You are on page 1of 59

Bir Bycnn ocukluu Hermann Hesse

Yal Nuh, l l gzlerini kaldrp kendisine soruyu yneltenlere bakt babacan bir bakla ocuklar! dedi iyilikseverlik dolu alak bir sesle. Yzndeki ifade bir anda iyice aydnland. Sevgili ocuklar! Sylediklerinizde hem haklsnz, hem haksz. Ama siz daha sormadan, Tanr sorunuzun yantn vermi bulunuyor. Sizi haksz grmem elde deil, sava lkesinden gelen bu adam pek ho bir konuk saylmaz kukusuz. Bu gibi antikalarn yeryznde ne ii var, bilmem. Ama bu tr insanlar bir kez yaratan Tanr neden byle davrandn biliyordur elbet. Hepimizin de bu beyaz adamlarn pek ok suunu balamas gerekir, zavall dnyamz bir kez daha mahvedip cezalandrlmasna yol aan bunlardr. Ama bakn, Tanr beyaz adamla neyi amaladn bir iaretle bildirdi bize. Siz hepiniz, sen Zenci, sen Eskimo, hepiniz pek yaknda umarm yeniden kurmaya balayacamz yeryzndeki yaam iin sevgili elerinizi de yannza aldnz, sen Zenci eini, sen Kzlderili eini, sen de Eskimo eini. Yalnzca Avrupal beyaz adamn ei yok yannda. Uzun zaman byle olduuna zlmtm, ama imdi bunun altnda yatan anlam sezer gibiyim: Bu adam bizler iin bir uyar ve itici bir g olarak, bir hayalet olarak belki de, yok olmaktan kurtarlp yanmza verildi. Ne var ki, oluk ocua karamayacak; meerki ok renkli insanln seli iine yeniden dalp gitsin. Sizin yeryzndeki yaamnz yok edemeyecektir bundan byle. Gnlnz rahat olsun!

Bir Bycnn ocukluu eviren: Kmuran ipal

AFA YAYINLARI

Hermann Hesse 1877de Almanyann Calw kasabasnda dodu. lk iirini yirmibe yanda yazd. Bunu Peter Camenzind, arklar Arasnda, Gertrud, Rosshalde, Demian ve dier romanlar izledi. Birinci Dnya Savanda Alman militarizmini protesto etmek iin svireye yerleen, kinci Dnya Savanda kitaplar Naziler tarafndan yaklan Hesse, bu ortamn, sorunlu aile yaamnn ve sava esirlerine yardm konusundaki youn almasnn sonucu ar bir bunalm geirdi. Jungun rencisi Lang ona psikanaliz tedavisi uygulad. Lang ile dostluu Hessenin ruhbilime ve Junga duyduu ilgiyi krkleyerek iirse, i dnyasn zenginletirdi. nsancll, barseverlii ve insan yaamn irdeleyen felsefesi, Bozkrkurdu, Narziss ve Goldmund ve Sidarta adl romanlarnda zellikle belirgindir. Boncuk Oyunu adl romanndan sonra 1946daNobel Edebiyat dl de alan Hessenin Dou edebiyatna olan yatknl ve bu konudaki bilgi ve etkinlii, zellikle 1960 yllarnda Amerikada canlanan Budizm ve Zen Budizmi akmlar srasnda en ok okunan yazarlar arasna girmesine neden oldu. Hemann Hesse 1962 ylnda svirenin Montagnola kasabasnda ld.

AFA ada Dnya Edebiyat: 59 AFA Yaynlar: 378 Mays, 1999 Suhrkamp Verlag, Frankfurt a.M. AFA Yaynlar Spaete Prosa, Innen und Aussen adl hikaye kitaplarndan derlendi Dizgi: AFA Yaynclk A.. Bask: zener Matbaas AFA Yaynclk A.., istikll cd. Bekr sk. No.17 80080 Taksim/STANBUL 0: (212) 245 39 67 Fax: (212) 244 43 62

NDEKLER Avrupal Kral Yu Kent Ku Hasr Sepetin Masal zyaam yks Karde Antonionun lm Bycnn ocukluu Ermi Franz von Assisinin ocukluundan Doktor Faustun Evinde Bir Akam Chagrin DAmour Orman Adam te ve Dta Ziegler Adnda Biri ok Kitapl Adam Cce Filippo

Avrupal En sonunda durumu kavrayan Tanr, byk tufan yollayarak kanl dnya savayla yaklp yklan yeryzndeki yaama kendi eliyle son vermiti. Seller yal gezegenin onurunu ayaklar altna alan ne varsa, hepsini bir acma duygusuyla silip sprd, karla kapl topraklar, toplardan geilmeyen dalar, evrelerinde alayp szlayanlaryla ryp kokumu cesetleri, isyan edenleri, yoksul denleri, gzlerini kan brmleri, bakalarnn canna kastedenleri, akln karanlar, alk ekenleri toparlayarak alp gtrd. Evrenin mavi gkyz, prl prl yerkresine dostlukla bakmaya balad yukardan. unu da belirtelim ki, Avrupa teknolojisi son ana kadar iin iinden yznn akyla km, Avrupa yava yava ykselen sulara kar haftalarca temkinle, inatla kar koymutu. lkin milyonlarca sava tutsann gece gndz urap didinerek ina ettii devcileyin setlerle yapm bu, ardndan da yapay ykseltilere bavurmutu; ykseltiler ei grlmedik bir tempoyla yukarlara trmanyor ve balangta alabildiine geni teraslar grnmn ierirken sonralar giderek kulelere dnyordu, insanlardaki yreklilik, sadakatten amayarak en son gne kadar bu kulelerde baaryla snav verdi. Avrupa ve btn dnya sulara gmlerek boulup giderken, ldaklar son kalm elik kulelerden batmakta olan yeryz- nn slak loluunu hl gz kamatrc bir kla delip geiyor, toplardan kan mermiler havada nazenin yaylar izerek uultuyla saa sola mekik dokuyordu. Sondan iki gn nce orta byklkteki lkelerin liderleri, k iaretleriyle dmanlarna bar nerisinde bulunmaya karar verdiler. Ne var ki, dmanlar hl ayakta kalan tahkim edilmi kulelerin hemen boaltlmas koulunu ne srd. Byle bir eyi ise barn en kararl taraftarlar bile kabule hazr olduklarn aklayamazd. Dolaysyla, en son saat gelip atana kadar silahlarn atelenmesi yiite srdrld. Sonunda, dnya batan aa sulara gmlmt. Sel felaketinden sa kan tek Avrupal, belinde bir tahlisiye kemeri, sularda dolanp duruyordu; kalan gcn yaanan son gnlerin olaylarn not etmeye harcyor, bylece vatannn son dmanlar br dnyay boyladktan sonra birka saat daha ayakta kalmay, defne dalndan zafer elengini sonsuz zamanlar iin banda tamay garantilediini belgelemek istiyordu. Anszn bozbulank ufukta kara renkli, devcileyin ve hantal bir ara belirdi, bitkin durumdaki Avrupalya ar ar yaklat. Bunun kocaman bir tekne olduunu gren Avrupal rahatlad; tam baylmak zereydi ki, o ok, ok yal Nuh Bahann boylu poslu vcuduyla, sakalnn gm telleri havada uuarak, yzer eve benzeyen teknenin gvertesinde dikildiini fark etti. Dev gibi bir zenci sularda ordan oraya srklenen Avrupaly ekip ald gemiye. Adam yayordu, pek ksa bir sre sonra da kendine geldi. Hz. Nuh dostlukla glmsedi adama; baarm, yeryzndeki yaratklarn her birinden birer rnei yok olmaktan kurtarmt. Arkadan esen rzgarda yava yava yol alan Nuhun gemisi bulank sularn ekilmesini beklerken, gvertede rengrenk bir yaam kaynamaya balamt. Koca koca balklar kalabalk srler halinde teknenin peinden geliyor, renk renk ds kular ve bcekler geminin ak atsnn stnde kme kme uup tekneyi izliyordu. Tm hayvanlarn, tm insanlarn ii, kurtarlm ve yeni bir yaam iin seilip ayrlm olmann kvancyla dolup tamaktayd. Rengrenk tavus kuu tiz ve keskin lklarn sular zerine yolluyor, nee iinde glp oynayan fil havaya kaldrd hortumuyla hem kendisi banyo yapyor, hem eine banyo yaptryordu. Kertenkele, teknenin gneli kalaslarnn zerinde l l parldayarak yatyor, Kzlderili birden suya daldrd mzrayla usuz bucaksz tufann iinden prl prl balklan avlyordu. Kuru dallar birbirine srterek ate yakan zenci, sevincinden tombul karsnn kalalarna belli bir ritim gzeterek aplaklar indiriyor, kollarm kavuturmu ayakta dikilen sska vcutlu Hindu, dnyann yaratlna ilikin ezgilerden alnm dnya kadar eski dizeler mrldanyordu. Buular kararak gnete uzanm yatan Eskimo, gzlerinin ii glerek vcudundaki suyu ve ya terle atyor, sevimli bir tapir koklaya koklaya azn Eskimonun orasnda burasnda gezdiriyordu. Ksa boylu Japona gelince, ince bir denek yontmu, bazen burnunun, bazen enesinin zerinde titizlikle dengede tutmaya alyordu. Avrupal ise kalem kd alp gemideki yaratklarn envanterini karmaya koyulmutu. Teknedeki canllar arasnda gruplamalar oluup dostluklar kuruluyor, arada patlak veren bir kavga Hz. Nuhun bir iaretiyle yattrlyordu. Btn yaratklar, toplu halde en akrak yayor, yalnzca Avrupal yaz iiyle tek bana urap duruyordu. Derken btn o ok renkli insan ve hayvanlar yeni bir oyun oynamaya balad; her biri tekilerle yararak yetenek ve hnerlerini sergiliyor, her biri yarta birinci olmak istiyordu. Bunun zerine Hz. Nuh ie el koyarak dzeni salad; byk hayvanlar bir yana, kkleri bir yana ayrd; insanlar arasnda da ayn yola bavurdu, her canl ne kp byk bir baaryla stesinden geleceine inand hneri sergileyecekti. Ve teknedeki yaratklar bu ii srayla yapmaya balad. ahane oyun gnlerce srd; sk sk oyununu yarda kesen bir grup sahneden uzaklayor, bir baka grubun oyununu izlemeye koyuluyordu. Sergilenen her gzel hner herkes tarafndan hayranlkla karlanarak yksek sesle alklanmaktayd. Olaanst yle ok ey vard ki grlecek, Tanrnn yaratt her canlda ne yetenekler gizliymi meer! Nasl da glnyor, barmalarla, kavga dvlerle, el rpmalarla, ayaklan yere vurmalarla, kinemelerle nasl da takdir duygular aa vuruluyordu! Gelincik nasl da kouyor, tarlakuu nasl da byleyici bir sesle tyor, kabarm baba hindi nasl da grkemli grkemli yryor, sincap ne inanlmaz bir eviklikle aaca trmanyordu! Mandril Malezyalya, ebek de Mandrile yknyordu. Koanlar, aaca trmananlar, yzenler ve havada uan yaratklar bkp usanmadan birbiriyle yarp durmaktayd; her birinin de kendi alannda stne yoktu ve evresindekilerden saygnlk grmekteydi. yle hayvanlar vard ki, sihirli bir gle donatlmt; yine yleleri vard ki,

kendilerini dardan grnmez duruma sokabiliyordu. Pek ok hayvan gll, pek ou da agzllyle, bazlar saldrganl, bazlar da kendini savunmadaki becerisiyle ne kmaktayd. Bcekler vard, ot, yosun, ta paras klna girerek kendilerini dmanlarndan koruyabiliyorlard. Gsz hayvanlardan bazs ise le gibi kokular salarak saldrgan dmanlarn yanlarna yaklatrmyor, sz konusu becerileriyle kendilerine glen seyircilerin takdir ve beenisini kazanyordu. Bakalarndan geride kalan hibir hayvan yoktu; hibiri belli bir yetenekten yoksun yaratlmamt. Ku yuvalar rlerek, yaptrlarak, dokunarak, duvarlar klarak ina ediliyor, yrtc kular mthi bir ykseklikten yerdeki en ufak bir nesneyi seebiliyordu. Beri yandan, insanlarn da sergiledii hnerlere diyecek yoktu. O iri yar zenci nasl da hi zahmet ekmeden bir diree trmanveriyordu! Malezyal, bir palmiye dalndan nasl da bir, iki el oynatta bir krek yapp kyor, minicik bir tahta parasnn zerinde krek ekip saa sola dmen krarak ilerliyordu, grlmeye deerdi dorusu! Kzlderili hafif okunu yollayp en kk bir hedefe tam isabet kaydediyor, kars ise iki eit liften yle bir hasr ryordu ki, herkes derin bir hayranla kaplmaktan kendini alamyordu. Hindunun ne kp birka hokkabazlk numaras sergilediini gren seyirciler uzun zaman susup hayretler iinde kalmt. inliye gelince, yerlerinden skt fideleri eit aralklarla topraa dikerek buday rekoltesinin nasl katma karlabileceini gstermiti. Teknedekilerden alacak kadar az sevgi gren Avrupal, bakalarnca sergilenen hnerlere ynelttii sert ve aalayc eletiriler nedeniyle insan soydalarn kzdrmt. Kzlderilinin ykseklerde uan bir kuu okuyla vurup gn maviliklerinden alaa ettiini gren beyaz adam omuzlarn silkti, kendisinin kat daha ykseklikteki bir hedefe ate edebileceini ileri srd. Buyur yap denilince de beceremedi; szde falan falan ey, bunlarn dnda da daha bir sr ey olsayd yapabilirdi sylediine gre. Daha nce inliyle de alay etmi, fidelerin sklp eit aralklarla dikilmesinin kukusuz sonsuz bir aba gerektirdiini ve byle kle gibi almann bir ulusu mutlu edemeyeceini aklamt. inli de yeter ki yiyecek bir eyi olsun ve Tanrlara saygda kusur etmesin, bir halkn pekl kendini mutu hissedecei yantn vermi ve oradakilerce alklanmt. Ne var ki, inlinin bu szlerine Avrupal alayl alayl glmt. Yarma nee iinde srp gitmi, sonunda hayvan olsun, insan olsun tm canllar yetenek ve hnerlerini sergilemiti. Gsteri, teknedekileri enikonu etkilemi, gnllerini enlendirmiti. Nuh Peygamber de aksakaln siper ederek glm, artk sularn ekilip yeryznde yeni bir hayatn balayabileceini Tanrya vgler denerek aklam, nk Tanrnn giysisinde renkli bir ipliin hl var olduunu, yeryznde sonsuz ve mutlu bir yaam kurmak iin hibir eyin eksik saylmayacan sylemiti. Hnerini sergilemeyen bir tek Avrupal kalmt; teknede- kiler, o da ne ksn, hnerini sergilesin, grelim bakalm Tanrnn gzelim havasn solumaya, Nuhun yzen evinde bulunmaya hakk var mdr diye dayattlar. Avrupal buna yanamak istemedi, bahaneler uydurdu. Ama Hz. Nuh parmayla Avrupalnn gsne dokunarak peinden gelmesini istedi. Bunun zerine, beyaz adam "Ben de", diye balad konumaya, "ben de kendimde bir yetenei gelitirip mkemmelletirdim. Bende bakalarndan stn olan gz deildir, kulak ya da burun deil, el becerisi ya da buna benzer bir baka ey deildir. Bendeki daha yce bir yetenektir, bendeki yetenek akldr." "Gster de grelim yleyse!" diye sesini ykseltti zenci. tekiler de iti kak Avrupalnn evresini sardlar. "Gsterilecek bir ey yok ortada", diye yantlad beyaz adam, yumuak bir dille. "Sanrm beni pek anlamadnz. Benim stn zelliim akldr." Zenci keyifli keyifli gld ve kar gibi beyaz dilerini gsterdi. Hindunun ince dudaklar alayl alayl bzld. inli de nne bakp zeki ve babacan glmsedi. "Akl m?" dedi ar ar. "Haydi, gster bakaym u aklm ltfen. imdiye kadar bir ey gremedik." "Akl gzle grlebilecek bir ey deildir", diye savundu kendini beyaz adam, suratm asarak. "Benim yeteneim ve stn zelliim udur: Ben kafamn iinde d dnyaya ilikin grntleri depolar ve tek bana bu grntlerden kendim iin yeni grntler, yeni dzenler retirim. Btn dnyay beynimde tasarlayabilir, yani onu yeniden yaratabilirim." "zninle", dedi Zenci ar ar, "neresi iyi bunun? Dnyay, Tanrnn yaratt dnyay bir kez daha yaratman, bunu o kk kafann iinde yalnzca kendin iin yapman, ne yarar salar bu?" Oradakilerin hepsi de bravo diye seslerini ykseltip Avrupaly soru yamuruna tuttular. "Durun!" diye sesini ykseltti Avrupal. "Beni doru anlamyorsunuz. Akln grd i herhangi bir el becerisi gibi kolay sergilenemez." Hindu glmsedi. "Hi yle ey olur mu benim beyaz amcaolum! Pekl sergilenebilir, niye sergilenmesin. Bize akln grd bir ii gster de anlayalm. Hesap yapmasn rnein. Hesap yapma iinde gel seninle yaralm. Kulak ver bana imdi: Bir kar kocann ocuu var, bu ocuklar evlenip yeni bir aile kuruyor ve her biri her yl bir ocuk sahibi oluyor. Aradan ka yl gemeli ki, ocuklarn says yz bulsun?" Merakla kulak verip soruyu dinleyen oradakiler parmak hesab yapmaya koyuldu; herkesin baknda ar bir aba okunmaktayd.

Avrupal hesap kitaba balad. Ama aradan bir an gememiti ki, inli bulup kard sonucu. Avrupal "Pek gzel!" diyerek inlinin hakkn teslim etti. "Ancak, bu gibi eyler kk hnerlerdir. Benim aklm byle ufak ilerle uramaz; onun grevi insanl mutlu klmak, bunun iin zm gereken byk sorunlar zme kavuturmaktr." "Bak bunu beendim ite", diye atld Nuh Peygamber. "Mutluluu bulmak, elbet btn dier becerilerden daha stn bir eydir. Bunda haklsn. nsanln mutluluuna ilikin olarak senden reneceimiz bir ey varsa, durma syle hemen, hepimiz sana minnettar kalrz." Bunun zerine herkes bylenmi gibi, adeta nefesini tutarak beyaz adamn dudaklarndan dklecek szleri beklemeye koyuldu. Derken oradakilerden biri atld: "Sayglar sunarz insann mutluluunun nerede yattn bize gsterecek adama! Azmzdan km kt szlerden dolay kendisinden, bu sihirbaz kiiden zrler dileriz. Gz, kulak ve el gibi organlarn hner ve becerilerinin ne gerei var ona. Szn ettii eyleri bildikten sonra, ne diye aba harcasn, ne diye hesap kitapla urasn! O zamana kadar yznde bir gurur ifadesi tayan Avrupal, bu byk sayg ve merak karsnda yava yava afallad, ne yapacan bilemez duruma dt. "Kabahat bende deil!" dedi duraksayarak. ''Sizler hl beni yanl anlyorsunuz. Ben, mutluluun gizini bildiimi sylemedim. Yalnzca dedim ki, benim aklm, zm insanln mutlulua kavumasn kolaylatracak sorunlar zerinde alyor. Bu amaca gtren yol uzundur, ne ben, ne de siz salnzda bu yolun sonunu grebilir, ileride daha pek ok kuak, bu etin sorun zerinde kafa yoracaktr." Herkes, kararszlk ve gvensizlikle orackta dikiliyordu. Neden sz ediyordu bu adam? Nuh Peygamber de ban yana evirmi, kalarn atmt. Hindu inliye bakp glmsedi. tekiler arm susarken, inli tatllkla yle konutu: "Sevgili kardelerim! Bizim bu beyaz amcaolu anlalan akacnn biri. Bize demek istiyor ki, kafasnn iinde bir alma gerekletiriyormu; bunun sonucunu, bizim torunlarmzn torunlarnn torunlar belki bir gn grebilir ya da grmeyebilirmi. B enim bir nerim var, gelin onu bir soytar olarak kabul edelim. Bize yle eylerden sz ediyor ki, hibirimiz pek anlamyoruz? Ama yle seziyoruz ki, sylediklerini gerekten anlayabilsek, bu bizi srekli gldrecek bir ey olurdu. Sizler de benim gibi dnmyor musunuz? yi o zaman, yaasn soytarlar!'" Oradakilerin byk ounluu da yaasn diye haykrd, bu karmak iin bir sonuca balandn grmekten memnundu. Ne var ki, olup bitenler birka kiiyi kzdrm, keyfini karmt. Avrupalya gelince, tek bana, kimseden bir teselli sz iitmeksizin orackta dikiliyordu. Ne var ki, Zenci yannda Eskimo, Kzlderili ve Malezyalyla akamzeri Hz. Nuha gelip yle konutu: "Saygdeer Nuh Baba! Sana bir sorumuz var: Bugn bizimle elenen o beyaz adam gzmz tutmad. Ltfen, dn bir, btn hayvanlar, aylar, pireler, slnler, bokbcekleri ve biz insanlar, hepimiz kendi hnerini, Tanry ululamamz salayan, yaammz korumamza, yceltmemize ya da gzelletirmemize olanak veren hneri sergiledi. alacak yeteneklere tank olduk. Baz yetenekler de vard, gldrd bizleri. Ama ne kadar kk olursa olsun her yaratk gnl enlendirici, ho bir ey sundu evresindekilere. Yalnz ve yalnz sulardan en son kardmz bu soluk yzl adam acayip ve marur szlerden, imalardan ve latifelerden baka bir ey ortaya koymad, bunlar da kimse anlamad, kimse sevmedi. Bu yzden sana soruyoruz, aziz Nuh Baba: Sevimli yeryznde yeni bir yaamn kurulmasna byle bir yaratn da katkda bulunmas acaba doru mudur? Bu bizi bir felakete srklemez mi? Adama bir baksana! Gzleri bulank; aln krklardan geilmiyor, elleri soluk ve gsz; yle aydnlk, n n ten bir yan yok. Kendisinde tkezleyen bir taraf olduu kukusuz. Teknemize kim yollad bunu Allah bilir!" Yal Nuh, l l gzlerini kaldrp kendisine soruyu yneltenlere bakt babacan bir bakla. "ocuklar!" dedi iyilikseverlik dolu alak bir sesle. Yzndeki ifade bir anda iyice aydnland. "Sevgili ocuklar! Sylediklerinizde hem haklsnz, hem haksz. Ama siz daha sormadan, Tanr sorunuzun yantn vermi bulunuyor. Sizi haksz grmem elde deil, sava lkesinden gelen bu adam pek ho bir konuk saylmaz kukusuz. Bu gibi antikalarn yeryznde ne ii var, bilmem. Ama bu tr insanlar bir kez yaratan Tanr neden byle davrandn biliyordur elbet. Hepimizin de bu beyaz adamlarn pek ok suunu balamas gerekir, zavall dnyamz bir kez daha mahvedip cezalandrlmasna yol aan bunlardr. Ama bakn, Tanr beyaz adamla neyi amaladn bir iaretle bildirdi bize. Siz hepiniz, sen Zenci, sen Eskimo, hepiniz pek yaknda umarm yeniden kurmaya balayacamz yeryzndeki yaam iin sevgili elerinizi de yannza aldnz, sen Zenci eini, sen Kzlderili eini, sen de Eskimo eini. Yalnzca Avrupal beyaz adamn ei yok yannda. Uzun zaman byle olduuna zlmtm, ama imdi bunun altnda yatan anlam sezer gibiyim: Bu adam bizler iin bir uyar ve itici bir g olarak, bir hayalet olarak belki de, yok olmaktan kurtarlp yanmza verildi. Ne var ki, oluk ocua karamayacak; meerki ok renkli insanln seli iine yeniden dalp gitsin. Sizin yeryzndeki yaamnz yok edemeyecektir bundan byle. Gnlnz rahat olsun!" Gece olmutu; ertesi sabah da douda Kutsal Dan tepesi, sivri ve kk, sulardan ban kard.

Kral Yu Eski inin tarihinde bir kadna yakasn kaptrarak ya da bir sevdann eline derek yklp giden hkmdar ve devlet adamlarnn rnei fazla deildir. Kral Yu von Dschou ile sevgili ei Bau Si seyrek rastlanan bu rneklerden biridir ve pek ilgin bir rnektir. Dschounun lkesi Batda barbar Moollarn topraklarna kadar uzanyor, lkenin bakenti Fong da zaman zaman o barbar kavimlerin baskn ve yamalamalarna urayan nazik bir blgenin ortasnda bulunuyordu. Dolaysyla, snr gvenliinin elden geldiince glendirilmesinin, zellikle bakentin daha iyi korunmasnn dnlmesi gerekmekteydi. Fena bir devlet adam saylmayan ve iinin ehli danmanlarnn tlerine kulak vermesini bilen Kral Yu hakknda tarih kitaplarnn bildirdiine gre, lkesinin snrlarnn ierdii sakncalar akllca bir nleme bavurarak gidermesini baarm, gelgelelim hayranlk duyulacak bu akllca nlem albenili einin kaprisleriyle gmleyip gitmiti. rnein, kral btn yasallarnn yardmyla bat snrnda bir snr koruma rgt oluturmutu; rgtn btn politik kurumlar gibi biri ahlaksal, br mekanik olmak zere iki yn vard. Vasallarla (hizmetli-kle) anlamann ahlaksal yn, gerek vasallarn, gerek emirlerindeki memurlarn gvenilirlii temeline dayanmaktayd. Krala sadakat yemininde bulunan bu kiilerden her biri, ilk yardm arsnda hemen askerlerini alp bakentin ve kraln yardmna komak ykmlln stlenmekteydi. rgtn teknik ynne gelince, kraln bat snrnda ina ettirdii iyi dnlm bir kuleler sisteminden olumaktayd. Her birinde gece gndz nbet tutulmas ngrlen kuleler, ok gl davullarla donatlmt. Diyelim dman snrn rasgele bir yerinden ieri szd, o yere en yakn kule davullarn alyor, kuleden kuleye bir ku gibi uup giden davul sesi en ksa zamanda lkeyi bir batan bir baa dolap tehlikeyi haber veriyordu. Kral Yu bu akllca ve deerli nlem zerinde uzun zaman kafa yormu, prensleriyle konuup grm, mimarlarnn dncelerini dinlemi, sonunda kulelerde grev yapacak nbetilerin eitilmesi emrini vermiti. Gelgelelim, kraln Bau Si adnda bir kars vard; kraln kalbine ve duygularna, gerek bir hkmdar, gerek lkesi iin hayr getirmeyecek lde sz geirebilen gzel bir kadnd. Nasl hayat dolu, zeki bir kz, olanlarn oyunlarn hayranlk ve cokuyla izlerse, Bau Si de kocas gibi snrdaki almalar byk bir merak ve ilgiyle izliyordu. Mimarlardan biri zerinde allan ii pek somut olarak kendisine gsterebilmek iin snr gvenlik sisteminin kilden minik bir modelini yapm, boyayp atete piirerek Bau Sinin nne koymutu. Modelde snr ve kule sistemi canlandrlyor, kilden kk ve narin kulelerin her birinde yine kilden alabildiine kk bir nbeti bulunuyordu; davul yerine de minik bir ngrak aslmt kulenin iine. Bu sevimli oyuncak kraln eini sonsuz hazlara bomutu; keyfi yerinde olmad zamanlar, nedimeleri kendisine okluk "barbarlarn baskn" oyununu oynamasn nermi, bunun zerine btn kuleleri karp dizmiler, iplerini ekip minik ngraklar alm, pek neelenip elenmilerdi. Kulelerin yapmnn sonunda bittiini, davullarn yerlerine yerletirildiini, bunlar kullanacak personelin eitiminin tamamlandn ve daha nce kararlatrld gibi yln kutlu bir gnnde yeni snr gvenlik sisteminin denendiini grmek, kraln yaamnda byk bir gnd. Yaplan iten gs kabaryor, ii merakla dolup tayor, saray memurlar kendisini kutlamaya hazr orackta dikiliyordu; zellikle gzel Bau Si beklenti ve heyecan iindeydi, hazrlk niteliindeki btn o seremoniler ve dualar bitinceye kadar zor sabretti. Sonunda beklenen an gelmiti, kraln eini sk sk elendiren kule ve davul oyunu il kez gerek boyutuyla ve gerek anlamda sahnelenecekti. Kadn oyuna bizzat burnunu sokup saa sola emirler yadrmaktan kendini glkle alkoyuyordu, sevin ve heyecan ite ylesine bykt. O vakur yzyle kraln iaret ettiini grerek kendini tuttu. Beklenen saat gelmiti; artk byk ve gerek kulelerle, gerek davulla ve insanlarla "barbarlar baskn" oyunu oynanacak, yaplan ilerin gvenilirlik derecesi anlalacakt. Kraln buyruunu ilk saray memuru svari birliinin yzbasna iletti, yzba da atnn stnde ilk kulenin nne gelerek davulun alnmasn emretti. Davulun pes sesi gmbr gmbr tmeye, grkemle, derin bir tedirginlik ve korku uyandrarak kulaklar dvmeye balad. Tela ve heyecandan benzi sararan Bau Siyi bir titreme almt. Byk sava davulu o hoyrat, yeri g inleten ezgisini var gcyle sylyordu, uyar ve gzdayla, ileride olacaklarla, savalar ve ktlklarla, korkular ve yok olularla dolup taan ezgisini. Oradakilerin hepsi de derin bir saygyla ezgiyi dinliyordu. Ses yava yava yanklanp snd, en yakn kuleden yant geldi derken; uzaktan, bir an sonra yine duyulmaz olan gsz bir yant. Sonra bir sessizlik kaplad ortal. Aradan biraz geti; grkemli suskunluk son bulup oradakiler yine konumaya, bir aa bir yukar gezinip birbirleriyle sohbet etmeye koyuldular. Bu arada davulun o pes ve tehditkr sesi ikinci kuleden ncsne, derken onuncu, derken otuzuncu kuleye ulat. Sesin iitildii her yerde kraln kesin buyruuna uyularak, her asker hemen tehizatn kuanp ekmek torbasn kapt gibi nceden belirlenmi yere kouyor, her yzba ve her albay, bir an bile gecikmeden birliini yola kmaya hazrlyordu; bunu da alabildiine hzl bir tempoyla gerekletiriyor, nceden belirlenmi emirleri lkenin ierilerine iletiyordu. Davul sesinin duyulduu her yerde imi, am, oyunmu, uykuymu hepsi bir yana braklyor, ykler hazrlanp atlar eerleniyor, bir araya toplanlp yaya ya da at zerinde yrye geiliyordu. Gz ap kapamadan tm komu blgelerden birlikler acele bakent Fongun yolunu tutmutu. Bakentteki sarayda, tyler rpertici davul sesinin iitilmesiyle herkesin ruhunu saran heyecan ve merak ok gemede yine tavsamt. Bahe ve parklarda insanlar coku iinde, sohbet ederek gezip dolayordu. Btn kent bir bayram gnn yaamaktayd. Aradan daha saat gemeye kalmamt ki, sadan soldan kkl bykl svari birlikleri bakente yaklat ve her geen saat yenileri izledi onlar; btn gn srd bu, sonraki iki boyunca da srmesi karsnda, kral, saraydaki memurlar ve subaylar giderek byyen bir hayranla kaplmaktan kendilerini alamadlar. Kral sayg gsterilerine ve kutlamalara bouldu, mimarlara ziyafetler

ekildi, davula ilk vuruu yapan birinci kulenin davulcusunun bana elenk taklp sokaklarda gezdirildi, herkes tarafndan armaanlar sunuldu kendisine. Ne var ki, kraln sevgili ei Bau Si bsbtn kendinden gemi, adeta mest olmutu. Kulecik ve ngrakk oyunu akl ve hayalinden geiremeyecei kadar parlak bir ekilde gereklemiti. Verilen buyruk, davullarn engin ses dalgalarna brnerek sihirli bir ekilde lkenin ierilerine dalarak kaybolmu, derken etkisi uzaklardan canl, doal byklkte, devcileyin dnp gelmiti. Davullarn insann yreini bunaltan ulumas bir orduya, sonsuz bir sel halinde, hi kesintiye uramakszn hzl bir tempoyla yaya ya da at zerinde akp gelen batan trnaa silahl yzlerce, binlerce askerin oluturduu bir orduya dnmt. Okular, hafif ve ar svariler, mzrakl askerler giderek byyen bir kalabalk oluturarak kent evresindeki tm alan doldurmu, burada karlanp ait olduklar garnizonlara yollanm, garnizonlarda kendilerine kucak alp izzet ikramda bulunulmutu. Askerler yeni yerlerinde konaklayp adrlar kurmu, ateler yakmlard. Gece gndz kesilmemiti gelenlerin arkas; adeta bir masal gibiydi; gri topraktan fkryor, uzakta, minicik, toz bulutularna brnm beliriyor, sonunda da sarayn ve mest olmu Bau Sinin hemen gzlerinin nnde ezici bir gereklik iinde sralanyorlard. Kral Yunun az kulaklarna varyordu, ama en ok sevgili einin kapld hayranlk kendisini memnun etmiti; mutluluktan bir iek gibi yz glyordu einin, kraln gzne hi daha bu kadar gzel grnmemiti. Ne var ki, enlikler ksa mrldr. Bu byk enlik de yava yava snp yerini gnlk yaama brakm, bundan byle hibir mucize yaanmaz, hibir masals d gereklemez olmutu. Aylak ve kaprisli insanlar da katlanamazd byle bir eye. enlikten birka hafta sonra Bau Sinin keyfi yine kamt. Kilden kuleciklerle ve ipleri ekilip alnan ngraklarla oynanan kk oyun, byk oyunun zevkini tattktan sonra alabildiine yavan nitelik kazanmt. Aman Tanrm, nasl da insan sarho etmiti len! nsan mutlulua boan oyunu yinelemek iin her ey hazrd: Kuleler hazr duruyordu, kulelerin iinde davullar yerlerinde aslyd, askerler nbet yerlerindeydi ve davulcular, srtlarnda niformalar, oturmu bekliyorlard; her ey sabrszlkla kraln o byk buyruunu gzlyordu, buyruk duyulmad sre her ey l ve ie yaramaz durumdayd. Bau Sinin yzndeki glckler silinip gitmi, gzleri neeyle parldamaz olmutu; keyfi kaan kral can gibi sevdii einden, yal gnlerinin bu avuntusundan yoksun kalm hissediyordu kendini. Sevgili einin yznde bir tek glmseme grebilmek iin ona verdii armaanlar arttrdka arttrd. Durumu kavrayp einden bekledii o kk, tatl sevecenlii grevine feda edecei an gelip atmt. Ne var ki, Kral Yuda burun iin gereken g yoktu, Bau Sinin yznn yeniden glmesi, onun iin her eyden nemliydi. Dolaysyla, einin ayartsna yenik dt. lkin kar koymaya altysa da yava yava yumuad, sonunda da pes etti. Bau Si kendisini o duruma getirmiti ki, grevi kp gitmiti aklndan. Binlerce kez yineledii ricalarna dayanamayarak sevgili einin gnlndeki o biricik byk istei yerine getirdi: Grnrde dman varm gibi snr nbetisine gereken iaretin verilmesine raz oldu. Hemen sava davulunun o pes, o heyecan veren sesi duyuldu. Kral Yu bu kez korkun bulmutu sesi; Bau Si de sesi iitince irkildi birden. Ama o byleyici oyun tmyle yinelenmeye balamt. Dnyann bir ucunda kk kk toz bulutlar kalkt havaya, atl ve yaya birlikler gn boyunca arkas kesilmeksizin saraya doru akn etti. Kumandanlar kraln nnde eildiler, askerler adrlarn kurdular. Bau Sinin keyfine diyecek yoktu, eski glmsemesi yine l l parldamt yznde. Ne var ki, Kral Yuyu zor saatler bekliyor, gerekte lkesine baskn dzenleyen bir dman falan bulunmadn, her eyin dirlik dzenlik iinde olduunu aresiz itiraf etmesi gerekiyordu. Geri yanl alarm verilmesini yararl bir egzersiz gibi gsterip hakl karmaya alt, kimseden de bir itiraz gelmedi, herkes kraln nnde eilip sylediklerini sineye ekti. Ne var ki, subaylar arasnda kraln alaka bir oyununa gelindii sylentisi dolamaya balamt; sevgili einin gnln ho etmek isteyen kral, snrdaki btn gvenlik glerini alarma geirmi ve binlerce kiiyi yollara dkmt. Subaylarn byk ounluu aralarnda konuup grerek ileride verilecek byle bir buyrua uymamay kararlatrdlar. Bu arada kral bol bol izzet ikramda bulunarak kendisine kzp ierlemi birlikleri yattrmak, kaan neelerini yerine getirmek iin aba harcad. Bau Si ise amacna ulamt. Ne var ki, yeniden bir kaprise kaplarak o acmasz oyunu bir kez daha oynamaya kalmadan, ei de, kral da cezasn buldu. Batdaki barbarlar belki bir rastlant sonucu, belki de sz konusu olay haber aldklarndan gnn birinde anszn atlarna atlayp kalabalk srler halinde lkenin snrn getiler. O saat kuleler iaretlerini verdi, davullarn pes sesi srarl uyarlarla en uzak snr kelerine kadar uzand. Gelgelelim, ite ylesine hayranlk uyandran mekanizmasyla mkemmel oyuncak krlp dklmt adeta. Davullar gm gm tmeye tyor, ama lkedeki asker ve subaylarn yreklerinde yank bulmuyordu. Asker ve subaylar davul sesine aldrmyor, Kral Yu ei Bau Si ile gzlerini sada solda bouna gezdiriyordu; hibir yanda havaya kalkan toz bulutlar seilmiyor, hibir ynden kk, bozbulank kafilelerin adeta yerde srnerek yaklat grlmyor, kimse kraln yardmna koaym demiyordu. Kral, o srada elinin altnda bulunan az saydaki birliklerle koup barbarlar karlad. Ama hayli kalabalkt barbarlar, kraln askerlerini yenilgiye uratp bakent Fongu ele geirdiler; saray, kuleleri yakp yktlar. Kral Yu lkesini ve yaamn yitirdi, o uursuz glmesinin bugn bile kitaplarnda sz geen sevgili ei Bau Sinin bana gelenler de kocasnn- kilerden deiik deildi. Bakent Fong yaklp ykld, oyun ciddilik kazanmt. Davul oyunu diye bir ey kalmamt ortada, Kral Yu diye bir kral, Bau Si diye glen bir kadn kalmamt. Yunun yerine tahta geen Kral Ping, Fongu brakp bakenti Dounun uzak bir kesine tamaktan baka kar yol gremedi; byk toprak paralar verip komu lkelerin hkmdarlaryla anlamalar yapmak ve saltanatnn gelecekteki gvenliini bu yoldan salamak zorunda kald.

Kent Bir gn nce denen demiryolu hatt zerinde insanla, kmrle, ara ve gerele, yiyecekle dolup taan ikinci trenin gelmesi zerine: "ler iyi gidiyor! diye sesini ykseltti mhendis. Bozkr sar gne nda iten ie yanp tutuuyor, ufukta ormanlk ulu dalar mavi bir sis ortasnda ykseliyordu. Vahi kpekler ve arm bozkr bizonlar bu ssz yerde nasl harl harl alldm, ortal nasl bir curcunann kapladm, yeil topraklarda kmr, kl, kt ve tenekeden lekelerin nasl olutuunu izliyorlard. lk trende tiz bir ses kararak lkenin iinden geip gitti, ilk tfek gmleyerek dalara doru uzand ses, ilk rs hzl eki darbeleri altnda n n tt. Derken tenekeden bir baraka doup kt ortaya, ertesi gn de tahtadan bir kulbe. Ve bunlar dier konutlar izledi, her gn yeni evler yapld, ok gemeden de tatan binalar gelip katld ncekilere. Vahi kpekler ve bizonlar kendilerini uzanda tuttular kentin; evre ehliletirilip verimli duruma sokuldu, daha birinci baharda tarlalar yeil ekinlerle rzgrda dalgalanmaya balad; iftlikler, ahrlar ve sundurmalar boy verip ykseldi tarlalar ilerinden, ssz ve yabani topraklar yol yol kesilip dorand. stasyonun inas bitip al treni yapld derken, bunu hkmet binas, sonra da bankann yapm izledi. Aradan pek birka ay gemeden yaknda karde kentler kuruldu. Dnyann drt bir yanndan iiler, kyller ve kentliler akn etti, i adamlar ve avukatlar doldu kente ayrca, rahipler ve retmenler geldi, bir okul kuruldu, de dini cemaat ve iki gazete gzlerini hayata at. Batda petrol kuyular kefedildi, iei burnunda kent byk bir gnence kavutu. Bir yl daha geti aradan, yankesiciler, pezevenkler, evlerden teberi alan hrszlar tredi, bir maaza ald, alkoll ikilere sava ilan eden bir dernek kuruldu. Paristen bir terzi kp geldi, bir Bavyera birahanesi iletmeye ald. Komu kentlerin rekabeti geliim srecini hzlandrmaktayd. Eksik hibir ey kalmad sonunda, seim konumalarndan grevlere, sinemalardan ispritizma derneklerine kadar her ey vard kentte. Fransz arab, Norvein ringa bal, talyan sucuu, ngiliz kuma, Rus havyar satn alnabilmekteydi. Artk ikinci snf arkclar, danslar ve mzisyenler ktklar turnelerde kente de uramadan gemiyorlard. Ve yava yava kltr dene ey geldi kente. lkin yalnzca yerleim blgesi olan kent giderek bir vatan, bir yurt nitelii kazand. Baka kentlerdekinden kolayl ve inceliiyle ayrlan bir eit selamlama, bir yerde karlald m ba eilerek selam verme deti kentte yerleti. Kentin kuruluunda emei geenlere sayg ve sevgi gsteriliyordu; bunlarn arasndan kk bir soylular grubu parlayp ne kt derken. Zamanla gen bir kuak yetiti; imdiden kente ok eski, nerdeyse dnya kuruldu kurulal var olan bir yurt gzyle bakmaya balad. Kentte ilk eki sesinin yankland, ilk cinayetin ilendii, ilk ibadetin yapld, ilk gazetenin yaynland gnler uzaklarda, gerilerde kalm, imdiden tarih olmutu. Kent komu kentleri egemenlii altn alm, geni bir blgenin bakenti konumuna ykselmiti. Bir zaman kl ynlarnn, amur ve irkeflerin yan banda tahtadan ve oluklu tenekeden ilk barakalarn bulunduu geni ve gleryzl yollarda imdi arbal ve vakur devlet daireleri, bankalar, tiyatrolar ve kiliseler ykseliyor, renciler geze geze bu yollardan niversiteye ve kitaplklara gidiyor, ambulanslar kliniklere usulcack hasta tayor, bir milletvekilinin arabas fark edilecek oldu mu selama duruluyor, tatan ve demirden yirmi kadar koca okul binasnda her yl nl kentin kurulu gn arklar ve konumalarla kutlanyordu. Bir zamanki bozkr tarlalar, fabrikalar, kyler kaplamt. Dalar yakma gelmi, bir da treniyle uurumlarn kalbine kadar inilmiti. Dalarn orada ya da daha uzaklarda, deniz kenarnda varlkl kiilerin yazlklar yer almaktayd. Derken kuruluundan yz yl sora bir deprem kenti yerle bir etti. Ama yeniden belini dorulttu kent, ne kadar ahap bina varsa kgir yapya dntrld; ne kadar kk ey varsa byk, ne kadar dar ey varsa geni duruma sokuldu. stasyon lkenin en byk istasyonu, borsa btn ktann en byk borsas oldu; mimarlar ve sanatlar genleen kenti resmi binalarla, baheler ve parklarla, emeler ve havuzlarla, heykeller ve antlarla donattlar. Bu yeni yzyl iinde kent, lkenin en gzel, en zengin kenti aamasna ykseldi, grlmeye deer bir kent nne kavutu. Yabanc kentlerden politikaclar, mimarlar, teknik adamlar ve belediye ba- kanlar gelip nl kentin yaplarn, su yollarn, ynetim birimlerini ve dier kurulularn incelemek iin-yabanc kentlerden politikaclar, mimarlar, teknik adamlar ve belediye bakanlar geldi. O gnlerde belediye saraynn, dnyann en byk ve en grkemli bu binasnn yapmna baland; kentin zenginleip kentlilerin koltuklarnn kabard bu dnem, mutlu bir rastlant sonucu, genel beenide, mimaride, ama hepsinden ok heykelcilikte gerekleen atlmla ayn zamana denk geldii; dolaysyla kala gz arasnda byyen kent, pervasz ve alml, harika bir kent olup kt. Yaplarnn kesinlikle tmn ak gri soylu bir mermerin oluturduu i kesimi ahane parklardan yeil bir kuak sarp sarmalyor, bu kuak dnda yollar ve evler geni bir alanda yava yava tarams bir akla doru uzanp gidiyordu. Yzlerce salonunda, avlusunda ve pavyonunda kuruluundan son geliim izgisine kadar kent tarihinin sergilendii koca bir mze pek ok ziyareti tarafndan geziliyor, pek ok ziyaretinin hayranlna konu oluyordu. Mzenin alabildiine geni n avlusunda bakml bitkileriyle, hayvanlaryla ve balangtaki sefil konutlarn, sokaklarn, kurum ve kurulularn titiz modelleriyle bir zamanki bozkr canlandrlmaktayd. Burada genler gezip dolayor, adrlardan, tahta sundurmalardan ve engebeli ekilde denmi ilk tren hattndan balayp byk kentlere zg grkemli caddelere kadar uzanan kentin tarihesini inceliyorlard. Bu arada retmenleri tarafndan bilgilendirilen genler, retmenlerinin klavuzluunda geliim ve ilerlemenin esiz yasalaryla tanyor, kabadan incenin, hayvandan insann, ktlktan bolluun, doadan uygarln nasl doup ktna akl erdirmesini reniyorlard. Sonraki yzylda, kent, grkeminin doruuna ulat, bolluk ve bereketle kendini aa vurdu bu grkem, bir anda ald yrd, sonunda altsnflarn kanl bir devrimi sz konusu grkeme dur dedi. Ayak takmndan insanlar, kentten birka mil tedeki byk petrol

kuyularm atee vermekle ie balad; sonuta fabrikalar, iftlikleri ve kyleriyle lkenin byk bir blm ksmen yand, ksmen harabeye dnd. Kan gvdeyi gtrd kentte, dehetin her trls kol gezdi, ama kent yine de ayakta kald, ilerideki tatsz, skc yllarda yava yava tekrar kendine geldi; ama nceki enlikli yaamna kavuamad bir trl, eskisi gibi binalar kurup atmann stesinden gelinemedi. Kent bu berbat dnemi yaarken, denizin kar tarafnda uzak bir lke anszn parlayp ne kt; sz konusu lkede hububat, demir, gm ve dier madenlerin bolluundan geilmiyordu, toprak barndaki hazineleri seve seve insanlara buyur ediyor, bereketi bir trl sona ermiyordu. Yeni lke eski dnyann bo duran glerini, aba ve isteklerini zorla kendinden yana ekip alyor, akamdan sabaha yerden mantar biter gibi kentler ykseliyor, ormanlar ortadan kaybolup alayanlar dizgine vuruluyordu. Gzelim kent giderek yoksullamaya balamt. Bundan byle dnyann kalbi ve beyni, pek ok lkenin pazar ve bor- sas olmaktan kmt. Kendini ayakta tutmakla, yeni alarn hayhuyu ortasnda bsbtn sararp solmaktan kendini esirgemekle yetinmesi gerekiyordu. Uzaktaki yeni dnyaya ekip gitmeyen bo i gc kalmsa, bunlar iin ortada kurup atacaklar ne bir bina vard, ne ele geirecekleri bir toprak paras. Ticaretle urap para kazanmak iin de fazla bir olanan sz edilemezdi. Btn bunlarn yerinde, artk yalanm tarm topranda dnsel bir yaam filizlenmeye balamt; sessizleen kentte bilginler ve sanatlar yetiiyor, ressamlar ve yazarlar tryordu. Bir vakit krpe toprakta ilk evleri kurup atanlarn soyundan gelenler, dnsel zevk ve heveslerin bu ieklenme dneminde glmseyerek gnleri- ni geiriyor, zamanla dalp ufalanm heykeller ve yeil sularyla yosun kapl eski parklarn hznl grkemini resme geiriyor, yiitlik taan o eski dnemin uzaklarda kalm hay huyunu ya da eski saraylarda yorgun insanlarn sessiz sedasz dlere dalm ezgilere dkerek narin dizelere tayorlard. Bylece kentin ismi ve n bir kez daha dnyada yanklanmaya balamt. Darda uluslar istedii kadar savalarla sarslsn, byk byk ilerle urasnlar, kentte suskun bir inziva iinde bar korunuyor, gemie gmlm zamanlardaki grkemin el altndan ldamas salanyordu; zerlerine sarkm iekli dallar altnda sessiz yollar, grltsz meydanlarda dlere gmlm heybetli yaplarn hava ve rzgrdan solmu cepheleri, oynaan sularn fskiyelerden zerlerine dkld hafif bir mzik iindeki havuzlarn yuvarlak anaklar. Pek ok yzyl dlerde gezinen kent, yeni dnya iin sevilip saylan bir yer oluturdu; airler tarafndan iirlere konu edildi ve sevgili iftlerini arlad. Ne var ki, insanlar giderek byyen bir gle baka ktalara ge zorlad. Ve kentin yerlisi eski ailelerin soyundan gelenlerin kk kurumaya ya da bakmszlk yznden dklmeye balad. Son dsel parlak dnem de oktan mrn doldurmutu, kala kala ryp kokuan bir doku kald geride. Komu kk kentler oktan ortadan silinmi, suskun ykntlara dnmt; bazen d lkelerden gelen ressamlar ve turistler buralar gezip dolayor, bazen ingeneler ve bir su ileyerek soluu kamakta alanlar buralarda barnyordu. Kente dokunmadan geen bir depremin ardndan rman yata deimi, ssz lkenin bir blm batakla dnrken, bir blm kuruyup oraklamt. O eski orman hayli eski ta kprlerin ve yazlklarn ufalanp dkld dalardan yava yava aalara inmeye balamt. Geni bir blgenin bir sszlk ve tenhalk iinde durup durduunu gren orman, acele etmeksizin kentten para para koparp kendi yeil alan iine alm, burada bir batakl zerini fsltl bir yeile brm, orada bir moloz ynn gen ve dayanakl ine yaprakl aalarla sslemiti. Sonunda kent boalm, rezil ve vahi gemiin yan yatm, ykld yklacak saraylarnda barnp eski bahe ve parklarla yollarda clz keilerini otlatan ayaktakmndan meymenetsiz, ilkel insanlar dnda iinde oturan kalmamt. Kent halkn oluturan bu son insanlar da zamanla hastalklara yenik derek ve beyinleri sulanarak krlp gitmi, batakla dntkten sonra ba gsteren stma belas lkenin cann okumu, onu terkedilmiliin kucana itmiti. Bir zaman kentin koltuklarn kabartan belediye saraynn kalntlar hl ulu ve heybetli yerinde duruyor, btn dillerdeki ezgilerde sz ediliyor, kendi kentleri de bakmszlktan hanidir harap olmu ve kltrleri yozlam komu uluslarn saysz sylencelerinin odak noktasn oluturuyordu. ocuklarn cad masallarnda ve obanlarn nostaljik ezgilerinde kentle ve gemie karm grkemle ilgili isimler arptlp eci bc duruma sokulmu olarak boy gsteriyordu. imdi kendi yldzlar parlayan uzak uluslarn bilginleri ktklar tehlikeli inceleme gezilerinde ara sra bu ykntlar ketine geliyor, uzak lkelerin okul rencileri kentin gizleri zerinde byk bir merakla syleilerde bulunuyorlard. Saf altndan kaplar, mcevherlerle bezenmi mezarlar vard szde kentte; ayrca, yredeki gebe kavimler, o efsanev eski zamanlarda binlerce yl srm byl bir sanatn kayplara karm kalntlarn kendilerinde barndryordu. Ne var ki, orman dalardan dze inmesini srdrd; gller ve rmaklar olutu, sonra yok oldular yeniden ve orman ilerledi, yava yava btn lkeyi ele geirdi, yol kenarlarndaki eski duvarlarn, saraylarn, tapnaklarn, mzelerin kalntlarn rtp kaplad. Derken tilkiler, sansarlar, kurtlar ve aylar bu ssz yeri enlendirdi. Tek bir tann bile artk ortada grlmedii ykk saraylardan birinin zerinde gen bir am duruyordu, daha bir yl nce dadan aalara doru byyen ormann ilk habercisi ve ncs olmutu. Ama onun da imdiden gen aalardan bir orman sarmt evresini. "ler iyi gidiyor!" diye sesini ykseltti bir aakakan gagasyla bir aacn gvdesini dverek ve byyen orman, yeryznde o canm yeilin ilerlemesini memnun memnun izledi.

Ku Ku, eski zamanlarn birinde Montagsdorf yresinde yayordu. Ne yle olaanst renklerle bezenmi bir kutu, ne olaanst gzeldi, ne de iri ve heybetli. Hayr, kuu grenler kk bir ey diyorlard onun iin, hatta minicikti. Aslnda bir gzellii de yoktu, daha ok kendine zg, tuhaf bir kutu, hibir cins ve trden olmayan hayvan ve yaratklarda rastlanr bir acayiplii, bir grkemi barndryordu kendisinde. Ne bir akr kuu, ne bir tavuk denebilirdi; ne batankara, ne aakakan, ne ispinozdu. Montagsdorf kuuydu, o kadar. Baka hibir yerde benzeri de yoktu, bir kezliine bir kutu ite. nsanlarn ok eskiden beri, dnya kuruldu kurulal byle bir kutan haberleri vard; her ne kadar Montagsdorf sakinleri onu gerekten tanyorlarsa da, geni bir alan iindeki komu yrelerde de onu biliyordu, kendilerinede orijinal bir ey bulunan herkesle olduu gibi Montagsdorflularla da elenilip dalga geiliyor, "Montgasdorflularn kuunu da sevsinler" deniyordu rnein. Carenoya, oradan Morbioya ve daha ilerilere kadar herkes bu kuu tanyor, ona ilikin ykler anlatyordu. Ama okluk karlald gibi, ancak yakn zamanda, hatta ku ortadan kaybolduktan sonra hakknda pek titiz ve gvenilir bilgiler edinmeye ynelik almalar balamt. Kye gelen pek ok yabanc kula ilgili aratrmalar yapt, Montgsdorflularn bazs gelen yabanclarn ikram ettii arab iip sorularn gzel gzel dinlediler ama sonunda kendilerinin kuu asla grmediklerini itiraf edip ktlar. Geri kydeki herkes kuu bizzat grmemise de, en azndan onu bir kez ya da sk sk grp ondan sz aan birini tanyordu. Btn bu kiiler sorup soruturularak saptand, kayda geirildi. Ne tuhafsa, gerek kuun d grnm, sesi, uuu, gerekse huyu suyu ve insanlarla ilikisi konusundaki anlat ve betimlemeler birbirini pek tutmamaktayd. Sylendiine gre ku eskiden ok daha sk grlebiliyor, onunla her karlama bir sevin ve mutluluk kayna oluturuyormu. Nitekim bazen bir tilki ya da bir guguk kuu grmeleri ya da izleyebilmeleri de doa dostlar iin bal bana kk bir yaant, bir mutluluk ve serven oluturur. Sz konusu durumlarda yle olur ki, ya ksa bir sre iin hayvann cani insan karsndaki korkusu kaybolur ya da ihsann kendisi yeniden insan ncesi yaamnn safiyeti ierisi ne ekilip alnr. Nasl bahar geldiinde ilk kez bir kzlkantoronu grmesi ya da yal ve akll bir ylana rastlamas bazlar iin fazla nem tamazsa, kyde de kuu pek umursamayan kimseler vard. Ama bazlar da vard ki, ku iin deli divane oluyor, onunla karlamaya grsn, sevincinden yerinde duramayarak bunu kendisi iin bir dllendirme, bir ayrcalk gzyle bakyordu. Seyrek olmasna karn bazen aa vurulan bir gre gre, ku belki daha ok zararl ya da en szndan uursuz denecek bir hayvand; onunla karlaanlar bir sre ylesine heyecan iinde kalyordu ki, geceleri sk sk d grp rahat bir uyku uyuyamyor, gnln bir honutsuzluk ya da bir yurtsama duygusu saryordu. Kimileri de vard, bu grn dpedz karsnda yer alyor, her karlamadan sonra kuun insanda uyandrd duygudan daha harikulade, daha soylu bir duygu olamayacan, her seferinde insanin kendini bir kutsamann ardndan ya da eli yz dzgn bir ezgiyi dinledikten sonra nasl hissederse yle hissettiini, kafasnda hep gzeli ve mkemmeli dndn, bir baka insan, daha iyi bir insan olmaya iten ie karar verdiim ileri sryordu. Pek ok yl Montgasdorf'nun belediye bakanln yapan tannm Sehusterin kuzeni Schalaster isminde bir adam, mr boyu kula pek ilgilenmiti. Anlattna gre, her yl bir ya da iki, bazen de birka kez kua rastlam, her karlama da kendisini gnlerce tuhaf bir ruh durumu iinde yaatm; neeli dese neeli deilmi bu ruh durumu, ama insan tuhaf bir heyecan duyuyormu, bir beklenti ve sezgiyle gnl dolup tayor, kalbi her zamankinden bir baka trl arpyormu, nerdeyse biraz arl bir arpmaym bu, en azndan gsnde bir kalbi bulunduunu insan hissediyormu, oysa normal zamanlarda insan pek bilmezmi kalbinin arptn. Sz dnp dolap ku konusuna geldi mi, bazen dediine baklrsa, yrede byle bir kua sahip olmak genelde kmsenecek bir ey saylmazd. Kukusuz insann gsn kabartan bir kutu bu, hem de eine pek rastlanamayacak bir ku. Ve kime daha sk grnrse, o kiinin bakalarnda rastlanamayacak yce bir eyi kendisinde barndrdn sylemek yanl olmazd. (Aydn evrelerdeki okuyucular iin Schalaster hakknda u bilgiyi de vermek yerinde olacaktr: Schalaster ku olaynn ba tan ve u sra yine unutulup gitmi eskatolojik yorumun pek sk gnderme yaplan balca kaynayd; ayrca kuun ortadan kaybolmasndan sonra Montagsdorf ta olumu bir grubun szcln yapyordu ve gruptakiler kuun hl yaayp ileride yine ortaya kacana kesinlikle inanmaktayd.) "Onu ilk grdmde" diye aklyordu Schalaster*, "kk bir ocuktum, okula gitmiyordum henz. O sra evimizin arkasndaki bahede byyen otlar yeni kesilmiti. Bir kiraz aacna yaslanm duruyor, aacn uzanabildiim kadar alak bir dalndaki henz sert ve yeil kirazlara bakyordum ki, aatan bir ku uup geldi aa. Baka zaman grdklerimden deiik bir ey olduunu hemen farketmitim. Anzlarn zerine kondu, ordan oraya sekip zplamaya balad. Ben de merak ve hayranlkla peinden kotum; baheyi bir batan bir baa dolandk.

* Bkz. Avis Montagnolens, resgestae ex recens. Ninonis s. 285 vd.

Parlak gzleriyle ikide bir beni szyor, ardndan sekip zplamalarn srdryordu. Sanki tek bana biri dans edip ark syler gibiydi. Bu haliyle kandrp peine takarak bana sevineceim bir eyi gstermek istediini ok iyi sezmitim. Boynunda beyaz bir kolye vard. Anzlarn zerinde seke seke bahenin srgan otlarna kadar geldi, otlarn zerinden srayp geerek itin kazklarndan birine

kondu, akyp tt, alabildiine itenlikle dnp bir kez daha bana bakt, sonra anszn kayboldu gzden. Korkudan neye uradm armtm. leride de sk sk yaadm ayn olay. Hibir hayvan bu ku gibi beklenmedik bir anda insann karsna kp sonra yine gzden kaybolmaz. Doru eve koup ieri girdim, olup bitenleri anneme anlattm. Annem o saat dedi ki, grdm isimsiz kumu, iyi ki grmm onu, insana mutluluk getirirmi." Schalaster -dier baz kiilerin tanmlamalarndan biraz uzaklayor bu konuda- kutan kk olarak sz ediyor, bir alkuundan daha iri deilmi akladna gre, en minik yan da baym, alacak kadar ufak, akll ve (devingen bir bacazm bu, gsterili deilmi, ama gri-sarn tepeliinden hemen tannyormu, insana bakndan tannyormu ayrca, br kulardan hibiri insana byle bakmazm nk. Tepelii guguk kuununkine benziyormu, ama onunkinden hayli kkm, okluk bir tahterevalli gibi abuk abuk bir aa bir yukar inip kalkyormu, zaten kuun kendisi yerinde duramyormu bir trl, uarken olsun, ayaklar zerinde dikilirken olsun, devinimleri de esnek ve anlamlym. Adeta yleymi ki, sanki gzleriyle, ban sallayla, tepeliini oynatyla insana bir bildirimde bulunmak, ona bir eyi anmsatmak istiyormu. Sanki bir grevle, bir haberci gibi kp geliyormu hep; insan ne zaman kendisini grse, sonradan bir sre onu dnmeden edemiyor, onun acaba ne istedii, ne anlatt zerinde kafa yormadan duramyormu. Hakknda gizli sakl bilgi edinilmeye allmasndan ve gzetlenmekten holanmyormu pek; nereden kp geldii asla kestirilemiyor, her vakit apanszn ortada bitiveriyormu. Yan banzda bir yerde tnyor, teden beri oracktaym gibi yapyormu. Sonra da o dosta bak yok muymu! Kularn normalde sert, rkek ve cams gzleri olduunu, baklaryla insan szmek diye bir ey bilmedii kimsenin yabancs deilmi nk. Gelgelelim, bu ku gzlerinin ii glerek, adeta sevecen baklarla insana bakp duruyormu. Kua ilikin olarak ok eskilerden beri srp gelen birbirinden deiik anlat ve sylenceler de bulunmakta. Gnmzde ise kutan seyrek sz alyor, insanlar deiti, yaam zorlat, genlerin hemen hepsi i bulup almak iin kentlerin yolunu tutuyor, aile yeleri yaz akamlar topluca kap nlerinde, k geceleri ocak banda oturmuyor artk, insanlarn hibir eye zaman kalmad; gnmzde bir delikanlnn ismiyle bildii birka orman iei ya da bir kelebek yok pek. yleyken bugn bile bazen yal bir ninenin ya da bir bykbabann ocuklara kua ilikin ykler anlatt iitilmekte. Bu yklerden birinde, belki de en eskisinde aklandna gre, Montagsdorf kuu dnya kadar eskiymi, Kabil kardei Habili vurup ldrdnde ku oradaym ve Habilin kanndan bir damla iip onun lm haberiyle uup gitmi, haberi bugn bile insanlara iletmeyi srdryormu. Olayn unutulmasn istemiyor, insanlar uyarp insan yaamna kutsal bir gzle bakmalarn, karde karde bir arada yaamalarn salamaya alyormu. Bu Habil sylencesi de eski zamanlarda kayda geirilmimi ve elde ilgili konuda dzlm ezgiler bulunuyormu. Ne var ki bilginlerin dediklerine gre, Habil kuu sylencesi geri dnya kadar eskiymi eski olmaya, pek ok lkede ve dilde anlatlp dururmu, ama Montagsdorf-kuuna yanllkla mal edilen bir sylenceymi. O binlerce yllk Habil kuunun sonradan yalnzca Montagsdorfa gelip yerlemesi, baka hibir yerde grlmemesi insan dndryor, insan buna bir anlam veremiyormu. Geri biz de, buna kar, sylencelerde akademik evrelerdeki gibi her zaman her eyin akla manta uygunluk iinde olup bitmesi gerekmedii zerinde dnlmesinin uygun olacan ileri srebilir, ku sorununa bunca belirsizlik ve elikinin girmesi zellikle bilginlerin ii deil midir diye sorabilirdik. yle ya, bildiimiz kadaryla ku ve kua ilikin sylenceler konusunda asla bir tartma kmamtr; diyelim ki bir kiinin ku zerinde anlattklar komusunun anlattklarna uymuyor, serinkanllkla kulak verip dinleniyordu anlatlanlar, belki insanlarn kendisi hakknda byle birbirini tutmayan eyler dnp anlatmalar ku iin de onurlandrc bir eydi. Daha da ileri giderek bilginleri sulayabilir, kuun ortadan kaybolmasna yol amakla kalmayp imdiki inceleme ve aratrmalaryla kuun ansn ve ona ilikin sylenceleri de zp datarak bir hie indirgemek iin aba harcadklarn ileri srebilir, zaten geride hibir ey kalmayncaya kadar zp datmann bilginlerin uralar arasnda yer aldn syleyebilirdik. Ama iimizden hangi biri, bilimin kendilerine her eyi deilse de pek ok eyi borlu olduu kiilere byle kabaca saldrmak gibi o acmasz cesareti gsterebilirdi? Hayr, biz yine eskiden ku zerinde anlatlan, bugn bile baz kalntlarna tara sakinlerinde rastlayabileceimiz sylencelere dnelim. Bunlarn pek ounda kutan bylenmi, aslndakinden bir baka kla sokulmu ya da lanetlenmi bir yaratk diye sz edilir. Kuun, bylenmi bir Ho- henstaufe, daha dorusu bu soydan gelip Sicilyada saltanat srerek Arap bilgeliinin gizlerini renmi son imparator ve byc olduu sylencesinin, Dou Yolcularnn etkisi altnda olutuunu ileri srebiliriz; Dou Yolcularnn serveninde Montasgsdorf ile Morbio arasndaki yer belli bir rol oynam olup bunun izlerine sz konusu yrenin drt bir yannda rastlayabilmekteyiz nk. okluk anlatldna gre, ku eskiden bir prensmi szde ya da (rnein Sehuster byle sylendiini duymu) bir bycym; bir zaman Ylan Tepesinde krmz bir evde yayor ve o yrede herkes taralndan el stnde tutuluyormu. Ama derken yrede yeni Flachsfingen yasalar yrrle sokulmu, sz konusu yasalar yznden de baz kimseler iinden gcnden olmu, nk byclk, airlik, bir klktan bir baka kla girmeler ve benzeri uralar yasaklanp buna aykr davrananlar vatandalk haklarndan yoksun braklmakla cezalandrlmlar. O vakitler sz konusu byc krmz evinin evresine brtlenler ve akasyalar dikmi, ok gemeden dikenler ortasnda kaybolup gitmi ev; daha nce evden kp giden byc de bir kafile oluturan ylanlarn eliinde, ormanlarn iine dalp sr olmu. Ku klnda zaman zaman kp geliyor, insanlarn ruhlarm doru yoldan saptryor, eskisi gibi bycln sr- dryormu. Pek ok kimse zerindeki asl etkisini de kukusuz byye borluymu; btn bunlar anlatan, yaplan bynn ak m yoksa kara by m olduu konusunda kesin bir ey sylemek

istemiyormu. Anaerkil uygarln bir katmanna iaret eden ve ilerinde Ninon diye de ismi geen yabanc kadnn rol oynad o acayip sylence kalntlarnn da kukusuz yine Dou Yolcularna balanmas gerekiyor. Bu kalntlardan bazsnda belirtildiine gre, yabanc kadn kuu yakalamay ve yllar yl onu tutsak etmeyi baarm, ama sonunda bir gn Montagsdorflular ayaklanarak kularn yeniden kurtarmt. Bir sylence de var ki, buna gre yabanc kadn Ninon, lanetlenip ku klna sokulmadan ok nce kuu byc klnda tanm, krmz evde onunla oturup uzun uzun, kara ylanlar ve mavi tavus kularyla yeil kertenkeleler yetitirmilerdi. Bugn bile Montagsdorf'un yukarsndaki Brtlen Tepesi ylandan geilmiyordu; bugn bile ylanlardan, kertenkelelerden her birinin, bir vakit bycnn atlye olarak kulland evin kapsnn nnden geerken nasl bir an durup ban kaldrd, ardndan saygyla eildii ak seik gzlenebiliyordu. Montagsdorf ta hayli zaman nce bu dnyadan gp gitmi Nina adnda ok yal bir kadn sylencenin bu eitlemesini anlatm; yemin ederek sylediine gre, sk sk o dikenli tepede ifal otlar ararken, pek ok yz yllk bir gl aacnn bir zamanki byc Ninonun evinin giriini belirledii yerde ylanlarn saygyla eildiklerini grm. Buna karlk baka kiilerin kesinlikle akladna gre, ku byc klndayken Ninonun onunla hi ilikisi olmam. Ninon ok, ok daha sonralar Dou Yolcularnn eliinde yreye gelmi, o geldiinde de byc oktan ku klna girmi bulunuyormu. Kuun son grnmesinin zerinden bir insan mr kadar sre gemedi henz. Gelgelelim yal insanlar ylesine apanszn bu dnyadan gp gidiyor ki! "Baron" da yaamyor artk; en akrak Mario da kendisini tandmz zamanlardaki gibi dimdik yryemiyor hanidir. Gn gelecek, bir de bakacaz ki, evremizde ku dnemini grp yaayan kimse kalmam. Dolaysyla, ne kadar karmak grnrse grnsn, u kuun yaam yksn ve nasl bir sonun kendisini beklemi olduunu yazya dkeceiz. Montagsdorf hayli sapa bir yerde bulunuyor olsa da, aylan orman sultas altnda tuttuu, guguk kuunun drt bir yanda tp durduu yrenin sessiz ve kk ormanlk uurumlarn pek ok kii bilmese de, yabanclar da sk sk kuu grm ve sylenceleriyle tanmlard. Anlatldna gre, ressam Klingsor uzun sre yredeki bir saray ykntsnda yaam, Morbio uurumu Dou Yolcusu Leo sayesinde ne kavumutu (sylencenin daha ok sama bir eitlemesine gre, Ninon zml ve bademli pastann reetesini ondan alm, bu pastayla kuu besleyip onu evcilletirmiti). Unutmayalm, yzyllar boyu hi tannmadan kalm ve bekretini korumu bizim yre zerine dnyada kimi eyler azdan aza dolap durmaktayd; yle kimseler vard ki, Leonun Morbioya giderken izledii yol zerinde doktora almalar kaleme alm ve Montagsdorf kuuna ilikin deiik anlatlarla yakndan ilgilenmilerdi. Bu arada aceleyle, dnlmeden yazlp sylenmedik ey braklmamt; yle eyler ki, sylencelere ilikin ciddi inceleme ve aratrmalarn rafa kaldrlmasna ynelikti. Dier savlar arasnda birok kez u sama sav da ileri srlmt: Szde ku, ressam Klingsorla ilikisi olan ve pek ok gizli bilgi gibi bir klktan bir kla girme hnerine de sahip bulunan herkesin bildii Piktor kuunun aynsyd. Ne var ki, Piktor kuu Piktor sayesinde ne kavuan "krmz ve yeil, gzel ve atak" bir ku olarak ilgili kaynaklarda* ylesine titizlikle tanmlanmakta ki, nasl olup da iki kuun birbirine kartrlabildiine insan pek akl erdiremiyor.

* Pictoriscuisdam de mutationbus, Bibl, av.montagn. codex 1X1.

Ve sonunda bilim dnyasnn biz Montagsdorflulara, bizim kua, dolaysyla kuun tarihesine gsterdii ilgi artarak u ekli ald: Gnn birinde bizim o zamanki belediye bakanmza -daha nce szn ettiimiz Sehuster idi bakan- bal bulunduu st makamdan bir yaz geldi, Dougot mparatorluunun hkmet danman Ltzkenstettin buyruuna uyularak bakanlk makamna aadaki bilgi sunulmakta ve bunlarn cemaat yelerine duyurulmas istenmekteydi: Halkn aznda "Montagsdorf kuu" diye nitelenen isimsiz bir ku eitim bakanlnn direktifiyle Ltzkenstett tarafndan aranmaktadr. Kua, onun nasl yaadna, neyle beslendiine, ondan bahseden ataszlerine, onu konu alan sylencelere vb. ilikin bilgi sahibi olan varsa, bildiklerini belediye bakan araclyla Dougot mparatorluunun Berndeki eliliine iletecektir. Ayrca, kim ad geen belediye bakanna yine Berndeki elilie yollanmak zere sz konusu kuu sa salim teslim ederse, bin altn dukayla, kuun lsn ya da iyi korunmu postunu getiren ise yz dukalk bir dlle dllendirilecektir. Belediye bakan uzun zaman oturup resm yazy inceledi. u st yneticilerin de uratklar ileri aklszca ve gln buldu. Eer kendisinden byle bir ey isteyen o bilgin Got ya da Dougot elilii olmasa, sz konusu istei ieren yazy yantsz brakp yok eder ya da bu gibi oyunlarla belediye bakan Sehusterin kaybedecek vakti olmadn beylere ksaca bildirip bir gzel derslerini verirdi. Gelin grn ki yaz kendisinin bal bulunduu st makamdan geliyordu, bir emirdi, emre de uymak zorundayd. Yal ktip Balmelli de kollarn uzatabildii kadar uzatarak yakn grmeyen gzleriyle yazy okudu, yazda aa vurulan istee layk grd alayl bir glmsemeyi gizlemeye alarak yle dedi: "Emre uyacaz, Sayn Bakan, aresi yok. Ben, emirle istenen eyin cemaate duyurulmas iin gereken yazy hazrlayacam." Bylece birka gn sonra btn cemaat belediye binasnn ilan tahtasndaki duyuruyla renmiti ki, kuun kan helaldi, d lkeden istenmekteydi ku ve bana dl konmutu. svire konfederasyonu ve kanton efsanevi kua kol kanat germeye yanamamt; zaten ne vakit sradan adam, onun sevdii, onun deer verdii eyi uncack umursayan olmutu ki! En azndan

Balmellinin ve dier pek ok kiinin gr b yleydi. Zavall kuu yakalayacak ya da tfeini ateleyip alaa edecek olana yksek bir dl gz krpmaktayd, bunu baaracak kimse varlkl biri olup kacakt. Herkes bundan sz ediyor, herkes belediye binasn nnde dikiliyor, ilan tahtasnn evresinde itiip kakyor, heyecanl heyecanl birbirleriyle konuup duruyordu. Needen ileri ilerine smayan genler karar vermiti, hemen tuzaklar, kseler hazrlayacaklard. htiyar Nina, yal atmaca bam sallayarak yle dedi: "Gnah ayol! Eitim bakam iin yz kzartc bir ey aslnda. u insanlar yok mu, karlnda para gelsin yeter ki, sann kendisini bile yakalayp teslim ederler. Ama krler olsun ki kuu ele geiremeyecekler, krler olsun ki ele geiremeyecekler onu." Belediye bakannn kuzeni Schalaster de ilan okuyanlar arasndayd; hi sesini karmad, tek bir sz konumad, dikkat kesilerek ikinci bir kez okudu ilan, her pazar sabah yapt gibi kiliseye gitmeye niyetlenmiti, vazgeti bundan, ar ar yryp belediye bakannn evine geldi, baheden girdi ieri, ama birden dncesini deitirip dnd, kendi evine doru seirtmeye koyuldu. Schalaster mr boyu kula zel bir iliki iinde yaamt. Onu bakalarndan daha sk grm, daha sk gzlemlemiti; deyim yerindeyse kua inanan, onu ciddiye alan, ona bir eit yce anlam mal eden kiilerden biriydi. Dolaysyla, ilan tahtasndaki duyuru hayli gl ve eliik bir etki yapmt zerinde. Kukusuz ilk anda yal Ninada, gelenee bal yal Montagsdorf sakinlerinde uyanan duygu Schalasterde de uyanmt: D lkenin birinden gelen istek zerine kuun, Montagsdorf ve yrenin bu hzinesi ve simgesinin yakalanp ya da ldrlp teslimi emri onu rktm, ileden karmt. Ne yani, ormanlardan kp gelen bu eine seyrek rastlanr konuk, bu masals, teden beri herkese bilinen, bir yandan Montagsdorfu ne kavuturup beri yandan alay konusu edilmesine yol aan, kendisine ilikin pek ok anlat ve sylencenin atalardan miras olarak devralnd bu ku, para ve bilim iin bir aratrmacnn caniyane merakna kurban m edilecekti? itilmedik bir eydi bu, dpedz akl almayacak bir eydi. Yaplmas istenen, mukaddesata saygszlkt. Ancak, her ey dnlp tanlarak terazinin bir gzne falan, bir gzne filan ey konulup tartldnda, mukaddesata saygszlk eden kiiye olaanst ve parlak bir gelecek vaat edilmiyor muydu? Beri yandan, vlecek kuu ele geirebilmek iin belki zel, belki seilmi ve uzun zaman ncesinden bu i iin belirlenmi birinin, daha ocukluktan beri kula bir gizli iliki ve ainalk iinde dp kalkan, yazgs kuun yazgsyla i ie girmi bir kiinin varl gerekmeyecek miydi? Peki, bu seilmi, bu biricik kii kim olabilirdi? Ondan, Schalasterden baka kim? Kua el uzatmak bir cinayet ilemek, mukaddesata saygszlk etmek demekse, Judas Ischariotun saya ihaneti gibi bir saygszlksa eer, bu ihanet, yani sann armha gerilii ve kurban edilii zorunlu, kutsal ve pek ok zaman ncesinden belirlenmi ve sonraki kuaklara bildirilmi deil miydi? Schalaster kendi kendine ve dnyaya soruyordu; diyelim ki o Ischariot denilen adam ahlakl ve akllca davranp roln oynamaya yanamasayd da ihanete bavurmak istemeseydi, bunun en ufak bir yarar olur muydu? Tanrnn kararn en ufak bir ekilde deitirebilir, insanl esenlie kavuturma eylemini en ufak bir ekilde nleyebilir miydi? Schalasterin dnceleri yaklak byle bir seyir izlemekteydi ite. Sz konusu dnceler iini var gcyle eeliyor, altn stne getiriyordu. Kk bir ocukken kuu ilk kez grp bu yaantnn o acayip mutluluk sanan zerinde hissettii bahede, evin arka tarafnda mutfak penceresinin, tavan kafesinin nnden gelip geiyor, pazarlk urbas samanln arka duvarnda asl trma, yabaya ve oraa srnyordu, kafasnda dnceler, istekler ve kararlarla sarho, cokulu ve sersemlemi yreinde kasvet, Judas dnerek, cepte o binlerce ar ds altn. Bu arada kyde heyecan, tela srp gitmekteydi. Sz konusu haberin duyulmasndan sonra hemen btn cemaat belediye binasnn nnde toplanmt. Zaman zaman topluluk iinden biri bir kez daha gzlerini dikip duyuruya bakmak iin ilan tahtasna yaklayordu. Herkes, kendi deneyimlerinden ve Kutsal Kitaptan iyi seilmi salam kantlarla dnce ve niyetlerini var gcyle dile getiriyordu. Ky iki kampa ayran duyuru karsnda daha ilk ondan balayarak bir tutum taknmam az kii vard. Bazlarnn durumu Schalasterinki gibiydi, yani bu kiiler kuun avlanmasn iren bulmaya iren buluyor, beri yandan altn dukalara kavumaya da can atyorlard. Ne var ki, byle bir ikilemi tm boyutlar ve karmaklyla ite tayabilmek herkesin harc deildi. i hepsinden az nemseyenler kyn delikanllaryd; giriimcilik ruhlar, ahlaksal ya da evresel endieler diye bir ey tanmyordu. Onlara kalrsa, kseyle hemen ie koyulmak gerekmekteydi; bakarsn ans yze gler, ku yakalanrd; geri fazla bir umut yoktu bu konuda, nk kuu tuzaa drmek iin nasl bir yem kullanlaca bilinmiyordu. Kuu grecek kiinin yapaca ey, hi beklemeden tfeini dorultup zerine ate etmekti, ne de olsa cepteki yz duka hayaldeki bin dukadan daha iyiydi. Oradakiler seslerini ykselterek genlere hak veriyordu; yapacaklar iin imdiden tadn karyor, kuun avlanmasna ilikin ayrntlar zerinde tartyorlard. Derken ilerinden biri, kendisine iyi bir tfek verilsin yeter ki, yarm duka gibi bir de pein deme yaplsn, hi durmayp yola dmeye ve btn pazar bu uurda gzden karmaya hazr olduunu bararak aa vurdu. Ne var ki, hemen btn yallarn yer ald kart grtekiler sylenenleri pek irkin buldular, yksek sesle ya da mrldanarak bilgelik taan aklamalara koyulup artk hibir eye kutsal gzyle bakmayan, drstlk denen eyi elden karm ky halkna lanetler yadrdlar. Genlerse gldler, bu ite drstln deil, attn vurabilmenin nemli olduu, erdem ve bilgeliin de zaten hep yar krlemi gzleriyle kulara doru drst nian alamayan, gutlu parmaklar bir tfei tutacak gc yitirmi kimselerde rastland yantn verdiler. Bylece harl harl karlkl bir konuma srp gitti; ilan tahtas nnde toplananlar karlarna kan bu yeni sorun zerinde zek egzersizleri yaptlar, az kalsn le olduunu, yemek saatinin geldiini unutuyorlard. Kula uzak ya da yakn bir iliki iinde, cokuyla ve akc bir dille ailelerinin baar ve baarszlklarndan sz ettiler, karsndakilere srarla o cennet- mekn bykbaba Nathanaeli, yal Sehusteri, Dou Yolcularnn kylerinden o efsanevi geilerini anmsattlar, ilahi kitabndan kimi iirler, operalardan kimi gzel aryalar okudular, ekilmez buldular

birbirlerini, yleyken birbirlerinden bir trl ayrlamadlar, atalarnn sloganlarna ve deneyim kokan szlerine el attlar, gemi zamanlara, bu dnyadan gp gitmi piskoposa, ekilmi hastalklara ilikin monologlara bavurdular. rnein, ar hasta yal bir kyl, yatakta yatarken pencereden bir ara bakm ve kuu grmt; bir an iin grmt yalnz; ama hemen dzelip salna kavumutu. Herkes kendi kendine, kendi iindeki yzlere dalarak mrldanyor, ksmen ky halkna dnp, karsndakilerin gnln kazanmaya alarak ya da karsndakilere sulamalar ynelterek, karsndakilere hak vererek ya da onlarla alay ederek konuup duruyordu; birlik ve beraberlikte olduu gibi kavgada da bir aradalklarnn gcne, yalarna ve teden beri varolularna ilikin rahatlatc bir duygu yayordu ilerinde. Kendilerine yal ve zeki, gen ve akll gzyle bakyor, birbirlerine taklyor, kendilerini yerden ge hakl grerek babalarnn gzel gelenek ve greneklerini itenlikle savunuyor, yine itenlikle ve kendilerini yerden ge hakl grerek babalarnn gzel gelenek ve greneklerini kukuyla karlyorlar, atalarna gven duyuyor, atalarna glp geiyor, kendi yallk ve deneyimlerinden bahsediyor, kendi genlik ve taknlklarndan vgyle sz ayorlar, az kalsn dvecek oluyor, kkryor, glyor, toplu halde bulunmalarnn tadn karyorlar, hakl olduklarna ve karsndakilere bunu gerei gibi sylediklerine btn kalpleriyle inanarak orackta bekleiyorlard. Ne var ki, bu konuma egzersizlerinin ve kamplamalarn ortasnda, doksan yandaki Ninann diller dkerek atalarn dnp din ve imanla badamayan acmasz, stelik tehlikeli ku avna kanlara katlmamalar iin sarn torununu kandrmaya alt, genlerin yal Ninann huzurunda saygszca davranarak ava ilikin bir szsz oyun sergiledii, yanaklarna dayadklar hayal tfeklerle gzlerini ksarak nian alp sonra da at pat sesler kard bir sra, ylesine beklenmedik bir ey oldu ki, gen ihtiyar herkesin laf aznda kald, herkes sustu birden, ta kesilmi gibi orackta dikilmeye balad. Yal Balmellinin barmas zerine gzler onun kolu ve parmann uzand yne evrildi, anszn ba gsteren derin sessizlik ortasnda, zerinde harl harl konuulan ku belediye binasnn atsndan szlp indi aa, ilan tahtasnn bir kesine gelip kondu, yuvarlak ve kk ban kanatlarna srtp gagasn biledi, cvl cvl kk bir ezgiyi sylemeye koyuldu, o tez canl kuyrukuunu aa yukar oynatarak akd, sorgucunu havaya kaldrd dimdik, ky sakinlerinden bazsnn kulaktan iittii gibi epey bir zaman herkesin gz nnde sslenip pslenerek arz endam etti, sonra ilan tahtasndaki duyuruyu okuyup bana ka duka konduunu renmek istercesine kafasn merakla yere edi. Belki topu topu birka saniye kalmt ilan tahtasnda; ama oradakilerin hepsi bunu grkemli bir ziyaret ve bir meydan okuyu olarak deerlendirdi, kimse artk at pat gibi sesler karmad; herkes bylenmiesine orackta dikilip hayran hayran bu pervasz konua bakakalmt; uup yanlarna gelen bu beklenmedik ziyaretinin sz konusu yeri ve sz konusu an semesinin nedeni belki kendileriyle alay etmekti. Hayretle, neye uradklarn ararak, falta gibi alp yuvalarndan frlam gzlerle, kendilerine bu srpriz ziyareti yapan kua bakyorlard; gzlerim dikmi, mutluluk ve sevecenlikle, o ufak tefek, yakkl delikanlya bakyorlar, zerinde harl harl syletikleri, yrelerini ne kavuturmu, bir zaman Habilin lmne tank olan, daha nce Hohenstaufe ya da bir prens ya da bir byc yaamn srdrp Ylan Tepesindeki krmz bir evde, hl pek ok ylann barnd o yerde yaam ona bakyor, yabanc lkelerdeki bilginlerin ve byk devletlerin merakn ve agzlln uyandrm ona, kendisini yakalayp getirene bin dukalk dl verilecek ona bakyorlard. Hepsi de ona hayranlk duyuyor, onu can gibi seviyordu; bir saniye sonra kzp kprerek svp sayacak, av tfeklerinin yanlarnda olmadna hayflanarak ayaklaryla yeri dvecekler bile baka trl davranmyordu; onu seviyor, onunla gurur duyuyorlard; kendilerine aitti o, kendilerinin an ve hreti, kendilerinin onuruydu; kuyruunu sallayarak, sorgucunu havaya dikmi, balarnn stnde, ilan tahtasnn bir kesinde prensleri ya da kylerinin armas gibi dikiliyordu. Ancak birden gzden kaybolup herkesin bakt yerin bo kalmas zerinedir ki, oradakiler kapldklar byden yava yava syrlp ktlar, birbirlerine bakp gldler, bravo diye ykselttiler seslerini, kuu ve ve gklere kardlar, saa sola barp tfek istediler, kuun hangi ynde uup gittiini sordular birbirlerine, onun hasta kylnn bir zaman iyileip ayaa kalkmasn salayan, doksan yandaki Ninann dedesinin bile tand ku olduunu anmsadlar; tuhaf bir duygu uyand ilerinde, mutluluk gibi, glme arzusu gibi bir duyguydu bu, beri yandan bir sr gibi, bir by, tylerin diken diken oluu gibi bir duyguydu. Ve anszn dald kalabalk, kyn tm ruhsal glerinin galeyana geldii ve besbelli kuun bir kral gibi hazr bulunduu halk meclisi tatil edildi, herkes kahvalt orbalarn imek zere evine kotu. Belediye binasnn n sessizleti, ksa bir sre sonra, le vaktini bildiren an sesleri duyuldu, belediye binasnn nndeki meydanda in cin top oynamaya balad, ilan tahtasndaki duyurunun gne vurmu beyaz kd yava yava karard, ilan tahtasnn az nce kuun gelip konduu erevesinin glgesi dt zerine. Bu srada Schalaster, dncelere dalm, evinin arkasndaki bahede dolanp duruyor, trmklarn, oraklarn, tavan kulbesinin ve kei alnn nnden bir gidip bir geliyordu. Admlar giderek sakinleip dzgn bir hal ald, kafasndaki dinsel ve ahlaksal dnceler yava yava bir denge durumuna kavuup sesi kmaz oldu. le vaktini haber veren an sesi dalgnlndan uyandrmt kendisini, hafife irkilip aylarak iinde yaad ana dnd, an seslerinin anlamn kavrad, karsnn ok gemeden kendisini yemee aracam biliyordu, zihninden geirdii acayip dncelerden tr utanr gibi oldu biraz, izmeleriyle yere daha bir sert basarak yrmeye koyuldu. Kydeki an dorulamak ister gibi tam karsnn sesi duyulmutu ki, anszn gzleri pr pr etmeye balad. Vz diye bir ses hemen yan bandan slk alarak geip gitti, ardndan ksa sreli bir hava akm oldu: Ku, kiraz aacna gidip konmutu. Dalda bir iek gibi hafifecik tnyor, sorgucunu oyun oynar gibi indirip kaldryor, kk bacazn saa sola dndrp usulcack terek Schalasterin gzlerinin iine bakyordu. Bir kuun nasl baktn ocukluk yllarndan beri biliyordu Schalaster. Schalaster kalbinin atnn hzlanmasn doru drst hissetmeye kalmadan ku yine havalanm, dallarn arasndan uup giderek gzden kaybolmutu.

Pazar gn bu le saatinde Schalasterin kiraz aacna gelip konmasndan sonra kuu sadece bir tek kii grd, bu kii de yine belediye bakannn kuzeni Schalaster idi. Schalaster, kuu ele geirip altn dukalar cebe indirmeyi kafasna koymutu. Kuu iyi tand iin biliyordu ki, onu yakalamak stesinden gelinecek gibi deildi; dolaysyla, eski bir av tfeini onarp hazrlam, bir yerden de sere samas denen ok kk taneli bir yn sama bulmutu. Dncesine gre, bu samayla ate etti mi, belki ku lmeyecek, para para olup yere dmeyecekti; minik samalardan biri hayvan hafife yaralayp urad korkuyla sersemleyecek, bylece kuu canl olarak ele geirebilecekti. Temkinli davranan Schalaster niyetini gerekletirmesine yarayacak her eyi hazrlam, kuu yakaladnda ierisine koymak zere bir de kk kafes salam, bundan byle her zaman dolu bulundurduu tfekten asla pek uzaklamamak iin akla gelen her trl abay gstermeye balamt. Gittii yere gtrebilirse tfei de yanna alyordu, rnein kiliseye giderken olduu gibi tfei yanma alamad zamanlar bundan znt duyuyordu. Ama yine de kula yeniden karlatnda -o yln gz mevsimindeydi-yannda deildi tfei. Schalaster evinin pek yaknnda bulunuyordu, ku her zamanki gibi sessizce ortaya kvermi, ancak aaca konduktan sonra Schalasteri o aina akyyla selamlamt. Schalasterin her zaman dallar kesip meyve aalarnn balanmasnda kulland yal st aacnn budakl bir dalnda keyifli keyifli tyordu. On adm bile uzakta saylmazd; dalda tnyor, cvldyor, boboazlk ediyordu. Dman Schalasterin yreinde mutluluk duygusu bir kez daha boy gstermiti (Schalaster kendini hem mutlu hissediyor, hem ac duyuyordu, adeta yaama gcne sahip olmad bir yaam anmsatlp duruyordu kendisine); beri yandan bir an nce nasl edip de tfei alp gelebilirim endiesi ve tasasyla ensesinden aa terler akmaya balamt; kuun aata uzun sre kalmayacan biliyordu. Seirtip evden ieri girdi, tfei alp dnd. Ku hl aata tnyordu; sessiz admlarla usulcack yaklat, kuun hibir ktlk sezdii yoktu, Schalasterin, bir noktaya dikilmi gzleriyle, sinmi devinimleriyle ve tedirgin vicdanyla bu heyecan iindeki adamn, saf bir kii roln oynamak iin besbelli hayli zahmet eken bu insann ne tfei, ne de acayip davran kendisini endielendirmekteydi. Schalasterin yanna yaklamasna ses karmad; aina gzlerle onu szp duruyor, tfeinin namlusunu nasl yukar kaldrdn, nasl bir gzn yumup uzun uzun nian aldn muzip biri gibi izliyordu. Sonunda patlad tfek; duman bulutuu daha namludan kp yola koyulmadan, Schalaster sdn altnda oktan diz kp yerde kuu aramaya balamt; stten bahe itine kadar, stten ar kovanlarna, stten fasulye tarhna kadar otlar araya ara ya gidip dnd; her kar yeri iki, kez, bir saat, iki saat boyunca arad durdu, ertesi sabah yeniden koyuldu aramaya. Ne var ki, kuu bulamad, tek bir tyn bile ele geiremedi. Ku kap gitmiti, fazla kaba saba bulmutu burasn, pat kt sesleriyle fazla grltl bulmutu. Ku zgrl seviyordu, ormanlar seviyor, sessizlii seviyordu, buralardan soumutu artk. ekip gitmi, Schalaster bu kez de onun hangi ynde uup gittiini grememiti. Kim bilir, belki de Ylanl Tepedeki eve dnmt; belki mavi-yeil kertenkeleler kapda kendisini karlam, saygyla nnde eilmilerdi. Belki de ku gemiin ok daha gerilerindeki uzam ve zamanlara kap snmt, Hohenstaufelerin, Habil ve Kabilin yanna, cennete belki de. O gn bu gn kuu gren kmad. Ama daha pek ok zaman sz edildi kendisinden, olayn zerinden geen pek ok yldan sonra bugn bile konumalar sona ermi deildi. Bu arada Dougotlarn bir niversite kentinde de ku zerine bir kitap yaynlanm bulunuyor. Eskiden hakknda trl sylenceler anlatlp durmu, ortadan kaybolduktan sonra ise kendisi bir sylenceye dnmt; ok gemeden hi kimse kalmayacaktr ki, kuun bir zaman gerekten yaadn, yaad yerin koruyucu melei olduunu, bir zaman bana yksek dller konup zerine ate edildiini yeminle dorulayabilsin. leride yine bir bilgin kp sylenceyi incelediinde, btn bunlarn belki de halkn hayal gcnn bir rn saylacan kantlayacak, mit oluumunun yasalarna dayanarak btn bunlar bir bir aklayacaktr. k yadsnacak gibi deildir kukusuz: Her yerde, her zaman yle kimseler vardr ki, bakalar kendilerine zel, irin ve albenili insanlar gzyle bakar; bazlar tarafndan da, yaanandan daha gzel, daha zgr ve daha en bir hayat anmsattklarndan koruyucu melekler olarak kendilerine sayg gsterilir ve her yerde de benzer olayla karlalr: Torunlar dedelerinin koruyucu meleklerini alaya alr, o irin ve albenili yaratklar gnn birinde kovulur, canlarndan edilir, balarna ya da postlarna dller konur, ksa sre sonra da yaamlar bir sylence olup kar ve sylence ku kanatlarnda uzaklara tanr. Gnn birinde kua ilikin sylencelerin daha hangi klklara brneceini imdiden kimse kestiremez. Schalasterin bu yaknda korkun bir kazaya uradn, ok byk bir olaslkla canna kydn da, her ne kadar bu masala aklamalar eklemekten kanmak istesek de, dzenin bozulmamas iin burada belirtmeden duramayacaz.

Hasr Sepetin Masal Gen biri tavan arasndaki yalnz odasnda oturuyordu. Amac ressam olmakt, ama bunun iin pek g baz engelleri amas gerekiyor, o da imdilik tavan arasndaki odasnda rahat rahat oturuyordu. Zaman geip gitmi, biraz yalanp kocamt. Saatlerce kk aynann karsna geip bir deneme olarak kendi portresini yapmaya almt. imdiden bir albm batanbaa bu tr resimlerle doldurmu, ilerinden birkam da pek beenmemiti. "Bu konuda hi renim grmediim dnlrse", dedi bir ara kendi kendine, "bu resim aslnda hi de fena saylmaz. Burnun yanndaki krklklar da ne ilgin dorusu! yle anlalyor ki, dnr kimliinden bir eyler var bende ya da ite ona benzer bir ey. Yalnzca az kelerini birazck aaya ekeyim, o zaman tamamen kendine zg bir anlatm gcne kavuur resim, dorudan doruya melankolik bir anlatm."

Ne var ki, bir sre sonra yeniden gzden geirdiinde, okluk asla beenmiyordu yapt resimleri. Ho bir durum deildi hani; ama o bundan ilerlemeler kaydettii, giderek kendisinden daha baarl almalar bekledii gibi bir sonu karyordu. Tavan arasndaki odasyla ve odadaki eyalaryla hi de pek ho ve scak bir iliki iinde yaad sylenemezdi, ama kt de saylmazd bu iliki. Onlara insanlarn byk ounluundan ne daha fazla, ne daha az hakszlk ediyordu; pek gz grmyor onlar, gerei gibi tanmyordu. Bir portresini yapmaya alp da pek stesinden gelemedi mi, oturup kitap okuyordu bazen; kitaplardan rendiine gre, bakalar da kendisi gibi alakgnll, hi tannmam gen insanlar olarak ie balam, daha sonra da ok nl kiiler olup kmlard. Byle kitaplara baylyor, bu kitaplarda kendi geleceini okuyordu. Yine gnlerden bir gn biraz keyifsiz, can sklarak evde oturmu, Hollandal pek nl bir ressamn yaam yksne gz gezdiriyordu. Okuduuna gre, iyi bir ressam olma zlemi gerek bir tutku halinde, hatta cinnet derecesinde ruhuna yerlemiti adamn, iyi bir ressam olmak drts tek bana adamn varln sultas altna almt. Gen adam Hollandal ressamla kendisi arasnda kimi benzerlikler bulunduunu kefetti. Dier pek ok ey arasnda, Hollandal ressamn, hava kt olup darda alamad m, hi ylmadan, byk bir cokuyla evde gzne ne arparsa hepsini, hatta en sudan eyleri bile resme geirdiini okumutu. rnein, bir defasnda bir ift takunyann, bir baka sefer eski, arpk bir sandalyenin, hasrdan rlm, yrtk prtk oturulacak yeriyle baya tahtadan yaplp kyllerin mutfakta kulland kaba saba, hantal bir sandalyenin resmini yapmt. Ne var ki, normalde kimsenin yzne bakmayaca bu sandalyeyi ylesine bir sevgi ve sadakatle, ylesine bir coku ve zveriyle resme geirmiti ki, ortaya kan eser gzel resimlerinden biri olmutu. Kitabn yazar, bu hasr sandalyenin resmiyle ilgili olarak insan baya duygulandran pek ho eyler sylyordu. Kitabn burasnda gen adam durup dnmeye balad. Denemeden duramayaca yeni bir ey kmt ortaya. Annda karar verdi -ok abuk kararlar verebilen biriydi nk- bu byk stad kendine rnek alacak, bir defa da bykle bu yoldan ulamaya alacakt. Tavan arasndaki odasnda sama soluna gz gezdirdi ve anlad ki, aralarna yaad eyalarn yzne imdiye kadar dorusu pek seyrek dnp bakmt. Hasrdan rl oturulacak yeriyle bir tarafa kayklm sandalyeyi hibir tarafta gremedi, takunya falan da yoktu ortada; bunun zerine bir an gnl kararr gibi oldu, morali bozuldu, byk adamlarn yaam yklerini okurken sk sk kapld ylgnlklardan nerdeyse bir yenisi gelip ulland zerine: O byk kiilerin yaamnda ylesine sekin bir rol oynayan zellikle kk eylerin, yol gsterici iaretlerin ve alas tecellilerin kendi yaamnda yer almad ve bunlar bouna bekledii sonucuna vard. Ama ok gemeden toparlad kendini, zellikle byle durumlarda yaplacak eyin an ve hrete gtrecek etin yolu inatla yrmek olduunu sezdi. Kk odasndaki tm eyalar gzden geirdi tek tek, derken hasr bir koltuk kefetti, bunu pekl model olarak kullanabilirdi. Koltuu ayayla ekip biraz kendisine yaklatrd. Sanat kurunkalemini sivriltti, eskiz defterini dizlerinin zerine yatrp balad hasr koltuun resmini yapmaya. Usulcack ekilen ilk birka izgiyle koltuun eklini yeterince belirtilmi buldu; birka izgi sonrasnda koltuun silueti ak seik kt ortaya. Koltuun bir kesindeki gen biimli koyu bir glgenin bysne kaplp iyice ne kmasn salad. Byle alp duruyordu ki, anszn bir eyden rahatszlk duymaya balad. Bir sre daha uratktan sonra defteri kendisinden biraz uzakta tutarak testten geirir gibi resme bakt. Hasr koltuun hayli kt izilmi olduunu grd. Hmla yeni bir izgi ekti, ardndan sinirli sinirli gzlerini koltua dikti. Olmamt. Kzp ierledi. "Seni iblis hasr koltuk seni!" diye ykseltti sesini ileden karak. "Senin gibi kaprisli bir hayvan mrmde grmedim." Koltuk biraz gcrdad ve hi istifini bozmayarak yle karlk verdi: "Hey, sen bir baksana bana! Neysem oyum ben! Bundan byle de deieceim yok!" Gen adam koltuu ayann ucuyla itti. Koltuk geriye ekti kendini. ncekinden bambaka bir grnm kazanmt imdi. "Senin gibi salak koltuk olursa!" diye sesini ykseltti yeniden. "arpk, eri br olmayan bir yerin yok ki! Hasr koltuk glmsedi biraz ve yumuak bir sesle yle dedi: "Perspektif delikanl, perspektif!" Gen adam frlayp ayaa kalkt. "Perspektif ha!" diye bard ate pskrerek. "imdi de koltuk olacak bu kftehor kalkm bana ders veriyor! Perspektif benim iim, senin deil, anladn m! Yaz bunu kafana!" Koltuk bir ey sylemedi artk. Gen ressam birka kez sert admlarla odann iinde gidip geldi. Derken sopayla odann zeminine vuruldu. Yal bir adam, grltye katlanamayan bir bilgin kalyordu aada. Gen ressam oturdu, son yapt portresini karsna ald. Ama houna gitmedi portre. Gerekte kendisinin portrede- kinden daha sevimli ve ilgin bir grnm vard, bu da yalan deildi. Yeniden kitab eline alp okumak istedi. Hollandal ressamn sandalyesine ilikin daha pek ok ey sylenmekteydi kitapta, bu onu sinirlendirdi. Dorusu sandalye konusunda fazla yaygaraya bavuruluyordu zaten...

Gen adam sanat apkasn arand, biraz dar kacakt. Uzunca bir zaman nce ressamln doyuruculuktan uzakl bir ara dikkatini ekmiti, anmsad bunu. Ressamlkta eza ve cefayla d krklklarndan baka bir ey gemiyordu insann eline ve dnyann en iyi ressamnn bile nesnelerin yalnzca st yzeyini resme geirmekten baka bir eyin stesinden geldii yoktu. Derinlii seven birine gre deildi bu meslek. Daha nce pek ok kez olduu gibi yine btn ciddiliiyle bir dncede karar kld: indeki eski bir eilimin gereini yerine getirecek, en iyisi yazar olacakt. Tavan arasndaki odada tek bana kalan hasr koltuk, gen efendisinin evden kp gitmesine zld. Aralarnda nihayet doru drst bir iliki kurulacan ummutu oysa. Arada kendisi de bir sz konusun, dorusu pek isterdi ve kukusuz biliyordu ki, gen birine retebilecei baz deerli bilgiler vard. Ama ne yazk, olmamt ite.

zyaam yks Yenian sonlarna doru, Ortaan hortlamasndan ksa sre nce Jpiterin sevecen nlarnn aydnlatt yay burcunda dodum. Temmuz aynn scak bir gnyd, akamn erken bir saatinde dnyaya atm gzlerimi, doumumun gerekletii bu saatteki s derecesini yaam boyu farkna varmadan sevdim, aradm hep, bulamadm zamanlar iim kararp suratm asld. Souk lkelerde barnamadm asla, hayatmda zevk iin ktm btn gezilerde gneyi setim. Dindar bir ailenin ocuuydum, anne ve babam yrekten sevdim, beni On Buyruktan drdncsyle vakitsiz tantrma- yalard, belki daha bir yrekten sevecektim kendilerini. Gelin grn ki, ne kadar doru, ne kadar iyi niyetli olsalar da, buyruklar her vakit kt bir etki yapt zerimde. Yaradltan uysal, kuzu gibi istenilen yne yneltilecek biri olan ben, her trl buyrua kar hele ocukluk yllarnda ba kaldrdm. "Mecbursun" szn iitmeye greyim, ileden kyor, yapmam istenilen eyi yapmamakta diretiyordum. Bu zelliimin de okul yaamm hayli olumsuz ynde etkilediini bilmem sylememe gerek var m. Geri dnya tarihi denen o elenceli derste retmenlerimizin sylediklerine baklrsa, her zaman dnyay, gemiten aktarlagelen yasalarla balarn koparp kendi ilerindeki yasalara uygun davranan insanlar ynetip deitirmiti ve bu insanlarn nnde saygyla eilmek gerekiyordu. Ancak, derste anlatlan br eyler gibi bu da yalandan baka ey deildi; nk biz ocuklarn arasndan biri kp da ister iyi, ister kt niyetle gzn karartarak verilen bir buyrua ya da sadece aptalca bir alkanla yahut moda bir davrana kar bakaldraym dese, ne kimse saygyla nnde eiliyor, ne de byle biri bakalarna rnek diye gsteriliyordu; cezalandrlp alay konusu yaplyor yalnzca ve retmenlerin dleklik taan o stn gleri altnda ezilip ineniyordu. Allahtan ki yaam iin deerine paha biilmez hu nemli dersi henz okula halamadan renmitim. Uyank, keskin ve ince duyularla donatlmtm; bu duyulara bel balayabiliyor, onlar sayesinde haz dolu pek ok saat yaayabiliyordum; sonradan her ne kadar metafizik ayartlara bir daha yakam kurtaramayacak gibi kendimi kaptrm, hatta duyularm bazen perhize ekmi, gereken ilgiyi kendilerinden esirgemisem de, zellikle grme ve iitme bakmndan ince bir duyarlk hep sadakatle elik etti bana, soyut bir grnm tad zamanlar bile dnce dnyam zerinde etkin rol oynad. Dolaysyla, yaam iin belli bir donanm, dediim gibi henz okula balamadan ok nce edinmitim. Doup bydm baba kentini avucumun ii gibi biliyordum; tavuk iftlikleri, ormanlar, meyve baheleri, iyerleri ve atlyeler hi yabancm deildi; aalar, kular, kelebekleri tanyordum; arklar syleyebiliyor, dilerimin arasndan slklar ttrebiliyor, yaam iin deerli daha pek ok eyin stesinden gelebiliyordum. te bunlara da okulda edindiim bilgiler gelip eklenmiti sonradan; okulda retilenleri renmek bana hi de g gelmiyor, beni elendiriyordu, hele Latince dersine baylyordum. Erken yata Almanca iirler yazmaya balamtm, bir yandan da Latince iirler kaleme alyordum. Yalanclk marifetini ve diplomasi hnerini okul yaammn ikinci ylnda belledim, bir retmenle yardmcs bu becerileri edinmemi salad, daha nce o ocuksu ak yrekliliim ve saflmdan bama gelmedik kalmamt dorusu. Szn ettiim iki retmen, drstlk ve gerek sevgisi denen eyin rencilerde bouna aranaca konusunda beni baaryla aydnlattlar. Snfta yaplan ve benim hi suum olmayan incir ekirdeini doldurmaz bir yaramazl benden bildiler, bana yaramazl ben yaptm dedirtemeyince de nemsiz olay byttler iyice, ikence ve dayakla umduklar itiraf benden koparp alamadlar ama, retmenlere kar beslediim gvenin canna okudular. Tanrya krler olsun, zamanla saygdeer, sekin retmenler tandmsa da yaadm tatsz olay beni bir kez olumsuz ynde etkilemi, yalnzca retmenlere deil, otoritenin her trlsne kar ilikimi bir arpklk, bir buruklukla donatmt. Genel olarak okul yaammn yedi ya da sekiz yllk dneminde snfn hep birincileri arasnda yer aldm. Ancak, kiiliini kazanmakta olan birini ister istemez bekleyen savamlar balar balamaz, okulla aram ald giderek. Sz konusu savamlarn anlamn ancak yirmi yl sonra kavrayabilmitim; ama o zamanlar hazrlksz yz yze gelmitim bunlarla, ben istemeden korkun bir bela gibi gelip zerime ullanvermilerdi. Nasl m, anlataym: On yam bitirir bitirmez bir konu aklk kazanmt: Ya bir air olacaktm, ya hibir ey. Ne var ki, bunun yan sra bir baka tatsz gerek daha belirip ortaya kmt. retmen olabilirdi insan, rahip, hekim, sanat, ressam, mimar olabilirdi, dnyadaki btn mesleklere insan ulatracak bir yol vard, her meslek iin aranan kimi nkoullar, her meslek iin, bu meslei seen acemilerin eitim grecei bir okul vard. Bir tek airlik bunun dnda kalyordu. airlik akt herkese, hatta onurlandrc bir eydi, yeter ki baarl ve nl bir air olsundu insan; ama ne yazk ki baar ve ne kavumadan okluk lm gelip insann yakasna yapyordu. airlik serbestti ama, air olmak imkanszd; air olmay istemek, ok gemeden rendiime gre bir soytarlk, bir yz karasyd. Bu durumda renilecek eyi arabuk renmitim: airlik yaplabilir, ama air olunamazd. Kald ki, iir sanatna duyulacak ilgi ve insandaki airlik yetenei okuldaki retmenleri huylandrp kukular zerine ekiyor ya da alay konusu yaplyordu. airlere de tpk kahramanlar gibi davranlmaktayd; btn o gl ya da yakkl, gelecee gvenle bakan stn kii ve

stn abalar karsnda yaknlan tavrn ayns airler iin de sz konusuydu: Gemie karmlarsa ba tac ediliyor, okul kitaplar onlarn vgsyle dolup tayordu; ama henz yayor, henz halde yaamlarn srdryorlarsa kin ve nefretle karlanyorlard. Belki de retmenlerin bata gelen grevi, retmen olarak eitilmelerinin balca amac sekin ve zgr insanlarn yetimelerini, byk ve grkemli eylemlerin gerekletirilmesini ellerinden geldiince nlemekti. Bylece kendimle varmay amaladm uzaktaki hedefim arasnda tek algladm ey, uurumlarn varlyd; her ey bir belirsizlik iindeydi, her ey deersiz klnyordu benim iin; deerini koruyan tek ey varsa, ister kolay, ister zor, ister gln, ister erefli olsun, airlie zenmemdi. Bu kararm, daha dorusu zerime ullanan bu bela u sonulara yol amt: On yama gelip de byle bir atma iine srklenir srklenmez, gerek evde, gerek okuldaki davranm istenilen dzeyin dpedz altna dt, bu yzden de adeta srgn edilip bir baka kentteki Latince okuluna yollandm. Bir yl sonra da bir manastr okulunun rencisi oldum, branice alfabeyi rendim; tam Dagesch forte implicitumun anlamn kavramak zereydim ki, iimde bir frtnadr koptu, beni manastr okulundan kamaya zorlayp ar bir cezayla cezalandrlmama yol at, sonunda da ister istemez okuldan uzaklatrldm. Bunun zerine bir sre lisede renimimi srdrmeye altm, ama orada da ar bir cezaya arptrlp aresiz uzaklatrldm okuldan. Bir iyerine rak girdim, gn sonra maazadan ayrldm yine, birka gn ortadan kayboldum, anne ve babam bir hayli tasalandrdm. Alt ay kadar babamn yannda kalfalk yaptm derken, bir buuk yl kadar da bir torna atlyesinde ve kule saatleri yapan bir fabrikada altm. Szn ksas, ailemin drt yl boyu beni ynlendirmek iin harcad tm emekler boa gitti; hibir okul beni sinesinde fazla barndrmak istemiyor, hibir yerde de ben rakla fazla katlanamyordum. Beni adam etmeye ynelik giriimler hep baarsz kalm, yzkaras ve rezaletle, okuldan kamalar ya da kovulmalarla sonulanmt. Ama yine de herkes benim yetenekli biri olduumu, hatta bir lde drst ve iyi niyetli saylacam teslim ediyordu. Sonra, iyi kt alkanl da elden brakmyordum hi; avareliin o yce erdemine hep hayranlk duymuumdur; ne var ki, bu erdemde ii asla ustalk aamasna ulatrabilmi deildim. On be yamda, okulda diki tutturamadm grerek bilinli ekilde harl harl alp kendimi yetitirmeye koyuldum, evimizde dedeminki gibi grkemli bir kitapln varl benim iin bir ans eseri ve bir haz kaynayd; btn bir salon batan baa kitap doluydu, kitaplar arasnda on sekizinci yzyl Alman edebiyat ve felsefesine ilikin hemen btn eserler bulunmaktayd. On alt ve yirmi ya arasnda ilk yazarlk denemelerine giriip bir sr kat karalamakla, dnya edebiyatna ait kitaplarn nerdeyse yarsn devirmekle kalmam, eitli dilleri renmeye, sanat tarihi ve felsefeyle uramaya kendimi ylesine inat ve sabrla vermitim ki, gsterdiim abann yars bile normal bir yksek renim iin yeter de artard. Sonunda, kendi ekmeimi kendim kazanmak isteyerek bir kitabevinde i bulup almaya baladm. Ne de olsa kitaplarla aram iyiydi, bir rak olarak hayli eziyetli zor gnler geirdiim tornac atlyesinde mengene banda dikilip demir dkm dilileri ve arklarla cebellemeye benzemiyordu. lk zamanlar yeni, en yeni edebiyat yaptlar iinde yzmekten, hatta bu yaptlarn seline kaplp srklenmekten adeta esriklie benzer bir haz duydum. Ancak, ok gemeden unu kesinlikle anladm ki, halde yeninin iinde srdrlecek bir yaam entelektel adan katlanlacak gibi deildi ve samayd, entelektel bir yaam iin gemile, tarihle, eski ve ok eskiyle srekli iliki iinde bulunmak bir kez artt. Bu yzden, kitabevinde almak zamanla haz vermez oldu bana, yeninin selinden kendimi ekip alarak eskiye dnme gereksinimini duydum, kitabevinden ayrlp bir sahafn yannda ie baladm. Ama bu meslekte de yaamm srdrmek iin gereken bir sre sadakatle altm ancak. Yirmi alt yanda, yazdm ilk kitabn baars zerine bu yeni iimi de braktm. Onca frtnalar ve zverilerden sonra amacma ulam, imknsz grnmesine karn yine de bir yazar olup kmtm ve yle anlalyordu ki, dnyayla diimi trnama takarak srdrdm sava kazanmtm sonunda. Beni okluk uurumun kenarna kadar getirip brakan okul ve ocukluk yllarmn acl ve burukluu artk gerilerde kalm, glmsemeyle anmsanr olmutu. O zamana kadar benden umudu kesmi olan evdekiler, ayrca ahbap ve tandklar da imdi bana gler yz gstermeye balamt. Savatan zaferle kmtm, bundan byle ne kadar aptalca, ne kadar deersiz bir i yaparsam yapaym, yaptm i yine de hayranlkla karlanyordu; beri yandan, ben kendim de kendime hayranlkla bakyordum. Yllar yl ne mthi bir yalnzlk, ne mthi bir yoksunluk ve tehlike iinde yaam olduumun ancak imdi ayrmna varmtm, hsn kabul grp takdir edilmenin o serinletici havas iyi gelmi, beni rahatlatmt. Halimden memnunluk duymaya balamtm. Dtan baknca yaamm epey zaman huzur iinde geti, tatl bir seyir izledi. Bir karm, ocuklarm, evim ve bahem vard artk. Kitaplar yazyor, herkes tarafndan sevimli bir yazar gzyle baklyor, dnyayla bark yaayp gidiyordum. 1905 ylnda II. Wilhelmin keyfi ynetimine kar cephe alan bir derginin karlmasna katkda bulundum, oysa bylesi politik amalar pek ciddiye aldm yoktu. Gzel gzel gezilere kyor, svireyi, Almanyay, Avusturya'y, Hindistan dolayordum. Grne baklrsa, her ey yolundayd. Derken 1914 yaz kageldi, anszn ite ve dta her eyi tmyle deitirdi. O zamana kadar ki rahat yaamalarn pek salam bir zemine oturmad grld; kt gnler, o byk terbiye dnemi balamt. O byk a kp gelmiti sonunda; bu an beni bakalarndan daha hazrlkl, daha vakur ve iyi durumda yakaladn syleyemem dorusu. Beni o zamanlar tekilerden ayran bir ey varsa, baka pek ok kiide rastlanan o byk avuntunun, yani o byk cokunun bende bulunmayyd. Dolaysyla, yeniden

toparlanp kendime geldim, evreme ters dtm, bir kez daha bana okulun yolu grnd, bir kez daha kendimden ve evremden duyduum honutluu unuttum ister istemez; ancak byle bir deneyimle gizlerinin eiini ap yaamdan ieri ayak attm. Savan ilk ylnda bamdan geen kk bir olay hi unutmammdr. Byk bir sahra hastanesine gitmitim, evremdeki deien dnyaya bir gnll olarak anlaml bir ekilde ayak uydurmann yolunu aryor, byle bir eyi o zamanlar henz mmkn grmyordum. Yarallarn tedavi edildii hastanede yal bir matmazelle tantm, varlkl biri olduundan daha nce hibir ite almamt, imdi ise hastanede hastabakclk yapyordu. Bana, bu byk gnleri grebildii iin ne kadar sevinip gururlandm dokunakl bir cokuyla anlatt. Kendisine hak verdim iimden, evlenmemi gekin bir matmazel olarak srdrd miskin ve bencil yaamdan kendisini ekip alarak etkinlik dolu daha deerli bir yaamn kucana atmak iin byle bir savan kopmas gerekmiti. Ne var ki, kurun yaralarndan delik deik vcutlar sarglar iindeki askerlerden geilmeyen koridorlarda, kiminin kollar, kiminin bacaklar kesilmi, kimi can ekien askerlerin doldurduu salonlar arasnda mutluluunu aklayan szlerini iitince, yreim szlad. Her ne kadar bu hanm teyzenin cokusunu anlyorsam da, kendisiyle bu cokuyu paylamak, bu cokuyu onaylamak elimde deildi. Byle bir coku iin on askerin yaralanmas gerekiyorsa, sz konusu hanmlarn mutluluu biraz tuzluya mal oluyor demekti. Hayr, byk adan duyduklar sevinci bakalaryla paylamam olacak ey deildi; dolaysyla, bandan balayarak sava yllar boyunca fena halde ac ektim, grnrde dardan gelip gnlk gnelik bir havada akan bir imek gibi tepemize binen felakete kar yllar yl umutsuzca direndim; oysa evremdeki herkes bu felaketten tr coup bayram yapyordu. eitli yazarlarn gazetelerde kp savan mutluluunu dile getiren yazlarm, profesrlerin arlarn, nl airlerin alma odalarnda dzdkleri sava iirlerini okuduka daha da fena oluyordum. 1915 ylyd, bir gn dayanamayarak kaleme aldm bir yazda korkun bir felaketin yaanmakta olduu grn dile getirdim, aydn geinen kiilerin kin ve nefretin szcln yapmalarndan, yalanlar atp byk felakete vgler denmelerinden duyduum znty belirten bir iki laf ettim. Hayli ihtiyatla aa vurduum bu yaknmam da, kendi lkemin basnnda admn bir vatan hainine kmasna yol at. Benim iin dorusu yeni bir yaantyd bu; nk basnla o zamana kadar pek ok ilikim olmu, ama ounluk taralndan dlanp yzme tkrlen bir kimse durumuna asla dmemitim. ikayet yollu kaleme alnm yazm, yirmi kadar ayr gazetede yeniden basld; basnda varolduunu sandm pek ok dostumdan ancak ikisi bana arka kt. Eski dostlarmdan, koyunlarnda bilmeden ylan beslediklerini, yreklerinin bundan byle benim gibi soysuzlam biri iin deil, imparator ve rayh iin arptn aklayan mektuplar aldm. Bilmediim, tanmadm kimselerden bir sr hakaret mektubu geldi. Kitabevleri, benim gibi byle rezilce grleri savunan birinin kendileri iin artk yok saylacan aklad. Yollanan mektuplardan pek ounun zerinde o zamana kadar hi bilmediim bir mcevher paras gibi "Tanr ngiltereyi cezalandrsn! yazs okunuyordu. Byle bir yanl anlamadan dolay kahkahalarm tutamadm dnenler olabilir, ama elimden gelmedi byle yapmak. Bamdan geen aslnda bu pek nemsiz olay, yaammda ikinci byk deiiklie yol at. Anmsanacaktr sanrm, ilk deiiklik yazar olmaya bilinli olarak karar verdiim zaman gereklemiti. Daha nce okulda rnek bir renci saylan Hesse, byle bir karardan sonra kt bir renciye dnm, cezalara arptrlp okuldan kap dar edilmiti; hibir yerde diki tutturamam, hem kendisini, hem anne ve babasn zntden zntye sokmu, btn bunlar da, evresinde grd haliyle dnyay ve kalbinden ykselen sesi bir yolunu bulup uzlatramamasndan kaynaklanmt; ayn durum imdi, sava yllarnda yeniden tekrarlanyordu. O zamana kadar bark yaadm dnyayla bir kez daha aramn aldn gryordum. Yine iler ters gitmeye balamt, yine yalnzla gmlm, aresizlie dmtm, szlerim ve dncelerim yine bakalar tarafndan dmanca bir tutumla yanl anlamalara konu yaplyordu. Yine gerekle benim arzu edilmeye deer, akla uygun ve iyi gzyle baktm ey arasnda bir uurumun varln duyumsamaya balamtm. Ne var ki, bu kez kendi kendimi sigaya ekmekten yakay kurtaramadm. ok srmedi, bama gelenlerin suunu kendi dmda deil, iimde aramam gerektii sonucuna vardm ister istemez. nk unu iyi gryordum ki, btn insanl akln karm olmakla ve barbarlkla sulamaya kimsenin hakk yoktu, hele benim asla. Dolaysyla, dnyada olup bitenlerle aramda bir uyumazlk ba gstermise, bu benim iimdeki bir dzensizlikten kaynaklanyordu kukusuz. Ve gerekten de, iimde byle bir dzensizlik vard. Bu dzensizliin zerine yryp onu dzene dntrmek dorusu zevkli bir i deildi. zellikle bir ey aa vurmutu kendini: Dnyayla iinde yaadm o gzelim barklk havasnn karln pahalya demekle kalmamtm, d dnyadaki bar havas gibi kendi iimdeki bar havas da fos kmt. Genlik yllarmdaki uzun srm etin savamlar sonucunda dnyadaki yerimi alnmn teriyle kazanp yazarlk mevkiine oturduuma inanmtm. Ne var ki, aradan geen zaman iinde baar ve rahatlk zerimdeki allm etkisini gstermi, beni halinden memnun, rahatna dkn bir kimseye dntrmt. Daha bir dikkatle baknca, yazar Hessenin, gazetelerdeki sohbet kesi yazarlarndan pek fark kalmamt anlalan. Rahatlk tepmiti beni. Her zaman sekin ve acmasz bir okul olan tepe taklak gidi iin elden gelenler fazlasyla yaplmt. Bu durumda dnyann gidiine seyirci kalmay yava yava renmi, dnyadaki karkla ve ilenen sua kendi katkm zerinde dnmeye balamtm. Bu yoldaki abam yazlarmdan karmay okuyuculara brakacam. Ve hl iimde gizli bir umut tayor, zamanla benim ulusum da btn olarak deil ama sorumluluk duygusu tayan uyank pek ok bireyiyle benimkine benzer bir i hesaplamay kendi zerinde uygulayacak ve lanet olas

sava, lanet olas dmanlar ve lanet olas devrimle ilgili yaknma ve sulamalarn yerini binlerce yrekte u sorunun alacan dnyorum: Nasl olup ben kendim de bu sua bulatm? Nasl yapp edip de bu sutan yine arnabilirim? nk sua bulam herkes yine suundan yunup artabilir kendini, yeter ki olup bitenlerden hep bakalarn sulu tutmasn, kendi suunu da grsn ve uranlan felaketin acsn sonuna kadar eksin! Yeni deiimin yazlarda ve yaammda kendini aa vurduunu gren dostlarmdan pek ou ban sallad. Pek ou selam sabah kesti benimle. Gerek bu durum, gerek evimi, ailemi ve sahip olduum dier eyleri, huzur ve rahatm kaybediim, yaammn deien manzarasnn bir parasn oluturuyordu. yle bir zamand ki, her Allahn gn pes edecek oluyor, her Allahn gn o gnn aclarm da sineye ekebildiimi, hl yayor olduumu, bana aclar, d krklklar ve kayplardan baka ey getirmeyen bu acayip yaamda hl sevilecek bir taraf bulduumu grerek ayordum. Hani u unutmadan ekleyeyim ki, sava yllarnda olumlu bir yldz, koruyucu bir melek gibi bir ey bana el uzatt hep. Aclarmla kendimi koyu bir yalnzlk iinde duyumsadm anlarda, sz konusu deiiklie kadar gt gzyle baktm yazgma her an lanet okuduum gnlerde ektiim aclar, bu aclarla deli divaneye dnmem, d dnyaya kar beni koruyan bir zrh ilevi grmt. nk politikann, casusluklarn, rvet alp vermelerin ve konjonktr cambazlklarnn o zamanlar dnyann pek az yerinde rastlanacak bir younlukla at koturduu Bern kentinde, tarafsz ve dman lkelerle Alman diplomasisinin ortasnda sava yllarn geirmitim; gz ap kapamadan eitli lkelerin diplomatlarndan, siyaset adamlarndan, casuslarndan, madrabazlarndan ve vurguncularndan geilmez olmutu kent. Diplomatlarla askerler arasnda yaayp gidiyor, ayrca dman lkeler de iinde olmak zere pek ok lkeden insanlarla grp konuuyordum; evrem casusluk ve kar casusluktan, jurnalclktan, entrikadan, politik ve kiisel alverilerden rlm bir ala evriliydi ve ben sava yllar boyunca hi farkna varmadm btn bunlarn; bazen dmanlarn, bazen tarafszlarn, bazen de kendi lkemin insanlarnn kukularn zerime ekmi, ama hi farknda olmamtm; ancak ok sonradan bu konuda baz eyleri renebilmi, byle bir ortamda nasl hi yara almadan ayakta kalp yaayabildiime akl erdirememitim. Ama baarabilmitim ite. Savan bitmesiyle bendeki deiim srecinin tamamlanp sona ermesi ve ektiim ilelerin doruk noktasna ulamas ayn zamana denk gelmiti. Bu ac ve ilelerin savala, dnyann bana gelen felaketle ilikisi yoktu artk. D lkede yaayan bizler tarafndan iki yldr kesinlikle beklenen Almanyann yenilgiye uramas da savan sonunda benim iin korkun bir ey olmaktan kmt. Tamamen kendi iime gmlm, gzlerimi kendi yazgmn derinliklerine evirmitim; ancak bunu yaparken, bazen sz konusu olan kendi yazgm deil, genel olarak insann yazgsym gibi bir duyguya kaplyordum. Sava, dnyadaki ldrme hrsm, sersemce davranlar, ilkel zevk dknln ve dleklii olduu gibi kendi iimde yeniden kefetmi, nce kendime kar beslediim saygdan, sonra kendimi kmse melerden el ekmi, gzlerimi ortadaki karmaaya dikip enine boyuna gzden geirmitim; karmaann tesinde yeniden doay, yeniden susuzluu bulacama ilikin okluk bir umut anszn iimde parlam, bazen de umutsuzlua kaplmtm. Uyanp gerekten kendine gelen herkes bir kez ya da pek ok kez l iinden geen bu darack yolu izler ister istemez, bakalarna bunu anlatmaya kalkmak bouna zahmettir. Dostlarmn vefaszl karsnda bazen bir hzne kaplyor ama bundan asla honutsuzluk duymuyor, sz konusu vefaszlklarn daha ok yrdm yolun doruluunu gsterdiine inanyordum. Bu eski dostlarm gemite pek sempatik bir insan ve yazar olduumu, oysa imdiki durumumun hi de i ac saylamayacan sylemekte yerden ge haklyd. O zamanlar beeni ya da karakter sorunlar benim iin oktan nemini yitirmiti, konutuum dili anlayacak kimse yoktu ortada. Yazlarmdaki gzellik ve ahenkten eser kalmad sulamasn tarafma yneltmekte belki haklyd dostlarm. Ancak, bu gibi szckler beni gldrmekten teye gemiyordu. lme mahkm edilip yklan duvarlar arasnda hayatta kalma sava veren biri iin gzelliin ne anlam, ahengin ne anlam vard? Kim bilir, yaam boyu yle sanmama karn belki hi de bir yazar deildim, estetik urundaki btn urap didinmelerim bir yanlgdan kaynaklanmt bakarsn? Neden olmasnd; ama bu da artk nem tamyordu benim iin. Kendi i dnyamda ktm cehennem yolculuunda grdm eylerden ou bir yutturmacayd, uydurma ve nemsiz eylerdi; dolaysyla yazar olmak iin doduum, yazarlk yeteneine sahip olduum kuruntusu da bunlar iindeydi belki. Byle bir eye ne kadar az nem veriyordum imdi! Ayrca, kendini beenmilik ve ocuksu bir kvanla bir zaman yaamdaki misyonum gzyle baktm eyden de artk ortada eser kalmamt. Misyonumu, beni esenlie karacak yolu bundan byle iir ya da felsefede ya da buna benzer baka bir uzmanlk dalnda deil, iimdeki az buuk dirimsellii ve gc korumaya almakta, ruhumda henz yaadn duyumsadm eye kar ne olursa olsun sadk kalmakta gryordum. Bu yaamd ite, bu Tanr idi. -Yaam iin tehlikeli bu yksek gerilim dnemleri geride kaldktan sonra tm imdi tuhaf denecek kadar deiik grnyor bana; nk bir zamanki ierikler ve bunlarn isimleri artk nem tamamakta, dnk kutsal nesneler imdi insana nerdeyse komik geliyor. Savan benim iin de sona erdii 1919 baharnda svirenin cra bir kesine ekilip mnzevi bir hayat srmeye baladm. teden beri (anne ve babamla dedelerimden devraldm bir mirast bu da) Hint ve in bilgeliiyle har neir oluum ve yeni yaantlarm Dounun simge diliyle aa vuruum, bana sk sk "budist" isminin yaktrlmasna neden oldu, bense buna glp getim, nk benim dorusu Budizm kadar kendime uzak grdm bir baka din yoktu. Ama yine de doru bir yan vard beni byle nitelemelerinin, bir nebze de olsa gerei ieriyordu, ama bunu ancak biraz ilerde anladm. Mmkn olsa da bir insan zgr olarak kendine bir din seebilseydi, ruhumun en derin kesinde sakl yatan zleme uyarak diyelim Konfiys, Brahmanizm ya da Katoliklik gibi tutucu bir din seerdim. Ne var ki, bunu kar kutba duyduum zlemden yapar,

sz konusu dinlere doutan yaknlk hissettiim iin byle bir eye kalkmazdm; nk sadece bir rastlant sonucu dindar Protestan bir ailenin ocuu olarak dnyaya gelmekle kalmayp miza ve yaradl bakmndan da bir Protestanm, imdilerde var olan Protestan mezheplerine kar beslediim iddetli antipati hi de benim Protestanlmla eliki oluturmuyor. Kar kutba duyduum zlemin nedeni de u: Gerek anlamda bir Protestan hem kendi kilisesinin, hem baka kiliselerin karsndadr her zaman, nk yaradl onun olmua deil, olmakta olann yannda yer almaya zorlar. Bu bakmdan Budann da bir Protestan saylaca sylenebilir kukusuz. Diyeceim yazarlmn ve edebi almalarmn deerine inancm, bendeki deimeden sonra kkten yklp gitmiti. Yazmak bana artk kvan vermiyordu. Oysa insann kvan duyaca bir eyi olmalyd her zaman; nihayet ben de btn o sknt dnemlerimde byle bir eyi aryor, istiyordum. Yaam ve dnyada adaletmi, mantkm, anlamm, btn bunlara senin olsun diyebilirim, btn bu soyut nesneleri gereksinmeden de dnyann pekl yapabileceini grmtm. Ama bu birazck kvantan da el ekemezdim. Buna kar duyduum zlem, iimde yanan, henz kendilerine inandm ve kendilerinden yola koyularak dnyay yeniden yaratmay dndm o kk alevlerden biriydi. okluk kvancm, dm, umutlarm bir ie arapta bulmaya alyordum ve pek ok zaman bu bir ie arap, eksik olmasn gerekten imdadma yetiti. Ve derken bir gn geldi, ufak bir kvan kayna buldum kendime. Krk yanda, durup dururken resim yapmaya baladm. Kendime ressam gzyle baktm ya da ressam olmak istediim iin deil hani. Resim yapmak ahane bir ey, insan daha neeli, daha sabrl yapyor. Yaz yazdktan sonraki gibi parmaklarnz siyaha deil, krmz ve maviye boyanyor. Ne var ki, resimle uramam da dostlarmdan pek ounu kzdryor. Ne yapaym, byle eylerde pek ansl biri deilim; benim iin pek gerekli, bana mutluluk verecek yle houma giden bir ey yapmaya kalkmayaym, herkes rahatszlk duyuyor bundan, insann olduu gibi kalmasn, yzn deitirmemesini istiyorlar. Ama benim yzm onlarn isteini yerine getirmeye yanamyor, deimeyi arzuluyor daha ok, buna gereksinim duyuyor. Bana yneltilen bir baka sulama var ki, bunu kendim de yerinde buluyorum. Gereklik duygusu diye bir eyden yoksunluum ileri srlyor. Gerek yazdm yazlar, dzdm iirler, gerek yaptm resimler geree uygun dmyor. Bir yaz kaleme aldm zaman, kltrl okuyucularn eli yz dzgn bir kitapla ilgili beklentilerini gz nnde tutmay unutuyorum okluk, her eyden nce gerek karsnda dorusu sayg duyduum yok. Benim kendi dncem gre, gerek hepsinden az umursanacak bir ey, nk insann ban artacak kadar sk kyor karsna, hatta srekli gzler nnde duruyor, oysa ondan ok daha gzel ve gerekli eyler bizden dikkat ve ilgi beklemekte. Gerek ne olursa olsun asla kendisinden honut kalnmayacak, asla ba tac edilip saygyla nnde eilinemeyecek bir ey, nk bir rastlantdan, yaamn er pnden te deeri yok. Ayrca, insan hep d krklna uratan bu kuru ve pespaye gerek bizim kendisini yoksamamzdan, kendisinden gl olduumuzu gstermemizden gayr hibir yoldan deitirilecek gibi deil. Yazlarmda gerek karsnda normal olarak duyulan saygya sklkla rastlanmaz; yaptm resimlerde ise aalar yzlerle donanr, evler gler, dans eder ya da alar, ama bir aa armut aac mdr, yoksa kestane aac m, anlalmaz okluk. Dorusu sz konusu eletiriyi kabullenmek zorundaym. Ne saklayaym, benim kendi yaamm da bana pek sk olarak bana bir masal gibi geliyor; okluk d dnyay kendi i dnyamla majik diye nitelemekten kendimi alamayacam bir iliki, bir uyum iinde grp duyumsuyorum. Birka kez patavatszca davrandm oldu, rnein bir defasnda nl ozan Schillerle ilgili olarak zerinde pek durulmaya demez bir sz kt azmdan; Gney Almanyadaki btn bowling kulpleri, o saat beni vatann kutsal deerine dil uzatan bir kimse ilan etti. Ama artk yllar var ki, azmdan kutsal deerlere glge drecek ve insanlar kzdrp ileden karacak bir sz karmamay rendim. Bunu da bir ilerleme sayyorum dorusu. Gerek dedikleri ey benim yaammda pek byk bir rol oynamadndan ve gemii okluk imdiki zaman gibi algladmdan, imdiki zaman ise bana sonsuz bir uzaklkta grndnden, bakalarnn sklkla yapt gibi, gelecei de o kadar kesin izgilerle gemiten ayrdm yok. Pek ok zamanm gelecekte yaayarak geiriyorum; dolaysyla, zyaam ykm ve bugnle sona erdirmem gerekmiyor, rahatlkla gelecee doru uzatabilirim onu. Yaammn nasl bir yay izip seyrini tamamladn ksaca anlataym. 1930a kadar birka kitap daha yazdm, ardndan da bu meslee kesinlikle srt evirdim. Ben de bir yazar olarak brleri arasnda yer alabilir miyim, alamaz mym? Bu soru alkan genler tarafndan hazrlanan iki doktora tezinde irdelendiyse de cevaplandrlamad. Yeni edebiyatn titizlikle incelenmesinden ortaya kan sonuca gre, bir sanatdan evreye yaylan nlar gnmzde ylesine zayflamt ki, sanat yazarlarla sradan yazarlar birbirinden pek ayrlacak gibi deildi. Ne var ki, bu nesnel bulgulamadan yola koyulan doktora sahipleri birbirine kart sonulara varmlard. ki genten daha sempatik olannn grne gre, bylesine gln derecede clz edebiyata edebiyat denemezdi artk; sradan yazarln ise hayatta kalmay hak edecek yan olmad iin, gnmzde kendisine sanat adn yaktran yazarlk rahatlkla lme terk edilebilirdi. Ancak, doktora sahiplerinden tekisi alabildiine clz biimde de olsa bir sanat dal olarak edebiyata hayranlk duyan biriydi; onun grne gre, belki damarlarnda gerek Parnas kanndan bir damla olsun tayan bir sanatnn da ilerinde bulunabilecei ve byle birine hakszlk yaplabilecei dnlerek, sanat saylmayacak yzlerce yazara da ne olur ne olmaz deer vermek yerinde saylacakt.

En bata resim yaparak, ayrca inlilerin by yntemleri zerinde alarak vaktimi geiriyordum; ileriki yllarda ise giderek mzie verdim kendimi. Bir hrs belirdi iimde, bir opera yazacak, bir operada insann yaam gereklii iinde pek ciddiye alnmayacak, hatta alay konusu yaplacak, buna karlk bir simge, tanrnn brnd geici bir suret olarak tad edeb deer l l parldayp gz kamatracakt. Yaama bysel bir adan bakmay kendime her zaman yakn hissetmi, asla "ada" bir insan olamamtm, Hoffmannn Goldener Topf (Altn Kse) ya da Heinrich von Ofterdingen'e btn dnya ve doa tarihlerinden daha deerli gzyle bakmtm hep, hatta dnya ve doa tarihiyle ilgili kitaplarda bile her zaman byleyici anlatlar bulmutum. Ama artk yaammda yle bir dnem balamt ki, geliimimi tamamlayp yeterince ayrmlam bir kiilii daha ok derinletirmenin ve ayrmlatrmann hibir anlam kalmamt, bunun yerine deerli benin dnya denizi iinde gmlp gitmesine alarak lmllk karsnda ezeli ve ebedi dzenlere kendimi uydurmay dev bilmitim. Bu dnceleri ya da yaamla ilgili bu duyumsamalar ancak masal araclyla dile getirebileceime inanm, masaln en yce biimi olarak da operay grmtm; belki bunun nedeni, kt kullanmlara konu yaplm can ekien dilimizde szn bysel bir etkiyi ierdiine bundan byle pek inanmaymd; oysa mzii bugn bile dallarnda cennet elmalar yetiebilecek diri bir aa gibi gryordum. iirlerimde, yazlarmda bir trl baaramadm eyi gerekletirip insan yaamm hayranlk uyandracak yce bir anlamla donatacaktm. Doann masumiyeti ve bitimsiz zenginliine vgler denecek, yryp geldii yolu yle bir noktaya kadar izleyecektim ki, kanlmaz ac ve straplarn zorlamas karsnda usa, uzaklardaki bu kar kutba ynelecek, yaamn doa ve ustan oluan bu iki kutup arasndaki salimim, gkyzne gerilmi bir gkkua gibi nee saarak, oyunsu bir hava iinde, bir mkemmellii iererek sergilenecekti. Ama ne yazk ki operay sona erdiremedim bir trl Yazarlk alanndaki almalarmda yaadm bir durumla burada da karlamtm. Kaleme almay nemli bulduum eylerin Goldener Topf ta ve Heinrich von Ofterdingen'de benim stesinden gelebileceimden bin kez daha saf ve temiz ekilde sylendiini grdkten sonra yazmaktan el ekmitim. imdi operada da ayn durumu yayordum. Mzik alannda yllar yl n almalar yaptktan ve birden ok metin taslaklar hazrladktan sonra yaratacam eserin gerek anlam ve ieriini yle bir kez daha olanca dikkatle gzden geirince birden unu grdm ki, benim operayla amaladm ey Sihirli Fltte oktan harikulade biimde gerekletirilmiti. Bu yzden opera almasn bir kenara kaldrp kendimi tmyle bynn pratik ynne verdim. Sanatlk dn kuruntusuyla, gerek Goldener Topf, gerek Sihirli Flt gibi bir eser yaratma yeteneinden yoksunsam, o zaman bir byc olmak iin doduum kukusuzdu. Lao Tsenin ve I Gingin Dou yolunda yryp oktan yle bir yere varmtm ki, gerek denen eyin ne kadar rastlantya bal, ne deiken bir ey olduunu ok iyi renmitim. Ve imdi bu gerei majik yoldan sktrp istediim ynde etkilemeye alyordum, dorusu bu da pek haz veriyordu bana. Ancak, unu itiraf edeyim ki, ak by denen o sevimli baheyle yetinmediim zamanlar oluyor, iimdeki o kk diri alev beni kimi vakit kara by tarafna da ekiyordu. Yetmi yan gemi, ksa bir sre nce iki niversite tarafndan fahri doktorluk nvanyla taltif edilmitim ki, gen bir kz by yoluyla batan karmaktan dava edildim. Tutukevinde resim yapmama izin verilmesini istedim, izin verildi, e dost da boya getirdi, gereken ara ve gereleri salad. Kaldm hcrenin bir duvarn kk bir kr manzarasyla donattm. Bylece yeniden sanata dnmtm; bir sanat kimliiyle o zamana kadar yaadm tm fiyaskolar, beni bir kez daha dnyann en tatl ikisiyle dolu bu barda boaltmakta, bir kez daha oyun oynayan bir ocuk gibi kendime kk ve irin oyunsu bir dnya kurup gnlmn isteklerine doyum salamaktan, tm bilgelikleri ve soyutlamalar zerimden silkip atarak bir kez daha yaratcln ilkel hazzna ynelmekten beni alkoymamt. Yeniden resim yapmaya balamtm, boyalar karp fray ilerine daldryor, btn o sonsuz byleri, zincifrenin en akrak, sarnn dolgun saf, mavinin derin dokunakl ahengini ve onlarn en uzak, en soluk griye kadar varan karmlarndaki mzii bir kez daha hayranlkla yudumluyordum. Yaratclk oyununu mutlu ve ocuksu bir hava iinde srdryordum, dediim gibi hcremin duvarna bir kr manzaras oturtmutum. Bu manzara, yaammda bana haz veren ne varsa ieriyordu hepini; rmaklar ve dallar, denizleri ve bulutlar, ekin bien kylleri ve bana zevk veren daha pek ok gzel eyi kendisinde barndryordu. Resmin ortasndan ise kck bir tren gemekteydi. Bir daa trmanan trenin ba ksm, bir elmann iindeki kurt gibi dan koy- nuna girmi bulunuyordu. Lokomotif kk bir tnelden ieri dalmt ve tnelin kara yuvarlak azndan top top dumanlar kyordu. Oynadm yaratclk oyunu beni hi daha bu seferki kadar byleyip hayran brakmamt. Sanata dnmem, bir tutuklu ve sank olduumu, yaamm bir tutukevinden baka yerde noktalama umudunun pek olmadm bana unutturmakla kalmam, by alanndaki almalarm da unutmam salamt; elimdeki ince frayla minik bir aacn, l l kk bir bulutun resmini yapmam, yeteri kadar yaman bir byc olduum duygusuyla doldurmutu iimi. Bu arada gerekten tmyle kendisine ters dtm o gerek, kotarmakta olduum dnyamla alay ediyor, onu ykp atmak iin elinden geleni geri koymuyordu. Hemen her gn gelip beni hcremden alyorlar, gardiyanlarn gzetiminde alabildiine sevimsiz odalardan ieri sokuyorlard; bir sr kdn banda oturan sevimsiz yzl insanlar beni sorguluyor, sylediklerime bir trl inanmaya yanamyor, bana kyor, bazen yandaki bir ocuk, bazen de hin olu hin bir caniymiim gibi davranyorlard. Kalem odalarnn, ktlarn, dosyalarn bu acayip ve gerekten cehennemsi dnyasn tanmak iin bir sank olmaya gerek yok. Kalem odalarnn cehennemi, insanlarn ne tuhafsa kendileri iin yarattklar cehennemlerin en korkuncu grnmtr bana hep. Bir evden baka bir eve tanmak istemen, evlenmeye kalkmam bir pasaporta ya da kimlik czdan karaym demen yeter, kendini o saat bu cehennemin gbeinde buluverirsin, bu ktlar dnyasnn havasz meknnda buruk saatler geirirsin artk; sklp duran, yleyken acele eden

ask suratl insanlar tarafndan sorgulanr, paylanp azarlanr, en basit ve en doru szlerine bile inanlmadna tank olur, bazen bir ilkokul rencisi, bazen bir cani davran grrsn. Evet, herkes bilir nihayet bunu, katlarn bu cehenneminde oktan boulup gider, kuruyup solardm ya, neyse ki boyalarm avuttu beni, iimi enlendirdi, benim resmim, benim o gzelim kk kr manzaram bana yeniden soluyacam havay salad, hayatta tuttu beni. Bir gn yaptm resmin nnde dikiliyordum ki, gardiyanlar o skc davetiyeleriyle kp geldiler yine, beni mutlu almamdan koparp almak istediler. Anszn bir bezginlik kt zerime; btn bu olup bitenler, btn bu zalim ve ruhsuz gerek karsnda tiksintiye benzer bir duygu iimi kaplad. Btn gn ektiim eza ve cefaya bir son vermenin zaman gelmi gibi grnd bana. Madem o masum sanat oyunlarm oynamakta beni rahat brakmyorlard, ben de ister istemez yaammn pek ok ylm adadm o ciddi sanatlara, hnerlere ynelecektim; by ve sihir olmadan bu dnyaya katlanlacak gibi deildi. O in kuraln anmsayp nefesimi bir dakika sreyle tutarak gerek kuruntusundan kendimi koparp aldm. Ardndan gardiyana nazike rica edip bir dakika sabretmesini istedim, resimdeki trene binip aksayan bir yerine gz atacam syledim. Gardiyanlar her zamanki gibi gldler, nk bana kak gzyle bakyorlard. Bunun zerine kendimi ufaltp resimden ieri daldm, minik trene atlayp kk ve kara tnelde yol almaya baladm. Tnelin yuvarlak azndan bir sre top top dumanlar kt, derken kesildi dumanlarn arkas; dumanlarla duvardaki resim silinip gitti, resimle de ben kayplara kartk. Gardiyanlar, byk bir aknlk iinde geride kala kaldlar.

Karde Antonionun lm Pek saygdeer hanmefendi ve sada aziz kzkardeim! Ricanza uyarak hu mektubumda davranmdan tr sonradan beni nedamet duygusuna srklemeyeceine gvenerek benden iitmek istediklerinizi size aktaracam. nk bildiiniz gibi sizi hi tanmyorum; ama cennetmekn bu kiiyi sizin eskiden tandnza inanmamam iin neden yok, dolaysyla bu mektubu kusurlarm hogryle karlayarak okuyup deerlendiriniz ltfen. Cennetmekn Poverellonun aziz kardeimiz diye niteledii lm, pek ok kiiyi kolay ve gnll bir av olarak gelip bulur. Aralarnda gerek dini btn kiiler, gerek yrekli insanlar olmak zere bazlar da vardr ki, ancak etin bir boumadan sonra ve ne kadar kin besleseler gzlerine az grnen bir dmana gnlsz teslim olur gibi lme teslim olurlar. Benim saygdeer ahret kardeim Antonio da sz konusu kiilerden biriydi; bu dnyadan gp gidii yreimi ylesine derin dehetle, ylesine derin bir aknlkla doldurdu ki, ne azndan kan szlerden bir tanesini, ne yzndeki krklar unuttum ne de ellerinin rasgele bir devinimi aklmdan kp gitti. Kukusuz hayata gzlerini yumduunu grm deilim, ama lmnden pek ksa sre ncesine kadar yatann ban- daydm. Bu konuda ne biliyorsam evk ve gayretle not ederek size yollayacam. Rahmetliye kar duyduum gerek sayg byle bir eyi yapmama engel deil, nk pek ok dnp tandktan sonra una kesinlikle inandm ki, Antonio vlmeye deer bir lmle gt bu dnyadan ve sadk kullarndan biri olarak Tanrnn rahmetine kavutu. Souk bir sabaht, drt ay ncesiydi; Antonio Kardein yanndan bir haberci gelip bana yle seslendi: "Durma kalk, hemen ko, Peder Antonio lmek zere, birka saatlik mr kald." Bunu duyunca irkildim, gezi sopam alp adamn peine takldm, aceleyle tepeyi trmanmaya koyulduk. Yol uzun, stelik sarpt, glkle yryorduk. Ancak alt saat sonra bir mola verdik, ardndan kalkp iki saat daha yrdk; znt ve byk tela yreklerimizi sktryor, nemsiz birka szden baka bir ey konuma isteini duymuyorduk. Beni alp gtrmek iin yar geceyi koarak geirmi haberci ylesine bitkin dmt ki, onu aresiz yol kenarnda brakp yalnz bama ilerlemeye koyuldum. Sanki pek ok yl genlemi- tim, bir solukta tepeyi trmanp Antonio kardein kulbesine vardm. Yatakta yatyordu kendisi. Sakin sakin yatyor, g bela nefes alp veriyordu, yzne de lmn glgesi dmt. Yatan yan bana oturup kendisini rahatsz etmemeye alarak dikkatle sa elini tuttum. Gelgelelim, ok yal biriydim, hayli uzun yolu yrmekten yorgun dtm iin bir ara dalmm. Bir saat sonra gzlerimi atmda baktm ki ne greyim, hastann kendisi bu kez benim elimi tutmu, gzlerini de bana dikmiti, ama azndan bir sz kt yoktu. Uyuduum iin utanmtm, yreimi bir sknt bast. "Antonio Karde," dedim. "Bak, ben geldim seninle vedalamak iin. Ne mutlu sana, pek yaknda Tanrnn huzuruna kacaksn." Antonio susup sesini karmad, szlerime inanmam gibi her zamankinden deiik bir glmsemeyle glmsedi. Ben sandm ki, uyuduum iin benimle alay ediyor; yzm kzartp affn diledim, ayrca kendisine nasl bir hizmette bulunabileceimi sordum. "Kapy ardna kadar a!" dedi bunun zerine. Ben de onun diledii gibi yaptm. Baktm ki yeniden susuyor, benden ne gibi bir hizmet beklediini bir kez daha sordum. "aty da a!" dedi Antonio Karde, eliyle tavam gstererek. Ben de kulbeden ktm, tavandan iki kalas karp aldm yerinden, sz konusu istein ne anlama geldiine ak erdirememitim. Yeniden kulbeye dnp yatana yaklanca, baktm Antonio Kardein gzleri atdaki deliklerdeydi. Derken yine o acayip ekilde glmsediini grdm.

"Alt gn var ki gkyzn grmedim," diye ykseltti sesini, tekrar yan bana oturmam istedi. Ben, hemen isteini yerine getirdim; birden Antonio Karde bara bara, gr bir sesle konumaya balad. Gzleri yanan mumlar gibi l l parldyor, elleri bir topluluk nnde konuan bir adamn elleri gibi oynayp duruyordu. u szler kt azndan: "Ey hayat ve lmden sz eden sizler, ne biliyorsunuz bu konuda? Hanginiz daha nce ac bir lmle ldnz ki, lm tanyabilesiniz? Ama hayat konusunda da fazla bir ey bildiiniz yok, gzleriniz bulank gryor nk, duyularnz da tembel, miskin. Oysa ben hayatn ne olduunu biliyorum, nk gzlerim aydnlk iindeydi hep ve bugn de lm yatamn ba ucunda dikiliyor. Yeryznn ne kadar byk olduunun, ne harikalarla dolup tatnn farkndaym, denizin bykln ve acmaszln biliyorum. Ve Tanr ahidimdir ki gnein u dar aralktan kulbemin iine yollad bir lokma k, imdiye kadar insanlarn bana verdiinden daha ok hazla dolduruyor iimi. Oh, canm tatl gne! Uzaklarn canm enginlii! zerlerinde dikildiim canm dalar, sularndan itiim canm pnarlar! Uzaklardaki canm yurdum ve canm ocukluum! Siz zavall, siz mutsuz insanlar! Nasl da hayatnz vaktinden nce kumlarda yitip giden bulank bir su gibi zenginlikler ve hazlardan yoksun akp gidiyor! Durmayn, an u gzlerinizi de yaadnz dnyann ne harikulade, ne doyumsuz bir ey olduunu grn! Tanrm, mehtabn aydnlatt bir ovadaki yumuakla, gizemsellie bakn bir; barndan gnein boy verip yz gsterdii denizin l l grkemine bakn!" Bana bu konuma dorusu tuhaf gelmiti, Antonio Kardein Tanrnn adn azna almakszn gzlerini yumacandan tasa etmeye balamtm. Hafife drttm kendisini ve elimle iaret edip durumu anlatmaya altm. Ama o ksa bir sre susup sesini karmad, ardndan glmsedi, sonra da ok alak bir sesle yle dedi: "Gennaro Karde, sen bugn tepesinden baknca denizin ve yce karl dalarn grlebildii yamac trmanarak buraya geldin. Hani bir akaaa vardr tepede, sonra ileke Hazreti Meryemin bir tasviri. Bildin mi?" Ben evet deyince, konumasn srdrd Antoni Karde. "Gzel, bildin demek. Belki o tepeden kasrgalarn denize doru akn ettiini grdn bazen, uzaklardaki beyazlara brnm dalarn stnde mavi boluu ve aydnlk bulutlar grdn. Akaaac grdn ayrca ve yuvarlak glgesinde uzanp dinlendin. Yapraklarnn kokusunu soludun, denizden gelen havay soludun ve gzlerin senden nce yola koyulup o gzelim, l l ayr imenlerden aalara uzand." "Evet," diye yantladm. "Her ey tpk bana sylediin gibiydi, btn bunlar yaadm sk sk." "Gzel," dedi Antonio Karde. "te bunlar bir daha gremeyeceim ben, dalar da, akaaac da, denizi de, l l ayr imenleri de gremeyeceim." "yle, diye yantladm. "Bir daha o tepeye gidemeyeceksin, Tanrnn meleklerinin arasna karacaksn." "Ve doduum kenti," diye ekledi Antonio Karde, "... ve bizim rma, btn bunlar da gremeyeceim artk". "Evet, gremeyeceksin, diye yantladm ben yeniden, "Tanr byle istiyor nk." "Bunun zerine, "Ah kardeim," diye ykseltti sesini Antonio Karde birden. "O rma, o mavi gkyzn ve yeryznn tadna doyulmayacak btn o gzelim nesnelerim senden daha ok seviyorum, btn insanlardan daha ok, Tan- rnn btn meleklerinden daha ok!" Birden yreime yle bir korku kt ki benzim sarard, diz kp dua ettim. Sonra dorulup hasta Antonio Kardee yle dedim: "Sylediklerini iitemedim. Ama yalvarrm, Tanry btn denizlerden, bu dnyann tadna doyulmayacak btn varlklarndan daha ok sevdiini akla bana!" Bunun zerine Antonio Karde ban edi biraz; grdm ki gzleri yalarla dolmutu. Ve azm ap yle dedi: "Yce Tanrm, hayatmdan daha ok seviyorum seni, ruhumdan rahmetini esirgeme!" Ardndan hi konumadm, artk yan banda oturuyordum, gne kulbeden ekilip gidene kadar birlikte alap szlatk. Derken onun bir kez daha yksek sesle bardm duydum. Ruhunu teslim etmek zere olduuna inanp kendisini kutsadm. Byk bir huu iinde sustu bir sre, sonra can ve gnlden teekkrde bulunarak benden kalkp gitmemi istedi. "Git imdi, aziz kardeim," dedi. "Geldiin yerde seni arayacaklar. Brak beni, yalnz bama can vereyim; nk biliyorum, bundan sonra ateten korkar gibi lm manzarasndan korkacaksn. Gitmeden kutsayaym seni!" Can ve yrekten kutsayp pt beni, bir babann olunu pmesi gibi tpk; oysa benden birazck yalyd, o kadar. Dileini yerine getirip yalnz braktm kendisini, geldiim yere dnmek iin yolu tuttum. Ne var ki ruhum bir rperti iindeydi, yreim paralanyor, iim kabaryordu. Dua edip szlanarak yryordum, tam o akaaacn yanma varp doan ayn yla denizin nasl parldadm grr grmez, iimdeki znt iyice bastrd zerime, yere ykldm, ldrlm biri gibi uzun sre yatp kaldm yle. Yeniden dorulup ayaa kalktmda yamacn gerek bu, gerek br banda engin ovalarn beyaz bir k iinde yzdn grdm, gkyz de yldzlarla donanmt. O zamandan beri aziz kardeim Antonio hi aklmdan kmad, btn konumalarm, yaayn, duygu ve dncelerini sk sk anmsadm. Antonio Kardei cennetmekn bir bilgeye dntren Tanrnn sevgisindeki bitip tkenmez gc gryordum. nk

daha nce Antonio Karde servet sahibi bir soylu ve sefahat hayat sren biri deildi sadece, ayn zamanda bir airdi, dnyevi bilimlerin tannm bir dostuydu. Yunanca biliyordu hatta, ruhumuzun gereksinim duymad dier pek ok beceriye sahipti. rnein, soylu bir kadna gnahkr bir sevgiyle balanm, Latince iirlerle dolu koca bir kitab kendisine adamt. Ayrca, kendisini tandm, dindarl ve bilgelii dolaysyla kendisine byk sayg gsterdiim zamanlarda da pek ok kez yazarlar, airler gibi konumutu; cezbeye kaplm gibiydi adeta, sanki bir ruh, bir can sahibiymiler gibi dalara ve rzgrlara seslenmiti. Bir defasnda bu yaptnn kutsallkla badamayan, hatta putperestlikle ilgili bir davran olduunu syleyerek alakgnlllkle eletirecek oldum kendisini. Ama o pervaszca glerek yle dedi: "Bilmiyor musun ki, btn bu varlklar Poverello, bizim kardelerimiz diye nitelemitir, kular ve dier hayvanlar karsna alp onlara vaazda bulunmutur? Tanr hakk iin biliyorum ki, krda bayrdaki her ot kutsaldr ve Tanr iin azizdir. Ve sesleri hi kmayp suyun iinde yaayan balklar da yine azizdir Tanr iin, adam olan o kutsal, o ermi kii de balklara ncilden vaazda bulunmutur." Bylece, bazen insanlara kar hoyrat ve sert duygular tayan gnl doal ve irin nesnelere kayyordu daha ok; ayrca btn hayvanlar, hatta en kk sinekleri ve bcekleri kutsal diye niteleyip onlara byk bir hogr ve sevecenlikle yaklayordu. nk bir ara yle demiti: "Bir insann cann acttn m, senden intikamn alabilir bunun ya da seni balayabilir. O masum bitki ve hayvanlara gelince, Tanr onlar insanlarn eline teslim etmitir ki onlar sevsin, kendilerinden gsz kardeleriymi gibi onlarla bir arada yaasnlar. Bir insana sevgi gsterdin mi, teekkrle, sevgiyle der karln. Oysa bir bcei, bir bal, bir kuu, bir bitkiyi ya da aly koruyup gzetir, hele ona sevgi gsterirsen, Tanrnn kendisine gstermi olursun bu sevgiyi. Gnn birinde dini btn bir Hristiyan ve bir vaiz olarak lr de onun karsna karsan, belki sana sorar: Ne diye falan filan solucan ayann altnda ezdin bakaym? Neden o iei kopardn ve kaldrp attn sonra? Neden bu dal krdn? Yaptklarn onlara deil, bana kar yaptn sen." On yl akn bir zaman nce Antonio Karde ok uzun ve gzel bir iir yazd arlar zerine, onlarn toplu olarak nasl bir arada yaadklarn, nasl ilgin bir yntemle ballarn hazrladklarn anlatt. Bu iiri kendisi okudu bana, iirdeki szlerin gereklik ve gzelliine dorusu bayldm. Ancak, bir baka defa kendisine sorup da, madem Tanr onu bir air yapm, ne diye Kurtarc sann ektii ileleri ya da cennet-mekn kilise babalarnn yaamn dile getirmediini anlamak isteyince, ok ciddi bir tavr taknarak beni tersledi. "Nedeni mi anlataym," dedi. "Tanrya ve onun kutsal adna dizelerde yer vermeyi nasl gze alabilirim, nk onun eserlerinden en k bile o arlar gibi ite ylesine olaanstdr ve kolay kolay akl erdirilecek gibi deildir." Ama yeter bu konuda sylediklerim. Siz Antonionun bu dnyadan gp gitmesine ilikin eyler duymak istemitiniz benden, dolaysyla ben de size bu konuda sonradan kulama gelen az buuk bir bilgiyi not edip yollayacam. steini yerine getirip lm deindeki Antoniodan ayrlmamdan sonra, bir kei oban ziyaret etmi kendisini ve kardeimizin lmne kadar da banda beklemi. Antonioyu pek gsz durumda bulmu; ama Antonio Karde gzleri ak yatyormu, oban kendisine ne gibi bir hizmette bulunabileceini sorunca clz bir sesle teekkr etmi, herhangi bir yardm isteinde bulunmam. Bir sre sonra ok yava bir sesle, ama tamamen kendinde, konumaya balam. obana srsyle ilgili sorular sormu, bunlarn saylar, isimleri, yalar ve cinsleri zerinde bilgi edinmek istemi, bir obann baka obanlarla konutua gibi konumu tpk. Sonra da u soruyu yneltmi obana: "Srnn iinde kk olaklar da var m?" oban var deyince, Antonio Karde eitli ot isimleri saym, gen yavrular hastalanrsa bu otlarn onlar iyi edeceini sylemi. Otlardan birkan oban nceden biliyormu, ama birka yabancym kendisine, ite bunlarn nasl eyler olduunu can ekimekte olan Antonio Karde gayet ak seik anlatm. "Unutma," demi obana. "Senin btn bu olakklar saylar pek fazla olmasa da Tanr tarafndan yaratlmtr, onun ihsan ve inayetinin canl mucizeleridir. yilik yapmak istiyorsan, bana deil, onlara yapmalsn, nk ben krk bir kadeh gibiyim, yaamm artk kapatlmaz bir gedikten akp gidiyor. Ne var ki, yaadn her gn beni dnmekten geri kalma ki, yaamaktan kvan duyabilesin. nk gn gelip senin gcn kuvvetin de kalmayacak, sen de lm tadacaksn, dncelerle dnlemeyecek kadar ac lm. Yaamn ne kadar zor olursa olsun, dostum, lm ondan daha zor ve korkuntur. Bunu bil ve yaadka yeni gne sevinle kucak a." Antonio Karde bunlar sylemi ve uzun bir sre dinlenmi ardndan, gc kuvveti giderek kendisini terk etmeye balam. Ama lmeden bir kez daha konumu ve de u tuhaf szler km azndan: "Kim bir kadn ister de kadnn onu sonradan bir daha arzulayp arzulamayacan bilmezse ac eker o kimse, kendisini kt gnler bekler ve her erkein yreinde duyumsad eydir bu. Ne var ki, kim bir kez Tanry arzular ve ona sevgiyle yaklarsa, onun ektii ac daha da byktr ve bu ac sona ermez hi, nk Tanrnn sevgisinden emin olup olamayacan asla bilmez." Bundan sonra hi konumam Antonio Karde. Ama obann anlattna gre, giderek aydnlanp parldayan gzleriyle evresine baknm; bu arada kendi elini byk bir dikkatle ve adeta hayrete kaplarak gzden geirip incelemi, ardndan da pek ok kez ban sallam. Derken anlatlmayacak kadar sevecen ve insan hzne boan bir glmsemeyle glmsemi, ok gemeden teslim etmi ruhunu. Huzur iinde yatsn! lgili konuda size aktaracam daha fazla bir ey bilmiyorum. Bu birazck bilgiyi kabul buyurunuz ltfen. Tanr sizi kutsasn! Hizmetkrnz ve sada kardeiniz. Fra Genarro

Bycnn ocukluu Yalnzca anne ve babamla retmenlerim eitmedi beni, yce, gizli ve gizemsel gler de eitimimde rol oynad. Bu gler arasnda Tanr Pan da bulunuyordu, kendisini dans edip duran kk bir Hint putu olarak dedemin caml dolabnda grrdm hep. Gerek bu tanr, gerek daha bakalar ocukluk yllarmda beni yalnz brakmad, daha ben okuyup yazmasn renmeden ok nce Dounun alabildiine eskilere uzanan imge ve dnceleriyle ruhumu ylesine doldurdular ki, sonradan Hint ve in bilgeleriyle tantmda bunu eski bir tankln yinelenmesi gibi duyumsadm, bir yuvaya dn olarak algladm. Ama yine de Avrupal saylrm, stelik aktif yay burcunda dnyaya atm gzlerimi ve yaam boyu Bat dnyasnn hrnlk, agzllk ve dindirilmez merak gibi erdemlerine uygun davranmaya altm. Tanrya kr, ocuklardan pek ou gibi yaam iin zorunlu ve alabildiine deerli bilgileri henz okula balamadan edindim, retmenlerim elma aalan oldu, yamur ve gne, rmak ve ormanlar, arlar ve bcekler oldu bu konuda. Pan oldu ayrca, dedemin hazine dairesindeki bu dans edip duran put oldu. Dnya yabancm deildi, hayvanlarla hi korkup ekinmeden dp kalkabiliyor, yldzlarla rahatack ahbaplk edebiliyordum; meyve baheleriymi, akan sularm, balklarm, hepsinin anlyordum dilinden, bir sr de ezgi biliyor ve sylyordum. Byclk ve sihirbazlktan da anlyordum, ama ne yazk ki sonradan pek abuk unuttum bu hneri, ama ilerlemi yamda yeniden renmeden duramadm. ocukluun akllara durgunluk veren btn bilgeliiyle donatlmtm. Daha sonra okulda rendiklerim gelip eklendi bu bilgilere. Okulda retilenleri bellemek benim iin iten deildi ve bana zevk veriyordu. Okuldakiler akllca davranp yaam iin zorunlu o ask suratl becerileri bize kazandrmaya pek uramyor, bizimle okluk benim holandm oyunsu ve tatl syleiler yapyor, bazs mr boyu belleimden silinip gitmeyen bilgileri bize aktarmaya bakyorlard, bugn bile o zamanlar rendiim pek ok gzel ve esprili Latince sz, iir ve zdeyii, ayrca dnyann eitli ktalarndaki pek ok kentin nfusunu, kukusuz bugnk deil, seksenli yllardaki nfusunu hl unutmu deilim. On yama gelinceye kadar ilerde ne olacam, hangi meslei seeceim konusunu ciddi olarak dnmedim. Btn olan ocuklar gibi ben de meslekler iinden kimilerini seviyor ve bu meslekte alanlara imreniyordum. Avclar bunlar arasndayd rnein, salclar, srcler, ip cambazlar, kuzey kutbuna gidip gelen gemiciler bunlar arasndayd. Ama hepsinden ok byclkteydi gzm. Ruhumdaki drt ve eilimlerin hepsinden daha gl, hepsinden daha itenlikli algladm dorultusuydu bu: "gerek" diye nitelenen ve bazen bana byklerin kendi aralarnda saptadklar bir samalk gibi grnen eye kar honutsuzluk duyuyordum. Daha erken yata bu gerei bazen korkup ekinerek, bazen alayla yadsmaya balamtm; onu afsunlayp bylemek, onu byyle deitirmek ve yce bir aamaya karmak zlemiyle yanp tutuuyordu iim. Bu byleme arzusu, kklmde d dnyadaki ocuksu hedeflere yneldi; rnein, ah bir kn elma aalarnda elmalar oldursam da hokus pokus cebimdeki para czdanm altn ve gmle doldursam deyip duruyor, dmanlarm ilkin byleyip olduklar yere ivilediimi, ardndan byklk gsterip eski hallerine dndrerek onlar utandrdm, savatan zaferle kp kendimi kral ilan ettirdiimi dlyordum; toprak altndaki defineleri karmak, lleri diriltmek, kendimi grnmez duruma sokmak istiyordum hep. zellikle kimsenin beni gremeyecei bir kla girmek, ok nemsediim ve elde etmek iin can attm bir hnerdi. Btn sihirli gler gibi bu hneri de ele geirmek iin duyduum arzu, yaam boyu deiik klklara girerek elik etti bana. rnein, ilerde byyp de yazarlk mesleine atldmda ikide bir, kaleme aldm yaptlarn arkasna gizlenip kimsenin beni grmemesine altm, adm deitirip anlaml ve oyunsu isimlerin arkasna gizlendim. Bu davranm ne tuhafsa meslektalarm tarafndan sk sk eletirildi, yanl yorum ve deerlendirmelere konu edildi. Geriye baktm zaman unu syleyebilirim ki, btn yaamm bu sihirli gce kavuma zleminin damgasn zerinde tad. Byl isteklerimin kendisini hedef ald nesneler zamanla nasl deiti, insanlar bir an gelip d dnyadan nasl kopararak kendi iime aktardm, nasl yava yava dmdaki nesneleri deil, kendimi deitirme amacna yneldim, nasl sihirli apkann altndaki o yavan grnmezlii atarak yerine bilen birinin, bilip tanyan, ama kendisi hep bilinip tannmadan kalan birinin grnmezliini geirmeye uratm, ite size yaam ykmn ierii. Yerinde duramayan mutlu bir ocuktum; o renkli gzelim dnyayla oynayan, hibir yerde yabanclk ekmeyen, hayal ve dlerin balta girmemi ormanlarnda olduu kadar hayvanlar ve bitkiler dnyasnda da elini kolunu sallayarak dolaan, g ve yeteneklerinin kvancn yreinde duyan, yakp kavurucu isteklerin kendisine znt deil, mutluluk balad bir ocuk. O vakitler kimi tlsm ve bylerin, kendim pek farkna varmadan, ileriki yllarda hi baaramayacam kadar mkemmel stesinden geliyordum. Bakalarnn sevgisini kolaycack kazanyor, bakalarn kolaycack etkim altna alabiliyordum; arkadalarla oynanan oyunlarda ete reisi ve komutan gibi rollerin bana verilmesini kolaycack salayabiliyor, evresinde pervane gibi dnlen esrarengiz bir kii roln kolaycack stlenebiliyordum. Benden kk arkadalarmla hsm ve akrabalarm, yllar yl, gerekten sihirli glerle donatldm, cinlere perilere sz geirdiim, gizli defineleri, toprak altna saklanm altnlar bulup karabileceim inanc iinde yaatm, bana sayg duymalarm salamtm. Anne ve babamn beni erken yata o ylan klndaki eytanla tantrmalarna karn, ben yine de uzun sre cennette yaamtm. ocukluk dm uzun srmt, dnyay benim bilmitim hep, her ey elimin altndayd, her ey evremi sarm, kendileriyle gzel gzel oynamam iin hazr bekliyordu. imde bir honutsuzluk mu belirdi, bir zlem mi duydum, neeyle dolup taan dnyann zerine glgeler mi dt, kendi dmdaki bu dnyaya kukulu gzerle bakmaya m baladm, bir baka dnyann, hayal ve dlerin o daha zgr, daha uysal dnyasnn kapsn aralayp ieri girmekte okluk hi glk ekmiyor, hayaller, dler dnyasndan dnp geldiimde, d dnyay yine eskisi gibi sevecen ve sevimli karmda buluyordum. Evet, uzun sre cennette

yaadm. Evimizin bahesinde latalardan atlm kk bir blme vard; burada tavan besliyor, ehliletirdiim bir karga besliyor, blmeye kapanp adeta bitimsiz saatler geiriyordum, her biri bir a kadar uzun saatler, scack bir hava iinde, bir eylere sahip olmann hazzn tadarak geirilen saatler. Tavanlar yaam kokuyordu, ot ve st kokuyor, kan ve iftleme kokuyordu. Kargann hoyrat bakl siyah gzlerinde ise ezeli ve ebedi yaamn kandili srekli yanp durmaktayd. Her zamankinden deiik sonsuz zamanlar geiriyordum blmede, akamleyin bir parack mum nda, scack ve uykulu hayvanlarn yan banda, yalnz ya da bir arkadala beraber. Planlar yapyor, toprak altndan alabildiine zengin defineler karyor, adem otlar buluyor, valye olup dmandan kurtarlmas gereken lkelere seferler dzenliyor, zaferi kazanp haydutlarn boynunu vurdurtuyor, mutsuz halk zorbalardan kurtaryor, tutsaklar salyor, korsanlarn barnd kaleleri yakp ykyor, hainleri armha gerdiriyor, asi beylerin hayatlarn balyor, prenseslerin gnln fethediyor, hayvanlarn dilinden anlyordum. Dedemin kitaplnda devcileyin byklkte ar bir kitap vard, sk sk bu kitabn yapraklarn kartrp okumaya alyordum. Dipsiz bir kuyuya benzeyen kitapta eski zamanlara ilikin harikulade resimler bulunuyor, okluk kitab aar amaz l l ve davetkr karsna kyorlard insann, ou zaman da ara ara ele geirilemiyor, kayplara karyorlard; sanki bylenip ortadan kayboluyor, daha nce kitapta hi yer almamlar gibi gze gzkmyorlard. te bu kitapta bir ykye rastlamtm, gzel mi gzel, ama anlalmaz bir eydi, dnp dolap okuyordum. Ama arandnda bulunamyordu bazen; bulunmas iin, aramann yldzlarn parlad bir saate denk dmesi gerekiyordu. okluk dpedz sr olup kyor, kendisini gizliyor, adeta bir baka eve, bir baka semte tanyordu; bazen de okurken alacak derecede insana dost davranyor, nerdeyse anlalmazlndan tmyle syrlp kyordu; bir baka zaman da hepten karanla gmlyor, arkalarndaki lolukta bazen kikirdeyen, bazen ah vah eden hayaletlerin seslerinin iitildii tavan aralarnn kaplar gibi insann yzne kapyordu kapsn. Her ey gerekle, her ey byyle dolup tayor, bunlarn ikisi de yan yana ve ili dl yaayp gidiyordu, ikisi de bana aitti. Ama dedemin hzineyle dolu caml dolabndaki o dans edip duran put her zaman ayn put deildi sanki; hep ayn yz tamyor, her vakit ayn dans yapmyordu. Bazen yabanc ve akl ermez lkelerde yabanc ve akl ermez insanlar tarafndan yontulup sonra kendisine tapnlan bir put, acayip ve biraz komik bir figrd. Ama kimi zamanlar da byl bir nesneye dnyor, nemli, hi akaya gelmeyen, kurbanlara susam, hain, hoyrat, gvenilemeyecek, insanla elenen bir varlk olup kyordu; beni kkrtyor, benim kendisiyle glp alay etmemi bekliyordu, sonra benden intikam alacakt. Sar metalden bir eydi, yleyken bakt yn deitirebiliyor, bazen yan gzle bana bakt oluyordu. yle saatler de vard ki, tmyle bir simgeye dnyordu; ne irkin, ne gzeldi byle saatlerde, ne iyi, ne ktyd, ne gln, ne korkutucu; byl bir simge gibi yaln, eski ve tasarlanmas zordu, kaya zerindeki bir tutam yosun, akl ta zerindeki desen gibiydi; biimi, yz ve d grnnn ardnda Tanr vard, sonsuzluk vard; ocuk yamda bu sonsuzluu ilerki yalarda tandmdan daha az tanmyor, ona daha az sayg gstermiyordum; henz bir isim tamyordu benim iin bu sonsuzluk, sonradan iva, Vinu diyecektim bu sonsuzlua, tanr, yaam, Brahman, Atman, Tao ya da ezeli ve ebedi anne diyecektim. Babayd, anneydi bu sonsuzluk, kadn ve erkek, gne ve ayd. Caml dolapta putun yan banda ve dier dolaplarda daha pek ok varlk ve nesne ya bir yere aslm, ya dik ya da yatar konumda duruyordu; tahta tanelerden yaplm tespihe benzer kolyeler, zerlerine eski Hint yazsyla bir eyler izik- tirilmi palmiye yapraklarndan ruleler, sabuntandan yontulmu kaplumbaalar, aatan, camdan, kuvarstan, kilden kk putlar, ilemeli ipekten ve patiskadan rtler, pirin kupa ve anaklar, hepsi de Hindistandan geliyordu bunlarn; Seylandan, palmiyelerle bezenmi sahilleri, ereltiotlar, yumuak bal ve ceylan gzl Sri Lankallaryla bu cennet adadan geliyor, ayrca Siyam ve Burmadan geliyordu. Hepsi de deniz ve baharat kokuyor, uzaklarn kokusunu kendilerinde tayor, tarn ve sandal aac kokuyordu; hepsinde de esmer ve sar ellerin dokunuu vard, tropikal yamurlarn ve Ganj Nehrinin slakln ieriyordu hepsi; ekvator gneinde kurumular, zerlerine balta girmemi ormanlarn glgeleri dmt. Btn bu nesneler dedemindi; dedem, bu yal ve saygn, bu heybetli, bu beyaz ve gr sakall, her konuda bilgi sahibi, anne ve babamdan daha kudretli bu kii ayrca pek ok eyin ve gcn sahibiydi, yalnzca Hindistandan gelmi putlar ve oyuncak nesneler deil, btn o oyma eserler, tablolar, by ve sihirle kutsanm eyalar, Hindistan cevizi kabuundan kupalar, sandal aacndan sandklar, salon, kitaplk hepsi dedemindi. Beri yandan bir bycyd dedem, bilen biri, bilge biriydi; dnya yznde konuulan ne ok dil varsa hepsini biliyordu, otuzdan fazlayd bildii dil, tanrlarn dilini de biliyordu belki, yldzlarn dilini de; Pali ve Sanskrit dillerini konuup yazabiliyor, Kanaraca, Bengalce, Urduca, Sri Lankaca arklar syleyebiliyor, kendisi Hristiyan olmasna ve l birlie inanmasna karn, Mslmanlarn ve Budistlerin nasl ibadet ettiklerini biliyordu; yllar ve yllarca Dou- nun scak ve korkulu lkelerinde bulunmu, kayklar ve kz arabalaryla seyahat etmi, atlar ve katrlar zerinde yolculuk yapmt; kentimizin ve lkemizin, yeryznn topu topu ufak bir parasn oluturduunu dedem kadar iyi bilen yoktu. Ve yine dedemin herkesten iyi bildiine gre, dnyada bir milyar insan bizimkinden ayr bir dine mensuptu; detleri, dilleri, renkleri bizimkinden deiikti, baka tanrlar vard bizimkinden; baka erdemlere deer veriyor, baka ktlkler iliyorlard. Dedemi sevip sayyor, ayn zamanda ondan ekiniyordum, elinden gelmeyecek bir ey yoktu nk, kendisinden her ey beklenebilirdi. Gerek dedemden, gerek onun klk deitirip put suretine brnm Tanr Panndan habire yeni eyler reniyordum. Nasl yz ak sakallardan bir ormanla sarlmsa, annemin babas olan bu adamn kendisinin de gizlerden bir ormanla kuatlmt evresi. Gzlerinde yaama kanksamlk ve en bir bilgelik, ehresinde ise bazen yalnzlklar iinde bilen bir ifade ya da tanrsal bir kaynaktan fkran bir muziplik okunuyordu.

Pek ok lkeden pek ok insan dedemi tanyor, adeta taparcasna ona sayg gsteriyor, onu ziyarete geliyor, dedemle ngilizce, Franszca, Hinte, talyanca, Malezyaca konuuyor, uzun syleilerden sonra geldikleri gibi sessiz sedasz kalkp gidiyorlard; belki dostlarydlar dedemin, belki elileri; ama belki de dedemin hizmetinde alan, dedemin kendilerine verdii grevi yerine getiren adamlard. ok iyi biliyordum ki, annemin evresini saran o giz de, o esrarengiz, o ok eski hava da yine dedemden, bu akl sr ermeyen adamdan kaynaklanmaktayd; annem de hayli zaman dedemle Hindistanda kalmt, annem de Malezya ve Kanaradaki insanlarn diliyle konuup arklar syleyebiliyor, pek yal babasyla o byl lkelerin lisanlarn konuarak sohbet edebiliyordu. Dedem gibi annem de bazen egzotik bir glmsemeyle glmsyor, bilgeliin sisli ve dumanl glmsemesi yznde geziniyordu. Babam daha deiik biriydi. Yalnzd bir kez. Ne Tanr Pann, ne dedemin dnyasnda yer alyor, ne de kentin gnlk yaamna karyor, bir kenarda gnlerini geiriyordu; ac eken ve arayan biri, lim ve iyi kalpli, drst, gerek ve doruya kendini evkle adam bir insand. Dedemle annemdeki glmseme yabancyd kendisine, soylu ve ince bir adamd, ama tm gizlerin uzanda yaayan aydnlk biriydi. yi kalplilii asla elden brakmaz, hep akllca davranmaya alrd, ama dedemdeki o byl bulutlarn iine dalp kaybolduu da grlmezdi hi, yz asla dedemdeki ocuksuluk ve tanrsallk ykl bir hava iinde yitip gitmez, yznde sklkla hzn, ince bir alay, kendi iine gmlm suskun bir Tanr maskn andran bir ifade okunurdu. Babam annemle Hint dilleriyle deil, ngilizceyle, bazen de hafiften baltk ivesine kaan temiz, aydnlk, gzel bir Almancayla konuurdu. Konutuu Almancayla da beni kendisine eker, sevgiyle kendisine balar, bana retmenlik yapard; zaman zaman iim hayranlk ve evkle dolup taarak babam gibi olmaya zenir, bu konuda ar bir aba harcardm; oysa bilirdim ki, kklerim anne topranda, siyah gzlln ve gizemselliin lkesinde daha bir derinlere inmektedir. Annem mzikle doluydu, babamsa uzanda yayordu mziin, ark sylemesini hi beceremezdi. Ben evde yalnz deildim, kardelerim de vard, benden byk iki aabeyim, iki byk aabey, kskanlp imrenilen ve kendilerine sayg duyulan aabeyler. Evimizin evresini kk kent kuatyordu, eski ve kambur bir kent; kentin evresinde de ormanlk dalar ykseliyordu, hoyrat ve biraz ask suratl; ortalarndan da gzelim bir rmak akmaktayd kvrla kvrla, duraksayarak. Ve ben btn bunlar sevgiyle kucaklyordum, benim yurdum, vatanimdi hepsi, ormanda olsun, rmakta olsun, ne ok bitki varsa tanyordum; ta, toprak, maara, ku, sincap, tilki ve balk, avucumun ii gibi biliyordum hepsini. Hepsi bana aitti, benimdi hepsi, benim yurdum, benim vatanimdi. Ama bunlarn dnda caml dolap ve kitaplk da vard, dedemin her eyi bilen yzndeki o babacan alayl ifade, annemin koyu renk gzlerinin scack bak, kaplumbaalar, putlar, Hinte arklar, zdeyiler, hikmetli szler de vard, daha geni ve uzak bir dnyadan, daha byk bir yurt ve vatan toprandan, daha eski kk ve kkenlerden, daha geni bir ilikiler topluluundan sz ayorlard bana. Yukarda bir yerde asl yksek tel kafeste de gri krmz bir papaanmz vard, yal ve zeki, lim yzl ve sivri gagal; oda uzak lkelerden, yabanc diyarlardan geliyor, o da syledii arklar, konutuu szlerle buralardan bana haber iletiyordu; cangllarn diliyle tyor, ekvator kokularyla kokuyordu. Bize doru kollarn uzatp nlarn yollayan pek ok dnya, yeryzndeki pek ok lke bizim evde birbirleriyle kucaklamaktayd. Evimiz geni ve eskiydi, kimisi bo duran pek ok odas, bodrumu, n n ten kocaman koridorlar vard, burcu burcu ta ve serinlik kokard; adeta sonu gelmeyecek gibi uzayp giden, ileri tahta paralar ve meyvelerle dolu, karanlk bir loluun kol gezdii esintili tavan aralar vard ayrca. Pek ok dnyann bizim evde bir biriyle kavuup kesiirdi. Bizim evde tanrya yakarlp dua edilir, ncil okunur, bilimsel inceleme ve aratrmalarda bulunulur, Hint filolojisi zerinde allrd; bizim evde mzik yaplr, Buda ve Lao Tse bilinir, deiik pek ok lkeden gelen konuklar arlanrd; giysilerindeki egzotik diyarlarn soluuyla, ellerinde kenevir lifinden rlm ya da acayip bavullarla yabanc dillerin ahengini yanlarnda tayp getiren konuklar. Bizim evde yoksullar doyurulur, enlikler dzenlenirdi. Bilim ve masal dnyalar kucak kucaa yaard bizim evde. Bir de bykanne vard; biraz korkar ekinir, ama pek tanmazdk kendisini, Almanca konumazd nk, ncili de Franszcasndan okurdu. Evimizdeki yaam ok ynlyd ve kimi paralarna akl erdirilecek gibi deildi; k pek ok renklere brnerek bizim evde oynar, yaam bir zenginlik ve okseslilik iinde yanklanp dururdu. Her ey gzeldi bu evde, houma giderdi, ama ben dlerimin dnyasn daha gzel bulurdum, hayallerimin ve hlyalarmn oyunu daha byk bir zenginlii ierirdi. Gerei asla yeterli grmez, byselliklere gereksinim duyardm hep. Bizim ve benim kendi yaamm byselliklerin at oynatt yerdi. Dedeminkilerden baka annemin de dolaplar vard, Asya dokumalar, giysileri ve tlleriyle doluydu ileri. O putun yan gzle baknda da byl bir hava eser, kimi eski odalar ve merdiven keleri de byl bir koku saard. Ayrca, benim kendi iimde pek ok ey vard ki, d dnyadaki duruma uygun dmekteydi. yle nesneler ve yle ilikiler bulunuyordu ki, yalnzca benim iimde, yalnzca benim iin vard. Hibir ey bunlar kadar gizemsel, bunlar kadar dile gelmez, bunlar kadar gnlk gerein tesinde deildi, ama yine de hibir ey bunlardan daha gerek saylamazd. Bir kez o kocaman kitaptaki resimlerin ve yklerin akllarna estike grnp akllarna estike kaybolmalarnda byle, evremdeki nesnelerin yzlerinde her saat tank olduum deiimlerde de yine byleydi durum. Ev ve bahe kapsnn, ayrca yolun pazar akamlarndaki grnmyle pazartesi sabahndaki grnm ne kadar deiikti birbirinden! Salondaki duvar saatiyle sann resmi sanki dedemin ruhuymular gibi bazen nasl da dpedz deiik bir yz taknyor, oysa yabanc bir ruhun odadaki nesnelere damgasn vurmad, yalnzca benim ruhumun, benim kendi ruhumun odadaki nesnelerle oynayp onlar yeni isim ve anlamlarla donatt saatlerde nasl da her ey yeniden deiip bambaka kla brnyordu! rnein, hi yabancs olmadmz bir sandalye ya da bir tabure, sobann yan bandaki bir glge, bir gazetenin maneti bazen gzel, bazen irkin ve sinsi, bazen bo, bazen zlem uyandrc, bazen rktc,

bazen gln, bazen mahzun bir yz taknyordu. Salam, dayankl, kalc ne kadar az ey vard! Nasl da her ey yayor, deiimlere uruyor, baka klklara girmeye can atyor, zlp dalmalar ve yeniden dirilmeleri drt gzle bekliyordu! Ne var ki, btn bysel grntlerin en nemlisi ve en grkemlisi "bcr adam" idi. Onu ilk kez ne zaman grdm, bilmiyorum; sanrm hep vard, benimle dnyaya amt gzlerim. Bcr adam minicik bir yaratkt, gri ve glgemsi bir yaratk, bacaksz bir ey, bir peri ya da bir cindi, bir melek ya da bir eytand. Bazen yan bamda bitiveriyor, dte olsun, uyankken olsun, tin tin nmde yryor, ben de aresiz peinden gidiyordum; annemin, babamn, aklmn, mantmn, hatta korkularmn peinden bile yle kuzu kuzu gittiim yoktu. Bcr adam ortaya kar kmaz, gzm kendisinden baka ey grmyordu; o nereye gitse, ben de oraya yneliyor, o ne yapsa, ben de onu yapyordum. O da hep bir tehlike annda boy gsteriyordu. Diyelim azgn bir kpek peime takld ya da benden byk bir olan ate pskrerek beni kovalamaya balad da durumum iyice nazikleti, bakyordum o pek kritik anda bcr adam yetiiyor, nmden seirtip bana izleyeceim yolu gsteriyor, beni esenlie karyordu. Bana bahe itinde bir latann sklp de aralk kalm yerini iaret ediyor, ben de son anda aralk- tan kendimi dar atp canm kurtaryordum; belli durumlarda nasl davranmam gerekiyor, kendimi yere atvermem mi, geriye dnmem mi, kap gitmem mi, barp armam m, yoksa susmam m, bir bir sylyordu bana. Ben bir ey mi yemek istedim, hemen yiyecei kapyordu elimden; beni ekip yitirilmi eyalar bulabileceim yerlere gtryordu. yle zamanlar oluyordu ki, her Allahn gn gryordum kendisini. yle zamanlar da vard ki, gnlerce ortaya kmyordu. Onun kayplara kart gnler hi ho deildi, her ey yavan, her ey silik soluktu; hibir ey ileri gitmiyor, her ey olduu yerde duruyordu. Gnlerden bir gn bcr adam pazar meydannda nm sra seirtiyor, ben de peinden koturuyordum. Meydann gbeinde adam boyu derinliinde devcileyin bir eme vard, mermer havuzundaki drt fskiyesinden sular fkryordu. Bcr adam emeye geldi, mermer kenarndan trmanp korkulua kt, ben de kendisini izledim. Onun srad gibi havuzun iine atladn grnce, ben de durmayp kendisi gibi yaptm, baka seeneim yoktu nk. Az kalsn bouluyordum, ama boulmadm, sudan ekilip alndm dar; beni sudan karan da komumuz olan gen ve sevimli bir kadnd, o zamana kadar pek tandm yoktu kendisini, ama beni boulmaktan kurtardktan sonra kendisiyle dost olduk, sk sk akalap takldk birbirimize; hayli zaman bu dostluun mutluluu iinde yaadm. Bir defasnda babam bir kabahatim dolaysyla sorguya ekti beni. Ben de kendimi savundum, yar buuk temize kardm. Byklere laf anlatmann gln bir kez daha tatmtm. Birka damla gzya ve hafif bir cezayla syrldm iin iinden. Sonunda babam bu gn unutmamam iin bana bir cep takvimi armaan etti. Biraz mahcup, bu iin byle sonulanmasndan memnun kalmam, babamn yanndan ayrldm, evden kp rmak zerindeki kprye geldim; kprden tam geiyordum ki, baktm benim bcr nm sra seirtiyor. Birden srayp kprnn korkuluunun zerine kt, eliyle u babann armaann rmaa at diye iaret etti bana. Ben de hemen dedii gibi yaptm; o yanmda olacakt da ben bir eyi yapmakta duraksayacaktm; tersine, bcr adam yanmda olmad m, ortalarda grnmeyip beni yzst brakt m, byle bir ey sz konusuydu ancak. Anmsadma gre, bir gn anne ve babamla kentte dolayorduk, birden benim bcr kverdi ortaya. Baktm, yolun sol tarafnda yryordu, ben de hemen o tarafa getim, babam arnca dndm, ama sonra yine getim; bcr adam hi yolun sama gelmedi, inat edip sol tarafta kald hep, ben de her seferinde sa tarafta pek durmayp kendimi sol tarafa atmaya baktm. Babam bkt sonunda, yolun solunda yrmeme ses karmad. Ama davranma ierlemiti; eve dndmde neden hi sz dinlemediimi, neden yolun sol tarafnda yrmeden bir trl rahat edemediimi sordu. Byle durumlarda app ne diyeceimi bilemiyor, iim gerekten zorlayordu, nk bir kimseye bcr adamdan bahsetmek kadar olmayacak ey yoktu. Onu ele vermekten, ondan bakalarna sz amaktan daha yasak, daha kt bir ey, daha byk bir su gsterilemezdi. Onu dnmek, onu armak ya da yanmda olmasn istemek bile yapamayacam eydi. O yanmda myd, sorun yoktu, peine taklyordum hemen. Yanmda deil miydi, hi yanmda bulunmam gibiydi adeta. Ama yanmda olacakt da peine taklmayacaktm, dnyada bunun kadar dnlmeyecek bir ey yoktu. O nereye giderse, ben de arkasndan gidiyordum; suya atsa kendini, ben de durmayp suya atlayacak, atee atsa kendini, ben de kendimi atee atacaktm. Hani benden yle ya da byle yapmam istedii ya da tledii sylenemezdi. Hayr, o sadece unu ya da bunu yapyor, ben de ona yknyordum. Nasl ki glgemin benim yaptklarm yapmamas tasarlanamayacak eyse, benim de onun yaptklarna yknmemem olmayacak bir eydi. Belki ben bu bcr adamn glgesi ya da bir aynaya yansyan hayaliydim; ama belki de o benim glgem ve hayalimdi. Belki ona yknerek yaptm sandm bir davran, ondan nce ya da onunla ayn zaman yapyordum. Ne var ki, her zaman da yanmda deildi o, ne yazk ki deildi; o da yanmda olmad m, davranlarm doalln yitiriyor, bir zorunluluu iermiyordu; btn yaptklarm gzme baka trl de yaplabilir grnyordu o zaman; diyelim attm bir adm iin onu atmak ya da atmamak, atmakta duraksamak, atmadan nce zerinde dnp tanmak gibi olaslklar kyordu ortaya. Gelgelelim, o gnlerde attm iyi, gzel, iimi enlendiren, beni mutlu klan admlarn tmn de nceden zerlerinde dnp tanmadan atmtm. zgrlkler lkesi dediimiz yer, belki bir yanlglar lkesidir ayn zamanda, kim bilir. Beni emenin havuzundan ekip karan o uh komumuzla aramzdaki dostluk ne hotu! Cvl cvl bir kadnd komumuz, gencecik, sevimli ve aptal, hoa giden, nerdeyse olaanst aptallkta bir kadn. E ana haydut ykleri, byc masallar anlattryor, anlattklarma bazen inanmayarak, bazen de pek byk bir inanla kulak verip dinliyor, en azndan bana Doudan gelmi bir bilge gzyle bakyordu, ki bu da canma minnetti. Bana ite ylesine hayranlk duymaktayd. Kendisine neeli bir espri yapmaya greyim,

daha espriyi tmyle kavramadan ok nce basyordu kahkahay, yrekten katla katla glyordu. Bir defasnda bunu yzne vurarak dedim ki: "Bak Anna, bir espriyi daha sonuna kadar anlatmadan nasl glersin bilmem? ok aptalca bir ey bu, ayrca beni aaladn gsteriyorsun byle yapmakla. Ya esprilerimi anlar, sonra glersin, ya da anlamazsn onlar, o zaman da glmez, anlam gibi yapmazsn." Ne var ki, Anna glmeye devam etti. "una bak hele!" diye ykseltti sesini. "Vallahi, sen hayatmda grdm en zeki olansn. lerde bir profesr olursun mutlaka ya da bir bakan, bir doktor belki de. Glmeme alnman gereksiz, biliyor musun. Glyorsam, senden holanyorum, onun iin. Dnyada senden daha akac, senden muzip biri sanmam ki olsun! Haydi imdi u anlattn espriyi akla da duyaym. Bunun zerine ayrntl olarak akladm espriyi. Anna arada bir iki ey daha sordu. Sonunda espriyi gerekten anlamt, glmeye balad, daha nceki o yrekten katla katla glmesi imdikinin yannda hi kalrd, deli gibi, karndakini de coturarak glyordu. Derken bana da geti glmesi. Birlikte ne ok gldk onunla, beni ne ok martt, ne ok hayranlk duydu bana, gnlnde yer verdi! Bazen zor bir tekerleme sylyor, bunu kez arka arkaya abuk abuk tekrarlamam istiyordu. rnein: "Bir berber bir berbere demi ki gel beraber..." Ya bana Kottbus posta arabasnn yksn anlatyordu. Ben kendisinin de ayn tekerlemeyi sylemesin istiyor, syletmeden de brakmyordum; ama o daha sze balamadan glmeye koyuluyordu, tekerlemenin szcn bile doru drst karamyordu azndan, karmay da hi dnmyordu, hep yeniden balyor, her seferinde de i yeni bir kahkahayla yarda kesiliyordu. Hayatta Anna kadar en akrak birini grmedim. O ocuk aklmla aptaln teki diyordum kendisi iin; yalan da deildi hani, ama mutlu bir insand Anna. Bazen, aptal grnseler de mutlu insanlara kendilerini herkesten gizleyen bilge kiiler gzyle bakasm geliyor. Aklllktan daha aptalca, inam daha mutsuz klan ne vardr? Aradan yllar geti; Annayla ahbaplm tavsam, ben okula giden koca bir ocuk olmu, akllln ayartlarn, aclarn ve amazlarn tatmaya balamtm ki, bir gn kendisini gresim geldi. Baktm yine o bcr adam bitiverdi yanmda, beni alp Annaya gtrd. Bir sredir erkekle kadn arasndaki ayrmn ne olduu, ocuklarn nereden, nasl dnyaya geldii sorusu kafam kurcalyor, iin iinden bir trl kamyordum. Soru beni giderek daha ok uratryor, bana rahatlk vermiyordu. Bir gn beni ylesine skboaz etti, ylesine keyfimi kard ki, bu nazik soruyu zmlemezsem lrm daha iyi dedim kendi kendime. Kudurmu gibi, iim iimi yiyerek, nme baka baka okuldan eve dnyor, pazar meydanndan geiyordum ki, anszn benim bcr yanmda buldum; epey zamandr beni grmeye seyrek geliyor, bana vefaszlk ediyordu ya da ben ona ayn eyi yapyordum. Baktm imdi yine kp gelmiti. O bacak kadar boyuyla tin tin nm sra seirtmeye balad. Hepsi bir an grebildim kendisini, gz ap kapamadan Annann oturduu evden ieri szlp kayboldu, ama ben de hemen pei sra kapdan ieri girdim, hemen anlamtm onun neden bunu yaptn. Benim apar topar odasndan ieri daldm gren Anna bir lk koyverdi, nk o anda stn deitiriyordu; ama ne yaptysa beni odadan karamad; bilip renmek iin rpnp durduum her eyi bir solukta kendisinden renivermitim. Dorusu bir ak serveni yaamam iten deildi; gel gelelim bunun iin henz pek ufaktm. Bu en akrak kadnn dier byklerden ayrld bir nokta varsa, aptallna karn yapmackla kamayarak doal davranmas, hep akl banda oluu, yalan dolana bavurmay, ne diyeceini, ne yapacam bilmeyip de g durumlara hi dmeyiiydi. Byklerden pek ou onun gibi deildi. stisnalar vard elbet, annem vard szgelimi, bir dirimsellik, bilmecemsi bir etkinlik rneiydi; babam vard ayrca, adaletin ve akllln simgesiydi. Bykbabam vard, herkes gibi bir insan saylmazd artk, gizlilikler iinde, her konuda bilgi sahibi, glmseyen biriydi, dipsiz bir kuyuya benzeyen bir adamd. Ne var ki, byklerden pek ou, kendilerine ne kadar sayg duymanz, kendilerinden ne kadar korkmanz gerekse bile kilden, topraktan yaplm putlar gibiydi adeta. ocuklarla tiyatro oynarm gibi konuurlarken takndklar o salaka artistik pozlarla ne kadar glntler! Hele seslerindeki o yapmack ton, glmsemelerindeki o sahtelik! Ne de ok nemsiyorlard kendilerim! lerini glerini, ara ve gerelerini, antalarn, kitaplarn koltuklarna sktrm, sokakta yrrlerken nasl da kendilerine bir paye veriyor, bakalar tarafndan tannmaya, bakalarndan sayg grmeye nasl da can atyorlard! Kimi pazar gnleri ilerinden bazlar kp bizim eve geliyor, annem ve babam "ziyaret" ediyordu; silindir apkalarn gderi eldivenler geirilmi beceriksiz ellerinde tutan, nemli, vakur, o pek ok vkardan ne yapacaklarn bilemeyen beyler, avukatlar, yarglar, rahipler, retmenler, mdrler ve mfettiler, yanlarnda biraz rkek ekingen, biraz boynu bkk hanmlaryla baston yutmu gibi sandalyelerde oturuyorlard; srar edip zorlamasanz, kendiliklerinden hibir ey yapmyor, btn davranlarnda kendilerine yardmc olmak gerekiyordu, paltolarm, mantolarn karmalarnda, salona girmelerinde, oturmalarnda, soru sormalarnda, sorulara yant vermelerinde, nihayet odadan kp gitmelerinde, her eyde. Bu kk burjuva dnyasnn beklentisine yan izip onu ciddiye almamak benim iin pek zor deildi, nk annem dndayd bu dnyann ve onu komik buluyordu. Ama tiyatro oynamasalar, eldiven takp bizi ziyarete gelmeseler bile, byklerden pek ou yine de benim gzme hayli acayip ve gln grnyordu. leri gleri, ara ve gereleri, makam ve mevkileriyle ne kadar da bbrleniyorlard! Ne kadar yce ve kutsal bir gzle bakyorlard kendilerine! Bir srcnn diyelim, bir polisin ya da bir yol iisinin yolu kapamas kutsal bir olayd, bu durumda yaplacak ey bir kenara ekilmek, kalabalk etmemek ya da yardma komakt, doald byle yapmak. Gel gelelim, kendilerine zg uralar ve oyunlaryla ocuklara kim bakard, bir kenara itilir, azarlanp paylanrd ocuklar. Onlarn yaptklar byklerinkinden daha m az doru, daha m az iyi, daha m az nemliydi? Tersine! Ne var ki glyd bykler bir kez, onlar emrediyor, onlar ynetiyordu. Beri yandan, onlarn da tpk biz ocuklar gibi oynadklar kendi oyunlar vard, itfaiyecilik oynuyor, askercilik oynuyor, derneklere girip kyor, gazinolarda vakit geiriyorlard; ama her eyin yaptklar gibi olmas gerekiyormu, yaptklar geerli eylermi de bunlardan daha gzel, daha kutsal eyler yokmu gibi alml bir poz taknyorlard.

Akl banda kiiler de vard aralarnda, ne yalan sylemeli; retmenler arasnda da vard byle kiiler. Ama bir sre nce kendileri de ocuk olan bu "byk" insanlarn arasnda, bir ocuun ne olduunu, nasl yaad, alt, oynad, dndn, neden holanp neden haz etmediini tmyle unutmam pek az kimseye rastlanmas tuhaf deil miydi? nsanda kuku uyandrmyor muydu? ocuklarla ilgili olarak bu sylediklerimi henz unutmam ok az kii vard aralarnda. Hani ocuklara kar sinsi ve irkin davranan, grdkleri yerde onlar kovup uzaklatran, onlara kin dolu gzlerle ters ters bakan zorba ve hoyrat bykler yoktu sadece; bazen yle bykler kyordu ki, ocuklardan besbelli biraz korkup ekiniyorlard. Ama tekiler, ocuklara kar kt niyet beslemeyen, bazen tenezzl buyurup ocuklarla bir syleide bulunmaktan holanan bykler de sklkla bu ii yzlerine gzlerine bulatryor, ocuklarla ilgilenmek istediler mi, bin bir glkle ve bocalayarak onlarn dzeyine inmeye alyorlard, ama dzeyine indii ocuklar gerek ocuklar olmaktan kyor, uyduruk ve salak ocuk bozuntularna dnyorlard. Btn bu byklerin hemen hepsi biz ocuklardan bir baka dnyada yayor, bir baka havay soluyordu. okluk bizden akll davrandklar sylenemezdi, sahip olduklar gizemsel g dnda bizden stn taraflar bulunmadn pek sk gryorduk. Bizden daha kuvvetliydiler, evet; istediklerini gzellikle yapmadk m, bunlar bize zorla yaptrabiliyor, bizi dayaktan geirebiliyorlard. yi ama, gerek stnlk saylabilir miydi bu? yle ya, byle biri de rnein bir kz, bir fille g kuvvet bakmndan boy lemezdi. Ama ite onlarn borusu tyor hep, buyruklar onlar veriyordu; onlarn dnyas, onlarn modas geerliydi. yleyken -bu da byklerde dikkatimi eken en acayip eylerden biriydi, hatta birka kez nerdeyse dehetle irkilmeme yol amt- yleyken bykler arasnda pek ok kii vard ki, adeta bize imreniyordu, hatta saf saf, hi saklamadan aa vuruyorlard bunu, rnein gs geirerek yle diyorlard: "Oh ne gzel, siz ocuklar cennette yayorsunuz henz!" Dedikleri yalan deilse -yalan da deildi hani, byle laflar ettiklerinde bazen seziyordum yalan olmadn- o zaman bykler, g ve kudreti ellerinde bulunduranlar, o grkemli vakur kiiler, o emredenler, emirlerine uyup kendilerine sayg gsteren bizlerden hi de mutlu saylmazlard. Ders kitab olarak yararlandm bir mzik albmnde gerekten de bir ark vard, alacak bir nakarat ieriyordu: "Oh ne mutluluk, oh ne mutluluk, bir ocuk olmak henz!" Bir gizdi dorusu. Bir ey vard ki, biz ocuklar sahiptik ona ve bykler o eyin eksikliini duyuyordu. Bizden byk, bizden glydler ama, bir bakma bizden yoksuldular. Bizim sk sk uzun boylarna, heybetli durularna, grnrdeki zgrlklerine, doallklarna, sakal ve byklarna, ayrca uzun pantolonlarna imrenerek baktmz byklerin bazen bize imrendiklerine tank oluyorduk, hatta arklara bile gemiti bu! Durum byleydi ya, gene de zaman zaman kendimi mutlu hissediyordum. Dnyada, hele okulda pek ok ey vard ki, baka trl olsa pek sevinecektim, ama yine de mutluydum. Geri pek ok kiinin beni inandrmaya ve kafamn iine sokmaya altna gre, insan yalnzca glp elenmek iin dnyaya gelmemiti; ancak bu dnyada snanm ve snav baarm kiiler gerek mutluluu br dnyada tadacakt; okluk pek gzel ve duygulandrc bulup ezberlediim bir sr hikmetli sz ve iirlerde de dile getiriliyordu bu. Ne var ki, babam da pek uratran sz konusu eyler beni pek fazla ilgilendirmiyordu. Diyelim bir ara iler ters gitti, hastalandm ya da istediim eyler yerine gelmedi bir trl, diyelim inadm tuttu, anne ve babamla bozutum, bylesi durumlarda Tanrya seyrek snyordum, beni yine aydnla karacan bildiim gizli sakl yollar vard, bu yollara sapyordum hemen. Her zaman oynadm oyunlar yetersiz kalp oyuncak trenler, dkkanlar, masal kitaplar bana bir ey veremez oldu da ruhumu skmaya m balad, esiz gzellikte yeni oyunlar icat ediyordum okluk. Diyelim baka oyalanacak ey bulamadm da akamleyin yataa yatp gzlerimi yumdum mu ve hemen nmde beliren renkli emberlerin manzarasna daldm m, mutluluk ve giz nasl da yeniden akp parlyor, dnya nasl da anszn sezgiler ve sz-verilerle dolup tamaya balyordu! Okul yaammn ilk yllar bende pek deiiklie yol amadan geip gitti. Bu arada gven ve ak yrekliliin insana ne ok zarar verebileceini kendi zerimde yaayarak anladm. lgisiz baz retmenler karsnda aresiz sylenmesi gereken yalanlara bavurmay, olduum gibi grnmemeyi belledim, bu da baarlarn yolunu at bana. Ne var ki, iimde tomurcuklanan ieklerden ilki de soldu bylelikle, ben de farkna varmadan yaamn o yalanc arksn biraz biraz sylemeyi, "gerek" karsnda, byklerin yasalar karsnda boyun emeyi "dnya naslsa" onu yle kabul edip uyum salamay rendim. Neden byklerin ark kitaplarnda: "Oh ne mutluluk, oh ne mutluluk, bir ocuk olmaz henz!" gibi iirlerin yer aldn hanidir biliyordum artk, benim de henz ocukluklarm yaayan ocuklara sk sk imrendiim anlar oluyordu. On iki yamda Yunanca renip renmem sorunu evdekiler arasnda konuulurken, ben hi duraksamadan renmek istediimi syledim, nk zamanla babam gibi, hatta elimden gelse dedem gibi lim biri olmay kendim iin zorunlu gryordum. Benim yantm zerine geleceime ynelik bir plan hazrland hemen; ya rahip, ya filolog olacaktm, nk bu dallarda okuyan rencilere devlet tarafndan burslar verilmekteydi. Grnrde nihayet kt bir ey deildi bu. Ne var ki bir gelecek beni ilerde beklemeye balamt anszn, yolumda bir iaret levhas belirmiti, her geen gn, her geen ay beni bu levha zerine yazlm hedefe daha ok yaklatryordu; her ey o hedefi gsteriyor, her ey imdiye kadar anlamsz denemese de bir ama ve bir gelecekten yoksun yaayageldiim gnlerin oyunsuluundan ve somutluundan beni ekip alyordu. Byklerin yaamnn ama taklmtm, a henz samn bir pereminden ya da bir parmamdan yakalamt beni, ama ok gemeden tmyle ekip iine alacak ve kskvrak tutup bir daha brakmayacakt; belli hedeflere ve saylara gre yaamalar, belli dzenlerin, makamlarn, mesleklerin ve snavlarn yaam balayacak, gn gelip rahip olacak, profesr olacaktm; bamda silindir apka, onu bunu ziyaret edecek, ellerime deri eldivenler geirecek, bundan byle ocukla-

r anlamayacak, belki onlara imrenecektim. Oysa hi de bunlar zlediim yoktu, o gzelim dnyamdan dar kmak istemiyordum. Ama yine de gelecek iin gizli sakl bir hedefim vard ve zlemle dolduruyordu iimi: Bir byc olmak. Bu istek ve d uzun zaman sadk kald bana, beni terk etmedi. Ama zerimdeki o mutlak gcn giderek yitirmeye balamt; dmanlar vard artk karsnda, daha baka hedefler, gerek, ciddi, yadsnamayacak hedefler dmanca karsna dikiliyordu, iimde aan iek yava yava sarard soldu, snrsz belirsizliklerin iinden yava yava snrl bir ey kp bana doru geldi: Gerek dnya, byklerin dnyas. Hl zlemle gnlmde yaatmama karn bir byc olmak istei giderek deerini yitirdi, gzmde bir ocuk oyuncana dnt. Artk bir byk gibi davranmam isteyen bir ey vard ortada. Artk olaslklarn usuz bucaksz, rengrenk dnyas belli snrlar iine alnm, belli alanlara blnm, alanlar itlerle birbirinden ayrlmt. Yaayageldiim gnlerin balta girmemi orman giderek deiik bir grnm kazanyor, evremdeki cennet lke giderek lleiyordu. Naslsam yle kalmyor, srekli deiiyordum; dler lkesindeki prens ve krallktan el ekmi, byc olamamtm; Yunanca renmitim, iki yl sonra brance renecek, alt yl sonra da niversiteye gidecektim. Farkna varmadan keye sktrlmtm, drt bir yanmdaki bysellik ben farkna varmadan uup gitmiti. Dedemin kocaman kitabndaki o harikulade yk hl gzelliini koruyor, ama yknn hangi sayfada bulunduunu artk biliyordum. Bugn ayn sayfada, ertesi gn ayn, hangi saatte olursa olsun ayn sayfadayd. Mucize diye bir eyden eser kalmamt. O dans eden Hint tanrs vurdum duymaz glmsyordu ve bronzdand, bundan byle seyrek gryordum kendisini, artk yan gzle bana bakmaz olmutu. Ve en kts, o gri, o bcr adam beni grmeye gittike daha seyrek gelmeye balamt. Sam solum yava yava byselliinden soyunuyor, evremdeki bir zaman alabildiine genilikteki pek ok ey daralyor, bir zaman deerli pek ok ey yava yava yoksullayordu. Ama btn bunlar iten ie seziyordum henz, el altndan seziyordum. Neem yerindeydi, henz herkesi buyruu altna almak isteyen bir ocuktum; yzmesini, paten kaymasn reniyordum, grnrde her ey tkr tkr yryordu. Ne var ki, her ey eskisinden biraz daha soluk bir renge brnmt, eskisinden biraz daha kof bir yanklan vard her eyin. Annaya gitmek artk beni skmaya balamt; tm yaammdan bir eyler yavaack yitip gidiyordu, farkna varmadm bir eyler, eksikliini duymadm bir eyler; ama yitip gidiyor, yerleri bo kalyordu. Kendimi bir yol formunda hissetmek istesem, eskiden ok daha gl uyaranlarn varl gerekiyordu, silkinip toparlanarak hz almak zorunda kalyordum. Hayli baharatl yiyecekleri daha lezzetli bulmaya balamtm; kimse grmeden ikide bir mutfaa yollanp bir eyler attryordum, bazen evden birka kuru arp kendime bir ziyafet ektiim oluyordu; byle yapmadm m hayat gzme pek de cvl cvl, pek de gzel grnmyordu. O bcr adamn bir kez daha yan bamda belirlemesinden, beni bir kez daha ekip Annaya gtrmesinden ksa sre sonra kzlarla ilgilenmeye balamtm.

Ermi Franz von Assisinin ocukluundan Annesi "Cesco!" diye bard yukardan. Her ey sessiz ve scakt. Uykulu bir talyan ikindisi. Bir kez daha ayartc ve oyunsu: "Cesco!" On iki yandaki olan, merdivenin yan bandaki glgelikte, tozlu talar zerinde oturuyor, adeta uyukluyordu. Kk, clz ellerini sivri dizlerinde kenetlemi, kumral sa buklelerinden biri ince damarlarla bezenmi aydnlk ocuksu alnna dmt. Ne tatl yanklanyordu ses! Annesinin yumuak, hafif, bir ku gibi kanatl sesi, tmyle annesi gibi iyi yrekli ve candan, kendine zg ve soylu. i sevecenlik duygularyla dolu Francesco, yanklanp snen arlar zerinde dnd. Anszn bir devinim yalayp geti bacaklarm, frlayp kalkmak istedi, ama gsz devinim hemen yine eridi, gnein koyu sessizliinde annesinin uykulu ve tatl sesinin hl yanklandn iiten Francesconun dnceleri ok uzaklarda gezinmeye balad. Harikulade eyler vard yeryznde. Her erdemli insan onun gibi byle pineklemez, evlerinin merdiveni nndeki glge ukura byle gmlmezdi, bir yanda babasnn martmalar, br yanda annesinden gelen uyarmalar ve drt bir yanda komu evler, emeler, selviler, dalar, hi deimeyen, hep ayn kalan bir grnm. Adamlar vard, at zerinde btn dnyay dolayordu; Fransay, ngiltereyi ve spanyay dolayor, tm atolardan, kentlerden geiyordu. Ve nerde kt bir i ileniyor, nerde dini btn iyi bir kiinin canna kylmak isteniyor, nerde zavall gzel bir prenses bylenmi bulunuyorsa, oraya hemen yiitler, valyeler, kurtarclar yetiiyor, kocaman kllarn ektikleri gibi adaletin gereini yerine getiriyordu. Kimi valyeler vard sonra, tek balarna btn bir Maribi ordusunu nne katp yz kzartc kalara zorluyordu. Bu ulu kiiler gemilere atlayp dnyann ta bir ucuna doru yol alyor, nleri sra esen rzgr ve frtna cesur ve yce isimleriyle yiitliklerini lkeler zerinden uurup gtryordu. rnein, uaklar Piero, dn Cescoya valye Orlandodan sz amam myd? Alnndaki buklenin altndan, gzlerini krptrarak bakyordu Cesco; zeri yosun balam komu evin atsnn yan bandaki boluktan, bir asmann ta direkleri arasndaki ufak aralktan baklarn uzaklara yolluyordu; aalardaki Umbro ovasna, beyaz an kulesiyle kk bir kentin zerine yamanma benzeyen alabildiine uzak kar dalara bakyor, daha telerde ise mavi bir boluk gryor, yreinde dnyann rengrenk bir nsezisini yaatyordu. Her eyin daha arkalarda bulunduunu, her eyin, her eyin, rmaklarn, kprlerin, kentlerin, denizlerin, krallarn oturduu atolarn, ordughlarn, alp syleyenleriyle kme kme svarilerin, atl yiitlerin, gzel ve soylu kadnlarn, turnuvalarn, telli alglardan dklen namelerin, altn zrhlarn, l l ipekli giysilerin daha

arkalarda yer aldn bilmek ne ho, te yandan ne eza vericiydi! Hepsi hazrd bu saylanlarn, hepsi bekliyordu, hepsi kurulu bir sofra gibiydi ve uzaklardan kp gelecek ve hi ekinmeden bana kecek kiiyi gzlyordu. Evet, cesaret gerekliydi. Atla gece vakti, tm hortlak ve hayaletlerin kol gezdii, dmanlarn by ve sihriyle evrenin tekin olmaktan kt, inler ve maaralarn insan kemikleriyle dolup tat bir saatte bilinmedik ssz bir yerden gemek bile cesarete bakyordu. Acaba Bernadenesin olu Cesco, bunca yreklilii gsterebilecek miydi? Ya tutsak edilip fkeden gz dnm bir Maribi hkmdarnn nne karlr da byl bir atoya gtrlp kapatlrsa! Kolay deildi dorusu. Tasarlanacak gibi deildi, akl almaz lde etin bir iti ve bu iin stesinden gelebilecek az kii vard kukusuz. Belki babas byle kiiler arasndayd? Belki, kim bilir? Ama madem ki bunun stesinden gelenler kmt, Orlando, Lanzelot ve benzeri valyeler kendi babayiitliklerini gstermiti, bir delikanl iin onlarn yolunu izlemekten baka yaplacak ne vard? Bu durumda bir delikanl hl nasl fasulye ve kabak ekirdeiyle oyalanabilir, nasl bir sanatkr ya da bir iadam, bir rahip ya da baka bir ey olmak hevesine kaplabilirdi? Ak aln krt Cesconun, atlm kalarnn altnda gzleri adeta kayboldu. Tanrm, karar vermek gt dorusu! imdiye dek ka kii byle bir eye kalkm, ama daha iin banda lp gitmiti! valye aday ka gen, ka soylu valye yaamm yitirmi, ama hibir prensesin haberi olmam kendilerinden, hibir ark kendileri iin dzlp sylenmemi, hibir seyis kendilerini akam anlatlarna konu yapmamt. Silinip gitmi hepsi, kl altnda can vermi, zehirlenerek ldrlm, suda boulmu, kayalardan aa yuvarlanm, canavarlara yem edilmi, kaplar sonradan duvarla rlen maaralara kapatlmt. Yollara dmeleri hibir ey salamam, onca yoksunluk ve eziyete katlanmaktan ellerine bir ey gememiti. Francesco rperdi. Gne yan ellerine dikti gzlerini. Belki bu ellerini gnn birinde Maribiler kesip koparacak, belki trnaklarna iviler aklp bir haa gerilecek, belki atmacalara yem olacakt. Korkuntu dorusu! Yeryznde nice iyi, nice gzel, nice ho ve gnl okayc eylerin bulunduunu insan dnyordu da! Oh, ne iyi eyler vard yeryznde! Gz mevsiminde ocakta yanan ate, kzlerde kzaran kestaneler, ilkbaharda soylu kzlarn beyazlar giyerek kutlad iek bayram. Ya da insanlara alm bir tay. On drt yana varsn, ona byle bir tay alacakt babas. Ama daha baka, ok daha sade eyler de vard yeryznde, yzler ve binlerce ey, hepsi de gzel, hepsi de nefis. rnein ayak ularnda gne, arkasn serin duvara yaslayp, yan glgede oturmak. Ya da akam yataa uzanmak, yorgunluun tys yumuak scaklndan ve ince loluundan baka ey hissetmemek. Ya da annesinin sesini iitmek, annesinin elini salarnda duyumsamak. te bunun gibi binlerce ey vard; bunun gibiydi her ey; uyanmak ve uyumak, akam ve sabah bunun gibiydi, drt bir yanda pek ok gzel koku ve kulaa ho gelen pek ok ses, pek ok renk, insana kvan verip gnl okayan pek ok ey vard. Btn bunlar imdi kmsemek, btn bunlar gzden karmak, btn bunlar tehlikeye atmak ille de gerekli miydi? Topu topu bir ejderhann hakkndan gelmek (ama onun tarafndan yenilip yutulmak da vard iin iinde) ya da bir kral eliyle dklk aamasna yceltilmek iin yaplmas doru muydu bunun? Yaplmasa olmaz myd? Yeryznde hi kimsenin, ayrca gerek annesi, gerek babasnn kendisinden byle bir ey beklemediini, bunlar anmsayann, bunlar dleyenin, bunlar tutkuyla zleyenin yalnzca kendi yrei olduunu aklndan geirmiyordu Franz. Kendisine byle bir istek yneltilmi gibi hissediyordu. Kendisi iin bir ideal ortaya konmu, kendisine bir ar yneltilmi, gnlnde bir ate tututurulmutu. Ama neden gzne hepsinden gzel grnen eyin, yani bu kahramanlk denen erdemin gereini yerine getirmek o kadar gt? Neden bunun iin bir seimde bulunmak, bir eyleri gzden karmak, kesin kararlar vermek gerekiyordu? Holand eyi neden dpedz tutup yapamyordu insan? Evet ama, neydi insann holand ey? Her eydi bu ve hibir eydi; bir anlna her ey, srekli olarak hibir ey. Ah, bu susuzluk! Ah, bu inam yiyip bitiren tutku. stelik ekilecek ierdii onca eza cefa, onca gizli sakl korkular? erlemi, dizlerine vurdu ba. Pekl, ille bir ey olmas gerekiyorsa, en iyisi valyelikti. ster kl darbeleri altnda can versin, ister bir kum lnde susuzluktan lp gitsin, bir valye olacakt. Marietta ve Piero grsnlerdi naslm! Annesi de grsnd! Hele Latince retmeni, o sersem budala grsnd bakalm! Akl bir aygr zerinde eve dnecekti sonunda; banda spanya krallnn tyleriyle donatlm altn bir mifer, alnnda kocaman bir yara izi, eve dnecekti. ini ekerek geriye kaykld Francesco, asma ubuklar arasndan krmzms krmzms tten uzaklara bakt; her mavi glge bir d, bir szveriydi. Yakndaki maazada top top kumalar arasnda alan Pieronun sesini iitti. Yan bandaki glge dilimi genilemi, kenarlarndaki keskin izgiler gneli yola doru ilerlemiti. Uzak tepeler stnde scak gkyz kadifemsi ve altns bir dnm iindeydi. Derken sokaktan bir kme ocuk kp geldi, alt ya da sekiz kadar kz ve olan; ikier ikier dizilmi yaklayor, dinsel bir oyun oynuyorlard. Tozlu boyunlar ve giysicikleri, yapraklardan rlme elenklerle sslenmiti. Ellerinde krdan derledikleri iekler vard; dn iekleri, nergisler, trlar, lavanta iekleri; umursamazlkla koparlm, kimi yar krlp alnm dalndan, aralarnda imdiden sararp solmu ot saplaryla iekler. ocuklarn plak ayaklar tatan kaldrm zerinde yumuak sesler kararak inip kalkyor, bycek bir olan nalnlarla tak tuk tempo tutarak kalabaln yan sra yryordu. Hep bir azdan kimi yerleri karlm bir ezgiyi, anmsadklar bir kilise ilahisini sylyor, ilahide belli bir nakarat yineleniyordu: Mille fiori, mille fiori

A te, Santa Maria... Kk topluluk aadan doru yaklayor, l sokakta bir ses ve renk havasm da n sra srkleyip getiriyordu. En arkada yryen kz salarndan bir rg ryor, dier bir rgy ieklerle birlikte aznda tutuyor, ama ilahi sylemekten ve mrldanmaktan da kendini alamyordu. Ellerinden dm birka iek serilip kalmt tozlu yolda, kk grubun ardnda. Herkese ok iyi bilinen ilahinin melodisini Franz da mrldanmaya balamt hemen. O da ayn oyunu oynam, yzlerce kez oynam, uzun sre en severek oynad oyun olmutu bu. Ama artk byk ocuklar arasna karm, onlarla ok vakit ho grlmeyecek muzipliklere yeltenmi, dolaysyla ocukluun ilk masumiyeti gibi bu oyun da kendisi iin yabanclamt. Ar duygusal ocuklardan biriydi; yle ocuklar ki, ilk deiimlere sahne olan ruhlarnda sevin ve hazlarn geiciliini bildiren ark, uyarc ve zc, yanklanmaktayd. Bugn kahramanla karar vermiti Franz, ocuk oyununu nemsiz ve anlamsz buluyordu. nnden geip giden ocuklara umursamaz bir gururla bakt Franz. Salarn ren kzn yan sra aa yukar alt yanda bir olan yryordu; bklp krlm bir iei iki eliyle tutmu, ileriye uzatp havaya kaldrmt. Bir bayraktar gibi grkemli ve geni admlar atyor, sanki kt bir yolda bata ka yryordu. lahiyi her ne kadar falsolu sylyorsa da, bir bayram havas ve inan dolu bir teslimiyet l l parlyordu yuvarlak gzlerinde. Ateli bir edayla, "Mille fiori, diye ykseltiyordu sesini. "Mille fiori a te, Santa Maria!" Olan gren Franzn, bu maymun itahlnn iini, birden bu iek oyunundaki gzellik ve huu havas ya da daha ok, bir zaman ayn oyunu oynarken duyduu, ama imdi solup gitmi cokularn ruhta alkantlar uyandran ans sard. Hemen tutkulu bir srayla kalkp ocuklara katld, buyururcasna bir iaretle yanma ard onlar; kendi bulunduu yerde, evlerinin nnde bir an durup beklemelerini syledi. ocuklar da onun szn dinlediler, nk elebalk yapmaya almt Franz; ne de olsa varlkl ve saygn bir babann oluydu. ocuklar, ellerinde iek kalntlar, beklediler. ark susmutu. Franz, annesinin kk baheciine kotu; evlerin duvarlar arasndaki toprak zar zor kabartlp oluturulmu -drt karlk mini mini bir ieklikti buras. u sra az iek vard iinde. Nergisler solmu, ebboylar oktan tohuma kamt. Ama uzun boylaryla iki kme mor zambak seiliyordu. Anne- sinindi hepsi. Franz, yreinin burkulmasna aldrmayarak elini zambaklara uzatt, o kocaman ve gzelim ieklerin hemen tmn koparp ald. Bol zsulu ve yal saplar avularnda tr tr ediyordu. Zambaklardan birini zenle gzden geirdi, beyaz anak ksmn yakndan szd: Mor renk soluklayor burada, polen tayan sar tyler kusursuz bir dzen iinde sralanyordu. ieklere ktlk ettii gibi bir duygu uyand yreinde. Derken ocuklarn yanna dnd. Her birinin eline bir zambak tututurturdu. Bir zambak da kendisine ayrd, sonra alayn bana geerek nden yrd. lk gelen sokaa sapt. Baheden koparlm gzelim zambaklar ve herkese tannan birinin elebal stlenmesi, bir yn yeni ocuu da arkadan ekip getirmiti. iekli ya da ieksiz, alaya katlyorlard. Bir ilerki sokakta ise daha baka ocuklarla byd kalabalk. Sonunda ilahiler syleyerek Katedral Alanna geldiklerinde ve altn bir gkyzne kar akams dalar mor krmz yanp tutumaya baladnda, alaya katlan ocuklarn says hayli artmt. "Mille, mille fiori" diye ykseliyordu sesleri. Katedral nnde dans etmeye baladlar, cokuyla dolup taan Franz, yanaklar alev alev, ba ekiyordu. Akam gezintisine kanlar ve tarlalardaki ilerinden dnenler, katedral nnden geerken durup ocuklara bakyor, gen kzlar Franza vgler deniyordu. Sonunda kzlardan biri ekinmeyi brakp btn oradakilerin yapmay dileyip de gze alamad bir eyi yapt: Yakkl Franza sokulup ona elini uzatt, onunla dansetmeye koyuldu. Glmeler ve alklar iitildi; kk kzlarn dudaklarnda bir ocuksu gl nasl bazen bir gen kzs gle dnrse, ocuklarn bu oyunsu tapnlar da bir an ieklenip kk bir elentiye dnt. Akam kilisede tapnma vakti geldiinde her ey sona ermi, ocuklar dalmt. Franz da eve yolland; tere batm ve heyecan iindeydi. Ancak evde, dinsel alaya ve katedral nndeki danslara yalnayak ve kasketsiz katldn anlad; oysa artk byk ocuklar ve soylularn oullaryla daha ok dp kalkyor, birka zamandr bu tr davranlardan titizlikle kanyordu. Yemein ardndan gidip yatmas sylenmiti; Franz biraz gnlszlk gsterip diretmise de sonunda denileni yapm, daha nce valyelikte karar klmakla stlendii o yce erkeksi devler yatakta anszn yine aklna gelmiti. Kendisini o gn nasl byle unutabildiine kzd, kmseyerek bakt kendisine, rengi sarard. Gzlerini kapayp dudaklarm birbirine bastrd, sulamalar yneltti kendine, kendini aalad ve sk sk olduu gibi en acmasz biimde yapt bunu. O ne de gzel bir kahraman, ne de babayiit bir Orlandoydu ki, annesinin bahesindeki iekleri kopararak bir kme kk ocukla dans edip oyunlar oynamaya gitmiti! Ne de gzel bir valyeydi ya! Maskarann biri, soytarnn, serserinin biriydi. Byle biri, nasl kendine doru drst ve soylu bir meslek semeyi akl etmiti, Tanr bilir! Katedralin nnde dans ederlerken akamn parlts ve o zarif altns uzaklar nasl da gnlnden ieri klarn serpmiti! Tpk bir habercinin ars gibi ycelikle ve yanp tutuarak ona seslenip onu kendine ekmemi, onu uyarmam myd bu? Ama o dans edip elenmi ve sonunda bir kyl kzna kendini ptrmt! Bir oyuncuydu, bir komikti, o kadar! Yumruunu skp trnaklarn avu ilerine bastrd; onuru krlm, kendini sulayarak i geirdi. Yapt her ey byleydi zaten. Her ey byleydi; hep iyi, hep gs kabartc, hep soylu bir balang ve iyi niyet; ama sonra bakyorsun bir yerden yeni bir heves, bir rzgr, bir koku, bir ayart esip geliyor ve soylu yiit Franz yine her zamanki sokak ocuuna ve bir soytarya dnyordu. Hayr, yce dler, kutsanm kararlar ve cokular ona gre deildi; btn bunlar bakalar iin, buna daha layk, daha soylu kimseler iindi. Ey Lanzelot! Ey

Orlando! Ey, yiitlerin ezgileri ve Trasimeno dalarndaki o uzak, o kutsal yang! Lolukta usulcack ald odann kaps; annesi girmiti ieri. Babas u sra i gezisine kmt ve annesi kendisiyle ayn odada yatyordu; ayandaki hafif terliklerle sessizce Franzn yatana yaklat. Yumuak bir sesle: "Daha uyumadn m, Cesco?" diye sordu. Bir an kendini uyuyormu gibi gstermek ayartsna kapld Cesco, ama gze alamad. Soruya yant olarak eli annesinin eline uzand, smsk tuttu eli. Annesinin sesi gibi gzel ellerini de, tpk gnln kaptrm birinin sevecenliiyle seviyordu. Annesi sa elini Cescoya brakp sol eliyle onun salarn svazlamaya koyuldu. "Bir ey mi var yavrucuum?" Franz bir an sesini karmad, sonra yavaack: "Kt bir ey yaptm anne", dedi. "Fena bir ey mi, Cesco? Anlat bakaym! "Bahede ne kadar iek varsa, hepsini kopardm bugn. Mor iekleri, hani u uzun uzun aanlar. Bir tane bile kalmad, kopardm hepsini." "Biliyorum. Grdm. Demek endin. Yapsa yapsa Filippo ya da Grafe yapar bu ii diye dnmtm. Sen genellikle byle hoyrat davranan bir ocuk deilsin." "Sonradan ben de ok zldm. Hepsini ocuklara dattm ieklerin." "Hangi ocuklara?" "Sokan aasndan bir ara ocuklar geldi. Mille fiori oynadk!" "Sen de mi? Sen de mi oynadn?" "Evet. Anszn ben de aralarna katlmadan duramadm. Ellerinde krdan topladklar solmu iekler vard, ben daha gzelleri olsun istedim." "Katedrale mi gittiniz?" "Evet, katedrale, eskiden olduu gibi. Annesi, elini Francesconun bana koydu. "Ama kt bir ey deil bu Cesco, yavrucuum. Taknla kaplp iekleri yamalasaydn, o zaman bakayd elbet. Ama senin yaptn - yo, gerekten kt bir ey deil. Haydi sakin ol bakaym!" Sessizce yatyordu olu Cesco, annesi onu yattrdna inanmt. Ama derken Franz usulcack yeniden balad konumaya: "iekleri dnmyorum ben anne." "Ya? Neyi dnyorsun peki?" "Syleyemem." "Hadi syle, anlat bana! Seni rahatsz eden bir baka ey mi var?" "Anne, ben bir valye olmak istiyorum." "Bir valye mi? -Eh, al, olursun belki... Ama bunun imdiki durumla ne ilgisi var? "Var. Hem de ok! Beni hi anlayamazsn anne! Bak, ben bir valye olmak istiyorum, bir valye. Ama olamyorum. Boyuna sersemce davranlara kalkyorum. Bir valye olmak. Bu o kadar g, o kadar etin bir ey ki! Gerek bir valye asla kt bir i, budalaca, soytarca bir i yapmaz. te ben de bir valye gibi davranmak, ben de bir valye gibi olmak istiyorum, ama olamyorum ite. Bugn anszn kalkp ocuklarla gittim, onlarn nne dp dans ettim, elendim, kk bir ocuk gibi tpk!" Annesi Franz eliyle itip yataa yatrd yeniden. "Brak aptall, Franz! Dans etmek gnah saylmaz. Bazen bir valye de, neelendii ya da bakalarn neelendirmek istedii zaman dans edebilir. Hani yle eyleri kendine dert ediyorsun ki, bunlar hi de senin sandn gibi deil. Kimse dilediini yapamaz hemen. valyeler de bir vakit ocuktu, onlar da oynayp dans etti ve senin btn yaptklarn onlar da yapt. Ama syler misin bakaym, neden valyelie zeniyorsun? valyeler dinlerine pek bal ve gzpek insanlar da onun iin mi?" "Evet, anne, onun iin. Sonra -ne bileyim, bir prens ya da dk de olabilirim belki, o zaman herkes benden sz aar." "yle mi! Yani ille herkes senden sz asn m istiyorsun? "Evet anneciim, ok istiyorum bunu. "O zaman al, herkes iyi bir dille sz asn senden! nsanlarn diline baka trl dmek kt bir eydir nk." Annesi bir sre daha Franzn yannda kald, onun elini tuttu. Olunun dilek ve kararlarndaki ocuksuluu, bunlarn onun yreinde tututurduu tutkuyla ve acl heyecanla karlatrnca gnlnde ho duygular belirdi. Bu kk olan ilerde ok sevgiler yaayacakt. Kuku yoktu buna; ama beri yandan ok, pek ok da d krklna urayacakt. Bir valye olmayacakt elbet; valyelik onun kafasnda tasarlad bir dt. Ama olaanst bir kimse olmas alnna yazlmt, iyiden ya da ktden yana olaanst. Annesi Franzn bann zerinde eliyle istavroz kard ve iinden Poverello diye seslendi ona. Bu ismi ilerde bizzat Franz alp

kendi adna ekledi: Poverello.

Doktor Faustun Evinde Bir Akam Bir gn Doktor Faust, dostu Doktor Eisenbartla, yani ilerde bu isimle byk n yapan tp adamnn dedesinin dedesiyle evde oturuyordu. Zengin akam yemei yenip sofra kaldrlmt; altn yaldzl paha biilmez kadehlerden yllanm Ren arabnn nefis kokusu ykseliyordu. Yemekte biri flt, biri lavta alan iki algc az nce gitmiti. "imdi sana sz verdiim denemeye geebiliriz," diye konumaya balad Doktor Faust ve yllanm araptan bir yudum alarak biraz ya balam grtlandan aa yuvarlad. Gen deildi artk, ilerde kendisini bekleyen o korkun akbetten iki ya da yl nceydi. "Sylemitim hani; yardmcm Mefisto bazen yle elenceli aletler yapyor ki, bizim ok uzamzda olup biten ya da oktan gemie karm bulunan ya da henz gelecekte sakl yatan u ya da bu nesneyi grp iitebiliyorsun. Bugn seninle gelecekten balayalm ie. Dorusu, son olarak pek elenceli ve acayip bir alet kefetti yardmcm. Bundan nce, eskiden yaam yiitleri ve gzel kadnlar sk sk byl aynalarda gstermiti bize; imdi kulak iin bir icatta bulundu, anlayacan bir ses hunisi yapt. Dilediin yere yerletiriyorsun huniyi ve ok uzak bir gelecekte o yerde ykselecek sesleri duyabiliyorsun." "Sakn bu yardmcn senin biraz gzn boyuyor olmasn, sevgili dostum?" "Sanmam," dedi Faust. "nk sihir ve byyle uraanlar gelecei okuyabilir pekl. Biliyorsun, biz imdiye kadar yeryznde istisnasz btn olaylarn neden ve sonu yasas uyarnca gerekletii varsaymndan yola koyulduk, almalarmz bu ynde srdrdk hep. Nasl gemiteki hibir eyi deitiremiyorsak, gelecek zerinde de asla bir deiiklik yapamayacamz benimsedik. Gelecein kendisi neden-sonu yasasyla saptanm bulunmakta, yani imdiden karmzda durup durmaktadr. Nedir ki, bizler grp alglayamyoruz bu gelecei. Nasl matematiki ve astronomlar gnein tutulaca an ok ncesinden hesaplayabiliyorlarsa, biz de gerekli yntemi ele geirebildik mi, gelecein istenilen her parasn grp alglanabilir duruma sokabiliriz. te yardmcm Mefisto, kulak iin sihirbazn denei diyebileceimiz bir alet icat etti, birka yzyl sonra rnein bu odada ykselecek sesleri zapt edebilecek bir kapan yapt. Sk sk denedik aleti. Bazen hibir ses iitilmiyor; o vakit anlyoruz ki, gelecekte l bir bolua, bulunduumuz yerde herhangi bir konumann gemedii bir zaman kesitine toslamz. Ama ok kez deiik sesler geldi kulamza. Bir defasnda gelecein uzak bir parasnda yaayacak birka kii, Doktor Faustun yani bendenizin baarlarn dile getiren bir iir zerinde syleiyordu, onlar dinledik. Ama bu kadar aklama yeter, imdi denemenin kendisine geelim istersen." Dr. Faust seslenir seslenmez, o bilinen kei cppesiyle Mefisto grnd, bir ses hunisini ieren aleti getirip masann zerine yerletirdi. Deney sresince azlarn ap tek kelime konumamalar iin beyleri sk skya uyard. Sonra bir kolu evirdi; alet ince ve nazenin bir uultu kararak almaya balad. Uzun sre, iki doktorun merakla kulak kabartt bu ilgin uultu dnda bir ey iitilmedi. Derken, o zamana kadar hi duyulmadk tiz bir ses ykseldi huniden; belal, azl, iblise bir uluma; bir canavardan m, yoksa gazaba gelmi bir cinden mi kt sylenecek gibi deildi. Sabrsz, uyarc, kzgn, hain ve buyurgan haykryordu ses; kaba ve gl darbelerle yineleniyor, sanki peine dlp kovalanan bir canavar gibi keskin slklarn odada ttrp duruyordu. Dr. Eisenbartn beti benzi atmt; insann iine dehet salan haykrlarn yava yava uzaklara kaymas, arada birka kez daha duyulup sonunda tmyle silinip gitmesi zerine rahat bir nefes ald. Anszn bir suskunluk kaplamt oday. Ama sonra yeniden bir ses duyuldu, bir erkek sesi; pek telerden geliyor, srarla bir vaazda bulunur gibi bir hava ieriyordu. Odadakiler, bir vaaz andran bu konumann ancak kimi blmlerini anlayabiliyor, anladklarm ellerinde hazr bekleyen yaz tahtacklarna not ediyorlard. yle cmlelerdi rnein: "... ve bylece k saan Amerikay kendine rnek alm ekonomik ideal, kar durulmaz bir gle, zaferlerle rlm bir mkemmelliin yolunda ilerleyip her geen gn biraz daha gereklik kazanmaktadr. ... Bir yandan emeki kardelerin yaamlarndaki refah ve konfor imdiye dek grlmedik bir dzeye ulamken... ve bbrlenmeden unu syleyebiliriz ki, eski alarn cennete ilikin ocuksu dleri gnmzdeki retim tekniiyle... den daha ok..." Yeniden bir suskunluk kt odaya. Derken yeniden duyulan bir ses, derinlerden gelen arbal bir ses yle dedi: "Sayn Baylar ve Bayanlar! imdi sizlerden bir iire kulak vermenizi rica edeceim. Byt stat Nikolaus Unterschwang kimsenin baaramad bir iirin stesinden gelmi, amzn tm iselliini dlatrarak varlmzn anlam ve anlamszln kukusuz herkesten daha bilgece grm biridir: Bacay tutuyor elleri Yanaklarnda yzgeler Barometrede gzleri Basamaksz merdivenler kyor ykseklere Paltosunun astarnda bulutlar

ek iniyor yaamak tan Yenilgin duraksamalar." Dr. Faust iirin yarsndan ounu yazmay baarm, Eisenbart da harl harl notlar almt. Anszn aletten yalca bir kadna ya da evlenmemi yal bir bakireye ait olduu kesin bir ses ykselerek yle dedi: "Ay! Ne skc program! Sanki radyo denen meret, dinleyicilerin cann sksn diye icat edilmi. Oh, hele kr mzik balad!" Gerekten de aletten mzik sesleri dklmeye balamt: Babo, ehvet kokan, tok ritimli, bazen gm gm ten, bazen ince zlemli, tmyle bilinmedik, yabanc ve yakksz, iten pazarlkl bir mzik; uluyan, lklar savuran, gdklayan nefesli sazlarn mzii; gong vurularyla sarslan, sk sk yabanc bir arky yabanc dilde okuyan bir antzn haneresinden salglad rtkan seslerle rlm bir mzik. Beri yandan, dzenli aralarla ne kan gizemsel u beyit: Aman ne harikulade salarnz Ge kullanyorum, siz de kullannz.

lk bata iitilmi o belal, kzp kpren, "sonra karmam" diyen ses, eza ve fke taan o canavar ulumas da zaman zaman yine aletten kopup gelmekteydi: Mefisto, glmseyerek makinesini durdurdu; iki bilgin, sanki ahlakla badamayan yasak bir sahneye istemeyerek tank olmular gibi, ne yapacam bilememenin ve bir utancn tatsz duygusuyla tuhaf tuhaf birbirlerini szd: Aldklar notlar okuyup birbirlerine gsterdiler. Sonunda Dr. Faust, "E, ne diyorsun bu ie bakaym?" diye sordu. Dr. Eisanbart, kadehindeki araptan iri bir yudum ald; gzlerini yere dikti, dncelere dalp sustu ve hayli zaman yle kald. Derken, dostu Dr. Fausttan ok kendi kendisiyle konuur gibi: "Tyler rpertici bir durum!" dedi. "Az nce hayatlarna ilikin baz sahnelere tank olduumuz bu inanlarn hi kukusuz karm hepsi. Byle dndrc, iler acs ve karmakark laflar eden, byle dehet uyandrc lklar savurup anlalmaz budalaca arklar syleyenler, ilerde bizim soydan gelecek, bizim evlatlarmzn evlatlar, torunlarmzn torunlar olacak, yle mi? Versin anlayacan, soyumuz, dostum Faust, bir cinnetle son bulacak!" "Dorusu ben senin kadar kesinlikle ileri srmek istemem byle bir eyi," diye yantlad Faust. "Senin grn gerekd deil, ama ar karamsar. Bizim urackta, yeryznn bu bir tek snrl yerinde bylesine azgn, bylesine umutsuzluk ve hayaszlk taan, kukusuz kaka diyebileceimiz sesler iitmemiz, insanln toptan cinnet geirdii anlamn tamaz. nk bakarsn imdi bulunduumuz yerde birka yz yl sonra bir akl hastanesi ykselecektir de, biz oradaki delilerin kendi aralarndaki konumalarndan kimi paralar iitmiizdir. Ya da ikiyi fazla karm bir kme insan, bizim burada taknlk yapmtr. rnein, bir karnavalda nee iinde yzen kalabaln kard sesleri dnelim; nihayet daha nceden ainas olduklarmza pek benzemeyen sesler deil demin iittiklerimiz. Seni bilmem ama, ne insanlarn ne de mzik aletlerinin karabilecei trden lklar duyduk ya, beni asl onlar artt. Sanrm yzde yz eytani bir yanlar vard. Bu tr lklar, gelse gelse cinlerden, eytanlardan gelebilir." Szn burasnda Mefistoya dnen Dr. Faust, "Acaba sen bu konuda bir ey biliyor musun?" diye sordu. "Bize iittiimiz seslerin iyzyle ilgili bir aklamada bulunabilir misin?" Mefisto, "Biz, az nce gerekten eytani sesler iittik," diye konumaya balad glmseyerek. "Daha imdiden rahat yarsnn eytann elinde bulunduunu syleyebileceimiz yeryz, belli bir sre sonra btnyle onun egemenlii altna girecek ve cehennemin bir blmn, bir eyaletini oluturacak beyler! Siz az ne, bu yeryz cehenneminin sesleri ve szleriyle ilgili biraz kat ve aalayc grler ileri srdnz. Ancak, cehennemde de mzik ve iire yer verilii, ne de olsa zerinde durulmaya deer sevindirici bir noktadr. Sz konusu seksiyonu da iblis Belial ynetmekte. Bana sorarsanz, iinin pek gzel stesinden gelen biridir Belial!"

Chagrin DAmour Valois kentinin surlar nnde hanidir grkemli adrlarm kuran beyler, her geen gn turnuvay srdryordu. Birincilii kazanan, Kralie Herzeloydeyi, Kastisten dul kalan bu bakireyi, Gral Kral Frimutelin bu gzel kzm dl olarak alacakt. Turnuvaya katla yce beyler arasnda ngiltere Kral Pendragon ile Norve kral Lot bulunuyor, Aragon kral, Brabant dk ve nl kontlar yer alyor, ayrca Morholt ve Riwalin gibi valye ve yiitler grlyordu; Wolframn Parzivalinde bir bir saylp dklen ulu kiilerdi hepsi. Kimi iin nemli olan, cengverlikte kazanaca n, kimi iin gen Herzoleydenin gzle mavi gzleri, kimi iin de kralienin elindeki zengin ve verimli topraklar, kentler ve atolard. Yce kiiler ve nl yiitler dnda ad duyulmam valyelerden, serven merakllarndan, yol vuruculardan ve ayak takmndan hayli byk bir kalabalk da turnuvaya katlmak zere kalkp gelmiti. Bir adr bile yoktu bazlarnn; sada solda konaklyor, balarm sokacak bir yer bulamayarak paltolarna sarnp akta geiriyorlard geceyi. Atlarn drt bir yandaki ayrlara salyor, yabanc

sofralarda arl arsz karnlarn doyuruyorlard. lerinde yarmaya katlmay dnenler ans ve rastlantya bel balamaktayd; karlamalarda baar olaslklar ok azd nk, doru drst atlar yoktu; klstr hayvanlar zerinde ise, en cesur yiitlerin bile ellerinden bir ey gelmezdi. Zaten birou turnuvaya katlmay akllarndan geirmiyor, yalnzca karlamalarda hazr bulunmak, olabildiince bu genel elentiden nasibini almak ya da kendine naslsa bir kar salamak istiyordu. Hepsinin de keyfi yerindeydi. Bazen kralienin saraynda, bazen gl ve varlkl beylerin otalarnda lenler verilip enlikler dzenleniyordu. Sradan kimi valyeler, yarmann uzayp git- meinden dorusu kvan duymaktayd; atlarna binip gezilere kyor, avlanyor, syleilere katlyor, ikiler iip oyunlar oynuyor, karlamalar izliyor, arada bir bizzat bir yarmaya katlyor, sakatlanan atlar oldu mu tmarlarn yapyor, byklerin bolluk iinde grkemli yaaylarn izliyor, hibir eyi karmayp gnlerini gn etmeye bakyorlard. Kendilerine n yapamam sradan valyeler arasnda, kk bir baronun olu olup gneyden gelen Marcel adnda biri de bulunmaktayd; alktan kemikleri kmt adeta. Pek ahm ahm denemeyecek bir zrh, Melissa adnda elimsiz ve yal bir at vard. O da btn tekiler gibi merakm giderip ansn denemek, genel elenti ve bolluk sofrasnda kendisi de biraz konuk olmak iin kalkp gelmiti. Geri dengi kiilerin ve kimi saygn yiitlerin gznde belli bir ne ulam bir kiiydi Marcel; ama bu n valyeliiyle deil, arkc ve algclyla kazanmt. nk iirler dzp besteleyerek bunlar lavta eliinde sylemesini gzel beceriyordu. Byk bir panayr gzyle bakt turnuvann karmaasnda kendini rahat hissetmekteydi; tm enlendiriciliiyle turnuvann uzamasndan daha ok istedii bir ey yoktu. Gnn birinde kendisini himayesine alan Brabant dk, kralienin sekin valyeler iin verdii bir yemee Marceli de yanma alp gtrd. Marcel dkle kente gidip saraya girdi; len salonu gz kamatrc parlyor, tabaklar ve kupalar nefis yiyecek ve ieceklerle dolup tayordu. Ancak, zavall Marcelin o gece saraydan kvanla ayrld sylenemezdi, Kralie Herzeloydeyi grm, onun su gibi berrak sesini duymu, tatl baklarn iip gnlne aktmt. Bundan byle yrei gen bir kz gibi pek yumuak ve alakgnll, beri yandan pek yce ve eriilmez Herzeloyde iin arpmaya balamt. Marcel de br valyeler gibi kralie uruna yarabilirdi kukusuz. Turnuvaya katlp ansn denemekte zgrd. Ama ne at at, ne silah silah ne de zrh zrht; stelik, byk bir cengver gzyle baklabilecek biri de deildi. Hani korku nedir bildii yoktu Marcelin; pek sayn kralie uruna yarp cann tehlikeye atmaya her an yrekten hazrd. Gelgelelim, g bakmndan Marholt, Kral Lot, Riwalin ya da br yiitlerle boy lemezdi; ok iyi biliyor bunu, ama yine de bir denemeden geri kalmak istemiyordu. At Melissay sadan soldan dilendii ekmek krntlar ve otlarla besliyor, kendisi de dzenli yemek yiyip dzenli uyumaya alyor, gsterisiz zrhn ve silahlarn alabildiine titizlikle ovup temizliyordu. Ve birka gn sonra bir sabah erkenden turnuva alanna giderek yarmalara katlacan aklad. Rakip olarak bir spanyol valye kt karsna. Uzun mzraklarla dolu dizgin birbirlerinin zerine atldlar. spanyol valye, Marceli ve klstr atm tepeleyip geti. Marcelin azndan kanlar szd, btn vcudu ar sz iinde kald; ama yine de kimsenin yardmn gereksinmeyerek dorulup kalkt ayaa. Titreyip duran atn yar alanndan ekip gtrd, bir su banda elini yzn ykad ve gnn geri kalan blmn incinmi onuruyla tek bana burada geirdi. Akam konaklama yerine dnd zaman, sada solda mealeler yaklmt. Brabant dknn Marcel diye kendisine seslendiini iitti. Babacan bir edayla, "Eh, bugn ansn turnuvada denedin," dedi Dk. "Bir daha ayn eyi yapmak hevesine kaplrsan benim atlarmdan birini al, sevgili dostum. Karlamay kazandn m, at sana armaan ederim. Ama bugn olanlar unut da gel, keyfimize bakalm imdi; u akam vakti bize gzel bir ark syle." Gerekte kk valyenin can ne ark sylemek, ne elenmek istiyordu. Ama bundan sonraki karlamay kazand m, dkn kendisine armaan edeceim syledii at dnerek hayr diyemedi. Dkn adrna girip bir kupa krmz arab dikti kafasna ve lavtay eline ald. Bir ark syledi, ardndan bir ark daha. adrdakiler vdler Marceli, erefine kadeh kaldrdlar. Dk neeyle, "Tanr mrn uzun eylesin, ey arkc!" dedi, kendini tutamayarak. "Brak turnuvada at oynatmay da, benim sarayma gel! Sana sz veriyorum, yanmda rahat gnler geireceksin!" Marcel, "Siz iyi yrekli bir insansnz, dkm," diye yantlad alak sesle. "Ama bana gzel bir yavuz at armaan edeceinizi sylediniz. Baka ilere soyunmadan, brakn bir kez daha cenk alannda boy gstereyim. br valyeler n ve minne (ak,sayg) urunda cenk ederken, rahat gnler yaamak,arklar sylemek neyime benim." Oradakilerden biri gld: "Kralieyi mi ele geirmeyi dnyorsun Marcel?" Marcel anszn kzd: "Zavall bir valye de olsam, ben de siz hepinizin istedii bir eyi istiyorum. Kralieyi elde edemezsem de urunda dvebilir, urunda kanm aktabilir, yenilgi ve aclara katlanabilirim. Korkak davranp Kralie Herzeloydesiz yaamaktansa, onun iin lmek daha ok kvan verir bana. Aranzda benimle alay etmek isteyenleri klcm bilenmi hazr beklemektedir, Sayn valyeler!" Dk ortal yattrmaya alt ve konuklar ok gemeden yatmak zere adrlarna ekildi. Marcel tam gitmeye davranyordu ki, biraz daha kalmasn iaret etti dk; gzlerinin iine bakarak babacan bir edayla Marcele yle syledi: "Sen kam kaynayan bir delikanlsn, evlat. Bir hayal uruna kendine eziyet etmen, oran buran al kanlara bulayp aclar iinde kvranman ille de gerekli mi? Valois Krallm ele gei- remeyeceini, turnuvada Kralie Herzeloydeyi kazanp onu kendine sevgili yapamayacan ok iyi biliyorsun sanrm. Mzranla sradan bir valyeyi klstr atndan yere yuvarlamsn, ne kar? Amacna ulaabilmen iin buradaki tm krallar, Rivalini, beni ve btn br yiitleri haklamak zorundasn. Dolaysyla, sana u kadar syleyeceim: Mutlaka yarmaya

katlmak m istiyorsun, o zaman benimle bala ie. Baktn ki beni yenemedin, uzaklatr kafandaki hayali, nerimi kabul et ve sarayma gel." Bu szler zerine kzarp bozard Marcel, ama uzun boylu dnmeyerek, "Saolun, Dk Hazretleri!" diye yantlad. "Yarn turnuvada sizinle karlamak istiyorum." Sonra dkn adrndan kp atnn yanna kotu. Efendisinin geldiini gren at candan soluyarak onu karlad, elinden ekmek yedi, bam Marcelin omuzlarna yaslad. "Evet, Melissa," dedi Marcel alak sesle; okayan elini atnn banda gezdirdi. "Beni seviyorsun, canm Melissa! Canm atm benim! Buraya gelmeden yolda, iinden getiimiz ormanlarn birinde lp gitsem daha iyi olurdu belki. Haydi gzel gzel uyu imdi, Melissa. Canm atm benim!" Ertesi sabah ok erkenden kalkp atna bindi Marcel; Kanvoleis kentine geldi. Sevgili at Melissay orada birine verip karlnda kendine yeni bir mifer, yeni izmeler ald. Efendisi giderken, at uzun boyuncazn ona doru uzatt. Ama Marcel yrd, dnp bakmad arkasna. Konaklama yerine varnca, dkn uaklarndan biri doru bir aygr getirip Marcele verdi. Gen ve acar bir hayvand aygr. Bir saat sonra da dkn kendisi turnuva alannda grnd, Marcelin karsnda yerini ald. Soylu bir bey olduu iin, yarmay izlemek zere bir yn seyirci gelmiti. lk hamlede bir stnlk salayamad Brabant Dk, nk Marcele kyamyordu. Ama derken bu sersem olana ierledi ve ylesine bir gle zerine atld ki, srt st devrildi Marcel, ayaklar zengiye takld ve doru aygrn pei sra yerlerde srklenmeye balad. Serven merakls Marcel, vcudu batan aa yara bere iinde, dkn uaklarnn kald adrlardan birinde yatp bakm ve tedavi grrken, kentte ve konaklama yerinde Gachmuretin, dnyaca nl bu yiidin turnuvaya katlmak zere geldii haberi duyuldu. Saltanat ve grkemle yaklat Gachmuret; ad bir yldz gibi parlayarak n sra ilerliyordu. Byk valyelerin kalar atld, kk valyeler ise sevin haykrlaryla karlad Gachmureti; gzel Herzeloyde ise kzarp bozararak gzleriyle uzaktan onu izledi. Ertesi gn Gachmuret atma bindi, acele etmeden turnuva alanna vard, ona buna meydan okudu, onun bununla cenge tututu ve byk valyeleri hayvanlarnn eerlerinden bir bir alp yerlere ald. Artk drt bir yanda yalnz onun ad ediliyordu, ampiyonu oydu turnuvann, kralieyi ve lkesini o hak etmi- ti. Konaklama yerinde dolaan haberler, hasta yatan Marcelin kulana gelmiti. Herzeloydeyi yitirdiini anlam, Gachmuretin vlp gklere karldn iitmiti. Suskun, yzn adrn duvarna dndrerek dilerini birbirine bastrd, lmeyi diledi. Ama Marcelin kulana gelenlerin hepsi bu kadarla kalmad: Bir ara kendisini grmeye gelen dk, yannda getirdii giysileri Marcele armaan edip turnuvann ampiyonundan sz at; Kralie Herzeloydenin Gachmurete duyduu sevgiyle yanp tututuunu syledi. Gachmuretin yalnzca Fransz Kraliesi Anflisenin valyelerinden olmayp Maribiler lkesinde siyah bir Maribi prensesle de evli bulunduunu ve prensesi brakarak buralara geldiini de yine dkten rendi Marcel. Dk gidince, g bela yataktan kalkt. zerine bir giysi geirdi, ac ve szlarna aldrmayarak turnuvann ampiyonu Gachmureti grmek iin kente yolland. Ve grd Gachmureti, bu yavuz ve esmer valyeyi, yaman kol ve bacaklaryla bu gl devi grd. Bir kasaba benzetti onu. Saraydan ieri szarak kimseye sezdirmeden konuklar arasna kart ve Kralie Herzeloydeyi grd. Mutluluk ve utanla kzarp bozaran kralie, o zarif gen kzs dudaklarn yabanc valye Gachmurete buyur ediyordu. lenin sonuna doru, Brabant Dk, himayesine ald Merceli tanyarak yanna ard. Kralieye, "zin verirseniz, Sayn Kraliem, bu gen valyeyi sizlere tantaym," dedi. "Ad Marceldir, arkcdr kendisi, sanatyla bize haz dolu ok anlar yaatmtr. stek buyurursanz bir ark sylesin. Herzeloyde evet der gibi dke ve valye Marcele ban sallad, glmsedi ve bir lavta getirtti. Gen valye Mar- celin sararmt benzi; kralienin nnde yerlere kadar eildi, getirilen lavtay duraksayarak eline ald. Ama birden parmaklarn hzl hzl teller zerinde gezdirmeye koyuldu. Gzlerini kralieden ayrmayarak bir ark alp syledi. Vaktiyle yurdunda dzp besteledii bir arkyd bu. Nakarat olarak her ktadan sonra iki dize ekledi arkya; dizelerde Marcelin yaral kalbinden kopup gelen yasl bir hava esiyordu. Ve o akam ilk kez sarayda duyulan bu iki dize ok gemeden pek uzak yerlere kadar yayld ve azlarda sk sk sylenmeye baland. Plaisir, damour ne dure quun moment, Chagrin damour dure toute la vie*

*Sevinci akn bir an Srer acs mr boyu. arky bitirir bitirmez Marcel saraydan ayrld. Salondaki l l amdanlarn parlts pencerelerden szarak akp geldi ardndan. Ama Marcel konaklama yerine dnmedi, bir baka yn tutturdu, kentten kp gecenin karanlna dald. valyelii sona ermiti artk, bundan byle lavtac olarak yurtsuz yuvasz bir yaam srecekti. lenler gerilerde kald, otalar ve adrlar eskiyip dkld, Brabant Dk, valye Gaschmuret ve gzel Kralie Her- zeloyde leli yzyllar oldu; kimsenin Kanvoleis kentine ve Kralie Herzeloyde uruna dzenlenmi turnuvaya ilikin bilgisi yok artk. Yzyllardan sonra bunlarn zerimizde yabanc ve modas gemi bir izlenim uyandran isimlerinden ve gen valye Marcelin iki dizelik

nakaratndan baka bir ey kalmad. Ama bu iki dize gnmzde de hl syleniyor.

Orman Adam lk alarn banda, henz krpe insanln yeryzne yaylmasndan nce orman insanlar vard dnyada. Balta girmemi tropikal ormanlarn lo ortamnda skk ve rkek yayor, akrabalar saylan maymunlarla srekli bouup duruyorlard; btn ileri gleri, btn tutum ve davranlar zerinde tek bir tanr, tek bir yasa egemendi: Orman. Orman yurttu kendileri iin, snakt, beikti, yuva ve mezard, orman dnda yaam diye bir ey dnlecek gibi deildi. Ormann ky kenar blgelerine sokulmaktan ekiniyor, av srasnda ya da bir tehlikeden kaarken darda kalp yolu istemeden buraya den biri, dndnde korkudan titreyerek ve tela iinde orman dndaki beyaz boluktan sz ayor, lmcl gne ateinde dehet verici bir hiliin l l parldadn anlatyordu. Orman adamlar arasnda yal biri vard, pek ok yl nce vahi hayvanlar peine dm de o da kaarken ormann hemen kenarna kadar gelmi ve buradan dar atmt kendim ve o saat gzleri grmez olmutu. imdi bir eit rahip ve kutsal kii olarak yaamm srdrmekteydi, ad da mata dalan (yani gnl gzl adam) idi; byk frtnalarda sylenen o kutlu orman arksn bu adam dzmt, orman insanlar onun sznden asla kmyordu. nn ve gizemselliini gnei gzleriyle grp de lmeyiine borluydu. Orman insanlar ufak tefek ve esmerdi; kldan geilmiyordu vcutlar, ne eik yryor, yabans gzlerinde hep bir rkeklik seiliyordu. Gerek insanlar, gerek maymunlar gibi hareket ediyor, yerde olduu gibi ormandaki aalarn yksek dallarnda da kendilerini gven iinde hissediyorlard. Ev ve kulbe gibi nesneleri tandklar yoktu henz, ama baz silahlar, baz ara ve gerelerle ss eyalarn biliyorlard. Sert tahtadan yay, ok, mzrak ve topuz , aa liflerinden ise kolye yapmasn beceriyor, kolyelere kurutulmu meyveler ya da ceviz, fndk gibi eyler asyorlard. Boyunlarnda ya da salarnda domuz dii, kaplan penesi, papaan ty, rmak midyesi gibi deerli ziynet eyalar tayorlard ayrca. Usuz bucaksz ormann gbeinde byk bir rmak akyor, ama orman insanlar ancak gece karanlnda rman kysna ayak atmay gze alabiliyorlard ve pek ou rman kysn henz grebilmi deildi. Aralarnda biraz yrekli olup bazen gece vakti, rkek ve tetikte, sk aalar arasndan karak usulca rmaa yaklaanlar, onun soluk parltsnda ykanan fillerle karlayor, aalarn doruklar arasndan yukarlara baknca gzleri etrafa dal budak salm mangro ve aalarnn rd alar iinden sarkan prl prl yldzlara taklyordu. Gnei grdkleri yoktu hi, yazn onun yanssn grmek bile zaten son derece tehlikeli saylmaktayd. Delikanl Kubu da kr Mata Dalamn ynetimindeki orman insanlar ailesine mensuptu, genlerin ve ynetimden honut olmayanlarn nderi ve temsilcisiydi. nk Mata Dalamn zamanla kocayp ast astk kestii kestik birine dnmesinden bu yana kabile iinde bir honutsuz grubu olumutu. imdiye kadar kabile yeleri tarafndan yiyecek ve ieceinin salanmas kr Mata Dalama bir ayrcalk olarak tannmt; beri yandan, Mata Dalam kabilenin akl hocaln yapm, dzd orman arks herkes tarafndan sylenegelmiti; ne var ki, giderek yeni yeni ve can skc detler karmt Mata Dalam ve ileri srdne gre kendisine orman tanrsnn dnde aklad adetlerdi bunlar. Ancak, gen ve pheci baz kimseler vard ki, yal Mata Dalamn bir sahtekr olduu, yalnzca kendi karn gzettii kansn- daym. Mata Dalamn son kard adet de yeni ay enliiydi; enlik srasnda kabile yeleri bir halka yapyor, kendisi de bu halkann oltasnda oturup sr derisinden davulunu alyordu. Kabilenin dier yeleri de bu halka iinde lesiye yorgun derek diz st ylp kalncaya kadar dans edip golo elal arksn sylyorlard. enliin ardndan da herkesin sol kulan bir dikenle delmesi zorunlu tutulmutu; gen kzlar, kadnlar ise Meta Dalamn karsna karlyor, onlarn kulaklarn Mata Dalamn kendisi bir dikenle tek tek deliyordu. Kubu yatlarndan birkayla birlikte bu adete aykr davranyor, gen kzlar ve kadnlar da ona kar koymak iin kandrmaya urayordu. Bir ara zaferi kazanp rahip Mata Dalam balarndan uzaklatrmak iin ellerine bir frsat geer gibi oldu. Yal Mata Dalam bir ara yine ay enlii dzenletmi, kadnlarn sol kulaklarn delmekteydi. Gl kuvvetli gen bir kadn korkun lklar atmaya balad anszn, kar koymak istedi, kr Mata Dalamn elindeki diken de kadnn gzne sapland ve kadnn gz akt kr oldu. Alabildiine umutsuzlua kaplan kadnn lklar zerine kabile yeleri koup geldi; olup biteni grnce, akn ve kzgn sustu herkes. Derken genlerin de bir zafer havas iinde ie kartn ve Kubunun kendisini omzundan yakalamaya kalktn gren rahip Mata Dalam davulunun bandan dorulup kalkt, karga gibi alayl sesiyle ylesine tyler rpertici bir lanet savurdu ki, herkes dehete kaplarak geri geri kat. Kubunun ise yrei dehetten tas kesildi. Yal rahip yle eyler sylemiti ki, kesin anlamn kimse karamam, ama syleni tarz ve tonu, Tanrya ibadette sylenen o korkun ve kutsal szckleri artrmt. Derken yal Mata Dalam delikanl Kubunun gzlerini lanetleyip akbabalara yem olmasn, i organlarn lanetleyip orman dndaki gnete piip kzarmasn diledi. Daha sonra da o anda kendini her zamankinden gl hisseden Mata Dalam, gen kadn tekrar yanna arp dikeni bu kez salam gzne batrd ve herkes de bunu dehetle izledi, kimse korkusundan nefes almay bile gze alamad. Yal Mata Dalam: "Sen orman dnda can vereceksin!" diye ilenmiti delikanl Kubuya. O gn bugn de kurda kua yem biri gzyle baklan Kubu dan herkes kamaya balamt. "Darda" - yani yurdun dnda, lo ormann dnda! "Darda dehet demekti, gne yangn ve kor ate gibi lmcl boluk demekti. Dehete kaplan Kubu kap uzaklara gitti bunun zerine, kimsenin yanma yaklamak istemediini anlaynca bir aa kavuuna girip sakland, gzden kayboldu. Kovukta lm korkusuyla inat arasnda yaad, kabilesinin adamlarnn gelip kendisini

ldrmeyeceklerinden ya da orman iine szacak gnein onu kuatma altna alarak canndan etmeyeceinden emin olmakszn pek ok gn ve gece geirdi. Ama ne bir ok gelip buldu kendisini, ne bir mzrak, ne gne , ne bir yldrm; koyu bir dermanszlktan baka bir ey hissetmedi Kubu, kkreyip duran sesinden baka bir ey duymad. "Mata Dalamn laneti buymu", diye geirdi iinden hayretle, kovuktan kp yiyecek bir eyler arad, karnm doyurup yaamn damarlarnda yine dnp dolamaya baladn duyumsar duyumsamaz gurur ve kin yeniden ruhunda at gzlerim. Artk kabilesine dnmeyecekti. Bundan byle yalnz biri, toplum dna itilmi biri, kendisinden nefret edilen, rahip Mata Dalamn, bu kr herifin ilenlemelerini zerinden eksik etmeyecei biri olarak yaayacakt. Tek bana olmak, tek bana yaamak istiyordu, ama nce Mata Dalamdan intikam alacakt. Bir yandan yryor, bir yandan dnyordu Kubu. inde kuku uyandran, gzne yalan dolan olarak grnen ne varsa hepsinin zerinde dnyor, ama zellikle rahip Mata Dalamn davulunu ve enliklerini dncelerine konu yapyordu. Ve ne ok dnr, ne ok yalnz kalrsa, o kadar ak seik gryordu durumu: Evet, yalan doland, her ey yalan dolandan baka bir ey deildi. Bylesine ileri bir noktaya vardktan sonra, dnceleriyle daha da ilerilere uzanyor, iinde uyanm kukuyu doru ve kutsal olarak bilinen ne varsa tmnn zerine yneltiyordu. rnein, u orman tanrs ve u kutsal orman arks nasl eydi? Heyhat, bunlarn da botu hepsi, bunlar da yalnz bir aldatmacayd! Derken yreindeki gizli bir korkuyu yenerek orman arksn mrldanmaya koyuldu aalayan bir sesle, alaya alarak, tm szckleri tersine evirerek. Bir ara kez de orman tanrsnn adn azna ald, oysa rahip Mata Dalamdan bakasnn bunu yapmasna izin yoktu, tersi bir davran lmle cezalandrlmaktayd. Ne var ki, her ey sessizliini korumutu, ne bir frtna km, ne bir imek akm ne de bir yldrm dmt! Pek ok gn, pek ok hafta yalnzlk iinde sada solda dolanp durdu Kubu, gzlerinin stnde krklklar, baklarnda bir keskinlik. O zamana kadar kimsenin cesaret edemedii bir eyi yaparak dolunayda rmak kysna yaklat. lkin ayn rmaktaki yanssn seyretti, sonra ban kaldrp tm yldzlarn gzlerinin iine bakt uzun uzun, pervasz. Ve hibir zararn da grmedi bunun. Ayn gkte parldad her gece rmak kysnda oturdu, ayn insan sarho eden klaryla mest oldu, kafasndan yeni yeni dnceler geirdi. Atak ve korkun pek ok plan ruhunda filizlenip boy verdi. Ay benim dostum, dedi kendi kendine, yldz da dostum, ama kr Mata Dalam dmanmdr. Dolaysyla, "dars" belki de "ieri" - den daha iyidir, belki ormann tm kutsall bir sylentidir, o kadar! Ve pek ok kuak ilerideki insanlardan biri gibi atak ve olaanst bir dnce akt Kubunun kafasnda, aa dallarn liflerle tutturup zerine oturularak rmaktan aa srklenilip gidilebileceim akl etti. Gzleri akmak akmakt, yrei gm gm atyordu. Ama olmayacak bir eydi dnd, nk rmak timsah kaynyordu. Bu durumda onu gelecee tayacak tek yol kalyordu, ormann kenarna kadar gelip (bir kenar varsa kukusuz) oradan dar kmak, o yakc bolua, o hain "dar"ya kendini teslim etmekti. Gne denilen o canavarn ele geirilip yenilgiye uratlmas gerekiyordu. nk -kim bilir?- bakarsn gnein korkunluuna ilikin o ok eski sylence de yalnzca bir uydurmacayd! Atak, hummal, gemi azya alm dnce dizisi iindeki bu sonuncusu karsnda titredi Kubu. Tasarlad ie btn gemi alarda hibir orman insan kalkm deildi, kendi gnl rzasyla kimse ormandan kp o korkun gnele yz yze gelmeyi gze alamamt. Gnler gnleri kovalad, sz konusu dnceyi kafasnn iinde tayp durdu Kubu. Sonunda ne olursa olsun deyip gpegndz le zeri korkudan titreye titreye usulcack rmaa yaklat, gzleri tetikte l l kyya sokuldu, rkek baklarla gnein yanssn suda arad. Sudaki parltyla kamaan gzlerinde iddetli bir ar hissetti, arabuk yine yumdu onlar, ama az sonra cesaret edip yeniden at, sonra yeniden denedi ayn eyi; baarmt. Gzlerini ap kapayarak bakabiliyor, aclara katlanabiliyordu; hatta bu onu keyiflendirmi, moralini glendirmiti, gnee kar bir gven duygusu uyanmt iinde. Kendisini ldrecek olsa bile gnei seviyor, rahiplerin ciyaklayp durduu, kendisi gibi gen ve cesur birinin aforozlanp dland eski, karanlk ve miskin ormandan ise nefret ediyordu. Artk verilen karar olgunlamt ve Kubu tatl bir meyve gibi dalndan koparp ald eylemi. Demir gibi sert tahtadan yeni ve gl bir tokmak yapp ok ince ve hafif bir sapla donatt, ertesi sabah erkenden Mata Dalam aramaya koyuldu, izini ele geirdi derken, onu yakalayp tokma bana indirdi, Mata Dalamn kvrlp bzle azndan ruhunun kp gittiini grd. Tokma Mata Dalamn gsnn zerine brakp ihtiyar herifi kimin ldrdn bilsinler istedi; ayrca, tokman przsz, kaygan yzne bir midye kabuuyla hayli urap didinerek bir resim oydu, birden ok dz nlarla bir daireyi gsteriyordu resim, gnein resmiydi. Ardndan cesaretle uzaktaki "dar'ya ynelik yolculua koyuldu Kubu, sabahtan akama kadar saa sola sapmadan yrd, geceleyin aalarn dallar arasnda uyudu, sabah erkenden yine srdrd yolculuu, pek ok gn yrd, aylardan geti, kara bataklklar at, sonunda bayrlar, yosunlu sekiler kt karsna, hepsi de daha nce hi grmedii eylerdi. Derken iyiden iyiye sarp bir durum ald arazi; boazlar, uurumlar Kubuyu biraz oyalad. Bir ara dalk bir blgenin iinde buldu kendini, orman hl nnde usuz bucaksz uzanyordu, bocalar gibi oldu sonunda, zerine bir mahzunluk kt: Belki de gerekten bir tanr ormandaki yaratklara vatanlarn brakp gitmelerini yasaklamtr diye iinden bir dnce geti. Derken bir akam, uzun sren trmanlarn ve giderek daha ykseklere, havas daha kuru ve daha hafif yrelere kmalarn ardndan ormann sonuna ulat Kubu ve ormanla birlikte toprak anszn sona erdi, sanki geldii bu yerde dnya paralanp ikiye ayrlm gibi orman bir bolua gelip dayanmt. Uzak ve zayf bir krmzlktan baka grnrde bir ey yoktu, gkyznde birka yldz ayrca, nk gece olmutu artk.

Kubu, dnyann kenarna oturdu, aadaki bolua dmemek iin kendini sarmal bitkilerle smsk balamt. Dehetle ve ar bir heyecan iinde bzlp oturarak geceyi geirdi, hi krpmad gzn, ortalk aarmaya yz tutar tutmaz daha ok sabredemeyerek frlayp ayaa kalkt, nndeki bolua doru eilip ortaln aydnlanmasn bekledi. Uzakta sar sar gzelim ktan yollar karanlktan bir boluktan parltyla balarm karyordu; gkyz de o zamana kadar engin bir bolukta gnn douunu hi grmemi Kubu gibi beklemenin ateiyle titriyor, ktan demetler sar sar parldayarak yz gsteriyordu. Ve birden o devcileyin dnya uurumunun kar tarafnda gne, kocaman ve krmz, gkyznden ieri atld. Usuz bucaksz gri bir hilikten frlayp kmt ve ok gemeden hilik mavi siyah bir renge brnd, denizdi bu. Ve titreyip duran orman insannn nnde "dar" tm giysilerinden soyunmu durmaktayd. Da, Kubunun ayaklarnn dibinde seilmeyen dumanl derinliklerden ieri dalyor, karda ise kayalk bir tepe bir mcevher gibi pembe pembe boy verip ykseliyordu; yan tarafta, uzakta ve kocaman, karanlk deniz duruyor, kk uykulu aalarla donanm kys beyaz ve kpks denizin evresinde dolanyordu. Ve btn bunlarn, btn bu binlerce yeni, yabanc ve olaanst grntlerin stnde gne ykseliyor, ktan bir rma dnyann zerine yuvarlyor, dnyann glen renklerle yanp tutumasna yol ayordu. Kubu gnein yzne bakamyor, ama n rengrenk dalgalar halinde dalarn, kayalarn, sahillerin ve uzaktaki mavi adalarn evresinden aalara dkldn gryordu. Derken bu kl dnyann tanrlar nnde diz kp bam edi. Ah, kimdi o, bu Kubu kimdi? Kk ve pis bir hayvand, btn o duyarsz mrn sk ormann lo bataklnda geirmiti. rkek ve kasvetli, o baya Tanr bozuntularna boyun eerek. Oysa burada dnya vard ve bu dnyann ba tanrs gneti. Kubunun ormandaki uzun yaamnn yz kzartc d gerilerde kalm, imdiden ruhunda l rahip Mata Dalamn silik hayali gibi snp gitmeye balamt. Ellerini, bazen de ayaklarm kullanarak sarp yamatan aa indi Kubu, a ve rmaa doru yaklat, kaamak bir mutluluk esriklii halinde gnein sz sahibi olduu aydnlk bir dnyann sezgisi gnlne dodu; yle bir dnya ki l l zgr insanlar barndryor, gneten baka hibir varln egemenliini tanmyordu.

te ve Dta Vaktiyle Friedrich adnda biri yaar, dnsel konularla urard ve hayli de bilgiliydi. Ancak, bir bilgiye tekisine bakt gibi bakmaz, bir dnceyi tekisini grd gibi grmezdi. Belli bir dnce biimini beenip tekilerini kmser ve iren bulurdu. Mantk demlen o pek stn dn yntemi, bir de ksaca "bilim" diye niteledii ey, sevip el stnde tuttuu biricik nesnelerdi. "ki kere iki drt eder, szn hi drmezdi azndan, "inanyorum ki b yledir bu ve usavurum srasnda bir kimsenin bu gerekten yola koyulmas gerekir", derdi hep. Dnme ve bilmenin baka trlerinin de varl, Bay Friedrichin yabancs deildi hani; ama bunlar "bilim" nitelii tamaktan uzakt, dolaysyla onun gznde bir hiti. Tanrtanmaz biriydi Bay Friedrich, ama dine kar hogrsz de saylmazd. Bu da bilimsel nesnelerin tmnde rastlanan o suskun birbirine uyum zelliinden kaynaklanyordu. Bilim yzyllardr, nerdeyse yeryzndeki bilinmeye deer her konu zerine eilmi, yalnz bir konuyu inceleme alan dnda tutmutu ki, o da insan ruhuydu. lgili konunun dine braklmas ve dinin ruhla ilgili grleri ciddiye alnmasa da, bunlarn nnde durulmamas, zamanla bir gelenee dnmt. Yani Friedrich de dine kar hogrl davranmaktayd; ancak, batl inan diye bakt her eyden derin bir tiksinti duyuyor, ireniyordu. Bir uygarlktan yoksun gelimemi uluslar batl inanla oyalanabilir, ok eski zamanlarda mistik ya da majik bir dn biimini yaam olabilirlerdi. Deil mi ki bilim denen, mantk denen bir ey vard artk, bu modas gemi ve ne id belirsiz nesnelerin ardndan komann anlam yoktu. te byle konuuyor ve byle dnyordu Bay Friedrich. evresinde bir batl inan izine rastlamaya grsn, kzp fkeleniyor, sanki bir dmanla karlam gibi bir duyguya kaplyordu. Ama onun en ok tutulduu ey, kendi gibileri arasnda, bilimsel dncenin ilkelerine aina okumu kiilerin evresinde de bu tr batl inan kalntlaryla karlamasyd. Son zamanda pek ok aydnn da ileri srp, zerinde konutuu o kepaze gr kadar Friedrichi kahreden, bilimsel dnn asla en yce, zaman st, ezeli ve ebedi, sonradan yaratlmam sarslmaz bir dn biimi deil, zamana bal, deimezlik ve yklp gitmezlik gvencesinden yoksun pek ok dn biimlerinden biri niteliini tayabilecei yolundaki sama gr kadar onu zen, ona katlanlmaz gelen bir baka ey yoktu. Bu kstah, bu ykc ve zehirleyici gr kol geziyordu ortalkta. Hani Friedrich de bunun varln yok sayamazd; dnyada savan, devrimin, aln dourduu aresizlikten kaynaklanan bir uyar, arlm ruhlarn azndan kan bir sz gibi bu gr, sada solda sanki beyaz bir el tarafndan beyaz bir duvara iziktirilmi duruyordu. Sz konusu gr kendisini zp tedirgin ettii lde, onun ve ona inandndan kukuland kiilerin karsna amanszlkla dikiliyordu Bay Friedrich. nk imdiye kadar gerekten aydn kiilerden ancak pek az bu retiye balln aka ve dolaysz dile getirmiti; yle bir reti ki, yaygnlk kazanp da glendi mi, yeryzndeki tm dnsel deerleri yok etmesi ve peinden bir bozuk dzeni srkleyip getirmesi beklenebilirdi. Elbet, bu noktaya gelinmemiti henz; sonra, bu gr saklayp gizlemeden aka savunanlar fazla deildi; dolaysyla, imdilik bylelerine benzerlerine pek rastlanmayan ucube ve antika kiiler gzyle baklabilirdi. Ama bu zehirin damlalar ve bu grn nlaryla yer yer karlalmaktayd. Zaten halktan kimseler ve yar okumular arasnda bir

alay yeni retinin, gizli retinin, tarikatn ve mmin topluluunun varl dikkati ekmekteydi, bunlarla doluydu dnya; nereye baklsa, batl inan, mistisizm, ruhlara tapnmalar ve daha baka karanlk glere ynelilerle karlalyordu. Gerekte sz konusu eilimlerle savamak gerekiyorsa da, bilim aa vurmad bir gszlk duygusuyla imdilik bunlara gz yumuyordu. Gnlerden bir gn, dostlarndan birini evinde grmeye gitti Friedrich; kendisiyle bir vakit ok sayda ortak inceleme yapmt. Ama araya bir sr engel girmi, uzun sredir dostunu arayp soramamt. Merdivenleri trmanrken, son kez dostuyla ne vakit ve nerede bulutuklarm anmsamaya alt. Ama normalde belleinin gcyle hayli vnmesine karn, karamad bir trl. Dolaysyla biraz keyfi kat, can skld; merdivenleri trmanp kap nne geldiinde, bu ruh durumundan zar zor kurtarabildi kendini. Daha gnaydn demeye kalmadan, dostu Erwinin itenlik dolu yznde eskiden bilmedii, adeta kardakini kollayp gzeten bir glmseme dikkatini ekti. Ve tm scaklna karn her naslsa alayl ve dmanca bulduu glmseme gzne arpar arpmaz, demin belleinde arayp bir trl karamad eyi, yani Erwinle son bulumalarn anmsad: Epey ncesinde kalmt buluma; kavga grlt etmeden ama bir i uyumazl ve bir honutsuzluk duygusuyla birbirlerinden ayrlmlard. Buna da yol aan, aklnda kaldna gre, batl inan konusunda o zamanki eletirilerini Erwinin pek benimsememesiydi. Tuhaf! Nasl da unutabilmiti btn bunlar. Ve imdi anlyordu ki, dostunu hayli zaman arayp sormaynn tek nedeni o vakitki ierlemesiydi. Dostunu ziyareti srekli olarak ileri bir tarihe ertelemesini gerektiren bir yn nedeni her vakit kendi kendine sayp dkmt; ama gerek neden, sz konusu ierlemeydi kukusuz. te imdi dostuyla kar karya dikiliyorlard ve Friedriche yle geliyordu ki, bir vakit aralarnda ba gsteren o kk uurum ve uzaklk giderek alabildiine bymt. Erwinle kendisinde bir zaman hep var olagelmi bir eyin eksiklii bir duygusu belirmiti iinde. Belki bir ortaklk iliki- siydi bu, birbirini dorudan anlama, hatta sevmeydi; oysa bunlarn yerini imdi bir boluk, bir uurum, bir yabanclk almt. Selam ve sabahtan sonra havalar zerinde konumu, e dosttan, onlarn ne durumda olduklarndan sz amlar ve Allah bilir neden, azndan kan her sz Friedrichin ruhunda dostu Erwini pek anlamadna, onun da kendisini pek tanmadna ilikin rktc bir duygunun uyanmasna yol amt. Syledii szlerin dostu Erwine arparak kayp yere dtn, doru drst bir syleinin srdrlebilmesi iin ortak bir zeminin bulunamadm grr gibiydi. stelik balangtaki candan glmseme Erwinin yznden bir trl kaybolmak bilmiyordu. Hani bu da Friedrichi nerdeyse tiksindirmeye balamt. Zar zor srdrlen syleideki bir aradan yararlanan Friedrich, baklarn dostunun ok iyi bildii alma odasnda gezdirdi; duvarlardan birine toplu ineyle ylece tutturulmu bir kada iliti gz. Kat, ruhunda ho duygularn depremesine yol at; eski anlar canlandrd belleinde, ok gerilerde kalm rencilik yllarnda Erwinin zaman zaman bir dnrn bir szn ya da bir ozann bir iirini bu yoldan gz nnde bulundurmak ve belleinde canl tutmak alkanl aklna gelmiti hemen. Kalkp duvara yaklat ve yazy okudu. Erwinin dzgn el yazsyla unlar yazlyd katta: "Hibir ey dta deil, hibir ey ite deildir; nk dta olan itedir." Friedrichin rengi sarard, bir an dikilip kald kdn nnde. te yz yze gelmiti! te korktuu ey karsnda duruyordu! Baka vakit bu kattaki yazya bir ey demeyebilirdi; hogryle ona katlanabilir, ona kapris, nihayet herkesin rahatlkla bavurabilecei masum bir eylem, belki kollanp gzetilmeyi gerektiren kk apta bir duygusallk diye bakabilirdi. Bu szleri, bir an airlii tutmu bir kimsenin kada iziktirmediini, Erwinin bunca yl sonra genliindeki bir alkanla bir kapris sonucu gerisin geri dnmediini seziyordu. Dostunu imdilerde uratran sorunun bir davurumu olarak kada geirilmiti yaz ve mistik bir dnce tarzn ele vermekteydi! Erwin dneklik etmiti. Yava yava ban evirip Erwine bakt Friedrich; balangtaki glmsemenin dostunun yznde yeniden alevlendiini grd. "Bana bunun ne demek olduunu aklar msn?" diye sordu Friedrich. Erwin, nazik, ban sallad. "Bu sz hi okumadn m imdiye kadar?" "Okudum tabii", dedi Friedrich, "elbet yabancs deilim bu szn. Mistisizm, agnostisizm havas esen bir sz. Belki iirsel bir dille kaleme alnm ama... Evet, ltfen aklar msn anlamn! Sonra ne diye senin duvarda asl duruyor, ha?" "Hayhay", dedi Erwin, "bu sz, u an beni megul eden ve bana pek mutluluk veren bir bilgi retisine giden yolda ilk adm oluturuyor." Friedrich, fkesini yenerek sordu: "Yeni bir bilgi retisi mi? Var m byle bir ey? Varsa ad neymi, syler misin ltfen!" "ey", dedi Erwin, "yalnz benim iin yeni bir ey; gerekte ok eski ve saygn bir reti, ad da maji." Sz kmt azndan. Bu kadar ak yrekli bir itirafla enikonu arp irkilen Friedrich, dostunun ahsnda ezeli dmanyla kar karya, gz gze geldiini korkun bir rpertiyle hissetti. Sustu. Kzacam m, yoksa alayacam m bilemiyordu. Yeri doldurulmayacak bir eyi yitirmenin duygusu tm aclyla reklendi yreine. Uzun sre azn amad. Sonra sesinde yapmack bir alayla yle dedi: "Demek niyetin bir byc olmak?"

"Evet", dedi Erwin duraksamadan. "Bir eit byc rakl, yle mi?" "yle." Yeniden sustu Friedrich. Bitiik odadan bir saatin tik taklarn iitti, salonu ite ylesine bir sessizlik kaplamt. Derken u szler dkld azndan: "Sz konusu yola sapmakla gerek bilimle arandaki tm ilikiyi gzden kardn, dolaysyla benimle de hi alp verecein kalmadn biliyorsun- dur sanrm?" "Ben bu kanda deilim", diye yantlad Erwin. "Ama ille byle olmas gerekiyorsa, elimden ne gelir?" Friedrich anszn parlad:"Elinden ne mi gelir? Bu oyunu, bu acnacak, bu aalk by inancn brakmak, bir daha kendisine dnmemek zere ondan yz evirmek! Sana kar saygm yitirmemi istemiyorsan, ite yapman gereken ey." Artk nceki gibi neeli grnmeyen Erwin, yine de glmsedi biraz. "yle konuuyorsun ki," dedi alak sesle. Szler azndan alabildiine yava kyor, o bu szleri sylerken Friedrichin hrn sesi nlamasn adeta srdryordu. -"Hani yle konuuyorsun ki, sanki benim isteime bal her ey; sanki elimde bir seme zgrl var. Byy ve sihri seen ben deilim gerekte. Kendileri seti beni." Friedrich, derin bir gs geirdi. "Madem yle, hoa kal!" diyerek dorulup kalkt. Erwinin elini skmaya yanamad. Bunun zerine Erwin: "Ama hayr!" diye ykseltti sesini. "Hayr! Byle ayrlp gidemezsin benden. Tut ki, ikimizden biri lmek zeredir -imdiki durum da baka trl deil zaten!- birbirimize veda etmemiz gerekmez mi?" "yi gzel ama, iimizden lmek zere olan kimmi?" "Bugn benim kukusuz. Yeniden domak isteyenin, lmeye hazrlkl olmas gerekir." Friedrich, bir kez daha duvardaki kadn nne gelip durarak i ve dla ilgili yazy okudu. "Pekl," dedi sonunda, "haklsn. fkeyle birbirimizden ayrlmamz ne sana, ne bana yarar salar. Dediin gibi yapacak, iimizden birinin lmek zere bulunduunu dneceim. lmekte bulunan kii roln de yine ben yklenebilirim. Senden ayrlmadan, son ricam dile getireceim." "Bak, houma gitti bu," dedi Erwin. "Syle, birbirimize veda ederken seni sevindirecek ne gibi bir hizmette bulunabilirim?" "lk bataki sorumu tekrarlyorum. Bu, ayn zamanda senden son ricam: u kattaki szn anlamn bana elden geldii kadar eksiksiz aklar msn?" Erwin, ksa bir sre dndkten sonra dedi ki: "Hibir ey darda deil, hibir ey ierde deil. Bu szn dinsel anlam nedir, biliyorsun: Tanr her yerdedir, ustadr, doadadr. Her ey Tanrsaldr, nk Tanr her eydir. Biz eskiden panteizm derdik buna. Felsefi anlamna gelince: i ve d birbirinden ayrmak dncemizin alk olduu bir ey; ama dnmemiz iin ille de zorunlu deil. Kendisi iin belirlediimiz snrn gerisine ekilmek, yani br dnyaya snmak gibi bir olanak var usumuzun elinde. Dnyamz oluturan ikili kartlklarn tesinde, allagelenlerden baka trl yeni bilgiler yer alyor. Ama sevgili dostum, sana unu itiraf edeyim ki, dncem deitiinden beri kesin szckler, kesin szler diye bir ey tanmyorum; tersine her szck on trl, yz trl anlam tayor benim iin. te seni korkutan ey ve ite majinin balang noktas." Kalarn atan Friedrich, dostunun konumasn kesmek istedi; ama Erwin yattran bir bakla ona bakarak, eskisinden de duru bir sesle konumasn srdrd: "Msaade et, ayrlmadan nce sana bir rnek vereyim. Benim buradan bir ey al yanma giderken; rastgele bir ey; zaman zaman karsna geip bak; i ve dla ilgili sz, kendisinde barndrd o bir sr anlamdan birini ok gemeden sana buyur edecektir. Bunun zerine evresine baknd Erwin; duvardaki bir rafa elini uzatp, zeri srlanm kilden kk bir heykel alarak Friedriche uzatt: "Bunu bir veda armaan olarak kabul et. Eline tututurduum bu nesnenin senin dnda bulunmaktan kp iinde yer aldm grnce, yine gel bana! Ama baktn ki, imdi olduu gibi ileride de bu nesne hep dnda kalyor, beni bir daha grmemek zere bana veda edip gitmi ol!" Friedrichin ok ey sylemek geti aklndan, ama Erwin elini uzatmt; uzanan eli skt ve bundan byle herhangi bir szn konuulmasn gereksiz klan bir yz ifadesiyle dostuna veda ederek ayrld. Evden kp merdivenleri inmeye koyuldu. Bu merdivenleri son kez ktndan beri ne ok zaman gemitir aradan! Caddeleri, sokaklar geride brakp evine geldi. Kilden kk heykel elindeydi. aresizlik iinde, yreinde bir umutsuzluk, evin nnde durdu; heykeli kavrayan elini bir an fkeyle skt, bu gln nesneyi frlatp atarak para etmek geldi iinden. Ama kendini tuttu, dudaklarn srp kapdan girdi ieri. Hi daha bylesine sinirlenmemi, byle eliik duygular iinde kahrolmamt. Dostunun armaann koyacak bir yer arad, sonunda onu bir etajerin st gzne yerletirdi. imdilik burada kalacakt heykel. Kimi gnler Friedrich heykeli gzden geiriyor, heykel zerinde, heykelin vatan zerinde dncelere dalyor, bu sama nesnenin kendisi iin tayabilecei anlam zerinde kafa yoruyordu. Belki kk bir insan, belki Tanry belki de bir putu canlandryordu heykel.

Roma Tanrs Yanus gibi iki yz vard; kilden hayli kaba biimde yorulmu, yer yer atlaklar ieren srayla zeri kaplanmt. Pek deerli denemeyecek zevkiz bir eydi; bir Romal ya da bir Yunanl sanatnn elinden kmad kukusuzdu; daha ok Afrikada ya da bir Pasifik adasndaki ilkel bir halkn iiliinin damgasn tayordu. Birbirinin tpks iki yzde de duygusuz, miskin ve srtkan bir glmseme seilmekteydi. Kk seramik heykelin aptalca glmsemesini byle harcayp durmas, insanda baya tiksinti uyandryordu. Friedrich, heykele alamamt bir trl. Dpedz iren ve sevimsiz buluyordu onu; heykel yoluna duruyor, kendisini rahatsz ediyordu. Daha ertesi gn heykeli bulunduu yerden alp minenin zerine koymutu. Bir baka gn de tutup dolabn zerine kaldrmt. Sanki heykel ne kmak iin aba harcyor, ikide bir Friedrichin baklarn zerine ekiyor, souk ve alk, glmsyor, kendine bir paye verip nemsenmesini istiyordu. ki, hafta sonra Friedrich heykeli alp hole gtrd, talyada ekilmi fotoraflar ve sada solda durup hi yzlerine bakmad hatra eyalar arasnda bir yere yerletirdi. Hi deilse heykel putu imdi yalnzca sokaa karken ya da eve dndnde gryor, hzla gelip geiyor nnden, hibirinde de yle alc gzyle ona bakmyordu. Ne var ki, istedii kadar kendi kendine itiraftan kansn, heykel yeni yerinde de onu rahatsz etmekten geri durmad. Bu seramik heykel, bu ikiyzl ucube, Friedrichin yaamna bir sknt, bir hzn havas getirmiti. Aradan aylar geti; gnn birinde Friedrich ksa bir geziden eve dnd. Sanki bir ey kendisini rahat brakmyor, saa sola srklyormu gibi zaman zaman bu tr gezilere kmaya balamt. Eve girip holden geti; hizmeti tarafndan karland; kendisi yokken eve gelmi mektuplar okudu. Ama yaplmas gereken nemli bir ii unutmuasna tedirgin ve dalgnd. Evdeki kitaplardan hibirini ekici bulmad, koltuklarda rahat edemedi. Kendini yoklad, anmsamaya alt. imdiki durum nasl byle anszn ba gstermiti! Savsaklad nemli bir ey mi vard? Bir eye mi sklmt can? Sala zararl bir ey mi yemiti? Bu durumun nedenini kestirmeye alt. indeki rahatsz edici duygunun evden ieri girdii, hole ayak att zamanlar zerine ullandn saptad. Gerisin geri hole seirtti, elinde olmakszn gzleriyle kilden heykeli aramaya koyuldu. Heykelden putu ortalarda gremeyince tuhaf bir korku yalayp geti iini. Kk heykel kayplara karmt; yerinde yeller esiyordu. O kilden cce ayaklaryla evden kp gitmi miydi? Kanatlanp umu muydu? Bir by, bir sihir geldii yere geri mi armt kendisini? Friedrich toparland birden, glmsedi, duyduu tasadan tr kendini paylarcasna ban sallad. Sonra serinkanllkla etraf aramaya koyuldu, btn oday kolaan etti. Bir sonu alamaynca, hizmetiyi ard. akn bir hali vard hizmetinin, evi derleyip toparlarken heykeli elinden drp krdm hemen itiraf etti. "Peki, nerde paralar?" Paralarn saklamamt hizmeti. Oysa bu kk heykel ne salam grnmt gzne! nk ikide bir eline almt, elinde tutmutu onu, ama ite bir ara yere dnce tuzla buz olmu, onarlacak yan kalmamt. Paralar alp camcya gstermi, ama camc glm, hizmeti de bunlar kaldrp atmt. Friedrich, hizmetiye gitmesini syledi. Glmsedi. Heykel krlmsa krlmt. Allah iin zld yoktu. Bu hilkat garibesini bandan atmt, bundan byle i rahatlna kavuabilirdi. Keke o vakit, keke onu alp eve getirdii ilk gn krp atsayd! O zamandan beri ne ok ac ekmiti. Bu put nasl da yle miskin, yle yabanc, yle sinsi, yle hain, yle iblise glmseyerek bakp durmutu kendisine. Eh, artk heykel burada olmadna gre, saklamadan aa vurabilirdi: Dorusu korkmutu, gerekten ve itenlikle korkmutu bu toprak tanrdan! Onun, yani Friedrichin tiksin ve katlanlmaz bildii, teden beri zararl, dmanca ve savalmas gerekli gzyle bakt ne varsa, hepsinin, tm batl inanlarn, tm karanlklarn, tm vicdani ve ruhsal zorlamalarn simgesi deil miydi bu heykel? Bazen yeraltnda ortal birbirine katt sezilen tehlikeli gc dile getirmiyor, o uzak yer sarsntsn, uygarln yakn gelecekteki kn, insanl tehdit eden o karmaay canlandrmyor muydu? Bu kepaze heykel, en iyi dostunu elinden almam myd? Evet, artk bu toprak heykelden kurtulmutu. Heykel ortadan kalkm, krlp paralanm, defteri drlmt. Ve iyi ki byle olmutu; iyi ki heykeli kendisi deil, hizmeti krmt. te Friedrich bu gibi dnceleri geirdi kafasndan ya da kendi kendine byle mrldand. Sonra da kalkp ii gcyle uramaya koyuldu. Ama sanki bir lanettir ullanmt zerine. nk gln heykelin varlna bir lde alt, holdeki grnmne yava yava ainalk kazanp bunu umursamazlkla karlad u sra, onu artk evde bulamamaktan hayli znt duymaya balamt. Evet, heykeli aryor, ama holden geerken onun eski yerinde artk bir boluktan baka bir ey seemiyor, heykelin eski yerinden bir boluk kalkarak btn oday bir yabanclk ve souklukla donatyordu. Kt gnler ve ondan da kt geceler yaamaya balamt Friedrich. Bundan byle o iki yzl toprak putu dnmeden, onun eksikliini duymadan, dncelerini ona baml hissetmeden holden geemiyordu. Ve giderek durum kahredici bir saplantya dnt. Saplant, yalnz holden geerken zerine ullanmaktan hanidir kmt artk. Oh, hayr, masadaki sahipsiz yerden imdi nasl boluk ve sszla benzer bir ey evreye yaylyorsa, bu dnsel saplant da onun iinde drt bir yana yaylyor, tm br nesneleri kaldrp bir kenara itiyor, evresini oya oya ilerliyor, vard her yeri dpedz yabaclk ve bolukla dolduruyordu. kide bir heykeli btn ak seikliiyle gzlerinin nnde canlandryor, onu yitirmesinde tr bu kadar zlmesinin samalm kendi kendisine aklamak istiyor, btn o budalaca irenlik ve barbarl, o bo ya da sinsi denebilecek irkinlii, o iki yzl heykeli

kafasnda tasarlyordu. Hatta bazen yle oluyordu ki, sanki iten gelen bir zorlamann etkisiyle azn bzyor, bir tiksinti duygusuyla heykelin glmsemesine yknmeye urayordu. Her iki yzn tmyle birbirinin ei saylp saylmayaca sorusu bir trl brakmyordu yakasn. Acaba ufak bir kabalk ya da srasndaki bir atlaklk, yzlerden birini tekisinden ayr bir anlatmla donatmam myd? Soran bir anlatm? Sfenksi bir anlatm? Ayrca srann kendisi ne dehet verici, ne acayip bir renkteydi. Yeil vard bu renkte, mavi vard, gri vard, ama krmz da eksik deildi. yle bir sra ki, ona imdi okluk baka nesnelerde de rastlyor, zerine gne vurmu bir pencerenin parltsnda, nemli bir kaldrmn yansyan yzeyinde ayn srayla yz yze geliyordu. Bu sra Friedrichin zihnini bir hayli kurcalad, geceleyin dncelere sald onu. Ne tuhaf, yabanc, akustii irkin, aina saylamayacak, nerdeyse hain bir nitelik tayordu bu "sra" szc! Szc elerine ayrd, kin ve nefretle paralayp bld onu, hatta birinde ters yz etti, sonunda "asr" szc kt ortaya. Bu asr szcndeki akustik nereden kaynaklanyordu eytan bilir! Ama asr szcn biliyordu, kukusuz biliyordu bu szc, biliyordu ve bildii kadaryla da dmanca, hain bir szckt, rahatsz edici ve irkin anlamlar tayan bir szckt. Uzun sre szck rahat vermedi kendisine; ama sonunda bulup kard: Yllar nce bir gezide alp okuduu, iine dehet salan, onu aclar iinde kvrand- ran, ama beri yandan kendisine cezbeden "Prenses Russalka" adnda bir kitab anmsatyordu. Bir lanet gibi bir eydi bu; heykelle, srayla, maviyle, yeille, glmsemeyle ilgili her eyden bir dmanlk tayor, onu ineliyor, onu yiyip bitiriyor, zehirler, aular ieriyordu. Putu bir vakit eline tututuran dostu Erwin, nasl alabildiine acayip bir glmsemeyle glmsemiti. Alabildiine acayip, alabildiine anlaml, alabildiine hain! Kafasndaki bu saplantlara merte kar koydu Fried- rich; hatta kimi gnler baarl oldu. Kendisini bekleyen tehlikeyi ak seik sezmekteydi, akln karmaya niyeti yoktu! Hayr, akln karmaktansa lrd daha iyi! Kendisine us ve mantk gerekliydi, yaam deil. Birden aklna geldi: Belki de maji denen ey, Erwinin bir yolunu bulup onu bu heykel yardmyla bylemesi, sz konusu karanlk glere kar us ve bilimi savunan kendinin bu ite kurban gidiiydi. Ama gerekten byleyse, byle bir eyi kafasnda canlandrabiliyorsa, o zaman maji vard demek, o zaman by vard! Hayr, byle bir eye inanmaktansa lrd daha iyi! Fredrich, bir hekime grnd sonunda; hekim gezilere kmasn, banyolar yapmasn salk verdi. Kimi akamlar Friedrich bir gazinoya gidip oyalanmaya alyordu. Ancak, btn bunlardan bir yarar gremedi. Erwine lanetler savurdu. Sz konusu gnlerde sk sk olduu gibi, bir gece erkenden skntyla uyand, sonra da gzne bir daha uyku girmedi. Alabildiine bir keyifsizlik ve tedirginlik iindeydi. Dnp tanmak, bir yerde bir avuntu ele geirmek, kendi kendine baz cmleler fsldamak, gzel cmleler, moral glendirici bir rahatl ve duruluu ieren cmleler bulup kendi kendine mrldanmak istedi. Ama aklna bir ey gelmedi; yar akn, birtakm sesler dkld azndan, kendi kendine birtakm heceler kekeledi, giderek dudaklarnda kimi szckler olutu, naslsa iinde beliren kk bir cmleyi anlamn sezmeksizin pek ok kez yineledi. Peltek peltek syleyip durdu cmleyi; cmleyle kendi kendini uyuturmaya, cmleyi korkuluk gibi kullanp adeta bir uurum kenarndaki darack bir yolda el yordamyla ilerlemeye ve yitik uykusuna gerisin geri dnmeye alt. Ne var ki, yksek sesle konuurken azndan peltek peltek kan szler, anszn bir yol bulup bilincinden szd ieri. Bu szleri tand; yleydi: "Evet, imdi benim iimdesin!" Derken bir imek gibi akt kafasnda; bu szlerin ne anlama geldiini, kilden heykelle ilgili olduklarn ve gecenin bu bozbulank saatinde Erwinin o kahrolas gndeki gelecee ilikin kehanetinin tpatp ve harfi harfine gerekletiini, bir vakit parmaklan arasnda tiksintiyle tuttuu heykelin bundan byle onun dnda deil, iinde yer aldn kavrad! "nk dta olan ey itedir." Srayarak dorulup oturdu yatakta. Bir buz ve ate dalgas iinde saa sola srkleniyordu. evresinde dnya frdolay dnyor, gezegenler gzlerini dikmi kendisine bakyordu. arabuk giysilerine uzand eli, yakp yataktan kt, kendini sokaa atp gece yars Erwinin evine doru seirtmeye koyuldu; eve vardnda alma odasnn penceresinde k yandn grd. Kap akt, her ey kendisini bekler gibiydi. Bir kou, merdivenleri kt. Erwinin odasndan telala ieri dald; titreyen ellerini masann zerine dayad. Erwin, yan bandaki lambann yumuak nda oturmu, glmsyordu. Dosta dorulup kalkt: "Geldin demek! Bak bu iyi!" dedi. "Beni bekliyor muydun?" yantlad Friedrich, fsltyla. "Hani senin de bildiin gibi, benim kk armaan alp gittiinden bu yana hep bekledim seni. O zaman sana sylediim ey gerekleti mi?" Friedrich alak sesle:"Gerekleti", diye yantlad. "Heykelden put imdi iimde bulunuyor. Artk katlanamayacan." "Sana yardm edebilir miyim?" diye sordu Erwin. "Bilmiyorum. Nasl istersen yle yap. Maji konusunda daha ok bilgi ver bana. u putu iimden nasl karabileceimi syle." Erwin, elini dostunun omzuna koydu. Bir koltua gtrp oturttu onu. Sonra candan, glmseyerek ve nerdeyse bir annenin sevecen sesiyle yle dedi: "Put senin iinden yine kacak dar. Gven bana! Kendine gven! Puta inanmasn rendin, imdi de onu sevmeyi ren. Put imdi iinde, ama henz l, henz bir hayaletten baka ey deil. Uyanmasn sala, konu onunla, kendisine sor! nk o sensin. Bundan byle tiksinme, korkma ondan, ona ikence etme. Nasl zavall puta bu kadar ac ektirebildin! nk senden bakas deildi o. Nasl kendi kendine eza ve cefada bulunabildin!"

"Majiye giden yol bu mu?" diye sordu Friedrich. Koltua iyice gmlmt. Kocayp yalanmt sanki, sesinde yumuak bir ton vard. Erwin yle yant verdi: "Evet, majiye giden yol budur. Belki bu yolda en etin adm atm durumdasn. Yaadn grdn: D, ie dnebilir. kili kartlklarn tesinde eletin. Sana bir cehennem gibi grnd ama bunun bir cennet saylacan renmelisin. nk cennet bekliyor seni. Bak, nedir maji: D yerine ii, i yerine d geirmek; ama senin gibi bir zorlamann etkisi altnda acdan kvranarak deil, zgr ve gnll yapmaktr bu ii. Gemii ar, gelecei ar: kisi de sendedir bunlarn. imdiye kadar kendi iinin bir klesi gibi yaadn. Artk kendi kendinin efendisi olmay renmelisin!. te budur maji!"

Ziegler Adnda Biri Bir zamanlar Brauer Sokanda Ziegler adnda biri oturuyordu. Her gn yolda kendilerine sk sk rastlayp yzlerim pek aklda tutamadmz, nk birinin yz tekisinin ayn olan, yani hepsi ortak bir yz tayan insanlardan biriydi Ziegler. Bu gibi insanlar her vakit ne durumda bulunur, neler yaparsa, Ziegler de o durumda bulunuyor ve onlarn yaptklarn yapyordu. Yeteneksiz deildi, ama yetenekli de saylmazd. Paray ve elenmeyi seviyor, k giyinmekten holanyordu, inanlarn ou gibi o da korkakt; yaam ve davranlarm igdleri ve eilimleri deil, yasaklar ve cezalandrlma korkusu ynetiyor, beri yandan karakteri kimi deerli zellikleri ieriyordu. Yani tmyle bakld m, ahsn sevilmeye pek layk ve nemli bulan memnunluk verici normallikte bir adamd Ziegler. O da herkes gibi ahsna bir kiilik gzyle bakmakta, kendini ve yazgsn dnyann odak noktas saymaktayd. Yreinde kuku denen eye yer yoktu Zieglerin; dnya gryle badamayan gerekler karsnda onaylamaz bir tutumla gzlerini kapayp geiyordu. ada bir insan olan Zieglerin paradan baka sayg duyduu bir ikinci g vard ki, o da bilimdi. Gerekte bilim nedir deseler syleyemezdi. Bilim derken, biraz istatistii, biraz da bakteriyolojiyi dnmekteydi ve devletin bilim urunda ne ok para harcadnn, bilimin onurunu ne byk bir titizlikle korumaya altnn pekiyi bilincindeydi. zellikle kanser aratrmalarna sayg duymakta, babasnn lmnden sonra pek byk gelimeler gsteren bilimin, onun bana da ayn akbetin gelmesine izin vermeyeceine inanmaktayd. Maddi olanaklaryla badamayacak gibi giyinip kuanmak ve her vakit yln modasna ayak uydurmaya almakla dikkatleri zerine ekmekteydi. ya da alt ayda bir deiip maddi olanaklarn fazlasyla zorlayan moda akmlarn izlemeyi ise kukusuz budalaca bir yknme grp kmsyordu. Karakter denilen eye hayli nem veriyor, kendi gibi kimseler arasnda ve saknca grmedii yerlerde bataki bykleri ve hkmetleri eletirmekten asla ekinmiyordu. Sanrm buraya kadar Ziegleri tantma konusunda gereinden ok oyalandm. Ama Ziegler de dorusu pek cana yakn, pek irin bir delikanlyd; o acayip akbet bana gelip de, daha erken yata aramzdan ayrlp gitmesi bizleri gerekten ok zd. Kentimize gelip yerletikten ksa bir sre sonra, bir ara yle elenceli bir pazar geirmeye karar vermiti Ziegler. Henz kent sakinleriyle doru drst iliki kuramam, kararsz mizacndan tr herhangi bir dernee de ye olamamt. Kim bilir, belki de kendisini felakete srkleyen bu nedenlerdi; insann yalnz yaamas iyi deildi nk. Dolaysyla Zieglere, kentte gezilip grlmeye deer nesnelerle ilgilenmekten baka yapacak ey kalmam ve Ziegler bunlarn yerlerini titizlikle aratrp renmiti. Elenmeyi kafasna koyduu pazar gn, gezip grecei yerler zerinde inceden inceye dnd ve sonunda tarihi eserler mzesiyle hayvanat bahesinde karar kld. Pazarlan leden nce mzeye bedava girilebiliyor, leden sonra ise hayvanat bahesinde indirimli tarife uygulanyordu. Pazar gn, bez dmeli o pek sevdii yabanlk giysisini zerine geirip tarihi eserler mzesine doru yola koyuldu. nce ve zarif bastoncuunu yanna almay unutmamt. Dolaysyla, kendisine vakur ve grkemli bir grnm veren bu krmz cilal ve drt keli bastonun mzeye girerken kapc tarafndan alkonulmas, iinde baya bir honutsuzluk uyandrd. Mzenin yksek tavanl salonlarn grlmeye deer bin bir nesne dolduruyordu. Dini btn biri olan Ziegler, sz konusu nesnelerin sergilendii vitrinler zerindeki yazlardan kardna gre yararllk ve gvenilirliini burada da aa vuran o "her eye gc yeter" bilime iten ie vgler dendi. Paslanm kap anahtarlar, bakr al kolyeler, gerdanlklar ve benzeri eyler vitrinlere ilitirilmi etiketlerdeki aklamalarla alas bir ilginlik kazanyordu. u bilim denen ey nelerle ilgileniyor, nasl da her ey zerinde egemenlik kuruyor ve tm nesneleri birer isimle donatyordu! Hayr, hayr, pek yaknda bilimin kanser belasn ortadan kaldraca, hatta belki lm dpedz kap dar edecei kukusuzdu. Birinci salondan kp kincisine giren Ziegler, bir cam dolapla karlat. Dolabn kapaklar grntleri ylesine gzel yanstyordu ki, yannda yresinde kimsenin bulunmad bir n kollayan Ziegler, giysisini, sa tuvaletini, yakaln, pantolonun diki yerlerini ve boyunban titizlikle gzden geirdi. Sonra memnun ve rahat bir nefes alarak yrd. Eski tahta oymacln rn birka sanat yaptndan ilgi ve dikkatini esirgemedi. inde gzel duygular, "u eskiler hayli saf ama iinin eri kimselermi", diye geirdi aklndan. Fildii figrlerle donatlm antika bir saati uzun uzun ve hayranlkla seyretti; saatin her vuruunda fildii figrler hareket edip bir menet dans yapyordu. Ama sonunda mzeyi dolamaktan skld Ziegler, ikide bir esnedi, ikide bir saatini karp bakt. Hani bakalarna rahatlkla gsterebilecei bir saatti bu; altndan ar bir eydi, babasndan yadigr kalmt. le yemeine yazk ki daha ok zaman bulunuyordu. Dolaysyla, bir baka salona geti. Derken iinde yeniden bir merak uyand;

salonda Ortaa inancyla ilgili nesneler, sihir ve by kitaplar, muskalar, cadlar tarafndan kullanlan teberiler sergileniyor, bir kede de demirci oca, eitli hayvanlar, bombeli deney tpleri, kurutulmu domuz mesaneleri, krkler, benzeri ara ve gerelerle drt ba mamur bir alimi atlyesi yer alyordu. Sz konusu ke, yn bir sicimle salonun br blmnde ayrlmt ve bir tabelada buradaki eyaya dokunmann yasak olduu belirtilmekteydi. Gelgelelim, bu gibi tabelalar ziyaretiler tarafndan asla pek dikkatle okunmayp salonda da kendisinden baka kimse grlmedii iin, Ziegler kolunu ipin zerinden rahatack uzatt ve elini oradaki antika nesnelerden birkana dedirdi. Ortaa ve Ortaadaki o gln batl inanlar konusunda imdiye kadar sadan soldan kimi eyler duyup iitmi, kendisi de yine ayn konuda baz eyler okumutu. Bir vakitler insanlarn nasl byle ocuksu uralar peinde kotuuna, btn bu gz boyayc cadln, btn bu ilerin nasl olup kkten yasaklanmadna akl erdiremiyordu. Cadlkla karlatrld m, alimi ne de olsa balanabilirdi; pek deerli kimya bilimi zamanla alimiden geliip kmt nk. Btn o potalarda altn yapmaya ynelik abalarn, by ve sihirle o sersemce uramalarn belki bir bakma gerektiini, nk bunlarz imdi elimizde ne aspirin, ne gaz bombas diye bir ey bulunacan dnyor da amadan yapamyordu insan. Ziegler, ila haplarn andran koyu renkte kk ve yuvarlak bir nesneyi dalgnlkla eline ald. Arlktan adeta yoksun, kurumu bir eydi bu; parmaklarnn arasnda evirip evirdi ve tam yine eski yerine koymak isterken ayak sesleri iitti. Bam evirip bakt; salona bir ziyareti girmiti. Kk ve yuvarlak nesneyi elinde bulundurduu iin utanr gibi oldu, nk yasak tabelasn okumutu kukusuz. Avcunu kapayp elini cebine soktu ve salondan kt. Ancak sokakta yeniden aklna geldi yuvarlak nesne. Cebinden kard; kaldrp bir tarafa atmay dnd, ama yine de ilkin burnuna gtrp koklamadan edemedi. Reinemsi hafif bir koku; koku houna gitti Zieglerin ve sz konusu nesneyi gerisin geri cebine soktu. Sonra bir lokantaya girerek yemek syledi garsona; gazetelerden birkann orasna burasna bir gz att; parmaklarn boyunbanda gezdirdi; klk kyafetlerine bakarak salondaki mterilerden kimine sayg, kimine kmseme dolu baklar yneltti. Ancak yemein gelmesi gecikince, dalgnlkla mzeden alp mlkiyetine geirdii hap cebinden kararak yeniden koklad. aret parmann trnayla biraz kazd zerini; derken ocuksu bir hevese kaplarak yuvarlak nesneyi saf bir edayla azna gtrd. Sz konusu nesne aznda ho bir tat brakarak eridi hemen. Ziegler, nndeki biradan bir yudum alarak hap midesine yollad. Az sonra da yemei getirdi garson. Saat iki olmutu ki Ziegler tramvaydan inerek hayvanat bahesinin kapsna geldi ve gieden indirimli bir pazar bileti ald. Dudaklarnda ince bir glmsemeyle maymunlar pavyonunun kapsndan girdi ilkin, byk bir empanzenin kafesinin nne gelip dikildi. empanze gzlerini krparak Zieglere bakt, dost bir edayla ona ban sallad ve pes bir sesle yle dedi: "Naslsn bakalm, benim gzel kardeim?" inde bir tiksinti ve tuhaf bir korkuyla hemen geri dnd Ziegler. Oradan uzaklarken arkasndan empanzenin veritirdiini iitti: "Kibirine de bak unun! Dztaban, budala herif seni!" Ziegler, hzl hzl yryerek uzun kuyruklu maymunlarn bulunduu pavyona geldi. Uzun kuyruklu maymunlar, taknlkla oynayp srayarak Zieglere yle seslendiler: "eker versene bize arkada! eker versene bize arkada!" Ama yannda eker getirmediini anlaynca Zieglere ierlediler, ona yknmeye baladlar, "a gezenin a kalfas" lakabn yaktrdlar kendisine, dudaklarm aralayp ona dilerini gsterdiler. Btn bunlara daha ok katlanamayan Ziegler, arp afallayarak darda ald soluu; kendisine daha sevimli davranacaklarm umduu geyiklerle karacalarn pavyonuna yneldi. Kafesin hemen gerisinde dikilen kocaman, ahane bir geyik kendisini ziyarete gelen Ziegleri szmeye balad. Birden iliklerine kadar irkildiini duydu Ziegler; nk eskilerden kalm afsunlu hap yuttuundan beri hayvanlarn dilini anlamaya balamt. Ve geyik de, o ela renkli iri gzleriyle konumaya balamt hemen. Suskun baklarnda bir ycelik, bir teslimiyet ve hzn okunuyor, ziyareti Zieglere kar stnlk havas tayan vakur bir kmsemeyi aa vuruyordu. Bu suskun ve yce baklar, adeta apkas ve bastonu, saati ve yabanlk giysisiyle bir baldr plaktan, gln ve iren bir hayvandan baka bir ey olmadn Zieglere sylyordu. Geyiin yanndan kaan Ziegler, da keilerini, oradan gemzeleri, lamalar, antiloplar, dii yaban domuzlarn ve aylar dolat. Her ne kadar bunlardan horlayc bir sz iitmediyse de hepsi bir aalamayla karlad kendisini. Aralarndaki konumalar kulak kabartan Ziegler, onlarn insanlar stne ne dndklerini rendi. Korkun eylerdi hani. Ama hayvanlar hepsinden ok artan bir ey vard ki, o da insan denen bu suratsz, bu pis kokan, bu bir arballktan yoksun iki bacakllarn zppece kyafetlerle, ellerini kollarn sallayp ortalarda dolamasyd. Ziegler, bir pumann yavrularyla konumasna kulak misafiri oldu; insanlar arasnda seyrek iitilen bu vakur konumadan znellikten uzak bir bilgelik tayordu. Derken bir panterin, pazar ziyaretilerinin oluturduu ayaktakmyla ilgili konumasna kulak kabartt; aristokratik deyimlere yer veren ll szlerdi hepsi. Sonra sar yeleli bir aslann gzlerinin iine bakt Ziegler; ne bir kafese, ne insanlara rastlanan vahi l ve ormanlarn alabildiine geni ve harikulade yerler olduunu rendi. l bir dal zerinde kasvet ve gururla tneyen bir atmacaya iliti gz; atmaca, donuk bir melankoliye gmlmt. Ardndan, kestane kargalarnn kafes iindeki tutsak yaamlarna efendice, omuz silkerek ve mizahla katlandklarna tank oldu. Serseme dnm ve imdiye kadarki dnme alkanlklarndan koparlp alnm Ziegler, umutsuzlukla yeniden insanlara yaklamak istedi. aresizliini ve korkusunu anlayacak bir gz arand evresinde. Kendisini avutup rahatlatacak doru drst bir

eyler iitebilmek iin sanda ve solundaki konumalar dinledi. Hayvanat bahesini dolamaya gelmi bir sr ziyaretinin davranlarna dikkat ederek, onlarda da bir arballk, bir soyluluk ve suskun bir ycelik arad. Ne var ki, d krklna uramt. Ses ve szleri iitebiliyor, hareketleri, tavrlar, baklar alglyor, ama artk her eye hayvan gzyle baktndan, evresinde sanki btn hayvan trlerinin zppece bir karm denecek hayvans bir kalabalktan baka bir ey seemiyordu; soysuzlam, olduundan baka trl grnmeye alan, yalan syleyen iren bir kalabalk vard evresinde. Bir sre umutsuzluk iinde, serseri serseri dolanp durdu Ziegler; kendi kendisinden ite ylesine utanyordu. O gzelim drt ke bastonunu oktan bir alla frlatm, sonra ayn eyi eldivenleri iin yapmt. Derken, apkasn kaldrp att bir yana; ardndan izmelerini kard; boyunban ekip ald boynundan; geyiin bulunduu kafesin parmaklna yasland ve hkrarak alamaya koyuldu. Bunun zerine, grevliler, evredeki ziyaretilerin heyecan ve merak dolu baklar arasnda alp gtrdler Ziegleri ve bir akl hastanesine kapadlar.

ok Kitapl Adam Bir adam vard, daha ilk genlik yllarnda yaamn iine korku salan grlt patrtsndan kap kitaplarn dnyasna snmt. Odalar kitaptan geilmeyen evinde yaayp gitmekteydi; kitaplar dnda dp kalkt, harneir olduu bir baka ey pek yoktu. Ruhu gerek ve gzel tutkusuyla dolup tat iin rastlantlarla ve rastlantlarn karsna karaca insanlarla yz yze gelmektense, insanln alabildiine soylu dahileriyle sk bir iliki iinde bulunmay ok daha doru bulmaktayd. Kitaplarnn tm seki zamanlardan kalmayd, Yunanl ve Romal bilge kiiler ve yazarlar tarafndan kaleme alnmt. Bunlarn dillerini seviyor, bunlarn dnyalarn ylesine aydnlk, ylesine uyumlu gryordu ki, neden insanln sapa yollar izleyerek ok zaman nce bu yce yollar elden kardna bir trl akl erdiremiyordu. O eski adamlar bilimin ve sanatn tm alanlarnda yaplacak en iyi eyi yapm, onlarn yaptklarna sonradan pek fazla bir ey ekleyen kmamt. Goethe sz konusu kiilerden biriydi rnein. nsanln bu arada kaydettii gelimelere gelince, kendisini ilgilendirmeyen, olmasa da olur gzyle bakt ve yzeysel bulduu alanlarda gereklemiti hepsi, makine inasnda rnein, sava silahlarnn yapmnda, canl nesnelerin l nesneler dntrlmesinde, doann saylara ve paraya evrilmesinde ya da. Aydnlk, sessiz, dzenli bir yaam sryordu adam. Dudaklarnda Theokritin dizeleri, kk baheciinde geziniyor, eskilerin hikmetli szlerini derleyip Platonunkiler bata olmak zere eskilerin dncelerinin gzelim yollarnda onlarla birlikte dolayor, sonradan da olsa bu gezintilerin hazz- na varmaya alyordu. Kimi zaman yaamnda belli bir yoksulluun ve kstlanmann varlm hissediyorsa da, insann mutluluunun oklua bal olmadn, kafas alan bir kimsenin drstlkten amayp az eyle yetinerek esenlie kavuabileceini eski bilgelerden renmiti. Gnn birinde komu lkenin kitapln grmek iin kt bir gezide bir akam tiyatroya gitmesi, adamn dupduru akp giden yaamnda bir kesintiye yol at. Tiyatroda Shakespeareden bir oyun sergilenmekteydi, oyunu okul dneminden tanyordu kukusuz, ama ite okulda ne kadar retilirse o kadarckt bildii. Yksek tavanl lo salonda biraz sklarak, biraz tedirgin oturdu, kalabalklardan holanmyordu nk ama ok gemeden oyunun ruhundan kopup gelen bir arya kar koyamad, oyun kapp srkledi kendisini. Oyuncularn rollerini yle stn bir baaryla oynadklar sylenemezdi, zaten tiyatroyla aras pek iyi deildi adamn, ama btn bu engellerin zerinden atlayp geen bir parltnn, bir gcn, daha nce hi yaamad bir gzelliin gelip kendisini bulduunu duyumsad. Oyundan sonra sersemlemi halde tiyatrodan kt, grev bildii gezisini srdrd, geziden ngiliz yazarn tm yaptlaryla eve dnd. Getirdii yaptlar okumaya koyuldu, sersemlemi oturup okudu Kral Leari, Ot- helloyu, Romeoyu, btn, btn oyunlar okudu tek tek. Bir tutku, eytani bir g ve fantastik bir yaam frtnas zerine ulland. Mest olmu bir halde okuyarak gnlerini geirdi, iinde bir mutluluk duygusuyla dnyann yeni bir parasnn kapsnn nnde aralandn duyumsad, uzun sre evde ve bahede bu akl almaz yazarn yaratt kiilerle evresi kuatlm durumda yaad; yle bir yazar ki, Yunanllarn saptad her eyi baaa ediyor, yine de haksz olduu sylenemiyor, tm itirazlara gs geriyordu. lk kez adamn dnyasnda bir gedik alm, o klasik huzuru ierisine dardan bir esinti gelip szmt ya da belki adamn kendi iinde bir ey vard da uyanm ve kanatlarn tedirginlikle rpmaya balamt? Ne ilgin bir eydi bu, ne yeni bir eydi! leli hayli zaman olmu bu yazar yle grlyordu ki ideal diye bir eyden habersizdi ya da eskilerinkinden ok deiik ideallere sahipti. Shakespeare denen bu yazar iin anlalan insanlk, dncelerden kurulmu bir tapnak deil, frtnalarn kol gezdii, zerinde rpnan insanlarn boynu bkklklerinde mutlu, yazglaryla sarho, srklenip gittii bir denizdi. Sz konusu insanlar yldzlar gibi deviniyor, her biri nceden belirlenmi bir hz, gc hi azalmayan bir atlm, bitimsiz bir drtyle kendi yrngesinde ilerliyor, bu yrnge uurumda, bir yok oluta son bulsa bile hi yolundan amyordu. Sonunda adam bir iki aleminin ardndan uyanp kendine gelen ve dncelerim daha ncesine ynelten biri gibi yeni- den Latin ve Yunan yazarlarna dndnde, onlarda artk eski tad bulamad, hepsi de biraz yavan geldi kendisine, biraz eskimi, biraz yabanc. Dolaysyla, bugnk yazarlarn baz kitaplarna el att. Ama holanmad hibirinden, tm de kk ve nemsiz konular etrafnda dnp duruyordu adeta, sonra hepsinde yar ciddi bir hava eser gibiydi. Ne var ki, byk ve yeni uyar ve heyecanlara duyduu alk bundan byle adamn yakasn bir trl koyvermiyordu. Arayan bulur. Ve adamn bulduu ilk ey, Hamsun adnda Norveli bir yazarn bir kitabyd. Bu insan, yaam boyunca -sylendiine gre henz hayattayd- tek bana ve atlgan, dnyay gezip dolamt, bir ama, bir inantan yoksun, yar martlm, yar sefil ve perian, srekli bir duygunun aray iinde; yreinin kendini evreleyen dnyayla uyum iinde olduu kimi zamanlar bir an iin sz konusu duyguyu bulur gibi olmutu. Norveli yazar Shakespeare gibi bir insan dnyas yaratmyor, okluk kendisinden sz ayordu. Ama kitabn pek ok yerinde adam derin bir duygulanmlk ve okluk koyu bir hzn iine srklenmiti. Bazen anszn glmeden duramyordu ve her zamankinden deiikti gl. Nasl bir ocuktu bu Norveli yazar, nasl inat bir ocuktu! Ama harikayd dorusu, onu okuyan biri gkyznden yldzlarn kaydn hisseder, uzak denizlerde atlayan dalgalarn gmbrtsn iitirdi. Derken adamn eline "Anna Karenina" adnda kaln bir kitap geti, sonra da Richard Dehmelin iirleri. Aradan ok gemeden de Dostoyevskinin kitaplaryla tant. Shakespeari okuduktan sonra kitaplar onun peinden komaya balamt sanki; iinde zaman zaman bir boluk hisseder hissetmez zellikle kendisine hitap edecek, onu nne katp gtrecek yapt sanki hokus pokus karsna kveriyordu. Bu Rus yazarnn kitaplar onu alatyor, ona uykusuz geceler geirtiyordu. Horaz kaldrp bir kenara atm, bir yn eski kitab saa sola datmt. Bu arada eski kitaplarndan biri geti eline, nceden pek deer vermedii Latince bir kitapt bu, onu bir

kenara ayrp okudu ok gemeden. Kitapta Augusti- nusun itiraflar yer alyordu. Sonra yine Dostoyevskiye dnd. Bir gn akama doruydu -okuya okuya yorgun dm gzleri armaya balamt, ne de olsa gen deildi- dncelere dald. Yksek kitap raflarndan birinin st banda altn yaldzl bir yazyla "Kendini tant!" anlamna gelen o Yunanca sz ilitirilmiti. Bu sz kafasn kurcalamaya balad. Kendini tanmyordu nk hanidir kendi zerinde bir bilgi sahibi olmaktan kmt. inde ele geirebildii tek tek izleri geriye doru izledi; Horazn bir dizesinin kendisini byledii Pindarn bir arksnn kendisini mutlulua boduu zamanlar yanp tutuarak aramaya koyuldu. Eski kitaplar okuduu zamanlar iinde insanlk denen bir eyin varln duyum samt; eski yazarlar bir kahraman yapm onu, bir hkmdar yapm, bilge bir kii yapmt; eski yazarlarla yasalar koymu, eski yazarlarla yasalarn sznden kmamt Gr kemli bir vekarla bir insan olarak ruhsuz doann karmaasndan kp prl prl a doru ynelmiti. Oysa imdi btn bunlar yok olmu, eriyip gitmiti. Adam yalnzca haydut ve ak yklerini zevkle okumakla kalmam, hayr, okuduu anlatlarda sevenlerle sevmi, ldrenlerle ldrm, alayanlarla alam, gnah ileyenlerle gnah ilemi, glenlerle glmt; su ve cinayetlerin, sefaletin, yoldan km, daldan dala konan igd ve heveslerin uurumlarnda soluu almt, rpnmalar, korkular ve hazlarla irenliin ve yasaklanmln batanda yuvarlanp durmutu. Adamn dnp tanmalar bir semere vermedi. ok gemeden yine yanp tutuarak acayip kitaplarn zerine atld. Oskar Wilden heyecanl anlatlarnn rezil havasn derin derin soludu, Flaubertin melankolik pheci araylarnn yollarnda gezinip durdu; dzen iindeki her eyi, tm Yunan ve Klasik yazarlarn yaptlarn can dman bilen, ayaklanmalarn ve anarinin vaizliini yapan, alabildiine irkinlikleri ycelten, alabildiine korkunluklar glmsemeyle karlayan gen kuak sanatlarnn, hatta en gen yazarlarn iir ve oyunlarn okudu. u sonuca vard ki, onlar da yle ya da byle haklyd, onlarn syledikleri de vard insann iinde, onlarn sylediklerinin de olmas gerekiyordu. Bunu gizlemek yalana bavurmakt. Yaamn btn o kanl karmaasn yok saymak yalandan baka bir ey deildi. Sonunda bir geveme, bir yorgunluktur adamn zerine kt. Kendisine kucak aan, iindeki yeni eylerle, gl eylerle kendine seslenen kitaplar gemie karmt artk. Adam hastayd, yalanmt, kendini aldatlm hissediyordu. Bir d grd, d ne durumda olduunu gsterdi ona. Dte salt kitaplardan yksek bir duvar rmeye alyordu. Duvar ykseldike ykseliyor, adamn gz duvardan baka ey grmyor, dnyada ne kadar kitap varsa st ste yp kocaman bir yap oluturmay zerine den bir grev biliyordu. Derken binann bir blm salland anszn, kitaplar kayp dt, dipsiz bir kuyudan ieri patr patr yuvarland, duvardaki aralklardan acayip bir k szp geldi ve adam kitaplardan rlm duvarn arkasnda korkun bir ey grd, k ve sis iinde devcileyin bir karmaa alglad, kii ve oluumlardan, insanlardan ve topraklardan, can ekienlerden ve doum yapanlardan, ocuklardan ve hayvanlardan, ylanlardan ve askerlerden, yanan kentlerden ve batan gemilerden, lklardan ve vahi sevin haykrlarndan bir yumak kopup geliyordu duvarn arkasndan; kan fkryor, arap akyor, mealeler gz kamatrc ve arsz bir parltyla yanyordu. Birden uyanan adam frlayp kalkt ayaa, kalbinin zerinde ar bir basnla kahrolarak ay nda sessiz odada akn akn dikildi; pencerenin arkasnda aalan ve komodinin zerindeki kitab grnce, birden anlad her eyi: Aldatlmt, aldatlm, nesi varsa alnmt elinden! Kitaplar okumu, sayfalar evirmi, kat koklamt, ah, oysa arkada, o kitaplardan rezil duvarn arkasnda yaam srp gitmi, yrekler yanp tutumu, tutkular ortal kasp kavurmu, kan ve arap akm, sevgiler filizlenmi ve cinayetler ilenmiti. Ve btn bunlardan hibirine sahip olamamt kendisi; hibiri kendisinin olamam, kitaplardaki incecik, glgelerden ve kttan baka hibir eyi elinde tutamamt. Adam yeniden yatana yatmak istemedi. ylece giyinip kente seirtti, fenerlerin nda belki yz caddeden geti, belki bin tane kr ve karanlk bir pencereden ieri bakt, belki kapal yz kapya kulak verip dinledi. Derken sabah oldu, caddeler sokaklar uyand; adam sokakta kalan en son sarho gibi sabahn soluk nda serseri serseri dolanp durdu, nerdeyse ylp kalmak zereydi. Solgun yzl bir kz kt karsna, clz ve hastalkl grnen kzn nnde yere yld, kz da onu alp evine gtrd. Kzn odasnda, krk dkk yatann zerinde oturuyordu adam; yatan yukarsna toz ve rmcekten geilmeyen bir Japon yelpazesi ak durumda ilitirilmiti. Adam oturuyor, kzn paralaryla oynadn gryordu. Yeniden kzn eline sarlp "Beni yalnz brakma, olur mu?" dedi. "Bana yardm et! Yal bir insanm, senden baka kimsem yok. Yanmda kal! Bundan byle hastalk ve lm dnda hayatn bana verecei bir ey yok belki. Ama hi deilse bunlarn tadn karmak, hi deilse kendim olarak ac ekmek ve lmek isterim, kendi kanm, kendi kalbimle lmek. Ne kadar da gzelsin! Sana dokununca cann actyor muyum? Hayr m? Oh, ne kadar iyisin! Dn bir, yaamm boyu gml yaadm, srf katlar iinde gml! Biliyor musun, nasl bir eydir bu? Hayr m? yi ki bilmiyorsun! Oh, yaayalm daha, lmeyelim. Gne dodu mu? lk defadr ki gnei greceim." Kz glmsedi, tedirgin ellerini okad adamn, sylediklerine kulak verip dinledi. Adamn ne dediini anlamyor, gri sabah nda km ve sefil grnyordu, kz da btn gece sokaklarda dolamt. Glmseyerek "Evet, evet," dedi, "sana yardm edeceim. Sakin ol, yardm edeceim sana."

Cce Filippo Yal masalc baba Cecco bir akam rhtmda balad anlatmaya: Bir itiraznz yoksa beyler ve hanmlar, sizlere bugn ok eski bir masal anlatacam, dilber bir hanmefendinin, bir ccenin ve bir

sevi iitinin masaln, sadakatin ve hyanetin, sevginin ve lmn masaln; zaten eski yeni btn servenlerin, btn olaylarn konusu da bu deil mi? Soylu Battista Cadorinin kz Margherita Cadorin, Venedikin gzel kadn ve kzlar arasnda en gzeliydi; onun iin yazlm iirlerin, onun iin dzlm arklarn says, byk kanal kysndaki saraylarn kemerli pencerelerinin ve bahar akamlar Ponte del Vin ile Doana arasnda yzen gondollarn saysndan daha oktu. Hibir gece yoktu ki Venedikteki, Muranodaki, ayrca Paduadaki gen yal yzlerce soylu gzlerini yumup uyusun da dnde onu grmesin; hibir sabah yoktu ki uyansn da onun yzn grmek zlemiyle yanp tutumasn. Beri yandan, btn kentteki gen soylu hanmefendiler arasnda Margherita Cadorine kar hi kskanlk duymam pek az kii vard. Onun nasl biri olduunu anlatmak benim ne haddime; ben yalnzca u kadarn syleyeceim: Sarnd Margherita, krpe bir fidan gibi uzun boylu, ince belliydi; salarn rzgr, ayaklarn bast toprak okard anlatldna gre, Margheritay grdkten sonra Tizian btn yl baka resme el srmeyip yalnzca onun resmini yapmak istediini sylemiti. Giysilerden, dantellerden, Bizans kemhalarndan, mcevherlerden ve ziynet eyasndan yana bir sknts yoktu gzel kzn, saraynda bir zenginlik, bir grkemdir ban alm giderdi; ayaklar Anadolunun kaln dokunmu renk renk hallarna basar, dolaplar gm eyayla dolup taar, masalar amdan gelmi ince ipek rtler ve ahane porselenlerle parldayp durur, salonlarn demelerini iek gibi mozaikler ssler, tavan ve duvarlarn bir blmn brokar ve ipek zerine goblen hallar, bir blmn sevimli, i ac resimler rterdi. Uak ve hizmetilerden de geilmezdi saray ve yeterince gondol, gondollarda yeterince krek ekenler vard. Btn bu nefis ve gnllere enlik nesneler baka evlerde de eksik deildi elbet; Margheritann sarayndan daha byk, daha zengin saraylar, saraylarda ii daha tka basa dolu dolaplar, daha cici teberiler, hallar ve mcevherler bulunuyordu. Venedik bolluk bereket iinde yzyordu o zamanlar. Ancak, gen Margheritada yle bir mcevher vard ki, bir tek kendisi sahipti buna ve pek ok varlkl kiiyi kskandran mcevher de Filippo adnda bir cceydi, boyu arn bile gelmiyor ve srtnda iki kambur tayordu, dnyada bir eine daha rastlanmayacak bir bcrd. Filippo Kbrsta domutu, Bay Vittoria Battista kt gezilerin birinden onu alp eve getirdiinde yalnzca Yunanca ve Arami diliyle konuuyordu; ama zamanla o kadar temiz bir Venedike konumaya balamt ki, sanki Rivada ya da San Giobbe blgesinde dnyaya gelmiti. Hanm ne kadar alml, ne kadar narinse, cce de o kadar irkindi; ccesinin bodur, arpk vcudunun yannda Margaherita gze bir kat daha yce, bir kat daha grkemli grnyordu, bir adadaki sradan bir balk barnann yan banda ykselen bir kilisenin kulesi gibiydi adeta. Ccenin elleri buru buru ve esmerdi, eklem yerleri eri blyd; yry anlatlmayacak kadar gln, burnu fazlasyla byk, ayaklar ie doru kvrkt. Ama batan aa ipekler ve altn sim ilemeli giysiler iinde prenslere zg bir eda vard yrynde. Bir kez d grnm cceyi bir inci tanesi yapp kyordu; belki yalnz Venedikte deil, Milano da dahil btn talyada ondan acayip, ondan komik bir kii gsterilemezdi; baz majesteler, ulu kiiler ya da ekselanslar satlk olsa arlnca altn deyip bu bcr adam almaya dnden hazrd kukusuz. Hani kimi saraylarda ya da zengin kentlerde bcrlk ve irkinlik konusunda Filippoyla boy lebilecek belki birka cce ksa bile, zeka ve yetenek bakmndan hibiri Filipponun eline su dkemezdi. Tek bana aklllk elverse, bizim cce Onlarn Meclisinde yer alabilir ya da bir elilii rahat rahat ynetebilirdi. dil konuabilmesi bir yana, tarih biliminde, akl hocal ve icat alannda da kukusuz deneyimli biriydi, eski masallar anlatabildii gibi yenilerini de kafasndan uydurup syleyebiliyordu; yararl tler gibi eytanlklara da akl erdirebiliyor, yeter ki istesin, evresindekileri kolaylkla gldrebildii gibi dnyay insann bana zindan edebiliyordu. Margherita, harikulade salarn zamann modasna uyarak gnete sarartmak ii ne vakit balkona kp otursa, iki oda hizmetisi, Afrikadan getirtilmi papaan ve ccesi Filippo kendisine arkadalk etmekteydi. Hizmetiler hanmlarnn slatp taradklar uzun salarn kocaman gne apkasnn zerine ap yayyor, glsuyu ve Yunanistandan gelmi kokular serpiyor, beri yandan kentte olup biten ve olup bitmesi beklenen olaylar, lmleri, trenleri, evlenmeleri, doumlar, hrszlklar ve komik eyleri kendisine anlatyorlard. O gzelim renkli kanatlarn rpan papaan marifetinden n de sergileyerek ilkin bir ark sylyor, sonra bir kei gibi meliyor, ardndan "iyi geceler" diliyordu. Gnete yere mp sessiz sedasz oturan cce, eski kitaplara ve parmen rulelere gz gezdiriyor, hizmeti kzlarn gevezeliine pek aldrmad gibi evresinde uuan sinekleri de umursamyordu. Balkona her kta yle oluyordu ki, bir sre sora renkli kanatlaryla papaan ban nne eip esneyerek uyuklamaya balyor, hizmetiler ilkin seslerini biraz alaltp boboazlklarn srdryor, derken bsbtn susup hanmlarnn hizmetini yorgun tavrlarla sessiz sedasz grmeye koyuluyorlard; nk bir Venedik saraynn atsnn terasndaki kadar le gneinin yakp kavurduu ve insann uykusunu getirdii bir baka yer var mdr? Salarn fazla kuru braktklarn ya da salarna beceriksizce el srdklerini fark eder etmez Margheritann keyfi kap hizmetilerini iddetle paylyordu. Ve byle zamanlar hep yle baryordu onlara: "Aln u kitab ccenin elinden!" Hizmetiler de kitab Filipponun dizlerinden kp alyorlard; cce ierleyerek bam kaldrp bakyor, ama hemen tutuyor kendini ve hanmnn ne arzu ettiini soruyordu. "Bir masal anlat bana! diye buyuruyordu hanm Margherita.

Bunun zerine yle yantlyordu cce: "Bir dneyim de." Ve dnyordu. Bazen Margherita ii ardan ald sansna kaplarak cceye sesleniyor, ona kyordu. Ama cce boyu posu iin fazlasyla byk ban sakin sakin sallyor, istifini bozmayarak yle diyordu hanmna: "Biraz daha sabretmelisiniz hanmm. yi masallar soylu av hayvanlar gibidir, kendilerini saklayp gizlerler, onlar ele geirmek iin okluk uzun sre dar geitlerin azlarnda ve ormanlarn girilerinde pusuya yatp beklemek gerekir. zin verin de dneyim biraz!" Ama bir kez de cce dnecei kadar dnp anlatmaya koyuldu mu, artk masal sona erinceye kadar durmak bilmez, dalardan tepelerden gelen bir rmak gibi akp giderdi; bir rmak ki, dnyada ne varsa, kk otlardan gkyznn mavi kubbesine kadar dnyada ne bulunuyorsa yansrd iinde. Papaan uyur, dnde arada bir kvrk gagasyla takur tukur sesler karr, st liman kanaletlerde evlerin grntleri gerek evlerden farksz kmldamadan durur, gne dz aty yakp kavurur ve uyku basan kzlar uyuklamamak iin umutsuzca aba harcard. Ne var ki, cce uyuklama diye bir ey bilmez, hnerini sergilemeye balar balamaz bir byc kesilir, bir kral olup kard. Gnein yangnm sndrr, sessizce kulak vermi kendisini dinleyen hanmn bazen tyler rpertici karanlk ormanlardan geirir, bazen denizlerin mavi ve souk diplerine indirir, bazen de efsanevi yabanc kentlerin cadde ve sokaklarnda gezdirirdi, nk ykleme sanatn Douda, masalclarn el stnde tutulduu, bunlarn sihirbaz kiiler olup ocuklarn topla oynamas gibi kendilerini dinleyenlerin ruhlaryla oynad Dou lkelerinde renmiti. Anlatt masallar hemen hi yabanc diyarlarda balamaz, nk Filippo dinleyicinin ruhunun kendi gcyle buralara kolay uup gidemeyeceini bilirdi. Her zaman gzle grlebilir somut bir nesneden, rnein altn bir bilezikten ya da ipek bir mendilden yola koyulurdu; her zaman yaknda bulunan, o srada var olan bir eyden kar yola, diyelim bir mcevherin eski sahiplerinden ya da onlar yapan ustalardan, onlar satan kiilerden anlatmaya balayarak hanmnn hayal gcn kendisi farkna varmakszn diledii yne yneltirdi; masal su gibi bir doallk ve yavalkla akp gider, sarayn terasndan sz konusu mcevheri satn alann kayna, oradan limana, limandan bir gemiye atlayp dnyann alabildiine uzak bir kesine adeta bir beikte sallanarak yol alrd. Kulak verip masal dinleyen, yolculuu adeta kendisi yapyormu sanr, rahat rahat Venedikte otururken gnl oktan glp oynayarak ya da korkup titreyerek uzak denizlerde ve efsanevi beldelerde dolanp dururdu. te byle anlatrd masallar Filippo. Bu gibi okluk Douya zg harikulade masallar dnda, Filippo, eski ve yeni zamanlarda gemi servenleri ve olaylar da hikaye eder, rnein Kral neasn yolculuklarndan ve yollarda ektii skntlardan, Kbrs lkesinden, Kral Johannesten, byc Virgiliustan ve Amerigo Vespuccinin o mthi gezilerinden sz aard. Ayrca, kendisi de kafasndan son derece ilgin ykler, masallar uydurup evresindekilere sunmasn bilirdi. Gnlerden bir gn hanm uyuklayan papaan gstererek Filippoya sordu: "Syle bakaym Filippo, benim her eyi bilen akl evvel ccem, benim kuum imdi dnde neler gryor?" Sadece ksa bir sre dnen cce, hemen uzun bir d anlatmaya koyuldu; yle anlatyordu ki, sanki d gren kendisiydi. Anlatmas tam bitmiti ki papaan uyand, bir kei gibi meleyip kanatlarm rpt. Bir baka zaman da hanm kk bir ta alp terasn korkuluu zerinden kanaln suyuna brakt, tan cump diye suya dmesi zerine sordu ccesine: "E, Filippo, syler misin bakaym, benim kk tam nerelerde imdi? Cce de hemen balad anlatmaya; tan suyun iinde denizanalarna, karideslere, istiridyelere urayp oradan suda boulmu denizcilere ve su perilerine, cinlere ve denizkzlarna doru yol aldn syledi; yaamlarm ve servenlerini avcunun ii gibi bildii bu yaratklardan uzun uzadya sz edip durdu. Her ne kadar Margherita zengin ve gzel pek ok kz gibi burnu havada ve kat yrekli biriyse de, ccesine kar hayli yaknlk gsteriyor, herkesin ona iyi ve drst davranmasna dikkat ediyordu. Yalnzca kendisi zaman zaman ccesini zp hrpalamaktan zevk duymaktayd; yle ya, onun kendi malyd cce. Bazen kitaplarn ekip alyor ccesinin elinden, bazen onu papaannn kafesine kapatyor, bazen de parke deli salonlarn birinde onu elmeleyip tkezletiyordu. Ne var ki, btn bunlar kt niyetle yapt sylenemezdi; zaten cce Filippo'nun da bu yzden yaknd yoktu, ama hibir eyi de unutmuyor, zaman zaman yklerinde, masallarnda kk imalara, dolayl szlere ve inelemelere yer veriyor, btn bunlar da hanm hi ses karmadan sineye ekiyordu. Margherita ccesini pek de fazla kzdrmaktan ekiniyordu kukusuz; nk herkes yle inanyordu ki, cce Filippo gizli bilimlere ve yasak birtakm bylere ainayd. Ama kesinlikle bilinen ey, Filipponun pek ok hayvann dilinden anlamas, ileride havann nasl olacam, bir frtna kp kmayacam nceden amaz bir dorulukla syleyebilmesiydi. Ne var ki, bir kimse bu tr sorularla zerine gelince okluk susup konumuyordu. Byle zamanlar arpk omuzlarm oynatp ar ve kaskat bam sallamaya alyor, soru soranlar da glmekten krlarak asl niyetlerini unutuyorlard. Nasl her insan bir canl yarata gnl vermek ve ona sevgiyle kucak amak gereksinimim duyarsa, Filipponun da kitaplar dnda dostlukla bal olduu acayip bir yaratk vard ve siyah bir kpekikti bu. Filipponundu kpek, hatta Filippoyla ayn odada yatyordu. Margheritayla evlenmek isteyip istei geri evrilmi birinin hediyesiydi ve hanm tarafndan zel birtakm koullar nedeniyle Filippoya braklmt; daha kpein Margheritaya armaan ediliinin ertesi gn hayvan kazaya uram, kapatlan bir mahzen kapann arasnda skmt. Bir aya krld iin ldrlmek istenen hayvann kendisine balanmas iin Filippo yalvarp yakarm, kpek de ona hediye edilmiti. Hayvan Filipponun bakm sayesinde iyilemi, hayatn kurtaran yeni efendisine byk bir minnet duygusuyla balanmt. Ne var ki, iyileen aya dzelmeyerek eri kaldndan topallaya topallaya yryordu; bu haliyle de arpk vcutlu efendisine daha yarar bir grnm kazanm, hatta Filippoya bu yzden aka yollu taklanlar olmutu. Her ne kadar Filippoyla kpei arasndaki sevgi insanlarn gzne gln grnse de, bu onu daha az itenlikli, daha az yrekten

bir sevgi yapmamt; dorusu benim kanmca varlkl soylular arasnda yleleri vard ki, en iyi dostlar tarafndan bile Filipponun kpeini sevdii kadar sevilmiyordu. Filippo, Filippina adn vermiti kpeine, Filippina da zamanla okayc bir isim olan Finoya dnmt. Filippo, kpeine bir ocua davranr gibi sevecenlikle davranyor, onunla konuuyor, ona nefis yiyecekler getirip veriyor, onu kendi kk yatanda yatryor, sk sk uzun bir sre onunla oynuyor, szn ksas bir vatandan yoksun zavall yaamnn tm sevgisini zeki hayvana ayryor, onun yznden hizmetilerle hanmnn hayli alayna konu oluyordu. Ama Filipponun kpee kar duyduu muhabbetin ne kadar az glnecek bir ey olduunu biraz sonra greceksiniz; nk sz konusu muhabbet yalnz kpekle ccenin deil, btn evin bana belalarn en byn davet edecektir. Dolaysyla, kk ve topal bir fino hakknda bu kadar ok sz sarfetmemi ho grnz ltfen, nk ok daha nemsiz nedenlerin byk ve ciddi felaketlere yol atna ilikin rnekler seyrek deildir. Zengin ve yakkl pek ok soylu erkein Margheritaya gz koymalarna ve onun hayalini gnllerinde tamalarna karn, gururundan ve soukluundan bir trl vazgemeyen Margherita, sanki dnya yznde erkek diye bir ey yokmu gibi davranyordu. Anlayacanz, yalnzca annesinin lmne kadar Giustiniani soyuna mensup Maria isminde bir hanmefendi tarafndan pek sk ekilde eitilmekle kalmayp miza bakmndan da burnu havada, sevgi denen eye yz vermeyen biriydi, hakl olarak ismi Venedikin en zalim gzeline kmt. Ona duyduu ak yznden Padual gen bir soylu, Milanolu bir subayla yapt delloda yaamn yitirmiti; haber kendisine iletilip de len soylunun onun iin azndan kan son szler aklandnda, Margheritann beyaz aln zerine en kk bir glgenin dt grlmemiti. Kendisi iin kaleme alnan sonelerle elenmi hep, kentin saygn ailelerinden iki erkek ayn zamanda gelerek desti izdivacna talip olduunda, babasnn btn rpnmalarna ve ikna abalarna aldrmam, babasn zorlayp her ikisini de kap dar ettirmi, bu da aile iinde srp giden bir anlamazla yol amt. Ne var ki, o kk, o kanatl ak Tanrs eytana klahn ters giydiren biridir, gzne kestirdii av elinden karmaktan holanmaz pek, hele av Margherita kadar albenili olursa. Nasl pek sert geen bir k genel olarak lk ve gler yzl bir bahar izlerse, yanna varlmayan marur kadnlarn herkesten abuk ve ateli bir sevgiyle gnllerini bir erkee kaptrdklar yeterince sk grlmtr. Gnlerden bir gn Margherita da, Muranonun ba ve bahelerindeki bir enlik srasnda, ksa sre nce Levanteden dnen gen bir valye denizciye sevdaland. Adamn ismi Baldassare Morosini idi ve kendisine gnl koyan hanmefendiden ne soyluluk ne de boy bos bakmndan geri kalr yan vard. Margheritada her ey parlak ve hafif, onda ise esmer ve glyd; uzun sre denizlerde dolap yabanc lkelerde vakit geirdii ve maceraperest biri olduu yzne baklnca anlalyordu; esmerlemi aln zerinde dnceler akan imekler gibi geziniyor, pervasz ve kvrk bir burnun stnde koyu gzler ateli ve keskin yanp duruyordu. Zaten baka trl olamayaca gibi, valye de Margheritay fark etmekte gecikmemi, ismini aratrp renir renmez hemen babasyla ve kendisiyle tanmann yolunu aramaya koyulmu, bu tanmada da pek ok nezaket ve iltifat szckleri sylenmiti. Nerdeyse gece yarsna kadar sren enliin sonuna kadar valye, grg kurallarnn izin verdii lde Margheritann yan bandan ayrlmamaya alm, Margherita da valyenin azndan kan her sze, isterse bu sz bakalar iin sylensin, ylesine canla bala kulak kabartp dinlemiti ki, sanki ncildeki szlerden daha deerliydi bunlar. Tahmin edilecei zere Sayn Baldassare yapt gezilerden, grd ilerden, geirdii tehlikelerden sk sk sz etmeye zorlanm, o da bunu ylesine centilmenlikle ve bir nee havas iinde yapmt ki, herkes seve seve kendisini dinlemiti. Ama gerekte btn syledikleri bir tek dinleyiciye ynelikti ve bu kii bir tanesini bile karmadan onun azndan kan btn szlere kulak kabartmt. Sayn Baldassare bandan gemi o pek seyrek karlalan servenlerden ylesine nemsemez bir edayla bahsetmiti ki, sanki herkesin yaam olmas gereken eylerdi bunlar. Normalde denizcilerin, hele gen olanlarnn yapt gibi kendi ahsn fazla ne karmamt. Yalnz bir defasnda, Afrikal korsanlarla yapt bir sava anlatrken savata ar bir yara aldn belirtmi, yarann sol omzunda yanlamasna uzanan bir iz braktn sylemiti ve Margherita da soluk solua onu dinlemiti hayranlkla, ayn zamanda dehete kaplarak. enliin sonunda Sayn Baldassare, Margherita ile babasn gondollarna kadar geirmi, onlar uurladktan sonra da uzunca bir sre olduu yerde dikilerek karanlk kanaln suyunda kayp giden gondolun l l yanan mealesinin ardndan bakmt. Ancak gondolun iyice gzden kaybolmasndan sonradr ki bir kameriyede eleen dostlarnn yamna dnm, burada gen soylular, aralarnda birka da sevimli kz, sar Yunan arab ve krmz tatl alkermes ierek scak gecede biraz daha oyalanp vakit geirmilerdi. Soylular arasnda hayatn tadn karmasn bilen Venedikin en varlkl kiilerinden Giambattista Gentarini adnda biri de vard. Bu kii kardan Beldassareye yaklaarak koluna dokunmu ve glerek yle demiti. "Bu gece bize gezilerinde yaadn ak servenlerim anlatrsn diye ne ok umutla beklemitim. Ama bakyorum bouna bir umutmu bu, nk o gzel kadn senin gnln fethetti. Peki ama, biliyor musun Battista Cadorinin bu gzel kznn ta kalpli biri olduunu, ruh diye bir eyin kendisinde bulunmadn? Giorgionenin bir resmi adeta ve Giorgionenin kadn resimlerine bulunacak tek kusur, bildiin gibi, onlarn etten ve kandan yoksunluklar ve yalnzca bizim gzlerimiz iin var olulardr. aka bir yana, sana tavsiyem, uzak dur bu kzdan, yoksa bir nc talip olarak geriye evrilmek, Cadorinin evindeki hizmetilerin alay konusu mu olmak istiyorsun?" Baldassare gld sadece, kendini savunma gereini duymad. Zeytinya rengindeki tatl Kbrs arabndan bir kadeh yuvarladktan sonra oradakilerden daha erken kalkp evin yolunu tuttu.

Daha ertesi gn uygun bir saatte yal Bay Cadorini kk ve irin saraynda ziyaret etti, onun gzne girmek, gnln kazanmak iin her yolu denedi. Akamleyin pek ok arkc ve algcyla gelerek gen ve gzel bayan Margherita iin bir serenat dzenletti ve serenat etkili oldu: Donna Margherita pencerede dikilip seranat dinledi, hatta ksa bir sre iin balkona kt. Kukusuz btn kent bu olay diline dolamakta gecikmedi; isiz gsz takm ve dedikodu merakls kadnlar, daha denizci valyenin Donna Margheritann babasna gidip kznn desti izdivacna talip olmak zere srtna grkemli giysisini geirmesini beklemeden niandan ve dnn olas tarihinden sz etmeye balamlard; diyeceim, Baldassare o zamanki gelenei bir kenara brakm, kz babasndan istemek iin dostlarndan biri ya da ikisini gndermek yerine bizzat gitmeyi uygun bulmutu. Ne var ki, o her eyi bilen laf ebeleri, kehanetlerinin dorulandm grmenin hazzn tatmlard sonunda. Bay Baldassarenin Donna Margheritann babasna damad olmak istediini aklamas, adam hayli zor durumda brakmt. "ok deerli gen dostum!" diye sze balad Bay Cadorin, sesinde yakaran bir tonla. "Tanr hakk iin, byle bir istekte bulunmakla evimi ne ok onurlandrdnz anlamyor deilim. Ama yine de niyetinizden vazgemenizi sizden srarla rica edeceim. Byle davranmanz gerek sizi, gerek beni pek ok znt ve skntdan kurtaracaktr. Uzun sre gezilerde bulunduunuz ve Venedikten uzak kaldnz iin, bu uursuz kzn daha nce yaplan erefli iki evlenme talebini hibir neden yokken geri evirmekle beni ne g duruma soktuunu bilmiyorsunuz. Sevgi ve erkek konusunda hibir ey duymak, bilmek istemiyor. Hani ne yalan syleyeyim, ben de kendisini biraz martmam deilim; imdi ise sertlikle davranp onu dikballndan el ektirecek kadar gl saylmam." Baldassare kibar kibar dinledi, ama evlenme talebini geri almayarak rkek ve yal Bay Cadorini cesaretlendirip var gcyle karamsarlndan 'vazgeirmeye alt. Sonunda kzyla durumu konuaca szn ald Bay Cadorinden. Donna Margheritann ne yant verdiini dnebiliriz. Kibir ve gururundan vazgemez grnmek iin fazla nem tamayan bir iki itirazda bulunup zellikle babasnn karsnda bir hanmefendi rol oynamaya zen gsterdiyse de daha kendisine sorulmadan evet demiti yrei. Onun yantn alr almaz Bay Baldassare nazl ve deerli bir armaanla sarayn yolunu tuttu, Margheritann parmana altn bir nian yz takt, ilk kez onu gzel ve marur azndan pt. Eh, Venedik sakinleri iin seyredilecek, boboazlk ve imrenme konusu yaplacak bir ey kmt. Hi kimse o zamana kadar byle grkemli bir ift grdn anmsamyordu. Gerek kz, gerek erkek boylu posluydu; kz erkekten bir milim bile daha kk deildi. Kz sarnd, erkek esmer; her ikisi de balarn gvdelerinin zerinde dik ve zgr tayorlard; nk gerek soyluluk, gerek gurur bakmndan asla birinin tekinden geri kalr yan yoktu. O grkemli Margheritann houna gitmeyen tek ey varsa, nianlsnn ok gemeden bir kez daha Kbrsa gidip yarda kalm nemli ilerini sona erdirmek istemesiydi. Ancak nianls Kbrstan dndkten sonra, btn kentin imdiden herkese ak bir enlik gibi sevinle bekledii dn yaplacakt. Nianllar imdilik hi sekteye uratmadan mutluluklarnn tadm karyordu; Baldassare trl trl elenceler dzenliyor, armaanlar, serenatlar ve srprizleri hi eksik etmiyor, frsat bulduka da Margheritayla bir araya geliyordu. Beri yandan, kat geleneklere yan izerek iki sevgili kapal gondollarla bazen gizli sakl gezintiler yapmaktan geri kalmyordu. Margherita, mark bytlm gen bir soylu kzda hayretle karlanmayaca gibi burnu havada ve biraz acmasz biri olmasna karn, byklk taslayan ve bakalarm dnmeye pek alk olmayan nianls Baldasareyi de denizci yaam ve gen yataki baarlar daha yumuak bal, daha hogrl biri yapmaya yetmemiti. Margheritayla evlenmeye talip bir kii olarak sevimli ve efendi bir kii roln ne kadar canla bala oynamsa, amacna ulatktan sonra mizacnn eilimlerine ve igdlerine kendini o kadar daha ok kaptran birine dnmt. Soycak hrn ve zorba biriydi, dolaysyla bir denizci ve varlkl bir ticaret adam olarak gnlnce yaayp bakalarm umursamaya alk deildi pek. Daha batan beri nianlsnn evresindeki baz eylerden, en ok da papaandan, kpekik Finodan ve cce Filippodan holanmamas tuhaft dorusu. Bunlar grdke kzp ierliyor, kendilerine eziyet etmek ya da onlar hanmlarnn gznden drmek iin elinden geleni geri koymuyordu. O evden ieri ne zaman ayak atp gr sesi dner merdivende yanklansa, kpekik Fino bir iniltiyle kap saklanyor, papaan ise barp kanatlarm rpyor, Filippo ise dudam bzp inatla susuyordu. Hakkn yememek zere unu da belirteyim ki, Margherita en azndan Filippoyu nianlsna kar zaman zaman savunmaya alyordu. Elbet sevgilisini krmay da gze alamyor, onun baz ufak tefek eziyetlerini ve acmaszlklarn nleyemiyor ya da nlemek istemiyordu. Papaamn sonu abuk gelmiti. Bir gn Bay Morosini yine ona eziyet eder, bir denekle onu drtkleyip dururken, tepesi atan ku gl ve keskin gagasyla saldrd gibi bir parman srp kanatm, Bay Morosini de hayvann kafasn koparttrmt hemen. Daha sonra papaan evin arka tarafndaki dar kanaln karanlk sularn boylam, kimse de kp yasn tutmamt. Aradan ok gememi, kpekik Finonun bana gelen de bundan iyi olmamt. Bir gn hanmnn nianls yine eve geldiinde, merdivenin karanlk bir kesine kap saklanmt Fino. Bu adamn yaklatn fark eder etmez, ortada grnmemeye almt. Ne var ki, belki gondolunda uaklarna emanet edemeyecei bir ey unutmu olan Bay Baldassare merdivenden yine anszn inmeye balamt. Byle bir eyi beklemedii iin korkuya kaplan Fino da yksek sesle havlayarak ylesine tela ve sakarlkla yerinden frlamt ki, az kalsn Baldassarenin dmesine neden olacakt. Tkezleyen Baldassare kpekle birlikte paldr kldr hol boylam, hayvancaz da korkudan durmayp kapya kadar seirtmiti. Buradan birka geni ta basamakla kanala iniliyordu. Bay Baldessare

fena halde svp sayarak hayvancaza yle bir tekme savurmutu ki, havada uan Fino kanaln hayli ilerisinde suda bulmutu kendini. Finonun havlayp inlemesini iiten cce o anda kapya kp gelerek Baldassarenin yan bana dikilmiti. Baldassare ise yar ktrm hayvann nasl can korkusuyla suda yzmeye altm kahkaha atarak izlemeye koyulmutu. Derken grlt zerine sarayn ilk katnn balkonunda Margherita grnmt. Filippo nefes nefese, "Tanr akna, gondol yolla!" diye seslendi hanmna. "Gondol yolla, alp getirsinler onu, hanmcm, hemen alp getirsinler! Boulacak yoksa! Ah Finocuum, ah Finocuum!" Ama Bay Baldassar gld, o anda gondolun ipini zmeye koan krekiyi verdii bir emirle durdurdu. Filippo bir kez daha yalvarp yakarmak iin hanmna dnmt ki, hanm Donna Margherita tek bir sz sylemeden balkondan ayrlp gitti. Bunun zerine Filippo cellad Bay Baldassarenin nnde dize geldi, kpeinin hayatm balamas iin yalvarp yakarmaya koyuldu. Ama Bay Baldassare hrsla ban evirdi, sert bir ekilde evden ieri girmesini syledi cceye, kendisi ise sesli sesli soluyan Fino sulara gmlp gidene kadar gondol merdivenindeki yerinden ayrlmad. Doruca tavan arasna yollanan Filippo bir kede oturup kocaman ban avularna dayad, gzlerini dikip nne bakmaya koyuldu. Derken oda hizmetilerinden biri gelerek kendisini hanmna gtrmek istedi. Sonra da bir uak grnp yapmak istedi ayn eyi. Ama Filippo yerinden kmldamad. Gece ge vakit onun hl aa inmediini gren hanm, elinde bir lambayla bizzat kp yanna geldi ccesinin. Karsnda dikilip bir sre ona bakt. "Ne diye kalkp gelmiyorsun?" diye sordu. Filippo hi yant vermedi. "Ne diye kalkp gelmiyorsun?" diye sordu hanm yeniden. Bunun zerine Filippo arpk vcuduyla hanmna bakt ve usulcack yle dedi: "Niin kpeimi ldrdnz?" "ldren ben deilim," diye kendini savunmaya alt hanm. "Ama isteseydiniz kurtarabilirdiniz, lmesine gz yumdunuz," diye yaknd Filippo. "Ah, canm benim! Ah Finocuum! Ah, Finocuum!" Hanm Margherita sinirlendi birden, ccesini paylayp azarlad, ayaa kalkmasn ve gidip yatmasn syledi. Filippo hibir itirazda bulunmayarak hanmnn isteini yerine getirdi, gn bir l gibi susup durdu, evresinde olup bitenlerle, evresinde konuulanlarla hi ilgilenmedi. O gnlerde gen hanmnn gnlne byk bir huzursuzluktur kt. Nianls hakknda eitli azlardan yle eyler iitmiti ki, bunlar kendisini tasaya bomutu. Bir sylentiye gre, nianls Bay Baldassare yapt gezilerde kadnlarn, kzlarn peinden koturup duran azl biriydi. Kbrsta ve daha baka baz yerlerde pek ok yavuklusu vard. Hani yalan da deildi btn bunlar. Margheritann iini kuku ve korku kaplad, nianlsnn zellikle yaknda kaca yolculuu ac ac szlanp yaknmadan dnemiyordu. Sonunda daha fazla dayanamad, bir sabah nianls yine sarayna geldiinde her eyi anlatt ona, kendisini korkutan eylerden hibirini saklayp gizlemeye gerek grmedi. Nianls glmsedi. "Sen dnya tatlsna, sen dnya gzeline sylenenlerin bir blm uydurma olabilir, ama ou gerek. Sevgi bir dalgaya benzer, dalga gelir, kaldrr bizi, srkleyip gtrr, buna kar durmak gelmez elimizden. Ama ben yine de nianlma ve bu denli soylu bir ailenin kzma kar sorumluluumun ok iyi bilincindeyim, rahat olsun iin. Sada solda kimi gzel kadnlar grdm grmeye, bazlarna gnlm de kaptrdm, ama hibiri senin eline su dkemez." Bay Baldassarenin gcnden ve pervaszlndan bir by, bir sihir kopup geldiinden sustu Margherita, glmseyerek nianlsnn sert ve esmer elini okad. Ne var ki, nianls ayrlp gider gitmez, korkular yeniden dnp geldi, ulland zerine, ona rahat yz gstermedi; sonunda ite ylesine marur Margherita sevgi ve kskanln o gizli, o onur krc acsn tatt, ipek yastk yorganlarda yar geceleri gzlerini krpmadan uykusuz geirmeye balad. Bu skntl durumunda yeniden ccesine yneldi. Bu arada ccesi yine eski halini alm, sanki kpekii Finonun o alaka ldrln unutmutu. Hamm salarn gnete sarartrken, terasta yine eskisi gibi oturup kitap okuyor ya da hanmna masallar, ykler anlatyordu. Yalnzca bir kez sz konusu olay anmsamt Margherita. Bir defasnda yle derin derin ne dndn sorunca, tuhaf bir sesle yle demiti ccesi: "Tanr bu eve hayrlar ihsan etsin, saygdeer hanmm! l ya da sa olarak ok gemeden bu evi terk edeceim." - "Neden peki? diye sordu hanm. Cce Filippo, kendine zg o komik tarzda omuzlarn silkti: "Bunu sezer gibiyim hanmm. Papaan ld, kpek ld, ccenin daha ne ii var burada? O zaman hanm bir daha onun byle eyler sylemesini iddetle yasaklad, cce de uydu yasaa. Ccesinin kafasnda artk bu gibi dncelere yer vermediini sanan hanm, onu kendine tastamam bir sr orta yapmt. Ne var ki, hanm tasa ve kayglarndan sz atka, Filippo Bay Baldassareyi savunuyor, ona hl kin beslediini sezdirmemeye alyordu. Bylece hanmnn sevgisini pek byk lde yeniden kazanmt. Denizden doru biraz serin bir rzgarn estii bir yaz akam ccesi Filippoyu yanna alp gondoluna bindi Donna Margherita. Ak denize ynelen gonc ol Muranoya yaklat derken, uzakta Murano kenti, koyun araf gibi l l sularnda yzp duruyordu. Birden hanm] bir masal anlatmasn istedi Filippodan; hanm siyah yastn zerine uzanm, ccesi de karsnda yere melmiti, srt gondolun yksek burnuna dnkt. Gne, pembe buudan pek seilmeyen uzak dalarn srtlarnda aslm duruyordu; derken Muranoda alan anlarn sesi iitildi. Gondclcu, scaktan sersemlemi, uzun kreini tembel tembel ve yar uyuklayarak hareket et-

tiriyor, beli bkk vcudu gondola birlikte yosun kapl suda yansyordu. Arada bir yakndan bir yk gemisi ya da Latin yelkeniyle bir balk teknesi geiyor, yelkenin dar al geni kentin uzak kulelerinin bir an iin nn kapyordu. "Bana bir masal anlat!" dedi hanm Donna Margherita. Filippo da ar ban eip ipek ceketinin altn simden psklleriyle oynamaya koyuldu, bir sre dndkten sonra balad anlatmaya: "Babamn bir ara -o zamanlar stanbul da yayormu kendisi ve ben hayatta yokmuum- ilgin ve allmam bir olay gemi bandan. Babam o tarihte hekimlik yapyor, iinden kamadklar durumlarda ona buna akl veriyor, yol gsteriyormu; gerek hekimlii, gerek byclk sanatn zmirde yaayan bir Acemden renmi, her iki alanda da kapsaml bilgiler edinmi. Babam drst bir adamm, ne kendisine bavuranlar aldatr ne de yaltaklanp onlarn yzlerine gler, yalnzca mesleinin gereini yerine getirirmi; bu yzden de baz sahtekr ve arlatan hekimlerden ekmedii kalmam, bir frsatn bulsam da vatanma dnsem diye zler dururmu. Ne var ki, gurbette kendine hi deilse kk bir servet edinmeden de bunu yapmak istemiyormu, evdekilerin yoksulluk iinde a ve susuz yaadklarm biliyormu nk. stanbulda talihinin yzne bir trl glmediim, oysa kimi sahtekr ve elinden i gelmez kiilerin hi zahmet ekmeden zengin olup ktklarn grdke gnl kararm babamn, arlatanla sapmakszn skntdan yakasn kurtaramayacan grerek ilerdeyse beli bklp umutsuzlua dm. Hani yeterince hasta gelmiyor deilmi kendisine, alabildiine zor durumlardaki yzlerce insann yardmna komaya kouyormu, gelin grn ki okluk yoksul ve sradan kiilermi bunlar, hizmetine karlk kendilerinden birka kurutan fazla bir para istemeye babamn yz tutmuyormu. Byle skntl durumda daha ok beklemeyip kararn vermi babam, kentten be parasz, yayan yapldak kp gidecek ya da bir gemide i bulup alacakm. Ama haydi bir ay daha bekleyeyim demi, nk yldz ilminin kurallarna gre bu sre iinde bana bir devlet kuu konaca olasl varm. Ne var ki, bu bir aylk zaman da hibir ey olmadan geip gitmi. Ayn son gn babam mahzun bir halde birka para eyasn toplam, ertesi sabah yolu tutup gidecekmi. Son gnn akam kent dna km, sahilde dolayormu, tahmin edilecei zere kafasndan pek kasvetli dnceler geiriyormu. Epey olmumu gne batal ve yldzlar beyaz klarm durgun denizin zerine serpmeye balamlarm. Birden babam hemen burnunun ucunda birinin yksek sesle szlanp yakndn iitmi. Sama bakm, soluna bakm, kimseyi gremeyince fena halde korkmu, nk bunu yapaca yolculuk iin hayra yormam. Ne var ki yaknmalar ve szlanmalar ncekinden daha sesli yinelenince, ne olursa olsun deyip barm: Kim var orada? Hemen kydan kulana bir su prts gelmi; babam da ban o yana evirince, yldzlarn soluk nda yatan parlak bir vcut grm. Bunun bir kazazede ya da denizde ykanan biri olduunu sanm, yardm etmek iin koup gitmi hemen; bir de bakm ki ne grsn, dnya gzeli, boylu boslu ve kar beyaz bir su perisi vcudunun yans denizin iinde, yars dnda orackta duruyor. Su perisi babama dnp yakaran bir sesle: Sen Sar Sokakta oturan Yunanl byc deil misin? diye sorunca babamn urad aknl siz dnn artk. Babam, Evet, benim, demi alabildiine tatl bir dille. Benden ne istiyorsun? Bunun zerine su perisi yeniden ah vah etmeye, elini kolunu oynatmaya balam. Pek ok i ekip gs geirdikten sonra gnlndeki zleme acyp kendisi iin gl bir ak iksiri hazrlamasn istemi babamdan, sevgilisinin hasretini ekip ona kavuamamaktan yanp kl olduunu sylemi. Bu arada o gzel gzleriyle ylesine yalvararak, ylesine mahzun bakm ki, babamn yrei dayanamam. Hemen su perisinin yardmna komaya karar vermi; ama nce sormu su perisine, karlnda bana ne vereceksin demi. Su perisi de kolye diye yantlam; kolye de yle uzun olacakm ki, bir kadn onu sekiz defa boynuna dolayabilecekmi. Ama, diye eklemi su perisi, bynn etkisini grmeden kolyeyi sana veremem. Bu konuda babamn hi endiesi yokmu, sanatna gveni- yormu nk. Bir solukta kente dnm, gzel gzel hazrlad dengi ap by yapmakta kulland ara ve gereleri karm iinden, istenilen iksiri bir solukta hazrlayp gece yansndan az sonra, su perisinin kendisini bekledii kyya seirtmi. inde paha biilmez iksirle minik bir ieyi su perisinin eline tututurmu, teekkr stne teekkr eden su perisi de babamdan ertesi gece yine ayn yere gelmesini ve sz verdii o zengin dl kendisinden almasn istemi. Babam da ayrlm oradan, btn gece ve gndz sabrszlktan yerinde duramam; hazrlad iksirin gcnden ve etkisinden her ne kadar kuku duymuyorsa da, su perisinin szne ne kadar gvenileceini bilmiyormu. Kafasnda byle dncelerle ertesi gece ortalk kararr kararmaz yine ayn yere komu, fazla beklemeden su perisi de hemen karsnda dalgalarn iinden boy gstermi. Hazrlad iksirle nasl bir felakete yol atn grnce, yrei azna gelmi babamn! nk glmseyerek yaklap sa elinde o deerli kolyeyi kendisine uzatan perinin kolunda dnya gzeli bir delikanlnn lsn grm ve delikanlnn zerindeki giysiden bunun Yunanl bir gemici olduunu anlam. Gemicinin yz l gibi sarym, sa bukleleri dalgalarn zerinde yzyormu; su perisi de delikanly sevecenlikle barna basyor, bir bebek gibi onu kollarnda sall- yormu. Babam bu manzara karsnda bir lk atm, kendisine de sanatna da lanetler okumu; bunun zerine su perisi l sevgilisiyle sularn derinliine dalp kaybolmu gzden. Ama inci kolye sahildeki kumlarn zerinde duruyormu, babam da olanlar oldu artk diyerek kolyeyi eilip alm yerden, paltosunun altna gizleyerek eve gtrm, evde kolyeyi datm, incileri tek tek satmak istiyormu nk. Ele geen parayla Kbrsa kalkan bir gemiye binmi, artk mr boyu sknt yz grmeyeceine inanyormu. Ne var ki, masum birinin paraya bulam kam bir felaketten bir felakete srklemi babam; sonunda frtnalar bir yandan, korsanlar bir yandan, neyi var neyi yok hepsi elinden gitmi; ancak iki yl gibi bir zaman sonra kazazede bir dilenci olarak vatanna kavumu."

Ccenin btn bu anlattklarm, yastklara serilip uzanm hanm can kulayla dinlemiti. Ccesi szn bitirip susunca, o da sesini karmayp tek kelime konumad, derin derin dnceye dald bir sre; gondolcunun durup eve dnmek iin emir beklediini grnce kendine geldi, bir dten uyanr gibi irkildi anszn, gondolcuya eliyle iaret edip eve dnmesini bildirdi, nndeki perdeleri ekip kapad. Gondolcu acele evirdi gondolun yzn, gondol kara bir ku gibi uarak kente doru yol almaya balad. meldii yerde tek bana kalakalm cce sakin ve vakur baklarn giderek karanla gmlen koyun zerinde gezdirdi, sanki kafasnda yeni bir yk dnp kotarmaya alyordu. ok gemeden kente vardlar, gondol Rio Panadadan ve pek ok kanaletten hzla geerek saraya geldi. O gece Margherita dnp durdu yatanda, gzne uyku girmedi. Cce Filipponun tahmin ettii gibi, ak iksirinin yksn dinledikten sonra sevgilisinin gnln kesinlikle kendine balamak iin ayn areye bavurmak gibi bir dnceye kaplmt. Ertesi gn ccesi Filippoyla ilgili konuda konutu, ama aktan aa deil de ekingenliinden ccesine trl sorular sorarak yapt bunu. Byle bir ak iksirinin nasl ey olduunu, bunun srrn bilen birinin hl yeryznde yaayp yaamadn, iksirin zehirli ve zararl maddeler ierip iermediini, tad ve lezzetinin iksiri iende bir kuku uyandrp uyandrmayacan merak edip renmek istedi. Kurnaz Filippo btn sorulara ilgisizlikle yant verdi, hanmnn gizli isteini hi sezmemi gibi yapt, bu yzden hanm da giderek daha ak konumak gereini duydu, sonunda Venedikte sz konusu iksiri hazrlayabilecek birinin bulunup bulunamayacan dorudan sordu ccesine. Bunun zerine Filippo glerek yle dedi sesini ykselterek: "Bana yle geliyor ki, sahip olduum becerilere pek gvenmiyorsunuz, hanmm. Yoksa ok byk bilge kii saylan babamdan bycln bu alabildiine basit temel bilgilerini renmi olacamdan kuku duymazdnz." Sevincinden uarak sesini ykselten hanm, "Yani sen imdi byle bir iksiri hazrlayabilir misin?" diye sordu. "Bundan kolay ne var hanmm!" diye yantlad Filippo. "Ama benim bu becerime ne diye gerek duyuyorsunuz, bilmem. yle ya, istekleriniz gerekleti, dnyann en gzel, en varlkl erkeklerinden biriyle nianl bulunuyorsunuz." Ne var ki, gzel Margherita iin arkasn brakmad, diretti; cce de sonunda szde gnlsz, iksiri hazrlamaya raz oldu. Gerekli baharat ve o gizli nesneleri salamak zere hanmndan para ald. Ayrca hanm, iksir hazrlanp baarl olursa, kendisine ok deerli bir armaan verecekti. Aradan henz iki gn gemiti ki, Filippo iksiri hazrlad ve hanmnn aynal dolabndan ald mavi bir ieciin iine koyup yannda tamaya balad. Bay Baldasarenin Kbrsa doru yola kmas an meselesiydi, acele etmek gerekiyordu. Sonraki gnlerin birinde Baldassare nianlsn scaktan kimsenin gondol gezisine kmaya yanamad bir ikindi zeri ba baa bir gondol sefas yapmaya davet edince, gerek Margherita, gerek ccesi Filippo bunu uygun bir firsat bildi. Belirtilen saatte Baldassarenin gondolu evin arka kapsna gelip dayandnda Margherita oktan hazrlanmt ve ccesi de yanndayd. Filippo bir ie arapla bir sepetik kays alp gondola tad, hanmyla nianlsnn ardndan kendisi de gondola bindi, arkaya gidip gondolcunun ayaklar dibinde bir yere oturdu. Gen nianl Baldassare ccenin de kendileriyle gelmesinden holanmamt, ama azn ap bir ey sylemekten kand, nk yola kmadan nceki son gnlerinde sevgilisinin isteklerine her zamankinden ok boyun emeyi uygun grmekteydi. Gondolcu gondol hareket ettirdi. Baldassare perdeleri smsk ekip kapayarak st kapal gizli blmede nianlsyla sevimeye koyuldu. Cce Filippo istifini bozmadan gondolun arka blmnde oturuyor, gondolun iinden getii Rio dei Barcorolinin eski, yksek ve karanlk evlerine bakyordu. Sonunda gondol eski Palazzo Guistianinin yan banda, Canal Grandenin sonunda koya ulat. O zamanlar Palazzo Guistianinin yan banda kk bir bahe bulunuyordu. Bugn herkesin bildii gibi sz konusu kede gzelim Plazzo Barozzi yer alyor. Arada bir kapal blmeden ksk sesli bir glme ya da bir pcn hafif sesi ya da bir konumadan bir blm szp dar geliyor, ama Filipponun hi ilgisini uyandrmyordu. Filippo, gzleri sularda, bazen gneli Rivaya, bazen San Giorgionun zarif kulesine, bazen de arkasna dnp Piazettann aslanl stununa bakyor, zaman zaman harl harl alan gondolcuya gz krpyor, bazen gondolun zemininde bulduu ince bir st dalyla suyu prdatyordu. Her vakitki gibi irkin ve durgun yz gnlndeki dncelerden hibirini yanstmyordu. O anda suda boulmu kpekii Fino ve boulup atlm papaanm anmsamt; felaket denen eyin hayvan olsun, insan olsun nasl her zaman tm yaratklarn burnunun ucunda eletiini, nasl dnyada lmden baka hibir eyi nceden grp bilemeyeceimizi dnd. Babasn, memleketini ve tm yaamn aklndan geirdi, dnyann hemen drt bir yannda bilge kiilerin soytarlarn hizmetinde bulunduu, insanlardan byk ounluunun yaamnn kt bir komediye benzedii aklndan geince, bir alay ifadesi uup geti yznden. Ban eip zerindeki zengin, ipek giysiye bakt ve glmsedi. Hl sessiz oturuyor ve glmsyordu ki, btn zaman bekledii ey gerekleti sonunda. Gondolun st kapal blmesinden ilkin Baldassarenin, hemen ardndan da hanm Margheritann sesi geldi. "Nerede arap? Nerede kadehler, Filippo?" Bay Buldassare susamt, araba iksiri katp gtrmenin tam zamanyd.

Filippo, yannda tad mavi iecii ap iindekini bir kadehe boaltarak stn krmz arapla doldurdu. Margherita perdeleri amt, Filippo hanmna kayslar verdi, hanmnn nianlsna ise kadehi sundu. Hanm soran baklarla ccesine bakt, ii tedirginlikle dolup tayordu. Bay Baldassare kadehi kaldrp azna gtrd. O anda hl nnde dikilen cceye takld gz, iine anszn bir kuku dt. "Dur," diye ykseltti sesini. "Senin gibi eytan heriflere gven olmaz. Benden nce sen biraz i bakaym u kadehi." Filippo hi istifim bozmad. "arap iyidir, beyciim," dedi nazik. Ama Bay Baldassarenin kukusu kaybolmamt. "meyi gze alamyor musun, hnzr herif!" dedi tersleyerek. "Balayn bey," diye yantlad cce. "arap imeye alk deilim de." "Emrediyorum. Sen bu kadehten biraz imezsen, bir damla bile azma koymam. "Merak etmeyin," dedi Filippo glmseyerek. Baldassarenin nnde eildi, arab elinden alp bir yudum iti, sonra kadehi geri uzatt. Baldassare cceye bakt, ardndan kadehte kalan arab kafasna dikti. Hava scakt, koy gz kamatrarak l l parldyordu. ki sevgili yine perdelerin glgesine snmt. Ama cce yan tarafta, gondolun zemininde oturmu, elini geni alnnda gezdiriyor, sanki acyla irkin azn bzyordu. Biliyordu ki, bir saat sonra artk yaamayacakt. ksir zehirden baka bir ey deildi nk. lmn kapsnn eiinde dikilen ruhunu tuhaf bir bekleyi sarmt. Ban evirip kente bakt ve az nce kafasndan geirdii dnceleri anmsad. Suskun, gzlerini l l su yzne dikti ve yaamn batan sona gnlnden geirdi. Tekdze ve yoksul bir yaam srmt - soytarlarn hizmetinde bir bilge, tatsz bir komedi. Kalp atlarnn dzenini yitirdiini ve alnn terlerin kapladn hisseder hissetmez ac bir kahkaha savurdu. Kahkahay iiten olmamt. Gondolcu yar uyuklayarak ayakta dikilmekteydi; perdelerin arkasnda, blmede ise korkuya kaplm gzel Margherita birden rahatszlanan Baldassareyle ilgileniyordu, Baldassare kollarnda can verdi derken, vcudunun scakl az sonra kayboldu. Bir lk atp dar frlad Margherita. Ccesi, zerinde grkemli ipek giysiyle yerde yatyordu, bir uykuya dalmt adeta. Bylece kpeinin lmnn intikamn almt Filippo. inde iki lyle uursuz gondolun dnp eve gelii btn Venediki dehete bodu. Donna Margherita cinnet geirdi, ama daha birka yl hayatta kald. Arada bir balkona kp korkuluun arkasnda oturuyor, sarayn nnden geen her gondola, her tekneye sesleniyordu: "Kurtarn onu! Kurtarn kpei! Kurtarn kk Finoyu!" Ne var ki, herkes kendisini tanyor artk, barmalarn umursamyordu.

You might also like