Professional Documents
Culture Documents
1. Aşağıdakilerin hangisinde hem ünsüz yumuşa- 4. (I) Kıyıları dantel dantel, tepeleri zeytinlerle süslü
ması hem de ses düşmesi vardır? Orak Adası’nı geçtik. (II) Balıkçı kayıkları güneyli
rüzgârlarla salınıp duruyordu. (III) Sonra Çökertme
A) Akla gelen başa gelir. Koyu’nda öğle yemeği yedik. (IV) Kaptan demiri top-
layıp koydan çıkarken türküdeki Çökertme’nin burası
B) Keskin sirke kabına zarar verir. olmadığını söyledi. (V) Yalıkavak beldesinin batı sa-
hilindeki Geriş köyünün altına düşen bölgenin eski
C) Kırlangıcın zararını biberciden sor. adı da Çökertme’ymiş ve türkülere konu olan Halil
oralıymış.
D) Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili ola-
E) Kurdun adı yaman çıkmış, tilki vardır baş keser. rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamla- kitaplar çok satılmıyor. Bu, büyük yayınevlerinde de
nırsa cümlenin ögeleri sırasıyla zarf tümleci, nes- IV
ne, zarf tümleci ve yüklem olur?
aşağı yukarı böyle.
A) arkadaşlarından ayrı bir şey yaparken görme- V
dim
1
6. Hemen hemen her yazar ilk romanında çocukluğu- 8. Bu son kitabında yazar, bilerek açmadığı ama aralık
bıraktığı kapılardan geçmeyi okurlarına bırakıyor.
nu , gençliğini ve o dönemlerde yaşadığı yerleri
Bu cümledeki yazarın, kapıları bilerek açmayıp ara-
I lık bırakması sözüyle anlatılmak istenen aşağıda-
anlatır. Gezip gördüğü yerler, alışveriş yaptığı dük- kilerden hangisidir?
2
10. (I) Bilinç akışı yöntemi, öykü ve romanlarda karakter- 13.
lerin, geçmişe ve bugüne ilişkin duygu, düşünce ve I. Başarılı eleştirmen, yazarın anlatım pürüzlerini
anılarının aktarımında kullanılan bir tekniktir. (II) Söz ele alır, anlatımla anlatılanlar arasındaki ilişkiyi
konusu duygu ve düşüncelerin hiçbir denetim ya da kurar, geri kalanın yazarın işi olduğunu bilir.
sınırlama olmaksızın, olanca doğallığıyla aktarılma-
sı, anlatıyı zenginleştirir. (III) Bu teknikle yazar, oku- II. Eleştirmenler, dost oldukları yazarların yapıtla-
ra kendi duygularını anlayabilme olanağı sunar. rını değerlendirirken nesnellik süzgecini iki kez
(IV) Bir başka anlatımla okurun, gerçeği farklı boyut- kullanmalıdırlar.
larda görmesini sağlar. (V) Böylece yazar, yüzeysel
olanın anlatımıyla yetinmeyerek, yarattığı kahraman- III. Eleştirmenden, yazarın yaşamı üzerinde dur-
ların iç dünyalarını da yansıttığı için anlatımına de- ması değil, yapıtlarına yeni yorumlar getirmesi
rinlik kazandırmış olur. beklenir.
11. Her şeyi bütün yönleriyle açıkça ortaya koyma, bü- C) III. ve IV. D) III. ve V.
yük sanatçılara özgü bir tutum olamaz çünkü düş
gücüne bir şey bırakılmadığı zaman okurun dünya- E) IV. ve V.
sı sınırlanır, bu da onun sıkılmasına yol açar.
C) Yapıtlarıyla, insanı değiştirmeye yönelmelidir. 14. (I) Ben, yaşamı bir paylaşım olarak görüyorum.
(II) Bu nedenle insanların yaşamını zenginleştirmek,
D) Okuru duygulandırma amacı gütmelidir. onlara ölümsüz bir şeyler bırakmak gerektiğini düşü-
nüyorum. (III) Ölümsüz sözüyle anlatmak istediğim,
E) Söylemini okurların düzeyine göre belirlemelidir. kendi ölümsüzlüğüm değil tabii ki, yapıtın ölümsüz-
lüğü; işte sergimi bu düşüncelerle düzenledim.
(IV) İnsanların sergiyi gezip, gördükleriyle ilgili birta-
kım değerlendirmeler yapması benim için çok hoş bir
şey. (V) Benim istediğim de zaten buydu, ticari bir
kaygım hiç olmadı.
3
15. Andersen’i özgün kılan bir özellik, çevremizdeki sıra- 17. Sevda Hanım’a bu mahalledeki bütün kadınlar dert
dan nesneleri kişileştirip birer masal kişisine dönüş- yakınır, sorunlarını anlatır.
türmesidir. Öykülerinde küçücük nesneler, nesne ni-
teliklerini hiç yitirmeden insanlarınkine benzer serü- Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki deği-
venler yaşar: Kurşun asker, yıkımdan yıkıma sürük- şikliklerin hangisiyle giderilebilir?
lenirken gözüpekliğinden ve iyimserliğinden bir şey
yitirmez; tencere vurulur, çömlek ve masa konuşur. A) “bu mahalledeki bütün kadınlar” yerine “bu ma-
Bunun yanında Andersen bize, kişileri hiç de masal- hallenin bütün kadınları” sözü getirilerek
sı sayılamayacak, oldukça gerçekçi masallar da an-
latır: Eski Ev, Kapıcının Oğlu. B) “dert yakınır” yerine “dert yanar” sözü getirilerek
E) Tartışma
16. Güzeldere’de kışın bembeyaz bir sessizlik kaplar her 18. (I) Araç yapabilme insanın insanlaşmasında önemli
yanı. İlkbaharda taze yeşilin, eflatun orman gülleriyle bir aşamaydı. (II) Önceleri herkes yeteneği ölçüsün-
uyumu göze çarpar. Yazın koyu bir yeşil hâkim olur de kendi aracını yaptı ve kullandı. (III) Birlikte yaşa-
dağlara. Ya sonbaharda? Kayınların, gürgenlerin kır- manın başlamasıyla her insan ortaklaşa üretilen bir
mızısı, ıhlamur yapraklarının saman gibi sarısıyla aracın en iyi yapabildiği bölümünü üstlendi. (IV) Halk
güze direnen çalıların yeşili birbirine karışır. Güzel- arasında da en iyi yaptığı işle sevilir sayılır duruma
dere’nin en görkemli zamanıdır sonbahar. düştü. (V) Böylece insan yeteneklerinin keşfedildiği
bu çalışmalarla sanatta yaratıcılığa giden ilk adımlar
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler- atıldı.
den hangisi söylenemez?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin-
A) Benzetme yapılmıştır. de bir anlatım bozukluğu vardır?
E) Yinelemelere başvurulmuştur.
4
19. Bu yazar, dilin şiirini yakalamak için söz dizimiyle oy- 21. Tarihsel yapıların eskimiş bölümlerini, özelliklerini
nuyor. Yalın, bileşik, eksiltili, düz, devrik, iç içe cüm- yitirmeden yenileştirme konusunda insanların bir
leler kuruyor. Kıpırtılı, devingen bir söyleyişe ulaşı- yanılgısı var. Böyle bir işlem “bugünü” de yaşatmak
yor. Bunu yaparken genel dilden tamamen ayrılmı- için yapılır ama eskinin izlerini silmeden, bozmadan.
yor, öznel bir dil yaratmıyor. Burada şunu da ekleye- Bir de yapıyı insan sıcaklığına kavuşturmak önemli-
lim: Bir dil işçisi olarak yazar, dilin anlatım olanakla- dir. Antalyalı bir teyzeye sormuştum: “Teyze onarım
rını sonuna kadar zorlayabilir. Onları kendince yeni- nedir?” “Düşen taşı yerine koyarsın, onarım olur.”
den kurup biçimlendirebilir. Ama bu, yüzde yüz öz- dedi. İşte düşen taşı yerine koyabilmek için, o yapı-
nel, kişisel bir dil yaratma anlamına gelmez. Böyle nın içinde birilerinin yaşaması gerekir. Yapı yalnız-
bir dil temelde sanatın işlevine aykırıdır. lıktan hoşlanmaz, onun onarılması şarttır. Ama öyle
olmuyor. Örneğin evi yıkıyorlar, yeniden yapıyorlar;
Bu parçada yazarlarla ilgili olarak neye karşı tarih bitiyor o zaman.
çıkılıyor?
Bu parçada tarihsel yapılarla ilgili olarak aşağı-
A) Çok hareketli ve değişken bir anlatımı yeğleme- dakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
lerine
A) Onarılırken gerekli ön hazırlıkların yapılmama-
B) Toplumca kullanılan dilden çok farklı, kendileri- sından
ne göre bir dil yaratma yönelimlerine
B) Halkın, oturduğu bu evleri özenli kullanmama-
C) Değişik cümle tiplerini gereksiz yere bir arada sından
kullanmalarına
C) Bu nitelikteki evlerin oturmaya elverişli olmama-
D) Sözcüklerin anlam alanlarını genişletmekten sından
çekinmelerine
D) Onarılırken onların özgün özelliklerinin korun-
E) Dilin söz varlığını, gerektiği ölçüde değiştirmek- mamasından
ten kaçınmalarına
E) İnsanlara bu yapıların değerine yönelik bilgiler
verilmemesinden
5
23. Kuşkusuz, bir toplumun dili, o toplumun dünya görü- 25. Yüz yılı aşkın bir tarihe sahip olan çizgi romanın sa-
şünden ayrılmaz. Toplumun dünya görüşü, dilinin nat olup olmadığı çoğu Batı ülkesinde tartışılmıyor
gelişmesinde etkili olduğu gibi, dünya görüşünün be- bile. Ülkemizde ise bu sanat kolu, ne yazık ki oku-
lirlenmesinde de dil bir etkendir. Toplumlardaki kültü- nup atılan, yoz ürünlerin kaynağı olarak görülmekte,
rel değişiklikleri inceleyen insan bilimciler bu bağıntı- az okumanın göstergelerinden biri sayılmaktadır.
yı uzun uzun araştırmışlardır. Nitekim Eskimo dilinin Çocukların okuma alışkanlığı edinmesini engellediği
sözcükleri üzerinde yapılan bir araştırmada savaşla düşünülmektedir. Gerçekten de evlerde, okullarda
ilgili tek bir sözcüğe rastlanmamış. Buradan şöyle bir çizgi roman okuyanların uyarıldığı, ayıplandığı bir
yargıya varmışlar: “----.” çocukluk dönemini çoğumuz az çok yaşadık. Oysa
okuyanların üzerinde birleştiği ortak bir nokta, çizgi
Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakiler- romanın bütün sevimliliğiyle, kendine özgü mizahıy-
den hangisiyle sürdürülebilir? la hiç de incitici olmayan, sayısız örnek içerdiğidir.
A) Eskimolar savaşçı bir toplum değildir Bu parçaya göre çizgi romanla ilgili olarak aşağı-
dakilerden hangisi söylenemez?
B) Eskimolar geleneklerine bağlı bir toplumdur
A) Sanat değeri yönünden eleştirilere konu olduğu
C) Toplumsal ilişkileri düzenlemede dil, savaştan
daha etkilidir B) Okumayı olumsuz yönde etkilediğine inanıldığı
D) İnsanlar artık, sorunların savaşla çözülemeye- C) Düş gücünü geliştiren özellikler içerdiği
ceğini anlamıştır
D) Okurların hoşuna giden yönlerinin bulunduğu
E) Eskimoların dili öteki dillerden daha az geliş-
miştir E) Gülmecesel nitelikler taşıdığı
B) onları başkalarıyla özdeşleştirmemize yol aç- C) Zaman içinde yeni anlamlar kazanır.
mıştır
D) Anlamsal sınırları belirlenmemiştir.
C) gördüklerimizin başkalarından ayrılan yönlerini
bulmamızı kolaylaştıracaktır E) Yaygınlaşmaları, halkın bilinçlenmesine
bağlıdır.
D) bizde, onları tanımaya karşı istek uyandıracaktır
6
27. Büyük edebiyatçılar sadece yapıtlarıyla değil, yarat- 29. İnsan ruhundaki dalgalanmaları, bulutlanmaları gü-
tıkları imgelerle de yaşarlar. Bu sanatçı, gerek kişili- zel bir duygusal söylemle yansıtmayan bir yazınsal
ği, gerek edebiyat bilinci, gerekse yapıtlarıyla kendi- yaratının kalıcı olması zordur. Dünden bugüne ka-
sinden sonraki kuşaklara yol göstermiştir. O, özellik- lan, zamanın aşındırıcı, yok edici rüzgârlarına da-
le 1970’li yıllarda öykücülüğümüze yeni bir soluk ge- yanmış yapıtların tümünde bu özelliği görebiliriz. İn-
tirmiştir. Öyküyü, romana geçiş için bir basamak gibi sana odaklanmayan, bizi değişik yaşamlarla yüz yü-
kullanmaması, edebiyat bilincinin çok önemli bir gös- ze getirmeyen, düşler kurdurmayan dilsel ürünler,
tergesiydi. Günlükleri, eleştirileri ve çevirilerinde gös- yazıldığı günlerde ne denli yankı uyandırırsa uyan-
terdiği titizlikle öyküdeki başarısının bir rastlantı ol- dırsın, çok geçmeden yazın gömütlüğünün malı ol-
madığını bize açıkça kanıtlamıştı. maktan kurtulamayacaktır. Çünkü yazının işlevi, in-
sanı ve insanlık durumlarını anlatmaktır.
Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak
aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz? Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinil-
memiştir?
A) Genç yazarlara örnek olmuştur.
A) Kimi yapıtların yalnızca yazıldığı dönemde be-
B) Sanatın toplumsal işlevi olduğuna inanmıştır. ğenildiğine
D) Değişik yazınsal türlerde ürün vermiştir. C) Yazarların, insan yaşamını değişik boyutlarıyla
yansıtması gerektiğine
E) Yapıtlarında belirli bir düzeyi korumuştur.
D) Başarılı yazarların dili kendine özgü biçimde
kullandığına