You are on page 1of 88

BIR IFT YREK

Marlo MORGAN

Srm: 0.1 Istanbul, 1999 Dharma Yayinlari

Katalog Bilgisi: KONU: Edebiyat, Bestseller BASLIK: Bir ift Yrek YAYINEVI: Dharma Yayinlari YAZAR: MORGAN, Marlo FIYAT: 12,000,000 TL. BARKOD: 9789756388020 ISBN: 975-7800-25-2 SAYFA: 224 YER: Istanbul AY: Haziran YIL: 1999 FIZIKI: 19,6 x 13,5 cm., Karton Kapak

Bir ift Yrek

Onur Konugu Bazi uyarilar gnderilmis olmali ne var ki ben hi birini alamadim. Olaylar oktan harekete gemisti; yirtici hayvanlardan olusan kme kilometrelerce uzaklikta oturmus, kurbani bekliyordu. Az nce bosalttigim valizim, ertesi gn, "talep edilmedi" etiketi takilarak emanet deposuna kaldirilacak ve aylarca orada kalacakti. Yabanci bir lkede sirra kadem basan pek ok Amerikalidan biri olmak zereydim. Bogucu bir ekim sabahiydi ve ben bes yildizli Avustralya otelimin nndeki avluda durmus tanimadigini bir rehberi beklemekteydim. Uyarilari sezmekten uzak mi uzak yregim sevinle civildiyordu. Kendimi alabildigine iyi hissediyordum ve bir o kadar da heyecanliydim! Iten ie mutlak olarak emin oldugum bir sey vardi: bu benim sansli gnmd. Derken st aik bir jip dairevi giris yoluna sapti. Kizgin parke tasli yolun zerinde kulaklari tirmalayan otomobil lastiklerinin sesini isittigimi animsiyorum. Yolu sinirlayan erguvan renkli yapraklardan sirayan su pasli metale siradi. Jip durdu ve otuz yaslarinda bir aborijen olan sofr, bana dogru

bakti ve bir el isaretiyle "Gelin" dedi: O sari sali bir Amerikali kadini almaya gelmisti. Ben ise, Aborijinlerden olusan kabilelerin toplantisina gitme beklentisi iersindeydim. niformali kapi grevlisinin mavi gzlerinden durumu onaylamadigi aika belliyken, biz birbirimize kimliklerimizi aiklamadan aramizda anlasmistik bile. Yksek topuklu ayakkabilanmin araca binmemi glestirmesinden nce de fazlasiyla sik bir tarzda giyinmis oldugumu anlamistim. Sagimda oturan gen sofr, sort ve rengi solmus bir beyaz tisrtle orapsiz olarak bez ayakkabilar giymisti. Benim toplanti yerine gtrlmem ayarlanirken, bu islemin normal bir otomobille gereklestirilecegini, hatta Avustralya otomobil sanayinin gururu olan bir Holden ile alinacagimi hayal etmistim! Yan aik bir arala yolculuk etmek zorunda kalacagim, bir an iin bile aklimdan gememisti. Her ne ise, bu karsilasma iin zensiz ve bakimsiz degil, tam tersine olabildigince sik giyinmeyi yeglemistim; ne de olsa benim onuruma bir slen verilmekteydi! Kendimi tanittim, ama o kim oldugumu ok iyi bilirmisesine bir onay isareti yapti basiyla. Kapi grevlisinin nnden geerken,-adamin kaslarini attigini grdm. Kentin yksek kayalarla evrili kiyi yollarina daldik, nlerinde verandalari bulunan evleri, st ve st rnleri satan dkkanlari, lokantalari ve bir tek ot tanesinin bulunmadigi beton parklari getik. Alti yola ayrilan sapagin gbeginin evresinden dnerken kapinin koluna siki siki yapismak zorunda kaldim. Buradan ikinca gnesi arkamiza aldik ve seftali rengi yeni tayyrm ve renkli ipek gmlegimin bana fazla geldigini hissetmeye basladim. Gitmekte oldugumuz binanin kentin te ucunda oldugunu dsnyordum ama yaniliyordum. Denize paralel giden otoyola girdigimizde toplantinin kent disinda, benim ngrdgmden ok daha uzakta dzenlendigini dsnmeye basladim. Ceketimi ikarttim ve daha ayrintili bilgi almadigim iin ne denli aptal oldugumu geirdim aklimdan. Neyse ki antamda bir sa firam vardi ve omuzlarima kadar inen ve gnesten rengi ailan salartmi modaya uygun bir rg ile toplamistim. Ilk telefonu aldigimdan bu yana merakim azalmamisti ama fazla sasirdigimi da syleyemem. Ne de olsa yurttaslardan baska vgler de almistim ve yrttgm program byk bir basari kazanmisti. Kent merkezlerinde yasayan ve sik sik intihar egilimi gsteren yari kan Aborijinlerle alismis ve onlarin tatminkar bir ekonomik gelir edinmelerine yardimci olmustum. Bylesine bir girisimim eninde sonunda dikkat ekecekti. Ne var ki sonular beni bile biraz sasirtmisti... Bugnk karsilasmayi dzenleyen kabile yz kilometre tede, anakaranin karsi kiyisinda yasiyordu ama rastlantisal olarak kulagima alfttan szler disinda Aborijin Kabileler hakkinda neredeyse, hi bir sey bilmiyordum ve birbirlerine bagli bir topluluk mu yoksa. Amerikan Yerlilerinin esitli diller konusmasi gibi farkli karakter zellikleri mi sergiledikleri hakkinda hi bir bilgim yoktu. Benim gerekten merak ettigim dl olarak ne aJacagimdi: Kansas City'ye gnderip, tekilerin yanina koyduracagim yeni bir tahta oyma mi, yoksa sadece bir iek demeti mi? Hayir, hayir, otuzsekiz derece civarindaki bu sicakta iek vermezlerdi herhalde. Dns yolunda ieklerin tm lms olurdu zaten, sofr, nceden anlastigimi?, zere saat tam onikide gelmisti. Bulusma saati bu toplantinin bir gle yemegi seklinde olacaginin gstergesiydi. Yerlilerden olusan bir toplulugun bana ne gibi bir yemek sunacagini da [:] merak etmiyor degildim dogrusu. Geleneksel Avustralya tarzi bir bfe bulma beni pek heyecanlandirmiyordu. Belki de Aborijin yiyeceklerini ilk kez tadabilecegim bir firsat bekliyordu beni. Rengarenk anaklarla ssl bir masa bulmayi umuyordum aikasi. Bu.benim iin gerekten esi olmayan bir firsatti ve asla unutulmayacak bu olayi yasamayi iple ekiyordum. Bugn iin

zel olarak aldigim antamin iinde 35 mm'lik bir fotograf makinesi ve minik bir seskayit aygiti da bulunuyordu. Onlar, mikrofon veya spot isiklari hakkinda bir bilgi vermedikleri gibi benim bir konusma yapip yapmayacagimdan da sz etmemislerdi, ne var ki ben buna da hazirlikliydim. En byk meziyetlerimden biri ileriyi dsnebilmekti. Kaldi ki, artik elli yasimdaydim ve degisik seenekleri hazirda tutmanin gerekliligini, azimsamayacak denli ok hayal kirikligi ve utan verici durumla karsilasarak grenmistim. Arkadaslarim benim kendi kendime yeterliligimi her zaman verlerdi. "Onun yedekte daima bir B plani vardir" derlerdi. Bir -yol treni- (bu Avustralyalilarin, pek ok rmorku .bulunan byk kamyonlara verdikleri addi) karsi ynden gelerek-hizla yanimizdan geti. Yerdeki tasin isinmasindan olusan isi haresinin iinden ikiveren kamyon ve takintilari sanki yoktan varolmuslardi. Sofrm, aniden otoyoldan ayrilip kilometrelerce sren kirmizi bir toz bulutuna bulanmis olan bozuk yola sapinca, gmldgm anilarimdan siyriliverdim. Bir sre sonra, toprak yol boyunca ailmis olan ve zerinden gittigimiz tekerlek izleri de sona erdi ve ben artik nmzde bir yol bile kalmadigini fark ettim. alilar arasinda zigzaglar izerek ln dalgali kumlari arasinda ziplaya hoplaya ilerliyorduk. Yol arkadasimla konusabilmek iin pek ok girisimde bulunmustum ne var ki yari aik aracimizdaki rzgar ugultusu, yoldaki kasislerin yarattigi grlt ve V'r yukari bir asagi ziplayan Jjedenimin hareketi sylesmemizi olanaksiz kiliyordu. Dilimi 'ISinamak iin enemi simsiki kilitlemek zorundaydim. Kaldi ki sofrn ene almaya hi niyeti olmadigi besbelliydi. Basim, bir bez bebeginki gibi sallanip sarsiliyordu. Giderek daha ok terliyordum. Naylon orabim herhalde ayagimda erimisti ama ayakkabilarimi bile ikartmaya cesaret edemiyordum nk ikarttigim anda ayakkabimin gz alabildigine uzanan bakir renkli sonsuzlukta yitip gideceginden korkuyordum. Benzeri bir durumda suskun sofrmn de duracagindan emin olamazdim. Gnes gzlklerim bugulandika etegimin ucuyla bunlari temizliyordum. Kollarimi kaldirdika sel gibi ter bosaniyordu. Makyajimin eridigini ve fondtenimin pembe derecikler olusturarak boynumdan asagi aktigini hissediyordum. Takdimden nce, kendimi toparlayabilmem iin bana en az yirmi dakika izin vermeleri gerekecekti. Bu konuda israrli davranacaktim! Saatime baktim; le gireli iki saat olmustu. ,Y*Wadir bu kadar terledigimi ve kendimi bu kadar rahatsiz hissettigimi animsamiyordum. Sofr arada sirada ham hum sesleri ikarmanin disinda sessizligini koruyordu. Ansizin fark ettim kisofr bana kendini tamtmamisti. Belki de yanlis arata bulunuyordum! Ama bu aptalca bir varsayimdi. Zaten artik bu aratan inemezdim, kaldi ki sofr dogru bir yolcu tasidigindan emin grnyordu. Drt saat sonra ondiile tenekelerden olusturulmus bir barakanin nnde durduk. Kulbenin nnde minik bir ates yaniyordu ve oracikta oturan iki Aborijin kadin bizim yaklasmamizla, birlikte ayaga kalkti. Her ikisi de orta yasli ve kisa boylu olan kadinlarin giysileri zerlerini ancak rtyordu ama yzlerinde son derece sicak bir hosgeldin glmsemesi vardi. Bir tanesi drt bir yana dagilmakta israr eden siyah, gr ve kivircik salarini alnina bagladigi kara bir bantla zaptetmeye alismisti. Ikisinin de ince ve saglam bir yapisi vardi, kahverengi gzleri, yuvarlak yzlerinde piril piril parliyordu. Jipten inerken sofrm "Unutmadan syleyeyim, burada Ingilizce bilen bir tek benim. Senin evirmenin ve arkadasin ben olacagim," dedi. Harika!" diye dsndm. "Uak parasi, otel odasi ve Avustralya yerlileri ile tanisma onuruna yeni giysiler iin yedi yz dolarimi harcadim ve simdi gryorum ki birak son modayi izlemelerini, Ingilizce bile bilmiyorlarmis!"

Her neyse artik oradaydim ve her ne kadar yregim bunu kabullenmese de onlarin arasina karismaya alismaliydim. Kadinlarin agizlarindan ikan yabanci ve bulanik sesler bana cmlelerden ok tek tek szckler gibi gelmisti. evirmenim bana dnerek toplantiya katilabilecek hale gelebilmek iin temizlenmem gerektigini bildirdi. Bunun ne anlama geldigini dogrusu anlayamadim. Yol boyunca kat kat toza ve tere bulandigim kesinlikle dogruydu ama sanki demek istedigi sey bu degil gibiydi. Adamin bana uzattigi kumas parasini ainca bunun gvdeye sarilan pestamallardan biri oldugunu anladim. Bana aktarildigina gre soyunmali ve buna sarinmaliydim. "Ne demek bu?" dedim hayretler iinde. "Ciddi misiniz ?" Adam ciddi bir edayla bana bu kumasa nasil sarinacagimi tarif etti. Soyunabilecek bir yer bulabilmek iin evreme bakindim, byle bir yer yoktu. Ne yapabilirdim acaba? Bunca yol gelmis, bunca rahatsizliga katlanmistim, artik geri dnsm yoktu. Gen adam yanimdan uzaklasinca syle dsndm^'Bos ver! Bu giysi beni daha serin tutar!" Bylece, elimden geldigince gze batmamaya alisarak yepyeni ama ter iindeki giysilerimi ikarttim, zenle katladim ve rtme sarindim. Giysilerimi az nce kadinlarin oturdugu tmsegin zerine biraktim. Kendimi bu soluk renkli bez parasi iinde pek aptalca hissediyor ve "iyi bir izlenim birakmak iin" harcadigim paraya ayrica yaniyordinn. Gen adam yeniden ortaya ikti. O da giysilerini degistirmisti. nmde neredeyse iplak olarak dikilmekteydi, zerinde mayoya benzer bir sey vardi, teki kadinlar gibi onun da ;-3yaklari iplakti. Bana zerimdeki her seyi ikartmam konusunda yeni buyruklar verdi: ayakkabilarimdan, orabimdan, i amasirlarimdan, tm takilarimdan, hatta salarimi tutan tokalarimdan bile siyrilmaliydim. Merak duygularim giderek azaliyor ve bunun yerini anlayis aliyordu ama gene de bana sylenenleri,yerine getirdim. Takilarimi ayakkabimin burnuna gizledigimi animsiyorum. Hatta, eminim byle yapilmasi bizlere gretilmedigi halde tm kadinlarda dogal olarak varolan bir gdyle i amasirlarimi giysilerimden olusan tepenin ortasina sikistiriverdim. Yesil dallarin atese eklenmesiyle ortaligi koyu bir duman sardi. Basinda bant olan kadin kara bir sahinin kanadina benzettigim nesneyi bir yelpaze gibi nmde sallanwy"basladi. Duman cigerlerime doluyordu. Sonra kadin isaret parmagiyla havada bir ember izince kendi evremde dnmem gerektigini anladim. Duman ayini arkamda sryordu. Az sonra bana dumanin iinden geerek atesin zerinden atlamam sylendi. En sonunda bana artik temizlenmis oldugum ve teneke barakaya girebilecegim bildirildi. Tun rengindeki eslikimle birlikte girise dogru yrrken ayni kadirim egilip yere biraktigim tm esyami aldigini ve dumana tuttugunu grdm. Sonra bana bakti, glmsedi ve gzlerimiz birlestiginde kollarini aarak neyim var, neyim yoksa, tmn atese atti. Her seyim alev alev yanmaya baslamisti bile. Bir an iin yregimin dondugunu hissettim; sonra derin bir soluk aldim. Neden karsi koymadigimi ve kosup herseyimi kurtarmaya alismadigimi bilmiyorum. Ama bunu yapmadim. Kadinin yzndeki anlatim, bu eyleminde ktlk olmadigini yansitiyordu; bu sanki bir yabanciya gsterilebilecek en anlamli konukseverlik isaretiydi. "O cahilin teki," diye dsndm. "Ne kredi kartindan haberi var, ne nemli kagitlardan." Uak biletimi otelde biraktigim iin mutluydum. Orada baska giysilerim oldugunu da biliyordum, tek sorun ^eri dndgmde otelin lobisinden bu bez parasiyla geebilme olacakti. Kendi kendime syle dsndgm animsiyorum : "Hey, Mario, sen mthis esnek bir kadinsin degil mi? Bu nedenle lser sahibi olmanin bir an'jmi yok." Ne var ki karsilasmanin sonunda yzklerimden birini geri alma konusunu zihnimin bir kenarina kaydettim.

Oy Kutusunun & Doldurulusu Ar Umudum geri dndgmzde, j ipimizle kente dnmeden nce atesin snms, kllerin sogumus olacagindaydi. Ama byle bir sey olmayacakti. Geriye dnp baktigimda, tm degerli ve gerekli saydigim esyalarimdan soyunmamin ve arinmamin simgesel anlamini kavrayabiliyorum. Bu insanlarin, az nce topraga armagan edilmis olan altin ve pirlantali kol saatimin gsterdigi saatlerle hi bir isi olmadigini grenmem iin daha zaman vardi. ok sonra anlayacaktim ki, maddi nesnelerden ve bazi nyargilardan kurtulmak "varolmaya" dogru yapacagim o yrysn gerekli ve vazgeilmez bir adimiydi. Sadece bir atisi ve duvari olan barakaya gifBik. Bildigimiz anlamda kapi ve pencere yoktu. Burasi sadece gnesten korunmak ya da koyunlara siginak olmasi amaciyla yapilmisti. Ieride isi daha da yksekti nk taslarla evrili bir emberin ortasinda bir ates daha yanmaktaydi. Burada insani gereksinmelere yanit vermesi beklenebilecek nesneler bulunmuyordu: iskemle, yer dsemesi veya bir vantilatr olmadigi gibi elektrik de yoktu. Tm mekan kirik dkk tahta paralariyla birbirlerine tutturulmus tenekelerden olusmustu. - Disaridaki parlak gnes isigina alisan gzlerim, dumanin ve glgenin olusturduga losluga^1 da uyum sagladi. Ieride, kimi kuma oturan, kimi ayakta duran bir grup yetiskin Aborijin vardi. Erkekler salarindaki baglar, kollarina ve ayak bileklerine bagladiklari tylerle rengarenk bir grnt sergiliyorlardi. Onlarin da kalasinin etrafina sarili duran, sofrnkine benzeyen bir kumas parasi vardi. evirmenimden farkli olarak hepsi yzlerine, kollarina ve bacaklarina beyaz bir boyayla karmasik desenler izmislerdi. Kertenkele desenleri kollarini, yilanlar, kangurular ve kuslarbacaklarinin st kismiyla sirtlarini sslyordu. ,. isf Kadinlar daha gsterissizdiler. Boylan neredeyse benim kadardi, ortalama bir metre yetmis santimdiler. ogu olduka yasliydi ama kakaolu st rengindeki tenleri yumusacik ve saglikli bir grntye sahipti. Hi birinin sainin uzun olmadigini farkettim, pek ogunun kivircik sai ense boyunda kesilmisti. Salari daha uzun olanlarsa, bunu siyah bir bantla toplamisti. Girisin yaninda duran olduka yasli, beyaz sali bir kadin boynuna bileklerine ieklerden yapilmis talar takmisti. Bu talarda son derece sanatsal bir dokunus oldugu belliydi, her bir tomurcugun tarh ortasinda yapraklarin ayrintilari, ieklerin erkeklik organlari dikkat ekiyordu. Kadinlarin tm ya iki parali bir giysi ya da bana verilene benzer bir rt * ile rtnmslerdi. Yetisme agindaki bir oglanin disinda, ortalikta ne bir bebek, ne de bir ocuk vardi. Bakislarim, odanin en gzalici sslerini tasiyan kisisine kaydi - bu bir erkekti, kapkara salarini beyaz izgiler blyordu. Kisa sakali yztmdeki soylu ve gl anlatimi- daha da belirgin kiliyordu. Basinda rengarenk papagan tylerinden yapilmis bir ss tasiyordu. O da kollarina ve bileklerine tyler baglamisti. Belinden degisik nesneler sarkmasinin yani sira tohumlardan ve taslardan yapilmis olduka ssl bir

kalkanla kendine gsterisli bir hava vermisti. Kadinlarin pek ogu bu kalkanin ok daha kklerini kolye olarak boyunlarina asmislardi. Adam glmsedi ve iki elini bana dogru uzatti. Ben onun kara, kadife gzlerine bakarken, mutlak bir huzur ve gven duygusu ile sarmalandigini hissettim. Saniyorum, yasamimda grdgm en sevecen yz buydu. Gene ' de duygularimin olduka karmasik oldugunu syleyebilirim. Adamlar, bir yandan boyali yzleriyle ve ellerinde tuttuklari jilet kadar keskin mizraklanyla iimde giderek byyen bir korku uyandiriyor, te yandan da son derece sevgi dolu gzlerle bakiyorlarch bana. Ortaliktaki hava arkadaslik ve dinginlik kokuyordu. Kendi aptalligima kizarak,

gelgitler yasayan duygularimi-yatistirmayi basardim. Btn bu olanlarin tahmin ettiklerimle ilgisi bile yoktu. Bir ryada bile bylesine nazik insanlarla dolu bir mekani bylesine dehset verici olarak yansitamazdim. Ah, keske fotograf makinem disarida alevler arasinda yanmamis olsaydi; albmme ne harika fotograflar yapistirabilir ya da akrabalarim veya arkadaslarimdan olusacak seyircilerimi diyappzitiflerimfe nasil bytileyebilirdim! Dsncelerim yeniden atese dnd.. Acaba baska nelerim yaniyordu? Dsncelerim beni rpertmeye yetti: uluslararasi src ehliyetim, portakal renkli Avustralya banknotlarim, genligimde telefon sirketinde alisirken kazanmis oldugum ve czdanimin en gizli blmnde yulardir saklamakta oldugum yz dolarim, bu lkede bulma olanagim olmayan krem rujum, p i Hantal i saatim ve Nola teyzemin onsekizinci yasgiinmde taktigi yzgm alevleri beslemekteydi! Adi Ooota olan evirmenimin beni kabileye sunmasiyla kaygilarimi bir kenara ittim. Gen adam, kendi adini Ooooooo diyerek uzattigi bir Ooo. ile sylyor, kisaca -ta- diye bitiriyordu. Aborijinler, olaganst kara gzleri olan adama, Kabilenin Yasli Kisisi adini vermislerdi. O grubun en yasli erkegi degildi ama bu kavrami bir sef anlaminda kullandiklari belliydi. Kadinin biri minik degnekleri birbirine vurmaya baslayinca, nce biri, sonra teki derken, tm onu taklit etti. Mizrakli adamlar, kumlari sopalarinin ucuyla havalandirirken, bir kismr da el irparak tempo tutmaya basladi. Derken btn grup sarkilar ve ilah iler sylemeye basladi. El isaretleriyle benim de kumlarin stne oturmami istediler. Yasanmakta olan senligin adi "corroboree" idi. Bir sarki biterken, hemen bir yenisi basliyordu. Insanlarin bazilarinin ayak bileklerinde baklagil kabuklarindan yapilmis bilezikler oldugunu, kurumus fasulye taneleri singirdamaya baslayip dansin en canalici noktasi haline gelince, r" .

ancak farkettim. Bazen kadinin biri tek basina dansediyor, bazen de gruplar halinde ortaya ikiveriyorlardi. Kimi zaman erkekler yalniz dansediyorlar, kimi zaman kadinlar da onlara katiliyordu. yklerini benimle paylasiyorlardi. Sonunda mzigin temposu ile birlikte devinimler de yavasladi ve ortalik giderek sessizlige brnd.

Sadece bir kenarda srmekte olan minik vuruslar, benim yregimin vuruslariyla ayni ritmi izler gibiydi. Herkes susmustu, kimseler kimildamiyordu, gzler, ayaga kalkip, bana dogru yrmeye baslayan sefe evrilmisti. Adam benim nmde durdugu zaman glmsyordu. O anda iimi szlere dkmemin olanaksiz oldugu bir paylasim duygusu sardi. Sezgisel duygularim bizim' eski dostlar oldugumuzu sylyordu ama bu elbette dogru olamazdi. Ne var ki varliginin beni rahatlattigini ve aralarina kabul edildigimi hissettigimi syleyebilirdim. Yasli Kisi, ornitorenk derisinden yapilmis olan kemerinden uzun, deri bir rulo ekti ve bunu gge dogru salladi. Iindekileri yere dkmek iin ucunu ati. Kayalar, disler, kemikler, tyler ve deriden yapilmis yuvarlak plaklar evreme yayildi. Kabilenin pek ok yesi ayak bas parmaklariyla ya da bir baska ayak parmagiyla her bir nesnenin dstg yeri kumda isaretlemeye basladi. Bu isaretleme sirasinda ayak parmaklarini bir el parmagi kadar maharetle kullanmalari dikkat ekiciydi. Sonra her bir nesneyi deri rulonun iine yerlestirdiler. Yayli Kisi, bir seyler syleyerek bunu bana uzatti. Las Vegas'i animsayan ben, deri -boruyu aidim ve havaya kaldirarak salladim. Sonra borunun ucunu aarak ve iindekileri yere saarak oyunu yineledim. Hi birinin nereye dstg kontrolmde degildi, iki adam eiien ve dizleri zerice egilerek bir baska arkadasaruun ayagin: kullanarak az nceki isaretle benimkilerin arasindaki mesafeyi lt1"!-Br-'kae ki^i arasrr^u bir takim yortirni?.-. yupti ama Ooota sylenenleri hana evirmeye yellenmedi. gleden sonra pek ok deneme yaptik. Son derece etkileyici olanlardan biri, bir meyvayla ilgiliydi. Bu biimi armut, kabugu muz gibi olan garip bir meyvaydi ve elime verilen bu aik yesil-meyvayi tutmam ve kutsamam istendi. Bu ne anlama geliyordu acaba? Bu konuda hi bir fikrim olmadigindan, iimden syle geirdim: "Ltfen sevgili tanrim, bu meyvayi kutsa.'i.-Sortra da elimdeki meyvayi Yasli kis? ye uzattim. O, bir biak aldi, tepesini kesti ve soymaya basladi. Kabuk bir muzunki gibi asagi sarkacak yerde kendi evresinde kivrilinca, grubun tm yeleri bafla baktilar. Kara gzlerin zerime dikilmesi beni olduka rahats, etti. Sanki bunun provasini yapmislarcasina, tek bjr agizdan "Ah" dediler. Ben bu "Ah"m, iyi mi yoksa, kt anlarrra o mi geldigini anlayamamistim ve bu koro, Yasli Kisfnin her bir kabugu kesisinde yineleniyordu. Ama sezinledigim kadariyla kabuk normal olarak byle kivrilmiyordu ve bu durum benden yana bir puan olarak kaydoluyordu. Elinde akil taslariyla dolu bir tepsi tutan gen bir kadin yanima geldi. Saniyorum ki bu bildigimiz bir tepsi degil de genis bir kartondu ama tepeleme duran taslar nedeniyle bunu pek anlayamamistim. Ooota ciddi bir yzle bana bakti ve syle dedi : "Bir tas se. Bunu bilgelikle se. O senin -yasamini kurtarma gcne sahiptir." Varolan tm sicaga karsin tylerim diken diken oldu ve kramplar giren midem igliklar atmaya basladi : "Bu ne anlama geliyordu? Benim yasamimi mi kurtaracakti?" Taslara baktim. Sanki hepsi birbirine benziyordu. Hi birinin tekine gre fazladan bir zelligi yoktu. Hepsi eyrek lira ya da nikel para boyutunda gri taslardi. Bir tanesinin daha parlak veya bana gre daha zel olmasini dilerdim. Hi sansim yoktu. Bu nedenle elimden tek gelen numara yapmakti: hepsini dikkatle inceledim ve tepeden herhangi bir tanesini alip bunu byk bir zaferle tuttum elimde. Beni evreleyen yzlerin isidigini grnce" Dogru tasi aldim." diye geirdim iimden. 2? Iyi de simdi bu tasla ne yapacaktim ? Bunu yere atip, onlarin duygularini incitemezdim. Kaldi ki, bu tasin benim iin hi bir nemi yoktu ama galiba onlar iin pek degerliydi. Tasi koyabilecegim bir cebim bile olmadigindan bunu aklima gelen tek yer olan giysimle ggsm arasina sikistirdim. Sonra da bu dogal cebe koydugum tasi abucak unuttum.

Sonra yerliler atesi sndrdler, bir iki para esyalarini toparladilar ve lde yrmeye koyuldular. Yrys iin siralandiklarinda esmer, yari iplak ggsleri gnesin altinda piril piril parliyordu. Grnse gre toplanti sona ermisti: ne*bir yemek ne de bir dl vardi! Ooota yryse geenlerin en sonuncusuydu ama o da gediyordu iste. Bir ka metre uzaklastiktan sonra bana dogru dnd ve seslendi. "Gel haydi. Artik gidiyoruz." "Nereye gidiyoruz ?" diye sordum. o "Yryoruz." " "Nereye dogru yryorsunuz?" "Boylu boyunca Avustralya'yi geiyoruz," ~ . "Harika! Ne kadar srer bu?" "Tahminen, dolunay srer." o .; [v] ; "Yani ay yryeceginizi mi sylemek istiyorsun?" "Evet, asagi yukari ay." Derin derin i geirdikten sonra, az tede duran Ooota'ya seslendim : "Evet, bu olduka eglenceli gibi grnyor ama, biliyorsun ben gelemem. Yola ikmak iin bu gn benim iin hi de uygun sayilmaz. Sorumluluklarim, zorunluluklarim, denecek kiram ve^1 faturalarim var. Hr bir hazirlik yapmadim. Uzun bir yrys ya da kamp tatili yapmadan nce bazi dzenlemeler yapmam gerekirdi. Belki de anlayamiyorsun: ben bir Avustralya vatandasi degilim; ben Amerikaliyim. Biz bir yabanci lkeye gidip, eylemesine ortadan kaybolamayiz. Sizin g bronuzun alisanlari bu durum karsisinda zor durumda kalirlar ve benim 28' o... hkme^ni bir helikopter gnderip beni aratir. Kimbilir belki bir baska z^[man] b[ana] [0]|< <j[ana] nceden haber verirseniz size katilabil|j[r]j[m)] [ama] (j[U]gjj[n] [O]i[maz]. Bugn sizinle gelemem. Hayir, hayir, ^^[n] bunun iin hi de uygun bir gn degil. " OHa glmsedi. "Her sey yolunda. Herkes bilmesi gerekeni bilecek.. g[en]j[m] insanlarim senin yardim agrini duydu: Eger bu kabilede^ [n] [te]j. ^-[IT] ^j [sana] ^s, [O]y ]^[u]||[ai1sa]ydi, bu yryse katliam^,,, Denendin ve kabul edildin. -Bo" sana ^'k'^Vnayacagim kadar byk bir onurdur. Ve sen bu deneyim j y[asama]|[isin]. Yasamtn boyunca yapacagin en nemli5e.y" U yrys olacak. Senin dnyaya gelme nedenin bu yryust [u]j|[an]j p[uzen] j[s] basinda; senin mesajin budur. Sna daha fa^[asim] syleyemem, diGel." Sonra arkasini dnd ve yryp gitti. "' gzlerimi Avustralya lne dikmis, ylece kalakalmistim. l tmykj]^ issizdi ama gene de gzeldi, Energizer pillerine benzer b j[r] s^ide [SO]nsuza dek srecek gibi grnyordu. Jip oraday i^ pah^, [mar]s[a] takiliydi. Ama acaba hangi yollardan geerek g[e]|[m]istjk buraya? Saatlerce kat ettiklerimiz yol bile !*'^adece srekli yn ^egisti1*1*11 kilometrelerce gitmistik. Ayakkab\[)]|[ar!m] y[O]|[ctU)] [SU]y[Um] yoktu, yiyecegim yoktu. Yilin bu dnemin^ ldeki isi otuzsekiz ile ellidrt derece arasinda degisirdi. [a]bj|[en]j[n] feni aralarina kabul etme konusunda oy verme er^[ne] [m]j[nne]ttardim ama kimse benim

oyumu sormamisti. Uy'e SOfVjndyorfju j^j k[ara]r vermek benini elimde degildi. im. I*en f^tmek istemiyordum. Benden, yasamimi onlarin ellerine ^' ray.7^ianxii istiyorlardi. Bunlar henz tanistigim insanlardi ve stelik ^[r]|[ar]|[a] [a]y[m] (jj bjie konusamiyordiim. Ya isimi y|tinrseil\? Bundan da beteri bir tazminat bile almam sz konusu olamazdi, [Bu] [i]|[gin]|[lktl] [Tabi] [kj] [on]|[ar|a] gidemezdi g[e]j[r(]jj[m] aklimdan: Sanirim bu iki perdelik bir oyun. ^[nce] [on]|[ar] [ro]||[er]j[fl]i [Du] barakada oynadilar sonra da bonra ln ilerine gidip bunu srdrecekler. Fazla uzaga gidemezler, yanlarinda yiyecekleri -yok. Basima gelebilecek en kt sey geceyi burada aikta geirmem olur. Ama hayir, hayir, bana syle bir baksalar, benim kamp yasantisina uygun biri olmadigimi anlarlar; ben kpkl banyolardan hoslanan kentlinin biriyim! Ama,eger gerekirse onlari ikna etmeyi de basaririm. Onlara otele sadece bir gecelik para demis oldugumu syleyebilirim. Yarin odayi bosaltma saatinden nce dnmem gerektigini anlatirim. Bu aptal ve cahil insanlari memnun edecegim diye fazladan bir gnn parasini deyemem." Grubun giderek ilerleyisini ve gzden uzaklasismi seyrettim. Her zaman yaptigim gibi durumun olumlu ve olumsuz yanlarini tartma yntemimi uygulamaya zamanim yoktu. Burada dikilip ne yapacagimi dsndke onlari gzden yitiriyordum. O anda agzimdan dklen szler, tahtaya oyulmusasina kazinmisti beynime: "Tamam Tanrim. Senin her zaman biraz sakaci oldugunu bilirdim, ama artik bunu anlamakta glk ekiyorum." Bir ping pong topu gibi hizli yer degistiren duygularim korku, saskinlik, inanamazlik ve mutlak bir duygusuzluk arasinda gidip geldikten sonra kendilerine Gerek Insanlar adini takmis olan bu Aborijin kabilesini izlemeye basladim. Ne ellerim bagliydi, ne de agzima bir sey tikanmisti ama kendimi gene bir tutsak gibi hissediyordum. Bilinmezlige dogru yapilan zorunlu bir yrysn kurbaaiydim.

Doeal Avakkabilar .Henz kisacik bir yol yrmstm ki ayaklarimda mthis bir sizlama duydum ve 'egilip baktigimda tenime batmis dikenler oldugunu grdm. Bu dikenleri ikarttim ama attigim her yeni adim yeni dikenlerin batmasina yol aiyordu. Sonra bir ayagim zerinde ziplamayi ve bu anda teki ayagimdaki dikenleri ikartmayi denedim. Geriye dnp bana bakan grup yelerine bu halim pek komik gelmis olmali nk glmsemeleri artik kikirdamaya dnsmst. Durup beni beklemeye karar veren Ooota biraz daha anlayisli grnyordu. "Aciyi unut. Dikenleri ' mola verdigimiz zaman ikartirsin. Dayanikli olmayi gren. Dikkatini baska bir noktaya ver. Daha sonra ayaklarina bir zm bulacagiz. Su anda yapabilecegin bir sey yok." zellikle "dikkatini baska bir noktaya ver" szleri bana . anlamli geldi. Son on bes yildir akupunktur konusunda uzmanlasma yolunda bif hekim olarak alistigimdan aci eken yzlerce insan grmstm. Genellikle hastaliklarinin son asamasinda bulunan.hastalar kendilerini bilinsizlik uykusuna

daldiracak uyusturucu ilalarla akupunktur ansinda seim

yapmak durumunda bulurlar. Benim de evimde uyguladigim programda hastalanma syledigim cmle aynen buydu. Her zaman hastalarimin bunu becerebilmesini beklerdim ve iste simdi de benden beklenen buydu. Elbette sylemesi uygulamasindan kolaydi ama elimden geleni yaptim. Bir sre sonra bir ka dakika dinlenmek zere durduk ve ben dikenlerin pek ogunun kirilmis oldugunu grdm. Derinin iinde kalanlar iyiee derinlere inmislerdi ve yaralar kaniyordu. Botanikilerin -spinifexadini verdikleri dogal bir hali zerinde yryorduk, bu bitki rts bir tr kum otuydu, kumlara tutunuyor ve en orak blgelerde biak kadar keskin ve kivrik iplikler olusturarak yayiliyordu. Ot szcg son derece yaniltici bir terim olabilir nk bunlar bildigimiz hi bir ot trne benzemez. Sadece biak gibi keskin liflere sahip olmakla kalmaz ayrica kakts dikeni gibi incecik dikenleri de vardir. Bunlar benim cildime girdiklerinde mthis bir sisme ve dayanilmaz bir yanmaya neden oldular. Her ne kadar dogada yasamaya, yalin ayak dolasmaya alisik bir insan olsam da ayaklarim bylesi bir iskenceye hazirlikli degillerdi. Aci devam ediyordu ve kanlar, parlak kirmizidan koyu kahverengiye dogru degisen tonlarda akmayi srdryordu. Ben gene de dikkatimi baska bir noktaya vermeye alisiyordum. Egilip baktigimda kirmizi ojelerimle kanimin birbirine karistigini gryordum. Sonunda ayaklarim tamamen duyarsizlasmisti. . Mutlak bir sessizlik iinde yrmeyi srdrdk. Hi kimsenin konusmuyor olmasi tuhafti. Kumlar sicakti ama yakici .._kizginhkta degildi. Gnes de sicakti ama dayanilmaz degildi. ' Arada sirada doga bana aciyor ve serin bir esinti gnderiyordu. Grubun nlerine dogru baktigimda toprakla gkyz arasinda belirgin bir izgi olmadigini gryordum. Ayni grnt her ynde sulu boya bir tablo gibi ayni biimde devam ediyordu ve gkyz kumlarin iinde eriyip gidiyordu.

Zihnimin bilimsel yani bu sonsuz bosluk duygusunu bir pusula ile lebilmek istiyordu. Yzlerce metre tede, ykseklerde duran bir bulut kmesi ufukta bir I harfi gibi dikilen agaci grnr kiliyordu. Tek isittigim ses ayaklarin kumlarin zerinde ikarttigi itirti idi. Arada sirada aliliklarin arasindan ikiveren l hayvanlari tek dzeligi bozuyorlardi. Kocaman kahverengi bir sahin sanki yokluktan varol usmusas ma ortaya ikiverdi ve tepede byk emberler izerek bri dogru alalmaya basladi. Sanki ilerleyisimi kontrol etmeye gelmisti, nk tekilere yaklasmadi bile. Ama, kusu bir inceleme yapmaya iten, benim tekilerden ok degisik olmam da olabilirdi. Yryslerden olusan konvoy, hi bir uyari olmaksizin ansizin durdu ve bir ai izerek oldugu yerde dnd. bj beni ok sasirtmisti nk yn degistirmemiz gerektigini syleyen olmamisti. Sanki benim disimda herkes bu gerekliligi sezmisti. Belki de daha nce izdikleri bir rotayi izliyorlardir diye dsndm ama ne kumun ne de spinifex'lerin zerinde belirgirf hi bir iz yoktu. ln ortasinda ylesine yryorduk. Zihnimin iinde binbir dsnce dolasiyordu ve bu mutlak sessizlikte dsncelerimin nasil konudan konuya utuklarini izlemek benim iin pek kolaydi. Bunlar gerekten yasanmakta miydi? Belki de bir rya grmekteydim. Avustralya boyunca yryecegiz demislerdi. Bu olanaksizdi! Aylar boyunca yrmek gerekirdi! Kaldi ki bu hi akilci bir sey de degildi. Ne adama geliyordu btn bunlar? Ben bunu yasamak iin dogm"stum. Ne biim bir sakaydi bu? Benim yasamimin amaci hi bir zaman aci ekmek, Outback'in derinliklerine dalmak olmamisti. te yandan

ortaliktan ansizin yok olmam ocuklarimi, zellikle de kizimi kaygilandiracakti. Saygideger ve yasli bir hanim olan ev sahibemi de dsnmeden edemiyordum. Eger kirami zamaninda demezsem, teki kiracilara beni anlatmaya baslardi hemen. Daha geen hafta bir .33 televizyon ve video kiralamistim. Bunlara tekrar kavusabilmek harika olacakti! O noktadayken, yrysn bir gnden daha fazla sremeyeceginden emindim. Kaldi ki grnrde yiyecek ve iecek bir sey de yoktu. Yksek sesle gldm. Bu ok zel bir sakaydi. Ka kez - tm masraflar iinde- egzotik bir seyahat kazanmayi istemistim! Iste olmustu. Tm hazirliklar yapilmisti. Bir dis firasi veya yedek giysi bile tasimamistim. Geri benim hayalimdeki bu degildi ama bylesi bir dilegi pek ok kez dillendirmistim. Gnn sonuna yaklastika ayaklarimin durumu ylesine ktledi ki, sismeler, pihtilasan kanlar ve kesikler ayaklarimi renksiz, hissiz ve irkin iki uzanti haline dnstrdler. Bacaklarim ktk gibi olmustu, omuzlarim yaniyor ve sizliyordu, yzm ve kollarim kizarmisti ve aciyordu. O gn saat kadar yrdk. Dayanma noktam i n sinirini kat be kat asmistim. Pek ok kez, yere oturmazsam, yikilacagimi hissetmistim. Sonra ansizin dikkatimi eken bir sey ikmisti ortaya. Sahin grnms, tepemde tuhaf igliklar atmisti ya da biri yanimda yrms ve bana boynuna ya da beline bagladigi garip bir kaptan su iirmisti. Bu sekilde dikkatimin dagilmasi mucizevi biimde bana yeni kanatlar takmis, beni glendirmis, yeniden enerji vermisti. Artik gece iin mola verme zamani gelmisti. Ansizin herkes bir isle ugrasmaya basladi, Elbette kibritledegil de "kiz izciler" kitabinda okudugum eski bir yntemle ates yakildi. Geri ben izciyken asla elime bir odun parasi alip, baska bir odunun oyuguna sokup evirmemistim, nk bizim oymak baslarimiz bile bunu beceremiyordu. Bizim izciler odunu ancak bir kivilcim grnecek kadar kizdirabiliyorlardi. Oysa bu insanlar bu konuda uzmandilar. Kimisi odun topladi, kimisi de ali irpi. Yrys sirasinda iki adamin bir degnegin ucuna taktiklari renksiz bir kumasa sarili bohayi yardimlasarak 34 . tasidiklarini grmstm. Boha, iinde taslar yklymscesine sis ve agir grnyordu ve yere konup aildigi zaman iinden pek ok nesne ikti. Yasli mi yasli bir kadin yanima geldi. Benim doksan yasindaki byk annem kadar ihtiyar grnyordu. Salari kar beyaziydi. Yumusak, kat kat izgiler yzn doldurmustu. Zayif ama esnek ve dayanikli grnen bedeninin altindaki Ayaklari ylesine deforme olmustu ki, hayvan toynaklarina benzemisti. Onu daha nce de gzalici renklerle ssl kolyesi ve-ayak bileklerine taktigi halhallari nedeniyle fark etmistim. Belinebagladigi yilan derisinden minik bir antayi aldi ve eline saydam vazeline benzeyen sividan dkt. Sonradan bu sivinin degisik yapraklarin znden elde edildigini grendim. Ayaklarimi isaret edince yardimlarindan tr ona minnettar olacagimi belli ettim. nmde yere oturdu, ayaklarimi kucagina aldi ve o yagi yaralarima yedirirken bir trk tutturdu. Bir annenin bebegine syledigi tarzda son derece rahatlatici bir ninniydi sanki dinledigim. Ooota'ya bunun szlerinin anlamini sordum. Hayal gcmn rn olmadigina eminim ama yanmalar, sizlamalar gemis, yaralar kapanmaya baslamisti. Kendimi ok daha iyi hissediyordum. Ayaklarim bykannenin kucagina otururken, beni bugnk deneyimi yasamama hazirlayan seyleri dsnmeye basladim. Bu nasil olmustu? Her sey.nasil baslamisti?

Hazirlan Gidiyoruz Her sey Kansas City'de basladi. O sabahin anisi bellegimden asla silinmeyecek. Gnes, bulutlu geen pek ok gnden sonra bizleri onurlandirmaya karar vermisti. zel gereksinmeleri olan hastalara uygulanacak programi hazirlamak iin erkenden ofise gitmistim. Danisma grevlisinin gelmesine daha iki saat vardi ve ben bu sessiz saatleri gnm dzenlemek iin kullanabilirdim. Anahtarim kilidin iinde henz dnyordu ki, telefonumun aldigini duydum. Acil bir durum mu vardi acaba? Ailis saatinden bu kadar nce kim arardi beni? Kosarak odama girdim ve bir elimle isigi yakarken, bir elimle telefonu yakaladim. Heyecanli bir erkek sesi selamladi beni. California'da yapilan tibbi bir kongre sirasinda tanistigim Avustralyali bir hekimdi ve Avustralya'dan ariyordu beni. "Merhaba. Bir ka yil Avustralya'da alismaya ne dersin?" Dilim tutulmustu, neredeyse telefon elimden dsecekti. "Hala orada misin?" diye seslendi karsimdaki. "E...evet" diyebildim." Aklindan geenleri tam olarak grenebilir miyim ?"

"Saglikta koruyucu hekimlik programin beni o kadar etkiledi ki, buradaki meslektaslarima senden sz ettim. Benden seni aramami istediler. Dilegimiz, bes yillik vize alip Avustralya'ya gelmen. Burada hem bildiklerini yazabilir hem. de bizim koruyucu hekimlik programimiz erevesinde dersler verebilirsin. Bunu gereklestirebilirsek, gerekten harika olur ve te yandan sen de bir ka yil degisik bir lkede yasamayi denersin." Gl kenarindaki modern evimi, rayina oturmus muayenehanemi, uzun yillardan beri yakin dostlar haline geldigimiz hastalarimi birakmak, evreme kurdugum gvence zirhini delmek gibi gelmisti bana. Sosyal tip konusunda ok daha fazlasini grenmeye hazir oldugum dogruydu. nk -bu sistemde, tipta krlilik sz konusu degildi ve bizde geleneksel tipla alternatif tibbi ayiran o byk uurum bu alismayla ortadan kaldiriliyordu. Gerekten sagliga ve iyilestirmeye bas koymus meslektaslar bulup, nyargilardan uzak alisabilecek miydim, yoksa, Amerika'da karsilastigim bu olumsuz politika orada da karsima ikacak miydi? Aslinda konunun beni en ok heyecanlandiran yani, Avustralya'nin kendiydi. ocuklugumdan bu yana ekvatorun te yanindaki bu anakarayla ilgili elime geen her kitabi merakla okudugumu hatirliyorum. Ne yazik ki bu konuda pek fazla kitap bulabildigimi de syleyemem. Hayvanat bahesinde gzlerim her zaman kangurulari arar ve biraz sansli olup bir koala ^-grebilmeyi dilerim. Son derece esrarli bir biimde her zaman ' iin bu merakimi gidermeye alismisimdir. Her zaman iin kendi kendine yeten, gvenli ve iyi egitim almis bir kadin olan ben, ruhumun derinliklerinde yatan, yerkrenin bu tam aksi ynnde bulunan lkeye bir yolunu bulup sizabilme hevesini beslemisimdir. "fimd'bir dsn" dedi Avustralyali dostum. "Onbesgn sonra -seni yeniden ararim. o " 38 ,

Su zamanlamaya bir bakin! Sadece iki hafta nce kizim ve nisanlisi dgn tarihlerini saptamislardi. Bu da yetiskin bir insan olali ilk kez zgr oldugum ve su dnya zerinde istedigim yere gidebilme sansina sahip oldugum anlamina geliyordu. Kizimin da oglumun da bu firsati degerlendirmem konusunda beni destekleyeceklerini biliyordum. Artik her ikisi de kendi ayaklari zerinde durabilen yetiskinler olduklarindan bir hayalimi gerege dnstrebilme olanagim vardi. ..-c-..""' Alti hafta sonra kizim evlenmis, muayenehanem devredilmisti ve kizimla yakin bir arkadasim havaalanina beni geirmeye gelmislerdi. Bu, son derece tuhaf bir durumdu.Yillardan beri ilk kez arabam, evim, anahtarlarim yoktu. Hatta valizlerime sifre kilidi bile takilmisti. Dnyevi varliklarimin ogundan siyrilmis, ok degerli bir ka para esyam" bir depoya- o emanet etmistim. Kusaktan kusaga geen aile yadigarlari da kizkardesim Patci'deydi. Sonunda arkadasim Jana bana bir kitap uzatti ve birbirimize sarildik. Kizim Cam, son bir fotograf ekti ve yerkrenin karsi yarisinda bulunan lkeye dogru gitmek zere kirmizi halili rampadan asagi yrmeye basladim. Orada beni bekleyen dersin byklgn sezinleyemiyordum henz. Annem her zaman syle derdi: "Seimlerini bilgelikle yap, nk istedigin sey eline geebilir." Annemi yitireli yillar olmustu, ama iste bugn onun bu kehanetinin gereklestigi gnd. Ortabati Amerikadan Avustralya'ya gitmek olduka uzun bir yol katetmek anlamina geliyordu. Yolcularin sansina en byk jetler bile arada bir yakit almak iin yere inmek zorundaydilar ve biz de bylece bir kez Havvaii' de, bir kez de Fiji adalarinda temiz hava alma firsatini bulduk. Qantas havayollarinin jeti genis ve rahatti. Gsterilen filmler Amerika'da halihazirda oynamakta olanlardi. Ama gene de bu yolculuk hi bitmeyecek gibi gelmisti bana. Avustralya, Birlesik Devletlerden onyedi saat ilerde; szn tam anlamiyla insan yarina uuyor. Yolculuk boyunca kendime

l hep syle dedim: Bu uagin iindekiler yere indiklerinde, yarin dnyanin hala saglam ve dnmekte oldugunu bilecekler. nk gitmekte oldugumuz lkede, yarin olmustu bile. Eski denizcilerin ekvatoru ve denizin zerine izilmis olan ve zamanin baslangicini gsteren o grnmez izgiyi sag salim geislerini byk bir heyecanla kutlamalarina sasmamak gerekir. Bugn bile bylesi bir kavram insanin zihninde yeni boyutlar amaya yetiyor. Yere indigimiz zaman tm kabin ve yolculara dezenfektan bir sprey sikildi. Seyahat acentam bana bu tuhaf uygulamadan hi sz etmemisti. Uak yere degdiginde, yerlerimizden kalkmamamiz sylendi. Havaalanindan iki yer grevlisi kabine girdiler ve tm uagi boylu boyunca geerek baslarimiza bir teneke kutudan aerosol siktilar. Avustralyalilarin mantigini arilayabiliyordum ama bir anlamda bedenimin zararli bir bceginkine benzetilmesi moralimi bozmustu. Ne de hos bir karsilamaydi bu! Havaalaninin disinda bana ok tanidik gelen bir sahneyle karsilasmistim. Eger ters ynden akan trafigi grmeseydim, - kendimi hala Amerika'da sanabilirdim. Bindigim taksinin sofr de sag tarafta oturuyordu. Srcm bana paralarimi bozdurabilecegim bir yer nerince, Amerikan czdanima sigdiramadigim byklkte ama bizim dolarlarimiza oranla ok daha neseli renklerde Avustralya dolarlari

edindim ve hatta iki tane ikilik ve yirmilik madeni param da oldu. ilerleyen gnlerde Avustralya'ya alismakta hi mi hi glk 7- ekmedim. Btn byk kentler kiyilarda kurulmustu. Herkes kumsallarla ve su sporlariyla ilgiliydi. lkenin byklg neredeyse Birlesik Devletlerinkiyle ayniydi ve hatta biimi bile benziyordu ama anakaranin i blgeleri l oldugundan buralarda pek fazla yasayan yoktu. Ben kendi lkemde Painted Desen .ye Death Valley'i grmstm. Avustralyalilari bizim lkemizin en orta noktasinda bile usuz bucaksiz bugday ve

misir tarlalari olduguna inandiramiyordum. Onlarin lkelerinin i blgeleri insanlarin yasamalari iin ylesine elverissizdi ki, Kraliyet Uan Hekimlik Servisi yirmidrt saat araliksiz hizmet veriyordu. Pilotlar zor durumda kalmis otomobillere benzin ve yedek para ulastiriyorlardi. Hastalar tibbi yardim almalari gerektiginde uaklarla tasiniyordu nk kilometrelerce yol boyunca hastane bulmak olanaksizdi. Hatta okullai bile ulasilmasi olanaksiz noktalarda yasayan ocuklar irT radyo ile egitim veriyorlardi. Kentlerin son derece agdas oldugunu dsnmstm, Hilton, Holiday Inn, Kamada otelleri, alisveris merkezleri, nl modacilarin butikleri ve hizli ulasim aralari dikkatimi ekmisti. Yiyecekler olduka farkliydi. Benim dsnceme gre, Avustralyalilar, Amerikalilarin en taninmis yiyeceklerini, lezzetli biimde pisirmeyi henz grenmemislerdi, ne var ki Ingiltere'deyken tattigim patates presi ve kiymayla yapilan Sheperd's Pie yemegini burada da yemis.ve pek begenmistim. Yemegin yaninda pek ender olarak su veriyorlardi ve bunu asla buzsuz imiyorlardi" Avustralyalilari sevmistim, hele bazi szckleri su biimde degistirerek sylemeleri kulagima pek hos gelmisti: Tamam: Fair Dinkum. Tavuk : Chook Patates kizartmasi: Chips Gen kiz: Sheila ' Tatli, sekerleme: Lolly, Kirsal kesim : Bush Kutu bira: Tinny, Bebek kanguru: Joey Biskvi: Cookie

Sirt antasi: Svvag Bilinmeyen bir sre iin yola ikmak : Walkabout Kt bir gn geirmek : Having a crook day Yiyecek: Tucker Kaldirim: Footpath esme: Billibong Oto bagaji: Boot Motor kapagi: bonnet

Peete: Serviette Yadirgadigim seylerden biri de, dkkanlarda ltfen demeden nce tesekkr etmeleriydi. Sz gelimi tezgahtarlar hep syle diyordu: "creti bir dolar, tesekkr ederim." Bira, ulusal bir hazine seklindeydi. Kisisel olarak ben birayi hi bir zaman pek sevemedigimder. onlarin bylesine gururlandiklari tm esitleri tatmadim. Her Avustralya eyaletinin bir bira fabrikasi vardi ve insanlar tiryakisi olduklari markaya karsi belirgin bir tutku gelistiriyorlar ve rnegin, mutlaka Foster"s Lager veya Four X iiyorlardi. Avustralyalilar, degisik uluslar iin pek degisik szckler kullaniyorlardi. Amerikalilara Yaiiks, Yeni Zelandalilar'! "Kivi", Ingilizlere de Bloody Poms diyorlardi. Yetkililerden biri Pom szcgnn bir zamanlar Avrupali askerlerin baslarina taktiklari kirmizi tylerden geldigini aiklarken, bir baskasi da ondokuzuncu yzyilda Avustralya'ya gelen mahkumlarin giysisinde POM, yani Prisoner of His Majesty (Kral Hazretterinin Mahkumlari) yazdigi iin bu terimin yerlestigini anlatmisti. Avustralyalilarin pek sevdigim zelliklerinden biri de kofMistoalarindaki mzikal tonlamaydi. Dogal olarak, benim konusmam onlara pek vurgulu geliyordu. Bunun yani sira Avustralyalilar son derece cana yakin insanlardi ve yabancilarin kendilerini evlerinde hissetmeleri iin ellerinden geleni yapiyorlardi. ilk gnler pek sik otel degistirdim. Her otele giris kaydimi yaptirdiktan sonra elime ii st dolu metal bir masrapa tutusturuyorlardi. Her konuga byle bir masrapa st verdiklerini gzlemledim. Odamda da elektrikli bir aydanlik, ayposetleri ve seker bulunuyordu. Anlasildigi zere Avustralyalilar aylarini stle imeyi seviyorlardi. Zaten bir sre grendigim bir gerek de Amerikan tarzi bir fincan kahve bulmamin olanaksiz olduguydu. Bir motelde kalmaya karar verdigim ilk kez, buranin sahibi bana sabaha kahvalti isteyip istemedigimi sormus ve elle yazilmis bir men vermisti. Sonra bana kahvaltimi saat kata istedigimi sormus ve odama getirilecegini bildirmisti. Ertesi sabah ben banyo yaparken, kapima yaklasan ayak seslerinin ieriye girmedigini isittim/Kapimi alan da olmadi. Derken kapi arpmasina benzer bir grlt geldi kulagima. Kurulanirken, yiyecek kokulari burnuma kadar geldi, ama evreme bakindiysam da bir sey gremedim. Anlasilan kokular yan odadan geliyordu. Beni bekleyen gn iin hazirlanmam ve valizimi toplamam bir saatimi aldi. Tam esyalarimi kiraladigim otomobilime yklyordum ki, gen bir adam belirdi yanimda. "Merhaba, kahvaltinizi begendiniz mi?" Glmsedim. "Herhalde bir karisiklik oldu" dedim. "Bu sabah bana kahvalti gelmedi." "Ah, tabi ki, geldi iste burada. Ben kendim getirdim." diyen delikanli motel odasinin dis duvarinda ki bir tokmaga dogru yrd ve bunu kaldirdi. Minik bir blme iersinde, harika sslenmis ama simdi lastige dnms olan bir omlet duruyordu. Gen ocuk sonradan benim odama girdi ve ayni blmeyi ieriden amak iin bir minik dolap kapagini kaldirdi. Ikimiz de 42, II '.#'.

gldk. Yemegimin kokusunu duymustum, ama yerini bulamamistim. Bu, Avustralya'nin bana hazirladigi pek ok srprizden ilkiydi. Avustralyalilar ok naziktiler. Kiralik bir ev arama abalarim sirasinda bana pek hos davranmislardi. Sonunda buldugum ev, kent disinda son derece iyi korunmus bir semtteydi. Mahalledeki tm evler hemen hemen ayni dnemde yapilmislardi; tm beyazdi ve hem nde, hem arkada birer verandalari bulunuyordu. Baslangita hi bir evin kapisinda kilit olmadigini, bunun sonradan eklendigini sylemislerdi bana. Banyo ikiye blnmst, bir blmde kvet ve lavabo, teki kk blmde de klozet bulunuyordu. Odalarda gmme dolaplar olmadigindan ahsap ve antika dolaplar edinmistim. Amerikadan getirdigim hi bir elektrikli aygitim burada alismiyordu. Hem elektrik voltaji, hem de prizlerin biimi degisikti. Bu nedenle yeni bir sa kurutucusu ve sa sekillendiricisi satin almak zorunda kalmistim. Arka bahem, ilik hava nedeniyle tm yil boyunca yeniden aan egzotik iekler ve agalarla doluydu. Geceleri, yapraklarin baygin kokusuyla baheme kirpiler dolusuyor ve bunlarin sayisi aydan aya artiyordu. Kirpilerin kontrolsz bir biimde ogaliyor olmasi, ulusal bir sorun halini almisti ve dnem dnem pek ok kirpi, sayilari kabul edilebilecek bir dzeyde kalmasi iin ldrlyordu. Bu nedenle benim bahem onlar iin emin bir siginakti. Avustralyalilar beni, tm oyuncularin beyaz giyindigi bir spor olan ayir bowlingi ile tanistirdilar. Defalarca sadece beyaz gmlek, beyaz pantolon ve etek, beyaz ayakkabi ve orap, hatta beyaz sapka satan dkkanlarin nnden gemis ve neden bylesine tekdze bir renge takilip kaldiklarini merak etmistim. Bu sporla tanisinca soruma da bir yanit almis oldum. Sonra beTri~AVustralya kurallarina gre oynanan bir futbol maina da gtrdler. Bildigim kadariyla Amerika'da pek sert oynanan bu malarda tm oyuncular sert kasklar ve kocaman vatkalar kullanmak zorundadirlar, oysa buradaki sporcular sort, kisa kollu tisrt giyiyorlar ve asla koruyucu nesneler kullanmiyorlardi. Kumsalda grdgm bazi kisilerce enelerinin altindan bagladiklari lastik sapkalar takiyorlardi. Bunun, cankurtaranlarin bir simgesi oldugunu sonradan grendim. Avustralya 'da yzcleri kpek baliklarindan kurtarmak zere egitilmis cankurtaranlar da bulunuyordu. Bir kpek baligi tarafindan yutulmak pek sik grlen bir 'kaza degildi ama gene de egitimli personel bulundurmaya neden olacak kadar nemli bir sorun olusturuyorlardi. Avustralya dnyanin en dz ve kurak anakarasidir. Sadece kiyilarda ve denize paralel bulunan daglar, yagislarin yzde onunu alir ve lkenin yzde doksaninin kurak kalmasina yol aar. Uakla, Sidney'den Perth'e kadar, yz kilometre yo] alabilir ama bir tek kasabaya bile rastlamazsiniz. ilgilendigim saglik programi nedeniyle, anakaranin btn byk kentlerinde alismalar yaptim. Amerika'da ayrismamis kani inceledigim zel bir mikroskobum vardi ve bununla tek bir damla kan alarak hastanin kimyasal pek ok zelligini grafik olarak, saptamam mmkn olurdu. Mikroskobumuz bir kamera ve video ekranina baglanir ve hasta ile hekim yan yana oturur, akyuvarlari, alyuvarlari, bakterileri ya da yaglan birlikte gzlemlerdik. Ben rnekler alir, hastaya kanini gsterir ve sonra sz gelimi eger kisi sigara kullaniyorsa, disari ikip, bir sigara iip gelmesini isterdim. Sonra da bir damla daha kan alip tek bir sigaranin kanda ne gibi degisiklikler yaptigim kendine gsterirdim. Bu sistem hastayi bilinlendirme ve kendi sagligi konusunda sorumluluklarina sahip ikmayi gretmede ok yararlidir. Hekimler bu yolla hastalarina kanlarindaki yag oranini veya bagisiklik eksikliklerini gsterebilir ve sonra da bu duruma karsi ne gibi nlemler alabilecegini aiklar. Ne var ki Amerika Birlesik Devtetleri'nin saglik sigortalari koruyucu

44. hekimlik demelerini karsilamadigindan, hastalar bu alismanin cretini ceplerinden demek durumunda

kalirlar. Bizler, Avustralya'da yetkililerin konuya daha sicak bakacagini ummustuk. Benim grevim bu sistemin teknik aiklamalarini yapmak, aygitlari elde etme yoluna gitmek, kullanim kilavuzlarini yazmak ve pratikteki kullanimlari gretmekti. Bu, ok yararli bir programdi ve yeryznn gney yarimkresinde pek hos gnler geirmekteydim. Bir cumartesi gleden sonrasinda Bilim Mzesini dolasmaya gittim. Grubumuzun rehberi iri yan, sik giyimli ve Amerika konusunda ok ilgili bir hanimdi. Uzun sylesilerden sonra pek siki fiki dost olduk. Gnlerden bir gn gle yemegi iin bulusmaya karar verdik ve o bana kentin merkezinde bulanan ve falcilariyla da n salmis olan ilgin bir ay salonunda bulusmayi nerdi. Restoranda uzun sre dostumu bekledigimi ve neden hep .byle ge kalma egilimli arkadaslari kendime ektigimi dsndgm animsiyorum. Sonunda, bulundugum mekanin kapanma saati geldi. Anlasilan arkadasim bugn gelemeyecekti. ' Bunun zerine egilip, kirkbes dakika nce yere biraktigim antami aldim. o O anda uzun boylu, esmer tenli, sandaletlerinden trbanli basina dek beyazlar giyinmis gen bir adam masama yaklasti. Dingin bir ses tonuyla, "Simdi sizin el faliniza bakabilirim," dedi. .^.J'Sjzi buraya - ay salonuna degil- Avustralya'ya, getiren, alinyaziniz. Gelisinizin nedeni olan kisiyle tanismak konusunda bir anlasma yapmistiniz. Burada bulusmaniz, her ikinizin de yararina olacak. Bu bulusmanin karari, her ikiniz de dogmadan nce alinmisti. Gerekten de her ikiniz de ayni anda ama-dnyanin karsilikli iki yarim kresinde dogdunuz. Anlasma, sizlerin sonsuz benliginizin en st dzeyinde yapildi. Bulusma tarihi olarak dogumunuzdan elli yil sonrasi saptandi. Simdi bunun zamani geldi. Karsilastiginiz zaman, ruhsal dzeyde birbirinizi hemen taniyacaksiniz. Size btn syleyebileceklerim bu kadar." Gen adam ayaga kalkti ve restoranin mutfagi oldugunu tahmin ettigim bir blmn kapisini ati ve gzden yitti. o Benimse dilim tutulmustu. Syledigi hi bir seyin anlami yoktu ama bu szleri ylesine otoriter bir ses tonuyla dile getirmis|i_ki, ciddiye almamazlik edememistim. Szlestigim arkadasimin randevuya neden gelemedigini aiklamak iin beni telefonla aramasiyla durum daha da karmasik bir hal aldi. Ona basima gelenleri anlatinca pek heyecanlandi v'e ertesi gn gidip kendi falina baktiracagina sz verdi. Ne var ki ertesi gn beni aradiginda :heyecaninin yerini, kusku almisti. Deli olmadigimi biliyordum. Ben bu fal isine tamamen bir eglence diye bakardim ama emin oldugum tek bir sey vardi; o gen adam hayal rn degildi. Ah, evet Avustralyalilar Yankilerin biraz garfp olduklarini dsnyorlardi. Zaten fali ciddiye alan yoktu ve Avustralya da eglenceli bir yerdi.

Bvk Umutli Bu lkede hoslanmadigim tek bir sey vardi. Izlenimlerime' gre lkenin asil yerlileri olan ve Aborijin adi verilen, esmer tenli kisiler ayrima tabi tutuluyorlardi. Avustralyalilar, onlara Amerikalilarin, kendi yerlileri

olan kizi (derililere davrandiklari gibi bir tutum sergiliyorlardi. Onlara yasama hakkt taninan tek blge olan "Outback" bes para etmez kumlarla rtlyd ve kuzey yreleri yksek kayaliklar ve sert aliliklarla kapliydi. Hala onlara ait oldugu kabul edilen ve yasama kosullarinin grece dzgn oldugu tek yer, ulusal parkti ve bu nedenle burayi turistlerle paylasmak zorundaydilar. Sosyal grevlerin hi birinde alisan bir Aborijin grmedigim gibi, yollarda okul nlg giymis bir Aborijin ocuga da rastlamamistim. Pek ok degisik kilise dolasmama karsin, hi bir pazar ayininde de onlari grememistim. Ne tezgahtarlik yapan, ne postanede alisan ne de devlet dairesinde bir sorumluluk almis Aborijin ikmamisti karsima. Onlan ber.zin istasyonlarinda ya da ayak st yiyecek satan bfelerde de aradim ama gene bulamadim. Anlasildigi kadariyla, sayilan pek azdi ve kentte yasayanlar da turistik gsterilerde yer aliyorlardi. Avustralyalilarin koyun ve byk bas hayvan iftliklerinde de

mevsimlik isi olarak alisiyorlardi ve onlara Jackaroos adi veriliyordu. Bana anlatildigina gre Aborijinlerin bir koyun kesmeleri durumunda iftlik sahipleri hi bir yasal islem yapmazdi, nk Aborijinlerin sadece ayakta kalmalarina yetecek kadariyla yetindikleri bilinirdi ve sahip olduklarina inanilan dogast gler nedeniyle onlardan korkulurdu. Bir aksam melez aborijin genlerinin kk teneke kutulara benzin doldurduklarini ve sokakta bunu koklayarak yrdklerini grmstm. ok kisa bir sre sonra zehirlenme belirtileri gstermislerdi. Benzin, hidrokarbon, ve kimyasal maddelerin bir karisimidir. Bu maddelerin kemik iligine, karacigere, bbreklere, bbrekst bezlerine, omurilige ve tm sinir sistemine zarar verdigini biliyordum. Ama o gece, .alanda bulunan herkes gibi ben de hi bir sey yapmadim. Hi bir sey sylemedim. Onlarin bu aptalca oyununu durduracak hi bir girisimde bulunmadim.. Sonradan o genlerden birinin kursun zehirlenmesi ve solunum yetersizligi nedeniyle ldgn grendim. En yakin arkadasimi topraga vermisesine etkilendigim bu lm, beni morga gidip o gencin bedenini son bir kez grmeye itti. mrm insanlarin sagliklarini korumasina adamis olan ben anlamistim ki, gerek kltrel kklerini yitiren ve yasamda bir amaci olmayan insanlarin elinden ancak lmle kumar oynamak gelir. En tasalandigim nokta ise, benim bile onlari durdurmak iin parmagimi kimildatmamis olmamdi. Bu konuyu yeni Avustralyali arkadasim GeofFa amistim. Byk bir otomobil galerisinin sahibi olan Geoff, benimle ayni yastaydi, bekardi ve ok ekici bir erkekti. -Avustralyali bir Robert Redford'du!- Bir ka kez birlikte ikmistik ve sonunda bir konserin ardindan gittigimiz mum isikli yemekte, kentlilerin olup bitenden haberleri olup olmadiklarini sordum. Bu konuda I hi kimse bir sey yapmayi dsnmyor muydu? -.J'Eyet, bu ok hzn verici bir durum ama elden gelen bir sey yok. Sen Abo'lari anlayamazsin. Onlar ilkel, yabanil, l adamlaridir. Onlari egitmeyi nerdik. Misyonerler onlari dinimize ekebilmek iin ok uzun yillar boyunca ugrastilar. Gemiste yamyamdilar ve simdi hala geleneklerini ve eski inanlarini terketmeye yanasmiyorlar. Pek ogu llerin zor yasamini yegliyor. Outback, yasamasi zor bir blgedir ama bunlar dnyanin en kati insanlaridir. Her iki kltr de benimsemeye alisanlar ender olarak bunu basarabiliyorlar. Gerek olan bir konu varsa o da bu irkin yok olmakta jildugu; ama nfuslarinin giderek azalmasi kendi seimlerinin bir sonucu. Umut vermeyecek derecede bilgisiz, ihtirassiz ve de asla basari gsterme abasi sergilemeyen insanlar. Iki yz yildan sonra hal uyum saglamayi beceremediler. Aslinda bunu denemediler bile. Is yasaminda onlara asla gvenilmez ve onlara bel baglan i lamaz -kaldi ki, zaman kavramlari hi gelismemistir. Bana inan, onlari heveslendirecek hi br sey yapilamaz." Aradan geen bir ka gn, len ocugu aklimdan silip atmaya yetmedi. Kaygilarimi, saglik alaninda alisan ve benim gibi zel bir grev yklenmis bir arkadasima atim. O, tipta kabul edilmis sifali bitkileri, iekleri ve otlari siniflandirmak ve belgelendirmek gibi bir alisma yrttgnden yasli Aborijinlerle sik sik temasa geiyordu. BushMen -ali insanlari- diye de adlandirilan yerliler, gerekten de bu tr konularda son derece yetkin bilgilere sahiptiler. mrlerinin uzunlugu ve soyu bozan hastaliklari olmamasi

bunun en byk gstergesiydi. Arkadasim, irklarin kaynasmasi iin pek az aba gsterildigini kabullendi ve eger yapilabilecek bir sey varsa bunu denemeye ve benim bu konudaki abalanma yardim etmeye gnll oldugunu bildirdi. Bu amala yirmi iki yarim kan Aborijini bir toplantiya davet ettik. Arkadasim beni onlara tanitti. O aksam hkmetin serbest girisim programini genlere anlattim ve "GEN BASARI" adi verilen ve kentlesmis yoksul genligi kapsamina alan alismalar konusunda onlari bilgilendirmeye alistim. Amacimiz, bu

grubun retip, pazarlayabilecegi bir rn saptamakti. Ham madde alimi, is gcn dzene sokma, rn yaratma, pazarlama konularinda, is ve bankalar dnyasinda onlara yol gsterecegime sz verdim. Genler konuya ilgi gsterdiler. Bir sonraki toplantida elasi projeler hakkinda tartistik. Genligimde bykannem1 ve bykbabam iowa'da yasarlardi. Ben bykannemin giyotin pencerelerini yukari kaldirarak atigini, buraya pencerenin genisligi kadar sinek teli taktigini, sonra da pencereyi kapattigini animsiyordum. Bykannem, otuz santimetre karelik bir sineklik imal ediyordu sonuta. Avustralya'da kent merkezinin disinda bulunan pek ok ev gibi benimkinde de sinek teli yoktu. Klima aygiti fazla yaygin degildi ve insanlar ya pencerelerini kapali tutmak ya da bcekleri eve almak arasinda seim yapmak zorunda kaliyorlardi. Ortalikta hi sivrisinek yoktu ama uan hamambcekleriyte bitmeyen bir savas srdrmek zorundaydik. Geneitikle yataga yalniz giriyordum ama uyandigimda yastigimi s*1* V kara kabuklu, bes santimlik bceklerle payJatjguni farfcbdiyordom. Bir sinek telinin onlarin bu saldirisini durduracagin" umuyordum. Grup da bu tellerin, ise atilmak iki Iyi bir baslangi olacagi konusunda bana katikli. -Aaterik^dafttaiudiginT evli bir iftle baglanti kurdum. Tanidig^ o ad"|";tOyk br firmada endstri mhendisi, karni da bir sanafpyfe3i$"i gereksinmem oldugunu onlara mektubumda anlaiijMlirieia bana bir izim L " o -.. - ' ^*.-% - o 'l JLIJ o J -A" o o ' tasarimlar, iki ."vgili yasli Mola ii bildirdi ve sagladi. Simdi bir mekandi, ama arabalarin 4e banlardan birini gnderebileceklerini bilryordtt* hafta sonra elimdeydi. ' teyzem bu girisimi ekonomik olarak gereksinme Avustralya'da garaj, livana* "efe stfln rt kiralayip, aik havad" Her gen Aborijin son derece dogal bir biimde yatkin oldugu beceriye yneldi ve bylece aramizda bir is paylasimi yapilmis oldu. Ilerinden biri hesap defterlerini tutuyor, biri malzeme alimiyla ilgileniyor, biri de malzeme envanterini tutuyordu ve hepsi son derece basariliydi. retimin her asamasi iin bir uzman oldugu gibi satis konusunda mthis yetenekli genler de ikmisti aralarindan. Ben biraz geride <taruyor ve bu yeni olusuma fazla karismamaya alisiyordum. ok kisa sre sonra* genler, temizlik ve getir gtr isleri yapanlarin,'satisin son asamasinda alisandan daha az degerli olmadigi kavraminda da birlesmisler ve bir sorun yasanmamisti. Olasi msterilere sinek tellerimizi cretsiz olarak dagitmayi, bir ka gnlk kullanimin sonunda hosnut .kalanlara satis yapmayi tasarlamistik. Bu yntemle sinek tellerimizin byk bir ogunlugu satildi ve elimize para geti. Eski bir amerikan kavrami olan, msterilere referans verme sistemini de benimsettim. Zaman hizla akiyordu. Gnlerim alismalar, egitim metinlerinin yazimi, yolculuklar, egitimler ve konferanslarla doluydu. Aksamlarimin pek ogunu da esmer tenli gen dostlarimla birlikte geiriyordum, ilk baslangita kurulan grup hi dagilmadi ama bankadaki hesabimiz kabardika her birine yarari olacak

bir vakif hesabi kurmaya karar verdik. Bir hafta sonu birlikteligimiz sirasinda GeofFa da girisimimden sz ettim ve Aborijin genlerin ekonomik bagimsizliga ulasmalari konusundaki arzularimi anlattim. Byk sirketler bu genlere is olanagi saglamiyordu belki ama onlar yeterince sermaye sahibi olurlarsa, kendileri bir sirket satin alabilirlerdi. Byk bir olasilikla bu konusmalarim sirasinda genlerir bilinlenmeleri konusundayaptiklarimla vnmsmdr. Geoff "Eh, aferin sana Yanki!" demekle yetindi. Ama bundan sonraki bulusmamiza elinde bazi tarih kitaplariyla ikageldi. Dnyanin en gzel limanina bakan

verandasina oturup btn bir cumartesi gleden .sonrami okumakla geirdim. . 16 aralik 1923 tarihinde yayinlanmis olan Australian Sunday Times, Saygideger George King'in 'syle syledigini aktariyordu: . Avustralya Aborijinleri, hi kusku yok ki insanligin evrim asamasinin dsk dzeyli bir basamagina aittirler. Kendilerinin, eylemlerinin ve kkenlerinin gvenilir bir tarihsel belgesi yoktur; su gn yeryznden silinip atilacak olsalar, arkalarinda bir halkin varligini kanitlayacak tek bir sanat yapiti birakmamis olacaklardir. Ne var ki dnya tarihinin ok erken aglarindan beri Avustralya'nin genis dzlklerinde oradan oraya srklendikleri anlasilmaktadir." Beyaz Avustralya'nin grsleri daha yakin tarihli bir belgede John Burless'in agzindan gren itebiliyordu : "Size bir sey verecegim, ama sizlerde benim isteyebilecegim hi bir sey yok." Avustralya ve Yeni Zelanda Bilimi Gelistirme Dernekleri'nin Onrdnc Kongresine katilan uzmanlar syle bir aiklama yapmislardi: Koku alma duyulari gelismemistir.-Bellekleri az gelismistir. ocuklarinda, isten eksikligi grlmstr. Yalana ve dleklige egilimlidirler. Gelismis irklara oranla aciya ok daha fazla dayaniklidirlar. Bundan sonra okudugum tarih kitabinda Avustralya Aborijinlerinin erkek ocuklarinin penislerinin haya torbasinin kanal agzina kadar tastan yapilmis bir biakla kesildigi ve anestezi yapilmamasina karsin ocuklarin hi bir aci belirtisi gstermedigini yaziyordu. Yetiskinlige geisi kanitlamak iinse, gencin r" dislerinden biri bir tas ile kiriliyor; onun snnet derisi erkek akrabalara aksam yemeginde sunuluyor sonra da korku ve dehset iindeki gen, tek basina le gnderiliyor ve hayatta kalabilecegini kanitlamak zorunda birakiliyordu. Tarih, onlarin ayni zamanda yamyam olduklarini ve kimi zaman kadinlarin kendi bebeklerini yediklerini, yavrularinin en tatli yerlerini zellikle ok sevdiklerini de bildiriyordu. Bu kitapta ayrica iki erkek kardese ait syle de bir yk yer aliyordu : Kardeslerden gen olani bir kadin yznden yapilan kavgada agabeyini'kesici bir aletle yaralamisti. Bu nedenle kangren olan bacak kesilince o da kk kardesinin gzn kr etmisti. Bundan sonra iki kardes mutlu bir sekilde birlikte yasamislardi. Byk kardes kanguru kemiginden yapilmis takma bacagiyla yrms ve bir degnegin ucundan tutan kardesine rehberlik ederek gezip dolasmislardi. yk dehset verici idi ama beni asil .sasirtan hkmet tarafindan bastirilmis bir belgede ilkel cerrahiden sz edilmesi ve aborijinlerin aci esiklerinin insani dzeyden ok daha dsk oldugununun dile getirilmesiydi. Benim projemde alisan genler yabanil degildiler. Olsa olsa lkemde uyum saglama glg eken -genlikle karsiiastirilabilirierdi. Kent dokusunun iinde ama yalitilmis biimde yasiyorlardi ve byk bir ogunlugu Issizlik eken ailelerin ocuklariydi. Bana yle geliyordu ki ikinci el bir Levis pantolona ve

sicak bir biraya oktan razi olmuslardi ve bir ka yilda ilerinden birinin kendini kurtarabilecegini dsnyorlardi. Ertesi pazartesi gn gene sinek teli retim alismamiza geri dndgmde farkettim ki bu genler genellikle is dnyasinda rastlanan rekabet duygusunu hi bilmiyorlar ve birbirlerini

destekliyorlardi. Benim iin bu gerekten heyecan ve keyif verici bir gzlemdi. Gen dostlarima kkenleri hakkinda sorular soruyordum. Onlar bana kabile kavraminin anlamim oktan yitirdigini anlattilar. Bir ka tanesi bykannelerinin Aborijinlerin bu ana karanin tek sakinleri oldugu gnlere dair ykler anlattigini animsadi. O zamanlar baskalarinin yani sira, tuzlu su kabileleri ve Emu halki varmis; ne var ki geregi sylemek gerekirse, onlar, bu esmer tenlerinin ve onun getirdigi ayrimciligi animsamak bile istemiyorlardi. Btn umutlari daha aik renkli biriyle evlenmek ve beyazlarla btnlesebilecek ocuklarin babalan olmakti. Firmamiz her bakimdan son derece basariliydi, bu nedenle anakaranin te yakasinda yerlesmis olan bir Aborijin kabile beni bir toplantiya agirdigi zaman hi sasirmadim. Anladigim kadariyla bu sadece bir toplanti degil, -benim- iin dzenlenmis zel bir kutlamaydi. "Ltfen katilabilmeniz iin tm dzenlemeleri yapin." Demisti telefondaki ses. Alisverise ikip yeni giysiler, gidis dns uak bileti satin aldim ve bir otel rezervasyonu yaptim. Birlikte alistigim insanlara bir sre uzaklasacagimi bildirdim ve onlara bunun nedenlide aikladim. Heyecanimi Geoff ile ev sahibim hanim ile ve de bir mektup yazarak kizimla paylastim. Bylesine uzakta yasayan insanlarin bizim tasarimizla ilgilenmeleri ve bizleri takdir etmeleri gurur verici bir olaydi."Otelden toplanti yerine transferiniz saglanacaktir." Datiflerdi bana. Otelden saat onikide alinacaktim. Bunun bir gle yemegi ve dl treni oldugu aika belliydi. Tek merak ettigim ne tip bir-men sunacaklariydi. Evet, Ooota tam onikide otelde olmustu, ne var ki Aborijinlerin bana ne ikram edeceklerini hala merak ediyordum.

Ziyafet Yapraklarin isitilmasiyla elde edilen ya$J bitkf z, ayaklarima inanilmaz biimde iyi gelmisti ve artik yeniden ayaga kalkabilecegimi dsnmeye baslamistim. Sagimda bir bek kadin bir tr alisma zinciri olusturmuslardi. Bir ka tanesi byk yapraklar topluyor, biri alilarin ve l agalarin kovuklarini bir degnek ile eseliyordu. Kadinlardan biri, bir avu tozu yapraklarin iine koyuyor ve bir baska yaprakla bunu rtp, bir tr boha yapiyordu. En sonda duran kadin bunu alip kosarak ilerdeki atesin kzlerinin iine sokuyordu. Merak iindeydim. Bu, birlikte yiyecegimiz ilk yemegim izdi ve hafhlardir kafa yordugum meny en sonunda grenecektim.! Hoplaya ziplaya onlara yaklastim ve gzlerime inanamadim. Kadinin avucunun iinde byk, beyaz ve canli bir solucan vardi. Yeniden derin derin i geirdim. Bugn kainci kez saskinliktan dilim tutuluyordu. Kesinlikle emin oldugum tek bir sey vardi ki, ne denli a olursam olayim, asla bir solucan yiyemezdim! Aslinda o anda yeni bir ders almaktaydim: Asla, asla deme! Gerekten de o gnden sonra bu szcg, szlgmden silip attim. Artik yegledigim ve uzak durmaya alistigim seyler var ama -asla- szcgnn, henz denenmemis . 57 durumlar karsisinda hi yeri yok ve stelik -asla- szcguzun, ok uzun bir zaman dilimini kavriyor,

Aksam saatleri, kabile halki iin gnn en eglenceli zamaniydi. Masallar anlatildi, sarkilar syleyip dansedildi, oyunlar oynandi ve sylesildi. Bunlar gerek anlamda paylasma saatleriydi. Yemegin hazirlanmasini bekledigimiz sre iinde yapilacak bir seyler her zaman bulunuyordu. Birbirlerinin omuzlarini, sirtlarini, hatta bas derilerini bile ovuyorlar, masajlar yapiyorlardi. Boyunlari ve omurgalari elleriyle oynatiyorlardi. Yolculugumuzun ilerleyen gnlerinde aramizda masaj tekniklerinde alis verisler yaptik; ben onlara Amerikan usl sirt ve eklemleri gevsetme yntemleri grettim, onlar da bana kendi yntemlerini. tik gn ortalikta tabaklar, fincanlar, hatta tepsiler yoktu. Demek ki dogru tahmin etmistim. Bu, piknik tarzinda, resmi olmayan bir yemek olacakti. Az sonra yapraklardan olusan gveler, kllerin iinden ikartildilar. Benimki, grevine sadik bir hemsireye zg titizlikle sunuldu. Herkesin yapraklan aip, iindekileri elleriyle yediklerini gzlemledim. Benim elimde tuttugum ziyafetim sicakti ama iinden hi bir hareket gelmiyordu, bu nedenle tm cesaretimi toplayip, aip iine baktim. Solucan yok olmustu, daha dogrusu artik solucana benzer bir hali kalmamisti. Simdi, kahverengi, gevrek bir yatagin iindeki kavrulmus yer fistigi ya da domuz etine benziyordu. Kendi kendijiie syle dsndm : "Sanirim, bunu becerebilirim." Agzima attigim lokmanin tadi son derece lezizdi! Semadan grendim ki yerliler yiyecekleri pisirmezlerdi, hele nesneler biim degistirene dek uzun uzun pisirme yntemini hi kullanmazlardi ama benim ilk- aksamim iin zel bir ayricalik yapmislardi. O aksam, kentte yasayan Aborijinlerle ilgili alismalarimi bildiklerinkgrendim. Geri, benim gen arkadaslarim tam kan Aborijin degildiler ve bu kabileyle bir ilgileri yoktu ama buradaki insanlar benim iyi niyetimden haberdar olmuslar ve buna sevinmislerdi. Bu kabileye katilma davetini ise yregimin ta derinlerinden gnderdigim yardim agrisi nedeniyle almistim. Evet iyi niyetliydim ama bana aikladiklarina gre Aborijin kltrn ve bu kabilenin yasalarini anlayamamistim. Gnn erken saatlerinde tanik oldugum tcen, gerekte bir sinavdi ve insanin, iinde yasadigi dnya ve onun tesindeki gereklikle yani ondan geldigimiz ve gene oraya dnecegimiz" Boyutla olan asil iliskisini grenme hakkini Jcazanniis ve aralarina kabul edilmistim. Bundan sonra gerek benligimle tanismaya hazir olmaliydim. Giderek iyilesmekte olan ve arkadaslarimin sinirli sayidaki yapraklariyla sarilmis olan ayaklarimi toparlayip oturdugumda, Ooota, l gebelerinin beni yryslerine katmakla ne byk bir sorumluluk altina girdiklerini anlatti. Bana onlarin yasantilarini paylasma kzni verilmisti. Simdiye dek asla bir beyazla iliski kurmamislar, aralarina almamislardi. Gerekte byle bir durumdan zellikle kainmislardi. Avustralya'nin tm teki kabileleri, beyaz hkmetlerin yasalarina boyun egmis, bir tek onlar direnebilmislerdi. Genellikle alti ila on kisiden olusan kk aileler olarak yrrlerdi ama benim onlara katilmam nedeniyle hepsi bir araya toplanmisti.

Ooota dnp gruba bir sey syleyince hepsi teker teker konusmaya basladilar. Bana adlarini sylyorlardi. Szckler benim iin ok gt ama neyse Ii her bir szcgn bir anlami vardi. Onlar, bizim Birlesik Devletlerde alistigimiz gibi "Debbie" veya "Cody" gibi isimler almadikl.i-rl.in, adlan olusturan szckleri telaffuz etmeye alismak ii .sa, adlara yklenen anlamlan grenmeye alistim. Her bebege dogdugunda bir ad veriyorlardi ama yillarin gemesiyle bu ad glgede kaliyor, kisi kendine yakisan adi zgrce seiyordu. Kaldi ki alinan adlar da bir mr kisiye takili kalmiyor, bilgelik, yaraticilik ve belirleyicilik arttika yeni adlar kazaniliyordu.

Bizim grubumuzda pek ogunun yani sira bn Masal Anlatici, bir Alet Yapici, bir Sir Saklayici, bir Dikis Ustasi ve bir de Byk Mzik vardi. En sonunda Ooota beni gsterdi ve dnp tek tek herkese ayni szcg tekrarladi. nce ilk adimi ve soyadimi sylemeye alistiklarini sandim ama yanilmisim. O aksam bana verdikleri ve yolculugum boyunca tasiyacagim adim -Mutani - idi. Her iki dili de konusan tek kisi olan Ooota'nin neden onlara bylesine tuhaf bir szcg syletmeye alistigini aniayamiyordum. Benim iin mutant szcgnn anlami temel yapisinda derin bir degisime ugrayan ve bu nedenle artik ilk yaratildigi andaki gibi olmayan kisi idi. Ne var ki bunu kendime dert edecek degildim, su noktada zaten btn gnm ve btn yasamim mutlak bir karmasa iine girmisti. Ooota bazi aborijin kabilelerin en fazla sekiz ad kullanmakla yetindiklerini syledi. Ayni kusaktan ve jyni cinsten olan kisiler akraba kabul ediliyorlardi ve bylece herkesin pek ok annesi, babasi, kardesi oluyordu. o Gn kararmaya basladika siradan fizyolojik gereksinmelerimi yerine getirebilmek iin gerekli yntemleri sorusturmaya basladim. Keske kizimin kedisi Zuke'u daha dikkatli inceleseydim diyerek hayiflandim, > nk burada da tuvalet yntemi, ln" ierlerine dogru ilerlemek, kumu eselemek, tuvalet gereksinmesi giderildikten sonra da kumu zerine rtmek biiminde gideriltyordu. Bana gnn en sicak sakilerinde pek grnmeyen ve gecenin sogugu bastirmadan, trfm bu saatlerde ortaya ikan yilanlara dikkat etmem gtlendi. Bu nedenle kisik gzl atal dilli yilan hayalleri grerek uzaklastim yanlarindan. Avrupa'ya yaptigim yolculuklarda tuvalet kagitlarinin kalitesizliginden yakinir, Gney Amerika'ya yaptigim yolculuklarda ise kendi tuvalet kagitlarimi yanimda tasirdim.' ^ufada ise kagit bulunmamasi sorunlarimin en sonuncusuydu elbette.

ldeki kk servenimden sonra arkadaslarimin yanina dnnce Aborijinlerin tas ayi yapislarini seyrettim. ay, kizgin taslarin degerli bir suyun iine atilmasiyla hazirlaniyordu. Su ise, daha nceden bir hayvanin mesanesi olmus olan bir. torbada saklaniyordu. Bu yntemle isinan suyun iine yabani otlar ekleniyor ve bunlarin demlenmesi bekleniyordu. Biricik ay kabimiz elden ele dolasti, sira bana geldiginde tattigim ay, olaganst lezizdi. ,--.-~ ay treninin sadece zel durumlara zg oldugunu sonradan grendim. O gn benim ilk yrys gnmd ve ontai" benim kizgin gnesin altinda yalinayak yrmemi ve dayanmami takdir ettiklerini bylece bildirmis oldular. ayi olusturmak zere suya eklenen yabani otlar, meny zenginlestirmek veya sifa[x] vermek amali degillerdi. Ama, grubun olayi kutlamasi;"" benim basarimin paylasilmasiydi. Ben

pes etmemis, kente dnmeyi istememis ve aglayip, yakinmamistim. Onlarin Aborijin ruhunu benimsedigimi hissetmislerdi. aydan sonra, herkes yatacagi noktayi seerek oradaki kumu dzeltti ve herkes ortak bohadan durulmus bir hayvan postu aldi. Yasli bir kadin btn bir aksam boyunca yznde hi bir ifade olmaksizin beni szmst. Ooota'ya onun ne dsndgn sordum. "Senin iek kokunu yitirdigini, bir olasilikla uzaydan geldigini dsnyor. "Bunun zerine ona glmsedim, o da bana benim post yatagimi uzatti. Adi Dikis Ustasi idi. "Harika" diye dsndm." Is, bedenimin hangi altmis santimetresini rahat ettirecegime karar vermeye kaldi!" Sonunda bu postu az nce yerlerde srndklerini grdgmyaratiklarla arama sermeye karr verdim. Yillar vardi ki yere

yatip uyumamisttm. ocukken California'da Mojave lnde bulunan dmdz bir kayaya bayilirdim. O zamanlar Barstov/da yasardik ve kasabamizin en dikkat ekici yani "B tepesi" adi verilen bir toprak yiginiydi. Yazlari ogunlukla Nehi marka portakal suyumu ve fistik ezmesi srlms sandviimi alir ve bu tepeye tirmanirdim. Her zaman ayni dz kayaya oturup karnimi doyurur sonra, sirt st uzanir ve bulutlari seyredip onlarin neye benzediklerini dsnrdm. ocuklugum o kadar uzakta kalmisti ki! Gkyznn hi degismemis olmasi ne garipti! Uzun yillardan bu yana karanlikta gkyzn seyretmemistim. Tepemde kobalt renkli bir rt vardi ve gmsi isiklar gz kirpiyordu. Avustralya Bayraginda yer alan Gney Ha'i yildiz kmesini kolaylikla seebildim. Orada ylece yatarken servenimi dsndm. Bugn olanlari nasil tanimlayabilirdim ki? Bir kapi ailmis ve varoldugunu bile bilmedigim bir dnyanin iine girmistim. Simdiye dek srdrdgm ok konforlu bir yasam degildi. Pek ok yerde yasamis, pek ok lkeye, degisik ulasim aralari ile yolculuklar yapmistim. Ne var ki byle bir seyi hi yasamamistim. Bundan sonrasi daha kolay olacakti, bundan emindim. Sabah uyaninca aborijinlere onlarin kltrlerini degerlendirebilmek iin yanlarinda bir gn geirmenin yeterli geldigini syleyecektim. Ayaklarim, jipe geri yrmeye dayanirdi. Belki de o harika bakamdan biraz yanima alirdim, nk gerekten ise yaramisti. Bu. yasam tarzi bana yeterli gelmisti. Ayaklarimin ektigi iskence bir yana, bugn olduka jvigemisti. Iten ie baska insanlarin nasil yasadiklarini grenme firsatini buldugum iin mutluydum. Insan yreginden akan tek seyin kan olmadigini grenmistim. Gzlerimi yumdum ve yukaridaki Gce sessizce tesekkr ettim. Kampta, jlelerinde birisi bir sey syledi, sz yanindaki tekrar etti ve sonra herkes ayni szcg sirasi gelince yineledi.

En sonunda szck benim yanimda yatan Ooota'ya geti. O da bana dnd ve syle dedi: "Rica ederim, gzel bir gnd. " Sessiz ve iten tesekkrme beklenmedik bir biimde yanit alinca, bu kez yksek sesle yineledim; duygularim i : "Tesekkr ederim."

Sosyal Gvence

Gnesin dogmasindan ok nce, bir nceki aksam kullanmis olduklari tek tuk esyalarini toplayan tekilerin sesiyle uyandim. Bana sylendigine gre, gndz ok sicak oldugundan sabahin serinligi ile yrmeye baslayacak, sicak saatlerde dinlenecek ve yrysmz aksam srdrecektik. Dingo postumu katladim ve bunlari toplayan bir adama uzattim. Postlar ve deriler el altinda tutuluyorlardi ve gn boyunca onlari bir - vviltja- yapmak ya da glge yaratmak iin kullanacaktik. Hayvanlarin pek ogu gnesin parlak isinlarindan hoslanmazlar. Sadece kertenkeleler, rmcekler ve sinekler hava otuzsekiz derece bile olsa ortalikta gezerler. Yilanlar bile en sicak saatlerde kendilerini ,topraga gmerler yoksa susuz kalip, lme tehlikesi ile karsi karsiya kalirlar. Yrrken onlari farketmek gtr, nk yerin altindan ayak seslerimizi duyup birdenbire baslarini topragin zerine ikariverirler. Bir zamanlar Avustralya'da ikiyz tr yilan yasadigini ve yetmisten fazlasinin zehirli oldugunu bilmezdim. Iste o gn Aborijinlerin doga ile nasil olaganst bir iliski iinde olduklarini grenme firsatini yakaladim. Gn iin yrmeye baslamadan nce hepimiz yzmz doguya dnerek,

yarim daire biiminde oturduk; Kabilenin Yasli Kisi'si ortaya geldi ve sarki sylemeye basladi. Belli bir ritm iinde oturanlar da ellerini irpmaya, ayaklarini yere, ellerini kalalarina vurmaya basladilar. Bu tren onbes dakika srd, ve ben bunun birlikte yasamanin ok zel bir parasi oldugunu kesfettim. Bu o sabah -duasi, toplanmasi, ama saptamasi - idi; ne ad verirseniz verin. Bu insanlar, evrendeki her seyin bir varolus nedeni olduguna inaniyorlardi. Her seyin bir amaci vardir. Hi bir sey rastlantisal, anlamsiz ya da 'yanlis degildir. Sadece yanlis anlamalar ve lml insana henz aiklanmamis sirlar vardir. Bitki dnyasinin var olus nedeni insanlari ve hayvanlari beslemek, topragi saglikli kilmak, gzellik saglamak ve atmosferin dengesini saglamaktir. Bana bitkilerin ve agalarin* biz insanlara sessizce sarki sylediklerini anlattiklarinda, benim bilimsel zihnim bunu hemen oksijen, karbondioksit degisimi olarak algiladi. Hayvanlarin var olusunun asil nedeni de insanoglunu beslemek degildir ama gereksinmeler karsisinda hayvanlar yenebilir. Hayvanlar atmosfer dengesini saglamak, arkadas olmak ve egitimde rnek olusturmak iin aramizda bulunurlar. Bu nedenle kabile her sabah dsnce yoluyla, evrelerindeki hayvan ve bitkilere bir ileti yollar: "Sizin yolunuz zerinde yryoruz. Sizlerin varolus nedeninizi onurlandirmaya geliyoruz." Bundan sonra aralarindan hangilerinin seilecegine karar vermek, hayvanlara ve bitkilere kalir. Gerek Insanlar kabilesi asla yiyeceksiz kalmaz. Evren, onlarin zihinsel mesajlarini hi bir zaman yanitsiz birakmaz. tafer dnyanin bereketli bir yer olduguna inanirlar. Sizlerin ve 'benim, piyano alan bir kisiyi dinlemek iin bir araya gelmesi ve onu alkislamasi gibi, bu insanlar da dogada var olan her seyi itenlikle onurlandirirlar. Yollarinin zerine bir yilan iktigi zaman, onun bu insanlara yiyecek saglamak iin ortaya iktigina inanirlar^_Aksam trenlerimizin en nemli kismi gndelik yiyecek konusuna ayrilmisti. Onlardan, yiyecegin ortaya

ikmasinin bile hi bir seyi garanti etmedigini grendim. Yiyecek isteniyor, ortaya ikmasi bekleniyor ve elde edildigi zaman da itenlikle skran duygulari sunuluyordu. Kabile her yeni gne; isik, kendileri, arkadastan ve dnya iin Tanrisal Birlik'e tesekkr ederek basliyor. Kimi zaman zel isteklerde bulunuyorlar ama bunu mutlaka "Eger benim ve evremdeki her trl yasam formlarinin hayrinaysa" dilegiyle sona erdirjyorlar. O sabah, toplantidan sonra Ooota'ya beni jipe'gtrmesinin zamaninin geldigini syleyecektim ama nedense grnrlerde olmadigindan bu arzumu bir gn ertelemeye karar verdim. Kabilenin hazirda tuttugu yiyecegi yoktu. Ne ekim, ne hasat yapiyorlardi. Sadece Avustralya'nin alev alev

yanan i blgelerinde yryorlar ve her yeni gn evrenin.onlara cmert bagislarda bulunacaklarini biliyorlardi. Evren onlari hi bir zaman ds kirikligina ugratmamisti. Ilk gn kahvalti etmedik ve ben sonraki gnlerde hi bir sabah kahvalti edilmedigini grendim. Karnimizi gece doyurdugumuz da oluyordu. nemli olan yiyecegin bulunmasiydi, gnesin nerede oldugu hi nemli degildi. Pek ok kez de gerek bir yemek dzenine gemeden, biraz surada biraz.burada karnimizi doyurduk. Hayvan mesanelerinden yapilmis kaplarda bol bol su tasiyorduk. Insanin yzde yetmisinin sudan olustugunu ve ideal kosullarda gnde drt buuk litre su imesi gerektigini biliyordum. Aborijinleri gzlemleyerek onlarin, suya ok daha az gereksinme duyduklarini ve ok daha az su itiklerini farkettim. Gerekten de mataralarindan ender olarak su iiyorlardi. Bedenleri, besinlerin iindeki siviyi maksimum dzeyde zmseyebiliyordu. Onlar Mutant'larin pek ok fiziksel bagimliligi oldugunu, bunlardan birinin de su bagimliligi olduguna inaniyorlardi. . 67 Suyu, yemek saatlerinde tamamen .kurumus gibi duran otlari islatmak iin kullaniyorduk. Kara kuru kahverengi bazi dal paraciklari da suya batirinca bylymsesine canlanip, yesil kereviz saplarina benzeyen bitkilere dnsyorlardi. Aborijinler, bana gre en kk bir nem belirtisi bile olmayan noktalardan su bulabiliyorlardi. Kimi zaman, kuma yatip yerin altindan akan suyun sesini duyuyorlar, kimi zaman da ellerini, avulari yere dnk olarak kumdan belli bir ykseklikte tutmalari suyu bulmalarina yetiyordu. Sonra yerin altina uzun kamislar sokuyorlar ve tepedeki ucu emerek minik bir esme yapiyorlardi. Su, kumlu ve koyu renkliydi ama tadi duru ve serindi. Isinin buharlarina bakarak ta uzaktan suyun varligini anlamalarinin yani sira, hafif bir esintiyle kokusunu o bile duyuyorlardi. Avustralya'nin derinliklerini kesfetmek iin yola dsen beyazlarin neden pek ok kurban verdigini simdi anliyordum. Bu llerde ayakta kalabilmek iin yerlilerin deneyimlerine sahip olmak gerekirdi. Kayalarin arasindaki bir yariktan su ektigimiz bir gn, kokumu o blgeye bulastirmamam ve hayvanlari rahatsiz etmemem iin nasil dikkatli davranmam gerektigi gretildi. nk bu su ayni zamanda o hayvanlara da aitti ve ayni su zerinde onlarin da hakki vardi. Kabile, buldugu suyun asla tmn almiyordu; kaynakta su ok az bile olsa, hep ayni noktadan imeye zen gsteriyordu. Anladigim kadariyla hayvanlar da ayni seyi yapiyorlardi. Bu kuraldan haberi olmayanlar sadece kuslardi ve onlar suyu istedikleri gibi iiyor, saiyor ve de pisliklerini buraya birakiyorlardi. Kabile yeleri, yere bakip yakinlarda ne gibi hayvanlar oldugunu anlayabiliyorlardi. Daha ocukken, inceden inceye gzlem yapmayi grendiklerinden, kumun zerine birakilan ayak izlerini inceleyerek nlerinden kaan hayvan srnyor mu, zipliyor-mu, yryor mu bilebiliyorlardi. Birbirlerinin ayak izlerini ise, ylesine iyi taniyorlardi ki, arkadaslarinin

adimlarinin uzunlugundan onun saglikli oldugunu, kisa adimlardan onun hasta oldugu iin yavas yrdgn saptayabiliyorlardi. Izlerdeki en ufak bir sapma onun hangi yne gittigini de bildirmeye yetiyordu. Algilama yetenekleri 'baska kltrlere ait kisileri oranla ok daha fazla gelismisti. Isitme, grme ve koku alma duyulari ise insanst dzeylere ulasmisti. Ayak izlerinin kumda biraktigi izlerin titresimleri,, onlara bizlerin grerek anlayabilecegimizden daff fazlasini sylyordu. Daha sonra grendim ki aborijin iz srcleri, otomobil lastiklerinin izlerinden aracin tipini, getigi gn ve saati ve hatta iindeki yolcu sayilarini bile saptayabiliyorlardi.

Bundan sonraki bir ka gn boyunca, bitki soganlarini,. yumru kklerini ve yer altinda yetisen ve patatese benzeyen bitkileri yedik. Bitkileri, yer stne ikartmadan onlarin ham mr olgun mu olduklarini anlayabiliyorlardi. Ellerini bitkinin zerinde gezdiriyor ve syle diyorlardi: "Bu daha byyor. Henz olmamis." Ya da syle bir. yorumda bulunuyorlardi: "Evet, bu can vermeye hazir." Bana sorarsaniz bitki saplarinin tm birbirinin ayniydi, bu nedenle pek ok bitkiyi yanlislikla sokmustum ama onlar yeniden yerine dikmislerdi. Bu nedenle ben artik uzaktan seyretmeyi yegliyordum. Bana anlattiklarina gre bu yetenek tm insanogullarina verilmisti ama benim yetistigim toplum, yelerinin sezgilerine kulak vermesini doga' st ya da ktcl buldugu iin onaylamayan bir tutum sergilemisti. Simdi benim dogal olarak iimde bulunan bu yetiyi gelistirmem gerekiyordu. Bu nedenle bana bitkilere, varolma nedenlerini onurlandirmama hazir olup olmadiklarini sormayi grettiler. Evrenden izin aldiktan sonra elimin ayasini bitkilerin zerinde gezdiriyordum. Olgun'bir bitkinin zerindeyken elimin ya ayasi isiniyor ya da parmaklarimin ucunda bir kivilcimlanma duyuyordum. Bunu yapmayi grendigim zaman, byk bir adim atmis olmamdan tr kabile tarafindan daha itenlikle

benimsendim. Demek ki ben mutant olmaktan bir adim geriye gitmistim ve belki de daha gerek bir insan olma yolunda bir adtm atmistim. Bir bitki yataginin tmn skmemek ok nemliydi. Bitkinin remesi iin bir blm daima toprakta birakilirdi. Kabile halki, onlarin deyimiyle topragin sarkisina ya da suskun seslere karsi mthis bir farkindalik sergiliyorlardi. evreden gnderilmis bilgileri aliyorlar, bunlari zmkiyorlar ve sonra da bilinli bir biimde eyleme geiyorlardi. Sanki evrenden gelen mesajlari alabilen minik bir gksel aliciya sahiptiler. flk gnlerin birinde kuru bir gl yataginin zerinden yrdk. Yzeyde kenarlari ince ince kivamlanmis, dzensiz atlaklar vardi. Kadinlarin pek ogu, sonradan boya tozu olarak kullanacaklari beyaz kilden topladilar. Kadinlarin ellerinde uzun degneTder vardi ve bunlari sert, killi yzeye batiriyorlardi. Yzeyin onlarca santimetre altinda bulup ikarttiklari nemli amur Kmeciklerini syle bir temizlediklerinde bunlarin gerekte birer kurbaga olduklarini ikiyordu ortaya. Anlasilan kurbagalar kendilerini derinlere gmerek, susuz kalip lme tehlikesinden sakiniyorlar ve kizartildiklari zaman bile ilerindeki suyu yitirmeyen ve tavuk ggs lezzeti veren yiyeceklere dnsyorlardi. Bundan sonraki aylar boyunca, gnlk evrensel kutlanma trenlerimizde onurlandiracak pek ok ve degisik yiyecek esidi ikti karsimiza. Kanguru, vahsi at, kertenkeleler, yilanlar, bcekler, her renk ve boyda solucanlar, karincalar, termitler, ;-fcarincayiyenler, kuslar, .baliklar, tohumlar, cevizler, meyvalar, sayilamayacak kadar ok bitki ve hatta bir timsah yedik. Ilk sabhimda yanima bir kadin sokuldu. Basindaki yipranmis atkiyi ikartti ve benim saimi ensemde toplayarak bu uzun kumas parasiyla bana yeni bir sa modeli yaratti. Adi Ruh Kadini-'idi. Ruhsal olarak kimle baglantili oldugunu o

zaman anlayamamistim ama sonradan iyi dost olduk ve benim ruhsal bir akrabam olduguna karar verdim. Giderek gn, hafta hatta zaman kavramini tmden yitirdim. Beni jipe geri gtrmelerini istemekten de vaz getim. Bu bosuna bir istekti; kaldi ki benim iin baska bir seylerin hazirlandigi belliydi. Ne var ki akillarindan geeni bu kez bilmeme izin vermeyecekleri belliydi. Gcm, tepkilerim ve inanlarim srekli gzlem altinda tutuluyor ve-mceTeniyordu ama bunun nedenini anlayamiyordum. Bu okuyup yazma bilmeyen insanlarin grencilerine degisik yntemlerle karne hazirladiklarini dsnyordum.

Bazi gnjer kum ylesine kizgin oluyordu ki, szcgn tam anlamiyla ayaklarimi hissedemiyordum. Tavada yanan kfteler-gibi cizirdiyordu ayaklarim. Yaralarim kuruyup sertlestikten sonra ayagimda nasirli bir toynak olusmaya basladi. Zaman akip getike, fiziksel dayanikliligim beni bile sasirtir oldu. Kahvaltida ve gle yemeginde agzima lokma koyamayan ben, gzlerimi manzarayla doyurmayi grendim. Kertenkelelerin yarislarini, bceklerin trenlerini seyrediyor, taslarda ve gkyznde gizlenmis resimler bulmaya alisiyordum. Dostlarim bana lde kutsal yerleri tanitiyorlardi. Sanki buralarda kutsal olmayan bir sey yoktu: kaya salkimlari, tepeler, uurumlar, hatta cilali kurumus havuzlar... Gemiste baska kabilelere aij olmus olan topraklarin sinirlarini, gzle grnmez izgiler belirliyordu. Mesafeleri, ayrintilari ve ritmleri son derece belirli olan sarkilarla nasil ltklerini gsterdiler bana. Sarkilarin bazilari yz satirdan daha uzundu. Her szck Ve her sessizlik arasi tam olarak sylenmeliydi. Ne bellekte bosluklara ne de yeni szckler eklemeye asla izin yoktu, nk bu gerek anlamiyla bir l birimiydi. Bu sarkilari, ancak gzleri grmeyen bir arkadasimin bulusu olan l yntemiyle, karsilastirabilirdim. Bu insanlar yazili bir dil kullanmayi

reddetmislerdi nk onlara gre, yazi, bellegin gcn yok ediyordu. Eger srekli alistirma yapilirsa bellek mkemmel bir isieriik sergilerdi. Gkyz her zaman masmavi ve bulutsuzdu, arada bir mavinin tonunda oynamalar oluyordu. glen gnesinin parlak isigi, kumdan ylesine yansiyordu ki, gzlerimi kismak zorunda kaliyordun, ne var ki bu ;sik gzlerimi alabildigine canlandirmis ve glendirmisti, yepyeni vizyon irmaklarina tanik o' 'vordum artik. Bir gecelik uykuyla yenilenmenin, bir yudum suyla susuzlugumu gidermenin ve tatlidan aciya uzanan lezzetlerle doyman^ tadini ikarmaya basladim. Btn mrm boyunca bana gvenli bir is edinmem, enflasyona karsi korunmam, bir mlk satin almam ve emekliligim iin para biriktirmem gerekliligi animsatilmisti. Burada bizim sosyal gvencemiz asla dzenim bozmadan dogup batan gnesti. Benim standartlarima "^re dnyanin en korunmasiz irki _ ne lserden, ne yksek mansiyondan, ne de kalp hastaliklarindan yakiniyordu. En beklenmedik gsterilerde yasamin tm formlarnin Dirligini ve gzelligini grmeye basladim. Bir yilan yuvasi belki ikiyz yilanla doluydu ve her biri benim parmagim kadar olan bu yaratiklarin birbirlerine rglenen o oynasmalari ancak-bir mzenin raflarinda saklanan vazonun deseni olarak ikabilirdi karsima. Yilanlardan her zaman nefret etmistim ama artik onlari doganin dengesini korumasi ve bizim toplulugumuzun ayakta kalabilmesi iin bir gereklilik olarak grebiliyordum. Bu yaratiklar kolayina sevgiyle yaklasilabilecek trden degildiler :iSffia her zaman sanatta ve dinde kendilerine bir yer bulmuslardi. Baslangita degil ig, ttslenmis yilan eti bile yiyebilecegimi sanmiyordum*ama gnn birinde onu da tatmak zorunda kaldim., iste o zaman hangisi olursa olsun, her besinin iindeki nemin ne degerli oldugunu grendim. Aylar kayip giderken birbirinden .mthis farkli iklim kosullarinin her trl glg'ile karsilastik, tik aksam postumu dsek olarak kullanmistim ama geceler soguduka onu bir battaniyeye dnstrdm. Dostlarimin pek ogu yerde, birbirlerine sarilarak yatiyordu. Yakindaki atesin degil, birbirlerinin sicagi ile isinmayi yegliyorlardi. Gemiste, onlara avda yardim eden, arkadaslik yapan ve de soguk gepeterde isitan evcillestirilmis dingolarla yolculuk etmislerdi. Ist o soguk gecelerden kalmis olan bir deyimleri vardi: kpeklik-gece ! Genellikle aksamlari bir ember seklinde uzaniyorduk. Bu yntemle hem battaniyelerimiz daha kullanisli oluyorlar hem de bedenler isisini daha uzun sre koruyordu. Kuma.minik ukurlar kaziyor, altina bir kat

kizgin kmr koyuyorf^rsonra bunu gene kumla rtyorduk. Her isitilmis "yatagi" iki kisi paylasiyordu. Hepimizin ayagi ortada bulusuyordu. Kendimi yzst yatip, ellerimi eneme dayayip, basimin zerindeki sonsuz gkyzn seyreylerken animsiyorum! Beni evreleyen bu harika, tertemiz, saf. masum ve sevgi dolu insanlarin varligini duyumsuyordum. Papatya yapraklari gibi dizilmis bu ruhlar emberi ve iki ift. arasinda yanan minik atesler, bizleri tepemizdeki evrenden seyredenler iin olaganst bir manzara olusturuyordu herhalde. Grnrde sadece birbirlerinin ayak parmaklarina deger gibiydiler ama gnden gne sunu greniyordum: onlarin bilinci, insanligin evrensel bilinci ile srekli bir iletisim iindeydi. Benim bir mutant olusumu bylesine itenlikle hissetmelerinin nedenini artik anlamaya basliyor, benim uyanmami saglayan bu firsati bana tanidiklari iin onlara karsi sonsuz minnettarlik duyuyordum.

Telleri Olmavan Telefon O gn de tekiler gibi basladi, nmzdeki saatlerin bana neler hazirladiklarindan haberim yoktu. Kahvalti ettik, oysa bu pek alisik olmadigimiz bir durumdu. Bir nceki gn, yolumuzun stnde byk bir gtme tasma rastlamistik. Bu, kocaman, ok agir ve oval biimli bir kayaydi -elbette tasiyamayacagimiz agirliktaydi- ve yanlarinda tohumlan ya da bugdaylari olacak kadar sansli yolcularin kullanimi iin yerinde biraktik. Kadinlar tasi kullanarak bitki saplarini incecik bir una dnstrdler ve bunu tuzlu otlarla ve suyla karistirarak incecik hamurlar yaptilar Ve minik krepler pisirdiler. Sonra yzmz doguya dnerek sabah duamizi ettik ve bize sunulan tm nimetler iin skrettik. Sonra besin dnyasina gnlk iletimizi yolladik. Gen erkeklerden biri ortaya ikti ve kendi etrafinda bir kez dnd. O gn zel bir grev yklenecegi daha nceden aiklanmisti. Erkenden kamptan aynldi ve kosarak uzaklasti. Bizler de uzun saatler boyunca yrdk ve sonunda durmamizi syleyen Yasli Kisi, dizlerinin stne oturdu. Herkes, kollarini ne dogru uzatarak, dizlerinin stnde yavas yavas sallanan

adamin evresinde toplandi. Ooota'ya neler oldugunu sordum. Bana sessiz olmami gtledi. Hi kimse bir sey konusmuyordu ama yzlerinde dikkatli bir anlatim vardi. Sonunda, Ooota bana dnd ve sabah yola erken ikan kisinin bir mesaj yollamakta oldugunu syledi. Vurmus oldugu bir kangurunun kuyrugunu kesebilmek iin izin istiyordu. Iste ancak o anda, tm yryslerimizi neden mutlak bir sessizlik iinde gereklestirdigimizi anladim. Bu insanlar iletisim kurmak iin ogunlukla zihinsel telepatiyi kullaniyorlardi. Ben <je buna taniklik ediyordum. Su anda duyulan hi bir sey yoktu ama aralarinda ofuz kilometre bulunan insanlar aralarinda iletisim kurmaktaydilar. "Neden kesmek istiyor kuyrugu?" diye sordum. "Kuyruk kangurunun en agir parasidir ve arkadasimiz ise btn bir hayvani tasiyamayacak kadar bitkin. Hayvan ondan ok daha byk ve bize syledigine gre bir yerde durup itigi su zehirli oldugundan bedeni fazlasiyla-isinmis. Yznden terler akiyormus." Sessizce telepatik bir yanit yollandi. Ooota bu gn orada* mola verecegimizi bildirdi. Insanlarin bir

blm az sonra buraya getirilecek olan byk et iin derin bir ukur kazmaya basladilar, bir blm de Sifaa Adam ve Kadin Sifaci'nm. gretileriyle bazi otlar hazirlamaya koyuldular. Aradan uzun saatler getikten sonra gen adam kuyrugu olmasa da devasa bir kanguruyu srkleyerek kampimiza ulasti. Hayvanin i organlari bosaltilmis ve karin boslugu minik ^dsttarla yeniden kapatilmisti. Bagirsaklari ile drt ayagini bir araya baglayan gen adam basi ve omzu zerinde tasiyarak bu elli kilo eti bize getirebilmisti ama ter iindeydi ve hasta oldugu besbelliydi. Ben geride durup kabile halkinin bir blmnn hastayi iyilestirmek, bir kismi da yiyecegi hazirlamak iin ise girismelerini seyrettim.

Kanguru nce ates zerinde alazlandi; yanan krkn .havaya asili kalan kokusu Los Angeles'in kirli havasini animsatti bana. Bas yerinden kesilip ikartildi, sonra da ayaklar kirildi ve tendonlar alindi. Hayvanin bedeni yanan kmrlerle doldurulmus ukura indirildi. Su dolu minik bir kap derin ukurun bir kenarina yerlestirildi ve bunun iine de ukurun tepesine kadar ikan bir kamis sokuldu. Sonra tmn" zeri ali irpi ile rtld. Ilerleyen saatler iersinde sef, dumana dogru egiliyor, kamisin iine flyor ve asagida suyun her yana sailmasini sagliyordu ve bu da buharin aninda yayilmasiyla anlasiliyordu. Yemek saati geldiginde etin sadece dis kismi kizarmisti, geri kalani hala kanla kapliydi. Ben onlara kendi payimi bir degnege takip, bir sre daha atesin zerinde tutacagimi syledim. Hi dert degildi! Bana hemen bu ise yarayacak bir atal hazirlayiverdiler. Bu arada, gen avci iyilestirilmeye alisiliyordu. Ona nce otlardan yapilan bir ay iirdiler. Sonra az nce kazdiklari derin ukurdan ikarilan soguk kumu ayaklarina rttler. Bana sylediklerine gre, bu yntemle ates basindan ayaklarina dogru inerdi ve bedenin isisi dengelenmis olurdu. Bu bana tuhaf grndyse de gerekten atesi dsrmeye yaradi. Ot ayi karninin agrisini gidermeye yaradi ve benim ngrmn tam, tersine ishal olmasini engelledi. Gerekten ilgin bir deneyimdi. Bugn yasadiklarimi gzlerimle grmeseydim, inanmasi g olabilirdi; hele telepati yoluyte haberlesmeleri beni ok sasirtmisti. Duygularimi Ooota ile paylasmak istedim. O bana glmseyerek syle dedi: "Sen de simdi bir yerlinin kente ilk kez gittiginde, sizlerin arkadaslarinizla konusabilmek iin bir telefon kumbarasina para atmaniza, bir numara evirmenize ne kadar sasirdigini tahmin edebilirsin. O yerli de sizin yaptiklarinizi inanilmaz bulur."

Eve geri dndgmde, evremdekileri bu zihinsel telepati olayina inandirmamin ok g olacagini seziyordum. Onlar, dnyanin her yaninda insanlarin birbirlerini acimasizca ldrmesini kolaylikla benimseyebilirlerdi ama yeryznde irki olmayan; mthis bir uyum ve dayanisma iersinde yasayan, kendi yeteneklerini bulup ortaya ikarmak kadar, baskalarinin yeteneklerini de onurlandiran insanlar olduguna inanmakta glk ekebilirlerdi. Ooota'ya gre, Gerek Insanlar1!!! telepatiden yararlanabilmelerinin nedeni, onlarin asla yalan sylememesiydi. Bu kabilenin insanlari gerekleri gizlemek, minik ve zararsiz yalanlar sylemek nedir bilmezler. Hi yalan sylemedikleri iin saklayacak hi bir seyleri de yoktur. Onlar, birbirlerini algilamak iin zihinlerini aik tutmaktan ve baskalarina bilgi vermekten yksnmeyen bir bek insandir. Ooota bana zihinsel telepatinin isleyisini syle aikladi: sz gelimi iki yasinda bir ocuk tekinin bir oyuncakla -bir ipe baglanarak ekilen bir tas olabilir bu- oynadigini grr ve onu elinden almaya niyetlenirse, byklerin bu durumu onaylamayan bakislarini zerinde hisseder. Bu durumda da baskasinin malini izinsiz sahiplenme arzusunun bilindigini ve de kabullenilmedigini anlar. Ikinci ocuksa paylasmayi ve nesneleri sahiplenmemesi gerektigini grenir. Bu

ocuk oyuncakla oynamis ve eglencenin anisini be|legine kazimistir, Jpylece grenmistir ki, arzulanan sey mutlulugun heyecanidir, o '" nesnenin kendi degil. Zihinsel telepati; evet, insanlar aslinda bu yntemle iletisim kurmaliydilar. Telepatiyle konusabildikleri zaman, degisik diller ve alfabeler gibi engeller sz konusu olmaz. Ne var ki ben biraz dsnnce birim dnyamizda bunun asla islemeyecegine karar verdmT tfnk bizler iin sirketten almak, vergi kairmak, her trl dalavereyi evirmek siradan olaylar halindedir. Bu dnyanin insanlari asta -aik zihinli- olmaya yanasmazlar. Saklanacak o kadar ok hile, o kadar ok kirginlik vardir ki! Ya ben, bana karsi yanlislar yapan herkesi acaba affedebilir miydim? Neden oldugum tm kirginliklar iin kendi kendimi bagislayabilir miydim? Keske, gnn birinde, Aborijinler gibi tm zihnimi bir masaya yatirabseydim ve tm. davranislarim sergilenip, incelenebilseydi. "_ o -. o .-'" Gerek Insanlar, sesin var olus nedeni olarak konusmayi grmezler. Konusmak, yrek ve akilla yapilir. Ses, konusma amali kullanildigi zaman ortaya dklenler bos szlerdir, ruhsal ierikli olamazlar. Ses, sarki sylemeye, kutlama yapmaya ve sifa vermeye yarar. Bana herkesin pek ok yetenegi oldugunu ve herkesin sarki syleyebilecegini anlattilar. Eger sarki syleyemedigimi dsnerek, bana armagan edilmis bu onuru kullanmazsam, bu iimdeki sarkiciyi kltmez. Yolculugumuzun ilerleyen asamalarinda, benim zihinsel iletisim gcm gelistirmem iin yaptiklari alistirmalarda, grendim ki yregimde veya zihnimde saklanacak bir seyler olduguna inandigim sre iersinde hi bir gelisme gsteremezdim. Kendimi her seyle uyum iinde hissetmeliydim. Kendimi bagislamayi, yargilamamayi, ama gemisten ders almayi grenmem gerekiyordu. Bana kabul etmeyi, iten olmayi ye baskalarinin da aynini yapabilmesi iin kendimi sevmeyi grettiler.

l iti Sapka Avustralya'nin i blgelerinde uan sinekler dehset vericidir. Gnesin ilk isiklariyla beraber sinek ordulari ortaya ikar. Sanki milyonlarcasi bir arada uar ve kara paketler halinde gkyzn lekelerler. Kansas'ta bir hortum olsa ancak bu kadar 'grlt yapabilir.. Sinekleri yemeineyi ve solumamayi asla basaramadim. Kulaklarima daldilar, burnuma tirmandilar, hatta dislerimi asip, bogazima kadar indiler. Inanilmaz igren ve tatlimsi tatlan beni kusturdu. Bedenimi ylesine sariyorlardi ki basimi indirip baktigimda srekli devinim halinde olan kara bir zirha benziyordum. Isirmiyorlardi ama ben bunu farkedemeyecek kadar ok rahatsiz oluyordum. ylesine byk ve hizliydilar, sayica o kadar fazlaydilar ki, katlanilmasi olanaksizdi. Bu durumdan en ok yakinan da gzlerimdi. .Kabile halki sineklerin ne zaman ve nerede ortaya ikacaklarini sezebiliyorlar, yaklastiklarini isittikleri ya da grdkleri zaman, gzlerini yumuyor, kollarini iki yana sarkitiyorlar ve hi kimildamadan duruyorlardi.

Her seyin olumlu yanini grmeyi dostlarimdan grenmistim ama sinekler sz konusu olunca beni kurtarmak durumunda kaliyorlardi. Gerekten de yasamimin en rahatsiz edici durumuydu bu. Binlerce sinekle kaplanmak ve hareket eden o bacaklari bedeninde hissetmek insani delirtebilirdi. Sansim yardim etti de sinekler yznden delirmeden kurtuldum. Bir sabah kadindan olusan bir komite yanima geldi. Benden izin isteyip saimdan bir tutam koparttilar. Otuz yildir saimi boyadigim iin le ilk girdigim gn, aik sari sali bir kadindim, mrmce de salarimi toplayarak dolasmistim. Yrysmz boyunca geen haftalarda yikanmayan, taranmayan, firalanmayan salarimla kimbilir neye benzemistim. Durgun ve duru bir su yzeyine de rastlamadigimiz iin kendi yansimami grme sansim da olmamisti. Eminim, kirli, karisik yapagi gibi salarim olmustu. Alnimi aik tutabilmek iin srekli Ruhsal Kadiri'in verdigi ban 11 takiyordum. Benim sari salarimin kknden siyah renklileri ikinca kadinlarin planlari suya dst. Bu durumu gidip hemen Yasli Ki*?ye bildirdiler. O, orta yasli, sakin bir erkekti ve atletik, gl bir yapiya sahipti. Birlikte yrmeye, basladigimizdan bu yana yelerle konusmasinin itenligi, her birine katkilarindan tr tesekkr dikkatimi ekmisti. Grubun nderi olarak onun seilmis olmasini adayabiliyordum. Bana bir baskasini animsatiyordu. Yillar nce bir gn St. ^..Louis-Southwestem Bell'in avlusunda duruyordum. Sabah yedi ' sulariydi. Mermer yer dsemelerini cilaJamakla ugrasan grevli, yagmur yagdigi iin beni ieriye almisti. Derken siyah, byk bir otomobil kapida durdu ve Texas Bell sirketinin baskani ieriye girdi. Baskan basiyla beni selamladi ve sonra grevliye "Gnaydin" dedi. Sonra onu alismalarindan tr takdir ettigi mT deVlet baskani bile gelse parildiyan bu mermerler sayesinde iyi bir izlenim birakacaklarina emin oldugunu bildirdi. 82- ' O anda hissettim ki, baskan laf olsun diye konusmuyordu, szlerinde son derece itendi. Ben ylesine bekleyen herhangi biriydim ama gene de o grevlinin yzndeki isildamayi farkedebildim. Babam bana hep syle derdi: "Insanlar bir sirket iin degil, baska insanlar iin alisirlar." Gerek Insanlar Kabilesinin Yasli Kisfsinde ben yksek dzey bir yneticinin, nderin niteliklerini grebiliyordum. _.^Sarisin mutantin salarinin kara kara ikmaya baslamasi zerine, Yasli Kisi bu durumu herkesin grmesini .ve bu mucizeye tanik olmalarini istedi. Yanima gelip bakan herkesin gzleri isildadi ve bana mutlulukla glmsediler. Ooota bana, Aborijin olmaya giderek daha ok yaklasmama sevindiklerini

aktardi. o*~. o Eglence sona erince komite yeniden is basi yapti ve benim salarimi tohumlar, minik kemikler, minik dallar, otlar ve kangurunun tendonlari ile rdler. Bitirdikleri zaman simdiye dek bylesine emek verilmis bir sa modeli olmadigini dsndm, ene hizamda her sa tutaminin ucundan bir sey sarkiyordu. Bana evresinden minik mantarlar sarkan Avustralya'ya zg baliki sapkalarinin, yerlilerin sineklerden korunmak iin tasarladiklari bir tr sapkadan tnedigini anlattilar. Gerekten de hemen o gn rastladigimiz bir sinek srsnn ' saldirisindan kurtulunca anladim ki, bu yeni sa modelim, Tanri'nin bir armaganiydi. Bir baska gn, havada uan yzlerce bcek hepimizi defalarca soktu. Arkadaslarim bana yilan yagi ve kl srdler ve kumda yuvarlanmami sylediler. zerime bulasan bu karisim bcekleri benden uzak tutmaya yaradi. Kabuk baglamis bir palyao gibi gezmek komikti ama kulaklarima dalan bu sineklerden kurtulmak iin buna da degerdi, nk basimin iinde vizildayan bir sinek bana cehennem azabi yasatiyordu.

Pek ok kisiye sinekler zerlerinde dolasirlarken nasil byle rahat durabildiklerini sordum, ama onlar beni sadece glmseyerek yanitladilar. Sonra bir gn Sefimiz olan Soylu Kara Kiigu benimle konusmak istedigini bildirdi. "- Daima -kavraminin ne kadar srdgn anlayabiliyor musun?" diye sordu bana. Sonra szlerini syle srdrd : "Bu ok, ok uzun bir zaman dilimidir. Sonsuzluk. Biz biliyoruz ki, sizin toplumunuzda insanlar zamanlarini bileklerinde tasiyorlar ve yasantinizi buna gre dzenliyorsunuz. Iste simdi sana soruyorum, sen -daima- ne kadar uzun -bir zaman srecidir, biliyor musun?" baska bir renklin, sonra kizardin, simdide kuruyor ve soluyorsun. Gnden gne -klyor, klyprsun. Biz, kimsenin derisini bir yilan gibi kuma biraktigini grmedik. Senin teninin sinekler tarafindan temizlenmeye gereksinmesi var ve gnn birinde sineklerin yumurtladigi yere geldigimizde, yemegimizi de onlar saglayacaklar." Sonra bana dikkatli bir sekilde bakti ve iini ekti: "Insanlar, hoslarina gitnjeyen her seyi anlamaya alismaktansa yok etme yoluna'gtselerdi var olamazlardi. Sinekler geldigi zaman bizler teslim oluyoruz. Belki artik sen de ayni seyi yapmaya hazirsindir." Bundan sonra l sineklerinin sesini ta uzaktan duydugum ilk sefer sa bandimi bagladim ve arkadaslarimin szn dinlemeye karar verdim. Bunun zerine sinekler geldilpr ve gittiler. Bense zihinsel olarak New York'a utum ve ok pahali bir gzellik enstitsne gittim. Gzlerimi yumup birilerinin benim kulaklarimi ve burnumu temizledigini hayal ettim. Bu konuda egitimli uzmanlarin duvarda asili olan diplomalarini bile gzlerimin nne getirdim. Yzlerce minik pamuk topun tm bedenimi temizledigini hissetmeye alistim. En'sonunda yaratiklar zerimden ayrildiklari zaman zihinsel olarak bulundugum le geri dndm. Evet, syledikleri dogruydu; bazi durumlarda teslim olmak gerekten de en yararli zmd. o Gemiste kimbilir ne ok konunun gerek var olus nedenini arastirmadan zor veya olumsuz oldugundan yakinmistim; bunu dsnmeden edemedim. Bu sre iersinde bir aynamin olmamasi bilin durumuma da etki ediyordu. Sanki sadece gzlerimi .aikta birakan bir kapsln iinde kapali yolculuk ediyordum. Srekli disariya, baskalarina bakiyordum, benim edimlerimi, szlerimi nasil karsiladiklarini gzlemliyordum. Yasamimda ilk kez tam anlamiyla drst davraniyordum. Is dnyasinda oldugu zere belirli bir giysi tasimiyordum. Makyajim yoktu. Burnumun derisi simdiye dek oniki kez soyulmustu. Dikkat ekmek iin *

Kr bir aba sarfetmiyor, ego [x] savas i vermiyordum. Bunca insan aralarinda dedikodu yapmiyorlar, bir baskasini ynlendirmeye alismiyorlardi. jteiiri gereklere dndrp korkutacak bir aynam olmadigi iin kendimi gzel hissetmekte zgrdm. Elbette degildim, ama kendimi gzel hissediyordum iste. Bu insanlar beni oldugum gibi kabul etmislerdi. Beni benimsemisler, zgn ve harika bir insan oldugumu dsnmslerdi. Kosulsuz bir sekilde kabullenilmedin ne demek oldugunu anliyordum. O aksam, uyumak zere kumdan siltemin zerine uzandigim zaman Pamuk Prenses masalindan bir dize geiyordu aklimdan: Ayna, ayna, syle bana, Kim en gzel bu dnyada? Anakaranin i blgelerine dogru yrdke, sicaklik artiyor ve buna bagli olarak da, bitki rts ve her trl canlilik belirtisi azaliyordu. Tamamen kumla rtl bir yzeyde yryor, arada sirada uzun, kuru bitki saplarina rastliyorduk. Grnrde hi bir sey yoktu -ne bir dag, ne bir aga, hi bir sey... Kum, kum, kum ve kumlu kuru otlardan olusan bir gnd bu. Iste o gn bir ates degnegi tasimaya basladik. Bu yavas yavas sallayarak tasinan ve atesinin snmemesine alisilan, ucu tutusturulmus bir degnekti. lde, her trl bitkinin bylesine degerli oldugu bir yerde yasamimizi srdrebilmek iin her trl numara geerliydi. Alevli degnek, kuru otun bile bylesine zor bulundugu bir mekanda gece kamp atesimiz olacakti. Dikkatimi eken bir baska konu da grubun bazi yelerinin l hayvanlarina ve daha ok dingolara ait kuru diskilarini toplamalariydi. Bunlardan, gl ve kokusuz yakit elde ediliyordu. Bana animsatildigi zere, herkesin birden ok yetenegi vardi. Bu insanlar yasamlarini, bir mzisyen, sifaci> asi, masal

anlatici ve benzeri nitelikli Icisiler olduklarini kesfetmeye adamislar ve bylece yeni adlar ve sifatlar kazanmislardi. Yeteneklerimi kesfetme asamasinda ben de kabilede ilk kez bir grev yklendim ve sakaci bir tavirla kendime Pislik Toplayici adini taktim. O gn, tatli bir gen kiz bir tutam alinin arasina daldi ve uzun sapli, adeta sihirli bir biimde, sari renkte gzel bir iek bularak ikti ortaya. iegin sapini boynuna baglayinca sari iek, ggsnde dnyanin en degerli mcevheri gibi durdu. Tm yeler onun evresine toplandilar ve onun ne denli gzel grndgn, ne kadar harika bir seim yapmis oldugunu sylediler. Gen kiz tm gn boyunca iltifatlar topladi. O gn kendini zellikle gzel hisseden kizin pariltisi dikkatimi ekti., Onu seyrederken. Birlesik Devletlerden ayrilmadan bir sre nce is yerimde tanik oldugum bir olay geldi aklima. Bir gn, strese bagli nedenlerle pek ok rahatsizliktan yakinan bir hastam geldi. Ona yasantisinda neler ojup bittigini sordugumda bana, sigorta sirketinin, pirlanta kolyesi iin demesi gereken primleri sekizyz dolar birden arttirdigini anlatti. O da New York'ta kolyenin aynini dzmece taslarla yapabilecegini savunan bir usta bulmustu. Simdi bu kente gidecek, yeni kolye yapilana dek orada kalacak, sonra gerek pirlanta kolyesini banka kasasina kilitleyecekti. Bu sekilde sigorta primlerini arttirmak zorunda kalmayacakti nk her ne kadar banka kasasi bile mutlak gvenceli bir yer sayilmasa da, kolyenin .vergisi azalacakti. ."__. Ona, yakinda yapilacak olan baloya (atilip katilmayacagini ' 'sordugumda, imitasyon kolyesinin o

zamana dek hazir olacagini ve baloda onu takacagini anlatti. lde yasadigimiz o gnn aksaminda Gerek Insanlar Kabilesine ait olan o gen kiz, iek kolyesini yere birakti ve Doga Ajja'ya geri verdi. iek ondan beklenen grevi yerine getirmisti. 'Kiz ona minnettardi, o gn almis oldugu vglerin anisi ona yeterdi. iek, onun ekici bir insan oldugunu yeniden kanitlamisti. Ne var ki kolyesine bu nedenle baglanmasi sz konusu olamazdi. iek kuruyacak, lecek ve humusa dnserek yeniden canlanmak iin topraga geri dnecekti. . lkemdeki hastami tekrar geirdim aklimdan, sonra da gen Aborijin kiza baktim. Onun mcevherinin anlami, bizimkilerin ekonomik degeri vardi. ; Gerekten de diye dsndm, bu dnyanin bif-yefTerinde, deger sistemini yanlis yerlere oturtan insanlar vardi; ama bunlarin, Avustralya'nin en i noktalarinda yasayan ilkeller olmadiklarina emindim.

Et Sosu Hava ylesine durgundu ki, sanki kol altlarimda tylerin uzadigini, ayaklarimin altinin nasir tuttugunu hissedebiliyordum. Yrrken, ansizin duruverdik, nk buranin bir zamanlar -mezar oldugunu'belirten birbirine ha biiminde akilmis iki degnek grmstk. Bir zamanlar ha biiminde oldugu belli olan isaret artik arpik ve kirik biimde yerde yatiyordu. Alet Yapici bunu yerden aldi. ve antasindan ikarttigi bir deri parasi ile onu yeniden bir haa benzeyecek biimde bagladi. Pek ok kisi evreye dagilmis olan taslardan ve kayalardan toplayarak, yere oval bir biimde dizdi. Sonra da hai topraga sapladilar. "Bu kabileye ait bir mezar mi?" diye sordum Ooota'ya. "Hayir" dedi. " Burada bir Mutant yatiyordu. ok, ok uzun yillardan beri mezari buradadir. Senin halkin onun burada oldugunu unutmustur, hatta belki de bu mezari hazirlayan kisi bile animsamiyordur artik." "O halde neden onardiniz burayi?"

1 ' O. gn gleden sonra, gemisimin tozlu, koridorlarinda dolasarak, kendime bakarak, uzun uzun dsndm. Bu pis, korku verici ve hatta tehlikeli bir isti. Pek ok eski aliskanligim ve inancim vardi ki, ikarlarimi korumak iin bunlari lmne savunabilirdim. Ben durup da bir yahudinin ya da budistin mezarini onarir miydim acaba? Kutsal bir tapinaktan ikan kalabaligin, trafigi alt st ettigi bir gn ve bu durumun beni nasil deli ettigini animsadim. Acaba bundan sonra yargilayan bir tavir sergilemeden, gerekten nemli olana konsantre olarak, baskalarinin inandiklari yolda yrmelerini kutsamayi becerebilecek miydim? Simdi anlamaya basliyordum: bizler karsilastigimiz her kisiye bir sey verirdik ama ne verecegimizi sadece kendimiz kararlastirirdik. Szlerimiz, eylemlerimiz, ancak srdrmeyi umut ettigimiz yasamin sahnesini ^olusturmaya ynelikti.. Ansizin bir rzgar ikti. Hava. bedenimi sarmaladi, bir kedinin dili..gibi yaladi. Bu sadece bir ka saniye srd ama her nasilsa sezdim ki, anlamadigim ve katilmadigim gelenekleri ve degerleri kutsamak, kolay

olmayacakti ama beni hi bekletmeden, yararlar saglayacakti.

O aksam dolunay tm gkyzne egemen oldugunda bizler atesin evresinde ember olup oturduk. Konu dnp dolasip yiyeceklere geldiginde atesin portakal rengi isigi yzlerimizi aydinlatiyordu. Bana pek ok soru jsordular, ben de elimden geldigince onlari yanitladim. Her szm dikkatle dinlediler. Onlara elmalari, asili meyvalar yetistirdigimizi, elma sosu yaptigimizi, annelerimizin pisirdigi eski usul elmali keklerimizi anlattim. Bana tattirmak iin yabani elmalar burmaya sz verdiler. Gerek Insanlar1!!! temel olarak vejetaryen olduklarini grenmistim. Yzlerce yil boyunca yabani meyvlari, yerelmalarini, bgrtlenleri, cevizleri ve tohumlan yemislerdi. Arada sirada varolus nedenini sergilemek iin nlerine ikan yumurtalari ve baliklari da beslenmelerine eklemisler ve onlarin da Aborijin bedeninin bir parasi olmasina izin verm'islerdf. Genellikle "yz olan" seyleri yememeyi yegliyorlardi. Her zaman bugday gtmslerdi ama kiyilardan i blgelere srklendikleri zaman et yemek zorunlu bir durum halini aliyordu. Onlara lokantalari ve yiyeceklerin ssl tabaklarda sunulusunu anlattim. Sonra sz etsosuna geldi. Bu onlara pek tuhaf geldi. Eti neden bir sosla rtyorduk ki? Bunun zerine onlara bunu gstermeye karar verdim. Elbette bu i$e uygun bir tenceremiz yoktu nk minik et paralarini minik kaplara koyup kumun iindeki kze oturtuyorduk. Arada sirada ele geen daha byk parali etler bir dala geirilip ates stnde kavruluyordu. Ender olarak, et, sebzeler, otlar ve pek degerli sudan olusan bir yahni pisiriyorduk. evreme bakinmca yumusak ve tysz bir hayvan derisi buldum ve Dikis ustasi Kadin ile birlikte bir tr kap yaptik. O, boynunda her zaman kemiklerden ve tendonlardan yapilmis ignelerin oldugu bir torba tasirdi. Ben kabimin ortasinda hayvan yagini erittim ve rine daha nce gttkleri bitki tozundan koydum. Buna biraz tuz, biraz ezilmis kirmizi biber tohumu ve sonunda su ekledim.

Bu karisim ateste koyulanca daha nceden hazirlanmis olan kolyeli kertenkele etinin lokmalari zerine dktm. Et sosum, deneyen herkesin yznde yepyeni ifadeler olusmasina ve degisik yorumlar yapmasina yol ati. Bana son derece nazik konusmaya zen gsterdiler ve o anda aklima onbes yil nceye ait bir anim geldi. Bir zamanlar evli hanimlar arasinda yapilan Bayan Amerika yarismasina katilmistim ve i>u ulusal yarismanin bir parasi olarak yepyeni bir yemek pisirmek zorundaydim, iki hafta boyunca her gn yeni yemekler uydurdum ve grntsn, tadini ve sunumunu degerlendirsinler diye bunlari aileme yedirdim. ocuklarim bu yemekleri yemeyi asla reddetmediler ama kisa zamanda dsncelerini en nazik biimde dile getirmenin ustasi oldular. Ve annelerine yardim edebilmek iin gerekten pek tuhaf tadlara katlandilar! Sonunda Bayan Kansas dln kazandigim zaman onlar durumu coskuyla kutladilar: "Yasasin Yemek Savasini kazandik!Simdi de l arkadaslariminyzlerinde ayni ifadeyi gzlemliyordum. Bu insanlarla birlikte yasanan her sey eglence amaliydi ve benim sos da glmek iin iyi bir neden olmustu. Ne var ki ruhsal arayislari yaptiklari her seye yansidigi iin, Mutant deger sistemlerin nasil bir simgesel sos oldugunu syledikleri zaman hi sasirmadim. Mutantlar, geregi yasamak yerine, kosullarin ve durumlarin, evrensel yasayi, konfor, maddecilik ve gvensizlik karisimi altina gmmelerine izin veriyorlardi. Isin ilgin yarii dikkatimi ektikleri konularda ya da gzlemlerinde hi bir zarnan elestirildigimi ya da yargilandigimi hissetmedim. Aaia benim halkimin yanlis, kendi kabilelerinin dogru yaptiklari hakkinda bir yargida bulunmadilar. Tav.rlari sevgi dl bir yetiskinin, jag ayagmi sol ^-ayakkabisina sokmaya ahsan ocugu izi^mesine benziyordu. Ayakkabilarini ters giymis bile olsa bir insanin kilometrelerce yryemeyecegini kim sylerdi ki? Ayakta olusan yaralar ve sisler de bir -seylerin

grenilmesine degerdi. Gene de daha yasli ve daha bilge biri iin bunca ai ekmek ok yararsizdi. Onlarla dogumgn pastalari ve leziz kremalar hakkinda~da konustuk. Pastalari glase etmk sz konusu oldugunda yaptiklari karsilastirma bence mkemmeldi: Bir NJjutant'm mrne dsen zaman diliminde, ne ok yapay, yzeysel, geici, ss amali, tatlandirilmis ama pesinde kostugu iste bu glase kremasiyla gsterilebilirdi. Bir insanin yasaminda kim oldugu ve sonsuz varolus nedeni hakkinda dsndg anlar gerekten nede.azdir! . Dogumgn partilerinden" sz ettigimdebeni ijgiyle dinlediler. Onlara pastayi, sarkilari, armaganlari ve her yil bir adet artan mumlari anlattim. "Bunu neden yapiyorsunuz?" diye sordular. "Bizler iin kutlama zel bir durumu dile getirir. Yaslanmanin nesi zel anlayamadik, bunu saglamak iin bir aba gstermeyiz ki! Bu kendiliginden olur." "Peki," dedim ben de, "Sizler neyi kutlarsiniz?" "Daha mkemmel olmayu Bizler eger geen yila oranla daha iyi, daha bilge olmussak, bunu kutlariz. Bunu da ancak sen kendin bilebilirsin ve kutlama partisinin ne zaman yapilabilecegini sen sylersin." Iste, diye dsndm, animsamam gereken bir sey daha! Gerekten de ne denli ok yabani, besleyici yiyecek bulmamiz ve bunlarin tam gereksinim duyuldugu anda ortaya ikmalari ok sasirticiydi. Hi bir bitkinin yesermeyecegi sanilan en kurak blgelerde bile grntnn beni son derece yanilttigini anladim. Toprak son derece dayanikli kabuklari olan tohumlarla doluydu. Yagmur yagdiginda bu tohumlar kkleniyor ve manzara tamamen degisiyordu. Gene de bir ka gn iinde iekler varolus srelerini tamamliyorlar, rzgar

tohumlari drt bir yana dagitiyor ve toprak hznl ve issiz grntsne briinyordu. llerde, kiyiya daha yakin topraklarda ve kuzeyde daha tropik blgelerde yryen bizler bir tr fasulyeden yararlanarak .son derece besleyici yemekler yedik. Meyvalar bulduk, bu topraklara zg Sassafras agacinin kabuklarindan yaptigimiz ay iin harika bal ve yiyecek meyvalar topladik. Bu agacin soydugumuz kabuklarindan ikan yag ile kendimizi gnesten koruduk, yiyeceklerin evresine sardik, ileriki gnlerde de ignedigimizde bas agrimizdan, stme .belirtilerinden ve de mukoza iltihaplarindan kurtulduk. Pek ok alilik bitkinin yapragindan, bakteri saldirilarina karsi tedavide kullanilan yaglar elde ediliyordu. Bunlar bagirsaklarin fazla alismasini engelliyor, organizmayi parazitlerden temizliyor ve bagirsak enfeksiyonlarini tedavi ediyordu. Bazi bitkilerin yapraklarindan ve saplarindan elde edilen bir tr sivi olan kauuk sigilleri ve nasirlari iyi ediyordu. Bu insanlar arasinda kinin gibi alkaloidler bile taniniyor ve bulunuyordu. Aromali bitkiler sikiliyor ve suya batinliyor ve bu su, rengini degistirene dek orada tutuluyorlardi. Sonra bu ggse ve sirta srlyordu. Isitildiginda ise buhari cigerlere ekiliyordu. Bu sivilarin kani temizledigine, lenf bezlerinin isleyisini hizlandirdigina ve bagisiklik sistemine katkida bulunduguna inaniyorlardi. Sgte benzeyen minik.bir aga, aspirinin pek ok islevini yerine getiriyordu. Karin, eklem ve kas agrilarini, kemik kiriklarim tedavi etmekte bu agaca /^basvuruluyordu. Bazi agalarin kabuklari dizanteriye iyi gelirken, bazilarinin reinesi suda eritilerek ksrk surubu yapiliyordu.

Aslina bakilacak olursa, bu zel kabilenin saglik durumu mkemmeldi. Ilerleyen gnlerle yaptigim gzlemlerde aborijtnterin bazi ieklerin yapraklarini ignemek gibi bir aliskanliklari oldugunu ve bunun onlari tifo ve benzeri hastaliklara yol aan bakterilerden korudugunu grendim. Bu beni sasirtti nk, bu yntemle bagisiklik sistemlerini glendirdiklerini, bizim-asilarimiz gibi bir korunma sistemi gelistirdiklerini farkettim. Avusturya'ya zg bir tr mantar olan kurtmantarindan -kalvasin- adi verilen.ve kansere iyi gelen bir madde elde ediyorlardi. Aborijinler bunun yani sira aga kabuklarindan ayni zaman akronisin adi ve/ilen ve tmrlere iyi gelen bir maddeyi daha ikartiyorlar' ve srekli bunu bulmak iin gzlemler yapiyorlardi. Kanguru adini verdikleri yabani bir elmanin tuhaf zelliklerini kesfedeli yzyillar olmustu. agdas tip bunu dogum kontrol hapi retiminde solasodin adli bir steroit yapmakta kullanmaktaydi. Yasli Kisi bana dnyaya gelenler yeni bebegin istenen, sevilen ve planlanan bebekler olmasi gerektigine inandiklarini syledi. Zamanin baslangicindan beri Gerek Insanlar Kabilesi iin yeni bir yasam, her zaman bilinli bir yaratici eylem olmustu. Bir bebegin dogumu dost bir ruha, dnyasal bir beden saglamis olmak anlamina geliyordu. Bizim toplumumuza uzak bir dsnce tarziyla, bedenlerin yeryzne lekesiz gelmeleri beklenmiyordu. Lekesiz olmasi gereken, onun ta derinliklerinde gizli olan grnmez mcevherdi. Beden ve; can, her ruhun yakindan tanidigi; ilerlemek ve daha iyi olmak olarak aiklanan o plana uyum saglardi. Bana yle geldi ki onlar bizim anladigimiz anlamda dua etselerdi, krtajla alinan degil sevilmeyen ocuklar iin dua ederlerdi, insani varolusu deney imlemeyi seen her ruh, belli bir anneden ve belli ,bir kosulda dnyaya gelme sansini yakalayamazsa, bu deneyimi mutlaka bir baska anne ve kosulla yeniden dener. Yasli Kisi, bazi kabilelerdeki insanlarin, ardindan yasanacak dogumu-gznne almadan cinsel iliskide bulunduklarini ama bunun insan irkinin yasayacagi en kt gerilemeye yol aacagini anlatti bana. Onlar, ruhun, ilk hareketi

ile varligini bu dnyaya bildirdigi zaman fetse girdigine ve l dogan bir bebegin hi bir ruhu barindirmadigina inaniyorlar. Gerek Insanlar yabanil ttn bitkilerinin yetistigi bir yeri saptamislardi ve zel durumlarda bunun yapraklarini pipolariyla tttryorlardi. Pek az yetisen bir bitki oldugundan, dumani keyif verdiginden ve de bagimlilik yarattigindan ttne mthis deger veriyorlardi. Simgesel olarak konuklara hos geldin derken ya da bir toplantiya baslarken tttryorlardi. Onlarin ttn bu biimde kullanmalari bana Amerikan yerlileri plan kizilderilileri animsatti. Arkadaslarim zerinde yrdgmz bu topraklarin atalarimizin kemiklerinin tozlariyla olustugunu anlatiyorlardi. Bana, gerekte hi bir seyin lmedigini, her seyhi bir degisime ugradigini sylyorlardi. Insan-bedeninin topraga geri dnerek bitkileri nasil besledigini ve bitkilerin de buna karsilik insanlarin temiz hava solumalarini sagladigini aktarmislardi. Benim tm Amerikan kaynakli bilgilenme oranla, btn bir yasam iin gerekli olan oksijen .moleklleri hakkinda onlar ok daha bilinliydiler. Gerek Insanlar Kabilesi'nin gzleri mthis keskindi. Onlarin pek ok bitkisinde bulunan ve rutin adi verilen bir pigment, agdas gz tijbbinda kullanilan ve gzn kan damarlarinive kirilgan kilcal damarlari tedavi etmekte kullanilan bir maddedir. Avustralya'nin sadece kendilerine ait oldugu binlerce yil boyunca, besinlerin bedenlere ne gibi yararlar sagladiklarini mkemmel biimde grendikleri aika belliydi. Yabanil yrelerde yetisen bitkileri yeme durumunda karsilasilan bir tehlike, zehirli bitkiler oluyor ama kabile yeleri sagliga "zararli olanlari bir bakista ayirdedebiliyorlardi. Bunun yani sira bitkilerin zehirli blmlerini ikartmayi da biliyorlardi. Aralarindan ayrilan ve saldirgan tutum sergileyen baZTaboYijinlerin, bu zehirleri insan irkindan dsmanlarina karsi kullanmis olmalari onlari olduka zmst.

Grupla birlikteligimde olduka uzun bir sre gemisti ve onlar merakimi gidermemin tek yolunun sorularimdan getigini anlamislar ve durumu kaniksamislardi. Gnn birinde konuyu yamyamliga getirdim. Tarihsel bilgilerime ve bazi Avustralyali dostlarimin sakalarina dayanarak aborijinlerin insan hatta kendi bebeklerini bile yediklerini biliyordum. Bunun gerek olup olmadigini onlara sordum. Bana yanitlari syle oldu : "Evet. Zamanin -baslangicindan bu yanST' insanoglu denenecek her seyi denemistir. Burada, bu anakarada bile bu nlenememistir. Bu topraklardan gelip gemis olan bazi aborijin gruplarin krallari, bazilarinin 'da kadin hkmdarlari olmustur; kimi aborijin kabile bir baska kabileden insan kairmis, kimisi de insan eti yemeyi denemistir. Mujantlar insanlari ldrr, cesedi yerde rmeye birakip giderler. Yamyamlarsa ldrr ve lnn etiyle kendi canlarini beslerler. Her iki tarafin yaptiginin anlasilir bir yani yoktur elbette.' o Kendini koruma, alma, ikar ya da beslenme ugruna bir insanoglunu ldrmek tamamiyle yanlistir. Gerek Insanlar Kabilesini, mutasyona ugramis insanlardan ayiran "tek ayrim asla cana kiymamasidir zaten." "Savasta ahlak yoktur." Dediler. "Ama yamyamlar asla bir gnde yiyebileceklerinden fazlasini ldrmezler. Sizin savaslarinizda, bir ka dakika iinde binlerce kisi lyor. Belki de sizin komutanlariniza savasin bes dakika srmesi iin anlasmalari -konusunda bir neride bulunmak yerinde olur. Bylece tm ana babalar savas alanina gelirler, ocuklarindan geri kalan paralari alir, eve gtrp gmerler. Ondan sonra bir bes. dakika daha savasip savasmamak sz konusu olursa, eminim savaslar biter. Bastan asagi anlamsiz olan bir olaydan anlam ikarmak ok g." O gece agzimi ve gzlerimi kumlu topraktan ayiran incecik rtmn zerinde yatarken insanoglunun bazi ynlerde ne byk asamalar gsterdigini, bazi ynlerden de ne denli geri kalmis oldugunu dsndm. Din DM Gmlmek Yeni dostlarimla iletisim kurmam olduka gt. Kabileye zg szckleri telaffuz etmek zor geliyordu. Bazi szckler ok uzundu. Szgelimi bana -anlattiklari bir kabilenin, adi Pitjantjatjara, bir baskasininsa, Yankuntjatjara idi. Onlari ok dikkatli dinlemeyi grenene dek, pek ok nesnenin adi kulagima ayni gibi geliyordu. Dnyanin pek ok yerindeki muhabirin, Aborijin szcklerinin telaffuzu hakkinda grs birligine varamadiklarini biliyordum. Kimileri B, C, D ve G yi kullanirken, bir baska grup ayni szckler iin P, T, TJ ve K "yi yegliyordu. Aslinda burada bir dogru veya yanlis sz konusu degildi nk bu insanlarin bir alfabesi yoktu. Bu hi bir tarafin kazanamayacagi tartismalardan biriydi iste. Benim sorunum birlikte yrdgm bu insanlarin genizden ikardiklari bazi sesleri taklit edemememdi. "Ny" sesini ikartabilmek iin dilimi dislerimin arkasina degdirmeye alisiyordum. "Indian" szcgn telaffuz etmeye alisirsaniz ne demek istedigimi anlayabilirsiniz belki. Bunun yani sira bir baska ses de dili kaldirip, hizla agizdan ikartarak syleniyordu. Sarki sylemeleri sirasinda mthis yumusak ve mzikal sesler

ikartirlarken birden bire mthis zorlama ve sert bir ses de duyuiabiyordu. "Kum"un karsiligi olarak tek bir szck yerine yirmi degisik szck kullaniyorlardi ve bylece ln yer tabaninin yogunlugunu, tipini, zelligini dile getirmis oluyorlardi. Su rneginde oldugu gibi Kupi benzeri

basit szckler de yok degildi. Onlar da benim szcklerimi grenerek egleniyorlar ve benim ikarttigim sesler de, bana oranla daha basarili oluyorlardi. Ne de olsa burada bir konuk sayildigim iin szckleri elimden geldigince basitlestiriyordum. Geoffn bana vermis oldugu tarih kitaplarimdan okuduguma gre, Ingiliz Kolonisi Avustralya'ya ilk yerlestigi sirada iki yz degisik Aborijin dili, alti yz lehesi vardi. Ne var ki bu kitaplarda zihinsel telepati veya .el isaretleri yoluyla anlasma konusunda hi bir bilgi verilmemisti. Bense burada isaret diliyle anlasma o yoluna gidiyordum. Gn boyunca iletisim kurmak iin en iyi yntem buydu nk onlar zihinsel telepati yoluyla konusuyorlar, birbirlerine ykler anlatiyorlardi; bu nedenle yanimda yryen kisiyi sesli bir cmleyle rahatsiz etmektense, bir el isaretiyle derdimi anlatmaya alisiyordum. Parmaklarimizi dnyanin her yaninda geerli bir biimde sallayarak -gel-, elimizi havaya kaldirip -dur - ve parmagimizi dudagimiza degdirerek - sus- diyorduk birbirimize, ilk haftalarda sik sik sessiz olmam konusunda uyan id im ama zamanla fazla soru sormamayi ve onlarin beni bilgilendirmesini .^eklemeyi grendim. Gnn birinde, gene yrys halindeyken tm arkadaslarimi gldrecektir davranista bulundum. Bir bcegin soktugu yeri kasidim. Onlar komik ifadelerle benim yaptigimi tekrarlayarak kahkahalar anilar. Sonra anladim ki benim bu kasinti hareketim "uzaktaJr .timsah grdm" anlamina geliyordu. Oysa en yakin batakliktan yzlerce kilometre uzakliktaydik.

Kabileye katilmamin zerinden haftalar gemisti ki, gruptan ayrilip uzaklastigim bir sefer zerime evrilmis gzler oldugunu farkettim. Hava karardika bu gzler'daha da irilesiyor gibiydi. En sonunda beni evreleyen bu. formlarin pesimizden gelen yabanil dingolara ait oldugunu anladim. Kosarak kampa geri dndgmde ilk kez korktugumu hissettim ve grdklerimi Ooota'ya syledim. O da szlerimi Yasli. Kisfyt aktardi. evremizdeki herkes bana-dlfd ve konuyla ilgilenmeye basladi. Konusmalarini beklemeye basladim, nk artik Gerek Insanlar Kabilesinin bosa sz harcamadigini, konusmaya baslamadan nce dsndklerini grenmistim. Ooota bana dsncesini bildirene kadar yavas yavas ona kadar sayabilirdim. Sorunun en byg kokumdu. Bu szden mthis alindim, ama gerekti. Ben bile kndi kokumdan rahatsiz oluyordum ve baskalarinin ifadelerini sezebiliyordum. Ne yazik ki elimden gelen bir sey yoktu. Suyumuz o kadar kini ki bunu yikanmak iin harcayamiyprduk, iine batip ikabilecegim bir varilimiz de yoktu. Kara derili arkadaslarim benim gibi kt kokmuyorlardi. Ben bu sorundan rahatsizdim, onlar da benden rahatsizlik duyuyorlardi. Sanirim sorunu yaratan nedenlerden biri derimin srekli soyulmasi ve bedenimde birikmis olan toksik yaglarin harcadigim enerjiyle yanarak aiga ikmasiydi. Gnden 'gne zayifladigim besbelliydi. Elbette deodorantim, tuvalet kagidim yoktu ama gzlemledigim baska bir sey daha sz konusuydu. Kabile yeleri yemek yer -yemez uzaklasiyorlar ye hemen bagirsaklarini bosaltiyorlardi ve onlarin diskilarinda bizlerin alisik oldugumuz kt koku yoktu. Elli. yillik uygarlik yasantimdan sonra bedenimin toksinlerinden arinmasi elbette biraz zaman alacakti ye lde bir sre daha yasarsam bunun gerekleseceginden emindim. ' Yasli Kisfnin bana durumu ve zm yolunu anlatisini hi unutamayacagim. Onlar durumdan

yakinmiyorlardi nk beni

iyi ve kt Hallerimle aralarina almayi kabul etmislerdi. Onlarin sorunu gvenligimizdi; koku zavalli .hayvanlari rahatsiz ediyordu. Ooota'nin syledigine gre, dingolar kabilenin rk bir eti pesleri sira srkledigini saniyorlardi ve bu da onlari .ildirtiyordu. Buna ok gldm nk gerekten de, gneste unutulmus bir hamburger kokusu yaymaktaydim etrafa. Bana nerecekleri her trl yardima aik oldugumu syledim. Bylece ertesi gn gnes tam tepedeyken, 45 derecelik bir siper kazdik ve ben bunun iine yattim. Sadece yzm aikta kalacak sekilde tamamen kumla rtldm. zerime glge yapacak bir dzenek kurduktan sonra beni iki saatligine yalniz birakip yanimdan uzaklastilar. Grlesin altinda, btnyle aresiz bir biimde, tek bir kasimi bile oynatamadan yatmak gerekten tuhaf bir doyguydu. Bu da benim iin tamamiyle yeni bir deneyimdi. Beni terkedip gitseler, kisa sresonra geriye sadece iskeletim Jcalirdi. Baslangita kertenkelelerin, yilanlarin ya da l farelerinin yzme tirmanacaklarini sandim. Yasamimda ilk kez felli olmanin anlamini grendim, koluma veya bacagima kimildamasini bytyordum ama bana yanit vermiyordu. Sonra gzlerimi kapatip gevsemeye basladim ve toksinlerin bedenimden akip gittiklerini, topragin temizleyici, arindirici, serin, harika zelliklerini kazandigimi dsndke zaman daha hizli akmaya .basladi. Bu abami? sonu verdi. Kokumu topraga birakip ikmistim iste l

Yagmur mevsimi yaklasiyordu. O gn kisacik bir sre iin bile olsa ufukta bir bulut oldugunu grdk. Bu, ender rastlanan ve mthis keyif veren bir grntyd. Byk glgelerin altinda yrdgmz zamanlar da oldu ve o zaman byk bir izmenin altinda kalan karincalar gibi hissettim kendimi. ocuklara zg eglence duygusunu o yitirmemis yetiskinler arasinda olmak ne hostu! Bu insanlar glgenin nne gemek iin kosuyorlar, bir gnes isinini yakalamaya ugrasiyorlar, bulutlari iten rzgarin bacaklarinin gsz oldugunu syleyerek esintiyle alay ediyorlardi. Sonra tekrar glgeye geliyor ve Tanrisal Birligin serin hava gibi bir armagani insanlara sunmasi hakkinda vg dolu szler sylyorlardi. Pek neseli ve eglenceli bir gn olmustu ama aksam stne dogru keyif yerini trajediye birakti, daha dogrusu o anda durum bana trajediyi agristirdi. Aramizda otuzlu yaslarinda olan ve Byk Tay Avcisi adini tasiyan gen bir erkek yardi. Degerli taslar bulma konusunda pek yetenekli ve becerikliydi. Adinin nne -Byk- sifatini son zamanlarda eklemisti nk byk opaller ve hatta maden sirketlerinin terkettigi yerlerde altin paralari bile bulmustu.

Gerek insanlar Kabilesi gemis dnemlerde degerli taslara nem vermezlerdi nk bunlar ne yenebilirdi ne de pazar denen bir kavrami olmayan bu toplumda yiyecek almaya yarardi. Bu taslar ancak gzellikleri ve ise yaramalari sayesinde toplanmaya deger bulunmuslardi. Ne var ki zaman iersinde beyaz adamlarin bu taslara deger verdigini grenmislerdi ve bu Beyazlarin topraklari, arazileri satin almalari ve satmalari kadar tuhaf gelmisti onlara. Degerli taslar arada sirada kente inen ve kabileye yeni haberler tasiyan 'kisiye maddi gelir sagliyordu. Byk Tas Avcisi halen islenmekte olan madenlere asla yklasmazdi nk atalarinin bir zamanlar o madenlerde alistirildigi gnleri hi biri unutmazdi. O insanlar madenlere pazartesi gnleri inerler ve hafta sonuna dek topragin stne ikamazlardi. Zaten asagi inen bes kisinin drd yasamini yitirirdi. ogunlukla madende alismaya gnderilenler zerine bir su yaftasi yapistirilmis olanlardi ve maden onlara ceza yerine geerdi. Bunun yani sira ikartmalari gereken madenin bir kotasi vardi ve bunu tamamlamak iin hkmlnn karisi ve ocugu da onunla asagiya indirilirdi. Ancak kisi bir kisiden beklenen kotayi tamamlayabilirdi. Bylesi

uzun bir alisma srecinde hkmlye yeni sular yklemek iin her zaman hazir bir bahane vardi ve bylece bu kisilerin cezalan hi bitmezdi. Madenden kurtulus yoktu. Ve elbette insan yasaminin ve insan caninin bylesine asagilanmasi beyazlara gre yasaldi. tste szn ettigim o gn, Byk Tas Avcisi toprak bir setin kenarindan yryordu ki, yer kaydi ve gen adam alti metre ...asagidaki kayalik yzeye dst. zerinde yrmekte oldugu ' set, zamanin asindirmasiyla cilalanmis granit taslardan^ kalin kayaiardan.ve akillardan olusuyordu. Artik benim ayaklarimin tabanlari da hatiri sayilacak nasirlarla kaplanmis ve arkadaslarimin nalliymis gibi grnen ayaklarina benzemeye baslamisti ama enetle bu sivri akillarin zerinde yrmek canimi ok acitiyordu. O anda aklim fikrim ayaklarimin acisindaydi ve evde kosu, dagcilik ve sik ayakkabilarimla dolu dolabim gzlerimin nnden geiyordu. Tam o sirada Byk Tay Avcisi'nin setten yuvarlanirken attigi igligi duydum. Hepimiz kenara kostuk ve asagi baktik. Gen adam yerde yatiyordu ve simdiden evresinde bir kan gt olusmustu. Pek ok kisi hemen onun yanina indi ve bir zincir, olusturarak yaraliyi yukariya tasiyiVerdler. Yukariya uarak iksa da ancak bu kadar abuk gelirdi diye -dCsndm. Bedeninin altindaki tm eller bir montaj zincirinin halkalari gibi grnyordu. . Yarali, granit dzlemin zerine yatiri linca bedenini incelemeye basladik. Dizi ve-ayak bilegi arasinda pek ok kirik vardi. Kemik, dev bir kilik gibi kara deriden bes santim disarida duruyordu. Bir sa bantiyla bacagin st sarildi ve Sifaci Adam ile Sifaci Kadin hastanin iki yanina oturdular. Kabilenin diger yeleri kampin .gece hazirliklarini yapmaya koyuldular. Bense adim adim, yavas yavas yaklasarak sonunda aci eken bu bedenin yanina geldim. "Bakabilir miyim?" diye sordum. Sifaci Adam ellerini yarali bacagin zerinde bir ka santim ykseklikte tutarak yukari asagi gezdiriyordu: ellerini nce yanyana hareket ettiriyor, sonra birini ayaktan baldira kadar, tekini baldirdan ayaga kadar indiriyordu. Sifaci Kadin bana glmsedi ve Ooota'nin evirisiyle bana syle dedi: Bu senin iin. Bize, senin kendi insanlarin arasinda bir sifaci kadin oldugun sylenmisti." "Evet, sanirim yle." Diye yanitladim onu. Sifanin, hekimin kendinden ya da onun marifetler dolu antasindan ikan bir sey oldugu dsncesi bana hi bir zaman sicak gelmemistir; nk yillar nce kendim ocuk felciyle savasirken sifanin tek bir kaynagi oldugunu grenmistim. Hekimler yabanci paralari ikartarak, kimyasal maddeler vererek, kirilan kemikleri yerine oturtarak bedene yardimci olabilirler ama bu bedenin

iyilesecegi anlamina gelmez. Aslinda hi bir yerde, hi bir hekimin, hi bir zaman diliminde, hi bir lkede, tarihin hi bir dneminde her hangi bir hastaligi iyilestirmemis olduguna eminim. Herkesin sifacisi kendi iindedir.Hekimler, kendilerinde zel bir yetenek oldugunu anlamis, bunu gelistirmis ve en iyi bildigi ve en sevdigi isi toplum yararina kullanmaya karar vermis olan kisilerdir. Ne var ki su an bylesi bir tartismayi baslatmak iin /uygun bir durumda olmadigimizdan, Ooota'nin bana taktigi ada karsi ikmadim ve kendi toplumumda benim de bir kadin sifaci olarak grldgm konusunda yerlilere katildim.

Ellerin, yarali blgenin zerinde ama ona dokunmadan, yukari ve asagi hareket ettirilmesinin bacaga saglikli halinin biimini kazandirmak iin yapildigi anlatildi. Bu yntemle iyilesme asamasinda hi bir sisme grlmyordu. Sifa adami, kemige saglikli halini animsatiyordu. Bu yntemle kirilan kemigin otuz yildtr yasadigi yuvadan firlamasina neden olan kirigin yarattigi sok hali unutturulmaya alisiliyordu. Szn z, kemikle konusuyorlardi. Sonra, bu dramda yer alan teki basrol oyuncusu Sifacj Adam ayak ucunda, Sifaci Kadin yani basina diz kerek ve hasta da topragin yzeyinde sirt st uzanarak- duaya benzettigim bir sylem tutturdular. Sifa Adami her iki elini hastanin ayak bileklerine doladi ama ne sikica tutuyor ne de ekiyordu. Sifaci Kadin ayni islemi dizlerin evresinde uyguluyordu. Her biri, tekinden farkli bir makamda "Sylyordu sarkisini. Derken bir noktada tek bir ses olup ayni anda bagirarak bir seyler sylediler. Elleriyle herhangi bir zorlama veya bir ekme hareketi yapmadilar ama disari firlamis olan kemik ansizin eski yerine giriverdi. Sifaci Adam yaralanan blgedeki deriyi bir araya topladi ve her zaman boynunda tasidigubopu biimindeki ikini amaya baslayan Sifaci Kadin'3 bakti.

Haftalar nce Sifaci Kadin'* kadinlarin aylik adet kanamalarina karsi ne kullandiklarini sordugumda bana samanlar, kamislar ve kus tylerinden yapilmis pedler gstermisti. Ondan sonraki gnlerde bazi kadinlarin * bu gereksinmelerini karsilamak iin gruptan ayrilip tek basina te girdiklerini gzlemlemistim. Kirli yapraklar, diskilar gibi topraga gmlyordu. Ne var ki bazen de lden dnen kadinlar avularinda tasidiklari bir seyi Sifaci Kadiriz veriyorlardi. Bu ikinin evresi benim ayaklarimi, yanik tenimi, yaralarimi iyilestirmek iin kullandigi sifali yapraklarla rtlyd. Kadinlarm teslim ettigi esrarengiz seyi iste bu ikinin iindeki tpe dolduruyordu. Bir ka kez onun tam yaninda bulundugumdan bu nesnenin dayanilmayacak kadar igrentir kokusu oldugunu duymustum. Sonunda bu esrarengiz nesnenin kadinlar tarafindan biriktirilmis ve pihtilasmis kan toplari oldugunu anlamistim.:, Iste o gn, Sifaci Kadin tpn tepesini degil, altini ati. Hi de kt bir koku gelmedi, hatta hi bir koku duymadim. Tp eliyle sikinca avucuna katran gibi siyah bir sey akti. Bu son derece parlak ve yogun bir maddeydi, iste sifaci kadin bu maddeyi eliyle yarali blgeye baska hi bir sey kullanmadan srd ve iyice yayarak yedirdi. Ortada ne bir bandaj ne de bir igne vardi. Kisa bir sre sonra telas'sona ermis ve yemege oturmustuk bile. Aksam toplantisinda herkes sirayla Byk Tas Avcisfni kucagina yatirdi ve onun evresini daha iyi seyretmesini sagladi. Sira bana geldiginde atesi olup olmadigini anlamak iin alnina dokundum. Zaten benim hatirim iin bylesi bir sifa gsterisine ara olmayi kabul etmis oldugu anlasilan insana dokunmayi arzuluyordum. O da kucagimda yatarken bana bakti ve gz kirpti. Ertesi sabah Byk Tay Avcisi ayaga kalkti ve bizimle birlikte yrd. Topallamiyor, aksamiyordu bile. Bana

sylediklerine gre, yaptiklari o ayinle kemige agirlik binmesini ve sismesini engellemislerdi. Tren gerekten de ise yaramisti. Ondan sonraki gnlerde gzm hep kirilan kemikte oldu ve o dogal kara maddenin kuruyup dklmesini gzledim. Bes gn iinde derinin stnde hi bir sey kalmamisti; sadece

kemigin disariya firladigi noktada bir iki yara izi grlebiliyordu. Sz konusu gen adam yetmis kilonun zerindeydi. Tamamen kirilmis o bacaga basmasi ve kemigin yuvasindan yeniden disariya firlamamasi bir mucizeydi gerekten. Bu kabilenin bir btn olarak son derece saglikli olduklarini biliyordum ama grendigim kadariyla- beklenmedik mdahaleler iin de zel yeteneklere sahiptHer. Tedavi konusunda bylesine yetenekleri olan ama -ne biyokimya ne de patoloji egitimi almamis olan bu insanlar gerege, iyi niyete inaniyorlardi ve iyi olma inancina sahiptiler. Sifaci Kadin bana syle bir soju sordu: "Daima'nin ne kadar uzun bir zaman dilimi oldugunu anladin mi?" "Evet" dedim, "anladim." "Emin misin?" "Evet, anladim." Diye yineledim. . "O halde sana baska bir sey daha syleyebiliriz. Tm insanlar bu dnyayi sadece ziyaret eden ruhlardir. Tm ruhlar daima yasayan varliklardir. teki insanlarla tm karsilasmalar deneyimdirler ve tm deneyimler sonsuza dek srecekbaglantilardir. Gerek Insanlar her deneyimin emberini kapatir. -Mutantlardan farkh olarak bizler hi bir emberi aik birakmayiz. Eger yreginde baska insanlara karsi kt duygularla yryp gidersen ve bu ember kapanmamissa, bu yasaminin baska anlarinda yinelenecektir. Bir kez degil, dersini alana dek defalarca aci ekersin. Incelemek, grenmek ve olanlardan ders alarak bilgelik kazanmak iyidir. Minnet duymak, senin deyiminle kutsamak ve huzur iinde yryp gitmek iyidir." - , O adamin kemigi hemen iyilesti mi, bunu bilmiyordum. nce ve sonraki durumlari inceleyebilecek rntgen isinlarimiz yoktu ve o bir spermen degil, siradan bir adamdi ne var ki 6u beni ilgilendirmiyordu. Cani yanmiyordu. Kaza sonrasi etkileri yasamiyordu, onun ve tekilerin inancina! gre, olay kapanmisti; hepimiz huzur iinde ve umarim biraz daha bilgelik Kazanarak yryp gidiyorduk. ember kapanmisti. Olaya bundan fazla aba, zaman ve tasa harcamaya gerek yoktu. Ooot bana .kazaya onlarin yol amadiklarini syledi. Sadece bunun evrensel yasamin tanrisal dzeni iinde yeri olup olmadigini sormuslar ve benim buna tanik olabilmem iin-^ifa vermeye hazir olduklarini bildirmislerdi. Bu firsatin onlara verilip verilmeyecegi ya da hangi biimde sunulacagini bilmiyorlardi ama .benim bu deneyimi kazanmam iin izin vermeye hazirdilar. Kaza yasandigi zaman disaridan gelen bu Mutantla bir armagan paylasmalarina izin verildigi iin bir kez daha minnet duymuslardi. Ben de, o gece, uygar olmadiklari sylenen bu insanlarin bakir zihinlerinde yer aldigim iin mihnet duygulariyla doluydum. Sifa teknikleri hakkinda daha fazla bilgi sahibi olmak isterdim ama varliklarinin bu nedenle tehlikeye girmesi olasiliginin sorumlulugunu yklenmek istemiyordum. Anakaranin ilerindeki bu lde ayakta kalabilmenin basli basina bir meydan okuma geregi oldugunu ok iyi anlamistim. Zihnimi okuduklarini ve bir istekte bulunmak iin agzimi amadan niyetimi anladiklarini bilmeliydim. O gece uzun. uzun fiziksel bedenimiz ve varligimizin sonsuza dek yasayan o parasi ile o ana dek sz edilmeyen bir konu olarak duygularin ve heyecanlarin saglik ve iyi olma zerindeki etkileri zerinde konustuk.

inanlarina gre nesnelere karsi duydugumuz heyecanlarimiz onlar zerinde etki yapiyordu. Bedenin her hcresinde, kisiligin znde, zihinde ve sonsuza dek yasayan ; bende bu heyecanin izleri kayitliydi. Bazi dinler alari doyurmayi; susayanlara su vermeyi buyururken, bu kabilenin insanlari sunulan bu su ve yiyecegin ve bunu alan insanin hi de nemli olmadigini savunuyordu. nemli olan aik yreklilikle ve sevgiyle verme aninda deneyimlenen duygudur. lmekte olan bir bitkiye ya da hayvana su ya da cesaret vermek, aydinlanma yolundayasami ve bizi Yaratani tanimak konusunda, susamis bir insan bulup ona su vermek kadar nemli bir adimdir. Insanoglu bu varolus dzeninden ayrilirken heyecanlarini an be an nasil yasadiginin kayitlarini da yan nida < gtrr. Fiziksel olmayan grnmez duygular bizlerin o sonsuz parasini olustururlar ve-iyi ile iyi olmayan arasindaki farki onlar belirlerler. Eylem, duygunun niyetin dile getirilmesi ve deneyimlenmesi iin kullanilan bir kanaldan baska bir sey degildir. O sabahin erken saatlerinde kirilan kemigi yerine oturtan iki < yerli hekim bedene mkemmellik dsnceleri gnderme ; alismasi yapmislardi. Ellerinden akandan ok daha fazlasi zihinlerinden ve yreklerinden akiyordu. Hasta onlarin sifasini almaya hazir ve aikti, beklemeden ve tamamiyle iyilesecegine inanci tamdi. Beni sasirtan, benim gzlerime bir mucize gibi grnen olaylarin kabile insanlari iin siradan olmasiydi. Birlesik Devletlere yayilmis onca rahatsizligin, kurban "durumuna dsms onca insanin hastaliginin ne kadarinin, bilinsiz ve farkindaligma varamadigimiz dzeydeki heyecan programlamasi nedeniyle ortaya ikmis olabilecegini merak etmeye basladim. Hasta-hekim iliskisini giderek daha ok nemsemeye baslamistim. Hekim, hastanin iyilesecegine inanmiyorsa, tek basina bu inan bile emeklerini bosa ikartmaya neden olurdu. Sunu oktan grenmistim: eger hekim hastaya hastaliginin tedavisi olmadigini sylyorsa, bu hekimin egitiminde ve gemis deneyimlerinde byle bir bilginin var olmamasindan kaynaklaniyordur. Bunun anlami tedavi yok demek degildir. Eger bu hastaligi yenebilmis tek bir kisi bile varsa, bu, insan bedeninin bu hastaligin stesinden gelebilecegi anlamindadir. Sifaci Adam ve Sifaci Kadin ile 'uzun uzun konustuktan sonra saglik ve hastalik konularinda yepyeni bir bakis aisi kazandim. "Iyilesmenin zamanla bi-'Kr ilgisi yoktur." Dediler bana. "Iyilesme de hastalik da bir an iinde olusurlar." Ben bunu, insan bedeni, hcre dzeyinde bir btndr, iyi ve sagliklidir, sonra bir an iinde ilk anomali ya da dzensizlik hcrelerin birinin her hangi bir parasinda kendini gsterir seklinde yorumladim. Taninin konmasi, belirtilerin saptanmasi aylar ya da yillar srebilir. Iyilesme de bunun ters ynnde ilerleyen bir sretir. Hastalaninca saglikta bozulma grlr ve hasta yasadigi topluma bagli olarak belli bir tedavi grr. Bir anda beden yokus asagi yuvarlanmayi keser ve ilk onarim adimini atar. Gerek Insanlar Kabilesi bizlerin hastaliklar karsisinda, rastlantisal kurbanlar olmadigimizi, fiziksel bedenin, bizlerin sonsuz bilin dzeyimizin, bireysel bilincimizle iletisim kurmasi iin tek yol olduguna inanir. Bedenin islevlerindeki bir yavaslama, evremize syle bir bakmamiza ve iyilestirmemiz gereken gerekten nemli yaralarimizi incelememize olanak saglar: hasar grms iliskiler, inan sistemimizde olusmus bosluklar, korku tmrleri, Yaradan'a karsi duydugumuz kuskular, bagislama yetimizi yitirmemiz ve bunun gibi nedenler sz konusirolabilir. Son dnemde kanser tedavisinde hastalara olumhi imgeleme alismalari yaptiran hekimleri geldi aklima. Bu hekimlerin meslektaslari arasinda pek iyi gzle grlmediklerini, nk ' yaptiklarinin fazlasiyla "yeni" olarak nitelendirildigini biliyordum. Iste simdi karsimda yeryznn en kadim halklarindan biri vardi ve bana aktardiklari bu teknigi ezelden

beri biliyorlardi ve bu konuda en ufak bir kuskulari bile yoktu. Bizler, adina uygar denen halklar ise hala olumlu dsnceden yararlanmakta korkuyorduk, nk bunun da geici modalardan biri olabileceginden ekiniyor ve bu denemelerin bir ka olguda basariya ulasmasini beklemeyi yegliyorduk. Agir hasta olan bir Mutant, hekimlerin bildigi tm tedavi yntemleri uygulandiktan sonra lmn esigine geldiginde

hekimler hastanin ailesine, ellerinden gelen her seyi denediklerini bildirirler. Evet, bu dogrudur, ben bile ka kez su cmleyi duymusumdur "zgnm, yapabilecegim daha fazla bir sey yok. Artik her sey Tanri'ya kaldi." Simdi bu szlerin benim iin bylesine gemiste kalmasi pek hostu. Hastaliklara ve kazalara yaklasimlarina ve sifa verme yntemlerine bakarak Gerek Insan lar'in stn insanlar olduklarini asla sylemiyorum. Onlarin yaptigi her seyin bizim bilimsel incelemelerimizle aiklanabilecegine itenlikle inaniyorum. Bizler, .bazi teknikleri uygulayabilmek iin makineler yaratmak iin alisiyoruz oysa Gerek Insanlar bunlarin elektrik telleri olmadan da basarilabilecegini biliyorlar, insanlik, abalamakta, kosturmakta ama Avustralya anakarasinda en ileri dzeydeki sifa tekniklerini uygulayanlarla, zamanin baslangicindan beri insanlari iyilestiren geleneksel nlemleri uygulayanlar arasinda sadece bir ka bin kilometre ,r, BHki gnn birince tm birlesir ve tam bir bilgi emberi ortaya ikar. o ' Btn dnya iin ne rr jhtesem bir gn olur o!

Totemler Gnn ilerlemesiyle ykselen rzgarin siddeti giderek artti ve bedenlerimizi ara vermeksizin dven kumlara karsi yrmemiz olduka glesti. Yere biraktigimiz izlerimiz bir anda yok oluyordu. Kirmizi tozun arasindan bir seyler grbilmfek iin abaliyordum. Sanki kan izleriyle lekelenmis gzlkler takmistim. En sonunda arkasina siginabilecegimiz bir kayalik bulduk ve postlarimiza sarinarak kum kirbacindan sakinmaya alistik. Birbirimize sokulmus otururken, "Hayvanlar Dnyasiyla, tam olarak nasil bir iliskiniz var?" diye srdum. "Onlar sizin iin birer totem mi, atalalarinizi animsatan simgeler mi?" "Hepimiz bir btnz" yanitini aldim, "ve gszlkten g dersi aliyoruz." Sylediklerine gre, bizi izlemeyi srdren kahverengi sahin, insanlara dnyayi sadece nmze ikanla siniriandirmamayi gretiyordu. Bizler de havalanip, dnyaya yksekten bakabilseydik, ok daha genis bir bakis ve grs aimiz olabilecekti. M utan t lar i n llerde lmelerinin nedeni olarak suyu grememelerini gsterdiler; bu nedenle fkelenip,

umutsuzlugun tuzagina dsen Mutantlar duygusal nedenlerle dogaya yeniliyorlardi. Gerek Insanlar Kabilesi, insanligin tek bir aile haline gelebilmesi iin evrimsel bir grenme dnemi geirmesi gerektigine inaniyor. Onlarin dsncesine gre, evren hala tasarlanmakta ve olusmakta olan bir proje. Insanlar birer varlik olduklarini anlayamayacak denli mesgul grnyorlar. Yerliler bana sessiz, genellikle nazik yaratiklar olan, boyu iki metreyi asabilen, tyleri bozdan kizila topragin tm renklerini yansitan kangurulardan sz ettiler.. Kizil kangurular dogduklari zaman bir fasulye tanesi byklgnde ve agirliginda olur, ama yetiskin hale geldiginde boylari iki metreyi geer. Kabile halki, Mutantlarin beden biimlerine ve ten renklerine fa^la nem verdiklerini dsnyorlar. Kanguru' rneginden alinan ders, geriye adim atma olanaginin olmamasidir. Bu olanaksizdir. Kanguru daima ne, ileriye yrmek zorundadir, hatta ember izerken bile byledir. Uzun kuyrugu bir aga gvdesi gibidir ve tm bedenin agirligini dengelemeye yarar. Insanlarin pek ogu kanguruyu totem olarak seiyordu nk hem bu hayvanla aralarinda bir yakinlik oldugunu duyurmuyorlar, hem de kendi kisilik yapilarinda dengeyi kurmayi grenmenin gerekliligini biliyorlardi. Yanlisliklar ve basarisiz seimler yapmis bile olsam, yasamimin geride kalan gnlerine dnp bakma dsncesi

benim de hosuma giderdi; varolusumun bazi seviyelerinde elimdengelenin en iyisi oydu diye dsnrdm. Ama uzun vadede bu seimlerin de, beni bir adim ileriye tasimis olduklari ortaya ikmisti^ Kanguru ayni zamanda kendi reme yasantisini kontrol altinda tutabilen ve evre kosullarinin gereklilikleri karsisinda remeyi durduran bir hayvan olarak dikkat ekiyordu. Dis derilerini belirli araliklarla degistiren yilanlari izlemek de bizler iin son derece egiticiydi. Eger bir kisi yedi'yasindaki inanlari ile otuzyed yasinda kendini hala iyi ve mutlu hissedebiliyorsa, bu kisi mrn bosa harcamis demektir. Eski dsncelerden, aliskanliklardan, inanlardan ve sirasinda eski arkadaslardan siyrilmak gereklidir. Bir-seyleri arkada birakip 'yryebilmek insanlar iin g bir derstir ama genc-de* eski derisinden siyrilabildigi iin yilani ne yceltmek ne de yermek gerekmez. Bu onun iin sadece bir zorunluluktur. Yenilikler, ancak onlar iin yer atiginiz zaman yasantiniza girebilirler. Yilan, eski yknden siyrildigi zaman daha gen grnr ve kendini daha gen hisseder. Oysa elbette daha gen degildir. Gerek Insanlar glyorlardi nk yillarin hesabini tutmak onlar iin son derece anlamsizdi. Yilan albeninin ve gcn efendisidir. Bu zelliklerin her ikisine de sahip olmak iyidir ama sinirlari asinca zarar verici bir hal alirlar. Pek ok zehirli yilan vardir ki zehirleri insan ldrmekte kullanilabilir ama bu da pek ok sey gibi daha anlamli bir ama. iin kullanilabilir, sz gelimi bir karinca yuvasina dsen ya da arilarin saldirisina ugramis bir kisi iin zehir, yararli sayilabilir. Gerek Insanlar yilanin yalniz kalma istegine saygi gsterirler nk zaman zaman kendileri de tek baslarina kalabilme haklarini kullanmaktan hoslanirlar. Emu, byk, gl ama uamayari bir kustur. Bir meyva yiyici oldugu iin ekine yardimci olur. Gezip dolastigi yerlere diskisi ile yedigi meyvalarin ekirdeklerini birakir. Bunun yani sira yesil-kara renkte kocaman yumurtalari vardir ki, bunlar birer bereket totemidir. Uzun zamandir deniz kenarina yaklasamasalar da Gerek Insanlar kabilesinin en sevdigi hayvanlardan biri de yunustur. Yunus, zihinsel iletisim kurabildikleri ilk yaratik olmustur ve yasamin zgrlk ve nese anlamina geldigini yunuslardan daha iyi hangi hayvanlar anlatabilir ki? Bu insanlara, yarismanin,'

yenilenin, yenenin olmadigini, her seyin egience amaci tasidigini greten bu oyun ustasi hayvanlar ointiustur. rmcekten alinan ders, asla hirsli olunmamasi gerektigidir. rmcek, gereksinim duyulan nesnelerin ayni zamanda bir gzellik ve sanat yapiti da olabilecegini gsterir ve kendi kendimizi fazla sevmememiz gerektigini de gretir. Kabile halkiyla, karincadan, tavsandan, kertenkeleden, hatta Avustralya'ya zg yabanil bir at olan brumbie'den alinacak dersler hakkinda konustuk. Ben onlara soyu tkenmekte olan bazi hayvanlardan sz ettigimde bana, Mutantlarin, bir hayvanin soyunun tkenmesinin insanin sonuna bir adim daha yaklasmak oldugunu anlayip anlamadiklarin! sordular. Sonunda kum firtinasi dindi ve sigindigimiz yerlerden ikabildik. Iste c zaman arkadaslarimin benim hangi hayvanla benzestigime karar verdiklerini grendim. Benim glgeme, davranislarima, nasirlanan ayaklarimla edindigim yeni yrys tarzima bakarak, kendilerince bir benzetme yapmislardi. Bana bu hayvani kuma izeceklerini sylediler. Gnes, bir spot -lambasi gibi nm sira parlarken, el ve ayak parmaklarini bir kalem gibi kullanmaya basladilar. nce kuma bir bas izip iki yuvarlak kulak eklediler. Burnuma bakiyorlar ve bu sekli .kuma yansitiyorlardi. Ruhsal Kadin gzlerimi izdi ve o hayvanin gzlerinin de benimkilerle ayni renk oldugunu syldi. Sonra benim illerimi gstererek hayvanlari beneklerle sslediler. "Biz bu hayvanin ne oldugunu bilmiyoruz" dediler. "Bu hayvanAvustralya'da yasamaz." Ama bildikleri kadariyla -belki de 7*tfsanevi bir yaratik olan- bu hayvanin disisi avciydi ve hi korkusuzca tek basina

gezerdi. Esinin ve yavrularinin canini daima kendininkinden nde tutardi. Ooota glmseyerek sunu ekledi "Bu hayvanin gereksinmeleri karsilandigi srece naziktir ama keskin dislerini kullanmaktan da hi ekinmez." , KtUBUO' zerine izilmis olan hayvana egilip baktigimda grdgn bir itaydi. "Evet" dedim. "Ben bu hayvani

taniyorum." Gerekten de bir karsilastirma yapinca pek ok huyumun kedigiller ailesinin bu yesine ok benzedigini farkettim. O gecenin dinginligi hala aklimda; esmer sahinin 'bile dinlenmeye ekildigini dsnmstm. O gnmz yrmek yerine konusmakla geirdigimizi farkettigimde bulutsuz gkyzne o asili kalmis hilali seyrediyordum. o "**".'

O sabah, gfinltlk duamiz iin ember oldugumuzda Kuylarm Kakardeji ortaya geti. Eger herkesin hayrina olacaksa, yetenegini tm yelerle paylasma arzusunu dite getiriyordu. Eger byle ise Tanrisal Birlik buna izin verirdi, iki veya haftadir, benim kara kadife kanatli, kahverengi sahinim disinda hi bir kus grmemistik. O da yrrken daima grubumuzun zerine pike yapardi' ve bana giderek daha fazla yaklasir "L.---... ' ' Bu durum tm dostlarimi ok heyecanlandiriyordu ve ben bile eger gnlk kaderimizde yer aliyorsa, kuslarin bir hilikten ikarcasina bu gn bize grneceklerine inaniyordum. Gnes portakal rengi isinlarini uzak tepelerin ortalarina kadar gnderdigine kuslarin yaklastiklarini grdk. Benim bir zamanlar kafesimde baktigimdan ok daha renkli ve byk kuslardan olusan bir sryd bu. Sayica ylesine fazlaydilar ki irpan kanatlarin arasindan mavi gkyzn grmek olanaksizdi. Ansizm bumeranglarin sesleri kuslarin civiltilarina karisti. Sanki kuslar israrla, "Beni, beni, beni" diye

baginsiyorlardi. Sonra gkyznden ikiser, er gruplar halinde dklmeye basladilar. Yere degdiklerinde kuslarin bir tanesi bile can ekismiyordu. Hepsi bir anda lmslerdi. O gece harika bir yemek, yedik ve grup rengarenk tylere brnd. Tylerin kimini baslarina taktilar, kimiyle ggslerini sslediler ve kimiyle de kadinlarin aylik gereksinmesi iin minik yastikiklar yaptilar. Kuslarin etini afiyetle yedik. Beyinleri ikartildi ve ayri bir yerde saklandf. Sonradan bunlarin bir blm sifali otlarla, bir blm de su ve yaga katilip kurutulacakti. Geriye kalan bir ka kk para da grup tarafindan zaman zaman pesimize takilan dingolara yedirilecekti. Hi bir sey bosa harcanmiyordu. Hersey dogada yeniden bir dnsme ugruyor ve topraga geri veriliyordu. Bu arkamizda tek bir p bile birakmadigimiz bir piknikti; hatta kimse nerede 'oturup yemek yedigimizi bile anlayamazdi. Arkadaslarim evrenle btnlesmenin ustasi olmuslardi; ondan sonuna dek yararlaniyorlar ama onu asla rahatsiz ekmiyorlardi.

Dikis Dersleri O gn iin karnimiz doymustu. Atesimiz yumusak bir amber isiltisina dnmst ve arada sirada bir ka kivilcim sonsuz gkyzne dogru siriyordu. Pek ogumuz alevlerin evresinde oturuyorduk. Bu insanlar Amerikan Kizilderili Kabilelerinde oldugu gibi ember biiminde oturmaya ok nem veriyorlardi, nk bu sekilde evremizdekileri, daha da nemlisi tam karsimizda oturan kisiyi iyice gzlemleyebilecegimize inaniyorlardi. Tam karsimizda oturan kisinin, bizim bir yansimamiz oldugunu dsnyorlardi. O kiside grdgmz ve begendigimiz nitelikler, bizde de olan ve daha da glendirmek istedigimiz niteliklerdi. Bunun tam tersine o kiside hoslanmadigimiz davranislar, tavirlar da bizim zerinde durmamiz gereken ynlerimizdir. Kendi varligimizda ayni gc ya da gszlg hissetmezsek, karsidaki kisinin iyi veya kt niteliklerini yargilamamiz olanaksizdir. Fark eden sadece z disiplin ve z ifadelendirme derecesidir. Bu insanlarin inancina gre, bir kisinin kendinde degisiklik yapabilmesinin tek yolu bunun kararim kendi basina vermesidir ve herkes kendi kisiliginde her trl degisikligi yapma gcne sahiptir.

Arkamizda birakabileceklerimizin ve kendimize kalabileceklerimizin siniri yoktur. Ve gene bu kabilenin insanlari, bir baskasi zerinde etki yapabilmemizin tek yolu kendi yasamimizdan, kendi davranislarimizdan ve eylemlerimizden geer. Bu dsUnce ve inanis tarzi, kabile yelerini her geen gn daha mkemmel insanlar haline getirmektedir. O gn Dikis Ustasi'nin karsisinda oturmaktaydim. Basini egmis, tm dikkatini elindeki onarim isine yneltmisti. O gnn erken saatlerinde Byk Tas Avcisi, belinde tasidigi su matarasi kopunca Dikis Ustasi'n& bas vurmustu. Yipranan blm kanguru barsagi degil, beline baglamaya yarayan ipti. Dikis Ustasi dogal ipi disleriyle kopartti. Disleri cilali gibiydi ve normal bir disin yansi kisaligindaydi. Basini isinden kaldirdi ve syle dedi: "Mutantlar ve yaslanma konusu ok ilgin. Bir insanin isini yapamayacak kadar yaslanmasi. Sinirlandirilmis yararlilik." Dikis Ustasi'na. aitti. Bunun zerine onlara hkmetin serbest girisim anlayisini, zel mlkiyeti, hisse senetlerini, tahvilleri, issizlik maaslarini, sosyal sigortayi ve sendikalari anlattim. Rusya'nin devletilik anlayisi, in ve Japonya ekonomisi arasindaki farklardan sz ettim. Danimarka, Brezilya, Avrupa ve Sri Lanka'ya yapmis oldugum kongre seyahatlerim nedeniyle bu lkeler hakkinda edinmis oldugum gzlemleri de onlara aktardim. Sanayi ve rnler hakkinda konustuk. Hepsi-otomobillerin ulasimda yararli nesneler oldugu konusunda hemfikirdiler. Ne var ki bir otomobili demeye esir olmanin.ye bir otomobille kaza yapmanin ve bunun sonucunda belki de bir kavgaya katilmanin ve bir dsman kazanmanin ve de ldeki pek az suyu drt tekerlek ve bir koltukla paylasmanin pek akil kri bir is olmadigi sonucuna oktan varmislardi. Kaldi ki onlarin hi bir zaman, hi bir yere yetismek konusunda aceleleri yoktu. Karsimda oturan Dikis Ustosi'nu baktim. Hayran oldugum pek ok yani vardi. Dnya tarihi hakkinda ve gncel olaylar hakkinda pek ok bilgisi vardi, oysa ne okuma ne de yazma biliyordu. Yaratici bir insandi. Bu sabah Byk Tas ^vctsr'nin matarasini onarmayi, daha o istemeden, kendi nermisti. O, yasamda amaci olan bir kadindi; bu ama iin yasiyordu. Bu dogruydu; emberde karsimda oturan kisiyi gzlemleyerek pek ok sey grenebilirdim. Onun, benim hakkimda neler dsndgn merak ettim. Bir ember olusturdugumuz zaman, karsima

oturan biri daima vardi, ama hi kimse bu yeri kapmak iin zel bir tels gstermiyordu. En byk kusurlarimdan biri, bunu ok iyi biliyordum, fazla soru sormamdi. Bu insanlarin bildikleri her seyi paylasmaya hazir olduklarini animsamaliydim, bu nedenle dogru zaman gelince zaten grenecektim. Herhalde sevimsiz bir ocuk gibi griinyordum onlara. Gece iin yerlerimize ekildigimizde hala Dikis Ustasfntn gzlemlerini dsnyordum, ts gerek bir sey degildir, sadece

>24 bir anlasmadir, ama gene de isin amaci, bunun insanlari, rnleri ve hizmeti nasil etkileyecegini gz nnde bulundurmadan isin iinde kalmaktir. Yasaminda hi gazete okumamis, televizyon seyretmem is ve radyo dinfememis biri iin ne denli bilgece yapilmis bir yorumdu bu! O anda tm dnyanin bu kadini duyabilmesini ne ok isterdim. Bulundugumuz 'bu yeri gzden uzak issiz bir l yerine insanliga ait bir merkez olarak nitelendirmek daha dogru olurdu. *.

Mzik Sifasi Kabiledeki pek ok kisi mzikle sifa verme yetenegine sahipti. Sifa, szck benim dilimde kullanilan bir terimdi ama sadece fiziksel anlamda bir iyilesme amaciyla kullanilmiyordu. Kabiledeki herkesin iyiligine ve hayrina olan tm kavramlar sifa szcg ile karsilaniyordu. Ooota yetenekli ya da sifa verici olmanin sz gelimi kirik kemikleri tedavi etmekte iyi bir sey oldugunu, ama bunun verimlilige ya da yumurtalara yakinliktan daha az veyaok' nemli olmadigini da vurgulamadan edemedi. Her ikisi de gerekliydi ve her ikisi de son derece kisisel niteliklerdi. Ben de ona katildim ve pek yakinda yumurtadan yapilmis bir yemek yiyebilmeyi diledim. O gn byk bir konser gereklesecegi haberi verildi bana. Zaten pek az olan mal varligimiz arasinda algi niyetine hi bir sey yoktu ama uzun zamandir, kabileye gerekli nesnelerin nereden ve nasil bulunacagini sormamayi grenmistim. O gn gleden sonra yrdgmz kanyon boyunca, evremdekileri saran heyecani hissedebiliyordum. Kanyon genis sayilmazdi; kirk metreden daha dar yolun iki kenarini elli metreyi asan dogal duvarlar kapatmisti. Nihayet gece iin mola verdik. Bceklerden ve otlardan olusan yemegimiz l

126! hazirlanirken, mzisyenler sahnelerini kurdular. Konakladigimiz bu yerde varile benzeyen dev bitkiler vardi. Birileri bu bitkilerin tepesini kesip iinden bal kabagi renginde bir z ikartti ve bizler bunu emmeye koyulduk. Bitkinin iinden ikan ekirdekleri bir kenara ayirdik. Sonra mzisyenler yanimizda tasidigimiz tysz derileri bu bitkilerin tepesine gererek sikica bagladilar. Iste vurmali algilarimiz hazirdi! Az 'temizde l bir aga yatiyordu, dallarinin pek ogu termitler tarafindan delinmisti. Dallarin biri kirildi ve zerindeki bcekler temizlendi. Termitler dalin ortasini yemisler ve agacin kendi talasi iersine

dolmustu. Uzun bir sopa ile dalin ii bu talastan arindirildi, iyice temizlendi- ve bylece uzun bir borumuz oldu. Sanki gzlerimin nnde Melek Cebrail'in borazani imal edilmekteydi. Sonradan bunun Avustralyalilarin Diceridoo dedikleri enstrman oldugunu anladim. Iine dogru flendiginde- tatli ve boguk nagmeler ikariyordu. Mzisyenlerden biri degnekleri bir baskasi da iki tasi birbirine vurmaya basladi. Bir baskasi minik taslari iplerin ucuna asmis ve neseli bir tingirti elde etmisti. Adamlarin biri uzun bir ipin ucuna yassi bir tahta bagladi ve havada evirince belli bir ugultu yaratan ve adina -boga kkremesi- denen bir algi yapti. Seslerin ykselmesini ve alalmasini son derece ustalikla idare ediyorlardi. Bunun yani sira kanyonun yapisi da mzigimize harika bir tini ve yankilanma ekliyordu. Konser szcg bosuna kullanilmamisti! Kabile halki kimi zaman tek tek, kimi zaman hep birlikte ve genellikle uyum iinde sarkilar sylediler. Bazi sarkilarin zamanla yasit oldugunu hissettim. Bu insanlar bizlerin takvimi icat etmemizden nce bu llerde, bu sarkilari sylyorlardi, emimin'.' Ama bunun yani sira yeni besteler, benim orada bulunmam nedeniyle o anda bestelenen paralar ddugunu da

anladim. O aksam bana syle dediler: "Bir mzisyenin mzikal ifadeyi aramasigibi, evrendeki mzik de ifade edilmeyi bekler." Yazili bir dilleri olmadigindan bilgiler kusaktan kusaga sarkilar ve danslarla aktariliyordu. Kumun zerine izilemeyecek, mzige ya da mimiklere dayanan bir tiyatroya dnstrlmeyecek hi bir olay yoktu. Yasantilarinin her gnnde mzige yer vardi nk olaylari bellekte tazelemek gerekiyordu ve tarihlerini bastan sona dile getirmeT ancak bir yilda tamamlanabilirdi. Her olay resmedilebilseydi ve tm resimler toprakta zaman sirasina gre dizilebilseydi, dnyanin son birka bin yillik tarihi ve grnts gzler nne serilebilirdi. Bu konser sonunda beni en ok etkileyen gzlemleripaden biri de bu insanlarin maddesel nesnelere hi tutkun olmayislariydi. Senligimizin sonunda tm algilar bulunduklari yere birakildilar. Tohumlar yeni bitkiler retebilecekleri yerlere yerlestirildiler. Kayalik duvarlarin zerine izilen isaretlerle bu olasi ekin bizden sonra buraya gelebilecek insanlara bildirildi. Degnekler, taslar ve kayalar dogaya geri verildiler, ama her birine kendi yeteneginin ve degerinin bilincine varmasini saglayan o kompozisyonlarin yaraticiligi belleklerinde, yreklerindeydi. Bir mzisyen mzigini iinde tasir. Bir algiya gereksinmesi yoktur, nk onun kendisi mziktir. Bana yle geldi ki o gn, yasamin kendi kendimize sundugumuz bir sey, oldugunu da grendim. Bizler varolusumuzu zenginlestirebiliriz, kendimize daha fazlasini verebiliriz ve kendi kendimize bu konuda izin verirsek daha yaratici ve daha mutlu olabiliriz. Besteci ve teki mzisyenler baslari dik, yrmeye koyuldular. "Gerekten pek hos bir konserdi" dedi mzisyenlerden biri. "En gzellerden biriydi" diye yanitladi bir baskasi onu. Ilk konusan kisinin syle dedigini duydum: "Sanirim adimi Beseci'&n Byk Besteciye degistirmek iin fazla beklemem gerekmeyecek."

Gzlemledigim bu durum, bos bir gururun dile getirilmesi degildi. Bunlar sadece kendi yeteneklerinin bilincine olan ve paylasmanin nemini ve bizlere verilmis pek ok mucizeyi gelistirmeyi bilen insanlardi. Bir insanin kendi degerini anlayabilmesi ve kendine yeni bir ad takma trenini dzenleyebilmesi arasinda nemli bir baglanti vardir. Aborijinler zamanin baslangicindan beri bu topraklarin zerinde yasadiklarini sylerler. Bilim adamlan da en azindan ellibin yildir Avustralya'da insanlarin yasadigi konusunda hemfikirdirler. Ellibin yil sonra ormanlari yok etmemis, sulari kirletmemis, canli trlerinin soyunu kurutmamis, hi bir trl zehirlenmeye

yol amamis olmalari ve bununla birlikte her zaman bolca yiyecek ve korunak bulmus olmalari gerekten sasirticidir. Onlar pek ok glmsler, pek az aglamislardir, mrleri daima uzun, saglikli, bereketli olmustur ve de bu bedenlerini terkederlerken ruhsal olarak kendilerini gvende hissetmislerdir. Rva Yakalavicisi Yzmz doguya dnerek sabah ayinimizi yapmaya hazirlandigimiz siradan sabahlardan biriydi ama o gn havayi bir heyecan sarmisti. Ufukta gnesin az sonra dogacagini belirten belli belirsiz bir aydinlik vardi, Ruhsal Kadin ortaya geldi ve sabah kutsamasini bitiren Yasli Kisfnin yerini aldi. Ruhsal Kadin ile aramda pek ok fiziksel benzerlik vardi. Kabilede altmis kilonun zerinde olan tek kisi oydu. Bu sicak gnesin altinda yryerek ve gnde tek gn yiyerek zayifladigimdan emindim. Tm bedenimi saran ve hala yrdke eriyerek kumdaki ayak izlerimin yanina damlayan yag tabakasinin bir blm hala zerimdeydi. Olusturdugumuz yarim dairenin ortasinda ayakta duran Ruhsal Kadin ellerini basinin zerine kaldirdi ve yetenegini bizleri gklerden seyreden grnmez seyircilere sunda. Tanrisal Birlik q gn iin bizimle isbirligi yapmaya hazirsa, kendini buna bir ara olarak sunmaya hazir oldugunu dile getiriyordu. Yetenegini benimle, kabilenin bu yrys sirasinda evlat edinmis oidugu Mutant'la payb/'-nak istiyordu. Sunumunu yaptskan sonra yksek sesle ve heyecanla tesekkr etti. Grubun

teki yeleri de ona katildilar, su ana dek elimize gememis bile olsa o gnk nimetlerimiz iin skranlarini dile getirdiler. Bana sylenenlere gre, bu tren zihinsel telepati ile sessiz olarak yasanirdi ama benim bu telepati yetenegine sahip olmamam ve aralarinda bir konuk olarak bulunrrjam nedeniyle benim anlayis erevem sinirlari iinde bir kutlama dzenlenmisti. O gn gleden sonranin ilerleyen saatlerine dek yrdk. Yolumuz zerinde pek az bitki vardi. Ayaklarima batan dikenlere rastlamamak beni her zaman sevindiren bir durumdu. Sessizlik, aksam st iimizden biri uzakta cce agalarin olusturdugu bir korucuk grnce bozuldu. Bunlar pek tuhaf grnml bitkilerdi, gvdeleri aga gibiydi ama tepelerinden fiskiran yesillik adeta bir aliyi andiriyordu. Iste Ruhsal Kadirim nceden grdg ve talep ettigi bitkiler bunlardi. Bir nceki gece atesin evresinde oturdugumuz zaman o ve baska kisi dz bir deri postunu germis ve kenarlarindan adeta bir gergefe gerer gibi tutturmuslardi. Bugn de bunu elimizde tasimistik. Bunun nedenini sormamistim nk zamani gelince bana aiklanacagini artik biliyordum. Ruhsal Kadin elimi tuttu ve beni agalara gtrd. Onun isaret ettigi noktaya baktigimda baslangita hi bir sey gremedim. Arkadasimin heyecani orayi daha dikkatle incelememe neden olunca dev bir rmcek agi farkettim. Bu kalin, parlak ve yzlerce izgiden olusmus karmasik bir agdi. Sonra grdm ki, neredeyse her agata byle bir ag vardi. rrKadin Ooota'ya bir seyler syledi, o da bu aglardan birini sememi, istedi. Neye bakmam gerektigini bilmiyordum ama Aborijinlerin sezgilerime dayanarak yaptigim seimleri nemsediklerini biliyordum. Birini gsterdim. Sonra belinde tasidigi keseden aromali bir yag aldi ve bunu gergefe iyice srd. ^Jjerjji derinin arkasina gelen ve dikkatini dagitan tm yapraklari geriye itti. Sonra yagli yzeyi, agin arkasina tutfu ve ne dogru ani bir hareketle agi ytt?syin zerine yapistirdi ve ag erevelenmis oldu. Sonra te'dle. n de gelip kendilerine bir ag semelerini ve her kadinin bir iz nce yapiverdigi gergefe kendi tablosunu yapmasini seyrettim. "

Bizler bu oyunla oyalanirken kabilenin geri kalani ates yakmak ve aksam yemegimizi hazirlamakla mesguld. Bu gnde cce agalardan topladigimiz dev rmcekleri, bazi kkleri ve salgama benzeyen ve simdiye dek hi tatmadigim yumru kkleri yiyecektik.Yemekten sonra her aksam yaptigimiz gibi ember halinde oturduk. Ruhsal Kadin bana yeteneginden sz etti. Her insan tektir, her birimize zel nitelikler verilmistir ve bunlar glendirilerek mr boyu sren yeteneklere dnstrlebilir. Onun topluma katkisi bir Rya Yakalayicisi olmakti. Bana sylendigine gre herkes rya grr Ama herkes ryalarini hatirlamayi nemsemez veya onlardan nasil bir ders ikartacagini bilemez. "Ryalar, gerekligin go{geiend^: ^ bana dostum. Varolan, burada yasanan her sey, ,[rfi/] .. lkesinde de vardir. Btn yanitlar oradadir. Bu zel rmcek aglari, rya rehberligi iin evrenden yardim istemek iin sylenecek olan sarkilara ve danslara yardimci olacaklar. Ruhsal Kadin sonra ryayi gren kisinjn mesaji anlamasinda yardimci olacaktir. Anladigima gre onlar, rya.grmek terimiyle bilinlinle dzeylerini dile getiriyorlardi. Dsncenin dnyayi yaratmasi dneminde var olanlara ryalarin atasi denir, derin bir meditasyon, beden disi ryadir, uykuda rya grmek ise bambaskadir. Kabile halki, rehberlige gereksinme duydugu her durumda rya avcisina basvuruyordu. Bir iliskiyi anlamakta yardim istediklerinde, saglik sorunlarinda, bir deneyimin arkasinda yatan amaci grenmekte, yanitin bir rya ile elde edilebilecegine inaniyorlardi. Mutantlar rya grmenin tek yolu

aglaaiaa ohnk uykuya dalmayi biliyorlardi, oysa Gerdir insanlar uyanikken de rya bilincine varabiliyorlardi z,ihn; kontrol atana alan uyusturuculara basvurmaksizin, sadece solunum ve dikkati yogunlastirma yntemiyle ryalar s^initi bilin katmanina ulasabiliyorlardi. Rya avcisi ile dans etmem istendi. Insanin kendi evresinde dnmesi zellikle yararli idi. Sorunu nce zihnine naksediyor sonra da dndke yeniden yeniden soruyordun. Aborijinlerin aiklamasina gre oldugu yerde dnmek, insanin iinde bulunan yedi enerji girdabinin dnsn de hizlandiriyordu: sadece kollarimi iki yana amali hi durmadan kendi etrafimda saga dnmeliydim. Basim dnmeye baslayinca, bir kenara oturdum ve yasantimin nasil degistigini dsnmeye koyuldum. Burada, kilometrelerce kare topraga bir kisinin bile dsmedigi ve Texastan kat byklkteki bu yerde, bir dervis gibi dnyor, kumlan havalandiriyor ve rya avcimi saran havayi bu sonsuz topraklar boyunca dalgalandiriyordum. Kabile halki zellikle bunu istemedike geceleri rya grmyordu. Uyku, dinlenmek ve bedenin kendini toparlamasi iin ok nemliydi ve bu zaman diliminde yeni tasarilar iin enerji harcamamak gerekirdi. Mutantlarin sadece geceleri rya grmelerinin gerekesi olarak, bizlerin gndz rya grmeye iznimizin olmayisini gsteriyorlardi; hele birinin gzleri aik olarak rya grmesi tamamen yanlis anlasiliyordu. Neyse ki artik uyku zamani gelmisti. Kollarimi yastik :~yaparak, kumun zerine uzandim. Binisi minik bir su kabi uzatti ve bunun yarisini simdi, kalaninin da sabah uyaninca imemi syledi. Bu, ryami tm ayrintisiyla animsamama yardim edecekti. Zihnimi en ok

ugrastiran sorunun yanitini grenmek . istiyordum. Bu yolculuk sona erdikten sonra, bana verilen bilgi ite ne-rapacaktim? Sabah, Ruhsal Kadin, Ooota'nin yardimi ile ryami anlattirdi. Bana yle geliyordu ki, bu ryayi yorumlamak olanaksizdi nk Avustralya ile ilgili hi bir sey grmemistim ama gene de animsadigim her seyi ona aktardim. .Bana zellikle kendimi nasil hissettigimi, ryamdaki olaylara ve nesnelere karsi ne gibi heyecanlar v.e duygular, duydugumu sordu. Ryamda grdgm uygari yasam tarzinin ona alabildigine yabanci olmasina karsin benim isel dnyami harika bir sekilde ortaya dkt. . Anladigim kadariyla yasamimda bazi firtinalar kopacakti, pek ok zaman ve enerji harcamis oldugum insanlar ve seyler bir kenara atilacakti ama artik insanin kendi kendiyle barisik olmasinin anlamini kavramistim ve gereksinme duyduginff her zaman beni rahatsiz eden durumdan siyrilmanin yollarini grenmistim. Bir mr iersinde birden fazla yasanti yasanabilecegini grms ve simdiden bir kapiyi kapamayi deneyimlemistim. Artik o insanlarla, o yerlerle, degerler ve inanlarla birlikte olmak istemedigimi hissetmis ve bunu degistirmistim. Ruhumun evrimlesmesi iin bir kapiyi nazike kapamis ve yeni bir yere girmistim; bu yeni yasanti, ruhsallik merdiveninde bir basamak daha ykselmemi saglamisti. Ve en nemlisi o bilgi ile hi bir sey yapacak degildim. Sadece benim iin gereklik gibi grnen bu ilkelerle yasayabilirsem, kaderimde olan kisilerin yasantilarina dokunabilecektim. Kapilar ailacakti. Zaten "bu" benim mesajim degildi; ben sadece mesaji ileten kisiydim. Rya Avcisi ile dans eden teki kisilerin ryalarini paylasip paylasmayacaklarini merak ettim. Ben bunu sormadan Ooota zihnimi okudu ve "Evet, Alet Yapici konusmak istiyor." Dedi. Alet Yapici Kisi yasli bir adamdi ve sadece aletler degil, boya firalari, yemek pisirmeye yarayan kap kaagi ve neredeyse her seyi yapan kisiydi. Onun sorusu kas agrilari ile ilgiliydi. Ryasinda grdg kaplumbaga kabugundan ikmis ve

bedeninin bir yanindaki ayaklarini yitirmis oldugunu farketmis ve bir yana devrilmisti. Ruhsal Kadin, benimle oldugu gibi ryalari araciligi ile onunla konustuktan sonra adam, sanatini bir baskasina gretmesinin zamaninin geldigini anladi. Bir zamanlar usta olmanin getirdigi sorumluluktan hoslaniyordu ama artik bu gerek bir zevk olmaktan ikmis ve ona zor gelmeye baslamisti; demek ki bir degisiklik yapmanin tam zamaniydi. Artik tek tarafli kalmisti ve oyunda dengeli olamiyordu. Ilerleyen gnlerde ustanin sanatini genlere gretisini izledim ve ona agrilarini sordugumda kirisiklarla dolu yznde bir glmseme belirdi ve beni yanitladi: "Esnek dsnnce, eklemler de esnek lyor. Artik agrim kalmadi." Aksam Yemeginde * Bir Srprizdir Geleneksel sabah ayinimiz sirasinda Byk Hayvanlarin Soyundan Gelen Adam -konustu. Kardesleri kutsanmak istiyorlardi. Herkes ona katildi; uzun zamandan beri onlardan hi bir haber alinamamisti. Avustralya'da fazla sayida byk hayvan bulunmaz. Afrika'nin aslanlari, filleri, zrafalari ve zebralari gibi hayvanlar yoktur burada. Evrenin hazine sandigindan neler ikartip sunacagini merak ediyordum.

gn hizli ve canli adimlarla yrdk. Sicaklik azalmis gibiydi, sanki kirk derecenin altina Inmisti. Sifact Kadm bitkilerden ve kertenkelelerden elde ettigi koyu bir yagi, yzme, burnuma ve kulaklarimin stlerine srd.Cildimin kainci katinin soyulmakta oldugunun hesabini tutmuyordun ama epey soyulmustum. Bu yaniklarin sonu gelmedigi iin artik kulagim bile kalmamistir gibi geliyordu bana. Imdadima Ruhsal Kadm yetisti. Bu sorunu zmek iin bir toplanti yapmaya karar verdiler ama bylesi bir durumla yeni karsilasmalarina icarsin pratik bir zm buldular. Ruhsal Kadm bir hayvanin lifiyte ember seklinde bir baslik yapti ve Dikij Katimi

"f; evresine hayvan tyleri takarak bir zamanlar kar yaginca takilan kulakliklarin benzerini ikariverdi ortaya. Bunu kulaklarima takip, yagi da srnce olduka rahatladim. Pek eglenceli bir gnd. Yol boyunca bulmaca oyunlari oynadik- Sirayla hayvanlarin, srngenlerin taklitlerini ya da gemisteki olaylari animsatacak taklitler yapiyorlar ve bizler de bunlari bulmaya alisiyorduk. Btn bir gn boyunca gldk. Yol arkadaslarimin kumda biraktiklari ayak izlerinin arasindaki farki artik ben de anlayabilir olmustum. Herkesin yrys ve yk degisik izler olusturuyordu gerekten de. Aksam yaklastika yesillik grrm umuduyla gzlerimi uzaklara dikmeye baslamistim. Bitkilerin boz renkleri, yrdke yesil tonlar kazanmaya baslamisti. Sonra yen topraklara girdike bazi agalar grdm. Belki artik Gerek Insanlar'in hi yoktan ortaya ikan seylere nasil heyecanlandiklarina alismis olmam gerekirdi. Ama onlarin aldiklari her armagan karsisinda "sergiledikleri itenlikle heyecan bana da bulasmaya baslamisti. , Iste karsimadaydilar, sabah var olus nedenlerini kutsamayi .diledigimiz drt byk deve sanki bizi beklemekteydiler. Her birinin tek ve byk bir hrgc vardi vei sirklerde, hayvanat bahesinde grdklerim gibi kirli ve bakimsiz degillerdi. Develer Avustralyanin yerlisi olan hayvanlar degildi. Bir i-.manlar tasima islerinde kullanmak zere buraya gstjrijinisierdi ve an'isifdigi zere bazilari hayatta kalabilmisti. ,._- Kabile durdu. Alti avci iki .gruba ayrilarak ilerledi. 'dogudan, batidan hayvana yaklastilar. Sonra iki bklm egilerek ve.|essizce yroUv-r. Her birinin elinde b?r bumerang, bir mizrak ve bir mizrak atici vardi. Bu mizrak atici tahtadan yapilmis bir aletti. Tam bir kol ve bilek hareketiyle mizragin katedecegi yol kat kisaliyor, menzil kat dogruluk

kazaniyordu. Develerin biri erkek, ikisi yetiskin disiydi, drdncs ise olduka gen bir hayvandi., 138 , Avcilarin aliskin gzleri sry izliyordu. Sonradan i bana anlattiklarina gre, zihinsel yoldan en yasli disiyi vurmak konusunda aralarinda anlasmislardi. En zayif hayvandan sinyal alma konusunda kardes hayvanlari olan. dingonun yntemini kullaniyorlardi. En gsz durumdaki-, hayvan, varolsnedeninin o gn kutsanmasi iin avcilari agiriyor ve kendinden gl olanin yasam izgisini srdrmesini cjiliyordu. Hi bir sz duymadim, hi bir el isareti grmedim ama avcilar-tam* bir uyum iinde ilerliyorlardi. Ayni anda basina ve ggsne saplanan mizraklar, hayvani biran iinde ldrd. Geri kalan' deve hizla uzaklastilar. v Derin bir ukur kazdik ve bunu kurutulmus yag tabakasiyla sivadik. Byk Hayvanlarin Soyundan Gelen Adam elindekj biakla devenin karnini fermuarla aarcasina yardi. Ierden sicak bir hava ve koyu, sicak kanin kokusu ykseldi. Organlar birer birer ikartildilar; kalp ve karaciger bir kenara ayrildi. Bu organlar glendirici nitelikleri nedeniyle kabile |halki tarafindan pek nemseniyordu. Bir bilim insani olarak, dzensiz ve gsz bir beslenme aliskanliginda karacigerin demir bakimindan nasil zengin oldugunu bilmiyor degildim elbette. Devenin kani, Sifact Kadin'in gen bir yardimcisinin boynunda tasidigi zel bir kabin iine toplandi. Hayvanin toynaktan da zenle bir kenara kondu ve bana bunlarin ilerde pek yararli olacaklari sylendi. Toynaklarla neler yapilabilecegini, pek hayal edemedim. "Mutant, bu deve bu yasa sadece senin iin geldi." Diye bagirdi kasaplarin biri. Elindeki kocaman, sulu mesane torbasini bana gsteriyordu. j Benim suya dsknlgm, ok iyi biliniyordu ve benim srekli tasimam iin bir matara arayip duruyorlardi. Iste simdi bir tane bulmuslardi. Yerdeki diskilar, bu topraklarin hayvan iaren sik sik ziyaret edilen bir yer oldugunu gsteriyordu. Bir ka ay nce bu

diskilardan igrenen ben, simdi bir hazine bulmusasina yeni yakacak maddelerimizi toplamaya koyuldum. Bu neseli gnmz benim deve kesesini belime mi, boynuma mi yoksa sirtima mi asmam konusunda tartisarak ve bu konuyla eglenerek sona ermekteydi. Ertesi gn, deve derisini basimizin zerine gererek yrdk. Bu sekilde hem glge edindik hem de yol boyunca deri kurumus oIdu. Arkadaslarim derinin zerindeki tm etleri temizlemisler ve bazi bitkilerin kabuklarindan elde enikleri bir madde ile onu tabaklamalardi. Deve bize, aksam yemegimizde gerekenden ok daha fazla et vermisti, bu nedenle geriye kalan pismis etler seritler halinde kesildi. ig kalan etlerse degneklere geirildi. l yollarinda bu degnekleri tasiyor ve etlerin gneste ve rzgarda gzelce kurumalarini sagliyorduk. Bizim kabilenin resmi geidi pek komikti dogrusu!

140 o

Balli Karincalar Gnes ylesine parlakti ki, yrrken gzlerimi kismak' zorunda kaliyordum. Bedenimin her hcresinden fiskiran ter, ggslerimin arasindan bir nehir gibi iniyor, her adimda birbirine srnen bacaklarimin arasindan. akiyordu. Ayaklarimin st bile terliyordu. Bunu daha nce hi yasamamistim; demek ki sicaklik kirk dereceyi asmisti ve isi dayanma gcm zorluyordu. Ayaklarimin altinda degisik bir desen olusmustu. Parmaklardan topuga ve sagdan sola atlaklar olusmustu ama bu atlaklar, yzeydeki atlaklarin da bir alt katmanindaydi: ayaklarim lmst artik. Yrrken ln ortasinda kadinlardan biri gzden kayboldu ve az sonra yeniden ortaya iktiginda kocaman ve parlak yesil bir yaprak tasiyordu, s Yapragin genisligi neredeyse kirkbes santim kadardi. Bense etrafta byle bir yapraga sahip hi bir bitki, grmemistim. stelik bu yaprak taze ve saglikliydi. evremizi sarmalayan her sey boz, kuru ve gevrekti. Hi kimse ona bunu nereden buldugunu sormadi. Bu kadinin adi Mutluluk Verici idi; onun yasantisindaki yetenegi oyunlar icat etmekti. O aksam eglence saatlerini o ynetecekti ve bizlere bir -yaradilis oyunu- oynayacagimizi bildirdi.

Az sonra rastladigimiz karinca yuvasi, kocaman, neredeyse iki santim byklgnde karincalan barindiriyordu Bana "Bu tada bayilacaksin!" dediler. Bu yaratiklar .ksam vemegimizi onurlandiracaklari. Bunlar bal karincasinin bir tryd ve bu genis karinlarinda bala benzer bir sivi tasiyorlardi. Bunlar yesilliklerde yasayan bal karincalari kadar byk ve tatli degillerdi. Zaten bunlarin balari da yogun ve parlak sari degildi. Bu karincalar baiianrti yuvalarini evreleyen su renksiz sicaktan ve rzgardan elde etmeye alisiyorlardi. Bu karincalarin lezzeti, kabile halkinin asla tatmamis oldugu bir lolipopa benziyor olmaliydi. Arkadaslarim ellerini topraga uzatinca, buraya tirmanan karincalari hemen agizlarina attilar ve bunlari emmeye koyuldular. Yzlerindeki ifadeden pek lezzetli bir sey tattiktan belliydi. Az sonra benim de bunlari tatmam gerektigini bildireceklerini bildigimden bir karincayi alip agzima atma cesaretini gsterdim. Isin ustaligi karincayi agizda ezmek ve yutmadan balini ikartabilmekteydi. Ama ben bu numaralarin ikisini de beceremedim. Dilimin zerinde ve dis etlerimde yryen karinca bacaklari hissetmek ok korkuntu. Bunu disari tukurdum. Daha sonra ates yaktik, ve onlar karincalari bir yapraga sarip, kze gmdler. Iste bunun tadina baktigimda kendimi bir gofret yiyor gibi hissettim. Portakal iegi balini tatmamis biri iin bu mthis bir lezzet sayilabilirdi ama gene de bu karinca dolmalarini sehirde satmak iyi bir fikir olmazdi! O gece Oyun Kadini yapragi paralara ayirdi. Bunlari bizim ~&i saymadi, ama nasil yaptiysa adam basina bir para dsrmeyi basardi. O bunu hazirlarken bizler de mzik yapiyor ve sarki sylyorduk. Sonra da oyun basladi. Mzik bir yandan srerken, ilk para kuma kondu, sonra bir baskasi onun yanina eklendi ve mzik susana dek herkes elindekLyap/ak parasini yere, bir tekinin yanina yerlestirdi. Yerde byk bir boz yap oyunu olusuyordu. Az sonra anladim ki herkes kendi yapraginin yerini degistirebiliyor ve daha iyi duracagini dsndg bir yere kaydiriyordu. Sirayla oynamak gerekmiyordu ve burada bir yarisma da sz konusu degildi,.Az sonra yapragin st blm, zgn halindeki gibi tamamlandi,. Bu noktada herkes birbirini kutladi, birbirinin elini sikti, kucakladi ve evresinde dnmeye basladi. Oyun yari yariya tamamlanmisti ve herkes buna katilmisti. Sonradan"* y ine yapraklara yogunlastik ve yere oturup ciddi bir hal aldik. Ben yapragin yukarisina gidip parami oraya koydum. Sonra tekrar oraya, dndgmde hangi paranin bana aitoldugunu

anlayamayinca yerime dnp oturdum. Ooota benim zihnimi okudu ve ben ona bir sey sormadan syle dedi: "Her sey yolunda. Iste bu yaprak paralari gibi insanlar da birbirlerinde> ayri paralar gibi grnrler, oysa biz hepimiz bir btnz. Iste bu nedenle oyunun adi yaradilis." Ooota bana teki arkadaslarimin sylediklerini de evirdi: "Bir olmak, hepimizin ayni olmasi anlamina gelmez. Her varlik biriciktir ve zgndr. Iki varlik asla ayni mekani kaplamaz. Yapragin bir btne varabilmesi iin tm paralarina gereksinme duymasi gibi, her ruhun varacagi zel bir yeri vardir. Insanlar esitli hileler yapabilirler ama sonunda her sey dogru yere gelecektir. Bazilarimiz dz bir yol ararken, bazilarimiz da dolambali yollar katetmekten hoslaniriz." O anda farkettim ki arkadaslarimin hepsi bana bakiyordu ve hemen kalkip desenin yanina gitme arzusu duydum. Bunu yaptigim zaman bos kalmis tek bir nokta oldugunu grdm ve buraya konmasi gereken para bir iki santim tede, yerde bekliyordu. Son parayi da yap-bozun iine yerlestirdigimde sevin haykirislari evremizde ve biz insanogullarini evreleyen usuz bucaksiz boslukta yankilandi. Uzakta beklesen bir bek dingo sivri suratlarini kaldirdilar ve gksel pirlantalarin parildadigi kadife gkyzne dogru uludular.

"Sen bu deseni tamamlamakla, bu yrys de tamamlama hakkini elde ettin. Bizler Birlik iersinde dz bir yolda yryoruz. Mutantlar pek ok degisik inanlara sahiptirler; onlar, "senin yolun benimkinden degisik" derler, "senin Kurtaricin benim Kurtaricim degildir, senin daiman benim daimamdan farklidir" derler. Oysa gerek sudur ki, tm yasam tek bir yasamdir. Ilerleme yolunda sadece tek bir oyun vardir. Sadece tek bir irk, degisik glgeler vardir. Mutantlar, Tanrinin adi, tanrinin evi, tanrinin gn ve tanrinin ayini yznden tartisirlar. O yeryzne inmis midir ki? Ona ait yklerden nasil bir anlam ikarilabilir? Gerek gerektir. Sen birinin canini acitirsan, kendi canini acitirsin. Birine yardim edersen, kendine yardim edersin. Kan ve kemik tm insanlarda bulunur. Farkli, olan yrek ve niyettir. Mutantlar bunun sadece bir insan mr boyuncp geerli oldugunu, bireysellik ve ayrimcilik anlaminda dsnrler. Gerek Insanlar bunun sonsuzluga dek srecegini bilirler. Atalarimi?, dogmamis torunlarimiz, heryerdeki tm yasam, bunlarin tm 'birdir'." .Oyun bittikten sonra adamlardan biri bana insanlarin bir mr boyunca yasayip da Tanrinin kendilerine verdikleri yetenegin ne oldugunu grenemediklerinin dogru olup olmadigini sordu. Kabul etmek zorunda kaldim ki son derece bezgin bazi hastalarim vardi ve onlar yasamin kendilerine degmeden geip gittigini dsnrlerdi, ama yasama katkida bulunan insanlar da vardi. Evet, kabul etmeliydim, pek ok Mutant kendilerine bir yetenegin vecilip verilmedigi konusunda -kjafe bile yormamistir, .hatta lene dek yasamin amacini bile "akillarina getirmemislerdir. Arkadasini, basini sallarken gzleri yasla dolmusu, byle bir seyin gereklesebilecegine inanmak ona yle zor gelmisti ki! "Benim bir sarkimin tek bir insani olsun mutlu kilabilmesjni, Mutantlar nasil olur da anlayamazlar. Bir insana yardim edersem, iyilik yapmis olurum. Ama her seferinde sadece tek bir insana yardimci olabilirsin." Onlara isa'nin adini duyup duymadiklarini sordum. "Elbette." Dediler. "Misyonerler gretmisti: Isa, Tanrinin Ogludur. Bizlerin en byk agabeyimizdir. Tanrisal Birligin insan formuna girmis halidir. O en byk jsaygiyi hakkedendir. Bir'lik ok yillar nce yer yzne inmis ve Mugaattara, unuttuklari bir seyi, nasil yasamalari gerektigini animsatmistir.

Isa, Gerek Insanlar Kabilesi'ne gelmemistir. Istese elbette gelirdi, biz gene buradaydik, ama mesaji bizler iip degildi. Bize gerekli degildi nk bizler nasil yasamamiz gerektigini unutmamistik. Bizler zaten 0*nun Geregini yasamaktaydik. Bizler iin" diye devam etti, "Birlik bir sey degildir. Mutaritfcr. biimlere ok baglilar. Grnmeyen ve biimi olmayan bir seyi kabullenemiyorlar. Tanri,- Isa, Birlik bizler iin seyleri evreleyen bir z veya seylerin iinde var olan bir sey degildir, O, her seydir!" . Kabilenin kurallarina gre yasam ve yasamak, hareket, ilerlemek ve degismek anlamina geliyordu. Onlar canli ve canli olmayan zamandan sz ediyorlardi. Insanlar kizgin, bezgin, kendileri iin zgn veya kor j dolu olduklari zamanlar yasiyor sayilmazlar. Soluk almak canli olmayi belirlemez. Bu, teki insanlara hangi bedenin gmlp hangisinin gmlmeyecegim' gstermeye yarar, o kadar! Her soluk alan insan bir canlilik hali sergilemez. Olumsuz heyecanlarimizi deneyimlemek ve bunlari tatmak da iyidir ama bu hal, bilge bir insanin iinde kalmak istemeyecegi bir haldir. Ruh, insan formuna girdigi zaman o mutlulugu ve kederi; kiskanligi ve minnetkarligi deneyimler ve bunlarin anlamini grenir. Ama bu deneyimlerden bir ders alarak aci veren olaylari, nese veren olaylardan ayirmayi grenmek gerekir. Bundan sonra spordan ve karsilasmalardan sz ettik. Onlara Amerika'da sportif olaylara byk bir ilgi duyuldugunu, hatta

top oyuncularina gretmenlerden daha fazla maas verildigini anlattim. Arkadaslarima bize zg yarislardan birini tanimlayabilmek iin bir siraya dizilip hizla kosmaya baslamamizi nerdim ve en hizli kosanin kazanmis olacagini syledim. Kabile halki gzel, kara gzlerini kocaman aarak baktilar bana ve biri syle dedi: "Iyi ama bir kisi kazanirsa, btn tekiler kaybetmis olur. Bunun nesi eglenceli ki? Oyunlar, eglenmek iindir. Neden insanlari byle bir deneyime tabi tutup, sonra da tek bir kisiyi gerekten kazananin o olduguna inandirmaya alisiyorsunuz? Bunu anlamak bizler iin ok zor. Sizin insanlariniz bunu kabullenebiliyor mu?" Ben bu soruyu sadece glmseyerek ve basimi hayir dercesine sallayarak yanitladim. evremizde l bir aga oldugunu grnce arkadaslarimdan yardim istedim ve bir de kayadan yararlanarak bir tahterevalli yaptik. Bu onlara pek eglenceli geldi ve kabilenin en yaslilari bile bunu denemek istediler. Bazi seylerin asla tek basina yapilamayacagini bana animsattilar ve bu. oyuncagi kullanmanin da buna bir rnek oldugunu sylediler. Yetmis, sefcsen, hatta doksan yasindaki insanlar ilerindeki ocugu serbest biraktilar ve kazanan ve kaybedenin olmadigi, herkesin paylastigi bu oyunlarla eglendiler. Daha sonra birbirine bagladigim hayvan bagtrsaklanyla ip atlamayi gsterdim. Sira kumun zerini dzletip sek sek oynamaya gelince arkadaslarim artik karanlik oldugunu ve bedenlerinin dinlenmeye gereksinmesi oldugunu sylediler. Bu ^oyunu bir baska zamana erteledik. O gece sirt st yattim ve olaganst parlak yildizlarla sslenmis gkyzn seyrettim. Bir mcevhercinin

siyah kadife zerine serdigi pirlantalar bile bylesine heyecan verici olamazdi. En fazla parlayan yildiz bir miknatis gibi dikktimi ekti ve"bir1nsanlarin bizler gibi yaslanmadiklarini dsnmeye basladim. Evet, belki bedenleri yipraniyordu ama bu daha ok 146 \ bir mumun erimesi gibi yavas ve acisiz oluyordu. Hi bir zaman bir organlari yirmi, teki kirk yasinda iflas etmiyordu. Amerika'da adina stres dedigimiz seyin bize nasil bir oyun bozanlik ettigini simdi anliyordum. Bedenim serinlemeye baslamisti. Bu gretiler iin ok ter dkmstm ama gerekten etkili bir eg-itim aliyordum. Simdi burada taniklik ettigim olaylari, kendi toplumuma-- nasil anlatabilecektim? Insanlar bana asla inanmayacaklardi. Buna hazirlikli olmaliydim. Bylesi bir yasam biimi olduguna inanmakta ok glk ekeceklerdi. Ama bir sekilde biliyordum ki, fiziksel sagligi iyilestirmek iin, Iier insanin iinde olan ve kanayan, yarali ve hastalikli o sonsuz varligi iyilestirmek gerekiyordu. > Gkyzne bakarken, kendi kendime bunu sordum: "Nasil?"

Kabile/i Gnes dogar dogmaz hava alabildigine isindi. O sebah, gnlk ayinde bir zellik vardi. Yarim dairenin ortar:::: V-rn oturdum ve yzm doguya dndm. Ooota bana Tanm?--Birligi kendi yntemlerimce kutsamami ve gnn bayri iin dua etmemi syledi. Trenin bitiminde yrmeye hazirlanirken, bugn kabilenin nnde benim yryecegim sylendi. Ben herkesin nnde yryecek ve kabileye nderlik edecektim. "Ama bunu yapamam." Dedim. "Nereye gittigimizi ve neyi nerede bulacagimizi bilmiyorum. Bu neriniz beni gerekten mutlu etti, ama ben nderlik yapamam."

gemenin tek yolu bu sinava girmektir. Her dzeydeki sinav, sen onu geene dek su veya bu biimde yinelenir. Bylece grup benim nderligimde yrmeye basladi. Mthis sicak bir gnd. Isi sanki kirkbir dereceyi de asmisti. glen durduk ve geceleri uyumak iin kullandigimiz postlarla kendimize glgelik yaptik. Gnes biraz alalmaya baslayinca yeniden yola koyulduk ve aksam iin kampimizi her zamankinden ok daha ge kurduk. Yolumuz boyunca, bizim yemegimizi onurlandiracak ne bir hayvana ne de bir bitkiye rastlamadik. Su bulamadik. Hava gene ok sicakti ve sanki havasi bosaltilmis bir mekana kapatilmistik. Sonunda pes ettim ve gnlk yrysmzn sona erdigini bildirdim. O aksam yardim istedim. Yiyecegimiz de yoktu, suyumuz da. Ooota'ya basvurdum ama beni dinlemedi bile. tekilere yalvardim, dilimi anlamasalar da yregimden gelen sesi yorumlayabilirlerdi. Onlara, "Bana yardim edin, bize yardim edin!" dedim ama kimse kulak asmadr. Bunun yerine aralarinda nasil bazi .kisilerin hep arkalarda dolastigindan sz etmeye basladilar. Acaba bizim Amerika'daki berduslarin ve evsizlerin de birer kurban olarak kalmayi mi setiklerini merak ettim. Elbette siranin ortalarinda oyalanmak pek ok Amerikalinin heves ettigi bir durumdu. Ne fazla zengin, ne

fazla yoksul. Ne lmcl hasta, ne tam saglikli. Ahlaken saf degil ama byk sular islememis. Ama eninde sonunda herbirimiz inanca -sarilmali ve kendi adimiza sorumluluk kazanmak iin nderlige soyunmaliydik ~ Kurumus ve sismis dilimle atlam'is dudaklarimi yalayarak uyuya kaldim. Basimin dnmesi aliktan mi, susuzluktan mi, yorgunluktan mi yoksa sicaktan mi kaynaklaniyordu, bunu bilecek durumda degildim. ikinci gn gene benim nderligimde yrdk. Hava gene dehsetti- .'sicakti. Artik bogazim tikanmisti, yutkunamaz

olmustum. Dilim ylesine kuruydu ki, sanki sertlesmis ve sismis gibi'geliyordu ve dislerimin arasinda kuru bir snger tutuyormusum gibi hissediyordum. Soluk almak gulesmisti. Sicak havayi .cigerlerime ekmeye alisirken, bu insanlarin koala ayilari gibi genis burun deliklerine sahip olmakla ne kadar sansli olduklarini dsndm. Bu ortamda benimki gibi kalkik ve ince bir burun, onlarin genis burunlari ve byk burun delikleriyle karsilastirinca pek yararsiz kaliyordu gerekten. Ufkun iplakligi bana nasil dsmanca geliyordu ve doga sanki insanliga, insanlara meydan okuyordu. Toprak, ilerlemeye karsi. verilen tm savaslari kazanmisti ve simdi yasama yabancilasmis gzlerle bakiyordu. Burada yollar yoktu, basimin zerinden uaklar gemiyordu, hatta hayvanlara ait izler bile grlmyordu. Kabile, bana yardim elini uzatmazsa^ok yakinda lecegimizi biliyordum. ok yavas yrmeye baslamistik, her adimi atmak daha da gulesmisti. Uzakta kara ve agir bir yagmur bulutu grnmst ve onun yagdiracagi nimete ulasabilmek iin yeterince hizli yryemeyecegimizin bilincinde olmak aci veriyordu. Hatta glgesinden yararlanacak kadar bile sokulmamiza olanak yoktu. Onu sadece uzaktan grebiliyor ve yasam verici suya, bir esegin basinin tesine baglanan ve asla ulasamayacagi havuca kosmasi gibi kossak da ulasamayacaktik. Bir an geldi ki kendimi bagirmaktan alikoyamadim. Belki bunu yapabilecegimi kendime kanitlamak, belki de sadece umutsuzlugum nedeniyle bagirdim. Ne var ki hi bir seye yaramadi. Dnya sessiz bir canavar gibi benim bu igligimi da yutu verdi. Gzlerimin nnde serin sularla dolu bir havuz vardi ama oraya vardigimda yerde kumdan baska bir sey olmadigini gryordum. ; Ikinci gn de yiyeceksiz, susuz ve yardimsiz geti. Gece bitkin dsmstm, hastalanmistim, yastik niyetine kullandigim

postu bite sermeye halim kalmamisti; sanirim o gece uyumadim ama baygin-dstm. nc sabah gruptaki her bir yenin nne gittim, diz kp lmekte olan bedenimin son gcU ile yalvardim: "Ltfen bana yardim edin. Ltfen bizi kurtarin." Dedim. Konusmak bile ok gt nk uyandigimda dilim ylesine kurumustu ki, gerekten damagima yapismisti. Beni dikkatle dinlediler ve glmseyerek seyretmekle yetindiler. Herhalde syle dsnyorlardi: "Bizler de aiz ve susadik ama sen bunu deneyimlemek zorundasin ve bizler de sen dersini alana dek, duruma katlanacagiz." Hi biri yardim etmeyi nermedi. Yrdk, yrdk... Hava hala durgundu, dnya bana dsman kesilmisti. Sanki benim burada bulunmami protesto ediyordu. Ne bir yardim, ne bir ikar yol bulamiyordum. Bedenim sicaktan kaskati kesilmisti .ve hi bir tepki vermiyordu, lyordum. Bunlar bedenin susuz kalmasinin belirtileriydi. Iste buydu.

lyordum. Dsncelerim konudan konuya atliyordu. Genligimi animsadim. Babamin Santa Fe demiryollarindaki isi ok agirdi. ok yakisikli bir adamdi. Btn mrm boyunca bana yardim etmeye, destek olmaya ve cesaret asilamaya hazir oldu-. Annem daima bizler iin evdeydi. Onun tm berduslari besteyisin! ve bu evsiz insanlarin nasil olup da kentte onlari geri evirmeyecek tek evin bizimki oldugunu bilmelerine sastigimi animsiyorum. Ablam son derece aliskan, hos ve gzde bir gen kizdi. Erkek 7=-arkadaslanyla bulusacagi zaman saatlerce hazirlanir, ben de onu seyretmekten mthis keyif alirdim. Bydgm zaman, tipki onun gibi* ablam gibi biri olmak isterdim. Erkek kardesimi dsnnce aklima onun evin kpegine sarilisini ve okuldaki kizlarin elini tutmak isteyisinden yakinmasi geliyordu. Biz kardes-hibirimizle ok iyi anlasirdik. Her trl durumda birbirimize destek olurduk. Ama yillar bizleri ayri yerlere 152. savurmustu. O gn, anladim ki benim su umutsuz halimi hi grenemeyeceklerdi. Bir yerlerde okuduguma gre, insan lrken, tm mr gzlerinin nnden geermis. Yasantim bir video filmi gibi beynimden gemiyordu ama en tuhaf anilar bellegime ssyordu.. Kendimi mutfakta durmus bulasik kurularken ve kelimeleri telaffuz etmeyi grenirken gryordum. En zor szck -havp iklimleyici- idi. Bir denizciye asik olusumu, kilisedeki dgnmtteOT erkek bebegimin dogum mucizesini, evde dogurdugum kizimi animsiyordum. Tm islerimi, okullarimi, derecelerimi, egitimimi aklimdan geirirken bir Avustralya lnde lmekte oldugumu geregi ile yzyze geldim. Btn bu olanlarin anlami neydi? Yasamin bana hazirladigi son bu muydu? "Sevgili Tanrim," dedim kendi kendime, "Neler oldugunu anlayabilmem iin bana yardim et." Yanit hi bekletmeden geldi. Amerika'daki evimden buraya kadar onbesbin kilometreden fzla yol kat etmistim ama dsnce tarzim bir milim bile degismemisti. Beynin sol tarafinin sylediklerine kulak asan bir dnyadan geliyordum. Mantik, yargilama, okuma, yazma, matematik, neden ve sonu gibi degerlerin dnyasinda yetismistim; burada ise beynin sag yarisinin egemen oldugu bir gereklikteydim. Benim szde nemli egitim kavramlarimin ve uygarlik gereksinmelerimin hi birine nem vermeyen insanlarin arasmdaydim. Onlar beynin sag yarisinin efendisiydiler; yaraticilik, hayal gc, sezgi ve ruhsal kavramlar konusunda hepsi birer ustaydi. Onlar iletisimlerini szlere dkmeye bile gerek duymamislardi ve bunu dsnceyle, duayla, meditasyonla, her ne ad verirseniz onunla basarabiliyorlardi. Bense onlara sesle, szle yalvarmistim. Onlara ne tuhaf grnms olmaliydim. Gerek Insanlar'in her biri bunu sessizce, zihinden zihine, yrekten yrege, tm yasami birbirine baglayan o evrensel bilince bireysel olarak aktararak dile

getirirdi. O ana dek kendimi farkli, degisik ve Gerek insanlar Kabilesinin disinda biri olarak grmstm. Onlar srekli hepimizin Bir oldugunu yineliyorlardi, dogayla Bir olarak yasiyorlardi, ama o ana dek ben onlarin yaninda hep bir gzlemci olarak kalmistim. Kendimi ayri tutmakta ayak diremistim. Ben de onlarla, evrenle Bir olmaliydim ve Gerek Insanlar'in yaptigi gibi iletisim kurmaliydim. yle yaptim. Zihinsel olarak bana bu geregi animsatan kaynaga "tesekkr ederita" dedim ve zihnimde haykirmaya basladim. "Yardim edin. Ltfen bana yardim edin." Kabilenin her sabah ayinde kullandigi szckler geldi aklima: "Eger bu benim ve her yerdeki yasamin hayrinaysa, birakin greneyim." Zihnime syle bir dsnce geldi: "Tasi agzina koy." evreme bakindim. Hi bir yerde s yckt. ki. Incecik bir kumun zerinde yrmekteydik. Bu sesi yeniden duydum: 'Tasi agzina koy." O anda ilk gn setigim ve hal iki ggsmn arasinda tasidigim tas geldi aklima. Onu oktan unutmustum. ikarttim, agzima aldim, syle bir evirdim ve bir mucize ile agzimda yeniden tkrkler olusmaya basladi. Yutkunma yetenegimi yeniden kazandigimi farkettim. Umut vardi. Belki de bugn lmeyecektim.

'Tesekkr ederim. Tesekkr ederim, Tesekkr ederim." Dedim sessizce. Aglayabilirdim ama bedenimde gzyasina dnstrecek, su kaim ni}i. Bunun zerine zihinsel olarak yardim istemeyi srdrdV": ''grenebilirim. Gereken her neyse yapacagim. Sadece benm su bulmama yardim edin. Ben ne yapacagimi, nereye bakacagimi, ne yana yryecegimi bfletniyorum." .Syle bir dsnce akti zihnime: "Su ol. Su ol. Sen su olabilirsen, suyu bulabilirsin." Bunun ne anlama geldigini bilmiyordum. Hi bir anlami yoktu. Su ol! Bu olanaksizdi. Ama sonra yenidentoplumumun sol beyinli insani olmaktan kurtulmayT^dehedim. Kendimi sezgilere atim, gzlerimi yumdum, su olmaya basladim. Yrmeye basladim ve tm duyularimi kullanmayi denedim. Suyun kokusunu alabiliyor, tadini duyabiliyor, hissedebiliyor, sesini duyabiliyor, ^grebiliyordum. Soguktum, maviydim, duruydum, 'amurluydum, durgundum, irpintiliydim, buzdum, eriyordum, buharlasiyordum, yagmur oluyordum, kW oluyordum, islaktim"., canlandiriciydim, siriyordum, yayiliyordum, sinirsizdim. Aklima gelen her trl formuyla suydum artik." Dz bir ovada yryorduk ve gz; erimimizde-'K bir ykselti yoktu. Grnrde sadece iki buuk metre yksekliginde bir kumul vardi, tepesinde de bir byk" tas duruyordu. Bu tekdze manzaraya sanki -yanlislikla yerlestirilmis bir ykselti gibi duruyordu. Yanina vardigimizda, yansiyan isik nedeniyle kistigim gzlerim ve neredeyse trans halindeki bedenimle bu kumula tirmanmaya basladim 'Ve tepedeki kayanin zerine oturdum. Asagiya baktigimda, bana destek olan, beni kosulsuz olarak seven arkadaslarimin durmus, agizlari kulaklarina vararak glmseyen yzlerle beni seyrettiklerini grdm. Ben de onlara glmsedim. Sonra sol ' elimi kasinmak zere arkama uzattim ve islak bir^ey hissettim. Hemen arkama baktim. Orada, hemen arkamda, oturdugum kayanin yanibasinda api neredeyse metre, derinligi elli santim olan bir havuz vardi ve ii bir nceki gnn kara bulutundan yagan berrak su ile doluydu. O ilik suyun bir damlasiyla kendimi Yaradan'a mthis yakin hissettim. Yregimin "ta derinlerinde biliyordum ki Kilise Komnyonunda rahibin sunmus oldugu hi bir tat bunu deneyimlememe yetmemisti. Saatim olmadigi iin zaman konusunda kesin bir sey syleyemem ama herhalde ben -su olmayabasladiktan sonra ancak otuz dakika gemisti ki, hepimiz baslarimizi oldugu gibi suya daldirmis, sevin igliklari atmaya baslamistik, .155

Basarimizi kutlarken dev bir srngen bize dogru yaklasti. Kocamandi, sanki tarih ncesi aglardan kalmis bir yaratiga benziyordu. stelik bu hayal de degildi, son derece gerekti. Hi bir sey, aksam yemegimiz iin bu bilim kurgusal yaratiktan daha yararli olamazdi. Zaten senlik yapmakta olan insanlar bu et yemegini de bulunca iyice costular. O gece, kabilenin toprak ve kendi atalari arasinda kurduklari ilintiyi ilk kez gerekten anlayabildim. Su dmdz ln orfasmdan fiskirmis gibi duran bizim byk kaya fincanimiz, uzak atalarimizdan birinin besleyici ggs ve bizlerin canini kurtarmak iin inorganik bir madde biiminde ortaya ikmis olan bir bilin olabilirdi pekala. Iten ie bu tmsege annemin adi olan Georgia Catherine adini taktim. Basimi kaldirip bizi evreleyen genis yeryzne baktim; dnyanin bereketli bir yer oldugunu en sonunda anlayabilmistim ve bunun iin skran duyuyordum. Izin verirsek yasamlarimizi, bizlere dayanak olabilecek insanlarla paylasabilecegimizi grenmistim. Bunu almaya ve vermeye aik olabilirsek, dnya yiyecek ve su

sunmak iin tereddt etmiyordu. Ama yasamimda bana yardim etmeye hazir pek ok ruhsal rehberin bulundugunu grenmis olmamin degerini hi bir seyle lemezdim. Her sikintida, lme bu kadar yaklasmisken hatta lrken bile yardim almak olanakliydi, bunu. biliyordum; nk artik ben de "Kendi yntemlerimle basardim" sinavini gemistim.

Kabileyle yasanan haftalarin gnleri arasinda hi bir ayrim yoktu. Hatta hangi ayda bulundugumuzu bile bilmiyorduk. Zamanin onlar iin nemi olmadigi belliydi. Gnlerden bir gn, o gnn Noel oldugu hakkinda derin bir sezgiye kapildim. Bunun nedenini de bilmiyordum. Ne ssl bir ama ne de noel yiyeceklerine benzer seyler de yoktu evrede. Ama tahminen bugn 25 aralik olabilirdi.. Bir ka yil nce muayenehanemde yasadigim ve haftanin gnlere blnmesiyle ilgili bir anim geldiaklima.' Bekleme odasinda iki Hiristiyan din .adami, Musevilikte Sabbath gnnn, gerekte cumartesiye mi yoksa pazara mi denk dstg konusunda tartismaya baslamislardi. Burada anakaranin ta yregindeki topraklarda bu anlasmazlik bana pek gln grnyordu. Yeni Zelanda'da oktan 26 aralik olmustu bile ama Amerika'da daha Noel'in arifesi yasaniyordu. Dnya atlasinda mavi okyanusun zerine kirmiziyla izilmis olan bir izgiyi gzmn nne getirebiliyordum Iste bu kirmizi izgi zamanin orada basladigini ve de bittigini gsteriyordu. Srekli hareket halindeki bir denizin stnde yer alan grnmez hat haftanin her yeni gnnn dogmasina taniklik ediyordu.

Animsadigim seylerden biri de St, Agnes Liissinde grenciyken bir cuma gecesi Allen's Drive ir-n'e gidip bir tabureye tnememizdi. Hamburgerlerimiz nnrizde Jarayor ve biz saatin gece yarisini almasini bekliyorduk. Cinra gn yenecek bir lokma et byk bir gnahti ve sonsuza dek lanetlenmeye neden olabilirdi. Yillar sonra kural degisti ama hi kimse bana bu arada gUnali isleyip cehenneme gitmis olan zavalli ruhlara ne oldugunu a.klayamadi. Simdi bunlarin tm ylesine sama grnyordu ki I Noel'i kutsamak iin, Gerek Insanlar'in yasami yasayis biimlerinden daha iyi bir yol olamazdi. Onlar bizler gibi her yil. .ayni bayramlari katlamiyorlardi. Kabilenin her yesi yilin bir gnnde kutlaniyordu; bu onun yasgnnde yapilmiyor,'daha ok yeteneginin taninmasi, topluluga katkisi ya da ruhsal gelismesinden de bir adim daha atmasi gibi durumlarda o gereklesen bir kutlama idi. Onlar yaslandiklari iin senlikler yapmiyorlar, nem verip kutladiklari sey, sadece daha iyi olmakti. Kadinlardan biri bana adinin ve bir yasamdaki yeteneginin anlaminin Zaman Koruyucu oldugunu sylemisti. Onlar bizlerin pek ok konuda yetenegi olduguna ve bu yeteneklerin bazi zorlamalarla daha glendigine inaniyorlardi. Bu kadin simdi bir zaman sanatisi idi ve bellegi zellikle ayrintilarda gl' olan bir baska kisiyle birlikte alisiyordu. Bunu daha iyi aiklamasini istedigimde, bana kabilenin bu konuda bir isaret bekledigini ve layik bulunursam daha genis aiklamalar ""^ITabilecegimi syledi. gece boyunca konusulanlar bana aktarilmadi. Tartismanin konusunun belli bir bilginin bana verilip verilmemesi oldugunu sormadan anlamistim zaten. Sz konusu -kisinin sadece ben olmayip, konunun tm Mutantlari ilgilendirdigini de biliyordum. Anladigim kadariyla bu U gece boyunca Yasli Kisi benden yana tavir almisti. Sezgilerim ona 158 , karsi koyan kisilerin basinda Ooota'nin geldigini sylyordu. Simdiye dek disaridan hi kimsenin grenmesine izin verilmemis, zgn bir deneyim yasamam sz konusu idi. Belki de zaman koruma konusundaki bilgi pk agirdi.

ide yrmeyi srdryorduk. Yer, taslar, kumlar ye bazi bitkilerle rtlyd, simdiye dek sadece kum zerinde yrmstk. Bu kara irkin kusaklardan peri yrdg/ij"praklar sanki artik bezgin ve bitkindi. Kabile hi bir uyari olmaksizin aniden durdu ve iki adam ileri yrd, iki agacin arasjndaki alilara daldilar ve kayalari bir kenara itmeye baslandilar. Onlarin arkasinda tepeye dogru bir aiklik vardi. Kum da bir kenara savrulmus ve sanki bir yol amisti. Ooota bana dnd ve o syle dedi: o-f. Sonra yanima Masal Anlatan Kadin geldi. O da ellerimi tuttu ve benimle konustu. Parlak gnes isiginda yz daha da kara grnyordu, ince kaslari mavi-siyahti, gzlerinin aki ise iyice beyazlamtsti sanki. Ooota 'ya isaret etti ve szlerini bana evirmesini syledi. Ooota geldi, kadin ellerimi hala ellerinin arasinda tutarken sunlari dile getirdi:

"Seni bu anakaraya yazgin getirdi. Dogmadan nce yaptigin bir anlasma sonucunda bir baska kisiyle tanisacaksin ve onunla ikinizin de yararina olacak bir alisma yapacaksiniz. Anlasma her ikiniz de elli yasiniza gelene dek birbirinizi aramamanizi ngryordu. Simdi bu bulusmanin zamani geldi iste. Bu insanla tanisacaksin nk her ikiniz de ayni anda dogdunuz ve ruh dzeyinde tanistiniz. Bu anlasma senin znn en st dzeyinde gereklestirildi. Saskinliktan dilim tutuldu. Avustralya'ca ilk geldigim gnlerde gittigim o ay salonundaki gen adam da bana ayni bilgiyi .vermisti. Simdi bu yerli kadin da ayni seyleri sylyordu. Bundan sonra, Masal Anlatan Kadin yerden bir avu kum aldi ve avucumun iine koydu. Sonra bir avu kum daha aldi ve parmaklarini aarak, kumun parmaklarinin arasindan akip gitmesini* seyretti ve bana da ayni seyi yapmami syledi. Bu islem suyun, atesin, havanin ve topragin onuruna drt kez yinelendi. Pudramsi bir ka kum tanesi parmaklarima yapisip kaldi. Birer birer tm yeler disariya iktilar, ellerimi tuttular ve bana bir seyler sylediler. Ama Ooota artik szleri bana evirmez olmustu. Her biri bana zaman ayirdiktan sonra tekrar o kUmbetin iine girdiler ve bazilari tekrar disariya ikti. Zaman Koruyucu disariya en son ikanlarin biriydi ve yalniz da degildi. Ani Koruyucu yanindaydi. O ikisi el ele tutusmustu ve benim de elimi tuttuklarinda bir ember olusturduk ve bu "sSRilde dnmeye basladik. Hala kumlu olan ellerimizi yere degdirdik, dogrulduk ve ellerimizi gkyzne uzattik. Bu yedi ynn, -kuzey, gney, dogu, bati, yukari, asagi ve ierisi (merkez)- onuruna yedi kez yinelendi. Sonlara dogru Sifa Adami geldi. Yasli Kisi ieriden en son ikan ifiah-'oldu. Ooota ona eslik ediyordu. Bana, Gerek Insanlar dahil tm Aborijinlerin kutsal mekanlarinin artik

yerlilerin ellerinde olmadigini sylediler. Kabilelerin ortak mekanlari arasinda en nemlisi, adi bir zamanlar Ulum, simdi Ayers Rock olan yerdi ve lkenin tam ortasinda ykselen devasa kirmizi bir tmsekti. Bu, dnyada tek para kayadan yapilmis olan en byk anitti; yzseksendrt metre yksekligindeydi ve simdi turistlerin ziyaretine sunulmustu. Turistler bu kayaya karincalar gibi tirnjaniyorlar, sonra, gezi otobslerine dnp otellerinin klorlu ve antiseptilT'su dolu havuzlarina giriyorlardi. Her ne kadar hkmet bu kayanin hem yerlilere hem de Ingiliz smrgecilerin torunlarina ait oldugunu sylese de mekan her tr kutsalligini yitirmisti; bu nedenle ayinler ve trenler iin kullanilamiyordu. 175 yil nce Mutantlar, o genis ve aiklik topraklar zerine telgraf direkleri dikmeye basladilar ve yerliler de halklarinin toplanmasi iin

baska bir mekan bulma yoluna gittiler. O zamandan beri sanatsal ve tarihsel oymalar buradan tasindi. Nesnelerin bazilari Avustralya mzelerine yerlestirildi, pek ogu da lke disina ikartildi. Mezarlar soyuldu; sunak masalari paralandi. Kabilenin inanisina gre Mutantlar ylesine duyarsizdilar ki aborijinlerin kutsal mekanlarini harap ederek onlarin inanlarina da son verebilirlerdi. Bu halkin baska yerlere g edebilecegi asla akillarina gelmedi. Ne v ki onlarin bu mdahalesi gene de pek ok kabilenin bir araya gelmesiyle olusan toplantilara bir son verdi ve aborijin halklarin dagilmalarina neden oldu. Yerlilerin bir kismi beyazlarla savasa girdi ve savasi kaybederek ld. Pek ogu vaat edilen nimetlere kanarak, beyaz insanlarin topraklarina girdiler; sonsuz yiyecek bulacaklarini sanarken, aliktan canlarini kaybettiler. Byk blm de kleligin yasal formu altinda yoksulluktan ld. Avustralya'ya gelen ilk beyazlar, ingiliz ceza sistemindeki asiri kalabaligi nlemek amaciyla gemilerle ve ayaklarinda zincirlerle bu anakaraya yollanan mahkumlardi. Hatta bu sululara gz kulak olmalari iin buraya yollanan muhafizlar

bile kraliyet mahkemelerinin gzden ikartip feda ettigi adamlardi. Bu insanlarin tutukluk halleri sona erdigi zaman bes parasiz ve yeni yasama alistirma alismalari yapilmadan sokaga atildiklarinda vahsilesiyorlar ve hinlarini kendilerinden daha gsz durumda bulduklari yerlilerden ikartiyorlardi. Ooota 'nin verdigi bilgiye gre oniki kusak nce kabileye bu kutsal yere geri dnmeleri bildirilmisti. . "Bu kutsal yer zamanin baslangicindan beri halkimizi ayakta tuttu; o zamanlar bu topraklar agalarla doluydu hatta byk sefler burayi kapladigi zaman da agalar yerindeydi. Bizim halkimiz burada gvencedeydi. Burasi sizin uaklariniz tarafindan grlmyordu ve sizin insanlariniz buraya ulasabilmek iin l asabilme cesaretini gsteremiyordu. Pek az insanoglu burada byle bir yer oldugunu bilirdi. Bizim irkimiza ait kadim nesneler sizin halkiniz tarafindan alinmisti. Az sonra yerin altinda greceklerinin disinda hi bir seyimiz kalmamisti. Bizden baska hi bir Aborijin kabilesi, onlari tarihlerine baglayan maddesel nesnelere sahip degiller. Bunlarin tm Mutantlar tarafindan alindi. Btn bir irktan, btn bir ulustan Tanri'nin Gerek Insanlari'ndan geriye kalanlar sadece bunlar. Tanri'nin ilk insanlari,. bu gezegen zerinde kalmis olan tek gerek insan varliklari." Sifaci Kadin o gn gleden sonra bir kez daha yanima geldi. Kirmizi boyali bir kap vardi elinde. Kabilenin kullandiklari renkler, teki seylerin yani sira bedenin drt unsurunu yansitiyordu: "kemik, sinir, kan ve doku. Kadinin el isaretleri ve 'zihinsel ifadeleriyle yzm bu kirmizi boyayla boyamami istedigini anladim. Syledigini yaptim. Sonra insanlarin tm disariya ikti, ve tekrar her birinin gzlerinin iine bakarak, bu kutsal mekanin yerini hi kimseye aiklamayacagima defalarca yemin ettim. Sonrieriye alindim.

Rya Zamani Aik1**[1y](TM)& P Ierisi kunt kayadan oyulmus, son derece genis bir yerdi ve koridorlarla degisik ynlere ayriliyordu. Renkli bayraklar, duvarlari sslyordu ve kayalarin dogal ikintilarinin zerinde .heykelcikler vardi. Ksede grdgm bir sey aklimdan sphe etmeme neden oldu. Burasi bir baheydi! Tepenin zerindeki kayalar ylesine dzenlenmisti ki, gnes isigi buraya girebiliyordu ve kayalarin zerinden akan suyun sipulisini rahatlikla duyabiliyordum. Bir yeralti suyu kayalarin arasindan olusan bir kanaldan biz orada oldugumuz sre boyunca akmayi srdrd. Burasi hi bozulmamis, basit ama sonsuzluga dek srecek bir mekandi.

Ilk kez burada, kabile bireylerinin nesneler zerinde hak iddia ettiklerini farkettim. Magarada tren esyalari, ststedizilmis postlarla yapilmis rahat yataklari vardi. Deve toynaklarinin kesici aletlere dnstgn burada grdm. Sonra girdigim bir oda bizim anladigimiz anlamda bir mzeydi. Yillardir kente gidip gelen izcilerin yanlarinda getirdikleri nesneler burada sergileniyordu. Burada dergilerden kesilmis televizyon, bilgisayar, otomobil, tank, roketatar, kumar makinesi, nl binalar, degisik irklar ve hatta leziz yemeklerin

fotograflari vardi. Bunun yani sira izcilerin tasidiklari gnes gzlg, jilet, fermuar, kemer, engelli igne, toka, termometre, pil, pek ok kursun ve tkenmez kalem ve hatta bir ka kitap da bu mzede yerini almisti. Bir blmde kendi rettikleri giysiler vardi. Kimi zaman komsu kabilelerle yn ve baska liflerden yapilmis kumas konusunda ticaret yapiyorlardi. Burada aga kk ve kabuklarindan rdkleri battaniyeler de vardi. Ip ve halat da genellikle burada yapiliyordu. Bir kenara oturmus bir adamin, eline birka lif alip bunu bacagi zerinde evirdigini grdm. Sonra kivirdigi bu life ara ara yeni lifler de ekliyor ve uzun bir ip yapiyordu. Bu ipler bir araya sarilarak halatlara da dnsebiliyordu. Sa da pek ok dokuma isinde kullaniliyordu. O zamana dek, kabile arkadaslarimin, benim o asamada onlarin iplakliklarini kabullenemeyecegimi bildikleri iin rtndklerini dsnmemistim. O gn saskinlik iersinde geirdim, Ooota magaranin iinde grdgm her seyi bana aikladi. Ilerideki bazi blmelerde mesale yakmamiz gerekti ama btn ana mekanlarin kayalik tavanlarindan giren gn isigi ortaligi iyice aydinlatiyordu. Gerek Insanlar Kabilesine ait olan bu magara kutsal bir mekan degildi. Gerekte onlarin yasaminin her bir ani kutsallikla iice geiyordu. Burasi, onlarin tarihlerini animsadiklari ve degerlerin korunmasi konusunda Geregi gretmeye yarayan nemli bir yerdi. Burasi Mutant dsncesinden kama konusunda bir siginakti. --=-Ana odaya dndgmzde, Ooota tahta ve tas heykelleri 'daha yakindan inceleyebilmem iin eline aldi. Sa biimlerinin bu heykelciklerin karakterlerini ele verdiklerini anlatirken, Ooota'nin genis burun kanatlari titriyordu. Ktsa bir sa modeli bastaki dsnceleri, bellegimizi, karar vermemizi, bedenin diiyulai {^hakkindaki fiziksel farkindaligimizi, zevklerimizi ve acilarimizi, Benim bilin ve bilinalti ile baglayabildigim her

seyi ifade ediyordu. Yksek sa modeli, bizlerin bilgiyle baglanti kurarak, henz var olmayan nesneleri yaratmamizi saglayan; gerek veya gerek disi deneyimler yasamamiza yardim eden, bugne dek yasamis qlan tm insanlardan ve varliklardan grenilmis bilgelikle uyum iinde olmamizi saglayan yaratici zihnini temsil ediyordu. Insanlar, bilgi pesinde kosarlar ama farkina varmazlar, bilgelik de ifade edilmeyi bekler. Uzun sa modeli ayni zamanda bizlerin--"'zgn ve mkemmel yanini simgeliyordu. Bir eylemde bulunacagimiz zaman bunun bizim yksek benimiz iin hayirli" olup olmayacagini grenmek iin bu ebedi yanimiza basvurabilirdik. nc bir sa modeli daha vardi ki, heykelin oyma basinin evresinde yelpaze gibi ailiyor ve arkadan yere degiyordu^Bu fiziksel, duygusal ve ruhsal ynlerimizin birbirleriyle ilintisini gsteriyordu. Heykellerin pek ogu inanilmaz ayrintiliydi, ama ilerinden birinin gz bebekleri yapilmamisti ve bu beni pek sasirtti. Sanki, bakissizdi ve krlg simgeler gibiydi. "Sen Tanrisal Birligin insanlari grdgn ve yargiladigini saniyorsun,"dedi Ooota. "Bizlerse onun varliklarin niyetlerini ve duygularini hissettigine inaniyoruz -O'nun, bizim ne yaptigimizla Ve neden yaptigimizla ilgilendigini dsnmyoruz." O gece btn yolculugumun en anlamli gecesi oldu. Neden burada bulundugumu ve beni nelerin bekledigini o gece grendyn.

Bir tren dzenlendi. Sanatilarin kil ite renkli boyalar hazirlayislarini seyrettim: iki ton kirmizi asi boyasi ile bir limon sarisi yaptilar. Alet Yapici onbes santim boyunda ubuklarla, ularini disleriyle paralayarak firalar ikartti ortaya. Kabile yelerinin bedenleri karmasik desenler ve hayvan izimleriyle beyandi. Bana da, devekusuna benzer bir kus olan emunun krem rengi tyleriyle sslenmis ve esitli kus tylerinden olusmus bir giysi giydirdiler. Bir kookaburra kusuna

benzemeliydim, nk bu trensel gsteride benim rolm dnyanin uzak kselerine uan mesajci bir kusu canlandirmakti. Kookaburra gzel bir kustur ama pek grltcdr ve hatta sesi esek anirmasina benzetilebilir. Kookaburra'nin bir zelligi de hayatta kalabilme konusunda ok inati olusudur. Bu byk kus sanirim rolm, iin uygun bir seim olmustu. Sarkilar ve danslar sona erdikten sonra, kk bir ember olusturduk. Sadece dokuz kisiydik. Yasli Kisi, Ooota, Sifa Adami, Sifaci Kadin, Zaman Koruyucu, Ani Koruyucu, Baris Yapici, Kuslarin Akrabasi ve ben. Yasli Kisi benim-tam karsima oturdu, bacaklarini yastik niyetine altina almisti. ne dogru egildi ve benim gzlerimin iine bakti. emberin disindan birileri ona ii siviyla dolu tas bir kadeh uzatti. Bundan br yudum iti. Yregimin ta derinliklerine kadar ulasan o delici bakislari, kadehi yammbdtine geirirken gzlerimden ayrildi. Sonra konusmaya yasmam en yksek dzeyini setik ve bekaret andi itik. Bu, fiziksel disiplinimizi gstermenin bir yoludur. Artik ocugumuz olmayacaktir. Iimizdeki en gen iye de bu dnyadan ayriligi zaman insan irklarinin en safi da son bulmus olacak. _ Bizler sonsuz varliklariz. Evrende bizleri izlemek isteyen 'ruhlarin beden formu kazanabilecekleri pek ok yer var. Bizler dogrudan., ilk varliklarin soyundan geliyoruz. Zamanin basbmgicindah bu yana, baslangitaki degerlere ve yasalara sadik kalarak ayakta kalabildik. Dnyayi bir arada tutan bizlerin grupjHlinci oldu. Simdi buradan ayrilma konusunda izin aldik. Dnya insanlari degistiler, ve dnyanin ruhunun bir blmn yitirdiler. Bizler gklerde bununla bulusmaya gidiyoruz. Sen, br mesajci olarak bizlerin buradan ayrilmak zere oldugumuzu kendi trne bildirmek zere bir ulak olarak seildin. Toprak Ana'yi size emanet ediyoruz. Sizin yasam biiminizin suya, hayvanlara, havaya ve birbirinize neler yaptigini grmeniz iin dua edecegiz. Sorunlariniza, bu dnyayi harab etmeden bir sonu bulabilmeniz iin dua edecegiz. Gerek varliklarinin bireysel ruhlarini kazanina-'asamasinda oldugu bazi Mutantlar var. Geregince nem verilirse, gezegeni mahvolmaktan kurtarmak iin sansiniz hala var, ama attik biz size yardim edemeyiz. Bizim zamanimiz doldu. Yagmurlarin sresi degisti, hava isindi ve yillardan beri bitkilerin ve hayvanlarin giderek azaldigini gzlemliyoruz. Ruhlar iir^artik insan bedenleri saglayamayiz nk pek yakinda burada"lde ne su ne de yiyecek kalmayacak." Kafam karmakarisik olmustu. Simdi her sey bir anlam kazaniyordu. Bunca zamandir bir yabanciya her seylerini amislardi nk bir mesajciya gereksinimleri vardi. Ama neden beni semislerdi? Iinde sivi olan tas simdi bana gemisti. Bir yudum aldim. Sek viskiyle karismis sirke gibi keskin bir tadi vardi. Kadehi sagimdakine verdim. Yasli Kisi devam etti: "Simdi bedenini ve dsncelerini dinlendirme zamani. Uyu kardesim; yarin yeniden konusacagiz."

Ates, sadece kz kalana kadar yanmisti. Isi ykseliyordu ve tavanin kayalari arasindan ikip gidiyordu. Uyuyamadim. Baris Yapici'nin yanina gittim ve el isaretleriyle onunla konusmak istedigimi bildirdim. Bana "Evet" dedi. Ooota da bunu onayladi ve bunun zerine mz derin, karmasik bir sylesi tutturduk. Yz, bunca aydir zerinde yrdgmz topraklar gibi burusuk olan Baris Yapici, bana zamanin baslangicinda, onlarin

rya zamani dedikleri dnemde tm dnyanin bir btn oldugunu syledi. "Tanrisal Birlik isigi yaratti, dogan ilk gn, mutlak karanligi aydinlatti. Bosluk, semalarda dnen disklerin yerlestirilmesi iin kullanilmisti ve bizim gezegenimiz de bunlardan biriydi. Dnyamiz yassi idi ve hi bir zelligi yoktu. Yzeyinde hi bir rt yoktu, iplakti. Egemen olan sessizlikti. Hava akimlariyla egilecek tek bir iek bile olmadigi gibi zaten bir esinti de yoktu. Bu sessiz boslukta ne bir kus ne de sesi vardi. Sonra Tanrisal Birlik her gezegene bilgiyi yaydi ve her birine degisik armaganlar verdi. Bilgelik en nce geldi. Su, atmosfer ve toprak ondan tredi. Geici tm yasam formlari ortaya iktilar. Benim insanlarim, siz Mutantlarin Tanri dediginiz varligi tanimlamakta glk ektiginizi, nk bunun iin mutlaka bir formu olmasi gerektiginizi dsndgnze inanirlar. Bizler iin Birligin boyutlari, biimi ya da agirligi yoktur. Bir'lik zdr, yaraticiliktir, safliktir, sevgidir, enerjidir ve sinirsizdir. Kabile masallarinin pek ogunda bir Gkkusagi Yilandan sz edilir ve bu mutlak baris olarak baslayan, titresim degistirip ses, renk ve form halini alan enerji ya da bilin izgisinin dokunmasini simgeler." Sezinledigim kadariyla Ooota'nin bana aiklamaya alistigi uyanik olma halindeki bilin veya bilinsizlik degil, bir tr yaratici bilintir. Bu, her seydir. Kayalarda, bitkilerde, hayvanlarda ve insanoglunda bulunur, insanlar yaratilmis varliklardir ama insan bedeni sadece bizlerin o sonsuz parasini barindirmaya yarar, teki sonsuz varliklar, evrenin her yerindeki bambaska yerlere yerlesmislerdir. Kabile inanci, Tanrisal :"Brligin nce kadini yarattigi, dnyanin da bir sarki halinde var olusa adim attigi seklindedir. Tanrisal Bir'lik bir insan degildir. Tanridir, ycedir, btnyle olumludur, sevgi dolu bir gtr. O, dnyayi, enerjiyi yayarak yaratmistir. Yerliler, insanlarin Tanri'nin suretinden yaratildigina inaniriar-aina Tanri'nin bir bedeni olmadigindan bu fiziksel

anlamda bir suret degildir. Ruhlar, Tanrisal Bir'ligin benzerligi ile olusmuslardir, bunun anlami ruhlar da saf sevgi ve barisla doludurlar ve pek ogu .seyi yaratma ve gzetme yetenegine sahiptirler. Bizlere zgr isten ve ruhlar insan formu kazandiklari, zaman zellikle mthis zenginlesen duygularimizi,, heyecanlarimizi sinamamiz iin dnya denen bu gezegen verilmistir. : i _,"' o ."' Bana sylediklerine gre, "rya zamani" blmden olusur. Bu zamandan nceki zamanda olmustu; rya zamani yelyz olustuktan sonra da vardi ama o zaman dnya hi bir zellik kazanmamisti. Ilk insanlar heyecanlarini ve eylemlerini deneyimlerken, isterlerse fkelerini dile getirme zgrlgne sahip olabildiklerini grdler. fkelenecek ya da fkelendirecek durumlar yaratmak iin bahaneler arayabildiler. Kaygi, hirs, sehvet ve de g gibi duygulari gelistirmeye alismak, sadece bosa zaman harcamaktir. Iste bunun kaniti olarak ilk insanlar yok oldular ve onlarin yerini bir kaya ktlesi, bir aglayan, bir uurum ya da her neyse benzeri bir sey aldi. Bu saydiklarim dnyada hala yerlerini

korumaktadirlar ve onlardan grenmeyi bilebilen bilge insanlar iin birer tefekkr yerleridir. Gereklige formunu veren bilinsizliktir, "rya zamani"nin nc blm simdi'dir. Dsler hala srmektedirler; bilinsizlik dnyayi yaratmayi srdrmektedir. Kabile insanlarinin, yeryznn topraklari zerinde mal sahipligi hak iddia etmeyi anlayamamalarinin nedeni budur. Toprak, btn varliklara aittir. Anlasmalar ve paylasmalar gerek anlamda insani tutumlardir. Sahip olma, kendine dsknlk amaciyla baskalarini dislamanin u noktasidir. Britanyaliiar gelemeden nce Avustralya'da hi kimse toprak yoksunlugu ekmiyordu. Kabile, yeryznn ilk insanlarinin, tm topraklarin bir araya gelmesinden sonra Avustralya'da ortaya iktigina inanir. Bilim

adamlari, 180 milyon yil nce Pangea adini verdikleri tek bir yeryz parasinin var oldugunu ve bunun sonradan ikiye ayrildigini kabul ederler. Laurasis, kuzey anakaralarina, Gondwanaland ise Avustralya, Antarktika, Hindistan, Afrika ve Gney Amerika'ya verilen addir. Hindistan ve Afrika'nin birbirinden kopmasi ve uzaklasmalari 65 milyon yil nce gereklesmistir. Bu hareket sirasinda Antartika, Avustralya ve Gney Amerika altlarinda kalmistir. Aborijinlere gre, insanlik tarihinin ilk baslangicinda, insanlar kesfetme amaciyla srekli yrmek ve ilerlemek yolunu semislerdir. Yeni durumlarla karsilastiklarinda temel ilkelerde ayak diremek yerine, ayakta kalabilmek' iin daha saldirgan duygular ve eylemler gelistirmislerdir. Ilerlemelerinin her asamasi, inan sistemlerinin daha degismesine neden olmus, deger yargilari yeni ehreler kazanmis ve son olarak dis grnmleri bile daha soguk kuzey iklimlerinde daha aik bir tene brnerek, degismistir. . Kabile halki ten renkleri nedeniyle ayrimcilik yapmazlar m, hepimizin ayni ten rengiyle yola iktigimiza ve giderek ortama oyum saglamak iin degisime ugradigimiza inamrlar. Yerliler, Mutantlarin kendilerine zg zelliklere sahip olduklarini dsnrler. Bunlardan birincisi, Mutantlarin artik uzun sre aik havada yasayamamastdir. Pek ok mutant, yagmurun altinda iplak durmanin nasil bir duygu oldugunu tatmadan bu dnyadan ger giderler. Onlar, zamanlarini yapay biimde isitilmis veya sogutulmus yapilarda geirirler ve :*3Tsany iktiklarinda normal bir sicaklikta bile baslarina gnes geer. . ikinci (tbilikleri .Mutantlarin artik Gerek tnsanlar'in sahip oldugu iyi sindirim sistemine sahip olmamalaridir. Onlar yiyecekleri toz haline getirir, eritirler, kimyasal islemler uygularlar le "aklarlar. Dogal besinlerden daha fada dogal olmayan besinler tketirler. Hatta bu konuda 'o kadar ileri 170 ' o ' o o gitmislerdir ki, temel gidalara ve havadaki polenlere karsi alerjiler gelistirmislerdir. Kimi zaman Mutantlarin bebekleri annelerinin stlerini bile sindiremezler. Mutantlar sinirli bir anlayisa sahiptirler nk zamani kendilerine ait bir sistemle lerler. Bugnn disinda br kavrami algilayamazlar ve bu nedenle yarini hi nem. vermeden yok ederler. | ' .- o o

Ama bugnn insanlariyla baslangitaki halleri arasindaki en byk fark, Mutantlarin korkuyu tanimasidir. Gerek Insanlar korkmazlar. Mutantlar, kendi ocuklarini tehdit ederler. Onlarin yasal yaptirimlara ve cezaevlerine gereksinmeleri vardir. Hatta hkmet gvenligi bile baska lkeleri silahla tehdit etmeye dayanir. Kabileye gre, korku, hayvanlar dnyasina aittir duygudur ve hayatta kalabilme mcadelelerinde nemli bir rol oynar, insanlar Tanrisal Birligi tanisalar ve evrenin gelisigzel ilerleyen bir olgu degil, ayrintilariyla belirlenmis bir tasarim oldugunu bilseler, hi korkmazlar, insanin inanci ya vardir ya yoktur; ikisi birden olmaz. Yerlilerin inancina gre maddesel nesneler korkuya yol aar. Insanlar ne kadar ok mala sahipse o kadar ok korkarlar. Ve olasilikla sadece bu nesneler iin yasarlar. Gerek Insanlara en sama grnen olaylardan biri, misyonerlerin, yemeklerden nce, ocuklarina ellerini kavusturup tanriya skretmelerini gretmeleri konusundaki israrlari olmustu. Onlar, uyandiklari andan baslayarak skranlarini sunuyorlardi zaten! Onlar, btn bir gn hi bir seyi garantiye almadan geir jyorlardi. Kabilenin inancina gre, misyonerler, kendi ocuklarina minnet duymayi gretmek zorundaysalar -ki bu, insafim iinden gelen bir duygudur- dnp iinde yasadiklari toplumu bir daha gzden geirmeleri gerekecektir. Belki de yardima gereksinmesi olan asil onlardir. Misyonerlerin, onlarin topraga borlarini deyislerini yasaklamalarini da anlayamamislardi. Herkes bilir ki, topraktan ne kadar az" alirsan, borcun o kadar az olur. Gerek Insanlar, kendi kanindan bir ka damlasini kuma akitarak, topraga minnetini gstermenin ya da borcunu demenin neden vahsilik oldugunu anlayamiyorlardi. Hatta onlar, bir insanin bu dnyasal varligini sona erdirmek iin beslenmeye son vermesini ve gnesin altinda oturmaya karar vermesini kisisel bir arzu olarak grp, kutsuyorlardi. Onlar kaza veya hastalik nedeniyle lmenin dogalligina inanmiyorlardi. Kaldi ki, diyorlardi, zaten ebedi olan bir seyi ldrmek olanaksizdir. Onu yaratan sen degilsin, sen de ldremezsin. Yerliler, zgr seime inaniyorlardi: ruh bu dnyayi gelmeye nasil zgrce karar veriyorsa, hangi kurallar onun evine geri dnme arzusunu engelleyebilir ki? Bu, gzler nndeki gereklikler dnyasinda yasanan bir kisilik karari degil; ebedi dzeyde, her seyi taniyan bir benlike alinmis karardir. Onlar, insanlik deneyiminden ikmak istemenin dogal yolunun birinin zgr istencini ve seimini uygulamasi olarak grrler. 12(K 130 yasina gelen bir insan, daima'ya geri dnme heyecanini duymaya baslarsa, Tanrisal Bir'lige bunun hayrina olup olmayacagini sorar ve bunun zerine kabile byk bir slen dzenler; bu yasamlarinin kutlanmasi slenidir. Gerek Insanlar halki yzyillardan bu yana, yeni dogan her bebege ayni sz sylemislerdir. Bu dnyaya gzlerini aan herkesin duydugu ilk insan szleri sunlar olur: "Seni seviyoruz ve yolculugunda sana destek olacagiz." Bitis slenlerinde de herkes sonsuzluga geri dnmeye karar veren kisiye sarilir ve ayni szleri yineler. Gelisinde duydugun szlerle, giderken duyduklarin aynidir. Sonra gitmeye hazirlanan kisi, kumun zerine oturjar ve tm beden sistemlerini kapatir. Iki dakikadan daha kisa bir sre iinde lr. Geride keder veya yas yasanmaz. Bu bilgiyi kazanma sorumluluguna hazir oldugumda bana da insansal plandan grnmez olan plana gemenin teknigini gretmeyi kabul ettiler. Mutant szcg, bir renk ya da kisi degil, bir yrek ve nitelemesi olarak grnyordu; bu bir g[davr]4 ya^?da Sylesimize son verdigimizde, ok ge olmustu ve biz de

Arsivler

Ertesi sabah Zaman Tutma adini verdikleri geiti grmeme izin verdiler. Tastan yaptiklari bir alet, gnesin mizrak inceliginde bir delikten gemesine izin Veriyordu ve gnes yilda sadece bir kez belli bir aidan girip o noktayi aydinlatiyordu. Bu gereklestiginde son kayit edilen dnemden bu yana bir yil getigini anliyorlardi. O gn, Zaman Koruyucu adini tasiyan kadinla, Ani Koruyucu adindaki karnin onuruna byk bir senlik dzenleniyordu. Bu iki arsivci, o gn yillik trenlerini yapiyorlardi. Iki kadin bir duvar zerine, geride kalan ahi Aborijin mevsiminde gereklesmis en anlamli ve nemli olayian resmediyorlardi. Tm dogumlar ve lmler mevsimin gnyle, gnes veya ay saatiyle kayit ediliyor ve bunun yani sira esitli gzlemler de resme ekleniyordu. Bu duvar resimleri ve oymalarin 160 tanesini sayabildim ve grdm ki kabilemizin en gen yesi on yasindaydi ve aramizda doksani asmis drt kisi vardi. Duvarda resmini grene dek, Avustralya hkmetinin nkleer eylemlerde bulundugunu bilmiyordum. Byk bir olasilikla hkmet bu denemeleri yaparken, evrede insanlar

bulundugunun farkinda degildi. Duvar resimleri arasinda Japonlarin Danvin bombalamasi da yer aliyordu. Bir kagit ya da kalem kullanmadan Ani Koruyucu her nemli olayi, tam tarihi ile kayit etmeyi basarmisti. Zaman Koruyucu bu oyma ve resmetme sorumluluklarindan sz ederken, mutlulugu yznden okunuyordu ve gzlerinden, az nce bir armagan almis ocugun pariltisi yansiyordu. Bu kadinlarin ikisi de ileri yaslarindaydilar. Bizim toplumumuzda ne ok unutkan, sorumluluk alamayan, gvenilemeyen ve dskn yasli oldugunu dsndm. Oysa burada, bu yabanil ortamda, yaslilik bilgelikle esit adimlarla ilerliyordu ve bu kisilerin tartismalara katkilari nemle degerlendiriliyordu. Onlar, tekiler iin birer g ve rnek aniti sayiliyorlardi. Duvar oymalarini ve resimlerini geriye dogru sayarak kendi dogdugum yili buldum. Orada, eylle denk dsen mevsimde, ve bizim yirmidokuzuncu gnmze rastlayan gnde bir dogum gereklesmisti. O gn dogan kisinin kim oldugunu sordum. Bana onun simdi 7oy// Kisi adiyla tanidigimiz Soylu Kara Kugu oldugunu aikladilar. Eger agzimi saskinliktan bir karis amadiysam bu sadece rastlantiyla aiklanabilir. Seninle ayni yilin, ayni ayinin ayni gnUnde ama dnyanin teki yarisinda dogmus bir kisiyle karsilasma ve de bunun sana daha nce bildirilmis olma sansi ne kadardir acaba? Ooota'ya, Soylu Kara Kugu ile zel olarak konusmak istedigimi syledim. Bu grsmeyi ayarladi. Yillar nce, Kara Kugu'ya yerkrenin tepesinde, Mutant'lar toplumunda yasayan bir beden iinde barinan ruhsal esinden sz etmislerdi. O da genliginde, Avustralya'da yasayan halkin aranma byle bir kisiyi aramayi dsnms ama ona, bu ruhsal ah asma geregince esinin de, onun da, kutsanacak degerleri 'elistirebilmeleri iin en az elli yil yasamalari gerektigi bildirHnris:' Dogumlarimizi karsilastirdi*. Onun yasami, tek basina olan annesinin, daha nceden belirledigi bir yere gnlerce yrmesiyle ve vardigi o yerde kazdigi kumu, ender bulunan albino bir koalarim yumusak postuyla dsemesiyle baslamisti. Benselovva'da, beyaz, steril bir hasta'ne odasinda dogmustum ama benim annem de zel seimi olan bu mekana ulasabilmek iin Chicago'dan kilometrelerce yol kat etm.isti.: o Sayla Kara Kugunun babasi o dnemde yolculuk etmekteydi j^-fok ok uzaktaydi. Benimki de aynen yleydi. O tm yasami boyunca adini pek ok kez degistirmisti. Ben de yle. O bana her degisikligi yaratan kosullardan sz etti. Annesinin dogum yapmak iin yrrken yoluna ikan o ender beyaz koala postu, bebegin ruhunun liderlik zelligi tasiyacaginin bir isareti idi. O, kisisel olarak Avustralya'nin kara kugusu ile akrabtfigini deneyimlemis, sonra da bu ada, bana Soylu seklinde ce\ ;(TM)"!*:j-r? zel sifati eklemisti. Ben de ona kendi adimdaki degisir."* s v o " yksn anlattim.

Aramizdaki iliskinin gerek ya da imgesel olmasi hi de nemli degildi. Gerekten de ilk anda birbirimize karsi derin bir yakinlik duymustuk. Yrekten yrege akan pek ok sylesimiz olmustu. Konustuklarimizin pek ogu kisiseldi ve bu yazida yer almasinin uygun olmayacagini dsndgm konulardi, ne var ki anlattiklarinin arasinda pek nemli oldugunu, dsndgm bir sey var ki, bunu sizlerle paylasmak istiyorum. Soylu Kara Kugu, bana bu kisilikler dnyasinda her zaman bir ikilik oldugunu syledi. Ben bunu ktlge karsi iyilik, klelige karsi zgrlk, uygunluk ve tersi gibi yorumlamistim. Ama onun sylemek istedigi bu degildi. Beyaz ve siyah yoktur, her zaman grinin tonlari vardir. Ve en nemlisi, btn gri, as*ma asama kaynagina dogru ilerleme halindedir. Ona takilarak o yaslarimizdan sz ettim ve sadece anlayabilmek iin bir elli yila daha gereksinmem oldugunu syledim.

Ayni gnn ilerleyen saatlerinde, Zaman Tutma geitinde sprey boyanin asil mucidinin Aborijinler oldugunu grendim. evre konusunda sonsuz duyarli olan bu insanlar zehirli kimyasallar kullanmiyorlardi; onlar zamana ayak uydurarak degismeyi reddetmislerdi ve bylece 1000 yilinda yaptiklari seimle bugnk seimleri ayniydi. Duvardaki bir blgeyi, parmaklarini ve bir hayvanin tylerini kullanarak koyu kirmiziya boyadilar. Bir ka saat sonra boya kurudugunda, bana kireten elde ettikleri beyaz boyayi, su ve kertenkele yagiyla karistirmayi grettiler. Bu karisimi yapabilmek iin bir aga kabugunu kullandik. Kivami tutturunca aga kabugunu bir huni gibi kivirdilar ve boyayi agzima akittilar. Boyanin pek tadi yoktu ama dilimin zerinde olmasi tuhaf bir duyguydu. Sonra ellerimi kirmizi duvarin zerine koydum ve boyayi parmaklarimin evresine dogru agzimla pskrttm. Sonra elimi dayadigim yerden ektim ve bu kutsal duvarda biraktigim "Miitantin el izi"ni seyrettim. Vatikan'in Sistina Sapelinin tavanina yzmn resmi izilse, bylesine onurlandigimi hissetmezdim. Btn gnm duvarin zerindeki verileri inceleyerek geirdim. Ingiltere Hkmdarinin taninmasi, para degisikliginin takdimi, bir otomobilin, uagin, jetin, Avustralya'nin evresinde dnen uydularin ilk grndkleri gnler, gnes ve ay tutulmalari buraya kaydedilmisti. Hatta bu resimlerin arasinda benden daha da fazla mutasyona ugramis mutantlarm bindigi bir uan dairenin bile resmi vardi! Bana anlatilan seylerden bazilari bir nceki Zaman Koruyucu ve Ani Komyucifnun kayitlariydi, ama tekiler, uygar topraklara gnderilen gzlemcilerin getirdigi :R15erlere dayanilarak resmedilmislerdi. Bir zamanlar genleri bu amala kentlere gnderirlerdi ama sonradan bunun genler iin ok zor bir grev oldugunu anladilar. Genler, kisa sre sonra bir kamyonete sahip olmak, her gn dondurma yiyebilmek ve sanayi dnyasinin her trl harikasirTdari-yararlanabilmek gibi vaatlere abuk kaniyorlardi. Daha yasli insanlarin ayaklari yere daha siki bastigindan bu miknatis ekimini iyi taniyorlar ama buna kanmiyorlardi. Ne var ki hi kimse kabileye bagli kalmaya zorunlu kilinmamisti ve arada sirada yitirilmis yelerden birinin geri dndg olurdu. Ooota dogdugunda annesinin ellerinden-alinmisti; bu gemiste sadece yaygin bir uygulama degil, ayni zamanda yasal bif jsle'mdi. Pagan lan Hiristiyan yapmak ve ruhlarini kurtarmak adina ocuklar zel kurumlara testim edifiyordu ve ana dillerini grenmeleri, kutsal ayinlerini yapmalari yasaklaniyordu" Ooota, kklerini bulabilmek iin kaana dek, onalti yil kentte yasamisti. Ooota,. kimi zaman hkmetin Aborijinlere ev .verdiginde olanlari anlattigi zaman, ok gldk. Insanlar bahede uyuyorlar ve evleri depo olarak kullaniyorlardi. Bu ayni zamanda onlarin armagan kavramindan neler anladigini da ortaya, koyuyou. Kabileye gre armagan, eger verdigin kisinin istedigi bir seyse, armagan sayilir. O kisinin sahip olmasini arzu ettigin bir seyi verdigin zaman bu bir armagan olmaz. Armaganda bir zorunluluk yoktur. Kosulsuz olarak verilen bir seydir. Armagan alan kisi bunu ne isterse yapabilir kullanabilir, kirabilir, baskasina yerebilir, cani ne isterse onu yapar. Armagan kosulsuz olarak alan kisinindir ve armagani veren kisi karsiliginda hi bir sey

beklemez. Eger bu kosullara uymuyorsa, bu. bir armagan sayilmaz. O zaman buna baska bir ad vermek gerekebilir. Hkmetlerin armaganlari ve benim lkemde bu ad altinda verilen pek ok seyin bu insanlar tarafindan baska trl nitelendirecegi ortadaydi. Bunun yani sira kendi lkemde srekli armaganlar veren ama bunun farkinda bile olmayan insanlar oldugunu da biliyordum. Onlar cesaret asilayan szler sylerler, gln aksakliklari paylasir, dostlarinin dayanip aglayabilecekleri omuzlara sahiptirler, ya da en basitinden gerek dostlardir.

Bu insanlarin foilgdigi beni hi durmadan sasirtiyordu. Bu dnyanin nderieri onlar olsalardi, hdklar arasinda ne harika bir iliski olurdu! t/Grev . .[v] ' o ir: Ertesi gn, bu kutsal yeralti mekaninin en iyi korunan zemin katina girmeme izin verildi. Burasi en ok deger verilen yerdi ve benim kabulm konusundaki derin tartismalar burada yapilmisti. Duvarlari cilalanmis ve aralara opallerin yerlestirilmis oldugu bu odayi aydinlatabilmek iin mesaleler kullanmak zorunda kaldik. Duvarlarda, yerde ve tavanda yansiyan isiklar, simdiye dek grdgm en muhtesem. gkkusagini yaratiyordu. Sanki bir kristalin iinde duruyordum, renkler benim altimda, stmde danscdiyor ve beni sarmaliyordu. Bu oda insanlarin dogrudan Bir'k ile baglanti kurduklari, bizim kullandigimiz terimle, meditasyon yaptiklari yerdi. Bana mutantlarin duasi ile Gerek insanlarin Tanriyla iletisim kurma tarzi arasindaki farki aikladilar ve duanin ruhsal dnyaya karsi yapilan bir konusma oldugunu, oysa onlarin bunun tam tersini yaptiklarini sylediler. Oniar dinliyordu. Zihinlerindeki tm dsnceleri siliyorlar ve mesaji almak zere beklemeye basliyorlardi. Sanirim bana sylemek istedikleri suydu: "Konusmakla mesgulken,'Tanrisal Birligin sesini duyamazsin.!"

Bu odada evlenme trenleri gereklestirilmis, isim degisiklikleri yapilmisti. Yasli insanlarin lmeye yatmadan az nce ziyaret etmek istedikleri mekan da burasiydi. Avustralya anakarasinda sadece bu irkin yasadigi dnemlerde, lleri gmme biimi klandan klana degisiklikler gsteriyordu. Kimisi llerini daglarin ilerine kestikleri yariklara, mumyalar gibi iyice sararak gmyorlardi. Ayers Rock'da bir zamanlar pek ok beden gmlyd ama simdi elbette hepsi yok olmustu. Gerekte bu halk l insan bedenine fazla nem vermiyordu bu nedenle cesetler ogunlukla fazla derin bir ukur kazmadan .kuma gmlyorlardi. Onlarin inancina gre l bedenin, evrendeki her sey gibi eriyerek yeniden topraga karismasi gerekiyordu. Simdilerde bazi yerliler ldkleri zaman bedenlerinin gmlmeden le birakilmalarini Vasiyet ediyorlar, bylece onlara mrleri boyunca nimet saglamis olan hayvanlara yem olarak, onlarin dnyasina borlarini deyeceklerini dsnyorlar. Anlayabildigim kadariyla, Gerek Insanlar son nefeslerini verdikleri zaman nereye gideceklerini biliyorlar ama Mutantlarin pek ogu byle bir bilgiden yoksun. Bunu bildiginiz zaman, bu dnyadan gven ve huzur iinde ayriliyorsunuz; bilmediginiz zaman dogal olarak bir mcadele veriliyor. Mcevherlerle ssl odada da ok zel gretilere yer veriliyor. Burasi yok olma sanatinin gretildigi sinif. Bu anakarada Aborijin irkinin bir tehlikeyle karsilastigi zaman havaya karisip yok olma zelligine sahip oldugu sylentisi ok fyiygindir. Kentte yasayan yerlilerin pek ogu bunun uydurma oldugunu savunurlar. Onlarin halki asla bylesine insan st yeteneklere'-sahip olmamistir. Ama onlar yanilirlar. Bu lde gzden yitme sanati son derece stn bir dzeyde gereklestiriliyor. Gerek Insanlar halki, sadece yok olma sanatim-degil, ayni zamanda sayica birden fazla olabilmeyi de basarabiliyorlar. Bir insan on veya elli

tane grnmeyi de basarabiliyor. Bu yntem hayatta kalabilmek iin bir silah yerine kullaniliyor. Gerekte baska irklarin duyduklari korkudan yararlaniyorlar. Onlar baskalarini yok etmek iin ogalmiyorlar ama bunu bir kitlesel hareketmis gibi-gsterdiklerinde onlara dsman olan insanlar korku iinde igliklar atarak kaiyor ve evrelerindekilere, by ve seytan hikayeleri anlatiyorlar. Bu kutsal mekanda sadece bir ka gn kaldik ama ayrilmadan nce mcevherli odada beni onlarin szcs ilan eden bir tren yaptiktan sonra gelecekte de gvence ve korunma altinda olmami saglayacak bir ayin dzenlediler. Tren, benim basima yag srmeleriyle basladi. Yuvarlak kesilmis gms rengi koala postunun ortasina amsakizi ile yapistirilmis opal tastan olusan madalyonu alnima taktilar. Bedenimin her yanina ve yzme kus tyleri yapistirildi. Herkes tylerden olusan kostmler giydi. Rzgar anlarinin, tylerin ve kamislarin yarattigi esintiyle inladigi harika bir trendi bu. Ses, dnyanin. en sahane katedrallerinde dinledigim orglar kadar gzeldi. Bunun yani sira kil kavallar ve bizim fltmz gibi bir ses ikaran, kisa tahta bir enstrman aldilar. Iste o zaman beni gerekten aralarina kabul ettiklerini anladim. Bana uygulanan sinavi basariyla gemistim, stelik daha nce ne sinanacagim bildirilmis, ne de bunun amaci aiklanmisti. Onlarin emberinin merkezinde olmak, bana sylenen sarkilari dinlemek, o kadim ve ari mzigin sesini dinlemek, beni ok, ok, ok heyecanlandirmis ve duygulandirmisti. Ertesi sabah, baslangitaki grubun sadece bir blm bu gizli mekani benimle terkederek, yolculugadevam etmek zere yola koyuldu. Simdi nereye gidiyorduk? Bunu bilmiyordum.

Bir Kutlama Sleni * Yolculugumuz boyunca birilerinin o yeteneklerini onurlandirmak iin iki firsat geti elimize. Herkes iin kendine ze! bir senlik dzenleniyordu, ama bunun bizim yasgn partilerimiz ile hi bir ilgisi yoktu -bunlar onlarin zgnlklerini ve yasama katkilarini kutlamak iin yapiliyordu. Onlarin inancina gre zamanin akip gitmesinin amaci bir insanin daha mkemmel, daha bilge hale gelmesi ve kendi varolusunu dile getirmede daha basarili olmasiydi. Bu nedenle bu yil geen yildan daha iyi bir insan olduguna inanan ve bundan sadece kendi emin olan kisi, bir senlik dzenlenmesini talep ediyordu. Hazir oldugunu bildirdiginde, herkes bunu kutluyordu. Kutlamalarin biri, onlarin deyimiyle sifasi ya da yetenegi, iyi bir dinleyici olan bir kadina yapildi. Adi Sir Sakloyici idi. Kim, hangi konuda konusmak, iini dkmek, itirafta bulunmak isterse, o dinlemeye hazirdi. Bu sylesiler daima son derece zel bir ortamda gereklesirdi ve Sir Tutucu ne bir gtte, ne de bir yargida bulunurdu. Sadece konusan kisinin elini tutar, ya da onu kucagina yatirir ve sadece dinlerdi. Sanki insanlarin kendi zel zmlerini bulmalari, yrekleri onlari nereye sfireklerse oraya gitmeleri konusunda cesaretlendirici bir tavri vardi.

Aklima kendi memleketimdeki, Amerika'daki insar.ar geldi: amasiz ve anlamsiz bir yasam tarzi ile oradan oraya srklenen genler, topluma sunacaklari hi bir seyin olmadigina inanan evsiz berduslar, bizimkine benzemeyen b-> gereklik dnyasinda islev kazanmak isteyen uyumsuz insanlar... Keske onlari buraya getirebilseydim de bunu grebilseydiler; toplum iersinde ise yaramak, hayir yapmak ylesine

kolay,ise yaradigini hissetmek ylesine harikaydi ki! Bu kadin, kabiledeki tir insanlar gibi, hangi konularda gl oldugunun bilincindeydi. Slenin zelligi Sir Saklaytci'nin bizlerden birazcik daha yksek bir noktada oturmasindaydi. Eger bizim hayrimizaysa, evrenin bize parlak yiyecekler bahsetmesini diledi. Ve elbette o aksam yrrken zmler ve bgrtlenler ikiverdi yolumuza. Bir o ka gn uzaklarda bir yerlere yagmur yagdigini grmstk ve oraya vardigimizda minik su birikintilerinin -iinde ok sayida iribas bulduk. Iribaslar kizgin kayalarin zerlerine birakilinca, asla hayal edemeyecegim kadar leziz yiyeceklere dnstler. Slen mnmzde bunun yani sira amurda ziplayan, grnts pek ekici olmayan bir takim yaratiklar daha vardi. Slende mzigimiz de vardi. Gerek Insanlar'a Cotton Eye JoEUR adini verdigimiz Teksas dansini grettim: Onlarin davullarinin ritmiyle dans ylesine gln bir hal aldi ki, az sonra hepimiz glmeye basladik. Sonra onlara Mutantlarin bir esle nasil dansettiklerini gstermeye karar verdim ve Soylu Kara ^Jugi/rim bana eslik etmesini istedim. Kavalyem, vals adimlarini ' hemen kapiverdi ama dogru ritmi bir trl yakalayamadik. Ben melodileri mirildandim ve onlari da bana katilmaya davet ettim. Az sonra tm kabile Avustralya semalarinin altinda mzigini mirildanarak, vals yapiyordu. Onlara gstermek istedigim bir dans da lkeme zg Sguare Dance ( Meydan Dansi) idi ve Ooota benimle harika bir gsteri yapti. O gece benim kendi 186 o - o . toplumumda sifa verme sanatini bir yana birakip mzik alanina atilmama karar verdiler! Bir aborijin adi kazanmama az kalmisti. Benim birden ok yetenegim oldugunu dsnyorlardi ve.kendi kltrme sadik kalarak, onlari ve onlarin yasama bakis tarzlarini ok sevdigimi anlamislardi. Bu yzden bana "Bir ift Yrek" adini verdiler. Sir Sa/clayici'nin sleninde pek ok kisi sz aldi ve,-onun kabilede bulunmasinin ne denli rahatlatici, yaptigi Isin' herkes iin ne kadar degerli oldugunu dile getirdi. O da alakgnll o ama ayni zamanda gururlu bir edayla kizardi ve vgleri soylu bir biimde kabul etti. . Harika bir geceydi. Uykuya yenik dsmeden az nce bylesine gzel bir gn bana yasatan evrene "Tesekkr ede&n" dedim. . Bana seme sansi verilseydi bu .insanlarla yola ikmayi asla kabul etmezdim. Men bana sunulsaydi, asla iribas ismarlamazdim; ama simdi bizim tatillerimizin ne denli anlamsiz; burada geirdigim zamanin ne kadar olaganst oldugunu biliyordum; bunu anlamistim.

A nmzde uzanan topraklar erozyona kapilmisti. mejse derinliginde akan dereler yznden dz ytiryemiyorduk. Gkyz ansizin karardi. ok byk kara bulutlar tepemizdeydi ve gkyzndeki kovalamacayi seyredebiliyorduk. nce az temize bir simsek dst, ardindan kulaklari sagir eden bir gkgrlts isitildi. Gkyz flaslarin yanip sndg bir tavana dnsmst. Herkes siginacak bir yer aramak iin saga sola segirtti". Hepimiz drt bir yana dagildik ama siginacak bir, yer bulamadik. lkenin

bu yresi pek orakti, evrede ancak bir ka ali irpi, bir iki cce aga ve bazi egrelti otlan gze arpiyordu. Saganagin bastirmak zere oldugu belliydi ve gkyz, yaklasan bir tren gibi grlyordu. Toprak ayaklarimin altinda titredi. Sonra gkyznden devasa yagmur damlalari inmeye basladi. Simsekler akiyor, nefesimi kesen gkgrltleri birbirini izliyordu. Elim, igdsel bir davranisla belime bagladigim kayisa gitti. Bu kemerimin ucunda su mataram ve Sifaci Kadirim benim iin hazirladigi, ii yaglar, otlar ve tozlarla dolu kesem vardi. O her birinin nerede ve nasil kullanacagini bana rnee ince anlatmisti ama biliyordum ki onun sanatini

kavrayabilmek iin, Amerika'da tip egitimi alir gibi alti yil alismam gerekirdi. Bel kemerimin gvende olup olmadigini gzden geirdim. : Btn bu grlt ve karmasa arasinda baska bir sey, ok daha gl, daha yeni ve saldirgan bir ses isittigimi farkettim. Bu ses hi de tanidik degildi. Ooota bana seslendi: "Bir agaca tutun! Bir agaci siki siki tut!" Ama etrafta bir aga yoktu ki. Gzlerimi-/ kaldirdim ve ln zerinde bir seyin yuvarlandigini farkettim. .' Bu yksek, kara, neredeyse on metre enindeki sey hizla zerime geliyordu! Ben bunun ne oldugu hakkinda karar verene kadar ona kapildim. Su, amurlu, kpkl su anaforlar olusturarak basimin zerinden geti. Tm bedenim sele esir dsmst. Bir yandan soluk alma telasina kapildim, bir yandan elimi sudan ikartip bir seye tutunmaya alistim. Nerenin yukarisi, nerenin asagisi oldugunu bile anlayamiyordum artik. amur, agir bir amur kulaklarimin iine doldu. Bedenim drt dnyor, taklalar atiyordu ki birden sert, ok sert bir nesneye arpti ve durdu. Bir aliya' takilmistim. Basimi ve boynumu elimden geldigince uzatip, hava almaya alistim. Akcigerlerim oksijen iin irpiniyordu. Hala suyun altindaydim ve hi bir sansim yoktu. Duydugum .korkuyu szlerle anlatmak mmkn degildi. Sanki kim <-'doklarini bile anlayamadigim gler beni teslim almisti. Batmaya razi olmustum ama son bir kez soluk alabilmek iin-savasim veriyordum. Gr-'.ierimi aamiyordum; yzm kaplayan amur ok agirdi Banr srekli daha fazla baski yapan su yznden alilar her yan-nis t-atiyordu. ___ Sd, geldigi hizla ekip gitti. Dalgalar kld ve su dzeyi ' giderek dst. Byk yagmur damlalarinin tenime dstgn hissedebiliyordum. Yzm- gge evirdim ve yagmurun gzlerimin zerindeki amuru temizlemesini bekledim. Biraz dik durmaya alistigimda boslukta oldugumu ayrilmadim. Gzlerimi atim ve ayaklarimin yerden bir buuk metre' yksekle" sallanmakta oldugunu grdm. Derenin kenarinda asili kalmistim. Kendilerini kurtarmaya baslayan arkadaslarimin seslerini isittim. Yukariya tirmanamiyordum, bu yzden kendimi yere attim. Yere vurunca dizlerim acidiysa da dere 'boyunca srnmeye basladim. Az sonra seslerin ters ynden geldigini anladim ve geri dndm. " - __ ok gemeden hepimiz bir araya toplanmistik. Hi kimse ciddi bir yara almamisti. Uyuma postlarimiz sele kapilmisti, bu arada benim bel kemerim ve degerli kesem de yerinderyoktu. Hepimiz ayakta dikildik ve yagmurun zerimizdeki amuru yikamasini ve yeniden Toprak Ana'ya iade etmesini bekledik. Birer birer tm dostlarim zerlerindeki giysileri ikarttilar ve bez paralarinin aralarina, kivrimlarina giren kumlari yikadilar. Ben de soyundum. Basimdaki banti da suda yitirdigimden, karmakarisik olan salarimi parmaklarimla dzeltmeye alistim. Pek gln bir halim olmaliydi, herkes yardim etmek zere yanima geldi. Yere serdigimiz kumaslarimiz iyice yagmur suyu emmisti. Bana yere oturmami isaret ettiler ve kumaslardaki suyu sikarak ve parmaklariyla ayirarak saimi sekle sokmaya alistilar.

Yagmurdurdugunda, giysilerimizi yeniden giydik. Sonunda kuruduk ve zerimizde kalan son kumlari da silkeledik. Kizgin hava nemi emdi ve cildim gergefe gerilmis kumasa dnd. Iste o zaman kabile halki bana aslinda ok sicak havalarda zerlerine bir sey giymeyi sevmediklerini ama benim, onlarin iplakligindan rahatsiz olacagimi dsndkleri iin bugne dek rtndklerini ve ev sahipleri olarak benim treme uymaya karar verdiklerini aikladilar. Btn bu dehsetin en sasirtici yn yasamis oldugumuz korkunun ok kisa bir srede uup gitmis olmasiydi. Her seyimizi yitirmistik ama kabile halki zaman yitirmeden glmeye baslamisti bile. Bu zorunlu dustan sonra kendimi daha iyi hissediyordum; eminim bedenim de daha rahatlamisti. Firtina, yasamin muhtesemliginin ve ona olan bagliligimin bilincine

varmami saglamisti. Beni mutlu eden ya da umutsuzluga srkleyen seylerin benim disimdaki nesnelerden kaynaklandigina inanirdim ama lme bylesine yaklasinca bunun dogru olmadigini kavradim. Szcgn tam anlamiyla zerlerimizdeki rtler disinda her seyimizi yitirmistik. Bana verilen minik armaganlar,Amerika'ya gtrp, torunlarima vermeyi dsndgm her sey yok olmustu. nmde iki seenek vardi: ya yakinacak ya da olan biteni kabullenecektim. Bu drst bir degis tokus muydu? Sahip olabildigim bir iki para karsisinda, nesnelere bagimli olmamayi bylesine kisa sren bir dersle grenmistim. Bana, belki de sele karsin ikinimi yitirmeyebilecegimi, ama Tanrisal Birligin enerjisinde, hala madde tutkunu bir insan oldugumun ortaya ikmasiyla bana byle bir ders verilmis olabilecegi aiklandi. Acaba artik maddeyi degil, deneyimi hazine saymayi grenebilmis miydim? O aksam, toprakta kk bir delik kazdilar. Bunun iine yaktiklari atese pek ok tas koyup,, bunlari kizdirdilar. Ates snp, sadece taslar kaldiginda, buraya nemli yapraklar, bitki kkleri ve kuru otlar koydular. Sonra ukuru kumla rttler. General Electric firinin basinda bregin. pismesini bekleyen ocuklar gibi bekledik. Neredeyse bir saat sonra yiyeceklerimizi kumun altindan ikarttik ve harika yemegimizi minnet ve skran duygulan iinde yedik. O gece, altima dingo postumu sermeden uykuya yanigimda o nl skunet duasi geldi aklima: ^~ Tanrim, bana degistiremeyecegim seyleri kabul etme gc, degistirebilecegim seyleri degistirme cesareti ve bu ikisi arasinda ktyarki anlayabilme sagduyusu vtfr. t VftIZ O selli yagmurdan sonra, her yardan iekler fiskirdi. orak toprak rengarenk bir haliya dnst. ieklerin zerinde o yrdk, onlart yedik, bedenimizin her yanini i?! S-* bezedik. Harika bir seydi. l arkamizda birakiyor, denize yaklasiyorduk. Her yeni gnle bitki rts zenginlesiyordu. Bitkiler ve agalar giderek daha byk, sayica daha fazla idiler. Bol bol yiyecek buluyorduk. Yepyeni tohumlar, filizler, cevizler ve yabani meyvalar tadiyordum. Kabile yelerinin biri, bir agata boylamasina bir yarik ati. Yeni yaptigimiz mataralarimizi, agacin zerinden gelen ve bu yariktan akan minik selalenin suyu ile doldurduk. Ve ilk kez balik tuttuk. Baligin o ttsl lezzeti en degerli anilarimdan biri olarak hala bellegimde. Bunun yani sira bol bol yumurta, srngen ve kus yeme firsatimiz oldu. Gnlerden bir gn yabanil doganin ortasinda dnyanin en gzel havuzu ile karsilastim. Btn gn bana zel .srprizleri oldugunu fisildayip durmuslardi ve gerekten de yle olmustu. Su soguk ve derindi. Genis havuz kayalik bir ukurun iindeydi ve evresi alilarla kapliydi. Sanki bir cangilin ortasmdaydim.

Yol arkadaslarimin talimin ettigi gibi, mthis heyecanlanmistim. Havuz keyifle yzmeme yetecek kadar bykt. Arkadaslarima bu niyetimi aiklayip izin istedigimde, bana sabirli olmami sylediler. Bu topraklarda kimin sz geiyorsa, onlardan izin almamiz gerekiyordu. Minik bir ayin yaparak havuzu paylasma izni istediler. Onlar bu niyetle bir sarki sylerlerken, suyun zeri yavas yavas dalgalanmaya basladi. Tam ortadan baslayan bu irpinti suyun bizim durdugumuz kiyisina dogru ilerledi. Sonra uzun, yassa bir bas belirdi, az sonra bu basin neredeyse bir metre, seksen santim uzunlugunda bir timsaha ait oldugu anlasildi. Bu olasilik hi aklima gelmemisti. Derken "suyun zerinde bir timsah daha belirdi ve bu ikisi karaya ikarak yesilliklerin arasina daldilar. Bana artik yzebilecegimi sylediklerinde baslangitaki heyecanim kalmamisti. Zihnimden, "Hepsinin ikmis oldugundan emin misiniz?" diye sordum. Sadece iki timsah oldugunu nasil bilebilirlerdi ki? Uzun bir aga dalini suya sokup dibi kontrol ettiler. Suyun der in. liderinde baska hayvan olmadigi belliydi. Bir gzc-timsahlarin dnsn izlemek iin kiyida kaldi ve biz yzmeye basladik. Suyun iinde bulunmak mthis serinletici idi, suyun, zerinde yatmak mthis dinlendirici idi ve belim aylardan beri -ilk kez rahat etmisti. act ne kadar tuhaf grnrse grnsn, benim korkusuzca timsah havuzunda yzmem, bu yasamimda simgesel olarak ikinci kez vaftiz edilmem anlamindaydi. Yeni bir din bulmus, ^egildim ama yeni bir inan kazanmistim. O gece minik glmzn kenannoa kalmadik ve yolumuza devam eftik. O gn karsimiza ikan bir baska timsah, tekilerden daha kk't ve anlamistim ki, yasamini bizleri beslemek iin feda etmeye karar vermisti. Gerek insanlar timsah etini fazla yemezler. Bu srngenin saldirgan ve hilekar bir tavri oldugunu dsnrler.' Etten alacaklari titresimin onlarin kisisel titresimlerine karisacagini ve onlarin huzurlu ve siddetten uzak 194 , yasamalarini engelleyecegini bilirler. Pisirdigimiz timsah yumurtalarinin tadi igrenti. Gene de evrenin .aksam yemegimizi saglamasini istedigimizde, nmze geleni geri gndermek dogru degildi. Bu byk resim kapsaminda her seyin dzenlenmis oldugunu biliyor, kendimizi yasamin akisina birakiyor, doyurucu lokmalari yutuyor ve ikinci porsiyonlari almiyorduk. " : Su boyunca yrrken, sayisiz su yilaniyla karsilasttkr'Aksam yemegimiz iin taze yiyecegimiz olabilsin diye onlari canli canli koruduk. Aksam kampimizi kurdugumuzda, pek ok insarm bu su yilanlarini sikica tutup baslarini agizlarina soktuklarini grdm. Kafalarini disleriyle simsiki tutuyorlar ve sonra ellerini hizla geriye ekiyorlardi. Bu biimde aci ekmeden ve ansizin len hayvanlarin var olus amalan onurlandirilmis oluyordu. Kabile, Tanrisal Birligin planina gre hi bir canlinin yasarken aci ekmemesi gerektigine inaniyordu, eger bir yaratik istirap ekiyorsa, bunu kendi istemistir diye dsnyorlardi. Onlarin bu inanci hem hayvanlar hem de insanlar iin geerliydi. Yilanlar ttslenirken, ben bir kenara oturdum ve glmseyerek eski bir dostum olan Dr. Cari Cleveland'i ve grencilerine kirik eklemleri, yerlerine yerlestirmeyi gretirken sergiledigi titiz davranisi dsndm. Bir gn, diye sz verdim kendi kendime, bugn grendiklerimi onunla paylasmaliyim. "Hi bir yaratik, bunu kendi arzulamadika aci ekmemelidir." Bu zerinde durup, dsnlmesi gereken

bir nermeydi. Ruhsal Kadin bana, her ruhsal bireyin, varolusunun en st dzeyinde, mkemmel olmayan bir bedenle dnyayagelmeyi seebilecegini ve bazen bunun gereklestigini anlatmisti. Bu ruhlar genellikle iliskide bulunduklari kisileri egitmek ve onlari etkilemek amaciyla bunu yaparlar. Ruhsal Kadin, gemiste ldrlms olan kabile yelerinin, dogumlarindan nce yasami dolu dolu yasamayi ama bu "yasam diliminin bir noktasinda bir baska ruhun aydinlanmasinin bir

parasi olmayi setiklerini sylemisti. Eger ldiirldlerse, bu sonsuz dzeyde yapilmis bir anlasmanin sonucu idi ve onlarin daima kavramini ne denli iyi anladiklarini gsterirdi. Katilin bu meydan okumadan yenik iktigi ve gelecekte bir baska yerde yeniden denenecegi anlasilmaliydi. Onlarin inancina gre, tm hastaliklarin ve dzensizliklerin ruhsal bir baglantisi vardi ve birer sirama tasi grevi yapardi; eger Mutan t'lar bedenlerini dinlemeyi grenirlerse her seyin anlamini kavrayabilirlerdi. O gece karanlik ve iplak lde dnyanin canlandigini isittim ve en sonunda korkumu yenmis oldugumu farkettim. Bu yryse belki gnlsz bir grenci gibi baslamistim ama simdi burada, sadece topragin, gkyznn ve kadim yasamlarin var oldugu, tarih ncesi aglardan kalan hayvan dislerinin,, penelerinin, pullarinin her yerde grlebildigi ama gene de korkusuz insanlarin egemenliginde olan bu yerde, bu deneyimi yasamis olmamin benim iin ne denli degerli oldugunu kavrayabiliyordum. Simdi, benim olmasini setigim belli olan bu yasamla yzlesmeye hazir oldugumu hissediyordum.

Vedalasma f Bir sredir tirmanmakta oldugumuzdan kampimizi daha ncekilere oranla yksek bir yerde kurduk, insani canlandiran, serin bir hava vardi. Bana sylediklerine gre, henz gremesek de okyanus yakinimizdaydi. Sabahin ok, ok erken bir saatiydi. Gnes henz dogmamisti ama arkadaslarimin bazilari kalkmis ve ise koyulmustu bile. Sabah atesini yakmislardi ki, bu pek ender grlen bir seydi. Yukariya bakti,,; ve sahinin yakinimdaki bir agaca konmus beni gzledigini grdm. Her zamanki sabah ayinimizi yaptiktan sonra Soylu Kara Kugu elimden tuttu ve beni atesin yanina gtrd. Ooota bana Yasli Kisfnin bana zel bir kutsama yapacagini syledi. Herkes evreye toplandi; ben kolkola girmis insanlar emberinin ortasinda ayakta duruyordum. Tm gzler kapaliydi ve yzler gge evrilmisti. Soylu Kara Kugu gkyzne dogru konustu. Szlerini bana Ooota aktardi: . "Merhaba Tanrisal Birlik. Yanimizda bir Mutant ile senin nnde duruyoruz. Onunla birlikte yrdk ve grdk ki, o.

senin mkemmelligine ait bir kivilcima sahip. Ona dokunduk ve degistirdik ama bir Mutant'in dnsme ugramasi ok zor. "Mesajin sonu."

Ruhsal Kadin benimle bir sre yrd ve gnes yavas yavas karanligi delerken, altimizda uzanan kenti gsterdi., Uygarliga geri dnme zamanim gelmisti. Kirisik ve esmer yz, delici kara gzlen uurumun

kenarindan ok daha tesini grr gib'iydi. Eliyle uzaktaki kenti isaret ederkenj yerli diliyle bir seyler syledi. Iste o zaman bugnn ayrilik gn oldugunu anJadim; kabile beni serbest birakiyordu; gretmenlerimden kokuyordum. Acaba dersimi ne denli iyi grenebilmistim? Bunu'ancak zaman syleyebilirdi. Tm grendiklerimi animsayabilecek miydim? Ne tuhafti, su anda Avustralya uygarligina geri dnecegime sevinmiyor, mesajlarini dogru iletip iletemeyecegim konusunda kaygilaniyordum. Grubumuzun yanma dndk ve kabilenin her bir yesKbana hosa kal dedi. Evrenin her yaninda gerek dostlar birbirleriyle, vedalasirken ne yapiyorsa biz de onu yaptik: birbirimizi kucakladik. Ooota syle dedi: "Sana verebilecegimiz her seye sen zaten sahiptin, bu nedenle sana verebilecegimiz hi bir sey yoktu, ama bu veremediklerimizi bile bizden almayi, kabul etmeyi ve benimsemeyi grendigini hissediyoruz. Iste bizim sana armaganimiz da bu." Soylu Kara Kugu ellerimi ellerinin iine aldi. Sanirim gzleri yasla dolmaya baslamisti. Eminim benim de yleydi. "Ltfen bu bir cifi yregi yitirme dostum." Derken Ooota szlerini bana aktariyordu: "Bizim yanimiza iki aik yrekle geldin. Simdi bu iki yrek hem bizim hem senin kendi dnyan iin anlayis ve duygu ile dolu. Sen de bana bir ikinci yrek armagan ettin. Artik ben de kendim iin asla hayal edemeyecegim bir bilgi ve anlayisa sahip oldugumu biliyorum. Arkadasligimiz benim iin gerek bir hazine. Huzur iinde git, dsncelerimiz senin korusun." Dsnceli bir edayla- su szleri sylerken gzleri isil isil parliyordu: "Seninle yeniden karsilasacagiz ve bu kez insan bedenleri ykmzden kurtulmus o'caiz.'1

Mut/U . o *f~ ' Kendi basima yrmeye basladigimda artik yasamim"" bu son aylarda oldugunca basit ama anlamli olamayacaga "** n" paramin her zaman geri dnmeyi isteyecegini biliyordum. Kente ulasabilmek iin neredeyse btn gn yrdm. Varacagim bu yerlesim merkezinden kendi kiralik evime nasil ulasacagim hakkinda da hi bir. dsncem yoktu. Otoyolu gryordum ama orada yrmenin tehlikeli olacagini dsnerek ormanin iinden ilerlemeyi srdrdm. Bir yerde durup geriye baktim ve tam o anda nereden iktigi belli olmayan bir esinti ikiverdi. Rzgar, dev bir silgi gibi ayak izlerimi kumdan sildi. Sanki, anakaranin ta yregindeki o lde benden geriye bir sey kalmamaliydi. Srekli beni izleyen ve gzleyen kahverengi sahiriim de, tam kentin kiyisina vardigimda basimin zerinde son bir kez dnd.' Uzakta yaslica bir adam vardi. zerinde blucin pantolon, gbegini saran kemerine sikistirdigi kareli bir gmlek ve. giymekten yipranmis orman yesili bir sapka vardi. Ona yaklasirken, bana hi glmsemedi; tam tersine gzleri saskinlik iinde fal tasi gibi aildi.

Dn, gereksinmem" olan her seyim vardi: yiyecegim, giyecegim, siginagim, sagligimla ilgilenenler, kil-ar, mzik, eglence, destek, bir aile, ve pek bol kahkaha -ve tunlarin tm bedavaydi. Ama simdi bu dnya tmy'e yok olmustu. Bugn para iin dilenmezsem hi bir sey yapamayacaktim. Gereksinme duydugum her seyi satin almak zorundaydim. Seenegim yoktu; su anda pitiik iinde, bir paavraya sarinmis dilenciden baska bir sey degildim. Bir antasi bile olmayan bir dilenci. Bu igren grnml berdus grntsnn altinda nasil bir kisinin bulundugunu sadece ben biliyordum. Btn dnyanin evsizleri ile ilgili dsncelerim o anda birdenbire degisiverdi.

Avustralyali adama yaklasarak: "Bana biraz bozuk para dn verebilir misiniz? Ormandan iktim ve bir telefon etmem gerekiyor. Param yok. Eger bana adinizi ve adresinizi verirseniz, size borcumu derim," dedim. Adam, bana ylesine saskinlikla bakmayi srdryordu ki alnindaki kirisikliklar yer degistiriyordu. Sonra, sol eliyle burnunu tikarken, sag elini cebine atti ve bozuk para ikartti. Yeniden berbat kokmaya ' baslamis oldugumu biliyordum. Timsah havuzundaki sabunsuz banyomdan bn yana neredeyse iki hafta gemisti. Adam basini salladi, parasini geri almak umurunda degildi, hizla uzaklasti yanimdan. Bir ka sokak asagi yrdm ve bir araya toplanmis okul ocuklari grdm. gleden sonra evlerine dnmek iin okul otobsn bekliyorlardi. Hepsi Avustralya genligine zg o isiltiya sahiptiler, giysileri bir rnekti. Sadece ayakkabilari o kjsisel zelliklerini dile getirme abalarini yansitiyordu. Hepsi '""birden gzlerini benim iplak ayaklarima, daha dogrusu bir ift kadin ayagindan ok dehset verici bir mutasyona ugramis uzantilarima dikmislerdi. Korkun grndgm biliyordum, tele istegim, zerimdeki paavra-ve-120 gnden fazladir taranmayan salarimla onlari korkutmamakti. Yzmn, omuzlarimin ve kollarimin derisi o kadar ok soyulmustu ki, her yanim lekeler ve illerle doluydu. Bunun yani sira onlardan da igren koktugum konusunda tepki almistim. Tepkileri gven verici idi. Benden korkmam islardi, sadece kikirdayip, glsyorlardi. Benim Amerikan aksanim, Avustralyalilara zg o inanci bu durumda iyice pekistirmisti: Amerikalilarin hepsi bir acayiptir! Bana iki blok tede bir telefon kulbesi bulabilecegimi sylediler. Ofisime telefon ettim ve bana para gndermelerini istedimTelgraf gnderebilecegim bir yerin adresini de onlardan grendim. Postahaneye vardigimda, orada bulunan insanlarin yiizlerindeki ifade de, son derece tuhaf bir grnme sahip oldugumu kanitliyordu. Vezne grevlisi, hi bir kimligim olmadigindan parayi bana pek gnlszce verdi. Ben paralari alip sayarken, o tezgaha ve bana dezenfektan bir sprey sikiyordu. Elimdeki paralarla taksiye binerek beni bir alisveris merkezine gtrmesini istedim. Oradan lastik sandaletler, pantolon, gmlek, sampuan, disfirasi, dismacunu ve toka aldim. Beni kapida bekleyen taksi sofrnn eline tutusturdugum plastik torbalarin ii ayrica bir torba dolusu taze meyva ve alti kutu meyva suyu ile doluydu, sofr kabul edilmeme olasiligina karsi, beni gtrdg motelin kapisinda da bekledi. Her ikimizinde bu konuda kuskulari vardi ama elimdeki para destesi sayesinde tuhaf grntm korku uyandirmadi. Odaya girer. girmez suyu atim ve banyo kvetini doldurmaya basladim.

Banyom hazir olana kadar da hava yollarini arayip ertesi gn iin uakta bir yer ayirttim. Bundan sonraki saatimi banyoda, sicak suyun ve kpklerin iinde yatarak, son bir ka yili ve [n] zellikle yasamimin su son bir ka ayini dsnerek geirdim. Ertesi gn gene de sekilsiz ama temiz salarim, keselenmis yzm, toynak-ayaklanma uydurabilmek iin orasindan burasindan kestigim lastik sandaletlerimle ve mis gibi kokarak uaga bindim. Cepli bir giysi satin almayi kil edemedigimden parami tisrtmn iine sokmustum. o

Komsum, beni grdgne sevindi. Hakliydim ev sahibimle ilgili sorunlari o zmlemisti, ben sadece ona borluydum. Yola ikmamdan bir ka gn nce bana televizyon ve video kiralayan o magazanin sahibi, harika bir Avustralyali idi ve [;] yoklugumda bana ne fatura yollamis ne de gelip mallarini almisti. O da beni grdgne ok sevindi. Televizyonunu ve o videosunu ona geri vermeden ve borcumu demeden bir yerlere gitmeyecegimden emindi zaten. Meslek projem de, ona biraz zaman ayirmam iin beklemekteydi. Sagliki arkadaslarim da saskindilar ama benim opal madenine kazi yapmaya gittigim konusunda sakalar yapip, glyorlardi. Sonradan grendigime ' gre Ooota, beni almak iin kiraladigi jipin sahibine, geri ." dnmememiz halinde, jipini lden almasini ve is yerimi ' uyarmasini sylemisti. Rehberim, bu insanlara benim bir. yryse iktigimi sylemisti ki bunun ' anlami hedef belirlemeden ve zamandisi bir Aborijin gezisi yapmak anlamina geliyordu. "Bu davranisima karsi ikma sanslari yoktu. Kaldi ki projeyi tamamlayacak baska bir kimse olmadigindan, isim hala ' beni bekliyordu. Kizimi aradim. Sesimi duyunca ok rahatladi, ona basima gelenleri anlattigimda ise mthis heyecanlandi ama yok olmam konusunda hi kaygilanmadigini da itiraf etti. Basimin gerekten dertte olmasi halinde, bunu bir sekilde hissedeceginden emindi. Birikmis mektuplarimi atim ve ailemin Noel kutlamalarina karsilik veremedigimi grenmis oldum. Hepsinin gnln almak iin armaganlar gndermeliydim! Ayaklarimi yeniden orap ve ayakkabilarin iine sokabilmek iin uzun uzun ugrastim: onlari suda tuttum, ponza tasiyla ovdum, losyonlar srdm ve hatta l dpkuyu temizlemek iin. bir elektrikli biak bile kullandim! Koltukaltlarimi temizledigim jilet, b^ni yerde yatmaktan kurtaran silte, tuvalet kagidi gibi basit nesnelerin beni" ne ok mutlu ettigini grdm! evremdeki insanlara defalarca artik oksevdigim o insanlardan sz etmeye alistim. Onlarin yasam tarzlarini, deger sistemlerini ve zerinde yasadigimiz bu gezegen konusundaki mesajlarim iletmeye alistim. Gazetede evre kirliligi ve dnyanin en yesil alanlarinin nasil hizla yok olmaya srklendigi konusunda yazilar okuduka sunu ok iyi anliyordum: Gerek Insanlar burayi terketmek zorundaydilar. Bu kosullarda karinlarini ancak doyurabiliyorlardi, gelecekte basgsterecek radyasyon etkileriyle nasil basa ikabilirlerdi ki! Insanoglunun oksijeni yaratamayacagi konusunda hakliydilar. Bunu sadece bitkiler ve agalar basarabilirdi. Bana sik sik syle demislerdi: "Yeryznn canini yok ediyoruz." Teknik alandaki hirsimiz tm yasami tehdit eden ciddi bilgisizligimizi ortaya ikartmisti, bu bilgisizligimizi ancak dogaya saygi duyarak ortadan kaldirabilirdik. Gerek Insanlar Kabilesi simdiden fazlasiyla kalabalik olmus olan bu gezegenin zerindeki varolus srelerini sona erdirme hakkini kazanmislardi. Zamanin baslangicindan bu yana her zaman drst, dogru ve baris dolu insanlar olmuslardi ve evrenle aralarindaki baglanti konusunda asla kuskuya dsmemislerdi. Konusmaya alistigim insanlarin tm Gerek Insanlar Kabilesinin eylemlerine ve degerlerine karsi son derece kayitsizdilar; onlarin degerleri hakkinda hi bir sey ilgilerini ekmiyordu. O zaman anladim ki, bilinmeyen bir seyi yakalamak, farkli grnen bir seyi benimsemek mthis korku

verici ve yildirici idi. Herkese bunun bizi aymazligimdan uyandirabilecegini, toplumsal sorunlarimizi zebilecegini, hatta hastaliklari bile iyilestirebilecegini anlatmak iin ugrastim. Herkes sagir olmustu sanki. Avustralyalilar savunmaya ekilmislerdi. Bir zamanlar bana evlilikten bile sz etmis olan Geoff dahi bilgeligin o l insanlarindan greni imeyecegini savunuyordu. Benim yasamda bir kez ele geebilecek trden bir serven yasamis olmama seviniyordu ama artik yerime oturmali ve benden beklenen hanim hanimcik rol oynamaya baslamaliydim. Ben de bunun zerine saglik projemi tamamladim, Gerek

Insanlar Kabilesi ile ilgili ykm kimseye anlatamadan Avustralya'dan ayrildim. Sezgilerim bana, yasamimin bundan sonraki blmnde atacagim adimlarin benim kontrolmden iktiklarini ve gcn en yksek dzeyince ynetilecegini sylyordu. Birlesik Devletlere dnmek zere bindigim jette yanimda oturan kisiyle konusmaya basladik. Orta yasli ve koca gbekli bir is adamiydi. Pek ok degisik seyden sz ettikten sonra, sira benim yerlilerle yasadigim servene geldi. Onlar? Avustralya anakarasinin ta yiiregindeki topraklarda yasadiklarimi anlattim. Adam beni iyi niyetle dinledi ama sonunda bana verdigi yanit, su ana*dek aldigim tm tepkilerin bir zetiydi sanki: "Simdiye dek byle insanlarin var oldugunu hi kimse bilmiyordu. Madem ---i bu dnyayi terk etmeye de karar vermisler, daha ne ugrasiyorsunuz? Hi kimsenin bu konuya ilgi duyacagini sanmam! ^Ksdi ki, cntern dsnceleri bizimkilere ters dsyor ..^Jyorsunuz; bunca toplun o haksiz olabilir mi?" Harika Gerek Insan"?.:- ile ilgili dsncelerim, haftalar, boyunca simsiki paketlendi ve yregimin derinliklerine ve dudaklarimin arasina mhrlendi. Bu insanlar yasamimi ylesine derinden etkilemislerdi ki, olumsuz yorumlar ve tepkiler^.almamak iin onlardan sz etmeye ekmiyordum. Sonra yavas yavas eski dostlarimin konuya itenlikle ilgi

duymaya basladiklarini farkettim. Kimileri bana bu essiz deneyimimi gruplar halinde toplanmis insanlara anlatmam iin neride bulundu. Karsilastigim tepki her zaman ayni oluyordu: insanlar beni hayranlikla dinliyor, her bir birey, simdiye-dek yapilanlardan geriye dnsn olanaksiz oldugunu ama degistirme yoluna gidilebilecegini dsnyordu. Evet bu gerekti, Gerek Insanlar burayi terkediyorlarji ama etsosuna ve kremaya bulanmis yasam tarzflrilza ve davranislarimiza karsin bize biraktiklari bir mesaj vardi. Bizler onlarin burada kalmalarini ve ocuk dogurmalarini istemiyorduk. Bu bizi ilgilendirmezdi. Bizler, onlarin barisil, anlamli degerlerini pratik eyleme dnstrmeye zen gstermeliydik. Artik, her birimizin iki yasami oldugunu biliyordum: bir tanesi grendigimiz, bir tanesi de sonra yasadigimiz yasamdi. Kiz ve erkek kardeslerimizin, bunun yani sira aci ekmekte olan yeryznn korku dolu igliklarina kulak vermeniazamani gelmisti. Kimbilir, belki de yeni buluslar yapmak yerine gemisi onarma yoluna gitsek, dnyamiz daha umutlu.bir yer olurdu. Kabile bizim agdas buluslarimizi elestirmiyordu. Onlar, insanligin ayni zamanda bir ifade, yaraticilik ve serven olusunu kutsuyorlardi. Ne var ki, bilgiyi aramaya ikan Mutantlarin ise girismeden "Evrenin her yanindaki yasamin hayrina ise .." cmlesini sylemeye gereksinmeleri olduguna inaniyorlardi. Onlar, sahip oldugumuz tm maddinesneleri yeniden degerlendirecegimizi ve onlara yeni bir kullanim biimi kazandiracagimizi umut ediyorlardi. Kaldi ki inanislarina gre, insanlik cenneti deneyimlemeye her zamankinden daha ok yaklasmisti. Yeryzndeki herkesi doyurmaya yetecek teknolojiye sahip oldugumuz gibi, istersek tm insanlarin kendilerini ifade edebilmelerini, kendilerini kabul ettirebilmelerini ve barinabilecekleri yerlere sahip olmalarini saglayabilirdik.

ocuklarimin ve yakin arkadaslarimin destegi ve yreklendirmesi ile Avustralya anakarasinin yregindeki lde yasadigim deneyimlerimi yazmaya basladim. Bu arada sivil toplum rgtlerinin, cezaevlerinin, kiliselerin, okullarin ve benzeri kurumlarin agrilarini kabul ederek, ulasabildigim heryerde konusmalar yaptim. Aldigim tepkiler birbirinden degisik oluyordu. Ku Klux Klan rgt beni dsman ilan etti; Idaho'da beyazlarin stnlgn savunan bir baska grup, benim konusma yaptigim binanin nne parketmis olan tm otomobilleri irki mesajlar ileten etiketler yapistirdi. Bazi asiri muhafazakar Hiristiyanlar beni dinledikten sonra Avustralya llerinde yasayan bu insanlarin cehennemde yanacak olan

paganlar oldugunu sylediler. nde gelen bir Avustralya televizyonunda arastirma programi yapan drt grevli, Birlesik Devletlere gelerek, benim konusma yaptigim bir salondaki kalabaligin arasina oturdu ve syledigim her seyi rtmeye alisti. Nfus sayimina dahil olmamis_ve yabanil blgelerde yasayan Aborijinlerin olduguna inanamiyorlardi ve benim bir sahtekar oldugumu ileri srdler. Ne var ki harika bir denge olusmustu. Aldigim her sevimsiz tepkiye karsin zihinsel telepati, silah kullanmak yerine hayal grnt yaratma ve Gerek nsanlar'in yasam tarzinda yer alan degerler ve teknikler hakkinda daha derinlemesine bilgi edinmek isteyenler ikiyordu. Insanlar, bu deneyimin benim yasamimi ne ynde degistirdigini grenmek istiyorlardi. Benim yanitim "Derinlemesine" oluyordu. Birlesik Devletlere dndkten sonra babam ld. Bu son yolculuguna ikarken onun yanindaydim, elini tutuyor, ona sevgimle destek olmaya alisiyordum. Cenazenin ertesi gn, vey annemden, babamin anisini saklamak iin tir kravatini, eski bir sapkasini, bir koldgmesini istedim. Beni reddetti. "Sana gre bir sey yok." dedi. Eskiden olsa, ona duydugum fkeyi belli ederdim. Oysa o gn, zihinsel olarak benTterketmis olan o sevgili ruha rahmet diledim ve ana

babamin evinden son kez iktim. Yeni duyuyordum; gzlerimi kaldirip mavi g,' varolusumla gurur babama gz kirptim. Iyzne baktim ve Simdi inaniyorum ki, vey annem hana "Elbette. Bu ev senin anne babana ait es} sevgi dolu bir seste: animsatacak bir seyler alabilirsin," deseydi, yalarla dolu. Babani hi bir ders olmazdi. Benim bekledigimi z. bundan ikaracagim Gerekte benim olan seylerin bana^2'6" byfcT szlerdi, olgunlastirdi ve o zaman bu ikilemi grend verilmemesi beni bana bir sinavi gemek iin nce o sinava"01- Gerek insanlar sylemislerdi. Simdi yasamimin yje bir ^ girmem gerektigini durum son derece olumsuz bile grnse, noktasaldaydim ki, geme firsatini yakaladigimi grebiliyor,runsa' bir sinavdan bitmekte oldugunu gzlemek ve onu yafum- ' np^- "*5"" ayrimi grendim. Herseyin ruhsal zenginlirg''amak arasiiw'.' oldugunu grendim. esme iin bir firsat Geenlerde benim konferansimi dinle Hollyvvood'dan birini tanistirmak istedi. Ven bir kisi bana ayinin, soguk krli bir gecesiydi. Aksam yerr[;] Missouri'de Ocak ve. teki konuklar yemeklerini yiyip, kahvelerimi yemis, Roger konusmustum. Ertesi sabah bu kisi, anla^rini ierlerken ben aktarma konusunu grsmek istedi benimle, tt'klarimi sinemaya dedik, paltolarimizi alip vedalasmaktayken}*113- "Bizler hesabi yok oldugunu farketti. Disariya baktik, ansiz birisi senin ortadan karda ayak izin bile kalmamisti." in gzden yitmistin; bir betona kazinmisasina zihnimde belirive&nk' yeni dklms geri kalanini Gerek Insanlardan grendik,m"St.i. "Yasamimin geirmek istiyorum. Her seyi! Hatta gz)6"01' uygulamakla bile!!! den yitme sanatini

Ben, Avustralya'nin Wurundjeri Aborijen kabilesinden Burnam Bumam, "Bir ift Yrek"kitabinin her szn okudugumu burada aikliyorum. Bu tm yasamimda bir solukla, bastan sona okudugum ilk kitaptir. Bunu byk-bfr^ heyecan ve saygiyla yaptim. Bu bir klasiktir ve yazar, biz, Gerek manlarin kendilerine uydugu gveni sarsmamistir. Bunun yani sira bizlerin degerler sistemimizi ve bazi ezoterik grsleri ylesine basariyla dile getirmistir ki, arkamda biraktigim bu o mirasimla gurur duymami saglamistir. Dnyaya, deneyimlerimizi anlatirken, tarihsel bir yanlisi dzeltmistir. Onaltinci t yzyilda Hollandali kasif WHHam Dampier ^yazdiklarinda bizlerden "yeryznn ok ilkel o ..-, ve sefil insanlari "seklinde sz etmistir. Avustralya'dan Mutantlaragnderilen bu mesaj bizleri yksek bir bilin dzeyine ykseltiyor ve bizleri gerekten sahip oldugumuz niteliklerle, soylu ve muhtesem insanlar olarak tanitiyor." \Vurundjeri Kabilesinin Yasli kisisi Burnam Burnam'in Mektubu

yasaminin rmcek agim ren insanin kendi degildir; o, bu agda sadece bineldir. Bu aga yaptigi her katkiyi, aslinda kendi kendine yapmistir. Kizilderili Reisi Scattte Bir sinavin stesinden gelmenin tek. yolu, onunla yzylize gelebilmektir. Bu kainilmazdir. Yasli Kisi Soylu Kara Kugu Yalnizca son aga kesildikten, son irmak zehirlendikten, son balik yakalandiktan sonra... ancak ondan sonra paranin yenemeyecegini anlayacaksiniz. Cree kizilderilerinin kehaneti. Bos ellerle dogmak. lmek bos ellerle. Yasami tm dolulugu ile gzledim Bos ellerle MarioMocgMi Tesekkrler ok zel iki kisi olmasaydi, bu kitap var olamazdi... 8 iki ruh beni kanatlarinin altinda korumaya aldilar ve ykseklere umam konusunda sabirla yreklendirdiler. Bu nedenle Jeannette Grirame ve Carri Garrison'a, ulasilmasi olanaksiz derinliklere varmama ynelik bu edebi yolculugu benimle paylastiklari iin zel bir tesekkr sunuyorum. Paylasim yetenegi ve "Szleri her zaman evirmediysem de tek amacim onlarin zihinlerine tercman

olabilmekti" diye yazarak bana cesaret asilayan yazar Stepnen Mitchell'e tesekkr ediyorum. . Her biri nitelikli bir yazar/konferansi olan gerek insanlar Og Mandino'ya, Doktor Wayne Dyer'a ve Doktor Elisabeth Kubler-Ross'a tesekkr ediyorum. Yasamini, gretmen olmaya adadigi iin gen Marshall Ball'a tesekkr ediyorum. Ve ayrica, Nola teyzeye, doktor Edward Stegman'a, Georgia Lewis'e, Peg Smith'e, Dorothea Wolco"'a, Jenny Decker'e, Jana Hawkins'e, Sandford Dean'a, Nancy Hoflund'aHanley Thomas'aSaygideger Marilyn Reigert, Saygideger Richart Reiger'eJ Wah Bodine'e Jack Small'a, Jeff Small'a, ve Arrow Baskidan Waync Baker'e, Harper-Collins'ten Stephanie Gunning ve Susan Moi.iowa ve Robin Bern. Candice Fuhram ve de zellikle MM Co. Baskani Steve Morgan'a ok tesekkrler. Yazardan Okllta Bu kitap yasanmis bir deneyimin mey vasidir ve olaylardan hemen sonra yazilmistir. Az sonra sizlerin de grecegi gibi elimde'-not tutabilecegim bir defter yoktu. Bu kitabin bir roman olarak satilmasinin nedeni, minik aborijin kabilesini herhangi bir yasal sorundan koruyabilmektir. Kimliklerinin belirlenmesini istemeyen dostlarima bir saygi isareti olarak bazi ayrintilari elemek yoluna gittim. Bunu yaparken bir amacim da kutsal mekanimizin gzlerden irak kalabilmeyi srdrmesiydi. Halk ktphanesine kadar gitmenize gerek kalmamasi iin metinde en nemli tarihsel bilgilere yer verdim. Ve sizlerin Avustralya'ya dek bir yolculuk yapmaniza da gerek olmadigini rahatlikla syleyebilirim nk Aborijinlerin sergiledikleri zel durumlar her Amerikan kentinde rahatlikla rastlanabilecek trdendir: gzlerinizi, issizlik oraninin yzde ellinin stnde oldugu getto mahallelerinde yasayan kara derili insanlara evirmeniz yeterli olacaktir. Bu insanlarin, alisan lariysa en katlanilmaz isleri yklenmislerdir ve onlari kklerine baglayan kltrle her trl ilintiyi yitirmis durumdadirlar. Amerikan kizilderilileri gibi onlar da belli blgelerle sinirlanmis durumdalar ve kusaklardan beri kutsal ayinlerini uygulama zgrlgne sahip degiller. Ne var ki sizlerden gizlemeyecegim bir sey varsa o da, "Mutant'a Mesajdir!" Amerika, Afrika ve Avustralya degisik irklar arasindaki iliskileri iyilestirmek yolunda alismalar gsteriyor gibi, ama Avustralya'nin en i noktalarinda, anakaranin en orak topraklarinda, hala yavas, dzenli ve kadim bir yregin atisinin sesi duyuluyor. Orada irkilik kavramindan haberi olmayan ok zel bir kabile, sadece teki insanlar ve doga ile ilgileniyor. Bu sese kulak vermek ve onu anlamak, insan olmayi ya da insanin var olusunu daha iyi anlamak anlamina geliyor. Bir tartisma ortami yaratma niyeti gtmeyen ve kendi olanaklarimla bastirdigim bu metin, pek ok grs ayriligina meydan verdi. Okurken sizler de pek ok degisik sonuca varabilirsiniz, rnegin, okur, evirmenim olarak sz ettigim kisinin gemis yillarda hkmetin kurallarini ve yasalarini ignemis bir kisi oldugunu sanabilir: nfus sayimlari, vergiler, oy hakkinin kullanimi, topragin ve madenlerin islenme yetkileri, dogum ve lmlerin bildirimleri ve benzeri gibi ykmllklerden kurtulmak iin katigini ve kabilenin teki yelerinin de ayni yollara basvurmalarina yardimci oldugunu dsnebilir. Bu kisinin adini aiklamam ve bir grup insani le gtrerek, kabile ile yrdgm yollan gstermem istendi benden. Bunlari reddettim! Yasalarin kurdugu dzenin disinda yasayan bu insanlara yardimci olmakla, onlarin kimliklerini aiklamamakla ve gerekte var olmayan bir kabileyi varmis- gibi anlatarak yalan sylemekle sulanabilirim. BUtn bunlara benim. yanitim su olacaktir. Ben, burada tm Avustralya Aborijinleri degil, sadece

anakaranin yregindeki orak topraklarda yasayan ve Yabanil Insanlar ya da Kadim Kisiler adiyla taninan tek bir kabile adina konusuyorum. Onlari grebilmek iin yanlarina bir kez daha gittim ve Amerika Birlesik Devletlerine 1994 Ocagindan az nce dndm. Hayir dualarini ve bana yklenen grevi yrtmekteki yntemlerim konusunda onaylarini aldim yeniden. -Sevgili okur, sunu sylemek istiyorum: yle grnyor ki, bu yeryznde kendine ama olarak sadece eglenmeyi seen insanlar var: Sen, kendinin de bu insanlardan biri oldugunu dsnyorsan, kitabi oku, eglen ve hos bir gsteri seyretmisesine yoluna devam et. Az sonra dile getireceklerim sana kurgusal bir roman gibi gelebilir, ama gene de -hayal kirikligina ugramayacaksin, paranin karsiligini alacaksin. Oysa, eg*r mesaji istebilme yetenegine sahip kisilerden biriysen, onun gl ve yksek sesini duyacaksin. Mesaji iinde, yreginde, aklinda ve ta iliklerinde hissedeceksin. Biliyor musun, bu uzun yrys iin seilen kisi sen de olabilirdin ve inan bana pek ok kez keske yerimde bir baskasi olsaydi diye geirdim aklimdan. Herbirimizin iinde, gelismemize katkida bulunan deneyimleri yasadigimiz kuytu bir nokta vardir; yazgi bnim bu deneyimi gerek bir kuytuda. Avustralya anakarasinin ta yregindeki lde yasamami istedi. Yolu oraya dsms bir insan neler yasar, neler yaparsa, ben de yle yaptim. ^. Bu sayfalari evirirken, szn ettigim insanlar umarim senin de yregine dokunabilirler. Ben bunlari -Ingilizce yaziyorum ama onlarin gereginin sesi yoktur. Benim, nerim, mesajin tadini ikartman, sana. iyi geleni yudumlaman ve geri kalani tkrmen; dnyanin yasasi da bu degil mi zaten'.'. l insanlarinin gelenegine gre, yeni bir adim daha var, bu da yeni bir yetenek edindigimin gstergesi. Sevgilerimle, Gezgin Dil.

Avustralya'da yasadiklarimdan esinlenerek yazdigim bu yapit kurgusal bir kitaptir. Yasananlar, Afrika'da, Gney Amerika'da veya uygarligin gerek anlaminin, hala canli tutuldugu, herhangi bir baska yerde de geebilirdi. Benim ykmden kendi mesajini bulup ikartmak okura dsyor. Marlo Morgan

You might also like