You are on page 1of 109

ALPHONSE DAUDET:PAZARTES YKLER I Bu kitabn hazrlanmasnda, Pazartesi ykleri'nin MEB Fransz Klasikleri dizisinde Pazartesi Hikyeleri adyla yaynlanan

ilk basks temel alnm ve eviri dili gnmz Trkesine uyarlanmtr. Eyll 1Prof. Sabri Esat Siyavugil tarafndan Franszca'dan evrilmitir. BRNC BLM DLEM VE TARH SON DERS Bir kk Alsacelnn yks O sabah okula pek ge kalmtm, azarlanacam diye de dm kopuyordu. nk M.Hamel bizi participe'lerden szlye ekeceini sylemiti. Ben bu konunun daha ilk szcn bile bilmiyordum. Bir an, okulu asp da tepe dolamak aklma esti. Hava da yle scak, yle akt ki! Ormann bitiminde karatavuklarn tt duyuluyordu, bkevinin arkasndakiRippert ayndan eitim yapan Prusyallarn sesi geliyordu. Btn bunlar iimi participe'ler kuralndan daha ok ekiyordu; ama yine de eytana uymadm ve tabanlar kaldrp okula doru kotum. Belediyenin nnden geerken, kk ilan kafesinin evresine toplanm bir kalabalk grdm. ki yldan beri, btn kt haberleri, yitirilen arpmalar, bizler hep oradan reniyorduk. Komam kesmeden, kendi kendime: - Yine ne var? dedim. Tam hzla alan geeceim srada, rayla birlikte ilan okumakta olan demirci Wachter, bana seslendi: - Hey kk, o kadar acele etme. Nasl olsa okuluna yetiirsin. Benimle alay ediyor sandm ve soluk solua M. Hamel'in kk avlusuna

daldm. Ders balarken, her zaman ta sokaktan bile duyulan bir curcunadr kopard. Sralarn kapaklar alr, kapanr; daha iyi akla girsin diye kulaklar tkanarak, ders hep bir azdan avaz avaz yinelenir ve retmenin kocaman cetveli sralarn stne iner dururdu: - Biraz susalm! retmene grnmeden srama geivermek iin bu grltye gveniyordum. Ama, o gn de, bir pazar sabah gibi, her ey pek dingindi. Ak pencereden, bizim arkadalarn yerlerine oturmu olduklarn ve M. Hamel'in, o korkun demir cetveli koltuunun altnda, bir aa bir yukar dolatn grdm. Bana da kapy ap bu derin sessizlik iinde snfa girmek dt. Artk bendeki utanmay, bendeki korkuyu sormayn! Ama bounaym. M. Hamel hi kzmadan bana bakt ve pek tatl bir sesle: - Ko, yerine otur, kk Frantzm, dedi; az kalsn sensiz balayacaktk. Bir atlayta hemen srama oturuverdim. Ancak o zaman biraz kendime gelerek, bizim retmenin o gzelim yeil redingotunu giymi, gsne ince ince krmal dantelasn takm ve ancak denetim ya da dl datm gnlerindegiydii kara ipekten ilemeli takkesini bana geirmi olduunu fark ettim. Zaten btn snfta olaanst bir tren havas vard. Ama asl garibime giden ey, snfn arkalarnda, her zaman bombo duran sralarda, ky halknn bizim gibi sessiz oturmasyd. keli apkasyla yal Hauser, eski belediye bakan, eski datmc, sonra daha bakalar da hep oradayd. Hepsi de pek zgn grnyordu. Hauser, yapraklarnn kylar yenik, eski bir abece getirmi, kitab ap dizlerine dayam, kocaman gzlklerini de sayfalarn zerine koymutu. Ben bu duruma ap dururken, M. Hamel krssne kt ve beni karlarken duyduum ayn yumuak ve arbal sesiyle: - ocuklarm, dedi, size son kez olarak ders veriyorum. Alsace ve Lorraine okullarnda Almancadan baka bir dil retilmemesi iin Berlin'den emir geldi. Yeni retmen, yarn burada olacak. Bugn sizin son Franszca dersinizdir. yice dikkat etmenizi rica ederim. Bu birka sz, aklm allak bullak etti. Ah alaklar, demek belediyeye astklar ilan buymu. Son Franszca dersim!..

Oysa ben yazmasn ancak beceriyordum! Demek artk hi renemeyecektim! Demek nasibim bu kadarm! imdi yitirdiim zamana, ku yuvalar peinde komak ya da Saar'da kzak kaymak iin okulu astma ne kadar kzyordum! Daha bu sabah bana pek skntl, tamas bile pek ar gelen kitaplarm, dilbilgisi kitabm, peygamberler tarihim, imdi, ayrlrsam pek zleceim birer eski dost olmutu.M. Hamel de yle. Kalkp gideceini, bir daha kendisini gremeyeceimi dndke, bana verdii cezalar, yaptrd cetvelleri unutuyordum. Zavall adam! Bu son dersin onuruna gzel pazarlk elbiselerini giymiti. Kyn yallar da neden snfn arka sralarna gelip oturmulard, imdi anlyordum. Sanki buraya, u okula sk sk gelemediklerine yazklanr gibi bir grnleri vard. Hem bunda krk yllk emeinden dolay retmenimize bir tr teekkr ve elden giden yurda kar sayg ve sevgi gibi bir anlam da bulunuyordu. Ben byle dncelere dalmken, admn arldn duydum. Derse kalkma sras bana gelmiti. u bildiimiz participe'ler kuraln batanbaa, yksek sesle, tane tane, bir kez bile yanlmadan syleyebilmek iin neler vermezdim ki! Fakat daha ilk szcnde bocaladm; ayakta ylece sallanp durdum.im iime smyor, bam kaldrmay gze alamyordum. Msy Hamel'in bana unlar sylediini duydum: - Seni azarlamayacam, kk Frantzm; nasl olsa cezan ekeceksin. Ya, byleite. nsan her gn kendi kendine, adam sen de der; daha zamanm var. Yarn renirim. Sonra, baa neler gelir, grdn. renimini hep yarna brakmak, bizim Alsace iin byk ykm oldu. imdi bu adamlarn bize, nasl, hem Fransz olduunuzu ileri sryorsunuz, hem de daha dilinizi konuup yazmasn bilmiyorsunuz, demeye haklar yok mu? Benim zavall Frantzm, btn bu ilerdeki en byk sulu yine de sen deilsin. Bunda hepimizin ayr ayr pay var. Ana babalarnz bir eyler renmenize pek kulak asmadlar. Ceplerine birka metelik daha girsin diye sizleri tarlalarda, dokuma tezghlarnda altrmay yelediler. Ben de sanki az m suluyum? alacak yerde size sk sk bahemi sulatmadm m? Alabalk avna gitmek istediim zaman okulu erken kapatmaktan ekindim mi? Sz sz at ve M. Hamel bize Franszca'dan sz etmeye balad. Bu dilin dnyann en gzel, en ak, en salam dili olduunu, aramzda korumamz ve asla unutmamamz

gerektiini syledi. nk bir ulus tutsakla dtnde, diline sahip olduka, zindannn anahtar kendi elinde demektir (1) ... Sonra dilbilgisi kitabn eline ald, bize dersimizi okudu. Dersin nasl aklma girdiini grnce arp kaldm. Her syledii bana kolay, ama pek kolay geliyordu. Sanrm bugne dek ne ben byle can kulayla ders dinlemitim, ne de o, bylesine sabrla ders anlatmt. Adamcaz, sanki gitmeden nce, btn bilgisini bize vermek ve her eyi bir kezde kafamza sokmak istiyordu. Ders bitince yazya geildi. O gn M. Hamel, bize zerlerine gzel bir yuvarlak yazyla Fransa, Alsace, Fransa, Alsace yazlm yepyeni rnekler hazrlamt. Bunlar, sralarmzn demir ubuklarna aslm, btn snfn evresinde dalgalanan kck bayraklara benzemiti. Herkesin kendisini iine vermesi, grlecek eydi. Hem sonra ne sessizlik! Kt zerinde kalemlerin gcrtsndan baka bir ey duyulmuyordu. Bir aralk ieriye mays bcekleri girdi; ama kimse aldr etmedi, dahas, yine Franszcaym gibi, harfleri can ve gnlden izmeye abalayan miniminiler bile... Okulun ats zerinde gvercinler pes perdeden dem ekiyorlard. Kendi kendime: - Acaba bunlar da Almanca tmeye mi zorlayacaklar? dedim. Zaman zaman gzlerimi kttan kaldrp baknca, M. Hamel'in, krssnde dimdik, btn o kk okul yurdunu baknda alp gtrmek istiyormu gibi, evresindeki eylere gzlerini diktiini grdm. Dnn, krk yldan beri, karsnda avlusu ve hi deimeyen snfyla, hep ayn yerdeydi. Yalnzca sralar ve masalar, srtnmekten cillanmt; avludaki ceviz aalar bymt ve kendi eliyle diktii mr otu, imdi pencerelerin evresini sarp dama dein uzamt. Bu zavall adam iin btn bunlardan ayrlmak ve kzkardeinin yukarki odada sandklar hazrlanrken boyuna gezindiini duymak, kimbilir, ne yrekler acsyd! nk ertesi gn yola kacaklar, lkeyi bsbtn brakp gideceklerdi. Ama yine, sonuna dek bize ders verme yrekliliini gsterdi. Yazdan sonra, tarihe sra geldi. Daha sonra miniminiler hep bir azdan, makamla, BA BE B BO BU'ya baladlar. tede, snfn ta dibinde yal Hauser, gzlklerini takm, abecesini iki eliyle tutarak, onlarla birlikte, harfleri heceliyordu. O da kendisini derse vermiti. Sesi heyecandan titriyordu. Onun bu hali yle tuhaft ki hepimiz hem glmek, hem de alamak istiyorduk. Ah bu son ders hi aklmdan kmayacak...

Birdenbire kilisenin saati leyi, sonra da Angelus'u ald. Tam o srada, pencerelerimizin altnda, eitimden dnen Prusyallarn borular nlad. M. Hamel, sapsar, krssnde ayaa kalkt. Kendisini hi bu kadar uzun boylu bilmezdim. - Dostlarm, dedi, dostlarm, ben... ben... Fakat boazna bir ey tkanm gibiydi.Sznn arkas bir trl gelmiyordu. O zaman kara tahtaya dnd, bir para tebeir ald ve var gcyle abanarak, elinden geldiince kocaman harflerle u szckleri yazd: - Yaasn Fransa! Sonra, ba duvara dayal, ylece kald ve bir tek sz sylemeksizin, eliyle bize: - Artk bitti... Haydi gidin!der gibi bir iaret yapt. BLARDO PARTS ki gnden beri arptklar ve geceyi de, srtta anta, sel gibi yaan yamurun altnda geirdikleri iin askerler yorgunluktan bitkindiler; ama yine, ana yollarn su birikintileri, srsklam olmu tarlalarn amuru iinde, tam saatten beri, elde silah, soukta beklemekten imanlar gevriyordu. Bundan nceki geceleri de yamur altnda geirdiklerinden, su iinde arlaan niformalarnn verdii yorgunlukla, snmak iin, ayakta durabilmek iin birbirlerine sokuluyorlar. Yanndakinin antasna dayanarak ayakta uyuyanlar bile var. Bu uykuda prsm, sarkm suratlarda bezginlik ve yoksunluklar daha da belli oluyor. Yamur, amur, ate yok, orba yok, bask ve karanlk bir gkyz, her yandan kokusu gelen dman. Ne i karartc bir durum! Burada ne yapyorlar? Neler olup bitiyor? Namlular ormana evrilmi toplarn bir eyler bekler gibi bir hali var. Pusuya yatm makineli tfekler, gzlerini ufka dikmi. Her ey saldrya hazrlanm gibi. Neden saldrlmyor? Ne bekleniyor? Emir bekleniyor ve genel kararghtan da bir trl emir gelmiyor.

u genel karargh da, pek uzakta deil. Yamurla ykanm krmz tulalar, yamata yeillik kmeleri arasnda parldyan u XIII. Louis biemindeki gzel ato da Allah iin bir Fransz marealinin flamasn tamaya deer, tam anlamyla bir saray. Baheyi yoldan ayran geni bir hendekle tatan bir parmakln arkasnda imenler, tek para ve yemyeil, kylar iek am sakslarla evrili dosdoru sahanla kadar kyor. br yanda, atonun daha sradan ve kuytu yannda, iki kys taflanl yollar aydnlk birer gedik am, kuularn yzd havuz bir ayna gibi uzanyor, grkemli bir gvenciliin pagoda biimindeki ats altnda tavuslar ve yaldzl slnler, tiz perdeden bararak kanat rpyorlar ve kuyruklarn yelpaze gibi ayorlar. atonun sahipleri gitmi ama ortalkta yle bir braklmlk durumu, savan o koyu adam sendecilii duyumsanmyor. Ordu komutannn flamas, imenlerin en gsterisiz kr ieklerine varncaya kadar her eyi korumu. Sava alannn bunca yaknnda ortaln dzeninden, yeillik kmelerinin dzgn sralanndan, yolu iki yanndaki aalklarn sessiz derinliinden gelen byle bir zenginlik, sessizlik ve dinginlikle karlamak, insan artp cokulandryor. te yanda yollara o irkin amuru yan ve tekerlek izlerini bir kat daha oyan yamur, burada tulalarn kzlln, imenlerin yeilliini canlandran, portakal aalarnn yapraklarn, kuularn beyaz tylerini parlatan ince ve kibar bir nisan saanandan baka bir ey deil. Her ey parldyor, her ey dingin. Gerekten damn stnde dalgalanan bayrakla parmakln nnde nbet tutan iki asker olmasa, burasnn genel karargh olduu kimsenin aklna gelmez. Atlar ahrlara ekilmi dinleniyor. urada burada hizmet erlerine raslanyor; emirerleri kla klklaryla mutfaklarn evresinde dolayorlar ya da krmz pantolonlu bir bahvan, hi istifini bozmadan, trmn geni yolun kumlar stnde gezdiriyor. Pencereleri sahanla alan yemek salonuna bakacak olursanz, yar yarya kaldrlm bir sofra grrsnz. Burumu bir sofra rts stnde tpas atlm ieler, buulu, bo ve bulank kadehler, btn bir len sonu; arllar gitmi. Yandaki odadan, haykrlar, kahkahalar, yuvarlanan bilardo toplarnn ve tokuturulan kadehlerin grlts geliyor. Mareal, partisine balamtr ve ite bu nedenle ordu emir bekliyor. Mareal, partisine balad m, dnya yerinden oynasa, kimse sonunu getirmesine engel olamaz. Bilardo! O byk savann zayf yn de bu. O imdi, savarmgibi ciddi, gsterili niformas srtnda, gs nianlarla dolu, yemein, oyunun ve ikinin cokunluuyla gzleri parlam,

yanaklar alev alev oradadr. Yaverler tetik stnde, saygl, her staka ekiinde hayran ve kendilerinden gemi, evresini sarmlar. Mareal bir say yapt m, hepsi yazmaya kouuyor; marealin can bir ey imek istedi mi, hepsi kadehini doldurmaya davranyor. Bir apolet ve sorgu hrts, bir ha ve kordun krtsdr gidiyor. nsan, duvarlar mee kaplamal, bahelere ve tren avlularna alan bu yksek tavanl salonda, bu kadar irin glckler, bu kadar ince saray reveranslar grnce, Compigne'deki gz lemlerini anmsyor ve tede yollar boyunca titreip duran ve yamur altnda pek karanlk kmeler halinde bekleen o slak kaputlar biraz olsun unutuveriyor. Marealin karsndaki oyuncu, ak gibi, kvrck, beyaz eldivenli, gen bir kurmay yzba. Bilardoda stne adam yok; dnyadaki btn marealleri alt edecek yetenekte. Fakat saygyla stnn arkasnda durmasn biliyor. Partiyi kazanmamaya, ayn zamanda kolayca yitirmemeye dikkat ediyor. Yani sizin anlayacanz, gelecei parlak bir subay... Aman, delikanl, dikkat. Gzmz drt aalm. Marealin on be says var. Sizinse on. Oyunu sonuna kadar byle gtrmek gerek. tekiler gibi darda, ufku boan seller altnda, bir trl gelmeyen buyruklar bekleyerek, gzelim niformanz kirletecek, kordonlarnzn yaldzn karartacak yerde, bunda baarl oldunuz mu, ykselmenizi antada keklik bilin. Gerekten de pek ilgin bir parti. Toplar seirtiyor, birbirine deiyor, renkleri birbirini aprazlyor. Masann kylarda pek duyarl, uha kzyor... Anszn, gkyznde bir top mermisinin alevi parlayp snyor. Bouk bir grlt camlar sarsyor. Herkeste bir rperme. Kaygyla birbirlerine bakyorlar. Yalnzca marealin ne grd, ne de iittii var. Masann zerine eilmi, geri tepmeli, eksiksiz bir vuru hazrlamaya alyor. Geri tepmeli vurular, onun aslnda en gl yan! Ama ite bir imek daha, arkasndan bir daha. Top sesleri, art arda, birbirlerini kovalyor. Yaverler pencerelere yor. Acaba Prusyallar saldrya m kalkt? Mareal, stakasn tebeirleyerek: - Pek iyi, varsn saldrsnlar, diyor. Sra sizde, yzba. Kurmaylar hayranlk iinde. Bir top kundana yaslanarak uykuya dalm

olan Turenne, tam arpma zamannda, bilardosu banda byle dingin duran u marealn yannda hi kalr... Bu srada grltnn yeinlii artyor. Toplarn sarsntsna makineli tfeklerin atrday ve yaylm atelerinin gmbrts karyor. imenlerin tesinden, yanlar kapkara kzl bir duman gkyzne ykseliyor. Bahenin dip yan tutumutur. rken tavuslarla slnler gvercinlikte lklar atmaya balyorlar. Arap atlar, barut kokusunu duyunca ahrlarn iinde aha kalkyorlar. Genel karargh telaa dmek zeredir. Haber haber stne. Haberleme atllar drtnala geliyor. Maerali isteyen isteyene. Ama mareale yaklalabilir mi? Size, hibir ey oyununu bitirmesine engel olamaz demedim miydi? - Sra sizde yzba. Ama yzbann kimi zaman unutkanl tutuyor. Eh, ayplanmaz, genlik bu! Bakn imdi bsbtn kendinden geti, oyununu unuttu ve st ste iki dizi yapt. Neredeyse partiyi kazanacak. Bu kez mareal adamakll kzyor. Erkek yznde aknlk ve fke beliriyor. Tam o srada karn yere deercesine hzla gelen bir at, avluya girip devriliyor. st ba amur iinde bir yver, emir dinlemeyerek, bir srayta sahanl geiyor. - Mareal! Mareal! Nasl karlandn grmelisiniz... Mareal, fkeden atlamak zere, horoz ibii gibi kpkrmz, elinde stakasyla pencerede grnyor. - Ne var? Ne bu durum? Burada nbeti yok mu? - AmaMareal... - Peki, anladk... Biraz sonra... Emir bekleyin, hay canna! Pencere grltyle kapanyor. Emir beklensin! Zaten o zavalllarn da bundan baka bir ey yaptklar yok. Rzgr yamurla kurunu tam suratlarna yaptryor. Bakalar, elde silah, neden kmldamadklarn bile anlamakszn, bou bouna dururken, nice taburlar ezilip gidiyor. Ama ne yapsnlar? Emir bekliyorlar... Fakat lmek iin emre gerek kalmadndan, yzlerce asker, allarn arkasnda,

hendeklerin iinde, o sessiz byk atonun tam karsnda can veriyor. Dahas vurulup yere dtklerinde bile, kurunlar yine onlar didik didik ediyor ve yaralarndan Fransa'nn cmert kan sessizce akp gidiyor... Yukarda bilardo salonunda da durum ok skk. Mareal sayca yine nde, ama kk yzba da kendisini aslanlar gibi savunuyor... On yedi! On sekiz! On dokuz! Saylar yazmaya insan zor yetiiyor. Sava grlts gittike yaklayor. Mareal, bir tek say iin oynuyor. Artk mermiler baheye dmeye balad. te bir tanesi, havuzun stnde patlyor. Ayna atlyor; kanl bir ty kasrgas iinde bir kuu, rkm, yze yze kayor. Artk bu son vuru. imdi; derin bir sessizlik. Aalkl yolun zerine den yamurun sesiyle, bir de yamacn altnda, slak yollardan kouan bir srnn ayak patrts gibi gelen kark bir grltden baka bir ey duyulmuyor... Ordu bozguna uramtr. Mareal, oyununu kazand. COLMAR YARGICININ GZNE GRNENLER mparator Wilhelm'e ballk and imeden nce, Colmar mahkemesi yarglarndan Dollingercikten daha mutlu insan yoktu. Baln yana emi, kocaman gbei, srtkan duda ve bir muslin kurdela zerine yaslanm katl gerdanyla salona geldiinde, "Oh, imdi gzel bir ekerleme yapaym da grn'' der gibi bir grn vard. Onun, o tombul bacaklarn uzatarak, kocaman koltuuna gmldn; otuz yl yarglktan sonra keyfini ve pembe yzn borlu olduu o serin ve yumuak mein mindere yaslandn grmek, insann iini aard. Talihsiz Dollinger! Aslnda, kendisinin ykmna yol aan dao minder oldu. zerinde yle rahatt ki, o sahtiyan taklidi mindere yle iyi yerlemiti ki, yerinden kmldanmaktansa Prusyal olmay yeledi. mparator Wilhelm ona, "Oturduunuz yerde kalnz, Msy Dollinger!'' demiti. Dollinger de oturduu yerde kald. te bugn, Colmar Ar Ceza Mahkemesi yesi sfatyla, Berlin'deki evketlinin (2) adna canla bala adalet datmaktadr.

evresinde de hibir ey deimemi: Hep ayn soluk ve tek dzemahkeme, cill gibi parlak sralar, plak duvarlar, avukat vzltsyla hep ayn bekleme salonu; sof perdeli yksek pencerelerden dklen hep ayn soluk k; ban emi, kollarn uzatm hep ayn tozlu, byk sa heykeli... Colmar Ar Ceza Mahkemesi, Prusya'ya gemekle, onurundan bir ey yitirmemiti; salonun dibinde yine bir imparator bst vard... Ama ne olursa olsun, Dollinger'in rahat kamt. Koltuuna istedii kadar yaslansn, istedii kadar can havliyle yamansn, bouna; o eski, cnm ekerlemelerden eser kalmamt. Dahas, yarg srasndauykuya dalverdii anlarda da, hep korkulu dler grmeye balamt. Bir gn dnde kendisini, yksek bir dan tepesinde, Honeck ya da Alsace tepesi gibi bir yerde grd... Tek bana, yarg cppesiyle, kocaman koltuuna oturmu, kavruk aalarla mini mini sinek bulutlarndan baka bir ey grlmeyen o ulu yksekliklerde acaba ne ii vard? Dollinger bunun ayrmnda deil. O, srtn souk bir ter kaplam, karabasann sknts iinde titreye titreye bekliyor. Ren'in br yakasndan, Kara Orman'n amlar ardndan testekerlek kzl bir gne douyor veykseldike de aada Thann ve Mnster koyaklarnda, Alsace'n bir bandan br bana kadar, kark bir uultu, bir ayak sesi ve araba grlts duyulmaya balyor; byyor, yaklayor ve Dollinger'e hafakanlar basyor. ok gemeden, dan brtlerinde dne dne trmanan upuzun yoldan, Colmar yargc, znl ve sonsuz bir alayn kendisine doru geldiini gryor. Gelenler alayla g etmek iin Vosges dalarnn bu geidinde szlemi btn Alsace halkdr. nde, drt kz koulmu uzun arabalar, hani ekin kaldrma zamannda her yanndan demetler fkran, evresi parmaklkl o uzun arabalar, imdi mobilya, eya denkleri ve te beriyle tklm tklm dolu, gidiyor. lerinde neler yok; kocaman karyolalar, yksek dolaplar, Hint basmasndan ssler, hamur tekneleri, krklar, kk ocuk iskemleleri, atalarn koltuklar, keden bucaktan alnarak birbiri stne ylm, baba ocaklarnn o kutsal tozunu yolun yelinde savuran eski emanetler. Bu arabalarda kap kapamacasna evler g ediyor. Nitekim gcrdamadan, inlemeden ilerleyemiyorlar. kzler, sanki yol tekerleklere yapyormu gibi, sanki trmklarda, sabanlarda, apalarda ve taraklarda takl kalm kuru toprak paralar yk bir kat daha arlatrarak, bu gidii bir kknden sklmeye evirmi gibi arabalar glkle ekiyorlar. Arkadan keli apkalaryla titreye titreye bastonlarna dayanan yallardan tutunuz da, dimi bezinden pantolonlar ve asklaryla o kvrck sal sarn yavrulara varncaya kadar, arbal delikanllarn omuzda tadklar ktrm byk babadan, annelerin barlarna astklar memedeki ocuklara dein, her kesimden ve her yatan sessiz bir kalabalk, skk dzende yryordu. Hepsi, salamlar da sakatlar da, ertesi yl asker olacaklar; biten o korkun ykmda askerlik eden-

ler, koltuk denekleriyle srnen baca kesilmi zrhl svariler; yrtk prtk, paavraya dnm niformalarndan henz Spandau'daki top yuvalarnnkf gitmemi solgun benizli, bitkin topular; hepsi, bir kysnda Colmaryargcnn oturduu yoldan gururla geip gidiyorlard. nnden geerken de her biri, rktc bir fke ve tiksinti anlatmyla yzn te yanaeviriyordu. Ah zavall Dollinger! Gizlenmek, kamak istiyor; ama olanaksz. Koltuu daa,mein minderi koltuuna, kendisi de mein minderine kk salm. O zaman, orada "sergileme direi"ndeymi gibi olduunu ve herkes aybn ta uzaklardan grsn diye, direin bu kadar ykseklere dikildiini anlyor... svire snrndakiler byk srlerini gderek, Saar'dakiler o okkal demir gerelerini doldurduklar maden oca arabalarn iterek, geit treni, ky ky, sryor. Sonra kentler geliyor, btn iplikevi iileri, deri iileri, dokumaclar, ulhalar, kentsoylular, papazlar, hahamlar, yarglar, kara cppeler, krmz cppeler... te bata yal bakanyla Colmar mahkemesi. Dollinger utancndan lecek gibi, yzn kapamaya davranyor, ama ellerine inme gelmi, kmldamyor. Gzlerini yummak istiyor, ama gz kapaklar devinimsiz ve dimdik. Onun herkesi, herkesin de onu grmesi, i arkadalarnn geerken attklar o aalamadolu baklardan bir tekini bile karmamas alnnda yazlym... Byle bir yargcn sergileme direinde olmas, rktcbir ey! Ama bundan da korkuncu, kendi oluk ocuu bu kalabaln iinde; hepsi de onu tanmazlktangeliyor. Kars, ocuklar, balarn eerek nnden geiyorlar. Onlar da utanyorlar, galiba. Dahas, ylesine ok sevdii kk Michel de, yzne bile bakmadan, bir daha dnmemek zere geip gidiyor. Yalnzca yal mahkeme bakan, kendisine yavaa: - Bizimle birlikte gelin, Dollinger. Burada kalmayn, dostum! demek iin bir dakika duruyor. Fakat Dollinger yerinden kalkamyor ki. rpnyor, "yardm edin" diye baryor ve alay, saatlerce nnden geiyor. Kalabalk, gne batarken, artkuzaklanca, an kuleleri ve fabrikalarla dolu btn o gzel koyaklardan t bile duyulmuyor. Btn Alsace kalkp gitmi. Yukarda, sergi direine aklm oturan, iinden karlamaz Colmar yargcndan baka hi kimse yok. ... Sahne birdenbire deiiyor. Porsuk fidanlar, kapkara halar, sra sra mezarlar ve yasl bir kalabalk. Sz geen bir kimsenincenaze gnnde Colmar mezarlnn grnm. Kentin btn anlar alnmakta. Ar ceza mahkemesi yelerinden Dollinger, "hakkn rahmeti"ne kavumu. Onurun ve saygnln yapamadn lm yapm. O iinden

karlamaz yargc mein minderinden skp ille oturacam diye tutturan o adamcaz boylu boyunca yere yatrm. Dnde ldn grmek ve kendi kendisine alamak gibi korkun bir ey olamaz. Dollinger, ii ezgin, kendi cenaze trenini izliyor. Onu, lmnden de ok zen ey, evresine ylan bu byk kalabaln iinde, bir tek dostu, bir tek akrabas olmaydr. Colmar'dan kimseler yok; hep Prusyallar! Cenaze alaynn pei sra gidenler Prusya askerleri, arabann yansra yryenler Prusya yarglar, mezarnn banda sylenen szler Prusya sylevleri, stne attklar ve kendisine o kadar souk gelen toprak da Prusya topra; ne yazk! Anszn kalabalk, saygyla birisine yol veriyor; beyazlar giyinmi, iri yapl, bir zrhl svari, mantosunun altnda, yapraklarn dkmeyen bitkilerden yaplm byk birelengi andran bir eyle yaklayor. evreden: - Bismarck geldi... Bismarck geldi... diyorlar. Colmar yargc da iinden zntl zntl: - Kont cenaplar, diyor, bana pek iyi davranyorsunuz, ama Michelciimiz de burada olsayd... Pek grltl bir kahkaha, lgnca, rezilce, yabanl, sonu gelmeyen bir kahkaha, dncesini yarda kesiyor. Yarg, d kopmu, kendi kendisine: - Ne oldu bu adamlara? diyor. Kalknyor, baknyor... M. de Bismarck'n dindarca bir saygyla mezar stne koyduu ey, kendi minderi, zerine epeevre yle yazl bir yazt konulmu kendi mein minderidir: AIR CEZA MAHKEMESNN GZBEBE YARGI DOLLNGER'e SAYGILAR VE SEVGLERLE. Mezarln bir bandan br bana dek herkes glyor, herkes brlerini tuta tuta kahkahay atyor ve bu kaba Prusya neesi, lnn, sonsuza dek srecekbir aalanmann arl altnda ezilerek, utancndan alad mahzende bile n n tyor...

CASUS OCUK Ad Stenne'di, kk Stenne. Sska, saz benizli bir Paris ocuuydu. Belki on, belki de on be yalarndayd. Bu yumurcaklarn da ya belli olmaz ki. Annesi lmt; eski bir deniz eri olan babas, Temple mahallesinde kk bir parkta bekilik ediyordu. ocuklar, dadlar, alr kapanr iskemleleriyle yal kadnlar, yoksul anneler, ksacas Paris'in akrabalardan kaarak bu kylar kaldrml tarhlara snmaya gelen btn o tintin gezer takm, Stenne babay tanr ve pek severdi. Kpekleri ve sra sra dolaan serserileri rkten o pos byn altnda, pek sevecen, sanki bir anne glmsemesinin gizlendii ve bu glmsemeyi grmek iin de adamcaza: - Kk ne lemde? demenin yetecei biliniyordu. Baba Stenne, olunu o kadar severdi ki! Kk Stenne akamlar okul dalnda kendisini almaya gelip de, baba oulher srann nnde parkn gediklilerinin hatrlarn sormak zere mola vererek, gnl almalarna karlkta bulunarak, iki yan aalkl park yollarnda dolatklar zaman, Stenne'in keyfinin sonu gelmezdi. Ne yazk ki kuatma balaynca her ey deiti. Baba Stenne'in park kapatld, iine de petrol kondu. Gzn krpmadan evresini gzlemek zorunda kalan zavall adam, btn mrn tek bana, ttn imeden, olunu ancak akamlarn ge saatlerinde evde grmeye katlanarak, o bombo ve altst olmu yeillik kmeleri arasnda geirmeye balad. Artk Prusyallarn szn ettiinde bynn ne biimald, grlecek eydi... Kk Stenne'e gelince, bu yeni yaamdanpek yaknmyordu. Kuatma ne demek? ocuklar iin bundan daha elenceli ey olur mu? Okul yok! Szl yoklamayok! Her gn tatil, sokaklar da panayr yeri gibi... ocuk, akama dek, sokak sokak dolayordu. Mahallenin metrislere (3) giden taburlarna taklyor ve bunlardan da bandosu iyi olanlar seiyordu. Bu konuda kk Stenne'in bilgisine diyecek yoktu. 96. tabur bandosunun bir eyebenzemediini, halbuki 55.'de pek yetenekli bir takm bulunduunu p diye syleyiverirdi. Kimileyin de yedeklerin eitimlerini izlerdi. Sonra, sra bekleme fasl da vard... Kolunda sepeti, havagaznn yanmad k sabahlarnn loluunda, kasap ve ekmeki dkknlarnn parmakl nnde sralanan halkn arasna o da katlrd. Orada, ayaklar su

birikintileri iinde, herkes birbiriyle tanr, siyasetten konuur ve M. Stenne'in olu olmak sfatyla kendisinin dncesi sorulurdu. Fakat hepsinin en elencelisi, kuka partileri, hani u Brtanya yedeklerinin kuatma srasnda Paris'te moda haline getirdikleri nl galoche (4) oyunuydu. Kk Stenne istihkmlarda ve ekmeki dkknlarnda bulunmad zaman, kendisini kesinlikle Chteau-d'Eau alanndaki galoche oyununda grrdnz. Doallkla o, oyuna girmezdi. Bunun iin ok para gerekliydi.Yalnzca gzn drt aarak oyuncular izlemekle yetinirdi! Hele birine, oyuna hep be franklklar basan, mavi gmlekli bycek bir olana hayran olmutu. Delikanl kotuka, gmleinin altndaki paralar n n ediyordu... Bir gn o olan, kk Stenne'in ayaklar altna kadar yuvarlanp gelen bir be frankl yerden alrken, yava sesle: - yle ama, a olursun! dedi. Ama, istersen, sana bunun kaynan retirim. Oyun bitince, onu alannbir kesine gtrd ve ocua kendisiyle birlikte gelip Prusyallara gazete satmay nerdi. Her satta otuz frank kazan vard. Stenne, nce bu neriyi fkeyle geri evirdi ve gn oyunlarn semtine bile uramad. Fakat bu gn ne skntlarla geti, Tanr bilir! Artk aznabir lokma girdii yoktu. Artk kendisini uyku tutmaz olmutu. Geceleri, yatann altnda kuka ynlarnn kuleler gibi ykseldiini, be franklklarn prl prl tekerlendiini grr gibi oluyordu. Ben de oynasam diye yle ii gidiyordu ki sonunda drdnc gn dayanamad, Chteau-d'Eau'ya geldi, byk olan grd ve eytana uydu. Karl bir gnn sabahnda, omuzlarnda birer torba, gazeteler gmleklerininaltnda sakl, yola ktlar. Flandres kapsna geldiklerinde, gn henz domutu. Byk olan, Stenne'i elinden tuttu ve burnu krmz, grn yumuak, babacan bir kentliye benzeyen nbetiye sokularak, alamakl bir sesle: - Aman efendim, dedi, izin verin de geelim... Annemiz hasta, babamz da ld. Kk kardeimle tarladan patates toplamaya gideceiz. Hem de alyordu. Stenne, utancndan yerin dibine geerek, ban emiti. Nbeti onlar bir an szd; bombo ve apak yola doru bir gz att; yana ekilerek: - Haydi, abuk gein, dedi.

Artk Aubervilliers'nin yolunu tutmulard. Byk olan ks ks glyordu. Kk Stenne, dteymi gibi, bulank bir durumda, klaya evrilmi fabrikalar, slak paavralarla donanm bo barikatlar, sisleri delip de gkyzne krk dkk ve dumansz ykselen uzun bacalar grd. Uzaktan uzaa bir nbeti, teki yan drbnle seyreden kukuleteli subaylar, nlerinde yaklp da artk snmekte olan atelerin erittii karla srsklam olmu kk adrlar. Byk olan yolu biliyor, karakollarn eline dmemek iin tarlalarn iine dalyordu. Ama yine, babozuk (5) nianclardan olumu bir ileri karakola atmaktan yakay kurtaramadlar. Babozuk nianclar kukuleteli yamurluklaryla, Soissons tren yolu boyunca, suyla dolu bir hendein iinde melmi bekliyorlard. Bu kez byk olann masal okumas hibir ie yaramad, gemelerine izin verilmedi. O szlanadursun, geit bekisinin evinden demiryoluna, sa ba aarm, yz burumu, Stenne babaya benzeyen yal bir avu kt. ocuklara: - Haydi, artk alamay brakn, ocuklar, dedi. Patateslerinize gidersiniz, merak etmeyin! Ama nce ieriye girin de biraz snn. u yumurcak neredeyse souktan donacak! Ne var ki, kk Stenne souktan deil, korkudan, utancndan titriyordu... erde pek clz, tam bir dilenci ateinin evresinde bzlm duran birka asker grdler. Kasaturalarnn ucuna taktklar peksimetleri atee uzatp biraz yumuatmaya alyorlard. ocuklara yer amak iin biraz sktlar. Kendilerine azck iki, azck kahve verildi. Onlar iedursunlar, kapda bir subay grnd, avuu ard, ona bir eyler fsldad ve hemen kp gitti. avu, arkadalarna dnerek keyifli keyifli: - ocuklar, dedi, bu gece kzlca kyamet kopacak... Prusyallarn parolasn renmiler... Sanrm bu kez heriflerden u canna yandmn Bourgetsini geri alacaz. Bir alk ve kahkahadr koptu. Hora tepen tepene, ark syleyen syleyene, kasaturasn parlatan parlatana. ocuklar, bu curcunadan yararlanarak svtlar. Siperi geince, ova uzanp gidiyordu. Ovann ta sonlarnda, mazgal delikleri alm uzun bir beyaz duvar vard. te ocuklar, her admda patates topluyormu gibi duraklayarak, bu duvara doru ilerliyorlard. Kk Stenne, boyuna:

- Geri dnelim... Oraya gitmeyelim... diyordu. br omuz silkiyor ve boyuna yryordu. Birdenbire, doldurulan bir tfein mekanizma takrtsn duydular. Byk olan, kendisini yere atarak: - Yat! dedi. Yatnca da slk ald. Kardan, karlarn iinden baka bir slk sesi geldi. Srne srne ilerlediler... Duvarn nnde, yer hizasndan, yal bir berenin altnda bir ift sar byk grnd. Byk olan sipere, Prusyalnn yanna atlad ve yoldan gstererek: - Kardeimdir, dedi. u Stenne yle ufak tefekti ki, Prusyal onu grnce glmeye balad ve kollarna alp gedie kadar kaldrmak zorunda kald. Duvarn br yannda toprak setler, boylu boyunca yere yatrlm aalar, karn iinde kapkara ukurlar ve her ukurun iinde de ayn yal bere ve ocuklarn getiini grerek srtan ayn sar byklar vard. Bir kede bahvann evi, kaln ktklerle bir kazamat haline sokulmutu. Alt kat iskambil oynayan ve harl harl yanan bir atein stnde orba piiren askerlerle doluydu. Lahanayla domuz ya ne de gzel kokuyordu! Ayazda konaklayan babozuk nianclarla arada ne byk ayrm vard! Yukar katta da subaylarn piyano aldklar, ampanya ielerinin tpalarn patlattklar duyuluyordu. Parisliler ieriye girince, sevinli bir "Hurra!"yla karlandlar. Btn gazeteler kapld. ocuklara iki sunuldu, sz syletildi. Btn bu subaylarn burnubykve ters bir grn vard. Ama byk olann ky mahalle konukanlna, kulland klhanbeyi deyimlerine baylyorlard. Glyorlar, syledii szckleri yineliyorlar, kendilerine getirilen bu Paris amuru iinde keyifle yuvarlanyorlard. Kk Stenne de, aptal olmadn gstermek iin, sze karmak istiyordu; ama kendisini skan bir eyler vard. Tam karsnda, brlerinden ayr, brlerinden daha yal, daha ciddi bir Prusyal gazete okuyor, daha dorusu okur gibi yapyordu. Sanki bu adamn lkesinde Stenne yanda bir ocuu varm da kendi kendisine: "Olumun byle iler yaptn grmektense, lmek daha iyi..." diyormu gibi,baklarnda hem sevecenlik, hem de sitem seziliyordu.

te o anda Stenne, yreini bir elin sktn ve arpmasna engel olduunu duydu. Bu yrek bunalmndan kurtulmak iin imeye balad. ok gemeden evresinde her ey dnyor gibi oldu. Arkadann, kaba kahkahalar arasnda, ulusal korumanlarla, onlarn eitimleriyle alay ettiinin, Marais'de bir safa geme durumunu, geceleyin istihkmlarda bir silh bana lemini taklit etmeye baladnn, ancak hayal meyal ayrmna varabildi. Daha sonra byk olan, ksk bir sesle konumaya balad. Subaylar yaklatlar; hemen suratlar asld. Alak, onlara babozuk nianclarn saldrsn haber veriyordu... Artk o zaman kk Stenne, fkeyle yerinden kalkt; aylmt: - Yapma bunu, aabey... stemiyorum. Fakat teki, onun bu telna gld ve konumasn srdrd. Daha szn bitirmeden btn subaylar ayaa kalkmlard. lerinden biri ocuklara kapy gstererek: - Haydi, defolun, dedi. Sonra aralarnda hzl hzl Almanca konumaya baladlar. Byk olan, Venedik dukasym gibi gururla, paralarn krdata krdata darya kt. Stenne, ba nnde, onu izledi; bak kendisini pek skm olan Prusyalnn yanndan geerken, zgn bir sesin: - Deil gzel! deil gzel bu... dediini duydu. Gzleri doldu. ocuklar ovaya knca, komaya baladlar ve abucak hatlara vardlar. Torbalar Prusyallarn verdii patateslerle doluydu. Bylece hibir terslikle karlamadan, babozuk nianclarn siperine getiler. Orada geceleyin yaplacak saldrnn hazrlklarna balanmt. Ktalar, sessizce gelip duvarlarn arkasnda toplanyorlard. Yal avu da oradayd; keyifli keyifli, askerlerine yer gsteriyordu. ocuklar getii zaman onlar tand ve tatl tatl glmsedi... Bilseniz bu glmseme, kk Stenne'in ne kadar yreini szlatt. Bir an iinden: - Oraya gitmeyin... Biz sizi ele verdik, diye barmak geldi. Fakat teki: - Azn aarsan bizi kuruna dizerler, demiti. O da, korkudan azn

aamad. Courreneuve'de sahipsiz bir eve girip paray paylatlar. Dorusunu sylemek gerek; para haka blld ve kk Stenne, gmleinin altnda paracklarnn n n ettiini duyup da bu parayla tadn karaca kuka partilerini dnnce, suunu eskisi gibi iren bulmad. Amayalnz bana kaldnda... ah, zavall ocuk! Kaplardan sonra byk olan kendisinden ayrlnca, cepleri kendisine daha ar gelmeye ve yreini skan el bsbtn yumulmaya balad. Paris, artk o eski Paris deildi. Gelip geenler, sanki nereden geldiini biliyorlarm gibi kendisine sert sert bakyorlard: casus... O,bu szc tekerleklerin grltsnde, kanal boyunca eitime kan trampetlerde duyuyordu. Sonunda evine geldi, babasnn henz dnmemi olduunu grnce pek sevindi; hemen odasna kp kendisine o denli ar gelen paralar yastnn altna saklad. Stenne Baba'nn, eve o akamki gibi neeli ve keyifli dnd olmamt. Taradan iyi haberler gelmiti. lkenin durumu iyilemeye yz tutmutu. Eski asker, yemeini yerken duvarda asl duran tfeine bakyor ve gzlerinin ii glerek oluna: - Olum, diyordu, yan byk olsayd Prusyallara gsterirdin, deil mi? Saat sekiz sularnda top sesleri duyuldu. Btn tabyalar pek iyi bilen adamcaz: - Aubervillers'dir, dedi. Bourget'de arpma oluyor. Kk Stenne sapsar kesildi, yorgun olduunu ileri srerek yatmaya gitti; ama gzne uyku girmedi. Toplar durmadan grlyordu. Babozuk nianclarn Prusyallara baskn vermek iin geceleyin siperlerinden ktklarn, ancak kendilerinin pusuya dtklerini kafasnda canlandrd. Kendisine glmsemi olan avuu anmsad; onu orada, boylu boyunca karlara uzanm grd. Hem yannda daha niceleri vard! Btn bu dklen kanlarn creti, urada yastnn altnda duruyordu ve kendisi, M. Stenne'in, bir askerin olu... Gz yalar sanki boazn tkyordu. Babasnn yandaki odada dolatn, pencereyi atn duydu. Aada, alanda toplanma borusu alyor, bir yedek taburu, yola dzlmeden nce say sayyordu. Demek, gerek bir sava balamt. Zavall ocuk hkrklarn bastramad, babas odaya girerken: - Nen var, diye sordu.

ocuk artk kendisini tutamad, yatandan atlad ve babasnn ayaklarna kapand. Yataktan srarken, btn paralar yere yuvarlanmt. Yal adam titreyerek: - Bu da nesi, dedi. Yoksa aldn m? Bunun zerine kk Stenne, bir solukta, Prusyallara nasl gittiini, orada ne yaptn anlatt. Syledike zntden kurtulduunu duyuyor, suunu aklamak gnlne biraz ferahlk veriyordu. Stenne Baba, yz allak bullak olmu, dinliyordu. Olu szn bitirince, elleriyle yzn kapad ve alad. ocuk: - Baba, baba... diyecek oldu. Yal adam yant vermeyerek onu itti ve yere salan paralar toplad. - Hepsi bu kadar m, diye sordu. Kk Stenne, hepsi bu kadar der gibi ban edi. Yal adam duvardan tfeini, fiekliini indirdi, paray cebine koydu ve: - Peki, dedi, ben onlara geri veririm. Sonra bir sz bile sylemeksizin, ban bile evirmeden aa inip, karanlkta yola dzlen yedeklerin arasna kart. O gnden beri kendisini gren olmad. ANNELER KUATMA ANISI O sabah, Seine ilinin yedek taburlarnda temen olarak bulunan dostumuz ressam, B...'yi grmek iin Valrien tepesine gitmitim. Meer bizim arkada nbetiymi. Yerinden kmldamas olanakszd. Bize de tabyann kaps nnde, Paris'ten, savatan ve imdi aramzda bulunmayan sevgili dostlarmzdan sz ederek, vardiyadaki tayfalar gibi, bir aa bir yukar dolamak dt... Yedek niformasnn altnda yine hep o bildiim eski akac ressam olan bizim temen, birdenbire szn kesti, duraklad ve kolumdan tutarak, yavaa:

- Aman ne gzel Daumier! dedi ve av kpeinin gz gibi bir anda parlayan kck el gznn ucuyla bana, Valrien tepesinin dzlnde beliren iki kerli ferli silueti gsterdi Gerekten de Daumier'ye yarar bir tablo! Eski bir orman yosunundan yaplma benzeyen yeilimtrak kadife yakasyla, uzun ve kahverengi bir redingot giymi olanerkek zayf, ufak tefek, krmz yzl, kk alnl, yuvarlak gzl ve gaga burunluydu. zetle kr kr, grkemlive budala bir ku kafas. Buna, iinden bir ienin boynu kan, iekli hasrdan kk bir zembille br koltuunun altndaki konserve kutusunu, hani Parislilerin artk grr grmez, kesinlikle be ay srm olan ablukay anmsayacaklaro bildiimiz teneke kutuyu eklediniz mi tamam... Kadndansa, nce ok byk, havaleli bir apkayla, sanki zavallln daha iyi belli etmek iinmi gibi vcudunu yukardan aaya smsk saran ok eski bir omuz atksndan, sonra da zaman zaman apkann solmu tlleri arasndan kveren sivri bir burun ucuyla bir tutam krl ve zavall satan baka bir ey grlmyordu. Erkek, dzle varnca soluklanmak ve alnnn terini silmek iin durdu. Kasm sonu sislerinin bastrd bu ykseklikte hava hi de scak deildi; ama onlar pek hzl yrmlerdi. Kadna gelince, o durmad. Dosdoru kapya doru yrd, sanki konumak istiyormu gibi bir an duraksayarak bize bakt; ama subayn eritlerinden rkm olacak ki, nbetiye bavurmay yeledi. Skla skla nc Paris yedek taburunun altnc blnde bulunan olunu grmek istediini syledi. Nbeti: - Siz burada bekleyin, ben artrm, dedi. Kadn, yle bir oh diyerek, neeli neeli kocasnn yanna geldi. Her ikisi birlikte gidip tede bir tmsein kysna oturdular. Orada epey beklediler. u Valrien tepesi de yle byk, avlular, ivler, burlar, klalar ve kazamatlarla yle karmakark ki! Siz gidin de yerle gk arasnda asl kalm, Laputa adas gibi bulutlarn ortasnda sarmallamasna dalgalanan u karnca yuvasnda, altnc blkten bir yedei bulun bakalm. Hem o saatte tabyada trampet ve boru sesleri, kouan askerler, takrdayan mataralar m istersiniz... grla! Sonra da nbet deitirmeler, angaryalar, erlerin datm, babozuk nianclarn dipik vura vura getirdikleri kanlar iinde bir casus, generale yaknmaya gelen Nanterre kylleri, kendisi souktan donmu, hayvan kan ter iinde drt nala gelen bir haberci, semerlerin her iki yannda sallana sallana, hasta

kuzular gibi yavaa inildeyen yarallar ta ileri karakollardan alp getiren salk katrlar, yeni gelmi bir topu fifreyle (6) ve "heya-mola!" ile yukar eken tayfalar, denei elinde, tfei arkasnda, krmz pantolonlu bir obann nne katt tabyann srs; btn bu kalabalk gidiyor, geliyor, avlularda karlayor, bir dou kervansaraynn alak kapsndan dalyormu gibi tabyann iine girip yitiyordu. Bu arada zavall annenin gzleri hep "Allah vere de ocuumu unutmasalar...'' der gibiydi. Be dakikada bir yerinden kalkyor, usulcack kapya yaklayor, duvara srtnmeden ieriye, n avluya yle ekingen bir gz atyor, ama olunu gln duruma drme korkusuyla bir ey sormay, bir ey istemeyi gze alamyordu. Kendisinden daha utanga olan kocas, kesinden kmldamyordu. Fakat kadn, her kezinde biraz daha zgn, biraz daha umutsuz, gelip yerine oturunca, kocasnn sabrszlk gsterdii iin kendisine ktn ve bu ileri bilir geinen bir aptaln beden diliyle askerliin gerekleri konusunda boyuna aklama yaptn gryorduk. Ne olduklar grlmeden kestirilebilen bu kk ve sessiz aile sahnelerini, yolda yrrken, yanbanzdan geen ve bir devinimle size btn bir yaam aklayan o sokak szszoyunlarn hep ok merak etmiimdir. Ama burada beni asl saran ey, kiilerin acemilii ve saf gnlll oldu. "Hayal perdesi"nin iki tasviri gibi duru ve anlaml yz buruturmalarndan, tadna doyulmaz bir aile dramnn btn o girdi ktsn gerek bir heyecanla izliyordum. Bir sabah annenin, kendi kendisine: - u M. Trochu'nn buyruklarndan da bktm usandm artk... ocuumu grmeyeli ay oldu... Gidip olumu barma basmak istiyorum, dediini duyar gibi oluyordum. Baba utanga, yaamda beceriksiz, bir izin kd koparmak iin gereken bavurular dnnce d patlayarak, nce karsn yattrmaya alyor: - Aklna byle eyler sokma, ruhum. O Valrien tepesi, cehennemin dibinde bir yer... Oraya arabasz nasl gidersin? Hem sonra oras savunma yeri! Kadnlar giremez. Anne: - Ben girerim, diyor.

Kocas da onun her dediini yapt iin, sokaklara dyor; korkudan terleyerek, souktan titreyerek, saa sola arparak, kaplar ararak, bir bronun nnde iki saat sra bekledikten sonra iine o bronun bakmadn grerek, ubeye, belediyeye, kurmaylar kuruluna, komisere kouyor; sonunda akam, cebinde validen kopard izin kdyla eve dnyor. Ertesi sabah erkenden, soukta ve karanlkta kalklyor. Baba, biraz iini stsn diye bir eyler yiyor, ama annenin karn a deil. Kadncaz le yemeini orada, oluyla birlikte yemek niyetinde. Zavall yedee biraz ziyafet ekmek iin kuatma yiyeceklerinden ne kalmsa, ikolota, reel, az mhrl arap iesi, dahas ktlk gnleri iin sk sk saklanan sekiz franklk bir konserve kutusuna varncaya dek her ey, abuk abuk zembile dolduruluyor. Bunun zerine, artk yola dzlyorlar. Savunma hatlarna geldikleri zaman, kaplar henz yeni alyor. zin kadn gstermek gerekiyor. Annedeki korkuyu grmeyin! Ama hayr, her ey yolunda. Nbeti baavuu: - Brakn gesinler! diyor. Anne ancak o zaman rahat bir nefes alyor: - Bu subay ne kadar da kibar! imdi artk keklik gibi evik, sekiyor, hzl hzl gidiyor. Kocas, kendisine ayak uydurmakta zorluk ekiyor: - Ne de hzl yryorsun, ruhum! Ama onun dinledii yok. Ta tede, ufkun buular iinde Valrien tepesi, ona iaret ediyor gibi: - abuk gelin... O burada. Ama oraya gelince de yeni bir i sknts. Ya onu bulamazlarsa! Ya kendisi gelemezse!... Birdenbire rperdiini, yal adamn koluna vurduunu ve bir srayta ayaa kalktn gryorum... Uzaktan, kapnn kemeri altndan, ayak sesini tanyor.

Gelen o! Delikanl ortaya knca, tabyann n, sanki batan baa kla donanyor. Allah iin, boylu poslu, gzel bir delikanl. Srtnda antas, elinde tfei, babayiit bir ocuk. Gler yzle, neeli bir erkek sesiyle: - Ho geldin, anne! diyerek onlara yaklat. Bir anda, anta, battaniye, tfek, ne varsa hepsi, o geni, gsterili apkann arkasnda grnmez oldu. Sonra babaya sra geldi, ama uzun srmedi. O grkemli apka, hep kendine yontuyordu. Doymak bilmiyordu... - Naslsn?... Geceleri iyi rtnyor musun?... amarlarn ne durumda? apkann krmal tlleri altnda, bir pck, gzya, glck tufan iinde, delikanly tepeden trnaa saran uzun ve sevgi dolu bakn duyumsuyordum. ay denmeden birikmi ana sevgisini bir kezde dyor gibiydi. Baba, o da cokuluydu, ama yle grnmek istemiyordu. Kendisini seyrettiimizi biliyor ve: - Kusura bakmayn... Kadndr! demek ister gibi bize gz krpyordu. Kusuruna bakmak m? Anszn bir boru sesi, bu cokun sevinci sarst. Delikanl: - Bizi aryorlar, dedi. Hemen gitmeliyim. - Nasl? Bizimle yemek yemeyecek misin? - Olmaz ki! Yiyemem. Tam yirmi drt saat, tabyann tepesinde nbetim var. Zavall kadn: - Ah! dedi ve daha fazlasn syleyemedi. Her de bir an, zgn zgn birbirlerine bakp kaldlar. Sonra baba, boazndan, durumu kabulleniin hem dokunakl, hem de gln anlatmyla, yrek paralayc bir ses kard. - Bari kutuyu gtr!

Fakat terslik bu ya, ayrln tel ve yrek arpnts arasnda, o kr olas kutu bir trl bulunamyordu. O sska ve titrek ellerin sa solu aratrdn, rpnp durduunu grmek, zaman zaman hkrklarla kesilen o seslerin, byle anlamszvrzvr yle derin bir acya kartrmaktan utanmakszn: - Kutu nerede? Nerede u kutu? dediini duymak, insana hzn veriyordu. Kutu bulununca, son ve uzun bir kucaklamadan sonra, delikanl koa koa tabyaya girdi. Dnn ki bu le yemei iin ta nerelerden gelmilerdi, bu gn bir bayram sevinciyle beklemilerdi, anne btn gece gzn bile krpmamt. Syleyin bakalm, bu yarda kalm elenceden, bir an grnp de hemen birdenbire yitiveren bu cennet grnmnden daha ac bir ey biliyor musunuz? Daha bir sre, ayn yerde, kmldanmadan, gzler hep ocuklarnn ieriye dald o kapya mhlanm gibi, beklediler. Sonunda adam yle bir silkindi, geriye dnd, ok dayankl bir tavrla iki kez ksrd ve sesine ekidzen verdikten sonra, yksekten ve pek en: - Haydi anne, gidelim! dedi. Sonra da dnp bize gsterili bir selm verdi ve karsnn koluna girdi... Yolun dnemecine kadar, gzlerimi onlardan ayrmadm. Babann pek fkeli bir grn vard. Zembili kzgn bir edayla havaya kaldryordu. Anneye gelince, o daha dingin grnyordu. Kocasnn yan sra, ba yerde, kollar sarkm, yryordu. Ama zaman zaman dar omuzlar zerindeki atksnn titremelerle sarsldn grr gibi oluyordum. BERLN'N KUATILMASI Glleyle delinmi duvarlardan, mermiyle km yaya kaldrmlarndan Paris'in kuatma servenini sora sora, Dr. V... ile birlikte, Champs-Elyses'nin iki yan aalkl caddesinden kyorduk. Etoile alanna gelemeden biraz nce, doktor durdu ve Zafer Tak'nn evresinde grkemle sralanm o byk ke ba evlerinden birini gstererek: - u balkonun stnde kapal duran drt pencereyi gryor musunuz? dedi. Austos aynn, geen yln frtnalar ve ykmlarla dolu o uursuz austos aynn ilk gnlerinde, bir inme olay iin beni bu evden armlard. Evde I. Napolon dneminin zrhl svari subaylarndan Albay Jouve oturuyordu. Bu n, onur, yurtseverlik tutkunu yal adam, sava

balar balamaz, Champs-Elyses'de bu balkonlu apartman tutmutu... Bilin bakalm, niin? Askerlerimizin zafer dnnde yapacaklar geit trenini izlemek iin... Zavall yal adam! Tam sofradan kalkt srada Wissembourg yenilgisini haber alm. Bu bozgun bildirisinin altnda Napolon imzasn grr grmez, yldrm arpm gibi yere ylm. Eski subay, odann hals zerine boylu boyunca uzanm, kafasna sopa yemi gibi yz gz kan iinde ve kaskat buldum. Ayaktayken herhalde pek uzun boylu olmalyd; yerde dev gibiydi. Gzel bir yz, inci gibi diler, kvr kvr apak salar, altmnda grnen seksenlik bir adam... Yannda kz torunu diz km, gzlerinden yalar akyordu. Kendisine nasl da benziyordu! nsan her ikisini yanyana grnce, zerlerine ayn resim vurulmu iki gzel Yunan madalyas sanrd. Yalnzca biri eski, toprak rengi balam, izgileri biraz silinir gibi olmu; bryse prl prl ve net; arktan yeni km olduu parlaklndan ve kadife gibi oluundan belli. Bu ocuun acs iime dokundu! Asker kz, asker torunu; babas Mac-Mahon'un kurmaylar kurulunda bulunuyormu. Karsnda boylu boyunca yere uzanmlevent gibi yal adamn o durumu, kafasnda bunun kadar rktc bir baka dlem uyandryordu. Elimden geldii kadar kendisini yattrmaya altm, ama dorusu pek umudum yoktu. Hasta, bal gibi, yar inme durumundayd. Eh, seksen yanda bundan yakay kurtarmak gtr. Nitekim o da, gn, hep ayn devinimsizlik, ayn uyuukluk iinde kald... O aralk Paris'e Reichshoffen arpmasnn haberi geldi. Bu haberin ne artc bir biimde geldiini anmsarsnz. O gn akama dein, byk bir utku kazandmz sanmtk. yle ya, yirmi bin Prusyal ldrlm, veliaht esir dm... Nasl bir tansk, nasl bir mknats akmyla, bu ulusal sevincin bir yanks, inmesinin pelteliini yarp bizim zavall sar-dilsize dek geldi ve onu etkiledi, bilmiyorum. Ama uras da kesin ki, o akam yatana yaklatm zaman, onu pek deimi buldum. Gzleri sanki parlyordu; dili eskisi kadar ar deildi. Bana glmseyecek ve iki kez: - Ut... ku! szcn kekeliyecek kadar gc kendisinde buldu. - Evet albaym, hem de byk bir utku! Kendisine Mac-Mahon'un o gzel baars konusunda ayrntl bilgi verdike, yznn yumuadn, glmsediini gryordum... Odasndan ktm zaman gen kz, rengi sararm, beni kapda bekler buldum. Hkra hkra alyordu. Meer Reichshoffen arpmasnn gerek serveni ilan edilmi; Mac-

Mahon kam, btn ordu da ezilmi... Yreklerimiz szlayarak, birbirimize baktk! O, bykbabasn dnerek zlyordu. Benimse, yal adam dndke yreim bunalyordu.Onun byle bir sarsntya dayanmas olanakszd.... Peki ama, ne yapmal? Sevincini ok grmemeli, kendisine can veren dlemlere dokunmamal, yle mi? Bu kezde yalan sylemek gerekiyordu... Aslan kz, hemen gz yalarn silerek: - Pek iyi, dedi, yalan da syleyeceim! Ve yz gle gle bykbabasnn odasna girdi. Dorusu ok etin bir ie girimiti. lk gnleri, iyi idare etti. Adamcaz henz pek kendisinde deildi, her eye ocuk gibi kanyordu. Fakat iyiletike, daha iyi dnmeye balad. O zaman da, kendisini ordularn harektndan haberli klmak, sava bildirileri kaleme almak gerekti. Bu gzel ocuun, gece gndz, bir Almanya haritas zerine eilerek, uraya buraya minimini bayraklar inelediini, hi yoktan anl bir sefer dzenlemeye abaladn grmek, insann yreini szlatyordu: Sanki Bazaine Berlin'e yryordu, Froissart Bavyera'dayd; Mac-Mahon'sa Balta doru ilerliyordu. Btn bu ilerde bana akl danyor, ben de elimden geldii kadar kendisine yardm ediyordum. Ama bu dlemselistilada en ok iimize yarayan, yine bykbabayd. I. Napolon dneminde Almanya'y ka kez fethetmiti. Yaplacak btn harekt nceden kestiriyordu. - imdi, ite uraya gidecekler. te unu yapacaklar... Kestirimleri hep doru kyor ve bu, koltuklarn kabartyordu. Ne yazk ki, ka kenti ele geirirsek geirelim, ka arpmay kazanrsak kazanalm, bir trl onun istedii gibi hzl gidemiyorduk. Yal adam doymak bilmiyordu! Her geliimde, yeni bir utku haberiyle karlayordum. Gen kz, umutsuz bir glmsemeyle beni karlarken: - Doktor, Mayence' aldk! diyordu ve kap arasndan neeli bir sesin bana: Olaanst! Olaanst! Sekiz gn iinde Berlin'deyiz! diye haykrdn duyuyordum. O srada Prusyallarn Paris'e varmalarna sekiz gn kalmt... nce kendisini taraya gtrmenin daha uygun olup olmayacan dndk. Ancak dar kar kmaz, Fransa'nn durumundan her eyi renecekti. Henz ylesine gsz, atlatt vartadan

ylesine sarslm durumdayd ki, gerei renmesine izin vermeye gnlm raz olmad. Yine Paris'te kalmaya karar verildi. Pek iyi anmsyorum, kuatlmann ilk gnnde, Paris kaplarnn kapanmas, arpmann kente dek sokulmas, d mahallelerimizin snr durumuna gelmesi yznden, hepimizin yreini burkan o dehet verici acyla, heyecan iinde dairelerine kmtm. Adamcaz, yatana oturmu, keyif ve gurur iinde buldum. - Grdnz m? Sonunda u kuatma balad! dedi. Kendisine akn akn baktm: - Nasl, albaym, dedim, biliyor musunuz?.. Torunu bana dnerek: - Elbette, doktor, dedi... En nemli haber bu... Berlin'in kuatlmas balad. Gen kz bunu, diki dikerken yle arbal, yle dingin bir edayla syledi ki... Zaten nasl kukulanabilirdi? Tabyalardan gelen top seslerini iitemezdi. O i karartan, alt stne gelmi, zavall Paris'i gremezdi. Yatandan grebildii ey, Zafer Tak'nn bir duvarndan baka bir ey deildi ve odasnda, evresinde dlemlerini yaatmaya birebir,I. Napolon dneminden kalma bir alay te beri vard. Mareal portreleri, arpma resimleri, Roma kralnn (7) bebekliini gsteren elle yaplm resmi; sonra imparatorluk andac madalyalar, bronzlar, fanus altnda bir Sainte-Hlne kayas, balo klnda, kabark kollu sar elbiseler giymi, mavi gzl, salar bukle bukle, hep ayn kadna ait minyatrlerle dolu, bakrdan armalarla sslenmi, koskocaman ve dimdik konsollar -ve btn bunlar, konsollar, Roma kral, marealler, gs kalkk, kemeri yksek, sar entarili kadnlar, hani u 1806 ylnn gzellik ve incelii saylan bask boyunlu ve kaskat grnm... Zavall albay! Kendisini Berlin'in kuatmasna bylesine safa inandran ey, uydurabileceimiz btn masallardan ok, o utku ve fetih havasyd. O gnden sonra, asker harekt artk pek kolaylamt. Berlin'i almak, yalnzca bir sabr sorunuydu. Arada srada, yal adamn cannn ok skld zamanlar, kendisine, sanki olundan gelmi bir mektup okunuyordu. Doallkla mektuplar uydurmayd. nk Paris'e dardan bir ey geldii yoktu ve Sedan'dan sonra, Mac-Mahon'un yveri Almanya'da bir kaleye gnderilmiti. Babasndan haber almayan, onun tutsak dtn, her eyden yoksun, belki de hasta olduunu bilen ve azndan, seferde, fethedilmi bir lkede hep ilerleyen bir askere yakacak derecede en ve ksa mektuplar uydurmak zorunda kalnan o zaval

ocuun acsn, artk siz dnn. Kimileyin gcnn kesildii de oluyordu. O zaman haftalarca mektup alnmyordu. Fakat yal adam meraka dyor, gzne uyku girmiyordu. O zaman hemen Almanya'dan bir mektup geliyor ve gen kz bunu, yatann yannda, gzyalarn iine akt akta, neeyle okuyordu. Albay dindarcabir kendinden gemilik iinde dinliyor, anlayl bir edayla glmsyor, doru buluyor, eletiriyor, biraz kark olan yerlerini bize anlatyordu. Ama asl mertlii, oluna gnderdii yantlarla belli oluyordu: "Fransz olduunu sakn unutma" diyordu... "O zavall insanlara kar ycegnll davran, kendilerine istilnn arln duyurma..." Sonra da bitmek tkenmek bilmeyen tler, mlkiyete sayg, kadnlara saygl ve incelikle davranmak zerine vaazlar; ksacas ftihlere zg tam bir askeri onur yasas. Bunlara, siyasetle ilgili kimi genel yorumlar, yenilenlere kabul ettirilecek bar koullar da karyordu. Dorusu, bu noktalarda hi de hrsl ve zor seici deildi: - Sava tazminat, evet; ama baka bir ey istemez... Ne diye ellerinden illerinialmal?.. Alman toprandan Fransa olur mu! Btn bunlar kararl bir sesle yazdryordu. Szlerinde yle bir saflk, ylesine gzel bir yurt sevgisi duyuluyordu ki, kendisini dinlerken heyecana dmemek elden gelmiyordu. O srada kuatma, doallkla Berlin'inki deil, srp gidiyordu! Karakn, bombardmanlarn, salgnlarn ve aln egemen olduu gnlerdi. Fakat gsterdiimiz zen, emeklerimiz, evresindehi eksilmeyen, ylmayan sevecenlikle, yal adamn huzuru bir an bile bozulmad. Kendisine, sonuna kadar, has ekmekle taze et salayabildim. Ama yalnzca ona yetecek kadar. Bykbabann bu pek masum ve bencil le yemeklerinden daha dokunakl bir grnm dnemezdiniz. Yal adam, yatann iinde, taptaze ve neeli, peetesi boynunda, yannda torunu, yoksunluklar yznden biraz benzi umu, elinden tutup btn o yasak nimetleri ona yedirip iiriyor. Darda keskin bir k yeli, pencerelerde savrulan kar. Oysa bizim eski zrhl svari, karn doyunca coarak, scak odasnn rahatl iinde, kuzeyde katld seferleri anmsyor ve bize, yznc kez, kaskat peksimetle at etinden baka yiyecek bulamadklar o uursuz Rusya yenilgisinden dnn anlatyordu: - Anlyor musun, ocuum? At eti yiyorduk! Elbette anlyordu. ki gnden beri baka bir ey yedii yoktu... Ama gnler geip de iyileme dnemi yaklatka, hastann evresindeki grevimiz de gleti. Yal adamn btn duygularnda, btn organlarnda o zamana dek pek iimize yaram olan uyuukluk yitmeye balyordu. Maillot kapsnn o dehet verici salvolar, av kpei gibi kulan dikerek

yerinden sramasna yol amt. Hemen, Bazaine'in Berlin kaplar nnde son bir utku kazand konusunda bir masal uydurmak ve bunun onuruna Invalides'den top atldn sylemek zorunda kaldk. Bir gn de, yatan pencerenin yanna ekmilerdi. Sanrm Buzenval ynnde k hareketinin yapld perembe gnyd. ki yan aalkl Grande Arme yolunda toplanan ulusal korumanlar (muhafzlar) grd. - Bu askerler de ne oluyor? diye sordu. Dilerinin arasndan: - Bu ne kt klk! Bu ne kt klk! diye homurdandn duyduk. Bereket versin, arkas gelmedi. Fakat bundan sonra ok sk nlemler almak gerektiini anladk. Ne yazk ki,yine nlem almakta baarsz olundu. Bir akam onlara gittiimde, gen kz karmda heyecan iinde buldum. Bana: - Yarn giriyorlar! dedi. Acaba bykbabann kaps ak m kalmt? u var ki, sonralar dndke, oakam yal adamn yznde bir olaanstlk olduunu anmsadm. Bizim sylediklerimizi duymu olabilir. Yalnzca, Prusyallardan sz ediyorduk.Adamcaz ise Franszlar, onlarn ne zamandan beri bekleyip durduuutkulu dnlerini dnyordu. Mac-Mahon iekler ve bando sesleri arasnda, aalkl yoldan inecek; marealin yannda da olu. Kendisine gelince, o, Lutzen'de olduu gibi, byk niformasyla balkondan, delik deik olmu bayraklar va barutla kararm kartallar selmlayacak... Zavall Jouve Baba! Herhalde, ok comasn diye, kendisinin, askerlerimizin bu geit treninde bulunmasn engelleyeceimizi sanm olacakt. Nitekim hi kimseye bir ey tlatmad. Ancak ertesi gn, Prusya taburlarnn Maillot kapsndan Tuileries'ye giden o uzun yola ekine ekine daldklar saatte, yukardaki pencere yavaa ald ve albay, tulgas, uzun klc ve Milhaud'nun komutasnda eski zrhl svariliinden kalma btn o anl hrt prtsyla balkonda grnd. Nasl bir irade abasyla, nasl bir yaam atlmyla yatandan kalkarak byle takp taktrdna hl akl erdirememiimdir. Kesin olan bir ey varsa, o da balkonda, parmakln arkasnda ayakta durmasyd. Aalkl yollarn bylesinde geni, bylesine sessiz; pancurlarn kapal; Paris'in byk bir karantina gibi i karartc olmasna

ayordu. Her yerde bayraklar; ama beyaz stne krmz ha resmedilmi garip bayraklar vard ve kimse askerlerimizi karlamaya kmamt. Bir an, aldandn sand. Ama hayr! teden, Zafer Tak'nn ardndan ne olduu belirsiz bir hrt geliyor, kapkara bir izgi sabahn nda ilerliyordu... Sonra yava yava miferlerin sivri ular parlad, kk Iena trampetleri almaya balad ve Zafer Tak'nn altnda blklerin rap rap ayak sesleri ve kllarn akrts arasnda Schubert'in utku mar nlad!... O zaman alann zc sessizlii iinden bir barma, rktc bir barma duyuldu: - Silh bana!.. Silh bana!.. Prusyallar geliyor! En nde giden drt asker, yukarda, balkonda uzun boylu, yalbir adamn, kollarn aarak sallandn ve kaskat yere dtn grdler. Bu kez Albay Jouve, adamakll lmt. HAYIRSIZ ZUHAF (8) Sainte-Marie-aux-Mines'in iriyar demircisi Lory'nin o akam keyfi yoktu. Her zaman, gne batp da ocan sndrnce, iin arl ve ocak banda gemi btn bir gnn o tadna doyulmaz gevekliiyle kapsnn nndeki sraya oturur ve raklarna izin vermeden nce, fabrikalardan kanlar seyrederek, onlarla birlikte birka bardak souk bira ierdi. Fakat o akam, yemek saatine dek dkknnda kald ve istemeye istemeye evine dnd. Kars, erkeini grnce, kendi kendisine: - Buna ne oldu?.. Belki askerden kt bir haber geldi de bana sylemek mi istemiyor?.. Byk olan belki hasta... diye dnd. Fakat bir ey sormay gze alamyor ve yalnzca, sofrada kremal gzel bir kara turp salatas attrrken glp oynayan, salar yank baak renginde, sarn yavruyu susturmaya alyordu. Sonunda demirci, fkeyle taban itti:

- Vay aalklar, vay hergeleler!... - Yine kime kzdn, ha Lory? Adam artk cotu: - Kime olacak? Sabahtan beri, srtlarnda Fransz asker giysisiyle, Bavyerallarla kolkola kentte gezip tozan be alt edepsiz var, onlara... Bunlar... nasl diyorlar?... Seme haklarn kullanp Prusyal olanlardan... Hem Tanrnn gn, bu sahte Alsacellarn geri dndn greceiz demek!... Acaba bunlara ne iirdiler? Anne, onlar savunmaya kalkt: - yle ama, canm, bu yalnzca ocuklarn suu deil ki... Onlar gnderdikleri u Afrika Cezayir'i de, ta cehennemin dibi!.. Oraya gittiler mi, lkelerini zlyorlar... Yurtlarna dnmek, askerlikten kurtulmak isteine kaplmazlk edemiyorlar. Lory masaya korkutucu bir yumruk indirerek: - Sus be kadn!.. Siz kadnlar bu ilerden anlamazsnz. ocuklarla birlikte, hep onlar iin yaaya yaaya, her eyi yumurcaklarnzn boyu kadar kltrsnz... Ama ben sana diyorum ki, bu adamlar hergele, dnek, aann bayas heriflerdir. Tanr saklasn,bizim Christian da byle bir alaklk yapacak olursa, u klcm annda karnna saplamazsam, bana da Fransa'nn avc taburlarnda yedi yl hizmet etmi Georges Lory demesinler! Demirci, korkun bir tavrla, yerinden kalkar gibi, duvarda, olunun orada, Afrika'da, zuhaf klyla ekilmi bir resmi zerinde asl duran uzun avc klcn gsteriyordu. Ama, bu beyazlklar, gzalc renklerin bol kta silinileri arasnda kapkara ve gneten yanm o mert Alsasl yzn grnce, birdenbire yatt ve glmeye balad: - Benim de ne abuk tepem atyor? Sanki bizim Christian'n Prusyal olmak aklna gelirmi gibi... hem de savataka tanesini geberttikten sonra!... Bu dnceyle keyfi yerine gelen adamcaz, neeli neeli yemeini bitirdi ve iki duble bira yuvarlamak niyetiyle hemen Ville de Strasbourg'a yolland.

Artk kadncaz yalnz kalmt. Yandaki odada, uykuya dalmak zere bulunan, yuvadaki kular gibi cvldadklar iitilen sarn yavrusunu yatrdktan sonra, iiniald ve baheye alan kapnn nnde rmeye koyuldu. Zaman zaman iini ekiyor ve: - Peki, yle olsun. Bunlar aalk, dnek herifler... Ama bana ne? Anneleri oullarna kavumaktan pek sevinli ya! diye dnyordu. Askere gitmeden nce, kendi olunun da, o gn bu saatte, urackta, kck baheyidzeltmeye altn anmsyordu. Srtnda gmlei, uzun salaryla, hani Zuhaf alayna girerken kestikleri o gzel salaryla, kovalarn doldurduu kuyuya bakyordu... Birdenbire rperdi. Dipteki kk kap, tarlalara alan kap aralanmt. Kpekler havlamadlar. Ama yine ieriye giren glge, hrsz gibi, duvar boyuncayryor, kovanlarn arasndan szlyordu.. - Gnaydn, anne! Christian, niformas perian, utanl, tell, boaz kurumu, karsnda duruyordu. Meer st ba dklenocuk, tekilerle birlikte lkeyednm, bir saattenberi ieriye girmek iin babasnn kmasn bekleyerek, evin evresinde dolanp duruyormu. Kadncaz olunu azarlamak istedi, ama buna bir trl gnl raz olmad. Ne zamandan beri kendisini grmemi, kucaklamamt! Hemen sonra anlatt eyler de pek doruydu. Yurdunu, demirci dkknn grecei gelmiti, kendilerinden ayr yaamaya artk dayanamyordu. stelik disiplin de bir kat daha sert olmutu; arkadalar da, Alsace azyla konumas yznden, kendisine "Prusyal!'' demeye balamlard. Ksacas, kadncaz olu ne sylediyse, hepsine inand. nanmak iin de yzne bakmas yeterdi. Konua konua, bask tavanl odaya girdiler. Uyanan kkler, yalnayak, gecelikleriyle, aabeylerini pmeye koutular. Kendisine yemek yedirmek istediler, ama karn a deildi. Yalnzca susamt, pek susamt. Sabahtan beri meyhanede boyuna yuvarlad bira ve beyaz arabn stne lkr lkr su iti. O aralk avluda birinin yrd duyuldu. Demirci evine dnyordu. Anne: - Christian, dedi, baban geliyor. abuk, bir yere saklan da, ben kendisiyle konuaym, durumu anlataym...

ocuu kocaman ini sobann arkasna itti ve elleri titreye titreye diki dikmeye balad. Ama ne are ki, Zuhaf'n fesi masann stnde kalmt ve ieriye girince Lory'nin gzne ilk arpan ey, bu oldu. Sonra annenin sararan benzi, elinin ayana dolamas... Her eyi anlad. rktc bir sesle: - Christian burada! diye bard ve lgn gibi klcn duvardan indirerek, Zuhaf'n sapsar, aylm, yere dmek korkusuyla duvara dayanarak arkasna bzld sobaya doru kotu. Anne ikisinin arasna atld: - Lory, Lory, ldrme onu... Gelsin diye, kendisine dkknda gereksinmen var diye, ben mektup yazdm ona... Kocasnn koluna sk skya sarlyor, srkleniyor, hkryordu. ocuklar, karanlk odalarnda, fke ve gzyayla tanyamayacaklar denli deimi olan bu sesleri duyunca, barmaya baladlar. Demirci duraklad ve karsna bakarak: - Yaa, demek onu sen getirttin, yle mi? Pek iyi yleyse. Gidip yatsn. Yapacam yarn yaparm. Ertesi gn Christian, karabasanlar ve nedensiz korkular iinde geen ar bir uykudan uyannca, kendisini ocukluk odasnda buldu. iek am mr otunun sard kurun ereveli kk camlarn arasndan geen gne, iyice ykselmi, ortalk adamakll snmt. Aada ekiler, rsn zerinde nlayp duruyordu... Annesi, bann ucundayd; erkeinin fkesinden yle korkmutu ki, btn gece oradan ayrlmamt. Zaten adam da yatana girmemiti. Sabaha kadar alayarak, hkrarak, dolaplar ap kapayarak, evin iinde dolamt. imdi de, ayanda kocaman poturlar, banda geni apkas, elinde ucu demirli, iri asasyla yolculua kar gibi giyinmi, pekciddi, olunun odasna girdi. Dosdoru yataa gitti: - Haydi, kalk bakalm! ocuk, biraz utana utana, Zuhaf elbisesini almaya davrand: Baba, sert sert: - Hayr, el srme ona! dedi. Anne korka korka:

- Ama baka giysisi yok ki! dedi. - Benimkini ver ona... Bana gerei kalmad artk. ocuk giyinirken, Lory niformay, ksa ceketi, geni krmz alvar zene bezene katlad, boha yapt, iinde yol belgesinin bulunduu teneke kutuyu boynuna geirdi... Sonra: - Artk inelim! dedi. Her birden, hi konumadan, demirci dkknna indiler... Krk pufluyordu; herkes i bandayd. Zuhaf, uzaklardayken hep dnd bu sundurmay, kaplar ardna kadar ak grnce, ocukluunu, orada yolun scaklyla kmr tozlar iinde, ocan prl prl kvlcmlar arasnda saatlerce nasl oynadn anmsad. Yrei burkuldu ve babasndan af dilemek isteiyle ii yand. Ama ne zaman gzlerini kaldrsa, sert bir bakla karlayordu. Sonunda demirci, szn syledi: - Olum, dedi, ite rs, ite gereler. Bunlarn hepsi senin... tede, dipte, kapnn dumanl erevesi iinde grnen, ii gne ve arlarla dolu kk baheyi gstererek: - Bunlar da senin!.. dedi. Kovanlar, ba, ev, hepsi senin... Onurundan bunlar iin vazgetiine gre, elbette senin olmal... Artk burann efendisi sensin... Ben, gidiyorum... Sen Fransa'ya be yl borlusun; ben o borcu demeye gidiyorum. Zavall kadn: - Lory, Lory, nereye gidiyorsun? diye bard. ocuk: - Baba! diye yalvard. Fakat demirci, arkasna bile bakmadan, geni admlarla yola kmt bile... Sidi-bel-Abbes'de, 3. Zuhaf alaynn deposunda, birka gnden beri, elli be yanda bir gnll var. BOUGIVAL SAAT BOUGIVAL'DEN MNH'E

kinci mparatorluk yaps bir masa saatiydi, hani u Cezayir yeiminden yaplma, Campana desenleriyle ssl, pembe bir kurdelann ucuna bal yaldzl anahtar apraz aslm, Boulevard des Italiens'den alnan saatlerden biriydi. Minicik mi minicik, ada m ada, katksz Paris mal. Ho ve duru bir sesi olan, ama dnceden tmyle yoksun, tutaraklar, cilveleri bol, aklna esince alan, buuklar atlayan, msynn borsa saatiyle madamn kaamak sevda saatini haber vermekten baka bir ey beceremeyen, gln saat. Sava patladnda, Bougival'de, yazlkta bulunuyordu. Aslnda o da, bu enti pften yaz saraylar, kesme mukavvadan bu gzel ku kafesleri, bu bir mevsimlik mobilyalar, ak renk ipekten perde ve rtler zerinde dalgalanan geni rgl dantel ve muslinler iin zel olarak yaplm gibiydi. Bavyerallarn geliinde ilk gzden yitenlerarasnda o da vard. Ama, Tanr iin sylemeli, Ren'in te yakasnda oturan bu adamlar, ambalajda pek ustadrlar; nitekim kumru yumurtasndan pek byk olmayan bu oyuncak saat de, Krupp toplar ve cephane dolu asker arabalar arasnda, Bougival'den Mnih'e giderek, hibir yeri atlamadan, varaca yere vard ve hemen ertesi gn, Odeon-platz'da tuhafiyeci Augustus Cahn'n vitrininde, yepyeni, cilveli, kirpik gibi kara ve kvrk, incecik akrep ve yelkovan yerli yerinde, prl prl bir kurdelann ucunda sarkan kck anahtar yine apraz aslm olarak boy gsterdi. NL PROFESR DOKTOR OTTO DE SCHWANTHALER Saatin gelii Mnich'te bir olay oldu. Orada henz Bougival saati grmemilerdi. Herkes, Siebold mzesindeki Japon deniz kabuklarna bakyormu gibi, ilgi ve merakla gelip saate bakyordu. Augustus Cahn'n maazas nnde, sabahtan akama dek, sra olarak dizilen kocaman pipolardan dumanlar kyor ve Mnih halk, gzleri drt alm, aknlktan "Mein Gott!" (9) diye diye, bu tuhaf kk makinenin ne ie yaradn dnp duruyordu. Gazeteler saatin resmini bastlar. Fotoraflar btn vitrinlerde sergilendi ve onuruna nl profesr doktor Otto de Schwanthaler, uluslarn yaam zerinde masa ve duvar saatlerinin etkisini anlatan ve zamann bu kk Bougival saati gibi zvanadan km zamanlerlere gre ayarlayacak kadar akln karm bir ulusun; tpk bozuk pusulayla denize alan bir gemi gibi, her trl ykm beklemesi gerektiini mantkla kantlayan alt yz sayfalk nl Masa ve Duvar Saatleri Hakknda Aykr Dnceler adndaki nl felsefglmece incelemesini kaleme ald. (Cmle biraz uzun kat, ama ne yapaym, harfi harfine evirdim.)

Almanlar hibir eyi batan savma yapmadklar iin, nl profesr doktor, Aykr Dnceler'ini yazmadan nce, iyice dinlemek ve bir bcek bilgini gibi kl krk yararak zmlemek iin konunun el altnda bulunmasn istedi ve saati satn ald. Bylece saat, Augustus Cahn'n vitrininden Pinacothque (10)mdr, Bilimler ve Gzel Sanatlar Akademisi yelerinden, nl profesr doktor Otto de Schwanthaler'in Ludwigstrasse caddesi, 24 numaradaki evine geti. SCHWANTHALERLERN SALONU Schwanthalerlerin bir konferans salonu gibi akademik ve gsterili konuk odasna girince ilk gze arpan ey, koyu renkli mermerden, bronz bir "Polymnie"si (11) ve pek karmakark arklar olan heykelli ve kocaman bir duvar saatiydi. Asl kadrann evresine daha kk kadranlar sralanmt. nsan baknca, saati, dakikay, mevsimi, gndnmn, dahas, oturduu tabann ortasnda ak mavi bir bulut iinde ayn byyp klmelerini bile grebiliyordu. Bu grkemli makinenin grlts btn evi dolduruyordu. Merdivenin altndan ar rakkasn arbal, yaam birbirine e kk paralara kesip ler gibi bir devinimle salnd duyuluyordu. Bu nlayan tik-takn altnda, saniye kadrannda, zamann deerini bilen bir rmcein abalayan eylemiyle i gren yelkovann titremeleri duyumsanyordu. Sonra, bir okul saati gibi i karartc ve ar ar alyor ve her saat alnda Schwanthalerlerin evinde bir eyler oluyordu. Ya M. Schwanthaler, ktlarn yklenerek, Pinacothque'e gidiyor ya da hanmefendi, faslye srna benzeyen kurdelal uzun kzyla vaazdan dnyor; ya da gitar, dans, cimnastik dersleri, alan klavsenler, gergefler, salonun ortasna getirilen nota sehpalar, btn bunlar yle iyi ayar edilmi, yle dzenliydi ki, insan btn bu Schwanthalerlerin daha ilk vuruta her iki kanad ak kaplardan girip ktklarn grnce, Strasbourg saat kulesindeki havarilerin geit resmini anmsyor ve son vuruta, Schwanthaler ailesinin, hep birden, saatlerinin iine dalp kaybolmasn bekliyordu. BOUGIVAL SAATNN KEND HALNDEMNHL BR ALE ZERNDEK AILACAK ETKS te Bougival saatini bu antn yanbana koymulard. Artk o ipirin kk suratnn halini grmeyin! te bir akam, hanmlar byk salonda nak iliyor, nl profesr doktor da bilimler akademisinden birka meslektana, Aykr Dnceler'inin ilk sayfalarn okuyordu. Arada srada, szn keserek grlerini sanki kara tahta zerinde kantlamak iin,

kk saati eline ald da oluyordu... Birdenbire Eva de Schwanthaler, hangi eytan drtt bilmem, kpkrmz kesilerek, babasna: - Babacm, dedi, unu aldrsanza! Doktor anahtarn kurdelasn zd, saati iki kere kurdu ve hemen yle duru, yle kvrak bir kristal nn duyuldu ki, bir nee rpertisi o cidd topluluu uyandrd. Btn gzler l l yand. Kk hanmlar, o zamana dek kimsenin kendilerinde grmedii cilveli bir edayla rgl salarn hoplata hoplata: - Aman ne gzel! Aman ne gzel! diyorlard. O zaman M. de Schwanthaler, bir utku kazanm gibi: - una bakn, dedi, u Fransz kana bakn! Sekizi alyor, halbuki gsteriyor! Bu durum herkesi kahkahadan krp geirdi. Zamann iyice ilerlemi olmasna karn toplantda bulunan beyler, Fransz ulusunun hafifmereplii konusunda felsef grlere ve bitip tkenmek bilmeyen tartmalara daldlar. Kimsenin aklna kalkp gitmek gelmiyordu. "Polymnie"li kadrann, genellikle toplanty datan o korkun saatin onu aldn bile duyan olmad. Byk saat, bu iten birey anlamyordu. Schwanthalerlerin evinde hi bu kadar nee grmemiti; bylesinege vakitte salonda kalabalk bulunduu grlm deildi.in asl alacak yan, kk hanmlar odalarna ekildiklerinde, ge vakte kadar oturmann ve glp elenmenin etkisiyle karnlarnn acktn ve yle bir eyler attrmak isteini duydular. Dahas, pek duyarl olan Minna bile gerine gerine: - Ah, bir istakoz baca olsa da yesem! diyordu. BRAZ NEE, OCUKLAR, BRAZ NEE! Bougival saati bir kez kurulunca eski dzensiz yaamna, hovarda hallerine dnd. nceleri, tutaraklarna glp geiyorlard, ama yava yava, geliigzel nlyan o cnm nn dinleye dinleye, Schwanthalerlerin o cidd evi, zaman denen eye saygsn yitirdi ve gnleri ho bir kaytstlk iinde geirmeye balad. Artk glp elenmekten baka bir ey dnlmyordu. imdi btn saatler birbirine kart iin, hayat pek ksa geliyordu! Her ey altst oldu. Artk ne vaaz kald, ne de ders! Yalnzca bir grltyle kmldanma gereksin-

mesi. Mendelssohn ile Schumann pek can skc gelmeye balad. Onlarn yerini Grande Duchesse'le Petit-Faust ald. Kk hanmlar habire piyano alp sryorlard; nl profesr doktor da sanki bir tr ba dnmesine tutulmu gibi: - Biraz nee, ocuklar, biraz nee! demekten bkp usanmyordu. Byk saate gelince, artk ona aldr eden yoktu. Kk hanmlar, uyumalarna engel olduunu syleyerek, rakkas durdurmulard ve btn ev, yar bozuk kadrann keyfine ayak uyduruyordu. te nl Masa ve Duvar Saatleri Hakknda Aykr Dnceler de o aralk baslp kt. Schwanthalerler bunun onuruna, byk bir gece toplants dzenlediler. Ama bu, ktan ve grltden yana pek yoksun olan o eski akademik toplantlardan deildi; grkemli bir kyafet balosuydu. Madam de Schwanthaler ile kzlar, kollar plak, ksa eteklik ve gzalc renkte kurdelal yass ve kk apkalarla, Bougival'de krek eken hanmlarn klyla boy gsterdiler. Btn kent, bundan sz etti. Ancak bu yalnzca bir balangt. Oyunlar, canl tablolar, gece yars lenleri, bakara oyunlar, ite aknla uram Mnih halknn, btn bir k, akademi yesinin evinde grd eyler, bunlard. Adamcaz, gittike biraz daha coarak: - Biraz nee, ocuklar, biraz nee! deyip duruyordu. Btn aile halk da gerekten pek neeliydiler. Madam de Schwanthaler, krekilikteki baarsndan aka gelerek, yaamn acayip giysiler iinde, Isar rmanda geiriyordu. Evde yalnz kalan kk hanmlar, kentte tutsak olarak bulunan svari subaylarndan Franszca ders alyorlard. Kendini hl Bougival'de sanmakta pek hakl olan kk saat de, hep gsterdii zaman sekizi alarak, saatleri geliigzel serpitiriyordu... Sonra bir gn, bu nee kasrgas Schwanthaler ailesini kapt gibi Amerika'ya savurdu ve Pinacothque'in en gzel Tizianolar (12) da nl mdrlerinin peine taklp srra kadem bastlar. SONULAR Schwanthalerlerin gidiinden sonra Mnih'te bir rezalet salgn balad. Srasyla bir rahibenin bir baritonu kard, nstitut bakannn bir danszle evlendii, bir Yksek Mahkeme yesinin oyunda kt dzd, Soylu Hanmlar Manastr'nn geceleyin ngar kard iin kapand grld.

Yazgnn cilveleri! Sanki bu kk saat cinliydi de btn Bavyera'y bylemeyi kendisine i edinmiti. Nereden geerse, nerede o gzel zrzop nn alarsa, herkesi ldrtyor, herkesin akln bandan alyordu. Sonunda bir gn, geze geze saraya dek geldi ve o gnden beri Kral Louis'nin, bu Wagner tiryakisinin piyanosu zerinde hangi nota alm duruyor, biliyor musunuz?. - Usta arkclar m? - Hayr, ne ilgisi var! Le Phoque ventre blanc (13) ... Bakalm bizim saatleri kullanmak neymi, grsnler! TARASCON SAVUNMASI Tanrya bin kr! Sonunda Tarascon'dan haber alabildim. Be aydan beri yiyip imekten kesilmitim; yle merak iindeydim ki!.. O kutlu kentin taknln, halknn savamaya dknln pek iyi bildiim iin, kendi kendime: - Kimbilir Tarascon neler yapmtr! diyordum. Acaba hep birden, kitle halinde barbarlarn zerine mi saldrdlar; Strasbourg gibi bombardmana m uradlar, Paris gibi alktan m ldler, Chteaudun gibi diri diri mi yandlar? Yoksa, kzgn bir yurtseverlik nbeti srasnda Laon ve kahraman kalesi gibi kendilerini havaya m uurdular? Meer hibiri olmam, dostlarm. Tarascon yanmam, Tarascon havaya umam. Tarascon hep eski yerinde, balarn arasna rahat rahat oturmu, sokaklar o gzelim gne iinde, arap mahzenleri o cnm misket zmnden arapla dolu; bu sevimli kasabay yalayp geen Rhne nehri de, yine eskisi gibi, mutlu bir kentin dlemini, yeil pancurlarn, iyice trmktan geirilmi bahelerin ve rhtm boyunca eitim yapan yepyeni niformal milislerin yanklarn denize gtryor. Sakn ha, Tarasconun sava srasnda hibir ey yapmadn sanmayn. Tersine, pek iyi i grm ve size anlatmaya alacam, yiite direniiyle, bir yerel direni rnei, gney savunmasnn canl bir simgesi olarak, tarihte yer almay hak etmitir. KOROLAR Evet, dorusu Sedan'a dek bizim babayiit Tarasconlular rahat rahat yerlerinde oturmulard. Kk Alplerin bu arbal ocuklarnca yukarlarda len, yurdumuz deildi; imparatorun askerleriydi, imparatorluktu. Fakat bir kez 4 Eyll, arkasndan cumhuriyet olup da Attila (14)Paris nnde ordugh kurunca, ite o zaman, Tarascon uykudan uyand ve bir ulus savann ne olduu grld... Doallkla bu, korocularn bir gsterisiyle balad.

Gneyde nasl bir mzik azgnl olduunu bilirsiniz. zellikle Tarascon'da bu, samalama durumundadr. Sokaklardan getiinizde, btn pencereler ark syler, btn balkonlar banzn stne ak trkleri silker. Hangi dkkna girerseniz girin, tezghta her zaman i eken bir gitar vardr. Eczane kalfalar bile, size ilcnz verirken, hafiften Blbl ve spanyol udu-Tralala-tralala'y mrldanmay savsaklamazlar. Bu zel dinletilerden baka, Tarasconlularn kent bandosu, okul bandolar ve bilmem ka tane de koro denei vardr. te Saint-Christophe dernei ve sesli yetkin korosudur ki, Fransa'y Kurtaralm'la ulusal kalkmaya nayak oldu. Btn Tarasconcuk, pencerelerden mendil sallayarak: - Evet, evet, Fransa'y kurtaralm, diye baryor; erkekler el rpyor, kadnlar da iki yan aalkl caddeden, nde sancak, drt sra olarak, kurumla rap rap geen bu uyumlu saflara pckler yolluyordu. Tlsm bozulmutu. O gnden beri kentin grnm deiti: ne gitar kald, ne de barkarol (15) ...Her yerde spanyol udu yerini Marseillaise'e (16) brakt; haftada iki gn, kolej bandosunun ald Eylem Mar'n dinlemek iin herkes alanda birbirini iniyordu. skemleler ate pahasna kiralanyordu! Fakat Tarasconlular bununla da kalmadlar. ATLI ALAYLAR Koro derneklerinin gsterisinden sonra, yarallar yararna, tarihsel atl alaylar gsterisine sra geldi. Bol gneli bir pazar gn, btn o babayiit Tarascon genliinin, yumuack izmeler ve i ac renkte darack pantolonlarla, kap kap dolap yardm toplamalar, upuzun mzraklar ve kelebek fileleriyle balkonlarn altnda, atlarn aha kaldrmalar gerekten grlecek eydi. Fakat hepsinin gzeli, kulp yelerinin alanda, stste gn yineledikleri yurtsevercesine atl gsteri -Pavie arpmasnda I. Franoisoldu. Bunu grmeyen, mrnde hibir ey grmemitir. Kostmler Marsilya tiyatrosundan ireti alnmt. Srmalar, ipekler, kadifeler, ilemeli bayraklar, armalar, tolga sorgular, haalar (17) kurdelalar, fiyonglar, ponponlar, mzraklar, zrhlar, alan arkfelek gibi alev alev ve gz kamatrc bir duruma getirmiti. stelik gl bir mistral de kp btn bu

k cmbn sarsmaya balad. Ksaca, gsteri pek grkemli oldu. Ne yazk ki, korkun bir boumadan sonra I. Franois -aslnda kulp mdr M. Bompard- kendisini bir sr atlnnkuattn grnce, umarsz Bompard, klcn teslim ederken, yle anlalmaz bir biimde omuz silkti ki, bunda "Onur dnda her ey bitti!" anlamndan ok, "Alacaksan al be yahu!"ya benzeyen bir eda vard. Fakat Tarasconlular, buna pek aldr etmediler ve btn gzlerden yurtseverce yalar dkld. YARMA Bu seyirler, bu marlar, gne, Rhne'un ak havas varken, kafalar kztrmak iin daha ouna da gerek yoktu. Hkmetin duyurular da cokunluu son snrna kard. Alanda herkes birbirine, dilerini skarak, szckleri kurun gibi ineyerek, korkuturcasna bir tavrla sokuluyordu. Konumalar barut kokuyordu. Havada kherile vard. Bu ateli Tarasconlular, asl Comdie kahvesinde le yemeinde dinlemeliydi: - Amma da i ha! Parisliler u Allahn belas general Trochuleriyle ne halt ediyorlar? Bir trl kamyorlar!.. Vay canna yandklarmn... Tarascon olsayd, prrrr! imdiye dek yarma oktan olup bitmiti! Yulaf ekmei Paris halknn boazna dizilirken, bu efendiler, gvdeye indirdikleri nefis kekliklerin stne Papalarn arabndan ierek, yanaklar pene pene al, karnlar iyice tok, kulaklarna kadar sala iinde, karlarndaki sarm gibi masaya vura vura: - u yarmanz yapsanza yahu! diye bangr bangr baryorlard. Eh, dorusu bunda da pek haklydlar, yani. KULBN SAVUNMASI Ama yine barbar istils gn getikce gneye doru biraz daha sarkyordu. Dijon teslim olmu, Lyon tehlikeye dmt. Daha imdiden Rhne vadisinin kokulu otlar, mzrakl Alman askerlerinin atlarn itaha getirip kinetmeye balamt. Tarasconlular: - Savunma nlemleri alalm! dediler. Herkes ie koyuldu. Gz ap kapayncaya dek kent, bombardmana kar berkitildi, barikatlar ve kazamatlarla donand. Her ev, bir kale oldu. Silh Costecalde'n maazas nnde en az iki metre geniliinde bir hendek ve hendein stnde de devingen bir kpr

vard ki, seyrine doyum olmuyordu. Kulpte savunmanlemleri yle nemliydi ki, herkes merakla gidip seyrediyordu. Kulbn mdr M. Bompard, elinde tfek, merdivenin en st basamanda duruyor ve hanmlara aklamalar yapyordu:

- Buradan gelirlerse, bum! bum! Yok, uradan karlarsa, gene bum! bum! Sonra her sokak banda, biri yannza sokulup, gizemli bir tavrla: - Comdie kahvesi ele geirilir gibi deil! Ya da: - Alana patlayclar dendi! diyordu. Dorusu barbarlar derin derin dndrecek durumlar eksik olmuyordu. BAIBOZUK NANCILAR Ayn zamanda durmadan, babozuklardan nianc blkleri oluturuluyordu. lm Kardeleri, Norbonnais akallar, Rhne Pitovcular... yulaf tarlasnda biten kr iekleri gibi, her addan, her renkten, her trls vard. Sonra sorgular, horoz tyleri, grkemli apkalar; hele kuaklarn genilii!.. evreye dehet saabilmek iin her babozuk nianc, sakal byk koyuvermiti; yle ki gezintide artk kimse birbirini tanmyordu. Uzaktan, pos bykl, gzleri kan ana, bir Abruzze dalar ekyasnn kl, tabanca ve yataan akrtsyla zerinize doru yrdn gryordunuz; sonra yaklanca bir de bakyordunuz ki, gelen mal mdr Pgoulade imi. Bazen merdivende sivri apkas, testere gibi dili ba ve her omuzunda bir tfekle Robinson Cruso'ye rasgeliyordunuz; dikkatli baknca, bunun da lokantada akam yemeinden dnen silh Costecalde olduu anlalyordu. Asl iin kts, byle korkun tavrlar takna takna, Tarasconlular sonunda birbirlerini rkttler ve kimse sokaa kmay gze alamaz oldu. ADA TAVANLARI VE KMES TAVANLARI Bordeaux'dan ulusal korumanlar rgt hakknda gelen buyruk, bu skntl duruma son verdi. lerin gl flemesiyle horoz tyleri, frrt, havaya dald ve btn Tarascon nianclar -akal, Pitovcu vb.- eski depo yzbas, babayiit general Bravida'nn komutasnda, eli yz dzgn bir milis taburuna dnverdiler. Bordeaux'dan gelen buyruk, bilindii gibi, ulusal korumanlar iki snfa ayryordu: gezici ulusal korumanlar, yerleik ulusal korumanlar; yani mal mdr Pgoulade'n olduka tuhaf bir benzetmesiyle, ada tavanlar ve kmes tavanlar. rgtn kurulduu srada, ada ulusal korumanlarnn saygnl, doallkla ok daha yksekti. Babayiit general Bravida, her sabah bunlar at eitimleri iin Alan'a gtryordu:

- Yat! Kalk! ve sonras. Bu eitimler her zaman bir sr seyirci ekiyordu. Tarascon hanmlar bir tanesini bile karmyorlard. Dahas, tavanlarmz hayran hayran seyretmek iin, Beaucaire hanmlarnn bile kpry getikleri oluyordu. Bu srada umarsz kmes ulusal korumanlar, kentte uslu uslu grev yapyorlar ve iine yosun doldurulmu kocaman bir kertenkeleyle kral Rencik dneminden kalma iki kk toptan baka korunacak bir eyi olmayan mzenin nnde nbet bekliyorlard. Bu kadarck ey iin Beaucaire hanmlar kpry geerler mi hi? Bununla birlikte, ay sren at eitimlerinden sonra, ada ulusal korumanlarnn yine Alan'dan kmldamadklar grlnce, halkn cokunluu biraz soumaya balad: Babayiit general Bravida istedii kadar: - Yat! Kalk! diye barsn, artk kimse ban evirip bakmyordu bile. ok gemeden bu eitimler halkn aznda bir parmak bal oldu. Ama Tanr bilir, hareket ettirilmiyorlarsa, bu zavall tavanlarn bu ite hibir suu yoktu. Aslnda kendileri de bu duruma pek kzyorlard. Dahas bir gn, "Eitime kmayacaz!" diye tutturdular. Yurtseverlik akyla: - Artk gsteri istemez! diye baryorlard; gezici olduumuza gre bizi yrtsnler, Babayiit general Bravida, onlara: - Yryeceksiniz, diyordu, sizi yrtmezsem bana da Bravida demesinler! Ve fkeden puflaya puflaya, belediyeye gidip aklama istedi. Belediye, bu konuda buyruk almad ve sorunun ille ilgili olduu yantn verdi. Bravida: - Pek iyi, il olsun! dedi ve valiyi bulmak iin eksprese atlad gibi soluu Marsilya'da ald. Valiyi bulmak da sorundu; nk, Marsilya'da srekli olarak be alt vali bulunuyor ve hi kimse hangisinin asl vali olduunu bilmiyordu. Talihin artc bir cilvesi olarak, bizimki hemen gerek valiyi yakalayverdi ve kurul toplantsnn tam ortasnda, eski depo yzbas yetkesiyle, komutasndaki erler adna sze balad. Daha ilk tmcesini tamamlamamken vali, szn kesti: - Af buyurunuz, general! dedi. Nasl oluyor da erleriniz sizi aman gidelim,

beni de aman kalalm diye skboaz ediyorlar? unu bir okusanza!.. Ve dudaklarnda glmseme, ona, ada tavanlarndan -hem de ille gidelim diye tutturanlarndan- ikisinin, hekimden, papazdan, noterden aldklar rapor ve durum belgeleriyle birlikte valilie sunduklar bir dilekeyi gsterdi. Dileke sahipleri, sakat olduklar savyla, kmes tavanlar arasna kayrlmalarn diliyorlard. Vali hep ayn glmseyile: - Bende bu dilekeler yz geiyor, dedi. Artk, general, sizinkileri hareket ettirmekte neden ivedi davranmadmz anlamsnzdr. imdiye dek, kalmak isteyenler arasndan, ne yazk ki pek ou hareket ettirildi.Daha ouna gerek yok... Ksacas, hemen yce Tanr Cumhuriyeti korusun! Benden tavanlarnza bol bol selm! VEDA PUNCU Generalin Tarascon'a sklm pklm dndn sylemeye, doal olarak, gerek yok. Fakat orada baka bir servenle karlat. Kendisi Marsilya'dayken Tarasconlular, aralarnda para toplayarak, hareket edecek olan tavanlara bir veda puncu dzenlemeyi akllarna koymamlar m? Babacan general Bravida, buna gerek kalmadn, kimsenin hareket etmeyeceini syledi durdu, ama dinleyen kim! Puncun paras toplanm, hazrl tamamlanmt. Bir imesi kalmt; o da oldu... Ksacas bir pazar akam, bu dokunakl veda puncu treni, belediye salonlarnda yapld ve erefe kadeh kaldrmalar, yaasnlar, sylevler, yurt marlar, ta afak sknceye dek belediye camlarn zangr zangr sarst. Doal olarak herkes, bu veda puncunun ne iin olduunu pekiyi biliyordu. Puncun parasn veren kmes ulusal korumanlar, arkadalarnn hareket etmeyeceklerine yzde yz inanyorlard; puncu ien ada ulusal korumanlar da ayn inantayd. Heyecandan titreyen bir sesle, bu kahramanlarla en nde yrmeye hazr olduuna ant ien sayn belediye bakan yardmcs da yryn filn asl olmadn herkesten iyi biliyordu. Ama zarar yok! Bu gneyliler yle tuhaf insanlardr ki, veda puncunun sonunda herkes alyor, herkes birbiriyle pyordu ve asl garibi herkes itendi; general bile!.. Tarascon'da olduu gibi Fransa'nn btn gneyinde, ben bu serap halini ok grmmdr. BLISAIRE'N PRUSYALISI

Bakn, bu hafta, bir Monmartre meyhanesinde neler duydum. Bunu size tadyla anlatabilmek iin, Blisaire ustann ky mahalle deyimleri, kocaman doramac nl ve Monmartre'n bir Marsilyaly bile Paris azyla konuturan o cnm beyaz arabndan iki kadeh gerekiyor. te ancak o zaman Blisaire'in bir dost sofrasnda bu i karartc ve gerek serveni anlatrken srtmda dolatn duyduum rpermeyi sizlere aktarabilirim. - ... ekesin (Blisaire "ateekes" demek istiyordu) ertesi gnyd. Bizim kar, ocukla beni, Villeneve-la-Garenne'de yle bir dolaalm diye gndermiti. Yani sizin anlayacanz, oralarda, su kysnda kk bir kulbemiz var da, kuatmadan beri, ne oldu, ne bitti, haber alamamtk. Dorusu, ocuu peime takmak beni hi amyordu. Prusyallarla karlaacamz biliyordum. O zamana dek heriflerle yzyze gelmediim iin, bama bir bel karmaktan korkuyordum. Gelgelelim bizim hatunun dedii dedik: - Al gtr! Al gtr! Yavrucak biraz hava alm olur! Dorusu, be ay kuatmada kflendikten sonra, ocukcazn hava almaya da gereksinmesi yok deildi hani. Uzatmayalm, ikimiz birlikte tarla tepe yola dzldk. Bizim olan, hl aa ve ku bulunduunu grmekten, srlm topraklara yatp yuvarlanmaktan yle keyifleniyordu ki, sormayn. Ama ben onun kadar keyifli olamyordum. Yollarda fazlasyla sivri miferliler vard. Kanaldan adaya dein, nereye baksanz, hep onlar. Hem sonra heriflerin yle bir tepeden baklar var ki! yle bir sille tokat, aralarna dalmayaym diye kendimi zor tuttum. Hele Villeneuve'e varp da zavall bahelerimizden hayr kalmadn, evlerin alp yama edildiini, btn o haydutlarn pencereden pencereye birbirlerine seslenerek yn fanillarn pancurlarmz, kafeslerimiz zerinde kurutarak, baba ocaklarmza yan gelip oturduklarn grnce, eh artk, tepem att. Bereket versin ki bizim olan yanm sra yryordu, ne zaman avucum fazla kansa, ona bakarak kendi kendime: - Sakn ha olum Blisaire, diyordum. Aman u olann bana bir bel getirme! Yalnzca bu dnce, beni bir sakarlk etmekten alkoyuyordu. te o zaman, bizim karnn neden ille ocuu da gtr diye tutturduunu anladm. Bizim kulbe, kasabann ta br ucunda, sa kolda, rhtm zerinde, sonuncu evdi. Tpk tekiler gibi, bizimkini de soyup soana evirmilerdi. Ne eya kalmt, ne de bir tek cam. Yalnzca birka kucak saman, bir de byk koltuun ocakta tr tr yanan son aya. Her yerden Prusyal kokusu geliyordu, ama grnrde kimseler yoktu... Fakat yine, bodrum

katnda bir eyler kprdanyor gibi geldi bana. Orada benim kk bir tezghm vard; pazarlar teberi yaparak vakit geirirdim. ocua bekle, dedim, bakaym ne var, diye aaya indim. Kapy aar amaz, bir de baktm ki, Wilhelm'in askerlerinden iri boy bir hdk, homurdana homurdana yongalarn stnden kalkarak, gzleri evinden uram, aznda anlamn akmadm bir araba svgyle zerime doru yryor. Herhalde hayvan herifin arholuktan aylmas da pek huysuz olacak ki, daha azm ap da bir sz etmeye frsat brakmadan, hemen kasaturasn ekmeye davrand... Ah ite o zaman, kanm yle bir dnd. Bir saatten beri hep iime attklarm, kafama vurdu... Bizim tezgh uana, yle bir yakaladm gibi, bir ktlettim... Blisaire'in bilei, her zaman ne yaman eydir, bilirsiniz dostlar. Ama hele o gn, elim el deil, balyoz olmutu sanki... Daha ilk vuruta, bizim Prusyal kst ve boylu boyunca yere uzanverdi. Ben yalnzca bayld sanyordum, meer yrm, ocuklar; basbaya temizlenmi. Tastamam temize havale yani! Ben ki yaammda bir tarla kuu bile ldrmemitim, bu iriyar herifi ayamn altnda grnce, ne de olsa, ok kt oldum... Dorusu, gzel bir sarnd da; dibudak yongas gibi kvr kvr, henz yeni km, kk bir sakal da vard. Kendisine bakarken, dizlerimi bir titremedir ald. Bu aralk, bizim olann, yukarda can sklm olacak ki, var gcyle: - Baba! baba! diye bardn duydum. Yoldan Prusyallar geiyordu, bodrumun deliinden kllar ve iri bacaklar grlyordu. Hemen aklma geldi: - Eer ieriye girerlerse, bizim olan hap yutar... Ne var ne yok, herkesi temizlerler. in rengi deimiti; artk titremedim. Prusyaly hemen tezghn altna soktum! stne de tahta, yonga, tala, ne buldumsa ydm. Sonra yukarya kp bizim olan buldum: - D nme, bakalm... - Ne oldu baba? Ne kadar da benzin umu!

- Sen yrmene bak! Vallahi, kazaklar (18) beni itip kaksalar da, suratma eri eri baksalar da, sesimi karacak durumda deildim. Bana hep arkam sra koumalar, barmalar oluyor gibi geliyordu. Bir kezinde, bir atn drtnala zerimize doru geldiini duydum; az kalsn heyecandan yere ylacaktm. Ama, kprlerden sonra yine kendime gelmeye baladm. Saint-Denis maher gibi kalabalkt. Bu kadar halkn arasnda bizi yakalamalarna olanak yoktu. te ancak o zaman aklma bizim zavall baraka geldi. Prusyallar, arkadalarn bulunca, c almak iin, evi atee verebilirlerdi. Hem sonra orada, bizim komu, balk kolcusu Jacquot'dan baka Fransz da kalmamt. Yanbanda bir askerin ldrlm olmas yznden bana trl iler alabilirdi. Dorusu, byle svp gitmek, hi de mertlie yakmyordu. Hi olmazsa herifi ortadan yok etmenin umarn bulsaydm... Paris'e yaklatka, bu dnce kafam bsbtn oymaya balad: are yok, u Prusyaly bodrumda brakmak, beni skyordu. Nitekim istihkmlara gelir gelmez, artk kendimi tutamadm. Bizim olana: - Haydi sen nden git, dedim. Benim Saint-Denis'de yaplacak bir iim var. ocuu ptm ve ters yz dndm. Dorusu yreim de pek arpmyor deildi. Ama ne zarar, yanmda ocuk yok diye iim pek rahatt. Villeneuve'e vardm zaman, ortalk kararmaya yz tutmutu. Doal olarak gzm drt ayor ve adm adm ilerliyordum. Kasabann durumunda bir deiiklik yoktu, her yer pek sessizdi. Ta tede, sisler iinde, bizim barakann yine eski yerinde olduunun ayrmna varyordum. Rhtm boyunca, kapkara ve uzun bir tahtaperde; bunlar yoklama iin saf olan Prusyallard. Evi bo bulmak iin en iyi frsat. it ve duvarlar boyunca szlp giderken, Jacquot Baba'nn avluda alarn yaymakta olduunu grdm. Demek, daha iin ayrmna varmamlard... Bizim eve daldm, aaya indim, el yordamyla yokladm. Prusyal, yine yongalarn altndayd. ki kocaman fare de adamn miferiyla oynuyorlard. ene kaynn kmldadn duyumsaynca yreim azma geldi. O anda l canland sandm. Amailgisi yok! Herifin kellesi hem souk, hem de eki ta gibiydi. Bir keye melip bekledim. tekiler uykuya varnca, herifi gtrp Seine nehrine atmay kuruyordum. lnn yannda bulunduumdan m bilmem, o akam, Prusyallarn yat borusu bana pek kt geldi. er er ta! ta! ta! diye uzun uzun ten borular! Tam bir kurbaa bandosu. Herhalde bizim piyadeler bu havayla yatmak istemezler...

Be dakika boyunca kl akrtlar, kaplara kt kt vurmalar, grla gitti. Sonra askerler avluya girdiler ve barmaya baladlar: - Hofmann! Hofmann! Zavall Hofmann, yongalarnn altnda uslu uslu duruyordu... Ama ben ecel teri dkyordum!.. Her an, ha imdi inecekler, ha imdi inecekler diye dm kopuyordu. lnn kasaturasn elime alm, hi kprdamadan bekliyor ve kendi kendime: - Eer bu vartay atlatrsan olum, diyordum, Blisaire'deki Saint Jean-Baptiste'e nah bu kadar bir mum gtrmek boynunun borcu olsun!.. Bereket versin, bizim kiraclar, Hofmann'a yeterince seslendikten sonra, odalarna girmeye karar verdiler. Merdivenden kocaman izmelerinin grltsn duydum. Pek az sonra, btn baraka kylerdeki saat kulesi gibi, horlamaya balad. Ben de bodrumdan kmak iin bunu bekliyordum. Rhtm yn sszd, hibir evde k yanmyordu. Gzeel. Hemen yeniden bodruma indim. Bizim Hofmann' tezghn altndan kardm, ayaa kaldrdm, hamal semeri gibi srtma yklendim... Ne kadar da ard, haydut!.. stelik bir de korku; sabahtan beri azma bir lokma girmemi... Bu iin altndan kalkacam hi sanmyordum. Sonra, tam rhtmn ortasnda, arkamdan birinin geldiini duyumsadm. Arkama dndm. Kimseler yok... Yalnzca ay domak zere idi. Kendi kendime: - Aman dikkat! dedim. Neredeyse nbetiler ate ederler. Hay bellarn kutsal, Seine'in sular da alalmam m? Rhtmdan aaya indim, yrdm... Yine su yok. Artk dayanamyordum, eklemlerim tutulmutu... Sonunda, yeterince ilerlediime aklm kesince, herifi brakverdim. Ama ne mmkn! Gitti, amura sapland. Kmldatabilirsen kmldat. ttim, ittim, deh be yahu!.. Bereket versin ki, dou ynnden bir yel esti. Seine biraz kabarr gibi oldu. Bizim merhumun kendisini yavaa akntya braktn duyumsadm. Haydi, yolun ak olsun! Bir testilik su yuttum ve p diye rhtma frladm. Villeneuve kprsnden yeniden getiimde, Seine'in tam ortasnda kapkara bir ey grnyordu. Bu, akntyla Argenteuil'e doru inen bizim Prusyal idi.

PARS'TE KYLLER KUATMA SIRASINDA Champrosay'dayken pek mutluydular. Kmesleri, tam pencerelerimin altna dyordu. Yln alt aynda, yaaylar birazck olsun, benimkine karrd. Daha ortaln aarmasna epey varken, adamn ahra girdiini, arabasn kotuunu ve Corbeil'e sebzelerini satmaya gittiini duyardm. Sonra kadn kalkar, ocuklar giydirir, tavuklara yem verir, inei saar ve btn sabah, tahta merdivenlerde kkl bykl bir takunya takrtsdr, giderdi... leden sonra her ey susard. Baba tarlada, ocuklar okulda olur, anne de avluda sessiz sedasz amar serer ya da kapnn nnde, gz en knde, diki dikerdi. Arada srada yoldan biri geer, o zaman hem diki dikilir, hem de lflanrd. Bir kezinde, austosun sonlarna doru, hep u bildiimiz austos ay, kadnn bir komusuna: - Haydi canm, Prusyallar ha!.. Fransaya m girmiler, diyorsun! dediini duydum ve penceremden: - Hem Chlons'dalar, Jean Ana! diye bardm. Bu szme yle gld ki... Seine-et-Oise ilinin bu kesinde, kyllerin istilya bir trl akl yatmyordu. Bununla birlikte, Tanrnn gn, eya dolu arabalarn getii grlyordu. Kentliler, evlerini kapatp gidiyorlard ve gnlerin o kadar uzun olduu bu gzel ayda baheler, kapal parmaklklarnn arkasnda, ssz ve znl, son ieklerini ayordu... Yava yava benim komular da telaa dmeye baladlar. evreden biri g etti mi, ilerine bir zntr kyordu. Onlara, herkes kendilerini brakp gidiyor gibi geliyordu... Sonra, bir sabah, kyn drt bucanda bir trampet sesi duyuldu! Belediyenin buyruu. nei, saman, otu Paris'e gtrp satmak, Prusyallara hibir ey brakmamak gerekiyormu... Adam Paris'e gitti. Aman Tanrm, ne berbat bir yolculuk! Ana yolun kaldrm stnde ar garabalar, tekerleklerin arasnda arp kalm domuz ve koyun srleriyle skp arabalarn nnde bren kzlerle karma kark, birbiri pei sra ilerliyordu. Kyda, hendek boyunca, birtakm zavalllar, nlerindeki kk ekek arabalarna babadan kalma eyalarn, rengi umu kocaman koltuklarn, imparatorluk biimi masalarn, Hint kumayla ssl aynalarn ymlar, ite ite gidiyorlard. Bu kadar tozu havaya kaldrmak, btn bu andalar yerinden oynatmak ve birbiri stnde yollarda srndrmek iin, evlere nasl bir acnn girmi olabilecei pek iyi duyumsanyordu.

Paris kaplarnda kalabalktan soluk alnamaz olmutu. ki saat beklemek gerekti... Bu sre iinde, zavall adam ineine yapm olarak, top mazgallarna, gz alabildiine uzayp giden istihkmlara ve yolun kysnda devrilmi, cansz yatan upuzun talyan servilerine akn akn bakt durdu... Akam, zgn zgn kyne dnd ve btn grdklerini karsna anlatt. Kadn korktu ve hemen ertesi gn kalkp gitmek istedi. Ama bugn yarn diye diye bir trl yola klamyordu... Aman u rn de kaldralm, aman u tarlay da srverelim, diyorlard... Belki babozumunu yapp arab da flara boaltmaya zaman olacakt! Hem sonra, ilerinde, belki Prusyallar buralara uramadan geerler diye belirsiz bir umut da vard. Bir gece, korkun bir patlamayla uyandlar. Corbeil kprs havaya uurulmutu. Kyde erkekler kap kap dolap: - Uhlanlar geliyor! Uhlanlar geliyor! Kan! diye baryorlard. vedilikle yataktan kalkld, araba kouldu, ocuklar uykulu uykulu giydirildi ve birka komuyla birlikte, kestirmeden yola kld. Yamac trmandklar zaman, kyde saat kulesi alyordu. Son olarak, arkalarna dnp baktlar. Yalak, kilise alan, alk olduklar yollar, Seine'e inen yol, balar arasndan geen yol, her ey daha imdiden kendilerine yabanc geliyordu. Sabahn beyaz sisleri iinde, ssz kyceiz, sanki korkun bir beklemeden rperiyormu gibi, evlerini bir araya toplamt. imdi Paris'teler. Kapank bir sokakta, bir apartmann drdnc katnda iki odalar var... Erkek, durumundan pek yaknmyor. Kendisine i bulundu. Hem sonra ulusal korumanlara katldndan, istihkmlar var, eitim var. Bo ambarn ve ekilmemi ayrlarn unutmak iin kendisini hep iine veriyor. Kadn, daha yabanl; sklyor, uunuyor, ne yapacan bilmiyor. ki byk kz okula gidiyor. Fakat bu lo ve bahesiz okulda yavrucaklar, kyde ar kovan gibi vzltl ve neeli o irin manastrlarn, oraya gitmek iin her sabah orman iinden getikleri o yarm fersahlk (19) yolu anmsayarak, bouluyorlar. Anne, kzlarn zgn grmekten kahroluyor, ama asl en kn durumu iine dokunuyor. Yavrucak kydeyken, gider, gelir, avluda, hibiryerde peinden ayrlmaz, annesi eikten ne kadar atlamsa o da o kadar atlar, kzarm minimini ellerini amar teknesine daldrr, bir an dinlenmek iin yn rmeye baladnde, o da kapnn yanna otururdu. Halbuki burada drt merdiven klacak; hele merdivenler kapkara, insann aya sryor; darack

ocaklarda psrk bir ate, yksek pencereler, klrengi dumanlarla slak arduvazlardan bir ufuk... Evet, evin avlusu var, orada oynayabilir; ama kapc kadn istemiyor. Bu kapclk da bir kent buluu! Orada, kyde herkes evine sahipti; herkesin bir kecii vard, herkes kendi iini grrd. Btn gn evin kaps ak kalr, akam olunca kocaman bir tahta srg srlr ve btn ev, korkusuzca, kylerin o ml ml uyuyan karanlk gecesine gmlrd. Kpek zaman zaman aya kar havlar, ama kimse tedirgin olmazd... Paris'te, yoksul evlerde, asl mal sahibi kapcdr. Kk, saman pleriyle patates kabuklarn avluda teye beriye datyor bahanesiyle keilerini sattran bu huysuz kadndan o kadar korkuyor ki, tek bana aaya inemiyor. Zavall anne, can sklan yavrusunu oyalamak iin, nasl bir bulu yapacan bilemiyor. Yemek fasl biter bitmez, sanki tarlaya gideceklermi gibi ocuu sarp sarmalyor, sonra elinden tutarak, sokak sokak, bulvar bulvar gezdiriyor. rken, sadan soldan itilip kaklan, serseme dnen yavrucak, evresine bile pek baknamyor. Aslnda beygirlerden baka eye aldr ettii yok. Tand, yzn gldren tek ey, beygirler. Anne de hibir eyden zevk almyor. Ar ar, maln, evini dne dne yryor. Kendisini hanm hanmck haliyle, temiz kl ve yatk salaryla, k de ablak yz, tahta altl kocaman yemenileriyle, yanyana giderken grenler, yurtlarndan uzakta, sanki srgnde yaadklarn, ky yollarnn o serin havasna ve sszlna candan zlem duyduklarn pek iyi anlyorlar. LER KARAKOLLARDA KUATMA ANILARI u okuyacanz notlar, ileri karakollar arasnda koturup dururken, gn gnne yazlmtr. Bu, henz Paris'in kuatlma ans sca scanayken, kk defterimden kopardm bir yapraktr. Ne varsa hep krp dkp, itile kakla, diz stnde yazlm, bir mermi paras gibi parampara eyler; ama hibir yerini deitirmeden, bir kez bileokumadan, olduu gibi veriyorum. Bir eyler uyduraym, urasn burasn daha ekici klaym derken, her eyi berbat etmekten dm kopuyor. ARALIK AYINDA BR SABAH, COURNEUVE'DE Souktan apak, ses veren, kaskat, tebeirli bir ova. Yolun donmu amuru zerinde piyade taburlar, topuyla karmakark, geip gidiyor. Ar ve znt verici bir gei.

Askerler, balar eik, titreye titreye tfek omuza asl, eller manon gibi battaniyeler iine sokulmu, sendeleyerek yryorlar. Ara sra baryorlar: Atlar rkyor, kiniyor, top arabalar hopluyor, topular eyerlerinin zerinde dorularak, merakla Bourget'nin uzun ve beyaz duvarndan teye bakyorlar. Askerler, yerlerinde tepinerek: - Grlyor mu? diye soruyorlar... Sonra, yeniden ileri? Bir an geri tepilmi olan insan seli, hep ar ar, hep sessiz sedasz akp gidiyor. Ufukta, Aubervilliers tabyasnn knts zerinde henz yeni domu donuk gm bir gnein aydnlatt souk gkyznde, bir japon sedefi zerindeymi gibi beliren asker valiyle kurmaylar kurulu, kk ve krlgan bir grup. Daha yaknmda, yolun kysna konmu kalabalk bir kuzgun srs. Bunlar bizim sevgili kardelerimiz tezkereciler. Ayakta, pelerinlerinin altnda ellerini kavuturmular, alakgnll, esirgemez ve zgn bir tavrla, topa yem olacak bu kafilenin geiini seyrediyorlar. AYNI GN - Issz, ylece braklm kyler, damlar km, saaksz pencereleri l gz gibi bakan, her yan ak evler. Ara sra, her eyin yanklar yapt bu ykntlarn birinde bir eylerin kmldand, bir ayak sesi, bir kap gcrdamas duyuluyor. Siz geip gidince de, eikte, ukur gzl, tetik stnde bir asker beliriyor; herhalde hrszlk etmeye gelmi bir apulcu ya da gizlenecek delik arayan bir kaak... leye doru, bu ky evlerinden birine giriyorum. Ev, trnakla kaznm gibi bombo ve rlplak. Aada, kapsz ve penceresiz byk bir mutfak, arka avluya alyor. Avlunun sonunda bir yeil it, onun arkasnda da gz alabildiine kr. Mutfakta bir kede, dne dne kan kk bir ta merdiven var. Bir basamana oturuyorum ve uzun sre yle kalyorum. Bu gne, evredeki bu derin sessizlik ne ho! Geen yazdan kalma iki kocaman sinek, kla canlanarak, tavandaki kiriler arasndan vzldyor. Ate yakld izlerinden belli olan ocan nnde, phtlam kanla kzarm bir ta. Henz soumam kllerin yanbanda bu kanl ta, znl bir sabahlamay anlatyor. MARNE BOYUNCA

3 Aralk: Montreuil kapsndan ktm. Gkyz kapank, souk bir yel, sis. Montreuil'de kimseler yok. Kaplar ve pencereler kapal. Bir tahtaperdenin arkasndan bir kaz srsnn bartn duyuyorum. Burada kyl kalkp gitmemi, gizleniyor. Biraz ileride ak bir meyhane buluyorum. erisi scak, soba harl harl yanyor. Taral yedek, neredeyse sobaya girecekler, karnlarn doyuruyorlar. Sessiz sedasz, gzleri i i, suratlar kpkrmz, zavall erler hem uyuyor, hem de yiyorlar... Montreuil'den karak, bek bek yaklan atelerin dumanyla masmavi kesilmi Vincennes ormanndan geiyorum. Ducrot ordusu orada. Askerler snmak iin, aalar kesiyorlar. Kaynlarn, akakavaklarn, gen dibudaklarn, kkleri havada, ince ve kzl yapraklar arkada, srne srne gtrldn grmek, insann yreini szlatyor. Nogent'da yine asker. Kocaman kaputlu topular, yahni yanakl ve her yanlarelma gibi yuvarlak Normandiyal yedekler, kukuletal ve evik, ufak tefek zuhaflar, kamburlam, iki bklm, kepilerinin (20)altnda kulaklarna mavi mendil dolam piyadeler; btn bu kalabalk sokaklarda kaynayor, dolayor, ak kalm iki bakkal dkknnn kapsnda itiip kakyor. Kk bir Cezayir kenti. te sonunda kr. Marne'a doru inen, uzun ve ssz bir yol. nci renginde olaanst bir ufuk, sisler iinde rperen yolunmu aalar. Ta uzaklarda, demirden, byk bir tren kprs. Dileri dklm gibi kopuk kemerlerine bakmak insana znt veriyor. Perreux'den geerken, yolun kysndaki bozulmu baheler, ykk ve znl evler arasnda, kk villalarn birinde parmakln arkasnda, krmdan kurtulmu ve sereserpe alm, kocaman beyaz krizantem grdm. Parmakl ittim, ieri girdim, ama o kadar gzeldiler ki koparmaya kyamadm. Tarlalarn iinden Marne'a indim. Tam suyun kysna vardm zaman, gne, yzn ykam, dosdoru rmaa vuruyordu. Grnm pek gzel. Karda, bir gn nce kanl boumalara sahne olan Petit-Bry, beyaz evlerini, yamaca, balarn ortasna dizmi, sessiz duruyor. Irman bu yakasnda, sazlar arasnda bir kayk. Kyda bir kme asker, kardaki yamaca bakarak konuuyorlar. Bunlar, Saksonlarn dnp dnmediini anlamak iin PetitBry'ye gnderilen keif ktas. Ben de onlara katlyorum. Kaykla rma geerken k yana oturan askerlerden biri, bana yavaa:

- Chassepot (21)isterseniz, diyor, Petit-Bry belediye dairesi azna kadar dolu. Orada bir de karac albay vurmular, uzun boylu, teni kadn gibi beyaz, sarn bir adam. Yepyeni sar izmeleri de var. Gz lnn izmelerinde kalm olacak ki, srekli olarak: - Vay canna be! Ne de gzel izmeler! diye syleniyor ve baklar parlyor. Tam Petit-Bry'ye gireceimiz srada, aya arkl bir deniz eri, koltuunun altnda drt be tfekle, darack bir yoldan grnyor ve bize doru koa koa gelerek: - Gznz an; Prusyallar geliyor! diyor. Hemen alak bir duvarn arkasna bzlyoruz ve bakyoruz. stmzde, balarn tepesinde, nce bir atl, banda miferi, elinde filintas, eerinin zerinde ne doru eilmi, melodramatik bir siluet. Arkasnda br atllar da ortaya kyor, sonra srne srne balarn arasna dalan piyadeler. Bunlardan biri, pek yaknmzda, bir aacn arkasn siper alm, kmldamyor. Uzun kara kaputlu, bann evresine renkli bir mendil sarm, iri yar bir herif. Bulunduumuz yerden pek gzel bir hedef, ama neye yarar ki?... Keif ktas reneceini rendi. imdi hemen kaya. Kayk svmeye balam bile. Marne' sorunsuz geiyoruz. Fakat tam yanatmz srada, teki kydan ksk ksk bize sesleniyorlar: - Hey kayk!... Bunlar, benim deminki izme meraklsyla drt arkada. Belediye dairesine kadar bir kalm demiler, imdi de can havliyle geri dnyorlar. Felakete bakn ki, onlar kar kydan alp getirecek kimse yok. Kayk ortadan yok oldu. Irman kysnda benimle birlikte bir delie girip bzlen keif ktasnn avuu, pek zavall bir tavrla: - Krek ekmesini bilmem ki!... diyor. Bu srada tekiler sabrszlanyor: - Gelsenize be yahu! Gelsenize!

Gitmek gerek. Ne berbat angarya. Marne ar ve sert. Var gcmle kreklere aslyorum ve kar kyy buluncaya dek, yukardaki Sakson'un, aa arkasnda, kprdamadan bana baktn srtmda duyumsuyorum... Kyya yananca, askerlerden biri yle ivedi atlyor ki, kayk suyla doluyor. Hepsini getirmeye olanak yok, kayk batacak. lerinden en gzpeki kyda kalp beklemeye raz oluyor. Bu bir babozuk onbas; maviler giymi, kasketinin nne kk bir ku inelemi, sevimli bir delikanl. Yeniden dnp onu da almak istiyorum, ama her iki kyda karlkl bir yaylm atei balyor. Onba, hibirey sylemeden, biraz bekliyor. Sonra, duvarlara srne srne, Champigny'e doru gidiyor. Adamn sonra ne olduunu bilmiyorum. AYNI GN - nsanlarda olduu gibi eyada da dram, glnce karnca, umulmadk derecede yein bir korku ya da coku uyandryor. Derin bir ac, gln bir yzde belirince, sizi her zamankinden ok etkilemez mi? Daumier'nin frasna yakan bir kentsoyluyu lm korkusu iinde ya da ls getirilen ocuuna hngr hngr alarken dnn! Bunda insann yreini burkan bir eyler yok mudur? te Marne boyundaki btn o kentsoylu villalar, o top pembe filizi yeil, kanarya sarsna boyanm o gln da kkleri, tepesi kurunla rtl ortaa biimi kuleler, yalanc tuladan kkler, beyaz madenden yuvarlaklarn salland rokoko baheler, imdi ben bunlar savan dumanlar iinde, mermilerle km atlar, krlm rzgr iaretleri, mazgal mazgal olmu duvarlaryla, samana ve kana batm gryorum ve onlarda o korkun yz buluyorum... stm bam kurutmak iin girdiim ev de, tam o evlerden biriydi. Birinci kata, krmzl ve yaldzl kk bir salona ktm. Daha duvarlarn ktlanmas bitmemiti. Yerde henz kt tomarlaryla yaldzl ta paralar vard. Mobilyadan eser yoktu. Yalnzca ie krklar, bir kede de stnde nlkl bir adamn uyuduu bir paspas. Her eyde kark bir barut, arap, mum ve kfl saman kokusu... Pembe damarl aptalca bir minenin karsnda, bir orta masasnn ayan yakp snyorum. Bazen mineye baktm zaman, bana, bir yaz gn, leden sonra yazla, kendi halinde kentsoylucuklarn kkne gitmiim gibi geliyor. Acaba arkamda, salonda tavla m oynuyorlar?.. Hayr, bunlar tfeklerini doldurup boaltan babozuk nianclar. Patlamalar nemsemezseniz, tpk tavla grltsne benziyor... Her kurunun kar kydan yant geliyor. Ses, suyun stnden geerken sekiyor ve tepeler arasnda durmadan yuvarlanp gidiyor. Salonun mazgallarndan, parldayan Marne, gne iinde ky, balarn srklar arasndan kocaman yabani tavanlar gibi seirten Prusyallar grlyor.

MONTROGUE TABYASI ANISI Tabyann tepesinde, burta, kum torbalarnn arkasndaki yarklardan Chtillon'a kar evrilmi uzun deniz toplar, kundaklar zerinde hemen hemen dikine, kurumla ba kaldrm. Byle az yukarda, iki yanda kulaa benzeyen kulplaryla, nian durumunda bulunan bu toplar grenler, bunlar aya kar havlayan, lme uluyan kocaman av kpekleri sanrlar... Biraz aada, bir dzlkte tayfalar, zaman geirmek iin, geminin bir kesinde yaptklar gibi, minimini bir ngiliz bahesi oluturmular. Orada bir sra, st yeilliklerle rtl bir kameriye, imenler, yapma kayalar, dahas bir de muz aac var. Muz aac dedimse, yle kocaman bir ey deil, smbl fidan kadar. Ama yine de muz aac ite. Pek gzel de yakm. Yeil sorgucu, kum torbalaryla mermi ynlarnn ortasnda, insann iine serinlik veriyor. Ah Montrouge tabyasnn minimini bahesi! evresine bir parmaklk ekildiini, iine de Carves, Desprez, Saisset'nin ve orada, o onur burcu zerinde can vermi teki btn babayiit denizcilerin adlarn tayan bir ta dikildiini grmeyi ne kadar isterdim!... FOUILLEUSE'DE 20 Ocak sabah. Tatl, yamursuz, biraz kapank bir hava. Tarlalk geni toprak uzakta deniz gibi dalga dalga. Solda Valrien tepesine basamaklk eden kumlu yksek tepeler. Sada Gibet deirmeni, kanatlar kopmu, tatan kk bir deirmen; dzlnde bir batarya var. Bir eyrek saat, deirmene giden uzun siper boyunca yrdm. Siperin stnde hafif bir rmak sisi gibi bir eyler dalgalanyor. Yaklan atelerin duman. Askerler melmi, kahve piiriyorlar ve kendilerini ksrten, gzlerini kr eden ya odunlar flyorlar. Siperin bir ucundan br ucuna kadar uzanan kuru bir ksrk. Fauilleuse. Kk bir koruyla evrilmi bir iftlik. Son hatlarmzn geri ekildiini grmek iin, tam zamannda gelmiim. Geri ekilen kta, nc Paris yedek alay. Komutanlar bata, tam takm, dzenle geiyorlar. Dn akamdan beri grdm bu anlalmaz perianlktan sonra, bu grnm biraz yreime su serpiyor. Arkalarndan, iki atl yanmdan geiyor. Bir generalle yaveri. Atlar yava yava gidiyor; adamlar konuuyor, sesleri nlyor. Yaverinki, gen ve dalkavuka bir ses:

- Evet, generalim... Hayr, hayr, generalim... Kukusuz, generalim. General tatl ve zgn bir tavrla: - Nasl? Vuruldu, yle mi? Vah zavall ocuk... Zavall ocuk!.. Sonra sessizlik ve sk toprakta atlarn tepinmesi... Chlif veya Mitidja ovalarn andran bu geni ve zc grnm seyretmek iin, bir an yalnz kalyorum. Boz nlkl sedyeciler, avc kolunda, krmz hal beyaz bayraklaryla, ukur bir yoldan beliriyorlar. nsan kendisini Hallar zamannda Filistin'de sanyor. AYAKLANMAGRNMLER MARAIS'DE Kimyasal madde ve bakamaac kokularnn dalgaland bu uzun ve eri br yollarn nemli ve taray andran glgesinde, II. Henri ve XIII. Louis dneminden kalp da ada sanayinin birer seltz suyu, bronz, kimyasal retim fabrikas klna soktuu bu eski konaklar, sandklarla dolu bu kfl bahecikler, ar arabalarn girip kt, malta ta denmi bu i avlular arasnda, bu gbekli balkonlar, bu yksek pancurlar, bu rm ve kiliselerde mumlar sndrmeye yarayan klhlar gibi isli, sivri atlar altnda bakaldrnn, zellikle ilk gnlerde, bambaka bir grnm, sanki babayani ve zelliksiz bir durumu vard. Her sokak banda bir barikat tasla, ama nbeti hak getire. Ne top var, ne de mitralyz. Acemi acemi, i olsun diye, srf yolu tkamak ve sr sr yumurcakla kttan donanmalarn dalp ktklar kocaman su birikintileri yapmak zevkiyle st ste konmu kaldrm talar... Btn dkknlar ak; dkknclar, kaplarnn nnde glyorlar, bir kaldrmdan br kaldrma siyaset yapyorlard. Bakaldranlar bu adamlar deildi; ama, bu sessiz mahallelerin kaldrm talar eelenince, o eski alayc ve amatac kentsoylu Paris'in ruhu uyanm gibi, bakaldry keyifle izledikleri duyumsanyordu. Bir zamanlar Fronde yeli denen ey, imdi Marais semtinde esiyordu. Byk konaklarn n yzlerindeki tatan suratlarn o neeli srtnda: - Biz bunu biliriz! der gibi bir grn vard. stemeye istemeye dlemimde, sokaklarndaki kaldrm talarnn sklmesini kahkahalarla izleyen ve maazalarnn nnde bir barikat bulunmasyla pek vnyormu gibi grnen btn o ilac, yaldzc ve aktar takmna iekli ceketler, ksa ve darack pantolonlarla kylar kvrk geni apkalar giydiriyordum.

Zaman zaman uzun, karanlk ve dar bir sokan ucunda, Greve alannda, eski Belediye binasnn gnele yaldzlanm bir duvarn ve snglerin parldadn gryordum. Bu kl keden, boz renkte uzun kaputlu atllar, tyler havada, drtnala geip gidiyordu. Halk kouyor, baryordu; bayrak sallyordu. Acaba geen Matmazel de Montpensier mi, yoksa general Cremer mi?.. Dnemler kafamda birbirine karyordu. Uzaktan, atn drtnala sren bir Garibaldi habercisinin krmz gmlei, gnete bana Kardinal de Retz'in cppesi gibi geliyordu. bek bek toplanm halkn azndan dmeyen bu uursuz olu uursuz, acaba Msy Thiers miydi, yoksa Mazarin mi, bilemiyordum... yz yl ncesini yayorum sanyordum. MONTMATRE'DA Geen sabah, Lepic soka boyunca karken, bir eskici dkknnda, dirseklerine dek eritli, beli kll, niformasn kirletmemek iin stne mein bir nlk geirerek bir ift izmeye pene vuran bir ulusal koruman subay grdm. Btn bakaldran Monmartre'n tablosu, bu dkkn penceresinin erevesi iine girmi. Tepeden trnaa silhl byk bir ky dnnz. Yalan bir kysnda mitralyzler dizilmi, kilise alan snglerle kirpiye dnm, okulun nnde bir barikat, st z kutularnn yanbanda mermi kutular, btn evler birer kla olmu, btn pencerelerde tozluklar asl, toplanma borusunu duymak iin pencerelerden sarkan kepiler, eski giysi satan kck dkknlarn dip yannda pat kt eden dipikler, btn Monmartre tepesinde, yukardan aa bir matara, kasatura ve karavana yuvarlanmas. Her eye karn, bu artk, silh omuzda, ene kay inmi "aman sk davranalm, gericiler bizi seyrediyor!" der gibi kaldrm ezercesine rap rap yryerek Boulevard de Italiens'den geen o acmasz ve fkeli suratl Monmartre deil. Bakaldranlar burada, kendi evlerindeler ve toplarla barikatlara karn, bakaldrlarnn zerinde babo, dingin ve dosta bir havann dalgaland duyumsanyor. nsana ac ve znt veren tek grn, bu krmz pantolonlarn, sarho, kir iinde, st ba yrtk prtk, sakal bir kar, sralar zerine yatm, kaldrmlara uzanm, belediye alann geilmez klan, zuhaf, kur'a, yedek, bu her silhtan asker kaaklarnn uultulu kaynamas... Tam oradan geerken, bu zavalllardan biri, bir aaca km, kahkahalar ve yuhalar arasnda, kekeleye kekeleye, halka sylev ekiyordu. Alann bir kesinde bir tabur, istihkmlara gitmek zere, yrye geiyor. Subaylar, kllarn sallayarak:

- leri mar! diye baryorlar. Trampetiler saldr havas alyor ve milisikler, aka gelerek, ta sonlarnda birka tavuun bararak kat grlen uzun ve ssz bir yola saldryorlar. Ta tepede, yeil bahelerle sarmtrak yamalarn aralndan, karargha evrilen Moulin de la Galette, ulusal savunmanlarn glgeleri, sra sra adrlar, bek bek duman tten ateler grlyor. Btn bunlar, yamurlu ve karanlk bir gkyzyle tepenin o bakr al topra arasnda, bir drbnn ucundaym gibi, belirgin ve ince, belli oluyor. SAINT-ANTOINE'IN DI MAHALLELERNDE Paris kuatma altndayken, Ocak aynda bir gece, Nanterre alannda, bir babozuk taburunun iindeydim. Dman asl mevzilerimize saldrmt ve oradakilerin yardmna komak iin, ivedi ivedi silh kuanlyordu. Erler, yelde ve karda, el yordamyla saf olup sayarken, bir sokak bandan bir devriyenin, nnde fener, skn ettiini grdk. - Dur! Kimdir o? Kei melemesi gibi titrek bir ses yant verdi: - 48 yedekleri! Bunlar, ksack kaputlu, kepilerini yan giymi, grnmleri delikanl, minimini adamcazlard. ki admdan bile, gnll ocuklara benziyorlard. avular kendini tantmak iin yaklanca, fenerlerimizin nda bumburuuk, kpk gzl, apak kei sakall, yerden bitme bir yal adam grnd. Gnll ocuk, yz yanda vard. tekiler de kendisinden pek gen deildi. stelik bir de Paris az, bir ali kran ba kesen tavr! Pinpon yumurcaklar. Daha bir gn nce ileri karakollara gnderilen bu zavall yedekler, ilk devriyelerinde yollarn armlar. Hemen kendilerine yollar gsterildi: - abuk olun, arkadalar, Prusyallar saldrya geti. Zavall pinponlar, yrekleri azlarna gelerek: - Ha! Ha!.. Prusyallar saldrya gemi! diyerek soldan geri ettiler ve yaylm ateiyle sarslarak dans eden fenerleriyle, karanln iine dalp gzden yittiler...

Bu minimini ccelerin bende uyandrd srad izlenimi, olana yok anlatamam. yle yal, yle bitkin, yle akn grnyorlard ki! Pek uzaklardan gelmi gibi bir grnleri vard! 1848'den beri da tepe dolaan, yirmi yldan beri yolunu arayan bir hayalet devriye karma km sandm. Saint-Antoine'n d mahallelerinde bakaldranlar da bana o grdklerimi anmsatt. Orada da sonsuza dek yolunu arm, yalanm ama uslanmam o 48'den kalmalarla, ak sal bakaldrclarla ve onlarla birlikte i savalarn btn o eski numaralar, iki katl klsik barikatlar, tepede dalgalanan kzl bayrak, toplarn kuyruunda gsterili, svanm kollar ve: - Dola, hemerim! diyen ters suratlarla ve hemen arkasndan atlan snglerle karlatm... Bu kocaman "babil kulesi" semtinde, ne devinim, ne tel! Trne'dan Bastille'e dek, silh bana, saf balama, el koyma, adam tutuklama, sokak ortasnda kulp toplantlar, Stun'u ziyaretler, parolay unutmu akrkeyif devriyeciler, kendi kendilerine ate alveren tfekler, Basfroid sokandaki kurula gtrlen st bozuklar, toplanma, denetim borular, an almalar, grla. Hele o anlar. Bu azgnlar, anlarn sallamaktan hi bkmyorlar. Akam olur olmaz, an kuleleri deliriyor ve anlarn, zilli maa gibi, habire sallayp duruyor. Sarhoun soluk solua, aklna estii gibi, geliigzel, hkrk tutmu ve yorulmu gibi kesik kesik bir an al var. nanmn, yabani yabani, var gcyle, ip krlncaya dek, hi durmadan baka bir an al var. Sonra gevein, isteksiz isteksiz, uykulu notalar yat borusu gibi ar den ayr bir an al var... Btn bu curcuna, bu anlarn ve kafalarn pusulay armas arasnda, bir ey gzme arpyor. Lappe sokayla evremizdeki dar yol ve geitlerin sessizlii. Buras, sanki Auvergnelilerin han. Cantal ocuklar, sanki bin fersah uzaktaym gibi bakaldrya aldrmadan, sessiz sessiz, eski teberilerine alc bulmaya alyorlar. Geerken, btn o Remonecqcikleri, kapkara dkknlarnn iinde, i gle urar gryorum. Kadnlar, kaplarnn talarna oturmu, yn rerek, kendi lehelerinde konuuyorlar ve kvrck salar demir tozuna bulanm kk ocuklar, yolun ortasnda yuvarlanp duruyorlar. GEC SAL Savatan nce orada, beyaz talardan iki yksek aya ve balonlarla gemilere ylesine gzellik veren grnmyle Seine rmann ufuklarnda szlen katranl halatlaryla, gzel

bir asma kpr vard. Ortadaki byk kemerlerin altndan, gnde iki kez duman kasrgalar iinde, bacalarn indirmeye bile gerek kalmadan, bir atanayla arkasndaki mavnalar geerdi. Yanlarda amar ykayan kadnlarn tahta iskemleleriyle tokmaklar dururdu ve kk balk kayklar halkalara bal kalrd. Suyun serinliiyle kmldanan byk bir yeil perde gibi ayrlar arasnda gerilmi duran iki yan kavakl bir yoldan kprye geilirdi. Grnme doyum olmazd... Bu yl her ey deimi. Kavaklar yine yerinde, ama yol kmaz olmu. nk kpr yok. Her iki ayak da havaya uurulmu ve talar evreye dklp kalm. Sarsntyla yar yarya ykk olan beyaz geikulbesi (22), barikat ya da yknt, taze bir ren grnmnde. Halatlar, demir teller, znt verici biimde suya dalm, kprnn ken taban, suyun ortasnda, kocaman bir gemi lei gibi duruyor. Mavnaclar grsn diye, zerine bir de krmz bayrak dikilmi. Seine rma, al rp, rm tahta trnden ne getirmise, hepsi de oraya taklp kalm, alkantlar ve burgalar yaratan bir set oluturmu. Grnmde bir yrtk, bir gedik ve ykm kokan bir ey var. Ufkun zncn bir kat daha arttrmak iin, kprye giden iki yan aalkl yolun yeillii seyreklemi. O kadar sk yaprakl btn o gzelim kavaklar, tepelerine kadar kurt m -aalar da istilya uruyorlar-, tomurcuksuz, sskalam, krk dkk dallarn uzatyorlar ve artk kullanlmayan bu ssz ve geni yolda, kocaman beyaz kelebekler ar ar uuuyor... Kpr yeniden yaplncaya dek, oraya kocaman bir sal getirmiler. Hani iine arabalar koulu, ift beygirlerini sabanlaryla birlikte ve suyu grp de sallant balaynca gamsz gzleri yuvarlak kzleri doldurduklar o kocaman sallar vardr ya, onlardan biri. Hayvanlarla arabalar tam ortasna konur; yanlarda da yolcular, kyller, kasabadaki okula giden ocuklar, yazlktaki Parisliler yer alr. Beygirlerin balklar yannda tller, kordellar dalgalanr. Sanki batm bir gemiden kurtulanlarn sal. Yava yava ilerliyor. Zaten geilmesi pek uzun sren Seine, eskisinden daha geni gibi. ken kprnn ykntlar arkasnda, hemen hemen birbirine yabanc bu iki ky arasnda ufuk, bir tr yrek burkucu grkemle byyor. O gn suyu gemek iin pek erken gelmitim. Henz kumsalda kimseler yoktu. Salcnn slak kuma oturtulmu khne bir vagon olan kck evi, kapal ve sisten srsklamd. eride ocuklarn ksrd duyuluyordu. - Hey, Eugne!

Salc, ayan srye srye ortaya kt: - Geldim, geldim! Olduka gen, yakkl bir kaykyd. Ama son savata topuluk etmi, ayanda bir mermi paras, yz entik, romatizmadan kaskat kesilmi olarak dnmt. Adamcaz beni grnce glmsedi: - Bu sabah kalabalktan rahatsz olmayacaksnz, Msy. Gerekten salda benden baka kimse yoktu. Fakat salc palamar zmeden nce, yolcular bastrd. lkin Corbeil pazarna giden iman bir kyl kadn, her kolunda kocaman bir sepet. Sepetler, o yarma bedenine daha okkal bir grnm vermi, onu smsk ve dimdik yrtyor. Sonra, kadnn arkasndan, ukur yolda, sisler iinden, belli belirsiz teki yolcular da grnyor. nce yalnzca seslerini duyuyoruz. Tatl ve alamakl bir kadn sesi: - Ah Msy Chachignor, size yalvarrm, bize eziyet etmeyin... Gryorsunuz ki imdi alyor... Sre verin de borcunu deyebilsin... Sizden yalnzca bunu istiyor. Disiz ve huysuz, yal bir kyl sesi: - Sre vere vere bktm artk... Sre filn tanmam. Artk i, icraya dt. onlar yapacaklarn bilirler... Hey Eugne! Salc bana yavaa: - Bu Chachignot keratasdr, dedi. Buradaym! Buradaym! O srada kumsala, kaln uhadan bir redingot giymi, bana da yepyeni ve kocaman bir ipek silindir geirmi, uzun boylu yal bir adamn geldiini grdm. Bu gneten kararm, cildi atlak atlak, boumlu elleri apa almaktan bozulmu kyl, efendi elbisesi iinde, olduundan daha kara, daha yaz grnyordu. nat bir aln, kzlderililerinkine benzeyen kocaman bir gaga burun, huysuzluunu gsteren buruuklarla evrili ksk bir az, suratna Chachignot adna pek uygun, acmasz bir grn veriyordu. Sala atlarken, fkeden titreyen sesiyle:

- Haydi, Eugne, yrt bakalm! dedi. Kyl kadn, salc palamarlar zerken, yal adama yaklat: - Yine kime kzdnz byle, Chachignot baba? diye sordu. - Ha, sen misin Blanche?.. Sorma... Tepem atyor... Kime olacak? u Mazilier edepsizlerine! Yumruuyla, hkra hkra ukur yoldan dnen ufack ve sska bir glgeyi gsteriyordu. - Ne yapt bunlar size? - Daha ne yapacaklar! Bana drt kira borlar var. stelik btn arabmn stne de yattlar. Bir metelik bile verdikleri yok... Ben de imdi, hepsini sokaa attrmak iin icraya gidiyorum. - Ama Mazilier, mert adamdr, dorusu. Borcunu veremiyorsa, belki de suu yoktur... Bu savatan zarar grenler o kadar ok ki. Yal kyl artk cotu: - Aptaln biri... Prusyallarla i yapar, pek iyi de zengin olabilirdi: Ama istemedi. Geldikleri zaman meyhanesini kapad, tabelsn indirdi... teki meyhaneciler, sava boyunca para krdlar. Amaonun eline bir metelik bile gemedi... Bununla da kalsa yine iyi. Heriflere kafa tutarak, kendisini hapse attrd... Aptaln biri, dedim ya! Bu iler onun nesine gerekti! Asker miydi? Akll uslu arabn satsayd ya. Hi olmazsa imdi borcunu verirdi... Brakn u edepsizi! Yurtseverlik neymi, ben ona gsteririm. fkeden kpkrmz kesilmi, gmlekle dolamaya alk kyllerin o kaba saba devinimleriyle, kocaman redingotunun iinde kvranp duruyordu. O sz syledike, kyl kadnn biraz nce Mazilierlere kar acmayla dolu olan akr gzleri, gittike kat, hemen hemen tiksinir gibi bir anlam alyordu. Eh, o da bir kylyd. Bu insanlar, para kazanmak istemeyenleri adam yerine koymazlar. nceleri: - Kars iin ne ykm! diyordu. Biraz sonra:

- Evet, doru... nsan bahtna arka evirmemeli... dedi. Sonunda: - Hakknz var babacm, insan borcunu vermeli, sonucuna vard. Chachignot'ya gelince, o boyuna dilerini skarak: - Aptaln biri... Aptaln biri... diyordu. Saln ucunda srn suya batrp karrken kula hep onlarda olan salc, sze karacak oldu: - Byle huysuzluk etmeyin, Chachignot Baba. craya gitmekten ne kazanacaksnz?... Bu yoksulun eyasn sattrmakla elinize ne geecek? Paraya yle pek gereksinmeniz de olmadna gre, biraz daha bekleyin, ne olur? Yal adam, bacan srmlar gibi, salcya dnd: - Senin de lf etmeye hakkn var ya, serseri herif! Aslnda sen de, o yurtseverlerdensin... u duruma bakn da acmayn! Be ocuk, metelik yok, sonra sen git de, kimse zorlamadan top atmakla vakit geir... Sorarm size Msy (galiba aalk herif bana sylyordu!), btn bunlar ne iimize yarad?rnein u adam, suratn parampara ettirmekten, eski yerini yitirmekten ne kazand ki!... imdi de, yellerin cirit oynad bir barakaya ingene gibi snm, oturuyor. ocuklar hastalktan ba kaldramyor. amar ykamaktan karsnn iman gevremi... Sanki bu da aptaln biri deil mi? Salcnn gzlerinde bir fke imei akt; rengi atan suratnn ortasnda yara izinin, apak, derinletiini grdm. Fakat kendini tuttu ve btn hncn eriltecek kadar kuma saplad srndan ald. Bir sz daha syleseydi, imdiki yerinden de olabilirdi. nk M. Chachignot, bu lkede sz geen biridir; kendisi belediye meclisi yesidir de. SANCAKTAR I Alay, bir demiryolu tmsei zerinde savayor ve tam karda, orman iinde toplanm btn Prusya ordusunun ateine hedef oluyordu. Birbirlerine seksen metreden ate ediyorlard. Subaylar:

- Yat! diye baryor, fakat kimse uymak istemiyor ve gururlu alay, sancann evresinde kme olmu, ayakta duruyordu. Bu batan gne, baakl buday ve otlakufkunda, bu dank ve kark bir dumanla sarlm insan kitlesi, kendisini krlarn ortasnda rkn bir frtnann ilk esintisine kaptrm bir sry andryordu. Bu tmsein zerine ne kadar da demir yayordu! Yaylm ateinin takrtsndan,hendee yuvarlanan karavanlarn bouk grltsnden, uursuz ve nlayan bir algnn telleri gibi, sava alannn bir ucundan br ucuna, uzun uzun titreen kurunlardan baka bir ey duyulmuyordu. Balarn zerinde ykselerek mermilerin yeliyle rpnan sancak, zaman zaman dumana dalyordu. O zaman, silah seslerini, can ekimelerini, yarallarn svglerini bastran gr ve gururlu bir ses duyuluyordu: - Bayraa, ocuklar, bayraa!.. Hemen o anda, bir subay, o kzl sisin iinde bir glge gibi belirsiz atlyor ve yiit bayrak yeniden canlanarak, yine arpmalarn stnde dalgalanyordu. Yirmi iki kez dt!.. Yirmi iki kez, can verenin elinden kurtulan sopas, henz daha scakken yakaland ve yeniden kaldrld. Gne batp da alaydan ne kaldysa -bir avu adamar ar geri ekilirken, sancak, gnn yirmi nc sancaks olan Hornus avu'un elindeydi ve paavra gibiydi. Bu Hornus avu kez gnll yazlm, bn bir adamcazd. mzasn atmaktan baka bir ey bilmezdi ve ancak yirmi ylda erba olabilmiti. Yetimevi ocuu olmann btn sefillii, klann btn o insan aptallatran yaam, bu dar ve inat alndan, bu antayla kamburlam srttan, safta giden erlere zg bu sallapati yryten belli oluyordu. stelik biraz da kekemeydi, ama bayrak olmak iin gzel konuma yeteneine gerek yoktur. Daha arpma akam, albay kendisine: - Bayrak sende, yle mi arkada? Peki, yleyse hep sende kalsn! demiti. Alayn kantincisi kadn, yamur ve ate yemi zavall sefer kaputunun stne, hemen bir temen eridi teyelleyiverdi. Aalk koullarda gemi btn bir yaamnn biricik vnc, bu oldu. Daha o anda, yal erin beli doruldu. Kambur kambur, gzler yerde yrmeye alk olan bu zavall insann yznde bir gurur parlad; baklar, bez parasnn dalgalandn grmek ve onu dimdik, ykseklerde, lmn, haynln ve bozgununstnde tutmak iin, hep yukarya dikildi.

Sava gnlerinde, bayran mein koruyucusu iinde smsk duran sopasna iki elle yapt zaman, Hornus'tan daha mutl insan grmemisinizdir. O artk konumaz, kmldanmazd. Rahip gibi cidd dururdu. Onun bu durumunu grenler, elinde kutsal bir eyler olduunu anlarlard. Btn yaam, btn gc, kurunlarn saldrd bu gzel, yaldzl bez parasna kenetlenen parmaklarnda ve: - Hele bir almaya kalkn da greyim! der gibi Prusyallara dimdik, meydan okurcasna bakan gzlerindeydi. Kimse byle bir ie kalkmad; lm bile. Borny gibi, Gravelotte gibi enkanl arpmalardan sonra sancak, her yeri paralanm, delik deik olmu, yaralardan saydam bir duruma gelmiti; ama onu tayan, hep o koca Hornus'du. Sonra, eyll gelip att. Ordu Metz nlerindeydi; dnyann bu en birinci askerlerinin ablukadan, toplarn pas tuttuu devinimsizlikten, yiyecek ve haber yokluundanyrek gleri sarslarak, atlm tfeklerinin yanbanda hummadan ve skntdan ldkleri bu amur denizindeki uzun mola...Ne komutanlarda, ne de erlerde inankalmt. Yalnzca Hornus'un gveni sarslmamt. Onun her eyi, o renkli bez parasyd. Onu yannda duyumsadka, yenilmek sz konusu deildi. Amane are ki, artk arpma yaplmad iin, albay sanca Metz'in ky mahallelerinin birindeki evine gtrd ve Hornuscuk, aa yukar, ocuunu stnineye vermi anneye dnd. Akl hep sancaktayd. Pek ok sknt bastnda bir kou Metz'e gidiyor, yalnzca onu hep ayn yerde, rahat rahat duvara dayanm grmekle, gnl yiitlik ve sabrla dolarak yerine dnyor; slak adrna Prusyallarn siperleri zerinde dalga dalga alm o renkli bayrakla sava ve ileri yry dlemleri getiriyordu. Mareal Bazaine'in bir gnlk buyruu, btn bu dlemleri bir anda kertti. Hornus, bir sabah uyannca, ordugh uultu iinde buldu. Askerler bek bek olmu, cokulu cukulu birbirlerini kkrtarak, kudurmu gibi baryorlar ve sanki suluyu gstermek istiyorlarm gibi, hep birden, kentin ayn ynne yumruk kaldryorlard. - Yakalayalm unu!... Kuruna dizelim! diye barlyordu. Subaylar buna hi ses kartmyorlard... Sanki erlerinin nnde utanyorlarm gibi balar eik, alargada dolayorlard. Gerekten de utanlacak eydi. Tepeden trnaa silahl, henz eli aya tutan yz elli bin askere, kendilerini savamadan dmana teslim eden marealin buyruu okunmutu. Hornus sapsar kesilerek, kendi kendine:

- Ya sancaklar ne olacak? dedi... Sancaklar da, ne varsa, tfeklerle birlikte, sava ara ve gereleri olarak ne kalmsa, hepsi birlikte teslim edilecekti. Zavall adam: - Va.. va... vay canna... diye kekeledi. Ne olursa olsun, benimkini alamazlar... Ve kente doru komaya balad. IV Kentte de kk bir kouturma vard. Ulusal korumanlar, halk, yedekler baryor,rpnp duruyorlard. Temsilci kurullar, fkeden titreye titreye mareale kmaya gidiyorlard. Hornus'a gelince, onun gz hibir ey grmyor, kula hibir ey iitmiyordu.Faubourg sokandan geerken, kendi kendisine syleniyordu: - Sancam elimden almak ha!.. Hadi be sen de! Buna olanak mvar? Kiminhakk var? Can isterse yaldzl arabalarn, Mexico'dan getirdii o canm gm takmlarn, nesi varsa, Prusyallara versin! Ama sancak, o benim malm... Benim namusum. Hele bir el srmeye kalksnlar! Komas ve kekemelii yznden byle kesik kesik syleniyordu ama ne yapacanda pek iyi biliyordu adamcaz. Aka una karar vermiti. Sanca alacak, alayn ortasna gtrecek ve pei sra gelmek isteyenlerle birlikte, Prusyallarn gbeine basa basa geecek. Varaca yere vard zaman, kendisini ieriye bile brakmadlar. fkesinden ate pskren albay da, kimseyi grmek istemiyordu. Ama Hornus, yzgeri edecek takmndan deildi. Svyor, baryor, nbeti avuunu itip kakyordu: - Sancam be... Sancam istiyorum, yahu... Sonunda bir pencere ald: - Sen misin, Hornus?

- Benim albaym, ben... - Btn sancaklar cephanelikte... Sen de oraya git, sana bir alnd belgesi verecekler... - Alnd belgesi mi?. Ne yapaym ben onu?... - Marealin buyruu bu... - Ama, albaym... - Kafa iirme artk!.. Pencere kapand. Hornuscuk sarho gibi sendeliyordu. Akl baka yerde, makina gibi: - Alnd belgesi, alnd belgesi...diye sylenip duruyordu... Sonunda yola dzld. Yalnzca bir ey anlamt. Sancak cephanelikteydi ve her ne pahasna olursa olsun, onu yeniden ele geirmek gerekiyordu. V Cephaneliin kaplar, Prusyallarn avluda dizili bekleyen yk arabalar gesin diye, ardlarna kadar ak duruyordu. Hornus ieri girerken, srtnda bir rperme duydu. teki btn sancaklar, elli altm kadar subay, zgn ve sessiz, oraya toplanmt. Hele yamur altnda durano i karartc arabalar, arkada da, ba ak, kme olmu bu adamlar. Sanki gmme treni vard. Bir kede de Bazaine ordusunun btn sancaklar, amurlu kaldrm stnde, karmakark, yn olmutu. Bu gz alc ipek paralarnn, bu srma saak ve oymal sap dkntlerinin, yere atlm, yamura ve amura bulanm btn o anl takm taklavatn grn yrekler acsyd. Bir levazm subay sancaklar birer birer alyor ve her sancak, alaynn ad geer gemez, alnd belgesini almak iin saftan kyordu. ki Prusyal subay, kaskat, hi renk vermeden sancaklarn arabalara ykletilmesini gzetiyorlard. Ey anl kutsal kalnt; yrtklarnz gstererek, kanatlar kopmu kular gibi zgn zgn kaldrm sprerek, byle kalkp gidiyordunuz, yle mi? Kirlenmigzel eylerin utancyla

gidiyordunuz ve her biriniz Fransa'dan bir eyler gtryordunuz. Uzun yrylerin gnei, soluk kvrmlarnzn arasnda kalmt. Kurun izlerinde, nian alnan sancan altnda rastgele can vermi, bilinmeyen llerin anlarn saklyordunuz... - Sra sende, Hornus... Seni aryorlar... Git de belgeni al... Demek alnd belgesi ii ha! Sancak orada, nndeydi. Kendi sanca, hepsinin en gzeli, en yararls... Onu grnce, kendisini yine orada, tmsein stnde sand. Kurunlarn slk aldn, parampara olan karavanlarn grltsn ve: - Bayraa, ocuklar! diye baran albayn sesini duyuyordu. Sonra, topraa den yirmi iki arkada. Kendisi, yirmi ncs, tutacak kol kalmad iin sallananzavall sanca kaldrmaya, ona destek olmaya kouyordu. Ah o gn, onu lnceye dek savunacana, elinden drmeyeceine ant imiti.Ama imdi... Bunlar dnnce, yreindeki btn kan beynine srad. Sarho, kendisinden gemi gibi, Prusyal subayn zerine atld, sevgili sancan smsk yakalayarak ekip ald. Sonra: - Sanca... diye bararak, dimdik, yukarya kaldrmaya alt, ama ses boazna tkand kald. Sancak sapnn titrediini, ellerinden kaydn duyumsad. Bu bitkinlik havasnda, teslim olmu kentlerin stnekenbu lm havasnda, artk sancaklar dalgalanamaz, gururu olan hibir ey yaayamazd... Ve koca Hornus, yldrm arpm gibi, yere yld. CHAUVIN'N LM Ona ilk kez, austosun bir pazar gn, o zamanlar spanya - Prusya olay denen eyin balangcnda, trende rasgelmitim. Kendisini hi grmemitim, ama yine o anda tandm. Uzun boylu, kuru, krl, yz kpkrmz, gaga burunlu, hep ate pskren ve yalnzca kede yakasna nian kordelasn takm kiiye evrilince yumuayan fal ta gibi gzler; ksa, dar, direngen bir aln; hani o ayn dncenin hep ayn yerde durmadan ileye ileye sonunda pek derin bir tek krk kazd alnlardan biri; bn ve kabaday bir grn; stelik de "Frransa ve Frransz bayra'' derken "rrr"lara rktc bir trampet aldran syleyii... Kendi kendime: - te Chauvin bu! dedim.

Gerekten de Chauvin'di. O gzelim, boyuna sylev eken, el kol sallayan, gazetesiyle Prusya'ya tokat atan, bastonu havada Berlin'e giren, sarho, sar, kr, zr deli grnyle Chauvin. Uzlama? Yok! Anlama? Hadi canm sen de! lle de sava! Ne pahasna olursa olsun, kesinlikle sava! - Ya hazr deilsek, Chauvin?... Chauvin, yerinden kalkarak, diken diken olmu byklarnn altndan, camlar sarsacak kadar yuvarlad "rrr"larla: - Msy, Franszlar her zaman hazrdr!... diye yant veriyordu. Aptal, sinir adam!Adnn evresinde srp giden ve kendisine gln bir n salayan btn oalaylarn, o arklarn ne kadar yerinde olduunu anladm! Bu ilk karlamadan sonra, bir daha onunla yz yze gelmemeye kararlydm. Ama yazgnn artc bir cilvesi olacak, onu hep yolumun stnde buldum. nce senatoda, M. de Grammont'nun senatonun yce yelerine, gsterili bir tavrla savan ilan edildiini bildirdii gn. Btn o titrek alklarn arasnda, tribnlerden rkn bir "Yaasn Fransa!'' naras duyuldu. Bam kaldrnca, yukarda, frizler arasnda, Chauvin'in rpnp duran upuzun kollarn grdm. Aradan okgemeden, onun Opera'da, Girardin'in locasnda, ayaa kalkm, Alman "Ren"ini sylemelerini istediini ve bu arky bilmeyen arkclara: - Siz havasn reninceye kadar Ren'i geeceiz! diye ktn duydum. Artk nereye gitsem, karma o kyordu. Bu sama Chauvin'i her yerde, sokaklarn, bulvarlarn kelerinde, hep bir srann, bir masann stne tnemi olarak, trampetler, dalgalanan bayraklar, Marseillaiseler arasnda, cepheye giden erlere purolar datrken, hasta arabalarn alklarken, kpkrmz kesilenbayla, kalabala tepeden bakarken gryordum. yle grltc, yle amatac,yle kapsayc bir grn vard ki, Paris'te alt yz bin Cauvin var duygusunu veriyordu. Gerekten, bu dayanlmaz grnmden kamak iin, insann evinegirip kapanaca, kaplar, pencereleri smsk rtecei geliyordu... Fakat Wissembourg, Forbach ve bizce bu hazin austos ayn uzun ve hemen hemen kesintisiz bir karabasan, hummal ve ar bir yaz karabasan durumuna getiren btn bir ar yenilgiler dizisinden sonra, insan nasl evinde kapal kalr? Nasl olur da, haber ve duyuru peinde koan, btn gece akn ve karmakark yzlerle sokak fenerlerinin altnda dolaan o canl kaygya karmaz? te o akamlar, yine Chauvin'e rasgeliyordum. Bulvar-

larda, bir bekten br bee gidiyor, sesi kmayan kalabaln ortasnda, umutlu, iyi haberlerle dolu, baardan gvenli, her eye karn, birbiri ardna yirmi kez: - Bismarck'n beyaz zrhl atllar, son erine dek yok edilmi.. haberini yineleyerek soluunu tketiyordu. alacak ey! Chauvin bana artk yle pek gln gelmiyordu. Sylediklerinin bir szcne bile inanmyordum, ama ne zarar var, onu dinlemek houma gidiyordu.Gznn bal olmasna, bbrlenme takntsna, bilgisizliine karn, bu artc adamda, iin iin yrei stan bir alev gibi, canl ve snmek bilmeyen bir ate duyumsanyordu. Uzun kuatma aylarnda, o kuru ekmek ve at etiyle geen korkun kta, bu aleve pek gereksinmemiz oldu. Btn Parisliler unu kabul ederler ki, Chauvin olmasayd Paris sekiz gn bile dayanamazd. Daha balangta Trochu: - Canlar ne zaman isterse girebilirler! diyordu. Chauvin: - Giremezler! diyordu. Chauvin'in inanc vard; Trochu'nn yoktu. Chauvin her eye inanyordu, noterce onaylanm tasarlara, Bazaine'e, yarmalara inanyordu. Her gece, Etampes ynnden Chanzy'nin toplarn, Enghien ynnden Faidherbe'in silah atan deniz erlerinin atelerini duyuyordu. Asl iin alacak yan, biz de ayn eyleri duyuyorduk. Bu kahraman andavallnn ruhu bizlere o kadar bulamt ki... Hey gidi babayiit Chauvin! Karla dolu, sar ve bask gkyznde, gvercinlerin ak kanadn, herkesten nce o grrd. Gambetta, bize o ak seik palavralarndan birini gnderdiinde, belediyenin kapsnda onu gr sesiyle Chauvin okurdu. O berbat aralk ay gecelerinde, halk, dizi dizi, kasap dkknlarnn nnde titreerek sra beklerken, Chauvin, hi umursamadan araya katlr ve sayesinde btn o a insanlar, glmek, ark sylemek, karn stnde hora tepmek gcn bulurdu. Chauvin, "le, lon, la, brakn u Prusyallar gesin Lorraine'e!" diye arkya balaynca, lapinler (23) tempo tutar ve yn balklarn altnda o umarsz solgun suratlara, bir dakika

iin, can gelirdi. Yazk! Btn bunlar hibir ie yaramad. Bir akam, Drouot sokandan geerken, kaygl bir kalabaln, sessizce, belediye dairesi evresinde kaynatn grdm ve bu arabasz, ksz, koca Paris'te Chauvin'in etkileyicilikle ien sesini duydum: - Montretout srtlarn ele geirdik! Sekiz gn sonra, artk her ey bitmiti. O andan beriye Chauvin ancak uzun aralklarla gzme iliti. Onu iki kez bulvarda, el kol sallayp yine "rr"lar makara gibi koyuvererek, c almaktan sz ederken grdm. Ama artk kendisini dinleyen yoktu. Zppe Paris, keyfine; iilerin Paris'i de, azgnlklarna kavumak iin can atyordu. Zavall Chauvin, o upuzun kollarn istedii kadar sallasn dursun, insanlar evresinde toplanaca yerde, daha o grnr grnmez, il yavrusu gibi dalyordu. Kimileri ona, "Yapkan!" diyordu; kimileri de, "Gizli ajan!"... Sonra, ayaklanma balad; kzl bayrak, Komn, Paris'te ynetimin iilere gemesi; Chauvin artk kukulular arasna girmiti, evinden kamaz oldu. Ama yine de o nl stun devirme gnnde, Vendme alannn bir kesinde bulunmu olacakt. Halkn arasnda olduu dnlyordu. Klhanbeyleri, krlemeden, adamcaz aaladlar: - Yuh, Chauvin! diye bardlar. Stun dt zaman, Genel Kurmay binasnn bir penceresinde ampanya ien Prusya subaylar: - Hah, hah, hah, Mosye Chaufin! diye alay ederek kadeh kaldrdlar. 23 Mays'a dek Chauvin'den hi ses kmad. Zavall, bir mahzene snm, Fransz gllelerinin Paris damlar zerinde slk almasn ii yana yana dinliyordu. Sonunda bir gn, top atei biraz kesilir gibi olunca, darya kmay dnd. Sokak bombotu, sanki genilemi gibiydi. Bir ucunda topu ve kzl bayrayla korkun bir barikat ykseliyordu. br ucunda iki kk Vincennas avcs, tfek elde, duvarlara srne srne ilerliyordu: Versailles ktalar Paris'e giriyorlard. Chauvin'in yrei kabard ve askerlere kar koarak: - Yaasn Fransa! diye bard. Sesi karlkl bir yaylm atei iinde ksld.

Talihsizlik buna derler; zavall umarsz ilk ikisinin arasna girmiti; onlar da birbirlerine nian alrken, kurunlar Chauvin yedi. Kaldrm talar sklm osenin ortasna yuvarland grld. Orada, kollar uzanm, yz kprtsz, iki gn ylece kald. te Chauvin, i savalarmzn kurban olarak, byle ld. Kendisi son Franszd. ALSACE! ALSACE! Birka yl nce Alsace'ta bir gezi yapmtm ki, en gzel anlarmdan biridir. nsann belleinde raylar ve telgraf telleriyle izik izik olmu memleket grnmlerinden baka bir ey brakmayan yle anlamsz bir tren gezisi deil; srtta anta, elde adamakll salam bir asa, enesi pek dk olmayan bir yol arkadayla, yaya bir gezi... Bu ne ho gezidir, bilseniz! Grlen eyler insann aklnda kalyor! zellikle Alsace'n kaplarnn bize kapand u anda, bu yitip giden lkeyle ilgili btn eski izlenimlerim, ormanlarn, gne na boulmu sessiz ve dingin kylerin stnde yeil perdeler gibi ykseldii, bir da dnemecinde an kulelerinin, iinden rmak geen fabrikalarn, bkevlerinin, deirmenlerin ortaya kt ve ovann yeil serinlikleri arasndan bilmediimiz bir kln gz alc grnmnn birdenbire beliriverdii olaanst bir yerde uzun gezintilerin o aknlktan aknla dren tadyla iimde uyanyor... Tanrnn gn, daha tan atmadan, ayaktaydk. Hann garsonu: - Mosye! Mosye!.. Saat drt! diye barrd. abucak yataktan frlar, antay srtmza vurduumuz gibi, el yordamyla, gcrdayan ve nerdeyse krlacak duygusu veren kk ve tahta bir merdivenden inerdik; yola kmadan nce, aada, o geni han mutfanda bir kadeh kir yuvarlardk. rperileriyle, sisleri ve nemli camlar dndren o boumlu ktk atei oktan yanm olurdu. Sonra, haydi yola! lk anlar biraz g gelirdi. O saatte bir nceki gnn btn yorgunluu kendini duyururdu. Gzler henz uykulu, hava henz uykulu olurdu. Ama yine yava yava souk i dalr, sis gnete uup giderdi... Biz boyuna yrrdk... Scak fazla ar bastnda, yemeimizi yemek iin bir kaynan, bir rman kysnda mola verirdik. Otlarn iine uzanarak, akar suyun rltsyla uykuya dalardk. Kurun gibi vzldayan, kocaman bir yaban

arsnn yzmz syrtp geiiyle uykudan uyanrdk... Ortalk serinleyince, yeniden yola dzlrdk. ok gemeden gne alalr ve gne alaldka, yol daha ksa grnrd. Bir varlacak yer, bir snlacak yer aranrd. Yorgun argn, kimi zaman bir han odasnda, kimi zaman bir ot ambarnda, kimi zaman akta, bir harman ynnn altnda, ku cvldamalar, yapraklarn arasnda bcek kprdanmalar, sessiz uular, insan pek ok yorgun olunca d balangcna benzeyen btn o gece mrltlar iinde, uykuya dalnrd. Yol boyunca birbirinden aralkl rasladmz btn o gzel kylerin adlar neydi? imdi aklma hibir ad gelmiyor, ama zellikle yukar Ren'de birbirlerine o kadar benziyorlard ki, deiik saatlerde ilerinden gee gee, bana yalnzca bir tanesini grmtm gibi geliyor. Byk bir sokak, kurun ereveli, mrotu ve gl aac sarlm kk vitraylar, yal insanlarn kocaman pipolarn ierek dayand, kadnlarn, yolda oynayan ocuklar armak iin stnden sarkt parmaklkl kaplar... Sabahleyin, biz geerken, her ey uyurdu. Ahrlarda samann kartn ya da kap altlarndaki kpein hzl hzl soluduunu ancak duyardk. ki fersah tede, ky uyanrd. Alan pancurlarn, tokuan kovalarn, dolan arklarn grlts duyulurdu. nekler kuyruklaryla sinekleri kovarak, iri iri, yalaa giderlerdi. Daha uzakta, yine hep ayn ky, ama yazn le stlerine zg o geni sessizlii, yalnzca ky evlerinin atlarna kadar trmanan dallar boyunca ykselen ar vzltsyla okuldan gelen o yrek burkan ezgi. Kimileyin, kyn bir ucunda, kk bir ke, ama ky deil, bir eyalet kesi, yepyeni ve parl parl bir sigorta plakas, noter tabelas ya da hekim ziliyle iki katl, bembeyaz bir ev. Geerken, piyanoda bir vals duyardk. Biraz eskimi bir ezgi, yeil pancurlardan gneli yola dklrd. Daha sonra, akam karanlnda, srlar kye dner, ipek iliklerinden akn balard. Ne grlt, ne canllk! Herkes kaplara dklr, sarn ocuk kmeleri sokaa kar ve pencere camlar, batan gnein nereden geldii belli olmayan kocaman bir yla aydnlanrd... Alsace kynn, pazar sabahlar, dua saatlerindeki durumunu anmsadka iim alr: ssz sokaklar, kaplarnda gnelenen birka yaly saymazsak, bombo evler; kilise tklm tklm, gpegndz yaklan mumlarn o baygn ve pembe, gzel tonlarna boyanm vitraylar, geerken soluk solua kulaa gelen ilahi; ba ak, elinde bir buhurdan, frndan ate almaya giden krmz kaftanl bir ilahici ocuun seirterek alandan geii... Kimi zaman da, gnlerce kye uramadmz olurdu. Hep baltalk ormanlar, st kapal yollar, hani u Ren boyunca uzanan ve o gzel yeil suyunun bcek vzltlaryla dolu bataklk yerlerde kaybolduu kk ve ince korular arardk. Uzaktan uzaa dallarn ince rgs arasndan, sallar ve adalardan kesilmi otlarla tepeleme dolu olduklar iin, kendileri

de dank ve akntya kaplm adacklara benzeyen kayklarla ykl o koca rma grrdk. Sonra Ren ile Rhne arasndaki kanal, kanal boyunca giden kavaklar ve kavaklarn bu tandk, sanki zel, dar kylarla hapsedilmi suda birbiriyle birleen yeil ular. Kyda, urada burada, bir bent bekisinin kulbesi, bendin seddi zerinde yalnayak kouan ocuklar ve kpk fkrmalar iinde, kanaln btn geniliini kaplayarak yavaa ilerleyen uzun ktk ynlar. Sonra, byle bir oraya bir buraya babo dolamalardan bknca, iki yanna serin glgeli ceviz aalar dikilmi, sada Vosges sradalar, br yannda Schwartzwald (Kara Orman), Ble'e giden dmdz ve apak ana yolu tuttururduk. Hele o frn gibi temmuz gneinde, bu Ble yolunun kysnda, yanmzda bir tarladan br tarlaya birbirlerini aran keklikler ve balarmzn stnde karaduygulu patrdsn srdren ana yol; hendein kuru otlar zerine boylu boyunca uzanm, o tadna doyulmaz molalarm. Ara sra, bir arabacnn svgs; bir ngrak, bir dingil grlts; ta kran bir iinin balyozu; srayla yryen byk bir kaz srsn rkterek geen bir jandarmann seirten drtnal; yklerinin altnda bitkin eriler; birdenbire ana yoldan saparak ta sonunda bir ova, bir iftlik, yalnzla ekilmi bir yaam bulunduu duyumsanan, yaban itleriyle evrili dar bir patikaya dalan, krmz eritli mavi nlyle bir postac... Hele yaya gezinin o gzel akaclklar: bir trl bitip tkenmek bilmeyen o kestirmeler; araba tekerleklerinin ve atlarn ayaklarnn altnda ezilerek olumu, sizi bir tarlann gbeine karp brakan o aldatc patikalar; bir trl almayan ar kaplar; tklm tklm dolu hanlar... Sonra saanak; scack havada abucak uup giden, ovalar, srlerin postunu, obann yamsna varncaya kadar her eyi tttren o canm yaz saanaklar... Alsace tepesinden inerken, bizi ormann iinde yakalayan korkun bir yamuru anmsarm. Tepedeki handan ayrldmzda, bulutlar altmzdayd. Ancak birka amn ucu grnyordu. Ama biz aa indike, tam anlamyla rzgrn, yamurun ve dolunun iine dalyorduk. ok gemeden, bir imek rgs iine dtk, kskvrak yakalandk. Yanbamzda, stne yldrm den bir aa yere yuvarland. Darack bir schlitage yolundan paldr kldr inerken, parl parl bir su perdesinin arasndan, bir kayann kovuuna snm bir kme kz ocuu grdk. rkek rkek birbirlerine sokulmular, taze toplanm kara da ileiyle dolu basma nlklerini ve kk hasr sepetlerini de bir trl elden brakmyorlard. Yemiler k noktalaryla parldyor ve kovuun dibinde bize dikilen o kk kara gzler de, slak da ileklerine benziyordu. Bayrn zerinde yatan bu kocaman

am, bu stbalar dklen ve irin, kk orman kaknlar, tam papaz Schmidt'e yakacak bir masal konusu... Ama Rougegoutte'a varnca da, gzel bir al rp atei! Omlet, Alsace'n o pasta gibi ktr ktr ve nar gibi kzarm esiz omleti alevlerin stnde zplayadursun, stmz bamz kurutmak iin o ne canm ocak ateiydi o! Asl bu frtnann ertesi gn, insan artp sarsan bir ey grdm: Dannemarie yolu zerinde, bir it dnemecinde, yamur ve doluyla mahvolmu, biilmi, sellerin saldrsna uram olaanst bir buday tarlas. Krlm saplar biribirine girmi yatyordu. Ar ve olgun baaklar, amurun iinde ufalanmt ve kk kular, sr sr, bu mahvolmu rne ullanyor, bu slak samanla dolu sel ukurlarna dalyor ve evreye buday sratyordu. Gnein alnnda, bulutsuz bir gkyz altnda bu yama, pek acyd... Harap olan tarlasnn nnde, iriyar, uzun boylu, srt eri, eski Alsace modasna gre giyinmi bir kyl, ayakta, bu grnme sessiz sessiz bakyordu. Yznde derin bir ac, ama ayn zamanda yazgya boyun emi ve dingin bir grnm; sanki kendi kendisine, "bu yere uzanm baaklarn altndaki toprak, o canl, verimli ve sadk toprak yine benim ve bu toprak orada olduka zntye kaplmamal" dermi gibi, ne olduunu bilmediim belirsiz bir umut vard. KERVANSARAY lk kez bir Cezayir kervansarayna ayak bastmda uradm d krkln anmsadka glmemek elimden gelmez. Bin bir gece masallarndaki btn o sylencesel Dou'nun klandrd bu gzel "kervansaray" szc, dlemliimde (muhayyilemde), sra sra kubbeli dehlizler, palmiyeler dikilmi, ipince bir su aknts serinliinin srl iniler zerinde karaduyguludamlalarla tanelendii Marib avlular yaratmt. evresinde, hasrlara uzanm, taraalarn glgesinde ubuklarn ien edik pabulu gezginler ve kervanlarn byk gnei altnda bu konak yerinden ykselen ar bir misk, yanm mein, glyayla kehribar gibi ttnn kokusu... Szckler her zaman bildirdikleri eylerden ok daha iirseldir. Ben orada, dlemimde yaattm kervansaray yerine, eski bir le-de-france konukevi, bir yol st han, bir arabac ura, obanpskl dalyla, kapsnn yanndaki ta srasyla ve bir sr avlu, sundurma, ambar ve ahryla bir posta kona buldum.

Bin bir gece dmle bunun arasnda ok ayrm vard, ama bu ilk d krkl geince, Cezayir kentinden yz fersah uzakta, ufkunda dalgalar gibi skk ve mavi tepeciklerin bulunduu ulu bir ovann ortasnda yitmi bu frenk hannn ekiciliini ve renkliliini hemen duyumsadm. Bir yandan dou sahras, msr tarlalar, kylarnda zakkum aalarnn sraland bir rmak, eski bir trbenin ak kubbesi; te yandan, bu Tevrat lkesine Avrupa yaamnn grltsn, teln getiren ana yol. te Dou ile Bat'nn bu karm, bu ada Cezayir kokusu, madam Schontz'un kervansarayna byle ho, byle zgn bir grnm veriyordu. Hl Tlemcen yolcu arabasnn, burnuz (24) ve devekuu yumurtas ykl, km develer arasndan o geni avluya girdiini grr gibi oluyorum. Sundurmalarn altnda zenciler kuskus yapyorlar, kolonlar (25) yeni model bir pulluu sandndan karyorlar, Maltzlar (26) bir buday lei zerinde iskambil oynuyorlar. Gezginler arabadan iniyor; atlar deitiriyorlar. Avlu tklm tklm doluyor. Krmz pelerinli bir atl, handaki hizmeti kzlara gsteri olsun diye atyla becerisini gsteriyor; mutfan nnde iki jandarma, attan inmeden, birer kadeh yuvarlyorlar. Bir kede mavi orapl, kasketli Cezayir Yahudileri, pazarn almasn bekleyerek, yn balyalarnn zerinde uyuyorlar; nk haftada iki gn, kervansarayn nnde byk bir Arap pazar kuruluyor. O gnler, sabahleyin penceremi anca, tam karda, birbirine girmi kk adrlar, arada Kabillerin (27) tarlada gelincik gibi aan krmz fesleriyle amatal bir dalgalanma ve ta akama kadar barmalar, kavgalar, gnee kar bir sr glgenin kaynamas. Akam olunca adrlar bozulur, insan, at, ne varsa hepsi gzden yiter, gnein nlarnda tad o birbirine kararak dnen kk evrenler gibi, kla birlikte ortadan silinirdi. Yayla rlplak kalr, ova yeniden sessizlie gmlr ve Dou alacakaranl, sabun kpnden balonlar gibi uuan gkkua renkleriyle havada dolard... On dakika, her yer pembeleirdi. Anmsyorum, kervansarayn kapsndaki eski kuyu bu gn batm prltlarna yle brnrd ki, anm bilezik ta pembe mermere dnerdi; kova kuyudan alev karr, ipten ate damlalar dklrd. Bu gzel yakut rengi, yava yava, leylk renginin karaduygululuuna kayard. Sonra leylk rengi de koyulaarak yaylrd. Belli belirsiz bir ptrd, ulu ovay, bir utan br uca dolard ve birdenbire karanln, sessizliin iinden Afrika gecelerinin vahi mzii, leyleklerin lgn lklar, akallarla srtlanlarn ulumalar, ara sra ahrlarda atlar, sundurmalarn altndaki develeri rperten bouk, grkemli bir kkreme duyulurdu...

Bu glge dalgalarndan rpere rpere uzaklap da kervansarayn yemek salonuna inmek ve orada kahkahayla, cokuyla, kla, Franszlara zg o gzelim kar gibi masa rts ve kr kr sra lksyle karlamak ne ho olurdu! Eski Mulhouse gzellerinden madam Schontz ile gneten hafife yanm krmz yanaklar ve kanatlar siyah tlden Alsace bal, kendisini zerine kelebek konmu bir Guebviller ya da Rougegoutte yaban glne benzeten gnl elici matmazel Schontz sofray enlendirirdi... Bu ite keramet kzn gzlerinde mi, yoksa annenin yemek sonunda kadehlerimize doldurduu ampanya gibi kpkl ve yaldz yaldz, o nefis Alsace arabnda m, bilmiyorum, yalnz u var ki, kervansarayn akam yemekleri, btn gney karakollarnda pek n kazanmt... Ak mavi setrelerle eritli ve srmal hsar (28) sakolar birbirine karrd ve gecenin ge saatlerine kadar byk hann camlarnda k eksik olmazd. Yemek fasl bitip de sofra kaldrlnca, yirmi yldan beri orada uyuyup duran eski bir piyano alr ve Fransz arklar sylenir ya da herhangi bir Lauterbach havasyla, palaskasna kl meini asl bir gen Werther, matmazel Schontz ile yle bir boy vals yapard. Bu biraz grltl asker neesi iinde, kordonlarn, kocaman kllarn ve kck kadehlerin krts arasnda, bu baygn mziin, valsin burgacna kaplm, tempoyla arpan bu iki yrekten, son notayla len bu sonsuz ak yeminlerinden daha gzel ne olabilir ? Kimileyin, geceleleri kervansarayn byk kaps ardna kadar alr ve avluda atlar einirdi. evreden bir aa, karlarndan ii sklarak, bat yaamnayle birgirmeye, Rumilerin piyanosunu dinlemeye ve Fransz arab imeye gelirdi. Muhammet, Kurannda arabn tek damlas haramdr demi, ama her eyi kitabna uydurmak kolay. Aa, kadehine arap konduka, imeden nce, parmann ucuyla bir damlasn alr, pek cidd bir edayla yle bir silker ve bu haram damla atlnca, kalann gnl erinciyle ierdi. Sonunda, mzik ve kla serseme dnen Arap, burnuzuna sarlarak yere uzanr, beyaz dilerini gstere gstere sessizce gler ve ate saan gzleriyle valsi izlerdi. ... Ne yazk! Matmazel Schontz'un vals arkadalar imdi nerede? Nerede imdi o ak mavi setreler, o incecik belli gzel hsarlar? Wissembourg'un mrotu tarlalarnda, Gravelotte'un yoncalar iinde... artk hi kimse madam Schontz'un kervansarayna Alsace arab imeye gelmeyecek. Ana kz, elde tfek, atee verilen kervansaraylarn Araplara kar savunurken ldler. O neeli eski handan, yalnzca kmr kesilmi duvarlar -binalarn o iri kemikleri - ayakta duruyor. Avlularda akallar dolayor. urada burada, alevlerin elinden kurtulmu bir ahr paras, bir sundurma, bir yaam belirtisi gibi ykseliyor ve yel, Ren kylarndan Laghouat'ya, Saar'dan Sahra'ya dein, iki yldan beri zavall Fransamz

zerinde esen o ykc yel, iniltiler iinde, bu ykntlardan geiyor ve kaplar zgn zgn ap kapyor. 15 AUSTOSTA NAN ALANLARDAN BR Cezayir'de bir akam, avda geen bir gnn sonunda, Chelif ovasnda Orleansville'den birka fersah tede ar bir yamura yakalanmtm. Grnrde ne bir ky, ne de bir kervansaray vard. Gz alabildiine bodur hurma aalar, sakz aac kmeleri ve t ufka dek, srlm geni bir toprak. Bundan baka, saanakla kabaran Chelif rma, insan tela drecek denli alamaya balamt. Ben de btn geceyi batakln iinde geirmek tehlikesine dm bulunuyordum. Bereket versin ki, yanmda bulunan Milianah brosu sivil evirmeni, hemen yaknmzda, bir srtn arkasna gizlenmi bir kabile bulunduunu anmsad. Kabilenin aasn da tanyormu; gidip kendisinden bizi bir gece konuk etmesini istemeye karar verdik. Ovadaki bu Arap kyleri kakts ve sabbareler iine o kadar gmlm ve kuru amurdan kulbeleri o kadar yerle bir yaplm ki, daha ky grmeden, kyn iine girmi bulunduk. Acaba bu derin sessizlik akam olduu iin mi, yamur yznden mi bilmiyorum, ama buralar bana pek znt verici, yaam durdurmu bir skntnn arl altnda eziliyormu gibi geldi. evredeki tarlalarda rn ylece braklmt. Baka yerlerde oktan ambara kaldrlan budaylar, arpalar, orada yere uzanm, baaklar da rmek zereydi. Trmklar, paslanm sabanlar yamur altnda unutulmu, urada burada srklenip duruyordu. Btn kabilede ayn gsz zgnlk ve ilgisizlik durumu vard. Kpekler bile bizim geliimize zoru zoruna havlyor gibiydiler. Ara sra, bir kulbeden ocuk barmalar geliyor ve ynn iinden salar usturayla dibinden kesilmi bir ocuk kafasnn ya da bir yal insann delik "haick"nn darya uzand grlyordu. urada burada, fundalklar arasnda titreyen kck eekler. Fakat ne at var, ne de adam.. Sanki o uzun savalar dneminde btn atllar aylardan beri kyden uzak bulunuyormu gibi. Aann evi olan, ak duvarl, penceresiz, bir tr iftlik yaps da, tekilerden daha canl grnmyordu. Ahrlar ak, blmeleri ve yemlikleri bombo bulduk. Atlarmza bakacak bir tek seyis bile yoktu. Bizim arkada: - Magrib kahvesine (29) bir bakalm! dedi. Magribi kahvesi denen yer, Arap ileri gelenlerinin kabul salonu gibidir; evinde Tanr konuklarna ayrlm bir blm. Orada bu pek eitimli, pek ince davranl Mslmancklar eriatn buyurduu babayani bir senlibenlilikle

konukseverliklerini gstermek frsatn bulurlar. Aa Si-Sliman'n Marib kahvesi de, ahrlar gibi, ak ve sessizdi. Ak badanal yksek duvarlar, ganimetler, deve kuu tyleri, odann evresini kaplayan geni ve alak kerevet, her ey, yelin kapdan ieri srkledii yamur sularyla srlsklam kesilmiti... Ama yine de ierde insan vard... nce kahveci, paavralar iinde yal bir Kabil, devrilmi bir mangaln yannda, ba dizleri arasnda, melmi duruyordu. Sonra aann stmal ve solgun benizli gzel bir ocuk olan olu, siyah bir burnuza sarnp kerevete uzanm; ayak ucunda iki kocaman taz. eri girdiimizde hibir kmldanma olmad. Yalnzca tazlardan biri ban oynatt ve ocuk, stmal ve baygn o gzel kara gzlerini bize evirmek alakgnlllnde bulundu. evirmen: - Si-Sliman nerede? diye sordu. Kahveci, bann stnde, ufku, uza, pek uzaklar gsteren belirsiz bir iarette bulundu... Si-Sliman'n byk bir geziye km olduunu anladk. Ancak yamur yeniden yola dzlmemize engel olduundan, evirmen, aann oluna kendi dilinde, babasnn dostu olduumuzu ve ertesi gne kadar bizi barndrmasn syledi. ocuk, kendisini yakp kavuran hastala karn, hemen yerinden kalkt, kahveciye buyruklar verdi, sonra pek incelikli bir tavrla: - Siz benim konuumsunuz! demek ister gibi, kereveti gsterdi, ban eip parmaklarnn ucunu azna gtrerek Arap usulnde bizi selmlad ve heybetle burnuzuna sarnarak, bir aa, bir ev sahibi arballyla dar kt. Onun arkasndan kahveci mangaln yakt, iine kk bir cezve srd. O bize kahve hazrlayadursun, biz de onun azndan efendinin gezisiyle ve kabilenin dt bu artc perianlkla ilgili bilgi aldk. Kabil, kocakarlara zg el kol hareketleriyle, pek hzl konuuyordu. Grtlaktan kma gzel bir arapa. Kimileyin bsbtn hzlanyor, kimileyin de araya uzun duraklamalar giriyordu. O zaman i avlularn mozayikleri stne den yamur tanelerini, kaynayan cezveleri ve sr sr ovaya yaylan akallarn havlamalarn duyuyorduk. te zavall Si-Sliman'n bana gelenler. Drt ay nce, 15 Austos gn, ne zamandan beri vereceiz diye bekletip durduklar u nl Legion d'honneur niann almt. Zaten koca eyalette, kendisinden baka nian almam aa kalmamt. teki aalarn kimi Chevalier, kimi Officier olmutu. Dahas, iki tanesinde Commandeur rtbesinin byk kordonu bile vard. Bunlar "haick"lar zerine apraz taktklar kordona byk bir temiz yreklilikle

burunlarn silmekteydiler. Nitekim baaa Boualem'in ka kez byle yaptn kendi gzlerimle grmtm. O zamana kadar Si-Sliman'n niandan yoksun kalmasnn nedeni, Arap brosunun efiyle bir iskambil oyunu yznden kavga etmi olmasyd. Cezayir'de silh arkadal ylesine gldr ki, on yldr aann ad aday dizelgesinde bulunduu halde, bir trl onaydan kmyordu. Sonunda 15 Austos sabah Orleansville'den gelen bir atl, kendisine yaldzl bir kk kutuyla nian belgesini getirip de drt karsndan en gzdesi Baia, kendi eliyle, Fransa'nn han deve tynden burnuzu zerine taknca Si-Slimancn ne kadar sevindiini artk siz dnn. Kabile bunu haber alnca, lenlerin ve silh atarak drtnala at koturmalarn sonu gelmez oldu. Btn gece tefler ve zurnalar ortal grltye bodu. Hele oyunlar, enlik olsun diye ate yakmalar, bilmem ne kadar koyun boazlamalar. Dn bayramn hibir eksii kalmasn diye olacak, Djendel'in nl bir ozan, Si-Sliman'n onuruna: - Yel, bu mjdeyi iletmek iin kheylanlarn ko! diye balayan pek gzel bir kaside yazd. Ertesi gn, gne doarken Sliman, kabilesinin btn eli silah tutanlarn ie kotu ve valiye teekkr etmek iin, atllaryla birlikte, Cezayir kentine gitti. Atllar her zamanki gibi kentin kaplarnda bekledi; aa, tek bana, valinin sarayna gitti, Dk de Malakoff'u grd ve bin yldan beri btn delikanllar hurma aacna, btn kadnlar da ceylna benzetildii iin herkese pek mecazl gelen Dou bieminde birka gsterili cmleyle, Fransa'ya olan ballndan sz etti. Bylece sayglarn sunduktan sonra, herkes grsn diye, yukar kente kt, geerken camide namazn kld, yoksullara sadaka verdi, berber dkknlarna, ilemecilere girdi, karlarna kokular, dall ve iekli ipekliler, srma ilemeli mavi ggslklerle kk aasna krmz binici izmeleri ald, pazarla girimeden paralar verdi ve neesini il il altnlarla evresine sat. Kendisini arlarda, Marib tacirlerinin kaps nnde, bir zmir seccadesine oturmu kahve ierken grdler. Tacirler Aa'y kutluyorlard. evresine bir yn merakl toplanmt. - te Si-Sliman! diyorlard. Emberur (30) kendisine nian gndermi. Hamamdan gelen mini minnack Marib kadnlar, tatl yerken, beyaz peelerinin altndan, pek cakal taklm bu prl prl gmten gzel niana hayran hayran bakakalyorlard. Ah evet, insann yaamda kimi zaman byle gzel anlar oluyor... Akama doru Si-Sliman, atllarnn yanna gitmeye davrand ve tam ayan zengiye ataca srada, valilik avularndan biri, soluk solua kageldi:

- ok kr, Si-Sliman, seni her yerde aradm. abuk gel, vali seninle grmek istiyor! Si-Sliman, tela dmeden, onun pei sra gitti. Bununla birlikte, sarayn Marib biemindeki byk avlusundan geerken, o szn ettiimiz Arap brosu efiyle karlat. Adam kendisine tuhaf tuhaf glyordu. Can dmannn bu gl, iine bir rknt verdi ve Si-Sliman titreye titreye valinin salonuna girdi. Mareal, kendisini ata biner gibi bir iskemleye oturmu olarak karlad, bilinen sertliiyle ve evresini korkudan titreten o burundan kma yapmack sesiyle: - Si-Sliman, dedi, Si-Sliman, ocuum, pek zgnm... Bir yanllk olmu... Nian sana deil, Zoug-Zouglarn "kad"na verilecekmi... Nian geri vermen gerekiyor. Aann o gzel yaz ehresi, bir demirci ocana yaklatrmlar gibi kzaryordu. Btn iri gvdesini bir titremedir ald. Gzleri alev alev yand... Fakat bu durum bir an bile srmedi. Hemen gzlerini yere indirdi ve valinin nnde eilerek: - Ferman senin, efendimiz, dedi. Nian gsnden ekip kopard ve bir masann zerine koydu. Eli titriyordu; uzun kirpiklerinin ucunda gzyalar vard. Bu hali grnce yal Pelissier'nin can skld: - Adam, gam yeme, gelecek yla inallah! dedi ve babacan bir tavrla elini uzatt. Aa, uzatlan eli grmezlikten geldi, hi azn amadan eildi ve kp gitti. Marealin verdii sze ne derece gvenmek gerektiini biliyor ve bir bro entrikas yznden onurunun ayaklar altna alndn anlyordu.

Urad aalanmann haberi, daha o anda btn kente yaylmt. Bab-Azoum sokann Yahudileri, o geerken alay ettiler. Magrib tacirleri, tam tersine, sanki onun durumu ilerine dokunuyormu gibi, yzne bakamyorlard. Bu acma, o gllerden daha ok yreini szlatt. Hep duvar boyunca, en karanlk sokaklara saparak gidiyordu. Gsnden koparlp alnan niannn yeri, alm bir yara gibi tenini yakyordu. Boyuna: - Atllarm ne diyecek? Karlarm ne diyecek? diye dnp duruyordu. O zaman adamcaz heyheyler basyordu. Aklna, ta orada, yangnlar ve savalarla hep kpkrmz kesilen Fas snrna yakn oturan halk kutsal savaa kkrtmak geliyor ya da atllarnn banda Cezayir sokaklarna dalmak, Yahudileri yama etmek, Hristiyanlar gebertmek ve sonunda utancn gizleyecei byle bir kemeke iinde can vermek isteine kaplyordu. Kabilesi arasna dnmektense, her eyi gzne alabilirdi... Birdenbire, kafasnda btn bu c alma tasarlarnn arasndan imek gibi bir dnce belirdi: Emberur. Emberur!... Btn Araplar gibi, Si-Sliman'n gznde de adalet ve g dncesini bu tek szck zetliyordu. k a Mslmanlarnn gerek bakan oydu. teki, stanbul'daki, onlara uzaktan, soyut bir varlk, ancak tanrsal erki olan, gze grnmez bir tr papa gibi geliyordu. Eh, artk Hicretin u kutsal ylnda, byle bir erkin ka para ettiini bilmeyen de kalmamt. Ama, kocaman toplaryla, zuhaflaryla, demirden donanmasyla Emberur!... Aklna imparator gelince Si-Sliman artk bu belay atlattn sand. Kukusuz mparator nian yeniden kendisine verecekti. Bu, olsa olsa sekiz gnlk bir yolculuk sorunuydu ve buna ylesine inanyordu ki atllarnn kendisini Cezayir kenti kaplarnda beklemelerini istedi. Ertesi gn kalkan vapura binip de Paris yolculuuna karken, Mekke'ye, hacca gidiyormu gibi, derin dnceler ve erin iindeydi. Umarsz Si-Sliman! Gideli drt ay olmutu. Karlarna gnderdii mektuplarda, henz dnten sz etmiyordu. Zavall aa, drt aydan beri Paris'in tozu duman iine dalm, gnlerini bir bakanlktan brne komakla, her yerde alaya uramakla, Fransz ynetiminin o rkn arkna kaplm, bir daireden br daireye gnderilmekle, bir trl frsatn bulamad bir grme peinde, ak burnuzunu bekleme salonlarndaki odun sandklarnn stnde kirletmekle geiniyordu. Sonra, akam olunca, kurumluolduu oranda gln, o uzun ve zgn yzyle, otelin yazhanesinde anahtarn bekledii grlyordu. uraya

buraya komaktan, saa sola bavurmaktan bitkin, ama hep ba dik, umuda smsk yapm, kumarda her eylerini yitirip de namuslarn kurtarmaya abalayanlar gibi cann diine takm, odasna kyordu. Bu srada atllar Bab-Azoum kapsna melmiler, dounun her eyi Tanrya brakma greneiyle aalarn bekliyorlard. Kaza balanm atlar, deniz ynne dnerek kiniyordu. Kabilede btn iler askda kalmt. rn, kaldracak kimse olmad iin, tarlalarda ryordu. Kadnlar, ocuklar, balarn Paris ynne evirmiler, gnleri sayyorlard. Bu krmz kurdela parasnn bu kadar umudu, kaygy ve ykm srklediini grmek, yrekler acsyd... Acaba btn bu iler ne zaman dzelecek? Kahveci iini ekerek: - Tanr bilir! diyor ve plak koluyla bize, aralk kalm kapdan, meneke rengindeki yrek paralayc ovann stnden slak gkyzne doru ykselen kk, beyazhilli gsteriyordu... BZM KEP Bu sabah, bir dolabn dibinde bizim kepi elime geti; tozdan solmu, kylar lif lif olmu, rakamlar pas tutmu; zetle ne rengi, ne de biimi kalm. Onu bu durumda grnce, glmekten kendimi alamadm... - Vay canna! Bizim kepi... Hemen, o gnele ve cokunlukla bu scak gz sonu gnnde, yeni apkamdan dolay pek gururlu, sokaa iniim ve mahallenin taburlarna katlp da yurtta-asker grevimi yapmak iin aceleden tfeimi vitrinlere arpm aklma geldi. Ah, o gn bana biri kp da, tek bama Paris'i geri alamayacam, Fransa'y kurtaramayacam sylemi olsayd, Tanr bilir, sngmn btn demirini karnna yerdi... O ulusal koruman ordusuna nasl da candan inanmtk! Parklarda, sokak aras bahelerinde, iki yan aalkl caddelerde, drtyol azlarnda blkler, niformalarla nlkler, kepilerle kasketler karmakark, saf oluyorlar ve yoklama saym yapyorlard. Herkeste byk bir tezcanllk. Biz de, her sabah alak kemerli, geni kapl, sis ve hava akmlaryla dolu bir alanda toplanyorduk. Yoklamadan, yz kadar adn gln bir tesbihe dizilip ekilmesinden sonra, eitim. Dirsekler vcuda yapm, diler kenetlenmi, takmlar "sol, sa! sol, sa!" temposuyla, yrye geiyordu. Herkes; bykler, kkler, cakallar, sakatlar, niformalarn Ambigu'den kalma anlaryla giyenler, bellerine gereinden ok

yksek mavi kuaklar sarp da kilisede ilhi okuyan ocuklara dnen saflar, hep birlikte, bizim kk alann evresinde, yle bir cokuyla, yle can ve gnlden drt dnyorduk ki. Topun o derin kaln sesi, devinimlerimize kolaylk ve canllk veren; pek ddk gibi kan komutlar dikletiren; beceriksizlikleri, acemilikleri rtbas eden ve kuatmada Paris melodramnda, tiyatrolarda oyuna ackl ve cokulu bir tat vermek iin kullanlan o sahne mziklerinin yerini tutan bu srekli elik saz olmasayd, btn bu durumlar, pek gln olurdu. Asl gzeli, istihkmlara ktmz zamand... O sisli sabahlarda, Temmuz stunu nnden nasl kurumla getiimi ve: - Dikkat!.. Saa bak!.. komutuyla stunu nasl askerce selmladmz, dnm gibi anmsyorum. Hele o halkla dolu, bitmek tkenmek bilmeyen Charonne yollar, rap rap geeceiz diye akla karay setiimiz o kaygan kaldrmlar. Sonra istihkmlara yaklanca trampetilerimiz, tram, tram diye saldr havas almaya balarlard... Bana hl oradaymm gibi geliyor.. O Paris snr, toplar yerletirmek iin kazlm, kurulan adrlar ve bek bek yaklan atelerin dumanyla enlenmi o yeil srtlar ve t yukarda, kum torbalarn ancak kepilerinin ve snglerinin ucuyla aarak dolaan o ufalm glgeler... ne coku verici grnmd tanrm! Hele, ilk gece nbetim, kapkara gecede, yamur altnda, o el yordamyla yry, slak srtlar boyunca yuvarlanan, itiip kakan ve yolda ufalana ufalana, beni sonuncu olarak Montreuil kapsnn tepesine, korku verecek denli yksek bir yere kondurup giden devriye. O gece, o ne barbar havayd! Kente ve krlara ken derin sessizlik iinde, istihkmlar boyunca fr dnen, nbetileri iki bklm eden, parolalar alp gtren ve aada, devriye yolunda eski bir havagaz fenerinin camlarn biribirine arptran yelden baka birey duyulmuyordu.Allahkahretsin u feneri! Her kezinde bir uhlann kl sesini duyar gibi oluyor ve hemen tfeini dorultup, "Kimdir o!"yu basmak zere tetikte duruyordum... Birdenbire yamur biraz daha soudu. Paris zerinde gkyz aydnlanyordu. Bir kulenin, bir kubbenin ortaya kt grlyordu. Uzaktan bir araba geiyor, bir an alyordu. Dev kent artk uyanyor ve ilk sabah rperiinde, evresine biraz yaam silkeliyordu. Srtn br yannda bir horoz tt... Ayamn altnda, henz karanlk olan devriye yolundan bir ayak sesi, madensel bir grlt geldi ve benim korkun bir sesle savurduum, "Dur! Kimdir o!"ya rkek bir kadn sesi, titreye titreye karanlktan bana doru ykseldi: - Gezgin kahveci!

Ne yaparsnz? Daha kuatmann ilk gnlerindeydik ve biz zavall, saf ulusal korumanlar, Prusyallarn, kalelerin atei altndan geerek surlarn eteine kadar sokulacaklarn, duvara merdivenlerini dayayp bir gece "hurra!" sesleri ve karanlkta uraya buraya kouan srkl mealeler arasnda yukarya trmanacaklarn sanyorduk... Bizde bu dgc varken, ortal ne kadar telaa drdmz artk siz kestirebilirsiniz... Hemen her gece, bir, "Silah bana! Silah bana!"dr gidiyordu. Sonra srayarak, uyanmalar, yere devrilen tfek atklar arasnda birbirimizi itip kakmalar, bize: - Soukkanl olun! Soukkanl olun! diye bararak kendi yreklerini de soutmaya alan, akna dnm subaylar. Sonra sabah olunca, tek bana bir ak zrhl atllar bl yerine geip de silha sarlm btn bir tabyaya hedef olduunun ayrmndaolmakszn, ipini koparm, istihkmlar zerinde srayp duran, srtta otlayan bir zavall beygir... te bizim kepi bana bunlar anmsatyor; cokulu anlar, servenler, resimlere konu olacak grnmler, Nanterre, Courneuve, Moulin-Saquet ve kahraman 96'nn ilk ve son kez atee girdii o gzel Marne kesi. Prusya bataryalar, karmzda, kk bir korunun gerisindeki yolun kysnda, dallarn arasndan duman grlen o dingin kyceizlerden biri gibi, yerlemi bulunuyordu. Komutanlarmzn bizi unuttuu demiryolu stnde, akta, gmbrtl arpmalar ve uursuz kvlcmlarla bir glle yamurudur balamt... Ah benim zavall kepiciim, o gn hi de babayiit grnmyordum, hem ka kez asker selmm yakk almayacak kadar eilerek vermitim. Ne olursa olsun, bunlar biraz gln, ama zerlerinde kck birer kahkamanlk ponponu bulanan gzel anlar. Ne olur, bana baka eyler de anmsatmasaydn... Ne yazk ki, Paris'te gece nbetleri, kiralk dkknlarda, soba cehennem gibi, sralar cill, karakol lemleri, ehri su birikintilerinde yanstan o cvk kn slatt alanlarn nnde, belediye kaplarnda o can skc nbet tutmalar, sokaklarda kolluk grevleri, amur deryasnda devriye, sarho, serseri dolaan askerleri, orospular, hrszlar yakalamalar ve o solgun sabahlarda, surat yorgun ve toz toprak iinde, pipo, gazya ve eski yosun kokular giysiye sinmi olarak eve dnler. Sonra bo geen o uzun gnler, ekie ekie, blk dedikodular iinde yaplan subay seimleri, ayrl punlar, herkese iki smarlamalar, kahve masalarnda kibrit pleriyle aklanan arpma planlar, oylamalar, politika ve onun amcaolu olan babo dolamalar, o nasl doldurulaca bilinmeyen avarelikler, o insan bombo bir hava iine sarp da kmldanmak, kolunu bacan oynatmak isteini duyurtan isizlik... Sonra casus yakalayacaz diye didinmeler, sama gvensizlikler, gereinden ok

gvenmeler, kitle olarak k, kuatma hattn yarma dlemi; zetle, hapsedilmi bir halkn btn lgnlklar, btn samalamalar... te sana bakarken, ey berbat kepi, btn bunlar aklma geliyor. Sen de bunlara, btn o lgnlklara kaplmsn. ayet Buzenval hareketinin ertesi gn seni bir dolabn iine atmasaydm, ille bamzdan karmayz diye tutturan, seni herdemtazelerle (31) , srma eritlerle sslemekte, dalm taburlarn eleri yitmi numaralar olarak kalmakta direnen tekilere uysaydm, kim bilir beni hangi barikatn stne srkleyecektin... Ah evet, evet, seni devrim ve bakaldr kepisi; seni tembellik, sarholuk, kulplk, gevezelik kepisi; seni i sava kepisi; sen, evimde atverdiim u hrt prt kesine bile lyk deilsin. Haydi, sprnt kfesine!.. KOMNN TRKOSU Cezayir nianclarnn trampetisiydi. Ad Kadour'du, Djendel kabilesinden geliyordu ve Vinoy ordusunun pei sra Paris'e den bir avu trkodan (32) biriydi. Wissembourg'dan Champigny'ye kadar, demir alparas ve darbukasyla bir frtna kuu gibi sava alanlarndan geerek, btn sefere katlmt. ylesine canl, ylesine kvrakt ki, kurunlar onu neresNden yakalayacaklarn bilemiyorlard. Fakat k gelince, mermilerin ateinde pimi olan bu kk Afrika bronzu, ileri karakol gecelerine, karn iinde kprdamadan beklemeye dayanamad ve Ocak aynn bir sabah, onu Marne kysnda, ayaklar donmu, souktan arplm olarak buldular. Uzun zaman asker hastanede kald. Ben de kendisini ilk kez orada grdm. Trko, hasta bir kpek gibi znl ve sabrl, o tatl iri gzleriyle evresine baknyordu. Kendisine bir ey sylendii zaman glyor ve dilerini gsteriyordu. Elinden baka ne gelebilirdi ki? Dilimizden anlamyor, ancak Provence dili, talyanca ve Arapa kar, Latin denizleri boyunca toplanm deniz kabuklar gibi alacal szcklerden oluan o Cezayir az, Sabirceyi biraz becerebiliyordu. Kadour'un biricik elencesi, darbukasyd. Ara sra, can pek sklnca darbukasn yatana getiriyorlar ve almasna izin veriyorlard. Ama yle yksek perdedendeil, pesten, nk baka hastalar da var. O zaman gnn sarya alan nda ve sokaktan ykselen o znl k grnmnde, o pek donuk, pek solgun yaz surat canlanyor, anlam kazanyor ve ritmin btn akna uyuyordu. Kimileyin saldr havas alyor ve apak dilerinin parlts vahi bir gle dnyordu. Ya da bir Mslman havas tutturunca, gz-

leri doluyor, burun delikleri kabaryor ve asker hastanenin tatsz kokusu iinde, il ieleri ve sarglar arasnda, portakallarla ykl Blidah bahelerini, hamamdan kan mini minnack Maribi kadnlarn, mine iei kokan beyaz camileri grr gibi oluyordu. Bylece iki ay geti. Bu iki ayda Paris'te ok eyler olmutu. Fakat Kadour'un olup bitenlerden hi haberi yoktu. Kente dnen bitkin ve silhsz srnn, pencerelerin altndan getiini, sonralar, sabahtan akama kadar gezdirilen, uraya buraya ekilen toplar, sonra an seslerini, top atlarn duymutu. Bu durumdan hibir ey anlayamad; yalnzca savan srdn, bacaklar iyiletii iin kendisinin de yeniden sava alanna gideceini biliyordu. Sonunda taburcu edildi ve darbukas srtnda, bln aramaya koyuldu. Aramas ok srmedi. O yaknlardan geen Komnller onu komutanla gtrdler. Uzun bir sorgudan sonra azndan : "Bono bezef, macach bono!"lardan baka bir ey alnamad iin, o gn orada bulunan general, sonunda 10 frankla bir omnibs (33) beygiri verip Kadour'u kendi kurmayna katmakla iin iinden kt. Bu Komn kurmaylarnda trls vard: krmz kaputlar, Polonya mantolar, Macar setreleri, denizci ceketleri, srmalar, kadifeler, alllar pullular. Sar ilemeli mavi ceketi, sar ve darbukasyla trko, gelip karnaval alayn tamamlad. Byle ho bir toplulua karmaktan pek neeli, gnele, top ateiyle, sokaklarn durumuyla, bu silh ve niforma kemekeiyle sarhoa dnen Prusya'ya kar savan daha canl, daha serbest bir hava iinde srdne inanan bu kendisinden habersiz asker kaa, Paris'in o pek byk curcunasna saf yrekle katld ve gnn adam oldu. Nereden gese, Komnller kendisini alklyorlar, dn bayram ediyorlard. Komn, kendisiyle o kadar vnyordu ki onu herkese gsteriyor, duyuruyor, muska gibi boynuna asyordu. Komutanlk kendisini gnde yirmi kez Sava Bakanl'na, bu bakanlk da Belediye'ye gnderiyordu. yle ya, kendilerine denizcilerinin uydurma denizci; topularnn uydurma topu olduu ka kez sylenmiti!.. Hi olmazsa bu adam, su katlmam bir trko idi. Buna inanmak iin de, bu uyank maymun yavrusu suratna, kocaman bir beygir zerinde hop hop trl hnerler gsteren bu kk vcudun yabanllna bakmak yeterdi. Ama yine de Kadour'un mutluluu tam deildi. O dvmek, barut yakmak istiyordu. Ne yazk ki, imparatorluk dneminde olduu gibi, Komn dneminde de kurmaylar sk sk ate hattna gitmiyorlard. Grev gerei uraya buraya gnderilmedii ve geit trenlerinde boy gstermedii zamanlarda, umarsz trko, btn zamann Vendme alannda

ya da Sava Bakanl avlularnda, hep bir yan delinmi iki varilleri ve yarlm domuz ya flaryla dolu, henz kuatmann btn al duyumsanan bir yerde, boyuna ak havada lenler verilen o karma kark ordughlarda geiriyordu. Bu sefahat lemlerine katlmayacak kadar dini btn bir Mslman olan Kadour, bir yana ekilerek, pek yetingen [kanaatkr] ve sessiz duruyor, bir kede abdestini alyor ve bir avu kuskusla yemeini hazrlyordu; sonra biraz da darbukasn tngrdatp burnuzuna sarnyor ve merdiven banda, bek bek yanan atelerin alevine baka baka, uykuya dalyordu. Mays aynn bir sabah, Trko mthi bir yaylm ateiyle uykusundan uyand. Bakanlk tel iindeydi. Herkes kouuyor, kayordu. O da, hibir eyin ayrmna varmadan, tekiler gibi yapt, atna atlad ve kurmaylar kurulunun peine takld. Sokaklar serseme dnm borazanlar, bozgun halinde kaan taburlarla doluydu. Herkes kaldrm talarn skyor, barikat yapyordu. Herhalde ortalkta nemli bir eyler dnyordu... Rhtma yaklaldka, silh sesleri ve barp armalar daha belli oluyor, daha gl olarak geliyordu. Concorde kprs zerinde Kadour, kurmaylar kurulunu gzden yitirdi. Biraz daha ileride, atn elinden aldlar. Sekiz eritli kepi giymi bir kii, Belediye'de olup bitenleri grmeye can att iin, Kadour beygirinden de oldu. Artk gzleri dnmt, savan olduu yne doru komaya balad. Koarken de tfeini dolduruyor ve dilerinin arasndan: - Macach bono, Brissien... diyordu. nk aklnca kente girenler, Prusyallard. Daha imdiden Dikili tan evresinde, Tuileries Saray'nn bahelerinde kurunlar vzldamaya balamt. Rivoli sokann barikatndan, Flourens'n intikamn almaya ant ienler: - Hey trko!.. trko!.. diye onu aralarna ardlar. On ya da on iki kii kadardlar, ama Kadour tek bana btn bir orduya bedeldi. Barikatn stnde, ayakta bir bayrak gibi gururlu ve gz nnde, kurun yamuru altnda srayarak, bararak dvyordu. Bir an, iki top atei arasnda, yerden kalkan duman perdesi biraz aralanr gibi oldu ve Kadour, bylece Champs-Elyses'de yn olmu krmz pantolonlu askerler grd. Sonra ortalk, yeniden toz dumana kart. Trko yanldn sand ve eskisinden daha byk bir abayla barut yakmaya balad. Birdenbire barikat sustu. Son topu eri, son mermisini attktan sonra, tabanlar kaldrp kamt. Trko, yerinden bile kmldamad. Siperden frlamaya hazr, sngsn tfeine

pekletirdi ve sivri ulu miferlileri bekledi... Oysa kardan Fransz piyadesi skn etti!.. Saldrya kalkm ktann bouk ayak sesleri iinden subaylarn: - Teslim olun!.. diye bardklar duyuldu. Trko, bir an app kald, sonra tfeini havaya kaldrarak atld: - Bono, bono, Francse! Yabanl kafasnda belli belirsiz bir dnce belirmiti; gelenlerin ne zamandan beri Paris halknn bekledii kurtulu ordusu, Faidherbe ya da Chanzy olduunu sand. Bilseniz ne kadar mutluydu; karsndakilere btn dilerini gstererek ne candan glyordu!.. Gz ap kapayncaya kadar barikat ele geirildi; trkonun evresini sardlar, adamcaz itip kaktlar. - Gster tfeini. Tfei henz smscakt. - Gster ellerini. Elleri baruttan kapkara olmutu. Trko, ellerini gururla, hep o saf yrekli glyle gsteriyordu. te o zaman onu bir duvara ittiler ve gmmm!.. Zavall bu ie hi akl erdiremeden ld. SEKZNCDE KONSER Marais ve Saint-Antoine'n d mahallelerinin btn taburlar, o gece, Dumesnil caddesindeki barakalarda konaklyordu. gnden beri Ducrot ordusu Champigay srtlarnda arpyor ve bizleri de yedek olarak elde tuttuklar syleniyordu. Fabrika bacalar, kapatlm istasyonlar, ssz antiyelerle evrili bu d bulvarlarda, yalnzca birka arap dkknnn aydnlatt bu karaduygusal mahallelerde konaklamak gibi zn verici bir ey olamaz. Aralk aynda bsbtn kuru ve kat, dvlm toprak zerine sralanm, yerlerine iyi oturmam pencereleri, her zaman ak duran kaplar ve yele tutulmu fenerler gibi isten kararm ve ttp duran asma lambalaryla bu upuzun tahta barakalardan daha dondurucu, daha iren bir yer dnemezsiniz. Ne okumaya, ne de

oturmaya ve uyumaya olanak var. Biraz snabilmek iin ocuka oyunlar karmak, olduumuz yerde tepinip durmak, barakalarn evresinde komak gerek. arpmalarn bunca yaknnda, zellikle bu gece, byle aptal aptal bo oturmak, insann gcne gidiyor, sinirine dokunuyor. Top at sustuu halde, yukarlarda korkun bir arpmann neredeyse patlak verecei duyumsanyor ve zaman zaman, istihkmlarn projektrleri evreyi epeevre yoklarken Paris'in bu ynne vurunca, yaya kaldrmlar boyunca saf balam sessiz ktalar, karanlk kitleler halinde caddeden uzaklaan ve Trone alannn yksek stunlar altnda klm ve yerde srnyormua benzeyen teki ktalar grlyordu. liklerime kadar donmu ve bu geni bulvarlarn gecesinde sanki kendimden gemitim. Biri bana: - Sekizinciye gelsenize... Orada konser varm diyorlar, dedi. Gittim. Blmlerimizden her birinin bir barakas vard. Fakat sekizincinin barakas, tekilerden daha iyi aydnlanm ve tklm tklm olmutu. Snglerin ucuna geirilen kocaman mumlardan siyah dumanla glgeli byk alevler kyor ve k, ikinin, souun, yorgunluun ve insan sarartp solduran ayakta uyku kestirmenin aptallatrd btn o baya amele suratlarna dikine arpyordu. Bir kede kantinci kz, az ak, bo ieler ve bulank kadehlerle dolu kk masasnn nnde bir srann stne kvrlm, uyuyordu. ark sylyorlard. Amatr beyler kouun dibindeki uydurma bir kerevetin stne srayla kyor, poz alyor, ark sylyor ve melodram anlaryla battaniyelerine sarnyorlard. Orada yine, dar sokaklarn, ocuk curcunas, asl kafesler, grltl dkknlarla dolu ii semtlerinin iinde nlayan o hrltl ve gmbrtl sesleri duyuyordum. Bu sesleri, aralarn grltsne kart, ekice ve rendeye tempo tuttuu zaman dinlemek ho olur; ama burada, u kerevetin stnde, insana gln ve skc geliyordu. nce karmza, ii takmnn aclarn syleyen, dnr bir ii olan uzun sakall bir makinist kt ve kutsal enternasyonalin btn fkelerinin dmlendii, grtlaktan kan bir sesle: - Zavall iileeer!'e balad. Sonra uykulu uykulu bir bakas geldi ve bize nl Ayaktakm arksn syledi; ama, yle gnlsz, yle ar, yle znl syledi ki ninni sandk.

- Ayaktakm... Pekl!.. Ben de onlardanm... O syleyedursun, kendilerine birer ke bulan ve suratlarna k vurunca homurdanan uykucularn horultular da eksik olmuyordu. Anszn kouta beyaz bir imek akt ve mumlarn krmz alevini soldurdu. Ayn zamanda bouk bir arpma barakay sarst ve hemen arkasndan, daha bouk, daha uzak baka vurular da, gittike azalan sarsntlarla o yana, Champigny srtlarna yamaya balad. arpmayeniden kzmt. Fakat arpma bu amatr baylara vz geliyordu! Bu kerevetle bu drt mum, sanki btn bu insanlarn gldrp elendirme damarna basm gibiydi. Nasl son ktay gzetledikleri, duygusal arky nasl birbirlerinin azndan aldklar grlecek eydi. Kimse souun ayrmnda deildi. Kerevetin stnde olanlar kerevetten inenler, oraya kmak iin dudaklarnn ucunda arkyla sra bekleyenler, hepsi kpkrmz, ter iindeydi; gzleri parl parl yanyordu. alm satma merak herkesi smscak tutuyordu. Aralarnda mahalle nlleri de vard. Bir air demeci, kendi yeteneinin rn olan bir arky sylemek istedi. arknn ad Bencil, nakarat da Herkes kendine'ydi. Dili biraz peltek olduu iin benfil ve hekef kendiye diyordu. ark ileri karakollara gitmektense ocak banda oturmay yeleyen gbekli kentsoylulara kar bir yergiydi. Kepisini yana emi, ene kay enesinde, arksnn btn szcklerine basa basa: - Hekef kendiye... Hekef kendiye! nakaratn suratmza yaptran o cnm masalc yznn belleimden kmas, artk olanaksz. Bu srada top da, o kaln sesini mitralyzlerin tiz perdeden makarasna kartrarak, ark sylyordu. Karn iinde souktan len yarallar, yol kylarnda donmu kan birikintileri iinde can ekimeleri, kr mermiyi, geceleyin her ynden gelip yetien o kara lm anlatyordu. Sekizincideki konser de hep ayn makamda srp gidiyordu. Sra artk aklabanlklara gelmiti. Gzleri kaym, burnu kpkrmz, yal

bir aklaban, bir tepinme, yineleme ve ok yaa taknl iinde, kerevetin stnde rpnp duruyordu. Erkekler arasnda sylenen ak sak eylerin kaba kahkahas, btn suratlar gevetmiti. O aralk uykusundan uyanan kantinci kz da, kalabaln iinde skm, btn gzler sanki kendisini yerken, yal adamn, ksk sesiyle: - Ulu Tanrm, iip iip zil zurna sarho olmu! demesine katla katla glyordu. Artk dayanamadm, darya ktm. Nbet sras neredeyse bana gelecekti, ama ne olursa olsun, biraz akla, havaya gereksinmem vard. Hi saa sola sapmadan, dosdoru, uzun sre, ta Seine rmana dek yrdm. Su kapkara, rhtm sszd. Havagazndan yoksun olan karanlk Paris, bir ate emberinin iinde uyuyordu. epeevre toplarn imekleri yanp snyor, srtlarn zerinde yer yer yangn kzllklar beliriyordu. Yanbamda, pesten, ivedi ivedi, souk havada tane tane gelen sesler duydum. Soluk soluaydlar; birbirlerine g veriyorlard: - Heya, mola! Sonra, varln btn glerini kendisine eken ar bir iin cokusuyla nasl susulursa, birdenbire btn sesler ylece duruverdi. Kyya yaklanca, sonunda kapkara sudan ykselen o belirsiz prltnn iinde, Bercy kprsnde durakalm, akntya kar gitmeye abalayan bir topeker grdm. Suyun alkants ile sarslan fenerler, tayfann aslp ektii halatlarn gcrts, sramalar, gerilemeleri, ksaca rman ve gecenin kt niyetine kar giriilen bu abalamann btn servenini gsteriyordu... Hey gidi aslan topekercik, btn bu gecikmeler kendisini ne kadar sabrszlandryordu!.. Kzm, iki yanndaki arklaryla suya silleler indiriyor ve olduu yerde evresini kpe bouyordu... Sonunda, son bir atlmla, ileri doru frlad. Yaayn be ocuklar!.. Topeker harekete gelip de, dosdoru kendisini bekleyen arpmann ynnde karanlklara dalnca, kprnn yankl kemerinden korkun bir haykrma geldi: - Yaasn Fransa! Sekizincideki konser artk nasl dauzaklarda kalmt!.. PERE-LACHAISE ARPIMASI Beki glmeye balad: - Burada arpma m? arpma filan olmad ki burada. Bu, gazetelerin uydurmas... Neler olup bittiini, bakn ben size anlataym. Ayn 22'si, yani Pazar gn akam, 7'lik

bir batarya top ve yeni model bir mitralyzle otuz kadar Komn topusunun geldiini grdk. Mezarln tam tepesinde konulandlar. Orann bekilii bende olduu iin, gelenleri ben karladm. Mitralyzleri, u yolun kesinde, bizim nbeti kulbesinin yanndayd; toplar biraz daha aada, u dzlkte bulunuyordu. Gelir gelmez, beni zorlayarak bir ok mezar atrdlar. lerinde ne varsa hepsini krp dkecekler, yama edecekler sandm. Fakat bakanlar, her eyi yoluna koydu, adamlarnn karsna geerek onlara yle kk bir sylev ekti: - Elini herhangi bir eye srecek olan domuzun derhal suratn datrm... Haydi, imdi daln!.. Ufak tefek, apak, yal bir adamd; gsnde Krm ve talya madalyalar vard. stelik barut gibi sert bir adama benziyordu. Buyruundakiler, bir dediini iki etmediler. Dorusunu sylemek gerek, mezarlardan hibir ey armadlar; dahas,Dk de Morny'nin, tek bana iki bin frank eden han bile. Ama yine, bu Komn topular, aann bayas ayaktakmyd. Szm ona topu, frank elli santimlik ifte gndelikleri cebe indirmekten baka bir ey dndkleri yoktu... Bu mezarlkta nasl yaadklar grlecek eydi! Antmezarlarn mahzenine, Mornyninkine, Favronneunkine, hani u imparatorun stninesinin yatt gzel trbeye girip st ste yatyorlard. araplarn sousun diye Champeax'un trbesine koyuyorlard. Orada bir eme vardr da. Sonra kadn da getiriyorlard. Ta sabahlara dek iki, bir lem ki sormayn! Herhalde bizim llerin duymad rezillik kalmamtr. Evet, bu haydutlar yle pek becerikli deillerdi, ama yine de Paris'e ok zararlar dokunuyordu. Konumlar o kadar iyiydi ki. Ara sra bir buyruk geliyordu: - Louvre'a ate edin... Palais-Royal'e ate edin... Yal adam annda toplar eviriyor ve petroll glleler, kol kol, ehrin zerine uuyordu. Aada olup biten eylerden hi kimsenin haberi yoktu. Silah seslerinin yava yava yaklat duyuluyordu; ama Komnllerin aldr ettikleri yoktu. Chaumont'dan, Monmartre'dan, Pere-Lachaise'den kar yn apraz ateine aldklarndan, Versaillesllarn ilerleyebileceini ummuyorlard. Denizciler Monmartre tepesine kp da bize ilk glleyi gnderdikleri zaman, herkeste hoafn ya kesildi. Dorusu bunu hi beklemiyorlard.

Ben bile, aralarnda Morny'nin mezarna dayanm, pipomu iip duruyordum. Gllelerin geldiini iitince, ancak kendimi yere atmaya zaman bulabildim. nce bizim topular, bunuyanl yaplm bir at ya da kafay iyice ekmi bir arkadan akacl sandlar... Ama nerede o bolluk! Be dakika sonra, Monmartre'dan yine imekler akt ve yine bir sr glle, ncekiler gibi, bizim buraya cuk oturdu. Artk bu sefer, bizim babayiitler, top, mitralyz, ne varsa hepsini brakp tabanlar kaldrdlar. Koca mezarlk kendilerine dar geliyordu. Boyuna: - hanete uradk... hanete uradk! diye baryorlard... Yal adama gelince, o tek bana glle yamuru altnda bataryasnn evresinde fr dnyor ve topularnn kendisini brakp savutuklarn grnce, kzgnlndan alayacak gibi oluyordu. Ama yine akama doru, gndelik datlan saatte, birka skn etti. Bakn msy, u bizim nbeti kulbesinin zerine bakn. O akam gndelik almaya gelenlerin adlar hl duruyor. Yal adam yoklama yapyor ve bulunanlarn adn oraya yazyordu: Sidaine, burada! Choudeyras, burada! Billot... Vollon... Gryorsunuz ya, artk topu topu drt be kiiydiler. Ama yanlarnda karlar da var. Ah, o akam hi unutmayacam. Paris yanyordu. Belediye, asker fabrika, btn o yiyecek dolu ambarlar alev alevdi. Pere-Lachaise'de ortalk, gndz gibi aydnlkt. Komnller yeniden top ba etmek istediler. Ama pek az kii kalmlard, sonra Monmartre'dan da dleri kopuyordu. Tuttular, bir mahzene girdiler, yanlarndaki karlarla birlikte iip ark sylemeye koyuldular. Yal adam, Favronne trbesinin kapsndaki u iki kocaman ta figrn arasna oturmu, yanan Paris'e korkun korkun bakyordu. Onu yle grseydiniz, son gecesini yaad iine domu derdiniz. O andan beriye artk neler olup bittiini bilmiyorum. Evime, u dallar arasna gizlenmi kck barakay gryorsunuz ya, ite oraya dndm. Pek yorgun dmtm, giysimi karmadan, frtna gecelerinde olduu gibi lambam sndrmeden, yatamn zerine uzandm... Birdenbire kapya hzl hzl vuruldu. Karm, titreye titreye, kapy amaya gitti. Yine Komnlilerle bamz belya girecek sanyorduk... Meer denizcilermi. Bir binba, birka astemen, bir de hekim. Bana:

- Kalkn... Bize kahve piirin, dediler. Kalktm, kahve piirdim. Mezarlkta, sanki tanrsal ceza gngelmiti de, btn ller diriliyormu gibi belirsiz bir mrlt vard. Subaylar, ayakta kahvelerini abucak iip bitirdiler, sonra beni de yanlarna alp darya ktlar. Her yer karac ve denizcilerle doluydu. Beni bir takmn bana geirdiler. Hep birlikte, mezarlar bir bir aratrmaya baladk. Ara sra askerler, yaprak kmldadn grnce, aalkl bir yolun sonuna, bir bstn zerine, bir parmakla silah skyorlard. urada burada, birer mezar kesine gizlenmi birka zavally yakaladlar. Adamcazlarn hesab annda grld. Bizim topularn da bana ayn son geldi; kadn erkek, hepsini bizim nbet kulbesinin nnde ylm olarak grdm. Madalyas olan yal adam da aralarndayd. Dorusu, sabahn o ayaznda grlecek bir grnm deildi. Brrr... Asl iime dokunan ey, o aralk Roquette hapishanesinden getirilen uzun bir kafile oldu. Bunlar ulusal korumanlard; geceyi hapishanede geirmilerdi. Topluluk, gmme treni alay gibi ar ar, aalkl byk yoldan kyordu. Tek szck, tek yaknma bile iitilmiyordu. Bu zavalllar, o kadar bitkin, o kadar yorgundular ki... lerinde yrrken uyuyanlar bile vard. Biraz sonra lmek dncesi bile kendilerini uyandrmyordu. Hepsini mezarln u dip yanna gtrdler; yaylm atei balad. Yz krk yedi kiiydiler. Doallkla ide pek uzun srd... te Pere- Lachaise arpmas dedikleri ey bu... Beki, sznn bu noktasnda, onbasn grr grmez,yanmdan ayrlverdi. Ben de yapayalnz, atee verilen Paris'in nda,son gndelik datmnda nbeti kulbesinin zerine yazlm adlara bakakaldm. Kafamda, gllelerle delik deik olmu, kanla ve alevle kpkrmz kesilmi o mays gecesini, yol aznda braklm toplar, evredeki mahzenler ak, trbelerin iinde rezillik, hemen evrede, bu kubbe, stun ve alevlerin kmldanyla canlanan tatan betimler yn arasnda Balzac'n uzaklara bakan geni alnl, iri gzl bstyle, donanm bir kent gibi aydnlk, bu ssz ve byk mezarl yaattm. POAALAR I Gnlerden bir pazar sabah, Turenne sokandaki pastac Sureau, ran ard ve ona:

- te M. Bonnicar'n poaalar, dedi. Al gtr ve abuk dn... Bugn Versaillesllar Paris'e girmi diyorlar. Politikaya akl ermeyen kk, scak scak poaalar bir tepsiye yerletirdi, tepsiyi ak bir peeteyle sard ve hepsini klahnn zerine iyice oturtarak, M. Bonnicar'n oturduu Saint-Louis adasna doru koa koa yola kt. Hava pek gzeldi, manav dkknlarn leylak demetleri ve kiraz dallaryla dolduran o bol gneli mays gnlerinden biriydi. Uzaktan gelen silah seslerine ve sokak balarnda alnan toplanma borularna karn, btn bu eski Marais mahallesi, dinginliini koruyordu. Havada bir pazar havas, avlularda elele vermi zplayan ocuklar, kaplarn nnde birbirlerine raketle hacyatmaz atan kocaman kzlar vard. Sonra ssz sokan ortasnda, o gzelim scak hamur kokular iinde tin tin yryen bu kk beyaz glge, o arpma sabahna saf gnll ve yabanlklarn giymi gibi bir grnm veriyordu. Mahallenin btn canll Rivoli sokana boanm gibiydi. Toplar ekiliyor, barikatlar yaplyordu. Her admda bek bek toplanm halk, uraya buraya kouan ulusal korumanlar. Ama kk pastac hi arballn bozmad. Bu ocuklar, kalabalk iinde, sokan grlt ve patrds arasnda yrmeye alktrlar; en ok bayram ve enlik gnlerinde, ylba gnleriyle yortu pazarlarnn iti kaknda saa sola koarlar. Onun iin devrimlerde de akna dnmezler. O kk beyaz klhn arpmalardan kanarak, nazl nazl sallanarak, kimileyin pek hzl, kimileyin yein bir koma isteinin duyumsand zorlama bir yavalkla, kepiler ve sngler arasndan yol bulmas pek hotu. Savamak onun nesine gerekti! Asl i, leye doru Bonnicarlarn evine yetimek ve bekleme odasnn kk masas zerinde kendisini bekleyen bahii abucak cebe indirmekti. Birdenbire kalabalkta korkun bir itiip kakma oldu ve Cumhuriyetin yetimleri, ark syleyerek hzl admlarla getiler. Bunlar tfek, krmz kuak ve kocaman izmelerle klk deitirmi, on iki ile on be yalar arasnda bir sr yumurcakt. Karnaval gnnde kttan birer klh ve pembe renkte gln birer emsiye parasyla bulvarlarn amurunda koturup dururken nasl gururluysalar, asker klna girmi olmaktan da yle bbrleniyorlard. Bu kez, kk pastac, itiip kakmalardan yuvarlanmamak iin epeyce zorluk ekti; ama o, tepsisiyle yle ok buz stnde kaym ve yaya kaldrm zerinde yle ok kaydrak oynamt ki, poaalar korktuklaryla kaldlar. Ne yazk ki bu cokunluk, bu arklar, bu krmz kuaklar, hayranlk, merak, kk yama, bylesine ho bir toplulukla birlikte birazck yrmek isteine drd. Ayrmna varmadan Belediye ve Saint-Louis adasnn kprlerini geti ve lgn kounun tozu duman iinde, kim bilir nerelere srklendi.

II En az yirmi yldan beri Bonnicarlarn evinde pazar gnleri poaa yemek bir gelenek olmutu. Tam saat on ikide, byk kk btn aile yeleri salonda toplanm bulunurken, canl ve neeli bir ngrak sesi duyulunca herkes: - te pastac da geldi! derdi. O zaman, btn bu mutlu kentsoylular, uzun bir iskemle tkrts, yabanlk giysilerin frts, sofrann nnde bir neeli ocuk cokunluuyla, bir gm sahana karlkl dizilmi poaalarn evresine yerleirlerdi. O gn ngrak bir trl almad. M. Bonnicar, ierleyerek saate, stne ii saman dolu bir balkl oturtulmu ve o zamana dek bir dakika bile amam olan eski konsol saatine bakt. ocuklar, ran her pazar skn ettii ke ban gzleyerek, camlarda esnediler. Konumalar da artk geviyordu. Birbiri ard sra on iki kez vuruuyla le vaktinin bsbtn itaha getirdii alk yznden, pike sofra rts zerinde parlayan antika gm takm ve epeevre, kat, beyaz kk klhlar halinde katlanm peetelere karn, yemek salonu pek geni, pek zc grnyordu. Yal hizmeti kadn birka kez gelip efendisinin kulana rostonun yanmak zere olduunu, bezelyelerin pek kuruduunu fsldamt. Ama M. Bonnicar poaasz sofraya oturmamakta direniyordu. Sonunda, Sureau'ya iyice kzarak, kendi gidip bu grlmemi gecikmenin nedenini renmeye karar verdi. Bastonunu havaya kaldrarak, ate pskre pskre evden karken, komular kendisine haber verdiler: - Aman, dikkat edin, M. Bonnicar... Versailles'llar Paris'e girmi diyorlar. Kulana hibir ey girmiyordu; dahas, Neuilly'den su boyunca gelen silh sesleriyle Belediye'den atlarak mahallenin btn camlarn sarsan tehlike iareti topunu bile duymad. - Ah u Sureau hnzr!.. Ah u Sureau hnzr!.. Apar topar giderken, coarak kendi kendisine syleniyor ve daha imdiden dkknn ortasnda bastonuyla yere vurarak vitrin camlarn ve ambaba tabaklarn zangr zangr

titrettiini grr gibi oluyordu. Louis-Philippe kprsndeki barikat, fkesini ikiye bld. Orada gnee kar, kaldrm sklm yere uzanm, sert yzl birka Komnl vard. - Nereye gidiyorsunuz, yurtta? Yurtta derdini anlatt. Ama poaa yks kukulu grld; hem sonra M. Bonnicar, o pazarlk gzel redingotu ve altn gzlkleriyle, tam da yal bir gericiye benziyordu. Komnller: - Herif gizli polis, dediler, onu Rigault'ya gndermeli. Bunun zerine, barikat brakp gitmek pek ilerine gelen drt gnll, fkesinden lgna dnen zavall adamcaz, dipik vura vura, nlerine kattlar. Yollarn nasl hesapladlar bilmiyorum; ama yarm saat sonra hepsi de karac erlerin eline dm ve Versailles'a doru yola kmaya hazrlanan uzun bir tutsak topluluuna katlmlard. M. Bonnicar, durmadan kar kyor, bastonunu kaldryor, yznc kez olarak servenini anlatyordu. Ne yazk ki, bu bykkarkln iinde poaa masal ylesine sama, ylesine akla smaz grnyordu ki, subaylar yalnzca glp geiyorlard. - Pek iyi, pek iyi, babalk... Derdinizi Versailles'da anlatrsnz. Topluluk yaylm atelerinin dumanndan henz apak olan ChampsElyses'den, iki sra nianc arasnda, harekete geti. III Tutsaklar beer beer, skk saflar halinde yryorlard. Topluluun dalmasna engel olmak iin, birbirlerinin koluna girmek zorunda braklmlard. Bu upuzun insan srs, yolun tozunu tepe tepe giderken, sanki yein bir saanak grlts karyordu. Umarsz Bonnicar d grdn sanyordu. Terleyerek, soluk solua, korkudan ve yorgunluktan serseme dnm, topluluun sonunda, gazya ve iki kokan iki kocakarnn arasnda srklenip gidiyor ve ilenlerinde sk sk: - Pastac, poaalar!.. szcklerini yinelediini duyan evresindekiler, zavallnn akln kardn sanyorlard.

Gerekten de, zavall adamn akl bandan gitmiti. Yoksa yokularda; inilerde, topluluun sralar biribirinden biraz ayrlnca, tede, boluklar dolduran toz duman iinde, Sureau'nun dkknndaki kk ran apak ceketiyle klhn grdn sanabilir miydi? Yolda on kez byle bir sanya kapld! Bu kk ak parlt, inadna yapyormu gibi, yle bir grnyor, sonra bu niforma, nlk ve paavra dalgas iinde gzden yitiyordu. Sonunda, gn batarken Versailles'a vardlar. Halk, bu st ba dklen, toz toprak iinde, kzgn, gzlkl ve yal kentsoyluyu grnce, herkes adamcazda tam bir cni surat olduunda birleti. - Bu Felix Pyat'dr... Hayr! Delescluse'dr! diyorlard. Topluluu getiren nianclar, Bonnicar' sa salim Orangerie'nin avlusuna sokuncaya kadar akla karay setiler. Ancak orada zavall sr dalmak, yerlere uzanmak, soluk almak olanan buldu. Kimi uyuyor, kimi svyor, kimi ksryor, kimi de alyordu, Bonnicar'a gelince, o uyumuyordu, alamyordu. Bir merdivenin basamana ilimi, ba elleri arasnda, alktan, utantan, yorgunluktan can km, bana gelenleri dnyordu. Evden k, meraka den arllar, akama dek sofrada kalan ve hl da kendisini bekleyen atal ba, sonra karlat davranlar, duyduu svgler, yedii dipikler, btn bunlar, szn tutmayan bir pastacnn yzndendi. Birdenbire yanbanda bir ses ona: - Msy Bonnicar, dedi, ite poaalarnz! Adamcaz ban kaldrp da Sureau'nun dkknndaki kk ra grnce, aknlndan kk dilini yutacakt. Cumhuriyetin yetimleriyle birlikte yakay ele vermi olan rak, apak nlnn altna saklad tepsiyi am, kendisine uzatyordu. te bylece, bakaldrya ve tutsakla karn, M. Bonnicar, o pazar da, teki pazar gnleri gibi, poaasz kalmad. GEMDE KONUMA ki saatten beri btn klar sndrlm, btn lombarlar kapatlmt. Yatakhane olarak kullandmz top ambar ylesine kapkaranlk ve ar haval ki, insan bouluyor. Arkadalarn hamaklarnda boyuna dndklerini, d grrken yksek sesle saykladklarn ve uykuda inlediklerini duyuyorum. Yalnzca kafann iledii ve yorulduu bu bo gnlerde, insan ancak ateler ve sramalarla dolu, tatsz bir uykuya dalabiliyor. Hatta ben bu uykuya bile pek ge kavuabiliyorum. Uyuyamyorum; ok dnyorum. Yukarda, gvertede yamur var. Sert bir yel esiyor. Ara sra, vardiyada nbet deitirilirken, geminin

ta ba yannda, karanlkta bir an alyor. Her alnda bana Parisimi ve fabrikalarda saat alt sularn hatrlatyor. evremizde fabrikalar eksik deildi! Kck evimizi; okuldan gelen ocuklar; iliin bir ucunda, gittike snen bir parak gn n ipliinin sonuna dek yetirerek elindeki ii bitirmek iin pencerenin yanna sokulanannelerini grr gibi oluyorum. Ah ne ykm! imdi btn bunlar ne olacak? Belki benimle birlikte gelselerdi, daha iyi olurdu. Hem buna izin de vard. Ama ne yaparsnz! ok uzaklara gidiyoruz. Yolculuk gzm korkutmutu. Ya gideceimiz yerin havas ocuklara yaramazsa. Hem sonra srmaclk iliimizi, o kadar glkle kurduumuz, on ylda aln teri dkerek oluturduumuz ekmek kapmz satmak gerekecekti. ocuklarm artk okula gidemeyeceklerdi. Anneleri de bir sr danklk, perianlk iinde yaamak zorunda kalacakt!.. Olmaz, olmaz; tek bama ac ekmek daha iyi... Ne de olsa, yukarya, gverteye kp da, kendi evlerindeymi gibi yerlemi btn o aileleri, paavralar diken anneleri, annelerinin dizleri dibinden ayrlmayan ocuklar grnce, iimden hep alamak geliyor. Rzgr artyor, dalgalar kabaryor. Frkateyn, yana yatm, uuyor. Direklerin gcrdad, yelkenlerinin aklad duyuluyor. Sanrm pek hzl gidiyoruz. Daha iyi, bir an nce varrz... Davamz grlrken o denli dm koparm olan amlar adasna imdi zlem duyar gibiyim. Oras benim iin bir ama, bir dinlenme yeri artk. yle bitkinim ki! yle anlarm oluyor ki, yirmi aydan beri grdklerim, bam dndrecek denli gzlerimin nnden gelip geiyor. Prusyallarn kuatmas, istihkmlar, eitimler; sonra kulpler, yakalarda herdemtaze iekleriyle gmme trenleri, stunun altnda sylevler, Belediye'de Komn bayramlar, Cluseret'in yaptrd geit trenleri, klar, arpma, Clamart istasyonu ve arkasna siper alnarak jandarmalara ate edilen btn o bask duvarlar; daha sonra Satory, dubalar, komiserler, bir gemiden brne aktarma edilmeler, hapishanelerin deimesiyle bizi on kez mahpus yapan o gidip gelmeler, sonunda sava mahkemesi, at nal biiminde oturmu btn o byk niformal subaylar, hapishane arabalar, gemiye bindirilme, yola kma; btn bunlar, ilk yolculuk gnlerinin sallants ve sersemlii iinde, birbirine karyor. Of... suratma yorgunluk, toz toprak, ne olduunu bilmediim bir maske yapm gibi. Bana on yldan beri ykanmamm gibi geliyor.

Ah, evet, bir yerlere ayak basmak, mola vermek ne kadar iyi olacak. Orada bir para topram, gerelerim, kk bir evim olacan sylyorlar... Kk bir ev! Karmla birlikte Saint Mand yresinde byle bir evin dn kurar dururduk. Bir katl, nnde sebze ve iekle dolu, ak bir ekmece gibi kck bir bahesi de olacakt. Oraya pazar gnleri, sabahtan akama dek, bir haftalk hava ve gne almaya gelecektik. Sonra ocuklar byyp de i bana getiklerinde, rahata oraya ekilecektik. Hay aptal hay, imdi ekildin ite, yazlk evine de kavuacaksn, korkma! Hay Allah kahretsin, btn bu durumlara politikann yol atn dndke, iim yanyor. u kr olas politikadan ne kadar da ekinirdim. Her zaman dm patlard. nce zengin deildim, iliin parasn deyeceim diye, ne gazete okuyacak, ne de toplantlarda sylev ekenleri dinleyecek zamanm vard. Ama o lnet olas kuatma geldi att; ulusal korumanlk yapmaktan ya da kafay ekip abuk sabuk sylenmekten baka i g yok. Eh, ben de tekiler gibi kulplere gidip gelmeye baladm; o gsterili szler benim de aklm bamdan ald. ilerin haklar! Halkn mutluluu! Komn kurulunca, artk bizim gibilerin mutluluk dnemi balad sandm. Hem beni de yzba semilerdi; sonra, yepyeni niformalar giyen o kurmay kurullar, o eritler, o srmalar, o yaver kordonlar... Bizim ilie boyuna i kyordu. Daha sonra ilerin nasl bir yol tutturduunu grnce, kalkp gitmek istedim, ama herkes beni alak sanacak diye korktum. Yukarda yine neler oluyor? Megafonlar homurdanyor; slak gvertede ar izmeler kouuyor... Bu gemicilerin yaam nasl daglklerle dolu. te onbalarnn ddn duyar duymaz, uykularndan uyanyorlar. Uykulu uykulu, terli terli gverteye kyorlar. Karanln ve souun iinde komak gerek. Tahtalar kayyor; ipler donmu, yapan elleri yakyor. Yukarda, serenlerin ucunda, gkyzyle deniz arasnda sallanarak, kaskat kesilmi byk yelkenleri katlamaya alrken; yein bir yel esip onlar yerlerinden koparyor, gtryor ve bir sr mart gibi denizin ortasna serpiyor. Dorusu Parisli iilerin yaamndan ok daha zorbir yaam. Hele aldklar parann sz bile olmaz. Ama yine bu adamlar, durumlarndan yaknmyorlar, bakaldrya girimiyorlar. Pek sessizbir durumlar, pek kararl baklar var. Balarna sayg gsteriyorlar! Bizim kulplere sk sk gelmedikleri nasl da belli!

Sanrm frtna koptu. Firkateyn, korkun bir sallantya tutuldu. Her ey yerinden oynuyor, atrdyor. Sular, gk grltsyle gverteye devriliyor; sonra be dakika, her yandan geriye, denize akyor. evremde kprdanmalar balyor. Kimini deniz tutmu, kimi korkuyor. Tehlike annda byle zorunlu olarak kprtsz kalmak, hapishanelerin en kts... Hem sonra bizler burada hayvan srs gibi st ste tklm, evremizi saran bu korkun grltnn iinde bocalayp dururken, Komnn btn o srma earpl, krmz gslkl has ocuklar, bizleri ne sren btn o cakaclar, btn o alaklar, Fransa'nn yanbanda, Londra'da, Cenevre'de, kahvelerde ve tiyatrolarda yan gelip keyiflerine bakyorlar. Bunlar dndke, btn kanm beynime sryor. Top ambarnda herkes uyand. Hamaklardan birbirine seslenen seslenene. Herkes Parisli olduu iin, gelsin alay, gelsin zevzeklik. Ben, rahat braksnlar diye uyuyor gibi yapyorum. Hi yalnz kalamamak, hep kalabalk iinde yaamak, ne korkun ikence! tekiler kznca sen de kzacaksn, onlar gibi konuacaksn, hi duymasan da kin besliyormusun gibi davranacaksn; yoksa herkes seni gizli polis sanr. Sonra gelsin alay, gelsin zevzeklik... Aman yrabbi, bu ne deniz! Yelin sularda kocaman ve kapkara ukurlar at ve firkateynin o ukurlara dalp fr dnd duyumsanyor... ok iyi etmiim de bizimkileri birlikte getirmemiim. u saatte onlarn orada, kck odamzda gvende olduklarn dndke, iim alyor! Karanlk ambarn dibinde, lamba nn uyuyan ocuklarla, eilmi, dnen ve alan annelerinin alnna vurduunu grr gibi oluyorum. FRANSA PERLER DSEL BR YK Yarg: - Sank kalknz, dedi. Kundak karlarn oturduu kt srada bir kprdanma oldu; biimsiz ve titrek bir ey gelip parmakla dayand. Gelen, bir paavra, delik, yama, sicim, kuru iek, eskimi sorgu yn; alt yan da kocam, kara yaz, buruuk, prtk prtk bir surat;buruuklar arasnda iki kk kara gzn ktl, khne bir duvarn yarndaki kertenkele gibi kvr kvr. Kendisine soruldu: - Adnz nedir?

- Mlusine. - Ne dediniz?... Pek cidd bir edayla yineledi: - Mlusine. Yarg, o dragon ad verilen svari albaylarna zg pos byklarnn altndan yle bir glmsedi, ama hi belli etmeden sorularn srdrd.. - Ka yandasnz? - Artk unuttum. - Mesleiniz? - Periyim! Bu yant zerine dinleyiciler, sava mahkemesi, dahashkmet komiseri bile, hep birden kahkahay kopardlar. Fakat kocakar istifini bozmad, salonda pek yksee kan ve bir d sesi gibi tavanda dalgalanan duru ve titrek sesceiziyle konumasn srdrd: - Ah Fransa perileri, imdi nerdeler? Hepsi ld, efendiciklerim. Sonuncular benim; benden baka kimse kalmad... Dorusu pek yazk oldu; nk Fransa, henz perileri varken, ok daha gzeldi. Bizler lkenin iiri, inan, safl, genliiydik. Btn gezip tozduumuz yerler, allk bahe dipleri, eme talar, eski ato kuleleri, gl sisleri, geni bataklklar, bizim varlmzdan ne olduu bilinmeyen sihirli ve kurumlu bir eyler alrd. Sylencelerin olaanst aydnlnda, bizi her yerde, eteklerimizi srye srye bir ay ndan geerken ya da otlarn ucuna basa basa ayrlarda koarken grrlerdi. Kyller bizi sever, bize sayg gsterirlerdi. Katksz bir dlemgc olanlarda, inciyle evrili alnlarmz, deneklerimiz, byl rekelerimiz, hayranla biraz da korku katard. Nitekim kaynaklarmz hep duru kalrd. Sapanlar, bekiliini ettiimiz yollara kadar gelip dururlard. Bizler, dnyann en yallar, eski eyleri herkese saydrdmz iin, Fransa'da bir batan br baa, ormanlar kimse elini srmeden byr, talar kendiliinden kerdi.

Ama zamanlar deiti; imendiferler kt, tneller kazld, gller dolduruldu ve yle ok aa kesildi ki, nerede barnacamz bilemez olduk. Yava yava kyller de bize inanmamaya baladlar. Geceleri, pancurlarna vurduumuz zaman Robin: - Yel olacak! diyor ve yeniden uykuya dalyordu. Kadnlar gllerimize amar ykamaya gelmiyorlard. Artk bizim dnemimiz gemiti. Ancak halkn inancyla yaadmz iin, onu yitirince, her eyimizi de yitirmi olduk. Deneklerimizin zellii yok oldu.. Gl birer kralieyken, unutulan periler gibi buruuk ve kt huylu birer kocakar olup ktk. Ekmek paramz kazanmak gerekiyordu, ama elimizden hibir i gelmiyordu. Bir sre bizleri ormanlarda al rp tarken ya da yollarn kysnda buday tanesi toplarken grdler. Ama orman bekileri bize pek sert davranyordu; kyller de bizi tala kovalyordu. O zaman, kendi lkelerinde yaamlarn kazanamyan yoksullar gibi, byk kentlere, alp karnmz doyurmaya gittik. imizden bez fabrikalarna girenler oldu. Bazlarmz kn, kprlerin kesinde elma ya da kiliselerin kapsnda tespih sattk. ekek arabalarna portakal doldurup sokak sokak dolatrdk, gelip geenlere bir meteliklik iek demetleri uzattk, ama kimse ban bile evirip bakmad. ocuklar bizim sarkk gerdanlarmzla alay ediyorlar, belediye avular bizi koturuyorlar, atl otobsler arpp deviriyorlard. Sonra hastalklar, yoksunluklar, stmze ekilen hastane araflar... Bakn Fransa btn perilerinin nasl canna kyd. Ama cezasn da ekti. Evet, evet, siz gledurun, efendilerim. Ama perileri kalmayan bir lkenin nice olduunu hepimiz gzmzle grdk. O karnlar tok ve iin alaynda olan kyllerin Prusyallara ekmek sandklarn atklarn ve onlara gsterdiklerini grdk. Neden? Robin artk byye, ermilie inanmyordu, ama yurda da artk inand yoktu. Ah, bizler orada olsaydk, Fransa'ya giren btn o Almanlardan bir teki bile sa kmazd. Draklarmz, alevli buharlarmz onlar bataklklara ve uurumlara gtrrd. Admz tayan btn o sf kaynaklara byl ikiler kartrr ve onlarn akllarn balarndan alrdk. Ay ndaki toplantlarmzda, byl bir szckle yollar, rmaklar yle kartrr, allklar, fundalklar, hep gidip bzldkleri o orman ilerini yle arapsana dndrdk ki, M. de Moltke'nin kk kedi gzleri bile iin iinden kamazd. Biz olsaydk, kyller ileriye atlrd. Gllerimizin kocaman ieklerinden yaralara merhem karrdk, eytan rmceklerinin alarndan lifler yapardk. Sava alanlarnda can ekien er, kendi kynn perisini, yar kapanm gzleri zerine eilerek, ona ormann bir kesini, bir yol dnemecini, yurdunu anmsatan bir

eyi gsterdiini grrd. Ulus sava, kutsal sava byle yaplr. Ama ne yazk ki artk inancn yitirmi yerlerde, perisi kalmam lkelerde byle bir sava olamyor. Burada bu crlak ses bir an sustu ve yarg sze balad: - Pek iyi ama, askerler sizi yakaladklar zaman zerinizde bulunan gazyayla neler yaptnz bir trl sylemiyorsunuz. Kocakar pek dingin: - Neye sylemeyeyim efendiciim, dedi. Paris'i yakyordum. Paris'i yakyordum, nk Paris'ten tiksiniyorum; nk her eyle alay eden odur, nk bizleri ldren odur. Bizim ifal kaynaklarmz incelesinler, iinde ne oranda demir ve kkrt bulunduunu rensinler diye bamza bilginleri saran, Paris'tir. Paris, tiyatrolarnda bizimle alay etmitir. By yeteneimiz hokkabazlk sayld; biliciliklerimiz alay konusu oldu. Bizim pembe giysilerimiz ve kanatl arabalarmz iinde, yalanc dolunay klar arasndan geen yle kt suratlar grld ki, kimse bizi artk kahkaha atmadan dnemez oldu... Hepimizi adlarmzlabilen, bizleri seven, birazck da korkan kk ocuklar vard. Ancak servenlerimizi rendikleri o batan baa yaldzl ve resimli gzel kitaplar yerine, imdi Paris, ellerine ocuklarn anlayamyaca bilim kitaplarn tututurdu. lerinden skntnn buram buram toz gibi ykseldii kitaplar, kk gzlerden bizim byl saraylarmz ve sihirli aynalarmz silip spren hantal kitaplar... Evet, sizin o Parisinizin alev alev yandn grmekten pek honut olmutum... Kundak kadnlarn tenekelerini dolduran ve onlar asl ate verilecek yerlere gtren, hep bendim. - Yakn kzlarm, her eyi yakn, yakn, yakn! diyordum. Yarg: - Bu yal kadn kesinlikle karm olmal. Aln, gtrn unu! dedi.

Thank you for evaluating ePub to PDF Converter. That is a trial version. Get full version in http://www.epub-to-pdf.com/?pdf_out

You might also like