You are on page 1of 102

PLATON:DEVLET III - IV Bu kitabn hazrlanmasnda DEVLET III ve DEVLET 1V'n MEB Yunan Klasikleri Dizisindeki 1.

basklar temel alnm ve eviri dili gnmz Trkesine uyarlanmtr. Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Klasik Filoloji Profesr Dr. George Rohde'nin ynetiminde, DEVLET III Klasik Filoloji Doenti Azra Erhat, DEVLET IV Klasik Filoloji Asistan Trkan Tunga tarafndan Yunanca asllarndan evrilmitir. Austos 1998 Devlet III SOKRATES anlatmay srdryor: "te tanrlar hakknda sylediimiz szler arasnda, insanlarn tanrlara ve ana babalarna sayg gstermeleri, birbirleriyle dost olmay hie saymamalar iin, ocukluktan beri duymalar ve duymamalar gereken eyler aa yukar bunlardr." (1) "Bence bu grlerin dorudur" dedi. "Peki, bu adamlarn gzpek olmalar gerekiyorsa, onlara bu szleri, bir de lmden olabildiince az korkmalarn salayacak szleri sylemeli deil mi? Yoksa iinde lm korkusu olan bir adamn gzpek olabileceini mi sanyorsun?" "Zeus hakk iin, hayr" dedi. "Peki, Hades iin sylenenlerin gerekliine inanan ve korkun olduunu dnen birinin lmden korkmayacan, savalarda yenilmekten, esir dmektense lmeyi seeceini sanr msn?" "Hi de sanmam." "Demek ki, bu masallar anlatmaya kalkanlar gzaltnda tutmalyz ; Hades'te olup bitenleri byle geliigzel ktlememelerini, aksine, vmelerini rica etmeliyiz; nk syledikleri gerek olmad gibi, savaa katlacak olanlara yararl da deil."

"Evet, yle yapmal" dedi. "yleyse, u szden balayp btn benzerlerini silip atmal," dedim: 'El kapsnda rgat olup, yoksul, yiyecei kt bir adama hizmet etmeyi, gelmi gemi btn llere kral olmaktan daha ok isterim.'(2) Bir de unu: 'Tanrlarn bile nefret ettii korkun, kfl konutlar lmllere de lmszlere de grnmesin.'(3)`Heyhat! Hades konutlarnda da bir ruh, bir tayf var, ama iinde can yoktur.'(4) "Yalnzca o kendini bilir, tekiler uuan glgelerdir'.(5) ve: 'Ruh, gcn, genliini brakp yazgsna alayp szlayarak vcuttan utu, Hades'e gitti.(6) ve: `Ruh yeraltnda bir duman gibi crlayarak gidiyordu.(7) ya u: `Dehet verici bir maarann dibinde yarasalar, aralarndan biri kayadan syrlp aa dnce nasl bararak uuur, birbirlerine aslrlarsa, onlar (ruhlar) da hep birlikte ^bararak gidiyorlard.'(8) Bunlar ve buna benzer btn szleri silmemize, Homeros'un ve br airlerin kzmamasn dileriz ; bu szler iirsiz ve ou insann duyup da holanmayaca eyler midir? Hayr; ama iirli olduklar lde, zgr yaamalar, lmden ok tutsaklktan korkmalar gereken ocuklarn, insanlarn kulaklar iin uygunsuzdur da." "ok doru." "yleyse Hades dnyasna verilen o korkun, o rpertici adlar, Kokyos, inilti rma, Styks dehet rma,(9)hortlaklar, kanszlar ve bu gibi daha bir sr, duyanlarn tylerini diken diken eden adlar da atmal. Bunlarn baka bakmdan bir deeri olabilir.(10) Ama biz, bekilerimiz byle bir rpermeden sonra gereinden fazla heyecanl ve gevek olur diye korkarz." "Korkmakta da haklyz" dedi. "yleyse kaldrmal m bu adlar?" "Evet."

"Konumada da, iirde de bunun tam tersini sylemeli." "Tabii." "nl adamlara syletilen ikyetleri, iniltileri de kaldrmal." "nce sylediklerimize baklrsa, yle olmal." "Bak bakalm kaldrmakta hakl myz, deil miyiz. Akll uslu bir adam, dostu olan akll uslubaka bir adam iin lm korkulu birey saymaz deriz." "yle deriz." "O halde dostunun bana feci birey gelmi gibi ona alayp durmayacak." "Hayr." "Ama unu da syleriz : akll uslu adam, iyi yaamak iin kendi kendine yeter. O br insanlardan farkl olarak bakalarna pek az muhtatr." "Sahi" dedi. "Demek ki olundan, kardeinden, servetinden ya da bunun gibi baka bir eyden yoksun braklmak onu pek az etkileyecektir."' "phesiz pek az." "Demek oluyor ki bana byle bir felaket geldii zaman, pek az alayp szlayacak, ona herkesten kolay katlanacak." "Evet, yle." "yleyse bu alamalar nl adamlara deilkadnlara, hem de sradan kadnlara ve en baya erkeklere brakmakta haklyz. Bylece memleketin bekiliine yetitirmeye kalktmz kimseler bu gibi zayflklara dmekten ireneceklerdir." "Doru" dedi. "Gene Homeros'tan ve br airlerden, birtanrann olu Akhilleus'un `kh yana dnp, kh srt st, kh yz st yatarak' sonra da ayaa

kalkp, durmadan dalgalanan denizin kysnda kendinden gemi bir halde yrdn, `iki eliyle kurumlu topraklar yerden kaldrp bana dktn' (11) sylememesini dileyeceiz. airin onu alar ve inler gsterdii baka daha ne kadar yer varsa atmasn isteyeceiz; soyu tanrlara yakn olan Priamos'un da,`Yalvardn ve gbre zerinde yuvarlanarak, askerlerin her birini adyla ardn'(12) sylemesinler. Daha da srarla rica edelim de, iirlerinde tanrlar: `Eyvah, zavall ben, felaketli kahraman anas!' (13) gibi szlerle alar gstermesinler. br tanrlar byle anlatacaklarsa da, hi olmazsa tanrlarn en byn yalan yanl taklit edip, ona u szleri syletmeye dilleri varmasn: `Eyvah! sevdiim bir insann kent evresinde kovalandn gzlerimle gryorum, yreim szlyor' (14) ve 'Vah, vah bana! Yazg, insanlar arasnda en ok sevdiim Sarpedon'un, Menoitios'un olu Patroklos tarafndan alt edileceinibelirledi.'(15). yleyse, sevgili Adeimantos, genlerimiz bu gibi szleri ciddi ciddi dinler, yakk almadn grp, glp gemezlerse, Tanr deil de insan olan kendilerine bu hallerin yakmadn anlamalar ve byle bir ey syleyecek ya da yapacak olurlarsa, kendi kendilerini ayplamalar zor olacaktr. Tersine, hi utanmakszn, kendini toparlamakszn, en ufak dertler karsnda uzun uzadya alayacak, inleyecekler." "Tam gerei sylyorsun" dedi. "Ama, deminki dncelerimize gre byle olmamaldr; biri bizi daha gzel bir dnceye inandrmadka, buna bal kalmalyz. "Evet, olmamaldr." "Ama bekilerimiz glmeye dkn de olmamal. nk insan gl bir glmeye kapld m, ruhunda da gl bir deiim olur." "Bence yle" dedi. "yleyse saygn adamlarn kahkahaya kaplm gibi gsterilmeleri kabul edilemez, hele Tanr iseler, o zaman hi olmaz."' ' "Olmaz, tabii" dedi.

"Homeros'un Tanrlar hakkndaki u szlerini de kabul etmeyeceiz, deil mi? `Hephaistos'u sarayda bir batan bir baa koar grnce, mutlu tanrlar arasnda bitmez tkenmez bir kahkaha koptu'(16)." "Senin szne gre kabul edilmesi olanaksz." "Peki, istersen benim szm olsun, ama herhalde kabul edilemez." "Fakat geree de deer vermeli. Demin yanlmadksa ve gerekten ayrlmak tanrlar iin yararsz da,(17) ancak insanlara bir ila gibi(18) yararlysa, belli ki byle bir ilac hekimlere teslim etmeli, fakat sradan kiiler ona dokunmamaldr." "yle" dedi. "O halde gerekten ayrlmannyakt kimseler varsa, bunlar devleti ynetenlerdir; devletin iyilii iin, ya dmanlar ya da yurttalar yznden gerekten ayrlabilirler. Ama br insanlarn hibiri byle bir yola ba vuramaz. Fakat, sradan bir adamn ynetenlere yalan sylemesi, hastann hekime, beden eitimi rencisinin retmene vcudunun durumu hakknda doruyu sylememesi kadar (19); ya da kaptann dmenciye gemi ve tayfa hakkndaki gerei sylememesi yani kendisinin ve yoldalarnn ne durumda olduklarn gizlemesi kadar byk, hatta bundan daha da byk bir sutur." "ok doru" dedi. "yleyse, ynetici, kentte bir bakasn yalan sylerken yakalarsa; `Sanatlarn snfndan, falc olsun, hekim olsun, doramac olsun' (20) devleti, frtnaya kaplm bir gemi gibi devirecek, yok edecek bir yol gsterdii iin onu cezalandracaktr." "Evet, eer bu szleri eylemle de tamamlarsa" dedi . "Peki, genlerimizinll, aklluslu olmalar gerekmeyecek mi?"' "Gerekecek kukusuz." "nsanlarn ouna gre ll, akll uslu olmann z u deil midir? Egemenlere baemek; iki, ak veyemek gibi hazlarda da kendi nefsine hkim olmak." (21) "Bence yle" dedi.

"Homeros'ta Diomedes'in syledii uszleri ve benzerlerini beeneceiz: `Babacm, sessizce otur, benim szm dinle', (22) ve buna bal olan u dizeleri: `Sava hrs saan Akhai'ler nderlerinden ekinerek sessizce ilerliyorlard' (23) ve buna benzer daha ne varsa beeneceiz." "Gzel." "Ama una ne dersin:`Seni kpek gzl, geyik yrekli arap tulumu! (24) Ya sonra gelen msralar gzel mi? Dzyazda, iirde halktan herhangi birinin ynetenlere kar syledii btn kstaha szler gzel midir?" "Hi deil." "Bunlar, bence, genlere lll retmeye uygun deildir.Baka bakmdan hoa gitmelerine hi amam. Sen ne dnyorsun?" "Senin gibi" dedi. "Ya iirde; `ekmekle, etlerle dolu bir masadan, sakinin Krater'den ald arab getirip kadehlere doldurmas'(25) dnyada en gzel eydir, gibi szlerin en ll, en uslu bir adamn azna konmasna ne dersin? Bunlar, sence, gencin kendine egemen olmasna yarayacak szler mi? bir de u:`En feci lm alktan yok olup gitmektir',(26) ya unlar:`Zeus br tanrlarn da, insanlarn da uyuduu bir saatte, yalnz bana uyank kalarak verdii btn kararlar ak arzusu yznden hemen unutmu; Hera'y grnce de o kadar atelenmi ki, yatak odasna gitmeye bile katlanmakszn, orackta yerde onunla birlemek istemi ve onu hibir zaman o anda olduu kadar iddetle arzulamadn, hatta ilk defa ana babalarndan gizli bulutuklar zaman bile bu kadar arzuyla yanp tutumadn sylemi'(27). Ya buna benzer nedenlerle Ares ile Aphrodite'nin Hephaistos tarafndan zincire vurulmasna (28) ne dersin?" "Evet, Zeus hakk iin," dedi, "bunlar bence yakk alr eyler deil." "Ama nl adamlarn hem szlerinde, hem davranlarnda her bakmdan gzpeklik ve dayanma gc grlrse, onlar seyretmeli, dinlemeli, rnein unu:`Gsne vurarak, kendi kendine u szlerle kt:'Dayankalbim, bir zamanlar daha da ktsne dayanmtn'(29)."

"Herhalde" dedi. "Adamlarmzn rvet ve para dkn olmalarna da izin vermeyeceiz. " "Asla." "Armaanlarla tanrlar da, saygdeer krallar da kandrlr'(30) gibi teraneler duymamaldrlar. Akhilleus'un eitmeni Phoiniks, rencisine, 'Armaan alacak olursa, Akhalara yardm etsin, yoksa fkesinden dnmesin' diye t vermekle(31) akllca sz syledi dememeli, onu vmemeliyiz. Akhilleus'un da Agamemnon'dan armaan alacak,(32) bir ly ancak kurtulmal dendikten sonra teslim edecek, baka trl onu brakmak istemeyecek kadar kazan dkn olduunu(33) kabul etmeyeceiz, bu davranlar ona layk grmeyeceiz." "Evet, bunlar vmek doru deil" dedi. "Homeros'a olan saygmdan dolay," dedim, "Akhilleus iin bu szleri sylemenin ve syleyenlere inanmann gnah olduunu ileri srmekten ekiniyorum. Hem de onu Apollon'a yle syletmek:`Bana ktlk ettin, ey gl oku, tanrlarn en zalimi olan sen! c alrdm senden kukusuz, elimde g olsayd',(34) Bir tanr olan rmaa kar itaatsz davrandn, onunla savamaya hazr olduunu(35) br rmaa, yeni Sperkheios'a adanm olan salarna gelince, ld iin 'Yiit Patroklos'a salarm balamak istiyorum.'(36) dediini sylemek gnah deil de nedir? Bunlar yaptna inanmamal. Hektor'u Patroklos'un ant etrafnda srklemesi, (37) esirleri odun ynnn nnde boazlamas, (38) btn bunlarn geree uygun olduunu kabul etmeyeceiz; bekilerimizin, bir tanrann ve Zeus'un bir torunu olan (39) uslu akll Peleus'un olu ve bilge Kheiron'un yetitirdii Akhilleus'un, iinde birbirine kart iki hastalk, yani alaklk ile para dknl, stelik de tanrlara, insanlara kar yaman bir gurur tayacak kadar karma kark bir ruhu olduuna inanmalarna msaade etmeyeceiz.'' "Doru sylyorsun" dedi. " O halde," dedim, "ne Poseidon'un olu Theseus'un ve Zeus'un olu Perithous'un ahlakszca kz karmaya kalktklarna (40) inanacaz, ne de baka bir tanr olunun ya da yiitin, onlara imdi yalan yere yklenen ahlakszca, dinsizce ileri grdklerinin anlatlmasna izin vereceiz. Tersine airleri, yiitlerin ya bu ileri grmediini ya da Tanr oul-

lar olmadn itiraf etmeye zorlayacaz. kisini birden ileri srp de genlerimizi tanrlardan kt eyler doduuna, yiitlerin insanlardan hi de iyi olmadklarna kandrmaya kalkmasnlar. nk demin de dediimiz gibi,(41) bu szler ne dine uygundur, ne de gerektir, tanrlardan ktlk gelmesine de olanak yoktur, bunu da gsterdik." "Yoktur, tabii." "stelik dinleyenlere zararldr bu szler; nk insan kt olur da, eer: `Rzgarl da tepelerinde babalar Zeus'a adanm bir sunaklar olan ve damarlarnda tanrlarn kan durmadan akan, tanrlarn Zeus soyundan yakn akrabalarnn' (42) ayn eyleri yaptklarna veyapm olduklarna inanrsa, bunda kendisinin suu olmadn dnmez mi ? Bu nedenle, bu gibi masallar susturmal ki, genlerimizde, ktle byk bir kolaylkla atlmak hevesini dourmasnlar." "phesiz susturmal." "Peki, dedim, madem ki sylenecek ve sylenmeyecek szleri snrlamaktayz, acaba ele alnacak baka bir tr kald m? Tanrlardan, daimonlardan, yiitlerden ve Hades'te olup bitenlerden nasl sz etmek gerektiini saydk." "Saydk." "nsanlar hakknda nasl sz sylemeli, bu kald, deil mi?" "Besbelli." "Ama konuyu u anda ele alp irdelememize olanak yok dostum." "Neden?" "nk ele alrsak, airler de yazarlar da insanlardan sz ederken, birok eri adamn talihli, dorularn ise talihsiz olduklarn; hakszln gizli kalrsa, yararl birey olduunu, doruluun da bakasna yarar, kendine zarar verdiini (43) sylemekle, bence en nemli noktalar zerinde yanlyorlar demeliyiz. Byle eyler sylemelerini yasak etmeli, iirlerinde, masallarnda bunlarn tersini anlatmalarn buyurmalyz. Bu dncede deil misin?" "Evet, evet, bu dncedeyim." "Hakl olduumu kabul ediyorsan, teden beri incelediimiz konular zerinde de benimle ayn dncede olduunu kabul edebilirim, deil mi?"

"Hakl olarak, kabul edebilirsin" dedi. "nsanlardan demin dediimiz gibi sz etmek gerektii sorunu zerinde, doruluun ne olduunu, onun, doru kiiye, doru grnsn grnmesin, yarar getirdiini aratrp bulduumuz zaman uyuuruz." (44) "ok doru" dedi. "O halde sylenen szler hakkndaki konumamz burada bitsin. Bundan sonra syleme biimini incelemeli. Sanrm bylece, ne sylemeli ve nasl sylemeli konusunu tmyle gzden geirmi oluruz." Bunun zerine Adeimantos "Ne demek istediini anlayamyorum" dedi. "Oysa anlaman gerek," dedim; "belki yle daha iyi anlarsn: Masalclarn, airlerin btn syledikleri gemite, gnmzde ya da gelecekteki olaylarn anlatlmasndan ibaret deil midir?" "Tabii, baka ne olabilir?" dedi. "Peki, bunlar ya basit anlatma, ya taklit yntemiyle ya da her iki ynteme de ba vurarak anlatabilir, deil mi?"(45) "Bunu daha ak sylemeni dilerim" dedi. "Amma da gln bir hocaymm, meramm anlatamyorum. yleyse sorunun btnn deil de konumasn bilmeyenler gibi, bir parasn ele alarak ne istediimi bir rnekle gstermeye alacam. Syle bana: lyada'nn balangcn (46) bilirsin; air orada, Khryses'in Agamemnon'a, kzn serbest braksn diye yalvardn anlatr, Agamemnon'un kzdn, Khryses'in de istediini elde edemeyince, tanrdan, Akhalarn bana felaket getirmesini dilediini. yle deil mi?" "Evet." "O halde unu da bilirsin ki, `btn Akhalara, en ok da ordu nderleri iki Atreusoullarna yalvaryordu' szlerine kadar olan paray air kendi syler ve bizde, bunlar bir bakas sylyormu gibi bir izlenim uyandrmaya almaz bile. Ama sonras iin, kendisi

Khryses imi gibi konuur ve bize konuann Homeros deil de, yal rahip olduu duygusunu vermeye urar. Ilion'da, thaka'da, btn Odysseus destannda olup bitenlerin hepsini aa yukar bu biimde anlatr." "Evet" dedi. "Kiilerin her frsatta syledikleri szler ve bu szler arasndaki olup bitenlerinaktarlmas birer anlatma deil midir?' "yledir tabii." "Bir bakas imi gibi sz syledii zaman, konumasn, sz alacan nceden bildirdii kimseninkine mmkn olduu kadar benzetir diyemez miyiz?"(47) "Deriz, elbette." "Kendini, sesiyle, davranlaryla bir bakasna benzetmek, kendisine benzemek istedii kiiye yknmek deil midir?" "phesiz." "yleyse, grlyor ki, Homeros da, br airler de anlatmalarnda yknmeye bavururlar." "yle." "Ama air kendini hi gizlemeseydi, iirlerinde, hikyelerinde yknme olmazd. Ama gene `nasl olur, anlamyorum' dememen iin, ben anlataym. Homeros, Khryses'in kz iin kurtulmalk getirerek, Akhalarn, en bata da krallarn ayaklarna kapanmaya geldiini syledikten sonra, kendisi Khryses olmu gibi deil de, Homeros olarak konumay srdrseydi, bil ki yknme olmaz, basit anlatm olurdu. yle bir ey olurdu. Ama vezinsiz syleyeceim, air deilim ki. 'Rahip geldi ve tanrlardan Akhalarn sa salim kalarak Troia'y almalarn diledi, kurtulmal kabul ederek, tanrya sayg gerei kzn serbest brakmalarn istedi. Bunlar syleyince, Akhalarn hepsi raz olduklarn saygyla bildirdiler, yalnzca Agamemnon fkelenerek derhal ekilmesini ve bir daha oralara ayak basmamasn buyurdu, yoksa asasyla tanrnn ynden elenkleri bir daha kendisini kurtarmaya yaramayacakm, kzn brakmak yle dursun, Argos'ta kendisiyle birlikte yalanacakm. Evine sa

salim dnmek isterse, onu kzdrmadan ekilip gitmesini buyurdu. Yal adam da bunu duyunca korktu, sessizce gitti. Kararghtan uzaklatktan sonra, Apollon'a, onu btn ek adlaryla ararak ve rahibinin yapt tapnaklardan ya da sunduu kurbanlardan bir gn zevk almsa, anmsamasn ve bu hizmetlerine karlk, Akhalar ona dktrdkleri gz yalar iin oklaryla cezalandrmasn yalvard. te, dostum, dedim, yknmesiz, basit anlatma byle olur." "Anladm" dedi. "yleyse unu da anla ki, airin konumalar arasndaki szleri kaldrlr da yalnzca kiilerin karlkl konumas kalrsa, yukarda saydmz trn kart olur." "Bunu da anlyorum," dedi, "bu biim tragedyada grlr." "ok doru dnyorsun," dedim, "demin (48) anlayamadn, imdi sanrm aka kavrayabiliyorsun, gryorsun ki, iirin ve masaln bir tr batan aa yknmedir, rnein dediin gibi tragedya ile komedya; baka biri ise airin anlatmasndan ibarettir: bunu en ok dithyramboslarda (49) grebilirsin. ki trn karmasndan oluan nc tre destan iirinde ve daha birok anlatm biimlerinde raslarz. Anlatabildim mi?" "Demin ne demek istediini imdi anlyorum" dedi. "Bundan ncede, neler sylemek gerektiini saydk, imdiyse nasl sylemek gerektiini incelemek 'kald demitik, anmsyor musun?" (50). "Evet." "te dediim de uydu: airlerin, anlatrken yknmeye bavurmalarna izin verecek miyiz? Yoksa anlatmalarnn bazlarnda yknme olsun, bazlarnda olmasn m diyeceiz, ve ne zaman ve hangilerinde? Yoksa yknmeyi toptan yasak m edeceiz?" "Devletimize tragedyay, komedyay kabul edip etmeyeceimizi incelemek niyetinde olduunu imdiden seziyorum." "Belki," dedim, "ama belki de daha baka eyleri; imdilik daha bilmiyorum; szn gidii bizi bir rzgr gibi nereye atarsa, oraya gitmeli."

"yi sylyorsun" dedi. "Bir bak bakalm, Adeimantos (51), bekilerimiz yknmeci olmal m, olmamal mdrlar? Yoksa demin sylediklerimizden, bir adamn bir tekii iyi baarabilecei, ama birok ie birden giriirse, hi birini n kazanacak kadar baaramayaca sonucu kmyor mu?" "aresiz, yle." "yknme iin ayn ey sylenemez mi? Bir insan her eye, bir tek eye yknd kadar iyi yknemez." "Yapamaz, elbette." "O halde nemli bir grevi olan bir adamn birden birok eye yknmesi zordur, nitekim birbirine yakn grnen iki yknme trnde, yani tragedya ile komedyada da ayn kiiler baarl olamazlar (52). Yoksa, demin bunlarn birer yknme tr olduunu sylememi miydin?" "Syledim, ayn kiiler ikisini birden baaramaz demekte haklsn." "Demek hem rhapsod, hem oyuncu olunamaz." "Hayr." "Ama ayn oyuncular hem tragedya, hem komedya da oynamaz; oysa her ikisi de yknme trndendir, deil mi?" "yle." "Hatta bence, Adeimantos, insan doas daha da ok blmldr yle ki, bir insann birok eylere iyi yknmesine yahut yknmeyle bir benzeri verilen eyleri yapmasna olanak yoktur." "ok doru" dedi. "yleyse ilk dncemizi koruyup, bekilerimiz br btn ilerle uramayarak ancak devlet zgrln kuran ok dikkatli iiler olmal ve bu sonuca varmayan baka hi bir ie bakmamaldrlar, demitik; demek oluyor ki onlar baka hibir ey yapmayacaklar,

hibir eye yknmeyecekler. Yok eer yknrlerse, kendilerine yakacak stn zellikleri olan, gzpek, uslu akll, dini btn, zgr kiilere ve btn bu gibi gzel rneklere ta ocukluktan yknmelidirler; ama alaka ilere girimeyecekleri gibi, alakla da, baka herhangi bir kusura da yknmekte hnerli olmamaldrlar, ki ykne ykne sonunda gerekten yle olmasnlar (53). Yoksa farkna varmadn m ki, genken balanan ve bir hayli srdrlen yknmeler insanda bir alkanlk, vcudu, sesi grleri deitiren ikinci bir doa olur?" "Evet, yle" dedi. "Kendileriyle uratmz, iyi insan olmalarn istediimiz kiilerin, erkek olduklar halde, kadn gibi giyinip, kocasna kan, yok gururlanarak mutlu olduunu sanp da tanrlarla boy len (54), yahut felaket iinde yas tutan, gzya dken gen ya da yal kadnlara yknmelerine izin vermeyeceiz; kald ki hasta, k veya doum sanclar eken bir kadn temsil etmelerini bsbtn yasak edeceiz(55)." "Elbette" dedi. "Kle ileri gren kadn ya da erkeklere(56) de yknmeyecekler." "yknmeyecekler." "Doal olarak, kt insanlara da yknmemeleri gerek: Korkaklara, demin sylediimiz eylerin aksini yapanlara, birbirine hakaret eden, birbirleriyle alay eden, sarhoken (57), aykken azlarn bozanlara; bu gibilerinin kendilerine kar da, br insanlara kar da szleriyle, davranlaryla iledikleri kabahatlerin hi birine yknmemelidirler. Ayrca sanrm, szleriyle de, davranlaryla da delilere benzemeye almamaldrlar (58). nk kadn erkek deli ve kt insanlar tanmal, fakat yaptklarnn hi birini yapmamal, onlara yknmemeli." "ok doru" dedi. "Peki, demircilere ve br sanatlara, trierleri ilerleten ya da onlar ynetenlere ve bu alanda daha baka eylere yknmeleri doru mudur?" "Nasl doru olur," dedi, "bu ilerle ilgilenmelerine bile izin verilmeyecek (59)." "Ya atn kinemesine, boalarn brmesine, akan sularn mrltsna, denizin uultusuna, gk grlemesine ve btn bu gibi grltlere yknecekler mi (60)?"

"Hayr," dedi, "onlarn deli olmaya, deli olanlara yknmelerini yasakladk ya!" "Dediklerini iyi anlyorsam," dedim, "gerekten iyi ve gzel insann syleyecek bir eyi olduu zaman, kulland bir syleme, bir anlatma biimi vardr; te yandan da doas, eitimi tam tersi olan insann anlattklarnda daima grlen, birinciden ok farkl baka bir biim vardr."(61). "Nedir bu ?" diye sordu. "Bence," dedim, "akll bir adam, iyi bir adamn sylediklerini veya yaptklarn anlatmak zorunda kalnca, kendisi o adamm gibi onu temsil etmeye raz olacak ve bu yknmeden utanmayacak, hele o adamn metin, akllca bir davranna yknmekteyse. Yok hastalk, ak, sarholuk ya da baka bir zayflk yznden sendelediini grrse, ona daha az yknecek. Ama kendine layk olmayan bir adama yknmesi gerekirse, kendini, kendinden ktolan bir adama ciddiyetle benzetmek istemeyecek, yoksa ancak ksa bir zaman iin, yknecei kimse iyi bir ey yaparsa buna raz olacak; gene de utanacak, nk bu gibilerine yknmeye alk deildir, hem de kendinden kt insanlarn klna kyafetine girmekten holanmaz; ruhunda da bunlar kk grr, yalnzca aka olsun diye yknr." "Tabii" dedi. "Az nce Homeros'un destanlarndan konuurken szn ettiim anlat biimine bavuracak, deil mi, yani szlerinde her ikisi hem yknme, hem basit anlat olacaktr, fakat uzun anlat paralar arasnda kk bir para yknme bulunacak. Yoksa yanlyor muyum?" "Hayr," dedi, "istediimiz anlatn byle olmas gerektir." "O halde byle olmayan hikyeci ne kadar ktyse, o kadar her eye yknecek, kendine layk grmedii bir ey olmayacak; yle ki byk bir kalabaln karsnda bile ciddiyetle her eye yknmeye kalkacak, sz gelii, demin saydmz gk grltlerine, rzgrlarn, dolunun, dingillerin, makaralarn, borularn, zurnalarn, oban flavtalarnn ve btn sazlarn sesine; stelik kpeklerin havlamasna, kuzularn melemesine, kularn tmesine de. Sz ya batan baa ses ve jest yknmelerinden ibaret olacak, yahut da anlatma pek az yer alacak. yle deil mi?"

"yle olsa gerek" dedi. "te," dedim, "saydmz iki syleyi biimi bunlardr." "Evet, bunlar" dedi. "kisinden birinde biraz deiiklik olur; insan syleyiine uygun makam ve ritm de katarsa, iyi syleyenin hemen hemen hep ayn makama gre ve deiiklikler ufak olduu iin hep bir tek makamda ve ona uygun bir ritmde sylemesi mmkndr." "phesiz, yledir" dedi. "Peki, ama tekinin syleyi biimi tam tersine; kendine has anlatm bulmak iin makamlarn, ritmlerin hepsine gereksinimi vardr nk onda her trl deiiklik bulunur." "ok doru." "O halde, airlerin, sz syleyen insanlarn hepsi, bu anlatma biimlerinin ya birini, ya tekini, yahut da ikisinden karma bir biimi kullanrlar, deil "yle olsa gerek" dedi. "Peki, ne yapacaz," dedim, "btn bu biimleri devletimize alacak myz? Yoksa basit biimlerin yalnzca birini mi, veya karma biimi mi, hangisini alacaz?" "Benim dncem stn gelirse," dedi, "uslu akll adama yknen ve karma olmayan anlatma biimini alrz." "Ama karma biim de tatldr, Adeimantos, ocuklarn, lalalarn ve ou insanlarn en ok houna giden biim, senin setiinin kartdr." "Hotur da ondan." "Ama belki bizim devlete uymaz, diyeceksin, nk bizde her insan bir i grd iin iki veya bir ok ynl olamaz." "Evet, uymaz devletimize."

"Bunun iin deil midir ki, yalnzca byle bir kentte kundurac kunduracdr, kunduraclndan baka bir de kaptanlk yapmaz, ifti iftidir, iftilikten baka bir de yarglk yapmaz, asker askerdir, askerlikten baka ticaretle uramaz, hepsi de aynen yledir." "Doru" dedi. "yleyse, belli ki her kla girmesini, her eye yknmesini ustalkla bilen bir adam kentimize gelip de iirlerini temsil etmek isteseydi, alacak, ho, kutsal bir varlk gibi nnde secde ederdik, fakat kentimizde onun gibi adam bulunmadn, bulunmasnn da yasak olduunu syler, bana kokular srdkten, yn eritlerden bir ta koyduktan sonra,(62) onu baka bir kente gnderirdik. Biz ise selametimiz iin daha sert, daha az ho bir airi, bir hikyeciyi dinleriz. O bizim iin yalnzca akl banda adamn syleyiine yknsn, szlerini, askerlerimizin eitimini ele aldmz zaman yasa olarak koyduumuz biimlere uydursun." "Evet," dedi, "elimizde olsayd, yle yapardk." "imdi, dostum," dedim, "musikinin szler ve masallar hakkndaki ksmn sona erdirdik sanyorum. nk ne sylemeli ve nasl sylemeli sorununu inceledik." "Ben de yle sanyorum" dedi. "Bundan sonra ark syleme biimi ve arklar kald, deil mi?" dedim. "Peki, nce koyduumuz kurallara uymamz iin, bunlarn nasl olmas gerektii hakknda neler syleyeceimizi herkes imdiden bulabilir, deil mi?" Ama Glaukon (63)~ glerek: "Ben, Sokrates," dedi, "bu herkesin iinde olmasam gerek. Herhalde u anda, neler syleyeceimizi bulacak durumda deilim ama aklmdan bir eyler gemiyor deil." "Herhalde," dedim, "en bata unu diyebilecek durumdasn ya: ark eyden oluur: Sz, makam, ritim.(64). "Evet, bu kadarn ben de biliyorum" dedi.

"arknn szlerine gelince, onlar da demin saydmz syleyi biimlerine girdiklerine gre, arksz szlerden hi farkl deildir." "Doru" dedi. "Makam ve ritme gelince, szlere uymaldr." "Elbette." "Fakat szlerden konuurken, alamalara, inlemelere hi gereksinimimiz yoktur, dedik." "Hi yok tabii." "Hznl makamlar hangileridir? (65) syle bakalm, madem ki mzikten anlarsn." "Kark Lydia, tiz perdeden Lydia makamlar ve bunlar gibi birka daha." "Onlar ortadan kaldrmamal m?" dedim; "erkeklere yle dursun, akl banda olmas gereken kadnlara bile yararszlar." "ok doru." "Ama bekilerimize sarholuk, geveklik, tembellik zellikle yakmaz." "Hi phesiz." "Makamlar arasnda gevek olanlar, iki sofrasna yakanlar hangileridir?" "zk denilen onia ve Lydia makamlar da vardr." "Bunlar, dostum, sava adamlarn azna uygun mudur sence?" "Asla deil," dedi. "Demek ki senin iin yalnzca Dor ve Phrygia makamlar kald." "Makamlar bilmem," dedim, "ama yle bir makam kalsn ki, savaa veya zorlu bir harekete girimi olan bir adamn sesine, anlatmna uygun bir biimde yknebilsin; bu adama talihi yardm etmez de yaralanacak, lecek ya da baka bir felaketle karlaacak olursa, btn bu durumlarda gerilemeden dayanacak, kaderin darbelerine kar koyacak.

Bir makam daha gerekir ki, kendi isteiyle sakin ve zor olmayan bir ie girimi, hedefine ulamak iin ya bir tanry yalvarlarla kendine kazanmak, ya bir insan, ona akl retmek, t vermekle, ikna etmeye uraan, yahut da bakasnn ricalarn, azarlarn dinleyen ve bu sayede istediini elde ettikten sonra gurura kaplmayan, aksine her ite aklla, lyle hareket eden ve olaylar ho karlayan bir adama yknmeye uysun. Bu ikisini, yani felaketle karlaanlarn, mutlulua erenlerin, uslu akll, gzpek adamlarn sesine en iyi yknecek bu zorlu ile zorluksuz makamlar brak kalsn." "Brakmak istediklerin de zaten demin saydm iki makamdr" dedi. "Bundan byle," dedim, "arklarmz, havalarmz iin ok telli ve her trden makaml sazlara gereksinimimiz olmayacak." "Belli ki olmayacak" dedi. "O halde devletimizde gen, mzrap ve br ok telli, ok makaml btn sazlar yapan sanatlar beslemeyeceiz." "Dediimizden bu kar." "Ya flvta yapanlar, flvta alanlar kente kabul edecek misin? Flvta en ok sesi olan saz deil mi, br btn telli sazlar flvtann bir taklidinden ibaret deil mi?(66)" "yle besbelli" dedi. "O halde lyra ile kithara kalyor, (67) onlar kentimiz iin yararldr; bir de krlarda obanlar iin kaval." "Dncemiz bunu gsteriyor." "A dostum," dedim, "Apollon ve Apollon'un sazlaryla Marsyas ve Marsyasnkiler arasnda karar verip ilkini semekle bir yenilik yapm olmayz. (68)" "Evet, Zeus hakk iin, bence de pek yeni deil." "Kpek hakk iin" dedim, "baksana hi farkna varmadan, demin (70) zevke, elenceye dm olduunu sylediimiz kenti temizledik. "Akllca i grdk" dedi.

"Haydi yleyse," dedim, "temizlii srdrelim. Makamlardan szettikten sonra, ritmleri ele alalm: Ne ok eitli ritimler, ne de trl trl vezinler olmal, fakat dzenli, cesur bir adamn yaamn anlatacak ritmler hangileridir diye bakmal. Bunlar bulduktan sonra da byle bir adamn szlerini vezinle melodiye deil, vezinle melodiyi szlerine uydurmal. Makamlar saydn gibi, bu ritmlerin de hangileri olduunu sylemek sana der." "Zeus hakk iin," dedi, "syleyecek szm yok! Uratm iin biliyorum ki, vezinlerin meydana geldii trl ritm (71) vardr, arklarda ise, btn makamlarn kt drt trl (72). Ama hangisinin u veya bu yaama yknmeye uygun olduunu syleyemem." "Bu sorunu Damon'la (73) grrz," dedim, "hangi vezinlerin alakla, taknla, delilie ve daha baka ktlklere uyduunu, hangi ritmlerin de kartlarna kaldn ondan sorarz. Onun, karma bir enhopoliostan, bir daktylos ile bir heroostan sz ettiini yle bir duydum; bu vezinleri iyice anlamadm bir biimde blp arsis ile thesiste bir eitlik oluturuyordu;bunlar ya ksa ya uzun bir heceyle bitiyordu; bir de sanrm ki, baka bir vezne iambos, bir bakasna da trokhaios diyordu; bunlar da uzun ile ksalar bir dzene sokuyordu ve yanlmyorsam, bunlarn bazlarnda vezinlerin temposunu ritm kadar doru veya yanl buluyordu veya ritmle tempodan katk bir eyi... iyice bilmiyorum; fakat dediim gibi bu konuyu Damon'a brakalm (74). nk bizim bir karara varmamz iin uzun uzadya tartmamz gerekecek. yle deil mi?" "Zeus hakk iin yle." "Ama hi olmazsa u nokta hakknda karar verebilirsin: uygunluk veya uygunsuzluk (75) ritimlilik veya ritimsizlie baldr." "phesiz." "Ama ritimlilik gzel syleme biimine baldr ve ona benzer, ritimsizlik ise kartna, uyumluluk ve uyumsuzluk iin de byledir; tabii ancak demin dediimiz gibi sz ritim ve makama deil de, makamla ritim sze uyarsa." "Doru tabii," dedi, "onlarn sze uymas gerekir." "Ya syleme biimi ve sylenen sz," dedim, "insann huyuna bal deil midir?" "phesiz."

"Daha da ne varsa syleme biimine bal deil mi?" "Evet." "Demek ki gzel sz syleme, uyumluluk, uygunluk, ritimlilik iyi huylulua baldr, ama iyi huylulukla, kendisine hi layk olmad halde bu ad verdiimiz safl deil, insan doasn gerekten iyilik ve gzellikle ssleyen bir anlay sylemek istiyorum." (76). "ok doru sylyorsun" dedi. "yleyse kendine den grevi yapmak isteyen bir genlik her zaman bu lklere ulamaya aba gstermelidir, deil mi?" "Elbette." "Bunlar resim ve ona benzer btn sanatlarda grlr, dokumaclkta, naklkta, mimarlkta ve her trl eya yapan btn sanatlarda, hatta canllarn ve br bitkilerin doasnda da grlr; nk hepsinde uygunluk veya uygunsuzluk vardr ve uygunsuzluk, ritimsizlik, uyumsuzluk sz ve huy irkinliiyle kardetir; kartlar da uslu akll ve iyi bir huyun kardeleri, yknmeleridir." "Aynen byledir" dedi. "Peki yalnzca, airlerigzaltnda tutup iirlerinde iyi huylar betimlemeye mi, yoksahi iir yazmamaya m zorlamalyz? br sanatlar da gzaltnda tutup onlarn, kt huylar, dizginsizlii, alakl, uygunsuzluu ya canllarn betimlenmesinde, ya yaplarda yahut da baka bir sanat yaptnda gstermelerine engel olmamal myz? Yok bu ellerinden gelmezse, bizde i grmelerini yasak etmeliyiz ki, bekilerimiz ktlk betimlemeleri iinde, tpk bir kt besinle beslenirmi gibi yetimesinler, her gn bir ok zehirli bitkiyi koparp azar azar fakat durmadan yiyip zehirlenerek, farkna varmakszn ruhlarnda byk bir ktlk olumasn. Tersine gzelin, uygunun zn sezmeye doas gerei yetenekli olan sanatlar (77) aramalyz ki, genler bir salk lkesinde yayormu gibi her eyden yarar grsnler, gzel yaptlardan gzlerine veya kulaklarna deen her ey, dnyann en gzel lkelerinden salk getiren bir rzgr gibi, onlar diriltsin, ta ocukluktan gzeli sevmeye, gzele benzemeye, gzelle uyumiinde yaamaya doru onlar usulca gtrsn." (78). "O halde Glaukon," dedim "bu nedenlerden dolay mzikle eitim en stn eitimdir, nk ritim ve uyum, ruhun ta iine girer ve ona uyum kazandrarak her eyden ok kavrar. Bylece ruhu uyumlu klar, yeter ki insan doru drst eitim grm olsun.Yoksa bunun

tam tersi olur, deil mi? te yandan da doada ya da insan eliyle yaplanlardaki eksikler, gereince eitilmi bir adamn derhal gzne iliir; o hakl olarak irkinliklere, eksiklere kzar, gzeli ver, nk gzelden holanr ve onu ruhunda sindirip, onunla beslenir. Bylece gzel ve iyi bir insan olur, irkini de hakl olarak ayplar. Genken daha henz akl yrtecek ada olmad halde gzel olmayandan nefret eder. Ardndan akl yrtmeye de balad m (79), mzikle eitim grdnden, dnmeyeyatknln farkeder ve bu yetisini sevinle karlar." "Bu nedenlerle eitim bence mzie dayanmaldr." "Okumaya gelince, ancak harflerin, btn durumlarda belirli sayda olup daima yinelendiini bildiimiz zaman, okuma yazma biliyoruz, diyebildik. O zamandan beri ister kk, ister byk yazlm olsun hibir harfi dikkate demez diye yabana atmadk; tersine nerede olursa olsun ayrmaya altk, nk bu dzeye gelmeden okuma yazmada bilgi sahibi olamayacamz biliyorduk, yle deil mi?" (80) "Doru." "Suda olsun, aynada olsun harflerin terslerini grsek, harflerin kendilerini bilmeden yanslarn tanyamayz; bilmeliyiz ki bunlarn ikisi de ayn sanatn (81), ayn almann konusudur." "phesiz yle." "O halde tanrlar hakk iin, ben de diyorum ki, kendimiz de, yetitirmek istediimiz bekiler de usluluu, yararll, ruh yksekliini, soyluluu ve bunlara karde olan iyi huylar , ayn zamanda bunlarn kartlar olan kt huylarn biimlerini btn durumlarda tanmadka, nerede olursa olsun onlar veya terslerini fark etmedike, tuttuu yer kk olsun, byk olsun birini yabana attka, mzik eitimi grdk diyemeyiz, nk bunlarn hepsi ayn sanatn, ayn almann konusudur." "Byle olmas arttr" dedi. "O halde," dedim, "birinin ruhunda gzel huylar, grnnde de ayn rnekten ve bu huylara uyan ve yakan nitelikler birlemise, bu insan, grmesini bilen iin, dnyada grlecek en gzel ey deil midir?" (82)

"En gzel eydir dorusu." "Peki en gzel ey de en ok sevilir deil mi?" "phesiz." "Mzik eitimi grm adam en ok byle uyumlu insanlar sevecek. Yok uyumlu deilseler sevmeyecek." "Ruhlarnda bir eksiklik varsa, tabii sevmeyecek; yok vcutlarnda bir eksiklik varsa, buna katlanacak, sevmeye raz olacak." "Anlyorum," dedim. "Senin byle bir sevgin var veya oldu da ondan byle sylyorsun; bir diyeceim yok. Yalnz una yant ver: Snrn am bir zevkin aklla alp verecei var mdr?" "Olur mu hi," dedi, "ac kadar zevk de insan lgna evirir." "Ya teki iyiliklerle alp verecei var mdr?" "Asla yoktur." "Peki taknlkla, arlkla?" "Onlarla hi yoktur." "Ama akn verdii zevkten daha byk bir zevk bilir misin?" "Bilmem," dedi, "ondan delicesi de zaten yoktur." "Gerek ak ise dzenliyi ve gzeli akla ve musiki eitimine uygun bir biimde sevmektir." "Tam yledir" dedi. "O halde ne delice bir eyi, ne de arla yakn olan gerek akn yanna yaklatrmal." "Yaklatrmamal."

"yleyse, zevkin de yanna yaklatrmamal; gerek bir akla birbirine balanm olan sevenle sevilen ondan uzak kalmal." "Zeus hakk iin, evetSokrates," dedi, "yanlarna yaklatrmamal onu." "O halde anlalyor ki, kurmakta olduumuz kentte konacak yasaya gre, seven sevdiine kendini sevdirebilirse, gzellik uruna onu kendi olu gibi pebilir, onunla grebilir, ona dokunabilir. Gnln kazanmaya abalad genle ilikileri yle olmaldr ki, hibir zaman daha ileri gittii duygusunu uyandrmasn. Yoksa mzikten ve gzellikten anlamaz bir adam diye eletirilir(83). "yle" dedi." "yleyse," dedim, "benim gibi sen de mzik hakkndaki konumamzn hedefine vard fikrinde misin?" "Herhalde nereye varmas gerekiyor idiyse, oraya vard: Mzik, gzellik sevgisiyle sonulanmaldr galiba." "Ben de bu fikirdeyim" dedi. "Genlerin yetimesinde mzikten sonra beden eitimi gelir." "Tabii." "Bu ite de ocukluktan balayp btn yaamlar boyunca ciddi bir eitim grmeleri gerek. Kanmca u yoldan gitmeli ve sorunu sen de incele. Bence her ne kadar iyi bir durumda olsa da beden kendi iyiliiyle ruhu iyi etmenin stesinden gelemez. Tersine iyi bir ruh, kendi iyiliiyle bedeni olabildii kadar iyiletirir (84). Sen bunu nasl gryorsun? "Ben de senin gibi" dedi. "Kafalar yeterince eittiktensonra, beden hakkndaki sorunlar inceden inceye saptamay onlara brakp, uzun uzadya sz etmemek iin yalnzca temelleri retmekle iyi etmi olmaz myz." "Oluruz, phesiz."

"Bekiler sarholuktan saknmaldrlar, dedik (85), sarho olup da nerede olduunu bilmemek, kendinden gemek herkesten az bekiye yakr." "Evet, beki olann bir bekiye gereksinimi olmas glntr." "Peki, beslenmelerine gelelim: Bekilerimiz en byk yarn atletleridir, yle deil mi?" "Evet." "Peki u atletlerin yaay bekilerimize uyar m?" "Belki de uyar." "Ama bu yaay uyuturucu ve salk iin tehlikelidir. Grmyor musun ki hayatlarn uykuda geiriyorlar. Kendileri iin dzenlenen perhizi biraz bozacak olurlarsa, bu atletler byk ve iddetli hastalklara tutulurlar." "Gryorum." "Sava atletlere daha iyi dnlm bir spor ve yaay gerek; onlarn uyank kpekler gibi iyi grmeleri ve iitmeleri, seferde sk sk suyu, yemei deitirdikleri, bazen gne arpt, bazen de k frtnalarna tutulduklarnda salklarnn hi sarslmamas gerektir." "Bence de yle." "O halde en iyi beden eitimi, biraz nce gzden geirdiimiz mzik eitiminin bir kardei gibi olmayacak m?" "Bundan ne anlyorsun?" "Her eyden nce savaa bir hazrlk olacak sade, akllca bir beden eitimi." "Bu eitimi nasl salamal?" "Bu gibi eyler Homeros'tan bile renilir. Bilirsin ki Hellespontos, savata askerleri, deniz kysnda olduklar halde ne balkla besler, ne halanm etle. Askerlere, daha kolay

olduundan yalnzca kzarm et yedirir; nk hemen hemen her yerde dorudan doruya atei kullanmak, yannda tencere getirmekten kolaydr." "phesiz." "Sanrm Homeros baharattan da hi sz etmez. Atletler de bilmez mi ki bedenlerinin iyi durumda olmas iin, bunlarn hibirini azlarna koymamaldrlar." "Hakl olarak bilirler, azlarna da koymazlar." "Sylediklerimizi doru buluyorsan, Siracusa yemeklerini, Sicilya'nn eitli katklarn (86) herhalde beenmeyeceksin, dostum." "Hayr, sanrm." "Bedenlerinin iyi bir durumda olmasn isteyen erkeklerin Korinthoslu bir sevgili (87) edinmelerini de doru bulmayacaksn." "Asla." "Ne de Attika'nn n salm tatllarna dkn olmalarn." "phesiz." "Bence byle bir yeme ime biimini, var olan btn makamlar, btn ritimleri iine alan bir havaya, bir arkya benzetmekle, doru benzetmi oluruz." "Elbette." "eitlilik ruhta arlk dourur, bedende ise hastalk; oysa mziktesadelik, ruhlara arballk, beden eitiminde ise vcutlara salk verir." "ok doru" dedi. "Ama, kentte arlklar, hastalklar artyorsa, birok mahkeme, hastane alacak, hatta birok kii,bu ilere hevesle atlacaklar iin, avukatlk ve hekimlik nemsenecektir, deil mi?" "Tabii, baka trl olamaz."

"Devlette eitimin kt ve kusurlu olduuna dair, yalnzca halk kesiminin ve zanaatkarlarn deil, zgr yaayan ve iyi eitim grm gibi tavrlar taknan kimselerin de usta hekim ve yarglara gereksinimleri olmalarndan daha gl kant olabilir mi? Kiinin haklar ok snrl olduundan,hakem ve yarg sayd bakalarndan hak istemek zorunda kalmalar sence ayp ve kt eitime byk bir kant deil mi?" "Dnyann en ayp eyi, dorusu" dedi. "Peki ya u, deminkinden de daha ayp deil mi: nsanlar, yaamlarnn byk bir blmn, mahkemelerde sank ya da davac olarak geirmekle kalmayp, gzellikten anlamad iin, 'hakszlk etmekte ustaym, her trl dolaba aklm erer, ceza giymemek iin kaamaklarn hepsine bavurup bir ylan gibi syrlarak savumasn bilirim' diye bbrlenirler. Hem de btn bunlar ufack, deersiz sorunlar iin olur; byle bir adam, hayatn uyuklayan bir yargca muhta etmemek zere dzenlemenin ne kadar daha gzel, ne kadar daha iyi olduunu bilmez." "Evet bu dediin deminkinden deayp" dedi. "Hekime, yaralar yahut u veya bu mevsimlik hastalklar iin bavurmakla kalmayp, tembellik ya da az nce gzden geirdiimiz yaay yznden vcudumuzu akntlar ve yellerle doldurup da sivri akll Asklepios oullarn (88), bu hastalklara ikinlik veya kathar gibi adlar vermeye zorlarsak, sence ayp olmaz m?" "ok ayp olur, dedi, gerekten de bunlar yepyeni ve tuhaf hastalk adlardr." "Byleleri Asklepios zamannda yoktu, sanrm; bence kant da u: Troia nnde yaralanan Eurypylos'a bir kadn, bol un ve lm peynirle karm Pramnos arab iirmi (89). Bize bu ila, peklik sktrc gibi grnd halde, Asklepiosoullar (90) iireni ayplamamlar ve hastay tedavi eden Patroklos'a (91) da itiraz etmemiler." "Bu durumda bir adam iin tuhaf bir ila dorusu!" "Hi de tuhaf deil, dn ki dendiine gre Asklepiosoullar imdiki hekimlii, yani hastalklarla urama yntemlerini, Herodikos'tan (92) nce uygulamazlard. Herodikos ise nce beden eitimi retmeniydi; hastalkl bir adam olunca, sporla hekimlii birbirine katmak istemi, derken ilkin ve herkesten ok kendisine, sonra da daha birok kimseye eziyet etmitir."

"Nasl?" diye sordu. "lmn uzatarak," dedim. "lme yol aan hastalnn seyrini adm adm izledi, ama kendini iyiletirmek elinden gelmedi; her iten elini ekip yaam boyunca kendine bakarak, alk olduu perhizi biraz bozdu mu, iini yiyerek yaad. Bilgisi sayesinde de can ekie ekie yaland." "Sanatndan amma da gzel kazan karm!" "Hak ettii kazanc," dedim, "nk anlamam ki, Asklepios'un, oullarna hekimliin bu biimini gstermemi olmas, bilgisizliinden, grgszlnden deil, tersine iyi ynetilen devletlerin hepsinde her adama bir i verildii, onun bu ii grmek zorunda olduu, hi kimsenin isiz kalarak yaamn, hastaln tedavi ettirmekle geiremediini anlam olmasndandr. Ne tuhaf ki biz bu gerein, ancak zanaatkrlardan sz edildii zaman farkna varrz, zenginler ve mutlu grnenler szkonusu olunca hi farkna varmayz." "Ne demek istiyorsun?" diye sordu. "Bir doramac hastaland zaman," dedim, "hekimden, onu kusturarak hastalndan kurtaracak bir ila ister, ya iini temizleyecek bir mshille yahut da yakmakla, kesmekle tedavi edilerek kurtulmak ister. ma hekim, ona uzun bir tedavi uygulamaya kalktnda , bana yn takkeler sarlr ve daha bir sr ey yaplrsa, hemen 'Hasta olmaya vaktim yok, elimdeki ii brakp da hastalkla uraarak yaamak hibir kazan getirmiyor' diyecek. Hekime, 'Haydi, gle gle!' deyip alk olduu yaaya dnecek, iyileirse iine gcne bakarak yaayacak, yok vcudu hastala kar koyacak kadar gl deilse lecek, dertlerinden de kurtulmu olacak." "Evet, onun gibi bir adama byle bir tedavi yakr" dedi. "Neden? nk ii gc var ve iine bakmazsa, yaamas mmkn olmaz." "yle besbelli." "Ama zengine gelince, onun, yarm brakmak zorunda kalrsa yaamasn nleyecek hi bir ii yoktur, diyebiliriz."

"Yoktur herhalde." "Duymadn m, Phokylides'in u szn (93) anlatrlar: 'nsan geimini salad m, erdemle uramaldr.' "Bana kalrsa, daha nce de uramal" dedi. "Bu hususta Phokylides ile tartmaya girimeyelim, dedim. Ama biz, zenginin erdemle uramas gerekli mi, uramazsa yaayamaz m, yoksa doramacy ve br sanat sahiplerini ilerine bakmaktan alkoyan bu hastalk illeti, zengini de Phokylides'in kuralna uymaktan alkoyar m, koymaz m? Bu sorun stne kendimizi aydnlatalm." "Zeus hakk iin, evet," dedi, "beden eitimini de geen bu ar bakm, erdemli olmaya en byk engeldir, denebilir. nk ev ynetiminde, seferde, kentte, nemli devlet grevlerinde de insana engel olur." "Ama en kt yan, renme, dnme ve kendi kendine almaya engel olmasdr: nk insanlar, felsefeyle urarlarsa balar aryacak, balar dnecek diye hep korktuklar iin, felsefe bu dertlere neden oluyor, felsefeden uzak durmal, der. Bylece bu ar bakm, nerede olursa olsun erdemle uramaya, erdemi aratrmaya her bakmdan engel olur. nk insana daima hastaym duygusu verir, vcutta durmadan arlar szlar duyurur." "Tabii yle," dedi. "Diyebiliriz ki, Asklepios da bunlar bildii iin hekimlii, vcutlar yaradltan ve yaaylarndan salam olan, ancak geici bir hastala tutulmu olan insanlar ve onlarn bnyeleri iin retmitir; onlarn hastalklarn ilalarla, ameliyatlarla iyi etti, ama devlet ilerinin zarar grmemesi iin, insanlarn alk olduklar yaay deitirmedi;ii her bakmdan hasta olan vcutlara uzun sreli tedaviler uygulayp yaamlarn uzatp ktletirmeye girimedi. Doallkla kendileri gibi hastalkl olacak ocuklar meydana getirmelerini doru bulmad. Doann saptad sre kadaryaamaya gc yetmeyen kiileri tedavi etmenin gerekmediini dnd. nk bu tedaviden ne adamn kendisi, ne devlet yarar grebilirdi." "Asklepios'u devletin yararn dnen bir adam yaptn gitti" dedi. "Besbelli ki yleydi," dedim, "grmyor musun, ocuklar Troia nnde

savarken ne byk yararllk gsterdiler ve ayn zamanda da hekimlii anlattm gibi uyguladlar. Anmsamyor musun ki Pandaros, Menelaos'u vurup yaralaynca 'yaradan kan emdiler, zerine yattrc ilalar dktler' (94) Eurypylos'un bundan sonra ne yiyip ne ieceini saptamaya gerek duymadklar gibi, Menelaos iin de buna gerek grmediler. nk yaralanmadan nce salkl ve yaay dzenli olan adamlara ilalar ifa vermeye yeter, o anda karmakark bir iki (95) bile iseler gene yeter, diye dnyorlard. Ama yaradltan hasta ve kt eylere baml olmaya yatkn bir adamn yaamasnn kendine de, br insanlara da yarar salamadn, hekimlik sanatnn onlar iin yaratlmadn ve Midas'tan (96) daha zengin olsalar bile, onlara bakmak gerekmediini dnyorlard." "Asklepiosoullarn pek de zeki buluyorsun" dedi. "Bu onlara yakr," dedim. "Fakat gerek tragedya airleri (97), gerekse Pindaros (98) bizi dinlemeyerek 'Asklepios, Apollon'un oluymu' derler. Paraya tamah etmi, artk lmek zere olan zengin bir adam iyi etmek istemi de o anda yldrmla vurulmu. Ama biz az nce sylediklerimize (99) uyarak bu iki sava da inanmayacaz; diyeceiz ki, tanrolu olsayd, paraya dkn olmazd, paraya dkn idiyse, tanrolu deildi." "Bu dediklerin geri ok dorudur," dedi, "ama una ne dersin, Sokrates: Devletimizde iyi hekim bulundurmamal myz? Herhalde en iyi hekimler, en ok hasta grm hekimlerdir; nitekim en iyi yarglar daher trl insanla ii olmu adamlardr." "Elbette iyilerini isteriz, ama hangilerini iyi sayyorum biliyor musun?" "Syle de reneyim" dedi. "Haydi deneyeyim" dedim. "Ama sen bir soruda iki ayr eyi sordun (100)." "Nasl?" "Hekimleri ele alalm," dedim, "ok gl hekim olabilmeleri iin, sanat ta ocukluktan renmeye balam, olabildii kadar ok ar hasta grm, hatta kendileri de btn hastalklar ekmi olmalar ve yaradltan ok salkl olmamalar gerekir. nk hasta bir bedeni kendi bedenleriyle tedavi etmezler. Yoksa salksz olmalar, bir hastala tutulmalar olanaksz olurdu. Hayr, onlar hasta bir bedeni, ruhlaryla iyiletirirler, ruh ktyse iyiletirmesi de olanakszdr ." "Doru" dedi.

"Yarg da, dostum, ruha ruhuyla hkmeder; ruhun, gen yandan beri kt ruhlar arasnda bymesi, onlarla birlikte yaamas ve her trl hakszl kendi denemi olmas; bylelikle hekim kendi hastalklarndan hastalarnkileri anlad gibi, yargcn da tekilerin iledii ktlkleri kendinden pay bierek abucak ortaya koyabilmesi doru deildir. Yok, gzel ve iyi bir ruh olarak, doru olup olmayana ilikin salkl kararlar verecekse, genken kt huylardan uzak ve temiz kalm olmas gerekir. Bu yzden de soylu kiiler genken saf grnrler(101). Kt yollara sapm kiiler tarafndan kolayca aldatlrlar; nk ruhlarnda ktleri anlamalarna olanak salayacak rnek yoktur." "Evet," dedi, "soylularn bana gelen ey ite budur." "Demek ki iyi yargcn gen deil, yal olmas, eriliin doruluun ne olduunu ge renmesi gerek, dedim, erilii, ruhunda bulunan kendine zg bir nitelik olarak tanmam olmas, uzun uzun deneylerden sonra onu tanyp ne byk bir ktlk olduunu anlamas, bunu da kendi yaam deneyimleriyle deil, bilgisiyle renmesi gerektir." "Hi kukusuz," dedim, "byle bir yarg, gerekten yargtr." "stelik de iyidir, zaten sorduun da buydu. yidir, nk ruhu iyi olan iyidir. Ama o gl, o her eyden kukulanan, eskiden birok hakszlk iledii iin kendini kurnaz, becerikli sanan yargcn kendine benzer insanlarla ii oldu mu, kendi ruhundaki rneklerle bakt iin, saknmasn bilir, gl grnr. Ya ilerlemi (102) iyi insanlarla ii olduu zaman, budala grnr, nk yersiz kukulara kaplr, salam bir karakter nedir bilmez. nk ruhunda byle rnekler yoktur. Ama iyi insanlardan ok ktlere raslad iindir ki, kendi kendine de, br insanlara da bilgisiz deil, bilgili grnr." "Evet sylediin her bakmdan gerektir" dedi. "yleyse," dedim, "aradmz iyi ve bilgili yarg bu deil, daha nce szn ettiimiz adamdr; nk ktlk hibir zaman hem iyilii,hem kendini tanyamaz; iyilikse, eitildikezamanla hem kendine hem de ktle ilikin bilgilerle donanr . Bu yzden benim anlayma gre bilgili olmak, kt adama deil, bu iyi adama vergidir." "Bence de yledir" dedi.

"Devletimizde byle yarglar ve onlarn yan sra, az nce konutuumuz gibi hekimler bulunduracaksn; bunlar yurttalar arasnda bedenleri ve ruhlar yaradltan iyi olanlara bakacaktr, iyi olmayanlara gelince, bedenleri salksz olanlar lme terk edecekler (103), ruhlar yaradltan kt ve dzelmez olanlarysa kendileri ldrecekler, deil mi?" "Evet, bu durumdakiler iin de, devlet iin de bu en iyi are gibi grnyor." "Genlere gelince," dedim, "besbelli ki, onlar saduyu dourduunu sylediimiz o sade mzikle eitilmilerse, yargyla bir ilikide bulunmaktan saknacaklar." "phesiz" dedi. "Mzik eitimi grm kii, beden eitimi de alrsa , zorunlu durumlar dnda , hekimlere muhta olmamak isterse, bunu salayamaz m?" "Salar, bence." "O halde beden eitiminde, sporda dabeden gcnden ok ruhun gcn gelitirmeye bakacak,br atletler gibi besinlerini, sporlarnyalnzca bedeninin gcn gz nnde tutarak dzenlemeyecek." "ok doru" dedi. "Peki yleyse, Glaukon," dedim, "eitimi mzik ve spor zerine kuranlar kimilerinin sand gibi (104), biriyle bedeni, tekiyle ruhu gelitirmeyi amalamadlar deil mi? "Ya ne iin?" "Her ikisini de ruhu gelitirmek iin ortaya koydular ." "Nasl olur?" "Farkna varmadn m," dedim. "Yaamlar boyunca sporla urap da mzie uzak duranlarhangi karakterdeki insanlardr? Ya bunun tersini yapanlar bilmez misin?" "Neden sz ediyorsun?" diye sordu. "Bir yandan hainlik ve sertlikten, te yandan geveklik ve yumuaklktan" dedim. (105)

"Ben de gryorum ki, sadece sporla uraanlar fazlasyla hain, sadece mzikle uraanlar ise kendilerine yakmayacak derecede gevek oluyorlar." "Halbuki," dedim, "hainlik ruhun gcnden gelir, ama bu ruh gc doru gelitirilirse cesaret dourur, yok bir yay gibi gereinden ok gerilirse, doal olarak katlanlmaz bir sertlik kar ortaya." "nanrm" dedi. "Peki yumuaklk filozofca bir yaradla zg deil midir? Gereinden ok gevetilirse, gereksiz bir geveklik dourur, yok gzelce gelitirilirse, ll bir yumuaklk yaratr." "yledir." "Ama bekilerimiz bu huylarn ikisine de sahip olmal diyoruz (106)." "Evet, olmal." "Bunlarn birbiriyle uyumlu olmas gerekmez mi?" "Gerekir elbette." "Uyumlu olann ruhu uslu ve yiit olur." "phesiz." "Uyumsuz olannsa korkak ve kaba." "Tabii." "Biri mziin, onu flt sesleriyle mest etmesine, demin saydmz tatl, yumuak, hznl ezgileri kulaklarndan bir huni gibi ruhuna aktmasna izin verir de, btn yaamn trk mrldanmakla, trklerin tadn almakla geirirse, en nce, iindeki ruh gc, demirin atete yumuad gibi yumuar, ie yaramaz kaba bir eyken, kullanlr bir hale gelir. Ama bkmaz srdrr, tersine mest olursa, ruhunun gc bsbtn yumuar, erir, sonunda da cesareti eriyip yiter; bir sinir gibi ruhundan kopar, o artk 'yumuak bir asker' (107) olur." "Tam yle olur" dedi.

"Ve doa ona douundan korkak bir ruh vermise, abucak etki altnda kalr, ama gl bir ruha sahipse, cesareti krlr, ruh fazla hassas olur, kck nedenlerle abucak atelenir ama genesner. Cesaret kaybolur, alngan, fkeli, hrn olur." "Tabii yle." "Peki, tersine btn abasnspora ve iyi yemeye imeye verir de, mzik ve felsefeye hi ilimezse, ne olur? lkin bedeni gl olduundan, kendine gven duyup cesareti artmayacak m?" "Herhalde." "Peki ama spordan baka ey yapmaz da, hi bir zaman Musa (108) ile ilikiye gemezse? Ruhunda, bir renme istei olsa da, renmenin tadn almad, hi bir aratrmaya dalmad iin, ne dnceden, ne de mzikten pay ald iin, bu istek gitgide zayflar, krleir, susar; nk uyandrlmyor, beslenmiyor, duyumlar da aydnlanmyor." "yle" dedi. "Bylece bu adam sze dman, mzie yabanc biri olur; szle inandrma yoluna artk hi ba vurmaz, bir hayvan gibi her eyi zorla, kaba gle elde eder ve yaamn bilgisizlik ve sapknlk iinde uyum ve inceliklerden yoksun olarak geirir." "Tam byle olur" dedi. "O halde anlalyor ki tanr insanlara bu iki sanat, mzik ve beden eitimini iki hedefle, yani ruh gc ve bilim sevgisi iin verdi denebilir; ruh ile vcut iin deil,ruh gcyle bilim sevgisi iin verdi ki, iki saz teli gibi gerilip gevetilerek bir uyum oluturacakkadar denklesinler." "Byle anlalyor, dorusu" dedi. "Demek ki, bir sazn tellerini akort eden adama deil de, sporla mzii gzel bir ekilde birbirine katp ruhuna en mkemmel llerle sindiren kiiyemzik ve uyumustas adn hakl olarak verebiliriz." "Tabii verebiliriz, Sokrates" dedi.

"yleyse, Glaukon, kurduumuz devletin korunmas gerekliyse kentimizde, byle bir adam her zaman gzetmenolarak bulundurmalyz (109), deil mi?" "Bulundurmal, tabii, son derece gerekli bu ." "Eitimimizin, yetitirme yntemimizin temelleriite bunlardr. Ama yetitirdiimiz genlerin danslarndan, avlarndan, srek avlarndan, spor yarmalarndan, at yarlarndan sz etmek gerekir mi?Aa yukar belli ki bu etkinlikler dekoyduumuz ilkelere uymal. Bunun nasl olacan bulmak da artk zor deildir. (110) "Belki zor deil" dedi. "Peki," dedim, "bundan sonra inceleyecek daha ne kalyor? Herhalde bunlar arasnda kimlerin yneteceini, kimlerin ynetileceini saptamak, deil mi?" "Kukusuz evet." "Yallarn ynetmesi, genlerin de ynetilmesi gerek besbelli." "Tabii." "Yallar arasnda da en iyilerinin." "yle." "iftiler arasnda en iyiler, iftilikte en stn olanlar deil midir?" 'Evet." "Peki, madem ki yneticilerimiz bekilerin en iyileri olmaldr. Bunlar ayn zamanda kentin bekileri olarak daen stn olanlardr, deil mi?" "Evet." "Bu i iin akll, yetenekli , stelik de kentleilgili olmalar gerek, deil mi?" "yle gerekir." "Ama insan en ok sevdii eylerle ilgilenir." "phesiz."

"Peki ama insan en ok kimi sever? Biriyle kendi arasnda kar birlii var diye dnyorsa, onun gnencini kendi gnenci, yoksunluunu kendi yoksunluu sayyorsa, en ok onu sever (111)." "Bekiler arasndan, yaamlarboyunca devletin karna olacan bildikleriilere sarlan, zararna olacaklar asla yapmak istemeyecekleri snanarak kesinleenleri semeliyiz." "te en uygun adamlar bunlardr" dedi. "yleyse onlar her yalarnda denemeli, bu kural ruhlarnda tutabiliyorlar m, bir by ya da bir zor onlara, devlete en yararl olan yapmak gerektii dncesini unutturup braktryor mu diye bakmal bence." "Brakmadan ne anlyorsun?" "Sana syliyeyim," dedim. "Gryorum ki, bir dnce ya isteyerek ya istemeyerek zihnimizden kar; yanl dnceden, yanl olduu bize gsterilince isteyerek vazgeeriz, btn doru dncelerden de istemeyerek." "steimizle olan anlyorum," dedi, "istemeyerek olan karamyorum." "Ne," dedim, "benim gibi sen de insanlarn iyi eylerden istemeyerek, kt eylerden isteyerek ayrldklarn dnmyor musun? Gerek zerinde yanlmak kt bir ey, gereitanmak iyi bir ey deil midir? Geree uygun dnmek sence gerei tanmak deil mi?" "Evet , hakkn var," dedi, "bence de insanlar doru dnceden istemeyerek yoksun klnrlar (112)." "nsanlar ya aldatldklarnda, ya gzleri kamat zaman ya da zorlandklar zaman buna urarlar, deil mi? (113)." "Gene anlamyorum" dedi.

"Anlalan tragedya airleri gibi konuuyorum," (114) dedim. "Dncesini deitiren ve unutan adama aldatlm diyorum, nk birinde zaman, tekinde akl yrtmesi, onu hi farkna varmadan dncesinden dndrr. Anlyor musun imdi?" "Bir ar ya da bir ac onlara dnce deitirtirse, bir zorun etkisi altnda kalmlardr diyorum." "Bunu da anladm," dedi, "doru sylyorsun." "Gzleri kamam olanlara gelince, kanmca, bir zevkin sihri ya da bir korkunun etkisi altnda dnce deitirenlere sen de yle dersin." "Gerekten," dedi, "aldatan her ey insann gzlerini kamatrr." "O halde demin de dediim gibi ruhlarndaki kurallarn, yani daima devlete en yararl olanyapmak gerektii kuralnn en iyi bekileri hangileridir diye aratrmal (115). Demek ki onlar daha ocukken denemeli, bu kural unutturmaya, genleri aldatmaya en elverili sorunlarla kar karya brakmal ve aralarndan unutmayan, aldatlamayan semeli, unutan, aldanan da sememeli, deil mi?" "Evet." "Onlar zorluklarla, aclarla, savamlarla kar karya brakmal ve bu koullarda dagene ayn denemeleri yapmal." "Doru" dedi. "nc trden, yani onlar birbiriyle karlatrarak gzlerini kamatrc eyler karsnda brakma denemesi de yapmal ve korkak olup olmadklarn denemek iin, onlar da daha genken korkun eylerle karlatrmal, sonra da zevke daldrmal, bylelikle altnn atele snanmasndagsterilen dikkatten daha byk bir dikkatle, her trl batan karcladayanabiliyor mu, uygun davranyor mu, kendi kendine ve grd mzik eitimine bal kalyor, kente bekilik ediyor mu, btn bu denemelerde ritim ve uyum kurallarna balln koruyor mu, ksacas hem kendilerine, hem devlete en yararl olabilecekler mi, diye bakmal. ocukken, delikanlyken, olgun adamken denenmi ve bu snavlarsar-

slmadan baarm olan devletin nderliine, koruyuculuuna getirmeliyiz. Onu yaarken de onurlandrmal, lmnden sonra da onun iin gmtler, antlar diktirerek en byk armaanlar sunmalyz. Ama snavbaaramayanlar atmalyz. te, Glaukon," dedim, "ayrntyagirimeden ilke olaraknderlerin ve devletin koruyucularnnseimi ve saptanmasbyle olacaktr." "Bence de byle olmaldr" dedi. "Peki, devleti darda dmanlara kar, ierde dostlara kar tam anlamyla korumasn bilen, bylece dostlarda ktlk etmek isteini uyandrmayan, dmanlara ktlk etmek olananvermeyen kimselere, rnein demin koruyucu adn verdiimiz genlere, nderlerin koyduu kurallarn korunmasnda yardmc demek gerekten doru deil midir? (116)" "Bence dorudur" dedi. "Demin szn ettiimiz gerekli yalanlar (117) arasnda bir gzel yalan bulup, bu yalana bizzat nderleri ya da salt teki yurttalar inandrmak iin bir are var mdr acaba?" "Nasl bir yalan olacak bu?" dedi. "Hi yeni bir ey deil," dedim, "bir Fenike masal (118). airlerin dediinegre aslnda ok yerde olmu, ama bizde olmam ve belki de hi olmayacak; zaten insanlar buna inandrmak iin de byk bir hner gerek ." "Anlalan bunu aka sylemekten ekiniyorsun," dedi. "Syledikten sonra, ekinmekte hakl olduumu greceksin" dedim. "Korkmadan syle" dedi. "te sylyorum; sylemeye nasl cret edeceimi, hangiszlerle anlatacam bilmediim halde sylemeye balyorum: En nce nderleri ve askerleri, sonra da geri kalan yurttalar; bizim onlara okuttuklarmzn, rettiklerimizin etkisi altnda olduklarna, aslnda iinde yaadklar her eyin bir d olduuna, gerekte bir zamanlar, daha ocukkensilahlaryla ve btn kiisel eyalaryla birlikte kendilerinin de yerin altnda biimlendirildiklerini, sonra batan aa ilendikten sonra,toprak anann onlar yeryzne kardna, imdi de iinde yaadklar lkeyi analar ve stnineleri saymalar ve ona

saldran olursa, onu savunmalar, yurttalarna da ayn anadan, yani topraktan doma kardeler gibi bakmalar gerektiine inandrmaya girieceim." "Bu yalan sylemeye teden beri ekinmen bouna deilmi," dedi. "Pek tabii," dedim. "Ama ne olursa olsun masaln sonunu da dinle. Anlatmay srdreceiz ve kentteki btn insanlarkardetir, diyeceiz, Ama tanr sizi yaratrken nder olmak iin yarattklarna, doduklar zaman altn katmtr; bu yzden en deerlileridir; yardmclara gm, iftilere ve br zanaatkrlara da demir ve tun kartrmtr. Hepiniz ayn soydan olduunuz iin, ou zaman kendinize benzer ocuklar yapacaksnz. Ama ola ki altndan gm, gmten altn doar, br madenler arasnda da byle deimeler olabilir. Bu yzden tanr, nderlere her eyden nce ve byk bir srarla, doan ocuklara iyice bekilik etmelerini, ruhlarna bu madenlerden hangisinin katlm olduunu byk bir dikkatle aratrmalarn buyurur; kendi ocuklar tunla veya demirle karm olarak doarlarsa, onlara asla acmayp bedenlerine uyan grevler seerek, onlar ya zanaatkrlarya iftiler arasna atmalarn, yok ii ya da ifti ocuklarndan altn veya gmle karm olarak doan olursa, onlara deer vermelerini ve kimini bekilie, kimini de yardmcla karmalarn syler. nk demirden ya da tuntan yaplm olmasna karn biri devlete koruyuculuk ettii gn, kentinyok olacan haber veren bir tanr sz varm. imdi, yurttalar bu masala inandrmak iin bir are biliyor musun?" "Bunlarn kendilerini nasl inandracaz, hi bilmiyorum" dedi. "Ama oullar, gelecek kuaklar ve daha sonraki insanlar iin bir are bulunabilir." "Ama bu bile onlarn devletle ve birbirleriyle daha yakndan ilgilenmelerine yarar," dedim. "nk ne dndn aa yukar anladm. Fakat brakalm masalmz, talih nereye gtrrse, oraya gitsin (120). Biz, topraktan domu bu genleri silahlandrarak, nderlerinin ynetimi altnda ileri srelim. Gelip kentte ordugh kurmak iin en gzel yeri sesinler, oradan ierdekileri, yurttalardan yasalara uymayanlar kolayca nleyebilsinler, dardakiler yani dman, srye dalan bir kurt gibi saldracak olursa, kar koyabilsinler. Orada konakladktan, gereken tanrlara kurban kestikten sonra, yatacak yerlerini hazrlasnlar, yle deil mi?" "yle olmal, dedi."

"Konakladklar bu yerlerin, onlar kn souktan, yazn scaktan korumas da gerekir, deil mi?" "Tabii yle" dedi, "konutlardan sz ediyorsun herhalde." "Evet," dedim, "ama bunlar askerlere uygun olacak, tccarlara deil." "Aralarnda ne fark var, sence?" "Sana sylemeye alacam," dedim. "obanlar iin en feci, en irkin ey srleri beklemekte kendilerine yardmc olarak yetitirdikleri kpeklerin kstahlk, alk veya baka bir kt huy yznden kuzulara ktlk etmeye kalkmalar ve kpekten ok kurda benzemeleridir." "Feci bir ey olurdu." dedi. "Yardmclarmzn yurttalara byle bir ey yapmalarn, onlardan stndrler diye iyi niyetli dostlara deil de, zalim hkmdarlara benzemelerini nlemek iin her areye bavurmal deil mi?" "Bavurmal" dedi. "Gerekten iyi eitim grmlerse, bu duruma dmemek iin en etkili silah edinmi olurlar, deil mi?" "Eitim grdler ya" dedi. Ben de dedim ki: "Bunu ileri srmek doru deil, (121) sevgili Glaukon. Ancak, kendi kendilerine ve koruyuculuklarn stlendikleri kiilere iyi davranmaya en byk deeri bimeleri gerekiyorsa, onlara az nce dediin gibi, hangisi olursa olsun doru bir eitim verilmesi gerekirdemek yanl olmaz." "Hakkn var" dedi. "Akl banda bir adam der ki, bu eitimin yan sra , onlarn bir de konutlar ve olabildiince iyibekilik etmelerine engel olmayacak, onlar br yurttalara kt davranmaya yneltmeyecek baka varlklar da olmal." "Doru sylemi olur" dedi.

"Bak bakalm," dedim, "byle olmalar iin, onlara u yaama ve oturma yntemini benimsetmemeli mi: nce zorunlu gereksinimlerinden baka, hi kimsenin tekbana sahiplendii bir eyi olmayacak; kimsenin, herkese ak olmayan evi veya kileri olmayacak; yiyecekleri de akl bandave gzpek savalara yaraan besinler olacak; miktar saptandktan sonra, bekilikcreti olarak br yurttalarn bir yllk gelirlerinden ne fazla, ne eksik alacaklar; ortak yemeklere gidip gelerek, sava srasndakiaskerler gibi hep birlikte yaayacaklar. Gm ve altna gelince, onlara diyeceiz ki, ruhlarnda tanrlarn koyduu tanrsal gm, tanrsal altn her zaman vardr, insanlarnkine gereksinimleri olamaz; kendi altn varlklarn insanlarn altnyla kartrarak kirletmek haramdr, nk herkesin kulland para yznden cinayetler ilenmitir, halbuki ruhlarndaki altn tertemizdir; kenttekiler arasnda yalnzca onlara altnla gme dokunmak, onlar kullanmak, onlarla ayn at altnda oturmak, sslenmek ve altn veya gm bardaktan imek yasaktr; bylece kendileri korunacak ve kenti koruyacaklar. Ama topraa, evlere, paraya sahip olurlarsa, bekiyken ev sahibi ve iftiye, br yurttalarn dostlarykendmanlarna ve zalim efendilere dnrler ; btn yaamlarn nefret ederek ve nefret edilerek, tuzak kurmak ve tuzaa dmek,dardaki dmanlardan ok ierdeki dmanlarndan korkarak geirecekler ve kendileri de, devlet de yok olmaya doru gidecektir. te btn bu nedenlerden," dedim, "koruyuculara, konutlarve sahip olduklar br eyler hakknda bu ilkeleri koymalar gerektiini syleyelim; bunlar bir yasayla da saptayalm m ? (122)" Glaukon da, "Kesinlikle yasalatrmalyz" dedi. YUNAN SES SSTEM (*) Systema teleion (ametabolon): a' g' f' e' d' c' h a g f e d c H II A. 1. e' d' c' h II a g f e dorios 2. a g f e d c H II A hypodorios (aiolios) 3. h' II a' g' f' e' d' c'h hyperdorios (miksolydios) 4. d' c' h a II g f e d phrygios 5. g f e d c H A II G hypophrygios (ionios) 6. a' II g' f' e' d' c' h a hyperphrygios (lokrios) = hypodorios

7. c' h a g II f e d c lydios 8. f e d c H A G II F hypolydios 9. g' II f' e' d' c' h a g hyperlydios (syntonolydios) = hypophrygios. Yunan ses sistemi drt tetrakorttan (kvart) oluuyordu. Bunlarn iki st ile iki alt tetrakordu aralarnda ortak bir sesle (synaphe) balyd, oysa iki orta tetrakort bir tam sesle (diazeuksis) birbirinden ayrlmt. ki oktavn tamamlanmas iin en alta A sesi (proslambanomenos) eklenirdi. Asl tetrakort iki tam, bir yarm sesten oluan ve yukardan aa inen dor tetrakorduydu. Birbirine bal olmakszn yanyana getirilen bu tetrakortlardan ikisi dorios makamn oluturur.(1) st tetrakordun alt oktava getirilmesiyle hypodorios makam (2), alt tetrakordun st oktava getirilmesiyle hyperdorios makam (3) ortaya kar. Phrygios makam d' -d-ye (4) kadar uzanr; hypophrygios (5) ile hyperphrygios (6) makamlar da hypodorios ve hyperdorios makamlar gibi oluur. Ayn biimde Iydios makamndan (7) da hypolydios (8) ile hyperlydios (9) makamlar yaplabilir. Platon'un reddettii hznl makamlar unlardr: Miksolydios (3) ile hyperlydios (9) ve bunlara yakn olan 2, 6 ve 8 numaral makamlar. Ionios (5) ile Iydios (7) makamlar gevek olduklar iin reddediliyorlar. Yalnzca dorios (1) ve phrygios (4) makamlar kabul ediliyor. Bu iki makam birden yalnz 9 ses (e' - d-ye) zerine uzandna gre, bu makamlarla bestelenmi arklara elik etmek iin 9 telli Lyra (Lir) ya da Kithara (Gitar / mandolin) yeterliydi. Bu nedenle Platon "arp"lara benzer ok telli sazlar safd brakabiliyor. Platon ayn biimde aulos'u da reddeder. Aulos deiik byklkte ve deiik akortlarla yapld iin Platon'un reddettii makamlar da vermeye elveriliydi. obanlar iinse birka ddn bir araya getirilmesinden oluan syrinks (oban flvtas) yeter saylyor. DEVLET IV SOKRATES anlatmay srdryor: Sonra Adeimantos sz alarak: "Peki, Sokrates;" dedi. "Ama biri kar da senin bu adamlar pek de mutlu klmadn sylerse (1), kendini nasl savunacaksn? Hem de kendi yanllar yznden mutlu olmayacaklarm. nk aslnda kente (2) egemen olduklar halde

kentten hibir nimet elde edemeyecekler (3); baka hkmdarlar gibi toprak sahibi olmayacaklar; gzel, byk evler kurdurup bu evlere yakr biimde dayayp deyemeyecekler; tanrlara kendi adlarna kurban kesemeyecekler, kimseyi evlerinde konuk edemeyecekler; demin saydn nimetleri, altn ve gm, baht ak saylanlarn kullandklar eyleri ellerinde bulunduramayacaklarm. Bu durumda, demek ki koruyucular, kentte oturan ve kenti korumaktan baka hibir ii olmayan cretli askerler gibi olacaklar, denebilir." "Evet'' dedim. "stelik bunlar boaz tokluuna alan, tekiler gibi besinden baka cret bile almayan kimselerdir. yle ki, kendi keyifleri iin yolculuk etmek, yosmalara para yedirmek veya bahtl saylanlarn harcadklar gibi, her hangi bir yere para harcamak isterlerse, onlara izin verilmeyecektir. te bunlar ve bunun gibi birok eyleri iddianamenin dnda braktn.'' "Peki'' dedi, "Bunlar da iddianameye katlsn bakalm.'' "Nasl savunacaz m diyorsun?'' "Evet.'' "Benim dnceme gre'' dedim, "neler sylememiz gerektiini ayn yoldan yryerek bulacaz. Onlar bu durumlarnda ok mutluysalar, bunda alacak bir ey yok, diyeceiz. Ama biz kentimizi, btn kente olabildiince byk bir mutluluk salamak iin kuruyoruz (4), bir snf dierlerinden daha mutlu olsun diye deil. nk, byle kurulmu bir kentte adaleti (5), en kt biimde ynetilen bir kentte ise adaletsizlii kolayca belirleyebileceimizi ve bunlar grdkten sonra, uzun zamandan beri zerinde durduumuz konu hakknda bir yargya varabileceimizi sandk. Ama imdi, sanrm, dlemimizde mutlu bir kent kuruyoruz; istemimiz, birka kiiyi ayrp mutlu etmek deil, tm kenti mutlu etmektir. Biraz sonra tam kart bir durumu gzden geireceiz (6). Nasl ki bir yontuyu boyarken (7), biri gelip vcudun en gzel yerlerine en gzel renkleri koymadmz, rnein yzn en gzel yeri gz olduuna gre, gz erguvan rengine boyayacak yerde siyaha boyadmz syleyerek kusur bulursa, ona: 'Ey garip insan (8), sakn gzleri ya da baka bir uzvu, gz biiminden karacak, kendine benzemeyecek kadar gzel boyamak gerektiini sanma! Sen asl, her organa yakan renkleri koyarak, yontunun btnn gzel yapp yapmadmza dikkat et' derdik. Bunun gibi, imdi de koruyuculara (9), onlar koruyucudan baka her ey yapacak bir mutluluk salamamz iin bizi zorlama. rnein iftilere de bayramlklar giydirip altnlar takar, topra diledikleri kadar ilemelerine; te yandan mlekilerimizin de yan gelip ate evresinde kadeh tokuturarak yiyip ierken, tornalarn

yanlarna alp istedikleri kadar mlek yapmalarna izin verebilirdik. Yine tm kent mutlu olsun diye, dier btn yurttalar da bu biimde mutlu klabilirdik. Ama sakn byle bir eyi aklmza koyma. nk seni dinledik mi, ne ifti ifti olur, ne mleki mleki; ne de devletin varl iin gereken bu meslei yapacak bir kimse bulunur. Ama koruyuculardan bakas iin bu o kadar nemli deildir; nk eskiciler kt olurlarsa, eskici olmadklar halde eskici geinirlerse, bunda kent iin korkulacak bir ey yoktur. Ama yasalarn ve kentin koruyucular olan kiiler aslnda koruyuculuk yapmadklar halde koruyucu yerine geerlerse, kukusuz, btn kenti batan aa mahvederler. te yandan kentin iyi durumda ve mutlu olmas da yalnzca onlarn elinde olur(10). Ancak, biz gerek koruyucular, yani kente hi ktl dokunmayan koruyucular yaratyoruz; ama bizi eletiren kii, kenteher ktl yapabilecek olan (11), sanki bir devlet iinde deil de bir halk elencesinde bulunuyormucasna lenler veren mutlu kimseler dlyorsa, byk bir olaslkla kentten deil de, baka bir eyden sz etmektedir. yleyse u nokta zerinde durmalyz: Acaba kente koruyucular koymaktaki ama, onlar olabilecei kadar mutlu etmek midir? Yoksa kentin tmn gz nnde tutup, tmnde mutluluk olup olmadna m dikkat etmeli; bu yardmc ve koruyucular da onlar iin koyduumuz dzeni uygulamaya m zorlamal? Hem onlar, hem dierlerini, stlerine den grevleri en iyi biimde yapmaya ikna ederek, btn kent geliip iyi ynetilmeye balaynca, her snfn doann nasip ettii mutluluk payn almasna izin mi vermeli, ite zerinde durulacak nokta budur.'' "te, sanrm iyi konutun''dedi. "Peki'' dedim, "bakalm, buna benzeyen u konuda da gerei gibi konutuumu kabul edecek misin?" "Hangi konuda?'' "ki eyin, tm alanlar ilerini yapamaz duruma getirecek kadar bozup bozmadn gzden geir.'' "Hangi iki ey?'' "Zenginlik ve yoksulluk.'' "Nasl?'' "yle: mleki zengin olunca zanaatyla uramak ister mi?'' "Hibir biimde.''

"Gittike daha tembel ve ahlksz olmayacak m?'' "Evet, olacak.''

"yleyse mleki ktlemez mi?'' "Hem de ok'' dedi. "te yandan, yoksulluu yzndendeiik ara veya zanaat iin gerekli baka eyleri salayamadndan, hem karaca i kt olacak, hem de, rnein zanaatn ocuklarna ya da bakalarna retirse, onlar da kt zanaat olacak.'' "Baka trl olabilir mi?'' "yleyse her iki durumda da, hem yoksulluk hem zenginlikte, o zanaatn durumu ktleecek, bu zanaatlarla uraanlarn durumu da.'' "Apak.'' "Demek ki, koruyucularn ne yapp yapp kente gizlice sokulmasn kesinlikle nleyecekleri ikinci bir ey bulduk.'' "Hangisi bu?'' "Zenginlik ve yoksulluk'' dedim. "nk biri sefahat, tembellik, deiiklik sevdasn dourur; teki, deiiklik sevdas dourduu gibi insan kltr, kt i karmasna neden olur.'' "ok doru'' dedi. "Ama, Sokrates, u noktay da dn: Kentimiz, paras olmazsa nasl savaacak? Hele gl ve zengin bir kentle savamak zorunda kalrsa?'' "Gayet ak ki'' dedim "tek bir kente kar sava biraz g olurdu, ama byle iki kente kar daha kolaydr.'' "Bu nasl olur?'' dedi. "nce'' dedim "olur da savaa tutumak gerekirse, sava iin yetimi birer atlet olan bu kiiler zengin insanlarla savamayacaklar m?'' "Oras yle'' dedi.

"yleyse ne istersin, Adeimantos?'' dedim. "Yalnzca bu i iin hazrlanm bir yumruk dvs, yumruk dvs olmayan iki kiiyle, hem de zengin ve yal iki kiiyle, kolayca baa kamaz m sanrsn?'' "kisiyle birden, belki g olur'' dedi. "Kaar gibi yapp birden geri dnerek hep kendini en yakndan izleyene vuran ve bunu ounlukla gnein alnnda ve boucu scaklarda yineleyebilen bir sporcu, bunun gibi birka adamla baa kamaz m dersin?'' "Kesinkes baarabilir", dedi, "bunda alacak bir ey yok.'' "Peki, sence zenginlerin sava bilgisi, sava deneyimleri de yumruk dvlklerinden daha stn deildir, deil mi?'' "Evet, deildir'' dedi. "O halde bizim atletlerimiz, says iki kat fazla olan insanlarla kolayca savaabilecekler.'' "Bunu teslim ederim'' dedi, "bana haklsn gibi geliyor.'' "Ne dersin? teki kente bir kurul gnderip gerei syletseler: Biz ne altn, ne de gm kullanrz; zaten bunlar bizim iin nemli deil, ama sizin iin nemli; o halde bizimle birlikte savap kar tarafn zenginliklerini siz aln'' dedirtseler, bu szleri iitenlerin semiz ve gevek koyunlara kar kpeklerle birlemek yerine, din ve kasl kpeklere kar savamay yeleyeceklerini sanr msn?'' "Sanmam'' dedi, "ama bir kent, tekilerin btn zenginliklerini kendinde toplarsa, sakn bu zenginlik zengin olmayan iin tehlikeli olmasn, dikkat et.'' "imdi kurmakta olduumuz kentten baka trlsnn kent denmeye layk olduunu sandn iin ne mutlu sana'' dedim. "Peki, ama ne diyelim?" dedi.

"Kentimizden baka kentlere daha byk adlar vermeli'' dedim. "nk her biri, oyuncularn dedii gibi (12), bir kent deil, birok kenttir; hi deilse birbirine dman iki kent, yoksullarn ve zenginlerin kenti. Bunlarn her birinde de birok kent vardr. imdi bunlara bir kent diye saldrrsan, belki kaybedersin; ama birok kent diye saldrrsan, bir blmnn servetini, gcn, hatta kendilerini teki blme vermekle, birok yanda kazanacaksn, dmann da az olacak. Senin kentin de, demin konulan dzene gre usluca ynetildii srece, byk olacak, hatta binden fazla savas olmasa bile. nk ne Yunanllarda, ne barbarlarda bu anlamda byk olan tek bir kente kolay kolay raslayamayacaksn. Ama grnte byk, hatta kentimizden ok daha byk apta olan kentlere ok sk raslayacaksn. Byle dnmyor musun yoksa?'' "Zeus hakk iin'' dedi, "hi byle dnmez olur muyum?'' "O halde'' dedim, "ynetenlerimiz kenti ne byklkte tutmal, baka topraklardan vazgemek kouluyla, kentin byklne oranla ne byklkte bir toprak ayrmallar, bu konuda, yneticiler iin en gzel snr u snr olacak, deil mi?'' "Hangi snr ?'' dedi. "Bence yle bir snr'' dedim. "Kent genilerken bir tek kent olarak kaldka, bysn; ama daha fazla deil." "ok gzel'' dedi. "O halde koruyuculara u buyruu da verelim: her areye bavurarak, kentin ne ok kk, ne de grnrde byk bir kent olmamasna, kendine yeter ve tek kalmasna dikkat etsinler.'' "Demek ki onlara basit bir dev vereceiz'' dedi. "Yukarda (13) szn ettiimiz buyruk bundan da basitti'' dedim. "Koruyucularn ie yaramaz ocuklar doarsa, onlar teki snflara; baka snflardan yetenekli bir ocuk doarsa, onu koruyuculara gndermek gerektiini sylemitik. Bununla, yurttalardan kim, hangi i iin yaratlmsa yalnzca o ii, herkesin yalnzca kendi iini yapmas gerektii gsterilmek isteniyordu. yle ki, herkes kendi greviyle urap birok deil, bir tek insan olur ve bylece kent de birok kent deil, doal olarak tek bir btn olur.''

"Gerekten bu, ilk sylediimizden de basit bir i'' dedi. "Benim iyi Adeimantosum'' dedim, "geri birileri, onlara verdiimiz grevlerin ar ve g olduunu dnebilir, ama aslnda bu grevler basittir; yeter ki koruyucular Byk, byk yerine uygun diyeyim, bir tek eyi(14) korusunlar.'' "Hangisi bu ?'' dedi. "retim ve eitim" dedim; "nk onlar iyi bir eitim sayesinde akl banda kimseler olurlarsa, btn bunlar kolayca anlayacaklar. imdi bir yana braktmz baka ilerin de, kadn almak, evlenmek, ocuk yapmak ilerinin de olabildii kadar 'dostlar arasnda ayr gayr olmasn' diyen ata szne gre yaplmas gerektiini kavrayacaklar (15).'' "ok doru olur'' dedi. "Kukusuz," dedim, "devletin edimi bir kez iyi bir yola yneldi mi, bir daire gibi genileye genileye ilerler. nk yetkin bir retim ve eitim iyi varlklar yaratr. Bu yetkin varlklar da o eitimle yorularak hem her bakmdan, hem dourma yetenei bakmndan birincilerden daha iyi olurlar. Tpk dier yaratklarda olduu gibi.'' "yle olmal'' dedi. "Yani iki szckle sylersem: Kentle ilgili olanlar, bir ilkeyi her eyden nce korusunlar, farkna varlmadan bozulmamasna dikkat etsinler, yani idman ve mzik alannda usule aykr hibir yenilik yaplmasn. Olur da 'nsanlar en ok arkclarn syledii en yeni arklardan holanyorlar' (16) denirse, belki biri airin yeni bir ark syleme usuln kastettiini dnr ve bunu ver korkusuyla, bu ikisi olabildii kadar iyi korunsun. Bu dnceyi ne vmeli, ne de airin bunu sylemek istediini sanmal. nk yeni bir mzik yntemi benimsemekten, her eyi tehlikeye drmek korkusuyla kanmal. nk Damon'un szne (17) ve benim kanmagre, mzik usul, hibir yerde devletin en temel yasalarna dokunmadan deitirilemez.'' "Haydi beni de bunainananlarn arasna koy.'' "Anlaldna gre'' dedim, "koruyucularn kalesi burada, mzik alannda kurulmal.''

"Herhalde'' dedi, "bu alanda yasalardan sapma, kolayca, sinsi sinsi olur.'' "Evet'' dedim, "sanki oyun oynanyormu ve bu sapmadan hibir ktlk gelmezmi gibi.'' "Gerekten de'' dedi, "mzik yasalarndan sapma, azar azar yerleip sinsi sinsi greneklerimize ve alma biimlerimize sokulur; buradan, daha da glenerek insanlar arasndaki ilikilere iner. Bu ilikilerden de byk bir kstahlkla, Sokrates, yasalara ve devlet ilerine yaylr, sonunda da zel ve genel yaamda ne varsa, hepsini alt st eder (18).'' "Peki'' dedim, "gerekten bu byle midir?'' "Sanrm'' dedi. "O halde, batan sylediimiz gibi, ocuklarmz kk yatan yasalara daha uygun (19) oyunlar oynamallar, deil mi? nk oyunlar ve ocuklar yasalardan ayrlrsa, bu ocuklar, yasalara bal, ciddi insanlar olarak yetiebilirler mi ?'' "Hi olabilir mi?'' dedi. "O halde ocuklar daha kkken gzel oyunlar oynamaya balayp yasalara ball mzik araclyla ilerine yerletirirlerse, demin szn ettiimiz ocuklarn aksine, yasalara ballk her ite bunlara elik eder, g kazanr, kentte bir yana atlm bir ey varsa, onu yeniden kalkndrr.'' "ok doru'' dedi. "O halde'' dedim, "bunlar kendilerinden ncekilerin bsbtn nemsiz sayp brakt kurallar bulacaklar.'' "Hangilerini?'' "rnein una benzer kurallar: Genlerin, yallarn yannda yakk ald gibi, susmalarn, onlara yer verip ayaa kalkmalarn, ana babalarna sayg gstermelerini; sa kesmede, giyim kuamda, tavr ve davranlarnda ve bunun gibi her iteki kurallar. Byle sanmaz msn?''

"Sanrm.'' "Ama bunu yasalatrmak safdillik olur, sanrm; nk bu iler hakknda szle, yazyla konulan yasalar ne uygulanabilir, ne de uzun mrl olabilir.'' "Hi olabilir mi?'' "Bir insan, Adeimantos'' dedim, "grd eitimin etkisiyle hangi yola gtrlrse, byk olaslkla bu yolda yrmeyi srdrr. Yoksa benzer benzerini daima kendine ekmez mi? "Tabii eker.'' "Sonunda da, bence her ynden tam, belirgin damgas olan bir birlie eriilir diyebiliriz. yi ya da kt bir birlik.'' "Gayet tabii'' dedi. "te bunun iin'' dedim, "bu gibi eyleri yasalatrmaya girimek istemezdim.'' "Hakkn da olurdu'' dedi. "Ama tanrlarn hakk iin'' dedim, "pazarda olup biten ilerle ilgili, rnein vatandalarn pazarda birbirleriyle yaptklar szlemelerle; hatta istersen, zanaatlarn szlemeleriyle, aalamalar ve kt davranlarla, mahkemeye armayla, yarg atamayla, pazarda, limanda alnmas ya da verilmesi gereken vergilerle; pazardaki, kentteki, limandaki birtakm ilerle ya da buna benzer baka ilerle ilgili kurallar varsa, bunlardan birini yasa haline getirmeye kalkacak myz?'' "Yok, hayr'' dedi "ruhu soylu olan insanlara emretmek yakk almaz; nk bunlar yasa haline getirilmesi gereken eylerin birounu zaten kolayca bulacaklar.'' "Evet, dostum'' dedim, "eer tanr yukarda gzden geirdiimiz yasalarn korunmasn onlara verirse.'' "Yoksa'' dedi, "onlar en iyisini bulacaklarn sanarak birok yasa koyup sonra dzeltmekle mr tketecekler.''

"Bunlarn,'' dedim, "hasta, ama kendilerini tutamadklar iin kt bir yaay brakmak istemeyen hastalar gibi yaayacaklarn sylyorsun.'' "Tam yle.'' "Dorusu ok ho bir mr srerler; nk hekimlere bavururlar, ama trl trl dert edinip dertlerini arttrmaktan baka bir ey elde edemezler ve biri kendilerine bir ila verirse, hep bu ila onlar iyi edecek diye umarlar.'' "Evet'' dedi, "bu gibi hastalarn hali ite budur.'' "Peki, bu da ho deil mi'' dedim, "gerei syleyeni: Sarholuktan, tka basa yemekten, apknlktan, aylaklktan vazgemezlerse, ne ila, ne dalama, ne ameliyat, ne by, ne muska ve bunun gibi bir eyin kr etmeyeceini syleyeni en byk dman saymalar da ho deil mi?'' "Bu o kadar ho deil'' dedi, "nk doruyu syleyene kzmak ho olmaz.'' "Anlalan'' dedim, "bu gibi adamlar vmeye hi gnln yok.'' "Zeus hakk iin yok'' dedi. "O halde btn kent demin sylediimiz gibi yapsa, bunu da vmeyeceksin. Sence, kt ynetildii halde yurttalarna kentin genel dzenine dokunmay yasaklayan ve eer biri byle bir ie giriirse, ldrleceini ilan eden kentler de tpk bu hastalar gibi davranm olmazlar m? Oysa byle bir ynetim altnda yaayanlarn houna gitmek iin alp dalkavukluk eden; onlarn yzne glp arzularn nceden sezmeye alan, bu arzular yerine getirmekte byk bir ustal olan kii, iyi, ok bilge bir adam saylmayacak m, onlardan ok sayg grmeyecek mi? (20)'' "Evet'' dedi, "ben de tam byle yaptklarn sanyorum. Bunu hi de vmem.'' "Peki, te yandan bu gibi kentler iin almak isteyenlere, bu ie hazr olanlara ne dersin? Bunlarn gzpekliine, yumuak ballna hayran olmaz msn?'' "Olurum'' dedi, "yalnzca bu kentler tarafndan aldatlan ve halk vd iin kendilerini gerekten politikac sananlar deil.''

"Ne diyorsun? Bu adamlar mazur grmez misin? Yoksa...'' dedim. "lmesini bilmeyen bir adama, birok kimse boyunun drt arn olduunu sylese, o kendinin byle olduuna inanmayacak m sence? "nanmamas mmkn deil'' dedi. "yleyse kzma, bu gibi kimseler pek hoturlar: Yukarda gzden geirdiimiz trden yasalar koyarlar ve yeni dzenlemeler yapmaya giriirler. Szlemelerdeki, az nce szn ettiim ilerdeki hilelere bir son vereceklerini sanrlar, ama gerekten Hydrann balarn keser gibi (21) davrandklarn bilmezler.'' "Gerekten'' dedi, "tam byle davranrlar.'' "yleyse, benim dnceme gre'' dedim, "gerek bir yasa koyucu, ne kt, ne iyi ynetilen bir kentte, bu trden yasalarn yazlmas ve bu trden devlet ynetimiyle uramamal. Birinde, hibir ie yaramayaca iin; tekinde, herhangi bir kimse bunlarn bir ksmn kendiliinden bulabilecei, geri kalan ksmlar da, kendiliinden, var olan yaama biiminden kaca iin.'' "O halde'' dedi "yasa koyma konusunda bize daha ne kald?'' "Bize hibir ey kalmad'' dedim "Delphoi'daki Apollon'a yasalarn en temel ve en gzellerini yapmak der.'' (22) "Hangilerini?'' dedi.'' "Tapnaklarn kuruluu, kurbanlar, tanrlara, daimonlara (23), kahramanlara (24) kesilen kurbanlar, trenler, llerin mezarlar, teki dnyadakilerin yardmnn salanmas iin yaplmas gereken ilerle ilgili yasalar. nk bu trl ileri biz bilmeyiz ve bir kent kurarken, eer aklmz varsa, bunlar hakknda atalarmza akl verenden baka hi kimseye danmayacaz. nk bu tanr, kukusuz, dnyann ortasnda, gbeinde (25) oturup bu konularda atalarna akl verdii gibi btn insanlara da akl verir.'' "Gzel sylyorsun'' dedi "byle yapmal.'' "yleyse," dedim "ey Ariston'un olu, ite sana kenti kurduk. Bundan sonra bir yerden yeterli bir k salayp bu kentte inceleme yap. Kardeini, Polemarkhos'u ve tekileri ar.

Nerede adalet, nerede adaletsizlik vardr, hangi noktada bu ikisi birbirinden farkldr, tanrlardan ve insanlardan gizli olsun veya olmasn (26), mutlu olmak isteyen kimse bunlardan hangisini elde etmeye almal, bunlar grebilir miyiz, bir bakalm.'' Glaukon: "Bouna konuuyorsun'' dedi., "nk sen elindeki btn olanaklar kullanp her areye bavurarak adaletin yardmna komamann, senin iin bir gnah olduunu syleyip (27) bu ii incelemeyi zerine aldn.'' "Bana anmsattn doru'' dedim. "Szmde durmalym, ama bana siz de yardm etmelisiniz.'' "Peki'' dedi "ederiz.'' "imdi'' dedim "aradmz yle bulacam umuyorum: Bence, eer iyi kurulduysa, kent her ynden iyidir.'' " Byle olmas zorunlu" dedi. "O halde, kentin bilge, gzpek, ll ve adaletli olduu apak.'' (28). "Apak.'' "O halde, kentte bu drdnden hangisini bulursak, geri kalanlar bulamadklarmzolmayacak m?'' (29) "phesiz.'' "Bu, bir yerde bulunan drt eye benziyor. Bu drt eyden bir tanesini arasak, nce aradmz bulunca onunla yetiniriz; ama teki n nce bulursak, bylelikle aradmz da bulmu oluruz. Gayet aktr ki o, geri kalandan baka bir ey deildir.'' "Szlerin doru'' dedi. "O halde, madem ki bunlar da drt tane, ayn ekilde aratrmalyz, deil mi?'' "Gayet tabii." "Sanrm ilk grnen bilgeliktir; onun da gze arpan bir gariplii var.'' "Ne gibi bir gariplik?'' dedi.

"Gzden geirdiimiz kentin gerekten bilge olduunu sanyorum; nk doru kararlar veren (30) bir kenttir.'' "Evet.'' "Peki, doru kararlar vermek de bal bana bir tr bilgi deil midir? nk insanlar bilgisizlikleriyle deil bilgileriyle doru kararlar verirler.'' "Apak.'' "Ama kentte her trden birokbilgi var.'' "Elbette.'' "yleyse kente, rnein dlgerlerin bilgisi yznden mi bilge, doru kararlar veren demeli?" "Hibir ekilde"dedi. "Bu bilgi yznden kente olsa olsa dlgerlikte usta denebilir.'' "Demek ki, tahtadan yaplm ilerdeki bilgisi yznden ve bu ilerin en iyi biimde nasl yaplacana karar verdii iin kente bilge denemez.'' "Denemez.'' "Peki, tuntan ya da bunun gibi bir madenden yaplm eyalar konusundaki bilgisi yznden mi kente bilge demeli'?'' "Hayr, bunlarn hibiri yznden deil'' dedi. "rnn topraktan yetimesi hakkndaki bilgi yznden de deil; bununla tarmda usta adn alrd.'' "Sanrm.'' "Peki'' dedim "kurduumuz kentteki bir ksm yurttan bildii; kentteki ilerin bir ksmn deil, kentin btnn dnen, yani nasl olup da kent kendisiyle ve baka kentlerleen iyi ilikileri kurabilir, bunu salayan bir bilgi var mdr?''

"Kesinlikle vardr.'' "Hangi bilgi?'' dedim "ve kimlerdedir bu bilgi?'' "Bu bilgi koruyuculuk bilgisidir'' dedi. "Demin tam anlamyla koruyucular adn verdiimiz (31) nderlerdeki bilgidir.'' "O halde, bu bilgiye gre kenti nasl adlandryorsun?'' "Doru kararlar veren ve gerekten bilge olarak.'' "Peki'' dedim "kentte bu gerek koruyucular m ok olacak, yoksa demirciler mi?'' "Demirciler daha ok'' dedi. "O halde'' dedim, "edindikleri bilgiye gre adlar alan bakalarnn yannda, koruyucular aznlkta kalmazlar m?'' "Hem de ok aznlkta kalrlar.'' "O halde, doaya uyarak kurulan kent, bir btn olarak, bilge adn, kendinin en kk ksmna, banda bulunan ve onu yneten en dar snfna ve bu ksmdaki bilgiye borludur. Bu da, anlaldna gre, doa gerei says en az olan snftr. Btn teki bilgiler arasnda, bilgelik adna hak kazanan tek bilgiden pay almak kk bir snfa der.'' (32) "ok doru sylyorsun'' dedi. "te, drt taneden birini-bilmem nasl oldu? - bulduk: Kendisini ve kentte bulunduu yeri.'' "Bence'' dedi, "bulduumuz sonu doyurucu.'' "Gzpeklie gelince, kendisini ve kentin neresinde (kente, bu yere gre, gzpek de denir) bulunduunu grmek o kadar g deildir.'' "Nasl?'' "Kentekorkak ya da gzpek diyen kimse'' dedim, "kent urunda arpan, savaan ksm m, yoksa baka bir ksm m gz nne alr?''

"Kimse'' dedi "baka bir ksm gz nne almaz.'' "nk'' dedim "bence kentte bakalar korkak ya da gzpek olsalar da, kente gzpek ya da korkak dedirtemezler.'' "Evet, dedirtemezler.'' "Demek ki kent, bir blm yznden gzpek de oluyor. nk o blmnde yle bir g vardr ki, bu g korkulacak eyler hakkndaki yargsn her zaman korur; yani korkulacak eylerin yasa koyucunun eitim sisteminde gsterdii eyler olduu yargsn. Yoksa sen buna gzpeklik demez misin?'' "Dediini ok iyi anlamadm, bir daha syle'' dedi. "Ben'' dedim "gzpekliin bir koruma olduunu sylyorum.'' "Ne gibi bir koruma?'' "Korkulacak eyler nelerdir, ne gibi eylerdir, bu hususta yasann eitim yoluyla ald kansnn korunmas. Gzpeklik bu kany her zaman korur demekle, onu keder, sevin, arzu ve korku iinde daima koruduunu ve bir yana atmadn sylemek istedim. stersen, bunu benzediini sandm bir eyle karlatraym.'' "sterim tabii.'' "Kukusuz biliyorsun'' dedim. "Boyaclar yn erguvan rengine boyamak istedikleri zaman, nce o kadar rengin iinden yalnzca birini seerler: Beyaz. Yn, boyann btn parlakln alabilsin diye, hazrlarken ok zen gsterirler, ancak bundan sonra boyaya batrrlar. Bu biimde boyanrsa, kuman boyas hi kmaz. ster sabunla ykansn, parlaklk akp gemez. Beyazdan baka bir renkteki kuma boyanrsa ya da beyaz kumaa bu ilk zen gsterilmezse, ne olur bilirsin.'' "Bilirim'' dedi "aarp gln bir ey olur.'' "yleyse,'' dedim "bizim de, askerleri seip mzik ve idmanla eittimiz zaman, elimizden geldii kadar buna benzer bir ey yaptmz varsay; inan, tek amacmz, kuman boyay ekii gibi, askerlerin de yasalar derin bir inanla benimsemelerini salamaktan baka bir ey deildir, ta ki korkulacak eyler ve baka eyler hakkndaki kanlar iyi tutmu olsun; renkleri bozacak nitelikte olan amar tozu (33), kll sulardan daha soldurucu olan

zevk ve her temizleyici maddeden daha gl olan ac, korku, tutku, renklerini almasn. te byle bir gce: Korkulacak ve korkulmayacak eyler hakkndaki yasaya uygun kannn her zaman korunmasna gzpeklik diyorum ve byle nitelendiriyorum. Eer buna eklenecek bir szn yoksa?'' "Hibir szm yok'' dedi. "nk sanrm, bu sorunlar hakkndaki kan eitimden gelmiyorsa, rnein bir hayvann ya da bir klenin kans gibiyse, sen ona yasaya uygun (34) demezsin, hem de gzpeklikten baka bir ad verirsin.'' (35) "ok doru sylyorsun'' dedim. "yleyse bunun gzpeklik olduunu teslim ederim.'' "Teslim et'' dedim "hi olmazsa, uygarca gzpekliin (36) bu olduunu teslim et, yanlm olmazsn. Bu sorunu, istersen, baka zaman daha iyi gzden geiririz (37). nk imdilik gzpeklii deil, adaleti aryoruz. O halde gzpeklik iin aratrmalarmz, sanrm yeter.'' "Doru'' dedi. "O halde kentte kefedilecek iki ey daha kald'' dedim: "lllk (38) ve btn aratrmalarmzn amac, adalet." "Evet, yle.'' "Artk lllkle urap durmayalm, adaleti nasl bulacaz, onu dnelim.'' "Ben'' dedi "ne bunu bilirim, ne de, artk lll aratrmayacaksak, adaletin lllkten daha nce grnmesini dilerim. Ama gnlm ho etmek istersen, adaletten nce lll gzden geir.'' "Kukusuz gnln ho etmek isterim'' dedim, "yoksa hakszlk etmi olurum.'' "Haydi bak bakalm'' dedi. "Bakmalym'' dedim. "lllk, ilk bakta, batakilerden ok, bir uyuma, bir ses birliine benzer.'' (39).

"Nasl?'' "O garip 'kendine egemen olmak' deyimini (40) kullanp dediklerine baklrsa, lllk bir tr dzen, zevk ve tutkuya egemen olmakm; bundan baka bu kavramn dilde brakt baka izler de vardr. Yoksa yle deil mi?'' "Tamamen yledir'' dedi. "Kendi kendine egemen olmak da gln bir ey deil mi? Kendine egemen olan, ayn zamanda, kendi bana buyruk olacak, deil mi? Kendi bana buyruk olan da ayn zamanda kendine egemen. nk btn bu szlerle ayn adam kastedilir.'' "Tabii.'' "Fakat'' dedim " sanrm bu szle u denmek isteniyor: Bir insann ruhunda iyi olan bir yanla kt olan bir yan var. Doas gerei iyi olan yan, kt olana egemen olduu zaman, buna 'kendi kendine egemen olmak' diyorlar. Bu da bir vmedir; ama kt bir eitim ya da kt bir evre yznden iyi olan yan aznlkta kalarak, ounluktaki kt yana yenilirse, bu bir ayp gibi, eksiklik gibi grlr. Buna 'kendi bana buyruk olmak', bu durumdaki insana da gemsiz denir.'' "Byle olduu ak'' dedi. "yleyse'' dedim "gzlerini yeni kentimize evir, orada da bu iki eyden birini greceksin. nk iyi ktye nerede egemense, oraya ll ve kendine egemen denmesi gerektiine gre, ona hakl olarak kendine egemen dendiini kabul edeceksin.'' "Kentimize bakyorum'' dedi "doru sylyorsun.'' "Gerekten de birok ve trl trl arzu, zevk, ac, zellikle ocuklarda, kadnlarda, hizmetilerde ve zgr denen kitlede, deersiz kimselerde bulunur.'' "Doru'' dedi. "Buna karlk, akln, akl yrtme ve doru bir yargyla ynettii basit ve ll arzulara gelince, bu arzular az kiide bulacaksn. Bunlar da ok iyi yaradl olan, ok iyi eitim grm kimselerdir.''

"Doru'' dedi. "O halde, gryor musun? Senin kentinde bunlar da var; te yandan kentteki kitlenin, deersiz insanlarn arzularna, soylu aznlktaki arzular ve akl egemendir.'' "Gryorum'' dedi. "Eer bir kente, 'zevk ve arzularna, kendine egemen' denebilirse, bu bizim kentimizdir.'' "Kukusuz" dedi. "Btn bunlara gre, ona ll de demeli, deil mi?'' "Kesinlikle demeli'' dedi. "Bir kentte, ynetenlerle ynetilenler, kenti kimlerin ynetmesi gerektii konusunda ayn dncede olabilirlerse, bu durum bizim kentte de vardr. Yoksa byle sanmaz msn?'' "Tamamiyle o dncedeyim'' dedi. "Bu konuda anlaan yurttalarn hangi blmnde lllk vardr dersin, ynetenlerde mi, ynetilenlerde mi?'' "Olaslkla her ikisinde de'' dedi. "O halde,'' dedim "grmyor musun, llln bir uyuma benzediini sylerken iyi sezmiiz.'' "Nasl?'' "lllk, gzpeklik ve bilgelik gibi deildir; bu ikisi kentin yalnzca bir ksmnda bulunduu halde, kenti, biri bilge, teki gzpek yapar. lllk byle deildir, btn kente tmyle yaylr. ster bilgelik, ister g, ister okluk, zenginlik bakmndan ya da bunun gibi baka bir bakmdan zayf, gl ve orta durumda yurttalarn ayn besteyi tam bir uyum iinde sylemelerini salar. yle ki, bu uyuma; doas gerei iyi olanla kt olandan hangisinin egemen olmas gerektii konusundaki iyiyle ktnn bu uyumasna pek hakl olarak lllk diyebiliriz.'' "Tamamyla senin dncendeyim'' dedi.

"Peki'' dedim "te kentteki nitelik ortaya kt, eer yanlmyorsam. Geri kalan nitelik, yani kentin erdemini tamamlayan nitelik, hangisi olabilir? Gayet ak ki bu, adalettir.'' "Apak.'' "O halde, Glaukon, imdi de avclar gibi, adaletin kap gzden kaybolmamasna dikkat ederek, alln evresini sarmalyz; nk besbelli, adalet, burada bir yerdedir. yleyse, bak ve bulmaya al, belki benden nce grp bana gsterirsin.'' "Keke gsterebilsem'' dedi "ama ben yalnzca peinden gelip gsterdiklerini grebilirim; yapabileceim bir bu var.'' "Benimle birlikte, hayr dile de peimden gel.'' dedim. "Peki, yle yapalm'' dedi "ama sen nden yr.'' "Gerekten,'' dedim "buras sapa, karanlk grnyor, herhalde glgeli, geilmesi g bir yer. Ama ne olursa olsun yrmeli.'' "Evet, yrmeli'' dedi. Ben de bir ey grerek: "Aa! Glaukon,'' dedim "Galiba bir iz bulduk; bana kalrsa, adalet hi elimizden kurtulamayacak.'' "Mjde'' dedi. "Gerekten'' dedim "pek aptalca davrandk.'' "Niin?'' "Apak ki, sevgili dostum, oktan, daha balangtan beri, adalet ayamzn altnda dolayormu da, biz grmyormuuz. Pek gln olduk. Tpk, bazen avularnda bulunan eyi arayan insanlar gibi, biz de ona bakmamz da uzaklara bakmz; olaslkla, bunun iin gzmzden kat.'' "Ne demek istiyorsun?'' dedi. "unu demek istiyorum'' dedim. "Bence oktan beri onu syleyip onu dinlediimiz halde bir bakma ondan sz ettiimizi anlamamz.''

"Dinlemek isteyen insan iin uzun bir balang'' dedi. "Peki,'' dedim "dinle bakalm, doru mu sylyorum. Balangta, kenti kurduumuz zaman ilke olarak koyduumuz, her zaman yaplmas gereken ey ya da bunun bir tr... Yanlmyorsam, ite adalet budur. Anmsarsan, bir insann kentteki ilerden yalnzca biriyle; hangi i iin elverili yaratlmsa o ile uramas gerektii ilkesini koymutuk, bunu sk sk da yinelemitik." (41). "Evet, yineledikti'' "Bir de herkesin kendi iini kendi grmesine, baka ilere karmamasna da adalet demitik. Bunu baka biroklarndan duyduk, kendimiz de birok kez syledik.'' "Evet, syledik.'' "Sanrm'' dedim "herkesin kendi iiyle uramas, sreklilik kazanrsa, ite adalet budur. Bunu nereden kestiriyorum, biliyor musun?'' "Bilmem, ama syle'' dedi. "Sanrm'' dedim "kenttegzden geirdiklerimizden, yani lllk, gzpeklik ve bilgelikten geri kalan eydir ki, btn dierlerine kentte var olabilme gcn verir. Bir kez var olduktan sonra da, kentte bulunduu srece onlarn srekliliini salar. n bulursak, geri kalan adalettir, demitik.'' "Evet, zorunlu olarak byle"dedi. "Ama kukusuz" dedim, "bunlardan hangisinin var olmasnn kent iin en byk nimet olaca hakknda karar vermek gerekseydi, bunu kestirmek ok g olurdu. Bu, acaba, ynetenlerle ynetilenler arasndaki dnce birlii mi yada askerlerde bulunan korkulacak ve korkulmayacak eylerin hangileri olduuna ilikin yasalarla uyumlu inancn korunmas m? Yoksa ynetenlerdeki akl, uyanklk ya da ocuk, kadn, kle, zgr insan, zanaat, yneten ve ynetilende var olan ey, yani her birey bir tek insan olduuna gre, her kiinin kendi iini yaparak baka ie karmamas m kent iin en byk nimet"tir?'' "Bu konuda bir karar vermek gerekten g olur'' dedi. "Demek, kentte herkesi kendi iiyle uratran g, kentin erdemi

urunda, kentin bilgelii, lll ve gzpekliiyle yarr." "Kesinlikle" dedi. "O halde kentin erdemi iin dier niteliklerle yaran niteliin adalet olduunu kabul etmez misin?'' "Kesinlikle ederim.'' "Bunu u noktadan da incele, bakalm ayn dncede olacak msn? Kentte davalara bakma iini, ynetenlere vermeyecek misin?'' "Hi kukusuz.'' "Bunlar karar verirken, yalnzca, her yurttan bakasnn maln ele geirmemesi ve kendininkinden yoksun olmamas iin almayacaklar m?'' "Evet, yalnzca bunun iin alacaklar.'' "Bu adalete uygundur diye, deil mi?'' "Evet.'' "yleyse, bununla da adaletin, mallarna sahip olmak, kendine den ii grmek olduu teslim edilebilir.'' "Doru.'' "Bak bakalm, benimle ayn dncede misin? rnein dlgerle kundurac, aralarn, ilerinin adn deitirip birbirlerinin iini ya da biriher iki ii birden yapmaya kalkrsa, btn bu deimelerden kente byk zarar geleceini sanr msn?'' "Hi zarar gelmez'' dedi. "Buna karlk, doutan zanaat olan ya da baka bir ile para kazanan kimse, sonradan zenginlii, yandalarnn okluu, gc veya bunun gibi baka bir eyle gururlanarak askerlik rtbesine ykselmeye kalkrsa ya da askerin biri, kentte t ve koruyucu rtbesine, layk olmad halde kmak isterse, bunlar da aralarn, ilerini deitirirlerse veya bir adam btn bunlar bir arada yapmaya kalkrsa, o zaman bu deiimin ve baka baka ilerle uramann kent iin ykc olduunu, sanrm, benim gibi sen de dnrsn.''

"Tmyle.'' "O halde kent iin en byk ykm, bu snfn birbirinin iine karmas, ilerini deitirmesidir. Buna da gayet hakl olarak en byk su denilebilir.'' "Kesinlikle." "Kendi kentine kar en byk suu ilemeye de adaletsizlik demez misin?'' "Nasl denmez?'' "Demek, adaletsizlik ite budur.'' " imdi dncemizi tersine evirip unu syleyelim: Para kazanan yardmc, koruyucu snflarnn, deminkinin aksine, meslekte kalna, yani her snfn kentte yalnzca kendi iiyle uramasna adalet denilebilir. Kenti adaletli yapan da budur.'' "Sanrm'' dedi "bundan baka trl olamaz.'' "Bunu henz kesin olarak sylemeyelim" dedim. "Bu dnce, ayr ayr herkese uygulanp da, her insanda bunun adalet olduu kabul edilirse, ancak o zaman bunun adalet olduunu teslim edebiliriz; nk artk diyecek sz kalmaz. Aksi halde dncemizi baka yne evireceiz. imdilik, baladmz incelemeyi sonuna kadar getirelim. nce (42), adaleti, adaletin byk oranlarda bulunduu daha geni bir alanda incelemeye giriirsek, birey lsnde adaletin nasl olduunu grmek daha kolay olur sanmtk. Bu alan bizce kentti ve bylece adaletin iyi kurulmu bir kentte bulunacan gayet iyi bildiimiz iin, kentimizi olabildii kadar iyi kurduk. Kentte bulduumuz eyi bireye uygulayalm, ona da uyarsa, ne l! Ama bireyde baka trl grlrse, yine kente dnp deneme yapalm. Belki bu ikisini yanyana koyarak gzden geirirken, birbirine srterek, srtlen iki odun parasndan kar gibi adalet kvlcmn kartabiliriz. Adalet ortaya knca, onu salamca kendimize mal edeceiz.'' "te'' dedi "yerinde konumak buna denir, byle de yapmal.'' "Peki'' dedim "biri kk, biri byk olan iki eyin benzer olduu sylense, onlar benzer klan nokta bakmndan ikisi birbirine benzemez mi? Yoksa benzer mi?''

"Benzer'' dedi. "O halde adaletli insan da, adaletin nitelii bakmndan, adaletli bir kentten farkl olmayacak, ona benzer olacak.'' "Evet'' dedi "benzer olacak.'' "mdi, bizce ehirdeki ayr yaradltan her biri kendi iini grd iin, kent adaletliydi. Ayn yapdaki baz durum ve nitelikler yznden de kente ll, gzpek ve bilge demitik.'' "Doru " dedi. "O halde, sevgili dostum, birey iin de ayn biimde yargya varacaz: Onun ruhunda da ayn ksmlar varsa, ayn haller yznden birey de kente verdiimiz adlara hak kazanacak.'' "Zorunlu" dedi. "te, " dedim "deerli dostum, imdi sra yine, ruh hakkndaki basit bir soruya geldi: acaba ruhta bu ksm var m, yok mu?'' "Bence bu soru hi de basit deil'' dedi. "nk kim bilir, Sokrates, gzel i gtr diyen atasz belki dorudur.'' "Besbelli'' dedim "ama iyi bilmelisin ki, Glaukon, benim dnceme gre konumalarmz iin kullandmz yntemle kesin bir sonuca eriemeyeceiz; nk bizi oraya gtrecek yol, daha uzun ve dolambaldr (43). Ama yntemimiz belki de bataki szlerimize ve aratrmalarmza uygundu.'' "O halde, bu kadar yetmez mi?'' dedi. "Bana imdilik bu kadar yeter.'' "Bana kalrsa da,'' dedim "bol bol yeter.'' "Sakn yorulaym deme'' dedi "aratr bakalm.'' "Peki'' dedim "her birimizde, kentte bulunan ayn ksmlarn, ayn ruh durumlarnn olduunu kabul etmek zorunda deil miyiz? Bunlar kente baka bir yerden gelmi

olamazlar. Takn yapnn (44) kentlere, takn yaplaryla tannm bireylerden, rnein Trak, skit ve kuzeyde yaayan halklardan gemediini ileri srmek gln olur. te yandanen ok bizim blgemizde bulunduunu syleyebileceimiz renme tutkusu iin ve Finikelilerle Msrllarda grlen hi de az saylmayacak para tutkusu iin de ayn ey sylenebilir.'' (45). "ok doru'' dedi. "Bu i byledir,'' dedim "bunu anlamak da g deildir.'' "Hi de g deil.'' "Ama anlalmas g olan udur: Acaba bu eylemden her birini ayn yeti sayesinde mi yaparz, yoksa her birinin ayr eylem alan olan yetiyle mi? Yani, ya biriyle renip, tekiyle taar, fkelenir; ruhumuzda bulunan ncsyle yemek, imek, kadnla birlemek ve buna benzer birok zevkleri yaarz ya da giritiimiz eylemlerin her birini btn ruhumuzla yaparz. te bunu hakkyla belirleyebilmek g olacak.'' "Ben de yle sanyorum'' dedi. "Bu yeti birbirinin ayn mdr, yoksa farkl mdr? Bunu u biimde snrlandrmaya alalm.'' "Ne biimde?'' "Gayet ak ki, ayn varlk, ayn ynde ve ayn cisme oranla, birbirine kart iki harekette ayn zamanda etkin ya da edilgin olmaz. yle ki, eer byle bir duruma raslarsak, bu varln tek bir ey deil, birka eyden olutuunu anlayacaz.''(46) "yle.'' "O halde szme dikkat et.'' "Syle'' dedi. "Ayn varln'' dedim "ayn zamanda, ayn ynde, hem hareketsiz kalp hem hareket etmesi olanakl mdr?" "Hibir biimde.''

"Daha ileride kukuya dmemek iin imdiden iyice anlaalm: Ayakta duran, ellerini, ban kmldatan bir adamn hem devinimsiz durduu, hem devindii sylense, sanyorum, bunu doru bulmayz; bir ksm devinimsiz kalr, bir ksm devinir, deriz, yle deil mi?'' "yle.'' "O halde, bunu syleyen adam aka ederek, bir zek oyunu yapmak iin, topalarn, ular bir yerde sabit kald halde, kendi evrelerinde dndkleri zaman, bir btn olarak, ayn zamanda hem devinimsiz, hem devingen olduklarn ya da kendi evresinde daire hareketi yapan baka cisimlerin ayn yerde dnerek topa gibi devindiklerini sylerse, bunu kabul etmezdik; tersine, derdik ki, onlarda dz ve yuvarlak iki ksm vardr; topa dik ksmyla devinimsizdir, nk hibir yana eilmez, halbuki yuvarlak ksm bir daire devinimi yapar; ama bu daire devinimiyle birlikte dik ksm saa, sola, ne, arkaya eilirse, o zaman hibir yerde duraanlk yoktur.'' "Gayet tabii'' dedi. "O halde bu gibi szler bizi artmayacak. Bir varln ayn yne, ayn cisme oranla birbirine kart iki eye, ayn zamanda edilgin ve etkin olacana kimse bizi inandramayacak.''(47) "Benim inanmayacam kesin" dedi. "Bununla birlikte'', dedim "btn bu tartmalara yeniden dnp, doru olmadklarn uzun uzun belirlemek zorunda kalmamak iin, bunun byle olduunu varsayp aratrmalarmzda ilerleyelim. Ama batan kabul edelim ki, bunun varsaydmzdan baka trl olduu ortaya karsa, bundan kacak hibir sonucun deeri olmayacak.'' "Evet'' dedi "byle yapmal.'' "Peki'' dedim "evet demek, hayr demenin; bir eyi elde etmeyi istemek, bir eyi reddetmenin; bir eyi kendine ekmek, bir eyi kendinden uzaklatrmann; bunun gibi her ey, etkin olmak ya da edilgin olmak, birbirinin kart deil midir. Bu konuda, etkin ya da edilgin olma sorunu o kadar nemli deildir.'' "Evet'' dedi "bunlar birbirinin kartdr.''

"Peki'', dedim "imek ve yemek arzusunu, her trl arzuyu, te yandan azmetmek ve istemeyi, biraz nce szn ettiimiz tre koymaz msn? rnein bir ey isteyen kimsenin ruhu, her zaman istedii eye uzanyor ya da kendini kendisinin olmasn istedii eye yneltiyor ya da sonunda, bir eyin kendisine salanmasn istedike, arzusunun gereklemesi iin sabrszlanarak bir soruya yant verir gibi, kendi kendine evet diyor, demez misin?'' "Derim.'' "Peki, istememeyi, azmetmemeyi, arzu etmemeyi; kendinden uzaklatrmak, geri itmek ve yukarda sylediklerimize kart olan bir tre koymaz msn?'' "Nasl konmaz?'' "Durum byle olunca, bir arzular trnn var olduunu ve bu trn en gze batanlarnn imek arzusu ve yemek arzusu denilen arzular olduunu sylemeyecek miyiz?'' "Evet, syleyeceiz'' dedi. "Biri imeye duyulan arzu, teki yemeye duyulan arzu deil midir?''(48) "Evet.'' "O halde imek arzusu, salt imek arzusu olma niteliiyle, ruhtaki szn ettiimiz eyden baka bir eyin arzusu mudur? unu demek istiyorum: imek arzusu, scak veya souk, az veya ok ya da tek szckle, belli nitelii olan bir ikiyi imek arzusu mudur? Yoksa imek arzusuna scaklk eklense, ayrca souk iki arzusunu mu yaratr, souk da scak iki arzusunu? Bunun gibi, okluk kavramnn imek arzusuna eklenmesi yznden bu arzu iddetliyse, ok imek; az ise, az imek arzusunu mu dourur? Oysa imek arzusunun kendisi (49), baka bir eye duyulan arzu deil de, salt nitelii gerei yneldii eyin arzusu, yani ikiye duyulan arzudur, ayn biimde yemek arzusu, yalnzca yemein kendisine duyulan arzudur, deil mi?'' "Doru'' dedi, "her arzu, nitelii gerei yalnzca yneldii eyin arzusudur. u ya da bu nitelikte bir eye arzu duyulmas geici nedenlerden ileri gelir.'' "Biri'' dedim "hi kimsenin iki deil, iyi bir iki; yiyecek deil, iyi bir yiyecek arzu ettiini syleyerek bizi gafil avlamasn: nk gya, herkes iyi eyler arzu edermi; yleyse imek

arzusu bir arzuysa, ya iyi bir iki arzusuymu ya da ilikili olduu baka bir eyin arzusu. teki arzular iin de durum byleymi.'' "Bunu syleyen belki tamamen haksz deildir'' dedi. "Herhalde'' dedim "nitelikleri gerei, herhangi bir eyle ilikisi olan eyler arasnda belli nitelii olanlar, benim dnceme gre, belli nitelii olan bir eyle ilikilidirler, ama o eylerin kendisi, yneldikleri o eylerle ilikilidir.'' "Anlamadm'' dedi. "Anlamadn m?'' dedim, "Daha byk olan bir ey, nitelii gerei, herhangi bir eye oranla daha byktr.'' "Tabii.'' "Yani, daha kk bir eye oranla byktr, deil mi?'' "Evet.'' "ok byk olan da ok kk olana oranla, deil mi?'' "Evet''. "Gemite daha byk olan gemite daha kk olana, daha byk olacak da daha kk olacaa oranla da byle midir?'' "Hi kukusuz" dedi. "Bunun gibi, daha ok daha aza oranla, iki kat yarya oranla byktr, bu gibi her ey byle deil midir? Yine daha ar daha hafife, daha hzl daha yavaa, nihayet scak soua oranla ve buna benzer her ey iin byle deil midir?'' "Tmyle byledir'' dedi. "Peki, ya bilgiler iin de durum ayn deil mi? Bilginin kendisi, renilebilen eylerin bilgisi ya da bilginin oranlanaca alann bilgisidir, ama belirli ve belli bir nitelii olan bir bilgi, belirli ve belli bir nitelii olan renilebilen eylerin bilgisidir. Demek istediim u: Ev kurma bilgisi ortaya kt zaman, bu bilgi, teki bilimlerden mimarlk adn alacak kadar ayrlmad m?'' "Tabii, yle''.

"tekilerin hibirinde olmayan belli bir nitelii olduu iin, deil mi?'' "Belli bir nitelii olan bir eyle ilikisi olduu iin, kendi de belli bir nitelii olan bir bilgi olmad m? teki sanatlar ve bilimler iin de byle deil midir?'' "Byledir.'' "imdi sylediimi anladnsa'' dedim "demin unu sylemek istediimi kabul et: Nitelikleri gerei baka bir eyle ilikili olan her ey, bal bana, bal bana olan eylerle ilikilidir; ama nitelii olan eyler nitelii olan eylerle ilikilidir, demitim. likilidir diye, ilikili olduu eylerle ayn niteliktedir demek istemiyorum: rnein salk bilimi salkl, hastalk bilimi hastalkl; bunun gibi iyi eylerin bilimi iyi, kt eylerin bilimi ktdr demek istemiyorum. Ama madem ki ilikili olduu alann kendisinin bilimi deildir de, belli bir nitelii olan bir eyin bilimidir (salk bilimi ve hastalk gibi), bu yzden o da belli nitelii olan bir bilim olmak zorunda kalmtr; bu durum, ona yalnzca bilim deil, belli bir nitelii olan bir eyin buna eklenmesi yznden, tp bilimi denmesine neden olmutur.'' "Anladm'' dedi "sanrm, byledir.'' "Peki, ya imek arzusu?'' dedim "onu da bir eyle ilikili olan eyler arasna koymaz msn? Yani imek arzusu.'' "Ha, ha, anladm" dedi, "ikiyle ilikilidir.'' "O halde, ikinin belli nitelii varsa, onunla ilikili olan ime arzusunun de belli nitelii vardr, ama ime arzusunun kendisi, ne ok, ne az, ne iyi, ne kt, ne de tek szckle belli nitelii olan bir ikiyle ilikilidir. Ama imek arzusu, nitelii gerei, bal bana ikiyle ilikilidir.'' .'Kesinlikle." "O halde susayan bir insann ruhu, susam olmak niteliiyle, ikiden baka bir ey istemez, uzand budur, erimek istedii budur.'' "Apak''.

"Ama imek arzusundaki ruhu bir ey engellerse, ruhta, bir hayvan suya gtrr gibi ruhu imeye gtren imek arzusundan baka bir g yok mudur? nk kabul ettiimize gre, ayn varlk ayn ksmnda, hem ayn ynde, hem de kart devinimleri yapamaz.'' "Evet, yapamaz.'' "Ayn biimde, bence, bir oku iin de, 'elleri yay hem uzaklatrr, hem kendine yaklatrr' demek doru olmaz. 'Uzaklatran bir eldir, yaklatran teki eldir' demeli.'' "Tabii byledir'' dedi. "yleyse, bazen, susad halde imek istemeyen kimseler vardr, diyelim mi?'' 'Byle birok insana, hem de sk raslanr'' dedi. "Peki, bunlar iin ne denebilir? Ruhlarnda bir yandan imeyi buyuran bir ksm, te yandan engelleyen bir ksm vardr. meye engel olan ksm, imeyi buyuran ksmdan ayrdr, ona egemendir denemez mi?'' "Sanrm, yle demeli'' dedi. "O halde bu gibi arzulara engel olan devinimin ruhta belirmesi, akldan ileri gelmez mi? Buna karlk ruhu srkleyip gtren devinimler tutku ve hastalklardan ileri gelmez mi?'' "Besbelli.'' "O halde, bunlar birbirinden ayr iki ksm olarak kabul etmek yerinde olur. Birine akl ksm diyoruz (ruh bununla akl yrtr), tekine akla uygun olmayan, arzulayan ksm, baz zevklerin, doyumlarn arkada diyoruz: Ruh bununla sever, ackr, susar, baka arzulara kaplr.'' "Evet'' dedi "bunu kabul etmek ok yerinde olacak.'' "O halde bunlar ruhumuzun iki belirli ksm olarak ayralm: ama taknlk, bizi tarp fkelendiren ksm ruhun bir nc ksm mdr? yle deilse bunlardan hangisiyle ayn doadadr?'' "htimal ikincisiyle, arzulayan ksmla'' dedi.

"Ama ben'' dedim, "bir zamanlar iittiim u yknn doruluuna inanyorum. Aglaigon'un olu Leontios, Pire'den kente doru karken, kuzey surunun dnda yrd srada, bakm, celladn yannda ller yatyor. lleri hem grmek istiyormu, hem de kendi kendine kzarak gzlerini eviriyormu. Bir zaman kendisiyle savam, yzn kapam, ama sonunda arzularna yenilerek, gzlerini drt ap llere doru gitmi; 'Haydi, aln bakalm, a gzlerim, bu grnm doya doya seyredin' demi.'' "Bu yky ben de dinlemitim'' dedi. "Bu yk gsteriyor ki'', dedim "bazen fke arzularla, iki ayr ksm birbiriyle mcadele eder gibi mcadele ediyor.'' "Evet, yk bunu gsteriyor'' dedi. "Baka birok kez de,'' dedim "akla karn arzularnn basks altnda kalan insann kendi kendini azarlayp kendindeki zorlayan ksma kar fkelendiini, sanki iki yan varm gibi mcadele edilirken, byle bir adamn fkesinin akln bada olduunu fark etmedik mi? Ama akl yasak ettii halde, fke arzularla birleip akla kar korsa. Sanrm, bu durumu sen ne kendinde grdn, ne de bir bakasnda.'' "Zeus hakk iin, hayr'' dedi. "Peki'', dedim "ya insan haksz olduunu sanrsa? Ne derece soyluysa, o derece az kzmaz m? Sana gre, kendini hakl olarak cezaya arptran kimse kendini susuz, soukta braksa veya bunun gibi aclar ektirse bile, sylediim gibi kendine kar fkeye kaplmak istemez, deil mi?'' "Doru'' dedi. "Peki, ya hakszlk grdn sanrsa? Bu duruma kprp kzmaz m? Adaletli sand eye balanp o uurda mcadele etmez mi? Alk ekse, soukta braklsa ya da bu trden baka ilemler karsnda braklsa, direnle gs gerip kazanmaz m? Ya istediini elde edinceye ya da lnceye kadar veya obann kpeini ard gibi, kendinden akl tarafndan arlp sakinletirilinceye kadar, soyluluunu elden brakr m?'' "Evet'' dedi " tmyle dediin gibidir, nitekim kentimize de, kpeklerin obanlara ba emesi gibi, yneticilere ba een yardmclar koyduk.''

"Ne demek istediimi ok iyi anlyorsun'' dedim. "Ama bir de fark ettin mi?'' "Neyi?'' "unu: fkelenen ksm hakkndaki grmz tam tersi kt. nk demin onu bir eit arzulayan ksm sanmtk, ama imdi yle olmak yle dursun, ruhtaki bir anlamazlkta akln yannda bizzat silaha sarlr diyoruz.'' "ok doru'' dedi. "Peki, akl ksmndan ayr mdr, yoksa onun bir tr mdr? Bu ekilde ruhta deil, iki ksm olacak, akl ve arzulayan ksm. Ya da kentte, kenti oluturan snf: Para kazanan, yardmc olan ve t veren snflar olduu gibi, ruhta da bu nc ksm, yani, kt bir eitimle bozulmazsa, yaratl gerei akla yardmc olan, fkelenen bir ksm var mdr?'' "Mutlaka nc bir ksm olmal'' dedi. "Evet'', dedim "ama fkelenen ksmn, arzulayan ksmdan ayr olduu gibi, akl ksmndan da ayr olduu ortaya kmal.'' "Bunu ortaya karmak g deildir"dedi. "ocuklarda bile grlebilir; daha doar domaz fkeyle dolup taarlar; ama hi olmazsa benim dnceme gre, bazlarnn akldan hibir zaman nasipleri olmaz, halk kitlesinin de pek ge 'olur.'' "Evet'' dedim "Zeus hakk iin gzel syledin. Dediin gibi olduu hayvanlarda bile grlebilir; stelik yukarda bir yerde sylediim (50) Homeros'un bir dizesi de buna tanktr: 'Gsn derek, kalbini u szlerle azarlad.' nk burada Homeros, ruhun bir ksmnn baka bir ksmn; yani iyiyi kty ayrt eden ksmn, hi dnmeden fkelenen ksm azarladn apak betimlemitir.'' (51) "Kesinlikle doru sylyorsun'' dedi. "kyya glkle eriebildik'' dedim "her bireyin ruhunda, kentteki ksmlarn aynnn bulunduunda ve bunlarn ayn miktarda olduunda, hakl olarak anlatk.'' "Evet, yle.''

"O halde, kent nasl ve hangi ksm yznden bilgeyse, her bireyin de ayn biimde ve ayn ksm yznden bilge olmas zorunlu deil midir?'' .''Kukusuz." "Birey, hangi ksm yznden ve ne biimde gzpekse, kentin de, ayn ksm yznden ve ayn biimde gzpek olmas gerekmez mi? Erdeme ilikin baka her konuda da kent ve birey iin durum byle deil midir?'' "Zorunlu.'' "O halde bir insann da, kentin adaletli olduu biimde adaletli olduunu syleyebiliriz, sanrm.'' "Bu da zorunlu.'' "Ama u nokta da hep aklmzda: Kenti oluturan her snf kendi iini grd iin kent adaletliydi.''(52) "Evet, hep aklmzda, sanrm'' dedi. "O halde, belleimizde olsun, her birimizdeki her ksm kendi iini grd zaman, biz de adaletli ve kendi iini gren insanlar oluruz.'' "Evet, bunu unutmamalyz.'' "Bilge olduu ve tm ruha zen gstermeyi zerine ald iin, akll ksma egemen olmak dmez mi? fkelenen ksma da, sz dinlemek ve tekinin bada olmak?'' "Kesinlikle.'' "Peki, konutuumuz gibi (53) mzik ve idmann birlemesi bu iki ksm uyumlulatrmaz m? Akll ksm gerginletirip gzel szler, bilgilerle besler; fkelenen ksm gevetip yattrr, uyum ve l araclyla yumuatr.'' "Kesinlikle," dedi.

"Byle bytlen ve gerekten kendi iini renip eitim gren iki ksm, her insann ruhunda en byk ksm oluturan ve doas gerei hi doymak bilmeden arzulayan ksm ynetecekler. Bu ikisi, arzulayan ksmn, beden zevkleri dediimiz zevklere gereinden fazla dalp g kazanmasna; kendi iini grmeyip bakasn kul ederek doasna uymad halde egemen olmaya kalkmamasna ve bylece kamu yaamn batan aa altst etmemesine dikkat etsinler.'' "ok doru'' dedi. "Peki'' dedim "dardaki dmanlara kar bu ikisi tm ruhu ve vcudu ok iyi korumazlar m? Biri t vererek, teki savaarak, egemen olann szn dinleyip, gzpekliiyle verilen tleri yerine getirerek?'' "Evet, yledir.'' "fkelenen ksm, korkulacak ve korkulmayacak eyler hakknda akln tlerini, ac ve zevk durumlarnde tutarsa, bu ksmna gre, insana gzpek denir, yle deil mi?'' "Doru'' dedi. "nsanda egemen olan ve bu tleri bildiren kk ksmna gre de insana bilge denir; yine bu ksmda, her ksma ve bu ksmn oluturduu birlie yararl olan eylerin bilgisi vardr.'' "ok doru.'' "Peki, yneten ve ynetilen iki ksm, akll ksmn ynetmesi gerektiinde anlarsa ve ona kar ayaklanmazlarsa, bu ksmlar arasndaki dostluk ve uyum yznden, insana ll denmez mi?'' "Zaten lllk bundan baka bir ey deildir" dedi, "ster kentin, ister bireyin lll olsun.'' "Nihayet sk sk szn ettiimiz ksm yznden de adaletli, hem de ayn biimde adaletli olacak.'' "Zorunlu."

"O halde?'' dedim "Adaletin kentte ortaya ktndan baka trl olduunu sanacak kadar gzmz kr m oldu?'' "Sanmam,'' dedi. "imizde hl bir kuku varsa, adaletli insan her gn olup biten olaylarla kar karya getirerek yargmzn doruluunu aratrabiliriz.'' "Hangi olaylarla?'' "rnein kentimiz hakknda ve douu, grd eitim bakmndan ona benzeyen bir insan hakknda bir yargya varmamz gerektiini varsayalm: Acaba bu insan, kendisine emanet edilen altn ya da gmleri aldktan sonra i eder mi? Byle bir davran o insana benzemeyenlere ykleyecei yerde, o insana ykleyecek bir insan bulunur mu dersin?'' "Hayr, bulunmaz'' dedi. "Tapnak soygunculuundan, hrszlktan, zel yaamda arkadalarna, siyasal yaamda devlete ihanetten uzak olmayacak m?'' "Evet, uzak olacak.'' "Ne yeminlerinde, ne de verdii baka szlerde hibir biimde sadakatsz olmayacak.'' "Nasl olabilir?'' "Zamparalk etmek, ana babaya bakmamak, tanrlara saygszlk etmek, btn bunlar, ondan baka herkese yarar.'' "Kukusuz ona yaramaz'' dedi. "Btn bunlarn nedeni, ondaki her ksmn kendi iini yapmas deil midir? ster ynetici, ister ynetilen olsun..." "Evet, neden budur.'' "Adalet, senin dncene gre, byle insanlar ve kentler oluturan gten baka bir ey midir?''

"Zeus hakk iin'' dedi "bence bu gtr.'' "te dmz tmyle kt. Daha kenti kurmaya balarken, belki de bir tanrnn bizi adaletin bir temel ilkesine, bir rneine gtreceini hayal ettiren dmz.'' "ok doru''. "Demek,? Glaukon, ayakkabc olarak doan insann yalnzca ayakkab yapp baka bir ey yapmamasnn, dlger doann yalnzca ev kurmasnn doru olduunu dnmek bize adaletin bir dlemini verdi ve bu yzden bize yararl oldu.'' "Apak.'' "Gerekten adaletin bunun gibi bir ey olduu anlald; ama bu, insann d edimlerine deil, i edimlerine, yani gerek benliine ve kendinin olan eylere uygulanr. Adaletli insan kendindeki her ksmn kendine yabanc iler grmesine, ruhundaki ksmlarn birbirinin iini yklenmesine izin vermez; tersine, szcn gerek anlamyla kendi evini pek gzel dzene kor, kendi kendine egemen olur, bir dzen kurar, kendi kendine dost olur, tpk mzikteki pes, tiz, orta ve aradaki btn teki perdelerin uyumu gibi, kendindeki ksm uyumlatrr. Bunlar birbirine balar, birok eden olumuken bir birlik haline gelir, ll, uyumlu olur. Ancak bu duruma geldikten sonra, ister para kazanmakta, ister vcut bakmnda, ister bir devlet iinde ya da zel ilerinde eyleme geer. Btn bu ilerde bu durumu koruyan, bu durumun salanmasna yardm eden eylemleri adaletli ve iyi eylemler sayar, bunlar bu biimde niteler, bu eylemleri yneten bilgiye bilgelik, bu durumu zp bozan eyleme de adaletsizlik, bu eylemi yneten yargya bilgisizlik der.'' "Szlerin, Sokrates, batan aa dorudur'' dedi. "Gzel'' dedim. "Adaletli insan, adaletli kenti ve bunlardaki adaletin ne olduunu bulduumuzu ileri srersek, sanrm tmyle yalan sylemi saylmayz.'' "Zeus hakk iin, kesinlikle saylmayz'' dedi. "O halde, bulduk diyelim mi?'' "Diyelim.''

"Peki, yle olsun'' dedim "bundan sonra da, sanrm, artk adaletsizlii gzden geirmeliyiz.''(54) "Tabii.'' "Adaletsizlik, bu ksmn arasndaki bir anlamazlk, birok ii zerine alma, bakasnn iine karma; ruha egemen olabilmek iin, hi yakk almad, tersine, ruhun bir ksmnn, egemen olan ksma yaradl gerei ba emesi gerektii halde, ruhun btnne kar kmas deil midir? Bu gibi eylemler, yani ruhtaki ksmlarn kargaas ve karkl adaletsizliktir, gemsizlik, korkaklk, bilgisizlik, nihayet bir szckleher trl ktlktr diyeceiz, sanrm.'' "Evet, bu o demek'' dedi. "Mademki'' dedim "adaletsizlik ve adalet belli ve apak ortadadr, adaletsizce davranmak ve hakszlk etmek ya da bunun gibi, adaletli hareket etmek de belli ve apak olmaz m?'' "Ne biimde?'' "nk'' dedim "adalet ve adaletsizlik, salkl ve hastalkl eylere benzer; yalnzca biri vcuttadr, teki ruhta.'' "Ne gibi?'' dedi. "Herhalde, salkl olan sal yaratr, hastalkl olan da hastal.'' "Evet.'' "Ayn biimde adaletli davranmak adaleti, adaletsizce davranmak adaletsizlii yaratr, deil mi?'' "Zorunlu." "Sal yaratmak da, vcuttaki ksmlar arasnda, yaratllarna gre ynetmek ve ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmak demektir. Hastalk yaratmaksa, bu ksmlar arasnda yaratllarna aykr ynetmeyi ve ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmaktr.''(55)

"yledir.'' "Peki, adaleti yaratmak da, bu ruhta, ruhun ksmlar arasnda, yaratllarna gre ynetmek ve ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmak deil midir? Adaletsizlik de bu ksmlar arasnda, yaratllarna aykr olarak ynetmeyi ve ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmak?'' "Tmyle yle'' dedi. "Erdeme gelince, anlalyor ki, erdem ruhun bir eit sal, gzellii, salam bir durumudur. Ktlkse, ruhun hastal, irkinlii, zayfldr.'' "yledir.'' "yleyse, iyi abalar insan erdem sahibi, kt abalar ise ktlk sahibi eder, deil mi?'' "Zorunlu.'' "Artk, anlalan, gzden geirilecek bir u kald: Adaletli olduu kabul edilsin ya da edilmesin, adaletli davranmak, iyi abalarda bulunmak, adaletli olmak m yararldr; yoksa hi ceza grmeden ve grd cezayla dzelmeksizin, hakszlk edip adaletsiz olmak m?'' "Ama Sokrates'' dedi "bana yle geliyor ki, artk bunu incelemek gln bir ey olacak: nk vcudun sal bozulduu zaman, her trl yemei yiyip ikiyi imek, her trl zenginlikten, erkten yararlanmak mmkn olsa bile yaanamadna gre, bizi yaatan eyin yaps bozulup alt st olunca, yaanabilir mi? Hatta insan hakszlk ve ktlkten kurtaracak adalet ve adaletsizliin yukarda incelediimizgibi olduu ortaya ktna gre, insan, adalet ve erdeme kavuturacak eyden baka, her istediini yapabilecek olsa bile!'' "Evet, bu gln bir ey olacak'' dedim "ama madem ki bunlarn gerekten byle olduunu gayet ak grebilecek duruma geldik, artk yorulmamalyz.'' "Hibir zaman, Zeus hakk iin, hi yorulmamalyz.'' "Gel bakalm'' dedim "bence ktln grlmeye deer ka biimi var, bak.''

"Peinden geliyorum'' dedi "yalnzca sen syle.'' "Gerekten'' dedim "bir gzetleme kulesinden bakar gibi, szlerimizin yle bir noktasna geldik ki, buradan erdemin bir biimi, ktln ise binlercesi grlebilir, ama bunlarn iinden yalnzca drt biimin anmsanmaya dediini grebiliriz.'' "Ne demek istiyorsun?'' dedi. "Ka trl devlet varsa, herhalde o kadar da ayr ruh biimi vardr.'' "Ne kadar?'' "Be devlet biimi'' dedim "be de ruh biimi.'' "Syle'' dedi "hangileri bunlar?'' "Bunlardan biri, bence gzden geirdiimiz devlet biimidir'' dedim "ama ona iki ad verilebilir: Ynetenler arasndan bir tek adam sivrilirse, buna krallk; biroklar sivrilirse, soyluluk ynetimi, yani en iyilerin ynetimi, denir.'' "Doru'' dedi. "Bence bu ikisi bir trdr," dedim "nk ister birok kimse, ister bir tek kimse olsun, gzden geirdiimiz eitim ve retimle yetitirilmilerse, kentin temel yasalarnda bir ey deitirmezler.'' "Deitirmeleri olasl yok'' dedi. AIKLAMALAR DEVLET III (1) Bu szlerle Sokrates, II. kitapta konuulan sorunlar zetler. Konu gene iir evresinde dnyor.Grlyor ki II. ile III. kitaplar arasnda nemli bir konu deiiklii yoktur. (2) Homeros, Odysseia 489-491. Bu szleri Akhilleus, yeraltnda Odysseus'a syler. Platon burada, gerekten de eletirilecek bir noktaya deinir. phesiz bu szler lyada'daki yiit Akhilleus'un azna hi uymamaktadr. Bunlar ancak, lyada dnyasnn yiitlik lksne ok yabanc olan bir airin dnd szler olabilir.

(3) Homeros, lyada XX 64-65. Bu szleri lyada'nn XX. kitabnda anlatlan tanrlar savanda, yeralt dnyasnn hakan Aidoneus syler. (4) Homeros, lyada XXIII 103-104.Akhilleus bu szleri, Patroklos'un ruhu ona grnp, Hades'in kaplarndan geebilmesi iin sonunda gmlmesini istedikten sonra syler. (5) Homeros, Odysseia X 495. Kirke Odysseus'a yeraltna inii iin t verirken bu szleri syler. Bilici Teiresias kastedilmektedir. (6) Homeros, lyada XVI 856-857. Hektor tarafndan ldrlen Patroklos kastedilmektedir. (7) Homeros, lyada XXIII 100-101. Akhilleus'a dnde grnen Patroklos'un ruhu kastedilmektedir. (Bak not 4). (8) Homeros, Odysseia XXIV 6-9. Burada, Hermes'in, Odysseus ve adamlar tarafndan ldrlenleri yeralt dnyasna gtrmesi anlatlr. (9) Kokytos ile Styks yeralt rmaklardr. (10) Fena adamlar korkutmak iin. (11) Homeros, lyada XXIV 10-12. XVIII 23-24 dizeleri eklenmitir. Her iki parada da Patroklos'un lmne alayan Akhilleus'un yas anlatlr. (12) Homeros, lyada XXII 414-415. Akhilleus tarafndan ldrlen Hektor'a alayan Priamos'un yas anlatlr. (13) Homeros, lyada XVIII 54. Thetis denizin dibinde, Patroklos ld iin Akhilleus'un aladn duyunca bu szleri syler. lm artk yakn olan Akhilleus'a alar. (14) Homeros, lyada XXII 168-169. Zeus, Akhilleus'un Troia surlar evresinde kovalad Hektor'a acr. (15) Homeros, lyada XVI 433-434. Zeus, Sarpedon'u yazgnn belirledii sondan kurtarmay dnr, ama Hera'nn tlerini dinleyerek vazgeer.

(16) Homeros, lyada I, 599-600. Bu dizeler lyada'nn birinci kitabnn sonundan alnmtr. Burada tanrlarn mutluluuyla,insanlarn, kitabn balangcnda gsterilen aclar ve hrslar arasndaki eliki byk bir ustalkla canlandrlmtr. (17) Platon burada II. kitabn sonunda yer alan yalan konusundaki konumalara iaret etmektedir. (18) nderlerin, yalan bir ila gibi kullanmalar hakknda V. kitap'a bak. (19) Devlet yneticiliiyle beden eitimi ve hekimlik arasndaki benzerlik Gorgias'da da sz konusudur. (20) Homeros, Odysseia XVII 383 - 384. (21) Platon burada "sophrosyne" kavram zerine halk grlerini aktarr. Hellenlerin dnya grlerinde ok byk bir yer tutan bu kavram, IV. kitap'da felsefe yoluyla aklanmaktadr. (22) Homeros, lyada IV 412. Kar kmadan ba emeye bir rnek: Diomedes bu szlerle Sthenelos'un, Agamemnon'un eletiren, kkrtc szlerine karlk vermesini yasaklar. (23) Gene lyada'dan alnma (III 8 ve IV 43) ses karmadanba eme zerine rnekler. (24) Homeros, lyada I 225. Bu szlerle Akhilleus Agamemnon'a kmaktadr. (25) Homeros, Odysseia IX 8-10. Odysseus'un, Phaiaklarn kral Alkinoos'a syledii szler. Alkinoos Odysseus'tan adn ve ackl maceralarn anlatmasn ister. Odysseus da yksne balamadan bu szleri syler. Bu dizeleri olayn nasl gelitiini dnerek anlamak gerekir. Odysseus, ozan Demodokos'un anlatt yky dinlerken alayarak lenin keyfini kard iin zr diler. Bu szlerinden, anlataca yknn o neeli havaya ters deceianlalr. (26) Homeros, Odysseia XII 342. Eurylokhos, bu szlerle arkadalarn, Odysseus yokken alklarn dindirmek iin Helios'un kutsal srlarn yakalamaya ve kesmeye kandrr.

(27) Homeros, lyada XIV 294 v. d. Akhalar byk bir tehlike iindedirler: Troiallar Akhalarn donanma ordughna girmeyibaarmlardr. Poseidon Akhalarn yardmna koar, bizzat savaa katlmaya hazrdr. Fakat Troiallar destekleyen Zeus'un bunun farkna varmamas gerekmektedir. Bu nedenle, Hera Zeus'un dikkatini Troia savandan ekmek iini zerine alr. Aphrodite'nin ak duygular uyandran sihirli kuan beline takarak da danda Zeus'u bulmaya gider. Bu para lyada'nn harikulade gzel sahnelerinden biridir. lyada'nn airi, ok eski bir dinimotif olan gk tanrs iftinin evlenmesine destannda burada yer ayrmtr, (28) Homeros, Odysseia VIII 266 v. d. Ozan Demodokos'un Phaiaklarn kral Alkinoos'un saraynda syledii ark. Bu yk yukarda aktardmz lyada parasna kart olarak tanrlar hakkndaki eski inanlar hafif bir mizah gibi kullanangrece yeni bir iir parasdr. Bu ark, Odysseia'da olayn akn bozan sonradan eklenmi bir para olmaldr. (29) Homeros, Odysseia XX 17-18. Odysseus, kendi evinin avlusunda kt bir yatakta yatp da kendi hizmetilerinin rezilce davranlarn seyretmek zorundayken, bu szlerle kendiniyattrmaya alr. (30) Bizans dneminden kalma Sada adl szle gre, birok kimse bu dizeyi Hesiodos'un sayar. Fakat Hesiodos'un elimize kadar gelen yaptnda yoktur. (31) Homeros, lyada IX 515 v. d. (32) Homeros, lyada XIX 278 v. d. (33) Homeros, lyada XXIV 139. Platon'un eletirisi hakszdr. Akhilleus Hektor'un lsn Priamos'a teslim ederken para hrsna kaplm deildir, Zeus'un buyruuna uymaktadr. Kurtulmalk olarak bir armaanalmak da detti. stelik Patroklos'a, Hektor'un lsn kpeklere atmaya sz verdii halde bu sz yerine getiremediinden, Patroklos'un ruhunu yattrmak iin de almak zorundadr. (34) Homeros, lyada XXII 15 ile 20. Apollon Akhilleus'u aldatmtr: Troiallarn kente dnebilmesi iin TanrAgenor'un klna girmi ve Akhilleus'u kendisini izlemeye kkrtmtr. (35) Troia ovasnda akan Skamandros rma. Homeros, lyada XXI 130-132, 233 v. d.

(36) Homeros, lyada XXIII 151. Sperkheios Akhilleus'un yurdunda akan en byk rmaktr. Peleus Sperkhelos'a Akhilleus Troia savandan geri dnerse, Akhilleus'un salarn adamaya sz vermiti. Fakat Akhilleus leceini artk biliyordu. Bu yzden Peleus'un ada boa kmtr ve san len arkadana armaan olarak adayabilir. Platon'un burada neyi eletirdii pek anlalmyor. Homeros'u ezberinden alntlad iin, bazen yanlyor. (37) Homeros, lyada XXIV 14 v. d. (38) Homeros, lyada XXIII 175. (39) Akhilleus Peleus'un oludur. Peleus'un babas Aiakos ise Zeus'un oullarndandr. (40) Peirithoos Theseus'a Helena'y karmak iin, buna karlk olarak da Theseus dostuna Persephone'yi yeraltndan karma giriiminde yardm etmitir. (41) II. kitap. (42) Yukarda ad geen Aiskhylos'un Niobe adl kaybolmu tragedyasndan. Tantalos ile ailesi kastediliyor. (43) Platon burada Thrasymakhos'un I. kitap'takulland deyime iaret etmektedir. (44) Doruluun z ve yararl olup olmad sorunu, IV. kitapta ilenir. Fakat IV. kitapta iir konusuna dokunulmaz. Platon zaten burada ele alacan syledii soruna Devlet'te bir daha dnmez, X. kitabn banda, yeni devlette iir konusunu, idealar kuram orada incelendii ve iire de uygulanabilecei iin daha yksek bir dzeyde ele ald halde, gene dnmez. Platon burada verdii sz yerine getirmeyi unuttu mu? Bunu kabul etmek zordur. Aksine, Platon Devlet'in sonunda anlatt Mavera efsanesinde "insanlardan nasl sz etmek gerektiine'' dair kendisi bir rnek vermitir. (45) Sokrates'in burada deiik iir trleri arasndaki farklar -lirik iirde yaln anlatma, dramada yaln yknme, destanda anlatma ve yknme kark- belirtmek istedii anlalr. (46) Homeros, lyada I 12 v. d.

(47) Bu parann zn oluturan yknme (mimesis) kavram ilka sanat anlaynda ok byk bir yer tutmaktadr: Gzel sanatlarla ilgili olsun, iir olsun her yapt, ilkan anlayna gre, bir mimesis, yani doaya bir yknmedir. Fakat yaptn konusunu gz nnde tutan ve estetie dayanan bu mimesisi yukardaki szlerde aramak yanl olur. Platon mimesisten, rnein ilka okullarnda sz konusu edilen iirin kurulu biimini kastetmektedir. Khryses'in szlerini okuyacak renciye, yalnzca szlerin ieriini canlandrmak grevi dmezdi, szlerin duygu ieriini, ethos ve pathosunu btn benliiyle canlandrmak zorundayd; fakat bu ii baarabilmek iin kendini unutmas, Khryses'in ruhuna, kiiliine girmesi gerekliydi. Platon da mimesis derken estetik deil, ahlaki ve pedagojik bir kavram anlar. X. kitabn banda, iir hakkndaki szn yeniden ele alnmasnda bu kavram varlkbilimsel bir anlam kazanr. (48) s. 22. (49) Dithyrambos, koronun aulos katlmyla syledii bir arkdr. Konusu mythostan alnmadr. Dithyrambos tanrlarn erefine, Atina'da da Dionysos'un erefine sylenirdi. nceleri yalnzca bir anlatmadan ibaretti, sonra tragedyann etkisiyle dithyrambosa dramatik eler de katlmtr. (50) s. 22. (51) Bak: II. Kitap. (52) Platon burada genel Hellen grn temsileder. Sokrates'in Symposion'un sonunda tragedya airi Agathon'la komedya airi Aristophanes'i, bir airin hem tragedya, hem de komedya yazabilmesi gerektiine kandrmaya almasyla yukardaki szler arasnda yalnzca grnte bir eliki var: Symposion'da amac, bu iki iir trn incelemek deil; Sokrates'i, trajik ile komik unsurlar daha yksek bir btn halinde ruhunda birletiren Sokrates'i canlandrmaktr. Ayn biimde Platon kendisi de, diyaloglarnda Sokrates'in yaamnn mimesisini yapmakla, tragedya ile komedyay daha yksek bir dzeyde birletiren bu ikitr iine alan bir tr yaratm olmak savndadr. (53) Plutarkhos'un Solon'da anlatt yk, Attika anlaynn ciddiliine rnek olan bu grn yalnzca Platon'a has olmadn kantlar: Thespis oyunlarndan birini temsil ettikten sonra, Solon ona dnerek, herkesin nnde yalanc oyunlar oynamaktan utanmyor mu diye sormu. Thespis de, aka olsun diye byle eyler sylemekte, temsil etmekte bir

ktlk olmad yantn verince, Solon fkeyle sopasn yere vurarak demi ki: "Bu akay versek, ona deer verirsek, onu yaknda ekonomik yaammzda da greceiz.'' (54) Platon,ihtimal, nceden de bir ka kez dizelerini alntlad Aiskylos'un Niobe adl tragedyasn dnmektedir. (55) Kukusuz Platon burada Euripides'in kadn kiiliklerini dnyor. Euripides'in kaybolan Aiolosadl dramnda kardei Makareus'tan gebe kalan Kanake sahnede doum sanclar ekmektedir; bu durumda syledii arya herhalde nlenmi olsa gerek ki mparator Neron onu temsil etmekten pek holanrm. (56) Kleler zellikle de komedyada nemli rol oynarlar. Fakat Euripides hukukun, toplumun basksna, hakszlna uram insan tiplerinden hepsine tragedyada yer vermitir. (57) Tragedyada sarholua rnek olarak yalnzca Euripides'in Alkestis dramndaki Herakles vardr. Fakat unu da unutmamal ki Alkestis tragedya deil de bir satyr oyununun yerini tutmaktadr. (58) Tragedyada insanlarn ldrd bazan grlr. Fakat Aiskhylos ile Sophokles ldranlar sahneye karmaz, ancak ldrdklarn bakalarna anlattrrlar (Orestes, Aias). Tek istisna Aiskhylos'un Prometheas'unda Io'dur. Yalnzca Euripides, Herakles ile Bakkhalar adl tragedyalarnda ldrm kiileri sahneye karr (Herakles'te Herakles'in kendisi, Bakkhalar'da Pentheus ile Agaue). (59) lka boyunca el iiliinin zgr adama yakmad dncesi vard. Platon da VI. kitapta el ilerinin insanda dnce edimini krletirdiine iaret eder. Dzenli, gnlk bir ie bal olan adam felsefe iin uygun deildir. nk felsefeyle uraabilmesi iin insann bo vakti olmaldr. (60) Daha eski zamanlarda, rnein Aiskhylos'un dneminde, mzik airin szlerine uyduu, szlerin yannda ikincil bir e olarak kald halde, Euripides'in dramlarnda ve ada olan dithyrambosta bamsz gelimi, bu kez de szler ona uymutur. lka mzii hemen hemen bsbtn kaybolduundan, bu gelimeyi izlemek bizim iin zordur. Fakat Euripides'in korolarnda szlerin mzie uydurulduunu hl sezebiliriz. Bu esasl yenilikle birlikte mzikte virtuozluk da nem kazanm, Platon'un burada szn ettii doa seslerine mzikle yknmeye giriilmi, ayn zamanda da sazlarla mzik Platon'un abartl bul-

duu bir biimde n plana gemitir. Platon mziin szden ayrlmasn eletirir, hele insan sesinden uzaklaarak doa seslerine yknmeye giriilmesini ahlak dklnn bir kant sayar. Yasalar adl yaptnda da bu konuyu birok kez ele alr (mes. II. kitap 669 c'de). (61) Davranlarda ve konumada sakinlii ve arball Aristo da (Eth. Nic. IV 8, 1125 a 12 v.d.) yksekruhlulua (megalopsykhia)iaret olarak kabul eder. (62) Baa merhem srme, yn eritlerden elenk takma, tapnmada grlen davranlardr. Platon bununla airin tanr etkisi altnda bulunan tanrsal bir varlk olduunu gstermek ister. Platon'u, devletinden kard iirden ve mzikten zevk duymayan bir insan sanmamalyz. airi reddetmek zorunda kalyorsa da, onu, tanr gibi tapnlmaya deer, yksek bir varlk sayar. Diogenes Laertios'un anlattna baklrsa, Herakleitos airlere kar ok daha sert davranm, demi ki: Homeros yarmalardan atlmaya, bastonla dvlmeye layktr, Arkhilokhos da. (63) iir hakkndaki konumada Sokrates'i Adeimantos yantlad halde, sz mzie gelince, mzik bilgisi olduundan Glaukon sze karr. (64) Belli ki Platon szden ayrlm bir mzii tanmyor bile. (65) Yunan ses sistemi iin kitabn sonunda bulunan eke bak. ((66) Yunanllarn aulos dedikleri saz, flvtaya yakn olduundan aulos szcn flvta diye evirdik. Aristo da (Politika VIII 6, 1341 a 17 v.d.) eitim alannda aulosa bir yer verilmesini iki nedenden kabul etmez: Birincisi, aulos ahlaki (ethikon) deildir, dini cmblere yakr; ikincisi, aulos alarken insan ark syleyemez. (67) Lyra ile kithara ilke bakmndan birdir. Yalnz lyrann telleri eri, kitharannkiler ise dz bir gs tahtas zerine gerilmiti. Lyra evde ve genlerin mzik eitiminde kullanlan kk bir sazd; halbuki kithara daha byk ve daha sanatl bir biimde yaplm olduundan sanatlarn konserlerde, yarmalarda kullandklar sazd. (68) Aulos mzii, kam bol olan Phrygia'da meydana gelmi ve aulos bestecisi Olypos'la 8'inci yzylda en yksek gelime noktasna varmtr. Phrygia'dan Yunanistan'a gelmi ve Dionysos ile Phrygialu Ana Tanr'nn kltnde salam bir yer edinmitir. Aulos'un Yunanistan'da byk bir direnile karlat Marsyas mythosundan anlalr: Athene aulosu icat etmi, fakat aulos alarken yznn burutuunu, irkinletiini grnce, onu atm. Phrygia oban Marsyas aulosu bulmu ve bu yeni sazna gvenerek kithara alan

Apollon ile bir mzik yarmasna girimi. Yarma Phrygia'da Kelainai yaknlarnda olmu. Marsyas kaybetmi, tanr da kstahlnn cezas olarak Marsyas'n diri diri derisini yzm. Bu efsanede Platon'da da grlen bir anlay yansmaktadr: Pedagoji ve ahlaka nem veren akla dayanan Apolloncu eilimlerin cmbl dionysosu eilimlere direnci. (69) Sokrates, tanrlarn adn kirletmemek iin kpek zerine yemin ediyor. Sylendiine gre Rhadamanthys bile insanlara, yeminlerinde sradan eya ve hayvan adlar kullanmay tlemiti: rnein "kaz hakk iin'' gibi. (Bu deyim Yunanca'da "Zeus hakk iin'' deyimine benzer). (70) II. kitap. (71) Ritimlerin e ayrlmas ksa heceleri bir, uzun heceleri de iki saymak ilkesine dayanr. Bylece u ritim trleri ortaya kar: 1) Genos ison, 2:2 oranna dayanr. Daktylos ()spondeios (??) ve anapaistos(-) bu genostandr. 2) Genos hemiolion, 3:2 veya 2:3 oranna dayanr. Paion (), kretikos (), bakkheios () bu trdendir. 3) Genos diplosion, 2:1 oranna dayanr. Bu trde trokhaios ile iambos'tan baka bir de ionikos vezinleri vardr ( veya ). (72) Platon'un bu drt trden ne amalad belli deildir. (73) Perikles dneminde yaam, Perikles'in dostu nl mziki. Damon ritim ve melodinin aknn insann ruhsal durumuyla ilintili olduuna inanrd. Yani o da Platon gibi mziin ahlak zerindeki etkisine nem verirdi. Platon ondan byk bir saygyla szeder. Az nce sona eren deiik mzik makamlarnn insan ruhu stndeki etkisine ilikin blm byk olaslkla Damon'dan esinlenmitir. (74) Platon bu szleri kasten bir az kark syler. Platon'un yaptlarndaki Sokrates ok kez teknik sorunlar ele almaktan ekinir. (rnein, ileride beden eitimini ele alan blmnde olduu gibi.) Platon, mzik kuramna ilgi duymakla yetinmemibu alanda derin bilgiye sahip olmutu. Atinal Drakon, Akragasl Megyllas gibi dnemin en nl mzikilerinin derslerini dinlemiti (ayrca Platon'un, Pitagoraslarla iliki iinde olduu da anlalyor). Platon'un bu blmde Damon'dan aktard bilgilerden unu anlamak gerekiyor. Enhoplios'un emas eit olmayan mzik elerinden oluuyor (Damon ona katk synthetos diyor). Damon, Daktylostan byk olaslkla 71 numaral aklamada deindiimiz "genos ison" denen vezinleri anlyor. Bu trde heroos denilen vezin, bizim "daktylos" veya

"sponde os"dediimiz vezindir; heroos, geni isonda en grkemli, en soylu saylan vezindir; Platon bu nedenle salt ondan szediyor. Daktylos ile spondeios vezinleri iki eit ve l bakmndan katk vezinlerdir. Yani "arsis'' ile "thesis''te eit zaman lleri vardr. Arsis ile thesis, ritim tutulurken elin veya ayan kalkp inmesine denir. Yunan metriinde kullanlan bu deyimlere evirimizde biz de yer verdik; nk Platon'un burada kulland "yukar'' ve "aa'' terimlerinin olduu gibi aktarlmas anlamsz olacakt.

(75) Trkeye tam olarak evrilmesi olanaksz, Yunanca euskhemosyne ve askhemosyne szcklerini, "uygunluk'' ve "uygunsuzluk'' szckleri ile karlamaya altk.. (76) Bu tmceyi iyi anlamak iin Platon'un kulland euetheiu szcnn Yunancahem "iyi huyluluk'' hem de "saflk'' anlamna geldiini bilmek gerekiyor. (77) Platon burada heykeltra Polykleitos'un oranlardan sz eden "Kanon'' adl yaptn dnmektedir. (78) Arkaik ve klasik an sanat, Platon'un burada sz ettii eitici etkiyi gerekten gstermitir. Olympia'ya gelip te zafer kazanm Yunanllarn heykellerini gren her gente Hellen insanlna rnek olan bu kahramanlara benzemek arzusu her halde uyanrd. Sanatn bu eitici etkisini yurdunun her kesinde rnek olacak deerde sanat yaptlarna raslayan Atinal herkesten ok duymutur. Thukydides bile Perikles'e Atina'nn paideusis tes Hellados, yani "Hellas'n eitildii yer'' dedirtiyor; bu deyie sanatla eitim de dahildir. Platon'da ok rasladmz bir dnce, gzelin iyiyle akraba olduu dncesi burada da grlyor. Byk Hippias'ta gzele "iyinin babas'' deniyor. (79) Anlam zenginlii ve yalnl bakmndan dnyann hibir dilinde tam karl olmayan logos szn "akl yrtme'' diye evirdik. "Logos gelince''szleriyle Platon belli bir dnceyi anlatr: VI. ve VII. kitaplardaki, matematik yoluyla olann tannmasyla, idealarn seyredilmesiyle sonulanan felsefe eitimini kasteder. II. ve III. kitaplarda sz konusu edilen mzik eitimi daha logos saylamaz, ancak felsefe eitimi iin gerekli bir basamaktr. (80) II. kitapta olduu gibi burada da Platon kark bir dnce yrtmeyi bir benzetmeyle aklyor, harflerin renilmesine benzetiyor. (81) imdiye kadar hep yaptmz gibi burada da Yunanca tekhne kelimesini "sanat'' diye eviriyoruz. (82) Yalnzca ruh gzelliiyle vcut gzelliinin birlemesi doyurucu olabilir. Bu gr yalnzca Platon'a deil, btn Hellen dnyasna hastr. Geri Platon bir ka satr sonra bu iki gzellik arasnda semek zorunda kalnrsa vcut gzelliinden vazgeilebileceine karar verir. Fakat bu semeyi nasl anlattna dikkat etmeli: vcut gzelliinden yoksun olmak herhalde bir eksikliktir, zor balanabilir. Sokrates'in irkin oluu herhalde Platon'u

dndren ve zen bir sorundu; fakat Symposion'da Alkibiades'in syledii szlerle bu sorunu dahice zmlemitir. (83) Platon Yasalar'da olanclk zerine grlerini daha ak bir biimde belirtmitir. Kadn-erkek arasnda ak doa yasalarna uygundur; nk soyu srdrmek amacn gder. Fakat erkeklerin veya kadnlarn aralarnda sevimeleri doa yasalarna aykrdr. nsan bu doa d aka srkleyen etken ehvet dknl olmutur. Demek Platon olancl kati bir anlatmla reddetmitir. Fakat te yandan erkeklerin aralarnda sevimesi Hellen yaamnda nemli bir etken olmutur, hatta baz devletlerde ona izin vermekle kalnmaz, askerlik ve devlet ileri iin ondan yararlanlr, ahlak ve eitimde nemli bir etken saylrd; yaa byk olan, kn eitiminden, yetimesinden sorumluydu. Platon bu bakmdan yani felsefeye dayanan, gzeli ve iyiyi amalayan bir iliki olarak, ehveti ve duyumculuu dta brakmak kouluyla, erkekler arasnda sevgiye izin verir. tenliklerinin bir anlatm olarak pmelerine izin verir. Eros'un felsefi nemi Symposion'da Diotima'nn szleriyle aklanmtr. (84) Sonradan ayrntl biimde ele alnan bir soruna yani genellikle dnld gibi sporun bedene deil, ruha yarad dncesine burada da deinilir. Platon bu konuda Demokritos ile ayn dncededir. Demokritos der ki: "nsanlara bedenden ok ruha nem vermek yakr. nk ruhun stnl bedenin zayflklarn etkisizklar, oysa us gc olmakszn bedenin gl olmas ruha hibir bakmdan stnlk vermez.'' (85) 398 e. (86) Siracusa en iyi yemek yenen kent saylrd, Platon bunu 7'inci mektubunda yle anlatr: "talya ve Sicilya'ya (geldiim zaman) bu lkelerde "bahtl'' denen yaam -talya ve Siracusa usullerine gre ard arkas kesilmeyen lenlerle dolu o yaam- hi beenmedim. Herkes karnn gnde iki kez tka basa dolduruyordu; gece kimse yalnz yatmyor; herkes byle bir yaayn am olduu yolda yryp gidiyordu.'' (87) Korinthos kentinde Aphrodite Melainis Tapna vard. Bu tanrann hizmetileri ilk a dnyasnda hetaira olarak n kazanmlard. (88) Tapndklar tanr, Apollon'un olu, hekimliin yaratcs Asklepios olduu iin hekimlere Asklepiad, yani Asklepios oullar denirdi.

(89) Platon burada ya bizim metinlerimizden ayrlan bir lyada metni kullanm veya daha byk bir olaslkla lyada'nn bu parasn yanl anmsyor. Homeros'un metnine gre lyada XI 624 ve 638'de Nestor'un hizmetisi Hekamede bu gl ikiyi Eurypylos iin deil, Makhaon iin hazrlar. Platon'un burada yanlmas mmknd, nk az nce (575 v.d.) Eurypylos'un bir okla yaraland anlatlr. (90) Asklepios'un oullar Makhaon ve Podaleirios kardeler Troia'da Yunanllarn hekimleridir; her ikisinin ad lyada XI 833'te geer. (91) Homeros, lyada XI 844 v.d'da hekimlikten anlayan iki kahramann biri, Makhaon yaral olduu, teki de savatan daha geri dnmedii iin, Patroklos'un, Eurypylos'un baldrndan oku kard anlatlr. (92) Platon'un 1. kitapta da szn ettii Selymbria'l Herodikos 420 yllarnda, insann salksz olsa da ila kullanmadan yaayabilmesini salayan bir tedavi yntemi bulmutur. Herodikos gezmeleri, gremeleri, hamamda terlemeyi ve vcudunu ovdurmay zellikle tlerdi. Fakat bu tedaviye uymak iin o kadar kendine bakmak gerekiyordu ki hasta btn vaktini buna ayrmal, baka her iten elini eteini ekmeliydi. Platon baka birok kimse gibi tedaviyi bu yzden eletirir.. (93) Miletli Phokylides .. 6. yzyln ortalarnda yaamtr. Platon'un burada and dizeler gibi vezinli biimlere brnm ve halka seslenen daha birok zdeyi, yaama kural yazmtr. nsann, ahlkn, huylarn dzeltmeye koyulmadan nce geimini salamas gerektii dncesi filozoflarn daima savatklar bir dncedir. Horatius'un nl bir dizesinde de bu dnce yer alr. (Mektuplar 1, 1, 53): o cives, cives, quaerenda pecunia primum, virtus post nummos, "ey yurttalar, nce paray salamal, erdem paradan sonra gelir'' ( bu szleri Roma Forumundaki sarraflara syletir). Platon bu sorun zerinde tartmaya girimekten kandn kendi syler, nk tmcenin olumlu yann, yani erdeme ulamak gerektii dncesini n planda grr. Bu paradaki alay sezmemek mmkn deildir; Platon felsefe dmanlarnn elinden silahlarn alp kendilerine kar kullanyor. Az nce eletirilen Homeros'un imdi doru drst hekimlie tank olarak gsterilmesi de alaycdr. (94) Homeros, lyada IV 218. Makhaon'un Menelaos'un yarasn nasl tedavi ettiini anlatr. (95) Yani Hekamede'nin Makhaon'a iirdii gl iki, Yunanca kyken. Bak. not 89.

(96) Phrygia kral Midas'n zenginlii dillere destan olmutu. (97) Aiskhylos, Agamemnon 1022. Euripides, Alkestis 3 v, d. (98) Pythia 3, 55 v.d. (99) s. 21-22. (100) Hekimlerle yarglar arasnda Sokrates'in ilerde gsterecei temel bir fark vardr. Fark urada da grlr ki ideal devlette yarglara bekilerin gereksinimi yoktur, oysa hekimler bir bakmdan gereklidir. - Platon yarglk mesleine deer vermemekle zellikle Atina'daki mahkemelerin durumunu eletirir. Atina'da kurayla yarg seilmek yurttalarn hem siyasal, hem de parasal durumlarnda nemli bir etkendi. (101) Soylu adamn neden byle grndn Platon VII. kitapta idealar kuramyla aklar. (102) Platon phesiz burada Sokrates'in dvasn hatrlyor. Sokrates'i yarglayan yarglarn soylu bir adam anlamakta ne kadar becerisiz olduklarn o zaman ortaya karmt. (103) Platon'un kurduu ideal devletin bir ok bakmdan Sparta devletini anmsatt bilinir. Burada da benzerlik vardr. Sparta'da bir ocuk doduu zaman devlet grevlileri vcudunu, saln inceler, bytlmesine ya da atlmasna karar verirlerdi. Pausanieas'n bir sz Platon'un buradaki dncelerini anmsatr: "En iyi hekimler hastalarn rmesine olanak vermeyen, onlar olabildii kadar abuk gmen hekimlerdir.'' (104) Bu gr Platon'un II. kitaptaki szleriyle elikilidir: Yllardan beri bulunmu olan yetitirmeden daha iyisini bulmak zordur, deil mi? Bu da, tabii, beden iin spor, ruh iin mziktir. Fakat eliki yalnzca grntedir. Eitim zerine tm akl yrtmenin temelinde gelenee uygun gr vardr. Ama sorun felsefe yoluyla akl yrtlrken ok kez olduu gibi burada da halk grlerinin dzeltilmeye gereksinimi olduu anlalr. Halk grlerine ve gelenee uygun olarak oluturulmu olan kurum, yani mzikle spora dayanan eitim iyidir ve duraksamakszn kabul olunabilir; yalnzca doru ve iyi olduunun yeniden kantlanmas gerekir. Baz bilginlerin kabul ettii gibi, Platon'un burada Sokrates'le bir tartmaya girdiini dnmek hotur. (105) ki kart eilim, yani hainlikle yumuaklk arasnda denge kurmak, Platon'a gre eitimin ana grevidir. Bu iki niteliin doal bir biimde bir canlda nasl bir araya gelebildii II. kitapta kpek rneiyle gsterilmitir. Platon eitimin bu amacndan ok sz eder. Hatta Platon'a gre devlet adamnn grevi de bu iki kart doa eilimlerinin uyumlu bir biimde

birlemesini salamaktr. Bu i iin devlet adam eitimden, bir de bu amac gden evlenme yasalarndan yararlanabilir. Politikos'da Platon devlet adamnn bu etkinliini bir dokumac ustasnn iine benzetir: doann iki kart eilimini, gzpeklikle usu birletirerek ikisini de kapsayan salam bir kuma gibi birbirine dokur. (106) II. kitap. (107) Homeros, lyada XVIII 588, Apollon, Hektor'u Menelaos'tan kat iin ayplarken Menelaos iin yumuak bir asker der. (108) nceleri iir ve ark tanrlar saylan Musalar sonradan btn dnce etkinliklerinin koruyucular olarak tannmtr. Bu yzden iirle uramak kadar felsefe ve bilimle uramak da Musa ile ilikide olmak saylr. (109) Platon'un bu szckle ne demek istedii kolayca anlalamaz. Yasalar'da sz geen gen kz ve erkeklerin eitimini gzeten yksek bir devlet orunu oluturmak istediini dnenler olmutur. Fakat kurduumuz devletin korunmas gerekiyorsa szlerinden, devletin iyilii iin ok nemli bir rol oynayan yksek bir orun oluturulmas gerektii anlalr. Gerekten de Politikos 308 v. d'de trl doa eilimleri arasnda dengeyi salamak grevi krallk ya da siyaset sanatna den bir grev olarak gsterilir. stelik Platon VI. kitapta da buradaki szlerine gnderme yapar; fakat VI. kitapta grevi anayasay gzetmek, anayasay yasaclarn (yani Sokrates ile konutuklarnn) kararlatrd biimde korumak olan bir orundan sz edilir. Btn bunlardan karlacak sonu udur: burada Platon asl devlet yneticisi olan filozofu kastetmektedir. Fakat bu ilk kitaplar ancak bir giri niteliinde olduu iin burada onun grevlerini, konumunu ve niteliini incelemesine olanak yoktur. Bu sorunlar ancak btn devlet yapsn kurduktan sonra ele alabilir. (110) Platon asl konu iin ikincil nemde tektk sorunlarn szn etmeye girimiyor. Not. 74'e de bak. (111) Bu dnce Thukydides'in Perikles'e sylettii dnceye benzer. (112) Hi kimsenin gerek yalana yani gerek zerinde yanlmaya raz olmayaca dncesi Platon'a zg bir grtr. II. kitabn sonundaki gerekten ayrlma hakkndaki szlere bak.

(113) Bekilere uygulanan denemeler de e ayrlmtr. Bunlar besbelli ki bekilerin yalnzca askerlik ve devlet ilerinde yararlk gsterip gstermemelerini deil, baka niteliklerini de snayan denemelerdir. Belki Platon burada da baz Sparta greneklerini gz nne getirmektedir. Yasalar'da da bu gibi denemelerin sz geer, rnein insann arap itii zaman nasl davrandna dikkat edilmesi. (114) Yani grkemli, karanlk, zor anlalr bir dille. (115) Bu denemeleri kim yapacak, baaranlar kim seecek, sylenmiyor; sylenemez de; nk asl devlet henz kurulmu deildir. Ancak yeni kuruluunda ilke olan dnce, yani nderlerin filozof ya da filozoflarn nder olmas gerektii ilkesi aa vurulduktan sonradr ki bu sorun ele alnabilir. VI. kitaba bak. (116) Bundan sonra Platon asker snfndan olan kimselere yardmclar (epikuroi ve boethoi) diyor. Fakat beki (phylaks) deyimi nderlerle (arkhontes) yardmclarn topluluu iin kulland genel bir addr. (117) s. 17. (118) Platon burada Kadmos efsanesine ilikin, ekilen ejder dilerinden doan insanlar motifini ele alp kendi hedefleri iin kullanmaktadr. Yunanllar Kadmos'u Fenikeli saydklar iin, Platon bu masala Fenike masal diyor. (119) rnein Atinallarn efsanevi atalar Erekhtheus da topran bir olu saylrd. (120) Platon, bu efsane de tekiler gibi belki bir gn insanlarn inand bir efsane olacak demek istiyor. (121) Glaukon bekilerin eitimi bitti sanyor, oysa, Sokrates mzikle idmann gerek eitime, yani felsefe eitimine, ancak bir hazrlk olduunu, bu zor iin, anlatlmas da en g olan sorunun daha ele alnmadn bilir. Platon bu szlerle, VI. ve VII. kitaptaki nderfilozoflarn eitimi konusuna gndermede bulunmaktadr. (122) Devletin iyiliini salayan bu mal mlk ortakl sorunu da ancak bir giri niteliindedir. Ancak V. kitapta kadn ve ocuk ortakl sz konusu olduunda, gerek anlam ortaya kar.

DEVLET IV (1) III. kitabn sonunda, koruyucularn hibir zel mal olmamas gerektiinden sz aldn anmsayalm. (2) Yunanca polis (devlet-kent, medine) szcn, Trke bir tek karl olmad iin, ok kez "kent'', bazan da "devlet'' szcyle karladk. (3) Adeimantos'un kar k, Thrasymakhos'un 1. kitapta ileri srd "bir hkmdar kendi karn gz nnde tutarak hkm srer'' dncesine dayanyor. (4) Aristoteles, Platon'un devletine kar yapt sert eletiride, bu yer iin unlar syler: "Bundan baka, koruyucular mutluluktan yoksun brakr, ama yasa yazar btn kenti mutlu etmeli der. Fakat, byk ounluk ya da btn yurttalar, hatta birka mutlu deilse, ehrin mutlu olmas mmkn deildir. nk mutlu olmak ift saylarla ayn tre girmez; bir btn, onu oluturan ksmlar ift olmasa bile, ift olabilir, ama mutlu olmakta durum byle deildir. Ama koruyucular mutlu olmaz da kim olur? Kesinlikle, zanaatlarla ii kitlesi deil.'' Bu eletiri, Aristoteles'in Platon'dan temelde ayrlan ahlaki ve siyasi grlerine dayanr. Platon sonradankoruyucularn kiisel mutluluklar sorununu ele alr ve yalnzca kendi yaratt kentin her ynden eksiksiz bir mutluluk saylaca sonucuna varr. Burada bu konuya girimekten ekiniyor. Bir tek snf deil, btn kentin mutluluunu gz nnde tuttuunu VII. kitapta da yineler. - Bu tmce, Perikles'in Thukydides tarafndan bildirilen dncesine alacak derecede yakndr: "Ama, kent bir btn olarak salam bir durumda bulunursa, ayr ayr her bir bireyiyle mutlu olduu, ama bir btn olarak mahvolduu zamankinden daha ok bireylere yararl olur.'' (5) lk kitapta Yunanca dikaiosyne karl olarak kullanlan "doruluk, hakseverlik'' yerine bu kitapta her zaman "adalet'' szcn kullandk. (6) Bu derhal yaplmaz, ancak VIII. kitapta yaplacak. nk konumaya katlanlar, V. kitabn banda Sokrates'i balad dnce dizisini brakmaya ve eitim, ortak mlkiyet sorunlarna dnmeye zorlayacaklardr. V., VI., VII. kitaplardaki konudan grnte sap aslnda btn yaptn en yksek noktasna, yani filozoflarn eitimleri zerine dncelere gtrr. IV. kitabn sonunda yarda braklan sorunlar ancak VIII. kitabn banda ele alnr. (7) Yunanllarda, heykellerin salarn, gzlerini, dudaklarn, giysilerini boyamak deti vard.

(8) Bu seslenile balayan szlerin sonu "onlarn elinde olur''dur. Demek, heykelin boyanmasn eletiren kii devlet dzenini eletiren kiiyle ayn oluyor. (9) lk kitapta Yunanca Phylaks szcn "beki'' ile karlamtk. Bundan byle bu szck iin "koruyucu'' karln daha uygun bulduk. (10) Yunanca metinde biraz belirsiz kalan bu tmceyi hemen hemen mtercimler gibi evirmeyi uygun bulduk. Fakat bu tmceye baka bir anlam da verilebilir: "te yandan kendi balarna iyi durumda olmak ve mutlu olmak frsat da onlarn elinde olur'' ya da: "te yandan kent iyi bir durumda ve mutlu olursa, bundan yalnzca onlar yararlanacaklar.'' (11) Metinde bulunan georgus szcnde, metne uygun bir anlam bulamadk, bunun iin Platon'la derinden uraan olan baz bilginlerin nerisine uyarak, bu szc leorgus kabul edip eviriyi ona gre yaptk. (12) Platon, kent ya da kentler oyunu denen bir tr tavla oyununu sylemek istiyor. Bu oyun hakknda kesin bir ey bilmediimiz iin Platon'un deyiinden ok bir ey anlamyoruz. (13) III. kitap s. 55. (14) Platon burada ok kez kullanlan bir deyime iaret ediyor. (15) (16) Odysseia I 351/ 2, elimizdeki Odysseia metninden biraz ayrdr. (17) Damon iin III. kitap s. 35, aklama 73'e bak. (18) Platon burada hi kukusuz Atina'daki ahlaki, sosyal ve siyasal durumun gelimesini kastediyor. (19) Yani imdi oynadklar oyunlardan yasaya daha uygun. (20) Platon burada ve btn bu parada ok nefret ettii ve zamannda tamamyla gerileme durumunda olan Atina demokrasisini kastediyor. Gerekten Atina'da devletin genel dzenini deitirmek isteyenlere kar yasalar vard. te yandan zel kiileri yceltmek iin yasalar yaplrd. Demagoglar bu alanda halka dalkavukluk etmek frsatn bulurlard.

(21) Platon burada Herakles'in on iki baarsn sylemek istiyor. Hydra, byk bir bataklk canavarym. Argos'un gneyinde bulunan Lerna bataklnda yaarm, saysz ba varm, bu balardan biri lmszm. Herakles btn balar kesiyor, ama kesilen bir ban yerine iki ba kyor. Canavarn yeniden ba oluturan gvdelerini kzgn aalarla yakyor, lmsz ban zerine de byk bir kaya paras atyor. Hydra'nn zehirine oklarn daldryor; bu yzden oklaryla at yaralar iyilemezmi. (22) Delphoi, Yunanistan'n dini merkezi idi. Apollonsa, dinle ilgili her ite yol gsterirdi. (23) Btn Avrupa dillerine girmi olan Yunanca daimon szcn, Trke karl olmad iin aynen aldk. Bu szck, tanr (Yunanca theos) szcnn yannda bulunduu zaman, ikinci derecede gelen tanrsal varlk anlamndadr. (24) Yunanca heros. Yararlklar yznden lmden sonra tanrlatrlm ve tanr gibi sayg gren kimselere denir. (25) Burada Delphoi'daki Apollon'un kutsal konik ta (omyhalos) kastediliyor. Omphalos beyaz mermerden ya da tatan bir koniydi ve dnyann merkezi saylrd. ki yanna konmu olan iki altn kartal, efsaneye gre, Zeus tarafndan dnyann dou ve bat ularndan atlp bu yerde birleen iki kartal hatrlatrd. Omphalos genellikle sikkeler zerinde ve zellikle Apollon'un oturduu yer olarak gsterilirdi. (26) Thrasymakhos'un, Glaukon'un ve Adeimantos'un adaletli ve adaletsiz insan hakkndaki tartmalarda oynadklar rolleri anmsayalm. (27) II. kitap. (28) Bunlar Ana erdemler denilen drt erdemdir, yani btn teki erdemler bu drt erdemden kar. Bundan sonraki tartmalar, bu drtl erdem dizgesinin, Platon'un devlet dzeniyle ok sk iliikide olduunu gsterecektir. (29) Burada kullanlan yntem, matematikte kullanlan kantlama yntemine benzer. (30) "Doru kararlar veren'' deyiiyle Yunanca eubulos szcn evirmekten ok tanmladk. Eubulia zellikle siyasal bir erdemdir. Bu yzden Thrasymakhos da, tam anlamyla adaletsizliin ne olduunu anlatrken bu szc kullanyor. Oradaki eviri (iini bilen) metnin evirdiimiz ksmna uymad iin bataki evirimizden ayrldk.

(31) III. kitap, 414 b. (32) Burada, Sokrates'in yukarda "gariplik'' szyle neyi kastettii sonunda anlalyor. "Gariplik'' undan ileri geliyor: Kentin yalnzca en kk paras bilge olduu halde, btn kente bilge deniyor. Bilgelik (sophia), Platon'un burada anlatt biimde, phronesis ile ayn anlamdadr. Bilgelik terimi burada metafizikle (yani idea kuramyla) deil, srf siyasetle ilgilidir, kentin btnnn iyilii iin dnce yrten erdemden baka bir ey deildir. (33) Yunanca khalestraioin Makedonya'da Khalastra glnn kysnda bulunan ve sabun yerine kullanlan doal bir sodadan sz ediliyor. (34) Biz, "srekli'' anlamna gelen, Stobaios'un kabul ettii momimon szcn kabul edip ona gre evirdik. (35) Buna benzer bir dnce gzpeklik hakkndaki Lakhes dialounda vardr (196 vd). Lakhes'e gre "gzpeklikten baka ad'' "atlganlk'' (Yunanca thrasytes) olurdu. (36) Yani bireysel gzpeklie ve filozofun, eitimle alanm kanya deil, bilgiye (epistemeye) dayanan gzpekliine kart gzpeklik. (37) Bu szlerle ne kastedildii belli olmuyor. Belki VI. kitapta gzpeklik zerine konumalara gndermede bulunuyor. Herhalde burada Lakhes diyalou kastedilmiyor olmal; nk bu diyalog hem "devlet''ten ok nce yazlmtr, hem de orada gzpeklik zerine konumalar "devlet''in dzeyinde deildir. (38) Sophrosyne: Yunancaya has olan bu kavram baka hibir dile evrilemez "tidal'' (eviri dili gnmz Trkesine uyarlanrken "itidal"in yerine aa yukar tam karl olan "lllk" szc kullanld) biimindeki eviri, kavramn btn zenginliini vermemekle birlikte, ilk kitapta kullandmz "temkin'' szcnden sophrosyne kavramna daha yakndr. (39) Yalnzca bu szler bile gsteriyor ki, "devlet''teki sophrosyne zerine inceleme, Kharmides dialoundaki bu kavram tanmlama denemesinden daha ileri bir admdr. (40) Yunanca kreitton heautu gerekten garip bir deyitir. Szc szcne evirirsek: "kendi kendini yenen'' demektir.

(41) lk olarak II. kitap ve daha sonra birok yerlerde. (42) II. kitap. (43) Bu szler, VI. kitaptaki incelemeleri hazrlyor. (44) Burada "takn doa'' biiminde evirdiimiz Yunanca "thymoeides"e, ilerde ayr ksmdan sz edilirken, "fkelenen ksm'' diyeceiz. teki iki ksmaysa, "akla uygun ksm'' (logistikon) ve "arzulayan ksm'' (epithymetikon) diyeceiz. (45) Platon burada iklimin insanlar zerindeki etkilerine ilikin bir kurama gndermede bulunuyor. Bu kuram zellikle Hippokrates'in yaptlar arasndaki "Havalar, sular, yerler zerine'' adl nemli kitapta anlatlr. (46) Yunan edebiyatnda eliki ilkesini anlatmak iin ilk giriim. (47) Buradaki g metin sorununu zmlediimizi ileri srmemekle birlikte, baz filologlarn nerisine uyarak e kai eie szcklerini gz nnde tutmadk. (48) Yunanca dipsa ve peina szcklerini "susuzluk'' ve "alk''la karlamak mmkn deildir; nk susuzluk ve alk, Yunanca szckler gibi bir arzuyu deil, bir durumu gsterir. Bunun iin bu szckleri "imek arzusu'' ve "yemek arzusu'' ile karladk. Bu yzden bu tmcenin Trke evirisinde bir yineleme kanlmaz oluyor. (49) Yunanca autos szcnn karl olarak "bizatihi'' ( evirinin gnmz Trkesine uyarlanmas srasnda bu szcn yerine "kendisi" szc kullanld ) szcn kullanmak zorunda kaldk. nk "tek bana'' ya da "bal bana'' biimindeki eviriyi ileride monos szcnn karl olarak kullanacaz. (50) III. kitap, s. 20'dekidize Odysseia'dan (XX 7) alnmtr. (51) Burada "fkelenen ksm'' (thymoeides) deyiindeki belirsizlik ortaya kyor. Yukarda, Platon'a gre fkelenen ksm gzpekliin ilkesi ve akla uygun ksmn badayd. Buradaysa birdenbire aklsz bir fke olarak ortaya kyor. Bu ikilik Yunanca thymos szcnn geni anlamndan ileri geliyor: thymos yrein her hareketi ve zellikle fke demektir. (52) Bu ilkeye Sokrates s. 94'te deinmitir.

(53) III. kitap, s. 54. (54) Adaletsizlik asl sonradan VIII. ve IX. kitaplarda incelenecektir. Platon burada ancak ruhtaki adaletsizliin ksa bir taslan veriyor. (55)Platon burada Hippokrates'in bir kuramndan esinleniyor. Hippokrates'e gre vcudun sal, vcudu oluturan drt enin (kan, safra, balgam, lenfa) uyumuna dayanr. Bu uyum bozulursa, vcut hastalanr.

Thank you for evaluating ePub to PDF Converter. That is a trial version. Get full version in http://www.epub-to-pdf.com/?pdf_out

You might also like