You are on page 1of 212

AHMED HULÛS‹

HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I

“ALLAH”
KAPAK HAKKINDA

Ön kapak zeminindeki siyah renk karanl›¤› ve


bilgisizli¤i, üzerindeki harflerin beyaz rengi
ise ayd›nl›¤› ve bilgiyi temsil eder.
Kapakta yer alan amblem, Kûfi hat sanat› ile
yaz›lm›fl olan "Lâ ilâhe illâ Allah; Muhammed
Rasûlullah" cümlesidir ve bu “tanr›l›k
kavram› yoktur, yaln›zca Allah ad›yla iflaret
edilen vard›r; Muhammed (aleyhisselâm) bu
anlay›fl›n Rasûlü’dür” anlam›n› tafl›r.
Amblemin ön kapakta ve her fleyin üzerinde
yer almas›, Ahmed Hulûsi’nin bu anlay›fl› tüm
eserlerinde ve hayat› boyunca her anlamda
bafl tac› yapm›fl olmas›n›n sembolik ifade-
sidir.
Karanl›ktan ayd›nl›¤a aç›lan Kelime-i Tevhid
penceresinden Allah Rasûlü’nün nurunu
temsil eden yeflil renkte yans›yan ›fl›k,
Ahmed Hulûsi’nin kaleminden, iflaret etti¤i
konuda ayd›nlanmay› amaçlayan “kitap
isminde” beyaz renkte somutlaflm›flt›r.
Allah Rasûlü’nün nuruyla yay›lan bilginin,
onu de¤erlendirebilenlere sa¤lad›¤› ayd›n-
lanma da kitap içeri¤inin özetlendi¤i arka
kapak zeminindeki beyaz renk ile ifade edil-
mifltir.
Tüm eserlerimiz gibi, bu kitab›n da telif
hakk› yoktur.
Orijinaline sad›k kalmak kayd›yla herkes
taraf›ndan bas›labilir, ço¤alt›labilir, ya-
y›mlanabilir ve tercüme edilebilir.
ALLAH ilminin karfl›l›¤› al›nmaz.

AHMED HULÛS‹
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I
“ALLAH”
AHMED HULÛS‹

Yay›n ve Da¤›t›m: K‹TSAN

ISBN: 978-975-7557-34-X

1. Bask›: 1999
20. Bask›: Ekim 2008

Yay›n Yönetmeni: Ahmed Bâki


Yay›na Haz›rlayan: Alev Özderici
Kapak Tasar›m›: Serdar Okan
Grafik Tasar›m: Öznur Erman

Film, Bask› ve Cilt: MAS Matbaac›l›k A.fi.


Hamidiye Mahallesi So¤uksu Caddesi No: 3
34408 Ka¤ıthane-‹stanbul
Tel: 0212 294 10 00 Faks: 0212 294 90 80
info@masmat.com.tr

K‹TSAN K‹TAP BASIM YAYIN DA⁄ITIM LTD. fiT‹.


Divanyolu Cad. Ticarethane Sok. Tevfikkuflo¤lu ‹flhan›
No:41/3, 34400 Ca¤alo¤lu - ‹stanbul
Tel: 0212 513 67 69, Faks: 0212 511 51 44
www.kitsan.com
AHMED HULÛS‹

HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I

“ALLAH”
www.ahmedhulusi.org
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

6
AHMED HULÛS‹

De¤erli Okurlar›m›z,

Bu defa sizlere gerek ismi ve gerekse içeri¤iyle son


derece çarp›c› bir eser takdim ediyoruz...
“Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› ‘ALLAH’!”
Ahmed Hulûsi’nin, ça¤›m›z insan›na “ALLAH” isminin
mânâs›n› anlatmak için kaleme ald›¤› bu eserin bir benzerini
flimdiye kadar asla okumad›¤›n›za inan›yoruz!..
‹slâm Dini’ni ve itikad›n› hiç anlamam›fl bir eski
müftünün,
“Kur’ân Tanr›s›” diye alayc› bir flekilde bahsetti¤i
“TANRI” varsay›m›na karfl›;
‹slâm Dini’ne inananlar›n “TANRI”ya tapmad›¤›n›;
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’›n “Tanr› yoktur, sadece
ALLAH vard›r” sözünden hareketle izah eden bu eser, size, 7

bugüne kadar hiç düflünmedi¤iniz bir bak›fl ile “ALLAH”


isminin mânâs›n› fark ettirecektir.
Günümüzde, dinin flekil yönüyle, son derece detaylara
inerek ilgilenen pek çok kifli; ne kadar üzücüdür ki itikad
konular›na hiç e¤ilmemekte ve bu yüzden de birçok konuda
yanl›fl sonuçlara varmaktad›r.
Baz› okurlar›m›z kitab›n, ilk konan “Muhammed’in
ALLAH’›” ismine yüzeysel yaklaflarak;
“Niçin Hz.Muhammed’in ALLAH’›?.. ALLAH sadece
O’na m› ait?”
türünden basit bir anlay›flla soru sordular...
Oysa, burada aidiyetten söz edilmiyor!
Bu eserde, Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’›n bildirip
aç›klad›¤›, Kur’ân-› Kerîm’in tarif etti¤i “ALLAH”›n ne
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

oldu¤u elden geldi¤ince izah edilmeye çal›fl›l›yordu...


Ömrünü taklit ile tüketmek yerine, tahkik ile hakikate
ermek için de¤erlendirenlerin bu yay›n›m›z› da çok be¤enecek-
lerini umuyoruz. Zira hakikate ermek için, önce o hakikatin ne
oldu¤unu bilmek gerekir!
O hakikatin ne oldu¤unu bilmek için gerekli olan eserlerden
biri de inan›yoruz ki Ahmed Hulûsi’nin flu anda elinizde tuttu-
¤unuz bu kitab›d›r.
“ALLAH”›n bir TANRI olmay›p, her boyutu kapsayan
sonsuz s›n›rs›z “AHAD” yani TEK oldu¤unu en aç›k seçik bir
biçimde anlatan bu eseri en az birkaç kere okuyaca¤›n›z› ve
daha sonra da çevrenizdeki derin düflünebilen kiflilerle
paylaflaca¤›n›z› umuyoruz.
Bilebildi¤imiz kadar›yla, “ALLAH”›n bir TANRI olmay›p;
8 kâinat› ilminde YARATAN ve varl›¤›yla kaîm k›lan Azîm
mutlak varl›k oldu¤unu; sonsuz-s›n›rs›z olmas› dolay›s›yla da
O’ndan gayr› bir varl›¤›n kesinkes mevcut olmad›¤›n›
Kur’ân ve Hadis’e dayanarak anlatan bu eseri de,
yay›nevimize karfl›l›ks›z olarak veren Ahmed Hulûsi’ye huzu-
runuzda aç›k teflekkürlerimizi sunar›z.
“ALLAH”› anlatan bu eseri basmay› bize nasip etti¤i için
de Allah’a flükrederiz.
Yeni bir hizmette buluflmak üzere...

K‹TSAN
AHMED HULÛS‹

Soru ilmin yar›s›d›r. 9


Hz.Muhammed (s.a.v.)

“Allah”› hakk›yla idraka çal›flmad›lar...


(22-74)

Bütün ilimlerin bafl› “ALLAH”› bilmektir;


“ALLAH”› bilmeyenin ilmi ise bofla ermektir!
Ahmed Hulûsi
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

10
AHMED HULÛS‹

Orijinali:

11
Okunuflu:
Lâ ilâhe illâllah

Anlam›:
Tanr› yoktur, sadece ALLAH vard›r.

‹ngilizcesi:
There is no GOD, only ALLAH.
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

12
AHMED HULÛS‹

ÖNYARGISIZ OKUYALIM

‹NSANCA DÜfiÜNEN “TANRI”DAN,


“ALLAH” G‹B‹ DÜfiÜNEN ‹NSANA!

‹nsanlar, yüzy›llard›r, yaflad›klar› flartlara ve edindikleri


fikrî altyap›ya dayal› olarak, kendileri gibi düflündü¤ünü
tasavvur ettikleri “Tanr› varsay›m›” peflindeler!.. Mesela,
uyumas› ya da uyuklamas› söz konusu olan, dalg›nl›¤› an›nda, o
fark›nda olmadan bir fleyler vuku bulan bir “TANRI”!
Böylesine ilkel düflünen insanlara cevaben, uyuyan ya da
uyuklayan bir “tanr›” olamayaca¤› vurgulan›yor Kurân’da...
fiimdi düflünün ki, binlerle y›llard›r insanlar, hep kendileri
gibi düflünen, kendileri gibi de¤erlendirme yapan ve
yarg›layan bir TANRI tasavvur ve varsay›m›yla yaflarken... 13

Arada ç›kan baz› Hakikat ehli kifliler, iflin böyle olmad›¤›n› vur-
guluyorlar ald›klar› vahiylerle...
“Allah kulu” yani “abd-› Allah” ifadesindeki inceli¤i anla-
may›p, bunu tanr›n›n yeryüzündeki bir tâbisi gibi düflünen ilkel
anlay›fl› k›ta nas›l anlatabilirsiniz; “Allah KULU”nun,
hakikati olan Esmâ-S›fat boyutunun kapsam› ve gerek-
leriyle Allah’›n diledi¤i kadar›yla yaflamakta olan Zât
oldu¤unu!..
“Allah KULU”nun, Hazreti ‹sa dilinde, “Sen insanca
düflünüyorsun, Allah gibi de¤il” fleklinde ifade bulan
uyar›s›n›n d›fl›nda olarak; Allah gibi, mahlûkat› de¤erlendir-
di¤ini nas›l fark ettirebiliriz anlay›fl› s›n›rl› olanlara?
Oysa insan›n maceras›, bu ikisi aras›ndakinden baflka
bir fley de¤ildir!
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

“‹nsanca Tanr›dan; Allah KULU’na!”


Her fert, bu tan›mlama içindeki bir basama¤› oluflturmak
üzere vard›r... Yapt›klar›yla, düflündükleriyle ebediyen otura-
ca¤› bu basama¤›, flu dünya hayat›nda kendine haz›rlamaktad›r.
E¤er kifli, bu cümleyi duydu¤unda içinde bir heyecan, bir
ürperti hissetmiyorsa, b›rak›n›z onu kendi hâline; bir et-otobur
olarak yaflam›na devam etsin, yaln›zca birkaç organ›n›n
zevkiyle tatmin olsun!.. Bu anlat›lanlar› da masal gibi dinleyip,
sonra gene günlük e¤lencesine dönsün!
“‹nsanca TANRI’dan; Allah KULU’na” maceras›n›n
neresindeyiz?
Bunu sorgulamay› önemli ve de¤erli bulan dostlar›ma Selâm
olsun!

14 AHMED HULÛS‹
AHMED HULÛS‹

Bu kitab›, dünyan›n her yerindeki,


“Hakikat”e eren ve onu yaflayan kardefllerime 15
ithaf ediyorum.
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

16
AHMED HULÛS‹

‹Ç‹NDEK‹LER

1. Sunufl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19

2. “TANRI”dan “ALLAH”a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .23

3. “Kelime-i Tevhid”in Anlam› Nedir? . . . . . . . . . . . . . . . .27

4. “‹hlâs Sûresi” nin Aç›klamas› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .37

5. Befl Duyudan Kay›ts›z Düflünelim! . . . . . . . . . . . . . . . .41

6. “ALLAH”, Merkezi Olmaktan Berîdir! . . . . . . . . . . . . . .45

7. “ALLAH”›n Tecellisi Yoktur! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .49

8. “ALLAH Do¤urmam›flt›r” Ne Demektir? . . . . . . . . . . . .55


17
9. “ALLAH Do¤mam›flt›r” Ne Demektir? . . . . . . . . . . . . . .57

10. ‹flte “KUR’ÂN”daki ‘ALLAH’” Tarifi . . . . . . . . . . . . . . . .59

11. “ALLAH”, “TANRI” De¤ildir! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65

12. Nefse Zulüm Nedir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .69

13. Sonsuz-S›n›rs›z TEK’te “ÇOKLUK”

Nereden Meydana Geldi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .73

14. “NOKTA” ‹lmi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .81

15. “‹S‹M” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .85

16. “NOKTA” As›ld›r; Projeksiyonu ise Hayal! . . . . . . . . . .89


Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

17. HÛ ‹smiyle ‹flaret Edilip, Fark Edilmesi

Gereken Gerçek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .91

18. Beynin Fonksiyonlar› Hakk›nda . . . . . . . . . . . . . . . . . . .95

19. Kader Konusunda Bilgiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .103

20. “HAYAL” Nedir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .133

21. Yaflam Sistemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .141

22. “ÖLÜM” Nedir? Ölümün ‹çyüzü . . . . . . . . . . . . . . . . .151

23. “‹BADET” Kiflinin Kendisi ‹çindir! . . . . . . . . . . . . . . . .165

24. Niçin Z‹K‹R? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .171

25. fiartlanmalar “PERDES‹” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .175


18 26. Âyinesi ‹fltir Kiflinin Laf›na Bak›lmaz! . . . . . . . . . . . . .181

27. Vahdet-i “VÜCUD” mu, “fiUHUD” mu? . . . . . . . . . . .189


AHMED HULÛS‹

SUNUfi

Bu kitab›m›z›n ad›, “Hz. MUHAMMED’in aç›klad›¤›


19
ALLAH” koyuldu!
Belki de, pek ço¤umuz için flafl›rt›c› bir isim!..
Niçin, sadece “ALLAH” de¤il de, “Hz. MUHAMMED’in
aç›klad›¤› ALLAH”?
Bu kitapta biz, elimizden geldi¤ince, dilimiz
döndü¤ünce, “ALLAH”›n “TANRI” olmad›¤›n›; çeflitli,
yanl›fl bilgilere ve flartlanmalara dayanan hayalimizdeki
“TANRI”lar›n, asla Hazreti Muhammed Mustafa
Aleyhisselâm’›n tebli¤ etmifl oldu¤u “ALLAH” ile
ba¤daflmad›¤›n› izah etmeye çal›flaca¤›z...
En ilkelinden, geliflmifline kadar, hemen herkesin
düflüncesinde bir “TANRI” vard›r...
Ona k›zar, Onu sever, Onu yarg›lar; zaman zaman,
yapt›¤› yanl›fl(!) iflleri yüzünden onu itham eder; âdeta,
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

O’nu yukar›da bir y›ld›zda ya da bofllukta oturmakta olan


bir tonton dede ya da celâlli bir sultan gibi tahayyül ederiz!
Biraz daha genifl düflünenlerse, bu tahayyülümüzdeki
“TANRI”n›n olamayaca¤›n› söyler ve “biz Tanr›ya
inanm›yoruz” derler; ki “ateist”-“Tanr›tan›maz” olarak
adland›r›l›rlar.
Oysa, ne tanr›tan›mazlar›n (“ateistim” diyenlerin), ne de
hayalinde, duyduklar›na, flartlanmalar›na göre bir TANRI
varsayanlar›n, “Hz. MUHAMMED’in aç›klad›¤› ALLAH”tan
hiç haberleri yoktur!
Hz. MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH” ne demek?..
‹flte bu kitab›, bunu anlatabilmek için kaleme ald›k!
Hz. Muhammed Aleyhisselâm’›n bize varl›¤›n› haber
verdi¤i; tarife, anlatmaya, idrak ettirmeye çal›flt›¤›
20 “ALLAH ‹smiyle ‹flaret Edilen”i, anlayabildi¤imiz ölçüde
sizlere takip eden sayfalarda izaha çal›flaca¤›z.
Ç›k›fl noktam›z, Kur’ân-› Kerîm’deki “‹HLÂS”
Sûresi’dir!
Hani flu hepimizin “Kul, Hû vALLAHû AHAD” diye
bildi¤i, fakat derinleme mânâs›n›n ço¤unlukla fark›nda
olmad›¤› sûre...
“Kur’ân’›n üçte birine denk” olarak bildirilen sûre...
Cahil, bilmeyen;
aptal, bilmedi¤ini bilmeyen;
ahmak da, anlayamad›¤›n› anlamayand›r!
Kur’ân-› Kerîm’de “AKLA” son derece büyük önem veril-
mifl ve hep ak›l sahiplerine hitap edilmifltir.
Akl›n› kullanamayanlar çok k›nanm›fl, insanlar›n akl›n›
kullanarak gerçekleri görmeleri talep edilmifltir.
AHMED HULÛS‹

Akl›n› kullanamayan, düflünebilme yetene¤i olmayan,


buna ra¤men de kendini ayd›n sanan baz› okuma-yazma
ö¤renmifl kifliler; gerçek beyin düzeylerini ortaya koyan
yaz›larla “KUR’ÂN TANRISI”n›n ilkeli¤ini vurgulayarak;
ateistliklerine dayanak bulmaya çal›flmaktad›rlar!
fiayet bir nebze izanlar› mevcut ise, elbette konuyu
derinlemesine araflt›rma gere¤ini duyacaklard›r...
Bunu yapmazlar da, yanl›fl bilgiler üzerine kurduklar›
hayalî inkârlar›na devam ederlerse, elbette ki bunun netice-
lerine de katlanmak zorunda kalacaklard›r.
Esasen, “tap›n›lan tanr›lar›n” var olmad›¤›n›, ancak
“ALLAH”tan söz edilebilece¤ini vurgulayarak, Din konusu-
na giren Hazreti Muhammed’in; neyi anlatmak istedi¤i, gü-
nümüzde, maalesef, hemen hemen hiç anlafl›lamam›flt›r!
Bat› dünyas›, “ALLAH” ismiyle iflaret edileni, daha önce 21
duyduklar› TANRI’n›n, daha bir büyü¤ü gibi anlayarak,
tamamiyle ters bir yönden konuya yaklaflmakta; ve bu yüz-
den de gerçek hedeften çok uzaklara rota çizmektedir!
‹slâm âlemi ise genel çizgileri ile, üzülerek ifade etmek
zorunday›m ki, Hz. MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”›
fark etmeyip, âdeta bir GÖK TANRISINA iman eder
hâldedir!..
‹flin flekil yönüne dair say›s›z ve s›n›rs›z tart›flmalar, had-
siz hesaps›z uzay›p giderken; Din’in tamamiyle özü olan,
“ALLAH”a iman ve Âmentü’de belirtilen hususlara iman
konusu hiç ele al›nmamakta; bu yüzden de say›s›z yanl›fllar
do¤ruymuflcas›na kabul edilip, temel say›larak üzerine
binalar kurulmaktad›r.
‹slâm Dini’nin temelini “ALLAH” olgusu meydana
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

getirir!..
“Tap›lacak TANRI yoktur, sadece ALLAH vard›r!”
‹flte, bu ifadeden, flu mânâ dahi ç›kmaktad›r:
“ALLAH, bir TANRI de¤ildir!”
Peki, öyle ise “ALLAH” nedir?..
‹flte Hazreti Muhammed Aleyhisselâm, vahyolan Kurân-›
Kerîm ile “ALLAH nedir?” sorusunun cevab›n› aç›klayarak;
insanlar›n TANRIYA tapmamas›n› istemifl; onlar›, hayalî
TANRILARDAN bofl yere medet ummak yüzünden, gele-
ceklerini tehlikeye atmamalar› yolunda uyarm›flt›r.
Kur’ân-› Kerîm’i bize tebli¤ eden Hz. MUHAMMED,
TANRI’n›n var olmad›¤›n›; yaln›zca, “ALLAH”›n mevcut
oldu¤unu; yaflamda bir “Sistem”in varl›¤›n› ve bu sistem
içinde gerekli çal›flmalar› yapmayan›n, kendi fiilleri neticesi
22 çok büyük azaplar duyaca¤›n› anlatm›flt›r.
Öyleyse bizim için önemli olan; flayet ölüm ötesi yaflam›
fark ediyorsak, “ALLAH”› tan›maya çal›flmak; ve ölüm
ötesi yaflama, ne oldu¤unu anlayarak haz›rlanmakt›r.
fiayet bu yolda bir çal›flma yapmay›p, sadece dünyada
b›rakaca¤›m›z fleylere dönük bir flekilde ömrümüzü har-
carsak, bilelim ki geçmifli asla telâfi edemeyece¤iz.
Bunu k›saca böylece belirttikten sonra, flimdi gelelim
Hz.MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH” ismiyle iflaret
edilenin ne oldu¤unu anlamaya...
Bakal›m, Hazreti MUHAMMED Aleyhisselâm bize
“ALLAH”› nas›l tan›t›yor...
AHMED HULÛS‹

“TANRI”dan “ALLAH”a

“‹nsan gibi düflünen bir TANRI”dan, “ALLAH”


anlay›fl›na! 23
‹nsano¤lu, as›rlar ve as›rlar boyunca, karfl›laflt›¤› pek çok
olay›n üstesinden gelememenin aczi ile bir yerlere, bir fleylere
s›¤›nma, bir fleylerden medet umma duygusu içinde, akl› erebil-
di¤ince çeflitli nesnelere tap›nma hissi duymufltur.
Bu tap›nma, medet umma, baflar› isteme gibi duygular da
do¤al olarak insan› çeflitli tanr› kavramlar›na yönelmeye ve
onlardan arzular› do¤rultusunda bir fleyler umut etmeye itmifltir.
Bu aray›fl içindeki insan, kendisinde güç vehmetti¤i, arzu-
lad›klar›n› verebilece¤ini sand›¤› çeflitli nesneleri bir tanr›
olarak varsaymaya bafllam›fl; ve böylece de tanr›lara tap›lma
dönemine girilmifltir.
Tap›lacak tanr›lar› önce yeryüzünden seçen insano¤lu, bu
kabullenifl içinde, kâh madenlere, kâh nebatlara, kâh da
hayvanlara tap›nma yoluna gitmifltir...
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Daha sonraki aflamada, yeryüzündekilerin bir tanr› de¤il,


kendisi gibi bir ölümlü oldu¤unu fark edince; Nebi ve Rasûller
taraf›ndan yeryüzünde yaflayan bu varl›klar›n tanr› olamayaca¤›
kendilerine idrak ettirilince, bu tanr›lar›na tapmaktan vazgeç-
mifllerdir... Ancak ne var ki, bu defa da semâda bulunan, tanr›
kabul ettikleri varl›klara yönelmifller ve çeflitli etkilerini fark
ettikleri y›ld›zlara tap›nmaya koyulmufllard›r...
‹nsano¤lu neyin üstesinden gelememifl, neyin s›rr›n› çöze-
memifl ise, o, insan için bir bilinmez güç olarak kalm›fl ve onda
bir “tanr›l›k” kavram› kabul edilmifltir...
Oysa yerde veya semâda bir tanr› fikri günümüz bilimsel
verilerine tamamiyle ters düflen, varsay›mdan baflka bir fley
de¤ildir... Nitekim bu bilimsel gerçekli¤e ters düflen varsay›m,
Kur’ân-› Kerîm taraf›ndan da Kelime-i Tevhid ile, “tanr› yok-
24 tur” ifadesiyle reddedilmektedir.
As›rlar ve as›rlar öncesinde atefle ve y›ld›zlara tap›narak,
“tanr›” mevhumu ile kendini kozaya hapseden insano¤lu; daha
sonraki devirlerde de yetifltikleri çevrelerin flartland›rmalar› ile
tefekkürden uzak bir biçimde yaflam sürmelerinin pahas›n›
“tanr›lar›na” köle olmak ve bununla kendilerini tatmin etmek
suretiyle ödemifllerdir...
Kozalar›n› günden güne daha kal›nlaflt›rmak ve daha içinden
ç›k›lmaz hâle getirmek suretiyle!
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm, Mekke’de kendisinin
“ALLAH RASÛLÜ” oldu¤unu aç›klad›¤› zaman, sadece
KÂBE’de 360 farkl› tanr›y› sembolize eden, 360 tane PUT
bulunmaktayd›... ‹nsanlar, her biri ayr› bir görev yapan 360
tanr›y› simgeleyen bu 360 puta tap›narak tatmin olma yolu
içindeydiler.
AHMED HULÛS‹

Düflünemiyorlard› yerde ya da semâda bir tanr› olamaya-


ca¤›n›!.. Çünkü, henüz evrenin gerçek boyutlar› hakk›nda bir
fikirleri yoktu!
Yeryüzünde ya da semâda bir y›ld›zda oturup, dünyay› ve
dünya üzerindeki insanlar› yöneten; kâh onlar›n ifllerine kar›fl›p,
kâh da onlar› kendi hâllerine b›rak›p imtihan eden; yukar›dan
insanlar›n davran›fllar›na bak›p, onlar› tan›maya çal›flan; ve
nihayet hofluna giden ifller yapanlar› cennetine, emirlerine
uymayanlar› da cehennemine yollayacak olan bir tanr›!
‹flte bu vehim içindeki insano¤lunun o yeryüzündeki ya da
semâdaki tanr›s›na yaranmak, onun gözüne girmek için, yap-
mad›¤› saçmal›klar kalm›yordu...
Hattâ, Hazreti Ömer’in ifadesiyle, kurabiyeden, tanr›lar›n›
sembolize eden putu yap›yor; önce onun karfl›s›na geçip
tap›n›yor; sonra da oturup, afiyetle o tanr›y› temsil eden putu 25
yiyorlard›... Ve hattâ, vehmetti¤i, varsand›¤› tanr›ya yaranmak
için sekiz yafl›ndaki k›z›n› diri diri mezara koyup üzerine toprak
atarak, onu ölüme mahkûm ediyorlard›!..
TANRI-‹LAH, birimin ötesindeki, tap›n›lan varl›k
anlam›na gelir… Ö¤ülen, yüceltilen, büyütülen ve bütün bun-
lar›n karfl›l›¤›nda da kifliye istek ve arzular› istikametinde
ba¤›fllarda bulunaca¤› umulan varl›kt›r TANRI!
O tanr›, sana bir tak›m emirler verecek; sen de onun emir-
lerine uyarak onun gönlünü edeceksin, ki seni cennetine soksun,
sana say›s›z dünya güzellikleri ba¤›fllas›n; ya da kendi hür akl›n,
hür iraden ile ona karfl› gelmek suretiyle onun düflmanl›¤›n›
kazanacaks›n, o da bu yüzden senden intikam al›p, seni türlü
türlü azaplara düçar edecek!
‹flte insanlar, bu yanl›fl, bat›l ve ilkel düflünce ve inanç içinde
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

tanr›lara taparlarken; Hazreti Muhammed Aleyhisselâm,


“ALLAH RASÛLÜ” oldu¤unu, alm›fl oldu¤u vahiy sonucu
olarak aç›klay›p; art›k insanlar›n tanr›ya tapmamas› için elin-
den gelen gayreti göstermeye bafllad›.
“TANRI YOKTUR SADECE ALLAH VARDIR”
mesaj›yla insanlara gerçe¤i anlatmaya bafllayan Hazreti
Muhammed’in vurgulad›¤› bu gerçek, KEL‹ME-‹ TEVH‹D
fleklinde formüle edilmiflti.
Neydi, KEL‹ME-‹ TEVH‹D’in mânâs›?..

26
AHMED HULÛS‹

“KEL‹ME-‹ TEVH‹D”‹N
ANLAMI NED‹R?

27
‹slâm Dini’nin temelini, “LÂ ‹LÂHE ‹LLÂLLAH”
sözünün mânâs› oluflturur.
“Lâ ilâhe illâllah” ne demektir?
Bu söz basit olarak ele al›n›rsa;
“TANRI yoktur sadece ALLAH vard›r” anlam›nda
de¤erlendirilir.
E¤er kelimelerin anlam› üzerinde durursak...
“Lâ ilâhe”de; “Lâ”, yoktur; “ilâhe”, “TANRI” demektir;
yani, “Lâ ilâhe”, “tap›n›lacak tanr› yoktur” demektir.
fiimdi burada flu noktaya dikkat edelim;
Kelime-i Tevhid, “Lâ ilâhe” ile bafll›yor... Ve bafllang›çta,
kesin bir hüküm vurgulan›yor: “Yoktur tap›lacak varl›k!”
yani, “lâ ilahe!”
Akabinde, bir aç›klama geliyor...
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“‹llâ”=”sadece”, “ALLAH” vard›r!..


“‹LLÂ ALLAH” yani “sadece ALLAH!”
Burada özellikle vurgulamam›z gereken son derece önemli
bir husus vard›r...
Dinde, tefekkürden uzak bir biçimde ezbercilikle yetiflmifl,
etiketi ne olursa olsun, baz› taklitçi kiflilerin içine düfltü¤ü, son
derece önemli bir yan›lg› vard›r...
“Lâ ilâhe illâ ALLAH” uyar›s›n›, halk›n anlad›¤›
Arapçan›n s›radan kurallar›yla yorumlamak suretiyle, çok
büyük bir hataya düflmektedirler!
fiöyle ki...
“Lâ recülün illâ Âli” dendi¤i zaman, bu ifade dilimize
“Âli’den baflka er kifli yoktur” ya da “Âli gibi er kifli yoktur”
veya “Er kifli olarak Âli gibisi yoktur” tarzlar›nda çevrilebilir.
28 Oysa “‹LL” kelimesi “ALLAH” kelimesiyle yan yana
kullan›ld›¤› zaman bu asla “ALLAH gibi bir tanr› yoktur”
fleklinde anlafl›lamaz... Yani, “baflka bir tanr›-‹lah vard›r
ama o ALLAH gibi de¤ildir” fleklinde yorumlanamaz. Çünkü,
“Allah” isminin iflaret etti¤i anlam, böyle bir yaklafl›m›
temelden reddeder!
Ayr›ca bir de flu hususu iyi anlamak gerekir;
“KÂNE” yani “‹D‹”, eki nas›l “ALLAH” isminin iflaret
etti¤i anlam yan›nda, genel kullan›m mânâs›n› yitirir; genifl
zaman kavram›na dönüflürse; ayn› flekilde “‹LL” kelimesi de
“ALLAH” ismiyla yan yana gelince, genel kullan›m alan›
d›fl›na tafl›p “SADECE” kavram›yla anlafl›l›r!
Önce “KÂNE” sözcü¤üne bir misal verelim;
“KânALLAHu gafûrur rahima” dendi¤i zaman; bunu,
nas›l “ALLAH GAFUR ve RAH‹M ‹D‹” diye çeviremezsek;
AHMED HULÛS‹

“ALLAH” isminin iflaret etti¤i özellikler, geçmifl zamanla


kay›tlanmaktan beri ise...
Ayn› flekilde; “‹LLÂ ALLAH” dendi¤i zaman da, “illâ”
kelimesinin asla “baflka” ya da “gibi” anlamlar›na
anlafl›lmay›p; “sadece” anlam›yla idrak ve kabul edilmesi
zorunludur!
Zira “ALLAH” isminin bize iflaret etti¤i varl›¤›n özellikleri,
kendi d›fl›nda bir mevcut kabul etmedi¤i gibi, hele hele,
Varl›¤› yan› s›ra baflka bir vücud sahibinden söz etmeyi hiç
kabul etmez!.
‹flte bu sebeplerledir ki. gerek “‹LL”, gerek “KÂNE” ve
gerekse de bu türden, zaman ve vücud ifade eden kavram-
lar› “ALLAH” ismiyle yan yana gördü¤ümüzde, bunlar›
genel kullan›mda anlad›¤›m›z mânâda de¤il, “ALLAH”
isminin iflaret etti¤i kavrama uygun bir anlamda anlamak 29
mecburiyetindeyiz.
Bunu yapmad›¤›m›z takdirde, ortaya ç›kacak olan kavram,
ötemizde, hattâ evrenin ötesinde bir TANRI yani ‹LAH
kavram› olacakt›r!
‹flte bu gerçe¤i göz önüne alm›fl olarak; bu noktay› ince bir
dikkatle kavramaya çal›fl›rsak fark ederiz ki;
“Tap›lacak tanr› yoktur, sadece ALLAH vard›r!”
Bu cümleden birinci mânâ olarak a盤a ç›kan gerçek fludur:
“Tap›lacak tanr› yoktur”... Evet, burada, kesin olarak,
tap›lacak bir öte tanr› olmad›¤›n› vurgulad›ktan sonra, “‹LLÂ
ALLAH” diyor...
“‹LL” kelimesi, yukar›da aç›klamaya çal›flt›¤›m›z üzere
genel kullan›m itibariyle, “ancak” mânâs›na anlafl›labilece¤i
üzere; buradaki özellik dolay›s›yla, “SADECE” anlam›nda kul-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

lan›lm›flt›r.
Evet, “‹LL” kelimesi, “ALLAH” kelimesiyle bir arada
kullan›ld›¤› zaman, kesinlikle “SADECE” anlam›nda alg›lan-
mak zorundad›r, zira “ALLAH”tan gayr› vücud sahibi yoktur
ki, “ALLAH” ona k›yaslans›n veya o fleyle benzer kefeye
konarak ona nispetle tarif edilsin!.. Bu hususu da genifl flekilde
“Hz. MUHAMMED NEY‹ OKUDU” isimli kitab›m›zda
açmaya çal›flt›k...
‹flte bu gerçek dolay›s›ylad›r ki, “‹LL” kelimesi
“ALLAH” ismiyle yan yana kullan›ld›¤› zaman bunu daima
“SADECE” kelimesiyle tercüme etmek zorunday›z.
Nitekim bu mânâ ‹ngilizceye tercüme edilirken
“There is no god BUT ALLAH”
fleklinde de¤il;
30 “There is no god ONLY ALLAH”
fleklinde tercüme edilmelidir...
Ki böylece, ‹slâm Dini’nin getirmifl oldu¤u VAHDET-
TEKL‹K inanç veya düflünce sistemi fark edilebilsin.
Evet, sadece “ALLAH” vard›r ki, “O ALLAH, tap›lacak
bir tanr› de¤ildir” anlam› mevcuttur bu aç›klamada... Çünkü
baflta, kesin olarak “LÂ ‹LÂHE” yani “tap›lacak TANRI yok-
tur” hükmü veriliyor!
Öyle ise “ALLAH” ‹smi ile ‹flaret Edilen, insan›n d›fl›nda,
ötesinde; ve hattâ bu var gördü¤ümüz varl›klar›n d›fl›nda ve
ötesinde tap›n›lacak bir TANRI de¤ildir!
Bu takdirde “tap›nma” nedir, “kulluk” nedir?..
“Tap›nma” ve “kulluk”...
Burada öncelikle üzerinde durmam›z gereken konudur
“tap›nma” ve “kulluk”; bu kelimelerin anlam› nedir?..
AHMED HULÛS‹

“TAPINMA” kelimesi bir “tanr›ya” ba¤›ml› olarak kul-


lan›l›r. Tap›n›lan ve tapan ikilisinin mevcudiyetine ba¤l› olarak
“tap›nma” olay› söz konusu olur.
“Sen” vars›nd›r... “Sen”in bir de “tanr›n” vard›r!.. Ve sen,
bu tanr›na tap›n›rs›n!.. Yani “tap›nma” denilen olay, iki ayr›
varl›k aras›nda geçerli olan bir davran›fl türüdür... Tanr›’ya,
gökteki veya yerdeki herhangi bir tanr›ya inanan kiflinin, bu
mânâda ortaya koydu¤u çeflitli davran›fllara verilen isimdir
“tap›nma”... “Sen”in ona yönelik yapt›¤›n fiiller!.. (1)
(1)- Nitekim Kelimei fiehâdet’teki “ABDU HÛ” kelimesi,
“Abdiyet-kulluk”un “Hüviyete” yani “Hû”ya zorunlu olarak
yap›lmakta oldu¤unu aç›k seçik göstermektedir.
“KULLUK” kelimesinin anlam›na gelince;
Birimin, varolufl gayesine ve program›na göre, davran›fl
ortaya koyuflunun ad›d›r “kulluk”. 31
Nitekim Zâriyat Sûresi’nin 56. âyetinde bu gerçek flöyle
vurgulanmaktad›r:
“BEN C‹NLER‹ DE ‹NSANLARI DA YALNIZCA
BANA KULLUK ETMELER‹ ‹Ç‹N YARATTIM...”
Elbette ki, “ALLAH” ad›yla iflaret edilenin, bu gayeyle
yaratt›¤› varl›klar›n, varolufl gayeleri d›fl›na taflmalar› asla
mümkün de¤ildir! Çünkü bu âyette bir hüküm ve sonucuna
iflaret edilmektedir.
Ayr›ca burada hemen flu âyetle iflaret edilen mânây› dahi
hat›rlamal›y›z:
“YÜRÜR H‹Ç B‹R MAHLÛK HAR‹Ç OLMAMAK
ÜZERE HEPS‹N‹ ALNINDA ÇEK‹P YÜRÜTEN
O’DUR!..” (Hud: 56)
Nitekim Fâtiha Sûresi’ndeki, “Sana kulluk ederiz”in
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

anlam›; “Senin bizi varedifl gayene ve programlamana göre


ne gerekiyorsa onu yerine getirmek suretiyle görevimizi
yapar›z” demektir bu anlamda.
Ayr›ca,
“KUL, KÜLLÜN YA’MELU AL fiÂKILET‹H‹”
deniyor âyeti kerîmede… Yani:
“DE K‹; HEPS‹ PROGRAMLARI DO⁄RULTUSUN-
DA F‹‹LLER ORTAYA KOYARLAR…” (17-84)
FÂTIR’›n kendi diledi¤i mânâlara uygun sûretleri; ve bu
sûretlerin birimlerini, varedifl gayesine uygun olarak flekil-
lendirmesi sonucu; onlar›n da f›tratlar› (varedilifl programlar›)
gere¤i bu fiilleri ortaya koymalar›, “kulluk”lar›d›r.
Özde, tâat ve ma’siyet fark› olmaks›z›n tüm birimlerin tüm
davran›fllar›, “kulluklar›”d›r.
32 “Kullu¤un” türüne ise “tâat” veya “ma’siyet” adlar› veril-
mifltir ki; yukar›da izah etti¤imiz üzere, hepsi de esasen “kul-
luk”tur.
“GÖKLERDE VE ARZDA O’NU TESB‹H ETMEYEN
H‹ÇB‹R fiEY YOKTUR; FAKAT S‹Z, ONLARIN TES-
B‹HLER‹N‹ ANLAYAMAZSINIZ.” (17-44) âyeti, varl›kta-
kilerin tümünün, anlat›lan biçimde “kulluklar›n›” yerine getir-
diklerini ifade etmektedir.
Bir di¤er ifadeyle; birimin, kendi özünü ve orijinini tan›ma
çal›flmalar›n›n, faaliyetlerinin ad›d›r “tâat” olan kulluk!.. Kendi
özündeki hazineden mahrum kalmaya ve piflmanl›klara dönük
olan fiillerin ad›d›r “ma’siyet” olan kulluk!
Netice...
“Kulluk”, varolufl gayesine uygun davran›fllar› ortaya koy-
makt›r... “Tap›nma” ise, bir birimin, var sand›¤› bir “tanr›ya”,
AHMED HULÛS‹

diledi¤i bir biçimde yönelerek, zaman›n belli bir bölümünde


prestij etmesi ve ondan bir fleyler ummas›d›r.
Sonuç...
“TANRI”YA TAPINILIR; “ALLAH”A KULLUK
ED‹L‹R!..
Peki öyle ise... “ALLAH”a “kulluk” neden ve nas›l
yap›lmaktad›r?..
Bunu anlayabilmek için önce “ALLAH”›n “AHAD”
oluflunun mânâs›n› kavramak gerek!
“ALLAH”›n “AHAD” oluflunu flayet iyice idrak edersek,
görürüz ki (basîretle), bir ALLAH, bir de de yan› s›ra kâinat
gibi iki ayr› yap› mevcut de¤ildir!
Yani, bir “ALLAH” var, bir de âlemler mevcut; de¤il!
Baflka bir deyiflle; bir içinde yaflad›¤›m›z âlemler, kâinat
mevcut; bir de bunlar›n ötesinde, bunlardan ayr›, bunlar›n 33
d›fl›nda bir “TANRI mevcut” anlay›fl›, tümüyle bat›ld›r!
Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”, bir
TANRI de¤ildir!
Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”,
AHAD’d›r!
Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”, sonsuz
mânâlara sahip olup, her an bunlar› seyir hâlindedir!..
Bu “SEYR”in mahalli de, “Esmâ âlemi”dir!..
ZÂT’› itibariyle Vâhid-ül AHAD...
S›fatlar› itibariyle HAYY, ÂL‹M, MÜR‹D, KÂD‹R,
SEMÎ, BASÎR, KELÎM’dir.
Kendisinde bulunan özellikleri itibariyle, say›s›z mânâlara
sahiptir ki; bunlar›n bir k›sm› gene Hazreti Muhammed
taraf›ndan “Esmâ ül Hüsnâ”da aç›klanm›flt›r.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“Ef’âl âlemi” denen fiiller âlemi ise... Buna, “tüm


varl›klar›yla, o varl›klar›n alg›layabildi¤i evren” de denebilir.
“Ef’âl âlemi” denen fiiller âlemi, yani meleklerin, cinlerin
ve insanlar›n da içinde yer ald›¤› kâinat ise bu varl›klar›n
alg›lama araçlar›na, duygular›na göre mevcut olup;
ALLAH’›n “‹LM‹NE”de ise, ALLAH’›n “‹ND‹NDE” mev-
cut “‹LMÎ SÛRETLER”dir.
Ya da baflka bir ifade tarz›yla, var olan her fley, hakikatte
“‹LMÎ SÛRETLER”dir... “Ki bunlar asla vücut kokusu
almam›fllard›r” hakikat ehline göre…
K›sacas›, yaflad›¤›m›z kâinata ait olarak bilinen her fley,
gerçekte, vücut, varl›k sahibi olmay›p; sadece ve sadece
“ALLAH’›n ‹LM‹NDE” mevcut, basit anlay›fl›m›za indirgen-
mifl ifadesiyle “hayal olan” varl›klard›r!..
34 ‹NSAN, hangi devirde yaflarsa yaflas›n; befl duyu ile
alg›lad›¤› verilere dayanarak, hangi ilme sahip olursa olsun,
varl›¤›n OR‹J‹N‹N‹-HAK‹KAT‹N‹ asla hissedemez!..
Befl duyu ilmi, sizi makrokozmosta ya da mikrokozmosta
say›s›z uzaylara ve boyutsal evrenlere sürükler!.. Befl duyu
ilmiyle y›ld›zlardan galaksilere, galaksilerden karadeliklere,
karadeliklerden akdeliklere, akdeliklerden yeni evrenlere sürük-
lenir; hep ÖTEDE B‹R TANRI yan›lg›s› içinde yaflar gider-
siniz!..
“RUH ‹NSAN C‹N” isimli kitab›m›zda, günümüz insan›n›n
“UZAYLI VARLIK” dedi¤i, eski dildeki ifadesiyle “C‹N”
denen varl›klar›n, insanlar› aldatma ve gerçekten sapt›rma yol-
lar›n› anlat›rken, bu yollardan birinin de çeflitli “Din’den” veya
“HAK’tan” görüntülerle, fikirlerle, insan› “ALLAH”tan
mahrum etmek oldu¤una de¤inmifltik... Bilvesile, burada da
AHMED HULÛS‹

ayn› noktaya mevzumuz yönünden de¤inmek istiyorum;


“UZAYLI” san›lan bu varl›klar -ya da ‹slâm’daki ad›yla
“C‹NLER”-, iki konuda kesinlikle yetersizdirler ve iliflkide
olduklar› insanlar› da bu iki konudan daima uzak tutmaya
çal›fl›rlar... Ki bu iki konu “ALLAH’›n AHAD” oluflu ve
“KADER” konular›d›r!..
Zaten, “KADER” olay›, “ALLAH’›n AHAD” oluflunun
do¤al sonucudur!
‹slâm’›n “Tevhid” inanc›, yani, Hazreti Muhammed’in
aç›klad›¤› inanç sistemi, TAPILACAK TANRI OLMADI⁄I;
ALLAH’›n AHAD oldu¤u ve bu yüzden bir TANRI’n›n mev-
cut olmad›¤›; insanlar›n, bütün yaflamlar› boyunca kendi-
lerinden meydana gelecek fiillerin neticelerine katlanaca¤›
esas›na dayan›r!
Nitekim Kur’ân-› Kerîm’in çeflitli âyetlerinde hep, insan›n 35
bilfiil kendi çal›flmalar›n›n, yapt›klar›n›n karfl›l›¤›n› alaca¤›
flöyle vurgulan›r:
1. “‹nsan için kendi çal›flmalar›n›n karfl›l›¤› d›fl›nda
hiçbir fley yoktur!”(53-39)
2. “Yapt›klar›n›zdan baflka bir fleyden dolay› karfl›l›k
göremezsiniz.” (37-39)
3. “Yapt›klar›n›z›n karfl›l›¤›na (neticesine) ereceksiniz.”
(36-54)
4. “Herkes için yapt›klar›na göre dereceler vard›r. Bu da
kendilerine haks›zl›k edilmeyerek, çal›flmalar›n›n karfl›l›¤›n›
almalar› içindir.” (46-19)
5. “Siz, çok büyük ›zd›rap verecek azab› tadacaks›n›z;
ancak bu, yapt›klar›n›z›n neticesi olarak bafl›n›za gelecek-
tir!” (37-39)
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Yukar›daki âyetlerde de görüldü¤ü üzere; insan, dünyada


yapt›¤› çal›flmalar›n›n karfl›l›¤›n› görece¤ine göre, acil olarak
ilk yapmas› gereken fley ölüm ötesi yaflam›n ne oldu¤unu
araflt›rarak “ALLAH”›n ne oldu¤unu idrak etmektir... Zira,
“D‹N” konusunun temel tafl›, “ALLAH” kavram›d›r.
Öncelikle ve kesinlikle flunu belirtelim ki, kim “ALLAH”
isminin mânâs›n› anlamam›flsa, mevcudat›n yap›s›n› öz
de¤eriyle bilmesine asla imkân yoktur!
Esasen, evrenin ve insan›n yap›s›n› dahi, ancak,
“ALLAH”›n ne oldu¤unu anlayabildikten sonra kavramak
flans›na sahibiz. Aksi hâlde, lokalize de¤erlendirmelerle yetin-
mek zorunda kalacak ve konunun özünden mahrum olaca¤›z!
Öyle ise, bu gerçe¤i fark ederek, flimdi, “‹HLÂS”
Sûresi’nde “ALLAH”› anlatan ve hepsi de âdeta birer flifre olan
36 kelimeler üzerinde dural›m, anlay›fl›m›z ölçüsünde...
AHMED HULÛS‹

“‹HLÂS SÛRES‹”N‹N
AÇIKLAMASI

37
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’a “ALLAH nedir?” diye
soranlara cevap bizzat “ALLAH” taraf›ndan veriliyor Kur’ân-›
Kerîm’de, “‹HLÂS” Sûresi’nde:
“De ki, O ALLAH AHAD’d›r;
ALLAH SAMED’dir;
LEM YEL‹D ve LEM YÛLED’dir;
ve LEM YEKÛN LE HU KÜFUVEN, AHAD’d›r!”
“Hz. MUHAMMED’‹N aç›klad›¤› ALLAH”›n ne
oldu¤unu aç›klayan bu sûrede öncelikle, kelimelerin genifl
mânâs› üzerinde dural›m... Ve sonra da bu mânâlar›n getirmek-
te oldu¤u sonuçlar üzerinde düflünmeye bafllayal›m...
“ALLAH AHAD”d›r... Yani, s›n›rs›z, sonsuz, cüzlere ve
zerrelere bölünmesi söz konusu olmayan TEK’dir.
fiimdi bu ifadeyi anlamaya çal›flal›m:
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

fiu dünya üzerinde normal flartlarda yaflayan her insan,


alg›lad›¤› mevcudat› befl duyu ile de¤erlendirir. Bu yüzden de
bütün insanlar aras›nda ölçü tafl›, befl duyudur!.. Bunun sonucu
olarak en-boy-derinlik ölçüleri ile kabul etti¤imiz bir evrende
yaflad›¤›m›z› düflünürüz...
Bu yüzden de genelde, kafam›zdaki “TANRI” her ne kadar
“her yerde mevcut” ise de; fiiliyatta, belli boyutlar› ve mekân›
olan bir “TANRI”d›r!
Oysa...
Bize tarif edilen “ALLAH”; bölünmesi parçalanmas›,
cüzlere ayr›lmas› mümkün olmayan, “B‹KÜLL‹ fiEY’‹N
MUHÎT” yani “fleyin kendisi olarak fleyi ihâta eden”, sonsuz,
s›n›rs›zd›r!..
Burada çok önemli bir hususu daha aç›kl›¤a kavuflturmak
38 isterim...
Esasen bu konuyu da daha genifl boyutlar›yla “Hz.
MUHAMMED NEY‹ OKUDU” isimli kitab›m›zda izah
etti¤imiz için, burada özetle vurgulamak istiyorum...
Türkiye’deki en mükemmel tefsir olan, Diyanet’in
bast›rtm›fl oldu¤u, Elmal› Hamdi Yaz›r’›n haz›rlad›¤›, “HAK
D‹N‹ KUR’ÂN D‹L‹” isimli 9 ciltlik eserin 1. cilt 42 ve 43.
sayfalar›nda “B” harfinin mânâs›yla ilgili olarak özetle flu bilgi
vard›r:
“Eaz›m› müfessirin diyorlar ki. ‘BA’n›n buradaki
mânây› ilsak›, ya MÜLÂSEBET ve MUSAHEBET veya
istianedir...
Bu tevile göre (“B” ile bafllayan) besmelenin meâli
“ALLAH› rahman› rahim nâm›na” demek oluyor ki; bu da
“B”de MÜLÂBESE mânâs›na râcidir. Bunun hâs›l›, bir
AHMED HULÛS‹

niyâbet itiraf›d›r.
Bir ifle bafllarken , “filan nâm›na” demek, “ben bunu ona
izâfeten, ona hilâfeten, onu temsilen, ONUN B‹R ALET‹
olarak yap›yorum; bu ifl hakikatte benim veya baflkas›n›n
de¤il ancak onundur” demek olur. Bu da vahdet-i vücud
mülâhazas›na râci bir fenâfillah hâlidir.”
Bu konuda son devir çelebilerinden de¤erli mutasavv›f
Ahmed Avni Konuk da Fusûs flerhinde (Marmara Üniversitesi
‹lâhiyat Fak. Yay. Cilt 2 Sayfa l9l), “B” harfiyle alâkal› olarak
k›saca flöyle der:
“B‹ ‹BAD‹H‹’ deki “Ba” mülâbese içindir... Demek ki,
ALLAH Zü’l-celâl ibad›n›n kisve-i taayyününe bürünüp
zâhir olmufltur”!..
“B” harfinin s›rr›n› aç›klayan, bu mânây› kavrayabildiysek
e¤er... 39
fiimdi bu tan›mlamay› iyi düflünelim...
Cüzlere, zerrelere bölünüp parçalanmas› mümkün olmayan
“AHAD”, ya sonlu s›n›rl› bir “Bir”dir; ki bu takdirde evrenin
herhangi bir yerinde oturmaktad›r(!); ya da sonsuz, s›n›rs›z,
cüzlere ayr›lmaz TEK’tir ki, bu takdirde de ancak ve sadece,
tekrar ediyorum ancak ve sadece “KEND‹S‹” mevcuttur!
“AHAD” olan “ALLAH” ismiyle iflaret edilen d›fl›nda ve
yan› s›ra herhangi bir varl›¤›n mevcudiyetini ileri sürmek önce
ak›l ve mant›¤a, sonra da izan ve insafa s›¤maz!.
Düflünelim...
fiayet “ALLAH ‹smiyle ‹flaret Edilen”den ayr›,
“ALLAH”›n d›fl›nda bir varl›k var ise... Bu varl›k ile
“ALLAH” aras›ndaki s›n›r nerededir?.. Bu s›n›r› nerede çize-
ceksiniz?..
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Ya var olan, mevcut, s›n›rs›z-sonsuz TEK’tir, ikinci bir


varl›k yoktur!..
Ya da s›n›rl› sonlu, evrenin içinde bir yerde veya evrenin
d›fl›nda MEKÂNI OLAN bir TANRI mevcuttur(!)?..
Burada idrak edilmesi en önemli olan fley, “SINIRSIZLIK-
SONSUZLUK” kavram›d›r.
fiimdi bu “s›n›rs›zl›k-sonsuzluk” kavram›n› en-boy-
derinlik olarak de¤il, boyutsal olarak kavramaya çal›flal›m...

40
AHMED HULÛS‹

BEfi DUYUDAN KAYITSIZ


DÜfiÜNEL‹M!

41
Bize göre, yani befl duyulu birimlere göre, içinde
yaflad›¤›m›z bir evren; ve gene bize göre makro-mikro say›s›z
âlemler mevcuttur... Ancak dikkat edelim, bütün bunlar, hep,
gözle alg›lad›¤›m›z verilere göre, böyledir!
Oysa...
fiu içinde bulundu¤unuz mekân› alsalar, tavan›n› açarak,
altm›fl milyar defa büyütme kapasitesi olan elektron
mikroskobunun lâm›na oturtsalar...
Ve sonra da siz geçip o mikroskobun üzerinden, az önce
içinde bulundu¤unuz mekâna baksan›z...
Acaba ne görüyor olacaks›n›z?..
Bir milyar defa büyütme ile biz bir cismi de¤il, o cismin
atom bileflenlerini görürüz!.. Hele, bu say› 60 milyara
ulaflt›¤›nda... Gözümüzde bütün insanlar, eflyalar, koltuklar,
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

yaz›haneler veya odadaki di¤er cisimler tamamiyle kaybolacak;


beynimizin verece¤i hüküm tümüyle de¤iflecektir!.. Ve...
Gayr› ihtiyarî a¤z›m›zdan flu sözler dökülecektir; “Aaa,
burada hiçbir fley yokmufl!.. fiuraya bak, sadece atomlar-
dan, onlar›n çevresinde dönen elektronlardan baflka bir fley
göremiyoruz!.. Peki nereye gitti bunca insan ve eflya!?..”
Bu konuflmay› yapan beyin, az önce, mikroskoba bakmadan
evvel, burada insanlar ve eflyalar var diyen beynin ta kendisidir!
Beyin ayn› beyindir de, de¤iflen sadece alg›lama boyutu ve
alg›lama arac›na getirilen ek kapasitedir!
Demek ki beyin önce, mevcut alg›lama arac›na göre çeflitli
flekillerde ve insanlar›n varl›¤›na dair hükümler verirken;
alg›lama arac›n›n kapasitesi geniflletildi¤i anda, bu hükmünü
de¤ifltirerek, burada atomlardan, çekirdek etraf›nda dönen
42 say›s›z elektronlardan baflka birfley yok fleklinde yarg›ya var-
maktad›r!..
Acaba, biz, bu güçlendirilmifl mercekler dizini ile yani elek-
tron mikroskobu ile yaflamak, böyle do¤up böyle ölmek zorun-
da olsayd›k... fiimdi hâlâ, bugün varl›¤›n› iddia etti¤imiz
fleylerin mevcudiyetini iddia edebilecek miydik?.. Yoksa,
üzerinde yaflad›¤›m›z dünyan›n, uzay›n ve alg›lad›¤›m›z her
fleyin, atomlar›n bileflmesinden meydana gelmifl tek bir yap›
oldu¤unu mu savunacakt›k?..
fiayet beynimiz; altm›fl milyar büyütme kapasitesine sahip
bir elektron mikroskobu yerine, on trilyon defa büyütme kapa-
sitesine sahip bir elektron mikroskobu ile evrene bakmak duru-
munda olsayd›; biz, gene ayr› ayr› cisimlerin, insanlar›n
varl›¤›ndan sözedebilecek miydik?..
Yoksa, alg›layaca¤›m›z, mevcut, bölünmez, parçalanmaz,
AHMED HULÛS‹

süregiden sonsuz, s›n›rs›z TEK’mi olacakt›?..


fiayet anlatmak istedi¤im bu hususu size ulaflt›rabildimse...
Geldi¤imiz bu noktada size izaha çal›flaca¤›m fley fludur:
GERÇEKTE, mevcut olan tek, bölünmez, parçalanmaz,
s›n›rs›z-sonsuz olan TEK’tir!.. AHAD’d›r!.. Efli, misli, benzeri,
mikro ya da makro planda kendisinin d›fl›nda hiçbir fley
olmayan “ALLAH AHAD” d›r!
Ancak biz, mevcut alg›lama araçlar›m›za ba¤›ml› olarak, o
TEK yap›y›, çok parçalardan oluflmufl bir bütün gibi
de¤erlendirme yan›lg›s› içindeyiz... Çünkü, beynimiz kesitsel
alg›lama araçlar›na göre hüküm vermekte!..
Oysa beyin, kesitsel alg›lama araçlar›n›n yani befl duyusu-
nun son derece s›n›rl› de¤erlendirme kapasitesiyle kay›tl›
kalmasa... Bu s›n›rlar içinde alg›lad›¤› verileri, yaln›zca, evren-
deki say›s›z varl›klardan birer kesit veya birer örnek kabul 43
etse...
Sonra derin bir tefekkür ile, alg›layabildi¤i örneklerden,
daha nelerin mevcut olabilece¤ini tespit edebilse... Ve sonra,
onlar›n yap›sal derinliklerine do¤ru, boyutsal bir seyahat
yaparak, evrensel öz ile karfl›laflsa... Ve nihayet kendi
“ben”li¤inin dahi o evrensel “öz” içinde “yok” oluflunu fark
edebilse...
‹flte bu iflin çok önemli birinci yan›!
Konunun ikinci önemli yan› da fluras›…
Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”,
“AHAD” yani s›n›rs›z-sonsuz, zerrelere ayr›lmaz oldu¤una
ve bu durum her yöne ve her BOYUTA flâmil bulundu¤una
göre; bu takdirde, O’nun varl›¤› yan› s›ra var olabilecek
ikinci bir varl›k, nerede, hangi BOYUTTA veya hangi
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

bafllang›ç noktas›nda O’nun varl›¤›na bir s›n›r çizerek,


kendine yer açabilecektir?!..
“AHAD ALLAH” d›fl›nda var kabul edilecek ikinci bir
varl›¤›n, TANRI’n›n yeri neresidir?..
“ALLAH”›n içinde mi, yoksa d›fl›nda m›?!

44
AHMED HULÛS‹

“ALLAH”, MERKEZ‹
OLMAKTAN BERÎD‹R!

45
“ALLAH”, sonsuz-s›n›rs›zd›r, dedik...
“ALLAH”›n s›n›rs›z-sonsuz oluflu dolay›s›yla bir
MERKEZ‹ olmas› da muhaldir!..
Bir fleyin merkezi olmas› için, onun s›n›rlar› olmas›, bu
s›n›rlar›n köflelerinin kesiflti¤i noktan›n da merkez kabul
edilmesi gerekir...
Hâlbuki, “ALLAH”›n s›n›r› yoktur!..
S›n›r› olmayan fleyin, merkezi de olmaz!..
Merkezi olmayan fleyin özü, içi ve d›fl› da olmaz!..
Bizim befl duyusal yaflam›m›za ve befl duyudan ileri gelen
madde kabulümüze göre, bir nesnenin içi ve d›fl› vard›r; özü
vard›r kabu¤u vard›r!.. Oysa, merkezi olmayan fleyin özü ve
kabu¤undan, içi ve d›fl›ndan söz edilemez!..
Nitekim bu mânâ Kur’ân-› Kerîm’de bir âyette flöyle vur-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

gulanmaktad›r:
“HÛ ve’l evvelü vel âhiru ve zâhiru vel bât›n”
“O, evvel, ahir, zâhir, bât›n’d›r.”
Yani, Zâhir, Bât›n, Evvel ve Ahir diye bildi¤in hep
“O”dur!..
Bunlar, gerçekte, TEK ayn› fleydir!.. Yani, zâhir ve bât›n
diye iki ayr› fley yoktur; bu ayr›l›¤› sen uyduruyorsun!..
Evvel, Ahir, Zâhir, Bât›n kelimeleriyle iflaret etti¤in fley
hep “O”dur!..
Sen, “O”na, ister “Zâhir” de, ister “Bât›n” de, ister “Ahir”
de, ister “Evvel” de; dedi¤in, iflaret etti¤in, tarif etti¤in hep
“O”dur!..
Zira, “zâhir-bât›n” ay›r›m› senin befl duyundan kay-
naklanmaktad›r!.. Befl duyu ile alg›layabildi¤ine “zâhir” diyor-
46 sun, alg›layamad›¤›na “bât›n”!..
Oysa alt›, yedi, oniki duyuyla alg›lama durumunda olsayd›n,
senin için zâhirler de de¤iflecekti, bât›nlar da!.. Ve sen, bugün
zâhir dedi¤ine bât›n; bât›n dedi¤ine de zâhir demek durumunda
olacakt›n.
“ALLAH” ismi ile iflaret edilen ise s›n›rs›z-sonsuz TEK
olmas› hasebiyle, “ZÂH‹R”-”BÂTIN” kavramlar›ndan berîdir,
münezzehtir!.. Bu anlat›mlar, senin kabullerine GÖRE
yaklafl›mlard›r!
Evet, merkezi, içi-d›fl›, zâhiri-bât›n›, bafl›-sonu olmayan; bu
gibi anlamlardan ve olufllardan berî olan›n, bir yerde son bulup,
o noktadan sonra ikinci bir varl›¤›n bafllamas›ndan söz edebilir
misiniz?..
Elbette hay›r!
‹flte, bu yüzden fark ederiz ki, düflünülebilen, hayal
AHMED HULÛS‹

edilebilen her noktada, tüm özellikleriyle ve “ZÂT”›yla ve


dolay›s›yla tüm özellikleriyle ancak ve ancak, sadece ve sadece
KEND‹S‹, yani, “AHAD” olan “ALLAH” mevcuttur!
“O”nun d›fl›nda, ikinci bir varl›¤›n vücudundan söz eden ise,
tümüyle derin düflünce yetersizli¤inden do¤an yan›lg›
içerisindedir!.. Ki bu durumun dindeki ad› da, “fi‹RK”tir!

47
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

48
AHMED HULÛS‹

“ALLAH”IN TECELL‹S‹
YOKTUR!

49
Gelelim, gene çok önemli olan bir baflka noktaya...
Düflünebildi¤imiz ve düflünemedi¤imiz her noktada, tüm
özellikleri ile sadece kendisi var oldu¤una göre;
TECELL‹S‹ DE OLMAZ!..
“Tecelli”, görünme, belirme, a盤a ç›kma gibi anlamlarda
kullan›l›r... Oysa, bütün bu ifadelerden anlafl›lan, iki ayr›
varl›kt›r!
Hâlbuki biliyoruz ki, var olan “TEK’tir ve olup biten her
fley O “TEK”te olup bitmektedir!
Bu durumda “O”nun “tecelli”sinden söz edilebilir mi?..
“Tecelli” kelimesi, ifade yetersizli¤inden dolay›
kullan›lmakta olan bir kelimedir. Hakiki mânâda, karfl›l›¤›
yoktur!
Zira, gerçekten bir tecellinin var olabilmesi için, önce bir
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

merkez, bir öz, bir cevher olmas› ve buradan da “tecelli


mahalline” uzanan ya da yans›yan mânâlar olmas› icap eder!.
Mesela, güneflin merkezinden uzaya yay›lan ›fl›nlar gibi...
Yani, “ALLAH”›n da bir merkezi olmal› ki, oradan “tecel-
li” eden mânâlar kabul edilebilsin!.. Bu muhaldir!
“ALLAH”›n bir merkezi, lokalize oldu¤u bir yeri mevcut
de¤ildir ki, oradan herhangi bir yere tecellisinden söz
edilebilsin... Tecelli için, bir ç›k›fl merkezi gereklidir... Ç›k›fl
noktas› olmad›¤› zaman ise “tecelli” kelimesi anlam›n› yitirir!
“TECELL‹” kelimesinin bu kabullenifl ve anlat›m ötesin-
deki gerçek anlam› ise fludur:
“Allah” ad›yla iflaret edilenin, ilminde, isimlerinin özel-
liklerini seyir s›ras›nda, bu isimlerin mânâlar›n›n Efâl
âlemi olarak seyrine verilen ilmindeki projeksiyonun ad›d›r.
50 Geçmiflte çeflitli zâtlar taraf›ndan “tecelli” kelimesi
kullan›lm›flt›r. Bizim de 1967 senesinde ç›kan bir kitab›m›z›n
ad› “TECELL‹YÂT”t›r. Bu da genel kullan›m içinde yer
alm›flt›r. Ayr›ca, bu konuyu kavramaya istidat ve kabiliyeti
olanlar› öz anlama yaklaflt›rabilmek için gene böyle yard›mc›
kelimelere gerek duyulur.
Evet, bu hususu da böylece vurgulad›ktan sonra flimdi
beraberce araflt›rmam›za devam edelim...
“ALLAH”a tap›n›l›r m›?..
“ALLAH”a kim tap›nacakt›r?..
Hazreti Muhammed’in, “ALLAH” ile ilgili olarak, bir
soruya verdi¤i cevab› hat›rlayal›m burada:
“ALLAH var ‹D‹ ve O’nunla beraber hiçbir fley yok
‹D‹!”
Bu tan›mlamay› duyanlar, Hz. Muhammed’in “‹lmin
AHMED HULÛS‹

kap›s›” olarak nitelendirdi¤i Hz. Âli’ye koflarak sözcükleri


aynen naklediyorlar ve ondan bir aç›klama bekliyorlar...
Hz. Âli flu öz cümle ile cevap veriyor:
“El ân kemâ kân!”
Bu cümleyi flöyle tercüme edebiliriz:
“Hâlâ, o andaki gibidir!”
Bu ilk anda anlafl›lan yönüyle demektir ki, “o anda öyle idi,
o andan bu ana kadar geçen zamanda hiçbir fleyi
de¤ifltirmedi; hâlâ da öyledir!..”
Veya konuya biraz daha vukuf sahibi bir kifli olarak, flöyle
de bakma imkân›na sahip olabiliriz:
“El an” ifadesindeki “el” Arapçadaki anlam›yla “harfi
tarif”tir... Yani ‹ngilizcedeki “The” kelimesinin karfl›l›¤›d›r.
“Rastgele bir fley de¤il, herkesin bildi¤i bir fley” anlam›nda
olarak kullan›l›r. 51
Mesela “kitap” dedi¤inizde, herhangi bir kitap anlafl›l›r...
Ama bu kitap kelimesinin bafl›na “el” ya da “The” kelimesini
getirdi¤iniz zaman, bu, sizin ve karfl›n›zdakinin bildi¤i, üzerinde
mutab›k oldu¤unuz bir kitap anlam›na gelir.
‹flte buradaki “an” sözcü¤ünün bafl›na “el”gelmesi, o bili-
nen mahut “an” anlam›n› getirir... Dolay›s›yla da yukar›daki
cümleyi flöyle anlayabiliriz:
“‹çinde bulundu¤umuz an, O iflaret edilen ‘an’d›r!”
Yani, yaflamakta oldu¤umuz “flu an”, “ALLAH”›n var
olup, “O”nun yan› s›ra hiçbir fleyin var olmad›¤› “an”›n ta
kendisidir!
Esasen burada kesinlikle bilmemiz zorunlu olan flu husus da
vard›r: “Zaman” kavram›, yarat›lm›fl, yani sonradan olmufl
mahlûklar için geçerli olan bir kavramd›r.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Yarat›lm›fl olanlar›n bafl›-sonu, geçmifli, hâli ve gelece¤i


vard›r... Oysa “ALLAH” geçmifl ve gelecek zaman
kavramlar›ndan münezzehtir!
‹fl bu sebeple de, “ALLAH” için; geçmiflte bu hâldeydi ama
flimdi art›k o hâlde de¤ildir, asla ve kesinlikle denemez!
“ALLAH”, daim Bâkî hep ayn› kemâl üzeredir.
Bu yüzden dahi, “ALLAH” ismiyle iflaret edilen için flayet
“‹D‹” ekiyle bir husus anlat›lmaya çal›fl›lm›flsa anlat›mda; biz
bunu asla geçmifle mal etmeyip; “zaman” kavram›ndan berî
olarak, daim Bâkî böyledir diye anlamak zorunday›z.
‹flte, e¤er bu hususu kavrayabilirsek, flunu fark ederiz;
‹çinde bulundu¤umuz, “an”d›r ki, o “an”, “ALLAH”
ismiyle iflaret edilenin var olup, kendisiyle beraber hiçbir
varl›¤›n olmad›¤› o “an”d›r!
52 Dolay›s›ylad›r ki…
“ALLAH”tan meydana gelmifl hiçbir fley yoktur!”
Peki bunu nas›l ispat ederiz?..
‹flte bunun ispat› “‹HLÂS” Sûresi’nde mevcuttur!..
Devam edelim, “‹HLÂS” Sûresi’ni anlad›¤›m›z kadar›yla
aç›klamaya...
“ALLAH”, “AHAD” oldu¤una göre... Kendi varl›¤› yan›
s›ra ikinci bir varl›ktan söz edilemez! Ve gene, “O”nun zer-
relere ayr›lmas› fleklinde zaman boyutuna girmesi de söz
konusu de¤ildir.
Zira, “AHAD” için, ancak ve ancak tek bir “AN” geçerlidir
ki buna da “DEHR” kelimesiyle iflaret olunur.
“DEHR BEN‹M!”
“DEHR”, “AHAD”›n kendi kendine oldu¤u “AN”›n
ad›d›r.
AHMED HULÛS‹

“ALLAH SAMED’dir”...
“SAMED” kelimesinin anlam›nda derinlemesine bir
araflt›rma yaparsak, flu mânâlar ile karfl›lafl›r›z bilebildi¤imiz
kadar›yla:
“Hiç bofllu¤u olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz
edilemeyen... Bir fley girmez, bir fley ç›kmaz!.. Som...” Hani
som alt›n deriz ya, iflte öyle... Yani bir di¤er ifade ile “s›rf”!
Abdullah ‹bni Büreyd’den gelen bir rivayete göre:
“Es Samedillezî lâ cevfe leh”**(1)
**(1) Bu mânâdan haberi olmayanlar, Elmal› Hamdi
Yaz›r’›n Hak Dini Kur’ân Dili isimli tefsirinin Cilt:9,
Sayfa:6306-6307 deki aç›klamalar›na baflvurabilirler.
Görüldü¤ü gibi bütün bu mânâlar esas itibariyle “AHAD”
isminin mânâs›n› bütünleyen, ›fl›klayan, aç›klamalar
fleklindedir. 53
Hiç bofllu¤u olmayan, eksiksiz, kusursuz, gediksiz, delik-
siz, içine nüfuz edilmesi muhal, s›rf, salt, bir fley girmesi ya
da ç›kmas› söz konusu olmayan, s›n›rs›z, sonsuz, cüzlere
bölünmesi mümkün olmayan, cüzlerden, zerrelerden mey-
dana gelmifl olmayan “TEK” yani “AHAD”!
Bu ifadelerin tarif etti¤i “ALLAH”› anlamaya çal›flal›m...
Yoksa, hayalimizde yaratt›¤›m›z TANRI’ya tapmaktan asla
kurtulamay›z ve durumda flu âyetin tarif ettikleri aras›na gireriz:
“ALLAH’› hakk›yla idraka çal›flmad›lar!” (6-91)
Bu mânâ ile birlikte...
“SAMED”, ayr›ca, “ihtiyaç kavram›ndan berîdir”
anlam›na dahi gelir.Yani, “ALLAH” her türlü ihtiyaç
kavram›ndan berîdir!
Esasen zaten, kendisinin d›fl›nda mevcut olan bir fley yoktur
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

ki, O’nun herhangi bir fleye muhtaç olabilece¤i düflünülsün!


Buray› anlayabildiysek bu defa flu sorular›n cevab›n›
araflt›ral›m;
“AHAD” olan, Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤›
“ALLAH” nereden gelmifltir?..
“AHAD” olan, Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤›
“ALLAH”dan bu evren ya da say›s›z canl›lar nas›l meydana
gelmifltir?.. Yani do¤urmufl mu?..
‹flte bu sorular›n cevab› gene “‹HLÂS Sûresi”ndeki flu vur-
gulamadad›r:
“LEM YEL‹D ve LEM YÛLED”

54
AHMED HULÛS‹

“ALLAH DO⁄URMAMIfiTIR”
NE DEMEKT‹R?

55

Acaba burada anlat›lmak istenen, bizim dilimizde basit


olarak kulland›¤›m›z “do¤urma” olay› m›d›r?..
“Do¤urma”, az önce de ifadeye çal›flt›¤›m›z gibi, bir
varl›¤›n, kendinden, kendi özelliklerine sahip ikinci bir varl›¤›
meydana getirmesi, anlam›nda kullan›l›r. “Do¤uran” her fley,
kendi özelliklerine sahip ikinci bir “kendi gibi”yi kendinden
meydana getirir.
Ancak aç›klanmaktad›r ki, “ALLAH DO⁄URMAMIfi-
TIR!”
Öyle ise “ALLAH DO⁄URMAMIfiTIR” uyar›s› hangi
mânâlarda anlafl›lacakt›r?
‹lk anlayaca¤›n›z, en basit mânâs›yla fludur:
“ALLAH”, kendisinden, ikinci bir varl›k meydana getirme-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

mifltir!
Ya da baflka bir ifade flekliyle; “ALLAH”›n varl›¤›ndan
meydana gelmifl ikinci bir varl›k mevcut de¤ildir!
Çünkü O, cüzlere, zerrelere bölünmesi parçalanmas›
mümkün olmayan TEK’tir; yani “AHAD”t›r!
1- S›n›rs›z-sonsuzdur ki, bu yüzden ikinci bir varl›¤› kendi
içinde veya d›fl›nda meydana getirmesi söz konusu olamaz.
2- “AHAD” oluflu dolay›s›yla cüzlere, zerrelere ayr›lmaz;
ki, O’ndan meydana gelen ikinci bir parça olsun!
‹flte bu yüzden, “ALLAH”tan meydana gelmifl, O’nun
do¤urdu¤u, O’nun özellikleri ile de olsa ikinci bir varl›¤›n
mevcudiyetinden asla söz edilemez!
Netice...
“ALLAH”, ne baflka bir varl›k taraf›ndan do¤urulmufl yani
56 meydana gelmifltir; ne de O’nun do¤urdu¤u yani O’nun
varl›¤›ndan meydana gelmifl ikinci bir varl›k mevcuttur!
Bu arada aç›klamad›¤›m›z bir husus daha var. Onu da göre-
lim...
AHMED HULÛS‹

“ALLAH DO⁄MAMIfiTIR”
NE DEMEKT‹R?

57

fiimdi de “LEM YÛLED”i anlayal›m...


“Do¤mak”, bir nesneden, bir canl›dan onun özellikleriyle
ikinci bir varl›¤›n meydana gelmesidir... Bu anlamda kullan›l›r.
“Do¤mam›flt›r” dendi¤ine göre burada bize flu idrak ettiril-
mek isteniyor demektir:
“ALLAH, baflka bir varl›ktan meydana gelmemifltir!”
“ALLAH” ismiyle iflaret edilenin, baflka bir varl›k
taraf›ndan meydana getirilmesi nas›l düflünülebilir ki?.. Zira O,
“AHAD”d›r!
Yani, s›n›rs›z-sonsuz, cüzlere bölünme kabul etmez
TEK’tir!
“ALLAH” ismiyle iflaret edileni meydana getirecek bir
varl›k düflünebilmek için, önce “ALLAH”›n ister yönsel, ister
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

BOYUTSAL bir s›n›r› olmas› gerekir ki; o s›n›r›n ötesinde O’nu


meydana getirecek ikinci bir varl›k olsun!!! Ve sonra da o ikin-
ci varl›k kendisinden “ALLAH”› meydana getirsin!!!
“ALLAH”, “AHAD”d›r!
“AHAD” olan “ALLAH” ise, s›n›rs›z-sonsuz, zerrelere
bölünmezdir.
Bu sebeple de, kendisinin bir noktada bitip, o noktadan
sonra ikinci bir varl›¤›n bafllamas›ndan söz edilemez!
Bu yüzden de “ALLAH”› meydana getiren, DO⁄URAN,
ikinci bir varl›ktan bahsedilemez; böyle bir fley düflünülemez!
‹flte, “LEM YÛLED” uyar›s›n›n bize anlatmak istedi¤i,
anlay›fl›m›z kadar›yla budur.
Geldik bu tarif metnindeki son uyar›ya...
“LEM YEKÛN LEHU KUFÜVEN, AHAD”
58 “O’nun dengi, misli, mikro ya da makro benzeri mevcut
de¤ildir, AHAD’t›r.”
Burada flu âyeti de hat›rlayal›m:
“...LEYSE KEM‹SL‹H‹ fiEY’A...” (42-11)
“‹ster mikro, ister makro planda O’nun misli olabilecek
hiçbir fley mevcut de¤ildir!”
AHMED HULÛS‹

10

‹fiTE “KUR’ÂN”DAK‹
“ALLAH” TAR‹F‹

59

Evet, flimdi “‹HLÂS Sûresi”’nde bize anlat›lan Hazreti


MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”› özetle tekrar ede-
lim...
Bakal›m bizim kafam›zdaki “TANRI” anlay›fl›yla Kur’ân-
› Kerîm’de anlat›lan “ALLAH” anlay›fl› birbirine uyuyor mu?..
“ALLAH”, “AHAD” oluflu dolay›s›yla, s›n›rs›z-sonsuz,
zerrelere cüzlere ayr›lmaktan berîdir!
“ALLAH”, “SAMED” oluflu dolay›s›yla öyle bir tümel
varl›kt›r ki, ne kendisine bir varl›¤›n girmesi veya kat›lmas› söz
konusu olabilir; ne de kendisinden ikinci bir varl›¤›n ç›k›fl›,
meydana gelifli! Hiçbir eksi¤i, noksan› ve bu yüzden de bir fleye
muhtâciyeti düflünülemeyecek oland›r “ALLAH”!
“ALLAH”, “LEM YEL‹D” oluflu dolay›s›yla, kendisinden
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

meydana gelecek ikinci bir varl›¤›n mevcudiyetinden söz edile-


mez.
“ALLAH”, “LEM YÛLED” olmas› dolay›s›yla, ken-
disinin meydana geldi¤i öne sürülecek ne bir tanr› ne de herhan-
gi bir fley olarak, ikinci bir varl›k mevcut de¤ildir.
“LEM YEKÛN LEHU KÜFÜVEN, AHAD” oluflu
dolay›s›yla da mikro ya da makro planda O’nun dengi, misli
benzeri ikinci bir varl›k yoktur... “AHAD”t›r!
Bilelim ki, ‹lahiyat ile, din ile ilgili bütün konular›n
bafllang›ç noktas›n› “ALLAH NED‹R?” sorusunun cevab›
oluflturur...
Bu sorunun cevab›n› verenler ise, ya hayallerinde tasavvur
ettikleri bir “TANRI” ya göre konuflurlar; ya da Hazreti
MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”a göre düflüncelerine
60 yön verirler.
Biz, Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”a göre
bu konunun içyüzünü göstermeye çal›flt›¤›m›za göre; gene
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm taraf›ndan yap›lan tan›mla-
malar ile “ALLAH”› anlamaya çal›flal›m... Ki böylece
“ALLAH”›n, bugüne kadar ve günümüzde bahsedilen TANRI
ile hiçbir benzerli¤i olmad›¤›n› vurgulayal›m!
Yukar›da anlatmaya çal›flt›¤›m›z “AHAD” olan “ALLAH”,
gene Hazreti Muhammed Aleyhisselâm taraf›ndan bize
ulaflt›r›ld›¤›na göre...
H A Y Y’ d›r;
 L‹ M’dir;
M Ü R ‹ D’dir;
K Â D ‹ R’dir;
S E M Î’dir;
AHMED HULÛS‹

B A S Î R’dir;
K E L Î M’dir;
Evet, demek oluyor ki “AHAD” olan “ALLAH” ad›yla
‹fiARET ED‹LEN ayn› zamanda yukar›daki isimlerle aç›klan-
maya çal›fl›lan vas›flar›n da sahibidir!
“ALLAH ad›yla iflaret edilen AHAD”d›r gibi...
“ALLAH ad›yla iflaret edilen HAYY”d›r; s›n›rs›z-sonsuz,
bölünmez, parçalanmaz “CAN” d›r!..
“ALLAH ad›yla iflaret edilen ÂL‹M”dir; s›n›rs›z-sonsuz,
bölünmez, parçalanmaz “‹L‹M” dir!..
“ALLAH ad›yla iflaret edilen MÜR‹D”dir; boyutsal
s›n›rs›z-sonsuz, cüzlere ayr›lmaz “‹RADE” dir!..
“ALLAH ad›yla iflaret edilen KÂD‹R” dir; s›n›rs›z-
sonsuz, bölünmez, cüzsüz, tek bir “KUDRET” tir...
“ALLAH ad›yla iflaret edilen SEMΔdir; s›n›rs›z-sonsuz, 61
bölünmez, cüzleri olmayan “VUKUF” tur!..
“ALLAH ad›yla iflaret edilen BASÎR” dir; s›n›rs›z-
sonsuz, cüzleri olmayan, bölünmeyen, mevcut tek
“DE⁄ERLEND‹R‹C‹”dir!..
“ALLAH ad›yla iflaret edilen KELÎM”dir; s›n›rs›z-
sonsuz, bölünmez, say›s›z “MÂNÂLAR” d›r!..
Evet, bu anlat›m› kavramaya çal›fl›rken, flu hususa da çok
dikkat etmemiz gerekecektir…
“AHAD” ile “HAYY”; “ÂL‹M” ile “MÜR‹D”; “HAYY”
ile “KÂD‹R”; ve tüm kompozisyonlarla anlat›lanlar, hep ayn›,
tek, “ALLAH” ad›yla ‹fiARET ED‹LENdir!..
Yani, bütün bu anlat›lanlar ile tarif edilen ayn› Tek
“ZÂT”t›r! O Tek “ZÂT”›n de¤iflik vas›flar›d›r, özellikleridir
bu isimlerle iflaret edilenler...
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Öyle bir TEK “ZÂT” ki, bafl-son gibi kavramlardan berî;


s›n›rs›z-sonsuz; bölünmesi, cüzlerinin var olmas› muhal; say›s›z
mânâlara sahip; sonsuz-s›n›rs›z, cüzleri olmayan irade; s›n›rs›z-
sonsuz cüzü olmayan kudrettir; varl›¤›n›n d›fl›nda ikinci bir
varl›k düflünülemez; içi ve d›fl› yoktur, merkezi özü olmaktan
münezzehtir! K›sacas›, “AHAD”t›r... TEK’tir!
‹flte öyle bir “ALLAH”t›r ki Hazreti MUHAMMED’in
aç›klad›¤› “ALLAH”; O’nun d›fl›nda ya da içinde kavram›
olmaks›z›n; bir ikincisi; ya da ikinci bir varl›k, mevcut bir fley
düflünülemez!
Bu arada, konuya vukufu olmayanlar›n düflecekleri bir
hatay› önleme amac›yla, flu hususu da belirtmeden geçmeye-
lim...
Kur’ân-› Kerîm’de çeflitli yerlerde “‹lah›m›z”, “‹lah›n›z”
62 gibi ifadeler geçmekte; ancak akabinde de “‹LAH”›n,
“ALLAH” oldu¤u vurgulanmaktad›r.
Peki bu duruma göre, “ALLAH”›n, bir “‹lah” yani “tanr›”
oldu¤u ileri sürülemez mi?..
Sürülemez!
Bu gibi tan›mlamalar, “‹lah”a yani “tanr›”ya tapanlara
yap›lan aç›klamalard›r. T›pk› uyuklayaca¤› düflünülen tanr›ya
inanan ilkellere verilen “Allah uyuklamaz” cevab›nda oldu¤u
gibi!
Yani onlara denilmektedir ki;
“Sizin, ‹lah sand›¤›n›z, tanr› dedi¤iniz fley mevcut
de¤ildir; gerçekte var olan SADECE ‘ALLAH’t›r! Sizin ve
bizim ‘‹lah’›m›z hep ayn› ve tektir... Ve dahi o da
‘ALLAH’t›r!”
Evet, bu aç›klamalardan gaye, o kiflilerin belirli bir “tanr›”
AHMED HULÛS‹

varsay›m›ndan kurtulup, “ALLAH”› idrak etmeye


çal›flmalar›d›r.
Zira, Kur’ân-› Kerîm’de, flayet dikkatle tetkik edilirse
görülecektir ki, bu tür hitaplar hep “müflriklere”, yani
“ALLAH” kavram› d›fl›nda bir “TANRI” varsay›p, ona tapan-
lara yap›lmaktad›r. Tâ ki, onlarda mevcut olan “‹lah-Tanr›”
varsay›m›, “ALLAH” anlay›fl›na dönüfltürülsün.

63
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

64
AHMED HULÛS‹

11

“ALLAH”, “TANRI” DE⁄‹LD‹R!

fiimdi, elimizi vicdan›m›za koyarak düflünelim...


65
Varl›¤›na iman etti¤imiz, ya da inanmad›¤›m›z, ancak her iki
hâlde de flartlanma yollu “ALLAH” ad›n› verdi¤imiz TANRI
ile; burada tarif edilen, Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤›
“ALLAH” ayn› m›d›r?..
Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH” için
“TANRI” kelimesi veya kavram› kullan›labilir mi; ya da
“TANRILIK” mevhumu kabul edilebilir mi?!.. Düflünülebilir
mi?!..
“ALLAH’I HAKKIYLA ‹DRÂKA ÇALIfiMADILAR!”
(6-31)
“ALLAH” indinde, ilminde “KUL” ne ise, “TANRI” da
odur!
Çünkü, her ikisi de “ALLAH” ilmindeki, “ilmî sûretler,
kavramlar”d›r.
Bu yüzden de “ALLAH” indinde, her fley helâk olmufl,
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“yok” durumdad›r!
Ve “Bâkî “ olan, sadece “VECHULLAH”t›r!
‹flte,
“Küllî fley’in hâlikun illâ veche” (28-88)
âyetiyle iflaret edilen mânâ da budur ki,
“ve yebkâ vechi rabbike zül celâli vel ikrâm” (55-27)
âyeti de bu durumu teyid eder.
Birinci bahsetti¤imiz âyetin meâlen anlam›;
“Hiçbir fleyin ba¤›ms›z varl›¤› yoktur; o isimlerde Bâkî
olan, VECH’i ‹lahîdir!” demektir.
‹kincisindeki mânây› da flöyle anlayabiliriz;
“Bâkî olan, Celâl ve ikram sahibi Rabbinin VECH’idir.”
Nitekim bu durumu aç›k-seçik vurgulayan âyet de fludur;
“FEEYNEMA TUVELLU FESEMME VECHULLAH”
66 (2-115)
“Bafl›n› ne yana döndürürsen ALLAH’›n VECH’ini
görürsün!”
“VECH”, Arapçada “yüz” anlam›ndad›r... Yani, “Hazreti
Muhammed’in vechini görürsün” dense; bu, “Hazreti
Muhammed’in yüzünü görürsün” demektir.
Kur’ân-› Kerîm’deki bu “VECH” tâbiri, üzerinde büyük
önemle durulmas› gereken bir anlam tafl›r.
Bu konuya, di¤er baz› kitaplar›m›zda da detayl› flekilde
de¤inmifltik ancak burada yeri gelmiflken k›sa bir aç›klama yap-
madan geçmeyelim...
“O’nun vech’inden baflka her fleyin helâk olmas›”
demek; bizim anlad›¤›m›z zaman boyutu içinde, bir gün
gelecek ki, o günde her fley helâk olacakt›r, fleklinde ileriye
at›lmamal›d›r!
AHMED HULÛS‹

Mutlak k›yamette, de¤iflik bir anlamda, böyle bir fley elbette


söz konusudur ancak, biz burada, bu cümlenin flu anki gerçe¤i
üzerinde durmak istiyoruz...
“Helâk olma” ifadesi ile anlat›lan mânâ, esasen içinde
yaflad›¤›m›z flu anda ve her anda geçerlidir... Ve bu durum
keflif ve fetih sahibi basîret ehli zâtlar taraf›ndan daimi olarak
müflahede edilebilmektedir.
“Bafl›n› ne yana döndürürsen ALLAH’›n VECH’ini
görürsün” (2-115) âyeti zaten bu durumu aç›k seçik vurgula-
maktad›r.
Burada anlat›lmak istenen “SIR” fludur:
Kiflilerin basîretleri perdeli oldu¤u için, varl›k sûretlerinin
hakikati olan “ALLAH” ‹smiyle ‹flaret Edilen’in “VECH”i
müflahede edilememektedir.
Nitekim, bafl›n› ne yana çevirirsen, yani basîretinle, fluurun- 67
la ne yana döner, yönelirsen, hep vechi ilahîyi müflahede eder-
sin; zira “O”, “BÂKΔdir.
Yani, gerçekte, dün, bugün, yar›n var olan ve sonsuza dek
var olmaya devam edecek olan, “BÂKΔ “VECH”tir!.
“VECH”in perdesi olan yegâne fley ise, o fleye konulmufl
olan “‹sim”dir!.. Ki o isim, sonradan “vech”in bir mânâs› üze-
rine konmufl bir perdedir. Perdenin ard›ndaki varl›k ve onu mey-
dana getiren mânâlar ise “ALLAH”›n isimlerinden varl›klar›n›
al›rlar.
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

68
AHMED HULÛS‹

12

NEFSE ZULÜM NED‹R?

Öyleyse bilelim ki, biz hangi isimle neyi anarsak anal›m, bu


69
and›¤›m›z varl›k hep “ALLAH” ad›yla iflaret edilene ait
varl›kt›r!
Yani “ALLAH” ad›yla iflaret ED‹LEN, öyle bir
“ALLAH”t›r ki, kendisinin d›fl›nda bir fleyden söz etmek
muhaldir!
Ya zâtî vas›flar›yla, ya izhar etti¤i mânâlarla ya da bu
manâlar›n oluflturdu¤u fiillerle, her an, her flekilde hep O
düflünülmekte; hep O konuflulmaktad›r.
Ve ne zaman ki sen, O’nun d›fl›nda oldu¤unu ZAN
etti¤in bir fley düflünür veya konuflursun, iflte o zaman
“ALLAH” ile beraber ikinci bir fleyin varl›¤›n› öne sürmüfl
olursun...
Bu durumunu tarif eden kelime ise tektir: “fi‹RK”!
Bu duruma karfl› seni uyaran âyet de fludur:
“ALLAH yan› s›ra bir TANRI edinme”! (28-88)
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Zira...
“H‹Ç fiÜPHES‹Z fi‹RK ÇOK BÜYÜK ZULÜMDÜR”!
(31-13)
Niye “ZULÜMDÜR”?
Kime “ZULÜMDÜR”?
Nefsine, yani özbenli¤ine “ZULÜMDÜR”!
Zira, kendi özünden, asl›ndan orijininden perdeli olarak;
ötede veya ötende, yukar›da bir yerdeki TANRI’ya tap›narak;
onu, “ALLAH” ismiyle iflaret edilen yan› s›ra tanr› olarak kabul
etmekle, “fi‹RK” koflarak; nefsinin hakikatinde bulaca¤›n
say›s›z özelliklerden mahrum kal›yorsun!.. Böylece de nefsine
en büyük “zulmü” yapm›fl oluyorsun!
Zira, “BEN” kelimesiyle iflaret etti¤in “NEFS”inin
hakikatinden mahrum kalman, sana yap›lacak en büyük
70 zulümdür... Ki bu zulmü, sen kendi kendine yapmaktas›n, bu
yolda yapman gereken çal›flmay› yapmad›¤›n için.
“Nefsine ârif olmayan Rabbine ârif olmam›flt›r” hükmü,
“Nefsine ârif olan Rabbine ârif olur” uyar›s›ndan
do¤mufltur.
Ve “ALLAH”a ârif olmak dahi, ancak “ALLAH” ad›yla
‹fiARET ED‹LEN‹ anlamak ile mümkündür.
Ki bu anlay›fl da ancak Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤›
“ALLAH”›n ne oldu¤unu kavrad›ktan sonra mümkün olur.
Söz döndü dolaflt› geldi “BEN”e!..
Esasen bu konu “KEND‹N‹ TANI” isimli kitabta genifl bir
flekilde incelenmifltir. Ama gene de burada konuyu biraz
açal›m...
“ALLAH”›n d›fl›nda ikinci bir varl›k mevcut olmad›¤›na
göre; “BEN” kelimesiyle iflaret etti¤imiz varl›k kimdir veya
AHMED HULÛS‹

nedir?.. Nas›l meydana gelmifltir?..


Bu konuda çözüme ulaflmam›z için bize verilen ipuçlar› ne-
lerdir?..
Bu sorular›n cevaplar›n› hep flu ana kadar aç›klamaya
çal›flt›¤›m›z “ALLAH” anlam› ile ters düflmeyecek bir flekilde
anlatmaya çal›flaca¤›z... Aksi hâlde, flu ana kadar anlatt›¤›m›z
herhangi bir hususa ters düflecek flekilde bir anlat›mda bulunur-
sak, tamamiyle yanl›fl bir görüfle saplanm›fl ve otomatikman kifli
ve Tanr›s› ikili¤ine düflmüfl oluruz!
‹nsan›n varolufl gayesi hakk›nda Kur’ân-› Kerîm’de flu bilgi
vard›r:
“fiüphesiz ki ben YERYÜZÜNDE bir HAL‹FE meydana
getirece¤im.” (2-30)
Nas›l “yeryüzü halifesi” oldu insan; onu da flöyle anlat›yor
Kitap: 71
“Ona bütün isimleri tâlim ettik.” (2-31)
Burada ilk dikkatimizi çeken fley, insan›n, “yeryüzünde
halife” (kâinatta=evrende de¤il) olufludur.
‹kinci olarak da üzerinde durulmas› gereken husus hangi
sebepten dolay› “halife” olundu¤udur.
Hangi özellik insana “halifelik” vasf›n› kazand›rm›flt›r?.. Ki
bu sorunun cevab›n› da yukar›da ikinci olarak yazd›¤›m›z âyet
vermektedir:
“Ona bütün isimleri tâlim ettik.” (2-31)
Bundan anlafl›lan fludur…
‹nsan, “ALLAH”›n say›s›z isimlerinden, “ALLAH”›n dile-
di¤i kadar›n› ortaya koyabilecek istidat ve kabiliyet ile meydana
getirilmifltir...‹flte, insana bu istidat ve kabiliyetin verilmesi,
“isimlerin tâlim edilmesi” demektir.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Acaba bu ilahî isimleri ortaya ç›karabilecek kabiliyette


oluflturulan ve “insan” ad› tak›lan varl›k; ve onun içinde
yaflad›¤› evren veya evrenler nas›l ortaya ç›kt›?
“ALLAH” tecelli etmedi¤ine, tecellisi olmad›¤›na, O’ndan
herhangi bir fley meydana gelmedi¤ine göre; bu befl duyu ile
alg›lad›¤›m›z varl›klar veya Kur’ân-› Kerîm’de anlat›lan melek-
ler, cinnîler, cehennem, cennet, berzah âlemi ve daha
bilemedi¤imiz say›s›z fleyler nas›l ve nereden meydana geldi?..

72
AHMED HULÛS‹

13

SONSUZ-SINIRSIZ TEK’TE
“ÇOKLUK” NEREDEN
MEYDANA GELD‹?
73

Evet, “Allah” ad›yla iflaret edilen ve yan› s›ra baflkas›


olmayan, TEK oldu¤una göre, alg›lamakta oldu¤umuz
say›s›z çokluktaki varl›klar nas›l meydana geldi?..
Varl›k, orijini itibariyle o sonsuz-s›n›rs›z Tek’te, ilminde
mevcut! Öyleyse çokluk nas›l meydana geldi?..
Bu “hayal” ad›n› verdi¤imiz “varsay›mlar ortam› ve
varsay›lan varl›klar” nas›l meydana geldi?..
Bunu son derece basite ve herkesin anlayabilece¤i bir
hâle getirebilmek için misal vereyim… Bu misal, “Allah”
ad›yla iflaret edilene uygulanmaz elbette; ama, konuya
yaklafl›m sa¤layabilmek için böyle bir misal veriyorum.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

‹ster flimdi, ister gece yata¤a girdi¤inizde düflünün...


Bir dünya düflünün, o dünyan›n üzerinde bir tane zen-
gin, bir tane fakir; bir tane güzel, bir tane çirkin; bir tane
yak›fl›kl›, bir tane yak›fl›ks›z sanal insanlar yarat›n
kafan›zda; onlara, kendi kapasitenize göre belli özellikler
bahfledin!.. Sonra, bunlar› birbirleriyle kap›flt›r›n...
Peki... O kafan›zda yaratt›¤›n›z dünya ve üzerindeki
insanlar, kendi bafllar›na müstakil bir varl›¤a sahip
midirler?
Hay›r!
Varl›klar›n› nereden al›yorlar?
Sizden al›yorlar; siz kendiniz onlar› kafan›zda
yaratt›n›z!
Peki, onlardaki bu özellikler, görülen-alg›lanan bu özel-
74 likler kime aittir?
Size aittir! Siz, onlar› da, onlardaki bu özellikleri de
meydana getirdiniz!
Peki, onlardaki bu özelliklere bakarak ben; “Onlar› mey-
dana getiren sen bu özelliklerden ibaretsin” diyebilir miyim?
Hay›r!
Sen, onlarda bu özellikleri meydana getirdi¤in gibi; bir
baflkalar›nda da bunlarla hiç alâkas› olmayan baflka özellik-
ler meydana getirirsin...
Hem düflün ki, onlar›n varl›¤› sana aittir; senin varl›¤›n
d›fl›nda onlar›n hiçbir varl›¤› yoktur; onlardaki bütün özel-
likler sana aittir! O özellikleri de sen meydana
getirmiflindir! Onlar›n kendi bafllar›na varl›klar› olmad›¤›
gibi, senden ba¤›ms›z özellikleri de yoktur!
Buna karfl›n, onlara ve onlar›n bu özelliklerine bakarak,
AHMED HULÛS‹

seni de bunlarla kay›tlayamam; “Sen bu özelliklerle vars›n”


diyemem!.. “Sen bu özelliklerden ibaretsin” diyemem!
‹flte, âlemin varoluflunu, kâinat›n ve içindeki “çok”lar›n
özelliklerini bu flekilde anlamaya çal›flal›m...
“Allah” ad›yla iflaret edilip, “sonsuz-s›n›rs›z ilim ve
kudret sahibi” olarak tan›t›lan mutlak varl›k, kendi
ilminde, -nas›l ben sana diyorum ki kendi fluurunda yaratm›fl
oldu¤u say›s›z özelliklerle bu çokluk âleminin say›s›z
varl›klar›n› meydana getirmifltir!
Bizler, “Allah” ad›yla iflaret edilenin ilminde yarat›lm›fl
birimleriz!
Bizim bütün varl›¤›m›z, bütün özelliklerimiz, her fleyimiz
“Allah”a aittir; ama buna karfl›n, “Allah” ad›yla iflaret edilen,
bizim varl›¤›m›zdaki bu özelliklerle kay›tlanmaktan, tarif
ve tasnif edilmekten münezzehtir, berîdir, ötedir! 75
E¤er bu misal ile size istediklerimi anlatabildiysem flunu
kavrayacak, fluraya geleceksiniz;
“Biz Allah indinde bir H‹Ç’iz!”
Resim, ressam› ne kadar ihâta eder?
Ressam bir an düflünür, “flöyle bir resim yapaca¤›m”
der… Oturup birkaç saat çal›fl›r veya birkaç gün çal›fl›r bir
resim ortaya ç›kar›r. Ortaya ç›kan resim, asl›nda ressam›n
bir anl›k düflüncesinin eseridir. Ressam›n çok k›sa süreli bir
tasavvurunun, flekillendirmesinin bir eseridir o resim!..
O resim ressam› ne kadar anlat›r, yans›t›r?..
Bütün bu var olmufl olan kâinat; ilk insanlar de¤il, tüm
insanlar›n üzerinde yaflamakta oldu¤u Dünya ve dünyada
var olmufl canl›lar de¤il; bütün günefl sistemi de¤il; günefl
sisteminin içinde bir zerre oldu¤u 400 milyar y›ld›zdan
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

oluflan galaksi de¤il; milyarlarla galaksiden var oldu¤unu


hissetti¤imiz, alg›lad›¤›m›z kâinat, ucu buca¤›, bafl› sonu
olmayan kâinat, esas itibariyle Allah’›n indindeki bir “AN”
l›k bir düflüncenin hâs›las›d›r!
Tasavvufta, ‹nsan-› Kâmil veyahut da “Ruh-u Â’zam”
veyahut da “Akl-› Evvel” diye hakikat itibariyle anlat›lan;
bizim “K‹NAT” ad›n› verip, o flekilde alg›lad›¤›m›z, sonsuz-
s›n›rs›z olarak de¤erlendirdi¤imiz, tüm yarat›lm›fllardan oluflan
evren, Allah indindeki “B‹R AN’LIK YARATIfi”d›r!
Bu bir anl›k yarat›fl›n sonunda sonsuz oldu¤unu
kabullendi¤imiz ve evren olarak tan›mlad›¤›m›z yap› ve için-
dekilerin hepsi var olmufltur!
Tek bir hücreden bir insan bedeni nas›l meydana
gelmiflse, tek bir düflünce an›ndan da evren öylece meydana
76 gelmifltir! Tek hücrede bedenin tüm olufl program›, sistem
ve düzeni nas›l mevcutsa, evrendeki her fleyin olufl plan› ve
program› da o ilk “AN”daki seyirde öylece mevcuttur… Ki
“KADER” de buna denir gerçekte!
Oysa, o bir anl›k ilmin ve düflüncenin eseri olan sonsuz-
s›n›rs›z kâinat gibi nice say›s›z kâinatlar dahi “Allah” indinde
mevcuttur!

fiimdi düflünün flu anlataca¤›m üzerinde…


“K” harfini hat›rlay›n...
“K” harfi”... Önce bir uzun çizgi... Bu çizginin, düflünün
ki üstü sonsuz, alt› sonsuz...
“K” harfini oluflturan çizgideki bir noktadan aç›lan bir
AHMED HULÛS‹

aç› var!.. Bu aç›, bu çizgi üzerinde, bir noktadan ç›kar!..


Allah’›n sonsuz ve s›n›rs›z varl›¤› ve ilmini “K”daki ana
dikey çizgi gibi düflünsek; bunun bir “AN”›nda, bir
“NOKTA”dan meydana gelen bu aç›!.. “Üçgen” demiyo-
rum, dikkat edin, “aç›”! Zira, üçgen dersem, bir yerde
kapanacak, kâinat›n sonu vard›r anlam› ç›kar; oysa kâi-
nat›n boyutsal olarak sonu yoktur! Allah’›n bir AN’l›k
ilminde var olmufl sonsuz halkedilmifller!.. Halkedilmifllerin
sonu yoktur ve bu, bir “an”d›r.
Bunun gibi say›s›z “an”lardan, “NOKTA”lardan oluflan
say›s›z kâinatlar vard›r! Yani, “K”n›n dikey çizgisi asl›nda
say›s›z noktalardan oluflmufltur ki, alg›lad›¤›m›z her fley ve tüm
evren, o dikey çizgi görülendeki noktalardan tek bir “nokta”n›n
aç›l›m›ndan ya da seyrinden baflka bir fley de¤ildir! Bu say›s›z
kâinatlar›n her birisi, “Allah” ad›yla iflaret edilenin sonsuz 77
yarat›c›l›k ilminin eseridir!
Bizim bu konuda söyleyebilece¤imizi, Kur’ân aç›k-net bir
flekilde söylüyor, meleklerin dilinden:
“Allah’›m. bize izhar etmifl oldu¤un ilim kadar›yla biz
seni bilebiliriz.”
“Bize izhar etti¤in ilim, fluur-anlay›fl ne kadarsa biz o
kadar›yla Seni bilebiliriz; Seni bilmemiz asla mümkün
de¤ildir!”
Allah ilminde, bizim bu kâinat ve bizler ve alg›lad›¤›m›z
her fley, hayalî sûretleriz; ve bunun gibi nice say›s›z ilmî
sûretler vard›r!
Bu sûretlerden aflikâr olan her fley, Allah’›n yaratmas› ile
meydana gelir.
“Sizi de, yapmakta olduklar›n›z› da Allah yaratm›flt›r”!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

(37-96)
âyeti bunu vurgular.
Bunu anlamas› zor de¤il!..
Biraz önce misalini verdim. Kafan›zda yaratt›¤›n›z o
insanlar› birbiriyle karfl›laflt›r›n...
O insanlar birbirleriyle karfl›lafl›p, birbirlerine çeflitli
davran›fllar ortaya koydu¤u zaman, onlar›n müstakil-
ba¤›ms›z varl›¤› var da onlar m› bunu koyuyorlar?
Yoksa, sizin yarat›fl›n›za göre, onlarda meydana gelen o
özelliklerin sonucu olan o davran›fllar m› ortaya koyuluyor?
Elbette ki, ikincisi!
Öyleyse, bizim her birimiz, Allah’›n yaratt›¤› varl›klar
olmam›z hasebiyle; her an “O”nun hükmünün aflikâre
ç›kmas›na, “O”nun diledi¤i özelliklerin ortaya saç›lmas›na
78 arac› olan varl›klar›z.
Ve bu yapt›¤›m›z ifl, “Hakiki anlamda Kulluk”un tâ kendi-
sidir!
Ben seni, sen beni ne kadar bilebilirsin? Ben seni kendim
kadar bilebilirim! Sen de beni kendindeki kadar›yla
bilebilirsin. Bende, sende hiç olmayan bir özellik varsa, Sen
onu, hiç bilemezsin! Sende, bende hiç olmayan bir özellik
varsa, ben de onu bilemem!
Bu kâinat›n bünyesinde, bizim alg›layamad›¤›m›z özel-
liklerle var olmufl bir baflka evren varsa; onu, bu kâinata ait
hiçbir varl›k bilemez! ‹flte bu noktadan hareket ederek olay›
düflünürsek…
“Allah” ad›yla iflaret edilenin, o “sonsuz varl›¤›”
dedi¤imiz varl›k dahi, bizde izhar› kadar›yla, bu mânâlara
“göre sonsuz s›n›rs›zl›k” kavram›d›r. Yoksa hakikati
AHMED HULÛS‹

itibariyle “Allah” ad›yla iflaret edilen, sonsuz-s›n›rs›z


kavram›ndan da münezzehtir!
Ben, anlatma sadedinde “K” diye verdim misali...
“K”daki aç›n›n meydana geldi¤i “NOKTA”n›n üzerinde
var oldu¤u çizgiyi de tek bir çizgi diye anlama!
Bunu, s›n›rs›z bir platform olarak düflün!.. Bu s›n›rs›z
platformun bir noktas›ndan meydana gelen bir aç› olarak
alg›la! Bir çizgi olarak al›rsan, nihayet belli aç›lard›r.
Kolay anlafl›ls›n diye ben böyle söyledim. Esas›nda bunu
s›n›rs›z bir platform olarak düflün, öyle bir geometrik flekil
düflün ki sonsuz olsun! O sonsuzda bir “nokta”dan meydana
gelen bir aç› diye düflün...
fiimdi, bunun biraz daha ilerisine gidelim... O noktadan
meydana gelen aç›n›n içinde -o aç›, boyutsal olarak sonsuz
bir aç›- meydana gelen say›s›z “NOKTA”lardan oluflan son- 79
suz aç›lar düflün! O Tek aç›n›n içinden meydana gelen son-
suz aç›lar, “halkedilmifller”dir iflte!..
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

80
AHMED HULÛS‹

14

“NOKTA” ‹LM‹

Bir deyifle göre;


81
“Nokta’da bafllayan, Elif’de biter”!
Yani, her fley, “Ahadiyet”teki bir “nokta”dan bafllam›fl ve
“Vahidiyet” “Elif”inde” son bulmufltur.
Tecelli, tek bir tecellidir; ki, o da “Tecelli-i Vâhid” olarak
anlat›lmak istenilmifltir.
Ya da,
“Nokta’da bafllayan, Sin’de biter.”
“Sin”, “‹nsan”d›r!..
Nokta, Ahad’dand›r!..
Kur`ân, Besmele`nin “B”siyle, “B”nin alt›ndaki
Nokta’dan bafllar.
“B”deki “Nokta”n›n uzam›fl› “Elif”dir!.. “Elif”i yay›p
uzatm›fllar...
Nereden?..
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“Nokta”dan!..
Bir çizgi çizmek istedi¤iniz zaman nokta ile bafllars›n›z.
Önce, nokta oluflur, sonra noktay› uzat›rs›n›z, noktalar s›ralan›r
ve çizgi meydana gelir. Yat›k bir çizgi ve onun kayna¤› olan
nokta...
Besmele’nin bafl› “B” harfi!.. “Nokta” hep nokta!.. Hiç
aç›l›p saç›lmam›fl! Harfler ise “Elif”in uzay›p çeflitli flekillere
bürünmesiyle oluflmufl!.. Ve de her bir harf “nokta”lar›n bir
araya gelmesiyle meydana gelmifl... Öyle s›k bir araya gelmifl ki
noktalar, biz noktalar› hiç fark etmeyip, çizgiler, harfler
varsan›yoruz!
“Ben ‘Ba’n›n alt›ndaki noktay›m” diyen, Hazreti Âli
kerremallahu veche...
(Hem “Hiç”im, hem “Hep”im, hem de “Elif”im mi demek
82 istiyor bunu diyen acaba?)
Kur’ân`›n son sûresi olan “Nâs”...
“Nâs”... Yani, “Nâs=‹nsanlar”!
“Sin” harfi de “‹nsan”a tekabül eder.
“Ya-Sin”deki;
“Ya Sin”, “Ey ‹nsan” anlam›ndad›r.
Öyle veya böyle, mühim olan, “Nokta”dan “insan”a ulaflan
bir yar›m daire; sonras›nda insan›n bilinç boyutundaki seyahati
ile ulafl›lan tekrar O Nokta!..
Gerçek mânâda Allah’a vuslat, Allah’a vâs›l olmak, Allah’a
ermek; insanda a盤a ç›kan “Nokta ilmi” ile mümkündür!..
‹nsanda oluflan Nokta ilmi, “Nâs”› ortadan kald›r›r m›,
kald›rmaz m›?..
“Nâs”,varl›¤› ve gerçe¤i itibariyle, ba¤›ms›z olarak “var”
de¤il ki, varl›¤› ortadan kalks›n da “yok” olsun!..
AHMED HULÛS‹

Dünya...
Dünya adl› uydunun tâbi oldu¤u, kendinden 1.333.000 defa
daha büyük olan Günefl...
Günefl gibi, 400 küsur milyar y›ld›zdan oluflan bir galaksi...
Bu galaksi gibi milyarlarla galaksiyi bar›nd›ran, varl›¤›n›
alg›lad›¤›m›z evren...
Alg›lama boyutumuza hitap eden bu evren gibi say›s›z
alg›lama boyutuna hitap eden evren içre evrenler...
Ve nihayet bu say›s›z evrenlerin içinde yer ald›¤› aç›n›n
yarat›ld›¤› TEK NOKTA, TEK AN… “DEHR!”
‹ndinde say›s›z noktalar-anlar ve o noktalardan meydana
gelen aç›lar içinde say›s›z evren içre evrenler yaratan varl›¤a
iflaret amac›yla kullan›lan “ALLAH” ismi!

83
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

84
AHMED HULÛS‹

15

“‹S‹M”

“‹S‹M”
85
“ALLAH” kelimesi bir isim!..
“‹S‹M” ise bir iflaret kelimesi!..
“ALLAH” kelimesi ise, bir tanr›ya iflaret eden isim, hiç
de¤il!
Evet, “Tanr›” kavram›na iflaret amac›yla kullan›lan bir isim
hiç de¤il, “ALLAH” kelimesi!..
Bizim dikkatlerimiz bu isim ile, bir noktaya yönlendirilmek
isteniyor… “ALLAH” isminin iflaret etti¤i üzerinde derin
derin düflünmemiz ve baz› gerçekleri görmemiz isteniyor…
fiimdi, flöyle düflünelim bir…
- Hulûsi’yi tan›r m›s›n?
diye soruyorlar size…
Siz de birkaç kitab›n› okumuflsunuz ya da bir yerde resmini
görmüflsünüz...
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

- Tan›r›m Hulûsi’yi!..
derseniz bu ne kadar gerçekçi olur?..
Hulûsi’nin yaflam›n›n çok k›sa bir bölümündeki baz›
düflüncelerini yans›tan birkaç kitapla bir resim, size O’nu ne
kadar tan›tabilir?.. ‹nsanlar yirmi-otuz y›ll›k sürekli beraberlik-
lerden sonra bile, birbirlerini tan›mazlarken!..
Sizin burada en fazla bilece¤iniz fley, Ahmed Hulûsi’nin bir
düflünür, bir “sûfi” kifli oldu¤u yolunda kanaat edinmenizi
sa¤layan kitaplar› ile d›fl görünüflüdür!..
Bir resim, bir tablo bir ressam› ne kadar anlatabilir?..
Gördü¤ünüz bir resim, ressam›n k›sa bir süre içindeki hayal ya
da görüflünün tabloya yans›mas›d›r; hepsi o kadar! Ya o resmi
yapan ressam nas›l biridir?..
Meçhul!..
86 “Hulûsi” ismi, nas›l yaln›zca bir iflaret kelimesi ise; bu ki-
taplar›n› okudu¤unuz kifliye yaln›zca iflaret anlam› tafl›yorsa; an-
cak bu isim ile de onu tan›mak asla mümkün de¤ilse…
Ayn› flekilde, “ALLAH” ismi ile de, o ismin iflaret etti¤i
varl›¤› tan›mak kesinlikle mümkün de¤ildir!
E¤er “ALLAH” kelimesinin yaln›zca bir isim oldu¤unu;
ve bize bir gerçe¤i fark ettirmek amac›yla kullan›ld›¤›n›
fark ettiyseniz; s›ra gelmifltir, o isim ile bize iflaret edilmek
isteneni anlamaya…
Düflünürseniz Kelime-i Tevhid’i, “lâ ilâhe illâ ALLAH”
cümlesini, burada ilk bölümde tanr› ve tanr›l›k kavram›n›n
yok oluflunun vurguland›¤›n› va daha sonra da sadece
“ALLAH” ismiyle iflaret edilenin var oldu¤unun aç›kland›¤›n›
hat›rlayacaks›n›z...
Bu durumda ortaya flu sonuç ç›kmaktad›r:
AHMED HULÛS‹

‹nsano¤lunun, alg›lad›¤› ya da alg›layamad›¤›n› fark etti¤i


her fley, yani tüm göresel ya da mutlak evrenler, “ALLAH”
ismiyle iflaret edilen “O”nun, kendisine göre olan bir
“an”›ndaki eseridir! Yani, “HÛ”nun kendisine göre say›s›z
olan “an”lar›ndan yaln›zca bir “an”›ndaki eseri!
Tüm yarat›lm›fllar›n alg›lad›¤› ya da alg›layamad›¤›; fark
etti¤i ya da fark edemedi¤i; tasavvur ya da tahayyül etti¤i her
fley hep bu “ALLAH” isminin iflaret etti¤i varl›¤›n bir
“an”›ndaki eseridir!
Ki bu “an”, “HÛ”nun indinde bir “nokta”d›r!..
Bize göreyse ç›k›fl “nokta”s›d›r!..
“Nokta”dan meydana gelmifltir, insan-cin-melek tan›mla-
malar›yla anlat›lan her fley ve dahi evren içre say›s›z -alg›layana
göre- evrenler!..
Sonsuzda bir “nokta”n›n yerini düflünün!.. 87
“Nokta” olarak yarat›lm›fl; ilmi yönüyle “Akl-› Evvel”,
hayatiyeti yönüyle “Ruh-u Â’zam”, hüviyeti yönüyle
“Hakikat-i Muhammedî” ve nihayet kiflili¤i itibariyle ald›¤›
isim de “‹nsan-› Kâmil” olan evrensel varl›¤› düflünüyor; ve
biz ona da “HÛ” ismiyle iflaret ediyoruz.
Oysa…
Bu bahsetti¤imiz Zât, “ALLAH” ismiyle iflaret edilenin
ilminde yaln›zca bir “ilmî sûret” olup; vücudu ise varl›¤›n›
“HÛ”nun esmâs›ndan al›r!.. Bu sebepledir ki, “nokta”n›n,
gayr› bir ba¤›ms›z varl›¤› ve vücudu söz konusu olmaz!..
“Nokta”dan meydana gelen bu varl›¤›n -mutlak evrenin-
alg›lanan s›fatlar› ve esmâs› ve müflahede edilen efâli, “HÛ”nun
her an yeni bir “flan”da oluflundan kaynaklan›r!..
“ALLAH ‹smiyle ‹flaret Edilen”in indindeki say›s›z
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“an”dan ya da bir di¤er ifadeyle “nokta”dan yaln›zca biri olan


“‹nsan-› Kâmil” ad›yla iflaret edilen “NOKTA” bilinci ise,
“Mardiye nefs” bilincine sahip k›l›nan›n ilminden münezze-
htir!.. (muhalefet lil havâdis)
“S›n›rs›z-sonsuz” kavramlar› dahi, “‹nsan-› Kâmil”de
a盤a ç›kan “HÛ”nun esmâ ve s›fat› yönünden geçerli olup;
“nokta” d›fl›nda geçerlili¤i kalmaz!..
“Nokta” içre var olmufl “‹nsan”›n, “nokta”da (DEHR)
varl›¤› yoktur!..
“Nokta” ötesine iflaret edip, “ÖTE” indindeki say›s›z
“nokta”lar› fark ettirme amac›yla iflaret kelimesi olarak
kullan›lan “ALLAH” isminin günlük yaflamdaki yerini
buyurun siz düflünün!..

88
AHMED HULÛS‹

16

“NOKTA” ASILDIR;
PROJEKS‹YONU ‹SE HAYAL!

89

Her dönen fley mutlaka bir merkezin çevresinde döner…


Yani, dönen her fleyin merkezinde görünmeyen bir NOKTA
vard›r!..
Makro ya da mikro kozmozda her fley dönmektedir!
Bu “SUBHANALLAH” sözcü¤ünün iflaret etti¤idir.
fiimdi, karfl›dan bakt›¤›n zaman bir “daire” görürsün, bir de
ortas›nda merkez NOKTA’y›… Yani, bir yap›, “iki” alg›lan›r
karfl›dan bakt›¤›nda…
Oysa…
‹flin asl›, “daire ve nokta” de¤il; “NOKTA’dan oluflan
KON‹”dir!..
Nokta’n›n projeksiyonuyla oluflmufl daire vard›r gerçek-
te!..
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

NOKTA as›ld›r, projeksiyonla oluflmufl daire ise hayal!..


Yani bir tür, NOKTA’dan, Nokta’n›n ilmiyle, ilminde
oluflmufl projeksiyon!
Karfl›dan bakan, daire ve merkez ikileminden ç›kamaz!..
fiirkten kurtulamaz görüfl olarak…
Varl›¤›n› kald›ran ise, Nokta’da seyredenle seyreder
projeksiyonu!.. Tek Nokta, kendi hayalini seyretmifl olur...
fiirk kavram›na yer kalmaz burada!
Daire ve merkezde nokta fikri göz yan›lg›s›d›r!.. fiuuru,
organ›na tâbi olanlar›n hâlidir bu!..
Salt fluur olarak alg›layan ise, SALT fiUUR olarak projek-
siyonu seyreder…
Organa göre çizgi vard›r! fiuurda ise, yaln›zca noktalar
vard›r, çizgiyi oluflturan…
90 NOKTA!.. Projeksiyon… Projeksiyonda noktalardan
oluflan çizgiyle oluflmufl daireler… Dönenler… Dönmede
san›lan nokta’lar…
Fe SUBHAN ALLAH!..
AHMED HULÛS‹

17

“HÛ” ‹SM‹YLE ‹fiARET ED‹L‹P,


FARK ED‹LMES‹ GEREKEN
GERÇEK
91

Arapça’daki “HÛ” kelimesi, varl›¤›n özündeki bir


boyutsal öteli¤e iflaret eder; niteliksiz ve niceliksiz bir yolla!
“HÛ”nun mânâs›; “çokluk” görüntüsünün ard›ndaki, Öz’de-
ki Teklik boyutudur. Hattâ… “HÛ” ismi, “Nokta”n›n var
oldu¤u ahadiyete iflaret eden isimdir!
“HÛ” ismi, cüzün özündeki Teklik boyutu de¤il mi?..
‹flte O, Teklik boyutu, her an birimlerdeki tasarrufu
oluflturmakta... Oluflumun kayna¤› O!..
Yani, flu parma¤›m›n ucundaki hayatiyet ve canl›l›k, koldan
gelen damarlar›n getirdi¤i enerji ve kan ile kâim!.. Bu parma¤›n
hareketini, bu hareketi, koldan gelen hareket simgesinin netice-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

si oluflturuyor.
“HÛ” kelimesinin mânâs› bir anlam›yla “O” demektir!.. Bir
di¤er anlam›yla da “Zât`›n hüviyetine” iflaret eder.
Bu gözümüzle gördü¤ümüz her fley, “zâhir” kelimesi kap-
sam›na girer... “Bât›n” dedi¤imiz fley de, bu göz ve kulakla, befl
duyuyla alg›layamad›¤›m›z her fley!
Bunlar›n, sana göre tümü, “O”dur!.. Yani, bunlar›n hepsi de,
-ki bu çokluk kavram› sana göredir-, “O” dedi¤in varl›kt›r!
Yani, “HÛ”!..
Düflünmeye çal›flal›m…
“Ben” dedi¤imiz özümüzü fark etmeye çal›flal›m…
Maddenin özüne yönelip “zoom”lama yapal›m...
Molekül-atom-nötron-nötrino-kuark-kuanta boyutlar›na
inip, düflünebildi¤imiz her fleyi parçac›k-dalga boyutunda his-
92 setmeye zorlayal›m kendimizi…
‹flte bu yapt›¤›m›z, bir boyutsal “zoom”lama veya
“Mi’râc”d›r!
fiunu fark edelim ki;
Bize göre sonsuz olan evren, bir anda, “nokta”dan var
olmufl bir aç›, “<”!
Sonsuzluk düzleminde, bir noktadan meydana gelmifl bir
“<” -aç›-!
“Evren” kelimesiyle ya da “evren içre evrenler” tan›mla-
mas›yla anlatt›¤›m›z her fley bu aç›da -”<”- yer almakta!..
Bu “<” aç› ve dayand›¤› “nokta” ise, anlar›ndan bir
andaki yarat›fl› “HÛ” ismiyle iflaret edilenin!..
Say›s›z “an”lardaki, say›s›z “nokta”lardan, yaln›zca bir
“an”daki bir “nokta”dan yarat›lm›fl “evren içre
evrenler”den birindeyiz!..
AHMED HULÛS‹

“‹nsan-› Kâmil” ya da “Hakikat-i Muhammedî” isim-


leriyle iflaret edilen ise o “nokta”dan var olan varl›k!
“NOKTA” ise bir “nükte”!..
Say›s›z “nokta”lar›n Hâlik”i olup; “nokta”lar, indinde,
“nükte” olan “HÛ” ad›yla iflaret edilen!..
‹lminde, “nokta”dan yani heyulâdan yaratt›klar›n›,
hayal hammaddesiyle var k›lan “HÛ”!..
Ve bütün bunlardan “GANΔ olana iflaret eden, “HÛ”!..
‹flte “HÛ” ismiyle iflaret edilip, müslümanlar›n fark
etmesi istenen Hakikat!..

93
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

94
AHMED HULÛS‹

18

BEYN‹N FONKS‹YONLARI
HAKKINDA

95

fiimdi gelelim her fley hakk›nda de¤erledirmelerimizi yapan


beyine!..
Her fleyi de¤erlendirme mekanizmam›z olan “beyin”, mev-
cut, alg›layageldi¤imiz terkibi itibariyle kimyasal bir bileflimdir.
Bu kimyasal bileflim, bir bioelektrik faaliyet ile çeflitli
fonksiyonlar ortaya koyar ve varl›¤›m›zda görülen tüm olufllar›
meydana getirir.
Kimyasal bileflimi meydana getiren moleküler yap› ve özel-
likle DNA ve RNA dizini, bir yandan yap›s› itibariyle hücre
biokimyas› ile bioelektrik iletiflim hâlinde iken; di¤er yandan da
atomalt› boyutun canl›lar› olan kozmik ›fl›n›mlar ile etkileflim
içindedir.
E¤er, bilinen bir misal vermek gerekirse, Günefl füzyonun-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

dan yay›lan bir tür kozmik ›fl›n›mdan bahsedebiliriz... Bu ›fl›n-


lar, 8 dakikada Günefl’ten dünyaya ulafl›p, bizim her zerremiz-
den, her hücremizden ve bunun çok daha alt yap›lar›ndan, belir-
li etkiler oluflturarak, saliselerle bahsedilecek bir zaman
içersinde geçmektedir... Gene bu ›fl›nlar tüm dünyan›n da için-
den geçtikten sonra uzayda yolculuklar›na devam ederler... Ve
bizler, tüm yaflam›m›z boyunca, her salise, kesintisiz bir
biçimde, bu ›fl›n ya¤muru gibi; uzaydaki çeflitli tak›my›ld›zlar-
dan, eski ad›yla “burçlardan” gelip, her an dünyaya ve
üzerinde yaflayanlara ulaflarak, onlar›n tüm yap›lar›ndan
geçmekte olan ve bu arada onlar›n içlerinde belli etkiler
oluflturan nice ›fl›nsal kozmik tesirlere maruz kalmaktay›z...
Ne yaz›k ki, insanl›k bilimi bu oluflumu çözmekte, deflifre
etmekte henüz son derece “ilkel” bir düzeydedir.
96 Evet, “beynimiz”, d›flar›dan gelen bu ›fl›nlar›, gerek göz,
kulak, burun, koku, dil ile ve gerekse de henüz tespit
edemedi¤imiz di¤er al›c›lar› ile al›p de¤erlendirmek suretiyle
bir yoruma gider.
Beyin ilk temel programlanmaya ana rahminde iken maruz
kal›r... Hattâ bundan evvel, erkek-kad›n birleflmesi s›ras›nda,
onlar›n beyin faaliyetleri sperm ve yumurtada ilk ön programla-
may› yapar, diyerek henüz hiç fark›nda olmad›¤›m›z bir noktaya
iflaret edenler dahi vard›r. Ancak genel konumuz d›fl›nda kald›¤›
için bu hususa burada daha fazla girmek istemiyorum. Beynin
bu programlan›fl› konusunda daha genifl bilgi isteyenler
“‹NSAN ve SIRLARI” isimli kitab›m›z› tetkik edebilirler.
Beyin, tümüyle bir de¤erlendirme merkezidir... Esasen
beyin içinde görüntü, ses gibi nesneler mevcut de¤ildir...
Bunun en iyi misali bir televizyonun ya da bilgisayar›n içidir.
AHMED HULÛS‹

Televizyonun içinde ses ya da görüntü diye bir fley yoktur.


Televizyona d›flar›dan gelen 220 volt elektrik, insan›n yiyip-
içtikleri gibi enerji teminine dönüktür. Televizyonun içinde
bulunan transistörlar, diodlar, entegreler, mikroçipler ise gelen
bilgilerin de¤erlendi¤i merkezdir... D›flar›dan, antenden ya da
herhangi bir kablolu yay›ndan, gelen dalga ad›n› verdi¤imiz
›fl›nsal mesaj, bu merkezde de¤erlendirilerek görüntü ya da ses
oluflturacak bir biçimde ekran veya hoparlöre yans›t›l›r.
Beyin de ald›¤›m›z g›dalarla, glikozdaki oksijenlerle yaflam
enerjisini temin ederken; Günefl’ten yay›lan hayat enerjisi olan
“CAN”la beslenir ve geliflir.
Bu arada beyinde oluflan tüm faaliyetler, dalgaya çevrilerek,
“RUH” ad›yla bilinen “hologramik dalga bedenimize” yük-
lenir. Daha önce detayl› bir flekilde “‹NSAN ve SIRLARI”
isimli kitab›m›zda yazd›¤›m›z üzere, bireysel “RUH” yani 97
kiflilik sahibi ruh, ana rahminde 120. günden itibaren oluflur...
Ki bu yüzden 120.günden itibaren çocuk ald›rmak dinde çok
büyük suçtur!..
Melekût ve evrenin kendisinden olufltu¤u esas “RUH” ise
tasavvufta “RUH-U Â’ZAM” ismiyle bilinir... Evren var
olmadan önce var olan “RUH”, “mânâ” anlam›ndad›r ki, esmâ
terkibidir, ilk yarat›lm›fl varl›kt›r! Nesnel anlamda bir ruh
de¤ildir burada bahse konu olan RUH!.. Di¤er isimleri ise, sahip
oldu¤u ilim yönüyle “Akl-› Evvel”, hüviyeti itibariyle
“Hakikat-i Muhammedî”dir.
“RUH” konusunda flimdiye kadar kitaplar›m›zda yazd›kla-
r›m›zdan daha fazla bir fleyi burada yazmak istemiyoruz; çünkü
maalesef bu konu kolay kolay hazmedilemiyor ve bir tak›m
cahiller, “Hz.Muhammed’in bile bilmedi¤i RUH’tan sen
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

nas›l söz edersin” diyerek bizi ithama kalk›fl›yorlar!..


Oysa...
Kur’ân-› Kerîm’deki:
“Size, RUH hakk›nda az bir ilim verilmifltir”
hitab›, ‹slâm Dini’ni kabul edenlere de¤il,
“yahudi”leredir.
Nitekim de¤erli ‹slâm âlimi ve velîsi ‹mam Gazâli, “‹HYA-
U ULUM’‹D D‹N” isimli kitab›n›n 1.Cilt Rubul ibadet
bölümünde “RUH” konusunda flöyle der:
- Yoksa sanma ki, Rasûlullah Efendimiz RUH’un
hakikatini bilmiyordu!.. Zira, RUHUNU bilmeyen kendini
bilmemifl olur!.. Kendini bilmeyen ise nas›l rabbini
bilebilir?.. RUHUN hakikatini Nebi ve Rasûller bildi¤i gibi,
baz› velîler ve âlimlerin bilmesi dahi uzak de¤ildir!..
98 “RUH” konusundaki bu hususu belirttikten sonra, gene biz
dönelim beyin faaliyetine...
Beyin hücreleri, az önce de bahsetti¤imiz gibi, bir bioelek-
trik ak›flla faaliyet gösterirken, ayn› zamanda kozmik ya¤mura
da maruz kalmakta ve böylece bütün bu etkiler, girdiler sonu-
cunda çeflitli aktiviteler ortaya ç›kmaktad›r.
Her biri, tüm di¤er hücrelerin yapt›¤› görevleri yapabilecek
kabiliyette ve 16.000 (onalt› bin) hücre ile ba¤lant› hâlinde 120
milyar hücre, beyin!.. Ve günümüz bilimine göre bu kapasiteye
sahip beynin sadece yüzde yedi ila yüzde onikisini kullanabilen
insanlar!..
Biz, bu yüzde yedi ile oniki aras›nda de¤iflen oran›
kullan›rken, gerçekte, kelimelerle ifade etti¤imiz pek çok olay
olmuyor beynimizde!..
Mesela, görüyoruz, diyoruz... Oysa, beyinde görüntü ya da
AHMED HULÛS‹

ses yoktur!.. Gerçekte, beyin içinde görüntü yoktur!.. Beyin


içinde sadece hücreler aras›nda bir bioelektrik ak›fl söz
konusudur.
Kozmik ya¤mur ile de etkilenen beynin, küçüklükten
itibaren ald›¤› çeflitli programlamalar istikametinde yapt›¤›
de¤erlendirmelere biz “görüyoruz” demifliz... “Görüyoruz”un
gerçek ifadesi, “beynimizin de¤er yarg›s›d›r”!.. Bir di¤er
ifadeyle “görüyorum”un anlam› “alg›l›yorum”dur!.. Ve
gerçekte, do¤rusu da bu ifadedir.
Çünkü, görme arac› ve kapasitesi de¤ifltikçe
“alg›lama”da de¤iflir, alg›laman›n getirdi¤i de¤er yarg›s› da
de¤iflir!..
Esasen, beyin, bir yönüyle çeflitli frekanstaki dalgalar›,
kozmik ›fl›n›m› de¤erlendirerek, program› istikametinde yorum-
layan de¤erlendirme mekanizmas›d›r. 99
Beyin, bu de¤erlendirmeyle birlikte, tüm verileri bir yandan
üretmekte oldu¤u hologramik dalga bedene yüklerken, di¤er
yandan da t›pk› bir radyo vericisi gibi gücü nispetinde d›flar›
yayar. Bu d›fla yay›lan dalgalar, her kiflinin kendi beyin flifresine
göre sanki bir kitap gibi atmosferde muhafaza olur. E¤er bunu
al›p çözebilecek bir cihaz gerçeklefltirilebilirse, kiflilerin tüm
yaflamlar› bu dalgalar› çözecek cihaz›n ekran›nda seyredilebilir.
Nitekim, k›yametten sonra herkesin bütün yapt›klar›n›n
yaz›l› oldu¤u kitaplar(?)›n havada uçuflarak herkesin eline
geçece¤ini belirten dinî kaynaklar, ruhtaki, bu dalgalar› çözücü
özelli¤e dikkat çekmek ister!..
Evet, çok düflük bir kapasite ile kulland›¤›m›z beynimizin
alg›lama gücünü artt›rabilmek iki flekilde mümkündür; ya
beynin befl duyu arac›l›¤›yla alg›lama kapasitesini geniflletecek
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

yeni araçlar gelifltirmek; ya da beyindeki ekstra alg›lama


devrelerini belli çal›flmalar ile -ki bunlar›n bafl›nda Z‹K‹R
gelir- devreye sokmak ve bunlar› güçlendirmek...
‹flte bu durumda göremediklerimizi görür(?) hâle gelecek,
yeni alg›lad›¤›m›z sahay› geniflletip güçlendirmifl olaca¤›z.
Burada esas anlamam›z gereken husus fludur; beyin, d›fltan
gelen çeflitli dalga boylar›ndaki kozmik ›fl›nlar› al›r ve program-
lan›fl› s›ras›nda bilgilendirilmedi¤i konularda, alg›lad›klar› olsa
dahi onlar› de¤erlendiremez. Ayr›ca kendisinin aç›lmam›fl alan-
lar›n›n de¤erlendirece¤i say›s›z dalga boylar›n› dahi de¤erlendi-
remez.
Oysa, gerçekte her biri ayr› bir mânâ ihtiva eden evrendeki
her bir dalga boyu, ›fl›n sürekli olarak beynimizi bombard›man
etmektedir... Ne var ki bizim bu mesajlar› çözmemiz, bu canl›-
100 anlaml› varl›klarla iletiflime girmemiz mümkün olmamaktad›r!..
Ve e¤er anlatabildiysek...
Tüm evren, her kesimiyle, tamamen canl›-fluurlu bir
varl›k hâlinde yaflam›na devam etmektedir... Ki alg›layabi-
lene ne mutlu!..
‹flte, tamamiyle say›s›z dalga boylar›ndan, ›fl›nlardan, kuant-
lardan oluflmufl evren, ya da evren içre evrenler, e¤er o boyutun
alg›lama arac›yla bakabilirsek, TEK bir yap›d›r!..
Ve bizim de “hayal” dedi¤imiz fley, iflte bu ›fl›nsal kökenli
yap›d›r!.. Ve de gerçekte, bizler dahi ›fl›nsal varl›klar›z... Ancak
ne yaz›k ki, alg›lama sistemimizin befl duyu ile kay›tl› olmas›
flimdilik bu gerçe¤i yaflamaktan bizi mahrum etmekte!..
Evet, evren orijininde TEK‹L bir yap›; ve gerçekte, tüm zer-
reler birbiriyle ilintili durumda oldu¤u için, her bir yo¤unlaflma
ve aktivite, hiç düflünemedi¤imiz bir noktada bambaflka fleyleri
AHMED HULÛS‹

etkilemekte ve harekete geçirmektedir... Yani evrende, bir-


birinden kopuk, ayr›, müstakil varl›klar ve onlar›n özgür benlik-
leri ve iradeleri mevcut de¤ildir!..
‹flte, “KADER” denen olgu bu husustan
kaynaklanmaktad›r.
Peki öyle ise Hazreti Muhammed Aleyhisselâm
“KADER”i nas›l anlatm›flt›r?
‹slâm Dini’nin kaynaklar›na göre “KADER” konusu nas›l
aç›klanmaktad›r?..

101
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

102
AHMED HULÛS‹

19

KADER KONUSUNDA
B‹LG‹LER

103

‹nsanlar›n bafllar›na gelen ve gelecek olan her fleyin ezelde


takdir edilmifl oldu¤unu belirten say›s›z âyetler ve hadisler mev-
cuttur; ki bu konuyu en genifl ve gerçekçi flekliyle “‹NSAN ve
SIRLARI” ile “AKIL ve ‹MAN” isimli kitaplar›m›z›n
“KADER NED‹R” bölümünde tetkik edebilirsiniz.
Burada k›saca “KADER” olay›n› vurgulayan baz› âyet ve
hadislere de¤inmek istiyorum:
“S‹Z ‹STEYEMEZS‹N‹Z, ‹STEYEN, ALLAH’TIR!”
(76-30)
“HÂLBUK‹ S‹Z‹ DE, YAPAGELD‹⁄‹N‹Z fiEYLER‹ DE
ALLAH yaratm›flt›.” (37-96)
“B‹Z HER fiEY‹ KADER‹YLE HALKETT‹K.” (54-49)
“YÜRÜR H‹ÇB‹R MAHLÛK HAR‹Ç OLMAMAK
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

ÜZERE, HEPS‹N‹ ALNINDA ÇEK‹P GÖTÜREN,


O’DUR!” (11-56)
“DE K‹; HEPS‹ DE KEND‹ PROGRAMLARI
DO⁄RULTUSUNDA DAVRANIfiLAR ORTAYA
KOYARLAR.” (17-84)
“YERYÜZÜNDE VEYA NEF‹SLER‹N‹ZDE S‹ZE
‹SÂBET EDEN B‹R MUSÎBET, B‹Z‹M ONU YARAT-
MAMIZDAN EVVEL MUTLAKA B‹R K‹TAPTA YAZIL-
MIfiTIR!” (57-22)
“BUNU, ÖNCEDEN MUKADDER VE YAZILI
OLDU⁄UNU B‹L‹P; EL‹N‹ZDEN ÇIKAN fiEYLERDEN
ÜZÜLMEMEN‹Z VE EL‹N‹ZE G‹REN ‹LE DE SEV‹N‹P
fiIMARMAMANIZ ‹Ç‹N AÇIKLIYORUZ!” (57-23)
fiimdi de s›ra geldi “KADER” ile ilgili Rasûlü Ekrem’in
104 aç›klamalar›na;
“ALLAH, mahlûkat›n KADERLER‹N‹, semâlar› ve arz›
yaratmas›ndan elli bin sene evvel yazm›flt›r!”
Tâvûs flöyle anlatt›:
“Ben Rasûlullah’›n (sallâllahu aleyhi vesellem) sahabî-
lerinden birçok insanlara erifltim... Onlar, ‘HER fiEY
KADER ‹LED‹R’ diyorlard›...
Ben, Abdullah ‹bni ÖMER’den flöyle iflittim: Rasûlullah
(sallâllahu aleyhi vesellem) buyurdu;
- HER fiEY KADER ‹LED‹R!.. Hattâ, âcizlik ile zekâ ve
beceriklilik bile!..”
Ebu Hüreyre (r.a.)dan rivayet edilmifltir:
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki,
Adem ile Musa delil göstererek münakafla ettiler.
Musa,
AHMED HULÛS‹

- Ya Adem! sen o kiflisin ki, ALLAH seni eliyle yarat›p,


ruhundan sana ruh üfledi; ve sen, insanlar› ayartt›n; onlar›
cennetten ç›kard›n! , dedi.
Adem de dedi ki;
- Sen de ALLAH’›n konuflmak için seçti¤i Musa’s›n!
Gökleri ve yeri yaratmadan önce ALLAH’›n bana yazd›¤›
bir ifli iflledim diye beni ne hakla k›n›yorsun?..
Rasûlü Ekrem,
“Adem Musa’ya delil ile gâlib geldi” buyurdu.

Abdullah (r.a.);
- fiAKÎ anas›n›n karn›nda fiAKÎ olan; SAÎD de
baflkas›ndan ibret aland›r, dedi. 105
Bunu ifliten bir adam, Huzeyfe (r.a.)’a gelip, bunu anlatt› ve
- Nas›l bir adam, hiçbir ifl ifllemeden (daha anas›n›n
karn›nda) fiAKÎ olur? diye sordu.
Huzeyfe (r.a.) cevap verdi:
- Buna ne flafl›yorsun? Rasûlulah (sallâllahu aleyhi
vesellem)’i iflittim, flöyle diyordu:
“Nutfenin (ana rahmine girdi¤i andan) k›rk iki gece
geçince, ALLAH nutfeye bir melek gönderir. Melek ona
flekil verir; göz kulak verir; derisini, etini ve kemiklerini
meydana getirir. Sonra:
- Ya Rabbi erkek mi, difli mi olsun? diye sorar.
Rabbin de diledi¤ini hükmeder; melek de yazar. Sonra:
- Ya Rabbi, ömrü ne kadar olsun? diye sorar.
Rabbin diledi¤ine hükmeder, melek yazar. Sonra:
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

- Ya Rabbi, r›zk›? der.


Rabbin diledi¤ine hükmeder, melek yazar. Sonra elinde-
ki sahife ile, emr olundu¤una bir fley ilave etmeden ve bir
fley eksiltmeden ç›kar.”

Enes (r.a.) demifltir ki:


“Rasûlullah (s.a.v.) flöyle buyurmufltur:
- Muhakkak Allah, her rahime bir melek memur
etmifltir. Bu melek:
- Ya Rabbi, bu nutfedir, ya Rabbi bu alakad›r
(p›ht›laflm›fl kan) ya Rabbi, bu mudgad›r (lokma hâli) der.
ALLAH bunu yaratmaya hükmetmek istedi¤i vakit,
106 melek:
- Ya Rabbi, erkek mi, difli mi; mutlu mu, mutsuz mu;
r›zk› ne, ömrü ne kadar? diye sorar.
Ve böylece (hepsi) anas›n›n rahminde yaz›l›r.” (Buharî,
Müslim)
Âli (r.a.) flöyle demifltir:
- Bir gün Rasûlullah oturuyor ve elindeki bir a¤aç
parças› ile yeri çiziyordu. Âniden bafl›n› kald›rd› ve:
- Sizden bir tek kimse yoktur ki, cennet ve cehennemde-
ki yeri bilinmifl olmas›n” buyurdu.
Yan›ndakiler:
- Ya Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) flu hâlde ne
diye çal›fl›yoruz, her fleyi b›rak›p tevekkül etmeyelim mi?
dediler.
Rasûlullah (s.a.v.):
AHMED HULÛS‹

“Hay›r, çal›fl›n›z, herkes ne için yarat›ld› ise, onun için


haz›rland›r›l›r!..” buyurdu ve sonra da “(yoksullar›n hakk›n›)
veren, (ALLAH’tan) sak›nan ve “Kelime-i Tevhid”i tasdik
eden kimseye gelince, biz onu cennete haz›rlar›z. ALLAH’›n
hakk›n› yoksullara vermeyen, sevab›ndan isti¤na gösteren
ve (Kelime-i Tevhid)’i tekzip edeni de cehenneme haz›rlar›z.
âyetlerini okudu. (Buharî, Müslim, Ebu Davud, T›rm›zî)
Denildi ki:
- Ya Rasûlullah, sanki flimdi yarat›lm›fl›z gibi bize dini-
mizi aç›kla!..
Bugün yapt›¤›m›z ifller önceden takdir edilmifl ve
yaz›lm›fl ifller midir, yoksa vukuundan sonra m› bize takdir
edilmifllerdir?
Rasûlullah (s.a.v.):
- Hay›r, bilakis, yapt›¤›n›z ifller önceden takdir edilmifl ve 107
yaz›lm›fl olan ifllerdir!.. buyurdu.
- fiu hâlde ifl yapman›n ve çal›flman›n ne önemi var?
diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v.):
- Hay›r ifl yapan, kendi ifline haz›rlan›r!.. buyurdu.(Müs-
lim, T›rm›zî)
T›rm›zî’nin lafz› flöyledir:
Ömer (r.a.) sordu:
- Ya Rasûlullah, ne buyurursun, yapt›¤›m›z ifller yepyeni
oluflmakta bir fley midir; yoksa önceden takdir edilmifl bir ifl
midir?
diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v.):
- Önceden takdir edilmifl olan ifllerdir, ey Hattab›n
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

o¤lu!..
HERKES ÖNCEDEN TAKD‹R ED‹LM‹fi OLAN
F‹‹LLERE HAZIRLANMIfiTIR... Saadet ehlinden olan,
saadet için çal›fl›r; flekavet ehlinden olan da flekavet için
çal›fl›r!.. buyurdu.

‹mran b. Husayn (r.a.) flöyle dedi:


“Müzeyne kabilesinden iki kifli Rasûlullah’a gelip, dedi-
ler ki:
- Ya Rasûlullah, ne buyurursun, insanlar›n bugün
iflledikleri ve u¤raflt›klar› fleyler önceden kendilerine takdir
edilmifl ve hükm edilmifl bir fley midir, yoksa bu ifller,
108 ifllendikten sonra m› takdir edilirler?”
Rasûlullah (s.a.v.):
- Hay›r, bilakis bunlar önceden kendilerine takdir edil-
mifl bir fleydir.Yüce ALLAH’›n kitab›nda bunu flu âyetle;
‘Nefse ve onu düzenleyene ve ona hayr ile flerri ifllemeyi
gösteren’ (fiems: 7-8) do¤rulamaktad›r!.. buyurdu.
Abdülvahid b. Süleym rad›yallahu anh flöyle demifltir:
Mekke’ye geldim, Ata b. Ebi Rebah’la bulufltum ve:
- Ey Ebu Muhammed, Basral›lar, kader (yani önceden takdir
edilmifl bir fley) yoktur diyorlar, dedim.
Ata (r.a.)
- Evlat盤›m, sen Kur’ân okur musun? dedi.
- Evet!.. dedim. Ata r.a:
- fiu hâlde “Zuhrûf”u oku!.. dedi. Ben de,
“Hâ-mim! Aç›klayan kitaba yemin ederim. Biz onu
AHMED HULÛS‹

anlayas›n›z diye Arapça bir Kur’ân yapt›k. Muhakkak o,


nezdimizdeki ana kitapta çok yüce, çok hikmetlidir.”
(Zuhrûf: 1-4)
âyetlerini okudum. Ata (r.a.):
- “Ümmü’l-Kitab - Ana Kitap” nedir, bilir misin?.. diye
sordu.
- Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, dedim.
Ata (r.a.):
- O, bir kitapt›r ki, ALLAH gökleri ve yeri yaratmadan
önce onu yazm›flt›r. Orada Firavun’un cehennemlik oldu¤u
vard›r; orada “Tebbet yeda Ebi Lehebin-Ebu Leheb’in iki
eli kurusun” vard›r, dedi.
Ata (r.a.) demifltir ki:
Rasûlullah’›n arkadafl› Ubade b. Samit’in o¤lu Velid’i
bulmufltum. Baban›n ölüm an›ndaki vasiyeti ne idi? diye kendi- 109
sine sordum. fiöyle dedi:
Babam ça¤›rd› ve bana:
- Ey o¤ulca¤›z›m, ALLAH’tan kork, bil ki; Allah’a;
kadere, hayr ile flerrin hepsine iman etmedikçe, Allah’tan
sak›nm›fl olmazs›n... Bundan baflka bir inanç üzere ölürsen
cehenneme girersin.
Muhakkak ben Rasûlullah’› iflittim, flöyle diyordu:
- Allah önce “kalemi” yaratt›. Yaz! dedi.
Kalem:
- Neyi yazay›m? diye sordu.
Allahû Teâlâ:
- Kaderi, olan› ve ebediyete kadar olacak olan› yaz!..
buyurdu. (T›rm›zî, Ebu Davud)
Abdullah b. Feyruz ed- Deylemi flöyle demifltir: Ubeyy b.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Ka’b (r.a.)’›n yan›na geldim ve kendisine:


- Zihnimi kader ile ilgili baz› sözler kar›flt›rd›. Bana bu
hususta bir fley anlat; belki Allah bu vesveseleri kalbimden
giderir dedim.
Übeyy b. Ka’b flöyle konufltu:
- E¤er Allah, göklerinde ve yerinde bulunanlar›n (hep-
sine) azap verseydi, zâlim olmazd›; onlar›n hepsine rahmeti
ile muamele etseydi, rahmeti onlara, onlar›n yapt›¤› ifllerden
daha hay›rl› olurdu.
Allah yolunda Uhud da¤› kadar alt›n harcasan kadere
iman etmedikçe, bafl›na gelenin flaflmayaca¤›na, gelmeyenin
de asla sana isâbet etmeyece¤ine iman etmedikçe, Allah
bunu senden kabul etmez.
Bundan baflka bir inanç üzerine ölürsen, cehenneme gi-
110 rersin!
Abdullah Deylemi der ki:
“Sonra Abdullah b. Mes’ud’a gittim. O da ayn› fleyi söyledi.
Huzeyfe b. Yeman’a gittim, ayn› flekilde konufltu. Sonra da
Zeyd b. Sabit’e gittim; o da ayn› fleyi Allah Rasûlü (sallâllahu
aleyhi vesellem)’nden nakletti.” (Ebu Davud) (Lüzum’s
Sünen)

Abdullah b. Amr (r.a.) söylemifltir:


Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem)’i iflittim, flöyle
diyordu:
- Muhakkak yüce Allah yaratt›klar›n› (önce) bir
karanl›k içinde yaratt›; sonra onlara nurundan saçt›! Bu
AHMED HULÛS‹

nurdan nasibini alan kimse hidâyete erdi!.. Nasibini ala-


mayan da dalâlete sapt›!..
Bunun için, “ALLAH’›n ilmine göre kalem kurudu!..
yani ifllerin takdiri son bulmufl ve kalemin yazaca¤› bir fley
kalmam›flt›r” derim. T›rm›zî (‹mam b. Hasan senetle)

Ebu Hüreyre (r.a.) flöyle demifltir:


Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) bize ç›kageldi.
Biz, kader hakk›nda münakafla ediyorduk. O kadar k›zd› ki,
yüzü k›pk›rm›z› oldu. Sanki yanaklar›na nar suyu s›k›lm›flt› ve
- Bununla m› emr olundunuz, bununla m› ben size gön-
derildim. Sizden önceki ümmetler ancak bu mesele
hakk›nda münakaflaya girifltikleri vakit, helâk oldular.
Yemin ediyorum, bu hususta nizâ etmemeniz için, yemin
ediyorum size!.. buyurdu. (T›rm›zî) 111

Cabir (r.a.)dan:
Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle
buyurmufltur:
- Kadere, hayr›na ve flerrine iman etmedikçe, bafl›na
gelenin asla flaflmayaca¤›na, bafl›na gelmemesi mukadder
olan›n da asla gelmeyece¤ini bilmedikçe, hiçbir kul iman
etmifl say›lmayacakt›r. (T›rm›zî)

Aifle (r.a.)’dan:
Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle
buyurmufltur:
- Lânet etti¤im alt› kifli vard›r ki, onlara Allah ve gelmifl
geçmifl her Nebi ve Rasûl lânet etmifltir. Bunlar:
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Allah’›n kitab›na ilave yapan,


Kaderi tasdik etmeyen,
Allah’›n zelil k›ld›¤› (günahkârlar›) yükseltmek, azîz
k›ld›¤› (sâlih) kullar› alçaltmak için ceberût ile insanlar›n
bafl›na musallat olan,
Mekke hareminde yasak olan› iflleyen,
Ehl-i beytime zulmeden, bir de sünnetimi terk eden
kiflidir. (T›rm›zî)

Ümmü Habibe (r.a.):


- Ey Allah’›m, bana uzun ömür vermek suretiyle beni
zevcim Rasûlullah’tan babam Ebu Süfyan’dan ve kardeflim
Muaviye’den faydaland›r!.. dedi.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) kendisine:
112 - Sen Allah’tan kesinleflmifl eceller ve zaruri olan bir
tak›m fleyler ve taksim edilmifl r›z›klar hakk›nda bir tak›m
talepte bulundun ki; Allah onlardan hiçbirini ne vakitten
önceye al›r, ne de sonraya b›rak›r!.. E¤er, Allah’tan seni
cehennemdeki azaptan ve kabirdeki azaptan kurtarmas›n›
isteseydin senin için daha hay›rl› olurdu... buyurdu.
Bunun üzerine bir adam:
- Ya Rasûlullah, flu maymunlar ve h›nz›rlar, (hani flu
azap maksad›yla insanlar›n) çevrildi¤i maymunlar ve
h›nz›rlardan m›d›r?.. diye sordu.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle cevap verdi:
- Muhakkak ki, yüce Allah hiçbir kavmi helâk veya
azaba çarpmad› ki, sonra onlar›n neslini devam ettirsin.
Bugünkü maymunlar ve h›nz›rlar, önceden mevcuttular.
(Müslim)
AHMED HULÛS‹

Hâlid el-Hazza (r.a.) flöyle dedi: Hasan Basri’ye dedim ki;


- Anlat bana, Adem (r.a.) gök için mi, yeryüzü için mi
yarat›ld›?
Hasan Basri:
- Yeryüzü için, dedi.
- Ne dersin, korunup da malûm a¤açtan yemeseydi?.. dedim.
- Ondan yemek zorundayd› (çünkü bu mukadderdi)... diye
cevap verdi.
- Allahû Teâlâ’n›n “Siz onun aleyhinde (kimseyi) fitneye
sürükleyecek kudrette de¤ilsiniz. Me¤er ki o cehenneme
girecek kimse olsun” (Saffat: 162-163) âyeti hakk›nda bana
malûmat veriniz.. dedim.
Hasan Basri:
- fieytanlar onlar› dalâlete sapt›rmaya muvaffak olamaz- 113
lar, ancak Allah’›n cehennemlik olduklar›na hükmetti¤i
kimseler müstesnad›r, diye cevap verdi. (Ebu Davud)

Hâlid el- Hazza (r.a.) Hasan Basri’den:


- Yüce ALLAH’›n “Bunun için onlar› yaratt›” (Hud: 119)
âyeti hakk›nda sordu.
Hasan Basri:
- Onlar› cennet, ötekilerini de cehennem için yaratt›, diye
cevap verdi. (Ebu Davud)
Enes (r.a.) flöyle demifltir:
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) s›k, s›k:
- Ey kalpleri çeviren Allah, kalbimi dinin üzerine sâbit
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

k›l! diye dua ederdi.


Biz de kendisine:
- Ya Rasûlullah, sana ve getirdiklerine iman ettik, bizim
için (hâlâ) korkuyor musun? diye sorduk.
- Evet, çünkü kalpler, ALLAH’›n parmaklar›ndan
ikisinin aras›ndad›r; diledi¤i gibi onlar› çevirir, buyurdu.
(T›rm›zî)
Müslim’in lafz› flöyledir:
- ‹nsan o¤ullar›n›n kalplerinin hepsi bir tek kalp gibi,
Rahman olan Allah’›n iki parma¤› aras›ndad›r; diledi¤i gibi
onu çevirir.

Ebu Hüreyre (r.a.)dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
114 mufltur:
- Her do¤an, ancak f›trat dini üzerine do¤ar; sonra ana
ve babas› onu yahudi ve h›r›stiyan ve mecûsi yaparlar.
T›pk› bütün uzuvlar› tamam olarak hayvan yavrusunu
dünyaya getirdi¤i gibi; siz o yavruda bir eksiklik görür
müsünüz?!
Sonra Ebu Hüreyre (r.a.):
- ‹sterseniz, “Yüzünü ALLAH’›n o f›trat›na çevir ki;
insanlar›, o f›trat üzerine yaratm›flt›r.” (Rum, 30) meâlinde-
ki âyeti okuyunuz dedi. (Buharî, Müslim, Ebu Davud-T›rm›zî)
Cennetteki uzun boylu adam, ‹brahim a.s.’d›r.
Etraf›ndaki çocuklara gelince, onlar f›trat üzerine ölen her
çocuktur. Müslümanlardan biri:
- Ya Rasûlullah, müflriklerin de küçük çocuklar› buna da
dâhil mi? diye sordu.
AHMED HULÛS‹

Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):


- Evet müflriklerin de çocuklar›, buyurdu. (Buharî)

Ebu Hüreyre (r.a.) dan:


“Rasûlullah’a (sallâllahu aleyhi vesellem) müflriklerin
küçük yafltaki çocuklar› hakk›nda (ahiretteki durumlar›
nedir? diye) sordular.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Onlar›n (çocukken ölmeselerdi) ne amel iflleyeceklerini
ALLAH en iyi bilir, buyurdu.” (Buharî, Müslim, T›rm›zî)

Aifle (r.a.) flöyle demifltir:


- Bir küçük çocuk öldü. Ben de “Ne mutlu ona, cennet
serçelerinden bir serçe!” dedim.
Rasûlullah (s.a.v.): 115
- Bilmiyor musun ki, ALLAH cennet ve cehennemi
yaratt›; birincisi için bir tak›m insanlar yaratt›¤› gibi, ikin-
cisi için de bir tak›m insanlar yaratt›!..

Bir di¤er nakilde;


“Allah cennet için bir tak›m insanlar yaratt› ve bunlar
babalar›n›n omurga kemi¤inde iken daha cennetlik yapt›.
Cehennem için de bir tak›m insanlar yaratt› ve bunlar› da
babalar›n›n omurga kemi¤inde iken (daha) yaratt›...”
(Müslim-Ebu Davud)

Aifle (r.a.) flöyle demifltir:


- Ya Rasûlullah müminlerin küçük yaflta ölmüfl olan
çocuklar›n›n (ahiretteki durumu) nedir? diye sordum.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

- Onlar babalar›ndand›r, buyurdu.


- Hiçbir amel yapmadan nas›l olur? dedim.
- Onlar›n ne amel iflleyeceklerini ALLAH en iyi bilir,
buyurdu.
- Ya Rasûlullah, ya müflriklerin küçük çocuklar›n›n
durumu ne olacak? diye sordum.
- Onlar da babalar›na ba¤l›d›r, buyurdu.
- Hiçbir amel ifllemeden mi? diye sordum.
- Allah onlar›n, yaflasalard›, ne amel iflleyeceklerini en iyi
bilir, buyurdu. (Ebu Davud)

Allahû Teâlâ flöyle buyurmufltur:


“B‹R RASÛL GÖNDERMEDEN H‹ÇB‹R KAVM‹
HELÂK EDER OLMADIK!” (17-15)
116

Enes (r.a.)’dan:
“Adam›n biri:
- Ya Rasûlullah, babam nerededir? diye sordu.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Baban cehennemdedir!.. diye cevap verdi.
Soruyu soran adam gidince, Rasûlullah (sallâllahu aleyhi
vesellem):
- Benim babam ile senin baban atefltedirler!.. buyurdu.”
(Ebu Davud)

Zeyd b. Sabit (r.a.) flöyle demifltir:


“Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) Neccar o¤ullar›na
AHMED HULÛS‹

ait bir bahçede, devesi üzerinde iken, biz de yan›nda


bulunuyorduk. Deve birdenbire ürküp kaçt›...
Neredeyse Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem)’i
üzerinden atacakt›.
Birden orada alt›, yahut befl veya dört kabir bulundu¤u
anlafl›ld›.”
Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Bu kabir sahiplerini bilen var m›? diye sordu.
Bir adam:
- Ben bilirim, dedi.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Bunlar ne zaman öldüler? dedi.
Adam:
- fiirk hâlinde iken öldüler, diye cevap verdi.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem): 117
- Bu Muhammed ümmeti kabirlerinde sorguya tâbi tutu-
lur (fitne ve azaba düçar olurlar); ölülerinizi gömmekten
çekinece¤inizden korkmasam, flu kabirlerden iflitti¤im
azab›, ALLAH’›n size de iflittirmesini dua ederdim, buyur-
du.” (Müslim, Nesei)

Sehl (r.a.)’dan:
“Müslümanlar›n büyük zengin ve yard›mc›lar›ndan bir
adam, Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) ile birlikte
ifltirak etti¤i bir savaflta, Rasûlullah (sallâllahu aleyhi
vesellem) kendisine bakt› ve:
- Kim cehennemlik bir adam görmek istiyorsa, flu adama
baks›n!.. dedi.
Bunun üzerine cemaattan biri, zenginin pefline düfltü.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Bu, o hâli ile müflriklere en fliddetli bir flekilde sald›ranlar-


dan biri idi.
Nihayet yaraland›. Dayanamad›¤›ndan daha çabuk
ölmeyi arzu etti¤i için, k›l›c›n›n ucunu iki memesi aras›na
dayad› ve vücüdunun bütün a¤›rl›¤› ile k›l›ca yüklenince
k›l›ç (s›rt›ndan) iki omuzu aras›ndan ç›kt›. (bu suretle intihar
etti)
Bunu gören o adam, koflarak Rasûlullah (sallâllahu aleyhi
vesellem)›n yan›na geldi ve
- Senin gerçekten Allah’›n Rasûlü oldu¤una flehâdet
ederim. (Yani bu adam hakk›nda verdi¤in haber do¤ru
ç›kt›) dedi.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Ne oldu? dedi.
118 Adam:
- Filan kifli için; kim cehennemlik olan bir adam› görmek
isterse, flu adama baks›n, buyurdun. Hâlbuki bu adam
Müslümanlara en çok yard›m edenlerimizden biri idi.
(Sen söyleyince) bu adam›n (göründü¤ü gibi) böyle (yani
bu hâli üzerine) ölmeyece¤ini anlam›flt›m. Adam yaralan›nca,
hemen ölmek istedi ve kendini öldürdü.
Bunun üzerine Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Muhakkak ki kul, (Allah’›n ilminde) cennet ehlinden
oldu¤u hâlde cehennemliklerin yapt›¤› iflleri yapar.
Cehennem ehlinden oldu¤u hâlde de cennetliklerin amelleri-
ni yapar. Amellerde itibar, insanlar›n ömrünün sonlar›nda
yapt›¤› amelleredir!.. buyurdu.” (Buharî)

Abdullah b. Amr. (r.a.) flöyle demifltir:


AHMED HULÛS‹

“Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) elinde iki kitap


oldu¤u hâlde ç›k›p geldi ve
- fiu iki kitap nedir, bilir misiniz?.. diye sordu.
Biz:
- Bilmiyoruz ya Rasûlullah, ancak sen bize anlat›rsan
ö¤reniriz?.. dedik.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) sa¤ elindeki kitap
için:
- Bu, Âlemlerin Rabbi taraf›ndan (yaz›lm›fl) bir kitapt›r.
Burada cennetlik olan insanlar›n isimleri ile babalar›n›n
ve kabilelerinin isimleri vard›r, dedi.
Sonra sonuncusuna kadar bunlar›n vas›flar›n› anlatt›.
- Bundan sonra, art›k ebediyen bunlar›n aras›na ne bir
ilave yap›l›r, ne de biri hariç b›rak›l›r, buyurdu.
Bunun üzerine orada bulunan sahabiler: 119
- E¤er bu, olmufl bitmifl bir mesele ise, amelin ne önemi
var? diye sordular.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Zira, cennet ehli, sonunu cennetliklerin amelini iflleye-
rek getirir. Cehennemlik olan kifli de, sonunda cehennemlik-
lerin amelini ifllemekle hayat›n› sona erdirir, dedi.
Sonra elleri ile bir fley atar gibi bir hareket yapt› ve
- Allah, kullar›n›n iflini karara ba¤lam›flt›r: Bir k›sm›
cennette, bir k›sm› da cehennemdedir!.. buyurdu.”

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
mufltur:
- ‹nsan›n sabah mümin, akflam kâfir; sabah kâfir, akflam
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

mümin oldu¤u için küçük bir dünya menfaati karfl›s›nda


dinini satt›¤› ve karanl›k gecenin dalgalar› gibi fitnelerin
vuku buldu¤u zamanda sâlih amellere koflunuz!” (Müslim,
T›rm›zî)

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
mufltur:
- Yedi fleyden önce sâlih amele sar›l›n. Zira flu afla¤›daki
fleylerden birini ancak beklemektesiniz:
Ya aniden gelen fakirlik, ya sizi taflk›nl›¤a sevkeden
zenginlik, ya vücut sa¤l›¤›n›z› bozan hastal›k, ya sizi flaflk›n
flekilde konuflturan ihtiyarl›k, ya aniden gelen ölüm, ya
Deccal, ya K›yamet, ki bu her fleyden fliddetli ve zordur.”
120 (T›rm›zî)

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
mufltur:
- Alt› fleyden, yani güneflin bat›dan do¤maya
bafllamas›ndan veya Duhan’dan veya Deccal’dan veya
Dabbetu’l-arz’dan veya (ölümünüzde) yahut sizi baflkas› ile
meflgul olmaktan al›koyan bir fitneden veya K›yamet’in
vukuundan önce sâlih amel ifllemeye koflun.” (Müslim-‹mam
Ahmed)

Allahû Teâlâ flöyle buyurmufltur:


“BENDEN KORKUN, E⁄ER ALLAH’A ‹MAN EDEN-
LERDEN ‹SEN‹Z!” (Âl-i ‹mran: 175)
AHMED HULÛS‹

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyurdu:
- Cehennem, nefsin arzular›, cennet de nefse hofl
gelmeyen fleylerle perdelenmifltir.” (Buharî, Müslim, T›rm›zî)

Abdullah (r.a.)’dan:
“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
mufltur:
- Cennet, sizden birinizin nal›nlar›n›n tasmas›ndan ken-
disine daha yak›nd›r, cehennem de ayn› böyledir.” (Buharî,
‹mam Ahmed)

Ebu Hüreyre (r.a.) ‘dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur- 121
mufltur:
- Ahir zamanda öyle bir tak›m adamlar ç›kacakt›r ki,
bunlar ahiret iflleri karfl›l›¤›nda dünyay› isteyecekler.
Yumuflak görünmek için koyun postuna bürünecekler,
dilleri flekerden tatl› olacak, fakat kalpleri, kurt kalpleri
(gibi kaskat›) olacakt›r.”
Allahû Teâlâ (bunlar hakk›nda) der ki:
“Bunlar, beni gâfil mi san›yorlar, beni istihfaf m› ediyor-
lar? Büyüklü¤üme yemin ederim ki, onlara aralar›ndan
öyle bir fitne gönderece¤im ki, onlar›n hâlini flaflk›na çevire-
cektir.” (T›rm›zî)

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

mufltur:
- Ölen bir kimse yoktur ki, piflman olmas›n. E¤er iyi ifller
yapm›flsa, fazla yapmad›¤›na, günahkâr ise, tövbe
etmedi¤ine piflman olur.” (T›rm›zî)

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
mufltur:
- Kim (düflman›ndan) korkarsa, geceleyin yolculu¤unu
yapar ve yerine ulafl›p, rahat ve emniyete kavuflur. Dikkat
edin! Allah’›n mal›, cennettir.” (T›rm›zî)

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
122 mufltur:
- ALLAH korkusu ile a¤layan kifli; süt, ç›kt›¤› meme
deli¤ine girinceye kadar (ki bu hiçbir zaman mümkün olmaz)
cehenneme girmeyecektir. Ve ALLAH yolunda kald›r›lm›fl
toz ile cehennem duman› asla birleflmeyecektir. (Yani
ALLAH yolunda cihad eden Cehennem’e girmeyecektir.)”
(T›rm›zî)

Hâni flöyle demifltir:


- Osman (r.a.) bir kabir yan›nda durdu¤u vakit, sakal›
›slan›ncaya kadar a¤lard›.
Bunun üzerine kendisine:
- Cennet ve Cehennemi hat›rlars›n a¤lamazs›n da, flu
AHMED HULÛS‹

kabir önünde a¤lars›n! denildi.


Osman (r.a.) buna flöyle cevap verdi:
“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) buyurdu ki;
- Kabir; âh›ret konaklar›n›n ilkidir. ‹nsan bundan kur-
tulursa, sonraki daha kolay olur. Bundan kurtulamazsa,
sonrakinden kurtulmak daha güç olur. Kabirden daha
korkunç bir manzara daha görmedim!” (T›rm›zî)

Ebu Zerr (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
mufltur:
- Ben, sizin görmedi¤inizi görüyor, iflitmedi¤inizi iflitiyo-
rum. 123
Gök g›c›rdad› ve g›c›rdamas›nda hakl›d›r. Çünkü dört
parmakl›k bir bofl yeri yoktur ki, orada aln› ile Allah’a karfl›
secdeye kapanm›fl bir melek bulunmas›n.
Vallahi, benim bildi¤imi bilseniz az güler, çok a¤lard›n›z.
Kad›nlar›n›zla yataklar›n›zda zevklenmeyi b›rak›p
Allah’dan imdat dilemek üzere d›flar›ya f›rlard›n›z. (Bu
manzaralar karfl›s›nda) kesilip, (bir varm›fl bir yokmufl) hâline
gelecek bir a¤aç olmak isterdim!” (T›rm›zî)

Allahû Teâlâ flöyle buyurmufltur:


“K‹M ALLAH’A TEVEKKÜL EDERSE, ALLAH,
O’NA KÂF‹D‹R!” (Talâk: 3)
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

‹bni Abbas (r.a.)’dan:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyur-
mufltur:
- Ümmetimden yetmiflbin kifli soru-sualsiz cennete gire-
cektir. Bunlar hastalar›n› okutmayan, u¤ursuzlu¤a inan-
mayan ve Allah’a tevekkül eden kimselerdir.” (Buharî,
Müslim, T›rm›zî)

Ömer (r.a.)’dan:
“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyurdu:
- E¤er ALLAH’a gerekti¤i gibi tevekkül etseydiniz,
sabah aç olarak ç›k›p, akflam tok olarak yuvas›na dönen
kufllar gibi (kolayl›kla) r›zk›n›za kavuflurdunuz!” (T›rm›zî,
124 ‹mam Ahmed, Hâkim)

Enes (r.a.)’dan:
“Adam›n biri Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem)’e:
- Ya Rasûlullah (devemi) ba¤lay›pta m› tevekkül edeyim,
yoksa serbest b›rak›pta m› tevekkül edeyim?..dedi.
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem):
- Ba¤la da (öyle) tevekkül et buyurdu.” (T›rm›zî)

Abdullah (r.a.)’dan:
“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyurdu:
- Fakruzarurete u¤ray›p da, bunu gidermek için insanla-
ra müracat eden kimsenin hiçbir zamanda ihtiyac› gideril-
AHMED HULÛS‹

meyecektir. Fakruzarurete u¤ray›p da, Allah’a müracat


eden kimseyi ALLAH, er veya geç, bir r›zk ile ihtiyac›n› de-
feder, veya çabuk bir ölümle, bu kimseyi fakirlikten kurta-
r›r.” (T›rm›zî)

Enes (r.a.) flöyle demifltir:


“Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi vesellem) zaman›nda iki
kardefl vard›. Bunlardan biri, bir kazanç için u¤raflmaz,
Rasûlullah (s.a.v.)’in meclisine devam eder, öteki ise
kazançla meflgul olurdu.
Bu ikincisi, (çal›fl›p kazanm›yor diye) kardeflini
Rasûlulah’a (s.a.v.) flikâyet etti. Rasûlullah (s.a.v.):
- Belki de sen, O’nun yüzü suyu hürmetine kazan›yor- 125
sun, buyurdu.” (T›rm›zî)

Muaviye, Aifle (r.a.)’a yazd›:


“Bana, içinde k›saca tavsiyelerde bulunaca¤›n bir yaz›
gönder!”...
Hz. Aifle’de kendisine flöyle yazd›:
“Selâm sana! ‹mdi Rasûlullah’› (sallâllahu aleyhi
vesellem) flöyle derken iflittim.
- Kim, insanlar›n öfkesine ra¤men, Allah’›n r›zas›n›
ararsa, (yani Allah’›n raz› olaca¤› tarzda ifl yaparsa) Allah
onu insanlar›n flerrinden korur.
Kim, Allah hoflnut olmasa dahi, insanlar›n raz› olaca¤›
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

ifller yaparsa, Allah onu insanlara terk ediverir. (Ve bu


suretle, o kifli her sahada helâka u¤rar.)” (T›rm›zî)

“Sana fayda verene haris ol (çal›fl), ALLAH’tan yard›m


iste, âciz olma.
E¤er sana bir fley isâbet ederse, ‘flöyle yapsayd›m, flöyle
olurdu’ deme!.. Lâkin, ‘Allah’›n kaderidir; Allah diledi¤ini
yapar!’ de.” (Mecmu’atu’r-Resaili’l-Kubra)

“Hiçbir nefs yoktur ki Allah onu cennet veya cehen-


126 nemde yerini yazmam›fl olsun (flakî ve saîd oldu¤u) (Ravi
dedi)...
Bir adam kalkt›:
- Yâ Rasûlullah o hâlde yazg›m›za itimat edip ameli terk
etmeli miyiz?
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
- Saadet ehlinden olan, saadet ehlinin ameline gidecek,
flekavet ehlinden olan da flekavet ehlinin ameline gidecek.”
(Buharî, Müslim, Ebu Davud, ‹bni Hanbel)

“Siz amel ediniz, herkes yarat›lm›fl oldu¤u fiiller için


kolaylaflt›r›lm›flt›r.” (Buharî)
AHMED HULÛS‹

“O, ÖYLE ALLAH’TIR K‹; RAH‹MLERDE S‹Z‹


D‹LED‹⁄‹ G‹B‹ fiEK‹LLEND‹R‹R.”! (Âl-i ‹mran: 6)

“Allah, yarat›klar›n› bir karanl›k içinde yaratt›. Ve


kendi nurundan onlara saçt›. Kime o nurdan isâbet etti ise
hidâyete erdi, kime de isâbet etmediyse o sap›tt›.” (Hakaik)
(T›rm›zî)

“ALLAH VA’D‹NDEN CAYMAZ.” (3-9)

“Allah ezelî ilminde vadetti¤i saadet ve flekaveti, ne bir 127


zâhidin zühtü, ne de bir fâs›k›n f›sk› yüzünden de¤ifltirmez.”
(Hakaik)

YUSUF:
“BUGÜN AZARLANACAK DE⁄‹LS‹N‹Z, ALLAH
S‹Z‹ AFFEDER… O, MERHAMETL‹LER‹N MERHA-
METL‹S‹D‹R!” dedi. (Yusuf: 92)
Bu âyeti Ebu Osman flöyle izah ediyor:
“Günah iflleyen, günah›ndan dolay› tekdir edilmez.”
Yusuf kardefllerine:
“Ben sizi nas›l tekdir ederim ki benim zindana girmemi
ALLAH ezelde dilemiflti. Nitekim ben de kusur edip (zindan-
dan kurtulan arkadafl›ma) beni efendinin yan›nda hat›rlat
demifltim. fiimdi ben nas›l benim yapt›¤›m günah› unutu-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

rum da sizi tekdir ederim? diyerek bunlar›n takdire ba¤l›


oldu¤unu ifade ediyor.” (Hakaik)

fiah ‹bni fiuc’a da flöyle diyor:


“‹nsanlara Hak gözüyle bakan onlara muhalefetten kur-
tulur. ‹nsanlara kendi gözüyle bakan, günlerini insanlarla
çekiflmekle geçirir. Görmez misin, Yusuf ezeli kazaya vâk›f
olunca nas›l kardefllerinin özürünü kabul edip ‘Bugün
azarlanacak de¤ilsiniz’ dedi.” (Hakaik)

“E⁄ER RABB‹N D‹LESEYD‹, YERYÜZÜNDE BULU-


128 NANLARIN HEPS‹ ‹MAN EDERD‹.” (Yunus: 99)

“HER NEFS, ANCAK ALLAH’IN ‹ZN‹YLE


‹NANAB‹L‹R!” (Yunus: 100)

“ALLAH D‹LED‹⁄‹N‹ YOK EDER, D‹LED‹⁄‹N‹


BIRAKIR. K‹TABIN ASLI, O’NUN YANINDADIR!”
(Ra’d: 39)

“BEN‹M YANIMDA SÖZ DE⁄‹fiT‹R‹LMEZ!” (Kaf:


29)
AHMED HULÛS‹

“ALLAH K‹ME H‹DÂYET EDERSE, ‹fiTE


H‹DÂYETE EREN ODUR!” (A’raf: 178)

“ALLAH D‹LED‹⁄‹N‹ YAPAR!” (‹brahim: 27)

“ALLAH B‹R K‹MSEYE H‹DÂYET ETT‹KTEN


SONRA ARTIK ONU SAPTIRMAZ!” (Zümer: 37)

Kasânî flöyle diyor: 129


“Halk›n fiilleri, Hak’k›n fiillerine nispetle ruhla ceset
gibidir.
Fiilin masdar› ruh ise de zuhûr etti¤i yer, cesettir. Bunun
gibi fiilin yarat›c›s› Hak’t›r; ama, halk ile zâhir olur.”
(Te’vilat)

Abdullah (‹bni Mesûd) rad›yallahu anh’dan rivayete göre


demifltir ki:
“Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) bana (insan›n
oluflumundan) haber verdi ki; o do¤ru söyler ve kendisine de
do¤ru bildirilir, buyurdu ki;
- Sizin birinizin ana-baba maddeleri k›rk gün ana
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

karn›nda toplan›r, sonra o maddeler o kadar zaman içinde


(ikinci k›rk) kat› bir kan p›ht›s› hâlini al›r, sonra yine o
kadar zaman (üçüncü k›rk) içinde mudge-bir çi¤nem ete
tahavvül eder.
(120.gün sonunda) ALLAH bir melek gönderir ve
tekâmül eden mudgeye (flu) dört kelime yazmas› emrolunur;
‘Onun ifli, r›zk›, eceli, saîd veya flakî oldu¤unu yaz’ denilir.
(‹bni Mesud demifltir ki; Abdullah hayat› yed’i kudretinde olan
Allah’a yemin ederim ki, Melek bunlar› yazd›ktan sonra) ona
ruh üflenir (cenin canlan›r).
‹mdi sizden bir kifli (bu f›trat› icab›) iyi ifl ifller de hattâ
kendisiyle cennet aras›nda yaln›z bir kulaç mesafe kal›r. Bu
s›rada (Mele¤in ana karn›nda yazd›¤›) yaz› gelir; o kifliyi
önler. Bu defa o, cehennemliklerin iflini iflleme¤e bafllar (da
130 cehenneme girer).
Sizden bir kifli de (fena) ifl ifller. Hattâ kendisiyle cehen-
nem aras›nda ancak bir kulaç mesafe kal›r. Bu s›rada
(Mele¤in yazd›¤›) kitab› gelir onu önler. Bu defa o kifli ehli
cennetin iflini ifller, (cennete girer.) (Buharî-Tecrid 1324)

‹mran bin Husayn rad›yallahu anh’dan rivayete göre, flöyle


demifltir:
“Bir kere Rasûlü Ekrem’e bir kimse (‹mran’›n kendisi) flöyle
sordu:
- Ya Rasûlullah, ehli cennet, cehennemliklerden
(Allah’›n kaza ve kaderiyle) bilinir, (ay›rt edilir) mi?
Rasûlullah:
AHMED HULÛS‹

- Evet, ay›rt edilir!..


- Öyle ise (cennetlik, cehennemlik ezelde belli oldu¤una
göre) hay›r iflleyenler, ibadet edenler niçin ifllemeli?
Rasûlullah buyurdu ki;
- Herkes niçin yarat›ld›ysa onu ifller, kendisi için (ezelde)
ne müyesser k›l›nd›ysa onu yapar... buyurdu.” (Buharî-Tecrid
2062)

Ebu Hüreyre rad›yallahu anh’dan rivayete göre Nebi


(sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyurmufltur:
- Ademo¤luna nezri (ada¤›) tahmin etmedi¤i bir fleyi
getirmez. Lâkin Allah’›n takdiridir ki; Ademo¤lunu sürük-
ler. 131
Ben bir fleyin (verilmesini) oranlar›m. Bu takdirimle o
fleyi (o mal›) cimriden ç›karmak isterim. (Buharî-Tecrid
2066)

“B‹L‹N‹Z K‹ MUHAKKAK ALLAH, K‹fi‹ ‹LE


KALB‹N‹N ARASINA HA‹L OLUR VE HER HÂLDE S‹Z
ONUN D‹VANINDA HAfiROLACAKSINIZ!” (Enfal: 24)

Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhisselâm’›n aç›kla-


malar›nda görüldü¤ü üzere, evren daha var oldu¤u andan, son-
suza dek olacak her fley bellidir!..
Kimse ve hiçbir fley kendi yazg›s›n› de¤ifltiremez!..
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Herkes kendi kaderini yaflamak zorundad›r!..


Nitekim konumuz olan “ALLAH’›n AHAD oluflu” dahi
ister istemez bu olguyu ortaya aç›k seçik koymaktad›r.
“ALLAH” ismiyle iflaret edilenin TEK oluflu ve “O”nun
d›fl›nda hiçbir fleyin var olmad›¤›n›n anlafl›lmamas›, “KADER”
konusunda say›s›z tart›flmalara yol açm›fl ve bu yüzden pek çok
yetersiz görüfller meydana gelmifltir.
Oysa “KADER” konusundaki bu gerçe¤i, Hazreti
MUHAMMED Aleyhisselâm tebli¤ etti¤i âyetler ve kendi
beyânlar›yla aç›k seçik, pek çok defa, kesinkes vurgulam›flt›r.
‹nsan›n bafl›na gelen her fleyin istisnas›z “KADER” hük-
münden ileri geldi¤ini vurgulayan pek çok ‹slâm âliminden
biri de ‹mam Gazâli’dir.
“‹hyau Ulûm’id Din” isimli kitab›n›n 2. kitap, 2. bâb›nda,
132 “Hakikat ve fieriat” bafll›¤› alt›nda flöyle der:
“Çünkü biz, ‘bütün fenal›klar, isyan, zina ve hattâ küfür
Allahû Teâlâ’n›n kazas›, iradesi ve dilemesiyledir; ve bütün
bunlar hadd› zât›nda hakd›r’ deriz.”
AHMED HULÛS‹

20

“HAYAL” NED‹R?

fi‹MD‹ de evrenin ve içindekilerin “HAYAL” olarak


133
tan›mlanmas›n›n nedenleri ve nas›llar› üzerinde dural›m biraz…
Evren ad›n› verdi¤imiz, gerçekte Tek tümel yap›, kendi
program› içinde her an yeni olmak üzere say›s›z özelliklerini or-
taya koymaktad›r. ‹flte, evrenin bu ›fl›nsal ana yap›s›; bizim ken-
dimizi madde zannediflimize ve madde dünyam›za nispetle,
“HAYAL” olarak nitelendirilmifltir.
Nitekim, madde âleminin, gerçekte, bir “san›fl” oldu¤unu ve
gerçek yap›n›n, “›fl›nsal yap›dan baflka bir fley olmad›¤›n›”
aç›klayan Hazreti Muhammed, madde yap›n›n ve yaflant›n›n
bir “RÜYA” hükmünde oldu¤unu vurgulayarak flöyle demifltir:
“‹nsanlar uykudad›r; ölünce uyan›rlar!..”
Bu iflaretin birinci mânâs› fludur:
Madde bedenle yaflayan ve befl duyu s›n›rlar› içinde hapis
olan insan, madde ötesi ›fl›nsal yaflam boyutuna geçince, uyku-
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

dan uyanm›fl flekline girer ve tüm dünyada yaflad›klar› “rüya”


hükmünde olur... Buna karfl›l›k içine girdi¤i ›fl›nsal yaflam boyu-
tu ise onun hakiki dünyas› olur... Ki bu da k›yamete kadar sürer.
K›yametten sonra üçüncü defa yeni bir bedenle bâ’s olur ki bu
da mahfler yaflami boyunca kullanaca¤› bedenidir.
Bu iflaretin ikinci anlam› da fludur:
“Ölmeden önce öl” hadîs-î flerîfindeki iflaret üzere; fizik
ölümle ölmeden yani bedeni ve beyni terk etmeden evvel, ken-
dinizi, beden kabul etmeyi terk etmek ve “düflünsel bir varl›k”
kabul etmek suretiyle madde ötesi yaflama haz›rlan›n›z!.. Çünkü
beden, beyin elden ç›kt›ktan sonra, “RUH”un dünyada iken
elde edebilece¤i fleyleri orada temin etmesi mümkün olmaz!
Bu iflaretin bir üçüncü mânâs› dahi fludur:
“Nefsim” dedi¤in fleyin yani “Ben”li¤inin gerçekte var
134 olmad›¤›n› idrak suretiyle “öl” ki, varl›¤›n› teflkil eden Mutlak
“Ben” ile dirili¤e kavuflas›n!.. Zira, “BEN’lik ancak
ALLAH’a mahsustur!..”
“BEN” diyecek TEK varl›k “ALLAH” ad›yla iflaret
edilendir; ki, O’ndan gayr› ikinci bir “benlik” de asâleten mev-
cut de¤ildir!.. fiayet böyle bir fley olsa idi, o da bir TANRI olur-
du!.. Oysa hemen Kelime-i Tevhid’i hat›rlayal›m;
“TANRI YOKTUR, SADECE ALLAH VARDIR.”
‹flte “ALLAH”, kendisinden baflka hiçbir fley olmayan
“ALLAH”, “‹LM‹NDE”, bütün varl›k sûretlerini, e¤er tâbiri
câiz ise, düflündü. Veya anlafl›lmas› daha kolay olsun diye flöyle
söyleyelim, “hayal etti”
Tekrar ediyorum; esasen, “ALLAH” için “düflündü” veya
“hayal etti” gibi tâbirler kullanmak mahzurludur; çünkü gerçe¤i
yans›tmaz; ve “ALLAH”›n ulûhiyetine eksiklik getirir. Ancak
AHMED HULÛS‹

biz burada, bir hususu anlatabilmek, okuyanlar› bir hedefe


yaklaflt›rabilmek amac›yla, ifade zorlu¤undan dolay› bu tâbirleri
kullanmak zorunda kal›yoruz.
Evren ve içinde bulunan bütün varl›klar, iflin özüne ermifl en
yüksek dereceli evliyaullah›n, “bütün âlemlerin asl› hayaldir”
diyerek ittifak ettikleri bir biçimde meydana gelmifltir!..
“ALLAH” ve yaflam›n boyutlar›-varl›klar› konular›n› en
büyük vukuf ile “‹nsan-› Kâmil” isimli eserinde anlatan öze
ermifllerden Abdülkerîm el Ciylî, “âlemlerin hepsinin asl›n›n
hayal” oldu¤unu oldukça genifl bir flekilde izah eder.
Peki, bu “hayal” nedir?..
“Hayal” kelimesinin anlam› nedir?..
Bu “hayal” nas›l meydana gelmifltir?..
Ve biz, nas›l oluyor da bu “hayal”i gerçekmifl gibi
alg›l›yoruz?.. 135
Bu sorulardan bir k›sm›n›n cevab›n› az önce vermifltik.
fiimdi de cevab›n› vermediklerimizin izahlar›n› sunal›m:
“HAYY” olan “CAN”›n ta kendisi, dirilik, hayatiyet gibi
özellikleri olan bu varl›k; “ÂL‹M” isminin iflaret etti¤i “‹LM‹”
ile; yani daha iyi anlatabilmek için misal yollu söyleyeyim, basit
mânâda, “fluuruyla”; sahip oldu¤u say›s›z özelliklerin
fark›nda!..
“ALLAH”, kendisinde mevcut olan say›s›z s›n›rs›z sonsuz
özellikleri biliyor.
“ÂL‹M”, bu bildi¤i say›s›z- sonsuz- s›n›rs›z özellikleri;
“MÜR‹D” oldu¤u için, yani, “irade” oldu¤u, dileme ve dile-
di¤ini meydana getirme gücü oldu¤u için; bunun sonucunda da
kendisindeki bu mânâlar› seyretmeyi diliyor.
Ve “KÂD‹R” isminin iflaret etti¤i biçimde, “kudretiyle” bu
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

kendisindeki mânâlar› seyretmeye bafll›yor...


“Kudret”, “kendindeki mânâlar› seyretme gücüdür”!..
‹lim mertebesinde, kendindeki bütün mânâlara karfl› bilgi
sahibi!..
“MÜR‹D” isminin iflaret etti¤i “iradesini” kullanarak,
kendindeki say›s›z mânâlar› “KÂD‹R” isminin iflaret etti¤i bir
flekilde, “kudretiyle” seyir hâline sokuyor. Ve seyir hâline
girdi¤i anda, “KELÎM” isminin mânâs› olarak, say›s›z nes-
neleri yani kelimeleri, fleyleri, seyretmeye bafll›yor!.
“ALLAH”›n kelimeleri yedi deniz mürekkep olsa, bir o
kadar› daha olsa yazmakla bitmez!.. Biter mi?.. Sonsuz olan!
Yedi deniz, yedi galaksi, yetmiflyedi evren ne eder Sonsuzun
yan›nda!?..
Rakama vurulan her fley, ne kadar rakamla ifade edilirse
136 edilsin, sonsuzun yan›nda çok bir de¤er ifade etmez.
‹flte bu seyretti¤i “kelimelerin” yani mânâlar›n her birinin
durumuna, bizâtihi kendisi olarak “VÂKIF” yani “SEMΔdir.
Zaten, kendisi, kendindeki mânâlar› seyrediyor; onlara vâk›f
olmamas› mümkün mü?..
Ve “BASÎR”... ‹drâk edici... De¤erlendirici!..
Nas›l olmas›n ki!.. Gene kendisi yap›yor!..
Peki, bütün bunlar nerede olup bitiyor?..
Bütün bunlar, “Allah’›n ilminde” olup bitiyor!..
E¤er tâbiri câiz ise, çok yetersiz, noksan bir ifade ama, baflka
türlü de izah imkân› olmad›¤› için, söylüyoruz:
“ALLAH” ad›yla iflaret edilenin hayalinde yani ilminde
olup bitiyor tüm sonsuz olup bitenler!..
fiayet buraya kadar anlatt›klar›m›z anlafl›ld›ysa, flimdi de
ikinci bir önemli hususa gelelim;
AHMED HULÛS‹

‹fl yukar›da anlatt›¤›m›z gibi oldu¤una göre, “BEN”


neyim?.. “Dünya” ne?.. “Ahiret” ne?..
“Cennet ve cehennem” ne?..
Hesap ne; kitap ne; kabir azab› ne?..
Teklif eden kim; mükellef kim; teklif ne?..
Evet biraz da bu sorular›n cevaplar›n› araflt›ral›m...
Ama konuya girmeden önce de, çok de¤erli hakikat ehli zât-
lardan olan Muhyiddini Arabî’nin, flu meflhur m›sralar›na bir
göz atal›m:
Hazret, varl›¤›n “TEK”li¤ini müflahede coflkusu içinde
flöyle diyor:
“Kul Hak’t›r!.. Rab Hak’t›r!..
Ah, bileydim kimdir mükellef?..
Kuldur dersen, o ölüdür!..
Rab’d›r dersen, Rab nas›l olur mükellef?!” 137

Gene ayn› konuda, Muhyiddini Arabî’den çok daha önce


yaflam›fl olan çok de¤erli ‹slâm âlimi ve ârifi ünlü mutasavv›f
‹MAM GAZÂL‹ dahi bak›n neler söylüyor varl›¤›n “TEK”li¤i
hakk›nda “Miflkâtül Envâr” adl› eserinde:
“... ‹flte ârifler buradan mecaz çukurundan hakikatin
zirvesine yükselir, mi’râclar›n› tamamlar, aç›k bir
müflahede ile görürler ki, varl›kta ALLAH’tan BAfiKA B‹R
fiEY YOK!
‹flte bu kaynak, AHAD olan ALLAH’t›r, O’nun orta¤›
yoktur!.. Bütün di¤er nurlar O’ndan istiare’dir!.. Hakiki
olan yaln›z O’nun nurudur. Hepsi O’nun nurundand›r.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Belki HEPS‹ O’DUR!..


Do¤rusu, var olan O’dur... Gayr›n varl›¤›, ancak mecaz
yoluylad›r.
“O’ndan baflka O yok” sözü seçkinlerin tevhididir... Ve
sahibini TEK birli¤e götürür, s›rf B‹R’li¤e götürür!..
Mahlûkat›n mi’râc›n›n son noktas› FERDAN‹YET
memleketidir. Çünkü, bunun ötesinde daha bir merdiven
yoktur. Zira, yüksek, ancak çoklukta düflünülebilir...
Kesret kalk›nca B‹R’lik gerçekleflir; izafet(görelik) bat›l
olur; iflaret kalkar... Art›k, yüksek, alçak, inen-ç›kan
kalmaz; terakki muhal olur, urûc muhal olur. A’lân›n ötesinde
ulüvv (yükseklik) yoktur.
Vahdet ile beraber kesret yoktur!
Kesretin kalkmas›yla urûc da kalkar!..
138 Bunu bilen bilir, bilmeyen inkâr eder.
Bu ilim, ancak ALLAH’I B‹LENLERE verilmifl olan
hususi mahiyetteki gizli bir ilimdir.
Onlar, bunu aç›klad›klar› zaman, ALLAH’a karfl›
ma¤rur olanlardan baflkas› inkâra kalkmaz.” (1)
**(1) “M‹fiKÂTÜL ENVÂR” isimli eser ‹MAM
GAZÂL‹’nin yazm›fl oldu¤u konunun hakikatini anlatan çok
k›ymetli bir eserdir... Bu eseri avama de¤il derin tefekkür sahibi
seçkinlere yazd›¤›n› ve bu hakikatleri ancak ender kiflilerin
idrak edebilece¤ini belirten ‹MAM GAZÂL‹’nin
“M‹fiKÂTÜL ENVÂR”› dilimize Say›n Süleyman ATEfi
taraf›ndan kazand›r›lm›fl olup, BED‹R Yay›nlar› aras›nda
Mehmed fievket Eygi taraf›ndan bas›lm›flt›r.
fiu ana kadar anlatt›¤›m›z gerçek istikametinde düflünürsek,
var olan sadece “ALLAH”t›r!.. Öyle ise, O’nun d›fl›nda ikinci
AHMED HULÛS‹

bir varl›k da yoktur!..


Peki bu durumda, teklif nedir, mükellef kimdir?..
Bu anlat›lan öyle bir hakikat ki; bu hakikat güneflinin ›s›s›,
buzdan meydana gelmifl varl›klar âleminde tek bir su damlas›
dahi b›rakm›yor!..
Bu TEK’lik gerçe¤ine karfl›l›k, Hazreti Muhammed
Aleyhisselâm’›n, insan›n gelece¤ine dönük olarak bildirdi¤i
tüm hususlar› da asla gözard› edemeyiz... Zira, TEK’lik ne
kadar kesin bir gerçekse; insan›n gelecekte karfl›laflaca¤›
sonuçlar da o kadar kesin olarak, kendinden ç›kan
davran›fllar›n getirdi¤i sonuçlar olacakt›r.
Evet... “ALLAH” ismiyle iflaret edilen indinde biz,
“‹LM‹NDE” var olmufl “ilmî sûretleriz”!..
Bize GÖRE biz, kesin, aç›k, sade, basit bir evrenin içinde
yaflayan varl›klar›z... 139
Ama gene de gerçekte biz, O’nun ilminde, bir “‹lim” den
ibaretiz!..
Ancak içinde yaflad›¤›m›z âlem, bize göre kesin, mutlak,
aç›k, çok yönlü bir yaflant›d›r.
‹flte bu yüzden flu çok hassas de¤erleri gözden
kaç›rmayal›m.
Hz. MUHAMMED’in Aç›klad›¤› “ALLAH”

140
AHMED HULÛS‹

21

YAfiAM S‹STEM‹

‹çinde yaflamakta oldu¤umuz bu sistemin gere¤i fludur; 141


Bizi yukar›dan yöneten bir TANRI yoktur!.. Bir ‹LAH
yoktur!..
Herhangi bir y›ld›z veya gezegen veya galaksi veya
tak›my›ld›z yani “BURÇ”, asla TANRI de¤ildir ve olmas› da
mümkün de¤ildir!.. Böyle bir fleyi düflünmek korkunç
yan›lg›d›r!
Biz, içinde yaflad›¤›m›z boyutta, bizden ortaya ç›kan
ALLAH’›n isimlerinin mânâlar› gere¤ini yerine getirmek
suretiyle gerçek “kullu¤umuzu” ifa etmek için var›z!..
Yaflad›¤›m›z boyutun gere¤i ve sistemi ise fludur:
Günefl sistemi içinde yer alan Dünya; Dünya üzerinde
yaflamakta olan insanlar...
Bu insanlar, “ALLAH”›n kendi vas›flar›yla, diledi¤i gibi
bezedi¤i ve yaratt›¤› varl›klard›r!..
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“ALLAH” diledi¤i özelliklerini, insan beyinlerinde a盤a


ç›kacak biçimde, insan›n yap›s›nda düzenlemifltir.
Kendini et-kemik sanarak ve bu yolda flartlanarak yaflayan
insan, tüm yaflant›s›n› bu flekilde sürdürdü¤ü takdirde, bu yaflam
tarz›n›n sonucu olarak say›s›z azap ve ›st›raplara düflecektir.
Kendisindeki üst düzey özellikleri haber verene inan›p, ken-
disindeki üstün özellikleri ortaya ç›kartmak için çal›flmalar
yapan ve bunlar› ortaya ç›kartan insan da, ilahî vas›flara ve özel-
liklere kavuflmufl bir fert olarak, s›n›rs›z güzellikleri yaflama
ortam›na ulaflacakt›r.
Ya kendini çürüyüp gidecek et-kemik ZAN etmenin ve buna
dönük yaflaman›n sonucunda seni bekleyen süresiz azap ortam›;
ya da, özündeki ilahî özellikleri vas›flar› ortaya ç›kartarak
bunun güzel sonuçlar›n› yaflayaca¤›n ebedî huzur ve zevk
142 ortam›...
Bu sebeple Hazreti MUHAMMED Aleyhisselâm, sanki,
karfl›m›zda flunlar› söylüyor:
“Sen, ‘ALLAH’IN YERYÜZÜNDE HAL‹FES‹’ olarak
yarat›ld›n...
‘ALLAH’›n bütün isimlerinin mânâlar› ile bezendin...
fiimdi sen kendini bu madde dünyas›nda bulman hasebiyle,
sonunda çürüyüp yok olacak bir beden olarak düflünme; ve
böyle düflünmek suretiyle ‘nefsine zulmetme’!.. Kendindeki
güçleri ‘israf’ etme!..
Dünyan›n ve dünyevi de¤erlerin flartlanmas› içinde, dünya-
da b›rak›p gidece¤in fleyler için, kendindeki o s›n›rs›z üstünlük-
leri mahvetme!..”
Bak âyetlerde nas›l uyar›l›yorsun:
“Biliniz ki, dünya hayat› bir oyuncak, bir e¤lence, bir
AHMED HULÛS‹

bezenme ve aran›zda ö¤ünmedir!.. Dünya hayat› ancak


aldat›c› ve ma¤rur edici fleylerdir.” (57-20)
“Yeterli flekilde k›yamet gününe haz›rlanmam›fl olan, o
günün korkunç azaplar› karfl›s›nda kar›s›n›, kardeflini,
akrabalar›n› ve yeryüzünde olan fleylerin hepsini fidye
olarak vermek ister, ki böylece kendini kurtarabilsin!..” (70-
11/14)
“‹nsanlar uykudad›r, ölünce uyan›rlar!..” Dolay›s›yla,
dünya hayat›, geçti¤iniz âlemde, sizin için bir rüya gibi
olacakt›r... Öyle ise ölmeden önce öl; ki, uykudan dünyada iken
uyan!.. Gerçekleri gör ve o gerçeklere göre yaflam›n› düzenle!..
Dünyada b›rak›p gidece¤in, öbür âlemde senin için hiçbir
de¤er ifade etmeyecek fleylere enerjini bofl yere harcay›p, son-
radan telâfi edemeyece¤in israf›n yüzünden piflmanl›klara
düflme!.. Kendini bu beden kabul edip, sadece bedene dönük bir 143
biçimde yaflamak hüsrandan baflka bir fley getirmeyecektir...
Oraya gidip gerçekleri gördükten sonra, “keflke dünyaya geri
dönüp, yapmad›klar›m›z› yapma imkân›m›z olsa!” dersiniz, ama
bu asla mümkün olmaz!..
Nitekim bak Kur’ân-› Kerîm bunu nas›l anlat›yor:
“O gün cehennem mahfler yerine getirilir; o gün insan
bütün yapt›klar›n› hat›rlar; ancak bu hat›rlay›fl hiçbir fayda
sa¤lamaz.
- Keflke bu hayat›m için bana fayda sa¤layacak fleyler
yapsayd›m!, der...” (89-23/24)
“Biz sizi yak›n olan s›k›nt› ve azaplara karfl› uyard›k!.. O
gün kifli yapt›klar›n›n neticeleri ile karfl›laflacakt›r. Bu
gerçekleri inkâr edenler ise flöyle diyeceklerdir:
- Keflke toprak olsayd›m!.” (78-40)
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“ALLAH”›n vas›flar› ile vas›flanm›fl, O’ndaki mânâlarla


bezenmifl olarak; var sand›¤›n izafi - göresel “benli¤ini”, yani
var kabul etti¤in “vehmi benli¤ini” terk et, fluurundan kald›r ki;
gerçek “BEN”li¤ine eresin!..
fiayet, var kabul etti¤in, var ZANnetti¤in, flartlanmalar
dolay›s›yla “var” diye düflündü¤ün benli¤ini, belli bir ilim ile
kald›rabilirsen, “Benlik” perdesinden kendini kurtara-
bilirsen, bunun ard›ndaki gerçek “BEN”li¤e erebilirsin!..”
Bu meâldeki uyar›lar› yapan Hazreti Muhammed (sallâl-
lahu aleyhi vesellem) paralelinde, evliyaullah da flöyle demifltir:
“Kald›r ‘ben’li¤ini aradan, ortaya ç›ks›n Yaradan!..”
Asl›nda bu ifade, “Nefsine ârif olan Rabbine ârif olur”
hadisinin aç›klamas›ndan baflka bir fley de¤ildir.
fiimdi içinde bulundu¤umuz sistemi ve insan›n bu sistem ile
144 ba¤lant›s›n› hat›rlayal›m...
Bu madde dünyas›nda görüp bildi¤imiz her fley, dünyan›n
yerçekimine, manyetik çekim alan›na ba¤›ml›d›r.
‹nsan da bu madde dünyas›nda var olmufl bir birim olarak
dünyan›n manyetik çekim alan›na ba¤›ml›d›r.
“Biz her fleyi sudan (yani H20’dan) halkettik” dendi¤ine;
ve dünya üzerinde bulunan her canl› sudan var oldu¤una göre,
insan da sudan meydana gelmifl bir varl›kt›r!..
‹nsan, bu dünyada var oldu¤una ve dünyan›n çekim alan›na
tâbi oldu¤una göre; insan beyninin üretti¤i “hologramik dalga
beden” yani bilinen ismiyle “RUH” da bu dünyan›n manyetik
çekim alan›na ba¤›ml›d›r!..
Öte yandan yine insan beyninde öyle bir özellik mevcuttur
ki, flayet bu özellik faaliyete geçerse, o kifli neticede dünyan›n
ve güneflin çekim alan›ndan uzaklaflarak, uzaydaki say›s›z
AHMED HULÛS‹

y›ld›zlar›n boyutsal derinliklerinde oran›n flartlar›na uygun bir


bedenle “cennet” yaflam›na ulaflabilir.
Kiflinin, flayet beynindeki antiçekim dalgas› üreten devre
aç›lm›fl ise, “NUR”lu bir dalga bedene, yani “Ifl›nsal
bedene” sahip olacak; ve böylece de “nuru” yani “enerjisi”
nispetinde h›zl› bir flekilde kurtulufla erecektir.
E¤er bu kiflinin beyni, antiçekim dalgalar›n› üretip ruhuna
yükleyemez ise, “nur”u yetersiz oldu¤u için, önce dünyan›n
daha sonra da cehennemin güçlü çekim alan›ndan kendini kur-
taramayacak ve ebedî olarak güneflin içinde kalacakt›r!..
Zaten daha sonraki safhada Günefl, Mars dâhil yörüngesin-
deki befl gezegeni yutacak ve bundan sonra da büzülerek bir
nötron y›ld›z› hâline gelecektir.
Bu sebeple de içinde kalan nesnenin d›flar›ya kaçmas›
imkâns›z olacakt›r. Bu olay› çok daha tafsilâtl› olarak “‹NSAN 145
ve SIRLARI” isimli kitab›m›zda okuyabilirsiniz.
“Cehennem” vasf›yla tarif edilen Günefl’te yaflayan canl›
varl›klara, yani dindeki tâbiriyle “zebânî”lere gelince... Ellerine
düflenleri periflan edici, afla¤›lay›c›, azapland›r›c›, dolay›s›yla
“zebûn edici” vasf›yla isimlenen “zebânîlere” gelince...
Nas›l, dünya üzerinde insanlar veya dunyada ve uzayda
yaflayan cinler var ise; onlar gibi her gezegende ve y›ld›zda da
yaflayan varl›klar vard›r!.. Dolay›s›yla Günefl’in de kendine
has ›fl›n yap›l› sâkinleri mevcuttur. ‹flte bunlar Kur’ân-›
Kerîm’de “zebânî” diye tarif edilmifllerdir... Bu isimle
adland›r›lm›fllard›r!..
Bizler nas›l dünya üzerinde yaflayan varl›klar olarak,
elimize düflen güçsüz varl›klara istedi¤imizi yap›yorsak;
ayn› flekilde güneflin içine gidecek insanlara da, güneflin
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

canl›lar› olan “zebânî”ler, oran›n flartlar› içinde diledikleri-


ni yapacaklard›r... Ki bu davran›fllar insanlara eziyet ola-
cakt›r.
“RUH”, yani “hologramik ›fl›nsal beden” güneflin içine
gitti¤i zaman, oradaki yüksek radyasyonun etkisiyle deforme
olur, e¤rilir, büzülür, yanar(!), fakat yok olmaz!.. Bunun misali,
rüyada, bedeninin ezilip-büzülmesi, k›r›lmas›, yaralanmas›,
parçalanmas› ertesinde yeniden yaflam›na aynen devam etme-
sidir.
‹flte “cehennem” denen güneflin (1) içindeki yaflant›da da,
dalga beden tahrip olur, ezilir, uzar, genifller, yass›lafl›r,
y›pran›r, yanar ve akabinde eski hâline döner... ve bu durum
tekrar tekrar sürer gider.

146 **(1) Bu konudaki hadisler ve bilgiler “‹NSAN ve SIR-


LARI” isimli kitab›m›zda tetkik edilebilir.

“Cehennemin atefliyle onlar›n bedenleri, derileri defalar-


ca yanar, kavrulur, sonra yeniden meydana gelir.” (4-56)
meâlindeki âyeti kerîme iflte bu anlatt›¤›m›z olay› teyid eder.
Esasen burada çok iyi anlafl›lmas› gereken bir husus vard›r...
GÜNEfi‹N “CEHENNEM” OLUfiU, ATOMALTI
BOYUTU ‹T‹BAR‹YLED‹R!
Nas›l bizim bir biyolojik, maddi, atomüstü boyuta ait bir
bedenimiz varsa ve buna karfl›l›k bu bedenin dalga atomalt›
boyuta ait “‹K‹Z‹” mevcutsa; ayn› flekilde Günefl’in de bir
atomalt› boyuta ait ›fl›nsal ikizi mevcuttur ki, iflte esas
“CEHENNEM” oluflu o boyutu itibariyledir.
Ve bu sebepledir ki biz flu anda bu bedenin duyular›yla
AHMED HULÛS‹

cehennemi göremeyiz!.. T›pk› atomalt› boyuta ait ›fl›nsal türler


olan insan ruhlar›n›, cinleri ve melekleri göremeyiflimiz gibi!
Buna karfl›n, madde beden yaflam›ndan “ruh beden=dalga
beden” yaflam›na geçmifl kifliler ise hem ortamlar›na geçmifl
olduklar› ruhlar› görürler, hem o ortamda yer alan cinleri görür-
ler, hem de o boyutun meleklerini görürler.
Ve dahi cehennemi, içindeki canl›lar› t›pk› yan›bafllar›n›
seyrediyormuflças›na seyrederler. Çünkü ruh görüflünde mesafe
kavram› yoktur!
‹flte dinde bahsedilen, ölümü tatm›fl kiflilerin kabir âlem-
lerinde cehennemi seyretmeleri olay› bu flekilde gerçekleflir...
Bu konunun tafsilini “‹NSAN ve SIRLARI” kitab›m›zda bula-
bileceksiniz inflallah...
Keza, “Samanyolu” dedi¤imiz y›ld›zlardaki cennetler dahi,
bu görünen madde yanlar› itibariyle de¤il; alg›lad›¤›m›z madde 147
yap›lar›n›n atomalt› boyutunu teflkil eden dalga ikizleri
itibariyledir!
Ne var ki, bugün bizim madde beden alg›lay›c›lar›m›za göre
içinde bulundu¤umuz ortam nas›l madde kabulümüzü
oluflturuyorsa; ayn› tarzda, o boyutta da içinde bulundu¤umuz
ortam -flu an bize GÖRE dalga boyut olmas›na ra¤men- bize
madde ortam olarak gelecektir.
Buna karfl›l›k “cennet”ler denilen say›s›z gezegenlere giden
hologramik dalga bedenler (ruhlar) ise kendi türünden olan
oradaki say›s›z varl›klarla görüflüp konuflmak, iliflki kurmak;
orada kendisindeki üstün güçler dolay›s›yla diledi¤i gibi tasar-
ruf edebilmek imkân›na kavuflacaklard›r!..
Âdeta tâbiri câizse, o gitti¤i gezegenlerin tanr›s› (!) gibi ola-
cakt›r!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Zira, kendisi, ALLAH’›n yeryüzündeki Halifesi olarak


meydana getirilmifl ve say›s›z ilahî güçlerle donat›lm›fl ve
bezenmifltir.
Hâlbuki o gezegenin kendine has varl›klar›, insanda bulunan
bu toplu güçlerden yoksundur.
Dolay›s›yla, “cennet”e gidenler, hiçbir gözün görmedi¤i,
hiçbir kula¤›n duymad›¤›, hiçbir dilin söylemedi¤i nimetlere
kavuflacakt›r... Bizim bu konudaki bütün tahayyülümüz yetersiz
kal›r.
O cennetlere giden kifliler yafl mefhumundan berîdirler.
Orada, dede-nine, anne-baba, kardefl-evlât-torun gibi
mefhumlar yoktur... Herkes ayn› yafltad›r.
O gidilen ortamda benzeri güçte veya ilim seviyesinde olan-
lar bir arada olacaklar; o ilim veya enerjiye daha az ölçülerle
148 ulaflm›fl olanlar da kendi ortamlar›nda yaflayacaklard›r.
Belki bu dünyada çok sevdi¤in, yak›n›nda olan bir kimse
öbür dünyada çok uzak düflecektir.
Bir gün evvel neleri yaflarsan yafla... Bir gece evvel uyku
s›ras›nda gördü¤ün rüyada neleri yaflarsan yafla; sabah
uyand›¤›n zaman, hele üstünden birkaç saat geçtikten sonra, o
gördüklerin senin için ne ifade ediyor?..
Dün dünde kal›yor, gece gecede kal›yor!
fiayet hapiste iflkence görüyorsan, gece en güzel rüyay›
görsen de, uyand›¤›n ortamda bu ne ifade eder?..
‹flte bu madde dünyas›na gözlerini kapatt›¤›n anda, yeni
ortam›nda gözlerini açacaks›n ve bu dünya yaflant›s› senin için
az evvel yaflad›¤›n bir rüya gibi olacak... Uykudan
kalkm›flças›na, dünyada yaflad›klar›n bir de¤er ifade etmeyecek
ve içinde bulundu¤un ortam›n flartlar› ile baflbafla kalacaks›n!
AHMED HULÛS‹

Öyle ise bütün mesele senin, sadece bu dünyada b›rak›p


gidece¤in fleyler için de¤il; yetecek ölçüde, ölüm ötesi yaflant›da
sana laz›m olacak fleyler için çal›flma yapmand›r... Bu dünya tar-
las›nda, ruhuna ne ekersen, ölüm ötesindeki yaflant›da da onun
mahsulünü toplayacaks›n!
E¤er bu dünyada yaflarken, sana verilmifl bu ilahî güçleri,
beynine bahfledilmifl bu ilahî özellikleri keflfedip kullana-
mazsan, ölümü tatt›ktan sonra bir daha bunlar› ortaya ç›karabil-
men kesinlikle mümkün de¤ildir. Çünkü Kur’ân-› Kerîm’de
tekrar edilen birçok âyet bu hususa iflaret eder:
“Nihayet onlardan her birine ölüm gelip çatt›¤›nda;
- Rabbim ne olur beni dünya yaflant›s›na geri döndür!..
Tâ ki bofla harcad›¤›m yaflant›m› buraya yararl› olacak
çal›flmalar ile de¤erlendireyim! derler...
Hay›r!.. Bu asla mümkün de¤ildir!.. Art›k onlar›n 149
önünde yeniden bedenlenecekleri k›yamet gününe kadar
sürecek olan ‘berzah’ yaflam› vard›r.” (23-99/100)
“Onlar› cehennem üzerinde durdurulduklar› zaman
görsen...
- Keflke dünyaya geri dönsek, Rabbimizin bildirdi¤i
gerçekleri inkâr etmez, inananlardan olurduk, derler...
Hay›r! Daha önce gizleyip reddettikleri fleyler flimdi
apaç›k karfl›lar›ndad›r! E¤er dünyaya geri döndürülseler
bile, gene yasakland›klar› fiîllere dönerlerdi... Muhakkak
onlar bu isteklerinde yalanc›d›rlar...
Onlar;
“Bu dünya yaflant›s›n›n ötesinde baflka bir yaflam yok-
tur; biz ikinci bir flekilde yaflam›m›za devam etmeyece¤iz”
demifllerdi.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Onlar› o günde yönlendiricileri huzurunda durdurul-


duklar›nda bir görsen...
O vakit Rableri onlara dedi ki:
“Bu ölüm ötesi yaflam gerçek de¤il miymifl?..”
Onlar da;
“Rabbimize andolsun ki, evet!” dediler.
Rableri de buyurdu “Gerçe¤i inkâr etti¤inizden dolay›
tad›n azab›!..” (6-27/30)
Evet, söz “ÖLÜM”e gelmiflken, halk aras›nda tamamiyle
yanl›fl bilinen bu mevzuyu da elimizden geldi¤ince
aç›klayal›m...

150
AHMED HULÛS‹

22

“ÖLÜM” NED‹R?
ÖLÜMÜN ‹ÇYÜZÜ

151

Ne yaz›k ki günümüzde “ÖLÜM” olay› gerçe¤ine uygun bir


biçimde bilinmemekte, genelde ÖLÜM’ün bir “son” oldu¤u
zannedilmektedir!
Oysa, “ÖLÜM, bir son” olmay›p; madde âlemden, madde
ötesi âleme geçiflten baflka bir fley de¤ildir! Yani bir
dönüflümdür!..
‹nsan, ÖLÜM denen olayla, madde bedeni terk ederek,
“RUH” denilen “hologramik ›fl›nsal” yap›l› bedeniyle ya
mezarda ya da mezar d›fl›nda yaflam›na devam eder!
Yani ÖLÜM, madde bedenle yaflam›n sona erip, RUH
bedenle devam etmesidir.
‹slâm Dini’nin esaslar›n› bildiren KUR’ÂN-I KERÎM,
ölüm olay›na flöyle aç›klama getirir:
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“Her NEFS ölümü TADACAKTIR!.”


ÖLÜM denen olay, biyolojik madde bedenin terk edilerek,
RUH bedenle mikrodalga âlem yaflam›na geçilmesidir.
Beynin durmas›yla birlikte, vücuda yay›lan bioelektrik ener-
ji kesildi¤i için; beden, ruhu kendisine ba¤l› tutan elektro-
manyetik gücünü yitirir ve böylece, RUH bedenden ba¤›ms›z
yaflam biçimine geçer. ‹flte bu olay “ÖLÜM” kelimesiyle
anlat›l›r.
Yaflam boyunca kiflinin beyninden geçen tüm faaliyetler, ses
ve görüntü dalgalar›yla yüklenmifl televizyon dalgalar› gibi,
RUH’a, yani bir tür hologramik ›fl›nsal bedene yüklenmifl
oldu¤u için, kendisinde hiçbir de¤ifliklik hissetmeden, ruh boyu-
tunda yaflama geçiliverir... Ve kifli, RUH olarak, aynen bedende
oldu¤u gibi yaflam›na devam eder!
152 Ancak bir farkla;
O bedende, tamamiyle canl› ve fluurlu olmas›na karfl›n,
madde bedenini kullanamaz! Sanki bitkisel hayata girmifl, canl›,
fluurlu bir kifli gibi!.. D›flar›da olup-biten her fleyi görür, duyar,
alg›lar fakat kendisinden d›flar›dakilere hiçbir mesaj
ulaflt›ramaz!
Nitekim büyük ‹slâm âlimi Erzurumlu ‹brahim Hakk›,
“MÂR‹FETNÂME” isimli eserinde, Hazreti Muhammed
(s.a.v.) in a¤z›ndan ölüm olay›n› flöyle nakleder:
“Meyyit (ölümü tadm›fl kifli), bedenini kimin y›kad›¤›n›,
kimin kefenledi¤ini, namaz›n› kimlerin k›ld›¤›n›, ard›ndan
kimlerin geldi¤ini, lahde kimlerin indirdi¤ini ve kimlerin
telkin verdi¤ini bilir.”
“Meyyitin yan›nda hayk›r›p, saç›n›z› bafl›n›z› yolmay›n,
ona eziyet edersiniz” uyar›s› da, gene meyyitin sizi görüp
AHMED HULÛS‹

hâlinizden üzüntü duymas›ndan ileri gelir.


“Ölüm” denen madde bedeni kullanamama hâlini tadm›fl
kiflinin mezarda “ruh olarak” diri, akl›-fluuru yerinde ve
d›flardan gelen hitaplar› alg›lar bir hâlde oldu¤unu bize en iyi
idrak ettirecek olan BUHARÎ isimli hadis kitab›nda mevcut
olan flu hadisi Rasûlullah’a dikkat edelim:
Talha rad›yallahu anh flöyle anlatm›flt›r:
“Bedir savafl› günü Nebi (sallâllahu aleyhi vesellem)
Kureyfl eflraf›ndan yirmidört kiflinin cesetlerinin bir araya
kald›r›lmas›n› emretti de bunlar Bedr kuyular›ndan pis bir
kuyuya at›ld›lar. Bu suretle pis kuyu yeni pislikleri toplam›fl
oldu.
Rasûlullah düflman bir kavme galip gelince onun aç›k
sahas›nda üç gün konaklamak âdeti idi.
Bedr savafl›n›n üçüncü günü olunca da Rasûlullah 153
devesinin getirilmesini emretti. Yol a¤›rl›¤› deveye yüklenip
ba¤land›.
Sonra Rasûlullah yürüdü. Ashab da peflinden
yürüdüler...
Bu arada birbirlerine, herhâlde Rasûlullah bir hâcet için
gidiyor, diye konufltular.
Nihayet, Rasûlullah Efendimiz maktûllerin at›ld›¤›
kuyunun bir taraf›nda durdu ve onlara kendi ve
babalar›n›n adlar›yla seslendi:
- Ya filan ibn-i filan, Ya Ebâ Cehil ‹bn-i Hiflam, Ya Utbe
‹bn-i Rebîâ... Siz ALLAH’a ve Rasûlüne inan›p itaat etsey-
diniz flimdi sevinir miydiniz?.. Ey maktûller!.. Biz,
Rabb’imizin vadetmifl oldu¤u zaferi gerçekten bulduk. Siz
de Rabbinizin vadetti¤i zaferi gerçek üzere buldunuz mu?..
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Bu hitap üzere Ömer (r.a.) sordu:


- Ya Rasûlullah... Hayat› olmayan cesetlere ne diye
konuflursun?
Rasûlullah Aleyhisselâm flöyle cevap verdi:
- Muhammed’in nefsi elinde olana yemin ederim ki,
söylediklerimi siz onlardan daha iyi iflitmezsiniz!”
Görüldü¤ü gibi, Buharî’den nakledilen bu olayda, Hz.
Rasûlullah Aleyhisselâm büyük bir yanl›fl anlamay› tashih
etmekte...
“‹nsanlar, mezara ölmüfl olarak konur ve sonra da onlar
k›yamette dirilirler” fleklindeki gerçek d›fl› inan›fl›, bundan
daha iyi düzeltecek bir hadis olamaz.
‹nsanlar, aynen flu andaki kadar akl›-fluuru yerinde
olarak mezarlara konurlar ve d›flar›dan kendilerine yap›lan
154 hitaplar› d›flar›daym›flças›na rahatça iflitirler.

Üçüncü halife Osman bin Affan (r.a.) bir mezar bafl›nda


durdu¤u zaman, sakal›n› ›slat›ncaya kadar a¤lard›. Bu sebeple
kendisine;
- Sen cenneti ve cehennemi an›yorsun, a¤lam›yorsun da;
bundan, yani kabir korkusundan dolay› a¤l›yorsun, denildi.
Osman cevap verdi:
- Rasûlullah’dan duydum ki;
“Muhakkak mezar, âh›ret konaklar›n›n ilkidir!.. E¤er
kifli ondan kurtulursa, ondan sonrakilerden de kolay kurtu-
lur. fiayet kifli ondan kurtulamazsa, ondan sonrakiler ondan
fliddetli olur!”
AHMED HULÛS‹

Sonra Osman (r.a.) flöyle devam etti:


“Rasûlullah flöyle buyurdu:
- Mezar kadar KORKUNÇ hiçbir feci manzara görme-
dim!”
‹slâm’›n en önde gelen flehidlerinden olup, Hz.Rasûlullah
(sallâllahu aleyhi vesellem) taraf›ndan cesedi topra¤a verilen
Sa’d bin Muâz’›n kabri bafl›nda ise Allah Rasûlu flöyle buyu-
ruyordu:
- fiu seçkin kul ki, arfl O’nun için titremifl, gök kap›lar›
aç›lm›fl ve binlerce melek yeryüzüne inmifltir. O bile
mezar›nda öylesine s›k›ld› ki, az kald› kemikleri çat›rdaya-
cakt›!.. E¤er kabir azab›ndan ve ölüm sonras›
s›k›nt›lar›ndan kurtulufl olsayd›, bu önce Sa’d’e nasip olur-
du!.. O, ulaflt›¤› mertebe itibariyle bu s›k›nt›lardan hemen
ç›kart›ld›; hepsi o kadar! 155
fiimdi düflünelim... Kifli, mezarda “diri” yani “fluuru
yerinde” olarak mevcut olmasa, böyle bir azap söz konusu olur
mu hiç?..

Soruluyor Allah Rasûlü’ne;


“Ya Rasûlullah, müminlerin hangisi daha ak›ll›,
fluurludur?”
- Ölümle bafl›na gelece¤i en çok hat›rlayan ve ölüm ötesi
hayat› için en güzel flekilde haz›rlanan›... ‹flte onlar en ak›ll›-
fluurlu oland›r.
Gene bir baflka ifadesinde flöyle buyuruyor:
- En fluurlu, ileri görüfllü insan odur ki, nefsini ilahî
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

hükümlere tâbi k›lar, ölümden sonra yarar›n› görece¤i fiîl-


leri yapar... Âciz de nefsinin arzular›na tâbi olur, sonra da
bir fleyler umar, ALLAH’dan!..
Gene Rasûlullah (s.a.v.)’›n ashab›ndan ‹bni Mes’ud,
kabirde görülen azap hakk›nda:
“Mutlaka günahkâr olanlar, kabirlerinde azap
olunurlar. Hattâ hayvanlar onlar›n seslerini iflitir... dedi¤ini
Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem)’den iflittim.”

Ebu Said el Hudrî anlat›yor:


“Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) buyurdu:
- ‹nkârc›ya mezar›nda kendisini k›yamet gününe kadar
156 sokup ›s›ran doksandokuz ejderha musallat edilir. E¤er
bunlardan bir tanesi yeryüzüne üflemifl olsa, hiçbir yeflil ot
yeflermez!..”
‹bn-i Ömer rad›yallahu anh anlat›yor;
“Rasûlullah buyurdu:
- Sizden birisi ölünce, cennetlik olsun, cehennemlik olsun
akflam sabah kendisine makam› gösterilir. Buras› yerindir.
K›yametteki “bâ’s”›na kadar buradas›n.”
Burada bir de flu hususa dikkat çekelim. Âmentü’de okunan
flu cümleye bir bak›n...
“Vel bâ’sü ba’del M E V T”...
Dikkat ediniz!..
“Vel bâ’sü ba’del KIYAMET” denmiyor!.
Yani, “bâ’s” kelimesiyle anlat›lan olay, KIYAMET’ten
sonraki de¤il, ÖLÜMÜ TATTIKTAN sonrakidir!..
AHMED HULÛS‹

Dünyada, bildi¤imiz madde bedenle ve bu arada bu madde


beynin üretti¤i ruh bedenle yaflar›z.
Nitekim büyük ‹slâm âlimi ve mutasavv›f› ‹MAM
GAZÂL‹, “Esmâ ül Hüsnâ fierhi” isimli eserinde “El B‹S”
ismini aç›klarken bak›n ne diyor:
“‹nsanlardan birçoklar› bu hususta yanl›fl vehimlere
kap›l›rlar... Bunu da çeflitli flekillerde izaha çal›fl›rlar, derler
ki; ölüm yokluktur, bâ’s yok olduktan sonra yeniden
dirilmektir, aynen birinci dirilme ve canland›rma gibi...
Bir kere onlar›n ölümün yokluk oldu¤unu zan etmeleri
yanl›flt›r! ‹kinci diriltmenin de birinci gibi oldu¤unu san-
malar› dahi yanl›flt›r.
Ölümün yokluk oldu¤unu sanmak bat›ld›r! Çünkü,
kabir, ya atefl çukurlar›ndan bir çukurdur, ya da cennet
bahçelerinden bir bahçe... 157
‹flin içyüzüne vâk›f olan Erbâb-› Basîret, insan varl›¤›n›n
ebediyet için halk oldu¤unu bilir ve anlar... Ona yokluk
atfedilmez.
Evet, bazen cesetle ilgisi kesilir de kendisi hakk›nda öldü
derler... Bazen cesede iade edilir de hakk›nda diriltildi der-
ler.
Dirilmenin. ilk yarad›l›fl gibi ikinci bir yarat›l›fl oldu¤unu
sananlar da bu zanlar›nda yan›lm›fllard›r! Çünkü diriltmek
ilk canland›r›l›fllar›na uymayan yepyeni bir yaratma fiilin-
den ibarettir.
Asl›nda insano¤lunun birçok dirilmesi vard›r; onun
dirilmesi iki defadan ibaret de¤ildir.”
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Ölümü tad›nca, madde beden çözülür; ve RUH bedenle


bâ’s olmufl olarak kabirde k›yamete kadar yaflam›m›z
devam eder.
Sonra “K›yamet” denen, dünyan›n Günefl ›s›s›nda
bozunumu devresinde, bugünkü karakteristi¤i istikametinde
yeniden bâ’s olur!..
Ve nihayet, son defa bu bedenler de gitti¤i ortama göre
yeniden bir bâ’s ile oluflurlar.
Kabirde, flu andaki mevcut akl›m›zla, alg›lama-
de¤erlendirme mekanizmam›zla m› olaca¤›z?..
Bu konuda Abdullah bin Ömer (r.a.)anlat›yor...
Hz.Ömer Münkir ve Nekir adl› iki mele¤in kabirde gelip
sual sormas› hususunu Hz.Rasûlullah ile konuflurken sordu:
- (Kabirde) akl›m›z bafl›m›zda olacak m› Ya Rasûlullah?..
158 - Evet!.. Aynen bugünkü gibi!
Evet, ölümü tatm›fl, akl›-fluuru yerinde, fakat bedeni kul-
lan›m d›fl› kalm›fl diri kifli mezara konulunca ne olur?
Bunu da Enes rad›yallahu anh’›n a¤z›ndan dinleyelim...
“Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem) flöyle buyurdu:
- Kul kabre konuldu¤unda, kabirden uzaklaflanlar›n
ayak seslerini iflitir... Onlar uzaklafl›rken iki melek gelir ve
onu oturtup flöyle sorarlar:
- Muhammed denen adam hakk›nda ne dersin?..
Kifli e¤er müminse...
- fiehâdet ederim Muhammed ALLAH’›n kulu ve
Rasûlü’dür.
Bunun üzerine,
- fiu cehennemdeki yerine bak! ALLAH onu cennet-
tekine tebdil etti...
AHMED HULÛS‹

O, art›k hem cehennemdeki yerini, hem de cennette


gidece¤i yeri görür.
‹nkârc› veya gösteriflte müslüman ise flöyle der:
- Bu konuda kesin bir düflüncem yok. ‹nsanlar›n
konufltuklar›ndan baflka!..
Ve ona flöyle denilir:
- Onu tan›yamad›n ve bilemedin!
Sonra ona öyle bir tokmakla vurulur ki, feryad›n› insan-
lar ve cinler d›fl›ndaki her fley iflitir!..”
Nihayet flu hadisle konuya son verelim;
“Ölümü tadm›fl kifli, yak›nlar›n›n a¤lamas› sebebiyle
azap görür.”
Bu konuda daha pek çok Rasûlullah uyar›s› vard›r, ilgili
hadis kitaplar›nda okunabilir.
Netice fludur ki: 159
K‹fi‹ ÖLMEZ, “ÖLÜM”Ü TADAR!..
Ölümü tatmak denilen olay, kiflinin madde bedenin kuman-
das›n› yitirip, “ruh” ad› verilen bir tür hologramik ›fl›nsal
bedenle yaflam›na kald›¤› yerden devam etmesidir.
Bu hâl dolay›s›yla, kabre konan her kiflinin fluuru
yerindedir!
K›yamete kadar da fluurlu olarak yaflam›na devam eder.
K›yamette de o günün flartlar›na göre, yeni bedene kavuflur.

ÖLÜM tad›ld›ktan sonra neler olup bitiyor?..


fiimdi de k›saca bunu anlatal›m;
ÖLÜM tad›ld›¤› anda kifli bir süre çevresindeki dünyay›
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

alg›lamaya devam eder... Çevresinde olup bitenleri, yap›lan


konuflmalar›, üzüntü ve feryatlar› aynen biyolojik bedenle
yafl›yormuflças›na alg›lar.
Bu devrede âdeta bitkisel hayattaki bir insan gibidir.
D›flar›da tüm olup bitenleri alg›l›yor, fakat d›flar›ya hiçbir mesaj
veremiyor durumdad›r.
Iflte bu anda s›ra cenazenin y›kanmas›na gelir...
Cenaze niçin y›kan›yor?..
Cenazenin y›kanmas›n›n bilebildigimiz kadar›yla hikmeti,
henüz hücresel canl›l›¤› devam eden biyolojik bedenin sudan
ozmos yoluyla biyoelektriksel takviye almas›d›r... Böylece kifli,
k›sa bir süre daha beden arac›l›¤›yla yaflam›fl oldu¤u dünya ile
iletiflimini tek yanl› da olsa sürdürebilecektir.
ÖLÜMÜN TADILDI⁄I andan itibaren bafllay›p, mahflere
160 kadar devam edecek olan yaflam boyutuna BERZAH âlemi
denilir.
Ölümle bafllayan ve mahfler evresine kadar sürecek olan
hayat üçe ayr›l›r;

A- KAB‹R yaflam›
B- KAB‹R âlemi yaflam›
C- BERZAH âlemi yaflam›

A- KAB‹R YAfiAMI

Bu devre kiflinin ölümü tad›p, ruh yani hologramik ›fl›nsal


bedenle bâ’s olmas›ndan sonra bafllay›p, kabir içinde maddeyi
alg›lar biçimde yaflam› devam ettikçe sürer.
Gerek kabire konmadan ve gerekse kabre konduktan sonra
çevresinde olup biten her fleyi bu süre içinde alg›lamaya devam
AHMED HULÛS‹

eder.
Bu hâlin misali flu dünya yaflam›m›zdaki henüz uyumadan
evvel yataktaki hâlimize benzer.
Yata¤a yatan kifli nas›l henüz uyan›kt›r ve çevresinde olup
bitenleri fark etmektedir; yata¤›n sert veya yumuflakl›¤›n› his-
setmektedir; iflte ayn› flekilde mezara konan kifli de ilk aflamada
çevresinde ve mezar içinde olup biten her fleyi seyretmektedir.
Yata¤a girmifl uyumaya haz›rlanan kifli nas›l yar› uyur
vaziyette hem d›flar›da olup bitenleri fark eder hem de rüya
türünden fleyleri görmeye bafllarsa, kabirdeki kifli de ayn›
flekilde hem madde mezar›n d›fl›nda ve içinde olanlar›
alg›lamaktad›r; hem de yavafl yavafl KEND‹ KAB‹R
ÂLEM‹NE girmeye haz›rlanmaktad›r...
‹flte bu süreç içinde, ‹slâm Dini’nde bahsedilen iki sorgu
mele¤i gelir ve “RABB‹N kim, NEB‹N kim, K‹TABIN ne?” 161
diye sorarlar...
D‹KKAT!..
KAB‹RDE asla, kifliye, “sen hangi mezheptensin?” ya da
“hangi tarikattans›n?” diye sorulmaz!.. Burada, asla, kiflinin
mezhep veya tarikat imam›ndan söz edilmez!
BUNLARIN ölümü tadana kabirde SORULACA⁄IN-
DAN SÖZ EDENLER, D‹N‹ B‹LMEYENLERD‹R!
Ne KURÂN’da ne de ALLAH RASÛLÜ’NÜN
HAD‹SLER‹NDE, “mezhep ya da tarikat›n ne?” diye sual
SORULACA⁄INA DA‹R hüküm vard›r!
MEZHEP ve TAR‹KATLAR, Hz.Muhammed
Aleyhisselâm’›n berzaha intikâlinden sonra oluflturulmufl
dünyasal kurumlard›r; ki, berzah âleminde bunlar›n yeri yok-
tur!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Evet, bu sorgulaman›n ertesinde kifli ya KAB‹R ÂLEM‹NE


intikal eder, ya da BERZAH ÂLEM‹NE.
“KAB‹R ÂLEM‹” ile “BERZAH ÂLEM‹” aras›ndaki
fark nedir? ...

B- KAB‹R ÂLEM‹ YAfiAMI

Bu âlem, aynen rüya alemine benzer; ne var ki, kifli rüya


gördü¤ünün fark›nda de¤ildir ve yaflam›n› aynen dünyada
yafl›yormuflças›na de¤erlendirir.
Nas›l dünya yaflam›n› gerçek yaflamm›fl gibi alg›larsa kifli
dünyada yaflarken; ayn› sekilde, kendi kabir âlemine geçen kifli
de o boyutu gerçek yaflam gibi hisseder... Bu ya “Kabir cen-
162 neti” denilen flekilde son derece huzur ve zevk verici rüyalar
fleklinde devam eder; ya da “Kabir cehennemi” denilen
biçimde kâbus türünden son derece korkunç, ›st›rap verici
görüntüler içinde sürer.
Bu devre k›yamete kadar böylece devam eder.
Bu, kabir içindeki kiflinin, kabir âleminin yaflant›s›d›r.
“Kiflinin kabri ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da
cehennem çukurlar›ndan bir çukurdur” hadîs-î flerîfiyle
Allah Rasûlü bu duruma iflaret eder.
Bununla beraber bir de “BERZAH âlemi yaflam›”
vard›r...

C- BERZAH ÂLEM‹ YAfiAMI

“Berzah âlemi yaflam›”, “F‹YSEB‹L‹LLAH” ALLAH


AHMED HULÛS‹

yolunda fiEH‹D olmufl kimseler ile, “ölmeden ölmüfl” diye ta-


rif edilen Evliyaullah ve Nebilerin, kabir âlemi k›s›tlamalar›n-
dan kurtulmufl olarak, “RUH BEDENLER‹YLE” serbest do-
lafl›m fleklinde süren yaflam fleklidir.
BERZAH YAfiAMINDA;
fiEH‹DLER, EVL‹YAULLAH ve NEB‹LER Berzah
âlemi içinde serbestçe gezerler, dolafl›rlar ve mertebelerine
göre de birbirleriyle iletiflim kurarlar.
Ayr›ca, Berzah âlemi içinde dahi bir hiyerarfli vard›r; ve bu
hiyerarfli içinde oradakilerin idaresi söz konusudur.
“‹NSAN ve SIRLARI” isimli kitab›m›z›n “R‹CÂL‹
GAYB-GAYB ERLER‹” bahsinde bu konuda genifl bilgi
vard›r.
BERZAH âlemindeki velilerden dünyada iken “FET‹H”
sahibi olmufl olanlar, dünyadakilerle iletiflim kurabilirler. Buna 163
karfl›n, dünyada “KEfi‹F” sahibi olmufl fakat “FET‹H” elde
edememifl Evliyaullah ise, o âlemdeki tüm serbestilerine karfl›n,
dünyadakiler ile direkt iletiflim kuramazlar.
“FET‹H” ve “KEfi‹F” konular›nda daha genifl bilgiyi
“DUA ve Z‹K‹R” isimli kitab›m›zda yazd›k... Arzu edenler
oradan daha genifl bilgiyi elde edebilirler.
Kifli, ÖLÜMÜ TATTIKTAN sonra ya kendi Kabir âle-
minde ya da mertebesine göre Berzah âleminde yaflam›na
devam eder.
‹flte, herkesi, böyle bir yaflam bekliyor!
Dileyen, bu konuyu, ilgili yerlerden araflt›rarak söyledikleri-
mizin do¤rulu¤unu teyid edebilir.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

164
AHMED HULÛS‹

23

“‹BADET”, K‹fi‹N‹N
KEND‹S‹ ‹Ç‹ND‹R!

165

E¤er söylediklerimiz do¤ru ise...


Böyle bir yaflam gerçe¤ine ne ölçüde haz›rs›n›z, lütfen bu
soruya cevap veriniz?..
Nas›l, cevab›n›z sizi tatmin etti mi?..
fiayet, vermifl oldu¤unuz cevap sizi tatmin etmediyse, bu
durumda demektir ki, ölüm ötesi yaflama gereken biçimde haz›r
de¤ilsiniz!
Öyleyse, haz›rlanmak için ifle bir yerden bafllamak icap ede-
cek...
Yani, dinî tâbiriyle, zaman›n›z›n bir miktar›n› da “ibadet”
ad› verilen bu tür çal›flmalara ay›rmak zorunlulu¤u ile karfl›
karfl›yas›n›z.
“‹badet” ad› verilen bütün çal›flmalar›n, tamamiyle, beynin
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

bioelektrik ve bioflimik yap›s›yla ilgili oldu¤undan söz


etmifltik...
‹badetlerin bir k›sm›, bilindi¤i üzere, bedenin ihtiyaç
duydu¤u bioelektrik enerjiyi temine dönük olarak
yap›lmaktad›r.
Bu enerji beyin taraf›ndan de¤erlendirilerek, dalga bedene;
ilim ve güç olarak yüklenir... ‹flte bu sebeple de, beyin durup,
devre d›fl› kald›ktan sonra, yani “ölüm tad›ld›ktan” sonra, art›k
ölüm ötesi yaflamda ibadetler kalmaz!.. ‹flte bu yüzden ölüm
ötesinde fleriat›n teklifleri geçerlili¤ini yitirir!.. Zira, zâhirle
ilgili bütün bu teklifler, hep beynin bioelektrik ve bioflimik
yap›s›yla ilgili olarak düzenlenmifltir!
Bu arada fark etmemiz gereken çok önemli bir husus daha
vard›r;
166 ‹SLÂM D‹N‹ öncelikle kiflinin “ALLAH”› bilip; elden
geldi¤ince tan›mas›, ve bunun yan› s›ra da ölüm ötesi yaflama
haz›rlanma çal›flmalar› olan ibadetlerini yapmas› gayesiyle
gelmifltir.
Allah Rasûlü insanlara, ‹slâm’›n öngördü¤ü kurallara göre
yaflamas›n› tavsiye etmifl ve bu kurallara uyulmamas› hâlinde
de, o nispette kiflinin bundan zarar görece¤ini vurgulam›flt›r.
Ancak ne var ki. kiflinin yaflamakta oldu¤u devletin rejim
fleklinden dolay› kiflinin hesaba çekilece¤i yolunda hiçbir
hüküm yoktur.
Kiflinin müslümanl›¤› devletin rejimine ba¤l› de¤ildir!
E¤er öyle olsayd›, flu anda yeryüzünde ‹slâmî rejim olmamas›
dolay›s›yla. kimsenin de müslüman say›lmamas› gerekirdi...
“Benden sonra hilâfet 30 y›ld›r” hadisi iyi düflünülmelidir.
Ayr›ca unutulmamal›d›r ki;
AHMED HULÛS‹

D‹N, FERDE GELM‹fiT‹R ve ölüm ötesi yaflamda devlet


de¤il fert vard›r!
‹nsanlar ellerinden geldi¤ince ‹slam’› anlamak, tatbik etmek
ve baflkalar›na da anlayacaklar› flekilde tavsiye etmek zorun-
dad›rlar.
Kesinlikle bilelim ki, herkes elleriyle yapt›klar›n›n netice-
sine katlanacakt›r.
Ve gene flunu kesinlikle bilmeliyiz ki, “ibadet” ad› alt›nda
yap›lan bütün çal›flmalar, tamamiyle, kiflinin ölüm ötesi ruh
yaflant›s› için gerekli materyali temin etme amac›na yönelik
faaliyetlerdir.
Burada bir parantez açarak, “ibadet” denen faaliyetlere
k›saca bir göz atal›m;
A- Kendini tamamiyle bu beden kabullenmeye ve s›rf
bedene dönük yaflamaya engel olmak üzere düzenlenmifl 167
ibadetler,
B- Beynin bioelektrik enerjisini en yararl› flekilde elde etme-
ye yönelik olarak düzenlenmifl ibadetler,
C- Beynin mevcut bioelektrik enerjisini, dalga enerjiye
çevirerek “RUH” ad› verilen bir tür hologramik ›fl›nsal
bedene yükleme faaliyetlerine dönük ibadetler,
D- “ALLAH’›n ahlâk›yla ahlâklanma” fleklinde özetle-
nen, tasavvufta “ALLAH’a vâs›l olma” veya “ALLAH’a
erme” diye izaha çal›fl›lan, evrensel kozmik bilinçle
özdeflleflmeye yönelik ibadetler.
Dört ana madde fleklinde toparlamaya çal›flt›¤›m›z, k›saca
“ibadet” denen bütün bu faaliyetler, görüldü¤ü üzere hep
“BEY‹N” ile ilgilidir.
Beyin, ihtiyac› olan bioelektrik enerjiyi al›r ve bunu
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

mikrodalga enerjiye dönüfltürerek ruha yükler. Ayn› anda


da belirli anlamlar ihtiva eder bir biçimde dünyaya gücü
nispetinde yay›nlar.
fiayet, beyinde do¤um an›nda bir devre aç›lm›fl ise bu beyin
üretti¤i dalgaya ilâveten, antimanyetik bir enerjiyi daha yükler
ki; bu bir tür antiçekim dalgas›yla yüklü dalga bedenler,
k›yamet denen olayla birlikte Dünya ve Günefl’in manyetik
çekim alanlar›ndan kendini kurtararak galaksi içindeki say›s›z
y›ld›zlara ulaflabilirler.
E¤er beyin bu bir tür antiçekim dalgalar›n›, “RUH”
denilen hologramik ›fl›nsal bedene yükleyemezse, bu takdirde
dünyan›n ve dolay›s›yla güneflin manyetik çekim alan›ndan ken-
disini kurtaramaz ve ebedî olarak Dünya ile birlikte içine girdi¤i
Günefl’te yaflam›na devam eder.
168 “ALLAH’IN S‹STEM‹NDE ASLA DE⁄‹fi‹KL‹K
OLMAZ!” (35-43)
âyeti, bu sistemin bütün insanlar için geçerli oldu¤unun aç›k
göstergesidir.
Bu durumda göz önüne al›nmas› gerekli olan fley fludur:
Sistem, milyarlarla sene öncesinde kurulmufl ve çal›flmak-
tad›r!
Bu flartlar alt›nda, kiflinin önünde iki fl›k vard›r;
Ya kendini sistemin düzenine göre ayarlayarak, gene sis-
temin flartlar›ndan yararlanmak suretiyle, gelece¤e dönük bir
tak›m yararlar sa¤layacak çal›flmalarla dünya hayat›n›
de¤erlendirecek...
Ya da gelece¤ini ve sistemin düzenini hiç düflünmeden,
tamamiyle bedene dönük faaliyetler içinde yaflayarak bu dünya
hayat›n› tamamlayacakt›r!
AHMED HULÛS‹

‹flte “D‹N” ad› verilen “ölüm ötesi yaflama haz›rlanma sis-


teminin” alt›ndaki bu s›rr› çözememifl kifliler, olay› yanl›fl bir
de¤erlendirme sonucu “toplum nizam›n›” sa¤lamak amac›yla
dinin geldi¤i kanaatine vararak olay› ba¤lam›fllard›r...
Tabii bu da neticede, devlet rejimlerini konu almaya kadar
uzanm›flt›r!
Oysa, tekrar ediyoruz, “D‹N”deki “ibadetler” bütünü
dünya yaflam rejimleriyle ilgili olarak de¤il, kiflinin ölüm ötesi
yaflam gerekleriyle ilgili olarak gelmifltir.
Nitekim, Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’›n bütün
yaflam› boyunca bize aç›k seçik vurgulamak istedi¤i hususlar
flunlard›r:
A- “ALLAH”, tap›n›lacak bir TANRI de¤ildir ve
“ALLAH”a TAPINMAK muhaldir!
B- Kiflinin yapt›¤› ve yapaca¤› bütün çal›flmalar 169
“tap›nma” de¤il, “kulluk” gere¤idir... Zorunludur!
C- Kiflinin bütün ibadetleri, gökteki muhayyel bir
Tanr›’ya yaranmak için olmay›p; kendi gelece¤ine, ebedî
hayat›na dönük kazançlar temin etmek gayesine dönüktür.
D- Kifli, kendi özü, orijini, YARATICISI, asl› olan
“ALLAH”› tan›mak ve “vehmetti¤i” yani , var ZAN ve
kabul etti¤i muhayyel “benli¤inden” ar›nmak için; “ölmeden
önce ölmek” zorundad›r!
Aksi hâlde, “perdeli” olarak madde ötesi âleme geçer ki,
ondan sonra da daha evvel anlatt›¤›m›z sebepler yüzünden
bir daha asla “perdelilikten” kendini kurtaramaz.
‹flte gerek bundan önceki kitaplar›m›zda ve gerekse bu
kitab›m›zda hep, çok de¤iflik yön ve boyutlar› ile, yukar›da
sayd›¤›m›z dört maddenin izah›n› yapmaya çal›flt›k.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Kesin olarak idrak edelim veya iman edelim ki, Hazreti


MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH” ve O’nun bildirip
aç›klad›¤› ‹SLÂM D‹N‹, bugüne kadar halk aras›nda veya dinî
mahfillerde, hikâyeler ve hurafelerle kar›flt›r›larak anlat›lan
“Din” anlay›fl›ndan çok ötedir.
Ve bu gerçek “ALLAH” anlay›fl› ancak ilerideki toplumlar
taraf›ndan çok daha iyi anlafl›labilecektir.
Nitekim, anlatt›klar›m›z›n gerçek oldu¤unu, yapaca¤›n›z en
ufak bir kaynak araflt›rmas› ve bu araflt›rma üzerinde
kuraca¤›n›z tefekkür sistemi, size idrak ettirecektir!

170
AHMED HULÛS‹

24

N‹Ç‹N Z‹K‹R?

Evet, “Din”, dünya saltanat› için de¤il; kiflinin ölüm ötesi 171
saltanat› ya da Hz. ‹SA’n›n deyimiyle, “göklerin krall›¤›na
ulaflabilmesi” için gelmifltir... Ki bu da ancak kiflinin kendi
hakikatine ermesiyle mümkün olabilecektir.
Bu bilifl neyle temin edilecektir?..
Elbette beyin ile!
Beynimizi ne düzeyde, ne kapasitede kullan›p
de¤erlendirebilirsek, kazanc›m›z o nispette olacakt›r!
O nispette, genifl düflünebilme kabiliyetini elde edecek; o
nispette objektif bak›fl aç›s›na ulaflacak; o nispette ruhumuzu
güçlendirecek; o nispette “ALLAH”› daha fazla tan›ma f›rsat›n›
bulaca¤›z.
Peki, beyindeki bu geliflmeler nas›l olacak?..
“DUA ve Z‹K‹R” isimli kitab›m›zda çok detayl› olarak izah
etti¤imiz bir biçimde, yani “Z‹K‹R” denilen çal›flmayla!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Evet, bütün bunlar› sa¤laman›n anahtar› “Z‹K‹R”dir!


“‹NSAN ve SIRLARI” isimli kitab›m›zda bu konunun sis-
temini detayl› olarak izah etti¤im için, burada, bu konudan
k›saca bahsetmek istiyorum...
Z‹K‹R, birinci anlamda, “ALLAH”›n belirli isimlerini ya
da belirli dualar› tekrar etme diye anlafl›l›r.
Z‹K‹R, ikinci anlam›yla ise, hat›rlama, anma, üzerinde
durma fleklinde anlafl›l›r.
Daha üst boyutta “Z‹K‹R” ise tefekkürü yani derin ve
kapsaml› düflünceyi do¤uracak bir biçimde konunun üzerine
e¤ilme olarak anlafl›l›r.

‹flte “Z‹K‹R”in önemi hakk›nda Kur’ân-› Kerîm’den baz›


uyar›lar:
172
“Ey iman edenler, mallar›n›z ve evlatlar›n›z sizi
ALLAH’› Z‹K‹RDEN al›koymas›n! Bu yüzden ‘ALLAH
Z‹KR‹’NDEN geri kalanlar hüsrana u¤rayanlard›r!” (63-9)

“...Onlar› ve babalar›n› o kadar nimetlere gark ettin ki;


onlara dalarak âyetlerini TEFEKKÜRDEN, gaflete
düfltüler... Ve nihayet Z‹KR‹ unuttular!.. Mahvolmalar›
kesinleflen bir topluluk oldular!” (25-18)

“Rahman’›n Z‹KR‹NDEN göz yumup, yüz çevirene biz


AHMED HULÛS‹

fleytan› (cini) musallat k›lar›z... Art›k bu, ona arkadaflt›r!


fieytanlar (cinler), onlar› gerçeklerden sapt›r›r... Onlar da
hâlâ gerçek üzere olduklar›n› ZAN ederler!” (43-36/37)

“fieytan (cin) onlar› idaresine alm›fl ve onlara “ALLAH”


ismiyle an›lan› Z‹KRETMEY‹ bile unutturmufltur!.. Onlar
fleytana (cinlere) tâbi olanlard›r!.. fieytana uyanlar ise zarar-
da olanlar›n ta kendileridir.” (58-19)

Zikir yapmamak, genelde ço¤umuzda mevcut bulunan,


en büyük eksikliktir... Zikir gücünden mahrum beyinler ise
kolayl›kla C‹N’lerin etkilerine aç›k duruma gelmektedirler.
‹nsan›n, fleytana tâbi olmas›, ifadesiyle anlat›lan bu olay
zannedildi¤inden çok çok daha büyük boyutlarda önemli
olan bir durumdur. 173
‹nsanlar›n EKSER‹YET‹N‹N, cinlerin hükmü alt›nda
oldu¤unu flöyle vurgulamaktad›r Kur’ân-› Kerîm:
“Ey cin toplulu¤u, insanlar›n EKSER‹YET‹N‹ hük-
münüz alt›na ald›n›z!” (6-128)
Günümüzde kendilerini “UZAYLI VARLIKLAR” olarak
insanlara takdim eden ve genelde “UZAYLILAR” olarak
kabul edilen “C‹N” ad› verilmifl varl›klara karfl› insan›n yegâne
savunma mekanizmas› “zikir”dir! Cinnî etki alt›nda olanlar›n
en belirgin özelli¤i ise, mant›ksal bütünlükten yoksun
konuflmalar›, konuflmalar›n›n bir k›sm›n›n di¤er k›sm›na
çeliflkili olmas›d›r.
Onlara karfl› okunacak “Z‹K‹R” yani “DUALAR” ise
Kur’ân-› Kerîm’de flöyle ö¤retilmektedir:
“Rabbi enniy messeniyefl fleytânu binusbin ve azaba...
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Rabbi euzü bike min hemezâtifl fleyât›yni ve euzübike rabbi


en yahdurun. Ve h›fzan min külli fleytânin marid.” (Sad 41-
Mü’minun 97/98, Saffat 7)

S‹GARA... Günümüzde, cinlerin en önde gelen duman


g›dalar›ndan biri olan ve bu yüzden de sigara içenlerin yan›ndan
hiç ayr›lmayan cinlere karfl›, insan›n yegâne kendini koruma
yolu zikir ve duad›r.
DUA ve zikirle beyninde kendini koruyucu türden kalkan
dalga üreten kifli, k›smen cinlerin beynine yollad›¤› impalslar›
zay›flatmakta ya da tamamiyle engelleyebilmektedir.
Çünkü zikrin faydalar›ndan biri de, üzerinde çal›fl›lan
zikir konusuna göre, kiflinin çevresinde, kiflinin beyninden
yay›lan bir koruyucu alan oluflturmas›d›r.
174 Evet, beynin zikir yoluyla geliflmesi ve hem kendisini hem
de çevresini tan›yabilmesi, insan›n ana gayesi olmal›d›r... Zira,
beynimizde hayal dahi edemeyece¤imiz çok üstün güçler
mevcut bulunmaktad›r, ifl ki kullanabilelim!..
Zira ancak böylelikle, insan›n ve varl›¤›n yap›s›n›, çal›flma
sistemini, kiflide ne özellikler bulundu¤unu, bunlar›n nas›l
de¤erlendirilece¤ini anlar, daha sonra da gerekli zikir
çal›flmalar›n› yaparak bunlar› elde ederiz!
AHMED HULÛS‹

25

fiARTLANMALAR “PERDES‹”

Bilelim ki... 175


Bizi tüm hedeflerimizden al›koyan, “perdeli” bir hâlde
yaflatan en önemli engel fiARTLANMALARDIR!
fiartlanmalar›m›z yüzünden, gözlü¤ünü aln›na kald›r›p da,
sonra ömrünü çevrede gözlü¤ünü aramakla tüketen adam duru-
muna düfleriz!
Evet, kesinlikle bilelim ki...
Kifli, flartlanmalar›ndan;
flartlanmalar›n›n getirdi¤i de¤er yarg›lar›ndan;
flartlanmalar›n›n getirdi¤i de¤er yarg›lar›n›n
oluflturdu¤u duygulardan ar›nmad›¤› sürece
“ALLAH” ismiyle iflaret edileni idrak edemez!
Bunu gerçeklefltirmedi¤i sürece, benli¤inin hakikatini bile-
mez ve Hazreti MUHAMMED’in aç›klad›¤› “ALLAH”
ismiyle iflaret edileni tan›yamaz!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Bu flekilde yaflam› boyunca, “ALLAH” der; ama bu ismi,


kafas›nda flartlanmalar›na göre hayal etti¤i TANRIYA vere-
rek, ömrünü bofl yere harcar!
Hazreti Muhammed’in aç›klad›¤› “ALLAH” ad›yla
‹fiARET ED‹LEN‹ anlamam›fl, idrak etmemifl kiflinin; flartlan-
malar ve içgüdüleri istikametinde yaflarken, kafas›nda bunlar
do¤rultusunda hayal edip yaratt›¤› tanr›ya “ALLAH” ad›n› tak-
mas› ona hiçbir fley kazand›rmaz... Çünkü,
“fi‹RK flüphesiz ki en büyük ZULÜMDÜR!”
Hazreti Muhammed’in aç›klad›¤› “ALLAH” ad›yla iflaret
edileni anlay›p idrak etmeyen insan›n; bilincinin orijinini
tan›mas›na, kozmik bilinç boyutuna s›çrama yapmas›na, evreni
gerçek de¤erleri ile de¤erlendirmesine asla imkân› yoktur!
Çünkü kafas›nda yaratt›¤› muhayyel TANRISI dolay›s›yla;
176 onun, kozas›ndan ç›k›p da, gerçekleri görebilmesi imkâns›zd›r!
Kiflinin, flartlanmalar yoluyla örülmüfl kozas›ndan
ç›kabilmesi, ancak hakikata dair ilmin kendisine ulaflmas›; ve
onun da bu gerçekler üzerine tefekkür edebilmesi ve dahi
gere¤ini yaflamas›yla mümkündür!
Oysa biliriz ki toplum, genelde derin düflünce gücünü kul-
lanmas›n› bilmedi¤i, hep ezbercilikle yetifltirildi¤i için derinlik
isteyen konularda düflünmez ve düflünmeyi de sevmez.
Ve bu yüzden de davran›fllar›n› çevresindekilere yani
“herkese” göre düzenler!
“HERKES” ne diyorsa, ne yap›yorsa, o da onlar› taklit
eder!
Böylece, âdeta “HERKES PUTUNA” tap›n›r olur!
Kifli daha küçük yafllardan itibaren, büyüklerim do¤ru yapar,
diye düflünerek; onlar›n davran›fllar›n› flartlanma yollu kabul
AHMED HULÛS‹

eder ve bunlar› tatbike bafllar... Böylece de onlar›n de¤er ölçü-


lerini sanki kesin gerçeklermifl gibi benimser!
‹flte flartlanma yollu benimsenen bu de¤erler ve davran›fllar,
neticede gerçe¤e tamamen ayk›r› olan bir zan içine sürükler
kifliyi...
Ve neticede, bu vehim ipiyle örülmüfl kozada hapis kalan
insan art›k flöyle düflünmeye bafllar:
“Bütün hayat›m› Tanr›ya ibadetle niye geçireyim ki...
Sonunda nas›l olsa bir iyilik yapar, Tanr›n›n gözüne girer
paçay› kurtar›r›m!”
Bütün bunlar, gerçe¤e dayanmayan, flartlanmalar yoluyla
elde edilmifl yanl›fl bilgilerden meydana gelmifl isâbetsiz
ZANLARd›r!
Oysa, flartlanmalara ba¤›ml› kalarak, gerçe¤e uymayan
ZANlar ile yaflaman›n ne kadar üzücü sonuçlar verece¤ini 177
Kur’ân-› Kerîm flöyle bildirmektedir:
“...Onlar, ancak ZANNA ve nefislerinin çekti¤ine tâbi
olurlar. Hâlbuki kendilerine gerçek bildirilmifltir!” (53-23)

“...Onlar ancak ZANNA tâbi oluyorlar... ZAN ise


gerçekten hiçbir fley ifade etmez!..” (53-28)

“‹flte sizi yönlendiren hakk›ndaki bu ZANNINIZDIR ki,


sizi periflan etti! Ve siz kaybedenlerden oldunuz!” (41-23)
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

‹flte bu yüzden, bize, gerçe¤e uymayan flartlanmalar›n


verdi¤i zarar› hiçbir fley veremez!
Ve çevremizin oluflturdu¤u bir biçimde; kendimizi et-
kemik bedenden ibaret ZANNEDEREK, yukar›da, gökte bir
TANRI var san›r; bu beden kifliligiyle o gökteki TANRI’ya
tap›nma yolunu tutar›z!
O TANRIYA k›zar, o TANRIYI yarg›lar, o TANRIYI
elefltirir, ço¤u zaman da o TANRIYI zamans›z ve yersiz ifller
yapmakla suçlar›z...
Hiç fark etmeyiz gökte öyle bir TANRININ olamaya-
ca¤›n›!
Gökte böyle bir TANRI olmad›¤› yolundaki, Hazreti
Muhammed’in uyar›s›n› hiç dikkate almay›z.
Ve bu yüzden, sonra, asla telâfi edemeyece¤imiz çok büyük
178 yanl›fllar yapmakta devam eder gideriz...

Hâlbuki en az›ndan flöyle düflünsek;


Dünyan›n üzerindeki bir insan›n yeri nedir?..
Bütün dünya yüzeyi üzerinde, sadece bir tek insan›n
varl›¤›n›, yerini düflünün...
Dünya kadar bir tanr› olsa, onun yan›nda bu insan›n yeri ne
olur?..
Sonra Dünya’dan bir milyon üçyüzonüç bin defa daha
büyük olan Günefl’i düflünün.. Onun yan›nda dünyan›n yeri
nedir?
Onun yan›nda, yani dünyadan 1.313 bin defa büyük olan
güneflin yan›nda bir insan›n büyüklü¤ü, yeri nedir?.. Sanki, bir
AHMED HULÛS‹

insan bedenine nispetle, bir hücre içindeki kromozom!


Veya Günefl gibi 400 milyar y›ld›zdan oluflan galaksinin
içinde Günefl’in yeri nedir?..
400 milyar güneflin ak›l almaz boyutlarda oluflturdu¤u
GALAKS‹, flayet bir TANRI olsa, onun azameti yan›nda
Günefl’in yeri nedir?..
Ve düflünelim, Günefl, o TANRIYA tap›nsa, onu övse,
yüceltse ne olur; reddetse, k›zsa, sövse ne olur!!!.
Ya, o varsayal›m galaksi büyüklü¤ündeki TANRI
yan›nda, bir insan›n yeri nedir?..
Lütfen bunu gerçekçi bir biçimde düflünelim?..
E¤er bu hususu idrak edersek, fark ederiz ki, dinde
bahsedilen, “ibadet” ad› alt›ndaki çal›flmalar, d›fltaki bir
TANRI’ya tap›nma, ya da o ilaha yaranma gayesiyle
oluflturulmam›flt›r! 179
Nitekim eskilerden bu durumu flöyle duymufluzdur:
“Yapt›¤›n ibadetlerin hiçbirine ‘ALLAH’›n ihtiyac› yok-
tur!.. Sen bunlar› kendin için, kendi gelece¤in için yapmak
zorundas›n!”

Evet, “ibadet”e, “ALLAH”›n de¤il, senin ihtiyac›n var!


fiayet ibadet ad› verilen çal›flmalara gereken önemi ver-
mezsen, “nefsine” hakk› olan say›s›z özellikleri ve güçleri
kazand›ramad›¤›n için “zulmetmifl” olursun.
Nefsinin hakikatini tan›man ve ondaki say›s›z özellikleri
keflfetmen, cennet yaflam›na onu ulaflt›rman senden ç›kacak olan
çal›flmalara ba¤l›d›r!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Sen, kendin için, kendi menfaatin için bu çal›flmalar› yap-


mak zorundas›n...
E¤er bu çal›flmalar› yapmazsan, kaybedecek olan yegâne
varl›k sensin! Zira ötede veya öteNde bir TANRI yok!.. Ve
sen de O’na yaranmak için bu çal›flmalar› yapacak de¤ilsin.
Buray› çok iyi anlamam›z laz›m...
“ÖteMde bir TANRI yok” diyerek, bunu idrak ederek,
tap›nma diye bildi¤in çal›flmalar›n› terk edersen, çok büyük
bir zararla karfl› karfl›yas›n demektir!
Zira, o tap›nma sand›¤›n çal›flmalar, gerçekte, senin
gelece¤in için çok büyük önem tafl›yan çal›flmalard›r! Asla
ihmale gelmez!
Ancak burada senin bir yanl›fl anlay›fl›n söz konusu...
ZAN ediyorsun ki, “ibadet” dedi¤imiz bu çal›flmalar› o
180 TANRI’ya yaranmak için yap›yorsun... Hâlbuki bütün bu
çal›flmalar, ötedeki ya da ötendeki TANRI için de¤il, bizzat
kendi gelece¤in içindir!
AHMED HULÛS‹

26

ÂY‹NES‹ ‹fiT‹R K‹fi‹N‹N


LAFINA BAKILMAZ!

181

Kesinlikle bilelim ki...


Ne “ALLAH”›n senin ibadetine ihtiyac› vard›r; ne de
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’›n, senin kendisine inan-
mana ihtiyac› vard›r!
Bunu bir misal ile açmaya çal›flal›m...
“Bir yolcu gemisi ile seyahate ç›km›fls›n... Kaptanla da çok
iyi ahbap olmuflsun... Fakat yolculuk s›ras›nda gemi bir
buzda¤›na çarp›p batma durumuna geliyor. Kaptan anons
ettiriyor:
- Gemi batmak üzere!.. Herkes acilen can yele¤i veya can
simidi edinsin!
Bu uyar›y› bir k›s›m yolcu dikkate al›p derhâl can simidi
veya can yele¤i ediniyorlar. Biri de diyor ki:
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

- Ben kaptana inan›yorum, onu seviyorum!.. Ama ne can


yele¤i ar›yor, ne de can simidi ediniyor!
Derken gemi bat›yor ve herkesle beraber o kifli de kendini
suda buluyor!.. Bo¤ulma durumunda...
Suya bat›p ç›k›yor!.. Bir yandan da denize sesleniyor:
- Deniz deniz beni bo¤ma!.. Ben kaptana inan›yordum, onu
çok seviyordum!
Deniz de ona lisan› hâl ile cevap verir:
- Kaptana inansayd›n, can yele¤i edinir bu duruma
düflmezdin!
Burada kaptana inanman de¤il, dediklerine uymufl olman
yarar sa¤lard›. Kaptana iman etmen sana gemideyken fayda
verirdi...
Buras›, yapt›klar›n›n karfl›l›¤›n› alma yeridir ki, art›k kaptana
182 inan›p inanmaman›n tart›flmas› yap›lmaz!
E¤er gerçekten sen kaptana inansayd›n, onu sevseydin,
gemideyken onun dediklerini yapar, flimdi de bu duruma
düflmezdin!”
‹nsanlar günümüzde maalesef büyük bir bilgisizlikle, “Ben
ALLAH’a, Rasûlü’ne inan›yorum” diyorlar... Ama hiçbir
çal›flma da yapm›yorlar!
Hattâ bu konuyu araflt›rma gere¤ini bile duymuyorlar!..
Oysa onlardan istenen, “inan›yorum” kelimesini tekrar
etmeleri de¤il ki!..
“Ne ‘ALLAH’ ad›yla iflaret edilen’in, ne de Allah
Rasûlü’nün inan›lmaya ihtiyac› vard›r.”
Ama insanlar›n Rasûlullah’›n gösterdi¤i biçimde, bir
tak›m çal›flmalar yaparak, belirli güçleri elde etmeye zorun-
lu ihtiyaçlar› vard›r... Ki karfl›laflacaklar› ortamda, bu özellik-
AHMED HULÛS‹

lere ve güçlere erifltikleri için, belli s›k›nt› ve azaplardan kendi-


lerini korusunlar!..
fiayet Allah Rasûlü’ne inand›¤›n için, onun gösterdi¤i
yolda, tarif etti¤i tarzda belirli çal›flmalar yaparak, kendindeki
bu güçleri ortaya ç›kartabilirsen, neticede kendini “Cehennem”
diye bahsedilen ortamdan kurtarabilirsin.
Fakat, ne kadar inand›¤›n› söylersen söyle; Allah
Rasûlü’nün gösterdi¤i yolda, O’nun tarif etti¤i biçimde, zorun-
lu olan çal›flmalar› yapmazsan, sana o flartlarda gerekli olacak
güçleri ve özellikleri elde edemeyece¤in için neticede kendi
kendini cehenneme atm›fl olacaks›n!

“Herkes için yapt›¤› çal›flmalara göre dereceler vard›r. 183


Kimseye haks›zl›k edilmeyerek, fiillerinin karfl›l›¤› verilir.”
(46-19)

“Bu senin yapt›klar›n›n karfl›l›¤›d›r. ALLAH, kullar›na


zulmedici de¤ildir!” (22-10)

Öyle ise akl›n› bafl›na toplay›p, sana verilen bu beyin hazi-


nesini, enerjisini, ömrünü, ölümü tatt›¤›n anda bu dünyada
b›rakaca¤›n, gitti¤in ortamda sana hiçbir yarar› olmayacak
fleyler için “israf” etmek suretiyle “nefsine zulmetme”!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

“fiüphesiz ki ALLAH israf edenleri sevmez” âyeti, elinde-


ki üç-befl kuruflu çarçur eden için söylenmemifltir!
“Nefsini israfta bulunan” anlam›nad›r.
Nefsinde, benli¤inde var olan “hilâfete” sebep olan o ilahî
güçleri gerekti¤i gibi kullanmayarak “israf etme” denilmekte-
dir.
Nitekim, Kur’ân-› Kerîm’de çeflitli yerlerde çeflitli Nebi ve
Rasûllerin a¤z›ndan tekrarlanan,
“Ben nefsime zulmettim”
beyanlar›n›n dahi anlam› bu yolda olup,
“nefsimdeki hilâfet özelliklerinin hakk›n› vermeyerek,
kendi kendime zulmettim” denmek istenmektedir.
Dünyada b›rak›p gidece¤in fleyi, bir süre önce israf etsen ne
olur, etmesen ne olur!
184 Ama sana ebediyen laz›m olacak bir fleyi, bir daha asla ele
geçiremeyece¤in bir fleyi “israf” edersen, neticede kendi
kendine öyle bir “zulümde” bulunmufl olursun ki, bunun
getirece¤i piflmanl›klar›n azametini burada anlatabilmem asla
mümkün de¤ildir.
Öbür dünyada sana âdeta tanr›sal güçler ve yaflam verecek
olan “nefsinin” hakk›n› vermemen, seni sonu gelmeyen bir hüs-
ran içine atacakt›r.

Öbür dünyan›n gerçekleri buradan tamamiyle ayr›d›r!


Zaman kavram›n›n farkl›l›¤›n› izah için basit bir misal vere-
lim;
Günefl’in kendi merkezi çevresinde ki turu 255 milyon
AHMED HULÛS‹

sene!.. Bu ne demektir düflünebilir miyiz?..


Ölüm ötesi yaflam boyutunda, bir günün, bizim senemizle
bin sene oldu¤u Kur’ân-› Kerîm’de flöyle ifade ediliyor:
“Rabbinizin indinde bir gün, ölçünüzle 1000 y›l gibidir”
(22-47)

“Aralar›nda, kabirde ancak on gün kald›n›z diye


konuflacaklar” (20-103)

Oysa belki de, mezardaki canl› yaflam›n›z milyonlarca ve


milyonlarca y›l sürecek. 185
“S›rat› insanlar›n geçifl süresi 3000 senedir!” diyor
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm.
Bir günü dünya senesi ile 1000 sene olan, 3000 sene!..
Evet, k›yamet ile birlikte dünya üzerinde serbest kalan ruh-
lar›n, güneflin çekim alan›ndan kendilerini kurtar›p cennetlere
ulaflmalar› anlam›na gelen s›rat› geçifl süreleri bu kadar uzun bir
zaman!.. Bu, o boyutun 3000 senesi!.. Bizim zaman boyutumuz
ise tamamiyle iptal!

K›yamete kadar daha ne süre geçecek?..


Ölümü tadanlar›n mezarlardaki, canl›, diri yaflamlar›
acaba kaç milyon veya milyar sene sürecek?..
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Sonra dünyan›n, cehennemin hararetiyle eriyip düz bir tepsi


gibi olmas› kaç milyar sene alacak?..
Sonra orada toplanan insanlar›n, “s›rat› geçme” diye ifade
edilen “kaç›fllar›” kaç yüz milyon sene tutacak?..
Ve nihayet ondan sonraki “ebedî” diye nitelenen yaflam kaç
milyarlar kere milyarca seneyi kapsayacak?!..
Düflünün ki, bütün bu evreleri tek bafl›n›za geçeceksiniz!
Milyarlara ulaflacak bir süre, mezarda canl›, fluurlu bir
flekilde hapis kalacak, bedeninizi oradaki hayvanlar›n
yemelerini seyredeceksiniz...
Sonra dünyada sahip oldu¤unuz ya da kullanmaya al›flt›¤›n›z
fleylerin yoklu¤unun ›st›rab›n› çekeceksiniz...Tâ k›yamete kadar
sürecek bir azap bu!
Ve de k›yamet ile birlikte bafl›n›za gelecekleri seyrederek!
186 Bu iflin sadece mezardaki yan›... Daha sonraki aflamalar›na
hiç geçmeyece¤im.
Arzu edenler çeflitli hadis kitaplar›ndan bundan sonraki
devreleri ve buralarda karfl›laflacaklar› fleyleri ö¤renebilirler.
Demek ki, insan, dünyada yapaca¤› çal›flmalar ile yar›n
karfl›laflacaklar›n› oluflturacakt›r!
Ya, bu gerçe¤i göz önüne alarak bilinçli bir flekilde dünya
hayat›m›z› de¤erlendirecek ve ona göre, düflünce sistemimize,
yaflant›m›za yön verece¤iz; ya da bütün bunlar› bir yana
koyarak, dünya zevk ve ac›lar› içinde ömrümüzü tüketece¤iz...
Buna da sebep olacak fley, sadece Hazreti Muhammed’in
aç›klad›¤›n›, “ALLAH” ad›yla iflaret etti¤ini anlamam›fl
olmam›zd›r!
fiayet, samimi olarak ölüm ötesi yaflama kendimizi haz›rla-
mak istiyorsak ifle “ALLAH”tan bafllamak, önce “ALLAH”
AHMED HULÛS‹

kavram›n›n ne oldu¤unu fark etmek ve ö¤renmek zorunday›z!


Genelde, hayal edilen TANRI’ya “ALLAH” ad›n› verme
hâli, bütün yanl›fl davran›fllar›m›z›n temelini meydana getirmek-
tedir.
“Hevâs›n›, hayalindekini TANRI edineni gördün mü!?”
(25-43)
Taklit yollu TANRI kabulü, tüm din anlay›fl›m›z›n temelini
teflkil edince, çok zaman inkâra veya isyana uzanan bat›l bir din
anlay›fl› içine düflmekte ve neticede de her fleye bofl vermekte-
yiz.
Oysa, “ALLAH”›n “AHAD” oluflunun mânâs›n› anlaya-
bilsek, gökte bir TANRI olmad›¤›n› kavrayabilsek, herkesin
kendi amellerinin karfl›l›¤›na ulaflaca¤›n› idrak etsek, bütün
yaflam›m›z de¤iflecektir!
“ALLAH”›n “AHAD” oluflundan ve bunun getirece¤i 187
sonuçlardan söz etmeye çal›flt›¤›m›z bu kitap盤›m›za son ver-
meden önce k›saca bir konuya daha de¤inmek istiyorum.
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

188
AHMED HULÛS‹

27

VAHDET-‹ “VÜCUD” MU,


“fiUHUD”MU?

189

‹slâm velileri aras›nda zaman zaman çok büyük tart›flmalara


yol açm›fl “Vahdet-i Vücud” - “Vahdet-i fiuhud” meselesine
gelince...
Öncelikle belirtelim ki, bütün evliyaullah, “ALLAH”›n
TEK’li¤i konusunda müttefiktir.
Hattâ Nakfl›bendi tarikat›ndan Ubeydullah Ahrar:
“Tasavvuftan gaye Vücud bahsidir.”
diyerek, tasavvuf çal›flmalar›n›n amac›n›n “ALLAH”›n
TEK’li¤ini kavramaktan ibaret oldu¤unu belirtmifltir.
Bu “Tek”li¤i anlamada iki ayr› yol vard›r ZANNI, maale-
sef iflin ehli olmayanlar› ikiye bölmüfl; veliler de bu konuda
kendi mertebe ve hâllerine göre aç›klamalarda bulunmufllard›r.
“ALLAH’›n AHAD‹YET‹” hakk›nda, Hazreti
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Muhammed Aleyhisselâm’dan gelen ilk bilgiler, Hz.Âli ve Hz.


Ebû Bekir taraf›ndan dalga dalga bütün velilere yay›lm›fl ve
nihayet ‹mam GAZÂL‹ ve Muhyiddini Arabî taraf›ndan
“Vahdet-i Vücud” fleklinde bir TEKL‹K, anlay›fl› olarak sis-
tematize edilmifltir.
Ancak aradan geçen süre içinde çeflitli yanl›fl anlamalar,
“AHAD‹YET”in yanl›fl yorumlanmas›na sebep olmufl ve
“Mevcudat Allah’t›r; Allah, varl›kta ne görüyorsan hep-
sinin toplam›d›r” fleklindeki gerçek ötesi bir çizgiyi
oluflturmufltur!
Bunun üzerine konu, Hz.Rasûlullah’›n hicretinden bin
y›l sonra Ahmed Faruk Serhendî taraf›ndan yeniden ele
al›nm›fl, “Vahdet-i Vücud” gerçe¤i, “mevcudat, ALLAH’t›r”
fleklindeki maddeci görüfl çizgisinden kurtar›larak;
190 “Mevcut olan sadece Allah’t›r, her fley O’nun ancak göl-
gesidir”, hiçbir fleyin kendine has vücudu yoktur; çizgisine
oturtulmufltur.
E¤er biraz daha aç›k anlatmak gerekirse...
Kur’ân-› Kerîm ve say›s›z Hadîs-î fierîflere dayand›r›larak
izah edilen “Vahdet-i Vücud” görüflüne göre, mevcud olan her
fley, gerçekte, TEK Hak’k›n vücudundan baflka bir fley
de¤ildir!
Esasen, Tek bir Vücud vard›r!
Ancak, bu tek vücud, her an yeni bir flan olarak her an yeni
bir olufl hâlinde çeflitli özelliklerini ortaya koymaktad›r.
Varl›k âleminde hükmü yürüyen tek bir ilim, tek bir irade,
tek bir kudret ve tek bir vücud mevcuttur.
Bir “ALLAH” ad›yla iflaret edilenin varl›¤›, bir de
bunun yan› s›ra kâinat›n varl›¤› fleklinde iki ayr› vücud
AHMED HULÛS‹

mevcut de¤ildir!
Böyle bir görüfl yani ikilik görüflünün sebebi, ak›ll›
varl›klar›n varolufl amaçlar›n› yerlerine getirebilmeleri için
özlerinden perdeli olarak meydana getirilmeleridir!
E¤er ak›llar›nda, böyle bir perdelenme olmasayd›, her ak›ll›
varl›k, öz de¤erlerinin bilincinde olurdu ki, bu takdirde çokluk
görüntüsü ve çokluk yaflam›na dair pek çok olufl meydana
gelmezdi.
“Vahdet-i Vücud” as›rlarca bu flekilde bir gerçe¤i vurgu-
lad›ktan sonra; hicretin 1000. y›l› bafllar›nda ‹mam Rabbanî
lakab›yla bilinen Ahmed Faruk Serhendî konuya yeni bir
aç›kl›k getirdi...
Vücud TEK’tir ancak... Bu görünen bilinen vücud
“z›ll”d›r... “gölge”dir.
Esasen burada Serhendî’nin “z›ll” kelimesiyle iflaret etmek 191
istedi¤i fley, görünen vücudun, ZÂT’a nispetle bir “gölge”
veya “hayal” oldu¤udur.
“ZÂT”, “vücud”dan münezzeh ve müberrâ olmak duru-
mundad›r!
Nitekim, daha önce “‹HLÂS” Sûresi aç›klamas›nda
üzerinde durdu¤umuz üzere, “ALLAH” ad›yla iflaret olunan,
Zât’› itibariyle “AHAD”d›r ki, üzerinde düflünülmesi
muhaldir!
Bu yüzden de Hazreti Muhammed Aleyhisselâm taraf›ndan
konunun ehilleri uyar›lm›fllard›r:
“ALLAH’›n Zât’› üzerine tefekkür etmeyiniz!”
Bu ikaz› yanl›fl anlamayal›m... Tefekkür edilebilir ama siz
etmeyiniz, denmek istenmiyor!..
Böyle bir tefekkür, muhaldir!
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

Böyle bir tefekkür mutlaka hedefini flafl›r›r ve neticede


yanl›fl noktaya ulafl›rs›n›z! Onun için de sak›n böyle muhal bir
ifle giriflerek zaman›n›z› bofl yere harcamay›n, denmek isteniyor.
Bunun niçin olamad›¤›n› çok basite indirilmifl bir misal ile
aç›klamaya çal›flal›m...
Sizin çeflitli isimlerle anlat›lan pek çok özellikleriniz
vard›r... Bu özellikler kime aittir?.. Elbette size!.. Peki siz kim-
siniz?. Canl›, fluurlu, düflünebilen, dileyen ve gücünce de bu
dileklerini kuvveden fiile, yani tasavvurdan tatbikata ç›kara-
bilen bir terkipsiniz... Peki bu vas›flara sahip olan kifli kim?..
“Ben” diyeceksiniz... Nedir bu “ben” dedi¤iniz?..
‹flte bu noktada, ister istemez geri dönmek zorundas›n›z!..
Nas›l lasti¤e ba¤l› bir nesneyi att›¤›m›z zaman, esnekli¤i kadar
ileriye gidip, bir noktadan sonra geri dönerse; çeflitli özellikleri
192 ile tarif etti¤iniz “BEN”den sonra da tekrar onun özelliklerine
geri dönmek zorunda kal›rs›n›z.
Zira, ne zaman “BEN” kelimesiyle iflaret etti¤iniz Zât’›n›z›
anlatmaya kalksan›z, mutlaka, onu, gene bir özelli¤iniz yani
vasf›n›z ile anlatmak zorunda kalacaks›n›z ki, iflte bu durum
tasavvuf lisan›yla, Zât mertebesinden S›fat mertebesine rücu
etmektir.
Dolay›s›yla, “ALLAH’›n ZÂTI üzerine tefekkür etmek
muhaldir!”
‹flte bu yüzden “AHAD” olan “ALLAH”, kendisinin
d›fl›nda hiçbir varl›k mevcud olmad›¤›na, gene kendisi flehadet
eder.
“fiehîd Allahû enne Hû, lâ ilâhe illâ Hû.” (3-18)
“fiahittir ALLAH, Kendinden öte bir TANRI
olmad›¤›na.”
AHMED HULÛS‹

“Ve ALLAH, diledi¤i birim isimleri alt›nda, bu


flahitli¤ini izhar eder.” (Vel melâiketi ve ulûl ilmi)
Burada özellikle vurgulamak istedi¤imiz çok önemli bir
nokta var!..
Önce varl›¤›, mevcudat›, kâinat›, uzaylar› tan›y›p da; sonra
“ALLAH” ad›yla iflaret edileni tan›yal›m görüflü fevkalâde
yanl›flt›r!
Eserden müessire gitmek, diye eskilerin tarif etti¤i bu yol
son derece uzun, dolambaçl›, tehlikeli ve âdeta labirent gibi bir
fleydir!.. ‹çine bir girenin bir daha kolay kolay ç›kmas› mümkün
de¤ildir.
“ALLAH”›n kelimelerinin sonu yoktur!.. “ALLAH”›n
isimlerinin iflaret etti¤i mânâlar›n sonu yoktur!
O mânâlar›n seyri anlam›nda olan olufllar›n da sonu yoktur!..
Netice olarak âlemlerin sonu yoktur! 193
Âlemlerin sonu kabulü, “hükmî”dir ve ZÂT’a nispetle-
dir!
Zâhir ve Bât›n ilimleri, bu hakikati idrak ve yaflam için
yeterli de¤ildir.
Zâhir ilimleri denen befl duyuya dayal› ilimler -ki cifir ilmi
de buna dâhildir-; bât›n ilimleri denen befl duyu ötesi ilimler -
ki hissî müflahede ve keflif bu bölümde mütalaa edilir- Hakikati
yaflamaya ve “ALLAH” ad›yla iflaret edilen’i tan›maya
yeterli de¤ildir!
“Hakikati” yaflayabilmek, ancak “ilm-i Ledün” ile
mümkündür...
Zira, ilahî s›fatlarla tahakkuk, ancak “ilm-i Ledün” ile
mümkündür!
fiayet tasavvuf lisan› ile aç›klamak gerekirse, kendini Esmâ
HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I “ALLAH”

boyutunda, S›fat boyutunda ve Zât boyutunda tan›yabilmek ana


hedeftir ki; bu da ancak gidilecek noktan›n ne oldu¤unu idrak
edip, O’nun gere¤ini yaflayabilmek ile mümkün olur.
Bunun için de ilk hedef “ALLAH” ‹smiyle ‹flaret Edilen’in
ne oldu¤unu ö¤renmek, anlamakt›r!
Yolculuk ALLAH’tan bafllar ve ALLAH’la, ALLAH’a
olursa son derece k›sal›r!
Netice olarak flunu belirtelim ki, âlemleri tan›yarak AL-
LAH’a ermek de¤il; “ALLAH” ismiyle iflaret edileni tan›ya-
rak, Onun bak›fl›yla âlemlerini seyretmek ana gayemiz ve
hedefimiz olmal›d›r.
Aksi hâlde tüm ömrümüz âlemler içerisinde geçer gider ve
neticede “hicap”lar› aflamaz, “perdeli” olarak bu dünya
yaflant›s›ndan geçer gideriz!
194 ALLAH, sürekli tefekkür içinde yaflamay›; “ZAN”lardan
kurtulup, gerçe¤e ermeyi; ilahî hakikatler ve vas›flarla tahakkuk
etmeyi takdir etmifl olsun bizlere!

Ahmed Hulûsi
14 Kas›m 1989
ANTALYA
AHMED HULÛS‹ K‹MD‹R? AMACI NED‹R?

De¤erli okurum;

Ahmed Hulûsi kimdir, amac› nedir diye çok merak edili-


yor...
Çok özetle anlatal›m...
21 Ocak 1945 tarihinde ‹stanbul, Cerrahpafla’da dünyaya
gelmifl bulunan çocu¤a annesi Ahmed, babas› da Hulûsi
adlar›n› koymufllar.
18 yafl›na kadar Hazreti Muhammed’i dahi tan›mayan bir
zihniyetle yaln›zca bir yarat›c›ya inanm›fl ve Din konusun-
daki her sorusuna karfl›l›k olarak “sen bunlar› sorma, sa-
dece denileni yap” cevab›n› ald›¤› için de, hep din d›fl› ya-
flam›flt›r çevresindekilere göre!
Babas›n›n vefat›ndan üç gün sonra 10 Eylül 1963 günü
annesinin ›srar›yla gitti¤i Cuma namaz›nda, içine gelen bir
ilhamla Din konusunu tüm derinlikleriyle araflt›rma karar›
alm›fl, o günden sonra befl vakit namaza bafllam›fl ve
abdestsiz dolaflmamaya karar vermifltir.
Din konusuna önce Diyanet’in yay›nlad›¤› on bir ciltlik
Sahihi Buhari tercümesini, sonra tüm Kütübi Sitte’yi ve
Rahmetli Elmal›l›’n›n “Hak Dini” isimli tefsirini okuyarak
girmifltir. ‹ki y›la yak›n bir süre zâhir ilimleri itibariyle ola-
bildi¤ince genifl kaynaklar› incelemifl, yo¤un riyâzatlar ve
çal›flmalarla kendini tasavvufa vermifl; ilk kitaplar›n› 1965
y›l›nda yazd›ktan sonra kendindeki aç›l›m ve hissediflleri
1966 y›l›nda yazd›¤› TECELL‹YÂT isimli kitab›nda
yay›nlam›flt›r. Bu kitap onun 21 yafl›ndaki bak›fl aç›s›n› ve
de¤erlendirmelerini ihtiva etmesi itibariyle geçmifl
yaflam› hakk›nda önemli bir de¤erlendirme kayna¤›d›r.
1965 y›l›nda tek bafl›na hacca gitmifl ve hayat› boyunca
kendi yolunda hep tek bafl›na yürümüfltür!
Prensibi, “kimseye tâbi olmay›n, kendi yolunuzu kendi-
niz çizin, Rasûlullah ö¤retisi ›fl›¤›yla” olmufltur.
1970 y›l›nda AKfiAM Gazetesi’nde çal›fl›rken RUH ve ruh
ça¤›rmalar konusunu incelemeye alm›fl ve bu konuda
Türkiye’de konusunda ilk ve tek kitap olan “RUH ‹NSAN
C‹N”i yay›nlam›flt›r.
Kurân’daki “dumans›z atefl” ve “gözeneklere nüfuz eden
atefl” uyar›lar›n›n “›fl›nsal enerjiye” iflaret etti¤ini keflfet-
mesinden sonra, Kurân’›n iflaret yollu aç›klamalar›n› de-
¤erlendiren, bundan sonra dinsel anlat›mdaki iflaretlerin
bilimsel karfl›l›klar›n› deflifre etmeye çal›flan Ahmed
Hulûsi, bu alanda ilk çal›flmas›n› 1985 y›l›nda “‹NSAN ve
SIRLARI” isimli kitab›nda aç›klam›flt›r.
Daha sonraki süreçte Kurân’da kelimeler baz›nda yapt›¤›
çal›flmalarla keflfetti¤i gerçekleri hep ça¤dafl bilgilerle
bütünlefltirmifl; kendisini, “D‹N” olay›n›, ALLAH ad›yla ifla-
ret edilenin tamamen entegre bir Sistem ve Düzen’i teme-
line oturtarak, Hazreti Muhammed (aleyhisselâm)’›n neyi
anlatmak istedi¤ini “OKU”maya vermifltir. Bu yolda edin-
di¤i bilgilerin bir k›sm›n› kitaplar› ve internet arac›l›¤›yla
da toplumla paylaflm›flt›r.
‹slâm Dini’ni, Kurân-› Kerîm, Kütübi Sitte (alt› önde
gelen kitap) hadisleri temelinde kabul ederek inceleyen,
geçmiflteki ünlü tasavvuf sîmalar›n›n çal›flmalar›n›
de¤erlendirerek gereklerini yaflad›ktan sonra, bunlar›
günümüz ilmiyle de birlefltirerek de¤erlendiren ve
mant›ksal bütünlük içinde B‹R S‹STEM olarak aç›klayan
Ahmed Hulûsi, insanlar›n kiflili¤iyle de¤il, düflünceleriyle
ilgilenmesini istemektedir.
Çünkü, bu alanda tek örnek Hazreti Muhammed’tir!
Basit beyinler yaflamlar›n›, kifliliklerle ve do¤al sonucu
olarak dedikodu ve g›ybetle tüketirlerken; geliflmifl beyin-
ler, fikirlerle ve düflünce dünyas›n›n verileriyle ömürlerini
de¤erlendirirler!
Bu nedenledir ki, Ahmed Hulûsi kendisini ön plana ç›kart-
mamakta, kitaplar›na 40 y›la yak›n zamand›r “soyad›n›”
koymamaktad›r; insanlar›n flu veya bu flekilde çevresinde
bir halka oluflturmamas› için... Bugün dahi, görüfltü¤ü çok
az say›da insan vard›r. Bu yüzden afl›r› boyutlarda tepki al-
mas›na ra¤men bu konudaki tutumunu ›srarla sürdür-
mektedir.
Anadolu’nun befl-alt› yerinde baz› kiflilerin kendilerini
“Ahmed Hulûsi benim” fleklinde tan›t›p, çevrelerine
insanlar toplay›p, onlardan maddi menfaat toplama
giriflimlerini duyunca da, kitaplar›na resim koymak zorun-
da kalm›fl, bu suretle söz konusu sahtekârl›¤› önlemifltir.
Sürekli sar› bas›n kart› sahibi gazeteci Ahmed Hulûsi, bu
alan d›fl›nda profesyonel olarak hiçbir iflle u¤raflmam›fl,
hiçbir teflkilat, dernek, parti, cemaat üyesi olmam›flt›r.
Bütün yaflam›, ça¤dafl bilimler-‹slâm-Tasavvuf araflt›r-
malar›yla devam etmifl, kitap ve yaz›lar›yla, sesli ve gö-
rüntülü sohbetlerinin tamam›n› internet üzerinden oku-
yucular›na ücretsiz ve tam metin olarak indirilebilir fle-
kilde yay›nlam›fl ‹LK yazard›r. Tüm düflünce ve bak›fl aç›-
lar›yla beklentisiz olarak apaç›k ortadad›r!
28 fiubat öncesi flartlar dolay›s›yla, efli Cemile ile önce
Londra'da bir y›l yaflayan Ahmed Hulûsi, 1997 y›l›nda
Amerika'ya yerleflmifl ve hâlen orada yaflam›n› sürdür-
mektedir.
Mevcut bilgileri ›fl›¤›nda, tamamen insanlardan uzak
kendi “köy”ünde yaflamay› tercih edip, herkese, orijinal
kaynaklara göre Rasûlullah’› ve Kurân'› arac›s›z olarak
yeniden de¤erlendirmeyi tavsiye etmektedir!
Zira, Hazreti Muhammed’in aç›klad›¤› S‹STEM’e göre,
“D‹N ADAMI” diye bir s›n›f asla söz konusu de¤ildir! Her
fert direkt olarak Allah Rasûlü’nü muhatap al›p O'na göre
yaflam›na yön vermek zorundad›r! Tâbi olunmas› zorunlu
tek kifli, ALLAH Rasûlü MUHAMMED MUSTAFA
(aleyhisselâm)’d›r. O’nun d›fl›ndaki tüm kifliler istiflari ma-
hiyetteki kiflilerdir ve yorumlar› kimseyi ba¤lamaz!
Herkes yaln›zca Allah Rasûlü ve KURÂN bildirilerinden
me’sûldür! Bunun d›fl›nda kalan tüm veriler kiflilerin gö-
resel yorumlar›d›r ve kimseyi BA⁄LAMAZ!
‹flte bu bak›fl› dolay›s›yla da Ahmed Hulûsi insanlar›n ken-
di çevresinde toplanmas›n› veya kendisine tâbi olmas›n›
kesinlikle istememektedir. Anlatt›klar›n›n sorgulanmas›-
n›, araflt›r›lmas›n› tavsiye etmektedir. Bana inanmay›n,
yazd›klar›m›n do¤rulu¤unu araflt›r›n demektedir!.. Bu
yüzden de insanlardan uzak yaflamay› tercih etmektedir.
Bu bak›fl› dolay›s›ylad›r ki, Ahmed Hulûsi’nin ne bir
tarikat› vard›r, ne bir cemiyeti ve ne de herhangi bir
isimle an›lan toplulu¤u!
Ahmed Hulûsi, çeflitli çevrelerce kendisine yak›flt›r›lan
her türlü pâye, ünvan ve etiketlerden beridir! O, sadece
Allah kuludur!
Kimseden maddi veya siyasi, ya da manevi bir beklentisi
olmay›p, yaln›zca kulluk ve bir insanl›k borcu olarak bil-
gilerinin bir k›sm›n› okuyucular›yla paylaflmaktad›r.
Ahmed Hulûsi, yaln›zca...
Düflünebilen beyinlerle düflüncelerini paylaflmaya
çal›flan bir düflünürdür!
Hepsi, bundan ibaret!
Hiçbir yaz›l›, sesli veya görüntülü eserinin TEL‹F HAKKI
OLMAYAN yazar›n eserleri, pek çok de¤erlendiren
taraf›ndan orijinaline uygun olarak bast›r›l›p, karfl›l›ks›z
olarak çevrelerine da¤›t›lmaktad›r... Bugün milyonlarca
ailenin evinde Ahmed Hulûsi imzal› eserlerin var olmas›,
onun için yeterli flereftir.
Bu konulardaki detayl› çal›flmalar› afla¤›daki baz› internet
sitelerinden inceleyebilir, dilediklerinizi tümüyle kendi
bilgisayar›n›za indirebilirsiniz.

www.ahmedhulusi.org
www.ahmedbaki.com
www.okyanusum.com
www.allahvesistemi.org

Sonuç olarak flunu vurgulayay›m...


Herkesin görüflü kendi bilgi taban›n›n sonucu kadard›r!
Bu eserleri kendiniz de¤erlendirmeye çal›fl›n! Yazarla
de¤il, yaz›lanla ilgilenin. Sizlere karfl›l›ks›z olarak verilen
bu Allah hibesi ilmi hakk›yla inceleyin.
Ebedî yaflam›n›za yön verebilecek düzeyde Allah ve
Sistemi’ni (Sünnetullah’›) anlatan bu eserler umar›m
sizlere yeni ufuklar açar.

Sayg›lar›mla,
AHMED HULÛS‹
AHMED HULÛS‹’N‹N D‹⁄ER K‹TAPLARI

1. MANEV‹ ‹BADETLER REHBER‹, 1965


2. EBU BEKR ES SIDDÎK, 1965
3. TECELL‹YÂT, 1967
4. RUH ‹NSAN C‹N, 1972
5. ‹NSAN VE SIRLARI (1-2), 1986
6. DOST’TAN DOSTA, 1987
7. HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I ALLAH, 1989
8. EVRENSEL SIRLAR, 1990
9. Gavs› A’zâm ABDULKÂD‹R GEYLÂNÎ “GAVSÎYE” AÇIKLAMASI, 1991
10. DUA VE Z‹K‹R, 1991
11. HAZRET‹ MUHAMMED NEY‹ “OKU”DU?, 1992
12. AKIL VE ‹MAN, 1993
13. MUHAMMED MUSTAFA (a.s.) (1-2), 1994
14. KEND‹N‹ TANI, 1994
15. TEK’‹N SEYR‹, 1995
16. ‹SLÂM, 1996
17. ‹SLÂM’IN TEMEL ESASLARI, 1997
18. OKYANUS ÖTES‹NDEN (1-2-3), 1998
19. S‹STEM‹N SESLEN‹fi‹ (1-2), 1999
20. “D‹N”‹N TEMEL GERÇEKLER‹, 1999
21. CUMA SOHBETLER‹, 2000
22. MESAJLAR, 2000
23. YAfiAMIN GERÇE⁄‹, 2000
24. B‹L‹NC‹N ARINIfiI, 2005
25. B’SIRRIYLA ‹NSAN VE D‹N, 2005
26. YEN‹LEN, 2007

Ahmed Hulûsi’nin tüm eserlerine ulaflmak için www.ahmedhulusi.org


Eserlerin çevirilerine ulaflmak için www.ahmedbaki.com
Ahmed Hulûsi’nin tüm eserleri K‹TSAN’dan temin edilebilir.
AHMED HULÛS‹’N‹N SESL‹ SOHBETLER‹

1. ‹NSANIN GERÇE⁄‹
2. ‹NSAN VE ÖLÜM ÖTES‹-1
3. ‹NSAN VE ÖLÜM ÖTES‹-2
4. OKUMAK
5. KORUNMAK ‹Ç‹N
6. AMENTÜ-1
7. AMENTÜ-2
8. ‹SLÂM
9. GERÇEKÇ‹ DÜfiÜNCE
10. AKIL VE ‹MAN
11. TEKL‹⁄E G‹R‹fi
12. TEKL‹⁄‹N ESASLARI
13. M‹’RÂC
14. RUH ‹NSAN C‹N MELEK
15. KAD‹R GECES‹
16. HAL‹FETULLAH
17. NEFS NED‹R?
18. B‹L‹NC‹N ARINIfiI
19. ÖZ’ÜN SEYR‹
20. TEK’‹N TAKD‹R‹
21. ÜST MADDE
22. KAZA VE KADER-1
23. KAZA VE KADER-2
24. KADER VE ASTROLOJ‹

Ahmed Hulûsi’nin tüm eserlerine ulaflmak için www.ahmedhulusi.org


Eserlerin çevirilerine ulaflmak için www.ahmedbaki.com
Ahmed Hulûsi’nin tüm eserleri K‹TSAN’dan temin edilebilir.
AHMED HULÛS‹’N‹N V‹DEO SOHBETLER‹

1. DOSTÇA B‹R SÖYLEfi‹


2. “TANRI”MI “ALLAH”MI
3. ALLAH’I TANIYALIM-1
4. ALLAH’I TANIYALIM-2
5. SOHBET
6. HAK‹KAT
7. UYANIfi+ÜST MADDE
8. DOST’TAN DOST’A
9. RUH C‹N MELEK
10. SORULAR VE CEVAPLAR
11. KAZA VE KADER
12. KADER VE ASTROLOJ‹
13. ‹ZM‹R KONFERANSI
14. ANTALYA KONFERANSI
15. ANTALYA FALEZ SOHBET‹

Ahmed Hulûsi’nin tüm eserlerine ulaflmak için www.ahmedhulusi.org


Eserlerin çevirilerine ulaflmak için www.ahmedbaki.com
Ahmed Hulûsi’nin tüm eserleri K‹TSAN’dan temin edilebilir.
AHMED HULÛS‹’N‹N EXPO CHANNEL SOHBETLER‹
1. SELÂM 16. ‹L‹M-‹RADE-KUDRET
2. SÜNNET 17. TANRI MERKEZL‹
3. KUR’AN’IN RUHU 18. RUHLAR
4. ‘B’ SIRRI 19. REENKARNASYON
5. B‹SM‹LLÂH 20. S‹STEM
6. ALLAH’‹ ‹MAN 21. ORUÇ VE ZEKÂT
7. K‹L‹TLENM‹fiL‹K 22. BEY‹N-DUA
8. ‹S‹MLER 23. HAC
9. NEY‹ ‘OKU’DU 24. KAD‹R
10. SÜNNETULLAH 25. AKIL-‹MAN
11. D‹N ADINA 26. KANMAYIN
12. MUHAMMED FARKI 27. FAYTONCU
13. ÖLÜM 28. MUHAMMEDÎ
14. ‹BADET 29. HAZ‹NE
15. NAMAZ 30. VEDA

Ahmed Hulûsi’nin tüm eserlerine ulaflmak için www.ahmedhulusi.org


Eserlerin çevirilerine ulaflmak için www.ahmedbaki.com
Ahmed Hulûsi’nin tüm eserleri K‹TSAN’dan temin edilebilir.
AHMED HULÛS‹’N‹N
YABANCI D‹LLERE ÇEVR‹LM‹fi K‹TAPLARI

1. HAZRET‹ MUHAMMED’‹N AÇIKLADI⁄I ALLAH


‹ngilizce, Almanca, Frans›zca, ‹spanyolca, Rusça, Azerice, Arnavutça
2. ‹SLÂM
‹ngilizce, Almanca, Frans›zca, ‹spanyolca, Rusça, Azerice, Arnavutça
3. S‹STEM‹N SESLEN‹fi‹ 1-2
‹ngilizce, Almanca, Frans›zca
4. D‹N’‹N TEMEL GERÇEKLER‹
‹ngilizce, Almanca, Frans›zca
5. YAfiAMIN GERÇE⁄‹
‹ngilizce, Almanca, Frans›zca
6. DOST’TAN DOSTA
‹ngilizce, Frans›zca
7. EVRENSEL SIRLAR
‹ngilizce, Frans›zca
8. MESAJLAR
‹ngilizce, Frans›zca
9. TECELL‹YÂT
‹ngilizce
10. RUH ‹NSAN C‹N
‹ngilizce
11. DUA VE Z‹K‹R
Almanca
12. ‹SLÂM’IN TEMEL ESASLARI
Azerice

Ahmed Hulûsi’nin eserlerinde yer alan kavramlara iliflkin eserler;


Ahmed Hulûsi’de KAVRAMLAR (A’dan-Z’ye), Av. Asuman Bayrakç›
www.allahvesistemi.org
NOTLAR

You might also like