatszlk. kalp olmak * sahte, dzme olmak. kalp olmamak * acma duygusu olmamak. kalp sektesi * Kalbin birdenbire durmas. kalp spazm * rade dkalbin kaslp gevemesi ve bundan doan rahatszlk, kalp skmas.

kalp yaras * Yrek yaras. kalpak * Kesik koni biiminde deri, krk veya kumatan yaplmbalk. kalpak * Kalpak yapan veya satan kimse. kalpaklk* Kalpak yapma veya satma ii. kalpakl * Kalpak giymi. kalpaklk * Kalpak yapmaya elverili. kalpazan * Sahte para basan veya piyasaya sren kimse. * Yalan ve hile ile igren (kimse). kalpazanlk * Kalpazan olma durumu veya kalpazanca i. kalpi * Kalp hastalklaruzman(hekim). kalplama * Kalplamak ii. kalplamak * (bir kimse) eviklik, doruluk veya alkanlnyitirmek. kalplk * Dzmelik, sahtelik. * yapma isteksizlii. kalpli * Kalp hastalolan. kalpsiz * Acmasolmayan, katyrekli, duygusuz, acmasz, merhametsiz. kalpsizlik * Katyreklilik, acmaszlk, duygusuzluk, merhametsizlik. kalsa (veya kalrsa) * herhangi birinin kansnca. * elinden gelse, elinde olsa. kalseduan * Yapsnda billrlamkuvars ve biimsiz silis bulunan, mavimtrak beyaz renkte bir cins akik, Kadky ta. kalsemi * Kanda bulunmasgerekli kalsiyum miktar. kalsifikasyon * Kire tahline dnme. kalsit * Billrlamdoal kalsiyum karbonat. kalsiyum * Atom numaras20, atom arl40,80, younluu 1,55 olan, 845C'de eriyen, kire ve alnn birleimine giren, sarmtrak beyaz bir element. KsaltmasCa. kalsiyum fosfat * kalsiyum atomu ieren ve forml Ca3(PO4)2. olan fosfat. kalsiyum karbonat * En az % 38 kalsiyum ieren bir rn. kalsiyum klorr * Hidroklorik asidin kimyasal forml CaCl2 olan kalsiyum tuzu ve bunun hidrotlatrlmbiimi. kalsiyum oksit * Kalsiyumun kimyasal forml CaO olan kire tann kalsinasyon rn. kalsiyumlu * Birleiminde kalsiyum bulunan. kalsiyumsuz * Birleiminde kalsiyum bulunmayan. kaltaban * Namussuz. * arlatan, yalanc, hileci.

kaltabanlk * Kaltaban olma durumu. * Kaltabanca davran. kaltak * zeri mein, halgibi eylerle kaplanmamolan eyerin tahta blm. * Kuskunsuz eyer. * ffetsiz, namussuz kadn. kaltak * Kaltaklk yapan kimse. kaltaklk * Toplumca hokarlanmayan davranlarda bulunan kadnn durumu. * Byle bir kadna yakr davran. kalubel * Arapa "evet dediler" anlamnda. kalubeldan beri * dnya kurulalberi, ok eskiden beri. Kalvenci * Kalvenizmi benimseyen. Kalvencilik * Tanrile kul arasna hibir otoritenin giremeyeceini, Hristiyanln eski sadeliine dnmesini savunan I. Calvin tarafndan ileri srlen Protestanln zel bir kolu. Kalvenizm* Kalvencilik. kalya * Sadeyaile piirilen bir eit kabak veya patlcan yemei. kalyon * Yelkenle ve krekle yol alan savagemilerinin en by. kalyoncu * Kalyon eri. * Deniz eri. kam * Bkz. aman. km * Dilek. * Zevk, mutluluk, tat. km almak * umduunu ve istediini elde etmek, diledii biimde zevk almak, keyfini karmak. kama * Silh olarak kullanlan, ucu sivri, iki azda keskin uzun bak. * Almolan boluklarda tavan ve yanlardan taveya cevher paralarnn dmesini nlemek amacyla tahkimat elemanlarstne veya arkasna yerletirilen bir tahkimat paras. * Kt yarmak iin kullanlan ucu sivri, yass, enli ivi, takoz, ksk. * Topun gerisini kapayan kapak. * Oyunda kazanlan her parti. * Oyunda say. kama basmak * oyunda yenmek. kamac * Kama yapan veya satan (kimse). * Top kamasyapan veya onaran kimse. kamaclk * Kamacnn ii veya meslei. kamalama * Kamalamak ii. kamalamak * Kama ile yaralamak. kamal * Kamasolan. kamams* Kamaya benzeyen, kama biiminde olan. kamano * Ykleme, aktarma, elden ele geirme.

kamano etmek (veya edilmek) * yklemek, aktarmak, elden ele geirmek. kamara * Gemilerde oda. * ngiltere yasama meclisi. kamarams * Kamaraya benzeyen, kamara gibi, kamarayandran yer. kamarill * Bir byk g sahibini perde arkasndan yneten kimse. kamarot * Gemilerde yolcularn hizmetine bakan grevli. kamarotluk * Kamarotun grevi. kamasz * Kamasolmayan. kamama * Kamamak ii. kamamak* (gz) Gl bir k sebebiyle bakamaz olmak. * (di) Eki bir ey sebebiyle uyuup tedirginlik vermek. kamatrma * Kamatrmak ii. kamatrmak * Kamamasna sebep olmak. kamber * Sadk kle. kambersiz dn olmaz * her toplantda veya her iin iinde bulunmak meraknda olanlar iin yarsitem, yaraka olarak sylenir. kambersiz dn olmaz * her toplantda veya her iin iinde bulunanlar iin alay yollu sylenir. kambium * ift enekli bitkilerin gvde ve kknde yer alan, yeni odun ve soymuk tabakalaroluturarak bitkinin kalnlamasnsalayan ve meristem hcrelerinden meydana gelen tabaka. kambiyo * ki ayrlke parasnn birbiriyle deitirilmesi. * Herhangi bir yerdeki bir alacan tahsili, bir borcun denmesi veya bir yerden toplanan para ve para yerine geen tanabilir deerlerin baka bir yere aktarlmasiin yaplan ilemin bedeli. * Bu ilemin yapldyer. kambiyo ajan * Borsalarda mterilerin alm ve satm yapmalarnsalayan kii veya kurulu. kambiyo cirosu * Dviz kurunun, polienin ciro edilmesi ile sabit duruma getirilmesi. kambiyo senedi * Polienin birinci kopyasveya asl. kambiyocu * Kambiyo ileriyle uraan kimse. kambiyoculuk * Kambiyo ilemleri. kambriyen* Birinci an ilk dnemi ve bu dnemde olumuyer katmanlar. kambriyen ncesi * Yeryz tarihinde Birinci a'dan daha eski, dalarn ve magma olaylarnn olutuu uzun bir zaman sresi, prekambriyen. kambur * Bel kemiinin, gs kemiinin erilmesi veya raitizm sonucu srtta ve gste oluan tmsek. * Bazhayvanlarn srtndaki knt. * Kamburu olan (kimse). * Yapveya eyada darya doru erilme. * Sknt, dert. kambur felek * (talih ve kader iin) Sitem yollu kullanlr. kambur kambur

* \343 kambur zambur. kambur stne kambur (veya kambur kambur stne) * skntve tersliklerin st ste geldiini anlatr. kambur zambur * Kambur ve eri br. kambura * Kitaplarn ciltlenmesiyle srt blmnde oluan yuvarlaklk. kambura makinesi * Ciltilikte, kitaplarn srtnyuvarlaklatrmak ve srt kenarlarndzgnce oluturmakta kullanlan makine. kambura vermek * ciltlenecek kitabn srtn, formalar dikildikten sonra eki veya makine yardmyla yuvarlaklatrmak. kambura yatmak * ayakta duran birini srt st drmek iin arkasnda iki bklm olup gizlice eilmek ve baka birinin onu nden zerine itmesini salamak. kamburlama * Kamburlamak ii. kamburlamak * Kambur duruma gelmek. kamburlatrma * Kamburlatrmak ii. kamburlatrmak * Kambur duruma getirmek. kamburluk * Kambur olma durumu. * Tmseklik. kamburu kmak * srtkambur olmak. * (eilerek yaplan iler iin) ok almolmak. * ihtiyarlamak. kamburumsu * Az kambur, kambura benzer. kamburunu karmak * (insan, kedi vb.) srtntmsek duruma getirmek. kam * Bir ucuna ip, deri vb. balvurma, dvme arac. * Bir ucu bir yere bal, br ucu herhangi bir ite kullanlmak iin serbest braklan halat. * Spermatozoitlerde ve baztek hcreli hayvanlarda hareketi salayan ipliksi organ. kamalmak (veya vurmak) * kamlamak. kamkuyruk * yi cins kvrck koyun. kamba* pek artklarndan elde edilen ve dokumaclkta kullanlan iplik. kamlama * Kamlamak ii. kamlamak * Kamile vurmak. * (yamur, kar, rzgr) Hzla arpmak. * Etkinliini artrmak; hzlandrmak; isteklendirmek, zendirmek, tevik etmek. kamlan * Kamlanmak ii veya biimi. kamlanma * Kamlanmak ii. kamlanmak * Kamile dvlmek. kamlamak * Kamdurumuna gelmek. kamlatma * Kamlatmak ii. kamlatmak * Kamlamak iini yaptrmak. kamlay*

Kamlamak ii veya biimi. kaml * Kamsolan. * Zor kullanan. kamllar * Bir hcreli hayvanlarn, hareket organlarkambiiminde olan bir snf. kame * Deiik renkli st ste iki katmandan oluan ve stteki katmanna kabartma bir desen yaplan deerli ta. kamelya * aygillerden, byk, beyaz, pembe veya krmzrenkte iekler aan, dayanklyapraklbir bitki. Japon gl. in gl (Camellia japonica). kamer * Ay. kamer bal * Ay bal. kamera * Alc, fotoraf makinesi. * Bir ekime balanrken, ynetmenin alcyaltrmalariin verdii buyruk. kameraman * Alcynetmeni. kamer * Ayla ilgili. kamer ay * Ayn tam bir devriyle hesap edilen veya ayn hareketine gre dzenlenen sre. kamer takvim * Bkz. ay takvimi. kamer yl * Bkz. ay yl. kameriye * Bahelerde yazn oturulmak iin yaplan, kafes biiminde, kubbeli, st yeilliklerle sarlan ssl ardak. kameriyeli * Kameriyesi bulunan. kamersiz * Aysz, ayolmayan. Kamerunlu * Kamerun halkndan olan. kamet * Boy, endam. * Camide namaza kalkmak iin okunan ezan. kamet getirmek * (cemaatin namaza kalkmasiin) mezzin, ezann "namaza kalknz" anlamndaki szlerini okumak. kameti artrmak * bararak konumak. kamga * Yonga. kam * Budaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetien, boumlu, sert gvdesi olan bitkilere verilen ad (Phragmites australis). * Bu bitkiden yaplm. * Erkeklik organ, penis. kamatmak (veya koymak) * birine oyun etmek, arabozanlk etmek. kamkalem * Yazyazmak iin kullanlan ince kamtan yaplmkalem. kamkemik * Baldrn arka tarafnda yer alan ince uzun kemik. kamkulak * Kulaklarince, dzgn ve dik at. kamk * Kuyumcularn kullandfle. kaml * Kamolan.

kamlk * Kamok olan yer. kams * Gvdesi kamgibi bove boumlu olan. kamikaze * (kinci Dnya Savayllarnda Japonya'da) ntihar ua. kmil * Yetkin, erikin, eksiksiz, arbal, mkemmel. kmilen * Bsbtn, toptan, hep birden. kamineto * Kk ispirto oca, ispirtoluk. kamkaz * Kesme zelliini yitirmi, krlemi, keskin olmayan bak, orak vb. ara. kamp * adr veya baraka gibi ereti aralardan oluturulan konak yeri. * Bu yerde konaklama. * Tutsaklarn veya siyas srgnlerin toplanldyer. * Belli bir dnce evresinde birleen topluluk. kamp kurmak * kamp iin kalnacak yerde gerekli dzeni salamak. kampa girmek (veya kamp yapmak) * genellikle yarma ncesi, yarmaya gerektii gibi hazrlanmak. kampana * an. kampana almak * (gemi, istasyon gibi yerlerde) belirli vakitlerde an almak. kampanac * Dzenbaz, hilekr, sahtekr. kampanya * (politika, ekonomi, kltr gibi alanlarda) Belirli bir sredeki etkinlik dnemi. kampanyac * Kampanyaya katlan kimse. kamp * Kamp kuran, kampta kalan kimse. kamplk * Kamp kurma ii. * Kamp hayat. kamping * Kamp kurma yeri. kamplama * Kamplama durumu. kamplamak * Kamplara ayrlmak, blnmek. kampus * ehir dnda kurulmubir niversitenin alanve yaplar, yerleke. kamu * Hep, btn. * Bir lkedeki halkn btn, halk, amme. kamu davas * Kamu adna savcnn atdava, amme davas. kamu dzeni * Btn toplumu ilgilendiren dzen. kamu gvenlii * Bir devlette zabta hizmetleriyle halka salanan can ve mal gvenlii. kamu hizmeti * Devlet ve teki kamu tzel kiileri tarafndan halkn genel ve ortak ihtiyalarnn karlanmas. kamu hukuku * Devlet ile kii arasnda karlklolarak hak ve devleri dzenleyen hukuk kolu, amme hukuku. kamu idaresi * Kamu ynetimi. kamu kesimi

* Devlet eliyle yrtlen ekonomik ilerin btn. kamu kurumu * Belirli kamu hizmetlerini yerine getirmek amacyla oluturulan kamu tzel kiisi. kamu personeli * Devlet hizmetinde alan kiiler. kamu sal * Bir toplumda byk halk kitlelerinin salk koullarasndan iinde bulunduu durum. kamu sektr * Bkz. kamu kesimi. kamu tanrc * Tm tanrc, panteist. kamu tanrclk * Tm tanrclk, panteizm. kamu yarar * Devletin ihtiyalarna cevap veren ve bu ihtiyalarkarlayan, devlete yarar salayan deerler btn. kamu ynetimi * Devletin ynetim faaliyetlerinin faydalve verimli bir biimde dzenlenmesiyle uraan bilim dal, amme idaresi. kamuflj * rtme, saklama, gizleme, peeleme, alalama. kamufle * Grnmeyecek, tannmayacak biimde rtlm, saklanm, gizlenmi, alalanm, maskelenmi. kamufle etmek * gizlemek, maskelemek, alalamak, peelemek. kamulatrlma * Kamulatrlmak ii. kamulatrlmak * Kamulatrmak ii yaplmak. kamulatrma * Kamulatrmak ii, istimlk. * Devletletirme. kamulatrmak * Tanmaz bir malsahibinden satn alarak kamuya mal etmek, kamu yararna almak, istimlk etmek. * Devletletirmek. kamuoyu * Bir sorun zerine halkn genel dncesi, halk oyu, amme efkr, efkrumumiye. kamuoyu oluturmak (veya yaratmak) * bir dnceyi yaygnlatrmak ve halkn dikkati o dnce etrafnda toplamak ve younlatrmak. kamus * Byk szlk. kamusal * Kamu ile ilgili. kamusallama * Kamusallamak ii. kamusallamak * Kamusal duruma gelmek. kamutay * (dil inklbnn ilk yllarnda) Trkiye Byk Millet Meclisinin genel kurulu. kamyon * Motorlu byk yk tat. * Kamyonun tayabildii mal, kimse vb. kamyoncu * Kamyonla tayclk yapan kimse. * Kamyon kullanan src. kamyonculuk * Sahip olduu kamyonu bakasaraclyla altrtma ii. * Kamyon srcl. kamyonet * 1500 kilogram yk tayan kk kamyon, pikap. kamyoneti * Kamyonet kullanan kimse. kamyonetilik

* Tamaclkta kamyonet kullanma ii. kan * Atardamar ve toplardamarlarn iinde dolaarak hcrelerde zmleme, yadmlama grevlerini salayan plzma ve yuvarlardan olumukrmzrenkli sv. * Soy. -kan / -ken * \343 -gan / -gen. kan alamak * byk bir znt iinde bulunmak. kan akesi* Birini yaralayandan alnp yaralanana veya lenin miraslarna verilen para. kan aktmak * kurban kesmek. kan akmak * kanlarpma olmak. kan aktarm * Hasta veya yararlya, kendi veya uygun baka bir kan grubundan damar yoluyla kan verme, kan nakli, transfzyon. kan alacak damarbilmek * nereden veya kimden kar salanabileceini bilmek. kan almak * bir damardan bir miktar kan ekmek veya aktmak. kan ba * Aynsoydan gelme durumu. kan bankas * Gereinde hastalara aktarmak iin salam kimselerden alnan kanlarn saklandyer. kan basnc * Bkz. tansiyon. kan bana sramak (veya beynine kmak) * ok sinirlenip fkelenmek. kan beynine kmak * ok sinirlenmek, hiddetlenmek, kontrol yitirmek. kan bilimci * Kan bilimi uzman, hematolog. kan bilimi * Kann morfolojik, fizyolojik, kimyasal ve genetik adan incelenmesi. * Kan hastalklarbilimi, hematoloji. kan bomak * beynine kan hcumuyla lmek. kan anagibi * Bkz. gzleri kan anana dnmek. kan ekmek * yz ve huy, ana veya baba tarafnn yzne ve huyuna benzemek. * (akraba iin) yaknlk duymak. kan ban * Kl kknden balayarak deri altdokusunu saran ve deride ikinlikle beliren irinli kabart. kan kmak * kan dklmek, cinayet ilenmek. kan davas * Gemite, aralarnda cinayetten, kan akmolmaktan veya baka bir sebepten kklemibir dmanlk bulunan iki ailenin karlklkan gtmesi. kan doku * Plzmasve tadyuvarlar bakmndan bir doku gibi grnen kana, doku bilimine verilen ad. kan dolam * \343 dolam. kan dkmek * lme yol amak, cana kymak. kan gelmek * kanamak. kan gitmek * byk abdestini ederken kan gelmek. * (kadnlarda) aybaok kanlolmak.

kan gvdeyi gtrmek * ok kan dklmolmak. kan grubu * Bireyde serum ve alyuvarlarn tadantijen veya antikorlarn trne gre ayrczellikler tayan grup. kan gtmek * kan dkerek almak istemek. kan istemek * ldrlen bir kimsenin cnn alnmasnistemek. kan kanseri * Kanda akyuvarlarn olaanst oalmasyla beliren bir hastalk, lsemi. kan kardei * Birinin kannemerek veya yalayarak kardelik andimek yoluyla kardeolanlardan her biri, ant kardei. kan kaybetmek * herhangi bir sebeple vcuttan ok kan akmak. kan krmz * ok krmz. * stn, yaman. kan kusturmak * ok eziyet ektirmek. kan kusup kzlck erbeti itim * ok eziyet ektii hlde durumunu iyi gstermek. kan nakli * \343 kan aktarm. kan olmak * insan ldrlmek. kan olmak * aralarnda kan davasbulunmak. kan otu * Gelincikgiller familyasndan kan krmzrenkte ok yllk zehirli bir bitki. kan oturmak * bir damarn atlamasyla szan kan, dokular arasna akp kalmak. kan paras * Diyet. kan plzmas * Kann hcrelerarassvmaddesi. kan portakal * i krmzbir portakal tr. kan revan iinde * her yankana bulanm. kan serumu * Kann kmesinden sonra stnde kalan svksm. kan ta * Hematit. kan ter iinde (kalmak) * ok terli, yorgun ve perian bir durumda (kalmak). kan tere batmak * kan ter iinde kalmak. kan tutmak * kan grnce baylmak. * (adam ldren kimse) ok geirmek. kan unu * Kl, mide ierii, idrar ve benzeri yabancmaddeden artemiz, taze hayvan kanndan normal ilemle elde edilmi, genellikle koyu, siyaha benzer bir renkte, suda znmeyen kurutulmubir rn. kan vermek * (hastaya, yaralya) kan aktarmak. * kan nakli iin kan aldrmak. kan yrmek * bir organda arkan birikmek. kana * Geminin ektii suyu gstermek iin bave k bodoslamalarzerine konulan iaretler. kana boyamak (veya bulamak) * kan iinde brakmak.

kana kan * birinin ldrlmesinden sonra, ldrenin ldrlerek ceza verilmesi. kana kan istemek * ldrenin ldrlmesini istemek. kana kana * Kanncaya kadar, doya doya, iine eke eke. kana susamak * ldrme hrsduymak. kanaat * Elindekinden honut olma durumu, kanklk, yeter bulma, yetinme, fazlasnistememe, doyum. * Kanma, inanma. * Kan, kan, inan, dnce. kanaat etmek * yetinmek. kanaat getirmek * kanmak, aklyatmak, inanmak. kanaatkr * Azla yetinen, elindeki ile yetinen, kank, kanaatli, yetingen. kanaatkrlk * Azla yetinme durumu, kanklk, yetingenlik. kanaatli * Elindeki ile yetinen, kank, yetingen. Kanada geyii * Kuzey Afrika'da yaayan iri gvdeli geyik tr (Cervus Canadensis). Kanada kava * Kuzey Afrika'da yetien uzun bir kavak tr. Kanadal* Kanada halkndan olan kimse. kanadaltna almak (veya birinin stne) kanat germek * korumak, himayesine almak. kanadkolu * akrabas, en yaknlar. * koruyucusu, destei. kanadiyen * Kanadaltuzak avclarnn ceketlerine benzeyen ii krkl veya pamuklu, al yakal, kemerli kruvaze ceket. * Yaz aylarnda giyilen bol ve genidikimli astarsz hafif ceket. kanal * Bazblgeleri sulamak, kurutmak amacyla veya gemilerin ilemesine elverili, insan eliyle almsu yolu. * ki kyarasndaki dar ve derin deniz. * inden damar, sinir veya bir svgeen yol. * Telefon, telgraf, televizyon gibi aralarla iletiimi salayan yol, hat. * Tahtann liflerine dik ynde alan krlang kuyruu biimli girinti. kanalck * Kk kanal. * Bir organizmadaki kk kanal. kanalckl* Kanalcolan. kanalet * Kk kanal. kanalyla * Bir kimse veya bir ey araclyla, yoluyla, eliyle. kanalizasyon * Pis ve atk sularn zel kanallar araclyla belli merkezlerde toplanp atlmasnsalayan sistem, ebeke. kanama * Kanamak ii, nezif. kanamak * Vcudun herhangi bir yerinden kan akmak, kan gelmek, kan kaybetmek. * (manev aclar iin) Yeniden etkisini duyurmak, depremek. kanamal* Kanamasolan. kanara * Bkz. kesim evi, mezbaha.

kanarya * spinozgillerden, yeilimsi veya sartyl, koni biiminde kk gagal, tc ku(Serinus canaria). kanarya iei * an ieigillerden, sarrenkli bir iek (Tropaeolum peregrinum). kanarya otu * uha ieigillerden, tohumlarkafes kularna yem olarak verilen bir bitki (Alsine media). kanaryalk * Kanarya yetitirilen yer. kanasta * Bir tr kt oyunu. kanat * Kularda ve bceklerde umaysalayan organ. * (balklarda) Yzge. * Bir uan havada durmasnsalayan taycaerodinamik glerin etkiledii yatay yzey. * Kap, pencere, dolap gibi dikine alp kapanan eylerin kapa. * Yan, taraf. * Meclis, parti gibi topluluklarda dnce ynnden zellik gsteren taraflardan her biri. * Frldak biiminde olan eylerde kol. * Bkz. Ang. * Savadzenindeki ordunun iki yanndan her biri, cenah. * Futbol, hentbol vb.takm oyunlarnda hcum hattnn save sol ularnda yer alan oyuncular. kanat amak * birini korumak, himaye etmek. kanat altrmak * bir ie almaya almak. kanata * Azgenitek kulplu su kab. kanatk * Kk kanat. * Baklagillerin iek tacnda bulunan, yan iki ta yapraktan her biri. * Kularn ereti kanad; baparmak ve birinci parmak kemiklerine balteleklerinin btn. kanat * Kanatmak ii veya biimi. kanatlandrma * Kanatlandrmak ii. kanatlandrmak * ok sevinmesine sebep olmak. kanatlan* Kanatlanmak ii veya biimi. kanatlanma * Kanatlanmak ii. kanatlanmak * Umaya balamak. * Umak, kanat amak. * ok sevinmek. kanatl * Kanadolan. kanatllar * Bceklerin kanatlolanlarniine alan alt snf. kanatma * Kanatmak ii. kanatmak * Kanamasna yol amak veya kanamasnsalamak. kanatsz * Kanadolmayan. kanatszlar * Bcekler snfnn kanatsz olan en ilkel biimlerini kapsayan alt snf. kanava * \343 kanavie. kanavie * El ileri iin kullanlan seyrek dokunmuketen bezi. * Bu bezin zerine yaplmolan ileme.

* uval olarak kullanlan kendirden veya kenevirden yaplmseyrek bez. kanayan yara olmak * srekli sknt, znt ve zarar veren bir durumda olmak. kanay * Kanamak ii veya biimi. kanbiyit * Hidratldoal demir silikat. kanca * Bir ey ekmeye yarar ucu demir engelli ubuk. kancaba* Altveya sekiz ift krekle ekilen, dar, uzun bir eit kayk. kancac * Metal zincir imaltnda palet zincirlerine monte edilebilmesi iin palet zincirlerinin utaki baklalarna zel kanca takan kimse. kancalama * Kancalamak ii. kancalamak * Kancaybir eye takmak. * Kancayatp ekmek. * Bir kimse veya eyin zerine bktracak kadar dmek. kancalanma * Kancalanmak durumu. kancalanmak * Kanca ile tutulmak, kancaya taklmak. kancal * Kancasolan. kancaline * engelli ine. kancalkurt * psiler familyasndan, 10 mm boyunda, azift engelli, ince barsaklarda yaayan asalak solucan. kancasz * Kancasolmayan. kancaytakmak (veya atmak) * bir kimsenin ktl iin uramak. kanck * (hayvanlarda) Dii. * Dnek, gvenilmez. * Kadn. kancka * Dneklik ederek, gizlice ktlkte bulunarak. kancklk * Kanck olma durumu. * Kancka davran. kancklk etmek (veya yapmak) * dneklik, kallelik etmek. kancl * Kanda yaayan asalak. kancur * zmarit balnn k. kanlar * Eliliklerde, konsolosluklarda yazve evrak ilerini yrten grevli. kanlarlk * Kanlar eliyle ynetilen iler. * Bu ilerin grld yer. kanlarya * Elilik ve konsolosluklarda ynetimle ilgili grevlilerin btn. * Bu grevlilerin altyer. kandamlas * Asya ve Avrupa'da lman blgelerde yetien krmzveya sariekli otsu bir bitki (Adonis). kanda * Aynkantayan, aynsoydan olan. kandalk

* Kan birlii, soy birlii. kandel * Ik younluu birimi, mum. Ksaltmascd. kandra aac * Mine ieigillerden, trlbir ss bitkisi (Lipia citriodora). kandra otu * Budaygillerden, ok yllk, srnc, otsu bir bitki (Calamagrostis). kandrc* nandrc. * Aldatc. * me isteini giderici. kandrclk * Kandrcolma durumu. kandrl * Kandrlmak ii veya biimi. kandrlma * Kandrlmak ii. kandrlmak * Kandrmak ii yaplmak. kandr * Kandrmak ii veya biimi. kandrma * Kandrmak ii. kandrmaca * Kandrmak amacyla yaplan dzen. kandrmak * Kanmasnsalamak, inandrmak, ikna etmek. * Aldatmak. * me, yeme isteini karlamak. kandidoz * Pamukuk. kandil * inde svbir yave fitil bulunan kaptan olumuaydnlatma arac. * ok sarho. * Kandil gecesi. kandil iei * Civanperemi. kandil rei * Kandillerde yaplp satlan geleneksel rek. kandil gecesi * Berat, mira, regaip ve mevlit (Hz. Muhammed'in doum yl dnm) geceleri. kandil gn * Kandil gecesinden nceki gn. kandil simidi * Kandil gnlerinde yaplp satlan bol susamlsimit. kandil ya * Kt cins zeytinya. kandilci * Cami ve minarelerin kandillerini yakan kimse. * Kandil yapan veya satan kimse. kandilin yatkenmek * hayat sona ermek, lmek. kandilisa * Yelkenleri yerlerine ekmekte kullanlan halatlarn genel ad. kandilleme * Kandillemek ii. kandillemek * Birbirinin kandil gnn kutlamak. kandilli * Kandili olan. * ok sarho. kandilli kfr * itilmedik, ok ar bir svg.

kandilli selm * El etek perek, yerlere kadar eilerek verilen selm. kandilli temenna * Eli eilip yere kadar uzatarak ve baa gtrerek verilen selm. kandillik * Kandillerin konulduu yer. * Kandil gn ile ilgili. kanepe * Birka kiinin oturabilecei genilikte koltuk. * Genellikle ay ve kokteyller iin hazrlanan, peynir, sucuk, salam gibi eylerle sslenen ok kk ekmek. kangal * Tel, kurun boru gibi uzun ve bklebilir eylerin halka biiminde sarlmasyla yaplan ba. * Bu biimde bklmeylerin her bir halkas. kangal * Deve dikeni. kangal kpei * oban kpei olarak yetitirilen, burnu ve azsiyah, kulaklardk, kuyrusrtna doru dzgn kvrm yaparak duran, Anadolu'da Sivas yresinde yetitirilen ve ok tutulan bir tr kpek. kangallama * Kangallamak ii. kangallamak * Kangal durumuna getirmek. kangallanma * Kangallanmak ii. kangallanmak * Kangal durumuna getirilmek. kangren * Vcudun bir yerindeki dokunun lmesi. kangren olmak * vcudun bir yerindeki dokular lmek. * kangrenlemek. kangrenleme * Kangrenlemek ii. kangrenlemek * Kangren olmak. * Bir durum veya idzelmeyecek duruma gelmek, uzamak. kangrenletirme * Kangrenletirmek durumu veya biimi. kangrenletirmek * Kangren durumunun ortaya kmasna sebep olmak. kangrenli * Kangreni olan. kanguru * Kangurugillerden, iri, otul, memeli, n ayaklarksa, art ayaklarile kuyruu uzun ve gl, bakk, Avustralya'da yaayan keseli hayvan; diisinin karnnda yavrularntayacak bir kesesi vardr (Macropus giganteus). kangurugiller * Memelilerden, srayc, keseli hayvanlar familyas. kan * nanlan dnce, kanaat. kanayakl * Evli kadn. kanbana kmak (veya sramak veya toplamak) * ok fkelenmek. kanbozuk * Soysuz. kandonmak * donakalmak; ok armak. kansnmak * (birine kar) yaknlk duymak. kaniine akmak * derdini da vuramamak. kankanla yumazlar, kansuyla yurlar

* ktlk, ktlk yaplarak dzeltilmez, ancak iyilik yaplarak ortadan kaldrlr. kankaynamak * cokun ve kprdak olmak. kankaynamak * abucak sevgi duymak. kankurumak * ok usanmak,ok bkmak. kanpahasna * yaralanmayveya lm gze alarak. kanscak * Sevimli, kendini abuk sevdiren. kansulanmak * kanszla uramak. kantemizlenmek * ldrlenin arkasndan, ldren kii veya yaknlarndan birini ldrerek almak. kank * Elindekinden honut olan, azla yetinen, yetingen, kanaatkr. * Tok gzl. kanklanma * Kanklanmak ii. kanklanmak * Edindii bir eyi yeter bulmak, yetinmek, kanaat etmek. kanklk * Elindekinden honut olma durumu, kanaat, kanaatkrlk. kankma * Kankma ii. kankmak * Kanmak, gnl kanmak. kanksama * Kanksamak ii. kanksamak * ok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak; almak. * Bkknlk getirmek, usanmak. kanksay* Kanksamak ii veya biimi. kanma gre (veya kanmca) * dnceme, inancma gre. kanna dokunmak * ok sinirlendirmek. kanna ekmek doramak * birinin lmne yol aarak sevinmek. * birini kk drmek, birine zarar vermek. kanna girmek * birini ldrmek veya ldrtmek. * (bir kzn) kzlnbozmak. kanna susamak * belsnaramak. kannemmek * insafszca smrmek. kanniine aktmak * skntsnbelli etmemek. kannkaynatmak * heyecanlandrmak, coturmak. kannkurutmak * canndan bezdirmek. kannyerde koymak * birini ldreni lmle cezalandrmamak. kanrma * Kanrmak ii. kanrmak * (bir eyi) Eip zorlayarak yerinden karmak veya karmaya almak. kanrtma

* Kanrtmak ii. kanrtma * Bir eyi kanrmak iin kullanlan denek veya ara, bir tr kaldra. kanrtmak * Bkp zorlayarak yerinden oynatmak. kansnda olmak * inancnda olmak, kanaatinde olmak. kan * Kan, kanaat. * Aldan, kanma. kant * Bir eyin doruluu, gereklii konusunda kanverici belge, delil. * Sonurguya ulaan bir uslamlamann dayandgerek, delil. * Kanverici e; anlamazlk konusu olan eyde, yargcn kanlarnoluturan ey. kantlama * Kantlamak ii. kantlamak * Bir eyin gerek ynn kantla ortaya koymak, ispat etmek. kantlandrma * Kantlandrmak ii. kantlandrmak * Bir dnceyi, bir savyeterli delillerle dorulamak, belgelemek ve aklamak. kantlan* Kantlanmak ii veya biimi. kantlanma * Kantlanmak ii. kantlanmak * Kantlamak ii yaplmak, ispat edilmek. kantl * Kantla gsterilmi, mdellel. kantsama * Kantsamak ii. kantsamak * Kant, belge veya delil olarak kabul etmek. kanya varmak * belli bir kanedinmiolmak. kanyla demek * yaptnn cezasnhayatyla demek. kani * Kanm, inanm. kani olmak * inanmak, kanmak. kani * Uzun, kvrck tyl bir cins kpek. kankan * Kadnlarn oynadhareketli bir Fransz dans. kankurutan * Adam otu. kanlama * Kanlamak ii. kanlamak * Kana bulamak. kanlandrma * Kanlandrmak ii. kanlandrmak * Kanlanmasnsalamak. kanlanma * Kanlanmak ii. kanlanmak * Kan bulamak. * Kanoalmak. * Bir organda kan birikmek.

kanl * Kan bulam. * Kanolan. * Kan dklmesine sebep olan. * steyerek kan dkmolan (kimse), hunriz, katil. * Kanlanmolan. * Kanyoun olan, demevi. * Kan davasnda taraf olan. kanlbasur * Dizanteri. kanlbakl * Birbirlerini ldrecek kadar dman olma. kanlbaklolmak * aralarnda herhangi bir sebepten dolaybirbirini ldrecek kadar dmanlk bulunmak. kanlcanl * Salkl, sapasalam, vcut salyznden belli olan. kanlkatil * ok insan ldrmveya birini vahice ldrmkatil. kanlya(lar) dkmek * byk zntyle alamak. kanllk * Kanlolma durumu. kanlsolmak * birinin katili olmak. kanma * Kanmak ii. kanmak * Sylenilen szn, anlatlan konunun doruluuna inanmak. * (tatlszlere) Aldanmak. * (soyut veya somut olarak) Bir ihtiyacn, bir isteini yeteri kadar karlamolmak, doymak. * Yetinmek, iktifa etmek. kanmazlk * htiyacnveya isteini yeteri kadar karladhlde yeterli bulmamak. kano * Krekle yrtlen dar, uzun, hafif tekne. kanon * Belirgin aralklarla ilerleyen iki veya daha ok sesin taklidiyle oluan btn. kanotiye * Dz kenarlapka. kansa * Bkz. konsa. kanser * Bir organ veya dokudaki hcrelerin dzensiz olarak blnp oalmasyla beliren kt ur, incitmebeni. kanser bilimi * Kanser hastalklarninceleyen tp dal, kanseroloji. kanserleme * Kansere dnme. kanserlemek * Kansere dnmek, kanser durumunu almak. kanserletirme * Kanser yapc, kanser retici. kanserli * Kanser niteliinde olan. * Kansere yakalanm. kanserojen * Kanserletirici. kanseroloji * Kanser bilimi. kansz * Kanolmayan. * Kan dkmeden yaplan. * Kanaz olan, ok kan kaybetmiolan, anemik.

* Duygusuz ve korkak. kansz ameliyat * Kanama olmayacak derecede kan dolamdondurularak gerekletirilen ameliyat. kansz cansz * Kanaz olan, zayf, bitkin. kanszlama * Kanszlamak ii. kanszlamak * Kanazalmak, kansz kalmak. kanszlk * Kanda alyuvar saysnn ve hemoglobin miktarnn azalmasndan ileri gelen bir hastalk durumu, anemi. * Duygusuzluk, korkaklk. * Soysuzluk. kant * eker ve limonla iilen scak su. kantar * Arlk sfrken yatay duran bir kaldra koluna dik olarak tutturulmubir ibrenin sapmasyla ktleleri tartan ara. * Tartlacak ktle, alttaki engele taklnca sarmal bir yaya balolan ve normal olarak sfrgsteren bir okun, yanlarda gsterilmiarlk birimleri hizasna gelmesiyle ktle arlnbelirleyen bir tr tartaleti, el kantar. * Baskl. * 56,452 kg arlnda veya krk drt okkalk bir arlk ve sa birimi. kantar aas * arve pazarlarda tartaralarndenetleyen grevli. kantar kaba * Su kaba. kantar kolu * zerinde kantar topunun bulunduu ve hareket ettii demir ubuk. kantar topu * Kantarda bir arlk tartlrken, dengeyi salayan kantar kolu zerinde hareket ettirilebilen metal kre. kantara ekmek (veya vurmak) * (bir eyi) tartmak. * birini snama. kantarc * Kantar yapp satan kimse. * arya, pazara getirilen eyleri tartp vergisini toplayan grevli. kantarclk * Kantarcnn yapti. kantarbelinde * gz ak, aldatlmaz. kantarn topunu karmak * ly karp ardavranmak. kantariye * arya, pazara getirilen eylerden alnan tartvergisi. kantarlama * Kantarlamak ii. kantarlamak * Kantarla arlnlmek. * Dnp tanmak. * Birini denemek, snamak. kantarl * Ar svg, ar svmek" anlamna gelen kantarlkfr ve kantarlysavurmak deyimlerinde geer. kantarlkfr * Ar svg. kantarlk * Kantar lsnde olan. kantarma * Azlatlarzapt etmek iin dillerini bastracak biimde yaplmdemir ara. kantaron * Kzl kantarongillerden, hekimlikte kullanlan, sariekli, ackkl, kk bir bitki (Gentiana lutca). * Birleikgillerden, sar, mavi, krmziekli trleri bulunan otsu bir bitki (Centaurea). Bu cinsin tahl tarlalarnda sk rastlanan mavi iekli bir tr, peygamber iei, belemir (Centaurea cyanus).

kantat * Kahramanlk veya din konularnda yazlp bestelenen iir veya bu iirin orkestra eliindeki tek veya ok sesli bestesi. Kant * Kant'n felsefesine ilikin veya Kant felsefesi yanlsolan. Kantlk * Kant felsefesi retisi. kantin * Kla, fabrika, okul gibi yerlerde yiyecek ve iecek maddelerinin satldyer. * Bu gibi kurumlarda iletilen ve yalnz o kuruma balkimselerin yemek yedii lokanta. kantinci * Kantin ileten kimse. kantincilik * Kantin iletme ii. kantiyane * Kzl kantarongillerden, hekimlikte itah acolarak kullanlan bir tr bitki (Gentiana). kanto * Tulat tiyatrolarnda oyundan nce genellikle kadn sanatlarn arksyleyip dans ederek yaptgsteri. * Bu gsteri srasnda sylenen ark. kantocu * Kanto syleyen kadn. kantoculuk * Kantocunun yapti. kanton * svire Konfederasyonunu oluturan devletlerden her biri. kantonit * Doal bakr slfr. kanun * Yasa. * Geerli olan kural. kanun * Dikdrtgen biiminde, bir kesi kesik, yassbir sandk zerine gerilmitellerden oluan, trnak adverilen alglarla alnan ince saz algs. knun * Yln ilk (knunuevvel) ve son (knunusani) ay. kanun adam * Yneticilii srasnda kanunlara uymaktan vazgemeyen kimse. kanun d * Yasa d. kanun hkmnde kararname * Bakanlar Kurulunca yaynlanan ve kanun deerinde olan karar. kanun koyucu * Kanun yapma veya kanun koyma yetkisi olan. kanun lhiyas * Kanun tasars. kanun maddesi * Kanun, tzk ve ynetmeliklerinin ayrayrhkmlerinin gsteren blm, bent, fkra. kanun szcs * \343 yasa szcs. kanun tasars * Hkmetin Byk Millet Meclisine sunulmak zere hazrladonaylanmam, yrrle konmamkanun. kanun teklifi * Meclis yelerinin Byk Millet Meclisine sunulmak zere hazrladklarkanun rnei. kanun yoluyla * kanuna gre, kanunun belirttii gibi. kanuncu * Kanun alan kimse, kanun. * Kanun yapan veya satan kimse. kanunen * Yasa gereince, yasal olarak. kanun * Yasaya uygun, yasal, yasal.

kanun * Kanun alan, kanuncu. kanuniyet * Yasa olma gcn kazanma. kanuniyet kesp etmek * yasa niteliini kazanmak, yasa durumu almak, yasalamak. kanunlama * Kanunlamak ii, yasalama. kanunlamak * Yasalamak. kanunlatrlma * Kanunlatrlmak ii veya durumu. kanunlatrlmak * Yasalatrlmak. kanunlatrma * Yasalatrma. kanunlatrmak * Yasalatrmak. kanunname * Yasa kitab. kanunsuz * Yasasolmayan, yasasz. * Yasaya aykr. kanunsuzluk * Yasaya aykrlk, yasaszlk. kanunuesasi * Anayasa. knunuevvel * Aralk ay. knunusani * Ocak ay. kanyak * spirto derecesi yksek, zel kokulu, sarmtrak renkte bir tr ikinin patent ad, konyak. kanyon * Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluturduu derin, dar boaz, kapuz. kaolin * Arkil. kaolinit * Arkilin temel maddesini oluturan hidratlalminyum silikat. kaolinli * Birleiminde arkil bulunan. kaos * Evrenin dzene girmeden nceki biimden yoksun, uyumsuz ve kark durumu. * Karklk, kargaa. kap * i gaz, svveya katherhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne. * Kap kacak. * Trl eylerin tanmasveya saklanmasiin kullanlan torba, klf, anta, sepet, sandk vb. * Kapak, cilt. * Kabn iindeki yemek, eit. kap * Gvdeyi omuzlarn stnden epeevre saracak biimde yaplmolan bir tr st giysisi. * Kadnlarn giydii kolsuz stlk. kp * Ak kemii. kap kacak * Tencere, tava, sahan gibi mutfak eyas. kapack * Bkz. kapakk. kapaatmak * skntsz, rahat bir yere snmak, kap kurtulmak. kapak

* Her trl kabn stn rtmeye veya bir delii kapamaya yarayan nesne. * Dolap, sandk gibi eyleri rtmeye yarayan para. *Kitap, defter gibi eylerin en stne geirilen klf. * Biilen aa ktklerinin iki yanndan kan dzgn olmayan tahta. * Zvanada iki dyan para. kapak atmak * ar, tka basa dolmuolmak. kapak bkcs * Kapak bksnda alan ii. kapak bks * Kaba tahtalarboylamasna bien ve dzelten, birka testereli bktezgh. kapak kz * Resimli dergilerin kapak resimleri iin poz veren gen kz. kapak tahtas * Biilen tomruun tahtalarndan en dta kalan tahta paras. kapak takm * Alafranga tuvaletlerde tuvaleti rten kapak, oturak ve vidalarn btn. kapak ta* Lm, su yolu vb. nin gereken yerlerinde braklan deliin zerini rten genive yassta. * Mezarlarda en stte bulunan ta. kapak yldz * Resimli dergilerin kapak sayfalariin fotorafekilen nl kimse. kapakk * Kk kapak. * Yrekte veya damarlarda kann veya baka svlarn geri dnmesini nleyen supap durumunda kk kapak. kapaklanma * Kapaklanmak ii. kapaklanmak * Bulunduu yerden yzst dmek. * (yelkenli tekne) Gl rzgr veya anszn gelen saanak etkisiyle devrilmek. kapakl * Kapaolan. * Bkz. gizli kapakl. kapaklk * Kapak ta. * Kapak yapmaa zg. kapaksz * Kapaolmayan. * Grgsz, terbiyesiz. kapal * Kapanmolan, almam, mestur. * Geilmez durumda olan. * (iyeri iin) alma sresi sona ermi. * Bartl (kadn). * Ak ve kesin sz kullanmadan sylenen, mphem. * Gizli, sakl. * Da dnk yaradlta olmayan. * (giyecek iin) Ak olmayan. * (hava iin) Bulutlu, karanlk. kapalblge * Ulam, ekonomi, nfus hareketleri ve iletiim bakmndan daryla balantsbulunmayan yer. kapalar * Dkkn ve ara yollarnn zeri tonoz ve kubbelerle rtl ar. kapaldevre * inden srekli akm geen elektrik devresi veya televizyon sistemi. kapalduruma * Mahkemede grevlilerden ve izinli olanlardan bakasnn bulunmadduruma. kapalduruma yapmak * durumalargizli srdrmek. kapalgemek * (bir konuda) nemli noktaya deinmemek.

kapalgie * Btn biletleri satlmolan. kapalhava * Bulutlu hava. kapalhece * nszle biten hece: Kalk, bak gibi. kapalkalp ameliyat * Kalbin fizyolojik almasdurdurulmadan yaplan kalp ameliyat. kapalkutu * indekini belli etmeyen, sr saklayan. * Nitelii gizli kalan. kapalolmak * iyapmamak. * ilgisiz kalmak. kapaloturum * Gizli celse. kapalrejim * Dlkelerle iliki kurmayan siyas dzen. kapaltohumlular * Ak tohumlularla tohumlu bitkileri iine alan bitkiler leminin bir alt ubesi. kapaltribn * Ak sahadaki spor msabakalarnda seyircileri yamurdan ve gneten korumak iin zel olarak st kapatlmblm. kapalyer korkusu * Dar ve kapalyerlerde duyulan kaygveya korku, klostrofobi. kapalyetimek * toplum hayatna girmeden, karmadan yetimek. kapalyzme havuzu * Kapalbir mekn iine alnm, suyu stlan, yzme sporunun yapldhavuz. kapallk * Kapalolma durumu. * Anlatmn ak ve kesin olmama zellii, ipham. kapama * Kapamak ii. * Taze soan ve marulla piirilmikuzu eti yemei. * st ba, giyecek takm. * Kapatma. kapamac* Hazr giysi takmsatan kimse. kapama * Kilit, srg, toka gibi unsurlarkapaltutmaya yarayan dzenek. kapamak * Bir aklrtmek iin, bir eyi, ak yerin zerine getirmek. * (hava iin) Bulutlarla kaplanmak, skntlbir hl almak, bir eyin grnmesine engel olmak. * Geii engellemek. * Tkamak, iini doldurmak. * (su, elektrik iin) Geliini kesmek. * alamaz, grev ve iyapamaz duruma getirmek. * zerinde durmamak, bir ey zerinde konumaybrakmak. * Bir yere sokup darkmasna engel olmak, hapsetmek. * Ortalktan alp saklamak. * Karlamak, denk gelmek. kapan * Bazhayvanlaryakalamak iin kullanlan, hayvann ayann demesiyle ileyen tuzak. * Dzen, hile. * Pazara satlmak zere gelen yiyecek maddelerinin tartldresm byk kantar ve bu kantarn bulunduu yer. kapan duygu * Yalnz bana ilerleyen, br hastalkldurumlara balolmayan hastalk, idiopati. kapan kapana * Alcsok. kapan kapana

* bir eyin yama edildiini veya ok ucuz fiyatla satldnanlatr. kapan kurmak * bir hayvantuzaa drmek iin kapan hazrlamak. kapana dmek (girmek, kslmak, kaymak, tutulmak veya yakalanmak) * iinden klmaz bir duruma dmek, ele gemek. kapana drmek (veya kstrmak) * hile ile yakalamak. kapana sktrmak * birini zor durumda brakmak. * birini dzenle ele geirmek. kapanca * Kk kapan. * Dzen, hile. kapanca * Ttn fidelerini rtmek iin kullanlan hasr veya ottan rt. kapanc * Kapann banda bulunan grevli, tartc. kapank * Kapanm. * karartc, ruh skc. * Kank. kapanklk * Kapank olma durumu. * karartcolma durumu. kapann elinde kalmak * ok istenir ve aranr olmak. * bir eyden ancak abuk davranabilenler yararlanmak. kapan * Kapanmak ii veya biimi. kapanie * Padiah ve yksek rtbeli din ve devlet grevlilerinin giydii kolsuz, geniyakalkrk. kapanma * Kapanmak ii. kapanmak * Kapalduruma gelmek. * Darile iliiini kesmek. * alamaz, etkinliini srdremez duruma getirilmek. * Son verilmek, kesilmek. * Yz, gvdesi bir yere gelecek biimde eilmek. * Tatile girmek. * (yara iin) yilemek. * (gz iin) Kr olmak. * Gkyz bulutlanmak. kapant * Patlaycnszn olumasndan nceki boumlanma noktasnn kapanmas: Kap, kat, top gibi. kapari * Yemiinden turu yaplan gebre otunun bir ad. kaparo * Pey akesi. kaparo vermek * bir kimseye pazarlnda anlalmbir parann kk bir blmn nceden vermek. kaparolu * Kaparosu olan. kaparosuz * Kaparosu olmayan. kaparoz * Yolsuzca veya zorla elde edilen mal. kaparozcu * Yolsuzca veya zorla birinin malnele geiren (kimse). kaparozculuk * Kaparozcu olma durumu. kaparozlama

* Kaparozlamak ii. kaparozlamak * Yolsuzca veya zorla birinin malnele geirmek. kapasite * (bir eyi )ine alma, sdrma snr, kapsama gc. * Bir kondansatrn elektrik yma snr, sa. * Anlama, kavrama yetenei. kapasiteli * Kapasitesi olan. kapasitesiz * Kapasitesi olmayan. kapatl * Kapatlmak ii veya biimi. kapatlma * Kapatlmak ii. kapatlmak * Kapatmak iine konu olmak veya kapatmak ii yaplmak. * Ortadan kaldrlmak, feshedilmek. * Bir yerde tutulmak, hapsedilmek. kapat * Kapatmak ii veya biimi. kapatma * Kapatmak ii. * Bir erkekle nikhsz yaayan kadn, kapama, metres. * Yolsuz olarak deerinden aaelde edilmi(mal). * Basketbolda, elinde top olmayan bir oyuncunun pas almasna veya ilerlemesine engel olma. kapatmak * Kapamak. * Yolsuz olarak bir maldeerinden aabir karlkla elde etmek. * Bir kadnla nikhsz yaamak. * Yaymnyasak etmek, yaymna son vermek. * Btn masraflarzerine alp istei dorultusunda ve bakalarnieri almadan elenmek. * Bitirmek, unutturmak, sz edilmesini engellemek. kapattrma * Kapattrmak ii. kapattrmak * Kapatmak iini birine yaptrmak. kapak *Uzun saplbyk kanca. kapk * Kk kap. * Kovan. * Tahl tanelerinde anak. kapk meyve * Mee palamudu, ceviz gibi almayan, tek taneli kuru meyve. kapkl * Kapolan. kapel * apka. kap * Bir yere girip karken geilen ve alp kapanma dzeni olan duvar veya blme akl. * Bu aklktaki alp kapanan kanat. * Gelir, geim, ksmet salayan yer, kaynak veya imkn. * Gidere yol aan ihtiya. * (tavla oyununda) ki pul st ste getirilerek karoyuncunun o haneyi kullanmasna engel olan yer. * Ev gezmesi iin gidilen yer. * Devlet dairesi. * ok yakn zaman. * Resm daire. kap(bir) komu * bitiikte oturan komu. kapamak

* bir eyin szn etmek veya bir ie balamak. * pazarla ok yksek bir fiyatla balamak. kapaas* Av dnda padiahn yannda bulunan i aalarn en by olan grevli. * Sadrazam kapsnn i dzenini salamakla ykml grevli. kapaz* Kapnn hemen yan. kapalmak (veya yapmak) * tavla oyununda bir haneye st ste iki pul getirmek ve o hanenin karoyuncu tarafndan kullanlmasn engellemek. kaparalamak * bir konuya giriyapmak, karsndakini hazrlamak. kaparamak * ev ziyareti yapmak istemek. kapbaca ak (veya kilitli) * korunmasz veya korunmu(yer). kapuhadar * Osmanldevlet tekiltnda ayak ilerinde, zellikle postaclk grevinde kullanlan kimse. kapdaretmek * kovmak, daratmak. kapduvar * alndnda almayan kap; ses seda kmayan yer. kapgibi * iri vcutlu (kimse). kaphalk* Sadrazam, vezir, eyalet valileri, beylerbeyleri gibi devlet bykleri yannda hizmet gren kimselere verilen genel ad. * Zengin ve byk bir evde alanlarn btn. kapkadar* eni ve uzunluu ok olan. kapkhyas * \343 kapkethdas. kapkapamaca * Tamamyla, toptan, hepsi, hep birden. kapkaparamak * her yeri aramak. kapkapdolamak (veya gezmek) * ev ev gezmek. * her devlet dairesine bavurmak. kapkar* birbirine ok yakn iki komu durumu. kapkethdas * Osmanlegemenlii altndaki beyliklerin, yabancdevletlerin, eyalet valilerinin, vezir ve beylerbeylerinin devletle ilgili ilerine bakan grevli. kapkolu * Kapyamaya veya kapamaya yarayan, genellikle metalden yaplmnesne. kapkomu * Biribirine ok yakn veya aynsokak iinde evi olan komu. kapkulu * Osmanllarda, devletten denek alan, srekli grev yapan atlve yaya askerlerden oluan tekilt. kapmandal * Kapnn kapaltutulmasna yarayan demir veya tahtadan ara. * e kartrlmayan, kendisine nem verilmeyen kimse. kapolan * Kapuhadaryama. * Eliliklerde evirmen yardmcs. kapperdesi * Rzgr ve souktan korunmak iin, kaln kumatan veya deriden yaplmrt, perde. kaptokma * Kapyalmakta kullanlan metal para. kapyapmak * bir ey istemek veya sylemek iin karsndakini nceden baka szlerle hazrlamak.

* ev gezmesi yapmak. * (tavla oyununda) bir haneye st ste iki pul getirerek karoyuncunun pullarnn ilerlemesine engel olmak. kapyolda * Aynyerde ve grevde alanlardan her biri. kapc * Daire, otel, apartman gibi byk yaplarda bekilik, temizlik, alverigibi ilerle grevli kimse. * Osmanldevlet tekiltnda saray kaplarnbekleyen grevli snf. kapck * Yumurtacn tepesinde bulunan ve yumurtack zarlarnn iyice bitimemesinden oluan az. kapclk * Kapcnn ii. kapda kalmak * ieri girememek. kapdan evirmek * geri dndrmek, kabul etmemek. kapdan kovsan bacadan der * yzsz, arsz kimseler iin sylenir. kapkule * Eski kale ve saraylarda iki yannda korunma kuleleri bulunan antsal kap. kaplandrma * Kaplandrmak ii veya durumu. kaplandrmak * Kaplanmasnsalamak. kaplanma * Kaplanmak ii. kaplanmak * Bir ie girmek; o ite uzun sre kalmak. kaplar yzne (zerine, stne) kapanmak * istenilen eye ulama imknverilmemek. kaplarak tutmak * herhangi bir konuda ilikiyi kesmeden anlama ortamnsrdrmeye almak. kaplarkapamak * btn ilikileri kesmek veya anlama ortamnortadan kaldrmak. kaplgan * Kolayca etkilenen, her eye abuk kaplan. kaplganlk * Kaplgan olma durumu. kapl * Kapsolan. * Bir ite alan; zellikle resm bir ite alan. kapl * Kaplmak ii veya biimi. kaplma * Kaplmak ii. kaplmak * Kapmak iine konu olmak. * Srklenmek. * Birine gvenip bobulunarak aldanmak. * Tutulmak, balanmak. * Bir eyin veya kimsenin gl etkisinde kalmak. kapnn ipini ekmek * Bkz. krk kapnn ipini ekmek. kapp koyuvermek * ihmal etmek. kapsak * konuksever. kapsak * Her isteyenin geldii, konuk olduu yer. kapsna kilit vurmak * girilip klmasnnlemek iin bir yeri kapamak. * bir yerin almasna son vermek. kapsnandrmak

* yanna ok sk gitmek. kapsnalmak * (birine) bavurmak. kapsnyapmak * Bkz. kapyapmak. kapsz * Kapsolmayan. * Bir ii olmayan. kap * Kapmak ii veya biimi. * Kapma. kapkap * Byk bir istek gstererek. kapkapgitmek * ok abuk satlmak, ok istenir olmak. kapkapyapmak * stne atlmak, rabet gstermek. kaplma * Kaplmak ii. kaplmak * Kapmak ii yaplmak. * ok istenilmek. kapma * Kapmak ii. kapmak * Birlikte bir eyin zerine p aceleyle almak, kapmak. * Kavgaya tutumak. * Kavgaya girmek. * (grete) Hrsla gree girmek. kaptrma * Kaptrmak ii. kaptrmak * Kapmak iini yaptrmak veya bu iin yaplmasna sebep olmak. kapya dayanmak * gelip atmak. * bir ey elde etmek iin bir yeri, bir kimseyi zorlamak, gz korkutmak. kapyamak * bir ie veya bir konuya ncelikli olarak balamak. * bir ite bakalarna rnek olmak. kapybyk amak * ok masraflbir ie girimek veya hesapsz harcamak. kapygstermek * kovmak, uzaklatrmak. kapik * Rublenin yzde biri deerindeki para. kapital * Sermaye, ana mal. kapitalist * Sermayedar, ana malc. kapitalistleme * Kapitalistlemek durumu. kapitalistlemek * Kapitalist duruma gelmek. kapitalistletirme * Kapitalistletirmek ii. kapitalistletirmek * Kapitalist duruma getirmek. kapitalizasyon * Anaparaya dntrmek ii. kapitalizm * Anamalclk. kapitone

* i pamuk veya yn vatka ile doldurularak dikilmi, demelik veya giyim eyasyapmnda kullanlan kuma. * Bu kumatan yaplmveya bu biimde dikilmi. kapitlsyon * Bir lkede yurttalarn zararna olarak yabanclara verilen ayrcalk haklar. kapka * Kapp kamak yoluyla yaplan bir eit hrszlk. kapka* Belli etmeden para vb. eyleri alp kaan (kimse). * stnkr igren, ie gereken nemi vermeyen, batansavma, alelde. kapkalk * Kapkaolma durumu. kapkara * Her yankara. * Kmr gibi kara, simsiyah. kapkaranlk * ok karanlk. kaplam * Bir kavramn ve o kavramdile getiren terimin ierdii varlklarn ve bireysel olaylarn btn, kapsam, mul. kaplama * Kaplamak ii. * Bir eyin dna ssleme veya koruma amacyla geirilen baka maddeden kat. * st herhangi bir baka maddeyle kaplanmolan. * Kalnl5 mm den az, ince aa levha. kaplamac* Gm, altn gibi deerli madenlerle kaplama ii yapan kimse. kaplamaclk * Kaplamacolma durumu. * Kaplamacnn ii veya meslei. kaplamak * Her yannrtmek, istil etmek. * epeevre sarmak. * Bir kabn, bir klfn, bir rtnn iine almak. * Yaylp doldurmak, etkisinde brakmak. * Bastrmak. * Bir yzeyi demek, baka bir nesne ile rtmek. * Kaplama adverilen ince aa levhalar, de_____iik yntemlerle hazrlanan tablalara yaptrmak. * Bir madeni bir baka madenle kimyasal bir yntemle rtmek. * Bir kimsenin veya bir eyin nitelikleri herkese bilinir olmak. * (duygular iin) Doldurmak. kaplamal* Bir eyle kaplanm. kaplamalmobilya * Yzeyleri aa, plstik ve benzeri levhalarla kaplanmmobilya. kaplaml * Birok eyleri kaplamiine alan. kaplamsal * Kavramla ilgili btn zellikleri bir arada bulunduran. kaplamsallk * Kaplamsal olma zellii. kaplan * Kedigillerden, enine siyah izgili, koyu sarpostu olan, Asya'da yaayan evik ve yrtchayvan (Felis tigris). kaplan atlamas * ift ayakla srayp kazanlan uma hzyla ara veya canlengeller zerinden atktan sonra, kardaki yardmcnn omuzlarna dayanp, hz keserek ayak st dme. kaplan bcek * Baka bceklerle beslenerek tarm iin ok yararlolan kaplan bcekler familyasnn rnek tr (Cicindela campestris). kaplan bcekler * ok zararlbcekleri oburca avlayarak, bitki, hayvan ve insan salna yardmcolan, gzel renkli, kn kanatlbcekler familyas. kaplan derisi

* Deri sanayiinde ok tutulan ve kadn giysisi yapmnda kullanlan deri. kaplanboan * Boan otunun bir tr, itboan (Aconitum napellus). kaplan * Kaplanmak ii veya biimi. kaplanma * Kaplanmak ii. kaplanmak * Kaplamak ii yaplmak. kaplat * Kaplatmak ii veya biimi. kaplatma * Kaplatmak ii. kaplatmak * Kaplamak iini yaptrmak. kaplay * Kaplamak ii veya biimi. kapl * Kaplanmolan. * Altndakini gstermeyecek kadar ok olan. * Kabolan. kaplca * Ilca. kaplca * Taneleri ufak bir cins buday (Triticum monococcum). kaplcalk * Kaplcaya uygun, kaplcada kullanmaya yarayan (ey). kaplk * Kap kacak koymaya yarayan yer. * Defter, kitap gibi eyleri kaplamaya yarayan. * Herhangi bir kap dolduracak kadar olan. kaplumbaa * Kaplumbaalardan, ok sert ve kemiksi bir kabuk iinde yaayan, ar yryl, drt ayakl, srngen hayvan (Testudo). kaplumbaa gibi * soukkanlve yavahareket eden kimseler iin kullanlr. kaplumbaa yry * ok ar yry. kaplumbaalar * Srngenlerden, kara ve deniz kaplumbaalarnn trl cinslerini iine alan takm. kapma * Kapmak ii. * Hile ile elde edilen. kapmaca * Kapma. * Bkz. ke kapmaca. kapmak * Birdenbire yakalayarak, ekerek almak. * Isrp paralamak. * Koparmak, kstrmak. * itir iitmez veya grr grmez bellemek ve renmek. * (yer iin) Ayrmak, tutmak. * Bulamolmak, gemek. kapnisit * Hidratldoal alminyum fosfat. kaporta * Kaput veya n kapak (otomobilde). * Motorlu tatlarda btn tatrten, genellikle sacdan yaplmrt. * Gemi iinin aydnlanmasve hava almasamacyla gvertede almbulunan cameknlyer. kaportac* Otomobil kaportalarnonaran usta. kaportaclk

* Kaporta yapma veya onarma ii. kapriyo * algveya ses iin bestelenmi, serbest biimde para. kapris * Geici, dncesizce, deiken istek. kapris yapmak * deiken, geici isteklerde bulunarak huysuzca davranmak. kaprisli * Kaprisi olan. kaprissiz * Kaprisi olmayan. kapsam * Snrlariine baka konularveya anlamlaralma durumu, umul. kapsama * Kapsamak ii. kapsama alan * Telsiz telefonlarda konumann yaplabilecei alan. kapsamak * ine almak, snrlariine almak, amil olmak. kapsamna alma (veya alnma) * iine alma (alnma), mullendirme (mullendirilme). kapsamngeniletmek * (bir eyin) snrlariine giren eleri geniletmek, mullendirmek. kapsaml* Kapsamolan. * Kapsamgeniolan, mull. kapsayc* Btn zelikleri ve incelikleri iine alan tanm, ksr dng kart. kapsz * Kabolmayan. * Kaplanmamolan. kapsl * ie kapa. * Ateli silhlarda horozun veya inenin arpmasyla atealan, bir tr zel barutla dolu, kk, yuvarlak metal para. * Oyuncak tabancalarda kullanlan, erit biiminde iki kt tabaka arasna konmupatlaycmadde. * Lboratuvarlarda kullanlan yarm kre biimindeki kap. * Bazbitkilerde tohumlariinde tayan kuru kabuk. * Bir organveya yapyevreleyen kese biiminde zar. * Bazillarn, kolay yutulmak zere iine konulduu, ilcn yapsnetkilemeyen jeltinden kap. * Raflmobilyalarda raflartamak iin yan tablalara alan deliklere aklan ortasdelik ve silindir biimli metal veya plstik ara. * Oturma mobilyalarnn, masa, sehpa gibi eyalarn ayaklarnn altna aklan, genellikle trnaklveya ortadan ivili, tepesi bombeli, kaln sacdan pres yaplarak elde edilen ara. kaptan * Gemi ynetimiyle ilgili en yksek grevli. * (spor oyunlarnda) Takm ba. * Kaptan pilot. * Balkanlarda ete savayapan milis gcnde arpan kimse, efe. kaptan kprs * Kaptann gemiyi ynettii, geminin st katnda bulunan blm. kaptan kk * Kaptan kprs. kaptan paa * Bkz. kaptanderya. kaptan pilot * Uak komutan. * ehirler arasyolcu otobslerinde src. kaptanderya * Osmanldevletinde deniz kuvvetlerinin en byk asker ve idar miri. kaptanlk * Kaptan olma durumu.

* Kaptan meslei ve aamas. kaptkat* Yolcu tamakta kullanlan motorlu kk tat. * skambil ktlaryla oynanan bir tr oyun. * Kapp kaarak yaplan hrszlk. kaptrma * Kaptrmak ii. * Marangozlukta kullanlan kk el testeresi. kaptrmak * Ele geirmesine, kapmasna yol amak. * Vcudun herhangi bir organ, bir kaza sonucunda makine tarafndan ezilmek veya koparlmak. * Yanlbir davransonucu birine uygun imknsalamak, frsat vermek. * Elinden karmak. kapuin * Ltin iei. kapuska * Etli lhana yemei. kaput * Asker paltosu. * Otomobil, kamyon gibi motorlu tatlarda motoru rten alr kapanr biimde yaplan kapak, kaporta. * Cins ilikilerle geebilecek hastalklardan korunmak veya kadnn gebe kalmasnnlemek iin erkeklerin kullandince, saydam bir eit klf, prezervatif, kondom. kaput * skambilde hi el vermeden yenme. * Kt, bozuk. kaput bezi* Pamuktan dz dokuma, Amerikan bezi. kaput etmek * kt oyununda karsndakini tek sayalmak imknndan yoksun brakmak. kaput gitmek (veya olmak) * kt oyununda hibir sayalamamak. * hibir snavverememek. kaputluk * Kaput yapmak iin kullanlacak (kuma). * Kaputlarn konulduu yer. kapuz * Dar ve derin boaz, geit. * ine girilmeyen sk orman. kapon * Balk. kar * Havada beyaz ve hafif billrlar biiminde donarak yaan su buhar. kr * Alveriilerinin saladpara kazanc. * Yarar, fayda. * Maliyet fiyatyla satfiyatarasndaki fark. kar baykuu * skandinavya ve kuzey krede yaayan koyu renk benekli byk bayku(Nyctes scandica). kr brakmak * kazan getirmek. kar iei * Ssengillerden, beyaz ve pembe iekler aan soanlbitki (Leuconium). kar dikeni * Diotugillerden, pembe iekli bir tr al(Acantholimon echinus). kr etmek * kazan elde etmek, yarar salamak. * etki yapmak. * iyi gelmek, etkisi iyi olmak. kr etmemek * yararolmamak, etki yapmamak. kr getirmek * bir ey para kazandrmak.

kar gibi * temiz, beyaz. kr haddi * Kazan snr. kar helvas * Pekmez kartrlmkar. * cat edenlerin bile beenmedikleri ey. kar ispinozu * Asya ve Avrupa'nn yksek yerlerinde, karlk blgelerde yaayan sereye benzer kk tc ku (Montifringilla nivalis). kr koymak * bir eyin maliyet fiyatzerine kr paynkatmak, kazan koymak. kar kuu * Seregillerden, karldalarn doruklarnda yaayan, bacaklarve parmaklartyl bir ku(Plectrophenax nivalis). kar kuyusu * Yazn kullanlmak zere iinde kar saklanan kuyu, karlk. kr merkezi * Bir iletmenin veya irketin kendi kr veya zararlarndan sorumlu olarak alan, yerine gre tamamen bamsz davranabilen birimi. kr pay * Herhangi bir maln maliyet fiyatzerine konulan ve satcya kalan kazan. * Bir iletmenin maliyet giderleri ve zararlarkarldktan sonra kalan net krn pay senedi bana den blm, temett hissesi. kr paylam * Bir iletmenin ve irketin yl sonu krlarndan alanlarna, bir tevik yntemi olarak, pay verilmesi. kar sapan * Kayarken kayak ularnbirbirine yaklatrma, arka ularnise birbirinden uzaklatrmayla salanan frenleme durumu. kar yamak * kar yere dmek. kr zararn kardeidir * ticarette sadece kr etmek dnlmez, zarar da edilebilir. kara * Yeryznn denizle rtl olmayan blm, toprak. kara * En koyu renk, siyah, ak, beyaz kart. * Bu renkte olan. * Esmer. * ou kez tr belirtmeye yarar. * Kt, uursuz, skntl. * Yz kzartcdurum, leke. kara azl* Kara alc, iftira eden. kara baht * Kara yaz. kara borsa * Piyasada olmayan maln gizlice yksek fiyatla alnp satlmasii. kara borsac * Kara borsaclk yapan kimse. kara borsaclk * Kara borsacolma durumu. kara borsaya dmek * bir mal gizlice alnp satlr olmak. kara boya * Za ya, slfrik asit. kara bulut * Koyu esmer renkte byk yamur bulutu, nimbus. kara cahil * ok cahil. kara cmle * Aritmetikte drt ilem.

kara almak * birine iftira etmek. kara avu * Bir tr zm. kara damakl * nat, aksi. kara davar*Her yataki kl kei veya kl kei srs. kara dzen * Halk mziinde balama altrlerinden biri. kara elmas * Kayalardelmekte kullanlan siyah elmas, karbonado. * Maden kmr. kara et * Kastan oluan yasz et. Kara Evli * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. kara frn * inde odun yaklmak suretiyle ekmek piirilen, yksek atee dayankltulalardan yaplmve piirme sresi modern frnlardan daha uzun olan frn, tafrn. kara gn * zntl, skntlzaman. kara gn dostu * Skntlgnlerde de dostluunu srdren ve yardmcolan kimse. kara haber * lm veya felket haberi. * Kt, zc veya skntyaratan haber, bilgi. kara haber tez duyulur * kt haber abuk duyulur. kara humma * Tifo. kara iklimi * Gece ile gndz, yaz ile karasndali scaklk farkok, yaaz iklim. kara kafal * BatAvrupa lkelerindeki insanlarn oralarda alan Trk iilerine taktklarad. kara kalem* Resim yapmada kullanlan kmr kalem. * Kmr kalemiyle yaplan (resim). kara kaplkitap * Tank olarak alnan kitap. kara kara dnmek * ok zntl olmak, dnceye dalmak. kara ka * Kalarkara ve gr olan. kara kedi gemek * birbirinden soumak, aralarna soukluk girmek. kara kehribar * Ss eyasyapmnda kullanlan parlak, siyah linyit, oksidiyon ta. kara keme * Yer mantar. kara k * Kortas, kn en iddetli zaman, zemheri. * ok skntldurum veya zaman. kara koca * Saaarmamyalkimse. kara kovan * Arlarn fenn kovan yerine iine petek oluturduklarsazdan, amurdan veya sepetten kovan. kara kulluku * Yenieri ocablklerinde odalarve odaya gelen konuklarn ayakkablarntemizlemek, yemek kaplarn ykamak gibi ilerle grevli er. kara kurbaas * Kurbaalardan, karalarda yaayan, yumurtalarnsuya brakan amfibyum. kara kuru

* Esmer ve zayf. kara kusmuk * inde bol kara kan bulunan kusmuk. kara kutu * Uaklarda pilotlarn konumalarnve kuleden gelen mesajlaralp saklayan bir ara. kara kuvvet * Din banazlnn oluturduu gerici ve tehlikeli g. kara kuvvetleri * Bir lkeyi karadan gelecek saldrve tehlikeye karkorumak amacile kurulan asker tekilt. * Silhlkuvvetler iinde yer alan kara ordularnn tm. kara liste * Zararlveya sakncaldiye belirlenen veya cezalandrlmalardnlen kimselerin listesi. kara maa * Zayf, esmer, ufak tefek kadn. kara mili * 1609 m uzunluundaki l. kara mizah * Yalnz gldrmeyi deil, daha ok dndrmeyi ve yergiyi amalayan mizah. kara para * Yasa dyollardan salanan kazan. kara pazar* Piyasada olmayan mallarn gizli olarak yksek fiyatla satldyer. kara saban* Derine inemedii iin topran altngerei kadar stne getiremeyen ilkel bir saban. kara sar * Sarya alan siyah. kara sevda * Umutsuz ve gl ak. * Kiinin belirli bir sebep olmadan knt durumuna girip evreden gelen uyaranlara kapanmas, gl su ve gnah duygulariine dmesi durumu, malihulya, melnkoli. kara sevdal * Kara sevdaya tutulmu, melnkolik. kara su * Ar akan su. kara sular * Bir devletin deniz kylarboyunca egemenlii altnda tuttuu belli genilikte su eridi. kara srmek * Bkz. kara almak. kara tahta * Okullarda tebeirle zerine yazyazlan, ou tahtadan, siyah ve genilevha. kara tren * Tren. kara vapuru * Demir yolu tat. kara yaz * Salkl, grbz, gl. kara yaz* Kt talih, kara baht. kara yel * Kuzeybatdan esen, genellikle souk, bazen frtna niteliinde yel, keileme kart. kara yeli * Yaz geceleri karadan denize doru esen yel. kara yer * Mezar, sin, gmt. kara yolu * Yerleim merkezlerini karadan birbirine balayan yol. kara yosunlar * ieksiz bitkiler snfndan, nemli yerlerde yetien, birleim veya spor verme yoluyla reyen, pek ok trleri bulunan bir bitki familyas. kara yosunu * ayr ve ormanlarda yumuak bir bitki oluturan ieksiz bitki, temriye. kara yz

* Utan verici, yz kzartcdurum. kara yzl * Sulu, lekeli, gnahkr. karaaa * Kara aagillerin rnek bitkisi olan, kerestesi deerli bir aa (Ulmus). karaaagiller * ki eneklilerden, yapraklardili, iekleri demet durumunda ve meyveleri kapk meyve olan, kara aa, itlembik gibi cinsleri iine alan bitki familyas. karaard * Gney Avrupa'da yetien bir ard tr (Juniperus sabina). karaasma * Lousa otu, zeravent. karabacak * Pancar fidelerinde gelierek, fidenin lmne veya clz kalmasna yol aan ve yerletii blgeleri kara beneklerle rten asklmantar. * Bu mantarn sebep olduu hastalk. karabakal * Karatavukgillerden, kara renkli ard kuu (Tutrdus pilaris). karabaldr * Baldrkara. karabalk * Tatlsu kayas. karaballk * Birtakm bceklerin kardklarekerli svya yaparak yaprak, filiz ve meyvelerin kurum karasbir renkte kaplanmasna yol aan ilkel mantar. * Bu mantarn sebep olduu hastalk. karabasan * Skntlve korkulu d, kbus. * Bir kimsenin iinde bulunduu karmakark, skntlruh durumu. karaba * Rahip, kei. * Evlenmemi, evlenmek istemeyen erkek. * oban kpei. * Ka dayanklsert buday. * Ballbabagillerden, iekleri mavi veya meneke renginde baakklar durumunda olan trlbir bitki (Lvendula staechas). * Bir hcreli zel bir asalan, hindinin karacierine yerleerek yapt, byk lde lmlere yol aan kmes hastal. karabatak * Karabatakgillerden, balkla beslenen, gagasuzun ve sivri, kara tyl bir deniz kuu (Phalacrocorax). karabatak gibi * bir grnp bir ortadan kaybolan (kimse). karabatakgiller * Leyleksiler takmnn, rnek hayvankarabatak olan bir familyas. karabet * Yaknlk. * Hsmlk. karabiber * Karabibergillerin rnek bitkisi olan, zeytinsi, meyvelerin taneleri yuvarlak, yapraklarkalp biiminde, trmancbir bitki (Piper nigrum). * Bu bitkinin baharat olarak kullanlan kuru ve siyah tanesi. * Sevimli ve ufak tefek esmer gzeli. karabibergiller * Tasz iki eneklilerden, karabiberle trlerini iine alan bir bitki familyas. karabina * Namlusu genellikle yivli, ksa ve hafif bir tfek. karabinyer * talyan jandarmalarna verilen ad. karabuday * Karabudaygillerden, tohumlariin yetitirilen, bir yllk bitki (Fagopyrum). karabudaygiller * Tasz iki eneklilerden, ravent, kuzukula, kurtpenesi, obandenei ve karabuday gibi saplar

boumlu, iekleri baak veya salkm durumunda baztrleri hekimlikte kullanlan bitkileri iinde toplayan bir familya. karaburak * Baklagillerden, hayvan yemi ve gbre olarak kullanlan bir tr, kne (Ervum ervilla). karaca * Rengi karaya yakn olan, esmer. karaca * Geyikgillerden, boynuzlarkk ve atallbir av hayvan(Capreolus). karaca * st kol. karaca dars * Budaygillerden, hayvanlara yedirilmek iin ekilen bir bitki (Panicum milliaceum). karaca kemii * Bkz. kol kemii. karaca kuruca * Esmer, zayf ve elimsiz bir biimde. karaca ot * Bir pleme tr (Helloborus niger). * rek otu. karac * Kara kuvvetlerine bal(subay, astsubay veya er). karac * Birine ilemedii bir suu veya kendisinde bulunmayan bir aybykleyen, kara alan, iftirac, mfteri. karaclk * Karacolma durumu, mfterilik, iftira. karacier * Karn boluunun sanda bulunan, d salglayan, eker depolayan, iri, ak kahve rengi organ. karaal * Hnnapgillerden, kurak yerlerde yetien, iekleri altn sarsrenginde, dikenli bir bitki, aldikeni (Paliurus spinosa). * ki kiinin arasna girerek ilikileri bozan kimse. karaallk * Kara alsok olan yer. karaam * Bir tr am (Pinus nigra). Karaayca * Karacayllarn konutuu Trk dilinin bir kolu. karaayr * Budaygillerden, imen biiminde veya geniayr olarak yetitirilen bir park bitkisi (Lolium). Karaayl * Karaay halkndan olan (kimse). karada lm yok * bundan sonra herhangi bir skntile karlama ihtimali yok. Karadal* Karadahalkndan olan (kimse). karadal* Bir tr toplu tabanca. Karadeniz'de gemilerin mi batt? * ok dnceli ve durgun grnen kimselere sylenir. karadul * Sokmasbyk acveren, iri, esmer, zehirli rmcek (Latrodectus mactans). karadut * Siyah renkte olan dut. karafa * Uzun boyunlu, kulpsuz kk raksrahisi. karafaki * Bkz. karafa. karafatma * Kn kanatllardan, bcek, kurt ve smkl bceklerle beslenen, tarma yararl, parla siyah renkli bir bcek (Carabus). karagevrek * Bir eit zm.

karagz * Deve derisinden veya mukavvadan kesilip boyanminsan biimlerini beyaz bir perde zerine arkadan k vererek yanstma yoluyla oynatlan oyun. * (ilk harf byk) Bu oyunda halk grn ve duyuunu veren kimse. karagz * zmaritgillerden, 25-30 cm uzunluunda, enli, boz renkli, beyaz etli bir balk (Sargus sargus). karagz oynatmak * komik bir durum yaratmak. karagzc * Karagz oyunu oynatan kimse, hayal. * Karagz oyununda kullanlan boyanminsan biimlerini yapp satan kimse. karagzclk * Karagzcnn meslei. karagzlk * Gldrp elendirecek davran. karagzlk etmek * gldrp elendirecek davranlarda bulunmak. karagl *Karakul. kara * Atekartrmaya yarayan, eri ulu demir ubuk. kara * Tavukkaras. karahalile * Dou Hindistanda yetien bir bitkinin olgunlamasnda nce toplanan ve kurutulan 1-3 cm uzunuluunda, ibiiminde siyah renkli, sert, kokusuz taneleri (Fructus Myrobalani). Karahanl* Orta Asya'da kurulmueski bir Trk devleti ve bu devleti kuran soy. karahindiba * Birleikgillerden, uzun ve dili yaprakl, iekleri sarve kme biiminde bir bitki (Taraxacum). karaine * Bir eit ineli karnca. Karaim * ounluu Trk soyundan olan ve ou Polonya ve Litvanya topraklarnda oturan bir Musev topluluu, Karay. Karaimce * Karaim Trkesi, Karayca. karakabarck * Kara yank, yankara arbon. karakaan * Eek. karakafes * Sr diligillerden, iekleri beyaz ve menekeye alar krmzrenkte, eczaclkta kullanlan bir bitki, eek kula(Symphytum). Karakalpaka * Karakalpaklarn konutuu Trk dilinin bir kolu. karakarga * Kuzgun. karaka * Vcudu beyaz, az, burun, gz etraf, kulak ve trnaklarsiyah, bazen vcutlarnda da siyah lekeler bulunan, yalkuyruunun u ksmakkaramanlara gre fazla sarkk ve daha ziyade Gney Dou Anadolu blgesinde yetitirlen bir tr koyun. karakavak * 35 m ye kadar ykselebilen, kabuu koyu renkli bir kavak tr (Populus nigra). karakavuk * Hindiba. karakavza * Yaban havucu. karakei * Sazana benzer bir tatlsu bal(Barbus fluviatilis). * Kl keisi. karaklk

* Klklarsiyah olan, krmzveya beyaz, sert taneli buday. karakol * Gvenlii salamakla grevli kimselerin bulunduu konut. * Huzuru ve gvenlii salamak iin hkmete balher trl silhlkuvvet, kol, devriye. karakol gemisi * Kara sularnda gvenlii salamak ve gzclk yapmak iin dolaan kk gemi. karakol gezmek * karakol greviyle dolamak, devriye gezmek. karakolluk * Karakolla ilgili. karakolluk olmak * kavga sonucu karakola gitmek zorunda kalmak. karakoncolos * ocuklarkorkutmak iin kendisinden sz edilen, gerek dbir yaratk, umac, hayalet. * ok irkin kimse. karakter * Bir nesnenin, bir bireyin kendine zg yaps, onu bakalarndan ayran temel belirti ve bireyin davran biimlerini belirleyen ana zellik, z yap, seciye. * Bir kimsenin veya bir insan grubunun tutumu; duygulanma ve davranbiimi. * stn, manev zellik. * Basmda harf tr. * Bireyin kendi kendisine egemen olmasn, kendi kendisiyle uyum iinde bulunmasn, dnve hareketlerinde tutarl, salam kalabilmesini salayan zellikler btn. * Bir eserde duygu, tutku ve dnce ynlerinden ele alnan kimse. karakteristik * Bir kimse veya nesneye zg olan (ayrcnitelik), tipik. * Bir logaritmann tam birimler anlatan blm. karakterize * Ayrcnitelii ortaya konulmu, ayrt edilmi. karakterize etmek * ayrcniteliini ortaya koymak, ayrt etmek. karakterli * Herhangi bir karakteri olan. * Karakteri salam olan. karakteroloji * nsanlarda karakterin gelimesini ve zelliklerini inceleyen bilim dal. karaktersiz * Karakteri kt olan. karaktersizlik * Gvenilir karakteri olmama durumu. karakucak * Kkeni Orta Asya'ya kadar uzanan, en eski, yasrlmeden, serbest biimindeki geleneksel Trk grei. karakul * Asl yurdu Buhara'da Karakul blgesi olan ve yurdumuzda da yetitirilen, tyleri uzun ve kvrck bir cins koyun. karakulak * Kedigillerden, akala benzer vah bir hayvan (Caracal melanotis). karakulak * Osmanlmparatorluunda emir avuu, haberci. karaku * Kartal trnden karakulara verilen ad. karaku * Atlarn ayaklarnda iyapan bir hastalk. karaku * Kanun, kural, mantk llerine dayanmayan. karalhana * Yapraklarkoyu yeil olan bir tr lhana. karalhana orbas * Karalhana yapraklarnn ince ince kylmasndan sonra tere ya, kuru fasulye, msr yarmasve baharat ile piirilmesiyle hazrlanan sulu bir yemek. karalama * Karalamak ii.

* El altrmak iin ok tekrarlanarak yazlan yaz. * stnde dzeltmeler yaplan, temize ekilmemiyaztasla, msvedde. * Leke srme, ktlk ykleme. karalama defteri * Karalamalarn yaplddefter, msvedde defteri. karalamak * Boya veya kalemle birtakm ekiller izerek bir yeri kirletmek. * Bir yaznn zerini izerek onu geersiz klmak. * Taslak olarak yazmak veya izmek. * Leke srmek, ktlk yklemek, iftira etmek. * Hzlve acele olarak yazmak. karalanma * Karalanmak ii. karalanmak * Karalamak ii yaplmak. * Kara duruma gelmek. * Leke srlmek, ktlk yklenmek. karalar balamak (veya giymek) * yas tutmak. karalatma * Karalatmak ii. karalatmak * Karalamak iini yaptrmak. karalay * Karalamak ii veya biimi. karaleylek * Leylekgillerden, gagasaadoru kvrk, tyleri kara, uzun bacaklbir ku, eltik gagas(Ciconia nigra). karal * Karas(II) olan. * zeri kalemle karalanm. karalbeyazl * zerinde hem kara hem beyaz bulunan. karalk * Kara olma durumu. * Karaya alan leke. karalt * Uzaklk veya karanlk sebebiyle kim veya ne olduu seilemeyen, belli belirsiz, koyu renkli biim. * Hafif karanlk, leke. karama * Karamak ii. karamak * Hor grmek. * Karalamak, kara almak, lekelemek. * Ktlemek, yermek. karaman * Orta Anadolu'da yetitirilen, kuyruu iri ve yalbir tr koyun. karamandola * Daha ok ayakkabyz yaplan bir eit salam ve parlak kuma. * Bu kumatan yaplm. Karaman'n koyunu sonra kar oyunu * bir eye tam gvenmeyip ileride nasl olacanbeklemek gerekir. karambol * Bilrdo oyununda istaka ile vurulan bilyenin brlerine dokunmas. * arpma, birbirine arpma, karklk, karmaa. karambole getirmek * karklktan yararlanarak birini aldatmak. * bir ii arbir abuklukla yaparak gereken zeni gstermemek. karamel * Eritilmive birazyaklmekerle yaplan ekerleme. karamsar * Ktmser, bedbin, meyus, pesimist. karamsar olmak

* ktmserlie kaplmak, bedbin olmak. karamsarlama * Ktmserleme. karamsarlamak * Ktmserlemek. karamsarlatrma * Karamsarlatrma ii. karamsarlatrmak * Karamsar etmek. karamsarlk * Ktmserlik, meyusiyet, bedbinlik, pesimizm. karamuk * Karanfilgillerden, ekin tarlalarnda biten, yapraklarkarlkl, iei pembe mor renkte, zararlbir bitki (Agrostemmagithago). * Vcutta kara renkli kabarcklara sebep olan bir hastalk. * Koyunlarda grlen bir tr hastalk. karamusal* ifte demir atldnda geminin dnmesiyle zincirlerin karmasnnlemek iin kullanlan x biiminde ve frdondye balzincir dzeni. Karamusal (veya Karamrsel) sepeti * nemsiz kimse veya ey. Karamusal (veya Karamrsel) sepeti sanmak * bir kimse veya eyi ufak, nemsiz saymak. karanfil * Karanfilgillerden, gzel renkli iekler aan bir ss bitkisi (Dianthus caryophyllus). * Mersingillerden, Molk adalarnda, Filipinler'de ve Hindistan'da yetien bir aa (Caryophyllus aromaticus). * Bu aacn karanfil yaelde edilen ve baharat olarak kullanlan, az kokusunu gideren, acms, koyu renkli, kk ivi biimindeki tomurcuu. karanfil ya * Karanfilin tomurcuklarndan elde edilen uucu ya. karanfilci * Karanfil yetitiricisi. karanfilgiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi karanfil olan, ven, karamuk, sabun otu ve benzeri cinsleri iine alan bir familya. karanfili skmak * tehlikelere ve glklere gs gerebilmek. karanla gmlmek * koyu karanlk iinde kalmak. * byk skntve keder iinde kalmak. karanla kalmak * varlacak yere varmadan akam olmak. karanldemek (veya yrtmak) * karanlkta grmeye almak, aydnla kmak iin aba harcamak. * Byk skntve zntden kurtulmak iin abalamak. karanlk * Iolmayan, btn veya bir parasktan yoksun olan. * Ik olmama durumu. * Gereince anlalp bilinemeyen, ne olaca, sonu belli olmayan (durum). * Yasalara, treye uygun olmayan; kark. * znt, sknt, perianlk. karanlk basmak (veya kmek) * (hava) kararmak. karanlk etmek * bir eyin nnde durarak grnmesine engel olmak. karanlk oda * Fotoraf cambanyosu, rntgen muayenesi gibi ilerin yapldksz oda. karanlkta gz krpmak * bir eyi anlatmak isterken karsndakinin anlayamayacabir iarette bulunmak veya bir sz sylemek. karantina * Bulacbir hastaln yaygn olduu bir yerden gelen kiileri, gemileri ve mallargeici olarak ayrma

biiminde alnan nlem. * Hastahanelerde, yatacak hastalarn kayt ve kabul edildikleri yer. karantina mddeti * \343 karantina sresi. karantina sresi * Karantina iin gerekli olan ve ngrlen sre. karar * Bir iveya sorun hakknda dnlerek verilen kesin yarg. * (herhangi bir durum iin) Tartlarak verilen kesin yarg. * Bu yargybildiren belge. * Deimeyen, dzenli durum, dzenlilik, yntemlilik. * Trk mziinde, taksim yaparken ana makama dn. * (hava iin) Deimez olma. * Tam lsnde, ne az ne ok. karar almak * bir davay, bir sorunu sonuca balamak. karar altna almak * karar vermek, kararlatrmak. karar bulmak * kararlbir durum almak; yatmak. karar klmak * birok eyi deneyip birini semek. karar vermek * bir sorunu karara balamak, kararlatrmak. karara balamak * bir davay, bir sorunu zmlemek, sonulandrmak. karara kalmak * (dava iin) grlmesi bitip yargcn kararnbeklemek. karara varmak * bir konuda anlamak, bir eyi kararlatrmak. karargh * Bir birlik veya kurumun, kumandan ile yardmcube ve blmlerinden oluan kurulu. * Ordunun uzun bir sre veya geici olarak konakladyer. * Durulan veya kalnan yer. kararnca * Gerektii lde. kararnda brakmak * ly amamak. karar * Kararmak ii veya biimi. kararlama * Kararlamak ii. * Kararlayarak (yaplan), tahmin. kararlamadan * Kararlama yoluyla, grmeden. kararlamak * l ve tartya dayanmakszn, gzle oranlayarak hesaplamak, tahmin etmek. kararlama * Kararlamak ii. kararlamak * Bir ey iin karar verilmek. kararlatrlma * Kararlatrlmak ii. kararlatrlmak * Kararlatrmak ii yaplmak. kararlatrma * Kararlatrmak ii. kararlatrmak * Bir konunun, bir iin herhangi bir yolda yaplmasyla ilgili kesin dnce belirtmek, tayin etmek. kararl * Kararnda direnen, kararndeitirmeyen, kesin karar vermiolan. * Dzenli, dengeli, ll, istikrarl.

kararldalga * \343 durakldalga. kararldenge * Bir g etkisiyle hareket ettikten sonra gene aynduruma gelen cisimlerin konumunu anlatr. kararllk * Kararlolma durumu, istikrar. kararma * Kararmak ii. * Grntlerin gittike kararp grnmez duruma gemesine dayanan bir noktalama eidi. kararmak * Rengi karaya dnmek, siyahlamak. * (k) Snmek, kslmak veya gc azalmak. * (ate) Snmeye yz tutmak. * (i, ruh gibi szlerle) Kederlenmek, cansklmak. * Niteliini yitirmek. kararname * Cumhurbakannn onayladhkmet karar. * Bakanlar Kuruluna verilen yetkilere dayanarak alnan karar. * Bu kararbildiren resm yaz. kararsz * Kararolmayan, karar vermekte glk eken, bir kararda durmayan; duruksun, mtereddit. * Dzensiz, istikrarsz. kararsz denge * Denge durumundaki cismin kk bir yer deitirmesiyle bozulan denge. kararszlk * Kararsz olma durumu, tereddt. * Dzensizlik, istikrarszlk. karart * Karalt. * Kararmyer, siyahlk. karartlma * Karartlmak ii veya durumu. karartlmak * Karanlk duruma getirilmesini salamak. karartma *Kararmak ii. * Savadurumunda dman uaklarndan korunma amacyla klarrtme veya sndrme biiminde alnan nlemlerin btn. karartmak * Rengini karaya evirmek, esmerletirmek, siyahlatrmak. * Karanlk duruma getirmek. * () Ksmak veya rtmek. * Kt bir duruma getirmek. karasakz * Zift. karasal * Kara (I) ile ilgili, berr. karasal iklim * Bkz. kara iklimi. karasal kumul * Deniz kysndan uzak, llerde oluan kumul. karasal oluuk * Yer kabuunun kara blmndeki katmanlarnda olan oluuk. karasr * Orta Anadolu'da yetien, sert ve kurak iklime dayankl, kk yaplbir sr tr. karasinek * Bcekler snfnn ift kanatllar takmndan, insan ve evcil hayvanlarn kannemen, grn ev sineine benzeyen bir eklem bacakltr (Stomoxys calcitrans). karasu * ounlukla gzn i basncn oalmasyla kendini gsteren, krle sebep olabilen bir gz hastal, glokum. karan

* Esmer, sarn karm. karataban * pek bceklerinde geniapta lme yol aan kelebek hastal. karatavuk * Karatavukgillerden, tyleri kara, meyve ve bceklerle beslenen tc ku(Turdus merula). karatavukgiller * Omurgalhayvanlarn kular snfndan, ard kularnve kzlkuyruklariine alan bir familya. karate * Ayak ve yumruk vurularzerine kurulu, Japon kkenli bir dvyntemi. karateci * Karate yapan kimse. karaturp * Turpgillerden, etli, iri beyaz kkl ok yllk bir bitki (Raphanus sativusvar niger). karavan * Bir otomobilin arkasna taklan, insan tamaya yarayan, tekerlekli, st kapalara. karavana * En ok orduda erlerin yemeini datmada kullanlan, ok miktarda yiyecek alan, kenarlardik, derince metal kap.* (genellikle orduda veya yatlokul ve ceza evlerinde) Yemek. * nce, yasselmas. * Attaliminde hedef tahtasnbile vuramama. karavana borusu * Yemek vaktinin geldiini bildiren boru sesi. karavana kmak * yemek hazrlanmak veya gelmek. karavanac * Karavanaytayan (asker). * Hedef tahtasnvuramayan kimse. karavanadan yemek * toplu durumda aynkaptan yemek. karava * Savata tutsak edilen veya satn alnan ve sahibinin zerinde tam bir kullanma hakkbulunan kadn. karavalk * Karavaolma durumu. karavel * ift motorlu bir uak tr. karavel * Byk deniz teknesi. * Gemilerde denizcilik kurallarna aykrdurum. karavide * Bkz. kerevit. karaya * Eczaclkta kullanlan ve rmeyen bir bitki. karaya ayak basmak * deniz, gl vb. den karaya kmak. * deniz tatndan karaya kmak. karaya karmak * gl veya denizden karaya kmasnsalamak. karaya dmek * (deniz iinde bulunan bir ey) akntveya dalga ile kyya atlmak. karaya oturmak * (gemi) denizin sblmne saplanp kalmak. karaya vurmak * denizden karaya atlmak. karayaka * Dou Karadeniz kyblgesinde yetien, uzun kuyruklu, beyaz renkli koyun tr. karayandk * Deve dikeni. karayank * Karakabarck, yankara, arbon. Karayca * \343 Karaimce.

karaylan * Boyu uzun, bairi pullarla rtl, zararhayvanlaryedii iin tarma yararl, tehlikesiz bir ylan (Coluber). karbojen * Bileiminde yzde 95 oksijen ve yzde 5 karbondioksit bulunan gaz karm. karboksil * Organik asit grubunda bulunan -COOH formlndeki tek deerli kklere verilen ad. karboksilik *Korboksilli. karboksilli* Yapsnda bir veya birok karboksil koku bulunan (maddeler), karboksilik. karbon * Atom numaras6, atom arl12 olan, doada elmas, grafit gibi billrlamveya maden kmr, linyit, antrasit gibi ekilsiz olarak bulunan element. KsaltmasC. karbon dnemi * Birinci an drdnc dnemi ve bu dnemde olumuyer katmanlar, karbonifer. karbon kd * Aynzamanda hem yazmak hem de kopya karmak iin yazktlarnn arasna konulan bir yz boyal kt. karbonado * Kara elmas. karbonat * Karbonik asidin bazlarla birleerek oluturduu tuzlarn genel ad. * Sodyum bikarbonat. * Genellikle sindirimi kolaylatrmak iin suya katlan kimyasal birleim. karbonatlama * Karbonik asit alabilen maddelere bu gazvererek onlarkarbonat durumuna dntrme. karbonatlamak * Karbonat durumuna dntrmek. karbonatl * inde karbonat olan. karbondioksit * Renksiz, kokusuz, younluu 152,0C de ve 36 atmosfer basncnda kolayca svlaan ekimsi tatta bir gaz (CO2). karbonhidrat * Yalar ve yumurta akmaddeleri yansra, insan ve hayvanlarn organik besinlerinden en nemlisi olan organik kimya birleiklerinin genel ad. karbonifer * Karbon dnemi. karbonik * Karbonla ilgili olan. karbonik asit * Bir karbonla iki oksijenin birlemesiyle oluan bir gazn suda erimidurumuna verilen ad. Bu gaz, organik veya baka karbonlu maddelerin rmesinden, yanmasndan, bitkilerin ve canllarn solunumundan oluur. karbonil * Birleme deeri 2 olan karbonmonokside verilen ad. karbonit * Karbon grubundan basit madde. karbonizasyon * Hayvansal lifler iinde bulunan bitkisel ksmlarn veya sellozik liflerin giderilmesi iin asitlerle scaklk etkisi altnda ilem grmesi. karbonlama * (metalrjide) elie karbon verme ilemi. karbonlamak * Bir maden veya alamkarbon bakmndan zenginletirmek. karbonlama * Karbonlamak ii. karbonlamak * Karbon durumuna gelmek, kmrlemek. karbonlu * Birleiminde karbon bulunan. karbonmonoksit * 0,97 younluunda, renksiz, kokusuz bir gaz. Bol miktarda saa kararak mavi bir alevle yanar ve hava

ile birleerek bir ok uygulama alanolan patlaycbir karm oluturur (CO). karborundum * Andrcmadde olarak kullanlan silisyum karbrn ticaretteki ad. karbr * Karbonun baka bir elementle birlemesinden oluan madde. karbratr * Patlamalmotorlarda akaryaktbuharlatrp hava ile karmasnsalayan cihaz. karbrleme * (metalrjide) Maden bir rnn karbon bakmndan zenginletirilmesi. karcar * Klsik Trk mziinde hareketli bir makam. karda yryp (gezip) izini belli etmemek * kimsenin sezemeyecei biimde gizli ievirmek. karda * Karde. kardelen * Nergisgillerden, baharda ok erken iek aan ve eczaclkta kullanlan soanlbir bitki (Galanthus nivalis). karde * Aynana babadan domu_____, veya ana babalarndan biri aynolan ocuklarn birbirine gre ad. * Yaa kk olan karde. * Aralarnda ok deer verilen ortak bir babulunanlardan her biri. * Seslenme sz olarak kullanlr. kardekan * Soy ve rk bakmndan aralarnda yaknlk bulunma, kan ba. kardekarde * Dostlukla, dosta, sevgiyle. kardekardei atm, yar banda tutmu * kardeler ne kadar geimsiz olsa, kt bir durumda birbirlerine yardm ederler. kardekavgas * Bir lkede yurttalarn birbirlerine kart dncelerinden doan silhlatma. kardeokul * Bir okulun, toplumsal ve kltrel bakmdan yardma ihtiya duyduu iin setii ve trl yardmlarda bulunduu okul. kardeparti * Belli bir ortak amaca ynelen siyas topluluklarn her biri. kardepay * Yaryarya blme; eit paylarla blme. kardeehir * lkemizdeki bir ehirle yabancbir lkedeki bir ehir arasnda ilikileri zel olarak gelitirmeyi ve yaknlatrmaykabul eden ehirlere verilen genel ad. kardee * Kardee yarar (biimde), dosta, itenlikle. kardekan * Kardekanaacndan alnan, hekimlikte ve boyaclkta kullanlan, koyu renkte bir sakz. kardekanaac * Baklagillerden, en ok Asya'nn scak blgelerinde yetien bir aa (Draceane draco). kardelenme * Kardelenmek ii. kardelenmek * (ekin iin) Bir kkten birka sap birden remek. kardelik * Kardeolma durumu, uhuvvet. * Kardekadar yakn saylan kimse, yakn dost. * Seslenme sz olarak kullanlr. * Birlik, beraberlik. kardelik etmek * kardegibi hareket etmek, kardee davranmak. kardrma * Kardrmak ii. kardrmak * Karmak iini yaptrmak. kardinal

* Papayseen, danmanlnyapan bapapazlardan her biri. kardinal kuu * spinozgillerden parlak, krmzrenkli, iri gagal, tepelikli, tc bir kutr (Cardinalis cardinalis). kardinallik * Kardinal olma durumu. * Kardinalin grevi veya makam. kardiyak * Kalple ilgili. * Kalp hastalolan kimse. kardiyograf * Kalbin hareketlerini, grafik biiminde kaydeden cihaz, elektrokardiyograf. kardiyografi * Kalp hareketlerini kaydetme yntemi, elektrokardiyografi. kardiyogram * Kardiyografn kaydettii kalp hareketlerinin izgilerle gsterilmigrafii, elektrokardiyogram. kardiyolog* Kalp hastalklarnda uzmanlamhekim. kardiyoloji * Anatomi, fizyoloji ve patolojinin kalp ile ilgili blmleri. kardiyopati * Kalp hastalklarnn genel ad. kardiyoskleroz * Bazen atardamar sertlemesiyle birlikte grlen kalp dokusu sertlemesi. kardiyoskop * Kalp kaslmalarnn incelenmesine yarayan cihaz. kardiyoskopi * Kalp kaslmalarnn kardiyoskop ile dinlenmesi. kare * Kenarlarve alarbirbirine eit olan drtgen, drdl, murabba. * Bu biimde olan. * skambil oyunlarnda ayntrden drt kdn bir araya gelmesi. kare kare * Kareleri olan, kareli. karekk * Karesi verilen bir sayya eit olan say. karekk almak * bir saynn kare kkn hesaplamak. kareleme * Karelemek ii. * Herhangi bir okgenle edeerli bir kare izme; edeer bir kare ile hesaplama. * Bir resmin, byterek veya klterek kopyasnkarma yntemi. karelemek * Karelere ayrmak. * Bir resmi bytme veya kltme ileminden sonra asl rnein oranlarnkopyasnda da elde etmek iin bir resmi eit sayda karelere ayrmak. kareli * Karelere blnm, stnde kareleri olan; damal, satranl. karesel blge * Karenin snrladdzlemsel blge. karesi * bir saynn kendisiyle arpm. karesini almak * bir sayykendisiyle arpmak. karfie * Orta boy demir ivi. karga * Kargagillerden, kanatlargeni, tyleri kara renkte, tarla ve bahelere ok zarar veren ku(Corvus). karga * Bir eyin asl durumunu yitirerek, baaaolmas. * Yelkenleri toplama. karga bok yemeden * ok erken bir saatte.

karga burun * Burnu karga gagasna benzeyen (kimse). karga dlei * Achyar. karga etmek * tulumbann kurumuksele supaplarnslatarak iirmek iin zerinden su dkp kolu iletmek. * bir geminin serenlerini daha az yer tutsun diye veya yas belirtisi olarak eik bir duruma getirmek. karga gibi * ok zayf ve esmer. karga tulumba * Birka kii birini yakalayp elleri stnde havaya kaldrarak. karga tulumba etmek * birka kii, birini kollarndan bacaklarndan tutup kaldrmak. karga yry * melmiolarak, ift ayakla srayarak yaplan yry. kargabeyni * Pekmezle tatlyourt kartrlarak yaplan yiyecek. kargaburnu * Ularkarga gagasgibi kvrk olan aralarn ortak ad. * Tel bkmekte kullanlan ve ularsivri koni biiminde olan metalden bir tr kska. * Sanayide kk ve yuva iine yerletirilmividalarskmeye yarayan ince, uzun azlalet, kargaburun. * Kapmandal. kargabken * Bitiik ta yaprakliki eneklilerden, yapraklarkarlkl, iekleri talkm durumunda olan, meyvesi zehirli bir aa (Stryhnos nux-vomice). * Bu aacn striknin elde edilen tohumu. kargack burgack * (yaziin) arpk, dzensiz. kargadelen * Kabuunun ok gevrek olmasdolaysyla kolay krlan bir tr badem. kargagiller* Kular snfnn, tc kular takmndan, rnek hayvankarga olan kular familyas. kargasekmez * ok ssz, sarp (yer). kargaa * Kkrtma ve karklk yoluyla toplumda ortaya kan dzen bozukluu, anari. * Karklk, dzensizlik. kargaa karmak * grlt patrtya yol amak. kargaac* Kargaa karan (kimse). kargaalk * Kargaa durumu. karg * Gvdesi 5-6 m ykseklie eriebilen ok yllk bir bitki (Arundo donax), kamsaz. * Dalyanlarda byk balklar iin kullanlan demir kanca. * Silh olarak kullanlan, ucu sivri ve demirli uzun mzrak. karglama * Karglamak ii. karglamak * Kargile yaralamak veya ldrmek. karglk * Fieklerin konulduu mein kuaklfieklik. * Kamyetien yer. kargma * Kargmak ii, lnet. kargmak * Birine, Tanr'nn, insanlarn sevgi ve ilgisinden yoksun kalp nefretlerine uramasdileinde bulunmak, ilenmek, lnet etmek, lnetlemek. kargn * Eriyen karlarn oluturduu akarsu. * Karla kark yaan yamur.

kargn * Marangozlukta kullanlan bir tr byk rende. Kargn * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. karg * Kargmak ii veya bu maksatla sylenen szler, lnet, telin, beddua, alkkart. kargetmek (veya vermek) * kargmak, karglamak, lnet etmek. karglama * Karglamak ii. karglamak * Kargmak. kargl * Tanr'nn ve insanlarn nefretine, lnetine uram, mel'un, lnetli. krgir * Bkz. kgir. kargo * Yk tayan gemi. * Uak, gemi vb.bir tatla tanan eya, yk. kargocu * Kargo iiyle uraan kimse. kargoculuk * Kargocunun yapti. karha * Bkz. lser. kar * (genellikle iyelik ekleriyle) Bir erkein evlenmiolduu kadn, e, refika, zevce. * Kadn. * Yal, ihtiyar. karazl* Dedikodu yapan (erkek). kargibi * korkak, dnek (erkek). karkoca * Birbirleriyle evlenmikadn ve erkek. karkocalk * Karkoca olma durumu. krolmamak * yapabilecei iolmamak. kark * Kar yambir alana bakma sonucu ortaya kan gz kamamas. * Karlbir alana bakma sonucu kamam(gz). kark * Bave bahe sulamak iin almsu yolu, ark. * Bu arklar arasnda kalan toprak paras. * Sabanla alan izi. karklama * Meralarda yzey aknnlemek ve toprak nemini uzun sre koruyarak vejetasyonu gelitirmek iin, 1-1,5 m aralklarla 10-15 cm kesitinde tesviye erilerine paralel kk hendeklerin almas. karklamak * Kark (I) amak. karkma * Karkmak ii. karkmak * (gz) Fazla ktan kamamak. * (gz) Kar yambir alana bakmaktan kamamak. karlama * Karlamak ii. karlamak * (erkek iin) Huylarkadn huylarna benzemek, kadn gibi davranmak. karl * (herhangi bir nitelik veya nicelikte) Karsolan.

karlkocal * Karkoca birlikte. karlk * Kadn olma durumu. * Evli kadnn kocasna gre olan durumu veya grevi. karlk etmek * (evli bir kadn) kocasna olan grevini yerine getirmek. * (erkek iin) dneklik etmek, hile yapmak. karlma * Karlmak ii. karlmak *Karmak ii yaplmak, karmak. * (hayvan) iftlemek. karm kyl * Karskyl. * Klbk. karma * Karmak ii. karmak * Yalanmak, kocamak, ihtiyarlamak. karn * nsan ve hayvanlarda gvdenin kaburga kenarlarndan kasklara kadar olan n blgesi. * Dl yata, rahim. * (bazeylerde) ive ii boblm. * Mide. * , gnl, akl, kafa. * gelen ve yansmdalgalarn giriimiyle oluan durakldalgalarda en byk genlikte titreen noktalar. karn ars * Karnda duyulan ar. * ekilmez, sevilmeyen kimse veya ad, nitelii bilinmeyen ey. karn boluu * Kaburga kemikleriyle kala kemiklerinin arasnda vcudun her iki yannda bulunan blge. karn atla * Karn ft. karn doyurmak * geinmek. karn zar* Karn boluunun iini, bu boluun iinde bulunan barsaklar, br organlarkaplayan ve tutan zar, periton. karn zariltihab * Bkz. karn zaryangs. karn zaryangs * Karn zarnn had veya kronik iltihab, peritonit, karn zariltihab. karnca * Zar kanatllardan, birok tr bulunan bceklerin genel ad(Formica). * Madenlerde, dkm srasnda arada hava kalmaktan veya pastan ileri gelen ufak boluk. karnca asidi * \343 formik asit. karnca belli * Beli ok ince olan. karnca duas * Bereket getirdiine inanlan dua. karnca duasgibi * ok kk, sk ve okunaksz (yaz). karnca kaderince * Bkz. karnca kararnca. karnca kararnca * Az da olsa, elinden geldii kadar. karnca kuu * Karncayiyen. karnca kuugiller * Karncayiyengiller.

karnca yuvas * Karncalarn barndyer. karnca yuvasgibi kaynamak * ok kalabalk ve hareketli olmak. karncaezmez * ok merhametli, ince duygulu (kimse), karncaincitmez. karncaincitmez * Bkz. karnca ezmez. karncalan * Karncalanmak ii veya biimi. karncalanma * Karncalanmak ii. karncalanmak * Bir yere, bir ey zerine karnca mek. * Vcudun bir yerindeki uyuukluktan sonra, kan dolamnn balamasyla o yerde karncalar dolar gibi bir izlenim uyanmak. * (metal yzeylerde) Pas yznden yer yer ufak delikler olumak. * Arzihin yorgunluundan dolaybir eyi, bir durumu kavramada zorluk ekmek. karncalar * Zar kanatllarn, karnca adaltnda toplanan ve bebin kadar tr saylan bir dal. karncal * inde, stnde karnca bulunan. * (metal iin) Paslveya dklme sonucu kk delikleri olan. karncasever * Karnca yiyerek geinen ve karnca yuvasevresinde yaayan bcek. karncaybile ezmemek (veya incitmemek) * ok merhametli, ince duygulu olmak. karncayiyen * Karncayiyengillerden, Avustralya'da yaayan, karncayla beslenen bir memeli tr (Echidna acule ata). karncayiyengiller * rnek hayvankarncayiyen olan, vcutlarkirpi dikenli, azlarboru biiminde uzam, karncayla beslenen bir familya. karnck * Vcudun eitli organlariinde bulunan boluk. * Kalbin alt blmnde bulunan ve biri (sadaki) akcierlere, br (soldaki) vcuda pompalanacak kan almaya yarayan iki bolua verilen ad. karndan ayakllar * Karndan bacakllar. karndan bacakllar * Yumuakalardan, karnlarndaki etli, yasspul biimindeki uzantlarbacak gibi kullanarak ve srnerek yryen salyangoz, smkl bcek vb. yi iine alan kabuklu hayvanlar snf. karnda * Karde. krntamametmek * ldrmek. karnn sals, tarlann tals * kadnn salsile tarlann talolanmakbuldr. karnlama * Karnlamak ii. karnlamak * (gemi iin) Yanndayamak. karnl * Karnbyk ve kntlolan. karnma * Karnmak ii. karnmak * Sallanarak, karmak. * iftlemek. karnsa * Kularn ty deitirme zaman. karntas * Pastrmaclkta hayvann gbek etlerine verilen ad.

karnt * Anaforlarda oluan evrinti. * Geminin yanndan vurarak gemiyi sarsan dalga. karsazl * Karsnn dncelerini benimseyip davranlarnona uyduran (koca). karskyl * Karsnn yaknlarnbenimseyip kendi yaknlarnunutan erkek. * Klbk. kar * Parmaklar birbirinden uzak duracak biimde gergin duran elde, baparmak ve sere parmaklarn ular arasndaki aklk. karkar* Her yannve inceden inceye. karangreni olmamak * iine kimse karmamak, zgr olmak. kark * Aynnitelikteki eylerden olumu. * Karmolan, dzensiz, dank, intizamsz. * Saf olmayan. * Halk inancna gre cin ve perilerle ilikisi olan. * alkant, kargaa, gerginlik iinde olan. * Anlalmasg olan, ak seik olmayan. karklk * Kark olma durumu, teevv. * Kalabalk, dzensizlik vb. nin yol atkargaa. karlma * Karlmak ii. karlmak * Karmak ii yaplmak, mdahale edilmek. karm * Karmolann durumu. * Birden ok eyin kartrlmasyla elde edilen ey. * ki veya daha ok maddenin kimyasal tepkimeye girmeden bir araya gelmesi, mahlt. karlama * Karlamak ii. karlamak * Karla lmek. karma * Karmak ii. * Engelleme, araya girme, mdahale. * Dzeni bozulma. karmak * ki veya ikiden ok ey bir araya gelip birbirinin iinde dalmak, birbirinin iine girmek. * Dzensiz, dank olmak. * Bulanmak, duruluunu yitirmek. * Aklnyitirmek, anlalmasglemek. * Engellemek, araya girmek; mdahale etmek. * Bir araya gelmek, katlmak. * lgilenmek, mdahale etmek, el atmak. * Yetkisinde bulunmak, bakmak, iedinmek, ii olmak. kartrc* ki veya daha ok maddeyi birbiri iinde datmaya, kartrmaya yarayan aralarn genel ad, mikser. * eitli besin maddelerini kartrma veya arpma iinde kullanlan ara veya let, mikser. * Ortalbirbirine katan, fitneci, mfsit. kartrclk * Kartrcolma durumu, fitnecilik. kartrlma * Kartrlmak ii. kartrlmak * Kartrmak ii yaplmak. kartr * Kartrmak ii veya biimi.

kartrma * Kartrmak ii. kartrmak * Karmak iini yaptrmak. * inde ne olduunu anlamak veya aradnbulmak amacyla elle yoklamak. * Yemei dibinin tutmamasiin kakla alt st etmek. * Kurcalamak, oynamak. * Okumak, aratrmak, incelemek. * Gz atmak, stnkr okumak. * Ayrt edememek, tam olarak seememek. kari * Okuyucu, okur. karides * Denizlerde veya tatlsularda yaayan yzc, orta byklkte kabuklu trn ad. karides a * Karides avlamakta kullanlan bir tr a. karidesi * Karides satan veya yakalayan (kimse). kariha * Dnme gc. karikatr * nsan ve toplumla ilgili her tr olaykonu alarak abartlbir biimde belirten, dndrc ve gldrc resim. * Beceriksizce yaplmey, taslak. karikatrc * Karikatr izen sanat, karikatrist. karikatrclk * Karikatr izme sanat. karikatrist * Karikatrc. karikatrize * Karikatr durumuna getirilmiolan. karikatrize etmek * karikatrletirmek. karikatrletirme * Karikatrletirmek ii. karikatrletirmek * Karikatr durumuna getirmek. * Bir eyin, bir olayn belirtilmesi gereken zelliklerini bozarak, yererek, gln duruma getirerek anlatmak. karikatrlk * Karikatr izmeye yarayan ara, gere, karikatr yapmak iin kullanlan malzeme. * Karikatr konusunu oluturan olay. * Karikatr olma durumu. karina * Gemi omurgas. * Gemi teknesinin su iinde kalan blm. karina etmek (veya karinaya basmak) * gemiyi karinasortaya kacak biimde bir yanzerine yatrmak. karinallar * Omurgalhayvanlardan kular snfnn hemen btn kulariine alan byk bir blm. karine * Kark bir iveya sorunun anlalmasna, zmlenmesine yarayan durum, ipucu. * Belirti. karine ile anlamak * szn geliinden karmak. kariyer * Meslek, uzmanlk. kariyer yapmak * uzmanlk alannda almak, uzmanlamak, ihtisas yapmak. karizma * Byleyicilik, etkileyicilik. karizmatik

* Byleyici, etkileyici. karkara * Uzun bacakllardan, bataklk blgelerde yaayan, kscak lkelerde geiren, basorgulu turna. karkas * Demirli betonla yaplmyap. * Kemikli sr eti. karlama * Karlamak ii. karlamak * Kar yamak. karlanma * Karlanmak ii veya durumu. karlanmak * Kar ile rtlmek, kar ile kaplanmak. karl * stnde kar bulunan. * Kar yaan. krl * Krolan, kazanl. krli * yi para getiren iveya alma alan. karlk * Kar kuyusu. * Dhasr rgsyle kapl, iinde kar veya buz koymak iin blmesi bulunan, soutucu olarak kullanlan byk ie. Karluk * Eski Trk boylarndan biri. karma * Karmak ii. * Ayrtrden olan elerin kartrlmasyla olumu, muhtelit. karma eitim * Erkek ve kz rencilerin aynokulda bir arada okumalarnsalayan eitim. karma ekonomi * zel ve kamu kesimlerini kaynatrma amacngden, her iki kesimin birlikte giriimlerini n gren ekonomi siyaseti. karma okul * Karma eitim uygulanan okul. karma sergi * Birok ressamn eserlerini sergiledii yer. karma tamlama * sim tamlamasndaki isimlerden birinin veya ikisinin sfat almasyla kurulan tamlama: Tok evin a kedisi. Yeil kkn lmbasgibi. karma * Yapilerinde harckarmaya yarayan alet, mikser. karmak * Kartrmak, bibirine katmak. * Toz durumundaki bir eyi svile kartrarak amur veya hamur durumuna getirmek. karmakar * ok kark, karmakark. karmakaretmek * ok kark duruma getirmek. karmakarolmak * ok kark duruma gelmek. karmakark * Dank, dzensiz, ok kark. * Huzursuz, kararsz, karmak. karmakark etmek * ok kark duruma getirmek. karmakark olmak * ok kark duruma gelmek. karmalk * Karma olma durumu.

karman orman * ok kark ve dzensiz. karman orman etmek * ok kark ve dzensiz duruma getirmek. karman orman olmak * ok kark ve dzensiz duruma gelmek. karmanyola * ehir iinde ssz yolda lmle korkutarak yaplan soygunculuk. karmanyolac * Karmanyola yoluyla adam soyan kimse. karmanyolaclk * Karmanyolacolma durumu. * Karmanyola yoluyla soygun yapma ii. karmaa * Karmak olma durumu. *Hastalkldavranlarortaya karan, kiinin bilincini az ok artlandran, genellikle ocukluk dneminde kazanlm, baskaltnda tutulmuhatra, duygu ve dncelerin btn, kompleks. karmak * inde ayncinsten bir ok e bulunan, birbirine az ok aykrbir ok eylerden oluan, mudil. * zeltide kendisine oluturulan paralara iki ynl olarak ayran bir iyon veya birleik, kompleks. karmak say * Kesirleri ondalk saynn tersine olarak eitli birimlere gre blmlenmisay. karmaklama * Karmaklama ii. karmaklamak * Karmak duruma gelmek. karmama * Karmamak ii. karmamak * Bir ey baka bir eyle birleerek kark durum almak. karmatrma * Kamatrmak ii. karmatrmak * Karmak duruma getirmek. karmk * ay aznda yaplmolan balkbeti. * Mersin balklarnn denizden nehirlere remek iin geileri srasnda avlanmalarnda kullanlan ve nehir azlarna kurulan ok ineli bir olta takm. karmuk * Byk kanca. karnabahar * Turpgillerden, iekleri etli ve tanecikli bir grnte olan, yapraklarlhana yaprana benzeyen, sebze olarak kullanlan bir bitki (Brassica oleracea botrytis). karnabit * Karnabahar. karnaval * Hristiyanlarn byk perhizden nce et kesiminde renkli, komik ve artcklklara girerek yaptklar enlik ve elence dnemi. * Bu dnemde yaplan elence. karnaval maskaras * Karnavala katlan gln giyimli kimse. * Gln, abartmalgiyimli, ssl kimse. karnaval maskesi * Karnavalda taklan gln maske, maskara. karne * rencilere dnem sonlarnda okul ynetimlerince verilen ve her dersin baardurumu ile devam, salk, yetenek ve genel gididurumlarngsteren belge. * Gerektike koparlp kullanlmak iin hazrlanmbiletlerin oluturduu defter. * Bkz. salk karnesi. karna * Ackm. karnburnunda

* Gebelii ok ilerlemi, doumu yakn. karnbymek * hamile kalmak. karngeni * Gamsz, tasasz. karntok * bu szlerle kanlmadn, nem verilmediini anlatmak iin kullanlr. karntok srtpek * geimi iyi, para skntsolmayan kimseler iin kullanlr. karnzil almak * ok ackmolmak. karnkara * Brlce. * Kt yrekli (kimse). karnndan konuan * \343 vantrilok. karnndan konumak (veya sylemek) * iitilemeyecek kadar alak sesle sylemek. * uydurarak sylemek. karnndoldurmak * gebe kalmak. karnyark * Bir tr kymalpatlcan yemei. * Matbaaclkta her sayfayift stun olarak dzenleme. karni * Lboratuvarda, damtma ilerinde kullanlan, genikarnl, dar ve eri boyunlu cam kap. karnivor * Et obur, et yiyen canl. karo * Oyun ktlarnn kk, krmz, baklava biimli benekli olan, orya. * Betondan, drt ke deme ta. karoser * Otomobilde, mekanizmayoluturan motor, makine, tekerlek ve asi gibi blmlerin dnda kalan, grnen dblm. karpit * Asetilen gazkarmakta kullanlan, karbonla kalsiyum birleii madde (CaC2). karpit lmbas * Karpitin su etkisiyle asetilen gazvermesi ve bu gazn yaklmasyla k elde edilen lmba. karpuz * Kabakgillerden, srngen gvdeli bir bitki (Citrullus vulgaris). * Bu bitkinin iri ve sulu meyvesi. * Karpuz biiminde yuvarlak ve iri ey. * Kadn memesi. karpuz fener * enliklerde kullanlan toparlak kt fener. karpuzcu * Karpuz satan kimse. karpuzculuk * Karpuz yetitirme veya alp satma ii. karsak * Kpekgillerden, soluk kahve rengi, karnbeyaz tyl, ksa kulakl, postundan krk yaplan bir memeli tr (Vulpes corsac). krsz * Krolmayan, kazansz. karst * Kayalarn erimesiyle yer altakntlarolan, kire tave dolomit blgesi. karstik * Karst zellii tayan, karst ile ilgili. kar * Bir eyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yznn ilerisi. * Yol, deniz, rmak vb. nin br kysveya yan. * n, kat, huzur.

* Bulunan yere gre nde, ileride olan. * Kart, zt, muhalif. * Yzn bir eye doru evirerek. * Karlk olarak, mukabil. * in, hakknda. * (zaman anlatan kelimelere) Doru, sularnda. karakn * Kartakmn yaptbir akndurdurup hemen akna geme ii, kontratak. karkmak * dardan gelenleri karlamaya gitmek. * bir dnceye katlmamak, cephe almak. kardevrim * Bir devrimi ykmayve onun rnlerini ortadan kaldrmayhedefleyen hareket. kardurmak * direnmek, dayanmak, boyun ememek. kardrm * Anti-damping. kargelim * Kartlk. kargelmek * boyun ememek, bakaldrmak. kargr * Bir teze karveya iddiaya karyeni ve deiik nerme getirme. karkarya * Yz yze. karkarya gelmek * birden karlamak. karkoymak * direnmek, dayanmak, boyun ememek. karolmak * birine veya bir dnceye katlmamak, kart olmak. karolum* Birbirinin karsnda bulunan, birbirini karlklolarak dta brakan kavram veya yargarasndaki balant, tekabl. karoy * Krmzoy. * Muhalefet etme, kargelme. karsav * Bir atknn ikinci terimini oluturan dnce veya nerme, antitez. karc * Karlamaya kan kimse, karlayc. * Kardncede olan. karclk * Karcolma durumu. kardan karya * Bir yandan br yana. * Karmaz grnerek, uzaktan. karlama * Karlamak ii, istikbal. * Trakya ve Marmara blgesinde oynanan bir halk oyunu veya bu oyunun mzii. karlama treni * (nemli bir kimse iin) Bir yere gelii srasnda o yerin yneticileri ve halknca yaplan kabul treni. karlamak * Dardan gelen bir kimseye karlaycolarak kmak, istikbal etmek. * Karlk olmak, denk gelmek, tekabl etmek. * Sylenen, yaplan, bildiren bir eyi olumlu veya olumsuz bulmak. * nlemek, durdurmak. * Boksta karoyuncunun yumruklarnsavmak. karlan* Karlanmak ii veya biimi. karlanma * Karlanmak ii.

karlanmak * Karlamak ii yaplmak. karlama * Karlamak ii. * ki sporcu veya iki takm arasnda, karlklolarak kazanmak amacyla yaplan yarma, msakaba. karlamak * Karkarya gelmek, rastlamak. * (iki sporcu veya iki takm iin) Yarmak. karlatrlma * Karlatrlmak ii. karlatrlmak * Karlatrmak ii yaplmak. karlatrma * Kii veya nesnelerin benzer veya aynyanlarnincelemek iin kyaslama, mukayese. karlatrma derecesi * Daha, ok, fazla, ziyade gibi kelimelerle kavramlarn karlatrlp st derecede gsterilmesi. karlatrmac * Karlatrmaledebiyat veya dil bilimi uzman. karlatrmak * Karlatrmak iini yaptrmak. * Kii veya nesnelerin benzer veya ayryanlarnincelemek iin kyaslamak, mukayese etmek. * (dikite) Giysinin bir yanna yaplan ilemi, eitlik salamak amacyla br yannda uygulamak. karlatrmal * Karlatrma yolu ile yaplmolan, mukayeseli. karlatrmaldil bilgisi * Akraba dilleri ve leheleri karlatrarak inceleyen dil bilgisi. karlatrmaldil bilimi * Karlatrma yntemiyle eitli diller arasndaki ilikileri, benzerlikleri belirleyip dil ailelerini tespit etmeyi amalayan inceleme. karlatrmaledebiyat * Karlatrma yntemiyle eitli edebiyatlar arasndaki ilikileri, benzerlikleri tespit etmeyi amalayan bilim dal, mukayeseli edebiyat. karlayc* Gelen birini karlamaya kan kimse. * nleyen. * Yerine getiren, yapan. karlay* Karlamak ii veya biimi. karlk * Bir davrann kartarafta uyandrd, gerektirdii baka davran, mukabele. * Bir dildeki bir sz baka bir dilde aynanlamda karlayan sz. * Cevap, yant. * Bir ey alnrken kartarafa verilen baka ey, bedel. * Bir iiin ayrlmpara, denek, tahsisat. karlk vermek * (kk byne) kargelmek. * cevap vermek, yant vermek. karlkl * ki kii veya iki topluluun arasnda geen ve karlalan harekete edeer bir hareketle beliren, mtekabil. * Birbirine karbulunan. * Birbirlerine karlk olarak. * Birbiriyle ilgili olarak. karlklyapraklar * Saplarn her dmnde karlklolarak ikier ikier bulunan yapraklar. karlksz * Karlolmayan. * Karlk gerektirmeyen. * Karlk verilmeyecek. karlksz ak * Bir tek kiinin kendince yarattak, tek yanlak. karlksz ek * denecek parann bankadaki hesapta olmadek. karlkta bulunmak

* cevap vermek. karn * Ramen. karsna almak * birinin dnce ve tutumuna katlmadnbelli etmek. karsna gemek * kardnceye katlmak. * karpartiye, guruba gitmek. kart * Nitelik ve durumlarbirbirine bsbtn aykrolan, zt, kontrast. kart anlaml * Anlamlarbirbirinin kartolan (sz): Aayukar, ileri geri, siyah beyaz, dar geni, byk kk gibi. kart duygu * Bazkiilere, veya varlklara karduyulan ve belirli bir sebebe dayanmayan honutsuzluk durumu, antipati. kart * Karkan, karolan, aleyhtar. kartllk * Bir ie, davrana veya dnceye karolma durumu, aleyhtarlk. kartlama * Kartlamak ii. kartlamak * Bir iddiaya zt olarak baka bir iddia ileri srmek. kartlama * Karlatrmak ii. kartlamak * Birbirine kart olmak. kartl * Kartlk, ztlk gsteren, tezatl. kartlk * Kart olma durumu, zddiyet, mbayenet, tezat, kontrast. * Bir teoremin kartnn da doru olmasdurumu. * ki organ, iki sistem arasndaki grevlerin zt olmasdurumu. * Bakalarnn istek, dilek veya buyruklarnn tersine davranma eilimi. kart * Genlii ve krpelii kalmam. kart * Dzgn kesilmiince karton paras. * Bir kimsenin kimliini gsteren, kutlamalarda veya kendini tantmada kullanlan, ounlukla beyaz, kk, ince karton paras, kartvizit. * Ak mektuplamada kullanlan, bir yz adrese, br yz yazya ayrlmolan karton paras. * Kartpostal. * Bazyerlere girmek veya bazeylerden yararlanmak iin verilen, kimlii belirten belge. * Oyun kd. kart basmak * iiler iyerine girive kta gelip gittikleri bir makine araclile belirtmek. kart karmak * hakem kural dhareket eden oyuncuya uyarveya cezalandrma amacile sarveya krmzkart gstermek. kartal * Kartalgillerden, genel olarak kzl siyah tyl, ok gl, yuvasnyksek kayalklar zerinde kuran, iri bir yrtcku(Aquila). kartal aac * Dulaptal otugillerden, Hindistan'da yetien, odunu d aacgibi kokan bir aa. kartalgiller* Omurgalhayvanlardan kular snfnn, kartallar takmnn gndzyrtclaralt takmna giren byk bir familyas. kartallar * Omurgalhayvanlardan kular snfnn karinallar blmne giren bir takm. kartall * Kartalolan. * zerinde kartal resmi bulunan. kartallerelti otu * Yurdumuzun kyblgelerinde sk rastlanan, yaprak sapnn enine kesiti mikroskop altnda iki balbir

kartalandran, byk yapraklbir erelti tr (Pteridium aquilinum). kartalma * Kartalmak ii. kartalmak * Yalanmak, kartlamak. kartalo * Kartlam, yagekin. kartaloz * Bkz. kartalo. karta * Genlii azalm, yagekince. karteks dolab * Bilgi kartlarnn bulunduu kutu veya ekmecelerin iinde muhafaza edildii, ayrca n ksmdz veya stor kapak ile kilitlenebilen mobilya. kartel * Tekelci sermaye piyasasnda, birtakm ticaret, retim kurulularnn, daha ok kazanmak veya baka kurululara kartutunabilmek gibi amalarla aralarnda kurduklardayanma birlii. kartel * Gemilerde ilerine ime suyu konulan, ortasbask, kk f. kartel * Tombala gibi bazoyunlarda saylarn yazlolduu kart. * Tulat tiyatrosunun kapsna aslan tabel. kartelleme * Kartel kurma ii. kartellemek * Kartel kurmak. Kartezyen * Dekart. Kartezyenizm * Dekartlk. kartlama * Kartlamak ii. kartlamak * Kart duruma gelmek. kartlk * Kart olma durumu. kartograf * Haritac. kartografi * Haritaclk. kartografik * Haritaclkla ilgili. karton * Kt hamuruyla yaplan, ayrca iinde bir veya birka lif tabakasbulunan kaln ve sert kt. * On paket sigaraybir araya getiren ambalj. * Tombala oyununda ekilen numaralarn iaretlendii kart. * Kamu kurum veya kurulularnda imzaya sunulan evraklarn yerletirildii ciltli byk defter. * Seri hlinde canlandrlan, karakterleri hayvan olan izgi film. kartoncu * Karton ii veya eya yapan veya satan kimse. kartonlama * Kartonlamak ii. kartonlamak * Karton yerletirmek veya kartonla kaplamak. kartonpiyer * Yaplarkabartmalarla bezemek iin ounlukla duvar ve tavan ara kesitleriyle tavan gbeklerinde kullanlan, sertletirilmimukavva veya ktklal. kartonumsu * Karton grnmnde veya sertliinde olan. kartopu * Kardan yaplmve sktrlmyuvarlak. * Beyaz ve tombul.

* Hanmeligillerden, birok tr ss bitkisi olarak yetitirilen, zeytinimsi, meyvemsi, krmzrenkte bir aak (Viburnum). kartotek * Kartlar stne ilenmibilgilerin dzenli bir dizgeye gre derlenmesi. * Bu biimde derlenmikartlarn saklandkutu, dolap vb. kartpostal * Genellikle dik drtgen biiminde ince kartondan yaplm, bir yz resimli posta kart, kart. * (fotoraflkta) 9x12 cm boyutlarndaki resim. kartpostalc * Kartpostal basan veya satan kimse. kartuk * Byk tarla tara. kartu * Merminin, iine barut doldurulmusilindir biimindeki blm. * Dolma kalem iine yerletirilen mrekkep dolu tp. kartvizit * Kart (II). Karun * Din kitaplarve efsanelerde geen, ok zengin olduu sylenen kii. * (kk k ile) ok zengin kimse. karyad * st benek benek beyaz olan (kuma). karye * Ky. karyokinez * ok hcreli canllarda hcrenin belli evrelerden geerek oalmas, mitoz. karyola * zerine yatak yaplp yatlan tahta veya metal kerevet. kas * Tellerden oluan ve kaslarak vcut hareketlerini salayan organ ve bu organn telsi dokusu, adele. kas doku * Canlnn hareketini salayan, kaslabilen telleri kapsayan hcreler topluluu. kas tutukluu * e altrlmamkaslarn alma durumunda duyulan arve sz. kasa * Para veya deerli eya saklamaya yarayan elik dolap. * Ticarethanelerde para alnp verilen yer. * Bazoyunlarda oyunu ynetme veya para karlnda fiverme ii. * Vagon, kamyon veya traktrn yk tamak iin asiye balanmst blmn oluturan para. * Tahta veya sentetik maddelerden yaplm, drt ke, salam ambalaj paras, sandk. * (basmclkta) Dizgi harflerinin konulduu gzlerden oluan tabla. * Kapve pencerelerin sabit olarak tutturulduu asl ereve. * Biribiri zerine istif edilerek ykseklii ayarlanabilen atlama arac. kasa defteri * letmelerde gnlk alverihareketlerinin kaydedildii defter. kasa fii * Satn aldmal veya hizmet iin dedii para karlnda mteriye yazar kasadan karlarak verilen kk kt belge. kasa saym * Gnlk kasa mevcudunun, kasann devredilmesinden nce, saylp belirlenmesi. kasaba * ehirden kk, kyden byk, henz krsal zelliklerini yitirmemiolan yerleim merkezi. kasaback * Kk kasaba. kasabal * Kasaba halkndan olan. kasac * Veznedar, vezneci. kasadar * Ticar kurulularda kasada oturup para alp veren kimse. kasalama * Kasalamak ii.

kasalamak * Kasalara yerletirmek. kasalanma * Kasalanmak ii. kasalanmak * Kasalara yerletirmek. kasal * Kasasolan. kasalk * Kasa yapmna elverili ince dilinmitahta. kasap * Sr, koyun gibi eti yenecek hayvanlarkesen veya dkknnda perakende olarak satan kimse. * Bu alveriin yaplddkkn. * Kan dkc, hunhar. kasaphane * Kesim evi, mezbaha, kanara. kasaplk * Kasap olma durumu veya kasabn yapti. * Kesim evine gnderilip kesilmek iin ayrlm(hayvan). * Kan dkclk, hunharlk. kasar * Bkz. kastar. kasara * Geminin bave k tarafnda, asl gverteden yksek olan ksa gverte. kasatura * Sng gibi, tfein namlusu ucuna taklan veya bel kayna aslolarak tanan bir eit bak. kasavet * znt, tasa, kayg, sknt. kasavet ekmek * zlmek, tasalanmak. kasavet etmek * zlmek, kayglanmak. kasavetlenme * Kasavetlenmek ii. kasavetlenmek * Kasavet sahibi olmak. kasavetli * zntl, skntl, tasal, kaygl. kasavetsiz * zntsz, skntsz, tasasz, kaygsz. kasaydevretmek * iletmelerde nbetlee alan kasadarlar kasa mevcudunu birbirine aktarmak. kse * Cam, ini, toprak vb. den yaplmderince anak. ksecik * Kk kse. * Kulan dolambacnda bulunan ve lenf ile dolu olan kk zarsorgan. kseletme * Kseletmek ii. kseletmek * Kse kullanarak iyapmak. kasem * Ant ime, yemin etme. kaset * inde, grnt ve seslerin kaydedildii, gerektiinde yeniden kullanlmasnsalayan bir manyetik eridin bulunduu kk kutu. kasetalar * Ses kaydetmeden, sadece kaset alan ara. kaseti * Kaset satan kimse. kasetilik * Kasetinin yaptiveya meslek.

kask * Vcudun karn ile uyluk arasndaki blm. kask bac * Kask bayapan veya satan kimse. kask ba* Ftieride tutmak iin kullanlan ba. kask biti * Genellikle reme organlarevresindeki kl diplerinde yerleen bir tr bit (Phthirus pubis). kask atla * Kask ft. kask otu * Karanfilgillerden, saz biiminde ince saplarolan, gzel iekler aan, kask yaralarna yararlsaylan bir bitki (Herniaria hirsuta). kasl * Kasla ilgili olan, adal. kasl duyumlar *Kaslarn iradeli kaslmasyla ortaya kan hareketlerin dzenlenmesine yardm eden duyumlar. kaslgan * (kas ve organik dokular iin) Kaslma zellii olan, kaslabilen. kaslganlk * Kaslgan olma durumu. kasl * Kaslmak ii veya biimi. kaslma * Kaslmak ii, bzlme, takallus. kaslmak * Kasmak ii yaplmak. * Bzlp kaslmak, takalls etmek. * Byklenmek, kurumlanmak, gururlanmak. kasm * Yln 30 gn eken on birinci ay, son terin, terinisani. * Kn balangcsaylan 8 kasm gn balayp hdrellezin ilk gn olan 6 maysa kadar altay sren dnem. kasm kasm * Kaslmak hareketiyle birlikte "ok byklenmek, kurum satmak, gururlanmak" anlamnda kullanlr. kasmpat* Birleikgillerden, iekleri iri, katmerli ve trl renkte, sonbahardan ka dein aan bir ss bitkisi, krizantem (Chyrsanthemum). kasn * Kaslarda arlkasnma, kramp. kasnma * Kasnmak ii. kasnmak * Kaslp kalmak. * Byklenmek, kibirlenmek, kendini beenmek. kasnt * Giyecei daraltmak veya ksaltmak iin yaplan ereti diki. * Byklenme, kurum, gurur. * Byklenen, gururlanan ve bunu davranlaryla belli eden (kimse). kasntl * Kasntsolan. * Byklenen, kurumlu, kibirli, gururlu. kasntsz * Kasntsolmayan. * Byklenmeyen, kurumlu, gururlu davranmayan. kasp kavurmak * baskyaparak veya kycdavranlarla bir topluluu ezmek, zulmetmek. * ok zarar vermek, mahvetmek. * ok etkilemek, hkm srmek. kasr * Kk. kasrga * Hzsaatte 120 km yi aan ok gl frtna.

* Duygularn patlak verii, byk heyecan, coku. kast * Ama, istek, maksat. * ldrme, yaralama veya zarar vermek isteme, kt niyet. kastl * steyerek, bilerek yaplan, maksatl. kastsz * steyerek, bilerek yaplmayan, maksatsz. kaside * On bebeyitten az olmayan, btn beyitlerin ikinci dizeleri en bataki beyit ile kafiyeli bulunan ve ou kez bykleri vmek iin yazlan divan edebiyatmanzumesi. kasideci * Kaside yazan air. * Birine yaranmak amacyla arvgde bulunan kimse. kasidehan * Kaside okumaymeslek edinmikimse. kasis * Kara yolunda olumuukurlar ve tmsekler. * Bir yolun dorultusunu dik kesen bir yandan br yana geen ark. kasiyer * Kasa banda oturarak para alp kasa fii veren kimse, kasadar. kask * Darbelerden bakorumak iin, sertletirilmisentetik maddelerden yaplmsalam balk. kaskat * yi kat, ok kat. * Acmasz, hogrsz. * Kprdamakszn, hareketsiz veya donmuolarak. kaskatkesilmek * arcoku, souk, korku, znt vb. karsnda hareket edemeyecek, bir ey sylemeyecek duruma gelmek, donup kalmak. kasket * Genellikle erkeklerin giydii, n siperli balk. kasketi * Kasket yapan veya satan kimse. kasketilik * Kasketinin ii veya meslei. kasketli * Kasketi olan. kasketsiz * Kasketi olmayan. kasko * Tatlarn urayacaklarkazadan doacak zararlarn karlanmasiin yaplan sigorta. kaslama * Kaslamak durumu. kaslamak * Kas durumuna gelmek. kasl * Kaslargelimiolan, adaleli. kasma * Kasmak ii. kasmak * Ksaltmak. * Daraltmak. * Basksaltnda tutmak. kasnak * Enli ember. * Kalbur ve tel gibi eylerin tahta emberi. * Nakilemek iin gergef gibi kullanlan, kumagermeye yarayan, tahtadan ember. * Pehlivanlarn giydikleri kispetin bele gelen blm. * Makinelerde, bir milden baka mile hareket geiren kaylarn taklddemir ember. * Kylaroluk biiminde pervazl, metal ve tahtadan yaplmember. * Bir stunun gvdesini oluturan silindir biimindeki talarn her biri.

kasnak ilemek * kasnakta nakilemek. kasnak* Kasnak, elek, lek gibi tahta ileri yapan kimse. kasnaklama * Kasnaklamak ii. kasnaklamak * Kasnak iine almak, emberlemek. * Kollarndolayarak kavramak. * Yaplarda, betonun imesini nlemek ve direncini artrmak iin, sktrlmbetonun evresini metalden bir kasnak iine almak. kasn * adrua, eytantersi aacgibi bitkilerden elde edilen bir zamk. kassz * Kasolmayan. * Adelesiz. * Kaslargelimemiolan. kast * Bkz. kast. kast * Ayrcalklar bakmndan yukardan aaya doru kesin llerle snrlanmbulunan, en koyu biimiyle Hindistan'da grlen toplumsal snflarn her biri. kastanyet * Parmaklara taklarak alnan bir tr zil. kastanyola * Bir arkn dilerine taklp geriye doru dnmesini nleyen dil. * Akan gemi zincirini skarak durdurmak iin kullanlan, gverte locasnn altna konmu, hareketli demir kol. kastanyola yuvas * Bir arka kastanyola iin almdilerin aras. kastar * Pamuk ipliini veya bezini bol ve souk su ile ykayarak aartma ii. kastarc * Kastar iini yapan kimse. kastarclk * Kastar yapma ii. kastarlama * Kastarlamak ii. kastarlamak * Pamuk ipliini veya bezini bol ve souk su ile ykayarak aartmak. kastarl * Kastarlanmolan. kasten * Kastla, bile bile ve isteyerek. kastetme * Kastetmek ii. kastetmek * Amalamak, ama olarak almak; demek istemek. * Ktlk etmek, kymak, zarar vermeyi istemek. kastolmak * ona karktlk etmek, zarar verme istei beslemek. kast * Kastlolarak, bilerek, isteyerek (yaplan). kastor * Kunduz. * Kunduz krk. * Bu krkten yaplm. kasvet * Sknt, i sknts. kasvet basmak (veya kmek) * ok sklmak, ii daralmak. kasvet vermek * skntvermek.

kasvetli * skc, skntl. kasvetsiz * Skntolmayan, i skmayan. ka * Gzlerin zerinde kemerli birer izgi oluturan ksa kllar. * Kemerli ve kntley veya yer. * Sarp kayalk, uurum. * Eyerin n ve arkasndaki kntlblm. * Duvar, bave bahelerde toprak yarak yaplan snr, set. kaatmak * kzmak, fkelenmek. kagz etmek * ka, gz iaretleriyle bir ey anlatmaya almak. kagz iareti yapmak * kave gzle bireyler anlatmak, dikkat ekmek. kaile gz, gerisi sz * yz gzelliinde kaile gzn nemini belirtir. kajlesi * Kan dzgn grnmesini salayan bir madde. kayapaym derken gz kartmak * ii dzelteyin derken bsbtn bozmak. kaykamak * kaatmak. kaa * Hayvanlartmar etmek iin kullanlan, sactan, dili ara. * Srtkamak iin kullanlan uzun sapl, ucu kak veya ek biiminde, trnaklara. kaalama * Kaalamak ii. kaalamak * Tmar etmek iin hayvana kaasrmek. kaalanma * Kaalanmak ii. kaalanmak * Kaalanmak ii yaplmak. kaalatma * Kaalatmak ii veya durumu. kaalatmak * Kaalamak iini yaptrmak. kaalot * spermeet balinas. * Aptal, budala. kaan * (hizmet veya binek hayvanlariin) Durup ieme. kaan yeri* Uzun yolda hayvanlarn durup iedikleri ve biraz dinlendikleri yer. kaandrma * Kaandrmak ii. kaandrmak * Hayvandurdurup ietmek. kne * Byk, ssl kk, saray gibi yap. kaanma * Kaanmak ii. kaanmak * (hizmet ve binek hayvanlariin) Durup iemek. kaar * Koyun stnden yaplan, tekerlek biiminde, sarmtrak, yalbir peynir. * Oyunda akgz, kurnaz olan kimse. kaar peyniri * \343 kaar. kaarlanma

* Kaarlanmak ii. kaarlanmak * Bir ite, bir hareketle ok tecrbe kazanmak. * Hoa gitmeyen bir harekete veya bir ie alarak artk ondan znt duymaz olmak. kaarl * Kaarla yaplm. * Kaarlanm. kabast * Baa ve alna balanan ba, atk. kae * Damga, mhr. * Toz illarn iine konulduu, yutulmaya uygun, glltan kk kap. kaeksi * Btn beslenme ilevlerinin bozulmasyla oluan ileri derecede zayflk. kaeleme * Kaelemek ii. kaelemek * Resm bir belgeyi kae ile damgalamak, mhrlemek. kaelenme * Kaelenmek durumu. kaelenmek * Kaelemek ii yaplmak. kaeletme * Kaeletmek ii. kaeletmek * Damgalatmak, mhrletmek. kaeli * Kaesi olan. * verenin, kendisine bakaca bir ykmll olmadan, alma sresine gre cret verdii (kimse). kak * Sulu veya bazufak taneli yiyecekleri aza gtrmeye yarayan, saplsofra arac. * Ucu ineli kak biimindeki olta. kak atmak (veya almak) * itahla veya abuk yemek. kak alm * Ortaln kararmaya baladzaman, akam yemei zaman. kak dman * Kadn, e. kak havas * Orta Anadolu blgesinde kak alnarak oynanan bir halk oyunu veya bu oyunun mzii. kak kadar * ok kk. kak kak * Kakla lerek. * Birbiri ardnca ve kakla. kak otu * Turpgillerden, iskobte karkullanlan, yapraklarkaandran, gzel iekler aan bir bitki (Cochlearla officinalis). kak oyunu * Yurdumuzun birok blgesinde, parmaklar arasna sktrlmtahta kaklar ile krdatlarak ok hareketli bir biimde oynanan halk oyunu. kak sallamak * yemek yemek. kak * Kak yapan veya satan kimse. * imir, kemik, baa gibi eylerden kak oyan, ssleyen zanaat. kakkuu * Pelikan. kaklk * Kak yapma ve satma ii. kakn * rdekgillerden, gagaskak biiminde, tyleri ak, kara, kahve rengi, ayaklarkrmzbir ku(Spatula

clypeata). kakla yedirip sapyla (gzn) kartmak * yaptbir iyilii hie indirecek ktlkte bulunmak. kaklama * Kaklamak ii. kaklamak * Kakla yemek. * (kakla yenen yemek iin) Severek, itahla yemek. kaklanma * Kaklanmak ii veya durumu. kaklanmak * Kakla yenmek. kaklay* Kaklamak ii veya biimi. kaklk * ine kak, atal, bak gibi eyler konulan kap. * Kak yapmaya elverili. * Kan alabilecei lde. kama * Kamak ii. kamak * Trnakla veya baka bir eyle deriyi hafife ovmak. kandrma * Kandrmak ii. kandrmak * Kanmasna yol amak, kantvermek. kann altnda gzn var dememek * Bkz. gzn stnde kan var dememek. kan * Kanmak ii veya biimi. kanma * Kanmak ii. kanma kaz * Merada eitli bcek, sinek ve arlar tarafndan rahatsz edilen hayvanlarn kanarak rahatlatlmalariin merann elverili yerlerine dikilen ve zerlerine antiseptik maddeli gres yasrlen kazk. kanmak * Kantsolmak, kama istei duymak. * Kendi kendini kamak. * Kt bir karlk gerektiren davranlarda bulunmak. kant * Vcutta kanma istei uyandran duygu. kantl * Kantsolan. kif * Bulucu. kakariko * Oyun, dolap, dzen. * Yalan. kakaval * Tekerlek biiminde, sarrenkte, kaara benzeyen, bir tr peynir. * Aptal, sersem. kakaval * Gabya ve babafingo ubuklarnn topuk taraflarnda alan deliklerden geirilerek ularmavnalara dayanan, demir veya aa takoz. kakol * Boyun atks. kakorse * Ten zerine giyilen ince kadn fanils. kala gz aras * kimsenin sezmesine imkn vermeyecek kadar ksa bir zaman iinde, ok abuk. kalama *Kalamak ii.

kalamak * Yzn tankaa oturtmak. kal * Herhangi bir nitelikte kaolan. kalgzl * Yz gzel olan. kamer * Maskara, soytar. kamerlik * Soytarlk. kamir * nce, sk bir tr yn. * Bu ynden yaplm. kapusiye * Hafif stlk. kat * Bir yapda iki deme arasnda yer alan daire veya odalarn btn. * Bir yzey zerine az veya ok kaln bir biimde, dzgn olarak yaylmbulunan ey; st ste konulmu eylerden her biri, tabaka. * (giyecekler iin) Takm. * Daire. * n, yan, huzur, makam, nezt. * Bklen veya kvrlan bir eyin her kvrm. * Makam, mevki. * Nicelike kez, defa, misil. * Tekrarlanan bir saynn toplam. * Jeoloji zamanlarndan bir dnem iinde olumukatmanlkayalar. kat * Kesme, kesilme. * lgiyi kesme. * Sonuca balama, bitirme. * Kesme. kat kmak * yapya kat eklemek. kat kat * ok, pek ok. * st ste. kat say * Bir niceliin ka katalndngsteren say. * Bir yasayanlatan formln yazlnda yer alan, deimeyen say. * Cisimlerin fiziksel zelliklerini belirten deimeyen byklkler. kat yuvar* Yer atmosferinin 10-60 km ykseklikleri arasnda kalan katman, stratosfer. katabolizma * Canlprotoplzmayyapan byk ve karmak yaplmolekllerin enerji kararak yanmas, yadmlama. katafalk * nnden geilerek kendisine sayggsterilmek istenen lnn tabutu konulmak iin yaplmyksek yer. katafot * Dardan gelen bir n etkisiyle geceleyin klgrnen reflektr. katakofti * Klsik Trk mziinde 8/8' lik bir usul. katakomp * lk Hristiyanlarn kayalaroyarak veya yer altnkazarak yaptklar, uzun dehlizler biiminde; llerini gmdkleri veya tapnak olarak kullandklarmezarlk. katakulli * Yalan dolan, oyun, tuzak, dzen. katakulli okumak * yalan sylemek, palavra atmak. katalanca * spanya'nn kuzey dousunda Katalan rknn konutuu dil. katalepsi * radenin yitimi, detkilere karduygunluun ortadan kalkmasve hareket organlarna verilen herhangi bir

durumun olduu gibi srp gitmesiyle beliren sendrom. kataleptik * Katalepsi ile ilgili. * Katalepsiye tutulmu. katalitik * Katalizle ilgili, kataliz niteliinde olan. katalitik soba * Tp gaz ile alan ve evlerde stma amacyla kullanlan bir tr soba. kataliz * Bir maddenin kimyasal bir tepkimede hibir deimeye uramadan tepkimenin olmasnveya hznn deimesini salayan etkisi. katalizr * Kimyasal tepkimenin olmasnveya hznn deimesini salayan, katalitik etkiye yol aan madde. katalog * Kitaplktaki kitaplarveya belli bir daldaki gereleri, nitelikleri bakmndan tantmak, arandklarnda bulunmalarnsalamak amacyla, yer numaralarbelirtilerek hazrlanmkitap, defter veya fiten oluan btn, fihrist. * Kitap evi, yayn evi, kurum gibi kurulularn yaynlarn, rettikleri mallar, eyalartantan, gsteren liste veya kitap, fihrist. kataloglama * Kataloglamak ii. kataloglamak * Kitaplktaki veya belli bir daldaki gereleri yer numaras, bibliyografik kimlik vb. bakmndan tespit etmek. katalpa * ki eneklilerden, yapraklarok iri ve kalp biiminde, iekli bir ss bitkisi (Bignonia catalpa). katana * Bkz. kadana. katar * Lokomotif ile vagonlarn oluturduklardizi, tren. * Tat dizisi. * Bir arada giden hayvan dizisi. katar katar * Birok katardan olumu, dizi dizi. katarakt * Ak su, ak basma, perde. katarlama * Katarlamak ii. katarlamak * Katar durumuna getirmek, arka arkaya dizmek. katarlanma * Katarlanmak ii yaplmak veya katarlanmak iine konu olmak. katarlanmak * Katarlanmak durumuna getirmek veya katarlanmak iine konu olmak. katavaya * Gebe balklarn, sdmesi sonucu Karadeniz'den Marmara denizine veya Akdeniz'e gemeleri. katbekat * Kat kat. katedral * Bakilise. kategori * Aralarnda herhangi bir bakmdan ilgi veya benzerlik bulunan eylerin tamam, grup, ulam. kategorik * Kesin, ak. * Kesinlikle, artsz olarak. katetme * Katetmek ii. katetmek * Kesmek, blmek. * Bir yeri aarak gemek, yol olmak. katgt * Ameliyatlarda yaralardikmek iin kullanlan, barsaktan yaplmiplik. kat * Sert, yumuak kart.

* Hogrsz, acmasz, merhametsiz, zalim. * Dnce ve davranlarnda belli ilkelere skskya balolan. * Svlarn ve gazlarn tersine, iinde bulunduu kabn veya stnde bulunduu yerin biimini almayan, sulp. * ok, arderecede. kat * Talk, konsa. katkalpli * Katyrekli. katsz * Sert ve krcsz. katya * Don ya, parafin gibi normal scaklkta iken katdurumda bulunan ya. katyumurta * Lop yumurta. katyrekli * Acmasolmayan, acmasz. katk * Ekmekle karn doyurmak gerektiinde, ekmee katlan peynir, zeytin, helva gibi yiyecek. * Yaalnmyourt, ayran. katk etmek * ekmein ok, yemein az olduu durumlarda yemei ll yemek. katklama * Katklamak ii. katklamak * Katk etmek. * orbayyourtlamak. katkl * inde katk bulunan. katkla * Bulgur veya yarmadan yaplan yourtlu orba. katksz * Katolmayan. * Yabancbir eyle karmam. * Belli bir yerden, belli bir soydan gelen. * Nitelii baka hibir etkiyle bozulmamolan, tam. katla katla * Katlacak kadar, katlacak derecede. katla katla glmek * arderece glmek. katlama * Katlamak ii. * Bir maddenin svdurumundan katduruma gemesi, tasallp. katlamak* Katduruma gelmek. katlatrma * Katlatrmak ii. katlatrmak * Katduruma getirmek. katlgan doku * Hcreleri ekilsiz bir ara madde iinde bulunan, organlarn asl dokularnn aralarndolduran doku. katlk * Kat(I) olma durumu. * Bir nesnenin, boyut deiikliklerine sebep olan etki ortadan kalktktan sonra da bu boyutlarkoruma zellii. * Acmasz, duygusuz olma durumu. katlm * Katlmak ii, itirak. katl * Katlmak ii veya biimi. katlma * Katlmak ii. * letiim veya ortak davranta bulunma yoluyla belirli bir toplumsal duruma girme sreci, itirak.

katlmak * Katmak ii yaplmak. * Bir toplulua girmek, itirak etmek. * Ortak olmak, benimsemek. katlmak * Arderecede glmek, alamak, gdklanmak, korkmak gibi tepkiler srasnda, solunum kaslarnn kaslmas zerine soluk kesilmek. katltma * Katltmak ii. katltmak * Katlmasna yol amak; katlacak kadar gldrmek veya alatmak. katm * Katmak ii veya zaman. katmlk * Bir defada katlacak (miktar). katnt * Birbirine katlmkark eylerin her biri. * Hayvan srsne dardan gelip katlan (hayvan). katr * Atgillerden, ksrak ile erkek eein iftlemesinden doan melez hayvan. * natve huysuz. * Kaba, baya, grgsz (kimse). katr boncuu * ou binek hayvanlarnn boynuna ss olarak taklan, mavi camdan iri boncuk. * Bu boncuklarla birlikte dizilen kk deniz kabuklar. katr gibi * inat(kimse). katr kar* ocuu olmayan evli kadn. * Kaba, grgsz (kadn). katr kutur * Sert ve kaba ses kararak. * Sert duruma gelmi, sertlemi. katr kuyruu gibi kalmak * bir ite ilerlemeden kalmak. katr tepmie dnmek * ok hrpalanmak, perian duruma dmek, felketin nereden geldiini anlayamamak. katr ylan * Bir tr engerek. katrc * Katrlarnkira ile ileten veya katrlarla eya tayan kimse. katrclk * Katr kiraya verme veya katrla yk tama ii. katrkuyruu * Baklagillerden, iekleri sarve emsiye durumunda olan acbir bitki (Anagyris foetida). katrlama * Katrlamak ii veya durumu. katrlamak * Huysuzluk etmek, inatlamak, katr gibi davranmak. katrlk * nat, huysuz olma durumu. katrtrna * Baklagillerden, dallarok ince, iekleri sar, baztrleri hekimlikte idrar sktrc olarak kullanlan bir bitki (Genista scoparia). katk * ine baka eyler karmolan, kark, karma, mahlt. katklk * Katk olma durumu. katksz * ine baka eyler karmamolan, ar, saf. katma * Katmak ii.

katma * Benzer olmayan maddelerden olumubtn. katmak * Bir toplulua karmak, katlmak. kattrma * Kattrmak ii. kattrmak * Bir eyin iine baka bir ey katarak kartrmak. kat' * Kesin. kat' olarak * kesinlikle. ktibe * Kadn yazman, kadn sekreter. ktibiadil * Noter. katil * nsan ldren kimse, cani. * ldrc, lme sebep olan. katil * ldrme. katil etmek * Bkz. katletmek. kat'leme * Kesinleme. kat'lemek * Kesinlemek. katillik * Katil olma durumu. ktip * Sekreter, yazman. ktiplik * Sekreterlik, yazmanlk. kat'iyen * Hibir zaman, asla. * Kesin olarak, kesinlikle. kat'iyet * Kesinlik. katk * Bir iin yaplmasna, gereklemesine emek, bilgi, para vb. ile katlma, yardm. * Bir eye katlan baka bir madde, ek. * Metal ve alamlarn hazrlanmassrasnda ilerine katlan deiik nitelikteki maddeler. * Dn gn davetlilerin leye kadar gnderdikleri armaan. katkmaddesi * Petrol rnlerine katldzaman, bunlara istenilen zellikleri salayan veya doal zelliklerini kuvvetlendiren uygun bir madde. katkpay* Bir ie, bir ortakla girite denen cret. katkda bulunmak * bir eyin olumasna, gelimesine veya gereklemesine emek, bilgi, para vb. ile yardm etmek. katklanma * Katklanmak ii. katklanmak * ine bir katkkarmak. katkl * ine yabancmadde katlmolan, kark, saf olmayan. katksz * zerine veya iine hibir ey katlmam, katksz, saf. * Nitelii hibir etki ile deimeyen, tam, bozulmam. katlama * Katlamak ii. * Mayasz hamurdan yaplan, peynirli veya peynirsiz pide; yufka.

katlamak * Kt, kumagibi nesneleri st ste kat oluturacak biimde bkmek. katlandrma * Katlandrmak ii. katlandrmak * Katlanmasnsalamak. katlanlma * Katlanlmak ii. katlanlmak * Katlanmak ii yaplmak. katlan * Katlanmak ii veya biimi. katlanma * Katlanmak ii. katlanmak * Katlamak ii yaplmak. * Hoolmayan bir duruma, g artlara dayanmak, tahamml etmek. katlatma * Katlatmak ii. katlatmak * Katlatmak iini bakasna yaptrmak. katlay * Katlamak ii veya biimi. katletme * Katletmek ii. katletmek * nsan ldrmek. katl * Katlanm, bklm. * Katveya katlarolan. katlkur * Az gelimilke ekonomilerine zg birden ok dviz kuru uygulama yntemi. katliam * Topluca ldrme, krm, soy krm. katma * Katmak ii, ilhak. * Katlm, eklenmi, ulanm, munzam. * Kldan veya ynden yaplmip, sicim. katma bte * zel gelirleri olan ve genel bte dnda kalan bte, mlhak bte. katma deer vergisi * Satn alnan mal ve yiyecekten alnan pein vergi. katmak * Bir eyin iine, stne veya yanna, niteliini deitirmek veya niceliini artrmak iin baka bir ey eklemek, kartrmak, ilve etmek. * Birlikte gndermek. * Dllenmeyi salamak iin erkek hayvandiinin yanna salmak. katmak * birbirine drmek, aralarnbozmak. katmal * Cismin ana renkteki grntsnn tek bir film zerinde yer ald, bir renkli film ilemi. katman * Birbiri zerinde bulunan yassca maddelerin her biri, tabaka. * Altnda veya stnde olan kayalardan gzle veya fiziksel olarak az ok ayrlabilen, kalnlbir cm den az olmayan tortul kaya birimi. * Bir topluluu oluturan kmelerden her biri, tabaka. katman bulut * Gri renkli, sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakas, stratus. katmanlama * Katmanlamak ii. katmanlamak * st ste gelmikatmanlar durumunda yerlemek.

katmanl* Katmanlarolan, katmanlardan olucan, tabakal. katmer * Bir eyi oluturan katlardan her biri. * Arasna yaveya kaymak srlerek katlanmhafif atete, kzartldktan sonra zerine fstk tozu serpilmi ince yufka ekmei. katmer kaldrmak * karklk karmak. katmer katmer * Kat kat, st ste. katmerci * Katmer yapp satan kimse. katmercilik * Katmercinin ii veya meslei. katmerleme * Katmerlemek ii. katmerlemek * Katmerli duruma gelmek. * oalmak, artmak. katmerli * Arasna yave kaymak srlerek katlanmyufka ekmei. * Katmeri olan, kat kat olan. * (bir durum, bir tutum iin) ok fazla olan, ar. katmerli badem * iekleri gzel bir tr ss als. katmerli birleik zaman * Yaln zamanlbir fiille ek fiilin iki zamannn birlikte kullanlmas: Gelir idiysem gibi. katmerli iyelik * st ste kullanlmiki iyelik eki. katmerli katmerli glmek * st ste ve ara vermeden arderecede glmek. katmerli yalan * Yalan stne sylenmiyalan. katmersiz * Katmeri olmayan. Katolik * Roma kilisesinin kendine verdii ad. * Katoliklik mezhebinden olan kimse. Katoliklik * sa peygamberin Aziz Petrus'a aktardyetkilerin mirassolan papaydin bakan olarak tanyan Hristiyan mezhebi. katolunma * Katolunmak durumu. katolunmak * Kesilmek. katot * Eksi u. katra * Bkz. katre. katrak * Marangozlukta tomruklarbimeye yarayan ve birden ok testeresi olan bime makinesi. katran * Organik maddelerden kuru damtma yoluyla elde edilen, svyakvamnda, kara renkte, ar, is kokulu, suda erimeyen bir madde.Bitkilerden karlanna bitki katran, maden kmrnden elde edilenine de maden katran adverilir. katran aac * Lbnan ve Toroslarda yetien bir sedir tr (Cedrus libani). katran am * Gemilerde kullanlan katrann karldam tr (Pinus rigida). katran gibi * karaya yakn koyu renkte. katran ruhu * Kayn katrannn damtlmasyla elde edilen ve hekimlikte kullanlan renksiz, keskin kokulu ve yakcbir

sv. katran suyu * Hekimlikte kullanlan katranlsu. katran ta * Birleimindeki su miktarok olan bir eit yanardacam. katran ya * Katrandan elde edilen ve hekimlikte il olarak kullanlan sv. katranc * Katran satan veya bir yeri, bir eyi katranlayan kimse. katranclk * Katrancnn ii veya meslei. katrankaynatsan olur mu eker? * kii, kendi zn veya asl zelliklerini deitirmigibi grnse de, asla deimez. katrankp * ayr mantarlarndan, apkasnn alt yz dilim dilim ve bir halka ile evrili bulunan bir cins mantar (Polyporus igniarius). katranlama * Katranlamak ii. katranlamak * Bir yere, bir eye katran srerek katranla kaplamak. katranlanma * Katranlanmak ii. katranlanmak * Katranlamak ii yaplmak. katranl * zerine katran srlmolan. * ine katran karmveya kartrlmolan. * Birleiminde katran olan. katre * Damla, damlayan ey. katre katre * Damla damla, azar azar. katresi kalmad(veya katresi yok) * hi kalmad, hi yok. katrilyon * Trilyon kere bir milyon (1024). katur kutur * Sert maddeleri yerken kan ses. katyon * Bir zeltinin elektrolizi srasnda katotta toplanan iyon, artn. kauuk * Gvdesi odunsu, z suyu yapkan, st kvamnda, yapraklaroval biimli, parlak ve kaln, scak lke bitkisi, lstik aac(Ficus elastica). * Amerika, Asya ve Afrika'nn eitli aalarndan, zellikle lstik aacndan veya bazpetrol artklarnn birleimiyle elde edilen, dayanklve esnek madde. * Bu maddeden yaplm. kauuklu * Kauukla kaplanmveya birleiminde kauuk olan (nesne). kaurit tutkal * re. kav * Kav mantarlarndan kurutularak elde edilen, abuk tutuan, sngerimsi madde. * Ylann deri deitirirken attderi. kav * ki mahzeni. kav gibi * kolaylkla tutuacak durumda olan veya kuru ve gevrek. kav mantar * Bazitli mantarlardan, aalarn gvdesinde veya dallarnda yetien ve kurusu kav olarak kullanlan bitki (Fomes fomentarius). kavaf * Ucuz, zenmeden ve bayacins ayakkabyapan veya satan esnaf.

kavaf ii * zensiz ve geliigzel yaplmolan. kavaflk * Kavaf olma durumu. * Kavafn ii. kavait * Kurallar, kaideler. kavak * Stgillerden, sulak blgelerde yetien, boyu baztrlerinde otuz veya krk m ye dein kan, kerestesinden yararlanlan bir aa (Populus). kavak inciri * Ak mor renkli bir tr incir. kavaklk * Kavak yetitirme ii. kavaklk * Kavaklarok olan veya kavak aacyetitirilen yer. kaval * Kamtan yaplan, genellikle obanlarn ald, yumuak sesli, perdeli byk ddk. kaval kemii * Baldrda olan iki kemikten kaln. kaval tfek * Namlusu yivsiz tfek. kavalc * Kaval yapan, satan veya alan kimse. kavalye * Kadna, dansta eolan veya bir yerde, toplantda arkadalk eden erkek. * Kibar erkek. kavalyelik * Kadna dansta veya bir toplantda elik etme. kavalyelik etmek * kadna dansta veya bir toplantda elik etmek. kavano * Yelkeni bir bordadan br bordaya geirme. * Deitirme, ayntrden bir eyin yerine bir bakasnkoyma. * Bir ii baka birine ykleme, bana sarma. kavanoz * Topraktan veya camdan, azgeni, orta veya ufak boyda kap. * ... kavanoz dolusu. kavanoz dipli dnya * "bodnya, yalan dnya, fani dnya" anlamnda zlmemeyi, biraz bovermeyi, acnmamayanlatan sz. kavara * Balalnmpetek. * Kovanda zellikle kaylarnda arlarn yemesi iin braklan bal. kavara * Yel, gaz. * Grlt, patrt. kavara ekmek * yellenmek. kavarac * Grltc. kavas * Elilik veya konsolosluklarda grev yapan hizmetli. * Elilik ve konsolosluklarda koruma grevlisi. * Banka, patrikhane ve otel gibi yerlerde hizmetli veya koruma grevlisi. kavaslk * Kavas olma durumu veya kavasn grevi. kavasya * Acaa. kavat * Yolsuz, yasa dveya gizli, cins birlemelerde araclk eden erkek, pezevenk. kavata * Oyma aa kap.

* Sert ve fazla kzarmayan bir domates tr (Solanum capsicum grossum). kavel * Halatlarn dikilerinde kullanlan demir veya aa kama. kavga * Dmanca davranveya szlerle ortaya kan ekime veya dv, mnazaa. * Sava. * Herhangi bir amaca erimek, bir eyi elde etmek veya bir eye karkoyabilmek iin harcanan aba, verilen mcadele. kavga adam * Dnce ve inanlarnson kerteye kadar hararetle savunan (kimse). kavga bizim yorgann bana imi * bakalaryznden zarar gren kimsenin syledii sz. kavga karmak * kavgaya sebep olmak. kavga kmak * dvmeydana gelmek. kavga etmek * birbiriyle atmak, dvmek. kavga kaas * Ara bozup kavga kartan, kavga arayan kimse. kavga kopmak * dvbalamak. kavgac * Kavga etmeyi seven, kavga karan (kimse). * Bir ama uruna aba harcayan, mcadele veren (kimse). kavgaclk * Kavgacnn tutumu veya alkanl. kavgada yumruk saylmamak * kavga srasnda dayak da yenir, dayak da atlr. kavgalama * Kavgalamak ii. kavgalamak * ki veya daha ok kimse birbiriyle kavga etmek. kavgal * Kavgayla yaplan veya iine kavga karan. * Birisiyle kavga ederek darlmolan, dargn. kavgasz * Kavgasolmayan. * atma, kavga olmadan. kavgaszlk * Kavgasz olma durumu. kavgaya girimek (veya tutumak) * kavgaya balamak. kavi * Dayankl, gl, zorlu. * Sk. kavil * Sz. * Szleme, anlama. kavileme * Kavilemek ii. kavilemek * Salamlamak, pekimek. kaviletirme * Kaviletirmek ii. kaviletirmek * Salamlatrmak, pekitmek, pekitirmek. kavilleme * Kavilleme ii. kavillemek * Szlemek, sz birlii etmek, anlamak. kavilya

* Yelkenin kasa ve halat dikilerinde, kollar arasnamak iin kullanlan, sivri aa veya demirden yaplm sert para. kavim * Aralarnda tre, dil ve kltr ortaklbulunan boy ve soy bakmndan da birbirine balinsan topluluu, budun. kavim karda * Btn akrabalar, tandklar. kavis * Eme, yay. kavis izmek * yay biiminde yol izlemek. kavisli * Kavisi olan. kavk * Bkz. kabuk. kavkl * Kavksolan (hayvan). kavlaan * nar aac. kavlak *Kabuu dklm. * Gneten derisi soyulan (kimse). * Yer altboluklarnn tavan ve yan duvarlarnda bulunan gevemiveya debilir kaya paras. kavlama * Kavlamak ii. kavlamak * Kabarp dklmek, soyulmak. kavlanma * Kavlanmak ii. kavlanmak * Kavlamak iine uramak. kavlama * Kavlamak ii. kavlamak* Kav durumuna gelmek. kavlatma * Kavlatmak ii. kavlatmak * Kavlamasna yol amak. kavletme * Kavletmek ii. kavletmek * Szlemek, anlamak, sz kesmek. kavl * Ftk. * Ftkl. kavlk * ine genellikle kav konulan torba veya kap. kavlince * Kavline gre, szne bakarak. kavlkarar* Sz, szleme. kavlkarar etmek * karar vermek, plnlamak. kavm * Kavimle ilgili, etnik. kavmiyat * Etnografya. kavmiyet * Bir kavmin kendine zg zellikleri. * Bir kimsenin balolduu kavme gre durumu. * Kavme ballk.

kavmiyeti * Kavmiyetten yana olan kimse. kavmiyetilik * Kavmiyetinin ii. kavra * Ar talartutup kaldrmaya yarayan, iki tutakldemir ara. kavrak * Ateyakmak iin kullanlan kuru yaprak vb. kavram * Bir nesnenin zihindeki soyut ve genel tasarm, mefhum, fehva, nosyon. * Nesnelerin veya olaylarn ortak zelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altnda toplayan genel tasarm, mefhum, nosyon. * Karn zar, periton. * Tutam, avu dolusu. kavram karmaas * Anlalmazlk, anlam yetersizliine dmek. kavrama * Kavramak ii, anlama, alglama. * Aa kuak. * Kk orak. * Otomobilde motor ile vites kutusunu birbirine balayp ayran, motordan gelen hareketi sarsntsz olarak teki aktarma elerine ileten dzen, debriyaj. * Bu dzeni iletmeye yarayan ayaklk. kavrama noktas * Arabann harekete getii an ve durum. kavramak * Elle skca tutmak. * Her ynn anlamak, iyice anlamak, tam anlamak. kavramclk * Kavramn, onu bildiren szden farklbir varlk olduunu ve gerein zihinde bulunmadnileri sren reti, konseptalizm. kavramlama * Kavram durumuna gelme. kavramlamak * Kavram durumuna gelmek. kavramsal* Kavramla ilgili, kavram niteliinde olan. kavranlma * Kavranlmak ii. kavranlmak * Kavranmak. kavranlmaz * Zihinde oluturulamayan veya oluturulabildii hlde gerekten byle bir eyin var olmasakla smayan. kavranma * Kavranmak ii. kavranmak * Kavranmak ii yaplmak. kavratma * Kavratmak ii. kavratmak * Kavramasnsalamak. kavray * Kavrama, anlama, alglama yetisi. * Bir algnn dorudan doruya kavranmas. kavrayl* Kolayca anlama, alglama yetisi olan. kavraysz * Kavraycolmayan. kavruk * Kavrulmuolan. * Yann ilerlemesine karlk iyi gelimemiolan. * Kurumaya yz tutmu.

kavrukluk * Kavruk olma durumu. kavrulma * Kavrulmak ii. kavrulmak* Kavurmak ii yaplmak. * yi gelimemek, ufak, zayf, clz kalmak. kavrulu * Kavrulmak ii veya biimi. kavak * Akarsu, yol gibi uzayp giden eylerin kesitikleri veya birletikleri yer. kavak adas * Kavak iindeki hareketleri tanzim eden, gen, daire, drtgen, damla vb. ekillerde olabilen ve d kenarlarbordr taile snrlandrlmyap. kavuk * i boey. * Sark sarlan balk. * drar torbas, mesane. kavuk sallamak * bir kimseye yaranmak iin onun sz veya davranlarnuygun bulmak, onaylamak. kavuku * Kavuk yapan veya satan kimse. * Birine yaranmak iin onun sz veya davranlarnuygun bulan, onaylayan kimse. kavuklu * Kavuk giymi. * (ilk harf byk) Orta oyununda hikyeyi anlatp asl grevi stlenen, espri ve komiklik yapan kii. kavukluk * Kavuk koymaya yarayan kk raf. kavun * Kabakgillerden, srngen gvdeli, iri meyveli bir bitki (Cucum). * Bu bitkinin genellikle gzel kokulu, sulu ve etli meyvesi. kavuncu * Kavun satan kimse. kavunii * Pembeye alan sarrenk. * Bu renkte olan. kavunsu * Kavuna benzeyen, kavunu andran. kavurga * Buday, msr gibi tahllarn kuru yemigibi yenilmek iin atete kavrulmuu. kavurma * Kavurmak ii. * Tencerede piirilip kendi yayla kzartldktan sonra dondurulup saklanan et. * Kavrulmuolan. kavurmac * Kavurma yapan veya satan kimse. kavurma * Kavrulmubuday. kavurmak * Bir eyi bir kabn iinde su katmadan kzartarak piirmek. * (rzgr, souk, scak vb. iin) Kurutmak; yakmak. * ok zmek, yakmak, mahvetmek. kavurmal* inde kavurma bulunan. kavurmalk * Kavurma yapmaya elverili yiyecek. * Kavurma iin ayrlm. kavurtma * Kavurtmak ii. kavurtmak * Kavurmak iini yaptrmak. kavuru

* Kavurmak ii veya biimi. kavuma * Kavumak ii, buluma, telki. * Erime, elde etme. * (gneiin) Batma. * Mantar ve yosun snfndan bazaabitkilerde, yeni bir birey oluturmak iin iki ayrhcrenin birlemesi. kavumak * Ayrkalnan, sevilen bir kimseyle bir araya gelmek, onu yeniden grmek. * Yokluu ekilen veya ok istenen bir eye erimek, onu elde etmek. * Katlmak. * Bir araya gelmek, birlemek. * (gneiin) Batmak. * Varmak, ulamak. kavutak * arkve trkde tekrarlanan dize, nakarat. kavuturma * Kavuturmak ii. kavuturmak * Kavumasnveya kavumalarnsalamak. kavuulma * Kavuulmak ii. kavuulmak * Bir araya gelinmek, birleilmek. kavuum * Yer yuvarlabir uta kalmak zere, yerin, gnein ve herhangi bir gezegenin bir doru zerine gelmeleri, itima. kavuum devri * Bir gezegenin iki kavuumu arasnda geen zaman aral. kavuur su yosunlar * remeleri kavuma yoluyla olan su yosunlar. kavut * Kavrulmuve dvlmtahl ununa eker veya tatlyemikatlarak yaplan yiyecek. kavuz * Budaygillerin baanda, baakklarveya iei saran kabuk. * i bo, kabuklu yemi. kavuzlular* Bir eneklilerden, ieklerinde renkli ta yaprayerine, kavuz denilen yeil renkte yapracklar bulunan bitki takm. kavzama * Kavzamak ii. kavzamak * Sktutmak, kavramak. * Korumak, muhafaza etmek. kay * Yamur, yaz yamuru. kay * Kusma. kay etmek * kusmak. kaya * Byk ve sert taktlesi. * Kaya. kaya bal * Kaya balgillerden, kayalk yerlerde yaayan, ou koyu renkli kk balk (Gobius gobius). kaya balgiller * Kemikli balklardan, kk boyda iri bal, yzgeleri karn zerinde tekerlek biiminde olan bir familya. kaya gibi * ok salam. kaya gvercini * Gvercingillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'nn kayalk yerlerinde yaayan bir ku(Columbo livia). kaya hanisi * Lahos.

kaya horozu * Gney Amerika'da yaayan, erkekleri portakal renginde, banda tepelii olan ku(Rupicola). kaya keleri * Bukalemun. kaya lifi * Tapamuu, asbest. kaya rmcei * Talar arasnda yaayan bir rmcek tr. kaya sansar * Dalk yerlerde yaayan bir tr sansar. kaya sarmsa * Gen yapraklarsarmsak yerine kullanlan bir tr yaban sarmsa(Allium ampeloprasum). kaya sarma * Kayalklarda biten sarmsak. kaya suyu * Kayadan szan su. kaya tuzu * Doada billr durumunda bulunan tuz. kaya umazsa dere dolmaz * byk ihtiyalarda byk fedakarlk yapmak gerekir. kayaba * Bir Anadolu ezgisi ve bu ezgiyle sylenen koma. * Trk halk edebiyatnda oban trks. kaya * Doada byk yer tutan, yer kabuunun yapgereci olan bir veya birka mineralden oluan ktle. kayaan * zerinde kolaylkla kaylan, kaypak. kayaan ta * Killerin bakalamile olumu, yaprak biiminde ayrlabilen, mavimsi bir ta, arduvaz. kayaanlk * Kayaan olma durumu. kayak * Kar veya su zerinde kaymak iin ayaa taklan ara, ski. * Bu arackullanarak yaplan spor. kayak evi * Kayak blgesinde yaplan kk ev. kayak * Kayak yapan sporcu. kayaklk * Kayakolma durumu. * Kayak sporculuu. kayalk * Kayasok olan yer. kayan * Kayarak yer deitiren. * Yass, dz, kat kat olumuta. * Dadan inen sel. kayar * Hayvanlarn eskiyen nallarnn ivilerini deitirme ilemi. * Pay. kayarlama * Kayarlamak ii. kayarlamak * Hayvann eskiyen nallarnonarmak, eskiyen naln ivilerini yenilemek. * At nalnveya dven talarnyeniden koymak veya onarmak. * Svmek, kfretmek. kayarto * Ahlksz kimse, mel'un. kaybedilme * Kaybedilmek ii. kaybedilmek * Kaybetmek ii yaplmak.

kaybetme * Kaybetmek ii, yitirme. kaybetmek * Yitirmek. * Yenik dmek, yenilmek. * Para bakmndan zarara girmek. * lm dolaysyla ayrlmak. kaybolma * Kaybolmak ii. kaybolmak * Yitmek. * Grnr olmaktan kmak, grnmez olmak. kaybolu* Kaybolmak ii veya biimi. kayda deer * nemli, dikkati eken. kayda geirmek * ilikili bulunduu deftere yazmak. kaydedici * mle. kaydedilme * Kaydedilmek ii. kaydedilmek * Kaydetmek ii yaplmak, yazlmak. kaydetme * Kaydetmek ii. kaydetmek * Yazmak, baznemli noktalartespit etmek. * Herhangi bir eyi bir yere mal etmek, bir eyin tarih, numara veya adnbir deftere geirmek. * Hatrlamak iin yazmak, not etmek. * Belirtmek, sylemek. * Sesi veya resmi manyetik bant zerine geirmek. * Olumlu sonu almak. * Scaklk, basn gibi bir niceliin deikenliini tespit etmek. kaydettirme * Kaydettirmek ii. kaydettirmek * Kaydetmek iini yaptrmak, yazdrmak. kaydhayat * Kaydhayatla ve kaydhayat artyla szlerinde "yaadkadar", "yaadsrece" anlamnda kullanlr. kaydihtiyat * Temkinli davranma, ihtiyatlolma. kaydrak * Yass, kaygan akl. * ocuklarn byle bir taayakla kaydrarak oynadklaroyun. * ocuklarn oturup kayarak elenmeleri iin, ocuk bahelerinde bulundurulan oyun arac. * Tomruklarn kolay tanmasiin dadan kaydrldyer. kaydrlma * Kaydrlmak ii. kaydrlmak * Kaymassalanmak, kaymasna yol almak. kaydr * Kaydrmak ii veya biimi. kaydrma * Kaydrmak ii. * Alcnn herhangi bir ara zerinde eitli ynlere hareket ettirilmesi. * Savunmann belirli bir annda, oyunun g noktasnbirdenbire deitirme. kaydrmak * Kaymasnsalamak, kaymasna yol amak. kaydrtma * Kaydrtmak ii. kaydrtmak * Kaymasnsalatmak, kaymasna sebep olmak.

kaydiye * Kayt iin alnan para. kaydolma * Kaydolmak ii, yazlma. kaydolmak * Yazlmak. kaygan * Islak veya dz olduundan, kendisi kayan veya zerinde kaylan, kaygn. kaygana * Omlet. * Yumurta alkanarak yaplan bir eit tatl. kayganalk * Kaygana iin gereken malzeme. kayganlk * Kaygan olma durumu. kayg * znt, endie duyulan dnce, tasa. kaygekmek * znt, tasa duymak. kayglandrma * Kayglandrmak ii. kayglandrmak * Kayglanmasna sebep olmak. kayglan* Kayglanmak ii veya biimi. kayglanma * Kayglanmak ii, zlme. kayglanmak * Kaygduymak, zlmek. kaygl * Kaygsolan, zntl. kaygn * Kaygan. * Gebe deve. kaygsz * Kaygsolmayan, kaygduymayan, aldrmaz. kaygszca * Kaygsz, aldrmaz (bir biimde). kaygszlk * Kaygsz olma durumu veya kaygszca davran. Kay * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. kayk * Krek veya yelkenle yrtlen ufak tekne. * Bir yana kaym. kayk gibi * kaya benzer biimde, kayn durumuna uygun olarak. kayk salncak * Bayram yerlerinde kurulan kayk biiminde salncak. kayk tabak * Kayk biiminde uzun ve dz tabak. kayk yaka * Aklomuzlara doru olan oval yaka. kayk yanatrmak * bir konuya veya soruna yavayavagirmek. kayk * Kaykla insan veya yk tayan kimse. kaykkavgas * Sonucu olmayan, bktrcmnakaa. kayklk * Kayk yapma ve satma ii. * Kayk iletme ii.

kaykhane * Kayklarn ekildii, korunduu st rtl yer. kayn * Kayngillerin rnek bitkisi olan, kerestesi beyaz bir orman aac(Fagus orientalis). kayn * Karveya kocaya gre birbirlerinin erkek kardei, kayn birader. kayn baba * Kaynata. kayn birader * Kayn (II). kayn peder * Kaynata. kayn valide * Kaynana. kayno * Kayn biraderlere sevgi yollu sylenen sz. kayngiller* ki eneklilerden, palamut diye adlandrlan meyveleri yksks bir kadehik iinde duran, kayn, mee, kestane gibi ou kerestelik orman aalarniine alan bir familya, palamutlular. kaynlk * Kayn aalarok olan yer. kaynlk * Kayn (II) olma durumu. kaynt * Alk bastrmaya yarar yiyecek, attrlmaya yarar yiyecek. kayp * Yitme, yitim. * Yitik, zayi. kayp vermek * (ulus, toplum, kuruluvb. iin) deerli bireylerini yitirmek. kayplara karmak * bulunduu yerden ayrlp gitmek, gittii yeri bildirmemek, grnmez olmak. kayr * Kaln kum. * nce kum. kayrc * Kayran, koruyan, iltimas. kayrclk * Kayrma ii, iltimaslk. kayrlma * Kayrlmak ii. kayrlmak * Kayrmak ii yaplmak veya kayrmak iine konu olmak. kayr * Kayrmak ii veya biimi. kayrma * Kayrmak ii, koruma, himmet, iltimas. kayrmak * Koruyarak baarsnsalamak, elinden tutmak, himmet etmek. * Birini, bakalarnn veya iin zararpahasna tutmak, haksz yere kolaylklar salamak" iltimas etmek. kayrtma * Kayrtmak ii. kayrtmak * Kayrmak iini yaptrmak. kays * Glgillerden bir aa (Prunus armeniaca). * Bu aacn ak turuncu renkte, eti sulu, gzel kokulu, tek ve sert ekirdekli tatlmeyvesi. * Beyazpimi, sarsyarpimi(yumurta). kayshoaf * Kaysnn kaynatlmasile yaplan hoaf. kayskompostosu * Kaysnn ekerle kaynatlmasile yaplan komposto.

kayskurusu * Kurutulmukays. kay * Balamak, tutmak veya skmak amacyla kullanlan, dar ve uzun ksele dilimi. * Ustura bilenen cillksele. kay * Kaymak ii veya biimi. kaybal * Kt balgillerden, Kuzey Avrupa denizleriyle Akdeniz'in derinliklerinde yaayan kemikli bir balk (Regalecus glesne). kaydili * Kaba ve irkin szler kullanlarak konuulan dil. kaygibi * sert, koparlmayan. * kara, ok kirli. kaya ekmek * aldatmak, kandrmak. kaya ekmek * usturann klasnalmak iin berber kayna srtmek. kay * Kayyapan veya satan kimse. * Aldatc, hileci. kaykran * Baklagillerden, kkleri topraa derince girerek, tarlalar srlrken sabantutan, iekleri krmzbir bitki, sabankran (Onosisspinosa). kayt * Bir yere mal ederek deftere geirme. * Bir yaznn, bir hesabn tarih, numara vb. nin veya kopyasnn bir yerde yazlbulunmas. * Snrlama, davranlarnereveleme. * art. * nem verme, gzetme. * Resm belge. * Ses veya resmi, manyetik bant zerine geirme ilemi. kayt * Pencere erevesi. * Ara, eya. kayt altna girmek * davranlarsnrlandrlmak; bir ey yapmaya zorlanmak. kayt defteri * Kayt yaplan defter. kayt koymak * engellemek, snrlamak, takyit etmek. kayt kuyut * Snrlandrmalar. kaytm * Bir olayn kendi sebepleri zerindeki tepkisi, rcu. kaytmla uslamlama * Geriye dnerek sonu karma. kaytlama * Kaytlamak ii, takyit. kaytlamak * Bir takm artlarla balamak, snrlandrmak, takyit etmek. kaytl * Kaydyaplm, kayda geirilmiolan. * arta bal. kaytma * Kaytmak ii. kaytmak * Bir eyi yapmaktan vazgemek, bir karardan dnmek, nkul etmek, rcu etmek. kaytsz * Kaydyaplmam, deftere veya yazya geirilmemiolan. * Bir arta balolmayan.

* Aldrmaz, ilgisiz, umursamaz, lkayt. kaytsz kalmak * nem vermemek, umursamamak. kaytsz olmak * kayt edilmemiveya yazya geirilmemiolmak. * ilgisiz, umursamaz, nem vermeyen durumda bulunmak. kaytsz artsz * Hibir art ve baolmakszn. kaytszca * lgisiz, aldrmaz (bir biimde). kaytszlk * Aldrmazlk, ilgisizlik, umursamazlk, lkayd. kayttan dmek (veya birinin kaydnsilmek) * bir yere mal olmaktan kararak defterde bu durumu belirtmek. kaykay * Tahtadan yaplm, altnda tekerlekler bulunan zerinde kaylan alet. kayklma * Kayklmak ii. kayklmak * Arkaya doru eilerek, yaslanarak oturmak. kaykltma * Kaykltmak ii. kaykltmak * Kayklmasnsalamak, kayklmasna sebep olmak. kayma * Kaymak (II) ii. * Herhangi bir sebeple filmin atlamasveya grntnn perdeye tam olarak gelmemesi. kaymanalmak * bir eyin en byk payn, krnele geirmek. kaymak * Stn yznde zar durumunda toplanan, ak sarrenkli, koyu yalkatman. * St yayvan kaplar iinde ve hafif atete tutarak elde edilen koyu, yalz. * Yamur ve selden sonra topran zerinde kalan zl tabaka. * Bir eyin en iyi ve sekin blm. kaymak * Dz, slak veya kaygan bir yzey zerinde srtnerek kolayca yer deitirmek. * Kaygan bir yzey zerinde birdenbire dengesini yitirmek. * Yerini deitirmek. * Yer, durum deitirmek. * Gr, dnce veya tutumunu deitirmek. * "stemeden bir ey yapmak" anlamyla bazdeyimlerde geer. * Anlamdeimek. * Kurtulmak. kaymak balamak (veya tutmak) * stn veya bir svnn zerinde kaymak olumak, kaymaklanmak. kaymak gibi * bembeyaz ve przsz. * tadgzel ve yumuak. kaymak kd * zen isteyen basklarda kullanlan, dzgn, parlak, przsz kt, kue kd, papyekue. kaymak tabakas * Bir toplumun sekin ve zengin kesimi. kaymak takm * \343 kaymak tabakas. kaymak ta * Parlatlmaya elverili, yumuak, beyaz, yarsaydam bir tr mermer, su mermeri, albatr. kaymakalt * Yaalnmst. kaymakam* Bir ilenin en byk ynetim grevlisi, ilebay. * Yarbay. kaymakamlk

* Kaymakam olma durumu. * Kaymakamn grevi. * Kaymakamn makamve bu makama balresm dairelerin btn. * le, kaza. kaymak* Kaymak yapan veya satan kimse. kaymaklanma * Kaymaklanmak ii. kaymaklanmak * Kaymak balamak, kaymak tutmak. kaymakl* Kaymaolan. * zerine veya iine kaymak konulmuolan. kaymakldondurma * Stten yaplmdondurma. kayme * Kt para, kaime. kaymelik * Herhangi bir kayme deerinde olan. kayna * Volkan blgelerinde, belli aralklarla su ve buhar fkrtan scak kaynak, gayzer. kayna ta * Kaynalarda oluan silisli kelti, gayzerit. kaynanalmak * (bir yerden) esas almak, bir esasa veya destee dayandrmak. kaynak * Bir suyun ktyer, kaynarca, pnar, memba. * Bir eyin ktyer, mene. * Bir haberin ktyer. * Aratrma ve incelemede yararlanlan belge. * Herhangi bir enerjinin oluup evreye yayldyer. * ki metal veya yapay paraysl yolla birletirme yntemi, kaynatrp yaptrma ii. kaynak kii * Salam, gvenilir, doru bilgiler edinilen kimse. kaynak makinesi * Kaynak yapmnda kullanlan makine. kaynak suyu * Kaynan veya gzemin banda alnan su. kaynak yapmak * iki metal veya yapay paraysyoluyla birletirmek. kaynaka * Belli bir konu, yer veya dnemle ilgili yaynlarkapsayan veya en iyilerini seen eser, bibliyografya, bibliyografi. kaynakac * Kaynaka hazrlayan kimse. kaynak* Kaynak yapan kimse. kaynaklk * Kaynak yapma ii. kaynakhane * Kaynak ileri yaplan yer. kaynaklanma * Kaynaklanmak ii veya durumu. kaynaklanmak * Kaynak hlini almak. kaynama * Kaynamak ii. kaynama noktas * Saf bir svnn belirli bir basnta kaynamaya baladscaklk. kaynamak * Bir sv, scaklbelli bir dereceyi bulunca, buhar durumuna geerek fokurdamak. * (byle bir svnn iinde bulunan ey) Fokurdamak. * (yemek iin) Pimek, halanmak.

* Yerden kmak. * (krk, atlak kemik veya metal paralariin) Eski durumunu almak, birbirine yapmak. * (yara iin) Kapanmak, iyilemek. * (mayalbir ey iin) Kabarp kprmek. * (mide iin) Ekimek. * alkantdurumunda olmak, dalgalanmak. * ok miktarda bulunmak. * Gizli bir ievirmek, iin iin hazrlanmak. * (bir yerde) Huzursuzluk, tedirginlik olmak. * stenildii gibi olmamak, gereklememek. * Arada kaybolmak. * Artmak, oalmak, younlamak. kaynana * Kadna gre kocasnn, kocaya gre karsnn annesi, kayn valide. kaynana az * leri geri veya yersiz konuma, gereksiz dedikodu yapma. kaynana zrlts * Bir sap evresinde evrilen, evrildike takrtlbir ses karan ocuk oyunca. kaynanadili * Dil biiminde yassve dikenli dallarolan bir kakts trne halkn verdii ad. * Bir ine oyasrnei. kaynanalk* Kaynana olma durumu. * Kaynanaya yakr davran. kaynanalk etmek * (kaynana) geline veya damada kt davranmak. * bir yaknna gereinden ok karmak. kaynar * Kaynamakta olan. * ok scak. * Kaynak, pnar. kaynarca * Kaynak. * Scak su kayna. * Hastalara kaynatlarak iirilen pekmez, yave baharat karm. kaynak * Birbirine kaynam, kaynam. * Kprdak, oynak (kadn). kaynama * Kaynamak ii. * Kalabaln ok olduu bir yerde kprdanma, hareketlilik. * Huzursuzluk. kaynamak * Ayrlmayacak bir biimde birlemek. * ok kalabalk ve kprdak olmak, hareket etmek. * Birbirine iyice uymak. * Uyumak, yakn iliki kurmak, derinletirmek. * Birlemek. * Huzursuzluk olmak. kaynatrma * Kaynatrmak ii. * Kelime veya birleik kelime ierisinde bir araya gelen seslerin birbirlerini etkileyerek ksalmaya yol amas olay: Kayn ana > kaynana, kayn ata > kaynata, stl a> stla gibi. kaynatrma sesi * nl ile sona eren bir kelimeye nl ile balayan bir ek geldiinde araya giren y sesi: ki-y-i, oda-y-a, soruyu vb. kaynatrmak * Kaynamasnsalamak. kaynata * Kadna gre kocasnn, kocaya gre karsnn babas, kayn baba, kayn peder. kaynatalk * Kaynata olma durumu.

kaynatlma * Kaynatlmak ii. kaynatlmak * Kaynatmak ii yaplmak. kaynatma * Kaynatmak ii. kaynatmak * Kaynamasnsalamak. * Kaynak yapmak. * Konumak, sohbet etmek. * Belli etmeden almak; unutturmak. kaynayan kazan kapak tutmaz * iin iin gelien olaylar veya duygular bir yerde patlak verir. kaynay * Kaynamak ii veya biimi. kaypak * Kayagan, kaygan. * Sznde durmaz, dnek. kaypaka * Biraz kaypak. * Sznde durmayarak, dneklik ederek. kaypaklama * Kaypaklamak ii. kaypaklamak * Kaypak bir duruma gelmek. kaypaklk * Kaypak olma durumu. * Sznde durmazlk, dneklik. kaypama * Kaypamak ii. kaypamak * Ayakaymak. kayra * Yksek tutulan veya saylan birinden gelen iyilik, ltuf, ihsan, atfet, inayet. * Bkz. Tanrkayras. kayraclk * Evrendeki btn olaylartanrsal sebebe dayandran, insanlarn ancak Tanrkayrasyla, bayla kurtulabileceini ileri sren reti, providansiyalizm. kayrak * Ekime elverili olmayan, tal, kumlu toprak. * Yass, dz ta. * Bilei ta. kayran * Orman iinde genive plak alan, dzlk. kayrlma * Kayrlmak ii. kayrlmak * Kayrmak ii yaplmak. kayser * Roma, Bizans ve Alman imparatorlarna verilen unvan. kaya * Kayamak olay, kayma, g, heyeln. kayama * Kayamak ii. kayamak * Kaya, toprak vb.yerinden koparak aaya kaymak. kayat * Kayama sonucu yerinden kopmupara. kaytaban * Sr, deve srs. * Babo, dzensiz. kaytak

* Kuytu. * Sznde durmayan. * Yac, dalkavuk, numarac. kaytaklk * Kaytak olma durumu. kaytan * Pamuk veya ipekten sicim. * Yelkeni yarkapatmak iin kullanlan rg halat. kaytan bykl * nce ve uzun bykl. kaytanl * Kaytanolan, kaytanla dikilmi. kaytarc * ten kaan kimse. kaytar * Kaytarmak ii veya biimi. kaytarma * Kaytarmak ii. kaytarmac * Kaytaran (kimse). kaytarmaclk * Kaytarmacnn ii. kaytarmak * Geri evirmek, iade etmek. * ten kamak. kayym * Bkz. kayyum. kayyum * Cami hademesi. * Belli bir maln ynetilmesi veya belli bir iin yaplmasiin grevlendirilen kimse. kayyumluk * Kayyum olma durumu. * Kayyumun grevi. kaz * Perde ayakllardan, uzun, beyaz veya gri boyunlu, suda ve karada yaayan, uan, yaban veya evcil ku (Anser). * Budala. kaz aya* Bkz. kazaya. kaz gelen yerden tavuk esirgenmez * byk karlar beklenen yerde kk fedakrlklar yaplmaldr. kaz kafal* Anlaysz, kavraysz, kafasz. kaza * Can veya mal kaybna veya zararna sebep olan kt olay. * Vaktinde klnmayan namazveya tutulmayan orucu sonradan din kurallara uygun olarak yerine getirme. * Yarg, yarglama. * Kadnn grevi. * le, kaymakamlk. kaza dairesi * Yargevresi. kaza etmek * vaktinde klnmayan namaz, tutulmayan orucu din kurallara uygun olarak yerine getirmek. kaza ile * kazara. kaza kurunu * Yanllkla gelen mermi. kaza ve kader * aln yazs. kazaen * Kazara. kaza

* Kazmakta veya temizlemekte kullanlan demir ara. Kazak * Kazakistan Cumhuriyeti'nde yaayan Trk soylu halk veya bu halktan olan kimse. * Gney Rusya'da yaayan Slavlambir topluluk ve bu topluluktan olan kimse. * Kazaklara zg olan, Kazaklarla ilgili olan. kazak * Genellikle kollu, batan geirilerek giyilen, rme st giysisi. * Cokeylerin giydii, gz alcrenklerde bir tr ceket. kazak * Rusya'da ve ran'da ayrbir snf oluturan atlasker. * Karsna sz geirebilen, dediini yaptrabilen erkek, klbk kart. Kazak melmesi * Bir bacak zerinde melip dizi iyice bkerken, teki bacande tutma biiminde yaplan bir g altrmas. Kazaka * Kazak Trkesi. kazaklk * Karsna sz geirme, dediini yaptrma durumu. kazal * Kazaya yol aan, sakncal, tehlikeli. * Kaza geirmiolan. * lesi olan. kazamat * Obslerden, bombalardan korunmak iin yerin altna kazlmsiper. kazan * ok miktarda yemek piirmeye veya bir ey kaynatmaya yarar byk, derin ve kulplu kap. * Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatnda, suyun kaynatldkapalkap. kazan (biri) kepe * bir kimsenin, bir yeri iyice aratrdnanlatr. kazan dairesi * ok katlyaplarda stma sisteminin yer aldblm. kazan kaldrmak (veya devirmek) * (yenieriler) yemek piirilen kazankaldrarak ayaklanmak, isyan etmek. * yneticinin bir tutumuna karhep birden ayaklanmak, isyan etmek. kazan kaynamayan yerde maymun oynamaz * hibir ikarlksz yaplmaz. kazan ta* Kalsiyum tuzlarkapsayan suyun stldkabn i yzeyinde oluturduu katman. kazanc * Kazan yapan, satan veya onaran usta. * Kazanateleyen kimse, atei. kazanclk * Kazancnn ii veya meslei. kazan * Satlan bir mal, yaplan bir iveya harcanan bir emek karlnda elde edilen para, temett. * Yarar, kar, kr. kazanl * Kazanmolan. * Kazan getiren, kazan salayan. kazansz * Kazancolmayan. kazandrma * Kazandrmak ii. kazandrmak * Kazanmasnsalamak. kazandibi * Dibi tutturularak hafif yank kokusu verilmimuhallebi. kazankapalkaynamak) * i yz bilinmemek. kazanlma * Kazanlmak ii. kazanlmak

* Kazanmak ii yaplmak. kazanm * Kazanmak ii. * Bir iyerinde iilere salanan hukuk, sosyal ve mal her tr hak. kazan * Kazanmak ii veya biimi. kazanma * Kazanmak ii, edinme. kazanmak * Kazan salamak. * Olumlu, iyi bir sonu elde etmek. * kmak, isabet etmek. * Edinmek, sahip olmak. * Uramak, yakalanmak. * Kendinden yana ekmek. * Ele geirmek, fethetmek. * Yenmek, galip gelmek. kazara * Kaza sonucu, yanllkla, bilmeden, kazaen. * Rastgele, tesadfen. kazaratar * Eklemli bir kol zerinde hareket eden kepeli bir ark veya zincirle donatlmkazmakinesi, kazma, ekskavatr. kazasz * Kazaya uramadan yaplan. * Kazasz bir biimde. kazasz belsz * Kazaya veya gle, skntta uramadan. kazaska * KaynaKafkasya olan ve hzloynanan bir halk dans. kazasker * lmiye snfnn yksek derecesinde bulunan devlet grevlisi. kazaskerlik * Kazaskerin yapti, kazaskerin rtbesi ve makam. kazaya brakmak * (namaz iin) vaktinde klnamayandaha sonra klmak. kazaya kalmak * (namaz iin) vaktinde klnamamak. kazaya rza gstermek * yargya, verilen hkmlere boyun emek. kazaya * Ispanakgillerden, yapraklarkaz ayana benzeyen bir bitki (Chenopodium). * ok kollu engel. * aprazlama yaplan teyel, Hristo teyeli. * Bir ucuna, ortasndan bir ikincisi balanarak yaplan ulu halat. * Ak turuncu renk. * Bu renkte olan. kazaz * Ham ipei iplik ve ibriim durumuna getiren kimse. kazazede * Kazaya uram, kaza geirmiolan (kimse). kazboku * Kirli sar(renk). * Bu renkte olan. kazdukura (veya kuyuya) kendisi dmek * bakasiin hazrladktle kendi uramak. kazdrma * Kazdrmak ii. kazdrmak * Kazmak iini yaptrmak. kazein * Stte bulunan protein maddesi.

* Bkz. bitkisel kazein. kazein tutkal * Eki stten kire yardmile retilen ve souk olarak kullanlan aa yaptrcs. kazevi * Saz veya kamtan rlmbyk sepet, zembil. kazg * Tandrdan ekmei karmaya yarayan bir ara. * Bitki kk karmaa yarayan ucu sivriltilmisopa. kaz * Bir yeri kazma ii, hafriyat. * Yer altndaki tarih deeri olan eyleri, yaplarortaya karmak amacyla arkeologlarca topran belli kurallara ve yntemlere gre kazlmas, aratrlmas. * Tahta, maden gibi eyler zerine yazveya resim oyma ii, hak (II). kazbilimci * Arkeoloji ile uraan kimse, arkeoloji uzman, arkeolog. kazbilimi* Arkeoloji. kazbilimsel * Arkeoloji ile ilgili, arkeolojik. kazkoz anlamak * sylenen eyi ok yanlanlamak. kazc * Kazveya oyma ii yapan. kaza vurmak * bir kimseyi yere dikilmiucu sivri bir kaza oturtarak ldrmek. kazk * Topraa aklmak iin hazrlanm, ucu sivri ubuk. * Direk, sopa. * Yaplarn temelinde kullanlan, topraa aklan veya toprak iine giren tahta, maden veya betonarmeden silindir, prizma vb.biimindeki uzun para. * nsanzerine oturtarak ldrdkleri, yere dik aklmsivri ulu odun veya i. * Kaza oturtarak uygulanan ldrme cezas. * Genellikle yalgrete, greinin, elini hasmnn kispeti iine sokarak yaptoyun. * Alverite aldatlma. kazk atmak * aldatmak, kazklamak. kazk dikmek * devamlkalmak, ebediyen yaamak. kazk gibi * dimdik ve sert. kazk kadar * kocaman (kimse). kazk kakmak * umulduundan pek ok yaamak. kazk kk * Havuta olduu gibi topraa dikine giren koni biiminde kk. * Topran iinde derinlere doru dik bir ekilde gelien, zerinden kan ikincil yan kkleri ounlukla az olan kk. kazk marka * ok pahal. kazk yemek * aldatlmak, kazklanmak. kazk yutmugibi * Bkz. baston yutmugibi. kazkazan * Kazndnda, ayntutardan n bir arada bulma esasna dayalbir tr talih oyunu. kazk * Alverite aldatan, pahalmal satan (kimse). kazklama * Kazklamak ii. kazklamak * Bir tarla veya arsann snrnbelirtmek iin kazk akmak.

* Kazk cezasna arptrmak. * Bir mal, bir kimseye deerinden ok pahalya satmak, alverite aldatmak. kazklanma * Kazklanmak ii. kazklanmak * Kaza oturtulmak. * Bir maldeerinden ok pahalya almak, alverite aldatlmak. kazklay* Kazklamak ii veya biimi. kazkl * Kazolan, kazkla desteklenmiolan. kazklhumma * Tetanos. kazl * Kldan bklmuval dikmekte kullanlan ip, sicim. kazl * Kazlmak ii veya biimi. kazlma * Kazlmak ii. kazlmak * Kazmak ii yaplmak. kazm * Kazma ii. kazma * Kazmak ii. * Vcutta boluklar iinde bulunan yabanccisimleri, hasta veya zararlsaylan dokularkazyarak almak, krtaj. kazma resim * Aa, metal veya tabir yzeye ayrkatlar hlinde deiik renkli boyalar srldkten sonra, stteki katlar yer yer kazyarak alttaki renklerden yararlanma teknii, gravr. * Bu teknikle yaplan resim, gravr. kazmak * Kesici bir aracsrterek bir eyin yzndeki tabakaykaldrmak. * Kesici bir ara kullanarak silmek, karmak. * Serte ovmak. * Vcuttaki yabancbir cismi hasta, zararlveya istenmeyen bir organalmak, temizlemek, yok etmek. * Traetmek. * Metal bir yzey stne sert bir arala ekil izmek, yazyazmak, naketmek. * Asln, kkn ok detaylaratrmak. kazmk * St, muhallebi ve yemek pierken tencerenin dibinde yanan yapkan blm. kazn ayayle deil * bir sorun, bir durum sanldgibi deildir. kaznma * Kaznmak ii. kaznmak * Kendi kendini kazmak. * Kazmak ii yaplmak. * Derisini kazr gibi kamak. * Derisini yzercesine traolmak. * Her tarafiyice temizlemek. * Varyou, elindeki btn parasalnmak veya alnmak. kaznt * Kazyarak karlan para. * Ktta kazma izi. kazntl * Kazntsolan (kt, yaz). kaztma * Kaztmak ii. kaztmak * Kazmak iini yaptrmak. kazy

* Kazmak ii veya biimi. kaziye * nerme. kazkanad* Grete hasmnn bankoltuk altna alarak hasmarkadan, yandan sararak, elleri koltuklaraltndan geirdikten sonra srtnda veya ensesinde birletirme biimindeki oyun. kazma * Kazmak ii. * Toprakazp kaldrmak, dzeltmek gibi ilerde kullanlan aa sapldemir ara. * Kazlarak yaplm. kazma di* n dileri uzun ve dardoru kk olan (kimse). kazma gibi * byk, kocaman (di). kazmac * Kmr ocaklarnda kazma ile kmr karan ii. kazma * Bkz. kazaratar. kazmak * Herhangi bir arala topraamak, oymak. * Bu yolla ukur, kuyu, yol vb. oluturmak. * Hakketmek. kazmir * Bkz. kamir. kazolit * Hidratldoal kurun ve uranyum silikat. kazulet * Kocaman. kazurat * Dk. ke * Trk alfabesinin on drdnc harfinin ad. kebap * Dorudan doruya atete veya kap iinde susuz olarak piirilmiet. * Kzartma, evirme veya kavurma yoluyla hazrlanan her trl yiyecek. * Kavrulmu, kzarm. * Yanm, yank. kebap * Kebap yapp satan kimse. * Kebap yenilen veya satlan yer. kebaplk * Kebapolma durumu. kebapl * Kebabolan, iine kebap konulmuolan. kebaplk * Kebap yaplmaya elverili, kebap yaplmak iin ayrlm. kebe * Ksa kepenek. kebere * Gebre otu. kebir * Byk, ulu. * Yaa byk, yal. kebze * Krek kemii. kebzeci * Koyunlarn kebzesine bakarak gelecekten haber verdiini ileri sren kimse. kee * Yapaveya kei klnn dokunmadan, yalnzca dvlmesiyle elde edilen kaba kuma. * Bu kumatan yaplmolan. * Yere serilen hal, kilim gibi ynl demelik. kee klh etmek

* aldatmak, kandrmak. kee klh olmak * ordudan veya resm grevden karlmak. keeci * Kee yapan veya satan kimse. keecilik * Kee yapma veya satma ii. keeleme * Keelemek ii. * Keelemek ii. keelemek* Bir nesneye kee geirmek. * Metal bir yzeyi keeyle parlatmak. keelenme * Keelenmek ii. keelenmek * Keelemek. keeleme * Keelemek ii. keelemek * Telleri birbirinin iine girip kararak ayrlmaz olmak. * (deri) Przl duruma gelmek, kee gibi olmak. * Vcudun bir yeri uyuup duyarlazalmak. keeletirme * Keeletirmek ii. keeletirmek * Keelemesine yol amak. keeli * Keesi olan. keesini sudan karmak * g olan bir ii, durumu yoluna koyarak rahatlamak. keeyi suya atmak * ar ve namusu hie saymak. kei * Gevigetirenlerden, eti, st, derisi ve kliin yetitirilen, memeli evcil hayvan (Capra hircus). * Bu hayvann diisi. * nat. kei inad* Bir trl yumuamayan vazgeilmeden srdrlen inat. kei kmreni * Yapraklarsoan terine kullanlan bir tr yaban sarmsa. kei mantar * Bkz. ak mantar. kei postu * Keinin derisinin terbiye edilmesi ile yaplan post. kei sakal * Sakalyalnz enede sivri ve seyrek olarak bulunan. kei sd * Bataklklarda ve nemli ormanlarda ok bulunan bir st tr (Salix caprea). kei yemii * Yaban mersini. kei yolu * Engebeli yerlerden gelip geenlerin ayak izlerinden oluan, tekerlekli ara ilemeyen dar yol, r, patika. keiboynuzu * Baklagillerden, kerestesi marangozlukta, kabuklartabaklkta kullanlan bir aa, harnup (Ceratonia siliqua). * Bu aacn baklams, ekerli olan yemii, harnup. keiboynuzu gibi * ii ok, verimi az olan eyler iin sylenir. keiler * Keileri ve eitli koyun trlerini iine alan, dalk, kayalk yerlerde yaayan, hafif yapl, evik gevi, getiren hayvanlar snf. keileri karmak

* delirmek veya bir bunalm iinde bulunmak. keileme * Keilemek ii. keilemek * nadtutmak. keilik * natlk. keilik etmek * inat etmek. keimemesi * Sert kabuklu, iri taneli, uzunca, beyaz veya krmzmsbir eit zm. keisaan * obanaldatan, dakrlangc. keisakal* Ldengillerden, ayrlarda, nemli yerlerde yetien, topraklarmzraksve izgili iekleri mavimtrak veya mor renkte lden bitkisinin bir tr (Cistus creticus). * Glgillerden, beyaz veya penbe iekli, bahelerde ss bitkisi olarak yetitirilen bir aak, erkesakal, ayrmelikesi (Spiraea aruncus). keisedefi * Keisakal. keitrna * Kesici azgen biiminde olan oyma kalemi. keiye can kaygs, kasaba et (veya ya) kaygs * bakasnn byk zararkarsnda kendi kk yararndnenler iin sitem olarak sylenir. keiyi yardan uuran bir tutam ottur * gz doymayan hrslinsanlar kk bir kar iin btn varlntehlikeye atar. keder * Ac, znt, dert, sknt, strap, tasa. keder ekmek * acduymak, strap ekmek. keder vermek * znt vermek, kederlendirmek, tasalandrmak. kederlendirme * Kederlendirmek ii. kederlendirmek * Keder, znt duymasna yol amak, acvermek. kederleni* Kederlenme durumu. kederlenme * Kederlenmek ii. kederlenmek * Kederli olmak, zlmek, tasalanmak, mkedder olmak. kederli * Acl, zntl, mukedder. kedersiz * Acsz, zntsz. kedi * Kedigillerden, kpek dileri iyi gelimi, kaslarevik ve kuvvetli evcil veya yaban, kk memeli hayvan (Felis domesticus). kedi (veya eti) ne, budu ne? * yakk. * imknlar, gc snrl, parasaz. kedi bal * Erik, kaysgibi aalardan szan bir eit zamk. kedi bal * Kedi balgillerden, dileri ve solunga yarklarkk bir balk (Scyiliorhinus canicula). kedi balgiller * Balklar snfnn kpek balklartakmniine alan bir familya. kedi ciere bakar gibi bakmak (veya szmek, seyretmek) * imrenerek bakmak. kedi gibi * uysal ve sokulgan.

kedi gibi drt ayak zerine dmek * en g durumdan zarar grmeden kurtulmak. kedi ile harara girmek * geimsiz biri ile ibirlii yapmak. kedi ile kpek gibi * birbirleriyle geinemeyen, anlaamayan kimseler iin sylenir. kedi nanesi * Ballbabagillerden, krlarda yetien, kedilerin kokusundan ok holandbir bitki, yaban smbl (Nepeta cataria). kedi olalbir fare tuttu * imdiye kadar bir tek baarliyapabildi. kedi otu * ki eneklilerden, kk saphekimlikte kullanlan bir bitki (Valeriana). kedi otugiller * Yapraklarsapsz olan otsu bitkileri, seyrek olarak da aldurumundaki bitkileri kapsayan bitiik ta yaprakl, iki enekli bitkiler familyas. kedi yavrusunu yerken sana benzetir * yolsuz olduunu bildii bir ii yaparken kendini mazur gstermek iin bahane uydurur. kedi yetiemedii (veya uzanamad) ciere pis (veya murdar) dermi * elde edemeyecekleri eyi hor gstermeye kalkanlar iin sylenir. kediaya* Birleikgillereden, ss bitkisi olarak da yetitirilen, beyazms, yumuak, sk tyl bir bitki (Antennaria dioica). kedibast* Btn yzeye tutkal srmeyi gerektirmeyen ilerde, frayaralklbastrarak tutkal srme ii. kedidili * Genellikle dondurmann yannda yenilen bir tr tatlbiskvi. kedigiller * Kedi, aslan, kaplan, pars gibi hayvanlariine alan etil memeli hayvanlar snf. kedigz * Tatlarn arkasndaki krmzrenkli iaret lmbas. * Yollarda k vurduu zaman parlayan trafik iareti. kedinin boynuna cier aslmaz * bir kimseye, kullanp zarar verecei, kendine mal edip ortadan kaldracaey emanet edilmez. kediyalad* Kadife veya tiftikten yaplmbir rnn yzeyine verilen ekil. kediye peynir ( veya cier) smarlamak * gvenilmeyecek birine saklamasiin bir ey brakmak. kefal * Kefalgillerden, orta byklkte, ok pullu, kt bal, gmrenkte, beyaz etli bir balk (Mugil cephalus). kefalet * Birinin borcunu dememesi veya verdii sz yerine getirmemesi durumunda btn sorumluluu zerine alma durumu, kefillik. kefaleten * Kefalet yoluyla. kefaletname * Bir kimsenin kefil olduunu gsteren belge, kefillik kd. kefalgiller * Kefallarla onlara yakn trleri kapsayan kemikli balklar familyas. kefaller * Kefalgiller, kum balgiller, cennet balgiller, uskumrugiller familyalarniine alan kemikli balklar takm. kefaret * Bir gnahTanr'ya balatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oru. kefaretini demek * cezasnekmek. kefe * Terazi gzlerinden her biri. kefe * Semercilerin kullandbir tr ara. kefek * Kefeki.

kefeki * Yaplarda kullanlan ak renkli, delikli, hafif, ilenmesi kolay, atee dayanklbir tr ta. * Dilerin diplerinde ve kaplarda oluan kire tabakas. kefeki tutmak * kflenmek. kefekiye dnmek * delik deik olmak. kefeleme * Kefelemek ii. kefelemek * (at) Kefe (II) ile silip tylerini parlatmak. kefeli * Kefesi olan. kefen * Gmlmeden nce lnn sarldbeyaz bez, kefin. kefenci * Cenaze gereleri satan kimse. * Zorba. kefeni boynunda olmak * her an lm gze almak. kefeni yrtmak * ar bir hastalkta lm tehlikesini atlatmak. kefenin cebi yok * mal veya para "lrken gtrlmez" anlamnda cimriler iin sylenir. kefenleme * Kefenlemek ii veya durumu. kefenlemek * lye kefen sarmak, tekfin etmek. kefenleyi* Kefenlemek ii veya biimi. kefenli * Kefene sarlm. * Kefene sarlarak. kefenlik * Kefen olarak kullanlmaya elverili (bez). kefenlik para * lm durumunda gerekli masraflarn grlmesi iin ayrlmpara. kefensiz * Kefene sarlmam. * Kefene sarlmadan. kefere * Mslman olmayanlar, kfirler. kefil * Borlu borcunu demediinde veya bir kimse verdii sz yerine getirmediinde btn sorumluluu zerine alan kimse. kefil gstermek * bir iiin gerekli olan kefili bulmak. kefil olmak * borlu borcunu demediinde veya bir kimse verdii sz yerine getirmediinde btn sorumluluu zerine almak. kefillik * Kefil olma durumu, kefalet. kefin * \343 kefen. kefir * zel bir maya mantaryla kei veya inek stnn mayalanmasyla hazrlanan eki iecek. kefiye * Araplarn kullandve omuzlarda rten, pskll erkek barts. kefne * uvaldz veya kaln ine ile iileyen kimsenin eline geirdii demirli kay. kehanet * Bir olayn gerekleeceini nceden bilme, khinlik.

kehanette bulunmak * khinlik yapmak. Kehkean * Samanurusu, Samanyolu. kehle * Bit. kehribar * Ss eyasyapmnda kullanlan, ak sardan kzla kadar trl renklerde, yarsaydam, kolay krlr ve bir yere hzlca srtldnde hafif cisimleri kendine eken, fosillemireine, samankapan. * Bu maddeden yaplm. kehribar bal * Sarve saydam bal. kehribar gibi * sapsar, koyu sar. kehribarc * Kehribardan tespih, azlk gibi eyler yapan veya satan kimse. kek * Yumurta, un ve ekerden, genellikle iine ekirdeksiz kuru zm veya kakao vb. konularak yaplan, frnda piirilen tatlrek. * Tane ve tohumlarn, etin veya baln yanveya dier svlarnkarmak iin mekanik sklmalaryla oluan fiziksel form. kek * Keyifli bir durum anlatlrken "ne gzel, ne iyi" anlamnda sylenir. kekh * Bkz. kek. keke * Kekeme. keke * Kekeme. kekeleme * Kekelemek ii. kekelemek * Damak sesleriyle balayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak ve keserek konumak. * Ne syleyeceini arp kelimeleri birbirine kartrmak. kekeleyi* Kekelemek ii veya biimi. kekelik * Kekemelik. kekeme * Damak sesleriyle balayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak birdenbire syleyen ve keserek konuan, keke. kekemeleme * Kekemelemek ii. kekemelemek * Kekeme durumuna gelmek. kekemelik * Kekeme olma durumu, rekket. kekik * Ballbabagillerden, karlklkk yaprakl, beyaz, pembe, krmzbaak durumunda iekleri olan ve iei bahar gibi kullanlan, odunsu sapl, kokulu bir bitki (Thymus vulgaris). kekik ya* Kekikten elde edilen ve genellikle geleneksel halk tedavisinde kullanlan kokulu ya. kekikli * zerine veya iine kekik konulmuolan. keklik * Slngillerden, gvercin byklnde, eti iin avlanan, ty boz, ayaklarve gagaskrmzrenkte bir ku (Perdrix). * Alml, gzel kadn. keklik etmek * aptallk etmek. keklik gibi* gzel, alml, hareketli. kekre

* Tadacmtrak, ekimsi ve buruk olan. kekrelik * Kekre olma durumu. kekremsi * Tadaz kekre olan. * (koku iin) Genzi yakan, buruk. * Suratask, yz glmeyen (kimse). kekremsilik * (tat ve koku iin) Kekremsi olma durumu. * Ask suratlolma, yz glmeme. kekresi * Tadkekreye benzeyen. kel * Vcudun kllyerlerinde reyen bir tr mantarn, kllarn dklmesine yol atbulacbir hastalk. * Bu hastala tutularak sadklmolan (kimse). * Kaltma balolarak veya yallk sebebiyle salardklmolan. * (doa iin) plak. * (bitki iin) Gelimemi, clz. * inde az eya bulunan. kel khya * ilgisi olsun olmasn her eye karan. kel khya * Kendisini aa gibi gstermek isteyen zavallkimse. kel lr, srma salolur, kr lr badem gzl olur * Bkz. kr lr badem gzl olur, kel lr srma salolur. kelm * Sz. * Syleyibiimi, syleme. * Tanr'nn varlnve slm dininin doruluunu konu edinen bilim. Kelmkadim * Kur'ankerim, Kur'an. kelmkibar * zdeyi. kelaynak * Leylekgillerden, yeryznde yalnz Birecik'te, Frat vadisini eviren kayalarda yaayan uzun gagalbir ku (Geronticus eremita). kelbaa imir tarak * birok ihtiya varken gereksiz zenti ve gsterii belirtir. kele * Boa, tosun. kelebek * Pul kanatllardan, vcudu, kanatlarince pullarla ve trl renklerle rtl, drt kanatl, ok sayda trleri olan bceklere verilen genel ad. * Gevigetiren hayvanlarn karacierlerinde yerleip en ok d yollarntkayan bir cins asalak hayvan ve bu hayvann sebep olduu hastalk. * Vida, somun gibi nesnelerde kolayca evrilmeye yarayan kelebek biimindeki blm. * Kelebek biiminde olan. kelebek cam * Otomobilde n kappenceresinde ekseni evresinde dnerek alabilen veya sabit bulunan kk cam. kelebek iei * ki eneklilerden, aydnlk oda ve salonlarda zengin renkli ve ok dallbir ss birkisi. kelebek gzlk * Burundan tutturularak kullanlan sapsz gzlk. kelebek otu * Bir cins yaban yoncas. kelebekler * Pul kanatllar. keleci * z veya kusursuz, dzgn sz. kelek * Olgunlamamham kavun. * Irmaklarda ileyen ve iirilmitulumlar zerine kurulan bir eit sal.

* Yer yer plaklveya boluu olan. * Klsz. * Aptal. keleklik * Kelek olma durumu. * Aptallk. kelem * Lhana. keleme * Srlmeden braklmtarla. * Bakmsz braklmbaveya bahe. kelep * Byk iplik ilesi. * Balam, demet. kelepe * Tutuklularn kamasnnlemek iin bileklerine taklan, bir zincirle tutturulmudemir halka. * Kablo, boru gibi eyleri bir yere baltutmak iin kullanlan halka. kelepe vurmak (takmak veya kelepeye vurmak) * bileklere demir halka geirmek. kelepeleme * Kelepelemek ii. kelepelemek * Kelepe takmak. kelepelenme *Kelepelenmek ii. kelepelenmek * Kelepelemek ii yaplmak. kelepeli * Kelepesi olan. * Bileklerine kelepe taklmolan. kelepir * Deerinden ok aabir fiyatla alnan veya alnabilecek olan (ey). kelepirci * Her eyi kelepir olarak ele geirmek isteyen (kimse). kelepircilik * Kelepircinin ii. kelepire konmak (veya yakalamak) * bir eyi ok ucuza almak. kelepleme * Keleplemek ii. keleplemek * pi ile yapmak. kelepser * Atn bavurmasnengelleyen kay. keler * Srngenler snfnn kelerler takmndan olan hayvanlarn genel ad. keler bal * Kelergillerden, 1,5m uzunluunda bir cins kpek bal(Squalus squatina). kelergiller * Asl kpek balklaryla vatozlar arasnda geit saylabilecek balklarkapsayan kemikli balklar familyas. kele * Yiit, cesur, bahadr. * ok yakkl, ok gzel. * Vcut yapsgsterisiz. * irkin, kt. * Kel. kelelik * Keleolma durumu. keleye ekmek * (inek) boa ile cinsel ilikide bulundurmak, boaya ekmek. keli grnmek * kusuru ortaya kmak.

keli kzmak * (seyrek fkelenenler iin) fkelenmek. keli kr toplamak * ie yaramaz kimseleri toplamak. kelifit * Hidratldoal magnezyum silikat. kelik * Eski ayakkab. kelime * Anlamolan ses veya ses birlii, sz, szck. kelime cambaz * Kelime cambazlyapan kimse. kelime cambazl * Szlerle oyun yapma. kelime hazinesi * Bkz. sz daarc, sz varl, vokabler, kelime kadrosu. kelime kadrosu * Sz varl. kelime karkl * \343 sz karkl. kelime oyunu * Szlerin ok anlamlolmasndan veya benzerliklerinden yararlanarak yaplan nkte veya aykr anlamlandrma. * ki veya daha ok kiinin her defasnda bir harf ekleyerek anlamlkelime oluturma oyunu. kelime skl * Dilde bir szn kullanlma oran, frekans. kelime tr * Yap, kavram, grev bakmndan aralarndaki benzerlie gre ayrlmbulunan kelime trlerinden her biri. Trkede sekiz kelime tr vardr: isim, sfat, zamir, zarf, edat, bala, nlem, fiil. kelime vurgusu * Bir kelimede bir hecenin teki hecelerden daha basklsylenii. kelimecik * Kk kelime. kelimeiahadet * "Tanr'dan baka Tanryoktur ve Muhammed onun kulu ve peygamberidir" sz; slmn beartndan biri. kelimeleri tartarak konumak * sonucu hesaplayarak konumak. kelimelemek * Kelime durumuna, sz varlhline gelmek, sze dnmek. kelimenin tam anlamyla * bir durumu anlatmak iin kullanlan szn kapsadtam kavramla. kelimesi kelimesine * Hibir kelimesini atlamadan, olduu gibi, tpk, harfiyen, aynen, motamot. kelimesiz * Sessiz, kelimeleri kullanmadan. kelin merhemi olsa bana srer (veya kelin medarolsa kendi banda olur) * kendi iini halledemeyen kiiden ayndurum iin yardm istendiinde sylenir. kelle * Ba, kafa. * (bazpeynir cinsleri ve kle durumundaki eker gibi eyler iin) ri tane. * Ekinlerde baak. kelle gtrmek * gereksiz bir aceleyle gitmek, koturmak, acele davranmak. kelle koltukta (gezmek) * gzn budaktan esirgememek. kelle koparmak * olumsuz ve baarsz bir durum sonunda ie, greve son vermek. kelle koturmak * gereinden ok acele etmek. kelle kulak yerinde (olmak) * kanlcanlve iri yaplolan.

* gsterili, itibarlsaylan. kellesinden olmak * can vermek, lmek. kellesini koltuuna almak * lm gze almak. kellesini uurmak * kafasnkeserek koparmak. kellesini vurdurmak * ldrmek. kelleme * Kellemek ii. kellemek * Kel durumuna gelmek. kelleyi vermek * cannfeda etmek. kelli * "Sonra" edatgibi, kma durumundaki szlerin ardsra geldiinde birbirine baladiki yargdan birincisini zorlaycbir sebep olarak gsterir. kelli felli * Klkyafeti dzgn, olgun ve gsterili (kimse), kerli ferli, gn grm. kellik * Kel olma durumu. * plak, bitkisiz yer. Kelolan * Trk masallarnn ounda geen, sonunda zeksve yiitliiyle amacna eren bir kahramann ad. * (kk k ile) Bir ailenin koruyuculuuna veya bir yere rakla alnan ksz ocuklaranlatmak iin bir okama sz gibi de kullanlr. kelolan * Hindi. kem * Noksan, eksik. * Kt, fena. kem gz * Kt, bakteye nazar dediren gz. kem gzle bakmak * kt niyetle bakmak. * nazar dediren bir bakla bakmak. kem km * Verecek cevap bulamayp ak bir anlamolmayan geliigzel szler sylemek" demek olan kem km etmek deyiminde geer. kem sz kem ake sahibinindir * kt sz syleyenindir. kemakn * nceden olduu gibi, eskisi gibi. kemal * Bilgi ve erdem bakmndan olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik. * En yksek deer. kemale ermek (gelmek veya kemal bulmak) * (kema:le) olgunlamak. Kemalist * Atatrk. Kemalizm * Atatrklk. Kemalpaa tatls * Un, yave yumurta karmkurabiyelerin scak eker erbetine atlarak yaplan tatl. keman * Yay. * Drt telli, enenin altna dayayarak alnan yaylalg. keman gibi * ince, dzgn (ka). keman yay * Kemana taklan ses vermeyi salayan tel.

kemanc * Keman yapan veya alan kimse. kemanclk * Kemancnn ii. kemane * Keman ve kemene yay. * Aa gemilerde talimarn st ucundaki kvrm. * Bir tr halk algs. * Delgi veya kk torna evirmek iin kullanlan ok yaybiimindeki ara. kemane ekme * Yalgrete, elleri hasmnn arkasndan gs zerinde kilitledikten sonra midesi ve karnzerinde kuvvetli bir biimde ve bastra bastra gezdirme. keman * Alaturka mzikte keman alan kimse. kemanke* Ok atc, oku. keme * Byk san. * Domalan. kemene * Yayla, diz zerinde alnan, kemana benzer telli kk bir alg. kemeneci * Kemene alan veya yapan kimse. kement * Hayvanlaryakalamak iin kullanlan, ucu ilmikli, kaygan uzun ip. * dam iin kullanlan yalkay. kement atmak * kemendi bir ucu elde kalacak biimde ileri doru frlatmak. kementlemek * Kement geirmek. kemer * Bele dolayarak toka ile tutturulan, kuma, deri veya metalden yaplan bel ba. * Etek, pantolon gibi giysilerin bele gelen blm. * zellikle yolculukta kullanlan, zerinde altn para yerletirmeye yarar gzleri olan mein kuak. * ki stun veya ayabirbirine stten yarm ember, bask eri, yonca yapragibi biimlerde balayan ve zerine gelen duvar arlklarn, iki yanndaki ayaklara bindiren tonos balant. * Bkz. emniyet kemeri. * Kemiklerden olumukemer biiminde tavan. * Katmanlkayalarda bir kvrmn kabark tepe yeri, tekne kart. * Tmsekli. kemer balama * Aile bynn, gelinin beline altn veya gmkemer balamastreni, kuak balama. kemer gz * Kemerle ayaklararasndaki boluk. kemer patlcan * Bir eit ince uzun patlcan. kemere * Gemi gvertesinin enine konmukirilerinden her biri. kemeri dolu olmak * ok zengin olmak. kemerini skmak * ala veya tutumlu davranmaya katlanmak. kemerleme * Kemerlemek ii. kemerlemek * Ciltilikte dikiten sonra kitabn srtna yuvarlak bir biim vermek. kemerli * zerinde kemeri olan veya kemer taklmolan. * Kemer biiminde olan. * Kavisli olan. kemerlik * Bazii ve satclarn ara veya gerelerini koymak iin bellerine taktklar, gzlere ayrlm, tahta, mein

veya metal kemer. * Kemer yapmnda kullanlan. kemersiz * Kemeri olmayan. kemha * Bir eit ipek kuma. kemiine (kemiklerine) kadar * iyice, en son snra dek. kemik * nsann ve omurgalhayvanlarn atsnoluturan trl biimdeki sert organlarn genel ad. * Kemikten yaplm. kemik atmak * susturmak, oyalamak iin birini kk bir eyle avutmak. kemik bilimci * Kemik bilimi uzman, osteolog. kemik bilimi * Anatominin kemiklerle ilgili blm, osteoloji. kemik doku * Omurgalhayvanlarda iskeleti oluturan bir badokusu tr. kemik gibi* pek kuru, kat, sert; salam. kemik rengi * Beyaz ile krem rengi arasnda olan renk. kemik yalayc * Dalkavuk. kemik zar * Kemikleri kapsayan beyazmsve sedef renginde zar. kemikik * Kk kemik. kemikleri saylmak * ok zayflamak. kemikleri szlamak * (l) huzursuz. rahatsz olmak. kemiklerini krmak * birini ok dvmek, ardayak atmak. kemikleme * Kemiklemek ii. kemiklemek * Kemik durumuna gelmek. * Sert, deimez bir durum almak. * Dokusu kemik doku durumuna gelmek. kemikletirme * Kemikletirmek ii. kemikletirmek * Kemie dontrmek. kemikli * Kemii olan veya ok kemii olan. * Kemikleri iyi gelimi. * ok zayf, sska. kemikli balklar * Balklar snfndan, iskeletleri kkrdak durumunda kalmayp kemiklemiolan balklar takm. kemiksi * Kemie benzeyen. kemiksi blge * Kkrdan kemie dnmekte olduu kemik tabakas. kemiksiz * Kemii olmayan, kemii ayrlm. kemircik * Burun, kulak vb. de bulunan kk kkrdak. kemirdek * Kuyruun iskeleti. kemirgen

* Kesici dileri ok iyi gelimiolan (hayvan). kemirgenler * Tavan, kobay, kirpi, san ve kunduz gibi kpek dileri olmayan ve kesici dileri iyi gelimimemeliler takm. kemirici * Kemiren. kemiriciler * Kemirgenler. kemirilme * Kemirilmek ii. kemirilmek * Kemirmek ii yaplmak veya kemirmek iine konu olmak. kemiri * Kemirmek ii veya biimi. kemirme * Kemirmek ii. kemirmek * Sert bir eyi dileriyle azar azar koparmak. * Andrmak, yemek. * Bir eyin iine ileyerek onu harap etmek. kemiyet * Nicelik. kemlik * Ktlk. kemlik etmek * kt davranlarda bulunmak. kemoterapi * Hastalklarn kimyasal maddelerle tedavi yntemi. kemre * Gbre, tezek. kemreleme * Gbrelemek ii. kemrelemek * Gbrelemek. kemrelik * Gbrelik. -ken * Bkz. -gan / -gen. kenar * Bir eyin, bir yerin bitiksmveya yakn, ky. * Bir eyi evreleyen izgi. * Pervaz, izgi, antika, baskgibi evre ssleri. * Bir biimi snrlayan izgilerden her biri. * Merkezden uzak olan, kuytu, ssz, sapa, tenha. kenar bobini * (ktlkta) retim maksimum makine geniliinde olmasnsalayabilmek iin ana bobinlerin yannda retilen dar, tekrar hamurlatrmann dnda kullanma imkn salayacak genilikteki bobin. kenar gezmek * bir eyden uzaklamolmak. kenar mahalle * ehrin merkezinden uzak ve ou kltrsz, grgsz ve fakir halkn oturduu semt. kenar semt * Bkz. kenar mahalle. kenar suyu * Kenar sslemesi. kenara atmak * bir eyin stnde durmamak, nemsememek. kenara ekilmek * artk hibir eye karmamak. kenarc * Deniz kylarnda avlanan balk. kenarda kalmak

* kendine yakan yeri tutamayarak nemsiz bir duruma dmek. kenarda kede * Dikkati ekmeyen veya umulmayan yerlerde. kenarbastrmak * bir kuman kenarlarnkvrp elle veya makine ile dikmek. kenarn dilberi * Kibarla zenen grgs az kadn. kenarl * Herhangi bir biimde kenarolan. * Kenarssl, kenarilenmi. kenarlk * Kenar blmn oluturan ey. kenarortay * Bir gende her tepeden karkenarn ortasna indirilen doru paras. * Bir dikdrtgenin karlkliki kenar ortasnbirletiren doru paras. kenarsz * Kenarolmayan. kendi * yelik ekleri alarak kiilerin z varlnanlatmaya yarar. * Kiiler zerinde direnilerek durulduunu anlatr. * Bir ite bakalarnn etkisi bulunmadnbelirtir. * "Kendisi, kendileri" biiminde bazen saygduygusuyla veya sz konusu olanlaramalayarak o ve onlar yerine kullanlr. * yelik eki almbulunan isimlerden nce eksiz olarak iyelik dncesini pekitirir, kiisel. kendi adna * salt kendi iin, kendisi hesabna. kendi azyla tutulmak * suu, yalanveya iddiasnn yanllkendi szyle ortaya kmak. kendi bana * Kimseye sormadan. * Bakasnn payveya yardmolmakszn. kendi beslek * z beslenen. kendi derdine dmek * kendi sorunu sebebiyle baka eyle ilgilenememek. kendi den alamaz * kendi zararna kendi sebep olann yaknmaya hakkolmaz. kendi gbeini kendi kesmek * ihtiya duyduu yardm, bakalarnca esirgendiinde iini kendi grmek. kendi hlinde * Hibir eye karmayan, sessiz. kendi hlinde brakmak * zerinde almayarak gelitirmemek veya bakmsz brakmak; ilememek. kendi hline brakmak * ilgilenmemek, karmamak. kendi havasnda gitmek (veya havasnda olmak) * yalnz bana, istedii gibi davranmak. kendi hesabna * (para, dnce, davranvb. iin) kendine gre, kendince. kendi iine ekilmek * bakasyla iliki kurmamak, kendi yalnz bana kalmak, inzivaya ekilmek. kendi kabuuna ekilmek * Bkz. kabuuna ekilmek. kendi kanatlaryla umak * hi kimsenin destei veya yardmolmakszn yaamak veya bir ii olumlu sonuca ulatrmak. kendi kendine * Kimseye danmakszn; kimseyle ilgisi, ilikisi olmadan. * Yalnz bana. * Bakasnn yardmve ortaklolmadan. * Kendiliinden. kendi kendine gelin gvey olmak * ilgilinin nasl karlayacandnmeden bir ii olmubitmisayarak sevinmek.

kendi kendini yemek (veya kendini yemek) * aa vurmadan, gizli gizli zlmek. kendi kesinde yaamak * yalnz bana yaamak. kendi kuyusunu kendi kazmak * kendine zarar verecek davranta bulunmak. kendi payma * kendi adma, bana gre, bana gelince. kendi syler kendi dinler * ne syledii anlalmaz veya syledii eylere nem verilmez. kendi yayla kavrulmak * olanyla geinip kimseye muhta olmamak. kendigelen * Umulmadk bir zamanda gelen ve geliinden sevin duyulan kimse veya eyler iin sylenir. kendiliinden * Baka eylerin etkisi olmakszn kendi kendine ortaya kan, bizatihi. * radesiz olarak gerekleen (hareket). * nsan eliyle ekilmeden yetien, hudayinabit. * Detkilerin zorlamasolmadan, i sebeplerle oluan srelerin gerekleme nitelii. kendiliinden reme * Her trl bilimsel reme olaylarnn dnda, yoktan var olmayanlatan bilim dkuram. kendiliindenlik * Dtan bir belirleme ile deil, kendi kendine gerekleen etkinlik. kendilik * Bir nesnenin varlnveya tzn oluturan ey. kendince * Kendine gre, kendi bakmndan. kendinde * Nesnenin doal varl, durumu. kendinde olmamak * bilinci, aklyerinde olmamak. kendinde toplamak * kendi zerinde bulundurmak, kendi varliinde yer almasnsalamak. kendinde toplamak * kendi zerinde bulundurmak, kendi varliinde yer almasnsalamak. kendinden* Kendi aklndan, kendi kendine. kendinden gemek * bilinci ilemez olmak, kendini kaybetmek, baylmak. * bir ey karsnda cokuya kaplmak, duygulanmak. * uykuya dalmak, uyuya kalmak. kendine ... ss vermek * kendini ... gibi gstermek. kendine gel! * aklnbana topla" anlamnda bir uyarma sz. kendine gelmek * aylmak. * aklbana gelmek. * durumu dzelmek. kendine has * \343 kendine zg. kendine kymak * kendini ldrmek. kendine mahsus * \343 kendine has. kendine mal etmek * benimsemek veya saymak. kendine zg * Bir kimse veya eye zg olan kendine mahsus, kendine has. kendine yedirememek (veya onuruna yedirememek) * bakasnn kendisine yaptii, onur krcsayarak tepki ile karlamak; kendisinin bakasna yapmassz konusu olan ii, kiilii iin onur krcsaydndan yapmamak.

kendine yontmak * kan bir frsattan yararlanarak, bakalarnhi dnmeyerek hep kendi karnsalamak. kendini (kapp) koyuvermek * kendine zen gstermemek, ktmser olmak. kendini alamamak * istemeyerek bir ii yapma duruma girmek, kendini tutamamak. kendini aagrmek * kendini bakalarndan deersiz grmek. kendini atee atmak * bile bile tehlikeli bir ie girmek. kendini atmak * vakit geirmeden hemen gitmek. kendini avutmak * oyalamak. kendini beendirmek * bakalarna ho, iyi, yetenekli grnmek. kendini beenmek * bakalarnkmseyerek kendini stn grmek. kendini brakmak * kendine zen gstermemek. * evre ile ilgisini keserek yalnz bir konuyla uramak. * gevek, rahat bir biimde kalmak. kendini bilen (veya bilir) * arbalve onuru olan. kendini bilmek * aklve muhakemesi yerinde olmak. * baliolmak. * kendinin ve evresinin bilincine varmak. * durum ve onuruna yakacak biimde davranmak. kendini bir ey sanmak * kendini olduundan ok deerli grmek. kendini bir yerde bulmak * farknda olmadan bir yere ulamolamak. kendini bulmak * kiilik kazanmak. * madd ve ruh konularda durumunu dzeltmek. * Bkz. kendine gelmek. kendini dar etmek * skntveren bir yer veya durumdan glkle kurtulmak. kendini dev aynasnda grmek * kendini olduundan ok stn grmek. kendini dinlemek * hastalk kuruntusu iinde bulunmak. * yalnz, sakin kalmak. kendini dirhem dirhem satmak * ok nazldavranmak, ardan almak. kendini dnmek * daima kendi karnkollamak, egoiste davranmak. kendini ele vermek * yaptbir davranveya syledii bir szle kendi suunu ortaya karmak. kendini fasulye gibi nimetten saymak * kendini ok nemli biri gibi grmek. kendini gstermek * beenilecek niteliklerini ortaya koymak. * ortaya kmak, belirmek. * pas alabilmek iin boalana kamak. kendini harap etmek * skntveya zntden perian olmak. kendini hissettirmek * varlnbelli etmek. kendini kapdnda bulmak * kovulmak, iten atlmak, bir yerden istenmeden uzaklatrlmak.

kendini kaptrmak * bir eyin etkisinden kurtulamayacak duruma dmek. * uramaya baladbir iten kendini kurtaramamak. kendini kaybetmek * baylmak. * arduygulanma dolaysyla evrede olup bitenin farkna varamamak. kendini matah sanmak * kendini olduundan daha fazla deerli kabul etmek. kendini naza ekmek * nazlanmak. kendini paralamak * ok aba ve zen gstermek. kendini satmak * kendisinde olmayan iyi nitelikleri varmgibi gstermek. kendini skmak * kendini zorlamak, aba gstermek. kendini tartmak * ne durumda olduunu renmek iin kendini yoklamak. kendini toparlamak (veya toplamak) * herhangi bir konuda eskiden kt olan durumunu dzeltmek. * bir konuda dikkatini younlatrmak. * imanlamak, salna kavumak. kendini tutamamak * bir durum karsnda sessiz ve heyecansz kalamamak; kendine hkim olamamak. kendini tutmak * kendine hkim olmak; dayanmak, sabretmek. kendini vermek (vurmak veya almak) * bir eye btn varlyla balanmak, baka her eyle ilgisini kesip, tek eyle arlde ilgilenmek. kendini yiyip bitirmek * Bkz. kendi kendini yemek. kendini yoklamak * duygu, dnce ve beden bakmndan kontrol etmek. kendir * Kenevir. * Kenevirden yaplm. kendircilik * Kendir yetitirme ii. kendirgiller * ki eneklilerden, kendir, erbeti otu, Hint keneviri gibi bitkileri iine alan bir familya. kendirik * Deriden veya adr bezinden yaplan ve hamur tahtasnn altna serilen yayg. kendisince * Bkz. kendince. kene * Koyun, kpek, at gibi hayvanlarn veya insanlarn derisinde asalak olarak yaayan, bulachastalklara sebep olan bceklerin genel ad, sakrga. kene aac * Kene otu. kene gibi yapmak * istenmedii hlde birinin peini brakmamak, yakasnbrakmamak. kene gz * ok kk gzl (kimse). kene otu * Stleengillerden, tropik blgelerde yetien, aa veya aak durumunu alabilen, tohumlarndan koyu bir bitkisel yaelde edilen, bir yllk otsu bitki (Ricinus communis). kenef * Ayak yolu. * Pis, berbat. keneler * Eklem bacaklhayvanlardan, rmceimsiler snfna giren bir takm. kenet * ki sert cismi birbirine balamaya yarayan, iki ucu sivri ve kvrk metal para.

kenet etmek * kenetle birbirine balamak. kenet gibi yapmak * ok yakn dost olmak, skfkolmak. kenet mili * atve teki paralarn birletirilmesinde kullanlan metal perinler. kenetleme * Kenetlemek ii. kenetlemek * Kenetle tutturmak veya kenetle birbirine balamak. * Birbirine geirerek balamak. * Skca birbirinin zerine kapamak. kenetleni* Kenetlenmek ii veya biimi. kenetlenme * Kenetlenmek ii. kenetlenmek * Kenetlemek ii yaplmak. * Bir konuda ayntutum ve davrangstermek. * Alamayacak biimde skca birbirinin zerine kapanmak. kenetli * Kenedi olan. * Kenetle birbirine balanmbulunan, kenetlenmiolan. * Birbirinin iine geerek skca kapanm. kenevir * Kendirgillerden, sapndaki liflerden halat, uval gibi kaba rgler yaplan, iki evcikli bir bitki, kendir (Cannabis sativa). kenevir helvas * Kenevir ve eker karmyaplan bir tr helva. kenevir ya * Kenevir aacndan yaplan ya. kenevircilik * Kenevir yetitirme ii. kengel * Kenger. kengel sakz * Kenger sakz. kenger * Birleikgillerden, yapraklardikenli yaban bir bitki, eek dikeni (Cynara cardunculus). kenger sakz * Kengel stnden yaplan bir tr sakz, engel sakz. kent * ehir. * Site. kent soylu * Burjuva. kent soyluluk * Burjuvazi. kental * 100 kg arlnda ktle birimi. kenti * Kentilik uzman, kentilikle uraan kimse, ehirci. kentilik * ehircilik. kentet * Beli. kentilyon * Katrilyon kere bin. kentler aras * ehirler aras. kentleme * Kentlemek ii.

kentlemek * ehirlemek. kentli * ehirli. kentlileme * Kentlilemek ii. kentlilemek * Kentli olmak durumu. kentsel * Kentle ilgili, ehirle ilgili. kentta * Aynkentten olan kimse. Kenyal * Kenya halkndan olan kimse. kep * Balk, sipersiz apka. * Hemirelerin giydii balk. * Baztrenlerde profesr ve rencilerin giydikleri zel balk. kepaze * (nesneler iin) Nitelii iyi olmayan. * Utanmaz, rezil. * Gln, deersiz. * Talim yaparken kullanlan gevek ok yay. kepaze etmek * utanlacak bir duruma drmek. kepaze olmak * gln veya utanlacak duruma dmek. kepazelik * Kepaze olma durumu veya kepazece davran, maskaralk, rezalet. kepbast * ift katlbyk dalyan a. kepe * Sulu yiyecekleri kartrmaya, datmaya yarayan, uzun sapl, yuvarlak ve derince kak. * Erimimadeni kalba dkmek iin kullanlan byk kak. * Saplbir embere geirilmiolan, balk veya kelebek tutmada kullanlan a. * Bir kepenin alabildii miktarda olan. * Tahl, kmr, kum gibi dkme yklerin yklenip boaltlmasnda kullanlan, iki veya daha ok eneden olumumotorlu ara. * Gemilerde, ortasnda dmen evi bulunan yuvarlak k knts. * Grete hasmn arkasndan bacaklararasna el sokma oyunu. kepe gibi* kanat gibi ne doru alm(kulak). kepe kulak * Kocaman ve ne doru kulaklarolan. kepe kuyruk * Bakalarnn srtndan bedava geinen. kepe surat * ok kk yz olan. kepeburun * Bir eit yaban rdei. kepeleme * Kepelemek ii. kepelemek * ki eli kepe biimine getirerek, yere dmekte olan topu eilerek yere demeden kurtarmak. kepeli * Kepesi olan. kepek * Un elendikten sonra, elek stnde kalan kabuk krntlar. * Salderide oluan pulcuklar. * Bazderi hastalklarnda deriden dklen paracklar. kepeki * Kepek satan kimse.

kepeklenme * Kepeklenmek ii. kepeklenmek * Bata kepek olumak. * (elma) Susuz ve tatsz duruma gelmek. kepekli * inde kepei olan. * zerinde kepek olumuolan. * (elma iin) Un gibi, susuz ve tatsz. kepenek * obanlarn omuzlarna aldklardikisiz, kolsuz, keeden stlk. kepenek * Pervane. kepenek altnda er yatar * insanlargiydiine bakarak deerlendirmek yanllara yol aar; bazen deerli kiiler eski giymiolabilir. kepenk * Genellikle dkknlarkapamak iin kullanlan, sa levha veya trl biimlerde demir veya tahta kanat. kepenkleri indirmek * ii tatil etmek. kepez * Yksek tepe, da. * Dalarn oyuk, kuytu yerleri. * Gelin bal. * Tavuk ve kularn ibii veya bandaki uzun tyler. kepir * orak, verimsiz toprak. * amurlu orak toprak. kepme * Kepmek ii. kepmek * kmek, yklmak. kerahet * renme, tiksinme. kerahet vakti * (akamclar arasnda) kiye balama zaman. keramet * Ermikimselerin gsterdiklerine inanlan, doast, aknlk uyandrcdurum. * Olaanst durum. * Keramet saylabilecek nitelikte olan ey. keramet buyurdunuz (veya keramette bulundunuz) * "ok doru sylediniz", "ok gzel yaptnz" anlamlarnda kullanlan bir yaranma sz. keramet sahibi * keramet gsterebilen (kimse). kerameti kendinden menkul * baka bir etkenle kavutuu iyi durumu kendi abasnn verimi veya deerinin karlsaymak. kerametli * Doast gce sahip. keramette bulunmak * doast olaylarda bulunmak. kerata * Karstarafndan aldatlan erkek. * Sevgi ile sylenen sitem sz. * Ayakkabekecei. keratin * Trnak, boynuz, kl gibi st deri rn olan yaplaroluturan proteinli madde. keratinleme * Keratinlemek ii veya durumu. keratinlemek * Protoplzma proteinler keratin durumuna dnmek. keratinli * Keratini olan. kerde

* Sebze fidelii. kere * Kez, yol, defa, sefer. kerem * Soyluluk, ululuk, byklk, asalet. * Baolarak verme, iyilik, ltuf. kerem buyurun (veya eyleyin) * "izin verin, beni dinleyin" anlamnda nezaket sz. kerem etmek * bata, iyilikte bulunmak. kerem gibi sevmek (veya yanmak) * byk ak yaamak, akndan lmek. kerem sahibi * yi huylu, cmert. kerempe * Denize doru uzanan talk burun. * Dan en yksek yeri. keres * Byk ve derin karavana. kereste * Tomruklarn boyuna biilmesiyle elde edilen marangozluk ve inaat odunu. * Kaba saba kimse, kalas. * Ayakkabyapmnda kullanlan gere. keresteci * Kereste satan kimse. kerestecilik * Kereste alp satma ii. keresteli * ri yapl. kerestelik * Kereste yaplmaya elverili aa. kerevet * zerine ilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan, tahtadan seki, sedir. kerevides * \343 kerevit. kerevit * Kabuklular snfndan, amurlu tatlsularda yaayan bir eklem bacakl, tatlsu istakozu, karavide (Potamobius fluviatilis). kereviz * Maydanozgillerden, kkleri ve yapraklarsebze olarak kullanlan kokulu bir bitki (Apium graveolens). kerh * Tiksinme, irenme. * Bir ii istemeyerek, zorla yapma. kerhane * Genel ev. kerhaneci * Kerhane ileten kimse. * Svg sz. kerhen * Tiksinerek, irenerek. * stemeyerek, istemeye istemeye, gnlsz. kerih * Tiksindirici, iren. kerim * Soylu, asil. * Eli ak, cmert. * Allah'n adlarndan biri. kerime * (sayglkonumada) Kz evlt. keriz * Geriz, irkef, pislik. * Kumar.

* Kolayca kandrlabilen oyuncu, aptal. * Elenti. kerizci * algc. * Hile yapan oyuncu. kerkenez * Kartalgillerden, lele beslenen, 35 cm uzunluunda, kzlmstyleri olan bir ku(Falco tinnunculus). kerkes * Akbaba. kerki * Keser. kerli ferli * Kelli felli. kermen * Kale, germen. kermes * Bir almaya yardm salamak iin, genellikle ak havada yaplan elentili toplant. * Kk ehirlerde bayram veya panayr gnlerinde yaplan elenceli toplant. kerpeten * Baznesneleri skmak veya ekmekte kullanlan, hareketli bir eksen evresinde apraz iki paradan olumu, kska biimimdeki ara. * Bu biimde olan ve diekmekte kullanlan ara. kerpi * Duvar rmekte kullanlmak iin kalplara dklp gnete kurutulmusaman ve balk karmilkel tula. * Kerpiten yaplm. kerpi dkmek * saman ve balk karmnkalplara boaltmak. kerpi gibi * ok sert ve kuru. kerpii * Kerpi yapan veya satan kimse. kerpileme * Kerpilemek ii. kerpilemek * ok sert ve kuru bir duruma gelmek. kerrake * nce softan hafif ve dar bir stlk. kerrakeli * Kerrakesi olan. kerrat * Birok kez. kerrat cetveli * arpm tablosu. kerte * aret iin yaplmentik veya iz, kerti. kerte * Derece, radde. kerte kerte * Azar azar, yavayava, tedrici. kerteleme * Kerte kerte, azar azar ilerleme durumu, tedri. kerteles * Teke ile iki hrgl erkek devenin geriye melezlenmesiyle elde edilen bir deve tr. kertenkele * Kertenkelelerden, uzun vcutlu, sivri kuyruklu, evik, bcekil, kk srngen hayvan (Lacertus). kertenkeleler * Kertenkeleleri, bukalemun ve iguanalariine alan drt ayaklsrngenler takm. kerteriz * Bir yerin pusula kertelerine (II) gre bulunduu yn. * Balklarn denizde slklarbelirlemek iin kullandklariaretlerin btn. kerteriz almak (veya etmek) * bir yerin hangi ynde veya geminin nerede bulunduunu pusula ile lmek.

kerteriz noktas * Geminin bulunduu yeri anlamak iin kerteriz almaya yarayan, fener kulesi, duba, amandra gibi eylerin harita zerindeki yeri. kertesine gelmek * tam yerini ve zamannbulmak. kertesine getirmek * tam srasn, en uygun zamannsemek. kerti * Kerte (I). * (ekmek, et iin) Bayat. kertik * Kertilmiolan. * Kertilmiyer, gedik, entik. kertik kertik * zeri kertiklerle dolu. kertikleme * Kertiklemek ii. kertiklemek * Kertik amak. kertikli * Kertii olan. kertilme * Kertilmek ii. kertilmek * Kertmek ii yaplmak. kertme * Kertmek ii. * entik. kertmek * Bir eyin kenarnda kertik amak, entmek. * Serte srtnmek. kervan * Uzak yerlere yolcu ve ticaret eyastayan yk hayvankatar. * Toplu olarak birbiri ardnca gelen eyler. kervan ulluu * Uzun ayakl, uzun ve eri gagalkular snf. Kervan Yldz * ulpan yldz. kervana katlmak * bir toplulua karmak. kervanba * Kervanyneten kimse. kervanc* Kervan sahibi veya kervan gden kimse. Kervankran * ulpan yldz. kervansaray * Ana yollarda kervanlarn konaklamasiin yaplan byk han. kes * Genellikle yakmak iin kullanlan iri saman. kes * Ayak bileklerini de iine alan kapaljimnastik ayakkabs. kesafet * okluk, sklk. * Younluk. * Saydam olmama durumu, bulanklk. kesat * Alverite durgunluk. * Yokluk, ktlk. kesatlk * Kesat olma durumu. * Ktlk zaman. kese

* Cepte tanan, iine para, ttn gibi eyler konulan, kumatan veya rgden kk torba. * Bazeylerin zerine geirilen, kumatan anta biiminde kap. * Ykanrken kir kartmak iin ele geirilen, vcudu ovmaya yarayan, brmckten, cep biiminde bez. * Bir kimsenin kendisine ait parasveya serveti. * Su bitkilerinde ii hava ile dolu olan ve bitkinin suda yzer durumda kalmasnsalayan ikinlik. * Herhangi bir kese miktarnda olan. * Organizmann bazboluklarna verilen ad. * Beyz kuruluk para birimi. kese * Ksa, kestirme (yol). kese iei * Ss iin yetitirilen ve demet olarak iek aan bitki (Ceanothus). kese kd * ine bazeyler konulmak iin kttan yaplmkese biiminde torba. kesecik * Kulan dolambacnda bulunan ve lenf ile dolu olan kk zarsorgan. kesedar * Zengin kimselerin parasnyneten ve gerekli harcamalaryapan kimse. * Esnaflarn gelirlerini toplayp satan kimse. kesek * Bel, apa veya sabann topraktan kaldrdiri para. * Tezek. * imen yapmak iin zerindeki otuyla birlikte karlmayr paras. keseklenme * Keseklenmek ii. keseklenmek * Toprak, para para olmak. kesekli * Para para kabarmolan (toprak). kesel * Geveklik, tembellik. kesel gelmek * gevemek, tembellemek. kesel perdesi * Herhangi bir mzik lsne girmeyen, insann i dnyasnkarartan ve bkknlk veren bir ses tonu. keseleme * Keselemek ii. keselemek * Kir karmak iin vcudu kese ile ovmak. keseleni* Keselenmek ii veya biimi. keselenme * Keselenmek ii. keselenmek * Keselemek ii yaplmak. * Kendini keselemek. keseletme * Keseletmek ii. keseletmek * Keselemek iini yaptrmak. keseli * Kesesi olan. keseli kurt* Genellikle omurgallarda, kaslarn iinde gelien erit kurtuklarnn genel ad(Cysticercus). keseliler * Kanguru gibi, diilerinin karnnda yavrularntamaya yarayan kese bulunan hayvanlar takm. kesen * Kesmek iini yapan. * Bir ekli kesen doru; zellikle bir genin kenarlarnkesen doru. kesene * Szleme, yazlanlama. * Gtr, toptan i. kesenee almak

* gelirini, satn almak, iltizam etmek. kesenee vermek * bir eyin gelirini nceden gtr olarak satmak. kesenek * Grevlilerin aylklarndan her ay belli oranda kesilip bir sosyal gvenlik kurumuna yatrlan para. * Fabrika, iftlik gibi gelir kaynaklarnn gelirini satn alma ii, iltizam. keseneki * Kesenei alan kimse, iltizamc, mltezim. kesenin aznamak * bol para harcamaya balamak. kesenin dibi grnmek * para tkenmek. kesenize bereket * madd katksgrlen bir kimseye "ok kazan, kazancn bol olsun" anlamnda sylenen teekkr sz. kesenkes * Kesin olarak, kesinlikle. keser * Tahta, aa yontmaya yarayan, ksa sapl, bir yankeskin azl, teki yanivi akmaya uygun elik ara. kesesi elvermemek * btesi elverili olmamak. kesesine bir ey girmemek * bir yarar veya kar salamamak. kesesine gre * parasna, mal imknlarna gre. kesesine gvenmek * parasna gvenmek. kesesini doldurmak * frsatlardan yararlanarak para kazanp zengin olmak. keseye davranmak * demek istemek. kesici * Kesmek iini yapan, kesen. * Kasaplk hayvanlarkesen kimse. * Kesme iinde kullanlan ara. kesici di* Alt enenin ve st enenin on tarafnda bulunan, yiyecekleri kesmeye yarayan, yass, keskin n dilerden her biri. kesif * Youn. * Saydam olmayan. * Sk, kaln. kesif yem * Sindirilebilir besin maddeleri yksek, sellozu dk yem. kesik * Kesilmiolan. * Kesilerek bozulmuolan. * istten yaplan yasz peynir, kelek, ekimik. * Ksa. * Gazete, dergi vb.den kesilmiyaz, kupr. * Kesilmiolan yer. * Tarla, bave bahe evresine alan hendek. kesik hava * Halk iiri dnda yank ezgili deyi. kesik kelime * Bir blm kesilerek kullanlan sz. kesik kerem * k Kerem'in ezgilerinde grlen yank trk dal. kesik kesik * Ara vererek ve ksa ksa. kesik koni* Bir koninin tabanna paralel bir dzlemle kesilmesinden elde edilen cisim. kesik piramit * Bir piramit, tabanna paralel bir dzlemle kesildiinde taban ynnde kalan cisim.

kesik prizma * Bir prizmann btn yer ayrtlarnkesen bir dzlemle elde edilen, kesiti ile tabanarasnda kalan cisim. kesikli * Kesikleri olan. * Aralklarla sren, duraklamalar yapan (elektrik akm). kesiklik * Kesik olma durumu. * Anszn duyulan hlsizlik, krklk, yorgunluk. kesiklik vermek * ara vermek. * hlsizlik, krklk, yorgunluk ortaya kmak. kesiksiz * Kesilmeden sren, srekli, sreli, devaml, mtemadi. * Kesilmeden, ara vermeden srp giden (elektrik akm). kesili * Kesilmek ii veya biimi. kesilme * Kesilmek ii. kesilmek * Kesmek ii yaplmak. * Bitkin duruma gelmek, gc, takati kalmamak. * Gibi olmak, benzemek, dnmek. * indeki maddeler birbirinden ayrlp bozulmak. * Dinmek, sona ermek. * Akmaz olmak. * Kendinden nceki kelimeyi "olmak" anlamyla pekitirir. * Son veya aralk verilmek. * Kendini herhangi bir ey gibi gstermek. * Tutulmak, kapatlmak. * Makaslamak. * Durmak. * ok beenmek, ok holanmak. * Yoksun kalmak. kesim * Kesmek ii. * Blm, para, ksm, sektr. * Blge, blm. * Kesme zaman. * Belli bir blm. * aretlenmibelli yer. * Terzinin belli bir l ve rnee gre kumaa biim vermesi ii, fason. * Hazineye ait herhangi bir gelirin belli bir bedel karlkesenee verilmesi. * Boy bos, endam. * Pazarlk, anlama. kesim evi * Kasaplk hayvanlarn kesilip yzld yer, kanara, mezbaha. kesimci * Keseneki, mltezim. kesimhane * Kesim evi, mezbaha. kesimlik * Kesime elverili (hayvan). kesin * phe ve duraksamaya yer brakmayan veya geri dnlmeyen, deimez, kat'i, maktu. kesin bilgi* Doruluundan kukulanlmayan bilgi. kesin olarak * kesin bir biimde, kesinlikle. kesinleme * Kesin olan ey. kesinleme * Kesinlemek ii.

kesinlemek * Kesin bir durum almak, kat'ilemek, kat'iyet kespetmek. * Deime olanaolmadan yrrle girmek. kesinletirme * Kesinletirmek ii. kesinletirmek * Kesin bir duruma getirmek. kesinlik * Kesin olma durumu veya kesin davran, kat'iyet. * Bir bilginin, bir kanaatin pheye dmeden onaylanmasdurumu. kesinlikle * Kesin bir biimde, kesin olarak, her hlde, mutlaka, kat'iyen. kesinme * Kesinmek ii veya durumu. kesinmek * Kendine veya kendisi iin kesmek. kesinsizlik * Kesin olmama durumu. kesinti * Kesilen para, krpnt. * Bir iin bir sre iin durmas, inkta, fasla. * denen bir paradan herhangi bir gerekle kesilen blm. kesintili * Ara verilerek yaplan. * (para iin) Kesintisi olan. kesintisiz * Aralksz. * (para iin) Hibir vergi kesilmeden verilen. kesintiye almak * biriyle sezdirmeden alay etmek. kesintiye uramak * bir sre iin durmak. kesip (veya kestirip) atmak * uzun uzadya dnmeden kesin yargya varmak. * kesin olarak zmek, bitirmek. kesip bimek * paralamak, doramak, ameliyat etmek. * azna geleni sylemek, ileri geri konumak. * zorbalkla korkutmak. kesir * Bir birimin blnd eit paralardan birini veya birkananlatan say. kesir lek * Pln ve haritalarn lekleri pay1 olan ve kesirli saylarla gsterilen lek. kesirli * Kesir niteliinde olan (say). kesirli say * 1,5 veya 1,3 gibi kesri olan say. kesirsiz * Kesir niteliinde olmayan. kesi * Kesmek ii veya biimi. kesien * Bir nokta veya izgi zerinde birbirini kesip geen (izgiler veya yzeyler). kesime * Kesimek ii. kesimek * Birbirini kesmek. * Pazarlkta, herhangi bir fiyatta uyumak. * Erkek ve kadn, baklarla anlamak. * Bir nokta veya izgi zerinde birbirine kavumak. kesit * Bir eyi inceleyebilmek iin, enlemesine veya boylamasna kesildiinde ortaya kan yzey.

* Bir toplumun blm, kesim. * Bir cisim dz olarak kesildiinde ortaya kan dzlemin biimi, makta. keskenme * Keskenmek ii. keskenmek * El ile veya baka bir eyle vuracak gibi yapmak. keski * Aa, ta, metal vb. yontmaya yarayan, bir ucu keskin elik ara. * Demir ve sa kesmek iin zerine ekile vurularak yrtlen keskin ara, trnak. * Pulluk gvdesi nne taklan ve toprakesip ayran bak veya disk biiminde elikten yaplmpulluk paras. keskin * ok kesici, iyi kesen. * Etkili, sert. * Grevini iyi yapan. * (ses iin) Tiz. * Ac, znt veren. keskin sirke kpne (veya kabna) zarar * fkeli, sert kimsenin zararkendisinedir. keskin zek keramete k attrr * zeki kimse, bir iin nereye varacankeramet sahibi kimseden daha iyi bilir. keskinleme * Keskinlemek ii. keskinlemek * Keskin duruma gelmek. keskinletirme * Keskinletirmek ii. keskinletirmek * Keskin duruma getirmek. keskinletme * Keskinletmek ii veya durumu. keskinletmek * Keskin duruma getirmek. keskinlik * Keskin olma durumu. kesme * Kesmek ii. * Teneke, sac gibi eyleri kesmek iin kullanlan makas. * Lokum. * izgisel iki doru parasve bir eri yayile snrlanan dzlem yzeyi. * ki ekimin birbirine dorudan doruya balanmasndan, iki ayrekimin birbirini izlemesinden doan durum. * Kp biiminde veya keli olarak kesilmiolan. * Kesin, dei_____mez, maktu. * Nazmda veya nesirde, bir cmleyi sonu anlalacak biimde yarm brakma sanat, kat. kesme imi * \343 kesme iareti. kesme iareti * zel adlara getirilen ekleri iki szn birlemesi srasnda ortaya kan ses dmesini veya bazyabanc szlerin kesintili okunacanbelirtmek iin kullanlan ( ' ) iaretinin ad. kesme kaya * Baskaltnda kalarak sertlemitoprak. kesme eker * Kp biiminde veya keli bir biimde olan eker. kesme ta* Yola dizilmek amacyla veya bir yapiin biimlendirilmita. kesmece * Kesip bakarak beenmek artyla. * Aradaki deer ayrmngzetmeksizin hepsi bir fiyattan. * Kesilip mteriye gsterilerek satlan. kesmek * Bak, makas gibi bir arala bir eyi ikiye ayrmak, paralamak, doramak, ameliyat etmek.

* Dibinden ayrmak. * Dzgn paralara ayrmak. * Kesici bir arala yaralamak. * Ucunu almak. * (hayvan iin) Bangvdesinden ayrmak, boazlamak. * Ara veya son vermek. * Bir eyden yoksun brakmak, vermemek. * Akmdurdurmak. * Belirtmek, kararlatrmak. * (verilecek eyin bir blmn) Alkoyup vermemek. * (para iin) Basmak. * Azaltmak, gletirmek. * (iskambil ktlariin) Destenin zerinden bir blmn kaldrp te yana koymak. * Gidermek. * Geii nlemek. * Susmak. * (hasta organ) Ameliyatla almak. * Blmek, ayrmak. * (yaz, film iin) Ksaltmak. * Uydurmak, yalan sylemek. * (rzgr, souk vb. iin) ok etkili olmak. * Birini yermek, ktlemek. kesmelik * Kesme takarlan ocak. kesmik * Kesilmistn koyu blm. * Baakla kark iri saman. * Tagibi olmutoprak paras. kesmikli * inde kesmik bulunan. kesp * Kazanma. kesp etmek * kazanmak, elde etmek. kesre * Esre. kesret * ok olma durumu, okluk. kestane * Kayngillerden, lman iklimlerde yetien, 25-30 m kadar boylanabilen, kerestesi doramaclkta kullanlan bir orman aac(Castanea sabva). * Bu aacn yenebilen meyvesi. * Kestane rengi. kestane dorusu * At donlarndan ak kahve rengi olan. kestane fiei * inde tane barut ve fitilinin gemesine yarayan kk bir kanalolan bir tr enlik fiei. kestane kaba * Helvackaba. kestane kabuundan kmda kabuunu beenmemi * soyunu veya yetitii yeri, evreyi hor grenler iin knama yollu sylenir. kestane kargas * \343 alakarga. kestane rengi * Ak kahve rengi. * Bu renkte olan. kestane suyu gibi * sulu (kahve). kestane ekeri * Kestanenin eker erbeti iinde kaynatlmasyla yaplan ekerleme. kestaneci *Kestane kebabyapan veya satan kimse.

kestanecik * Prostat. * Atlarn her bacanda birer tane kan, boynuz dokusunda olan ksa ve yayvan uzant. kestanelik * Kestane aalarok olan yer. kestere * Kitre. kestii (veya att) trnak olamamak * bir kimse, sz konusu olan kimseden deerce ok aaolmak. kestirilme * Kestirilmek ii. kestirilmek * Kestirmek ii yaplmak. kestirim * Kestirmek ii, tahmin. kestirip atmak * ayrntldnmeden kesin yargya varmak. kestiri * Kestirmek ii veya biimi. kestirme * Kestirmek ii. * Allan yolun dnda ksa yol, kese. * Amacfazla uzatmadan anlatan. * Ksaca, zet olarak. * Ksa yoldan. * Kaynatlarak limon skarak koyulatrlmeker erbeti. kestirmece * Ksa yoldan olan, ksaca olan. * Yaklak, tahmin. kestirmeden * En ksa yoldan. kestirmeden gitmek * en ksa yoldan gitmek. kestirmek * Kesmek iini yaptrmak. * Akl yolu ile geree yakn bir yargya varmak, tahmin etmek. * Kesilmesini salamak, kesilmesine yol amak. * Karar vermek. * Ksa bir sre uyumak. * Anlamak, farkna varmak. ke * Yaalnmstten veya yourttan yaplan peynir. * Kiin kurutulan yasz, tuzsuz yourt. * Aptal. keen * Zincirden yular veya ayak kstei. kefedilme * Kefedilmek ii. kefedilmek * Kefetmek ii yaplmak. kefetme * Kefetmek ii. kefetmek * Var olduu bilinmeyen bir eyi bulmak. kefettirme * Kefettirmek ii. kefettirmek * Kefetmesini salamak. keide * (banka ve her tr piyango ikramiyeleri iin) ekme, ekili. * Eski Arap harfli yazda bazharflerin batarafyazldktan sonra ss iin ekilen uzatma. keideci

* ek veya polie dzenleyen ve imzalayan kimse. keif * Ortaya karma, meydana karma, ama. * Var olduu daha nce bilinmeyen bir eyin ortaya karlmas. * Bir olay veya durumun olusebeplerini anlayabilmek iin yerinde inceleme yapma. * Gizli olan bir ey hakknda genibilgi edinme. * Bir eyin olacannceden anlama, sezme, tahmin. keif kolu * Dmann durumunu anlamak, arazi ve yollar hakknda bilgi toplamak iin gnderilen kol. keik * Sra, nbet. keikleme * Alma, mnavebe. keikleme * Keiklemek ii. keiklemek * Keikle almak. kei * Hristiyanlarda, manastrda yaayan, hi evlenmemipapaz, karaba, rahip. keihane * Keilerin bulunduu yer, manastr. keileme * Gneydoudan esen yel, aka yel, kara yel kart. * Pusulada gneydouyu gsteren yn. keilik * Keiolma durumu. keke * Dilek anlatan cmlelerin bana getirilerek "ne olurdu" gibi zlem veya pimanlk anlatr, keki. kekek * yice dvlmve uzun sre birlikte kaynatlmet ve budayla yaplan bir yemek. kekeki * Kekek piiren kimse. keki * Keke. kekl * Gezici bazdervilerin ve dilencilerin ellerinde tuttuklar, Hindistan cevizi kabuundan, metalden veya abanozdan yaplmdilenci ana. * st, dvlmfstk ve rendelenmiHindistan cevizi gibi eylerle bezenmibir eit st tatls, keklfukara. keklfukara * Kekl. keleme * Kelemek durumu. kelemek * Aldretmemek, nem vermemek, ciddiye almamak. kemeke* Kark olma durumu, karklk. kemekelik * Karklk, halledilmesi, iinden klmaszor durum. kemir * Bkz. kamir. keaf * Bilinmeyen ok nemli bir eyi kefeden. * Keif kolu. * zci. keaflk * zcilik. ket * Engel. ket vurmak * engel olmak, gletirmek. ketal

* irili bir eit parlak bez. ketap * Temel maddesi baharat katlmdomates olan ngiliz sosu. kete * Yal, mayalveya mayasz hamurdan yaplan, klde piirilen rek. ketebe * Yazclar, ktipler. * El yazmaskitaplarda yazarnn adnverdii yer. keten * Ketengillerden, iekleri mavi renkte ve beta yaprakl, lifleri dokumaclkta kullanlan bir bitki (Linumusitatissimum). * Bu bitkinin liflerinden yaplm(dokuma vb.). keten helva * Kavrulmuekerden yaplan, pamuk grnnde bir eit helva, keten helvas. keten helvac * Keten helva yapan ve satan kimse. keten helvas * Bkz. keten helva. keten kuu * spinozgillerden, gzel sesli, 13 cm uzunluunda tarla ve allklarda yaayan bir ku(Carduelis linaria). keten tohumu * Keten bitkisinin, yakarlan veya dvlerek hekimlikte kullanlan kk taneleri. ketencik * Deniz yosununun ince bir cinsi (Muscus arboreus). * Turpgillerden, kk sariekli, yalbir bitki (Chamaelina sativa). * Bu bitkiden elde edilen, sabun yapmnda ve ressamlkta kullanlan bir ya. ketengiller* Ayrta yaprakliki eneklilerden, keten ve benzeri trleri iine alan bitki familyas. kethda * Zengin kimselerin ve devlet byklerinin buyruunda alan, onlarn birtakm ilerini gren kimse, khya. kethda bey * Yenieri ocanda, yenieri aasndan sonra gelen en yksek makamdaki subay. kethdalk* Kethdann yapti. keton * Karbonil grubuna iki alkil kknn balanmasyla treyen birleik. ketum * Sr saklayan, azsk, azpek. ketum olmak * sr saklamak, azskolmak. ketumiyet * Azsklk, amazlk, ketumluk. ketumluk * Ketum olma durumu, amazlk, ketumiyet. kevel * Kuzu veya koyun postundan yaplmkrk. kevelci * Deri ve krk satan kimse. keven * Geven. kevgir * Uzun sapl, yayvan ve delikli kepe. * Halanmyiyeceklerin svlarnveya bazsvlarszmek iin kullanlan, delikli, genellikle yuvarlak biimli mutfak kab, szge. Kevser * Cennette bulunduuna inanlan kutsal su. kevser gibi * (iecekler iin) tatl, lezzetli. keyfetme * Keyfetmek ii. keyfetmek * Hove elenceli vakit geirmek.

keyf * stee balolan. * Geree, akla, yol ve yntemine uymayan. keyfi bozulmak * hastalanmak. * cansklmak, rahatkamak. keyfi bilmek (biri) * isterse yapmak, nasl isterse yle yapmak. keyfi gelmek * neelenmek. keyfi kamak * neesi kalmamak. keyfi oluncaya kadar * razoluncaya kadar. keyfi sra * (birinin) Kendi istedii gibi. keyfi yerinde * Neesi, salyerinde. keyfi yerinde * sal, neesi, mutluluu bulunmak. keyflik * Keyf olma durumu. keyfince * steine gre, nasl isterse, dilediince, keyfine gre. keyfinden baylmak (veya drt ke olmak) * bir eyden ok kvan duymak. keyfine bakmak * dilediince yaamak, gzel vakit geirmek. keyfine gitmek * isteine uygun davranmak. keyfini karmak * bir eyden iyice tat almak. keyfini karmak (veya bozmak) * zmek. keyfini yapmak * her trl istek ve dilei yerine getirmek. keyfinin khyasolmamak * birine karmaya hakkolmamak. keyfiyet * Nitelik. * Durum. keyif * Vcut esenlii, salk. * Canllk, tasaszlk, i rahatl. * Hovakit geirme. * stek, heves, zevk. * Alkoll iki ve baka uyuturucu maddeler kullanldnda insanda grlen durum. * Yolsuz ve kural distek. * Esrar. keyif benim, ky Mehmet aann * "hibir eyi tasa etmiyorum, ilerim yolunda" anlamnda kullanlr. keyif atmak * keyfetmek. keyif ehli * Rahatna dkn kimse. keyif etmek * Bkz. keyfetmek. keyif hli * kili, akrkeyf. keyif sormak * birine "iyi misiniz", "naslsnz" sorularnynelterek salhakknda bilgi almak; sayggstermek. keyif srmek

* skntsz, rahat yaamak. keyif vermek * nee vermek, sarhoetmek. keyiflenme * Keyiflenmek ii. keyiflenmek * Keyifli duruma gelmek, neelenmek. keyifli * Keyfi yerinde, neeli. keyifli keyifli * Keyifli bir biimde, keyifli olarak. keyifsiz * Salpek yerinde olmayan, rahatsz. * Neesiz. keyifsizlenme * Keyifsizlenmek ii. keyifsizlenmek * Biraz hastalanmak. keyifsizlik * Keyifsiz olma durumu. keylus * Bkz. kils. keymus * Bkz. kims. kez * Bir olgunun, bir olayn tekrarlandnbelirtir, defa, kere, sefer. keza * Tekrarlamalardan saknmak amacyla "ayn, aynbiimde" anlamnda kullanlr. kezalik * Bkz. keza. kezzap * Deriik nitrik asidin halk arasndaki ad. -k/ -ki * Bkz. -g/ -gi. kble * Namazda ynelinen yn. * Gneyden esen yel. * Skntlbir durumda yardm umarak bavurulan yer. kblenma * Kble ynn gstermek iin, bulunulan yere gre zel iareti olan pusula. Kbrsl * Kbrs halkndan olan kimse. k * Kuyruk sokumu blgesi, popo, makat. * (bazblgelerde) Bacak, ayak. * (deniz teknelerinde) Art taraf. * Arka blmde olan. -k * Bkz. -g / -gi. k atmak * (hayvan) ifte atmak. * ok istemek. k attrmak * ondan stn olmak. kkrk * nemsiz, deersiz ey veya kimse. kn kn * Geri geri. kn kn gitmek * geriye doru gitmek, geri geri gitmek. * (henz yrmeyen bebek iin) k st gitmek. kna bakarak (veya kna baka baka)

* bavurduu yerden olumlu sonu alamayarak. kna tekmeyi atmak (vurmak veya yaptrmak) * kovmak. knyrtmak * barp armak. * btn gcn kullanarak uramak. ktan bacakl * Ksa boylu (kimse). ktankara * Batan demirleyen, ktan da halatlarla kyya balanan gemi. kst * Kyere gelmidurumda. kst oturmak * kyere gelir duruma dmek. * herhangi bir konuda yenilmek, umduuna ulaamamak. kdem * Bir grevde rtbece eskilik. * Bir grevde geirilen sre. kdem tazminat * Belirli sre altktan sonra ayrlan iiye grev sresine balolarak verilen para. kdemce * Bir ite tecrbe ve sre bakmndan, kdeme gre. kdemli * Bir ite eski ve tecrbesi ok olan. * Snf temsilcisi, mmessil. kdemli baavu * Kdemi olan baavuun rtbesi. kdemli stavu * Kdemi olan stavu. kdemlilik * Kdemli olma durumu. kdemsiz * Bir ite yeni ve tecrbesi az olan. kdemsizlik * Kdemsiz olma durumu. kdm kdm * Azar azar. k * Koyun, kei veya deve pislii. k * K. klama * Klamak ii. klamak * (koyun, kei, deve) Pislemek. kh * (ocuk dilinde) Kir, kirli, pis. kkr kkr * inden gelerek, sesli bir biimde (glmek). kkr kkr glmek * iinden gelerek, sesli sesli bir biimde glmek. kkrdak * Kemik kadar sert olmayan, dayankl, esnek, bklgen, damarsz badokusu. * Sr ve danada, hayvann gs boluunun arka tarafnn alt blmnde bulunan para. kkrdak bilimi * Kkrdaklarinceleyen bilim dal. kkrdak doku * Kemiklerin balantyerlerinde bulunan, kat, esnek ve saydam doku. kkrdaklam * Kkrdak durumunu almhayvan dokusu. kkrdakl* Yapsnda kkrdak bulunan.

kkrdama * Kkrdamak ii. kkrdamak * Kkr kkr diye ses kararak glmek. * Donacak kadar mek. * Souktan donmak. * lmek. kkrdatma * Kkrdatmak ii. kkrdatmak * Kkrdamasna sebep olmak. kkrday* Kkrdamak ii veya biimi. kkrlk * ten glme durumu. kkrt * Kkrdarken kan ses. kl * Bazhayvanlarn derisinde, insan vcudunun belli yerlerinde kan, st deri rn olan ipliksi uzant. * Kei ty. * Bitkilerde grlen, genellikle silindirimsi, ii bo, ok ince uzant. * Kei tynden yaplmveya dokunmuolan. kl (kadar) kalmak * ok az kalmak. kl burun * Deniz iine uzanmince kara paras. kl adr * Kei klndan dokunmuparalarla kurulan adr. kl gibi * ipince, incecik. kl keisi * Vcut rengi beyazdan siyaha kadar deimekle beraber, tel renkliler arasnda en ok siyah renklisi grlen yerli bir kei tr. kl otu * Dalk ayrlarda yetien ince ve sert yapraklbir bitki (Nardus). kl pay * (daha ok kalmak fiili ile) ok az. kl testere * ok ince bir tr testere. kl yuma * Sa yeme alkanlolan kimselerin midesinde oluan ur. klabdan * \343 klaptan. klde * Gerdanlk, boyna taklan ss eyas. kla * Tazerinde bilenen bir kesici aracn keskin yzne yapan ve aracn iyi kesebilmesi iin, yalanm yumuak tala kaldrlmasgereken ok ince elik paralar, za. klalama * Klalamak ii. klalamak * Kesici aralarn klasnalarak keskinliini artrmak. klal * Klalanm, keskin duruma getirilmiolan. klasnalmak * kesici aralarbilei tana veya kaya srterek keskinliini artrmak. klasz * Klalanmam, keskin olmayan. klptan * Pirin, bakr, kalay gibi madenlerden ekilerek gmve altn yaldz vurulmuince metal iplik. * Pamuk ipliine srma katlarak erilmiiplik. * Bu tr iplikten yaplm.

klavuz * Genel olarak yol gsteren kimse, rehber. * Yol yntem gsteren ey. * Evlenecek olan erkek veya kadna ebulan kimse. * Ruh ve zihn bakmdan yol gsteren, k tutan kimse. * Somun veya boru iine yiv amakta kullanlan ara. * (dar, uzun bir yerden) Kolaylkla bklebilen yay biiminde tel, kablo vb. geirilirken bunlarn ucuna balanan sert nesne. * Makaradaki filmlerin banda ve sonunda yer alan, filmin alc, ykama arac, basm arac, gsterici gibi aralara taklp karlmasnda kolaylk salayan, asl film iin pay brakan eitli renklerde film paras. * Bir devletin klavuz alnmasmecbur olan sularnda gemilere yol gsteren kimse. klavuzlama * Klavuzlamak ii. klavuzlamak * Klavuzluk etmek. klavuzluk * Klavuz olma durumu veya klavuzun ii, rehberlik. * Bir gemiyi limana sokmak veya limandan karmak ii. klavuzluk etmek * yol gstermek, rehberlik etmek. klbaz * Dalkavuk. klcal * Kl gibi olan, ok ince. klcal boru* Aratrma ve deneylerde kullanlan ok ince boru. klcal damar * Btn dokularda bulunan, atardamarlarn son dallarn, toplardamarlarn ilk dallarna birletiren ince damar. klcal etki * Birbirine deen bir svile bir katnn moleklleri arasndaki etki. klcal kk * Ana, saak ve yan kklerden kan ikincil, nc kkler zerinde bulunan ince kl eklindeki emici kk paralar. klcallk * Klcal olma durumu. * Bir klcal boru veya tpn durumu. * Kapsadsvlar bakmndan klcal borularn zellikleri. klcan * At kuyruu klndan yaplmkutuza. klk * Balklarn eti arasnda bulunan diken gibi ince ve kk kemik. * Fasulye, bakla gibi sebzelerin yeil kabuunda ve ekin baaklarnda bulunan sert ve kl gibi uzun lif. * Alttaki greinin, kuyruk sokumunu hzla ve birdenbire havaya kaldrarak srtna abanmolan greinin dengesini bozup n veya yan tarafna arp atmas. klk atmak * bir kimsenin iini kartrmak, bozmak. klkl * Klolan. * Przl, aprak, kark. klksz * Klolmayan. kldrma * Kldrmak ii. kldrmak * Klmak iini yaptrmak. * Namaz klnmasnsalamak. kldrtma * Kldrtmak ii. kldrtmak * Kldrmak iini yaptrmak. * Namaz klnma iini yaptrmak.

klg * Bir sanat ve bilim dalnn ilkelerini dnce alanndan, uygulama alanna geirip gerekletirme ii, uygulama, tatbik, ameliye, pratik. klgl * Harekete ilikin olan, yalnz dnce alannda kalmayp harekete dnen, uygulamal, amel, tatbik, pratik, kuramsal kart. * Maksada uygun, kullanl; gereklere uygun. klgn * Klgdurumuna geirilebilen, amel, pratik. klgsal * Klgl, uygulamal, pratik. klklna * Tamtamna. klkprdamamak * durum ve davranndeitirmemek, aldretmemek, umursamamak. klkrk yarmak * titiz ve ayrntlbir biimde incelemek, nemle stnde durmak. klbk * Karsnn basksaltnda bulunan (erkek), kazak kart. klbklama * Klbklamak ii. klbklamak * Klbk duruma gelmek. klbklk * Klbk olma durumu. klbklk etmek * klba yakan davranlarda bulunmak. klcna * (kalas, cetvel tahtasgibi kalnleninden az olan eyler iin) Keskin ve dar tarafyukargelmek zere, kllama. kl * Uzun, dz veya eri, ucu sivri, bir veya her iki yz keskin, kn iinde bele taklan, elikten silh. * Saban kesini oka balayan aa paras. kl alay* Kl kuanma. kl bacak * Bacaklareri olan, arpk bacakl. kl bal * Kl balgillerden, burnunda kl biiminde bir uzantsbulunan, klksz, eti beyaz ve lezzetli, iri bir balk (Xiphias gladius). kl balgiller * Her trl kl balolan, disiz ve pulsuz kemikli balklar familyas. kl almak * klla savamak, kl ile ldrmek. kl ekmek * saldrmak veya selmlamak amacyla klcknndan karmak. kl gagal * Yamur kuugillerden, ok ince ve uzun gagal, tyleri ak, kanatlarkara bir ku(Recurvirosta avocetta). kl knnkesmez * sert ve fkeli kii yanndakilere zarar vermez. kl kuanma * Tahta yeni kan Osmanlpadiahlarnn stanbul'daki Eyp Sultan trbesine giderek trenle kl kuanmalar. kl kuanmak (veya takmak) * klcolmak ve onu tayacak gce ve yetkiye hak kazanmak. kl oynatmak * egemen olarak yaamak. kl oyuncusu * Kl oyunu oynayan sporcu, eskrimci. kl oyunu * Drtc kl, kesici kl ve delici kl adverilen silhlarla yaplan spor, eskrim. kl pabucu

* Kl knnn aaksm. kl sallamak * kl ile dvmek, dman zerine klla soldurmak. kl rmek * kl ekerek saldrmak. kl * Kl yapan veya satan (kimse). * Kl sporuyla uraan (kimse). klhane * Kl yaplan yer. klknna koymak * savabrakmak, savatan vazgemek. klkuyruk * Kemikli balklar takmndan uzunluu 8-10 cm. olan, tropik ss bal(Xiphophorus helleri). kllama * Kllamak ii. * Klcna. * aprazlama. kllama kamak * yan yan koarak, aprazlamasna gitmek. kllamak * Klla ok sayda insantopluca ldrmek, kltan geirmek. kllay * Kllamak ii veya biimi. kll * Kl tayan. * Klcolan. * zerinde kl motifi olan. kltan geirmek * ok sayda insanklla topluca ldrmek. klf * Bir eyi korumak iin kendi biimine gre, ounlukla yumuak bir nesneden yaplmzel kap. * Yolsuz bir ie bulunan sudan gereke. klf * Klflama iini yapan kimse. * Klf yapan ve satan kimse. klfna uydurmak * bir durum ve tutuma, yntemine uygun biim vermek. klflama * Klflamak ii. klflamak * Klf geirmek, klfa koymak. klfl * Klfolan veya klf iinde bulunan. klfsz * Klfolmayan veya klf iinde bulunmayan. klna eki dzen vermek * giyiniine zen gstermek. klna girmek * onun gibi giyinmek. klk * Bir kimsenin giyinii, giyim, st ba, kyafet, kisve. * Bir kimsenin dgrn. * Bir kimsenin resmi, fotoraf. klk kyafet * st bave dgrn. klk kyafet dkn * Giyecekleri eskimiveya kt olan. klk kyafet kpeklere ziyafet * giyinii ve grn kt ve tiksindirici olanlar iin sylenir. klk kyafeti dzmek * giysilerini yenilemek.

klkl * Herhangi bir klkta olan. * Gzel, temiz. * (birinin) huyunda olan, davranlarntaklit eden. klklkyafetli * yi giyinmi. klksz * Giyimi dzgn olmayan, snepe, sfl. klkszlama * Klkszlamak ii. klkszlamak * Klksz duruma gelmek. klkszlk * Klksz olma durumu. klktan kla girmek * giysi deitirmek. * sk sk dnce deitirmek. klna dokunmamak * bir kimseye dokunacak, zarar verecek en ufak bir davranta bile bulunmamak. klnbile kprdatmamak (veya oynatmamak) * bir olay karsnda ilgisiz kalmak, en kk bir tepki gstermemek. kln * Klnmak ii veya biimi. klnma * Klnmak ii. klnmak * Klmak ii yaplmak. klr * Maydanozgillerden, bir yllk ve zel kokulu otsu bir bitki (Ammi visnaga). kl * Klmak ii veya biimi. klkapan * Kehribar. klkran * Bkz. sakran. klkuyruk * rdekgillerden, uzunluu 55-65 cm, kuyruu sivri tyleri ak yeil, kark, gagas, ayaklarmavi bir kutr (Anas acuta). * Zayf, elimsiz. * Zrt, niteliksiz, klksz. kllanma * Kllanmak ii. kllanmak * Kllarkmak. * By, sakalkmak. kll * Klolan, kl ile kapl. klma * Klmak ii. klmak * "Etmek", "yapmak" anlamnda yardmcfiil olarak kullanlr. * (namaz iin) Yerine getirmek. klsz * Klolmayan. klkal * Dedikodu, sylenti. kml * Yarm kanatllardan, sap, iek, yaprak ve baaklaremerek veya yiyerek ekin hastalna yol aan, vcudu kalkana benzeyen zararlbir bcek (Aelia rostrata). kml kml * Durmadan kmldamadan bir eyin durumunu anlatr. kmldama

* Kmldamak, kmldanmak ii. kmldamak * Yerinden biraz oynamak. * Yerinde hafife hareketlenmek. kmldan* Kmldanmak ii veya biimi. kmldanma * Kmldanmak ii. kmldanmak * Bkz. kmldamak. kmldatma * Kmldatmak ii. kmldatmak * Yerinden biraz oynatmak, hafife hareketlendirmek. kmlday* Kmldamak ii veya biimi. kmlt * Hafif ve srekli kmldama. kmz * Ksrak stnn mayalanmasyla yaplan, az alkoll, eki, eski bir Trk ikisi. kmkm * Ar ar konuan (kimse). * Her iinde ar davranan (kimse). kmkm etmek * bir ii ar ar yapmak, oyalanmak. kmlanma * Kmlanmak ii veya durumu. kmlanmak * (kuiin) Umaya hazrlanmak. * Kalkacakmgibi kprdamak. kn * Bak, kl gibi kesici aralarn kab. * Budaygillerde olduu gibi, yapraklarda sapn bir blmn uzunlamasna saran, genidblm. kn kanat * Kn kanatlbceklerin gvdeyi korumakla grevli ve ok sert yapda birinci ift kanad. kn kanatllar * Bcekler snfndan, boynuzsu bir kn biiminde olan birinci ift kanatlarumakta kullanan teki iki kanadrten, az paralarinemeye, paralamaya elverili, btnyle bakalama gsteren bir takm. -kn/ -kin * Bkz. -gn / -gin. kna * Kna aacnn kurutulmuyapraklarndan elde edilen, sa ve elleri boyamakta kullanlan toz. kna aac* ki eneklilerden, tropikal blgelerde yetien, kurutulmuyapraklarndan kna elde edilen, beyaz iekli, kk bir aa (Lawsonia inermis). kna iei * Kna ieigillerden, iekleri tyl renkte olan, bir veya ok yllk otsu bitki (Balsamina hortensis). kna ieigiller * ki eneklilerden, rnei bahelerde yetien kna iei olan bir familya. kna gecesi * Dnden bir gece nce, kadnlarn kendi aralarnda, gelinin parmaklarna kna yakarken kz evinde yaptklarelence. kna gibi * (toz durumundaki eyler iin) ok ince. kna yakmak (koymak, srmek, vurmak veya yaknmak) * knaysu ile kartrp bulama kvamna getirerek boyanacak yere srmek. kna(lar) yakmak * (birinin uradkt duruma) ok sevinmek. knack * Buday pasmantarnn, tahl bitkilerinin sap ve yapraklarnda oluturduu pas rengindeki hastalk. knakna * Kk boyasgillerden, asl yurdu Gney Amerika olan, Hindistan ve Endonezya'da da yetitirilen,

kabuundan kinin karlan bir aa (Cinchona). * Bu bitkiden yaplan iecek. knalama * Knalamak ii. knalamak * Kna koymak, kna ile boyamak. knalanma * Knalanmak ii. knalanmak * Kna konulmak, kna yaklmak. * Kna ile boyanmak. knal * Kna ile boyanmolan. * Knann renginde veya kzl renkte olan. * Yapncak. knalkeklik * Slngillerden, Balkan Yarmadas, Orta ve Dou Asya'da yaayan, uzunluu 38 cm olan bir kutr (Alectoris graeca). knalyapncak * Bkz. yapncak. knama * Knamak ii, ayplama, takbih. knama cezas * Bir grevlinin iyerindeki davrannn yasa ve tze aykrolduunu bildiren ceza. knamak * Yaplan bir iin kt olduunu belirtir bir biimde sz sylemek, ayplamak, takbih etmek. knanma * Knanmak ii. knanmak * Knamak ii yaplmak. knasz * Kna ile boyanmam. knay * Knamak ii veya biimi. kndra * Sulak yerlerde yetien, ince uzun yapraklarnn kenarlarkeskin, koyu renkli bir tr ayr otu. kndra * Oluk veya yiv amaya yarayan ara. Knk * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. knlama * Knlamak ii. knlamak * Bir eye kn yapmak veya bir eyi knna geirmek. knl * Knolan, bir knla sarlolan. * Knok gelierek balbulunduu sapaz veya ok saran yaprak. knnap * Sicim. knsz * Knolmayan. Kpak * Xl-XV. yzyllarda, Hazar ve Karadeniz'in kuzeyindeki bozkrlarda yaambir Trk boyu, Kuman. Kpaka * Kpak Trkesi. kpk * Yarkapal(gz). kpk gzl * Gzleri yarkapalolan. kpklk * Kpk olma durumu. kpr kpr

* Yerinde duramayarak, srekli ve aralksz kmldayarak. * ok hareketli, hamarat. kprdak * ok hareketli, yerinde duramayan, canl. kprdaklk* Kprdak olma durumu. kprdama * Kprdamak, kprdanmak ii. kprdamak * Kmldamak, srekli ve hafife oynamak. kprdanma * Kprdanmak ii veya durumu. kprdanmak * Bkz. kprdamak. kprdama * Kprdamak ii. kprdamak * Kmldamak, kpr kpr etmek. kprdatma * Kprdatmak ii. kprdatmak * Kmldatmak, yerinden oynatmak. kprt * Hafif ve srekli kmldanma, kmlt. kprtl * Kprtsolan. kprtsz * Kprtsolmayan. kptrma * Kptrmak ii. kptrmak * Gz kapaklarnst ste birok kez ap kapamak. kpkp * Gzn ok krpan (kimse). kpkrmz * Her yankrmzveya ok parlak krmz. kpkrmzkesilmek (veya olmak) * (yz iin) herhangi bir sebeple ok kzarmak. kpkzl * Her yankzl veya ok kzl. * Ar, koyu. kpma * Kpmak ii. kpmak * Gz kapaklarnabucak ap kapamak, krpmak. kprama * Kprdama, kpramak ii. kpramak * Kprdamak. kpray * Kpramak ii veya biimi. kprayl* Kprtl. kpraysz* Kprtsolmayan, kprtsz. Kpt * Msr halkndan olan kimse. * (yanlolarak) ingene. * Kptlerle ilgili olan. Kptlik * Kpt olma durumu. kr

* Beyazla az miktarda karann karmasndan oluan renk. * Bu renkte olan. kr * ehir ve kasabalarn dnda kalan, ou bove geniyer. * Orman, davb.ye kart olan aklk yer. kr bekisi* Krlarn ve ovalarn gvenliiyle grevli kimse. kr boynunu! * defol! ekil! git!. kr iei * Krlarda kendiliinden yetien iek. kr dmek * gze arpar derecede beyaz kllarbulunmak, krlamak. kr elencesi * Krda yaplan elence. kr gerills * Dalarda, ky ve kasabalarda eylem yapan ete. kr gl * orak blgelerde biten ve gn glne benzeyen bir tr iek (Fumana). kr kahvesi *Krda bulunan, ounlukla kk kahve. kr serdar * Krlarda ekyann ardna dp yollarn gvenliini salamakla grevlilerin ba. kraat * Okuma. * Okuma kitab. * Kur'an'n belli kural ve iaretlere gre okunmas. kraat etmek * okumak. kraathane * Mterilerinin okumalariin gazete ve dergi bulunduran geni, temiz ve iyi denmikahvehane. * Kahve, kahvehane. kraathaneci * Kraathane ileten kimse. kracak * Nalbantlarn atn trnankesmek iin kullandklarkeskin demir alet. kra * Verimsiz veya sulanmayan, bitek olmayan toprak. kralama * Kralamak ii. kralamak * Kra duruma gelmek, verimsizlemek. kralk * Kra olma durumu veya kra yer. kra * Souk havalarda, su buusunun yerde, bitkiler, aalar ve teki nesneler zerinde donmasyla oluan ince buz billru. kraalmak (veya vurmak) * kra, dondurup bozmak. kradmek (veya yamak) * kraolumak. kral * Krasolan. kran * Krmak iini yapan (kimse). * Bit topluluun ve zellikle hayvanlarn byk bir blmn yok eden hastalk veya baka sebep, let, afet. kran * Ky, kenar, evre, u. * Dasrt, tepe, bayr. * Kra toprak. * Birbirine parelel olarak uzanan iki akarsu arasnda kalmdasrt. kran girmek

* ksa bir zaman iinde ok sayda lmek. kran krana * ok mcadeleli, acmakszn ldrrcesine yaplan (kavga, gre). kranta * Salaraarmaya balamorta yalerkek. * Arbal, yana ramen bakml, zenli (erkek). * (sa sakal iin) Krlam. krat * Elmas, zmrt gibi deerli talarn tartsnda kullanlan iki desigramlk l birimi. * Nitelik, deer, dzey, seviye. kratn yannda duran ya huyundan ya suyundan (almak) * kii, kiminle arkadalk ederse, ondan etkilenir. kratnlmek * deerini bimek, kymetini belirlemek. kratlk * Kratolan, herhangi bir krat deerinde olan (ta). * Herhangi bir nitelikte, deerde olan. kray * Yol kesen, asi. * Gen, delikanl. krba * Sakalarn iinde su tadklarazdar, altgeni, deriden yaplmkap, su kab, matara. * (ocuklarda) Karn imesiyle beliren bir hastalk. * ok su ien kimse. krback * Tulumcuk. krba * Kl tek para deri veya uzun esnek bir denein ucuna srm balanarak yaplmvurma arac. krba kurdu * eitli trleri insanlarn ve hayvanlarn kaln barsanda yaayan, boyu 5 cm olan eni, gzle grlmeyecek incelikte bir asalak, trikosefal (Trichuris trichiura). krba kurtlar * rnek hayvankrba kurdu olan, yuvarlak solucanlar familyas. krbalama * Krbalamak ii. krbalamak * Krbala vurmak. * Canlandrmak, destek vermek, harekete geirmek. krbalanma * Krbalanmak ii. krbalanmak * Krbala dvlmek. krca * Hafif krlam. * Hafif krlamdurumda. krc * Dolu. * Ufak ve sert taneli kar. krcmant * Kk ve ii iyi doldurulmumant. krcn * Hayvan kran. kr * Kn, sisli havalarda, aa dallarn, toprak kntlarnvb. yerleri kaplayan buz tabakas. krl * Krlamaya balam, kr renkli. * Bu renkte saolan. krllanma * Krl duruma gelme. krllanmak * Krl duruma gelmek, aarmak. krllama

* Krllamak durumu. krllamak * Krl duruma gelmek. krllk * Krl olma durumu. * Koyu at donlarzerine ak kllarn tek tek dalmas. krdkoz (veya ceviz) krk(veya bini) amak * srekli yakksz davranlarda bulunmak. krdrma * Krdrmak ii, skonta. krdrmak * Krmak iini yaptrmak. krdrtma * Krdrtmak ii. krdrtmak* Krdrmak iini yaptrmak. * Dk fiyat verdirtmek. * Ticar bir senedi, sresi gelmeden dk fiyatla birine devretmek veya satmak. krgn * Bir kimseye gcenmi, gnl krlmolan. * Toplu lmlere yol aan bulachastalk. krgnlk * Krgn olma durumu. * Krklk. Krgz * Krgzistan Cumhuriyeti'nde yaayan, Trk soylu halk veya bu halktan olan kimse. * Krgzlara zg olan. Krgzca * Krgz Trkesi. krc * Krmak iini yapan. * Kaba, sert, evresindekileri inciten. * Senet, tahvil, bono ve sresi gelmemialacaklarla ilgili alveriveya iler yapan kimse veya kurulu. * Bir eyin gerektii gibi gelimesini, olumasnnleyici, engelleyici. * Krnm oluturan. krclk * Krcolma durumu, huunet. * Ikrma zellii. krolmak * dnem sonu alnan karnede ders notu zayf bulunmak. krolmak * yasa ve trelere aykrolarak karcinsten biriyle srekli iliki iinde bulunmak. krk * Krlmolan. * Melez. * Tam nota gre dk olan (not). * Gcenmi, zgn. * Krlmbir eyden ayrlan para. * Kemiin bir etki ile krlmas. * Bir eyin krlan yeri. * Krlmbir eyin paras. * Tavla oyununda oyun dbraklan pul. krk * Kadnn veya erkein yasalara ve trelere aykrolarak iliki kurduu erkek veya kadn. krk * Kaya ktlelerinin bir krlma dzlemi boyunca yerlerinden kaymas, fay. krk izgi * Bir veya birka noktada dorultu deitiren izgi. krk dkk * Eski, salam olmayan, rk, deersiz (ey). * Dzgn olmayan, para para (sz). krk dl

* Evlilik dilikiden doan ocuk. krk hava * Hareketli ve canloyun melodisi ve trks. krk plk gibi * Durmakszn, ayntonda tekrarlayarak. krk * Krk kemikleri ve kklartedavi eden kimse, snk, kk. krklk * Krknn ii. krklama * Krklamak ii. krklamak* Krk duruma getirmek, ufalamak. krklk * Krk olma durumu. * Vcutta duyulan ar, yorgunluk, rahatszlk, krgnlk. * steksizlik, gceniklik, krgnlk. krlgan * Kolay ve abuk krlan. * Kolay ve abuk gcenen. krlganlk * Krlgan olma durumu. krlp bklmek * krtarak, kibarla zenerek konumak. krlp dklmek * kibar grnmeye almak. * ok eskimek. * krklk duymak. krl * Krlmak ii veya biimi. krlma * Krlmak ii. * Yrrken salnma, nazlyry. * Saydam bir ortamdan baka bir saydam ortama (rnein havadan cama) geen bir nn dorultusunu deitirmesi. krlmak * Krmak iine konu olmak, bir veya birok paraya ayrlmak. * Bklerek kat yeri oluturmak. * (sava, bulachastalk sebebiyle) ok sayda insan lmek. * (souk, rzgr vb. iin) Eski gc kalmamak, azalmak, yatmak. * (cesaret, umut, onur iin) Azalmak, yok olmak. * Birine karkrgn duruma gelmek, gcenmek, incinmek. * Krklk duymak. * Aa, dal zerinde meyve, iek, yaprak ok olmak. * Saydam bir ortamdan baka bir saydam ortama geen bir n, dorultu deitirmek. krm * Savunmasz insanlarn veya tutsaklarn toplu olarak ldrlmesi, katliam. * Hayvanlarn hastalk, souk gibi sebeplerle lmesi. krm krm* Krtarak, krta krta. Krml * Krm halkndan olan (kimse). krnm * Ik, ses ve radyoelektrik dalgalarnn karlatbazengelleri dolanarak gemesi olay, difraksiyon. krnma * Krnmak ii. krnmak * Yrrken salnmak. * Oynamak, raksetmek. krnt * Bir eyden ayrlan kk para. * Kk kalnt.

* Kurumak iin kesilip yerde braklan odun. krntklte * Krntlardan olumuklte. krntl * Krntsolan, krntlardan olumu. krp dkmek * dikkatsizlik veya fkeyle bir ok eyin krlmasna sebep olmak. krp geirmek * yakp ykarak, ldrerek baskveya etki yaparak byk zarar vermek. * ok sert davranarak darltmak. * tuhaf sz ve davranlaryla herkesi glmekten katltmak. * hayran etmek. krp sarmak * bir eyi yapmak iin, glkle her trl imkndan yararlanmak. krkr* Krklarolan, ok krk; krk bir biimde. krk * Krmolan. * Deride esnekliin kaybolmasndan oluan kvrm. * Krmyer, krklk. krkl * Krolan. krklk * Krk olma durumu. * Krk olan yzeyin durumu. * Krmolan yer, krk. krksz * Krolmayan. krma * Krmak ii. krmak * Bir yzeyin dzgnl bozulmak, krklk olumak. * Birbirini krmak, yok etmek, ldrmek. * Karlklkrmak. * Pazarlk etmek. * Bahse tutumak. * Bir eyi yaryarya paylamak. krtrma * Krtrmak ii. krtrmak * Krmasna sebep olmak. * Karcinsten biriyle yakn ilikide bulunmak, flrt etmek. krta krta * Krtarak, cilve yaparak. krtm * Krtmak ii. krtm krtm * Krtarak. krt * Krtmak ii veya biimi. krtkan * Her zaman krtan. krtkanlk * Krtkan olma durumu. krtma * Krtmak ii, cilve, ive. krtmak * Hogrnmek abasyla cilveli jest ve mimikli davranlarda bulunmak. krk * Otuz dokuzdan sonra gelen saynn ad, 40, XL. * Drt kere on, otuz dokuzdan bir artk. * Pek ok.

krk (veya bin) dereden su getirmek * birini kandrmak iin birok sebep ileri srmek. krk basmak * krk gn dolmadan, doum yapmannenin ve bebein darkarlmasnn tehlikeli olacangeleneksel olarak kabul etmek. krk basmas * Doumdan sonra krk gn iinde anne veya ocuun ruhsal sebeplerle balanan ateli bir hastala yakalanmas. krk bir (buuk) maallah * (cidd veya alayl) "nazar demesin" anlamnda kullanlr. krk bir buuk * "Allah nazardan korusun" anlamndaki krk bir buuk kere maallah" sznde geer. krk bir kere maallah! * pek ok, binlerce kez nazar demesin!. krk budak * Bektalikte erenler meydanna konulan krk kollu byk amdan. krk evin kedisi * birok eve girip kan (kimse). krk hamam * Doumdan krk gn sonra annenin hamama gtrlmesi ve bu amala yaplan tren. * Kadnn lousallkta ilk krk gn doldurduktan sonra bebei ile birlikte temizlenmesi iin hamamda yaplan toplant. krk ikindi* Genellikle Orta Anadolu'da ikindi zamanyaan srekli yamurlara verilen ad. krk kapnn ipini ekmek * bir ok yere uramak. krk merak * ok merakl, hereyi anlamak isteyen. krk para * bir kuru. * (para iin) ok az. krk para * Para biriminin krkta birlik deerine verilen ad. krk tarakta bezi olmak * bir ok ii veya ilikisi olmak. krk yl * ok uzun bir sre. krk yl kran olmu, eceli gelen lm * ecel gelmedike lnmeyecei inancnanlatr. krk ylda bir * ok seyrek olarak. krk yln ba(veya banda) * ok uzun sre iinde bir kez. krk yllk * ok eski, kkl. krk yllk yani, olur mu kni * eskimibir alkanlk kolay kolay deimez. Krkaa kavunu * Kabuu alacalsarrenkte olan bir tr kavun. krkambar * inde deiik trden eyler bulunan kap veya yer. * Bir ok konuda bilgisi olan kimse. * eri. krkar * Krk saysnn letirme biimi, her birine krk, her defasnda krkbir arada olan. krkayak * Eklem bacakllarn ok ayakllar snfna giren, talarn altnda yaayan, vcudu yuvarlak ve uzun bir bcek (Julus terrestris). * Kask biti. krkbayr * Gevigetiren hayvanlarn drt gzl olan midelerinin nc gz. krkbelik

* Bir tabanca tr. * Dnme hzdakikada krk bedevir olan plk. krkgeit * zerinden birek kez geilmesi gereken veya birok geidi bulunan rmak. krk * Krkmak ii. * Davarlarn yn veya kllarnkrkmaya yarayan makasa benzer ara. krkkmak * (lousa, yeni doan bebek veya l iin) doumdan veya lmden sonra krk gn gemek. krkc * Davarlarn yn veya kllarnkrkan kimse. krklma * Krklmak ii. krklmak * Krkmak ii yaplmak. krkm * Davarlarn krklmasii. * Davarlarn krkldklarmevsim. krkmc * Krkc. krknc * Krk saysnn sra sfat, srada otuz dokuzuncudan sonra gelen. krkndan sonra at olup da kuyruk mu sallayacak * "vakti gemi, artk ie yaramayacak durumda olmak" anlamnda kullanlan bir sz. krkndan sonra azmak * yalandktan sonra yana uymayan davranlarda bulunmak. krkndan sonra saz almak * yalandktan sonra uzun ve g bir ie girimek. krknt * Krpnt. krkikilik * Bir tabanca tr. krklama * Krklamak ii. krklamak * Lousa veya yeni domubebek iin krk gn doldurmak. * Bir eyi krk defa yapmak ve zellikle birok defa sudan geirmek, ok ykamak. krklanma * Krklanmak ii. krklanmak * Krklamak ii yaplmak. krklar * Krk kiilik bir evliya topluluuna verilen ad. krklara karmak * bir kimse artk ortalarda grnmez olmak. krklarkarmolmak * (ocuklar iin) aynkrk gnlk sre iinde domuolmak. krkl * Krk paradan olumu. * Krk gnn doldurmam. * Birinin krkkmadan, br doan iki ocuktan her biri. krklk * inde krk saysbulunan. * Krk yadolaylarnda bulunan (kimse). * Krk para. * Doacak ocuk iin hazrlanan bez veya giysi. krkma * Krkmak ii. * Ucu kesilip alnn stne braklan sa. krkmak * Bir eyi ularndan kesmek. * (sa sakal, ty iin) Kesmek.

* Bir hayvann tylerini kesmek. krkmerdiven * \343 krk merdiveni. krkmerdiveni * Dik yoku. krktrma * Krktrmak ii. krktrmak * Krkmak iini yaptrmak. krlang * Krlanggillerden, genigagal, atal kuyruklu, ince uzun kanatl, kk gebe ku(Hirundo). * kz arabasnda arka dingil ve tekerlekleri zee balayan atal aa. * Kyleri dolaarak gz hastalklarnve zellikle ak basmayiyi ettiini ne sren sahte hekim. * Osmanldonanmasnda yer alan, karakol ve keif ilerinde kullanlan, yelkenli ve krekli kk bir tr savagemisi. krlang bal * Krlang balgillerden, yzgeleri genive uzun, eti beyaz, krmzrenkli bir balk (Trigla hirundo). krlang balgiller * Kemikli balklar takmnn dikenli yzgelikler alt takmna giren bir familya. krlang dnm * Ekim aynn ilk gnleri. krlang frtnas * Nisan aynn ilk gnlerinde grlen frtna. krlang otu * Gelincikgillerden, iekleri altn ve limon sarsrenginde olan, tanelerinden asitsiz bir yaelde edilen ok yllk ve otsu bir bitki (Chelidonium majus). krlanggiller * Omurgalhayvanlardan, kular snfnn tc kular takmnn bir familyas. krlangkuyruu * Hayvann kulandelerek yaplan iaret. krlama * Krlamak ii. krlamak * Rengi kr olmak. krlamak * Kr durumuna gelmek. krlent * iek veya yaprak ilemeli ss. * lemeli veya ilemesiz olarak yatak zerine konulan yastk. krlk * Kr olan yer, ehir dnda aklk yer. krma * Krmak ii. * Kumakatlayarak yaplan giysi ss, pli. * Krlmveya dvlmtahl. * Baslktlarforma durumuna getirmek iin belli yerlerinden bkme ve katlama ii. * Ortasndan krlarak doldurulan (ifte veya tfek). * (hayvan iin) Soyu karm, azma, melez, metis. * Yabancetkilerle zgn niteliini yitirmiolan. krmac * Giysilere pli yapan kimse. * Krlmtahl satcs. * Deirmen ileten kimse, deirmenci. * Baslmformalarkatlayan kimse. krmak * Vurarak veya ezerek paralamak. * ri paralara ayrmak. * Belirli bir biimde katlamak. * ldrmek, yok olmasna sebep olmak. * Azaltmak, indirmek. * Gcn, etkisini azaltmak. * Yok etmek.

* ndirimle almak. * Dileini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davrankarsnda brakarak gcendirmek, incitmek. * (tavla gibi oyunlarda) Karoyuncunun pulunu oyun dnda brakmak. * Vcut kemiklerinden birini paralamak. * (tahl iin) ri ve kaba tmek. * Hareket durumundaki canlnn veya tatn ynn deitirmek, evirmek, dndrmek. * Kamak, uzaklamak. * Daha iyi bir sonu elde etmek. krmal * stnde krmalarbulunan (giysi). krmasz * Krmasbulunmayan. krmz * Krmz bceinden karlan parlak al boya, iek boyas. krmz bcei * Zar kanatllardan, kk bir bcek (Coccus ilicis). krmz madeni * \343 madenkrmz. krmz * Al, kzl. * Bu renkte olan. krmzizgi * zellikle am tr aalarda grlen, uygunsuz koullarda kurutulan aacn atlayan gze zarndan giren mantarlarn yaptbir tr hastalk. krmzrk * Zararlmantarlarn etkisi sonucu am tr aalardaki gbek odunun krmzkahverengi olmas. krmzdipli mumla davet etmek * birine bir yere gelmesi iin ok yalvarmak, srar etmek. krmzet * Bykbahayvanlarn yave proteini yksek, besleyici eti. krmzfener * Genel ev. krmzgmlek * Saklanmaya ne kadar allrsa allsn gizlenemeyen ey. krmzkart * Kurallara aykrdavranan ve daha nce hakemler tarafndan sarkart gsterilerek ikaz edilmioyuncuyu oyundan kartma cezas. krmzkart grmek * oyundan karlma cezasna arptrlmak. krmzlhana * Rengi krmzolan bir tr lhana. krmzoy * Bir oylamada, kardurum alndngsteren oy. krmzbiber * Patlcangillerden bir biber tr (Capsicum annuum). * Bu bitkinin olgunlanca kzarp yakcbir aclk kazanan, yemeklerde bahar olarak kullanlan tozu. krmzlama * Krmzlamak ii. krmzlamak * Krmzbir renk almak, kzarmak. krmzlk * Krmzolma durumu, kzllk. krmzms * Krmzyandran, krmzya alan. krmzmtrak * Krmzms. krmzturp * Turpgillerden, kk krmzolan bir turp tt (Raphanus sativus varradicula). krnak * Cariye. * alml, ssl (kimse). * Gzel, titiz.

* Cilveli, oynak (kadn). * Boylu boslu; evik. krnav * iftlemek isteyen dii kedi. krpk * Krplmolan. * Blk prk. krplma * Krplmak ii. krplmak * Krpmak ii yaplmak. krpnt * Krplan eyden kalan kk para. * Krpntbiiminde olan. krpntbohas * ine kumakrpntlarkonulan boha. krpma * Krpmak ii. krpmak * (gz kapaklar) ok ktan sk sk krplmak. * (k) Yanp sner gibi olmak. krptra krptra * Krptrarak, srekli ve hzlkrparak. krptrma * Krptrmak ii. krptrmak * (gz kapaklarn) abuk abuk ap kapamak, kpmak, krpmak. krpma * Krpmak ii. krpmak * Paralara ayrmak, kesmek, krkmak. * (gz kapaklarn) Ap kapamak, kpmak. * Kesinti yapmak, tutumlu davranmak. krptrma * Krptrmak ii. krptrmak * Krpmak iini yaptrmak. krsal * Kr ile ilgili. * Az insann barnd, daha ok kr durumunda olan (yer). krsal alan * retim etkinlikleri tarma dayalolan, krsal nfusun yaadve altalan. krsal blge * Genellikle tarm veya hayvanclk yaplan ve az insann yaadyer. krsal nfus * Tarmla uraan, genellikle ehir snrlardnda, ky ve kasabalarda yaayan nfus. krt krt * Krt sesi kararak. krtasiye * Defter, kt, kalem, mrekkep gibi yazara ve gerelerinin btn. * Ktla yaplan ilemler. krtasiyeci * Krtasiye satan kimse. * Devletle ilgili ilerin yrtlmesinde, ekle gereinden ok nem veren, brokrat, ekilci, formalist. krtasiyecilik * Krtasiyecinin yapti. * Devletle ilgili ilerin yrtlmesinde ekle gereinden ok nem verme, brokrasi. krtkl * Kirtikli. krtpil * Deersiz, baya, yarm yamalak. krtpilleme

* Krtpillemek ii veya durumu. krtpillemek * Krtpil durumunda olmak. ks ks * Glmenin sessiz ve alaylolduunu anlatr. ks ks glmek * sessiz ve alaylglmek. ksa * Boyu, uzunluu az olan, uzun kart. * Az sren, uzun olmayan. * Ayrntsok olmayan. * Ksaca, ksaltarak. * Ksa olan ey. ksa izgi * Satr sonuna smayan kelimelere, hecelere blerken kullanlan noktalama iareti ( - ), tire. ksa dalga * (radyo yayniin) Dalga boyu on ile yz m arasnda deien dalga. ksa devre * Aralarnda potansiyel farkbulunan iki nokta, direnci ok kk olan bir iletkenle birletirildiinde oluan elektrik olay. ksa far * Otomobilde farn verdii n daha yakn grmesi, kardan geleni rahatsz etmemesi iin getirdii konum, uzun far kart. ksa grl * Dar grl. ksa gnn kr * "hi olmamaktansa bu kadarda iyidir" anlamnda kullanlr. ksa kafal* Kafatasnn n-art ekseni yan eksenine gre ksa olan (kimse), brakisefal. ksa kesmek * sz uzatmamak. ksa ksa * Uzun olmayan bir biimde, azar azar. ksa mesafe * Uzaklaz olan. ksa mrl * mr az olan veya uzun sre yaamayan. ksa tutmak * bir eyi gerektii kadar uzun yapmamak. * bir konuyu genive ayrntlbir biimde vermemek. ksa nl * Boumlanma sresi uzun olmayan nl: At, al, kr gibi kelimelerindeki nllerde olduu gibi. ksa vadeli * Sresi az olan. ksa yoldan * Uzatmadan, sreyi geirmeden. * Kesin bir biimde. ksaca * Olduka ksa, biraz ksa. * Ksa olarak, zetle. ksacas * ksa sylemek gerekirse. ksack * ok ksa. ksalk * Ksa olma durumu. ksal * Ksalmak ii veya biimi. ksalma * Ksalmak ii. ksalmak * Ksa duruma gelmek.

* Sresi azalmak. ksaltlma * Ksaltlmak ii. ksaltlmak * Ksa duruma getirilmek. ksaltm * Ksaltmak ii, taksir. * (gzel sanatlarda) Perspektif sebebiyle bazboyutlarkk grlen nesneleri, bu grne uygun bir biimde izme yntemi. ksalt * Ksaltmak ii veya biimi. ksaltma * Ksaltmak ii, taksir. * Ksaltlmad veya sz, ihtisar. ksaltmak * Ksa duruma getirmek. * Ksa gibi gstermek. ksaltmal* Ksaltlmolan. ksaltmalkelime * Birden ok kelimenin baharfiyle kurulmukelime. ksalttrma * Ksalttrmak ii. ksalttrmak * Ksaltmak iini yaptrmak. ksarak * Biraz ksa, ksaca. * Ksa sreli. ksas * Bir suluyu, bakasna yaptktl aynbiimde uygulayarak cezalandrma. ksas * Kssalar, hikyeler, ykler: Ksas-enbiya. ksas etmek * bir suluya bakasna yaptktl aynbiimde uygulamak. ksasa ksas * Yaplan ktl aynbiimde, yapan kimseye yapma, uygulama. ksk * Kslmolan. * (ses iin) Bouk, glkle kan. * (gz kapaklariin) Hafife aralanm, yumulmuolan. * Bir kvrmkeserek iki yandaki ukurluklarbirletiren, dar ve boaz biimindeki koyak, dar boaz, klz. kska * Biraz kslmolarak. ksklk * Ksk olma durumu. ksl * Kslmak ii veya biimi. kslma * Kslmak ii. * Kalbin, iindeki kandamarlara vermek iin alp kapanmas. kslmak * Hacmi, nicelii, gc azalmak. * (gz kapaklariin) Hafife kapanmak. * Kap kurtulma yolu kalmamak. ksm * Avu. ksm * Paralara ayrlmbir eyin her blm, blk, kesim. * Bir cinsten veya meslekten olanlarn tm. * Blm, kol, dal. ksm ksm*Ayrayr, blk blk. ksmlama

* Ksmlamak ii. ksmlamak * Tek elle avulamak. ksnma * Ksnmak ii. ksnmak * Kendi ihtiyalarnkarlamakta tutumlu davranmak, imsak etmek. ksnt * Her trl ihtiyackarlamada tutumlu davranma, ksma, azaltma. ksntyapmak * tutumlu davranmak. ksntl * Ksntya dayanan, ksntsolan. ksntsz * Ksntya dayanmayan, ksntsolmayan. ksr * (insan ve hayvan iin) reme imknolmayan, dl vermeyen. * (toprak iin) rn vermeyen. * Verimsiz, yararsz, sonusuz. * inde hibir reme olaygemeyen (canlhcre, ekirdek vb.). ksr * Halanmbulgur, taze soan, maydanoz ve baharatla yaplan bir tr yemek. ksr dng * Bir nermeyi ikinci bir nerme ile, bunu da birincisiyle tantlama. * Aynolumsuz sonucu veren, zm getirmeyen durumlarn tekrarlanmas, srdrlmesi. ksrgan * Esirgeyip vermeyen. ksrganma * Esirgeme. ksrganmak * Esirgeyip bir eyi vermekten ekinmek. ksrlama * Ksrlamak ii. ksrlamak * Ksr duruma gelmek. ksrlatrma * Ksrlatrmak ii. ksrlatrmak * reme organlarnameliyatla dl veremez duruma getirmek. ksrlk * Ksr olma durumu. * Verimsizlik, akamet. ks * Ksma ii. kst * Kiinin yurttalk haklarnkullanma yetkisinin yargkurulularnca kaldrlmas. * Bunama, mahkm olma gibi sebeplerden dolaykanunun, bir kimsenin maln, parasnistedii gibi kullanmasna ve harcamasna engel olmas, hacir. kst altna almak * kstlamak. kstlama * Kstlamak ii, hacir. kstlamak * nceden verilmiolan hak ve hrriyetlerin snrlarndaraltmak, tahdit etmek. * Birini yasal yoldan mallarnkullanmaktan yoksun brakmak, kst altna almak, hacir altna almak. * Snrlamak, daraltmak. kstlan * Kstlanmak ii veya biimi. kstlanma * Kstlanmak ii. kstlanmak * Kstlamak ii yaplmak.

kstlayc* Kstlayan, kst altna alan. * Snrlayan, daraltan. kstlay * Kstlamak ii veya biimi. kstl * Kstlanm, kst altna alnm, mahcur. * Snrlanm. kstllk * Kstlolma durumu, hacir. kska * Arpack soan. kskac * Soan tohumundan arpack soanyetitiren kimse. kskaclk * Soan tohumundan arpack soanyetitirme ii. kska * Bir eyi tutup sktrmaya yarayan kerpeten, pense gibi ara. * Alp kapanan ereti merdiven. * Bceklerde besin maddelerini paralamaya ve kendilerini savunmaya yarayan organ. * Demircilerin kzgn demiri tuttuklarmaa gibi ara. * Kska biiminde olan. kska gzlk * Kelebek gzlk. kskalama * Kskalamak ii. kskalamak * Kska duruma gelmek. kskan * Kskanma huyunda olan. kskanlk * Bir kimse bir stnlk gsterdiinde veya sevilen birisinin, bakasile ilgilendii kansna varldnda taknlan olumsuz tutum veya acduyma. kskanlk etmek * kskanmak. kskandrma * Kskandrmak ii. kskandrmak * Kskanmasna yol amak. kskanlma * Kskanlmak ii. kskanlmak * Kskanmak ii yaplmak veya kskanmak iine konu olmak. kskan * Kskanmak ii veya biimi. kskanma * Kskanmak ii. kskanmak * Sevgide veya kendisiyle ilikili eylerde bir bakasnn ortaklna veya stn durumda grnmesine dayanamamak. * Herhangi bir bakmdan kendinden stn grd birinin bu stnlnden acduymak, gnlemek, haset etmek. * Esirgemek, ok grmek. * Bir eye, en kk saygszlk gsterilmesine bile dayanamamak. * Yerinde olmayistemek, imrenmek. ksk * Trl maksatlarla iki eyin arasna sokuturulan, kstrlan para, kama, takoz. kskvrak * zlemeyecek veya kurtulamayacak bir biimde. kskvrak yakalamak (veya balamak) * kurtulamayacak veya zlemeyecek biimde tutmak, smsktutmak. * tamamen etkisi altnda kalmak, bir eyle srekli megul olmak.

ksma * Ksmak ii. ksmak * Azaltmak, alaltmak. * (gz iin) Biraz kapamak. * Boyunu ksaltmak veya daraltmak. * (lmba iin) Inazaltmak. * Sktrmak. * (para, masraf vb. iin) Azaltmak. * Pintilik etmek. * Verilen hak ve zgrlklerin snrndaraltmak. ksmen * Btn deil, bir blm olarak veya bazbakmdan, bazynden. ksmet * Tanr'nn her kiiye uygun grd yaama durumu, nasip. * (kz veya kadn iin) Evlenme talihi. * Olaylarn kt sonularntevekklle karlama durumu. * imdiden belli deil, ya olur ya olmaz anlamnda. ksmet (veya ksmeti) kmak * (kz, kadn iin) evlenme teklifi almak. ksmet aac * Btn scak lkelerde sk rastlanan trmancve iri gvdeli aa (Clerodendron). ksmet beklemek * evlenmeyi, evlenecei kimseyi beklemek. ksmet kaps * Gelir, geim yeri salayan yer. ksmet olmak * talih yardm etmek. ksmeti almak * kazancartmak, bollua ermek. * kendisiyle evlenmek isteyen biri kmak. ksmeti ayana (kadar) gelmek * beklenmeyen bir sebeple kazanlbir durumla karlamak. ksmeti balanmak * istedii hlde evlenememek. ksmeti kmak * olumlu bir duruma kavumak. ksmetinde ne varsa kanda o kar * kii ne kadar abalarsa abalasn aln yazsndaki eye ular. ksmetine mani olmak * kazancna veya evlenmesine engel olmak. ksmetini ayayla tepmek * kavuacaiyi bir durumu, deerini bilmeyerek istememek. ksmetini balamak * (by ile) evlenmesine engel olmak. ksmetli * Ksmeti iyi olan. ksmetsiz * Ksmeti iyi olmayan. ksmetsizlik * Ksmetsiz olma durumu. ksmk * Cimri, pinti, hasis. ksm * Bir eyin yalnz bir blmn iine alan, tikel, cz'. ksm fel * Vcudun bir blmnn felli duruma gelmesi. ksm seim * 1961 Anayasasna gre Cumhuriyet Senatosu yelerinden sresi dolanlarn yenilenmesi iin yaplan seim. ksrak * Dii at. kssa

* Hikye, fkra. kssadan hisse * anlatlan bir olaydan alnacak ders. kssadan hisse almak (veya karmak) * anlatlan bir olaydan ders almak. kstak * Bir yarmadaykaraya balayan, iki yansu, dar kara paras, berzah, dil. kstas * lt. kstas tutmak * l olarak almak. kstelyevm * Grev bana gelinmedii gnlerde kesilip denmeyen para. kstrlma *Kstrlmak ii. kstrlmak * Kstrmak ii yaplmak. kstrma * Kstrmak ii. * erisine peynir, kylmet vb. konularak sac zerinde piirilen brek. * Karnyark yemei. kstrmak * ki ey arasnda brakarak sktrmak. * Kaamayacak bir duruma getirmek. k * (kuzey yarm kre iin) Aralk aynn yirmi ikisinde balayp martn yirmi birine kadar sren, yln en souk mevsimi. * ok souk hava. k * Tavuk gibi kmes hayvanlarnkovalamak iin karlan ses. kbasmak * kn, iddetli souklarbalamak. kdnemi * Ksresine rastlayan, kn yaplan ey. kdnencesi * Bkz. Olak dnencesi. kgn * Kn. kkayt* Kiin saklanan yiyecekler. kkyamet * ok zorlu k; yamurlu, frtnalsouk hava. kuykusu * Souk ve kurak mevsimlere karkoyabilmek iin canlvarlklarn yapsnda grlen olaylarn btn. * Ilman ve souk blgelerde, zellikle yapraklarndken aalarda ham ve ongun besi suyu dolamnn tamamen veya ksmen durmas. * Durgunluk, hareketsizlik dnemi. kyapmak * (hava) ok souk ve karlgemek. kgeirmek * kmevsimini bir yerde geirmek. kn * Kmevsiminde, ksresince. kr * Kabuk. kkrt * Kkrtmak ii, tahrikt. kkrtc* Kkrtmak iini yapan, muharrik. * Kkrtma yapan, provokatr. kkrtcajan * nsanlar, bazsularilemeye srklemekle grevli kimse. kkrtclk

* Kkrtcolma durumu. * Kkrtcajana zg davran. kkrtlma * Kkrtlmak ii. kkrtlmak * Kkrtmak ii yaplmak. kkrt * Kkrtmak ii veya biimi. kkrtma * Kkrtmak ii, tahrik, tahrikt. * Herhangi bir kiiye, gruba, kurulua veya devlete kargiriilen ve onlarsonradan ar sonular verecek bir kareylemde bulunmaya zorlayan, nceden tasarlanmgiriim, provokasyon. kkrtmac * Kkrtmak iini yapan (kimse). kkrtmaclk * Kkrtmacnn ii. kkrtmak* (kmes hayvanlarn) rktp karmak. * Bir kimseyi kt bir iyapmasiin harekete geirmek, tahrik etmek. kklama * Kklamak ii. kklamak * Genellikle kmes hayvanlarnkovalamak. kla * Askerlerin toplu olarak barndklarbyk yap. * Koyun ve kei srlerinin geceledii veya kn barndkapalal. klak * Kn barnlan yer. * Kn ordularn, gebe oymaklarn hayvanlaryla birlikte yayladan inip konakladklaryer. klama * Klamak ii. klamak * Kolmak. * K(bir yerde) geirmek. klamak * Kuve kmes hayvanlarnrktmek. klatma * Klatmak ii veya durumu. klatmak * K(bir yerde) geirtmek. * Musallat etmek. klk * Ka zg, kiin. * Kn oturulan yap. kt * htiyaca yetmeyecek kadar az, bol kart. * (duygu, sz vb. iin) Az. kt kanaat * Yoksulluk iinde ve glkle (geinmek). kt'a * Yeryzndeki bebyk kara parasndan her biri, ana kara. * Silhlveya silhsz erlerin, bir komutann emrinde bir araya gelmesinden oluan birlik. * Drtlk. * Para, tane. kt'a sahanl * Karalarevreleyen ve karalardan saylan -iki yz m derinlie kadar olan sdeniz dipleri. * lke kylarna bitiik olan ve 200 m derinlie veya bu snrn tesindeki su derinliinin doal kaynaklarnn iletilmesine elverili olduu noktaya kadar, kara sularnn dnda kalan deniz altblgelerinin deniz yatave toprak altkesiminin btn. ktaat * Ktalar, ana karalar. * Asker birlikleri.

ktal * Vuruma, birbirini ldrme. * Sava. kt'alar aras * Btn kt'alarbirbirine balayan, kt'alarla ilgili olan durum. ktktna * htiyaca zor yetecek kadar. ktk * Minder, yastk gibi eyleri doldurmak iin kullanlan ve bazen de svann iine katlan keten ve kendir lifleri. ktklama * Ktklamak ii. ktklamak * Ktkla doldurmak. ktkl * ine ktk konmuolan. ktpiyos * Deersiz, baya, kt. ktpiyozluk * Ktpiyoz olma durumu. ktr * Uydurma sz, yalan. * Patlammsr. * Kuru ve gevrek ses. ktr atmak * yalan uydurup sylemek. ktr ktr * ok piirilmekten veya kzartlmaktan kuru ve gevrek bir duruma gelmiolan. * Yemek, kesmek, doramak gibi fiillerle kullanldnda o fiilin gevrek bir ses kararak yapldnbelirtir. ktra almak * alay etmek. ktrc * ok yalan syleyen kimse. ktrdama * Ktrdamak ii. ktrdamak * Kuru bir ey ktr sesi karmak. ktrdatma * Ktrdatmak ii. ktrdatmak * Ktr diye gevrek ses karmak. ktrt * Ktrdama sesi. ktlama * ekeri azda dile kk kk srarak ay imek iin kullanlr. ktlama * Ktlamak ii. ktlamak * htiyackarlayamamak, kt duruma gelmek. ktlna kran girmek * bir ey hi bulunmaz olmak. ktlk * htiyaca yetmeyecek derecede azlk. * Kuraklk, savagibi sebeplerle rnn yetimemesi ve bundan doan alk. * Yiyecek maddelerinde grlen darlk. * (duygu, sz vb. iin) Azlk. ktlktan kmgibi (yemek) * doymak bilmezcesine (yemek). kvam * (svlar iin) Koyuluk; koyuluk derecesi. * Bir eyin en uygun zaman veya durumu. * Spor almalarnda baarlolabilmek iin, fizik ve moral ynnden istenilen iyi durum. kvamnbulmak (veya kvamna gelmek)

* gerekli ve istenilen artlar yerine gelmek, en uygun annda olmak. kvamlanma * Kvamlanmak ii. kvamlanmak * (svlar iin) Kvamna gelmek, koyulamak. * Olgunlamak, uygun duruma gelmek. kvamlatrc * Svbir maddeyi kvamna getirmeyi salayan alet. kvamlatrma * Kvamlatrmak ii. kvamlatrmak * Bir maddeyi svdan ayrarak kvamlduruma getirmek. kvaml * Gereken kvambulmuolan. kvamsz * Kvamlolmayan. kvan * vn, iftihar. * Sevin. kvan duymak * vnmek. * sevinmeki mutlu olmak. kvanlanma * Kvanlanmak ii. kvanlanmak * Kvan duymak, vnmek. kvanl * vn duyan, iftihar eden, vn veren, iftihar edilecek. * Sevin duyan, mutlu. kvan * Kvanmak ii veya biimi. kvanma * Kvanmak ii, iftihar. kvanmak * vnlecek bir olaydan dolaysevinmek, iftihar etmek, memnun olmak. kvl * Kvlcm. kvl kvl * Toplu olarak hareket etmeyi, kaynamayanlatr. kvlcm * Yanmakta olan bir maddeden srayan kk ateparas, kvl. * Demir ve tagibi maddelerin gl arpmasnda srayan atedurumundaki kk para. * Harekete geiren etken. * Gneyzeyinde grlen kesikli malara verilen ad. kvlcmlanma * Kvlcmlanmak ii. kvlcmlanmak * Kvlcm saarak yanmak, kvlcmlduruma gelmek. kvlcml* Kvlcmolan, kvlcm saan. kvlcmsz * Kvlcmolmayan, kvlcm samayan. kvr kvr * Bklmleri olan, kvrml. * Kvrlmdurumda srekli hareket hlinde olarak. kvr zvr * nemsiz, deersiz, derme atma. * nemsiz ayrnt. kvrck * Kk kk kvrmlarolan. * Daha ok Trakya ve Marmara'da yetitirilen, beyaz tyl, ince kuyruklu bir tr koyun. * Bu koyunun eti.

* Kvrck salata. kvrck koyun * \343 kvrck. kvrck salata * Yeil salata, yapraklarkvrck bir tr marul, kvrck. kvrcklama * Kvrcklamak ii. kvrcklamak * Kvrck duruma gelmek. kvr * Kvrmak ii veya biimi. kvrma * Kvrmak ii. kvrmak * Bkmek. * Kenarndan katlamak, bkmek. * Bir giysinin veya kuman kenarnbkerek tersinden dikmek. * Kalalarniki yana sallayarak oynamak veya yrmek. * Baarmak, baa kmak, becermek, hakkndan gelmek. * Uydurup sylemek. * Sapmak. * Yapmak istememek, yan izmek. kvrtma * Kvrtmak ii. kvrtmak * Kvrmak iini yaptrmak. kvrack * Derli toplu ve ii kolay. * Ayana abuk, hamarat. kvrak * Canl, hareketli, atik. * Akc, ilek. * Yerli dokumaskara bezden yaplmkyl kadn yeldirmesi. * nce tlbent veya ipekli barts. * Aceleci. * Gzel, k, yakkl. kvrak kvrak * Kvrak olarak, kvraka. kvraka * Kvrak bir biimde. kvraklama * Kvraklamak ii veya durumu. kvraklamak * Kvrak duruma gelmek. kvraklk * Kvrak olma durumu veya kvraka davran. kvrama * Kvramak ii veya durumu. kvramak * Buruup toplanmak, kvrck duruma gelmek. * Hzlyrmek. * Harekete gemek. kvrandrma * Kvrandrmak ii. kvrandrmak * Kvranmasna sebep olmak. * ok zmek, acektirmek. kvran * Kvranmak ii veya biimi. kvranma * Kvranmak ii. kvranmak*

Ar, sancgibi fiziksel veya korku, heyecan gibi ruh sebeplerle vcut eilip bklmek. * Acekmek, zlmek. * Bir eye ok ihtiya duymak. kvrant * Kararszlk. kvratma * Kvratmak ii veya durumu. kvratmak * pi katladktan sonra iyice bkmek veya tel gibi eyleri burmak. kvrk * Erilip bklm; yuvarlak bir biim verilmi. kvrklk * Kvrk olma durumu. kvrl * Kvrlmak ii veya biimi. kvrlma * Kvrlmak ii, bklme. * Dalarn oluumuna sebep olan, yer kabuunun genilde dalgalbir biim almas. kvrlmak * Erilip bklmek. * Kvrck bir duruma gelmek. * Yuvarlak bir biim almak. * (dar bir yere) Bzlerek yatmak. * Dnmek, sapmak. kvrm * Bir eyin kvrlan yeri, bklm. * Kvrlma sonunda oluan toprak dalgas. * Bir tr tatl. kvrm kvrm * Kvrmlarolan, dalgalanmbir yzey veya dalgalbir izgi biiminde olan. kvrm kvrm kvranmak * ok acekerek kvranmak. * yalvarma veya skntgibi bir sebeple ok kvranmak. kvrmlanma * Kvrmlanmak ii. kvrmlanmak * Kvrmlduruma gelmek. kvrml * Kvrmolan. kvrnt * Kvrm. * Kvrlan yer, dneme. kya * Adam ldrme suu, cinayet. kyac * Cinayet ileyen kimse, cani. kyafet * Klk. * Resm giysi. kyafet balosu * Allmgiysilerin dnda her eit zel giysilerin giyildii balo. kyafet dkn * Kt giyimli kimse. kyafetli * Herhangi bir kyafette olan, klkl. kyafetname * Bir lkenin veya bir dnemin giyimlerini anlatan kitap. * Yze veya dgrne baklarak ruh durumu anlama bilgisinden sz eden kitap. kyafetsiz * Kyafeti dzgn olmayan, klksz. kyafetsizlik * Kyafetsiz olma durumu, klkszlk.

kyak * Kyc, zalim, gaddar. * Benzerlerinden stn olan, ok gzel, mkemmel. * Gzel, biimli, yakkl, dzgn giyimli. * Hogr, ayrcalk tanma. kyak kamak * ok uygun dmek, yakk almak. kyak yapmak * madd ve manev destek olmak, yardm etmek. kyak * Gz pek oyuncu, cesur kumarbaz. kyaklama * Kyaklamak ii. kyaklamak * Kyak duruma gelmek. kyaklk * Kyak olma durumu. * Kyakya yakr davran. kyam * Ayaa kalkma, ayakta durma. * Bir ie girime, kalkma, teebbs etme. * Ayaklanma, bakaldrma, kargelme. * slm inancna gre, lmden sonra, yeniden dirilip ayaa kalkma. * (namazda) Ayakta durma. kyamet * Tek tanrldinlerin inanna gre dnyann sonu ve btn llerin dirilerek maherde toplanacazaman. * Grltl karklk, grlt, patrt. kyamet almeti * Kyametin kopacannceden gsteren belirtiler. * inde yaanlan zamann durumunu beenmeyenlerin kullandbir tamlama. kyamet gibi (veya kyamet kadar) * pek ok. kyamet gn * Dnyann yok olaca, llerin dirilip ayaa kalkacazaman. kyamet kopmak * kyamet gn gelmek. * (bir yerde) ok grlt ve telolmak. kyamet mi kopar? * "ne olur, ne kar, ne nemi var" anlamlarnda kullanlr. kyamete kadar * dnya durduka, uzun sre. kyamete kalmak * bir sorunun zlemeyeceini anlatr. kyametleri koparmak * bir eye ok kzarak barp armak, feryat etmek; argrltlere, kargaaya yol amak. kyas * Bir tutma, denk sayma. * Karlatrma, oranlama. * Benzetme yolu, rnekseme. * Tasm. kyas etmek * kyas eylemek. kyas eylemek * karlatrmak, mukayese etmek. kyas kabul etmez * iki ey arasndaki ayrmn ok fazla olduunu belirtmek iin kullanlr. kyasa muhalefet * Bkz. kurala aykrlk. kyasen * Kyas edilerek, kyas yoluyla. * Karlatrarak, oranlayarak. * Benzeterek.

kyasmukassem * \343 ikilem. kyasya * Cannyakmak, ldrmek amacyla. * ok iddetli, korkun, muthi. kyas * Uygulama ve benzetme ile elde edilen. * Kurala gre yaplm, kurall. kyaslama * Kyaslamak ii, mukayese. kyaslamak * Karlatrmak, oranlamak, rneksemek, mukayese etmek. kyaslanma * Kyaslanmak ii. kyaslanmak * Kyaslamak ii yaplmak, karlatrlmak. kydrma * Kydrmak ii. kydrmak * Kymak iini yaptrmak. kyg * Hakszlk, gadir. * Acmazlk, zulm. kygn * Hakszla uram, madur. kygnlk * Hakszla uramolma durumu, madurluk, maduriyet. ky * Kara ile suyun birletii yer. * Kenar, u. * Karann deniz boyunca uzanan blm, sahil. * Issz, tenha yer. kybalkl * Kydan fazla uzaklamadan bir gn iinde avlanp limana dnlme eklinde yaplan avclk. kybucak * Gze arpmayan yer. kydili * Bir krfezin nn kapatan, denizle kk bir balantskalabilen, kum ve akl karmbirikinti, sahil kordonu. kyky * Kyya yakn bir biimde, kyytakip ederek, kydan. kytrm * Budaygillerin hasadnda yararlanlan trmk benzeri, dileri metal ve sapdaha uzun olan, kayalar zerindeki kk zayf deniz yosunlarnn kyboyunca yaplan hasadnda kullanlan bir alet. kyc * Kymak iini yapan kimse. * Acma duygusu olmayan, bakalarna kyasya ktlk eden, gaddar, zalim. kyc * Kylara vuran enkazdevletten aldizinle toplayan kimse. kyclk * Kycolma durumu. * Gaddarlk, zulm. kyclk etmek * gaddarlk etmek, gaddarca davranmak. kyda bucakta * Bkz. kyda kede. kyda kede * Gze arpmayan, umulmayan yerlerde. kyda kede kalmak * gze arpmayan bir yerde unutulmuolmak. kyk * Kylmolan.

kyk * ne, kaln yorgan inesi. * uvaldz. kylama *Kylamak ii. kylamak * Kyboyunca gitmek. kylk * Sayann kenarlarnsalamlatrmak ve gzelletirmek iin dikilen erit hlindeki para. kylma * Kylmak ii. kylmak * ok ince ve kk paralar hlinde doranmak. * Kymak ii yaplmak. * Ezilir, kylr gibi olmak. kym * Kymak ii. * Kylma biimi. * Grev ynnden kt bir duruma sokma, hakszla uratma. kym kym * nce imce. kyml * Herhangi bir biimde kylmolan. kymlk * Bir defada kylacak miktarda olan. kyn * Gl bir kimsenin yasaya veya vicdana aykrolarak bakasnurattkt durum, zulm. kyn kyn * Kydan, gizli gizli. kynma * Kynmak ii. kynmak * Ezilmiveya krlmgibi bir duygu duymak. kynt * Alk sebebiyle midede duyulan eziklik. * Herhangi bir sebeple vcutta duyulan krklk. * nce ince doranmkk para. ky * Kymak ii veya biimi. kyma * Kymak ii. kymak * Karlklszlemek, anlap karar vermek. * Biriyle yarmaya kalkmak. * Yreklilik gstermek, cesaret etmek. kyya atmak * karaya kartmak veya srklemek. kyya kmak * karaya kmak, gemiden karaya inmek. kyma * Kymak ii. * Kylmet. * Kk kubaetlerden kavrularak yaplmklk kavurma. kymak * ok ince ve kk paralar durumunda doramak. * Acmadan vermek, esirgememek, feda etmek. * Acmayp ldrmek. * Acmayarak byk bir ktlk etmek, zulmetmek. * Bkz. nikh kymak. kymal * (yemek iin) inde kyma bulunan. kymalbrek

* Soan ve eitli baharatlar katlmasyla hazrlanan kavrulmukymann i olarak kullanldbrek tr. kymalspanak * nce kylmspanak, soan, kyma ve tereyaile hazrlandktan sonra pirin, sala ve tuz eklenen bir yemek tr. kymalmakarna * inde kavrulmukyma bulunan makarna yemei. kymalpide * Etli pide. kymalyumurta * ine kavrulmukyma konularak hazrlanan yumurtalyemek. kymalk * Kyma yapmaya elverili. kymasz * (yemek iin) inde kyma bulunmayan. kymet * Deer. kymetini bilmek * nemini, deerini bilmek. kymetlendirme * Kymetlendirmek ii. kymetlendirmek * Deerlendirmek. kymetlenme * Kymetlenmek ii. kymetlenmek * Deerlenmek. kymetleme * Kymetlemek ii. kymetlemek * Deerli duruma gelmek. kymetletirme * Kymetletirmek ii. kymetletirmek * Deerli duruma getirmek. kymetli * Deerli. kymetli evrak * Senet niteliinde bir hak bildiren evrak, nemli yaz, belge. kymetlilik * Deerlilik. kymetsiz * Deersiz. kymetsizlik * Deersizlik. kymettar * Deerli. kymk * ok kk ve sivri tahta, demir veya kemik paras. kymkl * zerinde veya iinde kymk bulunan. kytrk * Deersiz, baya, basit. kytrklk * Kytrk davranma. kyye * Yaklak 1300 gr lk arlk ls birimi, okka. kz * Dii ocuk. * Cins ilikide bulunmamdii, kz olan kz, erden, bakire. * Dii cinsten birine daha yalbiri tarafndan seslenilirken kullanlr. * skambil ktlarnda kz resimli kt. * Dii.

kz almak * bir ailenin kzngelin olarak bir baka aileye katmak. kz beikte (veya kundakta), eyiz sandkta * kz daha beikte (veya kundakta) iken eyiz dzmeye balamak gerekir. kz bcei* Eklem bacakllarn kz bcekleri takmndan, babyk, vcudu narin, zar kanatlbir bcek (Libellula depressa). kz bcekleri * rnek hayvankz bcei olan, kanatlareit, cams, uularsrekli ve hzl, avcbcekler takm. kz evi naz evi * kz evi nazlolur, kznar satar. kz gibi * kza benzeyen. * utanga. * ok gzel ve yeni. kz istemek * bir kzevlenmek iin ana ve babasndan veya yaknlarndan istemek. kz karmak * bir kzkendinin veya ailesinin rzasolmadan alp gtrmek. kz karde* Bir kimsenin, kendinden kk, kendisiyle yat olan kadn veya kz kardei. Kendinden byk olana daha ok abla denir. kz kzan * oluk ocuk, ev halk. kz kilimi * Gebe kzlarn iledikleri ssl eyizlik kilim. kz kurusu * Evlenmemiyalkz. kz kuu * Yamur kuugillerden, uzunluu 34 cm olan, eti yenebilen, basorgulu, koyu yeilimsi renkte esmer, kk bir ku(Vanellus vanellus). kz olan * \343 kz olan kz. kz olan kz * Cinsel ilikide bulunmam, bakire, erden. kz vermek * bir ailenin kznbir baka aileye gelin etmek. kzaa ekmek * gemiyi bakm, onarm iin bir sre veya hi kullanlmamak zere kzaa almak. * bir grevliyi etkin bir grevden alp almaygerektirmeyen, pasif bir ie vermek. kzak * Kar veya buz zerinde kaydrlan tekerleksiz tat. * zerinde gemi yaplan, onarlan veya gemiyi suya indirip sudan karmaya yarayan zgara. * Aa tablalarn kamburlamamasiin liflere dikey konumda alan kanala geirilen uzun para. * Ambaljn dibine uzunluuna aklan, hem dip levhaselemanlarnn tutturulmasnhem de ambaljn yerde kolayca kaymasnsalayan kereste paras. kzak yapmak * (tat iin) fren grevini yerine getirdii hlde duramayp kaymak. kzaklama * Kzaklamak ii. kzaklamak * (tat iin) Fren grevini yerine getirdii hlde kaymak, kzak yapmak. kzaklk * Deme tahtalarnn altna aprazlama olarak konulan uzun ve yassdireklerden her biri. kzamk * Genellikle kk yalarda grlen, kuluka dnemi bir iki hafta sren, bulac, ateli, ufak kzl lekeler dktren hastalk. kzamkk * Kzama benzeyen, ona gre hafif geen dkntl bir hastalk. kzamkl* Kzama yakalanm. kzan

* Erkek ocuk. * Delikanl; silhlky delikanls. * oluk ocuk. kzan * Dii kpek, kedi gibi hayvanlarn iftleme istei gsterdikleri durum veya zaman. kzana gelmek * (dii kedi ve kpek) erkek istemek. kzanlk * Kzan olma durumu. kzark * Kzarm. kzarklk * Kzark olma durumu. kzarp bozarmak * utan, fke gibi duygularn etkisiyle yznn rengi deimek. kzar * Kzarmak ii veya biimi. kzarma * Kzarmak ii. kzarmak * Krmzveya ona yakn bir renk almak. * (bazsebze ve meyveler iin) Olgunlamaya balamak, olgunlamak. * Utan, fke gibi duygularn etkisiyle, kann yze hcumu sonucu yz krmzbir renk almak. * (yiyecekler iin) Tavada kzgn yaiinde veya atete krmzlaarak pimek. kzart * Kzarmyer. kzartc * Kzarmaysalayan, kzarmaya sebep olan. * Karalayc, kirletici. kzartl * Kzartsolan, kzarm. kzartlma * Kzartlmak ii. kzartlmak * Kzartmak ii yaplmak. kzartma * Kzartmak ii. * Kzartlarak hazrlanmyemek. * Kzartlarak piirilmi. kzartmak * Kzarmasna sebep olmak. * Kzgn yada piirmek. kzcaz * Kendisine karefkat ve acma duyulan kz. kzdrlma * Kzdrlmak ii. kzdrlmak * Kzdrmak iine konu olmak veya kzdrmak ii yaplmak. kzdrma * Kzdrmak ii. * Yksek vcut ss, ate. * zm ubuklarnkklendirmek iin yere gmme, daldrma. kzdrmak * Kzmasna sebep olmak, kzmasnsalamak. * Istmak. * fkelenmesine sebep olmak, fkelendirmek, sinirlendirmek. kzgn * ok snm, stlmveya kzdrlm. * Kzmolan, fkeli, mtehevvir. * Kzk, zorlu, sert, iddetli. * Earayan (hayvan). kzgn bulut

* Yanardalardan fkrp yksek sda su buharve baka gazlardan olumu, iine kl ve lv karmbulut grnnde yn. kzgnlama * Kzgnlamak ii. kzgnlamak * Kzgn duruma gelmek. kzgnlk * Kzgn, snmolma durumu. * fkeli olma durumu. * Hayvanlarn iftleme istei. kzgnlne brakrsan ya davulcuya kaar (veya varr) ya zurnacya * evlenme andaki kzbykleri uyarmazlarsa uygun olmayan birisiyle evlenir. kzksra * birinin ailesindeki kzlar ve kadnlar. Kzk * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. kzl * Parlak krmzrenk. * Bu renkte olan. * Arderecede olan. * Komnist. * Daha ok kk yalarda grlen, bulac, yksek ateli, krmzrenkte genilekeler dktren, kuluka dnemi drt gn sren tehlikeli hastalk. * Altn. kzl boya * Kk boyas. kzl s * Temmuzun ok scak olan ikinci yars. kzl iblis * ok kt ruhlu (kimse). kzl kyamet * Byk ve argrlt, kavga, kzlca kyamet. kzl tesi * Ik tayfnda krmzalann tesindeki alanda yaylmsnlarndan oluan, gzle grlmeyen nm, enfraruj. kzl su yosunlar * Denizlerin yaklak 200 m derinliklerinde yaayan krmzrenkli su yosunlar. kzl yara * irpence. kzl yel * Gneyden esen rzgr. kzlaa * Grgengillerden, dii iekleri kk ve sarmtrak, erkek iekleri pskl biiminde olan, kerestesi kolay ilenebilir bir aa (Alnus). Kzlba * i mezhebinin bir kolundan olanlara verilen ad. Kzlbalk* Kzlbaolma durumu. kzlca * Kzla alar, az kzl. * Kzla alan bir eit buday. * Arderecede, kzl. kzlca kyamet * Arbir biimde grltl, ekime, kavga. kzlca kyamet kopmak * kavga, grlt olmak. kzlcadii * 4-5 m ykseklikte, beyaz iekli bir aack (Cornus senguinea). kzlck * Kzlckgillerden bir aa (Cornus mas). * Bu aacn gzn olgunlaan, krmz, tek ekirdekli, reeli ve erbeti yaplan, buruk bir tadolan yemii. kzlck reeli

* Kzlck meyvesinden eker katlarak yaplan ve genellikle ishale iyi gelen reel. kzlck erbeti * Kzlck meyvesinden yaplan bir tr erbet. Bu sz kan kusup kzlck erbeti imigrnmek deyiminde geer. kzlck urubu * Kzlck z ile hazrlanan iecek. kzlck tarhanas * Kzlck suyu ile yorularak yaplan tarhana. kzlckgiller * ki eneklilerden, ou iri gvdeli, yaklak on cinste toplanan yz kadar tr olan bir bitki familyas. kzlam * Uzun boylu bir am tr. * Bir tr orman aac. Kzlderili * Amerika yerlilerine verilen ad. Kzlelma * Osmanllarca Roma ve Viyana ehirleri iin kullanlan sembolik ad. * Yeryzndeki btn Trkleri birletirip byk bir imparatorluk kurmayama olarak alan lk. kzl * Kzlmak ii veya biimi. kzlkanat * Sazangilleredn, yzgeleri krmz, 25-30 cm boyunda, eti klklbir tatlsu bal(Scardinus eryhrophthalmus). kzlkantaron * Kzlkantarongillerin rnek bitkisi olan, 10-50 cm ykseklikte, krmziekli, karlklyaprakl, sap ve yapraklarhekimlikte kullanlan, iki yllk otsu bir bitki (Eryhraea centaurium). kzlkantarongiller * ki eneklilerden, kzlkantaron, acyonca gibi cinsleri iine alan bir bitki familyas. kzlkk * Bkz. kk boyas. kzlkurt * At ve eeklerin kaln barsaklarnda yerleip kanlarnemen krmzbir kurt. kzlkuyruk * Karatavukgillereden, kn gen, kk, gzel bir ku(Phoenicurus). kzllama * Kzllamak ii. kzllamak *Kzl duruma gelmek. kzllk * Kzl olma durumu veya kzl renkte yer. * Pudra, allk, dzgn. kzlma * Kzlmak ii. kzlmak * Kzmak ii yaplmak, kzgn, fkeli duruma gelmek. kzlap * Ak, efltun renk. * Bu renkte olan. kzlt * Bir yerden yansyan hafif kzl renk, solgun kzl. kzlyaprak * Glgillerden, yol kenarlarnda biten, sariek aan bir bitki (Agrimonia eupatorium). kzlyrk * Ylanck. kzm sana sylyorum (veya dedim) gelinim sen iit * dorudan doruya kendisine sylenemeyen dnce ve uyarlarn, o kimsenin ok yaknna sylendiinde kullanlr. * herhangi birine dolaylolarak sylenecek uyarsz konusu olduunda kullanlr. kzn(veya evldn) dvmeyen dizini dver * kzn, ocuunu gerektii gibi eitmeyen, ileride ok piman olur. kzp durmak * srekli olarak kzmak ve sylenmek.

kz * Kzmak ii veya biimi. kzk * Kzmolan, iddetli. kzma * Kzmak ii. kzmak * Yksek bir dereceyi bulmak, ok snmak. * (bitkiler iin) Islaklk ve mikroplarn etkisi altnda rrken snmak. * Zorlu, sert, kzk bir durum almak, iddetlenmek. * Hzlanmak, hareketlenmek. * (hayvan iin) Eisteme zamangelmek, ksnmek. kztr * Kztrmak ii veya biimi. kztrma *Kztrmak ii. kztrmak * Kzmasnsalamak. * steklendirmek, gayret vermek. kzkalbi * ahteregillerden, kalp biiminde pembe iekli bir ss bitkisi (Dicentra). kzlar aas * Osmanlsarayndaki harem aalarnn ba. kzlk * Kz olma durumu, erdenlik, bekret. * Bir kadnn evlenmeden nceki yaantsyla ilgili, o dneme zg. * vey kz. kzlk zar* Cinsel ilikide bulunmamkzlarn dl yolunu ksmen kapayan zar, himen. kzma * Kzmak ii. kzmabirader * Zarla oynanan, karelerde tayrtp eitli engellerle dolu karelerden oluan yolu bir an nce bitirmeye dayanan bir tr oyun. kzmaca * Kzmaya, fkelenmeye dayanan davran. kzmak * Istlan veya snan bir nesnenin scaklok artmak. * fkelenmek, sinirlenmek. * (at, eek gibi hayvanlar iin) iftlemek istemek, ksnmek. * (dii kular iin) Zamangelip kulukaya yatma istei gstermek. kzmemesi * Altntop, greypfurt. * Bir tr eftali. ki * Anlam bakmndan birbirleriyle ilgili cmleleri birbirine balar. * zneyi, tmleci glendirerek cmlenin temel blmne balar. * "yle, o kadar, o denli" gibi elerden sonra, kullanldcmleye g katar. * kinci cmledeki yargnn birincideki hareketin yaplsrasnda grlerek aldnbildirir. * ki cmlede anlatlan durumlarn uyumazlnbildirir. * Yaknma veya knama gibi duygular anlatmak iin bir cmlenin sonuna getirilir. * Bir soru cmlesinin sonuna getirildiinde phe veya endie anlatr. * Bazkelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakm zarflar, yeni edatlar oluturur: Belki, nk, halbuki, mademki, sanki gibi. -ki * Bkz. -g/ -gi. -ki * sim soyundan kelimelere getirilerek o ismin kimle, neyle ilikili olduunu belirtir ve eklendii ismi sfat ve zamir durumuna getirir, ilgi eki: Benim giysim krmz, ya seninki? Evde-ki, odada-ki, bahede-ki, akam-ki, sabah-ki. Bu ek birka kelimeye -k biiminde eklenir: bugn-k, dn-k, n-k. kibar * Davran, dnce, duygu bakmndan ince, nazik olan (kimse).

* k, sekin, deerli. * Zengin, soylu, kkl (kimse, aile). * Bykler, ulular. kibar dkn * Varln, saygnlnyitirmikimse. kibar lokmas * Gsterili, grkemli durum veya ortam. kibarca * Kibar bir insana yakacak biimde. kibarlar lemi * Yksek sosyete. kibarlama * Kibarlamak ii. kibarlamak * Kibar duruma gelmek, kibarlk kazanmak. kibarltutmak * bir olay karsnda genel davranlardnda incelik gstermek. kibarlk * Kibar olma durumu, incelik. * Kibar bir insana yakacak biimdeki sz veya davran. kibarlk akmak * arderecede kibar davranmak. kibarlk budalas * Kibar biri gibi grnmeye alrken gln duruma den kimse iin kullanlr. kibarlk dkn * Kibarla arderecede nem veren kimse. kibarlk etmek * kibarca davranmak. kibarlk taslamak * kibar olmadhlde kibar gibi grnmeye almak. kibarzade * Soylu bir aileden gelme, kibar ocuu. kibernetik * Gdm bilimi, sibernetik. kibir * Byklk, ululuk. * Kendini byk grme, bakalarndan stn tutma, byklenme. * Onur, gurur. kibirleni* Kibirlenmek ii veya biimi. kibirlenme * Kibirlenmek ii. kibirlenmek * Kendini byk grmek, byklenmek. kibirli * Kendini byk gren, byklenen. kibirsiz * Kendini byk grmeyen, byklenmeyen. kibrine dokunmak * gururu zedelenmek. kibrine yedirememek * byklenmesini, gururlanmasnuygun grmemek. kibrit * Eczalbir ucu srtnme sonucu yanabilecek birleimde olan, kk tahta veya karton paras. * inde kibrit plerini bulunduran kk kutu. * Kkrt. kibrit akmak * kibriti yakmak iin bir yere srtmek. kibrit suyu* Zehir. kibriti * Kibrit satan kimse.

* Cimri. kibritlik * Kibrit koymaya yarar yer veya kap. kibutz * srail'de ortak alma esaslarna gre oluturulmutarmsal topluluk. kifaf * Ancak yetecek kadar azck. kifafnefs * Doyuracak miktarda. kifafnefs etmek * ancak yaayacak kadar yemek. kifaflanma * Kifaflanmak ii. kifaflanmak * Elde ne varsa onunla, ok az yiyecekle karn doyurmak, ok az eyle yetinmek. kifayet * Yetiir miktarda olma, yetme, kfi gelme. * Bir ii yapabilecek yetenekte olma, yeterlik, liyakat, iktidar. kifayet etmek * yetmek, yeterli olmak. kifayetli * Yeterli. kifayetsiz * Yetersiz. kifayetsizlik * Yetersizlik. kik * Dar, uzun ve hafif bir yarkay, futa (II). kikirik * Zayf, ince uzun boylu kimse. kikl * Lpinagillerden, gzel renkli, 50 cm uzunluunda bir balk (Labrus berggylta). kiklon * Siklon. kiklotron * Atom aratrmalarnda, elektriklenmicisimlere yksek hz veren bir aygt. kil * Islandzaman kolayca biimlendirilebilen yumuak ve yaltoprak. kile * Genellikle tahl lmede kullanlan bir lek. kiler * Yiyecek, iecek ve erzakn saklandoda, ambar veya dolap. * Ambar. kilerci * Saraylarda, byk konaklarda kiler ilerini yneten kimse. kilermeni * Eczaclkta kullanlmolan krmzrenkli kil. kilidi krei olmamak * (her eyi) akta bulunmak, kilitli yere saklanmamolmak. kilim * Deme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsz, kaln, kl veya yn dokuma. kilimci * Kilim dokuyan veya satan kimse. kilimci ile kr hac * herhangi bir kimse. kilimcilik * Kilim dokuma veya satma ii. kilise * Hristiyan tapna. * Hristiyan mezheplerinden her biri. * Hristiyanlkla ilgili din kurulu. * Hristiyanln retilmesi, din ilerin ynetimi vb.ile ilgili papa ve piskoposlar topluluu.

kilise an* Kiliselerde bulunan, saat balarnda ve din trenlerde alnan byk an. kilise direi gibi * ok kaln (ense). kilise hukuku * Kilisenin kuruluunu ve i dzenini salayan kurallar. kilit * Anahtar, dme gibi taklp karlabilen bir para yardmyla alan kapatma aleti. * Bir yandeirmi, br yanna demir ubuk geirilmiolan yarm halka. * Atlarn alnndan alt enesine uzanan beyazlk. kilit (krek) altna almak * bir eyi kilitli bir yere koyarak saklamak. kilit dili * Kilidin anahtarla srlen paras. kilit gibi olmak * birbirine ok balve dayanmalolmak. kilit krek olmak * (bir yeri) korumak, o yerin gvenilir, salam adamolmak. kilit mevkii * \343 kilit noktas. kilit noktas * Btn ilerin balolduu nemli nokta, makam veya yer. kilit sarma * ki veya daha ok baboyunduruklaraltna karlklolarak atlmve biribirine fralarla balanmolan bir ift sarma. kilit ta * \343 anahtar ta. kilit vurmak * Bkz. kapsna kilit vurmak. kilit yeri * Kilidin yerletii yuva. kilitleme * Kilitlemek ii. kilitlemek * Anahtarla kilidi kapamak. * Bir nesne veya bir kimseyi kilitli bir yere kapamak. * (karklkntve girintileri olan eyleri) Birbirine geirmek, kenetlemek. * Skca tutmak. kilitlenme * Kilitlenmek ii. kilitlenmek * Kilitlemek ii yaplmak. * Fiziksel, ruh vb. sebeplerle hareket edemez, kprdayamaz duruma gelmek. kilitletme * Kilitletmek ii. kilitletmek* Kilitlenmesini salamak. kilitleyici * Kilitleme ileri gren. kilitli * Kilidi olan. * Kilitlenmi. kilitsiz * Kilidi olmayan. *Kilitlenmemi. kilitsiz kreksiz * Ak, kilitlenmemi. kiliz * Hasr otu, saz, kam, kofa. kiliz bal * Sazangillerden bir balk tr (Tinca tinca). kilizman

* Sazlk, kamlk. killeme * Killemek ii. killemek * Kirli amarlarkil kullanarak tokala ykamak. killi * inde kil bulunan. kilo * nne getirildii birimi binle arpan n ek. * Kilogram kelimesinin ksa biimi. kilo almak * beslenerek vcudun arlartmak, imanlamak. kilo vermek * vcudun arlazalmak, zayflamak. kiloamper * Deeri 1000 amper olan akm iddeti birimi. kilogram * Uluslar arasbin gramlk arlk birimi, kilo (kg). kilogramarlk * Bir kilogramlk bir ktlenin Yer tarafndan ekilmesini salayan gce eit olan g birimi, 9,81 newton'a eittir. kilogramkuvvet * Kilogramarlk. kilogrammetre * Bir kilogram arlndaki bir gcn, uygulandmadd bir noktayg dorultusunda bir metre yer deitirmesiyle yaplan ie eit ibirimi. kilohertz * Bir saniyede 1000 titreimi olan elektromanyetik dalga boyu ls birimi. kilojul * Bin jul deerinde ibirimi. kilokalori * Byk kalori. kilolu * Ar. * iman. kiloluk * Herhangi bir kilo arlnda. * Bir kilo arlnda. kilometre * 1000 m lik uzunluk l birimi (km). kilometre kare * Kenarlarbirer kilometre uzunluunda olan bir karenin alanna eit yzey l birimi, (km). kilometre ta * Kara yollarnda zerinde kilometreleri gsteren dikili ta. * nemli bir durumu belirleyen, zerinde durulmasgereken nokta. kilometrelerce * Mesafece uzun sren. kilosikl * Saniyede bin devir olan elektrik akmnn frekansnlmek iin kullanlan birim. kiloton * Deeri bin ton olan ktle birimi. kilovat * Deeri bin vat olan g birimi. kilovat saat * Bir kilovatlk bir gcn bir saatte verdii ive enerji birimi. kilovolt * Deeri bin volt olan elektrik gerilimi veya potansiyel farkbirimi. kils * Kire, snmemikire. kils * Barsaktan gelen, iinde yadamlacklarbulunan ak kan, keylus. kim

* Hangi kii anlamnda cmlede, zne, tmle, nesne, yklem grevinde kullanlr. kim * Ki. kim bilir * belirsizlik, bilinmezlik bildirir. * olabilirlik bildirir. kim kime, dum duma * kimsenin kimseyle ilgilenmedii" kimseye nem vermedii, ok kark bir durumu anlatr. kim oluyor? * "kendini ne sanyor, ne hakkvar?" anlamnda kullanlr. kim vurduya gitmek * bir kalabalk arasnda ldrlen veya vurulan kimsenin kimin tarafndan ldrld veya vurulduu anlalamamak. kime ne * bakasnilgilendirmez. kimesne * Kimse. kimi * Birtakm, bazs. * Baz. kimi kimsesi olmamak * yaknlar, koruyucusu bulunmamak. kimi kpr bulamaz gemeye, kimi su bulamaz imeye * insanlarn nasipleri arasndaki tutarszlklarbelirtir. kimi zaman * Ara sra, bazen. kimin arabasna binerse onun trksn arr * kimden bir kar salarsa, onun houna gidecek biimde davranan dnek ve dalkavuk kimseler iin kullanlr. kimin nesi? * "kimin yakn" anlamnda kullanlr. kimine hay hay, kimine vay vay * kiminin talihinin iyi, kiminin de kt gittiini anlatr. kiminin paras, kiminin duas * bir iyaplrken veya yapldktan sonra kiminden para, kiminden dua alnabilir. kimisi * Bazs, birtakm, kimi. kimlik * Toplumsal bir varlk olarak insana zg olan belirti, nitelik ve zelliklerle, birinin belirli bir kimse olmasn salayan artlarn btn. * Kim olduunu tantlayan belge, hviyet. * Herhangi bir nesneyi belirlemeye yarayan zelliklerin btn. kimlik belgesi * Kimlik, hviyet czdan. kimlik kart * \343 kimlik belgesi. kimono * Japonlarn nden apraz olarak kavuan uzun ve genikollu ulusal giysisi. * Genikollu sabahlk. kimse * Herhangi bir kii, kim olduu bilinmeyen kii, ahs, nefer. * (olumsuz cmlelerde) Hibir kii. kimse kendi memleketinde peygamber olmaz * insanlar kendi evrelerinde olan kimseyi deerlendiremezler. kimse yourdum eki demez * herkes sattmalherkes kendi iini, tutumunu ve davrannver. kimsecik * (olumsuz cmlelerde) Hi kimse. kimsecikler * (olumsuz cmlelerde) Hikimse. kimseden kimseye hayr yok (veya gelmez) * insan, yapacaite bakasnn yardmna gvenirse, hayal krklna urar.

kimsesiz * Anasbabas, yakn, koruyucusu olmayan (kimse). * Hi kimse bulunmayan, bo. kimsesizlik * Kimsesiz olma durumu, yalnzlk. kims * Yemeklerin mide z suyuyla kartktan sonra alddurum, keymus. kimya * Maddelerin temel yaplarn, birleimlerini, dnmlerini; zmleme, birleim ve retim yntemlerini inceleyen bilim. * stn zellikler tayan ok deerli ey. kimya dorulumu * Kimyasal maddelerin etkisi ile bitkilerde grlen, maddeye doru veya ters yne ynelme durumu, imiotropizm. kimya gm * Bir hcreli varlklarda, kimyasal maddelerin etkisi altnda yanama veya uzaklama biiminde grlen yer deitirme durumu, imiotaksi. kimya olmak * bulunmaz olmak. kimyac * Kimya ile uraan kimse, kimyager. * Kimya retmeni. kimyaclk * Kimyacolma durumu veya meslei, kimyagerlik. kimyager * Kimyac. kimyagerlik * Kimyaclk. kimyasal * Kimyaya ait, kimya ile ilgili, kimyev. kimyasal sava * Kimyasal madde ve silhlarn kullanldsava. kimyasal silh * nsan, hayvan ve bitkiler zerinde zehirli maddelerle lmcl olaylara sebep olan silh. kimyev * Kimyasal. kimyon * Maydanozgillerden, 50 cm kadar ykseklikte, beyaz veya pembe iekli, bir yllk, trlve otsu bir bitki (Cuminum cyminum). * Bu bitkinin tohumundan elde edilen ve bahar olarak kullanlan toz. kimyon * Kahverengiye alan yeil renkte olan. kimyonlu * inde kimyon bulunan. kin * almayamalayan gizli dmanlk, garez. -kin * Bkz. -gn / -gin. kin balamak * birine kar alma duygusu duymak. kin beslemek (veya tutmak) * birine kar alma duygusunu srdrmek. kin duymak * birine kar alma duygusunu yaatmak veya bu duyguyu hissetmek. kin gtmek * cn alncaya kadar kininden vazgememek. kinaye * Dnleni, dolaylolarak anlatan sz. * st kapal, sitemli, dokunaklsz. * Szn geliiyle, gerek anlamlarn dnda bir kavrama deinme sanat. kinayeli * inde kinaye bulunan (sz).

kinayeli kinayeli * Dolaylolarak, ineli. kinci * almak isteyen, kin tutan, kindar. kincilik * Kinci olma durumu, kin tutma. kindar * Kinci, kinli. kindarlk * Kindar olma durumu. kinematik * Cisimlerin hareketlerini yrnge, hz ve ivme gibi konular bakmndan inceleyen mekanik kolu, sinematik. kinestezi * Devin duyum. kinetik * Hareketle ilgili, hareket sebebiyle oluan. *Hareket olaylarninceleyen bilim dal. * Kimyasal tepkimelerin hzlarninceleyen bilim dal. kinetik enerji * Hareket durumunda olan cismin enerjisi; bir cismin hareketini salayan veya hareket eden cisimlerde bulunan enerji. kinik * Kinizm taraftar(kimse veya gr), sinik. kinin * Knaknadan elde edilen ve stmann tedavisinde kullanlan beyaz alkaloit. Halk arasnda, tuzlarndan biri olan kinin slfatsznden ksaltlarak slfata denir. kinin gibi * ok ac. kinin slfat * Kinin. kininli * inde kinin bulunmak. kini * Marangozlukta tahta zerine boydan boya alan, kesiti kare veya dikdrtgen biiminde kanal. kinizm * nsann erdem ve mutlulua, hibir deere balolmadan, btn gereksinmelerden syrlarak bamsz olarak eriebileceini savunan Antisthenes'in retisi, sinizm. kinlenme * Kinlenmek ii. kinlenmek * almak istemek, kin tutmak. kinli * almak isteyen, kin tutan. kinsiz * Kini olmayan, kin tamayan. kip * rnek, kalp. * Deiebilen, geici nitelik, san kart. * Fiillerde belirli bir zamanla birlikte konuann, dinleyenin ve hakknda konuulann, teklik veya okluk olarak belirtilmibiimi, syga. * Uygun, tpatp gelen. kip gelmek * tpatp, uygun gelmek. kipe * Hzla bklen kalann sert ve birden geriliiyle, vcudun yattan ayak st durua veya aslmadan dayanmaya gemesi. kipkirli * ok kirli, amura ve pislie bulam. kiplik * nermelerin yaln, belkili veya mecbur olma nitelikleri. kir * Herhangi bir eyin veya vcudun zerinde oluan, biriken pislik.

* Utanlacak durum, leke, aibe. kir gtrmek * kirini belli etmeyecek bir renkte olmak. kir gtrmek * bir ey ok kirli olmak. kir pas * Kir. kir tutmak * kirini hemen belli edecek bir renkte olmak, ok kirlenmek. kira * Bir konutun, bir mlkn veya tat gibi herhangi bir eyin belli bir bedel karlnda, bir sre iin sahibi tarafndan bakasna verilmesi, icar. * Bu biimde tutulan bir ey iin karlk olarak denen para. kira arabas * Kiralk kullanlan araba. kira bedeli * Kiralanan mal iin denen karlk. kira kontrat * Kiralamak iinde karlklykmllkleri belirten resm belge. kirac * Bir eyi, bir yeri kira ile tutan kimse, mstecir. kiraclk * Kiracolma durumu. kirada olmak (veya oturmak) * kira karlnda verilmiolmak. * kira ile tutulmubir yerde oturmak. kiralama * Kiralamak ii. kiralamak * Kira ile vermek. * Kira ile tutmak. kiralanma * Kiralanmak ii. kiralanmak * Kiraya verilmek. * Kira ile tutulmak. kiralayan * Kiraya veren. kiralayc* Kiralayan kimse. kiral * Kiralanmolan. kiralk * Kiraya verilecek olan. kiralk adam * Bir iyaptrmak iin tutulan adam. kiralk ev * Kiralanmak zere hazrlanmolan ev. kiralk kadn * Para veya baka bir karkarlnda erkeklerle cinsel iliki kuran kadn. kiralk kasa * Bankalarda mterilerin deerli eya, senet gibi eylerinin saklandkasa. kiralk katil * Bir kimseyi ldrmek iin bir bakastarafndan tutulan kimse. kiralk kz * \343 kiralk kadn. kiraya vermek * kira kar_____lnda vermek, icara vermek. kiraz * Glgillerden bir meyve aac(Cerasus avium). * Bu aacn krmzve beyaz renkte, etli, sulu, tek ekirdekli meyvesi. kiraz elmas

* Krmz, kk ve sert bir elma tr. kiraz reeli * Kirazn eker ile kaynatlmassonucu elde edilen reel. kiraz zamk * Kiraz, badem, erik, kaysve eftali gibi aalarn gvde ve dallarnda meydana gelen zamk. kirazlk * Kiraz aalarok olan yer, kiraz bahesi. kirde * Genellikle msr unuyla yaplan bir tr pide. kirdeci * Kirde yapan veya satan kimse. kirebolu * Arlarn kovan deliini kapamak iin kullandklarsarve yumuak madde. kire * Mermer, tebeir, kire ta, altagibi birok tan maddesini oluturan kalsiyum oksit, (CaO). * Kalsiyum hidroksit, Ca(OH). kire fabrikas * Kire reten fabrika. kire gibi (olmak) * yznde hi renk kalmamak, rengi solmak. kire kayma * Bazeya ve yerleri mikroplardan artmakta, amarlaraartmakta kullanlan, sarmsbeyaz renkte ve klor kokusunda, toz veya sulandrlmkire klorr. kire kuyusu * inde kire sndrlen geniukur. kire oca * Kire yapmak iin kire talarnn yakldfrn. kire sndrmek * kireci kullanmadan nce zerine bolca su dkerek kalsiyum hidroksit durumuna getirmek. kire suyu * inde erimibir durumda kire bulunan su. kire st * Badana iin hazrlanmsulu kire. kire ta* Kire elde etmekte kullanlan, kalsiyum karbon tuzundan bileik kaya, kalker, kire. kirei * Kire tandan kire elde eden veya satan kimse. kireil * (bitki iin) Kireli topraktan holanan, kireli toprakta yetien, kireyeren kart. kireleme * Kirelemek ii. kirelemek * Kire katmak veya kire srmek. * Kire kullanarak badana yapmak. kirelenme * Kirelenmek ii. * Organik dokularn iinde kire birikmesi durumu. kirelenmek * Kire dklmek veya salmak. * Kire srlmek. * Kire bulamak. * Bitkilerin hcre zarlarnda kalsiyum karbonat ve kalsiyum oksalat gibi kalsiyum tuzlartoplanmak. * (kalsiyum tuzlariin) Organik dokularda, dokunun grevine engel olacak derecede birikmek. kireleme * Kirelemek ii, kirelenme. kirelemek * Kire durumuna gelmek, kirelenmek, kalkerlemek. kireli * Birleiminde kire olan veya kireci ok olan. * Kirece srlm, kire bulam. kirelik * Kire konulan yer.

* Kireci ok olan. kiresileme * Kiresilemek ii. kiresilemek * Isyardmyla kirece evirmek. * Yksek sile kurutmak. kiresiz * Birleiminde kire olmayan veya ok az olan. * Birleiminde karbon tuzlarnn orandk olan (su). kiresizlenme * Kayalarn iinde bulunan kalsiyum karbon tuzunun sularla eritilerek alnmas. kiresizletirme * Kireten artma. kiresizletirmek * Kiresiz duruma getirmek. kireyeren * Kireli topraktan holanmayan, kireli toprakta yetimeyen, kireil kart. kiremit * Yaplarn atlarnrtmekte kullanlan, yan yana dizilerek, suyu aaya geirmeden daraktacak biimde yaplm, kzl topran renginde, pimibalk levha. kiremit fabrikas * Modern usullerle hazrlanmbaln kiremide dntrld iyeri. kiremit rengi * Kahverengine alan kzl krmzrenk, kiremidin rengi. * Bu renkte olan. kiremiti *Kiremit yapan, satan veya deyen kimse. kiremitilik * Kiremiti olma durumu veya kiremitinin yapti. kiremithane * Kiremit yaplan yer. kiremitli * Kiremiti olan. kiri kabarmak * nem, sgibi sebeplerle kir, zerinde bulunduu yzeyden ayrlabilir duruma gelmek. kiril alfabesi * Yunan byk harfi tipinde dzenlenmiSlav alfabe ve yazs. kiri * Baztelli mzik aralarnda kullanlan, hayvan barsaklarndan yaplan tel. * Ok atlan yayn iki ucu arasndaki esnek ba. * Drt ke kaln keresteden, demirden veya betonarmeden yaplmyatay destek paras. * Bir erinin iki noktasnbirletiren doru paras. * Kaslarn ularnda bulunan, kaslarkemiklere ve baka organlara balayan beyazmskordon. kirii * Kiriyapan veya satan kimse. kirihane * Kiriin yapldilik. kirii krmak * bulunduu yerden ayrlmak, kap gitmek. kirileme * Kirilemek ii. * Ahap demelerde yaklak 50 cm ara ile kiriler koyma. * apraz olarak, kllama. kirilemek * (yay iin) Kirii ekip germek. * Kiri, olarak kullanlan keresteyi demek. kirili * Kirii olan. * Kiriyapsnda olan. kirilik * Kiriolarak kullanlmaya uygun. kirisiz

* Kirii olmayan. kirizma * Topraderince kazarak altnstne getirme. kirizma yapmak (veya etmek) * topraderince kazarak altnstne getirerek srmek. kirizmalama * Kirizmalamak ii veya durumu. kirizmalamak * Kirizma yapmak. kirizme * \343 kirizma. kirkit * Dokumaclkta atkipliini sktrmak iin kullanlan, demirden veya aatan yaplmdili ara. kirlenme * Kirlenmek ii. kirlenmek * Kirli duruma gelmek, pislenmek. * Onuru lekelenmek. * (kadn iin) Irzna geilmek, iffeti bozulmak, lekelenmek. * (kadn) Ay baolmak. kirletme * Kirletmek ii. kirletmek * Kirli duruma getirmek, pisletmek. * Kk veya byk abdestini yapmak, pislemek. * Namusuna, onuruna zarar verecek bir su yklemek, lekelemek. * (kadn iin) Irzna gemek, namusuna zarar vermek. kirli * Leke, toz vb. ile kapl, pis, murdar, mlevves. * (kadn iin) Aybadurumunda bulunan. * Toplumun deer yarglarna aykrolan. kirli amar * Yasal olmayan, saklgizli i. kirli amarlarnortaya dkmek * (birinin) ayp, kusur veya sularnaklamak, sylemek. kirli k * Cimrilikle zengin olmukimseler iin sylenir. kirli kn * Bkz. kirli k. kirli kan * Toplardamarlarn kalbe gtrd kan. kirli sar * Koyu ve donuk sarrenk. kirlihanm peyniri * Yumuak ve yalbir tr peynir. kirlilik * Kirli olma durumu, pislik. kirliye atmak * ykanmak iin bir kenara koymak, bir yerde biriktirmek. kirlo * Kirli ve pasakl. kirloz * Kirlo. kirmen * Elde yn eirmeye yarayan tahtadan yaplmara. kirpi * Kirpigillerden, uzunluu 25-30 cm olan, srtdikenlerle kaplmemeli hayvan (Erinaceus europaeus). kirpigiller * Bcekiller takmnn, rnek hayvankirpi olan, srtlardikenlerle kaplmemeli hayvanlar familyas. kirpii kirpiine dememek * hi uyumamak. kirpik

* Gz kapann kenarndaki kllar veya bu kllardan her biri. * Ty gibi, kk ve ince uzantveya uzantlar. kirpik besleyici * Kirpiklerin dklmesini nleyen ve besleyici nitelikleri olan effaf, svmadde. kirpikli * Herhangi bir nitelikte kirpii olan. * zerinde kirpik veya kirpie benzer uzantlar olan. kirpikliler * Bir hcreli hayvanlardan, zerleri hareketlerini salayan kirpik biimindeki uzantlarla kaplorganizmalar snf. kirpiksi * Kirpie benzer. kirpiksi cisim * gzde damar tabakann n dblm. kir * Kirazn mayalanmasve damtlmasyla yaplan bir tr iki. kirtikli * Kenarlargirintili kntlolan. kirtil * Byk kabuklu deniz hayvanlarnavlamakta kullanlan, ince dallardan rlmsepet. kirve * Snnet olan ocuun btn masraflarnstlendikten sonra snnet srasnda ocuu kucana alarak elini, kolunu tutan ve btn hayatboyunca ocuk zerinde babasna yakn hak tayan kimse. kirvelik * Kirve olma durumu. kirvelik etmek * kirve grevini yklenmek. kisb * \343 kisp. kisedar * Para hesabnyapan, paraytoplayan kimse, vekilhar. kispet * Yalgrete pehlivanlarn giydikleri, belden baldra kadar uzanan, dar paalmein pantolon. kispet karlmas * Yalgrete yenilginin en kts saylan, kispetin hasm tarafndan ekilip karlmasveya boydan boya yrtlmas. kisp * Sonradan elde edinilmi, sonradan kazanlm. kist * i koloit veya yagibi svveya yarsvbir madde ile dolu patolojik torba. * Tek hcrelilerin veya ok hcreli kk hayvanlarn uygun olmayan artlarda veya oalma srasnda evrelerine saldklarkendilerini korumaya yarayan dayanklkapsl. * Sporlu bitkilerde, zellikle mantarlar veya su yosunlarnda grlen, bir veya birka hcreden olumu organ. kistleme * Kistlemek ii. kistlemek* Yabancbir cisim veya patolojik bir urun evresinde katlgan doku sertlemek. kisve * Klk. * Haclarn Kbe'de giydikleri beyaz stlk. kisvesi altnda * herhangi bir nitelikte veya biimde. kii * nsan, kimse, ahs. * E, koca. * Erkek. * Bir eserde (oyun, roman, hikye) yer alan kimse. * ekimli fiillerde ve zamirlerde konuan, dinleyen, sz edilen varlk, ahs. kii eki * Fiil ekimlerinde kullanlan ve kiiyi gsteren ek, ahs eki: Geldi-m, gelmi-sin gibi. kii refikinden azar

* kt arkada, kiiyi kt yola srkler. kii zamiri* Kiilerin yerine kullanlan zamir. kiiler aras * Btn insanlargz nne alan. kiiler arasiliki * Bireyler arasndaki toplumsal etkileim veya karlama. kiileme * Kiilemek ii. kiilemek * Kiilik kazanmak. kiiletirme * Cansz varlklarveya hayvanlarinsanmgibi gsterme, canlandrma sanat, tehis. kiilik * Bir kimseye zg belirgin zellik; manev ve ruh niteliklerinin btn, ahsiyet. * nsanlara yakacak durum ve davran. * Bireyin toplumsal hayatiinde edindii alkanlklarn ve davranlarn btn. * Herhangi bir kii iin, herhangi bir kiiye yetecek miktarda. * Herhangi bir sayda kiiden oluan. * Bayram gibi nemli gnlerde veya konuklarn yanna karken giyilen yeni giysi, yabanlk, adamlk. kiilik d* Kiisel olmayan, gayriahs. kiilik kazanmak * bir kiinin z yaps, kiilii belirginlemek. kiilikli * Kiilii olan, ahsiyetli. kiiliksiz * Kiilii olmayan, ahsiyetsiz. kiiolu * nsanolu, insan. * Soylu kimse. kiisel * Kii ile ilgili, kiiye ilikin, kiinin kendi malolan, ahs, zat. kiiye zel* Sadece o kiiye ait, o kii tarafndan kullanlabilen (ey). kiizade * Soylu. kimir * ekici, albenili. * Esmer. kimi * Kk taneli bir tr ekirdeksiz siyah zm. kineme * Kinemek ii veya sesi. kinemek * (at iin) Barmak. kineyi * Kinemek ii veya biimi. kini * Maydanozgillerden yapraklarmaydanozu andran, 20-60 cm ykseklikte, tysz, bir yllk ve otsu bir bitki (Coriandrum sativum), kara kimyon. * Bu bitkinin baharat olarak kullanlan kurutulmumeyvesi veya tohumu. kiniekeri * inde bir kinitanesi bulunan ufak eker. kit * Macun. kitaba (veya kitabna) uydurmak * kanun olmayan bir ii hile, dzen vb. ile kanuna uygun gibi gstermek. kitaba el basmak * kutsal kitap zerine elini koyarak ant imek. kitabe * Ta, mermer vb.gibi sert cisim zerindeki oyma veya kabartma yaz, tarih, yazt.

kitabet * Yazmanlk, ktiplik. * Kompozisyon, tahrir. kitabkapamak * herhangi bir konu ile ilgiyi kesmek. kitab * Kitapla ilgili; kitaba uygun. * Kitaba balkalan, zgr dnemeyen (kimse). * Dzgn, dil bilgisi kurallarna uygun (anlatm). kitap * Ciltli veya ciltsiz olarak bir araya getirilmi, baslveya yazlkt yapraklarn btn. * Herhangi bir konuda yazlmeser. * Kutsal kitap. kitap aaca * Sayfalarnn bir veya iki kenarkatlolan kitaplaramak amacyla kullanlan, tahta, fil dii, gmgibi maddelerden yaplan ara. kitap dolab * n yz ak, yatay ve dikey blmleri olan baztrlerinde ekmece de bulunan, kitap koymaya yarayan mobilya. kitap ehli * Drt kutsal kitaptan birine inanan, iman eden, balanan kimse. kitap evi * Kitap satlan yer, kitapdkkn. kitap kurdu * Kitaplaryiyerek zarar veren bir bcek. * ok kitap okuyan kimse. kitap saray * Halkn yararlanmasiin kurulmubyk kitaplk. kitapa * Kitabn yazdna gre. kitap * Kitap satan veya kitap bastrp satan kimse. kitaplk * Kitap bastrma veya satma ii. kitaplatrma * Kitaplatrmak ii. kitaplatrmak * Kitap durumuna getirmek, kitap olarak yaymlamak. kitaplk * Kitaplarn yerletirildii raflardan oluan mobilya, ktphane. * Kuruluama ve grevine uygun kitap, film, plk gibi her trl dnce ve sanat rnn toplayan, dzenleyen ve genel olarak ilgilenen okurlara sunan kurulu, ktphane. * Kitap yapmaya elverili. * Herhangi bir sayda veya kitap olabilecek kadar. * Belli bir sayda kitabolan. * Evlerde ve iyerlerinde iinde kitaplarn bulunduu oda. kitaplk bilimci * Kitaplklarda ilerin yrtlmesini salayan, kitaplk bilimi renimi grmkimse, ktphaneci. kitaplk bilimi * Kitap saysnoaltmann, kataloglayp snflandrmann ve okuyucularkitaptan yararlandrmann yollarn, kurallarnbelirten bilim dal, ktphanecilik. kitaplk grevlisi * Ktphanecilik renimi grmemiolan ve bir kitaplkta bilimsel iler dnda kalan ileri yrten kimse, hafzktp. kitapsever * z ve biim ynnden iyi nitelikli kitaplarseen, kitaba tutkuyla balkimse, bibliyofil. kitapseverlik * Kitapsever olma durumu. kitapsz * Kitabolmayan. * Drt kutsal kitaptan (Kuran, ncil, Zebur, Tevrat) hibirine inanmayan, dinsiz. * Zalim, insafsz.

kitapta yeri olmak * din veya yasa kitaplarnda bulunmak, konusu gemek. kitara * Bkz. gitar. kitarac * Kitara alan kimse. kitin * Eklem bacakllarn ve kabuklularn rteneini oluturan, dayanklve esnek organik madde; bazmantar ve likenlerde de rastlanr. kitle * nsan topluluu. * Ktle. kitle haberlemesi * Kitle iletiimi. kitle iletiimi * Genidank insan topluluklarnn, aynzamanda, rgtlenmibir kaynaktan iletilen haberlere veya uyarlara maruz kalmas, birtakm kaynaklardan elde edilen bilgi ve haberlerin deiik aralarla genihalk topluluklarna yaygn olarak duyurulmas. kitlemek * Kilitlemek. kitli * Kilitli. kitre * Gevenden karlan bir tr zamk, kestere. kivi * Kivigillerden, kanatlarkt olduu iin uamayan, bacaklargl, Yeni Zelanda'da yaayan bir ku, apteriks (Apteryx australis). kivi * Kahverenkli tyl kabuu soyularak yenen yeil renkli sulu, C vitamini bakmndan zengin meyve. kivigiller * Omurgalhayvanlardan kular snfna giren bir familya. kiyanus * Doada serbest olarak bulunmayan, fakat birok cismin birleimine giren, karbon ve azottan oluan bir gaz. kiyaset * Akllca davran, aklllk. kizir * Ky muhtaryardmcs; ky khyas; ky bekisi. klkson * Korna. klkson almak * korna almak. kln * Boy. klpa * Yakann gse doru inen devrik blm. klpe * Bir pompada, bir krkte, bir motorda, bazmzik aralarnda vb. de bir akkann gemesini salamak veya engellemek zere bir eksen etrafnda yaptaval hareketle alp kapanan bir kapak. klrnet * Tahtadan, metal perdeli, orkestrada nemli yeri olan bir flemeli alg. klrneti * Klrnet alan kimse. kls * Snf. * stn nitelikli, stn yetenekli. klsik * Eski Yunan ve Roma adili ve sanatile ilgili olan. * XVll.yzyl Fransz dili, sanatve yazarlarile ilgili olan. * zerinde ok zaman getii hlde deerini yitirmeyen, trnde rnek olarak grlen (eser veya sanat). * Sanatta kuralc. * Allmolan, yenilik getirmeyen, geleneksel.

* Eski Yunan, Roma veya XVII. yzyl Fransz sanatyla ilgili sanatveya eser. klsikleme * Klsiklemek ii. klsiklemek * (herhangi bir sanat, sanat, eser) Klsik duruma gelmek, zamana kardeerini yitirmemek. * Allmdurumda kalmak, bir yenilik, zellik getirmemek. klsiklik * Klsik olma durumu. klsisizm * Eski Yunan, Roma sanatndan, edebiyatndan kaynaklanan, XVll. yzylda Fransa'dan yaylan sanat ve edebiyat r. klsman * Blmleme, snflama, tasnif. klsr * inde belli bir sraya gre ktlar konacak blmeleri olan dosya veya dolap, musannif, cilbent, srala. klvsen * Klvyeli ve telli bir alg. klvsenci * Klvsen alan kimse. klvye * Parmaklarla hareket ettirilen piyano ve org gibi alglarda veya yazve hesap makinelerinde deimez bir eksen evresinde inip kalkabilen, istenilen ie gre dzenlenmibazmekanizmalaraltran kaldra kollarnn, tu sralarnn btn. klvyeli * Klvyesi olan. kleptoman* Kleptomaniye yakalanmkimse. kleptomani * Dayanlmaz bir ruhsal drtyle, kiinin hrszlk yapma ihtiyacduymasile beliren hastalk. klerikalizm* Dinin ve din kurumlarnn toplum hayatnn eitli kesimlerindeki yerini glendirmeyi amalayan toplumsal, ekonomik akm, din erkilik. klik * Hizip. kliki * Hizipi. klikleme * Hizipleme. kliklemek* Hiziplemek. klima * Souk veya scak hava verme yoluyla kapalbir meknn havasndeitiren ara, iklimleme arac. klimatolog * klim bilimci. klimatoloji * klim bilimi. klinik * Hasta baklan yer. * Hekim olacak rencilerin hasta banda uygulamalolarak ders grdkleri hasta kouu. * Vcut muayenesinde grlen (hastalk belirtisi). klinker * imento yapmnda frndan ezilmeden kan piirme rn. klinometre * Eimler. klip * Grntleme. klips * Yaylbir pensle tutturulmukpe, ine vb. kliring * Dticarette, iki lke arasnda yaplan alveriin karlklolarak malla denmesi, takas. klie * Baskda kullanlmak amacyla, zerine kabartma resim, ekil, yazkarlmmetal levha.

* Basma kalp (sz, grvb.). klieci * Klie yapan kimse. kliecilik * Klie yapma ilemi veya sanat. kliehane * Klie yaplan yer. klieleme * Klielemek ii. klielemek * Klie durumuna gelmek, kalplamak. klitoris * Bzr. klor * Halojenlerden, atom numaras17, atom arl35,5 olan, normal scaklkta gaz durumunda bulunan bir element. KsaltmasCl. klorhidrat * Azotlu organik bir baz ile hidroklorik asitten treyen tuz. klorhidrik * Klorla hidrojen birleii olan klorhidrik asit teriminde geer (HCl). klorik * Klordan tremioksijenli asit olan klorik asit teriminde geer (HCIO3). klorik asit * \343 klorik. klorlama * Klorlamak ii, klor katma. klorlamak * Mikroplardan arndrmak amacyla suya dk oranda klor katmak. * zellikle ynl kumalara, ipliklere parlaklk vermek iin klor gazna tutmak. * (savata) nsanlara, hayvanlara ve bitkilere zararlolmas, ldrmesi iin klor pskrtmek. klorlanma * Klorlanmak ii. klorlanmak * Klorlamak ii yaplmak. klorlu * Birleiminde klor bulunan. klorofil * Gnensourarak bitkilerde karbon zmlemesini salayan ve bitkilere yeil renklerini veren madde. kloroform * Renksiz, hokokulu, daha ok anestezide kullanlan, yattrcve uyuturucu birleik (CHCI3). klorometri * Klorler. kloroplst * Yeil bitkilerde hcrelerin iinde bulunan, klorofil molekllerinden oluan, karmak yaplkromoplst. kloroz * Kanda alyuvar saysnn azalmasndan ileri gelen, genellikle gen kzlarda grlen kanszlk. * Yapraklarn sarmtrak bir renk aldbitki hastal, sararma hastal, sarcalk. klorler * Bir svnn iindeki erimibulunan klor miktarnlmeye yarayan alet, klorometri. klorr * Klorun, oksijen ve flor dndaki element veya birleiklerle yaptbirleik. klorrlendirme * Klorrlendirmek ii. klorrlendirmek * Klorla birletirmek, klorre dntrmek. klorrletirme * Bir organik moleklde, hidroksil OH grubu yerine klorr Cl getirme ilemi. klorrletirmek * Klorrlemek durumuna getirmek. klostrofobi * Bkz. kapalyer korkusu. klo

* Alt tarafan biiminde genileyen (etek biimi). klozet * Alafranga tuvalet. klz * Ksk. know-how* \343 yntem bilgisi. koalisyon * eitli glerin bir araya gelmesiyle oluturulan birlik. koalisyon hkmeti * Birok siyas parti veya grubun ortaklaa kurduu hkmet ve ynetim biimi, ortak ynetim. koaptr * Cebire. kobalt * Atom numaras27, atom arl59 olan, boyaclkta kullanlan, nikel ve demire benzeyen, gm renkte bir element. KsaltmasCo. kobalt bombas * Kobalttan veya dolaysz olarak radyoaktiflenebilen bir madenden yaplan, hekimlikte kanser tedavisinde kullanlan bomba. kobay * Kobaygillerden, bilimsel aratrmalarda kullanlan bir deney hayvan, Hint domuzu (Cavia porcellus). * Deney konusu. kobaygiller * Omurgalhayvanlarn memeliler snfna giren bir familya. kobra * Kobragillerden, Afrika ve Asya'nn scak blgelerinde yaayan, ok zehirli, kzl, esmer ve sarrenklerde bir ylan tr, gzlkl ylan (Naja). kobragiller * Srngenler snfnn zehirli ylanlarn ounu iine alan bir familyas. koca * Bir kadnn ei, zev. koca * Byk, geni, iri. * Kocaman. * Yalihtiyar. * Byk ulu. koca bebek * Yandan daha kk davranlar gsteren (kimse). koca bulmak * kz veya kadn kendisi ile evlenecek bir erkek bulmak. koca koca * Byk byk. * Byk, iri paralar durumunda. koca kuluk * leye yakn zaman. koca yemi * Fundagillerden, 3-6 m ykseklikte, iekleri beyaz veya pembe, kn yapraklarndkmeyen bir aak (Arbutus uneda). * Bu aacn 1-2 cm apnda, krmzrenkli meyvesi. kocaba * spinozgillerden, onsekiz cm uzunluunda, srtkahve rengi, karnpembe bir kutr (Cocothraustes coccothraustes). * Pancar, eker pancar. * Eti, st ve derisinden yararlanlan sr, manda vb. hayvanlarn genel ad, bykba. * Dou Anadolu'da, yol ve tarla kenarlarnda yetien, 30-150 cm ykseklikte, iki yllk otsu bir bitki (Onopordon acanthium). kocaba* Ky ihtiyar heyetinin ba, muhtar. kocakar * Yalkadn. * Anne. kocakarilc * Hekim olmayan kimselerin yaptklarveya salk verdikleri, hekimlikte kullanlmayan il.

kocakarmasal * Avutucu ve elendirici nitelikli masal. kocakarsouu * lkbaharda belli gnlere rastlayan souk havalar. kocakarltutmak * geimsiz, inat, irret bir kocakargibi davranmak. kocakarlk * Kocakarolma durumu. * Aksi, suratsz, geimsiz, yalbir kadn gibi olma. kocal * Kocasolan, evli (kadn). kocalk * Bir kadna koca olma durumu. * Yailerlemiolma durumu. kocalma * Kocalmak ii. kocalmak * Yalanmak, kocamak. kocaltma * Kocaltmak ii veya durumu. kocaltmak * Kocamasna yol amak, yalandrmak. kocama * Kocamak ii. kocamak * Yailerlemek, yalanmak, ihtiyarlamak. kocaman * ok iri, byk, koca. * Yaa byk olan. kocaman kocaman * Byk byk, koca koca. kocamanca * Biraz kocaman, irice. kocamanlatrma * Kocamanlatrmak ii. kocamanlatrmak * Kocaman duruma getirmek. kocaolan * Ay. kocasz * Kocasolmayan (kadn). kocaszlk * Kocasz olma durumu. kocatma * Kocatmak ii. kocatmak * Kocaltmak. kocaya gitmek * evlenmek. kocaya kamak * (kz iin) ailesinin izni olmadan ve nikhlanmadan bir erkekle kamak. kocaya varmak * (kz, kadn) evlenmek. kocaya vermek * (kz veya kadn) evlendirmek. kocay * Kocamak ii veya biimi. Ko * Zodyak zerinde Balk ile Boa burlararasnda bulunan bur. Zodyak. ko * Damzlk erkek koyun. * Salkl.grbz gen erkek.

ko * altrc. ko burunlu * Burnu alnyla ayndorultuda ve kemerli olan. ko katm * Kolarn gzn iftlemek iin koyunlarn arasna salnmas, bu iin yapldmevsim. ko katmfrtnas * Ko katmgnlerinde kan frtna. ko yiit * Yakkl, gen ve grbz delikanl. ko yumurtas * Kasaplk hayvanlarn erkeklik bezleri. koak * (erkek iin) Yrekli, yiit, kabaday. * Eli ak, cmert. koaklama * Halk edebiyatnda biimi ne olursa olsun, konusu yiitlik, sava, kahramanlk olan veya bir kahraman ven, kahramanlk duygularncanlandran iir, yiitleme. koan * Marul, lhana gibi sebzelerde yapraklarn ktsert gvde. * Msrn tanelerini tayan, zeri yaprakla sarl, pskll meyvesi; msrn taneleri atldktan sonra kalan sert blm. * Defter biimindeki makbuz ve biletlerin zmbalblm koparldktan sonra cilde balkalan paras. * Tapu senedi. koan balamak * (msr iin) koan olumak. koanc * Koan ileriyle uraan kimse. koanclk * Koancnn ii. koba * XV. yzyln sonuna kadar kullanlan, kuatlan bir ehrin veya kalenin sur ve kaplarnykmaya yarayan, n tarafko bana benzeyen ar direk. koboynuzu * zerine ip ilitirmeye yarayan, iki kulaklaa veya metal engel. kokar * Dviin yetitirilmiiri ko. kolanma * Kolanmak ii. kolanmak * Gelierek ko durumuna gelmek. * Ko gibi sert ve atak duruma gelmek, yiitlenmek. koma * Komak ii veya durumu. komak * Kucaklamak. * Cinsel ilikide bulunmak. kosama * Kosamak ii veya durumu. kosamak * (dii koyun) Ko istemek. kou * Ssl bir eit gezme arabas. * Direkler zerine, yksekte kurulmuzahire ambar. koumak * Kucaklamak. kod * Bkz. kot. kodaman * leri gelen, para veya makam sahibi kimseler iin alay yollu sylenir. kodamanlk * Kodaman olma durumu.

kodein * Afyondan karlan ve ksr kesmeye yarayan bir alkaloit. kodeks * llarn formllerini gsteren resm kitap. kodes * Tutuk evi, hapishane, karakol. kodese tkmak * hapse sokmak. kodesi boylamak * tutuk evine girmek, hapse girmek. kodifikasyon * Dzenleme. kodlama * Bkz. kotlama. kodlamak * Bkz. kotlamak. kodo * Gizli ve yasal olmayan cinsel iliki ncesinde araclk eden kimse, pezevenk. * Bu anlamda kullanlan svg sz. kodoluk * Kodoolma durumu. kof * Kuruyarak veya ryerek ii boalmolan. * Bo, deersiz, bilgisiz, yetkisiz (kimse). * Gsz, dermansz. kof kmak * bir kimsenin bilgisiz, deersiz, ie yaramaz biri olduu anlalmak. kofa * Hasr otu, saz, kam, kiliz. kofalk * Kofann ok bulunduu yer. kofana * Lfer balnn irisi. koflama * Koflamak ii. koflamak * Kof, deersiz bir duruma gelmek. kofluk * Kof olma durumu. * i boyer. * Bilgisizlik, ahmaklk. * Gszlk, dermanszlk. kofra * Bina girilerinde elektrik ebeke hattnsigorta sistemi ile dzenleyen kutu. koful * Bitki hcreleri yalandka plzmalarnda oluan ve ii hcre suyu ile dolu bulunan boluk. ko * Kov. koalamak * Kovalamak. koalanmak * Kovalanmak. kocu * Kovcu. koculuk * Kovculuk. kodurmak * Kovdurmak. koma * Kovma. komak * Kovmak.

koulmak * Kovulmak. kou * Kla, okul, tutuk evi, hastahane gibi kalabalk yerlerde, iinde birok kimsenin yattveya barndbyk oda. * OsmanlDevletinde devirilen ocuklara acemi ocanda eitim ve retimin verildii, birbirini izleyen yedi oda. Koh * "Verem basili (mikrobu)" anlamna gelen Koh basili teriminde geer. Koh basili* Verem hastalna yol aan bir basil (mikrop). kohenit * Gk talarnda bulunan demir, nikel ve kobalt karbr. kohezyon * Bkz. yaknlk derecesi. * Molekller arasndaki ekim kuvveti. kok * Maden kmrnn damtlmasyla elde edilen, birleiminde kmrden ok daha az oranda uucu madde bulunan katyakt, kok kmr. kok kmr * Kok. koka * ki eneklilerden, iekleri kk ve sarmtrak, zeytine benzer meyvesi krmzrenkte olan, yapraklarndan kokain karlan, en ok Peru'da yetien bir bitki (Erytrroxylon coca). * Bu bitkinin yapraklarndan karlan madde. kokain * Koka yapraklarndan karlan uyuturucu bir alkaloit. kokainci * Kokain reten, ien veya satan kimse. kokainman * Kokain bamlsolan kimse. kokainoman * Burnuna kokain ekme akkanlgolan (kimse). kokainomani * Kokain bamlsolan kimse. kokak * Kt, pis kokan. kokak aa * Aylandz (Ailanthus glandulosa). kokar aa * Uzak douda yetien, pis kokulu, byk aa (Ailantthus). kokarca * Et oburlardan, orta boyda, kendini korumak iin dmanna pis bir svfkrtan, ince uzun bir krk hayvan(Mustela putorius). kokart * Asker apkalarna taklan ve rengi uluslara gre deien iaret. * Belli bir toplulua zg olan iaret. kokartl * Kokardolan (kimse). kokbit * \343 kokpit. koket * Yosma. koketlik * Koket olma durumu. koketri * Sevimlilik, holuluk, ss dkn. kokimbit * Hidratldoal demir sulfat. koklama * Koklamak ii. koklamak

* Kokusunu duymak iin bir eyi burnuna yaklatrmak veya bir yerin havasniine ekmek, koku almak. koklama * Koklama ii. koklamak * Birbirini koklamak. * Anlamak, birbirini sevmek. koklatrma * Koklatrmak ii. koklatrmak * Koklamak iini yaptrmak. koklatma * Koklatmak ii. koklatmak * Koklamak iini yaptrmak. * Yararlandrmak, biraz vermek. * (olumsuz biimiyle) Hi vermemek. koklay * Koklamak ii veya biimi. kokma * Kokmak ii. kokmak * Koku karmak. * ryp bozularak kt bir koku karmak, kokumak. * Olacayla ilgili belirtiler gstermek, olacahissedilmek. * Koklamak. kokmu * ryp bozularak kt kokan, kokuuk. * Yerinden kmldamaya enen, tembel, miskin. * ok bilinen, deersiz, nemsiz anlamnda kmseme sz. kokona * Hristiyan kadnlarna verilen ad. * Ssne dkn kadn. kokona gibi * ok ssl yalkadna benzer biimde. kokore * ie sarlarak korda kzartlan, kekikli kuzu barsa. kokorei * Kokore yapan veya satan kimse. kokoreilik * Kokoreinin ii veya meslei. kokoroz * Msr. * Sivri ulu uzun ey. * irkin kimse. kokorozlanma * Kokorozlanmak ii veya durumu. kokorozlanmak * Gz korkutmak, meydan okumak. kokot * Afte. kokoz * Parasolmayan, zrt. kokozlanma * Kokozlanmak ii. kokozlanmak * Parasntketmek, parasz kalmak. kokozluk * Parasz, zrt olma durumu. kokpit * Uaklarda uak mrettebatna ayrlan ve uan n ksmnda bulunan yer. kokteyl * Trl ikiler kartrlarak yaplan iki.

* kili toplant. koku * Nesnelerden yaylan kck zerrelerin burun zarzerindeki zel sinirlerde uyandrdduygu. * Gzel kokmak iin srlen esans. * Belirti, iaret. koku alma duyusu * Koklama. koku alma organ * Burun. kokucu * Koku yapan veya satan (kimse). kokulandrma * Kokulandrmak ii. * zel bir koku vermek iin bir rne kokulu bir madde katarak artma ilemi. kokulandrmak * zel bir koku kazandrmak. kokulanma * Kokulanmak ii. kokulanmak * Koku srnmek. kokulu * Kokusu olan. * Gzel kokan. kokulu ayr otu * Budaygillerden, ayrlarda yetien, hayvanlar iin iyi bir yem olan trlbitki (Anthoxanthum odoratum). kokulu kiraz * \343 idris aac. kokulu sabun * Yaplrken iine koku maddesi katlmsabun. kokurdan * Kalkerli ve karstik zellii ar basan yerlerde ukurluklarbol, engebeli arazi. kokusu kmak * (gizli tutulan bir i) anlalmak. kokusu sinmek * (insan veya nesnede) bir kokunun etkisi kalmak. kokusunu (veya koku) almak (veya duymak) * bir nesnenin kokusunu alglamak. * gizli tutulan bir eyi sezmek. kokusuz * Kokusu olmayan. koku * Kokmak ii veya biimi. kokuma * Kokumak ii. kokumak * ryp bozularak kt bir koku karmak, kokmak, taaffn etmek. * (kii, toplum vb. iin) Bozularak zelliini yitirmek, tefessh etmek. * Koklamak. kokuturma * Kokuturmak ii veya durumu. kokuturmak * Kokumasna sebep olmak. kokuuk * Kokumu, bozulmuolan, mteaffin. * Kokmu. kokutma * Kokutmak ii. kokutmak * Hoolmayan bir koku brakmak. * Bozulup kokmasna sebep olmak, kokuturmak. * Bir ii uzatarak kmaza sokmak. kol

* nsan vcudunda omuz bandan parmak ularna kadar uzanan blm. * (koyun, dana, kuzu vb. iin) n ayan st blm. * Giysinin kolu saran blm. * Aalarda gvdeden ayrlan kaln dal. * Makinelerde tutup evirmeye veya ekmeye yarayan aa veya metal para. * Bazalglarn elle tutulan sap blm. * Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan para. * Bir eyin ayrldblmlerden her biri, dal, ksm, bran. * Gvenlii salamak amacyla dolaan polis, jandarma veya asker topluluu, karakol, devriye. * takm, ekip, grup. * Kanat kol. * Dizi, dzen. * Bir halat oluturan bklmlif demetlerinden her biri. kol akm* Bir elektrik akmna yol olan bir devrenin, iki noktasarasna eklenen ikinci bir devre zerindeki akm. kol atmak * (bitki iin) gvdesinden ayrlan bir dal bir yne uzanmak. * evreye yaylmak, genilemek, ulamak, uzanmak. kol ba * Kadn bilezii. kol brei* Yufka blnmeden uzunca sarlarak tepsiye denen bir brek tr. kol deirmeni * Bulgur, yarma, kahve gibi tahllarn tlmesinde kullanlan, kol gc ile alan tadeirmen. kol demiri* Bir kapykapadktan sonra. dardan almamasiin arkasna vurulan demir destek. kol gezmek * gvenlik amacyla dolamak. * (kt durum ve davranlar iin) oka olmak. * dolamak. kol kanat olmak (veya germek) * yardm etmek, korumak, himaye etmek. kol kapa * Giysi ve gmlek kolunun bilei rten blm. kol kemii * Kolun omuz bandan dirsee kadar olan blmndeki tek ve uzun kemik, pazkemii. kol kola * Yan yana ve kollarnbirbirine geirerek. kol nizam * Mangalarn yan yana deil de arka arkaya yrme durumu. kol saati * Bilee taklan saat. kol uzatmak * yaylmak, ulamak. kol vermek * destek olmak. kol vurmak * dolamak. kola * amar kolalamakta kullanlan zel niasta. * Kt veya bez yaptrmakta kullanlan kaynatlmniasta bulamac. * Kolalama. kola * Kolagillerden, Afrika'nn scak blgelerinde yetien ve kola cevizi adyla anlan, ekirdekleri kahveden daha uyarcolan bazieceklerde ve hekimlikte kullanlan bir bitki (Cola acuminata). * Bu bitkinin yaprandan karlan kokulu bir maddeyle kokulandrlan ve iine eker, karbonat katlarak yaplan iecek. kola cevizi * Kola bitkisinin ekirdei. kola kma * Kamu dzeninin korunmasiin, kolluk kuvvetlerinin bir ehir evresinde atla dolamalar. kola kmak

* Kamu dzeninin korunmasiin, kolluk kuvvetleri bir ehir evresinde atla dolamak. kolac * Geimini giysilere, bazrt, araf gibi eylere kola yaparak salayan kimse. * Bu ilerin yapldyer. kolaclk * Kolacnn ii veya meslei. kolaan * Herhangi bir amala evreyi dolap pek belli etmeksizin gzden geirme. kolaan etmek * evrede olup biteni anlamak amacyla dolamak. * bir eye renmek amacyla ksaca bakmak, gz atmak. kolagiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, byk ve kk kola aalargibi birok tr iine alan bir bitki familyas. kolaas * Osmanlordusunda, yzbaile binbaarasnda yer alan rtbe. kolaz * Giysi kolunun u blm. kolj * Kuma, tahta gibi malzemelerle yaplan, kt veya kartona yaptrlan resim veya kompozisyon. kolalama * Kolalamak ii, kola. kolalamak * Sert ve parlak olmasiin gmlek, rt gibi eyleri, iinde kola eritilmisuya batrp tlemek. kolalanma * Kolalanmak ii. kolalanmak * Kolalamak ii yaplmak veya kolalamak iine konu olmak. kolalatma * Kolalatma ii. kolalatmak * Kolalamak iini yaptrmak. kolalay * Kolalamak ii veya biimi. kolal * inde kola bulunan. * Kolalanm. * Kolalanarak kullanlan. kolan * Hayvann semerini veya eyerini balamak iin gsnden arlarak sklan yasskemer. * Dokuma, deri, kenevir gibi maddelerden yaplan yassve enlice ba. * Ynden veya iplikten yaplm, zeri ili ince kuak. kolan bal * Mersin bal(Acipenser sturio). kolan ekmek * kaykaradan halatla ekmek, yedekilik etmek. kolan vurmak * salncakta hzlanmak iin ayakta durup vcudu dorultarak ileriye atlrcasna hareket etmek. * hayvann eyer veya semerini kolana balamak. kolanc * Kaykaradan halatla eken kimse, yedeki. kolanclk * Kolancolma durumu veya kolancnn ii. kolay * Skntekmeden, yorulmadan yaplabilen, emeksiz, zahmetsiz, g ve zor kart. * Kolayca, skntsz bir biimde, basit. * Kolaylk. kolay deil * elbette, tabi ki. kolay gele! (veya gelsin!) * bir iyapmakta olanlara sylenen iyi dilek sz. kolay kolay

* (olumsuz cmlelerde) Kolay bir yoldan, kolayca. kolayca * Olduka kolay olan. * (kola'yca) Kolaylkla, skntekmeden. kolaycack * ok kolay. * (kola'ycack) ok kolay bir biimde. kolayc * Kolaya kama iini yapan (kimse). kolayclk * Kolaycnn davran. kolayda * Kolay bulunabilir yerde, el altnda. kolayvar * aresi var. kolayna bakmak (veya kolayna kamak) * bir ii yapmak iin kolay ve kestirme yolu semek. kolayna gelmek * bir iin herhangi bir biimde yaplmasndaha kolay bulmak. kolaynaramak * bir eyi yapmak, zmek iin gerekli kolay ve kestirme yntemi aratrmak. kolaynbulmak * kolaylkla yapabilmeyi salamak veya yapma yolunu bulmak. kolaylama * Kolaylamak ii. kolaylamak * Bir ii bitirmek zere olmak, bir iin sonuna yaklamak. kolaylanma * Kolaylanmak ii. kolaylanmak * Bir isonuna yaklamak, bitmek zere olmak. kolaylama * Kolaylamak ii. kolaylamak * Kolay duruma gelmek. * (engel ve glkler iin) Ortadan kalkmak. kolaylatrma * Kolaylatrmak ii. kolaylatrmak * Kolay bir duruma getirmek, glkleri ortadan kaldrmak. * Bir ii sonuna yaklatrmak. kolaylk * Kolay olma durumu. * lerin kolayca yaplmasnsalayan ey, konfor. * Bir ii yapabilme durumu veya imkn. kolaylk gstermek * yapabilme yolu, imknsalamak. kolaylkla * Skntekmeden, glklere uramadan, kolayca. kolbast * Grete ayakaplan greinin, rakibinin ayantutmasyla ortaya kan geersizlik durumu. kolba * Herhangi bir kola bakanlk eden kimse, kol bakan. * Orta oyununda kolun banda olan ve kola adnveren oyunlardzenleyen, yneten kimse. kolbalk * Kolbaolma durumu veya kolbann grevi. kolcu * Bir eyi korumak iin bekleyen veya kol gezen grevli, muhafz. * Hizmetilere alacak ev bulan kimse. kolculuk * Kolcu olma durumu veya kolcunun ii. kolak

* Yalnz baparmaayr, dier drt parmabir rlmyn eldiven. * skemlenin kol konacak paras. * Ceket veya gmlek kollarnn kirlenmesine engel olmak iin bilekten dirsee kadar geirilen ereti kolluk. * Kola geirilen iaretli ba, pazubent. * Zrhn kola geirilen paras. * Genellikle koltuklarda, bazen de sandalyelerde bulunan kol dayamaya yarayan ksm. * Sadece kolun dayanmasnsalayacak kntsolan sandalye. kolaklsandalye * Bir kiinin oturmasna uygun olan, esas taycksmlarmasif malzemeden yaplan, oturma yzeyi ve arkalelstik veya elstik olmayan mobilya. kolda * arkada. koldalk * arkadal. koledok * d kanal. kolej * retim programnda yabancbir dil retimine arlk veren lise dengi okul. * Bazmeslek okullarna verilen ad. kolejli * Kolej rencisi. koleksiyon * renme, yarar salama veya zevk amacyla bir araya getirilmive zelliklerine gre snflara ayrlm nesnelerin btn. * Moda evlerinin giyimdeki yenilikleri tantmak iin dzenledii defilelerde gsterilen modellerin btn. koleksiyoncu * Koleksiyon yapmaya meraklkimse. koleksiyonculuk * Koleksiyoncunun yapti. kolektif * Birok kimseyi veya nesneyi iine alan; birok kii ve nesnenin bir araya gelmesi sonucu olan. * Ortaklaa. kolektif ortaklk * Btn ortaklarn sorumluluu tam ve snrsz olan ortaklk. kolektif irket * \343 kollektif ortaklk. kolektifleme * Kolektifletirmek ii. kolektiflemek * Kolektif duruma gelmek. kolektifletirme * Kolektifletirmek ii. kolektifletirmek * Ortaklatrmak. kolektivist* Ortaklaac. kolektivizm * Ortaklaaclk. kolektr * Elektrik dinamolarnda hareketli blmn zerindeki iletken devrelerde oluan akmtoplayp tek bir devreye veren ara, topla. kolemanit * Hidratldoal kalsiyum borat. kolera * iddetli srgn ve kusmalarla kendini gsteren, ok bulac, salgn ve ldrc bir hastalk. koleral * Koleraya tutulmu. * Kolera mikrobu olan. kolesterin * Kolesterol. kolesterol * Kanda ve byk lde dde bulunan, besinlerle alnan sterol.

kolhoz * Eski dnemlerde Rusya'da kyllerin ortak olarak altklartarm iletmesi. koli * inde trl eya bulunan posta paketi. kolibasil * Toprakta, insan ve hayvan barsaklarnda, bazen sularda, stte, yiyeceklerde bulunan ve uygun bir ortam bulunca insanda hastalk yapabilen, yuvarlak ulu, omak biiminde bakteri. kolibri * Kolibrigillerden, Amerika'da yaayan, ok renkli, geriye doru uma zellii olan, uzun gagal, kk gmen ku. kolibrigiller * Omurgalhayvanlardan, kular snfna giren bir familya. kolik * Kaln barsakta, genellikle karn boluunda aralklduyulan gl sanc. kolit * Kaln barsak iltihab. kollama * Kollamak ii. kollamak * Olmasn, ortaya kmasnbeklemek, gzetmek. * Gz nnde tutmak, gzlemek. * Korumak, gzetmek. kollanma * Kollanmak ii. kollanmak * Kollamak iine konu olmak veya kollamak ii yaplmak. kollar(veya kol ve paalar) svamak * bir iyapmaya gl bir biimde, istekle hazrlanmak. kollarkopmak * ar bir ey tamaktan veya ok iyapmaktan yorulmak. kollarnamak * itenlikle karlamak veya kucaklamaya hazrlanmak, sevgisini ve dostluunu gstermek. * korumak, yardm etmek. kollarnsallaya sallaya gelmek * hibir ey getirmeden gelmek. kollarnn arasna almak * kucaklamak. kollu * Kolu olan. * Herhangi bir biimde kolu olan. kolluk * Gmlek kollarnn ucundaki iliklenen blm, manet. * yaparken giysiyi korumak iin bilekten dirsee kadar kola geirilen, ekseri koyu renkli bir kumatan dikilmipara. * Kollara taklan ve dikkati ekmesi istenen grevlilerin kimliklerini gsteren erit. kolluk * Gvenlii salamakla grevli polis veya jandarma, zabta. kolluk kuvveti * Gvenlik glerinin oluturduu birlik. kolodyum * Fotoraf camyapmnda ve cerrahlkta kullanlan, alkolle eter karmiinde svdurumuna getirilen nitroselloz. kolofan * Hidratldoal kalsiyum slfat. kolofan * am sakznn damtlmasyla oluan, saydam, sarrenkli reine. koloidal * Zamk, jeltin yapsnda olan, koloit nitelikleri tayan. koloit * Jeltin niteliinde olan ve suda dalmzarlardan gememekle billrsulardan ayrt edilen maddelerin genel ad. kolokyum

* Bilimsel bir sorunu incelemek veya siyas, ekonomik, diplomatik sorunlartartmak iin yaplan akademik toplant, konuu, bilimsel toplant. * Doentlik snav. kolombiyum * Niyobyum. kolon * Stun. * Katlardaki demeleri birbirlerine balayan dey boru. * Kaln barsan gdenden nceki blm. koloni * Smrge, mstemleke. * Gmen topluluu veya bu topluluun yerletii yer. * Bir lkede bulunan kk yabanctopluluu. * Birlik durumda yaayan ayntrden organizmalarn oluturduu topluluk. kolonya * Hafif kokulu tuvalet ispirtosu. kolonyal * Scageirmeyen ii mantarlbir tr apka iin kullanlr. kolonyalama * Kolonyalamak ii. kolonyalamak * Kolonya ile ilem yapmak, kolanya srmek. kolonyalanma * Kolonyalanmak ii. kolonyalanmak * Kolonya srmek veya srnmek. kolonyal* Kolonyalanm, kolonya srm. kolonyalist * Smrgeci. kolordu * Deiik sayda tmen ve savadestek birliklerinden kurulu byk birlik. koloridye * Kolyoz balnn k. kolorimetre * Renkler. kolorimetri * Renk lme. kolostrum * Gebe kadnn veya memeli hayvanlarn meme salgs. kolsu ayakllar * Erginken genellikle bir yere tutunarak yaayan ve gvdeleri iki enetli kabuk iinde olan deniz hayvanlar. kolsuz * Kolu olmayan. * (giysi iin) Kol geirilmemiolan. koltua girme * Dn srasnda gelinin damadn koluna girmesini salama merasimi. koltua girmek * evlenmek. koltuu doldurmak * aldgrevi tam olarak baarabilecek yetenekte bulunmak. koltuuna girmek (veya koltuunun altna snmak) * birinin koruyuculuuna snmak. koltuk * Omuz bann altnda, kolun gvde ile birletii yer. * Kol dayayacak yerleri olan genive rahat sandalye. * Eski dnlerde gveyle gelinin konuklar arasndan kol kola gemeleri treni. * (yapclkta) Yan destek. * Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rhtma veya baka bir gemiye balayan ip. * Koltuklama veya koltuklanma. * Kayrma, destek. * Kenar, tenha yer.

* Yksek mevki, makam. * Genel ev. * Msr ve buday fidesinin yanlarndan kan filizler. koltuk alt * Kolun omuzla birletii yerin altndaki ukurluk. * Kayrma. koltuk ba * Otomobillerde koltuun srt blmne taklman darbelerde boyun veya ban zarar grmesini nleyen balk. koltuk denei * Ayak ve bacaklarsakat olanlarn yrrken koltuklaryla dayandklaruzun denek. * Bakalarnca salanan yardm. koltuk dkn * Mesleinden, yaptiten ok oturduu makamgzeten kimse. koltuk gz * Srgn ve gen dallarn yaprak saplarnn koltuunda bulunan tomurcuk. koltuk kaps * Evlerde byk kapdan baka kk hizmet kaps. koltuk kavgas * Kiiler arasnda geen, bir makama oturma mcadelesi. koltuk meyhanesi * lek semtlerde, yol zerinde bulunan, az mezeyle ayakst iki iilen ucuz meyhane. koltuk vermek * yzne karvmek, pohpohlamak. koltuku * Koltuk yapan veya satan kimse. * Eski ev eyasalp satan kimse. * Koltuk meyhanesi ileten. * Koltuun altna elbise ve halatp sokak sokak dolatrarak satan kimse. * Yze karvmeyi huy edinme. * Dnlerde ev dzenlenmesine yardm edip gelinle damada destek olan kimse. koltukuluk * Koltuk yapma ve satma ii. * Yze karvmeyi huy edinme. koltuklama * Koltuklamak ii. * Yaranmak iin birine sylenen vc sz, kompliman. koltuklamak * Koltuu altna almak. * Koltua girmek. * Kvan verecek biimde vmek, koltuklarnkabartacak szler sylemek, pohpohlamak. koltuklanma * Koltuklanmak ii. koltuklanmak * vc szlerle koltuklarkabartlmak, pohpohlanmak. koltuklarkabarmak * kendine veya yaknlarna yaplan vgden kvan duymak. koltuklu * Kol dayayacak yeri olan. koltukluk * Terden, giysinin lekelenmemesi iin koltuk altna iten dikilen para, subra. * Koltuk yapmaya ve kaplamaya elverili olan (kuma). koltukta olmak * baskasnn konuu olup kendi masraf etmemek. kolu kanadkrlmak * bir ey yapamayacak duruma gelmek, aresiz kalmak. kolu uzun * Gc yeter, sz geer. koluna girmek * kolunu birinin koltuu altndan geirmek. koluna kuvvet * iyapan bir kimseye, isteklendirmek, coturmak iin sylenir.

kolunda altn bilezii olmak * kazan salayan bir meslei, zanaatolmak. kolye * Gerdanlk. kolyoz * Uskumrugillerden, uzunluu 30-35 cm olan, Akdeniz ve Karadeniz'de yaayan bir balk tr (Scomber colias). kolza * Turpgillerden, yaltohumlu mevsimlik bitki; tohumlarndan elde edilen ya, yapay kauuk yapmnda kullanlr (Brassica napus). kom * Al, davar al. * Yayla evi. * Bir kimseye ait kk yerleim yeri, koy, iftlik. koma * Bazhastalklar srasnda grlen anlama, duyma ve hareketin bsbtn veya az ok kaybolmasyla beliren derin dalgnlk durumu. koma * Eski Yunanllarda, eit olmayan iki ses arasnda kulakla seilebilecek en kk aralk. komadan kmak * komaya giren hasta bu durumdan kurtulmak, lmden dnmek. komak * Bkz. koymak. komalk * Koma durumuna gelmi. komalk etmek * dverek kprdamayacak duruma getirmek. * ok sinirlendirmek. komalk olmak * ok yorulmak. komandit * Bir komandit irket sermayesinin bir veya birok ortak tarafndan salanan blm. komandit ortaklk * Alacakllara kar, en az bir snrl, bir de snrsz sorumlu ortabulunmasgereken, tzel kiilii olan ortaklk. komandit irket * Bkz. komandit ortaklk. komandite * Komandit irkette snrsz sorumlu olan ortak. komanditer * Komandit irkette ancak kendi koyduu para kadar sorumlu olan ortak. komando * Baskn, sabotaj gibi zel grevler yapan, az sayda askerden kurulu birlik. * Komando birliinde grevli asker. * Vurucu kuvvet. komando er * Askerliini komando olarak yapan er. komar * Kuzey Anadolu dalarnda yetien, 3-5 m boyunda, kn yapraklarndkmeyen, iri ve mor iekleri olan bir aak (hododendron ponticum). komaya girmek * duyma, anlama ve hareket kabiliyetlerini kaybederek yarl duruma gelmek, kendinden gemek. * kendinden geecek kadar sinirlenmek, armak, zlmek. kombi * Istmada kullanlan yaktdzenli ve ayarlyakan ara. kombina * Birka sanayi kurumunun tek ynetimde birlemesi. kombinezon * Bir ii baarya ulatrmak iin alnan nlemler, dzenleme. * Kadnlarn giydikleri ksa ve kolsuz i amar. kombiyum* Dodun ile kabuk arasnda bulunan, aacn yaamasnve bymesini salayan blm.

komedi * Gldr. * Yalan ve yapmack sz veya davran. * Glmeye sebep olan olay veya olaylar. komedi yazar * Daha ok komedi trnde eser veren kimse. komedya * Komedi. komedyac * Komedyen. komedyen * Gldrlerde oynayan oyuncu. * Szleri, davranlaryalan ve yapmack olan (kimse). komi * Otel vb. yerlerde ayak ilerine bakan kimse. * Lokantalarda garson yama. komik * Glme duygusu uyandran, gldrc, gln. * Gldrlerde oynayan oyuncu. komikleme * Glnleme. komiklemek * Glnlemek. komiklik * Komik olma durumu. * Gldrc davran. * Gln durum. komiser * Gvenlik tekiltnn meslek aamalariinde yer alan, en az lise renimi grmveya polis okullarnn orta ve yksek blmlerini bitirmi, niformalveya sivil memur. * Ortaklklarve toplantlarhkmet adna denetlemekle grevli kimse. komiserlik * Komiser olma durumu. * Komiserin makam. komisyon * Alt kurul, encmen, komite. * Bir ite araclk yapan kimseye braklan yzdelik, simsariye. komisyoncu * Komisyon ileri yapan kimse, simsar. komisyonculuk * Komisyoncunun yapti, simsarlk. komita * Siyas bir amaca ulamak iin silh kullanan gizli topluluk. komitac* Siyas bir amaca ulamak iin silhlmcadele yapan gizli topluluk veya rgte balkimse. komitaclk * Komitacolma durumu. * Komitacya vergi davran. komite * Alt kurul, encmen, komisyon. komodin * Karyolann yanbana konulan st masa biimindeki kk dolap, komot. komodor * Amiral yetkisiyle grevli deniz subay. * Bir kurulua balyolcu gemilerinin en eski kaptan. komot * Komodin. kompakt disk * Youn teker. kompartman * Yolcu trenlerinde vagonlarn blmelerle ayrlmblmlerinden her biri. kompas * Kk uzunluklar, aplarve kalnlklardoru olarak lmeye yarayan bir l arac.

kompetan * Uzman, yetkili. kompetitif * Tekabeti. kompilsyon * Derleyip toparlama; derme atma yaplan i. komple * Dolu. * Eksiksiz, gerekli her eyi tamam olan, tam. * Aynmadde, kumavb.den yaplmolan. * stn nitelikleri kendinde toplayan, mkemmel. komple kilit * Bir mobilyann sadece bir ekmece veya kapana taklan, kilitlendii zaman mobilyann btn kapak ve ekmecelerini kilitleyebilen zel bir kilit eidi. kompleks * Hemen kavranamayan, zm g olan, karmak. * Karmaklk, karmaa. * Aynekonomik etkinlie ak sanayinin tesisler btn. * Karmak. * Karmaa, ruh karmaas. kompleksli * Kompleksi olan. komplikasyon * Karklk. * Yan etki. komplike * elerinin veya gerekli ilemlerin saysnn okluu, eitlilii yznden anlalmas, yaplmasg olan, (ey), kark. kompliman * Gnl okaycsz, ilgi, gsterici sz. * Koltuklama. komplo * Bir kimseye, bir kurulua kartoplu olarak alnan gizli karar, gizli dzen. * Topluca ve gizlice yrtlen herhangi bir pln. * Tuzak. komplo hazrlamak * bir kimsenin aleyhine almak, onun kt duruma dmesini salamak. komplo kurmak * bir kimseye kargizlice, toplu olarak zarar verici karar almak, tuzak kurmak. komplocu * Komplo kuran kimse. komposto * Hoaf. * Bitki artklarndan yaplan gbre. kompostoluk * Komposto veya meyve datmyapmak iin kullanlan, genellikle yksek ayakltabak. * Komposto yapmaya elverili olan (meyve). kompoze * "elerini birletirmek, btnletirmek, yeniden oluturmak" anlamnda kompoze etmek sznde geer. kompozisyon * Ayrayrparalarbir araya getirerek bir btn oluturma biimi ve ii. * rencilere duygu ve tasarmlarnsraya koyup ak, etkili bir biimde anlatmalarnretmek amacn gden ders, bu dersle ilgili yazlalma, tahrir, kitabet. kompozitr * Besteci. komprador * Arac. * Uzak Dou lkelerinde yabancortaklklar hesabna iszlemesi yapan yerli arac. kompres * Yaralarn bakmnda veya baka bir maksatla kullanlan, birka kat katlanmbez. kompresr * Bir akkanveya gaz, gereken basnca gre sktrmaya yarayan alet, skma.

* Yol yapmnda, dklen akllar, kumlarbastrp sktrmak iin kullanlan ar silindirli ara. komprime * ou kez yassveya silindir biiminde katil, hap. * Bir konuyla ilgili olarak derinlii olmayan kalplambilgi. kompter * Bilgisayar. komu * Konutlaryakn olan kimselerin birbirine gre aldklarad. * Snr ortaklbulunan, mcavir. komu a * Tepeleri ve birer kenarlarortak olan iki adan her biri. komu hatr * Komular arasnda gzetilen sayg. komu kaps * Pek yakn saylan yer. komu kapsna evirmek * yakn olmadve sk sk uranlmasgerekmedii hlde bir yere ok sk gitmek. komu komunun klne (veya ttnne) muhtatr * komular birbirlerine en kk ey iin bile muhtatrlar. komuda pier, bize de der * insanlarn, evresindekilerin kazancndan yararlanma umudunu anlatr. komuluk * Komu olma durumu. * Komularla olan iliki. komuluk etmek (veya yapmak) * komular arasnda iliki kurmak, grmek. komunun tavuu komuya kaz (karskz) grnr * baka bir kimsenin malbize olduundan daha deerli grnr. komut * Askerlere, izcilere, rencilere jimnastik almalarnda veya bir tren srasnda bir durumdan baka bir durma gemeleri iin verilen buyruk, emir. komut vermek * herhangi bir davran, hareket vb. iin buyrukta bulunmak. komuta * Asker birlii ve onunla ilgili ileri ynetme grevi, kumanda. komuta etmek * (askerlikte) ynetmek, kumanda etmek. komutan * Bir asker topluluunun ba, kumandan. komutanlk * Komutann grevi veya makam, kumandanlk. komnikasyon * letiim, haberleme. komnist * Komnizm yanls. komnistlik * Komnizm. komnizm* Btn mallarn ortaklaa kullanldve zel mlkiyetin olmadtoplum dzeni. * Byle bir dzenin kurulmasnamalayan siyas, ekonomik ve toplumsal reti. komtatr * Bir elektrik akmnn ynn deitirmeye yarayan ara, anahtar, evirici. kona ge * Dura kalka. * Yolculukta konaklayarak, geziye zaman zaman ara vererek. konak * Byk ve gsterili ev. * Hkmet ilerinin grld yap. * Araba veya hayvanla bir gnde alnan yol. * Yolculukta geceyi geirmek iin inilen, konaklanlan yer. * Konak. * Misafir.

konak * Kundak ocuklarnn balarnda grlen kepek tabakas. * Gzde oluan ince tabaka. konak gibi* byk ve gsterili (ev). konak yavrusu * Konaandran ev. konak * Toplu olarak yaplan yolculukta konak yeri salamakla grevli kimse. * Sefere kan askerlerin nnden gidip konak yeri salamakla grevli subay. * Asalan erginini veya geliim evrelerinden herhangi birini tayan canl, konak. konaklama * Konaklamak ii. konaklamak * Yolculuk srasnda bir yerde kalp geceyi geirmek. konaklk * Konak olmaya uygun yer. * Konak kadar alnan yol. konalga * Gebe ve yolcularn yolculuk veya g srasnda konakladklarsulu ve otlu yer, konak yeri. konarger * Gebe bir hayat sren, srekli bir yere yerlemeyen (airet, oba vb.). konca * Bkz. gonca. koncolos * karakoncolos sznde geer. kon * Ayaa giyilen eylerde ayak bileinden baldra doru olan blm. konerto * Birlikte alnmak zere bir algve orkestra iin bestelenmimzik eseri. konina * Oyun ktlarnda ikiliden altlya kadar olan ktlar. konlu * Koncu olan. konsuz * Koncu olmayan veya koncu ksa olan. kondansatr * inde akmsz elektrik yk biriktirilen cihaz, younla. kondenseleme * Yapay reinelerin oluumunu ve deiimini salayan kimyasal tepkime. kondisyon * "art, durum" anlamlarnda bazterimlerde kullanlr. * Fiziksel ve ruhsal bakmdan bir sporcunun durumu. * Erk. kondisyon aleti * Vcut salnkorumak ve gelitirmek iin kullanlan kondisyon bisikleti, kou band, krek gibi ara. kondisyon bisikleti * Vcut salnkorumak ve gelitirmek amacyla sabit, tekerleksiz, zerinde, pedallarn diren derecesini ayarlayan bir mekanizmann bulunduu ara. kondom * Kaput, prezervatif. kondurma * Kondurmak ii. kondurmak * Konmak iini yaptrmak. * Geliigzel takmak, ilitirmek. * zerine yormak. * Birden yapvermek veya syleyivermek. kondit * Sahneye kma srasgelen kiileri uyarmakla grevli kimse. kondktr * Yolcu trenlerinde biletleri denetleyen ve vagon ilerine bakan grevli.

kondktrlk * Kondktr olma durumu veya kondktrn grevi. konektr * (demir yollarnda) Fren kumanda kollarndingilin zerine balayan ve her iki ucunda kumanda kolunun girmesine uygun delii bulunan para veya dzen. konfederasyon * Devletler birlii. * eitli ortaklklarn, daha ok sendikalarn kmelemesi. konfederatif *Konfederasyonla ilgili olan. konfedere * Birlemidevletlerin, topluluklarn her biri. konfeksiyon * Hazr giyim eyas. * Hazr giyim eyasdiken sanayi kolu. konfeksiyon maazas * Giyim evi. konfeksiyoncu * Konfeksiyon ileriyle uraan kimse. konfeksiyonculuk * Hazr giyim eyasyapma veya satma ii. konferans * Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat gibi bir konuda bilgi vermek iin yaplan konuma. * Milletler arasbir sorunun zlmesi iin yaplan toplant. konferans ekmek * karsndakini bktracak bir biimde uzun veya t verircesine konumak. konferans vermek * herhangi bir konuda bilgi verecek biimde konuma yapmak. konferans * Konferans veren kimse, konumac, hatip. konferanslk * Konferans verme ii. konfeti * Dn, balo gibi elencelerde serpilen, kk yuvarlak pul biiminde kesilmirenkli kt paralar. konfor * Gnlk hayatkolaylatran madd rahatlk. konforlu * Konforu olan. konformizm * Bkz. uymaclk. konforsuz * Konforu olmayan. konforsuzluk * Konforsuz olma durumu. konglomera * Ym. Kongolu * Kongo halkndan olan (kimse). kongvde * Palmiyelerde olduu gibi, zerinde yaprak kalntlar, izleri bulunan dalsz, budaksz gvde. kongvdeli * Gvdesi kongvde olan (bitki). kongre * eitli lkelerden yneticilerin, elilerin, delegelerin katlmasyla yaplan toplant. * Bir kuruluun, temel sorunlarkonumak zere belli srelerle yaptgenel toplant, kurultay. * Amerika Birleik Devletlerinde Temsilciler Meclisi ile Senatonun bir arada iken aldklarad. koni * Duraan bir noktadan geen ve kapalbir eriye dayanarak hareket eden bir dorunun izdii yzey, mahrut. * Bu yzeyle snrlkatcisim. * Koni biiminde olan. * embersel blge zerindeki her noktann ember dzlemi dndaki bir nokta ile birleiminden oluan

geometrik cisim. konik * Koni biiminde olan veya koni ile ilgili olan, mahrut. * Tabandaire biiminde olan bir koninin bir dzlemle ara kesiti. koniklik * Konik olma durumu. konimento * Bkz. konimento. konjonktr * Bir lkenin ekonomik hayatnn ykselme ve alalma ynnde gsterdii inili kl, dalgalhareketlerin btn. * Her trl hlin ve artlarn ortaya karddurum. konkasr * (yapclkta) Yol, yapvb. yapmnda kullanlacak akl veya talarelde etmek iin, byk kayalarkrp ufalamaya yarayan makine, krma makinesi. konkav * bkey, obruk, mukaar. konken * Bir eit iskambil oyunu. konkordato * Batk durumunda alacakllarn, alacaklarnbelli bir plna gre almalariin aralarnda yaptklarszleme, ifls anlamas. * Papalk makamyla baka hkmetler arasnda yaplan anlama. konkre * Somut, mahhas. konkret * \343 Konkre. konkur * Yar, yarma. konkurhipik * Yalnz spor amacyla yaplan at yar. konma * Konmak ii. konmak * (ku, kelebek, uak, toz vb). Bir yere inmek. * Yolculukta geceyi geirmek iin bir yerde kalmak, konuk olmak. * Ksa bir sre iin bir yere yerlemek, bir yeri yurt edinmek. * Bir eyi emeksiz edinmek. konmak * Koymak ii yaplmak. konnektr pensi * Birden fazla kablonun birbirine tutturulmasnsalayan ara. konsa * Talk, kat. konsantrasyon * Bir sviindeki su veya svmiktarazalarak koyulama, derime, younlama. * Bkz. dikkat toplam. konsantre * Younlatrlm, youn. * Deriik. konsantre etmek (veya olmak) * dnceyi, duyguyu, gc bir noktada toplamak. * bilenmek. konsenss* Uzlama, mutabakat. konsept * Kavram. konseptalizm * Kavramaclk. konser * Sanatlarn mzik eserlerini bir toplulua almasveya sylemesi. * Srekli grlt.

konser vemek * dinleyicilere, mzik eserlerini almak veya sylemek. konserto * Bkz. konerto. konservatr * Tutucu, muhafazakr. konservatuvar * Mzik, tiyatro ve bale retiminin yapldokul. konserve * (yiyecek iin) Isile sterilize edilerek uzun zaman saklanabilecek biimde kutulanan. * Bu yolla hazrlanmyiyecek. konservecilik * Konserve yapma veya satmak ii. konsey * Ynetim grevi yklenmikimselerden olumu, topluluk. * Bazsorunlargrp tartmak iin toplanan meclis. konsol * Duvar kenarna yerletirilen, stne ayna ve baka ss eyaskonulan, ekmeceli, yksek mobilya. * Yalnz bir yanndaki dayanak tarafndan tanan, dier blmleri bolukta olan yatay yapesi. konsol saati * Konsol gibi dz yerlere oturtulacak biimde yaplmsaat. konsolidasyon * Ksa vadeli bir devlet borcunun yerine uzun vadeli bir borcun almas, tahkim. konsolide * Vadesi uzatlan (bor), pekitirilmi. konsolide bte * Destekli bte. konsolit * Vadesi belli olmayan ve yalnzca faizi denen devlet tahvili. * Bir tr iskambil oyunu. konsoliti * Tahvil, hisse senedi vb. eyleri alp satan kimse. konsolos * Yabanclkelerde, orada bulunan yurttalarnn haklarnkoruyan, balbulunduu hkmete siyasal ve ticar bilgileri veren dileri grevlisi, ehbender. konsoloshane * Konsolosluk ilerinin grld daire, konsolosluk. konsolosluk * Konsolos olma durumu. * Konsolosun makamveya grevi, ehbenderlik. * Bu iin grld daire, konsoloshane. konsomasyon * Gazino, bar gibi elence yerlerinde yenilip iilen ey. * Byle eyleri yiyip ime. konsomatris * Gazino, bar gibi elence yerlerinde, mteri ile birlikte yiyip ierek altyere kazan salayan kadn. konsomatrislik * Konsomatris olma durumu. konson * nsz. konsonant * nsz. konsorsiyum * Uluslar araskurulularn ve bazhkmetlerin iktisad ve mal yardmlaryrtmek zere oluturduklar yardm kurulu ve irketler birlii. * Kpr, yol, baraj vb. byk projelerin gerekletirilebilmesi iin birden fazla irketin bir araya gelmesi. konstrksiyon * Yapma, yapm. konstrktivizm * Kurmaclk. konsulto * Konsltasyon.

konsl * Roma'da her yl seilen iki devlet bakanndan her biri. * 1799'dan 1804'e kadar Fransa'da birlikte grev alan devlet bakanndan her biri. konsltasyon * Bir hastala birka hekimin tehis koymasii, konsulto. konsltasyon yapmak * birka hekim bir hastala tehis koymak iin bir araya gelmek. konimento * Tanmak iin gemiye teslim edilen bir mala karlk olarak verilen alnd. kont * Roma imparatorunun danman olarak setii kimse. * Derebeylik dzeninde derebeyi. * Battoplumunda drdnc derecede bir soyluluk unvan. kont gibi * k giyinmi(adam). kont gibi yaamak * bolluk iinde yaamak. kontak * Kart elektrik tayan iki maddenin birbirine dokunmas, temas. * Balant, ilgi. * Ruh salyerinde olmayan, dengesiz. kontak amak * bir tatn motorunu altrmak iin kontak anahtarnevirerek elektrik devresini amak. kontak anahtar * Bir tatn motorunu altrmak iin kullanlan anahtar. kontak atmak * elektrik donanmnda karularn birbirine dokunmasyla elektrik akmkesilmek. * dengeyi kaybetmek, sinirlenip olaan ddavranmak. kontak kapama * Bkz. kontak kapatmak. kontak kapatmak * bir tatn alan motorunu durdurmak iin kontak anahtarnevirerek elektrik devresini kapamak. * bir olayprotesto etmek iin srcler trafie kmamak, tatlaryla trafii engellemek veya bir sre bulunduu yerde kalp motoru durdurmak. kontak kurmak * (biriyle veya bir olayla) balantsalamak. kontak lens * Gzn saydam tabakasnn zerine dorudan uygulanan, grmeyi dzeltici mercek. kontak yapmak * kart elektrik tayan iki madde birbirine dokunmak. kontekst * (bir metin iinde) Szn gelii, szn n arkas, balam. * Olaylar, durumlar, ilikiler rgs, btnlk, balam. kontenjan * Bir ykmllk veya yararlanma iinde, o iin kapsamna girenlerin oluturduu belirli saydaki topluluk. * Bir maln, alm satm veya datm iinde, ilgililerin her birine den pay oran. * Bir kuruluun veya bir kimsenin seip almakta yararlanabilecei l, say. kontenjan sistemi * Dardan yurda getirilecek mallarn tr ve niceliklerini snrlandran yntem. kontes * Kontun karsnn tadunvan. konteyner * eitli eyalartamak iin uluslar arasstandartlara gre yaplmbyk sandk. kontluk * Kont unvanna hak kazandran yurtluk. kontr * Konuumluk. kontra * Kart, kar, aksi. * Kontrplk. kontra gitmek * birine zt gitmek.

kontra mizana * Drt direkli gemilerde en arkadaki direk. kontralto * Kadn seslerinin en kaln. * Sesi byle olan sanat, alto. kontrasomun * Kaptokmanters dndren somun. kontrast * Kart, aykr, zt. * Kartlk, aykrlk, ztlk. kontrat * Szleme. kontrat yapmak * szleme yapmak. kontratabla * (marangozlukta) Aacn alma orannazaltmak ve zararsz duruma getirmek iin apraz yaptrma yntemi ile hazrlanan tabla. * Aa malzemenin biim deitirmesini nlemek iin kr aacn iki yzne, elyaf ynleri kr aaca apraz veya 45 eik, aynkalnlkta astar kaplama ve yz kaplama yaptrlarak elde edilen tabla. kontratak * Karakn, karsaldr. kontratl* Szlemeli. kontratsz * Szlemesiz. kontrbas * Keman trnden, en kaln sesli yaylalg. * Kontrbas alan kimse, kontrbas. kontrbas * Kontrbas alan sanat. kontrfile * Kesim hayvanlarnda, bel kemiindeki dikensi kntnn iki yannda bulunan et dilimi. kontrgerill * Gerill glerine karoluturulmug. kontrol * Bir iin doru ve usulne uygun olarak yaplp yaplmadninceleme, denetim, denetleme. * Bir eyin geree ve aslna uygunluuna bakma. * Yoklama, arama. * Deneti, kontrolr. kontrol altna almak * hastaldurdurmak. * yangnsndrmek. kontrol etmek * denetlemek. * yoklamak, gzden geirmek. kontrol kalemi * Herhangi bir elektrik devresinin ak veya kapalolduunu iine yerletirilmikk bir lmbann yanp snmesiyle gsteren, ucu tornavidal, kalem biiminde ara. kontrol kulesi * (hava alannda) Hava trafik kontrol ilerinin ynetilmesi iin yaplm, evrenin iyice grnd olduka yksek kule. kontrol saati * Bekilerin belirli yerlerden geizamanlarnbelirleyen alet. kontrolc * Kontrol yapan, deneti, kontrolr. kontrolr * Deneti. kontrolrlk * Denetilik. kontrpiye * Sporcunun yanlma hareketi. kontrpiyede kalmak * futbolda kalecinin ters tarafa gitmesi veya hamle yapmas.

kontrplk * Telleri birbirine ters gelecek biimde en az kaplamann st ste tutkallanmasndan oluan, ince, esnek ve dayankltahta. kontrpuan * eitli melodileri birbirine uydurma sanat. kontur * (resimde) evre izgisi, nesneyi belirgin gsteren izgi. kontuvar * Bir memleketin, yabancbir memleketteki ticaret acentas. konu * Konumada, yazda, eserde ele alnan dnce, olay veya durum, mevzu. * zerinde konuulan ey, bahis. konu komu * Btn komular, birbirine yakn yerde oturan kimseler. konu mankeni * Gemibir olayn gelimesini ve sonucunu aynbiimde yanstmak zere canlandran kimse. konuu olmak * birine konuk olarak gidip kalmak. konuk * Bir yere veya birinin evine ksa bir sre kalmak iin gelen kimse, misafir, mihman. * Konakya gre asalak. konuk etmek * birini evinde bir sre arlamak. konuk evi * Resm veya zel kurulularn kendi grevlilerinin yararlanmasiin yaptrdkonut, misafirhane. konuk gelmek * bir yere veya birinin evine ksa bir sre kalmak iin gelmek. konuk kesi * Konuklarn oturmasiin hazrlanmzel yer, yiit buca. konuk olmak * bir yerde ksa bir sre arlanmak. konuk sanat * Asl programda olmayan, program detkinlie katlan sanat. konuku * Yabanckonuklarn yanna verilen, onlargezdiren, onlarla ilgilenen klavuz veya arkada, mihmandar. konukuluk * Konukunun ii, mihmandarlk. konuklama * Konuklamak ii. konuklamak * Konuk almak. * Yemee armak. konukluk * Konuk olma durumu, misafirlik. konuksever * Konuklarna iyi davranan, onlariyi arlayan ve kendisine konuk gelmesinden holanan, misafirperver, mkrim. konukseverlik * Konuksever olma durumu, misafirperverlik. konulma * Konulmak ii. konulmak * Koymak veya konmak ii yaplmak. konulu * Konusu olan, mevzulu. konum * Bir kimsenin veya bir eyin bir yerdeki durumu veya durubiimi, pozisyon. * Durum, yer, vaziyet, pozisyon. * Yeryznde bir noktann, enlem ve boylamlarn yardmyla bulunan yeri. * Bir ehrin uzak ve yakn evresiyle her trl ilikisini salayan ve ehrin gelimesini etkileyen coraf artlarnn btn. konumlama

* Konumlamak ii. konumlamak * Konum durumunu kazanmak. konumlandrma * Konumlandrmak ii. konumlandrmak * Bir rn veya hizmeti rakiplerinden ayrmak iin pazarlama almasyapmak. konumlanma * Konumlanmak ii. konumlanmak * Yerlemek, yer almak. konur * Esmer, ak kestane renginde olan. konur al * Kumral. konusuz * Konusu olmayan, mevzusuz. konu * Konmak ii veya biimi. * Konum. * Btn imknlar gz nnde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerletirilmesi biimi. konukan * Konumay, lkrdyseven, ok konuan. konukanlk * Konukan olma zellii. konulandrma * Konulandrmak ii veya durumu. konulandrmak * Savaara ve gerelerini stratejik bir blgede toplamak. konulanma * Konulanmak ii veya durumu. konulanmak * Belli bir yere veya blgeye mevzilenmek. konuma * Konumak ii. * Grme, danma, mzakere. * Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat gibi bir konuda bilgi vermek iin yaplan konuma, konferans. konuma bozukluu * Bazsesleri gerei gibi karamamaktan ileri gelen syleyi, kt telffuz etme. konuma dili * Gnlk yaayta kullanlan ve yazdilinden az ok farklarla ayrlmbulunan dil. konuma gl * Bazkonuma organlarnn gerei gibi almamassebebiyle rahat ifade edememe. konuma korkusu * Tutukluk. konuma merkezi * Beynin, konuma ilevini denetleyen blm. konuma yapmak * topluluk karsnda bir konuda konumak. konuma yetersizlii * Beklenen dzeyde veya yeterli lde konuamama. konumac * Bir toplulukta konuan kimse, hatip, konferans. konumak* Bir dilin kelimeleriyle dncesini anlatmak. * Belli bir konudan sz etmek. * Bir konuda karlklsz etmek, sohbet etmek. * Sylev vermek, konuma yapmak. * Konuma dili olarak kullanmak. * Dncesini herhangi bir ara kullanarak anlatmak. * liki kurmak veya ilikiyi srdrmek. * Belli bir biimde sylemek.

* Geerli olmak, etkin olmak. * k ve zarif grnmek. * Flrt etmek. * Becermek, uzman gibi yapabilmek. * Dargn bulunmamak. konumama hakk * Adl makamlarda suluya tannan ifade vermeme hakk. konumaya dalmak * baka eylerle ilikiyi keserek belli bir konudan sz etmek. konuturma * Konuturmak ii. konuturmak * Konumasnsalamak, konumasna yol amak. * Bir mzik aracnok gzel almak. konuu * Kolokyum. konuucu * Kusursuz, dzgn, gzel, tatlsz sylemesini bilen. konuulma * Konuulmak ii. konuulmak * Konumak iine konu olmak. * Herhangi biri konumak. konuumluk * Bir konuma sresi miktar. konut * Bir insann yatp kalkt, izamandnda kaldveya tzel kiilii olan bir kuruluun bulunduu ev, apartman gibi yer, mesken, ikametgh. konut * Bir bilimin kuruluunda temel grevi grmekle birlikte belik'ten daha az olma ve tanmlanmayan ilkel gerek, koyut, postulat: Eukleides'in "bir noktadan bir doruya ancak bir parelel izilebilir" yolundaki konutu gibi. konut belgesi * Yurttalarn bazresm ilerini yrtrken gerekli olan, oturduklaryerin muhtarndan aldklarbelge, ikametgh ilmhaberi. konut dokunulmazl * Belli hukuk artlarn dnda, kiilere ait konutlara girilmemesi, arama yaplmamasve eyaya el konulmamasdurumu. konut fonu * Toplu konut yapmiin devlete oluturulan fon. konut kredisi * Konut almak iin banka vb. kurumlardan belli bir vadeye yaylmolarak dn alnan para. konutlanmak * Konut olarak kullanmak. konvansiyon * Anlama. * Bir anayasa yapmak veya bir anayasaydeitirmek iin toplanan olaanst geici meclis. konvansiyonel * Anlama ile ilgili, uzlama ile ilgili. konveks *Dbkey, muhaddep. konveksiyon * Isyaym, iletim. konvektr* Isyayar. konvensiyonel silh * Taraflarca gc, nitelii bilinen ve klsik olarak kabul edilen nkleer ve kimyasal silh dnda kalan sava arac. konvertibilite * (para iin) Serbeste dvize evrilebilirlik. konvertibl* (para iin) Serbeste dvize evrilebilir. konvertisr

* Deitirge. konveyr * Yk havadan veya yerden tamaya yarayan ve kapaldevre alan alet. * Koruyucu gemi, refakat gemisi. konvoy * Aynyere giden tat veya yolcu topluluu, kafile. * Savagemilerince korunan yk gemileri katar. konyak * spirto derecesi yksek, zel kokulu, sarmtrak renkte bir tr ikinin patent ad. kooperatif * Ortak ihtiyalarelverili artlarla karlamak iin kurulan, kr amacolmayan ortaklk. * reticilerin, aracyortadan kararak rnlerini daha iyi artlarda pazarlamak iin kurduklarortaklk. kooperatifi * Kooperatif yesi. * Kooperatif yneticisi. kooperatifilik * Kooperatif kurma ve iletme ii. kooperatifleme * Kooperatiflemek ii. kooperatiflemek * Ekonomiyi kooperatiflere dayamak. koordinasyon * Belli bir amaca ulamak iin eitli iler arasnda balant, uyum, dzen salama, egdm. koordinat * Belirli bir molekl iinde zel bir konuma sahip bir atoma balolan atom veya atom grubu. koordinatlar * Apsis, kot ve ordinatn ortak ad. koordinatr * eitli iler arasnda dzen ve uyum salayan kimse, egdmc. koordine * Koordinasyonla ilgili. koordine etmek * uyum ve dzen salamak. kopal * Tropik blgelerde yetien, bazerguvangillerden karlan ve cil yapmakta kullanlan bir eit reine. kopanaki * El ile bir eit dantel rmek iin kullanlan silindir biimli ara. * Bu ara stnde rlen bir tr dantel. koparan * Kollargeriye sarkk cepken biiminde, beyaz keeden yaplmkaytanla ilemeli bir eit ceket. koparlma * Koparlmak ii. koparlmak * Koparmak ii yaplmak. koparp atmak * koparmak. * ilgisini kesmek, nem vermemek. kopar *Koparmak ii veya biimi. koparma * Koparmak ii. * melik bir durumda, ayaklaroynatmadan, halteri gs hizasna kaldrdktan sonra ayaklaraarak kalkma. koparmak * Kopmasnsalamak, kopmasna yol amak. * Daldan, aatan alp toplamak. * Glkle elde etmek. * Birden ve gl bir biimde balamak veya balatmak. * Zor kullanarak almak. * Birlikte koan yarystn bir aba ile hzlanp gemek. kopartlma * Kopartlmak ii.

kopartlmak * Kopartmak ii yaplmak. kopartma * Kopartmak ii. kopartmak * Koparmak iini yapmak. koparttrma * Koparttrmak ii. koparttrmak * Kopartmak iini yaptrmak. kopa * Bir giysinin iki yannbititirmeye yarayan ve metal bir halka ile bir engelden oluan ara. kopalama * Kopalamak ii. kopalamak * Kopa ile iliklemek. kopalanma * Kopalanmak ii. kopalanmak * Kopa ile iliklenmek. kopal * Kopasolan, kopa ile iliklenen. kopasz * Kopasolmayan. kopek * Rublenin yzde biri deerinde para birimi. kopil * Arsz sokak ocuu. * Pi. kopkoyu * ok koyu. kopma * Kopmak ii. kopmak * Herhangi bir yerinden ikiye ayrlmak. * Yerinden ayrlmak. * Gvdeden ayrlmak. * (grltl veya tehlikeli olaylar iin) Birdenbire balamak veya ortaya kmak. * Btn ilikileri kesilip bsbtn ayrlmak veya uzaklamak. * Uzaklamak, kurtulmak. * ok armak. * Komak, hzla gitmek. kopolimer* Kopolimerleme ile elde edilen madde. kopolimerleme * Doymambirleikler karmnn byk molekller vererek polimerlemesi. kopoy * Orta boylu, dk kulakl, tyleri ksa bir tr av kpei. kopuk * Kopmu. * Toplum kurallarna aldrmayan erkek, isiz, gsz, serseri. kopukluk * Kopuk olma durumu. * Kopua yarar davran. kopuksuz * Ara vermeden, durmakszn. kopuntu * Kopmupara, diaspora. kopup gelmek * uzak bir yerden ayrlarak gelmek. kopuz * Ozanlarn aldtelli Trk saz.

kopuzcu * Kopuz alan kimse. kopya * Bir sanat eserinin veya yazlbir metnin taklidi. * Suret karma ii. * Bir snavda sorularcevaplamak iin baka birinden veya yerden gizli yoldan yararlanma. * Yazlsnavda gizlice bakmak iin hazrlanmkt. * Taklit edilmiolan. kopya ekmek (veya yapmak) * (genellikle yazlsnavlarda) sorularcevaplamak iin gizlice bir kaynaa bakmak. kopya defteri * Mektup kopyalarnn karldince yaprakldefter. kopya etmek (yapmak veya kopyasnkarmak) * (bir yazveya eser iin) aslna bakarak aynnveya benzerini oluturmak. kopya kd * Birka kopya karmak iin beyaz ktlarn arasna konulan karbonlu kt. kopya kalemi * Yazskopya kdyla birka kda birden kan sert, mor renkli bir tr kalem. kopya mrekkebi * Yazs, zerine konulan kda ancak slatlnca kan mrekkep. kopya vermek * snavda sorulara cevap vermesi iin bir kimseye gizlice yardmda bulunmak. kopyac * Yazlsnavlarda kopya yapan renci. * zgn eser vermeyip bakalarnn eserlerini kopya eden kimse. kopyaclk * Kopya yapma ii. kopyalama * Kopyalamak ii. * Gelitirilmizel yntemlerle bir canlnn ikizini, tpksnyapma. * Baslbir malzemeyi tpkbasm yntemiyle aynen oaltma. kopyalamak * Aynsnveya benzerini oaltmak. * Bir canlnn gelitirilmizel yntemlerle ikizini veya benzerini yapmak. kopyalanmak * zdelemek, btnlemek. kopye * Bkz. kopya. kor * yice yanarak atedurumuna gelmikmr veya odun paras. * Krmz. * Byk ac, znt, sknt. kor * Kolordu kelimesinin ksaltmas: Korgeneral. kor dkmek * yannca dayanklkor durumuna girmek. kor gibi * kpkrmz, ategibi. kor gibi yanmak * ok parlamak. kora * Balca belirtisi ksa, abuk, deiken gte irade dhareketler olan bir hastalk. koral * Din ezgi veya kaynadin ezgi olan orkestra paras. koramiral * Deniz kuvvetlerinde, tmamiral ile oramiral arasndaki, kara kuvvetlerindeki korgeneralin deniz ordusundaki dengi olan amiral rtbesi. koramirallik * Koramiralin rtbesi. * Koramiralin makamve grevi. kordallar * Slomlariyi gelimiok hcreli hayvanlar topluluu.

kordiplomatik * Bir yerde bulunan eli ve elilik grevlilerinin topluluu, eliler topluluu. kordon * ou ipekten yaplmkaln ip. * Saat veya madalyon gibi eyleri asmaya yarayan ounlukla ince zincir. * nce tellerden rlen ve zellikle ev aralarnda kullanlan elektrik iletkeni. * nce uzun sralar durumunda yaplmoymalduvar veya mobilya ss. * Teneke ve inkodan yaplan eyalarn stne ss yapmak iin kullanlan ara. * Bir yere girip kmaydenetim altna almak iin grevlilerden oluturulan dizi. * Kabaran denizin kumsalda braktdknt katman. kordon altna almak * bir yere giriknlemek iin o yeri grevlilerce, korumak. kordon boyu * Denize kysolan ehirlerde kyboyunca uzanan imarlyol. kordone * Sim, gmveya ipek ipliklerin bklmesiyle hazrlanan ve el ilemelerinde kullanlan ince kordon. * katlbklmipek iplii. Korece * Kore dili. koregraf * Baleyi oluturan adm ve figrleri dzenleyen sanat. * Koreografi eserleri yazar. koregrafi * Dans admlarnn kda geirilmesi. * Bir baleyi oluturan adm, figr ve anlatmlarn btn. korekt * Doru. korelsyon * Ballam. Koreli * Kore halkndan olan (kimse). koreograf * Koregraf. koreografi* Koregrafi. korgeneral * Kara ve hava kuvvetlerinde grevi kolordu komutanlolan, tmgeneralle orgeneral arasndaki rtbe. korgenerallik * Korgeneral rtbesi. * Korgeneralin makamve grevi. korida * Boa grei. koridor * Bir yapya girmeyi salayan veya odalarbirletiren genellikle dar geit, geenek. * Gemeye yarayan dar ve uzun aralk, dehliz. * ki devlet arasndaki dar toprak paras. korindon * Birleimi alminyum oksit olan, cam parlaklnda, saydam ve trl renklerde, elmastan sonra en sert mineral. kork aprilin beinden, kz ayrr einden * eskiden halk arasnda nisan ayiin kullanlan april aynn beinde ift sren iki kz birbirinden ayracak kadar hava souk olur. korka korka * Korkarak. korkak * ok abuk ve olmayacak eylerden korkan (kimse, hayvan). korkak bezirgan ne kr eder ne zarar (veya ziyan) * iyapmaya korkan tccar, kendisini zarardan korumuolur, ama kazan da salayamaz. korkaka * Korkak bir biimde. korkaklk * Korkak olma durumu.

* Korkaka davran. korkaklk etmek * korkak davranmak. korkalama * Korkalamak ii. korkalamak * Korkar gibi olmak, biraz korkmak. korkma * Korkmak ii. korkmak * Korku duymak, rkmek, dehete kaplmak. * Kaygduymak, endie etmek. * ekinmek, saknmak, saygduymak. * Yapamamak, cesaret edememek. korktuu bana gelmek (veya korktuuna uramak) * dnlen kt durum gereklemek. korku * Bir tehlike veya bir tehlike dncesi karsnda uyanan kaygduygusu. * Kayg, znt. *Ktlk gelme ihtimali, tehlike, muhatara. * Gerek veya beklenen bir tehlike ile youn bir ackarsnda uyanan ve coku, beniz sararmas, az kurumas, kalp ve solunum hzlanmasgibi belirtileri olan veya daha karmak fizyolojik deimelerle kendini gsteren duygu. korku dalarbekler (veya arr) * korku her yerde varlnduyurur. korku damar * Kasklarda olduu sanlan, korkuyu atlatmak iin sklmasgerektiine inanlan damar. korku dmek (veya korkuya kaplmak) * endielenmek, korkmak. korku samak * herkesi korkutmak. korku vermek * korkutmak. korkudan ldrmak * arkorku yznden aklnyitirmek, delirmek. korkulma * Korkulmak ii. korkulmak * (herhangi biri) Korkmak. * Kaygduyulmak. korkulu * Korku veren, korkutan. * Kendisinden ktlk gelebilen, tehlikeli. korkulu rya (veya d) grmektense uyank yatmak evldr (veya yedir) * tehlikeli bir ie girimektense o iin salayacakazantan vazgemek daha iyidir. korkuluk * Tarlalarda, ba, bahe ve bostanlarda kularn zarar vermesini nlemek iin konulan, insana benzeyen kukla. * Dme tehlikesi olan yerlere ekilen duvar veya parmaklk. * Kendisine verilen ii yapmayan veya ancak yer doldurmaya yarayan kimse veya topluluk. korkun * ok korkulu, korku veren, dehete dren, mthi. * (herhangi bir zelliiyle) aknlk veren. * ok ar, pek ok, gl, iddetli. korkunlama * Korkunlamak ii. korkunlamak * Korkun bir duruma gelmek, korkun bir durum almak. korkunlatrma * Korkunlatrmak ii. korkunlatrmak * Korkun bir duruma getirmek.

korkunluk * Korkun olma durumu. korkunun ecele faydasyoktur * kii korkmakla kendisine gelecek bir ktl nleyemez. korkusuz * Korkusu olmayan, yrekli, pervasz. * Korku vermeyen, tehlikesiz. korkusuzca * Korkusuz olarak, korkmadan. korkusuzluk * Korkusuz olma durumu. korkutma * Korkutmak ii. korkutmaca * Korkutma amacyla yaplan (ey veya davran). korkutmak * Korkmasna yol amak. * Kaygya drmek. * Gzdavermek. korkutucu * Korku veren. korkuya kesmek * korkmak. korlanma * Korlanmak ii. korlanmak * Kor durumuna gelmek. korlama * Korlamak durumu veya biimi. korlamak * Kor hline gelmek. korluk * Kor olma durumu. * Mangal. korna * Motorlu tatlarda, bisikletlerde sesle iaret vermek iin kullanlan ve iinden hava geirilerek alnan boru, klkson. * Bu borudan kan ses. kornea * Gzde saydam tabaka. korner * Ke. korner at * \343 ke at. korner direi * Futbolda ke atnn yaplacayeri belirleyen bayrakldirek. kornet * Pistonlu orkestra algs. korneti * Kornet alan kimse. korni * Perdeleri asmaya yarayan tahta veya metalden ara. * ereve biiminde oymalknt. * Sarp, kayalk knt. kornii *Korniyapan veya satan kii. korniilik * Korniinin ii veya meslei. kornion * Kabuunun zeri prtkl, lezzetli bir tr turuluk hyar. korno * Savalarda araracolarak kullanlan, boynuz veya fil dii boru.

* Bir azlk, kendi zerine dolanmkoni biiminde uzun bir boru ve azgenie alan bir kulaklktan oluan flemeli bakr alg. koro * Tek veya ok sesli olarak yazlmbir mzik eserini uygulamak iin bir araya gelen topluluk. * Byle bir topluluun syledii sz veya ark. koro hlinde * toplu bir durumda, hep birlikte; grltl bir biimde. koroner * Kalbi ta eklinde kuatp besleyen (damarlar). korporasyon * Lonca. korporatif * Korporasyonla ilgili. korsan * Dman veya kendi ulusunun gemilerine saldran deniz haydudu. * Bakalarnn hakknzor kullanarak alan kimse. * Bir hakkizinsiz olarak kullanan. korsanlk * Korsan olma durumu. * Bir hakkizinsiz olarak kullanma. korse * Gzellik veya salk gayesiyle kullanlan esnek i giysisi. korseci * Korse yapan veya satan kimse. korsecilik * Korse yapma veya satma ii. korseli * Korsesi olan. korsesiz * Korsesi olmayan. kort * Tenis oynanan alan. korte * ktalk, flrt. korte etmek * ktalk etmek. kortej * Bir devlet bynn yannda bulunan kimseler, maiyet, maiyet alay. * Bayram, cenaze gibi trenlerde sra hlinde giden insan topluluu, alay. korteks * Beyin zar. kortizon * Bbrek st bezi kabuunun salgladhormonlardan biri. kortizonlu * Birleiminde kortizon olan. kortizonlu il * ltihaplanmada, alerjilerde ve bazkan hastalklarnn tedavisinde kullanlan, birleiminde kortizon olan il. koru * Bakmlkk orman. korucu * Orman veya kr bekisi. * Krsal blgede gvenlik glerine yardmcolan sivil grevli. korucuk * Kk koru. koruculuk * Korucu olma durumu veya korucunun ii. korugan * Aa gvdeleriyle yaplmve evresinde kazlukuru bulunan, korunmaya elverili, kare biimindeki ev. * Ateetmeye imkn verecek ekilde hazrlanmdelik ve mazgallarbulunan yer. koruk * Henz olgunlamameki zm. koruk lferi

* Austosta avlanan turfanda lfer. koruk suyu * Koruun ezilmesiyle elde edilen sv. koruk erbeti * Koruktan yaplmbazen nane veya oul otu katlan erbet. koruluk * Koru durumunda olan sk aalyer. koruma * Can gvenliinin tehlikede olduu dnlen bir kimseyi saldrlardan korumak zere grevlendirilmikii. koruma polisi * Can gvenlii tehlikede olduu dnlen bir kimseyi korumak zere eitilmive bazzel aletlerle donatlmemniyet grevlisi. koruma nsz * Balantnsz. korumak * Bir kimseyi veya bir eyi detkilerden, tehlikeden veya zor bir durumdan uzak tutmak, muhafaza etmek, vikaye etmek, syanet etmek. * Gl bir kimse veya kurulu, gsz birini veya bir eyi her trl tehlikeden esirgemek, onu desteklemek, himaye etmek. * Tehlikeye kardenetimi altnda bulundurmak, savunmak, mdafaa etmek. * Tehlikeli, zararldurumlarnlemek. * Bir eyin eskimesini, ypranmasnnlemek iin gereken dikkat ve zeni gstermek. * Sregelen bir durumun deiiklie uramasnnlemek. * Karlamak, denk gelmek. korumalk * Koruma salayan ey. korun * st derinin en dtabakas. korun dokusu * Korun tabakasnve bu tabakann deiimiyle oluan trnak, boynuz vb. yi yapan doku. korunak * Korunmak iin yaplmyer; snlan, saklanlan yap, maara gibi yer. * Koruyan, esirgeyen, saklayan yer veya kimse. korunakl* Korunaolan. korunaksz * Korunaolmayan. koruncak * Ambaljlanan maldetkilere karkorumak iin ambalj atsna aklan tahta, kontrplk vb. malzeme, mahfaza. korunga * Yaban yonca, tirfil. korungalk* Tirfil tarlas. korunma * Korunmak ii. korunma grmek * anlayveya hogr ile karlanmak. korunmak * Kendini korumak, snmak, saknmak. * Korumak iine konu olmak. korunum * Korunmak ii, muhafaza. korunumlu * Mekanik enerjisini deimez kalan (sistem). koruyucu * Korumak iini yapan, gzetici, hami. * Koruyan kimse, muhafz. * Asaladortamda yok eden, onun konakya ulamasna engel olan (il veya ilem). koruyucu hekimlik * Hastalk ortaya kmadan nce alnacak nlemlerle ilgilenen hekimlik dal. koruyucu nsz

* Trkede nl ile biten bir kelimeye nlyle balayan bir ek getirilince araya giren -y- nsz: Anne-y-e, evde-y-iz gibi. koruyuculuk * Korumak ii, himaye. koruyu * Korumak ii veya biimi. korvet * Denizaltlara karzel olarak silhlandrlan bir eit kk savagemisi. korza * Denizin iinde iki zincirin biribirine dolamas. kosa * Bir eit uzun saplorak. kosins * Tmler ann sins, (cos). koskoca * ok byk, muazzam. * Boyca uzun. koskocaman * ok byk, ok iri, muazzam. * Geni, byk, kalabalk. kosmos * \343 kozmos. kostak * Zarif, kibar, alml, gzel giyinmi, yakkl. * Yiit, kabaday, yrekli. kostaklanma * Kostaklanmak ii. kostaklanmak * Zarif, kibar grnmeye almak, alm satmak, gsteriyapmak. koster * Kylimanlararasnda seferler yapmak zere ina edilmive donatlmkk yk gemisi. kostik * Hayvan ve bitki dokularnyakan, andran. kostm * Ceket, pantolon ve bazen de yelekten oluan erkek takm giysisi. * ounlukla sokakta giyilmek iin dikilmikadn giysisi. kostmc * Kostm diken, hazrlayan veya satan (kimse). kostml * Kostm giymiolan. * Allmve gnlk giysilerin dnda bazzel giysiler giyilen. kostmlk* Kostm yapmaya elverili. koa * ift, e, ikiz. * Hep birlikte. koa karmak * birlikte yalanmak (yeni evlenenlere dilek olarak sylenir). koa koa * koarak. koa * sim cmlelerinde zne ile yklemi birletiren, ykleme olumluluk veya olumsuzluk, sreklilik, kesinlik, gl ihtimal kavramlarveren -dr/-dir eki veya deil kelimesi. koalk * Koa olma durumu. koalt * ki hayvanbirbirine koma veya balama. koam * Avu. * ki avu dolusu. koamlama * Koamlamak ii.

koamlamak * ki elle avulamak. koar adm* Toplu jimnastikte yaplan hafif tempolu kou. * Hzladmlarla, koarcasna. koin * Ar, hareketsiz, bol ve kabark tyl bir tavuk rk. koma * Komak ii. * Sazla okunmak iin hece ls ile yazlm, ilk parasnn birinci, ikinci ve drdnc dizeleriyle teki paralarn drdnc dizeleri birbiriyle, kalan dizeler de kendi aralarnda uyakl, konularsevgi ve doa olaylarolan bir halk iiri. * Bir halat, aacpekitirmek iin yanna konulan halat veya aa. komaca * Birbirini kovalayarak oynanan bir ocuk oyunu. komak * Adm atlarnartrarak ileri doru hzla gitmek. * Bir yere ivedilikle gitmek. * Bir ile ok ilgilenmek, kouturmak. * Kouya kmak. * (ardndan veya peinden zarflaryla ) Kovalamak, stne dmek, izlemek. komak * Birlikte igrmesi iin bir eyi baka birinin yanna katmak, arkadaolarak vermek. * Hayvanekecei eye balamak. * art ileri srmek. * Birini, bir ite grevlendirmek. konil * Krmz bceinin gzel ll boya karlan bir tr, kabuklu bit (Coccus coeti). koturma * Koturmak ii. koturmak * Komak iini yaptrmak. * abucak gndermek. * abalamak, uramak. koturulma * Koturulmak ii veya durumu. koturulmak * Komak ii yaptrlmak. kou * Koarak yaplan yar. * At yar. kou at * Kou iin yetitirilmiat. kou koparmak * hzla kouvermek, abucak atlp gitmek. kou yolu * Salklyaam iin orman ilerinde veya yol kenarlarnda zel olarak dzenlenmierit hlinde toprak yol. koucu * Kouya katlan yar. kouk * Nazm, manzume. * Koma, trk. koul * art. * Bir antlamada belirlenen hkmlerden her biri. * Bir eyin kendi zelliini kazanmasiin, bulunmasgereken durum, gerekli olan zellik. koullama * artlamak ii. koullamak * artlduruma getirmek. koullandrma * artlandrmak ii, artlandrma.

koullandrmak * artlandrmasna sebep olmak, artlandrmak. koullanma * artlanmak ii. koullanmak * artlara balkalmak, artlanmak. koullu * artl, merut. * artlanmolan (ey). koullu tepke * Doal olmayan, sonradan kazandrlan tepkenin bir uyaran karsnda ortaya kmasbiiminde beliren tepke, artlrefleks. koullu yan cmle * artlyan cmle. koulma * Koulmak ii. koulmak * Komak (II) ii yaplmak. * Srlmek, gnderilmek. *Herhangi biri komak (I). koulsuz * artsz. koulsuz tepke * Herhangi bir artlandrma srecinin banda belirli bir uyaranla salanan doal tepke, artsz refleks. koum * Araba hayvannn kaytakm. * Hayvann arabaya koulmas. koum at* Arabaya koulan at veya hayvan. koum hayvan * \343 koum at. koum takm * \343 koum. koumcu * Araba hayvanlarnn kayblmn yapan kimse. koumlu * Koum geirilmi, koulmu(hayvan). koun * Asker, yan yana durmuasker dizisi, saf. * Yan yana dizilmiinsanlarn oluturduu dizi. * Kou, yar. koun balamak * koun durumuna girmek, saf tutmak. koun koun * Dizi dizi, sra sra. kountu * Bir adamn yannda bulunanlar, yardaklar, tayfa. koua koua * Kouarak. kouma * Koumak ii. koumak * Birlikte ve birden komak. * Kouturmak. kouturma * Kouturmak ii. kouturmak * Bir ii izlemek veya birok ii yapmak amacyla srekli olarak gidip gelmek, koumak. kout * (iki veya daha ok doru iin) kier ikier ayndzlem iinde bulunan ve kesimeyen, muvazi, paralel. * Aynzaman iinde gelien, aynzellikleri gsteren (olay, dnce vb.), paralel. koutuluk

* Kiide, ruhsal olaylarla, bedensel olaylar arasnda koutluk bulunduunu ileri sren reti, paralelizm. koutlatrma * Koutlatrmak ii. koutlatrmak * Birine kout duruma getirmek, paralelletirmek. koutluk * ki izginin kout olmas, paralellik, muvazat. * (olay, dnce vb. iin) Aralarnda benzerlik bulunmasdurumu. kot * Giysi yaplan bir tr pamuklu kuma. * Bu kumatan yaplan (giysi). kot * Temel ile zemin arasndaki ykseklik. kota * Bir lkede kontenjan sisteminden ithal edilecek mallarn eitlerini ve eit oranlarnveya miktarlarn gsteren liste. * Bazlkelerde, sinemalarda belirli bir sre oynatlmaszorunlu olan yerli film saysnn yabancfilmlere oran. kotan * Pulluk, byk saban. kotarlma * Kotarlmak ii. kotarlmak * Kotarmak ii yaplmak. kotarma * Kotarmak ii. kotarmak * Pien yemei baka kaba boaltmak. * Bir ii tamamlamak, bitirmek. * Yemek iin hazrlk yapmak. kotlama * Kotlamak ii. kotlamak * Kotlarla gstermek. * Bir harita veya taslaktaki miktarn kotlarnkoymak, rakamlamak. kotlet * Pirzola. kotletpane * Galeta ununa bulanarak yada kzartlmpirzola. koton * Pamuktan yaplmolan (kumavb.). kotonperle * briim gibi parlak ve kalnca, bir cins pamuk iplik. kotra * ounlukla bir direkli, randasolan, ince gvdeli yelkenli. kotra * Irmak ve gl azlarnda kurulan ve ince kazklarla kamlardan yaplma dalyan. kov * Yerip ekitirme, gybet. kov etmek* yerip ekitirmek. Kova * Zodyakta Olak ile Balk burlararasnda bulunan bir bur. Zodyak. kova * Genellikle su veya sulu eyleri iine koyup tamaya, kuyudan veya denizden su ekmeye yarayan stnden kulplu kap. * Futbolda ok gol yiyen kaleci veya takm. kova * Bataklklarda yetien bir eit saz, hasr otu. kova kova * Kovalar dolusu, kova stne kova dolusu. kova olmak

* ok gol yemek. kovalama * Kovalamak ii. kovalamaca * Ebenin, yanna gizlice sokulup koluna vurankovalayp yakalamaya almasbiiminde oynanan bir ocuk oyunu. kovalamak * Kovmak. * Kaann arkasndan komak, yakalamaya almak. * Bir eyin arkasna dp elde etmeye veya bir sonuca balamaya almak, izlemek, takip etmek. * Yarta, kamakta olan koucu veya koucularyakalamaya almak. kovalan* Kovalanmak ii veya biimi. kovalanma * Kovalanmak ii. kovalanmak * Kovalamak iine konu olmak. kovalay* Kovalanmak ii veya biimi. kovalk * Sazlk yer. kovan * Fiein kapsl, barut ve kurun tayan yuva blm, kapk. * Arlara barnak olarak yaplan, trl biimdeki tahta, sepet veya sandk. * Yayk. kovan anahtar * Altve sekiz ke cvatalarskmak ve skmek iin kullanlan anahtar. kovan otu * Oul otu. kovanlk * Bkz. arlk (II). kovboy * Amerika'da sr obanlarna verilen ad. kovboyculuk * Kovboyculara zenme durumu. kovcu * Sz getirip gtren, arkadan ekitiren, fitneci, fiti, gammaz. kovculuk * Kovcu olma durumu, fitnecilik, fitilik, gammazlk. kovdurma * Kovdurmak ii. kovdurmak * Kovmak iini yaptrmak. kovlama * Kovlamak ii. kovlamak * Birinin yaptii, syledii sz yermek, ktlemek, birisini yerip ekitirmek, fitlemek, gammazlamak. kovma * Kovmak ii. kovmak * Sert veya kk drc szlerle gitmesini sylemek, savmak. * Bir yerden srp karmak, kovalamak. * ine son vermek, grevinden atmak, uzaklatrmak. * Varlna son vermek, ortadan kaldrmak. * zlemek. kovucuk * Bitkilerde, mantar tabakaszerinde, snger dokunun kalnlamadyerlerde oluan ve bitkinin solunumuna yardm eden kk deliklere verilen ad, adese. kovuk * Bir eyin oyuk durumunda bulunan i blm. kovulma * Kovulmak ii veya biimi.

kovulmak * Kovmak iine konu olmak veya kovmak ii yaplmak. kovulu * Kovulmak ii veya biimi. kovuntu * Kovulmukimse, matrut. kovu * Kovmak ii veya biimi. kovuturma * Kovuturmak ii. * Sulu sanlan biri iin yaplan soruturma ve aratrma, takibat, takip. kovuturma amak * kovuturmak ilemine balamak. kovuturma yapmak * kovuturma ilemini yrtmek. kovuturmak * Sulu olduu ileri srlen biri iin gerekli aratrma ve soruturmayyapmak, takip etmek. koy * Denizin, gln kk girintiler biiminde karaya doru sokulduu yer, kk krfez. koyacak * ine te beri koymaya yarayan ey. koyak * ki dan arasnda kalan byk ukur, vadi. * Dalar ve kayalklarda olumudoal ukur. * Karalarda akarsu andrmasyla olumu, bir yne doru eimli, uzunluuna ukurluk. koyar * ki akarsuyun birletii yer. koycuk * Kk koy. koyduum yerde otluyor * uzun sredir hibir ilerleme gstermeyenler iin sylenir. koydunsa bul! * arandhlde bulunamayan eyler veya bulunmasgereken yerde bulunmayan kimseler iin kullanlr. koydurma * Koydurmak ii. koydurmak * Birinin bir eyi bir yere koymasnsalamak. koygun * Dokunakl, etkili, ili, ackl. koyma * Koymak ii. koyma akl * Tecrbe edilmemi, etkisi ksa sren, o an iin ortaya atlmbir tr nasihat. koymak * Bir eyi bir yere brakmak, belli bir yere yerletirmek. * Bir kimseyi ie yerletirmek, birine isalamak. * Brakmak. * Katmak, eklemek. * Yazmak (imza, tarih, adres). * Uyulmasgereken kurallarbelirlemek, ortaya karmak. * Etkilemek, dokunmak. * (btede) Bir ey veya kimse iin kullanmaybelirlemek, ayrmak. * Brakmak, terk etmek. koynuna almak * biriyle beraber yatmak. * biriyle sevimek iin yatmak. koynuna girmek * biriyle yatp sevimek. koynunda ylan beslemek * bir yaknndan ihanet grmek. koyu * Younluundan dolayg akan, sulu kart.

* Karaya kaan (renk), ak kart. * (baznitelikler iin) Ar. * Derin, hareketli. koyu gri * Ak siyaha yakn gri, grinin bir ton koyusu. koyu kahverengi * Karaya yakn kahverengi, kahverengini bir ton koyusu. koyu kr * Krlamann ilk devresinde meydana gelen koyu renkli at donu. koyu krmz * Bordoya yakn krmz, krmznn bir ton koyusu. koyu koyu * (renk iin) yice koyu. koyu koyu dnmek * uzun uzun veya derin derin dnmek. koyu lcivert * Karaya yakn lcivert, lcivertin bir ton koyusu. koyu mavi * Mavinin bir ton koyusu. koyu pembe * Pembenin bir ton koyusu. koyu sar* Sarnn bir ton koyusu. koyu yeil * Karaya yakn yeil, yeilin birka ton koyusu. koyulama * Koyulamak ii. koyulamak * Koyu duruma gelmek. * Derinlemek, hararetlenmek, arduruma gelmek. koyulatrma * Koyulatrmak ii. * yi bir grnt veremeyecek kadar zayf olan bir film parasnn kimyasal ilemlerle glendirilmesi ii. koyulatrmak * Koyu duruma getirmek. koyulma * Koyulmak ii. koyulmak * Koymak iine konu olmak. * Koyulamak. * Girimek, balamak, teebbs etmek. koyultma * Koyultmak ii. koyultmak* Koyu duruma getirmek. * Bir konumaytat alnr biimde uzatmak. koyuluk * Koyu olma durumu. koyun * Gevigetirenlerden, eti, st, yapasve derisi iin yetitirilen evcil hayvan (Ovis aries). * Verilen buyruklara uyan, kendi kiiliini gsteremeyen kimse. koyun * Gsle giysi aras. * (yatmakta iken) Kollar aras, kucak. * Koruyucu, efkatli evre. koyun bakl * Bn bakl, budala, akn. koyun can derdinde, kasap yaderdinde * Bkz. keiye can kaygs, kasaba et (veya ya) kaygs. koyun dede * Alk, aptal. koyun eti

* Kesilmikoyunun paralanp satlan eti. koyun gibi * budala, akn. * karar ve davranlarnda bakasna bamlolan, bakasna uyan. koyun kaval dinler gibi dinlemek * hibir ey anlamadan dinlemek. koyun koyuna * (yatmakta iken) Birbirine sarlmbir durumda. koyun mantar * Bir eit mantar, koyun gbei. koyuncu * Koyun besleyen veya alp satan kimse. koyunculuk * Koyun beslemek veya alp satmak ii. koyungbei * Bir eit mantar, koyun mantar. koyungz * Birleikgillerden, beyaz ve iri bir papatya tr (Matricaria parthenium). koyuntu * Sknt, znt, keder. * Sopa, baston koymaya yarayan yer. koyunun bulunmadyerde keiye Abdurrahman elebi derler * istenilen nitelikteki ey bulunamaynca onun daha dk nitelikte olanna da razolunur. koyunyn * Bir tr snger, bal petei. koyut * Konut (II). koyuverme * Koyuvermek, koyvermek ii. koyuvermek * Salmak, serbest brakmak. * Oluruna brakmak. koyverme * Koyuvermek. koyvermek * Koyuvermek. koz * Ceviz. * skambil oyunlarnda dier ktlaralabilen, onlara stn tutulan belirli renk ve iaretteki kt. * Baarfrsatolan elverili durum, saldrve savunma frsat. koz helva * Ceviz ve ekerle yaplan adalbir tr helva. koz helvac * Koz helvasyapan veya satan kimse. koz helvas * Koz helva. koz krmak * oyunda elindeki kozlardan birini kullanmak. koz vermek * imkn tanmak, elverili durum salamak. koza * inde tohum veya krizalit bulunan koruncak. koza ekmek * kozaytemizleyip ayklamak. kozac * pek kozasalp satan kimse. kozaclk * Koza ileme ii. * pek kozasalp satma ii. kozak * Kozalak. * Metalden yaplmiine antlama ve padiah mektuplarnn konulduu kutu.

kozalak * Koza. * Kozalakllarn ou dibi yuvarlak, tepesi koni biiminde ve odunsu dokulu meyvesi. * Bal mumu zerine baslmmhrn bozulmamasiin zerine yaptrlan fil diinden kapakk. * Olmam, kuru, ham meyve. kozalakllar * Ak tohumlulardan, yapraklarinemsi, yemileri kozalak biiminde, porsukgilleri, servigilleri, amgilleri iine alan bir bitki takm, ine yaprakllar. kozalaks* Kozalaa benzeyen, kozalak grnnde olan. kozalaksbez * Beynin altnda bulunan kk bir bez. kozal * Kozasolan. kozasna ekilmek * evreyle ilikisini kesmek, hibir eye karmamak. kozasz * Kozasolmayan. kozmetik * Cildi ve salargzelletirmeye, diri tutmaya yarayan her trl kokulu madde. kozmik * Evrenle ve onun genel dzeniyle ilgili. * Haber alma ile ilgili. kozmik nlar * Yldzlar arasuzaylardan gelerek atmosfere giren, kaynaklarkesinlikle bilinmeyen nlar. kozmik madde * Evreni oluturan madde. kozmogoni * Evren doumu. kozmogonik * Evrenin doumuyla ilgili. kozmografya * Gk biliminin, matematik ve fiziin yalnz temel kavramlarndan yararlanarak en bellibalolaylarele alan dal. kozmoloji * Evren bilimi. kozmolojik * Evren bilimsel. kozmonot* Uzay adam, astronot. kozmopolit * eitli uluslardan kimseleri barndran, iinde bulunduran. * Kozmopolite zg olan. * Ulusal zelliklerini yitirmikimse. kozmos * Evren. kozu kaybetmek * istediini yapabilme imknnyitirmek. kozunu oynamak * elindeki en stn ve son imknkullanmak. kozunu paylamak (veya pay etmek) * aralarndaki anlamazlzora bavurarak zmlemek, sona erdirmek. kek * Kadn klna girip engi gibi oynayan erkeklere verilen ad. * Ar baldavranlarolmayan kimse. keke * ou karcar veya arlama makamnda, kvrak ve en oyun havas. keklik * Kek olma durumu veya kein yapti. * Kek gibi davranma durumu. kfte * Genellikle kylmetten, bazen de tavuk, balk veya patatesten yaplan, trl biimlerde piirilen yemek.

kfteci * Kfte yapp satan kimse. * Kfte satlan veya yenilen yer. kftecilik * Kfte piirip satma ii. kftehor * Sevgiyle sylenen paylama sz. kftelik * Kfte yapmaya elverili (kyma). kfter * zm rasyla niasta kaynatlarak ve tepsilere dklp kesildikten sonra kurutulan bir eit pestil. kfterlik * Kfter yapmak iin zel olarak ayrlan zm veya ra. kftn * Srlara yedirilen susam veya keten kspesi. khne * Eskiyip ypranm, bakmsz kalm. * inde yaanlan zamana gre geride kalm, eskimi, ad. khneleme * Khneme. khnelemek * Khnemek. khnelik * Khne olma durumu. khneme * Khnemek ii. khnemek * Eskimek, modasgemek. * Geersiz bir duruma gelmek, adkalmak. kk * Bitkileri topraa balayan ve onlarn, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz blm. * (bazeylerde) Dip blm. * (kkyle ve sapyla karlan bitkilerde) Tane. * Dip, temel, esas. * Kaynak, kken. * Bir kimseyi bir yere balayan manev temel glerin btn. * Kelimenin her trl ekler karldktan sonra kalan anlamlblm: Yaptrmak kelimesinde kk, yapblmdr. * Olaan artlarda evresinden yaltlamayan, ancak birok tepkimede nitelik deitirmeden geebilen atom kmesi. * (denklemde) Bilinmeyenin yerine konulduunda uygun den gerek veya birleik deer. kk * Sazkurmaya yarayan burgu, kulak. * Sap. * Ssende olduu gibi, her yl kk sren ve yer stne sap karan ok yllk yer altgvdesi. kk bacakllar * Kk biiminde, yalancayak denilen protoplzma uzantlaryla hareketlenen, besinlerini bulan, amipleri, gnsleri, deliklileri ve nllariine alan tek hcrelilerden bir snf. kk bilgisi* Kken bilimi. kk boyas * Kk boyasgillerden, 1-2 m uzunluunda, algrnnde, gvdesi sert dikenli, ok yllk bir bitki, kzl boya, kzl kk (Flubia tinctorum). Bu bitkinin srngen ve krmzrenkteki kk saplarboyaclkta kullanlr. * Bu bitkinin kklerinden elde edilen krmzmssarbir boya, kk krmzs, alizarin. kk boyasgiller * Bitiik ta yaprakliki eneklilerden, yapraklarkarlkl, meyveleri zeytinsi olan ve kahve aac, kk boyas, knakna, yourt otu, altn kk gibi birok cinsleri ve bunlara baldrt bin kadar tr iine alan bir familya. kk doraycs * Yedek besin maddelerini kklerinde toplayan, pancar, algam gibi kk yemlerin doranmasiin kullanlan, bazen temizleme kafesi de bulunan zel bir alet. kk iareti* Herhangi bir kuvvete nc kuvvet diyelim, ykseltildiinde rnein "8 saysnveren 2 says8'in nc kuvvetten kkdr" denir; bylece, 481 gibi bir ifadede 81 in drdnc kuvvetten kkn, yani 3 saysnanlatr.

Bir a saysverildiinde a=b2 eitliini salayan b saysna, "a'nn kare kk" veya "ikinci kuvvetten kk", bu eitlik a=b3 biiminde olursa "a'nn kp kk" veya "nc kuvvetten kk" denir ve bunlar yle gsterilir: 2a , 3a bu ifadelerde kullanlan krk izgi biimindeki iarete kk iareti denir. kk kaplama * Aacn kklerinden elde edilen, gzel desenli bir kaplama eidi. kk krmzs * Kk boyas, alizarin. kk kurdu * Danaburnu. kk mantar * Mee, am ve fndk gibi aalarn kklerinde yerleen, iplik grnnde bir mantarn emeciyle, kkn ortak yaama biimindeki birlemesinden oluan mantar. kk salmak * iyice tutunmak, salamlamak, yaylmak, kklenmek. * bir yere iyice yerlemek. kk sap * Ssende olduu gibi, her yl kk sren ve yer stne sap karan ok yllk yer altgvdesi. kk sapl* nci iei beya erelti gibi ok yllk kk sapbulunan bitki. kk skmek * ok etin igrmek. kk sktrmek * uratrmak, glk karmak. kk * l yapmnda kullanlan trl kk, kabuk, iek, yaprak gibi eyleri satan kimse. kkk * Ana kkn dallanmasyla oluan ikincil kk. kken * Kavun, karpuz, kabak gibi bitkilerin toprak stnde yaylan dallar. * Bir eyin kt, dayandtemel, biim, sebep veya yer, mene. * Soy, asl. * Bir maln retildii veya yapld, alnd, getirildii yer, mene, orijin. * Tulumbachortumlarnn u ksmndaki sarmaden sap. kken belgesi * Bir maln hangi lkeden getirildiini gsteren belge, mene ahadetnamesi. kken bilimci * Kken bilimi ile uraan dil bilimi, etimolog. kken bilimi * Bir dildeki kelimelerin kaynangsteren, ne zaman ortaya ktklarn, nereden geldiklerini, hangi evrelerden getiklerini aratran; kelimelerin hem biim hem anlam tarihini ele alan dil bilimi dal, etimoloji. kken bilimsel * Kken bilimi ile ilgili, etimolojik. kkenlenme * Kkenlenmek ii. kkenlenmek * Kkeni olmak, kkene sahip bulunmak. kkenli * Kkeni olan. * Belli bir kaynaktan kmolan, bir kaynaa dayanan. kkensel * Kkenle ilgili olan. kkensiz * Kkeni olmayan. kkertme * Kkertmek ii veya durumu. kkertmek * Kklemek. * Fide, sebze veya asma ubuunun ufaklarnkkyle kararak baka yere dikmek. kkleme * Kklemek ii. * Tarla yapmak iin ormanda alan yer. kklemek

* Aa veya bitkiyi kk ile birlikte topraktan karmak, kkertmek. * Toprakta kalan bitki kklerini ayklamak. * Baubuklarnveya fidanlarkklendirip dikmek. * Minder, ilte gibi eylerin iki yzn yer yer dikilerle tutturmak. * nce sa rglerinden birkanyeniden bir arada rmek. kklemek * (saz) Kurmak. kklendiri * Kklendirmek ii veya biimi. kklendirme * Kklendirmek ii. kklendirmek * Bir aacn ayerini, afilizinin kk salmasiin topraa gmmek. * Kk vermesini salamak. kkleni * Kklenmek ii veya biimi. kklenme * Kklenmek ii. kklenmek * (bitki iin) Kk olumak; kk salmak, kk tutmak. * Kkl, temelli bir biimde yerlemek. kkleme * Kklemek ii. kklemek * Gl bir biimde yerlemek, yer etmek, kk salmak. kkletiri* Kkletirmek ii veya biimi. kkletirme * Kkletirmek ii. kkletirmek * Kklemesini salamak. kkl * Kk olan. * Kklemi, iyi yerlemi, kalcolan, esasl. * Soylu, soyu sopu belli, iyi tannan. kkl aile * Eskiden beri bilinen ve iyi tannan aile. kknar * amgillerden, yksek blgelerde yetien, ine yapraklarksa, yassolan, reineli ve kozalaklbir orman aac(Abies). kknar sakz * Kknar kozalaklarndan elde edilen sakz, kknar reinesi. kksel * Kkle ilgili. kks * Cier otlarnda ve yosunlarda kk andran, bitkinin tutunmasna yarayan blm. kksz * Kk olmayan. * Temeli, dayanaveya gereklii olmayan. kkszlk * Kksz olma durumu. kkten * Yzeyde kalmayp derine inen, asl konuyu da iine alan, kkl, cezr, radikal. kkten iekli * iekleri kk saptan veya kk yanndan sren bitki eitlerine denir. kkten dinci * Kkten dincilik yanlsolan kimse. kkten dincilik * Kurulu dzenin temellerini din kural ve inanlar dorultusunda deitirip uygulamadan yana olan tutum veya reti. kkten srme * Niteliini soydan alm, tredi olmayan, soylu.

kktenci * Kktencilikten yana olan, kktencilik yanls, radikal. kktencilik * Bilimde, dinde, siyasette kkten yenilikler yapma eilimi, radikalizm. * Ele alnan konunun temel sebeplerine, kklerine kadar inen dnce biimi, radikalizm. * Yaama biimlerini, yaama ilikilerini eletirip kkten deitirme eiliminde sonuna kadar giden gr. * Kurulu dzenin temellerine ynelik toplumsal ve ekonomik deitirmelerden yana olan tutum veya reti, radikalizm. kkte * Aynkkten gelen eitli yapve grevdeki kelimeler: Sevgi, sevin, sevme; vergi, verim, veri; balk, balang, baargibi. kktetmle * Fiille aynkkten olan tmle: algalmak. Ekin ekmek gibi. Kktrke * Gktrke. kk kaznmak * bir daha ortaya kamayacak biimde yok edilmek. kknden halletmek * herhangi bir konuyu veya sorunu temelden zmlemek. kkne kibrit suyu * "yerin dibine batsn!", "lsn, kahrolsun!" anlamlarnda ilenme sz. kkne kibrit suyu dkmek (veya kkn kurutmak) * bir daha ortaya kamayacak biimde yok etmek. kkn (veya kknden) kazmak * bir daha reyemez duruma getirmek, hibir kalntsnbrakmamak, yok etmek. kler * Tanelere zarar veren bir buday hastal. kle * Savata tutsak alnan, yabanclkelerden zorla karlp zgrlkten mahrum braklan veya bakasndan satn alnan erkek, kul, esir I. * Birinin emri altnda bulunan, zgr olmayan kimse. * Herhangi bir eye arderecede balolan kimse. kleci * Karncalarn baka trlerin yuvalarntalan etmesi durumu. kleleme * Klelemek ii. klelemek * Kle durumuna gelmek. kleletiri * Kleletirmek ii veya biimi. kleletirme * Kleletirmek ii. kleletirmek * Kle durumuna getirmek. kleli * Klesi olan. klelik * Kle olma durumu, esirlik, kulluk, esaret. klelik dzeni * Eski alarda klelerin baretim gc olarak kullanldrejim. klemen * Klelerden kurulan bir asker snf. * Birinin sahip olduu kle veya karava. klen olaym! * yalvarma anlatr. kleniz (veya kleleri) * sz syleyen erkek tarafndan sz sylenen kimseye arbir sayggsterilmiolmak iin ben zamiri yerine kullanlrd. * saygamacyla, biri, yaknlarndan sz ederken onlaranlatan kelimelere de bu sz katlr. klesiz * Klesi olmayan. klk

* ve yk hayvan. kmbe * Un, tuz ve yaile yourulan hamurun kzgn kle gmlmesi yoluyla elde edilen ekmek. kme * Papatya ve ay ieinde olduu gibi, sapn yasslamve genilemiucu zerinde ieklerin yan yana toplanmasbiimindeki iek durumu. kmr * Karbonlu maddelerin kapalve havasz yerlerde iin iin yanmasndan veya ok uzun sre derin toprak katmanlaraltnda kalp birtakm kimyasal deimelere uramasndan oluan, siyah renkli, bitkisel kaynakl, iinde yksek oranda karbon bulunan katyakt. * Koyu kara rengi belirtmek iin kullanlr. kmr baa vurmak * kmrn iyi yanmamasndan kan karbon oksidiyle zehirlenmekten baarmak. kmr gibi * simsiyah. kmr kalem * \343 fzen. kmr kayas * Kaya balcinsinden kara renkli bir balk. kmrc * Kmr alp satan veya odun kmr yapan kimse. * Vapurda, fabrikada vb.de ocaa kmr tayan ii. kmrc rana dnmek * yz, st basiyah lekeler iinde kalmak. kmrclk * Kmrc olma durumu veya kmrcnn yapti. kmren * Sarmsaa benzer bir yaban otu, yaban sarmsa(Allium rotuntum). kmrleme * Kmrlemek ii. * Bitki kalntlarnn kmre dnmesine yol aan doal olay. kmrlemek * Kmr durumuna gelmek. kmrletirilme * Kmrletirilmek ii. kmrletirilmek * Kmr durumuna getirilmek. kmrletiri * Kmrletirmek ii veya biimi. kmrletirme * Kmrletirmek ii. kmrletirmek * Kmr durumuna getirmek. kmrl * Birleiminde kmr olan. * Yakt olarak kmr kullanan. kmrlk * Kmr saklanan veya konulan yer. km * Manda, su sr, camz. kpee atsan yemez * (yiyecek iin) ok kt. kpee hot, kediye pit dememek * kendisine zarar verenlerden korunmak iin en kk bir tepkide bulunmamak. kpei balasan durmaz * yaamaya elverisiz yerler iin kullanlr. kpein azna kemik atmak * kargelerek barp aran birini susturmak iin ona bir kar salamak. kpek * Kpekgillerden, boy ve biim bakmndan pek ok cinsleri olan, ok iyi koku alan, sadk; bekilik, avclk gibi iler iin beslenen memeli hayvan (Canis familiaris). * Aalk niyetlerle yaltaklanan veya davranlarkt olan kimse iin svg sz olarak kullanlr.

kpek bal * Kpek balklarndan, gvdesi mekik biiminde, burun ksmsivri, solunga yarklarboynun iki yannda bulunan, kkrdakl, yrtcbalklarn genel ad(Mustelus mustelus). kpek balklar * Omurgalhayvanlardan balklar snfna giren bir takm. kpek dii* Azdileri ile kesici diler arasnda, iki yanda ve altlstl birer tane bulunan sivri di. kpek gibi * ok yaltaklananlar iin sylenir. kpek memesi * Koltuk altnda kan iltihaplban. kpek sarmsa * Yaban sarmsa. kpek soan * Yaban sarmsa. kpek soyu * "Alak, soysuz" anlamna gelen bir svg. kpek zm * t zm. kpek yese kudurur * ok ar ve onur krcszler iin sylenir. kpekayas * Ballbabagillerden, iekleri sap evresinde demet durumunda toplanm, trlbirok tr olan bir bitki (Marrubium vulgare). kpekgiller * Kpek, kurt, akal, tilki gibi et obur memelileri iine alan hayvan familyas. kpekkuyruu * Alttaki grei, sarmadan kurtulmak zere dnerken, rakibinin srtnyere getirmek iin, onu enesinden, alnndan veya grtlandan elle ekip srtnyere getirmeye alma. kpekle yatan pire ile kalkar * uygunsuz kiilerle ilikide bulunmann doal olan kt sonucunu anlatr. kpekleme * Kpeklemek ii. kpeklemek * ok yorulmak. * Varlk, g ve salk ynnden dknlemek. kpekleni * Kpeklenmek ii veya biimi. kpeklenme * Kpeklenmek ii. kpeklenmek * Yalvarp yaltaklanarak aalk bir duruma dmek. kpeklei* Kpeklemek ii veya biimi. kpekleme * Kpeklemek ii. kpeklemek * Onurunu yitirip yaltaklanmak. kpekli * Kpei olan. kpeklik *Kpeke davranma, kpek gibi yaltaklanma. kpekolu * Bkz. kpolu. kpekolu kpek * Kpolu svgsnn pekitirilmibiimi. kpeksiz * Kpei olmayan. kpeksiz ky bulmuda omaksz (veya deneksiz) geziyor * kendisine engel olacak, karkacak kimse olmadiin istedii gibi davrananlara sylenir. kpeksiz kye (veya srye) kurt iner (veya girer) * koruyucusuz kalan yere veya lkeye dman girer.

kpolu * "Hain", "dzenbaz" anlamnda kullanlan svg. * Kurnaz, iini bilir, zeki kimseler iin sevgiyle sylenir. kpoluluk * Kurnazlk, dzencilik. kpr * Herhangi bir engelle ayrlmiki yakaybirbirine balayan veya trafik akmnn, baka bir trafik akmn kesmeden stten gemesini salayan, ahap, kgir, beton veya demir yap. * Geminin nn iyice grecek bir ykseklikte, sancaktan iskeleye kadar kurulan kumanda yeri. * ki ey arasnda baveya ilikiyi salayan ey. * Olmayan dilerin yerini tutmak veya takma dileri azdaki dilere salam tutturmak amacyla yaplan di protezi. * Grete omuzlaryere dedirmemek iin ayaklarve alnyere dayayp beli yukarkaldrarak alnan durum. * Vcudun, srt yere dnk olarak el, baveya diz yere dayanarak yay biimi alddurum. kpr altocuu * Kimsesi ve gidecei yeri olmayan kimseler iin kullanlr. kpr ba * Bir kprnn balang veya bitinoktas. * lerlemek iin klan elverili kyveya tutulan nemli nokta. * nemli mevki. kpr ban(veya kpr balarn) tutmak * ok nemli bir mevkii (veya mevkileri) ele geirmek. kpr kurmak * akar su veya gl vb. zerinde kpr ina etmek. * elleri arkadan yere dayayp ayak ularna basarak vcudu yay gibi germek. kpr yol * Vadiler, koyaklar veya derin dere yataklarzerine kurulan ve beton direkleri zerinde duran kara yolu kprs, viyadk. kprc * Kpr yapan kimse. * Tombazlarla kpr kuran (istihkm ktas). * Osmanllkelerinde, zellikle ordunun geecei yollar zerindeki kprleri onarmak ve korumakla grevli takm. kprck * Bkz. kprck kemii. kprck kemii * Omuz bayla gs kemiinin st ucu arasnda bulunan ve derinin altnda belli olan uzunca kemik. kprclk * Kpr yapma ii. kprden (veya kpry) geinceye kadar ayya dayderler * kii iini grdrnceye kadar yardm bekledii kimseye dil dker. kprleni * Kprlenmek ii veya biimi. kprlenme * Kprlenmek ii. kprlenmek * Kprl duruma gelmek, kprs olmak. kprleri atmak * bir iten vazgeme veya geri dnme imknkalmayacak biimde kesin bir davranta bulunmak. kprl * Kprs olan. * ki blm bir kpr ile birbirine balanm(yap). kprnn (veya kprlerin) altndan ok su (veya sular) akt(veya geti) * "zamanla artlar ok deiti, eski durum kalmad" anlamnda kullanlr. kpk * alkanan, kaynatlan, mayalanan, yukardan dklen svlarn zerinde oluan hava kabarcklaryn. * Yapay olarak elde edilen, yumuak ve esnek dolgu gereci. * Gaz ve buharlarn svkatmanlarile kuatlmasndan oluan yn. * Hayvanlarn, bazkez de insanlarn aznda grlen salyamskabarcklar. kpk gibi * beyaz, hafif ve kpk grnndeki eyler iin kullanlr. kpkleni

* Kpklenmek ii veya biimi. kpklenme * Kpklenmek ii. kpklenmek * st kpk balamak. kpkl * Kp olan, kpklenen. kpksz * Kp olmayan, kpklenmemi. kpleme * Kplemek ii. kplemek * ilte, yastk, yorgan gibi eyleri kaln ve aralkl, skca dikmek. kpre kpre * Kprerek. kprme * Kprmek ii. * Sinirlenme, fkelenme. kprmek * Kpk yapmak, kpk olumak, kpk kararak kabarmak. * Ekiyip kpklenmek. * ok kzmak, birdenbire fkelenip tamak, feveran etmek. kprtme * Kprtmek ii. kprtmek * Kprmesini salamak. kprtc * Kprtme zellii tayan. kprt* Kprtmek ii veya biimi. kpr * Kprmek ii veya biimi. kr * Grme duygusu olmayan, grmez. * Keskinlii yeterli olmayan. * Az aydnlk veren. * Arkastkalolan veya ilek olmayan. * Olgularsezme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan. * Duyarlnyitirmi. * Bu kelime bazdeyimlerde ktleyici bir sfat gibi kullanlr. kr aa * Kontratablada orta katoluturan ve genellikle yumuak aalardan hazrlanan blm. * Kontratablann orta ksmnda tabla kalnlnn en az yarsnoluturan, yumuak aalardan deiik yntemlerle elde edilen masif aa tabakas. kr alan * Trafikte srcnn geriden gelenleri aynasnda gremedii blge. kr baca * Herhangi bir kbulunmayan baca. kr barsak * Kaln barsan ilk paras. * Kaln barsan ince barsakla birletii yerde bulunan kntblm. kr boaz * Yemek ihtiyac, yemee dkn, boaza dkn. * Mide. * Pis boaz, obur (kimse). kr apa * Toprak topaklarndatmakta kullanlan, ucu kt apa. kr deneini beller gibi * hep aynbiimde davranp hibir yenilik veya deiiklik yapmaydnmeyenlerin tutumunu niteler. kr dv * Ayneyi gerekletirecek kimselerin birbirinden habersiz ve birbirini engelleyecek biimdeki dzensiz abalar. kr duman

* ok youn sis. kr dm* krdm. kr fare * Kr faregillerden, toprak altnda yuva yapan bir memeli hayvan (Spalax typhlus). kr faregiller * Kemiriciler snfna giren, gzleri kk bir deri ile rtl, kuyruksuz, rnek hayvankr fare olan bir familya. kr hat * Demir yollarnda arkaskesik hat. kr kad * Hatra gnle bakmadan doru bildiini herkesin yzne syleyen, szn esirgemeyen. kr kandil * Iok az olan kandil. * Arderecede sarho, gk kandil. kr kaya * Deniz yzne ok yakn olan tehlikeli kaya veya slk. kr kr parmam gzne * ok belli, gze batacak kadar ortada. kr kstebek * Kr faregillerden kemirici bir memeli hayvan. kr kurun * Bir bakasna veya amasz atldhlde bir kimsenin lmesine veya yaralanmasna sebep olan kurun, serseri kurun. kr kurttan bile vazgememek * en kk varlbile hor grmeden korumak. kr kuyu * Suyu kurumu, su kmayan, susuz kuyu. kr nianc * Hedefi rastlantile vuran kimse. kr nianclk * Hedefi, iyi nian almasnbilerek deil, rastlantile vurma. kr nokta * Kr alan. kr ocak * ocuksuz aile. kr olu * Bkz. Krolu. kr olas(veya kr olasca, olsun) * bir ilenme sz olarak kullanlr. kr lr badem gzl olur, kel lr srma salolur * bir kimse veya bir ey yok olunca deer kazanr. kr satcnn kr alcsolur * "herkes dengiyle iyapar" anlamnda kullanlr. kr san * Kstebek. kr ans * Kt talih. kr eytan* Kt kader. kr eytandan bulmak * ilenme sz olarak kullanlr. kr talih * Kt kader. kr tapa * Borunun kullanlmayan veya kullanlmasistenilmeyen deliine taklan dili tapa. kr topal * Yarm yamalak, iyi kt idare edecek biimde. kr uu * Uakaranlkta veya sis iinde sadece uualetlerini kullanarak ynetme. kr ylan * Kr ylangillerden, solucanla beslenen, ylana benzer, ayaksz bir srngen (Typhlops vermicularis).

kr ylangiller * Omurgalhayvanlardan srngenler snfna giren, btn scak blgelerde rastlanan, kaygan pullu, 1 m boyundaki ylanlar familyas. krcesine * Gereklerden bsbtn habersiz olan (olarak), gerekleri grmeyen (grmeyerek). krdm* zlemeyen, ilmiksiz dm. * zlmesi hemen hemen imknsz olan sorun. kre * Karnca yuvas. * Demirci krnn, kmrlerin yandblme alan delii. krebe * Gzleri balolan ebenin, oyuna katlan teki ocuklaryakalamaya altocuk oyunu. kreli * Krelmek ii veya biimi. krelme * Krelmek ii. * Grevi kalmadiin veya baka sebeplerle bir organn beslenemeyerek klmesi, dumur. krelmek * Keskinliini yitirmek. * Suyu ekilmek. * (ateveya k iin) Snecek duruma gelmek. * Deer, nem veya yeteneini yitirmek. * Soyu tkenmek. * Grevi kalmadiin veya baka sebeplerden dolaybir organ beslenemeyerek klmek, dumura uramak. kreltme * Kreltmek ii. kreltmek * Krelmesini salamak. * Dumura uratmak. * Yeteneini kaybettirmek. kree * Yerdeki karn yznde buz tutmuolan tabaka. krfez * Karann iine sokulmudeniz paras. * Kuytu, ilek olmayan. krfezcik * Kk krfez. krktk * Kendini bilmeyecek kadar ok (sarho, k vb.). krle yatan akalkar * deersiz, kt kimselerle iliki kuranlar kt huylar edinirler. krlemeden * Bilmeden, anlamadan, bilmeksizin. * Nian almadan. krleni * Kreli. krlenme * Bkz. krleme. krlenmek * Bkz. krlemek. krler mahallesinde ayna satmak * bir eyi ona hi ihtiya duymayacak olan evreye gtrmek. krleme * Krlemek ii. krlemek * Kesmez, ilemez veya yararlanlmaz duruma gelmek. * Deer, nem veya yeteneini yitirmiduruma gelmek. krletiri* Krletirmek ii veya biimi. krletirme

* Krletirme ii. krletirmek * Krlemesine yol amak. krleti * Krletmek ii veya biimi. krletme * Krletmek ii. krletmek * Keskinliin azalmasna veya yitirilmesine sebep olmak. * Deer ve yeteneklerinin yitirilmesine sebep olmak. krlk * Kr olma durumu. * Kesmez olma durumu. * Dikkatsizce ve beceriksizce yaplan i. * Gerei grememe durumu. * Bitkilerin tomurcuk vermemesi durumu. Krolu * Kocann karsna verdii ad. krpe * (bitki iin) Dalndan yeni koparlm, tazelii stnde, daha bymemi, kart kart. * (insan iin) Yeni yetimekte olan. * (hayvan iin) Bymemi. * Gen, ho, gzel, yeni yetimi, henz bozulmam, ypranmam. krpecik * ok krpe, ok taze. krpelik * Krpe olma durumu, tazelik, taravet. kr krne * Davrannn gerekesini ve nasl sonulanacanbilmeden, dnp tanmadan. krk * Atei canlandrmak iin kullanlan ve alp kapandka iindeki havayfleyen ara. * Bazaralarn alp kapanabilir st ste katlanmblm. * Bazmzik aralarnda hava vermeye yarayan, el veya ayakla iletilen mein veya kt blm. krk gibi* kre benzeyen bir biimde, kr andrrcasna. krk * Krk yapan veya satan kimse. * Krk kullanan kimse. * Krkleyici. krklk * Krknn yapti. krkleme * Krkleme ii. krklemek * Krkle flemek. * Kztrmak, kkrtmak, iddetlendirmek. krklenme * Krklenmek ii. krklenmek * Krklemek iine konu olmak veya krklemek ii yaplmak. krkleyici * Kkrtc. krkl * Kr olan. krksz * Kr olmayan. krn istedii bir gz, Allah verdi iki gz * istenilen ey fazlasyla elde edildi. krn ta* rastlantsonucu birine zarar veren, hesapta olmayan i. krn krmak * hevesini almak.

krn ldrmek * gururunu krmak, gszln kabul etmek. ks * Savalarda, alaylarda at, deve veya araba zerinde tanan ve iaret vermek iin kullanlan byk davul. ks dinlemek * trl olaylar yaadiin bilgi ve tecrbe sahibi olarak benzer veya daha basit olaylar karsnda aldr etmemek. ks dinlemi * birok olaylar grp geirdiinden buna benzer eylere aldretmeyen (kimse). ks ks * Bande, saa sola bakmadan, yorgun, zgn, dnceli bir durumda. ks * Mehter takmnda ks alan kimse. kse * By, sakalkmayan (erkek). * Kse buday. kse buday * Baaklksz bir eit buday. kse sakal* ok seyrek sakall. ksei * Atekartrmaya yarayan odun veya demir. * Ucu yank odun, esi. ksele * Ayakkabtaban, bavul, anta yapmnda kullanlan, byk bahayvanlarn ilenmiderisi. * Kseleden yaplmolan. ksele gibi * (aslnda yumuak olan eyler iin) ok sert, inenmesi g, koparlamaz. ksele suratl * Utanmaz, sklmaz. ksele ta * Mermerleri parlatmakta kullanlan kefeki ta. * Kunduraclarn stnde ksele dvdkleri ta. * Avadanlklarn azlarndaki przleri dzeltmek ve inceltmek iin kullanlan bir tr ta. kselik * Kse olma durumu. ksem * Ksemen. ksemen * Srnn nnden giderek ona klavuzluk eden ko veya teke. * Dvken iri ko veya teke. * Yol gsteren klavuz. * Borsada nclk yapan hisse. ksemenlik * Yol gsterme, klavuzluk. ksemenlik etmek * yol gstermek, klavuzluk etmek. kseyle alay edenin top sakalkara gerek * bakasnn eksikleriyle elenen kimsenin kendisi kusursuz olmaldr. kskelmek * Bir yere yaslanarak oturmak. ksktrm * Bsbtn ktrm. ksn * Erkek ve diinin birbirine karduyduklarcinsel istek, ehvet. ksnk * Eisteme zamangelmi(hayvan). ksnl * Ksnyle ilgili, ehvan, ehev, erotik. * Cinsel duyumlar veya onlara balolan duyumlarn uyandrdduygu ve cokularla ilgili olan, erotik. * zellikle cinsel akileyen, ehvet uyandran (resim, heykel), erotik. ksnllk

* Ksnl olma durumu, ehvaniyet, erotizm. * Cinsel uyararlara kararduyarlk gsterme durumu, erotizm. ksnlme * Ksnlmek ii veya durumu. ksnlmek * (hayvan iin) Eisteme zamangelmek. ksnl * Arcinsel istei olan, ehvetli. kstebek *Kstebekgillerden, toprak altnda oyduu yuvalarda yaayan, gzleri hemen hi grmeyen, derisinden krk yaplan kk bir hayvan, sokur, yer san(Talpa). kstebek illeti * Atlarn ensesinde oluan hcre dokusu iltihab. kstebekgiller * Omurgalhayvanlardan, memeliler snfnn bcekiller takmna giren bir familya. kstei krmak * ocuk yrmee balamak. * balbulunduu yerle iliiini kesmek. kstek * Hayvann kamasnnlemek iin iki ayana balanan ksa ip veya zincir. * Saat, kl, anahtar gibi eylerin ucuna taklan zincir. * Koulan atlarn tepmesini nlemek iin kuskun kayna eklenen kay. * Balk inesini oltaya balayan, bir iki karuzunluunda kl veya misina paras. * Engel. kstek olmak * engel olmak. kstek vurmak * hayvann ayana kstek balamak. * ksteklemek. * grete hasmn bir veya iki ayansmskyakalamak. kstekleme * Ksteklemek ii. ksteklemek * (hayvann) Ayana kstek vurmak. * (bir ii) Yrmez duruma getirmek, engellemek. kstekleni * Ksteklenmek ii veya biimi. ksteklenme * Ksteklenmek ii. ksteklenmek * Ayana kstek vurulmak. * Ayana bir engel taklarak der gibi olmak veya dmek. * (bir i) Yrmez duruma getirilmek, engellenmek. kstekleyi * Ksteklemek ii veya biimi. kstekli * Kstei olan. * Ayana kstek vurulmuolan. ksteksiz * Kstei olmayan. kstere * Tahta rendesi. ke * Birbirini kesen iki izginin, iki dzlemin oluturduu a, zaviye. * ki duvarn birletii girintili veya kntlyer. * ki sokan veya caddenin kesitii yer. * Blm, yer veya yan. * Kuytu, tenha veya cra yer. * Kimsenin uramad, aramadyer. * Futbol alannoluturan yan ve kale izgilerinin kesime noktalarndan her biri, korner. ke at* Futbolda bir oyuncu, topu kendi kale izgisi dna karrsa, kartaraf lehine kale izgisi ile yan izgisinin

kesitii noktadan verilen serbest vuruhakk, korner at. ke ba* Bir sokan baka bir sokakla veya caddeyle kesitii yer. ke bantutmak * etkili olabilecek en nemli makamda bulunmak veya yeri ele geirmek. ke bucak * Gze arpmayan yer. ke bucak kamak * kimseye grnmek istememek. ke demiri * Dik abiiminde retilmidemir. ke dolab * Ke yere yerletirilen dik abiiminde yaplmdolap. ke dnmeci * Ke dnc. ke dnc * karn, en ksa zamanda sonu alacak biimde dnen kimse. ke dnclk * Ksa srede kar salamak ii. ke kads * yapmaysevmeyen, rahatna dkn kimse. ke kapmaca * ocuklarn keleri tutup bunlarbirbirlerine kaptrmamaya alarak oynadklaroyun. ke kapmaca oynamak * biri bakasna gidip bulamadsrada, o da kendisine gelip bulamamak, birbirini arayp durmak. ke koltuu * Odann veya salonun kesini kaplayacak biimde retilmikoltuk. ke minderi * Keye yerletirilmikabark byk minder. ke penceresi * Duvarlar arasndaki kede bulunan pencere. ke raf* Keyi kaplayacak biimde yaplmraf. ke ta* Binalarda tek para biiminde keleri tutan ta. ke tutmak * karmak, kendini belli etmek, grnmek. ke vuruu * Ke at. ke yast * Ke minderi zerine dik olarak konan ve keleri turan yastk. ke yazar * Fkra yazan kimse. ke yazarl * Fkra yazarl. ke yazs * Fkra. kebent * Bir yere fotoraf yaptrmaya yarayan, gen biiminde arkaszamklkk kt. * Birleen iki kereste vb. ni tutturmaya yarayan, dik abiiminde bklmdemir, L demiri. kede bucakta kalmak * ilgisizlikten gzden uzakta bulunmak. kegen * Bir okgende ardk olmayan veya bir ok yzlde ayndzlem zerinde bulunmayan iki ke arasna ekilen izgi, kutur, diyagonal. kek * Deve yavrusu. kekleme * Keklemek ii. keklemek * Deve yavrulamak. keleme * Kelemek ii. * Keye apraz gelecek biimde.

kelemek * Keye gelecek biimde koymak. keli * Kesi veya keleri olan. keli ayra * inde bulunan bir anlatmda, ayrca parantez iine alnmasgereken bir aklama iin kullanlan keleri krk, dz ayra. keli parantez * Keli ayra. kelik * ki duvarn kesitii yere aralarndaki aydoldurmak iin uygulanan ahap veya kgir iilii. * Kapveya pencere aralnn kesini oluturan ta. * Duvar kelerinde, stne lmba vb. eyler konan el yapm, ahap, ssl eya. kesiz * Kesi olmayan. keye atlmak * nem vermemek, gzden uzakta tutmak, ilgilenmemek. keye ekilmek * hibir ie karmayarak yaamak. keye oturmak * (kz iin) gelin olmak, evlenmek. keye sinmek * kimsenin grmeyecei bir yere saklanmak, gizlenmek, sesi kmaz olmak. keyi dnmek * hibir aba gstermeden ksa srede zengin olmak. * ksa yoldan ve byk bir emek harcamadan sosyal ve ekonomik g edinmek. kk * Bahe iinde yaplmssl ev, kasr. kker * Yemenici, ayakkabtamircisi. kkerlik * Kkerin yapti. kkl * Yangnlarhaber vermesi iin yangn kulelerinde ve baka uygun yerlerde bekletilen gzetleyici. ktek * Baston, sopa. * Sopayla atlan dayak. ktek * Byk, beyaz pullu bir eit balk, talevrei, minakop. ktek atmak (veya ekmek) * dvmek, dayak atmak. ktek yemek * dvlmek, dayak yemek. kt * (nesneler iin) stenilen, beenilen nitelikte olmayan, fena, iyi kart. * Zararl, tehlikeli. * Korku, endie veren. * Hoa gitmeyen. * Kaba ve krc. * Az, yetersiz. * Kii veya toplum zerinde olumsuz etkileri olan. * (insan iin) yi, gerekli niteliklere sahip olmayan. * stenilmeyen, gereksiz davranlarolan veya bu davranlara eilimli olan (kimse). * stenilmeyen, beenilmeyen, yararsz, uygun olmayan bir biimde. * Ar, ok. kt adam* Filmlerde izleyiciye sevimsiz gelen, filmin kahramanyla ekime durumunda olan ve sonunda ou kez alt olan kimse. kt gz * Baktkimseye zarar veren veya nazar dediren gz, kem gz. kt gzle bakmak * bir kimse iin iyi olmayan dnceler beslemek, bunu belli edercesine bakmak.

* cinsel duygu ile bakmak. kt haber tez duyulur * Bkz. kara haber tez duyulur. kt kadn* Orospu. kt kii olmak * bazkimseler birtakm insanlarn dmanlnkazanmak. kt kt dnmek * zntl dncelere dalmak. kt olmak * olumsuz bir durum almak. * beenilmemek, takdir edilmemek. * (kadn) kt yola dmek. kt sylemek * bir takm olumsuz, beenilmeyen, istenmeyen tutum ve davranlarolduunu sylemek, ktlemek. kt yola dmek * kt kadn olmak. kt yola sapmak * doruluktan ayrlp istenilmeyen ve yanliler yapmak. kt yola srklemek (veya saptrmak) * yasa d, uygunsuz veya hoa gitmeyen bir yaayiine sokmak. ktcl * Ktlk isteyen (kimse). * Ktlk eden, zarar veren. * (hastalk veya ruh iin) Tehlikesi olan, habis. ktleme * Ktlemek ii. ktlemek* Biri veya bir ey iin olumsuz, aalayc, hoolmayan szler sylemek. * (insan iin) Salbozulmak. * (nesneler iin) Nitelii bozulmak, kalitesi bozulmak. ktleni* Ktlenmek ii veya biimi. ktlenme * Ktlenmek ii. ktlenmek * Ktlenmek ii yaplmak veya ktlemek iine konu olmak. ktleme * Ktlemek ii. ktlemek * Kt duruma gelmek. * (kadn) Toplumun ahlk kurallarna aykrdavranmaya balamak. ktletiri * Ktletirmek ii veya biimi. ktletirme * Ktletirmek ii. ktletirmek * Kt duruma gelmesine yol amak. ktleyici * Ktleyen, yeren (sz, yazvb.). ktleyi* Ktlemek ii veya biimi. ktlk * Kt olma durumu. * Zarar verecek davranveya sz. * Kemlik, er. ktlk etmek (veya yapmak) * kt davranmak, zarar vermek. ktlk * Her trl ktl yapacak ahlkta olan, erir. ktlklk * Ktlk olma durumu, erirlik. ktmseme

* Ktmsemek ii. ktmsemek * Bir olay, bir konuyu vb.yi yalnz olumsuz ynleriyle dnmek veya ele almak. ktmser * Her eyi kt yanyla ele alan, her durumu karanlk gren, hep en kty bekleyen, ktye yorumlayan, karamsar, bedbin, pesimist, iyimser kart. ktmserleme * Ktmserlemek ii. ktmserlemek * Ktmser duruma gelmek, karamsarlamak. ktmserlik * Ktmser olma durumu, karamsarlk, bedbinlik, pesimizm. * Her eyi en kt yanndan ele alan, her durumu karanlk gren ve hep en kty bekleyen dnya gr, pesimizm. ktrm * Yallk veya sakatlk sebebiyle yryemeyen. * (bacak iin) Yryemeyecek derecede sakat. * leyemeyen, iyapamayan. ktrm olmak (veya kalmak) * yallk veya sakatlk sebebiyle yryememek. * gsz kalmak. ktrmleme * Ktrmlemek ii. ktrmlemek * Ktrm duruma gelmek. ktrmlk * Ktrm olma durumu. ktye ekmek * yanl, beenilmeyen bir anlam vermek. ktye kullanmak * yetkisini yasalara aykryolda kullanmak. * birinin iyi davranndan istenilmeyen yolda yararlanmak. ky * Ynetim durumu, toplumsal ve ekonomik zellikleri veya nfus younluu ynnden ehirden ayrt edilen, genellikle tarmsal alanda almak gibi ilevlerle belirlenen, konutlarve teki yaplarbu hayatyanstan yerleme birimi. * Ky halk. ky aas* Kyde, mal, topravb. ok olan, sz dinlenen kimse. ky ekmei * Tandrda veya sacda piirilen bir tr pide veya somun. ky ihtiyar heyeti * Muhtarla birlikte kyn sorunlarnhalletmekle grevli kurul, ky ihtiyar meclisi. ky ihtiyar meclisi * Ky ihtiyar heyeti. ky imam * Kyde din ileriyle grevli kimse. ky koruculuu * Ky korucusunun ii. ky korucusu * Kyn evresinin ve krsal emniyeti ile grevlendirilmikimse. ky ky * Her taraf, pek ok yer. ky meydan * Genellikle kyn ortasnda bulunan genialan. ky muhtar * Ky idare eden kimse, mutar. ky odas* Kyllerin eitli toplantlar yaptklarveya konuklarn kyde kalmasiin hazrlanmyer. ky oyunu* Krsal kesimde kyllerin hazrlayp sunduu seyirlik oyun. ky roman

* Konusunu kyn ve krsal hayatn zelliklerinden alan roman. ky trks * Ky veya kyllk zellii olan trk. ky yeri * Ky, krsal kesim. kyc * Ky sorunlarnkendine iedinen, kylerin ve kyllerin kalknmasyolunda alan kimse. kyclk * Ky sorunlarile ilgilenme anlayveya ky kalkndrma almas. kyde * Aynkyde oturan kimselerin birbirine gre her biri. kyleme * Kylemek ii. * Kyden ehre nfus g dolaysyla krsal alanlara zg davranve tutumlarn ehirlerde grlmesi. kylemek* Ky durumuna gelmek. kyletirmek * Ky durumuna getirmek. kyl * Kyde yaayan veya kyde domuolan. * Ky halk. * Aynkyden olan. * Kaba, anlaysz kii. kyl orbas * Tavuk eti, prasa, patates, kereviz, havu ve algam kullanlarak un ve yakarmna yedirilmesi sonucunda hazrlanan malzemenin bol su ierisinde piirilmesiyle yaplan bir orba tr. kyl kentli * eitli yerleim yerlerinden olan (kimse). kylk * Ky bulunan yer. kyllk * Kyl olma durumu. * Kyllere zg davran. kz * Kk kor paras. kzleme * Kzlemek ii. * Kz zerinde piirilen yiyecek, zellikte atele piirilen et, klbast. kzlemek * Et, sebze, meyve, hamur vb. yi kz zerinde piirmek. kzleme * Kzlemek ii. kzlemek* Kz durumuna gelmek. Kr * Kripton'un ksaltmas. kraa * stavrit balnn k. kraft kd * Dayanklambalaj kd. kral * En yksek devlet otoritesini, btn devlet bakanlyetkilerini kaltm veya soylularca seilme yoluyla elinde bulunduran kimse. * Herhangi bir alanda bakalarndan stn olan kimse. * ok baarlve zengin iadam. * stn, ok iyi. kralc * Krallk yanls(kimse vb.). kralclk * Krallk yanlsolma. kraldan ok kralcolmak * birinin davasnondan ok savunur olmak.

kralie * Kral karsveya krallyneten kadn. * Kendi cinsleri arasnda herhangi bir bakmdan stnl olan. * ngiliz sterlini. kralie gibi * gsterili ve ar giyinmi, gzel (kadn). kralielik *Kralie olma durumu. kraliyet * Krallk. krallara lyk * ok stn nitelikli eyleri belirtmek iin kullanlr. krallk * Kral olma durumu veya grevi. * Kral tarafndan ynetilen devlet ve bu devletin topra. kramp * Bir veya birka kasn irade d, arlve geici olarak kaslmas, kasn. kramp girmek * kaslmak. krampon * Futbol ayakkablarnn altndaki, imende rahat hareket etmeyi salayan, deri veya sentetik kabara. * ki parayskca tutup skmaya yarayan metal paras. * Tula bacalarn salamca durmasiin evresine sarlan kuak. kraniyoloji * Kafatasnn igd ve yeteneklerle olan ilgisini inceleyen bilim kolu. krank * Bir motorda bilyelerin almak hareketini dairesel harekete eviren dingil. * Sa, inko, dkme demir, bakr vb. borunun ynn deitirmeye yarayan kvrm. krater * Yanardaaz. krater gl * Krater aznda olumugl. kravat * Boyun ba. kravatl * Kravatolan veya kravat takmolan. kravatsz * Kravatolmayan veya kravat takmamolan. kravl * Dizleri bkmeksizin bacaklarhzla hareket ettirerek kulala yzme. kreasyon * Yaratmak ii veya yaratlan ey, yarat. * Bir terzinin veya moda evinin yaratther trl yeni model. kreatr * Bir eyi yaratan, ortaya koyan (kimse). kredi * Bor demede gvenilir olma durumu. * dn alnan veya verilen mal, para. * Gven, saygnlk, itibar. * Belli bir renimin tamamlanmasiin rencilerden istenen her trl kuramsal ve uygulamalalmalar gz nnde tutularak, bir yaryl veya bir retim ylokutulan herhangi bir dersin, okul programbtnl iindeki deerini nicelik olarak gsteren birim. kredi amak * birine pein para istemeden belirli bir lye kadar mal vermeyi kabul etmek. * dn para vermeyi stne almak. kredi anlamas * Kredi alnmasiin yaplan anlama. kredi kart * Gnlk satn almalarda nakit para ve ek kullanmnazaltmayamalayan bir deme biimi. kredi limiti * Alan kredinin azam miktar. kredi mektubu

* Bankalarn veya mal kurulularn mterilerine ticar ilemlerle ilgili kredi hesabatrmak iin ubelerine veya muhabirlerine gnderdikleri yaz, akreditif. kredi szlemesi * Banka veya mal kurulularn kredi aarken mteriyle yaptklarszleme. kredileme * Kredilemek ii. kredilemek * Kredi amak. kredilendirme * Kredilendirmek ii. kredilendirmek * Kredilemek ii yaptrmak. kredili sat * Pein olmayan ve kredi ama esasna dayanan vadeli sat. kredisi dmek * gvenilirlii, saygnlyitmek. krem * Tene yumuaklk vermek veya gne, yamur gibi detkilerden korunmak iin srlen gzel kokulu merhem. * Krem kvamnda hazrlanmolan. * Ak saman rengi. * Bu renkte olan. krema * Bir eit yumurtalst tatls. * Stn yznden toplanan yalkatman. * Kevgirden geirilmi, krema veya stle koyulatrlmorba. kremal * Kremasolan. kremasz * Kremasolmayan. krematoryum * llerin yakldyer. kremleme * Kremlemek ii. kremlemek * Krem srmek. kreozot * eitli katranlarn damtlmasndan elde edilen, hekimlikte kullanlan, keskin kokulu bir sv. krep * ok bkml iplikle dokunmubir eit ince kuma. * Yumurta, st, un ile tavada kzartlarak yaplan, kk yuvarlak tatlveya tuzlu yiyecek. krepdin * in krepi. kreplin * ok ince bir tr ipekli kuma. krepon * Kvrmlarolan yn, pamuk veya ipek kuma. * Krepon kd. krepon kd * Sslemede kullanlan, abuk yrtlmayan, esnek bir tr kt. krepsaten * pekli, parlak ve kaygan bir tr ince kuma. kre * ocuk yuvas. kreendo * \343 crescendo. kretase * Genellikle alt blm killi ve kumlu, st blm tebeir olan ll.an son dnemi. kreten * Kretenizme tutulmu(kimse). kretenizm * Tiroit bezinin kana yeterince salgvermemesi sonucu oluan, fiziksel, ruhsal ve duygusal geliimin

duraklamasyla beliren hastalk. kreton * Bir tr keten, patiska veya basma. krezol * Tolenden treyen fenol izomerinden biri, lizol. kriket * On birer kiilik iki takm arasnda, kk ve ar bir topu, ucu kvrlmsopalarla vurarak karkaleye sokmak amacyla oynanan bir oyun. kriko * Ar bir yk, zellikle alt tarafnda yaplacak bir almada otomobil vb. tatlarn yerden ykseltilmesini salayan alet, kaldrc. krikocu * Kriko yapan, tamir eden veya satan kimse. krikoculuk * Krikocunun ii veya meslei. kriminolog * Kriminoloji ile uraan kimse. kriminoloji * Toplumsal bir olgu olarak su ve sululuu inceleyen bilim. kripto * Siyas inancngizleyen kimse. kriptolog * Kriptoloji uzman. kriptoloji * Gizli yazlar, ifreli belgeler bilimi veya incelemesi. kripton * Atom numaras36, atom arl83, 8 olan, atmosferde yarm milyonda bir orannda bulunan, renksiz, kokusuz bir soy gaz.KsaltmasKr. kristal * Billr. * Billrdan yaplm. kristal cam* Potasyum, kire ve silisin yksek sda ergitilerek hamur hline getirilmesi, sonra da biimlendirilmesi ile elde edilen cam. kristal mavisi * Kristalin yansttaklk ve parlaklktaki mavi rengi. kristalleme * Billrlama. kristallemek * Billrlamak. kristaloit * Billrsu. kriter * lt, kstas. kritik * Tehlikeli, endie veren (durum). * Eletiri. * Eletirmen. kritik etmek * eletirmek. kritisizm * Eletiricilik. kriyoskopi * Tuzlu eriyiklerin donma yasalarninceleyen fizik kolu. kriz * Bunalm, buhran. * Bir toplumun, bir kuruluun veya bir kimsenin yaamnda grlen g dnem, bunalm, buhran. kriz geirmek * bir organda birdenbire fizyolojik deiiklik olmak. * bunalm iinde bulunmak. kriz masas * Aniden ortaya kan bir afeti geitirmek iin yetkililerden ve uzmanlardan oluturulan kurul.

kriz yneticisi * Zorda kalan iletmeye belirli bir srede yardm ederek sorunu zen tecrbeli kimse. kriz ynetimi * letmelerde hatalretim, ham madde, kalite dkl, pazarlama vb. sebeplerle ortaya kan sorunlu dnemde ibana getirilen yneticilerin davran. krizalit * Kelebek olmadan nce bir bcein, koza veya kozasz olarak geirdii bakalama durumu. krizantem * Kasmpat. krizolit * Zebercet. kroki * Bir konu veya nesnenin balca zelliklerini yanstacak biimde hazrlanmtasla. krokodil * lenmitimsah derisi. * Bu deriden yaplmolan. krom * Atom numaras24, atom arl52,01 olan, sya dayankl, 15140 C de eriyen, 6,92 younluunda, havada oksitlenmeyen bir element. KsaltmasCr. * Kromdan yaplm. kromaj * Metal yzeyleri kromla kaplama ilemi. * Bu ilemle kaplanmyer. kromatik * Renklerle ilgili, renkser. * Kromozomlarla ilgili. * Yarm tonlardan oluan (ses dizisi). kromatik iplik * Karyokinez srasnda kromatin maddesinin iplik biimindeki durumu. kromatin * Hcre ekirdeinde kk tanecikler, dzensiz kitleler veya abiiminde bulunan, soya ekim olaylarn salayan, bazboyalarla hemen boyanabilen madde. kromatit * Bir kromozomun uzunlamasna iki yarsndan her biri. kromatofor * Plzmaspigmet tanecikleriyle dolu, okgen veya yldz biiminde, belirli uzunlukta veya ksalabilir uzantlarbulunan hcre. krome * Kromdan yaplmveya krom kaplama. kromlu * Birleiminde krom bulunan. kromoplst * Deiik renkler tayan kromatofor. kromosfer * Renk yuvar. kromotropizm * Canlbir varln, belli renkte bir nesneye doru ynelme hareketi. kromozom* Karyokinez blnme srasnda hcre ekirdeinin iinde beliren ve kromatin ipliklerinin paralara ayrlmasyla oluan, bazyeteneklerin yeni bireylere gemesine yarayan, kvrk ubuk biimindeki cisim. kron * ek para birimi. kronaksi * Bir elektrik akmnn bir sinir veya kasla uyarm oluturabilmesi iin gereken ksa sre. kronik * Olaylarn birbiri ardnca sra ile yazldtarih, vekayiname. * Sreen. * Uzun sredir bir zm getirilmemi. kroniki * Kronik yazar. kronikleme * Kroniklemek ii.

kroniklemek * Kronik bir hl almak. kronograf * Sreyazar. kronoloji * Zaman bilimi. kronolojik * Zaman bilimsel. kronometre * Sreler. kros * Krlarda ve ormanlarda, hendeklerden, ykseltilerden, ukurlardan ve akarsulardan geerek yaya yaplan kou. kroe * Boksta bir yumruk vuruekli. kruasan * Ay rei. krupiye * Bir kumarhanede veya oyun oynanan bir yerde oyunu yneten kimse. krupiyelik * Krupiye olma durumu veya krupiyenin ii. kruvaze * (ceket, yelek iin) n paralarbirbiri zerine gelecek biimde yaplmolan. kruvazr * Deniz yollarngzetme, deniz ve hava filolarna klavuzluk etme amacyla, topla silhlandrlmhzlsava gemisi. ksenofobi * Yabancdmanl. ksenon * Atom numaras54, atom arl131, 30 olan, havada on milyonda bir orannda bulunan, renksiz, kokusuz asal gaz. KsaltmasXe. ksilofon * Deiik sayda akortlu tahta veya metal ubuklarn gam srasyla dizilmesinden oluan, iki denekle vurularak alnan bir alg. Ku * Kuratovyum'un ksaltmas. -ku * Bkz. -g/ -gi. kuafr * Kadn berberi. * Erkek berberi. * Gzellik salonu. kuartet * Drtl. kubarma * Kubarmak ii. kubarmak * (hindi, gvercin) Tyleri kabarmak. * almlbir tavr taknmak. kubama * Kubamak ii. kubamak * mece ile iyapmak, yardmlamak. kubat * Kaba, biimsiz. * Davranlarkaba olan. kubatlk * Kubat olma durumu. kubbe * Yarm kre biiminde olan ve yapyrten dam. * Kubbe biiminde olan. Kubbealt*

TopkapSaraynda, Osmanlvezirlerinin, devlet ilerini grmek iin toplandklaralan. kubbeli * Kubbesi olan. * Kubbe biiminde olan. kubbeli delik * Trakeit gzelerinin ularnda bulunan ve besin suyunun dey ynde ilerlemesini salayan geiyolu. kubbeli frn * zerinde kubbesi olan frn. kubbesiz * Kubbesi olmayan. kubur * Ayak yolu deliinden lma inen boru. * Boru biiminde kap. * Bir eit tabanca, dolma tabanca. kubur skmak * silh atmak, tabanca skmak. kuburluk * Tabanca klf. * Sadak. kucana dmek * dman, felket, sefalet gibi kt eylerin veya durumlarn iine dmek, onlarla karlamak. kucana oturmak * dizlerinin stne oturmak. kucak * Ak kollarla gs arasndaki blm. * Ak kollarla gs arasna sabilen miktarda olan. * Herhangi bir durumun veya eyin snrlarnn aras, i. kucak amak * korumak; snacak yer vermek. kucak ocuu * Yryemeyen, kucakta gezdirilen ocuk. kucak dolusu * Pek ok, pek bol. kucak kucaa * Birbirine sarlmveya birbirine yz yze sokulmubir durumda. * ie, yan yana, beraberce. kucak kucak * bol bol. * kucaklanabilecek miktarda olan. kucaklama * Kucaklamak ii. kucaklamak * Kollarla sarp gs uzerine bastrma. * Kucana almak, kucanda tamak. * ine almak veya epeevre sarmak. kucaklan * Kucaklanmak ii veya biimi. kucaklanma * Kucaklanmak ii veya durumu. kucaklanmak * Kucaklamak ii yaplmak. kucaklama * Kucaklamak ii. kucaklamak * Birbirini kucaklamak. kucaklay* Kucaklamak ii veya biimi. kucakta * henz yryemeyen, kk (ocuk). kucaktan kucaa * Pek ok kii ile iliki kurarak. kucaktan kucaa dolamak (veya gezmek)

* (kadn) pek ok kiiyle yasal olmayan ilikide bulunmak. kuu kuu * Kpekleri armak iin kullanlr. kuukuu * (ocuk dilinde) Kpek. kudas * sa Peygamber'in havarileriyle birlikte yedii son yemei anmak iin, Hristiyanlarn kilisede bir kap iinde ekmek ve arabkutsayarak yaptklartren, liturya. kudema * Eskiler, eski insanlar. * Eskilii bakmndan ileri gelenler, ne kanlar. kudret * G, erk, erke, iktidar. * Yetenek. * Madd g, zenginlik. * Tanryaps. * Tanr'nn ezel gc. kudret hamam * Ilca. kudret helvas * Trl bitkilerden, z sularnn kurutulmasyla elde edilen macun; hekimlikte i srdrc olarak kullanlr. * Beyaz iekli, 5,9 yaprakkl, 20 m kadar ykselebilen, Kuzeybatve BatAnadolu'da yaygn olan bir aa (Fraxinus ornus). kudret nar * Sariekli, paralyaprakl, trmancve bir yllk otsu bir bitki (Momordica charantia). * Bu bitkinin 10,15 cm uzunlukta, ibiiminde, zeri prtkl, nce yeil ve sonra parlak sarveya turuncu renkli meyvesi. kudretli * Gc olan, gl. * Baarl, stn. kudretsiz * Gc olmayan, argn, takatsiz. kudretsizlik * Gsz olma durumu, argnlk, takatsizlik. kudretten * nsan eli demeden olumu. kudurgan * Azgn. kudurganlk * Azgnlk. kudurma * Kudurmak ii. kudurmak * Kuduz hastalna yakalanmak, kuduz olmak. * Ardavranlarda bulunmak, taknlk gstermek. * ok yaramazlamak, ele avuca smamak. * Gcn artrmak, tehlikeli bir durum almak, tehlikeli bir duruma gelmek. * ok kzmak, fkelenmek. kudurtma * Kudurtmak ii. kudurtmak * Kudurmasna sebep olmak. * fkelenmesine yol amak. kudurtucu * Kudurmasna sebep olan. kuduruk * Kudurmu(insan veya hayvan). * Azgn, saldrgan. * ok yaramaz. kuduru * Kudurmak ii veya biimi. kuduz

* Kpek, kedi, tilki gibi bazmemeli hayvanlardan insana geen, genellikle rpnma, sudan korkma, inme ile beliren, lmle sonulanan hastalk. * Azm. * Kuduz hastalna yakalanm(hayvan). kuduz bcei * Kn kanatllardan, hekimlikte yakyakmak iin kullanlan, 2 cm uzunluunda, parlak yeil renkli bir bcek, kunduz bcei (Cantharis). kuduz bcekleri * Atebceklerine benzemekle birlikte, onlar gibi k vermeyen, kuduz bcei trlerini iine alan kn kanatllar familyas. kuduz otu * Bkz. deli otu. kuduzluk * Kuduz olma durumu. kudm * Mehter takmlarnda ve tekkelerde kullanlmolan, metal kseli, kk iki davuldan olumuusul vurma arac. kudmzen* Kudm alan. kf * Arap yazsnn dz ve keli izgilerle yazlan eski bir biimi. kuu * Perde ayakllardan, yaban ve evcil trleri bulunan, ok uzun ve kvrk boyunlu, genigagal, genikanatl bir su kuu (Cygnus olor). kuu (gibi) * ince uzun, narin (boyun). kuurma * Kuurmak ii. kuurmak * Gvercin tmek. kuhi * Issz. kuintet * Beli, kentet. kuka * Dantel veya nakiplii yuma. * Bir ocuk oyunu. kuka * Tespih, sigara azlgibi eylerin yapmnda kullanlan, siyah veya stl kahve renginde Hindistan cevizi kk. * Bu kkten yaplmolan. kukla * Hareketli yerleri iplikle sanatnn parmaklarna balanarak veya eldiven benzeri bir kesiti kullanarak, bir perdenin zerinden oynatlan, bez ve karton gibi hafif nesnelerden yaplmbebek. * Ayaklarolmayan, alttan iine el sokularak oynatlan eitli nesnelerden yaplmbebek. * Bu bebeklerle oynatlan oyun. * Kendi istek ve kararyla igrmeyip bakasnn etkisinde olan kimse. kukla gibi * ufak tefek, elimsiz. * kiiliksiz. kukla gibi oynatmak * birine her istediini yaptrmak. * birinin istediini yapyor grnerek onu oyalamak. kukla hkmet * bir lkede, yabancbir devlet tarafndan kendi amalarngerekletirmek iin kurulmuszde hkmet. kukla oyunu * Yapma bebeklerin alttan el sokularak veya baka yollarla hareketlendirilerek oynatldoyun, gsteri. kukla tiyatrosu * Kukla oyununun yapldtiyatro. kuklac * Kukla oynatan kimse. kuklaclk

* Kukla oynatma veya yapp satma ii. kuklalk * Bakasnn isteine gre davranma. kuklavari * Kukla gibi, kuklaya benzer biimde. kukuleta * Yamur, souk gibi detkilere karbaa geirilen, giysiye dikili veya ayrolarak kullanlan balk. kukuletal* Kukuletasolan. kukuletasz * Kukuletasolmayan. kukumav * Baykugillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da yaayan bir ku(Athene noctua). kukumav gibi * tek bana, kimsesiz. kukumav gibi dnp durmak * ok zntl bir durumda dnmek. kul * Tanr'ya gre insan. * Yabanclkelerden tutsak olarak getirilen ve alnp satlabilen kle veya karava. kul cinsi * Osmanllarda kle veya karavalktan yetien kadnlara verilen ad. kul hakk* nsanlarn birbirlerine geen emekleri, haklar. kul khyas * Yenieri Ocanda yenieri aasndan sonra gelen en yksek dzeydeki subay, kul kethdas. kul kle (veya kul kurban) olmak * tam bir doruluk ve zveri ile balanarak, btn isteklerini yerine getirmeye hazr olmak. kul olan* Vergi toplayan belediye tahsildar. kul olu * \343 kulolu. kul olmak * arderecede balanmak, boyun emek. kul sklmaynca Hzr yetimez * skntda olanlaravutmak ve yreklendirmek iin sylenir. kul taksimi * Eit olarak yaplan letirme. kul yaps* nsan eliyle yaplmolan. kula * Gvdesi sarveya kirli sarrenkte, yele, kuyruk ve bacan alt ksmndaki kllarn koyu renkte olduu at donu. * Bu renkte olan at. kula kul olmak * bir kimsenin buyruu altnda bulunmak. kulack * Bkz. kulakk. kula * Gerilerek almiki kolun parmak ulararasndaki uzaklk. kula atmak * yzerken kollar, srayla stten ileriye doru atp suyu arkaya doru ekmek. kulalama * Kulalamak ii. kulalamak * Ka kula olduunu lmek. * Kula atarak yzmek. kulalay* Kulalama ii veya biimi. kulaakaan * Dz kanatllardan, karnnda atal biiminde iki uzantbulunan, meyve ve sebzelere zarar veren otul bir bcek (Forficula auricularia).

kula(bir eyde) olmak * dikkatini (bir eye) vermek. kula(veya kulaktan) nlasn * konuulan yerde bulunmayan, sevilen biri anldnda sylenir. kulaar iitmek * kulaiyi iitmemek. kuladelik * Olup bitenleri abuk haber alan. kuladikilmek * konuulanlardinlemek iin dikkat kesilmek. kuladuvar olmak * sar olmak. kulakirite (olmak) * sylenecek sz, gelecek haberi bekleyerek (beklemekte). kulakirite (veya tetikte olmak) * sylenecek sz, gelecek haberi bekleyerek (beklemek). kulaokamak * kulaa hogelmek. kulaters taraftan gstermek * kolay yolu varken bir ii daha zor ve uzun yollar kullanarak yapmak. kulatkal * Sar, ar iiten. * dinlemek istemeyen, dinlemeyen. kulana alnmak * bakasna sylenirken kendisi de duymuolmak. kulana arpmak * duyulmak. kulana fsldamak * ok alak ve hafif bir ses tonuyla kulana eilip konumak. kulana gelmek * kulana alnmak. * biri tarafndan duyulmak. kulana girmek * sylenilen szlere nem vermek, sylenenleri anlamak, benimsemek. kulana inanmamak * duyduklarnn doruluundan phe etmek. kulana kar suyu kamak * skk bir duruma dmek. kulana koymak (veya sokmak) * bir duruma veya sze hazrlamak iin nceden ksaca anlatmak; dnce alamak, telkin etmek. kulana kpe olmak (veya etmek) * baa gelen bir durumdan alnan dersi hi unutmamak. kulana sylemek * fsldamak. kulanamak * dikkatle dinlemek. kulanbkmek * bir sorun karsnda dikkatli davranmasiin uyarda bulunmak. kulanekmek * ceza olarak kulantutup bkerek ekmek. * uyarmak iin hafif bir ceza vermek. kulannlatmak * birini anmak. kulandoldurmak * bir kimseye -bakasndan bilgi almadan nce konu zerinde bilgi verirken kendi dncesini alamak. kulak * Ban her iki yannda bulunan iitme organ. * Bu organn, sesleri toplayp ieriye almaya yarayan dblm. * Balklarda ban iki yannda bulunan ve azdan alp solungalardan geirdii suyu darya vermeye yarayan yarklardan her biri. * Telli alglarda tel germeye yarayan burgu. * Seslerin uygunluunu seebilme ve deerlendirebilme yetenei.

* Sabann topraa giren ksmnn iki yannda bulunan ve toprayollara dkmeye yarayan para. * Akarsularn ve zellikle gllerin karaya giren ve durgunlaan yerleri. kulak * Varlkleski Rus kyllerine verilen ad. kulak altbezi * Kulan yaknnda bulunan, tkrk bezlerinin en by. kulak ardetmek * dikkate almamak, gz nnde tutmamak. kulak asma! * "nemseme, dimleme!" anlamnda uyarsz. kulak asmak (veya asmamak) * nem vermek (vermemek), dinlemek (dinlememek). kulak ivisi * Kanda tekerlein kmamasiin maznn ucuna taklan ivi. kulak davulu * Kulak zar. kulak demiri * Pulluklarda, u demirinin kaldrdtopraters eviren demir. kulak dolgunluu * iterek elde edilen bilgi. kulak erimi * Sesin iitilebileceuzaklk. kulak kabartmak * belli etmemeye alarak dinlemek. kulak kepesi * Sesi toplayarak orta kulaa gndermeye yarayan, kulan, yarm daire biimindeki blm. kulak kesilmek * byk bir dikkatle dinlemek. kulak kvrmak * tarmda domatesin olgunlamassrasnda yaplan bir ilem. kulak kulaa * Gizlice, bakasduymakszn. kulak memesi * Kulan yumuak ve kkrdaksz olan alt ucu. kulak misafiri * Yannda konuulan bir eyi, konumaya katlmadan dinleyen kimse. kulak misafiri olmak * yannda konuulan bir eyi konumaya katlmadan dinlemek. kulak tkac * ok iddetli sesleri, grltleri hafifletmek iin, kulan iine veya zerine konulan ara. kulak tkamak * bir eyi duymazlktan gelmek. kulak trmalamak * (ses iin) kularahatsz etmek. kulak trmalayc * Kularahatsz eden. kulak tozu* Kulan arkasndaki tmseklik. kulak tozuna vurmak * tam kulan stne vurmak. kulak tutmak * dinlemek, iitmek istemek. kulak vermek * merak edip dinlemek, iitmeye almak. kulak zar* Dkulakla orta kulabirbirine balayan zar, kulak davulu. kulak * Kulak, burun, boaz hekimi. kulakk * Kalbin st blmnde bulunan ve biri (sadaki) anatoplar damarlardan, br (soldaki) akcier toplardamarlarndan kanalp karncklara veren iki boluun ad, kulack. kulaklardolmak

* ayneyi dinlemekten usanmak. kulaklarpaslanmak * oktan beri mzik dinlememiolmak. kulaklarna kadar kzarmak * ok utanmak. kulaklarndikmek * (hayvan) dikkat kesilmek. kulaklarntkamak * dinlemek, istememek. kulaklarnn pasngidermek * oktan beri dinlememiken mzik dinlemek. kulakl * Kulaherhangi bir biimde olan. * Kulaa benzer kntsolan. * Sapnn ucunda kulak biiminde iki geniatalbulunan bir eit yataan. * ki tarafnda tutulacak yeri olan yayvan tencere, kazan. kulaklsomun * Yanlarnda kanat gibi kntlarolan bir somun tr. kulaklk * Kulaklarsouk, rzgr gibi detkilerden korumak iin kulak kepesini rtecek biimde yaplmklf. * Radyo, telefon veya telsizde kulak ile verici arasnda ses balantskurmaya yarayan alc. * Ar iitenlerin kullandklarpilli ara. kulaksz * Kulak kepesi olmayan. kulaktan * Sadece duyarak, dinleyerek. kulaktan dolma * Bakalarndan iitilerek edinilen bilgi. kulaktan kulaa * Bir kimseden bir bakasna, gizlice syleyerek. kulampara* Olanc. kulamparalk * Olanclk. kule * ounlukla kare veya silindir biimindeki yksek yap. * Cihannma. kulis * Tiyatroda, sahnenin gerisinde ve yanlarnda bulunan blm. * Bir iin, bir hareketin i yz, bilinmeyen ynleri. * Borsa dnda alveriyeri. kulis almas * Kulis faaliyeti. kulis faaliyeti * Toplantyerlerinde, oturum dnda eitli gruplarn yaptgizli giriim veya alma. kulis yapmak * herhangi bir toplulukta oturumlar dnda gizli almalar yapmak. kullandrma * Kullandrmak i. kullandrmak * Kullanmak iini yaptrmak. kullanlma * Kullanlmak ii. kullanlmak * Kullanmak iine konu olmak. kullanlm * Az veya ok bir zaman iin bakasnn malolmu, yeni olmayan, mstamel. kullanm * Kullanma, yararlanma, tasarruf. kullan * Kullanmak ii veya biimi. kullanl*

Rahata kullanlabilen. kullansz * Kullanlmasg, kullanlmaya elverili olmayan. kullanma * Kullanmak ii, istimal. kullanmak * Bir eyden belli bir amala yararlanmak. * Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, altrmak. * letmek, deerlendirmek. * Giymek, takmak. * Bir eye almolmak, imek. * (kelime iin) Yazmak, sylemek. * Harcamak, sarf etmek. * (birinden veya bir eyden) Amacna ulamak iin yararlanmak, onu amacna alet etmek, smrmek, istismar etmek. * Ara veya aleti iletmek, ynetmek. kullap * plik zerine srma sarmaya yarar bir dolap. * Bir tr mentee. kullama * Kullamak ii veya durumu. kullamak * Kul durumuna gelmek. kulluk * Kul olma durumu, klelik. * Kulun yapti. * Kamu dzenini korumakla grevli daire, karakol. kulluk etmek * kul olmak. kulluk klelik * Birinin buyruklarna boyun eerek yaama durumu. kulluku * Kullukta grevli yenieri. kulolu * len evli yenierilerin, babalargibi, ocakta askerlik yapan ocuklar. kulp * Kaplarn, sap gibi halka biiminde olan tutulacak yeri. * Uydurma sebep, bahane. kulp takmak * bir kimseyi, bir eyi kusurlu gstermek iin bahane, kusur bulmak. kulplu * Kulpu olan, kulpu bulunan. kulplu beygir * Jimnastik altrmalarnda destek olarak kullanlan, gvdesinin ortasnda gereinde sklp taklabilen yarm halka biiminde aralkliki kulpu olan ara. kulpsuz * Kulpu olmayan. kulpunu bulmak * yaplacak uygunsuz bir iiin, yasalltartlabilecek bir zm yolu bulmak. kuluka * Civciv karm, yumurtaya yatmveya yatmak zere kzmdurumda olan dii kuveya dii kmes hayvan, gurk. kuluka devri * \343 kuluka dnemi. kuluka dnemi * Civciv, yavru karmak iin, her tr kuun yumurtalarstne yatmasgereken sre. * Dllenmeden sonra canlbir organizma oluncaya kadar geen sre. * Bir mikrobun vcuda girmesiyle hastaln belirmesi arasnda geen sre. kuluka makinesi * Gereken scaklsalayacak dzeni bulunan ve ok sayda civciv karmaya yarayan ara. kuluka olmak * (dii ku) yumurtaya yatma zamangelmek.

kulukahane * Kulukalk. kulukalk * Kuluka olma durumu. * Kulukada kullanlmaya elverili. kulukaya oturmak (veya yatmak) * dii kucivciv karmak icin yumurtalarn zerine yatmak. kulun * Doumdan altay sonra kadar olan erkek veya dii at veya eek yavrusu. kulun atmak * (ksrak veya eek) yavru drmek. kulun * iddetli arve zellikle omuz ars. kulun girmek * (bir organda veya vcut blgesinde) birdenbire veya iddetli sancolumak, tutulmak. kulun krmak * aryan yeri ovmak. kulunlama * Kulunlamak ii. kulunlamak * Ksrak veya eek yavrulamak. kulunluk * Ksrak veya eek gibi hayvanlarda dl yata. kulunuz * alak gnlllk gstermiolmak iin ben zamiri yerine kullanlrd. kulbe * Kerpi, saman veya aatan yaplmkk, basit, ilkel ev. * Bir yeri beklemekle grevli kimsenin iinde bulunduu kk barnak. * Hayvanlar iin yaplmbarnak. * Alak gnlllk gstermek amacyla "ev" anlamnda kullanlr. kulp * Grmek, konumak, okumak, spor yapmak gibi amalarla yalnz ye olanlarn toplandklaryer. * Spor dernei. kulp * Kulp ileten kimse. kulplk * Kulp yanlsve kulp ileriyle uraan kimse. kulpler aras * Birok kulbn takmlarnkarkarya getiren sportif faaliyetler iin kullanlr. kulvar * Bazyarlarda koucu veya yzcnn kotuu, yzd yareridi. kulyu * Genive derin azlmaara. kum * Silisli ktlelerin, kayalarn, doal etkenlerle paralanarak ufalanmasndan oluan ufak, sert taneciklerin btn. * Armut, ayva gibi bazmeyvelerin etli blmlerindeki sert tanecikler. * Vcuttaki bezlerin, zellikle bbrein rettii ince ve kattanecikler. kum bal * Kum balgillerden, dileri ve karn yzgeleri olmayan kk bir balk (Ammodytes). kum balgiller * Kemikli balklar takmnn, kefallar alt takmna giren bir familya. kum l * nce kumla rtl l. kum engerei * zellikle Balkanlarda grlen gen kafaliri engerek (Vipera ammodytes). kum frtnas * llerde kumu havaya kartran kasrga. kum gibi * pek ok. kum grisi *Kum renginde olan.

kum havucu * Kumluk yerlerde yetitirilen bir tr havu. kum havuzu * Atletlerin atlamada incinmemeleri iin dtkleri yere yaplm, ii kumla doldurulmualan. kum kamyonu * Karoseri ve dier mekanik paralarkum tamaya uygun bir biimde dzenlenmikamyon. kum kayas * Scak ve lk denizlerde ve zellikle kayalk yerlerde yaayan kemikli balk (Neogobius). kum otu * Uyuz otu. kum saati * Dar bir boazla birbirine balanmiki cam kaptan oluan ve stteki kapta bulunan kumun aaya akmasndan yararlanarak zamananlamaya, lmeye yarayan ara. kum ta* Kum tanelerinin kaynamasyla olumubir eit tortul kaya. kum torbas * ine kum doldurup boks antremanlarnda kullanlan torba. * Savata veya sel srasnda korunmasgereken yerlere ylan ii kum dolu torba. * ok iman, dayanksz, lapac(kimse). kuma * Aynerkekle evli olan kadnlarn birbirine gre ad, ortak. kumal * Kumasolan. Kuman * Kpak. Kumanca * Kpaka. kumanda * Komuta. kumanda etmek * komut vermek. * ynetmek. kumandan* Komutan. kumandan gemisi * Kumandann komuta ettii donanma gemisi. kumandanl * Kumandanolan. kumandanlk * Komutanlk. kumandansz * Kumandanolmayan. Kumand* Kuzey Altaylarda yaayan bir Trk boyu ve bu boydan olan kimse. kumanya * Yolculuk iin hazrlanan yiyecek, azk. * Sefer durumundaki askerler iin hazrlanan yiyecek. kumanyac * Kumanya hazrlayan veya datan (kimse). kumanyaclk * Kumanyacnn ii. kumar * Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu. kumar ebesi * Kumar oynatan kimse veya kumarc. kumar oynamak * ortaya para koyarak talih oyunu oynamak. * olumlu sonulanmaspheli olan bir ie bile bile girimek. kumarbaz * Kumarc. kumarbazlk * Kumarclk. kumarc

* Kumara dkn, srekli kumar oynayan (kimse), kumarbaz. kumarclk* Kumarcolma durumu, kumarbazlk. kumarhane * Kumar oynanan yer. kumarhaneci * Kumarhane ileten kimse. kumarhanecilik * Kumarhane iletme ii. kumasz * Kumasolmayan. kuma * Pamuk, yn, ipek gibi eylerden makinede dokunmuher trl dokuma. * Bir varlveya kiilii oluturan nitelik veya malzeme. kumamengenesi * Yeni dokunmuveya ykanmkumalarn tlenmek amacyla iinden geirildii silindir alet. kuma * Kumafabrikasolan veya kumasatan kimse. kumalk* Kumareten veya satan kimse. kumal * Kumaolan. kumasz * Kumaolmayan. kumbara * Para biriktirmek iin kullanlan, bozuk veya kt para atlan delii olan, metal, toprak, plstikten yaplm kk kap. * Humbara. kumbarac * Humbarac. kumbarahane * Humbarahane. kumba * Kumsal. kumcu * Kum getirip satan kimse. kumcul * (bitki iin) Kumlu toprakta yetien, kumlu topraseven. kumda oynamak * bir frsat kararak umulanelde edememek. kumkazan * Kemirgenlerden, Afrika'nn gneyinde yaayan bir memeli tr (Bathyergus maritimus). kumkuma * Kk testi, mlek. * Kt, olumsuz bir zellii kendinde fazlasyla toplayan kimse, olay, olgu veya yer. kumla * Kumluk yer, genikumsal, plj. * Gnebanyosu yapmak iin dzenlenmikumsal. kumlama * am tr aalarda yl halkalararasndaki grnt ayrmndaha da belirtmek iin yzeye, hava basncndan yararlanarak kum pskrtme. * Oyma ilerinde, ukurda kalan yzeyleri zel dili aralarla ptrlendirme. kumlamak * Kumla kaplamak veya kum dkmek. kumlu * inde kum bulunan. * ok ufak ve sk benekli. kumluk * Kumu ok olan. * Kumsal. * Kumluk yer. kumpanya

* Daha ok yabancsna, ticar ortaklk. * Tiyatro topluluu. * Ayngr paylaan, ayneylemi yapan kimseler topluluu. kumpas * Dizicilerin harfleri satr durumuna getirirken iine yerletirdikleri ayarlanabilir demir yuva. kumpas kurmak * gizli bir i, dzen hazrlamak. kumpir * Kaynamve kabuu soyulmadan zel frnda piirilmiiri patates. kumral * (sa, byk, sakal iin) Koyu sarveya ak kestane rengi. * Bu renkte olan (kimse veya ey). kumru * Gvercinler takmndan, gvercinden kk, boz, gri renkli bir ku(Streptopelia). kumru gibi * kendi dnyalarna ekilmi, sevecen. kumsal * Su kylarnda oluan kumlu yer, plj. * Kumlu. kumsallk * Kumsal olma durumu. kumsuz * Kumu olmayan. kumu * Sivrisinee benzer ok kk bir tr sinek. * ine et veya peynir konarak yaplan bir eit sigara brei. Kumuk * Dastan'da yaayan bir Trk boyu ve bu boydan olan kimse. Kumuka * Kumuk dili. kumul * llerde veya deniz kylarnda rzgrlarn ydkum tepesi. -kun * \343 -gn / -gin. kunda * Bir eit byk ve zehirli rmcek. kundak * Yeni domuocuu ilk aylarda skca sarp sarmalamaya yarayan genibez. * Kundaa sarlmbebek. * Yangn karmak iin bir yere konulan tutumuyalbez parasvb. * Salaryemeninin iine alp balama. * Tfek gibi bazateli silhlarda bunlareitli ynlere evirmeye yarayan, namlunun altnda bulunan aa veya metal blm. * Ara bozma, fitne, fesat. * Arabalarda dingil yata. * Korunmak iin skskya sarlmey. kundak sokmak (veya koymak) * yangn karmak iin bir yere tutumuyalbez paraskoymak. * ara bozacak bir sz sylemek veya byle bir davranta bulunmak. kundak* Yangn karmak iin kundak koyan kimse. * Tfek kundaklaryapan kimse. * Ara bozucu. kundaklk * Yangn karmak iin kundak koyma ii. * Ara bozuculuk. kundaklama * Kundaklamak ii. kundaklamak * Bebei kundaa sarmak. * (bir yeri) Kundakla yakmak. * Salaryemeninin iine toplayarak balamak.

* Tfek namlusunu kundaa balamak. * Ara bozmak, aldatmak. kundaklan * Kundaklanma ii veya biimi. kundaklanma * Kundaklanmak ii. kundaklanmak * Kundaklama ii yaplmak veya kundaklamak iine konu olmak. kundaklay * Kundaklama ii veya biimi. kundakl* Kundaolan, kundaa sarlmolan. kundaksz * Kundaolmayan. kundura * Kaba ilenmi, basz, konsuz ayakkab. kundurac * Kundura yapan veya satan kimse. kunduraclk * Kunduracnn ii. kunduru * Baadrt sradan oluan, bir tr sert, sar, iyi buday. kunduz * Kemirgenlerden, kuyruu genive yass, art ayak parmaklarnn arasperdeli, aalarkemirerek beslenen, su kylarnda yaayan, yuvalar ve su setleri kuran, postu deerli bir hayvan (Castor fiber). kunduz bcei * \343 kuduz bcei. kungfu * Kendini savunma temeline dayal, karateye benzeyen in kkenli spor. kunt * Ar, kaln, dayanklve salam. kup * Giysi kesimi, kesimle verilen biim. kupa * Genellikle genilii derinliinden ok olan, altn, gm, bronz veya kristalden yaplmayaklkap. * Bardak. * Yarma dl olarak verilen herhangi bir sanat eseri. * skambil ktlarnn drt grubundan benekleri krmz, kalp biiminde olan. * Bir kupann alabilecei miktarda olan. kupa * Kapalve yalnz arkada oturulacak yeri olan, drt tekerlekli araba. kupes * zmaritgillerden, lman denizlerde yaayan bir balk (Boops boops). kupkuru * ok kuru. * Belirgin, net. kupkuru etmek * ok kurutmak. kupkuru kesilmek * ok kurumak. kupon * Piyango biiminde dzenlenmi, ekililerde kesilerek kullanlan baslpara. * Deerli ktlarn (devlet tahvili veya hisse senetleri) zerinde bulunan ve belirli zamanlarda sahibine faiz veya kazan payolarak belirli bir gelir salayan kesilmipara. * Yalnz bir giysilik dokunmu, stn nitelikte (kumaparas). kupr * Kesik. kur * Yabancparalarn ulusal para cinsinden deeri. * Kurs deeri (II). kur * Karcinsten birine ilgi gstererek onun houna gitme, gnln kazanmaya alma. * Birinin duygularnokayacak biimde davranarak onu elde etmeye alma.

kur yapmak * karcinsten birine ilgi gstererek onun houna gitmek, gnln kazanmaya almak. * birinin duygularnokayacak biimde davranarak onu elde etmeye almak. kur'a * Ad ekme. kur'a ekmek * ad ekmek. kur'a efrad * Kur'a ekerek yeni asker olan erler. kurabiye * Un, yaveya badem, fstk gibi eylerle yaplan, ekerli kk rek. kurabiye gibi * ok gevrek, azda dalveren (yiyecek). kurabiyeci* Kurabiye yapan veya satan kimse. kurabiyecilik * Kurabiye yapma veya satma ii. kur'ac * Askere alnacak genlerin belli olmasiin onlara kur'a ektiren subay. kurada * e yaramaz, ypranm, eskimi, bozulmu(eya). * Gelimemi, clz (insan ve hayvan). kurak * (hava, mevsim, yl iin) Yasz. * (toprak iin) Nem tutmayan, abuk kuruyuveren, orak. kurakl * (bitki iin) Kurak yerde yetien, kurak yerden holanan. kuraklk * Kurak olma durumu, kurak hava, yaszlk. kural * Bir sanata, bir bilime, bir dnce ve davransistemine temel olan, yn veren ilke. * Davranlarmza yn veren, uyulmasgereken ilke. kural d * Bkz. kural d. kural d* Kurala uymayan, kurala aykrolan, ayrk, mstesna, az. kurala aykr * Bkz. kural d. kurala aykrlk * Dil kurallarna aykrolarak kelime kullanma, kyasa muhalefet. kuralc * Kurala, kurallara balolan, kaideci. kuralclk * Kuralcolma durumu. kurallama * Kurallamak ii. kurallamak * Kural durumuna gelmek. kurallatrma * Kurallatrmak ii. kurallatrmak * Kural durumuna getirmek. kurall * Kuralolan, kurala uygun olan, kaideli, kyas. kurallcmle * Yklemi sonda yer alan cmle. kuralsz * Kuralolmayan, kurala uygun olmayan, kaidesiz, gayri kyas. kuram * Uygulamalardan bamsz olarak ele alnan soyut bilgi. * Belirli bir konuda dncelerin, grlerin btn. * Sistemli bir biimde dzenlenmibirok olayaklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar btn,

nazariye, teori. Kurama * Trkistan'da yaayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse. kuramc * Kuram ortaya koyan kimse, kurama balolan kimse, teorisyen. kuramclk* Kuram ortaya koyma, kurama balolma durumu. kuramlatrma * Kuramlatrmak ii. kuramlatrmak * Kuram durumuna getirmek. kuramsal * Kuramla ilgili, kuram durumunda bulunan, kuram niteliinde olan, nazar, teorik. Kur'an * slm dininin temel ilkelerini, Hz. Muhammed'e gnderilen Tanrbuyruklarnieren, Mslmanln temel kitab, Kur'ankerim, Kelmkadim, Mushaf. Kur'an (veya ekmek) arpsn! * karsndakini dedii eye inandrmak iin edilen yemin. kurander * Hava akm, cereyan. Kur'ankerim * Kur'an. kur'asolmak * o yl askerlik ana girenlerden olmak. kurbaa * Kurbaalardan, yumurta ile reyen, yavrulargeliimlerini durgun sularda tamamladktan sonra kuyruu ve solungackrelerek karada yaayabilen, srayarak yuryen ve suda iyi yzen kk hayvan. kurbaa adam * Balk adam. kurbaa bal * Scak ve lk denizlerde yaayan kemikli balk (Uranoscopus scaber). kurbaa balgiller * Scak ve lk denizlerde yaayan kemikli balklar familyas. kurbaa otu * Dn ieigillerden bir bitki (Bufonia). kurbaa testi * Kadnn gebe olup olmadnanlamak iin, idrarnn kurbaa karnna rnga edilmesi yoluyla yaplan test. kurbaa zehiri * Kurbaa zehirigillerden, tatlsularda yaayan, beyaz iekli, yrek biimi yapraklbir ss bitkisi (Hydrocharis). kurbaa zehirigiller * Bir eneklilerden, btn veya bir kesimi su iinde yaayan, kurbaa zehri ve benzeri su bitkilerini iine alan bir familya. kurbaack * Kurbaa yavrusu, kk kurbaa. * Az tabannda kan bir eit kk ur. * Kk ngiliz anahtar. * Ayarlanabilir somun anahtar. * Pencere erevesi gibi yukarya srlen eylerin alt kenarlarna yerletirilen tutacak. kurbaalama * Kurbaann yzmesine benzer yatay hareketler yaparak yzme. * Birbirine parelel iki trmanma srna baldrlarve ayak srtlarnkenetleyerek veya dardan diz altna sktrarak trmanma. kurbaalar * Omurgalhayvanlardan, amfibyumlar snfna giren bir takm. kurban * Dinin bir buyruunu veya bir adayerine getirmek iin kesilen hayvan. * Mslmanlarda kurban bayram. * Bir lk urunda feda edilen veya kendini feda eden kimse. * Bir kazada veya felkette len kimse. * Madd ve manev bakmdan felkete srklenmiveya insan deerlerini yitirmek zorunda kalmveya braklmkimse.

* Bazblgelerde seslenme sz olarak kullanlr. Kurban Bayram * Arab takvime gre Zilhicce aynn onunda balayp drt gn sren ve bu sre iinde yoksullara datlmak iin kurban kesilen din bayram. kurban eti* Kesilen kurbann datlan paralar. kurban etmek * Bkz. kurban kesmek. * kendi kariin birini veya bir eyi feda etmek. kurban gitmek * susuz yere lmek, zarara uramak. kurban kesmek * din buyruunu yerine getirmek iin bir hayvankeserek etini datmak. kurban olaym! * arsevgi ve hayranlk anlatr. * yalvarmak iin sylenir. kurban olmak * bir kimse veya bir ey iin kendini feda etmek. kurban vermek * can kaybna uramak. kurbanolmak * uruna strap veya byk znt, skntekmek, zarara girmek, lmek. kurbanlk * Kurban edilmek iin ayrlm, kurban edilmeye uygun. kurbanlk koyun * Kurban olmaya elverili koyun. * Bana geleceklerden habersiz. kurca * Kartrma, kama. kurca ban * Kayp kurcalamaktan azan ban. kurcalama * Kurcalamak ii. kurcalamak * Ellemek, kartrarak bakmak. * Sivri bir ey sokup kartrarak zorlamak. * Kartrp azdrmak, tahrietmek. * Megul ve rahatsz etmek. * Bir konuyu aratrmak, stnde durmak, eelemek. kurcalan* Kurcalanma ii veya biimi. kurcalanma * Kurcalanmak ii. kurcalanmak * Kurcalamak ii yaplmak. kurcalay* Kurcalamak ii veya biimi. kuratovyum * Atom numaras104, atom arl260 olan yapay element. KsaltmasKu. kurdele * Geniipekli erit. kurdele bal * Kurdele balgillerden, uzun, yassvcutlu, pullarok kk, kuyruk yzgeci iplie benzeyen, kemikli bir Akdeniz bal, flndra bal(Cepola rubescens). kurdele balgiller * rnek hayvankurdele balolan balklar familyas. kurdeleli * Kurdelesi olan. kurdelesiz * Kurdelesi olmayan. kurdeen * Ciltte eitli sebeplerle oluan kantldkntler, rtiker.

kurdun olu akbet kurt olur * sonunda kendi karakterini, asln, dncesini atalarna benzer ekilde ortaya koyar. kurdunu krmak * hevesini almak, isteini yerine getirmek. kurdurma * Kurdurmak ii. kurdurmak * Kurmak iini yaptrmak. kurdurtma * Kurdurtmak ii veya durumu. kurdurtmak * Kurmak iini yaptrmak. kurgan * lk ada mezar zerine toprak ylarak yaplan kk tepe. * Kale. * (arkeolojide) Tepe biiminde mezar, hyk. kurgu * Bir eyin zembereini kurmak iin kullanlan ara, anahtar. * Zemberein kurulmuolma durumu. * Bir btn oluturmak iin paralartakp birletirme ii, montaj. * Bir filmin deiik sre ve yerlerde ekilen blmlerini, bir anlam ve uyum btnl salayarak birletirme, montaj. * alanna gemeyip yalnz bilmek ve aklamak amacngden dnce, kuramsal aratrma, speklsyon. * Bir ie hazrlamak iin yaplan telkin. kurgu bilimi * Teknolojideki gelimelere gre ileri dzeyde saylabilecek bululara balkalarak dnlen veya yaplan i. kurgucu * Kurgu iini yapan kimse, montajc. kurguculuk * Kurgu iini yapma, montajclk. kurgulama * Kurgulamak ii veya durumu. kurgulamak * Bir filmin deiik yerlerde ekilen blmlerini bir btn oluturmak iin birletirmek. kurgulanma * Kurgulanmak ii. kurgulanmak * Kurgu durumuna gelmek. kurgulu * Kurgusu olan. kurgusal * Kurgu ile ilgili, spekltif. kurgusuz * Kurgusu olmayan. kurk * Kuluka, gurk. kurlaan * Etyaran. kurma * Kurmak ii. * Kurularak, paralarbirletirilerek oluturulan, prefabrike. kurmaca * Tasarlanp retilen, tasarlayarak. kurmaclk* Resim ve heykelde, eseri geometrik geleri ile kurmaytemel alan anlay, konstrktivizm. kurmak * Bir eyin olumasna yardm eden paralarbirletirerek btn durumuna getirmek, monte etmek. * Hazrlamak. * (yayl, zemberekli eylerde) Yayveya zemberei germek. * Gereken artlarhazrlayp kendi kendine olmaya brakmak. * (etkisi ve nemi geni, srekli eyler iin): Meydana getirmek, tesis etmek. * Yapmak, ina etmek.

* Yapmak, oluturmak. * Ortaklk salamak. * Belli bir ite beraber alacak kimseleri belirlemek. * Bir araya getirmek, toplamak. * Gizlice hazrlamak, tasarlamak. * Dnmek. * Aklna koymak. * Zihinde bytmek. * Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle bakasna karfkelendirmek. * Salamak, oluturmak. kurmay * Harp akademilerine girerek eitimlerini baaryla bitirmisubay, erknharp. * Kurmaylk yetkisi ve nitelii olan (subay). kurmay bakan * Ordu, tmen, tugay gibi birliklerde ve asker akademilerde karargh subay. kurmaylk * Kurmay olma durumu. kurna * Hamamlarda, musluk altnda, iinde su biriktirilen, yuvarlak ve ounlukla mermer veya tatekne. kurnal *Kurnasolan. kurnasz * Kurnasolmayan. kurnaz * Kolay kanmayan, bakalarnkandrmasnve ufak tefek oyunlarla amacna erimesini beceren, akgz. kurnazca * Kurnaz bir biimde, kandrarak, aldatarak. kurnazlama * Kurnazlamak ii. kurnazlamak * Kurnaz duruma girmek. kurnazlk * Kurnaz olma durumu veya kurnazca i. kuron * Korumak iin dizerine dii tarafndan geirilen metal kaplama. kurs * Yuvarlak ve yassbiimli nesne, arak. * Bir gk cisminin teker biimde grlen yz, rek. kurs * Resm ve zel kurulularca ilgililere belirli bir konuda bilgi, beceri ve davranlar kazandrmak amacyla dzenlenen ve ksa sreli derslere dayanan eitim etkinlii, kur. kursanda kalmak * istenilen bir ey gerekleememek, yarm kalmak. kursak * Kularn yemek borusu zerinde bulunan, yiyeceklerin toplandtorba biiminde ikin organ. * Kukursaiirilip kurutularak yaplan veya ona benzetilen ikin ey. * Mide. * Kursak zarile yaplm. * Bceklerin ve solucanlarn sindirim kanallarnda bulunan, kularn kursana benzeyen yap. kursakl * Kursaolan. * Guatr hastalolan (kimse). kursaksz * Kursaolmayan. kursiyer * Kurs rencisi. kurun * Atom numaras82, atom arl207,21, younluu 11,3 olan, 327,4C de eriyen, yumuak ve bklgen, mavimtrak esmer renkte bir element. KsaltmasPb. * Tfek, tabanca gibi hafif ateli silhlarda kullanlan mermi. * Kurundan yaplm. kurun atmak

* silhla mermi atmak. * dmanlk etmek. kurun dokunmak * mermi isabet etmek. kurun dkmek * halk inanna gre erimikurunu, hastann stnde, iinde su bulunan bir kaba dkerek ortaya kan ekillerin yorumuyla nazar, by, hastalk vb. eyleri nlemek, iyiletirmek. kurun erimi * Merminin en ok ulaabildii uzaklk. kurun gibi * ok ar. kurun grisi * Koyu gri renk. kurun kalem * Dtahta, ii grafitli kalem. kurun otu * Bkz. diotu. kurun rengi * Kurunun rengi, koyu kl rengi. * Bu renkte olan. kurun skmak * silhatelemek, mermi yakmak. kurun tutmak * kuruna hedef olmak, kurun deecek gibi olmak. kurun yadrmak * ok sayda kurun atmak. kurun yamuruna tutmak * ok sayda ve srekli kurun atmak. kurun yemek * vurulmak. kuruna dizmek * verilen lm cezasnasker bir ktann attkurunlarla yerine getirmek. kuruncu * Kurun satan veya ileyen kimse. * Kurun dken kimse. kurunculuk * Kurun satma veya ileme. * Kuruncunun ii. kurungeirmez * Ateli silhlardan atlan mermilerin girmesini engelleyecek yapda ve zellikte olan (yelek, cam vb.). kurun * Koyu kl rengi, kurun rengi. * Bu renkte olan. kurunleme * Kurunlemek ii. kurunlemek * Kurun bir duruma girmek. kurunlama * Kurunlamak ii. kurunlamak * Kurunla kaplamak. * Kurunla mhrlemek. * Kurun ile ateetmek, vurmak. kurunlanma * Kurunlanmak ii. kurunlanmak * Kurunlamak ii yaplmak. kurunlama * Kurunlamak ii. kurunlamak * Kurun gibi arlamak. kurunlu

* inde kurun bulunan. * Kurunlanmolan. * Kubbesi kurunla rtl. kurunsuz * Kurunu olmayan. kurt * Kpekgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'da yaayan, gri sarrenkli, yrtc, etil memeli hayvan (Canis lupus). * Bir yeri, bir eyi iyi bilen. * ini iyi bilen, aldanmaz, kurnaz. kurt * Yumuak vcutlu, uzun gvdeli, omurgasz, bacaksz, ayaksz veya ok ilkel ayaklkk hayvan. * Bazbceklere veya bazbcek lrvalarna verilen ad. kurt baklas * Acbakla. kurt bilimci * Kurt (II) bilimi ile uraan kimse. kurt bilimi * Solucanlarn yaplarn, yaaylarnve yaptklarhastalklarla, bu hastalklara karmcadeleyi anlatan asalak bilimi dal, helmintoloji. kurt dumanlhavaysever * kt niyetli kimselerin ortalktaki karklklardan yararlandklarnanlatr. kurt gibi * iini bilir, giriken (kimse). kurt gibi kemirmek (veya yemek) * arderecede kuku ve tedirginlige drmek. kurt kapan * Grete hasmalta drdkten sonra stne oturarak uyluklararasnda ayak balama, bir yandan da iki kolu altndan el geirerek arlbel zerine verme. kurt kocaynca akallara (kpeklere) maskara olur * g ve yeteneini yitiren insanlar, basit ve kendini bilmezlerce aalanrlar. kurt kpei * oban kpei, koyun kpei. kurt ku * Btn yaratklar, btn canllar. kurt kuyusu * Dibine ucu sivri bir kazk aklmve koni biiminde kazlm, tuzak olarak kullanlan derin ukur. kurt mantar * Tazeyken yenebilen, olgunlatnda baslnca sporlar saan, beyaz renkli, yuvarlak biimli, bazitli bir mantar (Lycoperdon). kurt masal * Birini oyalamak, kendini susuz gstermek iin ileri srlen gereksiz, inandrcolmayan szler. kurt sinei * Kurtlara dayanan bir sinek tr. kurt yenii * Kurt tarafndan yenilen yer. * Bkz. bit yenii. kurtaz * Gemi ve sandallarda halatn gemesi iin teknenin kenarna tutturulmu, ak az biiminde metal paralara verilen ad. * Doramann birbirine geen dileri. kurtarc * Kurtaran, halskr. * Kendi hayatntehlikeye atarak bir kimseyi, bir topluluu g bir durumdan veya yok olmaktan kurtaran kimse. kurtarclk * Kurtarma ii veya biimi. kurtarlma * Kurtarlmak ii. kurtarlmak * Kurtarmak ii yaplmak veya kurtarmak iine konu olmak. kurtarm

* Kurtarmak ii. kurtar * Kurtarmak ii veya biimi. kurtarma * Kurtarmak ii. kurtarma arac * Trafikte arzalanan, kaza geiren aracyerinden kaldrp istenen yere gtren zel donanmlmotorlu ara, kurtarc. kurtarma gemisi * Deniz trafiinde arzalanan, kaza geiren gemi, ilep vb. aralaruygun bir yere ekip gtren zel donanmldeniz arac. kurtarma kazs * Yeni kurulacak olan baraj, gl ve yerleim yerleri gibi yaplarn arazileri iinde bulunan arkeolojik eserlerin karlmas. kurtarmak * Bir canlybir felketten tehlikeden veya zor durumdan uzaklatrmak. * Kurtulmasnsalamak; uzaklatrmak. * Kazandrmak, yeniden ele geirmek. * Bir eye zarar gelmesini nlemek. * Birinin cezalandrlmasna engel olmak. * (olumsuz olarak): Bir eyin deerini karlamamak. kurtaya* Damarlieksizlerden, kk yapraklarla rtl ince bir sap grnnde olan bir bitki (Lycopodium clavatum). kurtayatozu * Kurtayann sporlu baaklarndan elde edilen, hekimlikte kullanlan sarbir toz. kurtbar* Zeytingillerden, yapraklarmzraa benzer, iekleri beyaz, kokulu ve salkm durumunda olan, it yapmakta kullanlan bir ss bitkisi (Ligustrum vulgare). kurtboan* ok yllk otsu bir bitki, boan otunun bir tr (Aconitum napellus). kurtuk * Bazhayvanlarn, zellikle bceklerin yumurtadan ktktan sonra, krizalit veya ergin karakterlerini kazanmadan nceki evresi, srfe, lrva. kurtul * Kurtuklarla beslenen (hayvan). kurtkyan * Afrika'da yaayan srckgiller familyasnn genel ad. kurtlandrma * Kurtlandrmak ii veya durumu. kurtlandrmak * Kurtlanmasna sebep olmak. kurtlan * Kurtlanmak ii veya biimi. kurtlanma * Kurtlanmak ii. kurtlanmak * inde veya zerinde kurt remek. * Rahat oturmayp telve sabrszlk gstermek veya srekli kmldanmak. * Bir yerde ok oturmaktan bkarak gezme gerei duymak. kurtlarndkmek * oktan beri zledii bir eyi bol bol yapp hevesini almak. kurtlama * Kurtlamak ii. kurtlamak * Kurt durumuna gelmek, kurt gibi olmak. kurtlu * inde kurt bulunan, kurtlanm. * Yerinde rahat duramayan, srekli kprdanan (kimse). kurtluca * Ballbabagillerden, trmancsariekleri olan, kokusu sarmsaandran, gl ve akarsu kylargibi nemli yerlerde yetien bir bitki, meecik, yer meesi, yer palamudu, su sarmsa.

* Lousa otu, zeravent. kurtluk * Kurt olma durumu. kurtpenesi * Kara budaygillerden 20-50 cm ykseklikte, pembe iekleri salkm biiminde, sap ve kknde bol tanen bulunan ok yllk otsu bir bitki (Polygonum bistorta). kurtsuz * Kurdu olmayan. kurttrna * \343 kurtpenesi. kurtulma * Kurtulmak ii. kurtulmak * Tehlikeli veya kt bir durumu atlatmak. * stenmeyen, skntveren, holanlmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklamak. * Dourmak. * (bir ey) Bulunduu veya balolduu yerden ayrlmak. * Bankoparp kamak. kurtulmalk * Tutsak veya rehine olan birini kurtarmak iin verilen para, fidye, fidyeinecat. kurtulu * Bir eyden, bir yerden kurtulma, hals, necat. * Bir yerin dman igalinden kurtulma gn. kuru * Suyu, nemi olmayan, yave nemli kart. * Yaalmayan veya zerinde bitki olmayan. * Daha sonra kullanlmak iin kurutulmu, taze ve yeil kart. * (bitki iin) Canllnyitirmi. * Ark, sska, lgar, kaknem. * Salgsolmayan. * Denmemi, plak. * Katksz, yannda baka ey olmayan (yiyecek). * Etkisi ve sonucu olmayan. * Bazdeyimlerde "yoksunluk, yoksulluk, yalnzlk" bildirir. * Heyecan, tadolmayan, tekdze. * Akcolmayan; duygudan yoksun. * Kuru olan ey. * Kuru fasulye yemeinin ksa sylenii. kuru bana kalmak * hayatnda veya yannda kimsesi kalmamak, kimsesiz, yalnz kalmak. kuru ay * Yeil ay yapraklarnn eitli ilemlerden sonra sata hazr durumu. kuru ayr * Yaz aylarnda bitkilerinin ounun kuruduu tabi ayr. kuru eme * Suyu ekilmieme. kuru dere * Suyu olmayan dere. kuru duvar * Talarn arasna har konulmadan rlen duvar. kuru ekmek * Katksz ekmek. kuru erik * Eriin kurutulmuu. kuru fasulye * Fasulye bitkisinin beyaz tohumu. * Fasulye tohumundan yaplan etli veya etsiz salal, sulu yemek. * Yeil kabuklarndan ayklanp kurutulmufasulye. kuru filtre * Hava iindeki kirleri, bezden torbalar yardmyla ayran szge. kuru grlt * Gereksiz, nemsiz, sonu alnamayacak sz veya davran.

kuru grltye pabu brakmamak * bir durum karsnda telsz, korkusuz, dilediince davranmak. kuru hasr (veya kilim) stnde kalmak * a, parasz, evsiz kalmak. kuru hava * Nemi ok az olan hava. kuru iftira * Gerekle hibir iliii, hibir dayanaolmayan iftira. kuru incir * zel olarak gnete kurutulan incir. kuru kafa * Baiskeleti. * Aklsz kafa. * Trtllarpatates yaprayiyen, alt kanatlarsar, st kahverengi bir tr kelebek (Acherantia adrophos). kuru kahve * Dvlmveya ekilmikahve. kuru kahveci * Kuru kahve hazrlayp satan kimse. * Kuru kahve satlan yer. kuru kahvecilik * Kuru kahve yapma veya satma ii. kuru kalabalk * Hibir iyapmayan insan topluluu. * Hibir ie yaramayan, krk dkk eya. kuru kays * Kaysnn kurutulmuu. kuru kemik * ok zayf kimse. kuru kfte * Kyma ve ekmek ii ile yaplp tavada kzartlan kfte. kuru kuruya * Bouna, bou bouna, yararsz yere. * Kuru olarak, yannda baka bir iecek veya yiyecek olmakszn. kuru kuyu * Pis suyun toprak altna szdrlmasnda kullanlan, duvarlarharsz kuyu. kuru lf * Gereklemeyecei belli olan bove anlamsz sz. kuru meyve * Yameyvenin kurutulmuu. * Olgunlanca dkabuu kuruyan meyve. kuru ksrk * Balgam karlmayan ksrk. kuru pasta * Tuzlu veya tatl, kremasz rek. kuru pil * Akntyapmamasiin elektroliti sourucu bir maddeyle kaplpil. kuru sebze * Yasebzelerin kurutulmuu. kuru sk* Yalnz barutla sklanmtfek veya fiek dolgusu. * Korku vermek veya yldrmak iin sylenen sz, yaplan davran, blf. kuru soan * Toprak altnda kalan yumru soann kurutulmuu. kuru souk * Yasz havadaki sert souk. kuru sz * Gerekle ilgisi olmayan, deer tamayan bosz. kuru tahtada kalmak * eyaselinden gitmek, plak evde oturma durumunda kalmak. kuru tarm* Kurak veya yarkurak blgelerde, sulama yapmadan tarladan rn alnmasyollarngsteren tarmsal tekniklerin btn, kuru ziraat. kuru temizleme

* Kimyasal maddelerle veya buharla giysi, eya vb. yi temizleme, tleme. kuru temizleyici * Kuru temizleme yapan kimse. kuru zm* Halanp ardndan gnete kurutulmak suretiyle hazrlanan iri veya kk taneli zm. * Yazmn kurutulmuu. kuru yemi * Fndk, fstk, leblebi gibi yemek dnda yenilen yiyecekler. kuru yemii * Kuru yemisatan kimse veya kuru yemisatlan yer. kuru yk * Kara ve deniz tatlaryla nakledilen katmadde, ticar eya. kuru yk gemisi * Deniz tamaclnda katmaddeleri tama zelliine gre ima edilen gemi. kuru ziraat * Kuru tarm. kurucu * Bir kurumun, bir iin kurulmasnsalayan, messis. * Bir kuruluu oluturan kimse. kuruculuk * Kurma iini yapmak. kuruda kalmak * deniz alaldnda (gemi) karaya oturmak. kurul * Bir ii yapmak veya ynetmek iin grevlendirilmikiilerden olumutopluluk, heyet, konsey. kurulama * Kurulamak ii. kurulamak* Bir eyin zerindeki slaklgidermek. kurulan* Kurulanma ii veya biimi. kurulanma * Kurulanmak ii. kurulanmak * Kurulamak ii yaplmak veya kurulamak iine konu olmak. * Kendini kurulamak. kurulama * Kurulamak ii. kurulamak * Kuru duruma gelmek. * Yoksullamak, yozlamak, muhtevaszlamak. kurulay* Kurulamak ii veya biimi. kurulma * Kurulmak ii. kurulmak * Kurmak iine konu olmak veya kurmak ii yaplmak. * vnr biimde davranlarda bulunmak, kaslmak. * Rahata oturmak, yerlemek. kurultay * Ulusal toplant. * Bir kuruluun, temel ileri konumak iin belli srelerle veya gerektike yaptgenel toplant, kongre. * Eski Trklerde devlet ilerinin grlp karara balandmeclis. kurulu * Kurulmuolan, yerlemi, oturmu. kurulu dzen * Yerlemi, iinde bulunan toplumsal dzen. kuruluk * Kuru olma durumu. kurulu * Kurulma ii, yolu veya tarihi. * Topluma hizmet ama ve greviyle kurulan her ey, kurum, tesis, messese. * Yap, yapl, bnye.

* Bir sefer kuvvetini oluturan birliklerin yaps. kurulular btn * Kompleks. kurum * Ocak bacalarnda biriken veya evrede savrulan kaln is. kurum * Kurulu, messese, tesis. * Evlilik, aile, ortaklk, mlkiyet gibi insanlar tarafndan oluturulan ey, messese. kurum * Kendini byk ve nemli gsterme davran, byklenme, tekebbr, azamet. kurum kurum kurumlanmak (veya kurulmak) * byklenmek, bbrlenmek. kurum satmak * bbrlenmek, byklenmek. kuruma * Kurumak ii. kurumak * Islakln, nemini yitirerek kuru duruma gelmek. * (bitki) Suyu ekilip cansz duruma gelmek. * Clzlamak, sskalamak, zayflamak. * (akarsu, gl iin) Susuz kalmak. * (baznesneler iin) Yumuaklnyitirmek, sertlemek. kurumlan * Kurumlanmak ii veya biimi. kurumlanma * Kurumlanmak ii. kurumlanmak * Gururlanarak kaslmak. * Kurum (I) tutmak. kurumlama * Kurum nitelii kazandrma, kurum nitelii verme. * zellikle politik ve ekonomik alanlarda denetim rgtlerinin, kurumlarn oaltlmaseilimi. * Herhangi bir davran, dn, inanbiiminin tarih olarak duraan ve toplumca deer verilen kalplara dnmesi sreci, messeseleme. kurumlamak * Kurum durumuna gelmek, messeselemek. kurumlatrma * Kurumlatrmak ii. kurumlatrmak *Kurum durumuna getirmek. kurumlu * Kurum (II) tutmuolan. kurumlu * Gururlanarak kaslan, marur. kurumsal * Kurumla ilgili. kurumsallamak * Kurumsal duruma gelmek. kurumsuz * Kurumu olmayan. kuruntu * Yanlve yersiz dnce. * Bir konuyla ilgili kt ihtimalleri akla getirip tasalanma, ikil, evham, vesvese. * Olmayacak bir eyin olacansanma, vehim. kuruntu etmek * kt ihtimalleri dnp zlmek. kuruntucu * Srekli kuruntuya kaplan (kimse), ikilli, mvesvis. kuruntulu * Kuruntusu olan (kimse), evhaml, mtevehhim. kuruntusuz * Kuruntusu olmayan.

kuruntuya kaplmak * boyere tasalanmak. kurup takma * ara ve cihazlarn tesisata balanmasii, montaj. kuru * Lirann yzde biri deerinde Trk paras. kuru * Kurmak ii veya biimi. kurukuru * Kuruu bile hesap ederek. kurulandrma * Kurulandrmak ii. kurulandrmak * Bir listede yer alan her maddenin fiyat tutarnhesap edip belirtmek. kuruluk * Herhangi bir kurua karlk olan. kuruu kuruuna *Hesap tam kartlarak. kurut * Kurutulmust rn. kuruta * Kurutma kab. kurutma * Kurutmak ii. kurutma kab * inde nemeker bir kimyasal madde bulunan ve bazmaddeleri kurutmak veya nemlenmelerini nlemek iin kullanlan kapaklcam kap, desikatr. kurutma kd * Yazda mrekkebin slaklngidermek iin kullanlan nem emici bir tr kt. kurutma makinesi * Ykanmve sklmamarlarscak hava iinde dndrerek kurutan ara. kurutma * Mrekkebi kurutmak iin kullanlan kurutma kdve bunun taklbulunduu ara. kurutmak * Suyunu ve slaklngiderip kuru duruma getirmek. * (bitkiler iin) Canllnyitirmek. * Bazsebze ve meyvelerin buharlatrlmasyla kuru bir durum almasnsalamak. * Clz duruma getirmek, zayflatmak. * Yiyecek ve iecekleri yiyip bitirmek. * Uursuzluk getirmek, yok etmek. kurutmal* Kurutma sistemi olan. kurutmalk * Kurutmaya yarar, kurutmak iin ayrlm. kurutucu * Nemi, sveya hava akmyla uzaklatrp iine konulan maddeleri kurutan alet. * Boya ve parlatclarn abuk kurumalarnsalamak amacyla ilerine katlan madde. kurutulma * Kurutulmak ii. kurutulmak * Kurutmak ii yaplmak veya kurutmak iine konu olmak. kurutu * Kurutma ii veya biimi. kuruyasca * e yaramaz, kt anlamnda bir ilenme sz. kuruyu * Kuruma ii veya biimi. kurvaziyer* Belirli bir programa gre deniz yolu ile yaplan turistik nitelikte gezi. kurya * Vatikanyneten yrtme ve yarglama organlarnn btn. kurye

* Genellikle elilik postasnyerine ulatrmakla grevli kimse. * Uakla gnderilen mektup, koli veya havale. * Dzenli olarak ticar bir hizmet gren tat arac. kuryelik * Kuryenin grevi. kuskun * Hayvann kuyruu altndan geirilerek eyere balanan kay. kuskunlu * Kuskunu olan. kuskunsuz * Kuskunu olmayan. * Perian, derbeder. kuskunu dk * Kuskun yeri sardan aaolan at. * Gzden dmkimse. kuskus * Un, st, yumurta ile yaplan ufak ve yuvarlak taneler biiminde kurutulmuhamur. kuskus orbas * Kuskus kullanlarak yaplan orba. kuskus pilv * Kuskus kullanlarak yaplan pilv. kusma * Kusmak ii, istifra. kusmak * Midesinin iindekilerini az yolu ile daratmak, kay etmek, istifra etmek. * Reddetmek. * (boyanan veya temizlenen eyler iin) Yeniden ortaya kmak, darya vermek. * Birikmifkesini sylemek. kusmuk * Kusulan ey. kusturma * Kusturmak ii. kusturmak * Kusmasna yol amak. kusturucu * Kusturan, kusmaya yol aan. * Ksa sre iinde kusmaya sebep olan il. kusturu * Kusturma ii veya biimi. kusuntu * Kusmuk. kusur * Eksiklik, noksan, naksa. * zr. * Bilerek veya bilmeyerek bir ii gerei gibi yapmamak. * Elverisiz durum. * Bir eyden artan ksm, st, ksur. kusur aramak * yanln, eksikliini, elverisizliini aramak. kusur bulmak * bir eyin zrn grmek. * gereinden ok titiz ve hogrsz davranmak. kusur etmek (veya etmemek) * hokarlanmayacak bir davranta bulunmak (veya bulunmamak). kusur ilemek * yanldavranta bulunmak. kusura bakmamak (veya kalmamak) * hogrmek. kusurlu * Kusuru olan. kusurluluk* Kusurlu olma durumu.

kusursuz * Kusuru olmayan, mkemmel. kusursuzluk * Kusursuz olma durumu. ku * Yumurtlayan omurgallardan, akcierli, scak kanl, vcudu tylerle rtl, gagal, iki ayakl, iki kanatl uucu hayvanlarn ortak ad. kubak* Yksek bir yerden aaya doru, btn genilii iine alacak biimde bakma. * Genel olarak. kubeyinli * Aklsz, aptal. kubilimci * Kubilimi uzman, ornitolog. kubilimi * Kularinceleyen bilim, ornitoloji. kudili * Daha ok ocuklarn, kelimelerin biimlerini deitirerek kelimelerin bana, hecelerin arasna baka kelime veya hece ekleyerek uydurduklarbir tr konuma. kugibi * ok hafif. * abuk igren, eline ayana abuk. kugibi (veya kadar) yemek * ok az yemek. kugibi rpnmak * aresizlik iinde telldavranmak. kugibi uup gitmek * ok ksa sren bir hastalkla lmek. * ok ksa srmek, gemek. kukadar canolmak * kk, clz, gsz bir yaratk olmak. kukafesi * Kuun iinde barndrldyuva. kukafesi gibi * ufak ve gzel (yap). kukanadyla gitmek * ok hzlgitmek. kukiraz* Glgillerden, yaprak amadan nce beyaz iek veren, kaplamaclkta kullanlan yaban aa, lgncar, gelinfeneri (Cerasus padus). * Bu aacn reeli ve likr yaplan meyvesi. kumu konduracak? * "yapacaey grlmemibir sanat eseri mi olacak?" anlamnda kullanlr. kuotu * Yol kenarlar, duvar dipleri ve bahelerde yetien bir yllk ve otsu bir bitki (Stellaria media). kust * "Bulunmayan ey" anlamnda bazdeyimlerde geer. kust ile beslemek * hi eksiksiz, zenle beslemek. kustnden baka her ey var * her trl yiyecek var. kuty * Yatak, yorgan, yastk doldurmaya yarayan bazkularn ty. * Bu tylerle doldurulmuolan. kuty gibi * ok yumuak (oturacak, yatacak yer). kuumaz, kervan gemez * kimsenin uramadssz ve sapa kr yeri. kuuurmamak * hibir eyin veya kimsenin kamasna, gemesine imkn vermemek. kuuuu * ki nokta arasnda dorultu ynnde alnan mesafe.

kuuykusu * Hafif uyku, tavan uykusu. kuzm * Siyah, ok ufak taneli ekirdeksiz bir zm eidi. kuyuvas * Kuun iinde barndyer. kua benzemek (veya dnmek) * bir ey dzeltilmek istenirken komik veya biimsiz bir duruma gelmek. kuak * Bele sarlan uzun ve enli kuma. * Salamlnartrmak iin, bir eyin evresine geirilen aatan veya metalden ba. * Yaklak olarak yirmi be, otuz yllk yakmelerini oluturan bireyler bei, gbek, nesil, batn. * Yaklak olarak aynyllarda domu, aynan artlarn, dolaysyla birbirine benzer skntlar, kaderleri paylam, benzer devlerle ykml olmukiilerin topluluu. * Bir kre yzeyi, paralel iki dzlemle kesildiinde iki kesitin arasnda kalan blm. * Yeryznn kutuplar, kutup daireleri ve dnencelerle belirlenen beblmnden her biri. * Yer yznde veya herhangi bir gk cisminde belli artlarsalayan blge. * Henz birletirilmemises ve grnt tayan filmler. kuak balama * Dn srasnda geline koltua verilmesi treninden nce baba veya baka bir byk tarafndan gelinin al kuak dolama, balama, kemer. * Tarikatlarda, medreselerde belli bir dzeye gelen rencilere kuak takma treni, kemer balama. * Karate, judo gibi Uzak Dou oyunlarnda aama kaydetme. kuaklama * Kuaklamak ii veya biimi. * Kuak durumunda olan. kuaklamak * Kuaklarla salamlatrmak. kuakl * Kuaolan. kuaksz * Kuaolmayan. kuam * Bkz. giyim kuam. kuaml * Bkz. giyimli kuaml. kuane * Yayvan kk tencere. kuanlma * Kuanlmak ii. kuanlmak * Kuanmak ii yaplmak. kuan * Kuanmak ii veya biimi. kuanma * Kuanmak ii. kuanmak * Beline kuak, kl, kemer gibi eyler balamak. * Giyinmek. kuant * Giyecek, kuanlacak ey. kuatlma * Kuatlmak ii. kuatlmak * Kuatmak ii yaplmak, evresi sarlmak. kuat * Kuatmak ii veya biimi. kuatma * Kuatmak ii, evirme, evreleme, sarma, abluka, ihata. kuatmak * evresini sarmak, evrelemek, evirmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek. * evrelemek, oka bulunmak.

* Kaplamak. * Bele sarlp balanan eyleri bakasnn beline balamak. kuba * Kk bir kuun babyklnde olan (para). kubal* inde kubaolan. kubaz * Ss kularyetitiren kumerakls. * Padiahlarn av kularnyetitiren grevli. kuburnu * Yaban gl aacve meyvesi (Rosa canina). kuu * Ss kularyetitirip satan kimse. * Saraylarda ahin, doan gibi avckularn bakmyla grevli kimse. * Su ileyen saray hasekilerini cezalandrmak ve yola getirmekle grevli haseki subay. kuuba* Kuulardan sorumlu olan st grevli. kuuluk * Kuyetitirme merakveya kuyetitirip satma ii. kudili * Bir tr dibudak. kue * Kaymak kd. kue kd * Kue. kuekmei * Turpgillerden, orak yerlerde yetien, beyaz veya mor iekli, eskiden hekimlikte kullanlmolan otul bir bitki, oban daarc(Thlaspi). kuet * Gemi veya tren yata. kuetli * Kueti olan. kuetsiz * Kueti olmayan. kugm * Pastrmann fileto blm. kuhane * inde ss kularbeslenilen ve retilen kk oda veya byk kafes. kukanad* Gz akzarnn gz bebeine doru bir ok ucu biiminde ilerlemesi. kukonmaz * Zambakgillerden, u dallaryapraksgrnte, toprak altkk saplarndan kan taze srgnleri yenen bir bitki (Asparagus officinalis). * Aynfamilyadan, sakslarda yetitirilen, uzun sapl, ince ve kk yapraklbir ss bitkisi (Asparagus plumosus). kuku * Bir olguyla ilgili gerein ne olduunu kestirmemekten doan kararszlk, ikil, phe. * Bakalarnn iyi niyet ve amalarnktye yorarak ikillenme duygusu. kuku beslemek (veya kuku duymak) * kukulanmak. kuku uyanmak * ikillenmek, kukulanmak, phe uyanmak. kukucu * Ak bir biimde kantlanmamher eyden kukuya den, pheci, septik. * Kukuculuk yanlsolan, septik. kukuculuk * zellikle doa tesi konularda olumlu veya olumsuz yargda bulunmaktan ekinme temeline dayanan reti, phecilik, septisizm. kukulandrma * Kukulandrmak ii. kukulandrmak * Kukuya drmek, kukulanmasna yol amak, phelendirmek. kukulanma

* Kukulanmak ii. kukulanmak * Kuku iinde bulunmak, kuku duymak, phelenmek. kukulu * Kuku belirten, kuku anlatan, pheli. * Kuku iinde olan, pheli. * Kukucu. kukulu kukulu * Kuku iinde olarak, phelenerek. kukusu kalmamak * bir konuda her eyi bilmek, phe duymamak. kukusuz * Kukusu olmayan, ikilsiz. * Elbette, phesiz. kukuya dmek * kukulanmak, kuku beslemek, kuku duymak, pheye dmek. kulak * Av kularbol olan yer. kular * ok hcreli hayvanlardan, omurgallarn genibir snf. kulokumu * Yumurta, un ve ekerle yaplan bir tr kurabiye. kuluk * Gnn sabahla le arasndaki blm. kuluk namaz * Vaktinde klnmayan sabah namaziin gnebir mzrak boyu ykseldikten sonra kaza edilen namaz. kuluk vakti * Gnn ilk klarile gnein bir mzrak boyu ykselmesi arasnda kalan sresi. kuluk yemei * Kuluk vakti yenilen yemek. kumar * Kuavlamak iin hazrlanmtuzak, kutuza. kupalaz* Difteri. kuyemi * Budaygillerden, durgun sularda yetien bir bitki (Phalaris canariensis). * Bu bitkinin taneleri. * Kulara yedirilen iitli tahl taneleri, dane. kut * Uur, baht, talih. * Mutluluk. kutan * Saka kuu. kutlama * Kutlamak ii, tebrik. * Kutlama treni. kutlamak * Mutlu bir olay sebebiyle buna sevinildiini birine sz, yazveya armaanla anlatmak, tebrik etmek. * nemli bir olayn gereklemesi yl dnm dolaysyla tren yapmak, tes'it etmek. kutlan * Kutlanmak ii veya biimi. kutlanma * Kutlanmak ii. kutlanmak* Kutlamak ii yaplmak, tebrik edilmek. kutlay * Kutlamak ii veya biimi. kutlu * Uur getirdiine inanlan, uurlu, ongun, mbarek. kutlu olsun * "uurlu olsun, bolluk ve iyilik getirsin" anlamnda bir kutlama sz. kutlulamak

* Kutlamak. kutluluk * Kutlu olma durumu. kutnu * Pamuk veya ipekle kark pamuktan dokunmukaln, ensiz kumaeidi. kutsal * Gl bir din sayguyandran veya uyandrmasgereken, kuts, mukaddes. * Tapnlacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kuts, mukaddes. * Bozulmamas, dokunulmamas, karklmamasgereken, stne titrenilen. * Tanr'ya adanmolan, tanrsal olan. kutsallama * Kutsallamak ii. kutsallamak * Kutsal duruma gelmek. kutsallatr * Kutsallatrmak ii veya biimi. kutsallatrma * Kutsallatrmak ii, kutsama. kutsallatrmak * Kutsal duruma getirmek, kutsamak. kutsallk * Kutsal olma durumu, kutsiyet. kutsama * Kutsamak ii, takdis. kutsamak * Kutsallatrmak. * Kutluluk dilemek, takdis etmek. kuts * Kutsal. kutsleme * Kutslemek ii veya durumu. kutslemek * Kutsal duruma gelmek. kutsiyet * Kutsallk. kutsuz * Uursuz, kt, menhus. * Mutsuz, zavall. kutsuzluk * Kutsuz olma durumu. kutu * nce tahta, mukavva, teneke, plstik vb. den yaplm, genellikle kapaklkap. * Elektrik akmdevrelerinde birletirme yapmak veya akmbir veya daha fazla kollara ayrmak iin kullanlan ara, buat. * Elektrik veya telefon tellerinin toplanp balandkap. * (bir kimsede, bir yerde veya eyde) yi veya kt bir zelliin fazlalnbelirtir. * Kutunun alabildii kadar olan. kutu gibi * kk fakat kullanlve irin. kutu kutu * 1'den 10'a kadar saylarn gizlice yazlmas, tahmin edilmesine dayanan ve iki ocuk arasnda oynanan bir oyun. kutucu * Kutu yapan veya satan kimse. kutuculuk * Kutu yapmak veya satmak ii. kutulama * Kutulamak ii. kutulamak * Kutuya yerletirmek, kutuya koymak. kutulan* Kutulanmak ii veya biimi. kutulanma

* Kutulanmak ii. kutulanmak * Kutulamak ii yaplmak. kutulay* Kutulamak ii veya biimi. kutulu * Kutusu olan. kutulu telefon * Halkn kullanmna sunulan, para, jeton veya manyetik zellii olan kartla alan telefon, ankesrl telefon. kutup * Yer yuvarlann, ekvatordan en uzak olan yer ekseninin getii var saylan iki noktasndan her biri. * Birbiriyle kart olan eylerden her biri. * Bir konuda yksek bilgisi ve yetkisi olan kimse. * Gk kresinin, dolaynda dnd var saylan eksenin iki ucundan her biri. * Elektrik akmnoluturan gerilim ayrlnn en yksek dereceyi bulduu iki noktadan her biri. * Bir mknats demirinin iki ucundan her biri. kutup engel * Bir pilde elektromotor kuvveti dren polorma olayna kargelmek ve elektirk akmnn durmasn nlemek iin kullanlan (kimyasal maddelerden her biri). Kutup Yldz * Gk kresinin kutbuna en yakn olan kkaydenilen takm yldzn en ucunda bulunan, kuzeyi belirleyen, duraan yldz, Demirkazk, Kuzey Yldz. kutuplanma * Kutuplanmak ii, polrizasyon. kutuplanmak * ki kutupta toplanmak. * (pusula ibresi iin) Kutba doru ynelmek. kutuplama * Kutuplamak ii. kutuplamak * (bir topluluk) Birbirine kart gruplara ayrlmak. kutupsal * Kutupla ilgili. kutur * (daire ve krede) ap. * (bazgeometrik ekillerde) Kegen. kuvars * Billrlamsilisin doada ok yaygn bir tr. kuvarsit * Yalnz kuvars tanelerinden birleik bir kaya, kum ta. kuvertr * rt. kuvz * zellikle erken veya yeni domubebeklerin, bulachastalklardan korunmasamacyla iine yerletirildii, belirli scaklolan ara. kuvve * Dnce, niyet. * Bir devletin silhlkuvvetlerinin durumu veya gc. * Yeti. kuvveden fiile karmak * dnlen, tasarlanan eyi gerekletirmek. kuvvet * Fiziksel g, takat. * G. * iddet, zor, cebir. * Yetke, erk, nfuz. * Dayanklolma durumu, tahamml, mukavemet. * Bir niceliin kendisi ile arplarak ykseltildii derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 says2'nin kuvvetini gsterir. * Bir lkenin savasilhlkurulularveya gc. * Durgunluu harekete veya hareketi durgun bir duruma eviren etken, direnci kran veya diren douran zellik.

kuvvet almak * herhangi bir yardmla gc artmak, kuvvetlenmek. kuvvet bulamamak * cesaret edememek. kuvvet ifti * Birbirine paralel ters ynde ve eit arlkta iki kuvvetin oluturduu kuvvet takm. kuvvet komutanlar * Kara, deniz ve hava kuvvetleri komutanlarna toplu olarak verilen ad. kuvvet vermek * bir konuya ok nem vermek. kuvvetini toplamak * gcn artrmak, kuvvetlenmek. kuvvetle * gl ve salam bir biimde. * zerinde durarak, direnerek. kuvvetlendirici * Gc artran, glendirici. * (fotoraflkta) Negatiflerin glendirilmesini salayan banyo. kuvvetlendiri * Kuvvetlendirmek ii veya biimi. kuvvetlendirme * Kuvvetlendirmek ii. kuvvetlendirmek * Glenmesini salamak, gcn artrmak. kuvvetleni * Kuvvetlenmek ii veya biimi. kuvvetlenme *Kuvvetlenmek ii. kuvvetlenmek * G kazanmak, direnci veya gc artmak. kuvvetli * Gc ok olan, zorlu, iddetli. * Salam, dayanklolan. * Grevini iyi yapan, keskin. * ok etkileyici, inandrc, nemli. * Saygn, nfuzlu. * stn. * Etkili. kuvvetlice * Olduka gl, kuvvetli. * Biraz gl, biraz kuvvetli. kuvvetler * Kuvvetleri lmeye yarayan cihaz, dinamometre. kuvvetsiz * Gc, kuvveti olmayan, gsz. * Etkisiz. kuvvetsizlik * Kuvvetsiz olma durumu, gszlk. kuvvetten dmek * gc azalmak. kuymak * Msr ununun erimiteryayla kavrulmas, su ilve edilmesi, bir miktar peynir katlmasve bir sre kaynatlmasyla elde edilen yemek. * Karadeniz blgesinde ve zellikle Trabzon'da yaplan bir tr yemek. kuyrua girmek * ayakta arka arkaya durulan diziye girmek. kuyruu dikmek * (hayvan) komaya, balamak. * (insan) bulunduu yerden uzaklamaya balamak. kuyruu kapana kslmak (veya skmak) * ok zor duruma dmek. kuyruu titretmek

* lmek. kuyruuna basmak * birini incitip saldrda bulunmasna yol amak, tahrik etmek. kuyruuna teneke balamak * biriyle arderecede alay etmek. * birini, herkesin alay edecei biimde kovmak. kuyruunu ksmak * korkup sinmek. kuyruunu kstrmak * birini g bir duruma drmek. kuyruunu tava sapna evirmek * haddini bildirmek, gereken dersi vermek. kuyruk * Hayvanlarn ounda, gvdenin art yannda bulunan, omurgann uzantsolan uzun ve esnek organ. * Kularda gvdenin art yannda bulunan ty demeti. *Koyunun baztrlerinde eritilerek yaalnan bir uzants. * Bazeylerde kuyrua benzeyen uzantveya batarafn aksi ynnde kalan blm. * Birisinin arkasna taklp hi ayrlmayan kimse. * nsanlarn sra beklemek iin, art arda durarak oluturduu dizi. * Ban arkasna toplanmsa demeti. * Bir harfin bitiizgisine yakn yerde, birden bir dnyapan ksa izgi. kuyruk acs * Hn, alnacak . kuyruk ekmek * gzn evresine kalem veya srme ile izgi ekmek. kuyruk kemii * Omurgann alt ucunda bulunan, kuyruk sokumu kemii ile eklemlenen, nden arkaya doru yass, gen biiminde kemik. kuyruk olmak * arka arkaya dizilmek, sralanmak. kuyruk sallamak * yaltaklanmak. kuyruk sokumu * nsanda omurgann alt ucunun bitim yeri. kuyruk sokumu kemii * Omurgann bitiminde, bekuyruk omurunun kaynamasndan oluan, gen biiminde kemik. kuyruk ya * Koyun kuyruunun eritilmesinden elde edilen ya. kuyruk yapmak * uzun ve pepee bir sra oluturmak. kuyrukkakan * Kara tavukgillerden, bcek ve meyve ile beslenen kk tc bir ku(Saxicola). kuyruklu * Kuyruu olan. * Akrep. kuyruklu kelebek * Kanatlarsiyah benekli sarrenkte bir Avrupa kelebei (Papillio machaon). kuyruklu kurbaa * Yumurtadan yeni kmve evrim geirmemiyavru kurbaa. kuyruklu piyano * Duvar piyanosu gibi dik olmayan, gvdesi ayak stnde yatk bir durumda bulunan piyano. kuyruklu yalan * ok byk yalan. kuyruklu yldz * Gneevresinde byk yuvarlak bir elips veya bir parabol izen, kuyruk denilen klbir uzantsolan gk cismi. kuyruklu yldz ba * kuyruklu yldzn nde giden yuvarlak paras. kuyruklu yldz ekirdei * kuyruklu yldz bann ortasnda yldza benzeyen parlak nokta. kuyruklu yldz sa * kuyruklu yldz ekirdeini saran klgaz yuvar.

kuyruklular * Omurgalhayvanlardan, amfibyumlar snfnn, vcut ve kuyruklaruzun, bacaklarzayf, birok semender trlerini iine alan bir alt takm, urodel. kuyruksallayan * Kuyruksallayangillerden, kanatlarve vcudunun st blm kl rengi, alt blm deiik sarolan, uzun kuyruklu, kk, tc ku, yont kuu (Motacilla). kuyruksallayangiller * Kuyruksallayan, incir kuu gibi tc kulariine alan familya. kuyruksuz * Kuyruu olmayan. kuyruksuzlar * Kurbaalar. kuyruksren * Bir ku. kuytu * Issz, sessiz ve gze arpmayan (yer). * Urak olmayan, ierlek, sapa (yer). * Sessiz, ssz, tenha yer. * Gn almayan. kuytuluk * Kuytu, sessiz yer. kuyu * Su katmanna varncaya kadar derinliine kazlan, genellikle silindir biiminde, evresine duvar rlen, suyundan yararlanlan ukur. * Topraa kazlan derince ukur. * inden klamayan durum veya yer. * Yer altndaki iyerlerine ulamak iin almve kesit boyutlarderinliine oranla snrl, dey veya deye yakn balantyolu. kuyu amak * kuyu yapmak. kuyu bilezii * Su kuyusunun azna oturtulan tek para yontma ta. kuyu fnd * Yeilken topraa gmlerek ayrbir eni verilen fndk. kuyu gibi * ok derin. * bask ve karanlk yer. kuyu kebab * Toprak altnda zel olarak kazlp hazrlanmkuyuda piirilen ebi veya kuzu kebab. kuyu suyu * Kuyudan karlan ime ve sulamada kullanlan su. kuyu topuu * Kuyunun yapsnveya kuyu bandaki tesisleri, kme srasnda oluabilecek hasara veya zarara kar korumak amacyla kuyu evresinde braklan gvenlik topuu. kuyucu * Kuyu kazmayiedinmikimse. kuyuculuk * Kuyucunun ii veya kuyu kazma ii. kuyudan adam karmak * olumsuz, uygunsuz veya yasal olmayan bir durumda son vererek birini haklarna kavuturmak. * unutulmaktan kurtarmak. kuyudat * (resm defterdeki) Kaytlar. kuyum * Deerli metal ve talardan yaplan ss eyas. kuyumcu * Deerli metal ve talardan bilezik, kpe gibi ss eyasyapan veya satan kimse, mcevherci. kuyumcu terazisi * Hassas terazi. kuyumculuk * Kuyumcunun ii ve zanaat, mcevhercilik. kuyusunu kazmak

* birinin ykmna almak, kt duruma dmesini istemek. kuz * Glgede kalan (yan). kuzen * Teyze, day, hala veya amcann erkek ocuu, erkek yeen. kuzey * Sandouya, solunu batya veren kimsenin tam karsna den yn, drt ana ynden biri, imal, gney kart. * Bulunduu noktaya gre kuzeyde kalan yer. * Bu yne den, bu ynle ilgili olan, imal. Kuzey Kutbu * ki kutuptan ekvatorun kuzey tarafnda yer alan kutup blgesi. kuzey noktas * Ufukta kuzey dorultusunun gk kresini deldii nokta. Kuzey Yldz * Kutup Yldz. kuzeybat* Ufkun kuzeye ve batya eit uzaklkta olan noktas. * Bu ynle ilgili olan. kuzeydou * Ufkun kuzeye ve douya eit uzaklkta olan noktas. * Bu ynle ilgili olan. kuzeyli * Kuzey lkeleri halkndan olan (kimse). kuzgun * Birok karga trne, zellikle kara kargaya verilen ad (Corvus corone). kuzgun gibi * ok kara, ok koyu. kuzguna yavrusu ahin (veya anka) grnr * herkesin kendi yarattey irkin de olsa, gzne gzel grnr. kuzguncuk * Hapishane kaplarndaki demir kafesli pencere. kuzgun * ok koyu, kara. kuzgun siyah * ok koyu, kara renkli. kuzgunklc * Ssengillerden, uzun, ensiz ve sivri yapraklbir ss bitkisi, glayl (Gladiolus illyricus). kuzin * Teyze, day, hala veya amcann kz ocuu, kz yeen. kuzine * Hemstmaya, hem de zerinde yemek piirmeye yarayan byk mutfak sobas. * Gemilerde yemek piirilen yer, mutfak. kuzu * Koyun yavrusu. * Bir meyve veya sebzeye bitiik olan kk meyve veya sebze. * Kuzu etinden yaplmolan (yiyecek). kuzu evirmek * kuzunun gvdesini ie geirip atekorunun zerinde evirerek piirmek. kuzu dii * St dii. * leri yalarda kan di, peynir dii. kuzu eti * Kesilmikuzunun paralanp satlan eti. kuzu gibi * ok uysal. kuzu gibi olmak * uslanmak, sessizlemek, sakinlemek. kuzu kapama * Kemikli kuzu etinin, arpack soan, yeil soan, havu, dereotu ile birlikte ar atete piirilmesiyle yaplan bir yemek tr. kuzu kaps

* Byk bir kapnn iinde veya yannda bulunan kk kap, kuzuluk. kuzu kesilmek * uysallamak, sessizlemek,sakin bir durum almak. kuzu kestanesi * Yaban aalardan elde edilen, kk, lezzetli bir kestane tr. kuzu kuzu * Hi ses karmadan, kargelmeden, uysal bir biimde. kuzu mantar * Bazitli mantarlardan, ayrlarda, sulak yerlerde yetien, apkasetli, kaln, koni biiminde, przl, yenilir bir mantar (Boletus edulis). kuzu postuna brnmek * karsndakini aldatmak iin gerek kiiliini saklamak, kendini zararsz ve uysal gstermek. kuzu sarma * Boyu 3 m kadar olabilen, trmanc, beyaz stl, ok yllk ve otsu bir bitki (Canvolvulus arvensis). kuzugbei * Sulak ayrlarda yetien, apkaskaln ve etli, yenir bir mantar eidi (Agaricus campestris). kuzukula * Kara budaygillerden, sulak yerlerde yetien, iekleri iki evcikli ve krmzmtrak bir bitki, yapraklarsalata olarak kullanlr (Rumex acetosa). kuzukulaasidi * Oksalik asit. kuzulama * (koyun) Yavrulama. * Kuzu yry gibi emekleme. kuzulamak * (koyun) Yavrulamak. * (ocuk) Ellerini yere dayayarak dizleri stnde emeklemek. kuzulama * Kuzulamak ii. kuzulamak * Kuzu gibi uysal ve zararsz duruma gelmek. kuzulu * (koyun iin) Kuzusu olan. * (meyve ve sebze iin) Kendisine bitiik olarak ayncinsten kk tanesi olan. kuzuluk * Kuzu barna, al. * Yumuak huyluluk. * Byk kaplarn ortasndaki kk kap, kuzu kaps. kuzuluk kaps * Hanlarda byk kapzerindeki kk kap. kuzum! * okamalk, yalvarma veya dikkat ekme anlamlartayan bir nlem. -k * Bkz. -ki. Kbal * Kba halkndan olan. kbik * Kp ve kesme biiminde olan. * Kbizm akmna uyularak yaplmolan. * Kp (II) biiminde olan. kbist * Kbizmle ilgili olan. * Kbizmi uygulayan, kbizm yanls(kimse). kbizm * Nesneleri geometrik biimlerde gsteren bir sanat akm. -k * Bkz. -g / -gi. kck * ok kk. kk * Boyutlar, benzerlerininkinden daha ufak olan, byk kart. * Eni, boyu az.

* Daha az yal. * Nicelii az olan. * Nitelii aaolan, baya. * Geri aamada. * stn yetenei olmayan. * Bymesini, gelimesini henz tamamlamolan. * ocuk. * (ses) Ksk, parlak olmayan. * Ya, makam, rtbe, derece bakmndan daha aaolan (kimse). * Kk abdest. kk abdest * eme ihtiyac, i, idrar. kk ad * lk ad, soyadolmayan n ad. Kk Asya * Anadolu. kk ay * ubat ay, gck ay. kk bey * Evin kk erkek ocuu. * tkrldm, mark gen. kk burjuva * Gelir dzeyi dk ehirli halk. kk apl * Deeri ve arlaz. kk apta * Belirli bir lde. * Yaygn olmayan. kk dalarben yarattm demek * ok bbrlenmek, kibirlenmek. kk dalga * Orta dalga. kk dil * Damak eteinin ortasnda bulunan kk uzant. kk dil nsz * Akcierlerden gelen havann art damakta kk dilin evresinden szarak kmasyla oluan nsz: . kk dilini yutmak * armak, donakalmak. kk dmek * deeri veya onuru sarslmak. kk drmek * deerini veya erefini sarsmak. kk gezegen * Bilinen dokuz byk gezegene gre ok kk olan gezegen. kk grmek * deer, nem vermemek. kk hanm * Evin kzveya gen gelini. kk harf * Byk harflerden ayrbiimde yazlan harf, minskl. kk Hindistan cevizi * ki eneklilerden, scak iklimlerde yetien bir aa (Myristica frangrans). * Bu aacn baharat olarak da kullanlan ceviz biimindeki yemi. kk kan dolam * eitli organlardan gelen toplardamarlarn kansakulakk ve sakarnca tamas, oradan da atardamarlarla kann akcierlere ulatrlmasve oradan sol kulaka tanmasdzeni. kk karga * Karga cinsi bir tr ku. kk kpr * Vcudun, srt yere dnk olarak avular ve dizler stnde dayalve gergin bulunduu durum, el diz kprs. kk kyn byk aas

* byklk taslayanlar iin sylenir. kk kumru * Kumru cinsi bir tr ku. kk mart * Martcinsi bir tr ku. kk mevlit ay * Kamer takviminin drdnc ay, rebiylhr. kk oynamak * kumarda az para ile oynamak. kk nerme * Bir tasmda, kk terimi tayan ncl, minor. kk parmak * Bkz. sere parmak. kk sakarca * Sakarya cinsi bir tr ku. kk sesli uyumu * Bkz. kk nl uyumu. kk algam * Turpgillerden, iekleri kokulu, tohumlarndan k aralarnda ve sabun yapmnda kullanlan bir ya karlan, kolzaya benzeyen bir bitki, yaalgam(Brassica rapa). kk tansiyon * Kann beyin iindeki basnc. kk terim * Bir tasmda, vargnn konusu olan terim. kk tvbe ay * Kamer takviminin altncay, cemaziylhr. kk nl uyumu * Trke bir kelimede dz nllerden (a, e, , i) sonra dz nllerin, yuvarlak nllerden (o,,u,) sonra dar yuvarlak (u,) veya dz geni(a,e) nllerin gelmesi: Evler. Etek. Salkmlar. rdek, Okul, Sucularn gibi. Kkay* Gn kuzey kutup blgesinde, Byk Ay'nn tersi durumda, bir takm yldz, Dbbasgar. kkba* Kasaplk hayvanlardan koyun ve keiye verilen ortak ad. kke * Biraz kk. kkle kk, bykle byk olmak * her yataki kiilere kardosta, arkadaa davranmak. * her makam ve durumdaki kiilere kardosta ve anlaygsterek davranmak. kkleme * Kklemek ii. kklemek * Deerini yitirmek. kkl bykl * "K de by de birlikte" anlamnda kulanlr. kklk * Kk olma durumu. * nsana yakmayacak, insann deerini azaltacak davran. kksemek * Kmsemek. klme * Klmek ii. klmek * Bykken herhangi bir sebeple ufak duruma gelmek. * Bzlmek, hacimce ufalmak. * Deer ve onurunu azaltacak davranta bulunmak. kltme * Kltmek ii, tasgir. * Bir eyin kn gsteren sz biimi. kltme eki * Kelimelerin anlamna kklk, azlk, sevgi, acma kavramlarkatan ekler. Trkede bu kavramlar u eklerle salanr. kltmek*

Bykken daha kk duruma getirmek. * Deerini ve onurunu azaltmak. * Yangizleyerek kk gstermek. kl * Klmek ii veya biimi. kmen * Benzerlerinden daha kk olan, pek kk. kmencik * yi ve kk. kmseme * Kmsemek ii. kmsemek * Deer ve nem vermemek, kk grmek, kmsemek. kmsenme * Kmsenmek ii. kmsenmek * Kmsemek ii yaplmak. kmseyi * Kmsemek ii veya biimi. krek * Biraz kk. kf * Ekmek, peynir gibi organik maddelerin zerinde, nem ve snn etkisiyle oluan, ou yeil renkli mantar. * Pas. kf balamak (veya tutmak) * kflenmek. * unutulmak. * bitmek, kalmamak. kf kokmak * kapal, nemli yerler gibi ar kokmak. kf kokusu * Ar, pis ve bunaltckoku. kf yeili * (renk iin) Ak yeil. kfe * Genellikle st veya baka aa dallarndan rlen, yk tamaya yarayan, kaba ve dayanklsepet. * Kaba et, k. * Bir kfenin alabildii miktar. kfeci * Kfe yapan veya satan kimse. * Kfe ile srtnda te beri tayan hamal. kfecilik * Kfecinin ii. kfelik * Bir kfeyi dolduracak miktarda. * Kendi kendine yryemeyecek derecede sarho(kimse). kfelik olmak * ok sarhoolmak. kffar * Mslman olmayanlar, kfirler. kflendirme * Kflendirmek ii. kflendirmek *Kf balamasna yol amak. kflenme * Kflenmek ii. kflenmek * Kf olumak. * Zamangemek, khnelemek. * alma frsatbulamayarak zelliklerini veya yeteneini yitirmek. kfletme * Kflendirme.

kfletmek * Kflendirmek. kfl * Kflenmiolan. * Zamangemi, khne. * Saklanmaltn para. kflce * Bkz. mantar hastal. kfran * Nankrlk. kfretme * Kfretmek ii, svme. kfretmek * Svmek. kfr * Svme, svmek iin sylenen sz, svg. * Tanr'nn varlve birlii gibi dinin temellerinden saylan inanlarinkr etme ve bu yolda sylenen sz. * Olumlu ileri kt gsterme, varlklarinkr etme. kfr kfr * (rzgr iin) Tatl, serin ve hafif bir biimde eserek. kfr savurmak * kfretmek. kfr yemek * kendisine kfredilmek. kfrbaz * Kaba svgleri ok kullanan, azbozuk. kfrbazlk * Kfrbaz olma durumu. kfr basmak * kfretmek. kfv * Birbirine benzeyen veya yakan, denk. kheyln * Soylu Arap at. kkre * fke veya cinsel istek yznden saldrcbir durum alan (hayvan). kkreme * Kkremek ii. kkremek * (aslan) Barmak. * Comak, taknlk gstermek. * (deniz, nehir iin) Kabarmak, tamak. * Kzgnlk ve fke ile yksek sesle barmak. * Cokuyla saldrmak. * Mayalanp kabarmak. * Gr bir biimde yetimek. kkreyi * Kkremek ii veya biimi. kkrt * Atom numaras16, atom arl32,06 olan, doada saf veya baka cisimlerle birleik olarak bulunan, sar renkli, 119 C de eriyen ve 444 C de kaynayan element, sulf. KsaltmasS. kkrt iei * Kkrt buharnn birdenbire soutulmasyla elde edilen kkrt. kkrtatar* Kkrtl buhar karan ve zerinde kkrt biriken alan. kkrtleme * Kkrtlemek ii. kkrtlemek * Toz kkrt serpmek. kkrtlenme * Kkrtlenmek ii. kkrtlenmek

* Kkrtlemek iine konu olmak veya kkrtlemek ii yaplmak. kkrtl * inde kkrt bulunan. kkrtsz * inde kkrt bulunmayan. kl * Yanan eylerden arta kalan toz madde. * Yanmbir yapnn kalnts. kl * Btn, tm. kl balamak * (ateiin) snmek. * gcn, etkisini yitirmek. kl rei * Klde piirilen rek. kl etmek * yakmak, kavurmak. * birinin varnyounu yok etmek. kl gibi * (bet beniz iin) soluk, renksiz. kl kesilmek * heyacandan rengi solmak. kl olmak * btnyle yanmak. * varnyounu yitirmek. kl rengi * Odunun yanmasyla oluan, kln akla kara arasndaki rengi, gri. * Bu renkte olan. kl rengi et sinei * Eklem bacakllarn bcekler snfndan, larvalarnhayvan ls veya et zerine brakan bir tr sinek (Sartophaga carnaria). kl tablas * Sigara klnn, iine dklp biriktirildii cam veya metal kap. kl ufak olmak * ok kk paralara ayrlmak. kl yemek (veya yutmak) * kurnazca yaplan bir oyuna dmek, aldatlmak. klh * Erkeklerin giydii genellikle keeden, ucu sivri veya yksek balk. * ine bazeyler koymak iin huni biiminde bklmkt kap. * Bu kabn alabilecei miktar. * Oyun, hile. klh giydirmek * hile ile, oyunla aldatmak. klh kapmak * dzen, dalavere ile bir iin bana gemek. klh peinde olmak * yalan ve dolanla bir iin bana gemeye almak. klh takmak * hile ile, oyunla kandrp parasnalmak. klh * Klh yapan veya satan kimse. klhma anlat! * sylediklerine hi inanamyorum, beni kandramazsn. klhms* Klha benzer, klhandran. klhnhavaya atmak * pek ok sevinmek. klhnters giydirmek * ok kurnaz olmak. klhlardeitirmek (veya deimek) * "bozumak" anlamyla ve tehdit olarak kullanlr.

klhl * Klholan. * Koni biiminde tavanolan. klhsz * Klholmayan. klbast * Izgarada piirilen kemiksiz et. klbastlk * Klbastyapmaya elverili olan (et). kle * Eritilerek kalba dklmmaden veya alam. * Yn durumundaki nesnelerin oluturduu kme. * Kle durumunda olan. kle gibi oturmak * yorgun veya bitkin bir durumda kvermek. kleleme * Klelemek ii. klelemek * Kle durumuna gelmek. * ok yorulmak. kldken * Kadn, e. kldr * Bkz. paldr kldr. klek * Bal, ya, yourt gibi eyler koymaya yarar tahta kova. klfet * Skntlzorluk, yorgunluk. * Byk masraf. klfete katlanmak * skntya, zorlua nem vermemek. klfetli * Skc, zor, yorucu, zen isteyen. * Byk masraf gerektiren. klfetsiz * Skntsz, kolay, zen istemeyen. * Az masrafla yaplan. klfetsizce * Klfet altna girmeden, klfete katlanmadan. klhan * Hamamlarstan, hamamn altnda bulunan kapalve geniocak, cehennemlik. klhan makinesi * Enerji reten makinelerde yanmaysalayan ana blm, yanma hcresi. klhanbeyce * Klhanbeye benzer biimde, klhanbey gibi. klhanbeyi * Kendilerine zg giyinive konuma biimleri olan, argo kullanan, babo, haylaz delikanl, kabaday, serseri, hayta, klhan, apa. klhanbeyi az * Klhanbeye yakr biimde konuma. klhanbeylik * Klhanbeyi olma durumu, kabadaylk. * Klhanbeyine yakr davran. klhanc* Hamam ocanyakan kimse. klhan * Klhanbeyi, kabaday, serseri, hayta, apa. * Hafif svg anlamtayan bir okama sz. klkedisi * ok yen, atein yanndan ayrlmayan (kimse). * Uyuuk, miskin (kimse). * Pasakl, grgsz (kadn). klleme

* Kllemek ii. * Bir mantarn yaptbahastal. kllemek * Genellikle atein zerini klle rtmek. klleni * Kllenmek ii veya biimi. kllenme * Kllenmek ii. kllenmek * Genellikle atein zerinde kl olumak. * Bir ac, bir skntunutulur gibi olmak. kll * Btne ve genele ilikin. * Tmel. klliyat * Bir yazarn btn eserlerini ieren dizi. klliye * Bir caminin evresinde cami ile birlikte kurulmumedrese, imaret, sebil, kitaplk, hastahane gibi eitli yaplarn btn. klliyen * Btnyle, tamamyla, tamamen. klliyet * Btnlk, tmlk. * okluk, bolluk. klliyetli * Pek ok, bir hayli. kll * inde veya zerinde kl bulunan. kll su * inde kl eritilip szlerek elde edilen su. kllk * Kl ve sprnt atlan yer, plk. * Sigara tablas. * Kazan ve sobada kllerin dkld yer. kllk az * Klhanbeylerinin kullanddil, argo. klot * Ksa, beli lstikli i amar, don. * Daha ok binicilerin giydikleri, paasdar, st blm genipantolon. klot pantolon * Bkz. klot. klotlu orap * Kalalarda iine alabilecek biimde retilmiorap. klt * Tapma, tapnma. * Din. * Din tren, ibadet, yin. klte * Kle. * Kaya. * Demet, balam. kltivatr * Toprayzeyden ilemeye yarayan dili alet. kltr * Tarih, toplumsal gelime sreci iinde yaratlan btn madd ve manev deerler ile bunlaryaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanlan, insann doal ve toplumsal evresine egemenliinin lsn gsteren aralarn btn, hars, ekin. * Bir topluma veya halk topluluuna zg dnce ve sanat eserlerinin btn. * Muhakeme, zevk ve eletirme yeteneklerinin renim ve yaantlar yoluyla gelitirilmiolan biimi. * Bireyin kazandbilgi. * Uygun biyolojik artlarda bir mikrop trn retme. * Tarm.

kltr akm * Bir toplumun kltrnden bazelerin baka bir topluma geii. kltr balkl * Belli merkezlerde zel olarak hazrlanmhavuzlarda bilimsel yntemlerle balk retme ii. kltr bitkileri * nsanlarca yetitirilen bitkilerin btn. kltr evresi * Bir ulusun kltrn, baka uluslarn kltrleriyle iliki iinde gelierek katmanlamve ballambir zellikler btn olarak tanmlayan kuram. kltr g * Bir kltr motifinin veya kltrel bir uygulamann bir baka kltre gemesi. kltr ortam * Canlveya uyku durumunda olan belirli mikroorganizmalarn yetitirmek ve gelitirmek zere aland besin maddeleri ortam. kltr saray * inde eitli kltr almalariin ayrlmsalon, ilik, kitaplk vb. yerler bulunan byk bina. kltr sitesi * Kltre ve kltrn geliimine hizmet etmek amacyla kurulmuopera, tiyatro, sergi sarayvb. binalar topluluu. kltr varlklar * Bir blgede bulunan madd kltr rnleri veya eserleri. kltre alma * Kf mantareitleri ve bakteri gibi mikroorganizmalarn bir kltr ortamnda retilmesi ilemi. kltrel * Kltre ilikin, kltrle ilgili. kltrel antropoloji * Bkz. sosyal antropoloji. kltrfizik * Jimnastik. kltrlenme * Kltrlenmek ii veya durumu. kltrlenmek * Bir arada bulunan iki bireyin veya etnik grubun deer yarglarile kltrel birikiminin zellikleri birbirinden etkilenerek deiiklie uramak. kltrl * Kltr gelimiolan. kltrllk * Kltrl olma durumu. kltrsz * Kltr olmayan. kltrszlk * Kltrsz olma durumu. klnk * Talar, kayalarparalamakta kullanlan sivri kazma. kln savurmak * bir eyi btnyle bitirip yok etmek. klstr * Ypranm, eski grnl olan. * Bakmsz. klstrlk * Klstr olma durumu. klyutmaz * Aldanmaz, kolay inanmaz. kmbet * Kubbe. * Damkubbe biiminde olan yap. * Kubbe biiminde toparlak kabart. kme * Tmsek biimindeki yn. * Birok canlnn veya nesnenin oluturduu topluluk, grup. * Kme biiminde olan, kmeyi andran. * Takmlarn durum ve nitelikleri gz nnde bulundurularak belli saydaki takmdan oluturulan topluluk,

lig. * Koularda, kendiliinden oluan yargruplarnn her birine verilen ad. * Bir dershanede rencilerin, belli bir eitim veya retim amacyla bir sre iin oluturduklartakm veya bek. kme bulut * st blmleri bembeyaz ve kme durumunda, tabanda ou kez yatay ve esmer bulut, kmls. kme almas * rencilerin, aralarnda setikleri bir bakann klavuzluu altnda ibirlii yaparak ortak amalar dorultusunda almalarna imkn salayan eitim yntemi. kme kme * Kmeler durumunda. kmeden dme * Bulunduu kmedeki takmlardan en az puan alarak veya puan eitliinde daha kt averaja sahip olmas yznden bir alt kmeye inme, ligden dme. kmeleme * Kmelemek ii. * Film yapmnkolaylatrmak amacyla ayndekor iindeki ekimleri bir araya toplama, oyuncularn alma durumlarndzenleme. kmelemek * Kme durumuna getirmek, ymak, biriktirmek. kmeleni* Kmelenmek ii veya biimi. kmelenme * Kmelenmek ii. kmelenmek * Bir yere toplanmak, ylmak. kmeleim * Bir hastala karalanmolan veya hastalk geirmibir canlnn kannda bulunan maddenin, hastaln mikroplarnkme durumuna getirme olay, agltinasyon. kmeleme * Kmelemek ii. kmelemek * Kme durumunda toplanmak. kmeli * Kmesi olan. kmes * Tavuk, hindi gibi evcil hayvanlarn barnmasna yarayan kapalyer. * Ufak ev. kmltif * Katlanm, birikmi, youn, kmeli. kmlt * Krlarda, ormanlarda ereti olarak yaplmbeki veya avckulbesi. kmls * Kme bulut. -kn * Bkz. -gn/-gin. knc * Susam (taneleri). knde * Sulularn ayana balanan demir halka, kstek. * Greinin, hasmnaltna alp bir elini nden, tekini arkadan geirerek kilitlemesi. * Dzen, tuzak, oyun, hile. kndeden atmak * aldatarak tuzaa drmek. kndeleme * Knde oyununu yapma. kndelemek * Knde oyununu yapmak. kndeye gelmek * aldanmak, tuzaa dmek. kndeye getirilmek * aldatlmak, tuzaa drlmek.

kndeye getirmek * knde de durumuna girmesini salamak. * oyuna getirmek, tuzaa drmek. knefe * Scak yenilen bir eit peynirli tel kadayf. kney * Gnee bakan yan, gney, kuzey kart. kngldeme * Kngldemek ii. kngldemek * Uyuklamak. * Elden ayaktan dmek. kngrdemek * Kngldemek. knh * z, kk, i yz. knhne varmak * bir eyin zn, aslnanlamak. knk * Pimitoprak veya imentodan yaplmkaln su borusu. knye * Bir kimsenin ad, soyad, lkesi, doumu, meslei gibi zelliklerini gsteren kayt. * Bu zelliklerin yazlolduu bilezik, kolye gibi metalden eya. * Soyu sopu ile ilgili kimlik bilgileri. knyesi bozuk * Kt durumlargrlmolan, sabkal. knyesi gelmek * (savata) Bir askerin lm haberi kendi evine bildirilmek. knyesini okumak * ayplarnyzne vurarak bir kimseye svmek. kp * Su, pekmez, yagibi svlarveya un, buday gibi tahllarsaklamaya yarayan, genikarnl, dibi dar toprak kap. * Sarho. * Bazdeyimlerde okluk, fazlalk bildirir. kp * Birbirine eit karelerden oluan altyzl dikdrtgen, mikp. * Bir cismin hacminin l birimi. * Bir saynn nc kuvveti: (43)=4x4x4=64. * Kp biiminde nesne. kp gibi * pek iman. kp eker * Kp biiminde altyz olan eker, kesme eker. kpe * Kadnlarn kulak memelerine taktklarss taks. * Bazhayvanlarn boyunlarnn iki yanndan sarkan deri uzantlar. kpe iei * Kpe ieigillerin rnei olan ss bitkisi (Fuchsia). * Bu bitkinin krmz, pembe, mor veya beyaz renkli iei. kpe ieigiller * Ayranak yaprakliki eneklilerden, kpe iei, yakotu, gl kestanesi gibi bitkileri iine alan bir familya. kpe dnmek * ok imanlamak. kpeli * Kpe takmolan. * Kpeye benzer bir deri uzantsolan. kpelik * Dalyan direklerini dikerken alt ucun batmasnsalamak iin balanan taveya zincir. kpete * Gemilerde gverte hizasnda skarmoz balarna tutturulan dikmelerin dyzlerine kaplanan kaplamalarn oluturduu siperler, borda kaplamalarnn en st, gverteden yukarkalan blmler, parapet.

* Duvarlarn zerine, balkon veya pencerelerin iine imento ve mozayik karmile yaplan dolgu set. kplei *Krein, baltann sap taklan yeri. kpleme * Karnda su birikmesi sebebiyle olan, imeyle beliren hastalk. kplere binmek * ok fkelenmek. kpl * Kp olan. * Raksbol, ucuz meyhane. * ok rakien, ayya. kpn doldurmak * eline frsat gemiken oka para biriktirmek. kr * yi bakm ve il tedavisi. * zel tedavi yntemi. kr yapmak * salkorumak amacyla herhangi bir yntemi bir sre uygulamak. krar * Gney Amerika yerlilerinin oklarna srdkleri bitkisel zehir. kraso * Acportakal kabuundan yaplan bir iki. krdan * Dileri temizlemek iin kullanlan kk ara. krdan gibi * ok zayf, incecik, elimsiz. krdanlk * Krdan koymaya yarayan kap. krd * Klsik Trk mziinde si bemol notasnandran perde. * Dgh perdesindeki bir makam. krdlihicazkr * Klsik Trk mziinde, rast perdesinde bir makam. kre * Btn noktalarmerkezden aynuzaklkta bulunan bir yzeyle snrlcisim. * Yeryz, dnya. kre * Madenci oca, maden frn. kre kua * Bkz. kuak. krek * Toprak, kmr gibi eyleri bir yerden bir yere alp atmaya, tamaya yarayan ve yayvan bir blm, buna baluzun bir sapbulunan ara. * Kk deniz teknelerini yrtmeye yarayan, bir ucu yass, uzun aa. * Krek cezas. krek ayakllar * Pelikanlar, kara batakgilleri iine alan kular takm. krek cezas * Gemilerde krek ekme yoluyla uygulanan ceza. * (daha sonra) Ar hapis cezas. krek ekmek * deniz teknesini yrtmek iin krei kullanmak. krek kadar (veya papu kadar) dili olmak * saygszca davrananlar iin sylenir. krek kemii * Omzun art blmnde bulunan, gen biiminde genive ince kemik. krek krek * Krekler dolusu, pek ok. kreki * Krek yapan veya satan kimse. * Sandal vb. de krek eken kimse. * Frn, tren, vapur gibi yerlerde ocaa krekle kmr atan kimse.

krekilik * Krek yapma veya satma ii. * Sandal vb. de krek ekme ii. * Frn, tren, vapur gibi yerlerde krekle ocaa kmr atma ii. kreleme * Krelemek ii. krelemek* Krekle atp temizlemek. krelenme * Krelenmek ii. krelenmek * Krekle atlmak, krekle ylmak. kreme * Kremek ii. kremek * Krekle atp temizlemek, krelemek. kremsi * Kreye benzeyen. * Erilii azar azar deien ve biimi kreye yakn olan katcisim. kresel * Kre ile ilgili olan. * Kre biiminde olan, krev. kresel gk bilimi * Gk kresindeki cisimlerin yerlerinden sz eden bilim. kresel gen * Bir kre yzeyi zerine izilen ve kenarlar byk ember yayolan gen. kresel valf * Doal gaz sisteminde gaz aknkesmeye yarayan let. kreselleme * Kresellemek durumu, globalleme. kresellemek * Dnya milletleri, ekonomi, siyaset ve iletiim bakmlarndan birbirine yaklama ve bir btn olmaya gtrmek, globallemek. krev * Kresel, toparlak. kreyici * Cevher veya posay, sabit bir makara zerinden dnyapan sonsuz halat araclyla arkaya doru kreyen mekanik dzen. kreyve * Yuvar. krit * Atom numaralar96 ile103 arasnda bulunan elementlerin genel ad. kriyum * Aktinitlerden, pltonyum 239 'un helyum ekirdekleriyle bombardmanndan elde edilen, atom numaras 96 atom arl248 olan, radyoaktif bir element. KsaltmasCm. krk * Bazhayvanlarn, giyecek yapmak iin ilenmipostu. * Krkten yaplm. krk bcei * Kn kanatllardan, esmer uzun kll, krk, hal, kee ve ynlleri kemiren bir bcek (Attegenus pellio). krkas * Stleengillerden, meyve ekirdekleri zehirli bir bitki, Hint fst(Jatropha curcas). krk * Hayvan postlarndan krk hazrlayan veya bu iin ticaretini yapan kimse. krklk * Krk hazrlama sanat. * Krk ticareti. krkl * Krk olan, krk giymi. * Krkle sslenmi. * Postu krk olarak kullanlan (hayvan). krneme

* Krnemek ii. krnemek * (hayvanlar iin) Scan veya souun etkisiyle birbirine sokulup toplanmak. krs * Kalabala karsz syleyenlerin zerine ktklarykseke yer. * Bir fakltede aratrma ve retim birimi. * Sandalye. krs bakan * niversitede bir blmn idar ilerinden ve eitim, retim, aratrma grevlerinden sorumlu retim yesi. krs hocas * Camilerde krsiden vaaz veren hoca. * niversitede bir krsde grevli olan retim yesi. krs eyhi * Bkz. krs hocas. Krt * n Asya'da yaayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse. krtaj * Vcutta boluklar iinde bulunan yabanccisimleri, hasta veya zararlsaylan dokularkazyarak alma, kazma. * Dl yatann iini kazyp dlt alma ii. krtajc * Krtaj yapan (kimse). krtn * Yk hayvanlarna vurulan semer, palan. krtn * Rzgrn etkisiyle kuytu yerlere toplanmkar yn. krme * Krmek ii. krmek * Kremek. ks * Ksm, dargn. ks ks * Sessizce ve bzlmbir durumda. kseen * abuk ve sk sk ksen (kimse). * Kstm otu. ksk * Taa veya duvara delik amak iin kullanlan uzun, ar ve bir ucu sivri demir. * Takaldrmakta kullanlan, uzun demir ubuk veya basit, aatan kaldra. kskn * Ksmolan, gcenik, muber. * Gelimemi, kk kalm. * Kstm otu. kskn kskn * Gcenik, dargn bir biimde. ksknleme * Ksknlemek ii. ksknlemek * Kskn duruma gelmek. ksknlk * Kskn olma durumu, ks. kskt * it sarmagillerden, ince uzun ipliksi saplaryla, asma, baklagiller ve bazmeyve aalarna sarlarak onlarsmren, klorofilsiz bir asalak bitki, eytan sa(Cuscuta). ksktk * ok sarho, krktk. kslk * Ks olma durumu, dargnlk. ksme * Ksmek ii.

ksmek * Darlmak. * Geliememek, byyememek. * Grevini yerine getirememek. * Bir madde, herhangi bir sebeple istenilen niteliini yitirmek. kspe * Hayvan yemi, yakacak ve gbre olarak kullanlan, yaveya suyu karlmher trl yaltohum ve bitki art. * z alnmmeyvelerin kalan blm. kstah * Sra, saygtanmadan davranan (kimse). kstaha * Kstah, saygsz (bir biimde). kstahlama * Kstahlamak ii. kstahlamak * Kstah duruma gelmek. kstahlk * Kstah olma durumu veya kstaha davran. kstahlk etmek * kstaha davranlarda bulunmak. kstere * Bir eit uzun rende. * Deirmen tayaplan ta. * Bilei ark. kstm otu * Baklagillerden, dokunulduunda yapraklarprsyen bir bitki, kseen (Mimosa pudica). kstrme * Kstrmek ii. kstrmek * Ksmesine yol amak. ksuf * Gnetutulmas. ksur * Artan blmler, geriye kalan blmler, kesirler. * Tam saydan sonra gelen kesirli say. ksurat * Artan, geriye kalan paralar, kesirler, ksur. ksurlu * Ksuru olan. ksursuz * Ksuru olmayan. ks * Ksknlk. ksl * Aralarnda dargnlk, ksknlk bulunan. ksme * Ksmek ii. ksmek * Birbirine ksmek, karlkldarlmak. kade * Ak, alm. kat * Ama, al. * Gzellik, holuk. * Tavlada bir eit oyun. kayi * Aklk, ferahlk. kne * Kara burak. km * Kuku.

* Kayg. kmlenme * Kmlenmek ii. kmlenmek * Kukulanmak. * Kayglanmak. kt * Ksa ve kalnca; sivri ve uzun olmayan. * Keskin olmayan. kt * Tahta gibi kateylere vurulduunda kan sesi anlatr. kt kt * st ste kt sesi kararak. ktikl * Yapraklarn her iki yznde bulunan ve suyu szdrmadiin bitkinin kurumasna engel olan ince zar. * Kabuklularn ve bceklerin rteneinin koruyucu, kitinli katman. ktin * Bitkilerin kutikllerini oluturan, geirgen olmayan bal mumu yapsnda madde. ktinleme * Sellozun ktin biimine dnmesi. ktle * (katmaddeler iin) Byk para, kme, yn. * Bir yerde toplanm, bir araya gelmiinsan topluluu, kitle. * Belirli ileviyle zellik gsteren byk insan topluluu. * nsanlarn byk ounluu. * Bir nesneye uygulanan kuvvetle, oluan ivme arasndaki orantyveren kat sayveya nesne nicelii. ktleme * Ktlemek ii. ktlemek * Bir yere arpp kt diye ses karmak. ktlesel * Ktle ile ilgili olan. ktleme * Ktlemek ii. ktlemek * Kt duruma gelmek. ktletirme * Ktletirmek ii veya durumu. ktletirmek * Kt duruma getirmek. ktletme * Ktletmek ii. ktletmek * Kt diye ses kartmak. ktl * ekirdekli, iitli (pamuk). ktlk * Kt olma durumu. kttedek * Birdenbire ve kt diye ses kararak. kte geirmek * ana deftere yazmak. ktk * Kaln aa gvdesi. * Kesilmiaa gvdesi. *Kesimden sonra aa gvdesinin toprakta kalan blm. * Asma fidan. * Resm kayt defteri, ana defter. * Grgsz, kaba (kimse). ktk gibi* ok imi. * ok sarho.

ktkleme * Ktklemek ii. ktklemek * Sert ve duygusuz bir duruma gelmek. ktklk * ine arjre geirilmitfek fiei konulan ve palaska kayna geirilen ksele anta, fieklik. ktphane * Kuruluama ve grevine uygun kitap, film, plk gibi her trl dnce ve sanat rnn toplayan, dzenleyen ve genel olarak ilgilenen okurlara sunan kurulu. * Kitap satlan dkkn, kitap evi. ktphaneci * Kitaplkta grevli kimse. * Kitaplk bilimci. * Kitap evi sahibi, kitap. ktphanecilik * Kitaplk grevlisinin ii. * Kitaplk bilimi. ktr ktr * Elma, ayva, karpuz gibi gevrek meyveler kesilir veya srlrken kan sesi anlatr. * Bu trl ses karan, taze. ktrdeme * Ktrdemek ii. ktrdemek * Ktr ktr diye ses karmak. ktrdetme * Ktrdetmek ii. ktrdetmek * Ktr ktr diye ses kartmak. ktrt * Ktr ktr diye kan ses. kvet * inde bazeyler veya el ykanan kap. * Banyoda iinde ykanlan tekne. Kveytli * Kveyt halkndan olan. L * Romen rakamlardizisinde 50 saysngsterir. -l * simden sfat treten ek: yeil < ya--l, doal < doa-l, yasal < yasa-l vb. -l * Fiilden isim treten ek: okul < oku-l, inal < ina-l vb. -l* Fiilden fiil treten ek; edilgen fiil atlarkurar: yaz--l-, ver-i-l-, yedir-i-l-, iir-i-l-, dn--l- vb. L demiri * Sanayide kullanlan L biiminde bklmdemir ubuk. -l-, -al- / -el* Sfattan fiil treten ek: ksa-l-, yce-l-, sivri-l- vb. l, L * Trk alfabesinin on beinci harfi. Le adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan tml dieti-avurt nszn gsterir. L nsznn biri art (kaln), br de n (ince) olmak zere iki tr vardr. La * Lntan'n ksaltmas. l * Gam dizisinde "sol" ile "si" arasndaki ses. * Bu sesi gsteren nota iareti. -la / -le * simden isim treten ek; yer isimleri yapar. -la / -le * simden fiil treten ek: su-la-, ta-la-, tuz-la-, gz-le-, gece-le-, hece-le- vb. lakal * En azndan, hi olmazsa. lbada

* Karabudaygillerden, dere kylarnda, sulak ayrlarda kendiliinden yetien, ok yllk ve yapraklarsebze olarak kullanlan bir bitki, efelek (Rumex petientia). lbirent * kyeri kolaylkla bulunamayacak kadar kark koridorlarolan yap. * inden klmasg veya imknsz durum, sorun. lborant * Aratrmalarda, lboratuvar deneylerinde yardmcolarak altrlan kimse. lborantlk * Lborantn ii veya meslei. lboratuvar * Bilimsel ve teknik aratrmalar, almalar iin gerekli ara ve gerelerin bulunduu yer. * Bkz. dil lboratuvar. lboratuvar muayenesi * Bir hastalkta tehisin konmasve gereken tedavinin belirlenmesi amacyla yaplan tahlil ve muayene. lbrador * Labrador kylarnda parlak bir trne rastlanan, feldspatlar grubundan ve pljiyoklz serisinden olan alminyum, kalsiyum ve sodyum silikat. lbros * Lpina balnn byk cinsi. lciverd * Lcivert renkli, lciverde alan. lcivert ta * inde dzgn bir biimde dalmkkrt bulunan sodyumla alminyum silikatn oluturduu deerli, lcivert renkli ta. lcivert,-di * Koyu mavi renk. * Koyu mavi renkte olan. lcivertlik * Lcivert renklilik. lin * Bir tr ahin, doan. lka * Gemi halatnn gevetilip boa braklmas. * Gevemi, verimsiz duruma gelmi, dzeni bozulmu. lka etmek * bir halatkoyuverip boaltmak. * gevetmek, bitkin bir duruma getirmek. lka olmak * vida, mil gibi makine blmleri anarak veya yuvalargenileyerek gevemek. * herhangi bir dzen iyi ilemez olmak. lkalama * Lkalamak ii. lkalamak * Lka olmak. * Herhangi bir dzen iyi ilemez olmak, gevemek, bozulmak. lkalk * Laka olma durumu. lden * Ldengillerden, Akdeniz lkelerinde yetien tyl ve genellikle yapkan yaprakl, beyaz veya pembe iekli, reinesi hekimlikte kullanlan bir bitki (Cistus creticus). * Bu bitkiden elde edilen srme, rastk. ldengiller* ki eneklilerden, Akdeniz lkelerinde yetien, lden ve benzeri trleri iine alan bir bitki familyas. ldenli * Lden srmolan. ldes * Tavuun ldes kemiini iki kiinin birer ucundan tutarak krmas, birinin "aklmda" veya "hatrmda" demeden bir eyi tekinden almasyla yenilmisaylarak biten oyun. ldes kemii * Kularda gs kemiinin stnde iki kanat arasnda bulunan V biimindeki ince kemik. ldes oyunu * Bkz. ldes.

ldes tutumak * tavuun ldes kemiini birer ucundan karlkltutup krarak ldes oyununa balamak. ldin * amgillerden, 50-60 m kadar ykseklikte olan, dz gvdeli, kozalaaaya doru sarkk, kerestesi ve reinesi ok beenilen, am trne ok yakn bir orman aac(Picea). ldin * Din d. ledri * Yazarbilinmeyen, anonim. * Bilinemezci. ledriye * Bilinemezcilik. lf * Sz, lkrd. * Sonusuz, yararolmayan sz. * Konuma. * Konu, mevzu, bahis. * "yle ey olamaz", "bu szn hibir deeri yok" anlamnda hafifseme yollu kullanlr. lf (veya sz) altnda kalmamak * kendisini inciten, itham eden veya rahatsz bir duruma dren sze gereken karlverip durumu dzeltmek. lf amak * sz etmek, sz amak, konuya girmek. lf anlamaz * sz dinlemeyip kendi bildiinde inat eden. * kaba, aptal (kimse). lf anlatmak * szn dinletmek, kardakini ikna edinceye kadar konumak. lf aramzda * "sz aramzda, bakalarbilmesin, duymasn" anlamnda kullanlr. lf atmak * sylemek, konumak. * uzaktan, dolaysyla dokunacak sz syleyip iittirmek. * szle sarkntlk etmek. lf cambaz * Etkileyici ve kandrcsz syleyebilen kimse. lf cambazl * Kandrcve etkileyici sz syleme. lf karmak * yeni bir ey sylemek, ortaya atmak. * dedikodu yapmak. lf kmak * dedikodu balamak. lf ebelii * Lf ebesi olma durumu. lf ebesi * ok konuan, herkese lf yetitiren. lf kalabal * zerinde konuulan konuyla, esasla veya sorunla ilgisi olmayan bosz yn. lf kaynayp gitmek * sz boa sylenmek, anlalmaz olmak, hibir etki yapmamak. lf lfaar * "bir konu zerinde konuulurken ilgisi dolaysyla sz baka bir konuya geer, sohbet uzar, gider" anlamnda kullanlr. lf ola beri gele! * konuulan konu ile ilgili olmayan bir sz sylendiinde veya bir sorun tartlrken hi ilgisiz bir ey ifade edildiinde sylenir. lf olsun det yerini bulsun * konuacak herhangi bir konu bulunmaddurumlarda rastgele sz sarfetmek. lf oturtmak * gerektii yerde, beklenilmeyen bir durumda, kartarafa esaslve gereken bir lf sylemek. lf salatas

* eitli konulariine alan anlamsz, boszler. lf syledi bal kaba * biri konu ile ilgisi olmayan sama bir sz syledii zaman kullanlr. lf syledi bal kaba! * konuurken gereksiz yere ve aptalca sz sylendii zaman, bunu alaya almak iin kullanlr. lf tamak * dedikodu ederek lf gtrp getirmek. lf yaktrmak * konuma srasnda yerinde sz sylemek, gerekeni ifade etmek. lf yapmak * dedikodu yapmak. lf yetitirmek * birinin sylediklerine olur olmaz karlk vermek, ene yartrmaya kalkmak. lf yok! * "mkemmel, ok gzel, kusursuz, eletirilecek bir tarafyok" anlamnda kullanlr. lfa bomak * zerinde konuulan konu ierisinde, hi ilgisiz, gereksiz ve anlamsz bir biimde sz edip asl konuyu deitirmek, unutturmak, kartrmak. lfa dalmak * uzun sren bir sohbette bulunmak, ok konumak. lfa karmak * biri veya birileri konuurken bir bakaskonumak, konumaya katlmak. lfa tutmak * yersiz ve zamansz olarak ve srekli konuarak megul etmek, oyalamak. lfazan * Geveze. lfazanlk * Gevezelik. lf * ok konuan, geveze. * yi, etkili konuan. * Sz gtrp getiren, dedikoducu. lflk * Lfolma durumu. lfazna tkamak * birinin rahata konumasnengelleyip susturmak, syleyeceine imkn tanmamak. lfaznda brakmak * birinin konumasnkesmek, szlerini bitirmesine frsat vermemek. lfaznda kalmak * sz aznda kalmak. lfbalamak * bir konu zerinde son sz sylemek. lfdeitirmek * baka konuyu dile getirmek, baka bir eyden sz etmek. lfgemek * sz etkili olmak, sz dinlenmek. * bahsedilmek. lfkndan dinlemek (veya anlamak) * konuulan konuyu ilgisiz, stnkr veya nem vermeden dinlemek (veya yanl, ters anlamak). lfksa kesmek * syleyeceini ksa veya zet olarak belirtmek, az ve z konumak. lfmolur? * "imdi onun srasdeil, daha nemli konular var" anlamnda kullanlr. * "(bir iyapmak iin) seve seve zahmete girerim, hi nemi yok" anlamnda kullanlr. lfsulandrmak * bir konu zerinde ciddiyetle durup konuurken araya ilgisiz, anlamsz veya tutarsz bolf katmak. lfuzatmak * konumaygereksiz bir biimde baka szlerle srdrmek. lfyabana atmamak * sylenen sze deer vermek. lfn(veya lfnz) balla kestim * bir kimsenin szn kesmek gerektiinde "izin verin" anlamnda kullanlr.

lfnbilmek * aklluslu konuup bakasnrahatsz etmemek, gzel ve tutarlkonumak. lfnetmek * birinden veya bir konudan sz etmek, onunla ilgili olarak konumak. lfnkesmek * araya girip, birinin szn bitirmesine frsat vermemek. lfnarmak * ne diyeceini bilememek, ararak baka eyler sylemek. lfnyedirmek * iddialolarak syledii sz geri alma zorunda brakmak. lfz * Sz, kelime. * Yasann szle anlatmak, bildirmek istedii anlam. lflama * Lflamak ii. lflamak * Konumak, sohbet etmek. lflaya lflaya * Srekli konuarak, oradan buradan sz ap sohbet ederek. laforizma * ok bilinen bir sz veya ataszn biraz deitirip eklemeler yaparak gncel sorunlarbelirten cmle, kssadan hayat hisseleri: Bir toplumda deerler haklandka, o toplumda hep hrszlar aklanr. Aklsz ban cezasn halklar eker. sz gibi. lfta kalmak * bir idnce aamasnda kalp gereklememek. lftan anlamak * syleneni dinleyip uymak veya uygulamak. lfgzaf * Bosz. lfzen * Szn geliine, syleniine, yapsna gre, yazlolmayarak. lfz * Szn syleniine, yapsna ait, szle ilgili. lgar * Zayf, elimsiz, etsiz. lgos * Bkz. lhos. lgn * Denizden dar bir kykordonu veya bir kanal ile ayrlmgl, deniz kula. lm * Bir yerleim merkezinde pis sularn akp gitmesi iin yer altnda almkanal, geriz. * Dmann kale duvarlarnykmak veya dman ordughna zarar vermek amacyla, dman siperlerine doru yer altndan alan dar yol. lm ukuru * Abdesthanelerin pis sularnve pisliklerini toplamak iin kazlmkapalkuyu, fosseptik. lm demi * Bkz. kanalizasyon. lmc * Pis su kanallarnap temizleyen ii. * Dman kalelerini ykmak iin lm kazan asker. lmclk * Lmcnn yapti. lmla atmak * (bir kayay) delip, iine patlaycmaddeler koyduktan sonra bu maddeleri ateleyerek paralamak. lv * (bir kuruluu) Kaldrma. * Hkmsz klma, feshetme. lvedilme * Lvedilmek ii. lvedilmek * (bir kurulu) Kaldrlmak. * Hkmsz klnmak, feshedilmek.

lvetme * Lvetmek ii veya durumu. lvetmek * (bir kurulu) Kaldrlmak. * Hkmsz klmak, feshetmek, datmak. lvolma * Lvolmak ii. lavolmak * (bir kurulu) Kaldrlmak. * Hkmsz klnmak, datlmak. lvolunma * Lavolunmak ii veya durumu. lvolunmak * Lvedilmek. lhana * Turpgillerden, gz ve ksebzesi olarak yetitirilen ve birok tr olan bitki, kelem (Brassica oleracea). lhavle * Sabrn tkendiini belirtmek iin sylenir. lhavle ekmek (veya okumak) * bir sknty, fkeyi yattrmak iin "lhavle"ile balayan Arapa duayokumak. lhika * Ek. lhit * Kenarlarkgir, st kapak talaryla rtl mezar. * Taveya mermerden oyma mezar. lhmacun * stne kyma, kylmsoan ve baharat konularak frnda piirilen pide. lhmacuncu * Lhmacun yapan ve satan kimse. lhmacunculuk * Lhmacuncunun ii veya meslei. lhos * Hanigillerden, Akdeniz ve Ege'de yaayan lezzetli bir balk, kaya hanisi. lhurak * Lhor'a ait. lhur * Lhor'da yaplan her tr al, Lahor al. lhut * Tanrlemi. * Kutsal. lhut * lh, Tanrsal. lhza * Zamann blnemeyecek kadar ksa bir paras, an. lhzack * Ksa bir an. lhzada * arabuk, bir anda, hemen, bekletmeden. lik * Din ilerini devlet ilerine kartrmayan, devlet ilerini dinden ayrtutan. likleme * Liklemek ii veya durumu. liklemek* Lik duruma gelmek. likletirme * Likletirmek ii. likletirmek * Dinle ilgili olmayan ileri din grlerin dnda tutmak. liklik * Lik olma durumu, lisizm. * Devlet ile din ilerinin ayrl; devletin, din ve vicdan zgrlnn gereklemesi bakmndan yansz olmas, lisizm.

lin * Lnetlenmi, mel'un. lisizm * Liklik. -lak / -lek * sim ve sfatlardan isim ve sfat treten ek: Teker-lek, yuvar-lak, di-lek vb. lka * Uzak Dou'da yetien Amerika elmasndan kan zamk. * Boyaclkta kullanlan, krmz bceinin st deri bezlerinin salgladmadde. lkac * Lka veya vernik sren ii. lkap * Bir kimseye veya bir aileye kendi adndan ayrolarak sonradan taklan, o kimsenin veya o ailenin bir zelliinden kaynaklanan ad. lkap takmak * bir kimseye onun bir zelliini belirtecek bir ad vermek. lkapl * Herhangi bir lkabolan; lkap taklmolan. lkayd * Aldrmazlk, ilgisizlik, umursamazlk, kaytszlk. lkayt * lgisiz, aldrmaz, umursamaz, kaytsz. lkayt kalmak * ilgisiz davranmak, aldrmamak. lkaytlk * Lkayt olma durumu. lke * Lka ile cillanm. lkerda * Palamut, torik gibi balklardan dilim dilim kesilerek yaplan salamura. lkerdac* Lkerda yapan veya satan kimse. lkrd * Sz. * Bosz, dedikodu, lf. lkrdtamak * Bkz. lf tamak. lkrdazndan dklmek * isteksiz konumak. lkrdaltnda kalmamak * Bkz. lf altnda kalmamak. lkrdkarmak * Bkz. lf karmak. lkrdebesi * Geveze. lkrdetmek * konumak. * dedikodu konusu etmek. lkrdkavaf * Geveze. lkrdolmak * sohbet edilmek. lkrdyetitirmek * bir sze karlk vermekte gecikmemek. lkrdc * Lkrdbulup syleyen, konukan. * Geveze. * Dedikoducu. lkrdsaznda kalmak * konuan kimsenin, bir bakasnn sze balamasveya an bir olay sonucunda sz yarm kalmak. lkrdsaz * sessiz, az konuan, durgun kimse.

lkrdsmolur? * konuulan bir eyin nemsizliini veya yersizliini anlatmak iin sylenir. lkrdsnetmek lkrdsnetmek * hakknda konumak. lkrdya bomak * gereksiz ve boszlerle konumayuzatmak. lkrdya tutmak * konuarak oyalamak. lkrdyazna tkamak * birinin szn bitirmesine imkn vermeden onu ters bir karlkla susmak zorunda brakmak. lkrdyezip bzmek * konumasnbeceremeyip ayneyleri tekrarlamak. lkin * Ama, fakat. lklk * Leylein gagasyla kardses. * Ara vermeden sylenilen sama sapan sz dizisi, gevezelik. lklak etmek * karlkl, geliigzel, havadan sudan konumak. lklka * Gereksiz, anlamsz, bosz. lklkyat * Bolkrdlar, deersiz szler. lkonik * Ksa ve zl (sz), Veciz. lkoz * Hanigiller familyasndan yuvarlak kuyruu bulunan bir balk tr (Epinephelus zeneus). lkrimal * Gzyaile ilgili. lktaz * St ekerini (laktoz) zm ekerine (glikoz) eviren bir barsak enzimi. lktik asit * Eki stte ve bitkilerin ounda bulunan asit alkol, st asidi. lktoz * Stte bulunan, stn buharlamasyla kristal durumunda toplanan eker, st ekeri (C12H22O11). ll * Dili tutulmu, konuamaz hle gelmi, dilsiz. ll * Parlak krmzrenkte, billrlam, saydam bir alminyum oksidi olan deerli bir ta. * Krmzrenkli bir eit mrekkebe verilen ad. * Parlak krmzrenkte olan. ll etmek * konuamaz duruma sokmak. lala * ocuun bakm, eitim ve retimiyle grevli kimse. * ehzadelerin zel eitmenleri. * Padiahlarn vezirlerine seslenirken kullandklarhitap sz. lala paa elendirmek * iini gcn brakp karsndakinin hovakit geirmesini salamak. lalalk * Lala olma durumu veya lalann grevi. llanga * Yada kzartlarak, zerine eker veya erbet dklen bir hamur tatls. lle * Zambakgillerden, yapraklaruzun ve mzraks, iekleri kadeh biiminde, trl renkte bir ss bitkisi (Tulipa Gesneriana). * Meyve koparmak iin ucuna l veya drtl bir atal geirilmisrk. * Ar hapis mahkmlarnn boynuna geirilen demir halka. lle aac* Manolyagillerden, ana yurdu Gney Amerika olan, iekleri lleye benzeyen bir ss aac(Liriodendron tulipifera). lleli

* Lle bulunan veya yetitirilen (yer). * zerinde lle deseni veya motifi bulunan. llelik * Osmanlseramik ve cam sanatnn gzel rneklerinden olan ve iine lle konulan vazo. llettayin * Ayrt etmeksizin, geliigzel, zensiz, rastgele. llezar * Lle yetitirilen yer, lle bahesi. llebkem * Dili tutulmu, konuamaz hle gelmi, dilsiz. lm * Arap alfabesinde l harfinin ad. * Ebcet hesabnda otuz saysnn ad. lm * Mikroskopta incelenecek maddelerin zerine konulduu dar, uzun cam paras. * Dar, ok ince metal para. lm elif evirmek (veya izmek) * ksa bir sre dolap gelmek. lma * Gevigetirenlerden, Gney Amerika'nn dalk blgelerinde yaayan, yk hayvanolarak kullanlan, karadan aka kadar trl renklerde olabilen, tyleri uzun, boyu yksek, boynu uzun hayvan (Lama). lma * Tibetlilerde ve Moollarda Buddha rahibi. Lmalarn en byne dalay lma denir. lmac * Lmaclk yanlsolan (kimse). lmaclk * Budizmin Orta Asya ve zellikle Tibet'te yaayan biimi. * Tibet Budizminde oluan hiyerarik dzen. lmaist * Lmac. lmaizm * Lmaclk. lmba * Petrol gibi yancbir madde yakarak veya elektrik akmyla iindeki teller akkor durumuna geerek k veren alet.* Radyo alclarnda ve televizyon yaynlarnda kullanlan, havasboaltlmveya iine dk basnlbir gaz doldurulmucam, seramik veya elikten ampul. * Kap, pencere kenarlarna alan, genellikle dik algirinti. lmba amak * kap; pencere kenarlarnda genellikle dik algirinti amak. lmba karpuzu * Iyumuatmak iin lmbalara geirilen, mat camdan, bask vazo biiminde nesne. lmbada * Gney Amerika'da yaplan bir dans. lmbada dans * Bkz. lmbada. lmbalama * Lmbalamak ii. lmbalamak * Lmba yla incelemek. * Kapve pencere kenarlarna girinti amak. lmbal * Herhangi bir sayda lmbasolan. * Lmba ile alan. * Birbirinin iine geebilecek biimde yaplm. lmbalk * Eski evlerde lmba koyacak veya taklacak yer. * Bir lmbann alabilecei kadar. lmbasz * Lmbasolmayan. lmbayamak * yakmak.

* lmbann fitilini ykseltip noaltmak. lmbri * Bir yapnn i duvar kaplamas. * Tavan kaplamas. lme * Dokusunda ounlukla gmve altn renginde tel bulunan (kuma) veya metal parlaklverilmi(deri). * Byle bir kumaveya deriden yaplmolan. lmekn * Meknolmayan, meknsz (Allah'n sfatlarndan). * Yersiz yurtsuz, belli bir adresi olmayan. lmekn takm * Yersiz yurtsuz, adresi belirsiz kiiler topluluu. lmel * Mikroskopla yaplan incelemede bazen lmlarn stne kapatlan drt ke, kk ve ince cam paras. * ok ince tabaka. lmcimi yok * deimez, kesin, baka yolu yok. lminarya * Btn denizlerde yetien, sarveya esmer renkte, emici kklerle kayalara tutunan, uzun eritler durumunda bir deniz yosunu (Laminaria). lmise * Dokunum. * Duyarga. * Anten. lan * Ulan sznn ksa sylenii, kaba hitap, ey. lnarkit * Hidratldoal kurun slfat. lndo * Drt tekerlekli, iinde dingillere paralel olarak dzenlenmikarlkliki oturma srasbulunan, st alp kapanabilen ift krkl binek arabas. lndon * Bkz. lndo. lnet * Tanr'nn sevgi ve ilgisinden mahrum olma, beddua. * Ters, berbat, ok kt. lnet etmek * ilenmek, ktln istemek. lnet okumak * bir kimsenin Tanr'nn merhametinden mahrum kalmasndilemek. lnet olsun! * ilenme sz olarak kullanlr. lnetleme * Lnetlemek ii. * Lnetlenmi. lnetlemek * Kargmak, lnet etmek. * (Tanr) Merhametinden mahrum brakmak. * Dinden kovmak. lnetlenme * Lnetlenmek ii. lnetlenmek * Lnet edilmek, lnete uramak. lnetli * Lnetlenmi, kargnm, kargl, mel'un. langr lungur * Metalsi bir ses kararak. * Dikkatsizce, savruk bir biimde. lngrt * Dikdrtgen masa zerinde trl aletleri ynetmek yoluyla kk bilyeleri belirli deliklere sokmak veya bu deliklere girmesini nlemek amacna dayanan oyun. lngur

* Maymunlardan, Hindistan'da yaayan, kl rengi veya krmzya alan sartyl, byk bir maymun (Presbytis entellus). lngust * Kabuklulardan, makaslarolmamas, duyargalarnn daha uzun ve gl olmasyla istakozdan ayrlan, eti iin avlanan bir deniz hayvan(Palinurus vulgaris). lnolin * Yapadan elde edilen, eczaclkta ve parfmeride kullanlan, sarmtrak renkte bir ya. lnse * leri atlm, ortaya karlm. lnse etmek * tantmak amacyla ne srmek, ortaya karmak. lntan * Atom numaras57, atom arl138,9, younluu 6,1 olan, beyaz, havada abuk oksitlenen, parlak bir alevle yanan, seyrek bulunur bir element. KsaltmasLa. lntanit * Birbirine ok yakn kimyasal zellikler gsteren, atom numaras57 ile 71 arasnda olan, seyrek bulunan elementlerin genel ad. lp * Yumuak ve ar bir ey dtnde kan sesi anlatr. lp lp * Kpek ve kedi gibi hayvanlarn su ierken kardklarsesi anlatr. lpa * Niastaltanelerin, su ile kaynatlarak bulama kvamna getirilmidurumu. * Keten tohumu ve benzeri bitkilerin kaynatlmasyla elde edilen, scak olarak tlbent iinde vcuda dtan uygulanan il. lpa gibi * yumuak, gevek. lpa lpa * Yassve iri taneler durumunda. lpa vurmak * arykesmek, iyiletirmek amacyla lpa koymak. lpac * Vcuta toplu ve iri olmasna ramen direnci az olan. * Yorgun, bitmitkenmi. lpaclk * Tembellik geveklik. lpn * Tabanmeinden olan, mest, edik. lpnl * Ayana lpn giymiolan. lpilli * Yanardalardan frlayan ok kk katpara. lpina * Lapinagillerden, kayalk kylarda, ssularda yaayan 25, 35 cm uzunluunda, krmzbenekli, mavi veya yeil balk (Crenilabrus pavo). lpinagiller * Kemikli balklar takmna giren bir familya. Lpon * Lponya halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Lponya veya Lponlara zg olan (ey). Lponca * Lpon dili. Lponyal*Bkz. Lpon. lppadak * Bir eyin derken lp sesi kardnanlatmak iin kullanlr. lrenjit * Grtlaktaki arve sreen iltihap. larghetto * Bir parann lrgodan abuk ve hafif alnacananlatr. * Bu biimde alnan mzik paras. largo * Bir parann ar ve grkemli alnacanveya syleneceini anlatr.

* Bu arlkta alnan mzik paras. lrp * Anszn ve gl bir biimde. lrpadak * Lrp diye, anszn. lrva * Kurtuk. lrvacl * Lrvayla beslenen hayvanlar. laser * Bkz. lzer. lsk * Yakile ilgili. lskine * skambil ktlaryla oynanan bir oyun. lso * Kement. lsta * Kuzey Avrupa'da kullanlan, 2000 kg'a yakn gemi yklerine ve byk miktardaki ticaret mallarna deer bimeye yarayan ktle l birimi. lsteks * Kauuk, ipek, pamuk veya yn karmbir tr yapma kuma. * Bu kumatan yaplmolan. lstik * Kauuktan yaplm(ey). * Yamurlu havalarda ayakkabzerine giyilen kauuktan pabu. * Kauuktan yazsilgisi. * Baztatlarn tekerleklerine geirilen kauuk ember. * Esnek, ince kauuk veya kauuklu erit. * Bir tr esnek rg. * Korse. lstik aac * Kauuk. lstik gibi * evik. * (et iin) az pimi,sert. lstik tutkal * Lstiklerin kasnaa yaptrlmasnsalayan madde. lstiki * Lstik rnlerini yapan veya satan kimse. * Otomobil lstiini satan kimse. lstikli * inde veya zerinde lstik bulunan. * Trl anlamlar verilebilen (sz, konuma). lstikli sz * Deiik anlamlara gelebilen, farkldeerlendirilebilen konuma. lstikotin * nce iplik ile ok sk dokunmuynl kuma. * Bu kumatan yaplmolan. le * Le. lka * Bkz. lka. lta * Dar ve kalnca tahta. lta * Osmanllarda ilmiyenin giydii bir tr stlk. ltanya * (Karaip dilinden) Baztrleri evlerde ss bitkisi olarak yetitirilen, baztrlerinden de dokumalk iplik elde edilen bir tr palmiye (Latania rubra). lteks * Bazbitkilerin genellikle st grnnde olan z suyu.

lteksli * znde lteks bulunduran. lterit * Scak, nemli iklimlerde oluan, parlak krmzveya kahverengiye alan krmzrenkli, demir oksit ve alminyum bakmndan zengin toprak. lteritli * znde lterit bulunduran. lterna * Kolu evrilerek alnan, sandk biiminde bir tr org. lternac * Lterna yapan, satan veya alan kimse. ltif * Yumuak, ho, ince bir gzellii olan. ltife * Ltif olarak, ho. ltife * aka. ltife etmek * aka etmek. ltife gtrmek * aka kaldrmak. ltife ltif gerek * aka yaparken bile incelikten ayrlmamak gerek anlamnda kullanlr. ltifeci * akac. ltiflik * Ltif olma durumu. ltifundia * lkel yntemlerle ve dk verimle iletilen genitarm alanlar. ltifundiaclk * Ltifundia sistemi ile genitarm alanlarniletme yntemi veya biimi. ltilokum * Bkz. lokum. Ltin * talya'da Ltium blgesi halkndan olan kimse. * \343 Ltin halklar. * Ltinlerle ilgili olan (ey). Ltin iei * Ltin ieklerinden, kalkan biiminde yuvarlak yaprakl, sarve krmziekli, bir ss bitkisi (Tropeoalum). Ltin ieigiller * ki eneklilerden, rnei Ltin iei olan bir familya. Ltin iekleri * Bkz. Ltin iei. Ltin dilleri * Franszca, spanyolca, talyanca, Portekizce gibi dillerin ortak ad. Ltin halklar * Dilleri Ltinceden tremitalyan, Fransz, spanyol, Portekiz halklar. Ltin yelkeni * Bir serene balanarak diree eik bir durumda kaldrlan gen yelken. Ltince * Ltin dili. Ltinlik * Ltin gibi olma, davranma. lubal * Saygsz, ekinmesi olmayan. * Senli benli, teklifsiz. * Arsamim, teklifsizce. lubal olmak * arsamim veya teklifsizce davranmak. lubalice * Lubaliye yakn. luballeme

* Luballemek ii. luballemek * Lubal davranta bulunmak. luballik * Lubal olma durumu veya lubalye yakr davran. lubaliyane * Saygszca, terbiyesizce. lv * Yanardalarn pskrme srasnda yeryzne kardklardnyann derinliklerinden gelen kzgn, erimi maddeler. lv silh* Uzun menzilli, ateli bir silh tr. lv tamas * Lvn pskrme srasnda yanardaazndan karak alak yerlere doru yaylmas. lva * Herhangi bir yere yanamfilikann krek ekmeksizin ilerlemesi iin verilen emir. lva etmek * bir filikayilerletmek. * birini ekitirmek. lvabo * zerinde scak ve souk su musluklarbulunan, porselen, emaye veya sacdan yaplm, el, yz, bulak ykamaya yarar, ukur yer veya eya. * Lokanta, gar gibi yerlerde bu dzenin bulunduu yer. * Ayak yolu, hel, yz numara, tuvalet. lvabo bataryas * Lvabolarda kullanlan birka aygtn bir araya getirilerek belirli biimde eklenmesinden oluan takm. lvabo musluu * Lvaboya gelen souk ve scak suyu ap kapayan ve akmasnayarlayan musluk. lvaj * (metalrjide) Bir ilem sonras, metal yzeyleri su ile ykama. * Bir organsu vererek ykayp temizleme. lvaj yapmak * herhangi bir organmikroplardan temizlemek amacyla ykamak, artmak. lvanta * Lvanta ieinden yaplan ispirtolu esans. lvanta iei * Ballbabagillerden, mavi veya mor renkli iekleri koku sanayiinde kullanlan bir bitki (Lavandula angustifolia). lvanta mavisi * Lavanta rengindeki mavi. lvantac* Lvanta yapan veya gezici olarak esans satan kimse. lvantaclk * Lvanta yapma ve satma ii. lvantalk * Lvanta kokusunu koymaya yarayan ie. lvantin * Lvanta ieinin bir baka tr. lva * Mayalhamurdan tandrda piirilerek yaplan ve yapldyere gre bykl deien ince ekmek tr. * Yufka inceliinde almuzun sade pide. lvdanom * inde afyon bulunan sulu bir il. lvman * Kaln barsaans yoluyla su fkrtarak ykama. * Bu iiin kullanlan alet ve sv. lvrensiyum * Bkz. lorentiyum. lvrovit * Piroksen grubundan doal silikat. lvsonit * Hidratlalminyum ve kalsiyum ift silikat. lvta

* Mzrapla alnan, gvdesi uttan kk bir alg. lvta * Ebe. * Doacak ocuu ana rahminden ekmeye yarayan alet. * Erkek doum hekimi. lvtac * Lvta (I) alan kimse. lvtaclk * Lvtacnn meslei. lyemut * lmsz, lmez. lyenkati * Kesintisiz, aralksz. lynbulmak * dengini, yarar eini bulmak. * hak ettii cezaybulmak. lyk * Nitelikleri, z, hareketleri, davranlaryla bir eyi elde etmeye hak kazanmolan; bir kimseye uygun olan yaraan. lyk grmek * yaktrmak, uygun grmek. lyk olmak * hak kazanmolmak. * Uygun olmak. lykyla * Gerektii gibi, gerektiince. lyiha * Herhangi bir konuda bir grve dnceyi bildiren yaz. * Tasar. lytmotif * Bir eserde, bir duyguyu, bir dnceyi veya kiilii gstermek iin srekli tekrarlanan motif, ana motif. * Bir edeb eserde, bir kltr rnnde pek ok tekrarlanan forml. lyuhti * Hata ilemeyen, yanlyapmayan. Lz * Gney Kafkasyalbir halk veya bu halktan olan kimse. * Bu halkla ilgili olan. lza * Bal koymaya yarayan kk tekne. lzanya * Bir eit talyan makarnas. Lzca * Lzlarn kullanddil. lzer * ok gl k prltlaroluturan, iletiimde ve biyolojide yararlanlan k kayna. lzm * Gerek, gerekli. * Geisiz (fiil). lzm gelmek (veya olmak) * gerekmek. lzme * Yaplmasgerekli olan ey. * Gereke. lzmlk * Oturak. lzlk * Lz olma durumu, lz gibi davranma. lzut * Msr. le * Trk alfabesinin on beinci harfinin ad. -le

* Bkz. -la / -le. -le * \343 -la / -le. leb * "Daha sze balanrken ne denmek istenildiini abucak anlamak" anlamnda leb demeden lebleyi anlamak deyiminde geer. lebalep * Azna kadar dolmu(olarak), silme. lebbeyk * Buyrun, efendim, emredin. lebiderya * Deniz kenar. leblebi * Dkabuu karldktan sonra frnda kavrulup elencelik olarak yenen nohut. leblebi ekeri * inde leblebi olan eker. leblebici * Leblebi yapan veya satan kimse. leblebicilik * Leblebi yapma veya satma ii. leblebiden nem kapmak * en kk bir olay veya davrantan olumsuz etkilenmek. lee * Taltarla. leek * Barts, yn atk. leelik * Lee. ledn * Tanrkat. ledn ilmi * Tanrile ilgili bilgi. lef * ine sokma, ilitirme. lef etmek * Bkz. leffetmek. leffetme * Leffetmek ii veya durumu. leffetmek * ine sokmak, ilitirmek. leffneir * Birka adbir szn banda syledikten sonra bunlarn sfat veya fiillerini daha aada sralama. legal * Kanun, yasal, meru. legalleme * Legallemek ii veya durumu. legallemek * Legal, yasal duruma gelmek. legato * Bir parann notalarnn, ara vermeden birbirine balanarak syleneceini veya alnacananlatr. legorn * Yumurta verimi ok, genellikle beyaz tyl bir tavuk rk. leen * Genellikle, iinde bir ey ykamak iin kullanlan metal veya plstikten, yayvan kap. * Btn stn yaplomurgallarda, gvdenin arka veya alt ucunda bulunan, bir yandan omurgann bel blmyle, te yandan bacaklarla eklemlenen kemik at, havsala. leen bandan almak * hamarat diye seerek almak. leen ibrik * El ve yz ykamak, abdest almak iin kullanlan, leen ve ibrikten oluan takm. Leh * Polonya halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse.

leh * Onun iin, onun tarafna, ondan yana. * Bir eyden veya bir kimseden yana olma. * Yarar, menfaat, fayda. Lehe * Polonya dili. lehe * Bir dilin tarih, blgesel, siyas sebeplerden dolayses, yapve sz dizimi zellikleriyle ayrlan kolu, diyalekt. * ive, konuma tarz. lehe bilimi * Bir dilin lehelerini inceleyen bilim dal, diyalektoloji. leheci * Lehe bilimi uzman. lehdar * Yanda, taraftar. lehim * Erime noktalardk metalleri tutturma ilemlerinde kullanlan, kalay ve kurun alamlarnn genel ad. * Bu alamla yaplan ilem. lehimci * Lehim yapan kimse. lehimcilik * Lehim yapma ii. lehimleme * Lehimlemek ii. lehimlemek * Lehimle yaptrmak, lehimle tutturmak. lehimlenme * Lehimlenmek ii. lehimlenmek * Lehimle yaptrlmak. lehimletme * Lehimletmek ii. lehimletmek * Lehim yaptrmak. lehimli * Lehimle tutturulmu. lehinde olmak * bir eyin tarafntutmuolmak veya birinin yararna olmak. lehinde sylemek (veya bulunmak) * iyiliini sylemek. lehine olmak * bir kimsenin iyiliine yardm eder olmak. lehte olmak * (bir eyden) yana olmak. lejant * Bir fotorafn, desenin veya karikatrn zn anlatan yaz. lejitimist * Merutiyeti. lejyon * Eski Romallarda, piyade ve svarinin oluturduu asker birlik. * Birka takmdan oluan asker birlii. lejyoner * Lejyon asker. * Fransa'da lgion d'honneur nianalmkimse. -lek * Bkz. -lak / -lek. leke * Kirlilii gsteren iz. * Bir yzeyde trl sebepler dolaysyla oluan renk deiiklii. * Yz kzartacak durum, namussuzluk, kara, aibe. * Vcudun herhangi bir yerinde oluan renk deimesi. * Parlak bir yzeyde grlen karanlk blm (Gne, Ay, gezegen iin).

leke etmek (veya yapmak) * lekelemek. leke getirmek * yz kzartacak, onur kracak durumla karlamak. leke olmak * stnde leke olumak. leke srmek * birine onurunu sarsacak biimde iftirada bulunmak, su yklemek, lekelemek. lekeci * Kuru temizleme yapan, kuru temizleyici. lekeci kili * Kumalardaki lekeleri karmak iin kullanlan bir tr kil. lekecilik * Doa biimlerini deil, boya biimlerini deerlendiren ve boya vuruundan doan grntnn, insann i cokusunu anlatmaya yeter olduuna inanan soyut resim anlay, taizm. lekeleme * Lekelemek ii. * Namusa dokunur bir su ykleme. lekelemek * Bir eyi kirletmek, bir ey zerinde leke oluturmak. * Birine, namusa dokunur bir su yklemek. lekelenme * Lekelenmek ii. * Adktye kma. lekelenmek * Leke olumak. * Kt tannmak. lekeli * Herhangi bir sebeple zerinde leke olmu, lekesi olan. * Kt tannm, lekelenmi. lekeli humma * Tifs. lekende * Kaba diki. lekesiz * Lekesi olmayan, tertemiz. * Namuslu. leksikbirim * Szlk birimi. leksikograf * Szlk yazar, szlk. leksikografi * Szlk yazarl; szlk bilgisi. leksikolog * Szlk bilimci. leksikoloji * Szlk bilimi. lektr * (niversitede) Okutman. * Yayn evlerinde yaynlanmasdnlen eserleri inceleyerek deerlendiren okuyucu. lektrlk * Okutmanlk. lemis * El ile dokunarak duyma, bir eye el ile dokunma. lenduha * ok iri ve kaba (ey). lenf * Lenf damarlarnda dolaan kanla, doku geleri arasnda aracgrevi yapan, kan plzmasve lenfositten oluan saydam, sarrenkte bir sv, ak kan. lenfa * Lenf. lenfatik

* Lenfle ilgili olan. * Lenfatizme tutulmuolan (kimse). lenfatizm * Vitamin azlndan veya lenf boumlarnn hacminin artmasndan doan, derinin arbeyazl, tenin ok yumuak olmas, ayaklarda ime ve boyundaki bezlerde byme gibi belirtilerle kendini gsteren bir hastalk. lenfosit * Kanda, kemik iliinde, lenfte bulunan, tek ve ok iri ekirdekli, kk, renksiz bir kan hcresi. lenger * Yayvan ve kenarlargeni, byk bakr kap. * Bir lengerin alabilecei miktarda olan. * Gemi demiri. lengistik * Bkz. Dil bilimi. Leninci * Lenincilii benimsemiveya Lenincilik yanlskimse. Lenincilik * Lenin'in dncelerine dayanan bir akm. Leninist * Leninci. Leninizm * Lenincilik. lens * Mercek. * Bkz. Kontak lens. lento * Bir parann ar alnacananlatr. * Bu tempoda alnan para. lento * Kapve pencerelerin aa, taveya betondan st eii, boyunduruk. leopar * Pars. lepiska * Leipzig ehrinde retilen ipek. * Uzun, sarve yumuak (sa iin). lepra * Czam. lerzan * Titrek. lerze * Titreme, titreyi. lesepase * Bir snrdan geebilmek iin verilen yazlizin. * Bu izni gsteren belge. le * Kokmuhayvan ls. * ok kt kokan (ey). legibi * (yer iin) ok pis. * (koku iin) rahatsz edici, ar. * tembel veya ok yorgun. legibi sarho * kr ktk sarho, ok sarho. legibi serilmek * kollarnbacaklarnyayarak kmldamadan yatmak. lekargas * Kargagillerden, Avrupa ve Asya'da orman, ayr ve bahelerde yaayan, bakara, vcudu kl rengi bir ku (Corvus cornis). lecil * Lele beslenen (hayvan). lecil akbaba * Tyleri beyazms, kanat ularsiyah, plak balkk akbaba. leini karmak

* ok dvmek, adamaklldvmek. leini sermek * (gz daolarak) ldrmek. leker * Asker. * Ordu. letafet * Gzellik, holuk. * Yumuaklk, incelik. letarji * Yaama ilevlerinin ok zayflad, ok derin ve srekli patolojik uyku durumu. Lete * Leton dili. Leton dili * Letonya'da kullanlan dil. leva * Bulgar para birimi. Levanten * Yakn Douda yerlemiveya evlenerek soyu karmAvrupa asllkimse. * (kk l ile)Levantene zg olan. levanti * Bir rzgr tr. levazm * Deiik ikollarnda gerekli olan eyler, ara ve gereler. * Gerekli ara ve gereleri salayan bro. * Ordunun lojistik hizmetinde bulunan btn malzeme veya bu malzemeyi salayan blm. levazm bl * Levazm ileriyle uraan asker birlik. levazm snf * Silhlkuvvetlerin, silh ve cephanenin dnda kalan yiyecek, giyecek gibi ihtiyalarnsalayan asker snf. levazmat * Gerekenler, lzm olan eyler. * Asker ara gerelerin tm. levazmat * Levazmat satan veya alan kimse. * leni gmmek iin gerekli malzemeyi satan kimse. levazmc* Levazm snfndan olan kimse. levazmclk * Levazmcnn grevi. levendane * Levende yakr biimde, yakklve gsterili bir tarzda. levent * Osmanldonanmasnda ve kylarnda grev yapan asker snf. * Boylu boslu, yakkl(kimse). * Boyca uzun olan. leventlik * Levent olma durumu. * Levendin grevi. levha * Bir yere aslmak iin yazlmyaz, safiha. * Tablo, resim. * Tabel. levhac * Levha yapan veya satan kimse. levhack * ok ince ve ok kk levha. levhaclk * Levhacnn yaptiveya meslei. levrek * Levrekgillerden, eti beyaz, zeri pullu iri bir balk (Labrax labrax). levrekgiller

* Kemikli balklardan, bir blm tatlsularda yaayan, yzgeleri dikenli bir familya. levloz * Balda ve birok meyvede bulunan bir tr eker, meyve ekeri, frktoz. levye * Bir mekanizmann kumanda kolu. * Bir eyi yerinden oynatmak, kaldrmak, harekete geirmek, gevetmek vb. iin kullanlan, kaldraca benzer ara. ley * Rumen para birimi. -leyin * simlerden zaman zarftreten ve ses uyumuna uymayan ek (vurgusuz): sabah-leyin, akam-leyin, geceleyin vb. leylk * Zeytingillerden, yapraklarkarlklbir aak (Syringa vulgaris). * Bu aacn koni durumunda toplanm, beyaz, efltun veya pembe renkte, gzel kokulu iekleri. leylk * Leylk renginde olan. leylei havada grmek * ok gezenlere taklmak iin sylenir. leylein (yuvadan) attyavru * evresinde gerei kadar ilgi grmeyen kimse. leylein mr (veya gn) lklkla geer * bo, anlamsz konuanlarn durumunu anlatmak iin sylenir. leylek * Leyleksilerden, kn tropikal Afrika'da yaayan, siyah telekli, uzun gagal, uzun bacakl, byk, beyaz, gmen ku(Ciconia ciconia). leylek gibi* zayf ve uzun bacakl. leylekgagas * Bir izimin oranlar, bozulmadan daha kk veya daha byk izimi iin kullanlan ara. leylekgiller * Leyleksilerden bir familya (Ciconiidae). leylekler * Leyleksiler takmnn bir alt takm(Ciconiiformes). leyleksiler * Kular snfndan leylekler, smskgiller, balkllar ve flmanlariine alan omurgalhayvanlar takm. leyl * Yatl. * Geceye zg. leyl meccan * Parasz yatl. lezar * Kertenkele derisinin sepilenmesiyle elde edilen bir tr deri. lezbiyen * Ecinsel, sevici kadn. lezbiyenizm * Kadnlar arasecinsellik, sevicilik. lezbiyenlik * Lezbiyen olma durumu. leziz * Tadgzel, lezzetli. * Ho, gzel, zevkli, ltif. lezyon * Bkz. doku bozukluu. lezzet * Az yoluyla alnan tat. * Herhangi bir ey karsnda duyulan zevk, haz. lezzet almak * holanmak. lezzetlendirme * Lezzetlendirmek ii. lezzetlendirmek

* Tat vermek; lezzetlenmesini salamak. lezzetlenme * Lezzetlenmek ii. lezzetlenmek * yi bir tat kazanmak, tat verilmek, lezzetli bir duruma gelmek. lezzetli * Tadgzel. * Zevkli, haz dolu. lezzetlilik * Tadgzel olma durumu. lezzetsiz * Tadgzel olmayan, tatsz. lezzetsizlik * Tatsz olma durumu. -l/ -li, / -lu / -l * simden sfat treten ek: tat-l, biber-li, tuz-lu, bilgi-li, grg-l, szl, ya-lvb. l * Alvyon. llama * Llamak ii. llamak * Sel, akarsu, ince amur, birikinti getirip ymak. llanma * Llanmak ii. llanmak * stnde lbirikmek. ll * Ldan olumuveya zerinde lbirikmi. -lk / -lik, -luk / -lk * simden isim treten ek. * Yer isimleri yapar: Odun-luk, kmr-lk, vine-lik vb. * Alet isimleri yapar. * Soyut isimler kurar. * Sfatlar tretir. lkr * Svlarn bir kaptan akarken kardses. lkr lkr * (kaptaki sv) Akarken lk lk diye ses kararak. lkrdama * Lkrdamak ii. lkrdamak * (kaptaki sv) Akarken lk lk diye ses karmak. Li * Lityum 'un ksaltmas. -li * -l/ -li. -li * -l/ -ili. libas * Giysi. liberal * Hrriyet ve serbestlikle ilgili. * Hogrl. * Serbest ekonomiden yana olan kimse. liberalizm * Serbestlik. liberalleme * Liberallemek ii. liberallemek * Serbest bir duruma gelmek. liberallik * Liberal olma durumu.

liberasyon * thaltserbest brakma, ithalta konulmumiktar snrlamalarnkaldrma. liberasyon listesi * thal yolu ile girmesine izin verilen mallarn listesi. libido * Cinsel i gdnn belirtilerini gsteren, yaama gcnn btn. libo * Liberal ekonomiyi ve liberal siyaseti savunurken abucak zengin olmayamalayan ve bu yolda hibir deer yargsnkabul etmeyen, her eyi mubah gren kimse. libre * Yarm kilogramlk bir arlk l birimi. libretto * Bir operann szlerinin yazlbulunduu kitap. * Bir pantomimi veya baleyi aklayan kitap. Libyal * Libya halkndan olan (kimse). lider * Ynetimde gc ve etkisi olan kimse, nder, ef. * Bir partinin veya bir kuruluun en st dzeyde ynetimiyle grevli kimse. * Bir yarmada bata bulunan takm veya yarmac. liderlik * Liderin grevi. * Lider olma durumu. liet * ark. lif * ok ince ve uzun para. * Ykanmak iin kullanlan bitki telleri demeti veya bu amala trl ipliklerden yaplmrg. * Tel. lif lif * Tel tel, ince ince. lifleme * Liflemek ii. liflemek * Vcudu lifle sabunlamak. liflenme * Liflenmek ii. liflenmek * Lif olumak. * Lifle sabunlanmak. lifleme * Liflemek durumu veya biimi. liflemek * Lif durumuna gelmek. lifletirme * Lifletirmek ii. lifletirmek * Liflemesini salamak. lifli * Lifi olan. lift * Teniste topa arkadan ne ve yukardan aaya doru vurma. lig * Kme. liga * deniz mili uzunluunda eski bir l birimi. ligden dmek * kmeden dmek. lignin * Bitkide kk ve gvdenin sert ve odunsu yapsnoluturan madde. lik * Bkz. -lk / -lik.

lika * Mrekkep hokkalarna konulan ham ipek. liken * Bir mantarla bir su yosununun ortak yaamasyla ortaya kan bitkilerin genel ad. * Kandrcbir deri hastal. liken bilimi * Likenleri inceleyen bilim dal. likidasyon * Tasfiye. likide * Alacak ve verecekleri hesaplayarak sonucu belirtmek anlamnda likide etmek teriminde geer. likidite * Para ve ticaretle ilgili ilemlerde kullanlabilecek durumda olan satn alma gc. * Kolaylkla paraya evrilebilme zellii fazla olan varlklar. likit * Sv, akkan. * Kullanlmashemen mmkn olan para. likorinoz * Balklarn iste kurutularak yaplan pastrmas. likr * Meyve, alkol, esans karmyla yaplan ekerli iki. likr barda * Likr ikram edilen kk, ince ve zarif cam bardak. limaki * Ayakkabclkta kullanlan kk ee. liman * Gemilerin barnarak yk alp boaltmalarna, yolcu indirip bindirmelerine uygun kurulularolan doal veya yapay snak. liman czdan * Deniz adamlarnn zel kimlik belgesi yerine seferlerde kullandkk defter. liman iisi * Limanda alan ii. liman reisi* Gemilerin limana girip kmas, yk alp vermesi ilerine bakan yetkili kimse. limanlama * Limanlanmak ii veya durumu. limanlamak * (gemi) Bir limana girip orada kalmak. * Yatmak, sakinlemek. limanlk * Liman gibi kullanlan, liman kurmaya elverili (yer). * (deniz, hava iin) Yatm, dalgasz, sakin. limbo * Irmaklarda, ssularda yk tayan bir tr tekne. * Bir ticaret gemisinin iindeki yk, bordasna yanaan baka bir gemiye aktarma ilemi. lime * Para. lime lime * Para para, ayrlm, yrtk. lime lime olmak * paralanp ufalanmak, para para olmak. limit * Bir eyin nicelik bakmndan eriebilecei en son nokta veya yer. * Deiken bir bykln istenildii kadar yaklaabildii duraan byklk. limitet * Snrlandrlm, snrl. limitet ortaklk * Ortaklarnn sorumluluu, koyduklarsermaye ile snrlbulunan ortaklk. limitet irket * Bkz. limitet ortaklk. limitsiz * Snrsz, herhangi bir kstlama olmakszn.

limnoloji * Gl bilimi. limon * Turungillerden, 3,5 m ykseklikte, kn yapraklarndkmeyen, beyaz iekli bir aa (Citrus limonum). * Bu aacn sarrenkli, kabuu kokulu, suyu eki meyvesi. limon asidi * Bkz. sitrik asit. limon esans * Taze limon kabuunun sklmasyla elde edilen uucu ya. limon gibi* sar, ok sar. * ok eki. limon kabuu * eitli maddelerin yapmnda kullanlan ve limonu evreleyen kabuk. limon kabuu gibi * kk ve biimsiz (apka). limon kf * Yeile alan mavi renk. * Bu renkte olan. limon otu * Kn yapraklarndken, salkm iekli bir aak (Lippia citriodora). limon sars * Limon kabuunun rengi. limon suyu * Limon sklarak elde edilen meyve suyu. limon tozu * Sitrik asit. limon tuzu * Sitrik asit. limonata * Su, eker ve limon suyundan yaplan erbet. limonata barda * Limonata ikram etmek iin kullanlan ince, uzun cam bardak. limonata gibi * scak gnlerde serin esen hafif rzgr iin sylenir. limonatac * Limonata yapan veya satan kimse. limonataclk * Limonata yapmak veya satmak ii. limoncu * Limon yetitiren veya satan kimse. limon * Limon renginde olan, yeile alan ak sar. * Alngan, beklenmeyen bir zamanda fkelenen. * (insan ilikileri iin) Biraz bozuk. limon hava * Yamur yap yamayacabelli olmayan kapalhava. limonit * Sarveya kahverengi doal hidratldemir oksit. limonlama * Limonlamak ii. limonlamak * ine veya stne limonun suyunu skmak veya katmak. limonlu * ine limon sklmveya limon doranm. limonluk * Scak iklim bitkilerinin korunduu ve yetitirildii, bir blm veya btn caml, kapalyer, ser, sera. * zerine kesilmilimon bastrlp sklan, ortastmsek ve oluklu kk ara. * Merdiven, balkon gibi yerlerin kylarna ekilen, 20, 30 cm yksekliindeki set, tavhane. lin * Birden ok kimsenin kendilerine gre su olan bir davranndan tr birini, yasa dve yarglamasz olarak, ta, sopa gibi aralarla dverek ldrmesi.

lin etmek * (kalabalk, topluluk) yarglamadan ldrmek. lineer * izgilerle ilgili olan. * Deimesi bir doru ile gsterilebilen. linet * Srgn. linin * Hcre ekirdeinde bulunan ve kromatin tanelerini tayan abiimindeki ipliksi yapya verilen ad. link * Atn ekin yry. link * letiim dizgesi birlii. linolyum * Yer demesi olarak kullanlan, zeri keten yave mantar tozuyla kaplanmjt bezi, muamba. linotip * Basm evinde harfleri dizen ve satrlarblok durumunda dken dizgi makinesi. linyit * Birleimindeki karbon oran% 60, 70 olan, kahverengi veya siyah tal kmr. lipari * irozluktan sonra yalanmaya balayan uskumru. liparit * Riyolit. lipit * Her tr organik yaa verilen ad. lipom * Yadokusunun, bulunduu yerde bymesiyle oluan zararsz ur, yauru. lipsos * skorpitgillerden, Akdeniz ve Atlas Okyanusu'nda yaayan, yzgelerindeki dikenlerde yaralara sebep olan bir zehir bulunan, 40 cm uzunluunda, eti ok beenilen bir balk (Scorpaena porcus). lir * Kaynamitolojik alara dayanan kirili bir alg. lira * Yz kurudeerinde Trk para birimi. * Bazlkelerin para birimlerini de gsterir. * Yedi gram arlnda altn sikke. liralk * Herhangi bir lira deerinde olan. * Lira. liret * talyan para birimi. lirik * Cokun, ilhamla dolu. * Eski Yunan edebiyatnda lir eliinde sylenen (iir). * ok etkili, cokun, genellikle kiisel duygulardile getiren edebiyat. lirik iir * Yunanllarda lir eliinde okunan iir. * Cokun ve ateli bir anlatmolan, toplumun ortak veya airin kiisel duygularnyanstan iir. lirizm * Kiisel duygularn ilham yolu ile cokulu ve etkili anlatm. lisan * Dil, zeban. lisana gelmek * (konumaz eyler) konumaya balamak, dile gelmek, dillenmek. lisanhl * Hl diliyle, davranla dnce ve istenileni anlatma. lisanmnasip * Karsndakinin kolayca anlayabilecei dil ve uslp. lisan * Dille ilgili. lisaniyat * Dil bilimi; lengistik, filoloji.

lisans * Genellikle drt yl sren niversite veya yksek okul renimi. * Bu renim sonunda elde edilen ve diploma ile belgelendirilen akademik derece. * Yurda mal sokma veya yurttan mal karma izni. * Bir malyabancfirma adna retme izni. * Bir sporcunun resm yarmalara katlabilmesi iin spor federasyonunun kendisine verdii kayt fii veya kimlik kart. lisansiyer * niversitede okuyan renci. lisansl * Lisansolan. lisansst * Lisans eitimi sonras. lisansst eitim * Lisans eitimi bittikten sonra yaplan yksek retim. lise * Sekiz yllk ilkretimden sonra en az yllk bir eitimle hayata veya yksek retime hazrlayan orta retim kurumu. liseli * Lise rencisi. liste * Alt alta yazlmeylerin btn. liste ba* Herhangi bir seimde, listenin en banda olan isim. listeci * Liste yapan kimse. * nternet araclyla, alcya gnderilen mesaj, mektup veya dosyalardzenli bir biimde listeleyen dzenek. listeleme * Listelemek ii veya durumu. listelemek * Liste durumuna getirmek. literatr * Edebiyat, yazn. * Herhangi bir bilim dalnda yazlmolan yazveya eserlerin btn. litografi * Bkz. litografya. litografya * Tabasmas. * Bu yntemle baslm(yaz, resim). litografya ta * Tabasmasnda kullanlan ok dzgn bir kalker. litografyac * Litografya ii ile uraan, litografya yapan kimse. litoloji * Tabilimi. litosfer * Tayuvar. litre * Svlarlmede kullanlan, bir desimetre kp hacminde l birimi. * Bir litrenin alabilecei miktarda olan. litrelik * Herhangi bir litre lsnde svalan. liturya * Bkz. kudas. lityum * Atom says3, atom arl6,94, younluu 0,55 olan, 180 C de eriyen, gmparlaklnda, bilinen en hafif element. KsaltmasLi. lityumlu * Lityum ieren bir madde. liva * Sancak. * Tugay. * Tugeneral.

livar * Avlanan balklarcanlolarak saklamak iin aziine doru konik rlmsepet. * inde diri balk saklanan, denizden ayrlmhavuz. livarl * Livarolan. livarltekne * Avlanan balklarcanlsaklamak iin denizde balantlblmleri olan gemi. liyakat * Lyk olma, yararlk, uygunluk, deim. * Yeterlilik, kifayet. liyakat gstermek * baarmak. liyakat sahibi * Baarl, erdemli, yetenekli. liyakatli * Liyakati olan, baarl, yetenekli, deimli. liyakatsiz * Liyakati olmayan, baarsz, yeteneksiz, deimsiz. liyakatsizlik * Liyakatsiz olma durumu. lizol * Krezol. lizz * Yatakta kadnlarn giydii bir eit yn hrka. lobelya * Salkm durumunda mavi iekleri bulunan bir veya ok yllk Kuzey Amerika bitkisi (Lobelia). lobi * Bir yapnn kapsndan ieri girildiinde grlen ilk boluk, dalan. * Otel, tiyatro gibi yerlerde girie yakn geniyer. * Bazortak karlarolan gruplarn temsilcilerinden oluan topluluk. lobici * karlarortak olan gruplarn temsilcisi, dalanc. lobicilik * Dalanclk. lobut * Kaln, ksa ve dzgn sopa. * Kol gcn gelitirmek iin kullanlan, grgenden jimnastik arac. loca * Tiyatro, sinema gibi elence yerlerinde veya parlmento salonlarnda zel blme. * Masonlarn toplantyeri. loa * Gemilerin babodoslamalarnn her iki yannda, apayiine alabilen ve gverteye alan demir zincirin getii delik. loda * Kme, yn. * Demet. * Taneli veya tanesiz saman yn. * zeri toprak veya otla rtlmsaman yn. lodos * Gneyden veya gneybatdan esen ve bazen de yagetiren yerel rzgr, kaba yel. * Bu rzgrn estii gn veya zaman. * Gney yn. lodos bal * Lodos estiinde sersemleyip kolayca avlanan balk. * Alk, sersem, akn, ne yaptnbilmez hlde dolaan (kimse). lodosa evirmek (veya dnmek) * hava souk iken lodosla snmak. lodoslama * Lodoslamak ii. lodoslamak * Lodos esmeye balamak. * (rzgr) Lodosa evirmek.

lodoslu * Lodosu olan, lodosa sahip veya lodosa maruz kalan. lodosluk * Lodosun estii yn, gney. logaritma * Byk arpmalar, blmeleri, kk ve kuvvet allarnyapabilmek iin bulunan bir yol; biri geometrik, br aritmetik olarak kurulan iki saydizisinden aritmetik olann her says, karlatgeometrik saynn logaritmasdr. logaritma tablosu * Saylarn logaritmalarngsteren izelge. logaritmik * Logaritmaya ilikin. logistik * Bkz. lojistik. logo * Arma. logos * Bkz. deyi. lo * Yollarda, toprak damlarda yeri bastrmak veya tarlalarda topraezmek iin gezdirilen tasilindir. lolama * Lolamak ii. lolamak * zerinde logezdirip toprabastrmak, sktrmak. lousa * Yeni doum yapmkadn. lousa hummas * Albast. lousa otu * ki eneklilerden, iekleri koyu kahverengi ve pis kokulu, trmancbir bitki (Aristolochia). lousa ekeri * inde karanfil, baharat ve ekerci boyasbulunan, baklava biiminde krmzeker. lousa erbeti * Lousa ekerinden yaplan, doum dolaysyla kutlamaya gelenlere sunulan erbet. lousalk * Lousa olma durumu. * Doumdan sonraki yedi veya krk gnlk dnem. lojik * Mantk. lojistik * Askerlik mesleinin savata veya asker harektta, yol, haberleme, salk, yiyecek, iecek ve silh salama gibi ok ynl hizmetleri en aklc, etkili ve seri bir biimde pln ve programa balayp uygulayan hizmetler btn. * Modern mantk. * Lojistik hizmetle ilgili. lojistik dairesi * Askerlikte lojistik hizmetlerin grld blm. lojistik hizmet * Askerlik mesleinin savata veya harektta ok ynl grevlerini yerine getirme. lojman * Bir alma yerinde grevlilere, iilere parasz veya az bir kira karlnda verilen konut. lok * Gemileri, farkliki su dzeyinin birinden brne armak iin yaplmara havuz. lokal * Belli bir yerle, blgeyle ilgili, yerel, mahall, mevzi. * Snrlbir yerle ilgili olan, yerel, mevzi. * Bir dernek veya kuruluun yelerinin bulumalariin ayrlmyer, dernek evi. * Mzikli elencelerin yapldyer, gece kulb. lokalizasyon * Kuruluyeri seimi. lokanta * Kazan amacyla alm, para karlnda yemek yenilen yer, restoran. lokantac*

Lokanta ileten kimse. lokantaclk * Lokanta iletme ii. lokantal* Lokantasolan. lokatif * sim hllerinden bulunma durumu, -de hli. lokavt * verenin iileri topluca iten uzaklatrma veya iten karma karar. lokma * Aza bir defada alnp gtrlen yiyecek paras, sokum. * Mayalhamuru yuvarlak lokmalar durumunda kzgn yaa dkp kzarttktan sonra erbete atarak yaplan bir tatl. * Trl kalnlktaki cvatalar, boluuna geirip skmeye veya sktrmaya yarayan metalden alet. * Yemek. * Genellikle haksz olarak ele geirilen mal veya para. lokma anahtar * Altveya sekiz keli, vidalarskmeye yarayan alet. lokma bal * Lokmalarn takldpara. lokma inenmeden yutulmaz * her iin emekle yaplr. lokma dkmek * lokma tatlsyapmak. * konuk iin yemek hazrlamak. lokma etmek * (derviler arasnda) yemek yemek. * yemek. lokma gz * Darfrlamgz, patlak gz. lokma gzl * Frlak, patlak gzl. lokma lokma * Lokmalar durumunda, lokma biiminde blnmolarak. lokma tatls * Mayalhamuru kk yuvarlak lokmalar durumunda kzgn yaa dkp kzarttktan sonra erbete atarak yaplan bir tatl, lokma. lokmac * Lokma yapan veya satan kimse. lokmack * Kk bir lokma. lokmaclk * Lokmacolma durumu veya lokmacnn ii. Lokman hekimin ye dedii * (aka) tadgzel olan eyler iin kullanlr. lokman ruhu * Eter. lokmasaznda bymek * znt veya itahszlk sebebiyle lokmasnyutamamak. lokmasndkmek * bir lnn hatrasiin lokma dkp datmak. lokmasnsaymak * sofrasnda yemek yiyen kimsenin ne kadar yediine dikkat etmek. lokomobil * Sanayi ve tarmda kullanlan, tekerlekler zerine kurulmu, istenilen yere ekilebilen patlamalmotor veya buhar makinesi. lokomotif * Vagonlareken, tekerlekli, buharl, elektrikli, termik motorlu veya sktrlmhavalmakine. lokomotifli * Lokomotifi olan. lokomotifsiz * Lokomotifi olmayan. lokosit

* Akyuvar. lokum * ekerli niasta eriyiini piirip hafif adalatrarak yaplan, kk kp veya dikdrtgen biiminde kesilen ekerleme, kesme, ltilokum. lokum gibi * tatl, gzel, yumuak eyler iin sylenir. * ok gzel (kadn). lolo * Gsteri, kabadaylk. lololo * Ters ve olumsuz davraniin sylenen bir sz. lombar * Gemi bordalarna, kpetelerine alan drtgen biiminde delik. lomboz * Kamaralarla alt gverteleri aydnlatmak iin bordalardan ve gvertelerden alan yuvarlak pencere. lonca * Belli bir ikolunda usta, kalfa ve raklariine alan dernek, korporasyon. lonca ustas * Lonca bakan. loncaclk * Lonca kurulularna dayanan ekonomi ve devlet anlay. london * Landon. longa * Trk mziinde yrk zellik tayan oyun havas. longoz * Deniz veya rmaklarda birdenbire derinleen yer. longpley * Uzun devirli plk, uzunalar. lop * Yumuak, yuvarlak ve irice. lop * Bir organn yuvarlak ve birbirinden ayrlmparalarndan her biri. lop et * Yasz, iyi pimi, iri para et. lop incir * ri ve yumuak bir tr incir. lop lop * ri paralar durumunda (yemek veya yutmak). lop yumurta * Suda ok kaynatlmkabuklu yumurta. lopuk * Kk lop. loppadak * Lop diye ses kararak. lopur * Bir eyi yerken veya yutarken kan ses. lopur lopur * Lopur sesi kararak. lor * Bir tr taze, yumuak ve tuzsuz beyaz peynir. lorentiyum* Atom numaras103 olan, 1961 'de Berkeley'de kaliforniyum atomlarnn bor ekirdekleriyle bombardmanndan elde edilen yapma element. KsaltmasLr (eskiden Lw). lort * ngitere'de babadan oula veya ailenin ilk erkek kiisine geen veya kral tarafndan balanan soyluluk unvan. * Lortlar Kamarasyesi. * ok zengin kimse. * Skseli, kalantor, gsterili (kimse). lort gibi * bolluk iinde ve rahat bir biimde.

lorta * Ayakkabkalbnn ap. lortlar kamaras * ngiliz parlmentosunda senato. lostra * Ayakkabboyama. lostra salonu * Ayakkabboyanlan yer. lostrac * Lostra salonunda alan ayakkabboyacs. lostromo * Ticaret gemilerinde tayfalarn ba. lostromoluk * Lostromonun yapti. losyon * Deri ve sa bakmnda kullanlan alkoll veya alkolsz, kokulu sv. lo * Yeterince aydnlk olmayan, yarkaranlk, az k alan. * Az k veren. loa * Az k alm, yarkaranlk. lolama * Lolamak ii. lolamak * Loduruma gelmek. lolatrma * Lolatrmak ii. lolatrmak * Lobir duruma getirmek. loluk * Loolma durumu. lota * Tatlsularda yaayan, bir tr gelincik bal(Lota vulgaris). lotarya * Ad veya numara ekilerek oynanan ans oyunlarnn genel ad. lotaryac * Lotarya yolu ile kazan salayan kimse. lotaryaclk * Lotarya oynatma ii. lotus * Nilfer cinsinden birok bitkiye verilen genel ad. lk * Bir tr erkek deve. lk * Kire, zeytinya, pamuk ve yumurta aknn kartrlmasndan elde edilen, krk, atlak anak mlekleri, knkleri birletirmekte kullanlan macun, lkn. lk gibi oturmak (veya kmek, dikilmek) * bir yere btn heybetiyle, arlyla oturmak (veya kmek, dikilmek). lkleme * Lklemek ii. lklemek * Lkle yaptrmak. lkoplst * Bitki hcrelerinde veya bazkamllarda sitoplazma iinde bulunan ve genellikle niasta taneciini oluturan cisimcik. lkosit * Akyuvar. lkoz * Lsemi durumu. lkn * Bkz. Lk. lp

* ri ve yumuak. lp lp * ri ve yumuak olan. lpr * Bir eyi yerken veya yutarken kan ses. lpr lpr * Lpr sesi kararak. ls * En ok vadilerde, yamalarda bulunan, kil ve kum karm, sarrenkli verimli balk. lsemi * Bkz. kan kanseri. lsemit * Lsemilerde grlen deri belirtileri. Lr * Lorentiyum'un ksaltmas. Lu * Ltesyum'un ksaltmas. -lu * Bkz. -l/ -li. -lu * Bkz. -l/ -ili. -luk * Bkz. -lk / -lik. lmbago * Souun etkisiyle veya bir bklme sonucunda, bel blgesinde birdenbire beliren ar. lnapark * Trl elence ve oyun kurulularbulunan alan. lup * Byte. lustrin * Parlak kumakullanlarak yaplmbir ayakkabtr. lt * Lt kavminin sapk davranlarnhuy edinen, kulampara, olanc. ltr * Su samuru. * Su samurundan elde edilen post. * Bu posttan yaplmolan. -l * Bkz. -l/ -li. Lbnanl* Lbnan halkndan olan kimse. lfer * Hanigillerden, eti beyaz, tadgzel, gvdesi pullu bir balk (Temnodon saltator). Lfer, byklne gre srasyla u adlaralr: Defneyapra, inakop, sarkanat, lfer, srtkara, kofana. lferci * Lfer avcsveya lfer yemesini seven kimse. lfere kmak * lfer avlamak. lfergiller * Scak ve lk denizlerde yaayan kemikli balklar familyas(Pomatomidae). lgat * Kelime, sz, szck. * Szlk. lgat paralamak * konuma dilinde gemeyen yabanckelimeler kullanmak; adalkonumak. lgate * Kk szlk. * Herhangi bir eserin sonunda yer alan ek szlk. lgati * Szlk yazarveya hazrlayan. lgatilik * Szlk yazarlveya hazrlaycl.

lgol * Yz birim suya bir birim iyodo-iyodr katlarak oluturulan gl bir zelti. lk * Boyaclkta kullanlan Hint zamk. -lk * Bkz. -lk / -lik. lk boyas * Krmzboya. lknet * Dilde pelteklik, tutukluk. lks * Giyimde, eyada, harcamada argitme, gsteri, atafat. * Gsterili, atafatl. * Gerekli olann snrlarnaan. lks * Aydnlatma l birimi (ksaltmasLx). * Hava basnlbir tr petrol lmbas. lks bask* (matbaaclkta) Kitaplarn normal basksaysdnda iyi cins kt ve zel ciltli kapaklara baslan biimi. lks hayat * Fazla masraf gerektiren tantanal, gsterili ve gz kamatrcyaama biimi. lks koltuk * Salonun arka ve yan taraflarnda zel blmelerde yer alan ve creti farklolan koltuk. lks lmbas * Lks (II). lks mevki * Normal tarifeden daha pahalolan ve iyi hizmet verilen mevki. lks tarife * Normal fiyattan yksek olan iyi hizmet verilen yerlere uygulanan cret. lksmetre * Aydnlkler. lle * Bklm, drlmey. * Ttn ubuu, pipo, nargile vb.nin ucuna taklan, ttn konulan yuva. * Musluksuz su borusu. * Sa kvrm. * Su akan musluksuz boru. lle lle * Kvrmlarolan, kvrm kvrm. lle ta * Deniz kp. lleci * ubuk, nargile, pipo vb'nde kullanlan lleyi yapan kimse. lleci amuru * Lle yaplan zl ve kzl balk. llecilik * Lle taiilii. lleli * Kvrk kvrk (sa). lmen * Ik iddeti 1 mum olan, eit datmlbir nokta kaynann 1 steradyan iine yaymladk aks. lmensaat * Ik miktarbirimi lmenlik k aksyla 1 saatte yaylan k ls. lnet * Gzlk cam, gzlk. lp * Hi emek vermeden ele geirilen ey. * Byke bir eyin birdenbire ve kolaylkla yutulmasnanlatan ses. lp * Lpe konmasnseven. lplk * Lp olma durumu.

lpletme * Lpletmek ii. lpletmek * Hzlbir biimde yiyecekleri mideye indirmek. lpten * Aktan, bedavadan, parasz olarak. Lterci * Ltercilikle ilgili olan. * Ltercilikten yana olan (kimse). Ltercilik * Kilise retisinin yalnzca kutsal kitaba dayanmasnisteyen Martin Luther'in kurduu mezhep. ltesyum * Atom numaras71, atom arl175 olan, iterbiyumun zmesi ile oluan, renksiz tuzlar veren, henz uygulama alanolmayan ok ender bir element. Sembol Lu. ltfen * Birinden bir ey isterken "dilerim, rica ederim" anlamlarnda kullanlr. * Bir iin, bir davrann istenmeyerek, gnlsz yapldnsitem yollu anlatr. ltfetme * Ltfetmek ii. ltfetmek * Vermek, ihsan etmek. * Sylemek, bildirmek. * zin vermek, msaade etmek. * (yksek veya saygn bir kimse) Alak gnlllk gstermek. ltfeyleme * Ltfeylemek ii. ltfeylemek * Ltfetmek. ltuf * nem verilen, saylan birinden gelen iyilik, yardm, ihsan, inayet, atfet. ltuf dilemek * yardm istemek. ltufkr * yiliksever, kibar. ltufkrane * yilikle davranarak. ltufkrlk * Ltufkr olma durumu. lzucet * Yapkanlk, yapkan olma durumu. * Yapp uzayan eyin durumu. lzuc * Yapkan. lzum * Gerek, gereklik, gereklilik, icap. lzum grmek (veya grmemek) * gerekli bulmak (bulmamak) gerekli grmek (grmemek). lzum var * gerekli. lzum yok* gereksiz. lzumlu * Gerek, gerekli, lzm. lzumlu lzumsuz * Yerli yersiz, gerekli gereksiz. lzumsuz * Gereksiz. lzumsuz adam * Bir iiin gereken nitelikleri tamadhlde orada grevli olarak bulunan veya avare, bove ilgisiz kimse. lzumsuz grmek * gereksiz bulmak. lzumsuz yere

* boyere, gerek yokken. lzumsuzca * Gereksiz olarak. lzumsuzluk * Gereksizlik. lzumundan fazla * gerekenden ok. Lw * Lorentiyum'un eski ksaltmas. M * Romen rakamlarnda 1000 saysngsterir. m * Metrenin ksaltmas. -m * Fiilden isim treten ek. -m * Teklik I. kii iyelik eki. -m * Bazfiil ekimlerinde teklik 1. kii eki. m, M * Trk alfabesinin on altncharfi. Me adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan genizsi ift dudak nszn gsterir. -ma- / -me* Fiillerin olumsuzluk atlarnkuran vurgusuz ek. -ma / -me * Fiilden isim ve sfat treten vurgulu ek. * isimleri: oku-ma, yaz-ma, gel-me, git-me vb. * Somut isimler: dol-ma, kaz-ma, kapa-ma, dondur-ma, ek-me vb. * Sfatlar: as-ma (kpr), em-me bas-ma (tulumba), gm-me (dolap) vb. maada * -den baka, gayri. maaile * Ailece, ev halkyla birlikte. maalesef * "zlerek sylyorum ki, ne yazk ki" anlamnda kullanlr. maalmemnuniye * steye isteye, seve seve, memnunlukla, memnuniyetle. maarif * Bilgi ve kltr. * retim ve eitim sistemi. maarifi * retim ve eitim kurum veya kurulularnda alan kimse. maa * Aylk. maaalmak * aylk almak. maabalamak * aylk balamak. maabordrosu * alanlarn bir aylk hizmet bedelini, vergi matrahnve kesintileri ile aylk net cretini gsterir cetvel, aylk bordro. maavermek * aylk vermek. maaa gemek * ayla gemek. maal * Aylkl. maasz * Aylksz. maatteessf * "zlerek sylyorum, ne yazk ki..." anlamnda kullanlr. maazallah

* Tanrkorusun, Tanresirgesin. mabat * (bitmemiyaz, roman vb. iin) Arka, devam, sonra. * K. mabet * Tapnak, ibadet yeri, ibadethane. * zel bir konuda, sevgi ve saygile balanmann ortaya konulduu yer. mabeyin * Ara. * Eski konaklarda harem ile selmlk arasndaki daire. * Padiah saray. * ki kii arasndaki soukluk. mabeyinci* Osmanldevletinde padiahlarn daryla olan ilikilerine bakan, buyruklarnilgililere bildiren, baz kiilerin dileklerini kendisine ileten grevli. mabeyincilik * Mabeyincinin grevi. mablak * Hamur, merhem, boya gibi eyleri ezip kartrarak yourmak iin kullanlan ve bir ucu ele alnacak biimde sapl, br ucu yassolan alet. * Aure kazanlarnkartrmakta kullanlan, uzun saplve yayvan ulu tahta kepe. mabude * ok tanrldinlerde kendisine tapnlan dii tanr, tanra, ilhe. * Tapnrcasna sevilen kadn, sevgili. mabut * Kendisine taplan varlk, tapacak, tanr, ilh. -maca / -mece * Fiilden isim treten ek: bul -maca, bil-mece, ek-mece, se-mece, kes-mece vb. Macar * Macaristan halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Macaristan veya Macarlarla ilgili olan ey. Macar biberi * Hafif ackrmzbiber. Macar inei * yi besiye gelen, eti ve st iin beslenen bir tr inek. Macar salam * Bir tr salam. Macarca * Macar dili. Macarlk * Macar olma durumu. -macasna / -mecesine * Fiilden zarf treten ek. macera * Batan geen ilgin olay veya olaylar zinciri, serven, sergzet, avantr. * Hi olmayacak gibi grnen i. macera aramak * bana geleceklerden habersiz, sonu bilinmeyen, tehlikeli, heyecanlbir ie girimek. macerac* lgin ve tehlikeli olaylargze alan, maceraperest. maceraclk * Servencilik. maceral * Servenli, heyecan veren, karmak, olaand. maceraperest * Servenci, macerac. macerasz * Servensiz, heyecan vermeyen, basit, sradan. maceraya atlmak * tehlikeli, yorucu, skcve ne olacabilinmeyen bir ie kalkmak. macun * Hamur kvamna getirilmimadde.

* Boyaclkta atlak ve aralklarkapamak, camclkta camlartutturmak iin kullanlan hamur kvamnda karm. * Baharl, tarnl, yumuak ve yapkan ekerleme. macun ekmek * boyaclkta, dzgnlk ve dayankllk salamak iin boyanacak yzeye macun srmek. macun krei * zerinde macun hazrlanan ve sva ilerinde kullanlan yardmcel aleti. macuncu * Macun yapan veya satan kimse. macunculuk * Macun yapmak veya satmak ii. macunlama * Macunlamak ii. macunlamak * atlak, delik yerleri veya boyanacak yzeyleri macun srerek kapatmak. macunlanma * Macunlanmak ii. macunlanmak * Macunlamak iine konu olmak veya macunlamak ii yaplmak. macunlama * Macunlamak ii. macunlamak * Macun koyuluuna gelmek. macunluk * ine macun konulmaya yarayan zel kap. ma * Bazspor dallarnda iki takm, iki kii, iki taraf arasnda yaplan karlama. -ma / -me * Fiilden isim treten ek: bula-ma, yrt-ma, de-me vb. ma ma * Sakz inerken kan ses. ma satmak * msabaka sonucunu belirlemek amacyla meru olmayan yollardan veya para karlanlamaya varmak. ma yapmak * iki takm veya iki kii arasnda kazanmak amacyla karlama yapmak. maa * Oyun ktlarnda, mzrak ucuna benzer, ayaklsiyah beneklerle oluan dizi, pik. * Dkm parasnda, ii bo, kopya elde etmek iin kullanlan kum, maden veya erimidurumdaki dkm maddesine dayanklbaka bir maddeden yaplmdolgu kalp. maa beyi* skambil destesinde maa dizisinde yer alan as, birli. maa beyi gibi kurulmak * saygszca yaylarak oturmak. maa kz* skambil destesinde maa dizisinde yer alan kz. * Bir tr iskambil oyunu. mauna * slimle alan arlk kaldrma makas. Madagaskarl * Madagaskar halkndan olan. madalya * Yararlk gsterenlere, yarlarda ve sergilerde derece alanlara dl, bazen de nemli bir olay dolaysyla ilgililere hatra olarak verilen metal nian. madalya treni * Yararllk gsteren birine madalya verilirken yaplan toplant. madalyal* Madalya almolan. madalyann (veya madalyonun) ters taraf(veya tersi) * olumlu bir i, bir durum veya bir olayn dnlmesi, hesaba katlmasgereken olumsuz yn. madalyasz * Madalyasolmayan. madalyon

* ine kck resim, sa teli gibi eyler konulan, boyna zincirle aslan, genellikle deerli metalden yaplm, trl biimde ss eyas. madalyoncu * Madalyon yapan veya satan kimse. madam * Fransa'da evli kadnlara verilen san. * Trkiye'de Mslman olmayan evli kadn. madama * Madam. -madan/-meden * Fiilden zarf treten ek (vurgusuz): oku-madan, sor-madan, bil-meden, ren-meden vb. madara * Kt, sevimsiz. madara etmek * kt duruma drmek, yalann, yanlnkarmak. madara olmak * kt duruma dmek, yalan, yanlortaya kmak. madaralama * Madaralamak ii. madaralamak * Madara durumunda olmak. madde * Duyularla alglanabilen, blnebilen, arlolan nesne. * ge, unsur. * Yasa, szleme, antlama gibi metinlerde, her biri balbana bir yarggetiren ve ou kez rakamla belirtilen blm. * Szlk ve ansiklopedilerde tanmlanan, anlatlan kelime, ad veya konulardan her biri. * leri srlen sorun. * Para, mal vb. ile ilgili ey. madde ba * Szlk yapma dzeninde balbana bir anlam ifade eden ve siyah olarak yazlan, tanmverilen szlk birimi. maddeci * Materyalist. * Para, mal vb. ne ok nem veren kimse. maddecilik * Materyalizm. * Para, mal vb. ne ok nem verme. maddeleme * Maddelemek ii. maddelemek * Madde durumuna gelmek. maddesel * Madde ile ilgili, madd. * Madde niteliinde olan, madd. maddesel nokta * Bir maddenin, boyuttan soyutlanmvar saylan ok kk paras. maddeten * Madde bakmndan, madd bakmdan, manen kart. madd * Madde ile ilgili, maddesel, manev kart. * Maddeden oluan. * Nesnelerle ilgili olan. * Paraya, mala ok nem veren (kimse). maddleme * Maddlemek ii. maddlemek * Maddeye nem verir duruma gelmek. maddlik * Madd olma durumu. maddiyat * Madde ile ilgili eyler.

maddiyet * Maddlik, nesnel varlk. madem * "Deil mi ki..., -dii iin,... -diine gre" anlamlarnda sebep gstermek iin, bana getirildii cmleyi daha sonraki cmleye balar. mademki * Madem. maden * Yer kabuunun bazblgelerinde eitli i ve ddoal etkenlerle oluan, ekonomik ynden deer tayan mineral. * Metal. * Maden ocaveya maden iletmesi. * ok deerli eyleri kapsayan kaynak. * Kolay ve iyi kazan salayan iveya paraselinden kolaylkla alnan kimse. * Madenden yaplm. * Uyuturucu, esrar, eroin. maden bilimi * Mineraloji. maden cevheri * indeki maden oraniletilmeye elverili miktarda olan filiz. maden damar * Maden cevherinin youn olarak bulunduu blm. maden devri * Tarihten nceki zamanlarn ayrld adan sonuncusu olan ve madenlerin kullanlmaya balad zaman kesimine verilen ad. maden filizi * Maden cevheri. maden gaz * Madende oluan gaz. maden kiras * Maden iletilsin veya iletilmesin verilen para. maden kmr * Takmr. maden kuyusu * Maden oca. maden mavisi * Kl rengine alan parlak mavi. maden oca * Kazlarak maden cevheri karlan yer. maden sodas * Maden suyu iine sktrlmgaz doldurulduktan sonra elde edilen ie suyu. maden suyu * inde, erimimineraller bulunan ve bazhastalklarn tedavisinde kullanlan kaynak suyu. maden yata * Maden filizi katmanlarnn bulunduu alan. maden yn * Yaltkan olarak kullanlan bir madde. madenci *Maden ileten kimse. * Maden ocaklarnda alan ii. madencilik * Yer altndaki madenlerin aratrlmas, karlmasve iletilmesiyle ilgili teknik ve yntemlerin btn. * Madencinin yapti. maden * Madensel, madenle ilgili. maden para * Altn, gm, bakr, bronz, alminyum vb. maddelerin alamndan yaplan para, demir para. maden ya * Madensel rnlerden elde edilen ya. maden yn * Maden yn. madenkrmz

* Antimon birleimlerinden al renkte bir madde. madensel * Madenle ilgili veya madene zg olan, maden, metalik. * Madenden yaplm. madensellemek * Maden durumuna girmek, madensel zellik kazanmak. madensi * Maden gibi olan. * Metalsi. mader * Ana, anne. maderah* Anaerkil, matriarkal. maderahlik * Anaerki. maderzat * Anadan doma. madmak * lkbaharda krlarda yetien, ufak yeil yaprakl, spanak gibi yenilen bir bitki. madik * Miskete fiske vurarak oynanan zpzp oyunu. * Dolap, hile. madik atmak (etmek veya oynamak) * dolap evirmek, hile yapmak. madiki * Hile yapan, hileci kimse. madikleme * Madiklemek ii veya durumu. madiklemek * Hile yapmak, dolap evirmek. madlen * Bir marka olmakla beraber ikolata anlamnda kullanlr. madrabaz * Hayvan, balk, sebze, meyve gibi yiyecekleri, yerinden getirerek toptan satan kimse. * Hile yapan, hileci. madrabazlk * Madrabaz olma durumu. * Madrabaza yakr davran. madreporlar * Mercanlar snfnn kalkerli hayvanlariine alan bir takm. madrup * Dvlm(kimse). * arplan. madun * Alt aamada bulunan. * Ast. maestoso * Bir parann grkemli ve ar tempoyla alnacananlatr. * Bu tempo ile alnan para. maestro * Besteci. * Orkestra efi. mafevk * st aamada bulunan. * st, yukar. mafi * Yok, kalmad. * Bir eit yumurtalve hafif hamur tatls. mafsal * Eklem. * Birbirine balanmparalarn her ynden dnmesini salayan balantesi. mafya

* Yasa dilerle uraan, zor kullanarak birtakm gizli karlar salayan rgt veya bu rgte mensup olan kimse. * Gizli rgt. mafyac * Mafya gibi davranan. mafyaclk * Mafyacolma durumu, mafya yesi olma. mafyalama * Mafyalamak ii veya durumu. mafyalamak * Mafya durumuna gelmek. * Mafya zelliini kazanmak. * Mafya ileriyle uramak. mafyalk * Mafyann yapti. maganda * Grgsz, kaba, anlaysz, terbiyesiz ve uyumsuz kimse. magandalk * Maganda olma durumu. magazin * ounluu ilgilendirecek, eitli konulardan sz eden, bol resimli yayn. * Depo. magazinleme * Magazinlemek ii. magazinlemek * Magazin hlini almak. magma * Yerin iinde, svveya hamur kvamnda uucu gazlarla doymuolarak bulunan eriyik. magmasal * Magma ile ilgili. magmatik * Magma ile ilgili, magmasal. magnezyum * Atom numaras12, atom arl24,30, younluu 1,7 olan, gmrenginde, parlak bir alevle yanan, ok hafif bir element. KsaltmasMg. magnezyum karbonat * Magnezit ve zellikle kalsiyum ve magnezyum karbonat tuzu olan dolomit biiminde madde, MgCO3. magnezyum klorr * Hidratlbillrlar vererek billrlaan, deniz suyunun damtlmasyla elde edilen madde, MgCl2. magnezyum slfat * Renksiz, kk ineler biiminde ve hidratlolarak billrlaan, deniz suyunda ve bazmaden sularnda bulunan madde, MgSO4. magnezyumlu * znde magnezyum bulunduran, magnezyum ieren. magri * Ylan balgillerden, Avrupa kylarnda yaayan, eti lezzetli byk bir balk (Conger conger). maara * Bir yamaca veya kaya iine doru uzanan, barnak olarak kullanlabilen yer kovuu, in. * Karst blgelerinde kire talarnn erimesiyle oluan, byk, birbirine koridorlarla balyer altkovuklar. maara bilimci * Maara bilimi ile uraan kimse. maara bilimi * Konusu maaralar, yer altndaki uurumlar, yarklar, oyuklar, yer altakarsularnaratrmak ve incelemek olan bilim. maara resmi * Tarih ncesi insanlarn maara duvarlarna yaptklarresim. maara sesi * Derin, bouk ve korkmuvurgulu ses. maaza * Byk dkkn. * Eya ve azk deposu. maazac*

Maazasolan veya maaza ileten kimse. * Depo bekisi. madur * Hakszla uram, kygn. madur etmek * zarara uratmak. madur olmak * zarara uramak. maduriyet * Madur olma durumu, kygnlk, madurluk. madurluk * Kygnlk, maduriyet. mafiret * Af, balama. mafiret etmek * (Tanr) balamak. mafur * Affolunmu, balanm. malbiyet * Yenilme, yenilgi. malp * Yenilen, yenik den. malp etmek * yenmek. malp olmak * yenilmek. * isteine karduramamak, gereklememesi gereken bir ey iin iradesizlik gsterip direnememek ve yaplmasnkabul etmek. mamum * Tasal, zgn. * (hava iin) Skc, kapank. Marib * Marip halkndan olan kimse. marip * Bat. * z. Afrika'nn, Msr dndaki kuzey lkeleri. marur *Kurumlu, gururlu. * Gurur belirten. marurane * Marurca. marurca * Gururlanarak, kibirlenerek, byklenerek. marurcasna * Marur gibi davranarak. marurlanma * Marurlanmak ii. marurlanmak * Kurumlanmak, gururlanmak. marurluk* Marur olma durumu. mau * Kark. mahal * Yer, yre, mevzi. mahal kalmamak * gerek kalmamak, gerei olmamak. mahal yok * yeri, gerei yok. mahalle * Bir ehrin bir kasabann, byke bir kyn blnd paralardan her biri. * Bir mahallede oturan insanlar, mahalle halk.

mahalle aras * Mahallenin sokaklararasnda kalan yer. mahalle arkada * Aynmahallede oturan komu veya dost. mahalle bekisi * Mahallenin gvenliini, dzenini salamada yardmcolan gvenlik grevlisi. mahalle apkn * Beceriksiz apkn. mahalle imam * Mahalledeki mescitte veya camide grevli imam. mahalle kahvesi * Mahallede oturanlarn devam ettii, oyun oynad, ay vb. merubat itii kahve. mahalle kahvesi gibi * havasz, grltl ve kalabalk (yer). mahalle kars * Grgsz, kavgackadn. mahalle mektebi * Mahallede bulunan ilkokul. mahalle muhtar * Mahallenin yasal ilerini yapmak zere, o mahallede oturanlar tarafndan seilen kimse. mahallebi * Bkz. muhallebi. mahallebici * Bkz. muhallebici. mahallebicilik * Bkz. Muhallebicilik. mahallece * Mahallede oturanlar tarafndan, mahalleliye gre. mahalleli * Aynmahalleden olan. * Aynmahallede oturan kimselerin btn. mahalleyi ayaa kaldrmak * barp ararak konu komuyu tedirgin etmek. mahall * Yresel, yerel. mahall idare * Bkz. yerel ynetim. mahall seim * Bkz. Yerel seim. mahallleme * Yreselleme, yerelleme. mahalllemek * Yresellemek, yerellemek. mahana * Bahane, ileri srlen szde sebep. maharet * grmede becerikli, uzluk, beceri, ustalk. maharet kazanmak * beceri edinmek, ustalamak. maharetli * Eli ie yatkn, becerikli, usta. maharetsiz * Eli ie yatkn olmayan, beceriksiz. maharetsizlik * Maharetsiz olma durumu. mahbes * Ceza evi, hapishane. mahbube * Sevilen kadn. mahbup * Sevilen erkek. mahcubiyet

* Utangalk, sklganlk. mahcup * Utanga, sklgan. mahcup karmak (veya karmamak) * utandrmak (veya utandrmamak). mahcup etmek * utandrmak. mahcup kalmak * utanmolmak. mahcup olmak * utanmak. mahcupluk * Mahcup olma durumu, utangalk. mahcur * Kstl. mahcuz * Haciz altna alnm, hacizli. mahdum * Erkek evlt, oul. mahdut * evrilmi, snrlanm. * Saysbelli olan, sayl, az. * Dar, basit. mahfaza * inde kpe, yzk, bilezik vb. gibi deerli ss eyalarnn saklandkutu. mahfazal* Mahfazasolan. * Korunan, mahfuz. mahfe * Deve, fil gibi hayvanlarn srtna konulan, zerine oturmaya yarayan sepet. mahfel * Bkz. mahfil. mahfi * Gizli, saklanm. mahfil * Toplantyeri. * Toplanmkimseler. * Camilerde parmaklkla ayrlmyksek yer. mahfuz * Saklanm, korunmu, korunan, sakl. mahfuzen * Gzaltnda olarak. mahv * Yok etme, yok olma. mahir * Becerikli. *Uzman, iini iyi bilen, usta. mahirane * Becerikli bir biimde, becerikli olarak, ustaca. mahitap * Bkz. Mehtap. mahiye * Aylk. * Aylk olarak. mahiyet * Nitelik, vasf, z, asl, esas. * yz. mahkeme * Bir yargtan veya bazen savcve yarglardan oluan bir kurulun, yarggrevini yerine getirdikleri yarg yeri. * Dava, duruma, mahkeme. mahkeme duvar

* Bkz. yz mahkeme duvar. mahkeme kadya mlk deil * hibir kimse, bulunduu kamu hizmetinde mrnn sonuna kadar kalmaz. mahkeme kaps * Mahkeme. mahkeme karar * Dava sonunda aklanan karar, hkm. mahkeme masraf * Mahkeme alrken denen cret ile avukatlk giderleri. mahkemede daysolmak * yksek bir makamda koruyucusu, kayrcsbulunmak. mahkemeleme * Mahkemelemek ii veya durumu. mahkemelemek * Karlklolarak birbirini dava etmek. mahkemeli * Mahkemeye dm, daval. mahkemelik * Mahkemede yarglanmas, zmlenmesi gereken. mahkemelik olmak (biri bakasyla) * mahkemeye dmek. mahkemeye dmek * anlamazlk konusu mahkemeye gtrlmek. mahkk * Kazlm, hakkedilmi. mahkkt * Kazlm, hakkedilmieyler. mahkm * Hkm giymi, hkml. * Zorunda olan, mecbur. * Kt bir sonuca varmaskanlmaz olan. * Hkm giymikimse. mahkm etmek * hkm giydirmek. * kt bir duruma srklemek. * mecbur etmek. mahkm olmak * hkm giymek. * kt bir duruma dmek. * mecbur olmak. mahkmane * Mahkm gibi, mahkmmucasna. mahkmiyet * Hkm giymiolma durumu. * Hkm giyilen sre. mahls * Bir kimsenin ikinci ad. * airlerin eserlerinde kullandklartakma ad. mahlep * Glgillerden, 6-10 m yksekliinde bir aa, kokulu kiraz, idris aac(Prunus mahaleb). * Bu aacn bahar olarak kullanlan, nohut byklndeki yemii. mahlk * Yaratk, yaratlm. mahlkat * Yaratklar. mahll * Hallolmu, zlm, dalm. * Eriyik. * Mirassolmayan bir kimseden hkmete kalan (mlk). mahlt * Katk. * Karm.

mahmude * it sarmagillerden, yapraklarok ucu biiminde, iekleri soluk sarrenkte, 50-100 cm boyunda, ok yllk ve otsu bir bitki (Convolvulus scammonia). * Bu bitkinin kklerinden karlan, hekimlikte kullanlan, reineye benzer bir madde. mahmudiye * Bugn ss altngibi kullanlan, II. Mahmut zamannda baslm, ince altn sikke. mahmul * Ykl, dolu. * Ykletilmi. * Yklem. mahmul olmak * dolu bulunmak. mahmur * Sarholuun sebep olduu sersemlik iinde olan. * Uykudan sonra zerinde sersemlik, arlk bulunan. * Szgn, dalgn bakl(gz). mahmur bak * Yumuak, szgn bak. mahmur iei * idem. mahmurlama * Mahmurlamak ii veya durumu. mahmurlamak * Mahmur bir duruma gelmek. mahmurluk * ki imibir kimsenin duyduu baarsve sersemlik, aylt. * Uykudan sonra duyulan arlk ve sersemlik. mahmuz * izmenin veya potinin arkasna taklan ve binek hayvanlarndrtp hzlandrmaya yarayan demir veya elik para. * Tavukgillerin ve bazkularn ayaklarardnda bulunan, boynuz yapsndaki sivri uzant. * Eski tr savagemilerinde su kesimi altnda, ileriye doru uzanan, karsndaki gemiyi batrabilen uzant. * Kpr ayaklarnda, basncazaltmak iin suyun geldii ve gittii yanlardaki knt. mahmuz iei * ki enekliler familyasndan Akdeniz blgesinde yetien krmz, pembe veya beyaz iekler aan iki yllk otsu bir bitki (Centranthus). mahmuzlama * Mahmuzlamak ii. mahmuzlamak * Mahmuzla drtmek. mahmuzlanma * Mahmuzlanmak ii. mahmuzlanmak * Mahmuzlamak iine konu olmak veya mahmuzlamak ii yaplmak. mahmuzlu * Mahmuzu olan. mahna * Mahana. mahpus * Kapatlm, hapsedilmi(kimse). * Bir eit tavla oyunu. mahpushane * Ceza evi, hapishane. mahpusluk * Mahpus olma durumu. * Mahpus olma sresi. mahra * zm tamaya yarayan azgeni, dibi dar tahta kap. mahrama * Bazblgelerde kadnlarn sokaa karken manto stne rtndkleri ilemeli genirt. mahre * kyeri, kak.

* Boumlanma noktas. * Payda. mahrek * Yrnge. mahrem * Yakn akrabadan olduu iin nikh dmeyen. * Bakalarna sylenmeyen, gizli. * Srda. mahremiyet * Gizli olma durumu, gizlilik. mahremiyetine girmek * bir kimsenin zel hayatnrenecek kadar ona yakn olmak. mahremlik * Mahrem olma durumu. mahrukat * Yakacak, yakt. mahrum * Yoksun. mahrum olmak * yoksun kalmak. mahrumiyet * Yoksunluk. mahrut * Koni. mahrut * Konik. mahsuben * Hesaba geirilerek, alacaa saylarak, hesabna saylmak zere. mahsubunu yapmak * hesabnyapmak, hesabna geirmek. mahsul *rn. * Ortaya kan, elde edilen ey, verim. mahsult * rnler. * Ortaya kan, elde edilen eyler. mahsuldar* Bitek, verimli. mahsup * Hesap edilmi, hesaba geirilmi. mahsup etmek * hesap etmek, hesaba geirmek. mahsur * Kuatlm, sarlm, evrilmi. mahsur kalmak * kuatlmak, sarlmak, evrilmek. mahsus * zg. * Biri veya bir ey iin ayrlm, mnhasr. * zel olarak, bilhassa. * Bilerek, isteyerek. * aka olarak, akadan. mahsus * Duyulan, anlalan, hissedilen. * Belli, ortada, aikr. * zellikle, yrekten. mahsusen * zellikle. maher * Kyamet gn dirilenlerin toplanacaklarna inanlan yer. * Byk kalabalk. maher gibi

* ok kalabalk. maher gn * Kyamet. maher midillisi * Ksa boylu, fitneci (kimse). mahere dnmek * ok kalabalklamak. maher * Maheri andran. mahunya * ki eneklilerden, iekleri sarrenkte, kokulu ve salkm durumunda olan, kklerinden sarboya karlan bir ss bitkisi (Mahonia). mahur * Klsik Trk mziinde bir makam. mahurbuselik * Klsik Trk mziinde bir makam. mahut * Bilinen, adgeen, sz geen. mahvetme * Mahvetmek ii. mahvetmek * Yok etmek. * Bozup ie yaramaz duruma getirmek. * Onmaz duruma getirmek. * Boa gitmesine sebep olmak, heba etmek. mahviyet * Alak gnlllk. mahvolma * Mahvolmak ii. mahvolmak * Yok olmak. * Bozulup yararsz duruma gelmek. * Onulmaz duruma gelmek. * Boa gitmek, heba olmak. mahya * Ramazan gecelerinde, camilerde iki minare arasna gerilen ipler zerine kandil veya elektrik ampulleriyle yazlan yazveya yaplan resim. * atlarda iki eik yzeyin birletii blm. mahya kl * Mahya zerine yazlan klyaz. mahya kiremidi * Mahyayrtmek iin dizilen, uzunca ve oluk biiminde kiremit. mahya enlii * BatTrakya'da (skee'de) et ve pilv yemeinin topluca yenmesi gelenei. mahyac * Mahya yapan kimse. * Kiremit aktarcs. mahyaclk* Mahya yapma ii. mahyalk * Bir atnn kelerini rten kurun levha. mahzar * Yksek makamlbir kimsenin yan, huzuru. * Yksek bir makama sunulmak iin yazlan ok imzaldileke. * Mahkeme sicil defteri. mahzen * Yaplarda yer altdeposu. mahzun * zgn, zntl. mahzun etmek * znt vermek. mahzun mahzun

* Mahzun olarak, mahzun bir biimde. mahzun olmak * zgn durumda olmak, boynu bklmek. mahzunane * Mahzuncasna, zntyle. mahzunlama * Mahzunlamak ii. mahzunlamak * Mahzun duruma girmek, mahzun olmak. mahzunluk * Mahzun olma durumu. mahzur * Saknca. * Engel. mahzur dourmak * engel ortaya karmak, saknca yaratmak. mahzur grmek * sakncalbulmak. mahzurlu * Sakncal. ma * Mavi. mail * Eilimi olan. * Eilmiolan, eik, einik, yalman. * Benzeyen, andran. * Sevmek, gnln kaptrmak. maile * Aklan. main * Ekenar drtgen. maiet * Geim, geinme. maiyet * st grevlinin yannda bulunan kimseler. * Bir kimsenin buyruu altnda alma. maiyet memuru * Yksek makamlbir devlet memurunun yannda grev yapan resm memur. maiyetinde * yannda. majeste * Hkmdarlara verilen san. * Devlet bakanlariin kullanlan san. majesteleri * devlet bakanlarna seslenme sz olarak kullanlr. majr * Byk, nemli. * Bir makam, bir akort veya bir araln oluma biimi. * Byk nerme. majr gam* Betonla iki yarm tondan oluan gam. majskl * Byk (harf). -mak / -mek * Fiilden isim treten ek. * Eylem isimleri: al- mak, ver-mek vb. * Somut isimler: ak-mak, tokmak (< toku-mak),ye-mek vb. makabil * (bir eyin) ncesi, gemii. makabline amil * nceyi kapsayan. makadam

* Krlmtadenip silindir geirilerek yaplan yol. makadamlama * Makadamlamak ii. makadamlamak * Makadamla kaplamak. makak * Gneydou Asya'da yaayan kuyruklu bir maymun (Macacus). makale * Bilim, fen konularyla siyas, ekonomik ve toplumsal konularaklaycveya yorumlaycnitelii olan gazete veya dergi yazs. makam * Mevki, kat, yer. * Klsik Trk mziinde bir dizinin ilenibiimine verilen ad. * Yer. makam arabas * Yksek makamdaki bir kimse iin ayrlan araba. makam odas * Yksek makamdaki bir kimse iin ayrlan oda. makam otomobili * Bkz. makam arabas. makam denei * Makam tazminat. makam ofr * Makam arabasnkullanan ofr. makam tazminat * Yksek makamda grevli bulunanlara aylk maalardnda fazladan denen cret. makara * zerine iplik, tel, erit gibi eyler sarlan, kenarlarkntl, ekseni boyunca delik silindir. * Bir ykn yukarya kaldrlmasnsalayan ara. * Ar yklerin kaldrlma ve indirilmesinde kullanlan, birbirine paralel iki veya daha ok tabla arasnda dnen, kenarepeevre oluklu tekerlek veya tekerleklerden olumumekanik alet. * Srme kapak raylarzerinde hareket edecek biimde metal veya plstikten yaplmdeiik tiplerdeki srme kapak aleti. makara ekmek * (tc kular iin) srekli tmek. makara gibi * ardnarasnkesmeden (konuma). makaralarkoyuvermek (zapt edememek veya salvermek) * kendini tutamayarak kahkahayla glmeye balamak. makaral* Makarasolan, makara ile alan. makaralku * Srekli ten ku. makaraya almak * bir kimseyle alay etmek. makarena * El kol hareketleri ile birlikte yaplan bir tr hzldans. makarna * rmik veya una yumurta kartrlarak hazrlanmtrl biimlerdeki kuru hamur ve bu hamurdan yaplan yemek. * talyan lireti. makarnac * Makarna yapan veya satan kimse. * talyan. * Makarnayok seven (kimse). * iman, hareketsiz (kimse). makarnaclk * Makarna yapma veya satma ii. makas * Bir eksen evresinde dnebilecek biimde apraz eklemlenmi, birbirine bakan yzleri keskin iki elik lmadan olumu, arasna yerletirilen herhangi bir eyi kesmeye yarayan ara. * Birbirine komu iki demir yolu hattnhemen bunlarn uzantsndaki nc hatta balamaya yarayan alet. * Uygun bir aoluturacak biimde birbirini kesen demir yolu hatlar.

* st ste konulmubirka yasselikten yaplan araba yay. * st ularbirbirine bal, alt ularak olan iki direkten kurulmu, arlk kaldrma dzeni. * atve kprlerde genellikle aa veya elikten yaplan, arlkarlkliki ayaa veya duvara aktaran atlmkirisistemi. * alma, krpma. * Dirsek. * Bazeklem bacaklhayvanlarn n ayaklarnda bulunan, savunma ve saldrmada kullanlan kska. * Mobilyalarda yukardan aaya doru alan kapaklaryatay konumda tutmak amacyla yaplmmafsall, kollu kapak arac. makas almak * yanaorta parmak ile iaret parmaarasna alp sktrmak, makaslamak. makas hakk * Bkz. makas pay. makas pay * Kumabierken ihtiyat olarak brak_____lan pay. * lden fazla braklan veya fazlalhogrlen miktar. makas vurmak * makasla kesmek. makas * Makas yapan veya satan kimse. * Demir yollarnda makaslarap kapayarak trenlere yol veren grevli. makaslk * Makasnn grevi. * (basnda) Baka gazetelerdeki haberleri kesip olduu gibi aktarma ii. makaskr * Kt oymaclile uraan kimse, oymac, kesme ve oyma sanatile uraan kimse. makaslama * Makaslamak ii. * aprazlama. makaslamak * Makasla kesmek. * (yaz, film vb. iin) Ksaltmak, kesmek. * Makas almak. makaslanma * Makaslanmak ii. makaslanmak * Makaslamak iine konu olmak. * Kesilmek. makasl * Makasolan. makaslbcek * Kn kanatllarndan, bave makaslariri bir bcek, bakesen (Lucanius). makastar * Kumabien, prova yapan, paralarpatrona gre ayarlayan, idatmnyapan usta. makat * K. * Ans, er. * Minderli alak sedir. * Minder yz, minderin zerine yaylan kuma. makber * Mezar, kabir, medfen. makbul * Kabul edilen. * Beenilen, hokarlanan. * Geer, geerli. makbul olmak * beenilmek. makbule gemek * ok beenilmek, hoa gitmek, ie yaramak. makbuz * Alnd. Makedon

* Makedonya halkndan olan kimse. Makedonca * Makedonya'da kullanlan dil. Makedonyal * Makedonya halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. maket * Yap, heykel gibi eylerin taslak durumundaki kk rnei. * Mimarlkta, sanayide ve bazsanat dallarnda yer alan eserlerin taslak durumundaki kk rnei. maket ba * Maket yapmnda kullanlan ince ve keskin bak. maketi * Maket yapan kimse. maketilik * Maket yapmak veya satmak ii. makferln * Omuzdan yarbele kadar inen pelerini olan palto. maki * Akdeniz dolaylarnda yaygn bodur aa ve allardan oluan bitki rts. maki * Makigillerden, Madagaskar adasnda sk rastlanan, uzun kuyruklu, yumuak tyl bir memeli primat (Lemur). makigiller * rnei maki (II) olan primatlar snf. makilik * Maki yetien yer. makine * Herhangi bir enerji trn baka bir enerjiye dntrmek veya belli bir etki oluturmak iin birletirilmi aletler btn. * Bir alet veya tatn hareket salayan mekanizmas. * Araba, otomobil. makine ekmek * dikimakinesinde dikmek. makine dolab * Makineler iin zel yaplan dolap. makine gibi * ok abuk, art arda, aynbiimde yaplan veya olan. makine gibi adam * dzgn, ok ve abuk ikaran adam. makine gc * Bir makinenin bir saniyede yapabildii imiktar; uygulamada beygir gc, vat veya kilovat ile llr. makine odas * Makinelerin tamir edildii yer. * (sinemalarda) Sinema makinesinin bulunduu yer. makine ya * Orta scaklkta ve hafif yk altnda alan makinelerin hareketli paralarnn yalanmasnda kullanlan bir yalama ya. * Gres. makineci * Makine satan veya onaran kimse. makineleme * Makinelemek ii. makinelemek * retimde makine gcnden, giderek daha ok yararlanmak. * Davranlar, hareketleri makinelerinkine benzer duruma gelmek, bazileri alkanlkla yapmak. makineletirme * Makineletirmek ii. makineletirmek * Makine ile yaplmasnsalamak. makineli * Makinesi olan, makine ile ileyen. * Makineli tfek. makineli tabanca

* Bir tr otomatik silh. makineli tfek * Tetiine baslnca srekli kurun atan bir eit tfek, mitralyz. makineli tfek gibi * ok hzl, birbiri ardnca. makineyi bozmak * barsaklarbozulmak, ishal olmak. makinist * Lokomotif, vapur, fabrika vb. nin makinesini ileten kimse. * Makinelerden anlayan, makineleri onarabilen usta. makinistlik * Makinistin grevi. makrama * Bkz. Mahrama. makro* Birok kelimenin nnde "byk" anlamveren n ek. makrome * Kaln iplikle elde rlmi. makromeli * Kol veya bacaklardan birinin veya birkann argelimesi. makrosefal * Baanormal derecede byk olan (kimse). maksat * stenilen ey, ama, gaye, erek. maksat gtmek * (bir ii yaparken) gizli amacolmak. maksat hsl olmak * amaca ulalmak, ama gereklemek. maksatl * Bir amacolan. * Kt niyetli, kastl. maksatsz * Bir amacolmayan. * Bilmeden, istemeden, kastsz. maksi * Uzun. maksi etek * Boyu topuklara kadar uzanan etek. maksimal * Maksimum. maksimum* Bir ey iin gerekli en byk (derece, nicelik), maksimal. * Deiebilen bir niceliin varabilecei en yksek olan (snr), azam, maksimal. maksure * Camilerde, parmaklklarla evrilmiyer. * Bir evin yabanclarn girmesine izin verilmeyen blm. maksut * stenen, niyet edilen, gdlen, amalanan. makta * Bir eyin kesildii yer, kesit. * Divan edebiyatnda gazelin veya kasidenin son beyti. * Kemikten yaplmkalem ucunu dzeltmeye yarayan ara. -makta / -mekte * imdiki zaman grevinde kullanlan ek. maktel * Cinayet ilenen yer. maktu * Kesilmi, kesik. * Kesin olarak deeri biilmi. * l ile satlmayan, gtr. maktu fiyat * Deimez olarak tespit edilmi, pazarlk edilmeyen fiyat, kesin fiyat.

maktul * ldrlm, ldrlen. maktul dmek (veya olmak) * vurulup lmek, ldrlmek, katledilmek. makul * Akla uygun, akllca. * Akllca igren, mantkl. * Arolmayan, uygun, elverili. * Belirli. makul olmak * akllca, akla uygun davranmak. makule * Takm, eit. * Ulam, kategori. maks * Ters evrilmi, baaagetirilmi. * Uursuz, kt. makyaj * Yz gzelletirmek iin boyama, yz boyama, yz bakm, dzgn. * yi grnt salamak, belli bir tipi yaratmak veya yalnzca bazdzeltmeler yapmak iin oyuncunun yznde ve baka organlarnda yaplan boyama ve deimeler. makyaj odas * Televizyon, sinema, fotoraflk ve reklmclkta filmin ekiminden nce gerekli makyajn yapldyer. makyaj takm * Makyaj iin gerekli olan malzemeleri bir arada bulunduran set. makyaj yapmak * yz eitli ilemlerle temizlemek, boyamak ve dier ilemlerle daha bakmlve gzel gstermek. makyajc* Makyaj yaparak geimini salayan kimse, dzgnc. makyajclk * Makyajcnn grevi, dzgnclk. makyajlama * Makyajlamak ii veya durumu. makyajlamak * Makyaj yapmak. makyajl * Makyajolan. makyajsz * Makyajolmayan. Makyavelcilik * Politikada, amaca ulamak iin ahlka aykrda olsa, her trl arachogren anlay, Makyavelizm. Makyavelizm * Makyavelcilik. mal * Bir kimsenin veya bir tzel kiinin mlkiyeti altnda bulunan, tanr veya tanmaz varlklarn btn. * Birinin mlkiyeti altnda bulunan bykbahayvanlarn btn. * Alnp satlabilen her trl ticaret eyas, tccar mal, emtia. * Baya, aalk, kt kimse. * Esrar. -mal * Fiilden sfat treten ek. mal beyan * \343 mal bildirimi. mal bildirimi * Mlkiyeti altnda bulunan tanr ve tanmaz mallarn listelenerek istenen makama sunulmas. mal birlii* Hukuk bakmndan karve koca mallarnn bir btn saylmas. mal bulmumarib gibi * byk bir zenginlie kavumuasna byk sevin ve coku ile. mal cann yongasdr * insan, malna gelen zarardan, canna gelmiesine acduyar. mal canls

* Mala ok dkn, malok seven. mal da yalan mlk de yalan, var biraz da sen oyalan * bu dnya gelip geicidir, mala mlke fazla deer vermemek gerekir. mal edinmek * kendine mal salamak, mal sahibi olmak. mal etmek * bir deer karlnda sahip olmak. * kendi mal, eseri, buluu gibi benimsemek veya saymak. * yklemek, ait olduunu gstermek. mal kaldrmak * rn elde etmek. mal kapatmak * para karlnda herhangi bir retim alanndaki verimin srf kendisine ayrlmasnsalamak. mal meydanda * bir iin gizli bir ynnn olmadnbelirtir. mal mdrl * Bir ilede devlet gelirlerinin toplandmaliye dairesi. mal mdr * Maliye Bakanlnn ilelerdeki mal ilerini yrtmekle grevli memuru. mal mlk * Her trl tanr ve tanmaz madd varlk. mal olmak* bir deer karlnda birinin iyelii altna girmek. * bir i, bir davransonucu zarara uramak. * (bir yeri,bir eyi) benimsemek. mal para * Kendi z deerleri, yani ihtiva ettikleri satn alma gcne ok yakn olan deme arac. mal sahibi* Bir mal, mlkiyeti altnda bulunduran kimse. mal sand * Para alp veren devlet dairesi. mal varl * Bir kiiye ait para ile llebilen haklarn btn, mamelek. mal yapmak * servet sahibi olmak. mala * Har alp srmeye yarayan, ou gen biiminde, yass, demirden, stten tahta sapl, duvarcve sva arac, srg. malafa * nceden delinmiparalartornalamaya zg torna tezghbalama aleti. malaga * spanya'nn Malanga yresinde yaplan bir tr arap. * ri taneli misket zm. malak * Manda yavrusu. malakit * Yeil renkli, yontulup parlatlabilen, doal bakrl, hidratlkarbonat, bakr ta. malaklama * Malaklamak ii. malaklamak * (manda)Yavrulamak. malalama * Malalamak ii. malalamak * imento veya alsrlmbir yzeyi mala srerek dzeltmek. malama * Samanla kark tahl. malarya * Stma. malayani * Bove yararsz, sama. malaz

* Sulak yer. * Srlmemi, ot brmtoprak. * Su altnda kalan, su basmtarla. malca * Mal olarak, mal bakmndan. mal * Toprak ve rutubet muhafazasamalarile ayr ve mera zerine braklan veya baka yerlerden getirilip serpilen her trl bitki art. malen * Mal olarak, malca. malgama * Cvann herhangi bir madenle birleerek yaptalam, amalgam. -mal/ -meli * Gereklilik kipi eki: al-mal, grmeli, bil-meli-yiz vb. malta * Bazen kayklarda apa yerine kullanlan, ipe balbyke ta. maln gz * En iyisi, en gzeli. * Ak gz, kurnaz, ok bilmi. * Aalk ve dzenci kimse. * ffetsiz. mal * Mal ve para ile ilgili, parasal. * Maliyeye ilikin, maliye ile ilgili. mal * Ykl, dolu. * ok fazla. mal yl * Her yl btenin uygulanmasiin, martn birinden balayp ertesi yl ubat sonunda kapanan sre. mal analist * Ekonomik ve mal konularzmleyen uzman. mal belge * Kredi alngstermek iin karlan ve ikrazcbankaya finansman yenilemesi yapmaysalayan senet. mal cebir * Paraya ilikin konularesas alan bilim dal. mal senet * Mal belge. malihulya * Kara sevda. * Kuruntu. malik * Sahip, iye. malik olmak * sahip olmak. malikne * Yurtluk. Malik * slmlkta snnet ehli denilen drt mezhepten biri. * Bu mezhepten olan kimse. Maliklik * Malik mezhebi. malikiyet * Malik olma durumu. maliye * Kamu ile ilgili ilerin yrtlmesi iin gerekli gelirleri ve harcanan paralardzenleyen kurallarn btn. * Konusu bu kurallarincelemek olan bilim dal. * Devlet gelir ve giderlerini yneten kurulu, Maliye Bakanl. maliyeci * Maliye ilerinde uzman olan veya devletin maliye kurulularnda alan kimse. maliyecilik * Bir devletin mal ileri. * Maliyecinin grevi.

maliyet * retimde bir mal elde edilinceye dein harcanan deerlerin toplam. maliyet fiyat * Bir maln eitli retim ve datm dnemlerinde, o dneme kadar yaplmolan harcamalarn btn. maliyetli * Maliyeti olan, deerli. maliyetsiz * Maliyeti olmayan, deersiz. Malkar * Kuzey Kafkasya'da Kabarda-Balkar Cumhuriyeti'nde yaayan Trk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse, Balkar. Malkarca * Malkar Trkesi. malkran * Hayvan vebas. malko * Osmanllarda aknclar ocann komutan. mallanma * Mallanmak ii veya durumu. mallanmak * Mal edinmek, zenginlemek. malt * Bira yapmak iin imlendirilip kurutularak hazrlanmarpa. malta * Malta erii renginde. Malta erii * Glgillerden bir aa, yeni dnya (Eriobotrya japonia). * Bu aacn erik byklndeki, iri ekirdekli, sarrenkli, sulu ve mayhoyemii. Malta hummas * Akdeniz lkelerinde grlen, en ok kei st ile bulaan ateli bir hastalk, kalaazar. Malta palamudu * Uskumrugillerden, lk ve scak denizlerde yaayan, zerinde enlemesine mavi izgiler bulunan, gri renkli bir balk (Naucrates ductor). Malta ta* Bahe, mutfak gibi yerleri demekte kullanlan, drt ke, yass, kolay krlan bir tr ta. Maltal * Maltz (I). Maltz * Malta adashalkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. maltz * ounlukla yemek piirmekte kullanlan, iinde zgarasbulunan, ayaklve tanr ocak. Maltz keisi * Ana yurdu Malta adasolan, ok st veren, ksa tyl, kk bir cins kei. maltlanma * Maltlanmak ii. maltlanmak * Malt ile ilem grmek, iine malt katlmak. maltoz * Niastasnn tam olmayan hidroloji srasnda ortaya kan ve simgesi C12H12O11 olan madde. mall * Sakat (kimse). mall gazi*Bir savatan sakat olarak kmkimse. mallen * Sakat, hasta bir biimde. malliyet * (insanda) Sakatlk, hastalk, malllk. malllk * Sakat olma durumu, malliyet. malm * Bilinen, belli. * Bilinen konu, ivb. * Evet, belli, biliniyor, kukusuz.

* Etken (fiil). malm deil * olup olmayacakesinlikle bilinmeyen konular iin kullanlr. malm olmak * iine domak. malm ya!* bilinen ey. malmat * Bilgi. * Bilgi. malmat almak * bilgi edinmek. malmat edinmek * bilgi edinmek, renmek. malmat sahibi * Bir konuda bilgisi olan. malmat vermek * bilgi vermek. malmatfuru * Bilgilik taslayan. malmatfuruluk * Bilgilik taslama, malmatfuruolma durumu. malmatl* Bilgili. malmatsz * Bilgisiz. malmattar * Bilgili, malmat sahibi. malmattar etmek * malmat vermek. malmu ilm etmek * bilinen ve ak olan bir eyi sylemeye, aklamaya kalkmak. malya * Deniz dibinde otlara taklmoltaykurtarmaya ve deniz derinliklerinden a, halat, sicim vb. eyleri karmaya yarayan drt trnakldemir. malzeme * Gere, materyal. * Bir eserin hazrlanmasnda yararlanlan btn bilgi ve kaynaklar. mama * Bebek iin hazrlanan yiyeceklerin genel ad. * aa. mamafih * Bununla birlikte, durum byle iken. mamaliga * Kaynar suda halanp zerine yagezdirilen msr unu yemei. mambo * Haiti kkenli, rumba ve aaya benzeyen bir dans. * Bu dansn mzii. mamelek * (birinin veya tzel kiinin) Olanca mal, her nesi varsa, varyou, mal varl. mamul * Yaplm, ilenmi, imal edilmi(eya, yiyecek). mamult * Yaplmeyler. mamur * Bayndr. mamure * Bayndr yer, bayndrlk. mamut * Filgillerden, drdnc zamanda Avrupa ve Asya'da yaamolan, imdi ancak fosili bulunan iri, kllbir hayvan (Elephas primigenius). -man / -men

* Sfattan kltme sfattreten ek: koca-man, kle-men, kse-men, Trkmen, uz-man, kmen (kk'ten) vb. -man / -men * Fiilden isim treten ek: az-man, deir-men, ret-men, ynet-men, okut-man, say-man vb. mana * Anlam. mana karmak * yersiz bir yargya varmak; yanldeerlendirmek; bir sze, syleyenin aklndan gemeyen bir anlam vermek. * anlam karmak. mana kmak * anlamna gelmek, anlamntamak. mana vermek * kendince bir yargya varmak, yorumlamak. manaca * Anlamca. manalandrma * Manalandrmak ii. manalandrmak * Anlam vermek. manal * Anlaml. * Gizli anlamolan, manidar. manalmanal * Bir ey sezdirmeye alarak, anlamlolarak, anlamlanlaml. manas * Kn kanatllardan, ergin evrede yapraklar, kurtuk evresinde kkleri kemirerek tarm bitkilerine ve orman aalarna byk zarar veren bir bcek (Polyhylla fullo). manasz * Anlamsz. * Yersiz, bo, yararsz. manaszlk* Manasz olma durumu, anlamszlk. manastr * Bazkesin kurallara balrahip veya rahibelerin dnya ile ilgilerini keserek yaadklaryap, keihane. manat * Azerbaycan ve Trkmenistan para birimi. manav * Meyve ve sebze satan yer. * Meyve ve sebze satan kimse. * Genellikle Romanya ve Bulgaristan'dan g etmikimse. manavlk * Manavn ii veya meslei. manaya gelmek * anlam bildirmek. * anlama gelmek. manca * Yiyecek. * Kedi, kpek yiyecei. mancana * Stleengillerden, Antil Adalarnda yetien, ok zehirli bir aa. mancnk * Top yapmnn bilinmedii alarda, kale kuatmalarnda, ar taglle frlatmakta kullanlan basit bir sava arac. * peki kr. mancnk ii * Kozadan ipek salama ii. mancnk * peki krnkullanan kimse. Manu * Manurya halkndan olan kimse. Manuca

* Manu dili. manda * Gevigetirenlerden, derisinin rengi siyaha yakn, uzun seyrek kllbir hayvan, su sr(Buffelus). manda * Birinci Dnya Savandan sonra bazaz gelimilkeleri, kendi kendilerini ynetecek bir dzeye eritirip bamszla kavuturuncaya kadar Milletler Cemiyeti (Cemiyet-iAkvam) adna ynetmek iin bazbyk devletlere verilen vekillik. manda gibi * ok iri ve hantal. manda gibi yaylmak * dikkatsizce ve btn arlyla oturmak. manda gibi yemek * ok ve acele ile yemek. mandac * Bir lkeyi manda temeline gre ynetmesi iin Milletler Cemiyetince grevlendirilen (devlet), mandater. * Osmanlmparatorluunda, tersanedeki gemilerin bakmile grevli kimse. mandaclk * Mandacolan veya mandacyanls. mandagz * Nikel yirmi kuru. mandal * Kapgibi eyleri kapaltutmaya yarayan, dner tahta veya metal para. * pe serilen amartutturmak iin kullanlan yaylkska. * Ut, kanun, keman gibi alglarn tellerini geren dme. mandal * Evlek. mandalina * Turungillerden, portakala ok benzeyen bir aa (Citrus nobilis). * Bu aacn tatl, kokulu, lezzetli meyvesi. mandallama * Mandallamak ii. mandallamak * (kap, pencere kanadiin) Mandalla tutturmak. * amarmandalla tutturmak. mandallanma * Mandallanmak ii. mandallanmak * Mandallamak ii yaplmak, mandalla tutturulmak. mandall* zerinde mandal bulunan. * Mandalla kapatlmolan (kap, pencere). * Mandalla ipe tutturulmu. mandalsz * zerinde mandal bulunmayan. * Mandalla kapatlmamolan (kap, pencere). * Mandalla ipe tutturulmam. mandapost * Posta havalesi. mandar * (gemilerde) Kk makara. mandarin * Avrupallarn in devlet memurlarna verdikleri ad. mandarinlik * Mandarin olma durumu. * Mandarinin grevi veya makam. mandater * Mandac. mandepsi * Tuzak, oyun. mandepsiye basmak (veya bastrmak, dmek) * aldatlmak, tuzaa dmek. mandra * Koyun, kei gibi st veren hayvanlarn barndrld, st ve st rnlerinin elde edildii yer.

mandrac* Mandra ileten kimse. mandraclk * Mandra iletme ii veya biimi. mandolin * kier ikier ayndeerde drt ift telli, ksa saplbir alg. mandolinci * Mandolin yapan veya satan kimse. * Mandolin alan kimse. manej * At eitimi. * Bu eitimin yapldyer. * (bir atlgsteride) Binicilik gsterilerinin tm. manen * varlk bakmndan, manev ynden, maddeten kart. manev * Grlmeyen, duyularla sezilebilen, soyut, tinsel. manev evlt * Bir kiinin kanunlara gre evlt edindii kimse. manev ilim * Anlayyntemini esas alan bilim dal. manev tazminat * Manev zarar ve ziyan denmesini kapsayan ahs dava, tazminat davas. manev zarar * Manev ynden uranlan kayp. maneviyat* Madd olmayan, manev eyler. * Yrek gc, moral. maneviyatbozulmak * moral gc sarslmak. maneviyatnkrmak * moral gcn sarsmak. manevra * Bir aletin ileyiini dzenleme, ynetme ii veya biimi. * Geminin bir yere yanamak veya bir yerden kmak iin yapthareket. * Lokomotifin, katar katmak veya katar datmak iin ileri geri giderek hattan hatta gemesi. * Hareket, gidigeli. * Asker birliklerini savaa hazrlamak amacyla, arazi zerinde yaplan genilde savadenemesi. * stenilen amaca ulamak iin tutulmasgereken yol. manevra fiei * Asker harektta kullanlan ve kuru skatm yapan fiek. manevra yapmak * bir araca istenilen hareketi yaptrmak. * (asker birlikleri) savadenemesi yapmak. manga * On kiilik asker birlii. * Savagemilerinde deniz erlerinin yattkou. mangal * ine kor konulan, sacdan, bakr veya pirinten, trl biimlerde st ak kap, korluk. mangal gibi yrei olmak * cesareti ok olmak. mangal kmr * Odun kmr. mangal ya * Etin yapmamasiin mangaldaki zgaraya srlen ya. mangal yrekli * Korkusuz, gereinden fazla cesur, gzn daldan budaktan esirgemeyen, gz pek. mangalda kl brakmamak * yapamayacaileri yapabilirmigibi sylemek. mangan * Manganez. manganez

* Atom numaras25, atom arl54,93, younluu 7,39 olan, 1244 C de eriyen, doada oksit durumunda bulunan, elii sertletirmek iin kullanlan, ok sert ve krlgan bir element. KsaltmasMn. manganin * Manganezin bakr ve nikelle yaptalam. mangr * Bakrdan yaplm, iki buuk para deerinde sikke. * Nargile llesine konulmak iin kmr tozundan yaplan, abuk tutuur, tavla pulu biiminde bir eit yakacak. * Para. mangrl * Bol parasolan. mangrsz * Hi parasolmayan. mangiz * Para. mango * Hint Kiraz. mani * Kiinin sevin, gven ve her trl etkinliklerinin normal olmayan bir biimde arttruh hastal. mni * Genellikle birinci, ikinci ve drdnc dizeleri uyaklolan, daha ok hecenin yedili lsyle sylenen halk iiri. mani dzmek (veya yakmak) * mani okumak veya mzik eliinde mani sylemek. mni olmak * nne gemek, engellemek, nlemek. mni,-i * Bir eyin yaplmasnnleyen ey, engel. mnia * Engel. mnial * Engelli. manicilik * ranldnr Mani'nin III. yzylda kurduu ve iyilik ktlk esasna dayaldin doktrin. manidar * Anlamlolan, manal. manifatura * Fabrika yapmher trl kumave bez gibi dokumalar. manifaturac * Manifatura eyassatan kimse. * Manifatura eyasnn satldyer. manifaturaclk * Manifaturacolma durumu. manifesto * Bir gemideki mallargstermek iin kaptan tarafndan boaltma ilemlerinin yaplacagmrk idaresine verilen liste. * Bildiri. Maniheizm* Manicilik. manika * Gemilerde, ambarlara ve makine blmne hava vermek iin gverteye alan baca. manikr * Elin ve zellikle el trnaklarnn bakm. manikrc * Meslei manikr yapmak olan kimse. manikrclk * Manikrcnn yapti. manikrl * Manikr yaplm, manikr olan. manikrsz * Manikr olmayan. maniple

* Telgraf iaretlerini gndermek iin, bir devredeki akmkesmekte veya yeniden vermekte kullanlan ara. maniplsyon * Varlklaryapc, aklaycve yararlbir biimde kullanma ii. manipltr * Manipleyi kullanan kimse. * Maniple. Manisa kebab * Manisa yresine zg bir kebap tr. Manisa llesi * Dn ieigillerden, korularda, krlarda yetien bir bitki (Anemone pulsatilla). manika * ki dilli iki makara ile yaplan palanga. manita * Hileyle, dzenle, tanr gibi bir hl taknarak para szdrma, hrszlk. * Sevgili. manitac* Manitaclkla para szdran dolandrc. manitaclk * Tanyormugibi yaparak veya evredeki yandalarndan destek alarak birinden para szdrmak ii, bir eit dolandrclk. manivel * Bir ucunun balbulunduu bir nokta evresinde dnen kol. * Kaldra. manivell * Manivelsolan. mankafa * Anlaysz, aptal. * Sakahastalna tutulmu(at). mankafalk * Mankafa olma durumu, anlayszlk, aptallk. * Atlarda grlen sreen, iddetli saka. manken * Genellikle moda evlerinde giysileri alclara gstermek iiyle grevli kimse, model. * Ressam ve heykeltralarn gerektike model gibi kullandklar, trl durumlaralabilen eklemli, ounlukla tahtadan yaplminsan veya hayvan rnei. * Terzilerin, giysi denemek, sergilemek iin kullandklarinsan vcudu biimindeki tahta, mukavva vb. kalp. manken gibi * vcut lleri dzgn ve ince olan. mankenlik * Mankenlik ii. manolya * Manolyagillerden, yapraklaralmak, iri ve parlak yeil renkte bir ss aac(Magnolia grandiflora). * Bu aacn ok iri, beyaz ve limon kokusunda gzel iei. manolyagiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, manolya gibi ou gzel kokulu bitkileri iine alan familya. manometre * Buharn veya herhangi bir gazn bulunduu kabn i yzeylerine yaptbasnclen alet, basler. mansap * Bir rman denize veya baka bir rmaa dkld veya kavutuu yer, rmak az, kavak, munsap. mansp * Makam, yksek memuriyet. mansiyon * Bir yarmada konulan dle yeterli nitelikte grlmemekle birlikte, anlmaya deer bulunan kimseye veya esere verilen derece. manet * Bir gmlein kol azna geirilen, genellikle ift katlkumatan yaplan blm, kolluk. * Gazetelerin ilk sayfalarnn st blmne iri puntolarla konulan balk. manon * Elleri souktan korumak iin kullanlan, astarlanmkrk, el krk. * Bkz. ek bilezii. mantar * Mantarlardan, iinde zehirlileri de bulunan, emeleri bir gvde ve bunun stnde bir apka biiminde gelimi, ilkel bitkilerin genel ad(Fungi).

* Esnek ve sudan hafif olduundan ie tapas, cankurtaran simidi, cankurtaran yelei, ayakkabtabanve daha birok eylerin yapmnda kullanlan, su geirmesiz, mee aactabakas. * Bu tabakadan yaplan ie tapas. * ocuklarn zel tabanca ile patlattklarbarutlu madde. * Balk alarnsu yznde tutmaya veya olta sarmaya yarayan mantar paras. * (hayvanlarda) Burun ucu. * ounlukla yzde, deri zerinde koyu kzl veya mor renkte oluan bir cilt hastal, kflce. * Bazmantarlarn yol atbitki veya hayvan hastal, kflce. * Uydurma sz, yalan. mantar aac * Turungillerden, kerestesi ok gzenekli, sngerimsi, ak sarrenkli bir aa (Phelloderidron amurerse). mantar atmak * yalan sylemek, martaval atmak. mantar bilimci * Mantar bilimi ile uraan kimse. mantar bilimi * Mantarlarn yaplarn, yaaylarnve yol atklarhastalklarinceleyen bilim dal, mikoloji. mantar orbas * Mantarlarn piirilmesinden sonra unun yourtla karmnn tereya, sarmsak ile birlikte bol su iinde kaynatlmasyla yaplan bir orba tr. mantar gibi yerden bitmek * birdenbire veya kendiliinden ortaya kmak. mantar hastal * Mantar, kflce. mantar kent * Nfusu hzla artan yerleim blgesi. mantar meesi * BatAkdeniz blgesinde yetien bir tr mee (Quercus suber). mantar z * Karbon, hidrojen ve oksijenden oluan bazbitki hcrelerinin eperlerini kaplayarak svve gazlarn gemesini nleyen, bu sebeple hcrenin lmne veya mantar oluumuna yol aan madde. mantar tabakas * Aalarda hcrelerin eperlerine mantar z yarak ve protoplzmasnyitirerek mantar oluumuna yol aan, dbytken tabaka. mantar tabancas * Tabanca biiminde, borusunun ucuna ii barutlu mantar taklarak patlatlan bir eit ocuk oyunca. mantara basmak * birinin hazrladoyuna dmek, oyuna gelmek. mantarc* nsanlarbirtakm hilelerle sartp paralarnalan (kimse), yalanc, dzenbaz. * Mantar yetitiren veya satan kimse. mantarclk * Mantarcolma durumu. * Mantar yetitirme veya satma ii. mantardouran * Mantarlamhcreler oluturacak mantar tabakasndouran (bytken doku). mantarhane * Mantarlarn ilendii yer. mantarlama * Mantarlamak ii. mantarlamak * Aldatmak, yalan sylemek. mantarlar * Sap, yaprak, iek gibi organlar yerine dallveya dz iplikler grnnde emelerden oluan, klorofilsiz, ieksiz, ilkel bitkiler snf; ekmek, peynir, limon gibi bazyiyeceklerin zerinde gelien kfleri ve zehirsiz olanlar yenen kr mantarlarniine alr. mantarlama * Mantarlamak ii. mantarlamak * Hcre zarlarna mantar z kararak geirimsiz duruma gelmek. mantarl * inde mantar bulunan, iine mantar konulmuolan.

* Mantarolan. * Mantar hastalna yakalanm. mantarlk * Yenilebilen mantarlarn yetitirildii yer. * ncelenmek amacyla mantar kltrlerinin saklandyer. mantars* Mantara benzeyen. mant * ine kyma konularak kk bohalar biiminde drlmhamur paralaryla hazrlanan yemek. mant * Gabya serenini kaldran halat ve makara. mantc * Mantyapan veya satan kimse. mantk * Doru dnme sanatve bilimi. * Doru dnmenin yolu ve yntemi. * Dncenin ve dncenin varlk biimlerinin, gelerinin, trlerinin, olanaklarnn, yasalarnn ve dnce balamlarnn bilimi. mantk d * Mantkla hibir ilgisi olmayan. * Mantkla zmlenemeyen. mantk ncesi * Mantksal dncesinin henz olumaddnem. mantka * Mantk bakmndan, manta gre. mantk* Mantk bilimiyle uraan (kimse). * Kesin ve salam bir ynteme gre akl yrten (kimse). * Mantk derslerini veren retmen. mantklk * Mantk biliminin her eyin stnde olduunu benimseyen felsefe. * Btn bilimleri matematik biime indirgeyen ve matematii mantn bir uygulamasdurumuna getiren reti. mantken * Bkz. mantka. mantk * Mantkl, mantkla ilgili, mantksal. mantkl * Manta uygun, akla uygun, mantksal, mantk. * Manta uygun davranan. mantksal * Mantkla ilgili olan, manta uygun, mantkl, mantk. mantksz * Manta, akla aykrolan. * Manta uygun davranmayan. mantkszlk * Mantksz davranma durumu. manti * Yelkenlide abao gabya sereni kandilisas. mantin * Canfese benzeyen bir tr ipekli kuma. mantinota * Kapatma, metres. mantis * Bir saynn logaritmasnn ondalk blm. manto * Kadn paltosu. mantolu * Mantosu olan. mantoluk * Manto yapmaya elverili (kuma). mantosuz * Mantosu olmayan. manel

* El kitab. manyak * Maniye (I) uram(hasta). * Gln, garip, artcdavranlarolan (kimse). * Hakaret sz. manyaka * Manyaa yakr (biimde). manyaklama * Manyaklamak ii. manyaklamak * Manyak durumuna girmek, manyak gibi davranmak. manyaklk * Manyak olma durumu veya manyaka davran. manyat * Alamanadan kk, ifte balkkay. * Bu kayklarla atlp karadan ekilen kk a. manyetik * Mknatsla ilgili, kendinde mknats zellikleri bulunan. * Yzetine manyetik kayt yoluyla bilginin depolanabildii bir mknatslanabilir kaplamasolan plk ekilli tabaka. manyetik alan * Bir mknatsn N ucundan darkp daldktan sonra yine toplanp S ucundan iine giren kuvvet izgilerinin yaylmbulunduu alan. manyetik disk * Yzeyinde manyetik kayt yoluyla bilginin depolanabildii bir mknatslanabilir kaplamasolan plk ekilli tabaka. manyetik kart * zerine manyetik kayt yoluyla bilginin depolanabilecei mknatslanabilir bir yzeyi olan kart. manyetik kartu * Bir koruyucu iinde bulunan ve koruyucusundan karmakszn kullanlabilir manyetik erit ve koruyucu bileim. manyetik kaset * Manyetik kartu. manyetik erit * Yzeyine manyetik kayr yoluyla bilginin depolanabildii bir mknatslanabilir kaplamasolan bir erit. manyetik tambur * Yzeyinde manyetik kayt yoluyla bilginin depolanabildii bir mknatslanabilir kaplamasolan dik bir dairesel silindir. manyetit * Mknats zellii olan doal demir oksidi(Fe2O4). manyetize * Manyetizma ile etki altna alnm. manyetize etmek * manyetizma ile etkilemek. manyetize olmak * manyetizma ile etkilenmek. manyetizma * Mknats zelliklerinin btn. * Fiziin bu zellikleri inceleyen blm. * Telkin ve hipnozla bir kimseyi etkileme. manyetizmac * Manyetizma yapan kimse. manyetizmaclk * Manyetizmacnn yapti. manyeto * Srekli bir mknatsn manyetik alanyla indklenen elektrik reteci. manyetolu * Manyetosu olan. manyetometre * Manyetik momentleri ve manyetik alanlarn momentlerini lmeye, karlatrmaya yarayan alet. manyezi * srdrc olarak kullanlan, beyaz renkli, suda az eriyen, hibir tadolmayan, magnezyum oksidinin bir

ad. manyezit * Doal magnezyum silikat, lle ta, Eskiehir ta. manyok * Stleengillerden, scak lkelerde yetien, yapraklaralmak, veya yedisi bir arada yelpaze durumunda olan, byk bir aa (Manihot utilissima). manzara * Bak, dikkati eken her ey. * Grn. * Grn, durum, tablo. * Konusu bir doa veya ehir parasolan resim, gravr veya desen. manzara koymak * yayn srasnda beklenmeyen kesinti aralarndoldurmak iin ekrana deiik manzara resimlerini getirip gstermek. manzaral* Manzarasolan. * Manzarasiyi olan. manzarasz * Manzarasolmayan. * Manzaraskt olan. manzum * Nazm ifade ekli ile, ll ve uyaklbiimde yazlm. * Dzenli, muntazam. manzume * Genellikle ll, uyaklyazlmeser, manzum para. * Dizge, sistem. Maocu * Maoculuu benimsemiveya Maoculuk yanls(kimse). Maoculuk * Mao Z-dong'un dncelerine dayanan Marksist akm. mapa * Ucu halkalcivata. * Gemi iini aydnlatmaya yarayan zeytinyayla yanan siperli fener. mapus * Mahpus. * Mapushane. mapushane * Mahpushane. maraba * ifti. * iftilikte, topraileyerek rne ortak olan kimse, ortak, ortak, yarc. marabaclk * Ortakla dayanan tarm iilii. marabut * Kuzey Afrika'da dervilere verilen ad. maral * Dii geyik, meral. marangoz * Aa ileriyle uraan ve aatan eitli eya yapan usta. marangoz bal * Bkz. testere bal. marangoz mengenesi * Tutkallanmveya ilenecek olan tahtalarn tutturulduu kska. marangozhane * Marangozun altiyeri. marangozluk * Marangozun ii. * Marangozun zanaat. maranta * Bir enekliler snfndan, Antillerde ve btn tropikal blgelerde yetitirilen, kkndeki yumrulardan ararot karlan bir kameidi, ararot kam(Maranta arundinaca). Maradondurmas

* Marayresine zg sert ve kvamldondurma. Maraii * Karton zerine gerilmikumaa sim, srma gibi gereler sarlarak yaplan bir tr nak. maraton * 42.195 m lik en uzun yaya kousu. maratoncu * Maratonda yaran sporcu. maraz * Hastalk, illet. * Dayanlmasg durum. * Huysuzluu ve titizlii ile can skan. maraza * Hastalk, illet, anlamazlk, ekime, kavga. maraza aramak * ekimek, olay karmak iin bahane aramak. maraza karmak * kavgaya yol amak, kavga karmak, anlamazla yol aacak iler yapmak. maraz * Hastalkla ilgili, hastalkl. * Hastalk derecesinde. marazlanma * Marazlanmak ii. marazlanmak * Hastalanmak, hasta olmak. marazl * Hastalk, hasta. marazlk * G, skntl, huzursuz durum. marazlk etmek * g, skntveren, huzursuzluk douran bir durum yaratmak. marda * Iskarta mal. mareal * En yksek asker unvan; bu unvantayan asker, mir. mareallik * Mareal olma durumu, mirlik. * Mareal san. mareallik asas * Trenlerde mareallerin ellerinde tuttuklarksa ve zeri ssl sopa. margarik asit * Margarin yapmnda kullanlan, palmatik asitle stearik asit arasnda, billr durumunda yapay yaasidi. margarin * yalarnda bulunan, margarik asidin gliserinle birletirilmesiyle de yapay olarak elde edilen, 47C de eriyen ve besin deeri olan bitki ya. marifet * Ustalk, hner, uzmanlk. * Uygun olmayan, hoa gitmeyen, can skciveya davran. * Bilim, bilgi. * Arac, ikinci el. marifetiyle * eliyle, araclyla. marifetli * Ustalkl, hnerli. marifetsiz * Ustalolmayan, hner gerektirmeyen. marihuana * Hindistan'da yetien kenevirin ieklerinden ve yapraklarndan elde edilen uyuturucu madde. marina * Kk teknelerin ve yatlarn barnabilmeleri iin zel bir mendirekle evrilen veya bir liman iinde ayrlan deniz alan, yat liman. marinaclk * Marina iletmecilii.

mariz * Hastalkl, hasta olan. marizleme * Marizlemek ii veya durumu. marizlemek * Dvmek, dayak atmak. marj * Ticar bir ilemde zarar tehlikesine karayrlan pay. * Yazlmveya baslbir kdn kenarnda braklmboluk. marjinal * Toplum dnda yer alan. marjl * Marjolan. mark * Alman para birimi. * Finlandiya para birimi, markka. marka * Resim veya harfle yaplan iaret. * Bilet, para yerine kullanlan metal veya baka eyden para. markac * Marka satan kimse. markaj * Baztakm oyunlarnda ayakla veya vcutla kartakm oyuncusunun davranna engel olma. markalama * Markalamak ii. markalamak * Bir nesneyi tantmak veya benzerlerinden ayrmak iin iaret koymak. markalanma * Markalanmak ii. markalanmak * Markalamak ii yaplmak. markal * Markasolan. markasz * Markasolmayan. marke * aretlenmi, belirtilmi. marke etmek * takm oyunlarnda kartakmdaki bir oyuncuyu yakndan izlemek, tutmak. market * Alcnn kendi iini kendisinin grd, daha ok her trl yiyecek maddesinin ve mutfak gerecinin satlddkkn. marketi * Market ileten kimse. marketilik * Market iletme ii. marketing * Pazarlama. marki * BazBatdevletlerinde kont ile dk arasndaki bir soyluluk unvan. markiz * Markinin kars. * ki kiilik, alak, olduka genikoltuk. * Bir kapveya pencere nnde yamurdan korunmak iin yaplan saak. markizet * Bir eit ince ve ou kez iekli, pamuklu kuma. markka * Finlandiya para birimi, mark. markr * nemli ibareleri veya dikkati ekmek istenilen yerleri iaretlemeye yarayan kalem. Marks * Markslk yanlsolan (gr, kimse).

Markslk * Marx'n dncelerine dayanan devrimci sosyalist akm. Marksist * Marks. Marksizm * Markslk. marley * Yaplarda deme gereci olarak kullanlan plstik madde. Marmara ras * Perian etmek, mahvetmek veya perian olmak, mahvolmak" anlamnda. marmara rasgibi (yakmak veya yanmak) * deyiminde geer. Marmara rasgibi yanmak * byk bir zarara uramak, perian olmak. marmelt * eker kartrlarak piirilmimeyve ezmesi. marn * ok ince taneli kil minerallerinden ve kalsitin deiik oranlardaki karmndan oluan tortul kaya, pekmez topra. marnlama * Marnlamak ii veya durumu. marnlamak * Kireci az olan topran iine marn katarak daha iyi duruma getirmek. maroken * Fas'ta ilenen yumuak bir eit kei derisi. * zerine benekler baslarak marokene benzetilen koyun derisi. * Marokenden yaplmveya marokenle kaplanm. marokenci * Maroken eya yapan kimse. marokencilik * Maroken deriden eitli eya yapma sanat. maron * Kestane rengi. marpu * Nargileyi kolayca imeyi salayan ve nargileye taklan hortum biiminde uzun ve bklgen boru. marpuu * Marpu yapan veya satan kimse. Mars * Merih gezegeni, Sakt. mars * Tavlada oyunculardan birinin, kartaraf pul toplamaya balayamadan, btn pullarntoplayp oyunu bitirerek iki saykazanmas. mars etmek * tavla oyununda karsndakine hibir pul toplamaya frsat vermeden, kendi pullarntoplayp oyunu kazanmak. * karsndakini sz syleyemeyecek duruma getirmek. mars olmak * bu ekilde oyunu kaybetmek. * sz syleyemeyecek duruma gelmek. marsama * Barsama. marsk * Yaplrken iyice yaklmadiin, yakldnda duman ve koku vererek baarsyapan odun kmr. marsk gibi * koyu esmer, kmr gibi, simsiyah. marsvan * Snr beyi. * Eek. marsvan ays * Bkz. marsvan eei. marsvan eei * Geri zekl, ok kaba ve aptal.

marsvan otu * Birleikgillerden bir cins kokulu bitki (Tanacetum balsamita). mar * Askerlikte yrye gemek iin verilen komut. * Ritmi, yryen bir kimsenin veya topluluun admlarnhatrlatan mzik paras. * Bir topluluu simgelemek iin dzenlenmimzik paras. * Otomobil, kamyon gibi motorlu aralarda motoru iletme dzeni. marmar! * Koma komutu. marandiz * Yk katar, yk treni. mart * Yln 31 gn sren nc ay. mart dokuzu * Martn nc haftasnda grlen bir frtna (Gregoryen takvimine gre). mart havasgibi * kararsz, huysuz kimseler iin kullanlr. mart ieri, pire dar * tedirgin edici biri gelince br gitmeye kalkan kimseler iin kullanlr. mart kapdan baktrr, kazma krek yaktrr * mart aynda iddetli souklar olur, insanlar kazma krek saplarnyakacak duruma derler. mart kedisi * apkn ve azgn kimse. martaloz * Bkz. martolos. martaval * Yalan, uydurma sz, palavra. martaval atmak (veya okumak) * inanlmayacak szler sylemek, yalan sylemek. martavalc * Yalan syleyen, palavrac. martavalclk * Yalan syleme, yalanclk. mart * Martgillerden, ou beyaz renkte, eti yenmez, yzc, perde ayakldeniz kularnn ortak ad(Larus). martgiller* Omurgalhayvanlardan kular snfna giren, birok tr bulunan bir familya. martin * Tek kurun atan bir eit tfek. martini * Portakal kabuu, cin ve vermutla yaplan iki. martolos * Trk garnizonlarnda hizmet eden garson. maruf * Herkese bilinen, tannan, belli, sanl. * eriatn uygun grd, beendii ve buyurduu. marufiyet * Bilinme, tannma belli olma. marul * Birleikgillerden, genive uzun olan yeil yapraklartaze olarak yenilen bir bitki (Lactuca sativa). marulcu * Marul yetitiren veya satan kimse. marulcuk * pleme. Marun * Lbnan ve Suriye'de oturan Katolik Sryan topluluu. * Bu topluluktan olan kimse. maruz * Bir olay veya durumun etkisinde veya karsnda bulunan. * Arz edilen, sunulan, verilen. maruz brakmak * bir olay veya durum karsnda veya etkisinde brakmak.

maruz bulunmak (veya olmak) * bir olay veya durum etkisinde veya karsnda bulunmak. maruz kalmak (veya kalmamak) * bir olay veya bir durumla karkarya olmak (olmamak). maruzat * Mevki, makam veya yabakmndan byk birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunu. marya * Beyandan byk veya damzlk dbraklmdii koyun. * Dii hayvan. * Bir tr kk balk. marya a* Uzunluu altm, genilii drt kula olan bir tr balk a. mas * Emme, emerek iine ekme, sourma. mas etmek * Bkz. massetmek. masa * Bir destek zerine oturtulmubir tabladan oluan mobilya. * Aynmasada oturanlarn tm. * Dairelerde, kurumlarda belli konularla ilgili ilerin grld blm. * Bkz. fls masas. * ie geme ayaklaryla ykseklii ayarlanabilen masa biiminde atlama arac. masa ba* Masada, masada oturarak. masa rts * Masa zerine serilen kumavb. maddeden yaplan rt. masa saati* Masa zeri iin yaplan saat. masa tablas * Masa zerine konulan veya masa iin yaplmtabla. masa takvimi * Masa zerinde bulundurmak zere zel olarak yaplmbir tr takvim. masa tenisi * Masa topu. masa topu * Kurallartenisinkine benzeyen, masa zerinde zel top ve raketlerle oynanan bir oyun,masa tenisi. masa st yaynclk * Kitap, dergi vb. gncel yaynlarn plnda tutan yaynclk meslei. masaj * Vcut yzeyinde el, elektrik, su araclyla eitli ilemler yapma biiminde, iyiletirme ve bakm yntemi; ovma, ovuturma. masajc * Salk veya tedavi amacyla masaj yapan kimse, masr. masajlama * Masajlamak ii veya durumu. masajlamak * Masaj yapmak. masal * Genellikle halkn yaratt, azdan aza, kuaktan kuaa srp gelen, ounlukla insanlarn veya tanrlarn bandan geen, olaan dolaylaranlatan hikye. * t verici, ahlk dersi veren alegorik eser. * Bove yalan sz. * Deersiz, nemsiz ey. masal lemi * Doast, gerek d, ancak masallarda rastlanabilecek yerler iin kullanlr. masal leminde yaamak * gerek olmayan, gereklemesi g olan eyler dnerek yaamak. * masallardaki gibi olaanst gzel anlar yaamak. masal gibi* olmayacak biimde. masal okumak (veya anlatmak) * inandrcolmayan, oyalaycszlerle kandrmaya almak.

masalc * Masal anlatan, yazan veya okuyan kimse. * Yalan uyduran, hayal eyler anlatan kimse. masalms* Masalandran, masala benzeyen. masallatrmak * Masal durumuna getirmek. masara * Kk, dar yer veya hcre. masarif * Giderler, masraflar. masarika * Barsaklartutan karn i zar. masat * Bak bilemeye yarayan elikten, ubuk biiminde ara. masif * Ktlesi, grnrdeki btn hacmi kaplayan, kaplama veya doldurma olmayan, som. masiko * Rengi krmzile sararasnda deien, doal kurun oksit (PbO). mask * Genellikle lnn yzne uygulanarak elde edilen yz kalb. maskanyin * Doal amonyum slfat. maskara * Elendirici, sevimli, gldrc, ho. * (kfr olarak sylendiinde) erefsiz, haysiyetsiz, rezil. * Karnaval maskesi. * Kirpik boyas, rimel. maskara etmek * bir kimseyi veya eyi gln ve erefsiz duruma drmek. * bir eyi bozmak, berbat etmek. maskara olmak * gln bir duruma dmek. maskaraca * Maskara gibi, maskaraya benzer. maskaralanma * Maskaralanmak ii veya durumu. maskaralanmak * Maskaralk etmek. * erefsiz, haysiyetsiz ve gln davranlarda bulunup herkesin elencesi olmak. maskaralama * Maskaralamak ii. maskaralamak * Elendirici, hobir durum almak. * Herkesin elencesi durumuna gelmek. maskaralk* Elendirici, gldrc davran, soytarlk. * erefsizce, haysiyetsizce davran, rezalet. maskarasolmak * birinin elencesi olmak. maskarasnkarmak * birini rezil etmek, kk drerek gln duruma sokmak. maskarat * Maskarata. maskarata * Ayakkabnn st yznn n tarafnda dikile ayrlan burun blm. maskaraya almak * biriyle elenmek, alay etmek. maskaraya evirmek * gln bir duruma sokmak. maske * Boyalkarton, kuma, plstikten yaplmolan ve bakalarnca tannmamolmak iin yze geirilerek

kullanlan yapma yz. * Korunmak iin, zel olarak yaplm, yze geirilmiey. * Yz ve boyun gzellii iin cilde srlen krem, macun vb. * Gerek duygularveya bir eyin gerek grnn gizleyen aldatcgrn, davran. * Kiinin oynadrol veya hem kendisine hem de evresine kartaknddavran. maskeleme * Maskelemek ii. maskelemek * Grnmemesini salamak, maske ile rtmek, alalamak, kamufle etmek. * Gerek grnn saklamak, gizlemek. maskelenme * Maskelenmek ii. maskelenmek * Maskelemek ii yaplmak veya maskelemek iine konu olmak. maskeli * Maskesi olan, maskelenmi. * Davranve tutumunda gerek kiiliini saklayan. maskeli balo * Yze maske taklarak gidilen balo. maskesi dmek * gerek niyeti ve nitelii ortaya kmak. maskesini atmak * amalarngizlemesini bilen kimse, bu tutumunu brakarak gerek kiiliini ve amalarnaa vurmak. maskesini drmek (veya syrmak) * gerekleri ortaya karmak. maskesini kaldrmak * gizli amalarn, gerek kiiliini ortaya karmak. maskesiz * Maskesi olmayan. * Davranve tutumunda gerek kiiliini saklamayan. maskot * Uur getireceine inanlan ey. * Uur saylan kimse veya hayvan, uurluk. maslahat * , nemli i, mesele. * Erkeklik organ. maslahatgzar * "gren, yapan, eden" Bir byk elinin temsilci olarak bulunduu lke dna kmasdurumunda veya o lkeye gelmesinden nce ona veklet eden diplomat, igder. maslahatgzarlk * Maslahatgzar olma durumu, maslahatgzarn meslei. * Maslahatgzarn makam, igderlik. maslak * Srekli su akan boru. * Su yolu zerinde bulunan su haznesi. * Byk yalak. maslp * Aslm; aslarak ldrlm(kimse). masmavi * Her yanmavi, gmgk. masnu * Sanatla yaplm, sanat rn. * Aslolmayan, uydurma, yapma, dzme, dzmece, sahte. masnuat * Sanatla yaplmeyler, sanat eserleri. * Aslolmayan eyler, yapma ve dzme eyler. mason * Masonluk dernei yesi, farmason. mason locas * eitli derecelerdeki masonlardan oluan gruplardan her biri. masonluk * Birtakm kardelik ilkelerini benimseyen, birbirlerini parola ve iaretlerle tanyan, loca denilen blmlere

ayrlan kimselerden kurulu dernek. * Mason olma durumu, farmasonluk. masr * Erkek masajc, ovucu. masz * Bayan masajc, ovucu. masraf * Harcanan para, gider. * Bir eyin yapmnda kullanlan gere, har. masraf etmek * para harcamak. masraf grmek * alveriveya deme ilerini yapmak. masraf kaps * Para harcamaygerektiren bir i. masraf kapsamak * para harcamaygerektiren bir ie girimek. masrafa girmek * bir iveya yapm iin ok para harcamak. masrafekmek * bir iiin gereken paraydemek, gideri karlamak. masrafl * ok masraf gerektiren, pahalya kan. masrafsz * Masraf gerektirmeyen veya az masrafolan, ucuza mal olan. * Klfeti az olan. masraftan kmak * beklenmedik bir srada para harcama durumunda kalmak, paradan kmak. masruf * Sarf edilmi, harcanm. massetme * Emme, iine ekme, sourma. massetmek * Emmek, iine ekmek, sourmak. mastar * Fiilin -mak/-mek veya -ma/-me ekleri alan ve isim gibi kullanlan ekli: al-mak, -mek, gr-me, bul-ma vb. mastar * Svacve duvarclarn, cetvel gibi kullandklar, uzun, ensiz ve dz tahta, mstar. mastara * Alme cetveli, iletki, mstara. master * niversite diplomasyla doktora arasndaki akademik derece, yksek lisans derecesi. mast * Kulaklaruzun ve dk, bacaklarksa, bodur bir kpek cinsi. mastiei * kzgz. mastika * Sakzla tatlandrlmrak, sakz raks. * Sakz aacndan karlan reine. mastor * ok sarho. mastur * Mastor. masturi * Geminin en geniyeri. mastrbasyon * Cinsel blgelere dokunarak orgazm salama. masum * Susuz, gnahsz. * Temiz, saf. * Kk ocuk.

masum masum * Masumlukla, masum bir biimde. masumane * Susuz, temiz, masum bir biimde. masume * Susuz, gnahsz (kadn). * Temiz, saf (kadn). masumiyet * Masumluk. masumluk * Masum olma durumu, masumiyet. masun * Korunan, korunmu. * Saklanm. masuniyet* Korunmuolma durumu. * Dokunulmazlk. masura * Karton, tahta veya plstikten yaplan, zerine erit, iplik vb. sarlan koni veya silindir. * eme zvanas. * Bir akarsu l birimi. ma * Bir eit brlce (Phaseolus aureus). maa * Ateveya kzgn bir ey tutmaya, korlarkartrmaya yarayan iki kollu metal ara. * ok kk eyleri tutmaya yarayan kk, kollu ara. * Bakasnn isteklerine, amalarna alet olan kimse. * Bisiklet atsnn n ve arkasnda, atal biiminde, tekerleklerin takldpara. * Salarkvrmak, dzeltmek iin elektrik veya atele stlan maa biiminde alet. maa gibi * zayf ve kuru (kimse). maa gibi kullanmak * Bkz. maasolmak. maa kadar * (yeni doan ocuklar iin) ok ufak. maa varken elini yakmak * bir iten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol varken o yolu tutmamak. maac * Maa yapan veya satan kimse. maaclk * Maacnn ii veya meslei. maala * Bave bahelerde ekilmek iin ayrlmtoprak paras, evlek. maalama * Maalamak ii. maalamak * Salarmaa ile kvrmak veya dzeltmek. maalanmak * Maa ile tutturulmak. maal * Maasolan. * (sa iin) Maa ile kvrlm. maalk * Bakasnn pek de hoolmayan, sakncalisteklerine, amalarna alet olma durumu. * Arhrnlk, yaramazlk yznden dayak yemeye aday (ocuk). maalk etmek * bakalarnn kar, istei ve amalardorultusunda almak. maallah * "Ne gzel", "Allah nazardan saklasn" gibi beenme duygularanlatr. * Umulmadk durumlar karsnda aknlk ve sitem belirtmek iin sylenir. * Nazar dememesi iin ocuklarn zerine ilitirilen veya eitli aralara, binalara vb. yerlere aslan, stnde "maallah" yazlnazarlk.

maallahvar * bir kimsenin veya bir eyin iyi bir durumu anlatlrken sylenir. maasolmak * sakncalbir ite biri tarafndan ara olarak kullanlmak. maatlk * Mslman olmayanlarn, zellikle Yahudilerin mezarlna verilen ad, meatlk. maer * nsan topluluu, toplum. maer * Toplulua ait olan, toplumu ilgilendiren. * Toplumsal. malah * Tek paralve kol yerine yarklarolan bir eit kadn stl. * BazvarlklAraplarn giydii ipekten harmani. marapa * Metal, toprak vb. den yaplm, azak kulplu, bardaa benzeyen, kk kap. mark * Dou. mauk * Sevilen, k olunan (erkek). mauka * Sevilen, k olunan (kadn). mat * Satran oyununda taraflardan birinin yenilgisi. mat * Parlak olmayan, donuk. mat etmek * (satran oyununda) yenmek. * bir tartma sonunda karsndakini cevap veremez duruma drmek. * kt duruma drmek, bozmak. mat olmak * (satran oyununda) yenilmek. * bir tartma sonunda veya benzeri bir durumda yenik dmek. matador * Boa greisi, toreador. matafora * Sandallarasmaya yarayan ve gemilerin bordalarnda bulunan dikmelere verilen ad. matafyon * Yelkenlere ve teknelere alan delik. matah * (hafifseme duygusu ile) nsan, mal, eya vb. iin kullanlr. matara * Yolculukta veya askerlikte kullanlan, boyna veya bele aslolarak tanan, genellikle aba veya deri kapl, metal su kab. matbaa * Basm evi. matbaac* Basmc, basm evi sahibi. matbaaclk * Basmclk, basm evi iletmecilii. matbah * Mutfak. matbu * Basl, baslm. matbua * Basma. matbuat * Basn. matem * Yas. matem ay * Kamer aylarndan muharrem ay.

matem havas * Bir yerde herhangi bir sebeple ortaya kan zntl durum. matem tutmak * Bkz. yas tutmak. matematik* Aritmetik, cebir, geometri gibi sayve l temeline dayanarak niceliklerin zelliklerini inceleyen bilimlerinin ortak ad, riyaziye. * Sayya dayal, mantkl, ince hesaba bal. matematiki * Matematikle uraan kimse, riyaziyeci. * Matematik retmeni. matematiksel * Matematik bilimi ile ilgili olan, riyaz. * Kesin, salam, btn kukulardan, btn ters ihtimallerden uzak olan. matemli * Yasl. materyal * Malzeme, gere. materyalist * Materyalizmden yana olan (kimse, gr), maddeci. materyalizm * Dnyada, yalnzca maddenin varlnkabul eden, tanr, ruh gibi manev kavramlarret ve inkr eden felsef gr, maddecilik, zdekilik. matine * Tiyatro, sinema, konser salonu vb.de gndz gsterisi. * Herhangi bir eserin tantlmas, okunmas, yorumlanmasveya bir sanatyanma amacyla dzenlenen toplant. matiz * ki halatek yeri kalnlamayacak biimde birbirine ekleme ii. matiz * ok sarho. * (orta oyununda ve Karagz'de) Sarho. matiz olmak * sarholuktan szacak duruma gelmek. matizlik * Sarholuk. matkap * Tahta, maden, beton vb.gibi sert maddeler zerinde delik amaa yarayan alet, delik ama aleti, delgi. matla * Gk cisimlerinin domas. * Gk cisimlerinin doduu yer. * Divan edebiyatnda kaside veya gazelin ilk beyti. matlama * Matlamak ii. matlamak * Mat duruma gelmek. matlatrma * Matlatrmak ii. matlatrmak * Mat duruma getirmek. matlk * Mat olma durumu. matlup * stenilen, aranlan. * Alacak. matmazel * Franszcada evlenmemikzlar iin kullanlan unvan. * Trkede evlenmemiHristiyan kzlar iin "bayan" sz yerine kullanlr. matraa almak * alaya almak, elenmek. matrah * Bir verginin miktarnbelirtmek iin temel olarak alnan deer.

matrak * Kaln sopa, denek. * Elenceli, gln, ho. matrak gemek * alay etmek, elenmek. matrak* Osmanlordusunda acemilere matrak denilen silhla savamayreten usta. matriarkal* Anaerkil. matriks * inde birok biyolojik olayn meydana geldii, akclaz, cansz bir svortam. matris * Hesap ve kumanda ilerini gerekletirmeye yarayan elektronik devre. * statistikte, bir elemanlar topluluunun dzenlenmibiimi. * Gerek ve karmak saylarn dikdrtgen biiminde tablosu. * Baskyoluyla teksir iin kullanlan, girintili kntlmetal veya mukavva kalp, baskkalb. matris kd * Baslacak formann kalbnalmada kullanlan yumuak karton. matru * Traolmu. matruluk * Sakalsz, byksz olma durumu. matrut * Kovulmu, karlm. matuf * Bir yne eilmi. * Yneltilmi. matuf olmak * bir eye yneltilmek. matuh * Bunam, bunak. maun * Tespih aacgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetien byk bir orman aac, akaju (Swietenia mahagoni). * Bu aacn parlak krmzmtrak renkte, sert ve iyi cillanan kerestesi. * Bu keresteden yaplan. maval * Yalan, uydurma sz. maval okumak * yalan sylemek, yalan syleyerek oyalamak, masal okumak. mavera * te. * Grlen lemin tesi. mavi * Yeil ile meneke rengi arasnda bir renk; bulutsuz gkyznn rengi. * Bu renkte olan. mavi boncuk * Mavi renkli boncuk. * Nazar demesin veya gze gelmesin inancyla taklan boncuk. mavi boncuk datmak * birok kiiye birden sevgi gstermek ve sz konusu kiileri, bu sevginin yalnz kendisine verildiine inandrmak. mavi boncuk kimde? * (biroklarna ayrayr"en ok sevdiim sensin" diyen kimsenin) imdi en ok sevdii kim?. mavi hastalk * Kalbi ikiye ayran blmenin kapanmassonucu temiz ve kirli kann birbirine karmasna yol aan hastalk. mavi kf * zellikle ttn fidelerinde reyerek, yaprak hastalna yol aan asalak mantar. mavikantaron * Birleikgillerden, baharda buday tarlalarnda mor renkli iekler aan bir bitki, belemir, peygamber iei (Centaurea cyanus). mavileme * Mavilemek ii.

mavilemek * Mavi duruma gelmek. mavili * zerinde mavi renk olan (ey). * Mavi renkte giysi giymiolan (kimse). mavilik * Mavi renkte olma durumu. mavimsi * Mavi gibi olan, rengi maviye alan. mavimtrak * Maviyi andran. mavi * Ak tenli, mavi gzl olan (kimse). mavimavi(bakmak) * mavi gzlerle (bakmak). mavna * Gemilere ve yakn kylara yk tayan, gvertesiz byk tekne. * Byk, ke yelkenli yk gemisi. mavnac * Mavna ileten (kimse). mavruka * Kurundan dklmuzun ve yuvarlak, iki ucu delikli, mazgallanp cvayla parlatlmveya sarmadenden dkm yaplp nikeljlanm, 80-130 gr arlnda bir av aleti. mavuna * Mavna. mavzer * Athzdakikada ortalama altmermi olan ve orduda kullanlan bir tfek tipi. maya * Bazbesinlerin yapmnda mayalanmaysalamak iin kullanlan madde, ferment. * Yaradl, z nitelik. * erdikleri enzimlerin katalizr nitelii etkisiyle ekerleri karbondioksit ve alkole dntren bir hcreli bitki organizmalar. * Arsz, utanmaz kimse. maya * Damzlk dii hayvan. * Dii deve. maya * Bir tr halk trks. maya aac * Meyvelerinden yemek yakarlan bir tr hurma aac(Elaels). mayabozan * Bir mayann etkisine karkoyan, protein yapsnda madde. mayalama * Mayalamak ii. mayalamak * Maya koymak, iine maya kartrmak. mayalandrma * Mayalandrmak ii. mayalandrmak * Mayalanmasnsalamak. mayalanma * Organik maddelerin bazmikroorganizmalarca salglanan enzimler etkisiyle uraddeiiklik, tahammr, fermantasyon. * Svveya hamur durumda bulunan organik maddelerin kendiliinden kabarp kprerek gaz karmas olay. mayalanmak * Mayann etkisiyle ekiyip kabarmak. mayal * ine maya kartrlm. *Maya ile ekiyip kabarm. * Daire eklinde alan mayalanmhamurun, sac veya frnda piirilmesiyle elde edilen ekmek. mayalk

* Maya olarak kullanlmak iin ayrlm, maya olmaya yarar. * Damzlk hayvan. mayasbozuk * Kt yaradll, karaktersiz. * Hain. mayasl * Birdenbire ortaya karak gelien kzart, kanma, sulanma, kabuk balama gibi doku bozukluklaryla kendini gsteren ve bulacolmayan bir deri hastal, egzama. * Basur. mayasl otu * Bir deri hastalna karkullanlan bitki trlerine (zellikle Ajuga, Hypericum, Digitalis, Teucrium) verilen ad. mayasz * inde maya bulunmayan. maydanoz * Maydanozgillerden, 50-80 cm ykseklikte, ufak yeil yaprakl, zel kokulu iki yllk otsu bir bitki (Petroselinum crispum). maydanozgiller * Ayranak yaprakliki eneklilerden, iekleri emsiye durumunda olan, anason, kereviz, maydanoz ve kimyon gibi bitkileri iine alan bir familya. mayho * Tadekerli ve az eki olan. * (dostluk ilikisi iin) Bozulmuveya bozulmaya yz tutmuolan. mayholuk * Mayhoolma durumu. mayn * Toprak altna, stne veya suyun iine yerletirilen, dorudan doruya, arpma veya basn etkisiyle patlayarak zarara yol aan patlaycmadde. mayn dkmek * denize mayn brakmak, denizi maynlamak. mayn gemisi * Denize mayn dkmek iin zel olarak yaplmgemi. mayn tarlas * Patlaycmaddelerin dendii veya oka bulunduu yer. maync * Mayn dkmeye yardm eden veya mayn deyen kimse. maynlama * Maynlamak ii. maynlamak * (bir yere) Mayn dkmek veya demek. maynlanma * Maynlanmak ii. maynlanmak * Maynlamak ii yaplmak. maynl * Maynlanmyer. maynsz * Maynolmayan, maynlanmamyer. mays * Yln 31 gn sren beinci ay. mays * Taze sr gbresi. mays bcei * Kn kanatllardan, uzunluu 20-25 mm olan, gelimesi beyl sren, bitkilere zararlbir bcek (Melolontha vulgaris). mays bcekleri * Otul zellikleri dolaysyla bitki salynnden nem tayan bcekler topluluu. maysl * Bol gbreli. mayma * Maymak ii. maymak

* ok yemekten, scaktan veya zevkten gevemek. mayi * Sv. mayistra * Grandi direinin en alt sereni ve bu serene ekilen yelken. * Kuzeybatrzgr. maymun * nsandan baka btn primatlara verilen genel ad. * irkin ve gln. * Takliti. maymun bal * Yuvarlak balbir cins kpek bal(Squatina vulgaris). maymun gibi * tuhaf, gln hareketler yapanlar iin sylenir. * takliti. maymun gzn at * geen bir olaydan ders alndnanlatr. maymun itahl * Hevesi abuk geen, kararsz. maymuna benzetmek (evirmek veya dndrmek) * gln ve irkin duruma sokmak. maymuna dnmek * irkin ve gln duruma girmek. * uslanmak. maymuncuk * Kk maymun. * Her kilidi amaya yarayan, demirden, eri ve sivri ara. * Ergin evrede bazmlerinin yaprak ve srgnlerini, kurtuk evresinde kkleri kemiren, parlak siyah kn kanatlbcek (Otiorrhyncus peregrinus). maymunlar * Omurgalhayvanlardan, memeliler snfnn etenliler alt snfna giren bir takm, primatlar. maymunlama * Maymunlamak ii. maymunlamak * Maymuna benzemek, maymun gibi davranmak. * Takliti davranmak. maymunlatrma * Maymunlatrmak durumu. maymunlatrmak * Maymun davranlarile hareket ettirmek. maymunluk * Gldrmek veya dikkati ekmek iin yaplan tuhaflk. maymunsu * Maymun gibi, maymuna benzer. mayna * Yelken indirme, fora kart. * ndir. * Braklma, son verilme. mayna etmek * herhangi bir eyi halat ve palanga araclyla denize veya yere indirmek. * (frtna iin) yatmak. mayo * Genellikle denize girerken ten zerine giyilen, vcudun gerekli ksmlarnskca rten giysi. mayocu * Mayo diken veya satan kimse. mayoculuk * Mayo retmek, dikmek veya satmak ii veya meslei. mayonez * Yumurta sars, zeytinyave limonla yaplan bir eit koyu, souk sala. mayonezli * Mayonez katlmveya kartrlm. mayor

* Alman gm. maytaba almak * biriyle alay etmek, elenmek. maytap * Yandnda renkli ve parlak klar saan, enlik gecelerinde yaklan hava fiek. -maz / -mez * Olumsuz genizaman eki: anla-maz-sn , oku-maz-snz , yaz-maz , bil-mez-ler vb. * Fiilden sfat treten ek: k-maz (sokak) tken-mez (kalem) vb. mazak * Krlang balgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara denizinde yaayan, krmzrenkli, lezzetli bir balk (Trigla lineata). mazarrat * Zarara urama, zarar. mazbata * Tutanak. mazbata muharriri * Bir komisyon kararnn gerekesini kaleme alan ye. mazbut * Ele geirilmi, zapt edilmi. * Bir yere yazlm, deftere geirilmi. * Unutulmam, hatrda kalm. * Dzenli, dzgn, beenilen. * Doa olaylarndan etkilenmeyecek biimde korunmuolan (yap). mazeret * Kendini veya baka birini zrl gstermek iin ileri srlen sebep, zr. * Bir kimseyi zrl gsteren durum veya olay. * Bir eyden kurtulmak veya kanmak iin ileri srlen gereke, bahane. mazeret bulmak * iinde bulunulan durumu aklayacak bir sebebi ortaya koymak. mazeret kd * rencinin okula gelemeyiinin sebebini bildiren ve velisi tarafndan imzalanarak okul ynetimine verilen belge, tezkere. mazeretli * Mazereti olan, mazur. mazeretsiz * Mazereti olmayan. mazgal * Kale duvarlarnda i yangeni, dyandar delik. mazgall * Mazgallarolan. mazhar * Bir eyin ortaya kt, grnd yer veya kimse. * (bir iyilie) Erimi, erien (kimse). mazhar olmak * iyi bir eye ermek, ulamak. mazhariyet * Erime, elde etme. maz * Servigillerden, yapraklaralmak ve kk pullar biiminde, gvdesi dz olan, dipten dallanan bir ss bitkisi (Thuya). * Hayvansal ve bitkisel asalaklarn bitkilerde oluturduu ur. maz * Kanve arabalarda iki tekerlei birbirine balayan aa dingil. mazmeesi * Mazstnde urlarn olutuu mee tr (Quercus infectoria). mazlk * Mazaalarnn ok olduu yer. mazi * Gemi. * Gemizaman. maziye karmak * gemite kalmak, yrrlkten ve ilerlikten kmak.

mazlum * Kendisine zulmedilen. * Sessiz ve uysal, boynu bkk. mazlumluk * Hakszla ve zulme uramolma durumu, ezilmilik. * Sessizlik, uysallk. mazmun * Anlam, kavram. * Divan edebiyatnda bazkavramlardolaylanlatmak iin kullanlan nkteli ve sanatlsz. maznun * Sank. mazoist * Cinsel zevk almak iin kendisine eziyet edilmesi gereken, eziyet ekerek cinsel zevk alan (sapk), zezer. mazoizm * Eziyet ve acile cinsel zevk alma eilimi, zezerlik. mazot * Yakt olarak kullanlan ham petroln damtma rnlerinden biri. mazotlama * Mazotlamak ii. mazotlamak * Mazot tabakasyla kaplamak. * Yalparalarmazotla temizlemek, ykamak. mazruf * Zarf iine konmu, zarfl. * Zarflkt. mazur * Mazereti olan, mazeretli. mazur grmek * kusura bakmamak, hogrmek, balamak, affetmek. mazur olmak * mazeretli olmak, bahanesi bulunmak. mazurka * Bir eit Leh dans. * Bu dansn mzii. mazuryum* Teknetyumun eski ad. me * Trk alfabesinin on altncharfinin ad. me * Koyun, kuzu gibi hayvanlarn kardses. -me * \343 -ma / -me (I). -me * \343 -ma / -me (II). meal * Anlam, kavram, mefhum. * Ortaya kan ey, sonu, netice. mealen * zn, anlamnalarak, anlamnca. mebde * Ba, balang. * lke, unsur, prensip. * Kaynak, kk. mebiz * Yumurtalk. mebl * Para miktar, tutar. mebni * -den dolay, -den tr. * Yaplm, kurulmu, bina olunmu. mebus * Milletvekili.

mebusluk * Milletvekillii. mebzul * Bol, ok. mebzuliyet * okluk, bolluk. mecal * Glk, dinlik, derman, takat. mecal kalmamak * g kalmamak, gszlemek. mecalsiz * Argn, dermansz, takatsiz. mecalsiz dmek * gszlemek, takati kalmamak. mecalsizlik * Argnlk, dermanszlk, takatsizlik. mecaz * Bir ilgi veya benzetme sonucu gerek anlamndan baka anlamda kullanlan sz. mecazen * Mecaz yoluyla, mecaz olarak. mecaz * Mecazla ilgili, mecaz niteliinde olan. mecazl * Gerek anlamndan saptrlarak benzetmeli olarak kullanlm(sz). mecbur * Herhangi bir konuda ykml, bir eyi yapmak zorunda olan. * Bal, dkn, tutkun. mecbur etmek * zorlamak. mecbur kalmak (veya olmak) * herhangi bir eyi yapmak zorunda bulunmak. mecbur tutmak * zorlamak, ykml saymak, mecbur etmek. mecburen * Kendi isteinin dnda, zorla, kanlmaz, zorunlu olarak. mecbur * Kanlmaz, zorunlu. mecburiyet * Ykml, zorunlu olma durumu. meccanen * Parasz olarak, bedava. meccan * Parasz olarak, bedava. -mece * Bkz. -maca/-mece. mecelle * Kitap. * Fkh hkmleriyle bu konudaki trl itihadbir araya getiren, Tanzimattan sonra hazrlanmolan, yasa yerine kullanlan eser. mecidit * Uranyum ve kalsiyum hidratldoal slfat. mecidiye * OsmanlDevletinde 1840 ylnda baslm, 20 kurudeerinde olan gmsikke. meclis * Bir konuyu konumak veya grmek iin yaplan toplantve bu toplantnn yapldyer, ura. * Bir konuyu konumak veya grmek iin bir araya gelmikimseler topluluu. * (zel ad olarak) Trkiye Byk Millet Meclisinin ksaltlm. * Dostlar toplants. meclis aratrmas * Belli bir konuda Trkiye Byk Millet Meclisinde bilgi edinmek iin yaplan inceleme. meclis kurmak * birka kii konumak veya elenmek iin toplanmak.

meclisara * Gzel konuan, kendini toplantlarda konumasyla sevdiren (kii). meclp * Tutkun. mecmu * Bir araya getirilmi, toplanm, btn, hep. * Toplam. mecmua * Dergi. mecmuac * Dergi ileriyle uraan kimse. mecmuaclk * Dergi ileriyle urama. mecnun * Sevdadan tr kendini kaybetmi. * lgn, deli. mecnun olmak * sevda sebebiyle kendini kaybetmek. * delirmek, ldrmak. mecnunane * lgn gibi, lgnca olan. * lgn bir biimde. mecnunca * Mecnun gibi, deli gibi; delice. mecra * (akar sularda) Yatak, akak, su yolu. * Bir iin gidii, bir olayn dorultusu. mecrasdeimek * (bir i, bir olay iin) gidii, yn, dorultusu deimek. mecruh * Yaral, yaralanmolan (kimse). * ncinmiolan (kimse). Mecus * Ate, inek, timsah vb.ne tapan kimseler. * Zerdt dininde olanlar. Mecus *Mecus dininden olan kimse, Zerdt. Mecuslik * Mecus dini veya Mecus topluluu. meczup * Tanrakyla aklnyitirmikimse. * Aklnyitirmi, deli, sapk. me * Sng gibi yalnz batrlarak yaralamaya yarayan, ksa, dz ve ensiz kl. me * San kk tutamlar biiminde deiik renklerde boyanmdurumu. -me * Bkz. -ma / -me. mehul * Bilinmeyen, bilinmedik. * Edilgen (fiil). mehult * Bilinmeyen, anlalmayan eyler, mehuller. medar * Dnence. * Dayanak, yardmc. medar olmak * yardm, yararldokunmak. medariftihar * vnlen, onur duyulan, iftihar edilen ey veya kimse. medcezir * Bkz. meddcezir, gelgit.

meddah * Taklitler yaparak, hohikye anlatarak halkelendiren sanat. * ven, arvgde bulunan kimse. meddahlk* Meddah sanat, meddahn ii. * vclk. meddcezir * Bkz. gelgit. -meden * Bkz. -madan / -meden. meden * Kentlilemi, krsallktan kurtulmu, uygar. Meden Kanun * Yurttalar yasas. meden nikh * Nfus idaresince kabul edilen ve yasalara gre yaplan resm evlenme ilemi. medenleme * Uygarlama. medenlemek * Uygarlamak. medenletirme * Medenletirmek ii veya durumu. medenletirmek * Meden duruma getirmek, medeniyet seviyesini ykseltmek. medenlik * Uygarlk. medeniyeci * Meden hukuk dersini veren retim yesi. medeniyet * Uygarlk. medeniyetilik * Medeniyet yanlsolma durumu. medeniyetsiz * Uygarlamam. medeniyetsizlik * Medeniyetsiz olma durumu. medet * Yardm, imdat. * Yardm et, imdat. medet Allah! * zor bir durumda bulunulurken sylenir. medet ummak (veya beklemek) * yardm beklemek. medhsen * vg. medih * Bkz. meth. Medine dilencisi * st baperian, kt giyimli insanlar iin sylenir. Medine kurdu * nsan ve birok baka memelinin, deri altkatlgan dokusunda yaayan scak lkeler solucan(Filaria medinensis). mediyastin * Gsn, yanlardan akcierler, nden gs kemii, arkadan omurga ile snrlanan orta blgesi. medll * Anlam. medrese * slm lkelerinde, genellikle slm dini kurallarna uygun bilgilerin okutulduu yer. * Faklte. medreseli * Medrese rencisi. medreseye dmek

* iinden klmaz botartmalarn konusu olmak. medz * Denizanas. medya * Byk iletiim ve yayn organlarnn btnne verilen ad. * letiim ortam, iletiim aralar, kitle iletiim aralarnn tm. medya camias * Bkz. basn dnyas. medya maydonozu * Televizyonlarda sk sk programlara katlarak kendinden sz ettiren kimse. medya star * Kitle iletiim aralarnda ok sk yer alan, grnen kimse, medya yldz. medyac * Medya grevlisi. medyatik * letiim aralarna zg, iletiim aralaryla ilgili. medyum * Ruh tesi iletiim kurma deneylerinde, ruhlarla insanlar arasnda araclk ettiini ileri sren kimse. medyumluk * Medyum olma durumu. medyun * Verecekli, borlu. medyun olmak * kendini borlu hissetmek. mefahir * vnlecek eyler, vnceler. mefharet * vnme, vnce, iftihar etme. mefhum * Kavram. mefhumcu * Mefhumlara balkalan kimse. mefhumculuk * Mefhumcunun ii. mefkre * lk, ideal. mefkreci* Mefkre sahibi olan. mefkrecilik * Mefkre sahibi olma ii veya grevi. mefl * nmeli, felli. mefret * Kocaman, iri, byk, muazzam. mefru * Deli. mefruat * Ev demek iin gerekli eya, deme. mefruat * Mefruat satan kimse, demeci. mefruatlk * Mefruatnn ii. mefsuh * Feshedilmi, kaldrlm, datlm, bozulmu. meftun * Tutkun, gnl vermi, vurulmu. meftun etmek * kendine balamak. meftun olmak * tutulmak, gnl vermek, vurulmak. meftuniyet * Meftunluk.

meftunluk * Tutkunluk, gnl vermilik. mef'ul * Yaplm, ilenmi. * Bir iin etkisinde olan. * Tmle. mega * Bir birimin nne geldiinde, bu birimi bir milyonla arpan n ek, dev, devasa. KsaltmasM. mega store * \343 Byk maaza. megafon * Sesi bytp uzaa iletmeye yarayan koni biiminde alet. megahertz * Deeri bir milyon hertz olan frekans birimi. KsaltmasMHz. megaloman * Megalomaniye tutulmuolan (kimse). megalomani * Byklk hastal. megaton * Bir milyon ton deerinde ktle birimi.KsaltmasMt. * Nkleer bir bombann veya merminin gcn lmeye yarayan birim. megatonluk * Herhangi bir megaton deerinde olan. megavat * Bir milyon vat deerinde elektrik g birimi.KsaltmasMW. megavatlk * Herhangi bir megavat deerinde olan. meer * Bilinmeyen, farknda olunmayan bir durum iin kullanlr, meerse, oysaki. meerki * stek veya emir kipinde olan ve biri dierini engelleyecek durumda bulunan iki cmleyi birbirine balar. meerse * Meer, hlbuki; oysa. mehabet * Byk ve saygdeer kimselere duyulan sayg. * Byklk, ululuk, ycelik. mehabetli * Byk, ulu, yce. mehaz * (bir eser yazlrken bavurulan) Kaynak. mehd * Doru yolda olan, hidayete ermiolan. mehel * Uygun, yerinde, denk. mehil * Bir iin bitirilmesi iin tannan ek sre, nel. mehil mddeti * nceden tannan sre, zaman tanma. mehil vermek * sre tanmak. mehle * Kasaplk hayvanlarn omuz bandan kan klbastlk veya pastrmalk yumuak et. Mehmetik * Sevgi duygusu ile Trk askerine verilen ad. mehr * \343 mihr. mehtaba kmak * ay nda gezip dolamak. mehtap * Ay . mehtapl* Mehtabolan.

mehter * Mehterhane takmnda grevli kimse. * Osmanllarda, adrlara bakan uak. mehter musikisi * \343 mehter mzii. mehter mzii * Klsik Trk mzii makamlarile usullerinin kullanldtek sesli bir mzik tr. mehter takm * Mehterhane. mehter yry * ki adm ileri, bir adm geri yaplan yry. mehteran * Mehterler. mehterba * Mehter takmnn yetitirilmesinden ve almasndan sorumlu kimse. mehterhane * Osmanllarda ks, nakkare, zil, zurna ve borulardan kurulan asker mzka takm. * Bu takmn bulunduu yer. * Hapishane. -mek * Bkz. -mak / -mek. mekn * Yer, bulunulan yer. * Ev, yurt. * Uzay, feza. mekn akustii * inde bulunulan yerin ses dzeninin uyumu. mekn gruplar * Bir yeri dolduran geler. mekn tutmak * bir yere yerlemek. mekn zarf * Yer zarf. meknc * Mekn tutan kimse. mekanik * Kuvvetlerin maddeler ve hareketler zerine etkisini inceleyen fizik dal. * Denge veya hareket kurallaryla ilgili. * El veya makine ile yaplan. * Dnmeden (yaplan). mekaniki* Mekanikilie ilikin veya mekanikilikten yana olan (gr, kimse vb.). mekanikilik * Btn fiziksel olaylar, uzay ve uzayda yer deitirmelerle aklayan gr, mekanizm. * Canlvarlklar, organik olaylar, mekanik yasalara gre aklayan reti, mekanizm. mekanikletiricilik * Makine-insan ikilemini model alan maddeci kuram. mekanizasyon * Mekanik dzeni salama. mekanize * Savave tama gerelerleriyle donatlm(kta veya birlik). mekanize birlii * Savave ulatrma aralaryla donatlmbirlik. mekanizm * Mekanikilik. mekanizma * Belli bir sonuca ulamak iin karmak bir biimde dzenlenmiorgan veya paralar birleimi, sistem, dzenek. * Organlarn ileyibiimi. * Ateli silhlarn ilemesini salayan mekanik blm. * Olu, ortaya k, ileyi. mekik

* El veya otomatik dokuma tezghlarnda atkveya arga denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasna olan arlarn arasndan geirmeye yarayan masuralara. * Oya yapmakta kullanlan, kemik, aa veya plstikten, iki ucu sivri, arasndan iplik geecek bir yar bulunan kk ara. mekik atmak * mekii arlar arasndan hzla geirmek. * hibir yerde duramayp iki yer arasnda gidip gelmek. mekik diplomasisi * Bir sorunun zm iin devletler arasnda gerekletirilen seri diplomatik temaslar. mekik dokumak * iki yer arasnda srekli gidip gelmek. mekik gibi* srekli gidip gelen eyler iin sylenir. mekik oyas * Dantel. mekkre * Osmanlordusunda tama ilerinde kullanlan at, deve, katr gibi hayvanlara verilen ad; bu amala halktan cret karlnda kiralanan yk hayvan. mekkreci* Yk hayvankiralayarak tama ii yapan kimse. meknuz * Gml, sakl. mekruh * ren, tiksindirici. * slm dininde, dince yasaklanmadhlde yaplmamasistenen. meksefe * Kondansatr, iine elektrik enerjisi ylan alet. Meksikal* Meksika halkndan olan (kimse). mektebi asmak * okula derslere girmemek iin keyf olarak gitmemek, okulu asmak. mektep * Okul. mektep ocuu * renci, okul ocuu. * Acemi, toy. mektep grmemi * okula gitmemi. * kaba, saygsz. mektep kaa * Okul kaa. mektep medrese grm * okumu, renim grm. mektepli * Okula giden (kimse), renci. * Okulda yetimiolan, alaylkart. mektepten kan eek Marsuvan'dan kmaz * yksek renim yapmolsalar bile bazlarhi eitilmemigibi davranabilirler. mektubu dndan okumak * bir kimsenin yz izgilerinden iinden geeni anlamak. mektup * Bir ey haber vermek, bir ey sormak veya istemek iin, birine ounlukla posta yoluyla gnderilen, zarfa konulmuyazlkt, name. mektup almak * yazlan mektup adrese gelip ele gemek. mektup atmak * mektubu postaya vermek. mektupu * Osmanllarda, bir resm dairenin yazilerini ynetmekle ykml yksek grevli kii. * Bir il idaresinin yazilerini yneten grevli. mektupuluk * Mektupunun grevi.

mektuplama * Mektuplamak ii. mektuplamak * Birbirine mektup yazmak. mektupst * Mektubun gidecei adres. mel mel * Aptal aptal, bn bn. * zgn zgn, bel bel. mel mel bakmak * aptal aptal veya zgn zgn bakmak. melike * Melekler. * Melek gibi gzel (kadn). mell * Can sknts, usan. melmet * Knama, ayplama, azarlama, kma. Melm * Melmlik yanlsolan kimse. Melmlik * Her trl gsterive dnya kayglarndan uzak kalmaytleyen Snn tarikat. mel'anet * Byk ktlk, lnetlenecek iveya davran. melnit * Doal demir ve kalsiyum silikat. melnkoli * Kara sevda, malihulya. melnkolik * Kara sevdaya tutulmu, kara sevdal. * Hzn veren, hzn belirtisi olan. melnurya * zmaritgillerden, gmrenkli, eti klklbir Akdeniz bal(Sparus melanuiya). mels * eker retiminde, billrlaan eker alndktan sonra kalan ekerli posa. melce * Snak, barnak. melek * Tanrile insan arasnda araclk yaptna ve nurdan olduuna inanlan manev varlk. * Terbiyeli, uysal (kimse). melek gibi* sessiz, sakin, ok temiz ve iyi huylu. melek otu * Maydanozgillerden, su kenarlarnda yetien, iekleri yeilimtrak beyaz ok yllk bir bitki (Angelica sylvestris). meleke * Tekrarlama sonucu kazanlan yatknlk, alkanlk. * Yeti. * Yelken makaras. melekler gibi * gnahsz, iyiliksever, iyi kalpli. melekt * Ruhlar ve melekler lemi. meleme * Melemek ii. * Koyun veya kei sesi. * Arkanl, rahatna dkn. melemek * (koyun veya kei) Barmak. melengi * itlembik. meles

* Beli kk at. mele * ki kuzulu koyun. meleme * Melemek ii. melemek * Birlikte melemek. melez * Deiik trden hayvan veya bitkiden remi(hayvan veya bitki), krma, azma, metis. * Deiik rkta ana babadan domuolan (kimse). * Katk. melezleme * Melezlemek ii. melezlemek * ki ayrtr iftletirip birletirmek. melezleme * Melezlemek ii. melezlemek * (bir bitki) Baka bir bitki trnn iekleriyle dllenmek. * Yabanclamak. melezletirme * Melezletirmek ii veya biimi. melezletirmek * Melez duruma getirmek. melezlik * Melez olma durumu. melfuf * Sarlm, balanm, eklenmi. melfufen * Eklenmiolarak. melhem * Bkz. merhem. melhuz * Mlhaza edilen, dnlen. melik * Padiah, hkmdar, hakan. melike * Kadn hkmdar, padiah kars. melinit * Aslpikrik asit olan patlaycbir madde. melisa * Oul otu. melodi * Ezgi. melodik * Melodi ile ilgili, ezgili. melodram * Yunan trajedilerinde koro baile bir oyuncu arasnda geen arkldiyalog. * Mzik eliinde oyuncularn sahneye girip ktklarbir oyun tr. * adatiyatroda, hareketli ve duygusal olaylara dayalbir oyun tr. melon * Yuvarlak ve bombeli bir tr apka. meltem * Yazn karadan denize doru esen mevsim rzgr. mel'un * Tanrtarafndan lnetlenmiolan, lnetli. * Nefretle karlanan, kt. * Lnetlenmikimse. mel'unca * Mel'una yakr biimde, melun gibi. mell * zgn.

* Boynu bkk, zavall, yoksul. mell mahzun * ok zgn, skntl, alamakl. mell mell * zgn zgn. memalik * Memleketler. memat * lm. memba * Kaynak, pnar. * Bir eyin ktyer. memba suyu * inde erimiolarak mineraller bulunan, ime suyu olarak veya tedavi amacyla kullanlan su. meme * Yavrularnemzirmek iin, memelilerin gsnde trl biim ve sayda bulunan ve meme badenilen kntlarolan organ. * Bazaralarn meme bana benzeyen blm. * Vcudun herhangi bir yerinde olumukk knt. * Ateli silhlarn veya bazpatlayclarn atelendii knt. * Gemi apasnda kollarn birletii ikin yer. * Bkz. Emcek, emcik. meme ba * Memenin ucundaki knt. meme bezi * Memenin st salglayan dokusu. meme sngeri * Meme bann evresindeki koyu renkli yuvarlak blm. meme vermek * emzirmek. meme yapmak * motorlu aralarda pltin elektrik akmngeirmeyecek lde oksitlenmek, ilevini yapmaz olmak. memecik * Deri ve smk doku zerinde grlen kk ve sivri knt. memede olmak * henz meme ile beslenmek. memeden kesmek * artk emzirmemek. memeli * Memesi olan. * Herhangi bir biimde memesi olan. memeliler * Dourarak reyen, memeleri olan, scak kanl, iki akcierli, yreinde drt boluu olan, vcutlar genellikle tylerle rtl omurgalhayvanlar snf. mememsi * Meme babiiminde olan. memihane * Ayak yolu, abdesthane. memleha * Tuzla. memleket * Bir devletin egemenlii altnda bulunan topraklarn btn, lke. * Bir kimsenin doup byd yer, yurt. * klim ve retim bakmndan ele alnan blge. * Bir lkede yaayan bireylerin btn. memleket havas * Halk trks. memleketi * Memleketin her bakmdan ykselmesini, gelimesini isteyen, bu yolda aba harcayan kimse. memleketilik * Memleketi olma durumu. memleketler aras

* Uluslar aras. memleketli * Aynmemleketten olan (kimse), hemehri. * Memleket halk. memlk * Kle. * (zel ad olarak) Klemenlerden olan kimse. memnu * Men edilmi, yasaklanm, yasak. memnu meyve * Tanr'nn yasaklamasna ramen Adem'in, Havva'nn elinden yedii meyve. * Elde edilmesi yasaklanan ey. memnu mntaka * Girilmesi, film ve fotoraf ekilmesi yasak olan yer, yasak blge. memnuiyet * Yasak olma, yasak edilme durumu. memnun * Herhangi bir olaydan veya durumdan tr sevin duyan, kvanl, mutlu. memnun etmek * (bir kimseyi) sevindirmek, kvan vermek. * yklce para veya bol bahivermek. memnun memnun * Memnun bir biimde, memnun olarak, memnuniyetle. memnun olmak * sevinmek, sevin duymak, kvanmak. memnunca * Memnun gibi, az ok memnun. memnuniyet * Sevin, sevinme, kvan, kvanma. memnuniyetle * Kvan duyarak, kvanla. memnuniyetsiz * Memnun olmayan. memnuniyetsizlik * Memnun olmama durumu. memnunluk * Kvanma, kvan. memorandum * Muhtra, nota. memul * Umulan, dnlen. memul etmek * beklemek, ummak. memul olmak * umulmak, beklenilmek. memur * Devlet hizmetinde aylkla alan kimse, grevli. * Bir ile grevlendirilmiolan, ykml. memur etmek * grevlendirmek. memure * Bayan memur. memurin * Memurlar. memuriyet * Memur olma durumu, memurluk. * Grev, vazife. memurluk * Memur olma durumu. men * Yasaklama, izin vermeme. -men

* Bkz. -man / -men (I). -men * Bkz. -man / -men (II). menafi * Yararlar, faydalar. menafiiumumiye * Kamu yarar. menajer * Menecer. menajerlik * Menecerlik. menakp * Menkbeler. menakpname * Menkbeleri konu edinen eserlerin ortak ad. mendebur* Smsk, snepe, pis, iren. mendeburluk * Mendebur olma durumu. mendelevyum * Atom numaras101, ktle numaras256 olan, izotopu 1957'de yapma olarak elde edilmiolan element. KsaltmasMd. menderes * Bir akarsu yatann az eimli koyak tabanlarnda ve ova dzlklerinde izdii S harfine benzeyen kvrm. mendil * Burun ve ter silmekte, bazen de el ve yz kurulamakta kullanlan kk, kare biiminde dokuma veya yumuak, ince kt. * ine bazeyler konulan dokuma, yalk. mendil atmak * herhangi bir duyguyu, gizli bir mesajhaberleilen insana eitli anlamlarolan renkli mendille bildirmek. mendil kadar * (alan iin) ok kk. mendil sallamak * birini uzaktan mendil sallayarak selmlamak veya uurlamak. mendilli * Mendili olan. mendilsiz * Mendili olmayan. mendirek * Dalgakranla yaplmliman. menecer * Ynetici. * Bir sporcunun veya sanatnn meslek ilerini yneten kimse, menajer. * Bir spor dalnn, takmnn teknik yneticisi. menecerlik * Menecer olma durumu. * Menecerin grevi. menedilme * Menedilmek ii. menedilmek * Yasak edilmek, yasaklanmak, nne geilmek. menejer * Bkz. Menecer. meneke * Menekegillerden, bir veya ok yllk otsu bitki (Viola tricolor). * Bu bitkinin mor renkli, gzel kokulu iei. meneke gzl * Gzleri koyu lcivert renkte olan. meneke gl * Trmanc, kk iekli bir gl (Rosa chinensis). meneke rengi * Meneke ieinin mor rengi.

* Bu renkte olan. menekegiller * iekleri ayrta yaprakliki enekli bitkiler familyas. menemen * Yumurtalsivri biber, domates yemei. menengi * Bkz. melengi. menenjit * Ate, iddetli baars, kusma, ense katlamas, sayklama gibi belirtilerle ortaya kan beyin zarlar iltihab. menent * Benzer, e. menetme * Menetmek ii. menetmek* Yasak etmek, yasaklamak, engel olmak. menevi * Bir yzeyde renk dalgalanmassonucu grlen parlaklk, hare. * Terementi aacnn tohumu. menevilenme * Menevilenmek ii. menevilenmek * Bir yzeyde renk dalgalanmalarolumak, harelenmek. menevili * Menevileri olan. menfa * Bir kimsenin srgne gnderildii yer, srgn yeri. menfaat * Yarar, kar, kr, fayda. menfaat dkn * Sadece kendi karndnen, her eyi kendine yontan kimse. menfaat gtmek (veya gtmemek) * karnn plnda tutmak (veya tutmamak). menfaati * karc, karna dkn (kimse). menfaatine * yararna. menfaatperest * karc. menfaatperestlik * karclk. menfaatperver * karna dkn. menfaattar * Menfaati. menfez * Girecek veya geecek yer, delik, ama. menfi * Olumsuz. * Her eyi olumsuz ve kt yanlaryla ele alan. * Srgn edilmi. * Negatif. * Olumsuz. menfilik * Bkz. olumsuzluk. menfur * Nefret edilen, iren, tiksindirici. mengene * Onarma, ileme, dzeltme gibi ilemlerin uygulanacanesneyi sktrp istenildii gibi tutturmaya yarayan bir eit sktrcalet. * Yanveya suyunu karmak iin rnleri skmaya yarayan alet veya ara, pres. mengene gibi

* kuvvetle iyice sktrarak. menhiyat * Din yasaklar. menhus * Uursuz. meni * Dl suyu, bel suyu, atmk, sperma. menisk * Bir yz ibkey, br yz dbkey olan mercek. * Bazeklemlerde kemik arasnda bulunan kkrdak blm. menisks * Diz meniski travmas. menkbe * Din byklerinin veya tarihe geminl kimselerin yaamlarve olaanst davranlaryla ilgili hikye. menkul * Bir yerden baka bir yere tanmolan. * Azdan aza geerek gelmi, sylenegelmi. * Bir yerden bir yere tanabilen (mal), tanr. menolunma * Menolunmak ii. menolunmak * Yasak olmak, yasaklanmak. menopoz * Kadnlarda gebe kalma ve dourma yeteneinin sona ermesi, yadnm. menopoza girmek * kadnlar iin aybahlinin ve yumurtlamann tamamen sona erdii dnem balamak. mensubiyet * Bir yerle, bir kimse ile ilgili, ilikili olma durumu, ilgililik. mensucat * Dokuma, dokumalar, tekstil. mensup * Bir yerle veya bir kimseyle balantsolan, ilikili, -den olan, -e bal(kimse). mensup olmak * bir ey veya kimseyle bantsolmak. mensur * Dz yazbiiminde olan, manzum olmayan. mensur iir * iir yn ar basan dz yaz, iirce. mene * Balang, bir eyin ktyer, kken, kaynak, sebep. mene ahadetnamesi * Bkz. kken belgesi. meneli * Kkeni olan, kkenli. Menevik * Meneviklik yanlsolan kimse. Meneviklik * Rus sosyalizmi iinde Boleviklie kart olarak gelien akm. menur * Yaylm, datlm, neredilmi. * Bime. * Padiah tarafndan verilen vezirlik, beylerbeyilik veya baka bir unvangsteren bir ferman tr. mentee * Bir mille birbirine tutturulmu, biri sabit, br hareketli iki paradan olumumetal para, reze. mentol * Nane kokusu. * Nane ruhunda grlen CHO formll alkol billru. mentoll * inde mentol bulunan. menus * Allmolan. * Yabanclk ekmeyen, alm, alk.

men * Yenecek yemeklerin listesi, mn. * Sofraya karlacak yemeklerin hepsi. mensks * Menisk. menzil * Yolculukta dinlenmek amacyla durulan yer, konak. * ki konak arasndaki uzaklk. * Bir merminin ulaabildii uzaklk, erim. * Ordunun cephe gerisi ilerinin btn. * Bir gnlk yol. * At deitirmek veya konaklamak iin kervanlarn ve posta tatarlarnn indikleri bina veya han. * Ok atma yarlarnda eriilen mesafe. menzil atmak * ok atyarmalarnda rekor krmak. menzil dikmek * atlan ok ile krlan rekorun yerini belirten tadikmek. menzilci * Uzak yerlere menzil beygirleriyle giden posta tatar. menzilci beygiri gibi komak * durup dinlenmeden almak. menzile * Aama, kerte, ykseklik derecesi. mepsuten * Yaylm, alm. mera * ayrlk, otlak. mera bitkileri * Meralarda kendiliinden yetien veya sun' olarak yetitirilen, yem deeri olan veya olmayan tm bitki trleri. merak * Bir eyi anlamak veya renmek iin duyulan istek. * Bir eyi edinmek, yapmak, bir eyle uramak istei. * Dknlk, heves. * Kayg, tasa. merak etme! (k kaln okunur) * kayglanma!. merak etmek (k kaln okunur) * anlamak veya renmek istemek. * kayglanmak. merak getirmek * kara sevdaya tutulmak. merak olmak * anlamak veya renmek istemek. merak sarmak (duymak veya salmak) * bir eyi edinmek, yapmak veya onunla uramak isteine kaplmak, bir eye eilim duymak. meraka dmek * kayglanmak. merakna dokunmak (veya merakna mucip olmak ) * ilgisini ekmek. meraknuyandrmak * merak etmesine sebep olmak, meraklanmak. meraklandrma * Meraklandrmak ii. meraklandrmak * Meraklanmasna yol amak, kayglandrmak, tasalandrmak. meraklan * Meraklanmak ii veya biimi. meraklanma * Meraklanmak ii. meraklanmak * Kayglanmak, zlmek, tasalanmak, sebebini anlamak iin aba harcamak.

merakl * Her eyi anlamak ve bilmek isteyen, mtecessis. * Bir eye ok dkn olan, srekli onunla uraan. * Titiz. * Kaygl. * Bir eye dkn olan kimse. * Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya alan kimse. meraksz * Anlamak, renmek isteini duymayan. * Kaygsz, aldrsz. merakszlk * Meraksz olma durumu. merakta brakmak * kaygiinde brakmak. merakta kalmak * kaygiinde olmak. meraktan atlamak * ok kayglanmak. * bir eyi renmek isteini arlde duymak. meral * Maral, dii geyik. meram * stek, ama, gaye, maksat. meram anlatmak (veya meramnanlatmak) * isteini, derdini anlatmak. meram etmek * stne dmek, yapmak istemek. merasim * Tren. * (resm iler iin) Yol yntem, yol yordam. merasim salonu * Bkz. tren salonu. merasimli * Kurallara, trelere arbalolan. merasimsiz * Trensiz. * Resm davrantan uzak, yaln, sade. merbut * Bal, balanm. * liik, ilikin. merbut olmak * balbulunmak. merbutiyet * Ballk, ilgi. mercan * Tropik ve lk denizlerde yaayan, geniresifler oluturan, mercanlar snfnn rnei olan, krmzkalker iskeletli hayvan (Corallium rubrum). * Bu hayvann iskeletinden elde edilen, ss eyalaryapmnda kullanlan madde. * Bu maddeden yaplm. * zmaritgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Karadeniz'de bulunan, ak krmzrenkte, eti beenilen bir balk (Pagrus pagrus). mercan adas * Su yzne kadar kan mercan resiflerinden olumuada, atol. mercan aac * Fasulyegillerden, scak lkelerde yetien, iekleri parlak krmz, trmancbir ss bitkisi (Erythrina). mercan bal * \343 mercan. mercan inesi * Soldan saa ve kelerde birer dm oluturarak yaplan zikzak ileme. mercan otu * Karanfilgillerden, nemli yerlerde yetien, yapraklarkarlkl, iekleri beyaz, ok yllk otsu bir bitki (Sagyna procumbens).

mercan resifi * Yllk ortalama deniz suyu scakl200 C nin zerinde bulunan blgelerde ktasal kenardaki adalarn s sahillerinde, kalkerli bitkisel ve hayvansal organizmalarn ylm. mercan teknesi * Mercan avlamak iin yaplan zel bir tr tekne. mercan terlii * Ayak topuunu kavrayan, arka blm olmayan, kesiz, genellikle krmzderiden terlik. mercan tespih * Mercandan yaplan otuz lk veya doksan dokuzluk deerli tespih. mercan yeili * Mercan renginde olan yeil renk. mercan ylan * Krmzolan vcudunda halka biiminde siyah lekeler bulunan bir Amerika ylan(Elaps corallinus). mercanc* Mercan avlayan kimse. * Mercan ileyen kimse. mercankk * Ballbabagillerden, kk yaprakl, gzel kokulu bir saksbitkisi, ile, merzeng(Origanum majorana). mercanlar * rnek hayvanmercan olan, selenterelerden bir snf. mercanl* inde mercan bulunduran. mercek * inden geen paralel nlardzenli bir biimde birbirine yaklatran veya birbirinden uzaklatran, camdan veya k krcherhangi bir maddeden yaplm, genellikle kresel yzeylerle snrlanmsaydam cisim, lens. mercekli * Mercei olan. merci * Bavurulacak yer veya makam. mercimei frna vermek * kadnla erkek gizlice ak ilikisi kurmak. mercimek * Baklagillerden, beyaz iekli bir tarm bitkisi (Lens culinaris). * Bu bitkinin, besin deeri yksek, ufak, yeil veya kahverenkli, yuvarlak ve yassca tohumu, yasmk. mercimek orbas * Krmzveya yeil mercimein ana malzemesini oluturan, soan, un, tereya, et suyu, tuz, krmzveya karabiber ile hazrlanan orba. mercimek kadar * ok kk ve yuvarlak. mercimek kemii * Orta kulakta rs ve zengi kemii arasnda bulunan kk kemik. mercimek kfte * ine nceden hafife pien mercimek, soan, ince bulgur ve baharat katlarak yourulan kfte. mercimek kftesi * Krmzmercimein hafife pimesinden sonra soan, maydanoz, taze nane ve yeil soan karmna katlp iyice yorulmassonunda hazrlanan bir yemek tr. merdane * Erkee yakr biimde, merte, yiite. merdane * Trl ilerde kullanlan, silindir biiminde ara. * Oklava. merdaneleme * Merdanelemek ii. merdanelemek * Bir eyin zerinden merdane (II) geirmek. merdiven * Bir yere kmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi. merdiven alt * Katlar arasndaki merdivenlerin altnda kalan boluk. merdiven boluu * ok katlevlerde bulunan merdivenler evresinde bulunan boluk. merdiven dayamak * (byk bir yaiin) bu yaa basmak veya yaklamak.

merdiven evi * Merdiven yaplan duvarlarla evrili ksm. merdiven korkuluu * Demir veya ahap merdivenlerin boluk kenarndaki kntlarn stndeki blm, trabzan. merdiven kovas * Dnerek klan merdivenlerde yukardan aaya bakldnda ortada grlen boluk. merdiven sahanl * Merdiven boluu veya ba. merdivenci * Yaplardaki beton merdivenleri dken kimse. merdivenli * Merdiveni olan. merdivensi * Merdiveni andran. merdmgiriz * nsanlara karmaktan holanmayan, insanlardan kaan (kimse), mizantrop. merek * Samanlk, odunluk, hayvan yemi deposu veya ahr. meres * (kpek iin) Ya. meret * Skntveren, holanlmayan eyler veya kimseler iin svg sz olarak kullanlr. * Uursuz. mergup * Sevilip aranan, istenilen, beenilen. merhaba * Yayln, rahat oturun!" "Gnaydn" veya "hogeldiniz" anlamnda bir esenleme veya selmlama sz. merhaba etmek * hl hatr sormak, grp konumak. merhabalama * Merhabalamak ii. merhabalamak * Birini merhaba szyle esenlemek. merhabasolmak * esenleecek kadar tankl, yaknlolmak. merhabaykesmek * biriyle ilgisini kesmek. merhale * Derece, basamak, aama, evre. * Varlmasistenen noktaya kadar almasgereken yerlerin her biri, konak, menzil. * Bir yolcunun ortalama bir gnde, sekiz saatte gidebilecei mesafe. merhamet* Bir kimsenin veya bir baka canlnn karlatkt durumdan duyulan znt, acma. merhamet etmek * acmak. merhamete gelmek * acma duygusuna kaplmak. merhameten * Acyarak, merhamet ederek. merhametli * Acmasolan, merhamet eden. merhametsiz * Acmasolmayan, acmasz, katyrekli, kalpsiz. merhametsiz olmak * merhamet etmemek. merhametsizce * Merhamet etmeksizin, merhametsiz bir biimde, acmadan. merhametsizlik * Acmasz olma durumu, acmaszlk, kalpsizlik. merhem * Deriye srlerek kullanlan, iinde birok etkili madde bulunan, yumuak ve koyu kvamda, yalveya yasz il.

* are. merhem olmak * bir derde are olmak. merhemleme * Merhemlemek ii. merhemlemek * Merhem srmek. merhum * lmbir Mslmandan sz edilirken "Tanr'nn rahmetine kavumu" anlamnda kullanlr. * lmMslman erkek. merhum olmak * lmek. merhume * lmMslman kadn. mer'i * Yrrlkte olan, geerli. meridyen * Ekvatoru dik olarak kestii ve iki kutup noktasndan geerek dnyayevreledii varsaylan daire. meridyen dairesi *Meridyen dzleminin gk kresiyle ara kesiti. meridyen dzlemi * ki kutup arasndaki doru ile o yerin ekl dorultusunun belirttii dzlem, len, nsfnnehar. Merih * Gne'e olan uzakl, Yer'in Gne'e olan uzaklndan daha ok olan dgezegenlerin ilki, Sakt, Mars. merinos * Uzun, ok ince, beyaz ve bol tyl yapasndan dokumaclkta yararlanlan bir koyun cinsi (Ovis aries hispanica). * Bu koyundan elde edilen yn. * Bu ynden yaplmolan. merinos koyunu * Bkz. merinos. meristem * Srgen doku. mer'iyet * Yrrlk. merkantilist * Merkantilizm yanlsolan kimse. merkantilizm * lkenin refahnsahip olduu altn ve gmgibi deerli madenlere balayan, lkedeki deerli maden yataklarnn iletilmesine nem veren ve ihracatartrp ithalatazaltmaya alan iktisat retisi. merkat * Mezar, kabir. merkep * Eek. merkepi * Eeki. merkez * Bir dairenin veya bir kre yzeyinin her noktasndan aynuzaklkta bulunan i nokta, zek. * Bir kapalerinin veya bazokgenlerde kegenlerin kesime noktas. * Bir lkenin, blgenin veya kuruluun ynetim yeri. * Bir iin retildii yer. * Bir iin youn olarak yapldyer. * Belirli bir yerin ortas. * Polis karakolu. * Biim, durum, yol. merkez a * Kesi emberin merkezinde bulunan a. merkezce * Merkeze gre, merkez bakmndan. merkezci * Merkeziyeti. merkezcil

* Merkeze doru yaklaan. merkezcilik * Merkeziyetilik. merkezde * yolda, durumda. merkez * Merkezde olan, merkezi oluturan. merkez stma * Merkeze balortak stma sistemi. merkez idare * Merkez ynetim. merkez lke * Ynetme, denetleme ve konumu bakmndan merkezde bulunan lke. merkez ykama * Merkeze balveya bir merkezden ynetilen temizlik sistemi. merkez ynetim * Ynetme, denetleme ve iletme bakmndan yetkinin bir yerde toplandynetim tarz. merkezleme * Merkezlemek ii. merkezlemek * Merkez durumuna gelmek. merkezletirme * Merkezletirmek ii. merkezletirmek * Otoriteyi ve ii bir merkezde toplamak. merkeziyet * Merkeziyetilik. merkeziyeti * Merkeziyetilik yanlsolan (kimse) veya merkeziyetilie uygun (i, ynetim), merkezci. merkeziyetilik * Otoritenin ve iin tek bir merkezde toplanmasnamalayan gr, merkezcilik. * Bu gre dayanan ynetim biimi. merkezka * Merkezden uzaklaan, santrifj. merkezka kuvvet * Bir merkez evresinde dnen bir cismi merkezden uzaklatran kuvvet. merkezkalama * Bir karmn bileenlerini merkezka kuvvetiyle ayrma ilemi. merkezleme * Merkezlemek ii veya durumu. merkezlemek * Merkez durumuna getirmek. merkezlenme * Merkezlenmek ii. merkezlenmek * Aynmerkezde toplanmak, temerkz etmek. * Merkez bir ynetime balanmak. merkezleme * Merkezlemek ii veya durumu. merkezlemek * Merkez durumuna gelmek. merkezletirme * Merkezletirmek ii. merkezletirmek * Merkez durumuna getirmek. merkum * Yazlm. * Adgeen, az nce anlan (kimse). merkp * zerine binilmiolan. Merkr * Gnesisteminin Gne'e en yakn olan gezegeni, Utarit.

merlanos * Bir tr mezgit bal(Merlangus communis). mermer * Birleiminde %75 'ten ok kalsiyum karbonat bulunan, genellikle beyaz, renkli ve damarlsda olan, cillanabilen billrlamkire ta. * Bu tatan yaplm. mermer gibi * beyaz, parlak, sert ve przsz. mermer kireci * Mermerden yaplmkire. mermerci * Mermer karan, ileyen, satan, mermer ve benzeri talardan yaplarda slak zemin ileri, mutfak demesi, eviye veya mezar talaryapan kimse. mermercilik * Cillyzeyler elde etmek iin sert talarileme sanayii. * Mermer ileme sanat. mermerleme * Genellikle bakalama etkisiyle, kire talarnn yeniden billrlama sonucu mermere dnmesi. mermerlemek * Mermer durumuna dnmek. mermerli * Mermeri olan. mermerlik * Mermerle deli yer. mermerahi * Tlbent ile patiska arasnda ince bir tr pamuklu kuma. mermi * Ateli silhlar tarafndan atlan delici, patlaycmadde, kurun. merserize * Kimyasal bir yntemle parlaklk verilmipamuk iplii. * Bu iplikle yaplmolan. mersi * "Teekkr ederim!"anlamnda kullanlr. mersin * Mersingillerden, Gney ve BatAnadolu dalarnda yetien, yapraklaryaz kyeil kalan, beyaz iekli bir aa (Myrtus communis). mersin bal * Mersin balgillerden, lk denizlerde, gllerde yaayan, tatlsularda yumurtlayan, yumurtalarndan havyar yaplan bir balk (Acipenser sturio). mersin balgiller * rnei mersin balolan, vcutlarparlak pullarla veya kemik dmeciklerle rtl, ou yumurtlama zamannda rmak azlarna gelen ibiiminde uzun balklar familyas. mersin balklar * Mersin balgiller familyasniine alan balklar takm. mersin morinas * Mersin balgillerden, Karadeniz, Hazar Denizi ve bu denizlere dklen rmaklarda yaayan, yumurtasndan havyar yaplan bir balk (Huso huso). mersingiller * ki eneklilerden, mersin, karanfil, okaliptus gibi yapraklaralmak, iekleri genel olarak talkm durumunda bulunan trlbitkileri iine alan bir familya. mersiye * At. mersiyehan * At okuyan, at. mert * Yiit. * Sznn eri, gvenilir (kimse). merte * Erkeke, yiite, merdane (I). mertebe * Aama, derece, rtbe. * Evre, safha.

mertek * Yapda kullanlan drt ke veya yuvarlak, kalnca srk. mertlik * Yiitlik, erkeklik. meryem ana kandili gibi * zayf, yanan (k). meryem pelesengi * Kabuklarndan aynadla anlan bir reine karlan ve Antil adalarnda yetien bir aa (Calophyilum calaba). meryemana asmas * Bkz. ak asma. meryemana dikeni * \343 deve dikeni. meryemana kua * Gk kua, yamur kua. meryemanaeldiveni * an ieinin bir tr (Campanula medium). merzeng * Mercankk. mesabe * Derece, deer, rtbe. mesabesinde * yerinde, deerinde, hkmnde. mesafe * Ara, uzaklk. * likilerde ok iten olmama durumu, resmiyet. mesafe brakmak (veya koymak) * ilikilerde samim olmamak. mesafeli * Arasolan, uzaklbulunan. * likilerde itenlie yer vermeyen. mesafelik * Aralk. mesaha * Yeri lme. * Yz lm. mesai * alma, emek. mesai saati * alma saatleri, izaman. mesai yapmak (veya mesaiye kalmak) * bir iyerinde, yasal gnlk isresi dnda ek bir cretle fazla almak. mesaj * Bir devlet bynn, bir sorumlunun belirli bir olay veya durum dolaysyla ilgililere gnderdii bildiri. * Yazveya szle verilen, gnderilen bilgi; bildirme yazs, ileti. * Yazveya szle anlatlmasamalanan duygu veya dnce. mesaj brakmak * (yazveya szle) bilgi vermek. mesamat * Cilt zerindeki kk delikler, gzenekler. mesame * Gzenek. mesane * drar torbas, kavuk. mescit * Cami. * inde cuma ve bayram namazklnmayan, minaresiz, kk cami. mesel * rnek alnacak sz. * Atasz. * Eitici hikye veya masal. mesel olmak

* (sz, cmle, dize vb.) atasz durumuna gelmek. mesel * Sz gelii, sz gelimi, rnein. mesele * Sorun. * Problem. * G i. mesele karmak * znt verecek veya iinden g klr bir durum yaratmak. mesele yapmak * nemsiz bir eyi nemli bir sorun durumuna getirmek. mesele yok! * herhangi bir glk yok!. mesen * Sanat ve bilim adamlarnkoruyan kimse. meserret * Sevin. meserretle * Sevinle. meses * Hayvanlardrtmekte kullanlan, ucu demirli denek, vendire. mesh * Bir eyi elle svazlama. * Abdest alrken slak eli baa ve meste srme. meshetme * Meshetmek ii. meshetmek * Abdest alrken slak eli baa ve meste srmek. Mesih * sa Peygamber'e verilen adlardan biri. mesire * Gezinti yeri, gezilecek yer. mesirelik * Gezmeye elverili yer, mesire yeri. mesken * Konut, ikametgh. mesken tutmak * yerlemek. meskenet * Miskinlik, beceriksizlik. * Yoksulluk, fakirlik. Mesket Trkleri * \343 Ahska Trkleri. meskkt * Sikkeler, metal paralar. meskn * nsan oturan, eneltilmi(yer). * Yurt edinilmi(yer). meskn klmak * bir yeri eneltmek. meskn mahal * Yerleim merkezi. meskt * Sylenmemi. meskt gemek * sylemeden gemek. meskt kalmak * konuulmamak. mesleinin eri olmak * iinin uzmanveya ustasolmak. meslek * Bir kimsenin geimini salamak iin yaptsrekli i.

* Ura. * r, okul, ekol. * Birbirine balbilimsel veya felsef dnceler birlii; bir fikir evresinde toplanmeitli bilgiler, dizge, sistem. meslek icab * mesleinin gerei olarak. meslek ii eitim * Meslekteyken grevlinin kendini gelitirmesi iin arldkurs. meslek semek * geimini salamak iin yeteneklerine ve isteine gre bir ii srekli yapmak. meslek * Meslee ilikin, meslekle ilgili olan. mesleksel * Meslek, meslekle ilgili. mesleksiz * Meslei olmayan, isiz gsz (kimse). mesleksizlik * Mesleksiz olma durumu. meslekta* Aynmeslekten olan. meslektalk * Meslektaolma durumu. mesmu * itilmi, duyulmuolan. mesnet * Dayanak. * Mevki, makam. mesnetli * Dayanaolan. mesnetsiz * Dayanaolmayan. mesnev * Her beyti ayruyaklbir divan edebiyatnazm biimi. * Bu trdeki eserlerin genel ad. mesrur * Sevinmi, sevinli. mest * Sarho, kendinden gemi, esrik. mest * zerine ayakkabgiyilen ksa konlu, hafif ve yumuak bir tr ayakkab. mest etmek * kendinden geirmek. mest olmak * kendinden gemek, sarhoolmak. mestane * Sarhogibi, kendinden gemiesine. mesti * Mest yapan veya satan kimse. mestilik * Mest yapma veya satma ii. mestur * rtl, kapal, gizli. mesture * rtl. * Bkz. Tahsisatmesture. mes'udane * Mes'ut bir biimde, mes'ut olarak. mes'ul * Sorumlu. mes'ul olmak * sorumlu olmak. mes'ul tutmak

* sorumlu grmek. mes'uliyet * Sorum, sorumluluk. mes'uliyet almak * sorumluluk yklenmek. mes'uliyetli * Sorumlu. * Sorumluluk gerektiren. mes'uliyetsiz * Sorumsuz. * Sorumluluk gerektirmeyen. mes'uliyetsizlik * Sorumsuzluk. mes'ut * Mutlu, sevinli, ongun. mes'ut etmek * mutlu klmak. mes'ut olmak * mutlu olmak, onmak. meakkat * Glk, sknt, zorluk. meakkat ekmek * skntiinde olmak. meakkate katlanmak * gle, skntya gs germek. meakkatli * G, skntl. meakkatsiz * G olmayan, skntsz. me'ale * Ucunda, alev kararak yancbir madde bulunan, aydnlatmaya yarayan denek. meale ekmek * nderlik etmek, nayak olmak. mealeci * Ortalaydnlatmak iin ra vb. yakmakla grevli kimse. meatlk * Musevlere zg mezarlk, maatlk. mebu * Dolmu, dolu. * Doymu. mee * Kayngillerden, yz kadar tr arasnda, kyaz yapraklarndkmeyenleri de bulunan, kerestesi dayanklbir orman aac(Quercus). * Bu aatan yaplmolan. mee kmr * Meenin yaklmasile elde edilen dayanklkmr. mee odunu * Mee aacndan elde edilen dayanklodun. * Anlaysz, grgsz ve kaba saba kimse. mee palamudu * Mee tr bir cins palamut. meecik * Bkz. Kurtluca. meelik * Mee korusu veya mee orman. megale * Uralan ey, ig, ura. megul * Bir ile uraan, igrmekte olan. * alr, kullanlr durumda olan, dolu. megul etmek * vaktini almak.

* uratrmak. * oyalamak. megul olmak * vaktini vermek, uramak, oyalanmak. meguliyet * Megul olma, urama durumu. * Ura. meher * Sergi. mehet * ehit dlen yer veya ehidin gmld yer. mehur * nl, tannm, herkese bilinen, angn. * nl, tannmkimse. mehur olmak * n kazanmak, tannmak, n almak, nlenmek. mehurluk * Mehur olma durumu, nllk, tannmlk. mehut * "tank olunan" Grlen, gzle grlm, tank olunmu. mehut crmler mahkemesi * Bkz. sust mahkemesi. mehut su * Bkz. sust, crmmehut. meihat * eyhlik. * eyhlislmn makam, eyhlislmlk. meime * Dl yata. * Etene, son, dl ei. mein * Sepilenmikoyun derisi. * Bu deriden yaplmolan. mein gibi* kararmve sertlemi(insan derisi). * iyi piirilmeyip ikalmet. mein suratl * Utanmaz, erefsiz (kimse). mein yuvarlak * (futbolda) Top. mek * Bir retmenin, aynnyazmalariin rencilerine verdii yazrnei. * (yazve mzikte) Almak ve renmek iin yaplan alma, el altrmas. * Yazveya mzik dersi. mek almak * ders almak. mek etmek * almak veya renmek iin almak. mek vermek * ders vermek. mekk * phe uyandran, pheli. mekr * Beenilmi, vlm. merep * Yaradl, huy, karakter, miza. * Davranbiimi. meru * Yasann, dinin ve kamu vicdannn doru bulduu. meru mdafaa * Uranlan bir saldrkarsnda kiinin kendisini korumak iin bavurduu yol. meru saymak

* geerli bulmak. merubat * ilecek eyler, iecekler. merubat * Merubat hazrlayan, reten veya satan kimse. meruhat * Bir maddenin aklanmasiin yazlanlar, aklamalar. meruiyet * Meru, geerli olma durumu. merulama * Merulamak ii. merulamak * Meru duruma gelmek. merulatrma * Merulatrmak ii. merulatrmak * Meru duruma getirmek. merut * arta bal, artl. meruta * Satlmamak artile bir kimseye, miraslara veya bir kurulua verilmimlk. meruten * arta balolarak. meruten tahliye * zgrl balayccezann bir blmn iyi hl ile geiren hkmlnn, artlara uymamasdurumunda yeniden hapsedilmesi artyla salverilmesi. merut * Merutiyetle ilgili olan. merutiyet * Hkmdarla ynetilen bir lkede hkmdarn bakanlaltnda parlamento ynetimine dayanan hkmet biimi. * Osmanlmparatorluunda 1876 Anayasasyla balayan ve 1918 Mondros Mtarekesine kadar sren ve I. ve II. Merutiyet dnemi adlaryla anlan sre. merutiyeti * Merutiyet yanlsolan kimse. me'um * Uursuz, kt. meveret * Bir konu hakknda birinin dncesini sorma, danma. meveret etmek * danmak. met * Gelgit olaynda denizin kabarmas. met * elik omak oyunu. * Bu oyunda kullanlan, 10-15 cm uzunluundaki denek. meta * Mal, ticaret mal. * Elde bulunan varlk, sermaye. metabolizma * Canlorganizmada veya canlhcrelerde hareketi, enerjiyi salamak iin oluan, biyolojik ve kimyasal deiimlerin btn. metafizik * Doa tesi, fizik tesi. metafiziki * Metafizik ile uraan kimse. metafizikilik * Metafizikinin ii veya meslei. metafor * stiare, dnleme. metal * ok yksek elektrik ve siletkenlii, kendine zg parlaklolan, oksijenli birleimiyle ounlukla bazik

oksitler veren madde, maden. * Dizgi makinelerinde satrlaroluturmak iin eritilen antimon ve kurun alamna verilen ad. metal bilimi * Genellikle elementleri, zellikle metalleri saf olarak elde eden ve bunlarn ileme tekniini belirleyen kimya endstrisi kolu, metalrji. metal yatak * z, temeli metalden oluan yatak. metalik * Madensel, madenle ilgili. * Madenden yaplm, maden. metalografi * Maden, alam ve maden filizlerinin yzeylerini, kesitlerini ve billrlama zelliklerini mikroskopla inceleyerek zmn yapan bilim kolu. metaloit * Metalsi. metalsi * Metallerin fiziksel zelliklerini, metal olmayan gelerin ise kimyasal zelliklerini tayan element, madensi, metaloit. metalrji * Metal bilimi. metalrjik * Metal bilimi ile ilgili. metamorfik * Bakalama uramolan. metamorfizm * Bakalam. metamorfoz * Bakalama. metan * rmekte olan karbonlu maddelerden kan, havada sarbir alevle yanan, renksiz bir gaz, bataklk gaz (CH4). metanet * Metin olma, dayanma, dayankllk, salamlk. metanet gstermek * kt bir duruma katlanmak, dayanmak. metanetli * Dayankl, metin. metanetsiz * Dayanksz. metanetsizlik * Dayankszlk. metapsiik * Ruh tesi. metastaz * Organizmann herhangi bir noktasnda bulunan bir hastalk olaynn organizmann baka bir yerine sramas, gm. metatez * Gme, yer deitirme. metazori * Zorla. metbu * Kendisine uyruk olunan. metelie kurun atmak * hi paraskalmamak. metelik * On para deerinde olan sikke. * ok az para. metelik etmez * ok deersiz grlen nesne veya kimseler iin kullanlr. metelik vermemek * deer ve nem vermemek, umursamamak, aldretmemek. meteliksiz

* Parasolmayan, zrt. meteliksizlik * Paraszlk, zrtlk. meteor * Atmosfer iinde oluan scaklk deimeleri, rzgr, yldrm, yamur, dolu gibi olaylara verilen genel ad. * Akan yldz. meteor ta * Gk ta. meteorit * Gk ta, meteor ta. meteorolog * Meteoroloji uzman. meteoroloji * Atmosfer iinde oluan scaklk deimelerini, rzgr, yldrm, yamur, dolu gibi olaylarinceleyen fizik dal, hava bilgisi. meteoroloji istasyonu * Hava krede sk sk grlen deiiklikleri inceleyen ve len gzlem evi. meteorolojik * Meteoroloji ile ilgili olan. metfen * Mezar, kabir, sin, makber. metfun * Gmlmolan, gml. meth * vme, vg. methal * Bir yapnn giriyeri, giriantre. * Bir kitabn giriblm. * Giri. methaldar * Bir ie karmolan, bir ite parmaolan. methali olmak * bir ie karmbulunmak, bir ite parmaolmak. methetme * Methetmek ii. methetmek * vmek. methini iitmek (veya duymak) * nnden haberdar olmak. methiye * vg. * Bir kimseyi veya bir eyi vmek iin yazlmiir. methiye dzmek * vmek, vg iiri yazmak. methsena * vme, ululama. metil * Yapsnda metil kk bulunan birleikleri adlandrmakta kullanlan n ek. metilen * Metann iki hidrojen atomunu yitirmesiyle treyen bir kk (CH2). metilik * Metan birleimlerinin sfat. metin * (eser, yasa, belge iin) Bir yazybiim, anlatm ve noktalama zellikleriyle oluturan kelimelerin btn, tekst. * Baslveya el yazmaspara, tekst. metin * Aclar karsnda dayanma gcn yitirmeyen, salam, dayankl, metanetli. metin olmak * dayanklve salam olmak, metanetini yitirmemek. metis * Krma, azma, melez.

metodik * Yntemli. * Dzenli, derli toplu. metodoloji * Yntem bilimi. metodolojik * Yntem bilimi ile ilgili, yntem bilimsel. metot * Yntem. metotlu * Yntemli. metotsuz * Yntemsiz. metotsuzluk * Yntemsizlik. metraj * Metre olarak uzunluk. * Metre ile lme. metrajl * Herhangi bir metre uzunluunda olan. metrdotel * Bagarson. metrdotellik * Bagarsonluk. metre * Yer meridyen dairesinin krk milyonda biri olarak kabul edilen, temel uzunluk ls birimi (ksaltmas m2). * Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere blnm, bir metre uzunluundaki l arac. * Herhangi bir metre uzunluunda olan. metre kare * Kenarbir metre olan bir karenin alanna eit yzey ls birimi (ksaltmasm3). metre kp * Kenarbir metre olan bir kpn oylumuna eit, oylum ls birimi (ksaltmasm). metre sistemi * Metre, metre kare, metre kp, kilogram, litre gibi kk metreye dayanan l sistemi, metrik sistem. metrelik * Uzunluu herhangi bir metre olan. metres * Bir erkekle nikhsz yaayan kadn, kapatma. metres tutmak * metresle yaamak. metreslik * Metres olma durumu. metreslik etmek * metres olarak yaamak. metrik * Metre veya metreyi temel olarak alan llerle ilgili. metrik sistem * Bkz. metre sistemi. metris * Askerin arpma srasnda korunmasiin yaplan toprak siper. metro * Byk ehirlerde semtler arasnda ileyen yer altdemir yolu hatt. * Bu hatta alan tat. metroloji * lme ile ilgili bir bilim dal. * Arlklar ve ller stne inceleme kitab. metronom* Bir mzik parasnn hangi hzla alnmasgerektiini gsteren alet. metropol * Bir blgenin veya lkenin en nemli ehri, ana ehir, ana kent. metropolit

* Ortodokslarda patrikten sonra gelen ve bir blgenin din ilerine bakanlk eden din adam. metropoliten * Bir devletin veya bir lkenin ana ehrine ilikin. * Metro. metrk * Braklm, terk edilmi. * Kullanlmayan. metrkt * len birinin brakteyler. metruke * Braklm, geriye kalm. metrukiyet * Braklma, terk edilme. * Ayrlma, boanma. mevali * OsmanlDevletinde grev yapan yksek dereceli ilmiye mensuplarna verilen ad. mevcudat * Var olan eyler, varlklar. * Yaratklar. mevcudiyet * Var olma, varlk, var olu. mevcut * Var olan, bulunan. * Bir topluluu oluturan bireylerin tm. mevcut olmak * var olmak, bulunmak. mevdu * Emanet edilmi, verilmi, braklm. mevduat * Belli bir sre sonunda veya istenildiinde ekilmek zere bankalara faizle yatrlan para, tevdiat. * Yatrm. mevduat defteri * Bkz. banka czdan. mevhibe * Ba, vergi, ihsan. mevhibeiilhiye * Tanrvergisi. mevhum * Gerekte olmayp var sanlan, var diye dnlen, kuruntuya dayanan, vehmolunmu. mevize * t. mevki * Yer, mahal. * Makam. * Bazulam aralarnda yolculara veya tiyatro, sinema gibi yerlerde seyircilere salanan konfora ve bilet cretlerine gre dzenlenmiyer. * Durum. mevkii olmak * bir ite nemli bir makamda bulunmak. mevkuf * Vakfedilmi. mevkufen * Tutuklu olarak. mevkufiyet * Tutukluluk durumu. mevkut * Sreli, periyodik, vakfedilmi. mevkute * Belli zaman aralklarile kan yayn, sreli yayn, periyodik. Mevl * Tanr. mevl

* Efendi, sahip, malik. * (byk M ile) Tanr. mevlsnbulmak * istediine erimek. Mevlev * Mevlevlik tarikatna balkimse. mevlev pilv * Kemiksiz koyun etinin hafife piirilmesinden sonra nohut, kestane, havu, soan, ya, fstk ve pirinle kartrlp, ksk atete hazrlanan bir pilv tr. Mevlevhane * Mevlev tekkesi. Mevlevlik * Mevlna Cellettin Rum'nin grlerine dayanan ve olu tarafndan kurulan tarikat. mevlit * Doma, doum. * Doum yeri, insann doduu yer. * Hz. Muhammed'in doumunu, hayatnanlatan mesnev. * Sleyman elebi'nin 15. yzyln banda yazd"Vesiletnnecat" adlmesnev. * Bu mesnevnin okunduu din tren. mevlit alay * Hz. Muhammed'in doum gn olarak benimsenen Rebilevvel'in 12. gn dzenlenen tren. Mevlit Kandili * Hz. Muhammed'in doum yldnm. mevlit ekeri * Mevlit okunurken datlan zel olarak yaplmeker. mevlithan * Mevlit okuyan kimse. mevlt * Doum. * Yeni domuocuk. mevrut * Gelen, gelmi. mevsim * Yln, gneten s, k alma sresi ve dolaysyla iklim artlarbakmndan farkllk gsteren drt blmnden her biri, sezon. * Bazatmosfer olaylarnn en ok belirdikleri zaman. * Herhangi bir ekimin yapldveya bir rnn yetitii dnem. * Herhangi bir eyin etkinlik dnemi, sezon. * Yaam blm. mevsimli * "Yersiz, gereksiz, zamansz konumak" anlamndaki mevsimli mevsimsiz konumak deyiminde geer. mevsimli mevsimsiz * Bkz. mevsimli. mevsimlik * lkbahar ve sonbaharda giyilen. * Bir mevsim iin, bir mevsim sresince. mevsimsiz * Zamaniyi seilmemi. * Uygun zamangelmeden olan veya yaplan. mevsuf * Nitelenmi, nitelikleriyle belirlenmi. * (sfat tamlamalarnda) Tamlanan. mevsuk * Belgeye dayanan, doru, doruluuna gvenilen, salam. mevt * lm. mevta * ller, lmler, l, lm. mevut * Vaat olunmu, sz verilmi. mevzi * Yer, mahal.

* Bir asker birliin yeri veya bu birlik tarafndan ele geirilen blge. mevzi * Genel olmayan, bir yere zg olan, yaylmam, dar, snrl, mahall, yerel. * Yerel, lokal. mevzilenme * Mevzilenmek ii. mevzilenmek * Mevzide yerini almak, mevziye girmek. mevzu * Konu. mevzua girmek * asl konuyu ele almak. mevzuat * Bir lkede yrrlkte olan yasa, tzk, ynetmelik vb. nin btn. * Sandk, uval, teneke gibi iine ticaret malkonulan koyacaklar. mevzulu * Konulu. mevzun * Biimli, dzgn, oranl, uyumlu. * ll, vezinli. mevzusuz * Konusuz. mevzuubahis * Konu olan, sz konusu; adgeen, sz geen. mevzuubahis etmek * sz konusu etmek, hakknda konumak. mevzuubahsetme * Mevzubahsetmek durumu. mevzuubahsetmek * Sz etmek. mey * arap. mey * Dou Anadolu'da kullanlan bir tr kk zurna. meyal * Bkz. hayal meyal. meyan * Bkz. meyan kk. meyan * Ara, orta. meyan bal * Meyan kknden elde edilen urup. meyan kk * Fasulyegillerden, 30-60 cm ykseklikte, tys yaprakl, mavimsi, mor iekli, tatlolan toprak altblmleri hekimlikte ve serinletici ikilerin yapmnda kullanlan, ok yllk otsu bir bitki (Glycyrrhiza glabra). meyanc * Arac, araclk eden kimse. meyanclk * Araclk eden kimsenin durumu. meyane * orba gibi yiyeceklere lezzet kazandrmak iin un ve yala yaplan sos. meyanesi gelmek * (helva vb. iin) kvamna gelmek. meydan * Alan, saha. * Yarma, elence veya karlama yeri. * Bulunulan yer ve evresi, ortalk. * Frsat, imkn veya vakit. * (Mevlev tekkelerinde) Ayin yaplan yer. meydan (bir eye veya kimseye) kalmamak * frsat bulamamak. meydan amak

* sebep olmak. meydan almak * gelimek, yaylmak, genilde olmak. meydan brakmamak * frsat vermemek. meydan bulamamak * frsat bulamamak. meydan daya * Ceza olarak akta ve kalabalk iinde sululara atlan dayak. meydan dayana ekmek * herkesin iinde veya ok dvmek. meydan korkusu * Bkz. alan korkusu. meydan muharebesi * Meydan sava. meydan okumak * korkmadn, ekinmediini aka bildirmek; kavga veya yarmaya armak. meydan saati * Halkn yararlanabilmesi iin alanlara konulan byk saat. meydan sava * Bir savata, kesin sonu almak iin dmana karbtn glerle yklenilen lm kalm sava. meydan saz * On iki teli olan, sesinin ykseklii sebebiyle ak yerlerde alnmaya uygun, halk ozanlarnn kullanden byk saz, divan saz. meydan vermemek * kt bir durumun gereklemesi iin imkn veya zaman brakmamak. meydana atlmak * ortaya kmak. meydana atmak * ortaya karmak. meydana karmak * akla kavuturmak, ortaya karmak, belli etmek. * bularak ortaya karmak. meydana kmak * ortaya kmak, grnmek. * belli olmak. * yetimek, bymek. meydana dkmek * hepsini sergilemek, ortaya dkmek. meydana dmek * bir iyapmak iin kendini ortaya atmak. meydana gelmek * olmak, olumak. * ortaya kmak. meydana getirmek * olmasnsalamak, oluturmak. meydana koymak * yapp ortaya karmak, gstermek. meydana vurmak * belli etmek, ortaya karmak. meydanc*Avlu, bahe gibi yerleri sprp temizleyen hizmetli. * Hapishane koularnda ayak ilerini gren kimse. * Mevlev tekkelerinde konuklar, Mevlevleri karlayan, meydanaan, Mevlev raksndzenleyen tarikat adam. meydanck * Kk meydan. meydanclk * Meydancolma durumu. meydanda * Ortada, belli, ak, aikr. * Ortada bulunan, gzle grlen ey. meydanda brakmak

* akta, evsiz barksz brakmak. * ortada, herkesin gz nnde brakmak. meydan(birine veya bir eye) brakmak * savunduu eyden vazgemek veya yarmadan ekilmek. meydanbobulmak * kendisini engelleyecek kimse grmeyerek ardavranlarda bulunmak. meydan * Bir tr iek. meydanlk * Geni, meydana benzeyen yer, aklk. meyhane * ki satlan ve iilen yer, iki yeri. * Kabare. meyhane pilv * Kyma, soan, biber ve domates kullanlarak bulgurdan yaplan bir pilv tr. * Meyhane havasna zg ve mezelik niteliinde olan pilv. meyhaneci * Meyhane ileten kimse. meyhaneci otu * obandd. meyhanecilik * Meyhane iletme ii. meyil * Eiklik, eim, aknt. * Sevme, gnl verme. meyil vermek * eiklik salamak. * sevmek, gnl vermek. meyilli * Bir yana eimi olan, eik. * Sevmi, gnl vermi, k. meyilsiz * Meyli olmayan. meyletme * Meyletmek ii. meyletmek * Eilmek. * Einmek. meyli olmak * beenmek, sevmek, houna gitmek. meymenet* yi nitelik, uur, hayr, bereket. meymenetli * Uurlu. meymenetsiz * Uursuz. * Suratsz, klksz, huysuz, ters (kimse). meymenetsizlik * Uursuzluk, kademsizlik, eamet, nuhuset. meyus * zgn. *Umutsuz, karamsar. meyus etmek * zmek. meyus olmak * zgn ve umutsuz bir duruma dmek. meyusiyet * Umutsuzluk, karamsarlk. meyve * Bitkilerde iein dllenmesinden sonra yumurtaln gelimesiyle oluan tohumlartayan organ, yemi. * rn, sonu, kr. meyve aac

* Meyve veren aa. meyve bahesi * inde meyve aalarolan bahe. meyve d * Meyvelerin derisi. meyve ezmesi * Meyvelerin ezilmesi sonucu elde edilen yiyecek. meyve ii * Meyvelerde, tohumlarn bulunduu i blm. meyve kabuu * Meyvenin dyzeyini kaplayan kaln tabaka. meyve ortas * Yemilerin meyve dve meyve ii arasnda bulunan sulu ve etli blm. meyve reeli * Meyveden yaplan ekerli tatl. meyve sinei * Meyvelere musallat olan sinek tr. meyve sineigiller * Kanatlarnda koyu renkli lekeler bulunan bir tr sinek familyas(Trypetidae). meyve suyu * Meyveden elde edilen su. meyve ekeri * Bkz. levloz. meyve yaprak * iein, dllenmeden sonra yemii oluturan yapra. meyveci * Meyve yetitiren veya satan kimse, yemii. meyvecilik * Meyve yetitirme ii. * Meyve alp satma ii. meyvedar * Meyveli, meyvesi olan, meyve veren. meyveho* Kuru yemi. * Yemiars. meyvelenme * Meyvelenmek ii. meyvelenmek * Meyveli duruma gelmek, meyve vermek. meyveli * Meyvesi olan, meyve veren yemili. * Meyve ile yaplm, iinde meyve bulunan. * Yaratcolan, olumlu birey ortaya koyabilen. meyveli aactalarlar * ou kez bilgili, hnerli kimselere satarlar. meyvelik * Meyve aacdikili, belirli byklkte yer, yemilik. * Meyve konulan kap, yemilik. meyvesiz * Meyvesi olmayan, meyve vermeyen. meyvesizlik * Meyvesiz olma durumu. meyyal * Eilimli, eimli. meyyit * l. -mez * Bkz. -maz / -mez. mezalim * Zulmler, hakszlklar, kymlar. mezamir * Ddkler.

* Makamla okunan Zebur sureleri. mezar * "ziyaret yeri, ziyaret edilen yer" lnn gml olduu yer, kabir, sin, makber, gmt. mezar kakn * ok zayflamkimse. mezar ta * Gmlen kiiye ait kimlik bilgileri, dua vb. yazlarkaznmolarak zerinde bulunduran ve mezarn ba ucuna dikilen ta. mezarc * Mezar kazan ve mezarla bakan kimse. mezarclk * Mezar kazma ve mezar bakma ii. mezardan karmak * bir kimseyi lmden kurtarmak. mezarnkazmak * ktln istemek, kt duruma drmek iin uramak. mezarlk * Mezarlarn bulunduu yer, kabristan, gmtlk, sinlik. mezat * Artrma ile sat. mezat mal * Bayave ucuz mal. mezata karmak (veya koymak) * ak artrma yoluyla bir malsata karmak. mezat * Arttrma ile satynlendiren kimse. * Srekli olarak mezadtakip eden kimse. mezbaha * Hayvan kesilen yer, kesim evi, kanara,salhane. mezbele * plk, sprntlk, p ve sprnt dklen yer, kllk. * Aalk ve kt durum. mezbelelik * plk, mezbele. mezcetme * Mezcetmek ii. mezcetmek * Birbirine katmak, kattrmak. meze * ki iilirken yenilen yiyecek. * Elence, alay. mezeci * Meze satan kimse. mezecilik * Meze yapp satma ii. mezelik * Meze yaplmaya elverili, meze olarak kullanlan. * Meze olarak yenilen ey. mezellet * Alalma, bayalama. mezesiz * Meze yemeden iilen (iki). * Meze yemeyerek. mezgit * Mezgitgillerden, Avrupa ve Trkiye denizlerinde yaayan, uzun vcutlu, byk azl, eti lezzetli bir balk, tavuk bal(Gadus merlangus). mezgitgiller * Balklar snfnn, kemikli balklar takmna giren, genellikle tatlsularda yaayan bir familya. mezhebi geni * Namus konusunda arhogrl davranan (kimse). mezhep * Bir dinin gr, yorum ve anlayayrlklarsebebiyle ortaya kan kollarndan her biri.

* reti. * Anlay, gr. mezhepi * Mezhep yanlsolan kimse. mezhepilik * Mezhepi olma durumu. meziyet * Bir kiiyi veya nesneyi benzerinden stn gsteren nitelik. meziyetli * Beenilen, stn nitelikleri bulunan. mezkr * Adgeen, az nce anlan, sz geen, zikredilen, zikrolunan. mezoderm* Orta deri. mezon * Eloktrondan ar, protondan hafif bir atom cisimcii. mezosfer * Orta yuvar. mezozoik * kinci a. mezozom * Bakterinin remesi srasnda bakteri zarndan kvrmlar yaparak meydana gelen mitokondri benzeri yap. mezra * Ekime elverili, ekilecek tarla veya yer. * En kk yerleim birimi. mezraa * Bkz. mezra. mezru * Ekilmi, ekili. mezun * zin alm, izinli. * Bir okulu bitirerek diploma alm(kimse). * Bir iiin yetki verilmi, yetkili. mezun olmak * (okulu) bitirmek. mezuniyet* zinli olma durumu. * (okulu) Bitirme. * Yetki. mezura * Terzilikte l almak iin kullanlan, genellikle 1,5 m uzunluunda erit metre. mezr * Bkz. mezura. * l. mezzosoprano * Soprano ile kontralto arasnda kadn sesi. * Sesi byle olan sanat. Mg * Magnezyum'un ksaltmas. m/ mi, mu / m * Sonuna getirildii cmleye veya kelimeye, syleyibiimine ve tonlamaya gre soru, ama veya inkr anlamverir. * Soru anlamyla rica ve emir cmleleri yapar. * Tekrarlanan kelime arasnda kullanlarak kelimenin anlamnpekitirir. * Belirli gemizamanlbir cmle ile baka bir cmleyi zaman, art veya sebep ilikisi ile birbirine balar. mcr * Bkz. mucur. mgrlk * Mgr olma durumu. mgri * Sularmzda yaayan bir ylan baltr (Conger conger). mh

* Byk ivi. mhlama * Mhlamak ii. mhlamak * Mhla tutturmak, akmak, ivilemek. * Birini veya bir eyi bir yerden ayrlmaz, kprdayamaz duruma getirmek. mhlanma * Mhlanmak ii. mhlanmak * Mhlamak iine konu olmak veya mhlamak ii yaplmak, ivilenmek. * Olduu yerde kalp bir yere kprdayamaz olmak. mhlayc* Altn, gmvb. talarmetal yuvalara ileyen ve sktran usta. mhl * Mholan. * Mhlanm, mhla tutturulmu. * Dimdik, sabit, kmldamakszn. mhst * Eli sk, cimri. mhstlk * Cimrilik. -mk / -mik, -muk / -mk * Fiilden isim treten ek: ky-mk , il-mik , kus-muk ,soy-muk, kes-mik, yala-muk vb. mklep * Eski Trk ve slm aletlerinde alt kapaa sertap ile balanm, ucu genimsi, katlanabilir para. mknats * Demiri ve daha baka bazmetalleri eken demir oksit. * Demiri ekme zellii tayan veya sonradan bu zellii kazanan her trl madde. * ekicilii, albenisi olan kimse. mknats * Mknatsla ilgili,manyetik. mknatsiyet * Mknatslk. mknatslama * Mknatslamak ii. mknatslamak * (bir demir ubuuna) Mknats zellii vermek. mknatslanma * Mknatslanmak ii. mknatslanmak * Mknats zellii kazanmak; mknatslbir duruma gelmek. mknatsl* Mknatsolan. * Mknatslanmolan. mknatsline * Merkezinden bir iple aslbulunan, dar ve sivri bir ekenar drtgen biiminde yaplmmknats ubuu. mknatslk * Mknatslolma zelli, mknatsiyet. mnck mnck * Mncklayarak. mncklama * Mncnlamak ii. mncklamak * rseleyecek veya biimini bozacak gibi ellemek, sktrmak. mncklanma * Mncklanmak ii. mncklanmak * Mncklamak ii yaplmak veya mncklamak iine konu olmak. mncrk * Kk, afacan, zeki (ocuk). mntka * Blge.

mr mr * Sularmzda yaayan bir ylan baltr (Echelus myrus). * Mrldamak fiili ile kullanlan bir sz. mrl mrl * Mrldanarak. mrldama * Mrldamak ii. mrldamak * Alak ve g anlalr bir sesle bir eyler sylemek. mrldan* Mrldanmak ii veya biimi. mrldanma * Mrldanmak ii. mrldanmak * Alak sesle kendi kendine bireyler sylemek. * Alak bir sesle arksylemek. * Ancak yanndakinin duyabilecei bir biimde konumak. mrlt * Mrldanrken kan ses. mrn krn* Bir istei kabul etmeme, nazlanma. mrn krn etmek * bir istei yerine getirmemek iin eitli sebepler ileri srmek, nazlanmak. mrlama * Mrlamak ii. mrlamak * (kedi) Mr mr diye ses karmak. mrmr * Bir tr kedi. * Yzgesiz, uzun plak gvdeli balk. mrmrk * Mrlanan. * Srekli sorun karan. mrnav * Miyavlama sesi. mrra * Kahve eidi, bir tr ackahve. msdak * Bir eyin doru olduunu kantlayan ey, lt. msr * Budaygillerden gvdesi kaln, yapraklarbyk, boyu yaklak 2 m olabilen erkek iekleri tepede salkm durumunda, dii iekleri yaprakla gvde arasnda koan biiminde olan bir kltr bitkisi (Zea mays). * Bu bitkinin koan zerindeki taneli rn. Msr baklas * Acbakla. msr ekmei * Msr unu, tuz ve suyun karmyoluyla yaplan hamurun bir kap iinde piirilmesiyle hazrlanan ekmek tr. Msr ful * Hint ful. msr kalburu * Aleve tutularak iinde msr patlatlan kalbur biiminde bir kap. msr z * Msrdan elde edilen z madde. msr patlatmak * cin msrnkalburda ve atezerine tutarak patlamasnsalamak. msr pskl * Msr koannn ucundan sarkan sarrenkli pskl biimindeki tepecii. msr pskl gibi * (sa iin ) seyrek, ince ve cansz. Msr tavuu * Hindi.

Msr turnas * bis. msr unu * Kuru msr tanelerinin tlmesiyle elde edilen un. msr ya* Msr tanelerinden karlan svya. msrc * Msr yetitiren veya satan kimse. Msr'daki sar sultan bile duydu * duymayan kalmad. Msrl *Msr halkndan olan kimse. msrlk * Genimsr tarlalarbulunan yer. mskal * Her biri baka perdede bir sra kamboumundan yaplmddk, musikar. mskala * Metal parlatmaya yarar alet. msml * Eti yenilebilen, murdar olmayan. msra *Manzumenin satrlarndan her biri, dize. mstar * Mastar. mstara * Bkz. mastar. -m/ -mi,-mu/ -m * Belirsiz gemizaman eki: al-m,yer-mi, yaz-m-sn, git-mi-siniz vb. * Sfatlar: pi-mi(a), l-m(eek), halan-m(et) vb. * simler: dol-mu, er-mi, ge-mivb. ml ml* Rahat sessiz ve derin soluk alarak. mldama * Mldamak ii. mldamak * Ml ml ses kararak. mm * Kaysveya zerdali. mymnt* nsann sabrntketecek derecede yavave mzmzca igren. mymntlk * Mymntolma durumu. -mz / -miz,-muz / -mz * okluk 1. kii iyelik eki: Baba-mz,anne-miz ,ordu-muz, ky- -mz vb. mzka * Bando. * Armonika. mzkac * Bandocu. * Armonika alan (kimse). mzkal * Sarayn mzik takmnda alan kimse. mzk * eitli sebeplerle oyun bozan, yenilgiyi kabul etmeyen, kolayca darlan (kimse), ordubozan, oyunbozan. mzklk * Mzkolma durumu,ordubozanlk, oyunbozanlk. mzklk etmek * mzklanmak, oyunbozanlk etmek. mzklanma * Mzklanmak ii. mzklanmak * eitli sebeplerle oyun bozmak, yenilgiyi kabul etmemek, oyunbozanlk etmek, mzklk etmek.

mzldanma * Mzldanma, ikyeti bir sesle konuma, szldanma. mzldanmak * Mzldanmak, ikyeti bir sesle konumak, szldanmak. mzma * Mzmak ii veya durumu. mzmak * Mzklk etmek. mzrdanma * Mzrdanmak ii. mzrdanmak * Yaknarak konumak, szldanmak, homurdanmak. mzmz * Her eyde kusur bularak hibir eyden memnun olmayan. * evresindekileri rahatsz edecek kadar tembel olan. mzmzca * Mzmza yakr (biimde), mzmz gibi. mzmzlanma * Mzmzlanmak ii. mzmzlanmak * Mzmzca davranlarda bulunmak, mzmzlk etmek. mzmzlk * Mzmz olma durumu veya mzmzca davran. mzmzlk etmek * mzmzlanmak. mzrak * Uzun sapl, sivri demir ulu silh, cda. * Atletizmde kullanlan cirit. mzrak uvala girmez (smaz) * gizli tutulmasimknsz durumlar karsnda sylenir. mzrakl * Mzraolan, mzrak tayan. mzraklilmihl * slm dininin ilkelerini reten ilmihl kitaplarndan biri. mzraks * Mzraa veya mzrak ucuna benzeyen. mzraksz * Mzraolmayan. mzrap * Telli alglaralmaya yarayan ve aa, kemik, maden veya kiraz aacndan yaplan alet, alg, tezene. mzrapl * Telleri bir mzrap veya parmakla alnan (saz). mi * Bkz. m/ mi. mi * Gam dizisinde re ile fa arasndaki ses ve bu sesi gsteren nota iareti. miaddolmak * bir eyin kullanm sresi bitmek,eskimek. miadgelmek * zamangelmek. miat * Bir eyin yaplmasiin tannan sre. * Bir eyin yerine yenisinin verilebilmesi iin kabul edilmibulunan sre, kullanma sresi. mibzer * Tohum ekme aleti. miel * Selloz molekllerinin en kk paras. mio * Muo. mide * Omurgallarda, sindirim sisteminin, yemek borusu ile onikiparmak barsaarasnda besinlerin sindirime hazr duruma getirildii omurgasz hayvanlarda sindirim kanalnn bu blgeye karlk olan paras.

* Karn, karn blgesi. * Yemek yeme istei. mide az* Yemek borusunun mideye alan alt ucu. mide bulandrmak * kusacak bir duruma getirmek. * Kukulandrmak. mide fesad * ok ve eitli yemenin yol atmide bozukluu. mide fesadna uramak * ok ve eitli yiyecekler yemekten midesi bozulmak. mide kaps * Midenin onikiparmak barsana alan alt ucu. mideci * Kendi karlarndan baka bir ey dnmeyen (kimse). midesi (veya ii) ezilmek (veya kaznmak) * alk duymak. midesi almamak (kaldrmamak, kabul etmemek veya gtrmemek) * hastalk, tiksinme gibi sebeplerle bir eyi yiyememek. * irkin bir ey karsnda huzursuz olmak, rahatkamak. midesi bulanmak * kusacak gibi olmak. * irenmek, tiksinmek. * kukulanmak, ikillenmek. * huzursuz olmak, rahatkap tedirgin olmak, holanmamak. midesi ekimek (kaynamak veya yanmak) * yeni yenilmiyiyeceklerden tr midede rahatszlk duymak. midesiz * Yenmeyecek eyleri yiyen. * Hibir eyden tiksinmeyen, en irenilecek eyler karsnda bile tiksinti duymayan. midev * Mide ile ilgili olan. * Mideye uygun olan, mideye iyi gelen. mideye oturmak * yenilen ey sindirilmeyip mideye rahatszlk vermek. mideyi bastrmak * hafif eyler yiyerek alngidermek. midi * Orta. midi etek * Diz kapanrten veya diz kapandan drt santim kadar aainebilen etek. midibs * Kk otobs. midibs * Midibs alp satan, ileten veya kullanan kimse. midilli * Normalden daha kk boyda, bir tr at. midye * Yasssolungal, yumuakalardan, kabuklarbirbirine eit, denizlerin kayalk yerlerinde kmeler durumunda yaayan eti yenir bir hayvan (Mytilus). midyeci * Midye avlayan veya satan kimse. midyecilik * Midyecinin ii. midyelik * Yapay olarak midye retilen yer. miftah * Anahtar. migmatit * Tortul katmanlar arasna mama girmesiyle oluan deiim kayac. migren * Yarm baars.

mifer * Savata baddarbelerden koruyan, demir, elik vb. yaplmbalk, tolga. mihanik * Dnmeden, llerek deil de yalnzca alkanln verdii kolaylkla veya yalnz kaslarn hareketiyle yaplan (i, hareket vb.), mekanik. mihenge vurmak * denemek. mihenk * Denek ta. * Birinin deerini, ahlknanlamaya yarayan lt. mihman * Konuk misafir. * Kalc. mihman olmak * konuk olarak bulunmak. mihmandar * Resm konuklararlamak ve onlara klavuzluk etmekle grevlendirilen kimse, konuku. mihmandarlk * Mihmandarn yapti. mihnet * Sknt, znt. mihnet ekmek * skntlbir duruma katlanmak, skntekmek. mihr * Mslman bir erkein nikh esnasnda eine vermeyi kabullendii mal veya para. mihrabms * Mihraba benzeyen. mihrace * Hindistan'da racadan daha byk hkmdarlara verilen unvan. mihrak * Odak. mihrap * Cami, mescit gibi yerlerde Kbe ynn gsteren, duvarda bulunan ve imama ayrlmolan oyuk veya girintili yer. * Umut balanan yer. mihver * Eksen. * Konuulan, yazlan, tartlan veya dnlen bir konunun en nemli noktas. -mik * Bkz. -mk / -mik. mika * Pskrk ve bakalamkayalar iinde bulunan, alminyum silikat ile potasyumdan olumu, yapraklar durumunda ayrlabilen parlak bir minarel, evren pulu. * Bu minaralden yaplmolan. mikado * Japon imparatorlarna verilen unvan. * Fil dii, tahta veya kemikten yaplmkk ubuklarla oynanan bir oyun. mikal * Yapmnda mika maddesi kullanlan. mikalcam* Yapmnda mika maddesi kullanlan, darbe aldnda tuz buz olup dalmayan cam tr. mikp * Kp. mikaist * Kk kuvars billrlaryla mikadan olumu, yaprak biiminde bakalama uramkaya. mikoloji * Mantar bilimi. mikos * Mantar asalaklarndan oluan hastalk. mikoz * Mantar. mikro-

* "Kk" anlamveren n ek. mikroamper * Amperin milyonda birine eit akm iddet birimi. mikrobik * Mikropla ilgili; mikroplu. mikrobiyolog * Mikrobiyoloji uzman. mikrobiyoloji * Mikroplarkonu alan bilim dal. mikrodalga * Boylar1 mm. ile 1 m. arasnda deien (milimetre, santimetre ve desimetre cinsinden) elektromagnetik dalga. mikrofilm * Herhangi bir belgeyi, yaynvb. yi kk sinema filmi gibi bir erit zerine eken, zel bir fotograf makinesiyle elde edilmifilm. mikrofon * Elektrik akmetkisiyle sesi uzakta bulunan alcya ulatran ara. mikrofona koymak * hikye, roman, oyun gibi eserleri radyo iin elverili duruma getirip yaymlamak. mikrofoncu * Ses kaynann yer deitirmesine gre mikrofonu yneten kimse. mikrofonik * Mikrofona uygun den. mikrokok * Nokta biimdeki mikroplara verilen genel ad. mikrolit * Baztalarn yapsnda bulunan, prizma biiminde ve ancak mikroskopla grlebilen billrlar. mikrometre * Byk lde bytme gc olan teleskop, mikroskop gibi optik aletlerle incelenen nesnelerin oylumlarn lmede kullanlan alet. * ok kk uzunluklarlmeye, incelemeye yarayan alet. * Mikron. mikron * Bir metrenin milyonda biri, milimetrenin binde biri, mikrometre. mikroorganizma * Mikroskopla grlebilen organizma. mikrop * Mikroskopla grlebilen, rmeye, mayalanmaya ve hastalklara yol aan bir hcreli canl. * Kendisinden ktlk ve zarar gelen kimse. mikroplanma * Mikroplanmak ii. mikroplanmak * Mikroplu duruma gelmek. * Kirlenmek. mikroplu * Mikrobu olan, mikropla buluan, intan. mikropluk * Yaramazlk, ktlk, fesatlk. mikropsuz * Mikrobu olmayan, mikrobu ldrlmolan. mikropsuzlandrma * Mikropsuzlandrmak ii. mikropsuzlandrmak * Bir eyin mikroplarnkimyasal maddeler veya syardmyla ldrmek, dezenfekte etmek. mikropsuzlatrma * Mikropsuzlatrmak ii veya durumu. mikropsuzlatrmak * Mikropsuzlandrmak. mikrosefal * Yetersiz gelime sonunda beyni ve kafataskk olan (kimse). mikrosinema * Mikroskopla grlebilecek nesnelerin grntlerini tespit etmekle uraan sinema kolu.

mikroskobik * Mikroskopla grlebilecek kadar kk olan. mikroskop * Bir mercek yardmyla kk nesneleri byltp daha iyi belirtmeye veya plak gzle grlmeyenleri gstermeye yarayan alet. mikroskop altna koymak * en ince noktasna kadar aratrmak, didik didik edip incelemek. miksefe * \343 meksefe. mikser * eitli yiyecek maddelerini kartrmaya yarayan elektrikli alet, kartrc. * Har karma aleti, karma. miktar * Bir eyin llebilen, saylabilen veya azalp oabilen durumu, nicelik. * l, para, ksm. mikyas * lek, l. mikyasl * lei veya ls olan. mikyassz * lei veya ls olmayan. * Hadsiz hesapsz, hesaba kitaba smayan. mil * Selin srkleyip getirdii ok kk taneli amurlamkum ve toprak karm. mil * Trl ilerde kullanlmak iin yaplan ince ve uzun metal ubuk. * Gze srme ekmeye yarayan, kemik veya fil diinden yaplmince ve uzun ara. mil * Yer yer uzunluu deien bir uzaklk l birimi. kara mili, deniz mili. mil ekmek * birinin gzlerini kzgn mille kr etmek. mild * Milda dayanan, miltla ilgili olan. mild takvim * sa peygamberin doumunu (aslnda, doumunun yaklak olarak drdnc yln) balang olarak alan takvim. mild tarih * Mild takvimin belirttii tarih. milt * sa peygamber'in doduu gn. milttan nce * Mild tarih balangcndan geriye doru saylan yllara gre belirtilen tarih (ksaltlmbiimde: M. .). milttan sonra * Mild tarih balangcndan bu yana saylan yllara gre belirtilen tarih (ksaltlmbiimde: M. S.). mildiyu * En ok balarda grlen, peronospora cinsinden, emelerini bitkilerin yapraklarna salarak yaayan aslak bir mantarn oluturduu hastalk. milel * Milletler, uluslar. milfy * ok ince yufka ve kremayla yaplan bir tr pasta. mili* Bir l biriminin nne getirildiinde bu birimi binle blen n ek. Ksaltmasm. milibar * Bir barn binde biri deerinde atmosfer basncl birimi. miligram * Bir gramn binde birine eit arlk ls birimi (mgr). mililitre * Bir litrenin binde birine eit oylum l birimi (ml). milim * Santimetrenin onda biri. milim oynamamak

* lsne tam olarak uygun dmek. * hi kprdamamak. milim amamak * tam denk dmek. milimetre * Metrenin binde birine eit uzunluk l birimi (mm). * En kk miktar, en az. milimetrik * Milimetre ilgili olan. * Milimetrelere blnm. milimi milimine * Tam, tastamam, iyice. milimikron * Bir mikronun binde biri (m). milis * Savasrasnda orduya yardmcolarak toplanan halk gc. * Bazlkelerde yardmcgvenlik gc. militan * Bir dncenin, bir grn baarkazanmasiin savaan, mcadele eden. * Bir rgtn etkin yesi. * Mcadelesini zor kullanarak ve yasa dyollarla yapan taraftar. militanlama * Militanlamak ii veya durumu. militanlamak * Militan olmak, militan durumuna girmek. militanlatrma * Militanlatrmak ii veya durumu. militanlatrmak * Militan durumuna getirmek. militanlk * Militan olma durumu. militarist * Militarizm yanls. militarizm * Bir lkede ordu gcnn arderecede ar basmas. * Btn yurt sorunlarnn yalnz ordu gcyle zlebileceini savunan gr. millenme * Millenmek ii veya durumu. millenmek* Akarsuyun getirdii kumlu, amurlu toprak bir yere ylmak. millet * ounlukla ayntopraklar zerinde yaayan; aralarnda dil, tarih, duygu, lk, gelenek ve grenek birlii olan insan topluluu, ulus. * Benzer zellikleri olan topluluk. * Bir yerde bulunan kimselerin btn, herkes. millet meclisi * Milletvekillerinin oluturduu kurul. * Bu kurulun toplandyap. millete * Millet tarafndan, millete gre, millet olarak. milletler aras * Milletler arasnda yaplan; milletler arasndaki ilikilerle ilgili olan, uluslar aras. milletler arasc * Bkz. Uluslar arasc. milletler arasclk * Bkz. Uluslar arasclk. milletsever * Milletini seven kimse. milletseverlik * Milletsever olma durumu. milletta * Aynmilletten olan.

milletvekili * Anayasaya gre yasama meclisine seimle giren millet temsilcisi, mebus. milletvekillii * Milletvekilinin grevi, mebusluk. mill * Milletle ilgili, millete zg, ulusal. mill eitim * Eitimin ulusal olmas. mill ekonomi * Bir milletin kendine zg ekonomi siyaseti. mill gelir * Bir yllk toplumsal retimde, retim aralariin harcananlarn dlmesinden sonra kalan blm, ulusal gelir. mill gvenlik * Kamu dzeni ve emniyeti. mill hviyet * \343 mill kimlik. mill iktisat * Ulusal ekonomi. mill irade * Ulusa kullanlan ve hibir gcn etkileyemeyecei kuvvet. mill kimlik * Bir milletin kendine zg dnve yaaybiimi, dil, tre ve gelenekleri, toplumsal deer yarglarve kurallarile oluan zellikler btn, mill hviyet. mill mar* stikll mar. mill mcadele * stikll Sava, KurtuluSava. mill mdafaa * Milli savunma. mill savunma * Ulusal savunma. mill takm* Uluslar arasyarmalarda bir lkeyi temsil etmek iin bir araya gelmisporcular grubu. millleme * Mill nitelik kazanma. milllemek * Mill nitelik kazanmak. millletirme * Mill bir nitelik verme, millletirmek ii veya durumu. millletirmek * Mill bir nitelik vermek. * zel sektre ait yerli ve yabancfirmalardevlet mlkiyetine geirmek, ulusallatrmak. milllik * Mill olma durumu. milliyet * Millete zg olma durumu veya mill olma durumu, ulusallk. * Balbulunan millet, tabiiyet. milliyeti * Milliyet ilkesini benimseyen, ulusu. milliyetilik * Madd ve manev alardan millet ve lkesinin karlarnher eyin stnde tutma anlay, ulusalclk. milliyetperver * Milletini seven, milletine balolan (kimse), ulussever. milliyetperverlik * Milliyetperver olma durumu, ulusseverlik. milliyetsever * Milliyetini benimseyen, milliyeti. milliyetseverlik * Milliyeti olma durumu, milliyetini benimseme durumu. milliyetsiz * Millet sevgisi olmayan, mill duygularzayf (kimse).

milyar * Milyon kere bin, 1.000.000.000. * Bu saynn ad. milyarder * Bir veya daha ok milyarolan (kimse). * Madd varlbakmndan zengin saylan (kimse). milyarderlik * Milyarder olma durumu. milyarlarca * Milyar milyar, birok milyar bir arada olarak. milyarlk * Nicelii milyarla llen. * Madd varlmilyar deerinde olan. milyon * Bin kere bin, 1.000.000. * Bu saynn ad. milyoner * Bir veya daha ok milyonu olan kimse. * Madd varlbakmndan zengince saylan kimse. milyonerlik * Milyoner olma durumu. milyonlarca * Milyon milyon, birok milyon bir arada olarak. milyonluk * Nicelii milyonla llen. * Madd varlmilyon deerinde olan. mim * Arap alfabesinde m harfinin ad. * Ebcet hesabnda karl40 olan harf. * Biten bir yaznn altna konulan iaret. mim * Eski Yunan ve Roma'da yaam, treleri taklit amacgden komedi tr. * Bir oyuncunun herhangi bir davranveya duyguyu yz ve vcut hareketleriyle anlattkomedi tr. * Bu tr gerekletiren sanat. mim koymak * unutulmamasiin iaret koymak. * nemli bularak stnde srarla durmak. mimar * Yaplarn plnnyapp bunlarn gereklemesini salayan, yneten kimse. mimarba * Osmanlsaraynda, resm yaplarn onarm ve yapm ileriyle uraan mimarlarn ba. mimar * Mimarlk. * Mimarlkla ilgili, mimarla ilikin. mimarsiz * Plnmimar tarafndan yaplmayan, kaba yap. mimarlk * Mimar olma durumu. * Belirli l ve kurallara gre yaplar yapma sanat, mimar. mimik * Yz, el, kol hareketleriyle dnceyi anlatma sanat. * Duygular, dnceleri belirtecek biimde yzde beliren kmldanlar, hareketler. mimleme * Mimlemek ii. mimlemek* Birini, hoa gitmeyen veya iyi olmayan bir davrandolaysyla hakknda iyi dnlmeyenler arasna koymak. mimlenme * Mimlenmek ii. mimlenmek * Mimlemek iine konu olmak. mimli

* Genellikle davranlarndan kuku duyulan, kt olarak bilinen, mimlenmi. * Arap alfabesinde mim harfi ile iaret konmuolan (kitap, yazvb.). mimoza * Baklagillerden, iekleri sarve baztrlerine beyaz veya meneke renginde, yapraklarakasya yaprana benzeyen bir ss bitkisi (Mimosa). minakop * Glge bal, talevrei. minare * Namaz vaktinin geldiini bildirmek iin mezzinin kp ezan okuduu, bir veya birka erefeli, ounlukla tatan, yksek ve ince yap. minare boyu * Aayukar10 ile 20 m arasnda ykseklii anlatmak iin kullanlr. minare gibi * ok uzun. minare glgesi * Gereklemesi imknsz durumlar iin kullanlr. minare krmas * ok uzun boylu (kimse). minareci * Minare yapan usta. minarecik * Kk minare. minarecilik * Minarecinin yapti. minareli * Minaresi olan. minaresiz * Minaresi olmayan. minareyi alan klfnhazrlar * kolay kolay gizlenemeyecek kadar byk bir yolsuzluu yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarn nceden dnr. minber * Camilerde hatibin kp hutbe okuduu merdivenli, ykseke yer. minder * i yumuak bir madde ile doldurularak dikilen, oturmaya, yaslanmaya yarar ilte. * Yer altrmalarnda ve atlamalarda, yerin ve dmelerin sertliini gidermek iin kullanlan, deri veya kauuktan yaplmilte. * Grekarlamalarnn zerinde yapld, en az 10 cm kalnlnda, 9 m apnda bir ember izilmiolan, aprazlama keleri krmzve mavi renklerle belirlenmiyayg. minder altetmek * Bkz. hasr altetmek. minder rtmek * isiz, gsz oturmak. * bir yerde uzun sre oturmak. * otururken yaplan ilerle uzun yllar uramak. minder dna atmak * ortadan kaldrmak, silmek, kovmak. minderalt * Deerli eyalarn veya paralarn saklandyer. mine * Metal eya zerine vurulan renkli cam katman. * Saat kadran. * Dilerin ta ksmnkaplayan beyaz ve sert doku. * nce ve parlak nak. mine iei * Mine ieigillerden, yapraklarkarlklve oymal, iekleri baak durumunda alacal, mavi veya meneke renginde, sapdrt keli olan trlbir bitki (Verbena). * Bu bitkinin iei. mine ieigiller * Bitiik ta yaprakliki eneklilerden, mine iei ve benzeri trleri iine alan bir bitki familyas. mineci * Mine yapan sanat.

mineleme * Minelemek ii. minelemek * Mine ile sslemek. mineli * Mine ile bezenmi. mineral * Normal scaklkta doada katdurumda birtakm maddelerle kark veya birleik olarak bulunan veya kimyasal yollarla elde edilen inorganik madde. * inde inorganik maddeler bulunan. mineral bilimci * Minerolog. mineral bilimi * Mineral ve billrlarla, onlarn fiziksel ve kimyasal zelliklerini inceleyen bilim, mineroloji. mineralletirici * Bir madenle birleerek onu mineral duruma dntren (madde). mineralletirme * Mineralletirmek ii. mineralletirmek * Bir metali mineral duruma getirmek. * inde mineral maddeler eritilerek suyu, maden suyu niteliine getirmek. mineralli yalar * neft, mazot gibi yerden karlan yalar. minerolog * Mineral bilimi ile uraan kimse. mineroloji * Mineral bilimi, maden bilimi. mini * Kk. mini etek * Diz kapandan yukarda, eitli ksalkta etek. minibs * 10, 12 kiilik kk otobs. minibs * Minibs olan, minibs alp satan veya ileten kimse. minibslk * Minibs iletme ii. minicik * ok kk, ufack. minik * Kk ve sevimli. minimal * Minimum. minimetre * Silindir biimindeki nesnelerin i aplarndenetlemekte kullanlan l aleti. minimini * Kck. * Pek kk (ocuk). minimum * Bir ey iin gerekli en az veya en kk (derece, nicelik). * Deiken bir niceliin inebildii en alt, asgar, minimal. miniskl * Kk (harf). mink * Bkz. vizon. minkale * letki. minnack * ok kk, minimini. minnet * Yaplan bir iyilie karkendini borlu sayma, gnl borcu. * Bir iyilie karteekkr etme, memnuniyet duyma.

minnet altnda kalmamak * birinin iyiliine karkendini borlu durumdan kurtarmak iin, karlk olarak bir iyilikte bulunmak. minnet duymak * birinin iyiliine karkendini ona borlu saymak. minnet etmek * boyun eip yalvarmak. minnettar * Bir kimsenin grd iyilie karteekkr borcu olan, gnl borlusu. minnettar kalmak * birinden grlen iyilie karteekkr duygusu beslemek. minnettarane * Minnettarca. minnettarlk * Minnettar olma durumu, kran. minno * Kk ve sevimli kimselere sylenen seslenme sz. minorka * (tavukulukta) Akdeniz rklarierisinde en iri yaplolan bir yumurta rk. minr * Daha kk. * Bir makam, bir akort, bir gam, bir aralk zellii olan. * Kk nerme. mintan * Yakasz, uzun kollu erkek gmlei. * Gmlek zerine giyilen kollu yelek. mintanlk * Mintan yapmaya elverili olan. minskl * Kk harf. minsks * Bkz. menisk. minval * Biim, yol, tarz. minyatr * ounlukla eski yazma kitaplarda grlen, k, glge ve hacim duygusu yanstlmayan kk, renkli resim sanat. * Bu biimde yaplmkk resim. * Bir eyin kk lekte kopyasveya benzeri. minyatrc * Minyatr yapan sanat. minyatrclk * Minyatr yapma sanat. minyatrletirme * Minyatrletirmek ii veya durumu. minyatrletirmek * Bir btne veya onun bir parasna en gzel ve kusursuz boyuta vermek, kltmek. minyon * nce, kk, sevimli, cici, tpt. mir * Ba, kumandan, amir. * Bey, emir. mira * Arazi zerinde seilmibir iaret noktasnn deyini (akul dorultusunu) gsteren, yn belirtmek iin uzaktan gzlenen, geometrik biimli tahta lta. mira * Ge kma. Mira Gecesi * Recep aynn yirmi yedinci gecesine rastlayan Hz. Muhammed'in ge ktna inanlan gece. Mira Kandili * Mira Gecesi ile ilgili kandil. miralay * Albay.

miralaylk * Miralay olma durumu veya aamas, albaylk. miras * Birine, len bir yaknndan kalan mal mlk, para veya servet, kalt. * Kaltm yoluyla gelen herhangi bir zellik. * Bir neslin kendinden sonra gelen nesle braktey. miras yemek * kendine miras kalmak. * kendine kalan mirastketmek. mirasa konmak * bir kimseye nemlice bir kalt kalmak. miras * Kendisine miras kalan, varis. * Bakasnn iyi veya kt ynlerini aynekilde ortaya koyan. mirasyedi * Kendisine nemli bir miras kalan, mirasa konan (kimse). * ok savurgan (kimse). mirasyedilik * Mirasyedi olma durumu veya mirasyediye yarar davran. mirat * Ayna. mir * Hkmetin, hazinenin malolan, beylik. * Devlet hazinesi. mir ktibi* Osmanldevletinde maliye ile halk arasnda davalara bakan yarg. mir mal * Devlet mal, hazine mal. mirici * Osmanlmaliyesinde, koyunlarsayp vergilerini toplayan grevli. mirim * Seslenme sz olarak kullanlr. Beyim, aziz dostum, arkadam!. mirliva * Tugeneral. mirlivalk * Mirlivalk makamveya mirliva olma durumu. mirza * BazTrk topluluklarnda ve ran'da kullanlan bir soyluluk san. mis * ngilizcede evlenmemikadnlar iin kullanlan unvan. mis * Gzel kokulu bir madde. mis gibi * temiz ve gzel kokulu. * ok iyi, usta; elverili. * pekl, elbette. mis sabunu * Gzel kokulu sabun. mis zm * Kokulu zm. misafir * Konuk. * Gzn saydam tabakasnda herhangi bir sebeple oluan beyaz leke. misafir arlamak * konua gerekli ilgiyi gstermek, ikramda bulunmak. misafir etmek * konuk olarak karlayp yedirip iirmek, yatrmak. misafir gibi oturmak * bulunduu yerden her an ayrlacakmgibi ereti, stnkr oturmak. misafir kalmak * bir yerde yiyip imek, yatmak ve konuk olarak ilgi grmek. misafir odas

* Evlerde konuklarn alndoda. misafir olmak * bir yerde konuk olarak karlanp, gerekli ilgiyi, izzet ve ikramgrmek. misafir salonu * Evlerde veya resm konutlarda konuklara ayrlan salon. misafirhane * Yolcularn konakladklarhan, kervansaray vb. * Konuk evi. misafirlik * Konukluk. misafirperver * Konuksever. misafirperverlik * Konukseverlik. misak * Szleme, antlama, balama. misakmill * Erzurum ve Sivas kongrelerinde tespit edilip, OsmanlMebusan Meclisinde 28 Ocak 1920'de kabul edilen ve millete sonuna kadar uygulanmasna karar verilen altmaddelik mill szleme. misal * rnek olarak alnabilen, gsterilen ey, rnek. * Benzer, egibi. misel * Koloit iyonlarnda molekl ylmasndan oluan ve yalnz bana koloidin btn niteliini tadkabul edilen blm. misil * E, benzer. * Miktar. * Kat. misilleme * (kt bir davran) Dengiyle karlama. misina * Yapay ve sentetik ham madde ile tek kat ekilmi, deiik kalnlkta iplik. * Balklarn olta ipi olarak kullandklarkl veya naylondan iplik. misis * ngilizcede evlenmikadnlar iin kullanlan bir unvan. misk * Asyann yksek dalarnda yaayan bir tr erkek ceylann karn derisi altndaki bir bezden karlan gzel kokulu madde. misk gibi * Bkz. mis gibi. misk yerini belli eder * deerli kii nerede olsa varlngsterir. miskal * Bir buuk dirhem deerinde eski bir arlk l birimi. miskalle * ok az lde, ok az miktarda. misket * Gzel kokulu meyveleri nitelemek iin kullanlr. * Misket zmnden yaplan arap. misket * Bomba ve arapnellerin iinde bulunan kurun veya demir tanelerin ad. * Bilye. misket oyunu * Bilyelerle oynanan oyun. * Ankara ve evresinde bir tr halk oyunu. miskin * ok uyuuk olan (kimse). * Hogrlemeyecek durumlar karsnda tepki gstermeyen (kimse). * Aciz, zavall. * Czam hastalna tutulmuolan (kimse). miskin miskin

* Miskin gibi, miskinlemiolarak. miskinane * Miskincesine. miskince * Miskin gibi, miskin bir biimde. miskinhane * Czamllarn yerletirildikleri yer. miskinler tekkesi * siz gsz oturanlarn, tembellerin toplandklaryer. miskinleme * Miskinlemek ii veya durumu. miskinlemek * Uyuuk, tembel duruma gelmek. miskinlik * Uyuuk, tembel olma durumu veya miskine yakacak davran, meskenet. misli menendi yok * benzeri, ei yok. mister * ngilizcede bay. mistik * Mistisizm yanlsolan, ilhiyat veya mistik yaamla uraan kimse, gizemci. * Mistisizm ile ilgili. mistisizm * Tanrya ve geree akl ve aratrma yolu ile deil de gnl yolu ile, duygu ve sezgi ile ulaabileceini kabul eden felsefe ve din doktrini, gizemcilik. * Bir konuda en st derecede bulunabilme tutkusu. misvak * Kuzey Afrika, ran ve Hindistan'da yetien dikensiz kk bir aa (Salvadora persica). * Bu aacn ucu dvlp fra durumuna getirilen ve ditemizliinde kullanlmasMslmanlka snnet olan ubuu. misyon * Bir kimseye veya bir kurula verilen zel grev. * Dinsel, bilimsel veya diplomatik bir grev yklenmikimselerden oluan kurul. misyon stlenmek * zel bir grevi zerine almak. misyoner * Bir dini, zellikle Hristiyanlyaymakla grevli kimse. * Bir dnceye, bir lkye kendini adayan kimse. misyonerlik * Misyoner olma durumu veya misyonerin grevi. -mi * Bkz. -m/- mi. -mili gemi * Bkz. belirsiz gemi. mit * Geleneksel olarak yaylan veya toplumun hayal gc etkisiyle biim deitiren, tanr, tanra, evrenin douu ile ilgili hayal, alegorik bir anlatmolan halk hikyesi, mitos. mitil * ine yn, pamuk vb. doldurulan beyaz yastk veya yorgan klf. * ki yz beyaz kapsz yorgan. miting * Gsteri amacyla veya bir olaya dikkati ekmek iin, genellikle ak yerlerde yaplan toplant. mitingci * Miting dzenleyen veya mitinge katlan kimse. mitleme * Mitlemek durumu. mitlemek * Mit durumuna gelmek. mitletirme * Mitletirmek ii. mitletirmek * Birini, bir varl, bir olayvb.yi hayal gc ile bytmek, yceltmek, mit durumuna getirmek.

mitokondri * Kondriyom gesi hlinde stoplzmann iinde bulunan organck. mitoloji * Mitleri, doularn, anlamlarnyorumlayan, inceleyen bilim. * Bir ulusa, bir dine, zellikle Yunan, Ltin uygarlna ait mitlerin, efsanelerin btn. mitolojik * Mitoloji ile ilgili, mitolojiye ait. mitos * Bkz. mit. mitoz * Bkz. karyokinez. mitral * Kalpte sol kulakk ile sol karnck arasnkapayan. mitral darl * Kann kulakktan karnca geiini zorlatran mitral kapaknn iki parasnn ksmen birbirine kaynamas. mitral hcreler * Beyinde koku lobu iinde bulunan sinir hcreleri. mitral kapak * Sol kulakk ile sol karnck arasnda kann akndzenleyen, iki paradan oluan kapak. mitral yetersizlik * Karncn bzlmesi srasnda kann kulaka geri gelmesine sebep olan mitral bozukluk. mitralyz * Makineli tfek, makineli. mitralyz gibi (konuma iin) * hi durmadan, ara vermeden. miyane * \343 meyane. miyar * Deerli madenlerde yasann istedii arlk, saflk ve deer derecesini gsteren l. * lt, l. * Ayra. miyasma * Eskiden salgn hastalklara yol atna inanlan etken. miyav * Kedinin kardses, kedi sesi. miyavlama * Miyavlamak ii. miyavlamak * (kedi) Barmak. miyavlatma * Miyavlatmak ii. miyavlatmak * (kediyi) Bartmak. miyaz * Sinek kurtuklarnn insanda ve hayvanlarda ortaya kardbozukluk. miyokart * Kalp kas. miyom * Kas uru. miyon * Kas dokusu uru. miyop * Nesnelerin grntleri atabakann n tarafnda kaldiin uzaiyi gremeyen (gz). * Gzleri byle olan (kimse). miyopluk * Miyop olma durumu. miyosen * nc an memeliler ve maymunlarn gelimiolduu dnemi. * Bu dneme ilikin. miza * Kumarda ortaya srlen para.

miza * Huy, yaradl, tabiat. * nsan vcudunun fizyolojik yaps, salk. mizagir * Herkesin huyuna ve keyfine gre davranan, nabza gre erbet vermesini bilen. mizagirlik * Mizagir olma durumu. mizal * Mizacherhangi bir zellikte olan. mizasz * Saliyi olmayan, rahatsz, keyifsiz. mizah * Glmece. mizah * Glmece sanats. mizahlk * Glmece sanatl. mizah * inde glmece bulunan, glmece nitelii tayan (yaz, karikatr vb.). mizan * Terazi. * Tart, l aleti. * l. * Salama. * Bir tccarn, ticar durumunu, iinin genel sonucunu gsteren, belirli zamanlarda yapthesap zeti. mizana * veya daha ok direi bulunan yelkenli gemilerde arka direk. mizanpaj * Gazete, dergi gibi yaynlarda sayfa dzeni. mizanpli * Islak san sarlp scak hava yardmyla kurutulmasndan sonra fra ve tarakla yaplan kadn sa tualeti. mizansen * Ynetmenin belli bir oyun iinde oyunculardzene almasve onlaroyuna uygun bir uyum iine sokmas iin yapthazrlk, alma. * Bir eyi, bir durumu olduundan deiik gstermek amacyla hazrlanan dzen. mizantrop * Toplumdan, insandan kaan kimse, merdm. * nsandan nefret eden kimse. Mn * Manganez'in ksaltmas. mnemotekni * Bir takm altrma ve armlardan yararlanarak bellei gelitirme yntemi. Mo * Molibden'in ksaltmas. mobil * Hareketli. * Hava olaylaretkisiyle hareketlenen heykel. mobilet * Bir motosiklet markas. mobilize * Hareketli, devingen. mobilize etmek * harekete geirmek. mobilya * Oturulan, yemek yenilen, allan, yatlan yerlerin denmesine yarayan tanabilir eyalara verilen genel ad, mble. mobilyac* Mobilya yapan veya satan kimse. * Mobilya satlan dkkn. mobilyaclk * Mobilya yapma veya satma ii. mobilyal*

Mobilyasolan, denmi, mbleli. mobilyasz * Mobilyasolmayan, denmemi, mblesiz. moda * Deiiklik ihtiyacveya sslenme zentisiyle toplum yaamna giren geici yenilik. * Belirli bir sre etkin olan toplumsal beeni, bir eye kargsterilen ardknlk. * Geici olarak yenilie ve toplumsal beeniye uygun olan. moda evi * Moda giysilerin yapldve satldyer. moda olmak * yaygn duruma gelmek, herkese kabul edilmek. modac * Moda ileriyle uraan kimse. modaclk * Modacnn ii veya meslei. modalama * Modalamak ii veya durumu. modalamak * Moda deeri kazanmak. modalatrma * Modalatrmak ii veya durumu. modalatrmak * Moda durumuna getirmek. modalist * Modacnn yaratcgcn kalplayan teknisyen. modasgemek * moda olmaktan kmak. * nemini yitirmek, geersiz duruma gelmek, artk aranmamak. model * Resim, heykel veya buna benzer eyler yaplrken baka baka benzetilmee allan nesne, rnek. * Bir zellii olan nesne veya kii. * Bir sanatya poz veren kimse. * Biim. * rnekleri iinde toplayan dergi. * Tip. * Benzer, rnek. * rnek olmaya deer kimse veya ey. * Manken. model salonu * Modellerin sergilendii alan, yer. modelaj * Kil, bal mumu gibi kolayca biimlendirilebilen maddelerin yaplacak heykellere model hazrlamak zere hacimli olarak biimlendirme, taslak yapma, oylumlama. modelci * Model hazrlayan sanat. modelcilik * Model yapma sanat. modellik * Modelin ii veya meslei. modem * Bilgi ilem. moderato * Tek bana kullanldzaman orta hzda bir tempoyu belirtir. * Baka bir terimle birlikte kullanldnda, gsterilen temponun biraz yavalatlmasgerektiini anlatr. modern * aa uygun, acl, asr, ada. modern mobilya * Antika, taklit, stil mobilyalarn dnda kalan ve genellikle dz hatlardan meydana gelen mobilya. modernizasyon * Modernlemek. modernize * Yeniletirilmi, modern, acl duruma getirilmi.

modernize etmek * yeniletirmek, acl duruma getirmek. modernleme * acllama. modernlemek * acllamak. modernletirme * acllatrma. modernletirmek * acllatrmak. modernlik * acllk. modifikasyon * Bireyde meydana gelen deiiklik, deime. modistra * Kadn terzi. modul * Bkz. nodul. modullamak * Bkz. nodullamak. modl * Bir yapnn eitli blmleri arasnda orantysalamak iin kullanlan l birimi. * Herhangi bir mekanik zellii belirten kat say. * Bir uzay tatnn btn yapsiinde yer alan bamsz blm, para. modlsyon * Bir sesin yaynmasnda ortaya kan yeinlik, vurgu, ton deiimlerinden her biri. * Bir dalgann genlik, evre ve sklnn bir yasaya gre zaman iinde farkllamas. * Bir tondan baka bir tona gei. modler * Modll. modler sistem * Paralsistem. modll * Modl olan. Mool *Moolistan halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Moollara zg, Moollarla ilgili (ey). Moolca * Mool dili. mohs lei * Zmpara taneciklerinin sertliini saptamada kullanlan deerler tablosu. moka * ok kokulu bir tr kahve. * Bu kahveden yaplan iecek. mokasen * Kuzey Amerika Kzlderililerinin giydii deriden yaplm, tek para ayakkab. * Ksa keli, basz ayakkab. mola * Yorgunluu gidermek iin duraklama. * Koyverme. * (voleybol ve basketbolda) Takmlarn oyun arasnda aldklarbirer dakikalk dinlenme sresi. mola ta* Hamallarn srtlarndaki yk dayayarak dinlenmeleri iin sokak kenarlarna konulmuykseke ta. mola vermek * uzun sren yolculua, yrye veya almaya, dinlenmek amacyla bir sre ara vermek, oturup dinlenmek. molas * Karbonatlkum ta. molasz * Bkz. duraksz. molekl * Element veya birleikleri oluturan ve onlarn zgl niteliklerini gsteren en kk birim, madde.

* (fiziksel kimyada) Bir veya birka atomun birlemesinden oluan, birka ekirdek veya elektronlu yap. * Bir btnn en kk paras. molekler * Molekle ilikin, moleklle ilgili. molibden * Atom numaras42, atom arl95, 94 olan ve 617 C ye doru eriyen, gmbeyazlnda, krlgan, trl eliklerin alamna giren element. KsaltmasMo. molibdin * Doada ancak amorf durumunda bulunan, doal molibden oksit. molla * Byk kad. * Medrese rencisi. * Byk bilgin. mollalk * Molla olma durumu. Molotof kokteyli * Bir ieye benzin, makine ya, deterjan doldurularak yaplan fitilli bir tr yangn bombas. moloz * Toprak ve kirele kark takrntlar, yapdknts. * Deersiz, ie yaramaz ey veya kimse. moloz duvar * Moloz talarla yaplan duvar. moloz ta* Kaba, przl ta. molozluk * Molozla dolu toprak yn. * Deersiz, ie yaramaz olma durumu. moment * Kuvvetin, bir cismi bir nokta veya bir eksen yrngesinde dndrme etkisini belirleyen vektr nicelii. momentum * Bir cismin hareket miktar, ktlenin srat ile arpm. * Hz, hzllk. monadizm* Bkz. monatlk. monari * Siyas otoritenin genellikle miras yolu ile bir kiinin zerinde toplanddevlet dzeni veya rejim, tek erklik. monarist * Monarizme ilikin, bu rejimi benimseyen ve savunan kimse, tek erki. monarizm* Monari yanllarnn siyas doktrini, tek erklik. monat * Eski Yunan felsefesinde blnmez birlik. * Leibniz'in felsefesinde artk blnemez bir birlik olan sonsuz saydaki cevherlerin her biri. monatlk* Evrenin monatlardan olutuunu ileri sren Leibniz'in retisi. monden * Toplum yaamile ilgili. * Yksek sosyete yaamnseven. Mongolist* Mool dili ve kltr ile uraan kimse. Mongolistik * Mool dili ve kltr aratrmalar. monist * Teki. monitr * Her tr almalarda yetitirici. * Inm yeinlik dzeyini alglayp len alet. * Ses dalgasiletiminde, iletimi bozmadan ve kesmeden niteliini denetleyen alet. * Televizyonda grnt ile sesin niteliini eleme, grnt seimini gerekletirme, grnty yaymlama gibi ilerin denetlenmesinde kullanlan alet. monizm * Tekilik.

monogam * Tek eli. monogami * Tek elilik; tek karlk, tek kocalk. monografi * Bilimsel alanlarda zel bir konu veya sorun zerine yazlan inceleme, tek yaz. monokl * Kakemerinin altna sktrlarak kullanlan gzlk cam. monolog * Bir oyunda, kiilerden birinin kendi kendine yaptkonuma. * Dinleyicilere bir kiinin anlatt, genellikle, gldren olay. * evresindekilere frsat vermeden bir kimsenin yaptkonuma. monopol * Tekel. monoray * Tek bir raydan oluan demir yolu. monoteist * Tek tanrc. monoteizm * Tek tanrclk. monotip * Harfleri ayrayrdizip dken dizgi makinesi. monoton * Tekdze, yeknesak. monotonlama * Monotonlamak ii veya durumu. monotonlamak * Monoton duruma gelmek. monotonluk * Tekdzelik, yeknesaklk. monsenyr * Hristiyan prenslerine verilen unvan. * Yksek aamaldin adamlarna verilen unvan. mont * Kumaveya deriden yaplan, genellikle belden kemerli, stnde cepleri bulunan, gmlek veya hrka zerine giyilen ksa, hafif giysi. montaj * Kurgu. montajc* Kurgucu. montajclk * Kurguculuk. monte etmek * Kurmak, bir makine veya cihazn skl paralarnyerli yerine takmak. mor * Krmzile mavinin karmasndan oluan renk, meneke renginin krmzya alan. * Bu renkte olan. mor karaman * Kzldan mora kadar deien renklerde, gz, az, burun etraf, daha ak, bave ayaklar vcuduna gre daha koyu renkte, kaba kark yapalDou Anadolu blgesi ile kuzeydou illerimizde yetitirilen bir tr koyun. mor tesi * Gzle grlmeyen, dalga boylaryaklak 4000 angstrmle 200 angstrm arasnda olan, mor nn tesinde yer alan, yapay olarak da elde edilip tpta kullanlan bir nm, ltraviyole. mor salkm* Baklagillerden, salkm durumunda mavi, mor, beyaz, pembe renkli iekler aan, 20 m ye kadar uzayabilen ok yllk bir sarmak (Wisteria sinensis). moral * Bir insann ruhsal gc, yrek gc, maneviyat. moral eitimi * Ruhsal gc, maneviyatglendirme. moral knt * Manev dirensizlik, ruhsal ynden direnememe, cesareti yitirme.

moral vermek * bir kimsenin ruhsal direnme gcn artrmak, cesaretlendirmek, yreklendirmek. morali bozulmak * ruhsal ynden direnme gcn yitirmek, iine korku dmek. moralini bozmak * bir kimsenin ruhsal ynden direnme gcn azaltmak, sarsmak. moralizm * Ahlklk doktrini, ahlkara deil, ama sayan doktrin, trelcilik. morar * Morarmak ii veya biimi. morarma * Morarmak ii. morarmak * Mor bir renk almak. * Herhangi bir skntveya hastalkla vcudun bir organmor renk almak. morart * Morarmyer, morluk. morartma * Morartmak ii. morartmak * Morarmasna sebep olmak, mor renk vermek. moratoryum * ok bunalmldnemlerde bir lkede, blgede bir blm veya tm borlardaki deme zorunluunun geri braklmas. * Resm geciktirme. moren * Buzul ta. morfem * Kelimelere gramer bakmndan biim veren ou ek hlinde olan kelime paralar, biim birimi. morfin * Afyonda % 10 orannda bulunan, uyuturucu, nemli bir alkaloit. morfinlenme * Morfinlenmek ii. morfinlenmek * Morfinle uyuturulmak. * Yksek sesle gevezelik yznden yaruykulu, yaraptal duruma girmek. morfinoman * Morfin kullanma alkanlolan kimse, morfin tiryakisi. morfoloji * ekil bilgisi, biim bilgisi, yapbilgisi. * Bkz. biim bilimi. morfolojik * Morfoloji ile ilgili, morfolojiye ilikin. morg * Adliyede kovuturmaygerektiren olaylar sonucu veya birdenbire ve pheli lmlerde, lm sebebinin ve lnn kim olduunun tespit edilmesi iin llerin konulduu ve inceleme yaplan yer veya yap. morg raporu * llerin muayene ve otopsisinden sonra dzenlenen rapor. morga kaldrmak * lleri incelenmek iin morga gtrmek. morina * Mezgitgillerden, kuzey denizlerinde yaayan, eti yenilen, karacierinden balk yakarlan bir balk (Gadus morrhua). Moritanyal * Moritanya halkndan olan. morlama * Morlamak ii. morlamak * Mor duruma gelmek. morluk * Mor olma durumu. * Moraran yer.

mormeneke * Rengi mora alan bir tr meneke. mors * Morsgillerden, Kuzey Atlantikte yaayan, 4 m uzunluunda, derisi, dii ve yaiin avlanan bir memeli (Odobenus rosmarus). * Gizli iaret. mors * Nokta ve izgilerden oluan bir alfabe kullanan telgraf dizgesi. * Bu iaretleri almaya ve gndermeye yarayan alet. * Gizli iaret. mors alfabesi * Telgraflkta kullanlan, nokta ve izgilerden oluan alfabe. morsgiller * Memeliler snfnn yzge ayakllar alt takmna giren bir familya. mortadella * Bir tr talyan sucuu ve brei. mortlama * Mortlamak ii veya durumu. mortlamak * lmek. morto * l. mortocu * Hristiyanlarda cenaze tamak iin tutulan kimse. * Cenazelerde at okuyarak aldparayla geinen kimse. * mam. mortoyu ekmek * lmek. moruk * Yalerkek, baba. moruklama * Moruklamak ii veya durumu. moruklamak * Yalanmak, ihtiyarlamak. morul * Yumurta hcresinin embriyon oluurken gelierek aldilk biim, blstul. morumsu * Mora alan, moru andran. morumtrak * Morumsu. Moskof * Rus. * Acmasz, zalim. Moskof cam * Bir tr beyaz mika. Moskof gvuru * Rus. Moskof topra * Maden parlatmak iin kullanlan, sarrenkte bir tr gevrek ta. Moskofluk * Moskof olma durumu. * Acmaszca davran. mosmor * Her yanmor, koyu mor. mosmor kesilmek * herhangi bir sebeple morarmak. mosmor olmak * kt duruma dmek, bozulmak, mahcup olmak. mostra * rnek, gstermelik, model. mostra olmak * kendini gln bir duruma sokmak.

mostralk * Gstermelik, numune. * Kt veya yersiz davranlaryla gze batan kimse. motamot * Kelimesi kelimesine, hi deitirmeden, aynen. motamot eviri * Aslna balkalnarak yaplan eviri. motel * Motorlu tatlarla yolculuk edenlerin barnmalarn, arabalarnpark etmelerini ve baka ihtiyalarn karlamak iin ilek kara yollarzerinde yaplmotel. motelci * Motel ileten kimse. motelcilik * Motel iletme ii. motif * Yan yana gelerek bir bezeme iini oluturan ve kendi balarna birer birlik olan gelerden her biri. * Bir eserde sk sk tekrarlanan ssleyici ge. * Bestenin bir parasna eitli ynlerden birlik salayan belirleyici kk birim. motifli * Motifi olan. motifsiz * Motifi olmayan. motivasyon * Gdlenme. moto* Motorlu, motorla ilgili. motopomp * Motorlu tulumba. motor * Herhangi bir enerjiyi mekanik enerjiye dntren sistem. * Akaryakt motoruyla ileyen deniz arac. * Motosiklet. motor ya * Motorlarda srtnmeyi azaltarak anmaynlemeye yarayan bir tr ya. motorbot * Motorla alan kk deniz tat. motorcu * Deniz motoru ileten kimse. motorculuk * Deniz motoru iletmecilii. motorin * Motorlu tatlaraltrmada kullanlan bir ya. motorize * Motorlu tatlarla donatlm(kta veya birlik). motorkros * Krlarda ve engebeli arazilerde motorsikletle yaplan yar. motorkrosu * Motorkros yars. motorlu * Motorla alan. motorlu tat * nsan veya yk tayan iki veya daha ok dingilli, motor gcyle hareket eden aralara verilen genel ad. motorlu tren * Bkz. mototren. motosiklet * Motor silindirinin hacmi 125 cm den byk olan, iki tekerlekli motorlu tat. mototren * Bir termik motorla alan, yolcu tayan demir yolu tat. motris * Birka arabalbir katarda elektrik motoru veya patlamalmotorla alan ve br arabalarekmeye yarayan tat. mozaik

* Trl renklerde, kk kp biiminde mermer, taveya pimitoprak paralarnn yan yana getirilmesiyle yaplan resim ve bezeme ii. * Bu iiin kullanlan mermer paralar. * nce kum, imento ve kk mermer paralarndan oluan karmla deme svas. * Tatlbiskvi paralaryla yaplan kakaolu pasta. * imento iine kk mermer paralarkonulup doldurularak yaplan (deme, merdiven vb.). * Deiik dillere ve kltrlere sahip insan topluluu. mozaik deme * Mozaik karmyaplan yer demesi. mozaik plka * Mozaikle yaplmkalp deme maddesi. mozaiki * Mozaik yapan veya satan kimse. * Yaplarda mozaik ilerini dzenleyen kimse. mozak * Domuz yavrusu. mozole * Byk, gsterili gmt, antkabir. mble * Mobilya. mbleli * Mobilyal. mblesiz * Mobilyasz. mn * Bkz. men. msy * Franszcada erkeklere verilen bir unvan. * (yabancerkekler iin) Bay. -msa- / -mse* simden fiil treten ek: az--msamak, o-u-msa-mak, k-mse-mek vb. -ms/ -msi * Kltme sfatlartreten ek: sar-ms, mavi-msi, pembe-msi, mor-u-msu, tatl-ms, eki-msi vb. -mtrak / -mturak * Kltme sfatlartreten ek. mu * Bkz. m/ mi. muaccel * Acele olunmu. * Pein, hemen denmesi gereken. muacciz * Skntveren, taciz eden, bktran, usandran. * Yapkan, srnak, ukal (kimse). muaddel * Deitirilmi, deiiklie uram, deikin. muadele * Eitlik, beraberlik, denklik. * Anlalmaz i. * Denklem. muadelet * Eitlik, denklik, edeerlik. muadil * Eit, denk, edeer. muaf * Balanm, affedilmi. * Ayrtutulmu, ayrcalk tannm. * zgr, serbest. muaf tutmak (veya tutulmak) * bir devi, bir grevi balamak, ayrcalk tanmak. muafiyet * Ayrtutulma, kendisine uygulanmama, baklk. * Baklk.

muafiyet tanmak * kendisinden beklenilen veya istenilenlerin btnn istememek. muafiyet snav * Eitimde veya herhangi bir dalda bilgi birikiminin nceden yeterli olup olmadnn belirlenmesi iin yaplan snav. muaflk * Muaf olma durumu. muahede * Anlama. muahedename * Antlama metni. muaheze * Knama, paylama, ayplama. * Eletiri. muaheze etmek * paylamak, ayplamak, knamak. muahezename * Eletiri yazsve kitab. muahhar * Sonraki, sonradan gelen, ertelenmi, daha sonraki. muahharen * Sonradan. muakkip * zleyen, arkasndan koan, takip eden. * (i) Yrten. muall * Yksek, yce. muallk * Aslm, asl. * Sonuca balanmam, srncemede kalm. * Bal. muallkta olmak (veya muallkta kalmak) * sonuca balanmak, srncemede kalmak. muallel * Sakat, eksik. muallim * retmen. muallime * Bayan retmen. muallimlik * retmenlik. muamelt * Dairelerde evrak zerinde yaplan ilemler, ilem. muamele * Davranma, davran. * Yol, yntem, iz. * lem. * Alveri. * lem. muamele etmek * davranmak. muamele grmek * ilem uygulanmak, davranlmak. muamma * Bilmece. * Anlalmayan, bilinmeyen ey. muamma asmak * klk geleneinde herhangi bir konuyu manzum olarak bilmece trnde dzenleyip genellikle kahvehanelerde herkesin grecei bir yere koymak. muammal * Bilmeceli, muamma dolu. muammalk

* Muamma dolu olma durumu. muammer* Yaam. muammer olmak * yaamak. * uzun ve mutlu yaamak. muannit * nat eden, inat, direnge, anut. muaraza * ekime, kavga. muare * Dalgalparltlar verilmiolan bir tr kuma, kareli kuma. * Bu kumatan yaplmolan. muarefe * Karlklbirbirini tanma, tanma, tanklk. muarz * Karkoyan, karkan. muasr * Aynyzyl iinde olan. * ada. muasrlama * Muasrlamak ii, adalama. muasrlamak * adalamak. muaaka * Sevime, sevgi, ktalk. muaakada olmak * sevimek, birbirine k olmak. muaeret * Birbiriyle toplumsal ilikiler iinde bulunma. muaeret adab * Grg kurallar, adabmuaeret. muattal * lemez, kullanlmaz duruma gelmi. * Bo, isiz. muattar * Itrl, gzel kokulu. muavenet * Yardm. muavenet etmek * yardm etmek. muavin * Yardmc, yardm eden. * Bir grevlinin, bir yneticinin iine yardm eden, yokluunda yerini ve yetkilerini zerine alan kimse. muavinlik * Muavin olma durumu. * Muavinin grevi. muayede * Bayramlama, birbirinin bayramnkutlama. muayene * Bir kimsenin hasta olup olmadnveya hastaln nerede olduunu aratrma. * Gzden geirme, aratrma, yoklama. muayene etmek * bir kimsenin hasta olup olmadnveya hastalnn nerede olduunu aratrmak. * aratrmak, incelemek. muayene olmak * hekimce baklmak. muayeneci * Aratran, yoklayan kimse. muayenehane * Hekimlerin hastalarnkabul ettikleri yer. muayyen

* Belli, belirli; kesin olarak belirlenmi. * Kararlatrlan. muayyeniyet * Belli olma durumu, bellilik. muazzam * ok byk, ok iri, koskoca, koskocaman. * Allmn snrlarnaan. * Gl, nemli. muazzep * Ac, sknt, azap eken. muazzep olmak * ac, azap ekmek. muazzep etmek * ac, azap ektirmek. muazzez * Saylan, saygduyulan, sevgili, aziz. mubah * Dince yaplmasnda saknca olmayan, yaplmasgnah veya sevap olmayan. * Yaplmasnda saknca grlmeyen. mubah grmek * hogrmek, sakncasz bulmak. mubassr * Okullarda rencilerin durumu ile ilgilenen ve dzeni salamakla grevli kimse. mubayaa * Satn alma. mubayaa etmek * satn almak. mubayaac * Satn alan kimse. mucibince * Gereince. mucip * Gerektiren, gerektirici. * Sebep. mucip olmak * gerektirmek. mucip sebep * Gereke. mucir * Kiraya veren kimse. mucit * Yeni bir buluortaya koyan, icat eden kimse. * Yaratc, yaratan. mucize * nsanlarhayran brakan, tabiatst saylan olay, tansk. * nsan aklnn alamayacaolay. * Olaanst, artc. mucize gstermek * olaanst bir olay yaratmak. mucize kabilinden * umulmayan, beklenmeyen bir biimde. mucizeli * Mucize nitelii bulunan. mucuk * Bir eit kk sinek. mucur * Kmr krnts, mcr. * Yol yapmnda kullanlan takrnts. * Bir eyin ie yaramayan blm. muo * Gemilerde, kk yata tayfa yama, mio. * Meyhaneci ra.

mudarebe * Bir yandan sermaye, te yandan emek konularak kurulan irket. mudi * Emanet brakan kimse. * (bankaya) Para yatran kimse. mudil * Karmak, g, etin. mufassal * Ayrntl. mufla * Cisimleri, aleve dedirmeden atein etkisine uratmak iin kullanlan byk toprak kap. * Porselen frn. muflon * Yaban koyun, argali. * Pardslerin iine iliklenerek geirilen bir eit ok kaln, ereti astar. muflonlu * inde kee bulunan ok kaln, yumuak, parlak tyl kuma. * Bu kumageirilerek yaplmolan. mugaddi * Besleyici, besleyen. mugalta * Yanltacak sz, yanltmaca. mugaltac * Mugalta yapan kimse. muganni * arksyleyen kimse, arkc. muganniye * arkckadn. mugayeret* Uygun olmama durumu, uymazlk, aykrlk. mugayir * Uymaz, aykr. muber * Gcenmi, gcenik, kskn. muber olmak * gcenmek, ksmek. mulk * Anlalmasg, anlalmaz, kark, aprak. muhabbet* Sevgi. * Dosta konuma, yarenlik. muhabbet beslemek * sevgi duymak. muhabbet iei * Muhabbet ieigillerden, ekleri yeilimtrak beyaz, gzel kokulu bir ss bitkisi (Reseda odorata). muhabbet ieigiller * Ayrta yaprakl, iki enekli bitkiler snf. muhabbet etmek * karlkl, dosta konumak. muhabbet kuu * Papaangillerden, asl yurdu Avustralya olan, yurdumuzda da kafeslerde retilen, eine ok dkn, sar, yeil ve kl rengi tyl, uzun ve sivri kuyruklu bir ku(Melopsittacus undulatus). muhabbet telll * Kadnla erkek arasnda yolsuz ilikilere araclk eden kimse, pezevenk, kavat. muhabbetname * Ak mektubu. * Arkada, dost mektubu. muhaberat * Haberlemeler, haberleme dolaysyla yaplan yazmalar. muhabere * Haberleme, yazma. muhabere etmek

* haberlemek, yazmak. muhabere memuru * Telgraf, haberlemeyi salayan kimse. muhabere snf * Savata haberleme dzeninin kurulmasn, dmann elektronik aralar kullanmasnengellemeyi veya bunu snrlandrmaysalayan yardmcsnf. muhabereci * Muhabere snfndan olan asker. muhabir * Basn ve yayn organlarna haber toplayan, bildiren veya yazan kimse. * Herhangi bir kuruluun almasyla ilgili olarak, merkezle baka bir lke arasnda balantysalayan grevli. muhabirlik * Muhabir olma durumu. * Muhabirin grevi. muhaceret * G, gme. * (yaamakta olduu lkeden) Yabancbir lkeye uzun veya ksa sreli yerlemek iin gitme. muhaceret etmek * yaadlkeden ayrlmak. muhacim * Saldran, saldrc. * Futbolda ileri u oyuncusu. muhacir * Gmen. muhacir arabas * st ve yanlarrtl, drt tekerlekli, yaysz araba. muhacir gitmek * g etmek. muhacir olmak * gmen durumuna girmek. muhacirlik * Gmenlik. muhaddep * Dbkey, konveks. muhaddis * Hadis ile megul olan, Hz. Muhammed'in szlerini bildirmiolan kimse. muhafaza * Koruma, saklama, korunum. muhafaza altna almak * korumak, saklamak, bir yerde tutmak, kapatmak. muhafaza etmek (veya edilmek) * korumak, saklamak (veya korunmak saklanmak). * olduu gibi brakmak, kapatmak (veya braklmak, kapatlmak). muhafazakr * Tutucu. muhafazakrlk * Tutuculuk. muhafazal * Muhafazasolan. muhafazasz * Muhafazasolmayan. muhafz * Birini veya bir eyi koruyan, kollayan, gzeten kimse, koruyucu. * Bir kalenin veya bir ehrin nemli yerlerini korumak, dzeni ve gvenlii salamakla grevli komutan. muhafz alay * Devlet bakanlarn, krallarkorumakla grevli asker birlik. muhafzlk* Muhafz olma durumu. * Muhafzn grevi. muhakeme * Birbirine karolan iki tarafdinleyerek bir yargya varma, yarglama.

* Bir konuyu zihinde iyice dnp inceleyerek karar verme, akl szgecinden geirme, usa vurma, uslamlama. * Bir sorunu zmek iin kar yol arama. muhakeme etmek * yarglamak. * akl szgecinden geirmek, dnmek. muhakeme usul * Yargyolu, muhakeme tarz. muhakeme yrtmek * dnmek, soruna bir zm aramak. muhakkak * Doruluu, gereklii kesin olarak bilinen, gereklii kesinlemi. * Her hlde ne olursa olsun, kesinlikle. muhakkik * Gerei aratran. * Soruturucu, soruturmac. muhal * Olamaz, olmaz, olmayacak; olmas, gereklemesi olanaksz. muhalefet * Bir tutuma, bir gre, bir davrana karolma durumu, aykrlk. * Kargrte, tutumda olan kimseler topluluu. * Demokraside iktidarn dnda olan parti veya partiler. muhalefet etmek * kardavranta bulunmak, karkmak. muhalefet partisi * Hkmet kurmaya katlmamparti. muhalefet erhi * Karolma yazs, muhalefet gerekesi. muhalif * Bir tutuma, bir gre, bir davranta karolan, aykrolan. * Aykrlk eden, uymayan, uygunluk gstermeyen. muhallebi * Ste, eker ve pirin unu katlarak yaplan bir tatl. muhallebi ocuu * Nazlbytlmocuk. muhallebici * Muhallebi yapan veya satan kimse. * Muhallebi satlan yer. * Nazlbytlmkimse. muhallebicilik * Muhallebici olma durumu. * Muhallebi yapma ve satma ii. Muhammed * Hz.Muhammed mmetinden olan kimse, Mslman. muhammen * Oranlanan, tahmin edilen. muhammes * Beparasolan, beli. * Begen. * Beli. muhammin * Oranlayan, tahmin eden. muharebe * Savama, vuruma, harp etme, iki ordu arasndaki arpma, sava. * Gl tartma. muharip * Savaa katlan, savaan, sava. muharrem* Kamer takviminin birinci ay, aure ay. muharrer * Yazlm, yazlyazya geirilmi. muharrik

* Hareketini salayan, harekete gelen. * Kkrtc, ayartc. muharrir * Yazar. muharrirlik * Yazarlk. muharri* Trmalayan, tahrieden. * rkilten, korku veren. muhasamat * Dmanlk. * (savata) arpma. muhasara * Kuatma, sarma, evirme. muhasara etmek * kuatmak. muhasebat * Hesap ileri. muhasebe * Hesaplama, karlklhesap grme. * Hesap ileriyle urama. * Hesaplarn btn. * Hesap ilerinin yrtld yer, saymanlk. muhasebeci * Sayman, muhasip. muhasebecilik * Saymann grevi, saymanlk. muhasebesini yapmak * bir eyin olumlu veya olumsuz ynlerini gzden geirerek bir yargya varmak. muhasm * Birbirine dman olanlardan her biri. muhasr * Kuatan, saran. muhasip * Sayman, muhasebeci. muhasiplik * Saymanlk. muhassala * Elde edilen sonu. * Bileke. muhassas * (birine) Ayrlm, tahsis olunmu. muhassasat * Bir kimseye maa, tayn vb. olarak verilmieyler. * Devlet btesinde devlet kurululariin ayrlmpara, denek. muhassenat * Yararl, gzel, hayrl, iler. muhassl * Osmanlmparatorluunda Tanzimattan nceki dnemde vergi tahsildarna verilen isim. muhat * Kuatlm, sarlm, evrilmi. * Kitabn srt kdile mukavvasnn arasnda isteka ile bastrlarak oluturulmuhafif ukurluk. muhatap * Kendisine sz sylenilen kimse, kendisiyle konuulan kimse. muhatap olmak * kendisine sz sylenmek, hitap edilmek. * karsnda kalmak. muhatara * Korku verici durum, tehlike. * Zarar, ziyan. muhataral * Korkulu, tehlikeli. muhavere

* ki kii arasnda karlklolarak yaplan konuma. muhavere etmek * birbiriyle konumak. muhavvil * Deitiren, dntren. muhavvile * Dntrc, transformatr. muhayyel * Hayal gcyle yaratlan, hayal edilen. muhayyer * Beenilmediinde geri verilmek artyla alnan (eya vb), semece. * Semeli. * Trk mziinde bir makam. muhayyer brakmak * semeli brakmak, semeye izin vermek. muhayyerbuselik * Trk mziinde bir makam. muhayyerkrd * Trk mziinde bir makam. muhayyerlik * Semeli olma durumu. * Seme hakk. muhayyersmble * Trk mziinde bir makam. muhayyile * Hayal etme gc. muhbir * Haber ulatrc, haber veren. * Yasa dolan bir durumu yetkili makamlara bildiren kimse, ihbarc. muhbirlik * Muhbir olma durumu veya muhbirin yapti. muhik * Hakl, doru. muhil * Dokunan, bozan, ihll eden. muhip * Seven, sevgi besleyen, dost. muhit * evre, yre. * Bir kimsenin srekli ilikide bulunduu insanlar topluluu, evre. muhit yapmak (veya edinmek) * ilikili olduu, tank olduu kimselerin saysnoaltmak. muhkem * Salam, salamlatrlm. muhlis * Dostluunda ve inanlarnda iten olan. * Bkz. halis muhlis. muhrik * Yakc. * Yank, dokunakl(ses). muhrip * Torpido, top ve denizaltlara karsilhlarla donatlm, kk, hzlgiden savagemisi, destroyer. muhta * Bir eye ihtiya duyan. * Yoksul, fakir (kimse). * Bakmaya mecbur olduu aile bireylerini veya kendisini geindirmeye yetecek geliri, mal, kazanc bulunmayanlar. muhta etmek * birini, ihtiya duyduu bir eyi bakasndan salamak zorunda brakmak. muhta olmak * ihtiya duymak. muhtalk

* Bakmaya mecbur olduu aile bireylerini veya kendisini geindirmeye yetecek geliri, mal, kazanc olmayanlarn iinde bulunduu durum. muhtar * zerk. * Ky veya mahallenin yasalarla belirtilmiilerini yrtmek iin o ky veya mahallede oturanlarn setikleri kimse. muhtariyet * zerklik. muhtarlk * Muhtarn grevi veya makam. * Muhtarn grevini yaptyer. muhtasar * Ksaltlmolan, ksa; zet. muhtasaran * Ksaca, ksaltarak, zet olarak. muhtekir * Vurguncu, spekltr. muhtel * Dzeni bozulmu, bozuk. muhtelif * Zt, birbirini tutmayan. * eit eit, eitli. muhtelis * Beylik mal veya parayzimmetine geiren, alan. muhtelit * Karma, kark. muhtemel* htimal dahilinde olan, beklenen, beklenir, umulur, olas, olasl, mmkn. muhtemel olmak * umulmak, beklenmek. muhtemelen * Umulur ki, beklenir ki, grne baklarak. muhterem * Saygdeer, sayn. muhteri * Yeni bir ey yaratan, icat eden. * Yalanlar uydurarak bir kimseye iftirada bulunan. muhteris * Hrsl. muhteriz * ekingen. muhtesip * slm ehirlerinde arve pazar esnafndin kurallarna gre denetleyen grevli, belediye memuru. muhteem* Grkemli, gsterili, byk ve gz alc. muhteva * Bir eyin iindeki, iteki, ierik. muhtevi * htiva eden, iine alan, kapsayan, iinde bulunduran. muhteviyat * indekiler. muhtra * Herhangi bir eyi hatrlatma, uyarma amacyla yazlan yaz. * Bir devletin baka bir devlete politik sorunlarla ilgili olarak yolladuyaryazs, diplomatik nota. * Anda. * Gnlk. muhzr * lgililerin mahkemede bulunmalarnsalayan grevli. muin * Yardm eden, yardmc. muinli * Askere alndnda ailesine bakacak kimsesi olan.

muinsiz * Askere alndnda ailesine bakacak kimsesi olmayan. muit * Okullarda ocuklaraltrmakla grevli kimse, retmen yardmcs. mujik * Rus kyls. -muk * Bkz. -mk / -mik. mukaar * bkey, obruk, konkav. mukabele * Karlk verme, karlama, karlk. * Karlatrma, karlklyaplan okuma. * Kargelme, bakaldrma. * Camilerde Kur'an okunurken, hafzlarn da karlk olarak ezbere Kur'an okumalar. mukabele etmek * karlk vermek, karlkta bulunmak. * kargelmek. mukabele okumak * ramazanda, en ok camide yksek sesle ezbere kur'an okumak. mukabeleci * Camilerde Kur'an okuyan kimse. * Brolarda temize ekilmihesaplarmsveddeleri ile karlatran grevli. * Askerin yoklamasnyapan kimse. mukabelede bulunmak * karlk vermek. mukabeleli * Karlolan, mukabelesi bulunan. mukabelesiz * Karlolmayan, mukabelesi bulunmayan. mukabil * Bir eye karlk olarak yaplan, bir eyin karlolan. * Bir eyin karsnda bulunan. * Karlk. * Karlk olarak, karlnda. mukaddem* nce gelen, nceki. * ncl. mukaddema * nce, evvelce, eskiden. mukaddeme * Bkz. mukaddime. mukadder * Yazgda var olan, yazgile ilgili olan, alnda yazlolan. mukadderat * Yazg. mukaddes * Kutsal. mukaddesat * Kutsal saylan her trl inan ve davranlar. mukaddesat * Kutsal tannan eylere arlde ballk gsteren kimse. mukaddime * n sz. * Bir olayn balangc. mukaffa * Kafiyeli, uyakl. mukallit * Takliti. mukallitlik * Mukallit olma durumu, mukallidin ii. mukannen*

Belli, belirli, kesinlemi, amaz. * Kanun durumuna gelmi, kanunlam. mukarenet * Yaklama, kavuma, bitime. * Yaknlk. mukarrer * Kararlam, kararlatrlm. mukarrer bulunmak * kararlamak. mukarrerat * Alnan kararlar, kararlatrlmeyler. mukassem* Ayrlm, blnm. mukassi * Skntl, skntverici, bunaltc. mukataa * Kesim. mukataal* Kesime verilmi(yer). mukattar * Damtlm, damtk. mukavele * Szleme. mukavele yapmak * szlemek. mukaveleli * Szlemeli. mukavelename * Szleme. mukavelesiz * Szlemesiz. mukavemet * Dayanma, kardurma, karkoyma, direnme, direni, dayanrlk. * Diren. mukavemet etmek * direnmek, dayanmak, karkoymak. mukavemet gstermek * direnmek, karkoymak. mukavemet kousu * 3-15 km arasndaki uzun mesafeli koular. mukavemeti * Dman saldrsna boyun emeyip her eit arala kargelen yurtsever. *Uzun mesafe koucusu. mukavemeti krlmak * direnci, gc azalmak. mukavemetli * Dayankl, gl, direnli. mukavemetsiz * Dayanksz, gsz, dirensiz. mukavim * Dayankl, gl, direnli. * Karkoyan, bakaldran. mukavva * Karton. * Bu kttan yaplm. mukavves * Kavisli, eri, emeli. mukavvi * Kuvvetledirici, g katc. mukayese * Benzeterek veya karlatrarak deerlendirme, karlatrma, kyaslama. mukayese etmek

* karlatrmak, kyaslamak. mukayeseli * Karlatrmal. mukayyet * Balolan, balanm. * Bir art veya kaytla balolan. * Yazlm, yazl, kaytl. mukayyet olmak * korumak, gzetmek. mukayyit * Bir kalemde, kayt ilerini yapan kimse. * Kaydedici makine. mukim * (bir yerde, bir evde) Oturan, eleen, ikamet eden. mukni * nandran, ikna eden. mukoza * Smk doku. mukriz * dn para veren, bor veren. muktebes * Yararlanmak iin alnm, aktarlm. muktedir * Bir eyi yapmaya, baarmaya gc yeten, erkli. muktedir olmak * gc yetmek, yapabilmek. muktesit * Tutumlu. mukteza * Gereken, gerekli olan. * Bir iyaplrken gerekli ilemlerin btn. muktezi * Gereken, gerekli olan. mukus * Solunum yollarve sindirim organlarnn hcreleri tarafndan salglanan madde. mulaj * Bir eyin bal mumu, algibi bir madde ile kalbnkarmak iin yaplan ilemlerin btn. * Bu ilemler sonunda elde edilen kalp. mulaj kd * Terzilerin patron karmak iin kullandklarbir eit saydam kt. mum * Bir fitilin zerine erimibal mumu, i ya, stearik asit veya parafin dklp genellikle silindir biiminde dondurulan ince, uzun k arac. * Bal mumu. * Ik yeinlii birimi, kandel. * Ksmen oksitlenmikathidrokarbonlar. mum aac * Scak lkeler ile Kuzey ve BatAvrupa'da yetien bir tr mum palmiyesi (Myrica cerifera). mum ampul * Mum biiminde ampul. mum aydnlatma * Mum yaplarak yaplan aydnlatma. mum boya * Bkz. mum boyas. mum boyas * Mum, terebentin, su ve toprak boyalarla hazrlanan boya. mum cils * Parafin ve bal mumunun terebentin veya neft yanda ztrlmesi ile elde edilen, aa eyalar cillamakta kullanlan madde. mum iei * ki eneklilerden, gzel kokulu, emsiye biiminde kk beyaz iekler aan, etli yaprakl, sarlcbir ss bitkisi (Cerinthe minor ve Cerinthe retortra).

mum dibine k vermez * gl kiilerin kendi yaknlarnkayrmaktan ekindiklerini anlatr. mum direk * Dimdik. * ok uslu, yaramazlk yapmayan. mum duruu * Vcudun, ense ve omuzlara dayanarak ellerin kalaydesteklemesiyle baaa, yere dikey bulunduu durum. mum etmek * Bkz. muma evirmek. mum gibi * dosdoru, dimdik. * uslu, kprtsz. * tertemiz dzgn. * zayflamak sararp solmak. mum kesilmek * sessiz, uslu, doru dzgn durmak. mum olmak * hrnl,yaramazlbrakmak. * razolmak. mum palmiyesi * Ilman blgelerde yetien, gvdesi boyunca 1 cm kalnlnda bir mum katmanbulunan, yapraklarhurma yaprana benzeyen bir aa (Cerexylon andicola). mum yakmak * kutsal saylan bir yere giderek adak adadnda mum yakp koymak. mum yaptrmak * bir eyi krmzmumla mhrlemek. * nemli bir eyi unutmayp aklda tutmak. muma dndrmek (veya evirmek) * her sz dinler duruma getirmek, uslandrmak. mumaileyh * Adgeen, yukarda anlan, sz geen kimse. mumcu * Mum yapan veya satan kimse. * Fitilli tfek kullanan asker. * Yenieri ocanda avulardan sonra gelen, yenieri aasna balon iki subaydan her biri. mumhane * Mum retim yeri. mumla aramak * ok isteyerek ve zlenle aramak. mumla aratmak * daha kt olan yeni bir ey, bir durum, bir kimse, pek iyi olmayan eskisini aratmak. mumlama * Mumlamak ii. * Bitki hcrelerinin deiiklie urayarak kendilerini su geirmez duruma getirir biimde mum balamas olay. * Lboratuvarlardan kmbir filmin eitli aletlerde kolayca dnmesini salamak iin iki kenarna ince bir bal mumu katmansrmek. mumlamak * Bal mumu srmek, bal mumuna batrmak. * Mhrlemek, mhr mumu srmek. * Mum cilsyapmak. mumlanma * Mumlanmak ii. mumlanmak * Mumlamak ii yaplmak veya mumlamak iine konu olmak. mumlama * Mumlamak ii. mumlamak * Bal mumu durumuna gelmek. mumlayc * Filmleri mumlamakta kullanlan alet.

mumlu * Mumu olan, mum konulmuolan. * Muma batrlm, mumla hazrlanmolan. mumlu kt * Mrekkep geirmeyen ve delinebilir bir dolgu maddesi emdirilmi, mrekkebi geiren, fakat kolay delinmeyen bir cins pelrden veya lifli bir dokudan oluturulmu, teksir makinesinde baslacak yazlarn yazldkt. mumluk * Mumu olan. * Herhangi bir mum gcnde olan. * amdan. mumsnd * Alev geleneinde var olduu ileri srlen bir tr tren. mumya * Birtakm zel illar kullanlarak bozulmayacak duruma getirilmiolan ve bugn kazlarla ortaya karlan ceset. * ok zayf kimse. mumya gibi * ok zayf ve renksiz (kimse). mumyalama * Mumyalamak ii. mumyalamak * Bir cesedi, bozulmamasiin zel illarla mumya durumuna getirmek. mumyalanma * Mumyalanmak ii veya durumu. mumyalanmak * Mumya durumuna gelmek. mumyalama * Mumyalamak ii. mumyalamak * Mumya durumuna gelmek. mundar * Bkz. murdar. mundarlk * Mundar olma durumu. munfasl * Ayrduran, ayrlm, ayrk. munis * Allan, allm, yabancolmayan. * Cana yakn, uysal, sevimli. * Uygun. munkabz * Bzlm, toplanm. * Peklii olan, peklik eken. * Verimsiz, ie yaramaz. munkalip * Deimi, dnmolan. munkariz * Batm, km, tkenmi. munsap * Kavuan. * Bkz. mansap. muntazam* Dzgn. * Dzenli, derli toplu. * Dzenli, srekli ve dzgn bir biimde. muntazaman * Dzenli olarak. muntazr * Bekleyen, gzleyen. muntazr olmak * beklemek, gzlemek. munzam

* Katma, katlm, ulanm, eklenmi, ekleme, ek. -mur * Fiilden isim treten ek. murabaha * Bir malok fazla krla satma. * Kanunun izin verdii snrdan akn faiz alma, tefecilik. murabahac * Bir malok fazla krla satan kimse. * Kanunun gsterdii snraarak arfaizle dn para veren kimse, tefeci. murabahaclk * Murabahacolma durumu, tefecilik. murabba * Drt eyden oluan, drtl. * Drdl, kare. * Drt msralbentlerden oluan divan edebiyatiiri. murabba * Terbiye edilmi. * Kaynatlp kvama geldikten sonra dondurulan meyve suyu tatls. murabt * Savadervi. * Murabut. murabut * Kuzey Afrika'da dervilere verilen ad. murabut kuu * Uzun bacakllardan, leylee benzeyen, gagasiri ve uzun bir ku(Leptoptilus). murada ermek * isteine kavumak, arzusu yerine gelmek. muradna ermek * dilei gereklemek, ok istedii eye kavumak. murafaa * Duruma. * Yargtayda yaplan duruma. murahhas * Delege. murahhaslk * Delegelik. murakabe * Denetleme, denetim. * (tasavvufta) Tanr'ya balanarak ile doldurma. murakabe etmek * denetlemek. murakp * Deneti. * Tanr'ya balanarak ile dolduran kimse. murakplk * Denetilik. murana * Ylan balna benzeyen, ok yrtc, scak denizlerde yaayan, gs yzgeci olmayan, eti beenilen bir deniz bal(Muraena). murassa * Deerli talarla bezenmi, cevahirle sslenmi. murat * stek, dilek. * Ama, erek, gaye. murat almak * dileine kavumak. murat etmek * dilemek, istemek. mur * Betona delik amakta kullanlan sivri ulu, elikten yaplmbir alet. murdar * Kirli, pis.

* Cinsel birlemeden sonra ykanmam(kimse). * eriata uygun olarak kesilmemiolan (hayvan). murdarilik * Omurilik. murdarlk * Murdar olma durumu. muris * Miras brakan, miras. murt * Mersin aac. murt yememek * oyuna gelmemek. musaffa * Temizlenmi, artlm. musahabe * Konuma, grme, sylei. musahhih * Dzeltici, dzelten. musahhihlik * Musahhih olma durumu. * Dzelticinin grevi, dzelticilik. musahip * Sohbet, arkadalk eden kimse. * Tatlkonumalarile byklerin, zellikle padiahlarn gzel zaman geirmelerini salamakla grevli kimselere verilen unvan. musahiplik * Musahibin yapti. musakka * Ufak paralar biiminde doranmsebzelerin, kubaet veya kyma ve soanla piirilmesiyle yaplan bir yemek. musalla * Namaz klmaya yarayan ak yer. * Camilerde cenaze konulup nnde namaz klnan yer. musalla ta * Namazklnmak iin stne cenaze konulan masa biiminde yksek ta. musallat * Bir kimse veya eyin zerine bktracak kadar den. musallat etmek * birini, bir bakasnn bana bel etmek. musallat olmak * birini srekli rahatsz etmek, birine satamak, hi peini brakmamak. musalli * Bevakit namaznsrekli olarak klan. musamaha etmek * hogr ile davranmak. musandra * Evlerde yatak yorgan konulan yer, yklk. * Mutfakta yksek ve geniraf. musanna * Uydurma, dzme. * Sanatla yaplm, bir usta elinden km, sanatl. * Yapntl. musannif * Snflandran. * Kitap yazan, yazar. musap * Bana bir ktlk, felket gelmiolan. * Hastala yakalanm, tutulmu, uram. musavver * Resim konulmu, resimli. * Zihinde tasarlanm, dnlmolan. Musev

* Musa Peygamberin dininden olan kimse. Musevlik * Musa Peygamberin dini, Yahudilik. Mushaf * Kur'an. musr * Bir sz veya dncede direnen, ayak direyen. musibet * Anszn gelen felket, skntveren ey. * Uursuz. musikar * Gagasndaki deliklerden rzgr estike trl sesler ktna inanlan bir masal kuu. * Mskal. musiki * Mzik. * Kulaa hogelen sesler dizisi. musikiinas * Mzikle uraan kimse. muska * inde din ve byleyici bir gcn saklolduu sanlan, tayan, takanveya sahip olanzararletkilerden koruyup iyilik getirdiine inanlan bir nesne veya yazlkt, hamayl. * gen biiminde katlanmolan ey. muska brei * ine peynir, kyma gibi eyler konularak gen biiminde katlanan bir tr brek. muskac * Muska yazan kimse. muskaclk* Muskacnn ii. muslihane * Barbir yolla. muslin * Sk dokunmu, parlak, ince, yumuak bir tr kuma. * Bu kumatan yaplmolan. musluk * Taklmbulunduu boru veya kabn iindeki akkan, istenildiinde aktabilecek bir dzende yaplm alr kapanr alet. * El ykamaya yarayan yer. musluku * Musluk satan veya onaran kimse. * Abdest almak iin ceketini karanlarn para veya deerli eylerini alarak hrszlk yapan kimse. muslukuluk * Muslukunun yapti. * Abdest almak iin ceketini karanlarn para veya deerli eylerini alarak yaplan hrszlk. musluklu * Musluu olan. musluksuz * Musluu olmayan. muson * Gney Asya kylaryla Hint Denizi'nde yaz ve kmevsimlerinde birbirine ters ynlerden esen genialanl rzgr. mustarip * Istrap ve aceken. * Salksz, hasta. mustarip etmek * acve strap vermek. mustatil * Dikdrtgen. mu * Altdz, kk gezinti vapuru. -mu * Bkz. -m/ -mi. muamba

* Bir tarafna kauuk veya yalboya srlerek su geirmeyecek duruma getirilen kaln bez. * Bu bezden yaplmolan. * Su geirmeyecek biimde yaplmyamurluk. * Linolyum. muamba gibi * ok kirlenmiamar, kuma, rt vb. iin sylenir. muambalama * Muambalamak ii veya durumu. muambalamak * Muamba gibi olmak, muamba durumunu almak, muambaya dnmek. mumula * Glgillerden, 2-3 m ykseklikte dikenli kk bir aack (Mespilus germanica). * Bu aacn olgunlap rdkten sonra yenilebilen, yuvarlak, mayho, buruk ve beekirdekli meyvesi, dngel, bebyk. mumula gibi * yznde pek ok buruuk ve krk bulunan. muta * Karsndakine vurmak iin zel olarak almdeliklerine parmaklarn geirilmesi ile kullanlan demir paras. * Kunduraclarn, derileri vurarak inceltmek iin kullandklarmetalden tokmak. * Parman biri bklp sivriltilerek vurulan yumruk. mutalama * Mutalamak ii. mutalamak * Muta ile vurmak. mutu * Sevindiren haber, sava, mjde. mutucu * Mutu getiren, savac, mjdeci. mutulama * Mutulamak ii. mutulamak * Sevinilecek bir iin, olayn, vb. nin olduunu birine haber vermek, mujdelemek. mutulanma * Mutulanmak ii, mjdelenme. mutulanmak * Sevinli bir haber verilmek, mjdelenmek. mutulu * Mutu bildiren, sevindirici, mjdeli. mutuluk * Mutucuya verilen armaan, mjdelik. mut * Btn zlemlerin eksiksiz ve srekli olarak yerine gelmesinden duyulan kvan, kut, saadet. mut * Elli iniklik tahl lei. muta * Veri. mutaassp * Banaz. mutabakat * Uyuma, anlama, itilf. * Uygunluk. *Uyum. mutabk * Birbirine uyan, aralarnda anlamazlk olmayan. * Uygun. mutabk kalmak * uyumak, anlamaya varmak. mutabk olmak * aralarnda anlamazlk olmamak, anlamak. mutaf * Kei klndan hayvan ulu, yem torbasgibi eyler dokuyan kimse.

* Kei klndan dokunmuveya rlmhayvan ulu, yem torbasgibi ey. mutallka * Boanarak dul kalmkadn. mutantan * Grkemli, atafatl. mutariza * Yayayra, parantez. mutasarrf* Kendinde kullanm hakkolan, elinde bulunduran. * Tanzimat'tan sonra, Osmanlynetim tekiltnda sancaklarn yneticisine verilen ad. mutasarrflk * Mutasarrfn grev ve makam. * Sancak. mutasavver * Tasarlanm, dnlm. mutasavvf * Tasavvuf inanlarnbenimseyerek kendini Tanr'ya adamkimse, sofi. mutasyon * Deiinim. mutasyonist * Deiinimci. mutasyonizm * Deiinimcilik. mutat * Allm, allan. * Alkanlk, allmey. mutatabbip * Hekimlik taslayan kimse. mutavaat * Boyun eme, uyma, itaat etme. * Dnl. mutavaat fiili * Bkz. dnl fiil. mutavasst * Arac. * Orta, ortalama. mutazarrr * Zarar grm, zarara uram. mutuluk * Hayatn anlamnmutlulukta bulan, insan davranlarnn mutluluk isteiyle belirlendii grne dayanan ahlk retisi, evdemonizm. muteber * Saygn, itibarolan, hatrsaylr. * nanlr, gvenilir, sz geer. * Yrrlkte olan, geerlilii olan. muteber olmak * yrrlkte olmak, geerli olmak. muteber olmak zere * geerli olarak. mutedil * Dnce, ivb.de arya kamayan, lml, itidalli. * Ilman. mutedillik * Ilmanlk. mutekit * Bir eye inanan, itikat eden, inanl, inanl, imanl, mmin, dindar. mutemet * Kendisine inanlp gvenilen kimse. * Dairelerde, iyerlerinde bazpara ilerine bakan grevli. mutemetlik * Mutemedin grevi. mutena

* zenilmi, zenle yaplm. * Sekin, nemli. muteriz * Kargelen, itiraz eden, itirazc. * tiraz eden (kimse). mutezile * Kaderi inkr ederek "kul, ettiklerinin yaratcsdr" diyen ve Tanr'nn sfatlarkonusunda snnet ehlinden ayrlan bir Mslman felsefesi. mutfak * Yemek piirilen yer. * Yiyecekleri hazrlama sanat. mutfak dolab * Mutfak aletlerinin yerletirilmesi iin yaptrlan zel dolap. mutfak havalandrmas * Mutfaklara yerletirilen havalandrma sistemi. mutfak havlusu * Mutfakta kullanlan havlu, el bezi. mutfak merdiveni * Mutfak ile davluyu birbirine balayan merdiven. muti * Yumuak bal, itaat eden. mutlak * Salt. * Saltk. * Kesin olarak, mutlaka. mutlak deer * Bkz. salt deer. mutlak mera * zerinde kendiliinden gelien ve otlatmaya elverili bir bitki rts tayan mera. mutlak nem * Bkz. salt nem. mutlak scaklk * Bkz. salt scaklk. mutlak sfr * Bkz. salt sfr. mutlaka * Kanlmaz bir biimde, her hlde, ne olursa olsun. * Kesinlikle, mutlak. mutlak* Saltlk yanlsolan. mutlaklk * Saltlk. mutlakiyet* Saltlk. mutlandrma * Mutlandrmak ii. mutlandrmak * Mutlanmasna yol amak, mutlanmasnsalamak. mutlanma * Mutlanmak ii. mutlanmak * Mutlu olmak. mutlu * Mutlulua erimiolan, ongun, mes'ut. * Mutluluk veren. mutlu etmek * mutluluk vermek, bahtiyar etmek. mutlu olmak * mutluluk duymak, bahtiyar olmak. mutluca * Mutlu olmaya yakn. mutlulandrma * Mutlulandrmak ii.

mutlulandrmak * Mutlanmasna yol amak, mutlanmasnsalamak. mutlulanma * Mutlulanmak ii. mutlulanmak * Mutlu bir duruma gelmek, mutlanmak. mutluluk * Btn zlemlere eksiksiz ve srekli olarak ulalmaktan duyulan kvan durumu, ongunluk, kut, saadet. mutluluk ubuu * ktidarszlk sorunu bulunanlara salklcinsel yaantiin zel olarak taklan yapay organ. mutmain * nanm, gnl kanm, emin olan. mutmain olmak * inanmak, gnl kanmak. mutsuz * Mutlu olmayan, bedbaht. mutsuzlama * Mutsuzlamak ii. mutsuzlamak * Mutsuz duruma gelmek. mutsuzluk * Mutsuz olma durumu, bedbahtlk. muttali * renmi, haber alm, bilgi edinmi. muttali olmak * bir durumdan haberi olmak, bir durum zerine bilgi edinmek. muttarit * Dzenli, tek dze. muttasf * Nitelenmi, nitelikli, vasfl. muttasl * Bitiik, yan yana olan. * Aralk vermeden, aralksz, hi durmadan, biteviye. muvacehe * Yzleme, yz yze gelme. muvacehesinde * (bir durum) Karsnda, yzne kar. muvafakat * Uygun grme, onama, kabul etme. muvafakat etmek * uygun grmek, onaylamak, kabul etmek. muvaffak * Baarm, baarl(kimse). * Baarlm, baarl(i). muvaffak olmak * baarmak, baarlolmak; becermek. muvaffakiyet * Baar. muvaffakiyetli * Baarl. muvaffakiyetsiz * Baarsz. muvaffakiyetsizlik * Baarszlk. muvafk * Uygun. muvafk bulma(ma)k * uygun grme(me)k, kabul etme(me)k. muvafk olmak * uygun dmek, kabul edilebilir olmak. muvahhit * Tanr'nn birliine inanan.

muvakkat * Belirli bir zaman sren, srekli olmayan, geici, palyatif. muvakkaten * Az bir zaman sresince, geici olarak, ereti olarak. muvakkit * Gnee bakarak namaz vakitlerini bildiren kimse. muvakkithane * Genellikle byk camilerin yannda bulunan ve zamanayarlayan oda. muvasala * Gidip gelme imkn, ulam, eriim. muvasalat * Bir yere ulama, varma. muvasalat etmek * varmak, ulamak. muvaah * Akrosti. muvazaa * Dank, danklk. muvazaal* Dankl. muvazat * Koutluk, paralellik. muvazene * Denge. * Dengelemek. muvazeneli * Dengeli, ll. * Davranlarll olan. muvazenesiz * Dengesiz, lssz. * Ne yaptnbilmeyen, bir sz bir szn, bir davranbir baka davranntutmayan. muvazenesizlik * Dengesizlik, lszlk. muvazi * Kout, paralel. muvazzaf * Bir grev ve hizmetle ykml olan (kimse). * SilhlKuvvetlerde alan meslekten subay ve astsubaylarla askerlik hizmetini yapan erler. muvazzaf hizmet * Askerlik ana girince erkeklerin yapmakla ykml bulunduklaraskerlik grevi. muvazzaf subay * Meslei askerlik olan subay. muvazzaflk * Muvazzaf olma durumu. muylu * Baka bir para iin dnme ekseni grevini yapan, silindir biiminde para. * Bir milin yatanda dnmesini salayan blm. * Bir top namlusunun iki yanna tutturulan millere verilen ad. muylu yata * Top kundann yanlarnda bulunan, silh muylularn gemesi iin almdelikli blm. muymul * Atmaca ve doana benzeyen bir tr yrtcku. muz * Muzgillerden, scak blgelerde yetien, bir enekli, ok yllk bir bitki (Musa sapientum). * Bu bitkinin kendine zg hokokulu, tatl, besleyici, kaln kabuklu, uzun meyvesi. -muz * -mz / -miz. muzaffer * stnlk elde etmi, zafer kazanm, yenmi, utkulu. * Zafer kazanm, stnlk elde etmikimse veya ulus. muzaffer olmak * stn gelmek, yenmek, zafer kazanmak.

muzafferane * stn bir biimde, zafer kazanma yarar biimde. muzafferiyet * stn gelme, stnlk, zafer kazanma. muzaheret * Destekleme, yardm etme, arka kma. muzahir * Destekleyen, yardm eden, arka kan. muzgiller * Scak blgelerde yetien, zellikle muzlariine alan bir enekliler familyas. muzr * Salbozan, zarardokunan, zararl. * Yaramaz, cinsel gelimeye zararl. * (ocuk iin) Her eyi bozan, kartran. muzrlama * Muzrlamak ii veya durumu. muzrlamak * Muzr duruma gelmek. muzrlk * Zararlolma, zararliveya davranlarda bulunma durumu. * (ocuk iin) Zarar verici yaramazlklar. muzip * aka etmekten holanan, taklgan. muzipe * Muzibe yakr biimde, muzip gibi. muzipleme * Muziplemek ii. muziplemek * Taklgan davranta bulunmak. muzipliine uramak * aldatlmak, akaya hedef olmak. muziplik * Taklganlk, yaramazlk. muziplik etmek * bir kimseye aka yollu szler sylemek. muzlim * Karanlk. * Gizli, belirsiz. muzmahil * km, kntye uram. muztar * Bir ii yapmak zorunda kalan, zorunlu. muztar kalmak * zorunda kalmak. m * Bkz. m/ mi. mbadele * Dei, deitoku. mbadele etmek * deitokuetmek. mbadil * Bakasnn yerine getirilmi, mbadele edilmi. * Lozan antlamasna gre, Trkiye'de, stanbul dnda oturan Rumlarla deitirilerek BatTrakya dndaki Yunanistan'dan getirilen Trklere verilen ad. mbahase * Konuma. mbala * Abartma, abart. mbala etmek * abartmak. mbalac * Abartc.

mbalaclk * Abartclk. mbalal * Abartl. mbalasz * Abartsz. mbarek * Verimli, bereketli. * Kutlu, uurlu, kutsal. * Beenilen, sevilen eyler iin sylenir. * Kzlan, alan kimse veya eyler iin alay yollu kullanlr. * ok saygduyulan. mbarek ay * Din bakmdan kutsal saylan, zellii veya nemi olduuna inanlan ay. mbarek gn * Din bakmdan zellii ve nemi olan gn (gnler). mbarek olsun! * "hayrl, uurlu olsun" anlamnda bir kutlama sz. mbarek otu * Birleikgillerden, sariekli, bir yllk ve otsu bir bitki (Cnicus benedictus). mbareze * ki dman taraftan kan birer kiinin arpmas. mbaeret * Bir ie balama, girime. mbair * Mahkemede durumaya girecekleri ve tanklararan, yargcn emirlerini bildiren, ktlargetirip gtren grevli, arc. mbairlik * Mbair olma durumu. * Mbairin grevi. mbayenet * Ayrlk, bakalk. * Tutmazlk, kartlk, uyumazlk. mbeir * Mutu veren, mjde getiren (kimse). mbeyyiz * (yazlar) Temize eken kimse. mbrem * ok gerekli olan, kanlmaz, vazgeilmez. mcadele * ki taraf arasnda, birbirlerine isteklerini kabul ettirmek iin yaplan zorlu alma, sava. * Herhangi bir amaca erimek veya bir kuvvete karkoyabilmek iin bir kii veya topluluun gl, srekli abas, savam. * Hasmnyere sermek iin gs gse yaplan arpma. mcadele etmek * uramak, savamak, atmak. mcadele vermek * savavermek, mcadele etmek. mcadeleci * Mcadele etmeyi seven, savamc. mcahit * Kutsal lkler uruna savaan (kimse), alp eren. mcahitlik * Mcahit olma durumu. mcamaa * Cinsel ilikide bulunma. mcavir * Yakn komu. mcazat * lenen bir sutan tr ceza verme. mcbir * Zorlayan, zorlayc.

mcbir sebep * Herhangi bir kimse tarafndan alnacak nlemlere kar, nne geilmesi olanaksz, borcun yerine getirilmesine engel, borlunun iradesi dnda beklenmedik olaylar. mcehhez * Donanm. * Hazrlkl, hazrlanm. mcehhez olmak * tamak, kendinde bulundurmak. mcell * Parlatlm, parlak. mcellit * Cilti. mcellithane * Cilt evi. mcellitlik * Ciltilik. mcerrep * Denenmi, snanm. mcerret * Soyut. * Evlenmemi, bekr. * Yaln durum. * Soyut. * Yalnz, ancak. mcessem * Cisim durumunda olan. * (soyut kavramlar iin) Somut bir varlkta tam olarak belirmiolan. mcevher * Deerli ss eyas. mcevher kutusu * Mcevherlerin saklandkk kapalkutu. mcevher mahfazas * Mcevher kutusu. mcevher tarih * Divan edebiyatnda, ebcet hesabna gre yalnz noktalharfleri sayldnda sz konusu olayn tarihini gsteren dize veya sz. mcevherat * Mcevherler. mcevherci * Deerli ss eyassatan kimse, kuyumcu. mcevhercilik * Mcevhercinin ii, kuyumculuk. mcmel * zet olarak anlatlm, ksa ve zl. mcrim * Sulu. mcver * Rendelenmikabaa un, yumurta, peynir, dereotu, tuz, karabiber, taze soan katlarak yaplan bir tr kfte. mtehit * Ayet ve hadislere dayanarak yargya varan, karar veren din dnr. mdafaa * Savunma, koruma. mdafaa etmek * savunmak, korumak. mdafaaname * Savunma. mdafi * Savunucu. * Bir davada, davacveya davalnn haklarnsavunan (kimse). mdahale * Karma, araya girme. * Bir dava sonucu verilecek olan kararn, dolaylolarak etkileyecei nc kiilerin davaya katlmalar.

mdahale etmek * karmak, araya girmek, el atmak. mdahil * Karan. * Davaya mdahale eden. mdana * Minnet. mdana etmek * minnet etmek. mdara * Yze glme, yze glclk, dost gibi grnen. mdara etmek * dost gibi grnmek, yze glmek. mdavi * (hastaya) Bakan. mdavim * Bir yere srekli olarak giden (kimse), gedikli. mdavim olmak * bir yere srekli gidip gelmek. mddei * Dava eden, bir savda bulunan (kimse), savlayc, davac. mddeialeyh * Daval. mddeiumum * Savc. mddeiumumlik * Savclk. mddet * Sre. mddetli * Sreli, sresi olan. mddetsiz * Sresiz, sresi olmayan. mdebbir * Tedbirli. mdekkik * nceleyici. mdellel * Kantlanm, kantl. mderris * Ders veren, profesr. * Medresede veya camide retmen. mderrislik * Mderris olma durumu veya mderrisin grevi. mdevven* Bir araya getirilerek divan durumunda toplanm(iir vb.). * Bir araya toplanm, dzenlenmi. mdevvenat * Bir araya toplanmeserler. mdevver * Yuvarlak. mdir * Bkz. mdr. mdire * Bayan mdr, bayan ynetmen. mdiriyet * Bkz. mdriyet. mdrik * Anlam, aklermi. mdrike * Anlk. mdrir

* drarartran, idrar sktrc. mdr * dare eden, yneten, ynetmen, direktr. mdr muavini * Bkz. mdr yardmcs. mdr yardmcs * Mdrn ilerine yardm eden, yokluunda yetkileri zerine alp ileri yneten kimse. mdriyet* Mdrlk. mdrlk * Ynetmenlik, direktrlk. * Ynetmenin, mdrn makam. mebbet * Sonu olmayan. * Yadka sren, mr boyunca olan. meccel * leriye atlm, ertelenmi. meddep * Uslu, terbiyeli, edepli. mellefat * Yazleserler. mellif * Kitap yazan veya kitap hazrlayan, bir eseri ortaya koyan ve eserin sahibi olan kimse, yazar. memmen * Salanm, emniyete alnm, gvenilir. mennes * Diil. messes * Kurulu, kurulmu. messese * Kurulu, kurum (I). * Kurum (I). * Bir toplumda bazsorunlarn zmlenebilmesi iin uygulanan yntem. messeseleme * Kurumlama. messeselemek * Kurumlamak. messif * zc, znt veren. * Hoa gitmeyen, kt (olay, durum). messir * Dokunakl. * Etkili, sonulu. * Etken. messir olmak * etkilemek. messiriyet * Etkinlik. messis * Kurucu. meyyide * Yaptrm, yaptrma gc. mezzin * Namaz vakitlerini bildirmek iin ezan okuyan din grevlisi. mezzinlik * Mezzin olma durumu veya mezzinin grevi. mfekkire * Dnme yetisi veya gc. mferrih * ac, ferahlk verici. mfessir * Ksa ve anlalmasg bir metni aklayan, akla kavuturan, metnin anlam ve amacstnde yorumda

bulunan (kimse). * Kur'an'yorumlayan (kimse). mfetti * Bir kurulutaki ilerin konu ve tzklere uygun olarak yrtlp yrtlmediini denetleyen kimse. mfettilik * Mfettiin grevi veya makam. mfit * Yararl, faydal. * Anlatan, ifade eden. mflis * Bir ite btn parasnbatrm, batkn, ifls etmi. mfredat * Bir btn oluturan bireyler, ayrntlar. mfredat program * Bkz. retim program. mfret * Tekil. mfrez * Bir btnden ayrlm. mfreze * Trl asker grev ve hizmetlerin yaplmasiin, kk birliklerden, belli bir kurulua balkalmadan geici olarak oluturulan gruplara verilen ad. mfrit * Ar. mfritlik * Arolma durumu. mfsit * Ara bozucu, kartrc, fesat, mnafk. mft * Bedava, bele. mftehir * Bir eyi vn bilerek onunla sevinen, vnen, iftihar eden. mfteri * Karac, kara alan, iftirac. mft * l ve ilelerde Mslmanlarn din ilerine bakan grevli. mftlk * Mft olma durumu. * Mftnn grevi veya makam. mge * nci iei. mhendis * Mhendislik mesleinden olan kimse. mhendishane * OsmanlDevletinde mhendis yetitiren yksek okul. mhendislik * Yol, kpr, yap, makine, gemi ve uak yapmvb. ile maden, su ve elektrik ileri gibi bayndrlk ve zanaatla ilgili teknik almalardan birini konu edinen meslek. mheyya * Hazr. mheyyi * Coturucu, heyecan verici. mhim * nemli. mhimmat * Savagereleri, cephane. mhimseme * Mhimsemek ii. mhimsemek * nemsemek, nem vermek. mhimsemezlik * nem vermemezlik.

mhlet * Bir iin yaplmasveya bir borcun denmesi iin gsterilen sre, vade, mehil. mhlet istemek * bir iin yaplmas, tamamlanmasiin belirli bir sre verilmesini istemek. mhlet vermek * (bir iveya bor iin) belirli bir sre tanmak. mhlik * ldrc, tehlikeli. mhliye * Adana blgesinde yetitirilen ve yapraklarsebze olarak kullanlan bir bitki (Corchlorus olitorius). mhmel * Braklm, baklmam, ilgisizlie uram. mhre * Her tr yuvarlak ey, kk top. * Cam boncuk. * Kda yumuaklk, parlaklk ve dzlk vermek iin kullanlan camdan ara. * Deniz bcei kabuu. * Demirci ekici. * Ylann banda bulunan taca benzer knt. * Bazav hayvanlarnekmek iin kullanlan rtkan ku. mhreleme * Mhrelemek ii. mhrelemek * Kdmhre ile cillamak, parlatmak, dzeltmek. mhreli * Mhre ile cillanm. mhresenk * Alaca somaki, balgam ta. * Ssleme naklarnve yaldzlarmhrelemekte kullanlan ara. mhrsleyman * Kuzey Anadolu 'da orman ve allklar altnda bulunan, 30-80 cm. yksekliinde, tysz, ok yllk ve otsu bir bitki (Polygonatum multiflorum). mhtedi * Dnme. mhr * Bir kimsenin, bir kuruluun adnn veya unvannn tersine kazlbulunduu, metal, lstik gibi eylerden yaplmara, damga, kae. * Bu arala baslan ve imza yerine geen ad. mhr basmak * mhrlemek. mhr gzl * Koyu renkte, iri, beenilen gzleri nitelemek iin kullanlr. * Sevgili. mhr kazmak * bir metal zerine, bir kimsenin, bir kuruluun adn, unvannters olarak kazmak. mhr kimde ise Sleyman odur * bir ite yetki kimde ise kuvvet ondadr. mhr mumu * stne mhr baslan ve bal mumu ile reineden yaplan genellikle krmzrenkli madde. mhr pensi * Elektrik, su ve doalgaz sayalarnmhrlemek amacyla bir kurun parasnn teller zerine tutturulup sktrlmasiin kullanlan ara. mhrc * Mhr kazyan kimse. mhrclk * Mhrc olma durumu. * Mhrcnn grevi veya zanaat. mhrdar * Devlet byklerinin mhrlerini tamak ve gereken ktlarmhrlemekle ykml grevli. mhrleme * Mhrlemek ii. mhrlemek

* Bir yaz, belge vb.nin doruluunu veya kabul ve onaynbelirtmek amacile altna mhr koymak, mhr basmak. * (yetkili makamlara) Alrsa, belli olsun diye bir eyin zerine yaptrlan krmzmuma mhr basmak. * Yasalara, ahlk veya salk kurallarna aykrgrlen iveya elence yerlerinin almasndurdurmak amacyla, kapsnn almasnengellemek iin uygun yere mumu yaptrp, zerine mhr basmak, kapatmak. mhrlenme * Mhrlenmek ii. mhrlenmek * Mhrlemek ii yaplmak, mhr basmak. mhrletme * Mhrletmek ii. mhrletmek * Mhrlemek iini yaptrmak. mhrl * Mhr baslm. * Mhrle kapatlm. mhrsz * Mhr olmayan. * Mhr baslmamolan. mjde * Sevindirici haber, mutu. * Mutuluk. * Sevindirici haber verilecei zaman sylenir. mjde koturmak * bir mutuyu bir kimseye ivedilikle ulatrmak. mjde vermek (veya gtrmek) * bir kimseye sevindirici, mutlu bir haberi ulatrmak. mjdeci * Mutucu. * nc. mjdeleme * Mutulama. mjdelemek * Mutulamak. mjdelenme * Mutulanma. mjdelenmek * Mutulanmak. mjdeli * Mutulu. mjdelik * Mutuluk. mkfat * dl. * Deerlendirici, sevindirici davran. mkfat almak * dl almak. mkfaten* Mkfat olarak. mkfatngrmek * herhangi bir olumlu davrann, zverinin, skntnn iyi sonucunu elde etmek. mkfatlandrma * dllendirme. mkfatlandrmak * dllendirmek. mkleme * Karlklkonuma. mkedder * zgn, acl, zntl, kederli. mkedder olmak * zlmek, kederlenmek. mkellef

* Bir eyi yapmak zorunluluu olan, ykml. * Eksiksiz, zenli bir biimde yaplm. * Vergi vermekle ykml olan kimse veya kurulu. mkellefiyet * Ykm, ykmllk. mkemmel * Eksiksiz, kusursuz, tam yetkin. mkemmelen * Eksiksiz, kusursuz olarak. mkemmeliyet * Mkemmellik. mkemmellik * Eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin olma. mkerrer * Tekrarlanm, yenilenmi. mkerreren * Tekrarlanarak, tekrar edilmiolarak. mkevvenat * Yaratklarn btn. mkeyyifat * Keyif verici, uyuturucu maddeler. mkrim * kram eden, konuksever, ikramc, arlayan. mktesebat * Edinilen, kazanlan bilgiler. mktesep * Kazanlm, edinilmi. mlhaza * Dnce. mlhaza yapmak * dnmek. mlhazat* Dnceler. mlhazat hanesi * Bir ey hakkndaki dncelerin yazldyer. mlhazat hanesini ak brakmak * bir kimse hakknda kesin bir kanya varamayarak zamanla ortaya kacak gelimeleri beklemek. mlhham* iman. mlkat * Buluma, grme. * Rportaj. * Bir ie alnacak kiiler arasndan seim yapabilmek amacyla kendileriyle karlklkonuma, grme. mlkat vermek * (belli bir konuda) konumak, deme vermek. mlkat yapmak * bir kimsenin bir konu veya sorunla ilgili grlerini almak. mlki * Buluan, kavuan, gren. mlki olmak * bulumak, kavumak, grmek. mlyemet * Yumuak huyluluk, uysallk. * Barsaklarn yumuakl. mlyim * Uygun, hogrlebilir. * Yumuak huylu. * Peklii olmayan. mlyimlik * Mlyim olma durumu. mlzm * Bir ie girmek iin bir sre parasz olarak o ie devam eden.

* Temen. mlemma * Alaca renkli, renk renk. * Msralarndan her biri baka dille yazlmiir. * Bulam, svanm. mlevven * Renk renk, renkli. mlevves * Kirli, pis. * Kark, dzensiz. mleyyin * Yumuaklk veren, yumuatc. * Barsaklarboaltan, dknn darkmasnkolaylatran il. mlga * Varlkaldrlan, kapatlan. mlhak * Bir btne sonradan katlmolan, eklenmi. * Bir asker kararghnda subay yardmcs. mlhak bte * Bkz. katma btesi. mlhakat * Bir btne katlanlar, ekler. * Bir merkeze balolan yerler. mlhem * e domu, birinin iine domu, esinlenmi. mlhem olmak * esinlenmek. mlhit * Tanrsz. * Doru yoldan km. mlk * Ev, dkkn, arazi gibi tanmaz mal. * Devletin egemenlii altnda bulunan topraklarn btn, lke. * Vakf olmayp dorudan doruya birinin malolan yer veya yap. mlk * Bir lkeyle ilgili olan. * lke ynetimine ilikin. * Asker snfdnda kalan. mlk idare * Yerel ynetim. mlk idare amiri * Yerel ynetimlerde en yksek devlet memuru. mlkiye * Asker olmayanlar snf. * Siyasal bilgiler okulu. mlkiye idadsi * darecilik renimi yaplan okul, lise. mlkiye mektebi * Siyasal Bilgiler Fakltesinin eski ad. mlkiye memuru * Sivil devlet grevlisi. mlkiye mfettii * Sivil devlet mfettii. mlkiyeli * Siyasal Bilgiler Fakltesi rencisi veya bu faklteyi bitirmikii. mlkiyet * yelik. mlteci * Baka bir lkeye veya yere snmolan kimse, snk. mltefit * Gler yz gsteren, hodavranan. mltezim

* Keseneki, kesimci. mltipleks * Aynzamanda, aynhat zerinde birok iletiim salayan veya bu zellikte olan (alet). mmanaat * Engel olmak, karkoymak. mmanaat etmek * karkoymak, engel olmak. mmarese * Alma, yatknlk, el yatknl. mmas * Dokunan, temas eden. * Teet. mmasil * Benzeyen, andran. mmbit * Verimli, bitek. mmessil * Temsilci. mmessillik * Temsilcilik. mmeyyiz * yiyi, kty, doru ve yanlayran, seen. * Ayrtman. * Yazlarbeyaz kda temize eken kimse. mmeyyizlik * Ayrtmanlk. * Mmeyyizin grevi. mmin * nanan, inanl, imanl, mutekit. * Mslman. mminlik * Mmin olma durumu. mmkn * Muhtemel, olabilir, olas. mmkn mertebe * Olabildiince, yapabildii kadar. mmkn olmak * imkn bulunmak. mmtaz * Sekin. mmteni * Bir eyi yapmaktan ekinen, kanan. * Olamaz, olmayacak. mnacat * Tanr'ya yakarma, yakar. * Divan edebiyatnda Tanr'yven iir tr veya iirin bir blm. mnadi * Kamuya duyurulmak istenilen eyleri yksek sesle haber vermeyi iedinmiolan kimse. mnafk * Arabozan, blc, kartrc, fesat, mfsit. mnafklk * Arabozanlk. mnakalt* Ulatrma. mnakale *Ulam. * Bir eyi bir yerden bir yere aktarma. mnakasa * Eksiltme. mnakaa * Tartma. mnakaa etmek

* tartmak. mnakaa gtrmemek * tartmaya yer vermeyecek biimde kesin olmak. mnakaal * Mnakaasolan, iinde veya zerinde mnakaa edilen. mnasebat * lgiler, ilikiler. mnasebet * liik, iliki, ilinti. * ki ey arasndaki uygunluk. * Sebep, vesile, gereke, neden. mnasebet almak (veya almamak) * uygun dmek (veya uygun olmamak, yakksz olmak). mnasebet dmek * uygun bir durum ortaya kmak. mnasebet kurmak * iki ey arasnda iliki bulmak, yaknlk grmek. mnasebete girmek * tanma yolu amak, iliki kurmak. * cinsel yaklamda bulunmak. mnasebeti dmek * srasgelmek. mnasebetini getirmek * srasngetirmek. mnasebetiyle * Dolaysyla, sebebiyle, itibaryla, ilgisinden dolay. mnasebetli * liii olan, ilikili. * Uygun, yakk alan. mnasebetli mnasebetsiz * Yakk alsn almasn, yerli yersiz. mnasebetsiz * Uygun olmayan, yakksz, irkin. * Ters, aksi. * Yakksz igren, sra, sayggzetmeyen (kimse). mnasebetsizlik * Mnasebetsiz olma durumu veya mnasebetsiz davran, saygszlk. mnasebette bulunmak * ilikisi olmak. * iliki kurmak. * cinsel ilikiyi gerekletirmek. mnasip * Uygun, yerinde. * Beenilen, hoa giden, uygun. mnasip bulmak * uygun olduunu, yerinde grldn kabul etmek. mnasip grmek * uygun ve yerinde bulmak. mnavebe * Nbetleme, keikleme. mnavebe ile * nbetlee, nbetle, sra ile. mnazaa * Az kavgas, ekime, mnakaa. * ki taraf arasndaki kavga, dmanlk. mnazara * Bir konu zerinde, belli kural ve yntemlere uyularak yaplan tartma. * Divan edebiyatnda zt varlklar ve kavramlar arasndaki kartlanlatan yaztr. mncer * Bir yana doru ekilip srklenen. mncer olmak * ...-e dklmek, -e varmak.

mndemi * Bir eyin iinde var olan, bulunan, saklolan. * kin. mndericat * indekiler. mnderi * Bir eyin iinde yer alm. mnebbih * Uyarc. mneccim * Yldzlarn durum ve hareketlerinden anlam karan kimse, yldz falcs, astrolog. * Gk bilimci, astronom. mneccimba * Saray hizmetinde bulunan bilginlerden gk bilimiyle uraanlara verilen unvan. mneccimlik * Yldz falcl, astroloji. * Mneccimin makam. mnekkit * Eletirmen, eletirici, eletirmeci. mnekkitlik * Eletirmenlik, eletirmecilik. mnevver * Aydn. * Aydnlatlm. mnezzeh * Temiz, ar; uzak. mnfail * Gcenmi, alnm, krgn. * Edilgin. mnferiden * Tek bana, yalnz olarak. mnferit * Tek, ayr, kendi bana olan ey. mnfesih * Bozulmu, dalm, feshedilmi. mnhal * Boolan, ak bulunan (memuriyet vb.), bo, ak. * Erir, eriyebilen, zlen. mnhani * Eri. mnharif * Bir tarafa sapm, doruluunu yitirmi. mnhasr * Bir kimse veya bir ey iin ayrlm, mahsus. * Snrlanm, snrl. mnhasran * Yalnz, zellikle. mnhat * ngin, alak. mnhezim * Bozguna uram, bozulmu, yenilmi. mnkesir * Krlm, krk. * Krgn, gcenmi. mnkir * nkr eden, kabul etmeyen. * Tanr'nn varlna inanmayan. mneat * Sanatldz yazveya mektuplarn toplanddergi. * Kaleme alnm, yazlmeyler. mni * Mektup trnde usta ve baarlolan, inasgl (kimse).

mntahabat * Semeler. mntahap * Seilmi, seme. mntahip * Semen. mnteha * Son. * Sona ermi, bitmi. mntehir * Kendini ldren, intihar eden. mntesip * Bir yere, birine balanm, kaplanm, intisap etmiolan. * lgisi bulunan, ilgili. mnteir * Yaygn, yaylm. * (gazete, dergi vb. iin) Yaymlanan, yaymlanmolan. mnzevi * Topluluktan kaan, yalnz bana kalmayseven. mphem * Belirsiz. * Ak ve seik olmadan. mphemiyet * Belirsizlik. mphemlik * Belirsiz olma durumu. mptedi * Bir ey renmeye yeni balayan, balayc. mptel * Kt alkanlklarolan, dkn; merakl. * Tutulmu. * k, vurgun. mptel olmak * almak, dkn olmak, tutulmak. mptezel * Saygnlnyitirmi. * okluundan dolaydeerini yitiren, deersiz. mracaat * Bavuru. * Danma. * Herhangi bir eserden yararlanma. mracaat etmek (veya mracatta bulunmak) * bavurmak. mracaat * Bavurucu. mradif * Anlamda, eanlaml. mrai * kiyzl. mrailik * kiyzllk. mrdesenk * Doal kurun oksit, PbO. mrdm * Mrdm erii. mrdm erii * Reeli veya hoafyaplan bir cins kk ve kara erik. mrdmk * Baklagillerden, yazn ekilen bir yllk otsu bir bitki (Hyrus sativus). mrebbi * Eitici. mrebbiye

* Kendisine bir ocuun eitim ve bakmverilmiolan kadn. mrebbiyelik * Mrebbiye olma durumu. * Mrebbiyenin grevi. mreccah * Bir bakasndan daha ok beenilip tercih edilen, stn grlen, ye, yerek. mreffeh * Refah ve varlk iinde yaayan, gnenli. mreffehen * Gnenle, skntsz bir biimde, bolluk iinde. mrekkebi kurumadan bozmak * karar, szleme, anlamayyazlmasndan ok ksa sre sonra bozmak. mrekkep * Yazyazmak, desen izmek veya basmak iin kullanlan, trl renklerde svmadde. mrekkep * Birlemi, birleik. * -den olumu, -den olma. mrekkep bal * Kafadan bacakllardan, lman ve scak denizlerde yaayan, eti yenen, kendini korumak iin siyah renkli bir svsalarak suyu bulandran bir yumuaka, supya (Sepia officinalis). mrekkep olmak * ...den olumak. mrekkep yalamak * renim grmek. mrekkep yalam * renim grm, kltrl. mrekkepi * Mrekkep (I) yapan veya satan kimse. mrekkepleme * Mrekkeplemek ii. mrekkeplemek * Mrekkep srmek, mrekkep dkerek veya damlatarak bir yzeyi lekelemek. mrekkeplenme * Mrekkeplenmek ii. mrekkeplenmek * Mrekkep srlmek, dklmek veya damlatlmak. mrekkepli * Mrekkep srlm, dklmveya damlatlmolan. * ine mrekkep konularak kullanlan. mrettebat * Gemi, uak gibi tatlarda ibandaki grevli olan kiiler. mrettep * Dizilmi, dizili. * Gizli bir amala dzenlenmi, yaplm(i). * Sonradan dzenlenmi, derlenmi. mrettip * Dzenleyen, hazrlayan, sraya koyan. * (basm evinde) Dizgici. mrettiphane * Bir basm evinde dizgicilerin altblm. mrettiplik * Dizgicilik. mrevvi * Bir dncenin taraftarveya yaycs. mrit * Bir tarikat eyhine balanarak ondan tasavvufun yollarnrenen, onun dorultusunda ilerleyen kimse. mritlik * Mrit olma durumu. mrit * Doru yolu gsteren, klavuz. * Mritlerine tasavvufu reten, srlarve gerekleri gsteren tarikat eyhi. mrt

* lm, gebermi(hayvan). mrt olmak * lmek, gebermek. mrteci * Yeni dzene kardirenen gerici. mrtefi * Ykselen, yksek bir yere kmolan. * Yksek, yce. mrtekip * (para, kazan karlolarak) Kt, uygunsuz iler eviren. * Rvet yiyen, yiyici. mrtesem * z dm, projeksiyon. mrtet * Mslmanlbrakp baka bir dine gemiolan (kimse). mrur * Geme, bir taraftan girip dier taraftan kma. * Geip gitme, sona erme. mruriye * Gemelik. mruruzaman * Sre am, zaman am. mrvvet * Bir ailede ocuklarn doumu, snneti, evlilii, iyi bir greve gemeleri gibi olaylardan duyulan mutluluk, sevin. * Yiitlik, mertlik. * yilikseverlik, cmertlik. mrvvetini grmek * (anne, baba iin) ocuklarnn sevinli gnlerini grerek mutluluk duymak. mrvvetli * nsanlolan, iyiliksever, insaniyetli. mrvvetsiz * nsanlolmayan, insaniyetsiz. mrver * Hanmeligillerden, yapraklarkarlkl, demet durumundaki beyaz ieklerinden hekimlikte yararlanlan, meyvesi zeytine benzer bir aak (Sambucus nigra). msaade * zin, icazet, ruhsat. * Elverili, uygun olma durumu. msaade etmek (veya buyurmak) * izin vermek. * geiiin yol vermek, yol amak. * elverili, uygun olmak. msabaka * Yar, yarma, karlama. msabakaya girmek * yarmak, yarmaya katlmak. msabk * Yarmac, yar. msademe * Silhliki grup arasndaki ksa atma, arpma. * Urama. msadere * lenen bir su karlolarak, sulunun malnn btn veya bir blm stndeki sahipliine son verilmesi ve bu sahipliin bir baka kurulua devredilmesi. * Tanzimat'tan nce herhangi bir kiiye ait mallara, padiah adna el konulmas. msadere etmek * bir eye kanun olarak el koymak. msadif * Rastlayan. msait * Uygun, elverili.

* Flrt etmeye hazr olan, kolayca flrt edebilen (kadn). msakkafat * zeri damla rtlmolan yaplar. msamaha * Hogr, tolerans. * Grmezlikten gelme, gz yumma. msamahakr * Hogrl davranan, toleransl. msamahakrlk * Hogrlk. msamahal * Hogrl, toleransl. msamahasz * Hogrs olmayan. msamahaszlk * Hogrszlk, toleransszlk. msamere * Okullarda rencilerin sunduu, programnda kouk, oyun, gibi gsterilenlerin yer aldelence. * ounlukla akam toplants, akam elencesi. msavat * Eitlik, denklik. msavatlk * Eitilik. msavatsz * Eit olmayan. msavatszlk * Eitsizlik. msavi * Eit, denk. msbet ilimler * Pozitif bilimler. msebbip * Bir eyin olmasna, yaplmasna sebep olan, yol aan (kimse veya ey). mseccel * Kte geirilmi, tescil edilmi, sicilli. mseddes * Altgen. * Divan edebiyatnda her bendi altmsradan olumunazm biimi. msekkin * Yattrc. msellem * nkr edilemeyen, karklamayan, sz gtrmez. mselles * gen. * blmden oluan, l. * Kokteyl trnden kark bir iki. * kere damtlarak yaplmzel bir arap. msellesat* Trigonometri. msellim * OsmanlDevletinde eyalet ve sancakta ynetimi elinde bulunduran kiilere verilen ad. mselsel * Birbirine balolan, art arda zincirleme olarak gelen. msemma * Ad verilmi, adolan. msemmen * Sekiz blmden oluan, sekizli. * Sekizer msralbentlerden oluan iir. msevvit * Msvedde yapan kimse, ktip. * Taslak yapan kimse. mshil

* Barsaklaraltrp temizleyen, dknn kolaylkla daratlmasnsalayan il. mskirat * Sarhoeden eyler, alkoll ikiler. Mslim * Mslman. Mslman* slm dininden olan kimse. * Dine bal, dindar. * Doru, haktan ayrlmaz kimse. Mslman adam * Doruluktan ayrlmaz, drst, hakyemez adam. Mslman mahallesinde salyangoz satmak * Bkz. krler mahallesinde ayna satmak. Mslmanlatrma * Muslmanlatrmak ii, slmlatrma. Mslmanlatrmak * Bir topluluu veya bir kimseyi slm dinine sokmak, slmlatrmak. Mslmanlk * Hz.Muhammed'in yayddin, slm dini, slmlk, slmiyet. * Mslman olma durumu. * Mslman topluluu. msmir * Yararl, verimli. * Sonu veren. mspet * Olumlu. * Pozitif. mspet ilimler * Pozitif bilimler. msrif * Tutumsuz, savurgan. msriflik * Tutumsuzluk, savurganlk, israf. mstacel * Acele yaplmasgereken, ivedi, evgin. mstacelen * abuk olarak, ivedilikle. mstaceliyet * vedilik. mstafi * Kendi isteiyle iinden ekilmi, istifa etmi. mstani * Elinde olanla yetinen, doygun. * Nazldavranan. mstahak * Hak etmi, hak kazanm, lyk. * Bir kimsenin lyk olduu dl veya ceza. mstahak olmak * hak kazanmak, lyk olmak. mstahdem * Hizmette bulundurulan (kimse), hizmetli, odac, hademe. mstahkem * Belirtilmi, tahkim edilmi, salamlatrlm. mstahkem mevki * Trl savunma tesislerini kapsayan blge. mstahsil * retici, yetitirici. mstahzar* Kullanma hazr duruma getirilmi, hazrlanm. * nceden hazrlanarak eczahanede bulundurulan hazr il. mstahzarat * Eczahanelerde hazr olarak bulundurulan illar.

mstait * Doutan yetenekli, kabiliyetli olan. mstakar * stikrar bulmu, durulmu. * Karar klnan, yerleilen yer. mstakbel* leri bir tarihte beklenen, gelecek. * Gelecek (zaman), istikbal. mstakil * Bamsz. * Kullanynnden baka bir yapile balantsolmayan. * Kullanynnden belli kii veya kiiler iin ayrlmolan. mstakim * Doru, doruluktan amayan. * Dorulu. mstamel * Kullanlmolan. * Yeni olmayan, eski. mstantik * Sorgu yargc. mstantiklik * Sorgu yargl. mstear * Ereti olarak alnm, takma. * Klsik Trk mziinde bir makam. mstebat * Olacasanlmayan, uzak grlen. mstebit * Hkm altnda bulunanlara sz hakkve davranzgrl tanmayan, zorba, despot. mstebitlik * Mstebit olma durumu veya mstebite davran, zorbalk, despotluk. mstecir * Kira karlnda bir yeri tutan kimse, kirac. mstefit * Yararlanma. mstefit etmek * yararlandrmak. mstefit olmak * yararlanmak, faydalanmak. mstehase * Fosil, tal. mstehcen * Ak sak, edebe aykr, yakksz. mstehcenleme * Mstehcenlemek ii veya durumu. mstehcenlemek * Mstehcen duruma gelmek. mstehcenlik * Mstehcen olma durumu. mstehlik * Tketici. mstehzi * Alayc. mstekreh* ren. mstelzim * Gerektiren. * Gerekli olan, gereken. mstemirren * Ara vermeden, srekli olarak. mstemleke * Smrge.

mstemlekeci * Smrgeci. mstemlekecilik * Smrgecilik. msteniden * Dayanarak. mstenit * Dayanan, yaslanan. mstenkif * Oy vermekten veya bir karara katlmaktan ekinen, ekimser. mstensih * stinsah eden, suret karan kimse. * (yazlar) oaltma makinesi, teksir makinesi. msterih * Btn kayglardan kurtulup gnl rahata kavuan, ii rahat olan. msterih olmak * ii rahat olmak, kaygdan kurtulmak. mstesna * Bir btnn veya kuraln dnda olan, kural d, az. * Benzerlerinden stn olan, benzerleri az bulunan. * Ayrcal, ayrtutulan, ayrk. * Dndaki, ayrtutularak, hari. mstear * Kendisinden bilgi alnan, kendisine danlan kimse. * Bakanlklarda, eliliklerde bakan veya byk eliden sonra gelen en byk ynetici. mstearlk * Mstear olma durumu. * Mstearn grevi veya makam. msterik * Dou bilimci, arkiyat, oryantalist. mstevi * Her yeri ayndzeyde olan, dz. * Dzlem. mstevli * Bir yeri istil eden, ynetimi altna alan (kimse, devlet, ordu vb.). * Salgn. mstezat * oalmasistenilen, artm. * Her dizesine bir kk dize eklenmidivan edebiyatnazm tr. msvedde * Yaztasla, karalama. * Bir eyin kt benzeri. msvedde defteri * Karalama defteri. msveddelik * Msvedde yapmaya elverili. msveddelik kt * Karalama iin kullanlan kt. -m * Bkz. -m/ mi. mabehet * ki ey arasnda benzerlik, benzelik. mabih * Aralarnda benzerlik olan, benzer, benze. mahede * Grme. * Gzlem. mahede etmek * gzlemlemek. mahhas * Somut, konkre. mahit

* Bir eyi gren, gzleyici. * Gzlemci. mareket * Ortaklk, ortaklama. mareket etmek * ortaklaa almak. mareket fiili * tefiili. marnileyh * (bir kimse iin) Adgeen, adanlan kii. mavere * Danma, dan. mavir * Danman. mavirlik * Danmanlk. mebbeh* Bir eyle arasnda benzerlik bulunan, benzetilen. mekkel * Biim verilmi. * ri, gsterili. merref * Onur verilerek yceltilmi. merref olmak * onurlanmak, onur kazanmak, ereflenmek. mevve* Belirsiz, kark, dzensiz. mevvik * Arzusunu oaltan, isteini artran. * Ayartan, kkrtan, nayak olan. mfik * Sevecen, efkatli. mir * Mareal. mir * Yazile bildiren, haber veren. * Gsterge. mirlik * Mareallik. mkilt karmak * yapmakta bulunduu ii gletirecek durumlar yaratmak. mkl * G, zor, etin. * Engel, glk, zorluk. mklt * Glk, glkler, zorluklar. mklt ekmek * zorluk, glk iinde kalmak. mkltl * Gl olan, zorluk iinde olan. mkle * Babozumuna yakn bir zamanda yetien, kalnca kabuklu, iri ve uzun taneli bir zm. mklleme * Mkllemek ii veya durumu. mkllemek * Mkl duruma girmek, glemek, zorlamak. mklpesent * G beenen, titiz. mrik * Tanr'ya ortak koan. mtak * Baka bir kelime veya kkten tremi, km.

* Trev. mtak * zleyen, grecei gelen. mtehi * Bir ey iin ok istek gsteren, istekli. * tahl. mteki * Yaknan, szlanan, ikyeti. mteki olmak * yaknmak, ikyeti olmak. mtemilt * Herhangi bir yapya gre ayrbir ilevi bulunan blm veya yap, eklentiler. mterek * Ortak. * Birlik. * Ortaklaa, el birliiyle yaplan veya hazrlanan. mterek bahis * At yarlarnda, en az iki kouda yaran hayvanlardan birinin kazanmasna balanan talih oyunu. mtereken * Ortaklaa, birlikte, el birliiyle. Mteri * Erendiz, Jpiter. mteri * Alc, hizmet gren ve karlnda cret deyen kimse. mteri hizmeti * Mteriye verilen hizmet. mt'a * Geici kazan. * Geici olarak yaplan nikh. mt'a nikh * Bazyerlerde kadna verilen para karlnda yaplan geici nikh, evlenme. mtala * Okuma, ders alma. * rdeleme, mzakere, gr, ett. * Dnce, oy. mtala etmek * okumak. * zerinde dnmek, iyice incelemek. mtalada bulunmak * grveya dnce ileri srmek. mtareke * Savaan taraflarn atei belli bir sre iin kesmesi, atekes, brakma. mteaddit * ok, birok. mteaffin * Kokuuk, pis kokulu. mteahhit * Bakasyla ilgili bir ii yapmayzerine alan kimse, stenci. mteahhitlik * stencilik. mteakiben * Sonra, arkadan, ardsra. mteakip * Arkadan gelen, ardsonra gelen. * Sonra. mtealiye * Deneystclk, transandantalizm. mteallik * likin, ilgili. mteammim * Yaygn duruma gelmi, genellemi. mtearife

* Aksiyom, belit. mtebahhir * Geni, derin bilgisi olan. mtebaki * Geri kalan, kalan. mtebasbs * Yaltak, yaltaklanan, yaltak. mtebeddil * Deien. * Kararsz. mtebessim * Glmseyen, gle. mtecanis * Badak, homojen. mtecasir * Yeltenen, cret eden. mtecaviz * Saldrgan, saldrc, satakan. * ...-den ok.... -i aan. mtecessis * Gizliyi arayan, gizliyi gzetleyen. mtedair * Ait, iin, dolay, zerine, ... ile ilgili. mtedavil * Tedavlde bulunan, elden ele gezen. mtedavil sermaye * Bkz. dner sermaye. mtedeyyin * Dindar. * Belli bir dini kabul etmi. mteessif * zlen, acnan, yerinen, esef eden. mteessif olmak * zlmek, acnmak, yerinmek, esef etmek. mteessir * zlm, zntl. * Etkilenmi. mteessir olmak * zlmek. * etkilenmek. mtefekkir * Dnr. mtefennin * Fen bilgini. mteferrik * Ayrlm, dank. mteferrika * Kk giderler iin ayrlan para. * Gvenlik kurulularnda pheli kimselerin ilgili yerlere gnderilmek iin geici olarak barndrldklar blm. * Padiah, vezir ve daha baka devlet byklerinin yannda, trl hizmetlerde alan kimse. mtegallibe * Zorba, zorba takm. mtehakkim * Hkim olan, hkmeden. * Zorbalk eden, hkmn zorla yrten. mtehammil * Dayanklgrnml. mteharrik * Yer deitirebilen, oynar, devingen, hareketli. * leyen, alan. mtehasss

* Uzman. mtehassslk * Uzmanlk. mtehassis * Duygulanm. mtehassis etmek * bir kimseyi duygulandrmak. mtehassis olmak * herhangi bir sebeple duygulanmak. mtehavvil * Deiken, kararsz. mtehayyir * am, armolan. mtehevvir * fkeli, kzgn. mteheyyi * Heyecana kaplm, heyecanl. mtekabil * Karlkl. mtekabiliyet * Karlklolma durumu. mtekabiliyet esaszerine * karlklolarak. mtekait * Emekli. mtekmil * Olgunlam, gelimi, gelikin. mteksif * Younlam, koyulam, deriik. mtekebbir * Kibirli, kendini beenmi. mtekellim * Syleyen, konuan. * Teklik birinci kii. mtelezziz * Lezzet bulan, tat alan, mutlu olan, holanan. mtelezziz olmak * lezzet duymak, tat almak, mutlu olmak. mtemadi* Srekli, aralksz. mtemadiyen * Ara vermeden, srekli olarak, biteviye. mtemayil * stekli grnen, eilimi olan. mtemayiz * Kendini gsteren, sivrilen. mtemekkin * Yerlemiolan, yerleik. mtemerkiz * Deriik, mteksif. mtemmim * Tamamlayan, btnleyen, bitiren. * Btnler. * Tmle. mtenaks * Azalan, eksilen. mtenakz* elikili, atk, eliik. mtenasip * Orant, oranl, uygun. mtenavip * Almak.

mtenazr * Bakml, simetrik. mtenebbih * Aklnbana toplam, akllanm, uslanm. mteneffir * renmi, tiksinmi. mtenekkir * Klk deitiren, takma ad kullanan, kendini tantmak istemeyen. mtenekkiren * Klk deitirerek, takma ad kullanarak, kendini tantmadan. mtenevvi * Trl, eitli. mteradif * Eanlaml, anlamda, sinonim. mterakim * Birikmi, toplanm, ylm. mterakki* leri, ilerlemi. mtercem * evrilmi, tercme edilmi. mtercim * evirmen. mtercimlik * evirmenlik. mtereddi* Soysuzlam. mtereddit * Tereddt eden, ekingen, kararsz, ikircimli kimse. mtesanit * Dayanma iinde olan kimse. mteselli * Avunan. mteselli olmak * avunmak. mteselsil * Araskesilmeden birbirini izleyen, zincirleme. mteebbis * Giriken, giriimci. mteekkil * Olumu, meydana gelmi. mteekkir * Teekkr eden, teekkr borcu olan. mtetebbi* Bir konuyu dikkatle aratran, irdeleyici, aratrc. mtevakkf * (gereklemesi) Bir eye balbulunan. mtevali * Art arda gelen, st ste olan, ardk. mtevaz* Alak gnll. * Gsterisiz, iddiasz. mtevazi * Birbirine paralel olan. mtevazin * Birbirine uyan, oranl. mteveccih * Bir yere gitmeye, bir eyi yapmaya karar veren. * Ynelmi. mteveccihen * Bir yere doru gitmek zere. * Bir eyi yapmaya ynelmiolarak. mteveffa

* (insan iin) lm, l. mtevehhim * Kuruntulu, evhaml. * Korkak, dlek. mtevekkil * Her iini Tanr'ya veya oluruna brakm, kadere boyun emi. mtevelli * Bir vakfn ynetimi kendisine verilmiolan kimse. mtevelli heyeti * Bir vakfn veya bir kuruluun ynetim ilerinin dorudan balbulunduu kurul. mtevellit * Domu, dnyaya gelmi. * Meydana gelmi, ileri gelmi. mteverrim * Veremli. mteyakkz * Uyank, tetikte, sak. mtezayit * Artan, oalan. mthi * Korkuya dren, korkun, dehetli. * ok rahatsz eden, dayanlmaz. * alacak kadar deiik. * "Ne alacak ey" anlamnda kullanlr. mttefik * Balak. mttefikan * El birliiyle, hep birlikte. * Oy birliiyle. mttehiden * Birlikte, birlik olarak. mttehit * Birlik durumuna gelmi, birleik, birlik olmu. * Birleik. mvekkil * Birini kendine vekil olarak seen kimse. mvellidlhumuza * Oksijen. mvellidlma * Hidrojen. mverrih * Tarih yazan kimse, tarihi. mvesvis * killi, kuruntulu, vesveseli. mvezzi * Datc. mvezzilik * Mvezzi olma durumu. myesser * Kolaylkla ortaya kan. myesser olmak * kolaylkla ortaya kmak, kolaylkla elde edilmek. * nasip olmak. -mz * Bkz. -mz / -miz. mzaheret * Yardm etme, arkalama, destekleme, arka kma. mzaheret etmek * yardm etmek, arkalamak, arka kmak. mzahir * Arkalayan, destekleyici, arka kan, yardmc. mzahrefat

* Sprntler, pislik. * Yalanlar, saptrmalar. mzakerat* Bir konuyla ilgili konumalar, danmalar, mzakereler. mzakere * Bir konuyla ilgili grme, danma. * Szl snav. * Ett, mtala. mzakere etmek (veya yapmak) * bir konuyu grmek, konumak. * szl snav yapmak. mzakereci * rencileri altran kimse. mzayaka * Sknt, darlk, paraszlk. mzayede * Artrma. mze * Sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin sakland, halka gsterilmek iin sergilendii yer veya yap. mze gibi * eski ve deerli eyalarolan (yer). mzebzep * (ynetim iin) Bozuk. * ok kark, karmakark. mzeci * Mze kuran veya mzede alan kimse. mzecilik * Mze kurma veya iletme ii. mzehhep* Altn suyuna batrlmolan. * Yaldzla sslenmi, yaldzlanm. mzekker * Eril. mzekkere * Bir iiin, herhangi bir st makama yazlan yaz. * Yarglama makamnn, bir kararn yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdyaz. mzelik * Mzeye konulacak deerde veya eskilikte olan. * Eski, khne. mzevir * Sz gtrp getiren, arabozan. mzevirleme * Mzevirlemek ii. mzevirlemek * Birinin bakasaleyhine yaptklarveya sylediklerini kartarafa iletmek, ara bozmak. mzevirlik * Mzevir olma durumu. mzevirlik etmek * sz getirip gtrmek, ara bozmak. mzeyyen * Sslenmi, bezenmi. mzi * Bunaltc, tedirgin edici, skc. mzik * Duygu, dnce ve tek sesli veya ok sesli olarak anlatma sanat, musiki. * Bu biimde dzenlenmiseslerden oluan eserlerin okunmasveya alnmas. mzik bilimci * Mzik bilimi alannda aratrmalar yapan bilgin veya uzman, mzikolog. mzik bilimi * Mzik konularn, bilimsel yntemlerle inceleyen bilim, mzikoloji. mzik corner

* Bkz. mzik kesi. mzik dolab * Radyo, televizyon, teyp, pikap, video ve benzeri ses cihaz ve aksesuarlarkoymaya yarayan mobilya. mzik kesi * Deiik mzik trlerinin bir maazann belli bir blmnde veya kesinde, plk, kaset, uzunalar vb. olarak sata sunulduu yer. mzik market * Deiik mzik trlerinin plk, kaset, uzunalar vb. yollarla halka pazarlandyer. mzik odas * Mzik dinlemeye ayrlmyer. mzik salonu * Mzik dinlenen genisalon. mzikal * Mzikle ilgili. * Mzik eliinde sergilenen film veya tiyatro oyunu. mzikalite * Ahenkli, uyumlu olma. mziki * Mzik eserleri yaratan, besteleyen veya besteleri alan kimse, mzisyen. * Mzik retmeni. mzikilik * Mziki olma durumu. mzikhol * Fon mziinden yararlanlarak elenceli, fantezi oyunlarn oynandyer. mziklendirmek * Mzik ile eitlemek, sslemek. mzikli * (film ve oyun iin) Bazblmlerinde mzikten de yararlanlan. mzikolog * Mzik bilimci. mzikoloji * Mzik bilimi. mziksever * Mzik tutkusu olan, mzii seven (kimse). mziksiz * Mzii olmayan. * Herhangi bir mzik parasalnmayan. mzisyen * Mziki, mzik sanats. mzmin * Uzun sreli, sreen, kronik. * Ne kadar srecei belli olmayan, uzun sreli olan, srekli. mzminleme * Mzminlemek ii, sreenleme. mzminlemek * Sreenlemek. mzminletirme * Mzminletirmek ii veya durumu. mzminletirmek * Mzmin duruma getirmek. mzminlik * Mzmin olma durumu. Mv * Mendelevyum'un ksaltmas. N * Azot'un ksaltmas. -n * Teklik 2. kii iyelik eki: anne-n, baba-n, kitab--n, defter-i-n vb. -n * Bazfiil ekimlerinde teklik 2. kii eki: gel-di-n, gr-d-n, yap-sa-n, et-se-n vb. -n * Fiillerin dnllk ve edilgenlik atlarntreten ek: dv--n-, v--n-, tara-n-, yka-n-, bekle-n-, bul-u-n-

, al--n- vb. n, N * Trk alfabesinin on yedinci harfi. Ne adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan genizsi di, dieti nszn gsterir. Na * Sodyum'un ksaltmas. naa * len kimsenin vcudu, ceset. naat * Bir eyin niteliklerini vme. * Hz.Muhammed'in niteliklerini vmek, ondan efaat dilemek amacyla yazlan kaside. nabekr * Yararsz, ie yaramaz. * Serseri, haylaz, avare, isiz. nabz * Kalp vuruunun saladkan basncndan dolayatardamarlara ve zellikle bilekteki atardamara parmakla basldnda duyulan kmldama. * Eilim, dnce, niyet. nabz almak * Bkz. nabznsaymak. nabzatmak * kalp vuruu srmek. * ortaya kmak, grnmek, belli olmak. nabzdurmak * lmek. nabzna girmek * elindeki imknlarkullanarak birinin honutluunu kazanmak, birini yola getirmek ve dncelerini benimsetmek. nabzna gre erbet vermek * birinin houna gidecek, gururunu okayacak yolda davranmak. nabznsaymak * bir dakikadaki kalp atnsaymak. nabzntutmak * nabznsaymak iin bileini tutmak. nabznyoklamak (veya nabz yoklamak) * niyetini, dncesini, eilimini anlamaya almak. nacak * Sapksa, kk odun baltas. naar * aresi olmayan, aresiz. * Zavall, dkn. naar kalmak * bir are, kar yol bulamamak. naiz * Deersiz, nemsiz. naizane * ok kk, nemsiz bir ey olarak. nadan * Bilgisiz, cahil. * Nobran, kaba, kt. nadanca * Nadan davranna benzer bir tarzda. nadanlk * Nadan olma durumu veya nadanca davran. nadas * Tarlaysrerek dinlenmeye brakmak. nadas etmek * bir tarlaysrerek dinlenmeye brakmak. nadasa brakmak (veya nadasa yatrmak) * tarlaynadas etmek iin ekmeyip brakmak. nadasl * Nadasa braklm.

nadaslk * Nadas iin ayrlm. nadide * Az grlr, grlmedik, seyrek grlen, ok deerli. nadim * Yaptbir davrantan pimanlk duyan, piman. nadim olmak * piman olmak. nadir * Seyrek, az, az bulunur. nadirat * Seyrek, az grlen, az bulunan ey veya durum. nadiren * Seyrek, seyrek olarak, pek az, binde bir. nafaka * Geinmek iin gerekli olan eylerin btn, geimlik. * Birinin geindirmekle ykml bulunduu kimselere, mahkeme kararyla balanan aylk. nafaka balanmak * (yasaca, baklmaszorunlu olan kiiye) mahkeme kararyla evlt, koca gibi bir kimsenin, geim paras vermesini salamak. nafaka salamak * geinecek kadar para temin etmek. nafakalanma * Nafakalanmak ii. nafakalanmak * Geimi salanmak. nafa * Bir yeri bayndr duruma getirmek iin yaplan ilerin tamam, bayndrlk ileri. nafi * Yararl, kazanl. nafile * Yararsz, boa giden, bo, ie yaramayan. * Bouna, boyere. * Fazladan klnan (namaz veya tutulan oru). nafile namaz * Fazladan klnan namaz. nafile yere * Boyere, bou bouna. nafiz * Delip geen. * e ileyen. * Sz geen, etkili olan. nafta * Petrolden 100-250C arasnda damtlan rn. naftalin * Maden kmr katrannn kuru kuruya damtlmasndan elde edilen, zel kokulu, beyaz, 1,158 younluunda, 80 C de eriyen, 218 C de kaynayan, suda erimeyen, alkol, benzol ve eterde kolaylkla eriyen, antiseptik bir hidrokarbon. naftalinleme * Naftalinlemek ii. naftalinlemek * Gveden korumak iin ynller zerine veya arasna naftalin serpmek veya atmak. naftalinlenme * Naftalinlemek ii. naftalinlenmek * Naftalin serpilmek, naftalin dklmek. nagehan * Anszn, birdenbire, ani olarak. name * Gzel, uyumlu ses, ezgi. * Ezgi blm, nota. * Birinin yalandan ve nazlanarak syledii sz.

name yapmak * bildii bir eyi bilmez grnmek. * bahane ileri srmek. nameli * Namesi olan. namesiz * Namesi olmayan. nahak * Haksz, gereksiz. * Bouna, boyere. nahak yere * Haksz, gereksiz olarak, boyere, bouna. nahr * Sr srs. nahrc * oban. nahif * Zayf, clz, elimsiz. * Bkz. zayf nahif. nahiv * Cmle bilgisi, sz dizimi, sentaks. nahiye * Bucak. * Blge. nahiye mdr * Bucaktaki grevlerin sorumlu yneticisi. naho * Hoolmayan, hoa gitmeyen, kt, irkin. naif * Kendi kendisini yetitirmi, doal bir plstik sanat yeteneine sahip sanatlar tarafndan yaratlan resim sanat. nail * Erimi, ele geirmi, baarm, kazanm, ulam. nail olmak * erimek, ulamak, kavumak. naip * Tahtta hkmdar olmadzaman veya hkmdarn ocukluu srasnda devleti yneten kimse. * Naiplik yapan. naiplik * Naip olma durumu, niyabet. nakarat * Bir arkda her ktadan sonra tekrarlanan ve bestesi deimeyen para. * ok sk tekrarlanan, bundan dolaybkknlk vererek nemini yitiren sz. * Bir iirin iinde iki veya daha ok kez tekrarlanan blm. nakaratl* Nakaratolan. nakaratsz * Nakaratolmayan. nakavt * Boks manda yumruk etkisiyle yere den ve 10 saniye iinde kalkp devam edemeyen oyuncunun yenilmesi durumu. nakavt etmek * boks manda nakavtla yenmek. * mat etmek. nakavt olmak * boks manda nakavtla yenilmek. nakden * Para olarak. * Pein olarak. nakd * Para ile ilgili, para bakmndan, paraca, parasal. nakd ceza* Para cezas.

nakd kymet * Para bakmndan deeri. nakd teminat * Borcun deneceine dair, alacaklya parayla salanan gvence. * Kredi kullanlmasdurumunda gvence olarak gsterilen nakit deer. nakd vergi * Mal veya hizmet yerine para olarak denen vergi. nakd yardm * Para olarak yaplan yardm. naks * Eksik, tam olmayan, bitmemi, noksan. * zr, kusuru olan. * Eksi. nak * Genellikle kumazerine renkli iplikler veya srma ve sim kullanarak elle, makineyle yaplan ileme. * zellikle duvar ve tavanlarsslemek iin yaplan resim. * Beste ve semalerin, drt yerine iki haneli olanlarna verilen ad. * Hile. nakiplii * eitli motifleri kumazerine ilemek iin pamuk, ipek, yn veya baka maddelerden hazrlanan srma, sim gibi zel iplik. nakilemek * kumazerine renkli iplikler, srma veya sim kullanarak ileme yapmak. nakmakinesi * Nakileyen zel olarak yaplmmakine. nak * Nakyapan kimse. naklk * Nakyapma ii. naklama * Naklamak ii. naklamak * Nakla bezemek, ilemek. nakl * Nakolan. naklk * Nakolma durumu veya deeri. naksz * Nakolmayan. nakz * Bozma, zme; krma. nakibleraf * Peygamber soyundan olanlarn ilerine bakmak zere kendi aralarndan atanan grevli. nakil * Bir yerden alp baka bir yere iletme, aktarma, tama, geirme, aktarm. * G, tanma. * Anlatma, syleme, hikye etme. * Bir grevden baka bir greve atanma, tayin. * (yaz, resim iin) Aynsnbaka bir eyin zerine yapma, kopya etme. * Baka dilden bir eseri kendi diline evirme, tercme etme. nkil * Tayan, aktaran, geiren. * Anlatan, hikye eden. * letken. nakil etmek * Bkz. nakletmek. nakil vastas * Tama arac, tat. nakip * Bir kavmin veya kabilenin bakanyahut onun vekili. * Bir tekkede en yalderviveya dede. nakisa

* Eksiklik, kusur. nakit * Para, ake. nakit para * Birikmi, kullanlmaya hazr para, efektif. nakkare * Mehterhanede yer alan, biribirine baliki yarmkre benzeri ve iki denekle vurularak alnan bir tr kk ks. nakkarhane * Mehtar takmna ve bunun bulunduu yere verilen ad. nakka * Yaplarn duvar ve tavanlarna sslemeler yapan usta, bezeki. * Nak. nakkalk * Nakkaolma durumu. * Nakkan ii. nakledilme * Nakledilmek ii. nakledilmek * Nakletmek ii yaplmak veya nakletmek iine konu olmak. naklen * Nakil yoluyla, aktarlarak. naklen yayn * Bazolay veya gsterilerin olduu srada radyo veya televizyonda yerinden aktarlmas, duyurulmas, gsterilmesi, anlatlmas, canlyayn. nakletme * Nakletmek ii. nakletmek * Nakil iini yapmak, bir yerden baka bir yere geirmek, iletmek. * Anlatmak, aktarmak. naklettirme * Naklettirmek ii. naklettirmek * Nakil iini yaptrmak, nakledilmesini salamak. nakl * Tama ile ilgili olan. * Nakle dayanan, anlatlan, sylenen (gerek). nakl * Nakille ilgili. nakl mazi* Belirsiz gemi. nakliyat * Tama ileri, tamaclk. nakliyat* Tama ileri yapan (kimse), tamac. nakliyatlk * Nakliyatolma durumu. * Nakliyatnn ii. nakliye * Tama ii. * Tama paras, tamalk. nakliyeci * Tamac. nakliyecilik * Tamaclk. naketme * Naketmek ii. naketmek * Sslemek, bezemek, nakyapmak. * Kalcve etkili olmasnsalamak. Nakibend * Nakibendilk tarikatndan olan kimse.

Nakibendlik * eyh Muhammed Bahaddin Nakibend'in kurduu, gizli ibadete dayanan bir tarikat. Naklik * Nakibendlik. nakolma * Nakolmak ii. nakolmak * Bir yerde belirli bir iz brakmak, yer etmek. nakolunma * Nakolunmak ii veya durumu. nakolunmak * Nakolmak ii yaplmak. nakzen * Bozarak. nakzen grmek * yargtay tarafndan bozulan bir karar zerine bozma sebeplerini de gz nnde tutarak davaya yeniden bakmak. nakzen iade etmek * bir yargkararn, yarglama yntemine ilikin hkmler bakmndan yerinde grmeyip bozarak, hkm veren mahkemeye geri gndermek. nakzetme * Nakzetmek ii. nakzetmek * Bozmak. * Yargtay, bir mahkemenin yargsnyerinde veya yolunda bulmayarak geri evirmek. nal * At, kz gibi hizmet hayvanlarnn trnaklarna aklan demir paras. nal akmak * nallamak. nal deyip mh dememek * bir dncede direnmek. nal toplamak * (at) yarta sonlara kalmak veya sonuncu olmak. naln * nleyici, inleyen. nalyk * Yakksz, hoolmayan. nalbant * Hayvanlarnallayan kimse. nalbantlk * Nalbant olma durumu. * Nalbandn ii. nalbur * At nalyapan demirci. * ivi, kilit, mentee gibi yapilerinde kullanlan eyleri satan kimse, hrdavat. nalburluk * Nalbur olma durumu, hrdavatlk. nala * Ayakkablarn altna aklan demir. * Katr, eek, sr gibi hayvanlarn trnaklaraltna aklan demir paras. nalal * Nalasolan. nalasz * Nalasolmayan. naldken * Tal, akll(yol). nale * nleme, inilti. nlekr * nleyen. naln * Hamam gibi tabanslak olan yerlerde kullanlan, st tasmal, tabanyksek, aatan bir tr takunya.

nalnc * Naln yapan veya satan kimse, takunyac. nalnckeseri * Hep kendi karna alan. nalnckeseri gibi kendine yontmak * yaptilerde hep kendi karndnmek. nalnclk * Nalncnn ii. nalnl * Naln giymiolan, takunyal. nalnsz * Nalnolmayan, takunyasz. nallama * Nallamak ii. nallamak * Nal akmak (hayvann ayana). * ldrmek. nallan * Nallanmak ii veya biimi. nallanma * Nallanmak ii. nallanmak * Nallamak iine konu olmak. nallardikmek * (hayvan veya hayvana benzetilen kii) lmek. nam * Ad. * n. nam almak * hret sahibi olmak, tannmak. nam kazanmak * n sahibi olarak tannmak. nam salmak * nn her yana yaymak. nam vermek (veya salmak) * n kazanmak. nama * adna, kendine, kendisine. namalup * Malup olmam, hibir yenilgi almam. namahrem* Evlenmelerinde yasa bakmndan saknca olmayan (kadn ve erkek). * Yabanc, el. namahremlik * Namahrem olma durumu. namaz * Mslmanlarn gnde bekez yapmalardince buyrulan ve dua okuyarak kyam, rk, scut, kuut denilen beden durumlarn, kuralnca tekrarlayarak Tanr'ya edilen ibadet, salt. namaz bezi * Namaz klarken kadnlarn balarna rttkleri tlbent vb. kumatan yaplan rt. * Baa rtlen bir tr rt. namaz klmak * namaz ibadetini yerine getirmek. namaz niyaz * badet. namaz rts * Bkz. namaz bezi. namaz seccadesi * zerinde namaz klnan seccade. namaz vakti * Namazn klnacavakit. namaza durmak

* namaz klmak. namazbozan * Erelti otu trnden bir bitki. namazc * Namazndzenli klan. namazgh * Akta namaz klmak iin hazrlanmolan ve kble ynne doru dikili bir tabulunan yer. namazklnmak * (Mslman cenazesi iin) cenaze namazklnmak. namaznda niyaznda (olmak) * din grevlerini gerektii gibi yerine getirmek. namazla* stnde namaz klnan kilim, post gibi eylerden yaplmseccade. namazlk * zerinde namaz klnan seccade veya baka ey. * Namazda okunan ksa dualar. * Namaz kadar sresi olan, sren. namazsz * Aybadurumunda olan (kadn). namdar * nl. name * Mektup. name okumak * herkesin bildii deyimleri veya szleri sylemek. namerde muhta olmak (veya namerde muhta brakmak) * gvenilmeyecek kimselerden yardm istemek zorunda kalmak (brakmak). namert * Korkak, alak, mert olmayan. namerte * Korkaka, mert olmayan bir biimde. namertlik * Alaklk, korkaklk. namevcut * Mevcut olmayan, bulunmayan, yok. namniankalmamak * yok olup unutulmak. namna * adna, kendisine. * yerine, olarak. Namibyal * Namibya halkndan olan. naml * nl, tannm. naml * Samanndan ayrlmamarpa, buday yn. namlanl * ok nl. namlu * Tfek, tabanca, top vb. ateli silhlarn ucunda bulunan boru biimindeki para. * Kasatura, kl, me ve bak gibi kesici silhlarn uzun ve keskin blm. namus * Bir toplum iinde ahlk kurallarna karbeslenen ballk. * Drstlk, doruluk. * Sililik, iffet. namus bels * Namusunu ve halk arasndaki saygnlnkorumak iin katlanlan sknt. namus davas * Namusuna dokunulan kiinin atdava. * Onur meselesi. namus sz * Namus ve onur zerine verilen sz, eref sz.

namuskr * Namuslu, namusuna dkn. namuslu * Ahlk kurallarna uygun olarak davranan. * Uygun, hilesiz, gerei gibi. namusluluk * Namuslu olma durumu. namussuz * Ahlk kurallarna uygun olarak davranmayan, ahlk kurallarnineyen. namussuzca * Namussuz bir biimde. namussuzluk * Namussuz olma durumu veya namussuzca davran. namusu iki paralk olmak * biri onursuz bir duruma dmek. namusu temizlenmek * (bir iin iinden) kendi saygnlnyitirmeden kmak. namusuna dokunmak * birinin namus ve onurunu olumsuz biimde etkilemek. namusuna sinek kondurmamak * kollamak, gzetlemek. * namusuna, onuruna lf sylettirmemek. namusunu temizlemek * ahlk ve onuruna ters den bir durumdan kurtulmak iin birini veya kendini ldrmek. namusuyla yaamak * ahlk ve onuruna balyaamak. namnasip * Uygunsuz. namsait * Uygun olmayan, elverisiz. namtenahi * Sonsuz, ucu bucaolmayan. namtenahilik * Sonsuz olma durumu. namzet * Aday. * Szl, yavuklu. namzet gstermek * bir iiin aday belirleyip sunmak. namzetlik * Namzet olma durumu, adaylk. nan * Ekmek. nanay * Yok. nane * Ballbabagillerden, yapraklarsapsz, iekleri beyaz veya meneke renginde, trl, ok yllk ve otsu bir kltr bitkisi (Mentha piperita). nane likr * ine nane esanskatlarak yaplan likr. nane ruhu * Nane yapraklarndan karlan esans. nane suyu * inde nane ruhu eritilmisu. nane ekeri * Nane ruhu kartrlarak yaplan bir eit eker. nane yemek * yakksz bir davranta bulunmak, uygunsuz bir iyapmak. naneli * Nanesi olan. * inde nane ruhu olan. nanemolla

* Gsz, dayanksz (kimse). * ok sk hastalanan, salksz (kimse). * ten kanan, enge. nanesiz * Nanesi olmayan. nanaziz * Tanrtarafndan ihsan edilen, besin olarak verilen nimet. * En kutsal yiyecek. nanik * Baparmaburna dedirip teki parmaklaraarak ve sallayarak yaplan alay iareti. nanikleme * Naniklemek ii. naniklemek * Baparmaburun ucuna dedirip dier parmaklarsallayarak alay iareti yapmak. nankr * Kendisine yaplan iyiliin deerini bilmeyen, iyilik bilmez. nankrce * Nankr (bir biimde). nankrleme * Nankrlemek durumu. nankrlemek * Nankr duruma gelmek. nankrlk * Nankr olma durumu. * Nankrce davran, kfran. nankrlk grmek * nankrce davranla karlamak. nansuk * Bir cins ince, sk dokunmupatiska. napalm * Yangn bombalarnn doldurulmasnda kullanlan, alminyum veya sodyum palmitatla kvamlatrlm madde. napalm bombas * Napalm doldurulmutrl biimlerde bomba. nar * Nargillerden, yapraklarkarlkl, iekleri byk, koyu krmzrenkte, kk bir aa (Punica granatum). * Bu aacn krmzmtrak sarsert bir kabukla rtl, iinde ok sayda krmzmtrak, sulu taneler bulunduran yuvarlak yemii. nr * Ate. nar balinas * Narval. nar iei * Parlak krmzrenk. * Bu renkte olan. nar gibi * iyice kzarm(yiyecek). nara * Haykrma, barma. * Sarhoveya klhan beyi barmas. nara atmak (veya basmak) * yksek sesle uzun uzun haykrmak. nra yakmak * bir kimseye veya kendine zarar vermek. narcl * Hindistan cevizi. nardenk * Nar, erik, kzlck gibi yemilerden yaplan pekmez. nardin * Maydanozgillerden, ayrlarda yetien ve hayvanlara yem olarak verilen, baakklartek iekli kk bir bitki (Eryngium campestre). narenc

* Turun. narenciye * Turungiller. narenciyeci * Narenciye reticisi. nargile * Tmbeki denilen bir cins ttnn dumannn sudan geirilerek iilmesini salayan ara. nargile ttn * Tmbeki. nargiller * ki eneklilerden, nar eitlerini iine alan kk bir familya. narh * Tketiciyi korumak amacyla, zellikle temel ihtiya maddeleri iin resm makamlarca belirlenen ve her yerde geerli olan fiyat. narh koymak * ihtiya maddeleri iin deimez fiyat belirlemek. nrbeyza * Akkor. nrna (veya nra) yanmak * Bkz. ateine yanmak. * zarara uramak, ktlkle karlamak. narin * nce yapl, yepelek, nazenin. * nce, nazik. narinlik * Narin olma durumu. narkotik * Uyuturucu. narkotizm * Uzun sre ve ok miktarda uyuturucu madde kullanmaktan doan bozukluklarn btn. narkoz * lla yapay olarak salanan ve vcutta bir veya birka grevin azalmasna yol aan uyku durumu. narkoz vermek * il vererek hastaybilinsiz ve arduymaz duruma getirmek. narkozcu * Ameliyat srasnda hastaya narkoz veren uzman. narkozculuk * Narkozcunun ii. narkozitr* Narkozcu. narsis * Kendi benliini seven. narsis kompleksi * Kendini sevme zelliini n plna karmak ii. narsisizm * nsann kendi benliini sevmesi, zseverlik. narsislik * Narsisizm. narval * Atlas Okyanusunun Antartika blgesinde yaayan bir tr balina (Monodon monoceros). narven * Karaaa. nas * Aklk, ak ve kesin yarg. * nak, dogma. nasbetme * Nasbetmek ii. nasbetmek * Atamak. nasfet * Hak ve adalete uygunluk, hakkaniyet, nsfet. nasl

* (bir kimse, bir olay veya bir konu iin) Ne gibi, ne trl. * Bir iin ne biimde, hangi yolla olduunu belirtmek iin kullanlr. * Bir hareketin yaplbiimine duyulan aknlbelirtir. * "Yapmama imknvar m?" anlamnda. * Ne kadar ok. * Elbette, kesinlikle. * Ben sana dememimiydim, grdn m?. * in zorunlu olduunu belirtir. * Ne dediniz? veya "iyi mi, beendiniz mi?" anlamlarnda. nasl ki * iki cmle arasndaki anlam ilikisini "olduu gibi" anlamnda balar. nasl olmusa * her naslsa. nasl olsa * her durumda, er ge. naslsa * Herhangi bir sebeple veya bilinmeyen bir sebeple. * Kukusuz, er ge, elbette. naslsnz * bir kimsenin salnve durumunu renmek iir sorulan nezaket sorusu. nasp * Atama. nasr * En ok el ve ayan srekli srtnmelere urayan noktalarnda st derinin kalnlamasve sertlemesiyle olumuderi. nasr balamak (veya tutmak) * nasrlanmak. * duygusuzlamak, duyarlnyitirmek. nasrna basmak * menfaatlerine dokunmak. nasrlanma * Nasrlama. nasrlanmak * Nasrlamak. nasrlama * Nasrlamak ii. nasrlamak * Nasr olumak. * Duyarlnyitirmek. nasrl * Nasrolan, nasr balam_____, nasrlam. nasrsz * Nasrolmayan. nasibini almak * gzel, hoa giden bir eyden ksa bir sre de olsa yararlanmak, sebeplenmek. * nasiplenmek. nasihat * t. nasihat etmek (vermek veya nasihatte bulunmak) * t vermek. nasihat yollu * de benzer bir biimde. nasihati * t veren kimse, t. nasihatilik * Nasihatinin ii. nasihatname * Din konularda t veren eser. nasip * Birinin payna den ey. * Bir kimsenin elde edebildii, sahip olabildii ey. * Ksmet, talih, baht.

* Gnlk kazan. nasip almak * (Bektailikte) tarikata girme treni yaplmak. * yararlanmak, ksmetine deni elde etmek. nasip etmek (veya etmemek) * frsat vermek. * eritirmek. nasip olmak * frsat dmek, elvermek. * (mutluluk veren ve gzel eyler iin) erimek, ulamak, kavumak. nasiplenme * Nasiplenmek ii. nasiplenmek * Nasibini almak, sebeplenmek. nasir * Nesir yazan, nesir ustas. Nasran * Hristiyan, sev. Nasranlik * Hristiyanlk, sevlik. Nasrettin Hoca'nn trbesi gibi * her yanak olduu hlde yalnz bir girii bulunan veya kilitli olan yerler iin sylenir. nasyonal sosyalizm * Hitler ve Nasyonal Sosyalist Partisinin retisi, Hitlercilik. nasyonalist * Ulusuluk yanls. nasyonalizm * Ulusuluk. nai * tr, dolay. nair * Yayan, saan. * (gazete, dergi, kitap) Yaymlayan, karan, yaymc, tbi, editr. natamam * Eksik, tamamlanmam, bitmemi. natka * Dnp syleme yetenei. * Dzgn ve iyi konuma yetenei. natkal * Dzgn ve iyi konuan. natkasz * Natkasolmayan. natr * Kadnlar hamamnda hizmet eden ve mterileri ykayan kadn. natr naln * Kadn hamamnda en yksek keli naln tr. natrlk * Natr olma durumu veya natrn ii. nativizm * Doutanclk. nato * Sz dinlemez, sz anlamaz, tagibi kafa" anlamndaki nato kafa, nato mermer deyiminde geer. natron * Hidratldoal sodyum karbonat. natuk * Dzgn, gzel ve kolaylkla sz syleyen. natura * nsann yaradlzellii. natr * Tabiat, doa. natralist * Natralizm akmnbenimseyen (kii).

natralizm* Gerein doaya uygun biimde yanstlmasnamalayan sanat akm. * Gerein yalnzca doa ile aklanmas. natrel * Doada rastlandgibi, doaya uygun olan, doa glerine, kurallarna uyan, doal, tabi. natrist * Natrizm retisini benimseyen kimse. natrizm * Toplumsal kurulularn ve yaaybiiminin doaya dnk olmasnama edinen reti. natrmort* Konusu, cansz varlklar veya nesneler olan resim. navaan * iekleri katmerli ve mor renkte olan bir tatula tr (Datura). navlun * Bir yerden baka yere ulatrmak iin gemiye alnan eyann btn. * Tayctarafndan, gemisinde tanacak yk iin istenen cret. naylon * Temel maddesi poliamit reinesi olan, birok giyim ve ev eyasyapmna yarayan, sert, dayanklve esnek madde. * Bu maddeden yaplmolan. * Dzme, sahte. naylon fatura * Girifaturasolmayan bir mal iin alcya verilen ve birini harcama yapmgibi gstermek amacyla dzenlenen faturann halk arasndaki ad. naylon kz* Asr, modern kz. naz * Kendini beendirmek amacyla yaplan davran, cilve. * steksiz gibi grnerek yalvartmak amacyla yaplan davran. * marklk. naz etmek * nazlanmak. naza ekmek * istekli olduu hlde yapmackldavranlarla isteksiz gibi davranmak. nazal * Genizsil. nazar * Bak, bakma, gz atma. * Bir konu hakknda dnme, gr. * Belli kimselerde bulunduuna inanlan; insanlara, zellikle ocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala mlke, hatta cansz nesnelere de zarar veren, baktaki arpcve ldrc g. nazar boncuu * Gz demesin diye taklan mavi boncuk veya bunun yerini tutan baka ey, gz boncuu. * Ei benzeri olmayan, tek. nazar demek (veya nazara gelmek) * gz demek. nazaran * Gre, oranla, kyasla. nazardikkat * lgi. nazardikkatini ekmek * ilgisini ekmek. nazaritibar * lgi, dikkat. nazaritibara almak * dikkat etmek, dikkate almak. nazarnda * birinin dncesine gre, birinin gznde. nazaryla bakmak * ona yle imigibi, o gzle bakmak. nazar * Kuram niteliinde olan, kuramsal, teorik.

nazariyat * Kuramlar. nazariyat * Kuramc. nazariye * Kuram, teori. nazariyeci * Teorisyen, kuramc. nazarlk * Nazaretkisiz duruma getirdiine inanlan, kumaparas, mavi boncuk, kurun, dua yazlkt, muska gibi ey. nazenin * Cilveli, nazl. * Narin, ince yapl. * (yerme amacyla) mark, nazlyetitirilmi. * Bir Bekta tarikatnn ad. nazgemek * dilediini kabul ettirecek kadar hatrsaylmak. nazm * Hece ve durak bakmndan denk ve kendi bana bir btn olan kafiyeli sz dizisi, manzume, kouk. nzm * Dzenleyen, dzene koyan, tertip eden. * Manzume yazan kimse. nazm birimi * iirde en kk anlam btnln salayan ve kendi iinde bamsz dize topluluu. nzm pln * Bir yerleim blgesinin btn bayndrlk ilerinde gz nnde tutulmak iin hazrlanmpln. nazm tr * eriine ve konusuna gre iirin kendi iinde ayrlmasve adlandrlmas. nazna katlanmak * istenen her eyi hangi durumda olursa olsun yerine getirmek. naznekmek * her istediini yerine getirmek. nazr * Bir yere doru bakan (ev, oda vb.). * Bakan. Nazi * Nazizm yanls(kimse). nazik * Bakalarna karsaygldavranan. * nce yapl, narin. * zen, dikkat gsterilmezse krlabilen, bozulabilen. * zen gsterilmezse, gerekli nlemler alnmazsa ktleebilen, kritik. * Dikkat isteyen, zen gerektiren. nazikne * ncelikle, saygyla, nezaketle. nazike * Nazik, ince, saygl(bir biimde). nazikleme * Naziklemek ii. naziklemek * Nazik davranmak. * zen gsterilmezse ktleebilecek bir duruma girmek. naziklik * Nazik olma durumu veya nazike davran, nezaket. nazil * nen, ini. * Konaklayan. Naziletirme * Naziletirmek ii. Naziletirmek * Propaganda yolu ile Nazizm yanlsyapmak.

nazir * Benzer, e, rnek. nazire * (davran, sz iin) Karlk olarak, benzetilerek yaplan davran, sz. * Baka bir manzume rnek alnarak aynl ve aynuyakla yazlan manzume. nazire yapmak * bir sze, bir davrana benzeriyle karlk vermek. nazirsiz * Benzersiz, esiz. Nazizm * Almanya'da 1930'lu yllarda Hitler tarafndan kurulan Nasyonal Sosyalist Partisinin, Alman rknn stnln savunan politikas, Hitlercilik. nazlannazlan * Nazlanarak. nazlan * Nazlanmak ii veya biimi. nazlanma * Nazlanmak ii. nazlanmak * Kolayca gnl olmamak, srar beklemek. * steksiz grnmek. nazl * Kolayca gnl olmayan, kendini ar satan, iveli, edal. * stne titrenilen, deer verilen, sevgili. * zen isteyen, nazik. nazllk * Nazlolma durumu. nazmen * iir olarak. nazmetme * Nazmetmek ii veya durumu. nazmetmek * Nazm biimine sokmak, nazm olarak dzenlemek. Nb * Niyobyum'un ksaltmas. -nc/-nci, -ncu/-nc * Sayadlarndan, sra saylartreten ek. -n * Fiilden isim ve sfat treten ek: bas--n, kork-u-n, gl--n vb. Nd * Neodim'in ksaltmas. ne * Trk alfabesinin on yedinci harfinin ad. ne * Hangi ey. * Soru biiminde ama bildiren nlem. * (art birleik zamanyla) Her ey. * (okluk ekiyle) Birok eyler. * Hangi. * Soru yoluyla itiraz anlatr. * Nasl. * ama veya okluk bildirir. * Sana ne, bana ne gibi soru cmlelerinde "ne ilgisi var" anlamndadr. ne l * Ne iyi, diyecek bir ey yok. ne l memleket * haksz ve yersiz ilerin hogrld, kurallatbir ortam iin ters anlatla "diyecek yok" ne gzel!" anlamnda kullanlr. ne lem * yadrganan ama kzlmayan davranlarolan kimseler iin kullanlr. ne lemde? * nasl?.

ne alp veremiyor? * istei, dilei nedir, niin musallat oluyor?. ne altnbrakmak ne stn * bir eyin veya yerin her tarafnkartrmak (dolamak). ne arar (veya onda ... ne gezer) * onda yoktur. ne aryor * ne, neden oraya gitmi. ne biim? * nasl?. ne buyrulur? * onun nasl bir ey olduunu grdnz, buna ne diyorsunuz?. ne are * aresi yok, elden ne gelir. ne kar * ne zararvar?. * bir sonu vermez!. * nasl bir yarar umulur?. ne iektir, biliriz * ne yeteneksiz, niteliksiz olduunu biliriz. ne dada bam var, ne akaldan davam * tuttuum bir taraf yok ki ona saldranlarn karsnda olaym. ne de olsa * ne denli eksii, kusuru olursa olsun, byle olmakla birlikte. ne de olsa * ne kadar eksii olursa olsun. ne dedim de * pimanlk gsterir. ne demek olsun * Bkz. ne demek. ne demek? * bunun anlamnedir?. * hi yle ey olur mu, o nasl ey, hi yakk alr m?. ne demeye * ne diye, nasl bir dnceyle, hangi maksatla, niin?. * hangi anlama?. ne denir! (veya ne dersin) * bir konuda syleyecek sz kalmadnanlatr. ne denli * ne kadar. ne dese beenirsin? * "nasl beklenmeyen bir sz sylendi biliyor musun" anlamnda kullanlr. ne diye? * nasl bir dnceyle, niin?. ne ekersen onu biersin * nasl davranrsan yle karlk grrsn. ne fayda * iiten getikten sonra alnan bonlemler iin "neye yarar" anlamnda kullanlr. ne gezer * bulunmaz, yoktur. ne gibi? * nasl, ne trl?. ne gzle bakmak * inancnbelirtir biimde bakmak; deerlendirmek. ne gne duruyor? * ... varken baka ey gerekmez. * imdi yapmazsa (kullanmazsa) ne zaman yapacak (kullanacak)?. ne gnlere kaldk! * zamann olaylarndan yaknma anlatr. ne haber? * bir ey biliyor musunuz?. ne hacet

* gereksiz. ne haddine! * ona mdm, ona mkalm, ona dmez. ne hlde? * hangi durumda?. ne hli varsa grsn * (t ve uyardinlemeyenler iin) ne yaparsa yapsn, beni ilgilendirmez" anlamnda kullanlr. ne hesaba gelmek, ne de kantara * elle tutulur olmamak, tutarlve salam grnmek. ne hikmetse (hikmettir) * bilinmeyen bir sebepten dolay. ne idii belirsiz * ne olduu, soyu sopu belirsiz. ne imi? * ne deeri var?. ne ise * neyse. ne istediini bilmek * amacnkesin ve kararlbir biimde belirlemek. ne iyi! * mutluluk ve beenme anlatr. ne kadar * nicelik anlamyla soru bildirir. * ok, olduka. * ne lde. ne kadar olsa * ne de olsa, sonuta. ne kokar ne bular * (iyilik yapacak durumda olmakla birlikte) kimseye iyilii de dokunmaz, ktl de. ne lzm * niin ilgileniyorsun, ilgilenme. ne mal olduunu biliriz * ie yaramaz, hatta kt kii olduunu biliriz. ne mal olduunu bilmek (veya anlamak) * (birinin) nasl bir nitelikte, yetenekte ve yaratlta olduunu bilmek, kestirmek. ne mene * ne eit, ne trl. ne mmkn * olacak ey deil, imknsz. ne mnasebet! * hi yle ey mi olur, hi ilgisi yok. ne o? * ne var, ne oluyor?. ne od var ne ocak * yoksulluk ve perianlk iinde. ne olacak! * kmseme anlatr. * ne deeri var, nemi yok. ne olduunu bilememek * armak, aklbandan gitmek. ne oldum delisi olmak * ummadbir duruma ulaan kimse ok marmak. ne olur (veya ne olursun, ne olursunuz) * yalvarrm, ltfen, rica ederim. ne olur ne olmaz * her ihtimale kar, ne olacabelli deil. ne olur ne olmaz * her ihtimali dnmek gerekir. ne olursa olsun * her durumda, olumlu veya olumsuz btn artlarda. ne oluyor?* ne gerei var veya ne karyor?.

ne pahasna olursa olsun * ne byk zveri isterse istesin; her trl skntve tehlikeyi gze alarak. ne sakala minnet ne bya * en yakn akrabalarnn bile yardmnistemeyerek kendi imknlaryla yetinme. ne sylyorsun? * sylediine dikkat ediyor musun?. * gerek mi? doru mu?. ne sularda? * ne durumda, ne merkezde?. ne am'n ekeri ne Arap'n zekeri (veya yz) * yararolsa bile istenmeyen kimseler iin sylenir. ne eytangr ne salavat getir * gcnn yetmedii ie kalkmamay, kalklrsa da bakalarndan medet ummamayanlatmak iin sylenir. ne iyansn ne kebap * iki taraf da gcendirilmesin veya korunsun. ne var ki * aralarnda aykrlk bulunan cmleleri balamaya yarar, ama, fakat, lkin. ne var ne yok * ne haberler var, iler nasl?. * olanlarn btn. ne yaparsn ki (veya ne yapmalki) * ne are ki. ne yapp yapp * her ne durumda olursa olsun bir zm yolu bularak. ne yrdan geer ne serden * elde etmek istenen ey zveri gerektirir. ne yazar * hkm olur mu? deeri var m?. ne yzle * hi utanmadan. ne... ne... * Birden fazla zne, tmle veya fiili birlikte inkr etmek iin, bunlardan nce yer alan kelimelerin balarna getirilen tekrarlamalbala, hem...hem kart. Bu bala, anlamca olumsuz olan cmlelerdeki fiilin olumlu kalmasn gerektirir. * Ne ile balanan zne veya cmlelerden nceki fiiller aada gsterilen durumlarda olumsuz kullanlrlar a) Fiil, ne ile balanan zne veya cmlelerden nce gelirse: "Benimle hemzeban olmaz ne Firdevs ne Hakan." - Nef'. b) ne'li cmlenin fiili artlolursa: Sen ne yaz, ne kdinlemezsen abuk kersin. c) fiilden nce olumsuz bir anlam veren bir nlem veya zarf bulunursa: Ne ttne, ne ikiye sakn almayn. Ne zmir'e ne Bursa'ya hi gitmemi. d) dii, -eli beri, -inceye kadar, -ince, -dike, -dikten sonra veya -den nceki biimindeki zarf-fiilerle. * ki sfat veya sfat durumunda olan iki kelimenin bana getirildiinde, iki kavramn ortalamasolan nc bir kavram anlatr. * ne ... ne okluk, gzellik vb. anlatr. nebat * Bitki. nebatat * Bitkiler. * Bitki bilimi, botanik. nebatat bahesi * Her trl bitkinin rnek olarak yetitirilip merakllarn incelemesine ak bulundurulan yer, botanik bahesi. nebat * Bitki ile ilgili, bitkisel. nebev * Hz. Muhammed'le ilgili, Hz. Muhammed'e ilikin. nebi * Peygamber, savac. neblz * Bulutsu. nebze * Az ey, az. * Biraz, ksa bir sre, bir parack. nebzecik

* Pek az, kck. necabet * Temiz bir soydan gelme, soyluluk. necaset * Pislik. * Dk, ters (Il). necat * Kurtulu. necat bulmak * kurtulmak. nece * Hangi dilde, hangi dilden?. Necef ta * Parlak ve saydam bir eit kuvars billru. neci * Ne iyapar, ne ile urar?. neci oluyor! * niin karyor, ona ne?. necip * Soylu, soyu temiz. nedamet * Pimanlk. nedamet duymak (veya getirmek) * piman olmak. nedametle * Pimanlk duyarak. nedbe * Yara izi. neden * Bir olayveya durumu gerektiren veya douran baka olay veya durum, sebep. * Bir olaydouran baka bir olaysormak iin kullanlr; niin. * Bir varlveya olayetkileyen, oluturan, douran ey, sebep, illet. neden bilimi * Olgulara yol aan sebeplerin btn, etiyoloji. * Hastalk sebeplerini aratran tp dal, etiyoloji. neden ise * Bkz. nedense. neden olmak * bir eyin olmasna veya ortaya kmasna yol amak, sebep olmak. neden sonra * gereinden ok sonra. neden sonra * Aradan bir hayli zaman geince. * Aradan bir sre geince. neden tanrclk * Deizm. nedeniyle * Yznden, dolaysyla, sebebiyle. nedenli * Nedeni olan, sebepli. nedenli nedensiz * Hibir dayanayokken, nedeni olsun veya olmasn, sebepli sebepsiz. nedense * Bilinmeyen, belli olmayan bir sebep dolaysyla. nedensel * Nedenle ilgili olan, sebep niteliinde olan, illi. nedensellik * Nedensel olma durumu, illiyet. nedensellik ilkesi * Her eyin bir sebebi vardr ve aynartlar altnda, aynnedenler, aynetkileri dourur biiminde zetlenebilen ilke. nedensiz

* Nedeni olmayan, sebepsiz. * Bir sebebi olmadan. nedim * Arkada, yakn dost. * Yksek makamdaki kiileri hoszlerle, gzel fkra ve hikyelerle elendiren kimse. nedime * Hanm arkada. * Hanm sultann, yksek makamda bulunan kadnlarn yardmcsolan hanm. nedir ki * u var ki. * hangi nedenle?. * nemsiz, deersiz. nedret * Nicelik bakmndan allann, umulann veya gerekenin altnda olma durumu, azlk, seyreklik. nedret kesbetmek * seyrelmek. nefaset * Nefis olma durumu. nefer * Derecesi olmayan asker, er. * Kimse. nefes * Soluk. * (bobir inanla) ifa verir diye hastaya okuyup fleme. * Sigara, pipo iilirken ie ekilen duman. * Canlvarlk. * Bekta ve Alevlerin grve dncelerini belirtmek iin yazlmiir. nefes aldrmamak * dinlenmesine frsat vermemek, aralk vermemek. nefes almak * havaycierlerine ekmek, soluk almak. * dinlenmek. * ferahlamak, rahatlamak. * mutlu bir biimde yaamak. nefes borusu * Bkz. soluk borusu. nefes ekmek * sigara veya baka bir eyin dumanniine ekmek. * esrar imek. nefes darl * Solumada yaanan sknt. nefes etmek * bobir inana gre, rahatszl, illeti geirmek iin okuyup flemek. nefes kesici * Heyecanl, cokulu. nefes nefese * Soluyarak, soluk solua. nefes nefese kalmak * soluu tkanacak gibi olmak. * dara dar. nefes tketmek * ok konumaktan yorulmak. nefesi durmak * lmek. * aknlk iinde kalmak. nefesi kesilmek (daralmak veya tutulmak) * g soluk alacak duruma gelmek veya soluu bsbtn durmak. * bunalmak, sklmak. * hayran kalmak, etkilenmek. nefesleme * Nefeslemek ii. nefeslemek

* Nefesini bir eye yneltmek, flemek. * Okuyup, flemek, nefes etmek. nefeslenme * Nefeslenmek ii. nefeslenmek * Nefes alacak kadar duraklamak, biraz dinlenmek. nefesli * Soluk alp vermeden uzunca bir zaman durabilen, nefesi gl olan. nefesli alg * Bkz. flemeli alg. nefeslik * Bir soluk alncaya kadar geen sre. * Hava alma yeri, hava delii. nefha * Gzel koku. * Esinti. nefir * Boynuzdan yaplan bir tr boru. nefis * z varlk, kiilik. * nsann yeme ime gibi ihtiyalarnn btn. nefis * Pek ho, istek uyandran, ok gzel. nefis muhasebesi * nsann isteklerini, hrslarnve yaptklarngzden geirmesi, doru veya yanllarnvicdannn szgecinden geirip bir deerlendirme yapmas. nefis mcadelesi * nsann, kendi nefsinin isteklerini nleme abas. nefis mdafaas * Bkz. nefsi mdafaa. nefiy * Srme, srgne gnderme. * Olumsuzluk ve olumsuz klma. * nkr etme. nefiy edilmek * Bkz. nefyedilmek. nefiy etmek * Bkz. nefyetmek. nefret * Bir kimsenin ktln, mutsuzluunu istemeye ynelik duygu. * Tiksinme, tiksinti. nefret duymak * (birinden) tiksinmek, holanmamak. nefret etmek * birine veya bir eye karnefret duygusuyla dolu olmak. * tiksinti duymak. nefret uyandrmak * nefret etmesine sebep olmak. nefrit * Bbrek iltihab. nefsan * Canlln zorunlu kldihtiya ve isteklerle ilgili, beden arzularyla ilgili. nefsaniyet * Dmanlk duygusu, kin besleme. nefsi mdafaa * Korunma, kendini, z benliini koruma. nefsine dkn * bencil. nefsine uymak * bedenin isteklerine uymak, gnah ilemek. nefsine yedirememek * bir ey yapmaykendisi iin ar, onur krcbulmak.

nefsini krletmek * beden isteklerinden herhangi birini stnkr gidermek, nefsini yattrmak. neft * Organik maddelerin ayrmasndan oluan tutuur svlarn birouna verilen ad. * ounlukla boyaclkta kullanlan, petrol trevlerinden bir eit mineral ya, neft ya. neft ya* Bkz. neft. neft * Siyaha yakn koyu yeil. neftleme * Neftlemek ii veya durumu. neftlemek * Neft olmak, rengi neftye dnmek. neftletirme * Neftletirmek ii veya durumu. neftletirmek * Rengini neftye evirmek, neftlemesine yol amak. neftimsi * Nefte benzer, nefti andrr, neft gibi. * Neftye benzer, neft gibi. nefyedilme * Nefyedilmek ii. nefyedilmek * Srgne gnderilmek, srlmek. * Olumsuz klnmak. nefyetme * Nefyetmek ii. nefyetmek* Srgne gndermek. * Olumsuz klmak. negatif * Olumsuz, menfi. * Eksi, pozitif kart. * Gerekteki aydnlk ve karanlk blmleri tersine gsteren fotoraf camveya filmi. negatif byklk * Ayntrden pozitif bir byklkle ters ynde olan byklk. negatif say * Bkz. eksi say. nehar * Yatsz, gndzl okul veya renci. nehir * Irmak. nehir roman * Bkz. rmak roman. nehiy * Bir iin yaplmasnyasak etme, engelleme, menetme. nekahet * Hastalk sonras, salklduruma geme dnemi. nekahethane * ifa yurdu, dinlenme yurdu, evi. nekais * Eksiklikler, noksanlklar. nekbet * ansszlk, talihsizlik. * Dknlk. nekes * Eli sk, cimri. nekeslik * Cimri olma durumu veya cimrice davran, cimrilik. nekre * Beklenmedik hove artcszler syleyen, gldrc hikye anlatan (kimse), nkteci. nekrelik * Nekre olma durumu.

nekroloji * Nekroz bilimi. nekrotik * Nekroz grnmnde veya durumunda olan. nekroz * Canlmaddelerin fiziksel ve kimyasal deiimi. nektar * Yunan mitolojisinde, ienleri lmszle kavuturan tanrikisi. * Bal z. neler * ok ve eitli eyler. neler de neler, maydanozlu kfteler * (alay yollu) akla gelmedik alacak eyler. nem * Havada bulunan su buhar. * Hafif slaklk, rutubet. nema * Byme, gelime, oalma. * Faiz, rem. nemalandrma * Nemalandrmak ii veya durumu. nemalandrmak * Nemalanmasnsalamak. nemalanma * Nemalanmak ii. nemalanmak * (faizin katlmasyla para) oalmak. * Beslenmek. nemcil * Nemden ve nemli yerden holanan (bitki), hidrofil. Neme * Osmanllarca, Avusturya'ya ve halkna verilen ad. nemeker * Havadaki nemin niceliini lp gsteren alet, higroskop. * Havadaki nemi emme zellii olan, higroskopik. nemdenetir * Bir yerdeki nemlilik derecesini duraan durumda bulunduran alet, higrostat. neme gerek * Neme lzm. neme lzm * "Bu ile ilgilenmem, buna karmam" anlamnda kullanlr. * Gereksiz, ihtiya olmama. * Dorusunu isterseniz, doruyu sylemek gerekirse. neme lzmc * lgilenilmesi gereken eylerle ilgilenmekten kanan (kimse). neme lzmclk * Gerekli eylerle ilgilenmekten kanma durumu, bir eyi umursamama durumu. neme ynelim * Canllarn zorunlu olarak havann nemine gre ynelmesi ve yer deitirmesi, higrotropizm. nemf * Bceklerin kurtuk durumundan yetikin duruma geerken, arada aldklarzel biim. nemlendirici * Nemlendirmeye yarayan. * Klima tesisatnda havann nemlenmesini salayan blm. nemlendirici krem * Kuru ciltlerin bakmndan veya makyaj ncesinde kullanlan zel krem. nemlendirme * Nemlendirmek ii. nemlendirmek * Nemli duruma getirmek, rutubetlendirmek. nemleni* Nemlenmek ii veya biimi. nemlenme

* Nemlenmek ii. nemlenmek * Nemli duruma gelmek, rutubetlenmek. nemletme * Nemletmek ii veya durumu. nemletmek * Nemli duruma getirmek. nemli * Nemi olan, az slak, rutubetli. * (gz iin) Yal. nemli nemli * Islak olarak, slak biimde. nemlilik * Nemli olma durumu. nemler * Havann nem derecesini lmeye yarayan alet, higrometre. nemrut * Yz glmez, acmaz, can yakc. nemrutlama * Nemrutlamak ii. nemrutlamak * Nemrut gibi davranmak, acmasz olmak, yz glmemek. nemrutluk * Nemrut olma durumu. Nemse * Neme. nene * Anne. * Byk anne, nine. neodim * Atom says60, atom arl144,3 olan, seryumdan daha sert, 6,96 younluunda bir element. Ksaltmas Nd. neojen * nc zamann blnd drt byk devirden son ikisi olan pliyosen ile miyoseni birden kavrayan sistem. * Bu sistemle ilgili. neolitik * Tadevrinin son aile ilgili. neolojizm * Sz tretmecilik ve uydurmaclk. neon * Svdurumuna getirilmihavadan elde edilerek k aralarnda kullanlan, atom says10, atom arl20,2 younluu 0,7 olan ve havada pek az olarak bulunan asal gazlar snfndan bir element. KsaltmasNe. * Neon lmbas. neon lmbas * Neon tp kullanlarak yaplan aydnlatma arac. neon tp * inde neon gazbulunan boru biiminde bir eit ampul. neoplzma * Yeniden oluan doku. * Ur. neozoik * nc ve drdnc zamanla ilgili. nepotist * Akraba ve yakn arkadalarnkayran. nepotizm * Akraba ve yakn arkadalarkayrma. Neptn * Gne'e yaknlbakmndan sekizinci olan gezegen. neptnyum * Uranyumun ntronlarla bombardmandan yapay olarak elde edilen, atom numaras93, atom arl239 olan, radyoaktif bir element. KsaltmasNp.

nerde * Nerede sznn ksalmbiimi. nerden * Nereden sznn ksalmbiimi. nerdeyse * Bkz. neredeyse. nere * Hangi yer anlamnda yer sormak iin kullanlr. * Hangi taraf veya organ (vcut iin). nerede * "Hangi yerde?" anlamna yer zarf. * "zlem, arayimknvar m, imknsz" anlamlarnda kullanlr. nerede akam orada sabah * bir kimsenin gece kalacak belli bir yeri olmadn, rastgele bir yerde kalabileceini anlatr. nerede bu bolluk * bu ii yapmak sanldkadar kolay deil, imknlar snrl. nerede hareket, orada bereket * hareket olan yerde bolluk olur. nerede ise * Bkz. neredeyse. nerede kald * ne yararoldu?. nerede kaldki * olacak gibi grlmeyen bir dnceyi anlatan szn bana getirilir. nerede, ... nerede * iki eyin aralarndaki uzaklveya nitelik ayrmnbelirtir. nereden * "Hangi yerden?" anlamna yer zarf. * Nasl, ne gibi bir iliki ile. nereden nereye * ki olay arasndaki ilikiye aldnanlatr. * Uzak, dolambalbir iliki ile. neredeyse * Ksa bir sre iinde, hemen hemen. nereli * Birinin memleketini, doum yerini sormak iin kullanlr. neresi * Hangi yn. * Nerede, hangi yer. * Tekrarlandnda karlatrlan eylerin uzaklnbelirtir. nereye * "Hangi yere?" anlamna yer zarf. nergis * Nergisgillerden, iekleri ayrveya bir kk sap zerinde emsiye durumunda, almadan nce bir yenle rtl bulunan ve baztrlerinde beyaz, bazlarnda sarrenkte, 20-80 cm ykseklikte, soanlbir ss bitkisi (Narcissus). nergis zamba * Soanla retilen, iri ve gzel iekli bir ss bitkisi, gzelhatun iei (Amaryllis). nergisgiller * Bir eneklilerden, nergis, fulya, kardelen gibi ou kk ve kokulu iekleri iine alan bir bitki familyas. neritik * Kyeridinde deniz kabuklar, kum, akl gibi eylerle oluan ynakla ilgili. nervr * Bir veya iki milimlik pli. * Direnci artran knt. nervrl * Nervr olan. nesebi gayrisahih * Kanun olmayan bir birleme sonunda doan (ocuk). nesebi sahih * Kanuna uygun bir evlenme sonunda doan (ocuk). nesep

* Soy, baba soyu. nesi * bazen insanlar iin zamir olarak kullanlr. * hangi yn, hangi taraf. * ok iyi, ok gzel. nesi * Hangi yn, hangi taraf. nesi var nesi yok * btn serveti. nesi * Doku. nesih * Kaldrma, hkmsz brakma. * Arap harflerinin, basmda ve yazma kitaplarda en ok kullanlan eidi. nesil * Gbek, kuak. * (hayvanlar iin) Dl. nesilden nesile * kuaktan kuaa, kuaklar boyunca. nesim * Hafif yel, esinti. nesir * Dilin sz dizimi kurallarna uygun olarak kullanlan anlatm biimi, manzum olmayan sz ve yaz, dz yaz. neskafe * Hazr kahve. nesli tkenmek * bitmek, tamamen yok olmak, ortadan kalkmak. nesne * Belli bir arlve hacmi, rengi, maddesi olan her trl cansz varlk, ey, obje. * znenin dnda kalan her konu, obje. * Geili fiili btnleyen yaln veya belirtme durumunda bulunan tmle. nesne bei * Nesneyle ilgili olarak kullanlan kelimelerin btn. nesnel * Nesne ile ilgili, nesneye ilikin, znel kart. * Geree varmak amacyla, taraf tutmadan inceleme yapan, hkm veren, afak, objektif. * Bireyin kiisel grnden bamsz olan, objektif. nesnelci * Nesnelcilikle ilgili olan. * Nesnelcilik yanlsolan kimse, objektivist. nesnelcilik * znel olmayan, yani herkes iin geer, znenin deil nesnenin gerekliine dayanan bilgileri arayan akl yolu, objektivizm. nesnelleme * Nesnel duruma gelme. nesnellemek * Nesnel duruma gelmek. nesnellik * Nesnel olma veya nesnelerin gereine dayanma durumu. nesnesel * Nesneye ilikin. nesnesiz * Nesnesi olmayan. * Belli bir nesneye dayanmayan ruhsal durum. Nestur * Nastur adlSryan rahiplerinden birinin ortaya koyduu mezhepten olan (kimse). nee * znts olmamaktan doan, da vuran sevin, etaret. * Hafif sarholuk, akrkeyf olma. neelendirme * Neelendirmek ii. neelendirmek

* Neeli duruma getirmek, enlendirmek, keyiflendirmek. neeleni* Neelenmek ii veya biimi. neelenme * Neelenmek ii. neelenmek * Neeli duruma gelmek, enlenmek, keyiflenmek. neeli * Sevinli, keyifli, en. neesi kamak * sevinci azalmak, kederlenmek. neesi yerinde * neeli. neesini bulmak * neeli bir duruma gelmek, neelenmek. neesiz * zgn, dnceli, keyifsiz. neesizlik * Neesiz olma durumu, zgnlk. neet * kma, ileri gelme. neet etmek * kaynanbir yerden almak, domak. neetli * kl. neide * Bir toplulukta okunmaya deer iir. * Atasz gibi kullanlan beyit veya dize. neir * Yayma, datma, sama. * Yaym. neredilme * Yaymlanma. neredilmek * Yaymlanmak. neren * Yaym yoluyla. neretme * Neretmek ii. neretmek * Yaymak, datmak, samak. * Yaymlamak. neriyat * Yayn. nerolunma * Nerolunmak ii veya durumu. nerolunmak * Yaymlanmak. neter * Kan almak, ayapmak veya kk apseleri amak iin kullanlan ufak bak. neter vurmak * kesin bir sonuca ulamak amacyla bir sorunu ele almak. neterleme * Neterlemek ii. neterlemek * Neterle kesmek. * znt verecek bir durumu veya sorunu hatrlatmak, demek. neveli * Neeli. nevnema * Gelime, yetime. nevnema bulmak * gelimek.

net * Btn izgileri belirgin olan, gzn btn ayrntlaryla algladiyi grnen (ey). * yi duyulan (ses). * Kesintilerden sonra geri kalan (miktar), safi. * Ak seik olan, anlalmaz yanbulunmayan. net resim * Genellikle 1/10 leinde izilen ve iin; nden, yandan stten grnn veren teknik resim. net cret * Brt cretten gelir vergisi, sigorta primi vb. kesildikten sonra ele geen cret. netameli * Gizli bir tehlikesi olduu sanlan, tekin olmayan. * Bana sk sk kaza gelen. netekim * Bkz. nitekim. netice * Sonu. neticelendirme * Neticelendirmek ii, sonulandrma. neticelendirmek * Sonulandrmak. neticeleni * Neticelenmek ii veya biimi. neticelenme * Neticelemek ii, sonulanma. neticelenmek * Sonulanmak. neticeleme * Neticelemek ii veya durumu. neticelemek * Sonuca erimek. neticesiz * Sona ulamayan, sonusuz. neticeten * Sonu olarak. netleme * Netlemek ii veya durumu. netlemek * Net, ak seik, iyi bir duruma gelmek. netletirme * Netletirmek ii. netletirmek * Net ve ak bir duruma kavuturmak. netlik * Net olma durumu. neuzbillh * "Tanr'ya sndk", "Tanrkorusun" anlamnda, tehlikeli bir durum karsnda kullanlr. neva * Ses, ahenk, name. * Klsik Trk mziinde bir makam adve yeghtan bir oktav tiz olan "re" perdesi. nevabuselik * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. nevale * Gereken yiyecek ve iecek eyler, azk. nevaleyi dzmek * gerekli yiyecek ve iecei salamak, sofrayhazrlamak. nevazil * Nezle, ingin, duma. nevazi * ltifat, gnl alma, okama. nevbet * Nbet. neveser

* Klsik Trk mziinde birleik bir makam. nevi * eit, cins, tr. nev'i ahsna mnhasr * Kendine zg davranve karakteri olan kimseler iin kullanlr. nevir * Yzn rengi, bet beniz. nevmit * Umutsuz, aresiz. nevmit olmak * aresiz kalmak, umudu kalmamak. nevralji * Sinir zerinde duyulan, genellikle iddetli ve batcar. nevraljik * Nevraljiyle ilgili, nevralji trnden olan. nevrasteni* Baarlar, sindirim glkleri gibi fizik rahatszlklar ve ruhsal grevlerde geveme ve bitkinlik biiminde grlen, sinirsel glerin zayflamasndan doan nevroz. nevresim * Torba biiminde dikilmiyorgan araf. nevri dnmek * belli etmemeye altbir fkeye kaplmak, ok sinirlenmek. nevrofik * Bkz. nrotik. nevroloji * Bkz. nroloji. nevropat * Sinir hastas. nevroz * Bkz. Sinirce. nevruz * Eski takvimlere gre yln ve baharn ilk gn saylan martn yirmi birine rastlayan gn. * Nevruz Bayram. Nevruz Bayram * Nevruz gn krlarda baharn geliini kutlamak iin yaplan bayram. nevruz otu * ki eneklilerden, iekleri aslanazna benzeyen, trl renkte, tadglikozit sebebiyle i sktrc olarak kullanlan bir kr bitkisi (Linaria vulgaris). nevton * Uluslar arasbirim sisteminde, ktlesi 1 kg olan cisme saniye karede 1 m lik bir ivme veren g birimi. nevyunanlik * 20. yzyl banda Yahya Kemal ve Yakup Kadri'nin balattklarAkdeniz mitolojisine ynelen edebiyat hareketi ve anlay. nevzat * Yeni doan ocuk. ney * Klsik Trk mziinde ve zellikle tekke mziinde yer alan, kaval biiminde, yank sesli, kamtan bir fleme algs. ney flemek (veya frmek) * ney almak. neye * Kk ney. * Dokumaclarn kullandkk kam. neye * Bkz. Niye. neye uradnbilememek (veya armak) * anszn zc, skc, neeli, gzel veya hobir durum karsnda kalmak. neyi * Hangisi. neyin nesi (kimin fesi) * "kimdir, nasl bir kiidir? ne idii belirsiz" anlamnda kullanlr. neyleyim

* ne yapabilirim, elden ne gelir?. neymi * sylendiine gre, gya. neyse * nemi yok, olan oldu. * ok kr, bereket versin. * Konuyu kapatalm, uzatmayalm, her ne ise. neyse ne * bir yere, bir dereceye kadar. neyzen * Ney fleyici, ney alan kimse. neyzen bakl * Boynunu yana arptarak bakan. nez hli * lm hli. nezafet * Temizlik, paklk. nezahet * Temizlik, ahlk temizlii. nezaket * Bakalarna karsayglve incelikle davranma, incelik, naziklik. * (bir iveya durum iin) nemli olma, dikkatli davranmaygerektirme. nezaket gstermek * davranlarda nazik olmak. nezaket kesp etmek * skntl, nazik, kritik bir durum almak. nezaketen * Nezaket olarak, nazik davranarak. nezaketli * nce, nazik. nezaketlilik * Nezaketli olma durumu. nezaketsiz * Nazik olmayan. nezaketsizlik * nce ve nazik olmama durumu, kabalk. nezaret * Bakma, gzetme. * Bakanlk. * Gr. * Gzalt, gzetim. * Denetim, kontrol. * Nezarethane. nezaret etmek * denetlemek, bakmak. nezarete almak * gz altna almak. nezarethane * Gzaltna alnan kimselerin konulduu yer. nezaretli * Grnl, grntye sahip. nezaretsiz * Grn olmayan, manzarasz, grntsz. nezdinde * Yannda. nez'etme * Nezetmek ii veya durumu. nez'etmek * Ayrmak, ekip almak. nezif * Kanama. nezih

* Temiz, temiz ahlkl. nezir * Adak. nezir etmek * Bkz. nezretmek. nezle * Souk almaktan ileri gelen, burun akmas, aksrma ile beliren hastalk, ingin, duma. nezle otu * Bkz. pirekapan. nezleli * Nezlesi olan. nezretme * Nezretmek ii veya durumu. nezretmek* Adamak. nezt * Yan, kat. nkris * Damla hastal, gut. nsfet * Bkz. nasfet. nsfnnehar * Meridyen dzlemi. nsfiye * Bir eit ksa ney. nsf * Yar, yarm. nsf kutur * Yarap. nadr * Amonyak tuzu. nadr kayma * Amonyum karbonat. nadr ruhu * Amonyak. Ni * Nikel'in ksaltmas. nice * Ka, ne kadar. * Olduka ok. * Nasl. * Uzun sreden beri. nice nice * Pek ok. nicel * Nicelik bakmndan olan, nicelikle ilgili. niceleme * Nicelemek ii. nicelemek * Bir eyi say, l vb.ile bildirmek. * Bir terime, tek veya ok oluuna gre bir nicelik yklemek. niceleyici * Niceleme nitelii olan. niceleyi * Nicelemek ii veya biimi. nicelik * Bir eyin saylabilen, llebilen veya azalp oalabilen durumu, kemiyet, miktar. * Bir eyin eit paralara blnebilen ve llebilir olan yanlar. * Genellikle saylabilen, toplamdorudan sayolarak belirtilebilen genel zellik. niin * Bir olayn amacn, sebebini sormak iin kullanlr. nida

* arma, barma, seslenme. * nlem. nifak * Geimsizlik, anlamazlk, ara bozma, ayrma. nifak sokmak * ara amak, anlamazlk karmak. nifak * Arabozan, araaan (kimse). niha * i sona erdiren, ii kesen, sonuncu. niha karar * Muhakeme sonunda verilen karar. nihale * Sofrada kullanlan sahan altl. nihan * Gizli. nihavent * Trk mziinde bir makam. nihayet * Son. * (ni'ha:yet) Sonunda. * -den baka bir ey deil. nihayet vermek * ilikiyi kesmek, bir ii, alkanlyapmaktan vazgemek. * bitirmek, tamamlamak, sonulandrmak. nihayetinde * Sonunda. nihayetlenme * Nihayetlenmek ii. nihayetlenmek * Bitmek, son bulmak, sona ermek. nihayetsiz * Sonsuz, sonu gelmez, bitip tkenmez. nihilist * Nihilizm yanls. nihilizm * Moral gerei ve deerleri reddeden bir reti. * Her trl gerek varlinkr eden arbireycilik, yokuluk. * Her trl siyas dzeni inkr eden, toplumun birey zerinde hibir basksnkabul etmeyen gr. Nijeryal* Nijerya halkndan olan kimse. nikh * Bir erkekle bir kadnn evlilik birlii kurmasnsalayacak kanun ilem. * Nikh srasnda erkein kadna borlandpara. nikh dmek * birbiriyle evlenmelerine kanun veya rf bakmndan engel bulunmamak. nikh etmek * bir erkek bir kadnnikhla almak. nikh kymak * nikh memuru kanuna gre iftlerin karkoca olduklarnbildirmek. nikh memuru * Kanunlara uygun olarak nikh ilemini yapan, nikh kyan grevli. nikh ekeri * Nikh treninde davetlilere datlmak zere zel olarak yaptrlan eker. nikh tazelemek * boandkiiyle yeniden evlenmek. nikholmak nikhlama * Nikhlamak ii. nikhlamak * Nikh etmek. * Nikh kymak. nikhlan*

Nikhlanmak ii veya biimi. nikhlanma * Nikhlanmak ii. nikhlanmak * Bir kimseye nikhla balanmak. * Kanun olarak nikh ilemleri yaplmak. nikhlay* Nikhlamak ii veya biimi. nikhl * Kanun olarak nikh ilemi yaplmolan karveya koca. nikhlk * Nikhla ilgili olma durumu. nikhllk * Nikhlolma durumu veya biimi. nikhsz * Aralarnda nikh olmadhlde karkoca hayatsren. * Nikhsz olarak. nikhszlk* Nikhsz olma durumu veya biimi. nikhta keramet vardr * nikh evlenenleri sevgi bayla balar. nikap * Yz rts, pee. Nikaragual * Nikaragua halkndan olan kimse. nikbet * Dknlk, talihsizlik, felket. nikbin * yimser, optimist. nikbinlik * yimserlik, optimizm. nikel * Atom says28, atom arl58,71, younluu 8,9 olan, gmparlaklnda, demir sertliinde, kolay ilenir ve kolayca tel durumuna getirilir bir element. KsaltmasNi. nikel kaplama * Nikelj. nikelj * Metal bir yzeyi nikelle kaplama. * Nikel kaplanmmetal. nikelleme * Nikelj. nikellemek * Nikelj yapmak. nikelli * Birleiminde nikel bulunan. * Nikelle kaplanm. nikelsiz * Nikeli olmayan, iinde nikel bulunmayan. nikotin * Ttn yapraklarndan karlan, renksiz, akta braklnca havadan oksijen alarak esmerleen, 247C de kaynayan ve 1,033 younluunda ok zehirli bir alkaloit (C10H14N2). nikris * Bkz. nkris. nikriz * Klsik Trk mziinde, dizisi bir sekizli iinde gsterilebilen basit grnl bir birleik makam. nilfer * Nilfergillerden, yapraklaryuvarlak ve geni, iekleri beyaz, sar, mavi, pembe renkte, durgun sularda veya havuzlarda yetien bir su bitkisi (Nymphea). nilfergiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi nilfer olan bir familya. nim * Yar.

nimbus * Kara bulut. nimet * yilik, ltuf, ihsan. * yi yaamak iin gerekli her ey. * Yiyecek iecek, zellikle ekmek. * Yararlanlan imkn. nimet bilmek * eref saymak. nimet hakk * Yenen, iilen eyler stne yemin sz. nimeti ayayla tepmek * Bkz. ksmetini ayayla tepmek. nimetinas * yilik bilir (kimse). nine * Torunu olan kadn, byk anne. * Yalkadnlara seslenmek iin kullanlr. ninni * Kk ocuklaruyutmak iin sylenen trk. * Sylenen ninnilerin sonunda tekrarlanan sz. * Bu tr bestelenmieser. nipel * ki balantparasnbirbirine yakn olarak eklemekte kullanlan zel para. nirengi * Belli sayda noktann konumunu kesinlikle tespit edebilmek iin, bu noktalartepe olarak kabul ederek, bir alangenlere blme ii. nirengi haritas * Nirengi yoluyla karlan harita. nirengi noktas * Nirengi ileminde ayrlan genlerin tepe noktas. * Gemicilerin seyir iin kullanddoal yn noktas. * Balang. nisa * Kadnla ilgili. * Kadn hastalklarile ilgili. * Kadns. nisaiye * Kadn hastalklar, jinekoloji. * Hastahanelerde kadn hastalklarile ilgili blm. nisaiyeci * Kadn hastalklaruzman, jinekolog. nisaiyecilik * Nisaiyecinin ii. nisan * Yln 30 gn sren drdnc ay. nisan bal * Nisann birinci gnnde yaplan aldatma ve aka. nisan yamuru * Nisan aynda yaan ve bereketine inanlan yamur. nisap * Yeter say. nispet * Oran. * Bant, ilgi, ilinti. * Birini zmek iin veya inat olsun diye yaplan i. * Kskandrmak veya zmek iin. nispet eki * Bazyabancisimlerin anlamlarna balyabancsfatlar kuran ek. nispet etmek * eit tutmak, oranlamak. nispet kabul etmek

* eit tutmak, oranlamak. nispet kabul etmemek * eit tutulamamak. nispet vermek (veya yapmak) * karsndakini kzdrmak iin ona gsteriyapmak. nispeti * Nispet vermek huyu olan. nispeten * Gre, kyaslayarak, oranla. * Bir dereceye kadar, olduka. nispeti olmak * ilgisi olmak, balantsolmak. nispetli * Oranl. nispetsiz * Oransz. * Birbirine uymayan, farkl. nispetsizlik * Oranszlk. nisp * Greli, bantl, izaf, rlatif. * Birbirine gre (olan), nceki duruma gre. nisp temsil * ounluk partisi dndaki partilerin de kuvvetleri orannda ye semelerini salayan seim biimi. nisyan * Unutma. ni * Duvar iinde braklan oyuk, gz, hcre. niaburek * Klsik Trk mziinde rast makamve uak makamnn buselik "si" perdesiyle olumubir makam. nian * aret, iz, belirti, almet. * Nianlanma srasnda yaplan tren. * Evlenmek zere birbirine sz verme, nianlanma. * Kurun, tavb.ile vurulmak istenen hedef. * Hedefi vurmak iin silh, tavb.ye gerekli dorultuyu verme. * Grdkleri nemli ilerden dolaykiileri onurlandrmak iin devlete verilen anmalk. nian almak * (ateli silhlara) bir hedefi vurmak iin gerekli dorultuyu vermek, gezlemek. * kendisine nian verilmek. nian atmak * ateli silhlarla atyapmak. nian halkas * Evlenecek olan iftin nianlannca taktklarve dnden sonra da tadklarhalka biiminde yzk, nian yz. nian koymak * ileride tanyabilmek veya lebilmek iin bir eyin durumunu, onun herhangi bir zelliini aklda tutmak veya iz brakmak. nian takmak * (nianlanan ift iin) nian yzklerini parmaklarna geirmek. * gsne nian ilitirmek. nian vermek * birini nian ile dllendirmek. nian yapmak * nian treni dzenlemek. nian yz * Nian halkas. nianc * Attkurun, tavb.ile hedefi vurmakta ustalk kazanmolan. * Padiah divanyesi olan, antlama, berat, menur, name ve fermanlarn bana tura eken grevli, tevkici. nianclk

* Niancolma durumu. niane * Ateli silhlarda, namluya hedefin uzaklna ve bulunduu yerin yksekliine gre gereken ykseliasn veren, silhbu hedefe dorultmaya yarayan alet. * Hedef. * Eser, iz, belirti. niangh * Ateli silhlarda namluya hedefin uzaklna ve bulunduu yerin yksekliine gre gereken ykseliasn veren, silhbu hedefe dorultmaya yarayan alet. * Hedef. niange * Dzeltilmibir aa parasnn kenarna deiik aralklarda paralel izgiler izmek iin, marangozlukta kullanlan el arac. nianatmak (veya bozmak) * (kadn veya erkek) niandan vazgemek. nianlama * Nianlamak ii. nianlamak * Bir iftin evlenme iinin kararlatna belirti olarak parmaklarna yzk takmak, yavuklamak. * Bir hedefi vurmak iin silh, tavb.ye belli bir dorultu vermek. * Bir eyin yerini belirtmek, iaretlemek, nian koymak. nianlan* Nianlanma ii veya biimi. nianlanma * Nianlamak ii. * Bir erkekle bir kadnn ileride birbirleriyle evlenmek iin yaptklarszleme. nianlanmak * Nianlduruma gelmek. * Evlenmeye sz verme belirtisi olarak yzk takmak. nianl * Evlenmek iin sz verip yzk takmolan (kimse). * Belirleyici bir iareti, almeti, nianolan kimse. nianlk * Nianllk. nianllk * Nianlolma durumu, yavukluluk. niansz * Belirleyici bir iareti, almeti, nianolmayan. niasta * Tahl tanelerinden mercimek, bezelye gibi bazbaklagillerden veya patates gibi birtakm yumrulardan zel yntemlerle karlan una benzer bir madde. niasta buday * Kaplcayandran, ufak taneli, niastasok, dalk yerlerde yetien bir buday tr. niastaclk * Niasta yapmak veya satmak ii. niastalanma * Niastalanmak ii veya durumu. niastalanmak * Niastaya karmolmak, niasta ile ilemgrmek. nite * Nasl, niin. nitekim * Gerekten, nasl ki, hakikaten. nitel * Nitelik bakmndan olan, nitelikle ilgili bulunan. niteleme * Nitelemek ii. niteleme belirteci * Niteleme zarf. niteleme sfat * Bir ismi niteleyen sfat: ok alkan. Pek yaramaz vb. niteleme zarf

* Bir fiilin, bir sfatn veya bir baka zarfn anlamnnitelik bakmndan etkileyen zarf: Byle konumaynz. Glerek gitti. yi etti. nitelemek * Bir eyin niteliini belirtmek. nitelendirilme * Nitelendirmek ii. nitelendirilmek * Nitelendirmek iine konu olmak. nitelendirme * Nitelendirmek ii, vasflandrma. nitelendirmek * Niteliini belirtmek, nitelik kazandrmak, vasflandrmak. niteleni * Nitelenmek ii veya biimi. nitelenme * Nitelenmek ii, vasflanma. nitelenmek * Nitelii belirtilmek, nitelik kazanmak, vasflanmak. niteleyi * Nitelemek ii veya biimi. nitelik * Bir eyin nasl olduunu belirten, onu baka eylerden ayran zellik, vasf, keyfiyet. * Bir eyin iyi veya kt oluu, kalite. * Bireyi, nesne veya yaantnn bir ynn, tekilerden ayrt etmeye yarayan ve lebilen zellik, keyfiyet. nitelikli * Bir eye ayrt edici zellik veren, vasfl. * Bir eye nitelik bakmndan stnlk kazandran, kaliteli. nitelikli ii * stenilen nitelikleri tayan, iyi yetimi, usta ii, kalifiye ii, vasflii. niteliksiz * Ayrt edici zellii olmayan, basit, dz. * Nitelik bakmndan stn olmayan, kalitesiz. niteliksizlik * Niteliksiz olma durumu, kalitesizlik. nitramit * Doal amonyum nitrat. nitrat * Nitrik asit tuzu. nitratin * Doal sodyum nitrat. nitratlama * Organik maddelerin nitrat durumuna dnmesi. nitratl * Temel maddesi nitrat olan. * Nitrat emdirilmi. nitrik asit * Organik maddeler zerinde yakcve sarartcbir etki gsteren, birleiminde bir azot, oksijen ve bir hidrojen bulunan younluu 1,52 olan 86 C'de kaynayan, sanayide kullanlan asit (HNO3), kezzap. nitrik oksit * Nitrojen veya amonyan oksitlenmesiyle elde edilen, renksiz zehirli gaz (NO). nitrogliserin * Nitrik asit iine gliserin konularak elde edilen, uuk sarrenkte, yakvamnda, gl patlayczellii olan madde. nitrojen * Azotun baka bir ad. nitroselloz * Kt yapmnda kullanlan, pamuk veya odun hamuru biimindeki selloz zerine nitrik ve slfrik asit karmnn etkimesiyle elde edilen sellozun nitrat esteri. niyabet * Naiplik. niyaz * Yalvarma, yakarma.

niyaz etmek (veya eylemek) * yalvarmak. niye * Bir olayn amacnveya sebebini sormak iin kullanlr. niyet * Bir eyi yapmaynceden isteyip dnme, maksat. * Fal gibi kullanlmak amacyla iine mani yazlp katlanmveya ekerlere sarlmkt paras. * Namaz klmaya, oru tutmaya ve abdest almaya karar verip balang duasokuma. niyet ekmek * niyetiden niyet almak. niyet etmek * bir eyi yapmayzihinde tasarlamak, dnmek, niyetlenmek. niyet tutmak * fala baklrken olmasistenilen eyi aklndan geirmek. niyeti * Altrlmgvercin, saka kuu, tavan gibi hayvanlara para karlnda niyet ektiren kimse. niyetilik * Niyetinin ii. niyeti bozuk * Kt bir davranta bulunmasbeklenen. niyetleni* Niyetlenmek ii veya biimi. niyetlenme * Niyetlenmek ii. niyetlenmek * Niyet etmek, tasarlamak. *Oru tutmaya karar vermek. niyetli * Niyeti olan, niyet eden. * Orulu. niyetsiz * Niyeti olmayan, niyet etmeyen. * Oru tutmayan. niyobyum * Atom says41, atom arl92,91, younluu 8,57 olan, oksijen, kkrt ve klor gibi maddelerle birleikler veren bir element, kolombiyum. KsaltmasNb. niza * ekime, bozuma, kavga. nizam * Dzen. * Kural. nizam * stenilen dzende olan, dzene uygun olan, kurallara uygun olan. * Kanunlarla ilgili olan. nizamiye * Kara ordusu. nizamiye kaps * Kla ve garnizonlarda girikaps. nizamiye karakolu * Nizamiye kapsndaki karakol. nizaml * Dzenli, tertipli. * Tze uygun. nizamname * Tzk. nizamsz * Dzensiz, tertipsiz. * Tze aykr. nizamszlk * Nizamsz olma durumu, dzensizlik, tertipsizlik. * Tze aykrlk. No

* Nobelyum'un ksaltmas. nobelyum * Atom numaras102 olan radyoaktif element. KsaltmasNo. nobran * Davrankaba, sert ve gnl krcolan, nadan. nobranca * Kaba, sert, krc(bir biimde). nobranlk * Nobran olma durumu veya nobranca davran. noda * Bkz. loda. nodul * vendirenin ucuna aklmsivri demir ivi. nodullama * Nodullamak ii. nodullamak * Hayvanvendire ile drtmek. * (iiin) Drtmek, uyarmak, hatrlatmak. nodullanma * Nodullanmak ii. nodullanmak * Nodullamak iine konu olmak. Noel * Hristiyanlarn, sa'nn doum gnn kutladklaryortu. Noel aac * Noel yortusunda Hristiyanlarn mumlarla ve oyuncaklarla ssledikleri kk am aac. * Gemilerde eitli anlamlar tayan kliaretlerin topluca sralanddirek. Noel baba * Hristiyan ocuklarna Noel gecesi gelip kendilerine armaan braktanlatlan ak sakallmasal ve efsane kahraman. Nogay * Altn Ordu devleti babularndan biri olan Nogay'n ynetimindeki Kpaklara verilen ad. * Bugn Kuzey Kafkasya'da yaayan bir Trk boyunun ad. Nogayca * Nogay dili. nohud * Kirli veya donuk sar(renk). nohut * Baklagillerden, birleik telek yaprakl, iekleri sarmtrak renkte, meyvesi baklams, bol niastalbir bitki (Cicer arietinum). * Bu bitkinin yuvarlak tanesi. nohut oda, bakla sofa * bir evin kkln ve darlnanlatmak iin sylenir. nohutlu * (genellikle yiyecekler iin) ine nohut katlm. nohutsuz * Nohudu olmayan. nokra * Bvelein sebep olduu, daha ok davar ve srlarda, seyrek olarak insanlarda rastlanan, ortasdelik ikinliklerle tannan hastalk. noksan * Eksik, eksiklik, kusur. noksan bulmak * beenmemek, uygun bulmamak. noksanlk * Noksan olma durumu, eksiklik. noksansz * Eksiksiz (bir biimde). nokta * ok kk boyutlarda iaret, benek. * Hibir boyutu olmayan iaret. * Bazharflerin zerine konulan ufak iaret.

* Cmlenin bittiini anlatmak iin sonuna konulan kk benek biimindeki iaret, durak. * Yer. * Konu, konu ile ilgili nemli blm. * Tek nbeti bulunan yer. * Snr, derece, radde. * Nbeti, gzc, beki. nokta memuru * Kavaklarda durup trafik akndzenleyen grevli. nokta nokta * Hafif hafif, belli belirsiz. noktac * Noktaclkla ilgili, noktacluygulayan (kimse). noktaclk * (resimde) Tonlarn blnmesini yan yana renkli noktalarla gstererek, n titreimini daha iyi yanstmak isteyen sanat anlay. noktainazar * Gr, gras. noktainazardan * herhangi bir bakmdan. noktalama * Noktalamak ii. * Bir filmin ekim, sahne, ayrm, blm gibi eitli paralarnbirbirinden ayrmakta kullanlan ilemlerin btn. noktalama iareti * Noktalama iaretleri. noktalama iaretleri * Cmle veya yan cmledeki trl geleri birbirinden ayrmaya yarayan, nokta, virgl, noktalvirgl, iki nokta, nokta, soru iareti, nlem iareti, parantez vb. iaretleri. noktalamak * Nokta koymak. * Yazda noktalama iaretlerini yerli yerine koymak. * Sona erdirmek. noktalanma * Noktalanmak ii. noktalanmak * Noktalamak ii yaplmak. noktalay* Noktalamak ii veya biimi. noktal * Nokta konmuolan, stnde noktalar olan. noktaldelik * Trakeit hcreleri ile z nlarn kesime noktalarnda bulunan ve yatay ynde besin suyu iletimini salayan geiyolu. noktalvirgl * Bamsz fakat mantk adan birbirini btnleyen cmleleri balayan noktalama iareti (;). noktasnoktasna * Eksiksiz, tastamam, tamamen. noktasz * Noktasolmayan. nom * Eski Msr'da ehir devletlerine verilen isim. nominal * Ad belirtilerek yaplan. nominal deer * Hisse senedi, tahvil vb. iin zerinde belirtilmideer. nominalizm * Adclk, isimcilik. nominatif * Yaln durum. nomografi * Saysal hesaplar yerine, baka izgilerle kesim noktalarzmleri veren, uygun biimde izilmiizgi veya grafiklerden yararlanmaya dayanan yntem.

nonfigratif * nsan, hayvan ve tabiat gelerini ilemeyen sanat, betisiz sanat. nono * Sevgi sz olarak sylenir. * Homoseksel erkek. non-stop * \343 duraksz. norm * Kural olarak benimsenmi, yerlemiilke veya kanuna uygun durum, dzg. normal * Kurala uyan, allagelene uyan, dzgye uygun, dzgl. * Bu durumda olan ey. * Bir erinin bir teetine deme noktasndan izilen dikme. normalalt * Bir eriye ilikin normalin, bir doruyu kestii nokta ile normalin ayaarasndaki parann o doru zerindeki iz dm. normalleme * Normallemek ii. normallemek * Normal duruma gelmek, normal olmak. normalletirme * Normalletirmek ii. normalletirmek * Normal duruma getirmek. normallik * Normal olma durumu. normalst * Olaan d. normatif * Bir kural deerini, gcn tayan, norma ilikin, dzgsel. norton elei * Zmpara taneciklerinin byklklerini saptamak ve birbirlerinden ayrmak iinde kullanlan elekler grubu. Norvee * Norve dili. Norveli * Norve halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. nostalji * Yurt zlemi, yurtsama, dassla. * Gemibir zamana duyulan arbir zlem. nostaljik * Yurt zlemiyle ilgili. nosyon * Bir ey zerindeki gerekli bilgi, kavram. not * Bir eyi hatrlamak iin yazlan ksa yaz. * Okullarda her rencinin bilgisi zerine edinilen kanygsteren sayveya derece, numara. * Bir eyin nitelii zerine edinilen kan. not almak * bir eyi balca noktalarnzetleyerek yazmak; biri konuurken onun sylediklerini yazmak. * (renci iin) iyi veya kt numara, derece almak. * bir eyin niteliiyle ilgili bir karar verilmek. not atmak * retmen, rencinin alma durumunu not vererek deerlendirmek. not dmek * not yazmak. not etmek * not olarak yazmak, kaydetmek. not krmak * verilen notu drmek azaltmak veya az not vermek. not tutmak * biri sz sylerken bakasonun sylediklerini yazmak. not vermek

* bir eyin deeri zerinde olumlu veya olumsuz bir kanya varmak. * rencinin bilgisini bir sayveya derece ile belirlemek. nota * Bir mzik sesini belirtmeye yarayan iaret. * Bir devletin baka bir devlete veya elisine yaptbildiri. notalama * Notalamak ii. * Seslerin ve icrann iaretleri olarak belirlenen ekiller btn. notalamak * Bir eseri notaya almak. notam * Havaclar ve pilotlar iin yaymlanan blten. noter * eitli belge ve ilemlere geerlik kazandrmak, yasann ngrd dier grevleri yerine getirmekle ykml, belli nitelikleri ve kendine zg bir hukuk stats olan kamu grevlisi. * Noterin altyer. noterlik * Noterin grevi veya makam. * Noter. notunu (veya numarasn) vermek * bir kimse iin kt bir kanya varmak. nova * Parlaklbirdenbire artan, deien yldz. nbet * Sra, keik. * Sra ile yaplan grev, keik. * Hastalk sebebiyle titreme, yksek ate. * Vakit vakit ortaya kan ayntrden fizyolojik bozukluklarn btn. * Kez, defa. nbet beklemek (veya tutmak) * (asker, polis vb.) bir yeri, bir kimseyi, bir aracgzetlemek, korumak gibi amalarla bulunduu yerden belli bir sre ayrlmamak. * sra ile bekleme. nbet almak * belli zamanlarda mzka almak. nbet ekeri * Halk arasnda il olarak kullanlan billrlameker. nbeti * Nbet bekleyen, nbet sraskendisinde olan (kimse). nbetilik * Nbeti olma durumu. nbetlee * Nbet srasyla, nbetle, mnavebe ile. nbetleme * Nbetlemek ii. nbetlemek * Sra ile nbet grevini yapmak. nrolog * Sinir hastalklaruzman. nroloji * Sinir sistemini inceleyen ve tedavisi ile uraan tp dal, sinir bilimi, nevroloji. * Hastahanelerde sinir hastalklaryla ilgili blm. nron * Asl hcre ile protoplazma uzantlarndan ve bir silindir eksenden olumusinir hcresi. nrotik * Sinir sisteminde rahatszlolan kimse. * Sinir sistemi zerinde etki yapan. nrotik karakter * Toplumun koyduu deer yarglarna karters davranlarda bulunan kimsenin sahip olduzellik. nrotik kiilik * Nratik karakter. ntr

* Tarafsz, yansz. * Kimyada turnusol gibi bir ayra karsnda ne asit ne alkali tepkisi gstermeyen, yansz. * Fizikte elektrie karhibir tepkisi olmayan, yansz. * Turnusal gibi bir ayra karsnda asit veya alkali tepkisi gstermeyen, yansz. ntrleme * Ntrlemek ii. ntrlemek * Asit veya alkali tepkisi gsteren bir eriyii alkali veya asit katarak ntr duruma getirmek. ntrleme * Ntrlemek ii. ntrlemek * Ntr duruma gelmek. ntrletirme * Ntrletirmek ii veya durumu. ntrletirmek * Ntr duruma gelmesini salamak. ntrlk * Ntr bir cismin veya ortamn durumu, nitelii. ntron * Yaklak olarak proton arlnda ve elektrik ykl olmayan bir atom cisimcii. -nt/ -nti, -ntu / -nt * Fiilden isim treten ek: ak--nt, sil-i-nti, kur-u-nt, gr--nt vb. Nuh * Adem, it ve dris' ten sonra gelen drdnc peygamber. Nuh der, peygamber demez * inan ve dncelerini kolay kolay deitirmez. Nuh nebiden kalma * ok eski, oktan modasgemi, khnemi. Nuh nebiden kalma * ok eski, modasoktan gemiolan. nuhuset * Uursuzluk, kademsizlik, eamet, kt, berbat. nukut * Paralar. numara * Bir eyin bir dizi iindeki yerini gsteren say, rakam. * l, derece. * Benzer eyleri ayrt etmek iin her birinin zerine iaret olarak yazlan say. * renciye verilen not. * Bir telefonun almasnsalayan saylar. * Elendirici oyunlardan her biri. * Hile, dzen. * Okullarda rencileri birbirinden ayrt etmek iin her birine verilen say. numara yapmak * bir hareketi yalandan yapmak veya yapar gibi grnmek. numarac* Davranlaryapmacklolan (kimse). numaraclk * Numaracnn ii. numaralama * Numaralamak ii. numaralamak * Bir veya daha fazla sra numarasyla gstermek, numara koymak. numaralandrma * Numaralandrmak ii. numaralandrmak * Numara vermek, numaralamak iini yaptrmak. numaralan * Numaralanmak ii veya biimi. numaralanma * Numaralanmak ii. numaralanmak

* Numaralamak iine konu olmak. numaralay * Numaralamak ii veya biimi. numaral* Numarasolan. * Belli bir numarasolan. numarasnvermek * bir kimse iin kt bir kanya varmak. numarasz * Numara verilerek belirtilmemi. * (gzlk veya gzlk camiin) Gzn grme gcn artrma zellii bulunmayan. numen * Nesnenin kendisi, grng kart; Kant'n modern felsefesinde, insanlar duyularla balolduundan nesnenin grnn, olaylarbilebilir, nesnenin zn bilemezler, onu yalnz dnebilirler. numune * rnek. numunelik * rneklik. nur * Aydnlk, k, parlt. * lah bir g tarafndan gnderildiine inanlan parlaklk. nur gibi * parlak, prl prl. nur iinde yatsn * sevgiyle anlan ller iin sylenir. nur inmek * kutsal bir yere gkten ilh k yamak. nur ol! * beenme, alksz. nur topu gibi * salkl, ok gzel ve temiz (ocuk). nur yzl * Sayguyandran, pak yzl ihtiyarlardan sz ederken kullanlr. nuran * Ikl. * Sayguyandran, nurlu. nurlandrma * Nurlandrmak ii veya biimi. nurlandrmak * Nur gibi yapmak, parlak ve tertemiz bir duruma getirmek. nurlan * Nurlanmak ii veya biimi. nurlanma * Nurlanmak ii. nurlanmak * Ik iinde kalmak. * Temiz, parlak bir duruma gelmek. nurlu * Aydnlk, kl, parlak. * Sayguyandran, temiz, nuran. nursuz * Sayguyandrmayan, sevimsiz. nursuz pirsiz * Sevimsiz, bakmsz. nuruaynm* Gzmn nuru. nuruemim * Gzmn nuru. nurudidem* Nur yzlm. Nusayr * Hatay ili ve evrelerinde yaayan bir Trk topluluuna eskiden verilen ad.

nutku tutulmak * korkudan, aknlktan ve fkeden konuamaz olmak. nutuk * Sz, konuma. * Sylev. nutuk atmak (veya ekmek) * bir kimsenin uzun, skcbir konuma yaptnveya zden yoksun bir sylev verdiini belirtmek iin kullanlan kmseyici bir sz. nutuk vermek * bir konuda zel olarak hazrlanp konumak. n * plak. nans * Ayrt, alar, fark. nbvvet * Nebilik, savaclk, peygamberlik. nfus * Kii. * Bir lkede, bir blgede, bir evde belirli bir anda yaayanlarn oluturduu toplam say. * Ortak bir zellik gsteren kimselerin btn. nfus bilimci * Nfus bilimiyle uraan kimse, demograf. nfus bilimi * nsan nfusunu yap, gelime ve dalm asndan inceleyen bilim, demografi. nfus bilimsel * Nfus bilimiyle ilgili, demografik. nfus corafyas * Yeryzndeki nfus younluunun dalninceleyen ve bunu trl ynleriyle aklayan corafya kolu. nfus czdan * Bir lkenin vatandalarna devlete verilen, kimlikleriyle kiisel durumlarngsteren resm belge, kafa kad, nfus tezkeresi. nfus kd * Nfus czdan. nfus kalemi * Nfus memurluu. nfus kayd * Nfusa yazlma. nfus kesafeti * Nfus younluu. nfus kt * Nfusa kaytlolunan defter. nfus memurluu * Nfus kaytlarnn yapldve nfus ilerinin dzenlendii resm daire. nfus patlamas * Gnmz toplumlarnda hayat artlarndaki trl iyilemeler sonucu lm oranlarnn dmesi, doum oranlarnn ise deimemesi sonucu nfusun byk hzla oalmas. nfus plnlamas * Ailelere, sahip olmak istedikleri ve yetitirebilecekleri ocuk sayskonusunda karar verebilme ve bunu gerekletirecek yntemleri uygulayabilme imknlarnn verilmesi. nfus saym * lkenin nfus saysntespit etmek iin yaplan saym. nfus tezkeresi * Nfus kd, nfus czdan. nfus younluu * Nfus ile bu nfusun zerinde yaadtopraklarn yzlm arasndaki oran. nfusu * Nfus memuru. nfusunu karmak * nfus ktne kayt yaptrarak nfus czdanalmak. nfuz * (iine) Geme. * Sz geirme, gl olma, erk.

nfuz etmek * bir eyin iine ilemek, gemek. * inceliine varmak, anlamak. * etkili olmak. nfuz ticareti * Bir kimsenin bulunduu makamn gcne dayanarak bazilere karp kendine kar salamas. nfuzkr * Etkileyici, gl. nfuzlu * Sz geer, istediini yaptran, erkli. * Yksek makam, st kademe. nfuzsuz * Nfuzu olmayan. nfuzu altnda tutmak * sz geirme gcn stn klmak, egemenlii altnda bulundurmak. nhft * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. nkleer * Atom ekirdei ile ilgili, ekirdeksel. nkleer enerji * Atom ekirdeinin paralanmasndan doan enerji. nkleer reaktr * Uranyum, plutonyum gibi atom ekirdeklerinin paralanmasndan yararlanlarak enerji elde edilen kaynak. nkleer santral * Nkleer reaktr yardmyla elde edilen enerjiyi datan merkez. nkleer silh * Nkleer enerji ile ykm gc salayan silh. nkleon * Atom ekirdeini oluturan proton ve ntronun ortak ad. nkleoprotein * Proteinlerin nkleik asitlerle kurduu molekler birlik. nksetme * Nksetmek ii. nksetmek * (hastalk veya baka bir durum) Geri dnmek, yeniden balamak, depremek. nkte * nce anlaml, dndrc ve akalsz, espri. * Yazda, resimde, szde ve davranta ince, derin anlam, espri. nkte yapmak * nkteli sz sylemek. nkteci * nce, gzel nkteler yapan (kimse). nktecilik * Nkteci olma durumu. nktedan * Nkteci. nktedanlk * Nktecilik. nkteli * Nkte ile sslenmi, nktesi olan, esprili. nktesiz * Nktesi olmayan. nkul * Vazgeme. nkul etmek * caymak, vazgemek. nmayi * Gsteri. * Gsteri. nmayii* Bir gsteride yer alan kimse, gsterici. * Gsterii.

nmayikr * Gsteri ile, gsteriile ilgisi olan. nsha * Birbirinin tpksolan yazleylerin her biri. * (gazete, dergi vb. iin) Say. * Benzer, ayn, kopya. ntasyon * Bkz. rm. nvazi * Bkz. nevazi. nve * Bir eyin z, ekirdek. nzul * nme, fel. nzul inmek (veya gelmek) * fel geirmek, felce uramak. nzull * nmeli, felli. o * Bana getirildii cmlenin anlattduyguyu belirtir. o * Teklik nc kiiyi gsterir. * ki veya daha ok eyden, daha nce sz geeni gsterir. * Uzakta olan, hakknda konuulan kimse veya eyi belirtir. O * Oksijen'in ksaltmas. o bu * Bazkimseler ve nesneler. o denli * yle, o kadar. o duvar senin, bu duvar benim * birinin yalpalayacak kadar sarhoolduunu anlatr. o gn bugn(dr) * o zamandan beri. o hlde * bu durum karsnda, demek oluyor ki, yleyse. o kadar * arlk belirtir. * tehdit ve kzgnlk bildirir. o kap(mahalle) senin bu kap(mahalle) benim * srekli gezip dolamayanlatr. o saat * Hemen, o anda. o srada * inde bulunulan zamanda. o taraflolmamak * ilgi gstermemek, konuyla ilgisi yokmugibi davranmak. o tarakta bezi olmamak * o eyle iliii bulunmamak. o yolda * yle, o gidive dzenle. o yolun yolcusu * (toplumun ahlk anlayna gre) kt bir hayat srdren kimse. * lmle sonulanacak bir durumda olan kimse. o, O * Trk alfabesinin on sekizinci harfi; ses bilimi bakmndan kaln, yuvarlak ve geninly gsterir. oba * Gebelerin konak yeri. * Bu konak yerinde konaklayan gebe halk veya aile. * Genellikle blmeli gebe adr. obaba * Obann baolan kimse.

obart * Bkz. abart. obartc * Bkz. abartc. obartlmak * Bkz. abartlmak. obartma * Bkz. abartma. obartmak * Bkz. abartmak. obelisk * Dikili ta. oberj * ehir merkezinin dnda sade, basit kurulmukonaklama tesisi. obje * Nesne. objektif * Nesnel, afak. * Fotoraf makinesi, mikroskop, drbn gibi optik letlerle, cisimlerden gelen nlaralp ekran zerine yanstan mercek veya mercek sistemi. objektif olmak * nesnel olmak. * tarafsz davranmak. objektiflik * Objektif olma durumu. objektivist* Nesnelci. objektivite * Objektiflik. objektivizm * Nesnelcilik. obruk * bkey, mukaar, konkav. * inde su biriken ukur yer, doal kuyu. obruklu * Obruu olan. observatuvar * Gzlem evi, rasathane. obstrksiyon * Engelleme. obua * Orkestrada yer alan ift kaml, tahta flemeli alg. obuac * Obua alan kimse. obur * Gereinden ok yemek yiyen, doymak bilmeyen (kimse). oburca * Doymak bilmezcesine, gereinden ok (yiyen). oburlama * Oburlamak ii. oburlamak * Obur duruma gelmek. oburluk * Obur olma durumu. obs * Yksek ve alaktan mermi atabilen, top ve havanlarn bazzelliklerine sahip ksa namlulu top. ocabatmak * yuvasyklmak veya soyu tkenmek. ocakr kalmak * soyu tkenmek, ocuu bulunmamak. ocasnmek * aile dalmak, yok olmak, oluk ocuk yok olmak.

ocattmek * soyu devam etmek. ocana darekmek * Bkz. ocana incir dikmek. ocana dmek * birine korumasiin snmak veya yardm etmesi iin yalvarmak. ocana incir dikmek * birinin evini barkndatmak. ocanyeertmek * aile yuvasncanlandrmak. ocak * Ateyakmaya yarayan, piirme, stma, snma gibi amalarla kullanlan yer. * Odalarda, genellikle duvar kenarlarnda tula veya tatan yaplm, bacasolan yer, mine. * Isvererek zerine veya iine konulan maddeleri stan, piiren, kaynatan, eriten ara veya let. * Kahvelerde, kurulularda ay, kahve vb.nin yapldyer. * Yer stnde veya yer altnda cevher karlan yer. * Bahelerde ve bostanlarda her tr meyve ve sebze ekimine ayrlm, evresinden biraz ykseltilmitoprak paras. * Bir eyin en ok bulunduu veya yapldyer. * Aynama ve dnceyi paylaanlarn kurduklarkuruluveya toplandklar, grev yaptklaryer. * (bazdeyimlerde) Ev, aile, soy. * Bazhastalklariyi ettiine inanlan aile. * Yln 31 gn sren birinci ay, knunusani. ocak ba* Ocan banda yemek yenilen yer. ocak eei* Ocakta odunlardayayarak atmaya yarayan ayakldemir ara. ocak ka* Ocan iinde stne kazan, tencere oturtmaya yarayan yer. ocak kat* Belirli bir dzeyde hazrlanmgaleri ann tm. ocak ta* Ocan evresine yerletirilen atee dayanklta. ocak * Atei. * Ocak bacalartemizleyicisi. * Kahvelerde ocak banda kahve, ay gibi eyleri hazrlayan kimse. ocaklk * Ocakolma, ocaknn ii. ocakl * Ocaolan, iinde ocabulunan. * Ocaktan olan (yenieri). ocaklk * Bir aileye, babadan oula gemesi iin verilen (mlk). * Ateyaklan yer, ocak. * Bir yapnn temelini veya atsnoluturan byk kereste, temel direi. * Mutfak. * Baca. ocumak * Bir eyden korkmak, rkmek, ekinmek. * Bir eyden soumak. od * Ate. od ocak * Mal, mlk, madd zenginlik. od yok ocak yok * "ok yoksul" anlamnda kullanlr. oda * Evin veya herhangi bir yapnn oturmak, almak, yatmak gibi ilere yarayan, banyo, salon, girivb. dnda kalan, bir veya birden fazla kolan blmesi, gz. * Serbest meslek adamlarniinde toplayan resm birlik. * Yenieri klas. oda hapsi

* Asker ceza hukukunda kabul edilmibir ceza tr. oda mzii * Az sayda algiin ve zel toplantlarda alnmak amacyla bestelenmimzik. oda spreyi* Havasz kalan veya havasarlaan odalarda gzel ve hokoku veren bir sprey tr. odaba * Hanlarda alan uaklarn ba. * Yenieri kuruluunda grevi alaylarda selm trenlerini dzenlemek ve ynetmek olan subay. odac * Resm kurulularda, iyerlerinde, temizlik ve getir, gtr ilerine bakan grevli, hizmetli, hademe, mstahdem. odack * Kk oda. odaclk * Odacolma durumu veya odacnn grevi, hademelik. odak * Bir k veya skaynandan yaylan nlarn toplandyer, mihrak. * Herhangi bir dncede, nitelikte olan kimselerin kaynaveya bir eyin topland, younlatyer, mihrak. odak noktas * Bir mercee paralel olarak gelen nlarn, mercekten geip krldktan sonra mercein te yannda birletikleri nokta. odaklama * yi bir grnt elde etmek, grnty tam odak noktasna drmek iin alcmerceinde yaplan dzenleme. odaklamak * yi grnt elde etmek, grnty tam odak noktasna drmek iin alcmerceini dzenlemek. odaklanma * Odaklanmak ii. odaklanmak * Odaklamak iine konu olmak. * Belli bir noktada, yerde veya olguda toplanmak. odaklama * Odaklamak durumu. odaklamak * Bir k demeti veya elektron akbir noktada toplanmak. * Odak durumuna gelmek. odaklatrma * Odaklatrmak ii. odaklatrmak * Bir k demetini veya elektron aknbir noktaya toplamak. * Odak durumuna getirmek. odaklayc* Alcsnn altrlmassrasnda odaklamaygerekletiren alcynetmeni yardmcs. odal * Herhangi bir sayda odasolan. * Topkapsaraynda oturan saray adamlar. odalk * Bir erkein nikhsz olarak aldcariye. * Padiah ve ehzadelerin, saraya alnan karavalar arasndan setikleri kadn, ikbal. odeon * Eski Yunan'da mzisyenlerin konser verdii basamaklyer. oditoryum* Dinleme salonu. odsuz * Atesiz. odsuz ocaksz * ok yoksul, a ve barnaksz. odun * Yaklmak iin kesilmi, paralanmaa. * Anlaysz ve kaba (kimse). odun bilimi

* Odunun yapsn; fiziksel, mekanik ve kimyasal zelliklerini inceleyen bilim dal, ksiloloji. odun gibi * anlaysz, grgsz. odun kmr * Odunun kmrletirilmesiyle elde edilen, kalori deeri dk kmr, mangal kmr. odun z * Bitkiye destek olan, besi suyunu tayan, odunda bulunan katmaddelerden her biri. odun sobas * Sadece odun yaklmasna elverili bir soba tr. oduncu * Odun kesen veya satan kimse. oduncul * Odunla beslenen bcek. odunculuk * Odun kesme ve satma ii. odunlama * Bazbitki hcrelerinde odun z denilen bir kimyasal madde alarak odunsu bir duruma girmeleri olay. * Kabalama. odunlamak * (bitkilerde) Odun durumuna gelmek. * Kabalamak. odunluk * Odun konulan yer. * Odun durumuna getirilip yaklmaya elverili (aa). * Kabalk, anlayszlk. odunsu * Oduna benzeyen, odunu andran. odunumsu * Oduna benzer, odun gibi. * Kaba, iri, heybetli. odyometre * itme organve sisteminin niteliklerini deerlendiren, iitmeyi len ara. odyovizel * Grsel-iitsel. of * Sknt, bezginlik, usan, acgibi duygularbildirir. of ekmek* oflamak. ofis * yeri, daire, bro. oflama * Oflamak ii. oflamak * "Of" diyerek sknt, bezginlik, usan, acveya yorgunluk duyduunu belli etmek. oflatp puflatmak * bunaltp skntekmeye sebep olmak. oflaya puflaya * sklarak, acekerek, bunalarak. oflaz * yi, gzel, mkemmel. ofris * Salepgillerden, iekleri sinek, rmcek gibi birtakm bcekleri andran, yumrulu, otsu bir bitki (Ophrys). ofsayt * Futbolda hcuma geen takmn en az bir oyuncusunun topla oynandanda rakip takmn kale izgisine, o takmn en yakn oyuncusundan daha yakn bulunmasdurumu. ofset * Kalp izlerini nce kauua, kauuktan da kda geirmeye dayanan ift kopyalbaskyntemi, dz bask. ofseti * Ofset baskyapan kimse. oftalmolog * Gz hekimi. oftalmoloji

* Gz hekimlii. oftalmoskop * Gzn iini aydnlatp grmek ve gz muayene etmek iin kullanlan ayna. oalamak * Bkz. ovalamak. Oan * Tanr. odurmak * Bkz. ovdurmak. Olak * Zodyakta Yay ile Kova arasndaki bur, Cedi. \343 Zodyak. olak * Kei yavrusu. Olak dnencesi * Gney yarkrenin 230 27'lik enleminde, gnein 23 Aralk'ta, le zeri dimdik durduu ember, k dnencesi. olaklamak * (kei) Yavrulamak. olan * Erkek ocuk. * Yetikin erkek. * skambil ktlarnda gen erkek resimli kt, bacak, vale. * Cinsel bakmdan erkeklerin zevkine hizmet eden sapk erkek ocuk. olan evi * Nian, dn gibi trenlerde erkek tarafnn bulunduu ev. olanc * Erkeklerle cinsel iliki kuran ecinsel aktif erkek, kulampara. olanck * Kk olan ocuk. olanclk * Olancolma durumu, kulamparalk. oma * Bkz. ovma. omak * Bkz. ovmak. oul * Erkek evlt. * Yalkimselerin gen erkeklere syledii bir seslenme. * Bazkelimelerin anlamnpekitirmek iin kullanlr. * Bey veya ana ardenilen bir dii aryla kovandan kan artopluluu. oul bal* Oul arlarnn yaptbal. * Bir byk anneye veya byk babaya gre ouldan olan erkek torun. oul karmak * bir kovan, yeni bir oul arstopluluu meydana getirmek. oul oul * Gruplar hlinde, blk blk. oul otu * Ballbabagillerden, 20-150 cm ykseklikte, tpta yapraklarndan yararlanlan ok yllk ve otsu bir bitki, kovan otu, melisa (Melissa officinalis). oul uak * ocuklar ve torunlar. oul vermek * oul arlarnn bir bl kovandan ayrlp ayrbir kovana gitmek. oulcuk * Oul sznn sevgi bildiren kltme veya okama biimi. * Dllenmiyumurtacn gelimeye baladandan dlt olmasna kadar geen sredeki ad, reym, embriyon.* Bitki tohumlarnda bir kkk ile bir filizcikten oluan ana blm. oulduruk * Dl yata. oullanma * Oullanmak ii veya durumu.

oullanmak * Arlar, oul durumuna gelmek. oullu * Olu olan. oulluk * Oul olma durumu. * vey oul. oulsuz * Olu olmayan. ounmak * Bkz. ovunmak. outurmak * Bkz. ovuturmak. Ouz * XI. yzylda Harezm blgesinde toplu olarak yaayan ve daha sonra batya doru g ederek, bugnk Trkmen, Azer, Gagavuz ve Trkiye Trklerinin aslnoluturan byk bir Trk boyu. ouz * yi huylu (kimse). Ouzca * Trk dilinin Trkiye Trkesi, Azerbaycan Trkesi, Trkmence, Gagavuzca ile Krm'n gney blgelerinde kullanlan Trkeyi iine alan grubun ortak ad. oh * Sevin, beenme, hayranlk, rahatlama gibi eitli duygularbelirtir. oh ekmek * birinin kt duruma dmesine sevinildiini anlatr. oh demek * rahata ermek, rahata kavumak, rahat bir soluk almak. oh olsun! * sz dinlemeyerek, yanldavranarak kt duruma denlere "ok iyi olmu" anlamnda sylenir. oha * Byk bahayvanlardurdurmak iin kullanlan seslenme. * Kaba ve yakksz bir davranta bulunana karkullanlr. ohlama * Ohlamak ii veya durumu. ohlamak * Oh sesini karmak, oh demek. ohm * Bkz. om. oje * Trnak cils. ojeli * inde oje bulunan. * Oje srlm. ojit * Yanardaktlelerinde bulunan ve feldspatla birlikte bazaltlarn temelini oluturan piroksen cinsinden mineral madde. ok * Yayla atlan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve ksa tahta ubuk. * Yn gstermek amacyla belli yerlere konulabilen, oka benzeyen iaret. * Bazletlerde veya aralarda dz ve uzun blm. * Bir dairede bir kiriin ortasnda bu kirii gren yayn ortasna indirilen doru paras. ok atmak * miras kalan mallarpay etmek iin ad ekmek. ok gibi (yerinden) frlamak * ok hzlgitmek. ok meydan * Ok atma ustaledinilen veya ok atma yarlarnn yapldalan. ok meydannda buhurdan yakmak * genibir yeri yetersiz bir eyle stmaya almak. * nemli bir iiin yetersiz imknlardan yararlanmaya almak. ok yaydan (veya yayndan) kmak * geri dnlemeyecek bir iyapmak.

ok ylan * Bapullu, boyu 2 m kadar olan, zehirli ve tehlikeli bir ylan. okalipts * Mersingillerden, asl yurdu Avustralya olan, boyu 100 m'yi aabilen, topran suyunu ekerek yerin bataklk duruma gelmesini nleyen bir aa (Eucalyptus globulus). okapi * Gevigetirenlerden, Kongo'da bataklk ormanlarda yaayan, byk bir antilop boyunda, gvdesi kzl kestane, bacaklarbeyaz izgili bir memeli hayvan (Okapia johnstoni). okar * Telli balkl. okazyon * Frsat. * Kelepir. oku * Ok yapan veya satan kimse. * Okuluk sporunu yapan kimse, kemanke. okuluk * Ok yapma veya satma ii. * Ok ve yay kullanlarak yaplan spor, ok atcl. okey * Plstik, tahta veya mika benzeri maddelerden yaplmtalarla oynanan ve konkene benzeyen bir tr oyun. okka * 1283 gr'lk arlk ls birimi; 400 dirhem bir okka ederdi, kyye. okka ekmek * hacminden umulmayacak kadar ar gelmek. okka her yerde drt yz dirhem * konuulan bir gerein aklnve tartma gtrmezliini anlatmak iin sylenir. okkalama * Okkalamak ii. okkalamak * Bir eyin arlnyaklak olarak anlayabilmek iin elle yoklamak. * Gereinden ok vmek veya ilgi gstermek, koltuklamak, pohpohlamak. okkal * Kiloca fazla olan, ar eken. * Byk. * Ar. okkalkahve * Bol kahve ile yaplmve byk fincana konulmukahve. okkalk * Herhangi bir okka arlnda veya oylumunda olan. okkann altna gitmek * haksz yere ezilmek, bir zarar veya ceza grmek. oklama * Oklamak ii veya durumu. oklamak * Ok gibi frlama. * Okla vurmak. oklanma * Oklanmak ii veya durumu. oklanmak * Okla vurulmak. oklava * Hamur amakta kullanlan silindir biiminde uzunca denek. oklava (veya baston) yutmugibi * dimdik duranlar iin sylenir. oklu kirpi * Kemirgenlerden, kirpiye benzeyen, uzun dikenleri olan bir hayvan (Hystrix cristatus). okluk * ine ok konulan ve srtta tanan meinden yaplmok klf, sadak. okrama * Okramak ii veya durumu. okramak

* (ackm, susamolan at iin) Yiyecek veya su grd zaman kinemek. oksalat * Billrlaridrarda bulunabilen ve idrar yolunda tayapan kalsiyum oksalatn ksa biimi. oksalik * Kuzu kulagibi birok bitkilerde rastlanan, zellikle temizleme maddesi olarak kullanlan, "keskin, zehirli asit" anlamna gelen oksalik asit teriminde geer, (HOCO-COOH), kuzu kulaasidi. oksalik asit * Oksalik. oksidiyon ta * Oltu ta. oksijen * Hidrojenle birleerek suyu oluturan, atom numaras8, atom arl16, rengi, kokusu ve tadolmayan, havada bete bir orannda bulunan bir gaz, mvellidlhumuza. KsaltmasO. oksijen adr * Hava geirmeyen bir dokumadan veya plstikten yaplan, birini normak bir havadan ayrp saf oksijen veya karbojen etkisi altna koymaya yarayan alet. oksijenleme * Oksijenlenmek durumu veya biimi. * Oksijenlemek ii. oksijenlemek * Bir maddenin birleimine oksijen katmak. * Salarn rengini sulandrlmoksijenli su ile sarartmak. oksijenlenebilir * Oksijenle birleebilen madde. oksijenlenmek * Oksijen ile birlemek. * znde oksijen bulunmak. oksijenli * Birleiminde oksijen bulunan. * (sa iin) Oksijenli su ile sarartlm. oksijenli su * Hidrojen peroksidin (H2O2) sulu zeltisi. oksilit * Suyla birletiinde oksijen aa karan, birleiminde nikel ve bakr tozlarbulunan sodyum ve potasyum peroksit. oksit * Oksijenin bir element veya kkle birlemesiyle oluan madde. oksitleme * Oksitlemek ii, ykseltgeme. oksitlemek * Oksit durumuna getirmek, oksijenle birletirmek, ykseltgemek. oksitlenme * Oksitlenmek ii, ykseltgenme. oksitlenmek * Oksit durumuna girmek, oksijenle birlemek, ykseltgenmek. oksiyr * Bkz. sivrikuyruk. okama * Okamak ii. okamak * Sevgi veya efkat belirtisi olarak elini bir eyin zerinde yavayavagezdirmek veya ona hafife vurmak. * Hafife dvmek. * Benzemek, andrmak, hatrlatmak. * Bir kimseyi honut etmek. okamalk * Gnl okayczellii olan. okanma * Okanmak ii. okanmak * Okamak iine konu olmak. okant * Okama.

okatma * Okatmak ii veya durumu. okatmak * Okamak iini yaptrmak. okayc * (sz, davranvb. iin) Hoa giden, gnl alan. okay * Okamak ii veya biimi. oktan * Parafinler serisinden, birok izomerli doymuhidrokarbr (C8H18). oktant * Yldzlarn yksekliini ve auzaklngzlemeye yarayan alet. oktav * Sekiz sesten oluan ses dizisi; bir do sesiyle ondan sonraki do sesi arasndaki uzaklk. oktrua * ehre giren eylerden alnan vergi. okul * Okuyup yazmadan balayarak en yksek dzeyde bilim ve sanat bilgisi vermeye kadar, eitli derecede toplu olarak retimin yapldyer, mektep. * Bir okuldaki renci ve grevlilerin btn. * Bir bilim veya sanat kolunda ayrnitelik ve zellikleri bulunan yntem veya akm, ekol. okul ocuu * renci. okul kaa * Derslere girmeyip, okul dnda vakit geiren. okul kooperatifi * Okulda rencilerin kalem, defter, kitap, yiyecek vb. ihtiyalarnkarlayan kuruluve satyeri. okul ncesi * ocuun okul ana girmesinden nceki a. * Bu ala ilgili, bu aa zg. okul sonras * Okul andan sonra gelen a. * Bu ala ilgili, bu aa zg. okuldan ayrlmak * renime son vermek. okulda * Okul arkada. okullama * Okullamak durumu. okullamak * Okul durumuna gelmek. okullu * Bir okula devam eden kimse, renci. okulu asmak (veya krmak) * okuldan kamak, derslere girmemek. okuma * Okumak ii, kraat. okuma kitab * Okuma becerisini kazandrmak amacyla iinde deiik metinlerin bulunduu kitap. okuma saati * Zamann belli bir blmn okumaya ayrma an, okuma vakti. okuma yazma * Okuma ve yazma bilgisi. okuma yitimi * Grmede hibir bozukluk olmadhlde okuma yetisinin yok olmas, aleksi. okumak * Yazya geirilmibir metne bakarak bunu sessizce zmleyip anlamak veya aynzamanda seslere evirmek. * Bu biimde yazlmolan bir metnin iletmek istedii eyleri renmek. * Bir konuyu renmek iin okulda, bir retmenin yannda veya yazleyler zerinde almak, renim grmek. * (ark, trk veya iir vb. iin) Sesli olarak veya ezgi ile sylemek.

* Bir eyin anlamnzmek. * Bazbelirtilerle bir anlam, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak. * Hastaliyi edeceini ileri srerek okuyup flemek, frklk etmek. * Bir yere armak, davet etmek, okuntu gndermek. * Svmek, kfretmek. okume * Afrika'da yetien, kerestesi parlak, z odunu mor, dodunu pembe renkli bir aa (Aucoumea). okumu * Okuyarak bilgisini geniletmi, renim grm(kimse). okumuolmak * okunmugibi grnmek, yle farzedilmek. okumuluk * Okur yazar, renim grmolma durumu. okunakl* (yaziin) Ak ve dzgn harflerle yazlm, kolaylkla okunabilen. okunaksz * (yaziin) Glkle okunabilen, dzgn olmayan. okunma * Okunmak ii. okunmak * Okumak iine konu olmak. * Okunulmak. * Belli olmak, aka grnmek. okuntu * arkd, arlk, davetiye. okunulma * Okunulmak ii veya durumu. okunulmak * Okumak ii yaplmak. okunu * Okunmak ii veya biimi. okur * Okuyan kimse, okuyucu, kari. okuryazar * Okumasyazmasolan, renim grm(kimse). okuryazarlk * Okuryazar olma durumu. okus pokus * Dolap, dzen, hile. okutma * Okutmak ii. okutmak * Okumasn, renim grmesini salamak. * Okumak iini yaptrmak. * Ders vermek, bir konu zerinde yetitirmek. * Satarak elinden karmak. okutman * niversitede yabancdil, Trke, tarih retimi ile grevlendirilen, uygulamalalmalaryneten retim yesi yardmcs, lektr. okutmanlk * Okutmann grevi, lektrlk. okutturma * Okutturmak ii. okutturmak * Okutmak iini yaptrmak. okutulma * Okutulmak ii. okutulmak * Okutmak iine konu olmak. okutu * Okutmak ii veya biimi. okuyucu * Srekli olarak gazete, dergi vb. okuyan, okur, kari.

* ark, trk okuyan kimse, arkc, trkc. * Dne aryapan kimse. okuyup flemek * din inanca gre bir duayokuduktan sonra, fleyerek ruhlara yollamak. okuyu * Okumak ii veya biimi. okler * Optik aletlerinde objektiften aldnlargze veren mercek sistemi. okltizm * Bkz. gizlicilik. okyanus * Ktalarbirbirinden ayran engin, ak deniz, ana deniz, umman. okyanus ukuru * 3000-4000 m derinlikten 6000-7000 m derinlie kadar devam eden deniz dibi ukuru. okyanus mavisi * Koyu mavi. ol * O gsterme sfat. ola * acaba, sahi, bulunabilir. ola ki * olabilir ki, belki. olabilir * Gerekleme imknbulunan, olur, mmkn, kabil. olabilirlik *Olaslk, ihtimal. olabilme * Olabilmek ii veya durumu. olabilmek * Gereklemesi mmkn olmak, uygulanabilir olmak. olacak * Olmas, yaplmasuygun olan. * Kendinden beklenilen davrangsteremeyen. * Olma, gerekleme olaslbulunan ey. * Olmasnn nne geilemeyen durum. olacak gibi deil * olamaz, olmuyor, olacaa benzemiyor. olagelme * Olagelmek ii. olagelmek * Srmek, sregelmek, devam etmek. olaan * Sk sk olan, olagelen, tabi. * Allmolan, normal. olaan d *Olaan olmayan, gayri tabi. olaanlama * Olaanlamak ii. olaanlamak * Olaan duruma gelmek. olaanlatrma * Olaanlatrmak ii veya durumu. olaanlatrmak * Olaan duruma getirmek. olaanlk * Olaan olma durumu. olaanst * Allmtan, benzerlerinden farklolan, fevkalde. * Beklenmedik bir zamanda yaplan, nceden tasarlanmolan, fevkalde. * Byk bir hayranla yol aan, harikulde. olaanst hl * Skynetimden nce, sonra veya bundan tamamen bamsz olarak kanunla belirtilen olaanst yetkilerin

sivil ynetime verilmesi ve kullanlmasdurumu. olaanstlk * Olaanst olma durumu. olamaz * Olmasnnleyecek derecede gl engelleri bulunan, olanaksz, gayrimmkn. * Hayret, arma bildirmek iin kullanlr. olan * olmak fiilinin imdiki zaman sfat-fiili. * isim tamlamasbelirtileni durumunda bulunan bir isimden sonra getirildiinde o ismin sfatdeerinde bir birleik oluturur. olan biten (veya olup biten) * meydana gelen olaylar, ortaya kan durum veya oluan her ey. olan oldu * iiten geti, artk yapacak bir ey kalmad. olanak * Yararlanlan uygun art, imkn. olanak salamak * bir iin olmasna elverili ortamhazrlamak. olanakl * Olma ihtimali bulunan, mmkn, kabil. olanaksz *Olanaolmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimmkn, imknsz. olanakszlama * Olanakszlamak ii, imknszlama. olanakszlamak * Olanaksz duruma gelmek, imknszlamak. olanakszlk * Olanaksz olma durumu, imknszlk. olanca * Btn, elde bulunann hepsi. olas * Grne gre olacasanlan, muhtemel, mmkn. olasclk * Bilginin ancak olaslk deeri olduunu, kesin dorunun bilinemeyeceini, bilginin yalnz olasla eriebileceini ileri sren teoriye dayanan kukucu reti, probabilizm. olasl * Olasla dayanan, belkili, ihtimal, muhtemel. * Belkili. olaslk * Bir eyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal. * O zamana kadar yaplan deneylerle bir olayn ortaya kmasnn beklenilmesi, ama yine de tam bir kesinlilii bulunmamasdurumu. olaslk hesab * Bir olayn gereklemesi anslarnn yzdesini bulmaya yarayan kurallarinceleyen matematik dal, ihtimaller hesab. olasya * Olabilecei lde, olabilecei kadar. olay * Ortaya kan, oluan durum, ilgiyi eken veya ekebilecek nitelikte olan her trl i, hdise, vak'a. * nemli tarih olgu. olay bilimi * Grng bilimi, fenomenoloji. olay karmak * hoolmayan bir durum yaratmak, hdise karmak. olay yapmak * olduundan nemli veya byk dncesini yaratmak, sorun karmak. olayclk * Grngclk, fenomenizm. olaylatrma * Olaylatrmak ii veya durumu. olaylatrmak * Olay durumuna getirmek, olay yapmak.

olayl * Olayolan, olay kmolan, hdiseli. olaysz * Olayolmayan, hibir olay kmamolan, hdisesiz. olum * Hekimlik taslayan kimse. * Kendini becerikli, usta gsteren kimse. * Eli ie yatkn, becerikli kimse. oldu * Peki, evet, tamam, hay hay, elbette, bastne, olur, tabi, memnuniyetle. oldu olacak * Artk ekinilecek bir ey kalmad. oldu olacak, krldnacak * her ey olup bitti, iiten geti. oldu olanlar * hoolmayan kt birtakm olaylar oldu. oldubitti * Bakasna karma frsatvermeden bir ii aceleye ve kargaala getirip sonuca balama, olup bitti, emrivaki. oldubittiye (veya olupbittiye) getirmek * geri dnlmesi g veya olanaksz bir durum yaratmak, emrivaki yapmak. olduka * Yetecek kadar, epey, hayli. oldum bittim * Eskiden beri, bildim bileli. oldum bittim (oldum olasveya oldum olasya) * kendimi bildiimden beri. oldum olas * \343 olmak. oldurgan * Geili deilken bir ek katlarak geili duruma getirilen (fiil). oldurma * Oldurmak ii veya durumu. oldurmak * Olmasnsalamak. * Olgunlatrmak. ole * Yreklendirmeye yarayan spanyolca kelime, yaa. olefin * Etilen gibi yapsna baka bir ge veya kk sokulabilen, karbonlu hidrojenlerin genel ad. oleik * Yalarda gliserin ile birlikte bulunan, rengi, kokusu, tadolmayan, 40C de billr durumunda katlaan sv bir madde olan oleik asit teriminde geer. oleik asit * Oleik. olein * Svyalarda ve margarinlerde bulunan oleik asidin bir esteri. oleometre * Yalarn younluunu lmeye yarayan svler. olgu * Birtakm olaylarn dayandsebep veya bu sebeplerin yol atsonu, vaka. * Dnlmolann kart, olmuolan, gerek olan, gereklemiolan, vaka. olgucu * Olguculukla ilgili olan, pozitivist. * Olguculuk yanlsolan (kimse). olguculuk * Aratrmalarnolgulara, deneylere, gereklere dayayan, fizik tesi aklamalarkuramsal olarak olanaksz ve yararsz gren Auguste Comte 'un atfelsefe r, pozitivizm. olgun * (meyveler iin) Yenecek duruma gelmi. * (insanlar iin) Bilgi, grg ve hogrs gerei kadar gelimi, kmil. olgun odun

* Aa gvdesinin z odun ile dodun arasnda oluan, aa ileri gereci olarak en stn nitelii tayan blm. olgunca * Olgun gibi, olguna benzer. olgunlama * Olgunlamak ii. olgunlamak * (meyveler iin) Olgun duruma gelmek. * (insanlar iin) Bilgi, grg ve hogrs gerei kadar gelimiolmak. olgunlatrma * Olgunlatrmak ii. olgunlatrmak * Olgun duruma getirmek. olgunluk * (meyveler iin) Olgun, yenilebilir olma durumu. * (insanlar iin) Bilgi, grg ve hogr bakmndan gerei kadar gelimiolma durumu, yetkinlik, kemal. olgunluk a * nsan hayatnda beden ve ruh yeteneklerinin en yetkin olduu dnem. olgunluk snav * Bilgi, grg ve hogr bakmndan gerei kadar gelimiolma durumu, yetkinlik, kemal. olgunluk ya * Bkz. olgunluk a. oligari * Siyas gcn birka kiilik bir grubun elinde toplandynetim, aristokrasinin daralmbiimi, takm erki. oligoklz * Billr ktlelerde serpme durumunda bulunan, beyazmtrak bir tr feldspat. oligosen * III. an miyosen ile eosen arasndaki dnemi. olijist * Kzl renkli, kayalarda rastlanan doal demir oksidi. olimpik * Olimpiyatlarla ilgili, olimpiyat llerinde olan. olimpiyat * Eskiden Yunanistan'da Zeus onuruna yaplan yarmalara verilen ad. * Her drt ylda bir baka lkede yaplan, yalnzca amatrlerin katlduluslar arasspor yarmalar, olimpiyat oyunlar. * eitli spor dallarnda dzenlenen yarma. olivin * Sarmsyeil renkli, cam parltl, magnezyum ve demirli silikat, peridot. olma * Olmak ii veya durumu. olmadk * Daha nce hi olmam, allmam, hi beklenmeyen, olaan kart. * Gereksiz, yerinde olmayan davranveya sz. olmak * Varlk kazanmak, meydana gelmek, vuku bulmak. * Gereklemek veya yaplmak. * Bir grev, makam, san veya nitelik kazanmak. * Bir eyi elde etmek, edinmek. * Bir durumdan baka bir duruma gemek. * Herhangi bir durumda bulunmak. * Uygun dmek, yerinde grlmek. * Yetimek, olgunlamak. * Hazrlanmak, hazr duruma gelmek. * Bulunmak. * (zne olarak zaman bildiren kelimelerle) Gemek, tamamlanmak. * Srdrmek, yrtmek. * Bir kurulula, rgtle ilgili bulunmak, mensup olmak. * (zaman bildiren bir isimle) Yaklamak, gelip atmak. * Bir ey, birinin mlkiyetine gemek. * zne bir isim tamlamasolduunda, belirtenin belirtilene ait olduu dncesini anlatr. * Ek fiilin genizamanolan -dr (-dir) anlamnda kullanlr.

* Sarhoolmak. * Uymak, tam gelmek. * Yitirmek, elinden karmak. * Bir yerde domu, yaamolmak. * Bu fiilin genizamannn tekil nc kiisi olumlu olduunda kabul, olumsuz olduunda ret anlatr. * (bir eyle birlikte) Bir olayla karlamak; bana kt bir ey gelmek. * (ne ile birlikte) Ne gibi bir ilginin bulunduunu sormak veya hibir ilgi olmayacanbelirtmek iin kullanlr. * Yol amak. * Bir isim veya sfatn belirttii durumu almak. * Sfat-fiil eki almkelimelerle birlikte balama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluturur. * (hastalk anlatan bir kelimeyle) Hastala yakalanmak, tutulmak. olmam * Olgunlamam, ham. olmayacak* Gereklemesi imknsz. * Olmashogrlmeyen, uygun olmayan. olmayacak duaya min demek * gereklemeyecek, sonu, vermeyecek ilerle uramak. olmaz * mknsz, gerekleemez. * Yaplamayacak i, tutum veya davran. olmaz olmaz * olamayacak, imknsz ey yoktur. olmazl * Olmasihtimal dolan. olmazlk * Olmazlolma durumu veya olmazlolan ey. olmu * Olgunlam, ergin. * Olumu. olmu(veya pimi) armut gibi eline dmek * emeksiz ve zahmetsizce eline gemek. olsa olsa * Son ihtimal olarak, nihayet. * Ancak. olta * Genellikle, bir olta takmnn ava hazr btnne verilen ad. * Balk avlamada kullanlan, ucuna engelli ine takl, en ou at kuyruu klndan olan veya naylon tellerden yaplmiplik. * Hile, dzen, oyun, yem. olta bal* Olta ile avlanan balk. olta inesi* Olta takmnn ucuna taklan ve biimlerine gre deiik adlarla anlp esas baln yakalanmasnda kullanlan kk engel. olta takm * Olta ile balk avlamada kullanlan ine, zoka gibi gerelerin btn. oltac * Olta vb. balk avgereci satan kimse. * Olta ile balk avlamada usta kimse. oltaclk * Olta yapmak veya satmak ii. * Olta ile balk avlama ii. oltaya dmek * hileyle karlamak, oyun veya dzen iinde girmek. oltaya vurmak * (balk) oltaya taklmak. oltayyutmak * aldanmak. Oltu kebab * Oltu yresine zg yatay olarak ie geirilip kzartlan ve kk kk kesilen bir tr kebap.

Oltu ta* eitli ss eyalarnn yapmnda kullanlan kara kehribar, oksidiyon ta. Oltu tozu * Bkz. pire otu. oluk * Bir eyin akmasna yarayan st yanak boru. * Yamur sularndamlarn kenarlarna toplayp aktan yatay konumlu, genellikle inko vb. boru. * Bir eyin zerinde oyulmuyol. * Ay yzeyinde grlen uzun yarklardan her biri. oluk gibi akmak * ok bol ve araskesilmeden gelmek. oluk oluk * Pek ok. olukuk * Kk oluk. * Bazorganlarn yzeyinde bulunan entikler. oluklama * Oluklamak ii. oluklamak * Oluk durumuna girmek, oluk grnm almak. oluklu * Oluu olan. * stnde yol yol oluklarbulunan. olumlama * Olumluluu ortaya koyma, icap. olumlu * Gzetilen amaca veya beklenilene uygun, yararl, mspet. * Yapc. * Onaylayan, kabul eden, lehte olan. * Olgulara, deneylere dayalolarak baznitelikleri belli olan, mspet, pozitif. olumlu bildirme eki * ou srerlik, kesinlik veya kuvvetli ihtimal kavramlarnvermek iin yklemin sonuna gelen durur kelimesinin eklemibiimi olan -dr, -dir eki. olumlu cmle * Yklemi olumlu olan cmle: ocuk okula gitti. rencinin bilgisiz olduu anlalyordu gibi. olumlu eylem * Bkz. olumlu fiil. olumlu fiil * Bir iin, bir davrann, bir oluun olduunu bildiren fiil: Sylemi, yazacak... gibi. olumlu tmce * \343 olumlu cmle. olumluluk * Olumlu olma durumu. olumsal * Olmaskadar olmamasda mmkn bulunan, mmkn, zorunlu kart. olumsallk * Olumsal olann nitelii; olumsal olma durumu, imkn, zorunluluk kart. olumsuz * Yapcve yararlolmayan, hibir sonuca ulamayan, menfi, negatif. * Davranlarbeenilmeyen, ykcdnceleri olan, zararl, menfi. * Bir eyi inkr eden, inkr veya ret zellii tayan. olumsuz cmle * Yklemi olumsuzluk kavramveren cmle: ocuk hasta deilmi. Parasyok. Gelmezseniz biz de gitmeyiz gibi. olumsuz eylem * \343 olumsuz fiil. olumsuz fiil * Olumsuzluk kavramveren fiil, Trkede -ma, -me olumsuzluk eki, -maz, -mez olumsuz genizaman eki alan fiil: Sylememeliydi, hastalanmaz, gelmeyince, yorgun deildir gibi. olumsuz tmce * Bkz. olumsuz cmle. olumsuzluk * Olumsuz olma nitelii veya durumu, nefiy.

olumsuzluk eki * Kk fiil olan bir kelimeye olumsuzluk kavramveren ek. Trke'de bu kavram -ma, -me eki ile verilir: Sevmemek, sevmeyecek, okumamgibi. olumsuzluk kelimesi * Cmle iinde art arda kullanlan iki veya daha ok zneyi, tmleci, yklemi, aralarndan bazlarna olumsuzluk kavramvererek birbirine balayan veya yklemin olumsuz ekimini salayan deil kelimesi. olunma * Olunmak ii veya durumu. olunmak * Olmak fiiline konu olmak. olup olaca * hepsi bu kadar. olupbitti * Oldubitti, emrivaki. olupbittiye getirmek * Bkz. oldubittiye getirmek. olur * Olabilir. * Peki. * Genizamann nc tekil kiisi. * Onay, tasdik, yapabilme izni. olur almak * yetkili makamdan bir uygulamayyapabilmek iin yazlizin almak. olur ki * belki, muhtemelen. olur olmaz * rastgele, sradan. * nemsiz, gereksiz, yersiz. olur olmaz * Olunca, olmasndan hemen sonra. * Doru mu, yanlm, yerinde mi yersiz mi olduu dnlmeden sylenen (sz), iyi mi kt m olduuna baklmadan seilen (ey). * Rastgele, sradan, kimlii, nitelii belirsiz (kii). olur ey * olaan, grlegelen, sradan, alelde. olur ey (veya olur ... deil) * ama anlatr. olur ey deil * olabilecei dnlmeyen veya gereklemesi beklenmeyen (ey). olurluk * Olabilme durumu. oluruna bakmak * bir iin yaplabilirliini aratrmak, yapmaya almak. oluruna brakmak * (bir ii) kendi gidiine brakmak. oluruna brakmak (veya balamak) * sonucu nemsemeyerek, bir iin yaplabildii, olabildii kadaryla yetinmek. oluruyla yetinmek * elde olanlaryeterli bulmak, kanaat etmek. olu * Olmak ii veya biimi, vuku. * Oluma, teekkl, tekevvn. * Bir durumdan teki duruma gei. oluma * Olumak ii, teekkl. olumak * Belli bir varlk kazanmak, ortaya kmak, meydana gelmek, teekkl etmek, tekevvn etmek. oluturma * Oluturmak ii. oluturmak * Olumasnsalamak, meydana getirmek, teekkl ettirmek, tekvin etmek. oluturulma

* Oluturulmak ii. oluturulmak * Olumassalanmak, teekkl ettirilmek. oluuk * Olumu. * Bir jeoloji dneminde meydana gelmikatmanlar dizisi. oluum * Olumak ii, teekkl, tekil. * (katman, ktle, gk cismi vb. iin) Biimlenme sreci. oluumcu * Oluumculuk yanlsolan kimse. oluumculuk * nsann ruh dnyasnda oluan ve gelien bir durumun yala gelitiini ileri sren gr. om * Kemiklerin toparlak ucu. om * Elektrik diren birimi, ohm. oma * Kala kemii. * Bel kemii. omaca * Kesilmiaa kk, bakt. * ri kemik. ombra * Dorama ilerini kahverengine boyamakta kullanlan toprak boya. oma * Kala kemiinin bir blm. * Bakt. omfazit * Piroksen grubundan, yeil renkli doal silikat. omlet * rplmyumurta, peynir, kyma, mantar vb. katlarak tavada piirilen bir yemek, kaygana. ommatidyum * Grme hcresi. omnibs * Dolmuyapan byk at arabas. * Yolcu tayan byk motorlu tat. omnivor * Hem et hem ot ile beslenen canl. omur * Omurgayoluturan kemiklerden her biri, fkra. omurga * Birbiriyle eklemlenince kafatasndan kuyruk sokumuna kadar uzanan bir kemik eksen oluturan omurlarn btn, bel kemii. * Gemi kaburgasnn aataraftan balbulunduu boy ekseni dorultusunda boydan boya geen ana yap gesi. * Bir eyin varlile ilgili en nemli blm, temel, bel kemii, esas. omurgallar * Memelileri, kular, amfibyumlar, srngenleri, yuvarlak azllarve balklariine alan hayvan blm (Vertebrata). omurgaszlar * Omurgasz ok hcreli hayvanlar (Protostomia). omurilik * Omurga iinde bulunan kanal boyunca uzanan, boz madde ve ak maddeden oluan sinir dokusu, murdar ilik. omuz * Boynun iki yannda, kollarn gvdeye balandblm. omuz ba * Kol ile omzun birletii yer. * Yanba, stten aa. omuz eklemi * Kol kemiinin bankrek kemiinin yuva ukuruyla birletiren eklem.

omuz kaldrmak * bilmez gibi davranmak. omuz omza * ok skk bir durumda, yan yana; dayanarak. * Dayanarak, birlikte. omuz pmek * eit derecede olmak. omuz silkmek * aldrmamak, nem vermemek. omuz vermek * omzuyla dayanmak. * destek olmak. omuzda tamak * ok sayggstermek, yceltmek, vmek. omuzda* (daha ok, iyi olmayan ilerde) Arkada, hempa. omuzdalk * Arkadalk, dayanma, tesant. omuzlama * Omzuna alma, omzuna vurma. * Destek olma. omuzlamak * Omzuna almak. * Omzuyla dayayp itmek. * Destek almak. * (bir iveya grevi) Yklenmek, sorumluluk almak. * Alp gtrmek, srtlayp karmak, armak. omuzlanma * Omuzlanmak ii veya durumu. omuzlanmak * Omuzlamak iine konu olmak. omuzlarkmek * bitkin, perian ve yklmbir durumda olmak. omuzlu * Omzu olan. omuzluk * Rtbeyi gstermek amacyla omuzlara taklan iaret, apolet. * Gemilerde bave k blmlerinin her bir yan. * Omza alnp iki ucuna yk aslan ksa srk, iindirik. omzuna binmek * yk olmak, arlk vermek. on * Dokuzdan bir artk. * Dokuzdan sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam: 10, X. on (defa veya kere) * pek ok. on (veya be) para etmez * deersiz. on altlk * Birlik notann on altda biri uzunluunda nota. on ayakllar * eitli istakoz, yenge ve karides trlerini iine alan eklem bacaklkabuklular takm. on binlerce * Saysal olarak okluk ifade eder. on binlik * On bin liralk btn kt veya maden para. on bir aylk * Bkz. uha iei. on iki telli * Tambura cinsinden, on iki telli bir halk algs. on para on aslann aznda * para kazanmak ok gleti. on paralk

* Deeri ok az veya deersiz, hi. on paralk etmek * birine hakarette bulunmak, birini kt duruma drmek. on parasz * Hi parasolmakszn, parasz. on paraya on taklak atar * kk kar salamak iin her trl onur krcie katlanr. on parmaboaznda olmak * istei yaplmazsa skntya dme, drme anlamnda kullanlan bir sz. on parmanda on hner (veya marifet) * elinden her igelir, ok becerikli. on parmanda on kara * herkesi lekelemek huyu olanlar iin kullanlr. ona * O zamirinin ynelme durumu. ona buna dil uzatmak * herkes iin ileri geri konumak. ona gre hava ho * onun iin fark etmez, tutulacak yolu bakalardnsn. onama * Onamak ii, uygun bulma, tasvip. onamak * Bir ii doru ve uygun bulmak, tasvip etmek. onanizm * Mastrbasyon, istimna. onanma * Onanmak ii. onanmak * Onamak iine konu olmak. onar * On saynn letirme saysfat, her birine on; her defasnda onu bir arada. onar onar * Her biri on tane, her biri on taneden olumuolan. onarc * Onarmak iini yapan kimse. * Hasar grmhcreleri canlduruma getiren madde. onarlma * Onarlmak ii. onarlmak * Onarmak iine konu olmak, onarmak ii yaplmak. onarm * Onarmak ii, tamirat, tamir. * Bir yapnn, bir heykelin, bir resmin bozulmuyerlerini yeniden yapma, ilk durumuna getirme, restore etme. onarm grmek * onarlmak. onarmc* Onarma iini yapan kimse, tamirci. onarmclk * Bozulmuolan nesneleri onarp yararlbir duruma getirme, tamircilik. onarma * Onarmak ii. onarmak * Bozulmu, eskimiolan bir eyi dzeltip iler veya kullanlr duruma sokmak, ie yarar duruma getirmek, tamir etmek. * Bir yapnn, bir heykelin, bir resmin bozulmuyerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek. * lenen bir kusuru veya yaplan bir yanllgiderecek veya nleyecek davranlarda bulunmak. onartma * Onartmak ii veya durumu. onartmak * Onarmak iini birine yaptrmak, tamir ettirmek.

onamak * Karlklrza gstermek, razolmak. onat * zenli, dzgn, uygun. * Yararl. * Drst, iyi ahlkl. onay * Uygun bulma, tasdik. onay almak * onaylanmasnsalamak, kabul veya tasdik ettirmek. onayna sunmak * tasdike arz edilmek. onaylama * Onaylamak ii, tasdik. onaylamak * Yaplan bir ii doru ve yerinde bularak kabul etmek, tasdik etmek. onaylan* Onaylanmak ii veya biimi. onaylanma * Onaylanmak ii. onaylanmak * Onaylamak ii yaplmak veya onaylamak iine konu olmak, tasdik edilmek. onaylatma * Onaylatmak ii. onaylatmak * Onaylamak iini birine yaptrmak, tasdik ettirmek. onayl * Onaylanmolan, tasdik edilmi. onaysz * Onaylanmam, tasdik edilmemi. onba * Erbasralamasnn ilk basama. onbalk * Onbaolma durumu, onbann rtbesi. onbe * On beoyuncudan oluan rugby takm. * Teniste yaplan ilk say. onbir * On bir oyuncudan oluan futbol takm. onbirli * Dizeleri on bir heceli iir. * Bentleri on bir dizeden oluan manzume. * On bir dereceyle ayrlan iki noktann aral. onca * Ona gre, onun dncesince. * (ok olan eyler iin) O kadar, o denli. onculayn * Ona gre, onun gibi. onda * O zamirinin kalma durumu. ondalk * Onda bir olarak alnan veya verilen cret. * Toprak rnlerinden onda bir orannda alnan vergi, r, aar. * Temel olarak on saysnalan, aar. ondalk kesir * Paydas10 veya 10'un herhangi bir kuvveti olan kesir: 0,3 (onda ), 0,15 (yzde on be), 0,007 (binde yedi) gibi. ondalk say * Payda olarak 10 veya 10'un herhangi bir kuvvetini alan kesirli say. ondalk * Onda bir pay alarak alan kimse. ondan

* O zamirinin kma durumu. * O sebeple. ondurma * Ondurmak ii. ondurmak * Onmasnsalamak, iyiye dndrmek. ondurmaz * ldrc, ktletirici. ondltr * Telgraf yazs. ondle * Dalgal, kvrml, kvrlm. ondleli * Ondlesi olan. ondlesiz * Ondlesi olmayan. onejit * Hidratldoal oksit. ongen * On as, on kenarolan okgen. ongun * ok verimli, bol, eksiksiz. * Yarar duruma gelmi, bayndr. * Mutlu. * Kutlu, uurlu. ongun * lkel toplumlarda topluluun kendisinden tredii sanlarak kutsal saylan hayvan, aa, rzgr gibi herhangi bir doal nesne veya olay, totem. * Arma. ongun besi suyu * Yapraklarda yeni maddelerle zenginletikten sonra bitkiyi beslemek iin her yana inen besi suyu. ongunculuk * Bir onguna duyulan inanca dayanan toplumsal kuruluve din uygulama biimi, totemizm. ongunluk * Ongun olma durumu, mutluluk, bolluk, bereket, feyiz, saadet. onikiparmak barsa * Mideden sonra gelen ince barsak blm. oniks * Balgam ta. onkoloji * Urlarinceleyen tp dal. onlar * O zamirinin oulu. onlar * Ondalk saysistemine gre yazlan bir tam sayda sadan sola doru ikinci basamaa verilen ad. onlarca * okluk ifade etmek iin kullanlr. onlu * On paradan oluan, kendinde herhangi bir eyden on tane bulunan. * On iaretli iskambil kd. onluk * On birimden, on paradan oluan. * On zerinden tam not alan. * On para, on kuru, on lira veya on bin lira deerinde para. onluk bozma * onluu, on tane birlie evirme. onma * Onmak ii veya durumu. onmadk * Talihi yaver gitmeyen, babeldan kurtulmayan. * Bereketsiz. onmak

* Daha iyi bir duruma girmek, salh bulmak. * Eksii kalmayp gnl ferahlna ermek, mutlu olmak, mesut olmak. * Hastalktan, dertten kurtulmak, ifa bulmak, felah bulmak, iflh olmak. onmaz * yileme ihtimali bulunmayan. onomastik* zel adlar ve zellikle kii adlarbilimi. onomatope * Bkz. yansma. ons * Fransa'da 30,59 gr, ngiltere'de 28,349 gr arlnda bir arlk birimi. onsuz * O olmakszn. ontik * Varlksal. ontojenez * Birey olu. ontoloji * Varlk bilimi. ontolojik * Varlk bilimi ile ilgili, varlk bilimine ait. ontolojizm* Tanrbilgisinin insan iin doal olduunu ileri sren kuram. onu * O zamirinin belirtme durumu. onulma * Onulmak ii. onulmak * Onmak iine konu olmak. onulmaz * yilemez, ifa bulmaz. onum * Kt bir durumdan kurtulma. onun * O zamirinin tamlayan durumu. onun iin * bundan dolay, bundan tr. onuncu * On saysnn sra sfat, srada dokuzuncudan sonra gelen. * Onuncu srayalan ey veya kimse. onur * nsann kendine karduyduu sayg, z sayg, haysiyet, izzetinefis. * Bakalarnn gsterdii saygnn dayandkiisel deer, gurur, eref. onur belgesi * eref belgesi. onur kurulu * Bir kuruluveya dernein yeleri arasnda kan onur davalarngren veya bu kuruluveya dernein ilkelerine aykrdavranan yelerin bu davranlarninceleyip karara balayan kurul, haysiyet divan. onur yesi* Bir kuruluveya dernee kiilii ile onur katacadnlerek seilen kimse. onurlandrma * Onurlandrmak ii. onurlandrmak * Kendisine saygduyulan bir kimse, bir yere gelerek oradakileri mutlu etmek, onur kazandrmak, onurunu artrmak, ereflendirmek, eref vermek. onurlanma * Onurlanmak ii, ereflenme, teerrf. onurlanmak * Onur duymak, ereflenmek, teerrf etmek. onurlu * Onuru olan veya onurunu stn tutan, erefli, gururlu. onursal

* Saygiin verilen veya vn iin kabul edilen (bakanlk, yelik, profesrlk gibi unvan), fahr. onursal bakan * Bir kurulua onur vermek iin sorumsuz ve yetkisiz olarak bakan seilen kimse. onursuz * Onuru olmayan veya onura aykrdavranlarda bulunan, erefsiz, haysiyetsiz. onursuzluk * Onursuz olma durumu, erefsizlik. onuruna ... vermek * birine sayggstermek iin yemek, toplantgibi bir arlamada bulunmak. onuruna dokunmak * (birinin) gururunu, haysiyetini incitmek. onuruna yedirememek * bir kimse, kendine duyduu saygyla badamayan ve onur krcolay veya davranlar karsnda tepkide bulunmak, kendine yedirememek. oosfer * Bitkilerde erkek gamet tarafndan dllenerek yumurtayoluturan dii gamet. oosit * Byme evresini tamamlam, fakat henz dllenebilecek duruma gelmemidii gamet. op * Bkz. opus. opal * Silis grubundan deerli bir mineral; silisin hidratlve jeltinli btn trlerini kapsar. * nce, dzgn dokunmupamuklu kuma. opalin * Opali andran camdan yaplmvazo, kupa vb.ne verilen ad. opalleme * Saydam bir camn, zndeki kristallerin kmesiyle opal renge girmesi. oparlr * Bkz. Hoparlr. opera * Szlerinin btn veya ou arklolarak sylenen mzikli tiyatro eseri. * Bu eseri uygulayan sanattopluluu. * Byle eserlerin oynandyap. operac * Opera sanats. operakomik * Konumalve arklblmlerin bir arada bulunduu oyun. operasyon * Ameliyat. * Elde edilecek sonu iin alnan nlem ve yrtlen ilemlerin btn. operatr * Ameliyat yapan, uzmanlameliyat yapmak olan hekim, cerrah. * Bazteknik aletleri iletenlere verilen ad. * Bilgisayaraltrp gerekli uygulamayyapan kimse, iletmen. * Baslacak metinleri dizgi makinesinde dizen kimse. operatrleme * Operatrlemek ii. operatrlemek * Operatr olmak, operatr gibi davranmak. operatrlk * Operatr olma durumu. operatris * Operatr. operet * Elenceli, hafif konulu, iinde bestesiz konumalar bulunan sahne eseri. * Operet oynayan oyunculardan oluan kurulu. opereti * Operet metni yazan, besteleyen veya operette rol alan sanat. oportnist * Duruma gre davranan, iinde bulunduu artlardeerlendirmeyi bilen (kimse). oportnizm * G durumlarda, davranlarnahlk kurallarveya dzenli bir dnceden ok, karlarna uyacak biimde

ayarlamayamalayan tutum. opsiyon * (bankaclkta) Bor senetlerinin, bankalara denmesi iin vade tarihinden balayarak tannan iki gn. * (ticarette) Bir alveriin karara balanmasiin genellikle satcnn alcya tandsre. * Belli bir tarih iin, vapur, uak, vb. nde nceden deme yapmadan, arta balyer ayrtma. optik * Grme ile ilgili olan. * Fizik biliminin k olaylarninceleyen kolu. optik kaydrma * Alcnn deiir odaklmerceinin yakndan uzaa veya uzaktan yakna doru odaklanmasyla elde edilen sonu, zum. optiki * Gzlk. optimal * En elverili durum, optimum. optimetri * Grmeyi inceleyen optik veya fizik dal. optimist * Yaradlgerei her eyin iyi yanngrme eiliminde olan, iyimser, nikbin pesimist kart. * Tek yelkenli, tek kiilik yar. optimizm * Her eyi en iyi yanndan gren, her durumda iyi bir kyolu uman dnya gr, iyimserlik, nikbinlik. optimum * (scaklk, nem veya tutumda) En elverili durum. * En elverili, en iyi olan, optimal. opus * Bestecinin, bestelenisrasna gre numaralanmmzik eseri. KsaltmasOp. or * Ordu kelimesinin ksaltmas. ora * O yer. orack * Hemen o yer, bulunduu yer. orackta * Hemen o yerde, olduu yerde. orada * Sz edilen yerde, bulunduu yerde. orada burada * her yerde. oradan * Sz edilen yerden. oradan buradan * belli bir sra gzetmeksizin, kark olarak. orak * Ekin bimekte kullanlan, yarm ember biiminde yass, ensiz ve keskin metal bir bakla, buna balbir saptan oluan ekin bime arac. * Ekin bime zaman. orak ay * Temmuz. orak bcei * Austos bcei. orak * Orakla ekin bien kimse. oraklk * Oraknn ii. oraklama * Oraklamak ii veya durumu. oraklamak * Orak biimini almak. oralarda olmamak * ii sezmemigibi davranmak, anlamamazlktan gelmek. oral

* O yerden olan. oralolmamak (veya oralbile olmamak) * nemsememek, umursamamak, aldrmamak, ilgilenmemek. orallk * Oralolma durumu. oramiral * Deniz kuvvetlerinde, kara kuvvetlerindeki orgeneralin dengi olan en yksek rtbeli amiral. oramirallik * Oramiral rtbesi. * Oramiral makamve grevi. oran * Byklk, nicelik, derece bakmndan iki ey arasnda veya para ile btn arasnda bulunan bant, nispet. * ki eyin birbirini tutmas, karlkluygunluk, tenasp. * Akl yoluyla geree yakn olduuna inanlarak verilen yarg, tahmin. * ki byklk, iki nicelik arasndaki bant. oran d* ki tam saynn blm olmayan (say). oranca * Oran bakmndan, orana gre. orangutan * Sumatra ve Borneo'da yaayan, insana benzeyen, yemile beslenen bir cins maymun (Pongo pygmaeus). oranla * Herhangi bir eye gre, herhangi bir eyle kyaslayarak, nispeten. oranlama * Oranlamak ii, tahmin, kyas. oranlamak* lmek, hesaplamak, hesap etmek. * Akl yoluyla geree yakn olduuna inanlarak hkm vermek, tahmin etmek. * Karlatrmak, kyaslamak. * Eit tutmak. oranl * Kendinde oran bulunan, nispetli, mtenasip, mtevazin. oransz * Kendinde oran bulunmayan, nispetsiz. oranszlk * Oransz olma durumu, nispetsizlik. orant * Bir eyi oluturan paralarn kendi aralarnda ve paralarla btn arasnda bulunan uygunluk, oran, tenasp. * Birincinin ikinciye oran, ncnn drdncye oranna eit olan drt terim arasndaki bant. orantlama * Orantlamak ii veya durumu. orantlamak * Orantlolarak dnmek veya deerlendirmek. orantlanma * Orantlanmak ii veya durumu. orantlanmak * Orantlolarak dnlmek. orantl * Bir orantyla ilgili olan, aralarnda orantbulunan, mtenasip. * Bir niceliin iki, , ... kez oalmasveya azalmasbaka bir niceliin o nispette oalmasnveya azalmasngerekli klarsa "bu iki nicelik birbiriyle orantldr" denir. oras * O yer, ora. * O yn. orassenin, burasbenim dolamak (veya gezmek) * durmadan gezip dolamak. orasna burasna * dank olarak, geliigzel. oratoryo * Solo sesler, koro ve orkestra iin yazlm, oyun gesi bulunmayan, kutsal nitelikte mzik eseri. oraya * O yere, o yne.

orcik * eker ile kaplanmceviz ii. ordinarys * Trk niversitelerinde 1960 ncesinde, en az beyl profesrlk yapm, bilimsel almalaryla kendini tantmretim yeleri arasndan seilerek bir krsnn ynetimiyle grevlendirilen kimselere verilen unvan. ordinat * Bir noktann uzaydaki yerini belirtmeye yarayan izgilerden biri; en ou apsise dikey olarak izilir. \343 koordinat. ordino * Bir polienin arkasna ciro edildii kiiye denmesi iin yazlan havale emri. * Tccarn malngmrkten ekebilmesi iin vapur kumpanyasndan yk konimentosuna karlk verilen havale. * Denizcilik iletmelerinde gemi adamlarngemilere atama belgesi. ordonat * Silhlkuvvetlerin savagerelerini, aralarnve bunlara benzer her trl ihtiyalarnsalamakla grevli snf (ordu donatm ileri sznn ksaltmas). ordvr * Yemekten nce sofraya getirilen souk yiyecekler, erez, meze. ordvr arabas * Ordvlerin servisinde kullanlan kk el arabas. ordvr taba * ine genellikle souk mezelerin konduu zel olarak hazrlanmtabak. ordu * Bir devletin silhlkuvvetlerinin tm. * Bu topluluun balca blmlerinden her biri. * Ama, nitelik vb. ynlerden benzeyen insanlarn btn. * ok sayda insan, kalabalk. ordu donatm * Ordonat. ordu evi * Kara, deniz ve hava subay ve astsubaylarnn bulutuklar, sosyal ihtiyalarnkarlayabilecek biimde yaplmlokal veya yap. ordu komutan * Bir orduya komuta eden ve genellikle orgeneral rtbesinde olan asker. ordu merkezi * Ordu kararghnn bulunduu yer. ordubozan * Mzk, dnek, oyunbozan. * Fesat karan, fesat. * Bacaklardaki varis hastal. ordubozanlk * Ordubozan olma durumu, fesatlk, mzklk. orducu * Savaalanna gitmek iin yola kan Osmanlordusunun her trl ihtiyalarnsalamak iin birlikte giden zanaatlar ve esnafa topluca verilen ad. ordugh * Ordunun konakladyer. ordusuz * Ordusu olmayan. orfoz * Hanigillerden, Ege ve Akdeniz'de bulunan, eti beyaz ve lezzetli, 10 kg dan 50 kg a kadar arlolan bir balk tr (Epinepheles gigas). org * Klvyeli byk ve kk borulardan yaplm, krklerden elde edilen havann bu borulardan gemesiyle deiik ses tonlarverebilen, genellikle kilise algs, erganun. organ * Canlbir vcudun, belirli bir grev yapan ve snrlarkesin olarak belirlenmiblm, ye, uzuv. * Bir grevi, bir ii yerine getirmekle ykml kurulu. organ aktarm * Bkz. organ nakli. organ nakli * levini yitirmibir organn yerine salam bir organkoyma, organ aktarm, transplntasyon.

organik * Organlarla ilgili, uzv. * Bir grevi yerine getirmekle ykml kurulula ilgili olan. * Canl, gl (iliki). organik kimya * Karbon birleiklerinin incelenmesini konu alan kimya blm. organik ktle * Birleimindeki gelerin byk ve belirgin blm canlvarlklardan oluan kaya. organiki * Organik kimya uzman. organizasyon * Dzenlemek ii, dzenleme, tertip. * Devlet, idare, toplum vb.nin dzenlenibiimi. * Dzenli bir grup yelerinin btn. * Kurulu, kurum, tekilt. organizatr * Dzenleyici. organize * Dzenlenmi, dzenli. organize etmek * dzenlemek. organize sanayi * Birbirini btnleyen, deiik sanayi kollarnn ve kurulularnn oluturduu ialan. organize su * eitli kii ve rgtlerce plnlanp ilenen su. organizma * Canlbir varloluturan organlarn btn, uzviyet. * Herhangi bir canlvarlk. organlama * Organlamak ii. organlamak * (canllar iin) Organlar olumak. organlk * Organ olma durumu. organoleptik * Cisimlerin duyu organlarnetkileme yetenei. organtin * Seyrek dokunmu, ince, sert bir kuma. * Bu kumatan yaplm. organze * pek veya keten iplikle dokunmu, tlbent inceliinde bir eit kolalkuma. * Bu kumatan yaplm. orgazm * Cinsel uyarm ve zevkin en yksek noktas. orgcu * Org alan sanat. orgeneral * Asl grevi ordu komutanlolan rtbesi en yksek general. orgenerallik * Orgeneralin rtbesi. * Orgeneralin makamve grevi. orijin * Soy sop. * Kken, balang, kaynak. orijinal * zgn. * Alagelenden daha deiik, artcnitelikte olan. * Fabrikasnca yaplmolan, taklit olmayan (ara ve gere). * Otantik. orijinalite * zgnlk. * Allagelenden deiik, artcnitelikte olma durumu.

orijinallik * Orijinal olma durumu, zgnlk. orkestra * Yaylve flemeli alglar topluluu. * Eski Yunan tiyatrolarnda, sahne ve seyirciler arasndaki ember biiminde koro yeri. * Baztiyatrolarn birinci katnda sahne veya perdeye en yakn koltuklara verilen ad. orkestrac* Orkestrada grevli kimse. orkestralama * Bir algtopluluu iin yazlmparann notalarn, alglarn tnfarklarngz nnde tutarak, bu topluluu oluturan alglar arasnda paylatrma sanat. orkestral* Orkestrasolan. orkestrasz * Orkestrasolmayan. orkide * Salepgillerden, ieklerinin gzellii dolaysyla camlklarda yetitirilen birtakm bitki trlerinin ortak ad. orkinos * Uskumrugillerden, boyu 2,5 m kadar olabilen, eti yenir bir balk, ton (Thunnus). orkit * Er bezlerinin iltihaplanp imesi. orlon * Yapay dokuma iplii. * Bu iplikle dokunmukuma. orman * Aalarla rtl genialan; bu aalarn btn. orman ayr * Orman ierisindeki aklklarda veya orman aalarnn altnda yetien tabi ayr. orman evi * Orman koruma memurunun evi. orman gibi * (sa, kavb. iin) gr, ok. orman gl * Avrupa, Asya dalarnda yetien aelyaya benzer bitki. orman iletmesi * Ormanla ilgili ileri yrten kamu kurumu. orman kebab * Tas kebabna benzer bir eit et yemei. orman kibar * Ay. * Kaba, grgsz, baya(adam). orman kyls * Orman kynde yaayan ve geimini orman aalarnkesip satarak temin eden kimse. orman ky * Orman arazisinde kurulmuky. orman kua * Sralormanlarn oluturduu dizi, orman dizisi. orman sarma * Ak asma. orman san * Ormanlk blgede yaayan bir san tr (Mus sylvaticus). orman talamak * bir kimsenin dncesini dolaylolarak renmeye almak. orman tavuu * Orman tavuugillerden kularn, zellikle Avrupa ve Asya'da yaayan siyah tyl trlerinin ortak ad. orman tavuugiller * Dnyann souk ve lman blgelerinde yaayan, orta veya byk yapda, mat veya parlak renkli, orman tavuu, il ve ayr tavuunu iine alan bir familya. orman yeili * Koyu yeil. ormanc * Orman ilerine bakan kimse.

* Orman mhendisi. * Kaba, grgsz kimse. ormanclk * Orman ii ile urama. * Ormanlarn yetitirilmesi ve bakmnkonu alan bilim. * Ormana deer verme anlay. ormanlama * Orman durumuna gelme. ormanlamak * Orman durumuna gelmek. ormanlatrma * Ormanlatrmak ii. ormanlatrmak * Orman durumuna getirmek. ormanlk * Ormanok olan, ormanla kaplveya orman gibi olan (yer). ormansz * Ormanolmayan. ormanszlama * Ormanszlamak durumu. ormanszlamak * Ormansz kalmak, ormanbulunmamak. ornatma * Ornatmak ii, ikame etme. * Bir trn yerine onun deiik bir biiminin gemesi. * Molekln geri kalan blmnde deiiklie yol amadan bir atom veya bir kk yerine bir baka atom veya kkn gemesi. * Bir cebirsel ifadenin yerine bir bakasnkoyma ilemi. ornatmak * Bir eyin yerine baka bir eyi koymak, ikame etmek. ornitolog * Kubilimi uzman. ornitoloji * Kubilimi. ornitorenk * Bkz. gagalmemeli. orojeni * Daolu. orospu * Erkeklerin cinsel zevklerine para karlhizmet eden ve bu ii meslek edinen kadn, fahie. * Kolay elde edilen, dk ahlklkadn. orospu bohas * Derli toplu olmayan, sarsak ve dml, dmleri tavan kulakl, kt dzenlenmiboha. * Acele yaplm, fndk yerine az miktarda ceviz konmu, ekmek ii iyi ezilmemi, sarmsaklardidikalm bir tr tarator. orospu brei * El ayasbyklnde hazrlanmhamurun iine kyma konarak tavada aceleyle piirilmibrek tr. orospu ocuu * Serseri, haylaz, hinoluhin, hilekr, kalle. orospu yemei * Domates, yeil biber, soan, maydanoz vb. sebzelerin dzensiz doranmasile yada acele piirilmibir tr yemek. orospuluk * Orospu olma durumu veya orospunun meslei, fahielik. * Kallelik. orostopolluk * Kurnazca i, dalavere, dolap. orsa * Yelkenleri rzgrn estii yne evirmekte kullanlan, her iki taraftan yelkenin ortasna balanan ip. * Geminin rzgr alan yan, rzgr st, poca veya rzgr altkart. * Geminin, rzgrn geldii yne dndrlmesi. orsa alabanda

* Gemiyi birdenbire rzgrn stne evirme. orsa boca * Bkz. orsa poca. orsa poca * Geminin bazen rzgr ynne yaklaarak, bazen ondan uzaklaarak yol almas. * Bata ka, iyi kt. orsalama * Orsalamak ii. orsalamak * (gemi) Rzgr alan tarafa dnmek. orta * ki utan eit uzaklkta olan yer veya durum. * (zaman iin) Balangcile bitimi arasnda eit uzaklkta olan sre. * Bir eyin kenarlarndan yaklak olarak aynuzaklkta olan yer. * Bir eyin eit olarak ayrlabilecei blm. * Grnr, alglanr durum. * (topluluk) inde, arasnda. * Eitimde zayf ile iyi arasndaki derece. * Siyasette sorunlarn zmnde arlklardan kanan, ll bir yntem izleyen (siyas parti). * Her iki yanda kendi trnden eit sayda nesneler bulunan. * ki kart nitelik veya durum arasnda bulunan, tutarl, lml, vasat. * Bir olayn, iinde gerekletii yer. * Bkz. orant. * Grete pehlivanlarn ayrldklarbedereceden ncsne byk orta, drdncsne de kk orta denir. * Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale aznda duran arkadalarna havadan yollamak iin yaptvuru. * Yenieri ocanda tabur. orta arlk * Boksta 71 kg dan 75 kg a kadar olan boksrlerin ayrldkategori. * Grete, gllede ve halterde 72-79 kg arlktaki oyuncularn ayrldkategori. orta boy * Orta byklkte olan. orta boylu * Orta ykseklikte, boyda olan. Orta a* BatRoma mparatorluunun knden (476) balayarak 1453 'e veya 1492'ye kadar sren a. orta dalga * Dalga boyu 200 ile 600 m arasnda deien dalga. orta damar * Bitki yapraklarnn tam ortasnda bulunan ve yan damarlara gre daha kaln olan damar. orta deri * Dderi ve i deri arasndaki hcre katman, mezoderm. orta dikme * Bir doru parasna orta noktasnda dik olan doru. orta direk * adrda veya eitli yaplarda merkez arlyklenen ve dengeli dalmsalayan direk. * Toplumun memur, emekli, kk esnaf, kk ifti gibi dar ve sabit gelirli kiilerden oluan kesimi. Orta Dou * Trkiye, Kuzey Kbrs Trk Cumhuriyeti, Suriye, Msr, srail, Lbnan, Filistin, S. Arabistan, Irak ve ran' iine alan lkelere verilen ad. orta eli * Byk eliden nceki elilik aamasve bu aamada olan kimse. orta hlli * Ne zengin, ne yoksul olan. orta hece yutumu * Bazdurumlarda orta hecede bulunan vurgusuz nllerin dmesi, haploloji. orta hizmetisi * Bir evin temizlik ilerine bakan hizmeti. orta hizmeti * Bir evin temizlik ilerinin btn, orta ii. orta ii * Orta hizmeti. orta karar

* Orta derecede, biraz uygun. orta karn * Gbein stnde kalan karn blgesi. orta kulak * Kulak zar, eki, rs, zengi kemiklerinin bulunduu, dkulakla i kulak arasndaki blm. orta kulak boluu * Dkulak ile i kulak arasndaki boluk. orta kulak iltihab * Orta kulakta oluan iltihaplhastalk. orta kuak * Toplumda gen kuak ile yalkuak arasnda yer alan yagrubu. orta mal* Herkesin yararland. * Yaygn, zgnl olmayan, basmakalp. * Her isteyenle ilikide bulunan kadn, hayat kadn, fahie, orospu. orta masas * Deiik saydaki ksa ayaklar zerine yatay olarak yerletirilmitablasolan genellikle oturma grubu ile kullanlan mobilya. orta mektep * \343 ortaokul. orta nokta * Futbolda balama vuruunun yapldyer, nokta. orta oyunculuu * Orta oyuncusunun sanat. orta oyuncusu * Orta oyununda oynayan (sanat). orta oyunu * Sahne, perde, dekor, suflr kullanmadan, halkn ortasnda oynanan Trk halk tiyatrosu. orta renim * lk renim ile yksek renim arasnda grlen retim dnemi. orta retim * lkretim ile yksek retim kurumlararasnda yer alan, genel okullar, teknik ve meslek okullarn ynetmek grev ve sorumluluunu yklenmibulunan kurulu. * lkretimden getikten sonra renimini srdrmek isteyen rencileri daha st renime veya teknik ve meslek alanlarnda hazrlamak iin plnlanan retim dnemi. orta parmak * El parmaklarnn sadan ve soldan nc olan. orta saha * Futbol, hentbol vb. oyunlarda topun oynandsahann orta blm. orta sklet * Bkz. orta arlk. Orta ark * Orta Dou. orta ekerli * Ne az ne de ok ekeri olan. * (durum iin) Ne ok iyi ne de ok kt, yle byle. orta tedrisat * Bkz. orta retim. orta terim * ki ncl iine alan terim. orta u * Orta blgenin en ilerisi. orta yal* Ne gen ne de yalolan. orta yaylak * Devamloturma ve normal tahl tarmyaplan blge snrnn stndeki, genellikle deniz seviyesinden 1200-1600 metre ykseklikteki yaylak. orta yol * zme ak, herkes tarafndan kabul edilebilir olan davranve tutum. orta yolcu * Orta yolu seen, orta yoldan yana olan. orta yolculuk

* Orta yolcu olma durumu. orta yuvar * Yer hava yuvarnda kat yuvarnn zerinde, scakln azaldyaklak olarak 60-80 km arasndaki katman, mezosfer. orta yuvarlak * Futbol, basketbol vb. oyunlarn sahasnda ortada bulunan ve balama vuruu veya atnn yapld noktann merkez olduu alan, santra yuvarla. orta * Sfat-fiil, partisip: Hi tandm kalmad. Gelen ocuk. Adbatasadam. ortada * grnr yerde, gz nnde. * (sporda) sonucu belli olmayan karlamalar iin kullanlr. ortada brakmak * birini ok g bir durumdayken terk etmek. ortada fol yok yumurta yok * Bkz. fol yok yumurta yok. ortada kalmak * yersiz kalmak, barnacak yer bulamamak. * g bir durumda veya iki ey arasnda kalmak. * (bir eyi) kimse zerine almamak. ortada olmak * dnlmesi ve yaplmasgerekmek. ortadan kaldrmak * saklamak. * yok etmek. * ldrmek. ortadan kaybolmak * saklanlmak, bulunmaz olmak. * yok edilmek, kullanlmamak. * ldrlmek. ortadan kaybolmak * nereye gittii bilinmemek, kimseye sezdirmeden gitmek. ortadan sr olmak * kaybolmak, arkada iz brakmadan gitmek. ortadan sylemek * herkesin iinde, belli bir kimseyi amalamadan konumak. ortak * Birlikte iyapan, ortaklaa yararlarla birbirlerine balkimselerden her biri, erik, hissedar. * Kuma. * Birden ok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara zg olan, onlarn katlmasyla oluan, mterek. ortak (veya kuma) gemisi yrm, elti gemisi yrmemi * bir erkein karlarbirbirleriyle anlaabilirler, ama kardelerin karlargeinemezler. ortak blen * ki veya daha ok sayyblen say. ortak arpan * ki veya ikiden artk sayyarpan say. ortak dil * Ana dilleri farkltopluluklarn arasnda anlamaysalayan dil. ortak etmek * bir eyi paylamaya razolmak, katlmaya onay vermek. ortak fark * Bir aritmetik dizide bir geyi elde etmek iin ondan ncekine katlan say. ortak gider * Kat mlkiyetinde her dairenin aylk giderlere eit lde katlma pay. ortak hesap * Birden fazla kii veya kuruluun kullandbanka hesab. ortak kat * Birtakm tam saylarn katolabilecek say. ortak mlkiyet * Mallarn ortak kullanm. ortak nesne * Birleik cmlede yer alan yklemlere ortak olarak balanan nesne.

ortak olmak * bir eyi paylamak veya bir eye katlmak. ortak llmez saylar * Aralarnda ortak tam blen bulunmayan saylar. ortak zne * Birleik cmleyi oluturan yklemlerle bamlolan zne. ortak payda * Asgar mterek. ortak tam blen * ki veya ikiden artk saynn hepsini tam olarak blebilen say. ortak tmle * Birleik cmledeki yklemlere bamlzarf tmleci, nesne veya dolayltmle. ortak yapm * eitli lkelerde iki veya daha ok yapmcnn ibirliinden doan film almas. ortak yaama * Baka trden iki canlnn dengeli ve skbir ibirlii ile birbirinden yararlanarak yaamalardurumu. ortak ynetim * Koalisyon. ortak yklem * Birden ok znenin balbulunduu yklem. ortak * Bakasnn tarlasnda alarak veya srsne bakarak, belli bir anlamaya gre rnne ortak olan kimse, maraba. * Konaknn sindirilmemibesininden yararlanan konuk. ortaklk * Ortakolma durumu. * Ortakyaama durumu. ortaklaa * Ortak olarak, el birliiyle, mtereken, kolektif. ortaklaac * Ortaklaaclk yanls, kolektivist. ortaklaaclk * retim aralarndan kiisel sahiplii kaldrp ortak kullanmayve toplum iinde her trl harekette ortak davransavunan reti, kolektivizm. ortaklama * Ortaklamak ii. ortaklamak * Ortak olarak davranmak, ortak olmak. ortaklatrma * Ortaklatrmak ii veya durumu. ortaklatrmak * Ortak duruma getirmek, kolektifletirmek. ortaklk * Ortak olma durumu, itirak, mareket. * ki veya daha ok kimsenin iyaparak kazan elde etmek iin birlemeleri, irket, kumpanya. ortaklk etmek * ortak olma durumuna gelmek. ortaklk kurmak * irket, kumpanya amak veya altrmak. ortaklk senedi * Anonim irketlerde veya kooperatiflerde her ortan yelik haklarngsteren ada yazlsenet. ortaklk szlemesi * Ortak ticar kurulularn oluumunda ortaklk artlarnieren belge. ortakyaar* Ortak yaama durumunda bulunan (canl). ortakyaarlk * Ortakyaar olma durumu. ortalama * Ortalamak ii. * ki veya ikiden artk nicelik toplamnn, bu niceliklerin saysna blnmesinden kan (say), vasat. * Orta yerinden. * ki kart dnce arasnda olan, yaklak.

ortalamak * Ortasnbulmak, ortasna varmak. * Topla oynanan bazoyunlarda, oyuncu topu alann ortasna doru atmak. ortalamasna * Ortalayarak. ortal * Defterde, bir araya getirilmibelli sayda yapraklarn oluturduu blmlerden olan. ortal... almak * kaplamak. ortal... gtrmek * kaplamak. ortalbirbirine katmak * kargaa karmak. ortalkrp geirmek * herkesi heyecana srklemek. * ok kzarak evresindekilere barp armak. ortalk * Bulunulan yer, evre. * inde bulunulan, yaanlan ev, oda gibi yer. * Herkes. * Yeryznn grnen blm; evre, etraf. ortalk aarmak * sabah olmaya balamak. ortalk dzelmek * toplum iindeki karklk yok olmak, tedirginlik kalmamak. ortalk kararmak * akam olmak. ortalk karmak * toplumda veya devletler arasnda dzensizlik bagstermek. ortalk yatmak * toplum iindeki dzensizlik ve kargaa sona erip dzenli yaayyeniden balamak. ortalk * Lokanta, gazino, pastahane gibi yerlerde ayak ilerine bakan kimse. ortalkta * Gz nnde, meydanda. ortam * Canlbir varln iinde bulunduu doal veya madd artlarn btn. * Bir kimsenin veya bir insan topluluunun yaaynetkileyen ruhsal, toplumsal ve kltrel etkilerin btn. * Nesnel ve toplumsal ynlerle bazen kiinin i dnyasnda kapsayan yakn evre, vasat. ortam yaratmak * imkn salamak. ortanca * Yabakmndan kardein by ile k arasnda bulunan. * Byklk, irilik bakmndan nesne arasnda sondan veya batan ikinci gelen. ortanca * Takrangillerden, krmz, pembe veya mor renkli ieklerini yaz banda aan, glgelik yerlerde yetitirilen bir ss bitkisi (Hydrangea hortensia). ortancal* Ortancasolan. ortann sa * Ilmlsiyas gre gre, sosyal alanla ilgili sosyal yapykoruma veya olduu gibi srdrme eiliminde bulunan partilerin benimsedikleri gr. ortann solu * Ilmlsiyas gre gre, sosyal alanla ilgili kkl deiimleri gerekletirmek abasnda bulunan partilerin benimsedikleri gr. ortaokul * rencileri genel eitim yoluyla bir yandan hayata, bir yandan da liseye hazrlayan yllk orta retim okulu. ortasnbulmak * lmlderecesini bulmak, uzlatrmak. ortay * Bir dzlem eklin aynyndeki paralel btn kirilerini eit paralara blen (izgi).

* Bir uzay, bir yzeyi eit iki paraya blen (dzlem, izgi). ortaya almak * her yannevirmek, kuatmak. ortaya atlmak * ileri srlmek, herkesin bilgisine sunulmak. * (bir kimse) bir ii yapmak iin kendini gstermek, ortaya atlmak. ortaya atmak * sylemek, ileri srmek. ortaya bir balgam atmak * bir ikvamnda iken, biri herkesin zihnini bulandracak bir sz sylemek. ortaya karmak * delilleriyle gstermek, ispat etmek. ortaya kmak * yokken var olmak, meydana kmak, tremek. * biri kendini gstermek. ortaya dkmek * karmak, gstermek. * aklamak. ortaya dmek * (kadn) orta malolmak, sokaa dmek. ortaya koymak * herkesin grebilecei yere koymak. * yaratmak, yapmak. ortaya srlmek * anlatlmak, belirtilmek, sylenmek. ortaya yaylmak * herkes tarafndan duyulmak, yaylmak. Ortodoks * Domaya ve kilise retisine uygun olan. * Ortodoksluk mezhebinden olan (kimse). Ortodoksluk * Meru kilisenin resm kararlarna uygun reti ve dncelerin btn. * Dou Hristiyan kiliselerince srdrlen, Yunan ve Slvlarn ounun benimsedii mezhep. ortodonti * Dihekimliinin, dileri enelerin zerine estetik ve grev bakmlarndan dzenli bir biimde yerletirmekle uraan kolu. ortoklz * Dik abiiminde ayrtlarolan, billrlarpara hlinde dilinen bir eit potasyum feldspat. ortopedi * Hekimliin ocuklardaki vcut biimsizliklerini dzelten veya nleyen bir kolu. * Vcutta kemikler, eklemler, kaslar, kiriler, sinirler gibi hareketi salayan organlarn bozukluklarn dzelten, tedavi eden cerrah kolu. ortopedik *Ortopedi ile ilgili olan. ortopedist* Ortopedi uzman. * Ortopedi protezleri yapan kimse. ortoz * Ortoklz. orucunda olmak * herhangi bir eyi yemez imez olmak. oru * Tanr'ya ibadet amacyla yeme, ime gibi birok eylerden belli bir sre veya biimlerde kendini alkoyma. * Haz veren eylerden salanan yoksunluk. oru amak * vakit gelince oru bozmak, iftar etmek. oru bozmak * bir ey yiyerek, ierek orucunu kesmek veya sona erdirmek. oru tutmak * oru ibadetini yerine getirmek. oru yemek * oru tutmamak.

orulu * Oru tutan (kimse), niyetli. orusuz * Oru tutmayan (kimse). orun * zel yer. * Makam, mansp, mesnet, mevki. orunlama * Bir konunun yerine onunla benzerlikleri olan bir baka konuyu anlatma. orya * Karo. oryantal * Dou ile ilgili, douyu hatrlatan. oryantalist* Dou bilimci, arkiyat, msterik. oryantalizm * Dou bilimi. Os * Osmiyum'un ksaltmas. Osman * Osmanllarla ilgili. Osmanl* XIII. yzylda Osman Gazi tarafndan Anadolu'da kurulan ve birinci Dnya Savandan sonra dalan byk Trk mparatorluunun uyruklarna verilen ad. * Dndn ekinmeden, aka syleyen, bulunduu toplulukta yetki sahibi olan. OsmanlTrkesi * XIII-XX. yzyllar arasnda Anadolu'da ve OsmanlDevleti'nin yayldbtn lkelerde kullanlmolan, Arapa ve Farsann ar basksaltnda kalan Trk diline verilen ad. Osmanlca * Bkz. OsmanlTrkesi. Osmanlcaclk * Osmanlcadan yana olan kimsenin tutumu. Osmanlclk * Osmanllk dncesini benimseyen ve yayan dnce akm. Osmanllk * Osmanlolma durumu. osmiyum * Mavi renkte, 2700 C de eriyen, pltin filizlerinde bulunan ok krlgan bir element. KsaltmasOs. osmiyumlu * Bileiminde osmiyum ieren (madde). osteololi * Kemik bilimi. osurgan * ok yellenen. osurgan bcei * Kendisini, kardpis bir koku ile savunan bir bcek (Brachynus crepitans). osurma * Osurmak ii. osurmak * Yellenmek. osuruu cinli * abuk ve olmayacak eylere bile kzp fkelenen kimse. osuruk * Yellenme. oinografi* Okyanus ve denizlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik zellikleri zerine deneysel aratrmalar yapan bilim kolu, ana deniz bilimi. ot * Toprak stndeki blmleri odunlamayp yumuak kalan, ilkbaharda bitip, bir iki mevsim sonra kuruyan kk bitkilere verilen ortak ad. * A, zehir. * l. * Otla yaplmveya otla doldurulmu.

* Esrar. ot tutunmak * vcuttaki istemneyen kllardrmek iin il srnmek. ot yiyenler* Bitki yiyerek beslenenler. ot yoldurmak * ok zor bir igrdrmek, ok uratrmak. otac * Hekim. otaclk * Hekimlik. ota * Byk ve ssl adr. otak * Bkz. ota. otak * Otayapan veya satan kimse. * Orduda otakuran er. otalama * Otalamak ii. otalamak * Zehirlemek, alamak. * Otamak. otama * Otamak ii, tedavi. otamak * l vererek hastaliyi etmeye almak, tedavi etmek. otantik * Gerek olan, geree veya aslna dayanan, orijinal, mevsuk. otarma * Otarmak ii veya durumu. otarmak * Otlatmak. otarsi * Bir lkede ekonomik alandaki ihtiyalarkendi kendine karlamaya ynelen tutum. otari * Bkz. otokrasi. otu * Kylerde hekimlik yapan kimse. otul * Otla beslenen (hayvan). otel * Yolcu ve turistlere geceleme imknsalamak, bunun yannda yemek, elence gibi trl hizmetleri sunmak amacyla kurulmuiletme. otelci * Otel sahibi kimse. * Otel ileten kimse. otelcilik * Otel sahibi olma durumu. * Otel iletme ii. otist * ine kapank, psikolojik sorunlarolan kimse. otizm * e yneliklik. otlak * Hayvan otlatlan yer, salmalk, yayla, mera. otlak * Para ve emek harcamadan bakalarnn srtndan geinen (kimse). otlaklk * Bakalarnn srtndan geinme durumu. otlakiye * Osmanldneminde, devlet malotlaklarda yaylan hayvanlardan alnan vergi.

otlama * Otlamak ii. otlamak * (hayvan) Dolaarak yerdeki ot, imen, yaprak vb.ni yemek, megul olmak, bulunmak. * Para ve emek harcamadan bakalarnn srtndan geinmek. otlanma * Otlanmak ii. otlanmak * (hayvan) Otlamak. * (otlak) Hayvanlar tarafndan yenilmek. otlatlma * Otlatlmak ii. otlatlmak * Otlamaya braklmak. otlatma * Otlatmak ii. otlatma sistemi * Bir meradan beklenen maksimum yarar, zellikle vejetasyona devamlbir zarar vermeden elde etmek ve bununla birlikte merann her tarafnn aynderecede otlatlmasnsalamak iin uygulanan bir otlatma pln. otlatmak * Hayvanveya sry otlayabilecei bir yere gtrmek, otlamaya brakmak, otlamasnsalamak. otlu * Otu olan. otlu baa *Kara kurbaa (Bufa). otlu peynir * Gzel kokulu otlarn, zellikle yaban sarmsann iine katlmasyla yaplan bir eit beyaz peynir. otluk * Otu bol olan yer. * Kiin kurutulmuot yn. * Ot konulan yer. oto * Bazkelimelerin birleimine girerek "kendi kendine'" anlamnveren n ek. oto * Otomobil kelimesinin ksaltlm. oto parklk * Otoparkiini yapan kimse. otoban * Otoyol. otobiyografi * Bir kiinin kendi hayatnanlattyaz, z yaam yks. otobiyografik * Otobiyografi ile ilgili. otobs * Yolcu tayan, motorlu, byk tat. otobs * Otobs iletmecisi. * Otobs ofr. otobslk * Otobs iletmecilii. otodidakt * z renimli. otoerotizm* Kiinin kendi vcudu zerinde cinsel etkinliklerde bulunma sapnc. otogar * ehirler arasalan motorlu tatlarn yolcularnaldklarve indirdikleri yer, garaj. otograf * Bir yazarn veya kiinin kendi elinden kan (yaz). otografi * Yalmrekkeple zel kda izilen ekillerin litografya teknii ile tazerine yazlmas. otojestiyon * z ynetim.

otokar * Toplu geziler iin yaplmbyk otobs. otoklv * Vida ve civatalarla tutturulmubasit bir kapaolan, i basnca dayanklkap. * Lboratuvar ilerinde ve ameliyatlarda yararlanlan her trl ara ve gereleri mikropsuzlatrmak iin kullanlan basnlbuhar kazan. otokontrol * z denetim. otokrasi * Hkmdarn, btn siyasal kudreti elinde bulundurduu ynetim biimi. otokrat * Siyasal kudreti elinde bulunduran (hkmdar). otokritik * z eletiri. otokton * Yerli. otolit * Bkz. iitme ta. otoman * Bir tr ipekli kuma. * Sedir biiminde kanepe. otomasyon * Endstride, ynetimde ve bilimsel ilerde insan araclolmadan ilerin otomatik olarak yaplmas. otomat * Canlbir varln yapabilecei bazileri yapan mekanik veya elektrikli ara. * Scak su verecek biimde hazrlanm, hava gazocaklcihaz. * Yaplarda, merdivenleri aydnlatacak biimde dzenlenmielektrik tesisat. otomatie almak (veya balamak) * kendi kendine yeniden dzene sokmak. otomatie gemek * otomatik olarak almaya balamak. otomatik * Mekanik yollarla hareket ettirilen veya kendi kendini yneten (alet). * (insan iin) rade dnda yaplan (davran). otomatik olarak * kendiliinden. otomatik sigorta * Fazla akm getiinde manyetik veya termik mekanizmalarla devreyi aan alet. otomatikleme * Otomatiklemek ii. otomatiklemek * Otomatik duruma gelmek. otomatiklik * Otomatik olma durumu. otomatikman * Otomatik olarak. otomatizm* Bir cihaza, bir alete otomatik bir ileyikazandrmak iin gerekli olan dzen. otomobil * Patlamal, iten yanmal, elektrikli bir motor veya gaz trbiniyle hareket eden tat. otomobilci * Otomobil alp satan kimse. otomobilcilik * Otomobil alp satma ii. otomotiv * Motorlu tat yapmnkonu alan endstri kolu. otonom * zerk, muhtar. otonomi * zerklik, muhtariyet. otopark * Motorlu tatlarn belli bir sre iin brakldyer.

otopark* Otoparkta alan grevli. otoplsti * Eksik bir organa, kiinin baka bir yerinden para alp eklemek yoluyla yaplan onarm. otopsi * lm sebebini belirlemek amacyla bir cesedi ap inceleme ii. otoray * Ray zerinde ileyen motorlu tama arac. otorite * Yetke, sulta, velyet. otorite salamak (veya temin etmek) * yetki kurmak veya sahibi olmak. otoriter * Yetkeli, otoriteli. otoriterli * Otoritesi olan, otoriter. otosist * Bkz. iitme kesesi. otostop * Bir yayann yoldan geen bir otomobili durdurarak binmesi ve gidecei yere para vermeden gitmesi. otostop yapmak * bu biimde yolculuk etmek. otostopu * Otostop yapan (kimse). otostopuluk * Otostop yapma ii. ototrof * z beslenen. ototrofi * z beslenme. otoyol * Hzlbir trafik akmsalamak amacyla yaplan, veya drt eritli, ift ynl geniyol, otoban. otsu * Ot gibi olan, gvdesi odunlamayan, ksa mrl (bitki). otsu topluluk * Gvdesi odunlamayan ksa mrl bitki topluluu. otsul * Bkz. otsu. otsuz * Otu olmayan. otu ek kkne bak * kiinin kimliini renmek iin soyunu sopunu bilmek gerekir. oturacak * Sandalye, tabure, kanepe gibi stne oturulan ey. oturak * Oturulacak yer veya ey. * Tahtadan alak iskemle. * Bir eyin yere gelen taraf, taban. * ine abdest bozulan kap, lzmlk. * kili, alglve kadnlelenti. * Bacaklarnda veya baka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir zr olduundan hep evde oturan (kimse), ktrm. * Boru mengenesinin tezgha oturduu ve vidalandblm. * Krekli teknelerde krekilerin oturduu enli tahta. oturak lemi * Anadolu'nun bazyrelerinde, sadece erkeklerin katld, kadn oynatlan ikili toplant. oturak kndesi * Grete bir elin arkadan iki bacak arasndan, tekinin de nden getirilerek kask zerinde kilitlenmesi biimindeki kndeleme. oturakl * Salam, gsterili. * Sayguyandran, arbal.

* (sz iin) Yerinde ve srasnda sylenen. oturakllk * Oturakldavran, arballk, oturmuluk. oturma * Oturmak ii. * (ksa sre ile) Konuklua gitme. oturma belgesi * Bazlkelerde alan veya ticaret yapan kimselere verilen oturma izni belgesi. oturma duvar * Su basman, oturmalk. oturma grevi * Bir istei gerekletirmek amacyla, iilerin iyerlerinden ayrlmakszn bulunduklaryere oturarak grev yapmaktan kanmalar. oturma grubu * Koltuk, kanepe, sandalye, kolaklsandalye, sallanan koltuk vb. mobilyalardan oluan grup. oturma izni * Belli bir blgede resm makamlarca verilen oturma belgesi. oturma mobilyas * Boyutlarve ekli insan vcudunun llerine uygun olan ve rahat oturmaysalayan, oturma yzeyi elstik veya elstik olmayan malzemeden yaplan mobilya. oturma odas * Ev halknn oturmasiin ayrlmoda. oturmak * Vcudun belden yukarsdik duracak biimde arlkaba etlere vererek bir yere yerlemek. * Bu biimde yerletii yerde kalmak. * Uygun gelmek. * Bir yerde srekli olarak kalmak, ikamet etmek. * Hibir iyapmadan bovakit geirmek, bodurmak. * (toprak veya yapiin) kmek, aainmek. * Biriyle beraber yaamak. * Bir ii yapmakta olmak, bir ie balamak zere olmak. * Mal olmak. * Yer almak, gemek. * Benimsenmek, yerlemek, kklemek. * Belli bir yrngede dnmeye balamak. * (svtortulariin) Dibe kmek, dipte toplanmak. * Herhangi bir durumda belli bir sre kalmak. oturmalk * Su basman, oturma duvar. oturmu * Yerleik, yerlemi, glenmi. oturmuluk * Oturmuolma durumu. * Benimsenmi, yerlemiolma durumu. oturtma * Oturtmak ii. * Halka halka kesilmipatates, patlcan, kabak gibi sebzelerden yaplan bir eit kymalyemek. oturtmak * Oturmak iini yaptrmak. * Koymak; yapmak, yerletirmek. oturtmalk* Yapnn toprak stnde kalan, 1 m kadar ykseklikte, btn yapboyunca devam eden, stne gelen duvarlardan birka santim darkntlana temel duvar. oturtulma * Oturtulmak ii. oturtulmak * Oturtmak iine konu olmak. oturulma * Oturulmak ii. oturulmak * Herhangi biri tarafndan oturmak ii yaplmak. oturum

* Bir meclis veya kurulun zmlenmesi gereken sorunlargrp tartmak iin yapttoplant, celse. * Yasama meclislerinin birleimlerinden her biri. oturup kalkmak * hareket etmek. oturu * Oturmak ii veya biimi. oturuma * Oturumak ii. oturumak * Yatmak, hzazalmak. otuz * Yirmi dokuzdan sonra gelen saynn adve bu sayygsteren iaret: 30, XXX. * kere on, yirmi dokuzdan bir artk. otuz belik * inde svmaddelerden, 0,50 lt. lsnde bulunan ie. * Kk rak. otuzar * Otuz saysnn letirme biimi; her birine otuz; her defasnda otuzu bir arada. otuzluk * Yaotuz civarnda olan. * inde otuz det bulunan. * Otuz lira deerinde olan. otuzuncu * Otuz saysnn sra sfat; srada yirmi dokuzuncudan sonra gelen. ova * evrelerine gre ukurda kalm, ounlukla alvyonla rtl, eimi az, akarsularn derine gmlmemi olduu, genellikle geniveya dar dzlk, yaz. oval * Yumurta biiminde olan, yumurtams, sobe, beyzi. * Kapal, dbkey ve uzunca btn eriler, zellikle elips gibi iki simetri ekseni olan (simetrik eri). ovalama * Ovalamak ii. ovalamak * Ellerini bir eye veya birbirine srtmek. * Serte ovmak. * Ezmek veya ufak paralara ayrmak. ovalanma * Ovalanmak ii. ovalanmak * Ovalamak iine konu olmak. * Kendi kendini ovmak. ovalatma * Ovalatmak ii. ovalatmak * Ovalamak iini bakasna yaptrmak. oval * Ovada yaayan, ova halkndan olan. ovalk * Ovasolan, ovalarla kapl. ovasz * Ovasolmayan. ovdurma * Ovdurmak ii. ovdurmak * Ovmak iini yaptrmak. ovdurtma * Ovdurtmak ii. ovdurtmak * Ovdurmak iini birine yaptrmak. ovma * Ovmak ii. ovma

* Hamuru ovalayarak yaplmkrntlarla piirilmis orba. * Taze tarhana. ovmak * Bir eyin zerine bastrarak el gezdirmek. * Bir temizleyiciyle bir yeri veya bir eyi kuvvetle srterek temizlemek. ovogon * Alg, mantar gibi ilkel bitkilerde dii cinslik hcresi. ovogon daarc * ieksiz bitkilerin ounda reme organlarnbarndran boluk. ovolit * ie mineral kabuklardan oluan balk yumurtasbiiminde kalker. ovulma * Ovulmak ii. ovulmak * Ovmak iine konu olmak. ovunma * Ovunmak ii. ovunmak * Kendi kendini ovmak. ovumak * Ovuturmak ii. ovuturma * Ovuturmak ii. ovuturmak * Bir eyi bastrarak baka bir ey zerinden geirmek. * (el iin) Birbirine srtmek. oy * Bir toplantya katlanlarn, bir sorunla ilgili birka seenekten birini tercih etmesi, rey. * Bu tercihi belirten iaret, sz veya yaz. oy birlii * Bir toplantda oylamaya katlan btn yelerin aynynde oy kullanmas. oy birlii ile * oylamaya katlan btn yeler aynynde birleerek. oy okluu * Oylamaya katlanlarn yardan fazlasnn aynynde oy kullanmalar. oy hakk* Kiilere tannan oy verme yetkisi. oy sand * Seimlerde oy ktlarnn iine atldmhrl sandk. oy vermek (veya oyunu kullanmak) * bir sorun zerindeki grn belirtmek, rey vermek. oya * Genellikle ipek ibriim kullanarak ine, mekik, tveya firkete ile yaplan ince dantel. oya iei * Koyu meneke veya pembe renkte iekler aan ss bitkisi (Lagerstroemia indica). oya gibi * ince, gzel, zarif. oya koymak * bir konuda sonucu belirlemek iin oy verilmesini istemek, oylama yoluyla bir topluun grn almak. oyac * Oya yapan veya satan kimse. oyaclk * Oya yapma ve satma ii. oyalama * Oyalamak ii. oyalamak * Belirli bir sre birinin dikkat ve ilgisini baka bir ey zerine ekmek, megul etmek. * Vakit kazanmak iin aldatmak. * Elendirmek, hoa vakit geirtmek. oyalamak * Oya ile sslemek. oyalandrma * Oyalandrmak ii veya durumu.

oyalandrmak * Oyalanmasna yol amak, oyalanmasnsalamak. oyalanma * Oyalanmak ii. oyalanmak * Oyalamak iine konu olmak. * Kendi kendini oyalamak. * Bouna zaman harcamak, vakit geirmek. oyalant * Oyalanmak iin yaplan ey, hobi. oyalayc* Vakit geirmeye yol aan, elendiren, hovakit geirten. oyal * Kenarna oya yaplmveya geirilmi. oyculuk * Oy alabilmek iin trl yollara bavurma ii. oyda * Ayndncede, ayninanta olan, hemfikir. oydurma * Oydurmak ii. oydurmak * Oymasnsalamak. oylama * Oy kullanma ii. oylamak * Oya koymak veya oya sunmak. oylamaya gemek * oy verme ilemine bavurmak. oylamaya koymak * bir toplantdaki oy saysnbelirlemek, oy verilmesini istemek, oya sunmak. oylan * Oylamak ii veya biimi. oylanma * Oylanmak ii. oylanmak * Oylamak ii yaplmak. oyluk * Uyluk. oylum * Hacim, cirim. * i oyulmu, ukur duruma getirilmi. * Resimde derinlik, boyutluk etkisi, mimarlkta mekn karl. oylum oylum * Oymal, girintili kntl. oylumlama * Resim ve heykel sanatnda gelere hacim duygusu ve biim verme ii, modelj. oylumlamak * Resim ve heykelde gelere oylum duygusu ve biim vermek. * Klterek yapmak. oylumlu * Oylumu olan, hacimli. * Byk, geni. oyma * Oymak ii. * Bir nesnenin yzeyini zel aralarla oyarak veya delerek trl biimler verme. * Aa yongas. * Oyularak yaplan ssleme. * Oyularak yaplm. oyma akl * Yer etmi, uzun tecrbeler sonunda kabul grmnasihat. oyma bask * inko, bakr, tahta gibi levhalara kazma ile yaplan, resimleri kda basma teknii. oymac

* Oyma ileri yapan sanat, hakkk. oymaclk *Oyma yapma sanat. oymak * Keskin, sivri ulu bir cisimle bir eyi yontarak veya delerek ukur oluturmak. * Kumagibi bir eyi girintili bir biimde kesmek. oymak * Dil ve kltr ynnden byk bir trdelik gsteren, bir ok boydan oluan, yapsndaki aileler arasnda toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik balarbulunan gebe veya yerleik nitelikteki topluluk, airet. * zcilikte kk birlik. oymak * Hemen hemen benzer veya ayntr yldzlardan olumu, Samanyolunun seyrek yaplgen kmelerinden her biri. oymak oymak * Top top, kme kme. oymakba * Oymaklarn lideri, nde geleni. * zcilikte kk birliklerin ba. oymal * Oymalarbulunan, oymalarla sslenmiolan. oymalyaprak * Mee yapragibi kenarlargirintili kntlolan yaprak. oynak * Kmldayan, yerinde salam durmayan, hareketli. * Hareket, canllk veren. * Deiken, kararsz. * (kadn veya kz iin) Davranlararbalolmayan. * Eklemlerin bklp dorulmaya elverili olan eidi, oynar eklem. oynak kemii * Diz kapakemii. oynaka * Oynak (bir biimde), oynak olarak. oynaklk * Oynak olma durumu. * Oynaka davran. oynama * Oynamak ii. oynama! * (olumsuz olarak) "oyalanma, gerei gibi yap, bouna vakit geirme!" anlamnda kullanlr. oynamak * Vakit geirme, elenme, oyalanma gibi amalarla bir eyle uramak. * Herhangi bir tutku, ilgi veya oyalanma gibi sebeple bir eye kendini vermek. * Kmldamak, hareket etmek. * Bir eyi srekli evirip evirmek veya srekli olarak dokunmak. * Bir temsilde rol almak. * Film gsterilmek. * (tiyatro iin) Sahneye konmak. * Tedirgin etmek, rahatsz edici davranta bulunmak. * (eya iin) Herhangi bir paraskmldamak, hareket etmek. * (insan iin) (olumsuz olarak) Gerekli grevini yapacak hareketten yoksun olmak. * Sarslmak, yeri deimek. * Sporla ilgili almalara katlmak. * Mziin gerektirdii uyumlu hareketleri yapmak. * Rastgele yn vermek, aldatmak. * Herhangi birine karnemsemeyici davranlarda bulunmak. * Byk bir ustalk, beceri ve kolaylkla bir ii yapmak. * Tehlikeye koymak. * Deiiklik gstermek. oynan * Oynanmak ii veya biimi. oynanma * Oynanmak ii.

oynanmak * Oynamak iine konu olmak. * Herhangi biri oynamak. oyna * Aralarnda toplumca hokarlanmayan ilikiler bulunan kadn veya erkekten her biri. oynalk * Oynan ii veya meslei. oynalk etmek * toplumda hokarlanmayan ilikilerde bulunmak. oynama * Oynamak ii. oynamak * Birbiriyle oynamak. * ktalk etmek. oynatlma * Oynatlmak ii. oynatlmak * Oynatmak iine konu olmak. oynatm * Oynatmak ii. * Sinema endstrisinin, filmlerin seyircilere gsterilmesi iiyle uraan kolu. oynatmc* Oynatm iiyle uraan kimse. oynat * Oynatmak ii veya biimi. oynatma * Oynatmak ii. oynatmak * Oynamasnsalamak. * Kmldamasna yol amak. * Herhangi bir canlya istenilen hareketleri yaptrmak. * Korkutmak, heyecanlandrmak. * Herhangi bir devi yerine getirmeyerek kartarafdzenle oyalamak. * Sahneye koymak. * Bir ara, gere kullanmak. * Aklnyitirmek. oynaya oynaya * Sevine sevine, byk bir sevinle. oynay * Oynamak ii veya biimi. oysa * Aralarnda kartlk, aykrlk bulunan iki cmleyi "tersine olarak, -dii hlde" anlamlaryla birbirine balar, hlbuki. oysaki * Oysa, hlbuki. oyuk * Oyulmu, ii bove ukur olan. * Oyulmuyer. oyuklu * Oyuu olan, oyuklarbulunan. oyulga * Elle yaplan kaln, seyrek diki. oyulgalama * Oyulgalamak ii. oyulgalamak * (kuma) Gelii gzel dikmek. * Saplamak, sokmak. oyulgalanma * Oyulgalanmak ii. oyulgalanmak * Kumageliigzel dikilmek. * Birikmek, sralanmak.

oyulgama * Elle yaplan kaln, seyrek, geliigzel diki. oyulgamak * Oyulgalamak. oyulganma * Oyulganmak ii. oyulganmak * Bir eyin iine iyice girmek. oyulma * Oyulmak ii. oyulmak * Oymak ii yaplmak. oyulu * Oyulmak ii veya biimi. oyum * Oymak ii. oyumlama * Oyumlamak durumu veya biimi. oyumlamak * (bitki) Kk salmak, tutmak. oyun * Vakit geirmeye yarayan, belli kurallarolan elence. * Kumar. * aknlk uyandrchner. * Tiyatro veya sinemada sanatnn roln yorumlama biimi. * Mzik eliinde yaplan hareketlerin btn. * Sahne veya mikrofonda oynamak iin hazrlanmeser, temsil, piyes. * Bedence ve kafaca yetenekleri gelitirmek amacyla yaplan, eviklie dayanan her trl yarma. * Hile, dzen, desise, entrika. * (grete) Hasmnyenmek iin yaplan trl biimlerde artchareket. * (teniste) Taraflardan birinin drt saykazanmasyla elde edilen sonu. oyun alan * Malarn yapldyer. oyun almak * oyunda kazanmak, saysahibi olmak. oyun balamak * grete rakibe bir oyun uygulayp onu sonulandrmadan beklemek. oyun bozmak * tasarlanmbir ii yersiz ve vakitsiz olarak kartrmak, plnlaralt st etmek. * mzklk etmek. oyun karmak * baarloyun oynamak. oyun ebesi * ocuk oyunlarnda oyunun baveya cezals, ebe. oyun etmek * kurnazlkla birini aldatmak. oyun havas * Kvrak ritmli ezgi. oyun kd * skambil kd. oyun kurmak * bir yarmaykazanmak iin belirli bir taktik uygulamak. oyun kurucu * (futbolda) Takmda, savunucular ile aknclar arasnda yer alan, grevi hem savunucular, hem de aknclara yardm etmek olan oyuncudan her biri, haf. oyun masas * zeri genellikle yeil ile kaplanmmasa. oyun oynamak * birini aldatmak, kandrmak. oyun sahas * Oyun alan. oyun salonu

* Oyun masalarnn bulunduu genioda. oyun vermek * oyunda kaybetmek. oyun yapmak * grete rakibe oyun uygulamak. oyun yazar * Tiyatro, radyo ve televizyonda sahnelenmek veya oynanmak zere piyes, ske tr eserler kaleme alan sanat. oyun yazarl * Oyun yazma ii. * Oyun yazarnn meslei. oyuna kmak * oyun iin sahneye kmak. oyuna gelmek * aldatlmak. oyuna getirmek * birini tuzaa drmek, aldatmak. oyuna kurban gitmek * bir hile, dzen sonunda zarara, iftiraya uramak. oyunbaz * Oynamayseven. * Dzenci, hileci. oyunbazlk * Dzencilik, hilecilik. oyunbozan * Birlikte yaplmasna karar verilen bir iten tek taraflcayan (kimse), mzk. oyunbozanlk * Oyunbozan olma durumu, mzklk. oyunbozanlk etmek * birlikte yaplmasplnlanan bir iten ekilmek. oyuncak * Oynayp elenmeye yarayan her ey. * nemsiz ve kolay i. * Bakalarnca bir ara gibi kullanlan, hie saylan, gsz kimse. oyuncak * Oyuncak yapan veya satan kimse. oyuncaklk * Oyuncak yapma veya satma ii. oyuncakl* Oyuncaolan. * ocuksu, ocuk gibi davranan. oyuncu * Herhangi bir oyunda oynayan kimse. * Sahne, perde veya bir gsteride rol alan sanat, aktr, aktris. * Oyunu seven. * Dzenci, hileci. * ok oyun yapan, oyundan oyuna geen kimse. oyunculuk * Oyun oynama ii. * Sahne sanatl. * Dzencilik, hilecilik. oyunlatrlma * Oyunlatrlmak durumu. oyunlatrlmak * Oyun biimine getirilmek. oyunlatrma * Oyunlatrmak ii. oyunlatrmak * Tiyatro trnden olmayan herhangi bir eseri teknik ynden oynanabilir duruma getirmek. oyunluk * Tiyatroda oyun oynanan yer, sahne. oyuntu

* Oyulmublm. * Oyuk, ukur. oyunu almak * oyunu kazanmak. oyu * Oymak ii veya biimi. ozalit * Yzeyi a karduyarlbir madde ile kaplkt zerine, kalptan ekilmiresim kopyas. ozaliti * Ozalit yapan veya karan kimse. ozan * Halk airi. * iir yazar kimse, air. ozanca * Ozana yakr (biimde), ozan gibi. ozanlk * Ozan olma zellii. ozans * Ozana yakr biimde, ozan gibi, airane. ozanslk * Ozansolma durumu, airanelik. ozmonoloji * Ozmos bilimi. ozmos * Geime. ozokerit * Yer mumu. ozon * Moleklnde atom bulunan oksijenden oluan, ar kokulu, gaz durumundaki basit element (O3). ozon lm * Havada ve oksijen iindeki ozonu lme ii. ozon tedavisi * Lokal veya genel banyo, pansuman veya rnga hlinde ozon ve oksijen vererek yaplan tedavi. ozon yuvar * Atmosferin 15-40 km arasnda bulunan tabakas. ozonlama * Ozonlamak ii. ozonlama cihaz * Ozonlanmoksijen elde etmeye yarayan, duyarlbir alet, ozonlayc. ozonlamak * Oksijeni ozon durumuna getirmek. ozonlama * Ozonlamak durumu. ozonlamak * Ozon durumuna gelmek. ozonlatrc * Ozonlu oksijen veya hava hazrlayan alet. ozonlayc * Ozonlama cihaz. ozonoliz *Ozonla ayrma. ozonometre * Ozonler. ozonosfer * Ozon yuvar. ozonoskop * Ozonun varlntespit etmeye yarayan dzenek. ozonler * Atmosferdeki ozon niceliini tespit etmeye yarayan alet. ozonr * Ozonun ift balorganik maddelerle meydana getirdii katlma bileii. ozuga

* Tropikal Afrika ve ormanlk alanlarda yetien ince dokulu bir aa tr (Saccoglottis gabonensis). * Tikinme veya bkma anlatr. , * Trk alfabesinin on dokuzuncu harfi; ses bilimi bakmndan ince, yuvarlak, geninly gsterir. bek * Birbirine benzer veya ayncinsten olan eylerin oluturduu btn, takm, kme grup. * zne, yklem veya eitli tmlelerle birlikte kullanlan szlerin btn. * Genel olarak ya, yap, uzay dalmlarve hzlarbakmndan benzer zellik gsteren dizgelere ilikin yldzlar kmesi. bek bek* Yn yn, kme kme toplu bir biimde. beklenme * beklenmek durumu veya biimi. beklenmek * bek durumuna gelmek, bek bek olmak. bekleme * beklemek durumu. beklemek * Bir grup oluturmak, bek durumunu almak. br * "Bu" zamiriyle belirtilen bir eyden sonda olan, teki, dier. * (zaman iin) nmzdekinden bir sonraki. br dnya * ldkten sonra ruhun yaayacana inanlan lem, ahret. br dnyayboylamak * lmek. brk * br. br * teki, br kii veya ey, dieri. c * (ocuk dilinde) Umac. cn karmak * Bkz. almak. * Kt bir davranveya sz cezalandrmak iin ktlkle karlk verme istei ve ii, intikam. almak (veya cn almak) * yaplan bir ktln acsnktlk yaparak karmak, intikam almak. be * Geveze, ok konuan. * Ukal, bilgi geinen. lenme * lenmek ii veya durumu. lenmek * beslemek, ile dolu duruma gelmek, hn beslemek, kin duymak. l * Kin ve intikam dolu, alma isteinde olan. d * Karacierin salgladyeil, sarrenkte acsv, svsafra. d * Yanarken gzel koku veren bir aa, d aac. * Bu aacn kylmparalarndan yaplan tts. d aac * Dulaptal otugillerden, scak lkelerde yetien, din trenlerde yaklan ve yanarken gzel koku veren, tropik blgelerde yetien, odunu ve kabuu hokokulu bir aa (Aquilaria agallocha). d d * Dnl. d kanal* Karacier ve d kesesi kanallarnn birlemesinden oluan, safraybarsaa veren kanal, koledok. d kesesi * Karaciere yapk, armut biiminde, d salglayan kk organ, safra kesesi.

dem * Bazhastalklarda yzde, ellerde, ayaklarda grlen iltihapsz i. deme * demek ii, tediye. demek * Bir alveriilikisinde, borlu olunan eyin karlnalacaklya vermek, tediye etmek. * Bedelini vererek bir zararkarlamak, tazmin etmek. * (bir i, bir kuruluiin) Harcanan, yatrlan paraykartmak, itfa etmek. * Bir iin, bir grevin karlnvermek. * Bir eye zveri ile, zahmetle kavumak. demeli * Deeri postahaneye dendikten sonra alcya verilecek olan. * Kartarafa denmek artyla edilen (telefon) veya ekilen (telgraf). demli * demi olan. denek * Bir iiin ayrlan belli para, tahsisat. * Devlet harcamalarnn yaplabilmesi iin, her yln btesiyle yrtme organna verilen harcama izni. * Parlamento yelerine, grevleri sebebiyle verilen, yolluk dnda kalan para. denekli * denei olan. * Belli dnemlerde devlet btesinden yardm veya belirli bir pay alan kii veya kurulu. deni * denmek ii veya biimi. denme * denmek ii. denmek * demek iine konu olmak. denmez * denemeyecek kadar, denmeyecek biimde. denti * Dernek, kuruluvb. yelerinin dernek kasasna demeyi stlerine aldklarpara, aidat. deme * demek ii. demek * Birbirine olan borlardeyip, alacak verecek brakmamak. * Karlk olarak benzer i, hareket yapp veya bir ey verip manen borlu kalmamak. detme * detmek ii. detmek * demek iini yaptrmak. dev * Yaplmas, yerine getirilmesi, insanlk duygusu, tre veya yasa bakmndan gerekli olan iveya davran, vazife. * retmenin rencilere verdii alma. dev bilgisi * Herhangi bir meslekte bulunanlarn birbirleriyle ve bakalaryla olan ilerinde tutmalargereken yollar ve yerine getirmek zorunda bulunduklardevler zerinde duran, bilgi, deontoloji. dev bilmek (veya saymak) * bir ey yapmaykendisi iin yerine getirilmesi zorunlu bir iolarak kabul etmek, bor bilmek. devcil * devine balolan, devlerini yerine getirmeyi seven, vazifeinas. devlendirilme * devlendirilmek ii veya durumu. devlendirilmek * devlendirmek iine konu olmak. devlendirme * devlendirmek ii veya durumu. devlendirmek * Birine dev vermek. devli * dev yklenmi, olan, vazifeli.

diyometre * Bkz. odyometre. dlek * Korkak, tabansz, yreksiz. dleke * dlee yarar (bir biimde), dlek gibi. dleklik * dlek olma durumu veya dleke davran. d bokuna karmak * ok korkmak. d kopmak (veya patlamak) * anszn ok korkmak. dl * Bir baarkarlnda verilen armaan, mkfat. * Bir iyilie karlk olarak verilen armaan, mkfat. dl almak * herhangi bir baarkarsnda armaana lyk grlmek. dl vermek * dllendirmek. dllendirme * dllendirmek ii. dllendirmek * Bir baaryveya bir iyilii dlle deerlendirmek, mkfatlandrmak. dn * Uzlamaya varabilmek iin hak, istek veya savlarnn bir blmnden, kartaraf yararna vazgeme, ivaz, taviz. dn vermek * dnle uzlama salamak. dnc * dn veren, tavizci. dn * leride geri verilmek veya alnmak artyla (alnan veya verilen). dn alma * dnleme. dnleme * dn olarak alnmariyet. * Baka bir dilden alnmve btnyle zmsenmemi(sz). dnleme * dnlemek ii, taviz. * Engellenen ve doyurulmayan dilek, istek ve davranlarn yaratttedirginlii, onlarn yerine geebilecek baka dilek, istek ve davranlarla giderme. dnlemek * dnle karlamak, taviz vermek. dnl * dn niteliinde olan, dn vererek yaplan, ivazl. * dn veren (kimse). dnsz * dn niteliinde olmayan, dn vermeksizin yaplan, ivazsz. *dn vermeyen (kimse). dn koparmak (veya patlatmak) * ok korkutmak. dyometre * Kimyasal tepkimelerde gazlarn hacim deimelerini lmeye yarayan ara. f * Usan, bezginlik, tiksinti gibi duygular anlatr. fke * Engelleme, incinme veya gzdakarsnda gsterilen saldrganlk tepkisi, kzgnlk, hm, hiddet, gazap. fke baldan tatldr * fkeye kaplnca barp armak insanrahatlatr. fke ile kalkan ziyanla (zararla) oturur * fkesine kaplarak igren sonunda g duruma der. fke topuklarna kmak

* ok fkelenmek. fkelendirme * fkelendirmek ii. fkelendirmek * fkelenmesine yol amak, kzdrmak. fkeleni* fkelenmek ii veya biimi. fkelenme * fkelenmek ii. fkelenmek * fkeli duruma dmek, kzmak. fkeli * fkelenmi, kzgn, hiddetli, gazup. fkesi burnunda * ok fkeli. fkesi kabarmak * ok kzmak, sakinlemiken yeniden fkelenmek, tekrar sinirlenmek. fkesini karmak (veya almak) * (fkeli kii) haksz yere birine atmak. fkesini yenmek * iradesini kullanarak fkesini gidermek. fkesiz * abuk fkenmeyen. * Kzgn olmayan. fkeye kaplmak * ok sinirlenmek, kzmak, hiddetlenmek. ge * Birleik bir eyi oluturan basit eylerden her biri, unsur, eleman. * Bir snf veya bir topluluun bireylerinden her biri. * Bir cmleyi oluturan zne, yklem, tmle gibi birimlerden her biri. glena * Tatlsularda yaayan, kambiimindeki uzantsile hareket eden mekik biimindeki bir hcreli. glenagiller * rnek hayvanglena olan kamlbir hcreliler snf. le * Gn ortas. * leyin klnan namaz. le ezan* le namaznhaber vermek iin okunan ezan. le namaz * le vakti klnan namaz. le paydosu * alma yerlerinde le vaktinde yemek yeme, dinlenme gibi amalarla ii bir sre brakma. le tatili * Bkz. le paydosu. le uykusu * Genellikle le yemeinden sonraki ksa sreli uyku. le vakti * Gnn le saatleri. le yemei * le saatlerinde yenen yemek. len * le. * Meridyen dzlemi, nsfnnehar. lenci * (ikili retim yapan okulda) leden sonra ders gren (renci), sabahkart. lende * leyin. lest * leye yakn bir zamanda. lezeri * leye yakn zaman. leyin

* le vakti, le zeri. mek * Bkz. vmek. rek * At srs. rencelik * renme amacyla ilk yaplan i. renci * renim grmek amacyla herhangi bir retim kurumunda okuyan kimse, talebe, akirt. * Bir bilim veya sanat yetkilisinin gzetimi ve yol gstericilii altnda belli bir konuda alan kimse. * zel ders alan kimse. renci belgesi * renci olunduunu gsteren yazlbelge. renci bileti * renciler iin indirimli fiyatla satlan giribileti. renci kart * Bir kimsenin renci olduunu gsterir belge. renci kimlii * rencinin adnve soyadngsterir belge. renci yurdu * rencilerin barnma, yeme ve almalarnkolayca karlayabilecek zel olarak yaplmyer veya bina. rencilik * renci olma durumu, talebelik. renilme * renilmek ii. renilmek * renmek ii yaplmak. renim * Herhangi bir meslek, sanat veya iiin gerekli bilgi, beceri ve alkanlklarn elde edilmesi macyla yaplan alma, tahsil. renim belgesi * Bir kimsenin herhangi bir retim kurumunda kaytlbulunduunu gsterir belge. renimli * renim grm, okumu, tahsilli. reni * renmek ii veya biimi. renme * renmek ii, ttla. renmek * Bilgi edinmek; bellemek. * Yetenek, beceri kazanmak. * Haber almak. renmelik * Bir renciye renimini yapmasveya bir kimsenin bilgi ve grgsn artrmasiin bir kurulua verilen para, burs. reti * Bilimde bir dzenli gr oluturan ilke ve dogmalarn btn, meslek, doktrin. * Belli bir anlaya, dnceye dayalolan ilke veya ilkeler dizisi, doktrin. retici * retme, yetitirme ve aklama niteliinde olan, didaktik. reticilik * retici olma durumu. retilme * retilmek ii. retilmek * retmek ii yaplmak. retim * Belli bir amaca gre gereken bilgileri verme ii, tedris, tedrisat, talim. * renmeyi kolaylatracak etkinlikleri dzenleme gereleri salama ve klvuzluk etme ii. retim bilgisi * retim ilke, yntem ve yollarna ilikin genel sorunlarinceleyen bilgi dal, didaktik. retim grevlisi

* niversitelerde retim yesi bulunmayan dersler iin geici veya srekli olarak grevlendirilen, ders veren ve uygulama yaptran kimse. retim program * Bir okulu bitirmek veya bir alanda uzmanlamak iin okunmasgereken ders ve konularkapsayan pln, mfredat, ders program. retim yesi * Yksek retim kurulularnda grevli profesr, doent ve yardmcdoent. retim yardmclar * Yksek retim kurumlarnda belirli sreler iin grevlendirilen uzmanlar, eviriciler, aratrma grevlileri ve eitim retim plnlamaclar, rektrn onayyla atanan retim grevlileri, okutmanlar. retim yl * lk, orta ve yksek okullar ile niversitelerde retimin baladve sona erdii gn arasnda geen sre. reti * retmek ii veya biimi. retme * retmek ii. retmek * Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandrmak. * Yetenek kazandrmak. * Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasnsalamak. retmen * Meslei bir bilim daln, bir sanatveya teknik bilgileri retmek olan kimse, muallim, muallime. retmen evi * retmenlerin barnma, yemek ve elence ihtiyacnkarlamak zere yaplmbina. retmenlik * retmenin grevi. n * (yemek iin) Kez. nme * Bkz. vnme. nmek * Bkz. vnmek. r * Yaa yakn, boyda, yat, tayda, akran. * renmi, alm. * Alm, yadrganmaz olmu, menus. * Takm, frka, zmre. r olmak * oka birlikte bulunmaktan ok skbir alkanlk edinmek. recei gelmek * ok irenmek. rleme * rlemek ii. rlemek * r olmak, birbirine almak, istinas etmek. rlk * r olma durumu, istinas. rme * rmek ii. rmek * Kusarken veya kusacak gibi olurken rt sesi karmak. * Brmek. rtleme * rtlemek ii veya durumu. rtlemek * Ayrmak, ayklamak, semek, temizlemek. rtme * rtmek ii veya biimi. rtmek * rmesine yol amak. rt * rmek ii.

* rrken kan ses. rt gelmek * rmeye balamak. rtc * rten. r * rmek ii veya biimi. t * Bir kimseye yapmasveya yapmamasgereken eyler iin sylenen sz, nasihat. t vermek (veya tte bulunmak) * bir kimseye yapmasveya yapmamasgereken eyler iin yol gstermek, nasihat etmek. t * t veren kimse, nasihati. * Vaiz. tleme * tlemek ii, nasihat. tlemek * Birine bir eyi yapmasnveya yapmamasnsalk vermek, nasihat etmek. tme * tmek ii. tme haznesi * Mutfaklarda yemek artklarnatk su borusuna aktarmadan nce kk paralara ayran, evyeye balara. tmek * Bir arala tane durumundaki nesneleri ezerek un durumuna getirmek. * Ezmek, inemek. tc * tme zellii olan. * tme iini yapan makine. * (ktlkta) Gerekli zelliklerdeki kt veya karton hamuruna istenen bazzellikleri kazandrmak iin sulu ortamda elyaflmaddelerin ilenmesinde kullanlan diskli veya konik rotor ve statoru olan makine. tc di * Azdii, az. tlme * tlmek ii. tlmek * tmek iine konu olmak. tl * tlmek ii veya biimi. t * tmek ii veya biimi. h * ksrme sesi. * Bir kimsenin kendi varlnbelli etmek, sylenen bir ey zerine dikkati ekmek, birine taklmak veya biriyle elenmek gibi amalarla, ksrr gibi yaparak kardses. ke * Ayakkabaltnn topua rastlayan yksek blm. * Topuun arka blm. * Saban demirinin getii aa paras. ke ene * Boru anahtarnn kola balolan setleri da dnk, hareketsiz enesi. keci * Ayakkablar iin ke yapan veya satan kimse. keli * kesi olan veya kesi yksek olan topuklu. kesiz * kesi olmayan (ayakkab). ke * Deha sahibi kimse, dahi. kelik * ke alma durumu. kleme * Kk iletmelerde, hayvanlarn yere aklan bir kaza uzun bir iple balanarak belirli bir daire ierisinde

otlamalarna izin verilen ve bu alandaki yem tamamen otlandktan sonra kazn yeri deitirilmek suretiyle devam edilen bir otlatma sistemi. kse * kse otu saplarndan veya oban pskl kabuklarndan karlan yapkan macun. * Kututmakta kullanlan, bu macunla bulanmdenek. * Erkekleri kendine balamasnbilen ok almlkadn. kse ubuu * zerine kse srlmdenek. kse kuu * Saka kuu. kse otu * kse otugillerden, elma, armut, hlamur, kiraz,erik gibi aalarn dallarzerinde asalak olarak yaayan, zme benzer yemiveren, saplarndan kse karlan zararlbitki (Viscum album). kse otugiller * Tasz iki eneklilerden, kse otu gibi aa dallarzerinde asalak olarak yaayan bitkileri iine alan bir familya. kseleme * kselemek ii veya durumu. kselemek* kse ile yakalamak. kseme * zlemek, grecei gelmek, istemek. kseye basmak * dikkatsizlik ederek zarara uramak veya yanlmak. ksrme * ksrmek ii. ksrmek * Solunum yollarzarlarnn rahatszlsebebiyle akcierlerdeki havaybirdenbire ve grltl bir sesle dar vermek. * ksrtc hastala tutulmuolmak. ksrtme * ksrtmek ii. ksrtmek * ksrmesini salamak. ksrtc * ksrten, ksre yol aan. ksrk * Cierlerdeki havann, solunum organlarnn kaslmasve zorlanmasylazdan grlt ile kmas. * tme gibi bir sebeple ortaya kan gs ingini. ksrk otu * Gvdesi pullarala kapl, sariekli,ekin tarlalariin zararl, ok yllk ve otsu bir bitki (Tussilago farfara). ksrk tksrk * Sk sk ksrrken gs ingini hastal. ksrkl * ksr olan, srekli ksren. * Yalve hasta. ksrkl tksrkl * Salksz, salbozuk. ksrp tksrmak * ksrmek. ksr * ksrmek ii veya biimi. ksz * Anasveya hem anashem babaslmolan (ocuk). * Kimsesiz. ksz kalmak * anasveya hem anashem babaslmolmak. * kimsesiz olmak. kszdoyuran * ok byk bardak, anak ve bunlarn iindeki yiyecek ve iecek. kszler anas, kszler babas * yoksul ve kimsesiz olanlargzeten kadn veya erkek.

kszlk * ksz olma durumu. * Kimsesizlik. kszsevindiren * Deeri az, cicili bicili eyler iin sylenir. kz * ift srmekte, araba ekmekte kullanlan, etinden yararlanlan, idiedilmierkek sr. * Bn, grgsz, kaba, anlaysz, yeteneksiz kimse. * Cvalzar. kz arabas * kz koulmuaraba. kz arabasgibi * ok yava. kz bal * Drt ksa ayave st enesinden aaya doru sarkk iki byk dii olan, 6 m boyunda, foka benzer bir deniz memelisi (Trigia Iyra). kz dam * kz ahr. kz gibi * aptal, anlaysz. kz gibi bakmak * aptalca, hibir ey anlamadan bakmak. kz ld, ortaklk bozuldu (veya bitti) * iki ortak veya taraf arasndaki yaknln dayandsebep yok olunca, bu yaknlk da zlr. kz souu * Nisann 15'inden sonra olan frtnann ad, sitteisevir. kz trene baktgibi bakmak * Bkz. kz gibi bakmak. kzburnu * Seregillerden, gagasuzun ve ok kaln, eti yenir bir ku(Calao). kzdili * Srdili. kze boynuzu yk olmaz (veya ar gelmez) * insan kendi yaknlarnve kendi ilerini yk saymaz. kzgz * Birleikgillerden, sarrenkte, papatyayandrr bir iek ve onun bitkisi, sr gz, mastiei, arnika (Arnica montana). kzlk * Budalalk, sersemlik. * Budalaca, sersemce i. kzn altnda buzaaramak * olmayacak sebeplerle su ve sulu bulma abasnda olmak. l * Topran nemi, yalk, hl. l dedii yerde lmek, kal dedii yerde kalmak * onun sznden hi kmamak. lek * Birim kabul edilen herhangi bir eyin alabildii kadar l. * Tahl lmeye yarar kap, kile. * Drt okkaya eit arlk ls. * Herhangi bir lek miktarnda olan. * Bir harita veya resimde grlen uzaklklarla bunlarn iaret ettii, karlandgerek uzunluklar arasndaki oran. * Bir l aletinin zerinde izgilerle ayrlmblm, kadran. lek izgisi * Haritann leini gstermek iin, kenarna izilen ve her santimetresinin gerekte ka kilometreye karlk olduunu gsteren doru. lekli * lek farkyla aynen btn veren geometrik ekil veya eleman. ler * Atei kartracak demir kol. lerme

* lermek ii veya durumu. lermek * Snmekte olan atei, lambaycanlandrmak. lme * lmek ii. lmek * En, boy, hacim sre gibi nicelikleri kendi cinslerinden seilmibir birimle karlatrp ka birim geldiklerini belirtmek. * Arolmamasna dikkat etmek, kontrol etmek. ltrme * ltrmek ii. ltrmek * lmek iini yaptrmak. l * Bir nicelii, o nicelik iin kabul edilmibirimlerden birine gre oranlayarak deerlendirme, mizan. * Bu deerlerlendirmede kullanlan birim, lme birimi. * lme sunucu bulunan rakam. * Belirlenmiboyut. * Arolmama, lml, uygun olma durumu. * Deer, itibar. * lt. * Bir ezginin eit blmlere ayrl. * Bir manzumedeki dizelerin hece ve durak bakmndan denk oluu, vezin. l almak * yaplacak bir eyin zerinde kullanlacanesneye uygunluunu salayabilmek iin o nesneyi lmek. * (terzi) vcut llerini tespit etmek. l bilimci * l bilimi ile uraan kimse. l bilimi * Arlklarve lleri inceleyen bilim dal, metroloji. l vermek * (terziye, ayakkabcya, marangoza) yaplacak ile ilgili lleri bildirmek. lc * lme iini yapan kimse. llebilir * lme iine konu olabilir fiziksel byklk. llen * Bir lme ilemine imkn salayan fiziksel byklk. llendirme * llendirmek ii. llendirmek * lme ilemlerini bir dzlem zerine aktarmak. llme * llmek ii. llmek * lmek iine konu olmak. ll * ls alnm, llm. * Belli bir lye gre dzenlenmiolan (manzume, dz yaz), vezinli. * Davranve dncelerinde arolmayan, lml, mutedil, hesapl. ll biili * zenle hazrlanm, iyice hesaplanm. lllk * ll, dengeli olma durumu, lm, itidal. lm * lmek ii. * lerek elde edilen sonu. * lmlemek sonucu, takdir. lmleme * Deerlendirme, deer bime. lmlemek * Muhakeme etmek.

* Akl szgecinden geirmek, sonu almak, takdir etmek. lml * Metrik. ln * Standart. lnl * Standart. lnme * lnmek ii veya durumu. lnmek * Bir eyi uzun uzun dnp hesaplamak, teemml etmek. lp bimek * bir konuda ok ayrntldnmek, inceden inceye dnmek, deerlendirmek. lsz * llmemi, ls alnmamolan. * Pek ok, ar, geliigzel, rastgele. * Nereye varacadnlmeksizin, yerli yersiz. * ls olmayan, vezinsiz. lszlk * lsz olma durumu. l * lmek ii veya biimi. lme * lmek ii. lmek * (biriyle) Yan yana gelerek boy bakmndan llmek. * Yarmak, msabaka yapmak. * Karlatrmak, mukayese etmek. ltrme * ltrmek ii veya durumu. ltrmek * lmek iini yaptrmak. * Aradaki farkbulmak iin iki eyi yan yana getirmek, karlatrmak, mukayese etmek. lt * Bir yargya varmak veya deer vermek iin bavurulan ilke, kstas, msdak, kriter. ly karmak * yiyip imekte veya davranlarda argitmek. ldresiye * ldrrcesine. ldrme * ldrmek ii. ldrmek * Bir canlnn hayatna son vermek. * (bitki iin) Solup kurumasna sebep olmak. * (bazeylerin) Dirliini, tazeliini veya sertliini gidermek. * ok zmek veya aryormak. * (zaman anlatan kelimelerle) Bouna gemek. * lmesine yol amak. * Salnbozmak, rahatszlk vermek. * Yok olmasna, ortadan kalkmasna, azalmasna yol amak. * Etkisini ve gcn azaltmak. ldrtme * ldrmek ii. ldrtmek * ldrmek iini yaptrmak. ldrc * ldren, lme sebep olan, lme yol aan. * Bayltc, bunaltc, skc, yorucu. ldrlme * ldrlmek ii. ldrlmek * ldrmek iine konu olmak.

ldr * ldrmek ii veya biimi. lenle lnmez * ok sevilen birinin lmnde ok yas tutulmamasn, hayatn srp gideceini anlatr. lesiye * lecek kadar. let * ldrc hastalk salgn, kran. leyazma * leyazmak ii veya durumu. leyazmak * lecek duruma gelmek, yaklamak. lgn * Dirlii, canll, tazelii kalmam, prsm, solmu. * Gc azalm, zayflam. lgnlk * lgn olma durumu. lme * lmek ii. lme eeim, lme (yaza yonca bitecek) * umutsuz bir bekleyii anlatmak iin sylenir. lmek * Yaamaz olmak, hayatsona ermek, can vermek. * (bitki iin) Solmak. * Bazsebeplerle ok skntveya acekmek. * Deerini, geerliini, gcn yitirmek, kullanlmamak. lmek var, dnmek yok! * "neye mal olursa olsun bu iyaplacak; yaplmasndan kanlmayacak" anlamnda kullanlr. lmez * lmsz olduuna inanlan, kalcolan. * ok dayankl, kolay eskimeyen. lmez iek * Bkz. lmez iek. lmez iek * Basit ve tyl yaprakl, parlak sariekleri uzun zaman saklanabilen, zel kokulu, ok yllk ve otsu bir bitki, yayla gl (Helichrysum). lmez olu * Bkz. lmezolu. lmez otu * Beyaz, mor veya firfiri iek aan otsu bitki (Xeranthemum). lmezletirme * lmezletirmek ii. lmezletirmek * lmszletirmek. lmezlik * lmez olma durumu, lmszlk. lmezolu * ok dayankleyler iin sylenir. lm * len, l olan. * Gemite len kimse. l * Hayatsona ermiolan, artk yaamyor olan. * Snk, gsz. * Yaanlmayan veya ok durgun, hareketsiz. * Scakl, canllolmayan. * lminsan, mteveffa, mevta. * (isim tamlamalarnda belirtilen durumda) Hayvan lei. l a * Doal veya yapay bir engel dolaysyla gzetlemenin veya atn mmkn olmadyer veya blge. l dalga * Hzazalmolarak gelen dalga.

l deniz * Frtnadan sonra tamamyla sakin duruma gelmideniz. * Dalgasz, ak denizden etkilenmeyen deniz. l dil * Gnmzde kullanlmayan, konuulmayan, sadece elimizde belgeleri olan dil. l doum* Bebein l domasdurumu. l fiyatna * Deerinden ok ucuza, yok pahasna. l gibi * hi kmldamadan, hareketsiz. l gz gibi * (k iin) snk, fersiz. l gz kadar * ok az, damla, bu katre. l gznden yaummak * hi olmayacak yerden, mmkn olmayan durumda yardm veya destek beklemek. l helvas * l evinde piirilip konuklara datlan un veya irmik helvas. l mevsim * Herhangi bir iin, faaliyetin veya hareketliliin durgunlap yavaladsre. l nokta * Gzden uzak yer. l rt * Dklen yaprak ve baka bitki kalntlarndan oluan rt. l renk * Parlaklolmayan, donuk renk. l saat * Herhangi bir faaliyet, iveya durum srasnda yitirilmisre veya zaman. l sal * Teneir. l sezon * Turizm sezonunun en durgun olduu dnem. l yatrm* Ticaret veya sanayide kr getirmeyen, gelecee veya pazar imknbulunmayan yatrm. l yemei * l evine komu veya akrabalar tarafndan hazrlanp getirilen yemek. l ykama * Din kurallara gre, ly gmlmeden veya kefene sarmadan nce ykamak ii. l ykayc * Din kurallara gre, ly kefenlenmeden veya gmlmeden nce ykayan kimse. l zaman * Bkz. l saat. lk * Canllazalm, hlsiz. llk * Cansz kalma durumu, canszlk. lm * Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatn tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat. * lme biimi. * dam cezas. * Sona erme, yok olma, ortadan kalkma. * ok byk sknt, znt. * lmesi istenen kimse veya ey iin kullanlr. lm Allah'n emri * herkes lecek, lmek mukadderdir. * tehlikeli bir karar verme durumunda "lmden korkmuyorum, lm bile gze alyorum" anlamnda kullanlr. lm cezas * Bkz. idam cezas. lm dirim * Hayat nemi olan.

lm dei * lm hlinde, lmek zere. * Son nefesinin verilecei yatak veya yer. lm emri* Birinin mutlaka lmesi gerektiini bildiren emir. lm ferman * Bir kimsenin, lmesini gerektiren durum, ivb. lm hak miras hell * lm nasl normal bir olaysa mirasn paylalmasda olaan bir itir. lm kalm* Her trl tehlikeyi gze alma. lm kalm meselesi * Yok olmamak amacyla giriilen mcadele. lm kalm sava * lm kalm meselesi. lm korkusu * lme tehlikesiyle yz yze gelmekten duyulan korku, can korkusu. lm oran * Bir lkede toplam nfus iindeki lm saysnn ortaya kardoran. lm orucu * Herhangi bir amaca ulamak iin sonunda lm bile gze alarak tutulan oru. lm lm de, hrlamaya ne borcum var? * sknt, znt, keder, dert veya yoksulluk ekmektense lm daha iyidir. lm sessizlii * Derin sessizlik. lm sigortas * Sigortalnn lm hlinde sigortalayan tarafndan denmesi kabul edilen paraygsteren sigorta tr. lm sktu * Youn ve derin sessizlik. lm sktu kmek * youn ve derin sessizlik kaplamak. lm tazminat * Szlemeye gre, lm hlinde lenin geride braktklarna iveren tarafndan denen para. lm var dirim var * "insan her an lebilir de yaayabilir de" anlamnda nlem almaytler. lmcl * lmle sona erme ihtimali olan veya lmle sona eren. * Can ekien. lmle burun buruna gelmek * lmle sonulanabilecek ok byk bir tehlike ile karlamak. lmle alnmaz * dmanlarn lmnden sevin duymak insanla yakmaz. lml * Gelip geici, kalmsz, fani. * nsan. lml dnya * Sonunda leceimiz dnya, fani dnya. lmlk * Bazkimselerin, ldklerinde cenazelerinin kaldrlmasna harcanmak iin biriktirdikleri para. lmlk dirimlik * lm deinde, ar hasta yatarken kimseye muhta olmamak iin elde tutulan (para, mal). lmllk * lml olma durumu, fena (II). lmsek * lmcl. lms * lm andran, lm durumuna yakan. lmsz * Hibir zaman lmeyecek olan, ebed, lyemut. * Hi unutulmayacak, daima anlacak olan, ebed. * Hi unutulmayacak olan kimse. lmszleme

* lmszlemek ii. lmszlemek * lmsz olmak, lmsz duruma gelmek. lmszletirme * lmszletirmek ii. lmszletirmek * lmsz duruma getirmek. lmszlk * lmsz olma durumu, lmezlik. * Kalclk, ebedlik. lm gze almak * elde etmek istedii sonu uruna lmekten korkmamak. lm p * bir konuda karsndakini ikna etmek iin kullanlan kesin yemin sz. lmn soluunu ensesinde duymak * her an leceini beklemek, lm korkusu ile dolu olmak. lmne susamak (veya lme komak) * lm kendi zerine ekecek tehlikeli davranta bulunmak. lnme * lnmek ii veya durumu. lnmek * Herhangi biri lmek. lp lp dirilmek * ok sknt, acekmek veya ok ar hastalk geirmek. lr msn, ldrr msn? * ok kzlacak bir terslik karsnda kalndnda sylenir. ls kandilli * yi gitmeyen bir iiin svg yerine kullanlr. ls knal * Bkz. ls kandilli. ls ortada kalmak * cenazesini kaldracak kimse bulunmamak. lsn pmek * yemin sz olarak kullanlr. l * lmek ii veya biimi. ly gldrmek * ok gldrmek. mre bedel * bir mre deecek kadar (iyi, gzel, deerli). mr olduka * yaadka. mr uzamak * uzun sre yaamak veya ok dayanmak. mr vefa etmemek * bir sonuca ulamadan lmek. mrbillh * imdiye dein veya hibir vakit. mrde * hibir zaman. mrhayat * Geirilen, yaanlan btn mr boyu. mrmn var * sevgi sz olarak kullanlr. mrnce * mr boyunca, yaadsre iinde. mrne bereket * "mrn uzun olsun!", "var ol", "saol" anlamnda kullanlr. mr * Yaama veya var olma sresi, yaam, hayat. * ok hoa giden. mr adam

* Neeli, hosohbet, komik, elendiren ve beenilen kimse. mr boyu * Sakalnd, yaandsrece. mr boyunca * Hayatdevam ettii sre iinde, saolduu srece. mr rtmek * uzun zaman emek vermiolmak veya bouna vakit geirmiolmak. mr geirmek * yaamak. mr srmek * iyi ve rahat yaamak. * yaambelli artlar iinde srp gitmek. mr trps * Uzun ve zc i. mrler olsun * eli plenin pene "ok yaa" anlamnda syledii sz. mrl * mr uzun olan. * Uzun sreli. mrsz * mr ksa olan. * Ksa sren, yararsz. n * Bir eyin esas tutulan yz, arka kart. * Bir eyin esas tutulan yznn baktyer, kar. * Bir kimsenin ilerisi. * Yakn gelecek zaman. * Giyeceklerin genellikle gs rten blm. * Benzerler arasnda baklan veya gidilen ynde olan. * Bazkelimelerin bana getirilerek kelimenin anlamna "nce olan" veya "ilk kavram" katar. * Civar, yre. n ad * Kiilere verilen ilk ad. * Sfat. n alm * Bir mlk kaa satn alnmsa, o mlke o para ile sahip olma, ufa. n alm hakk * nc kiiye satlan bir mlk bir kimsenin ncelikle satn almasna yetki veren hak, ufa hakk. n avurt * Avurdun n blm. n avurt nsz * Dil ucunun n damaa arpmasndan oluan ve dilin yanlarndan kan nsz. n belirti * Belirtilerin ilk olarak belli olan. n bilgi * Herhangi bir konuda derinlemesine bir aratrma yapmadan salanan birtakm bilgiler. n bilim * Din inana gre Tanrnn gelecekteki her eyi nceden bilmesi. n alma * Bir almaya balayabilmek iin yaplmasgereken hazrlk. n damak * Daman n blm. n damak nsz * Cierlerden gelen havann dil srtyardmyla n daman eitli noktalarnda patlayarak veya szarak oluturduu nsz: k, g, , y. n denetim * Yaplmasdnlen bir ie balamadan nce gereken n aratrmann ve incelemenin yaplmas. n deyi * Sunu, prediksiyon. n deyi * Bir eserde asl konu olarak ele alnan olaylardan nce, gemibirtakm baka olgularanlatan ilk blm, prolog.

n ek * Bazyabancdillerde kelime kknn nne gelerek kelimeye belirli bir anlam katan ek: normal, anormal gibi. n gs * Bceklerde gs glgesinde bulunan hakladan en ndeki. n gn * Bir nceki gn, arife. n kol * Kolun dirsekle bilek arasndaki blm. n kol kemii * n kolun iskeletini oluturan iki uzun kemikten dta olan. n koul * n art. n lisans * Yksek retimde ilk iki yllk lisans program. n oda * Gzde saydam tabaka ile iris arasnda kalan boluk. n olu * Varln yoktan olumadn, tohum durumunda, son derece kk ve tam olarak nceden var olduunu, sonradan byyp gelitiini ileri sren teori. n oluum* Bkz. n olu. n seici * n elemeyi yapan (kimse, kurul). n seim * Genel seimde aday gsterilecek kiileri belirlemek iin, bir parti yesi olan belli saydaki semenlerin katlmasya yaplan seim. * Bir yarmada yarmaya katlanlar arasnda n eleme yapma ii. * Bir antenin aldeitli yaynlar arasnda bir alcnn giridevreleriyle yaplan seim. n ses * Kelimenin olutuu seslerden ilki. n ses dmesi * Kelime bandaki bir sesin kaybolmas: Iscak > scak, stma > srma gibi. n sezi * Hibir belirti yokken bir eyin olacansezme, ie doma, hissikablelvuku, altncduygu veya his. * Temellendirilmeyen duygu; verilmemiolann, bilinmeyenin, zellikle gelecekle ilgili olann nceden duyulmas, doru saylmas. n sezili * n sezisi olan. n soruturma * Yaplacak soruturmayla ilgili olarak nceden yaplan soruturma. n sz * Bir eserin konusunu tantan, amacn, ilenibiimini aklayan, bazen hazrlanmada emei geen kiileri belirten yaz, mukaddime. n szleme * Gelecekteki bir szlemenin gerekletirilmesi amacyla geici olarak yaplan szleme, akit vaadi. n art * Bir iin zmlenmesinde ilk nce yerine getirilmesi gereken art, n koul. n tasar * Herhangi bir tasarn ilk biimi. n tasm * Vargsbaka bir tasmda kk veya byk nerme durumunda olan tasm. n teker * Aralarn n dzeninde yer alan tekerlek. * nder, lider, baeken kii. n treme * Aslnda kelimede bulunmayan bir nszn veya nlnn n seste belirmesi: urmak > vurmak, Rum > Urum gibi. n uyum * Bir canlvarln belli bir ortama kendini uydurma yatknl. n vurgu * Yer adlarnda, zarf, bala ve nlem olarak kullanlan bazkelimelerde, ilk hecede bulunan vurgu: A'nkara,

Ka'yseri, a'nszn gibi. n yarg * Bir kimse veya bir eyle ilgili olarak belirli art, olay veya grntlere dayanarak nceden edinilmiolumlu veya olumsuz yarg, pein yarg, pein hkm. n yargl* n yarglarolan, n yargile karar veren. n yaylak * Esas yaylaktan daha aada bulunan yaylaa karken veya yaylaktan dnerken bir sre otlatlan ve bir miktar ot biilip kurutulan yaylak. n yzba * Kdemi iki rtbe artrlmyzba. nayak * Bir ite nc, ii yrten (kimse). nayak etmek * bir ie, birinin balamasn, girimesini istemek. nayak olmak * bir ie ilkin balayp herkesi arkasndan srklemek. nce * lk olarak, balangta. * (zaman anlatan kelimelerden sonra getirilerek) u kadar zamann gemibulunduunu anlatr. * Bataki, gemiteki blm, gemizaman. nce bilim * Bkz. n bilim. nce can sonra canan * insanlarn bencil olduklarn, nce kendilerini, sonra yaknlarnve sevdiklerini dndklerini belirtir. ncecilik * Bir eyi bakalarndan nce yapma ii, insiyatif. * nde gelmek ii. nceden * Balarken, balangta, daha nce, evvelce. nceki * nce olan, evvelki, mukaddem, sabk. ncel * Bir grevde, meslekte kandinden nce yerini tutmuolan kimse, selef, ardl kart. * (okluk olarak) Bizden nce yaamolanlar. * Sonucun karldnerme veya nermeler. ncel belirleme * Tanrnn her eyi nceden bildii dogmasna dayanlarak, her eyin nceden Tanrca dzenlenmi olduunu anlatan terim. ncel dzen * Ruhla beden arasndaki ilikinin Tanrca nceden dzenlendiini ileri sren reti. nceleme * ncelemek ii. ncelemek * Bir eyi nceden yapmak, geri brakmakmak, ne almak, takdim etmek. nceleri * nceki zamanda, balangta. ncelik * Bir eyin brnden nce olmasdurumu, takaddm. ncelikle * ne alnarak, daha nce olarak. ncelikli * ncelii olan. ncesiz * Zamanda balangcolmayan, ezeli. ncesizlik * ncesi olma durumu, ezeliyet. * Balangcolmaddnlen zaman, ezel. nc * nde gidip haber ulatran kimse. * Bir sanat veya dnce akmn, ana gre yeni bir gr balatan kimse veya eser, mjdeci, avangart. * nder, klavuz.

* Yryte kolun ilerisinden giden kta, pidar, artkart. nc oyun* Geleneksel tiyatrodan ayrlan, kuruluve anlatm ynnden yenilikler getirmek isteyen oyun. nc tiyatro * Herhangi bir akmda veya dnemde birtakm yenilikler getiren tiyatro. ncl * Bir karmn ncller kmesini oluturan nermelerden herhangi biri mukaddem. * Bir tasmda sonucu hazrlayan ilk iki nermeden her biri, mukaddem. * Bir bilimsel almada ie koyulurken, aratrmaya konu edilmeksizin doru saylan nerme. * Klavuz, nc. ncl olmak * Klavuzluk, nclk yapmak. nclk * nc olma durumu. * nderlik. nclk etmek * bir ii balatmak, bir iin balamasna nayak olmak. nde gelmek * nemli durumda olmak. ndelik * Anlamaya gre, yaplacak bir hizmet veya satn alnacak bir mal karlgerekleecek bortan, ncelikle denen blm, avans. nder * Gc, n veya toplumsal yeri dolaysyla, belli zaman ve durumlar iinde, ilikili bulunduu kme veya toplumun tutum, davranve etkinliklerini deitirip yneltme yeteneini gsteren kimse, lider, ef. nderlik * nder olma durumu veya ndere yakr davran, nclk, liderlik. ne almak (veya alnmak) * bir ey veya bir kimseye ncelik tanmak (tannmak). ne dmek * nden yrmek. * klavuzluk etmek. ne sermek * ortaya koymak, meydana karmak, gstermek. ne srmek * (birini) ilkin harekete gemesi iin nermek. * ileri srmek. nel * Bir iin tamamlanmasiin tannan ek sre, mehil. * szlemesine gre iinin iten karlmasdurumunda tannan sre. nem * Bir eyin nitelik veya nicelik bakmndan deeri olma durmu, ehemmiyet. nem vermek * deer vermek, nemli saymak. nemli * nemi olan, mhim, ehemmiyetli. nemlice * nemli saylabilecek kadar. * Cidd. nemseme * nemsemek ii. nemsemek * nemli saymak, nem vermek, mhimsemek. nemseni * nemsenmek ii veya biimi. nemsenme * nemsenmek ii. nemsenmek * nem verilmek, zerinde durulmak. nemseyi * nemsemek ii veya biimi. nemsiz

* nemi olmayan, ehemmiyetsiz. nemsizce * nemli saylmayacak kadar. nemsizlik * nemsiz olma durumu. nerge * Meclis, kongre gibi resm bir toplantda, herhangi bir konu veya sorunla ilgili olarak bir nermede bulunmak iin, yelerden biri veya birou tarafndan bakanla verilen, oya konularak karar verilmesi istenen yazl kt, takrir. nerge vermek * bu tr bir yazyilgili meclis veya kongre bakanlna sunmak, takrir vermek. neri * Bir sorunu zmek zere ne srlen gr, dnce, teklif. neride bulunmak * nermek, teklif etmek. neri * nermek ii veya biimi. nerme * nermek ii. * Kabul edilmesi iin ne srlen dnce, teklif. * Bir savne sren veya bir durumu dile getiren cmle; belli bir yorumda belli bir doruluk deeri kazanan dzgn deyim, kaziye. nermek * Bir sorunu zmek zere bir ey ne srmek, teklif etmek. nerti * artlbir nermenin artanlatan n blm: "Duman kyorsa atevardr" sznde "duman kyorsa" artbir nertidir. neze * Avclarn av beklemek iin taynlarndan yaptklarpusu, evsin. * Srek avnda pusuda av bekleyen avc. ngrme * ngrmek ii. ngrmek * lerisi iin kararlatrmak, gz nnde tutmak, derpietmek. ngr * Bir iin ilerisini kestirme veya bir iin nasl bir yol alacannceden anlayabilme ve ona gre davranma. ngrlme * ngrlmek ii veya durumu. ngrlmek * lerisi iin kararlatrlmak, gz nnde tutulmak. ngrl * Bir iin ileride nasl olacankestirerek ona gre davranan, ngrs olan, durendi. nlem * Bir eyi salayacak nleyecek yol, tedbir. nlem almak * kt veya yanlbir eyi ortadan kaldrmak veya engel olmak amacyla hazrlk yapmak ve bu amac gerekletirmek iin birtakm arelere bavurmak, tedbir almak. nleme * nlemek ii. nlemek * Bir eyin olmasna veya yaplmasna engel olmak. * Ortaya kan veya kacadnlen bir tehlikeyi durdurmak, nne gemek. nleni * nlenmek ii veya biimi. nlenme * nlenmek ii. nlenmek * nlemek ii yaplmak. nleyici * nlemek veya engel olmak amacyla yaplm. nleyi * nlemek ii veya biimi.

nlk * yaparken giysinin n kirlenmesin diye bele balanan rt. * lkokul rencilerinin giydii bir rnek stlk. * yaparken, alrken giysiyi korumak iin giysi zerine giyilen nden veya arkadan ilikli, kollu giyecek. * Kk ocuklara yemek yedirirken stlerini korumak iin boyunlarna balanan rt. nlkl * nlk giymiolan. nlklk *nlk yapmaya elverii (kuma). nsel * Hibir denemeye dayanmadan ve yalnz akl yoluyla, apriori. nsellik * nsel olma durumu. n alnmak * nlenmek. n sra * nnden, ok uzak olmayan bir aralkla. nnce (veya nnden) * -den biraz nce. nnde ardnda gidilmez * arkadalna gvenilmez. nnde perende atlmamak * aldatlmamak. nne arkasna bakmadan * iyi hesap etmeden, dncesizce. nne bakmak * utanmak, utancndan cevap vermemek. nne bir kemik atmak * Bkz. azna bir kemik atmak. nne kmak * rastlamak, karlamak, karsna kmak. * ilk defa grmek, yz yze gelmek. * yolunu kesmek iin birdenbire kardurmak. nne dikilmek * gelip karsnda durmak; karsna dikilmek. * karsndakine engel olmak istediini sz veya davranyla gstermek. nne gemek * birinin nnden yrmek. * birine klavuzluk etmek. nne gemek nne gemek * yolunu kesmek. * nlemek. nne gelen * karsna kan, rasgele, olur olmaz kimse. nne geleni kapar, ardna geleni teper * arsz, huysuz, geimsiz (kimse). nne katmak * nden yrtp kendisi ardsra gitmek. nn almak * nlemek. nn ardndnmemek * sonucun ne olacanhesaplamamak, ilerisini gerisini dnmemek. nn kesmek * yolunu kesmek. * (akarsu iin) akmasna engel olmak. p babann elini * beklenmedik, elverisiz bir durum karsnda "imde ne olacak?" anlamnda kullanlr. perken srr * gsterdii gler yze gvenilmemesi gereken kimseler iin sylenir. pme * pmek ii. pmek

* Sevgi, sayg, ballk, teekkr belirtmek amacya dudaklarnbir eye dedirmek. ptrme * ptrmek ii. ptrmek * pmek iini yaptrmak veya pmesine izin vermek. pck * pme, p, buse. pck gndermek (veya yollamak) * parmaklarnn i ucunu pp birine atar gibi yaparak onu selmlamak. pck kondurmak * hafife pmek. plme * plmek ii. plmek * pmek iine konu olmak. pp bana koymak * bir nimeti veya kutsal saylan bir varlsaygyla el stnde tutmak, yksekte tutmak. * bir eyi memnunlukla karlamak, saygduymak, saygyla karlamak. p * pmek ii veya biimi. pme * pmek ii. pmek * Birbirini pmek. * (nesnelerin paralar) Biribiriyle tam olarak yanyana bulunmak, temasolmak. rcin * p merdiven. rdek * Perde ayakllardan, evcil ve yaban trleri bulunan su kuu (Anas). * Erkek hastalarn yataktan kalkmadan iine idrar yapmak iin kullandklarboynu eri kap. * Uzak yolculuklarda srclerin yollardan aldklaryolcu. rdek bal * Lapinagillerden, Akdeniz ve Avrupa kylarnda yaayan, 25-35 cm uzunluunda, eitli ve gzel renkleri olan bir balk (Labrus mixtus). rdek yry * rdek gibi badi badi yrme. rdekba* Yeille lcivert arasrenk: El deil, yeil! rdekbagibi. * Bu renkte olan. rdekgagas * Ak turuncu renk. * Bu renkte olan. rdekgiller * Ksa bacakl, perde ayakl, szge gagalsu kularfamilyas. rdrme * rdrmek ii. rdrmek * rmek iini yaptrmak, rmesini salamak. rek * Duvar. reke * Erilmekte olan yn, keten gibi eylerin tutturulduu, bir ucu atal denek. ren * Eski yapveya ehir kalnts, harabe, virane. renlik * ren durumuna gelmiyer, harabelik. rf * Yasalarla belirlenmemiolan, halkn kendiliinden uyduu gelenek, det. rf * rfle ilgili. rf idare * Skynetim.

rge * Motif. rgen * Organ, uzuv. rgensel * rgenle ilgili, organik, uzv. rg * rmek ii veya biimi. * Tve ilerle, zel makinesiyle ilmiklerin yan yana getirilmesiyle rlerek yaplmey. * rlmsa bl, belik. * Dokumaclkta atkve zg ipliklerinin, dokumayoluturacak biimde belli bir desene gre kesimesi. * Bazsinir veya damarlarn birbirine geip dolamasndan ortaya kan oluum. * letiim, ulam vb'nin lke yzeyinde yaylmbiimi, a. * Konunun ana izgisi, oyunun ilenii veya ats. * rlerek yaplmolan, rme. * Yap. rgc * rgs olan, rlm. * rg grnnde olan. * rg rp satan kimse. rgl * rgs olan, rg biiminde bulunan. rgl pilv * Tavuk ve tavuk cierinin ksk atete piirilmesinden sonra pirin, tere ya, fstk, un ve yumurta karmyla hazrlanan bir pilv tr. rgn * Bir ii gerekletirmek amacyla trl ve dzenli grevler yapan organlardan oluan. rgn eitim * Kiilerin hayata atlmadan, ive meslek kollarnda almaya balamadan nce okul veya okul nitelii tayan yerlerde, genel ve zel bilgiler bakmndan yetimelerini salamak amacyla belli kanunlara gre dzenlenen eitim. * Dzenli, plnl, yntemli biimde verilen herhangi bir eitim. rgsz * rgs olmayan. rgt * Ortak bir ama veya ii gerekletirmek iin bir araya gelmikurumlarn veya kiilerin oluturduu birlik, teekkl, tekilt. * Bir kurulua balalt blmlerin btn. rgt kurmak * tekilt oluturmak, birlii dzenlemek. rgt * rgtleme ileriyle uraan, bu ilerde yetenekli kimse, tekilt. rgtlk * rgt kurma ii, tekiltlk. rgtleme * rgtlemek ii, tekil, tekiltlandrma. rgtlemek * Belli bir iin gerei gibi grlebilmesi iin rgt kurmak, tekiltlandrmak. rgtlendirilme * rgtlendirilmek ii, tekiltlandrlma. rgtlendirilmek * rgtlendirmek ii yaplmak, tekiltlandrlmak. rgtlendirme *rgtlendirmek ii, tekiltlandrma. rgtlendirmek * rgtlenmesini salamak, tekiltlandrmak. rgtleni* rgtlenmek ii veya biimi. rgtlenme * rgtlenmek ii, tekiltlanma. rgtlenmek * rgtlemek iine konu olmak, tekiltlanmak.

*rgt durumuna girmek. rgtleyi* rgtlemek ii veya biimi. rgtl * rgtlenmiolan, tekiltl. rgtsel * rgtle ilgili. rgtsz * rgtlenmiolmayan, tekiltsz. rgtszlk * Herhangi bir rgtlenmenin bulunmamasdurumu. rk *Hayvanlarayra balamaya yarayan kaln ip, rk. rkleme * rklemek ii veya durumu. rklemek * Hayvanlarotlamalariin uzun bir iple ayra balamak, rklemek. rme * rmek ii. * rlerek yaplm. rme kepenek * Dkknlarn n cephesine ekilen ubuk demirle yaplmkorumalk. rmek * plik, yn, tel, saz gibi eyleri elde i, tyardmyla birbirine dolayarak ilemek veya tezghta dokumak. * Kumalardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak. * (sa, yele gibi eyler iin) Telleri birka blme ayrp bir birine geirmek yolu ile danklktan kurtarmak. * Duvar yapmak veya onarmak. * (mzik, edebiyat vb. iin) Bir zellii oluturmak, ortaya koymak. * Estetik kaygyla, duygulu biimde bir gzellii ortaya koymak. rnein * Sz gelii, sz gelimi, sz misali, rnek olarak, mesel. rneini almak * biimini izmek. rneini karmak * benzerini yapmak veya izmek. rnek * Benzeri yaplacak olan; benzetilmek istenen ey, model. * Bir btnn niteliini anlatmak iin btnden ayrlarak verilen kk para, gstermelik, numune. * Bir eyin benzeri, tpks, misil. * Bir dnceyi, kural, gzlemi veya savdesteklemek ve aklamak amacyla ileri srlen sz, yaplan davran, misal. * Durum ve nitelii benimsenmeye deer kimse veya ey. * En iyi biimde olan. rnek almak * bir kimseye huy ve davranta uymak, birini l olarak benimsemek. * bir eyden kendisi iin ders karmak. * incelemek zere insan ve hayvan vcudunun veya bitkinin herhangi bir yerinden doku parasalmak. rnek olmak * hayr ve davranynnden bakasnn kendisine benzemesi yolunda etkili olmak. rneklem * Bir aratrmada btn anlamak iin btnden seilen aratrma tekniklerinin uygulanacagrup. rnekleme * rneklemek ii veya durumu. rneklemek * rnek vermek. rneklendirme * rneklendirmek ii veya durumu. rneklendirmek * rneklerle gstermek, rneklerle aklamak. rneklenme * rneklenmek ii veya durumu. rneklenmek

* rnek verilmek. rneklik * rnek olarak ayrlmbulunan, numunelik. rneklik etmek * rnek alnmak, rnek olarak kabul edilmek. rnekseme * rneksemek ii. * Bir kelime rnek tutularak baka kelimelerin yaratlmas, kyas, analoji. rneksemek * rnek olarak almak. rs * Biimleri yaplacak ie gre deien, zerinde maden dvlen, elik yzeyli, demir ara. * zerine ivi aklacak ayakkabgeirilen kunduracarac. rs kemii * Orta kulakta eki kemiiyle zengi kemii arasnda, rse benzeyen kemik. rs ve eki arasnda kalmak * aynderecede gl veya zorlu iki kii veya dnce arasnda bulunmak. rseleme * rselemek ii. rselemek * Ypratmak, eskitmek, hrpalamak, zedelemek. * Gcn azaltmak, canllngidermek, sarsmak. rseleni * rselenmek ii veya biimi. rselenme * rselenmek ii. rselenmek * rselemek iine konu olmak. rseleyi * rselemek ii veya biimi. rt ki lem* ok nemli eyleri elde edemeyen kiilerce "nasl yaarm" anlamnda kullanlr. rtbas * "Bir durumun duyulmamasn, yaylmamasnsalayan nlemler almak" anlamna gelen rtbas olmak, rtbas etmek deyimlerinde geer. rtenek * Hayvanlarn vcudunu rten deri, kl, ty, pul gibi dokularn btn. * Bazorganlarrten zarlara verilen ad. rtme * rtmek ii. * Barts. * st kapal, n ak yer. rtmece * Sylenmesi kaba, irkin veya sakncalgrlen nesnelerin, kavramlarn, baka kelimelerle daha uygun biimde anlatlmas, edebikelm. * Kandrma, gizleme yolu ile. rtmek * Korumak, grnmez duruma getirmek veya gizlemek iin stne bir ey koymak. * Kapamak. * Kaplamak. * (kt bir durumu) Belli etmemek, gizlemek saklamak. rttrme * ttrmek ii. rttrmek * rtmek iini yaptrmak. rt * rtmek iin kullanlan ey. * Yaplarda at, dam. rtk * rtl, kapal. rtlme * rtlmek ii.

* Bir gk cisminin Yer'deki gzlemciye gre, baka bir gk cisminin arkasndan gemesi. rtlmek * rtmek iine konu olmak. rtl * rts olan. * rtlm, bir ey ile kaplanm. * Aklama yapmadan kapalolarak, mphem. rtl omurgallar * Vcutlaryass, gs yzgeleri byk, omurlarnda kat kat kirelenmiemberleri olan, kpek balklarnn bir alt takm. rtl denek * Gizli tutulan ilerde harcanmak iin yetkililerin emrine verilen para, tahsisat mesture. rtnme * rtnmek ii. rtnmek * Kendi zerine bir ey rtmek. * (kadn) Erkein grmemesi iin banve yzn rtmek. rtsz * rts olmayan. * rtlmemi. * Ak seik, gizlenmeyen. rt * rtmek ii veya biimi. rtme * rtmek durumu veya biimi. rtmek * Aynnoktalarda ve dzlemlerde kesimek. r * rmek ii. * Yama olarak yaplan rg. * Tarlalarda sele kartatan yaplmset. r * Otlak. rc * rme ii yapan kimse. * Kumaveya rglerdeki yrtklar, delikleri onaran kimse veya bu ilerin yapldyer. * Duvar yapan veya onaran kimse, yapustas. rclk * rcnn yapti. rk * rlmolan yer. * Sa rgs. rk * rk. rkleme * rklemek ii veya durumu. rklemek * rklemek. rlme * rlmek ii. rlmek * rmek ii yaplmak. rl * rlmolan. rl olmak * her eyiyle mkemmel, eksiksiz ve estetik btnle sahip bulunmak. rl * rlmek ii veya biimi. rm * Srnn gece veya sabaha karotlamas. rmce * rmcek.

rmceimsiler * Karada yaayan akrepler, rmcekler, keneler ve uyuz bceklerini iine alan, drt ift ayakleklem bacakllar snf. rmcek * rmcekler takmndan eklemli hayvan (Aranea). * Bu hayvann rd a. * Yrte. rmcek balamak * zerinde rmcek aolmak. * bir ey uzun sre kullanlmadan kendi hline braklmolmak. rmcek kafal * Eskiye saplanp yeniliklere dman olan eskiye balanp kalmolan, geri dnceli. rmcek kuu * rmcek kuugillerden, orta boyda, tyleri koyu kl rengi, siyah, beyaz, bazsnda pembe veya koyu krmzbenekler bulunan tc ku(Lanius). rmcek kuugiller * rmcek kuu ve benzerlerini iine alan tc kular familyas. rmcek sarmak * bir yer rmcek alarile dolmak. rmceklenme * rmceklenmek ii. rmceklenmek * (bir yer) rmcek alaryla dolmak. * Bakmsz ve terk edilmibulunmak. * Ateli hastalklarda gz, az gibi yerler kurumusalglarla perdelenir gibi olmak. rmcekler * rmceklerle akrepleri iine alan bir eklem bacakllar takm. rmcekli * rmcek alaryla kaplanm, rmcek balam. * Eskimi, modasgemi, khne, ad. rmceksi* rmcek agibi ince ve seyrek dokulu olan. rmceksi zar * Beyni ve omur ilii rten sert zar ile ince zar arasnda bulunan agibi ince, seyrek dokulu zar. r * rmek ii veya biimi. staki * Burun boluu ile orta kulabirletiren boru biimindeki yol anlamnda staki borusu teriminde geer. staki borusu * Bkz. staki. r * Aar, ondalk. rc * r alan, toplayan grevli. t * Bkz. d (I). te * Konuann temel olarak aldbir eyden daha uzak olan yer veya ey, mavera. * Bir eyin arkadan gelen blm. * br yan. * (yer veya zaman iin) Konuana gre uzakta kalan. * Daha fazla, ok. * Bulunulan yere gre karyanda olan. te beri * Trl, nemsiz, ufak tefek eyler. te gn * Geen gn, yakn gnlerden birinde. te yandan * Dier taraftan, baka bir ynden, karlk olarak. tede beride * eitli yerlerde, urada burada. teden beri

* Daha nceden olduu gibi, bandan itibaren. teden beriden * eitli yerlerden veya eylerden, undan bundan, uradan buradan. teki * Bilinenden, sz edilenden ayr, br. * Sz edilen veya benzer iki nesneden nem veya konum bakmndan uzakta olan. teki beriki * Olur olmaz kimseler, u bu. tekisi * tede bulunan, dieri, bakas. teleme * Bir cismin, btn noktalarnn eit, paralel ve yndeyollar izmesiyle beliren hareketi, intikal. telenme * teleme. tesi (var m?) * korkum yok, daha diyecek var m?. tesi berisi * Neyi varsa, btn eyalar. * eitli yerleri veya eyleri. tesinde berisinde * eitli, dank yerlerde. teye beriye * Trl yerlere. teyi beriyi * eitli yerleri. tleen * tleengillerden, kzla alan sar, boz renkli tc ku, alblbl (Sylvia communis). tleengiller * rnek hayvantleen olan tc kular familyas. tlei * Bir cins kartal. tme * tmek ii. tmek * (kuve bcekler iin) Deiik tonda ses karmak. * (fleme alglarn) Sesi kmak. * Yankveya yanklses vermek. * Anlamsz, bokonumak. * (sarho) Kusmak. tre * Arap yazsnda bir sesin yuvarlak, dar ve kaln (u), Trkede de yuvarlak (o, , u,) okunacangsteren iaret. ttrme * ttrmek ii. ttrmek * tmesini salamak veya ses kartmak. tc * Gzel ten, t gzel olan. tc kular * Kular snfnn genibir takm. tml * Cierlerden gelen havann ses yolundaki sivrilmive gerilmikapalbir engele arpmasyla oluan, titreimli ses veren (nsz), srekli, yumuak, tonlu, sedal: b, c, d, g. tmlleme * tmllemek ii. tmllemek * Kelimelerin son sesinde bulunan tmsz nszler, nl ile balayan bir ek aldnda tml duruma gelmek: Ekmek-i > ekmei; aa-a > aaca; kanat-> kanad; dip > dibi gibi. tmllk * tml olma durumu. tmsz * Cierlerden gelen havann az boluundaki tam kapalveya yarkapalengellere arpmasyla oluan,

titreimsiz ses veren (nsz), sreksiz, tonsuz, sedasz: , f, h, k, p, s, , t. tmszleme * tmszlemek ii veya durumu. tmszlemek * tmsz duruma gelmek. tmszlk * tmsz olma durumu. trme * trmek ii veya durumu. trmek * (hayvan veya insan) shal olmak. tr * Bir eyden dolay, bir ey yznden. trk * shal, srgn, amel. trkl * shalli, amel olmu(insan veya hayvan). t * tmek ii veya biimi. tme * tmek ii. tmek * Birlikte veya karlkltmek. ve ve * Srekli verek, ok verek. ve * ki yandaki erkek koyun. vg * Birini veya bir eyi vmek iin sylenen sz veya yazlan yaz, methiye. vgc * Birini veya bir eyi ven (kimse). * Birini gerei yokken veya arolarak ven (kimse). vgclk *vgc olma durumu. vme * vmek ii, sena, medih. vmek * Birinin veya bir eyin iyiliklerini, stnlklerini syleyerek deerini yceltmek, methetmek, sena etmek, yermek kart. vlme * vlmek ii. vlmek * vmek iine konu olmak. vl *vlmek ii veya biimi. vnce * vnmeye yol aan veya hak kazandran ey, mefharet. vn * vnme, kvan, iftihar. vn izelgesi * Bir okulda davranlarve derslerindeki baarlarile dikkat eken sekin rencilerin adlarnn yazld izelge, iftihar listesi. vn duymak * iftihar etmek, kvanmak. vndrc * vnmeye sebep olan, vnmeyi salayan. vndrclk * vndrc olma durumu. vnek * vnlecek ey, vn kaynaveya sebebi. vngen * ok vnen, farfara.

vngenlik * ok vnme durumu. vnme * vnmek ii, kvan iftihar. vnmek * Bir nitelii sebebiyle kendini ycelmisayarak bundan abartmalbir biimde sz etmek, iftihar etmek. * Kendi kendisini vmek, tefahr etmek. vnmek gibi olmasn * kendini vmeye hazrlanan kimselerce, vnmesini hogstermek veya alak gnll grnmek iin kullanlr. vnt * vnlecek tutum veya davran. vr * Bkz. r. v * vmek ii veya biimi. yk * Ayrntlaryla anlatlan olay. * Hikye. ykc * Hikyeci. ykclk * Hikyecilik. ykleme * Tahkiye. yklemek * Tahkiye etmek. ykletirmek * yk durumuna getirmek. yknce * Fabl. yknme * yknmek ii, taklit. yknmeci * yknen, benzemeyen alan, takliti. yknmek* Birinin yaptgibi yapmak, birine veya bir eye benzemeye almak, taklit etmek. yle * Onun gibi olan, ona benzer. * O yolda, o biimde, o tarzda. * O denli, o kadar, o derece. * inde "ne", "nasl" gibi sorular bulunan cmlelerin sonuna geldiinde, o cmlede anlatlan eyin ho karlanmadnveya ona aldnanlatr. yle (veya yle yama) yok! * "yle bir ey olmaz, yle bir ey yaplmamal" anlamnda kullanlr. yle gelmek * sanmak, zannetmek. yle olsun * peki, pek l. yle yle * Bylece, yavayava. yle veya byle * ne olursa olsun, her hlde, bu durumda. yle ya * kukusuz, tabi, elbette. ylece * O biimde, tam yle. * ylelikle. ylelikle * O yoldan, o biimde, sonunda, ylece. ylemesine * ylesine.

ylesi * Ona benzer, onun gibisi. ylesine * Arbir biimde, fazla, o kadar ok. z * Bir kimsenin benlii, kendi manev varl, nefis, derun. * Bir eyin temel esi, knh, zbde. * Kendi, zat. * "Kendi" anlamnda birleik kelimeler tretir. * Bir eyin en kuvvetli veya kvamlblm, hulsa. * Bitkilerin kk, gvde ve dallarnn boydan boya ortasnda bulunan, hafif, gevrek ve ou yumuak blm. * banlarn iinde lmdokudan oluan irinle birlikte kan para. z * Kan baile bal, vey olmayan. * ine, arln, saflnbozacak hibir ey karmamolan, saf, ar. z * Dere, ay. * Sulak, verimli yer. z baklk * Bireyin, kendi vcudundan olan elere karantikor yapmas. z beslenen * Besinini bamsz olarak salayan, inorganik azot, azotlu madde ve CO2'den protein ve karbon hidratlarn sentezini yapabilen (bitki), kendi beslek, ototrof. z beslenme * Besinini bamsz olarak salama, inorganik azot, azotlu maddeler ve karbon hidratlarn sentezini yapabilme, ototrofi. z denetim * Daha nemli bir amaca ulaabilmek iin kiinin tepkilerini, davranlarnveya baka amaca ynelme eilimini denetleyip kstlamas. z devim * Endstride, ynetim ve bilimsel ilerde insan araclolmadan ilerin otomatik olarak yaplmas, otomasyon. z devinim * Bir alete otomatik bir ileyikazandrmak iin gerekli olan dzen, otomatizm. z deyi * Bir dnceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi ksa ve kesin bir biimde anlatan, genellikle kim tarafndan sylendii bilinen zl sz, vecize, kelmkibar. z d * zde olmayan, dta kalan. z dikeni * Dikenli, trmancve kn yapraklarndkmeyen bir bitki, diken otu (Smilax aspara). z diren * Her cismin elektrik akmna kargsterdii diren. z eletiri * Bir kiinin kendi davranlarzerine ynelttii yarg, otokritik. z gemi* Bir kiinin kendisinin anlatthayat, tercmeihl, hl tercmesi. z gven * nsann kendine gvenme duygusu. z n * Aa gvdesinde yatay ynde besin iletimi yapan ve z kesitte parltlgrnen hcreler topluluu. z indkleme * Bir elektrik devresinde iinden getii akmn deimeleriyle oluan indkleme. z itme * ine yerletirilen z itmeli dzenek yardmyla otomatik olarak alma. z itmeli * Atmosferde veya uzayda otomatik olarak alan dzeneinin iticiliiyle hareket eden (cihaz vb.). z karde* Ana babalarveya yalnz babalarbir olan kardelerden her biri. z kedi balgiller * Kpek balklarnn rtl omurgallara giren bir familyas. z kesit

* Tomruun boyu ynnden alnan ve znden geen kesit yzeyi. z odun * Olgunlaan aa gvdesinin ze yakn blm. z renim * Kendi kendini yetitirme ii. z renimli * Bir okula gitmeden kendi kendini yetitiren, otodidakt. z sayg * nsann kendine duyduu saygonur, haysiyet, izzetinefis. z su * Bitki ve hayvan dokularnda bulunan svlara verilen ad, usare. * Salgile oluan ve iinde enzimler bulunan organik sv. z tahta * Tomruun znden geecek biimde kesilerek alnan tahta. z yap * Karakter. z yaam * Bir kiinin yalnz kendini ilgilendiren zel yaam. z yaam yks * Bir kiinin kendi yaam yks zerine yazdyazveya eser; hayat hikyesi, otobiyografi. z ynetim * retim kurulularnda, rencilerin ynetmeliklere ve okul kurallarna gre sz ve karar sahibi olmalar ilkesine dayanan ynetim. zbek * zbekistan Cumhuriyeti'nde yaayan Trk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse. * zbeklere zg olan, zbeklerle ilgili olan. zbek pilv * Havu, et, zm kartrlarak yaplan pirin pilv. zbeke * zbek dili. zbez * Gerek, z. zcesi * zet olarak, ksacas, szn z, szn ksas. zdek * Duyularla alglanabilen, blnebilen, arlolan nesne, madde. * Kullanlmaya, harcamaya uygun, tanmaskolay eya, ayniyat. * yerlerinde eya ve malzeme ileriyle ilgilenen blm, ayniyat. * nsann almasyla bir ama uruna biim verdii veya yararlanddoal cisimler, nesneler. zdeki * Materyalist, maddeci. zdekilik *Maddecilik, materyalizm. zdeksel * zdekle ilgili, zdek niteliinde olan, madd, materyalist, tinsel kart. zden * zle, z varlkla, gerekle ilgili. * Tims. zdenlik * zden olma durumu. * Varlkendinden olma, kendi zyle var olma durumu. zde * Her trl nitelik bakmndan eit olan, ayrt edilmeyecek kadar benzer olan, ayn. * Bir ve aynolan, bir ve aynanlama gelen. * Kendinde zdelik bulunan, identik. zdeleme * zdelemek ii. zdelemek * zdeduruma getirmek. zdeleme * zdelemek ii. zdelemek

* zdeduruma gelmek. zdeletirme * zdeletirmek ii. zdeletirmek * zdeduruma getirmek. zdelik * zdeolma durumu, ayniyet, aynlk. * Deien durumlarda aynkalma, aynolma. * ki yanbirbirinin aynolan veya harflerle verilen saysal deerler ne olursa olsun iki yanda sayca eit deerler alan eitlik. zdetirme * zdetirmek ii veya durumu. zdetirmek * Baka birinin ve bir grubun llerini, beklentilerini benimsemek. ze * Bir trde veya bireyde bulunan, ayncinsten baka hibir trde veya bireyde rastlanlmayan, has. zek * Bir eyin evreden aynuzaklkta olan yeri, merkez. zek aac * Arabalarda n ve arka dingili birbirine balayan uzun tahta. zek demiri * zek aacnarabaya balayan demir. zek doku * Selloz eperleri kalnlam, odunlamamolan, deiik grevler yapan hcrelerin oluturduu doku, parankima. zel * Yalnz bir kiiye, bir eye ait veya ilikin olan. * Bir kiiyi ilgilendiren veya kiiye ait olan, husus, zat. * Devlete deil, kiiye ait olan, husus, resm kart. * Dikkatle deer, istisna. * Her zaman grlenden, olaandan farkl. zel ad * Tek varlbildiren ad: Ali, Aye, Ankara, Sakarya, Kzlrmak gibi. zel af * Yallk, hastalk gibi sebeplerle bir sulunun cezasnn kaldrlmas. zel dil * Aynmeslekten olanlarn veya aynialannda alanlarn kendi aralarnda konutuklardil. zel giriim * Ekonomi alannda zel kiilerin veya kurulularn yaptilerin btn, kamu kesimi dnda kalan ialan, hr teebbs. zel giriimci * zel giriimcilik yanls(kimse veya gr). zel giriimcilik * Ekonomik alanda zel giriimi tercih etme. zel hayat * Kiinin kendine zg yaayyaama tarzkendisini ilgilendiren tutum ve davran. zel kesim * Resm kesimden ayrve bamsz alan grup. zel mlkiyet * Kiinin sahip olduu menkl veya gayrmenkl. zel okul * Devlet ynetimininden ayrmlkiyeti kiiye veya bir zel kurulua ait eitim retim yeri. zel radyo * Kii veya kurululara ait radyo istasyonu. zel say * Belli bir sreli yaynn, bir konuya ayrlmbir says. zel sektr * zel teebbs. zel televizyon * Kii veya kurululara ait televizyon kanal. zel teebbs * Bkz. zel giriim.

zel tiyatro * Kii veya kurululara ait tiyatro. zel ulak * Geldii postahanede hi bekletilmeden, zel bir ara veya grevli ile yerine ulatrlan (mektup, paket vb.), ekspres. zel yaam* zel hayat. zelik * Herhangi bir durumu gsterebilme yetenei. zelleme * zellemek ii. zellemek * zel bir duruma gelmek. zelletirme * Devlete ait menkl veya gayrimenkllerin teklif alma ya da ihale yoluyla satnyapma, zelletirmek ii veya durumu. zelletirmek * Bir eyi zel duruma getirmek veya zel olarak kullanmak. zellik * Bir eyin benzerlerinden veya baka eylerden ayrlmasnsalayan nitelik, hususiyet. zellikle * zel olarak, her eyden nce, hele, bilhassa, hususuyla. zeme * zemek ii veya durumu. zemek * Yourt, pekmez gibi koyu eyleri suyla inceltmek, sulandrmak. zen * Bir iin elden geldiince iyi olmasna abalama, zenme, itina, ihtimam. zen gstermek * bir eyi zenerek, elden geldiince iyi olmasna gayret ederek yapmak, itina etmek. zenci * zengen, amatr. zen * stek. * mrenme. zendirme * zendirmek durumu, ii, tevik. * Promosyon. zendirmek * zenmesini salamak, tevik etmek. zene bezene * zen ile itina ile, istekle. zengen * Bir ii kazan gzetmeksizin yalnz ve zevk iin yapan kimse, zenci, hevesli, amatr. zengenlik * zengen olma durumu, amatrlk. zeni * zenme ii. zenilme * zenilmek ii. zenilmek * Bir eye zenti duyulmak. zenip bezenmek * bir ii ayrnt_____larna varncaya dein byk bir zenle ve titizlikle yapmak. zeni * zenmek ii veya biimi. zenli * zen gsterilerek yaplan (i), itinal. * zenle alan (kimse). zenme * zenmek ii, zen. zenmek

* Bir eyi yaparken elden geldiince iyi yapmaya abalamak, bir eye byk dikkat ve ilgi gstermek, itina etmek. * Kendisinde olmayan veya yapsna uymayan beendii bir durumda olmaya, beendii eye benzemeye almak, yapmaya kalkmak. * Birini veya bir eyi taklit etmeye almak. zensiz * zenmeden, kaba, batan savma, geliigzel yaplan (i), itinasz. * zenmeden, isteksizce iyapan (kimse). zensizlik * zensiz olma durumu, itinaszlk. zenti * Beendii bir durumda olma, beendii eye benzeme abas. zentici * Birine veya bir eye benzemeye alan. zenticilik * zentici olma durumu. zentili * zenti ile yaplan. zentisiz * zenti olmadan yaplan, zenti gsterilmeden yaplan, zenmeden yaplan. zerk * Ayrbir yasaya balolarak kendi kendini ynetme yetkisi olan (kurulu), muhtar, otonom. zerkleme * zerklemek ii veya durumu. zerklemek * zerk duruma gelmek. zerkletirme * zerkletirmek ii veya durumu. zerkletirmek * zerk duruma getirmek, zerklik vermek. zerklik * Bir topluluun, bir kuruluun ayrbir yasaya balolarak kendi kendini ynetme, hakkmuhtariyet, otonomi. * Bir kiinin, bir topluluun kendi uyacayasaykendisinin koymas. zet * Bir yazveya szn anlamndaha ksa ve zl biimde veren yazveya sz, hulsa, fezleke. * Filmin konusunu en ksa biimde anlatan, bir senaryo almasnn ilk basamaolan metin. zetleme * zetlemek ii. zetlemek * Bir yazveya sz daha az szle, daha ksa bir biimde anlatmak, zn vermek, ksaltmak, hulsa etmek. zetlenme * zetlenmek ii. zetlenmek * zet durumuna getirilmek, hulsa edilmek. zezer * zezerlikle ilgili olan, mazoist. * zezerlik sapncgsteren kimse, mazoist. zezerlik * Fiziksel acveya aalatcdavranlarla doyuma ulama biiminde beliren cinsel sapknlk, mazoizm. zge * Baka. zgeci * Kiisel yarar gzetmeksizin bakasna yararlolmaya alan (kimse) dierkm. zgecil * zgeci tutumu olan. zgecilik * zgeci olma durumu, dierkmlk. zg * zellikle birine veya bir eye ait olan, belli bir kimsede veya eyde bulunan, has, mahsus. zgl * Bir trle ilgili, bir tre ilikin.

zgl arlk * Bir cismin 1 cm hacmindeki parasnn arl. zgleme * zglemek ii. zglemek * (bir ey veya bir yeri) Birine, bir eye ayrmak, vermek, hasretmek, tahsis etmek. zgllk * zgl olma durumu. zglk * zg olma durumu, hasiyet. zgn * Yalnz kendine zg bir nitelik tayan, orjinal. * Bir bulusonucu olan, nitelikleri bakmndan benzerlerinden ayrve stn olan. * eviri olmayan, asl olan (metin). zgnleme * zgnlemek ii. zgnlemek * zgn duruma gelmek. zgnletirme * zgnletirmek ii. zgnletirmek * zgn duruma getirmek. zgnlk * zgn olma durumu, orjinallik. zgr * Herhangi bir kstlamaya, zorlamaya, arta balolmayan, serbest, hr. * (ulus, lke iin) Ynetim bakmndan yabancbir gcn etkisi altnda bulunmayan baka bir ynetime bal olmayan, bamsz, hr. * Kendi kendine hareket etme davranma, karar verme gc olan. * Tutuklu olmayan, hr. * Bakasnn klesi olmayan, hr. * Siyas bir g tarafndan denetlenmeyen, engellenmeyen. * Toplumsal basklara, zellikle grg kurallarna boyun emeyen, tavr ve davranlarnda serbest olan. zgrce * zgr bir biimde. zgrleme * zgrlemek ii. zgrlemek * zgr duruma gelmek. zgrletirme * zgrletirmek ii. zgrletirmek * zgr duruma getirmek, zgr hle gelmesini salamak. zgrlk * Herhangi bir kstlamaya, zorlamaya balolmakszn dnme veya davranma, herhangi bir arta bal olmama durumu, serbest. * Her trl detkiden bamsz olarak insann kendi iradesine, kendi dncesine dayanarak karar vermesi durumu, hrriyet. zgrlk * zgrlk yanls. zgrlk demokrasi * Bireylerin her trl dncelerine sayggsteren, yasak koymayan demokrasi biimi. zgrlklk * zgrlk olma durumu. zlem * Bir kimseyi veya bir eyi grme, kavuma istei, hasret, tahassr. zleme * zlemek ii, itiyak. zlemek * Bir kimseyi veya bir eyi grmeyi, kavumayistemek, grecei gelmek. zlemini ekmek * Arzulamak, ok zlemek, hasretini ekmek.

zlemini duymak * yrekten istemek, arzu etmek. zlemli * zlemi olan, zleyen, hasretli. zlenme * zlenmek ii. zlenmek * zlemek iine konu olmak. zlenti * zlem, hasret. zlentili * zlem tayan, zlem dolu. zleme * zlemek ii, arlama. * Aacn ounlukla ze yakn blmlerinin artk z su iletmemesi ve bunun sonucunda kuruyup sertlemesi olay. zlemek * z durumuna veya zl bir duruma gelmek, arlamak. * (tahl iin) Olgunlamak. zletirme * zletirmek ii, arlatrma. zletirmeci * zletirmeden yana olan kimse. zletirmecilik * Bir dili yabancgelerden artarak ar, katksz bir duruma getirme ve kendi imknlaryla gelitirmeyi amalayan alma. zletirmek * z durumuna getirmek, zl durum kazandrmak, arlatrmak. zletme * zletmek ii. zletmek * zlemesine yol amak. zleyi * zlemek ii veya biimi. zl * z olan, z blm oka olan. * Benliinde, varlnda, yapsnda herhangi bir nitelik bulunan. * (toprak iin) Yapkan, verimli. * Gereksiz sz kullanmadan dnceyi bildiren. zl amur * Yapkan amur. zl sz * Gereksiz ayrntlardan arnmsz. zl un * Hamuru yapkan olan un. zlk * Bir eyin durumu, mahiyet. * (grevli) Kii, zat. zlk hakk * Genel memur stats iinde kiinin, kanunlarn ngrd ekil ve artlara balolduu hakk. zlk ileri * Bir kuruluta grevlilerin atanmalar, ykselmeleri ve emeklilikleri gibi kiisel ilemlerin btn ve bu ileri yrten blm, zat ileri. zne * Bir cmlede bildirilen ii yapan veya yklemin bildirdii durumu zerine alan kimse veya ey, fail: ocuk uyudu. ocuk sevildi. ocuk henz kktr cmlelerinde ocuk sz znedir. * Bilinci, sezgisi, dgc olan, bazfilozoflara gre de ddnyaya kart olan birey. zne grubu * Birden ok kelimeden oluan ve cmlelerle btnyle zne grevinde bulunan szler. zne bei * zneyle ilgili olarak kullanlan szlerin btn. znel

* zneye ilikin olan, znede oluan, nesnelerin gereine deil, bireyin dnce ve duygularna dayanan, enfs, sbjektif, nesnel kart. znelci * znelcilik yanls, znelcilii benimseyen ve savunan (kimse), sbjektivist. znelcilik * Btn bilgilerin zneye ilikin ve deer yarglarnn bireysel, znel olduunu ileri sren reti, sbjektivizm. znellik * znel olma durumu, sbjektivite, nesnellik kart. zr kabahatinden byk * bir su veya kabahat iin zr dilerken daha byk su ileyen kimseler iin sylenir. zsel * z ile ilgili. zsever * Kiinin kendi benliine karduyulan balanma, hayran olma, narsist. zseverlik * Kiinin kendi bedensel ve ruhsal benliine karduyduu hayranlk ve ballk, narsisizm. z sz bir * dnd gibi syleyen veya davranan. zmleme * zmlemek ii, temessl, temsil, asimilasyon, anabolizma, yadmlama kart. * Edinilmiolan bilgileri kendi z maldurumuna getirme. zmleme dokusu * Bitkilerde, havadaki karbondioksidi karbonhidrata eviren, daha ok yapraklarda bulunan doku. zmlemek * (canlvarlklar) Dardan aldklarbesinleri, deiiklie uratarak yeni bir birleimle, organizmann gereksinme duyduu maddeler durumuna getirmek, temsil etmek. * Edinilmiolan bilgileri bireyin z maldurumuna getirmek. zmlenme * (besin iin) zmlemek ii. * Edinilmiolan bilgiler bireyin z maldurumuna gelme. zmlenmek * zmlemek iine konu olmak. zmseme * zmsemek ii veya durumu. zmsemek * zmlemek. zmsenme * zmsenmek ii veya durumu. zmsenmek * zmlenmek. zn erosluk * Kiinin kendi vcudu zerinde cinsel etkinliklerde bulunma sapnc, otoerotizm. znl * Bir eyin aslnda veya gereinde olan, ilinekle ilgili olmayp zde bulunan, derun, zat, dnlkart. zr * Bir kusurun, bir suun elde olmadan yapldnileri srme veya bu kusurun hogrlmesini gerektiren sebep, mazeret. * Sakatlk, bozukluk, eksiklik veya elverisizlik, kusur, defo. zr dilemek * zrn ileri srerek bir ii yapmayistememek, bir iten balanmasnistemek. * yaptbir yanltan tr balanmasnistemek. zrl * zr olan. * Eksiklik, sakat veya kusuru olan, defolu. zrsz * zr olmayan. * zr olmakszn. zt * Ekstre, hulsa. zveren * zverili.

zveri * Bir ama uruna veya gerekletirilmesi istenen herhangi bir ey iin kendi menfaatlerinden vazgeme, fedakrlk. zverili * zveri ile davranan, zverisi olan, fedakr. P * Fosfor'un ksaltmas. p, P * Trk alfabesinin yirminci harfi. Pe adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan tmsz, patlaycift dudak nszn gsterir. Pa * Protaktinyum'un ksaltmas. pabucu bye okutmak * aklszca davrananlar iin alaylbir t olarak kullanlr. pabucuna kum dolmak (veya takamak) * ortaya kan durum karsnda tedirgin olmak. pabucunu dama atmak (veya pabucu dama atlmak) * kendinden stn birinin kmasyla gzden dmek. pabucunu eline vermek * kovmak. pabucunu ters giydirmek * g bir duruma sokarak tella karmak. pabu * Ayakkab. * Masa, sandalye gibi mobilyalarn ayaklarna taklan metal veya plstik eklenti. * letken telleri elektrik birimlerine balayan veya civatalbalantysalayan para. * Bina kolonlarnn temeldeki basma yzeyinin genive daha gl olarak younlatrlmblm. pabu brakmamak * ylmayp, yapacandan vazgememek, aldrmamak, korkmamak. pabu eskitmek (veya paralamak) * bir iiin bir yere ok gidip gelmek, ii takip etmek. pabu kadar dili olmak * kabaca ve terbiyesizce karlk vermek. pabu pahal * birinin uramaya kalktkimsenin, kendinden gl kmasdurumunda sylenir. * herhangi bir durum veya giriilen iin sonunda zararlkma ihtimali bulunduunu belirtir. pabuu * Ayakkabyapan veya satan kimse, ayakkabc. * Ayakkabkarlarak girilen yerlerde ayakkablarbekleyen kimse. pabuuluk * Ayakkabcnn ii, ayakkabclk. pabularnevirmek * dolaylolarak kovmak. pabulu * Ayanda pabucu olan. pabuluk * Evlerde veya cami girilerinde kapdan girilince ayakkabkarlan veya konulan, genellikle raflarolan yer. pabusuz * Ayanda pabucu olmayan. pabutan aa * aalk. pa * Ba. paa * Pantolon, don, alvar gibi giyeceklerde bacaklarn ktaablm. * Kasaplk hayvanlarn kesilmiaya. * Kasaplk hayvanlarn ayaklarndan yaplan orba. paa gn * Dnn paa orbasziyafeti ekildii ertesi gn. paa kasnak * Yalgrete, greinin bir elini hasmnn paasndan, teki elini de aparasndan geirerek kispetin belinden kavrayp karsndakini yenmek iin srtst evirmesi biiminde uygulanan bir oyun.

paac * Kasaplk hayvanlarn ayaklarnsatan kimse. * Paa, ikembe piirilen dkkn. paaclk * Paacnn ii veya meslei. paal * Ekmek yapmak iin eitli tahllarn yasaya gre belirlenen gerekli karm oran. * eitli eylerin karm. paalar(veya kollar) svamak * bir ie girimek iin hazrlanmak. paalarndan akmak * pislik ve kirin okluunu belirtmek iin kullanlr. paal * Herhangi bir biimde paasolan. * Tyleri ayaklarna kadar uzanan (kuveya kmes hayvan). paalk * Pantolon, alvar veya uzun klot paasnn ayak bileini saran blm. * Paa orbasyapmak iin ayrlm. * Gelinin paa gn giydii giysi. * Otomobilde tekerlein ta, amur atmasnnleyen ve tekerlek arkalarna taklan lstik veya plstikten yaplmara. paarz * apraz. paasdk * Giyimine dikkat etmeyen, pasakl. paasndan tutup atmak * hakaretle kovmak. paasnekecek (veya toplayacak) hli olmamak * gsz, beceriksiz olmak. paasz * Paasolmayan veya iinde paa bulunmayan. paavra * Eskimibez veya kumaparas, aput. * Deersiz ve iren ey veya kimse. paavra gibi * deersiz kimse veya eyleri nitelerken kullanlr. paavra hastal * Grip, nezle, enflenza. paavrac* Paavra toplayp satan kimse. paavraclk * Paavra toplayp satma ii. paavralama * Paavralamak ii veya durumu. paavralamak * Paavra durumuna girmek. paavraya evirmek (veya paavrasnkarmak) * ok hrpalamak, dank, bozuk veya berbat bir duruma getirmek. paaykaptrmak * yakalanmak, ele geirmek. * kart, ama sonradan ayrlmak istedii bir iten kendini kurtaramamak. * diledii gibi davranamamak. paaykurtarmak * kendini bir dertten, tehlikeden veya zor durumdan kurtarmak. paoz * Kefal trnden bir balk (Mugil cephalus). * Fahie. padalya * ldrldkten sonra ss amacyla ii doldurulmuhayvan. padiah * Osmanlmparatorluunda devlet bakanna verilen unvan, hkmdar, sultan. padiah

* Padiah ile ilgili, padiaha ait. padiahlk * Padiah olma durumu, hkmdarlk, sultanlk. * Padiahn grevi. * Padiahn ynetimi. * Padiahn saltanat dnemi. * Padiah tarafndan ynetilen lke. padok * (hipodromda) Yaratlarnn yedekte gezdirildikleri yer. pafta * Byk harita, pln veya modeli oluturan ayrparalardan her biri. * Metal ubuk ve borulara diaan let, yivaar. * Ss iin at takmlarna veya baka yerlere taklan metal pul veya aklan iri balivi. * Byk benek, leke. paftal * Paftasolan. paftasz * Paftasolmayan. pagan * ok tanrldinden olan (kimse). paganizm * ok tanrclk. pagoda * in, Japonya gibi Uzak Dou lkelerindeki tapnaklara verilen ad. pah * Eik olarak kesilmikenar. * Bir yapelemannda eik bir yzey elde etmek amacyla keskinlii giderme. paha * Deer, fiyat. paha biilmez * deeri llemeyecek kadar yksek. paha bimek * deerini tahmin etmek veya belirlemek. pahac * Pahalmal satan kimse. pahaclk * Pahacolma durumu. pahal * Ters, aksi. pahalanma * Pahalanmak ii. pahalanmak * Pahalduruma gelmek, fiyatartmak, pahallamak. pahal * Pahasyksek olan, ucuz kart. pahalca * Biraz, pahalgibi. pahallama * Pahallamak ii. pahallamak * Pahalanmak. pahallk * Bir eyin fiyatnn yksek olmasdurumu veya pahalolma durumu. * Fiyatlarn genel olarak ykselmesi fiyat art. pahalya oturmak (veya pahalya mal olmak) * ok para, zveri, emek gerektirmek, kolay elde edilememek veya zarara, skntya yol amak. pahasna * karlnda uruna, ... iin. pahaya kmak * pahalanmak, pahallamak. pahaya gemek * deerli bir eymigibi esirgenmek.

pahlama * Pahlamak ii. pahlamak * Bir parann keskin kenarnkeserek pah durumuna getirmek, keskinliini gidermek. pak * Temiz. paket * inde bir veya birok ey bulunan, kda sarlarak hazrlanm, elde tanacak byklkte nesne. * Yiyecek, il gibi eylerin kda sarlarak veya bir kutuya konularak sata hazr duruma getirilmibelli bir miktar. paket etmek * paketlemek. paket program * Banda veya filme alnp gerektiinde radyo ve televizyonda yaymlamak iin hazrlanmprogram. paket ta* Drt ke yontulmukaldrm ta. paket tur * Bir veya birden fazla yere ynelik olarak dzenlenen ulam, konaklama gibi ihtiyalarkapsayan tur. paketleme * Paketlemek ii. paketlemek * Bir veya birka eyi kada sararak veya kutuya koyarak balamak. * Birini batan savmak, atlatmak. paketleni* Paketlenmek ii veya biimi. paketlenme * Paketlenmek ii. paketlenmek * Paketlemek iine konu olmak. paketletme * Paketletmek ii. paketletmek * Paketlemek iini yaptrmak. paketleyi* Paketlemek ii veya biimi. Pakistanl* Pakistan halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. paklama * Paklamak ii. paklamak * Temizlemek. paklanma * Paklanmak ii. paklanmak * Temizlenmek. paklk * Temizlik. pakt * Antlama. pal * Bir cins gvercin. pala * Kavisli, ksa, u blm geni, kabzasna doru daralan bir tr kl. * Krek gibi bazaralarn, enli ve yassblm. * Bir yere aprazlama konulan yasskiriveya kereste. pala * Bez paralarndan dokunan basit kilim, yazg. * Eski, kullanlmeya veya giysi. pala byk * Gr, uzun, yanaklara doru kvrk byk. * Pala byklarolan, pala bykl. pala bykl

* Gr, uzun ve kvrk byklarolan kimse. pala almak (veya sallamak) * uramak, didinmek, abalamak. pala ekmek * palaybelinden karp vurmak. pala srtmek * abalamak, uramak. paladyum * Atom numaras46, younluu 11,4 olan, 1500 C de eriyen, tel durumuna getirilebilen, balca zellii hidrojeni sourmak olan ok sert bir element. KsaltmasPd. palalk * atkiriinin yan. palamar * Gemileri iskele, rhtm veya amandraya balamaya yarayan kaln halat. palamar boyu * Deniz milinin onda biri,120 kula. palamar paras * Gemilerin bir iskeleye yanamak iin dedikleri para. palamar resmi * Bkz. palamar paras. palamarc* Grevi, gemilerin yanama, kalkma vb. srasnda gemiden verilen palamariskeleye, amandraya takmak, karmak olan kimse. palamarkoparmak (veya zmek) * kamak, svmak. palamut * Uskumrugillerden, ortalama 1 veya 2 kg gelen, eti esmer, klksz ve pulsuz bir balk (Pelamys sarda). Byklne gre trl adlar alr. palamut * Yurdumuzda yetien mee trlerinin uzunca, fnda benzeyen, sert ve przl, bir yksk iinde bulunan, tanen bakmndan zengin meyvesi, pelit. palamut meesi * Yurdumuzun batblgesinde yetien 5-10 m yksekliinde, kn yapraklarndken bir mee tr (Valonea). palamutlama * Palamutlamak ii. palamutlamak * Deriyi sepilemek iin palamut maddesi doldurulmuukura yatrmak. palamutlular * Kayngiller. palan * Genellikle eeklere, bazen de atlara vurulan, kasz, enli, yayvan ve yumuak bir eit eyer. palan vurmak * palanhayvann srtna koyup balamak. palandz * emenin musluk ta. palandken * Talk yoku. palanga * Bir halatla makaralardan oluturulan, ar cisimleri kaldrmaya, saa sola dndrmeye yarayan donanm. palangal* Palangasolan. palangasz * Palangasolmayan. palanka * Aa ve toprakla yaplm, hendekle evrilmikk hisar. palas * Lks otel veya gsterili yap. * Kolay, rahat. * Kolaylk gsteren, hoa giden (nesne, kimse, yer). palas * Kei klndan dokunmukaba kilim, yayg.

palas pandras * Gerei gibi derlenip toparlanmaya vakit bulamadan, arabuk. palaska * Askerlerin bellerine baladklarveya gslerine aprazlama taktklar, zerinde fiek, kasatura vb. koymak iin yerleri bulunan, genellikle kseleden yaplmkay. palaspare * Pasakl, yrtk giysi. palavra * Herhangi bir konuda geree aykr, uydurma sz veya haber; uzun ve bokonuma, martaval. * Genellikle posta vapurlarnda st gvertenin altndaki gverte. palavra savurmak (atmak veya skmak) * uydurma, aslsz bir sz veya haberi gerekmigibi ortaya atmak; abartarak konumak, byk baarlardan sz etmek. palavrac* Uydurma sz veya haber ortaya atan, yaptileri abartan, bu davranlarhuy edinmiolan (kimse), tra. palavraclk * Palavra syleme alkanl. palaz * Kaz, rdek, gvercin gibi bazkuyavrularnn civcivlikten sonraki durumu. palazlama * Palazlamak veya palazlanmak ii. palazlamak * (kuyavrusu) rileip semirmek. * (kk ocuk) Gelimek. * Varlartmak, zenginlemek. palazlanma * Palazlanmak ii veya durumu. palazlanmak * Gelimek, iri duruma gelmek, bymek. * Varlartmak, zenginlemek. palazlama * Palazlamak ii. palazlamak * rilemek, gelimek, bymek. paldm * Yk ve binek hayvannn, semer veya eyerinin ileri kaymasnnlemek iin arka ayaklarnn kaba etleri zerinden geirilen kay. paldmamak * baaramayacabir ie girimek. paldr kldr * Kaba bir grlt kararak, grlt ile. * Anszn ve kurallara uyulmakszn. paleograf * Eski el yazlaruzman. paleografi * Eski el yazlarnokuma bilgisi. paleontoloji * Jeolojik devirlerde yer yznde yaamvarlklarinceleyen bilim dal. paleozoik * En eski fosillerin oluturduklarjeolojik zaman. * Bu zamanla ilgili. palet * Ressamlarn boyalarzerine dizerek fra ile kartrdklartahta veya porselen levha. * Sanayide eitli amalarla kullanlan yayvan ve genilevha. * Hzlyzmek iin ayaa geirilen ara. * Tankn her trl arazide yol almasnsalayan iki yanndaki tekerleklerini iine alan metal erit, trtl (II). paletli * Paleti olan (tat). paletsiz * Paleti olmayan (tat). palt

* Bkz. pelit. palikarya * KabadayRum delikanls. * (yermeli olarak) Yunanl. palisat * zmleme iini yapan yapraklarn st yzndeki dokunun adolan palisat dokusu teriminde geer. palisat dokusu * Palisat. palmitat * Palmitik asidin tuzu veya esteri. palmitik * Doymubir yaasidi CH3-(CH2)14-CO2H ve bu asitten treyen birleikler iin kullanlr. palmitik asit * Yalmaddelerin pek ounda palmitin durumunda bulunan, suda znmeyen, alkol ve eterde znen beyaz, tatsz bir kat. palmitil * Palmitik asitten treyen C15H31-CO formlndeki tek deerli kk. palmitin * Gliserinin palmitik esteri. palmiye * Palmiyegillerden olan aalarn genel ad. palmiyegiller * Genellikle scak blgelerde yetien, basit bir kon gvde ve bu gvdenin tepesinde yelpaze biiminde telek damarlyapraklarolan, hurma ve Hindistan cevizi aalarniine alan bir familya. palmiyelik * Palmiyesi ok olan yer. palto * Souk havalarda br giyeceklerin stne giyilen kaln kumatan giysi. paltolu * Paltosu olan. paltoluk * Palto yapmaya elverili kuma. paltosuz * Paltosu olmayan. palze * Bir eit pelte. palze gibi * beyaz, dolgun ve titrek (ten). palyao * Genellikle panayr tiyatrolarnda, sirklerde gldrc rol oynayan acayip klkl, yz arve komik makyajloyuncu. palyao gibi * gln olacak derecede acayip klkl. palyaoluk * Palyao olma durumu veya palyaonun yapti. * Tavr ve davranta gldrclk. palyatif * Yeterli etkinlii olmayan, bir sre iin olan, geici, muvakkat. palyo * Ksa ve iki yankeskin, dz kl. pampa * Gney Amerika'daki bozkrlara verilen ad. pamuk * Ebe gmecigillerden, koza biimindeki meyvesi , drt, bedilimli olan, scak blgelerde yetien tarm bitkisi (Gossypium). * Bu bitkinin tohumlarnn evresinde olumuince, yumuak tellerin ad. * lenmipamuk. * (dokumaclkta) lenmipamuktan yaplm. pamuk atmak * yay ve tokmakla pamuu ditmek. pamuk bal * Beyaz bal.

pamuk bal * Ilman denizlerde yaayan, srtmavi, karnbeyaz, tehlikeli bir kpek bal(Carcharius glaucus). pamuk bezi * Pamuktan dokunan bez. pamuk elmas * Pamuk telleri ve tohumla dolu bir kapslden oluan pamuk bitkisinin meyvesi. pamuk gibi * ok yumuak. * iyi huylu, munis. pamuk iplii * Pamuktan yaplan mat ve parlak dikive nakiplii. pamuk ipliiyle balamak * etkisi az srecek bir are ile geitirmek. pamuk ta* Birtakm kaynak sularnn dibinde biriken, kalkerli veya silisli tortu, traverten. pamuk ya * Pamuk ekirdeklerinden elde edilen, zeytinyana benzer bitki ya. pamukaki * Beyaz iilemekte kullanlan bir eit parlak pamuk iplii. pamuku * Pamuk yetitiren kimse. * Pamuk alp satan kimse. pamukuk * Genellikle bebeklerde grlen ve bir mantardan ileri gelen, sindirim organnda, azda ortaya kan iltihapl hastalk, aft. pamukuluk * Pamuk yetitirme ve satma ii. pamuklanma * Pamuklanmak ii. pamuklanmak * st incecik pamuk biiminde kf balamak. * (toz iin) Pamuk gibi olmak. pamuklu * Pamuk iplii veya baka iplikler kartrlarak dokunmu(kuma). * Yzyle astararasna pamuk yaylarak dikilen hrka. panama * Orta Amerika'da yetien bir bitkinin yapraklarndan rlmyumuak hasr apka. * zel olarak dokunmubir kumatr. Panamal*Panama Cumhuriyeti halkndan olan kimse. panayr * Belli zamanlarda ve genellikle kk yerleme birimlerinde kurulan, sergi niteliini de tayan byk pazar. panayr yeri * Panayrn kurulduu alan. * ok kalabalk yer. panayrc* Panayrda satyapan kimse. panayrclk * Panayrcnn ii veya meslei. pancar * Ispanakgillerden, vitamince zengin bir bitki (Beta vulgaris). * Bu bitkinin eker elde edilen kaln ve etli kk. pancar gibi olmak (veya pancar kesilmek) * kan hcum edip ok kzarmak. pancarc * Pancar yetitiren ve satan kimse. pancarclk * Pancar yetitirme ve satma ii. pancarlama * Pancarlamak ii veya durumu. pancarlamak * Pancar rengini almak. pancur

* Bkz. panjur. panda * Etillerden, Avustralya ile Himalaya ormanlarnda yaayan, tyleri sk ve pas krmzsrenginde, karn, bacaklarkara, postu beenilen bir hayvan (Ailurus fulgens). pandantif * nce bir zincirle boyna taklan deerli tak. pandispanya * Yumurta katlarak yaplan ekerli, kabark, yumuak bir tr pasta. pandispanya gazetesi * Uydurulmuyalanlar, hikyeler. pandomima * Tanzimat ve Merutiyet dnemlerindeki tiyatrolarn ounda izlenen oyunlar arasna sktrlan szsz oyun. * Pantomim. pandomima kopmak * izleyenler iin elendirici bir kavga kmak. pandufla * Bkz. pantufla. pandl * Sarka, rakkas. panel * Dinleyiciler nnde, seilmibir konumacgrubunun bir konuyu tartmak amacyla dzenledii toplant, toplu grme, ak oturum. * Yerletirilecei yzeyin bir blmne uyan, ounlukla dikdrtgen biiminde dzgn para. panel kpr * Alacak bir engelin bir yannda oluturularak br yana ulamsalayan, tayckk elemanlardan oluan kpr. panie kaplmak * ok korkmak. panie vermek * byk bir dehete drmek, ok korkutmak. panik * Topluluu kaplayan an dehet duygusu, byk korku, rk. panik olmak * byk korku yaratan bir olay birdenbire ortaya kmak. panik yaratmak * korku, dehet uyandrmak. panikleme * Paniklemek ii veya durumu. paniklemek * Panie kaplmak. Panislmc * Panislmizm yanls. Panislmclk * Panislmizm akmnbenimseme. Panislmizm * Btn Mslmanlaraynynetim altnda toplama amacngden politik akm. panjur * Gereine gre gnei ve rzgrnlemeye, _____azaltmaya yarayan, alr kapanr dar ve yatay tahtarlardan, plstikten veya metal gerelerden yaplm, pencerenin iki yanna taklan kapatma kanad. pankart * Toplantve gsterilerde tanan, zerinde benimsenen amacn birka szle gsterildii karton veya bezden levha. pankartl* Pankartlolan veya pankart bulunduran. pankras * Grele boksu veya yumruk dvn birletiren spor karlamas. pankreas * Midenin arkasnda bulunan, boaltckanallaryla onikiparmak barsana bal, i ve dsalglarolan iri bir bez. pano * zerine bildiri, aklama veya tantma ktlartutturmak iin hazrlanmlevha.

* Elektrikle alan aralarn kontrol ve komuta dmeleri, ekran, sinyal lmbasgibi paralarnn bir arada toplandblm. * Aa duvar kaplamalarna veya tavanlara ss iin konulan resim. * Hafif malzemeden yaplan ve iki yz kontrplakla kaplanan levha. * nceden belirlenmisnrlar ierisinde alan cevher alan. panorama * Yksek bir yerden baklnca gz nne serilen genigrn. * Genel grnm. panoramik * Genigralannkaplayan. pansiyon * Btn veya bir blm srekli veya belli bir zaman iin kiraya verilen, istee gre yemek de veren ev. * cretli renci yurdu. pansiyoncu * Pansiyon sahibi. * Pansiyon ileten kimse. pansiyonculuk * Pansiyon sahibi olma durumu. * Pansiyon iletme ii. pansiyoner * Bir pansiyonda oturan kimse. Panslavizm * Slav asllbtn halklaraynynetim altnda toplama amacgden politik akm ve hareket. pansuman * Yara temizlii ve bakm. pansuman yapmak * yarann temizlik ve bakmnyapmak. pansumanc * Pansuman yapmaymeslek edinmikimse. pansumanclk * Pansuman yapma ii. panteist * Panteizm yanls. panteizm * Tanrile evreni birletirip zletiren felsefe retisi veya sistemi. panteon * Yunanlve Romallarn en byk tapnaklarna verdikleri ad. * Bir halkn, bir ulusun btn tanrlar. * Byk yararlk gstermikimselerin gmld ulusal ant. panter * Pars. pantograf * Bir biimi bylterek veya klterek kopya etmek iin kullanlan kollu, eklemli bir tr cetvel. pantol * Pantolon. pantolon * Belden balayan ve genellikle paalarayak bileklerine kadar inen giyecek. pantoloncu * Pantolon diken terzi. pantolonculuk * Pantolon dikme veya satma ii. pantomim * Dnce ve duygularmzik veya trl eyalar eliinde bazen dansla, bazen de gvde ve yz hareketleriyle yanstmayamalayan oyun, szsz oyun. pantufla * Aba terlik. pantuflac* Pantufla yapan veya satan kimse. * Dolandrc, yankesici. pantuflaclk * Pantufla yapma veya satma ii. Panturanizm

* Bkz. Turanclk. Pantrkizm * Bkz. Trklk. panzehir * Zehrin etkisini ortadan kaldrabilme zellii olan madde, antidot. panzehir otu * Kk, beyaz iekli, kk zehirli, ok yllk ve otsu bitki (Cynanchum acutum). panzehir ta * Antilop gibi hayvanlarn midesinde oluan, zehiri nleyici etkisi olan ktle. * Bkz. opal. panzer * kinci Dnya Savanda Alman ordusunun kulland, gnmzde polisin kanunsuz sokak gsterileri gibi hareketleri bastrmak iin yararland, yksek tekerlekli, zrhl, hafif silhlarla donatlmara. papa * Katolik kilisesinin, bir meclis tarafndan seilen, Vatikan'da oturan ve sa Peygamber'in vekili saylan bakan. papaan * Papaangillerden olan kulara verilen ad. * Duyduklarndnmeden olduu gibi tekrarlayan kimse. papaan anahtar * Sacdan yaplmkk aplboru ve balantparalarnn sklp taklmasnda kullanlan anahtar. papaan gibi ezberlemek * anlamnbilmeden ezberlemek. papaan gibi tekrarlamak * pepee, art arda sylemek. papaan yemi * Bkz. aspur. papaangiller * Ayaklartrmanmaya uygun, canl, zt renkli, basit konumaya altrlabilen, papaan, muhabbet kuu gibi scak lke kularniine alan familya. papaanlar * Tek familyaspapaangiller olan, papaan olarak bilinen btn kularkapsayan takm. papaanlk * Duyduklarndnmeden, anlamnbilmeden tekrarlama durumu. papak * Uzun tyl kalpak. papalk * Papann makamveya grevi. * Banda papann bulunduu siyas ve din kurum. papalina * Sardalye yavrusu. papara * Ekmek, peynir ve et suyu veya st ile yaplan bir tr yemek. * Azar. papara * Orta oyununda zurnaya verilen ad. papara (veya zlgt) yemek * ok azarlanmak. papatya * Birleikgillerden, 20-50 cm ykseklikte, baharda iek aan, ta yapraklarbeyaz, ortassarkmeli, bir yllk otsu bir bitki (Matricaria chamomilla). papatya fal * Niyet tutup "olacak, olmayacak" diye papatyann yapraklarnbirer birer kopararak baklan fal. papatyal* Papatyasolan. papatyasz* Papatyasolmayan. papaya * Bir tr meyve. papaz * Hristiyan din adam. * zerinde papaz resmi olan iskambil kd.

papaz bal * Kk bir eit kaya bal(Chromis chromis). papaz balgiller * Ilman denizlerde yaayan kemikli balklar familyas. papaz her gn pilv yemez * insann nne her zaman aynnitelikte elverili bir imkn kmaz. papaz karas * Krmzarap yapmnda kullanlan bir tr zm cinsi. * Bu zmden yaplan krmzarap. papaz uurmak * ikili elence dzenlemek. papaz yahnisi * Soanl, sarmsakl, araplveya sirkeli bir et yemei. papaza dnmek * salarve sakaluzamak, darmadan olmak. papaza kzp oru (veya perhiz) bozmak * bakasna kzp kendisine zarar verecek igrmek. papazi * Bir tr ince, ipekli kuma. papazkat * Bir tr iskambil oyunu. papazlk * Papaz olma durumu veya papazn grevi. papazlk etmek * ders vermek, ikna edici szlerle kandrmak. papel * Bir liralk kt para. * Para, zellikle kt para. papelci * Sokaklarda iskambil ktlaryla halkdolandran bir tr dolandrc, zarf. papelcilik * Papelcinin yapti. papiki * Sokak satcs. papirs * Papirsgillerden, Nil kylarnda yetien bir bitki (Cyperus papirus). * Eski Msrllarn papirs saplarndan yaptklarkt. * Bu kda yazlmel yazmas. papirsgiller * Bir eneklilerden, rnei papirs olan otsu bitkiler familyas. paprika * Acsaz bir eit krmzbiber. papura * ki ift kzle ekilen ar saban. papyekue * Bkz. kue kd. papyon * Kelebek biiminde, bir engelle veya lstik bala yakaya tutturulan kravat, papyon kravat. par par * Bir parltyveya titremeyi anlatr. par par yanmak * yksek atei olmak. para * Devlete bastrlan, zerinde saymaca deeri yazlkt veya metalden deme arac, nakit. * Kuruun krkta biri. para alm satm * Para deiimi. para babas * Parasok, varlklkimse. para basma * Piyasaya yeni para karma. * ok para kazanma, ileri iyi gitme.

para basmak * darphanede veya basm evinde metali veya kdpara durumuna getirmek. * kumarda ortaya para koymak. para bozmak * byk parayufak paralarla deitirmek. para canls * Paraya dkn, para gzl. para cezas * lenen bir suun para karlnn devlete denmesini ngren ceza. para czdan * Para koymaya yarayan czdan. para antas * Para tamaya yarayan zel anta. para ekmek * bir yere yatrlmparadan bir blmn geri almak. * para szdrmak, birinden birtakm gerekelerle para almak. para karmak * para basmak. * baka yerde bulunan kimseye posta veya banka ile para gndermek. para kmamak * para yetimemek. para darl * Para ikinliine karnlem olarak parann piyasada azalmasyla satn alma gcnn artmas, deflsyon. para deiimi * Para deitirme ilemi. para dkmek * bir iiin ok para harcamak. para dnmek * rvetle iyaplmak. para etmek * deeri olmak. para etmemek * deeri pahasna satlamamak. * etkisi olmamak, ie yaramamak. para getirmek * kazan salamak. para ile deil * ok ucuz. para ile deil, sra ile * her iin parayla yaplmayacananlatr. para kesmek * para basmak. * ok para kazanmak. para krmak * ok kazanmak. para kstlamas * Piyasada likit para dolamnsnrlandrma. para kstlayc * Para kstlama ilemini yapan kimse. para olmak * kazan salamak. para parayeker * elde para bulunursa onunla yeni paralar kazanlr. para pein, krmzmein * her iin karlannda denmeli, anlamnda bir sz. para pul * Para veya para eden ey. para saymak * demek. para szdrmak (veya koparmak) * zorlayarak veya kandrarak birinden para almak. para ikinlii

* Dolanmdaki para miktaryla, mallarn ve satn alnabilir hizmetlerin toplamarasndaki an bymesinden ortaya kan ve fiyatlarn toplam ykselii, parann deerinin dmesi biiminde kendini gsteren ekonomik parasal sre, enflsyon. para tutmak * para biriktirmek. para yapmak * para kazanp biriktirmek. para yatrmak * gerektiinde almak zere bir yere para vermek. para yedirmek * gereksiz olarak bakasna ok para harcamak. * rvet vermek. para yemek * gereksiz olarak ok para harcamak. * grevli bulunduu yerin imknlarndan yararlanarak para almak, rvet almak. parabellum* Eskiden Alman ordusunda kullanlan tabanca. parabol * Bir dzlemin odak denen sabit bir noktadan ve dorultman denen sabit bir dorudan eit uzaklktaki noktalarnn geometrik yeri. parabolik * Parabol biiminde olan, parabolle ilgili. paraboloit * Odaolmayan, yalnz bir simetri ekseni bulunan ikinci dereceden yzey. paraca * Para ile ilgili olarak, para bakmndan. paraol * Gemi atmasnda eri para. * Cumba vb. altna destek olarak konulan eri aa. * Tek at koturularak ekilen, zeri kapal, yanlarak bir tr araba, paraol. paradan kmak * para harcamak zorunda kalmak. paradi * Bir tiyatroda en st balkon. paradigma * Dizi. paradoks * Kklemiinanlara aykrolarak ileri srlen dnce. paradoksal * Aykrdnce niteliinde olan. paraf * Yalnz baharflerle yazlan ksa imza. parafazi * Bkz. sz karkl. parafe * Paraf konulmu, parafla imzalanm. parafe etmek * adnn ve soy adnn yalnz baharfleriyle imzalamak. parafeleme * Parafelemek ii veya durumu. parafelemek * Parafe etmek. parafin * Katran, petrol, neft gibi maddelerden karlan, kat, beyaz, yarsaydam, buharparlak bir alevle yanan, kimyasal etkenlere karilgisiz, kathidrokarbon, al kan. parafinli * Birleiminde parafin bulunan. * Parafine batrlm. parafinsiz * Birleiminde parafin olmayan. paraflama * Paraflamak ii veya durumu.

paraflamak * Adnn ve soyadnn baharflerini kullanarak imzalamak. paragz * Parayok seven, paraya ok dkn. paragraf * Herhangi bir yaznn bir satr bandan teki satr bana kadar olan blm. * Kanun maddelerinin kendi ilerinde satr balaryla ayrldklarufak blmlerden her biri. * engel iaretinin () bir baka ad. Paraguayl * Paraguay halkndan olan kimse. paraka * neli uzun balk oltas. parakete * Geminin saatteki hznanlamak iin kullanlan ara. * zerinde yzlerce ineli kstek bulunan uzun balk oltas. paraketeci* Parakete ile balk avlayan (kimse). paralks * Biri yerkrenin merkezinden, br yeryznde bulunan bir kimsenin gznden kan iki dorunun, bir gk cisminin merkezinde birleerek oluturduklardnlen a. paralama * Paralamak ii. paralamak * (genellikle yrtchayvanlar iin) Paralamak. * Ypratp eskitmek. paralanma * Paralanmak (I,II) ii. paralanmak * Parasz iken para elde etmek. paralanmak * Para para olmak. * Skntve znt iinde, olmayacak bir ile uramak, didinmek. * Bir ite ok aba ve zen gstermek. paralatma * Paralatmak ii. paralatmak * Paralamak (II) iini yaptrmak veya paralamasna sebep olmak. paralayc* Paralamak iini yapan (kimse). paralel * Yan yana ve birbirini kesmeden, birbirine kavumadan uzanp giden (eyler), kout, muvazi. * Yerkresi zerinde izildii var saylan, ekvatora paralel emberlerden her biri. * Bir dnel yzeyin, eksene dik bir dzlemle kesiti. paralel akm * Bir paralel balantdan geen akm. paralel kaidesi * Aynnoktaya uygulanan iki vektrn bilekesini bulmak iin her birinin bitim ucundan brne paralel birer izgi izilerek bir paralel kenar oluturduktan sonra vektrlerin uygulama noktasndan (bilekeli temsil etmek iin) bir kegen ekme yolu. paralel yz * Her yz bir paralelkenar olan bime. paralelizm * Koutuluk. paralelkenar * Karlklkenarlarparalel olan drtgen. paralelletirme * Paralelletirmek ii veya durumu. paralelletirmek * Koutlatrmak. paralellik * Paralel olma durumu, koutluk. * Benzerlik.

paral * Parasok olan, zengin (kimse). * Para karlnda salanan, bedava olmayan. * zerinde yuvarlak ve irice benekleri olan. paralca * Biraz parasolan (kimse). paralk * Herhangi bir para deerinde olan. * Genellikle deersizlik belirtir. paralizi * Fel. paralojik * Mantksal sistem bozukluu. paralojizm* Akl szgecinden geirirken bilmeyerek dlen yanlg; manta uymazlk. parametre * Cebirde bir denklemin kat saylarna giren deiken nicelik. * Geometride, bir koninin odandan kan dikeyin konikle kesitii noktaya kadar olan parann uzunluu. parametreleme * Parametrelemek ii. parametrelemek * Parametreli bir eri veya yzey belirlemek. parametreli * Bir veya birok parametre ile ilgili. parametrik * Parametreli. parampara * Pek ok paralara ayrlm, para para olmu. parampara olmak * pek ok paralara ayrlmak, krlmak. parann st * satn alnan eyin tutarndan artan para. parann yz scaktr * parann ekiciliini ve geri evrilemeyeceini anlatr. parankima * zek doku. paranoya * Abartlgurur, kuku, gvensizlik, bencillikle belli olan bir ruh hastal. paranoyak * Paranoya ile ilgili. * Paranoyaya tutulmukimse. parantez * Cmle iinde geen bir sz metin dtutmak iin o szn bana ve sonuna getirilen yay biimindeki iaret, yay ayra. * Konunun dnda kalan sz ve yaz. parantez amak * sz veya yaznn iine, sz edilen konu ile ilgili bir blm koymak. parantez kapatmak * sz, konumaybitirmek. parapet * Kpete, korkuluk. * Yaplarda pencere nlerinde, beton, mozaik, mermer, tahta gibi eylerden yaplmdar knt. parasal * Para ile ilgili, para bakmndan, nakd. parasempatik * Parasempatik sinir sistemi ile ilgili olan. parasempatik sinir sistemi * Yaatkan sinir sistemini oluturan iki sistemden biri; kalbin atlarnyavalatr, sindirim sistemini, salglar dzenler. parasnkarmak * ana paraykurtarmak, masrafnkarmak. parasnsokaa atmak

* deeri olmayan bir mala para vermek. parasnyemek * hi almadan bedavadan geinmek, birinin srtndan geinmek. parasyla rezil olmak * para vererek yaptrdbir ey iyi kmamak, parasnn karlnalamamak. parasz * Parasolmayan. * Yoksul. * Para verilmeden elde edilen, bedava. * Para verilmeksizin, parasz olarak, bedavadan, bedava. parasz pulsuz * Yoksul, zrt. * Hi para harcamadan. parasz yatl * renim giderleri, yatacak yer ve yemei devlete karlanan (renci). paraszlk * Parasz olma durumu. paraol * Bkz. paraol. parat * Yksek bir yerden den veya inen bir cismin, bir insann, dn arlatrarak yere inmesini salayan genellikle ipekten ara. parat birlikleri * Paratle iniyapmak iin yetitirilmiasker birlikleri. parat ile atlama * parat kulesinden atlama. * taktik amalarla belli bir blgeye havadan inme veya bir tehlikeden kurtulmak iin uaktan paratle atlama. parat kulesi * Paratle atlama eitiminin yapldkule. parat * Bir uaktan paratle atlamak ve yere iner inmez savaabilmek amacyla eitilmiasker. * Bir hava tatndan paratle atlayarak yere inen kimse. paratlk * Parat kullanma veya paratle atlama ii. paratl * Parat olan. paratoner * Yldrmsavar, imeksavar. paratberkloz * Gevigetirenlerde aside direnli bir bakterinin sebep olduu hastalk. paravan * Menteelerle birbirine balbirka paradan oluan ve yaplarda bazblmleri ayrmakta kullanlan, katlanr, tanr ereveli perde. * Adndan, yetkisinden, gcnden kendisine belli etmeden yararlanlan (kimse veya kurulu). paravan menteesi * Dz yaprak menteelerinin benzeri, yapraklve iki milli mentee. paravan yapmak * bakasnn adndan, yetkisinden, gcnden, kendini belli etmeyerek, yararlanmak. paravana * Paravan. paraya evirmek * herhangi bir eyi para ile deitirmek. paraya dkn * parayok seven kimse. paraya kymak * gereken yerde para harcamaktan kanmamak. paraya para dememek * ok para kazanr olmak. * elde edilen parayaz bulmak. * bol para harcamak. paraya pul dememek

* para kazancpek ok olmak. * herhangi bir parayaz bulmak, kmsemek. parayaraya deil, paraya vermeli * paraygerekli yere harcamal. paraydenize atmak * bouna harcamak, israf etmek. parayveren dd alar * para harcaynca insan istediini elde edebilir. parazit * Asalak. * Radyo yaynna karan yabancses veya czrt. * Bakalarnn srtndan geinen kimse, asalak. parazitlenme * Parazitlenmek ii veya durumu. parazitlenmek * Radyo, telsiz gibi cihazlarn yaynlarna yabancses karmak. parazitli * Paraziti olan. parazitlik * Asalaklk. parazitoloji * Asalak bilimi. parazitsiz * Paraziti olmayan. para * Bir btnden ayrlan, ayrsaylan veya artakalan ey. * Bir btnden kopmak, krlmak, yrtlmak vb.yoluyla ayrlmblm. * Birkabir araya gelince bir btn oluturan eylerin her biri. * Saysfatyla "tane" anlamna gelir. * Bir edebiyat veya mzik eserinin bir blm. * (isim tamlamalarnda) Belirtilen durumunda bazen kmseme ve deersiz sayma anlatr. * Az bir miktar. * ay paras, elmas parasgibi deyimlerde "benzeri", "bir rnei" gibi anlamlarda kullanlr. * Az miktarda. para almak * biyopsiyi gerektiren incelemelerde canlnn belli bir yerinden doku paraskarmak. para bana * her para iin. para bohas * Bikiden artan eit eit kumaparalarnn iine konulduu boha. para blk * Ksm ksm, azar azar, oradan buradan. para para * Paralanmbir durumda, lime lime. * Azar azar, blm blm. para para etmek * paralara ayrmak. para prk * Az, nemsiz. parac * Kumatoplarndan artmparalarsatan kimse. * Makine yedek paralarsatan kimse. parack * Elektron, proton, ntron gibi atomu oluturan paralarn her biri, partikl. paraclk * Paracnn ii. paralama * Paralamak ii, paralara ayrma. paralamak * Paralara ayrmak, btnln bozmak, para para etmek. * Birlii bozmak amacyla blmek. paralan*

Paralanmak ii veya biimi. paralanma * Paralanmak ii. paralanmak * Paralanmak iine konu olmak, paralara ayrlmak. * Bakasnmutlu etmek iin elden gelen her eyi yapmak, didinmek. paralatma * Paralatmak ii. paralatmak * Paralamak iini yaptrmak. paralayc * Paralara ayran. paralay* Paralamak ii veya biimi. paral * Birden ok paradan olumu. paralboha * Renk renk ve eit eit kumaparalarbirbirine eklenerek yaplan boha. paralboha gibi * birbirini tutmaz paralardan oluan. pardon * "zr dilerim", "affedersiniz" anlamnda kullanlan bir sz. pards * Serin havalarda br giysilerin zerine giyilen ince stlk. pare * Para, ksm. * Tane, adet. pare pare * Para para. parfm * Gzel koku. parfmc * Parfmeri rnleri reten veya satan kimse. parfmclk * Parfmcnn meslei. parfmeri * eitli kozmetiklerin ve kokularn yapmve satm. * Kozmetiklerin ve kokularn tm. * Bunlarn satlddkkn. parl parl * Parldayarak, k saarak. parldama * Parldamak ii. parldamak * Ik samak. * Gelimek, ykselmek. parldatma * Parldatmak ii. parldatmak * Parldamasnsalamak. parldayc * Parldama zellii veya nitelii bulunan madde. parlday* Parldamak ii veya biimi. parlt * Parldama, gze arpan parlaklk. parltl * Parlaklolan, parldayan, ltl, yalabk. parltsz * Parlaklolmayan. parite * ki lke parasnn karlkldeeri.

park * Bir yerleme merkezinde halkn gezip hava almasiin dzenlenmiaalk ve iekli byk bahe, millet bahesi. * Otopark. * Trafik zorunluklardnda durma biimi. * Cephane, makine veya otomobillerin bulunduu yer. park etmek (veya yapmak) * tatlartrafik kurallarbakmndan uygun bir yerde belli sre brakmak, park yapmak. park saati * Paralpark yerlerinde park eden aracn kaldsreyi belirleyen saat, parkmetre. park yeri * Tatlarn trafik bakmndan uygun olan ve belli bir sre brakldklarak veya kapalyer. parka * Genellikle askerin ak hava eitimi ve manevra srasnda kaput yerine giydii soua karkoruyucu, balklbir eit stlk. park * Oto parkileten kimse. parklk * Parkta grev yapan kimse. parke * Kk, ince, uzunca, lleri eit tahta paralarnn belirli bir dzene gre yerletirilmesiyle yaplan deme. * Dzgn bir biimde yontulmu, keli talarla yaplmkaldrm. parke ta* Yol yapmnda kullanlan, dzgn ve keli ta. parkeci * Parke yapan, satan veya deyen kimse. parkecilik * Parkeci olma durumu. * Parkecinin ii veya meslei. parkeleme * Parkelemek ii. parkelemek * Parke ile demek. parkeletme * Parkeletmek ii. parkeletmek * Parke ile detmek. parkmetre * Park saati. parkur * Binicilik, bisiklet, atletizm gibi yarmalarn yapldzel yol. parlak * Parlayan, ldayan. * Temiz ve kl. * Gze arpacak kadar baarl. * Yz gzel (olan). parlaklama * Parlaklamak ii. parlaklamak * Parlak duruma gelmek. parlaklk * Parlak olma durumu, revnak. * lgi ve dikkat ekici olma durumu. * Bir k kaynann (yldzn) verdii n, alc(gz) zerinde yaptetki. parlama * Parlamak ii. parlamak * Gl bir k karmak, k samak. * Bir k kaynandan gelen nlaryanstmak. * Tutuup alev karmak. * n, san kazanmak; herkese tannmak, mevkii ykselmek.

* Birdenbire fkelenmek. * Ildamak. parlmentarizm * Yrtme organnn, seimle kurulmuyasama organlarna karsorumlu olduu politik dzen. parlmenter * Parlamento yesi. * Parlmentoya dayanan, parlamento ile ilgili. parlmento * Balca grevi yasama, devlet btesini karma, hkmeti denetleme olan ve yeleri halk oyu ile belirli bir sre iin seilen meclis veya meclisler. parlatc * Parlatma zellii olan (nesne), cil. parlatma * Parlatmak ii. parlatmak * Bir yzeyi dzgn ve parlak duruma getirmek, parlamasnsalamak. * (iki iin) mek. parlay * Parlamak ii veya biimi. parmaaznda kalmak * aakalmak, amak, hayret etmek. parmaolmak * bir ii olumsuz ynde etkilemek, bir ie karmolmak. parmavar * (bir ile) ilgisi var, (ie) karm. parmana dolamak * bir konuyu, bir kimseyi ele alp srekli uramak, diline dolamak. parmanda oynatmak * her istediini yaptrmak, kukla gibi kullanmak. parmanaramak (birinin) parmaolmak * ilgisini, balantsnaramak, kurulan dzeni aratrmak. parmanbile kprdatmamak (veya oynatmamak) * bir iiin hibir davranta bulunmamak. parmanyarann zerine basmak * asl derdi veya bir derdin asl sebebini gstermek. parmann ucuyla (veya ucunda) evirmek * bir ii kolayca ve ustalkla yapabilmek. parmak * nsanda ve bazhayvanlarda ellerin ve ayaklarn son blmn oluturan, boumlu, oynak, uzunca organlarn her biri. * Bir tekerlein merkezinden emberine kadar uzanan ubuklarn her biri. * ngiliz uzunluk ls olan ayak'n (fut) on ikide biri, in, pus.25, 4 mm ye eittir. * Zira ve arn'n yirmi drtte biri; 3 cm kadar gelir. * El parmann eni kadar olan. * Koyu svlara daldrp karlnca parmaa bulaan (miktar). * Bir ie karmolma ilgisi. parmak atmak * sorun yaratmak. parmak basmak * imza yerine parmanmrekkebe batrarak bir yere bastrmak. * bir konu zerine dikkati, ilgiyi ekmek. parmak bozmak * (ocuklar arasnda) arkadalsona erdirmek, ksmek. parmak hesab * Parmaklarkullanarak yaplan hesap. * Hece ls. parmak srmak * byk aknlk duymak. parmak srtmak * herhangi bir davranyla aknlk iinde brakmak, artmak. parmak izi*Genellikle kimlik belirlemede yararlanlan, parmak ularnn ii tarafndaki derinin her kiide deiik olan izi.

parmak kadar * yaa ok kk. parmak kald * az kald, az kalsn, neredeyse. parmak kaldrmak * bir toplulukta sz istemek iin iaret parmanak brakarak kapaleli yukarkaldrmak. parmak parmak * Parmak biiminde. * Parmaklayarak, parmak parmak yemek parmaklayarak yemek. parmak tatls * Parmak biiminde yaplan bir tr hamur tatls. parmak zm * Uzun taneli bir zm tr. parmak yalamak * kendine, hakkolmakszn bir kar salamak. parmakla gsterilmek * bir ey az bulunmak. * sekin, nl olmak. parmakla saylmak * ok az olmak. parmaklama * Parmaklamak ii. parmaklamak * Parmakla yemek; parmakla dokunmak. * Drtmek. parmaklarn(birlikte) yemek * yedii yemei ok beenmek. parmaklk * Dik ve biraz aralklolarak yan yana dizilmitahta, demir vb.ubuklarla yaplmblme veya korkuluk. * Kesik veya yara bulunan parmakorumak iin zerine geirilen, ounlukla plstik klf. parmaklkl * Parmaklolan. parmaklksz * Parmaklolmayan. parmaks* Elin parmaklarnandrr biimde olan. parmcan * Bir eit talyan peyniri. parodi * Cidd saylan bir eserin bir blm veya btnn alaya alarak, biimini bozmadan ona bambaka bir z vererek biimle z arasndaki bu ayrlktan gln etki karan tr. parola * Askerlerin veya gizli derneklerin toplantlarna katlan kimselerin birbirlerini tanmalarnsa_____layan ve kendi aralarnda nceden kararlatrdklarkelime veya sz. * Varlmak istenen amaczetleyen sz. * Gizlilik ortamnda insanlarn birbirini tanmalarnve anlamalarnsalayan iaret. parpa * Kalkan balnn yavrusu. pars * Kedigillerden, genellikle Asya ve Afrika'nn scak blgelerinde yaayan, postu benekli, bazen de dz siyah, evik, yrtc, etil memeli hayvan, leopar (Felis pardus). parsa * Bir izleyici topluluu nnde yaplan gsteriden sonra toplanan para. parsa toplamak * gsteriden sonra bir kutu, tepsi vb. gezdirerek izleyicilerden para istemek. parsaybakastoplamak * bir emein karlno emei eken deil, baka biri almak. parsel * mar yasalarna gre ayrlp snrlanmarazi paras. parselsyon * Parselleme. parselleme

* Parsellemek ii. parsellemek * Parsellere ayrmak. * eitli kiiler belirli bir topraaralarnda paylamak. * eitli kuruluveya iyerlerinde mevki ve makamlara sahip kmak, paylamak. parsellenme * Parsellenmek ii. parsellenmek * Parsellenmek ii yaplmak. parselletme * Parselletmek ii. parselletmek * Parsellere ayrtmak. * Paylatrmak. parselli * Parsellere ayrlm. parmen * Yazyazmak, resim yapmak iin zel olarak hazrlanan deri, tire. parmen kd * Parmene benzetilerek yaplan, mat, dayanklve hafife saydam kt. partal * ok kullanlmaktan ypranm, eskimi. * Abartlmsz, yalan. partenojenez * Dllenmesiz reme, dllenmesiz oalma. parter * Tiyatro, sinema gibi yerlerde, sahnenin bulunduu ilk kata ve burada bulunan koltuklara verilen ad. parti * Ortak dnce ve grteki kiilerin oluturduklarsiyas topluluk, frka. parti * Bir btnn paras, ksm. * Bazoyunlarda bir kez. * Bir kii, bir kuruluveya bir topluluun, ou belli bir eyi kutlama amacyla dzenledikleri elence. * ok ucuza elde edilen ey, kelepir. * Vurgun, kazan. * Armoniyi oluturan ezgilerden her biri. parti evirmek * kt oyunlar, tavla vb. iin bir parti oynamak. parti vermek * bir eyi kutlamak veya elenmek iin birok kimseyi bir araya toplamak. partici * Parti yesi. * Bir partiye ok balolan, o partinin retisini savunmay, onun karlarnkorumayama edinen. * Siyas gcn yalnz kendi yandalarna kar salamak iin kullanan (kimse). particilik * Bir partiden yana olma, frkaclk, partizanlk. partikl * Parack. partileme * Partilemek ii veya durumu. partilemek * Parti durumuna gelmek. partili * Bir partiden olan kimse. partisip * Fiilin sfat gibi kullanlabilen ekli, sfat-fiil, orta. partisyon * Bir orkestra eserinde blmlerin btnn iine alan nota defteri. partiyi kaybetmek * elde etmeye altbir kazanckarsndakine kaptrmak. * bakasyla ekitii bir konuda yenilmek. partiyi vurmak

* byk bir kazan salamak. partizan * Partici. * Dmanlarna karmcadele verirken silhlharekete katlan kimse. partizanca * Partizana yakr (bir biimde). partizanlk* Partizan olma durumu veya partizanca davranma. * Particilik. partner * E. * arkada, ortak. * Cinsellikte taraflarn her biri. partner * Tiyatro, sinema vb.sanat kollarnda zellikle barol oynayan sanatnn rol arkada. * Kt oyunlarnda ortak. * Birlikte dans eden kimse. parttaym * Yargn. parya * Hindistan'da kast dolanlara verilen ad. * Herkes tarafndan hor grlen ve aalanan kimse, ayak takm. pas * Su iinde ve nemli havada metallerin, zellikle demirin yzeyinde oksitlenme sonucunda oluan madde. * Genellikle midenin bozulmasndan tr dilin zerinde oluan beyaz tabaka, bar. * Bazasalak mantarlarn eitli bitkilerde oluturduu portakal sarsveya kahve rengi lekeler; bu lekelerden ileri gelen bitki hastal. pas * Baztop oyunlarnda oyunculardan birinin topu bakasna geirmesi. * Baziskambil oyunlarnda sraskendisine gelen oyuncunun oyuna o elde katlmayacanbelirtir. pas amak * bir eyin pasngiderip parlatmak. pas almak * baztop oyunlarnda bir oyuncu br oyuncudan gelen topu kullanmak. pas gemek * baziskambil oyunlarnda o ele katlmamak. * vazgemek, caymak, aldretmemek. pas mantar * Pas mantargillerden, budaygillerde ve baklagillerde pas hastalna sebep olan mantar (Uromyces). pas mantargiller * Bitkilerin zerinde yaayarak pas denilen lekeler yapan asalak bir mantar takm. pas rengi * Krmzyla kahverengi arasndaki renk. * Bu renkte olan. pas tutmak * paslduruma gelmek, paslanmak. * alamaz duruma gelmek. pas vermek * baztop oyunlarnda bir oyuncu br oyuncuya top geirmek. * kadn, bakve davranile erkee umut ve cesaret vermek. pasaj * inde dkknlar bulunan, zeri kapalveya ak ar. * Bir yazdan, bir eserden alnan blm, para. pasak * Kir. pasakl * Giyimine veya eyann temizliine, dzenine nem vermeyen, apaul. pasakllk * Pasaklolma durumu. pasaparola * Bir birlie verilen ve azdan aza btn askerlere yaylan emir. pasaport

* Yabanclkelere gidecek olanlara yetkili kurulua verilen, yabanclke yetkililerinin kimlik incelemesinde geerli olan belge. pasaportunu eline vermek * kovmak, iten atmak. pasata * Bir tr kumar oyunu. pasavan * Trkiye Cumhuriyeti ile snrlarolan lkelerin snr blgeleri iinde oturan Trk vatandalarna serbeste gidip gelmeleri iin verilen belge. pasif * Bir eye kartepki gstermeyen, etkinlii olmayan, bakasnn etkisine katlanan, edilgin. * Edilgen. * Bir mal varlstnde etki yapan, para ile deerlendirilebilir bor ve ykmllklerin toplam. * ekingen, durgun. pasif korunma * Savasrasnda dman saldrlarndan korunmak iin yaplan alalama, gizlenme gibi yntemlerin btn. pasifik * Bir okyanus ukuruyla snrl, dengesiz ve depremle ilgili kta kenar. * Byk Okyanus. pasifleme * Pasif olma durumu. pasiflemek * Pasif duruma gelmek. pasifletirme * Pasifletirmek ii. pasifletirmek * Etkisiz duruma getirmek. pasiflik * Pasif olma durumu. pasiyans * skambille alan bir fal. paskal * nsangldrp elendiren (kimse). paskallk * nsangldrp elendirecek sz ve davran. paskalya * Hristiyanlarn, her yl sa Peygamberin dirildiine inanlan gnn yl dnmnde kutladbayram. paskalya rei * Paskalyada yaplan bir eit tatlrek. paskalya yumurtas * Paskalyada Hristiyanlarn eitli renklere boyadklaryumurta. paskalya yumurtasgibi * yzne ok allk srenler iin kullanlr. paslandrma * Paslandrmak ii. paslandrmak * Paslanmasna yol amak. paslan * Paslanmak ii veya biimi. paslanma * Paslanmak ii. paslanmak* zerinde pas olumak. * sizlikten, tembellikten, hareketsizlikten canllnyitirmek, uyuup kalmak. paslanmaz * Paslanmaya kardayankllolan (alam veya metal). paslanmaz elik * Paslanmaya karzel olarak dayankllsalanmolan elik tr. paslama * Paslamak ii. paslamak * Baztop oyunlarnda oyuncular topu birbirine geirmek.

* Baklarla anlamak. paslatma * Paslatmak ii veya durumu. paslatmak * Paslanmasna sebep olmak, paslandrmak. pasl * zerine pas olumu, pas tutmu, paslanm. * Hastalk dolaysyla dilin beyaz tabakayla paslanmolmas. * Huzursuz, skntl, zgn, kararsz. paso * Bir kimsenin, herhangi bir cretin btnnden veya bir blmnden bak tutulduunu gsteren belge. pasr * Top oyunlarnda topu bakasna geiren kii. paspal * ok kepekli un. * Bu un kartrlarak hazrlanan yem. * Kt cins esrar. * Bakmsz, dank, pis (kimse, klk vb.). paspallk * Bakmszlk, danklk. paspartu * Aynboyda bask, desen ve fotoraflarn yerletirildii karton ereve. paspas * Ayakkablarn altntemizlemek iin kapnlerine konulan kl, plstik vb. den yaplmyz trtklsilecek. * Yer silmekte kullanlan, zel olarak yaplmbir sopa ve ona geirilmibezden oluan temizlik arac. paspas yapmak * paspaslamak. paspas * Paspasla yerleri silen kimse. paspaslk * Paspasnn ii. paspaslama * Paspaslamak ii. paspaslamak * Paspas ile yerleri silmek. paspaslanma * Paspaslanmak ii veya durumu. paspaslanmak * Paspaslamak iine konu olmak. paspaslatma * Paspaslatmak ii. paspaslatmak * Paspas yaptrmak. passz * Pasolmayan. pasta * ine katlmtrl maddelerle zel bir tat verilmi, frnda veya baka bir yolla piirilerek hazrlanmbir tr hamur tatls. pasta * Giysilerde dikili kvrm. pasta kalb * inde pasta hamurunun piirildii deiik ekillerdeki kalp. pastac * Pasta (I) yapan veya satan kimse. * Pastahane. pastaclk * Pasta yapma veya satma ii. pastahane * iinde pasta satlan, oturularak veya ayakta pasta yenilen yer, pastac. pastahaneci * Pasta yapan veya satan (kimse). pastahanecilik

* Pastahanecinin ii veya meslei. pastal * Ttn yapradizisi. pastal * zerinde pasta bulunan. pastav * uha kumann sarldtop. pastav makinesi * Kumatoplarnn st ste katlanarak ylmasnyapan alet. pastavla pazarlk * Toptan pazarlk. pastel * Resim yapmakta kullanlan renkli boya kalemi. * Byle kalemlerle yaplan resim. * Soluk renk. pastrma * Tuz, emen, krmzbiber karmnn et zerine srlerek gnete veya iste kurutulmasyoluyla yaplan yiyecek. pastrma ayaz * Pastrma yaz. pastrma yaz * Gzn sonundaki scak gnler. pastrmac * Pastrma yapan veya satan kimse. * Pastrma satlan yer. pastrmaclk * Pastrma yapma veya satma ii. pastrmal* inde pastrma bulunan (yemek). pastrmalyumurta * ine kavrulmupastrma ve yumurta konularak hazrlanan bir tr yemek. pastrmalk * Pastrma yapmaya elverili. pastrmasnkarmak * bir kimseyi iyice dvmek, hrpalamak, pestilini karmak. pastil * Azda eritilmek iin yaplmekerli il tableti. pastis * Anason kokulu bir tr alkoll iki. pasti * Baka sanatlarn eserlerini taklit yoluyla meydana getirilen sanat eseri. * Bir ekoln zelliklerine gre meydana getirilmieser. pastii * Pastiyazar. pastoral * Kr hayatnve trelerini anlatan. pastoral oyun * Kiileri kadn ve erkek obanlar olan tiyatro eseri. pastrizasyon * St, bira, meyve suyu gibi maddelerin mikroplarnldrmek iin zel aletlerde stlarak birdenbire soutulmak yoluyla uygulanan ilem. pastrize * zel aletlerde 750 C ye kadar stlarak birdenbire soutulmak yoluyla, iindeki mikroplarldrlmolan (st, bira vb.). pastrize etmek * (st vb. iin) mikroplardan arnmduruma getirmek. pastra * Bir tr iskambil oyunu, piti. paa * Osmanlmparatorluu zamannda yksek sivil memurlara ve albaydan stn rtbede bulunan askerlere verilen unvan. * Cumhuriyet dneminde general.

* Uslu, arbal. paa aac* Kerestesi ak sar, yeilimsi renkte, iri gzenekli, genellikle kaplama olarak kullanlan deerli bir mobilya aac. paa ay* ok ak ve lk ay. paa gibi yaamak * bolluk iinde yaamak, bey gibi yaamak. paa kaps * Hkmet kona. paa olmak * fazlaca iki imiolmak. paa paa * Uslu uslu, gzel gzel. paababa * Paalk yapmbyk baba. paaadr* Begonyagillerden, kalp biimindeki yapraklarnn altkrmzmtrak, st koyu yeil, gvdesi srnc ve etli bir ss bitkisi (Begonia feasti). paal * Paa sannalan byk devlet adamlarnn yakn hizmetinde bulunan gedikli aa. paalk * Paa unvanveya paa olma durumu. * Bir paann ynetimindeki blge. paazade * Paa olu. * Rahatna dkn, gsterii seven. pamak * Bkz. bamak. pamak* Bkz. bamak. pat * Yass, bask. pat * Yassbir eyle vurulunca kan ses. pat * Birleikgillerden, kasmpatna benzeyen bir iek. * Bu iek biiminde elmas ine. pat diye * birdenbire, anszn. pat krem * Pata krem. pat kt * Sopa gibi bir eyle veya elle st ste vurmaybelirtmek iin kullanlr. pat pat * El veya yassbir eyle birok kez vurmayanlatr. pat sat * Zaman zaman, ara sra, tek tk. pata * Oyunda yenen ve yenilen olmamas, berabere kalma. pata akmak * askerce selm vermek. pata gelmek * kt oyunlarnda berabere kalmak. * demek, razolmak. pata krem * Yz ve boyundaki bozukluklarve przleri gideren pudra ile fondten karmbir madde. pata olmak * rakibine gre stnlk kazanmak. patadak * Birdenbire, anden. patak

* Dayak, ktek. pataklama * Pataklamak ii. pataklamak * Rastgele vurarak dvmek. pataklanma * Pataklanmak ii. pataklanmak * Dvlmek. patalya * Her iki krei bir kii tarafndan ekilen, birden ifteye kadar savagemisi sandal. patates * Patlcangillerden, yapraklarve srgnleri acbir bitki (Solanum tuberosum). * Bu bitkinin toprak altnda oluan, niastaca zengin, yenebilen yumrular. patates bcei * Patates ve patlcangillere dadanan sarve kzl renkli bcek. patates orbas * Halanp rendelenmipatates, sala, tereya, nane ve krmzbiber karmnn piirilmesiyle yaplan bir orba tr. patates kftesi * Halanmve rendelenmipatates, bayat ekmek ii, rendelenmikaar peyniri, yumurta, maydanoz, tuz ve biber karmnn kfte biiminde frnda piirilmesiyle yaplan bir yemek tr. patates peronosporas * Patatesin srgnlerine ve yapraklarna dadanan, yumrularnrten peronospora. patates presi * Halanmve ezilmipatatesi st, yave et suyu ile kartrarak elde edilen yiyecek. patates salatas * Halanmve fndk byklnde doranmpatateslere, soan, nane, reyhan karmnn eklenmesinden sonra ya, limon suyu, tuz ve baharatla hazrlanan bir salata tr. patates sufle * Yumurta akile sarsrplarak ve patates ezmesi kartrlarak kabarncaya kadar piirilen yemek. patatesli * inde patates olan, patatesle yaplm. patavatsz * Szlerinin nereye varacandnmeden saygszca konuan, davranlarna dikkat etmeyen. patavatszca * Patavatsz (bir biimde). patavatszlk * Patavatszca davran. paten * Buz stnde kaymak iin kullanlan, ounlukla tabanna, dar uzun bir elik taklayakkab. * Bu ayakkabnn dz yerlerde kaymakta kullanlan tekerlekli tr. patenci * Buz pateni yapan veya patenle kayan kimse. patent * Bir buluun veya o buluu uygulama alannda kullanma hakknn bir kimseye ait olduunu gsteren belge. * Uyrukluk belgesi. * Gemilere ayrldklarlimann salk durumu iin verilen belge. * Bir durum veya bir ii yalnzca kendi yetkisi altnda grme. patent damgas * Altn, gmgibi maddelerin altna vurulan ve orannbelirten damga. patent hakk * malt izni. patentinin altna almak * egemenlii altna almak. patetik * Dokunakl, etkili. patr ktr * Genellikle yrme, dme, dklme gibi hareketlerin grltl, gl bir biimde, acele ile yapldnveya ortaya ktnanlatr. patr patr * Genellikle yrme, dme, dklme gibi hareketler olurken gl, grltl ses ktnanlatr.

patrdama * Patrdamak ii. patrdamak * Patrtlses karmak. patrdatma * Patrdatmak ii veya durumu. patrdatmak * Patrtlses kartmak. patrt * Herhangi bir biimde karlan veya ayaklaryere kuvvetle basarak yrme sonucu kan grlt. * Grltl alma, arbede. patrtkarmak * kavgaya sebep olmak, kavga karmak. patrtkopmak * kavga kmak, kargaalk olmak. patrtl * Patrtsolan. patrtsz * Patrtsolmayan. patrtya (veya grltye) vermek * telve karkla yol amak. patrtya pabu brakmamak * nemli bir tehlike yaratmayacanbildii kkrtmalara, yldrmalara aldrmayp bildiini yapmak. pati * (kedi, kpek iin) n ayak. * Kk ocuk aya. patik * Altyumuak veya ince deriden, genellikle stten balkk ocuk ayakkabs. patika * Kei yolu, r. patinaj * Patenle kayma ii. * Yolun kaygan olmasdolaysyla tekerlekler dnmeksizin bir tatn kaymasveya tekerleklerin dnmesine ramen tatn ilerleyememesi. patinaj yapmak * tekerlek iin, yapma eksiklii sebebiyle ilerlemeksizin aynnoktada dnmek. patinaj zinciri * Patinajnlemek iin tekerlee taklan zincir. patis * Patiskann ksaltlmekli. patiska * ou pamuktan dokunmusk ve dzgn bez. * Bu bezden yaplm. patlak * Patlayarak alm, yrtk, yark. * Patlamyer. * Bkz. galon. patlak gz * Darya doru biraz frlamgz. * Gzleri iri ve darfrlamkimse. patlak vermek * gizli kalmasistenen veya beklenmedik bir olay, anszn ortaya kmak. patlaka * Patlak gibi, patlaa benzer. patlama * Patlamak ii. * Birdenbire gelime. patlama * "sabret, sakin ol" anlamnda yattrcbir sz. patlamak * (nesneler iin) basncn etkisiyle ve ounlukla byk ses kararak dalmak, infilak etmek. * Yrtlp almak.

* Genellikle i basncn artmasyznden bir ey yarlmak. * Grnr duruma gelmek, ortaya kmak, yeermek. * Anszn, tehlikeli ve grltl bir ey bagstermek. * ok sklmak, skntve sabrszlnbelli etmek. * Zorlu tepki gstermek. * Anszn bir grlt duyulmak. * Herhangi bir durum veya bir deerin yitirilmesine yol amak, mal olmak. patlamal* Hava etkisiyle benzinin, petroln, alkoln hzlyanmassonucu beslenen (motor). patlanga * Kamveya aa dalndan yaplp tabanca gibi ses veren pistonlu ocuk oyunca. * Yere vurulmak yoluyla patlatlarak elenilen bir eit enlik fiei. patlang * Patlanga. patlatma * Patlatmak ii. patlatmak * Patlamak iine yol amak. * Bir silhveya patlaycbir maddeyi atelemek. * Bir insann sabrntketmek, bir kimseyi nispet vererek kzdrmak. * Tokat atmak. patlayc * Patlama zellii olan (madde). patlaycnsz * Cierlerden gelen havann, azdaki tam kapalengellere arparak patlamasile oluan nsz, patlamal nsz: b, p, d, t, c, , k, g. patlay * Patlamak ii veya biimi. patlcan * Patlcangillerden, kaln sapl, uzunca yapraklotsu bitki (Solanum melongena). * Bu bitkinin mor renkli, uzunca veya toparlak rn. patlcan brei * Hafif piirilmive boylamasna iki veya e blnmmaydanoz, domates, yumurta ve kyma karmnn eklenmesi ve frnda piirilmesiyle yaplan bir yemek tr. patlcan inciri * ncirin iri ve mor bir tr. patlcan kebap * Fndk byklnde doranmkemiksiz koyun etinin domates, patlcan, soan karmyla birlikte ksk atete piirilmesinden sonra karabiber, yenibahar ve tuzla kartrlp orta scaklktaki frnda piirilmesiyle yaplan bir yemek tr. patlcan kzartmas * Kabuu soyulduktan sonra ince dilimlenmipatlcann kzarmsvyada yaplan kzartmas. patlcan oturtmas * Dilimlenmive kzartlmpatlcann zerine kavrulmukyma, domates ve sebze eklenerek piirilen yemek. patlcan salatas * Kzlenip soyulmuve ince kylmpatlcanlara sarmsak, domates, yeil biber, maydanoz karmnn eklenmesiyle hazrlanan bir salata tr. patlcangiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi patlcan olan, iine domates, biber, patates, ttn gibi birok bitkileri alan familya. patlcan * Patlcan renginde olan. patlcanl* Patlcanla yaplm. patojen * Hastalk oluturan. patolog * zellikle patoloji ile uraan doktor. patoloji * Hastalklar bilimi. patolojik

* Patoloji ile ilgili. patpat * Kk yumru ekilde ikin, Dou Anadolu'da yetien bir bitki. patriarkal * Ataerkil. patrik * Ortodoks ve Dou kiliselerinin bakanlarna verilen ad. patrikhane * Patriin grev yeri. patriklik * Patrik olma durumu. * Patriin grevi veya makam. patron * Bir ticaret veya sanayi kurumunun sahibi, ba, ivereni. * Bir kuruluta, bir iyerinde makam bakmndan yetkili kimse. * Sz geen paralkimse. patron * Kuman biilmesine yarayan, bir giysi rneindeki paralarn biimine gre kesilmikt, kalp. patron karmak * patronlarizili olduu modelden kopya yolu ile bir kda geirip kesmek. patrona * Osmanldevletinde tmamirale yakn bir deniz subaylunvan. patronaj * Ceza evinden serbest braklan sulunun toplum yaantsna yeniden uyabilmesini salamak amacyla yaplan yardm almas. * Ynetim, gzetim. patronca * Patron gibi, patrona yakr bir biimde (davranmak). patroncu * rnee gre lp bierek ilk patronu karan nitelikli ii. patronculuk * Patroncunun yapti. patronluk * Patron olma durumu. * Patron olmaya elverili kt vb. pattadak * Anszn, beklenmedik (bir biimde veya anda). pattadan * Pattadak. pavkrma * Pavkrmak ii veya durumu. pavkrmak * (tilki veya akal) Ulumak. * Ate, alev alev yanmak; alev, bir yere doru ynelmek. * ok fkelenmek. pavurya * Bir cins iri yenge. pavyon * Bir kuruluun, bir kurumun, bir bahe iindeki yaplarndan her biri. * Geceleri ak, ikili elence yeri. pavyoncu * Pavyon ileten kimse. pavyonculuk * Pavyon iletme ii. pay * Birden fazla kii arasnda bllmbir btnden, bu kiilerin her birine den blm, hisse. * Eit blm. * Bayakesirlerden birinin eit paralardan ka tane alndngsteren say: paydann stne yazlarak yatk bir izgi ile ondan ayrlr. pay brakmak * kesme, bime, yapma srasnda, bir eyde daha sonra kullanlmak iin fazlalk brakmak. * bir ilikide fazla samim olmamak, mesafe brakmak.

pay bimek * durumu bir kii veya bir eyin durumu ile karlatrp yargya varmak. pay karmak * bir olay veya durumdan gereken tecrbeyi kazanmak, tutulacak yolu belirlemek. pay etmek * blmek, lemek. pay vermek * hisse vermek, blmede bulunan paralardan ayrmak. * (kk bye) karlk vermek, saygszca davranmak. payam * Badem. payan * Son, sonu, nihayet. payan olmamak * sevin, zevk vb. iin snrszlbelirtir. payanda * Yerinden oynambir eyin dmemesi iin konulan eik veya dz destek, dayak. * Madd ve manev destek. payanda vurmak * payandalamak. payandalama * Payandalamak ii. payandalamak * Bir yeri veya eyi payandalarla salamlatrmak. payandalarzmek * ayrlmak, kamak, uzaklamak. payandal* Payandasolan. payansz * Sonu olmayan. payansz olmak * sonsuz, bitmez tkenmez olmak. payanszlk * Sonsuzluk. payda * Bayakesirlerde birimin ka eit paraya blnmolduunu gsteren say, mahre; payda, payn altna yazlarak yatk bir izgi ile ondan ayrlr. payda * Bir ortaklk veya mal zerinde payolan kimse, hissedr. paydal * Birden fazla paydan malolan, payl, hisseli. paydalk * Paydaolma durumu, itirak. paydos * i veya almaygeici olarak brakma. * Herhangi bir ii braktrmak iin sylenir. paydos borusu * Paydos zamannn geldiini bildiren boru sesi. paydos borusu almak * ii brakma zamangelmek. paydos demek * yaplagelen bir iten vazgemek. paydos etmek * ii durdurmak, almaybrakmak. paydos vakti * i brakma zaman. paye * Rtbe, derece aama. paye vermek * deer, nem vermek. payelendirme * Payelendirmek ii veya durumu.

payelendirmek * Paye vermek, belli bir payeye ulatrmak. payen * Bkz. pagan. payet * Giysi vb. ilemek iin kullanlan kk, prltlpul. payna dmek * blmede hisse ayrlmak, belirli bir blm verilmek. paynalmak * kendine ayrlanalmak. * azarlanmak, paylanmak. payidar * Kalml, kalc, sabit. payidar olmak * kalmak, yok olmamak, yaamak. payitaht * Baehir, bakent. paylama * Paylamak ii, azarlama, tekdir, tevbih. paylamak * Birine kusurundan tr sert szler sylemek, azarlamak. paylanma * Paylanmak ii. paylanmak * Paylanmak ii yaplmak. paylalma * Paylalmak ii. paylalmak * Paylamak ii yaplmak. paylama * Paylamak ii. paylamak* Aralarnda blmek, pay etmek, lemek. * Katlmak. paylatrma * Paylatrmak ii. paylatrmak * Herkese kendi payna deni aldrmak veya vermek. paylatma * Paylatmak ii veya durumu. paylatmak * Birinin, bakasnpaylamasna sebep olmak. payl * Hisseli, hissedarlarolan. payplayn * Boru hatt, boru yolu. payreks * Scakla dayanklbir trl cam. paytak * arpk, eri bacakl, satran oyununda piyade ta. paytak adm * ki yana sallanarak yrme. paytak paytak * ki yana sallanarak. paytaka * Biraz paytak, paytak gibi, paytaa benzer. paytaklk * Paytak olma durumu. payton * Fayton. paytoncu * Faytoncu.

pazar * Satclarn belirli gnlerde mallarnsatmak iin sergiledikleri belirli geici yer. * Belli bir eyin satldyer. * Haftann birinci gn, cumartesi ile pazartesi arasolan gn. * Alm satm, alveri. pazar kay * stanbul'da eya tayan byk kayk. pazar kaygibi * ok yklenmitatlar iin sylenir. pazar ola! * satclara "satn bol olsun!" anlamnda sylenen bir iyi dilek sz. pazar yeri * Pazar kurulan yer. * Yabancbir lkenin mallarnsatma olanansalad_____lke. pazar yerine dnmek * kalabalklamak. pazara karmak * satla karmak. pazarba* Pazaryneten, ona dzen veren kimse. pazarc * Deiik gnlerde kurulan pazarlarda mal satan kimse. pazarclk * Pazarcnn ii. pazarlama * Pazarlamak ii. * Bir rnn, bir maln, bir hizmetin satngelitirmek amacyla tantmay, paketlemeyi, satelemanlarnn yetimesini, piyasa ihtiyalarntespit etme ve karlamayieren etkinliklerin btn. pazarlamac * Pazarlama ii ile uraan grevli, pazarlama uzman. pazarlamaclk * Pazarlamacnn ii. pazarlamak * Malsatacak uygun piyasa bulmak. pazarlanma * Pazarlanmak ii veya durumu. pazarlanmak * Sata sunulmak. pazarlama * Pazarlamak ii veya durumu. pazarlamak * Bir fiyat zerinde anlamak, pazarlk etmek. pazarla girimek * pazarlk yapmaya balamak. pazarlpiirmek * pazarlkta uyuma salayacak duruma gelmek. pazarlk * Bir alverite taraflarn kendileri iin en elverili fiyatkarsndakine kabul ettirmek amacyla yaptklar grme. * zellikle pazar gnleri giyilen k, gsterili giysi. * Bazkolaylklar elde etmek veya daha iyi bir zme varmak amacyla yaplan grme. pazarlk etmek * bir eyin fiyatzerinde karlklekimek. * bir konuda anlamak iin grme yapmak. pazarlk* Pazarlk yapmayseven kimse. pazarlkl* Pazarla bal. pazarlkl* sinsi. pazarlklalveri * Pazarlamak suretiyle yaplan alm satm.

pazarlksz* Pazarlk yaplmadan. pazartesi * Haftann ikinci gn, pazar ile salarasolan gn. pazen * Dokumaskaln, sk ve yumuak, bir tr pamuklu bez. paz * Ispanakgillerden yapraklarsebze olarak kullanlan bir bitki, yaban pancar, yaban spanak (Beta vulgaris varcicla). paz * Kolun omuz ile dirsek arasndaki blmnde bulunan, ikince kas kitlesi. paz * Bir ekmeklik hamur topa, beze. pazkemii * Bkz. kol kemii. pazbent * Belli bir amala kola geirilen enli kuak, kolak. pazbentli * Pazbendi olan veya pazbent takan. pazl * Pazsolan. pazsz * Pazsolmayan. pazval * Kunduraclarn alrken kunduraydizleri zerinde tutmak iin kullandklarkay. pazvant * Osmanlimparatorluunda Rumeli'de gece bekilerine verilen ad. Pb * Kurun'un ksaltmas. Pd * Paladyum'un ksaltmas. pe * P harfinin ad. pe * Rus mimarsinde odalarstmak iin yaplan frn tarzocak. pee * Eskiden lkemizde, bu gn bazlkelerde kadnlarn sokakta yzlerine rttkleri ince siyah rt, nikap. * Bir eyi gizlemek iin zerine ekilen rt. * Maske, sr, giz. * Yldz resimlerinin alndplnlarn yzeyinde grlen hafif karart. peeleme * Peelemek ii. peelemek * Bir eyi rtmek, gizlemek. * Uzaktan seilmesin diye bir eyin zerine aa dal, algibi eyler rtmek, alalamak, kamufle etmek. peelenme * Peelenmek ii veya durumu. peelenmek * Peelemek ii yaplmak. peeli * Yzn rtmek iin pee takmolan. Peenek * VIII-XI. yzyllar arasnda Trkistan'da, Gneydou Avrupa ve Balkanlarda yaamolan bir Trk kavmi. Peeneke * Peenek Trkesi. peesiz * Pee takmamolan. peete * Yemek yerken sofra rtsn veya giysiyi korumak, az kurulamak iin kullanlan ince, kk kt veya kumaparas. pei * Zar yerine yedi tane kk deniz hayvankabuu atlarak bunlarn ak taraflarnn ste veya alta

gelmelerine gre tailerleterek oynanan bir oyun. * Bir tr kt oyunu. pedagog * Eitimci, terbiyeci. pedagoji * Eitim bilimi. pedagojik * Pedagoji veya eitimle ilgili olan, eitimsel. pedal * Bir makinede, bir arata ayak yardmyla dnmeyi veya hareketi salayan dzen, ayaklk. pedavra * Kknar ve ldin aalarndan elde edilen, atrts olarak kullanlan ince tahta. pedavra gibi (veya pedavraskm) * kaburga kemikleri saylacak kadar zayf insanlar iin sylenir. peder * Baba. pederane * Babaya yakr biimde. pederah * Soyda, temel olarak babayalan ve ailede ocuklarbaba soyuna mal eden topluluk durumu, ataerkil. pederahlik * Pederah olma durumu, ataerki. pediatri * ocuk hastalklarile ilgili hekimlik dal. pediatrik * ocuk hastalklarile ilgili. pedikr * Deriye batmtrnaklardzeltmek, nasrlaryumuatmak veya karmak gibi ilerle urama, ayak bakm. pedikrc * Pedikr yapan kimse. pedikrclk * Pedikrcnn ii. pedodonti* Dihekimliinde ocuk dilerinin tedavisine arlk veren uzmanlk alan. pedolog * Toprak bilimci. pedoloji * ocuk bilimi. pedoloji * Toprak bilimi. pedometre * Admsayar. peganit * Hidratldoal alminyum fosfat. pegmatit * Balca kuvars, feldspat ve Moskof camndan oluan, ak renkli bir tr magma ta. pehlivan * Grei. * Boylu poslu ve gl kimse. pehlivan duas * Yalgrete gree balamadan nce cazgr tarafndan sylenilen uyaklszler. pehlivan yaks * Keskin yak. pehlivanane * Pehlivane yakr biimde, pehlivanca, yiite. pehlivanlk * Pehlivan olma durumu. * Greilik. * Gllk. pehpeh * Beenme, ama anlatr. pehpehleme

* Pehpehlemek ii. pehpehlemek * Pohpohlamak. pejmrde * Eski psk, yrtk. * Dank, perian. pejmrdelik * Pejmrde olma durumu. pejoratif * Kmseyici, aalayc, ktleyici, yerici, yermeli. pek * Sert, kat. * Salam, dayankl. * Gereken, beklenen veya allmolandan ok. * Hzlolarak. pek bal* nat. pek canl* Dayankl. pek ok * Yeterinden fazla, bir hayli. pek doku * Selloz eperleri deiik kalnlkta hcrelerden oluan, dallarn dik durmasnsalayan doku. pek gzl * Ylmaz, yrekli, gz pek. pek pek * Olsa olsa, en stn olarak. pek sylemek * krcve sert konumak. pek yrekli * Acmasolmayan, yreksiz, merhametsiz. pek yzl * Karsndakilerin krlacanbildii hlde duygularnveya isteklerini sylemekten ekinmeyen. * Utanmasolmayan, sklmaz. pekl * Benzerlerinden aaolmayan. * "Dediin gibi olsun", "yle kabul edelim" anlamnda genellikle bir itiraz cmlesinden nce getirilir. * Kardurum alnacananlatan cmlelerin bana getirilir. * ok iyi. peke * stekle, iyice. pekent * Kolayca geit vermeyen, almasok g doal engel. peki * Verilen buyruk veya sylenen szn onaylandn, kabul edildiini anlatr. * tiraz cmlelerine "pekl, madem yle" anlamnda kullanlr. Pekin rdei * in kkenli zellikle Amerika'da yaayan bir tr rdek. pekime * Pekimek ii. pekimek * Sertlemek, katlamak. * Skmak, tkanmak. * Glenmek, artmak, oalmak, kuvvetlenmek. pekitirme * Pekitirmek ii. pekitirme nls * Pekitirmeli kelimelerde kavramglendirmek iin treyen nl: Yap-a-yalnz, ep-e-evre, gp-e-gndz gibi. pekitirmek * Sertlemek, katlatrmak. * Salamlatrmak, tahkim etmek.

* Glendirmek. pekitirmeli * Pekitirilmiolan. pekitirmeli isim * Pekitirmeli kelime biiminde kurulmuisim. pekitirmeli kelime * Trkede ou kez sfatn, bazen de ismin ilk hecesindeki nlnn, bataki nszle birlikte, -p, -m-, -r-, snszlerinden biriyle veya nlyle balayan bir ismin veya sfatn yalnz -p- nszyle kapatlmasyla ortaya kan hecenin, aynsfatn veya ismin bana eklenmesiyle kurulan kelime. pekitirmeli zne * Kendi kendisi dnl zamirle kuvvetlendirilmizne. pekitirmeli sfat * Pekitirmeli kelime biiminde kurulmusfat. pekitirmeli zarf * Pekitirmeli kelime biiminde kurulmuzarf. pekitme * Pekitmek ii, tekit. pekitmek * G vermek, glendirmek, tekit etmek. * Daha nce istenip de yerine getirilmemibir iiin yeniden resm bir yazyazmak, tekit etmek. pekiyi * retimde, rencinin deerlendirilmesinde kullanlan en yksek baarderecesi. pekleme * Peklemek ii. peklemek* Sertlemek, katlamak. * Glenmek, salamlamak. pekletirme * Pekletirmek ii. pekletirmek * Peklemesine yol amak, peklemek iini yaptrmak. * Glenmesini salamak. peklik * Pek olma durumu. * Dknn katlyznden byk abdest bozamama veya glkle bozma durumu, inkbaz, kabz. * Salamlk, dayankllk, diren. peklik ekmek * (srekli olarak) glkle byk abdest bozmak. pekmez * Genellikle zm, dut gibi meyvelerin kaynatlarak koyulatrlmsuyu. pekmez helvas * Eritilen tereyanda unun hafife kavrulmasndan sonra pekmezle kartrlmasyla yaplan ve cevizle sunulan bir tatltr. pekmez kaynatmak * pekmez yapmak. pekmez kp * Pekmez kaynatlrken kazann zerinde oluan tatlkpk. pekmez topra * zm rasnkestirmek iin kullanlan, kil ile kark kireli toprak, marn. pekmezci * Pekmez yapan veya satan kimse. pekmezcilik * Pekmez yapmak veya satmak ii. pekmezkefi * Kula ile doru arasnda bir at donu. pekmezkp * Ak kahverengi. pekmezli * Pekmezi olan veya iinde pekmez bulunan. * Tadfazla olan, ok tatl. pekmezlik

* Pekmez yapmak iin ayrlm. * Pekmez yapmaya elverili. * Ky evlerinin yannda pekmez yapmak iin kullanlan, araphane ve ocabulunan zel bina veya blme. peksimet * Piirildikten sonra dilimler hlinde kesilerek sile kurutulmu, uzun sre dayanabilen ekmek. pektin * Bitki dokularnda bulunan renksiz, amort, metil grubundan madde. * Gze zarnn peltemsi kabuu. * zellikle bitki hcrelerinin orta lmelinde bulunan byk molekll karbohidrat karmmadde. pektoral * Gse ait. * Gse veya akcier hastalklarna ait, gs hastalklarna ilikin. peleme * Irmaklarda ileyen, bir eit altdz kayk. pelemir * Bkz. belemir. peleng * Panter. pelerin * Omuzlardan aadklen, geni, kolsuz bir eit stlk, harmani. pelesenk * Trl bitkilerden karlan kokulu bir reine. * Pelesenk aacndan elde edilen deerli kereste. pelesenk aac * Kzldeniz'in Afrika ve Asya kylarnda yetien ve kn yapraklarndkmeyen, deerli kerestesi kahverengi, mor veya esmer, hatta vine r olabilen, doramaclkta kullanlan bir aa. (Commiphora opobalsamum). pelikan * Pelikangillerden, pembeye alan beyaz tyl, kanatlargri renkli, alt gagasnda deriden bir kesesi olan iri ku(Pelecanus onocrotalus). pelikangiller * Omurgalhayvanlarn kular snfnn, leyleksiler takmnn bir alt familyas. pelikanslar * Bazsnflandrmalara gre, pelikangiller, karabatakgiller ve smskgiller familyalarniine alan bir takm. pelikl * Bofilm, film eridi. pelin * Birleikgillerden, yapraklarnda ve teki blmlerinde ok ac, trlbir madde bulunan, hekimlikte kullanlan ok yllk ve otsu bir bitki, pelin otu, acpelin, akpelin (Artemisia absinthium). pelit * Mee aacnn meyvesi, palamut. pelte * Niasta, eker ve su karmnn piirilerek soutulmasyla yaplan bir tr tatl. * Bu kvamda olan madde. * Koloidal bir katiine bir svnn ilemesinden sonra, ya bu svya daldrlan koloidin dorudan doruya imesiyle ya da scakta hazrlanan olduka konsantre zeltinin soultularak kvamlamasyla oluan esnek madde. * Denizanas. pelte gibi * ok gevek. * ok yorgun. peltek * Dilini dilerinin arasna alr gibi konuan ve bu yzden s, z gibi sesleri kusurlu syleyen. * (konuma iin) Tutuk, titrek bir biimde. peltek dinsz * Dil ucunun, n dilerin arasna girmesiyle oluan nsz. peltekleme * Pelteklemek ii. pelteklemek * Peltek duruma gelmek. pelteklik * Peltek olma durumu, peltek konuma. peltelenme

* Peltelenmek ii veya durumu. peltelenmek * Pelte kvamnda olmak. pelteleme * Peltelemek. * Bitkisel hcre zarlarndaki sellozun deimesi ve jeltin kvamnalmas. peltelemek * Pelte kvamnalmak. * ok yorulmak. * Donuklamak, yumuamak, arlamak. pelr * Daktiloda yazyoaltmak iin kullanlan ince kt. pel * Bir yz uzun tyl, yumuak ve parlak, kadifeye benzer bir kumatr. pembe * Beyazla biraz krmznn karmasndan oluan ak renk. * Bu renkte olan. pembe gemre * Bir eit zm. pembe grmek * ok iyimser olmak, her eyi iyimser bir gzle grmek. pembekurt * Pamuk ve bamya tarlalarnda zarara yol aan krmzmstrtl. pembeleme * Pembelemek ii. pembelemek * Pembe bir renk almak. pembeletirme * Pembeletirmek ii. pembeletirmek * Pembe bir duruma getirmek. pembelik * Pembe olma durumu veya pembe yer. pembemsi* Rengi pembeye yakn olan, pembeye alan. pembezar * Genellikle gmlek yapmnda kullanlan bir tr ince ve yumuak bez. * Bu bezden yaplan. pena * Telli sazlaralmaya yarayan ve kemik, boynuz gibi eylerden yaplan alma arac, mzrap, alg. penalt * Futbolda ceza olarak topun yalnz kalecinin koruduu kaleye ortadan ve tam kardan on iki adm uzaklktaki noktadan utlanmas. penaltalan * Futbolda ceza alaniinde penaltnn kullanlmas. penaltat * Futbolda ceza alaniinde penaltnn kullanlmas. penaltnoktas * Penaltatnn yapldnokta. pencere * Yaplarve ulam aralarn(tren, vapur gibi) aydnlatmak, havalandrmak amacyla yaplan, ereve, cam, panjur, perde gibi eklentilerle daha kullanlbir duruma getirilen aklk. pencere amak * yeni bir graskazandrmak. pencere etei * Pencere ile deme arasndaki blm. pencere kanad * Sabit veya mentee yardmyla alp kapanan pencere eleman. pencereli * Penceresi olan. pencik * Asker yetitirilmek iin savatutsaklarndan bete bir orannda ayrlan acemi olan adaylarna verilen ad.

* Bir klenin kime ait olduunu gsteren satsenedi, klelik kd. pencd * Tavla oyununda zarlarn st yznn birinin beli, brnn ikili gelmesi. pencse * Tavla oyununda zarlarn st yznn birinin beli, brnn l gelmesi. pencyek * Tavla oyununda zarlarn st yznn birinin beli, brnn birli gelmesi. pene * Yrtchayvanlarn n ayaklarnn parmaklaryla trnaklar. * Etkisinden kurtulmak olanaksz, etkisi ok olan g. * Ayakkabnn tabanndaki ksele. * El. pene atmak * (yrtchayvan) n ayaklaryla saldrmak, vurmak. * gcne gvenerek bir eyi elde etmeye almak. pene pene * Genie ve sk lekeler durumunda, yer yer krmz(yanak). pene peneye gelmek * kyasya, ldrrcesine dvmek. pene vurmak * penelemek. * ayakkabya pene ekmek. peneleme * Penelemek ii. penelemek * Penesiyle kapmak, yakalamak, pene vurmak. * Ayakkabya pene vurmak. penelenme * Penelenmek ii. penelenmek * Penelenmek iine konu olmak veya penelemek ii yaplmak. peneleme * Penelemek ii. penelemek * Pene peneye gelmek, kavga etmek, dvmek. * ok uramak, mcadele etmek. peneletme * Penelemek iini yaptrmak. peneletmek * Penelemek iini yaptrmak. peneli * Penesi olan. * Pene vurulmu(ayakkab). * Gl. * Satakan. penesine dmek * yakalanmak. penesiz * Penesi olmayan. pengh * Klsik Trk mziinde rast ve bayat dizilerinden oluan birleik makam. penik * Gmrk idaresince belirli bir vergi karlnda kle sahibine verilen sahiplik hakkngsterir senet. pendname * t kitab. peneplen * Erozyon etkisiyle olumu, yumuak engebeli yeryz paras, yontuk dz. penes * Ss olarak kullanlan, ziynet altntaklidi, sartenekeden pul. peng * kinci Dnya Savasonuna kadar kullanlan Macar para birimi. penguen

* Penguengillerden, Gney Kutbunda yaayan, srtkara, gs ak, iyi yzen, deniz hayvanlaryla beslenen ksa kanatldeniz kuu (Aptenodytes patagonica). penguengiller * Omurgalhayvanlardan, kular snfnn penguenler takmnn bir familyas. penguenler * Penguengiller familyasniine alan takm. peni * Sterlinin yzde biri deerindeki para birimi. penis * Erkeklik organ. penisilin * Metabolizma rnlerinden elde edilen antibiyotik. pens * Pense. pense * eitli biim ve byklkte maa veya kska. * Giysilerde bazyerlerden ieriye doru daraltlarak dikilmiblm. pentan * Forml C5H12 olan doymuhidrokarbon. pentatlon * Eski Yunan'da kou, uzun atlama, cirit atma, disk atma ve grei kapsayan atletizm yarmas. * Modern pentatlonda bespor daln(uzun atlama, mzrak atma, 200 m kousu, disk atma, 1500 m kousu) kapsayan atletizm yarmas. penuar * Bir tr sabahlk. penye * Dokumaclkta zel arala apresi yaplmolan (kuma). pepe * Dudak sesleriyle balayan kelimelerin ilk seslerini glkle syleyen ve birka kez tekrarladktan sonra arkasngetirebilen tutuk dilli. pepeleme * Pepelemek ii. pepelemek * Pepe gibi konumak. pepelik * Pepe olma durumu. pepeme * Pepe. pepemelik * Pepelik, rekket. pepsin * Mide mukozasnn salgladalbminli besinleri peptona eviren enzim. pepton * Vcuta zmlenebilecek duruma gelmialbminli besin. perakende * Dzenli olmayan, ayrayr, dank, perian. * Mallarn teker teker veya birka para durumunda azar azar satlmasna dayanan (satbiimi), toptan kart. * Bu biimde alnan veya satlan. perakendeci * Malnperakende olarak satan tccar. perakendecilik * Perakende olarak yaplan alveri. perem * Balarntraedenlerin tepede braktklarsa tutam. * Yele. * Kkul. peremli * Peremi, kkl olan. perin * ki veya daha ok levhaybirbirine balamak iin geirilen ivinin, ezilerek badurumuna getirilen ucu. perin tabancas

* Levha olarak retilmiparalarbirbirine st ste koyarak birletirmek, kaynatrmak iin kullanlan el leti. perinleme * Perinlemek ii. perinlemek * Bir bantyperinle tutturmak. * ki veya daha ok paray, karlklblmlerini birbiri zerinde ezerek birletirmek. * Salamlatrmak, glendirmek. perinleni * Perinlenmek ii veya biimi. perinlenme * Perinlenmek ii. perinlenmek * Perinlenmek iine konu olmak. perinleme * Perinlemek ii. perinlemek * (arkadalk, dostluk ilikileri iin) ok glenmek, pekimek, salamlamak. perinletirme * Perinletirmek ii veya durumu. perinletirmek * Perinli duruma getirmek, perinlemeyi salamak, salamlatrmak. perinleyi * Perinlemek ii veya biimi. perinli * Perin yaplarak salamlatrlm. perinsiz * Perin yaplmamolan. perdah * Parlatma, parlaklk verme. * Sakal trandan sonra kl kynnn tersine yaplan ikinci tra. perdah ekmek * sakalbir daha ve kl knn ters ynnde olmak zere traetmek. perdah vurmak (veya etmek) * parlatmak. perdah* Bazparlatcmaddelerle cil yapan kimse. * Birini aslsz szlerle kandrmaya alan kimse. perdahlk * Perdahnn ii. perdahlama * Perdahlamak ii. perdahlamak * Parlatmak. * Birini aslsz szlerle kandrmaya almak. * Svmek, kfretmek. perdahlanma * Perdahlanmak ii. perdahlanmak * Parlatlmak. perdahl * Parlatlm, perdah edilmi. perdahsz * Parlatlmam, perdaholmayan. perde * Gr, engellemek veya bir eyi gizlemek iin bir akln nne gerilen rt. * zerine bir cismin grnts yanstlan saydam olmayan yzey. * ki yeri birbirinden ayran blme. * Doruyu grmeye engel olan ey. * Katarakt, ak su, ak basma. * Bir sahne eserinin byk blmlerinin her biri. * Bir mzik parasnoluturan seslerden her birinin kalnlk veya incelik derecesi. * Bu ses derecelerini salamak iin alglarda bulunup parmaklarla baslan yer. * (ses iin) Pes perde.

* Kaz, rdek, martgibi hayvanlarn parmaklarnbirbirine bititiren zar. * Utanma duygusu. perde arkas * Bir eyin grnrde olmayan gizli yan. perde arkasnda (veya arkasndan) * olayynetenin kendisi olduunu belli etmeyerek, gizliden gizliye. perde ayakllar * (eski snflandrmalara gre) Kaz, rdek, martgibi suda yzen ve parmaklararasnda perde bulunan kular takm. perde ekmek * (bir eyin nnde) perde germek. * gzlemek, rtmek. perde inmek * gzde katarakt olmak. * gizlemek, rtmek. perde kurmak * Karagz oyununa balamak. perde perde * Yavayava, azar azar. perdeci * Perde satan veya diken kimse. * Sahne perdelerini ap kapamakla grevli kimse. * Osmanllarda yksek makamlkimselerin kaplarnda bekleyen ve girmeye izni olanlarieri alan grevli, perdedar. perdecilik * Perdecinin ii. perdedar * Perdeci. perdeleme * Perdelemek ii. * Bir oyuncunun rakip oyunculardan birinin topu almasna engel olma amacyla nnde bulunmak ii. perdelemek * Bir eyin nne perde ekmek, perde ile rtmek. * Bir durumun, bir olayn anlalmasna engel olmak, gizlemek. * Basketbolda rakibin nne geerek top almasnengellemek. perdelenme * Perdelenmek ii. * Syleyite sesin deiik bir perdeden kmas. perdelenmek * Perdelemek iine konu olmak. perdelerini amak * tiyatro yeni mevsimde temsillerine balamak. perdeli * Perdesi olan veya perde ile rtl bulunan. * Duvakl. * Perde salamak iin parmaklarla baslacak yerleri olan (alg). perdeli pilv * Tavuk eti, badem ii, pirin, kuzm, un ve yumurta kullanarak hazrlanan bir pilv tr. perdelik * Perde yapmaya elverili kuma. * Perdeden oluan. perdesi syrk * Bkz. perdesi yrtk. perdesi yrtk * Utanmaz, arlanmaz. perdesiz * Perdesi olmayan. * Utanmaz, haysz. perdesizlik * Perdesi olmama durumu. * Utanmazlk, hayszlk. pereme

* Gondola benzeyen bir kayk. peremeci * Pereme kullanan veya yapan kimse. peren * lker yldz. perende * Havada ark gibi dnerek atlan takla. perende atamamak * herhangi bir konuda birinden aa, beceriksiz olmak. * oyun evirememek, aldatamamak. perende atmak * havada ark gibi dnerek takla atmak. perese * Duvarclarn dorultu bulmakta kullandklarakul ipi. * Durum, derece, kerte. peresesine getirmek * tam srasn, uygun zamannbulmak, biimine getirmek. pereseye almak * bir ii dnmek, gz nne almak. perestij etmek * sevmek. peresti * Tapnma, taparcasna sevme. perestikr * Taparcasna seven, tapnan. perforaj * Delme. performans * Baarm, takat snr. pergament kd * Slfrik asitli ilem ile srekli doku oluturularak, yzey sertlii arttrlmve organik svlarn genellikle belirli katyalarn, svyalarn ve gres yann kda nfuz etmesine karyksek derecede dayankllk kazandrlmkt. pergel * Yay veya ember izmekte ve lmekte kullanlan ara. pergel hareketi * Pergele zg ve pergel ynnde hareket etme. pergelleme * Pergellemek ii. pergellemek * Pergelle lmek. pergelleri amak * uzun admlarla yrmek. pergola * Kazklarn ve belli kalnlktaki dikmelerin zerine bindirilmibir tr demir veya ahap ardak. perhiz * Salkorumak, dzeltmek veya fazla para harcamamak amacyla uygulanan beslenme dzeni, imsak, riyazet, diyet, rejim. * Hristiyanlarn ve Yahudilerin belli gnlerde et, yagibi bazyiyecekleri yemeden tuttuklaroru. perhiz yapmak (veya etmek) * salkorumak veya dzeltmek amacyla az veya zel bir beslenme dzeni uygulamak. perhizkr * Perhiz yapan, perhize uyan. perhizkrlk * Perhizkr olma durumu. perhizli * Perhiz yapan (kimse). perhizsiz * Perhiz yapmayan (kimse). peri * Doast gleri olduuna inanlan, hayal dvarlk. * ok gzel, alml, becerikli kadn.

peri bacas * Kolayca anabilen tave kayalardan olumu, sivri kule veya piramit grnl yer biimi. peri gibi * ok gzel. peri hastal * Sara ve isteri gibi bazhastalklar. peri masal * Kahramanlarnperilerin oluturduu bir tr masal. peri masas * Dik talarn stne yerlemi, masa biimindeki yasskaya. peri oyunu * Olaanst unsurlara ve byye arlk veren bir tr sahne eseri. peri piramidi * Bir taynile bunun altnda kalmtopraktan oluan, piramit biiminde tmsek. pericik * Kilit dili. * Peri hastal. peridot * Olivin. peridotit * Olivin ve piroksenden olumumagma ta. perikart * Kalbin zerini saran zar. perileri badamak * uyuup anlamak, yldzlarbarmak. perili * Kt ruhlar bulunduuna inanlan, tekin olmayan (yer). peripatetizm * Gezimcilik. perisi holanmamak * yaknlk duymamak, snamamak. periskop * Denizaltlarda, tanklarda, siperlerde kullanlan, gzlemcinin gzn evirmeksizin evreyi aratrmasn salayan optik ara. perian * Dank olma durumu, dank, dzensiz, karmakark. * Acnacak durumda olan, zavall. perian etmek * datmak, dzenini bozmak. * acnacak duruma getirmek. perian olmak * dalmak, dzeni bozulmak. * acnanacak duruma gelmek. perianlk * Perian olma durumu. perianlk vermek * perian duruma getirmek, perian etmek. periton * Karn zar. peritonit * Karn zariltihab. periyodik * Belli aralklarla tekrarlanan, sreli. * Sreli yayn. periyot * Dnem. * Devir. perki * Tatlsu levrei (Perca fluviatilis). perlit * Erimisodyum potasyum alminyum silikattan ibaret olan cam gibi bir volkanik kayadan kabartlarak pudra hline getirilmibulunan, yem maddelerinin preslenmesinde yardmcmadde veya keklemeyi nleyici bir

madde. * Feldspat cinsinden suyu az ve eridii zaman inciye benzeyen taneleri olan yanardakaynaklcam, inci ta. * Bkz. inci ta. perlitli * znde perlit bulunduran. perlon * lk olarak Almanya'da yaplan sentetik dokuma iplii. * Bu iplikle dokunmukuma. perlon fra * Boya ilerinde kullanlan perlondan yaplmfra. permanant * Salarn uzun sre dalgalkalmasnsalamak iin uygulanan ilem. permanganat * Mikrop ldrc olarak kullanlan, suda eriyii meneke renginde bulunan potasyum permanganatn ksa ad. permee * Yedek olarak kullanlan ince halat. permi * Yazlizin belgesi. * zellikle dticarete ilikin olarak devlete verilen izin. * Devlet Demir Yollarnda paso. permiyen * Birinci an altncve sonuncu dnemi ve bu dnemde olumu(yer katmanlar). peroksit * Birleiminde normal oksitlerden daha ok oksijen bulunan oksitlerin genel ad. peron * Tren istasyonlarnda tren yolu boyunca uzanan, inilip binilen, ykseke deme. peronospora * Patates, pancar, asma ve daha baka bitkilerde mildiyu hastalna yol aan mikroskobik mantar. persenk * Konuurken gereksiz tekrarlanan sz. personel * Bir hizmet veya kuruluun grevlileri, bir iyerinde alanlarn tm. * Devlet ve dier kamu kurulularnda alan, etkinlie eitli grevleriyle katlan gerek kiiler. perspektif * Eya ve nesnelerin uzaktan grn. * Nesneleri bir yzey zerine grldkleri gibi izme sanat. perembe * Haftann beinci gn, aramba ile cuma arasolan gn. perembenin gelii arambadan bellidir * bir iin sonunun nasl olacaimdiki gidiinden belli olur. pertavsz * Byte. peruk * Bkz. peruka. peruka * Takma sa. perukac* Peruka yapan, hazrlayan veya satan kimse. perukaclk * Perukacnn ii veya meslei. perukr * Berber. Perulu * Peru halkndan olan kimse. perva * ekinme, saknma, korku. pervane * Geceleri k evresinde dnen kk kelebek. * Dndnde bir mekanizmayileten bir eksene dikey olarak balanm, iki veya ikiden ok kanattan yaplmalet. * Seluklularda ve lhanllarda has, zeamet, tmar ile ilgili olarak verilen ferman. pervane bal

* Ay bal. pervane gibi * srekli dnen eyleri nitelendirmek iin kullanlr. * bir kimsenin yanndan hi ayrlmayan kimseler iin kullanlr. pervane kesilmek * saygduyduu bir kiiye hizmet edebilmek iin devamletrafnda olmak, didinip durmak. * her istei yapmak iin evrede drt dnmek. * dnp durmak. pervane olmak * byk bir ballkla yanndan ayrlmamak. pervaneci * Seluklu divannda bulunan, arazi defterlerine bakan grevli. pervaneli * Pervanesi olan. pervanesiz * Pervanesi olmayan. pervasolmamak * korkmamak, ekinmemek. pervasz * ekinmez, saknmaz, korkusuz. pervaszca * Pervasz (bir biimde), ekinmeden, saknmadan. pervaszlk* ekinmezlik, saknmazlk, korkusuzluk. pervaz * Kap, pencere gibi yerlerin kenarlarna geirilen ensiz para. * Giysilerin yaka, kol, etek gibi yerlerine veya kumatan yaplmdier eyalarn kenarlarna geirilmi, dar, uzun para. * Cilt kapann i tarafna konulan deri paras. * Uu. pervaz etmek * umak. pervin * lker yldz. pes * Yenilgiyi kabul ettiini belirtmek iin veya birinin saknlk veren davranlarna karlk olarak kullanlr. pes * Hafif, yavasesle sylenen. pes demek * karsndakinin kendisinden daha stn olduunu kabul etmek, boyun emek. pes etmek * yenilgiyi kabul etmek, pes demek. * yenileceini anlayp srtnn yere gelmesini istemeyen pehlivan, yenildiini kabul anlamna ya "pes ediyorum" demek, ya da hasmnn kispetine eliyle vurarak iaret vermek. * birinin arkurnazlkarsnda ancak bu kadar olur inancna varmak. pes perdeden (konumak) * alak ve kaln (sesle). * alttan alarak, yumuak bir dil kullanarak. pesek * Dikiri, dipas. peseta * spanyol para birimi. pesimist * Ktmser, karamsar, bedbin, optimist kart. pesimizm * Ktmserlik, karamsarlk, bedbinlik. pesleme * Peslemek ii. peslemek * (ses iin) Hafif, yavaduruma gelmek. peso * Birok Gney Amerika devletinde kullanlan para birimi.

pespaye * Alak, soysuz, aalk. pespayelik * Alaklk, soysuzluk. pespembe * ok pembe. pest * Pes (II). pestenkerani * Sama, deersiz, nemsiz, uydurma. pestil * nce yufka biiminde kurutulmumeyve ezmesi. * ok yorgun, gsz. * Hasta. * Tavan ile kmr damararasnda yer alan ince, yumuak killi tabaka. pestil gibi * kmldayamayacak kadar gsz, bitkin. pestile evirmek * ok yormak. pestili kmak * ok yorulmak. pestilini karmak * ok yormak. * ok dvmek. pestilleme * Pestillemek ii veya durumu. pestillemek * Pestil durumuna gelmek. * Yorgun duruma gelmek. pess * inde yayaklan toprak kandil. pe * Arka. pe * Bazgiysilerin bol olmasiin yanlarna eklenen kumaparas. pepee * Birbiri ardndan, arka arkaya. pei peine * Arka arkaya. pei sra * Arkasndan, ardndan, ardsra. pein * Bir alverite, alveriyapldanda, alnan eyin tesliminden nce veya teslimiyle birlikte denen, veresiye kart. * almadan verilen (cret, aylk). * Daha nce, nceden. * Tutarn, cretin nceden denmesi art. pein cevap * Sonradan sylenecek bir eyi nceden bildirme. pein fikir * n yarg, n dnce. pein hkm * n yarg. pein pazarlk * Sonradan olacahatra gelen eyler zerinde nceden konuup anlama. pein pein * nceden benimsenmiolarak. pein piyasa * Pein sata balalveridzeni. pein sat* Bedeli pein denerek yaplan sat. pein yarg

* Bkz. n yarg. peinat * Pein olarak verilen para, avans. peinatsz * Pein para almadan. peinci * Malpein para ile satan veya satn alan (kimse). peinde * ok istenilen eyi belirtir. peinde * Srekli izinde, takibinde. peinde (veya peinden) komak * elde etmek iin uramak. peinde dolamak (veya gezmek) * bir amala birisini izlemek. peinde gitmek * bir kimseyi izlemek. peinde gitmek * bir kimseyi izlemek. * dnce ve grlerini benimsemek. peinden srklemek * birinin veya biroklarnn arkasndan gelmesini salamak. peinden yrmek * birinin arkasnadan yrmek, gitmek. * bir kimseye her konuda uymak. peine dmek (veya gitmek) * arkasndan gitmek, izlemek. * bir istein gereklemesini salamaya almak. peine taklmak * ardndan gitmek. peine taklmak * arkasndan gitmek, hi ayrlmamak. peine takmak * yannda gtrmek. peinen * Pein olarak, nceden. peini brakmak (veya brakmamak) * bir kimseyi veya eyi izlemekten vazgemek (veya vazgememek). peke * Armaan. pekeekmek * bakasnn malnbirine balamak; verilmemesi gereken bir eyi uygunsuz bir amala veya yersiz olarak birine vermek. pekir * (genellikle pamuk ipliinden dokunmu) Havlu. * Yemek yerken kullanlan, el kurulanan, byk mendil biiminde pamuk veya keten bez, peete. pekirci * Pekir dokuyan veya satan kimse. pekircilik * Pekircinin ii. peli * Pe(II) eklenerek geniletilmi(giysi). pemelba * eftalili, kremalbir eit dondurma. perev * Klsik Trk mziinde, fasln giritaksiminden sonra ilk alnan drt haneli ve drt teslimli para. * Gree tutumadan nce pehlivanlarn ellerini birbirine ve uyluklarna vurarak ve hafife srayarak yaptklargsteri. * Halk hikyelerinde, trklerin okunup alnsrasnda trk aralarna katlan mani trnden kk trkler. perevlenme * Perevlenmek ii.

perevlenmek * Gree tutumadan nce pehlivanlar, ellerini birbirine ve uyluklarna vurarak, hafife srayarak gsteri yapmak. petahta * masasgibi kullanlan ekmece. * Sarraflarn zerinde para saydklartahta. petamal kuanmak * bir zanatta ustalk kazanmak. petemal * Hamamda rtnmek ve kurulanmak iin kullanlan ince dokuma. * yaparken bele balanan uzun, genidokuma. * Baa rtlen dokuma. petemalc * Petamal, futa, havlu gibi eyler dokuyan veya satan kimse. petemalclk * Petamalcnn ii. petemall * Petemalolan. petemallk * lek bir dkknkiralamak isteyenin o dkkniletene verdii para. petemalsz * Petamalolmayan. Petuca * Afgan kabilelerinin kullanddil. pet ie * Naylondan yaplmiecek kab. petek * Arlarn yumurtalarnbrakmak ve bal depo etmek iin yapt, dzgn altgen azlbal mumu yuvacklar topluluu.* Bu yuvacklar topluluunun bal olmayan. * Balktan yaplan ve dikine duran sandk biimindeki tahl ambar. * Arkovan. * Minarelerde klh ile erefe arasndaki blm. * Istma tesisatnda sdatmn, iinden scak su geerek salayan dilim, radyatr. petek dokuma * zerinde kk petek motifleri bulunan pamuklu dokuma. petek gz * Eklem bacaklhayvanlarda grlen, birok grme hcresinden oluan gz tr. petek gvesi * Arkovanlarnda peteklere zarar veren iki asalan ad. petografi * Tabilimi. petrifikasyon * Tahline dnme. petrokimya * Petrolden organik kimyasal rnler elde etmede kullanlan sanayi dal. petrokimyac * Petrokimya dalnda uzmanlamkimse. petrol * Younluu 0,8'den 0,95'e kadar deiebilen, hidrokarbrlerden olumu, kendisine zg kokusu olan, koyu renkli, artlmam, doal yancmineral ya, yer ya. petrol lmbas * inde petrol rnleri yaklarak aydnlatmaysalayan ara. * Gaz yakan aydnlatma arac. petrol mavisi * Koyu mavi renk. petrolc * Petrol arama, bulma iiyle uraan kimse. * Petrol ve trevlerini alp satan kimse. petroloji * Yer biliminde kayalarn oluum mekanizmalarninceleyen uzmanlk alan. petunya

* Patlcangillerden, eitli renkte iekler aan, kokulu bir ss bitkisi (Petunia). pey * Bir szlemede taraflardan birinin brne iten caymayacanbelirtmek amacyla nceden verdii gvence paras. pey akesi* Szleme yaplrken, taraflarn balandklarngstermek amacyla birinin dierine verdii para, kaparo. pey srmek * artrma ile satlan bir ey iin nce bir miktar para vermek veya nermek. * rekabet etmek. peyda * Belli, ak. peyda etmek * karmak, oluturmak, ortaya karmak, edinmek. peyda olmak * kmak, ortaya kmak, olumak. peydahlama * Peydahlamak ii. peydahlamak * Genellikle istenmeyen veya yolsuz grlen eyler edinmek. * Grnmek, ortaya kmak. peydahlanma * Peydahlanmak ii. peydahlanmak * kmak, olumak, ortaya kmak, peyda olmak. peyderpey * Azar azar, blm blm, yavayava. peygamber * Tanr'nn buyruklarnbildiren, haber getiren kimse, yalva, eli, resul, nebi. * Hazreti Muhammed. peygamber aac * Yaban kimyongillerden, Antil Adalarnda ve Venezuela'da yetien, 10-15 m ykseklikte, kn yapraklarn dkmeyen, reinesinden gayakol karlan bir aa (Guaiacum of cicinale). peygamber bal * Bkz. dlger bal. peygamber iei * Mavi kantaron, belemir (Centaurea cyanus). peygamber dikeni * \343 deve dikeni. peygamber zm * Bir eit tatl, iri zm. peygamberane * Peygambere yarar biimde. peygamberdevesi * Scak ve lman lkelerde yaayan, genellikle yeil renkte ve ortalama 5 cm boyunda, dz kanatl, ok obur bcek (Mantis religiosa). peygamberlik * Peygamber olma durumu, yalvalk. peygamberkz * Ahmak, budala. peygambervari * Peygamberce, peygamber gibi. peyk * Uydu. * Bir bakasna bamllolan. peyke * Genellikle eski kahvelerde ve evlerde bulunan, duvara bitiik alak, tahta sedir, kerevet. peyklik * Peyk olma durumu, uyduluk. peyleme * Peylemek ii. peylemek * Para vererek bir eyi nceden kendine ayrtmak.

peylenme * Peylenmek ii. peylenmek * Peylemek ii yaplmak. peynir * Peynir mayasile katlatrlarak stten yaplan ve birok tr olan besin. peynir aac * Ebe gmecigillerden, tropikal blgelerde yetien, kozalarnda ksa lifli pamuk bulunan aa (Bombax criodendron). peynir dii * Bazen ileri yata kan dilerden her biri, kuzu dii. peynir ekmek gibi * ok kolay biimde, abucack. * ok revata, ok tutulan, beenilen. peynir helvas * Rendelenmiyalve tuzsuz beyaz peynire, yumurta kartrdktan sonra un, yave eker eklenmesi ve ksk atete piirilmesiyle yaplan bir tatltr. peynir ekeri * Azda kolayca eriyen, donuk beyaz bir tr eker. peynir tatls * Tuzsuz taze peynir ve irmikle yaplan bir eit tatl. peynirci * Peynir yapan veya satan kimse. peynircilik * Peynircinin ii. peynirhane * Peynir yaplan yer. peynirleme * Peynirlemek ii. peynirlemek * (st iin) Kesilmek, peynir durumuna gelmek. peynirli * ine peynir konulmu. peynirli brek * Maydanoz ve peynirin karmnn yufkalar arasna serilmesiyle yaplan brek tr. peynirli pide * Mayalanmve yaile yumurta kartrarak hazrlanmhamura peynir, maydanoz, yumurta eklenmesiyle hazrlanan bir pide tr. peynirsiz * ine peynir konulmam, peyniri olmayan. peyrev * (bakasnn) zinden giden, izleyen, izleyici. peyzaj * Kr resmi. pezevenk * Erkeklere yasa dyollardan kadn bularak paralbirlemelere araclk eden kimse. pezevenklik * Pezevengin yapti. * Yolsuz davran. pezo * Peso. pH * Bir svnn asit veya bazlk derecesi, sertlik derecesi. pht * Koyulaarak yarkatduruma gelmisv. phtlanma * Phtlanmak ii. phtlanmak * inde phtlar olmak. phtlama * Svdurumdan phtdurumuna geme, phtlamak ii. phtlamak

* Phtdurumuna gelmek. phtlatrma * Phtlatrmak ii. phtlatrmak * Phtdurumuna getirmek. plprt * Eski eya. * (hafifseme amacyla) Eya. plyprty(veya plprty) toplamak * gitmek zere eski pskleriyle birlikte btn eyalarntoplamak. pllm pllm * Khne ve eskimiolmayanlatr. pllm pllm olmak * khnelemek. pnar * Yerden kaynayarak kan su, kaynak. * Bu suyun ktyer, kaynak, memba. pr * (r sesi uzatlarak sylenir) Kukanatlarnn kardsesi anlatr. * Bir yerden kap gitme dncesini anlatr. pr pr * Genellikle kukanadnn kardsesi andrr sesleri anlatmak iin kullanlr. pr pr etmek * (k iin) yanp snmek. prasa * Zambakgillerden, sapndan yararlanlan, ok yllk bir ksebzesi (Allium porrum). prasa bykl * Uzun, gr bykl. prazvana * Kl, bak gibi sapleylerin sap iinde kalan blm. prl prl * ok parlak, ok kl. * ok temiz, tertemiz. * ok yeni. * Kusursuz, eksii olmayan, tam. prldak * Ik ap kapamak yoluyla iaretler vererek anlamaysalayan ara. prldak* Prldak kullanmasnbilen ve bu ite alan kimse. prldama * Prldamak ii. prldamak * Ik samak, ldamak. prlt * Prldayan eyin kardk. prltl * Prltsolan, parlak. * Ssl, zentili. prlak * Doan, atmaca gibi yrtckularyakalamada artkan olarak kullanlan, avclarca bir kafes iinde av yerine braklan ku. prlama * Prlamak durumu veya biimi. prlamak * (kuiin) Herhangi bir eyden rkp umak. * (insan iin) Hemen uzaklamak, bulunduu yerden koarak uzaklamak. prlang * Ses kararak dnen topa. prlanmak * (yavru ku) Umaya abalamak. prlanta * Birok faetasolacak biimde yontulmufoyasz parlak elmas.

* zerinde prlanta olan. prlanta gibi * ok iyi nitelikleri olan, deerli, saf, temiz. prlantal* Prlantasolan. prnal * Kn yapraklarndkmeyen bir tr mee als(Quercus ilex). prnal kmr * aldan yaplan, kaliteli, iyi kmr. prnallk * Prnal all. prp * Ylan sokmasna karil olduuna inanlan bir tr ta, ylan ta. prpr * Yenieri salma erlerinin giydikleri krmzuhadan yaplmcbbe, pirpiri. * Bir tr Bizans altn. * Uar, hovarda. prprlama * Prprlamak ii veya durumu. prprlamak * Yanp snmek. prprlanma * Prprlanmak ii veya durumu. prprlanmak * Prprlanmak iine konu olmak. prpt * Eski psk, deersiz, ie yaramayan. * El tezghnda dokunmukaba ynl. * Pehlivanlarn grete kispet yerine giydikleri, kaln bezden yaplmveya kei klndan rlmdon. prpt * Ptpt ii ile uraan kimse. prt * Deersiz ey, eya. * Ufak tefek ev eyas. * Basma ve ketenden yatak, yorgan yz, giysilik kuma. prtk * Bkz. yrtk prtk. prtlak * Prtlam, darfrlam, patlak. * Kolayca kabuundan darkabilen. prtlama * Prtlamak ii veya durumu. prtlamak * Bulunduu yerden kayp darkmak. psrk * Tutuk, snepe, arekingen, yreksiz ve beceriksiz. psrka * Psrk gibi, psra yarar biimde. psrklama * Psrklamak ii. psrklamak * Psrk olmak, psrk duruma gelmek. psrklk * Psrk olma durumu veya psrka davran. psmak * Bkz. pusmak. pplama * Pplamak ii. pplamak * Bebei kucakta yavayavasallayarak uyutmaya almak. pt * Islklses.

pt demek * rahatsz edici bir sz sylemek. pt * ok kk bir nesnenin, su damlasnn yere veya herhangi bir ey zerine dmesiyle kan hafif ses. pt pt * Pt sesi kararak. pt pt atmak * korku ve heyecan gibi bir sebeple kalbi fazla arpmak. ptr ptr * Hafif ses kararak sk ve dzgn bir ekilde. ptrdama * Ptrdamak ii. ptrdamak * Ptrtkarmak, ptrtetmek. ptrdatma * Ptrdatmak ii. ptrdatmak * Ptrtkarmasna yol amak. ptrt * ok hafif patrt, hafif grlt. ptrtetmek * ok hafif grlt kmasna yol amak. ptrak * Dikenli tohumlarhayvanlarn kllarna ve insanlarn giysilerine taklan bir yllk ve otsu bir bitki (Xantium spinosum). * ok taneli, sk. ptrak gibi* aa ve dal zerinde ok sayda meyve bulunduunu belirtir. * ok sayda, tanecikli. pyrm pyrm * ok eskimi, ok ypranm. pi says * ember evresinin uzunluunun apnn uzunluuna blnmesi ile elde edilen sabit say(3,1416). pianta * Ayakkabnn alt kenar. pi * Anasile babasarasnda evlilik baolmadan dnyaya gelen ocuk. * Terbiyesiz, arsz ocuk. * Her eyin k, aslna benzemeyeni. * Bir ana bitkinin evresinde yeniden beliren srgn ve filizler. pi etmek * yapaym derken bozmak, kmaza sokmak. * tadnkarmak, tatsz bir durum yaratmak. * bogeirmek, boa harcamak. pi kurusu* Soysuz ve yaramaz ocuk. pi olmak * tadbozulmak. * boa gitmek. pi sinek * Bir tr olta inesi. pileme * Pilemek ii. pilemek * Yozlap bozulmak. pilik * Pi olma durumu. * Kallee yaplan kt davran. piuta * Palamut balnn iri bir tr. pide * Mayalhamurdan yaplan, gereinde zerine yumurta, kyma, peynir, pastrma vb.konarak piirilen, ekmek

yerini tutan, ince, yayvan yiyecek. pide gibi * yamyass. pideci * Pide yapan veya satan kimse. pidecilik * Pidecinin ii veya meslei. pideli * Pidesi olan, pideyle yaplan. pigme * Boy ortalamas150 cm altnda olan Afrika kkenli bir zenci topluluun bireyi. pigment * Canlbir organizmann oluturduu, ona zel bir renk veren kimyasal madde. pijama * Ceket ve pantolondan oluan yatak giysisi. pik * Dkme demir, font. pik * Geminin k tarafndaki bayrak serenine alan gen biimindeki yelken. pik * Bkz. maa. pik boru * Kaln demir veya dkme boru. pikaj * Bilgisayarda dizilen yazlarmilimetrik kartona yaptrp dzenleme ii. pikajc * Pikaj yapan kimse. pikajclk * Pikajcnn yapti. pikap * Elektrikle veya pille alan, plk dinlemekte kullanlan ara. * Kk kamyon, kamyonet. pike * Kabartmalpamuklu kuma. * Bu kumatan yaplan. * Bu kumatan yaplan yatak rts. pike * (uak) Yksekten, hedef zerine byk bir aile inme; yksekten hedefin zerine dik olarak saldrma. pike * yi ayrlamama sebebiyle un veya irmik ierisinde kalmolan, gzle grlebilen, iri ve koyu renkli kepek vb. parack. pike yapmak * uak dik biimde inmek. * bilrdoda, masaya dikey durumda tutulmuisteka ile topa vurmak. piket * ki, veya drt kii arasnda ve 32 ktla oynanan bir tr iskambil oyunu. piknik * Krda yenen yemek. piknik alan * Piknik yapmaya elverili genive yeil alan. piknik tip *Orta boylu, imanca, genive yumuak yzl, kalnca boyunlu, yukardoru daralan ikin gsl ve iri gbekli kimse. piknik tp * Piknikte yemek stmak veya piirmek iin kullanlan kk btan gaztr. piknik yapmak * krda yemek yemek. pikniki * Piknik yapmayseven kimse. piknometre * zgl arllmeye yarayan alet. piko

* Makinede yaplan bir tr antika. pikocu * Piko yapan kimse veya piko yaplan yer. pikoculuk * Pikocunun ii veya meslei. pikoya vermek * piko yaplmasiin bazrt, araf, amar vb. ni pikocuya gtrmek. pikrik asit * Nitrik asidin anilin, ipek, yn vb. maddelere etkimesiyle elde edilen asit OH-C6H2(NO2)3. pil * Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine eviren ara. pilki * ine soan, sarmsak, maydanoz ve havu gibi eyler katlarak zeytinyayla piirilen ve souk olarak servisi yaplan yemek. * Aptal, ahmak. pilv * Genellikle pirinten veya bulgurdan yaplan bir yemek. pilv yiyen kanyannda (veya belinde) tar * bir eyden yararlanmak isteyen kii, bunun iin gereken araceli altnda bulundurmaldr. pilvdan dnenin kakrlsn * yararlbir eyi elde etmek iin sonuna kadar uralacan, direnileceini anlatmak iin kullanlr. pilvlk * Pilv yapmaya elverili. pili * Tavuun k; erginlememitavuk veya horoz. pili gibi * gen, diri, gzel ve alml(kz). piling * Cildin l hcrelerden arndrlmasnsalayan, kan dolamnhzlandran bir krem tr. pilli * Pili olan, pille alan. pilot * Bir hava tatnkullanmak ve ynetmekle grevli kimse. * Deneme niteliinde olan. pilot blge * Tarm, tp, endstri, eitim gibi herhangi bir alma alannda, devletin ve halkn ortak almasyla kalknma hareketini kolaylatrmak ve rnek olmak iin ayrlmblge. pilot kabini * Pilot kk. pilot kk * Uaklarn n tarafnda pilot ile uuteknisyeninin bulunduu uan ynetildii zel blm, kokpit. pilotaj * Bir hava tatnynetme. pilotluk * Pilotun grevi. pim * ie geen veya birbiri zerine gelen paralartutturmaya yarayan bir tr tahta veya metal ivi. * Mobilyalardaki cam raflartamak iin yan tablalara yerletirilen kapsllerin iine taklan silindirik, yassve L biimli raf tama aleti. pimpirik * ok yalve gsz (kimse). * Harap, bozuk, virane. pinekleme * Pineklemek ii. pineklemek * Uyuklamak, uyuklar gibi hareketsiz oturmak. * Bir yerde hibir iyapmadan oturmak. pinel * Rzgrn estii yn gstermek iin direk apkalarnn stne konulan yelkovan biimindeki ara. pines * Yumuakalardan, midye biiminde, ondan daha byk kavklbir deniz hayvan(Pinna nobilis). pingpong

* Masa topu, masa tenisi. pinhan * Gizli, sakl, gizlenmi. pinpon * Yal, km. pinti * Arderecede cimri, ksmk. pintileme * Pintilemek ii. pintilemek * Pinti duruma gelmek. pintilik * Pinti olma durumu veya pintice davran, hisset. pipet * Svlar, solukla iine ekip kaptan kaba aktarmaya yarayan cam boru. pipi * (ocuk dilinde) Erkeklik organ. pipiriklenme * Pipiriklenmek ii veya durumu. pipiriklenmek * Kuruntulu, vesveseli bir duruma dmek. pipo * Ucundaki lle iine ttn konulan ve yaklarak dumanekilen ksa, ubuk biimideki ttn ime arac. pir * Yal, koca, ihtiyar. * Bir tarikat veya sanatn ilk kurucusu. * Herhangi bir konuda, bir meslekte tecrbe kazanm, eskimikimse. * Adamakll, iyice. pir akna * karlk gzetmeden veya karlk grmeden tam inanla, gerek bir sevgi ile. pir ol! * "ok yaa, var ol" anlamnda aka yollu bir beenme sz. piramidal * "ok yaa, var ol" anlamnda aka yollu bir beenme sz. piramit * Tepeleri ortak bir noktada birleen, tabanlarda herhangi bir okgenin birer kenarolan birtakm genlerden olumucisim, ehram. * Msr firavunlarnn mezarlarna verilen ad. * Gsteri jimnastiklerinde, jimnastikilerin, aralveya arasz olarak birbirlerinin omuzlarnda, dizlerinde oluturduklargsterili ve dzenli biimler. piramitik * Eski Msr piramitlerinde ve dikilitalarnda tepelik olarak yer alan kk piramit. piramitli * Piramit biiminde olan. piramitsi * Piramide benzeyen veya piramidi andran. pire * Pirelerden, insann ve bazhayvanlarn kannemerek yaayan, iyi sradiin kolay yakalanamayan, kk asalak bcek (Pulex). pire gibi * evik, ok hareketli, yerinde duramayan. pire iin (veya pireye kzp) yorgan yakmak * nemsiz bir durum karsnda kzarak kendisine daha byk zarar verecek davranta bulunmak. pire otu * Yaklak 25-50 cm ykseklikte, paralyaprakl, otsu bir bitki (Tanacetum coccineum). pirekapan * Pire otu. pirekatein * Aacn kimyasal yntemle boyanmasnda, ilk boya gereci olarak kullanlan renksiz, billrsu cisim. pirekran * Pireyi yok etmeye ve ldrmeye yarayan il. pirelendirme

* Pirelendirmek ii. pirelendirmek * Kukulandrmak, ikillendirmek, phelendirmek, huylandrmak. pirelenme * Pirelenmek ii. pirelenmek * zerinde pire olmak. * Pirelerini ayklamak. * killenmek, huylanmak. pireler * nsanlarla hayvanlarda dasalaolarak yaayan, az yaplarsokup emmeye elverili, birok familyaya ayrlan kanatllar takm. pireli * Pire bulunan. * Her eyden bir anlam karan, kukulu, ikilli, vesveseli. pireyi deve yapmak * nemsiz bir olaybytmek. pireyi gznden vurmak * keskin bir niancolmak. pirifan * htiyar (kimse). pirina * Zeytinin, skldktan sonra yabakmndan zenginliini yitirmeyen, gbre veya hayvan yemi olarak kullanlan kspesi. pirince giderken evdeki bulgurdan olmak * byk bir kazan arkasndan koarken eldekini de karmak. pirinci (ok) su kaldrmamak (veya gtrmemek) * alngan, abuk darlr olmak, akadan anlamamak. pirincin tanayklamak * "aykla pirincin tan" sznde geen bu deyim yaplacak iin zor ve karmak olduunu anlatr. pirin * Budaygillerden, kkleri bol su iinde yetien bir bitki (Oryza sativa). * Bu bitkinin besin olarak kullanlan tanesi. pirin * Bakra inko katlarak elde edilen sarrenkte bir alam. * Bu alamdan yaplm. pirin orbas * Pirin suyu ile piirilen orba. pirin rg * lmekleri bir ters bir dz rp arka srayda buna uygun rme biimi. pirin pilv * Pirinten yaplan pilv. pirin taneleri * Gne'in kresinin Yer'den grnen yzndeki tanecikler. pirin unu * Kurutulmupirin tanelerinin tlmesiyle elde edilen un. pirinsi * Pirin iriliinde veya biiminde olan. pirit * Bu alamdan yaplm. pirogravr * Bkz. dalama resmi. piroksen * Doal kalsiyum, magnezyum ve demir silikatlarna verilen ad. pirometre * ok yksek scaklklarlmeye yarayan alet. pirometri * ok yksek scakllme yntemi. pirosfer * Barisfer. pirpiri * Bkz. prpr.

piruhi * Bir eit hamur yemei. pirpak * Tertemiz, lekesiz. pirpak olmak * tamamen kurtulmak, rahatlamak, huzura kavumak. piryol * zerinde kmbet biiminde bir kapabulunan, olduka byk bir tr cep saati. pirzola * Kasaplk hayvanda omurgann iki yanndaki blge. * Bu blgeden dilimler durumunda karlan kemikli et paras, kotlet. pirzolalk * Pirzola yapmaya elverili. pis * Leke, toz veya kirle kaplolan, kirli, irendirici, murdar, mlevves. * Kendinde pislik olan veya pislenmiolan. * Beenilmeyecek durumda olan, kt, zararl. * Kendinde pislik veya kir olmamasna ramen bazsebeplerden dolayirenilen. * irkin, sevimsiz olan. * (sz iin) Dinleyenleri utandracak durumda olan. * inden klmasok g, kark. pis byk * Kllargr olmayan ve biime girmeyen byk. * Yakksz ve seviyesiz kimse. pis lkrd* Ayp saylan veya hakaret olarak kabul edilen, yakk almayan sz. pis pis * Hoa gitmeyecek yolda. pis pis dnmek * derin ve zntl dnceye dalmak. pis pis glmek * bakalarnkzdracak, sinirlendirecek biimde glmek. pis sz * Bkz. pis lkrd. * Ayp saylan sz. pis su * Ayak yolu, banyo, mutfak gibi yerlerden gelen kirlenmi, sularn karm, lm suyu. pis su borusu * inde, ayak yolundan gelen pis su ve pisliklerin aktboru. pis su tesisat * Pis sularyapdan dartayan boru a. pisboaz * Zamansz ve ayrt etmeden, eline geeni yiyen (kimse). pisboazlk * Pisboaz olma durumu veya pisboazca davran. pisi * (ocuk dilinde) Kedi. pisi bal * Kemikli balklardan, uzunluu 40 cm kadar olan, srtprtkl, esmer renkli, yassbir tr balk (Limanda limanda). pisi pisi * (ocuk dilinde) Kedi. * Kedileri armak iin kullanlr. pisi pisi otu * Budaygillerden, tarla ve yol kenarlarnda kendi kendine biten bir tr arpa; fazla klklolduundan hayvan yemi bile olmaya elverili deildir (Hordeum murinum). pisi pisine * Boyere, bouna. pisik * Kedi. pisin * Yzme havuzu.

piskopos * Katoliklerde, bir blgenin din ilerine bakanlk eden, papazln en yksek aamasnda olan din grevlisi. piskoposhane * Piskoposluk. piskoposluk * Piskoposun ynettii blge. * Piskoposun oturduu bina. * Piskoposun grevi. pisleme * Pislemek ii. pislemek * Byk veya kk abdestini etmek, kirletmek. * Pisletmek. pislenme * Pislenmek ii. pislenmek * Pis olmak, pislie bulamak. pisletme * Pisletmek ii. pisletmek * Pis duruma getirmek, kirletmek. * Kt bir duruma sokmak. pislik * Kir. * Dk, necaset. * Pis olann durumu. * Kt, zararldavranveya i. * Kt durum. pislik bcei * Bok bcei. pislik gtrmek * o yer, ok pis olmak. pislik parmandan (veya paalarndan) akmak * ok kirli olmak. pislikil * Dksal. pist * Kediyi kovmak iin kullanllr. pist * Gsteri yapmak, dans etmek vb.iin dzenlenmi, genellikle yuvarlak yer. * Bir hava alannda uaklarn kalkp inmesine, park yerlerine gidip gelmesine yarayan zel olarak hazrlanm erit. * Yarlar ve koular iin zel olarak dzenlenmiyer, yarlk. piston * Bazaralarda, motorlarda bir silindir iinde dzenli hareket eden daha kk aplsilindir, itenek. * Kayran kimse, arka, iltimas. * Pistona benzeyen, piston grevi yapan. pistonlu * Pistonu olan. * Arkal, iltimasl. pisuvar * Su dkme yeri. pidar * nc, nde giden kimse. pieen * Kolay pien. piek * Pieen. Piekr * Orta oyununda kavuklu ile karlklkonuarak oyunu aan kimse. pii * Mayalhamurdan yaplan, yada kzartlarak piirilen bir tr yiyecek.

piik * Apyeri, koltuk altgibi tenin birbirine srtnen yerlerinde terin yakmasyla oluan kzart. piim * Pimek ii veya biimi. * Piirim. piirge * Ocakta brek piirmeye yarayan alet. piirici * Piirmeyi salayan. * Frnlarda ekmek piirme iini yapan kimse. piirili * Piirilmek ii veya biimi. piirilme * Piirilmek ii. piirilmek * Piirmek iine konu olmak. piirim * Bir kez piirmeye yetecek lde olan, piim. piirimlik * Piirim. piirip kotarmak * bir ii sonulandrmak, tamamlamak. piiri * Piirmek ii veya biimi. piirme * Piirmek ii. piirmek * Bir besin maddesini gerektii kadar sda tutarak yenebilecek bir duruma getirmek. * Isetkisiyle belirli bir kullanma elverili duruma getirmek. * alarak renmek. * Olgunlatrmak, yoluna koymak. * Bunaltacak kadar stmak, yakmak. piirtme * Piirtmek ii. piirtmek * Piirmek iini yaptrmak. pikin * Gereince pimi. * abuk pien, pieen, piek. * Saygszca davranarak iini yrten. * Girgin. * Tecrbesi olan, herhangi bir eye almolan, olgun. pikince * Biraz pikin. * Pikine yakr (biimde). pikinlie vurmak * kt bir davrana veya sze aldrmamak. pikinlik * Pikin olma durumu veya pikince davran. piman * Yaptbir iin veya davrann olumsuz sonucunu grerek zlen, nadim. piman etmek * piman olmasnsalamak. piman olmak * yaptbir iin yanlveya uygunsuz sonu verdiini anlamak. pimaniye * Telleri ince ince ayrlabilen bir tr helva. pimaniyeci * Pimaniye yapan veya satan kimse. pimanlk * Piman olma durumu, nedamet. pimanlk duymak (veya getirmek)

* piman olmak. pime * Pimek ii. pimek * Atete, frnda, kaynar suda veya yada setkisiyle yenilebilir duruma gelmek. * Istma sonucu belirli bir kullanma uygun duruma gelmek. * (meyve iin) Olgun duruma gelmek. * Piik olumak. * Bir konuyu iyice renmek. * e alp beceri ve ustalk kazanmak, zorluklargslemek. * (i) Konuulup hazrlanmak. * Bunalacak kadar scaklk duymak. pimiarmut gibi (birinin) eline dmek * Bkz. olmuarmut gibi birinin eline dmek. pimiaa (souk) su katmak * yoluna girmiolan bir ii bozmak. pimikelle gibi srtmak * dilerini gstererek yersiz ve aptalca glmek. pimitavuun bana gelmemek * Her trl zarara, ktle, felkete uramak, ok skntekmek. pipirik * Bir eit iskambil oyunu. pipiriki * Pipirik oynayan kimse. pit * Sylenen szn onaylanmadnifade eden bir hareket. piti * Bir eit iskambil oyunu, pastra. pitov * Bir tr tabanca. piti piti * (adm iin) Zorlukla, yavayava. piton * Boagillerden, Afrika ve Asya'da yaayan, zehirsiz, ok gl byk ylan (Python). pitoresk * Durumu ve grn resim konusu olmaya deer (grn). piyade * Yaya savaan askerlerin oluturduu snf. * Bu snftan olan asker. * Piyon. * Bir ift krekle ynetilen bir tr hafif kayk. * Yaya. piyale * arap barda, iki kadehi. piyan * Mantara benzeyen kabarcklarla ortaya kan, ciltte yaralar yapan, bulacscak blge hastal. piyango * Dzenleyenlerce bastrlmnumaralktlarsatn alanlar iinden, kazananlarn kur'a ile tespit edildii talih oyunu. * Beklenmedik olay veya durum. piyango ekmek * talih oyunu iin hazrlanmktlardan birini bulunduu yerden almak. piyango vurmak veya kmak * piyangoda ikramiye kazanmak. * beklenmedik bir yerden byk kazan salamak. piyangocu * Piyango satlan yer veya piyango satan kimse. piyangoculuk * Piyango satma veya dzenleme ii. piyangolu * ansl, talihli kimse. piyanist

* yi piyano alan kimse. piyano * Klvyeli, telli, deiik tulara baslarak alnan ar ve byk alg. * Yava, sesleri hafifleterek. piyano mentee * Boy mentee. piyanocu * Piyanoyu akort eden veya onaran kimse. piyanoculuk * Piyangocunun ii. piyasa * Satclarn mal satmak iin bir araya geldii yer, pazar. * Bir yol zerinde gidip gelerek gezinme. * Alverifiyat, geerli fiyat. * Arz ve talebin karlatalan. * Ortalk. piyasa ekonomisi * retimin bir plna gre deil, istee gre yapld, fiyatnn arz ve talebe gre belirlendii ekonomi. piyasa etmek * dolamak. piyasac * Piyasa yapan kimse. piyasaya dmek * ok bulunur olmak. * (kadn iin) kt kadn olmak. piyata * Yassve byk yemek taba. * Yass. piyata ee * Yassee. piyata taba * Dz ve byk yemek taba. piyaz * Halanmkuru fasulyenin zerine ince doranm, tuzla ovulmusoan ve maydanoz katldktan sonra zeytinya, sirke dklerek yaplan fasulye salatas. * Kebap, zgara kfte, balk gibi susuz yemeklerin yanna katlan, ince doranmve tuzla ldrlm maydanozlu soan. * Bir kar salamak dncesiyle sylenen vc sz. piyazc * Piyaz yapp satan kimse. * Yze glc, iten olmayan davranlarda bulunan. piyazclk * Piyazcnn ii. piyazlama * Piyazlamak ii. piyazlamak * Eti piirmeden birka saat nce soan ve karabiber, tarn gibi baharatla ovup bir sre brakmak. * Bir kar salamak amacyla birini arvmek. piyes * Oynanmak iin yazlmeser, tiyatro eseri veya oyunu, oyun. piyon * Satranta oyun banda n sraya dizilen, bulunduklarsra zerinde ilk hamlede ister iki, ister bir hane gidebilen sekiz kk ta, piyade. * Bir kar salamak iin yararlanlan, istenildii gibi kolayca kullanlabilen kimse. piyore * Dieti iltihab. pizolit * Kalsiyum karbonat birleimli, nohut byklnde, yuvarlamskalsit tanecikleri veya bunlarn balanmasyla tadurumuna geen kire ta. pizza * zerine konulmak zere, genellikle domates, zeytin, peynir, mantar, anuez, eitli et ve sebze trleri karmyla hazrlanp frnda piirilen pide.

pizzac * Pizza yapan veya satan kimse. pizzaclk * Pizzacnn yapti. pizzicato * (yaylalglarda) Tellerin parmak ekileriyle seslendirilmesi. plka * apul, vurgun. plkac * apulcu. plj * Deniz banyosu iin dzenlenmigenellikle kumluk alan, kumsal. * Kumla. pljiyoklz * Dilinimleri birbirine gre eik bir durumda kalsiyum ve sodyum ieren feldspat. plk * Metal yaprak, plka. * Sesleri kaydetmek ve kaydedilen sesleri yeniden pikap veya gramofonda dinlemek amacyla hazrlanan plstik daire biiminde yaprak. plk bozulmak * can skmak, bkknlk verecek biimde konumak, drdr etmek. plka * Metal yaprak. * Plk. * Kamyon, otomobil gibi kara tatlarna taklan numara levhas. plkac * Plka yapp satan kimse. plkaclk * Plka yapmak veya satmak ii. plkal * zerinde plka bulunan. plkasz * Plkasolmayan. plkasz otomobil * Trafie tescili yaplmam, kaydedilmemiara. plk * Plk hazrlayan, yapan veya satan kimse. plklk * Plknn ii veya meslei. plket * Metalden, trl biimlerde yaplan, kk, alak kabartma levha. pln * Bir iin, bir eserin gerekletirilmesi iin uyulmastasarlanan dzen. * Bir ehrin, bir yapnn, bir makinenin eitli blmlerini gsteren izim. * ekim. * Dnce, niyet, maksat, tasavvur. pln kurmak * bir amacgerekletirecek eyleri dnmek, tasarlamak. * bir dzen hazrlamak. plnc * Pln hazrlayan veya yapan kimse. plnclk * Plncnn ii veya meslei. plnete * Harita karmaya yarayan bir alet. plnda tutmak * bir ie veya kimseye ... kadar nem vermek. plnerit * Hidratldoal alminyum fosfat. plnet * Gezegen. plnetaryum

* Gk evi, yldz evi, yldzlk. plnkton * Sularda bulunan, ancak mikroskopla grlebilen yaratklar topluluu. plnlama * Plnlamak ii. * Hkmet tarafndan ulalacak amalarbelirleyen, bazkesimlerdeki artlsn tespit eden ve uygulanmasgerekli areleri nceden gsteren ekonomik, sosyal programn belli sreler iin hazrlanmasii. plnlamac * Plnlama ilerinde alan, plnlama yapan kimse. plnlamaclk * Plnlamacnn ii veya meslei. plnlamak * Yaplacak bir ii belli plna gre dzenlemek. plnlan* Plnlanmak ii veya biimi. plnlanma * Plnlanmak ii. plnlanmak * Plnlamak ii yaplmak. plnl * Belirli bir plna gre yaplan, yrtlen, dzenlenen. * nceden belirlenerek yaplan, ll, hesapl. plnlbyme * Plnlbir gelimeyle mal ve hizmetlerin gittike bollamas. plnlekonomi * Toplumun ihtiyalarnn karlanmasve gelimesi amacngden ekonomi, piyasa ekonomisi kart. plnr * Hava akmlarndan yararlanarak uan, uaa benzer motorsuz hava tat. plnrc * Plnr kullanan kimse. plnrclk * Plnrcnn ii. plnsz * Belirli bir plnolmayan. * nceden dnlmeyen, lsz, hesapsz. plnsz programsz * Dzensiz, belli bir ynteme balkalmakszn. plntasyon * Sanayide kullanlan bazbitkilerin (kahve, kakao, kauuk gibi) genilde yetitirildii iletme. plnya * Aa rendelemekte kullanlan uzun marangoz rendesi. plnyac * Plnya ile igren usta, plnya ustas. plnyalama * Plnyalamak ii veya durumu. plnyalamak * Aacplnya tezghnda rendelemek. plse * At yarlarndaki mterek bahislerde, sekiz atn katldyarlarda ilk , drt atn katldyarlarda ise ilk iki dereceyi kazanacak atn bilinmesi biiminde oynanan oyun. * Futbolda kavis verilerek yaplan yumuak vuru. plse etmek * kavisli ve yumuak vuruyapmak. plseleme * Plselemek ii. plselemek * Topu kavisli vurula ileri gndermek. plsenta * Etene, son, meime. plsman * Yatrm. plster * Yara zerine yaptrlan, genellikle illzel bant.

plstik * Biim verilmeye elverili olan. * Organik ve sentetik olarak yaplan madde. * Bu maddeden yaplan. plstik ameliyat * Vcudun gereken yerlerini dzgnletirmek veya gzelletirmek iin yaplan ameliyat. plstik boru * Plstikten yaplan boru. plstik cam* Testere ile kesilebilen, rendelenebilen, esnek, cam grnnde saydam malzeme. plstik cerrah * Vcut ve yz bozukluklarngidermek amacyla yaplan operasyon, plstik ameliyat. plstik sanatlar * Heykel, seramik gibi boyutlu olan sanatlar. plstik tutkal * Mobilyaclkta kullanlan aa yaptrc. plstiki * Plstik ii yapan kimse. plstikilik * Plstikinin ii veya meslei. plstomer plstik * Istldnda yumuayan ve biimlendirilebilen plstik tr. plstron * Erkek giyiminde, gmlein gs tarafnn zerine taklan para. * Kl oyunu oynarken kullanlan mein gslk. plterina * Gmbal. pltform * Ykseke yer. * Byk apltabakalarn arplmasve bunun sonucunda oluan hafif eimlerle nitelenen jeolojik yaptipi. * Bir siyaset programnda, dayanlan dnce veya dncelerin tm. pltika * Kemikli balklardan, 15-25 cm uzunluunda, srtzeytun bir tatlsu bal(Acerina cernua). pltin * Atom numaras78, atom arl195,23 olan, 21,4 younluunda, 1755 C de eriyen, kolay ilenen, ok dayankl, deerli bir element. KsaltmasPt. plto * Yayla. * Dekorun kurulduu yer. Pltoncu * Pltonculuk yanls. Pltonculuk * Plton'un kurduu, sonradan kendisine balrencilerin gelitirdii, duyu dnyasndan ve zihin rnlerinden farkl, kavranabilir bir gerekliin varlnkabul eden reti. pltonik * Gerekte var olmayan, dte kalan, hep yle kalmasistenilen (sevgi ve ilgiyi belirtmek iin kullanlr). Pltonizm * Pltonculuk. play-back * Bkz. pleybek. plza * Toplum iin ayrlmgenialan. plzma * Kanda alyuvarlarla akyuvarlarn iinde bulunduu sv. * Elektrik yk yansz olan gaz molekllerinden, pozitif iyonlardan ve negatif elektronlardan oluan akkan. plzma kimyas * Plzmaykimyasal adan inceleyen bilim dal. plzmalatrma * Plzmalatrmak ii. plzmalatrmak * Bir gazplzmaya gntrmek. plebisit

* Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete balanacayla ilgili oylama. * Bir kimse veya bir sorun iin halkn olumlu veya olumsuz kansnn belirmesi amacyla yaplan oylama. pleistosen * Bkz. buzul dnemi. plevra * Gs boluunun i yzn ve akcierleri saran zar, gs zar. pleybek * nceden kaydedilmibir arkalnrken, seslendirmeye uygun olarak eitli mimik ve hareketlerin yaplmas. pleybek yapmak * pleybek iini gerekletirmek. pli * Kuma, kt vb.de bir blmn brnn zerine gelmesiyle oluan kvrm. * Bu biimde kvrmolan. plili * Plisi olan. plisiz * Plisi olmayan. pliyosen * nc an en son dnemi. plonjon * Topu yakalamak amacyla savunmadaki bir oyuncunun yatay olarak sramas. plralist * oulcu. * oku. plralizm * oulculuk. * okuluk. pltokrasi * Zenginler iktidar, zenginlerin ynetimi. Plton * Gnesisteminde Neptn'den daha uzakta olan, 1930 ylnda bulunmuolan kk bir gezegen. pltonyum* Atom numaras94 olan, neptnyumdan elde edilen radyoaktif bir element. KsaltmasPu. plviyometre * Bkz. yaler. Pm * Prometyum'un ksaltmas. Po * Polonyum'un ksaltmas. poca * Bkz. boca. podset * Yumuak, yz ince havlbir tr deri, set. * Bu deriden yaplmolan. podyum * Genellikle atletizm yarmalarnda derece alan atletlerin veya giysileri sergilemek iin mankenlerin ktklar merdivenli, ykseke yer. pof * Yere den kaba ve yumuaka bir eyin veya havasboalan bir nesnenin kardsesi anlatr. pofur pofur * Srekli, dzenli olarak kan pof sesini anlatr. * Bol ve srekli kan dumanbelirtir. pofurdama * Pofurdamak ii. pofurdamak * Can skntssebebiyle sesli nefes vermek. pofurdatma * Pofurdatmak ii. pofurdatmak * Pofurdamasna sebep olmak. pog

* (byk iin) Gr ve uzun. pogrom * Katliam, soykrm. poaa * ine peynir, kyma vb. konarak hazrlanan bir tr tuzlu rek. poaac* Poaa yapan veya satan kimse. poaaclk * Poaacnn ii veya meslei. pohpoh * Pohpohlama ii. pohpohu * Pohpohlamaktan holanan (kimse). pohpohlama * Pohpohlamak ii. pohpohlamak * Birini, yzne kargereinden ok vmek, koltuklamak; pehpehlemek. pohpohlanma * Pohpohlanmak ii. pohpohlanmak * Pohpohlamak ii yaplmak veya pohpohlamak iine konu olmak. poker * Bir tr kt oyunu. poker evirmek * poker oynamak. pokerci * Poker oynayan kimse. pokercilik * Poker oynama veya oynatma ii. polarg * Polarc. polarc * Ipolarmaya yarayan alet. polarlma * Polarlmak ii veya durumu. polarlmak * Polarma olayna uramak. polarimetre * Polarler. polarimetri * Polarma sisteminde etkin maddelerden geerken oluan dnmenin llmesi. polariskop* Bir n doal veya polarlmolup olmadnbelirlemeye yarayan alet. polarite * Bir elektrik retecinin kutuplarnbirbirinden ayrt etmeyi salayan nitelik. polarizasyon * Kutuplanma. * Polarma. polarma * Dorudan doruya kendi kaynandan kan bir n, yansdktan veya krldktan sonra gsterdii zelliklerin tm. * Kimyasal tepkimeler dolaysyla bir pildeki gerilimin dmesi. polarma dzlemi * Polarlmkta, k titreimlerinin dorultusunu belirleyen dzlem. polarmak * Polarma olayna uratmak. polaroit * Geirdii polaran saydam yaprak. * ekim ve baskilemlerini ok abuk ve otomatik olarak yapan fotoraf makinesi. polarler * Bir n polarma orannlmeye yarayan alet. polemie girmek (veya girimek) * siyas, bilimsel veya edeb konularda sert tartmalar yapmak.

polemik * Siyas, bilimsel, edeb konularda sert tartma. polemiki * Polemik yapan kimse. polemikilik * Polemikinin ii. poli * Bazkelimelerin birleimine girerek "ok fazla" anlamveren n ek. poliandri * ok kocallk. poliasit * Birleiminde birok asit fonksiyonu bulunan madde. polie * Belirli bir srenin sonunda belirli bir paraykendi adna veya bir bakasnn emrine demesi iin alacaklnn borluya yazdbildiri. * Sigorta senedi. polie ekmek * bir mteriye deme yapmasiin bildiride bulunmak. polietilen * Etilenin eitli yntemlerle polimerletirilmesinden elde edilen, dayankl, parlak, birok kimyasal madde etkisiyle bozulmayan saydam kat. polifoni * ok seslilik. polifonik * ok seslilikle ilgili, ok seslilie ilikin. * ok ynl. poligam * ok eli. poligami * ok elilik. poligon * Ateli silhlarla atyaplan yer, ateyeri, atyeri. * okgen. polijini * ok karllk. poliklinik * eitli hastalklarn bakldklinik. polimer * Tekrarlanan yapsal kmelerin oluturduu yksek molekl arlkl(birleikler). polimeri * Polimerlik. polimerleme * Polimerlemek ii veya durumu. polimerleme derecesi * Bir plstiin makromolekln hazrlamak iin gerekli olan molekl says. polimerlemek * Benzer veya farklbirok kk molekl "polimer" denilen byk molekller biiminde birlemek. polimerletirme * Polimerletirmek ii. polimerletirmek * Bir maddeyi polimer durumuna dntrmek. polimerlik * Biri, dierinin polimeri olan iki molekl arasndaki bant. polip * Selenterelerden, toplu veya tek bana yaayabilen basit yaplhayvan. * Mukoza ile kaplboluklar iinde gelien, yumuak, telsel, genellikle saplbir armut biiminde ur. polis * ehirde kamu dzenini, huzur ve gvenlii salayan kurulu, kolluk, zabta. * Bu kuruluta yer alan grevli, kolluku. polis arabas * Polislerin grev srasnda kullandaraba. polis evi

* Polis hizmetinde bulunanlarn dinlenme ve barnma amacyla kullandbina. polis hafiyesi * Su saylan bir ii veya bu ii yapanortaya karmakla grevli kimse, detektif. polis noktas * Polis grev yeri. polisaj * Dokunmukumalardaki tarak izlerini yok etmek iin bu kumalarbir baktan geirme ilemi. * Parlaklk verme. polisiye * Konusu polisin ilgilendii alanlarda olan. polisiye film * Polis mesleini n plnda tutan film. polisiye roman * Polisiye olaylarileyen macera roman. polislik * Polis olma durumu. * Polisin grevi. politeist * ok tanrc. politeizm * ok tanrclk. politik * Politika ile ilgili, siyas, siyasal. politika * Devlet ilerini dzenleme ve yrtme sanat, siyaset, siyasa. * Yntem. * Bir hedefe varmak iin karsndakilerin duygularnokamak, zayf noktalarndan veya aralarndaki uyumazlklardan yararlanmak gibi yollarla iini yrtme. politika gtmek * politika izlemek. politika yapmak * politika yoluyla bir ii zmlemek istemek. politikac* Politika ile uraan kimse, siyaseti. * Karsndakinin duygularnokayarak kar salayan (kimse), siyaseti. politikaclk * Politika ile urama ii veya tutkusu. poliretan * Younluu ok dk cam, vernik, kauuk veya kpk grnndeki lstie benzeyen madde. polka * Bir eit Polonya dans. * Bu dansn mzii. polo * evgen. Polonez * Polonyal. * (kk harfle) Bir eit dans. * Bu dansn mzii. Polonyal* Polonya halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. polonyum * Atom numaras84, atom arl210 olan, ilk radyoaktif element. KsaltmasPo. polyester * Tahta zerine srldnde koruyucu, parlak bir katman oluturan poliasidin doymamalkollere veya glikollere etkimesiyle elde edilen kimyasal madde. Pomak * Rumeli'de Bulgarca konuan bir Trk ve Mslman topluluu. Pomaka * Pomak dili. pomat * Genellikle saa srlen yalve kokulu merhem. pomel mentee

* Yapraklar, milleri dz yaprak menteelerden daha kaln ve mil yataklarpalamut, mermi, yumurta ve silindir biimlerinde olan mentee. pompa * Hava veya herhangi bir akkanbir yerden baka bir yere aktarmaya (basmaya) yarayan makine. * Bir kapta boluk oluturmak iin, o kaptaki havayemmeye yarayan alet. pompaj * Pompalama. pompalama * Pompalamak ii. pompalamak * Pompa ile iirmek veya tulumba ile suyu ekmek veya vermek. * Kztrmak, iddetlendirmek, krklemek. pompalanma * Pompalanmak ii. pompalanmak * Pompalamak ii yaplmak. pompal * Pompasolan. pompalsilh * Pompasolan, iindeki mermiyi mekanik olarak veya basnlhava yardmyla frlatan silh. pompaltfek * Havann sktrlmasve basncnn artmasyla patlaycmadde atan silh. ponje * Dz, ince ve sk dokunmubir tr ipekli. ponje patis * Ponje gibi parlak ve ince patis. ponksiyon * Vcudun herhangi bir boluunda bulunan bir svyaktmak veya ekmek iin, ii boydan boya ak bir ineyi batrma ii. ponpon * Yuvarlak pskl. * Pudra srmek iin kullanlan yumuak, tyl tuvalet gereci. ponton * Batmgemileri askya almak iinde kullanlan byk duba. * Tombaz. ponza * Bazyzeylerin temizlenmesinde, mermerlerin parlatlmasnda, ovma ilerinde kullanlan, ok gzenekli, ok hafif kaya, snger ta, ponza ta. ponza ta * Bkz. ponza. ponzalama * Ponzalamak ii. ponzalamak * Ponza ile silmek, ovmak, temizlemek. ponzalanma * Ponzalanmak ii. ponzalanmak * Ponzalamak ii yaplmak. pop * Halkn arasnda yaayan motiflere, gelere yer veren, onlardan yararlanan (kltr) "halka ait" kelimesinden ksaltma. pop mzik * ngiliz ve Amerikallarn balattklar, hareketli, ritmli, yerel motiflerden yararlanlarak yaplan mzik. popu * Pop mzii ile uraan, ilgilenen ve bunu seven kimse. populuk * Popunun ii. poplin * Pamuk, keten veya ipekten sk dokunmuince bir tr kuma. * Bu kumatan yaplmolan. popo * Kaba et, k.

poplarite * Halk tarafndan sevilme, tutulma. poplarite kazanmak * halk tarafndan sevilmek, tutulmak. popler * Halkn zevkine uygun, halk tarafndan tutulan. * Herkesin tand. poplerlik * Popler olma durumu. poplizm * Halklk. porfir * Feldspat gibi byk minerallerden veya ok ince tanelerden oluan i kaya, kaya. porfirit * Andazit birleiminde bir eit pskrk ta. porno * Pornografik sznn ksaltlm. pornografi * Ak sak yayn veya resim; edebe aykrkitap veya resim. pornografik * Pornografi ile ilgili olan. porselen * Kaolinden yaplma, beyaz, sert ve yarsaydam mlek hamuru. * Bu hamurdan yaplm(anak, mlek). porselenci* Porselen yapan veya satan kimse. porselencilik * Porselen yapmak veya satmak ii. porsiyon * Herhangi bir yemekten bir kimseye verilen belirli miktar. porsuk * Sansargillerden, su kylarnda kazdklardeliklerde yaayan, ot ve etle beslenen, pis kokulu, memeli bir hayvan (Meles). porsuk * Porsumu, prsm. porsuk aac * Porsukgillerden, yapraklarine biiminde, kn yapraklarndkmeyen bir orman ve ss aac(Taxus baccata). porsukgiller * Ak tohumlulardan, rnei porsuk aacolan bir familya. porsuma * Porsumak ii veya durumu. porsumak * Prsmek. portakal * Turungillerden, Akdeniz lkelerinde yetien bir aa (Citrus aurantium). * Bu aacn krmzya alan sar, toparlak veya sbe, kabuu gzel kokulu meyvesi. portakal bahesi * Portakal yetitirilen yer. portakal rengi * Portakaln kabuunun rengi. * Bu renkte olan. portakal suyu * Portakal sklarak elde edilen su. portakallk* Portakal bahesi. portatif * Kolay tanabilen, katlanarak tanabilir duruma getirilebilen, seyyar. * Sklp baka yerde kurulma imknbulunan. portbagaj * Otomobil, bisiklet gibi tatlarda eya konacak yer, yk yeri, bagaj. portbebe

* Bebekleri kucakta, elde ve srtta tamak iin kullanlan anta. porte * Bir iin genilik, nem derecesi, etki alan. * Bir iiin gereken para tutar. * Notalarn, zerinde veya arasnda yazldbeparalel izgi. * Deer, nem. Portekizce * Hint-Avrupa dillerinden, Portekiz'de, Brezilya'da ve Portekiz uygarlnbenimsemilkelerde kullanlan dil. Portekizli * Portekiz halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. portfy * Para czdan. * Banka, simsar veya bir arackuruluun kendi elinde tuttuu, istedii gibi tasarruf ettii menkul deerler toplam. portmanto * Palto, apka gibi eyleri asmak iin yaplm, rafl, bazlaraynalaskyeri. portmone * Bozuk para czdan. porto * Portekiz'de yaplan nl bir arap. portr * Tayc; datc. portrlk * Portr olma durumu. * Taycnn ii veya meslei. portre * Bir kimsenin yalboya, fotoraf vb.bir yolla yaplmresmi. * Bir kimsenin, bir eyin szl veya yazltasviri. portreci * Portre ressam. portrecilik * Portrecinin ii. pos * (byk iin) Gr ve uzun. pos byk * Uzun ve gr byk. pos bykl * Pos byolan. posa * Suyu alnmher tr yiyecek maddesinin art. * Tortu, kelti. * Ezilmipancarn souk suda birka kez sklmasndan sonra geriye kalan ve suda erimeyen artk. posalanma * Posalanmak ii. posalanmak * Tortu durumuna gelmek, tortulanmak. posal * Posasolan. posasnkarmak * bir kii veya eyi sonuna kadar smrmek. * birini ok dvmek. posasz * Posasolmayan. post * Tyl hayvan derisi. * Tarikatlarda eyhlik makam. * Makam. * Bazdeyimlerde "can" anlamnda kullanlr. post elden gitmek * ldrlmek. * bulunduu yksek makamdan ayrlmak zorunda kalmak.

post it * Hatrlanmak zere stne not yazlan, kendinden yapkanolan kk pusula. post kavgas * ktidarveya bir makamele geirme ekimesi. post vermek * cannvermek, lmek. posta * Bir yere gelen veya bir yerden gnderilen mektup ve emanetlerin tm. * Bu emanetleri toplayan ve datan kuruluve bu kuruluun bulunduu yer. * Genellikle posta gtren tat. * Takm, kol. * Hizmet nbetinde bulunan er. * Kez, defa, sefer. * Vapur, tren, uak gibi tatlarla yaplan yolculuk. * 24 saatlik alma gnnn, alma blmlerinden her biri, vardiya. * Bir sanayi veya ticaret iletmesinde aynsre iinde alanlarn tm. * Tatar. posta etmek * grevliler, birini resm bir daireye gtrmek. * birini, gnl olmasa da bir kimseye teslim edip bir yere gndermek. posta kart * Sert ve dayanklkttan yaplan, bir tarafhaberleme iin ve dier tarafnn yarsalcnn adresi, pul veya postalama iaretleri iin ayrlmbulunan, zarfsz postalanarak kullanlan bir haberleme malzemesi. posta koymak (veya atmak) * birini korkutmak, gzdavermek. posta kutusu * Postahanelerde veya halkn kolayca ulaabilecei yerlerde bulunan mektup, kart gibi haberleme evraknn konulduu zel kutu. posta posta * Grup drup, ayrayr, bek bek. posta pulu * Posta ile gnderilen eylere yaptrlan ve para karlnda alnan pul. posta treni * Daha ok ticar mal veya posta ulamnsalayan tren. posta yapmak * bir yere gidip gelmek, sefer yapmak. postac * Mektup, gazete, havale, paket gibi maddeleri, gnderilen yere gtren posta idaresi grevlisi. postaclk * Posta iletme ii. * Postacnn grev. postahane * Posta ile gnderilen maddelerin kabul edildii, postaya verilmimaddelerin ayrm ve datmnn yapld kamu hizmeti yaps. postal * Konlu ve kaba potin. * Dkn kadn. postalama * Postalamak ii. postalamak * Postaya vermek. * Herhangi bir sebeple birini yanndan uzaklatrmak. postalanma * Postalanmak ii. postalanmak * Postalamak ii yaplmak. postaya atmak (veya vermek) * (mektup, gazete, paket vb. iin) gidecei yere ulamasiin posta kuruluuna vermek, postalamak. postaykesmek * ilgiyi kesmek. * bir eyi yapmaktan vazgemek. poster

* Duvara aslmak zere kullanlan byk boy resim. posti * Kadnlarn genellikle balarnn arkasna taktklarek sa. postlu * Postu olan. postniin * Postta oturan, tekkenin eyhi olan kimse. postrestant * Alcstarafndan postahaneden alnmak zere gnderilen mektup veya paket. post-scriptum * Mektup kdnn sonlarna doru, bobir yerine yazlan ek, hami. postsuz * Postu olmayan. postu deldirmek * kurunla vurulmak. * lmek. postu kurtarmak * ldrlmek tehlikesini atlatmak. postu sermek * gittii yerde, saygszca ve sorumsuzca uzun bir sre kalmak. postult * Konut (II), koyut. postundan olmak * bulunduu makamyitirmek. poet * Kk torba. poetleme * Poetlemek ii veya durumu. poetlemek * Poet iine sokup paketlemek. pou * Bir tr kenarlarsaaklipek, pamuk, yn vb. den yaplmbarts. poulu * Pousu olan. pot * Kt dikisebebiyle kumata oluan bzlme veya kvrm. * Yanllk, hata, gaf. * Poker gibi iskambil oyunlarnda oyuncularn tmnce ortaya srlen eit miktardaki para veya fi. pot * Irmaklargemek iin kullanlan sal. pot ba * Irmakta potun yanatkyyeri. pot gelmek * sonu iyi olmamak, ters gelmek. pot krmak * yersiz ve karsndakine dokunacak sz sylemek, gaf yapmak. pot yapmak * (dikite) kabarklk veya bzlme olmak. pot yeri * Bozuk veya kt dikiyznden elbisede oluan kvrm veya bzlme yeri. pota * inde maden eritilen kap. pota * Basketbolda dey bir levhaya monte edilmiyatay ember ile adan meydana gelen kale. potal * Potasolan. potalat* Basketbolda topu potaya arptrarak embere sokma. potansiyel* Varl, gc ortaya kmamolan, gizil. * Gizil g. potansiyel fark

* Bkz. gerilim. potansiyel sulu * Sulu olduu varsaylan veya tahmin edilen kimse. potas * Potasyum hidrat, potasyum karbonatgibi potasyum birleiklerine verilen genel ad. potas kostik * Bkz. potasyum hidroksit. potasyum * Potasyum hidroksit iinde bulunan, atom numaras19, atom arl39,10 olan, 0,87 younluunda, 62,5 C de eriyen, 15 C de mum gibi yumuak, soukta sert ve krlgan element. KsaltmasK. potasyum hidroksit * Ak kor derecede uucu olan, 360C de eriyen, suda saa kararak znen, beyaz bir katmadde (KOH). potasyum klorr * br potasyum birleiklerinin ounun hazrlanmasnda kullanlan, susuz durumda 768C de eriyen, renksiz kpler biiminde billrlaan madde (KCI). potasyum nitrat * Bkz. gherile. potasyum slfat * Potasyum klorr stne slfrik asidin etkisiyle elde edilen, tarmda gbre olarak kullanlan madde (K2SO4). potasyum slfr * Kkrtl hidrojenin potasyum hidroksite etkimesiyle oluan birleik (KHS). potin * Koncu ayak bileini rtecek kadar uzun olan, backlveya yan taraflstikli ayakkab, fotin. potkal * Kaza veya baka bir olaykaradakilere bildirmek iin gemilerden denize salnan, iinde mektup olan ie. potla * Kzl derililerin birbirlerine armaanlar verdikleri din bayram. potlanma * Potlanmak ii. potlanmak * Pot yapmak, potu olmak, kvrmolmak. potpuri * Sevilen mzik eserlerinden seilmiblmlerin sralanmasyla oluan mzik paras. potrel * Bkz. putrel. potuk * Krmalve geni. potuk * Deve yavrusu. potur * Krmalve potlu. * Arka tarafnda krmalarok, bacaklardar bir tr pantolon. poturlu * Potur giymiolan. pound * Yz peniden oluan ngiliz para birimi. poy * Tohumlarkrmzbibere benzeyen, 10-50 cm ykseklikte, karabiberle karrlarak pastrma emeninde kullanlan bir bitki, emen otu (Trigonella joenumgraecum). poyra * Ortasnda, parmaklarn sokulduu evresi delikli arak. poyraz * Kuzeydoudan esen souk rzgr. * Kuzey yn. poyrazlama * Poyrazlamak ii. poyrazlamak * (hava iin) Poyraz esmeye balamak. poz * (resim ve fotorafta) Duru.

* Fotorafta objektifin ak kaldsre. * Kurum, alm. poz vermek * resim yaptrmak veya fotoraf ektirmek iin durum almak. pozisyon * Bir eyin, bir kimsenin bir yerde bulunudurumu, konum. * Bir kimsenin toplumsal durumu. pozitif * Olgulara, deneylere dayalolarak baznitelikleri belli olan, olumlu, mspet. pozitif bilim(ler) * Deney sonularna dayanan bilim(ler), mspet ilim(ler). pozitif elektrik * Cam ubuunun bir kumaa srtnmesi sonucu oluan, art(+) iaretiyle gsterilen elektrik. pozitif film * Film zerine alnan siyah beyaz grntlerin, renklerinin aslna uygun olarak olumasnsalamak iin kopya yaplan dk duyarlkta film, kopya film. pozitif grnt * Renkli ve siyah beyaz filmlerde doadaki renklerin asllarna uygun olarak belirlendii grnt. pozitif hukuk * Belli imkn ve zamanda konulmukurallar birlii. pozitif kutup * Elektrik yk art(+) olan kutup. pozitif say *Kendisinden nce art(+) iareti bulunan sfrdan byk say. pozitiflik * Pozitif olma durumu. * Pozitif elektriklenme olaylargsteren bir cismin durumu. pozitivist * Olgucu. pozitivizm* Olguculuk. poziton * Bkz. pozitron. pozitonyum * Bkz. pozitronyum. pozitron * Pozitif elektron. pozitronyum * Negatif bir elektronla bir pozitrondan oluan, hidrojen atomuna benzeyen kararsz yap. pozsuz * Poz vermeksizin. * Kurumsuz, almsz. p * Kuyruksokumu kemii. pk * Kuyruk sokumu, kuyruk. pf * renme anlatr. prsk * Geveyip sarkm, ypranm. prsklk * Prsk olma durumu. prsme * Prsmek ii. prsmek * Geveyip sarkmak. prtlek * (gz iin) Darya doru kk, patlak. * Cvk eylerin atlayan kabuktan, delikten darya kmdurumu. prtleme * Prtlemek ii. prtlemek

* (gz) eitli sebeplerle almak, darya doru frlamak. * Meyve kabuu yarlp ii darya doru kmak. psteki * Koyun veya kei postu. psteki saydrmak * iinden klmaz bir iykleyip uratrmak. pstekini sermek * dverek kmldamayacak duruma getirmek, pestilini karmak. pstekiyi kurtarmak * hoolmayan bir durumdan kurtulmak. ptibr * Tereyalkk biskvi. ptifur * Kuru hamurdan hazrlanan veya arasna krema doldurulan kk pasta. ptikare * Kk kareli kuma. * Bu kumatan yaplmolan. Pr * Praseodim'in ksaltmas. prafa * skambil ktlaryla oynanan bir tr oyun. pragmac* Pragmaclkendine reti olarak kabul eden, pragmatist. pragmaclk * Doruluu ve gereklii tek yanlolarak yalnzca hareketlerin sonularve baarlarile deerlendiren reti, pragmatizm. pragmatist * Pragmac. pragmatizm * Pragmaclk. pranga * Ar cezallarn ayaklarna taklan kaln zincir. pranga cezas * Pranga ile cezalandrma. pranga kaa * Azlhaydut. pranga mahkmu * Pranga cezasalmkimse. prangal * Prangaya vurulmu. prangasz * Prangasolmayan. prangaya vurmak * ayana pranga balamak, zincire vurmak. praseodim * Atom numaras59, atom arl140,92 olan, soluk sarrenkli bir element. KsaltmasPr. pratik * Teoriye dayanmayan, davranve uygulama ile ilgili olan, klgl, uygulamal, tatbik, amel. * Kolaylkla uygulanabilir, kullanl. * Bir eyi yapma yntemi veya biimi, teaml. * Bir sanat ve bilim dalnn ilkelerinin, kurallarnn uygulan, klg, uygulama, tatbik, ameliye. pratika * Kysalk idaresine gemilere verilen girikizni. pratikleme * Pratiklemek ii. pratiklemek * Pratik duruma gelmek. pratiklik * Pratik olma durumu. pratikte * Gnlk yaayta, uygulamada. pratisyen

* Mesleini, sanatnpratik yoluyla renip uygulayan kimse. prefabrik konut * Duvar, kap, pencere ve dier elemanlarfabrikasyon olarak retilen ve konutun yaplacabeton pltform zerine monte edilen konut. prefabrikasyon * (ev, gemi vb. eylerin) nceden hazrlanmbir plna gre, bir btn olarak birletirilmesi yntemi. prefabrike * Paralarnceden hazrlanp, konulacayerde bir btn oluturan, kurma. prehistorik * Tarih ncesine ilikin veya bu dnemden kalma. prehistorya * Tarih ncesi. prekambriyen * Kambriyen ncesi. prelt * Ses veya algile ilgili bir kompozisyona girii salayan yazlveya doatan olan mzik paras. prematre * Vaktinden nce, erken domu(bebek). prens * Hkmdar ailesinden olan erkeklere verilen unvan. * Bir prensliin banda bulunan kimse. * Bazlkelerde en yksek soyluluk unvan. prenses * Hkmdar ailesinden olan kadn veya kzlara verilen unvan. * Hkmdar kars. prenseslik * Prenses olma durumu ve prensesin grevi. prensip * lke, umde. prenslik * Prens olma durumu veya prensin grevi. * Bir prensin ynetiminde olan lke. preparat * Mstahzar. pres * letme, onarma, dzletme gibi ilemlerin uygulanmasiin bir nesneyi, iki arlk arasnda mekanik olarak sktrmaya yarayan alet, mengene. * zm, elma, zeytin gibi meyva sebzeleri skarak suyunu, yankarmakta kullanlan alet veya ara, cendere. pres yapmak * bir takmn karkaleye doru aknsrasnda teki takmn oyunculartarafndan engellemeye gemek, baskyapmak. presbit * Presbitlie uram(gz veya kimse). presbiteryen * Prensbiteryenlikle ilgili. presbiteryenlik * Protestan mezhebinin demokratik kurallara gre kurulmubir kolu. presbitlik * Gzde uyum gcnn azalmasyznden, yakndaki nesneleri net grememe durumu. presi * Pres kullanan kimse. presilik * Pres yapmak, satmak veya kullanmak ii. prese * Sktrlm, sklmolan. presesyon * Bkz. devinme olay. presleme * Presle sktrma. * Kumalarbasn altnda tutarak yaplan ilem. preslemek

* Presle sktrmak. preslenme * Preslenmek ii. preslenmek * Preslemek ii yaplmak. prestij * Saygnlk, itibar. presto * abuk, ok abuk bir tempo ile. * Bu tempo ile alnan mzik paras. prevantoryum * Vcutlarna verem mikrobu girmesine ramen henz hastala yakalanmamzayf kimselerin, vereme yakalanmasnnlemek amacyla bakldklarsalk kurumu. prezantabl * Sunulabilir. prezantasyon * Tantma, takdim etme. prezante * "Tantmak, takdim etmek" anlamnda etmek yardmcfiili ile birlikte kullanlr. prezante etmek * takdim etmek, sunmak. prezervatif * Kaput. prezidyum* Btn yetkilerini eski S.S.C.B anayasasna zg bir tarzda kullanan rgt. prim * (iverence) hacmiyle orantlolarak ve iyapanisteklendirip, ihacmini ve verimi artrmak veya sonuca daha kolay ve abuk ulamak amacyla verilen para. * Sosyal Sigortalar yasasna balolan iilerin ve bunlaraltran iverenlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna demek zorunda olduklarcretin belli bir yzdesiyle belirlenen paraya verilen ad. * Pay senetlerinin asl fiyatile piyasa fiyatarasndaki art. primadonna * Operada bakadn roln oynayan oyuncu. primat * Btn maymun trlerini ve bazbilginlerin snflamasna gre, insanlariine alan memeliler takm, primatlar. primatlar * Maymunlar. primitif * lkel, iptida. primitivizm * lkelcilik. printer * Bilgiyazar, yazc. priz * Elektrik akmalmak iin fiin sokulduu yuva. prizma * Bime. * Ik nlarnsaptran ve ayrtran, saydam maddeden yaplmgen prizma. probabilizm * Olasclk. problem * Teoremler veya kurallar yardmyla zlmesi istenen soru. * Mesele, sorun. * Davranlarnormal olmayan ve zel olarak eitilmesi gereken. problematik * Problemli, sorunlu. problemli * Meselesi, sorunu olan. problemsiz * Meselesi, sorunu olmayan. prodksiyon

* Yapm. prodktivite * Verilen emee ve yaplan masrafa oranla retilen miktar rn verme gc, retkenlik. prodktr * Yapmc. * retici. prodktrlk * Prodktrn ii. profesr * niversitede ve yksek retim kurulularnda en st derecede olan retim yesi. profesrlk * Profesr olma durumu veya profesrn grevi. profesyonel * Bir ii kazan salamak amacyla yapan (kimse) merakl, hevesli, amatr, zengen kart. profesyoneli olmak * bir iin, bir uran btn inceliklerini veya aklarnkavramolmak. profesyonelleme * Profesyonellemek ii. profesyonellemek * Profesyonel duruma gelmek. profesyonellik * Profesyonel olma durumu. profil * Yandan grn. * nsann yznn yandan grn. * Yanay. proforma fatura * Bir maln satn alnmasnsalayabilmek amacyla demenin nceden yaplmasiin kesilen fatura. program * Belirli artlar ve dzene gre yaplmasngrlen ilemlerin btn. * Bilgisayara bir ilemi yaptrmak iin yazlan komutlar dizisi. programc * Program hazrlamakla grevlendirilmikimse, yapmc. * Tiyatro, konser gibi yerlerde program satan veya datan kimse. programclk * Program yapma veya hazrlama ii. programlama * Programlamak veya programlatrmak ii. programlamak * Programa balamak, bir eyin programnyapmak. programlanma * Programlanmak ii veya durumu. programlanmak * Programlduruma gelmek, programa balanmak. programlatrma * Programlatrmak ii. programlatrmak * Bir iin programnyaptrmak. programl* Programolan. * Programa balanm, belli bir programa gre dzenlenmi. programsz * Belli bir programolmayan. * Belli bir programa gre dzenlenmemi, programa balanmam. proje * Tasarlanmey, tasar. * Mal sahibinin isteine gre yaplacak bir yapy, belli bir programa gre ina edilecek bir yapbtnn, bir makine veya bir kuruluu pln durumunda gsteren izim. * Deiik alanlarda nceden pln ve programa alnm, maliyeti hesaplanm, kurum ve kurulularn ynetim organlarnca onaylanm, ksa ve uzun vadeye balanarak zel kurum veya devlet adna gerekletirilmesi kabul edilmibilimsel alma tasars. proje yapmak

* tasarlamak. projeci * Proje sahibi veya proje yapan kimse. projeksiyon * z dm, irtisam, mrtesem. * Gsterim, grntleri bir ekran zerine yanstma ilemi. projektr * Ildak. * Gsterici, projeksiyon aleti. projektr * Ildan etrafa satk. projektr nda olmak * gz nnde bulunmak, ortada olmak. projelendirme * Projelendirmek ii veya durumu. projelendirmek * Proje durumuna getirmek, projesini hazrlamak. proletarya * alanlarn oluturduu sosyal topluluk. proleter * alan, emeki. proleterleme * Proleterlemek durumu. proleterlemek * Emee nem veren snfgelitirmek. prolog *n deyi. prometyum * Atom numaras61, atom arl145 olan, nadir topraklar grubundan bir element.KsaltmasPm. promosyon * zendirme. promnat * Gezinti yeri. propaganda * (bir reti, dnce veya inanc) Bakalarna tantma, benimsetme ve yayma amacyla sz, yazgibi yollarla gerekletirilen alma. propagandac * Propaganda yapan kimse. propagandaclk * Propaganda yapma ii. propagandist * Tantc. prosedr * Bir amaca ulamak iin tutulan yol ve yntem. proses * Sre. prospekts * Tantmalk, tarife. prostat * Erkeklerde idrar torbasnn altnda bulunan, siyein balang blmn evreleyen ve meni yapmnda grev alan, i salgda salglayan bez, kestanecik. * Bu organda oluan hastalk. prostel * nlk. prostell* nl olan. protaktinyum * Aktinit grubundan, atom numaras91, atom arl231 olan radyoaktif bir element. KsaltmasPa. protein * Canlhcrelerin ana maddesini oluturan, genellikle slfr, oksijen ve karbon eleri bulunan amino asit birleiminden olumukarmak yapldoal madde. proteinli

* Proteini olan. proteinsiz * Proteini olmayan. Protestan * Hristiyanlkta reform hareketi sonucu doan mezhep. * Bu mezhebe balolan kimse. Protestanlk * Protestan olma durumu. * Anglikan, Lterci, Kalvenci vb. gibi trl kollariine alan, papann din bakanlnve Katolik kurallarn tanmayan kilise birlii. protesto * Bir davran, bir dnceyi, bir uygulamayhaksz, yersiz, gereksiz bularak karkma, kabul etmeme. * Herhangi bir davrann haksz, yersiz, gereksiz grlerek onaylanmadnbildiren resm aklama. * Deerli evrak niteliindeki bor senedinin denmemesi durumunda, zel bir biime balve belli hukuk sonular douran bildirim. protesto ekmek * protesto yollamak. protesto etmek * itiraz etmek, reddetmek. * protesto yollamak. protez * Eksik bir organn yerini tutmak, bir organn sakatlnrtmek amacyla yaplan yapma organ veya para. * Bu amala yaplp kullanlan (organ). * n treme. protezci * Protez yapan kimse. protezcilik * Protez yapma ii. protojin * Gnays yapsnda, genellikle Alp dalarnda rastlanan bir granit. protokol * Bir toplant, oturum, soruturma sonunda imzalanan belge. * Diplomatlar arasnda yaplan anlama tutana. * Diplomatlkta, devletler arasndaki ilikilerde geen yazmalarda, resm trenlerde, devlet bakanlarile onlarn temsilcileri arasndaki grmelerde uygulanan kurallar. * Resm ilikilerde ve ilemlerde ciddiyet. protokolc * Protokol ileriyle uraan kimse. * Kurallara skskya balolan kimse. protokole dahil * resm trenlere katlma hakkolan (kimse). proton * Atom ekirdeinde her biri (+1) pozitif elektrik yk tayan tanecik. * Hidrojen atomunun ekirdei. protonema * Yosun sporlarnn imlenmesinden oluan iplik biimindeki organ. protoplzma * Yapbakmndan ekirdek ve sitoplazmadan oluan, yan sv, saydam ve canlhcrenin metabolizma olaylarnn olutuu yer. prototip * lk rnek, ilk tip. prova * Bir eyin amacna uygun, istenilen dzeyde olup olmadnanlamak iin yaplan deneme. * Bir giysiye son biimini vermeden nce giysiyi giyecek kiinin zerinde yaplan dzeltme. * Yazar veya dzeltmen tarafndan stnde dzeltmeler yaplan baslmetin. prova yapmak * gzden geirmek. * oyunu sahnelemek iin nceden denemek. providansiyalizm * Kayraclk. provizyon * Bir ekin para olarak karl.

provizyonsuz * Bankada karlolmayan (ek). provokasyon * Kkrtma. provokatr * Kkrtc. provoke * "Kkrtmak" anlamnda gelen provoke etmek eklinde kullanlr. prozodi * Bir iir bestesinde, hece vurgularnn mzik vurgu ve ykselileriyle iyice uyumuolmasve bu yoldaki kurallarn btn. prmiyer * Yeni oynanmaya balayan tiyatro oyununun ilk temsili. Prusyal * Almanya'nn Prusya blgesinden olan kimse. pruva * Geminin veya sandaln n taraf, bablm. pruva hatt * Gemilerin birbirinin ardsra gitmek iin aldklardurum. psikanaliz * Freud'un gelitirdii, insann uyumlu veya uyumsuz davranlarnn kaynasaylan, bilinaltatma ve gdleri aratrp bilince kararak davransorunlarnzme yntemi, ruh zmleme. psikanalizci * Hastalarnpsikanalizle tedavi eden hekim. * Psikanalizle uraan kimse. psikasteni * Saplantlarn ounun kknde bulunan akl ve ruh zayfl. psikiyatr * Psikiyatri uzman, ruh bilimci. psikiyatri * Ruh ve sinir hastalklaryla, kiide grlen nemli uyumsuzluklarnleme, tehis ve tedavi etmeyle uraan uzmanlk dal. psikolog * Ruh bilimci. psikoloji * Ruh bilimi, ruhiyat. * Bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, dnme, duygulanma biimlerinin btn. * Herhangi bir edebiyat rnnde, kiilerin kiiliklerini belirleyen duyu, dn, davranbiimi. psikolojik * Ruh bilimsel, ruh bilimi ile ilgili. * Ruhsal. * Ruhu okayan, hoa giden, iyi karlanan. psikolojik sava * Temeli propagandaya dayanan, kardnceli gruplarn birbirlerini etkileyebilmek ve kendi dncelerini kabul ettirmek iin tehdit, antaj, yldrma gibi psikolojik elerin kullanldmcadele tr. psikolojizm * Ruh bilimcilik. psikometri * Ruh lm. psikopat * Ruh veya sinir hastalna tutulmukimse, ruh hastas. psikopati * Akl hastal. psikopatoloji * Akl ve ruh salninceleyen bilim. psikopatolojik * Psikopatoloji ile ilgili. psikoterapi * Hekimin hastayetkilemek iin kullandpsikolojik yntemlerin btn. psikoz * Trl sebeplerle kiiliin btnlk ve uyum gcn genilde ykan ruh bozukluklar; akl hastalklarnn genel ad.

* Toplumsal bir sarsntya balolarak doan ruh durumu. psiik * Ruhla ilgili olan, ruh, ruhsal. Pt * Pltin'in ksaltmas. ptiyalin * Niastann sindirilmesine yarayan, tkrkte bulunan bir enzim. Pu * Pltonyum'un ksaltmas. puan * eitli sporlarda kullanlan ls ve deeri deiken birim. * Genellikle test biimindeki snavlarda cevaplandrlacak sorularn sayolarak deeri veya cevaplayann baardeeri. * Kumalardaki benek, nokta. puan almak (veya kazanmak) * spor karlamalarnda baarlbir oyun kararak kendine saysalamak. * genellikle test biimindeki snavda herhangi bir puan elde etmek. puan hesabyla yenmek * rakibinin aldndan daha ok puan alarak oyunu kazanmsaylmak. puan tutturmak * gereken sayda para kazanmak. puan vermek * deer bimek, not vermek. puanlama * Puanlamak ii. puanlamak * (test ktlarnda) Sorulara verilen cevaplarpuan olarak deerlendirmek, puan vermek. puanlandrma * Puan vermek ii. puanlandrmak * Puan vermek. puanl * zerinde puan bulunan. puanlk * Puan deerinde olan. puantaj * Bir eyin denetlendiini veya grldn belirtmek iin iaretleme, iaret koyma. puanter * Bir av kpei rk. puantr * alanlarn giriksaatlerini iaretleyen kimse veya alet. puding * Meyve, biskvi vb. ile yaplan bir ngiliz tatls. * akl ve takrntlarnn kendi kendine imentolamasndan olumuktle. pudra * Bazmineral rnlerin karmile elde edilen, cildi korumak, dzgn ve gzel gstermek veya krklklar, przleri gizlemek amacyla yze ve tene srlen, kokulu ince toz. pudra eker * Dvlerek ince un durumuna getirilmieker. pudralama * Pudralamak ii. pudralamak * Pudra srmek. pudral * Pudra srlmolan (yz, cilt). pudralk * Pudra kutusu. pudriyer * Pudralk. puf * Arkalksz, alak, yumuak, ayaklargzkmeyen oturacak. * Kaba, kabartlm, yumuak minder.

puf * Bezginlik, usan anlatr. puf brei * Mayalhamurdan elde edilen yufkann arasna peynir veya kyma konularak yaplan ve tavada kzartlan bir eit brek. pufla * Perde ayakllardan, Kuzey Kutbu'na yakn yerlerde, skandinavya kylarnda yaayan, ince ve yumuak tyleri iin avlanan bir ku(Somateria). * Bu kuun tyleriyle doldurulmu. pufla gibi * ok yumuak ve kabark. puflama * Puflamak ii. puflamak * Puf diye ses kararak skntveya zntsn belli etmek. puhu * Baykugillerden, orman, dave kayalklarda yaayan, uzunluu 65 cm, srtkoyu kahve rengi bir kutr (Bubo bubo). pul * Posta paraskarlmektuplara, damga resmine karlk ktlara yaptrlan, baslkk kt paras. * Eskiden kullanlan akeden kk metal para. * Bazgiysilerde ss olarak kullanlan parlak, incecik, genellikle metal levhack. * Tavla oyununda kullanlan, plstik, tahta vb.den yaplmyassyuvarlak levhack. * Vida, cvata vb.eylerin boynuna geirilen, ortasdelik metal levhack. * Balklarn, srngenlerin ve bazkularla memelilerin vcudunu kaplayan boynuzsu, sert levhack. * zerinde bulunduu organa yapk, biim ve yapca ok basit yapraklarn her biri. * Propaganda amacyla kullanlan yazlkk kt. * Pula benzeyen, pulu andran. pul biber * Kurutulduktan sonra dvlerek pul pul olan biber. pul kanatllar * Eklem bacakllardan, kanatlargenive saysz kk pullarla rtl, svlaremmek iin hortum biiminde azolan, bakalamaya urambcekleri, kelebekleri iine alan bcekler takm. pul pul * Kk paralar durumunda. pul ie * Yeil camdan yaplan ok ince eperli ie. pulat * elik. pulat gibi * elik gibi, gl kuvvetli. pulcu * Pul satan kimse. * Pul derleyen veya derleyenlere pul satan kimse, pul koleksiyoncusu. pulculuk * Pul satma ii. * Pul derleyicilii veya derleyenlere satma ii. pullama * Pullamak ii. pullamak * zerine pul yaptrmak. * Pullarla sslemek. pullanma * Pullanmak ii. * Dderinin boynuzsu kk pullar veya byk geniparalar durumunda dklmesi. pullanmak * (zarf, mektup, evrak vb. iin) zerine pul yaptrlmak. * Pul pul olmak. pullatrma * Pullatrmak ii veya biimi. pullatrmak * Pul hline getirmek.

pullu * zerine pul yaptrlm. * zerine pul ilenmi. * Pulu olan. pullu sazan * Bir tr balk. pulluk * Toprasrmek iin kullanlan tarm arac. pulluku * Pulluk yapan, hazrlayan veya satan kimse. pulman * Yatar koltuk. pulsuz * Pulu olmayan. pulu * Cinsel gc olmayan (erkek). pululuk * Pulu olma durumu, ananet. puma * Kedigillerden, uzunluu 120 cm, kuyruu 70 cm, srtkahverengi, karnbeyaz, Amerika'da yaayan bir memeli tr, Yeni Dnya aslan(Feis concolor). pumba * Kabartlm, yumuak duruma getirilmi. pumpa * Bkz. pumba. pun * ay, eker, tarn, limon karmna rom veya kanyak gibi damtlmbir alkoll ikiyle yaplan ve bu ikinin buharlaan alkol yakldktan sonra iilen iki. punduna getirmek (veya pundunu bulmak) * bir eyi yapmak iin uygun zamansemek. punt * (bir ey iin) Uygun zaman, frsat. punto * Basmclkta harflerin byklk ve kklklerine gre aldad. puntolu * Herhangi bir byklkte puntosu olan. pupa * Geminin arkas, k. * Arkadan. pupa yelken ilerlemek (gitmek...) * yelkenler, arkadan esen rzgrla imiolarak, tam yolla. * alabildiince, hibir eye bamlolmadan. puro * Yaprak ttnle yaplmkaln ve uzun sigara. pus * Gruzaklnok azaltmayan bir tr hafif sis. * Bazmeyvelerin zerinde oluan, zamk veya sakza benzeyen madde. * Yapraklarn zerinde grlen, rmcek anandran bcek veya kurt yuvas. * Aalarn ktk ve dallarndaki yosun. * Bazen meme banda oluan kabuk. pus * Parmak, in. pusark * Puslu, puslanm, sisli. * Ilgm, yalgn, serap. pusarma * Pusarmak ii. pusarmak * Puslu duruma gelmek, sislenmek. pusat * Ara. * Silh, zrh gibi savaarac.

* Giysi veya giysilik kuma. pusat * Orta oyununda akak ve tahta kl vb. kullanan oyuncu. pusatlandrma * Pusatlandrmak ii veya durumu. pusatlandrmak * Pusatlanmasnsalamak, tehiz etmek. pusatlanma * Pusatlanmak ii veya durumu. pusatlanmak * Gereken ara veya silhlaredinmek. pusatl * Pusatolan. * Zrh giymi. puselik * Bkz. buselik. puset * Elle srlen, hafif, kk ocuk arabas. puseti * Puset yapan, satan veya onaran kimse. pusla * Bkz. pusula (I), (II). puslandrma * Puslandrmak ii veya durumu. puslandrmak * Puslu duruma getirmek. puslanma * Puslanmak ii. puslanmak * Hava hafif sisli bir durum almak. * Buulanmak. puslu * Puslanm, pusark, hafif sisli. * zerinde pus bulunan. pusma * Pusmak ii. pusmak * Sinmek. * Bir eyi kendine siper edip saklanmak. * Ortalhafif sis kaplamak, pusarmak. pusu * Birine saldrmak iin saklanarak beklenen yer. * Birine saldrmak iin hazrlanma durumu. pusu kurmak * saldracakimseye grnmemek iin bir yerde gizlenip beklemek. pusucu * Pusu kuran veya pusuya yatan kimse. pusula * zerinde kuzey - gney dorultusunu gsteren bir mknats inesi bulunan ve yn tespit etmek iin kullanlan kadranlara. pusula * Kk bir kda yazlmksa mektup, tezkere. * zerinde alacak hesabyazlmkt. pusulal * Pusulasolan. pusulama * Pusulamak ii veya durumu. pusulamak * Pusu konumuna veya durumuna getirmek. pusulasz * Pusulasolmayan. pusulayarmak

* g bir duruma derek ne yapacanbilememek. * doru tutum ve davrantan ayrlmak. pusuluk * Pusu kurulan yer. pusuya dmek * pusu kuran kimsenin saldralaniine girmek. pusuya drmek * yolunu gizlice bekleyip ktlk etmek. pusuya yatmak * pusuda beklemek. pusval * Yemenicilerin kullandl. put * Ecinsel erkeklerin cinsel zevklerine hizmet eden sapk erkek ocuk. * Ar ve kaba svg sz. put olmak * birinin ilencine urayp ktlemek, mahvolmak. putluk * Put olma durumu. put * Bazilkel toplumlarda doast g ve etkisi olduuna inanlan canlveya cansz nesne, tapncak, sanem, feti. * Ha. put * drt tel ipekten bklmiplik. put gibi * sessiz, anlamsz bir bakla ve kmldamakszn. put kesilmek * sessiz ve hareketsiz bir durum almak. putlama * Putlamak ii. putlamak * Gereinden ok deer kazanmak. putlatrma * Putlatrmak ii. putlatrmak * Bir eyi olaanst grerek, gereinden ok deer vermek, put durumuna getirmek. putperest * Puta tapan. putperestlik * Puta tapma durumu, fetiizm. putrel * Yaplarda, demir yollarnda kullanlan demir kiri. putrelli * Putreli olan. puya * And dalarnda yetien 60-70 ylda bir en grkl tek ieini veren bitki. pf * Bir atei sndrmek, canlandrmak iin dudaklarhafife bzerek darverilen soluun kardses. pf desen uacak * ok zayf kimseler iin kullanlr. pf noktas * Bir iin en ince, hassas ve nemli noktas. pfkrme * Pfkrmek ii. pfkrmek * fleyerek pskrmek. pfleme * Pflemek ii. pflemek * Sndrmek veya soutmak iin flemek. pfr pfr

* (rzgr iin) Hafif ve serin bir biimde eserek. pkl * Bkz. ekli pkl. plverizatr * Pskrte. pnez * Raptiye. pr * dolu, ok" anlamnda birleik sfatlar yapar: prhiddet, prnee vb. pr * am, ard, ldin aalarnn ine gibi ince yapraklar. prek * akaklardan sarkan sa, zlf. * Bitkilerin saaklkk veya pskl. preklenme * Preklenmek ii. preklenmek * Prekli duruma gelmek, pskllenmek. prekli * Prei olan. preksiz * Prei olmayan. prk * Prek. prkl * Havu. prdikkat * Dikkatli. pre * Sebze veya eti ezerek veya szgeten geirerek elde edilen ezme. pren * Sprge otu. prhiddet * Hiddetli. prik * Prinden treyen baz. prin * Fosfor oksiklornn rik aside etkimesiyle oluan trikloroprinin indirgenmesinden elde edilen baz. priten * Kutsal kitaplaryeniden ve deiik bir anlayla okumaya zen gsteren katpresbiteryen. pritenlik * Priten olma durumu. * Ahlk, siyas vb. konularda kattaassub. prizm * Dilbilgisine, gnlk kullana uymayan kelime ve deyimleri kullanmama veya eskiden kullanlan slba dnme istei. prmell * Hzntl, zntl. prnee * Neeli. prshhat * Shhatli, salkl. prtel * Tell. prtk * Herhangi bir eyin zerindeki kntbiiminde kk kabarck, knt. * (ses iin) Czrt. prtklenme * Prtklenmek ii. prtklenmek * Herhangi bir eyin zerinde prtkler olumak. prtkl

* Prtkleri olan. prz * Bir eyin dzgnln bozacak knt, gedik veya kusur. * Engel, glk. przalr * Bir borunun azna biim vermek, geniletmek veya apaklarn, przlerini almak iin kullanlan, evresinde kesici yz bulunan alet, rayba. przlenme * Przlenmek ii. przlenmek * Prz olumak, przl duruma gelmek. * (ses) Bouk ve bozuk kmak. * Kark ve g bir duruma gelmek. przl * Prz olan. * Bouk ve bozuk (ses). * Kark, g (durum, i). przsz * Prz olmayan. * Dzgn, falsosuz ses. przszlk * Przsz olma durumu. psk * Bkz. eski psk. pskl * Bir ucundan bazeylere ss olarak taklan, dier ucu serbest saak biimindeki iplik demeti. pskl kuyruklular * Vcutlariki, tys uzantyla sonulanan, kanatsz, ince, yumuak, en bilinen tr gmn olan bcekler takm. psklck * Gnekursunun baztek renkli resimlerinde grlen parlak bulut. pskll * Pskl olan, pskl taklmolan. pskll bel * Byk sknt, zarar veren kimse veya ey. psklsz * Pskl olmayan. pskrge * Svlarve toz durumundaki maddeleri duman hlinde samaya veya atmaya yarayan tulumba veya krk biimindeki aygt. pskrme * Pskrmek ii. * Sk ve tek tek benekler durumunda. * Yanardan, duman, kl ve lv karmas, indifa. pskrme benli * Bir arada irili ufaklbenleri olan. pskrmek * Aznda bulunan bir svveya toz durumundaki bir eyi hzla savurtarak darkarmak. * (yanardaiin) Lv karmak, indifa etmek. * (fke vb. iin) Patlarcasna darvurmak. pskrte * Svlarve toz durumundaki maddeleri gaz veya toz durumunda samaya yarayan alet, plverizatr. pskrtme * Pskrtmek ii. * Sulu boya pskrterek eitli tonlarda yzeyler elde etme teknii veya bu teknikle yaplmresim. * Pskrtlerek yaplm. * Sram, frlam. pskrtme makinesi * Pskrte. pskrtme tabancas * Vernik veya boya svlarnbasnlhava yardmile pskrterek srmekte kullanlan tabanca biiminde ara.

pskrtmek * Hzla ve savurtarak karmak. * Fkrtmak. * Geri dnmek zorunda brakmak. pskrt * Pskrme durumunda bulunan yanardadan kan maddelerin btn, lv. pskrtc * Pskrtmek iini yapan ara veya kimse. pskrtlme * Pskrtlmek ii. pskrtlmek * Pskrtmek ii yaplmak. pskrt* Pskrtmek ii veya biimi. pskrk * Yanardan pskrmesiyle ortaya kan. pskrk klte * Yanardandan pskrme sonucu katlamduruma gelen ta. pskrk ta * Pskrk. psl * Bkz. ssl psl. pstl * rinle dolu kabarck veya sivilce. psr * Bir eyin can skc, kark ayrntsveya prz. * Can skc, istenmeyen kimse. * Tembel, kalpazan. * (ip, sa vb. iin) Kark, dolak. * (iiin) Kark, kusurlu. * Bkz. bok psr. psrl * Psr olan, przl. psrsz * Psr olmayan, przsz. ptr * Kk kabarck, knt, prz, prtk. ptr ptr * zerinde pek ok ptr bulunan. * Sertleip atlam. ptrlenme * Ptrlenmek ii. ptrlenmek * Ptrl olmak. ptrl * Ptr olan, przl, prtkl. ptrsz * Ptr olmayan. ptrszlk * Ptrsz olma durumu. -r * nl ile biten fiillere eklenen genizaman eki. r, R * Trk alfabesinin yirmi birinci harfi. Re adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan tml, srtnc dieti nszn gsterir. Ra * Radyum'un ksaltmas. -ra / -re * simlerden yer ve zaman zarftreten ek. Rab * Tanr. rabban

* Tanr'dan gelen, eytan kart. * Tanr'ya ulam. Rabbena * Tanr, Tanrm. rabbena hakkiin * ant ierken inandrmak iin kullanlr. rabbim * Tanrm. rabt * Ba, balama. rabt edat * Bala. rabta * Balayan ey, ba. * lgi, iliki. * Ballk. * Birbirini tutma, tutarlk. * Dzen, sra. rabtal * Dzgn, dzenli. * Szn bilen, tutarl, arbal. rabtasz * Dzensiz, birbirini tutmaz. * Arbalolmayan, tutarsz. * Birbirine balveya tutarlolmadan. rabtaszlk * Rabtasz olma durumu. raca * Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace. raci * Geri dnen. * Dokunan, ilgilendiren, dayanan. raci olmak * dokunmak, dayanmak, ilgilenmek. racon * Yol, yntem, usul. * Gsteri, fiyaka. racon kesmek * grne gre hkm vermek. * gsteriyapmak. radansa * Yelkenlere alan deliklere ve halat ilmiklerine geirilen metal halka. radar * Radyo dalgalarnn yanksnalarak cisimlerin yerini ve uzaklnbulabilen, genellikle uak ve gemilerde kullanlan cihaz. * gd, sezi. radarc * Radar kullanan veya radarn bakm ve onarmyla grevli kimse. radarclk * Radarcnn grevi. radde * Derece, kerte. raddelerinde * (zaman iin) Sralarnda, sularnda. radika * Yapraklarsalata olarak yenen baharl, ok yllk bir bitki (Taraxacum officinale). radikal * Kkl, kesin, kkten. * Kktenci. radikalizm * Kktencilik. radikalleme

* Radikallemek durumu. radikallemek * Kktenci olmak. * Kesin durum almak. radon * Atom numaras86, atom arl222 olan, radyum tuzunun su ile ilenmesinden, hidrojen ve oksijenle karm durumunda elde edilen, boru yardmyla svhava iinden geirilerek karmdan ayrlan radyoaktif element. KsaltmasRn. radyan * Bir dairede yarap uzunluundaki yay parasngren merkez aya eit alme birimi. * In veya syayan. radyasyon * Inm. radyatr * Bir akaryaktn yanmasndan veya scak bir akkandan aldsydarileten dilimli borulardan oluan stma arac. * Balbulunduu motordaki sderecesinin ykselmesini nleyen soutucu. radyatrc * Radyatr yapan, satan, onaran veya deyen usta. radyo * Elektrik dalgalarnn zelliinden yararlanarak seslerin iletilmesi sistemi. * Elektrik dalgalaryla dzenli olarak yayn yapan istasyon ve bu istasyonun programlarndzenlemekle grevli kurulu. * Radyo istasyonlarnn yaynlarnalan ara. radyo etkinlii * In etkinlik, radyoaktivite. radyo evi * Radyo yaymyaplan yap. radyo gazetesi * Radyo araclile yaymlanan haber, yorum ve roprtajlarn tm. radyo istasyonu * Radyo vericilerinin bulunduu merkez. * Radyoda alnan veya bulunan her bir yayn. radyo muhabiri * Radyo haber ve rportajlarnhazrlayan gazeteci. radyo oyunu * Radyoda oynanmak ve seslendirilmek zere yazlan oyun. radyo taksi * Telsiz telefon aile bir irkete veya duraa balolarak alan taksi. radyo yayn * Dorudan kamuya seslenen ve sesli programlaryayan iletiim arac. radyoaktif * In etkinlii olan, n etkin. radyoaktif izotoplar * Bazhastalklarn tehisinde ve iyiletirilmesinde yararlanlan izotoplar. radyoaktifletirme * Bir elementi radyoaktif duruma getirmek. radyoaktiflik * Radyoaktif olma durumu. radyoaktivite * Alfa, beta, gama nlarnyayma zellii, n etkinlii. radyobiyoloji * X nlarnn canldokular zerindeki etkisini inceleyen bilim. radyocu * Radyo yapan, onaran veya satan kimse. * Radyoda grevli kimse. * Radyo yaplan veya onarlan yer. radyoculuk * Radyo yapma, onarma veya satma ii. * Radyo kurulularniletme ve ynetme ii. radyoelektrik * Fiziin elektromanyetik dalgalarn aratrlmasve uygulanmasile ilgili blm.

radyoelektriksel * Radyoelektrie ilikin. * Radyofrekans. radyoelektronik * Elektroniin radyoelektrie uygulanmas. radyofizik * Radyoelektrie ilikin olaylarinceleyen bilim dal. radyofizyoloji * Radyobiyoloji. radyofoni * Elektromanyetik dalgalarn zelliklerinden yararlanarak sesleri ileten sistem. radyofonik * Radyo ile ilgili, radyo ile verilen. radyofonik ses * Radyoda konuma yapmaya uygun ses. radyofoto * Fotoraf, yazgibi grntlerin radyo dalgalaryla uzaktan iletilmesini salayan sistem. * Bu sistemle alnan fotoraf. radyografi* X nlarndan yararlanlarak resim ekme. * Bu teknikle alnan fotoraf. radyogram* Telsiz telgrafla verilen haber ve bunun yazlolduu kt. radyoizotop * Doal bir elementin radyoaktif izotopu. radyokimya * Radyoaktif cisimleri ve onlarn kimyasal zelliklerini inceleyen bilim dal. radyolink * Radyo, telefon, televizyon ve teleks gibi iletiim aralarnn kablo balantsolmakszn, istasyonlar arasnda veya stdyo ile verici istasyon arasnda yksek frekanslradyo dalgalarile balantkurmaya yarayan sistem. radyolog * In bilimi uzman, n bilimci. radyoloji * Ik, elektrik ve snmlarnn uygulama alanlarninceleyen bilim dal, n bilimi. radyometre * Inler. radyometri * Ima iddetinin lm. radyometrik * Radyometri ile ilgili. radyoskopi * Bir organ veya cismin nlar altnda muayenesi. radyoteknoloji * Elektro filmi ekme teknii. radyotelefon * Telsiz telefon. radyotelgraf * Telsiz telgraf. radyoterapi * X nlarnn biyolojik etkisine dayanan tedavi yntemi. radyum * 1898 ylnda Pierre Curie ve ei tarafndan bulunan, atom numaras88, atom arl226,05 olan, 700 C de eriyen, soukta suyu ayrtran, n etkinlii ok bir element. KsaltmasRa. raf * stne te beri koymak iin dolaba veya bir dolabn iine birbirine paralel olarak tutturulmu, genellikle geni, uzun tahta veya metal levha. rafa koymak (veya kaldrmak) * savsamak, artk stnde durmamak, ihmal etmek. rafadan * Kaynar suda kabuu ile az piirilmi(yumurta), alakok. Rafz * Rafzlii benimseyen kimse.

Rafzlik * i mezhebinin bir kolu ve bu koldan olanlarn inanc. rafinaj * Artm. rafinatr * Odun liflerini iinde bulunabilecek yabancmaddelerden artma nitesi. rafine * ncelmi, ince, artlm, saflatrlm. * Hassas, duygulu, nazik, ince, sekin. rafineri * Artm evi, tasfiyehane. rafit * Bazhayvan ve bitki hcrelerinde bulunan, ine biiminde billr madde. rafting * zellikle rmaklarda azgn sular arasnda yaplan salclk, sal yar. rafya * Afrika ve Amerika'da yetien, iri gvdeli, uzun yapraklpalmiye (Raphie). * Bu palmiyenin dokuma ilerinde kullanlan lifleri. * Palmiye liflerinden yaplmolan. ragbi * Bkz. rugby. rabet * stek, arzu. * Beenme, itibar. rabet etmek (veya gstermek) * istemek, beenmek, istekle karlamak. rabet grmek (veya kazanmak) * istenilmek, beenilmek, istekle karlanmak. rabetli * stek gren, rabet gren, rabet edilen. rabetsiz * steksiz, gnlsz, rabet etmeyen. * stenilmeyen, rabet edilmeyen. rabetsizlik * steksizlik, gnlszlk, rabet etmeme. * stenilmeme, rabet edilmeme. ram * nadna davranma. ramen * Karn. ramna * "bir eye karterslik olsun diye, inadna" anlamyla kullanlr. rahat * nsanda znt, sknt, tedirginlik olmama durumu, huzur. * znt, skntve tedirginlii olmayan. * Skntveya yorgunluk, tedirginlik vermeyen. * Aldrmaz, gamsz. * Kolay bir biimde, kolaylkla. * "Hazr ol" durumunda bulunanlara, olduklaryerde serbest bir durum almalariin verilen komut. rahat batmak * iyi bir durumdayken bu durumu olmayacak sebepler yznden brakanlar iin sitem yollu sylenir. rahat brakmamak (veya vermemek) * tedirgin etmek. rahat dei * ly kaldrncaya dein iinde yatrdklardek. * Bir kimsenin ld yerden sz edilirken deniz, savaalangibi yerlere kart olarak evindeki yatanve dolaysyla evini anlatr. rahat durmak * yaramazlk etmemek veya kmldamamak. rahat duru * Vcudun altrmalar arasnda dinlendirilmesi iin, eller arkaya dik olarak birletirilmi, bacaklar nde veya yana yarm adm duruunda aldgevek durum.

rahat etmek * skntsz durumda olmak, ferahlanmak, dinlenmek. rahat kna batmak * bulunduu rahat durumun deerini bilmemek. rahat olmak * zntl, skntlveya tedirgin durumda olmamak. rahat rahat * Rahat bir biimde, kolaylkla. rahat yz grmemek * hi rahat etmemek. rahata * Rahat (bir biimde). rahatkamak * rahatsz, tedirgin olmak, zlmek. rahatna bakmak * hibir eye aldretmeyerek rahatnsalamaya almak. rahatlama * Rahatlamak ii. rahatlamak * znt, sknt, tedirginlik veren veya bir ihtiyacn giderilmesi durumun ortadan kalkmas, azalmasyla rahata kavumak. rahatlatma * Rahatlatmak ii. rahatlatmak * Rahatlamasnsalamak, ferahlatmak. rahatlk * znts, sknts, tedirginlii olmama durumu, rahat. * Yorgunluk veya skntvermeme durumu. rahatlkla * rahat bir biimde, kolaylkla. rahatsz * Rahat olmayan, tedirgin, huzursuz. * Rahat kullanlmayan, sknt, tedirginlik veren. * Hasta, keyifsiz. rahatsz etmek * rahatnbozmak, rahatn, keyfini karmak. rahatsz olmak * rahatbozulmak, keyfi kamak, salbozulmak. rahatszlanma * Rahatszlanmak ii. rahatszlanmak * Salbozulmak, hastalanmak, rahatsz olmak. rahatszlama * Rahatszlamak ii veya durumu. rahatszlamak * Rahatszlanmak. rahatszlk * Rahatsz olma durumu, tedirginlik. * Hastalk. rahatszlk duymak * tedirgin olmak, huzurunun ve rahatnn katnhissetmek. rahatszlk vermek * rahatnbozmak, rahatn, keyfini karmak. rahibe * Kadn rahip. rahibelik * Rahibe olma durumu. * Rahibenin grevi. rahim * Dl yata. rahm * Koruyan, acyan, merhamet eden.

rahip * Hristiyanlarda genellikle manastrda yaayan din adam, kei. rahiplik * Rahip olma durumu. * Rahibin grevi. rahle * zerinde kitap okunan, yazyazlan, bazlaralp kapanabilen alak, kk masa. rahleitedrisinde * yetime, eitim, dnce bakmndan "o kimsenin etkisinde" anlamnda kullanlr. rahman * Herkese, her canlya merhamet eden Tanr. rahman * Tanrile ilgili, tanrsal, eytan kart. rahmet * Birinin suunu balama, yarlgama, merhamet etme. * Yamur. rahmet okumak * Tanr'nn merhamet ve balamasiin dua etmek. * biri, kt bir kimseden daha kt kmak. rahmet olsun canna * "Allah rahmet eylesin" anlamnda ller anlrken kullanlan iyi dilek sz. rahmetli * "Tanr'nn rahmetine kavumu, yarlganm" anlamnda lmkimseleri saygyla anmak iin ad veya unvanlarnn bana getirilir, merhum. * lmbir kimsenin adyerine kullanlr. rahmetli olmak * lmek. rahmetlik * Rahmetli. rahmetlik olmak * lmek. rahne * Gedik, yark. raht * At takm. * Yolda lzm olacak eyler. * Deme vb. takmlar. * Pencere ve kapkanatlarnereveye tutturan mentee takm. rahvan * Koarken bir yandaki iki bacanaynanda atan binek hayvanlarnn biniciyi sarsmayan koma biimi. * Bu biimde koan (binek hayvan). * (binek hayvaniin) Bu biimde koarak. -rak / -rek * Sfatlarn karlatrma derecesini treten ek: ufarak "ufaka", krek "daha kk" vb. rakam * Saylargstermek iin kullanlan iaretlerden her biri. * Bu iaretlerle yazlmsay. * Nicelik, miktar. rakamlama * Rakamlamak ii. rakamlamak * Bas notalarnn stne akortlarnbelirten rakam koymak. rakaml * Rakamolan, iinde rakam bulunan. raket * Pingpong, tenis gibi oyunlarda topa vurmak iin kullanlan, oval tahta bir kasnaa gerilmibir ala veya lstikle kaplanmolan, uzunca saplara, vura. rak * zm, incir, erik gibi meyvelerin alkolle mayalanarak damtlmasyla elde edilen iki. raklemi * Rakmeclisinde gerekletirilen elence. rakbarda

* Rakimek iin zel olarak retilen, dar ve uzunca bardak. rakmeclisi * Rakveya baka iki iip yemekler, mezeler yiyerek vakit heirilen, alnp sylenerek elenilen toplant. rakc * Rakyapan veya satan kimse. * Rakien (kimse). rakclk * Rakyapmak veya satmak ii. rakm * Ykselti. rakibe * Kadn rakip. rakik * nce, narin. * Merhametli, yufka yrekli. rakip * Herhangi bir ite, bir yarta, birbirini gemeye alan, ayneyi elde etmeye uraan (kimse). rakiplik * Birbirine rakip olma durumu, rekabet. rakipsiz * Daha stn, daha iyisi bulunamayan (kimse veya ey). rakit * Durgun (su). rakkas * Sarka, pandl. * Raksmeslek edinmierkek. rakkase * Raksmeslek edinmikadn. rakkasl * Sarkacolan. rakor * Shh tesisatta iki boruyu dndrmeden birbirine balanmasnsalayan balantparas. rakorlu musluk * Hortum balamak iin kullanlan musluk. raks * Dans. * Salnm. raks aksa * Klsik Trk mziinde bir kk usul. raksetme * Raksetmek ii. raksetmek * Oynamak, dans etmek. ralli * Yarmaclarn otomobille belli yollarizleyerek ve zel kurallara uyarak belirli bir yere ulamalarna dayanan otomobil yarmas. rallici * Ralliye katlan yarmac. ram * Boyun een, kendini bakasnn buyruuna brakan. ram etmek * boyun edirmek, itaat ettirmek. ram olmak * boyun emek, itaat etmek. ramak * "Bir eyin olmasna ok az kalmak" anlamna gelen ramak kalmak deyiminde geer. ramazan * Ay takviminin dokuzuncu ay, aylar adverilen recep, aban ve ramazan aylarnn sonuncusu, oru tutulan ay. Ramazan Bayram * eker Bayram. ramazan davulu

* Ramazan gnlerinde oru tutacaklarsahura kaldrmak iin mahalle aralarnda alnan davul. ramazan keyfi * Oru tutanlarda iftar saatine yakn grlen sinirlilik. ramazan pidesi * Ramazan aynda zel olarak yaptrlan susamlpide. ramazan topu * Ramazan gnlerinde sahur ve iftar vakitlerini halka duyurmak iin atlan top. ramazaniyelik * Ramazanda iftar ve sahurda yenmek iin alnan yiyecekler. ramazanlk * Ramazan iin ayrlm(yiyecek). rambo * Dv. rami * Isrgangillerden, in, Vietnam ve Malezya'da yetien deerli bir bitki (Boehmeria nivea). * Bu bitkinin dokumaclkta kullanlan lifi. * Atc, atan kimse. ramp * Bir tiyatro sahnesinin nnde, k ve ldaklarn yerletirildii, izleyiciye en yakn yer. ramp na karmak * bir oyunu sahnelemek. rampa * Bir arazinin, bir kara yolunun, bir demir yolu hattnn yatay dorultuya gre yokuolan blm. * zellikle istasyonlarda, vagonlara eya yklemek veya boaltmak iin yaplan, ambarn nnde bulunan set. * Bir vagonu raya sokmak veya raydan karmak iin kullanlan ara. * Bir geminin bir baka gemiye, dubaya, iskeleye veya sala deecek biimde yanamas. * ki aacveya takozlarbirbirine kenetlemek iin kullanlan, ulareriltilmive sivriltilmidemir ubuk. * Fzeli mermi veya makinelerin, havaya frlatlmak iin stne yerletirildikleri eik destek. rampa etmek * tat bir yere, bir eye veya bir baka tata yanamak. * birinin iki masasna arlmadhlde oturmak. rampac * Deniz savalarnda, borda bordaya savaldnda kargemiden gelen saldrlarnleyen veya dman gemisine atlayp savaan er. rampalama * Rampalamak ii. rampalamak * Rampa etmek. rampal * Yokuu olan. randa * Gemilerin mizana direinin gerisindeki yelken. randevu * Belli bir saatte, belli bir yerde iki veya daha ok kii arasnda kararlatrlan buluma. randevu almak * bir kimseden belli bir saat ve yerde bulumak iin sz almak, gn almak. randevu evi * Gizli fuhuamacyla iletilen ev. randevu vermek * belli bir saatte, belli bir yerde biriyle bulumak iin sz vermek. randevucu* Randevu evi ileten kimse. randevuculuk * Randevucunun ii. randevulama * Randevulamak ii. randevulamak * ki veya daha ok kii belli bir yerde veya zamanda bulumak iin szlemek. randevusu olmak * belli bir saatte, belli bir yerde bulumak iin biriyle szlemiolmak. randman * Verim.

randmanl * Verimli. rant * Bir mal veya parann, belirli bir sre iinde emek verilmeden saladgelir, getirim. rantabilite * Yatrlmsermayenin bir kuruluun veya bir plsman konusunun gelir salayabilme olana, verimlilik. rantabl * Gelir getiren, kr salayan, verimli, getirimli. rant * Rant iiyle uraan kimse. rantlk * Rantnn yapti. rantiye * Bankada bulunan parann faiziyle veya sahibi bulunduu deerli evrakn (hisse senedi vb.) geliriyle yaayan kimse, getirimci. rantiyeci * Rant. rantiyecilik * Rantlk. ranza * Gemi, tren, kla, yatlokul gibi yerlerde st ste yaplan yatak yeri. rap * "Birdenbire durmak" anlamnda rap diye durmak deyiminde geer. rap rap * Bir birliin, yrydzenine girmibir topluluun, uygun adm yrrken kardses. rapor * Herhangi bir ite, bir konuda yaplan inceleme ve aratrma sonucunu, dnceleri veya gzlemleri bildiren yaz. * Hastaln tehisini, hastann durumunun gerektirdii dinlenme vb. ni gsteren, doktor veya doktorlar kurulunca verilen yaz. rapor vermek * herhangi bir konuda yaplan inceleme, aratrma sonucu; dnce veya gzlemleri yazyla bildirmek. raporcu * Bir ii, bir konuyu inceleyerek onunla ilgili rapor vermekle grevli kimse. raporlama * Raporlamak durumu. raporlamak * Rapora balamak, rapor hline getirmek. raporlu * Raporu olan. * Hastalandiin rapor alarak iinden ayrlmolan. * Ruh salnn bozuk olduunu bildiren raporu olan, kak. raportr * Szc. raportrlk * Szclk. rappadak * Anszn, beklenmedik bir biimde ve anda. rapsodi * inde, Homeros'un iirlerindeki olaylardan birini ileyen arkveya para. * Mill veya mahall konulardan esinlenerek oluturulmumzik eseri. rapten * Balolarak, tutturulmubiimde. raptetme * Raptetmek ii. raptetmek * Bir eyi bir yere ilitirmek, tutturmak. raptiye * Dz, genibal, ksa bir ivi grnnde, kt veya karton gibi eyleri bir yere tutturmak iin kullanlan ara. raptiyeleme * Raptiyelemek ii.

raptiyelemek * Raptiye ile tutturmak. raptiyelenme * Raptiyelenmek ii. raptiyelenmek * Raptiye ile tutturulmak. rasat * Gzlem. rasat * Gzlemci. rasathane * Gzlem evi, observatuvar. rast * Gzleyici. raspa * Demir, tahta yzeylerdeki boya, pas gibi eyleri karmak, przleri gidermek iin kullanlan iri dili bir trp. * Kunduraclkta kselenin yzn syrmaya ve perdahlamaya yarayan alet. raspa etmek * raspalamak. raspa ta* Gemi gvertelerini temizlemek iin kullanlan snger ta. raspac * Raspa yapan (kimse). raspalama * Raspalamak ii. raspalamak * Raspa kullanarak boyalar, paslarkazmak, przleri gidermek veya iki yzeyi birbirine yaptrmak, oturtmak. raspalanma * Raspalanmak ii. raspalanmak * Raspalamak iine konu olmak. rast * Doru. * Tesadf. * (atlan ey) Hedefi vurma. rast * Klsik Trk mziinde bir makam. rast gelmek * dnmedii, ummadhlde karlamak, rastlamak, tesadf etmek. * dnmedii veya dlmedii hlde payna dmek. * (atlan ey) hedefi bulmak. * tesadf etmek, denk gelmek. rast getirmek * rast gelmesini salamak. * kollamak, semek. * aranmakta olan bir eyi veya kimseyi umulmadk bir yer veya zamanda bulmak. * (Tanr) uygun getirmek, baarlklmak. rast gitmek * uygun dmek, istenilen biimde gelimek. rastgele * Herhangi bir, geliigzel. * Semeden, iyisini ktsn ayrmadan, gelii gzel, llettayin. * "iniz rast gitsin" anlamnda kullanlan iyi dilek sz. rastgeli * Rast gelmek ii veya biimi. rastk * Kadnlarn kalarnveya salarnboyamak iin srdkleri siyah boya. * Srme mantargillerin yol atve tanelerin iini kurum karasbir tozla dolduran ekin hastal, srme. rastk ekmek * rastk srmek.

rastkl * Rastk srlmolan (kaveya sa). rastlama * Rastlamak ii. rastlamak * Bir kimse ile karkarya gelmek, karlamak, rast gelmek, tesadf etmek. * (atlan ey) Hedefi bulmak, rast gelmek. rastlanma * Rastlanmak ii veya durumu. rastlanmak * Karlamak, rast gelinmek, tesadf edilmek. rastlant * Bilgiye, istee, kurala veya belli bir sebebe dayanmakszn oluveren karlama, tesadf. rastlama * Rastlamak ii. rastlamak* Birbiriyle karlamak, birbirine rastlamak, tesadf etmek. * Aynzamanda olmak, st ste gelmek. rastlay * Rastlamak ii veya biimi. rasyon * Bir hayvann 24 saatlik bir periyot iin besin maddeleri ve enerji ihtiyacnsalayan toplam yem miktar. rasyonalist * Aklc, usu. rasyonalite * Ussallk. rasyonalizasyon * Ussallatrma, akla dayattrma. rasyonalizm * Aklclk, usuluk. rasyonel * Usa dayanan, ll, ussal, hesapl. rasyonel say * Tam veya kesirli saylarn ortak ad. rasyonelleme * Rasyonellemek durumu. rasyonellemek * Rasyonel duruma gelmek. rasyonelletirme * Rasyonelletirmek ii. rasyonelletirmek * Rasyonel duruma getirmek. rae * Titreyi, rkme. raelenme * Raelenmek durumu. raelenmek * Titremek, rpermek. ra * Rvet veren kimse. raitik * Raitizm hastalna yakalanm(ocuk). raitizm * ocuklarda kalsiyum, fosfor eksikliinden veya dengesizliinden ileri gelen, biim bozukluuna sebep olan kemik hastal. ratanya * Kara budaygillerden, 20-40 cm ykseklikte, basit yaprakl, kk srgn kesici olarak kullanlan aak (Krameria triandra). rate * Byk fare. * Yal, verimsiz, geimsiz (kimse). ratp

* Ya, nemli. rating * Reyting. raunt * Bkz. dnem. ravent * Karabudaygillerden, 1-2 m ykseklikte, byk yaprakl, beyaz iekli, ok yllk ve otsu bir bitki (Rheum officinale). ray * Tren, tramvay gibi tatlarda tekerleklerin zerinde hareket ettii demir yol. rayba * Przalr. raydan (veya rayndan kmak) * dzeni bozulmak, alt st olmak. rayna girmek * (bir i, bir giriim) dzene sokulmak, iyi bir duruma getirilmek. rayna oturtmak * bir ii yoluna, yntemine koymak, dzgn iler duruma getirmek. rayi * Bir para veya biriminin maln satve srm deeri. rayi fiyat * Bir para biriminin maln srm deeri, piyasa fiyat. rayiha * Koku, gzel koku. rayihal * Gzel kokulu. razak * Kalnca kabuklu, iri ve uzunca taneli, ekeri ok bir tr zm. raz * Uygun bulan, benimseyen, isteyen, kabul eden. razetmek* kabul etmek. razgelmek * uygun bulmak, kabul etmek. razolmak * uygun bulmak, beenmek, benimsemek, istemek, kabul etmek. razmol * ri, Kepekli un. Rb * Rubidyum'un ksaltmas. Re * Renyum'un ksaltmas. re * Re harfinin ad. re * Gam (II) dizisinde do ile mi arasndaki ses. * Bu sesi gsteren nota ksaltmas. -re * Bkz. -ra / -re. reaksiyon * Tepki, akslmel. * Tepkime. reaktr * Yakt olarak evre havaykullanan ve pervanelerin yardmolmakszn dorudan doruya tepki ile alan, iki ucu ak boru biiminde itici. * Bir katalizr yardmyla kimyasal tepkime yaparak retim elde edilen endstri kuruluu. realist * Gereki. realist olmak * gereki olmak. realite * Gerek, gereklik.

realizm * Gerekilik. reasrans * Bir sigorta ortaklnn sigorta ettii parann bir blmn, olabilecek zarara kar, baka bir ortakla yeniden sigorta ettirmesi ii. reaya * Bir hkmdarn ynetimi altndaki halk. * Tanzimat'tan nce Osmanlmparatorluunun Mslman olmayan uyruklar. * Hristiyan. rebab * Rebap alan kimse. * nce, duygulu. rebap * Gvdesi Hindistan cevizi kabuundan yaplmuzun saplsaz. rebiylhr * Ay takviminin drdnc ay, kk mevlit ay. rebiylevvel * Ay takviminin nc ay, byk mevlit ay. recep * Ay takviminin yedinci ay, aylarn birincisi. recim * Taa tutma, taa tutarak ldrme. recmetme * Recmetmek ii. recmetmek * Taa tutmak, taa tutarak ldrmek. reel * Meyveleri ekerle kaynatarak hazrlanan tatl. reelci * Reel yapan veya satan kimse. reelcilik * Reel yapma ve satma ii. reellik * Reel yapmaya uygun veya reel yapmak iin ayrlmolan (meyve). reete * zerinde doktorun hastasiin gerekli grd illarla, bunlarn kullanlbiimleri yazlolan kt. * Yol, yntem, are. * Yemek veya halk tedavisinde kullanlan il tarifesi. reete gibi* okunaksz (yaz). reeteli * Reete karlnda satlan (il). reetesiz * Reete aranmakszn satlan (il). reeteyi yaptrmak * reetede yazlolan illarhazrlatmak veya satn almak. reine * Bazbitkilerde, zellikle amlarda oluan, katveya yarakkan organik salgmaddesi. * Sonsuz polimerleme ile elde edilen, byk molekll yapay madde. reine kanal * Genellikle am tr aalarda bulunan, bakesitte (gzeneklere benzeyen) kk noktalar hlinde grlen, ii reine dolu blm. reine kesesi * Aacn yl arasnda grlen, ii reine dolu kese biimindeki blmler. reine ya * Reineden kan ya. reineli * znde reine bulunduran. redaksiyon * Yazlmbir metin zerinde gereken dzeltmeleri yaparak yazyyayma hazr duruma getirme. * Yazyazma, kaleme alma. redaktr

* Yazlmbir metin zerinde gereken dzeltmeleri yaparak yazyyayma hazr duruma getiren kimse. * Yazyazan, bir yazykaleme alan kimse. redaktrlk * Redaktrn grevi. reddedilme * Reddedilmek durumu veya biimi. reddedilmek * Reddetmek iine konu olmak. reddedi * Reddetmek ii veya biimi. reddetme * Reddetmek ii. reddetmek * Verilen veya yaplmasistenen bir eyi kabul etmemek, geri evirmek. * (aileden olan birini) Aileden bir kii olarak saymamak, tanmamak. * Yalanlamak, rtmek. reddeyleme * Reddeylemek ii veya durumu. reddeylemek * Reddetmek. reddiye * Bir dnceyi, bir retiyi rtmek iin yazlan yaz. reddolunma * Reddolunmak ii veya durumu. reddolunmak * Verilen veya yaplmasistenen bir ey kabul edilmemek, geri evrilmek. redevans * Bir berat, lisans hakkveya ticar marka sahibinin bunu devrettii firmalardan aldmadd karlk. redif * Son dnem Osmanlordusunda, askerlik grevini bitirdikten sonra yedee ayrlan er. * iirde uyaktan sonra tekrarlanan aynanlamdaki kelime veya ek, yedek. redingot * Arkasyrtmal, etekleri uzun, ift sra dmeli, resm erkek ceketi. redingotlu * Redingot giymiolan. redoks * Bir atom veya moleklden tekine bir veya daha ok elektronun geii olay. redresr * Dorultma. redksiyon * ndirgeme. reel * Gerek. reenkarnasyon * Ruh g, tenasuh. reeskont * Bir bankann elinde bulundurduu, vadesi gelmemisenetlerin bir baka bankaya iskonto ettirmesi. refah * Bolluk, varlk ve rahatlk iinde yaama, gnen. refahl * Mreffeh, rahat, huzurlu. refakat * Arkadalk etme, birlikte bulunma. * Elik etme. refakat etmek * beraberinde gitmek, arkadalk etmek, elik etmek. * elik etmek. refakati * Hastahanelerde hastann yannda kalan, hastaya yardmcolan kimse. referandum * Halk oylamas. referans

* Bir kimsenin yararln, yeteneini gsteren belge. * Bavurulmasgereken kaynak. refetme * Refetmek ii. refetmek * Yukarkaldrmak. * Ortadan kaldrmak, gidermek. refik * Arkada, dost. * Koca, e, zev. refika * E, kar, zevce. refleks * Dtan gelen bir uyarm sonucu doan hareket, salggibi i tepkilere yol aan irade dsinir etkinlii, tepke, yans. refleks yay * Uyarnn alnmas, duyu siniri ile merkeze iletilmesi, merkezden verilen cevabn motor sinir ile kasa aktarlmassonucunda meydana gelen bir sinir sistemi mekanizmas. reflektr * Gelen klaryanstan ara, yansta. reform * Daha iyi duruma getirmek iin yaplan deiiklik, iyiletirme, dzeltme, slahat. reformcu * Reform yanls, slahat. reformculuk * Eldeki imknlarla, ihtille bavurmadan toplum dzeninin daha iyi duruma getirilebileceini, sosyal adaletin salanabileceini ileri sren siyas sistem, slahatlk. reformist * Reform yanlsolan. reftiye * Osmanlmparatorluunda Tanzimat'a kadar ihra edilen maldan alnan vergi. refj * Tat trafiinin youn olduu yollarda yayalarn kardan karya gemesi iin yolun ortasnda dzenlenmi kaldrm, orta kaldrm. regaip * Amine Hatunun Hz. Muhammed'e gebe kaldgece. * Recep aynn kandil olarak kutlanan ilk cuma gecesi. Regaip Gecesi * Recep aynn ilk cuma gecesi. Regaip Kandili * Hz. Muhammed'in ana rahmine dt kabul edilen gece. regln * Pelerinli bir eit palto. * Omuzlardan geerek boyna kadar uzanan (kol). regresyon * Dier bir olayn belirli bir byklne karlk bulan bir olayn yaklak bykln bulma amacn gden ilem. regltr * Dzenleyici. reha * Kurtulu, kurtulma. rehabilitasyon * Bir kimsenin iyapmaya engel olan sakatlnveya yetersizliini gidermek amacyla uygulanan tedavi, iyiletirme. rehavet * Vcutta grlen geveklik, arlk, tembellik. rehavet kmek (veya basmak) * geveklik, arlk duymak ve uyumak istemek. rehber * Klavuz. * Birinin doruyu bulmasna yardmcolan, yol gsteren kimse veya ey, delil. rehber retmen

* rencilerin zel durumlaryla yakndan ilgilenen ve renciye, zorluklar karsnda yardmcolan retmen. rehberli * Rehberi olan. rehberlik * Klavuzluk. * rencilerinin sorunlarnrenerek onlara yardmda bulunma. rehberlik etmek * yol gstermek, klavuzluk etmek. rehbersiz * Rehberi olmayan. rehin * Bir borcun deneceine teminat olarak, denince, geri alnmak artyla borlunun alacaklya verdii deerli ey, tutu, ipotek. rehin etmek * rehin olarak vermek. rehine * Bir anlama, szleme veya istein yerine getirilmesini salamak iin teminat olarak ele geirilen kimse, tutak. rehine koymak (veya vermek) * dn para almak iin deerli bir eyi rehin olarak vermek. reis * Bakan, ser. *Kk tekne kaptan. reis bey * \343 bakan. reis efendi* \343 reislkttap. reisicumhur * Cumhurbakan. reislik * Bakanlk. * Kk tekne kaptanl. reislkttap * XVII. yzyla kadar Osmanllarda padiah divanktiplerinin ba, reis efendi. * Tanzimat'tan nce Osmanlmparatorluunun Dileri bakan. reji * Tekel idaresine verilen ad. * Sinema, tiyatro, radyo ve televizyon oyunlarnda oyunu ynetme. reji masas * Rejisrn oyunu ynlendirdii yer. reji odas* Ynetmenin altoda. rejim * Ynetme, dzenleme biimi, dzen. * Perhiz, diyet. * Bir devletin ynetim biimi. * Akarsu debisinin yl boyunca gsterdii deiikliklerin tm. rejim yapmak * salkorumak veya zayflamak amacyla belirli yiyecekleri yemek. rejisr * Tiyatro ve sinema oyunlarnda oyuncularn rollerini datp oyunu dzenleyen, metin, yorum, dekor, mzik gibi geler arasnda birlik salamaya alan sanat, ynetmen. rejisrlk * Rejisrn grevi, ynetmenlik. rejisrlk etmek * tiyatro ve sinema sanatnda ynetmenlik yapmak. -rek * Bkz. -rak / -rek. rekabet * Aynamacgden kimseler arasndaki ekime, yarma, yar. rekabet etmek

* yarmak. rekabeti * Rekabet yanlsolan kimse, yar. rekket * Kekemelik, pepemelik. rekt * Namazda bir kyam (ayakta durma), bir rk (ayaktayken eilme) ve iki secdeden (yere kapanma) oluan blm. reklm * Bir eyi halka tantmak, beendirmek ve bylelikle srmn salamak iin denenen her trl yol. * Bu ama iin kullanlan yaz, resim, film vb. reklm etmek * herhangi bir kimseyi veya olay, durumu aa vurmak, iln etmek, afie etmek, ifa etmek. reklm filmi * Herhangi bir rn tantmak amacyla evrilen ksa metrajlfilm. reklm nts * Bkz. spot. reklm kua * Reklmlarn yaymlandbelirli saat veya dakikalar. reklm levhas * Herhangi bir rn tantan, duvara, zel hazrlanmerevelere veya yerlere yaptrlan, aslan veya tutturulan iln. reklm yapmak * her trl arackullanarak bir eyi halka tantmak, nlenmesini salamak. reklmc* Reklm ii ile uraan kimse. reklmclk * Reklmcnn ii. rekolte * Tarmda bir ylda derlenen rnlerin btn. rekonstrksiyon * Yeniden kurma. rekor * Bir sporda eriilmiderecelerin en stn. * Daha nce elde edilmemiolan sonucu aan yeni sonu. rekor krmak * daha iyi bir derece veya eski rekoru ap yeni, stn bir sonu elde etmek. rekortmen* Rekor kran kimse. rekortmenlik * Rekor krma ii. rekreasyon * nsanlarn bozamanlarnda, elence ve spor amacile gnll olarak katldklarfaaliyetler, yeniden yapma. rekreasyon alan * Rekreasyon amacyla zel olarak dzenlenmialan. rektr * niversitenin tzel kiiliini temsil eden, ynetimden, retimin dzenli yrtlmesinden sorumlu kimse. rektrlk * Rektrn grevi. * Rektrn makam. rektum * Gden, gden barsa. rekzetme * Rekzetmek ii. rekzetmek * Dikmek, saplamak, kurmak. remel * Aruz llerinden biri. * Klsik Trk mziinde bir usul. remi * skambillerle oynanan bir tr oyun. remil

* Kumda birtakm izgiler izerek fala bakma. * Bu biimde baklan fal. remil atmak (veya dkmek) * kumda bir takm izgiler izerek fala bakmak. remilci * Kumla fala bakan kimse. remilcilik * Remilcinin ii. remiz * Sembol, rumuz. Ren geyii * Geyikgillerden Kuzey Kutbuna yakn souk blgelerde koum hayvanolarak kullanlan ve etinden, stnden, derisinden de yararlanlan evcil bir memeli tr (Flangifer tarandus). rencide * ncinmi, kalbi krlm. rencide etmek * incitmek, kalbini krmak. rencide olmak * incinmek, kalbi krlmak. rencidelik * Rencide olma durumu. renper * Tarla, ba, bahe, yapve toprak ilerinde ar ileri gren gndeliki, rgat. * ifti. renperlik * Renper olma durumu, renperin ii, rgatlk. rende * Tahta yzeyleri przsz duruma getirmek, biim vermek iin marangozlarn kullandara. * zerinde kk delik ve kesici kntlarbulunan, peynir, soan, havu vb. ufak paralara ayrmak iin kullanlan mutfak leti. * Bu letle ufak paralara ayrlmey. rendeleme * Rendelemek ii. rendelemek * Rende ile przlerini gidermek, istenilen biimi vermek. * Rende ile ufak paralara ayrmak. rendelenme * Rendelenmek ii. rendelenmek * Rendelemek ii yaplmak. rendeli * Rendesi olan, rendelenmi. rendesiz * Rendesi olmayan, rendelenmemi. rengrenk * eitli renkleri olan, renk renk. rengi atmak (kamak veya umak) * solmak. * korku, heyecan gibi sebeplerle benzi sararmak. renk * Cisimler tarafndan yanslanan n gzde oluturduu duyum. * Nitelik. renk almak * yeni bir renk kazanmak. renk bilimi * Rengi ve renk olaylarninceleyen bilim dal. renk cmb * Trl renklerin oluturduu karm. renk gelmek * renklenmek, canlanmak. renk krl * Btn renkleri veya birka rengi, zellikle krmzile yeili birbirinden ayrt etmeye engel olan grme

bozukluu, daltonizm (Akromatopsi). renk kr * Renk krlne tutulmu(kimse). renk lme * Svlarn, datcyzeylerin, canllarn vb.nin renklilik derecesini lme, kolorimetri. renk renk * Rengrenk, her renkte olan, ok renkli, trl renklerde grnen (ey). renk vermek (veya katmak) * nee, canllk veya deiiklik kazandrmak. renk vermek (veya rengini belli etmek) * duygularn, dncelerini veya baka bir durumunu belli etmemek, bir eyi bildii hlde bilmez gibi grnmek. renk yuvar * Gnein yuvarnsaran, yaklak olarak 10.000 km kalnlndaki kre kabuu, kromosfer. renki * I, glgeyi ve biimleri renk yoluyla veren ressam. * Renklendiren kimse. renkgideren * Bazmaddelerin rengini yok etmekte kullanlan kimyasal madde. renkleme * Renklemek ii. renklemek* Boyamak, renk vermek. renklendirici * Renk veren (madde). renklendirme * Renklendirmek ii. * Kimyasal ilemlerle tek renkli pozitif grntde deiik renkli sonular elde etme. renklendirmek * Bir eyin renklenmesini salamak. * Neelendirmek, canllk ve hareket kazandrmak. renklenme * Renklenmek ii. renklenmek * Renkli duruma gelmek. * Canllk, hareket kazanmak. renkli * Rengi olan. * Beyaz dnda baka rengi veya renkleri olan. * Neeli, canl, ilgi ekici. * Kendine zg, ilgin, arpcnitelikleri olan (kimse). * Doadaki renkleri olduu gibi grntye aktarmaygzeten film. renkli basn * Bkz. boyalbasn. renkli film * Renkleri yanstan film. renkli iitme * Ses duyumu srasnda gze birtakm renklerin grnmesi durumu. renkli televizyon * Renkleri olduu gibi ekrana yanstan televizyon sistemi veya aleti. renklilik * Renkli olma durumu. renkler * Bir svnn renk derecesini lmeye yarayan ara, kolorimetre. renksemez * Beyaz zmlemeden veren, akromatik. * Hcrede boyaykabul etmeyen. renkser * Renklerle ilgili olan, kromatik. renksiz * Rengi olmayan. * Gerei gibi rengi olmayan, solgun grnen, soluk.

* Davranve dnce ynnden belli bir nitelii olmayan. renksizlik * Renksiz olma durumu. * Kendini belirtecek, gze arpcnitelii olmama durumu. renkta * Aynrenkte olanlar. renktalk * Aynrenge balolma veya aynrengi tama, renktaolma durumu. * Bir hayvanla yaadortamda renk benzerlii salayarak hayvann grlmesini, hi deilse insan gzyle grlmesini zorlatran renk (ve daha genianlamda grn) zdelii. renkten renge girmek * korkudan veya utantan yznn rengi deimek, sklmak. renyum * Atom numaras75, atom arl186,2, younluu 21 olan, parlak beyaz renkte ve 3150 C de eriyen bir element. KsaltmasRe. reomr * Suyun buz tutmas0 C, kaynamas80 C esas alnp ikisi arasseksen eit paraya blnerek elde edilen scakler. reorganizasyon * Yeniden dzenlenme, yeniden dzen verme. reosta * Elektrik akmnn iddetini azaltp oaltmaya yarayan ara, dimmer. repertuar * Bir tiyatro kurulunun oynamak iin seip hazrlamolduu oyunlarn listesi. * Bir oyuncunun ezberledii ve oynadrollerin listesi. * Bir mzik topluluunun veya sanatnn hazrlamolduu paralar. * Birikim. replik * Oyuncunun sz karsndakine brakrken syleyecei son sz. * Oyunda, karsndakinin szne gerekli karlverme. replik almak * oyuncunun karsndakinden kendi yapacaespriye hazrlk mahiyetinde bir sz veya cmle almak. repo * Bankalar arasilemlerde bir gecelik faiz uygulamas. * Faiz. repocu * Repo uygulayan veya repoya para yatran (kimse). repoculuk * Repocu olma durumu. reprodksiyon * Aynsnyapma, tpksnmeydana getirme. resen * Kendi bana, kendiliinden. * Bamsz olarak, kimseye balolmakszn. resepsiyon* Kabul, kabul etme. * Resm ziyafet, kabul treni. * Bir kuruluta mteri ile ilgili bro ve broda alan kimselerin hepsi. reseptr * Alma. resesif * ekinik. resesyon * Durgunluk. resif * Su dzeyindeki sra kayalar. resim * Varlklarn, doadaki grnlerinin kalem, fra gibi aralarla kt, bez vb. zerinde yaplan biimleri. * Bunu yapmak iin gerekli yntemleri reten sanat. * Fotoraf. * Bazeyadan ve ilerden alnan vergi veya har. * Tren.

resim almak * bir eyin resmini yapmak. * resim ekmek. * vergi detmek. resim ekmek (veya karmak) * fotoraf makinesiyle bir eyin biimini kda geirmek. resim gibi * ok gzel. resim yaz* Eski alarda, bazuygar uluslarca kullanlan, nesnelerin yalnlatrlmresimlerine dayanan yaz, hiyeroglif. resimci * Fotoraf. * Resim retmeni. * Nakka. resimleme * Resimlemek ii. resimlemek * Bir yaznn konusu ile ilgili resimleri o yaznn uygun yerine koymak. * Herhangi bir konuyu resimlerle anlatmak. resimlendirme * Resimlendirmek ii. resimlendirmek * Resimlemek. resimleme * Resimlemek ii. resimlemek * Resim durumuna gelmek. resimli * inde resimler bulunan, musavver. resimli roman * Konusu bir dizi resimle anlatlan roman veya hikye. resimlik * Resim takmaya yarayan ereve. * Albm. resimsi * Resme zg olan, resme benzeyen. resital * Tek bir sanatnn tek bir algile verdii konser. resmen * Devlet adna, devlete, resm olarak. * Kanuna, ynteme uygun olarak, yntemince. * Kesinlikle, aka, kesin olarak. resmetme * Resmetmek ii. resmetmek * Bir eyin resmini izmek. * z yapmak, ilemek, naketmek. resm * Devletin olan, devlete ait, devletle ilgili. * Devletin ngrd yntemlere uygun olarak yaplan. * Samim olmayan, teklifli, cidd, iten olmayan. resm dil * Bir lkede kanunla kabul edilen dil. resm elbise * niforma. * Bazbayram, toplant, yemek vb.de giyilmek zorunda olunan belli niteliklerdeki giysi, kyafet, resm giysi. resm giysi * Resm elbise, niforma. resm nikh * Kanunlara uygun olarak nikh memurunun kyd, devlet kaytlarna geen nikh. resmigeit

* Geit treni. resmikabul * Kabul treni. resmleme * Resmlemek durumu veya biimi. resmlemek * Resm bir duruma girmek. resmletirme * Resmletirmek ii. resmletirmek * Resm bir duruma getirmek. resmlik * Resm olma durumu, resmiyet. resmiyet * Resmlik. resmiyete dkmek * (bir iveya durum iin) resm bir yola sokmak, resm bir nitelik vermek. ressam * Resim yapan sanat. ressamlk * Ressam olma durumu. * Resim yapma sanat. rest * Pokerde, bir oyuncunun nndeki parann tm. rest ekmek * (oyuncu iin) nndeki parann tmn ortaya koymak. * herhangi bir konuda sert ve kesin olarak son sz sylemek. resti grmek * ileri srlen parann miktarnkabul edip aynmiktarda parayortaya koymak. restitsyon * Yeniden tasarmlama. restleme * Restlemek ii veya durumu. restlemek* Karlklrestini grmek. restoran * Lokanta. restorasyon * Eski bir yapda yklm, bozulmuolan blmleri aslna uygun bir biimde onarma, yenileme. restore * Eski durumuna veya ilk biimine getirilmi. restore etmek * (eski ve deerli bir yapy) onarp eski durumuna getirmek. resul * Haberci. * Kendisine kitap indirilmiolduuna inanlan peygamber, yalva. reslmal * Ana mal, ana para. reit * Ergin. reit olmak * erginlemek. reme * Hayvann bal, yularve gemi. ret * Uygun bulmama, geri evirme, kabul etmeme. * (aile bireylerinden birinin) Sorumluluunu stnden atma, varlntanmama, aileden saymama. retina * Atabaka. retorik * Gzel sz syleme, hitabet sanat. * Sz sanatlarninceleyen bilim dal, belgat.

reva * Yakr, yerinde, uygun. reva grmek (veya grmemek) * bir davran, bir olaybir kimse iin uygun grmek (veya grmemek). reva * Geerli ve deerli olma, srm. reva bulmak * geerli ve deerli saylmak. revata olmak * deerli, stn veya geerli olmak. revak * st rtl, n ak yer, sundurma. revakiye * Stoaclk. revalasyon * Bir parann deerini altna ve dvizlere gre yeniden ayarlama, deer katma. revan * Giden, yryen. revan olmak * gitmek. revani * Yumurta ve irmikle yaplan, frnda kabarp pitikten sonra erbet dklen bir tr tatl. revanici * Revani yapp satan kimse. revanicilik * Revanicinin ii veya meslei. revanlama * Revanlamak ii veya durumu. revanlamak * Yryp gitmek, uyum salamak. reverans * Selm veya teekkr iin eilerek veya dizleri krarak yaplan hareket. revir * Okul, kla gibi yerlerde hastalar iin ayrlmblm. revi * Gidi, yry. * slp. * Tutum, yol. revize * "Dzeltmek, yenilemek" anlamnda revize etmek sznde kullanlr. revizyon * Yeniden gzden geirme, dzeltme, yenileme, yenilenme, inceleme, kontrol etme. revizyoncu * Revizyonist. revizyonculuk * Revizyonizm. revizyonist * Bir retinin, bir anayasann, bir antlamann yeniden gzden geirilmesi iin savaan (kimse) veya yeniden gzden geirmeyi gerektiren (gr), revizyoncu. revizyonizm * Bir retinin, bir anayasann, bir antlamann ana temellerini tartma konusu yapanlarn tutumu. revnak * Parlaklk, gz alclk. revnak vermek * holuk, gzellik, renklilik katmak. revnakl * Revnakolan, renkli, popler, gz alcolan. revolver * Fiek koymaya yarayan blm silindir biiminde ve namlu gerisinde olan, tek paradan olumutabanca, altpatlar. rev * eitli dans ve oyunlardan olumu, zengin grnml sahne gsterisi.

rey * Oy. * Dnce, gr, fikir. rey vermek * oy kullanmak. reyb * pheci. reye * izgili ubuklu izgileri olan (kuma). reye pantolon * izgili kumatan yaplmpantolon. reyhan * Fesleen. reyhan * nce nakl. * Arap harfleriyle yazlan bir yaztr. reyon * Bir maazann yalnz bir tr eya satlan blm. reyting * Kitle iletiim aralarnda izlenme durumu, deerlendirme, takdir, rating. rezalet * Toplumun duygularninciten olay veya durum, kepazelik, maskaralk, rezillik. rezalet karmak * rezalet saylacak bir durumun ortaya kmasna yol amak. reze * Mentee. * Kapyieriden ve dardan ap kapamaya yarayan ve baparmakla baslarak iletilen dzen. rezede * Muhabbet ieigillerden, 1,5 m yksekliinde, tohumlarndan kandil ya, ieklerinden sarboya karlan otsu bir bitki (Reseda luteola). rezede iei * Rezede. rezeksiyon* Salam ksmlarkorumak ve gerekiyorsa o ksmlarn balantsnyeniden kurmak suretiyle bir organn bir parasnkesip karmak iin yaplan cerrah mdahale. rezeleme * Rezelemek ii. rezelemek * Reze ile kapamak. rezene * Maydanozgillerden, 1-1,5 m yksekliinde, sariekli, yapraklariplik biiminde paralhokokulu, baharlmeyveleri anason gibi yemeklerde ve bazikilerde tat verici olarak kullanlan, hekimlikte gaz sktrc olarak yararlanlan ok yllk otsu bir bitki (Foeniculum vulgare). rezerv * Saklanm, biriktirilmiey. * Yedek, ihtiyat. * Yatanda veya havzasnda bulunduu hesaplanan, henz iletilmemikmr, demir, petrol vb. rezervasyon * Otel, gazino, lokanta, tat gibi yerlerde yer ayrtma ii. * Bu tr kurulularda mterilere yer ayrma iini stlenen blm. rezervuar * Tuvaletlerde kullanlmaya yarayan su deposu. rezidans * Yksek devlet grevlileri, eliler vb.nin oturmalarna ayrlan konut. rezil * Alak, aalk. rezil etmek * isteyerek veya istemeyerek birini ok utanacak g bir duruma sokmak. rezil olmak * ok utanacak bir duruma gelmek. rezil rsva olmak (veya rezil kepaze olmak) * toplum iinde ayplanacak bir duruma dmek.

rezilce * Aalk, alak bir nitelikte olan. * Rezil bir biimde. rezili kmak * ok eskimek, bozulmak, paralanmak. rezillemek * Rezil duruma gelmek. rezillik * Rezil olma durumu, rezalet. rezistans * Bkz. diren. rezonans * Dzgn itmelerin etkisiyle bir salnm genliinin art. Rh * Rodyum'un ksaltmas. rh * Yazdaki mrekkebi kurutmak iin dklen ok ince ve renkli bir tr kum. rhdan * Yazkurutmak iin kullanlan, zel kumun konduu zeri delikli kap. rhtm * Bir akarsu veya deniz kysnda doldurularak yaplm, gemilerin indirme bindirme veya ykleme boaltma yapabilecei yer. rza * Razolma, isteme, istek. rza gstermek * razolmak, onamak, uygun bulmak. rzasolmak * izni olmak, msaadesi olmak. rzasnalmak * onaynalmak, msaadesini almak. rzk * Yiyecek, iecek ey, azk. * Tanr'nn herkese verdiine inanlan nimet. * Yaamak iin gerekli yiyecek, doygu. rzknkarmak * gnlk yiyecek parasnkarmak. riayet * Sayma, sayg, arlama, itibar etme. * Uyma, boyun eme. riayet etmek * uymak. riayetkr * Uyan, sayggsteren, riayet eden. riayetsiz * Saygsz, kaba. riayetsizlik * Saygszlk. * Uymazlk, dinlemezlik. rica * Dileyi, dileme, dilek. ricac * Birinin adna ricada bulunan, bir ey isteyen kimse. ricada bulunmak (veya birinden rica etmek) * dilemek. rical * Erkekler. * Yksek makamlardaki devlet adamlar. ric'at * Vazgeme. * Gerileme, geri ekilme, geri kama. ric'at etmek * gerilemek, geri ekilmek.

rik'a * Arap harflerinin en ok kullanlan el yazsbiimi. rikabdar * Osmanllarda hkmdarn ata binerken zengisini tutan kii. rikkat * ncelik, naziklik. * Sevecenlik, acma. rikkat vermek * duygulandrmak, etkilemek. rikkatli * Duygulu, sevecen. rimel * Kadnlarn kirpiklerini kvrmak ve daha uzun gstermek iin fra ile srdkleri yalsrme, maskara. rimelleme * Rimellemek ii. rimellemek * Gze rimel srmek. rimellenme * Rimellenmek ii. rimellenmek * Rimellemek ii yaplmak. rimelli * Rimel srlm. rina * Trpana. rindane * Rind gibi, rinde yakr biimde. ring * zerinde boks yaplan, evresi kordonla evrilmiyer. ring seferi* Genel tatlarn ehirde bir yerden kalkp yaklak olarak bir daire izdikten sonra aynyere gelmesi. ringa * Kemikli balklardan, lk denizlerde byk srler hlinde dolaan ve tts ile kurutulmuu ska tketilen, uskumru iriliinde bir balk (Clupea harengus). rint * Hogrs geni, ak yrekli, gvenilir kimse, gnl eri, kalender. * Dnya ilerini hogren, aldrsz, kalender kimse. rintlik * Rint olma durumu. risale * Kk kitap, bror. risk * Riziko. riskli * Riski olan. risling * Bir eit zm veya bu zmden yaplan beyaz, hafif buruk, hoiimli arap. ritm * Olaylarn dzenli aralklarla tekrarlanmasnitelii, dizem, tartm. ritmik * Dzenli aralklarla tekrarlanan, dizemli, tartml. ritmik sayma * Bir kural dahilinde sayaralklarndeitirmeden ileri, geri sayma. ritmli * Dzenli aralklarla tekrarlanan, dizemli, tartml, ritmik. ritmsiz * Ritmi olmayan, dzensiz aralklarla tekrarlanan. rituel * Ayin. rivayet * Sylenti. * Bir olay, bir haber veya sz nakletme.

rivayet birleik zaman * Yaln zamanlbir kiple ek fiilin belirsiz gemizaman kavramimi(>-mi) ekinin birlikte kullanlmasndan oluan birleik zaman: Gelmimi, gelecekmigibi. rivayet olunmak (veya edilmek) * (bir olay, bir haber vb. iin) anlatlmak. riya * nand, dnd gibi davranmama, z sz bir olmama huyu, ikiyzllk. riyakr * kiyzl, yze glen, mra. riyakrane * kiyzllkle. riyakrlk * kiyzllk, mralik. riyal * Peseta'nn drtte biri deerinde spanyol paras. * ran, Suud Arabistan ve Yemen'de kullanlan para birimi. riyala * Osmanldonanmasnda tmgenerale ebir rtbe. riyaset * Bakanlk. riyasz * Olduu gibi grnen, ikiyzl davranmayan. riyazet * Nefsin isteklerini krma. * Perhiz. riyaz * Matematik, geometri gibi bilimlerle ilgili olan. riyaziyat * Matematik bilgisi. riyaziye * Matematik. riyaziyeci * Matematiki, matemetik retmeni. riyolit * Granitle aynkimyasal yapda, iinde mikrolitler olan kaya, liparit. riziko * Zarara urama tehlikesi. Rn * Radon'un ksaltmas. roba * Giysi, giyecek. * Bir giyecein gsle omuz arasnda kalan blmne eklenen para. robal * Robasolan. robdambr * Bkz. ropdambr. robot * Belirli bir ii yerine getirmek iin manyetizma ile kendisine eitli iler yaptrlabilen otomatik ara. * Bakasnn buyruu ile iyapan, kendi akl ve iradesini kullanmayan kimse. robotik * Birtakm ilevlerde insann yerini alabilecek dzeneklerin hazrlanmasyla ilgili alma ve tekniklerin btn. robotlama * Robotlamak durumu. robotlamak * Robot durumuna gelmek. robotlatrma * Robotlatrmak ii veya durumu. robotlatrmak * Robot durumuna getirmek. robotluk * Robot gibi mekanik hareket etme durumu.

roda * Yntemine uygun dzgn sarlmhalat yuma. rodaj * Bir motorun yavayavaaltrlarak altrlmas. rodeo * Bir binicinin yaban at veya kz zerinde durabilmesine dayanan Amerikan oyunu. rodeocu * Rodeo yapan kimse. Rodezyal* Rodezya halkndan olan kimse. rodyum * Atom numaras45, atom arl102, 91 olan, 1970 C de eriyen, 12,33 younluunda, gmrenginde, sert, krlgan bir element. KsaltmasRh. roka * Turpgillerden, yapraklarsalata gibi yenen, 20-40 cm yksekliinde, sebze olarak bahelerde yetitirilen kokulu, 1-2 yllk bir bitki (Eruca sativa). roket * Atsrasnda mekanik olarak yn verilen, yrngesinin balangcnda z itmeli olarak yol alan ve daha sonra yalnz balistik kanunlarna balkalan mermi. * Bir eit fze. roketatar * z itmeli mermi atan, zrhlaralara karyakn savasrasnda kullanlan hafif silh. rokfor * Koyun stnden yaplan, mahzenlerde olgunlatrlan, ii zel kfl peynir. rokfor peyniri * Bkz. rokfor. rokoko * XVIII. yzyln banda Fransa'da ok geerli olan, kavisli izgileri bol, gsterili bir bezeme slbu. * Bu slpta olan. rol * Bir kiilii canlandran oyuncunun sylemesi ve yapmasgereken hareketlerin genel ad. * Bir ite bir kimse veya eyin stne den grev. * Gerek olmayan davran, gsteri. rol almak * bir oyunda grev almak. rol atmas * Toplumun statlere balolarak bekledii veya buyurduu iki veya daha fazla ey karsnda ferdin gsterdii eliik istekler, davranlar. rol ifls * Buyruklarn veya beklentilerin ynelttii durumda ortaya kan davranszlk. rol kesmek * yalan, uydurma sz sylemek veya iten olmayan davranlarda bulunmak. rol oynamak * oyunda rol almak. * (birinin bir ite) nemli etkisi olmak. rol yapmak * davranlarda itenlik bulunmamak. rolc * Rol yapan kimse. rolclk * Rol yapma durumu. rol olmak * etkisi bulunmak. rolne kmak * oyunda belli bir kiilii sahnede oynamak. rom * eker kamndan eker yaplrken elde edilen z suyun, mels ve artklarn mayalandrlarak kurutulmasyla elde edilen alkoll sert iki. Romal * Roma halkndan olan. roman * nsann veya evrenin karakterlerini, greneklerini inceleyen, servenlerini anlatan, duygu ve tutkularn

zmleyen, itibar veya gerek olaylara dayanan uzun edebiyat tr. Roman * ingene. Roman dilleri * Ltinceden tremiyaayan diller. romanc * Roman yazar. romanclk * Roman yazma sanat. romanesk * Roman zellii olan. * Romanla ilgili olan. * Duygusal, d. romanist * Roman dilleri uzman. romanlatrma * Romanlatrmak ii. romanlatrmak * Bir konuyu roman biiminde yazmak. Romanoloji * Roman dilleri bilimi. romans * Sekiz hecelik dizelerden olumubir spanyol iir tr. * arktrnde ve piyano iin hazrlanm, genellikle kt'alar biiminde beste. romantik * Davranlarnda duygu ve cokunun arlde etkisi bulunan. * Romantizm ile ilgili. * Romantizm rndan olan yazar. romantiklik * Romantik olma durumu. romantizm* XVIII. yzyl sonunda balayan; duygu, coku ve sembole aryer veren sanat akm. * Duygusal eilim. * Romantik ortam veya durum. Romanyal * Romanya halkndan olan kimse. romatizma * Kaslarda ve zellikle eklemlerde kendini gsteren arlhastalklarn genel ad. romatizmastutmak * romatizma arlarbalamak. Romen * Roma halkndan olan kimse. Romen rakamlar * Romallardan kalma, saylargstermek iin kullanlan I, V, X, L, C, D ve M iaretleri; srasyla 1, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1000 rakamlarngstermeye yarayan iaretler. rondel * Ortasdelik yuvarlak para. rop * ou tek para kadn giysisi. ropdambr * Ev iinde giyilen stlk. rosto * Halandktan sonra veya dorudan doruya kzartlarak piirilen, dilim dilim kesilen et. rostoluk * Rosto yapmaya elverili (et). rot * Motorlu tatlarda direksiyon ile tekerlek arasndaki balantysalayan demir ubuk. rota * Bir gemi veya uan gidiyn, izleyecei yol. * Grveya tutuma gre gidilen, izlenen yol. rotasyon * Bir birimde alan grevlilerin dzenli bir biimde yer deitirmeleri.

rotatif * Byk bir abuklukla dnerek ileyen ve saatte binlerce adet basan bir tr basm makinesi. rotatifi * Rotatifte alan kimse. rotaydeitirmek * gidilen yolu deitirmek. * tutumunu deitirmek, izledii yoldan ayrlmak. rotil * Otomobilin n dzeninde yer alan para. rotor * Bkz. dne. roza * Bir tr pembe elmas. * Bu elmasla yaplmolan (tak). rozbif * Kzartlmak amacyla hazrlanmveya kzartlmsr eti paras. roze * Bir tr pembe arap, gl arab. rozet * Yakaya taklmak iin eitli biimlerde yaplan, bir kuruluun sembol saylacak ufak kt veya metal nesne. * Musluun, gizli denmiboruya vidalandyerin irkin grnn kapatmak amacyla kullanlan nikel veya krom kaplanmember biimli sac para. * Kapkolunun altna monte edilen metal para. * Gney Anadolu sahillerinde yetien pembe ve beyaz iekleri olan ss bitkisi. rfle * (sa iin) Deiik tonlarda boyanma; yansma. rlns * Poker gibi oyunlarda konumadan nce zaman kazanmak veya srlmolan parayartrmak iin sylenen sz. rlnti * Motorlu tatlarda motorun en az yaktla alma ayar. rlntide durmak (veya almak) * moturlu tatlarda, motor bota almak. rlntiye almak * (motorlu tatta) motoru boa almak, bota altrmak. * herhangi bir ii yavalatmak. rltif * Bantl, izaf, nisp. rltivist * Bantc. rltivite * Bant, grelik, izafet. rltivizm * Bantclk, grecelik, izafiye. rle * Deitirge. rlyef * Kabartma. rmork * Baka bir tat tarafndan ekilen motorsuz tat. rmorkr * Yedeinde baka tatlar gtren tat ve zellikle deniz tat. Rnesans * XV. yzyldan balayarak talya'da ve daha sonra dier Avrupa lkelerinde hmanizmin etkisiyle ortaya kan, klsik lk akltr ve sanatna dayanarak gelien bilim ve sanat akm. rntgen * X veya gama nlarnn miktar lm birimi. KsaltmasR. * Herhangi bir organn durumunu tespit etmek iin ekilen film. rntgen ekmek * herhangi bir organn durumunu tespit etmek iin film ekmek. * bir olayn btn gemiini ve durumunu belirlemek.

rntgenci * Rntgen nlaruzman. * Kadnlargizlice gzetleme alkanlolan erkek, dikizci. rntgencilik * Rntgen nlaruzmanl. * Kadnlargizlice gzetleme alkanl, dikizcilik. rntgenleme * Rntgenlemek ii veya durumu. rntgenlemek * Kadnlargizlice gzetlemek. rportaj * Konusu bir soruturma, aratrma olan gazete veya dergi yazs. * Radyo ve televizyon habercisinin aratrma ve soruturma sonucunda hazrlamolduu program, mlkat. rportajc* Rportaj yazan ve yapan kimse. rportajclk * Rportajcnn ii. rportr * Rportaj yazan veya yapan kimse. rprodksiyon * oaltma. * Aslnbozmadan yaplan taklit. * Bir sanat eserinin kopyasveya taklidi. rtar * Gecikme. rtarl * Gecikmeli, tehirli. rtu * Fotoraflkta resimleri basmadan nce cam zerinde dzeltme ii. * Dzeltme amacyla yaplan deitirme. rtuetmek (veya yapmak) * kusurlargiderme amacyla dzeltmek, deitirmek. rtuu * Rtuyapan kimse. rtulama * Rtulamak ii. rtulamak * Rtuyapmak. rtulu * Rtuyaplm, dzeltilmi. rvan * Sporda veya oyunda yenilmiolann aynrakiple oynadikinci oyun. rvanalmak * ikinci karlamaykazanmak. Ru * Rutenyum'un ksaltmas. ruam * En ok atlarda grlen, insanlara da bulaan lmcl bir hayvan hastal, saka. ruba * Giysi, giyecek. ruba * Divan edebiyatnda drt dizeden oluan ve belirli aruz kalplarile yazlan iir, drdl. rubidyum * Atom numaras37, atom arl85,48 olan, 1,53 younluunda, 39 C de eriyen, abuk oksitlenen, ttn, pancar gibi bazbitkilerde, maden sularnda bulunan, potasyuma benzer kimyasal element. KsaltmasRb. ruble * Birleik Devletler Topluluu'nda geerli olan para birimi. rubu * Drtte bir. ruf * at, dam. Rufa

* Rufalik tarikatndan olan kimse. Rufaler karr * bu iyle kark ki bunu kimse zemez. Rufalik * Ahmed Rifa'nin kurduu Snn bir tarikat. rugan * Ayakkab, anta vb. yapmnda kullanlan parlak deri. * Bu deriden yaplm. rugby * On beer kiilik iki takm arasnda oval bir topla oynanan oyun. ruh * Dinlerin ve dinci felsefelerin insanda vcuttan ayrbir varlk olarak kabul ettii z, tin. * Canllk, duygu. * En nemli nokta, z. * Esans. * Bedeni etkin klan canllk ilkesi, bedenin hayat gc. * Hayalet, grnmeyecek kadar zayf. ruh bilgini* Ruh bilimi uzman. ruh bilimci * Ruh bilimi ile uraan uzman, ruhiyat, psikolog. ruh bilimcilik * zellikle din, sanat, ahlk gibi olaylartek yanlolarak yalnzca ruh bilimsel adan inceleme ve aklama, psikolojizm. * Ruh bilimini btn bilimlerin ve felsefenin temeli yapma eilimi. * Mantkla ruh biliminin birbirine kartrlmas. ruh bilimi * Duyum, heyecan, dnme gibi olgularve bunlarn yasalarninceleyen bilim, ruhiyat, psikoloji. ruh bilimsel * Ruh bilimi ile ilgili olan, psikolojik. ruh knts * Ruhsal skntve bunalm. ruh doktoru * Ruh hekimi. ruh g * Ruhun bir bedenden baka bir bedene geerek varlnsrdrd inanc, tenash, reenkarnasyon. ruh hastas * Ruh veya sinir hastalna tutulmukii, psikopat. ruh hekimi * Ruh hekimlii ile uraan uzman, sinir hastalklaruzman. ruh hekimlii * Ruh ve sinir hastalklaryla kiide grlen nemli uyumazlklarnleme, tehis ve tedavi ile uraan uzmanlk dal. ruh karmaas * Ruhsal sknt. ruh kazandrmak (veya vermek) * herhangi bir yeri veya eyi canl, hareketli, neeli bir duruma getirmek. ruh lm * Ruhsal srelerin llmesinde kullanlan, aralarve yntemleri gerektiren bir ruh bilimi dal, psikometri. ruh tesi * Ruhlarla iliki kurma, gelecekten haber verme gibi ruh biliminin kapsamna girmeyen ve onun dnda incelenen olaylarkapsayan (alan), metapsiik. ruh sal * Ruh bakmdan salklolma. ruhan * Ruhla ilgili. * Din ve mezhep ilerini ele alan, bunlarla ilgili bulunan. * Manev. ruhaniyet * Ruhtan ibaret olma durumu. * lmkutsal bir kimsenin, bir inana gre srp gitmekte bulunan manev gc, manevlik. ruhban

* Rahipler. ruhbaniyet * Rahiplerin evlenmeyerek ve dnyadan el etek ekerek yaamalardurumu. * Ruhbanlk. ruhbanlk * Ruhban olma durumu. * Ruhban snf. ruhen * Ruh bakmndan. ruh * Ruhla ilgili, ruhsal. ruhiyat * Ruh bilimi, psikoloji. ruhiyat* Ruh bilimi uzman, psikolog. ruhiyatlk * Ruh bilimi ile urama. ruhlu * Grn veya ruh durumu herhangi bir nitelikte olan. * Canl, etkili. ruhsal * Ruhla ilgili olan, ruh, psiik. * Ruh bilimi ile ilgili, ruh bilimsel, psikolojik. ruhsat * zin, msaade. * zin belgesi, ruhsatname. ruhsatiye * Bir izin belgesi gerektii durumlarda iznin verilmesi dolaysyla alnan para. ruhsatl * Yaplmasve kullanlmasvb. iin gerekli izni olan, ruhsatolan. ruhsatname * Belli etkinliklerde bulunabilmek, kamu hizmet ve mallarndan yararlanabilmek iin kiilere, nceden belirlenmibazartlara uyma kaydyla idarece verilen izin, ruhsat. ruhsatsz * Yaplmas, kullanlmasvb. iin gerekli izni olmayan, ruhsatolmayan. ruhsuz * Cansz, gsz, etkisiz, miskin. ruhsuzlama * Ruhsuzlamak ii veya durumu. ruhsuzlamak * Ruhsuz duruma girmek. ruhsuzlatrma * Ruhsuzlatrmak ii veya biimi. ruhsuzlatrmak * Ruhsuz duruma getirmek veya sokmak. ruhsuzluk * Ruhsuz olma durumu. ruhu (bile) duymamak * hi haberi olmamak, anlamamak. ruhu ad olsun! * (ller iin) sevinsin, mutlu olsun. ruhum! * sevgi anlatan bir sz. ruhunda gneamak * rahatlamak, huzura ermek. * sevinmek, neelenmek, comak. ruhunu ad etmek * lmbir kimseyi anarak onun ruhunu memnun etmek. ruhunu teslim etmek * lmek. ruj * Dudak boyas. rujlama

* Rujlamak ii veya durumu. rujlamak * Ruj srmek. rujlanma * Rujlanmak ii veya durumu. rujlanmak * Ruj srmek. rulet * Bir bilyenin, dnmekte bulunan derin tepside yazlnumaralarndan ve siyah ile krmzrenklerden birinin zerinde durmasyla kazananbelirten kumar aracve bununla oynanan kumar. * Pastaclarn, terzilerin vb.nin kullanddili, kk demir ark. rulman * Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma srtnmesi yerine bir yuvarlanma srtnmesi salayarak enerji kayplarnazaltmak iin yataklar ile muylular arasna yerletirilen para. rulo * Drlerek boru biimi verilmideri veya kt tomar. * Boya ilerinde kullanlan emici zellie sahip snger veya sentetik silindir. * Silindir biiminde, iine deiik malzeme konularak hazrlanmkfte, pasta, dondurma. Rum * Mslman lkelerde oturan Yunan asllkimse. * Rumlara ilikin, Rumlarla ilgili. * Dou Roma mparatorluu snrlariinde yaayan, Roma yurttahaklarna sahip olan halk. * Anadolu. Rum atei * Denizde veya karadaki savalarda Bizansllarca kullanlan ve srekli yanan ate, grejuva. rumba * Kba'dan Amerika ve Avrupa'ya yaylan bir dans. * Bu dansn mzii. Rumca * Rumlarn kullandyeni Yunanca. Rumelili * Osmanlmparatorluu zamannda Avrupa topraklarnda yaayan Trklerden olan kimse. Rumen * Romanya halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. * Romanya ve Rumenlerle ilgili olan ey. Rumence * Rumen dili. Rum * Milad takvimden 13 gn geri bir gnetakvimi olan Rum takvim adnda kullanlr. * Anadolu ile ilgili, Anadolu'ya bal, Anadolu'da yaayan. * Bizans mparatorluuna ve bu imparatorluun egemenlii altndaki kimselere ilikin. * Anadolu Seluklularnn slplatrdklarfiliz, yaprak ve hayvan motiflerinden olumudolak ssleme. Rumlama * Rumlamak ii veya durumu. Rumlamak * Rum dilini benimsemek. Rumlatrma * Rumlatrmak ii veya durumu. Rumlatrmak * Rum dilini ve kltrn benimsetmek. Rumluk * Rum olma durumu. rumuz * Sembol, simge, remiz. * Gizli anlamlarolan iaretler ve szler. rumuzlu * Rumuzu olan. run * Bkz. rn. runik * Bkz. rnik. rupi

* Hindistan'da ve Asya devletlerinde para birimi. Rus * Rusya Federasyonu'nda yaayan Dou Slav halkveya bu halkn soyundan olan kimse. * Rusya veya Ruslarla ilgili olan (ey). Rus ruleti * Toplu tabancada bir tek mermi braklarak topun geliigzel dndrlmesi ve baa dayayp tetiin bir kez ekilmesiyle karlklve iki kiinin karlkloynadlm oyunu. Rus salatas * Patates, bezelye, pancar, havu, hyar turusu, kapari, mayonez ile yaplan salata. Rusa * Rus dili. Ruslama * Ruslamak ii veya durumu. Ruslamak * Rus dilini benimsemek. Ruslatrma * Ruslatrmak ii veya durumu. Ruslatrmak * Rus dilini ve kltrn benimsetmek. Rusluk * Rus olma durumu. rusta * Kyle ilgili, kyl. rutenyum * Atom numaras44, atom arl101,07, younluu 12,3 olan, 2400 C de eriyen, sert ve krlgan, havada kolayca oksitlenen bir element. KsaltmasRu. rutherfordyum * Kuratovyum elementine Amerikallarn verdii ad. KsaltmasRf. rutin * Allagelen, sradan, sradanlk, eitlilik gstermeyen, allagelmidzen iinde yaplan. * Alkanlkla elde edilmibeceri. rutubet * Yalk, nem. rutubetlendirme * Rutubetlendirmek ii. rutubetlendirmek * Rutubetlenmesine yol amak. rutubetlenme * Rutubetlenmek ii. rutubetlenmek * Nemlenmek, slanmak. rutubetli * Rutubeti olan, nemli. rutubetsiz * Rutubeti olmayan. ruz * Gn. ruziklenmek * Sefil bir biimde gn geirmek veya geinip gitmek. ruzname * OsmanlDevletinde defterdarlkta gnlk hdiselerin yazldkk defter. ruzname * Gnlk olaylarn yazlddefter. * Gndem. * Olaylarn zaman srasna gre yazlmbulunduu defter. ruzname tutmak * gnlk olaylarbir deftere yazp toplamak. ruzueb * Gece gndz, srekli. rbap * Bkz. rebap. rcu

* Geri dnme, szn geri alma, cayma, tersinme. * Kaytm. rcu etmek * geri dnmek. rcu hakk * Bir demede bulunmuolan kimsenin bu deme iin bundan yararlananlara geri dnp bavurabilmesi. rhan * stnlk, yelik. rhan hakk * Bir hakkn sra bakmndan kendinden sonra gelen hakka ncelik tanmas. resa * Bakanlar. rfeka * Arkadalar. rk * ne doru eilme. * Namazda elleri dizlere dayayp ne doru eilme. rkn * Bir eyin en gl ve salam yn. * Bir kurulun, bir topluluun en nemli yelerinden her biri. rk * Gln bir biimde giyinip sslenen (kadn). rklk * Rkolma durumu. rn * Rnik yazdaki harflerin her biri. rnik * Rn yazlardaki biimleri andran yazstili. rping sistemi * Kapalkazanlarda nce basncartrp sonra drerek uygulanan aaca koruyucu svemdirme yntemi. rstik * Ky evi veya ky grn veren, krsal. * Pencere stlerine taklan ahap korni. rsum * Vergiler. rsumat * Bazmallardan devlete alnan vergiler. rsup * Tortu, kel, kelti. rsva * Ayplanacak hlde olan, rezil. rsvalk * Rsva olma durumu. rdn isbat etmek * kanunlara gre ergin saylacak yaa gelmiolmak. reym * Oulcuk, embriyon. rt * Erginlik. rtiye * Ortaokul derecesinde olan eitim kurumu. rvet * Yaptrlmak istenen bir ite yasa dkolaylk veya abukluk salanmasiin bir kimseye mal veya para olarak salanan kar. rvet almak * rvet olarak verilen parayveya malkabul etmek. rvet vermek * bir grevliye bir ii yaptrmak iin para veya mal vermek. rvet yemek * bir ii yapmak iin birinden rvet almak. rveti * Rvet alarak igren kimse.

rvetilik * grmek iin rvet alma tutumu. rtbe * Mertebe, derece, paye. * Subay, astsubay ve polislerin sahip olduu derece, mevki. rtbeli * Rtbesi olan. rtbesiz * Rtbesi olmayan, kdemsiz. rya * D. * Gereklemesi imknsz durum, hayal. * Gereklemesi beklenen ve istenen ey, umut. rya gibi * olaan d, ok gzel. ryalarna girmek * ryasnda grmek. * bir eyden ok etkilenmek, ok korkmak. ryaskmak * (grlen rya) gereklemek. ryasnda grememek * olacan, gerekleeceini hi dnememek. ryasnda grse hayra yormamak * hatr ve hayalinden geirmemek, olacana inanmamak. ryet * Grme. rzgr * Havann yer deitirmesinden oluan esinti, yel. rzgr almak * yel esen bir yerde bulunmak. rzgr alt* Poca. rzgr ekip frtna bimek * yaptbir ktln ok daha kts ile karlamak. rzgr gelecek delikleri tkamak * istenmeyen bir durum veya gelimeye karher trl nlemi almak. rzgr gibi * abucak, ok hzl. rzgr gl * Pusula kadranna yaptrlan, rzgrlarn ynn ve adngsteren levha. rzgr tutmak (veya tutmamak) * rzgra ak ve kapalbulunmak. rzgr st * Bkz. orsa. rzgrlama * Rzgrlamak ii. rzgrlamak * Estirmek, savurmak. rzgrlanma * Rzgrlanmak ii. rzgrlanmak * Yel esmeye balamak. * Yele kardurmak. rzgrl * Yel esen, yelin estii, yelli. rzgrlhavann kuytusu, yamurlu havann uykusu * rzgrlhavada kuytu bir yer, yamurlu bir havada da uyku tercih edilir. rzgrlk * Kapstlerine konulan eik saak biimindeki rtme. * Rzgrdan korunmak iin giysilerin stne giyilen bir tr stlk. rzgrsz * Rzgrolmayan, rzgr tutmayan, yel esmeyen.

S * Kkrt'n ksaltmas. s, S * Trk alfabesinin yirmi ikinci harfi. Se adverilen bu harf ses bilimi bakmndan tmsz szcdieti nszn gsterir. -sa / -se * Dilek eki: (param) ol-sa, (bahar) gel-se vb. -sa / -se * art eki: (ise'den ksalma, vurgusuz) alr-sa (kazanr), okur-sa (adam olur) vb. -sa / -se * simden fiil treten ek: umur-sa-mak, mhim-se-mek, nem-se-mek vb. saadet * Mutluluk, ongunluk, mut, kut. saadet asr * Hz. Muhammed'in yaaddnem. * Devrisaadet. saadet zinciri * Bir dizi mutluluk. saadethane * Yksek rtbeli kimselerin evi. * Mutlu ve huzur iinde yaanlan yer. saadetle * gle gle yerine kullanlan bir uurlama sz. saadetle * "Gle gle" anlamnda esenleme sz. saadetlu * Osmanldneminde korgeneral ile albay arasndaki rtbeli subaylara ve bu derecedeki vezirlere verilen unvan. saat * Bir gnlk srenin yirmi drtte birine eit, altmdakikalk zaman dilimi, zaman paras. * Vakit, zaman. * Bir iin yapldbelli bir zaman. * Yryerek bir saatte alnan yol. * Gnn hangi saati olduunu gsteren alet. * Saya. saat cam* Saat kadranve rakamlarndetkilerden koruyan zel yaplmcam. saat as* Konum geninin iinde bulunulan yerin saatini veren as. saat ayar* Vaktin ve saatin dzenli aknsalamak amacyla yaplan ayar. saat ba * Her saatin ilk dakikalar, tam saat. saat bagaliba! * bir toplantda, herkesin dalp sustuunda, bu durumu fark eden bir kimsenin syledii aka sz. saat bu saat * ele geen frsattan yararlanmann tam zaman. saat cebi * Saat konulmak zere pantolonlara zellikle yeleklere yaplan cep. saat iei* Bir tr iek. saat dairesi * Bir yldzdan ve gn kutuplarndan geen byk daire. saat dilimi * Greenwich balang boylamndan itibaren yer yzn 24 paraya ayran, 15' lk blmlerden her biri. saat fark* Dnyann dnnden ve meridyen farklndan oluan zaman aral. saat gibi * tam bir dzgnlkte, dakik. saat gibi ilemek * hi aksamadan, ara vermeden almak. saat kulesi*

Bkz. kule. saat on bir buuu almak * yaok ilerlemibulunmak. saati * Saat yapan, onaran veya satan kimse. saatilik * Saat yapma, onarma veya satma ii. saati almak * bir eyin vakti gelmek. saati saatine * Tam vaktinde. saati saatine (veya dakikasdakikasna) uymamak * sk sk durumu, huyu deimek. saati tutmak * saate bakarak bir iin ne kadar srdn hesaplamak. saatlerce * Uzun sre, uzun uzadya. saatli * Saati olan, saati bulunan. saatli bomba * stenilen saatte patlamasnceden ayarlanmbomba. saatlik * Herhangi bir saat sresince yaplan veya olan. saba * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. saba * Bkz. kaba saba. saba * Sabahleyin gn dousundan esen hafif ve yumuak rzgr. saba rzgr * Sabah vakti gn dousundan esen yumuak ve hafif rzgr, sabah yeli, saba. sababuselik * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. sabah * Gndzn, gnn balangc. * Gnein doduu andan leye kadar geen zaman, sabahleyin, sabah vakti. sabah akam * Her vakit, daima, srekli, devaml. sabah ezan * Sabah namazvaktini duyuran ezan. sabah kahvalts * Sabah vakti yenilen yemek. sabah keyfi * Sabahleyin ge kalkma, yatak keyfi yapma. sabah kousu * Sabahleyin spor amacyla yaplan kou. sabah namaz * Gnde bevakit klnan namazdan ilki olan ve sabahleyin eda edilen namaz. sabah ola, hayr ola * "Sabah olsun, o vakte kadar ibelki dzelir" anlamnda kullanlr. sabah sabah * Sabahleyin, erkenden. sabah yeli * Sabahleyin gn dousundan esen hafif ve yumuak yel, saba rzgr. sabaha kmamak * sabaha kadar yaayamamak, sabahtan nce lmek. sabaha doru * Gecenin sabaha yakn bir zamannda. sabah * Nbeti sabaha doru olan veya sabaha rastlayan kimse. * Uyumadan sabahbulan kimse. * Okula leden nce giden renci.

sabahkahvesi * Sabaha kadar ak kalan veya sabaha karalan kahve. sabahbulmak (veya etmek) * sabaha kadar uyumamak, sabahlamak. sabahn krnde * sabahn en erken saatinde, erkenden, ortalk iyice aydnlanmadan. sabahki * Sabah olan, sabah yaplan. sabahlama * Sabahlamak ii. sabahlamak * Bir yerde sabaha kadar kalmak. * Herhangi bir sebeple btn geceyi uyumadan geirmek. sabahlar hayrolsun! * gnaydn!. sabahlar* Sabah vaktinde. * Her sabah. sabahlatma * Sabahlatmak ii. sabahlatmak * Sabahlamak iini yaptrmak. sabahleyin * Sabah vaktinde, sabahn ilk saatlerinde. sabahl * Bkz. akamlsabahl. sabahlk * Sabahlaryataktan kalknca geici olarak giyilen stlk. * Sabahla ilgili, sabaha zg; sabaha yetecek kadar. * Sabaha zg olmak zere. sabahtan * Sabahleyin, sabah sabah. sabahtan akama * btn gn. sabahyldz * Afrika'da yetien sert ve kaba dokulu, turuncu sarrenkli aa (Nauclea didemichii). saban * Tarlayekilir duruma getirmek iin ift sren hayvanlarn koulduu demir ulu tarm arac. saban bal * Dev kpek balgillerden, boyu 5 m kadar olabilen, kuyruu sabana benzer bir kpek bal, deniztilkisi (Alopias vulpes). saban demiri * Sabann toprayarmaya yarayan taban ksmna taklan demir. saban kemii * Burun boluklarnbirbirinden ayran eperi arkasnda bulunan ince uzun kemik. saban kula * Sabann, topran altnstne getiren blm. saban srmek * toprasabanla kazp alt st etmek. * grete, yzkoyun hasmayaklarndan tutup yerde srmek. sabann tutana yapan el a kalmaz * iftilik yapan veya alan a kalmaz. sabankran * Kaykran. sabk * Geen, nceki, eski. sabka * Gemibulunan ey, gemibulunan olay. * Gemite ilenmi, mahkemece ispatlanp cezalandrlmolan su. sabka kayd * Adl sicilden verilen bilgiye gre bir kimsenin sabka durumunu gsteren yaz. sabkal

* Sabkasolan. sabkasz * Sabkasolmayan. sabr * Ac, yoksulluk, hakszlk gibi zc durumlar karsnda ses karmadan onlarn gemesini bekleme erdemi, dayan. * Olacak veya gelecek bir eyi telgstermeden bekleme. sabr acdr, meyvesi tatldr * sabretmenin zor bir iolduunu ancak gzel sonu verdiini anlatr. sabr etmek * Bkz. sabretmek. sabr ta* ok sabrlkimse. sabrla * Sabr gstererek, sabrldavranarak. sabrl * Sabr gsteren, katlanan, sabreden. sabrsz * Sabr gstermeyen, sabrolmayan. sabrszlan * Sabrszlanmak ii veya biimi. sabrszlanma * Sabrszlanmak ii. sabrszlanmak * Sabrldavranmamak, sabrszlk gstermek. sabrszlk * Sabr gstermeme, sabrldavranmama durumu, sabrsz olma durumu. sabrszlkla * sabr gstermeyerek; merakla. sabi * Kk ocuk. sabit * Yerinden oynamayan, yer deitirmeyen, duraan. * Gereklii tespit edilmi, kantlanmolan. * Deimeyen, hep aynkalan, nceden ayarlanm. sabit fikir * Saplant. sabit kalem* Kopya kalemi. sabit olmak * bir eyin varl, gereklii kesin olarak belli olmak. * duraan durumda bulunmak. sabite * Bir formlde geen ve nceden belirlenmibulunan deimez nicelik. * Duraan yldz. sabitkadem* Sreklilik gsteren. * Szne sadk, szn tutan ve yerine getiren. sabitleme * Sabitlemek ii. sabitlemek * Sabit duruma gelmek. sabitletirme * Sabitletirmek ii. sabitletirmek * Sabit duruma getirmek. sabitlik * Sabit olma durumu. sabo * Genellikle birok Avrupa lkesinde giyilen tahta ayakkab. * zerinde deri vb. bir bant bulunan bir tr sandal. sabotaj

* Baltalama. sabotaj yapmak * ykmak, tahrip etmek, kullanlr durumdan karmak. * bir ii kstlolarak bozmak, baltalamak. sabotajc* Sabotaj yapan kimse, baltalyc. sabotajclk * Sabotaj yapma. sabote * Baltalama. sabote etmek * baltalamak. sabreden dervimuradna ermi * beklemesini bilen kimse sonunda amacna ular. sabretme * Sabretmek ii. sabretmek * Sabr gstermek, sabrldavranmak. sabreyleme * Sabreylemek ii veya durumu. sabreylemek * Sabr gstermek durumu. sabrtamak (veya tkenmek) * artk katlanmaz, dayanmaz duruma gelmek, sabrkalmamak. sabuh * Sabah vakti iilen iki. sabuk * Bkz. abuk subuk. sabuklanma * Bazhastalklarda grlen abuk sabuk konuma, anlamsz davranlarda bulunma gibi belirtiler gsteren ruh bozukluu, hezeyan. sabuklanmak * Abuk sabuk konuma, anlamsz davranlar gsterme biiminde belirtileri olan ruhsal bozuklua yakalanmak. sabun * Kirli ve yaleyleri temizlemekte kullanlan, trl yalarla alkaliler birletirilerek yaplan madde. * Bu maddenin kalp durumunda olan biimi. sabun aac * z suyu kpren aalara verilen ad (Sapindaceae). sabun bal * Atlas okyanusu kylarnda yaayan ve bol miktarda mukus salglayan kk bedenli balk (Rypticus saponacens). sabun kp gibi snmek * gsterili olmakla birlikte en hafif bir etki ile yok olmak. sabun otu * ven. sabun ta*Terzilerin kumaiaretlemek iin kullandklar, yeilimsi veya beyaz renkli, sertlii 1 olan magnezyum silikat. sabun tozu * Toz durumunda olan sabun. sabuncu * Sabun yapan veya satan kimse. sabunculuk * Sabun yapma veya satma ii. sabunhane * Sabun yaplan yer. sabuniye * Bir tr niasta helvas. sabunlama * Sabunlamak ii. sabunlamak * Herhangi bir eyi sabun srerek ykamak.

sabunlan * Sabunlamak ii veya biimi. sabunlanma * Sabunlanmak ii. sabunlanmak * Sabunla ykanmak. sabunlama * Bitkisel veya hayvansal yalarn sabun durumuna dnmesi. sabunlamak * Sabun durumuna gelmek. sabunlatrma * Sabunlatrmak ii. sabunlatrmak * Bir maddeyi sabun durumuna dntrmek. sabunlay* Sabunlamak ii veya biimi. sabunlu * inde sabun eritilmi. * Sabun srlmfakat durulanmam. sabunluk * ine sabun konulan kk kap. * Sabun yapmna elverili olan. sabunsuz * inde sabun bulunmayan. * Sabun srlmeden. sabur * ok sabrl. sabura * Gemi safras. sac * Yassdemir elik rn. * Bu nesneden yaplmdbkey piirme arac. * Sactan yaplmolan. sac brei* Mayalanmhamurun yufka hlinde alp iine kyma, spanak, kavrulmusoan gibi malzeme konulmasyla yaplan ve sacda piirilen bir tr brek. sac ekmei * Mayalanmhamurun oklava ile daire eklinde alp sac zerinde piirilmesiyle elde edilen ekmek. sac kavurmas * Orta yalve fndk byklnde doranmkoyun etinin ar atete piirilmesi ve sonra soan, domates, yeil biber, dereotu eklenmesiyle hazrlanan karmn tekrar ksk atete piirilmesiyle yaplan bir yemek tr. sac kebab * Sac zerinde atete piirilen kebap. sacaya * zerine tencere, tava gibi eyler koymaya yarayan, atezerine oturtulan, ayaklember veya gen biiminde demir destek. sacayak * Bkz. sacaya. sa * Baderisini kaplayan kllar. sa * Kuyruklu yldz ekirdeini saran klgaz yuvar. sa aartmak * Bkz. sa sakal aartmak. sa ba * Salarn tm. sa rgs* Nakilerinde bir tr motif ad. sa saa * Salarndan tutarak. sa saa babaa (sa saa babaa gelmek veya dvmek) * (daha ok kadnlar iin) kyasya hrpalayarak kapmak.

sa sakal aartmak * o ite uzun zaman alm, emek vermiolmak. sa sakala karm * save trauzam, zensiz bir durumda. saak * Bazgiyim eyalarnda veya demeliklerde kumakenarlarna dikilen ssl iplikten pskl. * (havlu, halvb. iin) Kenarlardaki iplik pskl. * Bir yapnn herhangi bir blmn gneve yamurdan korumasiin, o blmden da takn ve alt bota olarak yaplan rt. * Bir gaz ortama yerletirilen ve yksek bir potansiyel verilen ve nesnenin yzeyinde oluan k olay. * Grn saaandran, pskl. saak bulut * nce, ty gibi saaklgrn olan buz paralarndan olumubeyaz bulut, sirrus. saak kk * Budayda olduu gibi asl kkn evrisindeki ek kklerin gelimesiyle oluan kk topluluu. * Kk boaznn hemen alt ksmndan balayp ok dallanmolarak toprakta yzeysel ekilde gelien kk. saak pmek * sarayda bayramlama trenine katlan bykler, padiahn tahtndan sarktlmhalsaaklarnpmek. saaklanma * Saaklanmak ii. saaklanmak * Kenarlarsaak gibi olmak. saakl * Saaolan. saalama * Saalamak ii. saalamak * Samak, serpmek. saalanma * Saalanmak ii. saalanmak * Salmak, dklmek. sa * Gelinin bandan aasalan iek, eker, arpa, para gibi eyler. * Dn armaan. sabaaarmak * yalanmak. sabitmedik (yetim) * doalok olmam(yetim). saklmak (veya saatmak) * gelinin bandan iek, eker, arpa, para samak. sasakalakar gibi * st baperian bir hlde. satopuklarndvmek * saok uzun olmak. sauzun aklksa * eskiden kadnlaraalamak iin kullanlan bir sz. sak * Salm, serpilmi. * Ak sak. salp dklmek * gereinden veya kaldrabileceinden ok harcamak. * iindekini sylemek. sal * Salmak ii veya biimi. salma * Salmak ii. salmak * Samak ii yaplmak. * Dalmak, yaylmak. * Alp salmak. san ak mkara m, nne dnce grrsn

* acele etme, sonucun ne olduunu biraz sonra anlarsn. sana (sakalna) kar yamak * sa(sakal) aklamaya balamak. sana ak dmek * saaarmaya balamak, yalanmak. sana bana bakmadan * ilerlemiyana yakmayacak biimde. sanbanyolmak * ok zlmek, zntsnden dvnmek. sansprge etmek * (kadn) zveri ile alp hizmet etmek. sant * Salp dalan ey dknt. sap savurmak * parasndncesizce, bouna harcamak. sa * Samak ii veya biimi. satrma * Azar azar samak, datmak, serpmek. * Rastgele samak. satrmak * Datmak. * Rastgele gemek. sakran * Bir mantarn oluturduu, kllardken bir deri hastal, klkran. salariki trl olmak * yailerlemibulunmak. sal * Saolan. salmee * Bir tr mee (Quercus cerris). salsakall * Yalanm(kimse), aklbanda olmasgereken. sama * Samak ii. * Yersiz, akla aykr, tutarsz sz. * Bir tr balk a, serpme a. * Avda kullanlan fieklerin iine konulan, trl boylardaki kk ve yuvarlak kurun tanesi. * Akla uygun olmayan, yersiz bulunan, pestenkerani. * Byle sz syleyen veya iyapan. sama sapan * ok tutarsz, ok sama. sama sapan konumak * ne sylediini bilmeden dncesiz, tutarsz konumak. samac * Sama sapan sz syleyen kimse. samak * Bir eyi ortala datmak, dkmek. * (k ve siin) Yaymak. * Belli bir gr, dnceyi yaymak. samalama * Samalamak ii. samalamak * Anlamsz, gereksiz, tutarsz, sama sapan szler sylemek. samalama * Samalamak durumu veya ii. samalamak * Sama davranlarda bulunmak. samalk * Sama konulan yer. * Yeri ve deeri olmayan sz, davran. sasz

* Saolmayan. saula * Dkmclerin kullandaatan yaplmkalp. sada * Bkz. seda. sadak * ine ok konulan torba veya kutu biiminde klf. sadaka * Dilenciye verilen para. * Yoksullara yardm olarak karlksz verilen ey. sadakat * ten ballk, salam, gl dostluk. sadakatli * ten bal, sadk. sadakatlilik * Sadakatli olma durumu. sadakatsiz * Sadk olmayan. sadakatsizlik * Sadakatsiz olma durumu. sadakatsizlik gstermek * sadakatsiz olduunu ortaya koymak, aklamak. sadakl * Sadaolan. sadakor * Dz dokunmu, ak saman renginde bir tr ipek kuma. * Bu kumatan yaplmolan. sadal * Bkz. sedal. sadaret * Osmanlmparatorluunda bavezirlie, sadrazamla verilen ad. sadasz * Bkz. sedasz. sade * Ss, gsterii olmayan; yaln, gsterisiz. * (kahve iin) ekersiz. * (sa:'de) Yalnzca, yalnz, ancak, sadece. * (slp iin) Yaln, sssz, anlalr olan. sade birimler bl * Birden dokuza kadar olan saylar bl. sade kahve * ine eker konulmadan piirilen Trk kahvesi. sade kek * ine katkve ss maddesi katlmadan yaplan kek. sade suya * yasz. sadece * Baka bir ey bulunmakszn, yalnzca, ancak, sade. sadede gelmek * konuyla ilgisiz szleri brakarak asl konuya dnmek. sadeleme * Sadelemek ii, yalnlama. sadelemek * Yaln bir durum almak, yalnlamak. sadeletirme * Sadeletirmek ii. sadeletirmek * Yaln bir duruma getirmek, yalnlatrmak. sadelik * Yaln olma durumu. * Yalnlk. sadet

* Konuulan asl konu, asl madde. sadeya * Stten karlan yemeklik ya. sadk * Doru, gerek. * Dostluu ve balliten olan, sadakatli. sadk kalmak * (birine, bir eye) ballnsrdrmek, balkalmak. sadkane * Sadka. sadr * Gs, sine. * Yrek, kalp. * Kazaskerlere verilen unvan. * Sadrazam sznn ksa sylenii. sdr * kan, grnen. sadr olmak * ortaya kmak. sadik * Sadistlik zellii olan. * Sadist. sadiklik * Sadik olma durumu. sadist * Bakalarna acektirerek cinsel doyum salayan kimse. * Bakalarna acektirmekten zevk duyan kimse. * Sadistlik niteliinde olan. sadiste * Sadiste yakr bir biimde. sadistlik * Sadist olma durumu. * Sadiste davranma, sadizm. sadizm * Bakalarna acektirme yoluyla cins doyum salama biiminde kendini gsteren bir tr sapklk, sadistlik. sadme * arpma, tokuma, vurma. * Sarsnt. sadra ifa vermek * gnl, yrei rahatlatmak, ferahlatmak. sadrazam * Osmanlmparatorluunda babakan. sadrazamlk * Sadrazam olma durumu. * Sadrazamn makamveya grevi. saf * Dizi, sra. saf * Katksz, ar, katksz, halis, has. * Kurnazla aklermeyen, kolaylkla aldatlabilen. * yi niyetli, art niyetsiz. saf balamak * sralanmak, sraya girmek. saf d * Dizi d. * lgisiz, balantsz, ilemez. saf detmek * dizinin dna karmak. * ilgisini kesmek, iin gereinden alakoymak, ilemez duruma getirmek. saf kan * Irknn katksz zelliklerini tayan (at). saf saf

* Dizilmiolarak, dizi dizi. saf saf * Safa, kolayca aldatlarak. safa * Bkz. sefa. safahat * Evreler, safhalar. safal * enlikli, elenceli. safari * Afrikann dousunda toplu olarak yaplan vah hayvan av. * Toplu olarak ava kma. * Genellikle ketenden yaplan ksa pantolon, byk cepli uzun ceket ve genikenarlmantar apkadan oluan av kl. safa * Biraz saf. * (sa'fa) Saf bir biimde, saf olarak. safderun * Kolayca aldatlan, saf. safdil * Kolayca aldatlan, saf. safer * Ay takviminin ikinci ay, sefer ay. saffet * Temizlik, arlk. safha * Evre. * Faz. safi * Katksz, duru, temiz. * Net. * (sa:'fi) Yalnz olarak, yalnz, sadece. safiha * nce, yassve genimetal nesne, levha. safir * Mavi renkli, deerli bir korindon tr, gk yakut. safir mavisi * Koyu mavi renk. safiyet * Saflk, temizlik. saflama * Saflamak ii. saflamak * Saf (I,II) durumuna gelmek. saflatrma * Saflatrmak ii veya durumu. saflatrmak * Saf durumuna getirmek. saflk * Saf olma durumu; temizlik, arlk. * Kolayca aldatlabilme durumu. safra * Gemileri ve her boyda deniz aracndengede tutmak, istenilen su dzeyine kadar batrabilmek iin, dip blmlerine konulan arlk. * Bazbalk alarnn alt tarafna taklan, an su iinde kalmasnsalayan arlk. * Balonlarda bulunan pilotlarn, ykselmek veya inii yavalatmak istediklerinde attklararlk. * Sknt, tedirginlik, rahatszlk veren kimse. safra * d. safra atmak * skntveren bir kimseden veya bir eyden kurtulmak. safra bastrmak

* alnyattracak kadar az bir ey yemek. safra kesesi * d kesesi. safra yeili * Siyaha alan yeil renk. safral * Safrasolan. safran * Ssengillerden, baharda iek aan, 20-30 cm boyunda, soanlbir kltr bitkisi (Crocus sativus). * Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasyla elde edilen, bazyiyecek ve ieceklere tat, koku ve sarrenk vermekte kullanlan toz. safran gibi* ok sar. safraskabarmak * alktan midesi bulanmak. safsata * Bo, temelsiz, aslsz sz. * Sofizm. safsatac * Bo, temelsiz, aslsz konuan (kimse). safsataclk * Bilgicilik. sagar * ki barda. sagu * Bazhurma aalarnn znden karlan ve pirin gibi kullanlan niastalbir madde, Hint irmii. sa * Vcutta kalbin bulunduu tarafn karsnda olan, sol kart. * Bu taraftaki yn. * Ekonomi ve siyasette eskiden yana olan, geleneki (kimse, gr). sa * Salam, esen. * Katksz. * Yaamakta olan. saak * Futbolda forvettekiler arasnda yer alan, sabata bulunan oyuncu. saake * Ayartam olan para, rk ake kart. sabek * Bir takmn, kalecinin nndeki iki savunucusundan saynde yer alan oyuncusu. sakarma * Boksta sayumruk vurma. sakarmak * boksta saelle rakibine yumruk atmak. saeilimli * Dnya gr sacla, muhafazakrla yatkn olan. saelinin verdiini sol elin grmesin * birine yaptn iyilii gizli tut. saeliyle sol kulangstermek * ksa yoldan yaplacak bir ii dolambalyollardan geerek yapmaya almak. saesen * Salkla, esenlikle. sagzn sol gznden saknmak * ok kskan olmak. sahaf * Futbolda oyun kurucularn saucunda yer alan oyuncu. sai * Futbolda, forvet arasnda yer alan beoyuncudan, sadan ikinci yerde bulunan oyuncu. sakalmak * mrn devam ettirmek, yaamasnsrdrmek. sakanat * Futbol ve hentbolda hcum alannn sataraf.

sakolu * ok gvendii kimse. saol * Hoa giden bir davraniin "ok yaa, teekkr ederim" anlamnda sylenir. saolsun * biri iin sitem yollu bir ey sylenecei zaman syleyenin iyi niyetini belirtmek amacyla szn bana getirilir. * para, alma gc vb. ye gven duymaybelirtir. sapara * Eskiden mecidiyenin on dokuz kuruhesabyla dendii zaman salam para yerine kullanlmbir deyim, rk para kart. * Salam para. sasalim * Hibir zarar grmeden. saerit * Trafikte satarafta yer alan yol izgilerinin oluturduu blm. sayap! * direksiyonu saa evirerek sayne git!. saa kaymak * siyasette ve ekonomide saeilimli olmak. saa sola * rastgele yerlere. saa sola bakmadan * ortalkollamadan, saygszca. saalma * Saalmak ii. saalmak * Sala kavumak, iyilemek. saaltc * Saaltma iini yapan. * Asala, dorudan doruya konakzerinde ortadan kaldran (il veya ilem). saaltm * Saaltma ii, tedavi. * Bir hastalyenecek etkenleri ve bu etkenlerin kullanlma yntemlerini bularak hastann skntlarn giderme, iyi etme ii, terapi. saaltma * Saaltmak ii, tedavi. saaltmak * Sala kavuturmak, iyiletirmek, iyi etmek, tedavi etmek. saanak * Birdenbire balayan, genellikle ksa sren iddetli yamur. saanlar * Omurgalhayvanlardan kular snfnn, gk kuzgunumsular takmnn bir alt takm. sabeeni * Gzeli irkinden ayrt edebilme yetkisinin en yksei. sac * Parlmentolarda bakann sanda oturan, gelenek ve greneklere, mevcut dzene balkalan siyas gr temsil eden kii veya parti. saclk * Sacolma durumu. sadan geri dnmek (veya sadan geri etmek) * geri dnmek, geri dnp gitmek. sad * Dnde gelin veya gveye klavuzluk eden kimse. sad emei * Karlalnmayan, boa giden emek, aba. sadlk * Sad olma durumu. sadrma * Sadrma ii. sadrmak * Samak iini yaptrmak.

* Samasna sebep olmak. saduyu * Doru, akla uygun yarglar verme yetenei, aklselim, hissiselim. * Doru ile yanlbirbirinden ayrma ve doru yarglama gc. saduyulu * Saduyusu olan. sagr * Gerekleri yanlmadan grebilme yetenei, basiret. sagrl * Sagrs olan, basiretli. sagrsz * Sagrs olmayan, basiretsiz. sagrszlk * Sagrsz olma durumu, basiretsizlik. sa * Kutersi, kugbresi. sasolu olmamak * nasl davranacakestirilmez olmak. sasolu olmamak * olumlu mu olumsuz mu davranacabilinmeyen bir kii olmak. sac * Sam yapan kimse. sal * Salmak ii veya biimi. salma * Salmak ii. salmak * Samak iine konu olmak. * (kuman) Bir yerinden iplik kp sklmek. * Akmak, kaymak, aaya doru hzla inmek. sam * Samak ii. * St veren hayvan. sam makinesi * Samal hayvanlarn stn samaya yarayan ve emme sistemi ile alan alet. saml * St veren, samal. samlk * Salmak iin beslenen (hayvan). san * Doruluk kuralna uygun olan. * Szn anlatlmak istenene tam karlk olmas, tam uygun dmesi nitelii, sahih. san bilimler * Denetlenebilir l ve hesaplara dayanan bilimler; dar anlamda matematik. sansolunu bilmemek * dncesiz, dikkatsiz olmak. sar * itme duyusundan yoksun, iitmeyen (kimse). * Ses geirmeyen, yankyapmayan. * Isyaz veren, ge snan. * Vurulduu zaman ses vermeyen. sar dilsiz * Duymaz ve konuamaz zrl (kimse). sar duvar * Ses geirimsiz duvar. sar etmek * sarlamasna sebep olmak, iitemez duruma getirmek. sar kap* Ses geirmez zellikte yaltlmve yaplmkap. sar kef * Trkedeki nazal "n" sesini karlayan "kef" harfi. sar nun

* Trkede genizden gelen "n" sesini veren "nun" harfi. sar olmak * sar duruma gelmek, sarlamak. sar pencere * Ses geirmez zellikte yaltlmve yaplmpencere. sar renk * Deiik renklerin veya boyalarn karmasndan ortaya kan ve kesin bir adolmayan renk. sar ylan * Engerekgillerden, daha ok dalk yerlerde yaayan, 65-75 cm uzunlukta, ok zehirli bir tr ylan (Vipera aspis). sarlama * Sarlamak ii. sarlamak * itemez duruma gelmek, sar olmak. * (tencere, soba vb. iin) G snarak ge piirmek. sarlk * Sar olma durumu. saistem * yi niyet, hsnniyet. salam * Dayankl, kolay bozulmaz, yklmaz. * Zarar grmemi, bozulmam. * Sakatlk veya hastalbulunmayan, salkl, shhatli. * Gvenilir. * Gerek, inanlr bir temeli olan. * (sa'lam) Her hlde, muhakkak. salam ayakkabdeil * bir kimsenin gvenilmez olduunu belirtir. salam durmak * gcn, yeteneini ve cesaretini toplamak. salam kaza (veya salama) balamak * iin sonulanmasna engel olacak eyleri ortadan kaldrmak, iin aksamadan yrmesini salayacak nlemleri almak. salam para * Uluslar araspara piyasasnda kolaylkla deitirilebilen ve kuru devamlkoruyan veya ykselen para. salama * Salamak ii. * Bir problemin zm veya bir hesabn doruluunu denetlemek iin yaplan ilem, mizan. salamak * Bir iin olmasiin gerekli durumu, artlarhazrlamak, temin etmek. * Elde etmek, sahip olmak. * Bir ilemin doruluunu ortaya koymak. salamak * (tat aralariin) Yolun sayanna gemek, salam bir biimde. salamca * Olduka salam, salama yakn. * (sala'mca) Salam olarak. salamc* ini salama balayan kimse. salamlama * Salamlamak ii. salamlamak * Salam bir duruma getirmek. * Bir durumun, bir szn doru, gerek olduunu kantlamak. salamlama * Salamlamak ii. salamlamak * Salam duruma gelmek. salamlatrma * Salamlatrmak ii. salamlatrmak * Salam bir duruma getirmek, pekitirmek. salamlk

* Salam olma durumu. salan * Salanmak ii veya biimi. salanma * Salanmak ii. salanmak * Salanmak iine konu olmak. salayc * Salam nitelii olan, salayan. salsollu * her iki yanda olan. * her iki yandan. salsollu * Sada ve solda olan. * Sada ve solda olarak, hem sana hem soluna. salcakla * Salkla, esenlikle, rahatlk iinde. salcakla kal * ayrlrken kalanlara sylenen bir esenlik sz, hoa kal. salnda * yaamakta iken, yaarken. salnza * iki ierken "salklolmanz dileiyle iiyorum" anlamnda sylenen sz. salk * Vcudun hasta olmamasdurumu, vcut esenlii, esenlik, shhat. * Vcudun iyi veya kt olmasdurumu. * Sa, canl, diri olma durumu. salk * Salk. salk bilgisi * Saln, hastalanmadan nce korunmasile ilgili bilimsel incelemelerle uraan tp dal, hijyen. salk bilimi * Salk konularniine alan tp dal. salk evi * Salk oca. salk grevlisi * Salkla ilgili kurum ve kurulularda grev yapan veya alan kimse. salk hizmeti * Salk konularnieren alma alan. salk karnesi * Sigortalnn geindirmekle ykml bulunduu kimselerin hastalklarnda, salk yoklama ve bakmlaryla illariin kullanlan defter. salk kurulu * Kii salninceleyen ve denetleyen hekimler kurulu. salk memuru * Salk ileriyle grevli kimse, salk teknisyeni. salk merkezi * Salk ilerinin topluca grld yer. salk muayenesi * Salk kontrol. salk oca * Kasaba ve kylerde hastalara bakmak iin alan kurulu. salk olsun! * zc bir durum veya bir zarar karsnda avunma sz olarak sylenir. salk sigortas * Hastalk veya lm durumunda sigorta irketinin yardmnsalayan sigorta anlamas. salk taramas * Halk salnn dzenli bir biimde gzden geirilmesi. salk yurdu * ehirlerde veya byk merkezlerde hastalara bakmak iin alan kurulu, darifa. salkl * Salk durumu iyi olan, salam; esen, shhatli.

* Salam, doru, gvenilir, gerek. salklyaam * Salk konularve kurallarna uygun olarak yaama. salksal * Salkla ilgili, hijyenik. salksz * Salk durumu iyi olmayan, salbozuk, shhatsiz. * Salam, doru, gvenilir olmayan. salkszlk* Salksz olma durumu. sama * Samak ii. samak * Memeyi parmaklar arasnda skarak stn aktmak. * (bal) Kovandaki peteklerden almak. * Yumak durumundaki bir eyi zp amak. * Aldatarak parasnekmek. samal * St veren, salan, saml. * Bol st veren inek, salan. * Smrlen, kendisinden kar salanlan (kimse, lke vb.). samal inek * Aptal yerine konularak, kendisinden srekli kar salanan kimse. sar * Memeli hayvanlarda bel ile kuyruk arasndaki dolgun ve yuvarlaka blm. sarkemii * Bel kemii ile kuyruk sokumu kemii arasndaki kemik. sau * At. sau samak * lnn arkasndan parayla tutulan kadn yksek sesle alamak, at sylemek. saucu * At. sauculuk * Sau syleme iiyle uraan kimse. saya * Bkz. sadeya. sah * Bir eyin doru olduunu belirtmek iin yaplan iaret. sah ekmek * bir yaznn doru olduunu bu iaretle belirtmek. saha * Alan. saha avantaj * Bir spor karlamasnda yarmann yapldalantanma ve seyirci desteine sahip olma imkn. sahabe * Hz. Muhammed'in meclislerinde ve konumalarnda bulunan kimseler. * Sahipler, sahip kanlar. sahabet * Koruma, kayrma. sahabet etmek * korumak, kayrmak. sahabeti * Koruyucu, kayrc(kimse). Sahaca * Bkz. Yakuta. sahaf * Genellikle eski kitap alp satan kitap. sahaflk * Sahafn yapti, eski kitaplartoplayp satma ii. sahan * inde yemek stlan veya yumurta gibi eyler piirilen, derinlii az metal kap.

sahanlk * Yaplarda ve baztatlarda kapnnde, merdiven balarnda veya ortasnda bulunan geniyer. * Sahann aldmiktar kadar olan. sahavet * El akl, aklk, seleklik, cmertlik. sahi * Gerekten, gerek olarak. sahibe * Herhangi bir ey zerinde mlkiyeti olan kadn. sahici * Sahte olmayan, gerek, yapma kart. sahiden * Gerek olarak, gerekten. sahife * Sayfa. sahih * Gerek, doru, san, hakik. sahil * Ky, yaka, yal. sahil boyu * Deniz kys. sahil izgisi * Kysal blgede denizin sakin olduu devrede suyun kara ile birletii hat. sahil kordonu * Kydili. sahil eridi * Deniz kysboyunca uzanan dzenli alan. sahileme * Sahilemek ii. sahilemek * Gerek bir durum almak, gereklemek. sahiletirme * Sahiletirmek ii. sahiletirmek * Gerek bir durum almasnsalamak, gerekletirmek. sahip * Herhangi bir ey stnde mlkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biimde diledii gibi kullanabilen kimse, iye, malik. * Herhangi bir nitelii olan kimse, ehil. * Bir iyapm, stlenmiveya bir eser ortaya koymukimse. * Koruyan, arka kan, gzeten kimse. sahip kmak * kendinin olduunu ileri srmek. * korumak, koruyucu olmak, ilgilenip gzetmek. sahip klmak * sahip olmasnsalamak. sahip olmak * mlkiyetinde olmak, elinde bulundurmak. sahipkran * Gl ve stn hkmdar. sahiplik * Sahip olma durumu, iyelik. sahipsiz * Kimsenin malolmayan, iyesiz. * Koruyucusu, gzeteni bulunmayan, kimsenin sahip kmad. sahipsizlik * Sahipsiz olma durumu. sahlep * Salep. sahn * Avlu. * Cami ve medreselerde umumun toplanmasna mahsus st kubbeli, rtl yer.

sahne * zleyicilerin kolayca grebilmeleri iin genellikle yerden belli bir lde yksek yaplan, oyun, mzik gibi her tr gsteri yapmaya uygun yer. * Bir oyun veya filmin balca blmlerinden her biri. * Grnm, grnt. * Tank olunan, gzlenen olay. * Gsteri sergilenen elence yeri veya tiyatro. * Bir konu veya alma evresi, alma dal. sahne almak * arksylemek ve gsteri yapmak amacyla gerekli dzenlemeleri yapmak. * srasgelip sahneye kmak. sahne olmak * bir yerde bir olay gemek. sahneleme * Sahnelemek ii. sahnelemek * (oyun) Sahneye koymak. sahnelenme * Sahnelenmek ii. sahnelenmek * (oyun) Sahneye konulmak. * Bir durum, bir olay ortaya kmak, grnr olmak. sahneleyi* Sahnelemek ii veya biimi. sahneye kmak * (tiyatro, mzik vb. sanatlar iin) sanatnizleyici nnde uygulamak, gstermek. * kullanlmak, grnmek, ortaya kmak. sahneye koymak * tiyatro eserini veya mzikal bir oyunu, metin, oyun, yorum, dekor, mzik vb. eleri birbiriyle uyumlu duruma getirerek sahne iin uygulamak, sahnelemek. sahra * Kr. * l. sahra topu* Datopu gibi katr srtnda tanmayp atlarla ekilen top. sahre * Klte. sahte * Bir eyin aslna benzetilerek yaplan, dzme, dzmece. * ten olmayan, yapmack. sahteci * Dzmeci, sahtekr. sahtecilik * Sahte iler yapma, dzmecilik, sahtekrlk. sahtekr * Sahte iler yapan, dzmeci, sahteci. sahtekrlk * Sahtekr olma durumu veya sahtekrn yapti, dzmecilik. sahtelik * Sahte olma durumu. sahtiyan * Tabaklanarak boyanmve cillanmderi. sahtiyanc* Sahtiyan reten, alan veya satan kimse. sahtiyanclk * Sahtiyancnn ii veya meslei. sahur * Ramazan aynda oru tutanlarn gn domadan nce belirli saatte yedikleri yemek. * Bu yemein yendii vakit. sahur yemei * Sahur zamanyenen yemek. sahura kalkmak

* (oru tutan kimse) gn domadan, yemek yemek iin yataktan kalkmak. sahurluk * Sahurda yenecek eyler. * Sahurda yenmee elverili. saik * Sebep. * Gd. saika * Yldrm. saika * Sebep. sair * Baka, teki, dier. sairfilmenam * Uyurgezer. sak * Uyank, gz ak, mteyakkz. * Uykusu hafif. sak * Sap. sak durmak * dikkatli, uyank durumda bulunmak. sak yatmak * derin uykuya dalmadan uyumak. saka * Evlere, emeden su tamayiedinmiolan kimse. saka * Seregillerden, banda ve boynunda krmz, sartyler bulunan, gzel tt iin kafeste beslenen kk bir ku(Carduelis cardelis). saka * Baygnlk, kendinden geme durumlarna yol aan bir hastalk. saka beygiri gibi * bir iuruna birok yere urayarak dolaan kimseler iin kullanlr. * yalnz vakit geirmek iin amasz dolaanlara sylenir. saka kuu * Bkz. saka. sakaf * at, dam. saka * zellikle atlarda grlen ve insanlara da bulaan lmcl bir hayvan hastal, ruam. sakak * ene alt. sakal * Yetikin erkeklerde yanak ve enede kan kllarn tm. * Bazhayvanlarda ene altnda bulunan kllarn tm. sakal brakmak (koyuvermek, salvermek veya uzatmak) * sakalntraetmeyip bytmek. sakal oynatmaz * azda eriyecek kadar olgunlam(yemi, yiyecek). sakal * Saka hastalna tutulmu. sakalbitmek * bir isrncemede kalmak. sakaldeirmende aartmak * yalandhlde bir ey renmemiolmak. sakalele vermek (veya sakalkaptrmak) * bakasnn sznden kmayacak bir duruma dmek. sakalsaydrmak * saygnlktan dmek. sakalk * Sakann ii. sakalm yok ki szm dinlensin

* "ancak yalkimselerin sz ve tleri dinlenir" anlamnda kullanlr. sakalna gre tarak vurmak * birinin holanacabiimde konumak veya davranmak. sakalna glmek * cidd gibi grnen szlerle alay etmek. sakalnn altna girmek * yaknlk kurarak ona dncesini alamak. sakallanma * Sakallanmak ii. sakallanmak * Sakallduruma gelmek; sakalkmak. sakall * Sakalolan. * Sakalntraetmemi, tragelmi, trasz. * Savatutsaklarnn yagekin olanlar. sakallkartal * ri vcutlu, gl ve gagasengelli yrtcku(Gypaetus barbatus). sakalsz * Sakalolmayan. * Tragelmemi, trasz. sakamet * Bozukluk, yanllk, eksiklik. sakametli * Kt, bozuk. sakandrk * Bagiysilerinde ene ba. sakar * Bazhayvanlarn, zellikle atlarn alnlarnda bulunan beyaz leke, kk aktma. * Sk sk kk, nemsiz kazalar yapan (kimse). sakar meke * Yaban kaz. sakar otu * Yuvarlak bal, pembe veya beyaz iekli altipi bir bitki (Dorycnium). sakarca * Sakar gibi, sakara benzer. sakarimetre * Bir svda zelti durumunda bulunan eker miktarnbelirlemeye yarayan alet. sakarimetri * ekerli zeltilerin dozunu belirleme yntemi. sakarin * Genellikle eker hastalarnn eker yerine kulland, maden kmr katranndan elde edilen beyaz bir toz. sakarlama * Sakarlama ii. sakarlamak * Sakar durumuna gelmek. sakarlk * Sakar olma durumu veya sakarn yapti. * Sk sk kk kazalar yapma, arpp krp dkme ii. sakarometre * Sakarozler. sakaroz * eker kamveya eker pancarndan elde edilen bir tr eker (C12H22O11). sakarozler * Sakaroza gre derecelenen ve bir svnn kuruluunu tespit eden younlukler. sakat * Vcudunda hasta veya eksik bir yanolan (canl). * Bozuk veya eksik (ey). sakat olmak * sakatlanmak. sakatat * Kesilmihayvann cier, ikembe gibi i organlaryla bave ayaklar, hayvanlarn, etin dnda kalan ksmlar, i organlar(yrek, karacier, bbrek, ikembe, beyin, dil, bave paa).

sakatat* Sakatat satan kimse. sakatatlk * Sakatat satma ii. sakat * Sakatat. sakatlama * Sakatlamak ii. sakatlamak * Sakat bir duruma getirmek, sakat etmek. * Bozmak. sakatlan* Sakatlanmak ii veya biimi. sakatlanma * Sakatlanmak ii. sakatlanmak * Sakat duruma gelmek. sakatlk * Sakat olma durumu, malliyet. * Kaza, terslik. * Yanl, kusur, hata. sakn * Yapmaktan ekin, ekinin, zinhar. * Korkulacak bir durum olmasn. sakn ha! * "yapma! yapmaktan ekin! " anlamnda yaplmasistenmeyen bir davrana engel olmak iin sylenir. saknca * ekinilmesi, dikkatli olunmasgereken, saknmaygerektiren durum, mahzur. sakncal* Saknmay, ekinmeyi gerektiren mahzurlu. sakncasz * Saknmaygerektirmeyen, mahzursuz. sakngan * Saknarak davranan, ihtiyatl, ihtiyatkr. saknganlk * Sakngan olma durumu. saknlan gze p batar * zerine ok dlen eylerin daha ok kazaya veya zarara uradnbelirtir. saknm * Herhangi bir tehlikeye karalnan nlem, ihtiyat, tedbir. saknml* htiyatl, tedbirli. sakn * Saknmak ii veya biimi. saknma * Saknmak ii, itinap. * Olabilecei dnlen kt durumlara karnlem alma, ihtiyat. * Boksrn korunmak iin, ayaklarnoynatmadan eliyle, gvdesiyle saa sola, ne arkaya yapthareket. saknmak * Herhangi bir korku veya dnce ile bir eyi yapmaktan uzak durmak, itinap etmek. * Olabilecei dnlen ktlklere karnlemler almak. * Korumak, esirgemek, gzetmek. saknmasolmamak * korkusu, ekinmesi olmamak. * incelik kurallarna, saygya aldrmadan davranmak. saknt * Skntya yol aabilecek durumlara karalnan nlem, ihtiyat. sakntl * Sakntsolan. sakntsz * Sakntsolmayan. sakr sakr * Aralksz titremeyi anlatr. sakrdama

* Sakrdamak ii veya durumu. sakrdamak * Korkudan veya souktan titremek. sakrga * Kene. sakrt * Korkudan veya souktan titreme. Sakt * Merih, Mars. sakt * Den, dm. * Hkm kalmam, eski nemini yitirmi. * Dk. sakt olmak * hkm kalmamak. sakz * Bazaalarn ve zellikle sakz aacnn kabuundan szan, inendiinde yumuayan, hokokulu, beyaz renkli reine. * Vcudu beyaz olup bata ve ayaklarda belirgin siyah iaretler bulunan, ince kemik yaplve yksek ayakl, ince yasz uzun kuyruklu bir koyun tr. * Sakz aac. sakz aac * Antep fstgillerden, kn yaprak dkmeyen, meyvesi zms ve yal, bodur bir aa (Pistacia lentiscus). sakz bademi * Bkz. dibademi. sakz baklas * Uzun ve ince, ok lezzetli turfanda bakla eidi. sakz dikeni * Sakz karlan bir tr diken. sakz enginar * Yapraklarsivri, kenarlardzgn, lezzetli bir enginar tr. sakz gibi * ok temiz, ok beyaz. * ayrlmak bilmez, yapkan. sakz kaba * Sebze olarak kullanlan kabak (Cucurbita pepo). sakz leblebisi * Bir tr kabuklu beyaz leblebi. sakz raks * inde sakz bulunan rak, mastika. sakz tatls * ine sakz kartrlarak hazrlanan bir tr tatl. sakzlama * Sakzlamak ii veya durumu. sakzlamak * Sakz durumuna gelmek. sakzlatrma * Sakzlatrmak ii veya durumu. sakzlatrmak * Sakz durumuna getirmek. sakzl * Sakzolan, iinde sakz bulunan. saki * ki toplantlarnda iki datan kimse. sakil * Ar. * Skntveren, skntl. * irkin, kaba, uyumsuz. * Trk mziinde bir usul. sakim * Bozuk, yanl, eksik. sakin

* Durgun, hareket etmeyen, kmldamayan, dingin. * Sessiz. * Kimseyi rahatsz etmeyen, kzgnlk gstermeyen. * Huysuzluu, rahatszlazalmveya gemi. * Bir yerde oturan, sekene. sakin olmak * bir yerde yerlemek, oturmak. * sakin duruma gelmek. sakin sakin * Durgun, dingin olarak. * Heyecan, tel, kzgnlk gstermeyen. * uslu uslu. sakince * Sakin (bir biimde). sakinleme * Sakinlemek ii. sakinlemek * Sakinlemek. sakinleme * Sakinlemek ii. sakinlemek * Yatmak, durgun duruma gelmek, durgunlamak. * Skntsveya heyecangemek. sakinletirme * Sakinletirmek ii. sakinletirmek * Sakinlemesini salamak, sessiz, dingin bir duruma getirmek. sakinlik * Sakin olma durumu, durgunluk, sesizlik, dinginlik, sknet. sakit * Susmu, sessiz. sakit kalmak * sz sylemesi gerekirken susmak. sakla saman, gelir zaman * gereksiz grlen ey ileride gerekli olabilir. saklama * Saklamak ii. saklamak * Elinde bulundurmak, tutmak. * Kaybolmamasiin gizli bir yere koymak. * Grnmesine engel olmak, ortalkta bulundurmamak. * Bozulmadan doal durumlarile durmasnsalamak, korumak, muhafaza etmek. * Gizli tutmak, duyurmamak. * Birine vermek iin ayrmak. * Korumak, esirgemek. saklamba * Oyunculardan birinin ebe olmasve saklanan arkadalarnbulmastemeline dayanan bir ocuk oyunu. saklanlma * Saklanlmak ii. saklanlmak * Saklanmak ii yaplmak. * Gizli tutulmak. * Herhangi biri saklanmak. saklan * Saklanmak ii veya biimi. saklanma * Saklanmak ii. saklanmak * Kendini saklamak. * Saklanmak ii yaplmak. saklant * Saklanan ey.

saklatma * Saklatmak ii. saklatmak * Saklamak iini yaptrmak. saklay * Saklamak ii veya biimi. sakl * Saklanmolan. * Elde tutulan, mahfuz. * Gizli bir yere konarak kaybolmasveya alnmasnlenen. * Bakalarndan gizlenen, gizli tutulan, hafi. saklk * Uyanklk, teyakkuz. sako * Paltoya benzer bir tr stlk. saksaan * Kargagilerden, karnbeyaz, kanatlarve kuyruu kl rengi dier yerleri parlak, kara uzun kuyruklu ku (Pica pica). saks * Pimitopraktan yaplan, iine toprak konularak iek yetitermekte yararlanlan kap. * Ba, kafa. sakstopra * iek yetitirmek iin hazrlanmzel bir tr toprak. saksgzeli * Dam koruugillerden, yapraklaretli, iekleri baak biiminde bir ss bitkisi (Cotyledon umbilicus). sakslk * Sakskoymaya yarar raf. * ine saksoturtulan ssl kap. * Kn saksieklerinin saklandyer. saksofon * Bandolarda ve caz topluluklarnda kullanlan bir tr flemeli alg. saksofoncu * Saksofon alan kimse. saksofonculuk * Saksofoncunun ii. saksonya * Almanya'da Saksonya blgesinde yaplan, iyi nitelikli porselen tabak vb. trden (kap). sakuleta * Silindir biiminde bir demirin iine ivi, cvata gibi maddelerin doldurulmasile yaplan bir tr mermi. sal * Birok kaln direk yan yana balanarak yaplan, dz ve korkuluksuz deniz veya rmak tat. -sal * Fiilden sfat tretme eki. -sal / -sel * isimden sfat tretme eki: duygu-sal, kr-sal, bilim-sel, blge-sel vb. sal yar * Genellikle nehirlerde sal ile yaplan bir tr yar. sal * Cemaati bayram veya cuma namazna armak veya bazyerlerde de cenaze iin klnacak namazhaber vermek amacyla minarelerde okunan salt. sal vermek (veya okumak) * minarelerde, salt okuyarak namazhaber vermek. salbet *Katlk, salamlk. salacak * stnde l ykanlan kerevet, teneir. salh * Dzelme, iyileme, iyilik. salh bulmak * dzelmek, iyilemek, onmak. salhiyet * Yetki.

salhiyetli * Yetkili. salhiyetsiz * Yetkisiz. salhiyetsizlik * Yetkisiz olma durumu, yetkisizlik. salhiyettar * Yetkili. salak * Giyiniinden, konuma ve davranlarndan seviyesiz, dengesiz ve saf olduu anlalan kimse. salaka * Salaa yakr (bir biimde). salaklama * Salaklamak ii. salaklamak * Salaka davranlarda bulunmak. salaklk * Salak olma durumu veya salaka davran. salam * ri kylmdomuz veya sr etinden yaplan, genellikle souk yenen bir yiyecek. salamandra * Semender. * Odalar arasnda gezdirilebilen bir tr kmr sobas. salamanje * Yemek odas. salamura * Peynir, et, balk, turu, asma yapragibi yiyeceklerin, bozulmamasiin iinde tutulduklartuzlu su. * Bu suyun iinde tutulmuyiyecek. * Bu suyun iinde tutulmuolan. salamurac * Salamura yapan. salamuraclk * Salamuracnn yapti. salamuralk * Salamura yapmaya elverili. * Salamura yapmaya ayrlm. salangan * Hint ve in denizleri kylarnda yaayan, uzun kanatl, drt ke ksa kuyruklu, esmer kk ku (Collocalia). salapurya * Ticaret eyastamakta kullanlan, 10-15 tonluk, gen biiminde yelkeni olan ticaret gemisi. salapurya gibi * ok byk olan veya ayaa byk gelen (ayakkab). sala * Sebze, meyve vb. satmak iin kurulmu, ereti, derme atma dkkn. * Tahtadan yaplm(baraka). salapur * Seyrek dokunmu, astarlk ince bez. salt * Namaz. * Hz. Muhammed'in adanldnda sayggstermek iin okunan dua. salata * Genellikle baziot ve sebzelerle yaplan, ya, limon gibi maddeler konulan, yemeklerle birlikte yenen yiyecek. salatalk * Hyar. * Salata yapmak iin kullanlan. salvat * Namazlar. * Hz. Muhammed'e ve onun soyundan gelenlere saygbildirmek iin okunan dua. * Yalgrete, yarmalardan nce cazgrn okuduu dua. salvat getirmek

* tehlikeli bir durumda salavat okumak. salvat parma * aret parma. salc * Sal ile yolcu ve yk tayan kimse. salclk * Sal ile yolcu ve yk tama ii. sala * Yemeklere konulmak iin yaplan domates veya biber ezmesi. * Bazyemeklere ve en ou et yemeklerine katlan domates, bahar gibi eylerle yaplan sos. salalama * Salalamak ii veya durumu. salalamak * Yemeklere sala katmak. salalanma * Salalanmak ii veya durumu. salalanmak * Sala durumuna gelmek. salal * Sala konmu, iinde sala olan. salalmakarna * Makarnann pimesinden sonra servis ncesinde, zerine yala hafife kavrulmusalann dklmesiyle hazrlanan makarna yemei. salalk * Sala yapmaya elverili. * Sala yapmak iin ayrlm. saldrgan * Kkrtan olmadan bakasna saldran, yapsnda saldrma zellii olan (devlet, kimse, hayvan) mtecaviz. saldrganlama * Saldrganlamak ii veya durumu. saldrganlamak * Saldrgan duruma gelmek. saldrganlk * Saldrgan olma durumu. * Saldrgan bir biimde davranma. * Bireyin kendi dnce ve davranlarndtaki direnmelere kar, zorla karsndakine benimsetme abas. saldr * Ktlk veya ypratma amacyla, bir kimseye kardorudan doruya silhlveya silhsz bir eylemde bulunma, hcum, taarruz, tecavz. saldrc * Saldrgan, birinin zerine atlan, mtecaviz. saldrclk * Saldrcnn ii. saldrsz * Saldrsolmayan, saldryapmadan. saldr * Saldrmak ii veya biimi. saldrya uramak * saldrkarsnda kalmak, tecavze uramak. saldrma * Saldrmak ii. * Bir tr byk bak. saldrmak * Bir kimseye veya bir eye karsaldrynetmek, zarar verici bir davranta bulunmak, hcum etmek. * Ykcve sert eletiriler yapmak. * Bir ey veya kimse zerine saldryaplmasna sebep olmak. * Gemi, kalkmak iin yelken ap bangidecei yola evirmek. * Etkisiyle eritmek. saldrmazlk * Birbirine saldrmama durumu. saldrmazlk antlamas * Saldrmazlk pakt.

saldrmazlk pakt * Devletlerin birbirlerine saldrmamalarilkesine dayanan antlama. salep * Salepgillerin rnek bitkisi (Orchis). * Bu bitkinin yumru durumundaki kklerinden dvlerek hazrlanan beyaz toz. * Bu tozun, ekerli st veya su ile kaynatlmasyla yaplan scak iecek. salepi * Salep yapp satan kimse. salepilik * Salepinin ii. salepgiller * Gzel iekli, vanilya, orkide, vensar, salep gibi bitkileri kapsayan, tek enelilerden bir familya. salg * Hcrelerin veya vcuttaki bezlerin kandan ayrp oluturduklarve yeniden kana, baka organa veya darya saldklarsvmadde, ifraz. * Gne'ten dardoru madde frlamas. salglama * Salglamak ii. salglamak * Salgoluturmak, bu salgykana veya dier organlara brakmak. salglayc* Salgreten organ veya doku. salglay * Salglamak ii veya biimi. salgl * Salgkaran veya reten. salgn * Ksa zamanda evredeki insan, hayvan veya bitkilerin byk bir blmne bulaan, mstevli. * Bir hastaln veya baka bir durumun yaygnlamasveya bir ok kimselere birden bulamas. * Gereinde herkesten para veya mal olarak toplanan geici vergi. * Bir eyin bir yere girip her yankaplamas, istil. * Belli bir hareketin, davrann, szn toplumda yaygnlamas. salgnc * Salgn toplayan kimse. salgnlama * Salgnlamak ii veya durumu. salgnlamak * Salgn durumuna gelmek. salhane * Kesim evi, kanara, mezbaha. sal * Haftann nc gn, pazartesi ile aramba arasolan gn. salk * Olmuveya olacak bir olay, bir olgu ile ilgili verilen bilgi, haber. salk vermek * haber vermek. * iyi, uygun olduunu sylemek, tavsiye etmek. salna salna * Yrrken bir saa bir sola hafife eilerek; salnarak. salncak * ki ucundan iki iple yksek bir yere aslan ve zerine oturulup sallanlan elence arac. * Kk ocuklaruyutmak iin beik yerine kullanlan ve karlkliki yere iple balbulunan aslyatak. salncak* Bayram yeri gibi bazelence yerlerinde salncak altran kimse. salncakl* Salncak gibi sallanmaya yarar biimde olan, salncaolan. salncaksz * Salncaolmayan. salnm * Salnmak ii. * Dzenli olarak hep aynkonumlardan aynhzla geen bin nesnenin hareketi. * Ay'n yarm yzeyinden biraz fazlasnn yerden grlebilmesini salayan olay.

saln * Salnmak ii veya biimi. salnma * Salnmak ii. salnmak * Yrrken uyumlu hareketlerle hafife bir yandan bir yana eilmek. * Salmak iine konu olmak. salnt * Salnmak ii. salntl * Herhangi bir etkiyle sarslabilen, sallanabilen. * (yryiin) ki yana salnan. salverilme * Salverilmek ii. salverilmek * Salvermek iine konu olmak. salverme * Salvermek ii. salvermek * Brakmak, koyuvermek, serbest brakmak. salik * Bir yola giren, bir yolda giden. * Bir tarikata balanan. salik olmak * yola girmek. salim * Esen, salam. * Sakin, huzur iinde. salimen * Save esen olarak, hibir kt durumla karlamadan. salip * Ha. salipli * Salibi olan. salipsiz * Salibi olmayan. salise * Saniyenin altmta biri. salisen * nc olarak. salisilt * Salisilik asidin tuzu. * Salisilik asidin trl alkollerle ve fenollerle yaptester. salisilik * St kabuundan karlan antiseptiklerle ilgili olan. salisilik asit * Aldehidin ykseltgenmesiyle elde edilen, trl uucu yalarda ester biiminde bulunan, eki veya tatl olabilen, 155 C de eriyen bir asit. salkm * zm gibi, birou bir sap zerinde bir arada bulunan yemi. * Ana saptan kan yan iekleri saplarhep aynuzunlukta olan iek durumu. * Baklagillerden, salkm durumunda mor iekler aan ve ou asma gibi ardaa sarlan aa tr ve iei (Wistaria sinensis). * topla atlan demir paralar. salkm aac * Akasya. salkm baak * Tek veya birleik baaklarn salkm eklinde oluturduu bitki. salkm kpe * Deerli talardan yaplmsalkm biiminde kpe. salkm saak * Dank, dzensiz bir durumda.

* Paralarayrlm. salkm salkm * Salkm gibi, salkm olarak, salkm biiminde. * bek bek, kme kme. salkm st * Dallarve yapraklaryere sarkan bir eit st (Salix babylonica). salkm topu * evreye dalan mermi paralaratan top. salkma * Salkmak durumu. salkmak * Geveyip sarkmak, prsmek. salkms * Salkmandran. sallaba * Basrekli sallanan. * Her sz dnmeden onaylayan. sallama * Sallamak ii. sallamak * Dzenli bir biimde ve hep ayndorultuda hareket ettirmek. * Bir ii srekli olarak baka bir zamana ertelemek, savsaklamak. * Vurmak, tokat atmak. sallamamak * nem vermemek. sallana sallana * Sallanarak. sallandrma * Sallandrmak ii. sallandrmak * Sallanmak iini yaptrmak. * Asmak, idam etmek. sallan * Sallanmak ii veya biimi. sallanma * Sallanmak ii. sallanmak * Balbulunduu yerde gevek duruma gelip yerinden oynamak, kmldamak. * (bir ey iin) Belli noktasndan bir yere balkalmak artyla, o noktann iki tarafna ayndorultuda ve srekli olarak gidip gelmek. * Salncak, hamak vb. de kendini sallamak. * Vaktini bove yararsz ilerle uraarak geirmek, oyalanmak, savsaklanmak. * Gl bir biimde sarslmak, titremek. * Makamndan veya bulunduu durumdan uzaklamak, yerini bir bakasna brakmak tehlikesiyle karlamak. sallant * Sallanmak ii. * Srncemede brakma, savsaklama. sallantda brakmak * (bir eyi) sonuca balamamak, savsaklamak. sallantda kalmak * bir zme balanmamak. sallapati * Dnmeden ve saygszca davranan. * Dncesizce, saygszca ve patavatsz bir biimde. * zensiz, dikkatsiz ve kaba saba yaplm(nesne). sallapatilik * Sallapati olma durumu. * Ciddiyetsizlik. sallasrt * "Srtna almak", "yklenmek" anlamyla sallasrt etmek deyiminde kullanlr. sallasrt etmek

* yklenmek, omuzda tamak. sall * Byk ve geni, sal gibi yayvan. salma * Salmak ii. * Pirinle piirilen bir tr yemek. * Toplanacak para tutarnsalamak iin herkese biilen pay. * Bazkyl giysilerinde kolun yeninden sarkan kumaparas. * Kularn retilmesine ayrlan oda. * Babogezen (hayvan). * Srekli akan (su). * Osmanldevletinde kol gezen kolluk eri. salma gezmek * babohayvan gibi dolamak. salma tomruk * Salma erlerin gece yakaladklarsulularkapadklaryer. salmak * Bamllna, tutukluluuna veya baskaltndaki durumuna son vererek serbest klmak, brakmak, koyuvermek. * vedilikle yollamak, hemen gndermek. * Koymak, katmak. * Srmek. * Uratmak. * (vergi) Yklemek. * zerine yrtmek. * Saldrmak. * Sarktmak. * (gemi) Demir zerinde drt yana dnmek. * Bakmamak, ilgilenmemek, zen gstermemek. salmalk * Otlak. salmastra * Halat tellerinden sa gibi rlmolan ip. * zellikle makinelerde birbirine skca deen iki yzey arasna yerletirilerek, bu yzeyler arasna su, buhar veya yalarn szmasnnleyen urgan. salname * Yllk. salon * Bir evin en geniblm. * Bir evde konuklararlamakta kullanlan oda. * Toplantlarn, kutlamalarn, gsterilerin yaplabilecei geniyer. * Bazdkkn ve maazalara verilen ad. salon adam * Kadnlerkekli zel toplantlara katlan, bu gibi yerlerde nasl davranlacaniyi bilen ve durumuyla dikkati eken adam. salon am * Kk ameklinde, dallarzerinde diken bulunan bir ss bitkisi (Ara ucaria). salon iei * Salonlarssleyen gsterili ve bakmlev iei. saloz * Salak. salozlama * Salozlamak ii veya durumu. salozlamak * Saloz durumuna dmek. salozluk * Saloz olma durumu, salaklk. salpa * Gevek, ibilmez, tembel. salpak * Salpa. salt

* Yalnz, sadece, tek, srf. * inde yabancbir e bulunmayan, mutlak. * ine, kendisine yabanchibir ey karmam, ar. salt ounluk * Oylamada, yardan bir fazla ye saysnn oyuyla salanan ounluk. salt deer * Bir cebirsel saynn, iareti gz nne alnmakszn deeri, mutlak deer. salt nem * Bir metrekp hava iinde bulunan su buusu nicelii, mutlak nem. salt scaklk * -273C yi sfr olarak alan scaklk, mutlak scaklk. salt sfr * Salt scaklk leinde sfr noktas: -273 mutlak sfr. salta * Kpein arka ayaklarzerine ayaa kalkmas. salta * Gergin duran bir halatbiraz koyuverme ii. salta * Yakasz, iliksiz, kollarbolca bir tr ksa ceket. salta durmak * (kpek) arka ayaklarzerine kalkmak. saltanat * Bir lkede hkmdarn, padiahn, sultann egemen olmas. * Bolluk ve zenginlik, gsterili yaay. * Birinin bir ite, bir yerde bulunan kimseler zerindeki egemenlii. saltanat srmek * hkmdarlk etmek. * bolluk iinde yaamak. saltanat* Saltanat yanlsolan kimse. saltanatl* Gsterili, grkemli. saltanatsz * Gsterisiz, grkemsiz. saltlk * Hkmdarn btn siyasal kudreti elinde bulundurduu ynetim biimi, mutlakiyet, mutlaklk. saltk * Kendi bana var olan, hibir eye balolmayan, bamsz, mutlak. * Bamsz, greli olmayan ve kendi bana tam saylan (bir olgunun nitelii). salto * Rakibin bedenini kollaryla birlikte kavrayarak yana veya arkaya savurma, devirerek bastrma biiminde uygulanan bir greoyunu. salto atmak * rakibe salto oyunu uygulamak. Salur * Ouz Trklerinin 24 boyundan biri. salvo * Genellikle topla yaplan yaylm ate. salya * Azdan szan tkrk. salyams * Salyaya benzeyen. salyangoz * Yumuakalardan, bahelerde yaayan, sarmal kabuklu kk hayvan (Helix). sam * lde esen rzgr, sam yeli. sam * Rus yapskaradan havaya gdml, sol-air Missile teriminin ksaltmasile anlan silh. sam yeli * lden esen scak rzgr, sam. saman * Trl ekinlerin taneleri ayrldktan sonra, harmanda kalan paralanmsaplar.

saman alevi * Gelip geici, basit, stnkr. saman alevi gibi * birden parlayp, arkasndan hemen yatan eyler iin sylenir. saman altndan su yrtmek * hi belli etmeden ievirmek, ortalkartrmak. saman gibi * tatsz, yavan. saman kd * Daha ok kurun kalemle yazyazmaya elverili olan veya ambalj iin kullanlan kaba kt. saman nezlesi * Daha ok bahar aylarnda grlen, iek tozlarna karalerjiden ileri gelen nezle, bahar nezlesi. saman rengi * Ak, soluk sarrenk. * Bu renkte olan. saman sars * Saman rengi. saman * Saman rengi, ak sar. samankapan * Kehribar. samanl * Samanolan. samanlgbre * Samangerektii kadar yanmamgbre. samanlkerpi * ine saman kartrlarak dklen kerpi. samanlk * Saman saklanan yer. Samanurusu * Samanyolu. Samanyolu * Ak gecelerde gk yznde boydan boya grlen uzun yldz kmesi, Kehkean. samaryum * Atom says62, atom arl150,4 ve younluu 7,75 olan seyrek bulunur element. KsaltmasSm. samba * Bir eit Brezilya dans. * Bu dansn mzii. Sam * Hz. Nuh'un olu Sam'dan trediklerine inanlan beyaz rkn Arapa, Asurca, branca ve Habee konuan eitli kavimlerinin toplandkol. * Bu kola zg olan. samim * ten, itenlikle. * Candan, ak yreklikle davranan. * li dl, senli benli olarak. samim olmak * iten, ak yreklilikle davranmak. * ili dlolmak. samimleme * Samimilemek ii. samimlemek * ten olmak, candan davranmak. samimlik * ten olma durumu, itenlik, samimiyet. samimiyet * tenlik. * Senli benli olma durumu, samimlik. samimiyetle * tenlikle. samimiyetsiz * Samim davranmayan, itenliksiz, itensiz.

samimiyetsizlik * Samim olmama durumu, itenliksizlik, itensizlik. samsa * Baklavaya benzeyen bir tr hamur tatls. samsun * Savata kullanlan kpeklere verilen ad. samur * Kuzey Avrupa'da yaayan, ok yumuak ve ince tyleri olan, postu iin avlanan kk hayvan (Martes zibelilina).* Samur postundan yaplan. samur kal * Kalarkumral, yumuak ve gr. samur krk * Sansar veya sincap derisinden yaplan krk. samuray * Bir derebeyinin hizmetindeki sava. samut * Susan, suskun. san * n, an, hret. * Saygveya belirtme sz, unvan. * Herhangi bir eyi, neyse o yapan nitelik, kip kart. sana * Sen zamirinin ynelme durumu. sana tala vurana sen ala var (veya dokun) * sana sert davranana sen yumuak davran. sana vereyim bir t: kendi ununu kendin t * kii kendi iini kendisi yapmaldr. sana yalan, bana gerek * sylediim eyi sen bilmiyorsun, ama dorudur, ben biliyorum. sanal * Gerekte yeri olmayp, zihinde tasarlanan, mevhum, faraz, tahmin. * Negatif bir sayzerinde alnan ve ikinci kuvvetten bir kk tayan cebirsel anlatm. sanal say* Karmak say. sanat * Bir duygunun, tasarnn veya gzelliin anlatmnda kullanlan yntemlerin tamamveya bu anlatm sonucunda ortaya kan stn yaratclk. * Belli bir uygarln veya topluluun anlayve zevk llerine uygun olarak yaratlmanlatm. * Bir ey yapmadan gsterilen ustalk. * Bir meslekte uyulmasgereken kurallarn tm. * Zanaat. sanat adam * Bkz. sanat. sanat dnyas * Sanat evresinin oluturduu atmosfer. sanat enstits * Endstrinin trl dallarna ve kk sanatlar alanna bilgili usta ii ve teknisyen yetitirmek amacngden retim kurumu. sanat eri * Bkz. sanat adam. sanat eseri* Yaratclk ve ustalk sonucu ortaya kan stn ve deerli eser. sanat evi * Sanat eserlerinin retildii veya sergilendii yer. sanat filmi * (kazan dnlmeden) Salt sanat kaygsyla yaplan film. sanat okulu * Arlklolarak sanat dallarnda eitim veren okul. sanat * Gzel sanatlarn herhangi bir dalnda yaratclolan, eser veren (kimse), sanatkr. * Sinema, tiyatro, mzik gibi sanat eserlerini oynayan, yorumlayan, uygulayan (kimse).

sanatlk * Sanatolma durumu. sanatkr * Sanat. * El ile yaptii kendisine meslek edinen (ii veya usta). * Bir ii ustalkla yapan, usta, mahir. sanatkrane * Sanatya yakr biimde. sanatkrlk * Sanatlk. sanatl * Sanat gsterilmi, ustaca yaplmolan, musanna. sanatoryum * zellikle veremli hastalarn iyiletirilmesi iin kurulmusalk kuruluu. sanatsal * Sanata ilikin, sanatla ilgili. sanatsever* Sanattutan, sanatkoruyan ve yaatan (kimse). sanayi * Ham maddeler ilemek, enerji kaynaklarnyaratmak iin kullanlan yntemlerin ve aralarn btn, endstri. sanayi blgesi * Sanayinin youn olarak yer aldblge. sanayi kuruluu * Sanayi ham maddesini ileyen ve retim salayan kurulu. sanayi odas * Sanayiciler arasnda dayanmaysalamak, ortak sorunlarla uramak, yabancsanayicilerle iliki kurmak, ortak karlarkorumak iin yasa ile kurulan, tzel kiilie sahip kurum. sanayi sitesi * Pek ok sanayi kuruluunun bir arada bulunduu semt veya blge. sanayi lkesi * Ekonomisinin arlnsanayi rnleri oluturan lke. sanayi yatrm * Sermayesini sanayi alannda deerlendiren ikolu. sanayici * Herhangi bir sanayi dalna yatrm yapmolan ve o alanda igren kimse. * Sanayie nem veren. sanayicilik * nsann sanayii tek ama olarak benimsedii sistem, endstriyalizm. sanayiinefise * Gzel sanatlar. sanayileme * Sanayilemek ii, endstrileme. sanayilemek * retimde makine, tezgh gibi madd retim aralarna giderek daha ok yer vermek, endstrilemek. sanayiletirme * Sanayiletirmek ii. sanayiletirmek * Sanayilemesini salamak. sancak * Bayrak, liva. * ounlukla asker birliklere verilen yazilemeli, kenarlarsaaklve gnderli bayrak. * Osmanlynetim tekiltnda illerle ileler arasnda yer alan ynetim blm, mutasarrflk. * Gemilerin sayan. sancak beyi * Sancan asker ve askerin dndaki ynetiminden sorumlu olan grevli. sancaktar * Sancatayan kimse. sanc * organlarda batar veya saplanr gibi duyulan, nbetlerle azalp oalan ar. sancotu * Tyl dalak otu.

sanclanma * Sanclanmak ii. sanclanmak * Sancya tutulmak. sancl * Sancya tutulan veya sancveren. sancma * Sancmak ii. sancmak * Sancvermek, armak. sancstutmak * birdenbire ve iddetli bir argelmek. sanma * Sanmak ii. sanmak * Saplanmak, batmak. sandal * Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir aa (Santalum album). sandal * nsan tayacak biimde yaplm, krekle yrtlen deniz teknesi. sandal * Yalnz tabanbulunan, ayaa kordon ve kayla balanan ak ayakkab. sandalc * Sandal (II) ileten kimse. sandalclk * Sandalcnn yapti. sandalet * Sandal (III). sandalgiller * Tropikal ve lman blgelerde yaayan, iki yzden ok tr olan tasz iki enekli bitkiler familyes. sandalye * Arkalkl, kol koyacak yerleri olmayan, bir kiilik oturma eyas. * Makam, koltuk, mevki. sandalye kavgas * Makam kapmak veya makamnyitirmemek iin gsterilen aba. sandalyeci* Sandalye yapan ve satan kimse. sandalyecilik * Sandalye yapma veya satma ii. sandalyeli * Sandalyesi olan. sandalyelik * Sandalye yapmaya elverili olan aa. * Sandalyeden zedelenmemesi iin duvara aklan ince uzun tahta kaplama. sandalyesiz * Sandalyesi olmayan. * Koltuktan inmi, koltuunu kaybetmi. sandk * ine eitli eyler konulan, tahtadan, drt ke, kapaklev eyas. * Bir kurumda para alnp verilen yer. * Kamu kesiminde alan personelin sosyal gvenlik ilerini yrten kurulu. * Yaplarda kum, akl gibi eyleri lmek iin kullanlan, st ve altak, drt keli tahtadan l. * Mahalle tulumbaclarnn omuzda tadklarsandk biimi tulumba. * Kamu kesiminde alan personelin kendi durumunda dk faiz ve taksitler hlinde geri demek zere bor para aldbirim. sandk bal * Sandk balgillerden, tropikal denizlerde yaayan, vcudu ok kenarlsert kemik plkalardan oluan zrh ile kapl, boyu yarm metre kadar olabilen bir balk (Lactophrys triqueter). sandk balgiller * Sandk biimi vcutlarkemik plkalarla kaplomurgalhayvanlar snf. sandk bakan * Seimlerde sandk kurulunun bakanlna getirilen kimse.

sandk dzmek * eyiz hazrlamak. sandk emini * Hkmet veznedarl. sandk eyas * eyiz iin toplanan amar, havlu, rt gibi eyler. sandk kurulu * Seimlerde bir sandk evresinde oy verme ileminin dzenli yaplmasiiyle grevli kimseler. sandk lekesi * Sandkta havalandrmadan uzun sre saklanan eyada oluan pas renginde leke. sandk odas * Sandk, sepet gibi eitli ev eyasnn konulduu kk oda. sandk sepet * (eya iin) Ortada ne varsa. sandk * Sandk yapan veya satan kimse. sandklk* Sandk yapma veya alp satma ii. sandklama * Sandklama ii. sandklamak * Sandk iine koymak, yerletirmek, ambaljlamak. sandklanma * Sandklanmak ii. sandklanmak * Sanda konulmak, sanda yerletirilmek. sandkl * Duvar kaplamalarnda kullanlan bir tr ince tahta. * Ss olarak kullanlan bir tr altn para. sandktaki srtnda, ambardaki karnnda * nesi varsa giyer, nesi varsa yer. sandktan kmak * seimle ibana gelmek. sandrma * Sandrmak ii. sandrmak * Sanmasna sebep olmak, zannettirmek. sanduka * Mezarn zerine yerletirilmi, tabut byklnde tahta veya mermer sandk. sandvi * ki ince ekmek dilimi arasna tereya, peynir veya sucuk gibi eyler konularak hazrlanan yiyecek. sandvii * Sandvi yapan ve satan kimse. sanem * Put. * ok gzel kadn. sang * Sersemlemi, aknlamolan, sz kolayca anlamayan. sanglama * Sanglamak ii veya durumu. sanglamak * Sangolmak, sersemlemek, aknlamak. sanglk * Sersemlik, aknlk. san * Sanmak durumu veya sonucu, zan, zehap. sank * Sulu olduu sanlan (kimse) maznun. sanklk * Sank olma durumu. sanlma * Sanlmak ii.

sanlmak * Dnlmek, olabileceine inanlmak, zannedilmek. sansna kaplmak * sanmak, zannetmek. sanidin * Volkanik kayalarda bulunan ortoz feldspat tr. saniye * Bir dakikann veya bir derecenin altmta biri. * Fizik ve mekanikte zaman birimi. saniyelik * Bir saniye sresinde olan, bir saniye kadar sren. sanki * Soru cmlelerinde belirtilen konuya ilgiyi ekmek veya uyarda bulunmak iin kullanlr. * Sorulu olmayan cmlelerde anlatlan dncenin gerekte var olmayp yle sanldngsterir, szm ona, szde. * Bu ikinci kullanta cmlelerin sonuna "gibi" edatda katlabilir. sanl * Sanolan, nl. sanma * Sanmak ii. sanmak * Bir eyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceine daha ok inanmak, zannetmek. * Gibi gelmek, farz etmek. * Bir ey veya kimsenin... olduunu dnmek. sanr * Uyank bir kiinin, kendi dnda var sandama gerekte yok olan olgularalglamas, birsam. sanrlama * Sanrlamak ii. sanrlamak * Gerekte olmayan bir eyin var olduunu, grldn, duyulduunu sanmak. sanrsal * Sanrya ilikin. sansar * Trl etil hayvanlarn ortak ad(Martes martes). sansargiller * Kk, uzun yapl, krkleri beenilen, sanar, porusk, gelincik, vizon gibi hayvanlariine alan yrtc etiller snf. sansasyon * Pek ok kimsede yaratlan gl heyecan. sansasyon yaratmak * byk bir ilgi ve heyecan yaratmak. sansasyonel * Gl heyecan yaratan. Sanskerite * Sanskrit dili. Sanskrit * Hint-Avrupa dilleri grubundan olan, klsik Hint din ve edebiyat dili. * Bu dille yazlmolan. sansalizm*Duyumculuk. sansr * Her trl yaynn, sinema ve tiyatro eserlerinin hkmete nceden denetlenmesi ii; yayn ve gsterilmesinin izne balolmas, skdenetim. * Denetleme iini yapan kurul. sansr etmek (veya sansrden geirmek) * bir sanat eserine veya herhangi bir yayna sansr ilemini uygulamak. sansrc * Sansr yapan. * Sanat eserlerini denetlemekle grevlendirilmi(kimse). sansrclk * Sansrcnn yapti. sansrleme * Sansrlemek ii.

sansrlemek * Sansrden geirmek. sansrlenme * Sansrlenmek ii. sansrlenmek * Sansrden geirilmek. sansrl * Sansr edilmi. santiar * Bir ar'n yzde biri, bir metre kare (ca). santigram * Bir gramn yzde biri, bir desigramn onda biri (cgr). santigrat * Suyun buz olma noktasnsfr, buharlama noktasn100 sayarak, arasnderece olarak adlandran yz eit ksma blme yoluyla bulunan slei. santilitre * Bir litrenin yzde biri (cl). santim * Herhangi bir birimin yzde biri. santim karmamak * ok dikkatli ve hesaplolmak. santimantal * Duygulu, ili, hassas. santimantalite * Hassaslk, duygululuk, itenlik. santimantalizm * Arduygululuk, davranlarna duygularyla yn veren kimsenin durumu. santimetre * Bir metrenin yzde biri (cm). santimetrelik * Santimetre lsnde olan. * Dalga boyu bir ile on santimetre arasnda deien radyo dalgalararasnda deien radyo dalgalarglgesi. santra * Orta, orta alan, merkez. santra izgisi * Orta izgi. santra noktas * Orta nokta. santra yuvarla * Orta yuvarlak. santral * Doadaki baka enerji trlerini elektrik enerjisine eviren kurulu. * Telefonlarn balolduu merkez. * Telefon santralinde alan grevli, santralci. santralci * Santral memuru. santrfor * Futbolda gol atmakla grevli, ileri uta, ortada oynayan oyuncu. santrhaf * Futbolda kiilik haf hattnn ortasnda yer alan oyuncu. santrifj * Merkezka. * Santrifjr. santrifjr* Merkezka kuvvetten yararlanarak bir karmn tadkebilir eleri ayrp ktrmekte kullanllan lboratuar aleti. santrozom* Hcre sitoplazmasiinde ekirdein yaknnda bulunan, ak renkli ve genellikle homojen plzma ktlesi. santur * Kanuna benzeyen, tokmaklarla alnan bir tr telli alg. santurcu * Santur alan kimse.

santur * Santur alan kimse. sap * Bitkinin dal, yaprak, iek gibi blmlerini tayan, aalarda odunlaarak gvde durumunu alan blm. * iek veya meyveyi dala balayan ince blm, sak. * Bir aractutmaya yarayan blm. * plik, tire, ibriim gibi eylerde ineye geirilen bir dikilik iplik. * Demet durumundaki ekinler. sap ekmek * biilmiekini tarladan harmana kaldrmak. sap derken saman demek * belirli ve doyurucu bir dnce ortaya koyamamak. sap dner, keser dner, gn gelir hesap dner * her eyin zaman iinde plnlandgibi gereklemeyebileceini anlatr. sap gibi * ok ince. sap yiyip saman smak * bir olaya kzp atepskrmek. sapa * Gidilen yol zerinde olmayan, saplarak varlan. sapak * Sapaklolan. * Bir ana yoldan ayrlan yolun balang noktas. * Akarsuyun kollara ayrldyer. sapaklk * Belli bir lye, belli kurala uymama durumu. * Hastalk niteliinde olmamakla birlikte, normalden belirgin durumda sapma gsterme durumu, anomali. sapan * ki ucu ip, ortasrme veya mein olan bir taatma arac. * Genellikle ocuklarn kuvurmak iin kullandklar, iki ucuna lstik ve lstiklerin arasna da genibir mein parasbalbulunan atal. * Kaldrlacak bir eyin zerine geirmek iin halattan yaplan ember. * Makaraybir yere balamak iin tablarn evresine geirilen halat veya demir kuaklar. saparna * Eskiden kk hekimlikte kullanlmolan, zambakgillerden, yeilimsi iekli, dikenli ve trmanc, ok yllk bir bitki (Smilax). saparta * Gemi bordasndaki top karlan drt ke boluk ve aklk. * Bir batarya topun birden ateetmesi, alabanda atei. * Azar, tersleme. sapartayvermek * azarlamak, terslemek. sapartayyemek * azarlanmak, terslenmek. sapasalam* ok salam, her yansalam. sapk * Kk sap. * Bir organ, organizmann teki blmlerine balayan, iinde damarlar, sinirler ve grev kanallarbulunan elerin tm. * Ucunda iek bulunan dalck. sapsilik * Kiiliksiz, babo, serseri, baldrplak. sapk * Tavr ve davranlardoann gsterdii yoldan veya geleneklerden, trelerden ayrlan (kimse), gayritabi, anormal. * Delice davranlarolan, meczup. sapka * Sapk (bir biimde). sapklama * Sapklama ii. sapklamak

* Sapk duruma gelmek. sapklk * Sapk olma durumu veya sapka davran. saplma * Saplmak ii. saplmak * Sapmak ii yaplmak. sapna kadar * (iyi bir nicelikte eksiksizlik veya arlk bildirmek iin) pek ok; tam anlamyla, btnyle. sapn * zel bir grevin normal sonucuna ulamasna engel olan sapklk, dallet, aberasyon. * Bir gk cisminin, grnge hznn k hzile birlemesinden ileri gelen, grnen yer deiimi, aberasyon. sapr sapr * ok sayda ve kendiliinden. sap * Sapmak ii veya biimi. sapt * Saptmak ii veya biimi. saptma * Saptmak ii. saptmak * Ruh bir dzensizlik iine dmek. * Samalamaya balamak. * armak. * Aklnbozmak. sapk * Bir grevin ve zellikle bir fizyoloji grevinin ters bir yn almas. sapkn * Doru yoldan ayrlmolan. * Sapkya uramolan. sapkn kaya * Buzlarn etkisiyle yerinden oynayp uzakalara srklenmiolan kaya. sapknlk * Sapkn olma durumu. sapla samankartrmak * iyi ile kty ayramamak. saplama * Saplamak ii. * ie geen veya baka bir para zerine eklenen paralarn balantsiin kullanlan, trl kalnlk ve uzunlukta, bir yanyivli, yuvarlak metal kama. * Bir menteenin iki oyanak parasnbirletirmeye yarayan kk, ince metal mil. saplamak * Hzla batrmak. saplan * Saplanmak ii veya durumu. saplanma * Saplanmak ii. saplanmak* Hzla batmak. * Batma sonucu hareket edemez olmak, batp kalmak. * Bir eyle ilgisini kesmemek, taklp kalmak. saplant * Kiinin, etkisinden kendini kurtaramadyersiz sama dnce, sabit fikir, fikrisabit, idefiks. saplantl* Saplantsolan. saplay * Saplamak ii veya biimi. sapl * Sapolan. * Saplanm. * Uzunca bir sapolan kap. * Byk kepe.

saplmee * Yurdumuzda yetien bir mee tr (Quercus robur). sapma * Sapmak ii. * Serbest bir mknatslinenin denge konumunda iken gsterdii dorultudan geen dey dzlemle, bulunulan noktasnn meridyen dzlemi arasndaki a. * Bir nn saydam bir bimeden getikten sonraki dorultusu arasnda oluan a. * Bazkelimelerin kurallara gre almalargereken biimlerden uzaklamasdurumu: Ben-ge > bene yerine bana, sen-ge > sene yerine sana olmasgibi. sapmak * Yn deitirmek. * nceden belirlenmi, tespit edilmigr, dn, ama veya davrantan ayrlmak. * Doruluktan ayrlmak. sapot aac * Sapotgillerin rnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve iklet yapmnda kullanlan stl salgsiin scak lkelerde yetitirilen bir aa (Achras sapota). sapotgiller* ki eneklilerden, rnek bitkisi sapot aacolan, scak lkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetien, baz cinslerinden gtaperka karlan bir bitki familyas. saprofit * rkl. sapsar * ok sarveya her yansar. sapsarkesilmek (veya olmak) * ok sararmak. sapsz * Sapolmayan. sapsz balta * Koruyucusu, dayanaolmayan kimse. saptama * Saptamak ii, tespit. * Ykanmgmbromrl batakann, gmbromr kalntlarneritmek iin filmin kimyasal bir eriyikten geirilmesi. saptamak * Bir eyi belirgin klmak, tespit etmek. saptanm * Saptanmak ii. saptanmclk * Hayvan trlerinin hi deimeyip hep ayndurumda kaldnileri sren reti, trlerin saptanmretisi. saptan * Saptanmak ii veya biimi. saptanma * Saptanmak ii. saptanmak * Saptanmak ii yaplmak, tespit edilmek. saptayc* Saptayan, sabit klan, srekli klan. * Tebeir, boya, sulu boya, kurun kalemi, izim ve resimlerin bozulmalarnnlemek iin btn kt yzeyine pskrtc ile sklan sakz ve alkol karmresim vernii. saptay * Saptamak ii veya biimi. saptrc * Sapmaya yol aan, sapmaya sebep olan. saptrlma * Saptrlmak ii. saptrlmak * Sapmak ii yaptrlmak. saptrma * Saptrmak ii. * Ss olarak yaplan krk izgili silme. saptrmak * Sapmak iini yaptrmak. sara

* Zaman zaman kendini kaybederek olduu yere dme, vcutta iddetli rpnmalar ve az kprmesi ile ortaya kan bir sinir hastal, tutarak, tutarga, yilbik. sara * Koum ve eyer takmlaryapan veya satan kimse. * Koum ve eyer takmlarnileyen ve ssleyen kimse. * Deri, muamba gibi gerelerden bavul, anta yapan kimse. sarahane * At takmlar, araba koumlar, meinden eya yaplan ve satlan yer. saralk * Saracn ii veya meslei. sarahat * Ak, belli, anlalr olma durumu. sarahaten * Aka, apak, aaktan aa. sarahatle * Aklkla. sarak * Yapyzeylerinde yatay, enli, az kntl, ssl veya dz silme. saraka * Alay, istihza. saraka etmek * biriyle alay etmek, elenmek. sarakac * Alayc, mstehzi. sarakaya almak * alay etmek, alaya almak. saral * Sara hastalolan kimse. sararp solmak * giderek daha ok solmak. * salbozulmak. sarar * Sararmak ii veya biimi. sararma * Sararmak ii. sararmak * Sarolmak, rengi sarya dnmek. * Korku, znt, coku gibi sebeplerle yzn rengi solmak. sarart * Sararm, sarya benzer bir renge dnm. sarartma * Sarartmak ii. * Clz ve soluk renkli kimse. sarartmak * Rengini sarya evirmek, sararmasna yol amak. sarat * Byk delikli kalbur. saray * Hkmdarlarn veya devlet bakanlarnn oturduu byk yap. * Kamu ilerinin yrtld byk yap. * Devlet bakanve evresi. * Grkemli, iyi zevkle denmiyap. saray iei * Hezaren. saray lokmas * Bir eit yumurtallokma tatls. saray menekesi * Gsterili ve bol iekli bir tr meneke. sarayl * Osmanlmparatorluunda padiah saraynda bulunmolan (kadn). saraypat* Gzel iekleri iin yetitirilen bir ss bitkisi (Callistephus sinensis).

sarban * Deve srcs, deveci. sarbanba * Padiahlarn develerine bakan devecilerin ba. sarbanlk * Deve srcl yapan kimse, devecilik. sardalye * Hamsigillerden, konservesi ve tuzlamasyaplan, gmrenginde, pullu ve 10-15 cm boyunda, kk bir balk, atebal(Clupea pilchardus). sardalye gibi istif olmak * bir yerde ok kalabalk ve skk bulunmak. sardrma * Sardrmak ii. sardrmak * Sarmak iini yaptrmak. * Srekli olarak bir konuyu dnmek. sardoan * Sarrenkli bir tr doan. sardun * Balklarn kullandbir tr halat. sardunya * ounlukla pembe iekler aan, sardunyagillerden bir bitki (Geranium). sardunyagiller * ki eneklilerden, sardunya, tr, turna gagasgibi bitkileri iine alan bir familya. sarf * Harcama, tketme, kullanma, masraf etme. * Dil bilgisi, yapbilgisi. sarf etmek* tketmek, harcamak. * kullanmak. sarfnazar * Saylmama, vazgeme, dikkate almama. sarfnazar etmek * hesaba katmamak, saymamak, vazgemek. sarfiyat * Harcanan eylerin tm, harcamalar, masraflar. sarg * Esnek bir maddeden yaplmuzun, dar ve ince erit. * Bir elektrik makinesinde veya aracnda ayndevreyi oluturan iletkenlerin tm. * Vcudun bir blmn yerinde veya baskaltnda tutmak amacyla uygun biimde sarlmerit. sarglama * Sarglamak ii. sarglamak * Sargile sarmak. sargl * Sargsarlm, sargsolan. sargn * ten, ykekten. sargsz * Sargsolmayan. sarho * Alkoll iki veya keyif verici bir madde sebebiyle kendini bilmeyecek durumda olan kimse, esrik, esri, mest, sermest. * Hoa giden bir etki ile kendinden gemiolan. * Bir eyden ok fazla mutluluk duyan. sarhoetmek * (alkol veya keyif verici madde) sarhoolmasna yol amak. sarhoolmak * sarhobir duruma gelmek, esrimek. sarholama * Sarholamak durumu. sarholamak

* Sarhoduruma gelmek, sarhoolmak. sarholua vurmak * kendini sarhogibi gstermek, sarhoolmucasna davranmak. sarholuk * Sarhoolma durumu, esriklik. * Dalgnlk, aknlk. sar * Gnenn ayrma tayfnda yeil ile portakal rengi arasnda olan renk, altnn rengi. * Bu renkte olan. * Soluk, solgun. sarbenek * Gzde, atabaknn ortasnda bulunan ve cismin en net olarak olutuu sarrenkli duygun nokta. sarbez * Grmeyenlerin tannmak iin kollarna taktklarzerinde siyah noktann bulunduu sarrenkli bant. sarizmeli mehmet aa * kim olduu, nerede oturduu bilinmeyen kimse. sarhumma * Bkz. sarhumma. sarhumma * ounlukla scak lkelerde grlen, bir cins sivrisinek araclile bulaan, tene sarbir renk veren, ateli bir hastalk. sarrk * Tenleri sarrenge yakn olan bir tr rk. sarkart * Kurallara devamlolarak uymayan, ar, sert veya kastlfaul yapan, centilmence davranlardan uzak kalan oyuncuya hakemin ikazngsteren kart. sarkart grmek * futbol veya hentbolda oyun kurallarna aykrhareket yapan oyuncu kart cezasalmak. sarlira * Osmanllar dneminde kullanlm, altn karmpara. sarsendika * i sendikalarna karmcadele eden sendikal rgt. sarsendikaclk * Sarsendika rgt adna alma. sarscak * Trkiye'nin gney illerindeki yakcgnee ve scaa verilen ad. sarya * Tereya. saryaz * Kula cinsi at. sara * Kn yapraklarndken, sariekli ve algrnnde bir bitki, sifin, zifin. saraz * Glge balgillerden, aznn ii sar, byk pullarla rtl bir balk tr (Sciaena aquilla). sarasma * tc kular takmnn, sarasmagiller familyasndan, paralak sartyl, kara kuyruklu bir kutr (Oriolus oriolus). sarasmagiller * rnek hayvansarasma olan bir kufamilyas. sarbalk * Sazangillerden, byk pullu, iri bir balk (Idus jesses). sarca * Saryandran, sarya yakn. * Yaban ars. * Eyalet valileri buyruundaki babozuk asker. sarcalk * Kloroz. sarc * Sarmak iini yapan kimse, saran. sarck * Sarasma. sarclk

* Sarcolma durumu. * lgiyi zerinde toplaycolma durumu. saral * Ayrta yaprakliki eneklilerden, iekleri sar, meyvesi eki ve krmzrenkte, kabuu ve kk solucan drc il olarak kullanlan bir bitki, kadntuluu, amberbaris (Berberis vulgaris). saryan * Sinsi, hain sarn (kimse). sariek * lmez iek. saridem* iekleri sarrenkli idem. sardiken * Dikenli, tyl, iki veya ok yllk otsu bir bitki (Scolymus hispanicus). sarerik * Kays. sarfi * Sarrenkli fi. sargz * zmaritgillerden, rengi altn sarsolan, Atlantik Okyanusu'nda ve Akdeniz'de yaayan bir balk (Sargus salvieri). sarburma * Burma sark biimi verilmibir eit hamur tatls. sarhalile * Dou Hindistan'da yetien bir tr bitkinin olgunlamadan nce toplanan, kurutulan 3-5 cm uzunluunda, erik biiminde, sarmtrak esmer renkli sert kokusuz taneleri (Terminalia citrina). sarhani * Hanigillerden, uzunluu 25 cm kadar olan bir Akdeniz sal(Epinepheles gigas). sark * Kavuk, fes gibi bazbalkarn zerine sarlan tlbent, aban veya ala verilen ad. sarkanat * inakoptan biraz byk lfer. sark * Sark iin gerekli tlbent, abani gibi kumalarsatan veya eitli biimde sark saran kimse. sarkz * Esrar. * nek. sarkl * Bana sark sarmolan, sarolan. * Mslman din adam, hoca. sarkuyruk * Scak ve lk denizlerin kyblgelerinde yaayan kemikli bir balk tr. sarlama * Sarlamak ii. sarlamak* Sarbir renk almak, sararmak. sarlgan * Sapyaknndaki baka bitkilere veya baka eylere sarlp ykselen, otsu veya odunsu (sap, bitki). sarlgan gvde * Tutunup sarlmaya yarayan uzun srgn. sarl * stnde sarrenk bulunan. sarl * Sarlmolan. sarlk * Sarolma durumu. * Sarrenk. * Derin, dokularn ve organizmadaki svlarn sarbir renk almasyla beliren hastalk. sarlkl * Sarlk olan (kimse). sarl * Sarlmak ii veya biimi. sarlma

* Sarlmak ii. sarlmak * Birbirlerine sarlmak. sarlma * Sarlmak ii. sarlmak * Sarmak ii yaplmak. * Bir eyin zerine bir veya birka kez dolanmak. * Kollarndolamak, kucaklamak. * Btn gc ile ele almak. * Byk bir istekle kendini vermek, benimsemek. * Hemen yapmaya koyulmak, girimek. sarm * Sarmak ii. * Bir eyi bir kez saracak miktar. * Elektromknatslarda makara biiminde sarlan iletken telin her bir halkas. sarmercimek * Sarrenkli bir tr mercimek. sarml * Otomatik olarak kendi kendine saran. sarmsagelin etmiler de krk gn kokusu kmam * insanlar kt yanlarnkolay kolay belli etmezler, haklarnda yargda bulunmakta acele edilmemelidir. sarmsak * Zambakgillerden, 25-100 cm ykseklikte, yapraklarnda, saplarnda ve toprak altndaki soan biimli srgnlerinde kokulu yabulunan bir kltr bitkisi (Allium sativum). * Bu bitkinin baharat olarak kullanlan dili blm. sarmsak hardal * Bkz. sarmsak otu. sarmsak otu * Turpgillerden, beyaz, kk iekli, ovulduunda sarmsak, kokusu veren bir bitki, sarmsak hardal, ku ekmei (Alliaria petolata). sarmsak yemedim ki azm koksun * kt bir iyapmadm ki sonucundan korkaym, sorumlu olaym. sarmsaklama * Sarmsaklamak ii. sarmsaklamak * ine sarmsak katmak. sarmsakl* inde sarmsak bulunan. sarms * Sarya alan, sarya benzeyen. sarmtrak * Saryandran, sarya benzeyen. sarnma * Sarnmak ii. sarnmak * Kendi stne sarmak. sarp sarmalamak * skca sarmak. sarpapatya * iekleri sarrenkli papatya. sarsabr * Zambakgillerden, scak blgelerde yetien, yapraklarolduka yksek bir sapn tepesinde rozet biiminde toplanmbulunan bir ss bitkisi (Aloe vera). * Bu bitkinin etli ve kaln yapraklarndan karlan, krmzmtrak esmer renkli, hekimlikte ve boyaclkta kullanlan bir madde. sarsalkm * Baklagillerden, salkm durumunda sariekleri bulunan, bahelerde ss bitkisi olarak yetitirilen bir aa (Laburnum anagyroides). sar * Sarmak ii veya biimi. sarn

* Sarsalve ak tenli kimse. * Sarya yakn renkli. sarnca * Sarna yakn. sarnlk * Sarn olma durumu. saryonca * Saryapraklyonca tr. sarzambak * Sariekli zambak. sari * Hint kadnlarna zg giysi ve bu giysinin yapldkuma. sri * Bakasna geen, geici. * Bulac, bulak (hastalk). sarig * Amerika'da yaayan, genellikle yavrularnsrtnda tayan keseli hayvanlardan bir tr san (Didelphys dorsigera). sarih * Ak kolay anlalr, belli belirgin, belgin. sarih mef'ul * Bkz. belirtili nesne. sarka * Duraan bir nokta evresinde arlnn etkisyile salnm yapan hareketli katcisim, rakkas, pandl. sarkalama * Sarkalamak ii. sarkalamak * Trl tutuve durular gergin durumda bulunan vcut blmlerini kendi arlklaryla dmeye ve sallanmaya brakmak. sarkk * Aadoru uzanm, sarkm, slpk, salpa, gevek. sarkklk * Sarkk olma durumu. sarkl * Sarkala ilgili, hareketi sarka hareketine benzeyen. sarknt * Aadoru uzanan, sarkan ey. sarkntolmak * satamak, taklmak, musallat olmak. sarkntlk * Satama ve daha ok kadnlara satama, lf atma, rahatsz etme, huzur bozma, tasallut. sarkntlk etmek (veya yapmak) * satamak, lf atmak. sark * Sarkmak ii veya biimi. sarkt * Maaralarn tavannda oluan, genel olarak koni biiminde kalker birikintisi, damlata, istalktit. sarktma * Sarktmak ii. * Sarkt biimi ss. sarktmak * Bir eyin sarkmasnsalamak. * Asmak, dar aacna ekmek. sarkma * Sarkmak ii. sarkmak * Aaya doru uzanmak. * Yolunu uzatmak, uramak. sarkom * Ktcl badokusu uru. sarma * Sarmak ii.

* Saran, iine alan ey, zarf. * Kuatma, evirme, ihata. * Lhana, pazve asma yaprandan i hazrlanarak sarlp yaplan etli veya zeytinyalyemek. * Bir ayakta alnan parelel veya dik olarak dikmelerin zerine yerletirilen direk. * Sarlarak yaplan. sarma kafiye * Bir drtln birinci ve drdnc, ikinci ile nc dizelerinin kafiyeli olmasa b b a. sarmak * evresini evirmek, epeevre dolanmak. * evrelemek, dolaynda yer almak, kuatmak, evirmek, ihata etmek. * Yaylp etkisi altna almak, kaplamak. * rtmek. * Kucaklamak. * Yumak yapmak. * Kt veya bir bitki yaprayla drmek. * Houna gitmek, zevkini okamak. * Sarlp trmanmak. * Bir eyi baka bir eyin iine koyup onunla kaplamak. * Szle saldrmak, tedirgin etmek. * (tat iin) Trmanmak, yksee doru kmak. * Saldrmak, hcum etmek. sarmal * Helis biiminde olan, helisel, helezoni. sarmalama * Sarmalamak ii. sarmalamak * Sksksarmak. sarmalanma * Sarmalanmak ii. sarmalanmak * Sarmalanmak iine konu olmak veya sarmalamak ii yapmak. sarman * Azman, iri. * Sartyl kedi. sarmadola * Birbirine sarlp kucaklambir durumda. sarmadolaolmak * birbirine sarlp kucaklamak. * i ie girmek, karman orman olmak. sarmaan * Sarlgan. sarmak * Sarmakgillerden, koyu yeil, renkli, deiik biimli yapraklarolan, sap ve dallarndan kan kk ek kklerle dik, dz yerlere yaparak trmanan bitki (Hedera helix). sarmakgiller * rnek bitkisi sarmak olan, iki eneklilerden bir bitki familyas. sarmama * Sarmamak ii. sarmamak * Birbirine sarlmak, kucaklamak. sarn * Yamur suyu biriktirmeye yarayan yer altsu deposu. * Gemilerde bulunan satan yaplmtatlsu deposu. sarn gemisi * Petrol, benzin gibi akar yaktlartamaya yarayan gemi. sarn vagonu * Akaryakt tamaya yarayan deposu olan vagon. sarnl * Sarncolan. sarp * Dik, kmasve geilmesi g, yalman. * G, glk.

sarpa * zmaritlerden, boyu 35 cm kadar olan bir Akdeniz bal(Boops salpa). sarpa sarmak * glkler ortaya kmak, zlmesi ok g bir duruma gelmek. sarpn * Tahl kuyusu, zahire ambar, silo. * Ekmei koymaya yarayan drt gzl sandk. sarpi * Altdz, gen biiminde tek direkli, iki yelkenli, iki kiilik tekne. sarplama * Sarplamak ii. sarplamak * Sarp bir duruma girmek. sarplk * Sarp olma durumu. sarraf * Meslei, deerli kt ve metal paralarbirbiriyle deitirmek, tahvil alverii yapmak olan kimse. sarrafiye * Sarrafn altn bozmak, deitirmek gibi iler iin stelik olarak aldpara, sarraflk hakk. sarraflk * Sarrafn ii. sarsak * Yallk, hastalk gibi sebeplerle gsz kalarak vcudu titrer gibi sarslan. sarsak sarsak * Sarsak bir biimde, sarsak olarak. sarsak sursak * Sarsaka, sarslarak. sarsaka * Sarsak (bir biimde), titrer gibi, titreyerek. sarsaklk * Sarsak olma durumu. sarsalama * Sarsalamak ii. sarsalamak * Sarsmak. sarsc * Sarsma nitelii olan, sarsan. sarsk * Sarslm. sarsla sarsla * Sarslarak. sarsl * Sarslmak ii veya biimi. sarslma * Sarslmak ii. * Etkilenme. sarslmak * Sarsmak iine konu olmak. * Gsz durumda kalmak. * Beklenmedik bir olaydan ok etkilenmek. sarsm * Sarsmak ii. * Gk cisimlerinin, genel ekim yasasna uygun olarak birbirine ekmesi sebebiyle herhangi bir gezegenin hareketinde grlen karklk. sarsnt * Sarslmak ii, birden sallanma. * Titreme. * Deprem. * Deprem srasndaki yer hareketlerinin her biri. * Bir kurum veya kuruluun dengesini etkileyen bozukluk. * Kaza, il ve uyuturucularn yaratt, birdenbire gelien karmak belirtilerin tm. sarsntl

* Sarslan, sallanma. * Gven verici olmayan, dzenli olmayan. sarsntsz * Sarsntsolmayan, sarslmayan. * Gven iinde olan, belli bir dzeni olan. sars * Sarsmak ii veya biimi. sarsma * Sarsmak ii. sarsmak * Birdenbire ve gle kmldatmak, sallamak, oynatmak, titretmek. * Zarar verecek yolda etkilemek, aksatmak. sas * Kf ve rk gibi kokan. * Kokumu. saskokmak * (ounlukla yiyecek iin) bozulmu; rm. sassas * Sasgibi, sasya benzeyen. sasma * Sasmak ii, tefessh. sasmak * Kokumak, tefessh etmek. satalma * Satalmak ii. satalmak * Satamak iine konu olmak. satakan * Sataan, saldrgan, mtecaviz. satama * Satamak ii. satamak * Bir kimseyi rahatsz edecek davranta bulunmak, musallat olmak. * Sarkntlk etmek. saten * Atlas. * Atlas gibi parlak, pamuklu kuma. sath * Yzeysel, stnkr. sathleme * Sathlemek ii. sathlemek * Yzeysel duruma gelmek. sathletirme * Sathletirmek ii. sathletirmek * Yzeysel duruma getirmek. sathlik * Yzeysel olma durumu. sat * Satmak ii, sat. satc * Alcya bir ey satan kimse. satclk * Satcolma durumu veya satcnn ii. * Kk lde ticaret yapma ii. sath * Yz, yzey. satla karmak * satmak, sata karmak. satlk * Sata karlmolan.

satlk ziftin olsun, Selnik'ten kel gelir * ie yaramaz sandn bir malsatla karrsan grrsn ki akla gelmeyen yerlerden onu arayanlar gelir. satl * Satlmak ii. satlma * Satlmak ii. satlmak * Satmak ii yaplmak. * Para veya kar karl, gizlice kartarafa hizmet etmek. satm * Satmak ii, sat. satmc * Satm iini yapan (kimse). satmlk * Satcnn, mal sahibi adna satteyden aldyzdelik, beyiye. satn * "Fiyatnvererek bir ey almak" anlamnda kullanlan satn almak deyiminde geer. satn alma * Satn almak ii. satn almac * Satn alma ilerini yrten kimse, mbayaac. satp savmak * gereken paraysalamak iin elindeki malucuza satp tketmek, yok pahasna elden karmak. satr * Bir sayfa zerinde yan yana dizilmikelimeler. satr * Et kesmeye, kemik krmaya yarayan ar ve enli bir tr bak. satr atmak * herkesi ldrmek, krp geirmek. satr ba* Yazda her paragrafn, teki satrlara gre biraz ierden alnarak belirtildii yer. satr satr * Btn satrlarn hepsini, her satrla ilgilenerek. satr sonu * Satrn son ksm. sat * Satcile alcarasnda yaplan ve bir maln alcya verilmesi ve bunun karlnda bir fiyat, bir deer alnmasyoluyla yaplan ilem, satm. satbedeli * Satlan maln creti. satdeeri * Bir maln satlabilecei fiyat. satfiyat* Bir maln satbedeli. satmerkezi * Bir maln satldana merkez. satmukavelesi * Alm satm srasnda maln cinsi, miktarve deme artlarnbelirten yazlanlama metni. satruhsat * Bir maln satlmasna ilikin izin belgesi. satsaray * Satmerkezi. satszlemesi * Satcnn rettii maln mlkiyetini belli artlar altnda alcya vermesi. satartnamesi * Satmukavelesi. satyapmak * satmak. satyeri * Bir maln satldyer. sata karmak * satmak iin ortaya koymak.

satya karmak * satmaya karar verip bu kararnilgililere bildirmek. satir * Yergi. satirik * Yergi ile ilgili, yergi niteliinde olan. satlcan * Gs sancs, ate, titreme, ksrk gibi belirtilerle ortaya kan akcier zariltihab, zatlcenp. satma * Satmak ii. satmak * Bir deer karlnda bir malalcya vermek. * Kendinde olmayan bir eyi var gibi gstermek, taslamak. * Bir yolunu bularak birinden ayrlmak. * Bir kimse, kendini veya bakasnolduundan daha nemli, yetkili ve deerli gstermek. * Bir kar karlnda bir eyi gzden karmak feda etmek. satran * ki kii arasnda altmdrt kareli bir tahta zerinde deerleri ve adlardeiik olan on altar siyah ve beyaz talarla oynanan bir oyun. satran tahtas * zerinde satran oynanan altmdrt kareli tahta vb. yzey. satran takm * Satran oyununda gerekli olan altmdrt kareli tahta, siyah ve beyaz on altardan otuz iki tan oluturduu takm. satran ta * Satranta kullanlan talardan her biri. satran vezni * Halk iirinde aruzun "Mfteiln mfteiln mfteiln mfteiln" kalbna verilen ad. satran* Satran oynayan kimse. satranlk * Satranolma durumu. satranl * Satran tahtasgibi karelere ayrlmbir biimde izilmiveya baslmolan, kareli. satrap * Perslerde il yneticisi, vali. satsuma * Bir mandalina tr. sattrma * Sattrmak ii. sattrmak * Satmak iini yaptrmak veya satmak zorunda brakmak. Satrn * Gne'e yaknlk bakmndan altncolan gezegen, Sekendiz, Zhal. satvet * Zorlu, sindirici g. sauna * Fin hamam. * Bu hamamn ve dier blmlerinin bulunduu yer. sav * ddia, tez. * Haber, sz. * Atasz. * Tantlanmasgereken nerme, tez. sava * Haber. * Mutu, mjde. savac * Haberci. * Mutucu. * Peygamber, nebi. savak

* Deirmen suyunu baka yne aktmak iin yaplan dzen. * Deirmen arkndaki fazla suyun akmasiin alan ikinci su yolu. * Bir barajn fazla suyunu aktmak iin yaplan dzen. savaklama * Savaklamak ii. savaklamak * Suyu arklara salmak. savan * Pamuk ipliinden yaplan kalnca kilim. * Yayg, rt. savana * Ekvator kuandaki otsu bitkilerle kaplayrlara verilen ad. sava * Devletlerin diplomatik ilikilerini keserek giritikleri silhlmcadele, harp. * Urama, kavga, mcadele. * Hayvanlarn birbirleriyle yaptmcadele. * Bir eyi ortadan kaldrmak, yok etmek amacyla giriilen mcadele. savaamak (veya iln etmek) * bir veya daha fazla devlete karsavadurumuna gemek. * ortadan kaldrmak iin uramak. sava * Savaan, savadurumunda bulunan, muharip. * yi veya ok savaan, savakan, cengver. * Savaa katlan kimse. savalk * Savaolma durumu. savam * Herhangi bir amaca erimek bir gce karkoyabilmek amacyla bir kii veya grubun srekli abas, mcadele. savam vermek * bir amaca erimek, bir gce karkoyabilmek iin uramak, aba gstermek, mcadele etmek. savamc* Savam veren kimse, mcadeleci. savakan * yi savaan, ok savaan, sava, cengver. savama * Savamak ii, muharebe. savamak * Ordu lsnde iki silhlkuvvet karkarya gelip arpmak, muharebe etmek. * Uramak, mcadele etmek. savat * Gmstne zel bir biimde kurunla ilenen kara nak. savatlama * Savatlamak ii. savatlamak * Gmstne kurunla kara naklar ilemek. savatl * Savatolan, savatlanm. savca * ddianame. savc * Devlet adna ve yararna davalar aan, kamu haklarnve hukuku yerine getirmek zere yarg katnda sanklarkovuturan grevli, mddeiumum. savclk * Savcolma durumu; savcnn grevi veya mddeiumumlik. savdrma * Savdrmak ii. savdrmak * Savmak iini yaptrmak. savkantsama * Bir eyi gene kendisine dayanarak, kendisini kant gstererek tantlamaya alma. savlma

* Savlmak ii veya durumu. savlmak * Savmak iine konu olmak. savla * Gemilerde bayraklardiree ekmekte kullanlan ince ip. savlama * Savlamak ii veya durumu. savlamak * ddia etmek. savlayc * Bir savileri sren (kimse), davac, mddei. savlet * Hamle. savma * Savmak ii. savmak * stenmeyen birini yanndan uzaklatrmak. * Skcbir durumu geirmek, atlatmak. * Geirmek. * Gemek. savruk * Aklniine vermeyen, dikkatsiz. * Dzensiz, dank. savrukluk * Savruk olma durumu. savrulma * Savrulmak ii. savrulmak * Dalmak, salmak. * Savurmak ii yaplmak. savrulu * Savrulmak ii veya biimi. savruntu * Savrulurken dklen krnt. savsak * lerine nem vermeyip onlargeliigzel yapveren veya daha sonraya brakan, ihmalci, ihmalkr. savsaklama * Savsaklamak ii, umursama, batan savma, ii geciktirme, ihmal, ihmalkrlk. savsaklamak * Belirli bir sebebi olmakszn bir ii isteyerek geri brakmak, geciktirmek, umursamamak, ertelemek, ihmal etmek. savsaklanma * Savsaklanmak ii. savsaklanmak * Savsaklanmak iine konu olmak, ihtimal edilmek. savsaklay * Savsaklamak ii veya biimi. savsama * Savsaklama, ihmal. savsamak * Savsaklamak, ihmal etmek. savul, savulun! * yol yer(in), ekil(in), dokunma(yn)!. savulma * Savulmak ii veya durumu. savulmak * Bir eyden ekinerek bulunduu yerden uzaklamak. savunma * Saldrya karkoyma, mdafaa. * Bir kii veya dnceyi doru, haklgstermeyi amalayan yazveya konuma, savunu, mdafaaname. * (futbolda) Kaleyi korumak iin oyun sresince bir takmn gsterdii aba, defans. savunma yapmak

* haklolduunu ortaya koymaya almak. * oyunda rakip tarafn hcumlarna karkoymak. savunmak * Herhangi bir saldrya karkoymak, saldrya karkorumak, mdafaa etmek. * (sz veya yazile) Bir kimseye hareket veya dnceyi doru, haklgstermeye almak, onun yannda olmak. savunmalk * Savunmaya yarar, tedaf. savunmasz * Savunma gc olmayan. savunu * Savunma. savunucu * Bir eyi savunan kimse, mdafi. * Kalecinin nnde yer alan, kaleyi savunan oyunculardan her biri, bek. savunuculuk * Savunu yapma ii. savunulma * Savunulmak ii. savunulmak * Savunmak ii yaplmak. savunu * Savunmak ii veya biimi. savurgan * ok ve bouna para harcayan, tutumsuz, msrif. savurganca * Savurgan (bir biimde). savurganlk * Savurgan olma durumu veya savurganca davran, tutumsuzluk, msriflik, israf. savurma * Savurmak ii. * Kol, bacak gibi vcut blmlerinin arlklarndan yararlanarak omuz ve uyluk eklemleri evresinde trl ynlere doru hzla evirme. savurmak * Havaya atp datmak, samak. * (rzgr) Bir yeri, bir eyi iddetle eserek alt st etmek, havaya kaldrmak, datmak. * Kaldrp atmak, frlatmak. * iddetle dndrerek sallamak, kaldrarak vurmak. * Bir svnn havalanmasnveya kaynayan svnn tamasnnlemek, soutmak amacyla alp yine kendi kabna dkmek. * Sallamak, uurmak, dalgalandrmak. * (yalan, kfr vb. iin) Sylemek. * Bouna ve ok miktarda harcamak, israf etmek. savurtma * Savurtmak ii. savurtmak * Savrulmasna sebep olmak, savrulmasnsalamak. savurtu * Savurtmak ii veya durumu. savuma * Savumak ii. savumak * Bulunduu yerden aceleyle, gizlice veya dikkati ekmeden ayrlmak. * (hastalk veya baka kt bir durum) Gemek, iyilemek. savuturma * Savuturmak ii. savuturmak * Geitirmek, atlatmak. savuup gitmek * ilgi ekmeden, gizlice aceleyle ayrlmak. say * alma, emek.

* Dz, ince, yassta. say beni, sayaym seni * Bkz. sev beni, seveyim seni. saya * Ayakkabnn yumuak olan st blm. * nl. sayac * Ayakkablarn sayalarnhazrlayan kimse. sayaclk * Sayacnn ii. saya * Hava gaz, elektrik, su gibi eylerin kullanlan miktarnveya mekanik etkilenmeleri len alet. saya takm * Saya giritarafngaz servis hattna ktarafnn tketici yakt hattna balanmasamacyla kurulan boru donanmve boru balantparalar. saydam * inden n gemesine ve arkasndaki eylerin grlmesine engel olmayan (cisim), effaf. * zerindeki resim ve ekilleri beyaz bir zemin zerine yanstmak amacyla tepegz ve projeksiyona konan effaf, geiren madde, slayt. * Ak seik, belirgin. saydam resim * Kolay anlalabilen resim. saydam tabaka * Gzn n blmnde bulunan, geiren kresel zar, kornea. saydamlama * Saydamlamak ii, effaflama. saydamlamak * Saydam bir duruma gelmek, effaflamak. * Belirgin, ak bir duruma gelmek. saydamlatrma * Saydamlatrmak ii. saydamlatrmak * Saydam duruma getirmek, effaflatrmak. saydamlk * Saydam olma durumu, effaflk. saydamsz * Saydam olmayan, geirmeyen. saydamszlk * Saydam olmama durumu, geirmeme zellii. saydrma * Saydrmak ii. saydrmak * Saymak iini yaptrmak, saysnbuldurmak, saybelirterek sonu almak. * Szn dinletmek, sayggsterilmesini salamak. saye * Glge. * Koruma, yardm. sayeban * Glgelik. sayesinde * Bir eyden dolay, sebebiyle, yardmyla. sayesinde sayeban olmak * istenilen bir eyi bakasnn araclyla elde etmek. sayfa * zerine yazyazlan veya baslan bir kt yapran iki yznden her biri, sahife. * Gazete, dergi gibi yaynlarda zel bir alan iin ayrlmblm. * Konu. sayfa balamak * basm evinde dizilen yazlarsayfa durumuna getirmek. sayfa ekran * Biliim sisteminde kullancybilgilendirmek amacyla grnt ekrannn btnn kaplayan bilgi. sayfalama

* Sayfalamak ii. sayfalamak * Bilgisayarda sayfalara ayrlmbir bellek kullanma dzenine dayalsistemi uygulamak. sayfalandrma * Sayfalandrmak ii veya biimi. sayfalandrmak * Gazetecilikte, basm evinde dizilen yazlarsayfa durumuna getirmek. sayfalanm * Sayfa durumuna getirilmi. sayfalanmprogram * Sayfalar hlinde dzenlenmiprogram. sayfalk * Herhangi bir sayda sayfasolan. * Herhangi bir sayda sayfaya sabilen. sayfiye * Yazlk, yazlk ev. sayg * Deeri, stnl, yall, yararll, kutsalldolaysyla bir kimseye, bir eye kardikkatli, zenli, ll davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hrmet, ihtiram. * Bakalarnrahatsz etmekten ekinme duygusu. saygduruu * Saygbelirtmek iin alnan hazr ol durumu. saygduymak (veya beslemek) * birine, bir eye karsayghissetmek. sayggstermek * saymak, deer vermek. saygdeer * Kendisine sayggsterilmeye deer, sayn, muhterem. saygl * Saygsolan, sayggsteren, hrmetli. saygn * Sayggren, saylan, hatrl, itibarl, muteber. * Hatrl, itibarl, muteber. * Deerli, deeri anlalm, en st dzeye ulam. saygnlk * Sayggrme, gvenilir olma durumu, itibar, prestij. saygsz * Gereken saygygstermeyen, saygsolmayan, hrmetsiz. saygszca * Saygsz (bir biimde), saygsz olarak. saygszlk * Saygsz olma durumu veya saygszca davran, hrmetsizlik, mnasebetsizlik. saygszlk etmek * saygszca davranta bulunmak veya sz sarfetmek. sayha * Bar, lk. say * Sayma, lme, tartma gibi ilerin sonunda bulunan birimlerin ka olduunu anlatan sz. * Gazete ve dergi gibi srekli yaynlarn bir btn oluturan, deiik tarih, numara tayan basklarndan her biri, nsha. * Bir spor karlamasnda karlaanlardan her birinin baarderecesini tespit eden nicelik. sayboncuu * Genellikle ocuklara hesap retmekte kullanlan, her teline onar boncuk geirilmihesap arac, rk, abaks. sayfark* Futbol gibi bazkarlamalarda bir takmn elde ettii saylarn, kartakmn elde ettiklerine blnmesiyle bulunan say, averaj. saygstergesi * Saylarveya saydurumunu gsteren levha, skorbort. sayhesabyla * bir spor yarmasnda bir sporcu veya takmn kazandsaybakmndan. saylevhas

* Say. * Saygstergesi, skorbort. saysfat* sim, saykavrambakmndan belirten sfat. sayca * Saybakmndan, adete. sayc * Vergi almak iin hayvan saymyapan kimse. sayklama * Sayklamak ii. sayklamak * Uykuda veya bir hastaln verdii dalgnlk srasnda anlamsz, tutarsz szler sylemek. * stedii, zledii bir eyden srekli sz etmek. saylama * Saylmak ii. * Saymlama. saylamak * Nesnelerin veya olaylarn niceliini rakamlarla belirtmek. sayl * Herhangi bir saysolan. * Saysbelli olan, saylmolan. * Saysbirkagemeyen, az olan, mahdut. * Az grlen, nemli, mahdut. saylfrtna * Kabaday. saylma * Saylmak ii. saylmak * Saymak iine konu olmak, addedilmek, addolunmak. saym * Saymak ii, tadat. saym bilimi * Bir dizi olayn veya sayile gsterilen olgularn yntemli bekletirilmesine dayanan ve ilkelerini olaslk kuramlarndan alan, matematiin uygulamaldal, istatistik. saym suyum yok * (ocuk oyunlarnda) "ksa bir sre iin oyun dym" anlamnda kullanlr. * (ocuklar arasnda) bir ite akaya yer verilmeyeceini anlatr. saym vergisi * Her yl tespit edilen hayvan sayszerinden alnan vergi. saymlama * Bir sonu karmak iin olgularyntemli bir biimde toplayp sayolarak belirtme, istatistik. saymlama * Saymlamak ii veya durumu. saymlamac * Saymlama uzman, istatiki. saymlamak * Saym yapmak. sayml * Saysbulunan. saymsal * Saymlama veya saym bilimi ile ilgili olan. saymsz * Saysbulunmayan, saysz. sayn * Saygbelirtisi olarak konuma ve yazmalarda kii adlarnn nne getirilen unvan, saygdeer, muhterem. sayp dkmek * ne var ne yok, hepsini sylemek. saysal * Sayile ilgili, sayya dayanan. saysal lotto * Dnen bir kre iinden ekilecek toplar zerine iaretlenmibirden krk dokuza kadar olan saylardan alt tanesinin nceden tahmin edilmesine ve para yatrlmasna dayanan bir talih oyunu.

saysnAllah bilir * o kadar ok ki, saymakla bitmez. saysz * Saylmayacak kadar ok, pek ok. sayszlk * Saysz olma durumu. say * Saymak ii veya biimi. sayma * Saymak ii, takas. * (ocuk oyunlarnda) Saysayarak ebeyi belirleme. saymak * demek, hesaplamak, hesabna saymak, takas etmek. * (ocuk oyunlarnda) Saysayarak ebeyi belirlemek. Saytay * Devlete harcanan paralarn hesaplarndenetleyen yksek kurul, Divanmuhasebat. saykal * Maden, ayna gibi nesneleri parlatmak iin kullanlan cil. * Cillamakta kullanlan ara. * Bu cilyyapan kimse. saykallama * Saykallamak ii. saykallamak * Saykal kullanarak parlatmak, cillamak. saylama * Saylamak ii. saylamak * Semek. saylav * (dil inklbnn ilk yllarnda) Milletvekili, mebus. sayma * Saymak ii, tadat. saymaca * Gerekte yle olmadhlde nce saylan, itibar. * Sayarak. saymak * Bir cinsten ka para bulunduunu anlamak iin, bunlarbirer birer gzden veya elden geirirken, her defasnda bir sayykselterek bir sonuca varmak, saysnbulmak. * Saylararka arkaya sylemek. * Deeri, stnl, yall, yararlldolaysyla bir kimseye veya bir eye kardikkatli, zenli, ll davranmak, sayggstermek, szn dinlemek, hrmet etmek. * Hesaba katmak, dikkate almak. * Geer tutmak. * nem vermek, nemsemek, mhimsemek. * Herhangi bir sraya koymak, herhangi bir srada yer aldnkabul etmek. * Herhangi bir ey, yerine koymak veya herhangi bir ey gzyle bakmak, addetmek. * Var saymak, tutmak, farz etmek. * Arka arkaya sylemek, sralamak. * Gibi grmek, kabul etmek. * demek, pein vermek. saymakla bitmemek (veya tkenmemek) * pek ok olmak. saymamazlk * Saymazlk. sayman * Hesap uzman, muhasip, muhasebeci. saymanlk * Hesap ilerinin grld yer, muhasebe, muhasiplik. saymazlk * Sayggstermeme durumu. sayr * Hasta.

sayrl * Hastalkla ilgili, maraz. sayrlar evi * Hastahane. sayrlk * Hastalk, maraz, esenlik kart. * Ardknlk, tutku. sayrmsak * Gerekte hasta olmadhlde kendi hasta gsteren. sayrmsama * Sayrmsamak ii. sayrmsamak * (dil inklbnn ilk yllarnda) Gerekte hasta olmadhlde kendini hasta gstermek, temaruz etmek. sayvan * Gneten, yamurdan korunmak iin veya ss olarak bir eyin zerine ekilen dam saagibi dz veya eilimli rt. * Evlere bitiik, n ak, direkler zerine oturtulmu, zeri rtl yer. * Kulak kepesi. saz * nce kam, hasr otu, kiliz, kofa. * Sazdan yaplm. saz * Her tr mzik arac, alg. * Trk halk mziinde balama, cura, tar vb. mzraplalglarn genel ad. * Trk halk mziinde kullanlan, gvdesi oyularak yaplm, telli, uzun saplalg, balama. * algtakm. saz benizli * Solgun, sarrenkli. saz eseri * Klsik Trk mziinde yalnzca saz takmnn almasiin bestelenen eser. saz evi * Sazdan yaplmbasit barnak. saz evi * Her trl mzik aleti yaplan ve satlan yer. * Sazlszl elence yeri. saz rengi * Soluk, uuk sar. saz semasi * Klsik Trk mziinde fasln en son alnan szsz paras. saz airi * Saz alarak iirler, deyiler ve destanlar syleyen halk sanats, ozan. saz iiri * Halk edebiyatnda genellikle saz eliinde sylenen iir. saz takm* Ut, keman, kanun, balama vb. mzik aralarnalanlarn oluturduu algtakm. saz tavuu* Bir tr tavuk. sazak * Kuvvetli esen rzgr. * Bataklk, sazlk. sazan * Sazangillerden, Avrupa, Asya ve Amerika'nn tatlsularnda yaayan, eti beenilen klklbir balk (Cyprinus carpio). sazangiller* Tatlsularda yaayan klklbalklarn genibir familyas. sazc * Saz alan kimse. * Saz yapan veya satan kimse. sazclk * Saz almak veya yapp satmak ii. sazende * Sazc.

sazendelik * algclk, saz sanatl. sazkr * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. sazkayas* Kayalk blgelerde yaayan bir tr balk. sazl * Saz alnarak yaplan. sazlszl * Saz alnarak yaplan (elence). sazlk * Sazlar(I) ok olan yer. sazsz * Sazolmayan. Sb * Antimon'un ksaltmas. Sc * Skandiyum'un ksaltmas. score board * Bkz. skorbord. Se * Selenyum'un ksaltmas. -se * Bkz. -sa / -se (I). -se * Bkz. -sa- / -se (II). -se * Bkz. -sa / -se (III). seans * Mesleini veya sanatnyapan bir kimsenin yannda, o kimsenin mesleiyle ilgili bir iiin harcanan sre. * Sinema, tiyatro, konser gibi sanat dallarnda yaplan gsterilerden her biri. * Aralksz bir iiin harcanan sre. sebat * Sznden veya kararlarndan dnmeme, bir ii sonuna dein srdrme, direme. sebat etmek (veya gstermek) * sznden veya kararndan dnmemek, bir ii sonuna kadar gtrmek, diremek. sebatkr * Direken, sebatl. sebatl * Sebat eden, direken, sebatkr. sebatsz * Sebat etmeyen. sebatszlk * Sebatsz olma durumu. sebayd * Tavla oyununda zarlardan birinin l, brnn ikili gelmesi. sebebiyet * Bir eye, bir olaya sebep olma, yol ama. sebebiyet vermek * (bir eye bir olaya) Sebep olmak, yol amak. sebebiyle * nedeniyle, dolaysyla, yznden. sebep * Bir eyin olmasna veya belli bir hlde bulunmasna yol aan ey. sebep bilimi * Neden bilimi, etioloji. sebep olan sebepsiz kalsn * herhangi bir kt duruma yol aanlar iin kullanlan bir ilenme. sebep olmak * neden olmak, yol amak. sebeplenme * Sebeplenmek ii.

sebeplenmek * Dolaysyla yararlanmak. sebepli * Sebebi olan. sebepli sebepsiz * Hibir dayanayokken, sebebi olsun veya olmasn. sebepsiz * Sebebi olmayan, nedensiz. * Bir sebebi olmadan. sebepsiz kalmak * yoksul bir duruma dmek. sebepsizce * Bir sebebi olmakszn. sebil * Kutsal gnlerde karlk beklemeden, hayr iin datlan ime suyu. * Genellikle camilere bitiik zel bir biimde yaplm, karlk beklemeden, hayr iin ime suyu datlan ta yap, sebilhane. * Meyan kk erbetini bir hayr iin datma. sebil etmek * bol bol vermek, datmak. sebilci * Sokaklarda dolaarak sebil datan kimse. * Sebilde su datmakla grevli kimse. sebilhane * Sebil. sebilhane bardagibi * hoa gitmeyen kalabalk insan dizileri iin kullanlr. sebkihindi* XVII. yzylda divan iirinde balayan, karmak mazmunlara, hayal oyunlarna, g anlalr, allmadk benzetmelere dayanan ssl bir anlatm biimi. sebze * Genellikle piirilerek yenen bitkiler veya bunlarn taneleri, gveri, zerzevat. sebze orbas * nce doranmsoann yada kavrulmasndan sonra havu, patates, maydanoz, pazyapra, kereviz yaprave pirin karmyla piirilmesi ve szgeten geirilmesiyle hazrlanan karmn st ve yumurtayla rplmas ve ksk atete kaynatlmasyla yaplan bir orba tr. sebzeci * Sebze satan kimse, zerzevat. sebzecilik * Sebzecinin yapti, zerzevatlk. sebzelik * Sebze bahesi. * Buz dolaplarnda sebze konulan yer. sebzevat * Sebzeler, zerzevat. seccade * Bir kiinin zerinde namaz klabilecei byklkte, halveya kumatan yayg, namazlk. seccadeci * Seccade dokuyan veya satan kimse. secde * Namaz klarken aln, el ayaklarn, dizleri ve ayak parmaklarnyere getirerek alnan durum. secde etmek (secdeye varmak veya kapanmak) * namaz klarken aln, el ayaklarn, dizlerini, ayak parmaklarnyere getirmek. seci * Nesirde yaplan kafiye veya uyak. seciye * Yaradl, huy, karakter. seciyeli * Salam karakterli, kendisene gvenilir (kimse). seciyesiz * Karakteri bakmndan gvenilmez (kimse). seciyesizlik

* Seciyesiz olma durumu. seal * Selfservis. seenek * Seme durumunda, birinin yerine seebilecek bir baka yol, yntem, tutum, alternatif. sei * Semek ii. seici * Semek iini yapan (kimse, kurul vb.). seici kurul * Bkz. seiciler kurulu. seiciler kurulu * Yarma, snav gibi etkinliklerde baarl, stn olanlarsemek amacyla oluturulmugeici kurul, jri. seicilik * Seici durumunda olma. seik * Bkz. ak seik. seili * Seilmek durumu veya biimi. seilme * Seilmek durumu. seilmek * Semek iine konu olmak. seilmi * Seerek ayrlm. * Ayncinsten olan nesneler arasndan iyi ve sekin olanlar ktktan sonra geride kalanlar. seim * Semek ii. * Kanunlar, ynetmelikler uyarnca kanun koymak ve ynetmek iin bir veya daha ok aday arasndan belli bir veya birkanseme, intihap. seim blgesi * Seimlerde her muhtarla balblge. seim evresi * Bir milletvekilinin seilmiolduu blge. seim sand * Seim blgelerinde oylarn kullanlacasandk. seim tutana * zellikle milletvekili seiminde, yetkili kurulca seim sonularnn tespit edildii resmi belge. seim yapmak * semek. seim yasa * Seim gn Yksek Seim Kurulu tarafndan iln edilen yasaklar. seimlik * Seme iine konu olma. seimlik ders * Semeli olarak alnabilecek ders, semeli ders. sei * Semek ii veya durumu. seki * airlerin, yazarlarn, bestecilerin eserlerinden alnm, seme paralardan oluan eser, gldeste, antoloji. sekin * Benzerleri arasnda niteliklerinin yksekliiyle gze arpan, stn, mmtaz, gzide, mutena, elit. sekincilik * Sekin kimselerden yana olma durumu. sekinler * Bir toplumda gc ve saygnlolan kk toplumsal kme, elit. sekinleme * Sekinlemek durumu. sekinlemek * Sekin duruma gelmek. sekinlik * Sekin olma durumu.

seme * Semek ii. * Sekin, seilmi. seme hakk * Bir szleme ile belirlenen deme biimi yerine bir dierini koyabilme yetkisi, muhayyerlik, hakkhyar. seme sresi * Seme iinin yaplmasiin ayrlan sre. seme yetkisi * Seme iin verilmesi. semece * Semek artile, seerek. * Seerek alnan veya satlan. semeci * Semecilii ilikin, eklektik. * Semecilik yanlsolan (filozof, gr). semecilik * Kurulmuolan dizgelerden deiik dnceleri seip alma ve kendi retisinde birletirme yntemi ve bu yntemle alan filozoflarn retisi, eklektizm. semek * Benzerleri arasnda hoa gideni almak veya yararlanmak iin ayrmak. * Birine oy vererek bir greve getirmek. * stn, iyi, uygun bularak yelemek. * Ne olduunu anlamak, fark etmek. * Farklgrmek, stn grmek. semeler * Seme yazlar veya eserler, mntahabat. semeli * stediini semekte veya yapp yapmamakta serbest olan, muhayyer. * Mecbur olmayan. semeli ders * Seimlik ders. semeli yemek * Grerek ve beenerek seilen yemek. semen * Seimde oy verme hakkolan kimse, mntahip. semen kt * Semen adlarnn yazlolduu liste, defter. semenlik * Semen olma durumu. semesiz yemek * Seme olanaolmayan yemek, tabldot. setirme * Setirmek ii. setirmek * Semek iini yaptrmak. seda * Ses, sada. sedal * Sesli, nl. sedallk * Sedalolma durumu. sedasz * Sessiz, nsz. sedaszlk * Sedasz olma durumu. sedef * Midye ve istiridye gibi deniz hayvanlarnn kabuunda bulunan sedefilikte kullanlan, prltl, beyaz, sert bir madde. * Bu maddeden yaplmveya bu madde ile sslenmi. * Sedef hastal. sedef hastal _____* Sedefi andran pulcuklarn belirmesiyle ortaya kan bir deri hastal.

sedef kakma * Abanoz, maun, ceviz gibi deerli ahaplarn zerine deiik motiflerin gmme yntemiyle yaplan ssleme. sedef otu * Sedef otugillerden, 50 cm kadar ykselebilen, zel kokulu, sariekli ve hekimlikte kullanlan, ok yllk bir aack (Ruta graveolens). sedef otugiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, rnek bitkisi sedef otu ve alt familyasturungiller olan genibir bitki familyas. sedefi * Sedef zerinde alan, sedef kullanarak eya yapan kimse. sedefilik * Sedefinin ii. sedefkr * Sedefi, sedef ileyen usta. sedefli * Sedefle ilenmi. sedefli kalker * Ssleme ilerinde kullanlan, yumuakalarn kavklarnn birbirleriyle kaynamasndan oluan bir mermer tr. sedefsi * Sedefe benzeyen, sedefi andran. sedefsi bulut * Zaman zaman atmosferin yksek tabakalarnda grlen stratosfer bulutu. sedimantasyon * Tortu olumas, kelme. * Phtlamasnlenmikanda, al yuvarlarn dibe kme hznn llmesiyle yaplan bir tr kan muayenesi. * Tortulama. sedir * Kol koyacak yeri olmayan, arkalksz, st minderli ve yastklolabilen kerevet, divan. sedir * Kozalakllardan, boyu 40 m kadar olabilen ve kerestesi yapilerinde kullanlan bir orman aac, daservisi (Cerrust). sedye * Hasta veya yaraltamaya yarayan katlanabilir hasta yata, teskere. sedyeci * Sedye tayan kimse. sedyelik * Sedye ile gtrlebilecek durumda olan. sedyelik olmak * ayakta duramayacak duruma gelmek. sefa * Gnl rahatl, rahatlk, kaygsz ve sakin olma, safa. * Elence, zevk, nee. sefa (veya sefalar) bulduk * "sefa geldin" veya "sefa geldiniz" szne "teekkr ederim" anlamnda karlk olarak kullanlr. sefa geldin (veya geldiniz) * hogeldin (veya hogeldiniz) anlamnda kullanlan arlama, karlama sz. sefa geldine gitmek * bir kente, bir mahalleye yeni gelen veya geziden dnen birine ziyarete gitmek. sefa pezevengi * zevk ve elenceye dkn (kimse). sefa srmek * rahat, sakin ve elenceli yaamak. sefahat * Zevk ve elenceye dknlk, uarlk. * Elence. sefalet * Yoksulluk, yoksulluk sknts. sefalet ekmek * yoksul ve perian yaamak. sefaret * Elilik, sefarethane.

sefarethane * Elilik. sefasnsrmek * bir durumun getirdii, saladolanaklardan yararlanmak. sefer * Yolculuk. * Genellikle yurt dna yaplan asker harekt, sevaa gitme, sava. * Kez, yol, defa. sefer * \343 safer. sefer tas* Yemek tamakta kullanlan ve birbiri zerine konulup bir sapa geirilen kaplar takm veya bunlardan her biri. sefer tasgibi * her katnda birer odasolan (yksek ev). seferber * Savaa hazrlanmveya girmi(asker birlik). seferber etmek * bir i, bir ama iin btn olanaklarkullanmak. seferber olmak * bir i, bir ama iin, birok kimse btn olanaklaryla girimek. seferberlik * Bir lkenin silhlkuvvetlerini savaa hazr duruma getiren, lkenin ekonomisini, ynetimini sava gereklerine uyacak duruma sokan hazrlk ve nlemlerin tm. * Bu durumun iln edildii veya savan srdrd dnem. seferberlik iln etmek * bir lkenin silhlkuvvetlerini savaa hazr duruma getirmek iin gerekli duyuruyu yapmak. sefer * Yolculukla ilgili olan. * Savala ilgili olan. * Yolcu olduundan, oru tutmak ve namaz klmak zorunda olmayan kimse. sefer durum * Savaortam. * Yolculuk dolaysyla namaz ve oruz ibadetinden izinli olma. sefer hl * \343 sefer durum. seferli * Sefere giden veya sefere kan. seferlik * Herhangi bir defaya yetecek miktarda. sefih * Zevk ve elenceye dkn, uar. sefihane * Alakasna. sefil * Sefalet eken, yoksul. * Alak. sefilne * Sefilce, sefil gibi. sefillik * Yoksulluk. * Alaklk. sefine * Gemi. sefir * Eli. sefire * Bayan eli. * Eli kars. sefirikebir * Byk eli. sefirlik

* Elilik. segh * Klsik Trk mziinde si perdesi ve bu perdedeki makam. segh perdesi * Klsik Trk mziinde orta sekizlinin 22. perdesi. segman * Bir motorun alt blm ile st blm arasndaki gaz geiini nlemek amacyla kullanlan esnek metal para. seirdim * Yaya kousu. * Top atldnda kundan geri tepmesi. * Deirmene su veren oluun eimi. * Yenieri mutfaklariin kullanlan etleri tayan hayvanlarn n ve arkalarnda yryen yenieri. seirdim yolu * Kale bedenlerinde korunmalyol. * Han odalarnnde dar yol. seirme * Seirmek ii. seirmek * Hafif kmldamak ve daha ok, vcudun bir yerinde deri ile birlikte dirinin hemen altndaki kaslar hafife oynamak. seirtme * Seirtmek ii. * (balklkta) Yemsiz kullanlan olta. seirtmek * abuk admlarla veya srayarak yakn bir yere doru yrmek. semen * Bayram gnlerinde, dnlerde trene yerli giysilerle, atlve silhlolarak katlan yiit, seymen. sereme * Seirme. seremek * Seirmek. seher * Sabahn gn domadan nceki zaman, tan aarts. seher yeli * Seherde esen yel. sehim * Hisse bedeli. * Pay, hisse. sehiv * Sonucu bakmndan ok nemli olmayan yanllk, yanlt. sehpa * stne bir ey koymaya yarayan ayakldestek, atk. * Kk masa. * Dar aac. * Ressamn zerinde alttablosunu yerletirdii genellikle tahtadan yaplmdestek. sehpaya ekmek * asarak ldrmek, dar aacna ekmek, asmak. sehven * Yanllkla. sek * ine su, baka bir iki veya bir svkartrlmam(iki). * (iki iin) ine su veya bir baka iki kartrmadan. sekant * Kesen. * (trigonometride bir ann sekant) Bu ann kosinsnn tersi. sekban * Osmanllarda, snr boylarnda grev yapan bir snf asker. * Eyalet paalarve sancak beylerine balolarak grev yapan bir snf asker. sekbanba * Osmanlordusunda sekbanlarn komutan. sekel

* Bir hastalktan sonra yerleip kalan ilev veya doku bozukluu. Sekendiz * Satrn, Zhal. sekene * Bir yerde oturanlar, sakinler. seki * Evlerin nne oturmak iin tave amurdan yaplan set. * Oturulacak sedir biiminde taveya set. * Toprak stndeki ykseklik, doal set. * Akarsularn iki yakasndaki yamalarda, bazdeniz ve gl kylarnda grlen basamak biiminde yer yz ekli, set taa, teras. seki * At, eek ve srlarn ayaklarnda bilee veya dize kadar kan beyazlk. sekileme * Sekilemek ii, teraslama. sekilemek * Bir yamacaalandrmak iin sekiler (I) yapmak, teraslamak. sekili * Sekisi olan. sekincilik * Bkz. dingincilik. seki * Sekmek ii veya biimi. sekiz * Yediden sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 8 VII. * Yediden bir artk. sekiz tek * Krek yarlarnda sancak ve iskelesinde drder krei olan tekne. sekiz yzl * Sekiz dzlem parasyla evrelenmicisim. sekizer * Sekiz saysnn letirme sfat, her birine sekiz, her defasnda sekizi bir arada olan. sekizgen * Sekiz kenarlokgen. sekizinci * Sekiz saysnn sra sfat, srada yedinciden sonra gelen. sekizli * Kendinde sekiz saysbulunan. * skambil kdnda sekiz iareti bulunan kt. * Sekizlik. sekizlik * Sekizi bir arada, sekiz tane alabilen. * Birlik notann sekizde biri. seklem * Kldan, ynden dokunmuuval. * On batman (un, vb). sekme * Sekmek ii. * Bir merminin bir yere veya bir cisme vurduktan sonra sramas. sekmek * Tek veya iki ayak zerinde sramak veya srayarak ilerlemek. * Atlan bir nesne bir yere dokunduktan sonra srayarak gitmek. * Bir yere bir cisme arparak yn deitirmek. * (olumsuz biimiyle) Aralk vermeden srp gitmek. sekmen * Aralksz iskemle. * Basamak. sekoya *Kozalakllarn porsukgiller familyasndan, Kaliforniya'da yetien, 100-130 m boyunda, byk bir orman aac(Sequoia). sekretarya * Sekreterlik ilerinin yapldyer.

sekreter * zel veya kamu kurulularnda haberlemeyi salayan, yazma yapabilen grevli, yazman, ktip. * zel veya kamu kurulularnda ynetim ve yazmalardan sorumlu kimse, yazman. * (basnda) Sayfa dzenlemesini yapan gazeteci. sekreterlik * Sekreterin grevi, yazmanlk, ktiplik. * Bir veya daha ok sekreterin alatyer veya bro. seks * Cinsellik, cinslik, cinsiyet. seksapel * Cinsel cazibe, cinsel ekicilik. seksek * Sekerek oynanan bir ocuk oyunu. seksen * Yetmidokuzdan sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 80, LXXX. * Sekiz kere on, yetmidokuzdan bir artk. seksen kapnn ipini ekmek * iinde bulunduu sorunu zmek iin kapkapdolamak, birok yere uramak. seksener * Seksen saysnn letirme sfat, her birine seksen, her defasnda sekseni bir arada olan. sekseninci* Seksen saysnn sra sfat, srada yetmidokuzuncudan sonra gelen. seksenlik * inde seksen saybulunan. * Seksen yanda olan. seksi * Cinsel ekicilii olan. seksiyon * Blm. seksolog * Seksoloji uzman, cinsellik bilimci. seksoloji * Cinsellikle ilgili sorunlarn incelendii bilim, cinsellik bilimi. sekstant * Gnein, yldzlarn asal yksekliini lmeye yarayan bir alet. seksel * Cinsel cinsellikle ilgili, cins. sekte * Durma, kesentiye urama, kesilme, durgu. * Bozukluk. * nme, fel. sekte vermek * kesintiye uramak. sekte vurmak * kesilmesine sebep olmak, kesintiye uratmak. sekteikalp * Kalbin durmasve kalp sektesi. sekter * Bakalarnn siyas, din vb. dncelerine, inanlarna karkan, katve hogrsz davranan kimse. * Kat, hogrsz (dnce, tutum). sekteye uratmak * kesilmek, kesintiye uramak. sektirme * Sektirmek ii. sektirme pas * Basketbolda topu sektirerek verilen pas. sektirmek * Sekmesine sebep olmak. sektirmemek * Aksatmamak, aralk vermeden srekli yapmak. * Byk bir dikkat iinde bulunmak. sektr

* Blm, kol, dal, kesim. * Manyetik tamburun, manyetik diskin veya bir disk paketinin zerindeki, veri ortamnn nceden belirlenmialyer deitirmesi srasnda manyetik kafalarn eriebildii, bir iz veya bant paras. sel * Srekli yamurlardan veya eriyen karlardan oluan, getii yerlere zarar veren takn su. * Hareket hlindeki byk kalabalk, yn. * Etki ve iz brakan gl durum veya davran. -sel * Bkz. -sal / -sel. sel gibi (akmak) * (svlar iin) bol ve gr (akmak). * (zaman iin) abuk ve hzla gemek. * (insanlar iin) kalabalk bir yn hlinde gitmek, yrmek. sel gider, kum kalr * geici durumlara gvenmek doru deildir. sel gtrmek * ok yamur yamak. * ok yamurdan dolaybir blgede, yollar zor geilir duruma gelmek. sel ile gelen yel ile gider * emek vermeden ele geen para arur olur gider. sel seli gtrmek * ok fazla sel olmak. selm * Bir kimseyle karlaldnda, birinin yanna gidildiinde veya yanndan uzaklaldnda kendisine szle veya iaretle bir nezaket gsterisi yapma, esenleme. selm almak * birinin selmlamasna karlk vermek. selm akmak * selm vermek. selm durmak (veya selma durmak) * bir bye, bir ste veya saygduyulan bir eye ayakta selm vermek. selm etmek * uzakta olan birine bir kimse veya mektup araclyla esenlik dilemek. selm olsun * "saygm, esenlik dileklerim ona ulasn" anlamnda bir iyi dilek sz. selm otu * Maydanozgillerden, 1-2 m boyunda, pis kokulu, hekimlikte kullanlan bir bitki (Levisticum). selm para, kelm para * her davranpara harcamaya baldr. selm sabah * Selmlap hatr sorma. selm sylemek * selmnbirine gtrmesini sylemek. * birinin gnderdii selmbakasna iletmek. selm sylemek (veya yollamak) * birine esenleme haberi gndermek. selm verdik, borlu ktk * kk bir ilgi gsterdik, zerimize byk bir iyklendik. selm vermek * selmlamak. * bansave sol omuzlarna evirerek namazbitirmek. selmet * Esen olma durumu, esenlik. * Her trl korku, tasa ve tehlikeden uzak gvenlik iinde olma. * Anlatma temel olan dncenin her bakmdan doru ve salam olmas. selmete kmak * esenlie kavumak, kurtulmak. selmetleme * Selmetlemek ii veya durumu. selmetlemek * Yolcuyu, konuu uurlamak, geirmek. selmsabahkesmek

* her trl ilikisine son vermek. selmlama * Selmlamak ii, selm verme. selmlamak * Bir kimseyle karlaldnda, birinin yanna gidildiinde veya yanndan uzaklaldnda selm vermek, esenlemek. selmlanma * Selmlanmak ii. selmlanmak * Selmlamak ii yaplmak. selmlama * Selmlamak ii, esenleme. selmlamak * Birbirine selm vermek, esenlemek. * ok az tanmak. selmlay* Selmlamak ii veya biimi. selmlk * Saray, kk veya konaklarda erkeklerin bulunduu ve erkek konuklarn alndblm, haremlik kart. * Osmanlpadiahlarcuma namaznklmak iin camiye giderken yaplan tren. selmsz * "Saygsz bir biimde, selm vermeksizin, sayggstermeksizin" anlamlarnda kullanlan selmsz sabahsz sznde geer. selmsz sabahsz * Saygsz bir biimde, selm vermeksizin, sayggstermeksizin. selmnaleykm * "Selmet sizin zerinizde olsun" anlamnda bir esenleme sz. selmnaleykm kr kad * artok szl kiiler iin uyarma yollu sylenir. selmnkavlen * Salk dileme sz. * nme, fel. selset * Akclk. seltin * Sultanlar. seltin camii * Osmanlpadiahlarnn veya elerinin yaptrdklarcami. seltin meyhanesi * Byk meyhane. selcik * Kk sel. Seluk * Seluklu. Seluklu * XI. yzylda Anadolu, Orta blmnde devlet ve imparatorluk kuran, ounluunu Ouzlarn oluturduu bir soy. * Bu soyun kurduu ve XIII. yzylda sona eren Trk devleti. sele * Yayvan sepet. sele * Bisikletin oturulacak yeri. sele * Bkz. sere. sele gitmek * gereksiz yere telef olmak. sele zeytini * Az tuzla hazrlanan bir eit zeytin. selef * Bir grevde, bir makamda kendinden nce bulunmuolan kimse, ncel, ardl kart. selek * Cmert, eli ak.

seleksiyon * Seme. selektr * Tahlyabancmaddelerden ayrmak iin kullanlan aygt. * Otomobilde farlarn uzun ve ksa uzaklkta yanmasnsalayan ara. selen * Ses, haber, bilgi. selentereler * Bitkimsi hayvanlardan deniz analarnn, sifonlularve mercanlariine alan nemli bir blm. selenyum * Atom numaras34, younluu 4,8 olan, 217 C de eriyen, sve elektrii ileten, daha ok telsiz telefon, televizyon yapmnda kullanlan bir element. KsaltmasSe. selfdeterminasyon * Kendini ynetme hakknbelirleme. selfservis * Kafeterya, lokanta, maaza gibi yerlerde alcnn, grevli bir satcnn araclolmakszn kendine hizmet ettii satyntemi, seal. seli suyu kalmam * (yemek veya meyva iin) suyu kalmam. selika * Gzel syleme ve yazma yetenei. selim * Doru, drst, kusursuz. * (ur veya bazhastalklar iin) Sonu iyi, tehlikesiz, ktcl olmayan, iyicil. selinti * Yasebebiyle oluan ufak sel. * Sel sularnn brakter p. selis * Akc(sz). sellemehsselm * Ulu orta, ekinmeden, destursuz. selofan * Sellozdan yaplm, ince, saydam, ambalj yapmnda kullanlan tabaka. seloteyp * Yaptrma ilerinde kullanlan, ince, saydam, bir yz yapkan erit. selp * Zorla alma, kapma. * Kaldrma, karma, yok etme. selp etmek * zorla almak, kapmak. * kaldrmak, karmak, yok etmek. selloit * Nitroselloz ile kfurdan oluan, fotoraf kd, sinema filmi, bilrdo yuvarla, tarak gibi eylerin yapmnda kullanlan plstik madde. selloz * Bitkilerde hcre yapsnn byk bir blmn oluturan kt, yapay ipek ve patlaycmaddelerin yapmnda kullanlan bir karbonhidrat (C6H10O5). sellozik * inde selloz bulunan. selva * Amerika'da Amazon, Afrika'da Nijer rmaklargibi Ekvator blgesindeki byk sularn getii havzalarda bulunan genive balta girmemiormanlara verilen ad. selvi * \343 servi. selvie * Gemi armasnda bulunan oynak halat. selzede * Sel felketine uram, selden zarar grm(kimse). sem * Zehir, a. sema * Gk, gkyz.

sema * itme, duyma. * Mevlev dervilerinin ney, nsfiye gibi alglar eliinde, kollarniki yana ap dnerek yaptklaryin. semafor * Demir yollarnda gndz mekanik olarak krmzbir kolla gece krmzkla iaret veren let. * ki gemi veya gemi ile kyistasyonu arasnda haberlemede kullanlan kollu iaret stunu. semah * Orta Anadolu blgesinde yaygn olan ve mzik eliinde oynanan, tren nitelii tayan oyun. semahane * Mevlev tekkelerinde dervilerin sema yini yaptklarzel blm. semahat * Cmertlik, iyilikseverlik. sema * Bir kurala balolmayp ancak iitmekle renilen (sz). * Klsik Trk mziinde iki basit usulden biri. * Sekizer hece lsyle yazlmolan halk iiri tr. sema * Semav. sema kahvesi * Halk airlerinin toplandklar, sazlszl elencelerin yapld, sema, mani ve trklerin okunduu kahve. seman * Bir metalle temas durumunda stlan ve yksek scaklkta ayrarak tadelementlerden bir veya birounu o metalin yzeyine yayan madde. * Dikklerini kaplayan sert madde. semantik * Anlam bilimi. semaver * zellikle ay demlemekte kullanlan kmr ve yakacak ocakendi iinde bulunan, elektrikle de alabilen bakr, pirin gibi metallerden yaplmmusluklu kap. semav * Gkle ilgili, ge ilikin. semazen * Sema eden, dnen dervi. semazen ba * Mevlevlikte sema ayinini yneten dede. sembol * Duyularla ifade edilemeyen bir eyi belirten somut nesne veya iaret, remiz, rumuz, timsal, simge. sembolik * Sembolle ilgili, sembol niteliinde olan, simgesel. sembolist * Sembolizmle ilgili. * Sembolizm yanlsolan kimse, simgeci. sembolizm* Olaylaryorumlamaya veya inanlaranlatmaya yarayan semboller sistemi, simgecilik. * Sanat eserinin deerini, gerein olduu gibi aktrlmasnda deil, duygu ve dncelerin, iaret ve biimlerin uygunluk iinde dzenleniinde gren, ayrca kelimelerin mzik ve sembol deerine dayanlarak en anlatlmaz duygu inceliklerinin bile sezdirilebileceini savunan edebiyat ve sanat akm, simgecilik. sembolleme * Sembollemek ii veya durumu. sembollemek * Sembol durumuna girmek, sembol olarak kabul edilmek. sembolletirme * Sembolletirmek ii. sembolletirmek * Bir olay, bir insan veya bir duyguyu sembollere bavurarak anlatmak, simgeletirmek. seme * Sersem, ahmak, alk. seme tavuk * Ahmaklanlatmak iin kullanlan bir sz. semeleme * Semelemek durumu. semelemek

* Seme duruma gelmek. semen * Semizlik. semen peyda etmek * imanlamak. semender * Semendergilerden, uzun gvdeli, drt bacakl, kuyruklu, kertenkeleye benzeyen, birok tr bulunan bir hayvan (Salamandra). * Atete yanmadna, hatta atei sndrdne inanlan efsanev hayvan. semendergiller * Omurgalhayvanlardan amfibyumlar snfnn, kuyruklu hayvanlariine alan bir familyas. semer * Beygir, katr gibi hayvanlarn srtna yerletirilen, zerine yk balanan veya binilen, iskeleti aatan yastk. * Hamallarn yk tarken kullandderiden srt yast, arkalk. * Yuka. semer vurmak * semeri, yk hayvannn srtna koyup balamak, semerlemek. semerci * Semer yapan veya satan kimse. semercilik * Semercinin ii. semere * Yemi, meyve, rn. * stenilen sonu, verim. semereli * Verimli. semeresini vermek * bir ey istenilen verimi, sonucu vermek. semeri devirmek * eek gibi kabaca yatmak. semerleme * Semerlemek ii. semerlemek * Semer vurmak. semerlenme * Semerlenmek ii veya durumu. semerlenmek * Semerlemek ii yaplmak, semer vurulmak. semerli * (yk hayvaniin) Semeri olan. semersiz * (yk hayvaniin) Semeri olmayan. semi * itme. semih * Cmert, eli ak. seminer * Bir konu ile ilgili bilgi vermek ve bu bilgiler zerinde tartmak amacyla birka yetkilinin ynetimi altnda dzenlenen toplant. * niversitelerde ve yksek okullarda retim yesinin ynetimi altnda rencilerin yaptklararatrmalarla ilgili rapor hazrlama, tartma biiminde yrtlen grup almas, toplu alma. semirgin * Tembellikten yabalayan, semiren (kimse). * Semirmekten dolayhareketleri arlam(kimse). semirme * Semiz duruma gelme. semirmek * Besili, yalbir duruma gelmek, semizlemek, imanlamak. semirtme * Semirtmek ii. semirtmek* Besili, yalbir duruma getirmek, semizletmek.

semiyoloji * Hastalklarn belirti ve iaretleriyle ilgilenen hekimlik dal. * Gsterge bilimi. semiyotik * Gsterge bilimi. * Gsterge bilimi ile ilgili olan. semiz * iman. * Eti, yaok olan, tavl. semiz otu * Semiz otugillerden, etli ve mayhoyapraklarsebze olarak yenilen otsu bir bitki (Portulaca oleracea). semiz otugiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, semiz otu, ipek iei gibi bitkileri iine alan familya. semizce * Semiz gibi, semize yakn, semizi andran. semizleme * Semizlemek durumu. semizlemek * Semiz duruma gelmek, semirmek. semizlenme * Semizlenmek ii veya durumu. semizlenmek * Semiz duruma gelmek, semiz olmak. semizleme * Semizlemek durumu. semizlemek * Semiz duruma gelmek. semizlik * Semiz olma durumu, tav, semen. sempati * Bir insann bir bakasna kardoal ve igdsel olarak bir eilim, sevgi ve yaknlk duymas, cana yaknlk, scak kanllk. sempati duymak (veya beslemek) * birini sevimli, cana yakn bulmak. sempatik * Cana yakn, scak kanl, sevimli. * ok ho, hoa giden. sempatik sinir sistemi * Yaatkan sinir sistemini oluturan iki sinir sisteminden biri. sempatisini kazanmak * sevgi, ilgi ve yaknlnkazanmak. sempatizan * yesi olmadhlde bir partinin, bir topluluun grlerini benimseyen veya bir gr, bir retiyi, bir akmtutan kimse, duyguda. sempozyum * Belli bir konuda dzenlenen oturum veya seminer, bilgi leni. semptom * Bulgu, araz. semt * Yan, taraf, cihet. * Yerleim blgesi. semtine uramamak * bir yere zellikle gitmemek. * (birini) hi aramamak, onunla ilgisini kesmek. semtrreis * Baucu noktas. sen * Teklik ikinci kiiyi gsteren zamir. sen aa ben aa, koyunlar(veya inekleri) kim saa? * iten kananlara aka yollu sylenen bir uyarma sz. sen ben davas(veya kavgas) * bir konuda anlamazla dldn anlatr.

sen bilirsin (veya siz bilirsiniz) * nasl uygun bulursan(z), yle yap(nz). sen giderken ben geliyordum * ben bu oyunlarsenden iyi bilirim. sen sa, ben selmet * iyi veya kt bir sonula biten bir ikarsnda artk yapacak bir ey kalmadnanlatr. sena * vme. senarist * Senaryo yazar, senaryocu. senaryo * Bir tiyatro, sinema, televizyon veya radyo eserinin sahnelerini ve akngsteren yazlmetin. * Bir olaybaka bir yne, bir amaca ulatrmak iin uydurulan yalan. senaryocu * Senaryo yazarkimse, senarist. senaryoculuk * Senaryo yazarl. senato * Eski Roma'da zellikle soylulardan oluan yneticiler meclisi. * (bazlkelerde) Yave eitimlerine gre seilmiparlamento yelerinden oluan meclis. * niversite yasasna gre seilen ve rektr bakanlnda toplanan yksek karar organ. * Senatrlerin toplandklaryer. senatr * Senato yesi. senatrlk * Senatr olma durumu. * Senatrn grevi veya makam. sendeleme * Sendelemek durumu. sendelemek * Dengesi bozularak decek gibi olmak, admlarnarmak. * Herhangi bir olay karsnda ne yapacanaracak kadar sarslmak. sendik * Bir birliin, ortakln veya alacakllar grubunun haklarnkorumakla grevli kimse. sendika * ilerin veya iverenlerin i, kazan, toplumsal ve kltrel konular bakmndan karlarnkorumak ve daha da gelitirmek iin aralarnda kurduklarbirlik. sendikac* Sendikaclk yapan kimse. * Sendikada alan kimse. sendikaclk * Aynmeslekte alan kimselerin i, kazan, toplumsal ve kltrel konular bakmndan karlarnkorumak, daha da gelitirmek amacyla birlik olmayamalayan akm, sendikalizm. * Sendikalarn etkinlii, sendikalizm. * Toplum yaamnda sendikalara nemli bir grev yklemek amacngden reti, sendikalizm. sendikal * Sendika ile ilgili. sendikalama * Sendikalamak ii veya durumu. sendikalamak * Sendikalduruma gelmek. sendikalatrma * Sendikalatrmak ii. sendikalatrmak * Sendika hlinde tekiltlandrmak. sendikal* Sendikasolan veya sendika yesi olan (ii, iyeri). sendikallk * Sendikalolma durumu. sendikalist* Sendikac. sendikalizm

* Sendikaclk. sendikasz * Sendikasolmayan veya sendika yesi olmayan (ii, iyeri). sendikaszlk * Sendikasz olma durumu. sendrom * zel bir bozukluu belirleyen, bir arada grlen, tehisi kolaylatran bulgu ve belirtilerin tm. sene * Yl. Senegalli * Senegal halkndan olan (kimse). seneidevriye * Yl dnm. seneikebise * Artk yl. senek * am aacndan yaplmsu testisi. senelik * Yllk. senet * Bir kimsenin yapmaya veya demeye borlu olduu eyi gstermek iin imzaladresmi kt, belgit. * Dayanlan veya dayanlacak olan ey. senet sepet * "Senet yerine geebilecek ey, szleme" anlamnda kullanlr. senet vermek * yazlbelge vermek. * "bir iin byle olduunu sana senet veririm" biiminde bir inandrma sz olarak kullanlr. senetlemek * Birbirine senet vermek. senetli * Senedi olan, senetle salamlatrlmolan. senetli sepetli * (bir iin) Yazlbir belgeye dayanlarak yapldnanlatr. senetsiz * Senedi olmayan, senede dayanmayan. senetsiz sepetsiz * (bir iin) Yazlbir belgeye dayanlmadan, geliigzel yapldnanlatr. senev * Yllk. senfoni * Sonat biiminde orkestra eseri. senfoni orkestras * Senfonileri alacak biimde dzenlenmi, flemeli, telli, yaylve vurma alglardan oluan byk orkestra. senfonik * Senfoni ile ilgili; senfoniye dayanan. sengin sema * Yrk sema. seni gidi seni (veya seni seni) * "yaramaz, haylaz, apkn" anlamlarnda kullanlr. seninki can da benimki patlcan m? * "senin cannn deeri var da benimkinin deeri yok mu" anlamnda kullanlr. senir * ki daarasndaki srt. senit * Hamur tahtas. senkretizm* Birbirinden ayrdnce, inanveya retileri kaynatrmaya alan felsefe sistemi. senkron * Ezaman. senkroni * Ezamanllk. senkronik

* Ezamanl. senkronizasyon * Eleme. senli benli* Arlde samim olarak, teklifsiz bir biimde. senli benli olmak * i ie olmak, btnlemek. * arlde iten, teklifsiz olmak. senozoik * nc a. sensen * Azdaki kokulargidermek iin inenen baharlbir madde. sentagma * Dizim. sentaks * Cmle bilgisi, sz dizimi. sentaktik * Cmle ile ilgili. sentetik * Birleim yolu ile elde edilen, birleimli. sentez * Birleim. senyr * Orta ada Avrupa'da topraolan derebeyi. * Fransa'da bir soyluluk unvan. senyrlk * Senyr olma durumu. * Senyrn topra. sepek * Deirmen tann ekseni. sepelek * Bkz. sersem sepelek. sepeleme * Sepelemek ii. sepelemek * Ksa sreler iinde ve serpinti hlinde yamak, dklmek, serpelemek. sepet * Saz, kamveya ince dallardan rlerek yaplan, genellikle sapolan, yiyecek ve eya tamak iin kullanlan kap. * Sepet gibi rlerek yaplm. * Bir sepetin aldlde. * Sazdan rlmbalk kapan. * Basketbolda saykazanmak iin, iine top atlmaya allan demir embere geirilmialtak a. * Bkz. senet sepet. sepet havasalmak * iinden karmak, sepetlemek. * yanndan uzaklatrmak, gitmesini salamak. sepet kafal * Bilgisiz ve aklsz. sepet sandk * Sepet gibi, ince dallardan rlmve ou mein ile kaplanmsandk. sepet topu* Basketbol. sepeti * Sepet yapan veya satan kimse. * ingene. sepeti sd * Stgillerden, yapraklaruzun, dallarsepet rmeye elverili bir st tr, sokrun (Salix viminalis). sepetilik * Sepet yapma veya satma ii. sepetkulpu * Bask kemer veya tonoz.

sepetleme * Sepetlemek ii. sepetlemek * (meyva, sebze vb. eyleri) Sepete koymak, sepete yerletirmek. * Yanndan kovarcasna uzaklatrmak. sepetlenme * Sepetlenmek ii. sepetlenmek * Sepetlemek ii yaplmak. * Bir yerden uzaklatrlmak, kovulmak. sepetli * Sepeti olan. * Bkz. senetli sepetli. sepetli motosiklet * Yan tarafnda tek tekerlekli sepet biiminde eya ve yolcu tamaya elverili motosiklet. sepetlik * Sepet yapmaya elverili olan. * Yaplarda knt. * Gbek evresindeki karn blgesi. sepetsiz * Sepeti olmayan. sepette pamuu olmamak * bilgisiz, bokafalolmak. sepi * Deri, post vb.yi kullanabilecek duruma getirmek iin uygulanan ilemlerin tm, tabaklk. sepici * Sepi iini yapan kimse, tabak (II). sepicilik * Sepicinin ii, tabaklk, debagat. sepil * "Sepil sepil" ikilemesinde kullanlr ve "hafife yaan yamur"u anlatr. sepil sepil * Yamur iseleyerek veya hafif yaarak. sepileme * Sepilemek ii, tabaklama. sepilemek * Deri, post vb. yi kullanabilecek bir duruma getirmek iin deiik, eitli ilemlerden geirmek, uygulamak, sepi yapmak, tabaklamak. sepilenme * Sepilenmek ii. sepilenmek * Sepilemek ii yaplmak, tabaklanmak. sepili * Sepilenmi, tabaklanm(deri, post). sepken * Bkz. sulu sepken. septik * Kukucu, pheci. septisemi * Kanda hastalk yapan bir bakteri bulunmasndan ileri gelen her trl hastalk. septisizm * Kukuculuk, phecilik. sepya * Mrekkep balndan alnan koyu siyah boya. * Bu boya ile yaplan (resim). ser * Ba, kafa (bazbirleik kelimelerde) Bakan, reis. * Bakan, reis (bazbirleik kelimelerde). ser * Limonluk. ser verip sr vermemek * sr vermeyen, drst ve gvenilir bir kimse olmak.

sera * Sebze ve meyvelerin yetitirildii ve hava artlarna karkorunduu cam ve naylonla kaplyer, ser. serac * Sera yapan kii. * Serada turfanda sebze yetitiren kimse. seraclk * Sera yapma ii. * Serada sebze yetitirme ii. serak * Dik yerlerden inen buzullarda, derin yarlmalar sebebiyle buz paralarnn koparak aaya dmesi. seramik * Yksek sda piirilmitoprak, fayans, porselen yapmyla ilgili olan. * Yksek sda piirilmitopraktan yaplan vazo, anak, mlek gibi nesne. seramiki * Seramikle uraan kimse. seramikilik * Seramik yapma sanat. * mlekilik. serap * Atmosferde k nlarnn krlmasndan doan ve llerde kolaylkla gzlemi yaplabilen optik yanlma, uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yzeyinden yansyormugibi, cisimle birlikte ters grntnn oluumu, lgn, yalgn, pusark. serapa * Batan baa, btn olarak. serasker * Sadrazamlk greviyle ykml olmayan ve Osmanlordusunun komutanlnyapan vezirin unvan. serasker kaps * Seraskerin resm grev yeri. seraskerlik * Seraskerin grevi veya makam. serazat * Serbest ve zgr. serbaz * Yrekli, yiit, korkusuz olan (kimse). serbest * Hibir arta balolmayan, istedii gibi davranabilen, erkin. * Tutuklu veya bamlolmayan, zgr, hr. * Zamannistedii gibi kullanabilen, yapacak bir ii olmayan. * Bazkurallara balolmayan. * Sklmadan, armadan konuan ve davranan. * (kadn iin) Arbalolmayan, hoppa. * Hareketi herhangi bir biimde engellenmeyen. * Rahat, zgr, bamsz bir biimde. serbest brakmak * (tutuklu veya gz altnda bulunan birini) serbest, zgr duruma getirmek, tahliye etmek. serbest blge * Bir lkenin gmrk snrlardnda konulandrlan ve ticaret rejimi asndan ksmen veya tamamen gmrk mevzuatdndaki dzenlemelere tabi olan, uluslararasliman veya hava alanna yakn yerlerde kurulan, ak blge. serbest alma * Belli bir iyerine balkalmakszn yaplan i. serbest elektron * Doal elektrik yknn oluturduu demetler. serbest enerji * Kullanmbelli kurallara balolmayan enerji. serbest gre * Tehlikeli olabilecek bazoyunlarn dnda vcudun her yanna oyun uygulanabilen bir gretr. serbest kart * Girikart. serbest meslek * Resm veya yarresm meslekler dnda kalan meslek veya i. serbest mntka

* Ak blge. serbest nazm * Vezin ve kafiye gibi klsik ve balayckurallarbir kenara iten iir tarz. serbest su * Aacn gze boluunda toplanan su. serbest vuru * Kale nndeki ceza alandndaki bir noktada, bir oyuncunun kural ddavranta bulunmaszerine, bu noktadan kartakm oyuncularnn yaptvuru, frikik. serbest yk * Belli snrlamalara balkalmayan yk. serbeste * Serbest (bir biimde). serbest * Erkinlik, serbestlik. serbestleme * Serbestlemek durumu. serbestlemek * Skcbir durumdan veya kalabalktan kurtulmak. serbestlik * Serbest olma durumu. sere * Seregillerden, insanlara yakn yerlerde yaayan, kn gmeyen, koyu boz renkli, kk tc bir ku (Passer domesticus). sere parmak * Beparman en k. sereden korkan darekmez * tehlikeleri gzde byterek ie girimekte ekingen davrananlar amalarna ulaamazlar. seregiller * Gagalarkoni biiminde, bcek, meyve vb. ile beslenen, rnek hayvansere olan kular snf. serin * Mekik dili. * Seme, sekin olan. serdar * (Osmanlmparatorluunda) Bakomutan. serde ... var * sz edilen kimsedeki bir nitelii biraz alay ederek anlatr. serdengeti * Feda. serdengetilik * Fedalik. serdetme * Serdetmek ii. serdetmek * leri srmek. serdirme * Serdirmek ii. serdirmek * Sermek iini yaptrmak. serdmen * Dmen kullanmakla grevli bilgili ve tecrbeli tayfa. * Savagemilerinde avutan yksek bir aamada bulunan er. sere * Ak duran baparman ucundan iaret parmann ucuna kadar olan uzaklk, sele. sere serpe * Bkz. sermek. seremoni * Tren. * Genellikle resm yerlerde, resm ilerde uyulmasgereken kural, yol ve yntemlerin tm. seren * Yelkenli gemilerde zerine drt ke yelken amak ve iaret kaldrmak iin diree yatay olarak balanan gnder. * Konut kaplarnda mentee ve kilidin taklddey konumdaki kaln para.

serenat * Sesli olarak sylenen veya mzik araclyla alnan serbest biimli mzik paras. * Geceleyin, ak havada sevgi duyulan biri iin bir mzik aracyla verilen kk konser. serencam * Bir iin, bir olayn sonu, akbet. * Baa gelen bir durum veya olay. serendi * Drt, altveya sekiz direk stne yaplmtahl, meyve ve sebze kurusunu saklamak iin kullanlan kiler. seretan * Yenge. * Yenge burcu. serf * Derebeylik toplum dzeninde toprakla birlikte alnp satlan kle. sergen * Raf. * Gstermelik olarak veya satlan nesnelerin sergilendii camlblme veya yer, camekn, vitrin. sergerde * (kt, olumsuz ilerde) Eleba. sergerdelik * Elebalk. sergi * Alcnn grmesi, semesi iin dizilmieylerin tm ve bu nesnelerin serildii yer. * Halkn gezip grmesi, tanmasiin uygun biimde yerletirilmirnlerin, sanat eserlerinin tm. * Bir yerin, bir lkenin veya eitli lkelerin kendine zg, tarm sanayi vb.rnlerini tantmak iin bunlarn uygun bir biimde gsterildii yer, meher. * Yayg, kilim. sergi amak * sergilemek. sergi evi * Sanat eserlerinin sergilenmesi iin hazrlanmyer. sergi sermek * kurutmak veya gstermek iin bir eyi dz bir yere yaymak. sergici * Mallarnsergileyerek satan kimse. sergileme * Sergilemek ii, tehir. sergilemek * Bazeyleri gstermek, tantmak veya satmak amacyla herhangi bir biimde, herkesin grebilecei bir yere yerletirmek, tehir etmek. * Vermek veya sunmak. sergileni* Sergilenmek ii veya biimi. sergilenme * Sergilenmek ii. sergilenmek * Sergilemek ii yaplmak. * Verilmek veya sunulmak. sergileyi* Sergilemek ii veya biimi. sergilik * Sergi yeri. * Sergilenenlerin bulunduu yer, stand. sergin * Serilmiolan. * Yatan (hasta). sergin vermek * hastalanp yataa yatmak. sergzet * Serven, macera. sergzeti * Macerayseven, maceraya atlan kimse. serhat * Snr boyu.

seri * Herhangi bir bakmdan bir btn oluturan eylerin tm, dizi. * Bir fabrika veya atlyenin uzun bir sre aynizerinde altretim tipi. seri * Hzl. serian * abuk, arabuk. serigrafi * Bir lstik silindir ile uygun bir malzemenin ablon maskeye bastrlarak grntnn bir yzey zerine geirilmesi ilemi. serili * Serilmi, yaylm. serilip serpilmek * rahat bir biimde yatmak. * gelimek. serilip yatmak * rahat bir biimde yatmak. serili * Serilmek ii veya biimi. serilme * Serilmek ii. serilmek * Sermek ii yaplmak. * Uzanmak. serim * Genellikle tiyatro eserlerinde giriblm. serin * (hava iin) Az souk, lk ile souk aras. * Hoa giden, hafif bir soukluk veren (ey). serin kanl * Kolayca fke, telve heyecana kaplmayan, souk kanl. serin kanllk * Serin kanlolma durumu, souk kanllk. serin tutmak * scaktan etkilenmeden daha souk bir durumda bulundurmak. serince * Az serin, serine yakn. serinleme * Serinlemek ii. serinlemek * (hava) Serin bir duruma gelmek, hafife soumak, serinlemek. * Hoa giden hafif soukluu duymak. * Biraz avunarak ferahlamak. serinlenme * Serinlenmek ii veya durumu. serinlenmek * Serinlik duymak. serinleme * Serinlemek durumu. serinlemek * Serin duruma gelmek, serinlemek, serinlik vermek. serinletme * Serinletmek ii veya durumu. serinletmek * Serin duruma getirmek, serinlik vermek. serinlik * Serin olma durumu. * Serin hava. serinlik vermek * serin duruma getirmek. * acsn, skntsnazaltmak, avundurma. * rahatlatmak, huzura kavuturmak.

seri * Sermek ii veya biimi. serke * Kafa tutan, bakaldran. serkelik * Kafa tutma, bakaldrma. serlevha * (yazlarda) Balk. sermaye * Bir ticaret iinin kurulmas, yrtlmesi iin gereken ana para ve paraya evrilebilir mallarn tamam, ana mal, kapital. * Varlk, servet. * Konu. * Genel ev kadn. sermaye piyasas * Kanunla dzenlenmihisse ve tahvil alm satmnn yapldticaret merkezi. sermaye yapmak * iyeri amak iin gereken paraybiriktirmek, vermek. sermayeci * Bir ie sermaye koyan kimse, ana malc, kapitalist. sermayecilik * Sermayeci olma durumu. sermayedar * Sermayesi olan. * Sermayeci, ana malc, kapitalist. sermayeli * Sermayesi olan. sermayesiz * Sermayesi olmayan. sermayesizlik * Sermayesiz olma durumu. sermayeyi dorultmak * ticaret iin ortaya konan ana paraybatrmadan iletmek ve para kazanmak. sermayeyi kediye yklemek * parasnyiyip bitirmek. serme * Sermek ii. * Sac ekmei. sermek * Asmak. * Gstermek amacyla asmak veya yaymak. * Kurutmak iin dz bir yere yaymak. * Aarak yaymak veya demek. * Boylu boyunca yere yatrmak, drmek veya hrpalamak. * Bolamak, savsamak. sermest * Esrik, sarho. sermest olmak * ok holanmak. sermestane * Sarhoa, sarhoolarak. sermest * Sarholuk. sermestlik * Sarhoolma durumu. sermuharrir * Bayazar. sermrettip * (basm evinde) Badizgici, bamrettip. serpantin * Elencelerde kullanmak iin kendi zerine sarlarak hazrlanan, savrulduunda zlen, renkli kttan yaplmince ve uzun erit.

* Kalorifer tesisatnda bklmborularla yaplmstc. * Ylan ta. serpe serpe * Serbest, rahat bir biimde, ekinmeden. serpeleme * Serpelemek ii. serpelemek * Seyrek damlalar durumunda yamak. * Srekli olarak ve az serpmek. serpici * Su serpen veya su saan alet. serpilme * Serpilmek ii. serpilmek * Serpmek iine konu olmak. * Gelimek, bymek. serpinti * Dklen veya akan bir eyden srayp serpilen blm. * Azar azar, kk damlalar veya tanecikler durumunda yaan yamur veya kar. * Bir durumun etkisinin azalmolduu blm. serpi * Serpmek ii veya biimi. serpitirme * Serpitirme ii. serpitirmek * Azar azar, ince ince yamak (yamur veya kar iin). * Geliigzel serpmek. serpme * Serpmek ii. * Koni biiminde, ucuna bir sra kurun dizilmibalk a. * Serpilmidurumda olan. serpmek * Bir eyi dalacak biimde dkmek, samak. * Belli bir yere dalacak biimde dkmek. * Vermek, samak. * Azar azar, ince ince yamak. serptirme * Serpitirmek ii veya durumu. serptirmek * Serpmek iini yaptrmak. serpu * Balk. sersefil * ok sefil olan, yoksul. sersem * Herhangi bir sebeple bilinci ve duygularzayflamolan. * Dnmeden hareket eden, ne yaptnn farknda olmayan. sersem etmek (veya serseme evirmek) * sersemletmek. sersem gibi * serseme yakr biimde. sersem sepelek * Sersem bir biimde, sersemlii gemeden. sersemce * Sersem (bir biimde). sersemleme * Sersemlemek, sersemlemek durumu. sersemlemek * Sersem duruma gelmek. sersemletme * Sersemletmek ii. sersemletmek

* Sersemlemesine sebep olmak. sersemlik * Sersem olma durumu veya sersemce i. serseri * Belli bir ii ve yeri olmayan babokimse, kabaday, hayta, holigan. * Tutarsz, beenilmeyen davranlarolan. * Belli bir hedefi olmayan, belli bir hedefe atlmamolan, rastlantyla gelen. serseri mayn * Belli bir hedefi olmayan, rastgele yerletirilen mayn. serseri serseri * Babo, avare, amaszca. serserice * Serseri (bir biimde), serseri gibi. serserileme * Serserilemek durumu. serserilemek * Serseri duruma gelmek, serseri olmak. serserilik * Serseri olma durumu veya serserice davran. serserilik etmek * serserice davranmak. serserilik yapmak * serseri tavrnda davranmak, evreye rahatszlk vermek. sert * izilmesi, krlmas, kesilmesi veya inenmesi g olan, pek, kat, yumuak kart. * Esneklii az olan, kolayca eilip bklmeyen. * Kolay dayanlmayan, zor katlanlan, etkili, yumuak kart. * Hrn, fkeli, hiddetli. * Titizlikle uygulanan, sk. * Gl kuvvetli. * Sarscnitelii olan, arpc, keskin, hafif kart. * Balamas, hogrs olmayan. * Gnl krc, kat, ters. * Minerallerin izilmeye kargsterdikleri diren. sert buday * Krma ve tmeye kardaha direnli olan younluu dier budaylara gre daha yksek bulunan ve tane kesiti camsgrnen buday. sert damak * Daman n blm. sert doku * Gergin grnml esnek doku. sert sert * Sert olarak, sert bir biimde. sert su * Kire derecesi yksek su. sert tabaka * Gz yuvarlann dnrten salam zar; n blmne gz akdenir. sert nsz * Sert damakta oluan , h, f, k, p, s, , t nszleri, tmsz, tonsuz nszler. sert zar * Beyni saran zarlarn en dta ve en sert olan. sertabip * Bahekim. sertelme * Sertelmek durumu. sertelmek * Direnci artmak. * Sert, fkeli bir durum almak, sertlemek. sertifika * renim belgesi. sertifikal* Sertifikasolan.

sertifikasyon * Tasdik etme, tasdik. sertitikasz * Sertifikasolmayan. sertlenme * Sertlenmek durumu. sertlenmek * Sert bir tavr almak. sertleme * Sertlemek ii. sertlemek* Sert bir durum almak, katlamak. * Gc artmak, zorlu bir durum almak. * Sert, krcolmak. sertletirici * Kimyasal tepkimeli yapay reine tutkalve verniklerinde, kuruma ve sertlemeyi salamak iin kullanlan, svveya toz hlinde olan kimyasal yardmcmadde. sertletirme * Sertletirmek ii. sertletirmek * Sert bir duruma getirmek, sertlemesine sebep olmak. sertlik * Sert, katolma durumu. * Sert, krc, katdavran, iddet, husumet. serum * Phtlama sonunda kandan ayrlan svblm. * Mikroplu bir hastala veya zehirli bir maddeye karalanmbir hayvann zellikle atn kanndan elde edilen svmadde. * Hcre yenilenmesini hzlandran, deriyi besleyen, su kaybn, cildin solunumunu ve doal savunmasn kuvvetlendiren sv. serven * Bir kimsenin bandan geen veya iine atlmolduu heyecanlolay, macera, sergzet, avantr. servenci * Serven geirmeye, servenlere atlmaya merakl, macerac, maceraperest. servencilik * Servenci olma durumu, maceraclk. servenli * Serveni olan, maceral. servensiz * Serveni olmayan, macerasz. servet * Varlk, zenginlik, mal mlk. servet sahibi * Malmlk ok olan kimse, varlkl, zengin. servi * Servigillerden, Akdeniz blgesinde ok yetien, kn yapraklarndkmeyen, ince uzun bir aa (Cupressus sempenvirens). servi boylu * nce ve uzun boylu (kimse). servigiller * Kozalakllardan, servi, ard, mazgibi aalariine alan, iekleri bir veya iki evcikli bir bitki familyas. servilik * Servisi ok olan yer. servis * Sofrada hizmet etmekle grevli kimsenin yaptive bu iin yaplma biimi, sofra hizmeti. * Yemekte gerekli olan tabak, atal, bak, kak, peete gibi eylerin tm. * Bir ynetimde, bir kurum veya kuruluta, btnn bir parasnoluturan i, hizmet; bu iin yapldyer ve burada grevli kimselerin tm. * Herhangi bir kuruluun ulam ilerinde kullanlan tama arac. * Voleybol, pingpong gibi oyunlarda oyuna balama vuruu. servis arabas * Bir kurum veya kuruluun grevlilerin, rencilerin tanmasiin hizmet veren ara.

* Lokantalarda mteriye hizmet vermek zere kullanlan tekerlekli araba. servis arac * Servis arabas. servis asansr * Bir kurum ve kuruluta hizmet iin kullanlan asansr. servis atmak * voleybol, pingpong gibi oyunlarda oyuna balama vuruunu yapmak. servis istasyonu * Motorlu tatlarn benzin ald, bakmlarnn yapldyer. servis kaps * Otel, byk ev veya apartmanlarda hizmetlilerin ve satclarn kullandayrkap. servis merdiveni * Bir kurum veya kuruluta yalnzca hizmet iin kullanlan merdiven. servis otobs * Bir kurum veya kuruluun alanlarntamak iin kullanlan otobs. servis taba * Sofraya yemein getirildii byk tabak. servis takm * Yemek takm. servis yapmak * (sofrada) hizmet etmek ve yemei datmak. servisi * Yetkili serviste alan kimse, servis yapan kimse. servise kmak * ulam aracile rencileri veya numaralargidecekleri yere tamak. seryaver * Bayaver. seryum * Atom numaras58, atom arl140,1 olan, 6,7 younluunda, 8100 C de eriyen, birleme deeri baz birleiklerde 3, bazlarnda 4 olan, gmparlaklnda, akkor temeline dayanan lmbalarn yapmnda kullanlan bir element. KsaltmasCe. seryumlu * Birleiminde seryum bulunan. serzeni * (bir eyi) Baa kakma, sitem etme, takaza. serzenite bulunmak * (bir eyi) baa kakmak, sitem etmek, takaza etmek. ses * Kulan duyabildii titreim. * Cierlerden gelen havann ses yolunda yapttitreim. * Gzel ve etkileyici ses. * Duygu ve dnce. * Herhangi bir davran, tutum karsnda uyanan ruh tepki. * Aralarnda uyum bulunan titreimler. ses aleti * Ses aygt. ses aygt* Sesin meydana gelmesi iin gerekli olan aletler btn. ses bilgisi * Bir dilin seslerini boumlanma noktalarn, boumlanma zellikleri vb. bakmnlardan inceleyen dil bilimi kolu, fonetik. ses bilimi * Szl dilde, anlam ayrmoluturan yakn ses birimlerini, dil yapsbakmndan inceleyen dil bilimi kolu, fonoloji. ses birimi * Dildeki baka seslerle kurduu iliki ynnden belirlenen ayrczellii bulunan ses esi, fonem. ses karmamak (veya etmemek) * bir eyi hogrerek karkmamak, itiraz etmemek. ses kmamak * haber gelmemek. ses dalgalar * Titreim etkisiyle cisimlerde oluan dalgalar.

ses deimesi * Dilde kendiliinden veya bir etkenle oluan ses bakalamas: hidmet > hizmet, kat> kat, Necdet > Nejdet gibi. ses duvar* Havada ses hzna yakn bir hzla hareket eden bir cismin oluturduu aerodinamik olaylarn tm. ses dmesi * Kelimede bir sesin kaybolmas: scak > scak, stma > stma gibi. ses etmek * seslenmek. ses ikizlenmesi * Bazszlerde trl sebeplerle aynnlnn veya aynnszn yan yana bulunmas: yaa > yaa, sekiz > sekkiz, aalk > aalk gibi. ses ikizlemesi * Bazkelimelerde iki nl veya iki nszn yan yana gelerek tek sese dnmesi. ses kakm * Kulaa hogelmeyen hece veya szlerin bir araya gelmesi. ses karlanmas * Bir dilde bulunmayan bir sesi benzeri bir sese evirme: Arapa Fadl > Trke Fazl, Arapa hidmet > Trke hizmet gibi. ses kesilmek * ses, artk duyulmamak. ses kirii * Grtlan iinde ikisi sada, ikisi solda bulunan ve havann titremesiyle ses karmaysalayan kvrm. ses kirileri * Grtlan iinde ikisi sada, ikisi solda bulunan ve havann gemesiyle titreerek ses karan drt kvrm. ses kua* zerinde bir veya birka ses yolu bulunan kuak. ses organlar * Ses karmaya yarayan organlarn her biri. ses perdesi * Sesin alak veya yksek olmasdurumu. ses seda * Haber, iz, almet, belirti. ses seda kmamak * haber kmamak veya hibir tepki grlmemek. ses seda kesilmek (veya kalmamak) * hibir ses duyulmamak. ses seda yok * "hi haber gelmedi" anlamnda kullanlr. ses soluk * Patrt, grlt. * Haber. ses telleri * Grtlan iinde havann titremesi ile sesin olumasnsalayan organlar. ses tremesi * Bir szn aslnda bulunmayan bir nl veya nszn sonradan tremesi: urmak > vurmak, hkm > hkm gibi. ses uyumu * nl ve nsz uyumu. ses vermek (veya vermemek) * herhangi bir sesi karmak (veya karmamak). * bir arya karlk vermek (veya vermemek). ses yitimi * Ses kirilerinin eitli sebeplerle ileyememesi yznden sesin kslp yok olmas, afoni. ses yolu * Sesin olumasiin ak cierlerden gelen havann grtlak, burun veya azda izledii yol. * Bir ses kuanda yer alan, ses titreimlerinin grntlerini tayan bir veya birka dar yol. ses ynetmeni * Radyo ve televizyonda ses dzenini salamakla grevli kimse. sesi * Radyoda, televizyonda ses kaydyapan ve yayn srasnda ses dzenini ayarlayan teknik grevli, tonmayster. sesil

* Sesleri btn zellikleri ve ayrntlaryla gsteren, fonetik. sesil alfabe * Bir konumann ses zelliklerini ayrntlolarak gsteren alfabe. sesil yazm * Kelimelerin seslendiriliteki deerlerini olduu gibi yanstan yaz. seselim * Rezonans, tannanlk. sesi (veya sesi soluu) kmamak * bir ey sylemeyerek susmak. sesi ayyuka kmak * ok yksek sesle barmak. sesini karmamak * bir ey zerindeki dncesini sylememek. sesini kesmek * sylemekte iken susmak. sesini ksmak * sesini alaltmak. sesini ykseltmek * yksek, fkeli bir sesle sylemek. seslem * Hece. sesleme * Seslemek ii veya durumu. seslemek * Dinlemek, kulak vermek. * armak. seslendiri* Seslendirmek ii veya biimi. * Seslendirme. seslendirme * Seslendirmek ii. * Sesin, ekimden sonra film zerine geirilmesi, kaydedilmesi. seslendirmek * Sesli duruma getirmek, sesli olmasnsalamak. * (bir notay) Perdeli okumak. sesleni * Seslenmek ii veya biimi. seslenme * Seslenmek ii. * Sz birine veya birilerine yneltme, hitap. seslenmek * Uzaktan bararak, armak, nlemek. * Bir ey sylemek iin sesini karmak veya cevap vermek. * Sz birine veya birilerine yneltmek, birine karsylemek, hitap etmek. sesli * Sesi olan, ses karan. * Ses kararak. * Bkz. nl. sesli film * Grntlere ilikin sesi de veren film. sesli harf * nl. sesli okuma * Yksek sesle okuma ii veya biimi. sesli ta * Vurulduunda nlama sesi veren, gri veya yeil renkli, ortoklazlyanardakayas, fonolit. sesli uyumu * nl uyumu. seslik * Her tr sesli belgelerin saklandyer. sesliki * Arivlenmises belgelerini koruyan, gzeten grevli.

sessiz * Sesi olmayan, sesi kmayan. * Ses, grlt karmadan yaplan. * Az konuan, suskun, skt. * Yumuak huylu, kendi hlinde ve sakin (kimse). * Ses ve grlt karmadan. * Bkz. nsz. sessiz film * Grntlerin yansra bu grntlere ilikin sesi vermeyen film. sessiz harf* nsz. sessiz okuma * Yksek sesle deil, iinden okuma. sessiz sedasz * Sakin, kendi hlinde (kimse). * Kimse duymadan, grmeden, sessiz ve grltsz bir biimde. sessiz sessiz * Sessiz olarak, sessiz bir biimde. sessiz uyumu * nsz uyumu. sessiz yry * Bir dnce, davranveya uygulamay, yersiz bularak karkmak amacyla sessiz olarak yaplan toplu yry. sessizce * Sessiz bir biimde, sessiz olarak. sessizleme * Sessizlemek ii. sessizlemek * Sessiz duruma gelmek, sessiz olmak. sessizlie gmlmek * hi sz etmemek, sesi kmamak, susmak. sessizlik * Sessiz olma durumu. * Ortalkta grlt olmama durumu, skt. sesta * Esesli, eadl, homonim. seste * Bkz. sesta. sesyayar * Sesleri radyo dalgalarmarifetiyle yayma aleti. sesyazar * nceden zel bir madde zerine tespit edilmisesleri, istenildiinde tekrar eden alet, fonograf, gramofon. set * Topran kayp akmasnveya suyun yaylmasnnlemek iin yaplan kaln duvar. * Bulunulan yerden daha yksekte kalan dzlk. * Seki. * Ateli silhlarda namlunun iindeki helisin kntblm. set * Pingpong, voleybol gibi oyunlarda man her bir blm. set ekmek * suyun akmasn, topran kaymasnnlemek iin duvar yapmak. * bir ii, bir davran, bir istei nlemek, engellemek. seter * Uzun tyl ngiliz kpei. setir * Bir eyi rtme, gizleme. setli * srdrc bir maden suyu. * Karbonat katlarak kprtlmlimonata. setre * Dz yakal, n ilikli bir tr ceket. setretme

* Setretmek ii. setretmek * Bir eyi rtmek, gizlemek. setriavret * Ayp yerlerini rtme. sevap * Hayrlbir davrankarsnda Tanrtarafndan verileceine inanlan dl. * Tanrtarafndan dllendirileceine inanlan davran. sevap kazanmak (veya ilemek) * hayrlbir davranta bulunmak. sevda * Gl sevgi, ak. * Arve gl tutku; istek. sevda ekmek * birine tutkun olmak, ak tutkusu iinde olmak. sevdalan* Sevdalanmak ii veya biimi. sevdalanma * Sevdalanmak ii. sevdalanmak * Sevdaya tutulmak. sevdal * Sevdaya tutulmuolan, tutkun, vurgun, ak. * Bir eye gereinden ok dknlk gsteren, eilim duyan. sevdasna dmek * bir seyi amalamak, baarmaya almak. sevdiceim * Sevgilim. sevdirme * Sevdirmek ii. sevdirmek * Sevmesini salamak. sevecen * Acyarak ve koruyarak seven, efkatli, mfik. sevecenlik * Acyarak ve koruyarak sevme, efkat. sevgi * nsanbir eye veya bir kimseye karyakn ilgi ve ballk gstermeye ynelten duygu. sevgi beslemek * sevgi duymak, sevmek. sevgi seli * Sevginin youn olarak sergilenmesi. sevgili * Sevgi ve ballk duyulan. * Sevilen, k olunan kimse, dost, yar. sevgisiz * Sevgisi olmayan. sevi * Arsevgi ve ballk duygusu, ak. sevici * Ecinsel kadn. sevili * Sevilmek ii veya biimi. sevilme * Sevilmek durumu. sevilmek * Sevgi duyulmak, sevgi beslenilmek, beenilmek. sevim * Sevmek ii, sevgi. * Bir kimse veya bir eyde bulunan ve o kimse veya eyi bakalarna sevdiren zellik. sevimli * Hoa gitme zellii olan, hoa giden, irin (canllar iin).

sevimlileme * Sevimlilemek ii. sevimlilemek * Sevimli duruma gelmek. sevimliletirme * Sevimliletirmek ii. sevimliletirmek * Sevimli duruma getirmek, sevimli olmasnsalamak. sevimlilik * Sevimli olma durumu. sevimsiz * Hoa gitmeyen (canllar iin). * Honutsuzluk, memnuniyetsizlik yaratan (ey). sevimsizleme * Sevimsizlemek ii. sevimsizlemek * Sevimsiz duruma gelmek. sevimsizlik * Sevimsiz olma durumu. sevinci kursanda kalmak * bir engel sebebiyle sevinemez duruma gelmek. sevincinden azkulaklarna varmak * ok sevinmek. sevin * stenen veya hoa giden bir eyin olmasyla duyulan coku. sevin gz yalar(veya sevin yalar) dkmek * sevinten alamak. sevinli * Sevinci olan ve sevin veren. sevinsiz * Sevinci olmayan, sevin vermeyen. sevinten umak * ok sevinmek. sevindirici* Sevindiren, sevinilmesine yol aan, sevin uyandran. sevindirme * Sevindirmek ii. sevindirmek * Sevinmesine yol amak, sevinmesini salamak. sevini * Sevinmek ii veya biimi. sevinme * Sevinmek ii. sevinmek * Sevin duymak. Sevir * Boa burcu. sevi * Sevmek ii veya biimi. sevime * Sevimek ii. sevimek * Birbirini sevmek. * Cinsel ilikide bulunmak, ak yapmak. seviye * Dzey. seviyeli * Dzeyi, deeri yksek olan. seviyesiz * Dzeyi, deeri dk, bayaolan. seviyesizlik * Seviyesiz olma durumu.

sevk * Gnderme, gtrme. * Srkleme, itme. sevk etmek * gndermek, gtrmek. * srklemek, itmek. sevk olmak * gnderilmek. sevk pusulas * Askerlik kararalnarak birliine gnderilecek askerin durumunu bildiren ve askerlik ubelerince verilen belge. sevktabii * gd, insiyak. sevkiyat * SilhlKuvvetlerde, personel, silh, ara, yiyecek gibi ikmal maddelerinin, stratejik ve taktik amalarla bir yerden baka bir yere gnderilmesi. sevkulcey * Strateji. sevme * Sevmek ii. sevmek * Sevgi ve ballk duymak. * Birine sevgiyle balanmak, gnl vermek. * ok holanmak. * Okamak. * Yerini, artlarnuygun bulmak. sevsinler! * sevilmeyen, hoa gitmeyen bir davranta bulunan bir kimse iin alay yollu sylenir. seyahat * Gezi, yolculuk. seyahat acentesi * Gezi srasnda yolcularn eitli ihtiyalarnkarlayan ticar kurulu. seyahat etmek * uzak yerleri gezerek grmek, yolculuk etmek. seyahatname * Bir yazarn gezip grd yerlerden edindii bilgi ve izlenimlerini anlatteser. seyek * Tavla oyununda zarlardan birinin l, brnn birli gelmesi, bir. seyeln * Akma, aknt. * Ak. seyfiye * OsmanlDevletinde Yenieri Ocakaldrldktan sonra, yerine kurulan yeni ordu rgtnde grev yapan subaylarn oluturduu asker snf. seyir * Gidi, yry, ilerleyi. * Bir yerden baka bir yere gitmek iin yola kma. * Elenmek iin bakma, holanarak bakma. * Bakp elenecek ey, elendirici durum. seyir etmek * Bkz. seyretmek. seyirci * Bir olaygren, izleyen kimse, izleyici. * zlemek, elenmek iin bakan kimse, izleyici. seyirci kalmak * bir olay karsnda hibir tepki gstermeyerek ie karmak. seyirlik * Seyir iin olan. seyirlik oyun * Seyirci nnde gsterilen, genellikle beceriye dayanan, elendirici nitelikteki oyun. seyirtme * Seyirtmek ii.

seyirtmek * Komak. seyis * Ata bakan, tmar eden kimse, at bakcs. seyislik * Ata bakma ii, at bakcl. seyit * Bir topluluun ileri gelen kiisi. * Hz. Muhammed'in soyundan olan kimse. Seyln ta * Yapsnda alminyum ve demir bulunan bir granat tr, seylan. seyln * Seyln ta. seylp * Su baskn, tama, takn, feyezan. seymen * Bkz. Semen. seyran * Gezme, gezinme. seyran etmek (veya eylemek) * gezmek, gezinmek, dolamak. seyrana kmak * gezmeye, gezintiye kmak. seyranlk * Gezinti yeri. seyre dalmak * bir eye kendini vererek bakmak. seyredilme * Seyredilmek ii veya durumu. seyredilmek * Seyretmek iine konu olmak. seyrek * Benzerleri veya paralararasnda ok aralk bulunan, aralkl, sk kart. * ok bulunmayan, az rastlanan. * Uzun zaman aralklaryla, arada srada. * Aralklolarak, aralklbir biimde. seyrek otlatma * Otlayan hayvanlarn, genellikle koyun ve keilerin, mera zerine seyrek bir ekilde datlarak, birbirini rahatsz etmeden, obanlar tarafndan otlatlmas. seyreke * Biraz seyrek, seyrek (bir biimde). seyrekleme * Seyreklemek durumu. seyreklemek * Seyrek duruma gelmek, seyrelmek. seyrekletiri * Seyrekletirmek ii veya biimi. seyrekletirme * Seyrekletirmek ii, seyreltme. seyrekletirmek * Seyrek duruma getirmek, seyreltmek. seyreklik * Seyrek olma durumu. seyrelme * Seyrelme ii. seyrelmek * Seyreklemek. seyreltik * Seyreltilmiolan, deriik kart. seyreltiklik * Seyreltik olma durumu. seyreltilme

* Seyreltilmek durumu. seyreltilmek * (bir sv) Bir miktar su veya svkatlarak az youn duruma getirilmek. seyreltme * Seyreltmek ii, seyrekletirme. seyreltmek * Seyrekletirmek. * (svy) Bir miktar su veya svkatarak az youn duruma getirmek. seyret! * Beklenmedik bir ey olacananlatr. seyretme * Seyretmek ii. seyretmek * Bir eyin durumunu, oluumunu gzlemek, bakmak. * Bir olaya karmadan bakmak. * Elenmek, grmek, renmek vb.iin bakmak, izlemek. * (gemi iin) lerlemek, yol almak. * (hastalk iin) Srmek, devam etmek. seyreyle gmbrty * kacak olaylargr, ibretle seyret. seyreyleme * Seyreylemek ii veya durumu. seyreylemek * (bir eyi) Seyretmek, geriden gzlemek. seyrsefer * Gidigeli, trafik. seyyah * Gezgin, turist. seyyal * Akkan. seyyanen * Eit olarak. seyyar * Belli bir yeri olmayan, gezici, gezgin. * Kolay tanabilen, katlanarak tanabilir duruma getirilebilen, portatif. seyyar hastahane * Harektta veya acil durumlarda kullanlmak zere motorize, gezgin hastahane. * lk yardm antasniteliinde salk malzemesinin bulunduu dolap veya anta. seyyar satc * Belli bir satyerinde almayan, tketicinin bulunduu yere giderek malnsata sunan kimse. seyyare * Gezegen. seyyiat * Din bakmndan yaplan ktlkler, gnahlar. seyyibe * Dul (kadn). seyyie * Ktlk. * Yanlveya kt bir davransonucu karlalan kt durum. seza * Uygun, yarar, bir eye deer. sezaryen * Doumun doal olmaddurumlarda karn ve dl yatann kesilerek bebein alnmas. sezaryenli * Sezaryen ameliyatolmu(kadn veya doum). sezaryensiz * Sezaryen ameliyatolmam(kadn veya doum). sezdiri * Sezdirmek ii veya biimi. sezdirme * Sezdirmek ii. sezdirmek

* Sezmesine yol amak, belli etmek, hissettirmek. sezgi * Sezme yetenei, feraset. * Sezme gc yerinde olan kimse. * Gerein deneye veya akla vurmadan, dorudan doruya kavranmas. sezgicilik * Bilginin sezgiyle elde edilebileceini savunan retilerin genel ad. sezgili * Sezgi ile edinilen, sezgiye dayanan. sezgisel * Sezgili. sezi * Sezgi. sezilme * Sezilmek durumu. sezilmek * Bir ey, bir durum anlalmak, hissedilmek. sezindirme * Sezindirmek ii. sezindirmek * Sezinlemesini salamak, sezdirmek. sezinleme * Sezinlemek ii, sezme. sezinlemek * Sezer gibi olmak, sezmek. sezinleyi* Sezinlemek ii veya biimi. sezinme * Sezinmek ii veya durumu. sezinmek * Bkz. Sezinlemek. sezi * Sezmek ii veya biimi. sezme * Sezmek ii. sezmek * Ak bir kant olmakszn, olmuveya olacak bir eyi anlamak, kestirmek, hissetmek. * Anlamak, fark etmek. sezon * Mevsim. sez * Bkz. Mantar meesi. sezyum * Atom numaras55, atom arl133 olan, 1,90 younluunda, 28C de eriyen ve doada ender rastlanan bir element. KsaltmasCs. sfagnum * Bataklklarda, nemli yerlerde kmeler durumunda yetien, kk yapraklbir tr yosun (Sphagnum). sfenks * Yunan mitolojisinde, geen yolculara bir takm bilmeceler sorarak bilmeyenleri yuttuuna inanlan efsanev yaratk. * Msr'da eski Msrllar andan kalma kadn balaslan vcutlu heykel. -s/ -si / -su / -s * Teklik nc kii iyelik ekinin nl ile biten kelimelere eklenen biimi: kap-s, ke-si, ordu-su, t-s vb. -s/ si / -su / -s * simlerden "...gibi" anlamna sfat treten ek: buday-s, kadn-s, erkek-si, ocuk-su, l-s vb. scack * Yeter derecede ve hoa giden bir scaklolan. * ten, samim, ho, sevimli, gzel. scascana * Vakit geirmeden, vakit geip unutulmadan, hemen. scak

* Yakmayacak derecede ssolan, yakmayacak kadar sveren, souk kart. * Issyksek olan, ok snm. * Dosta olan, sevgi dolu. * Havadaki yksek s. * Scak yer. * Hamam. scak bakmak * anlayla karlamak, olumlu deerlendirmek, ilgi duymak. scak basmak (veya bastrmak) * hava ok snmak. scak dalgas * Atmosferde scakln youn olarak olumasve bir blgeyi etkisi altna almas. scak harp * \343 scak sava. scak kuak * Olak ve Yenge dnenceleri arasnda kalan geniblge. scak olmak * scak artmak. scak para * Tedavlde olan para. scak renkler * Sar, krmzve turuncu renk ve bu renklerin tonlarna verilen ad. scak sava * Silha bavurularak yaplan sava. scak scak * Scack, ok scak. * Soutmadan, lezzeti tadkaybolmadan. scak yz gstermek * yaknlk gstererek karlamak. scaka * Biraz scak, scaa yakn. scakkanl* Normal vcut scakl, iinde bulunduklarortamn scaklndan bamsz olan (hayvan). * Sevimli, cana yakn, sempatik. scakkanllk * Scak kanlolma durumu. scaklama * Scaklamak ii. scaklamak * Scak duruma gelmek. scaklatrma * Scaklatrmak ii. scaklatrmak * Scak duruma getirmek. scaklk * Scak olan eyin durumu, etkisi veya scak olan eyin nitelii, hararet. * Bir arala veya cihazla llebilen sderecesi, suhunet. * Is. * Hamamlarda ykanlan scak yer. * Sevgi, itenlik ve sevimlilik. scaklk seviyesi * Bir noktadan baka bir noktaya sl enerji gitmesine yol aan scaklk derecesi. scaklkler * Havann scaklnveya vcudun ssnlmeye, gstermeye yarayan ara, derece, termometre. scaklkyayar * Termograf. san * Sangillerden, fareden iri, zararlbirok tr bulunan kemirgen, memeli hayvan (Rattus). * Fare. san delie smam, bir de kuyruuna kabak balam * kendisi sntdurumunda iken yanna bir kii daha alm. * bir ii baaramayacak durumda iken bir idaha ykleniyor.

san delii bin ake * kap saklanacak yer yok. san deliine paha biilmez olmak * g bir durumda snacak bir yer bulmakta glk ekmek. san dii * Giysi veya baka bir ey kenarnkvrp yaplan diki, antika. san dse bayarlr * (evde) yiyecek, kullanacak bir ey yok. san kr* Sann ty renginde olan. san otu * Arsenik. san yolu * Lm yolu veya buna benzer yer altyolu. sana dnmek * st baok slanmak. sangiller * Omurgalhayvanlardan, sanlarve sanmslariine alan genibir familya. sanmslar * Bazsnflandrmalara gre, omurgalhayvanlardan memeliler snfnn, kemiriciler takmnn bir alt takm. sankula * Bkz. farekula. sankuyruu * Delikleri geniletmek iin kullanlan konik ve uzun bir tr trp. sp svamak * fkelenip kaba kfrlerle dolu szler sylemek. srgan * Srgne tutulup her yanpisleten. srganlk * Srgan olma durumu. sma * Smak ii. smak * Dkydoal yolla daratmak. * Bozmak, berbat etmek. srama * Sramak ii. * Ayaklarla, birdenbire yeri teperek ksa sre havada kalma. srama tahtas * Aratan atlamalarda, zerine hzla basarak ykselme hzkazanlan yaylveya esnek tahtadan eik yzeyli ara. sramak * Ayaklarla, birdenbire ve kuvvetle yeri teperek hzla yukarya veya ileriye atlmak. * Bir uyarveya heyecan sebebiyle rkerek birdenbire olduu yerde dorulur gibi sarslmak. * Yerinden koparak hzla, paralar durumunda savrulmak. * Yaylmak, bir yerden baka bir yere gemek. sramak * (sular iin) Sramak, dalgalanmak. sratma * Sratmak ii. sratmak * Sramak iini yaptrmak. srayc * Srayarak ilerleyen. sray * Sramak ii veya biimi. stcafer, bez getir * birinin berbat bir igrdn anlatr. sdk * Doruluk, gereklik. * ten ballk. sdksyrlmak

* birine karduyulan gven ve inancyitirmek. sfat * Bir kimsenin grev, dev, toplumsal veya hukuk bakmdan yeri ve zellii. * Yz, klk ve dgrn. * Bir ismi, nitelik, nicelik, yer, sra vb.bakmndan niteleyen, belirten kelime. sfat takm * Bir cmlede sfatlarn oluturduu ayrayrunsurlar. sfat tamlamas * Sfatlarn kendilerinden sonra gelen bir adniteleyerek veya belirterek kurduu tamlama. sfat-fiil * Fiilden -an (-en), -r (-r, -ir, -ur, -r), -acak (-ecek) gibi eklerle tretilmiisim ve sfat grevinde kullanlan kelimeler, orta, partisip. sfat-fiil grubu * Sfat-fiillerin cmlede birlikte kullanldklarkelimelerle oluturduu grup. sfatlandrma * Sfatlandrmak ii. sfatlandrmak * Herhangi bir kimseye bir sfat veya unvan vermek. sfatlatrma * Sfatlatrmak ii. sfatlatrmak * Bir sz sfat durumuna getirmek, sfat olarak kullanmak. sfr * Kendi bana deeri olmayan, ondalk saysisteminde sana geldii rakamon kere byten iaret (O). * Hi yok. * Kt, baarsz, verimsiz. sfra inmek * bitmek, tkenmek, yok olmak. * futbol, hentbol gibi oyunlarda hcum oyuncusu rakip alanda bitiizgisine kadar gitmek. sfra sfr, elde var sfr * btn almalarn boa gittiini, istenilen sonucun alnamadnanlatr. sfrc * Derslerde, rencilere ok sfr veren (retmen). sfrdan balamak * en batan, hibir eye sahip olmadan bir ie girimek. sfrtketmek * gc kalmamak. * yoksul duruma gelmek, yoksullamak. * lmek. sfrlama * Sfrlamak ii. sfrlamak * Bir denklemdeki btn terimleri yalnz bir yanda toplayarak denklemin br yanneit duruma getirmek. * Sayma ilemi yapan bir gstergeyi sfr saysna getirmek. s * (gl, deniz, akarsu vb. iin) Derinlii az, dibi yzeyine yakn olan. * Ayrntya inmeyen, yeterli olmayan, yzeyde kalan. sa * Bir kondansatrn elektrik yma snr, kapasite. samak * Bkz. svamak. samsal * Besin maddelerinin sindirim kanaliinde ilerlemesini salayan (hareket). sdrlma * Sdrlmak ii. sdrlmak * Sdrmak ii yaplmak. sdr * Sdrmak ii veya biimi. sdrma * Sdrmak ii. sdrmak

* (bir kabn veya bir yerin) ine aldrmak. sn * Ala geyik. snak * Yamur, gneveya eitli tehlikelerden korunmak iin snlacak yer, melce. * zellikle dman atlarndan, hava bombardmanlarndan korunmak iin yaplmyer. * Ktlklerden koruyan, snlan kimse veya ey. snk * Baka bir lkeye veya yere snmolan kimse, mlteci, snmac. snlma * Snlmak ii. snlmak * Snmak ii yaplmak. sn * Snmak ii veya biimi. snma * Snmak ii, iltica. * Yarsrasnda, rzgarn etkisinden korunmak iin baska bir yarnn arkasna sinme. snma cebi * Kara yollarnda aralarn durmasna, beklemesine ayrlm, satarafta yer alan blm, alan. snma hakk * Genellikle bir ceza kovuturma ve mahkmiyetten kurtulmak amacyla yabancbir lkeye kama veya yabanclkedeyken geri verilmemeyi isteme, iltica hakk. snmac* Baka bir lkeye veya yere snmolan kii, snk, mlteci. * Yabancbir lkede iltica etmeden nce belirli bir sre kalan kimse. snmaclk * Snmacolma durumu. snmak * Tehlikelerden kaarak gvenilir bir yere ekilmek. * Korunmak amacyla bir yere veya birine bavurmak, bakalarnn yardm ve korunmasna ihtiya duymak. * Genellikle siyas sebeplerle kendi lkesinden kap baka lkeye gitmek, iltica etmek. * Gvenmek, yardm istemek veya ummak. snt * Bulunduu yerde kalmasistenmeyen, varlgereksiz grlen kimse. sr * Gevigetirenlerden, boynuzlu byk baevcil hayvanlarn genel ad. * Anlaysz, kaba saba kimse. sr eti * Srdan elde edilen, besleyici bir krmzet tr. sr mantar * Sr trnde grlen bir tr mantar. sr sinei * Yumurtalarnsrn teni altna brakan sinek (Tabanus bovinus). sr eridi* Sr tenyas. sr tenyas * erit, aptesbozan. sr vebas * Srlarda yaygn olarak grlen veba tr. src * Sr besleyen veya satan kimse. srck * Seregillerden, siyah renkli, uzun gagal, sereden iri, tc bir ku, ekirge kuu (Sturnus vulgaris). srclk * Srcnn ii veya meslei. srdili * Sr diligillerden, 30-60 cm ykseklikte, tyl, ok yllk ve otsu bir bitki, kz dili (Anchusa officinalis). * Cnk. srdiligiller * ki eneklilerden, sr dili ve havacva bitkilerini iine alan familya. srgz

* kz gz, mastiei, arnika. srkuyruu * Sracagillerden, lkemizde yaban olarak birok trleri yetien, tyl yaprakl, sariekli bir kr bitkisi (Verbascum). srd * Krlarda grlen bir tr alcinsi bitki. srtma * Sr gden kimse, sr oban. sma * Smak ii. smak * Ancak smak, glkle smak. strma * Strmak ii. strmak * Glkle sdrmak. sla * lkemizde Mula ilinde yetien, 20 m ykseklie eriebilen, nar grnnde bir aa, sigala, gnlk aac(Liquidambar orientalis). sla ya* Sla aacnn gvdesinden elde edilen bir ya. slama * Slamak ii. slamak * Sduruma gelmek. slk * Solma durumu. * S(yer). * Yzeyde kalma durumu, derine inmeme durumu. sma * Smak ii veya durumu. smak * Bir kaba, bir yere btnyle girebilmek veya iinden geebilmek. * Uygun olmak. shhat * Salk, esenlik. * Doruluk. shhatler olsun * hamamdan kanlara veya traolanlara sylenen bir nezaket sz. shhatli * Salkl. shh * Salkla ilgili, sala yarar. shh imdat * lk yardm, acil yardm. shh tesisat * Yaplarda temiz ve atk su ile ilgili donanm. shh tesisat * Yaplarda temiz ve atk su ile ilgili ileri yapan donanmc. shh tesisatlk * Shh tesisatnn ii veya meslei. shhiye * Salk ilerinin tm. shhiyeci * Salk memuru, salk grevlisi. * Orduda basit salk ileri grebilecek kadar bilgi ve tecrbesi olan er, avuveya baavu. shr * Akrabalk, hsmlk. shriyet * Evlenme sonucu oluan yaknlk, akrabalk, dnrlk, hsmlk. shriyet peyda etmek * akrabalk oluturmak.

sk * Benzerleri veya paralararasnda ok az aralk bulunan, seyrek kart. * ok bulunan, ok rastlanan. * Ksa zaman aralklaryla, az aralklarla. * Aralksz olarak, aralarnda az aralk brakarak. sk boaz * Bir ey yaptrmak iin "birini zorlamak, baskyapmak" anlamna gelen sk boaz etmek deyiminde geer. sk otlatma * Otlayan hayvanlarn, genellikle koyun ve keilerin, mera zerinde ok sk bir sr hlinde, birbirlerine yakn bir ekilde obanlar tarafndan otlatlmas. sk sk * Az aralklarla. * (zaman iin) Arasok gemeden, az aralkla, sk olarak, ska. skacak * Bir nesneyi, iki arlk arasnda mekanik olarak sktrmaya yarayan ara. * Genellikle meyve skmak iin kullanlan her tr ara. ska * Olduka sk. sk * Dar. * yice sktrlm, doldurulmu, tkz; gevek olmayan. * Zorlu, gl ve etkili. * Dikkatli, titiz ve gz yummadan uygulanan. * lkelerine ok bal, hogrs olmayan, kat. * Youn ve acele. * Cimri. * Skca, iyice, disiplin. * Zorlaycdurum. * Azdan dolma ateli silahlarda, barut ve kurunun stnden namluya sokulup bastrlan bez ve kat paralargibi eylerin tm. * Gl ve abuk, hzl. skazl* Gizli kalmasgerken eyleri bakasna sylemeyen, sr tutabilen ketum. skbasmak * gl davranmak, direnmek. skdenetim * Sansr. skdoku * Gzenekleri ve z nlaraka grnmeyen, yl halkalarbiimde birbirinden ayrlamayan aalarn dokusu. skdurmak * gl, dayanklolmak, dikkatli bulunmak. skdzen * Bir topluluun yasa ve tzklere balolmas, disiplin, zapturapt. skfk * Birbirine balve teklifsiz. sksk * yice. skskya * ok skolarak, smsk. * yice. sktutmak * nem vermek. skca * Skbir biimde, iyice. skc * skan, can skan, tedirgin eden. sklama * Sklamak ii. sklamak * Skduruma getirmek. * Dolma tfek, tabanca gibi ateli silhlarazdan doldurup sktrma.

* Sktrmak. * Sktrmak, bunaltmak veya zorlamak. sklanma * Sklanmak durumu. sklanmak * Sklamak ii yaplmak. sklgan * Kendinde gereken gven ve cesareti bulamayan, utanga. sklganlk * Sklgan olma durumu. sklk * Skolma durumu. * Cimrilik, pintilik. skl * Sklmak durumu veya biimi. sklma * Sklma ii. * Utanma ve ekinme duygusu, hicap. sklmak * Skmak ii yaplmak. * Can skntsduymak. * Utanp ekinmek. * Skntya dmek. sklmaz * Sklmasolmayan, utanmaz, yzsz. sklmazlk* Sklmaz olma durumu. skm * Skma ii. * Kapalelin alabildii miktar. * Bir defada sklan miktar. * (ateli silhlarda) Bir atiin yeterli olan miktar. sknma * Sknmak ii. sknmak * Kendini skmak, zorlamak. sknt * sizlik, tekdzelik, bezginlik gibi sebeplerden doan ruh yorgunluk. * Bir bozukluun, karkln sebep olduu etkili ve srekli yorgunluk, meakkat, mihnet. * Yolluk ve paraszln yol atgeim darl. * Sorun, problem, mesele. * Darlk, yokluk. skntbasmak * ok sklmak, can skntsduymak. skntekmek * zorluk veya yoksulluk iinde yaamak. skntvermek * tedirgin etmek, bunaltmak. skntda olmak * geim darlekmek. skntl * Skntsolan. * Skntveren, kasvetli, meakkatli, mukass. skntsolmak * tedirgin, rahatsz eden bir durumda bulunmak. * abdesti gelmek, skmak. skntsz * Skntsolmayan. * Skntvermeyen, meakkatsiz. skntya dmek * darlk, yokluk iinde olmak. skntya gelememek

* g ilere dayanamamak. skk * Skmbir durumda olan. skklk * Skk olma durumu. skma * Skmak durumu. skmak * Birbirine basn yapacak kadar yaklamak. * Basnla iki ey arasnda kalmak. * Dar bir yere zorla smak veya sdrlmak. * Zor bir durumda kalmak. * Skntve darlk vermek, arpntduymak. * Abdesti gelmek. sktrc* Sktrma iini yapan let. sktrlma * Sktrlmak ii. sktrlmak * Sktrlmak ii yaplmak. sktr * Sktrmak ii veya biimi. sktrma * Sktrmak ii. sktrmak * Bir eyi dar bir yere zorla sdrmak, tkmak. * Bir nesneyi skca duracak biimde bir yere koymak, yerletirmek veya orada tutmak. * Gevek veya seyrek olan eyleri birbirine yaklatrarak skduruma getirmek. * Bir eyin skmasna, kslmasna, ezilmesine sebep olmak. * Anszn, gizlice ve karsndakinin isteyip istemediine bakmadan bir eyi vermek, tututurmak. * Kamayacak biimde embere almak, kstrmak. * Zorlamak. * Elle sarkntlk etmek. skt * Komprime. skt * Dk. skya almak * hareketlerini snrlamak veya nlemler almak. * disiplin altna almak. skya gelmek * g bir durumla karlamak. skynetim * Olaanst zamanlarda ve durumlarda lkede gvenliin salanmasve korunmasiin ordunun gerekletirdii ynetim biimi, rf idare. skysa! * kendine gveniyorsa. skkn * ok sklm. skknlk * Skkn olma durumu. sklamak * Bkz. klaya sklaya. sklama * Sklamak ii. sklamak * Sk duruma gelmek veya ska ortaya kmak, sk grlmek. sklatrlma * Sklatrlmak ii. sklatrlmak * Sklatrmak ii yaplmak. sklatrma

* Sklatrmak ii. sklatrmak * Sk duruma getirmek veya ska yapmak, saysnartrmak. sklet * Arlk, yk. * Sknt. sklk * Sk olma durumu. * Frekans. * Ska geen, kullanmsk olma. skma * Skmak ii. * Bir tr pantolon veya alvar. * Dar bir tr kadn yelei. * Sklmaya, suyu alnmaya elverili. * Bayat ekmein su ile slatlp sklmasyla elde edilen malzemeyi un, tuz ve suyla yourup hamur hline getirdikten sonra piirilmesi ve arasna kavrulmusoan, peynir konularak yaplan bir yemek. skma ba * Kadnlarn ince bir kumala salarnsararak yaptklarbir sa balama biimi. * Bu ekilde taranan san bir rtyle tamamen kapatlmhli. * Bu ekilde giyinen kimse. skma * Kompresr. skmak * evresine sarlarak veya bir ey sararak epevre basn altna almak. * Basnla suyunu, yan, svksmnkarp aktmak. * Dar gelmek. * Basnlbir arala fkrtmak, pskrtmek. * Tetii ekip boaltmak (ateli silhlar iin). * Baskaltna almak, zmek, bunaltmak, zorlamak. * Skntvermek. skmalk * Sklmaya elverili. sktrma * Tahkimat birimlerinin oynamasnveya kaymasnnlemek amacyla birim ile arazi arasnda kalan boluklara sktrlan bir tr takoz. -sl / -sil, -sul / -sl * simden "...ile ilgili" anlamna sfat treten ek: dudak-sl, damak-sl, di-sil, yok-sul vb. sla * Bir sre ayrkaldbir yere veya yaknlarna kavumak. * (gurbetteki bir kimse iin) Doup byd ve zledii yer. sla zlemi * Yurtsama, yurt zlemi. sla sygas * Zarf-fiil. slac * Memleketine, doup byd yere dnerek yaknlarna kavuan kimse. slaya gitmek * bir sre ayrkaldevini, yurdunu grmeye gitmek. sma * Smak durumu veya biimi. smak * Krmak, bozmak. * Yenmek, malup etmek. smscak * ok scak (olarak), scak (bir biimde), pek scak, spscak. * ok samim, ok duygulu. smsk * ok sk(olarak), sk(bir biimde). -sn / -sin / -sun / -sn * sim ve fiil trnden yklemlere eklenen teklik 2. kii eki: akllsn, gen-sin, ocuk-sun, kt-sn, gelirsin, gelecek-sin, okuyor-sun, lm-sn vb.

-sn / -sin / -sun / -sn * Teklik 3. kii emir eki: sin/-sun/-sn: al-sn, gel-sin, otur-sun, gl-sn vb. snaat * Zanaat. sna * Sanayi ile ilgili. snama * Snamak ii, deneme, tecrbe. snamak * Deerini anlamak, gerekli nitelii tayp tamadnbulmak iin birini, bir nesneyi veya bir dnceyi yoklamak, denemek, tecrbe etmek. * Bilgisini, yeteneini, yeterliliini veya niteliini yoklamak, imtihan etmek. snanma * Snanmak ii. snanmak * Snamak iine konu olmak. snatma * Snatmak ii. snatmak * Snamak iini yaptrmak. snav * rencilerin veya bir ie girmek isteyenlerin bilgi derecesini anlamak iin yaplan yoklama, imtihan, test. * Direnme, dayanma, g gerektiren, sonuta bir tecrbe kazandran zor durum. snav vermek * snavdan gemek. snava ekilmek * (birinin) bilgisi llmek. snava girmek * bir kimse, bir konu zerindeki bilgisinin llmesini salamak iin yaplan yoklamada hazr bulunmak. snay * Snamak ii veya biimi. sncan * Sakzlbir tr dikenli al(Astragalus). snd * Makas. sndrlma * Sndrlmak ii veya durumu. sndrlmak * Sndrmak iine konu olmak. sndrma * Sndrmak ii veya durumu. sndrmak * Krmak, paralamak. * Yenerek bozmak, malp etmek. * Sindirmek. sngn * Gz korkmu, sinmi(kimse). * ekingen, rkek. * zgn, dnceli. snf * rencilerin yllk renime gre ayrldklarblmlerden her biri. * Ders okutulan yer, dershane, derslik. * Bir toplumda, ayngrevi yapan, aynmenfaati salayan, aynsartlarda yaayan byk insan grubu, kls. * Takmlardan oluan birlik, dallarn alt blm. * nemlerine, niteliklerine gre kii veya nesnelerin yerletirildii kategorilerden her biri. * Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler bei. snflama * Blmleme, tasnif. snflamak * Blmlemek, tasnif etmek. snflandrma * Blmlendirme.

* Karlatrma esasna balolarak tasnif yapma. snflandrmak * Blmlendirmek. * Karlatrma esasna balolarak tasnif yapmak. snflan* Snflanmak durumu veya biimi. snflanma * Blmlenme. snflanmak * Blmlenmek. snflama * Snflamak ii. snflamak * Toplumda snf farklarolumak. snfl * Snfolan. snfsal * Snfla ilgili. snfsz * Snfolmayan. snfta akmak * snfta kalmak. snfta aktrmak * snfta brakmak. snfta kalmak * baarlolamayan renci, bir st snfa geemeyerek aynsnfta yeniden okumak. snk * Krk, kk. * Yenilmi, bozguna uram. snk * Krk, kk balayan kimse, kk. snklk * Snknn yapti. snr * ki komu devletin topraklarnbirbirinden ayran izgi, hudut. * Komu il, ile, ky veya kiilerin topraklarnbirbirinden ayran izgi. * Bir eyin yaylabilecei veya genileyebilecei son izgi, u. * U, son. snr a * Bir ortamda gelip daha krcbaka bir ortama geerken krlan nn oluturabilecei en byk a. snr boyu * lke snrlar. snr ekmek (veya izmek) * snrnbelirtmek. * son vermek. snr d * lke snrlarnn tesi. snr detmek * bir kimseye kendi lkesinde veya yaadbaka bir lkede bulunma, yaama hakkntanmamak, baka lkeye gndermek. snr karakolu * Snr blgesinde grev yapan kolluk gc. snr tesi * lke snrlarnn d. snr ta * Snrbelirlemek iin koyulan taveya benzeri madde. snrda * Ortak snrlarolan, hemhudut. snrdalk * Snrdaolma durumu. snrlama * Snrlamak ii. snrlamak

* Sn_____rnizmek, snrnbelirtmek veya belirlemek. * Belli bir snr iinde brakmak, belirlemek. snrlandrma * Snrlandrmak ii. snrlandrmak * Snrlamak, hudutlandrmak. snrlan* Snrlanmak durumu veya biimi. snrlanma * Snrlanmak durumu. snrlanmak * Snr ekilmek. * Belli bir snr iinde braklmak, belirlenmek. snrlay * Snrlamak ii veya biimi. snrl * Snrolan, bir snrla ayrlmolan, hudutlu. * Snrlanm, belirlenmi, belirli. * Miktarca snrl. snrldoru * Bave sonu belli olan doru. snrlortaklk * Belirli bir sermaye ile kurulan ortaklk. snrlsay* Sonsuz deerli olmayan say. snrlsorumluluk * Borlunun borcunu dememesi durumunda, btn mal varlyla deil de mal varlnn bir blmyle sorumlu olmasdurumu. snrsz * Snrolmayan, bir snrla ayrlmamolan, hudutsuz. * Pek ok, sonsuz. snrsz doru * Bave sonu olmayan doru. snrsz say * Sonsuz deerli say. snrsz sorumluluk * Borlunun borcunu dememesi durumunda alacaklya karbtn mal varlyla sorumlu olmasdurumu. snrsz yetki * Yetkilerin alabildiine geniletilmesi. snma * Snmak ii veya durumu. snmak * Krlmak, paralanmak, bozulmak. * Yenilmek, bozguna uramak. spa * Eek yavrusu. spscak * Pek scak, cana yakn, smscak. sr * Baznesnelere parlaklk vermek, detkilerden korumak, szmalarnnlemek gibi amalarla srlen, saydam veya donuk vernik. * Aynalarn arkasna ve kaplama metal eyann yzne srlen ince metal tabaka. sr * Varlveya bazynleri aa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan ey, giz. * nsan aklnn yeterince aklk getiremedii ey. * Bir iin, bir eyin dikkat, yetenek, tecrbe ve sezgi yardmyla kavranabilen en zor, en ince yan. * Bir amaca ulamak iin kullanlan, bavurulan zel ve gizli yntem. sr ktibi * Kendisine gizli yazlar yazdrlan kimse. sr kp * Birok srlarbildii hlde hibirini aa vurmayan kimse. sr olmak * Bkz. srrolmak.

sr tutmak (veya saklamak) * bir srraa vurmamak, bakasna sylememek. sr vermek (veya szdrmak) * bir srraa vurmak, bakasna sylemek. sra * Bir izgi zerinde yan yana veya art arda olan ey veya kimselerin tm, dizi. * Bu biimdeki topluluun durumu. * Belirli bir dzene ve nitelie gre dizilme durumu. * Bir eye ayrlan, uygun grlen veya rastlayan zaman. * zerinde birka kiinin yer almasna yarar tahtadan oturacak yer. * Dershane, meclis gibi yerlerde kullanlan ve oturup yazyazacak biimde yaplmolan mobilya. * Dzen. * Sra durumunda olan, sra oluturan. * Sra kelimesi ard, arkas, n ve yankelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kurar ve ardndan, arkasndan, nnden, yanndan, beraberinde, anlamlarnda kullanlr. sra daya * Ayrm gzetmeksizin sradan balayarak kiileri tek tek dvmek. sra dayaekmek * birden ok kiiyi teker teker ve birbirinin ardsra dvmek. sra d * Olaan d. sra mal * Deeri ve zellii olmayan mal. sra olmak * dzenli bir biimde sra oluturmak, dizilmek. sra savmak (veya srasnsavmak) * grevini yerine getirmek. sra saysfat * Bir eyin diziliveya aamadaki srasnbildiren sfat. sra sra * Bir sra hlinde, sralanmbir biimde. sraca * Deride ve daha ok boyunda grlen deiiklik; lenf dmlenmelerinin ikinliiyle beliren tberkloz tr. sraca otu * Sracagillerden, birok trnn kkleri hekimlikte kullanlmolan bir bitki (Scrophularia). sracagiller * Sraca otu, bit otu gibi bitkileri iine alan, iki eneklilerden bir bitki familyas. sracal * Sracasolan. srac * Esas algtakmgelmediinde onlarn yerine saz alan ve trk okuyan kimse. srada * Ortak zellikler gsteren, aralarnda uzunlamasna vadilerin bulunduu dalar dizisi. sradan * Herhangi bir, baya, alelde. sradanlk * Sradan olma durumu. srala * inde belli bir sraya gre ktlar konacak blmeleri olan dosya veya dolap, musannif, cilbent, klsr. sralama * Sralamak ii. sralamak * Birbiri ardsra veya yan yana koyarak sra durumuna getirmek. * Belirli bir dzene gre yerletirmek veya dzenlemek, sraya koymak. * Sylenecek, yazlacak, yaplacak eylere zihinde gerekli dzeni vermek. * Ayndavranbirbiri ardnca birok kez yapmak. * Ayndavranbirok ey stnde tekrarlamak. * (kk ocuk) Tutunarak yrmeye balamak, tutunarak yrmek. sralan * Sralanmak durumu veya biimi. sralanma

* Sralanmak ii. sralanmak * Sra oluturacak biimde yer almak. * Sraya, dzene konulmak. sralatma * Sralatmak ii veya durumu. sralatmak * Sralamak iini yaptrmak. sralayc* Sralayan, sraya koyan (kimse). sralaycharf * Bir tam ok terimlinin eitli terimlerinde, artan veya eksilen kuvvetlerine gre bu terimlerin dizildii sray gsteren harf. sralay * Sralamak ii veya biimi. sral * Sralanm, dzenlenmi, dizili. * Yere, zamana, konuya, ynteme uygun olan. sralcmle * Anlam yaknlyla balanmcmlelerin oluturduu cmle: Saznn stne saz yok, sznn stne sz yok. Anasgzyadkm, babasboynuna sarlm, yarenleri yolunu kesmi, onu dndrememiler. cmlelerinde olduu gibi. sralolu* Birbirini takip etmek. sralsrasz * Yer veya zaman uygunluu gzetmeksizin. sram sram * Sra durumunda veya sralanmolan. sram sram dizilmek * sra veya sralar oluturacak biimde yan yana, arka arkaya gelmek. srasdmek * uygun zamangelmek. srasgelmek * bir bakasndan sonra sra birinin veya bir eyin olmak. * srasdmek. srasgelmiken * "frsat dmken, sz bu konudayken" anlamlarnda kullanlr. srasna gemek * adam, insan denecek bir deeri yokken naslsa yle saylmak. srasna getirmek (veya srasngetirmek) * uygun zamann, frsatnbulmak. srasna gre * durumun gerektirdii gibi. srasnda * gerekince, yerinde ve zamannda. srasnkaybetmek * hastalk veya baka bir sebep dolaysyla uyku ve meme zamannarmak. srasyla * Srasgelince, srasna dikkat ederek. srasz * Srada olmayan, srasolmayan, dzensiz. * Yere, zamana, konuya, ynteme uygun olmayan. srat * Yol. srat kprs * (slm inana gre) Maher gn, stnden geileceine inanlan kpr. srat kprsnden gemek * skntl, eziyetli durumlardan zarar grmeden kurtulmak. sraya koymak * dzenlemek, sralamak. sra * Cam. * Camdan yaplm.

sra kkte oturan komusuna taatmamal * kendinde herhangi bir kusur varken bakalarnaynkusurla sulamamal. srda * Birinin srlarnbilen kimse, mahrem. srdaa * Srdala yakr (bir biimde). srdalk * Srdaolma durumu. srf * Salt, ancak, sadece, yalnz. * Tmyle, btn olarak, bsbtn. srk * Denekten uzun ve kalnca aa. srk domatesi * Dallarsrkla desteklenerek yetitirilen, iri, dzgn ve etli meyve veren bir tr domates. srk fasulyesi * Dallarsrkla desteklenerek yetitirilen, ince, uzun, klksz bir tr fasulye. srk gibi * "uzun boylu" anlamnda alaylkullanlr. srk hamal * Tanacak ykleri sra geirerek omuzlarnda tayan hamal. srk * Atletizmde srkla atlayan sporcu. srkla atlama * Atletizmde, eldeki srktan g kazanarak belirli ykseklikteki tayamak iin yaplan bir yarma tr. srklama * Srklamak ii. srklamak * Fasulye, domates gibi bitkilerin tutunmas, dallarnn desteklenmesi iin yanlarna srk dikmek, hereklemek. * Arp gtrmek, almak. srlsklam * Bsbtn slak, ok slak, srsklam. srlsklam k * Bkz. srsklam k. * delicesine sevdal, kara sevdal, tutkun. srlsklam olmak * ok slanmak. srm * Bazilerde sicim yerine kullanlmak iin, sicim kalnlnda, ince ve uzun, esnek deri paras. srm gibi * ince yaplve gl (kimse). srma * Srmak ii. srmak * Yorgan, ilte gibi eyleri iri ve aralkldikmek. * Salam ve skca dikmek. srtk * Srekli olarak srtan. srt * Srtmak ii veya biimi. srtkan * Srekli srtan, srtma huyu olan. srtkanlk * Srtkan olma durumu. srtma * Srtmak ii. srtmak * Dilerini gstererek aptallk, aknlk, kurnazlk veya alay belirtir biimde glmek. * Btn irkinlii ve kusuru ortaya kmak. srlama * Srlamak ii.

srlamak * Baznesnelere, toprak kaplara sr (I) srmek. srlanma * Srlanmak durumu. srlanmak * Srlamak ii yaplmak. srl * Sr srlm, srolan. srma * Altn yaldzlveya yaldzsz ince gmtel. * Rtbe gsteren erit. * Srmadan yaplmveya srma gibi olan. srma sa * Altn sarsrenginde sa. srmake * Gmveya baka madenleri haddeden ekip srma yapan kimse. srmakehane * Srma yaplan yer. srmal * Srma ile ilenmiveya sslenmi. srnak * Can sktna, rahatsz ettiine aldrmadan, bir kimseden srekli, yalvarrcasna istekte bulunan ve bu isteinde direnen kimse. * Skntveren, rahatsz eden, tedirgin eden, musallat olan. srnaka * Srnaa yakr (bir biimde). srnaklk * Srnak olma durumu veya srnaka davran. srna * Srnamak ii veya biimi. srnama * Srnamak ii. srnamak * Srnaka davranmak. srnatrma * Sarnatrmak ii. srnatrmak * Srnaklk yapmasna sebep olmak. Srp * Yugoslavya'nn Srbistan blgesinde yaayan Slavlarn gney kolundan bir halk ve bu halkn soyundan olan kimse. Srpa * Srplarn kullandbir gney Slav dili, Srp dili. Srplk * Srp olma durumu. srra ermek * gizli tutulan veya sr durumunda olan bir eyi anlamak, kavramak. srra kadem basmak * bir kimse ortalktan yok olmak, ortalkta grnmemek. srretme * Srretmek ii. srretmek * Bir ey veya kimseyi akl almaz bir biimde ortadan yok etmek, grnmez klmak. srrolma * Srrolmak ii. srrolmak * Bir ey veya kimse akl almaz bir biimde ortadan yok olmak. srsklam * Bsbtn slak, ok slak, srlsklam. srsklam k * Delicesine k. srsklam olmak

* ok slanmak. srsz * Sr srlmemi; srolmayan. * Srrolmayan, ak, gizlilii bulunmayan. srt * Omurgalveya omurgasz hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan st blm. * nsanlarda boyundan bele kadar uzanan st blm. * Kesici aralarn kesmeyen kenar. * Dalarn veya tepelerin st blm. * (insan iin) st, arka. * Bir eyin st, st blm. * Dikilmiveya ciltlenmikitaplarda dikiin bulunduu blm. srt evirmek (evirmemek) * (birine) nem vermemek, iyi davranmamak. * (bir eye) nem vermemek, onu kabul etmemek, yapmamak veya srdrmemek. srt srta * Arka arkaya, srtlarbirbirine deecek biimde. srt srta vermek * ibirlii yapmak. srtar * Bir keler tr. srtar bal * Gl izmariti. srtarma * Srtarmak ii. srtarmak * Srtmak. * Karkoymaya hazrlanmak. * Akta kalarak grnmek. srt * Hamal. srtlk * Hammallk. srtkanyor * dayak yemeyi hak edecek davranta bulunanlar iin kullanlr. srtpek * Kaln giyinmi. srtsra * Birinin arkasndan, izinden. srtyere gelmek * yenilmek, alt olmak. srtyufka * nce giyinmi. * Etkili, gl veya makam sahibi bir dayana, arkasveya yaknolmayan (kimse). srtkara * Lferin bir tr. srtna almak * yklenmek, uvalsrtna ald. * bir giyecei giymek veya srtna rtmek. srtna geirmek * bir eyi giymek. srtnda (veya arkasnda) yumurta kfesi yok ya! (veya olmamak) * eski dnce ve ynn kolayca deitiren veya sznden caymakta saknca grmeyen kimseler iin kullanlr. srtndan (para) kazanmak * bir kimseden yararlanarak para salamak. srtndan atmak * bandan savmak veya birinin, bir eyin sorumluluunu, ykn zerine almamak. srtndan karmak * o kimseye detmek. srtndan geinmek * geimini o kimseden salamak.

srtndayamak (veya vermek) * bir yere dayanmak, yaslanmak. * gl birine, bir yere gvenmek. srtnyere getirmek * grete hasmsrtst yere yatrarak yenmek. * stn gelmek. srtlama * Srtlamak ii. srtlamak * Srtna alp yklenmek. * Birinin, bir eyin sorumluluunu, ykn veya geimini zerine almak. srtlan * Srtlangillerden, daha ok lele beslenen, etil, postu benekli bir hayvan (Hyaena). srtlangiller * Omurgalhayvanlardan memeliler snfna giren birok tr iine alan etil hayvanlar familyas. srtlk * Srt dayayacak yeri olan. srtst * Bkz. srtst. srtst * Srtyerde olmak zere. srtst yatmak * srtyere gelmek zere yatmak. * almadan rahat bir yaam srmek. sska * ok zayf ve kuru, kaknem, ark. * Karn boluuna su dolmuolan. sska olmak * karn boluuna su dolarak karnimek. * arzayf olmak. sskalama * Sskalamak ii. sskalamak * Sska duruma gelmek. sskalk * Sska olma durumu. sskaskmak * ok zayflamak, sskalamak. stma * Anofel tr sivrisinein sokmasyla insandan insana bulaan, titreme, ateve ter nbetleriyle kendini gsteren bir hastalk, malarya. stma bilimi * Stma asalaklarn, stma sivrisineklerini, stma trlerini ve stmayla savainceleyen asalak bilimi dal. stma grmemi(ses) * gr ve kaln (ses). stma nbeti * Stma hastalnda karlalan ateve titreme durumu. stma tutmak * ateve ter nbetleriyle titremeye balamak. stmalanma * Stmalanmak ii. stmalanmak * Stmaya tutulmak. stmal * Stmaya tutulmu(kimse). * Stmann salgn denecek kadar ok grld (yer). stmalk * Stmaya ok yakalanlan yer. sva * Herhangi bir yapdaki yzeyleri dzgnletirmek iin kullanlan, yarakkan, kum, kire, imento karm veya toprak har. * Bir yapnn duvarlarna srlen ince har tabakas.

sva vurmak * bir duvarsva kullanarak dzgnletirmek, svamak. svac * Duvarlarsvayan kimse. svackuu * Svackuugillerden, Avrupa ve Asya ormanlarnda yaayan, 15 cm uzunluunda tc bir ku(Sitta europea). svackuugiller * Omurgalhayvanlardan, birok tr bulunan tc kulariine alan bir familya. svaclk * Svacnn ii. svalama * Svalamak ii. svalamak * Sva vurmak, svamak. sval * Sva vurulmu, sva srlm. * Svar gibi bulam, svanm. sval * (para, kol iin) Svanm, kvrlm. svama * Svamak ii. * Svanr gibi stne kaplanm, rtlmveya ok sk taklm. * Zemini hemen hi grlmeyecek kadar kaplanm, rtlmveya taklmolarak. * Azna kadar (dolu), silme. svamak * Sva ile kaplamak, sva vurmak. * Harcbir yere vurmak. * Svar gibi bulatrmak. * Okamak, svazlamak. svamak * (kol veya para iin) Yukarya ekip toplamak veya kvrmak. svanma * Svanmak ii. svanmak * Svamak ii yaplmak. svanmak * Svamak (II) ii yaplmak. * Bir ie girimek. * tahla yemek. svama * Svamak durumu. svamak * Bulamak, stne srlmek. * Svk veya svk bir duruma gelmek. svatrma * Svatrmak ii. svatrmak * Bulatrmak, stne srmek. * Svk veya svk duruma getirmek. svatma * Svatmak ii. svatmak * Svamak iini yaptrmak. svazlama * Svazlamak ii. svazlamak * Bir eyin stnde yavayava, hafife el gezdirmek. * Okamak. svazlatma * Svazlatma ii. svazlatmak

* Svazlamak iini yaptrmak. sv * Bulunduu kabn biimini alabilen ve st yatay bir dzlem durumuna gelebilen (cisim) , mayi. svya * Havann normal scaklnda svdurumunda bulunan her trl ya. svk * Yumuak kvaml, suyu fazla. svklatrma * Svklatrmak ii. svklatrmak * Svk duruma getirmek. svlatrma * Bir gazsvdurumuna dntrme. svlatrmak * Svduruma dntrmek. svndrma * Svndrmak ii. svndrmak * Bir gazn veya buharn scaklk derecesini drmek veya basncnartrmak yoluyla onu svdurumuna getirmek. svnma * Svnmak ii. svnmak * Gaz veya buhar durumundan svdurumuna gemek. svler * Bir svnn zgl arlnlmeye yarayan alet, areometre. svrya * (ticaret yaamiin) Alabildiine. * Srekli olarak. * Birbiri ardsra. svk * Yapp bulaan. * Bir kimsenin yanndan ayrlmayarak insantedirgin eden (kimse). svma * Svmak ii. svmak * Bulamak, yaylmak, svamak. * Haber vermeden, sessizce gidivermek, kamak. syanet * Koruma. syanet etmek * korumak. syga * Kip. sygaya ekmek * birine sorular sorup cevaplarnistemek, sorguya ekmek. syg * Hacim. syrga * Harmanda sap toplamaya veya damlardan karkremeye yarayan ara. * Kar kremekte kullanlan byk krek. syrk * Yzeyinden bir para syrlmolan. * Utanmasolmayan. * Syrlmyer. syr * Syrmak ii veya biimi. syrma * Syrmak ii. syrmak * Hzla srtnerek bir eyin yznden bir para soymak, koparmak veya zerini hafife yrtmak. * Srtnerek veya ekerek bir eyi yerinden almak, kaldrmak veya drmek.

* Bir eyin stndeki rty ekerek almak veya amak. * ekerek karmak. * Kazyarak, silerek zerinde veya iinde hibir ey brakmamak. * ekip kurtarmak. syrtma * Syrtmak ii. syrtmak * Syrmak iini yaptrmak. syrk * arpma veya vurma sonucunda vcutta hafife kaznm, zedelenmi, soyulmu, kanamolan yer. syrl * Syrlmak ii veya biimi. syrlma * Syrlmak ii. syrlmak * Syrmak iine konu olmak. * Bir yerden veya bir durumdan kmak, kurtulmak. syrnt * Kapta kalan yemek, yemek art. * Bir bezden el ile koparlan uzunca para. * Syrk. -sz / -siz, -suz / -sz * simden olumsuz sfat treten ek: tat-sz, bilgi-siz, su-suz, tuzsuz, lm-sz, k-sz vb. szak * Dasrtlarnda, taaralarndan szan su, kk pnar. szdrlma * Szdrlmak ii. szdrlmak * Szdrmak ii yaplmak. szdrma * Szdrmak ii. szdrmak * Szmasna yol amak. * (haber, sr vb.) Duyurmak, yaymak. * Eritip szerek temiz bir duruma getirmek. * Baskveya trl bahanelerle birinden para ekmek. szgt * Kavrulmuet, kavurma. sz * Hafif ve ince ar. * Ruh ac, strap. szc * Szma nitelii olan. szcnsz * Cierlerden gelen havann, az boluundaki hafif kapalbir engele arpp szmasile oluan nsz. szldanma * Szldanmak ii. szldanmak * Szlanmak, yaknmak. szl * Szsolan. szlt * Szlanma, yaknma, ekva, ikyet. * Honutsuzluk. szltsz * Szlanmasz, yaknmadan. szm szm* Szlamak, szlanmak gibi fiillerin anlamnpekitirir. szm szm szlanmak -szn / -sizin * simlerden ve mastarlardan zarf treten vurgusuz ek: an-szn, durmak-szn, dinlenmek-sizin vb. sznt

* Szan ey. * Genellikle iltihaplanma sebebiyle deri veya mukozada beliren sv, aknt. szntl * (hastalk iin) Szntyapan. szrma * Szrmak ii. szrmak * Szdrmak, szmek. sz * Szmak ii veya biimi. szlama * Szlamak ii. szlamak * Szsortaya kmak, szsolmak. * Szlanmak. szlan * Szlanmak ii veya biimi. szlanma * Szlanmak ii; yaknmak, ikyet, ekva, tazallum. szlanmak * Kendine yaplan bir hakszl, kendisini tedirgin eden bir durumu, are bulmasveya sadece skntsna ortak olmasiin karsndakine anlatmak, yaknmak, ikyet etmek, ekva etmek, tazallum etmek. szlatma * Szlatmak ii. szlatmak * Szlamasna sebep olmak. szlay * Szlamak ii veya biimi. szma * Szmak ii. * Kap, pencere aralklarndan oda havasnn deimesi. szmak * nce aralklardan veya gzeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavayavaakmak, kmak. * Gizli tutulan haber, sr gibi eyler duyulmak, yaylmak. * Dman mevzileri arasna gizlice girmek ve ilerlemek. * Herhangi bir topluluu, bir rgt yolundan saptrmak iin gizlice arasna girmek. * Gizlice, haber vermeden gitmek, svmak. * ki veya yorgunluk gibi sebeplerle kendinden geerek uyuyakalmak. Si * Silisyum'un ksaltmas. si * Gam dizisinde la ile do arasndaki ses. * Bu sesi gsteren nota iareti. -si * Bkz. -s/ -si, -su / -s (I). -si * Bkz. -s/ -si, -su / -s (II). sibak * Bir eyin gemii. sibakusiyak * Bkz. siyakusibak. sibernasyon * Gdm biliminden yararlanarak zellikle fabrikalardaki retimin, bilgisayarlar yardmyla denetimi. sibernetik * Gdm bilimi, kibernetik. sicil * Resm belgelerin kaydedildii ktk. * Grevlilerin her trl durumlarnn ilendii dosya. sicil vermek * sorumlu bir grevli, yannda alan birinin bir aamaya gelmesinde yeterli olup olmadngereken makama bildirmek. sicilli

* Sicile gemi, sicili defterine ilenmi, mseccel. * Suu sicile gemi, sabkal, museccel. Sicilyal * Sicilya halkndan olan. sicim * Keten, kenevir gibi bitkilerin liflerinden yaplan ince ip, knnap. sicim gibi * damlalararka arkaya gelip sicim gibi akan (yamur, gzya). siderit * inde yalnz demir ve nikel bulunan gk ta. * Sideroz. sideroz * ounlukla kahverengi demir karbonat birleimli demir cevheri. sidik * Bbreklerde kandan szlerek idrar yollaryla darya atlan sv, idrar. sidik borusu * Sidii bbreklerin her birinden sidik torbasna aktan bir ift kanal. sidik kavuu * Sidik torbas. sidik sktrc * Sidii artran il. sidik torbas * Sidiin biriktii, yapszar ve kastan olumuhazne, mesane. sidik yar * nemsiz ve deersiz konularda inatlaarak birbirinden stn gelmeye alanlarn durumunu anlatmak iin kullanlr. sidik yolu * Sidik torbalarve siyein ortak ad. sidik zoru * Sidiin yeterince kolaylkla daratlmamasdurumu, idrar tutukluu. sidikli * stne sidik bulambulunan. * Sidiini tutamayan, stne ieyen. sidikli mee * Yanarken su karan bir mee tr. sidiklik * Canllarda sidiin atldorgan. * Tutuk evlerinde ar su ileyen kimselerin cezalandrlmak zere kapatldklarhcre. sif * thaltta bir maln bedeli, sigortasve navlunu giderleriyle birlikte olmak zere maliyeti. sifilis * Bkz. frengi. sifon * Bir svybir kaptan baka bir kaba aktarmaya yarayan, deiik uzunlukta iki kolu olan bklmboru. * ose, demir yolu gibi yaplarn altndan bir akar suyu geirmek iin yaplan boru biiminde kanal. * Pis su tesisatndaki kokularn yapya yaylmasnnleyen ara. * Hzla fkrtlan su yardmyla pis su ile dklaratk su tesisatna aktan dzenek. sifonlama * Sifonlamak ii. sifonlamak * Sifonu ekmek. sifonlular * Yasssolungallardan bir snf. sifonu ekmek (veya sifon ekilmek) * sifondaki suyu boaltmak veya su boaltlmak. siftah * (bir ey satp veya satn alp) Alverie balama. * lk kez olarak. siftah etmek * (esnaf iin) sabahleyin ilk alverii yapmak. siftahlama * Siftahlamak ii.

siftahlamak * Bir eyi ilk kez satmak, siftah etmek. * Turfanda bir eyi ilk kez yemek. siftinlik * Ad, baya, berbat. siftinme * Siftinmek ii. siftinmek * Oyalanmak, vakit geirmek. * Bir yere srtnerek kanmak. sigala * Bkz. sla. sigar * Puro. sigara * nce kda, kylmttn sarlarak hazrlanan, silindir biiminde, azdan dumanekilen nesne. sigara bcei * Kn kanatllardan, ttnden baka, kiler ve mutfaklarda saklbirok yiyecek maddelerine dknl ile tannan bcek (Lasioderma serricorne). sigara brei * Yufka arasna peynir veya kyma koyduktan sonra sigara gibi sarlp tavada kzartlan brek. sigara imek * sigaraybir ucundan yakp br ucundan dumannemerek iine ekmek. sigara kd * Sigara sarmaya yarar ok ince kt. sigara kdgibi * ok ince. sigara sarmak * sigara kdna ttn koyarak sigara yapmak. sigara tabakas * ine sigara yerletirilen, kapakl, metal kutu. sigara tablas * Sigara kl silkelenen ve sigara sndrlen kap, kllk. sigara tiryakisi * Sigaraya ardkn olan kimse. sigarac * Sigara satan kimse. sigaral * Sigarasolan. sigaralk * Sigara konulan kap. * Sigara azl. sigarasz * Sigarasolmayan, sigara imeyen. sigaraytellendirmek * keyifle sigara imek. sigorta * Bir eyin veya bir kimsenin herhangi bir ynden ileride karlaabilecei zarargidermek iin, nceden denen prim karlnda bu ile uraan kurulula yaplan iki taraflbalantszlemesi. * Bu tr szlemeleri yapan irket. * zellikle elektrik devresinde, akm ok gl olduunda eriyerek gvenlii salayan, kazaynleyen nesne veya dzen. sigorta atmak * bir arza sonucu sigortada elektrik akmkesilmek. sigorta etmek * bir eyi, bir kimseyi ileride olabilecei dnlen kazann zararngidermek iin sigortaya balamak. sigorta olmak * bir kimse veya bir ey ileride olabilecei dnlen kazann zararngidermek iin sigortaya balanmak. sigortac * Belirli bir prim karlnda, sigortalya veya bir tazminattan yararlanacabelirtilmiolan kimseye, bir zarara uramasdurumunda bir para veya gelir demeyi stlenen kimse. sigortaclk

* Sigortacnn ii. sigortalama * Sigortalamak ii. sigortalamak * Sigorta etmek. * (bir eyi) Gven altna almak. sigortalanma * Sigortalanmak ii veya durumu. sigortalanmak * Sigorta balanlmolmak. sigortal * Sigorta edilmi. * Gven altna alnm, salama balanm. * Sosyal sigorta kapsamna alnmii. sigortallk * Sigorta olma durumu. sigortasatmak * rndan kmak, ktlemek. sigortasz * Sigorta edilmemi. * Gvence altna alnmam, salama balanmam. * Sosyal sigorta kapsamna alnmamii. sigortaszlk * Sigortasz olma durumu. siil * Deride, zellikle ellerde oluan zararsz, prtkl kk ur. siil * Odun yarmakta kullanlan aa veya demir kama. siil otu * Kalnca yapraklar, ban ve yarayiletip iyiletirmekte kullanlan, lbadaya benzer bir eit ot. sihir * By, ba. sihirbaz * Byc. sihirbazlk * Byclk. sihirlenme * Sihirlenmek ii veya durumu. sihirlenmek * Bylenmek. sihirli * Byl, afsunlu, fsunkr. sik * Erkeklik organ. sikalar * Ak tohumlardan, parklarda ss bitkisi olarak yetitirilen, yurdu Gney Asya olan, palmiyelere benzer aa ve aaklariine alan bir familya. sikatif * Ykseltgenerek polimerlemeye uygun olan. * zellikle maden birleiklerinden oluan, katalitik zellikler tayan ve abuk kurumasnsalamak amacyla boya, vernik ve yalboyalara az miktarda katlan madde. sikke * Maden para. * Maden paralara vurulan damga. sikke * Hayvanlarbalamak iin yere aklan demir veya aa kazk. sikke * Mevlev dervilerinin giydikleri yksek ve tepesi dz kee klh. sikkeleme * Sikkelemek ii veya durumu. sikkelemek * Hayvanlarsikkeye balamak.

* Damgalatmak, mhrletmek. siklmen * Tavankula, buhurumeryem (Cyclamen coum). * Krmzya alar efltun renk. * Bu renkte olan. siklememek * Deer ve nem vermemek, aldretmemek. siklon * Atmosferde bir alak basn alanevresinde hzla dnen rzgrlarn oluturduu iddetli frtna, kiklon. sikmek * (erkek iin) Cinsel ilikide bulunmak. siktir et! * aldrma, nem verme!. * kov, defet!. siktir! * defol!. siktirici * Baya, aalk, ad. siktirip gitmek * banalp gitmek. siktirmek * Defolup gitmek. -sil * -sl / -sil, -sul / -sl. sil batan * "olmad, yeniden yapalm" anlamnda kullanlr. silh * Savunmak veya saldrmak amacyla kullanlan ara. * Savunmak veya saldrmak iin kullanlan, bavurulan her ey. silh baetmek * askerlikte, verilen komut zerine herkes grevi bana gemek. silh bana * silh baetmek iin verilen komut. silh atmak * silhlaru uca apraz bir biimde dayayarak durdurmak. silh ekmek * silhla vurmaya davranmak veya silhla vurmak. silh patlamak * (silh) atealmak. * savabalamak. silh silha girmek * karlklolarak ateetmek. silha davranmak * kullanmak iin silhna el atmak. silhalt * Askerlik grevi. silhaltna almak * askerlik grevine balatmak. silhaltnda bulunmak * silhaltnda olmak. silh * Silh yapan veya satan kimse. silhendaz * Gereinde karaya karlan, zellikle tfeklerle donatlmdeniz eri. silhhane * Silhlarn sakland, korunduu yer. silhlama * Silhlamak ii. silhlamak * Silhlandrmak. silhlandrma * Silhlandrmak ii.

silhlandrmak * Silhlduruma getirmek. silhlanma * Silhlanmak ii. * Silhnveya silhlkuvvetlerini oaltma ve glendirme. silhlanmak * Silhlduruma gelmek. silhl * Silholan. silhlkuvvetler * Kara kuvvetleri, deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri ve jandarma kuvvetlerinden oluan kurulu. silhlk * Tabanca, bak gibi silhlaryerletirmek iin kullanlmolan, kat kat, enli, mein kemer. * Klada erlerin silhlarnyerletirip braktklaryer. silhsz * Silholmayan. silhszlandrma * Silhszlandrmak ii. silhszlandrmak * Silhszlanmasna sebep olmak, silhszlanmasnsalamak, silhlarnbraktrmak. silhszlanma * Genel barve gvenlik iin silh gcn, silh kuvvetlerini azaltma veya bsbtn ortadan kaldrma. silhszlanmak * Silhlanmaktan vazgemek. silhor * Kullanan kimse, sava. silhorluk * Silhor olma durumu. silhtar * Osmanllar dneminde padiah, sadrazam, vezir gibi devlet byklerinin silhlarna bakan ve koruyan kimse. silhtar aa * Osmanldneminde grevi sarayda padiahkorumak, trende padiahn klcntamak olan kimse. silj * Taze bitkilerin kylmbiiminin bir siloda sktrlarak korumaya ve saklamaya alnmasyntemi. sildirilme * Sildirilmek ii. sildirilmek * Silmek ii yaplmak. sildirme * Sildirmek ii. sildirmek * Silmek iini yaptrmak. sildirtme * Sildirtmek ii. sildirtmek * Sildirmek iini yaptrmak. silecek * Ykandktan sonra kurulanmak iin kullanlr byk havlu, hamam havlusu. * Motorlu tatlarda n camsilmeye, temizlemeye yarayan alet. * Evlerde ayakkablarntemizlemek iin kapnlerine konulan bez, kee gibi ey, paspas. silgi * Kalem veya daktiloyla yazlmveya izilmieyleri silmeye yarayan, birleiminde kauuk olan madde. * Tebeirle yazlmeyleri silmeye yarayan kee, snger veya kumaparalar. * Hamam takm, havlu. silgi * Silmeye yarayan alet, silecek. sili * Kilim, ynden dokunmuyayg. sili * Ar, temiz. * ffetli.

silici * Silip temizleme, dzeltme, parlatma gibi ileri yapan kimse. silik * stndeki yazveya izgiler silinmi, bozulmu, anmolan. * Kendini gsteremeyen, dikkati ekmeyen veya nemli ve belirli olmayan. silikat * Silisik asidin bazlarla birleerek oluturduu tuz; yapmalzemesi olarak kullanlan cam, imento, tula gibi maddelerin birleiminde bulunur. silikatlama * Silikatlamak ii. silikatlamak * Kire, ta, tahta gibi maddeleri sertletirmek zere silikata batrmak. silikatlama * Bir maden oksidin silisle birleerek silikat durumunu almas. silikatlam * Silisle birleerek silikat durumu alm. silikleme * Siliklemek ii. siliklemek * Silik duruma gelmek. silikletirme * Silikletirmek ii. silikletirmek * Silik duruma getirmek. siliklik * Silik olma durumu. silikon * Karbon yerine silisyumun getiorganik cisimlere benzer maddelerin genel ad; sve suya kardayankl olduu iin ya, plstik, merhem gibi maddelerin yapmnda kullanlr. silikoz * Silis tozu iinde alan iilerin yakalandklarhastalk. sililik * Sili olma durumu, arlk, temizlik. * ffet, namus. silindir * Alt ve st tabanlarbirbirine eit dairelerden oluan bir nesnenin eksenini dikey olarak kesen, birbirine paralel iki yzeyin snrladcisim, stvane. * Metalleri inceltmek, kumalarparlatmak, kt zerine baskyapmak gibi iler iin sanayide kullanlan merdane. * Motorlu tatlarn motorunda pistona gl bir itisalamak iin gaz karmnn yandveya patladyer. * zellikle yol yapmnda toprasktrarak dzletirmek iin kullanlan genellikle motorlu ara. silindir gibi ezmek * bir kimseyi her ynyle gsz duruma getirmek. silindir kalplama * Plka ve naylon benzeri ince levhalarn silindir arasndan geirilerek retilmeleri yntemi. silindir apka * Resm trenlerde sivillerin giydii, silindir biiminde siyah apka. silindir ya * Yksek viskoziteli ve parlama noktasyksek olan; buhar makinelerinin valf ve silindirlerini yalamak amacyla kullanlan bir yalama ya. silindiraj * Bir eyin zerinden silindir geirme. silindirik * Silindirle ilgili, silindir biiminde. silindirli * Herhangi bir sayda silindiri olan. silindirsel * Silindirle ilgili. * Silindir biiminde olan, silindirik. silindirsel yzey * Dorultman adverilen dzlem bir eriye dayanarak ve duraan bir doruya paralel olarak yer deitiren bir ana dorunun izdii yzey.

silinip gitmek * bir ey birdenbire yok olmak veya unutulmak. silini * Silinmek ii veya biimi. silinme * Silinmek ii. silinmek * Silmek iine konu olmak. * Kendini silmek. * Birden yok olmak, gzden kaybolmak. silinti * Bir yaznn silinmiolduunu gsteren iz. silip sprmek * evi, ortaltemizlemek. * ne var ne yoksa hepsini yemek. * ne var ne yok hepsini alp gtrmek veya yok etmek. silis * Kum, akmak ta, kuvars gibi silisyumun oksijenli birleimlerine verilen ad. silisil * Silisli yerde yetien (bitki). silisik asit * Silikatlarn asitlerle birlemesiyle elde edilen zayf bir asit. silisiz * Silisi olmayan, iffetsiz. silisizlik * Silisiz olma durumu, iffetsizlik. silisli * Yapsnda veya birleiminde silis bulunan. silisseven * Silisli topraklarseven bitki. silisyum * Atom says14, atom arl28,09, younluu 2,34 olan, 1420 C de eriyen, endstride genilde kullanlan ve doada oksijenden sonra en bol bulunan element. KsaltmasSi. sili * Silmek ii veya biimi. silkeleme * Silkelemek ii. silkelemek * stndeki eyleri drmek, kaydrmak iin bir eyi st ste, birden silkmek. * Kuvvetle sarsmak. * Sarsmak, etkilemek. * Yk olan, yk saylan birinin geim ve sorumluluunu stnden atmak. silkelenme * Silkelenmek ii. silkelenmek * Silkelemek iine konu olmak. * An bir hareket yaparak vcudu sarslmak, silkinmek. silkeleyi * Silkelemek ii veya biimi. silki * Uykuda srama. silkindirme * Silkindirmek ii veya durumu. silkindirmek * Silkinmesini salamak. silkinip syrlmak * kendine gelip kurtulmak. silkini * Silkinmek ii veya biimi. silkinme * Silkinmek ii. silkinmek

* stn silkmek. * An bir hareketle, korkuyla vcudu sarslmak, silkelenmek. * Bir eyi stnden atmak, ondan kurtulmak. silkinti * rkerek sramak. * Bitkilerde iek drme durumu. silkip atmak * her trl ilgisini kesmek. silkme * Silkmek ii. * ri doranmkabak, patlcan gibi sebzelerle yaplan et yemei. * (halterde) Ayaklaraarak, halteri bastne kaldrma biimi. silkmek * stndeki eyleri drmek veya temizlemek iin bir eyi kuvvetle sallamak veya sarsmak. * An bir hareketle sarsmak. silktirme * Silktirmek ii veya durumu. silktirmek * Silkmek iini yaptrmak. sille * Ak elin i yzyle vurulan tokat. sille tokat * Dve dve. silme * Silmek ii. * Duvar veya tavan gibi yerlerde yaplan kabartma kenar. * Azna kadar dolu, svama, lebalep. * Batan aa, tam (olarak), tamamen. silme kalb * nce maden plka zerine oyulan ve tayzeyinde silme ilemini ayarlamaya yarayan alet. silme makinesi * Profil, kaval ubuk gibi maddelerin silme ileminde kullanllan makine. silme tahtas * lee tepeleme doldurulan tahln doruunu almakta kullanlan tahta. silmece * Azna kadar dolacak biimde. silmeci * Silme iini yapan usta. silmek * Bir eyin slaklngidererek kuru duruma getirmek. *zerine genellikle bir bez srterek tozlarn, kirlerini almak veya parlatmak. * (bir yazyveya izgiyi) Kazyarak veya srterek yok etmek. * Tahta malzemeyi makineyle dzgn ve przsz hle getirmek. * zerini izerek atmak, yok etmek. * stnlk gstererek, o alanda stn olanlarikinci plana atmak. * Ortadan kaldrmak, yok etmek veya gidermek. silo * Tahl, yumru, kk gibi rnlerin korunduu, saklandveya depoland, genellikle silindir biiminde ambar. silolama * Silolamak ii. silolamak * Tarm rnlerini siloya koyup ymak veya saklamak. silsile * Birbirine bal, birbiriyle ilgili eylerin oluturduu dizi, sra. * Bilinen en eski atalardan yaayan torunlara kadar aile sras. silsilename * Bir kimsenin silsilesini gsteren izelge. siluet * Bir eyin yalnz kenar izgleriyle tek renk olarak beliren grnts, glge. silryen * Birinci an ikinci dnemi ve bu dnemde oluan (yer katmanlar).

sim * Gm. * Genellikle ilemelerde kullanlan, gmgrnnde ve parlaklnda olan iplik vb. * Gmgibi parlayan. sim * aret. sima * Yz, ehre. * Kimse, insan, tip. simetri * ki veya daha ok ey arasnda konum, biim ve belirli bir eksene gre l uygunluu, bakm. * Eksen olarak alnan bir dorudan, benzer noktalarkarlklolarak aynuzaklkta bulunan iki benzer parann birbirine gre olan durumu, bakm, tenazur. simetrik * Simetrisi olan, bakmlsimetrik, mtenazr. simetrili * Simetrisi olan, bakml, simetrik. simetrisiz * Simetrisi olmayan, bakmsz, asimetrik. simetrisizlik * Bakmsz olma durumu, bakmszlk. simge * Sembol. simgeci * Sembolist. simgecilik * Sembolizm. simgeleme * Simgelemek durumu. simgelemek * Sembol durumuna getirmek. simgeleme * Simgelemek ii veya durumu. simgelemek * Simge durumuna gelmek. simgesel * Sembolik. simgesel mantk * Sembolik kalplara verdii nemli yerden dolayadamanta verilen ad. simit * Halka biiminde, genellikle zerine susam konmurek. * Denizde kullanlan halka biiminde cankurtaran. * nce bulgur, drck. simiti * Simit yapan veya satan kimse. simitilik * Simit yapma veya satma ii. simpozyum * Bkz. Sempozyum. simsar * Komisyoncu. simsariye * Komisyon. simsarlk * Komisyonculuk. simsiyah * ok kara, her yankara, kapkara. simltane * Aynanda olan, ezamanl. simya * Alimi. simyac

* Alimist. sin * l gmlen yer, gmt, mezar, kabir, metfen, makber. sin * Yaanlmolan sre, ya. sinagog * Yahudi tapna, havra. sinagrit * Bkz. sinarit. sinameki * Baklagillerden, scak blgelerde yetien, birok tr bulunan bir bitki (Cassia). * Bu bitkinin meyvesi. * Bu bitkinin baztrlerinden elde edilen, hekimlikte i srdrc olarak kullanlan madde. * Mzmz, sevimsiz, bakalaryla iliki kurmayan kimse. sinameki gibi * mzmz, sevimsiz, kimseyle iliki kurmayan (kimse). sinara * Byk zoka. sinarit * zmaritgillerden, Akdeniz'de yaayan, pullu, eti beenilen bir balk (Dentex vulgaris). sincab * Kahverengi ile kurun rengi arasnda olan (renk). sincap * Sincapgillerden, aalarda yaayan, daha ok yemile beslenen, ok tyl, uzun kuyruklu, ince gvdeli bir hayvan, dein (Sciurus vulgaris). sincapgiller * Kemirgen memeli hayvanlariine alan, genibir familya. sindirilme * Sindirilmek ii. sindirilmek * Sindirmek iine konu olmak. sindirim * Besinlerin eitli enzimlerle eritilerek, paralanarak ince barsakta emilebilir, kana karabilir duruma gelmesi iin uradklarfiziksel ve kimyasal deiikliklerin btn, hazm. sindirim aygt * Organizmada besin maddelerinin sindirilip emilmelerini ve geri kalan yararsz maddelerin daratlmalarn salayan organlarn btn. sindirim bilimci * Sindirim sistemi hastalklarhekimi, gastroenterolog. sindirim bilimi * Tbbn sindirim organlarhastalklarninceleyen dal, gastroenteroloji. sindirim organlar * Sindirim aygtiinde yer alan organlarn btn. sindirim sistemi * Bkz. sindirim aygt. sindiri * Sindirmek ii veya biimi. sindirme * Sindirmek ii. sindirmek * Sinmesini salamak veya sinmesine sebep olmak. * (yenilen besin maddesini) Sindirim sisteminde gereken deiikliklere uratarak kana karabilir bir duruma getirmek, hazmetmek. * Kendine mal etmek. sine * Gs. * Gnl, yrek. * Bar, i. sinek * ift kanatllardan, birtakm uucu bceklerin genel ad. * skambil ktlarnn siyah renkte yoncayandran, ispati. sinek arlk

* Boksta 48 kg dan 51 kg a kadar olan arlk, sinek sklet. sinek avlamak * ii veya mterisi olmayp booturanlar iin aka yollu sylenir. sinek bar * Attrma yeri, attrmak. sinek kuu* Seregillerden, kk, gzel bir kutr (Trochilus). sinek mantar * Bir mantar tr. sinek sklet * Bkz. Sinek arlk. sinek ufak (veya kk), ama mide bulandrr * nemsiz, kk gibi grnen bir eyin kt ve olumsuz bir izlenim yarattnanlatr. sinekil * Seregillerden, sinekle beslenen, Amerika'nn scak blgelerinde yaayan bir ku(Muscicapa). sinekkapan * Droseragillerden, Kuzey Karolina bataklklarnda yetien, yapraklarna konan sinekleri, bcekleri skp emen bir bitki (Dionaea muscicapa). * Bcekleri, zellikle sinekleri yakalayarak beslenen kk tc kulara verilen ad. sinekkapangiller * Scak ve lman blgelerde, zellikle bataklklarda bcekle beslenen bitkileri iine alan bir bitki familyas. * Omurgalhayvanlardan eitli tc kulariine alan bir kufamilyas. sinekkayd * (traiin) zenle yaplm. sineklenme * Sineklenmek ii. sineklenmek * Sinei oalmak, sinekli duruma gelmek. * Sineklerini kovmak. sinekler * Birok sinek trn iine alan ift kanatllar familyas. sineklik * Sinekleri kovmaya yarayan ucu pskll denek. * Sineklerin yapmasiin zerine yapkan madde srlmkt. * Ucu yassve geniplstik, tel vb. den sinek ldrmek iin kullanlan saplara. * zellikle kara sineklerin girmesini nlemek iin dkkn kapsna taklan erit, boncuk dizisi gibi eylerden yaplmereti perde. * Sinekleri ok olan yer. sinekoloji * Hayvan ve bitki topluluklarnn ekolojisi. sinekromi * Filmlerin renklendirilmesi ile ilgili sinema kolu. sineksavar* Sinekleri savp ldrmekte kullanlan ve il pskrten sprey. sinekten yakarmak * olmayacak eylerden yararlanmaya almak. sinekyutan* Sinekil. sinema * Herhangi bir hareketi dzenli aralklarla paralara blerek bunlarn resimlerini belirleme ve sonra bunlar gsterici yardmyla karanlk bir yerde, bir ekran zerinde yanstarak hareketi yeniden oluturma ii. * Film gstermeye yarayan zel bir makineyle grntlerin beyaz perdeye yanstldsalon veya yap. * Gzel sanatlarn dalolarak, yanstlmaya uygun olan filmleri gerekletirme ve yaratma sanat. sinema endstrisi * Film yapmn, datmngerekletiren, sinema aralarnreten endstri. sinema perdesi * Film grntsnn yanstldbez veya plstik maddeden yaplmbeyaz sath. sinema salonu * Film gsterimi iin seyircilere ayrlan genisalon. sinema sanats * Sinema yapmnda emei geen sanat. sinema sanayii

* Bkz. sinema endstrisi. sinema teknii * Bir sinema filmini yaratmada kullanlan teknik aralarla ilgili yntem. sinemac* Sinemann eitli kollarndan birinde alan kimse filmci. * Film yapmcsveya ynetmeni, filmci. * Sinema ileten kimse. sinemaclk * Sinema filmlerinin gerekletirilmesi iin gerekli ara ve gereleri yapmak, film evirmek, bunlarn srm ve datmnsalamak amacyla yaplan almalarn tm, filmcilik. * Bu almalaryapanlarn ii. * Sinema almalaryla ilgili konular. sinemalatrmak * Sinema durumuna getirmek. sinemasever * Sinemayseven, sinema sanat, kltr ve almalaryla ilgilenen kimse. sinemaskop * Genibir sahnenin 55 mm'lik film zerindeki grntye sdrlmasndan sonra gstericiye taklan, ikinci bir mercee sktrlmgrnty, asl byklne evirmesi temeline dayanan geniperde ve boyutlu sinema teknii. sinematek * Sinema filmlerinin sanat, eitim ve genellikle kltr amalargz nnde tutularak topland, korunduu yer veya kurum. sinematograf * Grntleri film zerine kaydetmeye yarayan ara. sinerama * Mercekleri 27 mm aralkl ayralcnn yan yana birletirilip elemeli olarak altrlmasyla ortaya kan bir geniperde ve boyutlu sinema teknii. sinerji * Grevdelik. sineroman* Sinema iin kaleme alnan roman. sinestezi * Duyum ikilii. sineye ekmek * kt bir davran, sz veya olaya ister istemez katlanmak. singin * Utanga, sklgan. sini * zerinde yemek de yenilebilen yuvarlak, bakr veya pirinten byk tepsi. sinik * Sinmi, ylm, pusmu. sinik * Bkz. kinik. sinir * Duyu ve hareket uyarlarnbeyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazmsteller ve bu tellerin oluturduu demet. * Kas kirii ve zar. * Rahatsz edici, hastalk derecesine varan zellik. * Herhangi bir ey, bir olay karsnda tepki gsterme duyarlve kiinin ruh nitelii. * Hoa gitmeyen, can skan. sinir argnl * Beden ve ruh grevlerde geveme ve bitkinlik biiminde beliren bir sinirce, nevrasteni. sinir bilimi * Sinir sistemini inceleyen tp dal, nroloji. sinir buhran * Sinir sisteminde grlen bozukluun yarattskntveya hastalk. sinir doku * Beyni ve sinirleri oluturan ve nron denilen hcrelerle rlmbulunan doku. sinir harbi* Sz veya davranlarla birbirini sinirlendirme. sinir hastal * Sinir sistemiyle ilgili hastalklarn genel ad.

sinir hastas * Sinir hastalna tutulmuolan, nevropat. sinir ilc* Sinir sistemiyle ilgili bir hastaltedavi etmek iin kullanlan yattrcil. sinir kanatllar * Saydam olan kanatlarabiiminde damarlarla rl, drt kanatlbcekler takm. sinir kesilmek * ok sinirlenmek. olmak sinirlenmek, fkelenmek. sinir kp * ok sinirli olma durumu. sinir otlar * ki enekli, iekli bitkiler takm. sinir otu * Sinir otugillerden, iekleri tek bir sapn ucunda baak durumunda, birok yaban tr bulunan ve hekimlikte kullanlan bir bitki (Plantago). sinir otugiller * Sinir otlarndan, iki enekli, bitiik ta yapraklbitkiler familyas. sinir sava * Sinir sisteminde oluan zayflk ve buhran. sinir sistemi * Yksek yaplorganizmalarda, organizmann yaadortama uymasn, eitli organlarn ibirlii durumunda almasnsalayan, sinir hcreleri, sinirler ve sinir merkezinden oluan sistem. sinir trps * Sinirleri, ruh durumu zayflatan, ypratan ey. sinirce * Genellikle bunalm ve beden grevleri zerinde yaknmalarla beliren, kiiliin ve uyumun btnn etkilemeyen, ruh kaynaklsinir hastal, nevroz. siniri oynamak * fkelenmek, sinirlenmek. siniri tutmak * birdenbire sinirlenmek veya davranlarndenetleyememek. sinirine dokunmak) * houna gitmemek, sinirlendirmek. sinirleme * Sinirlenmek ii. sinirlemek * Etin iindeki kas kirilerini ve kaln zarlarayklamak. * Savalarda, hasmn altndaki Atn art ayak kirilerini klla kesmek. * Sindirmek, hazmetmek. sinirlendirici * Sinirlenmeye yol ac. sinirlendirme * Sinirlendirmek ii. sinirlendirmek * Sinirlenmesine sebep olmak. sinirleni* Sinirlenmek ii veya biimi. sinirlenme * Sinirlenmek ii. sinirlenmek * Duygu ve davranlarndenetleyemeyecek duruma gelmek, fkelenmek, kprmek, feveran etmek. sinirleri alt st olmak * sinirleri bozulmak, sinirlenip ne yapacanarmak. sinirleri ayakta olmak * ok sinirlenmiveya fkelenmibulunmak. sinirleri boanmak * sinirlenip kendini tutamayarak glmek, alamak veya barmak. sinirleri bozulmak * ok sinirlenmek, ne yapp edeceini bilmeden akn, karmak bir duruma dmek. sinirleri gergin olmak * sinirlendirici yeni bir olay karsa hemen tepki gsterecek durumda olmak. sinirleri gerilmek * sinirlenmeye hazr bir durumda bulunmak.

sinirleri gevemek (veya yatmak) * sinirliyken ferahlamak, sakinlemek. sinirleri kuvvetli * Kolayca, abuk heyecanlanmayan veya sinirlenmeyen. sinirleri zayf * Kolayca, abuk heyecanlanan veya sinirlenen. sinirlerine hkim olmak * davranlarnve kendini denetleyebilmek, soukkanlolmak. sinirlerini bozmak * kzdrmak, sinirlendirmek. sinirli * inde sinir bulunan. * Kolayca ve abuk sinirlenen, asab. sinirlilik * Sinirli olma durumu veya sinirli bir biimde davranma, asabiyet. sinirsel * Sinirle ilgili, sinir bakmndan, asabi. sinirsiz * Siniri olmayan. * Kolayca sinirlenmeyen, sakin, sinirli kart. sinirsizlik * Sinirsiz olma durumu. sini * Sinmek ii veya biimi. sinizm * Bkz. Kinizm. sinle * Mezarlk. sinlik * Mezarlk, kabristan, gmtlk. sinme * Sinmek ii. sinmek * Kendini gstermemek iin bzlmek, saklanmak, pusmak. * Korku, ylgnlk gibi sebeplerle konumamak, hareket etmemek veya tepki gstermemek. * Hi kmayacak veya g kacak biimde ilemek, nfuz etmek. * Huy, alkanlk vb. iyice yerlemek. Sinolog * Sinoloji bilgini. Sinoloji * Konu olarak in ile ilgili bilgileri (dil, uygarlk, tarih) ele alan filoloji. sinonim * Eanlaml, anlamda, mteradif. sinsi * Ktlk yaparken gizli ve kurnaz olan. * Gizlilik ve kurnazlk belirten. * Gizlice balayan, yavagelien ve ar sonular dourabilen (hastalk vb.). sinsice * Gizlice, belli etmeden, el altndan yaplan. sinsileme * Sinsilemek ii. sinsilemek * Sinsi duruma gelmek. sinsilik * Sinsi olma durumu veya sinsice davran. sinsin * Geceleyin, ateevresinde, gen erkeklerin davul, zurna eliinde oynadklarbir halk oyunu. sintigrafi * Gama nlaryayan radyoaktif bir izotopun organizma iindeki yolunu izlemek temeline dayanan tehis yntemi. sintine * Geminin iinde en alt blm.

sins * Organlarn veya dokularn arasnda bulunan boluklar. * Trigonometrik bir ember zerine tanmbir yayn ucunun ve bu yaya karlk olan merkez asnn ordinat. Ksaltmassin. sinzit * Ate, baars, burun tkanklve akntsile beliren yz sinslerinin iltihaplanmas. sinzoidal* Sinzoit ile ilgili olan. sinzoit * Bir emberin, sfr dereceden 360 dereceye kadar olan yaylarnn sinslerinin deimelerini grafik ile gsteren devirli dzlem eri. sinyal * Bir ey bildirmek iin verilen iaret. * Telefonda, hat balantsnn olduunu, numaralarevirmeye balanabileceini haber veren ses. sinyal lmbas * Genellikle motorlu tatlarda, tatn hangi yne dneceini gsteren lmba. sinyal mzii * Radyo ve televizyonda aynprogramn banda alnan mzik. sinyal vermek * bir eyi iaretle bildirmek. sinyalizasyon * (demir yolu, kara yolu ve limanlarda) Trafii dzenleyen klsistem. sinyor * talyanca "bay" karlnda kullanlan bir unvan. sipahi * Osmanllarda tmar sahibi bir snf atlasker. sipahilik * Sipahi olma durumu veya sipahinin grevi. sipari * Bir eyin yaplmasn, gnderilmesini, getirilmesini isteme, smarlama. * Yaplmassmarlanan ey. * Birinin kendi maandan kesilerek bakasna gnderdii, dedii aylk para. siparialmak * bir eyin yaplmasveya gnderilmesi kendisine smarlanmak. siparietmek * bir eyin yaplmasnveya bir eyin gnderilmesini istemek, smarlamak. siparivermek * bir eyin yaplmasn, getirilmesini veya gnderilmesini birine smarlamak. siparii * Sipariveren (kimse). sipastik * zrl. * zrl veya sakat kimse. siper * Korunulacak, arkasna, altna veya iine girerek saklanlacak yer. * Yamur, gneve rzgrn etkilemedii gizli, kuytu yer, dulda. * Gneve yamurun etkisinden korunmak amacyla apka ve kasket gibi eylerin nne yaplan knt, siperlik. * Askerlerin gidigeliinde veya savata kartarafa hedef olmadan ateedebilmesi iin kazlmst ak hendek. * Kuytu, korunabilen. siper almak * bir eyi siper olarak kullanarak gizlenmek. siper etmek * kendini veya bir eyi korumak amacyla bir baka eyi siper olarak kullanmak. * bir ey veya bir kimse iin kendini tehlikeye atmak. sipere yatmak * siper iine saklanmak, gizlenmek. siperisaika * Yldrmsavar, yldrmkran, yldrmlk, paratoner. siperlenme * Siperlenmek ii.

siperlenmek * Korunmak, saklanmak amacyla bir yeri, bir eyi kendine siper etmek veya siper altna, arkasna veya iine girmek. siperli * Siperi olan. siperlik * Gneve yamurun etkisinden korumak amacyla apka, kap, lmba gibi eylere yaplan koruyucu engel, siper, gnelik. * Siper olma zellii bulunan yer. sipolin * Katmanlarnda i ie daireler bulunan billurlu bir kalker tr. sipsi * Aa dallarndan yaplan ddk. * Gemici dd. * Zurnann dudaklara gelen kamblm. sipsipullah* Yz uzun, kafassivrice kimse. sipsivri * ok sivri. sipsivri kalmak * herkesin ekilmesiyle yalnz kalmak veya ortada kalmak. sirayet * (hastalk) Geme, bulama. * Yaylma, dalma. sirayet etmek * (hastalk) gemek, bulamak. * yaylmak, dalmak. siren * Tatlarda bulunan, tiz ses karan alet, canavar dd. sirer * Deniz kz; st tarafkz, alt tarafbalk olduuna inanlan deniz kz. sirk * Eitilmihayvanlarn ve cambazlarn akrobasi hareketleri yaptklargenellikle kapalyer. sirkat * alma, hrszlk. sirke * Bit, tahta kurusu gibi asalak bceklerin yumurtas. sirke * Salatalara, yemeklere ekilik vermek iin kullanlan ekimizm suyu. * Birtakm kimyasal yntemlerle hazrlanmbirleiklerin ortak ad. sirke ruhu * Asetik aside verilen ad. sirke sinei * Eklem bacakllardan, ksa duyargalbir sinek (Drosophila). sirkeci * Sirke yapan veya satan kimse. sirkecilik * Sirke yapma veya satma ii. sirkelenme * Sirkelenmek ii. sirkelenmek * Birok sirke tremek. * ine sirke konmak. sirkeleme * Sirkelemek ii. sirkelemek * Sirke durumuna gelmek, ekimek. sirkeli * zerinde veya iinde sirke olumuolan. * inde sirke bulunan, iine sirke konmuolan. sirkelik * Sirke yapmaya yarar.

* Sirke kab. sirken * Yaban spanak (Chenopodium album). sirkengebin * Sirkeli bal erbeti. sirklsyon * Dolanm, dolan, tedavl. sirkler * Genelge, tamim. * zel olarak toplantlar iin yaplan yazlarlara duyurum. sirmo * Dou Anadolu'da yetien bir yaban soan tr (Allium atrovilaceum, Allium vineale). siroko * Akdeniz havzasnda grlen ok scak bir rzgr. siroz * Karacierin irilemesi veya krelmesi ile belirlenen bir hastalk. sirozlu * Siroza tutulmuolan. sirrus * Saak bulut. sirtaki * Bir eit dans. sirto * Trk mziinde bir oyun havas. * Bir tr halk oyunu. sis * Atmosferin alt tabakalarndaki kk su veya buhar tanelerinden oluan bulutlarn ok alalarak yeryzne kadar inmesiyle oluan duman. sis bombas * Sis oluturmak iin kullanlan bomba. sis far * Otomobillerde sisli havalarda grmesafesini aan lmba. sis lmbas * Sisli havalarda trafii kolaylatrmak iin kullanlan, sark veren bir lmba. sis perdesi* Ordunun hareketlerini dmandan saklamak iin istenilen bir yerde oluturulan perde grnmnde sis. * Herhangi bir olayn gizli ve karanlk olduunu belirtmek iin kullanlr. sislendirme * Sislendirmek ii. sislendirmek * Sislenmesine sebep olmak, sisli duruma getirmek. sislenme * Sislenmek ii. sislenmek * Sisle kaplanmak, sise brnmek, bulanmak. sisli * zerine sis inmiolan, sislenmi, bulank. sismik * Depremle ilgili. sismograf * Depremyazar. * En ince ayrntlarbilen, her hareketi gzleyip deerlendiren (kimse). sismolog * Deprem bilimi uzman. sismoloji * Deprem bilimi. sistem * Bkz. Dizge. * Dzen. * Bir sonu elde etmeye yarayan yntemler dzeni. * Yol, yntem. * Bir aracoluturan dzen, dzenek, tertibat.

* Model, tip. sistematik * Dizgeli, sistemli. sistemcilik * Toplum biliminde etkileim alanlarneitli sistemlere ayran bilim yntemi. sistemik * Saysal ve ekonomik konulara belli sistemler erevesinde bakan. sistemleme * Sistemlemek ii. sistemlemek * Sistemli duruma gelmek. * Sistem durumuna gelmek. sistemletirme * Sistemletirmek ii. sistemletirmek * Sistemli duruma getirmek. * Sistem durumuna getirmek. sistemli * Dzenli. * Belli ilkelere, kurallara uyan, dizgeli, sistematik. sistemsiz * Dzensiz. * Belirli kural ve ilkelere uymayan, dizgesiz. sistemsizlik * Sistemsiz olma durumu. sistire * Bir tahtann zerindeki ufak przleri giderip onu dmdz bir duruma getirmeye yarayan ince elik lma. sistireci * Sistre yapan kimse. sistireleme * Sistirelemek ii. sistirelemek * Dzgn bir yzey elde etmek iin aa vb.eyleri sistireden geirmek. sistit * Genellikle bakterilerin sebep olduu sidik torbasiltihab. sistol * Kalp kasnn kaslma devresi. sit * Tarih ncesinden gnmze kadar deiik alarn ve uygarlklarn kltr deerlerini temsil eden eser veya kalnt. sit alan * Sit btnln veya onun bir parasnzerinde bulunduran yer. sitayi * vme veya vg. sitayikr * vc, ven. site * Daha ok belli meslek adamlariin yaplmveya belli amalarla kurulmukonutlar topluluu. * lk ada kendi yasalaryla ynetilen bir veya birka kentten oluan devlet. * Kent, ehir. sitem * Bir kimseye, yaptbir hareketin veya syledii szn znt, alnganlk, krgnlk gibi duygular uyandrdnfkelenmeden belirtme. sitem etmek * bir kimseye zldn, krldnfkelenmeden belirtmek. sitemkr * Sitem edici, sitem eden. sitemli * Sitem tayan. sitil * Byk bakra, su kovas. sitoloji

* Genel biyolojinin hcre blm, hcre bilimi. sitoplzma * ekirdek dta kalmak zere protoplzma yn. sitrik asit * Birok meyve ve sebzede serbest durumda veya potasyum, kalsiyum tuzu olarak bulunan, hafife mayalanmlimon suyunun kaynar durumdaki kalsiyum karbonatla ilenmesinden elde edilen asit, limon asidi. sitteisevir * Nisan aynda kan ve ortalama altgn sren frtna. sitteisevir her saati bir devir * bu frtna gnlerinde hava her saat deiiklie urar. sitteisevir kapyevirir * bu frtna gnlerinde darkmamaytlyen bir sz. sittinsene * Altmyl, sonu gelmeyecek kadar uzun zaman mr boyu. sivil * Asker olmayan. * Asker snfndan olmayan (kimse). * zel bir biimde olmayan, niforma olmayan (giysi). * niforma veya zel giysi giymemiolan (kimse). * Sivil polis. * plak, rplak. sivil idare * Bkz. sivil ynetim. sivil polis * zellikle niformasz gvenlik grevlisi, sivil. sivil savunma * Barta doal afetlere kar, savata scak atma iinde sivil halkkorumaya ynelik nlemler btn. sivil ynetim * Asker adan bamlolmayan ynetim biimi. sivilce * inde irin bulunan kk deri kabarc, en kk ban. sivilceli * Sivilceleri olan (kimse). sivilleme * Sivillemek ii veya durumu. sivillemek * Sivil duruma gelmek. sivilletirme * Sivilletirmek ii veya durumu. sivilletirmek * Sivil duruma getirmek. sivillik * Sivil olma durumu. sivimek * Bkz. Svmak. sivri * Ucu keskin ve batcolan. * Ucuna doru gittike incelen. * Genel tutumun veya geleneklerin dnda kalan, gze batczellii olan, ar. * Bkz. palamut. sivri akll* Acayip dnceleri olan ve kimsenin aklnbeenmeyen (kimse). sivri biber * Uzunca ve ince yeil biber. sivri fare * Kurt, fare gibi hayvanlaryiyen ve bu bakmdan tarma yararlsaylan kk bir memeli (Sorex araneus). sivri * Kaya atlaklararasna sokulup zerine balyozla vurulan, ucu sivri, yaklak bir metre boyunda elik ubuk. sivrikuyruk * 3-12 mm uzunluunda, insanlarn, zellikle ocuklarn barsaklarnda yaayan kk bir solucan, oksiyr. sivrileme * Sivrilemek ii.

sivrilemek * Sivri duruma gelmek. sivriletirme * Sivriletirmek ii. sivriletirmek * Sivri duruma getirmek. sivrilik * Sivri olma durumu. sivrili * Sivrilmek ii veya biimi. sivrilme * Sivrilmek ii. sivrilmek * Sivri duruma gelmek, sivrilemek. * Bakalarngeride brakp ykselmek veya n kazanmak. sivriltme * Sivriltmek ii. sivriltmek * Sivri duruma getirmek. sivrisinek * ift kanatllardan, insan ve memeli hayvanlarn kanyla beslenen, birok tr bulunan ve bir tr stma mikrobu alayan, sulak, bataklk yerlerde ok reyen ve bulachastalklaryayan uucu bcek (Culexpipiens). siya * Krekleri tersine kullanarak sandalgeriye yrtme. siya siya * Geri geri. * Yavayava. siya siya gitmek * geri geri gitmek. siyah * Kara (II). * Koyu renkte olan. * (baskda) Baka harflerden daha koyu grnen harf tr. siyah beyaz * Yalnz siyah izgilerle kdn beyazlndan oluan resim veya bu iki rengi verecek gibi hazrlanmklie teknii. * Tek renk temeline dayanan, siyahtan beyaza kadar eitli younluk derecelerini gsteren film. siyah gemre * Siyah gbre. siyah rk * Orta Asya, Afrika'da yaayan, teninin rengi siyah olan insan rk. siyah kalem * Kurun kalem ile yaplmresim sanat. siyahms* Siyaha yakn. siyahmtrak * Siyaha alar, siyah gibi, siyaha yakn. siyah * Zenci, fellah. siyahlanma * Siyahlanmak ii veya durumu. siyahlanmak * Siyahlamak. siyahlama * Siyahlamak ii. siyahlamak * Rengi karaya dnmek, kararmak. siyahlatma * Siyahlatmak ii. siyahlatmak * Rengini karaya evirmek, karartmak. siyahlk

* Siyah olma durumu, kara renk. * Karanlk veya koyuluk. siyak * Szn gelii, anlatm biimi. siyakat * Genellikle devlet dairelerinde kullanlmbir yaztr. siyakat yazs * Siyakat tarzile kaleme alnmyaz. siyakusibak * Szdeki uygunluk ve tutarllk. siyanojen * Oksalik asidin azot ve karbon birleimi (C2N2). siyanr * Hidrosiyanik asidin tuzu veya esteri olan ok gl bir zehir. siyanrik * inde siyanr bulunan asit. siyanrleme * Siyanrlemek ii. siyanrlemek * Siyanrden geirmek. siyasa * Politika, siyaset. siyasal * Politika ile ilgili, siyas, politik. siyasal parti * Bkz. siyas parti. siyaset * Politika, siyasa. * Devlet ilerini dzenleme ve yrtme sanatyla ilgili zel grveya anlay. siyaset bilimi * Siyas kurum, kuruluve oluumlarnn alma ileyilerini inceleyen ve irdeleyen bilim dal. siyaset meydan * lm cezalarnn uygulandyer. * Siyas konularda eitli kesimlerden grlerin ortaya konduu ve tartldyer veya ortam. siyaseti * Politikac. siyasetilik * Siyasetinin ii. siyaseten * Siyaset bakmndan, siyaset asndan. siyasetname * Siyaset bilimini anlatan ve bu konuda t veren eser. siyas * Siyasetle ilgili, siyasal, politik. * Siyaseti, politikac. siyas ambargo * Bir lkeyi cezalandrmak amacyla siyas alanda yaptrm uygulama. siyas corafya * Devlet ile lke arasndaki ilgiyi kuran ve inceleyen beer corafyann bir kolu. siyas harita * Devlet ve lke snrlarngsteren harita. siyas parti* Politik hayatn en nemli unsuru olan ve belli bir siyas gr temsil eden parti. siyasiyat * Politika ileri. siyatik * Bacaktaki iki sinir ve bu sinirlerin arlhastal. siyek * Sidik torbasndan balayarak darya kadar uzanan sidik yolunun son blm. siyenit * Birleiminde bol miktarda alkali feldspat bulunan bir granit. siyer

*Hz. Muhammed'in hayatnanlatan kitap. siyim siyim * nce ince, yavayava. siyme * Siymek ii. siymek * Kedi, kpek emek. siyonist * Siyonizmle ilgili. * Siyonizm yanls. siyonizm * XIX. yzyl sonlarnda eitli lkelerde Yahudilerce ortaya atlan, Filistin'de bamsz bir Yahudi devleti kurmayamalayan akm. siz * okluk ikinci kii zamiri. * Saygve incelik belirtisi olarak tek kii iin kullanlan seslenme sz. -siz * Bkz. -sz / -siz, -suz / -sz. siz bilirsiniz * nasl istersiniz yle olsun. siz saolun * ne yapalm, ziyanyok. sizden iyi olmasn * birinin, orada bulunmayan bir kimseyi verken karsndakine syledii bir nezaket sz. size (veya sizlere) mr * bir kimsenin ldn bildirmek iin kullanlr. size doyum olmaz * bir yerden ayrlrken sylenen bir nezaket sz. -sizin * Bkz. -szn / -sizin. skandal * Byk yankuyandran, utan verici veya kk drc olay. Skandinav * Bkz. skandinav. skandiyum* Atom numaras21, atom arl44,96 olan, az rastlanan bir element. KsaltmasSc. skavut * ok hzlgidebilen bir tr keif gemisi. ske * Daha ok radyo ile yaymlanmak iin hazrlanm, genellikle gldr niteliinde ksa oyun. ski * Kayak. skif * ine yalnz krek ekenin girebildii ok uzun ve ok dar yarkay. skink * Skinkgillerden, l blgelerinde, kurak blgelerde yaayan bir srngen tr (Scincus). skinkgiller * Omurgalhayvanlarn srngenler snfndan, zerleri pullarla rtl, kk vcutlu hayvanlariine alan bir familya. skleroz * indeki katlgan dokunun artmasndan dolaybir organ veya dokunun patolojik sertlemesi. Sko * Bkz. sko. skolstik * nan ve bilgiyi kiliseyle, zellikle Aristoteles'in bilimsel sistemini uyumlu bir biimde birletirmeye alan Orta afelsefesi. * Bu felsefe ile ilgili olan. * Orta ayntemlerine uygun, eski. skor * Durum veya sonu. skorbort * Saygstergesi.

sllom * Kayak sporunda bayraklarla iaretlenmibirtakm dnemelerden oluan pist zerinde yaplan bir yar tr. sllomcu * Sllom yapan erkek veya kadn yar. Slav * Rus, Beyaz Rus, Ukraynal, Leh, Srp, Hrvat, Sloven, Bulgar, Slovak ve ek halklarna dillerindeki yaknlk dolaysyla verilen ortak ad. * Slav halklarna zg olan. Slavca * Slav dili. Slavist * Slavistik alannda alan bilgin. Slavistik * Slavlarla uraan bilim dal. slavlar * Slav dilleri alannda yaayan etnik grup. slavlama * Slavlamak ii veya durumu. slavlamak * Slav gibi davranmak. slavlk * Slav olma durumu. slyt * Saydam bir yzey zerine alnm, projeksiyonda kullanlmaya zg pozitif grnt, diyapozitif. slip * Ksa kesilmi, ksa biilmi, kk deniz donu. * Paasz, kasklara oturacak biimde dikilmikilot. * Kredi kartlalverilerde demenin daha sonra denetlenmesi iin verilen fi. slogan * Ksa ve arpcpropaganda sz. slogan atmak * sloganbararak sylemek. sloganc * Slogan hazrlayan veya atan kimse. sloganclk* Slogancnn ii. sloganlama * Sloganlamak ii veya durumu. sloganlamak * Slogan durumuna gelmek. sloganlatrma * Sloganlatrmak ii. sloganlatrmak * Slogan durumuna getirmek. Slovak * Slovakya'da oturan Slav halkve bu halkn soyundan olan kimse. * Slovak ulusuyla ilgili, Slovak ulusuna zg olan. Slovaka * Slovaklarn kullandSlav dili. Slovakyal* Slovakya halkndan olan kimse. Sloven * Slavlarn gney kolundan bir ulus veya bu ulustan olan kimse. Slovence * Slovenlerin kullanddil. Slovenyal * Slovenya halkndan olan kimse. Sm * Samaryum'un ksaltmas. sma * Voleybolde yukardan aaya topu serte yere vurmak.

smar * Voleybolda file zerinde karalana doru yukardan aaya topu serte yere vuran, oyuncu. smokin * Gece ziyafetlerinde, galalarda ve gece elencelerinde erkeklerin giydikleri, n ak, ceketi daha ok atlas yakaltakm giysi. Sn * Kalay'n ksaltmas. snack-bar * Bkz. sinek bar. snobizm * Snop gibi davranmaybenimseme yanls_____olan. snop * Sekin grnmek iin, bazevrelerdeki dnceleri benimseyen, hayranlk duyan ve onlar gibi davranmaya zenen (kimse), zppe. snopluk * Snop olma durumu, zppelik. soba * Bir yeri stmak iin iinde kmr, odun veya gaz yaklarak kullanlan bir ara. sobac * Soba yapan, satan, onaran veya kuran kimse. sobaclk * Sobacnn ii veya meslei. sobalk * Sobaya girebilecek byklkte olan. * Soba yapmaya elverili olan. * Sobann alabilecei miktarda olan. sobe * Genel olarak komaca, saklamba vb. ocuk oyunlarnda, ebeden nce davranp daha nce kararlatrlm yere ulaldnda sylenen sz. sobeleme * Sobelemek ii. sobelemek * Sobe diyerek ebeden nce kararlatrlmyere ulaldnbildirmek. soda * Sindirimi kolaylatrmak; susuzluu gidermek, ikileri sulandrmak iin kullanlan, iinde sodyum karbonat bulunan, kpren su. * Billrlamsodyum karbonatn piyasadaki ad. sodyum * Atom numaras11, atom arl22,990 olan, 0,971 younluunda, 97,5 C'de eriyen, deniz ve kaya tuzlarnda, doada birleik olarak ok yaygn bulunan, beyaz, parlak, mum gibi yumuak bir element. KsaltmasNa. sodyum bikarbonat * zellikle kabartma tozu olarak kullanlan madde (NaHCO3). sodyum florit * Metalurjide, eczaclkta kullanlan kristal madde (NaF). sodyum fosfat * Eczaclkta, hekimlikte kullanlan fosforik asidin sodyumlu tuzu (NaH2, NaHPO4, Na3PO4). sodyum hidroksit * Sabun yapmnda kulanlan, 320 C de eriyen kuvvetli bir baz, sut kostik (NaOH). sodyum hiposlfit * Fotoraflkta, eczaclkta kullanlan, suda eriyebilen kristal madde (Na2S2O4). sodyum karbonat * Sabun yapmnda, temizlik ilerinde kullanlan, gl bir alkali tuz (Na2CO3). sodyum klorr * Tuz. sodyum nitrat * Gbre yapmnda, eti korumada kullanlan madde (NaNO3). sodyum slfat * Tekstil, kt, cam sanayiinde kullanlan madde ((Na2SO4). sodyumlu * Birleiminde sodyum bulunan. sof * Bir eit serte, ince ynl kuma.

* Ham ipekten yaplmastarlk kuma. sofa * Evlerde oda kaplarnn aldgenie yer, hol. sofi * Tasavvuf felsefesine balolan (kimse), mutasavvf. soflik * Sofi olma durumu. sofist * Sofizmden yana olan (kimse, dnce vb.). sofistik * Safsatal, yanltmal. sofistike * Arlde yapmackldavranan (kimse). * Arkarmak olan (durum). sofistlik * Sofist olma durumu. sofiyan * Sofiler. sofiyane * Tasavvufla ilgili veya mutasavvflara yakr biimde olan. sofizm * Bilgicilik. sofra * Masa, sini gibi eylerin, yemek yemek zere hazrlanmdurumu. * Yemek (yedirme ve yeme). * Birlikte yemek yiyenlerin tm. * Genellikle tekerlek biiminde, zerinde yemek de yenebilen ayaklhamur tahtas. * Ans. * Halgbeinde daire biimindeki iekli blm. sofra (veya sofray) kaldrmak (veya toplamak) * yemek yendikten sonra masa, sini vb. yi temizlemek. sofra (veya sofray) kurmak * yemek yemek iin sofra takmndizmek ve yiyecekleri hazrlamak. sofra ba* Sofrann etraf, yemek yeme yeri. sofra bezi * Sofrann altna serilen yayg. sofra donatmak * sofraya bol ve trl yiyecekler koymak. sofra duas * Yemek sonunda yaplan yemek duas. sofra rts * Sofra kurulurken masann zerine serilen rt. sofra tahtas * Yerde yemek yenecei zaman zerine sofra takmkonan alak masa. sofra takm * Yemek yerken kullanlan atal, bak, tabak, rt, peete gibi eylerin tm. sofrac * Saraylarda sofraykurmak, kaldrmak, yemei datmak gibi ilerle grevlendirilmikimse. sofralk * Sofrada yemeye yarayan. sofrasak * Konuklarnyemee alkoymayseven, sofrasnda konuk eksik olmayan. softa * Medrese rencisi. * lmiyeden olanlara aalama amacyla verilen ad. * Bir gre, bir inana kr krne balanan kimse. * Yaadan gerisinde kalm, geri kafalkimse. softaca * Softaya yarar (bir biimde). softalama * Softalamak ii.

softalamak * Bir gre, bir inana kr krne balanmak, softa durumuna gelmek. softalk * Softa olma durumu. sofu * Dinin buyruk ve yasaklarna btnyle uyan (kimse). sofuca * Sofuya yarar (biimde). sofuluk * Sofu olma durumu. * Sofuca davranma. soan * Zambakgillerden, yemeklere tat vermek iin yumrusu ve yeil yapraklarkullanlan trlbitki (Allium cepa). * idem, lle, zambak, sarmsak gibi bitkilerin toprak altndaki yumru kk. soan iei * Fulya. soanc * Soan satan kimse. soanck * Yaln kat yaprakla sarl, besin bakmndan zengin kk soan. * Sarmsak dii. * Beyinle omurilik arasnda kalan beynin son blgesi. soanlama * Soanlamak ii veya durumu. soanlamak * Soan katmak. soanl * inde soan bulunan, iine soan doranmolan, soanla piirilmiolan. soans * Soana benzer, soana yakn. Sodaka * Sodca. Sodca * Orta Asya'da Sodlarn kullandklarran kkenli l dil. sorulma * Sorulmak ii. sorulmak * Sourmak iine konu olmak. sorumsama * Bkz. yze sourma. souk * Issdk olan, scak kart. * tecek derecede ssolan. * Duygudan, sevgiden yoksun olan, sokulgan olmayan. * Yakn ve iten olmayan, ilgisiz. * Sevimsiz veya yersiz. * (kadn iin) Cinsel istek duymayan. * lgisiz, sevimsiz bir biimde veya memnuniyetsizliini belli ederek. * Isnn tecek kadar az veya dk olmasdurumu. souk algnl * Nezle, anjin, bronit gibi tmeden ileri gelen rahatszlk. souk almak * yerek hastalanmak, tmek. souk bez * Keten ipliinden yaplm, tlbende benzeyen bir tr ince, seyrek bez. souk bfe * Baztoplantlarda, ayakta yenilmek iin souk yiyecek ve ieceklerle hazrlanmmasa. souk almak * (bitki iin) souk zarar vermek. souk kmak * hava soumak. souk dalgas

* Youn olarak souk havann art arda gelmesi. souk damga * Mrekkep kullanlmadan, baskile yaplan kabartma damga. souk durmak * ilgisiz, sevimsiz davranmak. souk duetkisi yapmak * (anszn bildirilen tatsz bir haber iin) olumsuz bir tepki yaratmak. souk dmek (veya kamak) * (sz, davranvb. iin) yersiz ve sevimsiz olmak. souk harp * Souk sava. souk hava deposu * Bozulabilen yiyeceklerin konulduu, srekli olarak soutulan depo. souk srmas * Souun etkisiyle parmaklarda, kulak kenarlarnda oluan krmz, kandrci. souk neva * Bkz. souk nevale. souk nevale * nsanlara yaklamayan, sz veya davranlarsouk olan sevimsiz kimse. souk renkler * Mavi, lcivert ve mor renk ve bu renklerin tonlarna verilen ad. souk sava * II. Dnya Sava'ndan sonra dou ve batbloklarnn zaman zaman savakarma tehditlerinin btn dnyada yarattgerginlik. souk aka * Hokarlanmayan, yersiz nkte veya szle yaplan aka. souk ter dkmek (veya souk ter basmak) * korku, heyecan anlarnda birden terlemek. souk vurmak (veya yakmak) * (bitki iin) ok souun etkisiyle kurumak. souka * Souk gibi, soua benzer. * Soua yakn. soukkan * Kolayca fke, telheyecana kaplmayan, serin kanl. soukkanl * Olaylara ve gelimelere sakin, lmlve temkinli yaklaan (kimse). soukkanlhavyanlar * Vcut slaryaadklarortamn ssna gre deien hayvanlar. soukkanlolmak * kolayca, fke, telve heyecana kaplmamak. soukkanllk * Soukkanlolma durumu, serin kanllk. souklama * terek hastalanma, souk algnl. souklamak * terek hastalanmak, souk almak. souklama * Souklamak ii. souklamak * Soumak. * lgisiz, isteksiz, sevimsiz bir durum almak, souk davranmak. souklatrma * Souklatrmak ii. souklatrmak * Souk duruma getirmek. soukluk * Souk olma durumu, souk bir etki yapan eyin zellii. * Yemein sonunda yenen meyve, hoaf, komposto gibi eyler. * Hamamlarda ykanlan yerle giyinilen yer arasndaki az stlan yer. * Souk, sevimsiz ve ilgisiz davran, ilgisizlik. * Krgnla, dargnla yol aabilen sevgi azalmas.

* Cinsel istek duymama durumu. soulma * Soulmak ii. soulmak * Suyu veya st ekilerek prsmek. * Irmak, kuyu, pnar gibi yerlerde su ekilip yok olmak. souma * Soumak ii. soumak * Issnhzla veya yavayavayitirerek souk duruma gelmek. * Birine karolan sevgi veya bir ey iin duyulan istek kalmamak. soumler * Souma durumunu lmeye yarayan alet. sourgan * Emen, souran. sourganlk * Bir madde veya enerjiyi sourma gc, yetenei. sourma * Sourmak ii, emme, massetme. * Katveya svbir maddenin bir gaz, iine almas, emmesi. * Bir ortamn k enerjisini belli nicelikte emmesi olay. sourmak * (bir madde bir svy) ine ekmek. * Katveya svbir madde sourma yoluyla bir gaziine almak, emmek, massetmek. sourmal* Sourma yoluyla alan. sourucu * Sourma zellii gsteren madde. souru * Sourmak ii veya biimi. souma * Soumak ii. soumak * (toprak iin) Su sourup tavlanmak. soutkan * Scaklazaltan, soutma zellii olan. * Soutma, soutucu. soutma * Soutmak ii. soutma * Soutucu. soutmak * Soumasnsalamak, soumasna sebep olmak. * (herhangi bir durum, kii veya olay) Birine, bir yere veya bir eye karduyulan sevgi ve ilginin yok olmasna yol amak. soutucu * Soutma zellii olan, frigorifik. * Yiyeceklerin scaktan bozulmasnnleyen, iecekleri soutan, motorla alan dolap biiminde ara, buz dolab, frijider. * Bir makine veya yapda, arsnmaynlemek iin yer alan dzen. soutulma * Soutulmak ii. soutulmak * Soutmak iine konu olmak. soutu * Soutmak ii veya biimi. souyu * Soumak ii veya biimi. sohbet * Dosta, arkadaa konuarak hobir vakit geirme, sylei, yarenlik, hasbhl. * Sylei. sohbet etmek

* dosta, arkadaa konuarak hobir vakit geirmek, syleide bulunmak, yarenlik etmek, hasbhl etmek. sohbet ustas * Konumaszevkle dinlenen ve doyurucu olan, dinleyicileri deta byleyen kimse. sokaa (veya sokaklara) dmek * (kadn) kt yola saparak orta malolmak. * (bir ey) oalp deerini yitirmek. * skneti, huzuru evin dnda aramak. sokaa atmak * birini dkn, yoksul kalacak biimde evden, iyerinden uzaklatrmak veya kovmak. * (para, eya vb.yi) boyere harcamak. sokaa atsan * en aafiyatla satlsa bile. sokaa kmak * gezmek veya bir igrmek iin evden kmak. sokaa dklmek * herhangi bir sebeple darkmak. sokak * l, ile gibi yerleim blgelerinde, iki yannda evler olan, caddeye oranla daha dar veya ksa olabilen yol. sokak ocuu * Genellikle vaktini sokaklarda geirip eitimden yoksun kalmocuk. sokak kadn * Kt yola dmkadn (veya kz). sokak kaps * Evin sokaa alan kaps. sokak kz * Bkz. sokak kadn. sokak sprgesi * Evinde oturmayp ok gezen kadn, srtk kadn. sokakta bulmamak * (herhangi bir eyi) deerli ve nemli bulmak. sokakta kalmak * snacak yeri olmamak, bakacak kimsesi bulunmamak. sokaktaki adam * genel olarak kamuoyunun grn dile getirdiine inanlan herhangi bir kii. * vatanda, belirgin bir zellii olmayan, sradan adam. sokaktan toplamak * kolayca salamak, masrafsz ve zahmetsiz elde etmek. soket * Ksa orap. sokma * Sokmak ii. sokmak * ine veya arasna girmesini salamak. * Bir yere girmesini salamak, ieri almak. * Batrmak, saplamak (bak, ak, ine vb. iin). * (bcek, zehirli hayvan iin) nesini batrmak veya srmak; zehirlemek. * Yasak bir malgizlice getirmek veya gtrmek. * Belli etmeden kt bir malvermek. * Konuma srasnda bir sz, soruyu veya dnceyi syleyivermek. * Dokunakl, krcveya acsz sylemek. sokman * Bir eit uzun konlu izme. sokra * (gverte demeleri vb.) ki aacn u uca gelmesiyle oluan aralk. sokranma * Sokranmak ii veya durumu. sokranmak * Sylenmek, homurdanmak, isteksiz igrmek. sokturma * Sokturmak ii veya durumu. sokturmak * Sokmak iini yaptrmak.

soku * Tadibek. * Dibekte, havanda tahl dvmeye yarayan tokmak. sokucu * Sokan, sokmak iini yapan. sokulgan * Ksa srede insanlarla kaynap dost olabilen, kendini abucak sevdiren. sokulganlk * Sokulgan olma durumu. sokulma * Sokulmak ii. sokulmak * Sokmak iine konu olmak. * Girmek. * Yanamak, yaklamak. sokulu * Sokulmuolan. * Sokulmuolarak. sokulu * Sokulmak ii veya biimi. sokum * Lokma. * Yufka ekmeinden yaplan drm. * Bkz. kuyruk sokumu. sokur * Kstebek. * Snm, ieriye batm. * Bir gz kor. soku * Sokmak ii veya biimi. sokuma * Sokumak ii veya durumu. sokumak * Dar bir yere sokulmak. * Usulcack araya girmek. sokuturma * Sokuturmak ii. sokuturmak * Dar bir yere zorla veya iterek sokmak. * Belli etmeden kt bir malvermek. * Dokunakl, krcveya acsz sylemek. sol * Kalbin bulunduu tarafta olan, sakart. * Bu taraftaki yn. * (parlmentoda oturudzenine gre) Solcu gruplarn tm. * Bir parti ierisinde, sosyalizme yakn grte olan grup. * (boksta) Sol yumrukla vuru. sol * Gam dizisinde fa ile la arasndaki ses. * Bu sesi gsteren nota iareti. sol ak * Futbolda forvette yer alan, sol bata bulunan oyuncu. sol anahtar * Portedeki notalarn fa yksekliinde olacangsteren iaret. sol bek * Futbolda kalecinin nnde yer alan savunma oyuncularnn solda bulunan. sol eilimli * Dnya gr solculua yatkn olan. sol eli beklemek * yemee beklenilen birine, yemee balandnaka yollu anlatmak iin kullanlr. sol haf * Futbolda oyun kurucularnn sol ucunda yer alan oyuncu.

sol i * Futbolda forvette bulunan beoyuncudan, soldan ikinci yerde bulunan. sol erit * Trafikte yolun veya caddenin sol tarafnda yer alan yol izgilerinin oluturduu blm. sol tarafndan kalkmak * aksilik, huysuzluk, terslik edenler iin kullanlr. * ileri ters gitmek, iyi gnnde olmamak. sol yapmak * direksiyonu sola doru evirerek sola ynetmek. sola kaymak * siyasette ve ekonomide sol eilimli olmak. solak * Eller kullanlarak yaplan ilerde daha ok sol elini kullanan. * Yenieri ocann, padiahn gzeticiliini yapan asker snf. solaklk * Solak olma durumu. solaryum * Hastalklargnenlarile tedavi etmeyi amalayan kurulu. solcu * Parlmentolarda bakann solunda oturan, sosyal ve ekonomik konularda sosyalizme yakn kabul edilen birtakm siyas deiiklikler yapma grn temsil eden (kii veya parti). solculuk * Solcu olma durumu. solda sfr * hibir deeri ve nemi olmayan, benzerleriyle karlatrlnca deersizlii daha iyi anlalan. soldat * Asker. soldurma * Soldurmak ii. soldurmak * Solmasna sebep olmak. solfej * Mzik ezgilerinin uygulan. * Notalardeerlerine gre seslendirmeyi amalayan mzik almas. solgun * Rengini, tazeliini, canllnveya parlaklnyitirmiolan, solmu. solgunlama * Solgunlamak ii. solgunlamak * Solgun duruma gelmek. solgunluk * Solgun olma durumu. solidarist * Dayanmac. solidarizm * Dayanmaclk. solipsizm * Tek bencilik. solist * Solocu. solistlik * Solistin grevi. sollama * Sollamak ii. sollama yapmak * sollamak. sollamak * Bir tat baka bir tatgemek iin solundan ilerlemek. sollay * Sollamak ii veya biimi. sollu * Bkz. Salsollu.

solluk * Sol olma durumu. solma * Solmak ii. solmak * Rengini yitirmek, rengi umak. * Tazeliini, diriliini veya parlaklnyitirmek. solmaz * Solmayan, rengini yitirmeyen. solo * Bir kii tarafndan sylenen veya alnan mzik paras. solo yapmak * mzik parasbir kii tarafndan sylenmek veya alnmak. solocu * Sesiyle veya bir algyla solo yapan kimse, solist. solucan * Yuvarlak veya yass, uzun kurtlara verilen genel ad. solucan drc * Barsak kurtlarnldrmeye veya organizmadan daratmaya yarayan il. solucan gibi * solgun ve zayf kimseler iin kullanlr. solucan otu * Birleikgillerden, Karadeniz ve Dou Anadolu blgelerinde yetien, 15-35 cm ykseklikte, yuvarlak yaprakliekleri solucan drc olarak kullanlan ok yllk ve otsu bir bitki (Pelargonium endlicherianum). solucanlar * Halkallardan, yer solucan, tenya, askarit gibi, vcutlaruzun, yumuak ve ayaksz hayvanlariine alan takm. soluan * Nefes darlna tutulmu. * Sk soluyan (hayvan). * Uzaklarda esen rzgrdan sonra balayan dalga hareketi. soluan etmek * soluk solua brakmak. soluu (bir yerde) almak * bir yere hemen gitmek veya snmak. soluu kesilmek (veya tutulmak) * soluk almaz duruma gelmek. soluu kesmek * (bir ey) ok heyecan veya korku vermek. soluk * Akcierlere ekilen, akcierlerden atlan hava veya cierlere hava alp verme, nefes. * Dikkat ekici, arpcyanlarolan kimse veya ey. soluk * (cilt iin) Donuk bir beyazlolan, rengi atmolan, solmu. * (k iin) Parlakln, gcn yitirmiolan. * (nesneler iin) Rengi atmolan. soluk aldrmamak * ara vermeden altrmak, vakit brakmamak. soluk almadan (dinlemek, izlemek veya bakmak) * bir davrann dikkatle ve heyecanla yapldnanlatr. soluk almak * havaycierlere ekmek, nefes almak. * dinlenmek. soluk borusu * Grtlakla bronlar arasnda bulunan, yaklak 12 cm uzunluunda, havann akcierlere girip kmasn salayan boru. soluk darl * Soluk alamaz duruma gelmek. soluk kesici * ok heyecan veya korku veren. soluk solua * Komaktan glkle soluk alarak, sk sk soluyarak, yorgun, bitkin veya tella.

soluk solua kalmak * nefes alamayacak duruma gelmek, ok yorulmak. soluklama * Soluklamak ii veya durumu. soluklamak * Soluk duruma gelmek. soluklanma * Soluklanmak ii. soluklanmak * Genive rahat soluk almak, dinlenmek, teneffs edilmek. soluklama * Soluklamak ii veya durumu. soluklamak * Gerek rengini yitirmek, rengi solmak. solukluk * Soluk olma durumu. soluksuz * Soluk alamayacak biimde. soluksuzluk * Soluksuz olma durumu. * Kolay, srekli ve verimli yazamama. soluma * Solumak ii. solumak * Nefes alp vermek. * Sk ve kesik soluklar alp vermek. * Zorlanmak, gcnn hepsini harcamak. solunga * Suda yaayan hayvanlarn solunum organ, galsame. solunma * Solunmak ii. solunmak * Soluk alp vermek, teneffs etmek. solunum * Btn canllarda, oksijen alp karbondioksit verme biiminde grlen hareket, teneffs. solunum aygt * Organizmada solunumu salayan organlarn tm. solunum sistemi * Bkz. solunum aygt. solusyon * zellikle lstikleri yaptrmakta kullanlan koyu, yapkan madde. solu * Solmak ii veya biimi. solutma * Solutmak ii. solutmak * Solumasna sebep olmak. soluyu * Solumak ii ve biimi. solsyon * zelti. som * i dolu olan ve dkaplama olmayan. * Katksz. som * Rhtmn su stnde olan blm. som * Kemikli balklardan, hem denizde hem tatlsularda yaayan, eti beenilen, irice bir balk (Salmo salar). som * Krgsiztan para birimi. soma * lk damtlan ve iinde anason bulunmayan rak.

soma * Cinsiyet hcreleri dnda, vcut hcrelerinin tm. somak * Bkz. sumak. somak * Hayvanlarda yzn kntlve az ok sivri olan n blm. somaki * Kzl veya yeil renkte, damarlve ok sert bir porfir tr mermer. * Bu mermerden yaplm. Somalili * Somali halkndan olan. soman * Bir tr balk. soman bal * Bkz. som (III). somata * Bademden yaplan bir erbet, badem subyesi. somon * Bkz. som (III). somun * Yuvarlak ve ikin ekmek. somun * Cvatann ucuna geirilen, ii yivli demir balk. somurdanma * Somurdanmak ii. somurdanmak * Homurdanmak, somurtarak sylenmek. somurma * Somurmak ii veya durumu. somurmak * Dudaklaryaptrp kuvvetlice iine ekmek, emmek. somurtkan * Srekli somurtan, ask suratl. somurtkanlk * Somurtkan olma durumu. somurtma * Somurtmak ii. somurtmak * Ksknln, bir eye skldn, keyifsizliini anlatacak biimde yzn buruturmak, surat asmak. somurtuk * Ask suratl, yz glmez, skntl, ekilmez. somurtu* Somurtmak ii veya biimi. somurulma * Somurulmak ii veya durumu. somurulmak * Somurmak ii yaplmak veya somurmak iine konu olmak. somut * Gereklii alglanabilen, muahhas, konkre, soyut kart. * Somut olan ey. somut isim * Beduyudan biriyle veya birkaile belirlenen varlk. somutlanma * Somutlanmak ii veya durumu. somutlanmak * Somut duruma gelmek. somutlama * Somutlamak ii. somutlamak * Somut duruma gelmek. somutlatrma * Somutlatrmak ii.

somutlatrmak * Somut duruma getirmek. somutluk * Somut olma durumu. somya * ilteyi tamaya ve ona esneklik vermeye yarayan, yaylarla donatlmkerevet. son * imdiki zamana en yakn zamandan beri olan veya bu zamanda yaplm, olmuolan, ilk kart. * En arkada bulunan. * Artk ondan tesi veya bakasolmayan. * Bir eyin en arkadan gelen blm, bitimi, nihayet. * Etene, e, dl ei, meime, plsenta. * Olum. * Olanca. son adam * Futbolda en geride bulunan savunma oyuncusu. son birim * En sonda yer alan yer. son bulmak (veya sona ermek) * bitmek, tkenmek. son derece * Pek ok, ok fazla. son deyi* Bazedeb eserlerde yer alan son sz niteliindeki blm, hatime. son drt * Son drtlk. son ek * Kelimelerin kk veya gvdesine gelen ek. son grev * Bir akraba veya dostun lmnde gerekli olan saygygstermek, treleri yerine getirmek. son grl * Bir kimsenin yallnda kavutuu rahat, bolluk ve huzur. son knun * Ocak, knunusani. son kozunu oynamak * elinde bulunan son imkankullanmak. son nefes * lmden nce yaamn son dakikalar. son nefes * lmden nceki son anda alnan nefes. * Hayatn sonu. son nefesini vermek * lmek. son pimanlk fayda vermez (veya etmez) * iiten getikten sonra piman olmann yararyoktur. son ses * Bir kelimenin veya hecenin sonundaki ses. son ses dmesi * Sz sonundaki bir sesin yok olmas. son turfanda * Bir meyve veya sebzenin mevsiminin sonunda alnan en son rn. son vazife * Bkz. son grev. son vermek * bitirmek, sona erdirmek. sona kalan dona kalr * bir ite ge kalan istedii eyi elde edemez. sonar * Batmolan nesnenin yerini ve durumunu akustik dalgalarla belirleyen sistem. * Bu sistemden yararlanlarak yaplm, denizaltlarda kullanlan cihaz. sonat * Bir veya iki algiin yazlm, veya drt blmden oluan mzik eseri.

sonbahar * Gz. soncul * Son bulma zellii olan. sonda * Suyun herhangi bir noktadaki derinliini lmek, dip tabakalarn yapsnincelemek iin kullanlan ara. * Bir boluun iini yoklamaya yarayan uzunca ve ucu kt demir ara. * Vcut iinde herhangi bir boluk veya mesafeye sokulan, tehis, inceleme, tedavi ve darsvatmada kullanlan ara. sondaj * Sonda ile yoklama, sondalama. * Bir durum, bir dnce ile ilgili olarak yaplan yoklama, aratrma. sondaj kuyusu * Sondaj almalarnn yapldkuyu. sondaj yapmak * sonda ile yoklamak, sondalamak. * bir durum, bir dnceyle ilgili olarak yoklama yapmak, aratrmak. sondajc * Sondalamac. sondalama * Sondalamak ii, sondaj. * Dip tabakalarn yapsnsonda kullanarak inceleme ve aratrma. sondalamac * Sondalama yapan kimse, sondajc. sondalamaclk * Sondalamacnn ii. sondalamak * Suyun derinliini sonda ile lmek. * Dip katmanlarn yapsnsonda kullanarak incelemek ve aratrmak. * Su, maden, petrol vb.aratrmalariin topran derinliklerine sonda sokmak. sondurmak * Bkz. Sundurmak. sone * ki drtl ve iki lden oluan, on drt dizeli bir batiir tr. sonlama * Sonlamak ii veya durumu. sonlamak * Bitirmek, sonulandrmak, sona erdirmek, noktalamak. sonlu * Sonu olan, bitimli. * Sonu olan, sonsuz olmayan. sonlu byklk * ls sonlu bir sayyla ifade edilen byklk. sonra * Daha ileri bir zamanda, mteakiben. * Daha uzak ve ileri bir yerde. * Makam, sra, deer ve nemde arkada oluu bildirir. * Yoksa, aksi hlde. * Arkadan gelen blm veya zaman. sonradan * Konuulan zamann ardndan gelen zamanda. sonradan gelen devlet devlet deildir * kii yalandktan sonra gelen zenginlik ie yaramaz. sonradan grme * Sonradan zenginleerek gsteri, vnme gibi yersiz davranlarda bulunan kimse. sonradan grme, gvurdan dnme * sonradan grme olan bir kimsenin makbul bir adam olmadnanlatan bir deyim. sonradan grmelik * Sonradan grme zellii veya durumu. sonradan grm * Sonradan zenginlemikimse. sonradan grmlk

* Sonradan zenginleerek gsteri, vnme gibi yersiz davranlarda bulunma. sonradan olma * bakasna kyasla yeni olan, yeni ortaya kan. sonraki * Sonra olan. sonralar* Sonraki zamanlarda. sonrasz * Bkz. sonsuz. sonraszlk* Bkz. sonsuzluk. sonsal * Deneyden kan ve deneye balolan (bilgi), aposteriori. sonsuz * Sonu olmayan, hi bitmeyen, ebedi. * llemeyecek kadar ok veya byk olan. * Sonu, snrolmayan, ok. * Sonu olmayan, her nicelii aabilen deiken (nicelik). * Sonu ve snrolmayan ey. sonsuz kk * Sfra eit olmamak artyla, herhangi bir saydan daha ok sfra yakn olabilen deiken. sonsuzlama * Sonsuzlamak ii. sonsuzlamak * Sonsuz duruma gelmek, sonu olmamak. sonsuzluk * Sonsuz olma durumu. * Sonu olmayan gelecek zaman, ebediyet. * Sonu ve snrolmayan uzay. sonterin * Kasm, terinisani. sonu gelmek * bitmek, tkenmek, yok olmak, lmek. sonu * Bir olayn dourduu baka bir olay veya durum, netice. * Bir geliim veya giriimden elde edilen ey. * z, zet. * Yaznn veya szn bitim blm. sonu almak * bir ii bitirmek, sonulandrmak. * istenilen sonuca ulamak, verim almak. sonu karlamas * Bkz. sonu yarmas. sonu oyuncusu * Man skorunda etkili olan oyuncu. sonu takm * Malarda sonu almasnbilen takm. sonu vermek * bir durumun salanmasna imkn salamak. sonu yarmas * Sonucu almak iin yaplan yar. sonulama * Sonulamak ii. sonulamak * Sonuca ulatrmak, sonulandrmak, bitirmek. * Sonu vermek; yol amak. sonulandrma * Sonulandrmak ii. sonulandrmak * Sonuca ulatrmak, bitirmek, neticelendirmek, inta etmek. sonulan * Sonulanmak ii veya biimi. sonulanma

* Sonulanmak ii. sonulanmak * Sonuca ulatrlmak, sonuca balanmak, bitirilmek, neticelenmek, inta edilmek. sonusuz * Sonuca ulaamayan, sonu vermeyen, neticesiz. sonunda * (bir eyin) Srada sonda olan, en sona kalan, nihayetinde. sonunu almak * bir ii bitirmek veya bir iin bittiini grmek. sonunu getirememek * iyi baladbir ii baaryla bitirememek. sonunu getirmek * o ii baarp bitirmek. sonurgu * Bir balangcn, bir olgunun, bir ilginin renkli ve zorunlu grlen sonucu, vargs. sonurtu * Birbirine baliki nermeden sonraki sznde "atevardr" nermesi bir sonurtudur. sonumaz * Sonsuza giden bir erinin eitli noktalarnn gittike yaklatbaka bir eri veya doru, asimptot. sop * Bkz. soy sop. sopa * Kaln denek. * Sopayla yaplan vuru. * Dayak, ktek. sopa atmak (veya ekmek) * dvmek. sopa yemek * dvlmek, dayak yemek. sopalama * Sopalamak ii. sopalamak * Sopa ile vurmak, dvmek, sopalanmak. sopalanma * Sopalanmak ii veya durumu. sopalanmak * Sopa ile vurulmak, svlmek. sopal * Elinde sopasolan. soplu * Bkz. soylu soplu. soprano * Kadn veya gen erkek ocuklarda en ince ses. * Sesi byle olan sanat. * Bir algtopluluunda en ince sesleri veren mzik aralar. sopsouk * ok souk. sora sora * Sorarak. sora sora Badad (veya Kbe) bulunur * insan sora sora ok uzak yerleri bile bulur. sordurma * Sordurmak ii. sordurmak * Sormak iini yaptrmak. sorgu * Sormak ii. * Ceza muhakemeleri usul kanununa gre, sann aratrma konusu olayla ilgili olarak yarg karsndaki beyan, istintak. sorgu hakimi * Bkz. sorgu yargc. sorgu sual*

Soruturma. sorgu suale ekmek * sorguya ekmek. sorgu yargc * Sanklarsorguya eken yarg, sorgu hakimi, mstantik. sorgu * Bazkularn tepelerinde bulunan uzunca ty. * Serpularn n tarafna taklan ty veya pskl biimindeki ss. sorgulanmak * Sorgu biimiyle ekillenmigibi grnmek. sorgulu * Sorgucu olan. sorgusuz * Sorgucu olmayan. sorgulama * Sorgulamak ii. sorgulamak * Su niteliinde bulunan bir sorun zerine ilgili bulunanlara sorular sormak. sorgulan* Sorgulanmak ii veya biimi. sorgulanma * Sorgulanmak ii. sorgulanmak * Sorgulamak iine konu olmak veya sorgulamak ii yaplmak. sorgun * Bkz. Sorkun. sorgusuz * Sormadan, hi soruturmadan anlamnda sorgusuz sualsiz ikilemesinde geer. sorgusuz sualsiz * Hi soruturmadan, sormadan. sorguya ekmek * bir sula ilgili olarak soru sorup cevap istemek. sorit * ncul saysikiden ok olan tasmsal karm. sorkun * Sepeti sd. sorma * Sormak ii. sorma kiinin asln, sohbetinden bellidir * bir kiinin nasl bir insan olduu konumasndan belli olur, soyunu sopunu renmeye gerek yoktur. sorma! (sormayn! veya sorma gitsin!) * okluk, arlk ve kt bir durum anlatr. sormaca * Soruturma, anket. sormak * Birine soru ynelterek herhangi bir konuda ondan bilgi istemek, sual etmek. * Bir iin sorumluluu kendisinde olmak, bir iten sorumlu bulunmak. sormak * Sorumak , emmek. sormak (veya sormas) ayp olmasn * sorulmasteklifsizlik saylan bir eyi sormadan nce zr dilemek iin kullanlr. sormuk * ocuk emzii. * Tlbent iine lokum, eker konularak kk ocuklara verilen emzik. sorti * Elektrik tesisatnda lmba veya fikonacak kollarn her biri. * k. sorti yapmak * uaklar havalanp kyapmak. soru * Bir ey renmek iin birine yneltilen ve karlk gerektiren sz veya yaz, sual. * Bir renciye snavda yneltilen sz veya yaz, sual.

soru cmlesi * Herhangi bir gesinde soru kavrambulunan cmle. soru eki * Soru kavramveren mi eki. soru iareti * Soru cmlelerinin sonuna konan iaret. soru sfat* smi soru yoluyla belirten sfat. soru sormak * bir konu hakknda bilgi edinmek zere soru yneltmek. soru zamiri * simlerin yerini soru yoluyla tutan zamir. soru zarf* Bir fiilin anlamnsoru yoluyla aklayan zarf. sorulma * Sorulmak ii. sorulmak * Sormak iine konu olmak. sorulu grnm * Soru biimindeki bir fiilin bir baka fiilden nce gelerek zaman zarfgrevinde kullanlmas. sorum * Sorumluluk, mesuliyet. soruma * Sorumak ii. sorumak * Emmek. sorumlu * stne aldveya yaptilerden dolayhesap vermek zorunda olan, sorumluluk tayan kimse, mesul. sorumlu tutmak * sorumlu saymak, mesul olarak grmek. sorumluluk * Kiinin kendi davranlarnveya kendi yetki alanna giren herhangi bir olayn sonularnstlenmesi, mesuliyet. sorumluluk dmek * sorumlu saylmak, sorumlu olarak grlmek. sorumsuz * Sorumlu olmayan, sorumluluk tamayan, mesuliyetsiz, gayrimesul. sorumsuzca * Sorumsuz (bir biimde). sorumsuzlama * Sorumsuzlamak ii veya durumu. sorumsuzlamak * Sorumsuzca davranmak. sorumsuzluk * Sorumsuz olma durumu veya sorumsuzca davran, mesuliyetsizlik. sorun * Aratrlp renilmesi, dnlp zmlenmesi, bir sonuca balanmasgereken durum, mesele, problem. * Skntveren durum, dert. sorunlu * Sorunu olan, problemli. sorunsal * zm belli olmayan. * Doru olma ihtimali bulunmakla birlikte, phe uyandran, kesin olmayan, problematik. sorunsuz * Sorunu olmayan, problemsiz. soruma * Sorumak ii. sorumak * Birine sormak. sorumak * Emilip yok olmak. * (amar) Kurumaya balamak.

soruturma * Soruturmak ii. * Herhangi bir konuda ilgili kiilere soru ynelterek bilgi toplama ii, sormaca, tetkik, tahkik, anket. * Bir idar veya adl makamn yneltii inceleme, tahkikat. * Herhangi bir konuyla ilgili durum veya tutumu belirlemek iin dzenlenmiayrntlve kapsamlsoru dizisi. soruturma amak * soruturma yapmak. soruturma kurulu * Herhangi bir konuda soruturma yapmak zere oluturulmukurul, tahkikat komsyonu. soruturma raporu * Soruturma kurulunun hazrlamolduu yazlbelge. soruturmac * Soruturma yapan, anketi. soruturmaclk * Soruturma yapma ii, anketilik. soruturmak * renmek istenilen eyi inceden inceye ve birok kiiye sormak. soruturucu * Soruturma yapan (kimse), muhakkik. sorutkan * Somurtkan. sorutma * Sorutmak ii. sorutmak * Ayakta durmak, dikilmek, beklemek. * Somurtmak, surat asmak. sos * Bazyemeklerin zerine dklen, domates, baharat gibi eylerle yaplan terbiye. sosis * Kylm, baharat katlmetle, ttsleme ve piirme gibi ilemlerden sonra yaplan bir tr sucuk. sosluk * Sos konulmak iin konulan kap. sosyal * Toplumla ilgili, toplumsal, itima. sosyal adalet * Toplumun deiik kesimlerinde hayat standard, gelir dzeyi gibi birtakm llerin frsat eitlii erevesinde dikkate alnmasyla sosyal alanda salanan denge durumu. sosyal antropoloji * Kltr bir btn olarak inceleyen, kltr kalplararasndaki benzerlikleri ve farkllklarortaya koyan bilim dal. sosyal bilgiler * Sosyal konularieren bilgiler. sosyal bilim * Toplum olaylarn, insann sosyal ve kltrel faaliyetlerini inceleyen bilimlerin ortak ad. sosyal bilimler * Sosyal bilim dalnda aratrma ve inceleme yapan bilimler. sosyal bnye * Sosyal yap. sosyal deerler * Toplumun fertlerini birbirine yaklatran, bir arada tutan; toplumun devamnsalayan temel yarglar, deerler. sosyal deime * Sosyal bakmdan sz konusu olan deime. sosyal demokrasi * Sosyal alanda emeki toplum kesimlerinin karlarnn korunmasve retimi artrmak yannda haka blm de n plnda tutan sosyal ve siyas akm. sosyal demokrat * Sosyal demokrasi yanlsolan kimse. sosyal devlet * Ekonomik ve sosyal alanlarda bireylere sosyal gvenlik ve adalet salaycpolitikalar reten devlet modeli. sosyal dzen

* Sosyal yapnn dzenli bir biimde olumas. sosyal faaliyet * Sosyal konulu etkinlik. sosyal gelime * Sosyolojik bakmdan gzlenen deime ve gelime. sosyal gvenlik * Sosyal sigorta ve sosyal yardm gibi aralarla halkn sosyal durumunu gvence altna alma. sosyal hayat * nsann toplum iindeki yaama biimi. sosyal iliki * Birbirlerinden haberi olan, en az iki insan arasnda bir sre devam eden, anlaml, belirli amalarbulunan sosyal ba. sosyal konut * Dar gelirliler iin zel olarak yaplm, sala uygun ucuz konut. sosyal olay * nsanlar arasilikilerden doan ve bir defa olup biten sosyal oluum, sosyal hadise. sosyal olgu * Sosyal nitelikli olay, sosyal vaka. sosyal oluum * Zaman iinde insanlarn oluturduu toplumla ilgili sosyal deiim. sosyal psikoloji * Toplumun insan davranlarna etkisini konu edinen bilim dal. sosyal sigorta * Bir ite cret karlalanlarn saln, geleceini gvence altna almak amacyla kazanlarndan bir blm kesilerek yaplan sigorta, ii sigortas. sosyal stat * Bir sosyal pozisyonunun dier sosyal pozisyona gre igal ettii duruma verilen ad. sosyal tabaka * Bir toplumda yaama biimi, madd imknlar, renim durumu bakmlarndan birbirine benzeyen kiilerin oluturduu snf. sosyal yap * inde sosyal ilikilerin, sosyal olaylarn meydana geldii, sosyal gruplarn ve kurumlarn yer ald toplumun ekil ve erevesiyle ilgili dgrne sahip olan bir sosyal varlk. sosyal yardm * Yoksul kimselere yiyecek, giyecek, yakacak, tedavi ve il salanarak yaplan parasz yardm. sosyal yaam * Bkz. sosyal hayat. sosyalist * Sosyalizm yanls, toplumcu. sosyalistik * Sosyalizm yanls. sosyalizasyon * Bazimknlardan, kurululardan toplumun yararlanmasnsalama, toplum hizmetine koyma, toplumsallatrma. sosyalizm * Toplumculuk. sosyalleme * Toplumsallama. sosyallemek * Toplumsallamak. sosyalletirme * Toplumsallatrma. sosyalletirmek * Toplumsallatrmak. * Toplum kurallarna gre davranacak biimde eitmek. sosyete * Topluluk, toplum, cemiyet. * Bir topluluktaki gelir dzeyi yksek ve kendilerine zg yaama biimleri olan topluluk. sosyetik * Sosyete ile ilgili. * Yksek snfn yaama biimine zenen. sosyo-

* "Toplumla ilgili" anlamnda n ek. sosyoekonomik * Aynanda hem toplumsal alanhem ekonomik alanveya aralarndaki ilikileri ilgilendiren. sosyokltrel * Aynanda bir toplumu veya toplumsal bir grubu ve kendine zg olan kltr ilgilendiren. sosyolengistik * Dil, toplum ve kltr arasndaki ilikileri konu edinen dil bilimi dal. sosyolog * Toplum bilimi uzman, toplum bilimci, itimaiyat. sosyoloji * Toplum bilimi, itimaiyat. sosyolojizm * Btn sosyal bilimleri yalnz sosyolojinin bir dalolarak sayan ve bunlarn sadece sosyolojik metotlarla aklanabileceini syleyen grn ad. sote * Kk kk doranmet, cier, bbrek gibi eyler yada hafife kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katlarak yaplan yemek. sovhoz * Sovyetler'de devlet eliyle ynetilen tarm iletmesi. Sovyet * 1990 ncesi SSCB'de Danma kurulu, ura, konsey. soy * Manzum sz. * Bir atadan gelen kimselerin topluluu, sulle. * yi ve stn nitelikleri bulunan. * Cins, tr, eit. soy aac* Bir ailenin kkenini ve sonraki yelerini gsteren aa biimindeki izelge, hayat aac, ecere. soy gazlar * Bkz. asal gazlar. soy krm* Bir insan topluluunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etme, jenosit. soy olu * Trlerin, ortaya ktklarzamandan bulunduklarzamana kadar geirdikleri geliim evrelerinin tm, filogenez, birey olukart. soy sop * Btn soy ve hsmlar. soya * Fasulyeye benzer bir bitki (Soia hispida). soya ekim * Kaltm, irsiyet, veraset. soya ekmek * soyunun zelliklerini tamak. soya fasulyesi * Kkeni in ve Japonya'ya uzanan bir tr fasulye, soya. soyad * Herkesin ailece anlmasna yarayan z adndan sonraki ad, aile ad. soyda * Soylarbir olan, trde, hemcins. soydalk * Soylarbir olma, bir soydan olma durumu. soydur eker, boktur kokar * her insan veya yaratk az ok soyuna benzer. soydurma * Soydurmak ii. soydurmak * Soymak iini yaptrmak. soygun * Genellikle ete durumunda bir araya gelmihaydutlar tarafndan yaplan silhlhrszlk. * Hibir emek harcamadan ve yolsuz olarak elde edilen byk kazan, vurgun. soyguncu * Soygun yapan (kimse).

soygunculuk * Soygun yapma, haydutluk, ekavet. soyka * lnn zerinden kan giysi. soyka * Tyleri alacal, kk bir karga tr. soylama * Soylamak ii. soylamak * Manzum sz sylemek. soylu * Doutan veya hkmdar buyruuyla, bazayrcalklara sahip olan ve zel unvanlar tayan (kimse), asil. * yi tannm, kkl bir aileden gelen (kimse), necip, kiizade, asil. * Sayguyandran, ycelik tayan. soylu erki * Ekonomik, toplumsal ve siyas gcn soylular snfnn elinde bulunduu ynetim biimi, aristokrasi. soylu soplu * Kkl ve tannmbir aileden. soyluluk * Soylu olam durumu, asillik, asalet, necabet. soyma * Soymak ii. soymak * Bir eyin zerinden kabuk, deri, zar gibi eyleri karmak. * Birinin giysilerini karmak. * Birinin stnde, yannda veya bir yerde bulunan eyleri alarak alp gtrmek. soymuk * Damarlbitkilerin kk, gvde ve yapraklarnda, ongun besi suyunu ileten borularla, yakn hcrelerden ve bunlarn arasndolduran zek dokudan oluan tabaka. * am aacnn inenip emilen i kabuu ve bunu almak iin aacn gvdesine alan yara, yalamuk. soysal * Soyla ilgili. soysuz * Soyunun zelliklerini yitirmiolan (kimse, bitki vb.). * Biyolojik ve toplumsal ller ynnden gze batacak kadar ktye giden (kimse), dejenere. * Kt tannm, ahlksz. soysuzca * Soysuz bir biimde, soysuzca yakrcasna. soysuzlama * Soysuzlamak ii. soysuzlamak * Biyolojik, toplumsal, doal bozulmaya, dalmaya uramak; yaama biimi ve grevlerinde gerilemek, bozulmak, yozlamak, tefessh etmek. soysuzlatrma * Soysuzlatrmak ii. soysuzlatrmak * Soysuz bir duruma getirmek. soysuzluk * Soysuz olma durumu veya soysuzca davran. soytar * Sz ve davranlaryla halkgldrp elendiren kimse, maskara. *Hileci, yaltak kimse, kamer. soytarlk * Soytarolma durumu veya soytarya yakr davran, kamerlik, maskaralk. soyulma * Soyulmak ii. soyulmak * Soymak iine konu olmak. soyunma * Soyunmak ii. soyunmak * stndeki giysilerin bir blmn veya tmn karmak.

* Kendini herhangi bir biimde gstermeye almak. * (Mevlevlikte) Tarikata girmek. soyuntu * Soyulup atlan ey. * Bir yer soyularak alnan (ey). soyunup dknmek * sokak giysilerini karp ev iinde kullandrahat klngiymek. soyunu * Soyunmak ii veya biimi. soyup soana evirmek * hibir ey brakmamacasna soymak. * (hrsz) bir yeri veya bir kiiyi adamakllsoymak. soyu * Soymak ii veya biimi. soyut * Soyutlama ile elde edilen, varlancak eyada gerekleen mccerret, somut kart, abstre. * Anlalmas, kavranlmasg. soyut isim * Dnce yoluyla kabul edilen varln ad: Akl, hayal, lk gibi. soyut say* Birimlerinin tr belirlenmemisay, abstre say. soyutuluk * Soyutlamalara, somut gereklerinkine eit deer verme; ama olarak soyutu alan tutum, abstraksiyonizm. soyutlama * Bir nesnenin zelliklerinden veya zellikleri arasndaki ilikilerden herhangi birini tek bana ele alan zihn ilem; gereklikte ayrlamaz olandncede ayrma. soyutlamak * Bir eye soyutlama ilemini uygulamak. * (bir kimseyi, durumu, dnce vb. yi) iinde bulunduu toplum, durum veya dnceden ayrtutmak. soyutlamak * Soyut duruma gelmek. soyutlatrmak * Soyut duruma getirmek. soyutluk * Soyut olma durumu. sbe * Biimi yumurta gibi olan, beyz, oval. sdrme * Bkz. svdrme. sdrmek * Bkz. svdrmek. se * Sve. sme * Bkz. svme. smek * Bkz. svmek. slme * Bkz. svlme. slmek * Bkz. svlmek. snt * Bkz. svnt. srme * Atete kzlenerek hazrlanmpatlcan. s * Suda kaynatlp piirilen, suyundan ayrlarak souk yenen et. * zerine yave limon konulmadan ve birbirine kartrlmadan yenen dilimlenmidomates, salatalk vb. slemek * Dolandrmak. slk * Syapmaya elverili et veya sebze.

sme * Bkz. svme. smek * Bkz. svmek. strmek * Bkz. svtrmek. st * Stgillerden, akarsu kenarlarnda yetien, yapraklaralmak ve alt yzleri havla rtl byk bir aa (Salix). Akst (Salix alba). Salkm st (Salix babylonica). Kei sd (Salix caprea). Bozst (Salix cinerea). stgiller* ki eneklilerden, st, kavak ve benzeri trleri iine alan bir bitki familyas. stl * St aalarbulunan (yer). stlk * St aacbol olan yer. skel * Sakat (kimse), mall. * Gsz. skme * Skmek ii. skmek * Bir eyi bulunduu yerden kuvvet kullanarak veya geveterek karmak, ekip ayrmak. * Kurulmubir eyi paralarna ayrmak. * Rzgr, sel, akarsu, bir eyi yerinden karmak, gtrmek. * Geip gitmeye engel olan zorluklaratlatmak. * Kark bir yazyokumak. * Okuyabilme beceresini kazanmak. * kmas, akmaskolaylamak. * Gelmeye balamak veya kagelmek. * Gemek, etki yapmak. * Ayrmak, uzaklatrmak, vazgeirmek. * rlmveya dikilmieyin, rgsn veya dikiini ayrmak. sktrme * Sktrmek ii. sktrmek * Skmek iini yaptrmak. sk otu * Baklagillerden, kumlu topraklarda yetien bir bitki (Ornithopus). skk * Dikii sklmveya rgs zlm(ey). skk dikmek * sklmolan bir eyi onarmak. skk * Skk dikip yama yapan (kimse). sklme * Sklmek ii. sklmek * Skmek iine konu olmak. * (genellikle para iin) istemeyerek vermek, harcamak. skl * Sklmek ii veya biimi. skm * Skme ii. skn * (birok kii veya ey) birbiri ardndan gelmek, grnmek, anlamna gelen skn etmek deyiminde geer. sknt * Sklen eyin paras. * Aalk yerden alan tarla. skp atmak * gzden karmak, kymak, feda etmek. sk * Skmek ii veya biimi.

slom * Orta derinin iki tabakasarasnda bulunan ve oulcukta genel vcut boluunu oluturan oyuk. slomlular * Bir vcut boluu bulunan hayvanlar. slpk * Geveyip kendini koyuverm. slpme * Slpmek ii veya durumu. slpmek * imanken zayflamak. * Gevemek, prsmek. smestr * retim ylnn ayrldiki dnemden her biri, yaryl. smikok * Takmrn ok yksek olmayan scaklkta (500-600 Cde) damtarak elde edilen kmr. smrge * Bir devletin kendi lkesinin snrlardnda egemenlik kurarak ynettii ekonomik veya siyasal karlar saladlke, smrlen lke, mstemleke, koloni. smrgeci* Smrgesi olan veya somrge elde etmek amacnda olan, mstemlekeci. * Smrgecilikle ilgili olan. smrgecilik * Genel olarak bir devletin baka uluslar, devletleri, topluluklar, siyasal ve ekonomik egemenlii altna alarak yaylmasveya yaylmayistemesi, mstemlekecilik. smrgeleme * Smrge durumuna gelme. smrgelemek * Smrge drumuna gelmek. smrgeletirme * Smrgeletirmek ii. smrgeletirmek * Smrge durumuna getirmek, smrge yapmak. smrgen * Smrc. smrgenlik * Smrgen olma durumu. smrme * Smrmek ii. smrmek * (yiyecek iecek iin) hepsini birden yiyip bitirmek, silip sprmek. * Bir kimseden veya bir eyden haksz ve srekli karlar salamak. * Dudaklarnyaptrarak soluu ile ekip imek. * retim aralarsahipleri, bakalarnn emeine ve onlarn yarattklardeerlere el koymak. * Bir ulus veya devlet, dier bir ulusun veya devletin doal kaynaklarndan, ekonomik deerlerinden kar salamak. smr * Smrmek ii. smrc * Smry gerekletiren, smrgen, istismarc. smrclk * Smrc olma durumu. smrlme * Smrlmek ii veya durumu. smrlmek * Smrmek iine konu olmak. smr * Smrmek ii veya biimi. sndrme * Sndrmek ii. sndrmek * Ateve k iin, yanmasna, aydnlatmasna son vemek. * Hava veya gaz ile iirilmibir eyin havasnveya gaznboaltmak.

* Tutku ve duygular iin, yattrmak, etkisiz duruma getirmek. sndrc * Yangn sndrmeye yarayan alet. * Yangnlarsndrmeye yarayan. sndrlme * Sndrlmek ii. sndrlmek * Sndrmek iine konu olmak. snme * Snmek ii. snmek * Yanmaz, aydnlatmaz, parlamaz olmak, parlakln, nyitirmek. * Hava veya baka bir gaz ile iirilmibir eyin havaskap ikinlii inmek. * (yanardaiin) Etkinliini yitirmek. * (duygular iin) Dinmek, yatmak, etkisini yitirmek. * Gerilemek, parlaklk ve nemini yitirmek. * (ses iin) Duyulmaz olmak. * Tkenmek, yok olmak, yitmek. snk * Snmolan. * Parlakl, hzaz veya azalmolan, etkisiz, zayf. * Gze arpmayan, silik. snklk * Snk olma durumu. snm * Bir salnm hareketinin genliinin trl direnlerin etkisiyle klmesi, itfa. * Bir borcun her yl denen taksitlerle belli bir zaman sonunda denmiolmas, itfa. snm ayrm * Sresi gelmibor senetlerini demek amacyla ayrlmyedek para. snmleme * Snmlemek ii. snmlemek * Bir salnm hareketinin genliini sfra indirmek, itfa etmek. * Bir borcu, her yl denen taksitlerle belli zaman sonra demek, itfa etmek. snml * Belirli bir srede genlii sfra inen (salnm hareketi). snmsz * Genlii hibir zaman sfra yaklamayan, her devirde beslenen (salnm hareketi), beslenen. sr * Katolik mezhebinde kendini dine adayan ve manastrda yaayan kadn. * Katolik mezhebinde dinle ilgili bir ykmllk almayan, ama din uruna hemirelik, hasta bakclk gibi ilerde alan kadn. srf * zel kayma aracve yelkenlisi ile denizde yaplan bir tr spor. srf * Srf sporu yapan kimse. svdrme * Svdrmek ii. svdrmek * Svmek iini yaptrmak veya svmesine yol amak. sve * Kapve pencerenin yerletii kasa, ereve. * Eik. * Avlu kapsnn iki yanna konan uzun talar. sven * Byk sopa. * it yapmakta kullanlan byk kazk. svg * Svmek iin sylenen sz, svme, kfr. svgc * Sven, kfreden. svme

* Svmek ii, svg, kfretme. * Bir kimsenin namus, onur ve kiiliine yaplan her trl saldr. svmek * Onur krc, ou basmakalp kaba szler sylemek, kfretmek. svlme * Svlmek ii. svlmek * Svmek iine konu olmak. svnt * Hafif svme yollu, kaba ve yakksz sz. svp saymak * aralksz kfrler sralamak, uzun uzadya sverek yermek. sv * Svmek ii veya biimi. svme * Svmek ii. svmek * Birbirine svmek. svtrme * Svtrmek ii veya durumu. svtrmek * Birbirine svdrmek. sylem * Syleyi, syleni, telffuz. * fade, kalplam, klielemisz. syleme * Sylemek ii. sylemediini brakmamak * bir kimse veya bir konu ile ilgili olarak iyice dnmeden, geliigzel konumak. sylemek * Dndn veya bildiini szle anlatmak. * Bir dnceyi ileri srmek, ortaya atmak. * Bir eyin yaplmasnszle istemek. * Trk, arkvb. okumak. * Yazmak, dzmek. * Haber vermek. * nceden bildirmek, tahmin etmek. * Herhangi bir eyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatrlatmak. sylemesi ayp * utanlacak bir durumun aklanmassrasnda kullanlr. sylemseme * Sylemsemek ii. sylemsemek * Sylenizellii tamak; sylemeye zen gstermek. sylence * Efsane. sylenilme * Sylenilmek ii. sylenilmek * Sylenmek. * Herhangi biri sylenmek. syleni * Syleyi, sylem, telffuz. sylenme * Sylenmek ii. sylenmek * Sylemek ii yaplmak. * kmak, azarlamak, eletirmek, szlanmak. sylenti * Azdan aza dolaan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet. sylei * Arkadaa, dosta karlklkonuma, hasbhl, sohbet.

* Bir bilim veya sanat konusunu, konumayandran biimde inceleyerek anlatan edebiyat tr, sohbet. syleme * Sylemek ii. sylemek * Karlklkonumak, hasbhl etmek, sohbet etmek. * Bir iin nasl yaplmasgerektii konusunda konumak, mzakere etmek. syletme * Syletmek ii. syletmek * Sylemesine yol amak. * Sylemek zorunda brakmak, itiraf ettirmek. sylev * Bir toplulua dnceler, duygular alamak amacyla sylenen, uzunca, cokulu ve gzel sz, nutuk, hitabe. sylevci * Cokulu ve gzel konuan, hitabede bulunan kimse. syleyecei olmak * herhangi bir konuda kendisinin de diyecekleri bulunmak. syleyi * Bir kelimenin ses, hece, ton ve vurgu bakmndan sylenme biimi, syleni, sylem, telffuz. sz * Bir dnceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lkrd, kelm, kavil. * Bir veya birka heceden oluan ve anlamolan ses birlii, kelime, szck. * Bir konuyu yazlolarak aklamaya yarayan kelime dizisi. * Kesinlik kazanmayan haber, sylenti. * Bir ii yapacankesin olarak vadetme. * Mzik paralarnn yazlmetni, gfte. sz (veya lf) altnda kalmamak * bir kimsenin kendisine dokunan szne gereken cevabvermek. sz (veya lf) aramzda * sylenen szn gizli kalmasgerektiini anlatr. sz (veya lf) dmemek * bakalarnn konumasndan kendisine sra gelmemek. * bakalardururken kendisinin sz sylemesine gereklik bulunmamak. sz (veya lf) iitmek * azarlanmak, birisi kendisine darlmak. sz amak * bir konu zerine konumaya balamak, lf amak. sz almak * konumak iin toplantbakanndan izin almak, konumaya balamak. * birinin bir ii yapacankesin olarak bildirmesini salamak. * erkek tarafoullaryla evlendirmek zere kzn ailesinden olumlu cevap almak. sz anlayan beri gelsin * "hibiriniz lf anlamyorsunuz" anlamnda kullanlr. sz arasnda * konuma srasnda. sz atmak * birine dokunacak bir sz ortala sylermigibi sylemek, szle taklmak, lf atmak. * birine szle sarkntlk etmek. sz ayaa dmek * bir sorun, karmalargerekmeyen veya yetkisiz ve sorumsuz kimselerin grbildirdikleri duruma gelmek. sz ba * n sz. sz bir, Allah bir * verilen szden hi dnlmeyeceini anlatr. sz birlii * Anlama, ayngrte olma. sz birlii etmek * ayneyleri sylemeyi veya yapmaykararlatrmak, az birlii etmek. sz bl * Anlatmn paras. sz blkleri

* Kelimelerin isim, sfat, fiil, zamir, edat, bala, zarf, nlem diye adlandrlan trleri. sz cambaz * Sz sylemesini iyi bilen, azlf yapan kimse. sz cambazl * Sz iyi kullanma becerisi. sz kmak * ortalkta bir sylenti dolamak. sz daarc * Bir dilde kullanlan veya bir kimsenin bildii, kullandszlerin btn, sz varl, vokabler, kelime hazinesi. sz dala* Karlklsz syleme, szle saldrma. sz dinlemek (veya sz tutmak) * sylenen bir sz, verilen bir d benimsemek, davranlarnbunlara uydurmak. sz dizimi * Bir cmleyi oluturan kelime trlerinin arasndaki ilikileri inceleyen dil bilgisi kolu, cmle bilgisi, nahiv, sentaks. sz dizimsel * Sz dizimi ile ilgili olan, sentaktik. sz dellosu * ki kii arasnda szle yaplan tartma, sz yar. sz drmek * konumaybelli bir konuya getirmek. sz ebesi * Bkz. lf ebesi. sz ehli * Konumasistekle, zevkle dinlenen kimse. sz etmek * o ey zerinde konumak. sz etmek * o eyin dedikodusunu yapmak. sz geirmek * sylediini, istediini, yaptrmak. sz gelimi * Mesel, rnein, sz gelii. sz gelii * Bir dnceyi aklamak iin rnek gsterileceinde o rnee giriolarak sylenir. sz gelmek * (bir davranndan dolay) eletiriye konu olmak, yerilmek. sz getirmek * birinin eletirilmesine sebep olmak, bir kimseye sz gelmesine yol amak. * bir kimseye sz gelmesine yol amak. sz gsterisi * Toplumun ilgisini eken, eitli konularn ele alnd, karlklaka ve taklmalarla sslenen program, ene yartrma, tolkov. sz gtrmek * doruluu ve gereklii tartabilir olmak. sz gtrmez * doruluu ve gereklii tartlamayacak kadar ak olan, tersi savunulamayan. sz gmse skt altndr * susmak bazen konumaktan daha iyi sonu verir. sz kaldrmamak * onuruna dokunan sze dayanamayp karlk verir yaradlta olmak. sz karkl * Bir kelimenin yerine bir bakasnkullanma biiminde grlen konuma bozukluu, kelime karkl, parafazi. sz kesimi * Genlerin evlenmeleri iin n anlama yaplmas, szlenme. sz kesmek * genellikle evlenmek iin anlap kesin karar vermek. sz konusu * Sz edilen, zerinde konuulan ey.

sz konusu olmak (veya sz konusu etmek) * konuulmak, konumak; sz edilmek, sz etmek. sz meydan * Serbeste konuulacak yer. sz misali * Szn gelii. sz olmak * dedikodu yaplmak veya bir ihokarlanmamak. sz rveti * Bir kar salamak iin bir kimseyi vme. sz sahibi * Bir konuda bilgisi veya yetkisi olan kimse. sz sahibi olmak * bir konuda konuma yetkisi olmak. sz sras* bir toplulukta konuma yapma zaman. sz sz amak * bir konudan konuurken hemen arkasndan trl konulara gemek. sz temsili * Szn gelii, rnein, mesel. sz tutmak * sz dinlemek. sz ustas* Sz sylemesini bilen veya azna sz yakan kimse. sz varl * Bir dildeki szlerin btn, sz hazinesi, sz daarc, vokabler, kelime hazinesi. sz vermek * bir ii yapacankesinlikle bildirmek. sz yar* Sz dellosu. sz yazar* Mzik paralarnn metnini yazan kimse, gfteci. sz yitimi * Ses karma yetenei kaybolmadhlde istenilen sz bulup syleyememe hastal, afazi. sz yok! * hakknda hibir ey sylenilemez. sz zinciri* Dil birimlerinin birbirini izlemesinden doan ve ardkla dayanan dzen. szc * Bir kurul, bir topluluk veya kii adna sz syleme, onun dnce ve davranlarnsavunma yetkisi olan kimse. * Bir komisyonun verdii kararlarn gerekesini kaleme alp genel kurul karsnda savunmakla grevlendirilen ye, raportr. szck * Kelime. szck hazinesi * \343 sz varl. szck tr * \343 kelime tr. szck vurgusu * Kelime vurgusu. szclk * Bir kurul, bir topluluk veya kii adna konuma grevi, raportrlk. szde * Soru anlamtamayan cmlelerde anlatlan dncenin gerekte var olmayp yle sanldngsterir, szm ona, sanki, gya. * Gerekte yle olmayp yle geinen veya bilinen. szde kalmak * (yaplacabildirilmibir i) konuulup gereklememek. szde zne * Edilgen fiilin zne grevini yklenminesnesi: Kapaldcmlesindeki kapszde znedir. sze atlmak

* bir konu konuulurken birden araya girip konumaya balamak. sze balamak * konumaya balamak, bir konuya girmek. sze karmak * bakalarkonuurken araya girip konumak. sze son vermek * konumaybitirmek. sze yatmak * sz dinlemek. szel * Szle ilgili, sze dayanan. * Sosyal konularkapsayan snav. szel renme * Dncelerin iletiimi ve aklanmasiin gerekli anlama ve anlatma becerilerini elde etme ii. szlendirici * Bir filmin szlendirilmesinde alan kimse, dubljc. szlendiricilik * Szlendirici olma durumu ve szlendiricinin ii, dubljclk. szlendirme * Bir filmin grntleriyle ezamanlolarak szl duruma getirilmesi, dublj. * Yabancbir filmin dilini baka bir dile evirme. szlendirmek * Bir filmi grntleriyle ezamanlolarak szl duruma getirmek. * Yabancbir filmin dilini baka bir dile evirmek. szlenme * Szlenmek ii veya durumu. szlenmek * (evlenecek genler) Anlaarak kesin karar vermek. szleme * Szlemek ii. * Hukuk sonu dourmak amacyla iki veya daha ok kiinin veya kuruluun karlklve birbirine uygun irade beyanlaryla gerekleen ilem, bat, akit, mukavele, kontrat. * Bu ilemi gsteren belge, mukavelename. szleme tutana * Szleme artlarnieren belge. szleme yapmak * bir szlemeyi yazlolarak belirlemek, mukavele yapmak, kontrat yapmak. szlemek * Herhangi bir ikonusunda birbirine karlklsz vermek. * Belli bir yerde, belli bir saatte bulumaykararlatrmak. szlemeli * Szlemeye dayanan, szleme yaplmolan, mukaveleli, kontratl. * Szleme yaplarak. szlemesiz * Szlemeye dayanmayan, szleme yaplmamolan, mukavelesiz, kontratsz. * Szleme yaplmayarak, szleme olmakszn. szl * Szle, konuma biiminde yaplan, yazl, ifah kart. * Herhangi bir konu ile ilgili olarak biri ile szlemesi bulunan. * Evlenmek iin birbirine sz vermiolan (kimselerden her biri). szl film * Oyuncularn yalnz davranlarndeil, konumalarnda veren (film). szl soru * Byk Millet Meclisinde szl olarak cevaplandrlmasistenen soru. szlk * Bir dilin btn veya belli bir ada kullanlmkelime ve deyimlerini alfabe srasna gre alarak tanmlarn yapan, aklayan veya baka dillerdeki karlklarnveren eser, lgat. szlk bilgisi * Szlk bilimine ilikin bilgiler. szlk bilimci * Szlk bilimi uzman, leksikograf. szlk bilimi

* Szlk yazma ve hazrlama ii, leksikografi. szlk birimi * Szlkte madde baolarak yer alacak anlamlsz varl. szlke *Herhangi bir bilim dalnn sz varlnieren szlk. szlk * Szlk yazar. szlklk * Szlk yazma veya hazrlama ii, szlk yazarl. szsz * Konumadan yaplan. szsz oyun * Bkz. pantomim. sz (veya lf) aznda gevelemek * sylemek isteini syleyememek. sz almak * bir ey veya bir konu zerinde konuulmaya balanmak. sz azna tkamak * bir kimsenin konumasna frsat vermeden kendisi konumaya balamak. sz aznda brakmak (veya sz azndan almak) * (birinin) sylemekte olduu eyi bitirtmemek. sz aznda kalmak * konumasnbitirememek. sz balamak * konumaybir sonuca vardrmak. sz evirmek * konumann sakncalbir biim aldanlaynca baka bir konuya ynelmek, lfveya konuyu deitirmek. sz datmak * konuurken birok konuya deinerek anlatmak istei konudan uzaklamak. sz edilmek * nemli saylmak. sz gemek * kendisini kabul ettirmiolmak, hatrsaylmak. * adanlmak, bahsedilmek. sz kesmek * konumasnbitirmeden susmak. * bakasnn konumasnnlemek. sz m olur? * zerinde konuacak kadar nemi yok. sz sohbeti yerinde * gzel, oyalayc, krmadan konuan. sz tartmak * ll konumak. sz uzatmak * gereinden ok konumak. szm ona * Sanki, ylesine, gya. szm yabana (veya szm meclisten dar) * konuma arasnda irkin bir sz kullanmak gerektiinde o szden orada bulunanlarn alnmamasn belirtmek iin sylenir. szn ardboa kmak * sz olumlu sonuca ulamamak. szn ksas * Sonu olarak, zet olarak, ksaca. sznde durmak * verdii sz yerine getirmek, verdii szden dnmemek, verdii sz tutmak. sznden kmamak * birinin isteklerine, tlerine, szlerine uyarak davranmak. szne gelmek * sonunda birinin sylediini kabul etmek. szne sahip * Sylediini yerine getiren, szn tutan.

szn (veya sznz) balla kestim (veya kesiyorum) * karsndakinin konumasnkesip arada hatrlatmak istenildiinde, izin dilemek iin sylenir. szn bilmez * bir sz, nereye varacandnmeden syleyen, patavatsz. szn esirgememek (veya saknmamak) * dndn, karsndakini kracak bir sz olsa bile sylemekten ekinmemek. szn geri almak * stne aldbir iten vazgetiini sylemek. * sylemiolduu bir szde haksz olduunu kabul ederek onun sylenmemisaylmasnistemek. szn kesmek * biri konuurken sze karp onun konumasna frsat vermemek. szn tutmak * dne uymak. szn tutmak * verdii sz yerine getirmek. sznn eri olmak * verdii sz ne olursa olsun yerine getiren bir kii olmak. spaghetti * eit soslu talyan makarnas. spazm * Kaslarn, zellikle diz kaslarnn iradesiz kaslmas. spektroskop * Tayfler. spektroskopi * Tayflm. speklsyon * Kurgu. * leride meydana gelebilecek fiyat dalgalanmalarndan yararlanarak kazan salama. * Vurgun, vurgunculuk, ihtikr. spekltif * lerde doabilecek fiyat dalgalanmalarndan yararlanarak gelir salama. * Kurgusal, dntl. spekltr* Vurguncu. sperm * Bkz. sperma. sperma * Atmk, er suyu, bel, meni. * Bir ba, bir gvdesi, hareket etmeye yarayan kuyruu olan, yumurtadan ok kk erkek eeylik hcresi. sperma ana hcresi * Erkek eeylik organnda atmklaroluturan ana hcre. spermaszlk * Sperma salgsnn yokluu. spermatozoit * Er bezi borucuklarnn rettii, atmn iinde bulunan erkek dl hcresi. spesifik * Bir trn, bir olayn karakteristik ynn veren. spesiyal * zel, belli bir zellii olan. spesiyalist * Uzman. spesiyalite * zellii olan, deerli veya az bulunan. spiker * Radyo ve televizyonda programlar, haberleri sunan kimse. spikerlik * Spiker olma durumu. * Spikerin yapti. spiral * Sarmal biiminde olan. * Dl yataiine konan, gebelii nleyici sarmal biiminde ara. spiril

* Sarmal biiminde uzun ve kvrk, bazlartitrek tylerle kapl, iplik biimindeki bakterilerin genel ad. spiritalizm * Tinselcilik. sponsor * Bir iin, bir faaliyetin madd ve manev ynn stlenen kimse veya kurum. sponsorluk * Sponsorun yapti. spontane * Kendiliinden (olan). * Annda yaplan. spontaneizm * Kendiliindencilik. spor * Kiisel veya toplu oyunlar biiminde yaplan, genellikle yarmaya yol aan, bazkurallara gre uygulanan beden hareketlerinin tm. * Kullanrahat, kolay olan. spor * ieksiz bitkilerde reme organ. * Bir hcreli hayvanlarn ok zellemiolan reme hcresi. spor kesesi * ieksiz bitkilerde, iinde sporlarn bulunduu kk kese. spor loto * eitli saylarveya futbol malarndaki beraberlikleri nceden kestirip para dl kazanmak temeline dayanan bir oyun. spor toto * Futbol malarnn sonularnnceden kestirip para dl kazanmak temeline dayanan bir oyun. sporcu * Sporla uraan (kimse). sporculuk * Sporla urama, spor yapma. sporlanma * Spor oluturma veya (bakterilerde) spora dnme. sporlanmak * Spor oluturmak veya (bakterilerde) spora dnmek. sporlular * Bir hcrelilerin, omurgalve omurgasz hayvanlarda asalak olarak yaayan, ok az hareket edebilen, sporla reyen bir alt takm. sporsever * Her trl spora karilgi duyan (kimse). sportif * Sporla ilgili. sportmen * Sporcu. * Vcudu iyi gelimi. spot * Herhangi bir aynalalet ile ekran zerinde oluturulan grnt. * Dar bir alana ok gl k yneltebilen stdyo lmbas. * Bir malok miktarda toptancdan veresiye aldktan sonra piyasada deerinden daha aaya pein olarak satma. spot alm * Fabrikalardan ve piyasalardan toptan ve vadeli senet karlnda mal satn alma. spot lmbas * Sahneyi aydnlatmak iin yksek ve grasnbozmayacak yere konulan projektr. spot maaza * Fabrikalardan toptan ve vadeli mal satn alarak bunlarindirimli fiyatlarla pein olarak satan iyeri. spot satm * Fabrikalardan ve piyasalardan toptan ve vadeli mal satma. spotu * Bir malok miktarda toptancdan veresiye aldktan sonra piyasada deerinden daha aaya pein olarak satan kimse. sprey * Bir pskrtc yardmyla ok ince damlacklar durumunda pskrtlen svdemeti.

* Pskrtme amacyla kullanlan ara. spritel * Bkz. espritel. Sr * Stronsiyum'un ksaltmas. stabilizasyon * stikrar. stabilizatr * Dengeleyici. stabilize * Dz duruma getirilmi. * Salamlatrlm. stabilize etmek * kararlbir duruma getirmek, salamlatrmak. stabilize yol * Kum, akl veya mucur ve balaycolarak kil karmyla yaplan, silindirle sktrlan yol. stadya * Bir noktann takeometreye olan uzaklnlmek iin, bu nokta zerine dey dorultuda konan santimetrelere blnmmira. stadyum * Takm oyunlarnn, atletizm karlamalarnn vb.nin yaplabilmesi, seyircilerin trenleri veya oyunlar izleyebilmesi iin elverili kurulularolan alan, stat. stafilokok * Mikroskopta zm salkmlarna benzer kmeler durumunda grlen mikroplar. stagflsyon * Durgunluk iinde enflasyon. staj * Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geirdii uygulamalrenme dnemi. * Bir kimsenin, meslek bilgisini artrmak iin bir kurumun bir veya birok blmnde alarak geirdii dnem. stajyer * Staj yapan kimse. stajyerlik * Stajyer olma durumu. stalgmit * Dikit. stalktit * Sarkt. stand * Bkz. stant. standardizasyon * Standartlama. standart * Belli bir tipe gre yaplmveya ayrlm. * Belirli llere, yasaya, kullanma uygun olan. * rnek veya temel olarak alnabilen, tek biim. * Bir iletmede, bir rn, bir alma yntemini, retilecek miktar, bir btenin para miktarnvb. yi belirlemek iin konulmukural. standart dil * Bir lkede yazlan ve konuulan adadil, yazdili. standartlama * Standartlamak ii veya durumu. standartlamak * Standart duruma gelmek. standartlatrma * Standartlatrmak ii. * Nitelikte belirli dzeyi, kaliteyi, pazarlamada kolaylve deer birliini salamak amacyla, her tr rnden benzer nitelikte bulunanayrma. standartlatrmak * Standart duruma getirmek. stand-bay * (kredi ilemlerinde) her an sarf edebilecek (kredi) anlamnda kullanlr.

stand-by * Bkz. stand-bay. stant * At yarlarnda seyirci tribn. * Bir sergide veya fuarda mallarn sergilendii yer, sergilik. star * Sinema, tiyatro veya mzikhol sanats, yldz. starking * Bir eit elma. start * k. start almak * yarlar balama iaretiyle yara balamak. * plnlanan bir ie girimek, balamak. start vermek * yarlarda balama iaretini bayrak, tabanca vb ile belirtmek. start yeri * Balama yeri. starta gemek * almaya balamak. * komaya hazr duruma gelmek. starta girmek * at veya motorlu aralarn yarlarnda yarlarn balama izgisi arkasnda yerlerini almak. stat * Bkz. stadyum. statik * Hareketi olmayan, belirli bir sre deimeyen, duruk. * Kuvvetlerin dengelenmesi ile ilgili. * Hareket etmeyen nesnelerin zerindeki kuvvet dengelerini konu olarak alan bilim dal. * Dalgalakmlelektrik motor ve retelerinde hareket etmeyen blm, statr. * Gelime, ilerleme gstermeyen, duruk. statolit * Omurgallarda, denge ve ynelimle olan ilgileri bakmndan iitme talarna verilen ad. stator * Duruk. statosist * Statolitlerin iinde bulunduu kesecik. stat * Bir topluluk veya bir toplum iinde bir kimsenin durumu veya kazandsaygnlk. * Kadro bakmndan balolduu durum, pozisyon. * Tzk. * Heykel. statko * Yrrlkte bulunan antlamalara gre olmasgereken veya sregelen durum. stearik * Bitkisel ve zellikle hayvansal stearin durumunda bulunan stearik asit iin kullanlr (CH3-(CH2)16CO2H). stearin * Gliserinin stearik asit esterlerine verilen ad. sten * 9 mm apnda, ngiliz yaps, hafif, kullankolay bir tr makineli tfek. sten * Sisteminde kuvvet ls birimi, bir tonluk bir ktleye bir saniyede bir metre hz artveren kuvvete eittir. Ksaltmassn. steno * Stenografi kelimesinin ksaltlmbiimi. * Stenografi iaretleriyle herhangi bir metni konuma hzyla yazan kimse, stenograf. stenograf * Steno. stenografi * Sylenen szleri sylendii kadar abuk yazmaya elverili, ksa ve yaln iaretlerden oluan yazyntemi. stenotip

* Stenografi iin yaplmyazmakinesi. step * Bozkr. stepne * Tatlarda janta takliirilmivaziyette yedek olarak bulundurulan tekerlek. ster * Yn durumundaki yakacak odun iin kullanlan, 1 metre kpe eit hacim ls birimi. steradyan * Bir krenin merkezini tepe olarak alan ve kre yzeyi zerinde, kenarbu krenin yarapna eit bir kare kadar alan ayran, uzay aya eit, uzay abirimi (sr). stereo * Stereofoni ve stereofonik'in ksaltlmbiimi. stereofoni* Kaydedilen veya radyo ile yaymlanan sesleri, ses kaynaklarnn mekndaki dalmna uygun olarak iletme teknii, stereo. stereofonik * Stereofoni ile ilgili olan. stereografi * Katnesneleri bir dzlem zerinde gsterme sanat. stereografik * Stereografi ile ilgili. stereoskop * Stereoskopik iftlerin incelenmesinde kullanlan ve konuyu kabartma olarak gsteren optik let. stereoskopik * Stereoskopla ilgili olan. stereoskopik ift * Stereoskopla incelemek iin ayngrnn, farklgrnoktalarndan alnmiki fotorafndan oluan btn. stereotipi * Basmclkta, matris kdkullanarak formalar, klieleri ve metinleri oaltmaya yarayan yntem. steril * Verimsiz, ksr. * Her eit mikroptan arnm. sterilizasyon * Bir yarann, bir maddenin, lboratuvar veya ameliyat alet ve aralarnn tadferment ve mikroplaryok etme. sterilize * Her trl mikroptan arnm. * Bozulmasna yol aabilecek mikroorganizmalardan ve fermentlerden sterilizasyon yntemiyle arnmolan (rn vb.). * Ksrlatrlm. sterilize etmek * mikroplarnldrmek. sterilleme * Sterillemek ii veya durumu. sterillemek * Steril duruma getirilmek. sterlin * ngiliz liras. sterol * Hayvanlarda, bitkilerde ve D vitamininde bulunan, daha ok karbon atomlarndan oluan, alkol niteliinde organik bir madde. stetoskop * Kalbin, i organlarn hareketlerini dinlemeye yarayan ara. steyn * Arkasnda kapsile bir veya iki koltuu ve eya konacak yeri aracn iine dahil edilmibinek otomobili. stil * slp, biem, tarz. stil mobilya * Antika mobilyann zelliklerini ksmen yanstan ve teknolojik gelimelerden yararlanarak retilen mobilya. stilist * Bir moda evinde yeni rnlerin oluumunu ve yaratlmasnsalayan kimse.

* Giyim eyasalannda uzmanlammoda desinatr. stilistik * slp yntemlerini ve trlerini inceleyen edeb aratrma ve dil bilimi dal, anlatm bilimi. stilo * Dolma kalem. stoac * Stoaclk yanls(kimse, grvb.). stoaclk * Akln egemenliini, doaya uygun yaamay, ruhun duyumsamazlve dnya yurttallksn ama olarak koyan KbrslZenon'un kurduu reti. Zenon derslerini stoa denilen direkli galeride verdii iin bu retiye stoaclk adverilmitir. stok * Bir satyerinde sata hazr bulundurulan mallarn tm, istif. * Bir sanayi dalnda yararlanlan ham, ilenmiveya yarilenmimaddelerin tm. * Bir ihtiyackarlayacak maddeden ok miktarda yma, istif. * Satlmam, istif edilmimal. stok etmek * bir eyi bir yere ok miktarda ymak, biriktirmek, istif etmek. stoku * Stok yapan kimse, istifi. stokuluk * Stoku olma durumu, istifilik. stoklama * Stoklamak ii veya durumu. stoklamak * htiyacn stnde bir malarmiktarda ymak. stop * Dur!. * Telgraf ve telefonla olan haberlemelerde cmleleri birbirinden ayrmak iin kullanlr. stop etmek * durmak, duruvermek, almaz olmak. stop lmbas * Otomobillerin arkasna yerletirilen ve ayak frenine baslnca yanan lmba. stop valf * Shh tesisatta suyu kesmeye yarayan contalvana. stopaj * (vergi iin) denilen paradan kanunun ngrd lde yaplan kesinti, kaynakta kesme. stor * Aa, kumavb. den yaplmbir kanal iinde hareket ederek alp kapanan perde. stor kapak * nce talarn esnek bir yzeye yan yana dizilmesiyle yaplan ve kvrlarak alp kapanan kapak. storlu * Storu bulunan. stratej * Strateji uygulayan kimse veya uzman. strateji * nceden belirlenen bir amaca ulamak iin tutulan yol. * Bir ulusun veya uluslar topluluunun, barve savata benimsenen politikalara en fazla destei vermek amacyla politik, ekonomik, psikolojik ve asker gleri bir arada kullanma bilimi ve sanat. stratejik * Stratejiye ilikin. * Asker bir grasnn nemini belirten, savadorudan doruya ilgilendiren (her ey iin kullanlr). stratigrafi * Jeolojinin katmanlarinceleyen kolu. stratosfer * Kat yuvar. stratus * Katman bulut. streptokok * Svortamda zincir biimde koloniler oluturan, ou zaman patojen olan bir mikrokok. streptomisin * Verem basiline, arbon, difteri, veba, menenjit, zatrree gibi hastalklara sebep olan mikroplara kar

kullanlan bir antibiyotik. stres * Ameliyat oku, aryorgunluk, znt, travma, souk, heyecan vb. etkenlerin organizmada, i organlarda ve metabolizmada oluturduu bozukluklarn tm. streslenme * Streslenmek ii veya durumu. streslenmek * Stresli duruma girmek veya gelmek. stresli * Stresi olan. striknin * Kargabkenden karlan etkili bir zehir. striptiz * Genellikle gece kulplerinde, pavyonlarda gen bir kadn oyuncunun mzik eliinde dans edip soyunarak yaptgsteri. striptizci * Striptiz yapan (kadn). stronsiyum* Atom numaras38, atom arl87,63, doada bazmaden filizlerinde bulunan, younluu 2,6 olan, 771C de eriyen sarbir element. KsaltmasSr. strktr * Yap. strktralist * Yapsalc. strktralizm * Yapsalclk. strktrel * Yapsal. stdyo * Sanat almalariin dzenlenmioda. * Fotorafnn altoda, alan, fotorafilii. * Sinema, televizyon ve radyo iin film ekilen, ses alnan ve yayn yaplan yer. * Bir odaldaire. su * (kural dolarak, isim tamlamalarnda belirten durumunda iken suyun ve belirtilen durumunda iken suyu biimini alr). Hidrojenle oksijenden oluan, oda scaklnda svdurumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsz madde. * Bu svdan oluan kitle, deniz, akarsu. * Meyve, sebze gibi eylerin sklmasyla elde edilen sv. * Bazkokulu yaprak veya iekler imbikten ekilerek elde edilen kokulu sv. * Yemein sulu blm. * Ykamak sz ile bir su ykamak, iki su ykamak biiminde kullanlarak "kez" anlamna gelir. * Demir aralaratete kzdrdktan sonra, suya daldrlarak salanlan sertlik. * Yn, taraf, cihat, yan. su * \343 suta. -su * Bkz. -s/ -si, -su / -su (I). -su * \343 -s/ -si, -su / -s (II). su (veya sz) gtrmez * baka bir yoruma elverili olmayan, kesin. su (yz) grmemi * (yz, el) ok kirli. su akrebi * Vcudu genive yass, durgun sularda yaayan zehirli bir akrep tr. su almak * suyu iine ekmek. * (gemi, sandal) iine, dibinden su girmek. * gemiye ime suyu doldurmak. * herhangi bir organdan tedavi maksadyla su boaltmak. * bozukluk, yozlama balamak. su alt

* Deniz, gl gibi sularn yzeyinin altnda kalan blm. su altarkeolojisi * Su altnda gerekletirilen arkeolojik aratrmalar. su altfl * Suyun altnda film ekmek iin gerekli veren cihaz. su altfotorafl * Su altnda fotoraf ekme meslei veya ii. su altileri * Dalglk, balk adamlk, inci, midye, snger avclgibi deniz, gl ve akarsularda su altnda almay gerektiren iler. su asklar* Tatlsularda yaayan bir alg familyas. su aygr * ift parmakllardan, Afrika rmaklarboyunca yaayan, ok iri yaplve geniazlmemeli hayvan, hipopotam (Hippopotamus). su aygrgiller * rnek tr su aygrolan memeli hayvanlar familyas, hipopotamgiller. su baldran * Maydanozgillerden, su kylarnda ve bataklklarda yetien, zehirli, otsu bir bitki, su rezenesi (Cicuta virosa). su barda * Su imeye yarayan bardak. su basnc * Durgun bir su ktlesinin birim yzeyini etkileyen yer ekimi. su baskn* Sellerin veya eriyen kar sularnn katlmasyla kabaran akarsularn yataklarndan taarak evreyi basmas, takn, tama, seylp. su basmak * (bir ey veya yer) sular altnda kalmak, her yansuyla dolmak. su basman * Salam bir taban oluturmak iin temel ile birlikte belli bir ykseklie ulamyapnn oturduu blm. su bidonu * Su tamaya ve depolamaya yarayan bidon. su bilimci * Su bilimi uzman, hidrolog. su bilimi * Sularn mekanik, fizik, kimya ve biyoloji bakmndan zelliklerini inceleyen bilim, hidroloji. su biti * Bkz. Su piresi. su bitkileri * Tek hcreli veya hcre topluluklarolan, suya uyum gsteren, Schizomycetes snfndan, suda yaayan bitki ve hayvanlarn llerinde saprofit ve su canllarnda parazit olarak yaayan su bitkileri. su bombas * Su altbombalarnatmaya yarayan alet. su borusu * Su veya su buharnbir yerden bir yere aktarmaya yarayan demir veya naylon boru. su boyas* Su ile eriyebilen aa boyas. su bcei * Kn kanatllardan, kk su birikintilerinde yaayan, 18 mm uzunluunda kahverengi bir bcek, hidrofil (Hydrophilus caraboides). su blm izgisi * Komu iki akarsuyun beslenme teknelerini ayran izgi. su brei * Frna koymadan nce yufkalarsuda halanan, katlararasna peynir, kyma konarak hazrlanan bir tr brek. su cenderesi * Lokomotiflerin su haznelerine veya tenderlerine su vermeye yarayan ara. su arpmak * (yzn) su ile ykamak. su ekmek* iine su almak. * alak bir yerden tulumba vb. ile su karmak.

su kr* Kuyudan su karmaya yarayan krk. su ulluu * Bataklk ulluu. su damar* Su kayann kollar. su deirmeni * Su gc ile alan deirmen. su deposu * Su depo etmeye yarayan merkez. su dolab* Kuyudan su karmaya yarayan ark; kkleri el, bykleri at vb. yardmyla altrlr. su dkmek * kk abdest bozmak. su dknmek * ykanmak. su dzeyi * Su yksekliinin durumu. su etmek * bir geminin iine herhangi bir yerinden su girmek veya su szmak. su geirmez * Birleiminden tr su geirmeyen, suyu ekmeyen (kuma, toprak vb.). su gelmek * doumdan nce amniyos suyu dl yolundan akmak. su gibi (olmak) * ok slak (olmak). su gibi akmak * zaman hzla gemek. * (para, yiyecek vb.) bol bol gelmek. su gibi aziz ol! * su getirenlere iyi dilek olarak sylenir. su gibi bilmek (veya okumak) * yanlsz bilmek veya okumak. su gibi ezberlemek * yanlsz okuyabilecek kadar ezberlemek. su gibi gitmek * bol bol harcanmak. su gibi terlemek * ok terlemek. su gsterdi * su etmek. su gtrr yeri olmamak * baka trl yorumlanacak bir yn bulunmamak. su hatt * Bkz. su kesimi. su stcs* Su stmaya yarayan alet. su iinde * (fiyat iin) en azndan, kolaylkla. su iinde kalmak * ok terlemek, su gibi slanmak. su iktiza etmek * gusl gerekmek. su kaba* Kabakgillerden, alt blm ikin, birok yerlerde kurutulup su kabolarak kullanlan bir tr asma kaba (Lagenaria vulgaris). su kab * Su koymaya yarayan kap. su karmak * su szdrmak. * baartmak, can skmak. su kam*

Su kamgillerden, suda ve bataklklarda yetien, yapraklaralmak, dii ve erkek iekleri ayrbaaklar durumunda toplanmkk bir bitki (Typha). su kamgiller * Bir eneklilerden, su kam, su eridi vb.trleri iine alan bir familya. su kapmak * (yaralar iin) azmak. su karanfili * Ormanlarda, akarsu ve gl kenarlarnda yetien, 20-50 cm ykseklikte, sariekli, ok yllk ve otsu bir bitki (Geum urbanum). su katlmam * kendine zg olan durumu koruyan, baka bir etkiyle deimemi, bozulmamolan. su kaya* Su zerinde yaplan kayk sporu. su kayb * Vcutta eitli sebeplerle kaybolan su. su keleri * Kurbaagillerden, durgun sularda ve karada yaayan bir tr kk hayvan (Lophius). su kemeri * zerinde su yolu bulunan kemerli kpr. su kesesi * Su bitkilerinde ii hava ile dolu blm, ikinlik. su kesimi * Geminin su stnde ve su altnda kalan blmlerinin kesitii yer. su kesmek (veya su kesilmek) * sulanmak. su keteni * Birleikgillerden, sulak yerlerde yetien, boyu 1,5 m kadar olabilen, bir tr pembe iekli bitki, yaban keteni (Eupatorium cannabinum). su kireci * Suyun iinde abucak katlaan bir tr kire. su korkusu * Sudan korkma, hidrofobi. su koyuvermek * sebze ve et pierken suyunu salvermek. * sznde durmamak, cvtmak. su kn, sz byn * byklerin saylmas, kklerin korunmasgerektiini anlatr. su kre * Bkz. Su yuvar. su mantarlar * Klorofilleri olmadndan su iindeki bozulmuorganik madde zerinde saprofit veya su canllarzerinde parazit olarak yaayan su bitkileri. su mercimei * Su mercimeigillerden, mercimee benzeyen yapraklarsularn yzn kaplayan bir su bitkisi (Lemna). su mercimeigiller * Bir eneklilerden, rnek bitkisi su mercimei olan, kk bir bitki familyas. su mermeri * Kaymak ta, albatr. su muhallebisi * Niasta, st ve su karmnn nce piirilmesi, buzdolabnda katlamasndan sonra ceviz byklnde kesilip eker ve gl suyu iinde zerine fstk serpilerek sunulan bir tatltr. su nanesi * 20 ile 90 cm ykseklikte, krmzmtrak renkli, az veya ok tyl, yapraklarsaplve kuvvetli kokulu, ok yllk ve otsu bir bitki (Mentha aquatica). su rmcei * Su altnda kendi rd ipekten kese iinde yaayan rmcek (Argyroneta aquatica). su rmceigiller * Su rmcei ile yakn trleri kapsayan, suda eitli bceklerin stnde veya yumuakalarn solungalarnda asalak olarak yaayan bcekler familyas. su perisi * iekleri tek eeyli, gvdesi iki eeyli olan su bitkisi. su piresi

* Kabuklulardan, durgun sularda yaayan bir hayvan, su biti (Daphnia pulex). su rezenesi * Su baldran. su saati * Bkz. su sayac. su samuru * Sansargillerden, tyleri koyu kahverengi, iyi yzen, krk beenilen, kk bir tr hayvan, lutr (Lutra). su sarmsa * Bkz. Kurtluca. su sarnc* Su biriktirmeye yarayan yer altsu deposu. su sayac* inden geen suyun miktarnlen ara, su saati. su serpilmek * ferahlamak. su seviyesi* Su dzeyi. su sr *Manda. su sinei * Kn kanatllardan, durgun sular zerinde yaayan, parlak yeilimsi siyah renkli bir bcek (Hydrophilus). su tabakas * Su ile kaplanmyzey. su tankeri * Su tamaya yarayan tanker. su takn* Bkz. sel. su tavuu * Su tavuugillerden, gri, kzl karmtonda, benekli veya izgili tyleri olan bir ku(Fulica atra). su tavuugiller * Bataklk ve su kylarnda yaayan, gagalaryandan bask, kanat ve kuyruklarksa olan, su tavuu, su yelvesi trlerini iine alan bir familya. su tedavisi* Bkz. hidroterapi. su terazisi * Basncok olan suyun, basncnazaltarak, knklerin patlamasnnleyen, belli aralklarla yaplm, depo grevindeki kule. * eitli yzeyleri istenilen konuma getirmek iin kullanlan l aleti. su teresi * Turpgillerden, su kenarlarnda yetien, tereye benzeyen, ok yllk ve otsu bir bitki (Nasturium officinale). su testisi * Su koymaya yarayan topraktan yaplmsu kab. su testisi su yolunda krlr * bir kii ama edindii ite kazaya urar. su topu * Topu kartakmn kalesine sokmak temeline dayanan, yedi yzcden oluan iki takm arasnda havuzda yaplan spor tr. su tulumbas * Kuyudan su karmaya yarayan ve elle alan tulumba. su trbini * Su gcnden yararlanmaysalayan nemli bir makine sistemi. su uyur, dman uyumaz * dmana karher zaman uyank davranmak gerekir. su rnleri * Denizlerde ve i sularda bulunan bitkiler ve hayvanlar ile bunlarn yumurtalar. su vermek * bitkileri sulamak. * hayvanlara su iirmek. * insanlara imek iin su getirmek. * eliin sertlik, dayankllk ve esnekliini artrmak iin kzgnken suya batrmak. su yapmak * (gemi, sandal) iine, dibinden su girmek, su almak.

su yata* Su kayna. su yelvesi * Su tavuugillerden, srtyeil kahve rengi, karnkara beyaz izgili bir ku(Rallus aquaticus). su ylan * Su ylangillerden, uzunluu 50 cm olan, su kenarlarnda ve balarda yaayan bir srngen (Natrix natrix). su ylangiller * rnek hayvansu ylanolan srngenler snfnn bir familyas. su ylanlar * Srngenler snfnn bazzehirli ve zehirsiz ylanlarkapsayan genibir blm. su yolcu * stanbul'un su yollarnn ve bunlara ilikin kurulularn bakm, onarm ve iletmesiyle uraan kimse. su yolu * Knk veya demir boru ile yaplmoluk, ark. * Bazktlarn dokusunda bulunan ve ancak a tutulunca grlen izgi, resim veya yaz, filigran. * Kt zerine konulan noktalarn aralarnizgilerle birletirerek oynanan bir ocuk oyunu. su yoncas * Tacbeyaz salkm iekli ok yllk su bitkisi. su yosunlar * Denizlerde, tatlve durgun sularda, daha ok su yzeyinde yaayan, yaprak veya tel biiminde tallbitkiler alt ubesi, niye, algler. su yosunu * Su yosunlarndan, klorofilli bitki, alg. su yuvar* Denizlerin yeryznde oluturduu yuvar, su kre, hidrosfer. su yrmek * ilkbahara doru aalar tomurcuklanmaya balamak. su yzne kmak * (bir sre rtl kalmbir iveya sorun) aydnlanmak, belli olmak. sual * Soru. sual amak * (st bir mevki) sorumlu saylan birine soru sormak. sual etmek * sormak. suare * Akam yemeinden sonra yaplan elence, toplant. * Gece yaplan sinema, tiyatro gsterisi, matine kart. suba * ehirlerin gvenlik ilerine bakan grevlilerin ba. * Acemi ocaklarnda kk aamalsubay. * Osmanllarda kapkulu svarileri arasndan, savazamangvenlik ilerine bakmak, barzamanda vergi toplamak ileri iin ayrlan kimse. * Rumeli'de iftlik kahyas. subay * Silhlkuvvetler iinde astemenden mareale (deniz kuvvetlerinde byk amirale) kadar rtbelere ykselebilen, zel kanunlara balasker. subaylk * Subayn grevi veya rtbesi. subra * Koltukluk. subret * Komedilerde hafif merep gen kadn veya iveli hizmeti rollerine kan kadn oyuncu. subye * Ayan altndan geen, tozlua veya pantolon paalarna balanan deriden veya kumatan erit. sucu * Su satan veya evlere su tayan kimse, saka. sucuunu karmak * yormak. * ok dvmek. sucuk * iirilip kurutulmubarsak iine baharlet kymasdoldurularak yaplan bir tr yiyecek. * Ceviz, badem ii gibi eyler, bir iplie dizildikten sonra niasta ile koyulatrlmkaynar zm rasna

batrlarak yaplan tatlyiyecek. sucuk gibi olmak (veya slanmak) * batan aaslanmak. sucuku * Sucuk yapan veya satan kimse. sucukuluk * Sucuk yapma ve satma ii. sucuklama * Sucuklamak ii veya durumu. sucuklamak * Ter ve kirle sucuk rengini ve grnmn almak. sucul * Suyu seven, suya dkn. * Suyu eken, hidrofil. suculuk * Evlere su tama veya satma ii, sakalk. su * Trelere, ahlk kurallarna aykrdavran. * Yasalara aykrdavran, crm. su aleti * Suun ilendii alet veya suun ilenmesinde sz konusu olan alet. su duyurusu * lenen suu resm makamlara bildirme, duyurma. su duyurusunda bulunmak * ilgiliye, ilgili makama suu bildirmek. su ilemek * yasaya, treye aykrbir davranta veya harekette bulunmak. su olmak * su saylmak. su ykleme * Birine su atma. suiei * Genellikle ocuklarda grlen dkntl, bulac, salgn hastalk. sulama * Sulamak ii, itham. sulamak * Su yklemek, itham etmek. sulandrlma * Sulandrlmak ii veya durumu. sulandrlmak * Su yklendirilmek, itham ettirilmek. sulandrma * Sulandrmak ii. sulandrmak * Sulu olduuna karar vermek, sulu olduunu ileri srmek. sulanma * Sulanmak ii. sulanmak* Sulamak iine konu olmak, itham edilmek. sulay * Sulamak ii veya biimi. sulu * Su ilemi, suu olan (kimse), kabahatli, mcrim. sulu olmak * sulu saylmak. sulu saylmak * sulu olduu kabul edilmek. sululuk * Sulu olma durumu. sululuk duygusu * Kiinin ahlk veya din kurallarinediini sezmesi sonucu bilinli veya bilinsiz olarak kapldve kendisiyle ilgili deer yarglarnsarsan duygu.

susuz * Suu olmayan, su ilememiolan, masum. susuzluk * Su ilememiolma durumu. suunu balamak (veya birinin suundan gemek) * bir kimseye iledii suun cezasnvermemek. sust * Suu ilerken, crmmehut. sust mahkemesi * Failin su st yakalanddurumlarda durumasnn grld mahkeme, mehut crmler mahkemesi. sust yakalama * Su ileyenin suu iledii srada veya hareketinden ok az nce yakalanmas. suda pimi * kaynatlarak veya halanarak piirilmi. sudak * Levrekgillerden, tatlsularda yaayan, eti beyaz ve lezzetli bir balk (Lucioperca fluviatilis). sudan * nemsiz, sama, batan savma. sudan cevap * batan savma, inandrcolmaktan uzak cevap. sudan kmbala dnmek * herhangi bir sebeple ne yapacanbilememek, ok armak. sudan geirmek * (amarlar iin) stnkr ykamak. * (sabunlu amar) durulamak. Sudan tavuu * Be tavuunun bir tr. sudan ucuz * ok ucuz, bedava. Sudanl * Sudan halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). sufle * Sahnedeki oyunculara, izleyicilere duyurmadan unutulmubir sz veya cmleyi hatrlatma. * Un, eker, yumurta gibi maddelerin muhallebi kvamna gelinceye kadar rplp piirilmesiyle yaplan bir tr tatl. sufle etmek * oyunculara, izleyicilere duyurmadan syleyecekleri sz veya cmleyi fsldamak. * birine unuttuu bir sz veya cmleyi kimseye duyurmadan hatrlatmak. sufllemek * Aabir durum almak, aalamak. * Klkszlamak, pis klklduruma gelmek. suflr * Oyunculara, rollerinde unuttuklarszleri izleyicilere duyurmadan syleyip hatrlatan kimse. suflrlk * Suflrn grevi. suibrii * Suibriigillerden, yapraklaralmak, saplaruzun ve slks, yaprak ayasibrik biiminde gelimiolan, scak lkelerde yetien, trmancbir bitki (Nepenthes destillatoria). suibriigiller * ki eneklilerden, otuz kadar bitki trn iine alan ve rnek bitkisi suibrii olan bir bitki familyas. suiistimal * (grevini, yetkisini vb.yi) Ktye kullanma, yolsuzluk. suiistimal etmek * Bkz. ktye kullanmak. suikast * Gizlice cana kyma ve ktlk etmeye kalkma. * Bir devlet byn veya nemli bir kiiyi pln kurarak ldrme. suikasti * Suikast yapan (kimse). suikastta parmaolmak * dzenlenen suikast olaynda rol oynamak. suiniyet

* Kt niyet. suizan * Kt san, kuku. sukut * Dme. sukut etmek * dmek. sukutuhayal * Dkrkl, hayal krkl. -sul * Bkz. -sl / -sil, -sul / -sl. sulak * Suyu olan, suyu bol. * Kular iin su konulan kk kap. sulaklk * Sulak olma durumu. sulama * Sulamak ii. * Arklar veya savaklar yardmile su aktarak herhangi bir toprak blgesini kuraklktan kurtarma. sulamak * (toprak, bitki vb. iin) Su vermek. * Hayvana su vermek, suvarmak. * (para iin) demek, vermek, harcamak. sulandrc * Sulandrmaysalayan (madde). sulandrma * Sulandrmak ii. sulandrmak * Sulu duruma gelmesini salamak. * Su veya baka bir svkatp kartrarak younluunu azaltmak. sulanma * Sulanmak ii. * Baznesnelerin, havann nemini sourarak znme zellii. sulanmak * Sulu duruma gelmek. * Suyu oalp younluu azalma. * Sulamak ii yaplmak. * (gz iin) Yaarmak. * mrendiini aa vurmak. * Birine karduyulan cinsel istei kendisine sezdirmek, yeillenmek. sular kararmak * akam olmaya balamak. sularnda * Ya, saat gibi kelimelerle birlikte yaklak bir zaman bildirir. sulatma * Sulatmak ii. sulatmak * Sulamak iini yaptrmak. sulbnden gelmek * bir kimsenin z evldolmak. sulfata * Kinin sulfatna ve genel olarak kinin tuzlarna verilen ad. sulh * Bar. sulh olmak * uzlamak. sulhu * Baryanlsolan, bar, barsever, barl. sulhperver * Baryanlsolan, bar, barsever, barl. sulhsever * Barsever.

sulp * Bel kemii, omurga. * Dl, nesil, zrriyet. * Kat. sulta * Yetke, otorite. sultan * Mslman, zellikle Snn hkmdarlarn kullandklarunvan, padiah. * Padiahlarn erkek ve kz ocuklarile anne ve elerine verilen unvan. * BazBekta azizlerine verilen ad. Sultan Ahmet'te dilenip Ayasofya'da sadaka vermek * kendi yoksulluuna bakmadan bakalarna yardm etmeye kalkmak. sultan brei * Yufka aralarna hafife piirilmikubaet, soan ve dil peyniri katlarak frnda hazrlanan bir brek. sultan efendi * Osmanllarda padiahn kz kardeleri ile kzlarna verilen unvan. sultan kethdas * Padiahlarn ve ehzadelerin evlendirilen kzlarnn dairelerindeki ilere bakan grevli. sultan * Sultanlara yaraan veya sultanlarla ilgili. * 1908'den sonra Osmanllkelerinde, bugnk lise dengi retim kurumu. * Msr, Trablus ve Cezayir darphanelerinde baslan Osmanlaltn. * ekirdeksiz bir tr zm. sultan tembel * grmekten hi holanmayan, ok tembel. sultan tembellik * grmekten hi holanmama, ok tembel olma durumu. sultanbuselik * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. sultanhzzam * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. sultanyegh * Klsik Trk mzii makamlarndan biri. sultanlk * Sultan olma durumu, padiahlk, saltanat. * Sultan sanntayan bir slm hkmdarnn lkesi. * Rahat yaama durumu. sultanolu * Padiah kzlarnn, padiah soyundan olmayan kocalarndan doan erkek ocuklarna verilen ad. sulu * Suyu olan, iinde su bulunan. * Suyu ok olan. * ine su katlm, sulandrlmolan. * Yersiz akalar yapan, sz ve davranlarile evresini tedirgin eden veya kadnlara hoolmayan iltifatlarda bulunan (kimse). sulu boya * Su ile kartrlarak kullanlan bir boya. * Bu tr boya ile yaplmolan (resim). sulu gz * Bkz. sulu gzl. sulu gzl * Gz yantutamayan, hemen alayan. sulu sepken * Yamurla kark bir biimde (yaan). sulu tarm * Sulamaya dayaltarm. sulu zrtlak * Oyunlarda kurallarbozup mzklk eden, alayan, kaan kimse. suluk * Oda iinde ykanmak iin ayrlmkk yer, guslhane. * Kukafeslerinde su konan kap. *Kk ocuklarn balarnda, yer yer sa dklmesi ve kabartlarla beliren bir deri hastal.

* Yarlarn su, glikozlu su, ay veya meyve sularkoymalarna yarayan su kab. * Tavuklarn su ihtiyalarnkarlamak zere uzun, yuvarlak, kk anak veya damlalklbiimlerde deiik malzemeden yaplmyarotomatik veya otomatik dzen. * Bykbahayvanlarn barndyerlerde su imelerini kolaylatran kk tekne veya havuz. suluk zinciri * At vb. hayvanlarn gemlerinin altna taklan kk zincir. sululama * Sululamak ii. sululamak * Yersiz, yavan akalar yapmak veya kadnlara tatsz iltifatlarda bulunmak. sululuk * Sulu olma durumu. * Yersiz akalar yapma veya kadnlara tatsz iltifatlarda bulunma durumu. sululuk yapmak (veya etmek) * sululamak. sumak * Antep fstgillerden, scak blgelerde yetien, kabuu hekimlikte, yapraklardericilikte kullanlan bir aa, somak (Rhus coriafia). * Bu aacn, ekilik vermek iin dvlerek yemeklere katlan mercimee benzeyen meyvesi. sumen * zerinde yazyazmaya, arasnda evrak saklamaya yarayan deri kaplaltlk. sumen altetmek * bir evrakn ileme konulmasnengellemek veya bir iin yaplmasngeciktirmek. Sumer * Mezopotamya'da yaambir ulus ve bu ulustan olan kimse. Sumerce * Sumer dili. Sumerolog * Sumer dili ve eserleri ile uraan bilim adam. Sumeroloji * Sumer dili ve eserlerini konu alan bilim dal. sumsuk * Yumruk. * Yumrukla vurma. sumsuklama * Sumsuklamak ii veya durumu. sumsuklamak * Yumrukla vurmak, yumruklamak. -sun * Bkz. -sn / -sin, -sun / -sn. -sun * Bkz. -sn / -sin, -sun / -sn. suna * Erkek rdek. * Gl rdei. suna boylu * Bkz. suna gibi. suna gibi * boylu boslu ve yakkl. sunak * Tapnaklarda, zerinde kurban kesilen, gnlk yaklan, din tren yaplan tamasa. sundurma * Sundurmak ii. * Yamurdan, gneten korunmak iin yaplan ve arkasbir duvara verilen at. * Sundurma biiminde olan, sundurma grevini yapan. * st kapalbalkon, evlerin nndeki talk. sundurmak * Sunmak iini yaptrmak. * Vermek. sungu * Bir bye sunulan armaan. * Bir tanrya veya tapnaa yaplan ba.

sungur * Doana benzeyen, yrtc, avcku. sun' * Yapma, yapay, takma. * Yapmack, ereti. sun' bbrek * Sonradan taklan bbrek. sun' ayr * Rutubetli veya sulanabilen topraklarda budaygil ve baklagil yem bitkilerinin bir karm olarak yetitirildii ayr. sun' gbre * Bitki kalntlarnn ticar gbre ile kartrlmasnda elde edilen gbre. sun' kalp * Sonradan taklan kalp. sun' peyk * Yapma uydu. sun' solunum * Normal solunumun yeterli olmaddurumlarda onu takviye etmek amacyla solunum aleti takma. * Detki ile gse bastrlarak yaptrlan solunum. sun' tahta * Sunta. * Odun lifi levhas, yonga ve talalevhalarnn bir tr. sun' teneffs * Sun' solunum. sun'lik * Yapma, yapay olma durumu veya zellii, yapaylk. sunma * Sunmak ii. sunmak * Bir bye veya nezaket gereince bir kimseye bir eyi vermek, yollamak, gndermek, takdim etmek. sunta * (< sun tahta) Doramaclkta kereste olarak kullanlan, sktrlmtalave yongadan yaplan tahta. suntra * Nalbantlarn, nallanacak hayvann t_____rnankeserken kullandklarkeskin ara, nalbant keskisi. * Saralarn derilere yiv amakta kullandklar, metalden U biimindeki ara. sunturlu * Yaman, adamakll, dehetli. * Gsterili, grkemli. sunturlu kfr * ok kt, berbat, aza alnmaz kfr. sunu * Sunulan ey. * Piyasaya mal kartma, arz. sunu ve istem * reticinin piyasaya mal karmasve tketicinin piyasadan mal ekmesi olaylar, arz ve talep. sunucu * Radyoda, televizyonda, bir elence yerinde programsunan, aklayan (kimse), takdimci. sunuculuk * Sunucunun ii ve grevi. sunulma * Sunulmak ii. sunulmak * Sunmak iine konu olmak veya sunmak ii yaplmak. sunulu * Sunulmak ii veya biimi. sunum * Lokma, para. sunu * Sunmak ii veya biimi. * Byklere sylenilen sz, maruzat. * n sz. suoku

* Su okugillerden, batalk blgelerde ve su kenarlarnda yetien, kk saplartaze iken kekre olan, kurutulunca yenilebilen kk bir bitki (Sagitteria). suokugiller * Bir eneklilerden, rnek bitkisi suoku olan ve yetmikadar tr bilinen bir bitki familyas. suler * Su ve benzeri akkanlara ilikin derinlii ve arl, basnclmeye yarayan alet, hidrometre. sup * ikolata ile yaplan bir eit tatl. supanglez * Sup. supap * Bir yay yardmyla gergin tutulan ve yatan dzlemine dik olarak yaptgidip gelme hareketiyle bir akkann geiini ayarlamaya yarayan kapak. * Bir devreye yerletirildiinde, belirli artlar altnda, akmn yalnz bir ynde gemesini salayan ve bylece dalgalakmlardorultmaya yarayan sistem. supara * Osmanlmparatorluunda okul kitaplarnn genel ad. suphanallah * "Tanr'yher trl kusur, ayp ve eksikliklerden, insanla zg niteliklerden uzak tutarm" anlamnda aknlk bildirir. suples * Grete hasmn srtnyere getirmek iin yaplan bir evirme hareketi. supya * Mrekkep bal. sur * Kale duvar. sur * Uur, aln yazs, talih. sura * (Hindistan'da dokumaclk merkezi Surate'nin adndan) Yumuak ince bir tr ipekli kuma. * Bu kumatan yaplmolan. surat * Yz, ehre. * Somurtkanlk, ask yzllk. * Souk davranma. surat (veya surat) bir kar * fkeli, kzgn ve somurtkan. surat asmak * kalarnatp yzne kskn veya dargn bir anlam vermek, somurtmak. surat dkn * irkin yzl, ehre zrd. surat etmek * birine karkskn durmak, ask yzl olmak. surat kalmamak * utanmaz duruma gelmek. surat mahkeme duvar * ask suratl, kimseye glmeyen, suskun duran. * utanmaz, sklmaz. surata bak sngye davran * ok ask suratlkimseler iin kullanlr. suratdeimek * bir kimseye kardavrandeimek, daha sert bir durum almak. suratkasap sngeriyle silinmi * utanmas, sklmaskalmam. suratna indirmek * tokat atmak. suratndan den bin para olmak * Bkz. yznden den bin para olmak. * ok somurtmak, can skntsnaka belli etmek. suratnekitmek * yzne memnun olmadnbelirten bir anlam vermek. suratl

* Yz glmez, somurtkan. suratsz * Somurtkan. * irkin. * Aksi, huysuz. suratszlk * Somurtkan olma durumu. surdinlemek * Sesini kesmek, sessiz hle getirmek. sure * Kur'an'n blnmolduu 114 blmden her biri. suret * Grn, biim. * Yazveya resim kopyas, nsha. * Biim, yol, tarz. * Yz, ehre. * slm felsefesinde, varln grnen yanna, beduyu ile alglanan ynne verilen ad. * Resim, fotoraf. suret almak (veya karmak) * (bir belgenin) kopyasnkarmak. sureta * Grne gre, grnte. * Yalandan. sureti haktan grnmek * kendisini iyi niyetli imigibi gstermek. * birinin iyilii iin alyor grnmek. suretine girmek * bir eyin grnne, biimine benzemek. Suriyeli * Suriye halkndan veya bu halkn soyundan olan (kimse). sus pay * Susmalk. susak * Susamolan, susayan. * Salak, aptal. * Su kabandan yaplmveya aatan oyulmumarapa. susak azl * Anlamsz, bokonuan (kimse). susak burunlu * ri, irkin burunlu (kimse). susaklk * Susamolma durumu. * Salaklk, aptallk. susallar * Suda yaayan bitki veya hayvan familyas. susam * Susamgillerden, scak blgelerde yetien kk bir bitki (Sesamum indicum). * Bu bitkinin kk, sarmtrak tohumu. * Ssen. susam helvas * Kaynatlmadalekerden yaplan ve susama bulanan bir tr tatl. susam ya * Susam tanelerinden karlan ya, rlaan. susama * Susamak ii. susamak * Su ime ihtiyacduymak. * ok istemek, zorlu bir ihtiya duymak, zlemek. susamgiller * ki eneklilerden, en nemli ve rnek bitkisi susam olan, kk bir bitki familyas. susatma * Susatmak ii.

susatmak * Susamasna yol amak, susuz brakmak. * Zorluk, glk karmak. susay * Susamak ii veya biimi. susku * Az konuma, susma, skt. suskun * ok az konuan, sessiz, sakin olan, skt. * Sessiz, sakin bir biimde. suskunlama * Suskunlamak ii veya durumu. suskunlamak * Suskun olmak. suskunlatrma * Suskunlatrmak ii veya durumu. suskunlatrmak * Suskun hle getirmek. suskunluk * Suskun olma durumu, sktlik. susma * Susmak ii. * Trk naklarnda bir ine tr. susma hakk * Bir soruturma srasnda sann, ceza ynnden leyhine sonu douracak sorulara cevap vermeme hakk. susmak * Konumasnkesmek veya konumaktan kanmak. * Ses veya grlty kesmek, ses ve grlt yapmamak. * Etkisini gstermemek, tepki gstermemek. susmalk * Susmas, kargelmemesi veya bildii bir srryaymamasiin birine verilen para vb. ey, sus pay, hakkskt. suspus * Susmu, sinmi. suspus olmak * susmak, sinmek, hi sesini karmamak. susta * (kpek) Arka ayaklarzerinde durma. susta * Emniyet yay. susta durdurmak * kpei arka ayaklarzerinde durdurmak. * (bir kimseyi veya birilerini) yldrmak. * etkisi altna almak. susta durmak * (kpek) arka ayaklarzerinde durmak. * korktuu bir kimsenin karsnda sayglve ekingen davranmak. sustal * Sustasolan. * ak. sustalak * Aldktan sonra sustasna baslmadka kapanmayan bir tr byk ak. sustaya kalkmak * (kpek) susta durmak. susturma * Susturmak ii, ilzam. susturmak * Susmasnsalamak, susmasna sebep olmak. * Verdii karlkla veya yaptbir davranla birini artk sz syleyemeyecek bir duruma getirmek, ilzam etmek. * Etkisini, gcn azaltmak, gidermek, bastrmak. susturucu

* Susmasnsalayan, susmasna sebep olan. * Patlamalveya tepkili motorlarda, yanmgazlarn darya atlmasndan doan grlty nlemeye, azaltmaya yarayan ara, egzoz. * Ateli bir silhn patlama grltsn azaltan sistem. susturulma * Susturulmak ii. susturulmak * Susmassalanmak, konumasnlenmek. * Aldkarlkla artk sz syleyemeyecek bir duruma drlmek. susu * Susmak ii veya biimi. susuz * Suyu olmayan, suyu bulunmayan. * Suyu ok az olan. * Yamursuz, kurak geen. * Susamolan. * Su olmadan. susuzluk * Susuz olma durumu, kuraklk. * Susamolma durumu. sueridi * Su kamgillerden, eridi andran, 1 m ye kadar uzayabilen, yapraklarak yeil renkte sucul bir bitki (Sparmanaum). sut * Eskiden bazbitkilerden, bu gn sodyum klorrden elde edilen sodyum karbonatn ticaretteki ad. sut kostik * Sodyum hidroksit. suta * Bazgiysilerin yaka, kol, cep gibi yerlerini sslemekte kullanlan ilemeli erit, suyolu. sutyen * Gsleri dik tutup dolgun gstermek iin kullanlan, saten, dantel vb.kumalardan yaplan kadn i amar. sutyenci * Sutyen diken ve satan kimse. sutyencilik * Sutyen dikip satma ii. suvare * Bkz. Suare. suvarm * Bir suvarmada veya sulamada verilen su miktar. suvarma * Suvarmak ii. suvarmak * (hayvana) Su vermek, su iirmek. suvat * Hayvan suvaracak yer. suya dmek * (genellikle bir iveya tasariin) gerekleememek. suya gstermek * hafife ykamak. suya gtrp susuz getirir * ok kurnaz, hileci kimseler iin kullanlr. suya sabuna dokunmamak * sakncalkonularla ilgilenmemek; davranlarnkimseyi incitmeyecek biimde ayarlamak. suya salmak * bouna harcamak. suyolu * Suta. suyu (veya ay) grmeden paalarsvamak * henz hibir belirti yokken veya gereinden ok nceden hazrlanmaya kalkmak. suyu batan (veya bandan) kesmek * iin aslzerinde kesin bir ey syleyip ayrntlarnkonumaya gerek duymamak.

suyu getiren de bir, testiyi kran da * Bkz. testi. suyu grnce teyemmm bozulur * bir zorunluk dolaysyla yaplmakta olan bir iin, bu zorunluk ortadan kalknca gerei gibi yaplmak iin yeni batan ele alnmasgerekir. suyu hrmetine (veya yz suyuna) * birinin veya bir eyin hatrna veya varlna deer verildii iin. suyu snmak (veya kaynamak) * ibandan uzaklatrlmasyaklamak veya gelmek. suyu kesilmideirmene dnmek * ilemez, yararsz duruma gelmek. suyu kesiyor * ok krlemi. suyu mu kt? * beenilmeyecek nesini grdn?. suyu nereden geliyor? * bir ii grmek iin harcanan para hangi kaynaktan salanyor?. suyu seli kalmamak * (sulu yemek) kaynaya kaynaya suyu azalmak. suyuk * Organizmann (kan, lenf gibi) svblm. suyukuluk * Organizmadaki hastalk belirtilerini suyuklarn bozukluuna balayan tp retisi. suyun akntsna gitmek * olaylarn veya durumun gelimesine gre davranmak, uymak. suyun ba * suyun ktyer, kaynak. * en ok yarar salanacak yer. * bir iin asl yetkililerinin bulunduu yer. suyuna gitmek * suyunca gitmek. suyuna tirit * batan savma, deersiz, zensiz. suyunca gitmek * bir kimseyi sinirlendirmeyecek biimde davranmak. suyunu almak * kaynatlan yiyecein suyunu ayrmak. suyunu ekmek * yemek kaynayp suyu kalmamak. * tkenmek. suyunun suyu * bir eyle ancak ok uzaktan uzaa ilgisi olan ey. -suz * Bkz. -sz / -siz, -suz / -sz. suzidil * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. suzidilra * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. suzinak * Klsik Trk mziinde bir basit makam. -s * -s/ -si, -su / -s. -s * -s/ -si, -su / -su. sbap * Bkz. Supap. sbek * Bazyerlerde beikteki ocuklarn bacaklararasna yerletirilen sidik iesi veya sidii bir kaba aktacak boru. sbekli * Sbei olan. sbjektif

* znel, nesnel kart. sbjektiflik * Sbjektif olma durumu. sbjektivist * znelci. sbjektivite * znellik. sbjektivizm * znelcilik. sblime * Sblimletirme yoluyla elde edilen rn. * Ak slmen. sblimleme * Sblimlemek ii. sblimlemek * Bir cisim, katdurumdan svdurumuna gemeden, dorudan doruya gaz durumuna dnmek. sblimletirme * Bir cismi katdurumdan dorudan doruya gaz durumuna dntrmeye dayanan ilem. * Bazkatcisimleri starak buharlatrdktan sonra soutma yoluyla yeniden katdurumda elde etmek iin yaplan zel damtma yntemi. sblimletirmek * Bir cismi katdurumdan dorudan doruya gaz duruma dntrmek. sbut * Gerekleme, pheye yer brakmayacak biimde ortaya kma. sbut bulmak * tantlanmak, ispat edilmek. sbvansiyon * Devlete yaplan para yardm, destekleme. sbyan * ocuklar. sbyan kouu * Tutuk evlerinde sulu ocuklarn bulunduu blm. sbye * Mrekkep bal. * Badem ii, kavun ekirdei gibi eylerden yaplan boza koyuluundaki erbet. scut * Secdeye varma, secde etme. sdreme * Sdremek ii. sdremek * Sarhoolmak, esrimek. set * Bkz. podoset. sfl * Aa, aalk, baya, ad. * Klksz, pis klkl, hrpan. sflleme * Sfllemek ii. sfllemek * Sfl duruma gelmek, sfl olmak. sfllik * Sfl olma durumu. Sheyl * Gney yarm krede bulunan parlak yldz, Yldrak. shulet * Kolaylk. * Yumuaklk, naziklik. * Uygun ortam. shunet * Scaklk. sit * Ayntonda yazlmalgparalardizisi.

* Otellerde deiik amalar iin kullanlmak zere donatlmve birden ok odaya sahip olan zel blm. sje * Konu. * zne. sklm pklm * Su ilemigibi utan veya korku iinde bzlmolarak. skse * Baar. * Gsteri, ilgi ekecek durum. skse yapmak * baarkazanmak. * ilgi ekecek bir durum yaratmak. skn * Sknet. sknet * Durgunluk, dinginlik, hareketsizlik. * Huzur, rahat. * Dinme, yatma. sknet (veya sknet) bulmak * sakinlemek, rahatlamak. sknetli * Durgun, sakin, hareketsiz. skt * Susma, konumama, sz sylememe, sessizlik. skt hakk * Susmalk, sus pay, susma hakk. skt ikrardan gelir * susmak kabul etmek demektir. skt * Sessiz, suskun (kimse). sktlik * Sessizlik, suskunluk. sktla geitirmek * sz edilmesi gereken bir noktaysylemeden atlamak, bile bile bir konuya hi deinmemek. -sl * Bkz. -sl/-sil, -sul/-sl. slle * Soy; ev, aile. slf * Kkrt. slfamit * Mikroplara karetkili olan azotlu ve kkrtl organik birleimlerin ortak ad. slfat * Slfrik asidin tuzu veya esteri. slfatlama * Mantar hastalklarna karbitkilere bakr slfat, demir slfat pskrtme veya bitkileri bu maddelere bulama ilemi. slfatlanma * Bir akmlatrn levhalarzerinde kurun slfat tabakasnn olumas. slfatlama * Doal maden slfrlerinin hava ve su etkisiyle yavayavaslfat durumuna dnmesi. slfit * Slfrl asit tuzu. slfitleme * (araplkta) zm, elma veya armut rasnkkrtdioksitle temizleme yntemi. slfr * Kkrdn baka bir elementle yaptbirleik. slfrik * Kkrttrioksit ile bunun yerini tutan ve en nemlisi slfrik asit olan asitler iin kullanlr. slfrik asit * Suda znerek byk bir saa karan, urup kvamnda, renksiz, kokusuz, 100 C de katlaan bir sv, kara boya, za ya.

slfrimetre * Bir maddedeki kkrt oranntespit etmek iin kullanlan alet. slfrleme * Kkrtle birletirmek iin yaplan ilem. * Kkrtleme. slfrlemek * Kkrtle birletirmek. sline * Dar ve uzun kavklbir deniz yumuakas, deniz aks(Solen). slk * Bir yola girme, bir yol tutma. * Bir tarikata girme. slk etmek * (bir ie) girmek. * bir tarikata girmek. slen * Erimikurunun, bir hava akmnda ykseltgenmesiyle retilen, ok youn ve zehirli, pas nleyici astar boyalarn hazrlanmasnda kullanlan krmzboya. slk * Slklerin rnek asalak hayvan(Hirudo). * Slklerden, tatlsularda yaayan, vcudunda 22 sindirim kesesi olduu iin bir kezde, arlnn sekiz kat kan emebilen, halk arasnda bazkan hastalklarnn tedavisinde yararlanlan hayvan (Hirudo medicinalis). * Yaprak veya saplarn yanlarnda gelien ince uzant, asma by. slk gibi * ok rnak, yapkan (kimse). slk vurmak * tedavi amacyla slk yaptrmak. slk * Slk satan kimse. * Slkle kan almaymeslek edinen kimse. slkler * Tatlve tuzlu sularda yaayan, halkallar takmndan, uzun ve yassvcutlar34 paradan olumu, gzleri gelimemi, iki ekmenli, kan emen trlerinde tkrk bezlerinin bir salgs, kann phtlamasnnleyen bir enzim yapan asalaklar snf. slmen * Ak slmen. sln * Slngillerden, kuyruu ok uzun, eti beenilir bir ku(Phasianus colchicus). sln gibi * boylu boslu ve yry gzel (kz veya kadn). slngiller* Omurgalhayvanlardan kular snfnn, tavuksular ve tavuklar alt takmna giren genibir familyas. slnlk * Slnlerin retildii ve yetitirildii yer. sls * te bir. * Arap alfabesiyle yazlan bir tr ssl yaz. * Erata yolculuklarda indirim salayan belge. smbl * Zambakgillerden, soanla retilen, 15-20 cm ykseklikte, iekleri kuvvetli kokulu ve trl renkli ok yllk bir ss bitkisi (Hyacinthus orientalis). smble * Klsik Trk mziinde bir makam. smbl * Yamur yadrmayan koyu renkli bulutlarla rtl (hava). smblteber * Zambakgillerden, gzel kokulu, beyaz renkli bir iek (Polianthes). smek * Eirilmek iin temizlenmi, taranmyumak biiminde yn. smkrme * Smkrmek ii. smkrmek

* Soluu burundan hzla vererek sm daratmak. smkrtmek * Smkrmesini salamak. smmettedarik * Son anda dnlerek (yaplan). smsk * Uyuuk davranan, miskin, aptal, mymnt, snepe, psrk. smsk * Smskgillerden, sivri gagal, ksa bacakldeniz kuu (Sulabassana). smskgiller * Leyleksiler takmnn, kanatlar, kuyruklarok uzun deniz kularsnf. smskleme * Smsklemek ii. smsklemek * Uyuuk duruma gelmek, miskinlemek, psrklamak. smsklk * Smsk olma durumu. smter * Krmzmtrak, kk taneli sert buday. smk * Burun boluklarndan gelen yapkan sv. * Smk doku hcrelerinin ve zerinde bulunan bezlerin, doku yznde nemli, akc, kaygan bir tabaka oluturan salgs. smk doku * zerinde ok sayda ince memecik ve salgbezi delikleri bulunan, i organlarkaplayan koruyucu doku, mukoza. smkl * Sm olan. * Burnundan srekli smk akan. smkl bcek * Karndan bacakllardan, akcierli, otul ve kabuksuz yer yumuakas(Limax). smksel * Smkle ilgili. smks * Smk zelliinde olan, sme benzer, smk gibi. smks zar * Burun boluklarnyutaa kadar kaplayan smk doku. -sn * Bkz. sn/-sin, -sun/-sn. -sn * Bkz. sn/-sin , -sun/-sn. sndrme * Sndrmek ii. * Taze peynir ve ekerle yaplan bir tatl. sndrmek * Bir eyi ekerek uzatmak, esnetmek. snds * Dokunuunda altn, gmtellerin de bulunduu kaftan ve giysi dikiminde kullanlan bir tr ipekli kuma. sne * Yarm kanatllardan, yumurtalarnekin yapraklarna brakan, esmer renkli, zararlbcek (Eurigaster integriceps). snepe * Klksz ve uyuuk, smsk. snepelik * Snepe olma durumu. snger * Genellikle denizlerde bir yere tutunarak koloni durumunda yaayan, ok hcreli ilkel hayvan. * Bu hayvann temizlik ilerinde kullanlan, suyu fazlaca eken esnek iskeleti. * Yapay olarak elde edilen dolgu gereci. snger avcs * Snger alp satan kimse, sngerci. snger ekmek

* bir eyi hi olmamsaymak, silmek, silip atmak, unutmak. snger doku * Yapran alt yznde bulunan seyrek hcreli, gzenekli ve az klorofilli zek doku. snger geirmek * silip atmak, unutmak. snger gibi * ok yumuak. snger ta * Metal ve fil dii parlatmakta kullanlan, ok gzenekli ve przl, arlaz, sert bir yanardafeldspat. sngerci * Snger avclyapan kimse. * Snger alp satan kimse. sngercilik * Snger avcl. * Snger alp satma ii. sngerler * Vcutlar, iten dar ve uzun kanalcklardan oluan, dtan bu kanalcklara alan deliklerle kapl, ou kayalara tutunmuolarak, koloniler durumunda yaayan hayvanlar takm. sngerleme * Sngerlemek ii veya durumu. sngerlemek * Snger durumuna gelmek. sngerli * Sngerle denmiveya sngerden yaplmolan. sngersi * Snger gibi gzenekleri olan, sngere benzeyen. sng * Tfek namlusunun ucuna taklan kk kl biiminde delici silh. * Mezar bana nian olarak dikilen srk. * Istma kazannda kmrn kartrlmasnsalayan demir ubuk. * Kavlaklardrmek iin kullanlan sivri ulu, uzun elik ubuk. sngleme * Snglemek ii. snglemek * Sng batrmak. * Sng ile atei kartrp kln zgaradan aadklmesini salamak. snglenme * Snglenmek ii. snglenmek * Snglemek ii yaplmak. sngleme * Snglemek ii. snglemek * Birbirine sng ile saldrmak. sngl * Sng takmolan. sngs depremesin * llerden kt bir anla sz edilirken sylenir. sngs dk * Sal, esenlii bozuk. * Atakl, etkinlii, neesi kalmam. snme * Snmek ii. snmek * Esnekliini yitirerek gevemek. * Kopmadan uzamak, gerilmek. snnet * Hz.Muhammed'in Mslmanlarca uyulmasgerekli saylan davranlarve herhangi bir konuda sylemi olduu sz. * Erkek ocukta, erkeklik organnn ucundaki derinin epeevre kesilmesi. * Snnet dn. snnet ocuu

* Snnet edilmiveya edilecek ocuk. snnet dn * Erkek ocuklarn snneti srasnda yaplan elence. snnet ehli * Mslmanlkta Hz. Muhammed'in koyduu kurallarolduu gibi uygulayan, onun izinden giden kimse. snnet etmek (veya yapmak) * erkek ocukta erkeklik organnn ucundaki deriyi epeevre kesmek. snnet olmak * snnet edilmek. snneti * ocuklarsnnet eden kimse. snnetilik * Snnetinin yapti. snnetleme * Snnetlemek ii veya durumu. snnetlemek * (tabaktaki yemei) Syrp bitirmek. snnetli * Snnet edilmiolan. snnetlik * Snnet iin hazrlanmolan. snnetsiz * Snnet edilmemiolan. Snn * Snnet ehlinden olan kimse. Snnlik * Kur'an'a ve Hz.Muhammed'in snnetlerine gre davranmayen doru ve tek yol sayan drt byk mezhep (Hanef, Malik, afi, Hanbel). sper * Nitelik, nicelik ve derece bakmndan stn olan. * Belli bir normun stnde olan. sper benzin * Oktan indisi 100 ve 100'n zerinde olan, yksek nitelikte benzin. sper imento * Yksek direnli, abuk sertleen imento. sper fostat * Doal trikalsiyum fosfatn slfrik asitle ilenmesinden elde edilen ve gbre olarak kullanlan rn. sper lise * zel eitim sistemi ile desteklenmilise. sper star * ok nl veya tannmsanat. spermarket * Trl tketim mallarnn, zellikle her trl yiyecek maddelerinin ve mutfak gerelerinin alclarca seilip satn alnabildii byk satyeri, byk maaza. spermarketi * Spermarket ileten kimse. spermarketilik * Spermarketinin ii veya meslei. sprlmek* Bkz. sprlmek. sprnt * Sprge ile temizlik yapldnda toplanan toz ve p. * Baya, aalk ey veya kimse. sprntc * Herhangi bir yerin sprntsn temizleyen kimse. * Her eyin en ktsn alan veya satan kimse. sprntlk * Sprnt atlan yer, plk. sprge * Sprmeye yarayan ara. * Elektrik sprgesi. sprge als

* Sprge otu. sprge dars * Budaygillerden, scak blgelerde yetien ve iek saplarndan sprge yaplan, darya benzeyen bir bitki. sprge otu * Fundagillerden, iekleri kk bir ana benzeyen, ilenmemitopraklar zerinde yetien, kknden azlk, dallarndan kaba sprge yaplan, algrnnde bir bitki, funda, erika (Erica). sprgeci * Sprge yapan veya satan kimse. * Sokak sprcs. sprgecilik * Sprge alp satma veya sokak sprme ii. sprgelik * Sprge yapmaya elverili olan (al, bitki vb.). * Yaplarn iinde, duvarlarn demeyle birletii yerde tabandan 10-15 cm yksek, darya kntlaa, mermer veya mozaik kuak. sprme * Sprme ii. sprmek * Bir eyin, bir yerin stndeki er p, toz toprak gibi eyleri sprge, fra veya baka bir arala toplamak, temizlemek. * karp atmak, kovmak. * Tketmek, bitirmek. sprtme * Sprtmek ii veya durumu. sprtmek * Sprmek iini yaptrmak. sprlme * Sprlmek ii veya durumu. sprlmek * Sprmek ii yaplmak. spr * Sprmek ii veya biimi. srahi * ecek koymaya yarar, cam veya billr. sr'at * Hz, hzllk, abukluk, ivinti. sr'at katar * Ekspres tren. sr'atle * abucak, abuk, hzla. sr'atlendirme * Sr'atlendirmek ii. sr'atlendirmek * Sr'at vermek, hz kazandrmak, hzlandrmak. sr'atlenme * Sr'atlenmek ii. sr'atlenmek * Hzartmak, hzlanmak. sr'atli * abuk hareketlenen, abuk giden, abuk ileyen, hzl. sr * Srme. srme * Srmek ii. srmek * Yrrken yanladm atp dengesini bozmak. * Dalgnlkla yanlbir iyapmak, yanlmak. srtrme * Srtrmek ii veya durumu. srtrmek * Srmek iini yaptrmak. srlisan

* Azdan yanllkla kan sz, dil srmesi, anlamnda kullanlr. srdrme * Srdrmek ii. srdrmek * Srmek iini yaptrmak. * (bir durumun, bir eyin) srmesini, olmasnsalamak. srdrm * Bkz. abonman. srdrmc * Bkz. abone. srdr * Srdrmek ii veya biimi. sre * Bir olayn baile sonu arasnda geen zaman paras, zaman aral, zaman blm, mddet. sre am * Bir iin zerinden belirli bir zaman geerek, onun geersiz kalmas, zaman am, mruruzaman. sre len * Sreleri kullanarak bir yarta zamanbelirlemekle grevli kimse. sre lm * Yarlarda ve eitimde harcanan sreyi lme. sre sonu * Vade sonu. sre * Aralarnda birlik olan veya belli bir dzen veya zaman iinde tekrarlanan, ilerleyen, gelien olay veya hareketler dizisi, vetire, proses. sreduran * Sredurum durumunda olan. sredurum* Bir cismin iinde bulunduu dzgn hareket veya hareketsizlik durumunun srp gitmesi, hareketsizlie veya hareketsizlikten harekete kendi bana geememesi zellii, atalet. sregelen * Balangcndan beri aynbiimde sren, devam eden. sregelme * Sregelmek ii veya durumu. sregelmek * Balangcndan beri aynbiimde srmek, devam etmek. sreen * Ne kadar srecei belli olmakszn srp giden, mzmin, kronik, eveen kart. * Uzun sreli olan (hastalk), mzmin, kronik, akut karl. sreenleme * Sreenlemek ii, mzminleme. sreenlemek * Sreen bir durum almak, mzminlemek. srek * Sren, devam eden zaman. * Satmak iin pazara gtrlen hayvan srs. * Hzlsren, hzlgiden. srek av* Birok avcnn katlmasyla ve ou kez at zerinde avkuatarak yaplan avlanma, srgn av. sreki * Davar alveriiyle uraan kimse. srekli * Kesintisiz olarak sren, devaml. * Uzun sreli olarak, daima. srekli nsz * tml nsz. sreklilik * Srekli olma, kesintisiz olarak srp gitme durumu, devamllk. sreklilik ilkesi * Her yerde srekli bir gidiolduunu, doada sramann olmadn, her eyin bir btn iinde rldn syleyen temel ilke. sreksiz

* Az sren, devamsz. sreksiz nsz * tmsz nsz. sreksizlik * Sreksiz olma durumu, devamszlk. sreli * Belirli aralklarla yaplan, kan, mevkut, periyodik. sreler * Belirli bir iin, ilemin, yarmann veya teknik alannda belli bir iin ksa sresini lmek amacyla kullanlan alet, kronometre. srerlik * Uzun srme durumu. srerlik fiili * Sreklilik kavramveren fiil. Bu kavram herhangi bir fiilin -e'li zarf-fiil ekiyle durmak, kalmak ve bazen de grmek fiilerinden birinin kullanlmasile salanr: Gidedurmak. Bakakalmak. Yapagrmek gibi. srerlik grnm * Trkede bir zarf-fiille yardmcfiilin veya herhangi bir fiille durmak fiilinin birlikte kullanlmasndan oluan ve srerlik kavramveren grnm. sresiz * Sresi belirli olmayan. * Sresi belli olmayarak. sreyazar * Belirli bir iin ksa sresini izerek belirleyen ara, kronograf. Sreyya * lker. srfe * Kurtuk. srfile * Bir kuman tarazlanmamasiin kylarna yaplan seyrek ve apraz diki. srfile makas * Kumakenarlarnzikzaklbir biimde kesen ve srfile yaplmasngerektirmeyen bir tr makas. srfile makinesi * Srfile ii yapan makine. srfile yapmak * bir kuman tarazlanmamasiin kenarna seyrek ve apraz dikiyapmak. srgen doku * Bitkilerde kk ve saplarn geliebilecek durumda olan u blmlerindeki, ok yzl, kolay reyebilir hcrelerden oluan bir doku tr, meristem. srgit * Sonsuz olarak, sonsuzlua kadar, ilelebet. srgit yapmak * (iiin) uzatmak, srdrp durmak. srg * Kapnn kapanmasiin arkasna yatay olarak yerletirilen demir veya aa kol, trkaz, srme. * Srlmtarlaybastrmak ve dzeltmek iin kullanlan, tatan veya aa ktnden tarm arac, tapan. * Svaybastrp dzeltmek iin kullanlan byk mala. * Hastann byk ve kk abdestini yapabilmesi iin altna srlen kap. * ou kez blmlere ayrlmbir ubuk zerinde veya bir cetvelin, bir kumpasn ortasna almbir oluk iinde kayabilen sivri u veya kk lama. srg kolu * Tfeklerde fiek srp kovan boaltan srgnn elle tutulan kolu. srgleme * Srglemek ii. srglemek * Srg srerek kapamak. * Srg ile bastrarak dzeltmek. srglenme * Srglenmek ii. srglenmek * Srglenmek ii yaplmak. srgl * Srg kolu olan.

* Srgs itilmi, srglenmiolan. srgn * Ceza olarak belli bir yerin dnda veya belli bir yerde oturtulan kimse, menfi. * Bu biimde srlmek ii ve bu iin sonucu, nefiy. * Bir kimsenin srld yer. * Bir bitkide yeni sren filiz. * Olaandan daha ok, daha sk ve sulu dkkarma, ishal, amel. srgn av * Srek av. srgn gitmek * srgne gnderilmek, srgn cezasna uramak. * Bkz. srgn olmak. srgn olmak * olaandan daha ok, daha sk ve sulu dkkarmak, ishal olmak. srgne gndermek * ceza olarak bir yere srmek. srme * Srmek ii. * Kapkanadnieriden kapamak veya dolap kapanyerinde tutmak gibi ilere yarayan ve yuvasiinde ileri geri srlebilen sistem, srg. * (masa ve dolapta) Kk ekmece. * Srlerek kullanlan. srme * Kirpik diplerine srlen siyah boya. * Srme mantargillerin yol atve tanelerin iini kurum karasbir tozla dolduran ekin hastal, is, rastk. srme ekmek * gzleri srme ile boyamak. srme mantargiller * Srme mantarlarndan bir familya. srme mantarlar * Bitkilerin, zellikle tahllarn dokularnda yaayan srme veya rastk denilen hastalyapan, bazitli asalak mantarlar takm. srmedan * Srmelik. srmek * Ynetip yrtmek, sevk etmek. * nne katp gtrmek. * Uzatmak, ileri doru itmek. * Dokundurmak, dedirmek. * Oturduu, bulunduu yer veya lkeden ceza olarak baka bir yer veya lkeye gndermek, nefyetmek. * Bir maddeyi bir yzey zerine ince bir tabaka olarak yaymak veya dkmek; serpmek. * Bir malsata sunmak, piyasaya karmak. * Yasal olmayan yolla piyasaya para karmak. * Herhangi bir durum iinde bulunmak. * Pulluk veya sabanla toprailemek. * Olmaya devam etmek. * Zaman gemek. * Zaman almak. * Yetiip ortaya kmak, bitmek, yeermek. * (zne olarak i veya karn kelimelerini aldnda) Olaandan daha ok, daha sk ve sulu dkkarmak. srmeleme * Srmelemek ii. srmelemek * Srme (I) yi srp kapamak. * (gze) Srme (II) ekmek. srmelenme * Srmelenmek ii. srmelenmek * Srmelemek ii yaplmak. srmeli * Srme ile boyanmolan. * Srg ile kapatlmolan, srmelenmiolan.

srmelik * Aa veya kemikten yaplan, iine gz srmesi konulan kk kap, srmedan. srmenaj * Srekli ve aralmadan doan yorgunluk; bitkinlik. srmesiz * Srme ile boyalolmayan. srmeyi gzden ekmek * Bkz. gzden srmeyi ekmek. srnatralist * Doastc. srnatralizm * Doastclk. srpriz * Beklenmeyen ve insanartarak sevindiren veya zen olay, beklenmedik olay. srpriz yapmak * birini, beklenmedik, artan, sevindiren veya zen bir olayla karlatrmak. srre * Osmanlpadiahlarnn her yl Mekke ve Medine'ye gnderdikleri para ve armaanlara verilen ad. srre alay * Osmanlmparatorluunda her yl recep aynn 12'sinde Hicaz'a gitmek zere trenle yola karlan ve padiahlarn armaanlarntayan topluluk. srre emini * Srre alayngidecei yere ulatrmakla grevlendirilen kii. srrealist * Gerek stc. srrealite * Gerek st. srrealizm * Gerek stclk. srsat * Savaa giden ordunun geecei yollar evresindeki kyllerden savaara ve gerelerini temin etmesi ve rayi deeri zerinden yiyecek satn almas. srarj * Bir saynn veya kelimenin yerine gemek iin, zerine baka bir sayveya kelime basma ii. srt Allah srt! * bou bouna dolap vaktini yitirmeyi anlatr. srtme * Srtmek ii. srtme a * Ak denizlerde iki gemiyle srklenerek kullanlan, iki kollu ve genitorbalbalk a. srtmek * Bir eyi bastrarak dier bir eyin zerinden geirmek. * Dokundurmak. * Babodolamak, yararsz dolamak. srtk * Vaktini ok gezerek geiren, evinde oturmayan (kadn). * Orospu. srtkleme * Srtklemek ii veya durumu. srtklemek * Srtk durumuna gelmek. srtklk * Srtk olma durumu. srtlme * Srtlmek ii. srtlmek * Srtmek ii yaplmak. srtnme * Srtnmek ii. * Yzeyleri birbirinin stne gelerek biri veya her ikisi tekine gre ters dorultuda kayan iki cismin durumu, delk. srtnmek

* Geerken demek, srnmek. * Kavga etmek iin sebep aramak. srtnp durmak * kar, kazanciin yaltaklanp durmak. srtn * Srtnmek ii veya biimi. srtp durmak * yersiz, sebepsiz olarak durmadan dolamak. srt * Srtmek ii veya biimi. srtme * Srtmek ii. * Anlamazlk, uyumazlk. srtmek* Birbirine srtnmek. * Anlaamamak, uyuamamak. srttrme * Srttrmek ii. srttrmek * ki eyi birbirine srtmek. srur * Sevin. sr * Evcil hayvanlar topluluu. * Bir insann bakmaltndaki hayvanlarn tm. * Birlikte yaayan hayvan topluluu. * Dzensiz insan topluluu. * Pek ok. sr sepet* Birok kimse veya ey hep birlikte. sr sr * Pek ok. src * Hayvan, at arabasve motorlu tat sren kimse, ofr. src belgesi * Tat srclerine, ilgililerce verilen ara kullanmada yeterli olmaygsteren belge, yeterlik belgesi, ehliyetname, ehliyet. srcl * Sr durumunda yaayan. srclk * Srcnn ii, ofrlk. srden ayrlan koyunu (veya kuzuyu) kurt kapar * arkadalarn yardmyla yaplan veya bir ama uruna topluca giriilen bir iten ayrlanlar zararlara urarlar. srden ayrlmak * herkesin tuttuu yolu brakp ayrbir yol tutturmak, herkesin yaptnyapmamak. srkleme * Srklemek ii. srklemek * Bir eyi yerden kaldrmadan iterek veya ekerek gtrmek. * Akarsu iin, gtrmek. * stekli olmayan birini bir yere gtrmek, getirmek veya bir ii yapmaya zorlamak. * Kt bir duruma, sona doru gtrmek. * lgi uyandrarak brakamayacak duruma getirmek, ok ilgilendirmek. srklendirme * Srklendirmek ii veya durumu. srklendirmek * Srklenmesine yol amak. srkleni* Srklenmek ii veya biimi. srklenme * Srklenmek ii. srklenmek

* Srklemek ii yaplmak veya srklemek iine konu olmak. * Kendi kendini srklemek. * Bir i, sonulanncaya kadar boyere gecikmelere uramak. * Tekne, akntve rzgrn etkisiyle geliigzel dolamak. srkletme * Srkletmek ii. srkletmek * Srklemek iini yaptrmak. srkleyici * Srkleme nitelii veya gc olan. * lgiyi srdren. srkleyi* Srklemek ii veya biimi. srlme * Srlmek ii. * Piyasaya karlma. srlmek * Srlmek iine konu olmak veya srmek ii yaplmak. * Uzaklatrlmak, nefyedilmek. srl * Srlmek ii veya biimi. srm * Bir ticaret malnn satlr olmas, reva. * Bir parann geer olmas, tedavl. srm srm * Srnmek fiilini pekitirmek iin kullanlr. srm srm srnmek * yoksul ve perian yaamak. srmcemede brakmak * bir ii sonulanncaya kadar boyere geciktirmek, uzatmak. srmcemede kalmak * bir isonulanncaya kadar boyere gecikmek, uzamak, askda kalmak, bir trl sonulanamamak. srme * Srmek ii. srmek * Bir eyi yerden kaldrmakszn ekerek, iterek gtrmek, srklemek. * Hafif eyler iin, srklemek. * Herhangi bir glkle yrmek. * Bir eyi peine takmak, alp gtrmek. * Devam etmek. srml * Srm ok olan, ok srlen, satlan (mal). srmsz * Srm olmayan, az satlan veya satlmayan (mal). srmszlk * Srm olmama durumu. srnceme * Bir iin sonulanncaya kadar boyere uradgecikmelerin tm. srndrme * Srndrmek ii. srndrmek * Srnmek iini yaptrmak, srnmesine sebep olmak. * Glk ve skntya uratmak. srndrlme * Srndrlmek ii. srndrlmek * Srndrmek ii yaplmak. srngen * Srngenlerden olan (hayvan). * Yere yatay olarak uzanan (sap veya kk). srngenler * Omurgallarn, suda ve karada yaayabilen ylan, kertenkele, kaplumbaa, timsah gibi yerde srnerek veya

yryerek ilerleyen snf. srnme * Srnmek ii. * ounlukla uzun gvdeli bir hayvann, bacaklarnn yardmolmakszn katbir yzeyde ilerlemesi. srnmek * Karnzerinde srnerek ilerlemek. * Kendi zerine srmek. * Bir eye deerek gemek, geerken demek. * Srnmek iine konu olmak. * Yoksul ve perian yaamak. srn * Srnmek ii veya biimi. srp gitmek * eskiden olduu gibi, eskiden naslsa gene yle olmak, yle devam etmek. srr * Krmzcvaoksit. srsne bereket! * pek ok, pek bol. sr * Srmek ii veya biimi. srtrme * Srtrmek ii. srtrmek * Srekli olarak, yavayavave ovarak srmek. * zensizce, abucak srmek. srtme * Srtmek ii. * Deniz dibini taramaya yarar, demir bir ereveye geirilmia. * Deniz iinde ekilerek balk avlamaya yarar bir tr olta. srtmek * Srmek iini yaptrmak. sry gden kurdu grr * zor bir ie giren onun btn skntlaryla karlaabilir. srveyan * Gzetmen, gzetici. Sryan * Samilerin, Aram kolunun dou blmnde olan bir Hristiyan topluluu ve bu topluluktan olan kimse. Sryance * Sryan dili. ss * Sslemeye, sslenmeye yarayan ey, bezek. * Ssleme veya sslenme ii. * Gzellik veren, gzelletiren ey. * Anlamzenginletiren edebiyat sanat. ss bitkisi * Yerleim blgesinde i ve ddekorasyonu salayan bitki. ss iin * "yararlolmak amacyla deil" veya "gerektii iin deil" anlamnda kullanlr. ss ps * (kmseme duygusuyla) Ss. ssen * Ssengillerden, yapraklarkl biiminde, iekleri iri ve mor renkli, gzel grnl ve kokulu, ok yllk bir ss bitkisi, susam (ris germanica). Bazblgelerde bu bitkiye zambak adda verilmektedir. ssengiller* Bir eneklilerden, ssen, safran gibi bitkileri iine alan familya. ssleme * Sslemek ii, bezeme, tezyin. * Ssleri yerletirme biimi veya sanat. * Sanat eserlerinin yzeyini sslemek iin kullanlan motif, oyma vb. ssleme sanatlar * Bir yapy, bir eyaykullanamacyla birlikte gze daha gzel gstermek iin eitli trlerde yaplan estetik almalarn tm.

sslemeci * Ssleme sanatyla uraan kimse. sslemecilik * Ssleme sanat. sslemek * Birtakm katklarla bir eyin daha gzel, daha gz alcolmasn, daha hogrnmesini salamak, tezyin etmek. * Sz oyunlaryla gzelletirmek. * Birinin kusurlarnuzun uzun yzne vurmak. sslendirme * Sslendirmek ii veya durumu. sslendirmek * Sslenmesini salamak. ssleni * Sslenmek ii veya biimi. sslenme * Sslenmek ii. sslenmek * Kendini sslemek. * Sslemek iine konu olmak. ssletme * Ssletmek ii. ssletmek * Sslemek iini yaptrmak. ssleyici * Ssleyen, dekoratif. ssleyip pslemek * zenle, zen gstererek sslemek, gze arpacak kadar sslemek, telleyip pullamak. ssl * Ss olan, sslenmi, bezenmi. * Sslenmeye, sse ok dkn olan. ssl psl * Gze arpacak derecede ssl. ssl slp * Trl edeb sanatlarla sslenmislp. ssme * Ssmek ii. ssmek * (boynuzlu hayvan) Boynuzu ile vurmak, tos vurmak. sspansiyon * znemeyen madde paracklarnn dibe kmeden bir svortamda kalmdurumu. * Byle bir svkarm, aslt. * Bir otomobil asisinin yayla salanmesneklii. sssz * Ss olmayan, sslenmemi, gsterisiz, yaln, sade. st * Kadnlarn ve memeli dii hayvanlarn yavrularnbeslemek iin memelerinden gelen, besin deeri yksek beyaz sv.* Bazbitkilerin trl organlarnda bulunan beyaz renkte z su. * Erkek baln tohumu. * Ste benzeyen her trl sv. * Benzin, mazot. st aac* Isrgangillerden, Gney Amerika ormanlarnda yetien, stl z suyu ok olan bitki (Galactodendron). st asidi * Lktik asit. st beyaz * Bembeyaz, ok beyaz. st beygiri gibi (ayakta uyumak) * ok tembel ve miskin (olmak). st almak * bozuk st, ocuu hasta etmek. st ekmek

* bir zellii akrabalarna benzemek. st ocuu * Stle beslenen ocuk. st orbas * St, tuz, et suyu ve unun birlikte rplmasyla hazrlanan orba. st danas* Yeni domu, daha st emen dana. st dii * Bkz. st dii. st dii * Bebein 5 veya 6 aylk iken karmaya balad, 7 yalarnda kendiliinden dklen di. st dkmkedi gibi (olmak veya st dkmkediye dnmek) * suunu bilerek bundan utanan kimsenin durumunu anlatr. st gibi * ok beyaz, ok temiz. st kr * (at donu iin) Beyaz renkte olan. st kuzusu * Doumdan ikinci ayn sonuna kadar olan ve ana st emen erkek veya dii kuzu. * ok kk ocuk, bebek, yavru. * ok nazlbytlmkimse. st mavisi* ok ak mavi. st otu * St otugillerden, Kuzey Amerika'da yetien, kkleri hekimlikte kullanlan otsu bir bitki (Polygala vulgaris). st otugiller * Sarlgan gvdeli ot ve allariine alan, iki enekli, ayrta yaprakliekli bitkiler familyas. st ekeri * Bkz. lktoz. st tozu * zel yntemlerle kurutularak toz durumuna getirilen ve sulandrlarak kullanlan st. st vermek * emzirmek. stana * Bir ocuun, anasndan baka, stn emmiolduu kadn. stanalk * Stanne olma durumu. stanne * Bkz. stana. stannelik * Bkz. stanalk. stbaba * Stannenin kocas. stba * Kaynatlmstn yznde toplanan kaymak. st * St satan kimse. * Bol st veren hayvan. stlk * St satma ii. * Stten kaymak, tereya, yourt, peynir gibi rnler elde etme ii. sthane * St ve st rnleri satlan yer. stkarde* Aynkadndan st emmiocuklarn birbirine gre aldklarad. stkz * Bir kadnn kendi ocuu deilken emzirdii ve kocasyla birlikte evlt olarak benimsedii kz ocuk. stl * St, eker ve pirinten yaplan bir tr tatl. stleen * Stleengillerden, yaprak sap ve kklerinde st grnl, kekre ve yakcbir z su bulunan, verdii z su trlerine gre hekimlikte ve sanayide kullanlan, 700 kadar tr bilinen, bir veya ok yllk bir bitki, Japon kakts

(Euphorbia). stleengiller * ki eneklilerden, stleen, kauuk, manyok gibi nemli bitkileri iine alan bir familya. stlendirme * Stlendirmek ii. stlendirmek * Stn artmasnsalamak. stlenme * Stlenmek ii. stlenmek * St gelmek, st oalmak, stl duruma gelmek. stliman * Durgun, sakin. * Grltsz, olaysz. stl * inde st bulunan, stle yaplan. * St veren, samal. * Taneleri sertlememi, yumuak taneli (msr, buday vb.). stl kengel * Deve dikeni. stl ot * uha ieigillereden, yapraklarsalata gibi yenilen bir bitki (Glaux maritima). stlce * Dn iei. stlk * St koymaya yarayan kap. stnine * Bebee st vermek iin para ile tutulmukadn. stoul * Bir kadnn kendi ocuu deilken emzirdii ve kocasnn da evlt olarak benimsedii erkek ocuk. stler * Stn younluunu lmeye yarayan alet. stre * Perde, rt. * Stre ile kaplamak. * Dman gznden ve ateinden korunmaya yarar doal veya yapma siper. stsz * inde st bulunmayan, st katlmadan yaplan. * Az st veren. * Krpe olmayan, kart. * Kt soydan gelen, st bozuk kimse. stszlk * St olmama durumu. * Kt soydan gelme, st bozuk olma durumu veya stszce davran. stten azyanan yourdu (veya ayran) fleyerek yer (veya ier) * bir olaydan gerekli dersi alan, sonra uyank davranr. stten azyanmak * bir olaydan gerekli dersi alarak uyank davranmak. stten kesmek * (bebek iin) emzirmeye son vermek. stun * Herhangi bir maddeden yaplan, stnde stun baldenilen kntlbir blm olan, genellikle bir altla, bazen dorudan doruya yere dayalsilindir biiminde dey destek, kolon. * Gazete, dergi veya kitap gibi yazleylerde, sayfann yukardan aaya doru ayrlmolduu dar blmlerden her biri, kolon. * Olduka yksee kan ve silindire benzeyen ey. * Alt alta sralanmeyler dizisi. * Bir tablo veya grafikte dey durumdaki yzey. stun amak * yer vermek, yaynlamak. stuncuk * Gvdesi klsik stunlardan ince ve uzun olan kk stun.

st bozuk * Kt soydan gelen (kimse). stne havale etmek * ii, beklenen biimde yapmasno kiinin vicdanna, namusuna brakmak. stne kalmak * insanlna, namusuna kalmak. styen * Bkz. sutyen. svari * Atl. * Atlasker. * Gemi kaptan. svari alay * Atlaskerlerden oluan alay. svari bl * Altaskerlerden oluan blk. svari polisi * Atlpolis. svari snf * Harekt ve manevra yeteneini at stnde gerekletiren, aynzamanda piyade gibi de grev yapan asker snf. svarilik * Svari olma durumu. * Pantolonun dizine ve arkasna konulan para. sve * Bkz. sve. sven * Bozuk ve gevek arazide veya gk amada badireklerinin st ve yanndan arazi iine aklarak srlen ucu sivri direk veya kama. sveter * Genellikle altna gmlek veya bluz giyilen rg kazak. sveyda * Kalbin ortasnda var olduu sanlan siyah benek. * Kalpteki gizli gnah. syek * Bkz. cebire. sym * neye geirilen bir sap iplik. -sz * Bkz. -sz/-siz, -suz/-sz. szdrme * Szdrmek ii. szdrmek * Szmek iini yaptrmak. szek * Szge, filtre. * In nne konulan, ince kumaveya tlden yarsaydam yayndrc. szeni * Kasnaa gerilmikumaa ine veya tla yaplan bir tr nak. szge * Svlarszmeye yarayan ara. * Bir akkandaki yabancmaddeleri szp ayran alet veya aletlerden oluan dzenek, filtre. * Sulama kovasnn ucuna taklan, kk delikli metal para. szgegagallar * rdek, kaz, flman gibi perde ayaklkulariine alan alt takm. szgeleme * Szgelemek ii veya durumu. szgelemek * Szgeten geirmek. szgeli * Szgeci olan. szg

* Delikli anak. * Balkkepesi. * Fide sulamak iin tenekeden yaplan, ucunda szgeci olan kap. szgn * Biraz zayflam, gszlemi. szgn bak * st gz kapaklarbiraz kapalolarak bak. szgn gz * Szgn veya lgn baklarla bakan gz. szgnleme * Szgnlemek ii. szgnlemek * Szgn duruma gelmek. szgnlk * Szgn olma durumu. szme * Szmek ii. * Szlmolan, szlerek elde edilen. * Kt, aalk, maln gz (kimse). * Katksz, saf. szme bal* Peteklerden szlerek elde edilen bal. szme yourt * Bir torbaya konularak suyu szlen yourt. szmek * Bir svy, iindeki katmaddelerden ayrmak iin bez veya delikli bir kaptan geirmek. * Bazsvlarn younlamasna yol aan, katve tortulu maddeleri bu svlardan ayrmak. * Gzle, inceleyerek, dikkatle bakmak. * (gz iin) baygn ve anlamlbakmak. szc * Szme zellii olan. szk * Zayf, gsz, szgn. * Szgnlemi, szlm. szle szle * Szlerek, srekli szlmek iini yaparak. szlme * Szlmek ii. * Bir kuun kanat vurmadan yaptuu. * Bir uan motorunu boa alarak veya durdurarak yaptuu. szlmek * Szmek iine konu olmak. * Akmak. * (kuiin) Kanatlargerili olarak, grnr bir hareket yapmadan havada ilerlemek. * Sessizce ve grnr bir hareket yapmadan ilerlemek. * (insan iin) Sessiz, gizlice ve kayyormugibi gitmek. * ok zayflamak. * (gz iin) Baygnlamak, mahmurlamak. * Uyumlu ve salnarak yrmek veya yzne nazlbir anlam vermek. szl * Szlmek ii veya biimi. szm szm * Kendini ara satarak, nazlbir eda vererek. szm szm szlmek * kendini beenmibir tavrla arbaloturup evreye bakmak. sznt * Bir svyszerek elde edilen tortu. * Vcut suyunun daratlmassrasnda bbrekte kvrmlkanalcklara geen ve iinde eitli kimyasal maddeler bulunana sv. -* Fiillerin itelik atlarnkuran ek: ala--mak, bek-le--mek, bul-u-mak, gr--mek vb. ,

* Trk alfabesinin yirmi nc harfi. e adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan fltltmsz, dietidamak nszn gsterir. a * Sporcularn arasnda yaa ve yaasn yerine alkiin ya kelimesinin kez tekrarndan sonra yine kez tekrarlanarak sylenir. aban * Ay takviminin sekizinci ay, aylardan ikincisi. * Aptal, alk, saf, akn, budala. abanlama * abanlamak ii. abanlamak * Aptal, alk, akn duruma gelmek, aptallamak. abanlk * Aptallk. ablon * zerindeki harf ve ekillerin evre izgileri kalem ucu girecek biimde oyuk olan, bu izgilerden kalemle istenilen biim elde edilen, metal veya plstikten cetvel. * Deiik alanlarda dzeltme, belirleme, lme, denetleme ilerinde kullanlan ve yaptie gre yaps deien ara. * Kr krne yanslanan, ok kez tekrarlandndan kanksanmbasmakalp rnek. abloncu * Bir dnceyi enine boyuna irdelemeden olduu gibi benimseyen veya kabullenen kimse. ablonculuk * abloncu gibi davranma. ad * Sevimli, neeli. ad etmek * neelenmesini, sevinmesini salamak. ad olmak * sevinmek, memnun ve mutlu olmak. adrvan * Genellikle cami avlularnda bulunan, evresindeki musluklardan ve ortasndaki fskiyeden su akan, zeri kubbeli veya ak havuz. afak * Gnedomadan az nce beliren aydnlk. afak atmak * birden nemli bir durumla karkarya olduunu anlamak. afak skmek * sabahleyin ortalk aydnlanmaya balamak. afi * slmlkta snnet ehli denilen drt mezhepten biri. * Bu mezhepten olan kimse. afi kpei gibi titremek * ok titremek. afi kpeine dnmek * yz gz ok kirli olmak. afilik * afi mezhebi. aft * Bir makinenin dnme hareketini teki paralara aktaran ve ucuna dili arklar, tekerlekler veya pervane balanan demir mil. aful * Bal konulan ufak tekne. ah * ran veya Afgan hkmdar, eh. * Satran oyununda her ynde tek hane gidebilen en nemli ta. * Benzerlerine oranla en stn, en gzel, en iyi. * (Alevlik, Bektalikte) Pir. ah * Atn, n ayaklarnyerden keserek arka ayaklarstnde ayakta durmas. ah damar * Boynun iki yannda, kanbaa ve yze gtren aort damarlarndan her biri, gazel damar.

ah iken ahbaz olmak * herhangi bir sebeple irkinlii veya durumunun ktl artan kimseler iin alay yollu kullanlr. aha kalkmak * (at) n ayaklarnyerden kesip arka ayaklarstnde durmak, ahlanmak. * taknlk gstermek, comak, kkremek. ahadet * Tanklk, ahitlik. * Yksek bir lk urunda lme, ehit olma. ahadet etmek * herhangi bir konuda bildii, grd eyleri sylemek. ahadet getirmek * slmn artlarndan "Tanr'dan baka tapacak yoktur ve Hz. Muhammed onun kulu ve peygamberidir" anlamna gelen kelimeiahadet adntayan Arapa sz okumak. ahadet parma * Gsterme parma, iaret parma. ahadet erbetini imek * ehit dmek. ahadetname * Diploma, sertifika, brve. * Bir iin yapldngsteren, yetkilisi tarafndan verilmiolan onaylanmbelge. ahadette bulunmak * tanklk etmek. ahane * Hkmdarla ilgili, hkmdara zg olan. * Hkmdara yakacak durumda olan. * ok gzel, ok mkemmel, stn nitelikli. ahap * Akan yldz, ama. ahbaz * ri bir tr ak doan. * evik ve becerikli. * Yiit, kahraman, mert (kimse). aheser * stn ve kalcnitelikte olan eser. * Deeri stn olan, stn nitelikli. aheser yaratmak * stn, kalcnitelii olan bir eser ortaya koymak, ok nemli bir ey yapmak. ahm * ya. ahmbu kadar severim * ben zverinin bundan ounu gze alamam. ahs * Kimse, kii, zat. hs * Yer lme ilerinde kullanlan dereceli ve iaretli srk. ahika * Doruk, zirve. * En st derece. ahin * Kartalgillerden, 50 - 55 cm uzunluunda, Avrupa ve Asya'nn ormanlk ve allk yerlerinde yaayan yrtc bir ku(Buteo buteo). ahin bakl * Sert ve keskin bakl. ahinci * Padiahlarn av ahinlerini retip besleyen kii. ahit * Tank. ahit olmak * tank olmak. ahit tutmak * birini tank olarak gstermek. ahitli

* ahidi olan. ahitlik * Tanklk, ahadet. ahitlik etmek * tanklk etmek. ahitsiz * ahidi olmayan. ahlandrma * ahlandrmak ii. ahlandrmak * ahlanmasna sebep olmak. ahlan * ahlanmak ii veya biimi. ahlanma * ahlanmak ii. ahlanmak * (at) n ayaklarnyerden keserek arka ayaklarstnde durmak, aha kalkmak. * Taknlk gstermek, comak, kkremek. * Parlamak, ldamak. ahlk * ah olma durumu. * Afgan ve ran hkmdarl. * (bir kimsenin) Saltanat dnemi. ahmeran * Bainsan, gvdesi ylan biiminde olduuna inanlan efsanev yaratk. ahmerdan * Vurucu arln, mekanik olarak ykselmesi ve dmesi sonucu dvme ilemi yapan makine. * Bir yapnn temel kazklarnakmakta kullanlan bir eit ara. * ok ar bir eit tokmak veya eki. ahmerdanc * ahmerdan kullanan kimse. ahne * Anadolu ve ran'da devlet kurmuhalklarda devlet grevlilerine verilen ad. ahni * Eski Trk mimarsinde odann karn cephesinde yer alan yanpencereli kma, cumba. ahniin * ahni, ehniin. ahnili * ahnii olan. ahrem ahrem * (herhangi bir ey) Paralanm, yarlmolarak. ahsen * Kendi (kendim, kendin...), bizzat. * Tanmadan, dgrn ile, uzaktan. ahs * Kiiye ait, kiiyle ilgili, kiinin malolan, kiisel, zlk. ahsiyat * Kiiye ait iler. * Bir kimsenin zel hayatzerinde sylenen szler. ahsiyat yapmak (veya ahsiyata dkmek) * sz edilen konudan uzaklaarak olumsuz ynleriyle kiiler zerinde durmak. ahsiyet * Kiilik, belirgin zellik. * Kii; deerli kii. ahsiyetli * Kiilikli. ahsiyetlilik * ahsiyetli olma durumu. ahsiyetsiz * Kiiliksiz. ahsiyetsizlik * ahsiyetsiz olma durumu, kiiliksizlik.

ahtere * ahteregillerden, tarla ve yol kenarlarnda yetien, 20 - 40 cm ykseklikte, iekleri hekimlikte kullanlan, ok yllk ve otsu bir bitki (Fumaria officinalis). ahteregiller * ki eneklilerden, ahtere ve benzeri trleri iine alan kk bir bitki familyas. ahtur * nce donanma gemilerinden biri. aibe * Kir, leke. * Eksiklik, kusur, ayp. aibe altnda (tutulmak) * kusurlu, ayplolmak;lekeli saylmak. aibeli * Eksii, kusuru, aybolan. air * iir syleyen veya yazan kimse. * Genibir hayali olan, duyarl, duygulu kimse. airane * aire yakr biimde, air gibi. * air nitelii tayan. airanelik * aire yakr bir ekilde, air gibi davranma durumu. aire * Kadn air. airlik * air olma durumu. ak * Enlice bir eyle vurulduunda kan sesi anlatr. ak * Yarma, yarlma. * Yark, atlak. ak etmek * akketmek. ak ak * Eller birbirine vurulduunda kan sesi ve bunun benzerlerini anlatmak iin kullanlr. aka * Gldrmek, elendirmek amacyla karsndakini krmadan yaplan hareket veya sylenen sz, ltife. aka etmek * bir kimseye aka yollu taklmak. aka gibi gelmek * bir trl inanamamak. aka gtrmemek * (bir durum veya i) hafifsemeye, dikkatsizlie gelmemek. * akadan holanmamak. aka iken kaka olmak (veya akaykakaya evirmek) * el veya dil ile yaplan akadan, hoolmayan bir sonu veya kavga kmak. aka kaldrmak * akaya dayanmak, katlanmak. aka maka * Arlnok duymayarak. aka sylemek * bir eyi, aka yapmolmak iin sylemek. aka yapmak * aka niteliinde bir ey yapmak. aka yollu * Bkz. aka yoluyla. aka yoluyla * Cidd bir eye aka grnm vererek (syleme, konuma). akac * aka yapmasnseven, akalamadan holanan, ltifeci. akacktan * (ocuk dilinde) aka olarak.

* aka yapar grnerek. * aka olarak yapmaya balamken, farknda olmadan. akaclk * akacolma durumu. akadan * aka olarak, aka diye, mahsus. akaatmak * ok sinirlenmek. akak * Gz, aln ve yanak arasnda, elmack kemiinin stnde bulunan ukurumsu blge. akaklaraarmak (veya beyazlanmak) * akaklarndaki salar krlamak, aarmak. akalama * akalamak ii. akalamak * Karlklolarak aka etmek. akasyok * hatr gnl tanmaz, gerekeni yapar. * tehlikeli. akasz * aka yapmakszn, cidd olarak. akaya almak * sylenilen gerek sz aka gibi kabul etmek. akaya bomak (dkmek veya bozmak) * cidd balayan bir sz veya davranakaya evirmek. akaya gelmek * akaya katlanr olmak. akaya getirmek * cidd bir eyi aktan aa syleyemeyip aka grnm vererek sylemek. akaya vurmak * cidd bir sz veya davranaka yoluyla geitirmek. akaya gelmemek * akaya dayanamamak. * hafifsemeye, savsaklamaya gelmemek. akayk * Dn ieigillerden, iekleri trl renkte, ok yllk gzel bir ss bitkisi (Paeonia mascula). akldak * Bir eit ocuk oyunca. akma * akmak ii. akmak * (tc kular iin), Ezgili ses karmak, tmek, akramak, terennm etmek. * (ark, iir iin) sylemek. * ok konumak, enesi dmek. akr akr * Srekli olarak yaan yamurun, ten kularn veya buna benzer hoa giden eylerin kardsesi anlatr. * Kolaylkla, iyi bir biimde, akcolarak. * ok parlak ve klolarak. akr ukur * Fazlaca akrtkararak. akrdama * akrdamak ii. akrdamak * akr akr ses karmak. * (yamur) Gl bir biimde yamak. akrdatma * akrdatmak ii veya durumu. akrdatmak * akr akr ses kartmak. akrt * akrdayan bireyin kardses, akr akr ses karma. akrtl

* akrtsolan. akrtsz * akrtsolmayan. akt * Murana. aky * akmak ii veya biimi. aki * Haydut, ekya. akilik * Haydutluk. akirt * renci, rak. akkadak * Beklenmedik bir zamanda, birdenbire, anszn. akketme * akketmek ii. akketmek * Yarmak, paralamak. aklaban * en, akacve gldrc (kimse). * Dalkavuk. aklabanlk * aklaban olma durumu veya aklabanca davran. aklama * aklamak ii. aklamak * ak diye ses karmak. aklatma * aklatmak ii. aklatmak * ak diye ses kartmak. akrak * (ses iin) en, neeli. * (insan iin) en, neeli, hayat dolu. akrak kuu * spinozgillerden, basiyah, boynu krmz, tc bir ku(Pyrrhula pyrrhula). akraklk * akrak olma durumu. akrama * akramak ii veya durumu. akramak * akmak. akak * ounlukla hokkabazlarn kullandklar, hafife vurulduunda hzla vurulmugibi ak diye ses karan tahta maa. akak * Bir kimseyi veya onun yapther eyi doru bularak ven ve bakalarna da kabul ettirmeye alan kimse, alkc. * zellikle eski tiyatroda oyunu alklamak iin parayla tutulan kimse. akaklk* akakolma durumu. akul * ekl. akul * eklle ilgili. * Dey. akulleme * akullemek ii. akullemek * eklle dey dorultusuna bakmak. * Yoklamak.

al * Genellikle Hindistan'da dokunan, zel motifleri olan deerli bir yn kuma. * Kadnlarn omuzlarnrtmek iin kullandklargeniatk. al kuak * aldan yaplmbele sarlan kuak. al rnei * allarda grlen motiflerle bezenmikumart, hrka iin kullanlr. alak * Bymemikarpuz. alak * al taklidi kuma. ale * Uzun saaklatsolan alak dakonutu. algam * Turpgillerden, yumru kkl bir bitki (Brassica rapa). * Bu bitkinin insan ve hayvanlar iin besin olarak kullanlan etli ve tatlkk. ali * Tiftikten yaplan bir cins ince kuma. allak * plak. * Giyimine zen gstermeyen kimse. allak mallak * rlplak. * Giyimi ok zensiz olarak. alo * Peru para birimi. alt binas* Gaz boru hattveya ana datm boru hattnda, boru donanmveya boru donanm elemanlarn(vana, basn regltr vb.) korumak iin yer altnda ina edilen bina. alter * Bir devredeki elektrik akmnap kapama veya deitirme iini yapan ara, evirge. * Gie. alupa * Kk bir gemi gibi kullanlabilen byk sandal. alvar * Genellikle aok bol olan, bele bir ukurla balanan genist donu. alvar gibi* ok bol (pantolon). alvarl * alvar giyinmiolan kimse. am fst * Antep fst. ama * Bal mumuna veya parafine batrlmfitil. amal * ama ile yaplm. amama * Gzel kokulu bir tr kk kavun. * Kavuna benzer bir yllk otsu ve srngen bir bitki (Cucumis dudaim). amama gibi * ufak tefek, sevimli insanlar iin kullanlr. aman * amanlkta, gelecekten haber verme, by yapma gibi grevleri olan, ruhlarla iliki kurarak hastalklar iyiletirdiine inanlan din adam, kam. amandra * Halkalarna tekne balamak iin limanda demirlenmiolan, ii bo, her yankapal, ounlukla metalden yaplan fvb. * Denizde yol gstermeye, bir tehlikeyi veya geiyolunu haber vermeye yarayan yzer cisim. * Kapama dzenini salayan, metal veya plstikten yaplm, suda yzen top. * Kandilde fitili tutmak iin yada yzen telli mantar dzeni. amandralama * amandralamak ii.

amandralamak * Belli bir noktayiaretlemek iin bir amandrayzincirleriyle birlikte denize brakmak. aman * amanist. amanist * amanlk yanlsolan kimse. amanizm * amanlk. amanlk * Kuzey ve Orta Asya'da Trkler, dier kt'alarda da baka topluluklar arasnda gnmze kadar sregelen doaya tapma, doast ruhlara inanma temeline dayaldin, amanizm. amar * Ak elle yze vurulan tokat. amar atmak * amarlamak. amar indirmek * tokat atmak. amar olan * Btn kt olaylarn sebebi saylan, srekli sulu bulunan ve azarlanan kimse. amarlama * amarlamak ii. amarlamak * Yze ak elle vurmak, amar atmak. amata * Grlt, patrt. amata etmek (veya koparmak) * grlt patrtyapmak. amatac* Grlt, patrtyapan, yaygarac. amatal * Grltl, patrtl. ambaba * \343 ambabas. ambabas * Bir tr hamur tatls, baba tatls. * Sorumluluu olmayan, hayrsz baba. ambrel * Otomobil i lstii. amdan * zerine mum yerletirilen destek. amdanc * amdan yapp satan kimse. * Saraylarda aydnlatma ileriyle grevli kimse. amdanclk * amdancnn ii veya meslei. amil * ine alan, kaplayan, kapsayan. ampanya * Ak renk, tatlve kpkl arap. ampanya barda * ampanya imeye ayrlmzel, ince, uzun veya genitabanlksa bardak. ampanyal * ampanya verilen. ampiyon * Mill veya milletler arasbir yarmada ilk dereceyi alan, birinci olan kimse veya takm. ampiyona * ampiyonluk yarmas. * ampiyonluk. ampiyonluk * ampiyon olma durumu. ampuan * Genellikle sa ykamakta kullanlan svsabun. ampuanlama

* ampuanlamak ii veya durumu. ampuanlamak * ampuanla ykamak. an * n, san, hret. * Gsteri, gsterililik. an * nsan grtlandan makamla kan ve perde ayrmlaryla eitli duyumlar uyandran ses dizisi. an vermek * n salmak. andel * Yksekten topu diklemesine kaleye gnderme. andelleme * andellemek ii veya biimi. andellemek * Topu yksekten diklemesine karkale ynne veya iine gndermek. angr ungur * Byk bir angrtkararak. angrdama * angrdamak ii. angrdamak * (tabak, bardak vb. iin) Bir yere veya birbirine arparken, krlrken grltl ve nlaycses karmak. angrdatma * angrdatmak ii. angrdatmak * angrdamasna sebep olmak. angrt * (tabak, bardak vb.) Bir yere veya birbirine arparken, krlrken kan ses. anna yedirememek * yenilgiyi kabul edememek. anndan olmak (veya anna yakmak) * bir ey onun byklne, karakterine uygun olmak, yaramak. anjan * Yanardner, janjan. anjanl * Yanardner olan, janjanl. anjman * Motorlu tatlarda hz deitirmek iin, motorun ykn azaltarak arabann hareket etmesini salayan dililer topluluu, vites kutusu, anzman. anl * Tannm, nl. * Yce, ulu, byk. * Olaanst yararlklar gstererek dmanyenen komutanlara veya ehirlere devlet tarafndan verilen onur unvan. anlhretli * Grkemli ve etkileyici. ano * (tiyatroda) sahne. ans * Talih, baht, felek. ans tanmak * imkn vermek, frsat vermek. ansa kalmak * bir eyin olabilmesi iin ok az umut olmak. ansdnmek * talihi iyiyken kt veya ktyken iyi olmak. ansyaver gitmek * talihli olmak, bahtak olmak. ansz * nsz. * Gsterisiz. * Klksz, kyafetsiz.

ansl * Talihi olan, talihli. ansllk * Talihli olma durumu. anson * Kt'a adverilen ve arkgibi sylenen msra dizisi. ansonet * Kk anson, ksa trk. anslye * Federal Almanya Cumhuriyetinde ve Avusturya'da hkmet bakan. anslyelik * Almanya ve Avusturya'da hkmet bakanl. anssz * Talihi olmayan, talihsiz. ansszlk * Talihsiz olma durumu, talihsizlik. antaj * Para veya herhangi bir kar salamak amacyla bir kimseyi, kendisiyle ilgili lekeleyici, gzden drc bir haberi yayma veya aa karma tehdidiyle korkutma. antaj yapmak * gzdayla korkutmak. antajc * antaj yapan kimse. antajclk * antajcnn yapti. antiye * Yapgerelerinin ylp saklandveya ilendii yer. * na durumundaki ev, fabrika, baraj gibi her trl yap. * Gemi tezgh. antr * Erkek arkc. antz * Kadn arkc. antung * Genellikle yazlk giyim eyasyaplan, zerinde kendinden desenli izgileri bulunan, ham ipekle dokunmu kuma. anzman * Bkz. anjman. ap * stekle perken kan sesi anlatr. * Birden yere dme veya arpma srasnda kan sesi anlatr. ap * Alminyum ve potasyum slfatndan veya amonyum alminyum slfatndan oluan, scak suda eriyen, tad buruk, antiseptik bir madde. ap * nce kum ve imentoyla yaplan dzgn deme svas. ap gibi * aza alnmayacak kadar tuzlu. ap gibi donmak (veya kalmak) * ararak ses karmayacak duruma gelmek. ap gibi yanmak * ortada kalmak, destek bulamamak. ap hastal * Srlarda, az ve trnaklar arasnda kabarcklar grnmesiyle, yksek atele beliren, genellikle arza brakan bulachastalk. ap ap * st ste pmeyi belirtmek iin kullanlr. ap ta * Kzldeniz'den karlan, beyaza alan renkte, pek ok dalolan mercan tr. apa oturmak * iinden klmasg bir duruma dmek. apadanak

* Birden bire, aniden. * ap diye ses karak. apc * ap yapan veya satan kimse. aplk * apnn yapti. aphane * ap karlan yer, ap oca. apr apr * Ses kararak acele ile yemek yemeyi veya st ste pmeyi anlatr. apr upur * perken veya yemek yerken ap sesinin karldnanlatr. aprdama * aprdamak ii. aprdamak * perken veya bir ey yerken ap diye ses karmak. aprdatma * aprdatmak ii. aprdatmak * perken veya bir ey yerken ap diye ses kartmak. aprt * perken veya yemek yerken kan ses, aprdama sesi. apka * Kee, hasr gibi maddelerden yaplan balk. * Boru, baca, direk gibi eylerin ak olan st blmn havann etkisinden korumak iin taklan balk. * Bazbitkilerde, zellikle mantarlarda sapn stnde bulunan, reme organlarntayan apka biimindeki organ. * Dzeltme iareti (^). apka karmak * (bir sz veya durum karsnda) sylenecek sz kalmamak ve takdir etmek. apka iareti * Bkz. apka. apkac * apka yapan veya satan kimse. apkaclk * apka yapma veya satma ii. apkal * apka giymiolan (kimse). * apkasolan bitki. * zerinde dzeltme iareti bulunan (nl). apkalk * apka koymaya yarayan ey veya yer. * apka yapmaya elverili. apkasz * apkasolmayan. aplak * ap diye ses karan tokat. aplama * aplamak ii. aplamak * ap diye ses karmak. aplamak * Bir eyi aplsu ile slatmak. aplamak * Bir yapn_____n tabannince kum ve imentoyla hazrlanan karmla svamak. aplatma * aplatmak ii. aplatmak * ap diye ses kartmak. * Sesli amar vurmak. apl * inde ap bulunan.

appadak * Apansz. * An bir aprtsesi kararak. aprak * Eyer rts, aprak. apal * Aptalca davranlarda bulunan, alk. * stne bana nem vermeyen, zen gstermeyen. * (giyecek iin) Bol, dkk ve biimsiz. apal yaka * Dkml ve geniyaka. apalak * zensiz, dzensiz (kimse). apalca * apala yakr (bir biimde). apallama * apallamak durumu. apallamak * apal duruma gelmek. apallk * apal olma durumu veya apalca davran. -ar / -er * nl ile biten sayadlarile yarm kelimesine eklenen letirme eki. ar ar * arl arl. arab * Krmzarap renginde olan. arampol * Kara yollarnn kenarnda yol dzeyinden aada kalan blm. arap * zm veya baka meyve sularntrl yntemlerle mayalandrarak elde edilen alkoll iki. arap barda * arap imek iin zel olarak retilen cam bardak. arap ana * arap iilen yayvan anak. arap fs * arabn dinlenmeye brakldbyk tahta f. arap rengi * Krmzarabn rengi. * Bu renkte olan. arap * arap yapan veya satan kimse. * ok arap ien, araba dkn (kimse). araplk * arap yapma ve satma ii. araphane * arap yaplan yer. * arap satlan veya iirilen yer. arapl * arabolan, arap verilen (yemek, davet). arapnel * i misket dolu top mermisi. arbon * eitli hayvanlarda, zellikle koyun ve srlarda grlen, deri veya mukoza yoluyla insana bulaan, bulatyerde kara bir ban yapan tehlikeli hastalk, kara kabarck, kara yank, yankara. arl arl * Suyun bol ve sesli akmasnanlatr. arldama * arldamak ii. arldamak * (su iin) Bol bol akarak ses karmak. arlt

* arldayan eyin kardses, arldama sesi. arj * Ykleme, doldurma. arj etmek * yklemek. * bir eyi anlamaya, kavramaya balamak. arjr * Otomatik silhlarda, belli sayda fiek tayan ve bu fiekleri namluya arka arkaya srmeye yarayan mekanizma. ark * Dou. ark ban * Yurdumuzun dou blgelerinde, ran, Hindistan ve Kuzey Afrika'da insanlarn zellikle yznde veya kollarnda grlen, iyileince iz brakan bulacban. arkadak * Anszn dz ve serte bir yzeye vurulduunda kan sesi anlatr. ark * Tonlama deiiklikleriyle eitli duygular uyandran uyumlu, ezgili insan sesleri dizisi. * Klsik Trk mziinde ak zerine sylenen, nakaratve ara namesi olan para. * Ezgi, mzik paras, melodi. * Divan edebiyatnda bestelenmek iin, drtlkler biiminde ve uyaklolarak yazlmolan iir biimi. arksylemek * belirli bir besteye gre gfteyi uyumlu olarak okumak. arktutturmak * bir arknn szlerini veya sadece bestesini seslendirmek. arkc * arksyleyen, arksyleme yetenei olan veya meslei arksylemek olan kimse, muganni, muganniye. arkclk * arkcnn ii veya meslei. ark * Douyla ilgili douya zg olan, dou. arkiyat * Dou bilimi, oryantalizm. arkiyat* Dou bilimci, dou bilimi uzman, msterik, oryantalist. arkiyatlk * Dou bilimleriyle urama. arkl * Doulu, garplkart. arkllk * Doulu olma durumu, doululuk. arkteri * Salam, sosis, sucuk, pastrma gibi hazr yiyeceklerin satlddkkn. arlama * arlamak ii veya durumu. arlamak * arldamak. * Barp armak, hakaret etmek. arlatan * Kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarnverek karsndakini kandran, dolandran kimse. arlatanca * arlatan bir biimde. arlatanlk,- * arlatan olma durumu veya arlatanca davran. arpi * Altdz, gen biiminde tek direkli, iki yelkenli iki kiilik tekne. art * Olmasbaka durumlarn gereklemesini gerektiren ey, koul. art etmek* "art olsun" diyerek yemin etmek. art kipi * Bkz. artlbirleik zaman.

art komak * nceden bir arta balamak. art olmak* gerekmek, kanlmaz bir durum almak. art olsun * "nikhm zerine yemin ederim ki, yle deilse veya bunu yapmazsa, karm bodsn (olsun)" anlamnda yemin olarak kullanlr. * yemin etmek iin kullanlan biz sz. art urt tanmaz * kendini hibir arta balsaymaz. artnca * Gerei gibi. artlama * artlamak ii. artlamak * Din inanlar gereince, kirlenmisaylan bir eyi en az , en ok krk kez sudan geirip kirli saylmaktan kurtarmak. artlandrma * nceden belirlenmiartlara gre uydurma ii. artlandrmak * nceden belirlenmiartlara gre uydurmak. artlan * artlanmak ii veya biimi. artlanma * nceden belirlenmiartlara gre uygun duruma gelinme ii. artlanmak * (din bakmdan) artlamak ii yaplmak. * nceden belirlenmiartlara gre uyarlanmak, koullanmak. artlama * artlamak ii. artlamak* Bir veya birok artkarlklkabul etmek. artl * arta bal, koullu. * (din bakmdan) artlanm(ey). * artlanmolan, koullu. * art etmiolan (koca). artlbirleik cmle * Bir esas cmle ile bu esas cmleye bal, fiili -sa / -se ekini almyan cmlenin oluturduu anlatm birlii. artlbirleik zaman * Belli bir zaman eki almykleme -sa /-se art eki getirilerek oluturulan ekil: vb. artlrefleks * Bkz. koullu tepke. artname * Satn alma, satma, yaptrma, kiralama gibi ileri gerekletirmek isteyen tarafn dzenledii, her iki tarafn da uymaystlendikleri artlarn tespit edildii resm belge. artsz * arta balolmayan, koulsuz. * Din bakmdan artlanmam(ey). artsz refleks * Bkz. koulsuz tepke. artsz urtsuz * Hibir arta balkalmakszn. aryo * Bir aletin veya aracn hareketli paras. * Yazmakinesinin kt taklan, tulara vurulduka ilerleyen blm. * Bazav uaklarnn kalknsalayan frlatma dzeni. * Bir eik dzlem boyunca arabalarn tanmasnsalayan kk vagon. ase * ine mendil, gecelik gibi eyleri koymaya yarayan, eitli byklkte, kumatan koruncak. asi * Fotoraflkta iine duyarlbir cam veya kt konulan, yass, k geirmez kutu.

* Yapilerinde srme ereve. * Otomobilin, zerine karoser oturtulan iskelet blm. aaa * Grkem, gsteri, tantana. * Parlaklk, parlt. aaal * Grkemli, gsterili. * Parltl. aakalma * aakalmak ii. aakalmak * ok armak, aknlktan ne yapacanbilememek. aalama * aalamak ii. aalamak * akn bir duruma dmek, aknca davranmak, armak. aalatma * aalatmak ii veya durumu. aalatmak * aalamasna sebep olmak. a * Birbirine paralel grme ekseni olmayan (gz veya kimse). * Gzlerini arptarak. aakr demektense kr de de kurtul * dolayl, dolambalyollara bavuracana gerei olduu gibi syle. alas * almasgereken (ey). alama * alamak ii. alamak* aduruma gelmek, aolmak. alk * Birbirine paralel grme ekseni bulunmama durumu. alma * almak ii. almak * aknla uranlmak. arp kalmak * ok armak, byk bir aknla dmek. ar * armak ii veya biimi. arma * armak ii. armak * Bir ie nasl balayp, o ii nasl srdreceini ve nasl sonulandracanbilemeyecek duruma gelmek, iinden kamamak. * Doru, gerek ve gerekli olanayrt edemeyecek duruma gelmek. * Ne yapmak gerektiini bilememek, nasl davranacankestirememek, hayret etmek. artc * artma nitelii olan, artan. artcolmak * artmak. artma * artmak ii. * Aa fidanlarnveya iek fidelerini baka yerlere aktarma ii. artmaca* artmak iin yaplan oyun. artmak * armasna sebep olmak. * Yanltmak. * Daha iyi yetimelerini salamak iin aa fidanlarnn veya iek fidelerinin yerlerini deitirmek. * aknlamak, amak.

akaloz * aveya akn kimselere hakaret yollu sylenir. akn * Dnceleri dalm, karm, ne yapacanbilemez duruma gelmi. * Aklsz, sersem, budala. akn akn * ok armdurumda. akna evirmek * artcolaylar karsnda akn duruma getirmek. akna dnmek * beklenmedik bir durum karsnda aknlamak. aknca * akn (bir biimde). aknlama * aknlamak ii. aknlamak * akn bir duruma gelmek. aknlk * akn olma durumu veya aknca davran. aknlkla * akn bir biimde, akn olarak. alk * Baharatlsirkeye yatrlmkoyun etinden hazrlanmet. ama * amak ii. amak * Umulmayan, beklenmeyen veya olaanst bir olay, bir olgu karsnda akn duruma gelmek, hayret etmek. * (fiilin olumsuz soru biimi veya kendinden sonra gelen olumsuz bir fiille) Yolundan sapmamak, gidiini deitirmemek veya yanlmamak. * armak. amaz * Deimez ve yanlmaz nitelikte olan. at * Ssularda ar ykleri tamak iin kullanlan, altdz bir eit tekne. * Sevinli, neeli. ataf * alm, ss. atafat * Ss ve gsteri. atafatl * Ssl ve gsterili. atafatsz * Sssz ve gsterisiz. athiyat * Cidd bir dnceyi, konuyu, aka ve alay yollu anlatmak iin yazlmdeyiler. athiye * Yergiye, alaya, akaya yer veren manzum eser. * Tanrile akal, taklmalbir syleyile, konuur gibi yazlan tekke edebiyatiir tr. atr * Neeli, keyifli, en. * Tren ve alaylarda padiahn, vezirin yannda yryen grevliler. ato * evresi hendek, sur ve kulelerle evrili derebeyi (senyr, kral) kona. * Genitopraolan byk konut. ato gibi * byk, grkemli (yap). avalak * Aptal, alk, sersem, budala. avk * Ik. avkvurmak

* bir eyin yansmak. avkma * avkmak ii. avkmak * Ik samak, parlamak. avul * akul, ekl. avullama * avullamak ii. avullamak * akullemek. * Yoklamak veya kollamak. * Gz gezdirmek, aratrmak. ayak * Kaba dokunmu, dayanklbir eit yn kuma. * Bu kumatan yaplm. ayan * (bir eye) Uygun, yarar, deer, lyk. ayeste * Uygun, yakr. ayet * (ihtimal derecesi daha az olmak zere) Eer. ayi * Yaygn, yaylm(sz veya haber). * Bir eyin her noktasyla ilgisi bulunan (pay). ayia * Yaylmhaber, yaygn sylenti. ayka * Trklerin Karadeniz'deki rmak kylarnn korunmasnda, Kazaklarn kylara saldrmada kullandklaralt dz, yayvan gemi. az * Ayrk, kural d, mstesna. e * Trk alfabesinin yirmi nc harfinin ad. eamet * Uursuzluk, kademsizlik, nuhuset. eb * Bkz. gece, ruz. ebabet * Genlik veya genlik yllar. ebboy * Turpgillerden, gzel kokulu, dar yaprakl, deiik renkli iekleri olan, ok yllk ve otsu bir ss bitkisi (Cheiranthus cheiri). ebek * Daha ok Afrika'nn dalk blgelerinde yaayan, uzun veya ksa kuyruklu trleri olan maymunlara verilen ad. * irkin ve arsz (kimse). ebeki * ebek oynatan kimse. ebeke * lke apnda yaygnlatrlmulam ve iletiim rgs, a. * Birbiriyle balantlve gizli alan kimselerin tm. * niversite rencilerinin kimlik kart. ebekler * Primatlarn alt takm. ebiarus * Dn gecesi. * Her yl Konya'da dzenlenen ve Mevlna'nn lm yldnm olan aralk aynn on yedinci gn yaplan tren. ebiyelda * En uzun gece. ebnem

* iy. ecaat * Yiitlik. ecere * Bir kiinin veya bir ailenin en uzak atasndan balayarak btn kollarnbelirten izelge, soy aac, soy kt, hayat aac. * Atlarn soyunun yazlolduu izelge. ecereci * ecere tutan kimse. ecereli * eceresi olan, olduka uzak bir ataya kadar dedeleri belli olan. ecerename * Soyaacngsteren kitap veya yaz. eci * Yrekli, yiit. edaraban * Klsik Trk mziinde bir et makam. eddad * ok byk ve salam (yap). edde * Arap yazsnda, bir nszn iki kez okunmasgerektiini gsteren harfin stne konulan iaret. eddeli * zerinde edde iareti bulunan veya yan yana iki tane imigibi okunan (harf). eddeli eek * ok kaba ve yeteneksiz kimse. edit * Yein, iddetli. ef * Yetki ve sorumluluu olan, yneten kimse. * nder, lider. * Ba, ynetici durumda bulunan. efaat * Birinin suunun balanmasveya dileinin yerine getirilmesi iin o kimseyle bir bakasarasnda yaplan araclk, zellikle de Tanrile kul arasnda yaplan araclk. efaat etmek * birinin suunun balanmasveya dileinin yerine getirilmesi iin araclk etmek. efaati * Birisi iin efaatte bulunan, efaat eden kimse. efaatilik * efaati olma durumu. effaf * Saydam. effaflama * Saydamlama. effaflamak * Saydamlamak. effaflatrma * Saydamlatrma. effaflatrmak * Saydamlatrmak. effaflk * Saydamlk. efik * Sevecen, efkatli, mfik. efkat * Acyarak ve koruyarak sevme, sevecenlik. efkatli * Acyarak ve koruyarak sevecenlikle ve itenlikle davranan, sevecen, mfik. efkatlilik * Sevecenlik. efkatsiz * Sevecen olmama durumu, katyreklilik.

efkatsizlik * Sevecen olmama durumu, katyreklilik. eflik * ef olma durumu. * efin altdaire. eftali * Glgillerden, lman blgelerde yetien, 8-10 m ykseklikte, pembe renkli bir aa (Persica vulgaris). * Bu aacn tatlve sulu meyves. eh * Bkz. ah. ehbender* Konsolos. ehbenderlik * Konsolosun yapti, konsolosluk. * Bu iin grld daire, konsolosluk. ehev * ehvetle ilgili, ksnl, erotik. ehir * Nfusunun ou ticaret, sanayi veya ynetimle ilgili ilerle uraan, tarmsal etkinliklerin olmadyerleim alan, kent. ehir corafyas * Yerleme blgelerinde ehrin yayldyerin inceleme ve aratrlmasnkonu edinen corafya kolu. ehir hatlar * ehir ii yollar. * ehir ii ulam. ehir rehberi * ehrin belli balyerlerini gsteren harital, aklamalklavuz. ehir turu * Bir ehri gezmek ve grmek amacyla dzenlenen gezi. ehirci * ehircilik uzman, ehircilikle uraan kimse. ehircilik * ehirlerin kurulmasnda, dzenlenmesinde, gzelletirilmesinde kullanlacak, uygulanacak yntemleri, ehirlerle ilgili toplumsal, ekonomik vb. sorunlarkonu edinen bilim dal. ehirler aras * ki veya daha ok ehir arasnda ulam veya iletiim salayan. ehirleme * ehirlemek ii. * zellikle sanayinin gelimesi sonucu nfusun ehirlerde toplanmasve ehir alanlarnn genilemesi sreci. ehirlemek * (ky, kasaba) Byyerek ehir durumuna gelmek, kentlemek. ehirli * ehir halkndan olan, kentli. ehirlileme * ehirlilemek ii. ehirlilemek * ehre yerleip ehir artlarna uyar duruma gelmek. ehirlilik * ehirli olma durumu. ehit * Kutsal bir lk veya inan uruna savarken len kimse. ehit dmek (veya olmak) * lkesi, lks veya inancurunda savarken lmek. ehit etmek * lkesi, lks veya inancuruna savarken ldrmek. ehitlik * ehit olma durumu. * ehitlerin gmld mezarlk. ehl * Kusurlu saylmayacak kadar hafif a(gz). ehname * Hkmdarlarn niteliklerini, stn baarlarnanlatan, mesnev biiminde yazlmmanzume.

* Manzum olarak yazlmtarih. ehnameci * ehname yazar. * Osmanllarda vaka'nvisliin kuruluundan nce devletin resm tarih yazar. ehnaz * Klsik Trk mziinde bir makam ad. ehnazbuselik * Klsik Trk mziinin eski makamlarndan birinin ad. ehniin * Bkz. ahni, ahniin. ehremaneti * Osmanlmparatorluunda, bugnk belediye zabtasgrevini yapan, ehrin temizlik ve gzelliiyle ilgilenen mahall ynetim. * Bugnk belediyenin Trkiye'de kurulan ilk biimi. ehremini * Osmanlmparatorluunda Tanzimat'a kadar saray ve devlet yaplarnn onarmna, haremin gider ve aylk ilerine bakmakla ykml kimse. * ehremanetinin banda bulunan kimse, belediye bakan. ehriyar * Padiah, hkmdar. ehriye * orba yapmakta kullanlan, trl biimlerde kesilerek kurutulmubuday unu hamuru. ehriye orbas * Ya, tuz, su ve ehriyeden yaplan bir tr orba. ehvan * ehvetle ilgili, ksnl, ehev. * ehvete arderecede dkn olan (kimse), ehvetli. ehvaniyet * ehvetli olma durumu, ksnllk, erotizm. ehvet * Cinsel istek, ksn. * Aristek. ehvetli * Cinsel istei olan, ksnll. * Aristei olan. ehvetperest * ehvete, cinsel isteklerine arderecede dkn olan. ehzade * Padiahlarn ve oullarnn erkek ocuklarna verilen san. ehzadelik * ehzade olma durumu. * ehzadenin grevi. ek * phe. ekavet * Haydutluk, soygunculuk. ekel * srail para birimi. eker * eker kam, eker pancar, patates, havu, msr, buday gibi birok bitkilerin sap ve kklerinin z suyundan veya niastasndan karlan, birleiminde karbon, oksijen ve hidrojen bulunan, beyaz, suda eriyen, mayalanabilen ve ou tatlolan maddelerin genel ad. * eker katlarak yaplmlokum, akide, ikolata gibi tatlyiyeceklerin genel ad. * eker hastal. * eker hastalnn belirtisi olan kan ve idrardaki yksek eker miktar. * Sevimli, cana yakn ve gzel. eker aac * 8-10 m ykseklikte bir aa (Hovenia dulcis). eker aktarmas * aretlerle iletiim kurma, gizlice haberleme. eker Bayram * Ramazandan sonra gelen ve gn sren din bayram.

eker fasulyesi * Badcetli, tohumu yuvarlak ve beyaz bir tr fasulye. eker gibi * ok sevimli, gzel. eker hastal * Kanda glikozun artmassonucu idrarda eker bulunmas, ok su ime ok yemek yeme ve ok idrar yapma ile beliren hastalk, eker. eker kam * Budaygillerden, iekleri salkm durumunda baakklar oluturan, 10 m ye kadar uzayabilen, z suyundan eker karlan bir bitki (Saccarum officinarum). eker pancar * Ispanakgillerden, etli kknden eker elde edilen iki yllk bir bitki (Beta vulgaris var rapa). ekerci * eker ve ekerleme yapan veya satan kimse. * eker satlan yer. ekerci boyas * ekerci boyasgillerden, kk i srdrc olarak kullanlan, 2-3 m ykseklikte, zms meyvesinden araplarboyamak iin krmzboya karlan ok yllk bir bitki, Amerika zm (Phytolacca americana). ekerci boyasgiller * Ispanaklar takmna giren, ekerci boyasvb. bitkileri iine alan bir bitki familyas. ekercilik * eker ve ekerleme yapma veya satma ii. ekeri kestirmek * eker erbetine, limon suyu veya limon tuzu katarak kaynatp yeniden billrlamasnnlemek. ekerim! * genellikle kadnlarn kullandsevgi bildiren seslenme sz. ekerleme * ekerlemek ii. * eker erbeti iinde kaynatlp zeri ekerle kaplanmmeyve vb. bonbon. * Yataa yatmakszn uyunan hafif ve ksa uyku. ekerlemeci * ekerleme yapan veya satan kimse. ekerlemecilik * ekerlemecinin ii veya meslei. ekerlemek * ine eker koymak, ekerle tatlandrmak. ekerlenme * ekerlenmek ii. ekerlenmek * (ekerli eriyikler iin) indeki eker, billr durumuna gelip ayrlmak. ekerleme * ekerlemek ii. ekerlemek * Niastalveya sellozlu maddeler, enzimlerin veya inorganik asitlerin etkisiyle mayalanabilir ekerler durumuna dnmek. * (bir kimse) Sevimli, hoa gidecek bir duruma gelmek. ekerli * inde eker bulunan. * eker hastalolan. ekerli kahve * ine bol eker katlp piirilen kahve. ekerlik * eker kab. * eker yapmaya elverili. ekerpare * ok tatlbir kayseidi. * Bir eit hamur tatls. ekerrenk * Sarya alan (renk). * ki kii arasndaki dostluk ilikisinin bozuk olduunu belirtmek iin kullanlr. ekersiz * ekeri olmayan.

* ekeri az, tadaz olan. ekil * Bir nesnenin dizgileri bakmndan nitelii, dtan grn, biim. * Bir konuyu aklamaya yarayan resim. * Davranbiimi, tutum, yol, tarz. * Bir kavramn, dncenin, olayn veya iin deiik olubiimi. * Toplumsal bir btnn kurulubiimi. * Olma biimi, durum, hl. * Bazmatematiksel varlklarn gsterilmesine yarayan resim. * Anlatm biimi. * Biim. ekil almak * belli bir biime girmek, biimlenmek, ekillenmek. ekil bilgisi * Kelime bilgisi, morfoloji. ekil deitirme * Transformasyon. ekil ve email * grn. ekil vermek * belirli bir biime girmesini salamak, biimlendirmek, ekillendirmek. ekilci * Allmkural, tutum veya davrandna kamayan, biimci, formaliteci, formalist. ekilci olmak * belli biimler, kalplar dna kamamak. ekilcilik * Biimcilik. ekilde * Biimleri aynolan. ekildelik * Biimleri aynolma durumu. ekillendirme * ekillendirmek ii, biimlendirme. ekillendirmek * Biimlendirmek. ekillenme * ekillenmek ii, biimlenme. ekillenmek * Biimlenmek. ekilli * ekli olan. ekilperest * Biimcilie arnem veren, biimci kimse, formaliteci. ekilsiz * Belli ve belirli biimi olmayan (nesne). * Biimi bozuk, biimsiz. ekilsizlik * ekilsiz olma durumu, biimsizlik. ekle sokmak (veya koymak) * uygun bir biime girmesini salamak. * herhangi bir biimde sonuca ulatrmak. eklen * Biim bakmndan, biim ynnden. ekl * Biimle ilgili, biimsel, formel. ekva * Yaknma, szlanma, ikyet. ekvac * ikyet eden, yaknan. ekvacolmak * ikyet etmek, yaknmak. elle

* Byk alayan, avlan. elek * Srtta tanan yk. * Boynuzunun biri krk hayvan. elf * Karalarevreleyen ve karalardan saylan, 200 m derinlie kadar olan sdeniz dipleri. em * Mum, balmumu. ema * Bir aletin, bir aracn veya bir biimin ana izgilerini gsteren izim. * Bir edebiyat eserinin, bir tasarnn pln. email * Bir kimsenin dgrnnn zellikleri. * Huy, karakter. emalatrma * emalatrmak ii veya durumu. emalatrmak * izerek ema durumuna getirmek. ematik * Bir nesne, organ vb.nin genel dzenini gsteren. * Ana izgilerine indirgenmi. empanze * Primatlardan, ayaklarbeparmakl, tek yavru douran, iyi trmancolan, ormanlarda yaayan bir maymun tr (Pan troglodytes). ems * Gne. emse * Yazma kitaplarn cildine, basayfalarnn st blmne veya kumalara, kap, pencere gibi yerlere ilenen veya izilen gnebiiminde ss. ems * Gnele ilgili. emsiye * Bir sapn zerinde esnek tellere gerilmi, alp kapanabilen, yamur ve gneten korunmak iin kullanlan, su geirmez kumatan yaplmtanabilir eya. * Bu biimde gnelik. * Aynnoktadan kan eit uzunluktaki sapklarn ucunda bulunan emsiye grnndeki iek topluluu. emsiyeci * emsiye yapan, satan veya onaran kimse. emsiyecilik * emsiyecinin ii veya meslei. emsiyelik * emsiye koymaya yarayan, altnda emsiyelerden szan suyun toplanmasiin zel kutusu olan, girite bulunan mobilya. * emsiye yapmaya elverili olan (ey). en * Yaamaktan mutlu olduunu davranlaryla belli eden, sevinli, neeli. * Nee veren, neelendiren, elenceli. * Nee belirtisi olan (ey). en olmak * neelenmek, sevinmek, mutlu olmak. en akrak * ok neeli, akrak. en atr * Bkz. en akrak. enaat * renlik, ktlk, alaklk. endere * Kaplamaclkta kullanlan ince tahta. * Fkaburgas. * Tekir cinsinden bir balk. enelme * enelmek ii.

enelmek * Bobir yer, insanlarn yerlemesiyle yurt durumuna gelmek, meskn olmak. * Sevinmek, keyiflenmek, neelenmek. * (bitki) Gelimek, bymek, serpilmek. eneltme * eneltmek ii. eneltmek * enelmiduruma getirmek, meskn klmak. eni * Kt, irkin, alaka, utan verici. eniyet * Gerek. enlendirilme * enlendirilmek ii veya durumu. enlendirilmek * enlenmesi salanmak. enlendirme * enlendirmek ii. enlendirmek * enlenmesini salamak, neelendirmek. enleni * enlenmek ii veya biimi. enlenme * enlenmek ii. enlenmek * en duruma gelmek, neelenmek, gnl almak. * Bayndr duruma gelmek. * Canllk, hareket kazanmak. enlik * en olma durumu, etaret. * Belli gnlerde yaplan, coku veren elendirici gsterilerin tm, bayram. * Belli bir sanat veya sanatya ayrlmgsteri dizisi, festival. * Sevin, nee. enlik grmemi * terbiyesiz, grgsz (kimse). enlikli * Birok kimsenin oturduu, kalabalk, bayndr, erefli. * Elenceli. enliksiz * Kalabalk olmayan. * Elenceli olmayan, elencesiz. epit * Hamurdan ok ince alarak sacda piirilen ekmek. er * Ktlk, fenalk. erait * artlar, koullar. er'an * eriat bakmndan. erare * Kvlcm, akm, akn. erbet * Meyve suyu ile ekerli su kartrlarak yaplan iecek. * Belli olaylar sebebiyle konuklara sunulan ekerli iecek. * Bazmaddelerin suda eritilmii. erbet gibi* (hava iin) yumuak, gzel. erbeti * erbet yapan veya satan kimse. * erbet satlan yer. erbeti otu * Yapraklarkarlkl, sapsarlgan olan, iekleri yumurtamskozalaklara dnen ve kozalaklarndan bira

yapmnda yararlanlan ok yllk ve otsu bir bitki (Humulus lupulus). erbetilik * erbet yapma ve satma ii. erbetleme * erbetlemek ii. erbetlemek * Ylan vb. hayvanlarn sokmamasveya soktuunda zehirin etkisiz olmasiin bir kimseyi afsunlamak. * Tarmda topran verimini artrmak iin bitkiye gbre suyu vermek. erbetlenme * erbetlenmek ii. erbetlenmek * Ylan vb. hayvanlarn sokmamasveya soktuunda zehirinin etkisiz olmasiin afsunlanmak. * Tarmda topran verimini artrmak iin bitkiye gbre suyu verilmek. erbetli * Serbeti olan, erbet katlmolan. * Ylan vb. hayvanlarn sokmasndan zarar grmeyen. * Kt davranmay,kt iler yapmayhuy edinmiolan. * Kendisine kt davranlmasna almolan. erbetlik * erbet yapmaya yarayan veya erbet yapmak iin ayrlmolan. erbetsiz * erbeti olmayan. * Ylan vb. hayvanlarn sokmasna karerbeti olmayan. * erbet verilmemiolan. er * Ans, makat. eref * Bakalarnn gsterdii saygnn dayandkiisel deer, onur. * Erdem, gz peklik ve yetenekle kazanlmiyi hret. eref kt'as * Devlet bakanlarnn, yksek aamada devlet adamlarve kumandanlarnn karlanma ve uurlanmalarnda hazr bulunan tren kt'as. eref konuu * Bir toplant, davet, balo vb. ye arlan konuklar arasnda kendisine ayrcalk tannan, en ok deer ve nem verilen kii. eref locas * Tiyatro, sinema gibi yerlerde eref konuklarna ayrlan zel loca. eref misafiri * Bkz. eref konuu. eref salonu * Hava alan, saray gibi byk yaplarda kral, bakan gibi kiilerin oturduklarveya nemli trenlerin, karlamalarn yapldyer. eref sz * Namus sz. eref tribn * Stadyum, hipodrom gibi ak seyir yerlerinde devlet bakanlarna, yksek makamlardaki devlet adamlar, kumandanlara ve kulp yneticileri ile dier yetkili kiilere ayrlmzel koltuklu blm. eref yesi * Bkz. onur yesi. eref vermek * onurlandrmak, ereflendirmek. eref yeri * Bir toplantda, zel sayggsterilen kimse iin ayrlmyer. erefe * Minarenin ezan okunan yeri. erefe (veya erefinize) * iki iilirken kadeh kaldrarak karsndakine deer verildiini belirtmek iin sylenen sz, salna veya salnza. erefine * kutlanmasna. erefine imek * mutlu bir olay veya durumu kutlamak amacyla iki imek.

erefiye * Bir yer bayndr duruma getirildiinde, evrede bulunan mlklerin deeri arttndan tr, bunlarn sahiplerinden belediyece alnan para. ereflendirme * ereflendirmek ii, onurlandrma. ereflendirmek * Kendisine saygduyulan bir kimse, bir yere gelerek oradakileri mutlu etmek, onurlandrmak. ereflenme * ereflenmek ii, onurlanma, teerrf. ereflenmek * Onurlanmak, teerrf etmek. erefli * Onurlu. * Onur veren, eref veren. * Bayndr, enlikli. ereflilik * erefli olma durumu. erefsiz * ereften yoksun olan, onursuz. erefsizlik * erefsiz olma, erefini koruyamama durumu, onursuzluk. erefyap * eref kazanan (kimse). erefyap olmak * onur kazanmak. ergil * Asknt, babels. erh * Ama, ayrma. * (bir anlatm veya kitab) Aklama, yorumlama. * Bir eyi aklamak amacyla yazlmkitap. * Ak ve ayrntlanlatma. erh etmek * amlamak. erha * Dilim, para. * Yara. erha erha * Dilim dilim, para para. er' * eriatle ilgili. eriat * Kur'an'daki ayetlerden, Peygamberin szlerinden karlan, din temellere dayanan Mslmanlk kanunlar, slm hukuku. eriat * Dinin esaslarnsadece din hayatta deil, hukuk, iktisad ve siyas dzenlemelerde de geerli klmak isteyen kimse. eriatlk * eriatolma durumu, eriat yanls. eriatn kestii parmak acmaz * kanunlarn uygun grd cezaya katlanmak gerekir. erif * Kutsal, erefli. * Soylu, temiz. erif * Byk Britanya'da kendi blgesi iinde kraltemsil eden, yasalara sayggsterilmesini salamakla grevli ynetici. * Amerika Birleik Devletlerinde seimle ibana gelen, hukuk yetkisi snrlolan ynetici. erik * Ortak. eriklik * Ortaklk, arkadalk.

erir * Kt, ktlk, fesat kimse. erirlik * erir olma durumu, ktlklk. erit * Dar, uzun para ve zellikle dokuma veya kumaparas. * Dar, uzun kyparas. * Herhangi bir maddenin dar, dz ince ve uzun paras. * Bir kara yolunda trafik izgileri ile ayrlmblmlerden her biri. * eritgillerden, vcudu yass, birbirine kenetlenmiboumlarbulunan ve bazsmetrelerce boyda olan bir barsak asala, tenya. * Paralel ve birbirine yakn iki izgi arasnda kalan alan paras; tayfta birbirine yakn iki dalga boyu arasnda kalan para. erit bal * Kurdele bal. erit deitirmek * trafikte hz durumuna ve yol artlarna gre belirli kurallar iinde bir yol eridinden dierine gemek. erit makarna * Uzun ve ince makarna. erit metre * Bezden yaplm, sarlmaya uygun metre. eriti * Ss eridi yapan veya satan kimse. eritilik * eritinin meslei. eritgiller * eritler. eritleme * eritlemek ii. eritlemek * erit geirmek, eritle sslemek. eritler * Vcutlarerit biiminde ve paralolan, asalak olarak insan veya hayvanlarn barsaklarnda yaayan yass solucanlar takm. eritli * eridi olan. eritsiz * eridi olmayan. eriye * eriatla ilgili. eriye mahkemeleri * Osmanldevletinde fkh esasna gre yarglama yapan mahkemeler. errine lnet * kt bir kimse ile uramak istenilmediini veya kanldnanlatr. e * Alt. ebe * Tavla oyununda atlan zarlardan birinin alt, brnn beli gelmesi. ecihar * Tavla oyununda atlan zarlardan birininin alt, brnn drtl gelmesi. ei begrmek * yanlgrmek, akna dnmek, anlamnda alay yolu sylenir. eper * Savaaralarndan altdilimli topuz. ed * Tavla oyununda atlan zarlardan birinin alt, brnn ikili gelmesi. ese * Tavla oyununda atlan zarlardan birinin alt, brnn l gelmesi. eyek * Tavla oyununda atlan zarlardan birinin alt, brnn birli gelmesi. et * Skarak balama, skma.

* Klsik Trk mziinde bir makamkendi perdelerinden daha tiz veya pes perdelerde alma ii. etaret * Sevin, enlik, nee. etaretli * etareti olan, neeli, en, cvl cvl. etim * Svme, svg. etlant * Shetland adalarnda yetien koyun trnn ynnden yaplan kuma, rg vb. ev * nili yer, bayr. * Eik, meyilli. evahit * ahitler, tanklar. evk * stek, heves. * Sevin, nee. evk vermek * isteklendirmek. evke gelmek * istei, hevesi artmak; neelenmek. evke getirmek * canlandrmak, isteini artrmak. evkefza * Klsik Trk mziinde III. Selim tarafndan dzenlenmibir birleik makam. evket * (genellikle padiahlar iin) Byklk, ululuk, ycelik, heybet. evketli * "Byklk, g sahibi" anlamnda padiahlara verilen bir san. evki krlmak * istei, hevesi kalmamak. evkli * evki olan. evksiz * evki olmayan. evksizlik * evksiz olma durumu. evval * Ay takviminin onuncu ay, bayram ay. ey * Belirsiz bir anlamda madde, eya, sz, olay, i, durum vb. nin adyerine kullanlr. * Nesne, madde. eyh * Tarikat kurucusuna, bir tarikatta en yksek dereceye ulamolan kimseye, tarikat byklerine veya tarikat kollarndan birinin banda bulunan kimseye verilen ad. * Arap kabile ve aireti bakan. eyhin kerameti kendinden menkul * byk iler grdn syleyen birinin szne inanlmadnanlatmak iin sylenir. eyhlik * eyh olma durumu. eyhlislm * Osmanlimparatorluunda, kabinede sadrazamdan sonra yer alan ve din ilerine bakmakla birlikte dnya ilerine de din bakmndan karan ye. eyhlislm kaps * eyhlislmlarn grev yaptdaire, fetvahane. eyhlislmlk * eyhlislm olma durumu. * eyhlislm makam. eytan * Din kitaplarna gre isyancmeleklerin, kt ruhlarn baolarak nitelenen varlk. * Kt dnce, kt niyet. * ok kurnaz, uyank (kimse).

eytan aldatmak * bazdavranlarda iradeli, gl davranamamak, nefsine uymak. * uyku hlinde iken meni boalmak, dazmak. eytan azapta gerek * "sevilmeyen bir kimse zorluk iinde kaldnda bunu hak etmitir" anlamnda kullanlr. eytan bezi * Erkek elbisesi yapmnda kullanlan kadife dokunulu bir tr pamuk kuma. eytan ekici * Hareketli ve becerikli ocuk. eytan diyor ki * yaplmamasgereken bir davraniin, yapma istei duyulduunda sylenir. eytan drtmek * durup dururken uygunsuz, kt bir davranta bulunmak. eytan elini ekmi * uygunsuz bir iyapacak veya ktlk dnecek durumu olmayan ok yalkimseler iin kullanlr. eytan elmas * Tatula. eytan gemigibi * konuma srasnda birden ksa bir sessizlik olmasdurumunda sylenir. eytan gibi * ok zeki ve kurnaz. eytan grsn yzn * sevilmeyen, grmek bile istenilmeyen kimse iin sylenir. eytan kandrmak * dazmak, eytan aldatmak. eytan kulana kurun * aksama ihtimali bulunan durum veya iler dzenli gittiinde "nazar demesin" anlamnda sylenir. eytan kuu * Kurbaa ile beslenen, kuyruksuz bir cins byk yarasa (Rhinolophus ferrum equinum). eytan otu * Maydanozgiller familyasndan nemli yerlerde yetien mavi iekli ok yllk bir bitki (Seabiosa ukranica). eytan rmcei * rd arzgra salarak onunla birlikte uzaklara giden bir cins rmcek. * le scanda havada rmcek agibi tel tel grnen gne. eytan algam * Kabakgillerden, iri ve etli, niastadan oluan,kk sapndan mshil olarak yararlanlan, trmancbir ss bitkisi (Bryonia diocia). eytan talama * Hac grevini yerine getiren Mslmanlarn, Mina adlyerde kurban bayramnn birinci, ikinci ve nc gn eytana yedier taatmalarna verilen ad. eytan ty (olmak) * kendini herkese kolaylkla sevdirme zellii (bulunmak). eytan uurtmas * Kttan, bklerek yaplmbir eit gen biiminde kk uurtma. eytana parmak srtmak * ok kt ve irkin bir ey yapmak. eytana klh(veya pabucu) ters giydirmek * ok kurnaz olmak. eytana uymak * kt bir ey yapma isteine kaplmak. eytanarabas * Bazbitkilerin havada uuan uzun ve ince tyl tohumu. eytanca * eytana yarar bir biimde, kurnazca, kurnazlkla, eytan. eytanet * eytanlk, kurnazlk. eytanfeneri * Yanardner fener. eytanlin * Lnetlenmiolan eytan. eytann bacan(veya ayan) krmak * herhangi bir sebeple yaplmayan bir ie balamak veya gidilmeyen bir yere gitmek.

* uursuzluu, ansszl, aksilii yenmek. eytann ii yok * kt talih dolaysyla. eytann k baca(veya art aya) * ok akllve yaramaz (ocuk). eytann yattyeri bilmek * bilinmesi ve hatrlanmasg eyleri bilmek, ok kurnaz ve ak gz olmak. eytan * eytanca. * eytanla ilgili. eytaninesi * eytaninesigiller familyasna giren kz bceklerine verilen genel ad (Aeschna). eytaninesigiller * Kz bcekleri takmna giren bir familya. eytanlk * eytan olma durumu. * Hile, kurnazlk. eytanlk etmek * eytanca bir davranta bulunmak, kurnazlk etmek. eytanminaresi * Bazdeniz bceklerinin koni biimindeki kavks. eytansa* Bkz. Kskt. eytantersi * Maydonozgillerden, Orta Asya'da ve Akdeniz lkelerinde yetien, kaln kkl, sariekli, pis kokulu bitki (Ferula assa-foetida). * Bu bitkiden elde edilen ve hekimlikte kullanlan reineli zamk. eytantrna * Trnan yannda oluan, rahatsz edici, sertleip kalkmst deri. * an iekgilerden, birou dalarda yetien bir eit bitki (Phyteuma). ezlong * zerine uzanlabilecek biimde ayarlanan, deme yerine bez gerilen bir tr tanlabilir koltuk. k * Gzel, zarif, modaya uygun. * Gzel, modaya uygun giyinmiolan. * Yerinde, gerei gibi. k * Bir konuda seilebilecek yollarn, alnabilecek kararlarn her biri, seenek, alternatif. kr kr * Metal paralarn birbirine arpmasyla kan ses. * Parlak, prl prl. kr kr oynamak * canlbir biimde oynamak. * ok sevinmek. krdama * krdamak ii. krdamak * Birbirine arpan metal paralarn kardsese benzer bir ses karmak. * Aydnlanmak, parlamak. krdatma * krdatmak ii. krdatmak * krtlses kartmak. * Birine para verileceini aka yollu anlatmak. krt * Metal bir nesnenin veya suyun dklrken, bir yere arparken kardses. klama * klamak ii. klamak * k duruma gelmek, k olmak. klatrma * klatrmak ii veya biimi.

klatrmak * k duruma getirmek, k olmasnsalamak. klk * k olma durumu. kk * ngraklocuk oyunca. ldr ldr * (gz iin) Canl, parlak. * Gzleri yalolarak veya yaararak. llk * Arve bayabiimde sslenip boyanmkadn. mark * marm, martlm. marka * mark (bir biimde). marklk * mark olma durumu veya marka davran. mar * marmak ii veya biimi. marma * marmak ii. marmak * Kendisine gsterilen sevgi ve saygdan veya verilen deerden yreklenerek yersiz ve ardavranlarda bulunmak. martlma * martlmak ii. martlmak * martmak iine konu olmak. martma * martmak ii. martmak* marmasna yol amak. -n * Kltme sfatlartreten ek. ngl * Bir salkmoluturan kk salkmlardan her biri. * Kk ve parlak ss. ngr ngr * ngrdayarak. ngrdama * ngrdamak ii. ngrdamak * (kk eyler iin) Bir yere arpp derken veya birbirine deerken nlama sesi karmak. ngrt * ngrdama sesi. p * Den su damlasnn kardses. p diye * anszn beklenmeyen bir anda. * hemen. p sevdi * \343 psevdi. p p * Den su damlasnn kardses. p p * p sesi kararak. pdk * kesiz ve arkalksz (terlik veya pabu). pn ii * Kolayca ve abuk yaplan. pr pr * prdayarak.

prdama * prdamak ii. prdamak * Su vb. hi ara vermeksizin, damla damla akarken p sesi karmak. prt * prdama sesi. pka * Torpidolara karve daha baka iler iin gemilerde kullanlan halattan rlma. ppadak * Birdenbire ve beklenmeyen bir zamanda. psevdi * Grr grmez seven, k olan kimse. psevdilik * psevdi olma durumu. pp * kesiz ve arkalksz terlik, pdk. ra * Henz mayalanmamzm suyu. * Bazmeyve ve sebzelerin zlerine verilen ad. * Szlmafyon. rac * ra yapp satan kimse. * ra satlan yer. rak * Bir nesne baka bir nesneye birdenbire, iddetle arptnda kan sert ve hrtlsesi anlatr. rak rak * rak sesinin srekliliini anlatr. rakkadak * Anszn, birdenbire. ral * Tadve suyu bol. ralk * ra olmaya elverili olan meyve. ralk zm * ra yapmak iin ayrlmzm. raler * rann younluunu lmeye yarayan alet. rfnt * Seviyesi dk, baya(kadn). rl rl * Genellikle suyun az ve srekli aktnanlatr. rldama * rldamak ii. rldamak * (su vb. iin) Akarken veya dklrken rl rl ses karmak, rltyla akmak. rlt * rldayan suyun kardses. rnga * Havayveya svlaremmeye veya itmeye yarayan alet. * Vcuda il vermek iin kullanlan, ucu ineli kk pompa, enjektr. * Bir doku veya bolua basnla svdoldurmaya yarayan aletlere verilen ad. rnga etmek * gaz veya svbir maddeyi gzenekli baka bir maddenin iine rnga ile doldurmak. rnga yapmak * rnga ile vcuda gerekli yerinden il vermek. rngalama * rngalamak ii veya durumu. rngalamak * rnga etmek. * Birtakm dnce veya duygularbir bakasna benimsetmek, telkin etmek. rlaan * Susam ya.

rlama * rlamak ii. * Gaz veya svnn dar bir delik veya kanaldan gemesiyle duyulan ses. rlamak * rl rl ses kararak akmak. vgn * Budanmyalaalarn budanan yerlerinden kan taze srgnler, filiz. * Frtnayla yaan yamur. ia * slmiyette Hz. Ali'ye yandaolanlar. * ilik. iar * Belgi. iar edinmek * benimsemek, ilke olarak kabul etmek. iber valf * Suyu ap kapamaya yarayan contasz vana. iddet * Bir hareketin, bir gcn derecesi, yeinlik, sertlik. * Hz. * (duygu veya davraniin) Arlk. * Kart grte olanlara, inandrma veya uzlatrma yerine kaba kuvvet kullanma. iddet gstermek * kaba, sert davranmak. iddet olay * evreyi sindirmek iin yaratlan olay veya giriilen hareket. iddete bavurmak * kaba kuvvet kullanmak. iddetle * gl bir biimde. iddetlendirme * iddetlendirmek ii. iddetlendirmek * iddetini giderek artrmak. iddetlenme * iddetlenmek ii. iddetlenmek * iddeti giderek artmak, hzlanmak. iddetli * Zorlu, sert. * Hzl. * Ar. if * Pamuk kozas. * rasalnmzm posas. ifa * Beden veya ruh bir hastaln son bulmas, hastalktan kurtulma, onma. ifa bulmak * iyi olmak, onmak. ifa niyetine * bir kimseye il verilirken "iyi olmas, fayda salamasdileiyle" anlamnda kullanlr. ifa otu * Demet hlinde iek aan ve kk bir saraypatna benzeyen otsu bir bitki (Erigeron). ifa vermek * iyi etmek, salna kavuturmak. ifahane * Hastahane. ifahen * Azdan, szle syleyerek. ifah * Azdan, szl. ifalar olsun

* aksranlara, banyodan kanlara veya il ienlere sylenen bir iyi dilek sz. ifal * Sala yararlolan. ifasz * ifasolmayan. ifaybulmak (veya kapmak) * hastalanmak veya hastalartmak. ifleme * iflemek ii veya biimi. iflemek * Pamuu kozasndan ayrmak. * Msrkoanndan ayrmak. ifon * pek iplikle dokunmuince, effaf kuma. * Bu kumatan yaplm. ifoniyer * ekmecelerine amar konulan dolap. ifre * Gizli haberlemeye yarayan iaretlerin tm. ifre anahtar * ifrede kullanlan iaretleri gsteren liste. ifreci * Metinleri ifreleyen veya ifreli bir metni zen kimse. ifreleme * ifrelemek ii. ifrelemek * Bir metni ifreli duruma getirmek. ifreli * ifre ile yazlm. * ifresi olan; ancak ifresi zlnce alabilen. ifreli anta * Alp kapanmasifreli rakamlara balolan zel yaplmanta. ifreli hesap * Gizli hesap. ifreli kasa * nceden belirlenmiharf veya rakamlardan oluan zel bir ifrenin uygulanmassonucunda alp kapanan kasa. * Alp kapanmasifredeki rakamlara balolan elik kasa. ifreli kilit * stnde her birinde epeevre birok harfler yazlbir sra tekerlek bulunan ve bunlar evrildiinde bilinen bir kelime ortaya karlnca alabilen kilit. ifreli telgraf * Metni ifreli olan ve bu ifre zlnce anlalabilen telgraf. ifreyi zmek * bir ifrede kullanlan iaretlerin anlamnbulmak. i * ilik mezhebinden olan kimse. ilik * Hz. Muhammed'in lmnden sonra, damadAli'nin ilk halife ve imametin ancak onun soyundan gelenlere ait olduunu kabul edenlerin, Snnlerden ayrlarak kurduklarmezhep. iir * Zengin sembollerle, ritmli szlerle, seslerin uyumlu kullanmyla ortaya kan edeb anlatm biimi. * Bir airin, bir dnemin bu sanatkullandzel biim. * Manzume. * Dgcne, hayale, imgeye, gnle seslenen, an, duygu, coku uyandran, etkileyen yn. iir defteri* Yazlmveya derlenmiiirlerin iinde bulunduu defter. iir gibi * ok gzel, ok ho. iir kitab* erii iirlerle dzenlenmikitap. iirce

* Mensur iir, iir yn arlkl(ar basan) dz yaz. iiriyet * iir olma zellii. iirletirme * iirletirmek ii veya durumu. iirletirmek * iir hline getirmek. iirli * iir havasnda olan. iirsel * iir nitelii olan. ikr * Av. * Avlanan hayvan. * Dmandan ele geirilen mal, ganimet. ikyet * Honutsuzluk belirten sz veya yaz, szlanma, szlt, yaknma. ikyet etmek * szlanmak. * birinin yaptyanlbir iveya davrandaha st makamdakine bildirmek. ikyet getirmek * szlanmak, yaknmak. ikyeti * Szlanan, szltsolan, yaknan, ikyet eden kimse. ikyetilik * ikyeti olma durumu. ikyetname * Bir grevlinin, yanlve kt hareketleriyle davranlarnilgili ve yetkili makama bildiren yaz, ikyet mektubu. ikyette bulunmak * yaknmak, ikyet etmek. ike * Madd veya manev bir kar karlanlama ile bir man sonucunu deitirme, dank spor karlamas yapma. * Bir kar karl, uzlaarak bir iyapma, aldatma. ike yapmak * dank spor karlamasyapmak. * bir kar karlanlaarak bir ii yapmak. ikeli * Dankl(spor karlamas). ikemperver * Boazna dkn. ikesiz * ikesi olmayan. ikeste * Krlm, krk. * Yenilmi, yenik dm. * Gcenmi, krgn, kederli. ile * Mercan kk. ile bezi * Gecelik, gmlek, peete yapmnda kullanlan, bir tr ince, ykanabilir pamuklu kuma. * Bu kumatan yaplmolan. ilem * Brite bir ekibin, en ok bir el vererek yaptoyun. ilep * Yk tamaya yarayan gemi, yk gemisi. ilepilik * ilep iletmecilii. ilin * Avusturya para birimi. * ngiliz lirasnn yirmide biri olan para.

* ngiliz smrgelerinde ve baka bazlkelerde para birimi. ilt * zerine genellikle bir kurum veya kuruluun ad, iareti kazlmolan ve armaan olarak bir kimse veya takma verilen, kalkan biiminde levha, ergilik. ilte * stnde oturulan, yatlan, ii ynle, pamukla doldurulmudek. imal * Kuzey. imal * Kuzeyle ilgili, kuzeye zg, kuzey. imdi * u anda, iinde bulunduumuz zamanda. * Az sonra, yaknda. * Az nce, biraz nce, demin. * Artk, bundan byle, bu duruma gre. imdi imdi * Ancak ok yakn bir zamandan beri. imdicik * Hemen imdi, u anda. imdiden * inde bulunduumuz zamandan balayarak. imdiden tezi yok * hi vakit geirmeden hemen imdi. imdiki * inde bulunulan anda olan veya yaplan, bu andaki, bu zamandaki. imdikiler * yeni kuak, imdiki genler, yeniler. imdilerde * Bugnlerde. * Bu sralarda. imdileyin * imdiki zamanda. imdilik * imdiki durumda veya zamanda, imdiki zaman iin, u duruma gre. imdiye kadar (veya imdiye dek) * u ana kadar, bugne gelinceye kadar. imendifer * Demir yolu. * Demir yolu katar, tren. imiotaksi* Bkz. kimya gm. imiotropizm * Bkz. kimya dorulumu. imek * Bir bulutun tabanile yer arasnda, iki bulut arasnda veya bir bulut iinde elektrik boalrken oluan krk izgi biimindeki geici k. * Parlt. imek akmak * imek olumak. * arparlamak. imek gibi * ok hzl. imek ta * Gk ta. imeklenme * imeklenmek ii veya durumu. imeklenmek * imek akmak. imekleri stne ekmek * sert eletirilere hedef olmak. imekli * (hava iin) imek oluan, imek akan.

* Grltl patrtl, sinirli, tartmal. imir * imirgillerden, yapraklarher mevsimde yeil kalan, talk, orak blgelerde kendiliinden yetien veya bahelerde ss bitkisi olarak yetitirilen, odunu sarmsrenkli ve ok sert olan, 1-5 m ykseklikte bir aak (Buxus sempervirens). * Bu bitkinin sert, dzgn sarrenkte kerestesi. * Bu keresteden yaplan. imirgiller * ki eneklilerden, rnek bitkisi imir olan ve imir trlerini iine alan bir bitki familyas. imirlik * Sarayda babaslmehzadelerin yaadyer, kafes. inanay * Sevin, mutluluk, honutluk, kvan belirtir. * Cicili bicili. * dare lmbas. * Yok, kalmad, tkendi. inik * Tahl iin kullanlan, sekiz kiloluk lek. * iniin alabilecei miktarda olan. inikleme * iniklemek ii. iniklemek * inikle tartmak, lmek. into * Japonya'nn mill dini. intoculuk*into dini yanls, bu dini benimseme. intoizm * into. ip * lkemiz sularnda yaayan bir mersin baltr, biz (Acipenser nudiventris). ipak * Birden, abucak, hemencecik, derhal. ipak * Sokakta beon dakika iinde resim ekip hazrlayan ve bunlarsatan fotoraf. ipaklk * ipaknn yapti. ipirin * ok sevimli, ok irin, cana yakn. iraze * Ciltilikte, kitap yapraklarndzgn tutmaya yarayan ince rlmerit. * Pehlivan kispetinin paas. irazeden kmak * akl dengesini kaybetmek. irazesinden kmak * dzenini kaybetmek, rndan kmak. irden * Gevigetiren hayvanlarda, inenmibesinin bir kez daha mide sularyla sindirildii, drt blml midenin drdnc blm. irin * Sevimli, cana yakn, tatl, ho. irinlik * irin olma durumu, sevimlilik. irk * Tanr'nn birden ok olduuna inanma, Tanr'ya ortak tanma, ekoma. irk komak * Tanr'nn birden ok olduunu sylemek, Tanr'ya ortak tanmak, ekomak. irket * Ortaklk. irketleme * irketlemek ii veya durumu. irketlemek * irket durumunu almak.

irpene * Deri althcre dokusunun ve yabezlerinin iltihaplanmasndan oluan, genilediinde ok tehlikeli olabilen, stafilokoklarn sebep olduu bir kan ban, kzl yara. irret * Geimsiz, huysuz, kavga karmaktan holanan, edepsiz, yaygarac. irrete * irret (bir biimde). irretleme * irretlemek ii. irretlemek * Huysuzlamak, edepsizlemek. irretlik * irret olma durumu, yaygaraclk. * irrete davran. irretlik etmek * edepsizce davranmak. iryan * Atardamar. ist * Kolayca yapraklara ayrlabilen, silisli, alminli tortul kayalarn genel ad. * Molozla kark btn moloz maddelerinin bilimsel ad. istleme * istlemek ii veya durumu. istlemek * Kmre karmmoloz orann ok olmasyznden, bir tabaka tmyle iletilemez olmak. istli * ist gibi yaprakl. istlilik * Bazkayalara zg olan dilimlere ayrlabilme durumu. i * imi, ikin, kabark. * imiolan yer, ilik. i * Bir ucu sivri, demir veya aatan, bazen silh gibi kullanlabilen ince uzun ubuk. * rg rmekte kullanlan, metal, aa, kemik vb. den yaplan uzun ubuk. * ie geirilerek veya ite piirilmiolan (et). ikebap * ite pimikebap. ikfte * ie geirilerek hazrlanmve piirilmikfte. iane * Bkz. ihane. ie * Svlarn, zellikle de ikilerin konulduu camdan yaplm, dar azluzun kap. * Gaz lmbasnda fitil evresine konulan cam koruyucu. * ienin aldlde. ie * Tavan tahtalararasndaki aklkapatmak iin uzunluuna aklan ta. ie ekmek (veya vurmak) * ardindirmek amacyla iinde alev yaklarak havasseyreltilen zel bir ieyi veya bardasrta uygulamak, vantuz ekmek. ieci * ie alan veya satan kimse. iek * Bir veya iki yaarasnda koyun. * Kuzulama dnemine girmiveya dourmukoyun. ieleme * ielemek ii. ielemek * ieye doldurmak. ielenme * ielenmek ii.

ielenmek * ieye doldurulmak. ielik * ie konulacak yer. ihane * Namlusu altyivli tfek veya top. iinme * iinmek ii. iinmek * Bakalarna yksekten bakar gibi bir tavr taknmak, bbrlendiini davranlaryla belli etmek, kabarmak, gururlanmak. * Surat asmak, dargn durmak. * Bazbcekler, saldrya uradklarnda btn uzantve eklentilerini, dmannkorkutup rktecek biimde yayarak geniletmek. iirilme * iirilmek ii. iirilmek * iirmek iine konu olmak. iiri * iirmek ii veya biimi. iirme * iirmek ii. * Batan savma, kt (i). iirmece * Batan savma, kt (i). iirmek * ikin bir duruma getirmek. * (bir sz veya yazy) Gereksiz katmalarla uzatmak. * Batan savma igrmek. * Abartmak. iirtme * iirtmek ii. iirtmek * iirmek iini yaptrmak. ikin * imi, iirilmi. ikinlik * ikin olma durumu. * Kabarklk, ilik. * Barsaklarda gaz birikmesi sonucu karnda oluan ime ve gerginlik. * Enflsyon. iko * iman. * Toplu, dolgun. ikoluk * iman olma durumu. ileme * ilemek ii. ilemek * isaplamak, ibatrmak. * Kama, akgibi bir arala yaralamak. ilenme * ilenmek ii. ilenmek * isaplamak, ile yaralanmak. * Kama, akgibi bir arala yaralanmak. ilik * iolma durumu. * iolmaya elverili. iman * Deri altnda fazla yatoplanmassebebiyle vcudun her yanikin grnen kimse, iko, mlhham. imanca

* Olduka iman, biraz iman. imanlama * imanlamak ii. imanlamak * iman duruma gelmek. imanlatma * imanlamak ii. imanlatmak * imanlamasnsalamak, iman duruma getirmek. imanlk * iman olma durumu. ime * imek ii. imek * i hava veya gazlarla dolarak gerilmek. * Bir ey emerek hacmi bymek, genilemek. * (vcudun bir yeri) ine yabancbir maddenin girmesiyle veya baka bir etkiyle gerilmek, kabarmak. * ok yemek yiyerek rahatsz olacak kadar doymak. * Yorularak kouyu veya msabakaysrdremez olmak. * Gururlanmak, byklenmek. * Bozulmak, bozum olmak, utanmak. ita * K. itaiye * Divan edebiyatnda kmevsimini konu olarak ileyen iir. * Bir kasidenin kanlatan giriblm. ive * Syleyizellii. * Naz, eda. * Az. ivekr * veli, cilveli, iveli. iveli * Nazl, edal. * ivesi herhangi bir zellikte olan. ivesiz * Syleyii kusurlu, bozuk olan. ivesizlik * Syleyite bozukluk. izofren * izofreniye tutulmukimse. izofreni * Gereklerle olan ilikilerin byk lde azalmas, dnce, duygu ve davranalanlarnda nemli bozulmalarn ortaya kmasgibi belirtiler gsteren bir ruh hastal. lempe * Tanelerin veya melasn fermantasyonundan veya damtma yoluyla alkol alndktan sonra ok sulu hldeki lpa. nitzel * Tavuk etinden yaplan bir tr yemek. norkel * Dizel motorlu denizaltnn su altnda uzun sre kalmasnsalayan dzen. ofben * Gaz veya elektrikle alarak scak su salayan ara. ofr * Karada kullanlan motorlu aralarsrp yneten kimse, src. ofr az* ofrlerin arasnda kullanlan ve kendilerine zg deyim ve argoyu ieren konuma tarz. ofr koltuu * Tatlarda srcnn oturduu n koltuk. ofr mahalli * Tatlarda srcnn bulunduu n koltuk. ofr muavini

* Genellikle otobs, kamyon, minibs gibi kara tamaclyapan aralarda ofre, yolculara yardm eden kimse. ofr okulu * Src belgesi almak isteyen adaylara zel eitim veren kurulu. ofrlk * ofr olma durumu, srclk. * ofrn ii. ok * Kaza, beklenmeyen bir olay veya bazil ve uyuturucularn yaratt, fiziksel veya ruh nitelikte birdenbire gelien karmak belirtilerin tm. ok tedavisi * Hastaybazillaryksek dozda vererek veya beyinden gerilimli elektrik geirerek iyiletirme. oke * "Birdenbire armak, hoa gitmeyecek bir ey yapmak" anlamnda oke etmek veya "birdenbire armak, hoa gitmeyecek bir eyle karlamak" anlamnda oke olmak deyimlerinde kullanlr. okola * ikolata, eker, su veya stle yaplan scak iecek. olo * Peru para birimi. om * Uursuzluk. om azl * Srekli kt eylerden sz eden ve szlerinin uursuzluk getireceinden korkulan (kimse). opar * ingene ocuu. * mark, kstah, yaramaz. oparlk * opar gibi davranma. or * BatSibirya'da yaayan bir Trk topluluunun ad. orca * or Trkesi. orlama * orlamak ii. orlamak * (su vb. iin) or diye ses kararak akmak. orolo * Kadnlam, kadn klna girmiolan ve ahlk dilikiler iin kullanlan erkek. orololuk * orolo olma durumu. orolop * Birdenbire ve hrsla yutmayanlatr. * Yalan. ort * Genellikle bazsporlaryaparken giyilen, paalardizlerin yukarsnda balayan ksa pantolon. ose * Genellikle takrklarzerine kum denip silindir geirilerek yaplan yol. oset * Ksa orap. oson * Kumaveya ince deriden, ounlukla dz topuklu, ayabtnyle saran ayakkab. ov * Genellikle ark, dans gibi elendirici nitelikteki gsteri. ov yapmak * gsteri yapmak. oven * ovenizmden yana olan kimse, grvb. ovenizm * Kendi ulusunu ne kararak deiik rk ve uluslar arasnda dmanlk yaratmayamalayan ve bu yolda kkrtmada bulunan arakm. ovenlik * oven olma durumu veya ovence davran.

ovmen * ov yapan kimse, gsteri adam. ovrum * Sergi evi. biyet * Hamurdan yaplan bir tr baklava. * nce yufkalarn iine kaymak konulup stne dvlmfstk serpilen bir tr tatl. hret * Herkese bilinme, tannma durumu, n. * Tannm, nl kimse. hret bulmak (veya kazanmak) * n sahibi olmak, ne kavumak, nlenmek. hret kapsalmak * mehur olmaya balamak, ok nl olmak. hret sahibi * ne ulamkimse. hret salmak * n yaylmak. hreti dnyaytutmak * ok tannmak. hretli * n olan, nl, tannm. hretsiz * n olmayan, nsz. len * Elenmek veya bir olaykutlamak amacyla birok kimsenin bir araya gelerek yedikleri yemek, ziyafet. * Sanat gsterisi. * Belli bir amala dzenlenen elence. * Din treni niteliinde yemek toplants. len ekmek * len dzenlemek, ziyafet vermek. * sanat gsterisinde bulunmak. mine * Ocak. miz * Gmlek. * Kitap klf. mizye * Yakaserkek gmleini andran, uzun kollu manetli kadn blzu. mz * Bkz. miz. vale * Ressam sehpas. valye * Eski Roma'da snftan ikincisinin yesi olan yurtta. * Orta aAvrupa'snda zel eitimle yetimi, belli lkler tayan, soylu, atlsava. * Derebeylik dzeninde soyluluk unvanlarnn en alt basama. * Gnmzde Fransz hkmetinin verdii eref belgesi ve nian. valye ruhlu * valye gelenei erevesinde yetien kimse. valye yz * Kakaln ve keli bir eit yzk. valyece * valye gibi, valyeye yakr biimde. valyelik * valye olma durumu. * valyenin balolduu derebeylik kurumu. * Gereinden ok yreklilik, atlganlk gsterme durumu. yle * unun gibi, una benzer. * u yolda, u biimde, aayukar. yle bir

* Geliigzel, zerinde durmayarak, stnkr. * Ksaca, ksa sreli, hemencik. yle bir bakmak (veya gz atmak) * ksaca bakmak. yle byle * Ne iyi ne kt, orta derecede, deta. * Aayukar, hemen hemen, yaklak olarak. yle dursun * bir iin gereklemekten ok uzak bulunduunu, ona baldaha kolay, daha basit bir eyin bile gereklemediini anlatr. yle ki * bir dnceyi, bir iddiayaklamak iin sylenecek szlerin bana gelen bala. u bu * Birtakm kimseler ve nesneler. ufa * n alm. ufa hakk * Bkz. n alm hakk. uh * Neeli ve serbest (kadn). uhluk * uh olma durumu. ule * Alev, yalm. una * u zamirinin ynelme durumu. una bak * hafifseme veya knama iin sylenir. una buna * Bir bakasna. unca * u kadar. uncack * u kadarck, birazck. unda * u zamirinin kalma durumu. unda bunda * Herkeste. undan * u zamirinin kma durumu. undan bundan * Belirsiz eyler. undan bundan konumak * havadan sudan konumak. unlar * u zamirinin oulu. unu * u zamirinin belirtme durumu. unu bunu * eitli nesneleri. unu bunu bilmemek * itiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek. unun * u zamirinin tamlayan durumu. unun bunun * Herkes, el lem. * Kimlii belli olmayan, adsanbilinmeyen. unun uras * kmseme, azmsama belirtir. ura * (anlatana veya syleyene gre biraz uzakta olan bir yeri belirtmek iin kullanlr) u yer. ra

* Danma kurulu. urack * Yakn ve belirli bir yeri gsterir. urackta * Yakn ve belirli bir yerde. urada * u yerde. urada burada * birok yerde, rastgele yerde. uradan buradan * (yer iin) birok yerden, rastgele yerden. * (konu iin) her konuda. ural * u yerin halkndan olan, u yreden olan. uralbural * Trl yerlerden olan. uras * u yer. *zerinde durulan, konuulan konuyu aklayc, tamamlaycvb. bir cmlenin bana getirilir. raydevlet * Dantay. urup * ok kaynatlarak koyulatrlmerbet. * inde ok miktarda eker bulunan koyu svkvamda olan il. usu busu * Belirsiz mal varl. ut * (futbolda) Bir oyuncunun topu, ayaveya kafasile baka bir oyuncuya, kaleye veya alan dna gndermek iin yaptsert ve hzlvuru. ut ekmek * topu sert ve hzlbir biimde kaleye atmak. utlama * utlamak ii veya durumu. utlamak * Kovmak, kapdaretmek. uur * Bilin. uuralt * Bilinalt. uurlama * uurlamak ii. uurlamak * uurlu durumda olmak. uurlu * Bilinli. uurluluk * Bilinlilik. uursuz * Bilinsiz. uursuzluk * Bilinsizlik. heda * ehitler. kran * yilik bilme, gnl borcu, minnettarlk. kretme * kretmek ii. kretmek* Tanr'ya minnet duygusunu sunmak. * Bir kimseye minnet duymak, gnlden borlu olmak. kreyleme * kreylemek ii veya durumu.

kreylemek * Bkz. kretmek. kr * Tanr'ya duyulan minneti dile getirme. * Mutlu bir olay veya durumdan, yaplan bir iyilikten duyulan honutluu bildirme. kr etmek * iyilik dolaysyla honutluu bildirmek. krler olsun * duyulan honutluu bildirmek iin kullanlr. mul * ine alma, kaplama, kapsama. * Kaplam. mullendirme * inde bulundurma, kapsamna alma. mullendirmek * Etkisini, evresini, kapsamngeniletmek, yaymak. mull * Kapsamgeniolan, birok eyi etkileyen veya iine alan, kapsaml. phe * Kuku. phe brakmamak * kukuya sebep olan btn ihtimalleri ortadan kaldrmak. phe etmek * kukulanmak. phe kurdu * nsanok tedirgin eden kuku. phe yok * baka trl olamaz. pheci * Kukucu, septik. phecilik * Kukuculuk, septisizm. phelendirme * phelendirmek ii. phelendirmek * Kukulandrmak. pheleni * phelenmek ii veya biimi. phelenme * phelenmek ii. phelenmek * Kukulanmak. pheli * Kukulu. phesiz * Kukusuz. pheye dmek * kukulanmak. pheye drmek * kukulandrmak. pheye kaplmak * phe duymak. rek * Ortaklar, erikler. * Yanda, taraftar, desteki. yu * Herkese duyulma, yaylma. yu bulmak * herkes tarafndan duyulmak, yaylmak. vester * Hemire. * Kz karde.

T * Trityum'un ksaltmas. -t * simden sfat treten ek: ya--t, ei-t vb. -t * simden sfat treten ek: ya--t, ei-t vb. -t * Fiilden isim ve sfat treten ek: ge-i-t, yak--t, kon-u-t, ta--t, kan--t, ko-u-t vb. -t* Bazfiillerin ettirgen atlarnkuran ek: bala-t-, bekle-t-, oku-t- vb. T cetveli * Bir kenarnizim yaplan yzeyin kenarna dayayp dier kenaryla birbirine parelel yatay izgiler izmeye yarayan T biimindeki cetvel. T cetveli * T harfine benzeyen, parelel dorular izmek iin kullanlan cetvel. t, T * Trk alfabesinin yirmi drdnc harfi. Te adverilen bu harf, ses bilimi bakmndan tmsz patlaycdi nszn gsterir. Ta * Tantal'n ksaltmas. ta * dek, dein, kadar veya beri gibi edatlarla birlikte kullanlarak, bir fiilin, bir hareketin, bir yerin, bir eyin baladveya sona erdii noktay, zaman ve uzaklk bakmndan abartmalbir biimde anlatr. -ta / -te * Bkz. -da / -de, -ta / -te. ta kendisi (ta ksa sylenir) * (biri iin) o kimse, tastamam kendisi. ta ki (ta uzun sylenir) * yeter ki, sonunda. taaccp * ama. taaccp etmek * hayrete dmek, hayrette kalmak, amak. taaddt * oalma, saysartma. taaffn * Kokuma, pis kokma. taaffn etmek * kokumak, pis kokmak. taahht * Bir ey yapmaystne alma, stlenme. taahht etmek * stlenmek. taahhtl * Taahht edilmi, stlenilmiolan. taahhtl mektup * Kayba uramadan yerine ulatrlmasposta idaresince kayda alnarak stlenilmiolan mektup. taahhtname * Bir eyi yapmaystne aldnbildiren yazlkt. taallk * lgisi olma, ilgisi bulunma, ilgi, ilinti. taallk etmek * ilgili bulunmak, ilgili olmak, ilgilendirmek. taallkat * Hsm ve yaknlar. taam * Yemek, yiyecek. taam etmek * yemek yemek. taammden * Bilinli bir biimde, nceden tasarlayarak, bile bile, kasten. * lenecek bir suu nceden plnlayarak, plnlbir biimde, tasarlayarak, taammt.

taammm * Yaylma, genelleme. taammm etmek * yaylmak, genellemek. taammt * Bir ii veya suu bile bile, tasarlayarak yapma. * lenecek bir suun daha nceden tasarlanmas. taannt * Direnme, ayak direme, inat etme, direnim. taannt etmek * direnmek, inat etmek, ayak diremek. taarruz * Saldr. taarruz etmek * saldrmak. taassup * Banazlk. taauk * k olma. taayyn * Belli olma, ortaya kma, belirme. taayyn etmek * belirmek. taayy * Yaama, geinme. taba * Kuru ttn yapranandran kzlmskahverengi. * Bu renkte olan. tabaat * Basmclk. tababet * Hekimlik. * Tp bilgisi. tabak * Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap. * Herhangi bir taban alacamiktarda olan. tabak * Tabaklama iini yapan, sepici, debba. tabak gibi * dmdz ve ak (yer). tabak sevdii deriyi tatan taa alar * birinin yaknlarna gsterdii sert davranonun iyilii iindir. tabaka * Katman, kat. * Bir toplum iinde makam, hret, meslek vb. bakmdan ayrlan topluluklardan her biri, kat. tabaka * Cepte tanan ttn veya sigara kutusu. tabakalama * Tabakalamak ii veya durumu. tabakalamak * Tabaka durumuna getirmek. tabakalanma * Tabakalarn birbiri stne veya birbiri ardnca sralan. tabakalanmak * Tabakalar hline gelmek. tabakal * Katmanl, tabakasolan. tabakasz * Katmansz, tabakasolmayan. tabak * Tabak yapan veya satan kimse. * Lokanta vb. yerlerde bulak ykayan kimse.

tabakhane * Hayvan postunu kullanlacak duruma getirme ileminin yapldyer, sepi yeri. tabaklama * Tabaklamak ii. tabaklamak * Hayvan postlarnkullanlabilecek duruma getirmek amacyla deiik kimyasal maddelerle ilemek, terbiye etmek. tabaklanma * Tabaklanma ii. tabaklanmak * Hayvan postlareitli kimyasal maddelerle ilenmek, terbiye edilmek. tabaklk * Tabak koymaya yarayan ve st ste birka kattan oluan raf. tabaklk * Tabaklama, tabaklama ii, debagat. taban * Ayan alt yz. * st kapalbir yerin gezinilen, ayakla baslan yz, tavan kart. * Ayakkabnn alt blm. * Bir eyin yere dayanan blm veya bir eyin zerine oturtulduu nesne, ayaklk, dura, kaide. * Bir eyin en alt blm. * Kl vb. yapmnda kullanlan iyi cins demir. * (deerlendirmede) En alt derece. * Bir toplumu, bir kuruluu oluturan, ynetime katlmadan etkili olan kitle. * Bir rman en derin olan orta yeri. * Bir cismin veya bir biimin yksekliini lmek iin aadan yukarya doru balama noktasolarak alnan yzey veya izgi, kaide. * Dikey duran direk, ubuk, seren vb.nin alt blm. * Temel, temel ilke, baz. tab'an * Huy bakmndan. * Yaradltan. taban basma * Greinin bir ayann tabanyla, hasmnn ayana basp eliyle enesinden veya omuzlarndan tutarak evirmesi. taban dzeyi * Bir akarsuyun, andrma ile eriebilecei en alak yer. taban fiyat * Bir mala, resm kurulularca konulan fiyatn en alt snr, en dk satbedeli. taban hals * Tabana serilen byk hal. * Bin liralk btn kt para. taban lm * Eimli bir cevher yatann tabanndaki tabakalar iinde ve cevher yatadorultusuna paralel olarak srlen lm tr. taban tabana zt * birbirine son derece aykr. taban tepmek (veya patlatmak) * uzun yol yrmek. tabana kuvvet * bir yere yayan gitmekten baka are olmadnanlatr. tabana kuvvet kamak * ok hzl, koarak kamak. tabanca * Ksa, hafif, cepte veya belde tanan ateli silh. * Boyaclkta kullanlan, basnlhava yardmyla boya pskrtmeye yarayan ara. tabanca boyas * Tabanca ile yaplan boya. tabanca cils * Tabanca ile pskrtlerek yaplan cil. tabancaya davranmak * ateetmek iin tabancaybulunduu yerden almaya kalkmak.

tabanyark * Korkak, gven vermeyen kimse. tabanlarkaldrmak * koarak kamak. tabanlarpatlamak * ok yrmekten, ok ayakta durmaktan aryorulmak. tabanlaryalamak * uzak bir yere yayan gitmeye hazrlanmak. * hzlca komak, kamak. tabanl * Tabanolan. tabanlk * zerinde raylarn yerletirildii, enine konmuolan aa, beton veya demir para. * Ayan rahat etmesi iin ayakkabiine yerletirilen, ayak, kee, deri veya kumaparas. tabansz * Tabanolmayan. * Korkak, yreksiz. tabanszlk*Tabansz olma durumu. * Korkaklk, yreksizlik. tabanvay * "Yayan gitmek" anlamnda kullanlan tabanvayla gitmek deyiminde geer. tabasbus * Yaltaklanma, yaltaklk. tabasbus etmek * yaltaklanmak. tabel * zerinde tantc, belirtici bir yaz, aklama, iaret veya resim bulunan, tahta, sac vb. den yaplan levha. * Hastahane, yatlokul, asker birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, gnlk yemek iin karlan erzakn trn, miktarngsteren izelge. * Hastahanelerde her hastann gndelik yemek ve ilcnn yazldkt. tabelc * Tabel yazan kimse. tabelclk * Tabelcnn ii. tabetme * Tabetmek isi. tabetmek * Basmak. tab * Miza, huy, tabiat, karakter. tab * Bas. tabi * \343 tabi. tbi * Baml. * Bal. tbi * Basc. * Yaync, nair, editr. tbi klmak * egemenlii altna almak, boyun edirmek, kendine uydurmak. tbi olmak* birinin kontrol altna girmek, bir eye veya bir kimseye balolmak. tbi tutmak * bamlklmak. tabiat * nsan faaliyetlerinin dnda kendi kendini srekli olarak yeniden yaratan ve deitiren g, canlve cansz maddelerden oluan varln hepsi, doa. * Tabi zellik. * Bir kimsenin eilimlerinin, igdlerinin hepsi, huy. * Gzeli ayrma melekesi, zevk, beeni.

* nsann byk abdest bozma kolaylveya zorluu. tabiat bilgisi * Okullarda doa ile ilgili bilgileri iine alan dersin ad. * Bu dersin konularnieren kitap. tabiat bilimleri * Konusu tabiat, tabiat olaylarve kanunlarolan fizik, kimya, gk bilimi, biyoloji gibi bilimler. tabiatyla * Tabi bir biimde, tabi olarak. * Kendiliinden. tabiatl * Herhangi bir yaradlta, huyda olan. tabiatsz * irkin ve kaba eylerden tedirgin olmayan, zevksiz (kimse). * Huysuz, geimsiz. tabiatszlk* Tabiatsz olma durumu. tabiatst * Tabiat kanunlarna uymayan, tabiat kanunlaryla aklanamayan, doast. tabiatstclk * Tabiat kanunlaryla aklanamayan olaylarn ve gereklerin varlna inanmak gerektiini ileri sren reti, srnatralizm. tabi * Tabiatta olan, tabiatta bulunan. * Olaan, allm, her zamanki gibi olan, beklenildii gibi. * Saduyuya, manta, olaan dzene uygun olan. * Yapmack olmayan. * Katksz, saf. * Elbette, tabi olarak, iin gerei olarak. tabi fetler * nlenmesi insan eliyle olmayan, tabi glerin yarattsel, frtna, deprem, dolu gibi felketler. tabi hukuk * nsann doutan sahip olduuna inanlan haklarnele alan hukuk. tabileme * Tabilemek ii. tabilemek * Tabi duruma gelmek. tabilik * Tabi olma durumu. tbiiyet * Bir eye veya bir kimseye balolma, bamllk, ballk. * Uyrukluk. tbiiyetli * Herhangi bir lkenin uyruu olan, uyruklu. tbiiyetsiz * Herhangi bir lkenin uyruu olmayan, uyruksuz. tbiiyetsizlik * Tbiiyetsiz olma durumu, uyruksuzluk. tbilik * Yaymclk, basclk, editrlk. tabip * Hekim, doktor. tabiplik * Hekimlik, doktorluk. tabir * Deyi, anlatm, ifade. * Deyim. * (rya iin) Yorma, yorumlama. tabir etmek * yorumlamak. * sz ile anlatmak. tabiri caizse * szn zn sylemek gerekirse.

tabirname * Ryalarn yorumunu yapan kitap. tabiye * Hazrlama, yerletirme. * Taktik. tabl * Davul. tabla * Satcvb. nin kullandtahtadan tepsi. * Soba, mangal gibi eylerin altna konulan metalden veya tahtadan yaplan tepsiye benzer altlk. * Bir eyin dz ve geniblm. * Sigara kl silkelenen, sigara sndrlen cam, metal vb.den kap. * Makaralarn yzlerini oluturan dblmleri. * Aatan veya aa rnlerinden hazrlanm, byk yzeyli dzgn para. * Bir tablann aldmiktarda olan. tablakr * Bakasnn adna gezerek satclk yapan kimse. * Byk konaklarda mutfaktan yemek tablalarngtrp getiren grevli. tablal * Tablasolan. * Tepesi genive daire biiminde olan. tabldot * Lokanta ve otellerde belirli bir para karlnda verilen birka kap yemek, semesiz yemek. * Birok kiinin erzak salayp kendilerine yemek piirtmek iin kurduklarortaklk. tablet * Dz ve yassbiime konmuyenecek veya yutulacak madde. * Eski medeniyetlerden kalma, pimiveya gnete kurutulmukilden yaplm, zerinde ivi yazsile metin yazlbelge. tabliye * Kprlerde ilk yerletirilen ve kpry oluturan blm. tablo * Bez, tahta, kt gibi maddeler zerine yaplmyalboya, sulu boya, pastel veya kara kalem resim. * Birbiriyle olan ilgilerine gre dzenlenerek yazlmeylerin hepsi. * Yaanan, var olan olay ve olgularn hepsinin genel grn, manzara. * Bir perdenin dekor deiikliiyle belirlenen alt blm. tabu * Kutsal saylan bazinsanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasn, kullanlmasnyasaklayan, aksi yapldnda zarardokunacadnlen din inan. * Yasaklanarak korunan (nesne, kelime, davran). * Tekinsiz. tabulama * Tabulamak ii veya durumu. tabulamak * Tabu kabul edilmek, tabu gibi grnmek, tabu deeri kazanmak, tabu durumuna getirilmek. tabur * Drt blkten kurulan, bir binbann komutasnda bulunan asker birlii. * Dzgn sralar durumunda art arda dizilmiinsan topluluu. taburcu * Hastahaneden kmaskararlatrlm(hasta). taburcu edilmek * hasta iyileerek hastahaneden kmak. taburcu etmek * (doktor) hastayhastahanedeki bakmla iliii kalmadiin hastahaneden karmak. taburcu olmak * hastahanedeki bakmla iliii kalmadiin hastahaneden kmak. tabure * Srt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle. tabut * lnn mezarla gtrlrken iine konulduu sandk. * ine yumurta konan uzun sandk. tabutluk * Cami avlusunda tabutlarn konulduu yer.

* Ancak bir kiinin hareket etmeden ayakta durabilecei zel ikence blmesi. tabtvan * G, kuvvet, takat. tabya * Ayrolarak yaplmve silhlarla glendirilmiistihkm. Tacik * Tacikistan Cumhuriyeti'nde yaayan halk ve bu halkn soyundan olan kimse. Tacike * Tacik dili. tacil * Hzlandrma, abuklatrma, tezletirme. tacil etmek * hzlandrmak, tezletirmek, abuklatrmak. tacir * Ticaretle uraan kimse, tccar. taciz * Tedirgin etme, cannskma. taciz atei * Hasmtedirgin etmek iin silhla alan ate. taciz etmek * skntvermek, rahatsz etmek. tacizlik * Tedirginlik verme. tacizlik etmek * tedirgin etmek, can skmak. tacizlik getirmek * tedirgin olmak. * usan getirmek. tacizlik vermek * tedirgin etmek. * usandrmak. ta * Soyluluk, iktidar, g veya hkmdarlk sembol olarak baa giyilen, deerli talarla ssl balk. * Gelinlerin balarna taklan ss. * Baztarikatlarda eyhlerin giydikleri balk. * Genellikle gz dzeyinden yksek mobilyalarn stlerindeki kabartmaloymalssl blm. * iein dtan ikinci halkasnda bulunan yapraklarn hepsi. ta * Futbol veya hentbolda, topun, alann yan izgileri dna kmas, yan. ta at * Futbol veya hentbolda taca kan topun, kartakm oyuncusu tarafndan elle bazerinden geirilip arkadan ne doru oyun alanna atlmas. ta beyit * Kasidelerde airin adnn getii beyit. ta giyme treni * (hkmdar olacak kimse iin) Bana tacngiydirerek hkmdarln resmen ilnamacyla dzenlenen tren. ta giymek * tahta kmak. * kral veya kralie seilmek. ta yapra * Tacoluturan yaprakklardan her biri. ta yaprakl * Ta yapraklarherhangi bir durumda olan. talanma * Talanmak ii. talanmak * Ta giymek. tal * Tacolan. * Tacolan. tasz

* Tacolmayan. * Tacolmayan. tasz kral * Herhangi bir konuda byk n yapmolan kimse. taszlar * ieklerinde ta bulunmayan bitki familyalarve bitkiler. tadat * Sayma, say. * Saym. * Sayarak yoklama yapma. tadat etmek * saymak. tadata kmak * yoklamaya katlmak zere toplanmak. taddamanda kalmak * yenen bir eyin tadnunutamamak. * hoa giden, zevk alnan bir eyi unutamamak. tadgitmek (veya kamak) * tatsz bir duruma gelmek. * bir ey hoa gidecek ynlerini yitirmek. tadtuzu kalmamak (veya tadtuzu bozulmak) * eski zevki kalmamak, yavanlamak. tadtuzu yok * zevksiz, yavan. tadm * Tadna bakmak iin bir eyden aza alnan miktar. * Tat alma yetisi. tadmlk * Bir eyin tadna bakmaya yeter (miktar). * ok az. tadna bakmak * azna alp tadndenemek, test etmek. tadna doyum olmamak * bir eyin tadok beenilmek. tadna varmak * bir eydeki ince gzellii kavramak, duymak. tadnda brakmak * arla kamamak. tadndan yenmemek * ok tatl, ok hoa gider olmak. tadnalmak * bir eyin gzelliini bilir olmak, zevkine varmak. tadnbulmak * tadyerine gelmek. tadnkarmak * bir eyin gzelliinden veya saladimknlardan yeterince yararlanmak. tadnkarmak * arla kamak, hoa gitmeyen bir durum yaratmak. tadil * Tadilt. tadil teklifi * Deitirge. tadilt * Deiiklik. tadilt etmek (veya yapmak) * deitirmek. taflan * Glgillerden, 2-6 m ykseklikte, kn yapraklarndkmeyen, iekleri salkm durumunda ve beyaz olan, ss bitkisi olarak bahelerde yetitirilen kk bir aa, kara yemiaac(Prunus laurocerasus). tafra * Kendisini olduundan byk gsterip bbrlenme, yksekten atma. tafra satmak

* bbrlenmek, byklenmek, byklk taslamak. tafrac * Bbrlenen, yksekten atan. tafsil * Bir eyi ayrntlaryla anlatma, aklama. tafsilt * Ayrntlar. tafsilt vermek * bir kimse, bir ey veya durumun zelliklerini, inceliklerini, ayrntlaryla anlatmak, uzun uzadya anlatmak. tafsilta girmek * ayrntlar zerinde durmak. tafsiltl * Ayrntl. tafta * Bir tr sert, ipekli kuma. * Bu kumatan yaplm. tafzih * Birinin kt yanlarnortaya karma, rezil etme. tagaddi * Beslenme. tagallp * Zorbalk. tagayyr * Deime, bakalama. tagayyr etmek * deimek. tai * (bir eyin iine baka bir madde) Kartrma, kattrma. taietmek * kartrmak. tayir * Deitirme, bakalatrma. * Bozma. tayir etmek * deitirmek, bakalatrmak. * bozmak. tahaccr * Talama, takesilme. tahaccr etmek * talamak. tahaffuz * Barnma, korunma. tahaffuzhane * Sefer srasnda, yolcu ve gemi adamlararasnda bulachastalk grlen gemilerin karantina srelerini geirmeleri, gerekli salk nlemlerinin alnmasve hastalarn iyiletirilmeleri iin byk limanlara yakn kylara kurulmusalk kuruluu. tahakkuk * Gerekleme. tahakkuk etmek * gereklemek. tahakkm * Bask, zorbalk, hkmetme. tahakkm etmek * baskyapmak, zorbalk etmek, hkmetmek. tahammuz * Ekime. tahamml* (nesneler iin) Gl, zorlaycdetkenlere karkoyabilme, dayanma. * (insan iin) Kt, g durumlara karkoyabilme gc, kaldrma, katlanma. tahamml etmek * dayanmak, katlanmak, kaldrmak. tahammlfersa

* Dayanlmaz. tahammlsz * Tahamml olmayan. tahammlszlk * Tahammlsz olma durumu. tahammr* Mayalanma, fermantasyon. tahammr etmek * mayalanmak. taharet * Temizlik, temiz olma. * slm dini inanlarna uygun olarak yaplan temizlik. * Abdest yaptktan sonra temizlenme. taharet almak * temizlenmek. taharet bezi * Taharetten sonra kullanlan kk kurulama bezi. taharet borusu * Alafranga tuvaletlerde abdest sonrastemizlik iin suyun akmasnsalayan kvrmlboru. taharetlenme * Taharetlenme ii. taharetlenmek * Abdest yaptktan sonra temizlenmek. taharri * Arama, aratrma. * Sivil polis. taharri etmek * aratrmak. taharri memuru * Sivil polis, taharri. taharr * Trmalanma, kurcalanma, azdrlma. taharretmek * trmalanmak, kurcalanmak, azdrlmak. * irkilmek. tahassun * Korunmak iin bir yere ekilme, snma. tahassr * Kavumak istenen ey veya kimse iin zlme, zlem. tahasss * Duygulanma, duygulanm. tahat * Ylma, birikme, ynak. tahattur * Hatrlama. tahattur etmek * hatrlamak. tahavvl * Bir durumdan baka bir duruma geme, deime, deikenlik, dnme, dnm. tahavvl etmek * deimek, dnmek. tahayyl * Hayalde canlandrma, sembolletirme. tahayyl etmek * hayal etmek. tahdidat * Snrlamalar, ksntlar. tahdit * Snrlama, evreleme, evresini daraltma. tahdit etmek * snrlamak. tahfif

* Hafifletme, ykn azaltma. tahfif etmek * hafifletmek, ykn azaltmak. tahl * Buday, arpa, msr, yulaf, avdar, pirin gibi rnlerin genel ad, hububat. tahl yemi * Henz olgunlamamken kuru ot, silo yemi, kylmyeil yem olarak kullanlmak zere biilen veya biilmeden otlatlan tahllar. tahin * tlmsusamn koyu svdurumu. tahin helvas * Tahinin ekerle veya pekmezle kartrlmasyla yaplan bir tr helva. tahin rengi * Kirli, koyu sarrenk, tahin. * Bu renkte olan. tahin * Tahin rengi olan. tahinli ekmek * Mayalanmhamurun 1-2 cm kalnlnda alp zerine ekerlendirilmitahinin serilmesiyle elde edilen malzemenin frnda piirilmesiyle yaplan bir tr ekmek. tahirbuselik * Klsik Trk mziinde bir birleik makam. tahkik * Soruturma. tahkik etmek * soruturmak. tahkikat * Soruturmalar. tahkikat komisyonu * Soruturma kurulu. tahkim * Kuvvetlendirme, salamlatrma. tahkim etmek * salamlatrmak, kuvvetlendirmek. tahkimat * Bir yeri dman saldrsna karkoyabilecek duruma getirmek iin yaplan trl haberleme, hendek, siper gibi savunma tesislerine verilen ad. tahkimli * Tahkim edilmiolan. tahkir * Aalatma, onur krma, onuruna dokunma. tahkir etmek * aalatmak, onur krmak. tahkire uramak * hakaret grmek. tahkiye * Bir olayanlatmadaki dzen, anlatdzeni. * Hikye etme, anlat. tahkiye etmek * hikye etmek. tahlif * Ant iirme, yemin ettirme. tahlil * eitli ynlerden veya maddelerden oluan bir eyi zmleme. * zmleme, analiz. * zmleme. tahlil etmek * zmlemek, analiz etmek. tahlil * zmlemeli. tahlis * Kurtarma.

tahlisiye * Kurtarma, can kurtarma. * Kazaya urayan gemilerin yolcularnve gemi adamlarnkurtarmak ii. tahliye * Boaltma. * (tutuklu iin) Serbest brakma. tahliye etmek * boaltmak. * (tutuklu iin) serbest brakmak. tahmil * Ykleme. tahmin * Yaklak olarak deerlendirme, oranlama. * Akla, sezgiye veya bazverilere dayanarak gelecek bir eyi, olaykestirme. * nceden kestirilen, dnlen ey. tahmin etmek * yaklak olarak deerlendirmek; oranlamak. * kestirmek. tahminen * Yaklak olarak, aayukar. tahmin * Oranlamaya, tahmine gre, kararlama, aayukar. tahmis * Divan edebiyatnda bir gazelin her beytinin bana msra katlmasdurumu, beleme. tahmis * Kahve vb. eyleri kavurma. * Kavrulmuve tlmkahve satan yer. tahmisi * Kuru kahveci. tahnit * ly, bozulmamasiin illama. tahnit sanat * i doldurulmuss hayvanmaketi yapma sanat. tahra * Bir tr eri budama ba. tahribat * Ykp bozma, harap etme. tahrif * Bozma, kalem oynatma, deitirme. tahrif etmek * bozmak, deitirmek. tahrifat * Bir eyin aslnbozma, deitirme. tahrik * Yola kartma, hareket ettirme, kmldatma. * Cinsel istei, duygularartrma. * Bir kimseyi kt bir iyapmasiin ileri srme, kkrtma. tahrik etmek * kkrtmak. * harekete geirmek. * cinsel istei, duygularartrmak. tahrikt * Kkrtmalar, kkrtlar. tahriki * Tahrik eden kimse. tahrikilik * Tahrikinin ii. tahril * izgi. tahrilli * izgili. * Renkli blm izgi izgi olan (gz).

tahrip * Ykma, krp dkme, harap etme, bozma. tahrip etmek * ykmak, krp dkmek, bozmak. tahripkr * Ykc, ykan, zarar veren, tahrip eden. tahrir * Yazma, kitabet, kompozisyon. tahrir heyeti * Yazkurulu. tahrirat * Resm bir dairece yazlan yazlar ve mektuplar. tahrirat ktibi * lede resm yazileriyle grevli kimse. tahriren * Yazyla, yazlolarak. tahrir * Yazl, yazile. tahri * Trmalanma, trmalama. * Yakarak kandrma. tahrietmek * trmalamak, yakmak. tahsil * (para iin) Alma, toplama. * renim. tahsil etmek * (para iin) toplamak. * renim yapmak. tahsil grmek * yksek renimde bulunmak. tahsilt * Kamu alacaklarnn toplanmasveya sresi iinde denmeyenlerin zorla alnmas. tahsildar * Bir kimse veya bir kuruluadna para toplamakla grevli kimse, almc. * Vergi toplayan kimse, vergici. tahsildarlk * Tahsildarn grevi. tahsis * Bir eyi bir kimseye veya bir yere ayrma. tahsis etmek * ayrmak, zglemek. tahsisat * Bir kimseye, bir kuruluveya toplulua ayrlmpara, denek. * Bir ii gerekletirmek iin ayrlmpara. tahsisatmesture * Bkz. rtl denek. tahsisli * Bir eye zg klnm, bir eye ayrlm. tahsisli yol* Belediyece grevlendirilmitoplu tama aralariin kentin ana caddelerinde ayrlmyol eridi. tahiye * Haiye yazma, kma yapma. taht * Hkmdarlarn oturduu byk, ssl koltuk. * Hkmdarlk makam, hkmdarlk. tahta * Dz, enlice, uzun ve az kaln biilmiaa. * Bu paralardan olumuyzey. * Tahtadan yaplm. * Sebze bahelerinde ayrlan kk yer. * Kara tahta.

tahta biti * Tahta kurusu. tahta kmak * hkmdar olmak. tahta gs * ok kk, kuru ve zayf gs (kadn). tahta gsl * ok kk, zayf gslere sahip kadn. tahta kurdu * Tahtadan yaplma eyaykemirerek delik deik eden kn kanatlbcek (Anobium punctatum). tahta pamuk * Demecilikte kullanlan bir dolgu ve rt malzemesi. tahta perde * ki yeri birbirinden ayran tahta duvar. tahtabo * Damn, en fazla amar sermeye yarayan ve inko ile deli bulunan dz blm, taraa. Tahtac * Anadolu'da yaayan bazAlevlere verilen ad. tahtac * Orman iletmelerinin izni dorultusunda aalarileyen, budayan, dorayan kii. tahtaclk * Tahtacolma durumu. tahtakurular * Yarm kanatllardan, pis kokulu, kan emici bcekler topluluu. tahtakurusu * Yarm kanatllardan, uzunluu 3-5 mm, vcudu oval ve yass, kanatlarrelmi, oturulan, yatlan yerlerde reyen,kan emerek beslenen,pis kokulu bcek (Cimex lectularius). tahtalama * Tahtalamak ii veya durumu. tahtalamak * Tahta durumuna gelmek. tahtal * Tahtasolan. * Bkz. tahtalgvercin. tahtalgvercin * Yaban gvercini. tahtalky * Mezarlk, sinlik. tahtalky boylamak * lmek. tahtaseksik * akltam olmayan, akn, alk, budala. tahtaya kaldrmak * renciyi szl snav iin snftaki tahtann nne armak. tahtaya kalkmak (veya kaldrmak) * (snav iin) kara tahta nne kmak. tahtelbahir * Denizalt. tahterevalli * ki ucuna birer kii oturup, karlklolarak havada ykselip inerek elenmeyi salayan, ortasndan bir yere dayaltahta kalas. * Kak, deli. tahteuur* uuralt, bilinalt. tahtrevan * nsan omzunda veya deve, fil, at vb.ne yklenerek gtrlen, st rtl, tekerleksiz tat. tahttan indirmek * hkmdarlna son vermek. tahvil * Deitirme, evirme, dndrme, dntrme. * Devletin veya zel bir kuruluun dn para almak iin kard, yllk faiz getiren yazlsenet. tahvil etmek

* dntrmek. tahvilt * Tahviller. taife * Bkz. tayfa. tak * Tahta vb. bir eye vurulunca veya silh patlaynca kan tok ve sert ses. tak * Mill bayramlarda veya nemli bir olayanmak iin dzenlenen enliklerde, geit yaplacak caddelere geici olarak kurulan, yazlar ve ieklerle sslenen kemer. tak tak * Vurma, arpma srasnda kan (ses), bu sesi kararak. tak tuk * Vurma, arpma srasnda kan (ses), bu sesi kararak. taka * Dou Karadeniz blgesine zg yelkenli bir tr kyteknesi. takac * Taka ileten kimse. takaclk * Takacnn ii. takaddm * nce gelme. * nce davranma. takaddm etmek * ncesine gelmek, ncesinde yer almak. takalls * Bzme, kaslma. takalls etmek * bzmek, kaslmak. takanak * Alacak, bor. * liki. takarrp * Yaknlama, yaklama, yanama. takarrr * Bir yerde karar klma, yerleme. * Karar verilme. takas * Mal alp karlnda mal vererek deme. * Kliring. takas (veya takas tukas) etmek * saymak, deitirmek. takat * Bir eyi yapabilme, baarabilme gc, g, hl, derman. takat getirmek * dayanmak, katlanmak. takat kalmamak (veya kesilmek) * gc azalmak, bitmek. takatyetmemek * gc yeterli olmamak. takatli * Gl, dayankl. takatsiz * Takati kalmam, yorgun, argn, dermansz, kudretsiz, mecalsiz. takatsizlik * Takatsiz olma durumu. takatsizlik duymak * gsz ve kuvvetsiz kaldnanlamak. takatuka * Grlt patrt. * Basm evlerinde dizilmiharfleri iyice yerletirmek iin zerlerine vurmaya yarar takoz. * Uzun ttn ubuklarn kullanldalarda odann ortasna yerletirilen kl ana.

takayyt * Balolma, balanma. * stne dme, zen gsterme. takaza * Azarlama, baa kakma, serzeni. takaza etmek * azarlamak, serzenite bulunmak, baa kakmak. takbih * Knama, ayplama. takbih etmek * knamak, ayplamak. takdim * Bir eyi karlksz olarak birine verme, sunma. * Tantma, tantrma. * ne alma, nceye alma. takdim edilmek (veya olunmak) * sunulmak. * tantlmak, tantrlmak. takdim etmek * sunmak. * tantmak, tantrmak. * nceye almak, ne almak, ncelemek. takdim tehir * (bir szn iki gesi arasnda) Yer deiimi. takdimci * Tantmac. * Sunucu. takdimcilik * Tantmaclk. * Sunuculuk. takdir * Beenme, beenip belirtme, deer verme. * (bir eyin deerini, nemini, gerekliliini) Anlama. * Deer bime, reyting. * Tanr'nn uygun grmesi, Tanr'nn istei, kader. * (bu, u, o gibi gsterme sfatlaryla birlikte kalma durumunda kullanldnda) "O durumda, byle olunca" anlamlarnda durum veya art anlatr. takdir etmek (veya eylemek) * beenmek. * nemini, gerekliliini, deerini anlamak. * deer bimek, deerlendirmek. takdir hakk * Kanunun belirledii durumlarda (gereine, haklsebeplere gre) yargca tannan deerlendirme serbestlii. takdir olunmak * beenilmek. * deeri, nemi, gerei anlalmak. * deeri biilmek. takdir yetkisi * Bkz. takdir hakk. takdiriilh * Yazg, kader, aln yazs. takdirini kazanmak * bir kimse veya bir topluluk tarafndan beenilmek. takdirkr * Takdir eden, beenen, hayran. takdirname * Yaplan bir iin beenildiini belirtmek amacyla verilen yazlbelge. takdis * Kutsal sayma, kutsama. takdis etmek * mbarek, kutlu, aziz klmak, kutsamak. takeometre

* Dzenlenmiarazinin yz lmn bulup plnnyapmaya yarayan alet. tak * ounlukla evlenen veya nianlanan birine armaan olarak verilen kpe, bilezik, yzk gibi eylerin tm. * Kadnlarn ziynet eyas. * smin baka bir kelime ile ilgi kurmak zere aldek. Trkede -i, -e, -de, -den, -in ekleri birer takdr. taklgan * nsan, aka yollu zecek veya uratracak davranlarda bulunmayhuy edinmiolan, muzip. taklganlk * Taklgan olma durumu, muziplik. takl * Taklm, tutturulmu, aslm. taklp kalmak * oyalanmak. * baklarnayramamak. takl * Taklma ii veya biimi. taklma * Taklmak ii. taklmak * Takmak ii yaplmak. * Denge bozulacak bir biimde bir yere iliip aksaklk ortaya kmak. * Bir yere iliip veya dokunup kalmak. * Kzdrmak, zmek, artmak amacyla aka yollu konumak. * Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanngrerek stnde durmak. takm * Bir ite veya bir yerde kullanlan eya ve aletlerin tamam, ekipman. * Meslek, davran, durum vb. ynlerden birbirine uyan kimselerin oluturduu topluluk. * Grev bakmndan birbirini tamamlayan kimselerin topluluu, ekip, trup. * Birbirini tamamlayan eylerin tm. * Sigara azl. * Bl oluturan birliklerden her biri. * Bir filmin evriminde grntleri alma, aydnlatma, ses alma gibi belli balalmalaryapmak iin gerekli en kk teknikiler topluluu. * Canllarn blmlendirilmesinde familya ile snf arasnda yer alan, yakn benzerlikler gsteren organizmalarn oluturduu birlik. * Bir oyunda sahaya kan belli kurululara baloyuncular topluluundan her biri. * Birlikte oynayan, kazanmak iin birlikte alan sporcu topluluu. * (aalaycve kmseyici anlamda) Topluluk. * Benzer, gibi. takm erki * Oligari. takm oyunu * Oyuncularbelli sayda olan takmlarla yaplan spor tr. * Bir ii paylaarak ve ortaklaa yapmak. takm takm * Kk topluluklar durumunda. takm taklavat * Hepsi, hep birlikte. takm tutmak * spor takmlarndan birini desteklemek. takmada * Birbirine yakn bykl kkl birka adann tm. takmyldz * Birbirine gre durumlarher zaman aynkalan komu yldzlar topluluu. taknak * Bilince taklarak korku ve bunalm yaratan, kiinin abalarna karn kurtulamaddnce. taknakl * Taknaklarolan (kimse). taknakldavran * Bilince taklan ve btn kurtulma uralarna kardirenen bir dncenin yarattdavran. taknaksz * Taknaolmayan (kimse).

taknma * Taknmak ii. taknmak * Kendine takmak. * Bir nitelik veya durum almak. taknt * Bir durum veya sorunla ilikisi olan baka durum veya sorun. * Btnlemeye kalnan ders. * Kk, nemsiz bor. * Bir kimseyle kurulan iliki. * Kadn taklar. takntl * Takntsolan. takntsz * Takntsolmayan. takp taktrmak * zenerek sslenmek. takr takr * Takrtsesi kararak. * Sert ve kuru biimde. * Sert ve kuru. takr tukur * Kaba bir takrtsesi kararak. takrdama * Takrdamak ii. takrdamak * Takrtsesi karmak. takrdatma * Takrdatmak ii. takrdatmak * Takrdamasna yol amak, takrdamasna sebep olmak. takrt * Bir eyin kardkuru ve sert ses. takma * Takmak ii. takmak * Birbirine taklmak. * Anlamazla dmek, kavgaya tutumak, az kavgasyapmak. taktrma * Taktrmak ii. taktrmak * Kpe, bilezik, yzk gibi ss eyasnoka takmak. takyye * Saknma, ekinme. * Mezhep belirtmemek, gizlemek. * Olduundan farklgrnme. takyye yapmak * saknmak, ekinmek. * olduundan farklgrnmek. takibat * Kovuturma. takiben * Ardndan. * zleyerek, hemen sonra. takigraf * Hzler. takim * Verimsiz duruma getirme, sonusuz brakma, ksrlatrma. * Mikrobundan artma. takimetre * Hareket durumundaki bir cismin hznlmeye yarayan alet. takip

* Yetimek, yakalamak veya bulmak amacyla birinin arkasndan gitme, izleme. * Ardnca gitme veya gelme. * Kovuturma, kovuturulma. * zinden gitme, uyma, izleme. * Geri ekilmekte olan dmanyenmek, yok etmek iin yaplan hareket. takip etmek * yetimek, yakalamak veya bulmak amacyla birinin arkasndan gitmek, izlemek. * belli bir yne gitmek. * uymak, bir eyi izlemek. * dikkatle dinlemek, anlamak. * kovuturmak. * hemen arkasndan gelmek. takipi * Takip eden, izleyen kimse, izleyici. takipilik * Takipinin ii. takipsiz * zerinde durulmayan, takip edilmeyen. * Takip edilmeksizin, takip edilmeyerek. takipsizlik * Takipsiz olma durumu. takipsizlik karar * Herhangi bir sutan tr sank durumunda olan bir kimse iin kovuturmadan vazgeme karar. takkadak * Birden, annda, hemen. takke * nce kumatan ve ounlukla yarm kre biiminde balk. * Yarm kre biimindeki kubbenin st blm. takke dt, kel grnd * bir aybrten ey ortadan kalktzaman gerein ortaya ktnanlatr. takkeli * Takkesi olan. takkesiz * Takkesi olmayan. takla * Bave elleri yere koyduktan sonra ayaklarkaldrp vcudu stten artarak ne veya arkaya yaplan dnme hareketi. * (otomobil, kamyon vb. iin) Devrilip yuvarlanma. * (uak vb. iin) Uzunlamasna veya yanlamasna dnme hareketi. takla atmak (veya klmak) * takla hareketini yapmak. * ok sevinmek. * bir kimseye yaranmak iin onun houna giden davranlarda bulunmak, dalkavukluk etmek. takla attrmak * bir eyi diledii gibi beceriyle kullanabilmek. * birine istedii her eyi yaptrmak. takla bcei * Kn kanatllardan, srtst evrildiinde gsndeki zel bir organn yardmyla takla atarak dzgn durma yeteneinde olan ve tel kurdu denilen kurtuklardolaysyla nem tayan bcek (Agriotes lineatus). takla bcekleri * Takla bcei trlerini iine alan kn kanatllar familyas. taklac * Takla atan kimse. taklak * Bkz. takla. taklavat * Bkz. takm taklavat. taklid * Taklit yoluyla yaplan. taklid kelime * Bkz. yansma. taklidini yapmak

* bir eyin veya kimsenin konumasn, davranndaha ok komik bir biimde tekrarlamak. * yknmek. taklip etmek * bir eyin biim ve kalbndeitirmek, evirmek. taklip,-bi * Dndrme, evirme. * Bir eyin biim ve kalbndeitirme. taklit * Belli bir rnee benzemeye veya benzetmeye alma. * Birinin davranlarn, konumasntekrarlayarak elenme. * Benzetilerek yaplm(ey). taklit etmek * bir eyin kalpn, sahtesini, yalancsnyapmak, benzetmek. * bir kimseye veya bir eye benzemeye almak. taklit mobilya * Antika mobilyann zelliklerini aynen uygulayarak sonradan yaplan mobilya. takliti * Bir eyin benzerini yapan kimse. * Birinin veya bir eyin davranlarn, konumalarntekrarlayarak elendiren kimse, mukallit. taklitilik,-i * Takliti olma durumu. takma * Takmak ii. * Gereinin yerine konulan, ereti. takma ad * Kendi adndan baka ereti alnan ad, mahls. takma ayak * Kesilen bir ayan yerine taklmak zere plstik ve benzeri bir maddeden zel olarak yaplmayak. takma bacak * Takma ayak. takma di* Gerek diyerini tutabilecek biimde yaplmereti di. takma isim * Bkz. takma ad. takma kirpik * Kirpik yerine taklan ve kirpik yerini tutan ereti kirpik. takma kol * Kesilen bir kolun yerine taklan yapma kol. takma sa * Deiik renk ve boyda yaplan farklgrntye sahip olmak iin baa taklan sa modeli, peruk. takmak * Bir eyi baka bir yere uygun bir biimde tutturmak, ilitirmek, geirmek. * (takiin) Vermek, armaan etmek. * (ad, lkap) Koymak. * Kuanmak. * (olumsuz biimde) nemsememek, nemli saymamak, deer vermemek. * Bor brakmak. * Biriyle olumsuz olarak uramak. * (arka, art ve pegibi kelimeleri tmle alarak) Kendisiyle birlikte gtrmek, yanna almak veya arkasndan izletmek. * Snavnbaaramamak. takmamazlk * Dikkate veya ciddiye almama, umursamama. takmazlk * Takmamazlk. takoz * Bir eyann altna kprdamadan dik durmasiin yerletirilen aa kama, ksk. * ivi akmak iin duvarn iine yerletirilen aa paras. * Kzaktaki geminin, stnde oturduu aalardan her biri. * Lkerda yaplmak iin kesilmitorik balparas. takoz koymak * aracn hareketini nlemek iin tekerleklerden birinin nne veya arkasna takoz yerletirmek, takoz atmak.

* olacak ii engellemek. takozlama * Takozlamak ii. takozlamak * Takoz koymak. takriben * Aayukar, yaklak olarak. takrib * Yaklak. takrip * Yaklatrma. takrir * Yerletirme, yerletirilme. * Anlatma, anlat, ders verme. * nerge. * Tapu dairesinde tanmaz malnbakasna sattnveya ipotek ettiini syleme. takrir etmek * ders anlatmak. takrir vermek * satlarda sattnsylemek. * nerge vermek. takriz * vme, v, bir eserin bana konulan yetkili bir kimsenin yazd, vc tantma yazs, beence. taksa * Pulu yaptrlmadan veya eksik yaptrlarak gnderilen mektup iin, alcnn cezalolarak dedii posta creti. taksa pulu * Taksalmektuplara yaptrlan pul. taksal * Pulu yaptrlmadveya eksik yaptrldiin paras, cezasyla birlikte kendisine gnderilen kimseden alnan (mektup). taksi * Belli bir cret karlyolcu tayan, taksimetresi olan otomobil. taksi * Gm. taksici * Geimini taksi ileterek srdren kimse. taksicilik * Taksicinin ii. taksim * Paralara blme, bltrme. * Blme ve bl. * Klsik Trk mziinde fasln banda ve ortasnda algcnn irticalen yaptgezinti. taksim etmek * blmek, bltrmek, pay etmek. * ksa bir sre algalmak. taksimat * Blntler. taksimetre * Taksilerde kullanlan, denecek creti gsteren saya. taksir * Ksaltma, ksma. * Kusurda bulunma. * Dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik veya dzene, buyruklara ve talimata uymamazlktan doan kusurlu olma durumu. taksirat * Kusurlar, sular. * Aln yazs. taksirli * Kusurlu. taksirli su * steyerek veya plnlolarak ilenen bir fiilden fail tarafndan ilenmemiolmasna ramen kanunun

cezalandrdsonularn ortaya kmasdurumundaki su. taksit * Bir borcun belli zamanlarda denmesi gerekli olan paralarndan her biri. taksit demek (veya taksit vermek) * belli zamanda deme artlarna balanmbir parann bir blmn vermek. taksit taksit * Taksite balanarak, taksitle. * Az az, blm blm, ksm ksm. taksite balamak * bir eyi belli aralklarla, belli miktarlarda deme artlarile almak veya satmak. taksitlendirme * Taksitlere balama. taksitlendirmek * Taksitlere balamak. taksonomi * Canllarn snflandrlmas, bu snflandrmada kullanlan kurallar btn. takt * Yerinde konuma veya davranma. takt sahibi* Davranve szlerinde uygunluk arayan. taktrma * Taktrmak ii. taktrmak * Takmak iini yaptrmak. takti etmek * paralara ayrmak. takti,-i * Kesme, paralama. * Aruz lsnde bir dizeyi lnn paralarna gre ayrma. taktik * Trl savaaralarnbelli bir sonuca ulamak amacyla etkili biimde birletirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savanynetme sanat, tabiye. * stenen sonuca ulamak amacyla izlenen yol ve kullanlan yntemlerin tm. taktik vermek * eitli sorunlarda sonuca ulamak iin yol ve yntem gstermek. taktiki * Taktikle uraan kimse. taktir * Damtma, imbikten ekme. taktir etmek * damtmak. takunya * Naln. takunyac* Nalnc. takunyaclk * Takunyacnn ii veya meslei. takunyal* Takunyasolan. * Siyaseti din kurallara gre yapmak isteyen kimse. takunyasz* Takunyasolmayan. takva * Gnahtan saknma, zht. takvim * Zamanyllara, aylara ve gnlere ayran yntem. * Bir yln gnlerini, aylarn, saylgnlerini gsteren izelge veya defter. * Yaplacak bir iin trl evrelerini zamana balolarak gsteren program. takviye * Salamlatrma, kuvvetlendirme, berkitme, pekitirme. * Yardmckuvvet, destek. takviye etmek

* salamlatrmak, kuvvetlendirmek, desteklemek. takyit * Balklma, kstlama, kaytlama. takyit etmek * balklmak, bir davrankstlamak, birtakm artlara balamak, kaytlamak. tal * Kk, sap ve yaprak eklinde farkllamambir bitkinin yaama ve byme organ. talk * Evliliin sona ermesi, erkein karsnboamas. talkat * Dzgn sz syleme kolayl. talkselse * Mecelleye gre, kocann ayrayr kez veya bir arada kez karsnboadnbildirmesiyle gerekleen boanma. talan * Yama, apul. talan etmek * yamalamak. talanc * Talan eden kimse. talanclk * Talancnn yapti. talanlama * Talanlamak ii, yamalama. talanlamak * Yamalamak. tala * Testere ile biilen veya rende, matkap, trp gibi aralarla ilenen bir eyden dklen krntlar. talabrei * ine piirilmikubaet ve sebze konularak hazrlanan bir tr brek. talakebab * Bkz. talabrei. talalama * Talalamak ii. talalamak * Taladkmek. talalanma * Talalanmak ii. talalanmak * Taladklmek. talaz * Dalga, kasrga. * pekli kumalarn rselenmesiyle yzndeki tellerde oluan kabarklk. talazlanma * Talazlanmak ii. talazlanmak * Dalgalanmak. * pekli kumavb.nin bzlerek iplikleri kp kabarmak. talazlk * Dalga serpintilerini nlemek iin kayklarn kpetesine batan ka doru yerletirilen tahta. talebe * renci. talebelik * rencilik. talep * Bir kimseden bir eyi yapmasnveya yapmamasnisteme, dileme, istem. * stek. talep etmek * istemek, istekte bulunmak. talepname * stek bildiren belge. tali

* kinci derecede olan, ikincil. talih * Rastlantlardzenlediine ve insanlara iyi veya kt durumlar hazrladna inanlan tabiatst g, kut, ans, baht, felek. talih kuu * yi talih. talihi yaver gitmek * talihi iyi olmak, ii yolunda gitmek. talihin kucana atlmak * kendi kaderine boyun emek. talihine ksmek * kt bir durum veya olayla karlaldnda yalnzca talihi sulamak. talihli * Talihi iyi olan, bahtak olan, bahtl, ansl. talihsiz * Talihi ters olan, talihi kt olan, anssz, bahtsz. talihsizlik * Talihsiz olma durumu, talihi olmama durumu, ansszlk, bahtszlk. talik * Asma, yukarkaldrma. * (bir iin yaplmasnherhangi bir arta) Baltutma. * (belli bir zamana) Brakma, erteleme. * Arap alfabesinde gelitirilen, yatk olarak yazlan yaztrlerinden biri. * Bu tr yazile yazlm. talik etmek * asmak. * (bir iin yaplmasn) sonraya brakmak, ertelemek. talika * Drt tekerlekli, st kapal, yaylbir tr at arabas. talil * Sebep gsterme. * Tmden gelim. talim * retim. * Yetitirme. * Altrma. * Uygulamalolarak yaplan askerlik renimi, eitimi. talim etmek * retmek, bilgi kazandrmak. talim etmek * az para karlnda almak. * hep ayneyi yemek zorunda olmak. talimar * Babodoslamasndan omurgaya kadar uzanan, cvadra donanmna desteklik etmek amacyla konulan ekleme. talimat * Bir iyerinde, st makamdan asta verilen, alma srasnda uyulmasgerekli noktalarbildiren resm yaz, ynerge, direktif. * Grevin gerektirdii trl hizmetlerin baaryla yrtlmesi iin kumandanlk, bakanlk veya daire bakanlarnca verilen, o hizmetle ilgili sorumluluk, dzen ve ilkeleri iine alan buyruklara verilen ad. talimat vermek * st dzeyde bulunan biri, yaptracaile ilgili olarak grn belirtmek, yol gstermek. talimatname * Ynetmelik. talimgh * Uygulamalolarak subay adayyetitirilen kurulu. talimhane * Talim yaplan yer, alan. talimli * Talim grm, eitilmi. * Alk, eli yatkn. talimname

* Savata uygulanan trl manevralar, ara ve gerelerin nasl kullanlacan, her snfn grev ve davrann belirten kurallarn toplandkitap. talip * steyen, istekli. * Genellikle evlenmek isteyen ve bu isteini evlenecei kimseye bildiren erkek. talip kmak (veya talibi kmak) * (kz iin) evlenme teklifi almak. * bir eye istekli olmak, istemek. talip olmak * istemek. * evlenmek iin isteini belirtmek. talipli * Talip olan, talibi bulunan, talip. talk * Genellikle ak yeil, toz durumundayken yalbir grnmde, zgl arl2,7, sertlii 1 olan, hidratl doal magnezyum. talk pudras * Niasta, bizmut, karbonat vb. ile kartrlarak yaplan, zellikle st ocuklarnn piik gibi deri hastalklar iin kullanlan pudra. talk ist * Talktan olumubillr ist. talk ovcu * ene yartrc. talkm * Ana sapn bir iekle sonuland, bymeyi yan saplarn srdrd bir tr iek durumu. talkn * Telkin. talkov * Bkz. ene yartrma, sz gsterisi. tallahi * nandrmaya g katmak iin sylenen vallahi ve billhi gibi bir ant sz. tallbitkiler * Kk, gvde, yaprak gibi ana organlardan yoksun bulunan ve ou asalak veya rkl yaayan ilkel bitkiler topluluu. taltif * yilik ederek gnl alma. * Nian, madalya, aylk artrma gibi eylerle dllendirme. taltif etmek * gnl okamak. * nian, madalya vb. vermek; dllendirmek. talveg * Bir akarsu yatann en derin yerlerini birletiren izgiye verilen ad. talyum * Atom numaras81, atom arl204,39 olan, fizik zellikleri bakmndan kuruna ok yaklaan, younluu 11,85, erime derecesi 303 C olan, tuzlarve birleikleri zehirli bir element. KsaltmasTl. tam * Eksiksiz, kesintisiz. * Btn, tm. * Gerek, ehliyetli, yetkin, kusursuz. * (zaman ve yer iin) Anlamkesinletirir. * Uygun olarak, tpk, ayn. * Srasnda, annda. * Amerikan dolar. tam a * Ann bir kenarn, tepesi evresinde dndrerek elde edilen a. tam adamna atmak * olumsuz bir davranve tutum iinde bulunan kimseyle karkarya gelmek. tam adamnbulmak (veya tam adamna dmek) * en uygun kiiyi semek. * (alay) en uygunsuz kiiyi semek. tam alg * Bir tasarn veya algieriinin bilinli olarak kavranmas.

tam asalak * Topraa ve zmlemeye balbtn besinlerini konakdan salayan bitki asala. tam bakm* Salk ynnden yaplan genel yoklama, ekap. tam bakm merkezi * Tam bakmn yapldyer. tam bakm yaptrmak * salk ynnden genel bir yoklama yaptrmak, ekap yaptrmak. tam bilet * ndirimli olmayan bilet. tam blen * Bir nicelikte bir tam saykadar bulunan baka bir nicelik. tam gaz * Hzla, hzlolarak. tam gelmek * uygun gelmek, uymak. tam gn * Yasalara gre kabul edilmiolan ign, fultaym. tam kafiye * Kafiyeli kelimelerin son harfleri arasnda bir sesli bir sessiz harf benzemesinden oluan kafiye. tam maala tekat (veya emekli) * (aka) ii az, denei ok olan bir ie yerleenler iin sylenir. tam mesai* Tam gn alma. tam otomatik * Btnyle otomatik olan ara veya alet. tam pansiyon * Konaklama tesislerinde oda, kahvalt, le ve akam yemekleri gibi hizmetlerin tamamnn verildii sistem, n yemek veren otel, pansiyon. tam say * Bir btn oluturan tekler iin kararlambulunan say. * Kesirsiz say. tam siper * Hibir yeri grnmeyecek biimde sipere yatmak. tam tamna * Btnyle, olduu gibi, tamamtamamna. tam tarife * ndirimsiz. tam stne basmak * istenilen eyi bulmak. tam yol * ok abuk, yksek hzda, sr'atli. tamah * A gzllk, hrs. tamah etmek * a gzl davranmak. * ok beenip istemek. tamahkr * A gzl, camgz. tamahkrlk * A gzllk. tamam * Btn, tm. * Eksiksiz. * Yanlve yalan olmayan, doru. * Tamamlanm, bitmi. * Evet, peki, olur!. * Tatlarn yola koyulabileceini anlatr. * Beenilmeyen bir iveya neri karsnda sylenir. tamam bulmak * bitmek, sona ermek. tamam gelmek

* bir eye uygun dmek. tamam m? * "oldu mu, anlatk m?" anlamnda soru. tamam olmak * sona ermek, tamamlanmak. tamamen * Btn olarak, bsbtn. tamamtamamna * Btnyle, tastamam. tamamyla * Tam olarak, bsbtn, klliyen. tamamiyet* Btnlk. tamamlama * Tamamlamak ii, itmam. tamamlamak * Eksiksiz, tamam duruma getirmek, btnlemek. * Bitirmek. tamamlan * Tamamlanmak ii veya biimi. tamamlanma * Tamamlanmak ii. tamamlanmak * Eksiksiz duruma getirilmek, tamam olmak, btnlenmek. * Bitirilmek. tamamlatma * Tamamlatmak ii. tamamlatmak * Eksiini yerine koydurmak, btnletmek. tamamlayc * Tamam durumuna getiren, tamamlayan. tamamlay * Tamamlamak ii veya biimi. tamanit * Doal kalsiyum ve demir fosfat. tambur * Klsik Trk mziinin balca alglarndan biri olan, yay veya mzrapla alnan, uzun sapl, telli tahta alg. tambura * Trk halk mziinde kullanlan, cura, bulgari, r, balama gibi telli ve algla alnan alglarn genel ad. tamburac * Tambura alan veya yapan kimse. tambur * Tambur alan kimse. tamer * Eksiklii olmayan er, tam tehizatlasker. tamtamna * Bkz. tam tamna. tamik * Derinletirme. tamim * Genelge, sirkler. * Genelleme. * Genelletirme. tamim etmek * genellemek. tamir *Onarma, onarm. * Yaplan bir yanl, kusuru dzeltmeye alma. tamir etmek * onarmak. * yaplan bir yanldzeltmeye almak.

tamir grmek * onarlmak, dzeltilmek, yenilenmek. tamir takm * Onarm ilerinde kullanlan ara ve gerelerin hepsi veya bunlariinde bulunduran anta. * Motorlu aralarda karbratrn yenilenmesinde kullanlan paralar. tamirat * Onarm. tamirci * Bir eyi onaran kimse. * Onarm yaplan yer. tamircilik * Tamircinin ii. tamire vermek * onarlmak iin bir eyi onaracak kimse veya yere vermek. tamirhane * Genellikle teknik aralarn onarldyer. tamlama * Bir adn anlam ynnden tam belirtilmesi iin, bir baka addan, zamirden veya sfattan yardm grmesi, terkip: Evin kaps. Bizim evimiz. Karldalar gibi. tamlanan * Tamlamada anlambelirtilen, aklanan ad, belirtilen, mevsuf: Evin n. retmenin khyas. Elma aac gibi. tamlayan * Tamlamalarda temel olan bir adn anlamnaklayan ad, zamir veya sfat, belirten: Evin kaps. retmenin kitab. Su yolu gibi. tamlayan durumu * Ad grevindeki kelimenin tadkavramn baka bir kavrama balanmasdurumu, -in hli, genitif. Trkede bu durum -in (-nin) taksile kurulur: Evin, arabann, okulun gibi. tamlk * Eksik olmama durumu, olgunluk. tampon * Bir delii kapamaya yarayan, herhangi bir maddeden yaplmbyk tka. * Bir darbenin iddetini azaltmaya yarayan, ii yumuak maddeyle dolu ey. * arpmalarn etkisini azaltmak iin vagonlarn, otomobillerin n ve arka yerlerinde bulunan yaylmetal donanm. * Kansilmek veya durdurmak iin kullanlan gaz bezi yumaveya sterilize edilmipamuklu zel para. * Bir darbenin, atmann iddetini azaltan etken. tampon blge * ki devlet arasnda, hudut boyunca, askerden arndrlmtoprak paras. tampon devlet * Coraf konumu bakmndan, gl ve birbirine dman iki devlet arasnda bulunan devlet. tamponlama * Tamponlamak ii. tamponlamak * Tampon koymak, yerletirmek. tamtakr * inde bulunmasgereken eylerden hibiri bulunmayan. tamtakr kuru (veya krmz) bakr * bo, bombo. tamtakr olmak * iinde gerekli hibir ey kalmamak. tamtam * Orkestrada yer alan bir tr in gongu. * (Afrika yerlileri arasnda) Davul. * Bu davulla yaplan bazolaylarhaber vermeye veya aklamaya yarayan ses. tamu * Cehennem. tamzara * Dou Anadolu'da, toplu olarak oynanan bir halk oyunu. tan * Gnedomadan nceki alaca karanlk. -tan / -ten

* Bkz. -dan / -den. tan aarmak (veya atmak) * gn domaya balamak, afak skmek. tan skmek * tan aarmak. tan tun * ldrlmek veya babelya uramak anlamna gelen tan tuna gitmek deyiminde geer. tan yeli * Sabaha doru kan hafif rzgr. tan yeri * Gnein domak zere olduu srada, ufukta hafife aydnlanan yer. tan yeri aarmak * sabah olmaya balamak, ufku belli belirsiz bir aydnlk kaplamak. tanassur * Bkz. Hristiyanlama. tandem * ki kiilik bisiklet. tandr * Yere ukur kazlarak yaplan bir tr frn. * Bazyerlerde, kn ayaklarstmak iin, alak bir masann altna mangal konulup stne yorgan rtlerek yaplan dzen. tandr alevi * Tandrda mee odununun kardyakcve etkili alev. tandr atei * Tandrda mee odunundan yaklmasile oluan dayanklve etkili ate. tandr brei * Tandrda piirilen brek. tandr rei * Tandrda piirilen rek. tandr ekmei * Tandrda piirilen ekmek. tandr kebab * Kubaet ve soanla yaplan, tandrda piirilen et yemei. tandrname * Tandr banda oturulurken sylenen veya okunan masal. * Bilgisiz kimselerin inandsama fikirler ve bu fikirlerin yazldsanlan kitap. tane * Herhangi bir sayda olan (ey), adet. * Bazbitkilerin tohumu. * ekirdekli kk meyve. tane balamak * (meyve veya herhangi bir bitki iin) tohumlartane durumuna gelmek. tane tane * Teker teker. tane tane sylemek (veya konumak) * acele etmeden, seslerin hakknvererek, herkesin anlayabilecei gibi konumak. tanecik * Kk tane. * Saygsteren bir szle birlikte bir eyin azlbelirtilmek iin kullanlr. * ok kk boyutlu madde, cisim. tanecikli * Kck tanelerden olumu. * Yzeyi taneciklerle kaplgibi grnen. taneciksiz * Tanecii olmayan. tanecil * Tahlla beslenen. taneleme * Tanelemek ii. tanelemek * Tanelerini ayrmak. tanelenme

* Tanelenmek ii. tanelenmek * Tanelere ayrlmak; taneler olumak. taneli * Tanelerden olumu. * Herhangi bir biimde tanesi olan, ufak taneli. tanen * Birok bitkisel maddede bulunan, deri tabaklamada, hekimlikte kullanlan, tadburuk bir madde. tangr tangr * Bonesnelere vurulduunda kan kaba ve nlaycsesleri anlatr. tangr tungur * Genellikle bonesnelerin yuvarlanrken kardkaba ve nlaycsesi anlatr. tangrdama * Tangrdamak ii. tangrdamak * (maden eyler iin) Kuru ve grltl ses karmak. tangrdatma * Tangrdatmak ii. tangrdatmak * (maden eyler iin) Kuru ve grltl ses kartmak. tangrt * Maden eylerin kardkuru ve grltl ses. tangrtl * Tangrtsolan, grltl. tango * zel ritmli ar bir dans. * Bu dansn mzii. * Son modaya aruyarak giyinmi, zppece k (kadn). tan * Bir hastaltanma ii, tehis. tandk * Tanlp konuulan kimse, bildik. * Daha nceden bilinen, grlen, aina. tandk kmak * nceden birbirlerini tanmolmak, tanolmak. * bir eyi daha nceden renmi, duymuolmak. tank * Grdn ve bildiini anlatan, bilgi veren kimse, ahit. * Durumada bilgisine, grgsne bavurulan kimse, ahit. tank olmak * bir olaygrmek ve duymak, ahit olmak. tank tepe * Yatay veya bir yana eimli katmanlardan oluan bir yaylada, akarsu andrmasndan az ok kurtulabilen ve anmadan nceki yzeyin bir parasolan tepecik. tanklama * Tanklamak ii. tanklamak * (bir iddiay) Tankla desteklemek, tank gstermek. tanklk * Tank olma durumu veya tann yapti, ahitlik. tanklk etmek * mahkemede, tank olunan bir durumu sylemek, ahitlik etmek. tanlama * Tanlamak ii, tehis. tanlamak * Tehis etmek. tanlmak * Tannmak, bilinmek. tanm * Bir varla, bir eye zg niteliklerin belirtilmesi, bir kelimeyi belirleyen, aklayan anlam, tarif. tanma * Tanmak ii.

tanmak * Daha nce grlen, bilinen bir kimse veya eyle karlaldnda, bunun kim veya ne olduunu hatrlatmak. * Daha nce grmolmak, ilikisi bulunmak, bilmek. * Bir kimse veya eyle ilgili, doru ve tam bilgisi bulunmak. * Bilip ayrmak, semek, ayrt etmek. * (hukuk ynden) Varlnkabul etmek. * Boyun emek, yargsna uymak, saymak. * Sorumlu bilmek. * Bir eyin yaplmas, bitirilmesi iin belli bir sre vermek. tanmamazlk * Tanmazlk. tanmazlk * Tanmama durumu. tanmazlktan gelmek * bir kimseyi tandhlde tanmyormugibi davranmak. tanmlama * Tanmlamak ii, tarif etme. tanmlamak * Bir kavrambtn geleri ile eksiksiz anlatmak, zel ve deimez niteliklerini sayarak bir eyi tantmak, tarif etmek. tanmlanma * Tanmlanmak ii. tanmlanmak * Tanmyaplmak, tarif edilmek. tanmlay* Tanmlamak ii veya biimi. tanmlk * \343 harfitarif. tann * Tannmak ii veya biimi. tannma * Tannmak ii. tannmak * Kim olduu bilinmek. * Herhangi bir zellii ile bilinmek. * (hukuk ynden) Varlkabul edilmek. tannm * Herhangi bir zellii ile n kazanmolan. * nl. tanszlk * Tannan, bilinen varlklar, grme, iitme gibi duyu organlaryoluyla ayrt edememe durumu, agnozi. tan * Tandk (kimse veya yer), bildik. tankmak * daha nceden tanmolmak. tank * Birbirini tanyanlardan her biri. tanklk * Birbiriyle tanmbulunma, birbirini tanmolma durumu. tan * Tanmak ii veya biimi. tanma * Tanmak ii. tanmak * Birbirini tanr duruma gelmek. tantrma * Tantrmak ii, takdim, prezantasyon. tantrmak * Birbirini tanmayanlarn tanmasnsalamak, tantmak, takdim etmek. tant * Tantlamaya yarayan belge veya herhangi bir ey, beyyine, hccet.

* ne srlen bir eyin doruluunu gstermede izlenen dnce sreci. tantc * Tantma iini yapan, tantan. * Piyasaya yeni karlmil, kitap gibi eyleri tantan kimse, propagandist. tantl * Tantlmak ii veya biimi. tantlma * Tantlmak ii. tantlmak * Tantmak iine konu olmak, takdim edilmek. tantm * Tantma. tant * Tantmak ii veya biimi. tantlama * Tantlamak ii, ispatlama. * ne srlen bir iddiann doruluunu mantksal yntemle gsterme. tantlamak* Bir iddiann gerekliini inkr edilmeyecek bir kesinlikle gstermek, ispatlamak. * Muhakeme etme yoluyla veya tank gstererek bir eyin doruluunu ortaya koymak. tantlan* Tantlanmak ii veya biimi. tantlanma * Tantlanmak ii. tantlanmak * Tantlamak ii yaplmak veya tantlamak iine konu olmak, ispatlanmak. tantlay * Tantlamak ii veya biimi. tantl * Tantlanm, tanta dayanan. tantma * Tantmak ii, takdim. tantma filmi * Bir sinemada bir sonraki program, filmi tantmak iin o programdaki filmden nce gsterilen rnek paralar, fragman. tantma kart * Kimlik belgesi. tantma yazs * Kitap, dergi, film vb. eserlerin zelliklerini genel izgileriyle anlatan yaz. * Bir filmde emei geen yapmc, ynetmen, oyuncu vb. nin adlarn, filmin yapmyla ilgili bilgileri iine alan, filmin banda (bazen de sonunda) bulunan liste. tantmac* Tantma iiyle grevli kimse, takdimci. tantmaclk * Tantmacnn ii, takdimcilik. tantmak * Bir kimsenin veya bir eyin tannmasnsalamak. * Bir kiinin kim olduunu bakasna bildirmek, tantrmak, takdim etmek, prezante etmek. tantmalk * Bir eyden nasl yararlanlacayla ilgili bilgileri vermek iin yazlmtantma yazs, tarife, prospekts. tantsz * Tantlanmam, tanta dayanmayan. tany * Tanmak ii veya biimi. tanin * Tnlama. taninli * Ahenkli, ritmik. tanjant * Baka bir izgiye, eriye veya yzeye dokunan, fakat onu kesmeyen izgi, eri veya yzey. * Bir eye yalnz bir noktada deen. tank * Zrhlve silhl, tekerlekleri paletli, motorlu savatat.

* Metal sarn. tank * Tank kullanan veya tankla birlikte savaan (asker). tanker * Petrol, benzin gibi akaryakt rnleriyle, sanayi ile ilgili ya, arap vb. svmaddeleri tayan gemi veya kamyon. tankerci * Tanker iiyle uraan kimse. tankercilik * Tankercinin ii veya meslei. tanksavar * Tanklarhedef olarak seen ve onlaretkisiz hle getirmek iin kullanlan silh. tanlama * Tanlamak ii. tanlamak * amak, armak. tannan * Tnlayan, nlayan. Tanr * Allah. tanr * ok tanrclkta var olduuna inanlan insanst varlklardan her biri, ilh. Tanrakna * Allah akna. tanrbilimci * lhiyatla uraan kimse, ilhiyat, teolog. tanrbilimi * lhiyat, teoloji. Tanrkayras * Tanrnn dnya ilerinde beliren iyilik ve bilgelii. Tanrkorusun * Allah korusun. Tanrmisafiri * arlmadan gece yatsna gelen konuk. Tanrvergisi * Sonradan elde edilmeyip yaradltan var olan nitelik, yetenek veya zellik, Allah vergisi. Tanryarattdememek * kyasya dvmek, vurmak. tanrclk * Evreni yaratan ve yneten, vahiy yoluyla insanlara buyruklar veren bir tanrnn varlna inanma, teizm. tanra * ok tanrclkta kadn tanr, ilhe. tanrlama * Tanrlamak ii. tanrlamak * Tanrdurumuna gelmek. tanrlatrma * Tanrlatrmak ii. tanrlatrmak * (birini veya bir eyi) Tanrdiye tanmak, Tanryerine koymak. * Arderecede vmek. tanrlk * Tanrya zg olan varlk, nitelik, ulhiyet. Tanr'nn gn * Allah'n gn, her gn. tanrsal * Tanrile ilgili olan, tanrya zg olan, lhut. tanrsallk * Tanrsal olma durumu, ulhiyet. tanrsz * Tanrsolmayan, tanrtanmayan, mlhit. tanrszlk

* Tanrsz olma durumu. tanrtanmaz * Tanrnn varlninkr eden, ateist. tanrtanmazlk * Tanrnn varlninkr eden reti, ateizm. Tanr'ya kr * hamdolsun. tansk * nsan aklnn alamayaca, artc, olaanst olay, mucize. tansiyometre * Gerilimler. tansiyon * Kann damarlara ieriden yaptbasn, kan basnc. * Gerilim. tansiyon drc * Atardamar basncndren (il). tansiyon lmek * bir kimsenin zel bir aletle tansiyonunu tespit etmek. tantal * Atom numaras73, atom arl180,88, younluu 16,6 olan, 3000 C ye doru eriyen ve siyah bir toz durumunda elde edilen bir element. KsaltmasTa. tantana * Grkem, aaa. tantanac* Tantana yapan kimse. tantanal* Grkemli, gsterili, aaal. tantanasz * Tantanasolmayan. tantuni * Kubandan daha kk et paralarnn soan, biber, maydanoz, domates vb. ile bir sac zerinde piirilmesi sonunda hazrlanan kebap tr. Tanzanyal * Tanzanya halkndan olan (kimse). tanzifat * (belediyece yaptrlan) Temizlik ileri. tanzifat amelesi * Temizlik isisi. tanzifat arabas * Temizlik arabas. tanzifat vergisi * Temizlik vergisi. tanzim * Sraya koyma, sralama. * Dzeltme, dzenleme, dzen verme, yoluna koyma. tanzim etmek * sralamak. * dzenlemek, dzeltmek, dzen vermek. tanzim sat * Satcfiyatlarnn ykselmesini nlemek, bazmallarn tketiciye ulamasnsalamak iin belediye veya baka kamu kurulularnca yaplan sat. Tanzimat * Sultan Abdlmecit zamannda, 1839'da Glhane Hatthmayunu adyla anlan bir fermanla iln edilen, ynetimi iyiletirme tasarsve bu iyiletirmenin yaplddnem. * (kk t ile) dar ilerin dzeltilmesi iin alnan nlemlerin ve yaplan uygulamalarn tamam. Tanzimat * Tanzimat hareketinde grev almolan kimse. * Tanzimat yanlskimse. tanzir * Benzetme. * Divan edebiyatnda bir iiri rnek olarak ona benzer bir rnek kaleme alma. taoizm * Falclk.

tapa * ie gibi dar delikleri tkamaya yarayan mantar, cam, tahta veya plstikten tka, tpa. * Top mermisinin ucuna taklan ve mermi atldktan sonra patlamasnsalayan ayarlbalk. tapalama * Tapalamak ii, tpalama. tapalamak * ie vb. nin azna tapa koymak, tpalamak. tapalanma * Tapalanmak ii. tapalanmak * Tapa ile tkanmak, tpalanmak. tapal * Tapa konmuolan, tpal. tapan * Tarlaya atlan tohumu rtmek iin gezdirilen, aatan geniara, srg. tapan ekmek * tapanlamak. tapanlama * Tapanlamak ii veya durumu. tapanlamak * Tarlaya atlan tohumu rtmek iin srg ekmek. tapasz * Tapa konmamolan, tpasz. tap * Mabut. tapklama * Tapklamak ii veya durumu. tapklamak * Birini beenerek arkasnokamak, taplamak. * Tplamak. tapnak * inde tanrya kulluk edilen, tapnlan yap, mabet, ibadethane. tapncak * Bkz. Feti. tapncaklk * Bkz. Fetiizm. tapn * Tapnmak ii veya biimi. tapnma * Tapnmak ii. tapnmak * Tanrya veya ilh olarak tannan varla karinanve ballk anlatmak iin belirli kurallara baldin hareketlerde bulunmak. * Tanrya karkulluk grevini yerine getirmek, ibadet etmek. * Byk bir sevgiyle balanmak, akla sevmek. taprdama * Taprdamak ii veya durumu. taprdamak * Taprtsesi karmak. taprt * Yrrken kan ayak sesini andrr ses. tap * Tapmak ii veya biimi. taplama * Taplamak ii. taplamak * Tapklamak. * Hamurun zerini dzeltmek iin hafif hafif vurarak elle svamak. taplanma * Taplanmak ii. taplanmak * Taplamak ii yaplmak.

tapi * Pokerde ktlar datlmadan nce oyunculardan birinin yere srdkten sonra nnde fii veya paras kalmadnbelirtmek iin syledii sz. tapi kalmak (oyunlarda) * kumar oyunlarnda fisiz ve parasz kalmak. tapir * Tapirgillerden, bir tr Asya ve Afrika'nn tropikal blgelerinde yaayan, 2 m uzunluunda, ksa hortumlu bir hayvan tr (Tapirus). tapirgiller * Tek parmakllardan tapir trlerini iine alan bir familya. tapma * Tapmak ii. tapmak * Tanrdiye tanmak, kulluk etmek. * Tutku ile sevmek, balanmak. tapon * Nitelii dk, eski, elde kalm. * Aa(kimse). taponcu * Tapon mal alp, satan kimse. taptaze * ok taze. * Bozulmadan, deerinden bir ey yitirmeyerek. taptrma * Taptrmak ii veya durumu. taptrmak * Tapmasnsalamak. tapu * Bir tanmazn stndeki mlkiyet hakkngsteren belge. * Tapu ilerinin yrtld kurulu, tapu dairesi. tapu kt * Bir tanmazn stndeki hak ve ykmllklerin yazld, tapu sicil muhafznca tutulan resm ktk. tapu memuru * Tapu kt tutmakla grevli memur. tapu sicili * Bkz. Tapu kt. tapucu * Tapu ileriyle uraan, tapu memuru. tapulama * Tapulamak ii. tapulamak * Tanmazlar ve bunlarla ilgili ipotek, ufa, irtifak gibi bazhaklartapu ktne geirmek. tapulu * Tapusu olan. * Emri altnda, mlkiyetinde. tapusuz * Tapusu olmayan. tapyoka * Manyok kknden karlan niasta. tar * Dou Anadolu ile Azerbaycan'da alnan bir algtr. taraba * Tahta perde. taraa * Bir yapnn damnda evresi, st ak yer, tahtabo, teras. * Toprak veya baka malzemeyle elde edilen, bir duvarla desteklenen yksek dzlk. * Seki. taraf * n, arka, sa, sol, st, alt vb. yanlarn her biri. * Yn, yan, dorultu. * Yre, yer. * stekleri, dnceleri kart olan iki kiiden veya iki topluluktan her biri.

* Bir kiinin soyundan gelenlerin hepsi. * Bir eyin belli blm, ksm. taraf gzetmek * birinden yana olmak. taraf tutmak (kmak veya olmak) * birinden yana olmak, birinin grve dncesini desteklemek. tarafa olmak (veya kmak) * birinin grve dncesini benimsemek, desteklemek. tarafeyn * ki taraf. tarafgir * Bir tarafkayran, bir taraftutan. tarafgirlik * Bir tarafkayrma, bir taraftutma. tarafmdan * benden. tarafna * ona. tarafndan * herhangi birinden. * eliyle, araclyla. * trnden, eidinden. tarafl * Yanve yn olan, yanl. * Herhangi bir yreden olan. * Herhangi bir dnceyi, inanc, kimseyi destekleyen, yanl. taraflolmamak * kendini ilgili saymamak veya anlamazlktan gelmek. tarafllk * Taraflolma durumu. tarafsz * Hibir dnceyi, inancpaylamayan, tutmayan, yansz. tarafsz blge * Savata iki taraf yetkilileri veya kumandanlarnca karar verilen, askerden arnmblge. tarafszlatrma * Tarafszlatrmak ii. tarafszlatrmak * Tarafsz duruma getirmek. tarafszlk * Tarafsz olma durumu, yanszlk; btaraflk. taraftar * Yan tutan, bir yandestekleyen (kimse), yanda. * Sporcunun veya sporcularn temsil ettikleri renklere, kulbe veya bayraa balanan kimse. taraftarlk * Yandalk. taraftarlk etmek * bir taraftutmak, bir yandesteklemek. tarak * Salarn, sakaln, hayvan tylerinin karklngidermeye veya kadnlarn salarntutturmaya yarayan dili ara. * Bahvanlkta topran tanayklamak iin kullanlan, ucu bu biimde olan ara. * Dokuma tezghlarnda, dileri arasndan aripliklerinin getii tarak biiminde ara. * Bazkularn banda bulunan yelpaze biiminde tepelik. * nsanda ayan yksek olan st blm. * (suda yaayan hayvanlarda) Solunga. * Yasssolungallardan, kabuklaryuvarlak, yelpaze biiminde bir yumuaka. tarak dubas * Denizi taraklama iinde kullanlan dolaplduba. tarak ii * Tarak dileri gibi yol yol yaplmel ii. tarak otu * Tarak otugillerden otsu bir bitki (Dipsacus).

tarak otugiller * Bitiik ta yaprakliki eneklilerden bir familya. tarak vurmak * taramak. tarak * Tarak yapan veya satan kimse. * Taraklama ii yapan kimse. taraklk * Taraknn ii. taraklama * Taraklamak ii. * Tataraile yaplmolan. * Aa gemilerde kaplamalarn zedelenmesi durumunda, ieriye su girmemesi iin omuzluktan su dzeyine kadar, skarmozlar arasna uyumlu olarak yerletirilen, aatan yaplan pekitirme. * Babahe ilerinde talartarakla toplama, ayklama. taraklamak * Ba, bahe toprann yzn tarakla dzeltmek. * Gereksiz maddelerden ayklamak amacyla ara geirmek, taramak. * Ylankavi izgilerle boyamak. * Tarar gibi yapmak. tarakl * Taraolan. * Banda tarak bulunan (kuveya kadn). * Yol yol nakl. * Tarageniolan (ayak). tarakllar * Selenterelerin, saydam ve jelatinli deniz hayvanlarniine alan snf. taraks * Taraa benzer, taraandran. tarakskas * Uyluun st blmnde bulunan kas. taraksz * Taraolmayan. tarakta bezi olmamak * sz edilen konu ile ilgisi olmamak, bilgisi bulunmamak. taral * Taranm. tarama * Taramak ii. * Balk yumurtasile yaplan bir tr meze. * Glgeleri yol yol ve izgi izgi olan (resim, harita). taramak * Bir eyin tellerini birbirinden ayrp karklngidermek. * Bir ey veya kimseyi bulmak, denetlemek iin trl yntemlerden yararlanarak bir yeri skbir biimde aramak. * Bir eyin iindeki gereksiz maddeleri tarak, trmk vb.ile ayklamak, taraklamak. * Tan yzn dili elik kalemle ilemek. * Makineli tfek vb. ateli silhlarla srekli olarak bir yere ateetmek. * Derleme ve aratrma yapmak iin bir yayndikkatle gzden geirmek veya gerekli cmleleri veya yazlar tespit etmek. * Dikkatle bakmak, szmek. * Kafasndan geirmek, belli belirsiz dnmek. taranga * Bir tr tatlsu bal. taran * Taranmak ii veya biimi. taranma * Taranmak ii. taranmak * Taramak ii yaplmak. * Kendi bantaramak. tarant

* Taramak sonunda kan gereksiz eyler. tarassut * Gzleme, gzetleme, dikkatle bakma. tarassut etmek * gzlemek, gzetlemek. tara * Tarla, ba, bahe gibi yerlerden toplanan rnden artakalanlar. taralama * Taralamak ii. taralamak * Tarla, ba, bahe gibi yerlerden kaldrlan rnlerden artakalanlartoplamak. tarat * Taratmak ii veya biimi. taratma * Taratmak ii. taratmak * Taramak iini yaptrmak. tarator * Ekmek ii, ceviz, zeytinya, sarmsak ve sirke ile yaplan bir tr meze. taravet * Krpelik, tazelik. taravetli * Krpe, taze. taray * Taramak ii veya biimi. taraz * pek gibi dz ve parlak bir kuman zerinde bulunan tel tel iplik. taraz taraz * (kumaiin) zeri tel tel iplik olan. * (sa, ty vb. iin) Dank, biim verilmemi, kabark. tarazlama * Tarazlamak ii. tarazlamak * Tezghtan kan kuman tarazlarnayklamak. tarazlanma * Tarazlanmak ii. tarazlanmak * Kumaiin, zeri tel tel ipliklerle kaplanmak, iplikleri kabarmak. * (sa iin) Dank, kark olmak, tel tel kabarmak. * (deri iin) Ptr ptr olmak. tarn * Defnegillerden bir aa (Cinnamomum). * Bu aacn, iinde kokulu bir yabulunmasdolaysyla bahar gibi kullanlan kabuu. tarn * Sarile kahverengi arasrenkte olan. tardiye * Bedizelik bentlerden oluan nazm paras. taret * Gemilerde veya kalelerde, topu mevzilerinde topun makine blmn ve topularkoruyacak biimde yaplmzrhlkule. tarh * karma. * (vergi iin) Koyma. * Bahelerde iek dikmeye ayrlmyer. tarh etmek * bir sayybir saydan karmak. * vergilendirmek, vergi koymak. tarhana * ine domates, biber, soan, kokulu otlar, st veya yourt katlan, bulgurdan veya mayalanmve kurutularak ufalanmhamurdan yaplan orba malzemesi. * Bundan yaplan orba. tarhana orbas

* ine tarhana katlarak hazrlanan orba. tarhanalk * Tarhana yapmaya ayrlm. tarhun * Birleikgillerden, hekimlikte kullanlan, trlbir bitki (Artemisia dracunculus). tark * Sabah yldz, Vens. tarm * Gerekli, yararlbitkileri yetitirmek amacyla toprak zerinde yaplan almalarn btn, ziraat. tarm corafyas * Beslenme, giyinme gibi ihtiyalarn ve tarmla ilgili verilerin gsterildii veya konu edildii corafya bilimi. tarmc * Tarm ileriyle uraan kimse, ziraat. * Tarm mhendisi veya teknisyeni, ziraat. tarmclk * Tarm ileriyle urama, ziraatlk. tarmsal * Tarmla ilgili, zira. tarif * Tanm. * Bir iin yaplyntemini aklama ve belirtme. * Bir eyin bulunduu yeri, evre ile ilgisini belirterek aklama. tarif etmek * tanmlamak. tarife * Fiyat gsteren izelge. * Tatlarn gidigelizamanlarngsteren izelge. * l, alet vb. eylerin nasl kullanlacanaklayan kt, tantmalk, prospekts. tarifeli * Belli bir tarifeye gre olan. tarifesiz * Tarifesi olmayan. tariflendirme * Tariflendirmek ii. tariflendirmek * Tarifini yapmak, tarifeye balamak. tarifli * Tarifi olan. tarifname * Bir iin yaplnveya bir aletin almasnaklayan yazveya bror. tarifsiz * Tarifesi olmayan. * Anlatlamayacak derecede ok olan. tarih * Bir olayn gnn, aynve ylnbildiren sz veya gn. * Toplumlar, milletleri, kurulularetkileyen hareketlerden doan, olaylarzaman ve yer gstererek anlatan; bu olaylar arasndaki ilikileri, daha nceki ve sonraki olaylarla balantlarn, karlkletkilenmeleri, her milletin kurduu medeniyetleri, kendi i sorunlarninceleyen bilim. * Evrensel tarihin herhangi bir blmn ele alan anlat. * Bir konuyu gemii ve geliimi iinde inceleyen anlat. * Tarih kitab. * Tarih dersi. tarih atmak (veya koymak) * bir eyin zerine tarih yazmak. tarih drmek * nemli saylan bir olayn, ounlukla nazm biiminde sylenen szlerle, ebcet hesabna gre tarihini belirtmek. tarih ncesi * Yaznn bulunmasndan nceki alar. * Yaznn bulunmasndan nceki insan topluluklarnn evrimini inceleyen bilim, prehistorya. tarihe * Bir olay veya nesnenin zet olarak yazlmtarihi.

tarihi * Tarih konular zerinde aratrmalar yapan, tarih kitaplaryazan kimse, mverrih. * Tarih retmeni. tarihilik * Tarih konularda incelemeler yapma ii. tarihe gemek * nemi bakmndan hi unutulmayacak bir durum kazanmak. tarihe karmak * unutularak yalnz adkalmak. tarih * Tarihe dair, tarihle ilgili, tarihsel. * Tarihe gemi. * Unutulmayan, anlma deeri olan. tarih corafya * Corafyann tarih ynn ve gelimesini ele alan ve inceleyen corafya kolu. tarih eser * Tarihsel bir konuyu ileyen eser. tarih film * Tarihsel bir konuyu ileyen film. tarih maddeci * Tarihsel zdeki. tarih maddecilik * Tarihsel zdekilik. tarih roman * Balca kiileri ve olaylartarihten alnan roman. tarih tiyatro * Tarihsel bir konuyu veya tarihe mal olmubir ahsiyeti ileyen tiyatro eseri. tarihlendirme * Tarihlendirmek ii. tarihlendirmek * Tarihini belirtmek, belirlemek. tarihli * Herhangi bir tarihi tayan, gnl. tarihsel * Tarih. tarihsel zdeki * Tarihsel zdekilik yanlsolan kimse. tarihsel zdekilik * Toplumsal gelimenin zdeksel yapya dayandnsavunan Marxgr. tarihsel roman * Bkz. tarih roman. tarihsiz * Tarihi yazlmam, yazldgn, ay veya yl belirtilmemi, gnsz. * Uzun bir gemii olmayan. tarik * Yol. tarikat * Tasavvufa dayanan, Tanr'ya ulamak iin kendilerine gre bazyntemler benimseyen yollardan her biri. tarikat * Tarikatlaryaymak ve yaatmak isteyen, o yolda alan kimse. * Bir tarikata balolan (kimse). tarikatlk* Tarikatolma durumu. tariz * Kapalbir biimde, dolaylolarak sz syleme, ta. tariz etmek * satamak, dokundurmak. tarizde bulunmak * (szle) satamak, talamak. tarla * Tarma elverili olan, snrlve belirli toprak paras. * Deniz hayvanlarnn oklukla bulunduu yer.

tarla amak * allar, aalar, talarkaldrarak veya ormanlk blgede aa keserek, yakarak bir yeri srlp ekilir duruma getirmek. tarla faresi* Sangillerden, 10 cm uzunluunda, topraoyup yuva yapan, ekinlere zarar veren bir memeli tr (Microtus arvalis). tarla kuu * Tarla kuugillerden, tarlalarda yuva yapan, uzunluu 20 cm srtkahverengi, karnbeyaz olan, kk tc ku, ayr kuu, toygar (Alauda warvensis). tarla kuugiller * tc kulardan, rnek hayvantarla kuu olan bir familya. tarla san * Tarla faresi. tarla tump * Toprak paras, toprak seddi, yn. tarlada izi olmayann harmanda sz olmaz * kendini ie vermeyenden, bir iretmeyenden hayr gelmez, anlamnda kullanlr. tarlakoz * Bir tr kk manyat a. tarlann tals, karnn (veya kadnn) sals * kadnn sals, tarlann talshalk arasnda daha yetutulur. tarlatan * Bazgiyeceklere sertlik vermek iin kullanlan bir tr kuma. tarpan * Atgillerden, soyu tkenmiolan, kk, evik bir yaban at(Equus gmelini). tarsin * Salamlatrma. tarsin etmek * salamlatrmak. tart * Kovma, karma. tart * Kalpta pien bir tr meyveli pasta. tart etmek (veya eylemek) * uzaklatrmak, savmak. tart suu * Disiplin suuyla belli sreler iin okuldan veya meslekten uzaklatrlma. tartak martak * Kazp datarak, darmadan ederek. tartak martak etmek * kazp datmak, darmadan etmek. tartaklama * Tartaklamak ii. tartaklamak * ekerek ve iterek hrpalamak. tartaklan* Tartaklanmak ii veya biimi. tartaklanma * Tartaklanmak ii. tartaklanmak * Tartaklamak ii yaplmak, hrpalanmak. tartaklay* Tartaklamak ii veya biimi. tartarak yenme * Yalgrete, hasmnkucana alp ayaklarnyerden keserek adm tama veya yarm ember dn durumuna getirerek onu yenik saydrma. tartarat * Tartarik asit tuzu. tartarik * Yapsnda iki alkol ve iki asit bulunan madde. tartarik asit * zomerli kristal organik birleik (C4H6O6); tartarik asit pastaclkta, kumabasmacl_____nda, bazikilerin

hazrlanmasnda, fotoraflkta kullanlr. tart * Tartmak ii veya biimi. * Arlk. * Tartma aleti. * Oran, l, karar. * Yelkenleri indirip kaldrmaya yarayan ip. tartc * Tartmakla grevli kimse. tartl * Tartya dayanan. tartl * Tartlm. * ll, dengeli. tartl * Tartlmak ii veya biimi. tartlma * Tartlmak ii. tartlmak * Tartmak ii yaplmak veya tartmak iine konu olmak. * Kendini tartmak. tartm * Bkz. dizem. tartml * Bkz. dizemli. tartsz * Tartlmam. * lsz, dengesiz. tart * Tartmak ii veya biimi. tartlma * Tartmak ii. tartlmak * Tartmak ii yaplmak. tartma * Birbirine kart dnceleri karlklsavunma. * Az kavgas, mnakaa. * Bir sorun zerine szle veya yazlolarak karlkl, bazen de serte savunma. tartma gtrmek * bir konu tartmaya ak olmak. tartma gtrmemek * tartlmaz, tartlmaya lzum olmamak. tartmac* Bir konu ile ilgili ayrgrleri savunan kimselerin her biri. tartmak * Bir konu zerinde, birbirine ters olan grve inanlarkarlklsavunmak. * Az dalayapmak, mnakaa etmek. * (grete) Karkarya durum alp elle birbirini yoklayarak zayf yanlarnaramak. tartmal* Tartma yaplan. * Tartlmakta olan, kesinlememi. tartmaya girmek * mnakaa etmeye balamak. tartma * Tartmak ii. * (grete) Greiyi kucaa alp ayanyerden kesme. * Barts, yemeni. tartma tartmak * barts takmak. tartmak * Bir eyin birim cinsten arlnbulmak. * Bir eyi avu iinde sallayarak arlnkestirmeye almak.

* Dikkatle incelemek, deer bimek. * Binek hayvanlarnn dizginlerini ekip brakarak sallamak. * Bir eyin btn sonularndnmek, hesap etmek. tarttrma * Tarttrmak ii. tarttrmak * Tartmak iini yaptrmak. tartura * krkark. tarumar * Dank, kark, perian. tarumar etmek * datmak, kartrmak, perian etmek. tarumar olmak * dalmak, karmak, perian olmak. tarz * zel oluveya davranbiimi, slp. * Bir kimse iin zel anlatm biimi. * (gzel sanatlarda) slp, stil. tarziye * Yaplan kt bir davraniin zr dileme, gnl alma. tarziye vermek * gnl almaya almak, zr dilemek. tas * Genellikle iine sulu eyler konulan metal vb.den yaplmkap. * Bir tasn alacamiktarda olan. * Baa giyilen metal koruyucu. tas gibi * sasz, dazlak. * ok dz, ak. tas kebab* Yasz kubaetlerin zerine tas kapatlp pirin, soan, patates vb. malzeme ile hazrlanan bir tr yemek. * nce doranmsoann kubaetle sala, karabiber ve patatesle birlikte ksk atete piirilmesi ile hazrlanan bir yemek tr. tas tas * Taslar dolusu, tas stne tas dolusu. tasa * zntl dnce durumu, kayg. * Tatmin edici olmayan veya tedirgin eden durumlarn ortaya kmasnnleyebilmede, gvensizlik iinde bulunulduunda duyulan tedirgin edici duygu. tasa ekmek * kayglanmak, znt iinde olmak, zlmek. tasa etmek * zlmek, kaygya kaplmak. tasalanma * Tasalanmak ii. tasalanmak * Bir eyi kendine tasa etmek, zlmek, kayglanmak, endielenmek. tasal * Tasasolan, kaygl. tasallut *Musallat olma, saldrma. * Sarkntlk. tasallut etmek * sarkntlk etmek. tasallp * Katlama. tasannu * Bir eyi olduundan daha deerli gsterme, yapmack. tasar * Bir i, bir dnce srasn, dzeyini gsteren resim, yaz, pln. tasar izim*

Bir sanat eserinin, yapnn veya teknik rnnn ilk tasla, desen, dizayn. * Bir aratrma srecinin eitli dnemlerinde izlenecek yol ve ilemleri tasarlayan ereve, dizayn. tasar izimci * Tasar izimcilerin konu aldtaslaizen uzman. tasar * Bir kimsenin yapmaydnd ey; olmasveya yaplmasistenen bir eyin zihinde aldbiim, proje. * Hukuk bir ilemin, o ilemi yapmakla yetkili kurul veya organ nne getirildii andaki durumu, stnde grme ve oylama yaplabilir durumdaki metin, lyiha. tasargeometri * Uzaydaki tasavvur edilmibiimleri iz dmlerle gsteren geometri. tasarm * Tasarmlamak ii veya tasarmlanan biim, tasavvur. * Tasar izim, dizayn. * Daha nce alglanmolan bir nesne veya olayn bilinte sonradan ortaya kan kopyas. tasarmc* Tasarm yapan kimse, dizaynr. tasarmlama * Tasarmlamak ii. tasarmlamak * Bir eyin biimini zihinde canlandrmak, tasavvur etmek, dizayn etmek. tasarmlanma * Tasarmlanmak durumu. tasarmlanmak * Tasarmlama ii yaplmak, dizayn edilmek. tasarml* Tasarmlanm, zihinde canlandrlarak biim verilmi. tasarlama * Tasarlamak ii. tasarlamak * Bir eyin nasl gerekleebileceini dnmek, zihinde hazrlamak. * (bir tan, bir aacn) Kaba blmlerini, kntlarnalmak. tasarlan* Tasarlanmak ii veya biimi. tasarlanma * Tasarlanmak ii. tasarlanmak * Tasarlamak ii yaplmak. tasarlay* Tasarlamak ii veya biimi. tasarruf * (bir eyi) stedii gibi kullanma yetkisi, kullanm. * Para veya herhangi bir eyi dikkatli kullanma, idareli tketme. * Para biriktirme, artrm. tasarruf bonosu * Maagibi kazanlarla bazsatlarda devletin borlanmasyolu ile yaplan kesintiye karlk verilen ve zerinde faiz kuponlarbulunan senet. tasarruf etmek * bir maln sahibi olmak; onu istedii gibi kullanmak. * para biriktirmek. * bir eyi dikkatli ve idareli kullanmak. tasarruflu * Parasnll, dikkatli harcayan. * Az masrafl. tasassana mdt? * "sen karma, seni ilgilendirmez" anlamnda kullanlr. tasasz * Hi tasas, derdi olmayan, kaygsz. * Hibir eyi kendine dert edinmeyen. tasasz olmak * dertsiz olmak. tasaszlk * Tasasz olma durumu. tasavvuf * Tanr'nn niteliini ve evrenin oluumunu varlk birlii (vahdetivcut) anlayyla aklayan din ve felsef

akm, slm mistisizmi. tasavvuf * Tasavvufla ilgili, tasavvufa ait. tasavvur * Gz nne getirme, hayal etme, zihinde bir kiilik kazandrma. * Tasarm. * Dnce, ama, niyet, maksat, pln. tasavvur etmek * zihinde canlandrmak, gz nne getirmek. tasdi * Can skma, baartma, tedirgin etme. tasdik * Dorulama. * Onay, onaylama. tasdik edilmek * onaylanmak. tasdik etmek * dorulamak. * onaylamak. tasdik ettirmek * onaylatmak. tasdikli * Onaylanm. * Dorulanm, geerli, onayl, tasdik edilmi. tasdikname * renim belgesi. tasdiksiz * Dorulanmam. * Onaylanmam. tasfiye * Artma, ayklama, temizleme. * Bir ticaret kuruluunun batmas, kapanmasgibi sebepler zerine hesaplarn kesilmesi, alacakllara, ortada kalan mal ve paradan paylarna den miktarn verilmesi, likidasyon. * Trl sebeplerle birok kimsenin grevine son verme. tasfiye etmek * artmak, temizlemek. * bir ticaret kuruluunu kapatmak. * yok etmek, ortadan kaldrmak. * iine son vermek. tasfiyeci * Herhangi bir toplumsal olgudan yabancgelerin ayklanmastaraftarolan (kimse). tasfiyehane * Artm evi, rafineri. tasgir * Kltme, ufak duruma getirme. tashih * Dzeltme, dzelti. tashih etmek * dzeltmek, dorultmak. tastaratoplamak * bir yerden acele gitmek zorunda kalmak, kamak. tasm * Doru olarak kabul edilen iki yargdan nc bir yargkarma temeline dayanan bir uslamlama yolu, kyas. tasmlama * Tasmlamak ii. * Bir konuyu, nesneyi zihinde biimlendirme, tasmim. tasmlamak * Bir iin tasarsnhazrlamak, tasmim etmek. tasmsal * Tasmla ilgili. taslak

* Bir eyi, bir sanat veya edebiyat eserini ancak ana izgileriyle, trl blmleriyle belirten n alma, eskiz. * Herhangi bir konuda baaramayacabir ie girien veya kendini o iin ustasolarak kabul ettirmeye alan kimse. taslama * Taslamak ii. taslamak * Kendinde olmayan bir deeri varmgibi gstermek. * (talkta) Bir tan kaba blmlerini, kntlarnalmak. * (ciltilikte) Hazrlanmkitap kapann cilt beziyle kaplanmasve kapan yan kdyla birletirilmesi. * Gzetlemek, gizlice izlemek. tasma * Bazhayvanlarn boynuna taklan, bu hayvanlarbir yere balamaya, ekip gtrmeye yarayan kemer biiminde ba. * Naln ve terliin ayatutan stteki mein blm. tasmim * Tasarlama. tasmim etmek * tasarlamak. tasni * Yapma, sun. * Dzme, uydurma, yaktrma. * Yapnt. tasnif * Blmleme, snflama. tasnif etmek * blmlemek, snflamak. tasnifleme * Tasniflemek ii veya durumu. tasniflemek * Tasnif etmek. tasrif * ekim. tasrif etmek * ekmek, ekimlemek. tasrih * Ak syleme, belirtme. tasrih etmek * aka belirtmek. tastamam * ok uygun, tpatp. tastir * Yazyazma, satr dizme. tastir etmek * yazyazmak, satr biiminde dizmek. tasvip * Bir dnce veya davrann doru olduunu belirtme, onama, uygun bulma. tasvip etmek * bir dnce veya davrann doru olduunu belirtmek, onamak, uygun bulmak. tasvip grmek * birinin bir dnce ve davranuygun, yerinde bulunmak. tasvir * Tasarlama, bir eyi szle veya yazyla anlatma, gz nnde canlandrma, betimleme. * Resim. tasvir etmek * ayrntlaryla anlatmak, gz nnde canlandrmak. * resmini yapmak. tasvir gibi * ok gzel (kimse). tasvir * Tasvir niteliinde olan, tasvirle ilgili, deskriptif. tasvir dil bilgisi * Bir dilin belirli bir aninceleyen dil bilgisi.

ta * Kimyasal veya fiziksel durumu deiiklikler gsteren, rengini iindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katmadde. * Bazyerlerde ve ilerde kullanlmak iin bu maddeden zel olarak hazrlanmmalzeme. * Yapilerinde kullanlmak iin bu maddeden hazrlanmmalzeme. * Mcevherlerde kullanlan yksek deerli ta. * Dama, domino gibi oyunlarda kullanlan metal, kemik, plstik veya tahta paralardan her biri. * Bazorganlarn iinde, zellikle idrar kesesi vb. de oluan, trl biim ve hacimdeki katmadde. * Bazktlelerden kopan veya koparlan para. * st kapalbir biimde sylenen ineleyici sz, tariz. * Tatan yaplm, tatan olumu. -ta * Bkz. -da/ -ta. taarabas * Aptal, sersem. taatmak * dolaylolarak birine dokunacak bir sz sylemek. taattn da kolun mu yoruldu? (veya taatp kolu yorulmak) * bir kazancn hi yorulmadan salandnanlatr. tabademi * Kabuu ok sert bir tr badem. tabal* kine balna verilen bir ad. tabask* Tabasmas. tabasmac * Tabasmasile uraan kimse. tabasmas * Kalkerli tayzeyine sert bir cisimle kazndktan sonra baslmolan (yaz, resim), litografi, litografya. * Bu basm yntemi. tabebek * Genellikle alvb. den yaplmoyuncak bebek. tabebek gibi * ok gzel fakat genellikle souk ve donuk (kadn). tabilimi * Talarn yapsninceleyen bilim, litoloji, petrografi, petroloji. tabina * Tatan yaplan bina. tabcei * Kabuu katr boncuuna benzeyen bir yumuaka (Cypraea). taatlasa * zorlansa, ne yaplsa gereklemesi imknsz. takartmak * biri tekinden zellik,yetenek vb. bakmndan stn olmak. tadevri * nsann ortaya kve tatan aralar yapmasndan balayarak kalkolitik an sonuna kadar geen tarih ncesi dnem. * Bir eyin henz gelimemi, ilkel durumu. tadolgu * Taile yaplmdolgu. tademe * Zemin geniyzeyli talarla kaplolmak. taekmek * i tadeli frnda pimiolan ekmek. tagibi * ok sert,ok kat. tailii * Talarn yapraklar durumunda ayrlmasnsalayan ara katman. takalpli * Acmasz, merhametsiz, tayrekli. takalplilik * Takalpli olma durumu. takesilmek

* ok arp ne yapacan, ne syleyeceini bilememek, sesini karamaz olmak. takoymak * (ii, hareketi vb.) engellemek iin bahane yaratmak. takmr * Jeolojik dnemler boyunca dnme urayarak byk bir kalori gc kazanan bitki fosillerinden oluan doal yakt, maden kmr. takre * Bkz. Tayuvar. talevrei* Glge bal. tamantar * Bir tr mantar. tananesi * 10-50 cm yksekliinde, tyl ve ok yllk bir bitki (Micromeria fruticosa). taoca* Yapilerinde kullanlacak talarn karldyer. tapamuu * Asbest. tapudra * Sslenmek iin kullanlan pudra ve krem karmkatmadde. tasarmsa * Gen yapraklarsoan yerine kullanlan bir soan tr (Allium scorodoprasum). tasrmek * satran, dama, domino gibi oyunlarda talardan birini oynatmak. tatahta * Kayaan tatan yaplmhesap tahtas. tatastnde brakmamak * batan baa ykp,yerle bir etmek. tatoprak * Yzeyi tave toprakla kaplalan. tayaar kyamet koparken * tellve tehlikeli zamanlaranlatr. taya * Gaz ya. tayerinde * ardr herkesin,her eyin kendi evresinde nem tadnanlatr. tayuvar* Yer kabuunu oluturan ve yer yuvarlann merkez ekirdei evresinde bulunan katyuvar, takre, litosfer. tayrekli * Katyrekli, hi acmasolmayan, acmasz, takalpli. tayreklilik * Tayrekli olma durumu, acmaszlk. taa ekmek * bilei tanda klalamak. taa tutmak * st ste taatmak,aralksz talamak. * zmparalamak amacyla ok hzla dnen bilei tana hafife dokundurmak, przlerini almak, dzgnletirmek. taak * Er bezi, erkeklik bezi, haya. taakl * Taaolan. * Szn geirir, tuttuunu koparr, yiit. ta * Tayontan, satan veya taocandan takaran kimse. tatara * Mozaik svaytaramak iin kullanlan dili elik kalem. tal * Taandran, tagibi. * Talar ve kayalar zerinde veya taltopraklarda yetien. talk * Taolma durumu.

* Her trl yapda kullanlacak talarkesme, biimlendirme sanat. taemen * Taemengillerden, suda yaayan, ok ilkel yaplomurgalhayvan (Petromyzon). taemengiller * Taemenleri iine alan, yuvarlak azlomurgalhayvanlar familyas. taeron * Byk bir iin bir blmn yaptrmay, asl mteahhitten kendi zerine alan ikinci mteahhit. taeronluk* Taeronun yapti. tagediine koymak * gerekli bir sz tam zamannda ve yerinde syleyerek karsndaki kimseyi susturmak, zekice davranmak. taleyim * krk, ezik, yara gibi durumlar anlatrken bir kimsenin vcudu zerinde yer gsterildiinde "benden uzak olsun" anlamnda sylenir. tasksa suyunu karr * vcuta ok gl kimse. tal * Gemiyer bilimi zamanlarna ilikin hayvan veya bitkilerin, yer kabuu kayalariindeki kalntlarveya izleri, mstehase, fosil. tal bilimi * Tallara dayanarak Yer'in gemiini inceleyen bilim dal, paleontoloji. tallama * Tallamak ii, fosilleme. tallamak * Tal durumuna gelmek, fosillemek. * Dnme gcn yitirmek. tall * inde tal bulunan, fosilli. tam * Kaynama srasnda tama. tama * Tamak ii. tama (veya dkme) su ile deirmen dnmez * ii yapacak olanda yeteri kadar g bulunmadka bakalarnn kk katklaryla srekli ve byk bir i yrtlemez. tamac * Bakalarnn eyasnistenilen yere tamaysalayan kimse, nakliyeci, nakliyat. tamaclk* nsan, mal vb nin eitli aralarla bir yerden bir yere tanmalar, nakliyecilik, nakliyat, transport. tamak * Bir eyi bir yerden alp baka bir yere gtrmek. * stnde bulundurmak. * (nesne iin) Arlnyklenmek. * (boru, kanal vb. iin) Svmaddeleri bir yerden baka bir yere aktarmak. * Giymek. * Sahip olmak, zellik olarak bulundurmak. * Katlanmak, stlenmek, yklenmek, ekmek. * Duymak, hissetmek. tamlk * Taacak kadar. tams * Taandran, taa benzeyen. tanabilir * Tanmasmmkn olan. * Para, ek, senet, tahvil vb. deerli kt, menkul. tanr * Tanabilen (eya). * Tanabilen (mal), menkul. tan * Tanmak ii veya biimi. tanma * Tanmak ii.

tanmak * Tamak ii yaplmak. * Baka bir yere gitmek, gmek. * Bir yere sk sk gitmek. tanmaz * Tanamayan. * Ev, tarla gibi tanamayan (mlk), gayrimenkul. tant * Sel sularile tanmta, toprak. tarma * Tarmak ii. tarmak * Tamasna yol amak. * Sabrntketmek. tat * Tama arac. tat * Tat kullanan kimse, src. * Tat yapan, satan veya onaran kimse. tatma * Tamak ii. tatmak * Tamak iini yaptrmak. tayc * Tama iini yapan (kimse veya ey). * cretle yk tayarak geinen kimse, yk, hamal. * Kendisi hastala yakalanmakszn o hastaln sebebi olan mikrobu tayan (kimse veya hayvan), portr. tay * Tamak ii veya biimi. taikardi * Kalp atnn dakikada en ok 90 olan normal atnamas. takn * Tambir durumda olan. * Ar. * Su baskn, seylp, feyezan. taknca * Takn, ar(bir biimde). taknlk * Takn olma durumu veya taknca davran. takran * Bkz. takran otu. takran iei * Takrangillerden, 2500 m den yukaryerlerde sert kayalaryarp yetien bir iek (Leontopodium alpinum). takran otu * Takrangillerden, baztrleri ss bitkisi olarak yetitirilen, saplarnn paralanmasyla reyen bir bitki (Saxifraga). takrangiller * Ayrta yaprakliki eneklilerden, rnek bitkisi takran otu olan bir familya. talama * Talamak ii. * Sert madenleri andrcbir tala parlatma ve yerine uymasnsalama. * Alaylhalk iiri. * Yergi. * Hakaret. talamac* Talama iiyle uraan usta. * Yergici. talamaclk * Talama ustasnn yapti. talamak * Taatmak, taa tutmak.

* Bir eyin iindeki talarayklamak. * Metal bir parayzmpara ile trpleyerek yuvasna altrmak. * Tademek. * st kapal, ineleyici sz sylemek. talanma * Talanmak ii. talanmak * Taa tutulmak, taatlmak. talanmipek * pekten dokunmukuman birtakm kimyasal ilemlerden geirilerek dayanklve parlak duruma getirilmi biimi. talama * Talamak ii. talamak * Tadurumuna gelmek. * ok ararak bir ey yapamaz, konuamaz duruma gelmek, donakalmak. talatma * Talatmak ii. talatmak * Taattrmak, taa tutturmak. tal * (tahl, bakliyat vb.iin) inde taolan, takarmolan. * zerinde tabulunan. * zerinde ss tabulunan. talk * Tabol, tal(yer). * Tala denmiavlu, sofa, merdiven altvb. * Kuvb. hayvanlarn sindirim kanallarzerinde bulunan kasl, tc mide, kat(II), konsa. tama * Tamak ii. * (akarsular iin) Yatandan karak evresini kaplama. tamak * Svmaddeler, iinde bulunduklarkaba smayacak kadar oalma ve kabarma yznden kenarlaramak. * (akarsular iin) Yatandan karak evresini kaplamak. * Bulunduu yzeyden genigelerek kenarlaramak. * fke, sabrszlk veya heyecan yznden kendini tutamamak. * nsan, nesne vb. oka bulunmak, saysartmak. tara * Bir lkenin baehri veya en nemli ehirleri dndaki yerlerin hepsi, darlk. tara az* Bir lkede, yazdilinin dayandbelirli bir ehir konumasdndaki blge az. taral * Tara halkndan olan (kimse), darlkl. taralkalmak * bir kimse tarada edindii grg, rf ve detleri brakmamak. tasz * Taolmayan. Tat * Trklerin egemen olduu yerlerde yaayan Arap veya ranllara verilen ad. * Hazar Denizi kysnda, ran Azerbaycansnrnda yaayan, ran soyundan olan bir topluluun ad. tat * Bazcisimlerin tat alma organstnde braktduyum. * Tatllk. * Hoa giden durum, lezzet, zevk. tat * Dilsiz. tat alma duyusu * Aza konulan nesnelerin tadnanlamaya yarayan duyu. tat alma organ * Bkz. dil. tat almak * bir eyden holanmak, zevk almak.

tat duyusu * Bkz. tat alma duyusu. tat kazanmak (veya tadgelmek) * belli bir tada kavumak, olgunlamak, tatlanmak. tat vermek * ac, tatl, eki vb. bir tat kazandrmak. * hoa giden bir duruma sebep olmak. * bktrmak. Tatar * Tataristan'da, BatSibirya'da ve Rusya federasyonu'nun deiik blgelerinde yaayan Trk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse. tatar * Posta srcs. tatar aas*Posta grevi yapan tatarlarn amiri. * Beceriksiz, baarsz, dikkate alnmayan. tatar arabas * Posta arabas. Tatar brei * Halanmkalnca yufka paralarna yourt ve kyma katlarak, zerine kzgn yagezdirilerek yaplan yemek. Tatar orbas * Unun hafife kavrulmasndan sonra soan, domates, patates ve benzeri malzeme ile hazrlanan bir tr orba. Tatarca * Tatar Trkesi. tatarck * Scak lkelerde, zellikle Akdeniz evresinde yaayan, trl hastalklara yol aan kk bir sinek (Phlebotomus). * iddetli karn ars. tatarck hummas * Tatarcklarla insana geen, iddetli ateve baarsile beliren bir hastalk. Tatarms* Tatara benzeyen. tatarlamak * Tatar gibi davranmak. Tatars * Tatara benzeyen, Tatar gibi, tatarandran. * yi pimemi, yarpimi. tatbik * Uygulama, pratik. tatbik etmek * uygulamak. tatbik imzas * Bir kimsenin, resm makamlara sunulan ve onlar tarafndan tannan imzas. tatbik mhr * Bir kimsenin, resm makamlarca tannmolan mhr. tatbikat * Uygulama. * Manevra. tatbikat* Uygulayc. tatbik * Uygulama ile ilgili, uygulamaya yer veren, uygulamal, pratik. tatil * Kanun gereince almaya ara verilecei belirtilen sre, dinlenme. * Okul, meclis, adliye gibi kurulularn almasndurdurduu veya kapalbulunduu dnem. * Elenmek, dinlenmek amacyla almakszn geirilen sre. tatil etmek* baka bir gne, zamana erteleyerek almaya ara vermek. * okul, iyeri vb. yi kapatmak, almasna ara vermek. tatil ky * Turistlerin veya lke insanlarnn dinlenmesine uygun bir yerde kurulmuolan ve evleri gerektiinde belirli

bir sre dinlenmek isteyenlere kiralanan yerleim yeri. tatil olmak * kapanmak, ara vermek. tatil yapmak * tatile kmak; ie ara verip dinlenmek. tatile girmek * belirli bir sre iin almalara ara vermek. tatlandrma * Tatlandrmak ii. tatlandrmak * Tat vermek, tadnkazanmasnsalamak. tatlanma * Tatlanmak ii. tatlanmak * Tat kazanmak, tadgelmek, olgunlamak. tatl * eker tadnda olan. * Acolmayan, iilebilen, yenilebilen. * nsaneken; gze, kulaa hogelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren. * ekerle veya ekerli eylerle yaplan yiyecek. * Sinirlendirmeden, hoa gidecek bir biimde, tatllkla. tatlbel * Sevildikleri iin verdikleri skntve zntlere katlanlan (kimse). tatlcannskmak * gereksiz eylere zlmek ve bunlardert edinmek. tatldil * Gnl alcsz. tatldil gler yz * efkatli, gnl alckonuma ve davran. tatldil ylandeliinden karr * gnl alc, okaycszlerle karmzdakinin inadyenilebilir. tatldilli * Gzel, kandrc, gnl alckonuan. tatllimon * Suyu tatlolan bir tr limon. tatlsert * Ne ok sert, ne ok yumuak (sz, davran). tatlsz * Bkz. tatldil. tatlszl * Bkz. tatldilli. tatlsu * Acveya tuzlu olmayan, iilebilen su. tatlsu Frengi * Yakn Dou lkelerinden olduu hlde Avrupalgibi grnen Hristiyan. * Avrupalgibi grnmeye zenen, zppe tavrl. tatlsu gelincii * Tatlsularda biten bir tr gelincik. tatlsu stakozu * Kerevit, kerevides. tatlsu kayas * Tatlsularda yaayan bir eit balk, kara balk, yeil sazan. tatlsu kefali * Sazangillerden, uzunluu 80 cm, eti klklbir balk (Leuciscus cephalus). tatlsu levrei * Akarsularda, gllerde yaayan, iki srt yzgeli, beyaz etli bir balk. tatlslmen * Cva birleimlerinden, hekimlikte kullanlan zehirli bir madde, kalomel. tatltatl * Gzel, hoa gidecek bir biimde tatllkla, gzel gzel. tatlyerinde brakmak (veya kesmek) * bir ii can skcbir duruma sokmadan sona erdirmek.

tatlca * Biraz tatl, az tatl. * ten, ho, gzel. * Ho, yumuak bir biimde. tatlc * Tatlyapan veya satan kimse. * Tatlsatlan yer. * Tatlyseven kimse. tatlclk * Tatlyapp satma ii. tatllama * Tatllamak ii. tatllamak * Tatlbir durum almak. * Sevimli, hoa giden bir durum almak. tatllatrma * Tatllatrmak ii. tatllatrmak * Tatlbir duruma getirmek. tatll * Tatlsolan, iinde tatlbulunan. tatllk * Tatlolma durumu. * Sevimlilik, holuk, irinlik. tatllkla * Tatldille, anlayla, hogr gstererek, iyilikle. tatlms * Tatlyandran, az tatl. tatlstuzlusu * Deiik, bol ve ok yiyecein bulunduu sofra, yemek. tatlya balamak * kavgalbir ii gnl holuuyla bitirmek. tatma * Tatmak ii. tatmak * Tat alma duyusu yardmyla bir eyin tadnn nasl olduunu anlamak. * Bir eyden az miktarda yemek veya imek. * Duymak, hissetmek. * (bir duruma) uramolmak. tatmin * stenen bir eyin gereklemesini salama, gnl doygunluuna erme, doyum; doyurma. * Doygunluk. * Cinsel isteklerini giderme. tatmin etmek * karsndakine gven vererek onu istenilen bir biimde honut etmek, doyurmak. * karsndakinin cinsel isteklerini gidermek. tatmin olmak * istedii bir eye ulaarak honut olmak, rahatlamak, doyurulmak. * cinsel isteklerini gidermek. tatminkr * Tatmin eden, tatmin edici zellikte olan, uygun, doyurucu. tatminsiz * Tatmin olmayan. tatminsizlik * Tatmin olmama durumu. tatsal * Tat alma duyusu ile ilgili. tatsz * Tadiyi olmayan, lezzetsiz. * Hoa gitmeyen, can skan. * Sohbeti hoolmayan veya geimsizlik karan (kimse). tatsz tuzsuz

* ok tatsz. tatszlama * Tatszlamak ii. tatszlamak * Tadazalmak, tadkalmamak. * Tatszlk etmeye veya tatsz bir durum almaya balamak. tatszlk * Tatsz olma durumu. * Hoa gitmeyen, can skan davranveya durum. tatszlk karmak * hoa gitmeyen, can skc, gergin bir duruma sebep olmak. tattrma * Tattrmak ii. tattrmak * Tatmak iini yaptrmak, tadna baktrmak. * Duyurmak, hissettirmek. tatula * Patlcangillerden, iekleri beyaz veya mor renkte, meyveleri dikenli, bir yllk ve otsu bir bitki; kaslarn kaslmasngiderdii iin hekimlikte kullanlr. taun * Veba hastal. tav * lenecek bir nesnede bulunmasgereken snn, nemin yeterli olmasdurumu. * (hayvanlarda) Semizlik. * En uygun durum ve zaman. tav vermek * gereken ve uygun nemi salamak. * en uygun duruma getirmek. tava * Yakzdrmak, yiyecek kzartmak gibi ilere yarayan, uzun saplyayvan kap. * Bu kapta pimiyemek. * Maden eritilen saplpota. * Kire kartrlan tekne. * Tuzlalarda, deniz suyu ekilen blm. * Gemilerde borda iskelesinin alt bandaki sahanlk. * Fide yetitirmek iin ayrlmtoprak blm. tava brei * Tavada piirilen brek. tava ekmei * Tavada piirilen ekmek. tava gelmek * yumuamak, kanmak, yola gelmek. * (toprak) szlecek duruma gelmek. tava getirmek * gerei kadar stmak. tavaf * Bir eyin evresini dolama veya kutsal bir yeri ziyaret etme. * slm dininde hac zamannda Kbe'nin evresini dolama. tavaf etmek * bir eyin evresini dolamak. * hac tresince Kbe'nin evresini dolamak. tavalk * Tavasyaplmak iin aranlan byk boy et, balk, midye. tavan * Bir yapnn, kapalbir yerin st blmn oluturan dz ve yatay yzey, taban kart. * Bir eyi deerlendirmede kabul edilen en yksek seviye veya fiyat. tavan aral * Bkz. tavan aras. tavan aras * Bir yapnn tavanile atarasnda kalan blm. tavan fiyat * Bir mala resm kurulularca konulan fiyatn en st snr.

tavan penceresi * Binalarda veya evlerde tavan ksmnda yaplan pencere. tavan sprgesi * Tavansprmek iin uzun saplsprge. tavanna kmek (veya yklmak) * beklenmeyen bir durum karsnda arp kalmak. tavassut * Araclk, ara bulma, araclk etme. tavassut etmek * araclk etmek. tavattun * Yerleme, yurt edinme, yurtlanma. tavattun etmek * yerlemek, vatan edinmek, yurt edinmek, yurtlanmak. tavazzuh * Aklk kazanma, aydnlanma. tavazzuh etmek * aydnlanmak, aklk kazanmak, belirli duruma gelmek. tavc * Birini kandrarak, yze glerek aldatan (kimse). tavclk * Tavcolma durumu. taverna * alglmeyhane. tavernac* Taverna ileten kimse. tavhane * inde bitki yetitirilen sobalcamlk, limonluk, sera. * Yoksullarn sndscak yer. tavna getirmek * ii en uygun duruma getirmek. tavnbulmak * (ivb. iin) en uygun artlaryakalamak. tavr * Durum, davran, vaziyet, hl. * Byklenme, yapma davran. tavr almak (veya taknmak) * belli bir durum veya davranbiimini benimsemek, vaziyet almak. tavik * Alkoyma, geciktirme, tehir. taviz * dn, dnleme. taviz vermek * dn vermek. tavizci * dnc. tavizcilik * dnclk. tavla * At ahr. tavla * Blmlere ayrlmiki yanltahta zerinde on beerden otuz pul ve iki zarla iki kiinin karlkloynad oyun. * Bu oyunun zerinde oynand, iki i yz blme desenli, dik drtgen biimindeki tahta kutu. tavla atmak * tavla oynamak. tavlac * At beslenen tavlaya bakan kimse. tavlac * Tavla oyununa dkn kimse. tavlama * Tavlamak ii.

tavlamak * lenilecek bir nesneye gereken syveya nemi salamak, tav vermek. * Yolsuz ve kolay kazan umudu vererek dolandrmak. * Kandrp elde etmek. tavlandrmak * Byk sknt, zg, eziyet. tavlanma * Tavlanmak ii. tavlanmak * Tavlamak ii yaplmak. * (hayvan) Semirmek, imanlamak. tavl * Tavlanm, tavolan, tav verilmi. * Semiz, iman. tavsama * Tavsamak ii. tavsamak * Bir i, bir durum vb. gcn, hznkaybetmek, yavalamak, gevemek. tavsatma * Tavsatmak ii. tavsatmak * Tavsamasna sebep olmak, yavalatmak, gevetmek. tavsz * Tavlanmam, tav verilmemi. tavsif * Nitelendirme, niteliklerini syleme. tavsif etmek * nitelendirmek, niteliklerini sylemek. tavsiye * tleme, yol gsterme. * Bir kimseyi iyi tantarak salk verme. * Bir eyin, bir kimsenin iyi, ie yarar olduunu ilgili kiiye syleme, referans. tavsiye etmek * bir eyin yaplmasnveya yaplmamasntlemek. * salk vermek. tavsiye mektubu * Birinin ie uygun olduunu, ie alnmasnbildirmek amacyla yazlmmektup, referans. tavsiyeli * Kayrlmasistenen, kayrlan. tavsiyename * Tavsiye etmek amacyla yazlan mektup. tavsiyesiz * Kayrlmayan. tavan * Tavangillerden, uzunluu 70 cm, eti yenen, hzlkoan, postundan yararlanlan bir memeli tr (Lepus europeus). tavan * Deerli aalar zerine ince oymalar ileyen sanat, tahta oymacs. tavan anahtar * Maymuncuk. tavan boku gibi (ne kokar, ne bular) * (kaba) ne yarar, ne de zararolan (kimse). tavan daa ksmde dan haberi olmam * istenilen etkiyi yapmaktan ok uzak kalan dargnlklar karsnda sylenir. tavan duda * Doutan yark dudak. tavan eti * Tavann yumuak ve pembe eti. tavan uykusu * Hafif ve kukulu uyku. tavan yrekli * ok rkek, korkak.

tavana ka, tazya tut demek * iki taraf, kart olan davalarnda kkrtmak, ikili oynamak. tavanaz * Pembe renkli bir tr iek. tavanaya * Demir yollarnda iki rayn kesime noktasnda bulunan paralardan her biri. tavanby * Bir yonca tr. tavanc * Tavan yetitiren kimse. * Tavan satan kimse. tavancl * ou tavan avlamakla beslenen kartal, akbaba gibi yrtckulara verilen ad. tavancl otu * Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetien, krpesi bazyerlerde hayvan yemi olarak kullanlan bir bitki (Heracleum). tavanclk* Tavan yetitiricilii. * Tavan satcl. tavangiller * rnek hayvantavan olan kemirgenlerden bir familya. tavanaraba ile avlamak * iini telsz ve soukkanllkla grmek. tavann suyunun suyu * iki ey arasndaki ilginin ok uzak olduunu anlatr. tavankan * Parlak ve koyu krmzrenk. * Bu renkte olan. tavankula * uha ieigillerden, kalp biiminde geniyaprakl, beyaz, pembe, arap rengi iekli bir bitki, buhurumeryem, siklamen (Cyclamen). tavanlk * Deerli aalarla ince iler yapma sanat. tavanmemesi * 30-100 cm ykseklikte, kn yapraklarndkmeyen bir aak, yaban mersini (Ruscus aculeatus). tavuk * Slngillerden, eti ve yumurtasiin retilen kmes hayvan(Gallus). tavuk ayayemek * gevezelik etmek, dedikodu yapmak. tavuk bal * Mezgit. tavuk biti * Kmes hayvanlarnda bulunan ve kmesleri saran bir bit tr. tavuk budu * Tavuun en ok sevilen eti olan but ksm. tavuk eti * Beyaz ve yumuak olan tavuk eti. tavuk gibi * erken yatp uyuyanlar iin sylenir. tavuk kaza bakmda knyrtm * bakalarndan geri kalmamak iin gcn aan ilere girienler byk zararlara urarlar. tavuk kftesi * Halanp ince kylmtavuk etine ekmek ii, et, soan, maydanoz, yumurta ve baharat eklenmesinden sonra yorulup, galeta ununa bulanarak yada kzartlmasyla yaplan bir kfte tr. tavuk kmesi * Tavuklarn korunmasve bakmiin yaplmzel kmes. tavuk sarmas * Halanmhavu, kabak ve tavuk gsyle hazrlanan, zerine sala ve yourtlu sos dklerek servisi yaplan bir yemek. tavuk suyu * Tavuun iinde haland, orba vb. iin yararlanlan su. tavuk yahni

* Domates, patates, soan karmna tavuun katlmasve ksk atete piirilmesiyle yaplan bir yemek tr. tavuk yelpazesi * Tavuk bifteinin piirilmesinden sonra domates, biber, sarmsan zerine beamel sos dklerek hazrlanan bir yemek. tavukaya * Bir tr maymuncuk. tavuku * Tavuk besleyicisi. * Tavuk satan kimse. * Kesilmitavuk satcs. tavukuluk * Tavuk yetitiricilii. * Tavuk satcl. tavukgiller* Slngiller. tavukgs * Lifleri yumuayncaya kadar halanm, didiklenmitavuk gs etinin pirin ve st ile koyulancaya kadar piirilmesiyle yaplan muhallebiye eker ve tavuk suyu katlarak hazrlanan bir tatltr. tavukgt * Siil. tavukkaras * Az aydnlk yerlerde grememe biiminde beliren gz hastal. tavuklar * Tavuksular takmnn bir alt takm. tavukpenesi * Tropikal blgelerin karakteristik im bitkisi. tavuksular* Tavuklarve tepeli tavuklariine alan bir takm. tavulga * Kabuu krmzveya erguvan renkte olan ve tabaklamada kullanlan bir st tr. tavus * Slngillerden, erkeinin tyleri uzun, kuyruu parlak, gzel renkli, acve tiz sesli, ss hayvanolarak beslenen bir ku(Pavo). tavus kuu* Bkz. tavus. tavus ty * Tavus kuunun renkli ve gsterili ty. tavus yeili * Tavusun kuyruunda grlen yeil, zmrt yeili. tavuskuyruu * Sarhokusmuu. tavzif * Vazifelendirme, grevlendirme, iverme. tavzif etmek * vazifelendirmek, grevlendirmek. tavzih * Aklama, aydnlatma. tavzih etmek * aklamak, aydnlatmak. tay * yana kadar olan at yavrusu. tay * Denk, eit, e. * Hayvann bir yanndaki yk. tay tay * Kk, yrmeyen ocuklarayakta durmaya zendirmek iin kullanlr veya tay tay durmak deyiminde geer. tay tay arabas * Kk ocuklaryrmeye altran drt tekerlekli ara,yrte. tay tay durmak * emekleme dneminde, henz yryemeyen ocuk ayaklarzerinde durmak. taya

* Dad. tayalk * Dadlk. tayda * Ya, meslek, toplumsal durum vb. bakmndan birbirine eit olanlardan her biri, r, akran. tayf * Grnt, hayalet, ruh. * Birleik bir k demetinin bir bimeden getikten sonra ayrldbasit renklerden olumugrnt. tayf lm * In tayflarnn incelenmesi, spektroskopi. tayfa * Bir gemide bulunan, trl ilerde altrlan sefer iileri, mrettebat. * Aynii yapan topluluk. * Bir adamn yannda bulunan yardaklar, kountu. * Zeytin toplayan ii. tayfler * In tayflarnincelemeye yarayan alet, spektroskop. tayfun * in Denizi'nde ve Hint Denizi'nde grlen gl tropikal siklon. tayga * Orman kua, kozalaklorman bitki rts. taygeldi * kinci kez evlenen kadnn beraberinde gtrd ocuk(lar). tayn * Asker az. tayn bedeli * Bir aylk asker aznn karlolan para. tayin * Ne olduunu anlama, gsterme, belirtme, kararlatrma. * Atama. tayin edilmek * atanmak. tayin etmek * kararlatrmak. * atamak. * belli etmek, gstermek. * ayarlamak. * belirlemek. tayini kmak * atanmak. tayinli * Tayine balolan. tayinsiz * Tayine balolmakszn. tayip * Ayplama, knama. taylak * At veya deve yavrusu. taylama * Taylamak ii veya durumu. taylamak * (ksrak) dourmak. Taylorculuk * verimini artracak yolda iilii dzenlemek iin Taylor tarafndan ileri, srlen yntem. tayming * Bkz. zamanlama. tayt * Bacaklarsksaran zel kumatan yaplmbir tr pantolon. * Sk, gergin, dar; szmaz, su geirmez bir kumatan yaplmort giysi. tayyar * Uucu. tayyare

* Uak. tayyareci * Pilot. tayyarecilik * Tayyarecinin ii. tayyetme * Tayyetmek ii. tayyetmek * karmak. * Aradan karmak, yok etmek. tayyr * Ceket ve eteklikten oluan kadn giysisi. tazallm * Szlanma, yanp yklma, alama, yaknma. tazallm temek * szlanmak, yaknmak, yanp yaklmak. tazammun* Kapsama, iine alma, ierme. * lem. tazammun etmek * iermek. tazarru * Yakarma. tazarruda bulunmak * Tanr'ya yakarmak. taze * Bozulmam, bayatlamamolan; solmu, prsmolmayan. * Din, ypranmam, yorulmam. * Yeni, son, zamangememi. * Kuru olmayan, krpe. * Gen kadn. taze fasulye * Fasulye bitkisinin taze ve turfanda olan. * Bu sebzeden yaplan yemein ad. taze ot grmeek gibi * itahlanmak. taze para * gcn glendirmek amacyla birok ve farklkaynaklardan salanan para. tazece * Tazeye yakn, taze gibi. tazeleme * Tazelemek ii. tazelemek * Yenisiyle veya tazesiyle deitirmek. * Bazyiyecekleri, bayatlamken kaynatp taze duruma getirmek. * Unutulmubir duygu veya bir dnceyi yeniden canlandrmak. * Bir ii bir daha yapmak, tekrarlamak. * Bozulduu dnlen bir baveya inancyeniden yapmak. tazelenme * Tazelenmek ii. tazelenmek * Tazelemek ii yaplmak. * Taze duruma gelmek, tazelik kazanmak. tazeleme * Tazelemek ii. tazelemek * Taze bir durum almak, canlanmak, genlemek. tazelik * Taze olma durumu, krpelik, taravet. * Din, diri, canlolma durumu. taz * Genellikle tavan avnda kullanlan, uzun bacakl, ekik karnl, ok evik bir kpek tr (Canis familiaris

grajus hibernicus). tazgibi * ok zayf ve ince kemikli (insan). * ok hzlkoan (kimse). tazo tazama ulu deimi * tandmz sradan kii ibana gemiveya giyim kuamndzeltmiolduu iin tannmaz olmu. tazc * Tazyetitiren veya satan kimse. tazlama * Tazlamak ii. tazlamak* Tazgibi zayflayp incelmek. tazya dnmek * ok zayflamak. * srlsklam. tazim * Sayggsteme, ululama. tazim etmek * sayggstermek, ululamak. tazimat * Yksek sayg. tazip * Azaba sokma, zme. taziye * Basaldileme. taziyet * Taziye. taziyetname * Basaldileme yazs. taziz * Sevgi ile anma. tazmin * Zarardeme. tazmin etmek * zarardemek. tazminat * Zarar karldenen para. tazyik * Basn. * Manev bask, zorlama, zarara sokma. * Sktrma, darlatrma. tazyik etmek * zorlamak, baskyapmak. * sktrmak. Tb * Terbiyum'un ksaltmas. Tc * Teknetyum'un ksaltmas. Te * Tellr'n ksaltmas. te * Trk alfabesinin yirmi drdnc harfinin ad. * Shh tesisatta su borusunu ynl kullanma durumuna getiren para. -te * Bkz. -de. teadl * Birbirine denk olma, denkleme, denklik. teakup * Art arda gelme. teakup etmek * birbiri ardnca gelmek. teali

* Ykselme, ycelme. teaml * , davran. * Bir yerde teden beri olagelen davran. * Tepkime. teaml hukuku * rf ve dete dayanan hukuk. * rf ve det durumuna gelmemi, yazlolarak tespit edilmemihukuk. tearuz * atma, birbirine ters dme. teati * Karlklalp verme. teati etmek * karlklalp vermek. teavn * Yardmlama. tebaa * Uyruklu. tebahhur * (su, svvb. iin) Kaynayp buhar olma, buulama, uma. tebahhur etmek * buharlamak, umak. tebaiyet * Kanun buyruk ve benzerlerine uyma. * (devlete, gl kiiye) Balanma. tebarz * Belirme, grnme. tebarz etmek * belirmek, grnmek. tebarz ettirmek * belirtmek. tebcil * Yceltme, ululama. tebcil etmek * yceltmek, ululamak. tebdil * Deitirme. tebdil etmek * deitirmek. tebdil gezmek * tannmamak iin klk deitirerek gezmek. tebdili meknda ferahlk var * yer veya evre deitirmenin insana ferahlk salayacaanlamnda kullanlr. tebdili amak * ne yapacanbilememek, tela kaplmak. tebdilihava * Hava deiimi. tebeddl * Bir durumdan baka bir duruma geme, deime. tebeddlt * Deiiklikler, deimeler. tebelle * stenmeyen hlde, birinden veya bir yerden ayrlmayan, gitmeyen, musallat olan. tebelleetmek * (birini veya bir eyi) birinin bana bel etmek, ykmak. tebelleolmak * bir kimsenin yanndan ayrlmamak, onun bana dert olmak, musallat olmak. tebell * Bildirimi alma. tebelletmek * bir bildirimi almak. tebellr

* Billrlama. * Belirme. tebellr etmek * billrlamak. * belirmek. teber * Balta. * Bazdervilerin tadklarsapuzun, keskisi aya biiminde, kk ve hafif balta. * Mein kesmek iin kullanlan ara. teberli * Teberi olan. teberru * Balama, ba. teberru etmek * bata bulunmak, balamak. teberrk * Uur sayma. teberrken * Uur sayarak, mutlu olsun diye. teberrz * Meydana kma, grnme. teberrz ettirmek * belirtmek. tebersiz * Teberi olmayan. tebessm * Glmseme. tebessml * Tebessm eden, tebessm olan. tebessmsz * Tebessm etmeyen, tebessm olmayan. tebesm etmek * glmsemek. tebeir * Toz zerreciklerinden oluan, izdii yerde iz brakan, beyaz veya ak renkte kireli kaya. * Bu maddeden yaplan, kara tahta, duvar vb.yzeylere yazyazmak iin kullanlan kk ubuk. tebeirleme * Bir dokunun kalnlnda tebeire benzer katbirikintilerin olumas. tebeirli * Tebeiri olan. tebeirsiz * Tebeiri olmayan. tebeyyn * Belli olma. tebeyyn etmek * belli olmak, ortaya kmak. tebligat * Bildirim. tebligatta bulunmak * bildirim yaymlamak, bildirimden haberdar etmek, bildirim gndermek. tebli * Bildirme, haber verme. * Bildiri. teblietmek * bildirmek. tebrik * Kutlama. tebrik etmek * kutlamak. tebriye * Aklama, temize karma. tebriye etmek

* aklamak. tebir * Mjdeleme, mutulama. tebir etmek * sevinilecek bir haber vermek, mjdelemek, mutulamak. tebyiz * Bir yazile ilgili taslatemize ekme. tebyiz etmek * temize ekmek. tecahl * Bilmez gibi grnme, bilmezlikten gelme. tecahl etmek * bilmez gibi grnmek, bilmezlenmek. tecahlarif * Bir anlam incelii yaratmak iin bildii eyi bilmez grnme sanat. tecahlarifane * Tecahlarif. * Bilmezlikten gelerek, bilmez davranarak. tecahlarifaneden gelmek * bilmez gibi davranmak. tecans * Bir btn oluturan geler arasnda uyum bulunmasdurumu. tecavz *Hcum etme, saldrma, saldr, saldr. * Bakasnn hakkna el uzatma. * Namusuna saldrma, sarkntlk. * Ama, tesine geme. tecavz etmek * saldrmak, hcum etmek. * bakasnn hakkna el uzatmak. * namusa satamak. * amak, gemek. tecavzkr * Saldrgan, saldrc. tecdit * Yenileme, tazeleme. teceddt * Yenileme, yenilik. tecelli * Belirme, grnme, ortaya kma, zuhur etme, meydana kma. * Tanr'nn insanlarda ve doada grnmesi. * Aln yazs, kader. tecelli etmek * belirmek, grnmek, ortaya kmak, zuhur etmek, meydana kmak. tecemmu * Toplanma, birikme, ylma, ynak. tecennn * ldrma, delirme, aklnoynatma. tecennn etmek * ldrmak, delirmek. tecerrt * Her eyden uzaklama, syrlma, soyutlanma. tecerrt etmek * syrlmak, soyutlanmak. tecessm * Boyut kazanma, cisimlenme. * Grnmeye balama, belirme. * Gz nne gelme, canlanma. tecessm etmek * boyut kazanmak, cisimlenmek, belirmek. * canlanmak. tecesss

* Belli etmeden, kendini ilgilendirmeyen eyleri renmeye alma. * Merakngidermeye alma, grme, anlama merak. tecezzi * Paralara ayrlma, ayrlma, blnme. tecezzi etmek * blnmek, paralara ayrlmak. tecil * Erteleme. tecil etmek * ertelemek. tecim * Ticaret. tecim evi * Ticarethane. tecimen * Tacir, tccar. tecrit * Ayrma, ayrbir tarafta tutma. * Soyutlama. * Yaltm, izolsyon. tecrit etmek * herkesten veya her eyden ayrmak, bir kenara koymak. * yaltmak. tecrbe * Deneme, snama, eksperyans. * Grg. * Deney. tecrbe etmek * denemek, snamak. tecrbe tahtasna dnmek (veya evirmek) * st ste baarsz denemelere konu olmak. tecrbe yapmak * denemek, snamak. tecrbeli * Tecrbesi olan, grmgeirmi. tecrbelilik * Tecrbeli olma durumu. tecrbesi olmak * grgs, bilgisi olmak. tecrbesiz * Tecrbesi olmayan. tecrbesizlik * Tecrbesiz olma durumu. tecrb * Deneye dayanan, deneme ile ilgili. tecvit * Kelimelerin syleniinde, seslerin kaklarna, uzunluk ve ksalklarna gre okunmas. * Kur'an'n doru okunmasnsalayan bilim. * Bu bilim zerine yazlmkitap. tecvitli * Tecviti olan, tecviti ortaya koyan. tecviz * Yaplmasnuygun bulma, izin verme. tecviz edilmek * uygun bulunmak, izin verilmek. tecviz etmek * uygun bulmak, izin vermek. tecziye * Cezalandrma. tecziye etmek * cezalandrmak. tehil

* Birinin bir konuda bilgisizliini syleme, bilmezleme. tehil etmek * birinin bilgisizliini gstermek, bilmezlemek. tehiz * Donatma, donatm. tehiz etmek * donatmak. tehizat * Donatmaya yarar eyler, donat. tedaf * Savunma ile ilgili olan, savunmalk. tedahl * Birbirinin iine girme. * demede gecikme. * Ylp kalma, birikme. tedahlde kalmak * denmeden birikmek. tedai * arm. tedarik * Aratrp bulma, salama, elde etme. tedarik etmek * bulmak, salamak. tedarikleme * Tedariklemek ii. tedariklemek * Salamak, tedarik etmek. tedarikli * Her eyi nceden salamolan. * Her eyi nceden salamolarak. tedariksiz * nceden gereken eyleri salamamolan. * nceden gereken eyleri salamadan. tedarikte bulunmak * hazrlk yapmak. tedavi * l vb. ile hastaliyi etme, iyiletirme, saaltm, saaltma. * Aksayan bir eyi dzeltme, iyiletirme. tedavi etmek * illa iyiletirmek, saaltmak. * dzeltmek. tedavl * (para ve para yerine geen bono, senet vb.iin) Geerli olma, srmde bulunma, srm, geerlik. * Mal veya parann elden ele dolamas, dolanm, sirklsyon. tedavlde olmak * geerli olmak, srmde bulunmak. tedavlden kalkmak * (para iin) artk kullanlmamak. tedavle karmak * paraypiyasaya karmak. tedbir * nlem. tedbir almak * nlem almak. tedbirli * nceden hazrlkldavranan, nlemini zamannda alan, mdebbir. *Hazrlklbir biimde, nceden dnerek. tedbirsiz * nceden hazrlkldavranmayan, nlemini zamannda almayan. * Hazrlksz bir biimde, nceden dnmeyerek. tedbirsizce * Tedbirsiz (bir biimde), tedbirsiz olarak.

tedbirsizlik * Tedbirsiz olma durumu veya tedbirsizce davran. tedenni * Gerileme, dme. tedenni etmek * gerilemek, dmek. tedfin * Gmme. tedhi * Korku salma, yldrma, terr. tedhii * Terorist. tedhiilik * Tedhii olma durumu. * Terorizm. tedhili * Korkulu, terr dolu. tedhisiz * Korkusuz, iddet ve terr olmayan. tedip * Uslandrma, yola getirme, terbiye etme. tedip etmek * yola getirmek, uslandrmak, terbiye etmek. tedirgin * Rahat, huzuru kam. tedirgin etmek * rahatn, huzurunu karmak. tedirgin olmak * rahatkamak. tedirginleme * Tedirginlemek ii. tedirginlemek * Tedirgin olma durumu. tedirginlik * Tedirgin olma durumu. * nc bir cismin veya cisimlerin ekim etkisiyle yrnge hareketinin bozulma durumu. tediye * Para vb.bir ey verme, deme. * Gerekleen bir alacapara ile deme. tediye emri * deme emri. tediye etmek * demek. tedricen * Azar azar; giderek, gittike. tedric * Derece derece olan, yavayavaolan. tedric olarak * giderek. tedri * Derece derece ilerleme, kerteleme. tedris * Ders verme, retme, retim. tedrisat * retim. tedvin * Derleme. tedvin etmek * derlemek. tedvir * evirme, dndrme. * Ynetme, ekip evirme.

tedvir etmek * ynetmek, evirmek, dndrmek. tedviren * Ynetmekle grevli olarak. teeddp * Utanma, sklma. teeddp etmek * utanmak, sklmak. teehhl * Evlenme. teehhl etmek * evlenmek. teehhr * Gecikme. teemml * Bir ii ayrntlaryla dnme, dnp tanma. teenni * lerisini dnerek acelesiz igrme, ar davranma. teessf * Acnma, yazklanma, yerinme. teessf ederim! * yazklar olsun!. teessf etmek * acmak, zlmek, yerinmek, yazklanmak. teessr * zlme, znt. * Duygulanm. teessr etmek * zlmek, acmak. teessrat * Aclar, zntler, skntlar. teesss * Kurulma, ortaya kma. * Yerleme, temelleme, kkleme. teesss etmek * kurulmak, ortaya kmak. teeyyt * Doru kma, gereklenme. teeyyt etmek * doru kmak, gereklenmek. tef * Zilli bir kasnaa geirilmikursak zarndan oluan alg. tef alsan oynayacak * karmakark olan eyalar iin sylenir. tefahr * vnme. tefarik * 60-100 cm yksekliinde, byk yapraklve beyaz iekli bir bitki (Pogostemon patchouly). tefavt * Ayrczellik, farkllk. tefavt etmek * farklduruma getirmek. tefcir * Akalama, drenaj. tefe * Dokuma tezghnda taratutan aa veya metal para. tefe koymak (veya tefe koyup almak) * biri hakknda alayldedikodu yapmak. tefeci * El altndan yksek faizle dn para veren kimse, faizci, murabahac. tefecik * Bkz. ufack tefecik.

tefecilik * Tefecinin ii, faizcilik, murabaha. tefehhm * Anlama. tefek * Bkz. ufak tefek. tefekkr * Dnme, dn. tefekkre dalmak * derin dnmek dnceye dalmak. tefeli * Sk dokunmu(bez). teferruat * Ayrntlar. teferruatl* Ayrntl. teferr * Alma, ferahlama. * Gezinti. teferrt * Tek, yalnz olma, herkesten uzaklaarak yalnz kalma. * Benzeri bulunmama, benzersiz olma, sivrilme. tefessh * rme, bozulma, kokuma. * (kii, toplum vb. iin) zelliini, niteliklerini yitirerek bozulma, kokuma. tefessh etmek * rmek, kokumak. * (kii, toplum vb. iin) zelliini, niteliini yitirerek bozulmak, kokumak. tefel * Fal ama, fala bakma. * Uur sayma, hayra yorma. tefel etmek * fala bakmak, fal amak. tefevvuk * stnlk, stn gelme. tefevvuk etmek * stn gelmek, bastrmak. tefeyyz * Ykselme, ilerleme. tefeyyz etmek * ykselmek, ilerlemek. tefhim * Anlatma, bildirme. teflon * Etilen ve flordan elde edilen plstik madde. * Bu madde ile yaplan, sya dayanklkap. tefrik * Ayrma, ayrt etme. tefrik etmek * ayrmak, ayrt etmek. tefrika * Gazete veya dergilerde kan, birbirini tamamlayan yazlardan oluan dizi. * Bu biimde yaymlanan. * Birbirine ktlk etmeye kadar varan srekli anlamazlk, ikilik. tefrika etmek * bir yazdizisini, bir romanvb. yi gazete ve dergilerde bu biimde yaymlamak. tefrika roman * Sreli yaynlarda her gn bir blm yaymlanan roman. tefri * Deme ii. * Bir yeri gerekli eya ile deme. tefrietmek

* demek. tefriat * Deme ileri. * Demenin gerektirdii btn paralar veya eyann tm. tefrit * Genellikle tutum ve davraniin gereinden aada kalma durumu, ifrat kart. tefsir * Yorumlama. * Kur'an'n surelerini aklayarak, grler ileri srme ve bunlaryazma, yorumlama. * Kur'an'n surelerini aklayan eser. tefsir etmek * yorumlamak. teftih * Ama. * Geirme. tefti * Bir grevin yolunda yrtlp yrtlmediini anlamak iin yaplan aratrma, denetleme, denetim, bak. teftietmek * bir grevin yolunda yrtlp yrtlmediini aratrmak, denetlemek. teftiheyeti * Teftikurulu, denetleme kurulu. teftikurulu * Denetleme kurulu, teftiheyeti. teftiraporu * Herhangi bir konuda teftikurulunun hazrlamolduu rapor. tefviz * Bir ii bir kimsenin zerinde brakma, ihale. * Datma. * Bir tanmaz malbilinen deeri karlbir kimseye verme. tegafl * Anlamazlktan gelme. tegafl etmek * anlamazlktan gelmek. teganni * arksyleme. teganni etmek * arksylemek. teelti * Binek hayvanlarnda eyerin altna konulan kee. teet * Bir erinin yanndan geen ve ona ancak bir noktada deen doru, mmas. temen * Orduda rtbesi astemenle stemen arasnda olan, takm komutanlyapan subay. temenlik * Temen rtbesi veya temenin grevi. tehacm * Birlikte ve birden hcum etme, saldrma. * me, bir yere toplama. tehalf * Aykrlk. tehalf etmek * birbirine aykrolmak. tehalk * Can atma, ok isteme. tehalk etmek * can atmak, ok istemek. tehcir * G ettirme, g etmesine sebep olma. tehcir etmek * bir yerden g ettirmek, srmek. tehdit * Birinin gzn korkutma, korku verme, gzda.

tehdit etmek * korkutmak, korku vermek, gzdavermek. * tehlikeli bir durum yaratmak. tehdit savurmak * korkutmak, gzdavermek. tehditkr * Tehdit dolu, tehdit edici. tehditsiz * Tehditi bulunmayan tehditten uzak. tehevvr * ok kzma, fkelenme, kprme. tehevvr etmek * ok kzmak, fkelenmek, kprmek. teheyy * Coma, heyecanlanma. tehi * Bo. tehir * Sonraya brakma, erteleme. * Geciktirme. tehir etmek * ertelemek. tehiriicra * Yrtmenin durdurulmas. tehirli * Geciktirilmi, ertelenmi. * Gecikmeli, rtarl. tehirsiz * Tehiri olmayan, gecikmesiz. tehlike * Byk zarar veya yok olmaya yol aabilecek durum, muhatara. * Gerekleme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum. tehlike atlatmak * byk zarar ve skntlara yol aacak bir olaysavuturmak. tehlikeli * Tehlikesi olan, korkulu, kazal, muhataral. tehlikesiz * Tehlikesi olmayan. tehlikeye atlmak * zarar ve skntlara yol aacak bir davranta bulunmak. tehyi * Coturma, heyecanlandrma. tehyi etmek * coturmak, heyecanlandrmak. tehzil * Alaya alma. * Cidd bir esere alay tarznda nazire yazma, akalbir anlatma evirme. tein * ayda bulunan ve kafein niteliinde olan etkili madde. teizm * Tanrclk. tek * Ei olmayan, biricik, yegne. * Yalnz, yalnzca, salt, sadece. * ki ile blnemeyen (say). * Birbirini tamamlayan veya ayntrden olan nesnelerden her biri. * Bir kadeh iki. * nne getirildii cmleye istek ve zlem kavramkatar. * Hi, hibir. tek * Sessiz, hareketsiz, uslu. tek adam

* Teklik zelliini gsteren kimse. * Lider. tek adam gsterisi * Benzeri olmayan, teklik rnei sergileyen, kiinin ortaya koyduu gsteri. tek anlaml * Tek anlamolan (kelime veya kavram). tek anlamllk * Tek anlamlolma durumu. tek bana * Kendi kendine, yalnz olarak. tek biim * Standart. tek bir * (olumlu cmlelerde) yalnz bir. * (olumsuz cmlelerde) hibir. tek ekirdekli * Yalnz bir ekirdei olan hcreye denir. tek ekirdekliler * Yalnz bir ekirdei olan hcreliler. tek enekli * Tek enei olan. tek enekliler * Budaygiller, zambakgiller, palmiyeler, salepgiller, ananasgiller, muzgiller gibi bitkilerin nemli bir snf. tek eneklilik * Tek enekli olma durumu. tek dalmak * grete kargreinin tek bacankapmak. tek delikliler * Kular gibi yumurtlayarak reyen, dklolan memeliler takm. tek durmak * uslu durmak, yaramazlk etmemek, sessiz kalmak. tek durmamak * bir taraf br tarafa karbazhareket ve almalar iinde bulunmak. * yaramazlk, apknlk vb. yapmak. tek elden * bir yerin veya bir merkezin kumanda ve ynetimi altnda olarak. tek erki * Monarist. tek erkilik * Monarizm. tek erklik * Monari. tek eli * Ei bir tek olan, monogam. tek elilik * Kadnn veya erkein karcinsten yalnz bir kiiyle evlenebilmesini onaylayan, birden ok kadnla veya birden ok erkekle evlenmeyi yasaklayan evlilik biimi, monogami. tek evli * Bkz. tek eli. tek evlilik * Bkz. tek elilik. tek fazl * Elektrik akmnn tek faza yklenmesi. tek heceli dil * ince ve Tibete gibi kelimeleri tek heceden oluan dil. tek hcreli * Bir hcreli. tek kiilik * Tek kiiye zg. tek krekle mehtaba kmak * eksik hazrlkla bir ie kalkmak. * becereksizce alay etmeye kalkmak.

tek liste * Seimde muhalefeti olmayan liste. * Yenilecek yemeklerin ne olduu nceden belirlenip gelen mterilere aynyemeklerin verildii uygulama, fiks mn. tek rnek * Aynyolda srp giden, yeknesak. tek parmakllar * Memeliler snfnn otul, gevigetirmeyen, beparmaklfil, parmaklgergedan, tapir veya bir parmakl toynakllariine alan alt takm. tek partili * Tek partiye dayanan (siyas hayat). tek renkli * Tek rengi olan. * Yalnz basit bir renk veren (k). tek say * 1, 3, 5, 7, 9 saylar. tek seici * Bir takma girecek sporcularn seiminde yetkili olan kimse. tek sesli * Benzer seslerin kullanlmas. * Esesli. tek seslilik * Tek sesli olma durumu. tek tanrc* Tek tanrcla inanan (kimse), monoteist. tek tanrclk * nsann, doada ve toplumda, ilk veya deimez sebebi aratrmasna yol aan tarih artlarn etkisiyle her eye gc yeten bir tek tanrdncesine varmas, monoteizm. * Evreni, doayve toplumu yaratp yneten her eye gc yeten tek bir tanrbulunduuna inanma ve ona tapnma. tek tarafl* Tek bakas, tek yanl. tek ta * Sadece bir prlantasveya elmasolan yzk. tek tek * Birer birer, bir bir. tek trnak iareti * Bir anlatm iinde ift trnakta verilen bir alntnn iinde yer alan bir baka sz tek trnak arasnda gsterme ve bu tek trnak (' ') iaretini kullanma. tek tk * Az, seyrek (olarak). tek yanl * Yalnz bir gr, bir dnceyi benimseyen. tek ynl yol * zerinde trafiin yalnz bir ynde hareket edebildii kara yolu. tek yumurta ikizi * Tek yumurtada dllenen ve kan ikizler. tekabl * Karlklolma, karlama. * Karolum. tekabl etmek * karlk olmak, karlamak, bir eyin yerini tutmak. teklif * Teklifler. * Vergiler, salmalar. tekml * Olgunluk, olgunlama. * Evrim, geliim, gelime. tekml etmek * olgunlamak. * evrim geirmek, gelimek. tekpu

* Dalkavukluk etme, birinin her dediini, her yaptnonaylama. teksf * Bir araya gelme, toplanma, skma. * Youn duruma gelme, younlama. teksf etmek * toplanmak. * younlamak. teksl * enme, engelik, geveklik, tembellik. tekadiye * Emekli ayl. tekat * Emekliye ayrlma. * Emekli. tekat ikramiyesi * Emekli ikramiyesi. tekat maa * Emekli ayl. tekat olmak * emekli olmak, emekliye ayrlmak. tekatlk * Emeklilik. tekbenci * Tekbencilik yanlsolan kimse. tekbencilik * "Yalnz ben varm, benden baka her ey yalnzca benim tasarmmdr, diyen, znel ben'i bilin ierikleriyle birlikte tek gerek, tek var olarak kabul eden gr, solipsizm. tekbir * Mslmanlkta Tanr'nn bykln, yceliini anmak iin sylenen ve Allahuekber sz ile balayan duann ad. tekbir getirmek * bu duayzel makamyla okumak. teki * Tekilik taraflsolan, tekilikle ilgisi olan (kimse), monist. tekilik * Gerekliin temeli olarak yalnzca tek bir ilkeyi benimseyen dnya gr, monizm. * Gerekliin herhangi bir organ gibi blnmez bir btn olduuna ve bamsz paralarbulunmadna inanan reti, monizm. tekdir * Azarlama, paylama. tekdir etmek * azarlamak, paylamak. tekdze * Deimeksizin, dzenli, aynbiimde tekrarlanan, srp giden, muttarit, yeknesak, monoton. * Deimeyerek, aynbiimde tekrar edilerek. tekdzeleme * Tekdzelemek ii. tekdzelemek * Tekdze bir duruma gelmek. tekdzelik * Tekdze olma durumu, yeknesaklk, monotonluk. teke * Keinin erkei. * Bir karides tr. * Tyl devenin erkei ile tek hrgl dii devenin geriye melezlenmesinden elde edilen bir deve tr. teke dikeni * Patlcangiller familyasndan yksek albiiminde dikenli bitki. teke tek * Bire karbir. tekebbr * Kibirlenme, byklenme, alm, kurum. tekeden st karmak

* olamayacak eyleri olur duruma getirmek. tekeffl * Bir eyin sorumluluunu zerine alma, ykmlenme. * Kefil olma. tekeffl etmek * ykmlenmek. * kefil olmak. tekel * Bir maln yapmnn, tek bir kuruluun elinde bulunduu durum; herhangi bir retim alanndevletin elinde tutma, sattek elden ynetme ve fiyata hkim olma durumu, inhisar, monopol. * Bir tek eye tek bana sahip kma. tekel bayii * Tekel rnlerini satan iyeri. tekel maddesi * Tekel rnleri arasnda sata sunulmumadde. tekelci * Tekel kuran ve bu tekeli kabul ettiren, inhisarc. * Tekel grevlisi. * Bir eye, bir dnceye tek bana sahip olma, benimseme, yayma taraflsolan. tekelci anamalclk * Ana sermayenin merkezleme eiliminden doan tekelleme aamas. tekelcilik * Tekelci olma durumu, inhisarclk. tekelinde olmak * (herhangi bir ey) tekeli altnda bulunmak, elinde tutmak, inhisarnda olmak. tekeline (veya tekellerine) almak * bir eye tek bana sahip olmak, inhisarna almak, patentine almak. * fikir, sanat vb. alanda kendi grn hkim klmak. tekelleme * Tekellemek ii. tekellemek * Tekel durumuna gelmek. tekelletirme * Tekelletirmek ii. tekelletirmek * Tekel durumuna getirmek. tekellf * Zahmet veren bir igrme, gle katlanma. * Bir ii gsterili bir biimde yapmaya alma, zenme, gsteri. tekellm * Syleme, konuma. tekemml*Olgunlama, yetkinleme. tekemml etmek * olgunlamak, yetkinlemek, erginlemek. teker * Tekerlek. * Bu biimde olan (ey). * Bir gk cisminin ember biiminde grnen yzeyi; cismin gkyz zerindeki iz dm. * nce ve apolduka byk teker eklinde para. teker meker yuvarlanmak * dne dne yuvarlanmak. * iyi durumda olan bir kii durumunu birdenbire yitirmek. teker teker * Birer birer, ayrayr. tekercik * Bilgisayarda oluturulmu, yazlmbilgileri saklamak, bir baka yere aktarmak amacyla kullanlan ara. tekeralar * Disk-player. tekeralarc * Diskjokey. tekere omak sokmak (veya takoymak) * birinin yolunda giden iini aksatan, engelleyen davranta bulunmak.

tekerlek * Merkezde bulunan ve bir eksenin evresinde dnebilir kurs veya ember, teker. * Teker biiminde olan (ey). tekerlek krldktan sonra yol gsteren ok olur * sonucu kt ktktan sonra bir davranzerine akl reten ok bulunur. tekerlek pabucu * Arabalarn, yokuinerken hzlanmalarnnlemek iin, tekerlek altna srlen ve arabaya zincirle bal bulunan demir paras. tekerleki * Araba tekerlii yapan kimse. tekerlekilik * Araba tekerlei yapann ii. tekerlekli * Tekerlei olan, tekerli. tekerlekli koltuk * Sakatlarn bir yere gidebilmek iin kullandklartekerlekli olan oturma arac. tekerlekli sandalye * Sakatlarn bir yere gidebilmek iin kullandklartekerlekleri olan oturma arac, tekerlekli koltuk. tekerleme * Tekerlemek ii. * ounlukla basmakalp sz. * ounlukla, masallarn banda bulunan kafiyeli giriszleri. * Birbiriyle uyumlu hazr sz kalb. * Saz airleri arasnda yaplan deyiyar. * Orta oyununda, zellikle Kavuklu'nun kullandszler. tekerlemek * Yuvarlamak, dndrmek. tekerlenme * Tekerlenmek ii. tekerlenmek * Yuvarlanmak, dnmek. * Durumu bozulmak, ktye gitmek. * Uramak, peinde komak, yuvarlanp gitmek. tekerli * Tekeri olan,tekerlekli. tekerrr * Tekrarlanma. tekerrr etmek * tekrarlanmak. tekesakal* Birleikgillerden, kkleri sebze olarak kullanlan otsu bir bitki (Tragopogon porrifolius). tekesemek* (dii kei) Teke istemek. tekessr * oalma, artma. tekessr etmek * oalmak, artmak. tekevvn * Olu, oluma, var olma, dou. tekfin * Kefenleme. tekfin etmek * kefenlemek. tekfir * Kfir sayma. tekfur * Bizans imparatorluu zamannda vali dzeyinde olan yneticilerle Anadolu ve Rumeli'deki Hristiyan beylerine verilen ad. tekfurluk * Tekfur olma durumu. * Tekfurun ynetimi altnda bulunan yer. tekil

* Kelimelerde bir varlveya ekimli fiillerde bir kiiyi bildiren biim, teklik, mfret, oul, okluk kart: ocuk, ev, geldim, geldin gibi. tekillik * Tekil olma durumu. tekin * Bo, iinde kimse bulunmayan. * Uurlu. * Eski Trklerde bir babann tanmaz mallarnn mirassolan en kk olu. tekin deil * (yer, zaman vb. iin) cin, peri vb.doast varlklarn bulunduuna inanlan, uursuz, tehlikeli. * (insan veya hayvan iin) kendisinde doast bir g olduu sanlan, uursuz, saknlmasgereken. tekinsiz * Tekin olmayan, uursuz. * Belli davranveya szlerin bir toplumca, bir toplumsal grupa tehlikeli saylmasve olumsuz yaptrmlara balanarak yasaklanmas, tabu. tekir * Postu siyah ubuklarla ve beneklerle ssl, kl renginde veya boz olan (kedi). * Barbunyaya benzeyen bir balk (Mugil surmulletus). tekit * Kuvvetletirme, salamlatrma, steleme. tekit etmek * kuvvetletirmek, salamlatrmak, pekitirmek, stelemek. tekke * Tarikattan olanlarn barndklar, ibadet ve tren yaptklaryer, dergh. * siz gsz kimselerin buluup sndklaryer. * Esrar iilen st kapalyer. tekleme * Teklemek ii. teklemek * (sk fideleri) Seyrekletirmek. * (motorda) Pistonun biri almamak. * (tabanca) Bozulup tutukluk yapmak. * (kalp iin) Salbozulmak. * Kekelemek. tekleme * Bir kelimenin iindeki ift nszn bire inii: Kassap > kasap, sarra > sara gibi. teklemek * Tek zellik gstermek. tekli * Mzik dnyasnda tek kii tarafndan doldurulan kaset veya youn teker. teklif * Birinden yaplmaszor, eziyetli bir iisteme. * ncelenmek veya kabul edilmek iin bir ey sunma, nerme, neri. * ncelenmek iin ileri srlen ey, neri. * ten olmayan, resm davran. teklif etmek * nermek, ne srmek, neride bulunmak. * evlenmek iini birine dier cinsten olannermek. teklif tekellf * Samim olmama, resm olma durumu, teklifli olma. teklifli * Kendisiyle samim, ili dlolunmayan, resm. teklifsiz * Samim, ili dl, skfk. teklifsiz konuma * Senli benli, samim, resm olmadan konuma ve davranma. teklifsizce * Teklifsiz bir biimde, iten olarak. teklifsizlik * Teklifsiz olma durumu veya teklifsiz davran. teklik * Tek, bir olma durumu.

* Kelimelerde, tek kiiyi veya varlbildiren biim, oul, okluk kart: renci-y-im, ev-im, gel-di-m vb. * Bir lira. teklik eki * Tek zellik gsteren ek. tekme * Ayakla vuru. * Hayvann art ayayla vurmas, ifte. tekme atmak (veya tekme vurmak) * ayakla bir yere serte vurmak. * ifte atmak. * ihanet etmek. tekme yemek * birinin ayandan darbe almak. * ihanete uramak. tekmeleme * Tekmelemek ii. tekmelemek * Tekme vurmak. tekmelenme * Tekmelenmek ii. tekmelenmek * Tekme vurulmak. tekmil * Tamamlama, bitirme. * Btn, tm. * Eksiksiz. * Bkz. tekmil haberi. tekmil haberi * Askerlikte astn ste verdii szl rapor. * Bir iin tamamlanmolduu haberi. tekmil vermek * bir ast bir ste bir i, bir durum zerinde bilgi vermek. tekmilleme * Tamamlamak ii. tekmillemek * Tamamlamak, btnlemek, bitirmek. tekne * Trl ilerde kullanlmak iin ou aatan veya tatan yaplan, uzun ve genikap. * Geminin omurga, kaburga ve kaplamadan oluan temel blm. * Deniz tat. * Katmanlkayalarn ieri doru ukur, alak blm, ine, kemer kart. * Yer kabuundaki kvrmlarn ukur, alak yeri, havza. * Szdrabilir veya szdrmaz olarak yaplm, levhalarbir paradan olumu, kulplarve kulp delikleri bulunan bir veya iki kii tarafndan tanabilir st ak bir ambalaj tr. tekne kaznts * Yallarn son doan ocuklar. tekneci * Tekne, zellikle deniz teknesi yapan ve satan kimse. * Sokaklarda balk satan kimse. teknecilik * Deniz teknesi yapm. teknetyum* Atom numaras43, atom arlyaklak 98 olan, sun olarak elde edilen radyoaktif element. Ksaltmas Tc. teknik * Bir sanat, bir bilim, bir meslek dalnda kullanlan yntemlerin hepsi. * Fizik, kimya, matematik gibi bilimlerden elde edilen verileri ive yapm alannda uygulama. * Bu uygulamaya dayanan, bu uygulamaya ilikin. * Yol, beceri, yntem. * Teknikle ilgili bir sanata, bir bilime, bir meslee zg olan. teknik eitim * Mekanik alandaki uralara, sanayi ile ilgili ilere veya uygulamalbilim alanlarna ilikin eitim.

teknik lise * Genel ve teknikle ilgili dersleriyle renciyi teknik alanlarda eitim vererek yksek retim kurumlarna hazrlayan orta retim kurumu. teknik okul * rencileri teknik alanlarda yetitiren okul. teknik retim * Bir tekniin veya teknik yntem ve becerilerin kazandrlmasna nem veren retim. teknik niversite * Teknikle ilgili retimin arlklolarak yapldlisans ve yksek lisans dzeyinde eitim veren yksek retim kurumu. tekniki * Bir iin bilim ynnden ok, uygulama ve pratik yn ile uraan kimse, teknisyen, tekniker. * Film yapmnn herhangi bir teknik kolunda alan usta ii. tekniker * Tekniki. teknisyen * Tekniki. teknokrasi* Devlet ynetiminde son szn ynetim ve ekonomi uzmanlarna braklmasna dayanan siyas yntem. teknokrat * Teknokrasiden yana olan. * Ekonomik mekanizmalarn teorik incelenmesine dayanan, ama insan etkenini her zaman yeterince gz nnde bulundurmayan devlet adamveya memur. teknokratlk * Teknokrat yanlsolan kimse. * Teknokratlarn iktidar. teknoloji * Bir sanayi dalile ilgili yapm yntemlerini, kullanlan ara, gere ve aletleri kapsayan bilgi. teknolojik * Teknoloji ile ilgili. tekrar * Aynolayn, iin, hareketin yeniden ortaya k, tekrarlanmas. * Bir konuma veya yazda ayndnceyi, kelimeyi birok defa syleme. * Bir daha, yine, yeniden, gene. tekrar etmek * yeni batan sylemek veya yapmak. tekrar tekrar * st ste, ardardna. tekraren * Tekrar tekrar, tekrarlanarak, defalarca. tekrarlama * Tekrarlamak ii. tekrarlamak * Tekrar etmek, yeni batan yapmak. tekrarlanma * Tekrarlanmak ii. tekrarlanmak * Tekrar edilmek, tekrar tekrar dile getirilmek, yeniden sylenmek. tekrarlatma * Tekrarlatmak ii. tekrarlatmak * Tekrar ettirmek, yeni batan yaptrmak. tekrarl * Tekrar edilen, mkerrer. tekrir * Tekrar etme, yeniden syleme. * Bir yazda veya iirde sz ya da kavramanlatmpekitirmek amacyla sk sk tekrar etme sanat. tekrir etmek * tekrarlamak. teksif * Younlatrma, sklatrma, koyulatrma, toplama. teksif etmek

* younlatrmak, toplamak. teksir * oaltma. teksir etmek * (yaziin) oaltmak. teksir kd * oaltma makinesinde kullanlan baskkd. teksir makinesi * oaltma makinesi. tekst * Metin (I). tekstil * Dokuma. * Dokumaclk. tekstilci * Tekstil ii ile uraan. tektonik * Paralanp dalmyer katmanlarnn birbirleri ile olan ilgilerini aratran yer bilimi kolu. tekvando * El ve kol vurularndan ok, ayak ve tekme tekniklerine nem veren, Uzak Douya zg dvsanat. tekvin * Oluturma, var etme, yarat, yaratma. tekvin etmek * yaratmak. tekzip * Yalanlama. tekzip etmek * yalanlamak, doru olmadnaklamak. tel * Trl metallerden yaplm, kopmaya karbir diren gsteren ince uzun nesne. * Bu nesneden yaplmveya bu biimde olan. * Bazorganizmalarn demet durumundaki oluumunu meydana getiren ipiklerin her biri, lif. * nsan sanoluturan ipik. tel * Telgraf kelimesinin ksaltmas. tel cambaz * Telde oynayan cambaz. * ok kaypak davranan kimse. tel ekmek * telle evirmek, tel germek. tel ekmek * telgraf ekmek. tel ivi * Telden yaplan ivi. tel diki * Telle yaplan diki. tel dokuma * Telle rlmdokuma. tel dolap * Yanlarve kapaince delikli telden yaplmyemek dolab. tel fra * Tel ile yaplmsert fra. tel halat * Telden yaplan kaln halat. tel kadayf* nce tel biiminde, zel kalplardan dklerek scak sa zerinde kurutulan hamur ve bu hamurdan yaplan tatl. tel kafes * Tellerle rlmkafes. tel kurdu * Ekin ve sebze kklerini kemirerek byk zararlara yol amassebebiyle tarm iin ok zararltarla bcei kurtuklarna verilen ad.

tel kf * Vcutta hemen btn dokularda yerleebilen asalak bir mantar tr (Sporotrichum schneckii). tel kflce * Tel kften ileri gelen ilkel mantar hastal. tel rg * Dikenli tellerden yaplmengel. tel ehriye * nce tel biiminde, hamurun kurutulup kesilmesiyle elde edilen ve genellikle orbasyaplan bir yiyecek tr. tel tel * Tel biiminde. * Ayrayrteller durumunda. tel yazs* telgrafla gnderilen yaz. tel zmba * Ktlarbirbirine tutturmaya yarayan ara. tel * Kumala astar arasna konularak giysinin dik durmasnsalayan kolalbez. telffuz * Syleyi, syleni. * Boumlanma. telffuz cihaz * Bir dildeki sz varlklarnn doru ve dzgn telffuzunu gsteren alet. telffuz edilmek * sylenmek. * boumlanmak. telffuz etmek * sylemek. telffuz organ * Szlerin ses durumuna gelmesini salayan organlar. telfi * Kt bir etkiyi veya sonucu baka bir etki ile yok etme, karlama, yerine koyma. telfi etmek * (ziyan olan veya elden kan bir eyin) yerini doldurmak, karlamak. telki * Buluma, kavuma. telkki * Anlay, gr. * Kabul etme, sayma. telkki etmek * saymak, yle kabul etmek, yle anlamak. tellama * Tellamak ii. tellamak * ki kumaparasarasna tel koymak. tel * Herhangi bir sebeple acelecilik. * Kayg, tasa, sknt, endie. * aknlktan doan karklk, kargaa. telalmak * herhangi bir sebeple heyecanlanmak, endielenmek, acele etmek. teletmek * skntduyarak acele etmek, endielenmek, tellanmak. telgstermek * telnbelli etmek. tela dmek * tellanmak. tela drmek * tellandrmak. tela gelmek * (bir i) telsrasnda yaplmak. tela vermek * davranve hareketleriyle evresindekileri heyecana, aceleye, skntya sokmak.

tele * Tel. tele mdr * ok tellveya evresini tela veren kimseler iin kullanlr. tele nazr * Bkz. tele mdr. telna dalmak * herhangi bir eyle ilgili olarak heyecanla, aceleyle, skntyla davranmak. tellandrma * Tellandrmak ii. tellandrmak * Tellanmasna sebep olmak. tellan* Tellanmak ii veya biimi. tellanma * Tellanmak ii. tellanmak * Herhangi bir sebeple acelecilik gstermek. * Endielenmek, kayglanmak, teletmek. tell * Teleden, tela den. telltell * Aceleci bir biimde, telgstererek. telllk * Tellolma durumu. telsz * Teletmeyen, telgstermeyen, souk kanl. * Soukkanllkla, armadan. telszlk * Telsz olma durumu. teltin * Bir tr salam, yumuak dana veya kz derisi. telcik * Kk tel. * ok ince bazorganlara, zellikle kklerin ince ayrntlarndaki ince iplikiklere verilen ad. * Erkek organda batayan ince blm. * Sinir veya kas hcrelerinin sitoplazmasnda bulunan ince iplikikler. telef * Yok etme, ldrme. * Boyere harcama, ypratma. telef etmek * ldrmek, mahvetmek. telef olmak * lmek, mahvolmak. telefat * Sava, kaza vb. sebeplerle uranlan can kayb. teleferik * Birbirinden uzak iki yksek yer arasnda, havada gerilmibir veya birka kablo zerinde kayarak hareket eden asltat. telefon * Belirli bir uzaklktaki konumalarileten ve yanstan elektrik tesisatnn btn. * Birbirinden uzakta bulunan iki kiinin konumasnsalayan cihaz. telefon direi * Telefon tellerinin aktarmiin dikilen aa veya metal direk. telefon etmek (veya amak) * birini telefonla aramak ve bir ey sylemek. telefon hatt * Telefon tesisini ve iletiimini salayan tel rg a. telefon kabini * Telefon edilmek iin yaplmkulbe. telefon kart * Telefon etmek iin satn alnan ve manyetik gc ile telefon makinesini altran kart. telefon kulbesi

* Telefon edilmek zere ehir veya mahallelerin belli yerlerine konulan kulbe, telefon kabini. telefon rehberi * Telefon numaralarnn sahiplerini alfatik sraya gre gsteren kitap. telefon santrali * Aynmerkeze balve iletiim akiin girive kn otomatik olarak yaplmasnsalayan sistem. telefoncu * Telefon dzeni kuran veya telefon onaran kimse. * Santral memuru, santralci. telefonculuk * Telefon kuruculuu veya onarcl. * Telefon santral memurluu. telefonlama * Telefonlamak ii. telefonlamak * (birbiriyle) Telefonda konumak. telefonometre * Telefon konumalarnn sresini ve saysngsteren saya. telefotografi * Fotoraf, resim, yazgibi duraan grntlerin elektrik akmyla uzaklara iletilmesi yolu. telek * Kularn gvde, kanat ve kuyruunda bulunan, uma, rt ve kuyruk telekleri olarak e ayrlan, eitli renklerde kaln eksenli ty. telekart * Telefon etmek iin kullanlan kart. teleke * Kanat teleklerinin uzun ve serti. telekz * Telefon ile iletiim kurarak fuhuyapan kadn. telekinezi * Bkz. Uza devim. telekomnikasyon * Haber, yaz, resim, sembol veya her eit bilginin tel, radyo, optik ve baka elektromanyetik sistemlerle iletilmesi, bunlarn yaymveya alnmas, uz iletiim. telekonferans * Telefon ile uzak merkezlerden konumaclarkenferans yerine balayarak gerekletirilen konferans. teleks * Telsiz ve telem aralarna uzaktan haber yazdrma dzeni, uz yazm. teleksi * Teleks grevlisi. teleksilik * Teleksinin ii veya meslei. telem * Bir metnin dorudan doruya gnderilmesini ve alcolarak basm evi harfleriyle yazlmasnsalayan ara, uzyazar. teleme * Bir tr tuzsuz ve yumuak peynir. teleme peyniri * Tuzsuz ve yumuak bir peynir tr. teleme peyniri gibi * tombul ve beyaz tenli kadnlar iin sylenir. telemetre * ki nokta arasndaki uzakllmeye yarayan gere. * Fotoraf makinelerinde, ekimi yaplacak nesneye olan uzaklbelirterek bunun ayarnyapan dzen. telemetri * Uzaklk ler. teleobjektif * Uzaktaki cisimlerin ok yakn grntlerinin elde edilmesini salayan, ok uzun odaklmercek tr. teleoloji * Evreni maksatlarla sonular arasnda bir ilikiler sistemi olarak gren teori. telepati * Birinin dndklerini veya uzakta geen bir olayduygusal hibir balantolmadan alglama, uza duyum. telepatik

* Telepati ile ilgili. teleradar * Televizyon araclyla radar grnts alma ii. teles * Ypranm, hrpalanmbir ekilde telleri, lifleri meydana km. telesekreter * Arayanlarn mesajlarnbir banda kaydeden telefonla birlikte alan ara. telesime * Telesimek durumu. telesimek * Yorulmak, gsz kalmak; yorgunluktan baylacak duruma gelmek. * Zayflamak. telesine * Bkz. telesinema. telesinema * Bir sinema filmini televizyonda gstermeye yarayan cihaz. * Televizyonda filmleri iletme ve yanstma ii ile uraan blm. telesiyej * Kayaklarveya turistleri srekli hareket hlindeki bir kabloya asloturma yerlerinde tayan bir tr teleferik. teleskop * Sonsuzdaki bir nesnenin gerek grntsn, ibkey bir aynadan yaplmmerceinin odak dzleminde veren ve gk bilimiyle ilgili gzlemlerde kullanlan optik cihaz, rakgrr. Telet * BatSibirya'da yaayan bir Trk topluluu. Telete * Telet Trkesi. televizyon * Elektromanyetik dalgalar yoluyla halkn dorudan doruya almasmaksadyla yaplan hareketli veya sabit resimlerin sesli veya sessiz kalcolmayan grntlerinin renkli veya siyah beyaz yayn. * Televizyon alcs. televizyon alcs * Televizyon yaynlarnalmaya ve seyrettirmeye yarayan cihaz. televizyon bandrol * Televizyon alcsile birlikte verilen ve vergisinin denmiolduunu gsteren belge. televizyon filmi * Televizyonda gsterilmek iin hazrlanmfilm. televizyon oyunu * Televizyon iin yaplmfilm. televizyon program * Televizyonun yayn akngsteren program. televizyon verici istasyonu * Televizyon yaynyapmak zere donatlmher trl hareketli veya sabit tesis, televizyon vericisi. televizyon yayn * Televizyon verici istasyonlarnn araclile alclara ulatrlan yayn dzeni. televizyoncu * Televizyon alcssatan kimse. * Televizyon onarcs. * Televizyon kuruluunda alan grevli kimse. televizyonculuk * Televizyon yapma, onarma veya satma ii. * Televizyoncunun yapti. telfin * Lkerda yaplmak iin kesilmitorik balparas, takoz. telgraf * ki merkez arasnda, kararlamiaretlerin yardmyla yazlhaberlerin veya belgelerin iletimini salayan bir telekomnikasyon dzeni. * Bu arala alnan haber. telgraf ekmek * telgrafla haber gndermek, tellemek. telgraf iei * Bir eneklilerden, boumlu sarkk dall, yapraklaretli, ularsivri, baztrlerinde yapraklarn alt ve st

yz mor ve gm yollu, beyaz, mavi veya pembe iekli bir ss bitkisi (Tradescantia). telgraf direi * Telgraf hattnaktarmada kullanlan aa veya metal direk. telgraf teli * Telgraf iletiimini salayan tel. telgraf slbu * Ksa ve zl anlatm. telgraf * Telgraf grevlisi. telgraflk* Telgrafnn grevi. telgrafhane * Telgraf araclyla haberlemeyi salayan resm kurulu. telhis * zet, zetleme, ksaltma. * Sadrazamn bir sorunu kendi dnceleriyle birlikte zet olarak yazp padiaha sunduu kt. telhis etmek * zetlemek. telhisi * Padiaha sunulacak ilerin zetini karmakla grevli kimse. teli krmak * balbulunduu kurulularla ilikisini kesmek. telif * Uzlatrma. * (kitap) Yazma. telif etmek * uzlatrmak. * (kitap) yazmak. telif hakk* Bir fikir veya sanat eserini yaratan kiinin, bu eserden doan haklarnn hepsi. tel'in * Lnet okuma, kargma, karg. tel'in etmek * lnetlemek, kargmak. tel'in mitingi * Herhangi bir siyas veya sosyal olaytelin etmek iin gerekletirilen protestolu gsteri. telis * Bitkisel tellerden yaplm, kaba rgl byk uval. telkri * Tel durumundaki gm, altnrerek veya bir ey zerine kakarak yaplan i. * Gmveya altnince teller durumuna getirip rerek yaplan (takvb). * Gmveya altn tellerden yaplmmotiflerle ssl. telkih * Alama, a. telkin * (bir duyguyu, bir dnceyi) Alama. * l gmldkten sonra mezar banda imamn syledii din szler. * Bilin dbir srecin araclyla, kiinin ruh veya fizyolojik alanyla ilgili bir dncenin gerekletirilmesi. telkin etmek * alamak. tellk * Hamamlarda ykanmak zere gelenleri keseleyip ykayan erkek. tellklk * Telln yapti. telll * Bir eyin satlacanveya herhangi bir eyi halka bildirmek iin arda, pazarda yksek sesle baran kimse. * Satlarda araclk eden kimse. telll artmak * bir haberi, bir istei vb. yi telll araclyla duyurmak. tellliye * Tellllk.

tellllk * Tellln yapti. * Tellla verilen cret veya yzdelik, tellliye. telleme * Tellemek ii. tellemek * Tel geirmek, tel takmak. * Tel ile sslemek. tellemek * Telgraf ekmek. tellendirme * Tellendirmek ii. tellendirmek * (sigara, nargile, ubuk vb.) Keyifle tttrerek imek. tellenme * Tellenmek (I,II) ii. tellenmek * Tel taknmak. * Telle evrilmek. tellenmek * Telgraf ekilmek. teller takmak (veya tel taknmak) * sevincini ardavranlarla gsterenler iin kullanlr. telleyip pullamak * birok sslerle sslemek. * deerinden ok vmek. telli * Teli olan. * Teller taknm, telle sslenmi. telli balkl * Banda ok biiminde bir tel demeti bulunan balkl, okar. telli alglar * Vurma alglarve yaylalglariine alan, teller araclyla ses karan alglar. telli duvakl * Duvakla ve telle sslenmiolan (gelin). telli pullu * Zevksiz bir biimde sslenmi(ey veya kimse). telli turna * Turnagillerden, su kylarnda yaayan, uzunluu 85 cm olan, vcudu gm, bave boynu kara, byk bir ku(Anthropoides virgo). tellice * Tel gibi, teli andran. * Tek kadn tarafndan oynanan bir tr oyun. tellr * Atom numaras52, atom arl127,60, younluu 6, 24 olan, 450 C de eriyen, mavimtrak beyaz renkte bir element. KsaltmasTe. telmih * Anlatlmak istenen eyi sz arasnda imalolarak belli etme, aka sylememe. * Bir msrada veya beyitte bilinen bir olay, bir ataszn veya bir fkrayhatrlatma sanat. telmih etmek * st kapal, imalbir biimde anlatmak. telmihen * Telmih olarak, telmih yoluyla ima ederek. telsi * ok ince telciklerden oluan. telsiz * Teli olmayan. telsiz * Telsiz telefon veya telsiz telgrafn ksa ad. telsiz balants * Telsizle haberlemeyi salayan sistem. telsiz telefon

* Elektromanyetik dalgalar yardmyla alan telefon. telsiz telgraf * Elektromanyetik dalgalar yardmyla alan telgraf. telsizci * Genellikle gemilerde, uaklarda yerle gemi, yerle uak arasnda ve daha baka gemi ve uaklarla telsiz balantskurmakla grevli kimse. telsizcilik * Telsizcinin grevi. teltik * Yanl, hata. teltikli * Hatal, kusurlu. teltiksiz * Hatrsz, yanlsz, kusursuz. telve * Fincann dibine ken kahve tortusu. telvis * Kirletme, pisletme. telvis etmek * kirletmek, pisletmek. telyaz * Telgraf. telyazs * Telgrafla gnderilen yaz. tem * Tema. tema * Asl konu. * Uzun anlatma dayaledeb eserlerde okuyucuya verilmek istenen mesaj. * Sanat eserlerinde ilenen z konu. tema * Bir hikyede, retici veya edeb bir eserde ilenen dnce, gr. * Herhangi bir sanat eserinde ilenen konu. * Bir besteyi oluturan temel motif. temadi * Srme, srp gitme, uzama. temadi etmek * srmek, uzamak, srp gitmek. temaruz * Kendini hasta gibi gsterme, hastalk taslama. temaruz etmek * kendini hasta gibi gstermek. temas * Deme, dokunma (I), dokunu(I). * Buluup grme, iliki kurma, mnasebet. * Deinme, szn etme, bahsetme. * Gidip gelme, ulam, balant. * Dokunma. temas etmek * dokunmak, demek. * konuup grmek. * deinmek, szn etmek, bahsetmek. temas etmek (veya biriyle temasta bulunmak) * grp konumak. * deinmek. * cinsel ilikide bulunmak. temasa gemek * arada bir balantkurmak, grme yapmak. temasa gelmek * buluup grmek. temaa * Holanarak bakma.

* Oyun, temsil, piyes, tiyatro. temaa etmek * seyretmek, bakmak. temaa sanat * Oyun, temsil, piyes, tiyatro, sahne sanatlar. tematik * Bir tema etrafnda oluan. temayl * Bir tarafa eilme, meyletme. * Belli bir gayeye veya sonuca ynelen faaliyete dnmeyen etki gc, ynseme. * Bir kimseye veya bir eye ilgi duyma. temayz * Bakalarna gre stn duruma gelme, sivrilme, sekinleme. temayz etmek * sivrilmek, sekinlemek. tembel * grmeyi, almaysevmeyen, aba gstermekten, skntdan kaan kimse, haylaz. * Fonksiyonunu yerine getirmede yavalk gsteren (organ). tembel tembel * Tembel bir biimde. tembelce * Tembel (bir biimde). tembele ibuyur, sana akl retsin * kendisinden bir konuda yardmcolmasistendiinde yardm edecei yerde zm yollargsteren kimseler iin kullanlr. tembelhane * inde bulunanlarn almaya karisteksiz davrandklaryer. tembelleme * Tembellemek ii. tembellemek * Tembel duruma gelmek. tembelletirme * Tembelletirmek ii. tembelletirmek * Tembel olmasna sebep olmak. tembellii tutmak * tembellemek. tembellik * Tembel olma durumu veya tembelce davran. tembellik etmek * tembelce davranmak. tembih * Bir eyin belli biimde ve yolda yaplmasnsyleme, bunu steleyerek hatrlatma, uyar. * Uyarma. tembih etmek * bir eyin belli biimde ve yolla yaplmasnistemek, sylemek, uyarmak. tembihat * Tembihler, uyar. tembihatta bulunmak * uyarmak. tembihleme * Tembihlemek ii. tembihlemek * Uyarmak, hatrlatmak, tembih etmek. tembihlenme * Tembihlenmek ii veya durumu. tembihlenmek * Tembihlemek ii yaplmak, tembih edilmek. tembihli * Uyarlm, hatrlatlm, tembih edilmi. tembul * Hindistan'da yetien, trmancbir tr biber aac(Piper betle).

temcit * Recep, aban ve ramazan aylarsresince, sabah ezanndan sonra minarelerden okunan ve Allah'n ululuunu belirten dua. temcit pilvgibi stp stp ne srmek * birok defa tekrarlanan eyler iin kullanlr. temdit * Uzatma, srdrme. temdit etmek * uzatmak, srdrmek. temeddh * Kendini vme, vnme. temeddh etmek * vnmek. temeddn * Uygarlama, medenleme. temek * Ahrdaki gbreyi daratmak iin kullanlan kapaklveya kapaksz delik, pencere. temel * Bir yapnn toprak altnda kalan ve yapya dayanak olan duvar, taban vb. blmlerinin tm. * Bu blmleri yapmak iin kazlan ukur. * Bir eyin geliimi iin gereken ilk geler. * En nemli, belli bal, ana, esas, asl, baz. temel atma * Bir yapnn temellerini toprak seviyesinin altnda yapmaya balama. * Bir iin bir yapnn oluumu iin ilk admatmak, temeline ilk harckoymak. temel atmak * bir yapnn temellerini yapmaya balamak. * herhangi bir ie balamak, girimek, bir eyin gelimesine, bymesine sebep olmak. temel bilimler * Deiik bilim alanlarnn fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi temel bilgilerini ieren bilim dallar. temel cmle * Birleik veya giriik cmlelerde, yan cmle, ara cmle ve i cmlelerin balolduu asl yargybelirten cmle. temel ivisi * Yapilerinde kullanlan byk ivi. temel direi * Byk, kaln direk. * Bir eyin dayand, g alden nemli ge, nesne veya kii. temel duru * Bir jimnastik altrmasna balamak iin, vcudun dayanak yzeyine gre ald, deien ilk durum. temel duvar * Temeli oluturan duvarlar. temel eitim * lkretimi kapsayan eitim sistemi. temel haklar * Kiilie baldokunulmaz, devredilmez hak ve zgrlkler. temel harf* Kanunla kabul edilmiyeni Trk alfabesindeki harflerin tamam. temel kakmak * bulunduu yerden kolay kolay ayrlacak gibi olmamak. temel kazs * Temel atmak iin yaplan kazileri. temel retim * Temel eitimin uygulanmas. temel nerme * Deiik nermelerin zn oluturan nerme. temel say* Asl say. temel ta* Bir yapnn temeline konan ta. * Bir eye temel olan ge veya kii, dayanak, esas. temel tutmak

* temelin kazlacazemin salam olmak. * srp gidecek bir duruma gelmek, kklemek, yerlemek. temel tmce * Asl yargnn temsil edildii yklemin yer aldana cmle. temellendirme * Temellendirmek ii. temellendirmek * Temel tutmasnsalamak, yerletirmek. * Sreklilik ve kalclk kazandrmak. temellenme * Temellenmek ii. temellenmek * Temel tutmak. temelleme * Temellemek ii. temellemek * Temel tutmak, yerlemek. * Srekli ve kalcbir duruma girmek. temelletirme * Temelletirmek ii. temelletirmek * Temel tutmasn, yerlemesini salamak. * Sreklilik kazandrmak, kalcbir duruma getirmek, temelli olmasnsalamak. temelli * Herhangi bir nitelikte temeli olan. * Geici olmayan, srekli, kalc, devaml, daim. * (te'melli) Srekli olarak. * Bsbtn, tamamen. temelli senatr * Belli bir sreye balolmayan atanmsenatr. temellk * Kendine mal etme. temelsiz * Temeli olmayan. * Gerek veya salam olmayan, aslsz, yanl. temenna * ne doru eildikten sonra dorulurken eli baa gtrerek verilen selm. temenna etmek * eli baa gtrerek ve ne doru eilerek selm vermek. temennah * Bkz. temenna. temenni * Dileme, dilek. temenni etmek * dilemek. temerkz * Bir yerde toplanma. temerkz etmek * bir noktada toplanmak, derimek. temerkz kamp * Bkz. toplama kamp. temerrt * Dik kafallk, kafa tutma. * Direnim. temerrt * Ek faiz deme durumu. temerrt etmek * kafa tutmak. temessl * Benzeme. * zmleme. temett

* Kazan. temett hissesi * Bkz. kr pay. temevv * Dalgalanma. temeyyz * Kendini gsterme, sivrilme. temeyyz etmek * kendini gstermek, sivrilmek. temhir * Mhrleme. temin * Korkusunu giderme, inan verme. * Salama, elde etme. * Gerekletirme. temin etmek * korkusunu gidermek, gven vermek. * salamak, elde etmek, tedarik etmek. teminat * Garanti, gvence. teminat akesi * Artrma ve eksiltmeye girenlerden garanti karlalnan para. teminat mektubu * Bir kimsenin belirli bir ii yapabileceine ilikin, bankalarca verilen para gvencesini ieren belge. teminat senedi * Ticar kurulukarn kullanabilecekleri krediye karlk olarak bankalarda bulundurduklarmteri eki ve senetleri. teminat vermek * gvence vermek. teminatl* Teminatolan. teminatsz * Teminatolmayan. temiz * Kirli, lekeli, pis, bulak olmayan, pak. * zenle yaplm, yanlsz. * ok az kullanlmveya hi kullanlmamolan, zr olmayan. * Ahlka lekesiz, necip, nezih. * yi, dzgn, yoluna yntemine uygun biimde. * Bir sfatyla kullanldnda alay yollu iyice, adamakll, ok, anlamnda kullanlr. temiz kd * Bir otomobilin fabrika kbelgesi. temiz kan * Atardamarlarda dolaan, akcierlerden oksijen tayarak vcudun her yanna giden kan. * (at vb. iin) Soyuna baka soy karmam. temiz pak * ok temiz, tertemiz. temiz para * Kesintiden veya masraflardan sonra elde kalan para miktar. temiz raporu * Hastalolmadngsteren rapor. temiz temiz * Temiz olarak, temiz bir biimde. temiz tutmak * (bir eyi) kirletmeden, bozmadan kullanmak; temiz olmasna zen gstermek. temiz yrekli * i dbir olan, kalbi temiz olan. temiz yreklilik * Temiz yrekli olma durumu. temize ekmek * bir yaznn karalamasntemiz olarak yazmak. temize karmak (veya kartmak)

* bir sulamadan kurtarmak, aklandrmak. temize kmak * susuz olduu anlalmak. temize havale etmek * uzayp giden bir ii bitirivermek. * yiyecei yiyip bitirmek. * ksa yoldan zmlemek, abucak bitirmek. temizleme * Temizlemek ii. * Yzeylere yapmleke ve kirlerin giderilmesi, zelti veya asltdurumuna getirilmesi olay. temizlemek * Temiz duruma getirmek, paklamak, artmak. * Sakncal, przl bir ii olumlu sonulandrmak. * Bitirmek, tketmek. * Vcudunu ortadan kaldrmak, ldrmek, yok etmek. * Bir yara veya dokunun salam olmayan blmlerini neter veya bakla kesmek. * Kumar oyunlarnda br oyuncularn btn paralarnalmak. temizleni* Temizlenmek ii veya biimi. temizlenme * Temizlenmek ii. temizlenmek * Temiz duruma gelmek, arnmak, paklanmak. * Sakncalbir durumu, ii dzeltmek, bitirmek. * Ortadan kaldrlmak, ldrlmek. * Kadnlarda aybadurumu sona ermek. * Kumarda br oyuncu veya oyuncularca btn parasalnmak. temizletme * Temizletmek ii. temizletmek * Temizlemek iini yaptrmak. temizleyici * Buhar makineleri araclyla temizleme iini yapan kimse. * Bu iin yapldyer. * Temizleme zellii olan. temizleyi* Temizlemek ii veya biimi. temizlik * Temiz olma durumu, saffet, nezafet. * Temiz durma veya tutma durumu. * Temizleme ii. * Ortadan kaldrma, yok etme, ldrme. temizlik ileri * belediyelerce yaptrlan temizlik. temizlik ileri * Temizleme ilemine konu olan iler. temizlik malzemesi * Temizlik iin kullanlan sabun, deterjan, sprge, eitli boy ve ebatta fra, bez ve benzeri gerelerin tm. temizlik yapmak * temizlemek. * zararleyleri yok etmek. temizliki * Temizlik iini yapan kimse. temizliki kadn * Temizlik ileri yapan kadn. temizlikilik * Temizliki olma durumu. temkin * Bir iin sonunu dnerek ll, tedbirli davranma. temkinli * Davranlarnda ll olan.

temkinli temkinli * ok dikkatli. temkinlice * Temkinli olarak, temkinli bir biimde. temkinsiz * Davranlarnda ll olmayan. temkinsizlik * Temkinsiz olma durumu. temlik * Mlk olarak verme. * Bir hakkn dier bir kimseye geirilmesi. temlik etmek * bir malbir kimseye mlk olarak vermek. temlikname * Temlik belgesi. temmuz * Yln 31 gn sren yedinci ay. tempo * Bir mzik parasndaki blmlerin hzlarnbelirtmek iin kullanlan kelime, vuru. * Gidi, ilerleyi, gelime hz, tarz. * Vcut altrmalarnn belirli sre iinde tekrarlanma hz. tempo tutmak * el rparak veya el ve ayaklarnbir yere vurarak bir mzie elik etmek, vurututmak. tempolu * Temposu olan. temposuz * Temposu olmayan. temren * Ok, karggibi eylerin ucundaki sivri demir. temrin * Tekrarlatarak altrma. temriye * Deride yer yer kme durumundaki birtakm kabartlarla kendini gsteren hastalk. * Kara yosunu. temsil * (birinin veya bir topluluun) Adna davranma. * Belirgin zellikleri ile yanstma, sembol olma, simgeleme. * Sahne veya mikrofonda oynanmak iin hazrlanmeser, oyun. * Sz gelii, rnek, misal olarak. * zmleme. temsil etmek * hak ve grev bakmndan veya birok kimse adna davranmak. * bir eseri sahnede oynamak. * belirgin zellikleriyle yanstmak, sembol olmak. * zmlemek. temsilci * Hak ve grev bakmndan birinin veya bir topluluun adna davranan (kimse), mmessil. * Benzerlerine rnek olan. * Aracolarak bakasna mal satmakla grevlendirilen ve ounlukla kanun alma yeri ve elinde mal olmayan kimse. temsilcilik * Hak ve grev bakmndan birinin veya bir topluluun adna davranma grevi. * Temsilcinin makamve grevi, mmessillik. temsil * Bir eyi gz nnde canlandran, temsille ilgili. temsil istiare * Alegorik anlatm. temsil resim * Tahayylde canlandrlmresim. temtek * Bsbtn tek. temyiz

* Ayrt etme. * Mahkemelerce verilen kararn kanun ve usul ynnden incelenmesini salayan kanun yol. temyiz etmek * ayrt etmek. * mahkemelerce verilen kararn kanun ve usul ynnden Yargtayda incelenmesini istemek. temyiz mahkemesi * Yargtay. ten * nsan vcudunun dyz. * Vcut. -ten * Bkz. -dan/ -den. ten fanils * Dorudan doruya ten zerine giyilen ince fanil. ten rengi * Beyaz insanlarn teninin rengi. * Bu renkte olan. tenafr * Kakma, kakofoni. tenakus * Azalma, eksilme. tenakuz * Anlam aykrl, elime, eliki. tenakuza dmek * birbiriyle elien szler sylemek. tenash * Ruh g. tenasl * Nesil yetitirerek reme. tenasp * Birbirine uyma, yakma, aralarnda uygunluk bulunma, oran, orant. * Birbirleriyle ilgili sz veya kavramlarn dizelerde toplanmassanat. tenaspsz * Tenasp olmayan, uygunluk, dzgnlk bulunmayan. tenazur * Bakm, simetri. tencere * inde yemek piirilen, kapakl, genellikle metal kap. tencere dibin kara, seninki benden kara * "ktlk, kusur ynnden sen benden daha betersin" anlamnda kullanlr. tencere tava, herkeste bir hava * herkesin kendi bildii gibi davranarak ortada dnce birlii kalmadnanlatmak iin sylenir. tencere yuvarlanm, kapanbulmu * hoa gitmeyen herhangi bir nitelik ynnden birbiriyle benzeen iki kii bir araya gelmi. tencerede piirip kapanda yemek * (geim konusunda) var olanla yetinmek. tenceresi (veya tencereleri) kaynamak * geimleri az ok yerinde olmak. tenceresi kaynarken, maymunu oynarken * geimi yolunda, keyfi yerinde iken. tender * Lokomotifin arkasna balanan, gerekli yakt, suyu tayan vagon. tendrst * Din, salam. teneffs * Solunum. * Temiz hava almak, dinlenmek iin verilen ara. * Koku. teneffs etmek * soluk almak. * iinde bulunmak, yaamak. teneffshane

* Genellikle okullarda, ders aralarnda dinlenmek iin rencilerin ktsalon veya bahe. teneke * Yumuak elikten yaplmzeri kalay kaplince sac. * Bu maddeden yaplan, yaklak 20 litre hacmindeki kap. * Bu kabn aldmiktar. * Tenekeden yaplm(ey). teneke almak * tenekeye sopa vb. ile vurarak giden bir kiiye hakaret etmek. teneke mahallesi * Damlarnn ou teneke kapl, derme atma evlerin oluturduu mahalle. tenekeci * Tenekeden kap ve teberi yapan veya onaran kimse. tenekecilik * Tenekeden kap ve te beri yapma, lehimleme veya tenekeden yaplmmalzemeyi onarma ii. tenekeleme * Tenekelemek ii. tenekelemek * Teneke kutuya doldurmak. teneir * l ykanan kerevet, salacak. teneir horozu * ok zayf kimse. teneir kargas * Bkz. teneir horozu. teneir paklar * yaarken kirli ilere bulaan kimseler iin tek kar yolun lm olacadnldnde kullanlr. teneir tahtas * zerinde lnn ykanmasiin kullanlan uzun masa. teneire gelesi * "lsn" anlamnda bir ilenme. teneirlik * Cami avlularnda teneir ve tabut konulan yer. * Teneir yapmaya yarayan tahta. * lene kadar kt huyunu srdrecek olan kimse. * lmek zere bulunan (hasta). tenevv * eitlenme, eitlilik. tenevvr * Aydnlanma. tenevvr etmek * aydnlanmak. tenezzh * Gezinti. tenezzl * Alalma, alak gnlllk gsterme. tenezzl etmek * kendi durumuna, dzeyine aykrden bir eyi veya ii kabul etmek. tenge * Kazakistan para birimi. tenha * Yalnz,tek. * inde allandan az insan bulunan, kalabalk olmayan, ssz. tenha kalmak * evresindekiler gidip tek bana, yalnz kalmak. tenhaca * Kalabalk olmayan. tenhalama * Tenhalamak ii. tenhalamak * Yalnz kalmak. * Tenha duruma gelmek, boalmak, sszlamak. tenhalk

* Bove ssz (yer). * Tenha olma durumu. tenis * Ala ortasndan ikiye blnen bir alanda tek veya ift oyuncularn raketle karlklvurduklarveya eldikleri topu, belli kurallara gre, karlanamayacak biimde birbirlerinin alanna drerek saykazanmalaresasna dayanan oyun, alan topu. tenis kortu * Bkz. kort. tenisi * Tenis oyuncusu. tenkye * Lavman. tenkid * Eletirmeli, eletirili. tenkil * Uzaklatrma. * Herkese rnek olacak bir ceza verme. * Dman veya zararlkimseleri topluca ortadan kaldrma. tenkis * Azaltma, eksiltme. tenkis etmek * azaltmak,eksiltmek. tenkisat * Azaltmalar, eksiltmeler. tenkit * Eletirme, eletiri. tenkit * Noktalama. tenkit etmek * eletirmek. tenkiti * Eletirmen, eletirici. * Eletirici. tenkitilik * Eletiricilik. tenkitli * Eletirmeli. tenkiye * Ansten su vermek yoluyla kaln barsan iini temizleme. * Bu iiin kullanlan ara. tennure * Mevlev dervilerinin giydii kolsuz, yakasz, yrtmal, beli krmal, uzun ve genigiysi. tenor * En tiz erkek sesi. * Sesi byle olan arkc, sanat. tensik * Dzenleme, dzeltme, yoluna koyma. tensik etmek * dzeltmek. tensikat * Dzen vermeler, dzenlemeler. * Bir iyerinde kadro dzenlemeleri. tensil * Aacn den yapraklarntoplayp dibine gmme. tensil sahas * aacn den yapraklarnn toplandalan. tensip * Uygun grme, yaratrma. tensip etmek * uygun bulmak, uygun grmek, mnasip grmek. tente * Genellikle gneten korunmak iin bir yerin zerine gerilen bez, naylon vb. den yaplmrt.

tenteli * Tentesi olan. tentene * Dantel, dantel. tenteneli * Dantell. tentenesiz * Dantelsolmayan. tentesiz * Tentesi olmayan. tentr * Alkoln bir veya birden ok bitki stndeki eritici etkisi sonucu elde edilen svil. tentrdiyot * Bir kesie, bir syra mikrop kapmasnn nne gemek iin srlen iyot tentr. tenvir * Iklandrma, aydnlatma. * Bilgi verme, aydnlatma. tenvir etmek * klandrmak, aydnlatmak. * bilgi vermek, aydnlatmak. tenvirat * Iklandrma, aydnlatma. tenvirat tanzifat vergisi * Aydnlatma ve temizlik vergisi. tenya * erit. tenzih * Arlama, kusur kondurmama. * Allah'n btn kusurlarndan uzak olduuna inanma. tenzih etmek * kusurlu ve kabahatli olmadn, kt vasflardan soyutlandrdn, dnda tutulduunu bildirmek. tenzil * ndirme, azaltma, kartma, aadrme, aalatma. tenzil etmek * indirmek. tenzilt * Fiyat indirimi, iskonto. tenzilt yapmak * indirim yapmak. tenziltl* ndirimli, iskontolu. tenziltsz * Tenzilt yaplmakszn, indirimsiz. teogoni * Tanrlarn meydana gelii hakknda bilgi. teokrasi * Siyas iktidarn, Allah'n temsilcileri olduklarna inanlan din adamlarnn elinde bulunduu toplumsal, siyas dzen, din erki. teokratik * Teokrasiye dayanan. teolog * lhiyat, tanrbilimci. teoloji * lhiyat, tanrbilimi. teorem * Kantlanabilen bilimsel nerne. * Mantksal usa vurma ile kantlanan nermenin veya zelliin bildirimi. teori * Kuram, nazariye. teorik * Kurama dayanan, kuramsal, nazar. teorisyen * Kuramc.

tepe * Bir eyin en stteki blm. * Ykseklii genellikle birka yz metreyi gemeyen, ok kez tek bana, yamalaryatk yer biimi. * Birinin yanba, baucu. * Bir yerin, bir nesnenin vb. nin st, tam hizas. * Ban st, kafatasnn iki kulak arasnda kalan blm. * a) okgende veya ok yzlde kelerden her biri; b) ikiz kenar bir gende eit kenarlarn kesime noktas; c) bakm ekseni bulunan bir erinin veya yzeyin bu eksenle kesime noktalarndan her biri. tepe as* Eksenden dikey kesitte yumuaka enetlerinin u ksmnda oluan a. tepe aa* Baaa. tepe cam* Tavanda veya tavana yakn yerde, tepeye yakn bulunan camlpencere. tepe lmbas * Cankurtaran, polis ve trafik aralarnn zerine konan aralklarla renkli k yayan lmba. tepe tepe kullanmak * (salamlna gvenilen eyler iin) ypranacandnmeden, esirgemeden, saknmadan, hoyrata kullanmak. tepe tomurcuu * Dallarn ucunda bulunup o dallarn uzamalarnsrdren tomurcuk. tepeba * Siyah pullarla kulaptan tutturulmuve bu yntemle ilenmikumaveya giysi. tepecik * Yerden ykseklikleri ok az olan tepeler. * iek tozunun konmasna yarayan, ieklerde dii organlarn ucu. tepeden bakmak * kmsemek. tepeden inme * Beklenmedik, artc. * Yksek bir makamdan kan (buyruk). tepeden inmeci * Tepeden inme yntemine bavurulan kimse, jakoben. tepeden inmecilik * Tepeden inmeci olma durumu, jakobenizm. tepeden trnaa * Herkes, herey. * Batan aa, her yan. tepeden trnaa szmek * herhangi bir sebeple birine dikkatlice bakmak. tepegz * Dar alnl,gzleri salarnn bittii yere ok yakn grnen (kimse). * Dikkatsizce, saa sola arparak yryen (kimse). * Medine kurdunun ara konaks,tepegzlerin rnek tr olan kk kabuklu (Cyclops strenuus). * Derslerde asetat zerine yazlan yazyveya grafii kuvvetli bir k kaynaaraclile perdeye yanstan optik ara. tepegzler* Birok tr, nemli solucan trlerine ara konaklk eden, duyargalartek kollu, beinci ift ayaklar krelmikabuklular familyas. tepeleme * Tepelemek ii. * Tepe biimi verecek veya kenarlarndan taacak kadar. * Taacak kadar dolu olan. tepelemek * Ayaklaraltnda ezmek. * Bozguna uratmak, hrpalamak. * Kyasya dvmek. tepelenme * Tepelenmek ii. tepelenmek * Tepelemek ii yaplmak. tepeletme

* Tepeletmek ii. tepeletmek * Tepelemek iini yaptrmak. tepeli * Tepesi olan. * Banda sorgu, hotoz gibi bir ss bulunan (ku). tepeli akbaba * Kondor. tepeli blbl * Tepesi tyl bir tr blbl. tepeli dalg * Dalg kularndan, banda kara tylerden bir tepelik bulunan, sazlk gllerde yaayan bir ku, elma ba (Podiceps cristatus). tepeli deve kuu * Uma yetenei olmayan Yeni Gine ve Avustralya'da yaayan deve kuu tr. tepeli deve kuugiller * Deve kuu familyasndan olan kutr. tepeli horoz * bii iri ve yksek dv horoz. tepeli kstebek * Burun deliklerinin evresinde dokunma organgrevi yapan dokunalarbulunan ve uzun kuyruklarolan kstebek. tepeli patka * Orta Anadolu'da yaayan dalcrdek. tepeli tarla kuu * Tepeli uzun kuyruklu, at dklararasnda beslenen tarla kuu. tepeli tavuk * Tepeli tavukgillerden, Gney Amerika'da yaayan, aalara trmanan bir kutr (Opisthocomus hoazin). tepeli tavukgiller * Tavuksular takmnn bir familyas. tepeli toygar * Tepeli tarla kuu. tepelik * Anadolu'da kyl kadnlarn kullandklar, altn ve gmparalarla, bazdeerli talarla ssl balk. * Bir yapnn veya bir mobilyann en yukarsna ss olarak yaplan blm. * Tepeleri oka bulunan (yer). tepesi (veya beyni) atmak * birdenbire fkeye kaplmak, fkelenmek. tepesi aagitmek * ileri bozulup byk zarara uramak. tepesi st * bayere gelmek zere, tepetaklak. tepesinde bitmek * istenmedii hlde birinin yanna gelip ayrlmak istememek, trl isteklerle cannskmak, rahatsz etmek. * anszn yanna gelmek. tepesinde havan dvmek (veya deirmen evirmek) * st katta oturan biri,grlt yaparak alt kattakini rahatsz etmek. tepesinden (veya bandan) kaynar su dklmek * derin bir znt duymak. tepesine (veya bana) binmek (veya kmak) * genellikle kendinden daha gsz kimseleri ezmek,kt davranmak. tepesine dikilmek * yannda,baucunda durmak. tepesinin tasatmak * birdenbire ok sinirlenmek. tepesiz * Tepesi olmayan. tepetakla * Baaagelecek biimde, tepesi st. tepetakla etmek (veya devirmek) * birinin tolumsal veya ekonomik durumunu bozmak. tepetakla gitmek (veya yuvarlanmak)

* hzlbir biimde toplumsal ve ekonomik durumu bozulmak. tepetaklak * Bkz. tepetakla. tepest * Bann zeri. tephir * Buharlama, buharlatrma. * Buulama, buuya tutma, etvden geirme. tephirhane * Mikroplu eyann etvden geirildii yer, buu evi. tepi * Bir iyapmak, harekete gemek iin duyulan ve bireyin engelleyemeyecei kadar gl istek. tepik * Tekme. tepikleme * Tepiklemek ii. tepiklemek * Binek hayvannyrtmek iin ayakla vurmak, tekmelemek. * Otomobilin gaz pedalna sonuna kadar basmak. tepilme * Tepilmek ii. tepilmek * Geri evrilmek. tepindirmek * Tepinmesine yol amak. tepini * Tepinmek ii veya biimi. tepinme * Tepinmek ii. tepinmek * Ayaklarnhzla vurmak. * fke ve sevincini aa vuracak davranlarda bulunmak. * (ayaklarnvurarak) Grlt etmek. * Bir eyi istememek, diretmek, kabul etmemek. tepir * Tahlsaman ve kavuzlardan ayrmaya yarayan, kldan veya kamtan yaplmelek. tepirleme * Tepirlemek ii. tepirlemek * Tahln tanayrmak, elemek. tepi * Tepmek ii veya biimi. tepime * Tepimek ii. tepimek * Birbirini tepmek. * tiip kakmak. tepke * Organizmann herhangi bir uyarmaya karbirdenbire alddurum,yans,refkeks. * Dtan gelen bir uyarm sonucunda doan ve hareket, salggibi tepkilere yol aan samimiyetsiz sinir etkinlii. tepki * Bir cismin kendini iten veya sktran baka bir cisme gsterdii karetki, akslmel, reaksiyon. * Herhangi bir etkiye cevap olarak doan sz veya davran. tepkili * Tepkisi olan veya tepki gc ile alan. * zel cihazlarn kardgazla basn salanan, hzok olan uak, jet. tepkili uak * Tepkili motorlarla alan, ok hzluak. tepkime * Tepkimek ii. * Birbirini etkileyen maddeler arasnda ortaya kan olay, reaksiyon.

tepkimek * (bir cisim) Etkisini aldeye, karetkide bulunmak. tepkin * Tepkimeye ilikin, tepkiyen. tepkinlik * Tepki gsterme becerisi. tepkisel * Tepkiyle ilgili, tepkiye ait. tepkisel davran * Devreden gelen bir uyarnn etkisiyle ortaya kan bir davran. tepkisiz * Tepkisi olmayan. * Tepki gc ile almayan. tepkisizlik * Herhangi bir tepki gstermeme durumu. tepme * Tepmek ii. * Tekme. * Suda inenerek keeletirilen ynden dokunmu(kuma, kee vb.). tepmek * (hayvan) Ayayla vurmak. * zerine basarak sktrmak. * Glkle, oka yrmek. * Deerini anlamamak veya kestirememek, geri evirmek. * Yeniden ortaya kmak, tazelenmek, depremek. * Bastrlmak, itilmek. teprenmek * Bkz. deprenmek. tepremek* Bkz. depremek. tepserme * Tepsermek ii veya durumu. tepsermek * Kurumaya balamak. tepsi * Fincan, tabak, bardak gibi eyleri tamaya yarayan, trl byklkte, derinlii olmayan dz kap. * inde brek, tatlvb. piirmeye yarayan, az derin, geni, dz kap. * Tepsi biiminde olan. * Bir tepsinin alabilecei miktarda olan. teptim kee oldu, sivrilttim klh oldu * bir eyi iine geldii gibi gsterenler veya yorumlayanlar iin sylenir. ter * Derinin gzeneklerinden szan, kendine zg bir kokusu olan, yapkan, renksiz, tuzlu sv. ter altrmak * terinin biraz kurumasnbeklemek. ter atmak * vcudu rahatlatmak amacyla arderecede terlemek. ter basmak * ok terlemek. ter bezi * Derinin iinde bulunan ve ter salglayan bez. ter boanmak * skntdan birdenbire ok terlemek. ter dkmek * ok terlemek. * (bir iyapmak iin) zahmet ekmek. ter ter * Direnmek, istememek, inat etmek, sinirlenmek, anlamlarnda ter ter tepinmek deyiminde geer. terakki * lerleme, ykselme, gelime. terakki etmek * ilerlemek.

terakki gstermek * gelitiini, ilerlediini ortaya koymak. terakkiperver * lerici. terakm * Birikme, ylma. terakm etmek * birikmek, ylmak. terane * Ezgi, makam, name. * ok tekrarlandndan usan verici bir durum alan sz. terapi * yiletirme, saaltm, tedavi. teras * Taraa. * Seki. terasa * Bkz. teras. teraslama * Sekileme. teraslamak * Sekilemek. teraslanma * Teraslanmak ii. teraslanmak * Teras durumuna gelmek, sekilenmek. teravi * Ramazan ayboyunca, yatsnamazndan sonra cemaatle klnan yirmi rektlk namaz. teravi namaz * Bkz. teravi. teravih * Bkz. teravi. Terazi * Zodyakta, Baakla Akrep burlararasnda bulunan burcun ad. Zodyak. terazi * Bir kolun iki ucuna asliki kefeden oluan tart,mizan. * p cambazlarnn dengeyi salamak iin kullandklaruzun srk. * Vcudun, aslarak veya dayanarak yere paralel bulunduu denge duruu. terazileme * Terazilemek ii. terazilemek * Cambazlkta kol veya srk yardmyla denge salamak. * Bir eyin arlnelle yoklamak. teraziye vurmak * iyice tartarak dnmek. terbi * Drdn. * Drtleme. terbiye * Eitim. * Grg. * Bazyemeklerin suyunu trl yollarla koyulatrma. * (hayvan) Altrma. terbiye * Araba hayvanlarnn dizginleri. terbiye almak (veya grmek) * belli bir eitimle yetimek. terbiye etmek * eitmek. * tabaklamak. terbiye yapmak * terbiye yapmak.

terbiyeci * Eitimci, pedagog. terbiyeleme * Terbiyelemek ii. terbiyelemek * Eitmek. * eitli katkmaddeleriyle yemei lezzetli duruma getirmek. terbiyeli * Topluluk kurallarna uygun olarak davranan,meddep. * ine terbiye katlm(yemek). terbiyeli orba * eitli katkmaddeleriyle lezzetli hle getirilen orba. terbiyeli kfte * Kyma, ekmek ii, soan, maydanoz ve baharat karmnn unlandktan sonra kaynamakta olan su ve tuz iinde piirilmesi ve limon suyu ile yumurtann rplarak azar azar zerine dklmesiyle yaplan bir kfte tr. * eitli katkmaddeleriyle lezzetli hle getirilen kfte. terbiyeli maymun gibi * ok saygl, ekingen (kimse), itaatkr. terbiyeli terbiyeli * Terbiyeli bir biimde, kimseyi rahatsz etmeksizin, uslu uslu. terbiyelilik * Terbiyeli olma durumu. terbiyesini bozmak * terbiyesizlik etmek. terbiyesini vermek * sert szlerle terbiyesizliini kendisine anlatmak. terbiyesiz * Terbiyesi olmayan. * Topluluk kurallarna aykrdavranan. terbiyesizce * Terbiyesiz (bir biimde). terbiyesizleme * Edepsizleme. terbiyesizlemek * Edepsizlemek. terbiyesizlik * Terbiyesiz olma durumu. * Terbiyesizce davran. terbiyesizlik etmek (veya yapmak) * toplum kurallarna, grg kurallarna aykrdavranta bulunmak. terbiyev * Eitim ile ilgili. terbiyum * Atom numaras65, atom arl159 olan, ok ender bulunan bir element. KsaltmasTb. tercih * Bir eyi brne gre daha iyi, stn veya nemli sayma, yetutma, yeleme. tercih etmek * yelemek. tercihan * Tercih hakknkullanarak. tercihane * Terciibentte vasta beytinden nceki beyitlerin oluturduu bent. terciibent * Divan edebiyatnda kafiyeleri baka baka olan birka bentten oluan ve her bendin sonunda tekrarlanan bir beyit bulunan bir manzume biimi. tercman * evirici, dilma. tercman olmak * bakasnn dncesini ve duygusunu bildirmek, dile getirmek, anlatmak. tercmanlk * eviricilik, dilmalk. tercme

* (dilden dile) evirme. * eviri. tercme etmek * evirmek. tercmeihl * z gemi, hl tercmesi, biyografi. tere * Turpgillerden, yapraklarsalata olarak yenen baharlbir bitki (Lepidium). terebentin * Kozalakllardan ve bazaalardan ya kendi kendine veya aacn izilmesiyle akan, yalboya, yalvernik retiminde ve inceltilmesinde kullanlan, ince, renksiz, kokulu reine, terementi. tereci * Tere yetitiren veya satan kimse. tereciye tere satmak * birine ok iyi bildii bir eyi retmeye kalkmak. tereddi * Soysuzlama, yozlama. tereddi etmek * soysuzlamak, yozlamak. tereddt * Kararszlk, duraksama. tereddt etmek * kararsz davranmak, duraksamak. tereddtle * duraksayarak, tereddt ederek. tereddtl * Tereddd olan, tereddde yol aan, duraksamal. tereddtsz * Tereddd olmayan, tereddde yol amayan, duraksamasz. * Kararlolarak, duraksamadan. terek * Evlerde veya dkknlarda ykseke yerde yaplan raf. tereke * len bir kimseden kalan her ey, brakt. terekkp * Birka eyin birlemesinden oluma, birleme. terekkp etmek * birka eyden olumak, birlemek. terekkp tarz * Olubiimi. terelelli * Hafif ve hoppa. terementi * Bkz. terebentin. terennm * Gzel ve alak sesle arksyleme. * (kuiin) akma, tme. * Anlatma, ifade etme. terennm etmek * gzel ve alak sesle arksylemek. * anlatmak,ifade etmek. teres * Pezevenk. teressp * kelme. teressp etmek * dibe kmek. terettp * Gerekme, icap etme. * (ivb. iin) Gerekme, ait olma. terettp etmek * gerekmek.

* dev olarak zerine dmek. tereya * Stten karlan taze ya. tereyagibi * ok yumuak (elma, armut). tereyandan kl eker gibi * her trl mecburiyet ve mkellefiyetten ve sorumluluktan kolayca syrlarak. terfi * (derecesi, makam) Ykselme. * Ykseltme. terfi etmek * bir grevde derecesi ykselmek. terfian * Terfi ederek, ykselerek. terfih * Ferahlatma, rahat yaamasnsalama, gnendirme. terfih etmek * iyiletirmek, ferahlatmak, gnendirmek. terfik * Bir kimseyi arkadaolarak yanna alma veya arkadaolarak yanna bir kimse verilme. terfik etmek * yanna katmak, yanna almak. tergal * Sentetik polyester lifleri veya iplii. * Bu iplikten yaplm. terhin * Rehin olarak brakma, rehine koyma, tutuya koyma. terhin etmek * rehine koymak, tutuya koymak. terhis * Askerlik devini bitirenleri ordudan brakma. terhis edilmek * (askerlik devini bitirenler) braklmak. terhis etmek * (askerlik devini bitirenleri) brakmak. terilen * ngiltere'de retilen sentetik lif, tergal. terim * Bir bilim, sanat, meslek dalyla veya bir konu ile ilgili zel ve belirli bir kavramkarlayan kelime, stlah. * a) Cebirsel bir anlatmda + veya - iaretleri arasnda bulunan paralardan her biri; b) bir denklemde = iaretinin iki yanndaki anlatmlardan her biri; c) bir kesrin pay ve paydasndan her biri. * Geleneksel mantkta zne veya yklem. terini soutmak * serinde dinlenmek. terk * Brakma, ayrlma. * Vazgeme. * Brakma, ihmal etme. terk etmek * brakmak, ayrlmak. * salvermek, vazgemek. * bakmamak, ihmal etmek. terki * Eyerin arka blm. * Binek hayvannn sars. terkib * Tamlama ile ilgili. terkibibent * Divan edebiyatnda kafiyeleri baka baka olan birka bentten oluan ve her bendin sonunda kafiyeleri ayn birer beyti bulunan bir manzume biimi. terkin * Yazlmbir eyi izerek silme.

terkin etmek * yazlmbir eyi izerek silmek. terkip * Birleim, birletirme, bir araya getirme. * Tamlama. terkip etmek * birletirmek, bir araya getirmek. terkiphane * Terkibibentte vasta beytinden nceki beyitlerin oluturduu bent. terkisine almak * zerinde bulunduu atn sarsna bindirmek. terleme * Terlemek ii. * Yapraklarn gzeneklerinden buhar durumunda su kaybetmeleri. terlemek * Ter karmak, ter dkmek. * indeki suyu ter biiminde szdrmak. * Bir eyin zerinde buhar olarak younlamak. * (byk) kmaya balamak. * (bir iyaparken) Yorulmak veya glkle baarmak, emek harcamak. terletici * Terlemeye sebep olan, terleten. * Skntya yol aan. terletme * Terletmek ii. terletmek * Terlemesine sebep olmak. * Skntya drmek, oka yormak. terleyi * Terlemek ii veya biimi. terli * Terlemiolan. terlik * Genellikle ev iinde giyilen hafif ve trl biimlerde ayakkab. * Beyaz patiskadan dikilen veya ynden rlen takke, balk. terliki * Terlik yapan veya satan kimse. terlikilik * Terlik yapma veya satma ii. terliksi * Terlik biiminde olan. * Btn kirpiklilerden, durgun ve kirli sularda yaayan, yassgvdeli, bir hcreli hayvan (Paramaecium). termal * Scak kaplca sulariin kullanlr. * Bu sudan yararlanma imknsalayan (kuruluvb.). terme * Bir tr yaban turpu. termik * Isile, scaklkla ilgili, sl. * Isnn retilmesini, iletilmesini ve kullanlmasninceleyen fizik dal. termik santral * Yaktla oluan sdan elektrik reten santral. termikletirme * Termikletirmek ii veya durumu. termikletirmek * Yksek enerji ntronlarntermik ntron durumuna getirmek iim yavalatmak. terminal * Otobs, uak gibi tatlarn yolcularnilk aldveya son braktyer. * Bilgisayar ucu. terminoloji * Bir sanat kolunda, bilim dallarnda veya teknik alanlarda zel olarak kullanlan terimlerin tm. termit

* Bkz. Akkarnca. termitler * Bkz. Akkarncalar. termiye * ki enekliler snfnn baklagiller familyasndan beyaz iekleri olan bir yllk bitki. termodinamik * Isenerjisi ile kinetik enerji arasndaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olaylarinceleyen fizik kolu. termoelektrik * Isenerjisi ile elektrik enerjisi arasndakilgileri ve bu konuyla ilgili olaylarinceleyen fizik kolu. termoelektrik ifti * Isenerjisini dorudan doruya elektrik enerjisine dntrebilen iki metalden oluan pil. termoelektrik maa * ok kk nesnelerin scaklnlmekte kullanlan, seri olarak baliki elemandan oluan maa. termoelektrik pil * Bkz. termoelektrik ifti. termofor * Kauuktan veya trl maddelerden yaplan, ii scak su veya kimyasal bir madde ile doldurularak srekli s salayan kap. termokimya * Tepkimelere elik eden termik olaylarinceleyen kimya dal. termometre * Havann scaklnveya vcudun ssnlmeye yarayan ara, scakler. termonkleer * Ancak ok yksek scaklklarda, hafif elementler arasnda doan (ekirdeksel tepkime). termoplst * Scakta biim verilmeye elverili, soukta olduka sert olan, kalplandktan sonra biim deitirmeyen yap malzemesi. termos * Yaltm maddesiyle kaplmetal bir klf iine yerletirilen, aralarnda hava boluu bulunan ift eperli cam ieden oluan, iine konan svnn scaklnuzun sre koruyan kap. termosfer * Scakln gittike ykseldii 100 -300 km ykseklikler arasndaki atmosfer tabakas, syuvar. termosifon * Scak su elde edilen bir kazan ve iindeki borulardan olumuara. termostat * Bir yer veya nesnenin ssnkendiliinden dzenleyen, aynderecede olmasnsalayan cihaz, sdenetir. terorist * Bir siyas davaykabul ettirmek iin kartarafa korku salacak, cana ve mala kyacak davranlarda bulunan kimse, yldrmac, tedhii. terorizm * Siyas bir amaca ulamak iin yldrma hareketlerini dzenli bir biimde kullanma, tedhiilik. terr * Yldrma, cana kyma ve malyakp ykma, korkutma, tedhi. terrc * Terr yanlsveya tevikisi, rgt, terorist. terrclk * Terrcnn ii. ters * Gerekli olan duruma kart (olarak). * Uygun olmayan, elverisiz, mnasebetsiz. * Gnl ve cesaret krc, huysuz, sert. * Bir eyin ie gelen yan,arkas. * Kesici bir aletin kesmeyen yan. * Bir eyin aksi, kart. ters * Hayvan pislii. ters (veya sol) tarafndan kalkmak * huysuzluk etmek. ters a * Birinin kenarlarbrnn kenarlarnn uzantsndan oluan alardan her biri. ters anlamak * yanlyorumlamak, doru anlam vermemek.

ters beik * Srtst yatta kollarla, bkl durumdaki dizleri kavrayarak srt zerinde bave ayak ynnde sallanma (yuvarlanma). ters dmek * aykrdurumda olmak, kart olmak. ters evirme * Olumlu kll veya olumsuz ksm olan bir nermenn konusunun tersini yklem ve yklemin tersini konu yapma. ters pers * Dzelemeyecek kadar ters. ters pers olmak * yzkoyun dmek. * fena hlde bozulmak. ters ters * Ters biimde. ters ters bakmak * dmanca ve fkeli bir biimde bakmak. ters trs * Geliigzel, rastgele. * Dzgn gitmeyen, iyi ilemeyen. ters yz * Bir sre kullanlmolan giysilerin iini dna evirmek, anlamnda kullanlan ters yz etmek deyiminde geer. * Gerisin geriye. ters yz (ters yzne) evirmek * geri dndrmek. ters yz (ters yzne) dnmek * geri gitmek, geri dnp gitmek. ters yz (veya ters yz) geri dnmek * gittii bir yerden istediini elde edemeden dnmek. ters yz * Gerisin geriye. ters yz geri dnmek tersane * Gemi yaplan yer, gemilik, tezgh. tersane kethdas * Tersanede kaptan paadan sonra gelen en yksek aamalve en yetkili Osmanlsubay. tersane sergisi * Osmanlmparatorluunda tersanede alanlarn alacaklarngsteren izelge. tersaneli * Osmanlmparatorluunda deniz subay ve erlerine verilen ad. tersi * Bkz. Tirsi. tersi dnmek * arp bulunduu ve gidecei yeri kestirememek. tersim * Resmini yapma. tersin tersin * Ters olarak. tersinden okumak * yanlanlamak. tersine * Beklenilenin, umulann aksine, kart olarak, bilakis, aksine. tersine evirmek * iini dna evirmek. tersine dnmek * beklenildii, umulduu gibi gereklememek, aksi olmak. tersine gitmek * istenildii gibi gereklememek, iyi sonu vermemek. * bir iten veya bir durumdan holanmamak. tersinir * Bir olayn ortaya kma artlarndaki sonsuz kk bir deiikliin etkisiyle herhangi bir anda yn

deitirebilen (kimyasal, fiziksel ve mekanik dnm). tersinirlik * Tersinir bir olayn zellii. tersinme * Tersinmek ii veya durumu. tersinmek * Geri dnmek, rcu etmek. * Hiddetlenmek, aksilik etmek. tersiyer * ncl. tersleme * Terslemek ii. terslemek * Bir kimseye gnl krc, sert sz sylemek veya gnl krcdavranmak, azarlamak. terslemek * (hayvanlar iin) Pislemek. terslenme * Terslenmek ii. terslenmek * Terslemek iine konu olmak. * Aksilik etmek, terslik gstermek. tersleme * Terslemek ii. terslemek* Terslik etmek, zt davranmak. terslik * Ters olma durumu veya terse davran, aksilik. tertemiz * ok temiz, her yantemiz, pirpak. * Ktlk dnmeyen, gnahsz, lekesiz, susuz. tertibat * Dzen, dzenleni. * Bir iin glklerini karlamak iin yaplan n hazrlklar. tertibat almak * olacadnlen sakncalbir duruma, harekete karhazrlk yapmak. tertibe drlmek * zarar verici bir eyleme uratlmak, komplo hazrlatlmak. tertip * Uygun bir sraya, dzene koyma, sralama. * Dzenleni, sralanbiimi. * Dzenleme, hazrlama. * Hile, dzen, komplo. * Doktorun hastaya verdii il dzeni. * Dizgi. * Askere alnma dnemi. tertip etmek * dzenlemek, hazrlamak. tertipi * Tertip eden, dzenleyen (kimse). * Bir amaca ulamak iin kt bir hareket veya durum dzenleyen (kimse). tertipleme * Tertiplemek ii. tertiplemek * Sraya, dzene koymak, dzenli bir biim vermek. * Dzenlemek, hazrlamak. tertiplenme * Tertiplenmek ii. tertiplenmek * Sraya konulmak, dzene sokulmak. * Dzenlenmek, hazrlanmak. tertipleyici* Dzenleyen, hazrlayan (kimse).

tertipli * Dzenli, derli toplu, yerli yerinde. * (insan iin) Danklktan holanmayan, dzenli. * nceden dzenlenmi, hazrlanm. tertiplilik * Tertipli olma durumu. tertipsiz * Dank, dzene konmam, dzensiz. * Savruk, dank, intizamsz (kimse). tertipsizlik * Tertipsiz olma durumu. tertaze * ok taze, krpe. tervi * (bir dnceyi) Tutma, destekleme. tervi etmek * bir dnceyi tutmak, desteklemek. terzi * Giysi biip diken kimse. * Giysi dikilen yer, terzihane. terzi ra * Terziye yardmcolan ve ii renmee alan kimse. terzi kalfas * Giysi biip dikme iinde ustaya yardmcolan kimse. terzi kendi skn dikemez * insanlar bakalarna yaptklarhizmetleri kendilerine gelince ou kez savsaklarlar. terzihane * Giysi biilip dikilen yer, terzi dkkn. terzil * Kk drme. terzil etmek * kk drmek, rezil etmek. terzilik * Terzinin yapti. tesadf * Yalnz ihtimallere balolduu dnlen olaylarn kesin olmayan, deiebilen sebebi. * Rastlant, rast geli. tesadf etmek * rastlamak, rast gelmek. tesadfen * Rast gelerek, rastlantsonucu olarak. tesadf * Raslant. tesahup * Benimseme, sahip kma. * Arkadalk etme. tesahup etmek * benimsemek, sahip kmak. * arkadalk etmek. tesalp * ki eyin birbiri zerine apraz biimde gelmesi. * Sinir ve damarlarn birbirinin zerinden apraz olarak gemesi. tesant * Dayanma, omuzdalk. tescil * Herhangi bir eyi resm olarak kaydetme, kte geirme. * Bir tanmazn zerinde bir ayn hakkn kurulmasiin tapu ktne yaplmasgerekli kayt. tescil etmek * (bir eyi) bir yere kaydederek resmletirmek, kte geirmek. tescilli * Tescil edilmi, resmen kaytl. tescilsiz

* Tescil edilmemi. tesdis * Saysnaltya karma veya altya blme. * Bir gazelin her beytine drt dize ekleyerek altlduruma getirme. teselli * Acbir olayunutturmaya alma, acsnhafifletme, avunma, avuntu, avun. teselli bulmak * avunmak. teselli etmek (veya vermek) * avutmak, avundurmak. teselli mkfat * Bir yarma vb. de kazanamayana onu yreklendirmek amacyla verilen dl. tesellisiz * Teselli edilemeyen, ok ac. tesellm * Verilen bir eyi alma, teslim alma. tesellm etmek * verilen bir eyi almak. teselsl * Zincirleme. * Birden fazla kimsenin bir bortan dolaysorumlu olmas. * Birbirine bal, birbiri ile ilgili eylerin oluturduu dizi, sra, silsile. teselsl etmek * kesintisiz, zincirleme srp gitmek. tesettr * (kadn iin) Erkekten kama, rtnme, saklanma. tesettr etmek * (kadn iin) rtnmek. tesettr maazas * Tesettr tarzgiysileri yapan, yaptran ve satan maaza. tesettr modas * rtnme modas. tesettrl * Tesettr iinde olan, rtnen. teseyyp * Kaytszlk, tembellik, ihmalcilik. teshil * Kolaylatrma. teshil etmek * kolaylatrmak, kolaylk salamak. teshin * Istma. teshin etmek * stmak. teshir * Byleme, by yapma. * Kendine balama, elde etme. teshir * Ele geirme, zapt etme. teshir etmek * bylemek. * kendine balamak. teshir etmek * ele geirmek, fethetmek. tesir * Etki. tesir brakmak * kuvvetli bir biimde etkilemek. tesir etmek * etkilemek, etki yapmak. tesirini gstermek * etkisini ortaya koymak, belli etmek.

tesirli * Etkili. tesirsiz * Etkisiz. tesis * Yapma, kurma, temelini atma. * Kurum (I), kurulu. tesis etmek * kurmak, ortaya karmak, oluturmak. tesisat * Belli bir iin salanmasna yardm eden aralarn uygun yerlere denmesi veya denen bu aralarn tm, dem. tesisat * Tesisatdeyen, demci. tesisatlk * Tesisat yapma ii, demcilik. tesisler btn * Kompleks. tes'it * Kutlama. tes'it etmek * kutlamak. teskere * Sedye. * Yaplarda malzeme tamak iin kullanlan, drt kollu ve iki kiinin tadtahta ara. teskin * Ac, fke, heyecan gibi duygularyattrma, dindirmeye alma. teskin etmek * ac, fke, heyecan gibi duygularyattrmak, dindirmek. teslim * Bir eyi sahibine verme. * Emanet alnan bir eyi sahibine geri verme. * Brakma, devretme, terk etme. * Gerek olduunu syleme, dorulama. * Teslim ol veya teslim oluyorum sznn ksaltlm. * Fasl mziinde perevin ve saz semasinin her hanesi sonunda tekrarlanan para. teslim almak * teslim edilen bir eyi almak. * tutsak almak. teslim bayraekmek * yenilgiyi kabul etmek. * ekime sonunda, karsndakinin istediini yapmaya razolduunu bildirmek. teslim etmek * bir eyi sahibine vermek. * bir eyin kullanmn, korunmasnveya mlkiyetini vermek, brakmak, devretmek, terk etmek. * gerek olduunu sylemek. * bir kadn, bir erkee kendini vermek. teslim olmak * stn bir g karsnda mcadeleden vazgeip yenilgiyi kabul etmek. * kendini teslim etmek. teslim ta* Bektalerin sembol olarak kullandklaron iki keli yassta. teslim tesellm * Verme ve alma. teslimat * Teslim edilen eyalar veya yatrlan paralar. teslimat* Teslimat iiyle uraan. teslimiyet * Teslim olma, kendini verme, boyun eme. teslimiyet gstermek * birinin isteini olduu gibi kabul etmek.

teslimiyeti * Boyun eme eiliminde olan, kabullenmi. teslis * e karma, leme. * Hristiyan dininde Tanr'nn ayrkiiden olutuuna inanma. tesmiye * Adlandrma, ad verme. tesmiye etmek * adlandrmak, ad koyma, ad vermek. tespih * Din szleri tekrarlamak veya elde oyalanmak iin kullanlan, trl maddelerden boncuk biiminde yaplm, genellikle 33 veya 99 taneden olumudizi. tespih aac * Tespih aacgillerden, Hindistan'da ve Avrupa'nn scak blgelerinde yetien, meyvesi zehirli, kabuklarate drc bir aa, in leyl. tespih aacgiller * ki eneklilerden, tespih aacve maun aacile benzer cinsleri iine alan bir bitki familyas. tespih bcei * Kabuklulardan, karada, nemli yerlerde yaayan, 15 mm uzunluunda, dokunulunca top biimini alan, yemek artklar, kk ve meyvelerle beslenen bir bcek tr (Armadillidium vulgare). tespih bcekleri * rnek hayvantespih bcei olan kabuklular takm. tespih ekmek * tespihin tanelerini birer birer iki parmak arasndan geirmek. * Allah'n adnzikrederek ibadet etmek. * tespih tanelerini eitli maddelerden imal etmek veya aynboyda dzenlemek. tespihi * Tespih yapan veya satan kii. tespihilik * Tespihinin ii veya meslei. tespihli * Tespihi olan. * (mimarlkta, marangozlukta) zerinde bir sraya dizilmitespih taneleri gibi yuvarlaklarolan. tespihli silme * zerinde bir sraya dizilmitespih taneleri gibi yuvarlaklarolan silme. tespit * Bir eyi salam bir biimde yerletirme, yerinden oynamaz duruma getirme. * Bir durumu kukuya drmeyecek biimde gsterme, belirleme. tespit etmek * bir eyi salam bir biimde yerletirmek, oynamaz duruma getirmek. * bir durumu kukuya drmeyecek biimde gstermek; belirlemek. tesri * abuklatrma, hzlandrma. tesri etmek * abuklatrmak, hzlandrmak. test * Bir kimsenin, bir topluluun doal veya sonradan kazanlmyeteneklerini, bilgi ve becerilerini lmeye ve anlamaya yarayan snama. * Nesnel olarak deerlendirilebilen snav sorularnn hepsine verilen ad. * Snav. * Bir hastaln varlnve niteliini anlamak iin yaplan lboratuvar aratrmas. * Biyolojik bir ilevi veya deimez bir nitelii, incelenen bireyin tepkisi, rnek olarak alnan normal bireyinkiyle karlatrlarak lmeye ve deerlendirmeye yarayan yoklama. test etmek * denemek, lmek. testere * Kesilecek malzeme veya yapacaie gre deiik biimler alan ve genellikle gen biiminde dileri olan dar ve uzunca elik ara. testere bal * Testere balgillerden, Atlantik Okyanusu ve Akdeniz'de yaayan, burnu uzun ve iki yantestere gibi dili olan, kpek balna benzer iri bir balk, marangoz bal(Pristis pristis). testere balgiller

* Gvdesi bask, aztestere biiminde, rnek cinsi testere balolan bir kpek balfamilyas. testere apraz * Testereye az amak iin kullanlan alet. testereleme * Testerelemek ii. testerelemek * Testere ile kesmek. testereli * Testere biiminde dileri olan. testi * Kulplu, genigvdeli, dar boazl, emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap. * Bir testinin alabilecei miktarda olan. testi gibi * byk ve sarkk (meme). testi kaba * Su kaba. testi kebab * i et ve sebze ile doldurularak azamurla svanmtestinin ocak ve frna verilmesi ile piirilen bir tr kebap. testi krlsa da kulpu elde kalr * zarar da etse, varlklbir kimse bsbtn yoksul kalmaz. testici * Testi yapan veya satan kimse. testicilik * Testi yapma veya satma ii. testilik * Evlerin i avlularna su dolu testileri koymak iin yaplan delikli tahta raf. testis * Bkz. er bezi. testiyi kran da bir, suyu getiren de * iyiliin dlsz veya ktln cezasz kaldnsitemli olarak anlatr. testosteron * Erkek cinsiyet hormonu. tesvit * Karalama, msvedde yapma. tesviye * Dz duruma getirme, dzleme. * deme, verme. * Hkmete bir yere gnderilen erlere verilen ve bilet yerine geen kt. tesviye aleti * Bkz. dze. tesviye etmek * dzlemek. * demek. tesviye ruhu * Kabarckldze. tesviyeci * Metal, tahta vb. maddelerden yaplmparalaristenilen biime sokmak iin ileyerek dzelten zanaat. tesviyecilik * Tesviyecinin ii veya meslei. tebih * Benzetme, benzeti. tebih etmek (veya yapmak) * benzetmek. tebihte hata olmaz (veya olmasn) * kabaca bir benzetme yaplrken bundan alnlmamasndilemek iin sz arasnda kullanlr. teci * Cesaret verme, cesaretlendirme, yreklendirme. teci etmek * cesaret vermek, yreklendirmek. tedit * iddetini artrma, g verme.

* Salamlatrma. teebbs * Giriim, girime. teebbs etmek * girimek, el atmak. teebbse gemek * bir ii yapmak iin davranmak, girimek. teebbs ele almak * ne atlp bir ii ynetmeye balamak. teehht * Namazda oturarak "ettehiyyat" duasnokuma. teehht miktar * ok ksa bir sre. teekkl * Belli bir varlk ve biim kazanma. * Kurulma. * Kurulu, rgt. teekkl etmek * belirmek, belli bir biim almak, olumak. * kuruluolarak olumak. teekkr * Yaplan bir iyilie karduyulan kvan ve gnl borcunu anlatma. teekkr etmek * honutluunu anlatmak. teerrf * Bir kimse ile tanmaktan onurlanma, ereflenme, eref duyma. teerrf etmek * onurlanmak, ereflenmek, eref duymak. teevv * Karklk. tehir * Gsterme. * Sergileme. * Herkese duyurma, dile drme. * (bir hkmly) Ceza olarak halka gsterme. tehir etmek * gstermek. * sergilemek. tehirci * Gstermeci, gstermeyi, sergilemeyi seven. tehircilik * Gstermecilik. tehis * Kim ve ne olduunu anlama, tanma, seme. * Kiiletirme. * Hastaln ne olduunu aratrp ortaya koyma, tan, tanlama. tehis etmek (veya koymak) * kim ve ne olduunu anlamak, tanmak, semek. * elde bulunan verilere, belgelere gre bir durumun sebeplerini, niteliklerini tespit etmek. * bulgularna bakarak hastaln ne olduunu tespit etmek. tehis ve intak * Canszlarcanlandrma ve konumayan varlklarkonuturma. tekil * Oluturma, ortaya karma, meydana getirme. * Oluum. * rgtleme. tekil etmek * oluturmak, ortaya karmak. tekilt * Ortak bir gaye etrafnda bir araya gelmikurumlarn veya kiilerin oluturduu kurulu. tekilt* Tekiltlama ileriyle uraan, bu ilerde yetenei olan kimse. tekiltlk

* Tekilt kurma ii. Tekiltesasiye Kanunu * Anayasa. tekiltlandrlma * Tekiltlandrlmak ii. tekiltlandrlmak * Tekiltlandrlmak ii yaplmak. tekiltlandrma * Tekiltlandrmak ii. tekiltlandrmak * Tekilt kurmak. tekiltlanma * Tekiltlanmak ii. tekiltlanmak * Tekiltlamak iine konu olmak. tekiltl * Tekiltlanmolan. tekiltsz * Tekiltlanmolmayan. tekiltszlk * Tekiltsz olma durumu. temil * Kapsamna alma, geniletme, yayma. temil etmek * kapsamngeniletmek, kapsamna almak. tene * Susam. * ok istekli. tene olmak * ok istekli grnmek. teri * Yasama. teri kuvveti * Bkz. yasama gc. terif * (bir yeri) Onurlandrma, ereflendirme. * Gelmesiyle bir yeri onurlandrma; gelme. terif etmek * ereflendirmek, onurlandrmak. terifat * Resm gnlerde ve toplantlarda devlet byklerinin makam ve mevki sralarna gre kabul. * Kurallara gre davranma. terifat* Resm gnlerde tren ve arlarda arllarkurallara gre karlamakla ve arlamakla grevli kimse. terifatlk * Terifatolma durumu. * Terifata nem verme durumu. terih * Bir sorunu veya konuyu ele alp en ince noktalarna kadar gzden geirerek anlatma, amlama. * Anatomi. * skelet. terih etmek * amlamak. terihhane * Otopsi yaplan yer. * Tp fakltelerinde anatomi dersi yaplan yer. teri * Yasama ile ilgili, kanun yapma ile ilgili. teri kuvvet * Yasama gc. teri masuniyet * Yasama dokunulmazl. terik

* Yaptbir ie bir kimseyi ortak etme. terikimesai * Bir gaye uruna kurulan alma ortakl, ibirlii. terin * Yln onuncu ve on birinci aylarna verilen ortak ad. terinievvel * Ekim (ay). terinisani* Kasm (ay). tet * amar leeni. tevik * steklendirme, zendirme. * Bir kimseyi kt bir iyapmasiin kkrtma. tevik etmek * isteklendirmek, zendirmek. * bir kimseyi kt bir iyapmasiin kandrmak, kkrtmak. teviki * zendiren, isteklendiren, kkrtan (kimse). tevikkr * Teviki. tevi * Kartrma, bulandrma. teyi * Uurlama. teyi etmek * uurlamak, geirmek. tetabuk * Uyma, uygun gelme. tetabuk etmek * uymak, uygun gelmek. tetanos * nsan ve hayvan vcuduna ak yaralardan giren, genellikle toprakta, gbrede yaayan bir basilin yol at, kaslarn srekli arlkaslmasyla kendini gsteren ateli ve tehlikeli bir hastalk, kazklhumma. tetebbu * Bir eyi iyice inceleme, onunla ilgili bilgi edinme, aratrma. tetebbu etmek * inceleme yapmak, aratrmak. tetie basmak (tetie dokunmak veya tetii ekmek) * ateetmek. tetiini bozmamak * souk kanllnbozmamak, telgstermeyerek durumunu deitirmemek. tetik * Ateli silhlaratelemek iin ekilen kk manivel. tetik * abuk davranan, evik, dikkatli, uyank. * Dikkat ve zen gerektiren, nazik. tetik bulunmak (veya tetikte bulunmak) * uyank ve dikkatli olmak. tetik davranmak * annda, ok abuk davranmak. tetik durmak * hazr ve uyank bulunmak. tetik stnde beklemek * hazr, dikkatli, uyank bulunmak, tetikte olmak. tetiki * Kiralk katil. tetikilik * Kiralk katilin ii. tetikleme * Tetiklemek ii. tetiklemek

* Tetik duruma gelmek. tetiklik * Tetik (II) olma durumu. tetikte ( tetikte olmak, beklemek, bulunmak veya durmak) * her an uyank ve hazr (bulunmak). tetir * Cevizin yeil kabuu ve yapra. * Yeil ceviz kabuu, nar gibi bitkilerin braktkalcboya lekesi. tetkik * nceleme. tetkik etmek * incelemek. tetkikat * Aratrmalar, incelemeler. tevabi * Tabi olanlar, maiyet. tevafuk * Birbirine uyma, uygun gelme. tevahhu* rkme, rknt. tevahhuetmek * rkmek. tevakki * Saknma, korunma, ekinme. tevakki etmek * saknmak, korunmak, ekinmek. tevakkuf * Durma, duraklama, eleme. * Balolma, ilgili olma. tevakkuf etmek * durmak, elemek, elenmek. tevakkuf mahalli * Durak. tevali * Araskesilmeksizin srme. * Art arda gelme, ardaraskesilmeme, srp gitme. tevali etmek * arkasgelmek, srp gitmek. tevars * Bir kimseden miras kalma, mirasa konma. * Kaltm yoluyla birinden dierine geme. tevars etmek * (mal vb. iin) miras olarak birinden dierine kalmak. * kaltm yoluyla birinden dierine gemek. tevatr * Bir haberin azdan aza yaylmas, yaygn sylenti. tevazu * Alak gnlllk. * Gsterisizlik. tevazulu * Tevazu iinde, alak gnll, uysal. tevazn * Birbirine denk olma, dengede bulunma. tevbih * Paylama. tevcih * Belli bir yne evirme, yneltme. * (aama, makam, mevki) Verme; terfi ettirme. tevcih etmek * yneltmek, evirmek. * (aama, makam, mevki) vermek, terfi ettirmek. tevdi * Verme, brakma.

tevdi etmek * vermek, brakmak. tevdiat * Banka vb. yerlere para, senet yatrma. tevdiatta bulunmak * para yatrmak. tevecch * Bir yana doru ynelme, yzn evirme. * Gler yz gsterme, yaknlk duyma, holanma, sevme. tevecch etmek * bir yere ynelmek. tevecch gstermek * gler yz gstermek. tevehhm * Kuruntuya dme. tevek * Asma, kavun, karpuz gibi bitkilerin srgn veya dal. * zm kt, otuk. tevekkel * Her eyi oluruna brakan. tevekkeli * Bouna, boyere, sebepsiz, rastgele. tevekkl * Her eyi Allah'a brakma, Allah'tan bekleme, kadere boyun eme. tevekkl etmek * kadere, yazgya boyun emek. tevekleme * Teveklemek ii. teveklemek * zm ktklerinde dip ve gvdeden fkran gereksiz srgnleri temizlemek. tevellt * (insan iin) Doma, doum. tevelltl * Doumlu. teverrm * Verem olma. teverrm etmek * vereme yakalanmak. tevess * Genileme, yaylma. tevess etmek * genilemek, yaylmak. tevessl * Balama, girime. tevessl etmek * girimek. tevettr * Gergin duruma gelme, gerilme. * Gerilim. tevfikan * Uyarak, uygun olarak, -e gre. tevhit * Allah'n birliine inanma, bir sayma, bir olarak bakma. * Birka eyi bir araya getirme, birletirme. * Tek tanrclk. * Divan edebiyatnda Allah'vmek iin yazlan manzume. tevhit ehli * Allah'n birliine inananlar. tevhit etmek * Allah'n bir olduunu sylemek. * birletirmek, bir araya getirmek. tevil

* Bir sz veya davrangrnr anlamndan baka bir anlamda kabul etme, evri. tevil etmek * sz veya davrana baka bir anlam vermek. tevil gtrmek * sz veya davrana baka bir anlam verebilmek. tevki * Padiah buyruklarna ekilen tura. * Bu turaytayan buyruk. tevkici * Nianc. tevkif * Durdurma. * (bir su dolaysyla birini) Tutuklama. tevkif etmek * tutuklamak. tevkifhane * Tutuk evi. tevkil * Vekil etme. tevkil etmek * birini vekil etmek. tevlit * Dourtma, dourma. * Sebep olma, oluturma. tevlit etmek * dourmak, dourtmak. * sebep olmak, oluturmak. tevliyet * Vakf mallarna bakma grevi. Tevrat * Hz. Musa'ya bildirilen Tanrbuyruklarnkapsayan, branlerin din kitab. tevriye * Bir anlatm incelii elde etmek iin birden ok anlamolan bir szn yakn anlamnn deil de uzak anlamnn kullanlmassanat. tevsi * Geniletme, yayma. tevsi etmek * geniletmek, yaymak. tevsik * Belgeleme. tevsik etmek * belgelemek, belgeye balamak. tevih * Akrosti. tevzi * Datma, letirme. tevzi brosu * Datm ileri ile uraan bro. tevzi etmek * datmak, letirmek. tevziat * Datmalar, letirmeler. teyakkuz * Uyanklk, saklk. teyel * Seyrek ve ereti diki. teyel iplii* Teyel yapmakta kullanlan iplik. teyel yapmak (veya atmak) * dikilecek paralarbirbirine teyelle tutturmak. * kuman zerinde dikilecek yerleri teyelle belirtmek. teyelleme

* Teyellemek ii. teyellemek * Teyel yapmak. teyellenme * Teyellenmek ii. teyellenmek * (kumaiin) Teyelle tutturulmak, zerine teyel yaplmak. teyelli * Teyelle tutturulmu, teyellenmi. * zerine teyel atlm. teyemmm* Su bulunmayan yerde su niyetiyle toprak, kum gibi eylerle abdest alma. teyit * Dorulama, gerekleme. teyit etmek * dorulamak, gereklemek. teyp * Manyetik bir bant zerine sesleri tespit eden cihaz. teype almak * sylenilen szleri, mzii vb. yi teyp makinesindeki banda geirmek. teyze * Annenin kz kardei. * Anne yatkadnlara sylenen seslenme sz. teyzezade * Teyzeolu veya kz. tez * abuk olan, sratli. * abuk olarak. tez * Sav. * niversitelerde ve yksek okullarda rencilerin veya retim yelerinin hazrlayp bazen bir snav kurulu nnde savunduklarbilimsel eser. tez beri * Kolaylkla, abuka. tez canl * Beklemeye dayanamayan, cantez. tez elden * abuk olarak, abucak, arabuk. tez vakit * En ksa sreli. tez vakitte (veya zamanda) * en ksa srede. tezahr * Belirme, grnme, gzkme, ortaya kma, oluma. * Belirti. tezahr etmek * belirmek. tezahrat * Barp ararak, alklayp tempo tutarak yaplan gsteri. * (hastalklarda) Belirtiler. tezat * Kartlk, kart olma, kontrast. * Anlatmda birbirine kart iki sz yan yana kullanma. tezata dmek * bir sz brn tutmamak. tezatl * Birbirinin kartolan, kartl, elikili, kontrastl. tezayt * oalma, artma. tezayt etmek * oalmak, artmak. tezce

* Tez olarak, abucak. tezek * Yakt olarak kullanlan kurutulmusr tersi. * Kesek. tezekkr * (bir sorunu) Konuma. * Hatrlama, hatra getirme. tezelll * Aalanma, bayalama. tezelzl * Sarslma, sallanma. tezene * Mzrap, alg. tezevv * Evlenme. tezevv etmek * evlenmek. tezgh * Genellikle dkknlarda satclarn nndeki uzun masa. * Kahve, meyhane vb.de mterilerin zerinde yiyip itikleri uzun masa veya bfe. * zerinde genellikle el veya kk makinelerle igrlen yapm arac. * Tersane. * Genellikle yasal olmayan bir ii yapmak iin tutulan uygunsuz yol. tezgh mengenesi * yerlerinde sabit tezgha balanan ve boru, demir vb'ni kesme ilerinde kullanlan bir tr mengene. tezghbayapmak * meyhanelerde, oturmadan tezgh banda imek. tezgh * Tezgh yapp satan kimse. * Aldatmak, kandrmak iin yasal olmayan yollara bavuran kimse. tezghlk* Tezgholma durumu. tezghkurmak * ie balamak zere alma aralarnhazrlamak, almaya balamak. * yasal olmayan ii gerekletirebilmek iin yalan dolanla aldatmaya, kandrmaa almak. tezghlama * Tezghlamak ii. tezghlamak * Dokunacak bezi tezgha yerletirmek. * Bir iiin hazrlk yapmak, ie girimek. tezghlanma * Tezghlanmak ii. tezghlanmak * Tezghlamak iine konu olmak. tezghtar * Kahve, gazino ve maaza gibi yerlerde tezghta duran, satyapan kimse. tezghtar az * Bir eyi beendirmek iin fazlaca konuma, gereksiz vme. tezghtarlk * Tezghtar olma durumu, tezghtarn ii. tezghtarlk etmek * bir eyi beendirmeye almak iin fazlaca konumak, lzumsuz yere vmek, methetmek. tezhip * Yazma kitaplarda, sayfalarn yaldz ve boya ile bezenmesi, yaldzlama. * Ssleme, bezeme. tezhipi * Tezhip yapan kimse. tezi yok * hemen, derhal, en ksa zamanda. tezkere * Pusula. * Bir iiin izin verildiini bildiren resm kt.

* Askerlik grevinin bittiini bildiren belge. * Divan airlerinin hayatnve iirlerini genellikle subjektif bir bakasyla deerlendiren eser. tezkere almak * (asker iin) askerlik grevini tamamlayarak bunu bildiren bir belge almak. tezkere brakmak * askerlik grevini bitirdii hlde orduda almasnsrdrmek, orduda kalmak. tezkereci * Askerlik devini tamamlam, terhis olmuer. * Dava zetlerini yazan grevli. * Tezkere yazar. tezkeresini eline vermek * iine son vermek, kovmak. tezkire * Bkz. tezkere. tezkireci * Tezkereci. tezkiye * Temize karma, aklama. * Bir kimsenin iyi bir insan olduunu kendisini tanyanlardan soruturarak ortaya karma. tezkiyesi bozuk * Doruluuna gvenilmez (kimse). tezkiyesini dzeltmek * ahlka kt tannmken durumunu dzeltmek. tezleme * Tezlemek ii veya durumu. tezlemek * Bir eyi abuklatrmak. tezleme * Tezlemek ii. tezlemek * abukluk kazanmak, abuklamak. tezletirme * Tezletirmek ii. tezletirmek * Bir ii abuklatrmak, acele ettirmek. tezli * Tezi olan, bir iddia ileri sren. tezlik * Tez olma durumu, tezleme. tezlik eylemi * Bkz. tezlik fiili. tezlik fiili * Trkede herhangi bir fiilin zarf-fiil ekiyle vermek fiilinin birlemesinden oluan ve kavramda abukluu, kolayl, yardmgsteren iki kkten kurulmubirleik fiil: Syleyivermek, yapvermek gibi. tezpiti * Bir tr yemek. tezvir * Yalan syleme. * Ara bozma ve zellikle ktlk amacyla yaplan kovculuk. tezvirat * Yalan dolan eyler, kovculuklar. tezyif * Bir eyi deersiz, ad, baya, aalk gstermeye alma, kltmek isteme. * Alay etme, elenme. tezyif etmek * aalamak. * alay etmek, elenmek. tezyifkr * Aalayc, ad, kt, baya. tezyin * Bezeme, ssleme, donama. tezyin etmek

* bezemek, sslemek, donamak. tezyinat * Bezekler, ssler. tezyin * Bezemecilikle, sslemecilikle ilgili. tezyin sanat * Ssleme sanat. tezyit * oaltma, artrma. tezyit etmek * oaltmak, artrmak. Th * Toryum'un ksaltmas. think-tank * Bkz. beyin takm. -t * Bkz. -d/ -di. tbben * Tpla ilgili olarak, tbba gre. tbb * Tpla ilgili, hekimlikle ilgili. tbbiye * Doktor yetitiren retim kuruluu, tp fakltesi. tbbiyeli * Tp fakltesinde okuyan renci. tfl * Kk ocuk. * Zayf, ufak tefek. tgala * Hekimlikte kullanlan, stleengillerden bir bitkinin verdii zamk ve z su. t * Dantel veya yn rmekte kullanlan, ucu engelli ksa i. * Biz. * Demirci ve tesviyecilerin delikleri bytmek veya eit duruma getirmek iin kullandklartakm. t * Kl "elinde avucunda ne varsa tkenmi" anlamnda kullanlan t-teber ah-merdan deyiminde geer. tgibi * ince, zayf, salam ve evik (kimse). tlk * ine tkonulan kutu veya kap. tk * nce ve kk bir nesne ile sert bir yere vurulduunda kan ses. -tk * Bkz. -dk / -dik. tk tk * Tk sesi kararak. tka basa * ok sktrarak, hi bokalmayacak biimde, iyice dolacak gibi. tka basa doldurmak * doldururken ok bastrp sktrmak. tka basa yemek * mideye skntverecek kadar ok yemek. tka * Herhangi bir eyin delik veya azntkamaya yarayan nesne. tkalama * Tkalamak ii. tkalamak * Tkala tkamak. tkalanma * Tkalanmak ii. tkalanmak * Tkalamak ii yaplmak.

tkal * Tkacolan, tkalanm. tkasz * Tkacolmayan, tkalanmam. tkal * Kapanm, herhangi bir eyin gemesine imkn vermeyen, tkanm. tkama * Tkamak ii. tkamak * Bir eyin azn, deliini, iine konulan veya dardan uygulanan bir nesneyle kapamak. * Yol, su, geit vb. eyleri bir engelle ilemez, akmaz, geilmez, duruma getirmek. tkamal * Tkamasolan, tkal. tkank * Tkanm. * Konumama durumu. tkanklk * Tkank olma, iyi ileyememe durumu. * Soluun kesilir gibi olmas. tkanma * Tkanmak ii. tkanmak * Tkamak iine konu olmak. * tahkalmayp yemek yiyememek. * Soluk alamamak, soluu kesilmek. tkatma * Tkatmak ii. tkatmak * Tkamak iini yaptrmak. tklma * Tklmak ii. tklmak * Tkmak ii yaplmak. * Dar, skntlbir yerde bulunmak, skmak. * Tutuk evine konmak. tkm * Azn alabilecei byklkte lokma. tkmlanma * Tkmlanmak ii veya durumu. tkmlanmak * ok abuk ve ne bulursa yemek. tknma * Tknmak ii. tknmak * Eline geen yiyecei oburca yemek. * Yemek yemek. tkr * Tkrdayan, birbirine vuran, arpan eylerin kardses. * Para. tkr tkr * Dzenli bir biimde, hi ara vermeden, aksamadan. tkrdama * Tkrdamak ii. tkrdamak * nce ve kuru ses kararak grlt etmek, tkrtyapmak. tkrdatma * Tkrdatmak ii. tkrdatmak * Tkrdamasnsalamak, tkrdamasna sebep olmak. * (yemei) Bir tam kaynatmak. tkryolunda * geim dzeni iyi salanm.

tkryolunda olmak (veya gitmek) * varlklolmak, hli vakti yerinde olmak. tkrnda gitmek * (iiin) yolunda, iyi, dzgn olmak. tkrnyoluna koymak * geim dzenini iyi olarak salamak. tkrt * Hafif ve kuru bir sesle kan grlt; tkrdayan bir eyin kardses. tktk* Dopdolu, skk bir vaziyette. tkk * Tkmolan. tkklk * Tkk olma durumu. * Bir yerde arkalabalk olma durumu, izdiham. tkma * Tkmak ii. tkmak * Birlikte bir yere tklmak. tktrma * Tktrmak ii. tktrmak * Hi boyer kalmayacak biimde doldurmak, geliigzel koymak, tka basa sokmak. * Acele ile birine bir eyi yedirmeye almak veya iyice inemeden yutarak yemek. tkz * Dolgun, kaln, yal, tknaz. * ok sktrlmaktan veya ok skdoldurulmaktan katlam; sk. * Younluu ok, kat. tkzlama * Tkzlamak ii. tkzlamak * Tkz duruma gelmek. tkzlk * Tkz olma durumu. tklatma * Tklatmak ii. tklatmak * Tk sesi kararak vurmak. tklm tklm * Hi boyer kalmayacak biimde (doldurulmu). * ok kalabalk, azna kadar dolu. tkma * Tkmak ii. tkmak * terek, zorla, aceleyle sokmak. * Sokmak. tknaz * imanca, toplu, ksa ve kaln yapl. tknazlk * Tknaz olma durumu. tknefes * Herhangi bir sebeple solunum skntsolan, glkle kesik kesik nefes alan. tknefes olmak * nefesi tkanmak, nefes nefese kalmak, nefes darlolmak. tknefeslik * Tknefes olma durumu. tksrk * Tksrrken kan ses. tksrkl * Tksrolan. * Rahatsz. tksrma * Tksrmak ii.

tksrmak * Az kapaliken hafife aksrmak. tlsm * Tabiatst iler yapabileceine inanlan g. * Byl ey, muska. * are, nlem, kuvvet. tlsml * Tlsmolan. tmar * Yara bakm. * Aa bakm. * Binek hayvanlarnn kllarn, derisini temizleme. tmar * Anadolu Seluklularve Osmanllarda, belirli grev ve hizmet karlnda kiilere verilen, yllk geliri 3-20 bin ake olan toprak. tmar etmek * yaralara bakmak, iyiletirmek. * binek hayvanlarnn kllarn, derisini temizlemek. tmarc * Tmar yapan kimse. * Pansumanc. tmarc * Tmar sahibi. tmarhane * Akl hastahanesi. tmarhane kakn * Delice iler yapan (kimse). tmarhanelik * Tmarhaneye kapatlmasngerektirecek kadar akl hastasolan. tmarlama * Tmarlamak ii veya durumu. tmarlamak * Tmar etmek. tmarl * (binek hayvaniin) Tmar edilmi. * (yara ve hasta iin) Baklm, tedavi edilmi. * (aa, toprak vb. iin) Baklm, ilenmi. tmarl * Tmar (II) sahibi olan kimse. tmtkz * ok tkz. tn * Tnlayan eyin kardses, tnlama sesi. tnaz * Savrulmak iin hazrlanan dvlmekin yn. * Yn. tnaz makinesi * Tnaz durumundaki ekinleri savurarak yabancnesneleri ayran makine. tngadak * Tnlayan eylerin birdenbire dtn anlatr. tngldama * Tngldamak durumu veya biimi. tngldamak * Tngrdamak. tngldatma * Tngldatmak ii. tngldatmak * Tngrdatmak. tngr * Metal bir nesne sert bir yzeye dt zaman kan ses. * Para. * Parasz, zrt.

* Bo. tngr elek tngr mngr * Kuru, nlamalve yanklbir sesle. * Yava, dzenli bir biimde yol alndnbelirtmek iin sylenir. tngr sa, elim hamur karnm a * almalarmla bakalarna yarar salyorum, ama bundan kendim yararlanmyorum. tngr tngr * Birbirine arpan metal eyann kardsesin srekliliini bildirmek iin sylenir. * Bir yerin bomboolduunu belirtmek iin kullanlr. tngrdama * Tngrdamak ii. tngrdamak * (metal nesneler iin) Kuru bir ses karmak. tngrdatma * Tngrdatmak ii. tngrdatmak * Tngrtkarmak. * (algy) Biraz alabilmek. tngryolunda * kazanciyi. tngrt * Tngrdayan eyin kardses. tn * Trl mzik aralarnn verdii sesleri birbirinden ayrt etmeyi salayan ses zellii. * Bir cismin titreiminden kan sesi, baka nitelikteki bir cisimden aynykseklikte olarak kan sesten ayrt ettiren zellik, tnnet. * Sylenibiimi, vurgusu. tnlama * Tnlamak ii. tnlamak * Tn sesi biraz srp gitmek, nlamak. tnlatc * Tnlatma zellii olan nesne. tnma * Tnmak ii veya durumu. tnmak * nem vermek, ilgilenmek. * Ses karmak. tnmamak * nem vermemek, ilgilenmemek, aldretmemek. * ses karmamak. tnmaz melike * Kendi hlinde, sessiz kimse. tnnet * Tnlama, nlama. * Tn. tntn * Bo, bombo. * Bilgisiz, cahil. tp * Hastalklariyiletirmek, hafifletmek veya nlemek amacyla bavurulan teknik ve bilimsel almalarn tm, hekimlik, tababet. tp tp * Kk ve hafif vurularanlatr. tpa * Tapa. tpalama * Tapalama. tpalamak * Tapalamak. tpalanma

* Tapalanma. tpalanmak * Tapalanmak. tpal * Tapal. tpasz * Tapasz. tpatp * Tastamam, eksiksiz, tamamen, her bakmdan uygun, upuygun, birbirinin ayn. tptpna * Tastamam, aynen. tpr tpr * Hafif ve dzenli biimde ses kararak. tprdama * Tprdamak ii. tprdamak * Yrrken tpr tpr ses karmak. * Hafif hafif vurmak. tprdatma * Tprdatmak ii. tprdatmak * Yrrken tpr tpr ses karmak. tprt * Tprdayan eyin kardses, tprdama sesi. tptp* Ksa admlarla abuk yrmeyi anlatr. tptpyrmek * ksa admlarla abuk yrmek. * ister istemez bir yere gitmek veya bir yerden ayrlmak. tplama * Tplamak ii. tplamak * ocuu uyutmak veya susturmak iin arkasna yavayavavurmak, tapklamak. tpk * Tpatp, ayn, tamamyla. * Bir eyin ei, benzeri, ayn. tpktpksna * tam benzer durumda. tpkbasm* Bir yaz, desen, tablo vb. nin fotorafndan kalp karlarak yaplan aynbasm, faksimile. tpkekim * Bir yaz, kitap veya biimin fotoraf yoluyla kopyasnkarma yntemi, fotokopi, eekim. * Bu yntemle elde edilen kopya, fotokopi. tr * Treylerin ksaltlmbiimi. -tr * Bkz. -dr / -dir (I). -tr* Bkz. -dr- / -dir-(II). trabzan * Merdiven parmakl. trabzan babas * Merdiven balarnda bulunan, parmakldesteklemeye yarayan, kaln, yuvarlak taldayanak. * Babalk devini yapmayan kimse. trak * Krlan kuru bir eyin kardsesi anlatr. tra * (sakal, byk, kl iin) Dibinden kesme, kazma, ylme. * (erkek saiin) Belli bir biim vererek kesme. * Kesilme ve kaznma zamangelmisa ve sakal. * Bir eyin zerindeki przleri alma, belli bir biim vermek iin yontma. * Yalan, aslsz, bktrcsz.

traba * Erkeklerin yzlerindeki kllarkesmek iin kullandklar, elikten yaplmince bak, jilet, ustura. traetmek * traiini yapmak. * bkknlk verecek kadar uzun konumak. trafras * Sakal traolurken yze sabun srmeye yarayan fra. trakp * Traolmaykolaylatran zel hazrlanmkpk. trakremi * Tratan sonra deriyi yumuak tutmak iin srlen krem. tralosyonu * Tratan sonra deriyi canlandrc, zel kokulu kolonya. tramakinesi * Traetmeye yarayan ara veya aygt. traolmak * (erkek) san, sakalnkesmek veya berberde kestirmek. trasabunu * Trakolaylatrmak, sert kllaryumuatmak iin kullanlan sabun. tratas * Trabann iinde alkalandmetal veya plstik tas. traa tutmak * birini bkknlk verici uzun konumalarla oyalamak. tra * Yalan, aslsz, bktrcszlerle karsndakini rahatsz eden, palavrac. * Karsndakini bktrncaya kadar lfa tutma huyu olan (kimse). tragelmek (veya uzamak) * sa, sakaltraedilecek duruma gelmek. tralama * Tralamak ii. tralamak * zerinden przleri almak, yontmak. * (sa, sakal vb. iin) Seyreltmek, kazmak, traetmek. * Bkknlk verecek kadar uzun, aslsz, abartlkonumak. tralanmak * Tralamak ii yaplmak. tral * Traolmu, sakalntraetmi. * Trauzam. * Yontulmu. trasz * Saveya sakaluzam, tragelmi. * (tagibi sert nesneler iin) Yontulmam. trhall * Aynartlar altnda bulunanlarn ayndurumda olduklarnanlatmak iin sylenen trhall, hep bir hlli deyiminde geer. trk * Bir nesnenin art arda iki yere arpmasndan kan ince ve kuru ses. trk trak * Art arda gelen kuru ve hafif seslerin srekliliini anlatr. trl * plak ve zayf. * Parasz, zrt. trllama * Trllamak ii. trllamak * plak veya parasz kalmak. trnk * Sert bir yzeye arpan para vb.metal bir nesnenin kardses. trs * Atn ksa admlarla hzlyry. trs gitmek

* komaya yakn hzlyrmek. trs trs * Hzlbir biimde. * Utanm, mahcup bir biimde. trsa kalkmak * trs gitmeye balamak. trkaz * Kapmandal, srg. trkazlama * Trkazlama durumu. trkazlamak * Trkazsrmek. trkazlanma * Trkazlamak ii. trkazlanmak * Trkazlanmak ii yaplmak. trkazlatma * Trkazlatma ii. trkazlatmak * Trkazlama ii yaptrmak, srgletmek. trmalama * Trmalamak ii. trmalamak * Trnaklaryla izmek veya hrpalamak, trnaklamak. * Tedirgin etmek. trmalanma * Trmalanmak ii. trmalanmak * Trmalamak iine konu olmak. trmananlar * Trmanclar. trmanc* Trmanma zellii olan. trmanclar * ki parmane, iki parmaarkaya dnk trmanma zellii olan gugukgiller, papaangiller gibi kular takm. trman * Trmanmak ii veya biimi. trmanma * Trmanmak ii. * Kendine zg aralardan yararlanarak, vcudu, kollarla ekerek yukardoru yer deitirme. * Atom silhlarnn gcnn nne geilmez, nlenemez bir biimde hzlanmasnbelirten terim. * Bir durumun, bir olgunun giderek g kazanmas, etkisini artrmas, glenmesi. trmanma eridi * Kara yollarnda, yokularda ar aralara ayrlmen sadaki erit. trmanmak * El ve ayaklaryla tutunarak veya trnaklarnilitirerek dik bir yere kmak. * Yoku, merdiven vb.kmak. * (bitki iin) Yaknndaki bir nesne boyunca ykselmek. * Bir eyin eimini izleyerek ykselmek. * Belli bir durum, fiil, olay gittike g kazanmak, giderek artmak. trmk * Trnak beresi. * Kabartlmtopran tan, pn ayklamak iin kullanlan seyrek dili, tarak biiminde ara. trmklama * Trmklamak ii. trmklamak * Trmalamak. * zerinde trmk ekerek toprailemek. trmklanma * Trmklanmak ii. trmklanmak

* Trmklamak iine konu olmak. trnaolamamak * birinden deerce ok aaolmak. trnana (veya atttrnaa) dememek * deerce ondan ok aaolmak. trnak * nsanda ve birok omurgalhayvanda parmak ularnn dblmn rten boynuzsu tabaka. * Kanca gibi aralarn kvrk yeri. * Gemi demirinin ucundaki yasspara. * (ciltilikte) Tek yapraklarbkp cildi balatrabilmek iin bir yannda braklan erit durumundaki kenar. * Heykel dkmnde, kalp paralarnn birletirilmesinde kolaylk salamak amacile yaplan dilerin her biri. * Kanun almakta kullanlan mzrap. * Tenekecilerin delik amak iin kullandalet, keski. trnak besleyicisi * Ojeden nce srlen, trnaklarbesleyen ve krlmasnnleyen bir rn. trnak derisi * Trnaklarn etrafnda bulunan ince deri. trnak gstermek * korkutmak, gz davermek. trnak iareti * Bir metnin iinde bakasndan aktarlan yazveya szlerin bana ve sonuna konan "..." iareti. trnak kadar * ok kk; ok az. trnak kemii * Trnatayan parmak ucundaki kemik. trnak makas * El ve ayak trnaklarnkesmeye yarayan ara. trnak srtrmek * kavgaykrklemek. trnak takmak * ktlk yapmak iin bahane aramak. trnak yeri*akgibi alp kapanabilen eyler zerine trnakla kolayca aabilmek iin yaplmkertik. trnak * Yankesici, trtkkimse. * Osmanlmparatorluunda her perembe gn padiahn trnaklarnkesip temizleyen kimse. trnaklk * Gz ukurunun i blgesinde yer alan drt kemik. trnaklama * Trnaklamak ii. trnaklamak * Trmalamak. * Trnaklarngeirerek yolmaya, kazmaya veya ekmeye almak. trnaklanma * Trnaklanmak ii. trnaklanmak * Trnaklamak iine konu olmak. trnaklarnskmek * elindeki gten yoksun brakmak, etkisini yok etmek. trnaklatma * Trnaklatmak ii. trnaklatmak * Trnaklamak iini yaptrmak. trnakl * Trnaolan. trnaklk * Bir kutunun kapazerinde bulunan ve kapan trnakla ekilip almasnsalayan yanlamasna entik. * Trnak yeri. * Namlunun zerinde bulunan kertik. trnaks * Trnaa benzeyen. trnakskemik

* Gz ukurunun i eperinde bulunan, kk, drt ke ince bir ift kemik. trpan * Uzun bir sapn ucuna tutturulan, ot, ekin vb. bimeye yarayan, hafife kvrk, uzun elik bak. * Kargreinin ayak bileklerine ayaktayken hzla ayak vurma ve onu yere devirme. trpan atmak * bir topluluu yok etmek, krp geirmek. * istemedii kiilerin grevlerine son vermek. trpana * z kedi balgillerden, yan kanatlarvcuduna yapk, uzun kuyruklu, iri bir balk, rina (Raja batis). trpanc * Trpanla ekin bien kimse. trpandan geirmek * Bkz. trpanlamak. trpanlama * Trpanlamak ii. trpanlamak * Trpanla bimek. * Bir eyi ortadan kaldrmaya, ykmaya girimek. trpanlanma * Trpanlanmak ii. trpanlanmak * Trpanlamak iine konu olmak veya trpanlamak ii yaplmak. trpanlatma * Trpanlatmak ii. trpanlatmak * Trpanlamak iini yaptrmak. trsma * rkme, korkma, ekinme. trsmak * rkmek, korkmak, ekinmek. -trt * Bkz. -drt-/-dirt-. trtk * entik. trtk trtk * Przl, dz olmayan, entikli. trtk * Yankesici, trnak. trtklk * Trtkolma durumu. trtklama * Trtklamak ii. trtklamak * Armak, almak. trtklanma * Trtklanmak durumu. trtklanmak * Trtklamak iine konu olmak. trtklatma * Trtklatmak ii. trtklatmak * Trtklamak iini yaptrmak. trtkl * Trtolan. trtl * Kelebek kurtuunun yumurtadan ktktan sonra krizalit oluncaya kadarki durumu. trtl * evresinde kertikler bulunan ve ilenecek para zerine bastrlarak bu kertiklerin izini paraya basmaya yarayan elik disk. * Pullarn veya metal paralarn kenarndaki kertikleri oluturan kntlardan her biri. * Tankn her trl arazide yol almasnsalayan, her bir yanndaki tekerleklerini iine alan trnaklmetal erit, palet.

* Bir eyin kenarna izilen zincir gibi ieklerden yaplan ss. * Maraii veya dier elbise naklarnda kullanlan altn veya gmgere. trtl ekme * Henz yumuak olan bir paraymetal bir trtlla ssleme. trtl kesmek * bir eyin yanlarndidikesmek. trtllanma * Trtllanmak ii. trtllanmak * Trtl mek. trtll * Kenarlarnda trtl olan. trtllbak * Sebzeleri ssl ve kolay kesmek iin kullanlan mutfak ba. trtls * Trtla benzeyen. * St, kavak, fndk gibi bazbitkilerin trtlandran iek durumlar. trtr * Zar kanatllardan, uzun gvdeli, uzun duyargal, kurtuk evresini tarm bitkilerine zarar veren bcekler zerinde geiren bir bcek tr (Ichneumon). ts * Kaz, kedi, ylan vb.nin kardses. ts yok * (bir yerde) hi ses olmadnanlatr. tslama * Tslamak ii. tslamak * (kaz, ylan, kedi) Ts diye ses karmak. * Ar yk altnda iniltiye benzer sesler karmak. * Hakszlnanlayp susmak, sesi soluu kesmek. * Tslayarak ses karmak. tslay * Tslamak ii veya biimi. tynet * Yaradl, huy, maya. tynetsiz * Kt yaradll. Ti * Titan'n ksaltmas. ti * Bir tren srasnda, askerleri bir araya toplamak, trenin baladnbildirmek vb. amalarla alnan borazann kardtiz ses. -ti * Bkz. -d/ -di. ti borusu * Ti iareti veren boru. ti iareti * Borazanla ti sesi kararak verilen iaret. tiabendazol * (eczaclkta) Yuvarlak kurtlaryok etmek iin kullanlan il. Tibet kz * Yak, Tibet sr. Tibet sr * Bkz. Tibet kz, yak. Tibete * Tibet dili. Tibetli * Tibet halkndan olan kimse. Tican * Kuzey Afrika'da kurulmubir tarikat ve bu tarikattan olan kimse. * (kk t ile) Yobazlk, gericilik. Ticanlik

* Tican tarikat. * (kk t ile) Yobazlk, argericilik. ticaret * Trl rn, mal vb. alm satm. * Kazan amacyla yrtlen alm satm etkinlii. * Bu etkinlikle ilgili bilim. * Alverisonucu elde edilen, yararlanlan fiyat fark, kr. ticaret ataesi * Yurt dnda ticaret ileri ve hareketleriyle ilgilenmek zere grevlendirilen memur. ticaret borsas * Ticaret mallarnn ilem grd borsa. ticaret corafyas * Bir lkenin ticaretle ilgili her trl ilikilerini ve bunun nedenlerini inceleyen corafya bilimi. ticaret filosu * Aynbayrak altnda alan her trden ticaret gemilerinin tm. ticaret gemisi * Devlet veya zel sermayece iletilen, ticaret amacyla kullanlan gemi. Ticaret Hukuku * Ticarete ilikin ileri dzenleyen hukuk dal. ticaret iletmesi * Kazan salamak amacyla alan iletme. Ticaret Kanunu * Ticaret hukukuna ilikin hkmleri kapsayan kanun. ticaret liman * Dlkelerle alveriin yapldliman. ticaret mahkemesi * Ticaret davalarna bakan mahkeme. ticaret merkezi * eitli rnlerin ve mallarn pazarlandticar ilikilerin kurulduu yer. ticaret odas * Tccarlar arasnda dayanmaysalamak, ortak sorunlarla uramak, yabanctccarlarla iliki kurmak, ortak karlarkorumak iin kanun ile kurulan kurum. ticaret sicili * Ticaret mahkemelerinin bulunduu yerlerde ticar ilemlerin kayt ve tescil edildii ve herkesin yararlababilecei resm ktk. ticaretgh * Ticaret yeri, ticarete elverili yer. ticarethane * Ticaret ilerinin ynetildii yer. ticar * Ticaretle ilgili, ticarete ilikin. ticar atae * Bkz. ticaret ataesi. ticar dava * Ticaret mahkemesinin grev alanna giren davalar. ticar tketim * Ticaret mallarnn tketilmesi. ticar unvan * Ticarethanelerin kullanma zorunda olduklarisim veya unvan. ticarleme * Ticarlemek ii. ticarlemek * Ticar duruma gelmek. tifdruk * Sayfa kalplarbakrdan, renkli fotoraf basklarna elverili bir baskteknii. tifo * Kirli sularda, bu sularla sulanmsebzelerde bulunan Eberth basilinin sebep olduu ortalama hafta sren, ateli ve tehlikeli bir barsak hastal, kara humma. tiftik * Tiftik keisinin ince, yumuak parlak yn. * Bu ynden yaplmolan. tiftik keisi

* Vcut rengi beyaz, kllarok ince, parlak, uzun ve kvrmlolan bir kei tr, Ankara keisi. tiftik tiftik * Telleri birbirinden ayrlp kabarm. tiftik tiftik olmak * kuman telleri birbirinden ayrlmak, ok eskimek. tiftiklenme * Tiftiklenmek ii. tiftiklenmek * Kuman telleri birbirinden ayrlmak, tiftik tiftik olmak. tiftme * Tiftmek ii veya durumu. tiftmek * Tel tel paralara ayrmak, ditmek. tifs * Bitle geen, ortalama 15 gn sren, vcutta pembe lekelerle beliren, ateli ve tehlikeli bir hastalk, lekeli humma. ti * Bkz. T. tik * Herhangi bir kas kmesinin irade dhareketi. * Alkanlkla sk sk tekrarlanan gln, skcsz veya el, kol, yz hareketi veya bir davranbiimi. -tik * Bkz. -dk / -dik. tik aac * ift eneklilerden, kaplamada kerestesinden yararlanlan, doal rengi sar, zamanla havada kendiliinden koyulaan bir scak iklim aac(Tectona grandis). * Bu aacn tahtasndan yaplmolan. tik tak * Genellikle saatin alrken kardses. tike * (et, ekmek, peynir vb iin) Para, lokma, dilim. * Az, azck. tikel * Cz, ksm. * Bir trn btn bireylerine deil de bir veya birka bireyine ilikin olan, tmel kart. tikel nerme * Konunun kapsamna giren btn bireyler iin deil de bazlariin belli bir ey bildiren nerme, tmel nerme kart. tikellik * Tikel olma durumu. tiksindirici* Tiksinilecek durumda olan, menfur. tiksindirme * Tiksindirmek ii. tiksindirmek * Tiksinmesine yol amak. tiksinilme * Tiksinilmek ii. tiksinilmek * Herhangi biri tiksinmek. tiksini * Tiksinmek ii veya biimi. tiksinme * Tiksinmek ii, ikrah, istikrah, nefret. tiksinmek * Bir eyi, bir kimseyi, bir dnceyi vb.yi kt, iren veya aalk bularak ondan uzak durma duygusuna kaplmak, nefret etmek, ikrah etmek, istikrah etmek. tiksinti * Tiksinmek ii, tiksinme, nefret. tilvet * Kuran'gzel ve yksek sesle, usulnce okuma. tilki

* Kpekgillerden, uzunluu 90 cm, kuyruu 30 cm kadar, rklarna gre eitli renklerde olan, az ve burnu uzun, sivri, kmes hayvanlarna zarar veren, krk beenilen bir memeli tr (Vulpes). * Bu hayvann postundan yaplan (manto vb.). * ok kurnaz. tilki gibi * kurnaz (kimse). tilki tilkiliini anlatncaya kadar post elden gider * bir gerei anlatncaya kadar ou kez baa gelmedik ey kalmaz. tilki uykusu * Uyank ve tetik. tilki uykusuna yatmak * uyuyormugibi yaparak frsat kollamak. tilki zm * t zm. tilkikuyruu * Birleikgillerden, hekimlikte kullanlan bir bitki, hokuran (maranthus). * Uzun salkmlbir eit zm. * Yalgrete oturak kndesine geen stteki greiye, alttakinin elini geri uzatarak enesinden veya grtlandan ekmesi. tilkileme * Tilkilemek ii. tilkilemek * Kurnaz duruma gelmek. tilkilik * Kurnazlk veya kurnazca davran. tilkinin dnp dolap gelecei yer krk dkkndr * meslek veya alkanlk gerei olan bir sonutan kanlmaz. tilmiz * renci. tilmizlik * Tilmiz olma durumu. tim * Bir silh, bir telsiz istasyonunu vb. yi altrmak iin kurulan topluluk. * Silhlkuvvetlerde, belirli bir iveya hizmeti baarabilecek gteki en kk birlie verilen ad. timbal * st deri ile kapl, bakrdan yaplan ve kre biiminde bir tr davul. timsah * Srngenlerden, scak blgelerin akarsularnda yaayan, kaln derili, uzun kuyruklu, iri bir hayvan (Crocodilus). * Bu hayvann derisinden yaplan. timsahlar * rnei timsah olan srngenler takm. timsal * Sembol, rnek, simge. tims * Gs kemii arkasnda bulunan i salgbezi, zden. tin * Ruh. * Birtakm fizik tesi kurucularnn, gerei ve evreni aklamak iin her eyin z, temeli veya yapcs olarak benimsedikleri madde dvarlk. tin tin * Sessiz, patrtsz olarak. tiner * Boyann younluunu azaltmak iin kullanlan terebentin gibi svinceltici. tink-tank * Bkz. beyin takm. tinsel * Ruh. * Manev. tinselcilik * Evrenin gereinin manev nitelikte olduunu, insan ve teki varlklarn hepsinin fiziksel yapdan ayrve bamsz bir ruh yapsbulunduunu ileri sren gr, spiritalizm.

* Btn gerekliin znn ruh olduunu, her gerek olann manev olduunu ve madd olann yalnzca manev gerekliin bir grn olduunu veya salt bir tasarm olduunu ileri sren fizik tesi doktrin, spiritalizm. tip * Ayncinsten btn varlklarn veya nesnelerin temel zelliklerini byk lde kendinde toplayan rnek. * lgi ekici, deiik (kimse). * Tr, eit. * Kendine zg kiilii olmayan, daha ok bilinen kalplardaki insanlargsteren oyun kiisi. * Hikye, roman, tiyatro gibi uzun anlatma dayaledeb eserlerde ahs kadrosu iinde yer alan ve belli bir dncenin topluluun, zihniyetini ve ideolojinin temsilciliini yklenen kii. tipi * Kar frtnas. tipik * Bir kimseyi veya nesneyi niteleyen, karakteristik. * Gl zgnl olan. tipileme * Tipilemek ii. tipilemek * (kar) Tipiye evirmek. tipili * Kar frtnal. tipleme * Tiplemek ii veya durumu. tiplemek * Belirli bir tipin btn aprak zelliklerini, bunu en iyi, en rahat, en inandrcbiimde temsil edebilecek kiiyle canlandrmak. tipleme * Tiplemek durumu. tiplemek * Tip zelliini kazanmak veya temsilcilik grevini stlenmek. tipletirme * Tipletirmek ii. tipletirmek * Tip zellii vermek veya kazandrmak. tipo * Baskclkta bir basktr. tipocu * Basm evlerinde tipo basksyla uraan kimse. tipografi * Kabartma biimlerle ilgili baskyntemi. * Basm, basmclk. tipografya * Bkz. tipografi. tipoloji * nsan tiplerini belirleme ve ayrt etme yntemi. tipolojik * Tipolojiye ilikin. tipolojik tasnif * nsan tiplerini snflandrma. * Hikye, roman ve tiyatro gibi uzun anlatma dayaledeb eserlerin ahs kadrosunu tipleme zelliine gre tasnif etme. -tir * Bkz. -dr / -dir. -tir* Bkz. -dr- / -dir-. tir tir * Titremek fiiliyle birlikte "ok mek" veya "ok korkmak" anlamnda kullanlr. tiraj * Gazete, kitap, dergi vb. nin bir baslndaki basksays. tiramola * Geminin rzgr stne veya altna dnmesi iin yelkenlerin bazsngevetme, bazsngerme ilemi. * Makaralarbirbirine kavuan bir palangayap uzatmak ii. tiran

* Eski Yunan'da siyasal gc zorla ele geiren, onu ktye kullanan kimse. * Acmasz, gaddar, despot. tirat * Bir tiyatro oyununda oyuncularn bir defada syledii para. * (yazveya konumada) Bir dncenin kesintisiz geliimi; uzun ve tumturaklkonuma. tirbuon * Genellikle mantardan yaplan tpalarekmeye yarayan burgu. tire * Dikite kullanlan pamuk iplii. * Pamuk ipliinden yaplm. tire * Ksa izgi. * Uzun izgi. tirendaz * Ok atan, oku. * Becerikli, elinden igelir. * Temiz ve zarif giyinmi. tirfil * Yaban yonca, korunga, gl. tirfillenme * Tirfillenmek ii. tirfillenmek * Havdklmek. tirhandil * Yelken ve krekle yrtlen ve genellikle Bodrum'a zg dayanklve zarif tekne tr. tirhos * Taze sardalye bal. tirhos vohozu * Sardalya balnn k. tiril tiril * Tir tir. * (kumaiin) Titrer gibi dalgalanan, ince. * Tertemiz. tirildeme * Tirildemek ii veya durumu. tirildemek * Titremek. tirit * Kzartlmekmei et suyuyla halayarak yaplan yemek. * Yalve zayf (kimse). tirit gibi * yerinden kmldayamayacak kadar ihtiyar (kimse). tiriti kmak * iyice ihtiyarlamak, ok yalanmak. tiritlenme * Tiritlenmek ii veya durumu. tiritlenmek * Tiritlemek. tiritleme * Tiritlemek ii veya durumu. tiritlemek* ok yalanp gc kalmamak. tiriz * Giysilerin yrtmacna ve eteine eklenen ensiz kumaparas. * Ensiz tahta. * arpma ve srtmelerden korunmak iin gvertesiz teknelerin, direklerin ve dubalarn dkenarlarna taklan, tahtadan veya halat rgsyle yaplmknt. tirle * Meme bazerine yerletirilip stn alnmasna yarayan ara. tirlin * Trl kalnlklarda mrekkeple izgi izmeye yarayan gere. tiroit

* Grtlan n tarafnda bulunan ve salgsnkana veren bir bez, kalkan bezi. tirokalsitonin * Tiroit bezinden salglanan, kandaki kalsiyumu azaltan hormon. tiroksin * Tiroit hormonlarnn ilki. tirpidin * Ufak bahe apas. tirpit * Bkz. tirpidin. tirpitil * Bkz. tirpidin. tirsi * Hamsigillerden, uzunluu 60 cm, yumurtalarntatlsulara brakan bir balk tr (Alosa alosa). tire * Yeil ile mavi arasrenk. * Bu renkte olan. * zerine yazyazmak iin hazrlanan deri, parmen. tire gzl * Yeil ile mavi karmbir gz rengi. tireleme * Tirelemek ii veya durumu. tirelemek * Tire rengine dnmek. tiremsi * Tire rengine benzeyen, tireye alan. -tirt* Bkz. -drt-/-dirt-. tiryak * Bitkisel, hayvan ve maden maddelerin karmndan yaplan macun, panzehir. tiryaki * Afyon, ttn, kahve, ay gibi keyif veren maddelere almolan (kimse). * (karagz oyununda) Yalve afyon imeye almkimse. * Bir eye ok alm, vazgeemeyen. tiryakilik * Tiryaki olma durumu, iptil. tiryakisi olmak * bir eye ok dkn olmak. tirt * Genellikle ksa kollu, pamuklu spor gmlek. titan * Atom numaras22, atom arl47,90 olan, zellikleri bakmndan silisyumla kalaya yaklaan, younluu 4,5 olan, 1675 C ye doru eriyen, parlak beyaz renkli, basit element. KsaltmasTi. titiz * ok dikkat ve zenle davranan veya byle davranlmasnisteyen, memnun edilmesi g, mklpesent. * Temizlie ardkn olan. * Huysuz, fkeli. titizce * Titiz (bir biimde). titizlenme * Titizlenmek ii. titizlenmek * ok dikkat ve zenle davranmak veya byle davranlmasnistemek, titiz olmak, titizlik gstermek. * fkelenmek, huysuzlanmak, rahatsz olmak. titizleme * Titizlemek ii. titizlemek * Titizlenmek. titizlik * Titiz olma, titizce davranma durumu. titizlikle * Titiz bir biimde, titiz olarak. titr

* Ad, unvan, etiket. titrek * Titreyen. * Bir tr bitki. titrek kavak * Btn Avrupa, Kuzey Afrika, n Asya, Kafkasya, Sibirya, Japonya ve Trkiye'nin btn orman blgelerinde yetien, alveya aak hlinde bir kavak tr. titrekleme * Titreklemek ii. titreklemek * Titrek duruma gelmek. titreklik * Titrek olma durumu. titrem * Ton. titreme * Titremek ii. titreme gelmek * titremee balamak, titremeye tutulmak. titremek * Kk ve hzlsalnm hareketleri yapmak. * Kaslar hzlkk kaslmalarla sarslmak. * (ses iin) Ksk ve kesik kmak. * Birinden veya bir eyden korkmak, korkuya kaplmak. * ok mek. * (k iin) Aralklolarak gc azalp oalmak. titremleme * Titremlemek ii veya durumu. titremlemek * Konumada, dnce veya duyutan gelen yumuaklk veya sertlik zelliklerini belirtmek iin tonlar dzenlemek. titreim * Kk ve hzlsalnm, ihtizaz. * Bir noktann gzn gremeyecei kadar ksaca kmldan, ihtizaz. titreimli * Titreim yapan veya titreim oluturan. * tml. titreimsiz * Titreim yapmayan veya titreim oluturmayan. * tmsz. titreme * Titremek ii. titremek * Her yantitremek. * Titreim durumunda olmak, ihtizaz etmek. titretirme * Titretirmek ii veya durumu. titretirmek * Her yantitretmek. * Titreim durumuna getirmek. titrete titrete * Titreterek. titreti * Titretmek ii veya biimi. titretme * Titretmek ii. titretmek * Titremesine yol amak. * Korku salmak. titreye titreye * titreyerek. titreyi

* Titremek ii veya biimi. tiyatro * Dram, komedi, vodvil vb. edebiyat trlerinin oynandyer. * Bu trleri, izleyiciler nnde sahnede oynama sanat. * Oyun yazma sanat. * Yazlmoyunlarn tm. tiyatrocu * Tiyatro oyuncusu. * Tiyatro ileten, tiyatro sahibi kimse. tiyatroculuk * Tiyatro sanatl. * Tiyatro iletme ii. tiyatrolatrma * Tiyatrolatrmak ii veya durumu. tiyatrolatrmak * Oyun durumuna getirmek. tiye almak * biriyle alay etmek, elenmek. tiz * nce, keskin (ses). tizleme * Tizlemek ii. tizlemek * Ses tiz bir durum almak. Tl * Talyum'un ksaltmas. Tm * Tulyum'un ksaltmas. Togolu * Togo halkndan olan. torul * Bkz. akrdoan. Toharca * Orta Asya'da kullanlmolan eski bir Hint-Avrupa dili. toht * oban kpeklerinin boynuna taklan dikenli demir halka, tasma. tohum * Bitkilerde dllenme sonunda yumurtacktan oluan ve yeni bir bitki olumasnsalayan tane. * Soy sop, dl, nesil, slle. * Ortaya bir sonu karan, bir sonucun olumasna sebep olan ey. * Spermatozoit. tohum zar * Tohumu dtan sararak onu koruma altna alan zar. tohuma kamak * reme veya retme gc kalmamak. * yalanmak, evlenme ageip kartlamak. tohumcu * Tohum yetitiren veya satan kimse. tohumculuk * Tohum yetitirme ii. tohumlama * Dllemek ii. tohumlamak * Dllemek. * Dii bir hayvan, erkeinden alnan tohumla yapay olarak dllemek. tohumlanma * Tohumlanmak ii. tohumlanmak * Tohumlu duruma gelmek. tohumlu * Tohumu olan. * Tohumla reyen.

tohumlu bitkiler * Bitkiler dnyasnn byk bir ubesi, iekli bitkiler. tohumluk * Tohum iin ayrlan. * Tohum saklanan yer. tohumu dklmek * geirdii byk bir korku dolaysyla dlden kesilmek. tok * Alngidermi, doymu, a kart. * (kumalar iin) Sk ve kaln dokunmu. * (ses iin) Kaln ve gr. * Sevgi, sevecenlik, baarveya para, mal gibi eyleri elde etmive bunlara kavumuolan. tok evin a kedisi * ihtiyacolmadhlde a gzllk eden. tok gzl * Bkz. tok gzl. tok gzl * Gz malda olmayan, gz tok. tok gzllk * Tok gzl olma durumu. tok karnla * doymuolarak. tok karnna * yemekten sonra. tok szl * Hatr ve gnl dinlemeden, hibir eyden ekinmeden konuan. tok szllk * Tok szl olma durumu. tok tok * Kaln ve gr sesle. tok tutmak * (yiyecekler iin) aluzun sre giderme veya doyurma zellii olan. toka * Kemer, kayvb nin iki ucunu birbirine balamaya, bunlaristenilen genilikte tutmaya yarayan, trl biimlerde tutturmalk. * Kadnlarn salarntutturmaya yarayan, bazen de ss olarak kullanlan ara. toka * El skma. * ki ierken birinin erefine, salna kadeh tokuturma. toka etmek * el skma. * karlkliki paraygetirip birbirine dayamak. * kadeh tokuturmak. * vermek. toka * amar ykarken kullanlan, tahtadan, yasstokmak. tokalama * Tokalamak ii. tokalamak * (amar) Tokala dvmek. tokalanma * Tokalanmak ii. tokalanmak * (amar) Tokala dvlmek. tokalama * Tokalamak ii. tokalamak * Birbirinin elini skmak, el skmak. tokal * Tokasolan, toka taklmolan. tokat * (insana) El ii ile vuru.

tokat * Hayvan al. * Tarla, bahe veya mandra kaps. tokat atmak (ak etmek veya patlatmak) * el ii ile vurmak. * dolandrmak. tokat yemek * (kendine) tokat vurulmak. * yenilgiye uramak. * dolandrlmak. tokat * Dolandrc. tokatlk * Dolandrclk. tokatlama * Tokatlamak ii. tokatlamak * Tokat atmak. * Bir kimseyi dolandrmak, hile yoluyla parasnalmak. tokatlanma * Tokatlanmak ii. tokatlanmak * Tokat atlmak. toklu * Bir yllk kuzu. tokluk * Tok olma durumu. tokmak * Aatan yaplmiri eki. * Kapkanadna aslve kapalmaya yarayan, trl biimlerde metal para. * Kapkolu yerinde bulunan ve kapyamaa yarayan topuz. * Dibekte dvme ii iin kullanlan aatan ara. * Davul vb. vurma alglaralmakta kullanlan ve algnn bir parasolan ara. tokmak gibi * tkz etli. tokmak tokmak * etli, kaln. tokmakba * Kaya bal. tokmak* Jigolo. tokmaklama * Tokmaklamak ii. tokmaklamak * Tokmakla vurmak. toksikolog * Toksikoloji ile uraan kimse. toksikoloji * Zehirle, onlarn organizmaya olan etkileriyle ve zehirlerin belirlenmesiyle uraan bilim dal. toksikoman * Dtan salanan her trl maddeye (zellikle toksit bir maddeye) karfiziksel ve ruhsal bir bamllk duyan, vcudunda bu maddenin yarattolaanst etkilerin arayiinde olan kii. toksikomani * Uyuturucu madde tutkunluu. toksin * Canlorganizmalarda grlen zehir. toku * Tahtadan yasstokmak. tokurcun * Bkz. dokurcun. tokurdama * Tokurdamak ii.

tokurdamak * Hava, suyun iinde kabarcklar durumunda ykselirken ses karmak. tokurdatma * Tokurdatmak ii. tokurdatmak * Tokurdamak iini yaptrmak. tokurtu * Tokurdama sesi. toku * Bkz. deitoku. tokuma * Tokumak ii. tokumak * Elle tutulan iki eyi birbirine arpmak, arpmak. * Kafa kafaya vurumak. tokuturma * Tokuturmak ii. tokuturmak * Birbirine dokundurmak, arptrmak. tokuz * Sk ve kalnca, tok (kuma). tokyo * Genellikle plstik, ak bir tr terlik. tol * Takemer veya takemerlerle yaplmev, oda, kapvb.ey. * Yayla veya bahe kulbesi. * Kk ky. tolerans * Hogr, msamaha. * lenmibir parann yapm lsnde olabilecek zr pay. toleransl* Hogrl, msamahal. toleranssz * Hogrsz, msamahasz. toleransszlk * Hogrszlk, msamahaszlk. tolga * Savalarn veya itfaiyecilerin balarna giydikleri demir balk, migfer. tolgal * Tolgasolan. tolgasz * Tolgasolmayan. tolkov * Bkz. sz gsterisi. tolen * Maden kmr katrannda benzinle birlikte bulunan, eritici ve leke karcolarak kullanlan, yanabilir sv hidrokarbr, CH. tomahavk * Amerikan yapsCruise gdml fzelerinin bir tr. * Kuzey Amerikalkzlderililerinin kullandsavabaltas. tomak * Aatan yaplmtop. * Aatan yaplmgrz. * Bir tr kaln ve ar izme. tomar * Drlerek boru biimi verilmideri, kt. * Topun iini silmekte kullanlan, ucu fralubuk. tombak * Kuyumculukta kullanlan, % 80 bakr, % 20 inkodan oluan sarrenkli alam. * Bu alamdan yaplm. tombala * Torbadan numaraltalar ekilerek, zerinde numara yazlktlarla oynanan bir talih oyunu.

* Tombala kartnda btn numaralarn doldurulmasyla kazanlan en byk dl. tombala ekmek * tombala oynamak. tombalac* Tombala ektirerek para kazanan kimse. tombalaclk * Tombalacnn ii. tombalak * Ksa boylu, iman, tknaz ve tombulca. tombaz * Irmaklarda ileyen, altdz kayk. * zerinde kpr kurulan, altdz kayk biiminde duba. tombik * Kuzey Afrika kylarnda avlanan bir eit orkinosun yavrusu, tombilya. * Kk ve iman ocuklarseverken sylenen sz. tombilik * Kk ton bal. tombilya * Orkinos yavrusu, tombik. tombul * iman, ikin, dolgun. * Dolgun, etli. tombulca * Olduka tombul, biraz tombul. tombullama * Tombullamak ii. tombullamak * Tombul duruma gelmek, imanlamak. tombulluk * Tombul olma durumu. tomografi * Bir organ veya organizma kesitinin rntgenle filmini ekme yntemi. tomrua atmak * tutuk evine koymak. tomrua vermek * ikence aracna sulunun ayaklarngeirmek. tomruk * Kesilmiaacn silindir biimindeki gvdesi. * lenmek veya biilmek iin hazrlanmtaktlesi. * Tomurcuk. * Tutuk evi. tomruklama * Tomruklamak ii veya durumu. tomruklamak * Tomruk durumuna getirmek. tomruklanma * Tomruklanmak ii. tomruklanmak * Tomruk durumuna gelmek. tomurcuk * Bir bitkinin zerinde bulunan ve ileride sap, iek veya yaprak verecek olan filiz. * zellikle iei verecek olan gonca. tomurcuklanma * Tomurcuklanmak ii. * Bavermek, meydana kmaya hazr olmak. tomurcuklanmak * Tomurcuk olumak. tomurma * Tomurmak ii veya durumu. tomurmak* Aacdibinden kesmek. * Aa ve asmalarda filiz vermek zere gzler kabarmak; tomurcuklanmak.

* iip kabarmak. ton * Bin kilogramlk arlk birimi; bir metre kp hacminde ve + 4 C deki arsuyun arl. ton * nsan veya algsesinin ykseklik veya alaklk derecesi. * Konumada sesin duygularbelirtecek biimde kmas. * Ses titreimlerinin ykselip almas, titrem. * Bir rengin koyuluk veya aklk derecesi. ton bal* Orkinos. tonaj * Bir tatn alabildii ton miktar. * Bir ticaret gemisinin i hacminin hesaplanmasyla bulunan tama kapasitesi. tonalite * Belirli bir tonda yazlmmzik parasnn nitelii. tonga * Hile, dzen, tuzak. tongaya basmak (veya dmek) * kendisini kt bir duruma drmek iin hazrlanan bir dzene uramak, tuzaa dmek. tonik * Organlaruyaran ve glendiren (il). * Bazikilere katlan svmadde. * Cilt bakmnda kullanlan yze ve boyna srlen losyon. tonilto * Gemilerin alabilecei yk belirtmekte kullanlan, bir tona eit birim. toniltoluk * Herhangi bir tonilto hacminde olan. tonla * pek ok. tonlu nsz * Cierlerden gelen havaya ses tellerinin titreip ton vermesiyle boumlanan nsz tr, tml nsz, yumuak nsz: b, c, d, g, , j, , m, n, v, y, z. tonlu vurgu * Hem yksek, hem yein hem de dinamik vurgu. tonluk * Herhangi bir ton hacminde olan. tonlulama * nszlerin boumlanmassrasnda, cierlerden gelen havaya ses tellerinin titreerek ton vermesi, nszlerin tonluluk nitelii kazanmas. tonmayster * (radyo ve TV.de) Ses sorumlusu, ses ynetmeni. tonoz * Tula ve harla rlm, alttan obruk, yarm silindir biiminde tavan rts. * Bir kemerin aralksz devam etmesiyle oluan rt biimi. tonsuz nsz * Cierlerden gelen havann ses tellerinde titreime uramadan ve ton almadan boumlanmasile oluan nsz, tmsz nsz, sert nsz: , f, h, k, p, s, , t. tonsuzlama * Ses tellerinin cierlerden gelen havaytitretirmemesi ve ton vermemesi; nszlerin boumlanma srasnda titreimlerini kaybederek tonsuzluk nitelii kazanmas. tonton * Sevimli, hokimse. top * Birok spor oyunlarnda kullanlan trl byklkte, genellikle kauuktan yaplmtoparlak. * Bazaletlerde bulunan toparlamspara. * Glle veya arapnel atan byk, ateli silh. * Kuma, kt gibi eylerin belli miktardaki ba, ferde. * Birok eyin hepsi. * Kuma, kt vb. eylerin dzenli bir yn durumuna getirilmiba. * Yuvarlak biimde olan, toparlak. * Tamamen, btnyle. * Homoseksel erkek.

top aa * Gvdesi ykseke bir yerden kesilerek dallandrlan aa. top alt * Kale toplarnn korumasaltndaki yer; bir ehrin yakn evresi. top arabas * Sahra topunun oturtulmubulunduu tekerlekli tat. top atm * Top atma ii veya biimi. top atmak (veya topu atmak) * batknla uramak, ifls etmek. * snfta kalmak. top am * Toplu ve dzenli am tr. top etmek * bir eyi yn durumuna getirmek. top gibi grlemek * (ses ve konuma iin) gr ve grltl bir biimde. top gibi patlamak * birden gelen artcve rktc haber duyulmak. top kandil * Birok kandilin birletirilmesiyle yaplmavize. top mermisi * Top ile atlan sivri ulu, silindir biiminde mermi. top patlcan * Yuvarlak ve etli patlcan tr. top sar * Tam sar. top sakal * Uzun ve gr sakalalttan yusyuvarlak dzeltip kesilmiolan (kimse). top sakall * Top sakalolan. top srme * Topu ksa ksa vurarak kartarafn kalesine veya potasna doru gtrme, dripling. top srmek * ksa vurularla, topu karmadan kartakmn kalesine veya potasna doru gtrmek. top teknii * Oyuncunun topla diledii gibi oynayabilmesi, topu kullanabilme becerisi. top top * top biiminde, yuvarlak yuvarlak. * birok top olarak. top tfek * Trl silhlar. top yekn * Bkz. topyekn. top zambak * Zambak. topa tutmak * zerine topla ateetmek. topa * evresine ip sarlp birden braklarak veya kamile vurularak dndrlen koni biiminde ucu sivri oyuncak. * Kurun borunun azngeniletmekte kullanlan bir tr aa tka. * Kayk kreinin toparlaka yeri. * Toparlak sepet veya kk kfe. topa gibi * vcuta toplu ve salkl(ocuk). topa * Topa yapan veya satan kimse. topak * Yufka amak iin avu iinde yuvarlak bir biim verilen hamur paras. * Bu biim verilmiherhangi bir ey. * Hayvanlarda, parmaklarn ardnda topuu andran knt.

* (bazblgelerde) ie veya kadeh. topak topak * Topak durumunda olarak, topak biiminde. topaklama * Topaklamak ii. topaklamak * Toz veya kk paralar durumundaki bir eyi ktle veya yn biiminde birletirmek. topaklanma * Topaklanmak ii. topaklanmak * Topak durumuna gelmek. topaklama * Topaklamak durumu. * Bir btn oluturan paracklarn bir araya toplanmassonucu olutuu durum. topaklamak * Topak durumunu almak. * Madde topaklamaya uramak veya gz tutmak. topaklatrmak * Bir maddeyi, bir cevheri en kk paralarnbirbirine yapk duruma getirmek. topal * Bacandaki sakatlk sebebiyle seker gibi veya iki admda bir, bir yana eilerek yryen (insan veya hayvan). * Ayaklarndan biri ksa olan (nesne). topal eekle kervana katlmak (veya karmak) * yetkisi ve yetenei olmadhlde nemli bir ie katlmaya yeltenmek. topalak * Hnnapgillerden, yapraklarndan yeil boya karlan bir bitki (Rhamnus clorophorus globosus). topallama * Topallamak ii. topallamak * Bacandaki sakatlk sebebiyle seker gibi veya iki admda, bir yana eilerek yrmek. * (iler) Gerektii gibi yrmemek, aksamak. topallay * Topallamak ii veya biimi. topallk * Topal olma durumu. toparlack * Pek yuvarlak, yusyuvarlack. * (insan iin) Ksa boylu ve iman. toparlak * Top biiminde olan, yuvarlak (ey), kre, krev. * Top cephanesi tayan araba. toparlak hesap * Yuvarlak hesap. toparlak rakam * Bkz. toparlak say. toparlak say * Yuvarlak say. toparlaka * Toparlaa yakn bir biimde olan. toparlama * Toparlamak ii. toparlamak * Bir araya getirmek, toplu bir duruma sokmak. * (dnce iin) Neler zerinde durulacanhatrlayp bir araya getirmeye almak. * akn durumdan kurtulup kendine gelmek. * eki dzen vermek. toparlan* Toparlanmak ii. toparlanma * Toparlanmak ii. toparlanmak * Toparlamak iine konu olmak veya toparlama ii yaplmak.

* Para ynnden durumunu dzeltmek. * Saldzelmek. * Bir ii, bir hareketi yapmaya hazr duruma gelmek. toparlayckrem * Esnekliini yitirmicildi sktrp dzelten krem tr. topatan * Gzel kokulu, sarrenkte, uzunca bir kavun tr. topaz * Alminyum silikatve florinden oluan, kahverengi veya soluk sarrenkte deerli ta. topba * Anadolu'da zellikle Tokat yresinde yetitirilen ak renkli, orta boy yapraklve tatliimli bir tr ttn. topbabalk * Kefal. topeker * Ar top tayan, kk savagemisi, gambot. * Top eken (hayvan veya ara). topu * Toplarn kullanl, bakmzerine yetitirilen asker snf. * Snfta kalmrenci. * Futbolcu. topuluk * Topu snf. tophane * Top yaplan, top dklen yer. * Topu askerinin eitildii yer. topik * Tahin, nohut, patates ve soanla yaplan meze. topla * parmakldiren. topla * Elektrik dinamolarnda, hareketli blmn zerindeki iletken devrelerde oluan akmtoplayp tek bir devreye veren ara, kolektr. toplam * Toplama ileminin sonucu, mecmu, yekn. toplama * Toplamak ii. * Saylarveya nicelikleri birbirine ekleyip toplamnbulma ilemi. * Kaln bazlamaya benzer bir eit tandr ekmei. toplama iareti * Toplama ilemini ifade eden + iareti. toplama kamp * Savata, dman milletten sivil halkn, savatutsaklarnn veya siyas tutuklularn topluca tutulduklaryer, temerkz kamp. toplamak * Bir araya getirmek. * Devirmek. * Devirip kaldrmak. * Danklktan kurtarmak. * Bir araya getirmek, dzene sokmak, dzeltmek. * Artrp biriktirmek. * Saylarveya nicelikleri birbirine ekleyip toplamnbulmak. * Hizmete armak. * (vergi veya baiin) Verecek olanlardan almak. * imanlamak, kilo almak. * (ban, yara iin) rinlenmek. * Saylarveya nicelikleri birbirine ekleyip toplamnbulmak. toplanan * Toplama ileminde toplamoluturan saylardan her biri. toplank * Toplantdurumunda bulunan. toplanlma * Toplanlmak ii.

toplanlmak * Kiiler bir araya gelmek. * Toplamak ii yaplmak. toplan * Toplanmak ii veya biimi. toplanma * Toplanmak ii. toplanmak * Toplamak iine konu olmak. * Toplantyapmak. * Kendine eki dzen vermek. * imanlamak. toplant * Birden ok kimsenin trl amalarla bir araya gelmesi, itima. * Bir gndem zerinde grmek amacyla ilgililerin katlmasyla yaplan birleim. * Bir meclisin bir yl iindeki birleimlerinin tm. toplantsalonu * Toplantlarn yapldgenimekn. toplantyeri * Toplantnn yapldyer veya merkez. toplardamar * Kann, vcudun her yanndan kalbe gitmesine yarayan damar. toplama * Toplamak ii. toplamak * Toplanmak. * Top durumuna gelmek. toplatlma * Toplatlmak ii. toplatlmak * Toplamak ii yaptrlmak. * (yakalanan eyler) Satclardan alnmak. toplatma * Toplatmak ii. toplatmak * Toplamak iini yaptrmak. toplay * Toplamak ii veya biimi. toplu * Topu olan. * Hep bir arada, toplanm. * Dzene konmu. * Topunu iine alan. * Vcuta dolgun. toplu alm * Seminer, len. toplu alma * Bir konu, bir iiin gerekletirilen birlikte alma, seminer. toplu durum * Genel grnm, konjonktr. toplu grme * Ak oturum, panel. toplu ine * Banda kk bir toparlak bulunan ine. toplu konut * nceden plnlanmbelli bir yerleim blgesinde vatandaa devletin atkredi yardmlaryla ve katklaryla oluturulan yaplar btn. toplu szleme * kanununa gre, iverenle bir yerde alan iiler arasndaki alma artlarnve cretleri dzenlemek amacyla, iilerin balolduu sendika ile iveren arasnda belli bir sre iin imzalanan anlama. toplu tabanca * Mermi yuvasbir eksen etrafnda dnen top ierisinde bulunan tabanca, toplu.

toplu tartma * Forum. toplu tama * Bir ehir halknn ulam ihtiyacnn, ok sayda insan tamaya elverili byk tama aralaryla karlanmasnsalayan ulam sistemi. toplu tamaclk * Toplu tama yapmak durumu. topluca * Toplu olarak. * Vcuta biraz dolgun. topluluk * Nitelikleri bakmndan bir btn oluturan kimselerin hepsi, toplum, camia, cemiyet, vcut dolgunluu. * Aynyerde bulunan insan kalabal. * Mzik eserlerini birden fazla ses veya sazla seslendirmek iin oluturulan grup. * Sanatgrubu, ansambl. topluluk ad * Birlik kavramtayan toplulua verilen: Ordu, alay, tabur, sr gibi. topluluk eki * simlerde saybakmndan topluluk ve birliktelik gsteren ek. topluluk ismi * Bkz. topluluk ad. topluluk says * Topluluu meydana getiren say. toplum * Ayntoprak paraszerinde bir arada yaayan ve temel karlarnsalamak iin ibirlii yapan insanlarn tm, cemiyet. * Topluluk. toplum bilimci * Toplum bilimi bilgini, itimaiyat, sosyolog. toplum bilimcilik * nsan hayatndaki btn olaylaryalnzca toplumsal yapve kurulubiimleriyle aklama eilimi. toplum bilimi * Toplumun oluum, ileyive geliim yasalarninceleyen bilim dal, itimaiyat, sosyoloji. toplum bilimsel * Toplum bilimiyle ilgili olan. toplum d * Toplumun dnda kalan. toplum felsefesi * Toplumcu gre dayaldnce ve deerlendirme. toplum iincilik * nsann kendisini evrenin merkezi sayma gr. toplum polisi * Toplumsal olaylarizlemek ve denetlemek amacyla oluturulmupolis birimi ve polisiye g. toplum yaps * Sosyal hayattaki irili ufaklpek ok sayda sosyal grubun meydana getirdii yap. toplumcu * Toplumculuktan yana olan (kimse veya gr), sosyalist. toplumcu gereki * Toplumcu gerekilik yanlsolan kimse. toplumcu gerekilik * Toplumsal olaylarve ilikileri toplum bilimi asndan ele alarak hem gerekilik hem de gelime sreci iinde irdeleyen roman tr. toplumculuk * Toplumsal refahdevlet inisiyatifinin getireceini savunan, iilerin ynetime katlmalarna arlk veren, hr teebbs devletin ve sendikalarn basksaltnda tutmaya alan, telkin ve propagandalarneitim, tarm ve vergi reformlarzerinde younlatran siyas retilere verilen ad, sosyalizm. toplumda * Ayntopluma balbireylerin her biri. toplumlar aras * Toplumlarilgilendiren durum. toplumlama * Toplum durumuna gelme.

toplumlamak * Toplum durumuna gelmek. toplumlatrma * Toplumlatrmak ii. toplumlatrmak * Toplumculuk ilkeleri erevesinde toplulua mal etmek. toplumsal * Toplumla ilgili, topluma ilikin, itima, sosyal. toplumsal bilim * Toplum bilimi. toplumsal bunalm * Toplumun genel olarak psikolojik bir skntya girmesi. toplumsal btnleme * Toplumda amalarn izlenmesinde beliren duygu ve davranlardaki birlikteliin gelitirilmesi. * Ortaklaa amalarn izlenmesinde duygu ve davranlarda ortak lmn gelitirilmesi. toplumsal zlme * Birbirine balkiiler veya gruplar arasnda amaca ulatracak grevlerin yaplamamassebebiyle ilikilerin bozulmas. toplumsal davran * Toplumun deiik trlerinde ve bireyleri arasnda salanan iletiim etkinlii ve ilikileri. toplumsal dayanma * Toplumun kurum ve kurulularyla ortak deerlerde birlemesi ve birlikte hareket etmesi. toplumsal deer * Toplumun her katmannca benimsenen ve savunulan deer. toplumsal deime * Toplumun siyasal, sosyal ve ekonomik gelime ve deimelere paralel olarak gsterdii eilim. toplumsal denge * Bir toplumun balca kesimlerinin genilde bir uyum iinde bulunmasnsalayan toplum ve kltr bakmndan btnleme. toplumsal farkllama *Kii veya gruplarda farklzelliklerin topluca meydana getirilmesi, tannmasve benimsenmesi. toplumsal gelime * Toplumun btn olarak deimesi ve gelimesi. toplumsal iliki * Toplumun deiik unsurlarnn karlkletkileimi ve ilikisi. toplumsal yap * Bkz. sosyal yap. toplumsal yardm * Toplum bireyleri arasnda ve toplumlar arasnda kurulan yardmlama. * Toplumsal ierikli yardm. toplumsallama * Bireyin kiilik kazanarak belli bir toplumsal evreye hazrlanmas, toplumla btnlemesi sreci, sosyalleme. toplumsallamak * Toplumsal nitelik gstermek veya kazanmak. toplumsallatrma * Toplum yararna alr duruma getirme, sosyalizasyon. * Toplumun deer yarglarna uygun duruma getirme, sosyalizasyon. toplumsallatrmak * Toplum yararna alr duruma getirmek. * Toplumun deer yarglarna uygun duruma getirmek. toporaf * Topografya uzman. toporafik * Topografyaya ait olan. toporafik harita * Topografya haritas. toporafya * Bir kara parasnn doal engebe ve zelliklerini kt zerinde izgilerle gsterme ii. toporafya haritas * Byk lekli olan ve yeryz biimlerini ayrntlaryla gsteren harita. topoloji

* Geometrik cisimlerin nitelikleriyle ilgili zelliklerini ve bal konumlarn, biim ve byklklerinden ayr olarak alp inceleyen geometri dal. topolojik * Topoloji ile ilgili olan. toponim * Yer adlarninceleyen bilim dal. topraa bakmak * lm yakn grlmek. topraa dmek * lp gmlmek. topraa vermek * ly gmmek. toprabol olsun * Mslman olmayanlar iin "ruhu skn iinde olsun" anlamnda sylenir. topraekmi * srekli olarak yaadyerden ksa bir sre kalmak zere gittii baka bir yerde lenler iin sylenir. toprana ar gelmesin * bir lnn aleyhinde bir sz sylenildiinde kullanlr. toprak * Yer kabuunun, toz durumuna gelmitrl ktle krntlaryla, rmorganik cisimlerden oluan ve canllara yaama ortamsalayan yzey blm. * Kara. * lke. * Arazi, tarla. * Topraktan yaplm. toprak alt * Toprak iinde bulunan. toprak bilimci * Toprak bilimi uzman, pedolog. toprak bilimi * Topraklarn fiziksel, kimyasal, biyolojik vb. zelliklerini inceleyen bilim, pedoloji. toprak boya * inde demir oksidi bulunan renk, kiremit krmzs. * Minerallerden elde edilen boyar madde. toprak ekmek * bir yerdeki toprabaka bir yere tamak. toprak imento * imento ve su katlarak sktrlmtoprak. toprak doyursun gzn * Bkz. gzn toprak doyursun. toprak hukuku * Toprak zerindeki mlkiyet rejimini topran iletilmesiyle ilgili hususlardzenleyen hukuk. toprak kaymas * Yalarn etkisiyle topran alt tabakalarnn gevemesi sonucu st tabakann oynamas. toprak klelii * Topraa balklelik dzeni. toprak klesi * Topraa balkle. toprak olmak * lmek. toprak paklar * (bir kimsenin) yaptktlkler ancak lmesiyle son bulur. toprak rengi * Sarveya yeile alan topran rengi. * Bu renkte olan. toprak san * Topran altnda yaayan bir san tr. toprakbast * Ayakbast. toprakl * Toprakta yaayan hayvan tr. topraklama

* Topraklamak ii. * Elektrik devresinde veya elektrikle alan bir arata bir ucu toprakla birletirmek ii. topraklamak * zerini toprakla rtmek. topraklandrma * Topraklandrmak ii. topraklandrmak * Bir kimseyi iletip geinmesi iin toprak sahibi yapmak. topraklama * Topraklamak ii veya durumu. topraklamak * Toprak durmuna gelmek. toprakl * ine toprak karm. * Ekecek topraolan (kyl). topraks * Topraandran. topraksz * inde toprak bulunmayan. * Ekecek topraolmayan (kyl). toptan * Toplu olarak, tmyle, btnyle. * Byk lde yaplan. toptanc * Toptan satyapan tccar. toptanclk* Toptan alveritccarl. topu * tm, hepsi. * (azmsanan eyler iin) yalnzca, olup olaca. topu atmak * snfta kalmak. topu topu * Aayukar, hemen hemen. topuk * Ayan toparlaka olan alt blm. * ke. * Belli bir amala kazlmakszn asl yerinde braklan kmr bloku veya cevher ktlesi. topuk almak * yrrken ayaklarn i kemikleri birbirine arpmak. topuk demiri * Kapmenteelerinin altta kalan erkek blm. topuk kapmak * Bkz. dalma. topuk kemii * Ayan alt ve arka ksmnda bulunan kemik. topuk vurmak * selmlamadan nce ayak topuklarnyanyana getirmek. topukdven * Etekleri yere kadar uzanan kadn giysisi. topuklama * Topuklamak ii. topuklamak * Hayvantopukla drtmek. topuklarna kadar * ak kemiklerine kadar. topuklu * Yksek keli. topuksuz * ke ykseklii az olan. topur * Kestanenin dikenli olan dkabuu.

* Fndn dndaki yeil kabuk. toput * kelti. topuz * Ucu top biiminde eski bir silh. * Top biiminde toplanmsa. * Bir eyin elle tutulabilen knts. topuz gibi* ksa ve tknaz (kimse). topuzlu * Topuzu olan. topuzlu kilit * Kilit sistemini bnyesinde bulunduran kapkolu. topyekn * Eksiksiz (olarak), toplam olarak, toplu olarak. tor * Sk gzl a. * Argsnde. tor * Toy, ie alkn olmayan, yaban. * Olgunlamam, ham. * Grgsz, ekingen, utanga, acemi. tor * Bir dairenin kendi dzleminde bulunan fakat merkezinden gemeyen bir doru evresinde dnmesiyle oluan cisim. torak * Kmrletirilecek aa veya piirilecek tulalarla dolu olan ve damur ile svanan kmbet. toraman * Tombul, iri yapl, gen irisi. torba * Genellikle, pamuk, kl ve plstik gibi iplikten dokunmu, trl boy ve biimde, azbzlp balanabilen ara. * Naylon torba, poet. * Er bezi, husye, testis. torba ay * lendikten sonra torba iinde sata sunulan ay, poet ay. torba eylemek * torba etmek. torba kadro * Gereinde yetkilinin uygun grecei yerlerde ve miktarlarda kullanlmak iin saklbulundurulan kadrolarn tm. torba yourdu * Torbaya konup szdrlen yourt. torbada (veya antada) keklik * ele geirilmesi o denli kesin ki elde edilmisaylr. torbalama * Torbalamak ii. torbalamak * Torbaya koymak, torba biimine getirmek. torbalanma * Torbalanmak ii. torbalanmak * Torbalamak ii yaplmak. * Geveyip sarkmak. torbal * Torbasolan. torbaya koymak * salamak. toreador * Boa greisi veya arenada boa greine katlan herkes. torero * Arenada boalarla mcadele eden kimse, boa greisi.

torik * Palamut balnn irisi (Palemye sarda). torlak * Gen, toy. * Henz evcillememi, almam(hergele). * Dervi. torluk * Toyluk, acemilik. torna * Aa veya metal eyaya yuvarlak bir biim vermek iin kullanlan arkltezgh. tornac * Torna ii yapan kimse, torna iisi. tornaclk * Torna iilii veya zanaatl. tornado * BatAfrika kylarnda esen ok kuvvetli kiklon. tornalama * Tornalamak ii. tornalamak * Torna ile ilemek. tornalanma * Tornalanmak ii. tornalanmak * Torna ile ilenilmek. tornalatma * Tornalatmak ii. tornalatmak * Tornadan geirtmek, torna yaptrmak. tornal * Tornada ilenmi. * Tornalanmparalarla yaplm. tornavida * Vidalardndrp yrtmek iin balarndaki kertie uygulanan, ucu yassve dz alet. tornet * Bilyaltekerlekler ve kk bir sandktan oluan basit tama arac. tornistan * Gemi iin, pervaneyi ters ynde evirme. * Ters yz etme. tornistan etmek * (gemi) geri dnmek. * bir giyecei ters yz etmek. torpido * Torpil atmaya yarar, kk ve ok hzlgiden savagemisi. torpido gz * Otomobillerde, iinde src iin gerekli eylerin bulunduu kapaklkk blme. torpidobot * Torpido. torpil * Savagemilerinde su altsilholarak kullanlan byk bomba. * Bir kimseyi kayrc, arka. torpil bal * Trpanayandran ve bandaki bir organdan elektrik kararak baka balklarldren, yavru dourucu bir balk, uyuturan bal(Raia torpedo). torpilci * Torpil ile uraan kimse. torpilcilik * Torpilcinin ii. torpilleme * Torpillemek ii. torpillemek * Torpille batrmak. * Snfta kalmak.

torpillenme * Torpillenmek ii. torpillenmek * Torpillemek ii yaplmak. torpilli * Torpili bulunan. * Kayranolan. tortop * Btnyle top biiminde (olan). tortop olmak * top biimine girmek. tortu * Bir kelme sonunda bir svnn dibine ken katmadde, kelti, rsup. * Bir eyin baya, ie yaramaz duruma gelmiolan. * Bir topluluun soysuzlamyeleri. * Kalnt. tortul * Tortu niteliinde olan. * Tortullama sonucu olumu. tortul bilimi * Yer biliminin tortullarinceleyen kolu,sedimantoloji. tortulanma * Tortulanmak ii. tortulanmak * Tortu durumuna gelmek. tortulama * Tortu durumuna gelme. * Deniz, gl, akarsu veya karalarda katmaddelerin kelmesi olay, sedimantasyon. tortulamak * Tortu durumuna gelmek. tortullama * Tortulama. tortullamak * Tortulamak. tortulu * Tortusu olan. tortusuz * Tortusu olmayan. torum * Deve yavrusu. torun * Bir kimseye gre ocuunun ocuu. * (okluk ekiyle kullanldnda) Aynsoydan gelenler. torun torba (veya torun tosun) sahibi olmak * evlt ve torunlarolmak. torunlar * sonraki dller, kuaklar. toryum * Atom numaras90, atom arlyaklak 232 olan, 112,6 younluunda, 1700 C de eriyen, kurun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynaolarak kullanlan radyo etkin bir element. KsaltmasTh. tos * Aln veya boynuzla vuru. tos vurmak * aln veya boynuzla vurmak,ssmek. tosbaa * Kaplumbaa. toslama * Toslamak ii. toslamak * Tos vurmak. * (tat iin) Baksmnbir yere veya bir baka tata hafife arpmak. * (para) Vermek.

toslama * Toslamak ii. toslamak * Birbirine tos vurmak. tost * Arasna yasrlerek veya peynir gibi katk konularak zel makinesiyle gevretilip kzartlmekmek dilimi. tost ekmei * Tost yapmada kullanlan ekmek. tost makinesi * Tost yapmaya yarayan elektrikle stlan ara. tostu * Tost yapan veya satan kimse. tostuluk * Tostunun ii. tostoparlak * Btnyle toparlak. tosun * Burulmuerkek dana. * Salkl, tknaz delikanl. tosun gibi * tknazca ve grbz. tosuncuk * Olaandan daha iri domuocuk. total * Btnsel. totalitarizm * Totaliter rejim ve kuram. totaliter * Demokratik hak ve zgrlklerin baskaltnda tutulduu, btn yetkilerin bir elde veya kk bir ynetici grubunun elinde toplanddemokratik olmayan (devlet dzeni), btncl. totem * lkel toplumlarda topluluun ondan tredii sanlan ve kutsal saylan hayvan, aa, rzgr gibi herhangi bir tabi nesne, ongun. totemcilik * Bir toteme inanma zerine kurulu toplumsal bir birlik, din uygulama biimi, ongunculuk. totemizm * Totemcilik. toto * K, popo. toto * Spor toto. toy * Genlii sebebiyle grgsz ve beceriksiz olan. toy * Ziyafet, len, yemekli elence. toy * Toygillerden, bcek ve tane ile beslenen, eti iin avlanan, kzl tyl bir ku(Otis tarda). toyaka * Bkerek germek iin iki kat edilmibir ipin ucuna geirilen tahta paras. toyca * Toy (bir biimde), toya yakr (biimde). toycu * Toy veren kimse, dnc. toydan * Toy kuunun iri bir tr. toyga * Bkz. toyga orbas. toyga orbas * Yourtla yaplan bir tr orba. toygar * Tarla kuu. toygiller

* Kular snfnn, rnek hayvantoy olan bir takm. toyluk * Toy (I) olma durumu veya toyca davran. toyluk etmek * toyca davranta bulunmak. toynak * At, eek gibi tek trnaklhayvanlarn trna, duynak. toynakllar * At, eek, su aygrgibi parmaklartoynak biiminde olan memeli hayvanlar takm. toz * Bkz. Tz. toz * ok kk ve hafif paracklara blnmtoprak. * ok kk paracklara blnmolan herhangi bir madde. * Toz durumunda olan. toz almak * bir yerin tozunu temizlemek. toz bezi * Toz almakta kullanlan bez. toz boya * Sulandrlarak kullanlan, eitli renkte toz durumundaki boya. toz bulutu * Havada oluan youn toz. toz duman * Yerden kalkarak havaykaplayan youn toz. toz etmek * ezip harap etmek, ortadan kaldrmak. toz fras* Toz almak veya tozu temizlemek iin kullanlan yumuak kllfra. toz kondurmak (veya kondurmamak) * bir eyde herhangi bir kusurun varlnkabul etmemek, bir eyi kusursuz gstermek. toz koparmak * toz kaldrmak. toz olmak * toz hline gelmek. * kaybolup gitmek, kamak, uzaklamak. toz pembe grmek * ariyimser olmak. toz sabun * Toz durumuna getirilmisabun. toz eker * Ufak billr biiminde eker. toz toprak * Bulut hlinde olan toz. tozan * ncecik toz tanesi, zerre, molekl. * Tozu ok olan yer. tozarma * Tozarmak ii. tozarmak * Toz durumuna girmek, tozlamak. tozdan dumandan ferman okunmamak * ortalk ok kark olmak. tozkoparan * ok rzgrl(yer). tozlanma * Tozlanmak ii. tozlanmak * Tozlu olmak, stne toz konmak. tozlama * Tozlamak ii. * Erkek organlardaki iek tozunun, rzgr veya bceklerin araclyla ieklerin tepeciine konmas,

dllenme. tozlamak * Toz durumuna girmek, tozarmak. tozlatrma * Tozlatrmak ii. tozlatrmak * Toz durumuna getirmek. tozlu * Toza bulanmveya tozu olan. tozluk * Pantolonun paasntozdan korumak iin ayakkabnn zerine geirilip dmelenen veya dizden aa uzanarak ayan stn rten dar paalk, getr. tozma * Tozmak ii. tozmak * Bkz. Gezip tozmak. tozpembe * Ak pembe renk. * Bu renkte olan. tozu dumana katmak * toz kaldrarak hzla gitmek veya kamak. * ortalalt st etmek. tozuma * Tozumak ii. tozumak * Toz havalanarak evreye yaylmak. tozuntu * Tozumakla havaya kalkp uan tozlar. tozunu almak (atmak, silkmek veya silkelemek) * bir eyi silerek tozdan temizlemek. * dvmek, hrpalamak. tozuta tozuta * Toz kaldrarak. * Bir eyi toz durumunda savurmak. tozutma * Tozutmak ii. tozutmak * Toz kaldrmak, evreye toz yaymak. * (kar iin) Toz gibi savurmak. * Aklnyitirmek. * Bbrlenmek yksekten konuup syledii sz yerine getirmemek, palavra atmak, mangalda kl brakmamak. thmet * Birine isnat olunan su, ilenildii sanlan, fakat henz aydnlanmamolan su, sulama. * Kabahatli. thmetlendirme * Thmet altnda brakma. thmetlendirmek * Thmet altnda brakmak, sulandrmak. thmetli * Sulanm. * Kabahatli. tkezleme * Tkezlemek ii. tkezlemek * Yrrken ayabir yere arpp sendelemek. * Glk ve engellerle karlamak. tkezlenme * Tkezlenmek ii. tkezlenmek * Tkezlemek ii yaplmak. tkezmek

* Tkezlemek. tmbeki * zellikle ran'da yetien ve nargile ile iilen bir ttn tr, nargile ttn (Nicotiana persica). tr * Altn adrda en erefli yer. tre * Bir toplulukta benimsenmi, yerlemidavranve yaama biimlerinin, kurallarn, grenek ve geleneklerin, ortaklaa alkanlklarn, tutulan yollarn btn. * (dar anlamda) Bir toplumdaki ahlk davranbiimleri. tre bilimi * Yarar, iyi, kt gibi sorunlarinceleyen, tre ile ilgili bir davranyasasgelitirilen, neyin urunda savalmaya deer, yaama neyin anlam kazandrd, hangi davrann iyi ve hangisinin kt olduu gibi sorunlar kendine konu edinen bilim, ahlk bilimi, ilmiahlk, etik. tre d * Treyle hibir ilgisi bulunmayan, tre ile ilgili yanolmayan. tre dclk * Treyi inkr eden retilerin genel ad, ahlk dlk, amoralizm. treci * Treyi ilke edinen, treyi ama olarak alan. trel * Treye uygun olan. * Tre ile ilgili. trelcilik * Treyi bir ara deil, bir ama sayan reti, ahlklk, moralizm. treli * Trel. trellik * Topluluk yaamn, insan davranlarndzenleyerek insanlarn birbirlerine ve topluma kardevlerini belirleyen kural ve ller btn. trelsiz * Treye aykr. tren * Bir toplulukta, yelerin belli bir olay, kiiyi veya deeri ayrt edip sembolletirmesi, bunlarn anlam ve neminin glendirilmesi amalaryla dzenlenen hareket dizisi, merasim. tren dzeni * Tren yaplacak yerde oluturulan dzen, protokol. trenli * Trenle yaplan. trensel * Trenle ilgili. tresel * Trel. tretanmaz * Tre kurallarna aykrolan; daha stn saydbir tre adna geerli treyi tanmayan, immoral. tretanmazlk * Toplumca benimsenmitre ile ilgili deerleri deitirmek isteyen doktrinlerin genel ad, immoralizm. trp * Aa veya kurun, kalay gibi yumuak metallerin kabasnalmaya yarayan, dileri uzun ve aralklolan ee. * Bir eyin yzndeki przleri gidermek, dzgnletirmek iin kullanlan ksa, ince, prtkl ee. trpleme * Trplemek ii. trplemek * Trp ile dzeltmek. * Sivri noktalarngidermek. * nceltmek, terbiye etmek. trplenme * Trplenmek ii. trplenmek * Trplemek ii yaplmak. trpl * Trplenmi. ts

* Hayvantskrtmek iin sylenir. tskrme * Tskrmek ii veya durumu. tskrmek * (hayvan) Geri geri gitmek. * (dman) Geri ekilmek. tskrtme * Tskrtmek ii veya durumu. tskrtmek * (hayvan) Geri geri yrtmek. * (dman) Pskrtmek. tskr * Geri geri, gerisin geriye. tvbe * ledii bir gnah veya sutan piman olarak bir daha yapmamaya karar verme. tvbe aylar * Bkz. byk tvbe ayve kk tvbe ay. tvbe etmek * bir gnah veya suu bir daha yapmamaya sz vermek. tvbekr * Gnah saylacak bir iten vazgemiolan, bir daha yapmamaya karar vermiolan (kimse). tvbeler olsun (tvbeler tvbesi!) * bir kimsenin herhangi bir iten ok piman olarak tekrarlamama kararnaldnanlatan bir sz. tvbeli * Tvbe etmiolan. tz * Kk, asl, cevher. * Deienlerin znde deimeden kaldvar saylan idealist kavram, cevher. tzclk * Bir veya birok tzn varlnne sren retilerin genel ad. tzel * Tzle ilgili. Trabzon hurmas * Abanozgillerden 15 m kadar ykselebilen byk bir aa (Diospyros kaki). * Bu aacn elma byklunde, turuncu renkte, ham iken kekre olan, olgunlanca tatllaan meyvesi, Japon hurmas. tradisyon * Gelenek. tradisyonel * Geleneksel. trafik * Ulam aralarnn yola kmasiin gerekli ilemleri yapan ve ulam yollarndenetleyen resm kurum veya grevli kiiler. * Ulam yollarnn yayalar ve her trl tat aralartarafndan kullanlmas, seyrsefer. * Ulam yollarnda bulunan tat ve yayalarn tm. * nemli grevlerde bulunan kiilerin bir yere gidigelii. trafik akm * Trafik ak. trafik ak * Trafikteki aralarn kurallara uygun bir biimde skkla sebebiyet vermeden yrmesi, hareket etmesi trafik akm. trafik iaretleri * Trafii dzenlemek amacyla gerekli yerlere konulan zel iaretli levhalarn tm. trafik lmbas * Tatlarn ve yayalarn kavaklardan geiini dzenleyen k sistemi. trafik mfettii * Trafii dzenleme konusunda polislere yardmcolan ve bu ii fahr olarak yapan kimse. trafik eridi * Tatlarn bir dizi hlinde gvenle seyredebilmeleri iin tat yolunun iaretle ayrlmbir blm. trafiki * Trafik polisi. trafo

* Transformatr sznn ksaltlm. * ehrin elektrik akmnsalayan transformatr kuruluu. tragedya * Trajedi. trahom * Gz kapaklarnn altnda birtakm kabarcklarn belirmesiyle balayan, tedavi edilmezse kirpiklerin ieriye kvrlmas, saydam tabakada yaralar kmasyznden krlkle sonulanabilen bulachastalk. trajedi * Konusunu efsanelerden veya tarih olaylardan alan, acklsonularla balanan bir tr tiyatro eseri, tragedya, alat. trajik * Trajedi ile ilgili. * ok ackl, feci. trajikleme * Trajiklemek ii veya durumu. trajiklemek * Trajik duruma gelmek. trajikomedi * Trajediye zg cidd ve acverici olaylarla geleneksel olarak komediye zg yntemlerin iinde kartlat tiyatro eseri. trajikomik * Hem acklhem de gldrc zellii olan. trake * Soluk borusu. * Eklem bacakllarda bulunan zel solunum kanallar. trakeliler * Eklem bacakllarn, solunga yerine zel bir soluk borusu tayan takm. trakit * Yanardakayalklararasnda bulunan bir feldspat tr. traksiyon * ekim. traktr * Tekerlekleri, gevek arazide tutunmasnsalayacak biimde donatlm, arkasna rmork taklabilen motorlu ara. traktrc * Traktrle tayclk yapan kimse. * Traktr kullanan src. trakunya * Bkz. arpan bal. trampa * Para araclolmakszn, bir nesnenin dolaysz olarak bir baka nesne ile deitirilmesi, deitoku, takas. trampet * ki denek ile alnan kk davul. trampet almak * trampete denekle vurarak ses kartmak. trampeti * Trampet alan kimse. trampetilik * Trampeti olma durumu. trampete * Bkz. trampet. tramplen * Yzme sporunda, suya yksekten atlamada kullanlan bir ucu sabit, teki ucu esneyen srama tahtas. * Kayakta, atlamayyapan sporcuya gerekli hzsalayan, zel olarak dzenlenmieik alan. * Daha iyi bir duruma ykselmek iin kendisinden yararlanlan kii, olay veya durum. tramvay * Yol zerinde kntyapmayacak biimde denmizel raylarda hareket eden yolcu tat. tramvay hatt * Tramvayn zerinde hareket ettii demir raylarn dendii tahsisli yol. trana * zmaritgillerden, zellikle scak denizlerde yaayan, pullu, esmer renkli, beyaz etli, kemikli bir balk. trans

* Medyumlarn ruhla iliki kurduklarzaman, girdikleri zel hipnoz durumu. * Kendinden gemek ve iinde bulunduu ortamdan baka bir dnyaya veya havaya getiini anlatmak iin sylenen trans hline girmek deyiminde geer. transandantal * Deneyst. transandantalizm * Deneystclk. transatlantik * Atlantii aan. * Atlantik Okyanusu'nu aarak Avrupa ve Amerika arasnda alan gemi. transfer * Bir yerden baka bir yere tama veya gtrme. * Bir kimsenin herhangi bir hakknbir bakasna geirmesini salayan i. * Bir profesyonel sporcunun, para karlklbnden bir baka klbe gemesi. transformasyon * Biim deiimi, dnm. transformatr * Aynfrekansta fakat younluu veya gerilimi genellikle farklolan bir veya birok deiik akm sistemini deiik br akm sistemine dntren elektromanyetik indkleli statik aygt, dntrc, muhavvile. transformizm * Dnmclk. transfzyon * Bkz. kan aktarm. transistor * Germanyum veya silisyum elementlerinin iletkenliklerinden yararlanmaysalayarak, elektronik tplerin elektrik titreimlerini geniletmekte kullanlan alet. transit * Bir yerden, dinlenmeden, beklemeden, durmadan geme. * Mill topraklardan geisrasnda, hi durmadan geen mallar iin gmrksz geme. * Bir katarn, bir gardaki art arda gelen yol blgelerinden durmadan gemesi. transit gemek * bir yerden, dinlenmeden, beklemeden, durmadan gemek. * (mal iin) gmrksz gemek. * src, trafik kurallarna uymamak. transkripsiyon * evriyaz, yazevrimi. transliterasyon * Yabancyazlarn, okunulardikkate alnmadan harf harf aktarlmas, harf evirisi. transmisyon * Elektrikli tatlarda dingilin motoro gre gerek dikey gerek yatay dzende hareket etmesini salayan organ. transplntasyon * Bkz. organ aktarm. transport * (bir yerden baka bir yere) Tama, iletme, nakil. * Tamaclk, nakliyat. tran * nek veya dana budunun orta blm. trap * hendek, tuzak. * Sahnede yerde bulunan kapak. trapez * Alt ularna bir ubuk balanmbulunan iki dey ipten yaplmbir jimnastik arac. * Bu arala gsteri yapan sanat. trapezci * Trapez. tras * Volkanik tp. trata * Torbalbalk a. travers * zerine raylarn yerletirildii, yere enine konulmudemir veya aa paralarn her biri. traverten

* Bazkaynak sularnn yd, genellikle kalker tortu. travma * Bir doku veya organn yapsnveya biimini bozan ve dtan mekanik bir tepki sonucu oluan yerel yara. * Canlzerinde beden ve ruh asndan nemli ve etkili yaralanma belirtileri brakan yaant. travmatoloji * Cerrahnin yara ve bereleri tedavi eden blm. tre * Bir maddedeki kkrt oranntespit etmek iin kullanlan alet. * Bir elektrik devresindeki gizil g farknvolt cinsinden lmeye yarayan alet. * Manyetik momentleri ve manyetik alanlarn momentlerini lmeye, karlatrmaya yarayan alet. tremolit * inde magnezyum, kalsiyum, demir ve alminyum bulunan, amfibol grubundan doal silikat. tren * Bir veya birka lokomotif tarafndan ekilen vagonlar dizisi, katar, imendifer. trenkot * i astarl, kemerli, su geirmez pards, yamurluk. trenkotlu * Trenkotu olan. treni karmak * bir eyi elde etme, bir ii gerekletirme frsatnve imknnyitirmek. trent * Eilim. tretman * Senaryo zeti. treyler * Traktr veya kamyonlara, daha ok yk tamalarnsalamak iin taklan araba. trias * II. an yaklak 45 milyon yllk dnemi. tribn * Kapalspor salonlarnda ve stadyum, hipodrom gibi yarma ve gsteri yaplan yerlerde seyircilerin oturduu koltuklu veya basamaklblm. triftong * l nl. trigonometri * genleri hesaplamaykonu edinen matematik kolu, msellesat. trigonometrik * Trigonometri ile ilgili. triko * rlerek dokunan bir cins yn kuma. trikosefal * Krba kurdu. trikotaj * rme ileri. trikotajc* rme ileri yapan kimse. trikotajclk * Trikotajcnn ii. trilyon * Milyar kere bin, 1.000.000.000.000. * Bu saynn ad. trilyoner * Trilyon sahibi olan, ok zengin. trilyonerlik * Trilyoner olma durumu. trilyonluk * Nicelii trilyonla llen. * Zenginlii trilyon deerinde olan. trinketa * Yelkenli gemilerde pruva direinin en altta bulunan ana sereni ve bu serene balanan yelken. trio * l. * kiiden oluan.

tripleks * katl. tripoli * Ufalandnda tozlar, maden eyay, ta, mermeri, camvb.ni temizlemeye ve parlatmaya yarayan silisli kaya. triportr * Eya tamak iin bir kasasbulunan, ou kez motorlu, tekerlekli kk tat, teker. triptik * Otomobiller iin verilen geici gmrk belgesi. triin * Ergin durumda olan, domuzdan baka, insanlarla birok memelinin ince barsanda yaayan, ipsiler cinsinden bir solucan (Trichinella spiralis). triton * Trityumun, bir protondan ve iki ntrondan oluan atom ekirdei. trityum * Atom arl3 olan radyoaktif hidrojen izotopu. triyas * Bkz. trias. Trokici * Trokicilii benimsemiveya Trokicilik yanlskimse. Trokicilik * Troki'nin dncelerine dayanan sosyalist akm. trok * Dei, trampa, mal deii. trol * Teknelerle suyun dibinde srklenerek ekilen, huni biiminde geniazlbalk a. trolc * Trol ile balk avlayan kimse. troleybs * ehir ii yollarda, bir hava hattndan elektrik akmalarak alan otobs. trombon * Srg kolunun hareketiyle deiik ykseklikte seslerin elde edildii nefesli alg. tromboncu * Trombon alan kimse. tromp * Binann bir blmn tutmaya yarayan ke kubbesi. trompet * Bir azlk ve kendi stne kvrlmsilindir bir borudan oluan nefesli alg. trompeti * Trompet alan kimse. tropik * Dnence (zaman). tropik kuu * Tropik kugiller familyasndan pembemsi tyl, kuyruundaki iki telei olan deniz kuu. tropika * Yer yuvarlann ekvatora paralel ve biri (Olak dnencesi) gneyde, tekisi (Yenge dnencesi) kuzeyde bulunan iki dairesinden her biri, dnence. * Tropikal kuak. tropikal * Tropika ile ilgili, tropika blgesinden olan. tropikal bitki * Tropikal iklim kuanda yetien gr bitki rts. tropikal blge * Tropikal kuak. tropikal iklim * Dnenceler arasnda kalan blgelerde grlen iklim. tropikal kuak * ki tropika arasnda bulunan scak kuak. tropikal orman * Tropikal kuan nemli havasnda ve blgelerinde yetien orman. tropizm * Bitki ve hayvan gibi bazcanllarn k, s, besin gibi trl uyarcsebeplerin etkisi altnda bu uyarclara

doru veya tersine yer deitirmeleri olay, dorulum. troplar * Antik akukucularnn var olan eyler hakknda nesnel bilgi edinebilmenin imknszlnkantlamak iin kullandklarilkeler. troposfer * Atmosferin 11 km kalnlnda olan ilk katman. trotinet * Bir ayakla zerine binilip, br ayakla yeri teperek yol alnan ve bir ynetme kolu ile arka arkaya iki tekerlei bulunan ocuk oyunca. trotuvar * Yaya kaldrm. troyka * Rusya'da, atla ekilen kzak veya araba. trst * Aynalanda iyapan eitli ortaklklarn hisse senetlerinin, bir denetim tekiltna teslim edilmesi ve ynetimin bir tekiltyneten gruba aktarlmasyla oluan, tekelci sermayedarla dayanan ortaklklar birlii. truakar * Ksa manto. * (kadn giysisi iin) Kol boyu dirsek ile bilek arasnda olan. trup * Ayntiyatroda alan oyuncular topluluu. trk * Sinema veya tiyatroda teknik ustalkla yaplan gsteri. tu * "Yazklar olsun" anlamnda. -tu * Bkz. -d/ -di. tu kaka * Berbat, kt, fena durumda olduu belirtildiinde kullanlan bir sz. tu kaka etmek (veya edilmek) * hafife alp bir kenara itmek, nem vermemek, ktlemek. tual * Yalboya resim yapmaya yarayan bez veya bu bez zerine yaplmtablo. Tuba * Cennette bulunduuna inanlan, kk yukarda, dallaraada byk bir aa. tuba * zerinde pistonlar bulunan bakrdan, nefesli alg. tubeless * Bkz. isiz. tufan * Nuh Peygamber zamannda yadve btn dnyaysu basknaltnda braktanlatlan iddetli yamur. * iddetli yamur. * ok youn veya iddetli. tufeyl * Bir kimsenin srtndan geinen, asalak, ekti, parazit. * Asalak. * Sala, virane, ykk. tufeyllik * Tufeyl olma durumu. tugay * Alayla tmen arasnda bir birlik, liva. tu * Sorgu. tuamiral * Deniz kuvvetlerinde, en kk rtbeli amiral. tuamirallik * Tuamiral rtbesi. * Tuamiralin makamve grevi. tubay * Tugay komutanlyapan albay. tubaylk * Tubayn grevi.

tucu * Osmanldneminde savalarda padiahn tularntayan kimse. tugeneral * Orduda en kk rtbeli general, liva. tugenerallik * Tugeneral rtbesi. * Tugeneralin makamve grevi. tula * Duvar rmekte kullanlmak iin kalplara dklp gnete kurutulduktan sonra zel ocaklarda piirilen balk. tula harman * Tula yaplan yer. tulac * Tula yapan veya satan kimse. tulaclk * Tula yapclveya satcl. tulu * Tuu olan. tura * Osmanlpadiahlarnn imza yerine kullandklar, zel bir biimi olan sembollemiiaret. * Metal parann resimli yan, tura. tura ekmek * Osmanlmparatorluunda ferman, berat ve resm belgelere tura koymak. turake * Osmanlmparatorluunda ferman, berat ve baka resm belgelere tura ekmekle grevli kimse. turakelik * Turakeolma durumu. * Turakein grevi. tural * Turasolan. turik * Moolistan'n 100 mng deerindeki para birimi. tuyan * (akarsu) Tama, kabarma. tuh * "Yazklar olsun", "vah vah" anlamnda. tuhaf * Allmam, yabans. * alacak, garip. * Gldrc. * Gln. * Anlalmaz. tuhaf olmak * garip, allmamolmak. * armak, ne yapacan, ne diyeceini bilememek. tuhafna gitmek * o eyi tuhaf bulmak. tuhafiye * orap, mendil, eldiven gibi giyime ve kurdele, dantel gibi giysi ssne yarar eyler. tuhafiye dkkn * Tuhafiye satlan dkkn. tuhafiyeci * Tuhafiye satan kimse. tuhafiyecilik * Tuhafiye satma ii. tuhaflama * Tuhaflamak ii. tuhaflamak * Tuhaf olmak, tuhaf duruma gelmek. * Sarmak. * Bakalamak, huyu deimek. tuhaflk

* Tuhaf olma durumu, yabanslk, garabet. * Tuhaf davran. tuhaflk etmek * gldrecek eyler yapmak. -tuk * Bkz. dk / -dik. tul * Uzunluk. * okluk, fazlalk. * Boylam. tul derecesi * Boylam. tuln * Uzunluuna, uzunlamasna olan, boyuna. tul * (Gneiin) Doma, dou. tulat * Yazlmetni olmayan, kararlatrlmtasla, yerine, zamanna gre oyuncular tarafndan, sahnede yaktrlan szlerle tamamlanan oyun. tulat tiyatrosu * nceden yazlmmetne dayanmayan, taslanceden kararlatrlmolan halk tiyatrosu. tulat yapmak * (tiyatro oyuncusu) oyun metninin dna karak iinden geldii gibi oynamak. tulat * Tulat sanats. tulatlk * Tulat sanatsolma durumu. tuluk * Tulum. tulum * Bazyiyecek ve iecekler iin koruyucu kap olarak kullanlan,n yarlmadan btn olarak yzlm hayvan derisi. * Gvdesi tulumdan, flemeli alg, gayda. * Tp. * Gs ve pantolon blm bitiik giysi. * iman, tombul. tulum karmak * hayvann derisini yarmadan karmak. * (ounluk sistemine dayalseimlerde bir partinin listesindeki btn adaylar) seimi kazanmak. tulum kmak * amacneksiksiz elde etmek. tulum gibi* her yani, iman. tulum peyniri * Tulum iine sktrlarak retilen bir tr beyaz peynir. tulumba * Svlaralak yerlerden ekmeye veya yksek yerlere karmaya yarayan ara. * Otomobil lstii, futbol topu gibi eyleri iirmeye veya herhangi bir svyskmaya, bir ey zerine pskrtmeye yarayan ara. tulumba kolu * Tulumbadan su karmak iin tulumbaya basmaysalayan uzun demir kol. tulumba tatls * zel bir makineden sklp ince uzun oluklu bir biim verilen hamur tatls. tulumbac* Mahallelerde bulundurulan yangn tulumbalarn, yangn olan yerlere gtren ve orada yangnn sndrlmesine yardm eden kimse. * Tulumba yapan, satan veya onaran kimse. * Klhanbeyi. tulumbaclk * Tulumbacolma durumu. *Klhanbeylik. tulumcu

* Tulum alan kimse. tulumcuk * kulakta, yarm daire kanallarna balkk kese. * Bitkilerde yzmeyi kolaylatran, tulum biiminde kk kese. tulumlular* Gmleklilerden, vcutlartorba biiminde kaln bir gmlekle rtl olan deniz hayvanlartakm. tulumsu * Tulum biiminde olan veya tulumu andran. tulumsular * Tulumlular. tulup * Atlm, erilmeye hazrlanm, top biiminde yn veya pamuk. tulyum * Atom numaras69, atom arl168,9, younluu 9,3 olan, yaklak 1500 C de eriyen nadir element, tlyum. KsaltmasTm. tuma * ngin, nezle, duma, nevazil. tuman * Don, alvar. tumba * Alt st (etme, olma). * (ocuk dilinde) Yataa atlma. tumba etmek * sandal, omurgasyukargelecek biimde evirmek. * araba veya vagonu ters evirerek boaltmak. tumbadz * Ksa ve iman. tumuk * Papaan, kartal gibi kularn kemerli gagas. tumturak * Gsteri, debdebe. * Gerekli olmadhlde kulaa hogelen, gsterili kelimeler kullanma. tumturak yapmak * vurgulamak, nemini belirtmek, etkili olmasnsalamak. tumturakl * (sz ve anlatm iin) Anlama bir ey katmayan, bir anlam bildirmeyen ama kulaa hogelen, gsterili. tun * Gizli yer, ke bucak. tun tun * Gizli gizli, kimse grmeksizin. tun tun kamak * gizlice kaybolmak. tun * Bakr, inko ve kalay alam, bronz. * Tuntan yaplmolan. * Koyu kzl renkte olan. tun bilekli * Kolu, bilei ok gl. tun kafiye * Kafiyeli kelimelerin son harfleri arasnda sesten fazla ses benzemesiyle veya biri dierinin iinde bir kelime oluturacak tarzda yaplan kafiye. tunlama * Tunlamak ii. tunlamak * Tun durumuna getirmek. tunlama * Tunlamak ii. tunlamak * Tun rengini almak. tunlatrma * Tunlatrmak ii. tunlatrmak

* Bir sembol tuntan yaplmbir heykelle canlandrmak. * Tun rengi kazandrmak. tundan tuna atmak * bir kiiyi uzaklara srp dolatrmak. tundra * Kutuplara yakn blgelerin bitki rts ve bu bitkilerle kaplgenialan, kutup bozkr. tungsten * Wolfram elementinin dier ad. KsaltmasW. Tunguz * Ural-Altay dil ailesinden, dou Sibirya'da yaayan, avclk ve balklkla geinen, yargebe bir topluluk. Tunguzca * Tunguz dili. Tunus gedii * vazgeilmeyecek krliveya ey. Tunuslu * Tunus halkndan olan (kimse). tur * Dolama. * Bir sonuca ulancaya kadar yaplan i. * Baladnoktada biten bir veya daha fazla yere nceden belirlenmibir programa gre yaplan seyahat. -tur * Bkz. -dr/-dir. tur atlamak * spor karlamalarnda, kur'ada kazanarak veya ok puan toplayarak bir sonraki tura katlma hakkn kazanmak. tur atmak * dolamak, dolap gelmek, dnmek. tur operatr * Tur dzenleyen kii. tura * Tura. * Halat gibi rlmiplik ilesi. * Bazoyunlarda, vurmak iin kullanlan dmlenmimendil. * Ucu dmlenmibir mendil araclla yanan veya yanlanlarn ebe tarafndan cezalandrldbir tr ocuk oyunu. tura kmak * gezinti yapmak. tura * Slngillerden, uzunluu 34 cm olan, soyu azalmbir kutr (Tetrao francolinus). turalama * Turalamak ii. turalamak * plik ilelerini turalarna ayrmak. * Bazoyunlarda, tura ile vurmak. Turan * Turanclarn dnyadaki btn Trkleri birletirerek kurmayamaladklardevletin ad. Turanc * Turanclk yanlskimse, grvb. Turanclk * Osmanlmparatorluunun son yllarnda ortaya kmolan, Osmanllk ve slmclk akmlarkarsnda btn Trklerin tek vatanda ve tek bayrak altnda birletirilmesini amalayan akm. Turan * Turanl. Turanl * Eskiden Orta Asya'da yaamolan halk veya bu halkn soyundan olan kimse. turba * Az ok kmrlemibitkilerden oluan yakt. turbalk * Gl ve bataklklarda yetien bitkilerin, zellikle sfagnumun rmesi ve kmrlemesiyle oluan turba yata. turbo * Havann veya havaya katlmbir karmn flenerek dzenli ve amaca uygun olarak oluan, salayan.

turfa * Az bulunur, eski, nadir. * Deersiz, deeri dk. turfa olmak * deerini yitirmek, rmek. turfalama * Turfalamak ii. turfalamak * Deer vermemek. turfanda * Mevsimin banda ilk yetien (meyve, sebze). * Yeni, ilk kez ortaya kan. turfanda meyvecilik * Mevsimin dnda yaplan meyve yetitiricilii. turfanda sebzecilik * Mevsiminin dnda yaplan sebze yetitiricilii. turfandac * Turfanda eyler yetitirip satan kimse. turfandaclk * Turfanda sebze ve meyve yetitiricilii. turfandalk * Turfanda meyve veya sebze yetitirilen tarla. turgay * Toygar. turgor * Hcrenin ok su ekerek imesi, z suyunun kvamnn azalmas. turist * Dinlenmek, elenmek, grmek ve tanmak gibi amalarla geziye kan kimse, gezgin, gezmen, seyyah. turistik * Turizmle ilgili olan. * Turistlerin ihtiyalarnkarlama amacgzeten, turistleri ilgilendirici nitelii olan. turizm * Dinlenmek, elenmek, grmek ve tanmak gibi amalarla yaplan gezi. * Bir lkeye veya bir blgeye turist ekmek iin alnan ekonomik, kltrel, teknik nlemlerin, yaplan almalarn tm. turizmci * Turizm ileriyle uraan kimse. turizmcilik * Turizmcinin ii veya meslei. turkuaz * Bkz. Trkuaz. turlama * Turlamak ii. turlamak * Tur atmak; dolamak, dnp durmak. turmalin * Birleiminde fluor, demir, manganez ve lityum bulunan alimnyum borosilikat. turna * Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaayan, gebe, iri bir ku(Grus grus). turna bal * Tatlsularda yaayan yrtcbir balk (Esox lucius). turna gz gibi * duru sarrengini andran. turna katar * Arka arkaya ve teker teker dizilmibir durumda. turna kr* Krmzmtrak gri. turnaaya * Bkz. dn iei. turnac * Yenieri ocanda padiahla ava giden, av kpekleri ve tazlara bakan, birka turna tayan bir snf asker. turnagagas

* Sardunyagillerden, tohumlarnn ucunda turna gagasna benzer ince uzun bir u bulunan, yapraklargzel kokulu bir bitki, tr iei (Geranium robertianum). turnageidi * Baharda esen bir frtna. turnagiller * Turna ve telli turnayiine alan bir familya. turnagz * Berrak ve parlak sar. turnaygznden vurmak * umulmadk bir kazan veya kar salama imknele geirmek. turne * Bulunduu yerden baka yerlere gsteri yapmak amacyla giden tiyatro veya mzik sanatlarnn gezisi. turnike * Teker teker gemeyi salamak amacyla bazyerlere konulan, ularndan birinin evresinde dnebilecek dzende yatay olarak yerletirilmiarpbiiminde ara. turno * Tek dilli, bir tekerlekli makara. turnusol * Birtakm bitkilerden elde edilen mavi boya maddesi. turnusol boyas * Bazlarn etkisiyle maviye, asitlerin etkisiyle krmzya dnen, bir tr yosundan elde edilen mavi boya. turnusol kd * Turnusol boyasndan yaplan ayra kt. turnuva * Oyuncu veya sporcular arasnda srayla yaplan yarma dizisi. turp * Turpgillerden, yapraklartyl, iekleri beyaz, sar, mor renkli bir bitki (Raphanus sativus). * Bu bitkinin etli, yenilen kk. turp filizi * Turp rengi. turp gibi * salyerinde. turp otu * Turp cinsi bir ot. turp salatas * Turpun rendelenmesi ile yaplan salata. turpgiller * ki eneklilerden, turp, hardal, lahana, karnabahar, kak otu gibi bitkileri iine alan genibir familya. turpun skndan seyrei iyidir * grmeyi, konumaysklatrmamak dorudur. turu * Tuzlu suda veya sirkede braklarak zel bir kvama getirilmisebze veya meyve. turu bal * Turusu kurulan balk tr. turu gibi olmak * ok yorgun dmek. turu kurmak (veya yapmak) * turuluk sebze veya meyveleri kavanoz veya fya yerletirmek. turu olmak * (yiyecek) bozulmak, ekimek. * gszlemek, bitkinlemek. turu suyu * Turunun olmasile birlikte ekimsi ve kekremsi tadolan su. turucu * Turu yapan veya satan kimse. turucu dkkn * Turu satan dkkn. turuculuk* Turu yapma veya satma ii. turulama * Turulamak ii veya durumu. turulamak

* yice ezilmek, turu gibi olmak. turuluk * Turu yapmaya elverili. turusu kmak * ok yorulmak. * ezilmek, paralanmak. turusunu kurmak * "bir eyin elden karlmasgerektii hlde buna bir trl kyamamak" anlamnda knama yollu sylenir. turuya dnmek * ok yorulmak, bitkinlemek. -turt * Bkz. -drt- / -dirt-. turta * zeri yufka kapl, meyveli veya kakaolu bir pasta eidi. turuncu * Turun rengi, kzl sar. * Bu renkte olan. turunculama * Turunculamak ii. turunculamak * Turuncu bir renge girmek. turun * Turungillerden, btn Akdeniz lkelerinde yetien kn, yaprandkmeyen bir aa (Citrus aurantium amara). * Bu aacn portakala benzeyen, suyu acmtrak meyvesi. turungiller * Sedef otugillerin, turun, portakal, limon, mandalina ve benzerlerini iine alan bir alt familyas, narenciye. tu * Piyano, org gibi mzik aletlerinde veya daktilo, hesap makinesi gibi makinelerde parmak vurulan yerlerin ad. * Yalboya ressamlnda fradaki boyann tuvale srlbiimi. * (grete) Oyun srasnda iki omzun aynanda yere demesiyle oluan yenilgi. * Eskrimde klcn ucunun karoyuncunun vcuduna demesi. tua getirmek * (grete) hasmsrt st yere sermek. * yenmek, malp etmek. tue * Dokunu, dokunma. tue etmek * dokunmak, demek. tulama * Talamak ii veya durumu. tulamak * Daktilo, hesap makinesi, telefon gibi makinelerde tulara basmak. * Tua getirmek, tula yenmek. tut kelin pereminden * zm glk gsteren bir durum karsnda sylenir. tutacak * Scak mutfak aralarntutmakta kullanlan, birbirine eritle balbez ifti. * Ata, tutturga. tuta * Lboratuvar maas. * Tutacak. tutak * Bir eyin tutulacak yeri. * Tutacak. * Maa, kerpeten gibi aralarn tutmaya yarayan kanatlarndan her biri. * Bir anlama, szleme veya istein yerine getirilmesini salamak iin teminat olarak ele geirilen kimse, tutu, rehine. tutam * Avu ii veya parmak ularyla tutulabilen miktar. * Az, azck, ok az.

* Bankaclkta kullanlan, borsada kota alabilmek iin gerekli asgar irket sermayesi veya pay, hisse, lot. tutam tutam * Tutulacak kadar olan miktarlardan birou bir arada, para para, blk blk. tutama * Bir eyin tutulup ekilecek yeri. * Tutunacak yer. * Telgraf veya elektrik direklerine rahat kmaysalayan ve ayaa taklan mahmuzlu ara. tutamal* Tutamacolan. tutamak * Tutama. * Tutunacak, dayanacak, gvenecek ey. tutamaksz * Tutunacak, dayanacak, gvenecek eyi olmayan. tutamlama * Tutamlamak ii. tutamlamak * Bir tutam almak. tutamlk * Bir tutam kadar. tutanak * Meclis, kurul, mahkeme gibi yerlerde sylenen szlerin, olduu gibi yazya geirilmesi, zabt, zabtname. * lgililerce imzalanmbir durumu anlatan yaz, zabt varakas. * Birok kimsenin imzaladrapor, mazbata. tutar * Nicelik bakmndan bir eyin btn. * Para miktar, mebl. tutaratutmak * huysuzluu depremek, aristekte bulunmak. tutarak * Ruh hastalnbeti. * Sara. tutark * Bkz. tutarak. tutarl * Aralarnda elime bulunmayan, uygun, her ynden badam, dengeli, insicaml. tutarlk * Uygunluk, insicam. * Anlatmn konuyla badamas, insicam. tutarllk * Tutarlolma durumu, insicamllk. tutarsz * Tutarlolmayan, insicamsz. tutarszlk * Tutarsz olma durumu, insicamszlk. tutkal * Deri ve kkrdak gibi hayvansal maddelerden elde edilen, katlap sertleme zelliiyle tahta, kt vb. yaptrmaya yarayan madde. tutkal gibi * srnak ve yapkan kimseler iin sylenir. tutkal erbeti * ine ok az eritilmitutkal katlan lk su. tutkalc * Tutkallama iiyle uraan ii. tutkalclk * Tutkalcnn ii. tutkallama * Tutkallamak ii. tutkallamak * Tutkal srmek, tutkalla yaptrmak. tutkall * Tutkal srlm.

* inde tutkal bulunan. tutkalsz * Tutkal srlmemi. * inde tutkal bulunmayan. tutku * rade ve yarglaraan gl bir coku, ihtiras. * Gl istek ve eilimin yneldii ama. tutkulama * Tutkulamak ii. tutkulamak * Tutku durumuna gelmek. tutkulu * Tutkusu olan, ihtirasl. tutkun * Gnl vermi, meftun, meclp. * Bir eye alm, balanm, dkn kimse, mptel. tutkun olmak * k olmak, sevdalanmak. tutkunluk * Tutkun olma durumu, meftuniyet, meftunluk. tutkuya kaplmak * aristek ve eilim iinde olmak. tutma * Tutmak ii. * Destekleme. * Geici ii, yanama, uak, hizmeti. tutma * Drt ke kesilmikk hamur paralarndan yaplan yourtlu orba. tutmak * Elde bulundurmak, ele almak. * Ele geirmek, yakalamak. * Avlamak. * Anlamak, farkna varmak. * Yannda bulundurmak, alkoymak. * Hrriyetinden mahrum edip bir yere kapamak, tevkif etmek. * Kaplamak. * (kra, i, kar iin) Bir yzeyde grnr durumda olmak, kalmak. * Denetimi ve yetkisi altna almak. * Desteklemek, birinden yana kmak. * Benimsemek, beenmek. * Gereini yapmak, yerine getirmek. * Uygun gelmek, elimez olmak. * Hizmetine almak veya kiralamak. * (bir ie) Herhangi bir anlayla girimek. * ine girmek; girimek, yapmak. * Kocasolmak. * Dokunmak; etkisini gstermek. * (beddua iin) Etkisini gstermek, gereklemek, yerine gelmek. * Armak, sancmak, musallat olmak. * Ulamak, varmak. * Para toplam...-e varmak. * Uramak. * Herhangi bir durumda bulundurmak. * Var saymak, farz etmek. * Hedef olarak almak. * Alacaa (veya verecee) saymak. * Yaklatrmak. * Edinmek, peyda etmek. * Kullanmak. * Balamak. * Balamak. * Beklenen sonucu vermek.

* grebilmek. * Srmek, zaman almak. * Kayt, zabt, not kelimelerine "etmek" anlamyla yardmcfiil olarak katlr. * Yaparak veya sokularak kmaz olmak. * Giyinmesine yardm etmek. * Bir cmlede fiilden nce ve fiilin kipinde veya sfat-fiil durumunda kullanldnda o fiilin anlattiin ok beklenmedii, umulmadveya ok uygun dmedii hlde yapldnanlatr. * Sunmak. * gal etmek. * zlemek. * Alkoymak. * Brakmamak. * Ynelmek. * Kaplamak, sarmak, brmek. * Aslmak, kuvvetlice sarlmak. * Bir kimsenin yerini almak. * (otobs, vapur, uak vb.iin) Dokunmak, hasta etmek. * Herhangi bir durumda kalmasnsalamak. * Bir yerde kalmasnsalamak. * (yemek iin) Hafife yanmak. * Bir sanat eseri geniilgi grmek. * Biriktirmek, tasarruf etmek. * (askerlikte, bankaclkta) Durdurmak, blokaj. tutmalk * Tutmaya yarayan nesne. * Spor ayakkablarnn altna yerletirilen ve kaymaynleyen, deriden veya madenden kk konik paralar, krampon. tutsak * Savata ele geen dman, esir. * Gitmesine engel olunan, serbeste hareketine engel olunan. * Bir eye veya bir kimseye ok bal, kendisini bir eyin etkisinden kurtaramayan kimse. tutsak pazar * Tutsaklarn kle gibi alnp satldyer, esir pazar. tutsaklk * Tutsak olma durumu, esirlik, esaret. tuttuu dal elinde kalmak * dayand, gvendii kimse veya ey nemini yitirerek ie yaramaz duruma gelmek. tuttuunu koparmak * becerikli olmak, giritii her ite baarsalamak. tutturabildiine * (ounlukla satiin) Kabul ettirebildiince, belli bir fiyatolmakszn. tuttura * Bir eyin balanp tutturulduu nesne. tutturga * Ktlarbirbirine tutturmak iin kullanlan telden yaplmara, ata. tutturma * Tutturmak ii. tutturmak * Tutmasnsalamak. * Bir ie balayp srdrmek, bir eyi yapmakta olmak. * Aklna koyup direnmek, srar etmek. * (ivi, toplu ine, engelli ine vb.ile) litirmek, balamak. * Hedefe vardrmak, dedirmek, isabet ettirmek. * Takip etmek. tutturmalk * Kopa, toka, dme gibi iki eyi birbirine tutturmaya yarayan nesne. tutturu * Tutturmak ii veya biimi. tutu * Rehin, ipotek. tutucu * Mevcut toplumsal dzeni, dnceleri ve kurumlardeitirmeden, olduu gibi korumak isteyen kimse,

muhafazakr. * Durmalklarda, bisikletiye yardm eden kii. tutuculama * Tutuculamak ii veya durumu. tutuculamak * Tutuculuk yapmak. tutuculuk * Tutucu olma durumu. * zellikle siyasal ve toplumsal dzeni olduu gibi srdrme gr, tutumu, anlay, muhafazakrlk. tutuk * Akc, rahat konuamayan. * Durgun, ekingen, sklgan. * Eski ilevini gremez duruma gelmi. * Kslm, tutulmu, kesik. * Tutuklu. * Kapal, tkal. tutuk evi * Tutuklularn kapatldyer, tevkifhane. tutuklama * Tutuklamak ii, tevkif. tutuklamak * Kanun yoluyla hrriyeti kstlayarak bir yere kapatmak, tevkif etmek. tutuklan* Tutuklanmak ii veya biimi. tutuklanma * Tutuklanmak ii. tutuklanmak * Tutuklamak iine konu olmak. tutuklatma * Tutuklatmak ii. tutuklatmak * Tutuklamak iini yaptrmak. tutuklu * Kanun yoluyla hrriyetlerinden alkonularak bir yere kapatlan (kimse), mevkuf. tutukluk * Tutuk olma durumu. * Dzgn ilememe durumu. tutukluluk * Tutuklu olma durumu, mevkufiyet. tutuksuz * Tutuklanmadan (yarglanan). tutulma * Tutulmak ii, poplarite. * Bir gk cisminin, araya baka bir cismin girmesiyle btnnn veya bir blmnn grnmez olmas olay. tutulmak * Tutmak ii yaplmak veya tutmak iine konu olmak, popler olmak. * (Ay ve Gne) Tutulma olayna uramak. * Tutuk duruma gelmek. * (bir yesi) leyemez olmak. * Birine tutkun olmak, sevmek. * Bir ie veya birine cansklmak. * Yakalanmak. tutulmaz * Yakalanmaz, ele avuca gelmez. tutulmazlk * Tutulmaz olma durumu. tutulmu* Engellenmi, ele geirilmi. tutulmupara * Kontrol altna alnmpara, bloke para. tutulu * Tutulmu.

* Tutu olarak alnm, merhun. tutulum * Bir yl boyunca Gne'in gk kresi zerinde izdii emberin snrladdaire. tutulu * Tutulmak ii veya biimi. tutum * Tutulan yol, davran. * Arharcamalardan saknma, iktisat, ekonomi. tutumlu * Tutumlu davranan, idareli, muktesit. tutumluluk * Tutumlu olma durumu. tutumsuz * Tutumlu olmayan, msrif. tutumsuzluk * Tutumsuz olma durumu, israf. tutunacak dalolmak (veya olmamak) * gvenecei bir kimse veya ey bulunmak (bulunmamak). tutunma * Tutunmak ii. tutunmak * Tutup brakmamak, dayanmak, sarlmak veya aslmak. * Aynyerde ve durumda kalmak, direnmek, dayanmak. * Kendini kabul ettirmek, kendine bir yer salamak. * Kendi zerine koymak, kullanmak. * Satamak, kmak. tutunu * Tutunmak ii veya biimi. tuturuk * Atetututuracak al, rp, yonga gibi eyler. * ok eki. tutu * Tutmak ii veya biimi. tutuma * Tutumak ii. tutumak * Birbirini tutmak, birbirine iliip dokunmak. * Girimek. * Yanmaya balamak, atealmak. * Kzarmak, kzllamak. tututurma * Tututurmak ii. tututurmak * Tutumalarnveya tutumasnsalamak. * Karsndakinin isteyip istemediini dnmeksizin anszn vermek. * Coturmak, ok heyecanlandrmak. tutuya koymak * tutu olarak vermek, terhin etmek. tutya * inko. * Srme. Tuvaca * Tuva Trkesi. tuval * Ressamlarn kullandgerdirilmiketen, kenevir veya pamuklu kaba kumazerine yaplan resim. tuvalet * Ykanma, traolma, giyinme, sslenme, taranma ii. * Kadnlarn gece toplantlarnda giydikleri gsterili giysi. * Vcut temizlii ve bakmiin gereken nesne. * Ayak yolu. tuvalet ispirtosu * Hekimlikte, temizlik amacyla kullanlan binde 966ssaf, geri kalansu olan ispirto.

tuvalet kd * Ayakyolunda temizlenmek iin kullanlan, zel olarak hazrlanmince kt. tuvalet masas * Kadnlarn sslenmek, taranmak, makyaj yapmak amacyla kullandklaraynalbir tr masa. tuvalet sabunu * Tuvalette temizlik iin kullanlan sabun. tuvalet takm * Tuvalet veya makyaj malzemeleri bulunan anta veya kutu. tuvaleti * Tuvalet ileten kimse. tuyu * Mani (II) biiminde aruzla yazlmmanzume. tuz * Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandrmada kullanlan billrsu madde (NaCl). * Bir asitteki hidrojenin yerini bir bazn almasyla oluan birleim. tuz biber ekmek * Bkz. stne tuz biber ekmek. tuz ekmek dman * iyilik grd kimseye hainlik yapan, aldyardminkr eden (kimse). tuz ekmek hakk * birinin ekmek yedirip iyilik ettii kimse zerindeki hakk. tuz ruhu * Hidroklorik asit. tuzaa dmek * birilerince hazrlanan kt bir duruma uramak, oyuna gelmek. tuzak * Kuveya yaban hayvanlarnyakalamaya yarayan ara veya dzen. * Birini g ve tehlikeli bir duruma drmek iin kurulan dzen, komplo. * Bubi tuza. tuzak kurmak * bir eyi yakalamak iin tuzak hazrlamak. * birini g ve tehlikeli bir duruma drmek iin dzen hazrlamak, komplo kurmak. tuzak * Tuzak kuran kimse. tuzaklama * Tuzaklamak ii veya durumu. tuzaklamak * Tuzak kurmak, tuzaa drmek. tuzaklanmak * Tuzak durumuna getirilmek. tuzcu * Tuz satan kimse. tuzcul * Tuzlu topraklarseven (bitki). tuzla * Kylarda, tava denilen havuzlara deniz veya gl suyu aktldktan sonra kurutularak tuz karlan yer, memleha. * Davarlara krda tuz verilen dz, talk ve kayalk yerler. * Tuzlak. tuzla buz (veya tuz buz) olmak * (cam trnden eyler) onarlamayacak biimde krlmak, dalmak, parampara olmak. tuzla buz etmek * (krlan eyler iin) onarlmayacak biimde krmak, parampara etmek. tuzlak *Otlartuzlu olan veya hi ot bitmeyen, orak, verimsiz (yer). tuzlama * Tuzlamak ii. * Bir eit ikembe orbasveya yemei. * Tuzlanarak hazrlanan. tuzlamak * Tuza yatrmak veya stne tuz ekmek. tuzlanma

* Tuzlanmak ii. tuzlanmak * Tuzlamak ii yaplmak. tuzlayaym da kokmayasn (veya kokma) * birine,dncesinde aldandnve aklnn bir eye ermediini anlatmak iin sylenir. tuzlay * Tuzlamak ii veya biimi. tuzlu * Tuzu olan. * Yaplnda tuz bulunan eyler iin, tuzu ok olan. * ok pahal. tuzlu balgam * Birtakm deri hastalklarnn ortak ad. * Egzama. tuzluk * Tuz konan kap. * Atlarda gzn stndeki, insanlarda kprck kemiinin ardndaki ukur yer. * Otlayan hayvanlarn tuz ihtiyacnkarlamak zere, tlmkaya tuzlarnn, ymurdan korunmasnve hayvanlarn rahata yararlanmasnsalayan st kapalyer. tuzluluk * Tuzlu olma durumu. * Bir litre suda erimibulunan tuzlarn gram olarak belirlenmesi. tuzluya mal olmak (oturmak veya patlamak) * ok para vererek satn almak, ok pahalgelmek. tuzsuz * Tuzu olmayan veya tuzu az olan. * Tatsz akalar yapan (kimse). tuzu kuru * Bir iten zarar grmeyen, kazancyolunda. tuzu olmak * katksolmak. t * Bkz. th. -t * Bkz. -d/ -di. tberklin * Veremi tehis ve tedavide yararlanlan, verem mikrobu kltrnden elde edilen bir sv. tberklin testi * Bir kimsede tberkloz bulunup bulunmadnanlamak amacyla deri altna tberklin alama. tberkloz * Verem. tccar * Ticaret yapan, ticaretle uraan kimse, tacir. tccarlama * Tccarlamak ii veya durumu. tccarlamak * Tcar durumuna gelmek. * Tccar gibi davranmak. tccarlk * Tccar olma durumu. tf * Yanardalarn pskrtt kl, kum ve lv paracklarndan oluan, ounlukla ak renkli, hafif gzenekli bir tr kelti ta. tfek * Savaveya avda kullanlan, uzun namlulu ateli silh. tfek atmak * tfekle ateetmek. tfek atmak * dinlenme srasnda askerlerin tfeklerini, dipikleri zerinde erli olarak birbirine dayamak. tfek patlamakszn * arpma olmakszn. tfeki

* Tfek yapan, onaran veya satan kimse. * Padiahve saraykorumakla grevli olanlara verilen ad. * Savagereleri, silh yapmve onarmile uraan asker snfndan olan kimse. tfekilik * Tfek yapmak veya onarmak ii. * Tfek satcl. tfekhane * Tfek yaplan yer. tfeklik * Kla gibi yerlerde tfekleri dzenli bir biimde koymak iin yaplmyer. * Tfek klf. th * Yazklar olsun. -tk * -dk / -dik. tkenik * Bitmi, tkenmi. * ok azalmolarak. tkeni * Tkenmek ii veya biimi. tkenme * Tkenmek ii. tkenmek * Bitmek, sona ermek, artk kalmamak. * Gszlemek, bitkinlemek, ylgnlamak. * Verimliliini yitirmek, syleyecek sz kalmamak. tkenmez * Tkenmeyen, bitmeyen. * Sonsuz. * Bir kapta ekitilen ve alndka su eklenerek oaltlan zm veya zm, elma, armut karmbir tr iecek. * Peynirli bir tr orba. * Bkz. tkenmez kalem. tkenmez kalem * Ucunda kk bir bilyasbulunan ve ii zel bir mrekkeple dolu ince bir borucuktan oluan bir kalem tr, tkenmez. tkenmezlik * Tkenmez olma durumu. tkenmilik * Gcn yitirmiolma, aba gstermeme durumu. tketici * Mal ve hizmetlerden yararlanan, satn alp kullanan, tketen kimse, yoaltc, mstehlik, retici kart. * Bitiren, mahveden. tketici sayac * Harcanmak zere tketim mahalline sevkedilen gazlmekte kullanlan cihaz. tketim * Tketmek ii. * retilen veya yaplan eylerin kullanlp harcanmas, yoaltm, istihlk, retim kart. tketme * Tketmek ii. tketmek * Kullanarak, harcayarak yok etmek, bitirmek, yoaltmak. * Gszletirmek, bezdirmek. * Yryerek amak, bitirmek. tkrdn yalamak * verdii szden benliini klterek geri dnmek. tkrme * Tkrmek ii. tkrmek * Tkr az iinden darya atmak. * Azndakini dudaklararasna getirip darvermek. * Az yoluyla darkarmak.

* Kfr,fke ve tiksinti bildiren deyimlerde geer. tkrn yutmak * imrenip azsulanmak. tkrk * Tkrk bezlerinin aza akan salgs. tkrk bezleri * Dil, ene ve kulak altnda bulunan, tkrk salglayan ift bez. tkrk hokkas * ine tkrlen kap. tkrk otu * Zambakgillerden, 20-30 cm ykseklikte, kk, beyaz veya sariekli, otsu ve ok yllk bir bitki (Ornithogalum umbellatum). tkrkleme * Tkrklemek ii. tkrklemek * Tkrkle slatmak. tkrklenme * Tkrklenmek ii. tkrklenmek * Tkrklemek iine konu olmak. tl * ok ince gzenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma. * Bu dokumadan yaplmperde. tlbent * Pamuktan, ince ve seyrek dokunmuhafif ve yumuak bez. * Bu bezden yaplmbarts. tlbenti * Tlbent satan kimse. tllenme * Tllenmek ii. tllenmek * Tl grnm alan. tlyum * Bkz. tulyum. tm * Bir eyin olancas, btn, topu, tamam. * Tmen szcnn ksaltmas. tm * Tepe, tmsek. tm bakalama * Bceklerde, kurtuk ve koza evresi geiren bakalama tr. tm ballar * Kemikleri kkrdak olan, solunga yarklarbir deri kvrmile rtl omurgalbalklar takm. tm cahil * ok bilgisiz. tm kirpikliler * Kirpikli bir hcrelilerin alt snf. tm say * Bir topluluu, kuruluunda oluturan ye says, adedimrettep. tm tanrc * Tm tanrclk yanls, kamu tanrc, panteist. tm tanrclk * Tanrile evreni bir klan,hereyi tanrolarak gren retilerin genel ad, kamu tanrclk, panteizm. tmamiral* Deniz kuvvetlerinde kara kuvvetlerindeki tmgeneralin dengi olan amiral. tmamirallik * Tmamiral rtbesi. * Tmamiralin makamve grevi. tmbek * Tm (II). tmce * Cmle.

tmcemsi * Cmlemsi. tmden * Tmyle, btnyle. tmden gelim * Tmel bir nermeden tikel bir nermeye, yasalardan olaylara, etkenden etkiye geme yolu, talil, dedksiyon. tme varm * Tekil olandan, zel olandan genel olana giden, tek tek olgulardan genel nermelere varan yntem, istikra, endksiyon. tmel * Belli bir snfa balbireylerin hepsini iine alan; btn kapsamyla alnmolan (nerme).Bir nermenin tmellii "btn" veya "her" kelimesiyle gsterilir, kll. tmel kavram * Kapsamna aldbtn nesneleri gsteren kavram. tmel nerme * Konunun kapsamna giren btn bireyler iin belli bir ey bildiren nerme, tikel nerme kart. tmeller * Cins, tr, ayrm, zellik ve ilinei ieren kavramlar. tmen * Byk kme, yn. * Tugayla kolordu arasnda yer alan birlik. * On bin erden oluan asker kuvveti. * On bin. tmen tmen * Pek ok. tmgeneral *Orduda rtbesi tugeneralle korgeneral arasnda olan general. tmgenerallik * Tmgeneralin rtbesi. * Tmgeneralin makamve grevi. tmle * Tmleyen ey, mtemmim. * Genellikle fiilin anlamneitli ynlerden tamamlayan, herhangi bir isim durumunda bulunan, edat alan isim veya tamlama, mef'ul. tmleme * Tmlemek ii. tmlemek * Tm durumuna getirmek, tamamlamak, ikmal etmek. tmlenme * Tmlenmek ii. tmlenmek * Tm durumuna gelmek. tmler * Tmleyen, mtemmim. tmler a* Bir dar aydik adeerine karan a. tmr * Bkz. ur. tmrlenme * Tmrlenmek durumu. tmrlenmek * Tmr durumuna gelmek, ur durumuna gelmek. tmrleme * Tmrlemek ii veya durumu. tmrlemek * Tmr durumuna gelmek. tmsek * Kk tepe. * kntlyer, kabarklk, ikinlik. tmsekleme * Tmseklemek ii veya durumu.

tmseklemek * Tmsek durumuna gelmek. tmsekli * Tmsei olan. * Bkz. dbkey. tmselme * Tmselmek ii veya durumu. tmselmek * Tmsek olmak. tmr * Barsaklarn i yzeylerinde bulunan, prtklerin ad. tn * Gece. tnaydn * Akamlarsylenen selmlama sz. tnek * Kularn, evcil kanatllarn zerinde tnedikleri dal veya srk. tnekleme * Tneklemek ii. tneklemek * Tnemek. tnel * Bir yandan br yana geebilmek iin yer altnda alan yol. * evresi kapalyol. tnel gemek * aklnyaptie vermemek. tneme * Tnemek ii. tnemek * (kular, evcil kanatllar) Uyumak iin bir dala veya sra konmak. * (tabure, ykseke iskemle vb. zerine) Oturmak. tnmek * Hava kararp gece olmak. tp * Lboratuvarlarda trl ilerde kullanlan, bir ucu kapalcam boru. * ine krem, dimacunu, il gibi maddeler konulan, bir ucu burgu kapakl, plstik veya metal boru. * Akkan maddelerin konulduu, genellikle silindir biiminde, ii bo, azzel tapalkap. tp bebek * reme organlarndaki rahatszlklar yznden ana rahminin dnda yumurtann dllenmesi ve sonra ana rahmine yerletirilmesi sonucunda doan bebek. tp gaz * ine yksek basnla svlatrlmpetrol gazve btan gazdoldurulan, stmada ve mutfakta kullanlan tp. tp geit * Nehirlerin, kanallarn iki yakasnsu altndan balayan ve ulamsalayan yol. * Byk caddelerde yayalarn kardan karya geiini kolaylatrmak amacyla yolu stten birbirine balayan yaya geidi. tp * Tp satan kimse. tplk * Tp gaz satcl. tpleme * Tpe yerletirme. tplemek * Tpe doldurmak. tpl * Tp olan. * Tp iinde yetitirilen. tplk * Lboratuarlarda cam tpleri koymaya yarayan tahta veya metal tabla. tr * eit.

* Ortak zellikleri olan bireylerin tamam, cinslerin ayrldblm. * Kendi iinde bir birim olan ve zerinde cins kavramnn bulunduu mantksal kavram. * Trl. -tr * Bkz. -dr / -dir. -tr* -dr-/-dir-. trap * Toprak, toz. trban * nce kumatan yaplm, baskca kavrayan bir basargs. trbe * Genellikle nl bir kimse iin yaptrlan ve iinde o kimsenin mezarbulunan yap. trbe erii * Glgillerden, krmz, tatl, kk ekirdekli, etinden kolay syrlabilen bir erik eidi. trbedar * Trbede hizmet gren, trbeyi bekleyen kimse, trbe bekisi. trbin * Herhangi bir akkann (su, buhar, gaz) kinetik enerjisi ile ve birtakm zel dzenler yardmyla bir dnme hareketine giren ara. trblns * Karmaa. trde * Trleri bir olan, mtecanis. trdelik * Ayntrden olma durumu, soydalk. tre * Hak ve hukuka uygunluk, adalet. tredi * Kendisinden umulmayan bir biimde sivrilmive hakkolmayan bir duruma gelmikimse. * Nereden geldii, nasl ortaya ktbelirsiz, gerek bir deeri olmayan. trel * Tre ile ilgili olan, hukuk. treme * Tremek ii. treme nl * Kelimenin aslnda bulunmayan, i seste veya n seste beliren nl: azm > azim, Rum > Urum, gepgen > gepegen gibi. treme nsz * Kelimenin aslnda bulunmayan, n seste veya i seste beliren nsz: Urmak > vurmak, ayva > hayva gibi. tremek * Olumak, ortaya kmak, meydana kmak, paralanp oalmak. * (bir kkten) kmak. tremi * Olumu, ortaya km, meydana gelmi. tremifiil * Yapm eki ile kurulmufiil: Balamak, gzellemek, duraklamak gibi. tremiisim * Yapm ekiyle kurulmuisim: Sz-ge, ba-lk, do-um, dur-ak, ge-it gibi. tremikelime * Yapm ekiyle kurulmukelime: Szge (sz-ge), vergi (vergi) gibi. tremisfat * Yapm ekiyle kurulmusfat: Akllocuk. Sarn kz gibi. tremizarf * Yapm eki ile kurulmuzarf: lk-in, akam-le-yin, gelmek-sizin, srnr-cesine gibi. tretici * Treten. tretme * sim veya fiil kk veya gvdesine yapm eki getirilerek kelime kurma, itikak: Gz-lk-, syle-n-ti, sev-gi gibi. * Bilinen bazseylerden yararlanarak dnce gcyle yeni bir ey bulma, ihtira. tretme eki

* sim ve fiil kklerine getirilerek yeni sz varlklaryapan ek. tretmek * Oluturmak, ortaya karmak, yaratmak, meydana karmak. trev * Yapm ekiyle kurulmukelime, mtak: Sev-gi, sev-in-mek, gz-lk gibi. * Bir madde zerinde yaplan kimyasal ilemler sonucu elde edilen bir baka madde. * Deiken artmassfra giderken, fonksiyonun artmasnn deiken artmasna orannn limiti. treyi * Tremek ii veya biimi. Trk * Trkiye Cumhuriyeti snrlariinde yaayan halk ve bu halktan olan kimse. * Asya ve Dou Avrupa'da yaayan, Trkenin eitli lehelerini konuan soy ve bu soydan olan kimse. Trk aksa * Klsik Trk mziinde bir kk usul. Trk biberi * Krmzbiber. Trk kymas * Yumuak, esnek ve dayanklbir tr snger, ipek sngeri. Trk kupas * Trk kymas. Trk meesi * lkemizde yetien bir mee tr (Quercus cerris). Trke * Genel Trk dili. * Trkiye Trkesi. Trkeci * Okullarda Trke dersi veren retmen. * Trkecilik ilkesini benimsemikimse. Trkecilik * Trk dilini yabanckurallardan ve kelimelerden artma akm. Trkeleme * Trkelemek ii veya durumu. Trkelemek * Trke niteliini kazanmak. Trkeletirme * Trkeletirmek ii. Trkeletirmek * Trkelemesini salamak. * Yabancdilden Trkeye evirmek. Trkesi * Ak sylemek gerekirse, akas. Trk * Trklk akmnbenimseyen kimse. Trklk * Osmanlmparatorluu'nun son yllarnda, Osmanllk ve slmclk akmlarkarsnda btn Trklerin tek vatanda ve tek bayrak altnda birletirilmesini amalayan akm. Trk * Trkle ilgili. * Trke. Trkistanl * Trkistan halkndan olan. Trkiyat * Trkoloji. Trkiye Trkesi * Trkiye'de, Balkanlarda, Kuzey Kbrs Trk Cumhuriyeti'nde, Irak ve Suriye'nin bazblgelerinde kullanlan Trk dili. Trkkri * Trk'e benzer, Trk yapsnandran. Trkleme * Trklemek ii veya durumu. Trklemek * Trk olmak, Trk dilini ve Trkl benimsemek.

Trkletirme * Trkletirmek ii veya durumu. Trkletirmek * Trk dilini ve Trkl benimsetmek, Trklemesini salamak. Trklk * Trk olma durumu. * Trklerin meydana getirdii topluluk. Trklk bilgisi * Trk dili, tarihi, edebiyatve halk bilimi aratrmalarnkonu edinen bilim dal, Trkoloji, Trkiyat. Trkmen * Trkmenistan Cumhuriyeti'nde yaayan Trk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse. Trkmence * Trkmen Trkesi. Trkolog * Trkoloji bilgini. Trkoloji * Trk dili, tarihi, edebiyatve halk bilimi ile uraan bilim dal, Trkiyat, Trklk bilgisi. trkuaz * Yeile alan mavi renkte deerli bir ta, firuze. * Bu renkte olan. trkuaz yeili * Trkuaz. trk * Hece lsyle yazlmve halk ezgileriyle bestelenmimanzume. trk armak * trk sylemek. trk sylemek * ezgisiyle bir trky seslendirmek. trk tutturmak * trk sylemek. trk yakmak * trkye ezgi yapmak. trkc * Trk syleyen kimse. trkclk * Trkcnn ii. trkleme * Trklemek ii veya durumu. trklemek * Trksn sylemek, trk yakmak. trkleme * Trklemek durumu. trklemek * Trk durumuna gelmek. trkletirme * Trkletirmek ii veya durumu. trkletirmek * Trk durumuna getirmek. trksn armak * bir kimsenin houna gidecek biimde sz sylemek veya davranta bulunmak. trl * ok eitli zellikleri olan, eit eit, muhtelif. * eit veya eitleri toplayan daha genibir blm. * Herhangi bir yolda, herhangi bir biimde. * eitli sebzelerle piirilen etli yemek. trl trl * eit eit. -trt* Bkz. -drt-/-dirt-. trm * Varlklarn oluumu. * Btn var olanlarn Tanr'dan, ondan hibir ey eksiltmeksizin kmas.

trmclk * Evrenin trm ile ilgili olarak olutuunu ileri srenlerin retisi. trz otu * Hanmeligillerden, sar, krmziekli, gzel kokulu ve trmancbir ss bitkisi (Leonicera japonica). ts * Bkz. ty. ttme * Ttmek ii. ttmek * Duman veya buhar karmak. * Dumangeri vermek. * zlemek. * yi veya kt kokmak. * Yaamak, varlnsrdrmek. tts * Din trenlerde evrenin gzel kokmasnsalamak, by veya il yapmak amacyla yaklan kokulu madde. * Bu maddeyi yakma ii. * Et ve balk gibi yiyeceklerin tutulduu odun veya saman duman. * ki. tts gz* adrlarda duman kmasnsalayan delik. tts yapmak * din trenlerde kokulu madde yakmak. * et ve balk gibi yiyecekleri dumana tutmak. ttsleme * Ttslemek ii. ttslemek * Trl amalarla bir yeri tts dumanyla doldurmak, tts yapmak. * Et ve balk gibi yiyecekleri odun veya saman dumanna tutmak. * ki imek, sarhoolmak. ttslenme * Ttslenmek ii. ttslenmek * Ttslemek ii yaplmak. * Ttsye benzeyen dumana tutulmak. ttsl * Tts yaplm(yer, kimse veya yiyecek). * Sarho. ttslk * Tts kab, buhurdan, buhurluk. tttrme * Tttrmek ii. tttrmek * Ttmesini, duman karmasnsalamak, duman karmak. * (sigara, pipo iin) mek. ttn * Patlcangillerden, birleiminde nikotin bulunan, otsu bir bitki (Nicotiana tabacum). * Bu bitkinin kurutulup kylarak sigara biiminde veya pipoyla iilen yapra. * Duman. ttn bal * Tts ile kurutulmubalk; daha ok ringann kurutulmuu. ttn imek * ttn yakp dumanniine ekmek. ttn rengi * Kurutulmuttnn rengi olan koyu pas rengi, taba. * Bu renkte olan. ttnc * Ttn yetitiren veya satan kimse. ttnclk * Ttn yetitiricilii veya satcl. ttnlk

* Ttn ekilen yer, ttn tarlas. * Hayvann srt blgesinden karlan pastrmalk et. * Srtn kuyrua yakn yerinden yaplmen gevrek pastrma. ttn tepesinden kmak * bir acnn ateiyle yanp tutumak. ttnn tttrmek * ev ve aile dzeninin srmesini salamak. tvana * Kuvvetli, din, canl. tvey * iek tac. tvit * Taranmynden yaplan, ou iki renkte, spor giyecekler yapmnda kullanlan kumatr. * Bu kumatan yaplm. ty * nsan ve hayvan derisi zerinde bulunan ince kl. * Bazbitki ve meyvelerle bazdokumalar zerinde grlen ince, ksa, yumuak ve sk uzantlar. ty arlk * Bkz. ty sklet. ty atmak * (hayvan) tyn deitirmek. ty dikmek * (kt bir durum almbir ii) bsbtn kt bir duruma sokmak. ty dzmek * (hayvann) ty dzelmek. * (insan) iyi bir yaaya kavutuunu belirtecek biimde gzel giyinmek. ty gibi * ok hafif. ty sklet * 57 kiloda dven boksr. * En az kilo ile yara sokulan at. * Zayf, elimsiz. ty ts * Ty. tydrme * Tydrmek ii veya durumu. tydrmek * almak, armak. * Uzaklatrmak. tylendirme * Tylendirmek ii. tylendirmek * Tylenmesine yol amak. tylenme * Tylenmek ii. tylenmek * Ty kmak, zerinde tyler olumak. * Para sahibi olmak. tyleri diken diken olmak * mekten veya korkmaktan vcuttaki kllarn dipleri kabarp kllar dikilmek. * korku, tiksinti gibi duygularanlatr. tyleri rpermek * kt bir olay, souk, gcklanma gibi sebeplerle korku veya tiksinti duymak. tyl * Ty olan. * Uzun tyleri olan kilim. tyl dalak otu * 10-40 cm yksekliinde, yatk veya dik, gri veya beyaz tyl, ok yllk bir dalak otu tr (Teucrium polium). tyl mee * Yapraklartyl olan bir mee tr. tyme

* Tymek ii veya durumu. tymek * Kamak. tyo * Snavda bakasndan yardm grme veya bir kaynaktan yararlanma, kopya. * Yarncesinde belirlenen veya tahmin edilen yarmachakknda verilen gizli bilgi. tysz * Ty olmayan. * Henz by, sakalkmam. ty bozuk * Sarn veya sa rengi ak ve bozuk olan kimselere sylenen alay yollu sz. tyne dokunmamak * dokunacak, zarar verecek en ufak bir davranta bulunmamak. tze * Hukuk. tzel * Tze ile ilgili, hukuk. * Hkm. tzel kii * Hukuk bakmndan tek bir kii saylan birok kiilerin veya mallarn topluluundan doan, tek bir kii saylan varlk, hkm ahs. tzel kiilik * Tzel kiinin durumu. tzk * Herhangi bir kurumun veya kuruluun tutacayolu ve uygulayacahkmleri srasyla gsteren maddelerin hepsi, nizamname, stat. tvist * zellikle genler arasnda 1961 ylnda yaygnlk kazanan ok hzlritmi olan bir dans. * Bu dansn mzii. U * Uranyum'un ksaltmas. -u * Bkz. -/ -i, -u / - (I). -u * Bkz. -/ -i, -u / - (II). -u * Bkz. -/ -i, -u / - (III). -u * Bkz. -/ -i, -u / - (IV). u borusu * U harfi biiminde yaplmboru. U dn * Yz seksen derecelik bir dnyapma. U dn yapmak * yz seksen derece dnyapmak. u, U * Trk alfabesinin yirmi beinci harfi; ses bilimi bakmndan kaln, dar, yuvarlak nly gsterir. ubudiyet * Klelik, kulluk. uca * Kuyruk sokumu kemii, p. uca * Yce. -ucu * Bkz. -c/ -ici. ucu ortasbelli olmamak * (iiin) neresinden balanacakestirilemez durumda olmak. ucu (herhangi birine) dokunmak * birine olumsuz etkisi veya zarargelmek. ucu bucaolmamak (veya grnmemek) * ok geniolmak. ucu ucuna

* Ancak, en son kertede. ucube * ok acayip, alacak kadar irkin olan ey. ucun ucun* U uca, ucu ucuna, azar azar. * Yan yana. ucunda (cezalandrcbir ey) bulunmak * kt bir eye sebep olmak. ucunda bir ey olmak * gizli bir ama bulunmak. ucundan tutmak * bir eyle megul olmak, katksalamak, yardmcolmak. ucunu bulmak * sona erdirmek, kolaynbulmak. ucunu karmak * (i) kmaza girme. ucuz * Fiyatyksek olmayan, pahasaz, dk fiyatlpahalkart. * Az emekle elde edilen. ucuz alan, pahalalr * ucuz olan mal abuk eskir, pahalya alnmgibi olur. ucuz atlatmak (veya kurtulmak) * zor veya tehlikeli durumdan az zararla syrlmak. ucuz etin yahnisi yavan (veya tatsz) olur * ucuza mal olan eylerin niteliksiz olduunu anlatr. ucuz halklk * Halklbasit ve kolay yoldan yapmak ii. ucuz pahal * Yksek veya dk fiyatlolduuna bakmadan. ucuza kmak * yaptrlan bir ey az masrafla elde edilmek. ucuza gitmek * basit, kolay, nemsiz olarak deerlendirilmek. ucuza kapatmak * ucuza almak, frsatdeerlendirmek. ucuzca * Ucuz olarak, ucuz bir biimde. ucuzcu * Malnucuz satan. * Her eyin ucuzunu arayan. ucuzdur vardr illeti, pahaldr vardr hikmeti * ucuz eylerin ucuzluuna tamah etmemeyi, pahaleylerin de pahallndan korkmamaytler. ucuzlama * Ucuzlamak durumu. ucuzlamak * Fiyatinmek. * Kolaylkla elde edilir ve duyulur olmak. ucuzlatlma * Ucuzlatlmak ii. ucuzlatlmak * Ucuzlatmak ii yaplmak. ucuzlatma * Ucuzlatmak ii. ucuzlatmak * Fiyatnindirmek. * Kolaylkla elde edilir duruma getirmek. ucuzluk * Ucuz olma durumu. * Yasal bir ilemle her eyin ucuz satlddnem, damping. ucuzuna * Ucuz olarak, ucuzca. u

* Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktas. * Uzun bir eyin baveya son noktas. * Bir eyin kenar. * Bir uzakln son noktas. * Bir eyin ba, tepesi. * Sebep. * Trk devletlerinde genel olarak snr boylarndaki eyalet ve sancaklara verilen ad. u beyi * Ularn sivil ve asker ynetiminden sorumlu olan grevli. u beylii * U beyinin grevi veya makam. * U beyinin ynetimi altndaki sancak. u uca * Bir eyin son noktasyla, ikinci bir eyin banoktasnbirbirine ekleyerek. u uca gelmek * ancak yetimek. u vermek* (ban) bavermek. * ortaya kmak. * (bitki) bitmek, srmek. * gelime, byme balangcgstermek. uak * Kanatlarnn altna havann yaptbasn yardmyla ykselip ilerleyebilen motorlu hava tat, tayyare. uak alan* Bkz. alan. uaksavar * Hava hedeflerine karkullanlan silhlara verilen genel ad. uan daire * Ne olduu, nereden geldii bilinmeyen, baka gezegenlerden uup gelerek dnyamzda grld sanlan, yassyuvarlak biimde uan ara. uan kale * Stratejik amalarla kinci Dnya Sava'nda kullanlmolan Amerikan ar bombardman uaklarna verilen ad. uan kefal* Bkz. uar kefal. uan kua borcu olmak * pek ok kiiye borlu olmak. uan kutan medet ummak * ok skntda kalp en ufak bir yardmn herhangi bir yerden gelmesini beklemek, skntlbir durumdan kurtulmak iin her trl areye bavurmak. uan top * Voleybol. uar * Uan, uucu. uar kefal * Turna balgillerden, kefale benzer, uzun kanatl, eti beenilen bir balk (Exocoetus). uara atmak * umakta olan kua tfek atmak. uar * (kiinin nitelii olarak) Ele avuca smaz. * Kendini eitli elencelere vermi, sefih. uarlk * Uarolma durumu veya uardavran, sefahat. ukun * Ateten frlayan ve etrafa salan kvlcm. ukur * alvar ve idonunu bele balamak veya torba, kese aznbzmek iin bunlara geirilen ba. * Cinsel duygu veya iliki. ukur zmek * Bkz. harama ukur zmek. ukurlu * Ukuru olan.

ukurluk * Ukur geirilen katlanmkenar. * Bayran arka kenarnda bulunan ve iinden ip geirilip tutturulan beyaz bezden kenarlk. * Ukur geirmeye yarayan ubuk. ukuruna gevek olmak * iffetine balolmamak. ukuruna salam * iffetine bal. ukurutan * Turungillerden, zellikle limonlarda gelierek, dal ularnn kurumasna yol aan ve birka yl iinde aacn lmesine sebep olan bir tr mantar. ulanma * Ulanmak durumu. ulanmak * Ulu duruma gelmek. * Vermek. ulu * Ucu olan, ucu kan. * Filtreli (sigara). uma * Umak ii. umak * (ku, kanatlbcek vb. iin) Hareketli kanatlaryardmyla havada dmeden durmak, havada yol almak. * (uak vb. iin) zel mekanizma ile yerden ykselmek, havada yol almak. * Gaz veya buhar durumuna gemek. * Solarak yok olmak. * Arlmak. * Rzgr veya baka bir itici gle yerinden ayrlp uzaa gitmek. * Yksek yerden dmek veya yuvarlanmak. * ok sevinmek. * Yok olmak, ortadan kaybolmak. * Belirmek. * Patlaycmadde ile paralanmak. * Uar gibi dalgalanmak. * ok hzlgitmek. * Hava yolu ile gitmek. * (din inana gre) Ruh lmden sonra ge ykselmek. * Keyif verici veya uyuturucu madde aldktan sonra hayal lemine dalp gitmek. umak * Cennet. usuz * Ucu olmayan. usuz bucaksz * Sonu grlmeyecek kadar geniolan. * ok fazla, pek ok. utan uca * Bir batan bir baa. utu utu * Birka kii arasnda oynanan ve umayan eyleri de uar gibi gstererek artma temeline dayanan bir ocuk oyunu. uucu * Uma yetenei veya zellii olan. * Buhar veya gaz durumuna geebilen. * Pilot. uuculuk * Uucu olma durumu. * Pilotluk. uu bcei * Uur bcei, hanm bcei. uuk * Umu, soluk. * Ak (renk).

* Hafif, belirsiz. uuk * Genellikle ateli hastalklar, ruhsal bunalmlar sonucu deride fiskeler durumunda beliren kabarck. uuklama * Uuklamak ii. uuklamak * Uuk (II) olumak. uuklama * Rengi soluklama. uuklamak * Rengi soluklamak. uukluk * Uuk olma durumu. uum * Bayran ukurluk karsndaki kenar. uup gitmek * kaybolmak,yok olmak. uurma * Uurmak ii. uurmak * Umak iini yaptrmak. * Kesip ayrmak. * Gizlice alp gitmek. * Hzlgtrmek, hzlsrmek. uurtma * Uurtmak ii. * zeri renkli ktlarla kaplanm, genellikle okgen biimindeki bir gvde ve ssl bir kuyruktan oluan, sicimle balanarak, rzgr yardmyla uurulan bir eit oyuncak. uurtmak * Umak iini yaptrmak, umasna yol amak. uurulma * Uurulmak ii. uurulmak * Uurmak ii yaplmak. uurum * Dik ve derin yama. * Byk fark, ayrlk. * Felketli sonu. uurumlama * Uurumlamak ii veya durumu. uurumlamak * Uurum durumuna gelmek. uu * Umak ii veya biimi. uuma * Uumak durumu. uumak * Hep birlikte umak. * Havada gidip gelerek dolamak. * Kendini duyurmak. ud * Ut alan algc, utu. uf * Ac, szduyunca veya skntlbir durumda sylenir. uf olmak * (ocuk dilinde) yanmak, acmak. ufack * ok ufak, kck. ufack tefecik * Ksa boylu ve zayf, kk yapl, elimsiz. ufak * Boyutlarolaandan kk.

* Yaa daha kk olan. * nemsiz, ok az. * Makam, derece bakmndan geri olan. ufak apta * Aslna gre kk olan. ufak para * Bozuk para. ufak tefek * (nesneler iin) Byk yer kaplamayan, kk; ok gerekli olmayan. * nemsiz. * Ksa ve zayf. ufak ufak * Azar azar. * Kk paralar durumunda. * Yavayava. ufaka * Olduka ufak, ufarak. ufakl * inde ufak taneler bulunan. * Bkz. irili ufakl. ufaklk * Ufak olma durumu. * Bozuk para, bozukluk. * Bit. * ocuklar iin seslenme sz olarak kullanlr. ufaktan ufaa * Kk kk, ufak ufak, azar azar. ufalama * Ufalamak ii. ufalamak *Krarak veya ezerek ufak paralara ayrmak. ufalanma * Ufalanmak ii. ufalanmak * Ufalamak ii yaplmak, ufak paralara ayrlmak. ufalayc * Ufalama iini yapan. * Pis suda bulunan iri maddelerin ufalanmasnsalayan alet. ufalma * Ufalmak durumu. ufalmak * Bykken daha ufak duruma gelmek, klmek. * Bzlmek, klmek. ufaltma * Ufaltmak ii. ufaltmak * Byk olan bir eyi daha kk duruma getirmek, kltmek. ufarak * Biraz ufak. ufk * Yatay. ufku dar * Uzagremeyen, bakasgeniolmayan. ufku geni * Uzagrebilen, bakasgeni. ufkunu geniletmek * gralanngeniletmek, daha geni, daha fazla bilgi ve gredinmek. uflama * Uflamak ii. uflamak * Ac, szduyarak uf demek. uflayp puflamak srekli olarak uflamak, uflayp durmak. ufuk

* ekln gsterdii dikey izgi ile gzlemci zerinden geen dzlem, gz erimi. * Dz arazide veya ak denizde gkle yerin birleir gibi grnd yer, evren, gz erimi. * Anlay, kavray, gr, dnce gc, ihata. * evre, dolay. ufuk izgisi * Gz eriminde geen yatay dzlemle kesitii izgi. ufunet * Pis koku. * rin, cerahat. ufunetlendirme * Ufunetlendirmek ii veya durumu. ufunetlendirmek * rinlendirmek, cerahatlendirmek. * Dzenini bozmak, illetli hle getirmek. ufunetlenme * Ufunetlenmek durumu. ufunetlenmek * (yara) rinlenmek. ufunetli * Ufuneti olan. Ugandal* Uganda halkndan olan kimse. ura * Yufka alrken hamurun tahtaya yapmamasiin serpilen kaln un. urak * ok uranlan yer. * Yolstnde durulacak yer. uralama * Uralamak ii veya durumu. uralamak * Ura serpmek. urama * Uramak ii. uramak * Yola devam etmek zere, bir yerde, ksa bir sre kalmak. * Bir yerin yanndan, yaknndan, iinden gemek. * Frlayarak kmak, darkmak. * (kt duruma) Konu olmak. * Yaklamak. * Karlamak, maruz kalmak. * Cin, peri arpmak. uranma * Uranmak ii. uranmak * Uramak ii yaplmak. ura * Bir insann yaptiveya meslek, meguliyet. * Bir gl yenmek iin gsterilen srekli aba, mcadele. ura * Uralan ey, ig, megale. uralma * Uralmak ii. uralmak * Uramak ii yaplmak. urama * Uramak ii. uramak * Bir ii baarmaya almak, iedinmek. * Bir izerinde srekli almak. * Zamannbir ie verme durumunda kalmak. * Birine kt davranmak. * Savamak.

uratrma * Uratrmak ii. uratrmak * Uramasna yol amak. uratma * Uratmak ii. uratmak * Uramak iini yaptrmak, uramasna sebep olmak. * Savmak, kmak, daratmak, kovmak. uru * Hrsz. * n veya yan. urulama * Urulamak ii veya durumu. urulamak * Hrszlkla ele geirmek, almak, sirkat etmek. uruluk * Urunun yapti, hrszlk, sirkat. urun * Gizlice. urun urun * Gizli olarak, gizli gizli, gizlice. urunda * nnde. uul uul * Uultulu olarak. uuldama * Uuldamak ii. uuldamak * Srekli bouk ve kaln ses karmak. * (beyinde, kulakta) uultu olmak. uultu * Grltl, bouk ve anlalmaz ses, uuldama sesi. uultulu * Uultusu olan, uultu karan. uunmak * Byk bir znt veya acdan kvranmak, soluu tkanmak, alaya alaya baylmak. uur * Bazolaylarda grlen ve insana iyilik getirdiine inanlan belirti veya baznesnelerde var olduuna inanlan iyilik kayna. * Bu nitelikte olduuna inanlan ey. * Meymenet, kadem. uur * (ynelme veya kalma durumunda) Hedef, ama, gaye, yol. uur bcei * Vcudu yarm kre biiminde, turuncu, krmzrenkli, zerinde yedi tane kara nokta bulunan kn kanatl bcek, hanm bcei, uu bcei (Coccinella septempunctata). uur bcekleri * rnei uur bcei olan, etil ve otul trleri iine alan kn kanatllar familyas. uur getirmek * iyilik, ans, talih, bereket getirmek. uur ola! (veya uurlar olsun!) * esenlikle git, yolun ak olsun!. uurlama * Uurlamak ii. uurlamak * Gideni esenlik ve sevgi dilekleriyle geirmek, selmetle gndermek, teyi etmek. uurlan* Uurlanmak ii veya biimi. uurlanma * Uurlanmak ii. uurlanmak

* Uurlamak ii yaplmak. uurlayc* Uurlayan (kimse). uurlay* Uurlamak ii veya biimi. uurlu * Uuru olan, iyilik getirdiine inanlan, kutlu, tekin, kademli, meymenetli, mbarek. uurlu kademli olsun * mutlu bir olay dolaysyla sylenen bir iyi dilek sz. uurluk * Maskot. uursama * Uursamak ii veya durumu. uursamak * Herhangi bir olguyu veya nesneyi uur saymak. uursuz * Kendinde uursuzluk bulunan, kadersiz, meymenetsiz, menhus, musibet, me'um. uursuzluk * Bazolaylarda grlen ve insana ktlk getirdiine inanlan belirti veya baznesnelerde var olduuna inanlan g, kademsizlik, meymenetsizlik, nuhuset, eamet. uuru ak* Talihli, ansl. uut * imlenmibudayn kaynatlmasyla yaplan bir eit yemek. uhde * Birinin yapmakla ykml olduu i, grev. * Sorumluluk. uhdesinde olmak * stnde olmak, sorumluluu altnda olmak. uhdesinden gelmek * becermek, baarmak. uhdesine almak * bir ii stne almak, yapacana sz vermek, sorumluluu altnda olmak. uhrev * br dnya ile ilgili, ahret ile ilgili. uhuvvet * Kardelik. -uk * Bkz. -k / -ik. ukal * Kendini akllve bilgili sanan, bilgilik taslayan kimse. ukal dmbelei * Aklermedii hlde her konuda fikir yrten, bilir bilmez hereye karan zevzek. ukal ukal * Ukal bir biimde. ukalca * Ukal (bir biimde). ukallk * Ukal olma durumu veya ukalca davran. ukde * Dm, yumru. * e dert olan ey. uknum * Asl, unsur, hipostaz. Ukraynal* Ukrayna halkndan olan kimse. ukubet * Ceza. * ok irkin ve sakil. -ul * Bkz. -I- (II). -ul * Bkz. -I- (II).

-ul* Bkz. -I- (III). ula * Zarf-fiil, bafiil, gerundium. Ulah * Romanya'nn yerli halkna ve bu halkn soyundan olan kimselere OsmanlTrklerinin verdii ad. Ulaha * Ulah dili. ulak * Haberci, haber veren kimse. ulak karmak * haberci gndermek, posta karmak. ulam * Aralarnda herhangi bir bakmdan ilgi veya benzerlik bulunan eylerin tm, makule, zmre, grup, kategori. * Nesnel gerekliin ve bilginin en genel ve temel zelliklerini, ilikilerini yanstan temel kavramlarn her biri; bir konuya ykletilebilen sfatlarn oluturduklaren genicinslerden her biri; nicelik, nitelik, bant, kiplik gibi, kategori. ulam ulam* Takm takm, yn yn, topluluklar durumunda, art arda. ulama * Ulamak ii. * Ulanan para, ek, katk, ilve. * Konumada art arda gelen kelimelerden birincisinin sonundaki nszn, ikincisinin bandaki nlye ses bakmndan balanarak sylenmesi: Ayrt etmek, aa alt, tertip etmek, art arda gibi. * Ulanm. ulamak * Eklemek, katmak, ilve etmek. ulan * Ey. * ok kaba bir biimde fke ve nefret anlatr. ulanma * Ulanmak ii. ulanmak * Ulamak ii yaplmak. ulant * Ulanan ey. ulalma * Ulalmak ii. ulalmak * Ulamak ii yaplmak. ulam * Ulamak ii. * Kyler, ehirler, lkeler arasnda bir yerden bir yere gidigeli, mnakale, muvasala, temas. * Bir eyi bir yerden baka bir yere aktarma. ulama * Ulamak durumu. ulamak * Varmak, gelmek. * Elde etmek, erimek. * Yetimek. * Birbirine katlmak, dklmek. ulatrma * Ulatrmak ii. * nsanlarn, mallarn, haberlerin ulamasnsalayan ilerin ve aralarn tm, mnakalt. * Orduda malzeme ve personel tama ilerini salayan snf. ulatrmak * Ulamasnsalamak. ulayc * Ulamaya yarayan. ulema * Bilginler.

* Sarkldin bilginleri. ulemalk * Bilginlik, limlik. ulemalk taslamak * bilgilik etmek. ulu * Erdemleri bakmndan ok byk, yce. * (somut eyler iin) ok byk. * Saygduyulan byk. -ulu * Bkz. -l/ -ili. ulu orta * Bir eyin aslnbilmeden dnp tartmadan, ekinmeden, aktan aa. ulfe * Osmanllarda kapkulu askerlerine, saray ve devlet kurulularndaki bazgrevlilere ayda bir verilen cret. ulfe vermek (veya datmak) * Osmanllarda asker ve sivil kurululardaki grevlilere ayda bir verilen creti datmak. * yerli yersiz bol keseden para harcamak. ulfeci * Yenierilikte bir snf svari askeri. ulhiyet * Tanrlk sfat, Allahlk vasf. ululama * Ululamak ii. ululamak * Arlamak. * Ulu tutmak, ulu saymak. ululanma * Ululanmak ii veya durumu. ululanmak * Ululamak durumunda olmak. ululuk * Byklk, byk olma durumu, ycelik, izzet. ulm * Bilimler, ilimler. uluma * Ulumak ii. ulumak * (kpek, kurt, akal vb.) Uzun, iniltili, alar gibi bir ses karmak. * (insan) niltili ses kararak bouk bouk alamak. ulmudiniye * Din bilgisi. ulus * Millet. ulusal *Mill. ulusallatrma * Millletirme. ulusallatrmak * Ulusal bir nitelik vermek, millletirmek. ulusallk * Milliyet, milllik. ulusu * Milliyeti. ulusuluk * Milliyetilik. uluslar aras * eitli milletler arasnda yaplan; milletler arasnda ok ynl ilikilerle ilgili olan, milletler aras, beynelmilel, enternasyonal. uluslar arasc * Uluslar arasndaki ilikileri benimseyen, uluslar arasndaki ilikilerden yana olan.

uluslar arasclk * Uluslar arasndaki ilikileri benimseme, uluslar arasndaki ilikilerden yana olma, beynelmilelcilik, enternasyonalizm. ulussever * Ulusunu seven (kimse), milliyetperver. ulusseverlik * Ulussever olma durumu, milliyetperverlik. ulutma * Ulutmak ii veya durumu. ulutmak * Ulumasnsalamak. ulv * Yce. * Gkle ilgili olan, semav. ulviyet * Ycelik. -um * Bkz. -m (I). -um * Bkz. -m (II). -um * Bkz. -m (III). umac * Kk ocuklarkorkutmak iin uydurulmuhayal yaratk. umacgibi* korkun ve irkin grnl. umar * are. umarsz * aresiz. umarszlk * Umarsz olma durumu, aresizlik. umde * lke, prensip. umdurma * Umdurmak ii veya durumu. umdurmak * Ummak durumunu yaratmak, ummasnsalamak. umma * Ummak durumu. ummadn tabayarar * kk veya nemsiz eyler de ou kez byk etkiler yapabilir. ummadk * Hi umulmayan. ummak * Bir eyin olmasnistemek, beklemek. * Sanmak, tahmin etmek. umman * Ana deniz, okyanus. umran * Bkz. mran. umre * Hac mevsimi dnda Kbe'yi ve Mekke'nin br kutsal yerlerini ziyaret etme. -umtrak * Bkz. -mtrak. umu * Umut, istek, arzu. umuda dmek * gerekleeceine inanmak, umut etmek. umudunu kesmek * umut kalmayacak duruma gelmek. umudunu krmak

* gvenini sarsmak. umulma * Umulmak durumu. umulmadk * Kendisinden bir ey umulmayan. umulmak * Ummak durumu yaratlmak veya ummak durumuna konu olmak. umum * Btn, hep, tm, kamu. * Herkes, halk, ahali. umum mdr * Genel mdr. umum mdrlk * Genel mdrlk. umumhane * Genel ev. umum * Genel. umum af * Genel af. umum corafya * Genel corafya. umum efkr * Kamuoyu. umum heyet * Genel kurul. umum ktip * Genel ktip. umum kongre * Genel kongre. umum vekletname * Genel vekletname. umumiyet * Genellik. umumiyetle * Genellikle. umur * Aldretme, nem verme. * ler. umur grmek * nemli grevlerde bulunmuolmak. * ok tecrbesi olmak. umur grm * nemli grevlerde bulunmu, grgl, olgun kimse. * tecrbesi ok olan. umursama * Umursamak durumu. umursamak * Aldretmek, nem vermek. umursamaz * Umursamayan, aldretmeyen. umursamazca * Umursamaz (bir biimde). umursamazlk * Umursamama, aldretmeme durumu. umursanma * Umursanmak durumu. umursanmak * Umursamak durumuna konu olmak. umurumum teki (ters syleiyle) * bir ie hi ilgi gsterilmediini anlatr. umurunda olmamak

* aldrmamak. umut * Ummaktan doan gven duygusu, mit. * Bu duyguyu veren kimse veya ey. umut beslemek * bir eyin olabileceini beklemek, ummak. umut etmek * ummak. umut * Umutlandrcbelirti. umut kaps * stenilen, arzu edilen bir eyin gereklemesi beklentisiyle zlenen durum. umut kesmek * Bkz. umudunu kesmek. * bir eyin artk gerekleemeyecei inancna varmak, ummaz olmak. umut vermek * bir kimsede umut uyandrmak, bir kimseye gven vermek. umutlandrma * Umutlandrmak ii. umutlandrmak * Umut vermek, umutlanmasna yol amak, mitlendirmek. umutlanma * Umutlanmak durumu. umutlanmak * Bir eyin olmasninanla beklemek, mitlenmek. umutlu * Umudu olan, umut besleyen,mitli. umutsuz * Umudu olmayan, hi umudu kalmayan, mitsiz, nevmit. * Dzelecei veya iyileecei sanlmayan, mitsiz. umutsuzlua dmek (veya kaplmak) * hi umudu kalmamak, gveni sarslmak, olumsuzlua srklenmek. umutsuzlua drmek * umut vermemek, gvenini sarsmak, olumsuzlua srklemek. umutsuzluk * Umutsuz olma durumu, mitsizlik, meyusiyet. un * tlerek toz durumuna getirilmitahl ve baka besin maddeleri. -un * Bkz. -n (I). -un * Bkz. -n (II). -un * Bkz. -n- (III). un orbas * Un ve et suyunun kartrlp atete on dakika piirilmesi ve daha sonra st ve yumurta sarsyla terbiye edilmesi yoluyla yaplan orba. un helvas * Unun yaiinde kavrulmasndan sonra iine eker erii katlarak hazrlanan bir tr helva. un ufak etmek * ok ufak krntlar durumuna getirmek. un ufak olmak * ok ufak krntlar durumuna gelmek, paralanmak. -unca * Bkz. -nca / -ince. uncu * Un satan kimse. -uncu * Bkz. -nc/ -nci. unculuk * Un alp satma ii. -un

* Bkz. -n. unlama * Unlamak ii. unlamak * Una bulamak. * Un bulatrmak. unlanma * Unlanmak durumu. unlanmak * Una bulanmak. * Una bulatrlmak. unluk * Un yaplmaya elverili, temizlenmi(buday). * Deirmende unun biriktii yer. * Ekmek frnlarnda unlarn bulunduu blm, un deposu. unmak * Onmak. unsur * ge, ilke, uknum, eleman. -untu * Bkz. -nt/ -nti. unulmak * Onulmak. unulmaz * Onulmaz. ununu elemi, eleini asm * geri kalan mr sresince yapacak nemli bir ii kalmam. unutkan * ok unutan, unutma huyu olan. unutkanlk* Unutkan olma durumu. unutma * Unutmak durumu. unutmabeni * ki eneklilerden, kk mavi iekler aan bir bitki (Myosotis palustris). unutmak * Aklnda kalmamak, hatrlamamak. * Bir eyi dalgnlkla bir yerde brakmak. * Bir eyi yapamaz duruma gelmek. * Balamak. * Gereken nemi vermemek, stnde durmamak. * Hatrdan, gnlden karmak. unutturma * Unutturmak ii. unutturmak * Unutmasna yol amak veya unutmasnsalamak. unutulma * Unutulmak durumu. unutulmak * Unutmak iine konu olmak. unvan * Bir kimsenin ii, meslei veya toplum iindeki durumu ile ilgili olarak kullanlan ad, san. unvanl * Unvanolan. -up * Bkz. -p / -ip. upuslu * ok uslu. upuygun * ok uygun, tastamam. upuzun * ok uzun.

* Tamamyla uzanmbir durumda. ur * Hcrelerin aroalmasyla dokularda oluan ve byme eilimi gsteren yumru, tmr. -ur * Bkz. -r / -ir. ur kaplama * Aacn urlarndan elde edilen ve ok kymetli olan bir kaplama eidi. uraan * Beraberinde yamur getirmeyen gl frtna. Ural dilleri * Fince, Macarca ve Samoyeteden oluan dil grubu. Ural-Altay * Ural dilleriyle Altay dillerinin oluturduu dil grubu. uran * Teknik, sanayi, endstri. Urans * Gne'e uzaklk srasnda yedinci olan ve Gneevresindeki dolanmn84 ylda tamamlayan gezegen. uranyum * Atom numaras92, atom arl238,03 olan, 1800C ye doru eriyen, 18,7 younluunda.demir grnnde bir element. KsaltmasU. uranyumlu * inde uranyum bulunan bir alam. uray * Belediye. urba * Giysi. urbal * Urbasolan. Urban * l Araplar. Urduca * Pakistan'da kullanlan resm dil. Urfa ban * Douda ve zellikle Urfa yresinde yaayan halkn yznde grlen ban. Urfa kebab * Urfa yresinde sevilen ve oradan Trk mutfana kazandrlan bir tr kebap. Urfa peyniri * Urfa ve yresinde zel yntemlerle hazrlanan yumruk biiminde bir tr peynir. urgan * Keten, kenevir, pamuk, jt gibi trl dokuma maddelerinden yaplan ince halat. urganc * Urgan yapan veya satan kimse. urganclk * Urgancnn yapti. urlama * Ur hline gelme. urlamak * Ur hline gelmek. urmak * Vurmak. urodel * Kuyruklular. Uruguayl* Uruguay halkndan olan kimse. uruk * Soy, slle. Urum * Rum. urup * Arnn sekizde biri uzunluundaki l. Urus * Rus.

us * Akl. us d * Usla kavranamayan, usa yabanc, usa kar, usa aykr, gayriakl irrasyonel. us dclk* Yaamda ve bilgilerde us dgelere tek yanlolarak arlk veren, sezgi, sevgi, duygu ve igdleri bilginin kaynasayan gr, irrasyonalizm. us pay * Akl dersi. us payvermek * aklldavranma dersi vermek. usa vurma * Akl szgecinden geirmek, muhakeme. * Bilinen veya doru olarak kabul edilen belirli nermelerden baka nermeler karma, uslamlama, muhakeme. usa vurmak * Bir konuyu zihinde iyice dnp inceleyerek karar vermek, muhakeme etmek. usan * Usanma duygusu, bkma, bkknlk, mell. usan getirmek * usanacak duruma gelmek. usan vermek * usandrmak. usanlk * Usanma durumunda olma, bkma. usanlk getirmek * iyice bkmak, tamamen usanmak. usandrc* Usan verici, bktrc. usandrma * Usandrmak ii. usandrmak * Usanmasna yol amak. usangn * Usanm, bkm. usanlma * Usanlmak durumu. usanlmak * Herhangi biri usanmak. usanma * Usanmak durumu. usanmak * Tekrarlanmas, uzun srmesi dolaysyla bir eyden holanlmaz veya sklr duruma gelmek, bkmak, bezmek. usant * Usan, usanma durumu. usare * z su. usu * Usuluk yanls(kimse), rasyonalist. * Aklnkullanmasnbilen. usuluk * Usa dayanan, doruluun ltn duyularda deil, dnmede ve tmden gelimli karmalarda bulan retilerin genel ad, akliye, rasyonalizm. * Usa, ussal yargya inanma, usa aykrveya us dhibir eyi tanmama tutumu, akliye, rasyonalizm. * Bilginin evrensellik ve zorunluluunun deneyden ve deneysel genellemeden deil, yalnzca ustan kartlabileceini savunan reti. ushuru * Bkz. uskuru. uskumru * Uskumrugillerden, scak ve lk denizlerde sr durumunda yaayan, izgili bir deniz bal(Scomber scombrus).

uskumru dolmas * Bir tr uskumru yemei. uskumrugiller * Ak denizlerde yaayan, mekik biiminde uzun gvdeli, rnek hayvanuskumru olan bir balk familyas. uskumrumsugiller * rnek hayvankrlang balve zargana olan, kemikli balklar takmnn kefaller alt takmna giren bir familya. uskur * Pervane. uskurlu * Uskuru olan. uskuru * Cvata ve somunlardaki yiv. uslamlama * Bkz. Usa vurma. uslamlamak * Bkz. Usa vurmak. uslanma * Uslanmak durumu. uslanmak * Yadrganan, ayplanan davranlardan vazgemek, davranlarna dzen vermek. * Herhangi bir olaydan ders almak, aklbana gelmek. uslu * Toplumu, evresini rahatsz etmeyen, edepli, meddep, yaramaz kart. * (hayvan iin) Uysal. * Akll, zeki. uslu akll* Olgun, arlve deeri olan kimse. uslu durmak (veya oturmak) * yaramazlk etmemek. uslu uslu * Uslu bir biimde, uslu olarak. usluluk * Uslu olma durumu. ussal * Akla uygun, yalnz akla dayanan, akl, rasyonel. ussallatrma * Herhangi bir ii veya davranakla uygun klma, rasyonalizasyon. ussallk * Akla dayalolann nitelii, rasyonalite. * Bir amaca en etkin biimde ulatracak aralarkullanmaygerektiren tutum. usta * Bir zanaatgerei gibi renmiolan ve kendi bana yapabilen kimse. * Sanat reticisi. * Zanaatlar iin san. * Eli uz, iinin eri, becerikli, mahir. * Osmanlmparatorluu'nda saraydaki cariye ve hizmetlilerin kdemlilerine verilen ad. * Akl veren veya reten. usta elinden kmak * (eli uz,iinin eri olan bir kimse) yapmak. usta ii * Eli uz, iinin eri olan kimsenin ii. ustaba * Ustalarn almasndenetleyen usta. ustaca * El uzluu ile, ustalkla. * Becerikli olarak, kurnazlkla. ustalama * Ustalamak durumu. ustalamak * Bir ii yapmakta usta durumuna gelmek. ustalk

* Usta olma durumu. * Beceriklilik, el uzluu, maharet. ustalkla * Ustaca. * Kurnazca. ustalkl * Ustalkla yaplm. ustun * Tanabilir cerrah aralartakm. ustura * Traiin kullanlan, alr kapanr, ok keskin bak. ustura ta * Ustura bilemek iin kullanlan tan yapldbir tr sert ist. ustura tutunmak * vcuttaki istenmeyen kllartemizlemek. usturlp * Gk cisimlerinin ykseltisini lmekte kullanlan ara. usturmaa * Her tr deniz aracnn rhtm, iskele gibi yerlere yanamalarsrasnda olabilecek arpmalarnleyici nitelikte halat, aa, lstik, plstik gibi esnek malzemeden yaplm, sabit veya tanabilir yastk. usturpa * nce bir halatn ucuna bir kurun parasbalanarak yaplan bir eit krba. usturuplu * Derli toplu, ustalkl, uygun. usul * Kkler, asllar. * Bir kimsenin ana, baba, dede ve nineleri. usul * Bir amaca erimek iin izlenen, tutulan yol, yntem, tarz. * Bilimde belli bir sonuca erimek iin, belli bir plna gre izlenen yol, metot. * Yol, yntem. * Bir yasama veya idare ileminin hazrlanmas, yaplmasveya yrrle konmassrasnda uyulmasgereken hkmler ve izlenecek yollar. * Klsik Trk mziinde tempo. * Yava, alak olarak. usul boy * Biimli endamolan. usul tutmak * dmtekle tempo tutmak. usul usul * Usulcack. usulca * Yavaa. * Sessiz bir biimde. usulcack * Yavave belli etmeden veya ortalkartrmadan, yavaack. usuldan * Yavaa, sessizce. usullack * Usulcack. usulsz * Yntemsiz. * Yolsuz. usulszlk* Yntemsizlik. * Yolsuzluk. -u * Bkz. -(I). -u* Bkz. -. uak * ocuk.

* sim tamlamalarnda belirtilen durumunda, herhangi bir blgenin halkndan olan erkek. * Erkek hizmeti. * Tayfa. uak olmak * birinin hizmetini yapma grevini zerine almak. uakkapan* Bebekleri kaldrdsylenen bir cins akbaba. uaklk * Uak olma durumu. * Birinin, kendi z saygspahasna bakasna yapthizmet. uaklk etmek * bir kimseye hizmet veya kulluk etmek. * kendi kariin yasal veya ahlk bile olmasa bakasnn her dediini yapmak zorunda olmak. ukun * Karabudaygillerden, yapraklaryrek biiminde, koku dtan sincab ve iten sarrenkte olan bir ravent tr (Rheum rhaponticum). uak * Trk mziinde ana makamlardan biri. ut * Klsik Trk mzii aralarndan, iri karnl, kirili, mzrapla alnan bir alg. ut * Utanma duygusu. -ut * Bkz. -t (I). ut ac * Bkz. gstermeci, tehirci. ut aclk * Bkz. gstermecilik, tehircilik. ut yeri * nsann vcudunda rtmek zorunda olduu yer,edep yeri. utana skla * ok utanp sklarak, utanp sklm, bir biimde. utancndan yere gemek * ok utanmak. utancndan yerin dibine girmek * istenilen biimde ve nitelikte olmama karsnda znt duymak, arutanmak. utan *Utanma duygusu, hicap. utan duygusu * nsann ruh dnyasnda oluan utanma duygusu. utan duymak * utanmak. utandrc* Utanma duygusuna yol aan, utan veren. utandrma * Utandrmak ii. utandrmak * Utanmasna yol amak, utanacak bir duruma drmek, mahcup etmek. utanga * Bir toplulukta gvenini yitiren, rahat konuamayan ve rahat davranamayan, sklgan, mahcup. utangalk * Sklganlk, mahcubiyet. utangan * Utanga. utan * Utanmak durumu veya biimi. utanma * Utanmak durumu, teeddp. * Utanma duygusu. utanma duygusu * nsann ruh dnyasnda oluan utan duygusu. utanmak

* Onursuz saylacak veya gln olacak bir duruma dmekten znt duymak, korkmak, mahcup olmak. * Sklmak. * ekinmek. utanmaz * Utanmasolmayan, sklmaz, yzsz, arsz. utanmazca * Utanmakszn, utanmaz bir biimde (yaplan). utanmazlk * Utanmaz olma durumu, yzszlk, arszlk. Utarit * Gne'e en yakn olan gezegen, Merkr. utu * Ut yapan veya satan kimse. * Ut alan kimse, ud. utku * Birok emek ve tehlikeli uramalar pahasna eriilen mutlu sonu, yengi, zafer. utkulu * Zafer kazanm, muzaffer. utlu * ffetli. utma * Utmak ii. utmak * Yenmek. * (oyunda) Yenmek, tmek (II). utulma * Utulmak ii. utulmak * Utmak ii yaplmak veya utmak iine konu olmak. uvertr * Operada, perde almadan nce orkestrann aldpara. * Pokerde oyuna balayabilmek iin gerekli el. uvertr yapmak * bir eye giriniteliinde sz sylemek veya davranta bulunmak. uvunmak * Uunmak. uyak * iirde dizeler sonundaki esesli kelime veya ayngrevde olmayan, ses bakmndan benzeen ek, kafiye. uyakl * Uyaolan, kafiyeli. uyaksz * Uyaolmayan, kafiyesiz. uyandrma * Uyandrmak ii. * Anlarzihinde yeniden canlandrma. uyandrmak * Uyanmasna yol amak. * (ra, lmba, soba gibi k veren eyler iin) Yakmak, tututurmak. * Herhangi bir sebeple dernekteki yeliin dondurulmasndan vazgeerek almalara katlmasna izin vermek. * Aklnbana toplamasnsalamak. uyank * Uyanm, uyumam. * Akgz, kurnaz, becerikli, zeki. * Yapacaii bilen, dikkatli ve tetikte olan, mteyakkz. * Bilgisizlikten kurtulmu, bilgili. uyanklama * Uyanklamak ii veya durumu. uyanklamak * Uyank duruma gelmek. uyanklk * Uyank olma durumu.

uyan * Uyanmak durumu veya biimi. * Uyanma, intibah. * Avrupa'da (zellikle talya'da) XV. yzylda balayan genel sosyoloji ve felsefe retileri btn, Rnesans. * Bilgisizlikten kurtulma durumu. uyanma * Uyanmak durumu, intibah. uyanmak * Uyku durumundan kmak. * Gerekleri anlar, kavrar duruma gelmek. * Bilgisizlikten kurtulmak. * (bitkiler) Canlanp srmeye balamak. * Belirmek, ortaya kmak, depremek. uyaran * Uyarma iini yapan kimse veya ey, mnebbih. * Bir uyarm, bir tepki yaratan herhangi bir g, uyarc. * Organizmada uyarm yaratan, uyarc. uyarc * Uygun davranta bulunan uyumlu grnen kimse. uyarclk * Uyarcolma durumu. uyar * Herhangi bir konu, sorun zerine ilgi ekme, ikaz, ihtar, tembih. * Organizmada uyarm yaratan g. uyarc * Uyarma zellii olan, uyaran, mnebbih. uyarlma * Uyarlmak ii. uyarlmak * Uyarmak iine konu olmak. * Uyandrlmak. uyarm * Bir uyaran karsnda organizmann gsterdii tepki, tembih. * Bir uyarma sebebiyle herhangi bir kas veya salgbezinde olan ak veya gizli deime. uyarnca * Gereince, mucibince. uyar * Uyarmak ii veya biimi. uyarla * Ayrbyklk ve yaplarda olan paralarbir araya getirmek iin kullanlan balama paras, adaptr. uyarlama * Bir eseri evrildii dilin, konuulduu toplumunun yaayna, inanlarna uyarlama. * Uyarlamak ii, adaptasyon. * Uyarlanm, adapte. uyarlamak * Birbirine herhangi bir bakmdan uyar duruma getirmek, intibak ettirmek. * Edeb eserleri, sinema, tiyatro, radyo ve televizyonun teknik imknlarna uygun duruma getirmek, adapte etmek. * Bir yabanceseri, kii ve yer adlarndeitirerek yerli bir eser durumuna getirmek, adapte etmek. uyarlanma * Uyarlanmak ii. uyarlanmak * Uyarlamak ii yaplmak. uyarlayc* Uyarlama iini yapan kimse. uyarlk * Uygun olma durumu, uygunluk. uyarma * Uyarmak ii, ihtar. * Bir duyu organnveya btn bir sinir dzenini, kendi dndaki bir nesne veya durumun bir tepkide bulunmaya yneltmesi, tembih. uyarma komutu

* Jimnastikteki komutun altrma iin uyarcnitelikteki ilk ve uzunca blm. uyarmak * Bir kimseye bir davranta bulunmamasnsylemek, ikaz etmek. * Grevini gerei gibi yapmayan kimseye nasl davranmasgerektiini hatrlatmak, ihtarda bulunmak. * tle yola getirmeye almak. * Uyandrmak. * Bir canlnn herhangi bir organndtan bir etki ile grev yapmaya zorlamak. uyarsz * Uyarma olmakszn. uyart * Uyarmak iin sylenen sz, ihtar. * Uyar. * Uyaran. uydu * Bir gezegenin ekiminde bulunarak onun evresinde dolanan daha kk gezegen, peyk. * Trl amalarla Yer'den frlatlan ve genellikle kapalbir yrnge izerek Yer evresinde dolanan ara. * Bir eye bamllolan (kimse, devlet vb.). uydulama * Uydulamak durumu. uydulamak * Uydu durumuna gelmek. uydulatrmak * Uydu durumuna getirmek. uyduluk * Uydu olma durumu, peyklik. uydurma * Uydurmak ii. * Uydurulmu, yalan, sahte, aslsz, dzme, mrettep. uydurmaca * Dzmece, sahte, yalan yanl(bilgi, haber). uydurmac * Uyduran kimse. uydurmaclk * Uydurmacnn ii. uydurmak * Uymasnsalamak. * Hayal gcnden yararlanarak gerek dbir ey sylemek, yaktrmak. * Elde etmek, salamak, bulmak. * Cinsel birlemede bulunmak, becermek. uydurmasyon * Uydurma. uyduruk * Aslolmayan, uydurma ey, sania. uyduruku * Bazeyleri uydurarak anlatan. uydurulma * Uydurulmak ii. uydurulmak * Uydurmak ii yaplmak. uygar * Fikir, sanat ve endstri alanlarnda ok byk bir gelime gstermiolan, medenlemi, meden, mtemeddin. * (insan iin) Kltrl, eitimli, grg kurallarna uyan, meden. uygarlama * Uygar duruma gelme, medenleme, temeddn. uygarlamak * Uygarla erimek, medenlemek. uygarlk * Uygar olma durumu, medeniyet, medenlik. * Bir lkenin, bir toplumun, madd ve manev varlklarnn, fikir, sanat almalaryla ilgili niteliklerinin tm, medeniyet. uygulama

* Uygulamak ii, tatbikat, tatbik, pratik. * Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, dnceyi herhangi bir alanda hayata tatbik etme, tatbik. uygulamak * Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, dnceyi herhangi bir alanda hayata geirmek, tatbik etmek. * st ste getirmek, stne koymak, tatbik etmek. uygulamal * Yalnz dnce alannda kalmayp ie dnen, tatbik, pratik. uygulamalbilimler * Uygulamaya arlk veren bilim dallar. uygulamaldil bilimi * Dil biliminin uygulamalaratrmaya ynelik bilim dal. uygulamalruh bilimi * Ruh biliminin insan zerinde gerekletirmeye ynelik psikolojik aratrmalarnkonu alan bilim dal. uygulamaltoplum bilimi * Toplum biliminin uygulamaya ynelik aratrma dal. uygulanabilirlik * Yaplabilirlik, fizibilite. uygulanabilirlik raporu * Yaplabilirlik raporu. uygulan* Uygulanmak ii veya biimi. uygulanma * Uygulanmak ii. uygulanmak * Uygulamak iine konu olmak. uygulayc* Uygulayan, gereini yapan, tatbikat. uygulaym * Fizik, kimya, matematik vb. bilimlerden elde edilen verileri ive yapm alannda uygulama, teknik. * Bu uygulamaya ilikin. * Genel anlamda bir iin doru yolu yordam, yntemi. uygulaym bilimi * veya yapm kollarnda kullanlan bilimsel ve teknik yntemleri, ara ve gereci kapsayan bilgi, teknoloji. * Bilim ve uygulaymn verilerini ie, yapma yanstma bilgisi. uygulaymc * Uygulaymla ilgili herhangi bir alanda bilgi ve becerisi olan kimse, tekniker, tekniki, teknisyen, teknokrat. * Bilimsel, teknik bilgi ve verileri, ie ve yapma dntren kimse. uygun * Yakr, yarar, uz, mutabk, mtenasip. * Elverili, yarar, msait, muvafk. * Orantl, oranl. uygun adm * Adm atta birlii gerektiren grup yrytr. uygun bulmak * yakr, yarar grmek. uygun dmek * yakmak, yaramak, elverili olmak. uygun gelmek * yakmak, yaramak. * elverili olmak. * uymak. uygun grmek * yakr, yarar grmek, elverili bulmak. uygun katmanlama * Bir katman oluturan tortularn dmdz ve birbirine paralel olarak ylmas. uygun olmak * badamak. * sakncalgrlmemek. uygunluk * Uygun olma durumu, yakk, mutabakat, mukarenet. * zne ile yklemin veya bazdillerde olduu gibi sfat ile ismin, cins ve saybakmndan birbirine uymas: retmen geldi. renciler devlerini yapmlar gibi.

uygunsuz * Uymayan, yakk almayan, yaramayan, mnasebetsiz. * Kt davranlarda bulunan, irkin hareketleri olan. uygunsuz kadn * Yasa dyollarda cinsel hayatnyaayan kadn. uygunsuzluk * Yakmayan davran, uymazlk, yakkszlk. * Kt durum, kt davran. Uygur * Orta Asya'da byk bir devlet ve uygarlk kurmu, yazlantlarla sanat eserleri brakmolan bir Trk kolu ve bu koldan olan kimse. * Dou Trkistan'da yaayan Trk soylu halk ve bu halktan olan kimse. Uygurca * Eski Uygur Trkesi. * Uygur Trkesi. uyku * Duyaranlara karbilincin, btnyle veya bir blmnn yittii, tepki gcnn zayfladve her trl etkinliin byk lde azalddinlenme durumu. * evrede olup bitenin farknda olmama, gaflet, aymazlk. * Doada grlen sknet durumu. uyku basmak (veya bastrmak) * ok uykusu gelmek. uyku ekmek * iyice uyumak. uyku datmak * uyumasna engel olmak. uyku durak (yok veya uyku nedir bilmeden) * dinlenme imkn(bulamadan). uyku gznden akmak * ok uykusu gelmek. uyku hastal * Normalden ok uyuma hastal. uyku ilc* Rahat uyuyabilmek iin kullanlan il. uyku kestirmek * ksa bir sre uyumak. uyku saati * Yatma ve uyuma vakti. uyku semesi * Uyku sersemi. uyku sersemi *Uykudan uyanldnda oluan hafif badnmesi veya sersemlik. uyku sersemlii * Uykunun verdii arlk ve badnmesi. uyku seti * ocuklaryataa yatrrken kullanlan giysi ve yatak takm. uyku tulumu * Uyurken iine girilen tulum biimindeki yatak. * ok uyuyan kimse. uyku tutmamak * uyuyamamak. uyku vermek (veya getirmek) * uyuma istei duyurmak, uyutucu zellii olmak. uykucu * Uykuyu seven, ok uyuyan. uykuda olmak * yrtlmemek, olduu gibi durmak. uykulu * Uyku ihtiyacolan veya sezilen. * Uyku sersemi olarak. uykulu uykulu * Uykudan yeni kalkm, uyku sersemlii zerinde iken.

uykuluk * Kasaplk hayvanlarn tims ve pankreas bezlerine verilen ortak ad. * Kundaktaki ocuklarn avucunda biriken kir. * Karacier; dalak. uykusu almak (veya dalmak) * uykulu durumu gemek. uykusu ar * Uyurken kolayca uyanmayan, derin uyuyan. uykusu bana sramak * uyuyamadiin sersemlemek. * uykusunu iyi alamadndan hrnlamak. uykusu blnmek * yeterince uyumadan uyanmak veya uyandrlmak. uykusu gelmek * uyuma istei duymak. uykusu hafif * Kk bir sesten hemen uyanan. uykusu kamak * uyumak amacyla yatmken herhangi bir sebeple uyuyamamak. * kayglanmak, tedirgin olmak. uykusunu almak * uykusunu tam olarak uyumak. uykusuz * Uyumamveya uykusunu alamam. * Uykusuzlukla geen. uykusuz kalmak * uyuyamamak. uykusuzluk * Uyku uyuyamama veya uyumamolma durumu. uykuya dalmak * rahat, derin bir ekilde uyumak. uykuya varmak * uyumak. * sknet, sessizlik, hareketsizlik iine girmek. uykuya yatmak * uyumak iin yatmak. uylam * Saymaca bir ey benimsemek iin yaplan anlama. uylama * Uylamak ii veya durumu. uylamak * Birbiriyle uyumak, uzlamak, anlamak. uyluk * Kaladan dize kadar olan bacak blm. uyluk kemii * Uyluun iskeletini oluturan kemik. uyma * Uymak ii, intibak, riayet, tebaiyet, tevafuk. uymaca * Uyuma, uzlama. uymaclk * Yrrlkteki kurum, lt veya artlara kesin olmayan katkalplara, eletirici bir deerlendirme yapmakszn uyma, konformizm. uymak * lleri birbirini tutmak. * Renk, biim vb. ynnden birbirini tutmak, uygun dmek. * Zevke, anlaya uygun dmek. * Bir inanca, bir anlaya, bir duruma veya egemen bir gce uygun davranta bulunmak. * Balkalmak, tbi olmak. * Uygun dmek, mnasip olmak. uymaz * Aykr, baka trl, mugayir.

uymazlk * Aykrlk, bakalk, mugayeret. uyruuna girmek * bir devletin ynetimini kabul etmek. * bir kimsenin etkisi altnda kalmak, ona balanmak. uyruk * Bir devletin ynetimi altnda olma durumu. * Bir kimsenin etkisi altnda olma durumu, kr krne balanma, gz kapalinanma. uyruklu * Uyruktan olan. uyrukluk * (bir kimsenin bir devlete) Uyruk olma durumu, tbiiyet. uyruksuz * Herhangi bir devletin uyruunda olmayan. uyruksuzluk * Uyruksuz olma durumu. uysal * Bakalarna kolayca uyabilen, szlerini dinleyip kargelmeyen, yumuak bal. uysalca * Uysal (bir biimde). uysallama * Uysallamak durumu. uysallamak * Uysal duruma gelmek, uysal olmak. uysallk * Uysal olma durumu. * Uysalca davran. uyuklama * Uyuklamak durumu. uyuklamak * Oturduu yerde hafif uykuya dalmak, mzganmak. uyulma * Uyulmak ii veya durumu. uyulmak * Uyulmak ii yaplmak. uyum * Bir btnn paralararasnda bulunan uygunluk, ahenk. * Bir cismin grntsn tam atabaka zerine drebilmek iin gz merceinin dbkeylik derecesini oaltp azaltmasolay, mutabakat. * Bir kelimede nllerin veya nszlerin birbirlerini nl ve nsz uyumlarna balolarak etkilemeleri, benzemeleri: ev-lilik, ara-larnda; okul-umuz, okul-lar; snf-tan; ak-a vb. uyuma * Uyumak durumu. uyumak * Uyku durumunda olmak. * l etkisiyle arduymayacak kadar derin uykuya dalmak. * lem grmemek, durgun kalmak, el srlmemek. * evresindeki olaylarfark etmemek, grmemek. uyumlu * Uyumu olan, ahenkli, mevzun. uyumsuz * Uyumu olmayan, ahenksiz. uyumsuzluk * Uyumsuz olma durumu, ahenksizlik. uyunma * Uyunmak durumu. uyunmak * Herhangi biri uyumak. uyuntu * Uyuuk, tembel, miskin. uyur * Uyuyan.

* Durgun (su). uyur gz * Normal durumlarda srmeyip uyur vaziyette kalan, fakat gerektiinde srerek dal, yaprak oluturan tomurcuk. uyur uyank * Yaruyur yaruyank, yaruykulu. uyurgezer * Uykusu srasnda konuan, yryen (kimse), sairfilmenam. uyurgezerlik * Uyurgezer olma durumu. uyukan * Herkesle veya her eyle kolayca uyuabilen. uyuma * Uyumak (II) ii, mutabakat. uyumak * Souk, basn vb. yznden vcudun bir yerinde, duygu ve hareket geici olarak azalmak. uyumak * Her konuda birbirine uymak, imtiza etmek. * Bir i, dnce, grvb.zerinde anlamaya varmak, uzlamak, mutabk kalmak. uyumazlk * Uyumama durumu. * Kelimede, yan yana gelen iki hecede bazseslerin bulunmay. rnek olarak Trkede son sesi -k olan bir kelimeye -k ile biten bir ek getirilince ilk -k sesi den: kkck > kck gibi. uyumazlk kmak * anlamazlk olmak, ihtilf domak. uyumazlk mahkemesi * yeleri Dantay ve Yargtayca seilen ve eitli mahkemeler arasnda kan grev ve hkm uyumazlklarnkesin olarak zmeye yetkili olan mahkeme. uyuturan bal * Bkz. torpil bal. uyuturma * Uyuturmak (I,II) ii. uyuturmak * Uyumasnsalamak, hissedemez duruma getirmek. uyuturmak * Anlamalarnsalamak. uyuturucu * Uyuturma zellii olan, uyuturan (madde), narkotik. * Hareketten, gerei gibi dnmekten alkoyan. uyuturucu madde * Morfin, kokain, eroin, afyon, esrar gibi duyumlara uyuukluk veren madde. uyuturulma * Uyuturulmak ii veya durumu. uyuturulmak * Uyuturmak ii yaplmak, hissedemez duruma getirilmek. uyuturulmak * Anlamalarsalanlmak. uyuuk * Duymaz ve hareket edemez duruma gelmi, uyumu. * Gevek, tembel, snepe, uyuntu. uyuuk uyuuk * Uyuuk bir biimde, uyuuk olarak. uyuukluk * Uyuuk olma durumu. uyuum * Uyuma durumu. * ki ekim arasnda hareket, anlam, k, dekor, donatm, oyun bakmlarndan aykrlk olmama durumu. uyuurluk * Bkz. uyuum. uyutma * Uyutmak ii. uyutmak

* Uyumasnsalamak, uyur duruma getirmek. * (ac, keder vb. iin) Hafifletmek. * lgi konusu olmaktan karmak, unutturmak. * Aldatmak, kandrmak. uyutucu * Uyku veren, uyku getirici. uyutulma * Uyutulmak ii. uyutulmak* Uyutmak iine konu olmak. uyuyan ylann kuyruuna basmak * kt bir kimsenin yeni bir ktlk yapmasna frsat vermek. uyuyu * Uyumak durumu veya biimi. uyuz * Uyuz bceinin, st derinin altna girerek yaptkandrc, bulacbir deri hastal. * Bu hastala tutulmuolan. * Hareketli, canlolmayan, uyuuk, psrk, miskin. uyuz bcei * Uyuz bceklerinden, uyuz hastalna yol aan rmceimsilere rnek tr (Sarcoptes scabiei). uyuz bcekleri * Memelilerde ve kularda asalak olarak yaayan, uyuz hastalna yol aan bcekler familyas. uyuz etmek * sinirlendirmek. uyuz ilc* Uyuz hastalna karkoruyucu olarak kullanlan bir tr il. uyuz merhemi * Uyuz iin kullanlan bir tr merhem. uyuz olmak * uyuz hastalna yakalanmak. * (birine, bir eye) sinirlenmek. uyuz otu * Hekimlikte uyuza karkullanlan iekli bitki, kum otu (Scabiosa rotata). uyuz sinei * Kn kanatllardan, tarma zarardokunan bceklerle beslenen bir sinek (Cicindela). uyuzlama * Uyuzlamak ii. uyuzlamak * Tyleri dkld iin irkin bir grnalmak. * Beceriksizlemek, psrklamak. * Klkszlamak. uyuzlu * Uyuz hastalolan (kimse), uyuz. uyuzluk * Uyuz olma durumu. * Beceriksizlik, psrklk. * Paraszlk. uz * yi, gzel. uz * Masallarda az gittik uz gittik, dere tepe dz gittik tekerlemesinde "uzak" anlamnda kullanlr. -uz * Bkz. -z (I). -uz * Bkz. -z (II). -uz * Bkz. -z (III). -uz * Bkz. -z (II). uz iletiim * Sembol, haber, yaz, resim veya her eit bilginin tel, radyo, optik veya baka elektromanyetik sistemlerle iletilmesi, yaymveya alnmas, telekomnikasyon.

uza devim * (ruh bilimi tesinde) Fiziksel etkili medyumlarn gerekletirdii ne srlen olaylardan biri olan, nesnelerin dokunulmakszn hareket edii, telekinezi. uza duyum* Telepati. uzagrmek * ileride ne olacankestirmek. uzak * Gidilmesi ok sren, ok telerde bulunan, rak, yakn kart. * Arada ok zaman bulunan. * Eli, gc veya hkm yetimez. * htimali az olan. * Ayr, birbiriyle yakn ilgisi olmayan. * Uzak yer. uzak akraba * Yaknl, ilgi derecesi az olan akraba. uzak benzeme * Bir kelimede bir sesin uzakta bulunan baka bir sesi etkilemesi: Etmek > ekmek, tepme > tekme gibi. uzak benzemezlik * Bir kelimede yan yana bulunmayan iki aynsesten birinin deiiklie uramas: Kehribar > kehlibar, fincan > filcan gibi. Uzak Dou * Asya'nn dou ve gneydousuna verilen ad. uzak durmak * yaklamamak, karmamak. uzak dmek * uzak olmak, uzak bulunmak. uzak gme * Yanyana bulunmayan nszlerin yer deitirmesi dn > nd, lnet > nalet, zerdali > zeldari vb. uzak gr * leride olabilecekleri dnme ve sezme. uzak grl * Uzak grsahibi olan. uzak grllk * leride gelecekte olabilecekleri dnme ve sezme gc. uzak metatez * Uzak gme. uzaklanma * Uzaklanmak durumu veya biimi. uzaklanmak * Nazlanmak. uzaklara gitmek * konudan ayrlmak. * gzleri dalmak, dalp gitmek. uzaklalma * Uzaklalmak durumu. uzaklalmak * Uzaklamak durumu yaplmak. uzaklama * Uzaklamak durumu. uzaklamak * (bir eyden, bir yerden veya kimseden) Ayrlp uzaa gitmek. * Yabanclamak, ilgisi azalmak. uzaklatrlma * Uzaklatrlmak ii veya durumu. uzaklatrlmak * Uzaklamassalanmak. * Grevden alnmasnsalamak. uzaklatrma * Uzaklatrmak ii. uzaklatrmak * Uzaa gtrmek.

* karmak, ayrmak. * Yabanclatrmak, ilgisiz brakmak. uzaklk * Uzak olma durumu, raklk. * ki nokta arasndaki uzay lm, mesafe. uzaksama * Uzaksamak ii,istibat. uzaksamak * Uzak saymak, istibat etmek. uzaktan * uzak yerden. * uzak olarak. uzaktan bakmak (veya seyirci kalmak) * seyirci gibi davranp karmamak. uzaktan merhaba * yakn ahbaplk bulunmadnveya istenmediini anlatr. uzaktan uzaa * lgisi az olan. * ok uzaktan (duyulan). * Biraz, az buuk, tam deil. uzaktan yakndan * Herhangi bir bakmdan ilgili. uzam * Alglanan nesnelerin temel nitelii. * Bir nesnenin uzayda kapladyer, vs'at. uzama * Uzamak durumu. uzamak * Uzun duruma gelmek, boyu bymek. * ok zaman tutmak, uzun srmek. uzana uzana * Uzanarak, uzanmbir biimde. uzanlma * Uzanlmak durumu. uzanlmak * Uzanmak ii yaplmak. uzanm * Nitelik, zellik, l, boyut. * Titreim durumunda bulunan bir noktann, herhangi bir anda titreim merkezinden uzakl. * Yer'den gezegene ve Gne'e uzanan iki dorultu arasndaki a. uzan * Uzanmak durumu veya biimi. uzanma * Uzanmak durumu. uzanmak * Boylu boyunca yatmak. * Gitmek. * Bir alana yaylmak. * Bir ey boyunca sralanmak. * Yetimek, ulamak. * Vcudunu yneltmek veya vcuduyla birlikte kolunu uzatmak. uzant * Baznesnelerin herhangi bir yerinde grlen uzamblm. * Ana konumdaki bir btnn, zn veya durumun, kendisinden ayrgrlen, ancak aynyapsal zellikleri ieren paras. uzatlma * Uzatlmak ii veya durumu. uzatlmak * Uzatmak ii yaplmak. uzatm * Uzatmak ii. uzat

* Uzatmak ii veya biimi. uzatma * Uzatmak ii, temdit. * nllerin uzun sylenii. * Bir ucu kyya baldurumda denize uzatlp braklarak kullanlan balk a. * Eit saylarla biten bir elemeli oyunu, kazanann belli olmasamacyla, kurallarna uygun olarak belli bir sre daha srdrmek. * Shh tesisatlkta ksa borularuzatmak iin ksa boru paras. uzatma iareti * Bkz. dzeltme iareti. uzatmak * Uzamasna sebep olmak, uzamasnsalamak. * Ba, kollarveya bacaklarbir yere yneltmek. * Bir eyi vermek iin birine yneltmek. * Germek. * Konumaysrdrmek. * Vermek, gndermek. * Sreyi artrmak, temdit etmek. uzatmal * Sresi uzatlan. uzatmalavu * Bkz. uzman avu. uzatmalnianl * Nianllk sresi gereinden ok uzamolan (kadn veya erkek). uzatmalsevgili * Evlenmee karar veremeyip ok uzun sre sevgili olarak kalan (kimse). uzatmayalm * ksacas. uzay * Btn varlklarn iinde bulunduu sonsuz boluk, feza, mekn. * Btn gk cisimlerinin iinde bulunduu snrsz boluk. uzay adam * Uzay gemisini uzayda yneten kimse, astronot, kozmonot. uzay adaml * Uzay adamolma durumu. uzay erisi * Btn noktalarayndzlem zerinde bulunmayan eri. uzay gemisi * Uzaya gitmek iin yaplmtat. uzay geometri * Hacimli biimleri inceleyen geometri. uzay hukuku * Uzay yolculuklarnele alan uluslar arasgelenek hukuku. uzay istasyonu * Uzay almalarnn yapldmerkez, s. uzay kapsl * Uzay gemilerinde, olduka dar ve hafif, fzenin grltsne ve hava ile srtnmeden doan scakla kar yaltlmkapalyer. uzay pilotu * Uzay aralarnkullanan pilot. uzay sava * Uzay almalarnda ne geme yar. * Uzayele geirmek iin modern tekniin imknlarnasker amalarla kullanarak stnlk salama mcadelesi. uzay ta* Uzayda dolaan, atmosfere girince yanarak yer yzne den ta, meteorit, gk ta. uzay uuu * Bir uzay gemisi veya benzeri bir arala dnyadan uzaklap uzaya kmak. uzay ss * Uzay istasyonu. uzayc * Uzayda aratrma yaplmasndzenleyen ve yerden uzay gemisi ile iliki kuran, onu yneten kimse. uzayclk

* Uzaya aralarla gitme ii. * Uzaycnn yapti. * Uzayla ilgili olma. uzayl * Uzayda yaadvar saylan kimse. uzgren * Uzgrr. uzgrr * Gerei nceden grebilen, durendi. uzla * Uzlama, uyuma. uzlac * Uzlama salayan. uzlalma * Uzlalmak ii. uzlalmak * Uzlamak ii yaplmak. uzlama * Uzlamak durumu, uyuma. uzlamac* Uzlama salayan. * Uzlamaclktan yana olan kimse. uzlamac_____lk * karlarndan, dncelerinden dnler vererek uzlama salama siyaseti. uzlamak * Aralarndaki dnce veya kar ayrln, karlkldnlerle kaldrarak uyumak, karlklanlamak ve mutabk kalmak. uzlamal* Aralarnda uzlama bulunan. uzlamaz * Uzlamayan, uzlama yanlsolmayan. uzlamazlk * Anlamaya, uzlamaya yanamama durumu. uzlatrc* Uzlamaysalayan. uzlatrma * Uzlatrmak ii. uzlatrma kurulu * Toplu szleme grmelerinde taraflarn uyumazla gitmeleri durumunda, uzlama salamak amacile grev ve lokavt kanununa gre oluturulan, kararlarnn yaptrm gc olmayan kurul. uzlatrmak * Uzlamalarnsalamak. uzlet * Toplum yaayndan kap tek bana yaama. uzluk * Ustalk, iinin eri olma durumu, hazakat, ehliyet. uzman * Belli bir ite, belli bir konuda bilgi, grve becerisi ok olan kimse, mtehasss, kompetan. uzman avu * Lise ve dengi okullardan mezun olduktan sonra zel bir eitim sonunda baarlolarak astsubaylktan bir alt basamaktaki asker rtbesini alan kimse. uzman doktor * Bir tp dalnda gerekli ihtisasgrp uzmanlk belgesini alan doktor. uzman hekim * Bkz. uzman doktor. uzmanlama * Uzman durumuna gelme. uzmanlamak * Uzman durumuna gelmek, uzman olmak. uzmanlk * Uzman olma durumu, uzmann grevi, mtehassslk, ihtisas. uzo

* Yunan raks. uzun * ki ucu arasnda fazla uzaklk olan. * Balangcile bitimi arasnda fazla zaman aralolan; ok sren. * Ayrntl, derinlemesine. uzun ara * Normal bir yk aracndan daha uzun olan, ok eya tamak iin kullanlan tat. uzun atlama * Vcudun, bacaklarn srama gc ile yerden kesilerek alabildiine uzaa konmas. uzun bacakllar * Sulak yerlerde yaayan, uzun bacaklkular takm. uzun boylu * Boyu uzun olan. * Uzun sre. * Derinlemesine, ayrntlaryla. uzun izgi* Karlklkonumada, konuann deitiini gstermek iin kullanlan izgi iareti, tire. uzun dalga * Dalga boyu 1000-2000 m arasnda deien dalga. uzun di * Borulardndrmeden eklemeyi salayan ve bir ek bileziiyle bir ters somunu alacak uzunlukta alm vida. uzun dili * Tamahkr, agzl, hrsl. uzun don * Paralardiz altna kadar inen bir don tr. uzun etek * Etei uzun olan giysi, maksi. uzun etmek * tartmaysrdrmek. * argitmek. uzun far * Uzun mesafeyi aydnlatma gcne sahip otomobil far. uzun hava * Trk halk mziinde, belirli bir karakteri olmayan, blgesel elerin etkisi altnda gelierek zellik kazanmtrk. uzun hayvan * Ylan. uzun hece * inde uzun nl bulunan hece: det, ktip gibi. uzun hikye * Ayrntlolaylarve ahs kadrosu geniolan hikye tr. uzun kafal * Kafa tasnn n art ekseni, yan eksenine gre uzun olan (kimse), dolikosefal. uzun kulakl * Eek. uzun kulaktan haber almak * uzaktan uzaa haber almak. uzun lfn (veya szn) ksas * ksacas, zet olarak. uzun levrek * Kemirici balklar takmndan, 50-100 cm boyunda, Avrupa tatlsularnda yaayan etil ve yrtcbir balk (Lucioperca sandra). uzun oturmak * uzanarak oturmak, yaryatmdurumda oturmak. * yatmak. uzun mrl * Yaadsre ok uzun olan. uzun yk * Uzun hikye. uzun sesli * Uzun nl.

uzun uzadya * Uzatarak, derinletirerek, genileterek, ayrntlaryla. uzun uzun* ok uzun, uzun sre, uzun olarak, uzunca. * Uzatarak. uzun nl * Ses sresi uzun olan nl: lem, det gibi. uzun vokal * Bkz. uzun nl. uzun yol srcs * Uzun mesafeli hatlarda mal nakliyatyapan ve araba kullanan src. uzun yol ofr * Uzun yol srcs. uzunca * Uzun olarak, bol zamanl. uzunalar * zerine seslerin dk devirle kaydedildii byk boyutlu plk, longpley. uzuneek * Eilmive biri tekinin arkasna tutunmubirka kiinin zerinden atlayarak karlkliki grubun oynad bir oyun. uzunkuyruk * skete kuunun bir tr. uzunlamasna * Uzunluuna. uzunluk * Bir eyin bir utan br uca kadar olan uzakl. * ki nokta arasndaki yer aralnn lm, tul. * Bir yzeyin iki temel boyutundan en byk olan, boy, en kart. * Yaznn, szn kapsam ynnden genilii. * Sre ynnden uzun olma durumu. uzunluk ls * Uzunluu lmek iin kullanlan metre, yarda gibi herhangi bir birim. uzuv * Organ, ye. * Unsur. uzv * Organik. uzv kimya * Organik kimya. uzviyet * Organizma. - * Bkz. -/ -i, -u / - (I). - * Bkz. -/ -i, -u / - (II). - * Bkz. -/ -i, -u / - (III). - * Bkz. -/ -i, -u / - (IV). , * Trk alfabesinin yirmi altncharfi. Ses bilimi bakmndan ince, dar, yuvarlak nly gsterir. cra * ok uta, kenarda veya uzakta bulunan. cret * gcnn karlolan para ve mal. * Kiralanan veya satn alnan bir ey iin denen para. cretlendirme * cretlendirmek ii. * Posta ilemlerinde tama cretlerinin nceden denmesi. cretlendirme makinesi * Posta ilemlerinde zarflarn stne pul yerine creti gsterir damga basan makine. cretlendirmek

* Bir maln, bir iin cretini belirlemek rayicini tayin etmek. cretli * cretle altrlan kimse. * cret karlyaplan. cretlilik * cretlinin yaama biimi. * gcnn veya emein cretle karlanmas. cretsiz * Bir karlk demeden alnan. * Parasz (olarak). -c * Bkz. -c. * kiden sonra gelen saynn adve bu sayygsteren rakam, 3, III, gibi. * kiden bir artk olan. adm * Atletizmde adm atlama dalveya yarmas. aabeyukar * yaklak olarak, az bir farkla. aabeyukardolamak * kararszlk iinde gezip durmak. aylar * Ay takviminde recep, aban ve ramazan aylarna verilen toplu ad. aylk * ayda bir denen emekli ayl. bal * baolan. be * Nicelik ynnden az. beyaz * Un, eker ve yaanlatan bir sz. bir * Oyunda, atlan zarlardan birinin bir, brnn benekli olan yznn ste gelmesi, seyek. birlik kural * Klsik tiyatroda yer, zaman ve konu birliini esas alan kural. boyutlu * Eninden ve boyundan baka, derinlii de olan. boyutlu film * Grnts en ve boydan baka derinlik duygusu da uyandran film. buuk * Yarm yamalak, stnkr. buuk atmak * ok korkmak. budak * zmir'de retilen bir ttn tr. buutlu * Bkz. boyutlu. atal * Byk balklaravlamak iin kullanlan ucu atallzpkn. eyrek * ocuklar iin yaplan keman. drt * Birka. durum yasas * Toplumun Tanrbilimi, fizik tesi ve tantlolmak zere durumdan geerek gelitiini savunan Auguste Comte yasas, hl yasas. dzlemli * ki dzlem kesitikten sonra nc bir dzlemi eik olarak kesince ortaya kan (a). etek * ayretekten olumuzel bir giysi. gnlk mr * mrn ksalnanlatr.

hl kanunu * durum yasas. iki *Oyunda, atlan zarlardan birinin l, brnn ikili gelmesi, sebayd. kat * Bir kumargsnde ipliin bir iplik yerine kullanlmas. katl * katolan. nalla bir ata kald * Bkz. ii nalla bir ata kald. nokta * Tamamlanmamcmlelerin sonuna veya bana yan yana konulan nokta. otuzunda * ok yal(insan). parmakl * Bir ayanda parmak bulunan (hayvan). ayak * Fotoraf makinesi, televizyon kameralargibi aletlerin zerine oturduu ayakldzen. * Sacaya. * Bir halay eidi. e bee bakmamak * fiyat zerinde kk farklarnemsememek. er * saysnn letirme biimi, her birine , her defasnda bir arada olan. er beer* Yaklak , bei bir arada olarak. erli * er er birimden oluan. gen * tepe noktas, as, kenarolan geometri biimi, mselles. * Bu biimde olan. gen piramit * Tabangen olan piramit. gen prizma * Tabangen olan prizma. gensel blge * genin snrladdzlemsel blge. gl * Yaban yoncas, tirfil (Trifolium). kda balamak (veya getirmek) * karsndakini artarak aldatmak. kt * Oynatcnn el abukluuyla yer deitirip kapalolarak brakt, ikisi ayn, biri deiik iskambil kdndan deiik olannbulmaya dayanan hileli oyun. * Hile, dzen, dolap. kt* kt oyunu oynatan kimse. * Yalanc, dolandrc, hileci, dzenci kimse. ktlk * ktnn ii. * Yalanclk, dzencilik, dolandrclk. karde* l olarak grnen bir yldz kmesi. leme * lemek ii. * e bklm, kat. * Bentleri er dizeli olan trk. * Bir yazarn, konu ve fikr yapolarak birbirini izleyen eseri, triloji. * Katoliklerde, Tanr, sa ve Meryem'in aynkii olmalarinanc, teslis. lemek * e karmak. * rnn te birine karlk, toprankiraya vermek.

* Tarlay kez srmek. ler * Halkn inanlarna gre kiilik ermiler topluluu. ler yediler krklar * halk inanlarnda yaayan ermiler topluluu. leme * lemek ii veya durumu. lemek * e kmak, bir veya iki iken olmak. l * paradan oluan, kendinde herhangi bir eyden tane bulunan. * skambil, domino gibi oyunlarda zerinde 3 iareti veya noktasbulunan kt veya pul. * ses veya algiin dzenlenmimzik paras, trio. * Bu parayalan kiilik mzik topluluu, trio. * kiiden olumu. l bahis * At yarlarnda aynkouda ilk tahmin etmeye ynelik mterek bahis oyunu. l ganyan * yarn birincisini tahmin etmeye dayanan bir oyun tr. lk * tanesi bir arada bulunan, tane alabilen, taneden olumu. * Basketbolda ceza alandndan atlan topun potaya geirilmesi sonucu kazanlan puan deerindeki at. ta * tala oynanan bir tr ocuk oyunu. teker * kisi arkada, biri nde tekerlei olan, ocuklarn dmeden binmesi iin yaplmara. * Triportr. ten dokuza * slm hukukuna gre, kocann erli aralklarla kez "bool" szn tekrarlayarak karsnboamas. nc * saysnn sra sfat, srada ikinciden sonra gelen. nc a * Yeryznn yaklak altmmilyon yllk a, senozoik. nc dnya lkeleri * Asya, Afrika ve Ltin Amerika'nn, hemen hepsi eski smrgeler olan, ulusal bamszlklarnkazanm veya bu uurda mcadele veren lkelerine verilen ad. nc kii * Fiil ekiminde teklik ve okluk nc ahs biimi. ncl * Organik bir birleiin formlnde br karbon atomuna balolan (karbon atomu), sls, tersiyer. * Bir hastaln belirli iki devresinden sonra oluan (belirtiler). nclk * nc olma durumu. ncnn olmazl * Birinin yalanlad, tekinin doruladiki nermeden birinin doru olmasgerektiini, nc bir ihtimalin sz konusu olmayacananlatan yasa. z * birlikte domuolan (karde). * l, yanl, kollu, paral. zleme * Bir dizenin hem ritmik hem anlam olarak ayrbek oluturmas. zl * zleri olan (ana). * bir arada olan. deba * Yazarlar, edipler. fle * Kaynak yapmnda, metalleri kesme ve eritme ilemlerinde kullanlan, alev pskrten ara, hamla. * Lboratuvarlarda yksek selde edilen ara, hamla. fleme * flemek ii. flemek

* Dudaklarbzerek soluu bir ey zerine hzla vermek. * Yanmakta olan bir eyi sndrmek veya canlandrmak iin soluk vermek. * (nefesle seslendirilen alglar iin) almak. flemeli * flenerek alnan (alg). flemeli alg * flenerek seslendirilen mzik arac. flenme * flenmek ii. flenmek * flemek ii yaplmak. fleyici * fleyen kimse. ful * (yldz iin) Batma. * lme. funet * rin, cerahat. * Pis koku. funetli * inde irin, cerahat olan. funetsiz * inde irin, cerahat olmayan. frme * frmek ii. frmek * flemek. * fleyerek bulunduu yerden uzaklatrmak. * Esmek. * fleyerek almak. frk * frlerek verilen soluk. * frklerin hastalarn stne okuyarak frdkleri soluk. frk * Okuyup fleyerek hastalklarsavdnileri sren ve bylece bilgisiz kimseleri dolandran dzenbaz kimse. frklk * frknn ii. rm * Yer'in dnme ekseninin, yaptkoni hareketi boyunca dalgalanmas, ntasyon. -l * Bkz. -l (I). -l * Bkz. -l (II). len * Ulan. le * Pay. leilme * leilmek ii. leilmek * lemek ii yaplmak. leme * lemek ii. lemek * Blmek, paylamak. letirilme * letirilmek ii. letirilmek * Pay edilmek, leilmek. letirim * letirme. * Toplumsal rnn ticar etkinlikler araclyla tketicilere datlmas.

letirimli * letirime ilikin. letirimli tze * dl ve cezann herkesin hakkna gre letirilmesi temeline dayanan tze. letirme * letirmek ii, bltrme, datma, tevzi. letirme sfat * Paylatrma kavramveren sfat. Trkede bu kavram -ar, -er, -er ekiyle salanr: Otuzar kitap. Birer elma. kier kalem. Altar lira gibi. letirmek * Pay ederek datmak, bltrmek. * Herkesin paynkendisine vermek, blp datmak, tevzi etmek. lfet * Alma, kaynama. * Tanma, grme. * Dostluk, ahbaplk. lfet etmek * tanmak, grp konumak, sohbet etmek. lger * Kadife, eftali vb. nin zerinde bulunan ince ty. lke * Bir devletin egemenlii altnda bulunan topraklarn tm, diyar, memleket. * Devlet. * Herhangi bir zellii ynnden dnlen blge. lke amak * bir lkeyi savaarak almak, fethetmek. lke corafyas * Bkz. lkeler corafyas. lkeler aras * Deiik lkeler arasnda oluan durum. lkeler corafyas * Yeryzndeki deiik yerlerin olaylaryla corafya arasndaki ilintiyi aratran ve corafyann en geni kolunu oluturan bilim dal. lker * Boa burcunda, yedi yldzdan oluan takm, Sreyya. lkesel * lkeye ilikin. lkesellik * lkeye ilikin olma durumu. lk * Ama edinilen, ulalmak istenen ey, ideal. * Gerekte olmayp, yalnz dncede tasarm biiminde var olan, yalnzca dnce ile kavranabilen ey, ideal. * nsanduyular dnyasnn stne ykselten ve hibir zaman tam olarak gerekletirilemeyecek olan, yalnzca eriilmesi istenen ama olarak kalan klavuz ilke, rnek yargls, mefkre, ideal. lkc * Bir lkye kar gtmeden balolan, idealist. lkclk * Bir lkyle belirlenmiolan, bu lkye kar gtmeden balkalan yaama biimi ve dnya gr. lkda * Aynlkye balolanlardan her biri. lkletirilme * lkletirilmek ii. lkletirilmek * lkletirmek ii yaplmak. lkletirme * lk durumuna getirme, idealletirme, idealizasyon. lkletirmek * lk durumuna getirmek, idealletirmek. lksel * lk ile ilgili, ideal. lser

* Sindirim organlarnda ve zellikle mide ile onikiparmak barsanda grlen yara, karha. ltimatom * Bir devletin baka bir devlete verdii ve hibir tartma veya karkoymaya yer brakmakszn, tand srede isteklerinin yerine getirilmesini istedii nota. ltimatom vermek * nota vermek, istekleri sert bir biimde bildirmek. ltimatomsu * ltimatom tarznda ltimatoma benzer. ltramodern * Dnce, eilim, slp iin en st snrda olan, ok modern olan. ltrason * nsan kulann alamayacanitelikte olan yksek frekanslses titreimi. ltraviyole * Mor tesi. lhiyet * Tanrlk vasf, tanrsallk. -l * Bkz. -l. l * Kesilen hayvann etinden alnan pay. -m * Bkz. -m (I). -m * Bkz. -m (II). -m * Bkz. -m (III). mera * Buyurucular, beyler, amirler. * stsubaylar. mide dmek * gereklemesine, olacana inanmak. mide kaplmak * olacandnmek, hayal etmek. midi boa kmak * beklentisi, umudu gereklememek. midi snmek * umudu kalmamak. midi suya dmek * umudu kalmamak. midini kesmek * artk olacanbeklememek. mit * Umma, beklenti, umut. mit balamak * olmasn, olacanummak. mit brakmak * bir kimsede umut uyandrmak, umut vermek. mit dnyas * Gereklemesi ok zor olan eyleri ummann hogrlmesi gerektiini belirtir. mit etmek * ummak, beklemek. mit kaps * Bir umutla balanlan durum veya yer. mit serpmek * umutlandrmak. mit uyanmak * umut domak, umut belirmek. mitlendirme * mitlendirmek ii, umutlandrma. mitlendirmek * Umutlandrmak. mitleni*

mitlenmek ii veya biimi. mitlenme * mitlenmek durumu, umutlanma. mitlenmek * Umutlanmak. mitli * Umutlu. * Verim beklenen. mitsiz * Umutsuz. mitsizlik * Umutsuzluk. mmet * Hz. Muhammed'e inanarak, onun yaptklarnve sylediklerini uygulayarak evresinde toplanan Mslmanlarn tm. mmete * mmet olarak. mmeti * mmetilik yanlsolan (kimse, grvb.). mmetilik * Bir islm topluluu olarak kalmak amacngdenlerin gr. mm * Okuyup yazmasolmayan. mmlik * mm olma durumu. mran * Bayndrlk. mranl * Bayndr, gelimi. -mtrak * Bkz. -mtrak. mk * Boaz, grtlak, imik. n * Ses. * yi bir nitelikte bilinip tannmolma durumu, hret, an, nam. -n * Bkz. -n. -n * Bkz. -n-. -n * Bkz. -n. n almak (kazanmak, salmak veya yapmak) * n herkese bilinmek ve her yerden duyulmak. -nce * Bkz. nca. -nc * Bkz. -nc. -n * Bkz. -n. nde * Benzer sesle biten sz veya cmle. ndelik * Ses benzerlii veya birlii. ne kavumak * n kazanmak, hret bulmak. niforma * Aynii yapanlarn giydikleri, tzkle belirtilmi, bir rnek giysi. * Silhlkuvvetlerin resm giysisi. niformal * niformasolan, niforma giymiolan (kimse). nik

* Tek, ei olmayan. nite * Birlik, birlemiolma durumu. * Bir kmenin her elemanveya bir okluu oluturan varlklarn her biri, birim. niversal * Evrensel. niversalizm * Evrenselcilik. niversite * Bilimsel zerklie ve kamu tzel kiiliine sahip, yksek dzeyde eitim, retim, bilimsel aratrma ve yayn yapan faklte, enstit, yksek okul ve benzeri kuruluve birimlerden oluan retim kurumu. niversiteler aras * Birok niversite ile ilgili olan. niversiteli * niversite rencisi. nlem * Trl duygularanlatan veya bir doa sesini yanstan kelime: Ah! oh! ak, at vb. nlem iareti * Sevin, kvan, ac, korku, ama gibi duygularanlatan cmlelerin sonuna konan bir noktalama iareti. nleme * nlemek ii. nlemek * Yksek sesle armak. * Yksek sesle bildirmek. nlenme * nlenmek ii veya durumu. nlenmek * arlmak, yksek sesle bildirilmek. * n sahibi olmak, n kazanmak, mehur olmak. nletme * nletmek ii veya durumu. nletmek * Bartmak, artmak. nl * n salmolan, hretli, mehur, anl, naml, namdar. * Ses yolunda bir engele arpmadan kabilen ses, sedalharf, vokal: a, e, , i, o, , u, . nl benzemesi * nl uyumu. nl atmas * Eklemelerde veya birletirmelerde iki nlnn yan yana gelmesi: Ne ise > neyse, ne asl > nasl vb. nl dmesi * eitli sebeplerle kelimenin i veya son sesinden birinin dmesi: Oyun > oyunamak, oynamak vb. nl kaynamas * Birleik kelimelerde yan yana gelen iki nlnn kaynamas: Stl a> stla. nl ksalmas * Aslnda uzun olan bir nlnn zamanla dilde ksalmas: Cn > can, hzr > hazr, beyz > beyaz. nl tremesi * Ses zelliklerine veya birbirleriyle birleme artlarna bazsebeplerle kelimenin n, i ve sonuna nl getirilmesi olay: Scarpina > iskarpin, ruza > oru, limon > ilimon vb. nl uyumu * Trkede, kelimelerdeki nllerin incelik, kalnlk veya dzlk, yuvarlaklk bakmlarndan birbirine benzemesi. nlleme * Bir nszn, yanndaki nllerin etkisiyle, nl nitelii almas. nsiyet * Ahbaplk, arkadalk; alkanlk. nsz * n olmayan, gsterisiz, hretsiz. * Ses yolunda bir engele arparak kan ses, konson, konsonant: B bir nszdr. nsz benzemesi * Yan yana gelen iki nszn boumlanma nitelikleri bakmndan bir uyum iine girmesi: Anbar > ambar, enber > ember.

nsz dmesi * Kaynama srasnda ekte veya kelimede bulunan nszlerin birinin dmesi: Alak-ck > alack, bykek > bycek. nsz gmesi * Bkz. gme. nsz ikizlemesi * zellikle halk aznda dek dek, k k rneklerde olduu gibi i seste nszlerin tekrar. nsz tremesi * Kelime iinde veya banda bir nszn eklenmesi. nsz uyumu * Trkede sert nszle biten bir kelimeye c d g nszlerinden biriyle balayan bir ek getirilince ekin bandaki nszn sertlemesi: Ak-a, sepet -te, b -kvb. -nt * Bkz. -nt/ -nti. -p * Bkz. -p. -r * Bkz. -r. rat * Sidik asidi tuzu. rbanizm * ehircilik. rdnl * rdn halkndan olan kimse. re * Azotlu besinlerin vcutta yanmasyla oluan, erimibir durumda idrarla daratlan azotlu madde. * Yapay reine vernii ve tutkalretiminde kullanlan temel gerelerden beyaz, billrsu toz. rem * Faiz, getiri. reme * remek durumu. * Canllarn cinsel hcrelerinin birlemesinden ortaya kan tohumla veya dorudan doruya oluturduklar sporlarla oalmalar, tenasl. reme organlar * Organizmada reme grevi iin birlikte olumuorganlar btn. remek * Canllar iin, doup oalmak. * oalmak, artmak. * Yetimek. remi * renin idrarla kmayp kanda birikmesi sonucu ortaya kan hastalk. remik * remeyle ilgili olan. remsel * remeye ilikin. rete * Herhangi bir mekanik enerjiyi elektrik akmna eviren cihaz, jeneratr. retici * retimle uraan (kimse), yetitirici, mstahsil. * retim salayan, retimle ilgili. retici alan * Madd refahn yaratlmas, dalmve deiimi konularnkapsayan ekonomik etkinliklerin tm. retici olmayan alan * Sonucunda madd rnlerin deil, hizmetlerin doduu etkinlikleri kapsayan retim alan. reticilik * reticinin ii. * retici olma durumu. retilme * retilmek ii. retilmek * retmek ii yaplmak. retim

* nsanlarn, toplumun varlve gelimesi iin gerekli olan nesneleri salamak zere, amaletkinlikleriyle doal evrelerini deitirmeleri, istihsal. * Bu etkinlikler sonucu elde edilen nesneler. retim aralar * retim srecinde kullanlan i, ara ve gerelerin btn. retim art * Ekonomide retim fazlal. retim biimi * Toplum hayatnda insanlarn yaamlariin gerekli olan eyleri elde etmelerinin tarih iinde gsterdii trl dzenlemelerden (klecilik, sermayecilik, toplumculuk vb.) her biri. retim evi * Fabrika. retim gleri * Bir toplumdaki insan gesi, retim aralar, retim deneyleri ve alkanlklarnn btn. retim ilikileri * Toplum hayatnda madd zenginliklerinin retimi, deiimi ve dalmsreci iinde toplum yeleri arasnda ortaya kan ve insan bilincinden bamsz olarak var olan nesnel, madd ilikiler. retim kooperatifi * Anamalolmayan iilere kendi aralarnda ortaklk kurma imknsalayan kooperatif sistemi. retimlik * Fabrika. retimsel * retimle ilgili. reti * retmek ii ve biimi. retken * retme gc olan, ok reten. retkenlik * retken olma durumu. retme * retmek ii veya durumu, oaltma. retmek * Ayntrden canllaroaltmak. * Ekonomik bir etkinlik sonucu rn elde etmek. * Oluturmak, yaratmak, meydana getirmek. reyi * remek ii veya biimi. rik asit * Suda ok az eriyen, soda ve amonyakla birleince ksmen eriyebilen asit ve ntr tuzlar oluturan asit (C5H4N4O3). rkek * ok rken. * ekingen. rkek rkek * rkerek, ekingenlikle. rkeke * rkek bir biimde. rkekleme * rkeklemek durumu. rkeklemek * rkek duruma gelmek. rkeklik * rkek olma durumu veya rkeke davran. rkme * rkmek durumu, tevahhu. rkmek * Bir eyden korkup birden sramak, tevahhuetmek. * aknlk ve korku duymak. * (aa) Meyve vermemek. * ekinmek. rk * Topluluu saran ortak korku, panik.

rkn * rkme, ekinme duygusu veren. rknt * rkme duygusu, tevahhu. rknt vermek * rktmek. rkntl * rknt veren. rksz * rk vermeyen. rk * rkmek ii veya biimi. rktme * rktmek ii. rktmek * rknt vermek. * Korkutup karmak. * Herhangi bir etkiyle bitkinin gelimesini engellemek. * Korkutmak. * Kukulandrmak. rktc * rkntye yol aan. rokltr * drardan alnan bir rnekle yaplan bakteri kltr. rolog * drar yolu hastalklarhekimi, bevliyeci. roloji * Tbbn idrar yolu hastalklarninceleyen dal, bevliye. rperi * rpermek ii veya biimi. rperme * rpermek durumu. rpermek * Korku, tiksinti, me vb. yznden tylerin dikilip derinin nokta nokta kabarmasyla grlen an titreme. * Korkmak. rperti * rperme duygusu veya durumu. rperti vermek * korkutmak. rpertici * rperme duygusu veren. rpertili * Titreimli. rpertme * rpertmek ii veya durumu. rpertmek* rperti vermek. rtiker * Kurdeen. rme * rmek ii. rmek * Havlamak. rmesini bilmeyen kpek srye kurt getirir beceriksiz kimselerin iyilik yapaym derken zarara yol atklarnanlatr. ryen kpek srmaz barp ararak bakalarnkorkutmak isteyen kimseden saldr beklenmez. rn * Doadan elde edilen, retilen yararley, mahsul. * Eser. * Bir tutum ve davrann ortaya kardey. * Trl endstri alanlarnda ham maddelerin ilenmesiyle elde edilen ey. rn yelpazesi * retilen maddelerin, deiik ve yaygn ok eitlilik durumu.

rnl * rn olan. rnsz * rn olmayan. * Eseri olmayan, esersiz. rme * rmek ii veya durumu. rmek * Hep birden rmek. ryan * plak. ryan * nce kabuklu bir tr erik. s * Bir kuvvete ykseltilmibir saynn zerine yazlan ve kanckuvvete ykseltildiini gsteren say. s * Kk, asl, temel, esas. * Bazgrevleri yrtebilmek amacyla kurulan, zel yaplar, donatmlar, ilikleri, onarm yerleri, servis alanlarolan, srekli veya geici olarak konaklanlan yer. * Harektn yrtlebilmesi iin gerekli birliklerin, her trl gerelerin tamamland, tehizatn topland, dat_____ldblge. s * st sfatnn ksaltmas; daha yukardereceyi anlatan birka yeni kelimede kullanlmtr. salize * Bkz. st alize. sbitken * Bkz. st bitken. savu * Bkz. stavu. sene * Bkz. st ene. sderi * Bkz. st deri. sdudak * Bkz. st dudak. sera * Esirler, kleler. skf * Yksek aamadaki yenieri subaylarnn giydikleri, yarsarkaya sarkan uzun bir sark. skre * Topraktan veya madenden yaplmorba tas, ukur anak. slenme * slenmek ii. slenmek * Bir yeri kendine s seerek orada yerlemek. slp * Olu, deyiveya yapbiimi, tarz. * Bir sanatya, bir aa veya bir lkeye zg teknik, renk, biimlendirme ve syleyizellii, biem. * Sanatnn gr, duyu, anlayve anlattaki zellii veya bir trn, bir an kendine zg anlatbiimi, biem, tarz, stil. slpu * slbu beenilen (yazar). slpuluk * slba gsterilen arzen. slplatrma * slplatrmak ii. slplatrmak * Doal biimlerin grnzelliklerini yitirmeden yalnlatrlmasile motif oluturmak. slplu * slbu olan. slpsuz * slbu olmayan.

slpsuzluk * slpsuz olma durumu. ssubay * Bkz. stsubay. st * Bir eyin yukar, ge doru olan yan, fevk. * Bir eyin grlen yan, yz. * Bir eyin dyz, yzey. * Giyecek, giysi. * Birine gre yksek aamada olan kimse, mafevk. * Vcut, beden. * Artan, geriye kalan blm. * Birka eyden birbirine gre yukarda olan. * te, arka. * Snflamalarda temel olarak alnan bir tipe gre ileri derecede olan. * Baztamlamalarda zaman bildirir. * Bazdeyimlerde sorumluluk, ykmllk anlatr. * lgilenilen, zerinde durulan konu. st alize * Alizelere kart olarak, her iki yarkrede ekvator blgelerinden kutuplara doru 3 il 10 km ykseklerde esen yel. st ba * Giyecekler, giysiler. st ba * yukaryan, yukarda olan blm. st bitken * Baka bir bitkinin zerinde biten, ama asalak olmayan (bitki), epifit. st ene * enenin st blm, st dudan bulunduu yndeki ene. * Mengenenin V biimli, zerinde yiv ve setler bulunan enesi. st kmak (veya gelmek) * yenmek. st deri * Deriyi oluturan iki tabakadan dta olan, epiderm. * Yksek bitkilerde btn blmleri sararak onlardetkilerden koruyan renksiz, saydam, bir hcreli tabaka, epiderm. st deri alt * st derinin altnda bulunan hcre katman. st di * st damak zerinde sralanan dilerin her biri. st dudak * Dudaklardan stte bulunan. * Eklem bacaklhayvanlarda az paralarnrten bir uzant, karndan bacakllarda az blgesinin dyan. st gei * Bir yldzn ufuk zerinde en yksek noktaya geidurumu, ycelim. st geit * Trafik akmnkesmemek iin bir yolun stnden geirilen kpr biiminde st ak yol. st gverte * Gemilerde gvertenin yksekte kalan blm. st insan * Gr, irade gibi nitelikleri yksek, yetenek ve erdemleri herkesten stn olan insan, dhi. st kat * Bulunulan yere gre bir st daire ve blm. st kme * inde bulunulan lig malarnn bir st ligi. st perdeden * Yksekten. st perdeden konumak * stnlk taslayarak sz sylemek. st snf * Bir st snf veya ileri snf. st tabaka

* leri gelenler snf. st taraf* Netice itibaryla. st ste * Birbiri arkasndan. * Birbirinin stne konulmu. * ok kalabalk, skk. st yap * Alt yapzerine kurulan, oturmaya veya retime yarayan yaplarn tm. * Alt yapzerinde oluan kltr, din, sanat, felsefe, bilim, lk, siyasal kurumlar gibi toplumsal deerleri ieren genel kavram. * Bir alamn mikroskop kullanmadan, plak gzle incelenen yzeysel tabakalarndan anlalabilen genel yaps. * Demir yolculukta toprak dzleme hattnn ve kpr, kemer gibi sanat eserlerinin stnde yaplan ve demir yolu hattnn denmesini amalayan etkinliklerin tm. stadane * stat gibi, stadn yaptna benzer. stat * Bilim veya sanat alannda stn bilgisi ve yetenei olan kimse. * Senli benli konumada erkekler arasnda seslenme olarak kullanlr. statlk * stat olma durumu. stavu * Orduda astsubayln ikinci aamasolan, avula baavuarasndaki grevli. stavuluk * stavuolma durumu veya stavuun rtbesi. ste * Fazladan verilen, aba. ste kmak * sulu olduu hlde karsndakini sulamak. * Bkz. zeytinyagibi ste kmak. ste vermek * fazladan vermek, demek. ste vermek * bir eyi baka bir eyle deitirirken fazladan vermek. ste vurmak * fiyatartrmak. * eklemek, katmak. stecilik * stelik. stemen * Orduda rtbesi temenle yzbaarasnda olan subay. stemenlik * stemen olma durumu, stemenin grevi veya makam. stel * st (I) olan. steleme * stelemek ii, tekit. stelemek * Bir dnce veya istek zerinde durmak, direnmek, srar etmek, tekit etmek. * (hastalk) Yeniden ortaya kmak, depremek. * Bir istei, bir buyruu tekrarlamak, tekit etmek. * Bir eyin stne eklenmek, katlmak, inziman etmek. stelenme * stelenmek ii. stelenmek * stelemek iine konu olmak. stelik * ste verilen ey. * Ayrca, bir de, bundan baka. * Gl, kuvvetli, salam. stenci

* Bakasiin yapve ticaretle ilgili bir ii yapmaystne alan kimse, mteahhit. stencilik * stenci olma durumu, mteahhitlik. stenme * stenmek ii, taahht, angajman. stenmek * Bir iyapmaystne almak, taahht etmek. stesinden gelmek * baarmak, becermek. stlenim * stlenmek ii. stlenme * stlenmek ii, deruhte. stlenmek * stne almak, yklenmek, deruhte etmek. stlk * st olma durumu. * En ste giyilen uzu

You might also like